100

antalya tarım

Embed Size (px)

DESCRIPTION

antalya dört mevsim tarım dergisi

Citation preview

Kalite ve Müşteri MemnuniyetiTicaretimizin ayrılmaz bir parçasıdır.

Toptancı Sebze ve Meyve Hali No:554-545 ANTALYA Tel: 0242 339 96 10 Fax: 0242 339 96 34 Email: [email protected]

Meyve Paz. Turz. Sey. Nak. San. ve Tic. Ltd Şti.Muşlu Kardeşler

1Dört Mevsim Tarım

2 Dört Mevsim Tarım

Her sektörün kendine özgü bir sezonu oldu-ğu gibi Antalya tarımı içinde önem arz eden sezon örtüaltı tarımı ile yaş meyve ve sebze ihracatının başladığı sezondur. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan kalıntı sorunu ve bir önceki yılda tuta absoluta zararlısı ile ilgili sorun çözüldü. Yeni sezona sorunsuz başladığımız kanaatindeyim. Sorunsuz başlayan üretim sezonun ihracatta da aynı şekilde devam edeceğine inanıyorum. Sezonun üreticile-rimize ve ihracatçılarımıza faydalı olmasını temenni ediyorum. Bu yıl üretim sezonu-nun sorunsuz başlamasında ve önümüzdeki yıllarda gelişerek devam etmesinde biyolojik mücadele ile ilgili uygulamaların çok büyük katkı sağladığı kanaatindeyim. Bakanlığı-mız tarafından biyolojik mücadeleye yapılan desteklemelerin artırılması iki manada katkı getirecektir. Birincisi biyolojik mücadele ile yetiştirilen ürünlerimiz pazarda çok daha kolay alıcı bulabilecektir. İkincisi ise doğa ve çevrenin korunması ile kalıntısız ürün üreti-mi konusunda çok büyük katkı sağlayacak-tır. Özellikle biyolojik mücadelenin devreye girmesi ile birlikte uluslararası alanda ürün-lerimizin rekabet şansı artacaktır. Her geçen yıl artan biyolojik mücadele ihracatımıza da olumlu katkılar sağlayacaktır. İtalya, Yuna-nistan ve İspanya gibi ülkelerde meydana gelen ekonomik dalgalanmalar, Avrupa pa-zarını riskli hale getirmektedir. Bu nedenle ihracatçılarımızın yeni pazar arayışlarına

girmesi ihracatımızın sürdürülebilirliği açı-sından büyük önem taşımaktadır.

Antalya yeni sezona bir vizyon projesi olan EXPO 2016 ile başlamış bulunmaktadır. Bu kapsamda bundan sonra yapılacak yatırım-lar, hem Antalya hem de Türkiye’nin vizyo-nu açısından olumlu katkılar sağlayacaktır. 23 Kasım 2011 tarihinde Paris’te gerçekleş-tirilen toplantıda Sayın Bakanımız Botanik EXPO’sunun bayrağını Uluslararası Sergi-ler Bürosundan teslim aldı. Botanik temalı EXPO 2016 organizasyonunun Antalya’da gerçekleştirilecek olması hem bu sezon hem de bundan sonra gerçekleştirilecek sezonlar ile Antalya tarım sektörü için, Türk tarım sektörünün dünyaya açılımı, Antalya tarı-mının uluslararası platformlarda tanınması ve Antalya’nın Türkiye’yi temsil edecek ol-ması noktalarında çok büyük katkı getire-cektir.

Bu gelişmelerin yanı sıra Bakanlığımızın yatırım ve iş programları arasında yer alan bitkisel üretim, hayvansal üretim, hastalık ve zararlıları ile ilgili çalışmalar yürütülürken, kırsal kalkınma yatırımlarının desteklen-mesi ile ilgili de çalışmalar yapılmaktadır.. Destek, teşvik ve meralarla ilgili yürütülen faaliyetlerimiz de devam ederken, Antalya İl Müdürlüğü olarak farklı bir açıdan bir takım çalışmalar yürütmekteyiz. Özellikle

tarımda Bakanlığımızın tarım politikaları yanında tarımın imajını güçlendirecek yeni projeleri de özel sektör ile birlikte yürütme-niz gerekmektedir. Bu projeleri özel sektörle birlikte yürütmediğiniz, tarımda çok seslili-ği, çok ulusluluğu sektöre yansıtamadığınız takdirde sadece kendi içinizde kendi dön-günüzde kısır bir anlayışla tarımı yürütmüş olursunuz. Hem dışa açılmak anlamında hem de tarıma yeni imajlar kazandırmak anlamında İl Müdürlüğü olarak AB pro-jeleri ve Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı’na sunulacak projelerin hazırlıkları ile bizler de üreticilerimiz ve ihracatçılarımız gibi yoğun bir şekilde yeni sezona başlamış bulunmak-tayız. Bu projelerle de sektörümüzü sezona hazırlamaya çalışıyoruz. Bu konseptte de üniversitelerimiz, araştırma enstitülerimiz ve tarım sektörünün tüm tarafları ile bir-likte yoğun bir çalışma içindeyiz. Türkiye tarihten gelen stratejik konumunun yanında bulunduğu coğrafi konum ile de jeostratejik öneme sahiptir. Sahip olduğumuz endemik popülasyonlarla da ülkemiz agrostratejik bir konuma gelmiştir. Türkiye’nin bu agrostra-tejik öneminde Antalya büyük önem taşı-maktadır. Bu nedenle bu çalışmaların yürü-tülmesinin bu manada da önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.

Bedrullah ERÇİN İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Vekili

Yeni sezonasorunsuz başladık…

3Dört Mevsim Tarım

4 Dört Mevsim Tarım

Antalya Valiliği İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü adına

İmtiyaz SahibiBedrullah ERÇİNİl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü

Yayın EditörüDerya BİLGİN - Gürsel CİNGÖZBasın ve Halkla İlişkiler Birimi

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet YORAN

YAYIN KURULU

Ahmet UYMAZİl Müdür Yardımcısı

Ali Ulvi BÜYÜKSOYKoordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürü

İzzet KAŞKırsal Kalkınma ve ÖrgütlenmeŞube Müdürü

Kadri BİLİCİHayvan Sağlığı, Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürü

Mehmet ŞENBitkisel Üretim ve Sağlığı Şube Müdürü

Remzi TÜLÜİdari Mali İşler Şube Müdürü

Salih TOROSTarımsal Alt yapı ve Arazi Değerlendirme Şube Müdürü

Veysel ÇELİKGıda ve Yem Şube Müdürü

DANIŞMA KURULU

Prof.Dr.Osman KARAGÜZELAkdeniz Üni.Ziraat Fak.Dekanı

Doç.Dr. Yılmaz EMREAkdeniz Su Ürünleri Arşt. Ürt. Eğt. Enst. Md.

Dr.Suat YILMAZBatı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitü Müdürü

Çetin Osman BUDAKAntalya Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı

Ali ÇANDIRAntalya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı

Faruk KURNAZİl Kontrol Laboratuvar Müdürü

M.Uğur AKAZirai Karantina Müdürü

Mustafa SATICIAntalya İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı

Halil ORDUZiraat Odası Başkanı

YAYINA HAZIRLIK GRUBU

Handan ÖZKANSelma COŞGUNReyhan ÇALIKAbdi TÜRKERSerpil KOZAN

Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık MüdürlüğüVatan Bulvarı Sedir Mahallesi Tarım Kampüsü ANTALYA

Tel : 0242 345 28 20 (3 Hat)Fax : 0242 346 67 80www.antalya-tarim.gov.tr

Ajans Başkanı / ChairmanÖzer KESTANE

Yayın Koordinatörü / Editorial CoordinatorSibel HEKİMOĞLU

Grafik Tasarım / Graphic DesignYeşim AYAN - Rahşan AKSOY

Haber Merkezi / InterviewerHamit SEÇİL (Antalya Temsilcisi)Ceyda ADAR - Derya ŞAHİNSüleyman DUMAN

REKLAM / ADVERTISING

Reklam Direktörü / Advertising DirectorGüliz İLGEN

Reklam Koordinatörü Advertising CoordinatorDerya ÇOLAK

Müşteri Temsilcileri Customer Represantativesİrfan IŞIK - Hakan KÜL Rasim MUTLU - Dilem ŞANLI

Muhasebe / FinansDila Emral AYDIN

Abone SorumlusuMelda HİÇDURMAZ

Renkli Kalem Medya Grubu Antalya Temsilciliği

Elmalı Mahallesi Hükümet Caddesi Sıdıka İş Merkezi Kat:2 No:18 Muratpaşa / ANTALYA0242.242 03 05www.renklikalem.com.tr e-posta:[email protected]

Yayın Türü: Süreli Yerel

Baskı Yeri / Printing : Lamineks Matbaacılık Dijital Baskı İşl. San ve Tic.Ltd.Şti

Baskı Tarihi / Printing Date: 30.11.2011

YAPIM / PRODUCTION

5Dört Mevsim Tarım

Bayrağı Bakan Eker devraldı

Alanya muzu AB standardını yakalayacak

Vali Altıparmak: ‘’Modern dünyanın kooperatife

ihtiyacı var’’

Alabalıkta AB birincisiyiz

Antalya’da hedef marka zeytinyağı

Ölümsüz ağacın özü

‘’Aile büyüklerinden sonra TARGEL’e danışıyoruz’’

Biyolojik Mücadelede, Kalıntısız Ürün

Sınırlar kalkarsa verimlilik artar

Seracılığın başkenti Kumluca

Longan Antalya’ya uyar

Mango yetiştiriciliği

Yapay resif ve Antalya örneği

Arıcılıkta Sonbahar Dönemi Çalışmaları

ve Kışlatma

Portakaldan kekiğe üretim üssü BATEM

Koyun-Keçi vebası

Passion Fruit

İÇİNDEKİLER12

14

16

20

22

26

32

36

38

42

50

54

68

72

78

84

92

72

12

50

38

6 Dört Mevsim Tarım

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yürütülmekte olan “Yerli Hayvan Genetik Kaynaklarının Halk Elinde Korunması ve Geliştirilmesi Projesi” kapsamında Antalya’da yürütülmeye başla-yan “Honamlı ve Kıl Keçisinin Halk Elinde Korunması ve Ge-liştirilmesi Projesi” ile ilgili toplantı düzenlendi. Hayvancılık ve Su Ürünleri Daire Başkanlığı Proje Koordinatörü Dr. Vedat Ak-gündüz, toplantıda yaptığı konuşmada, projenin amacının sayıları giderek azalan Honamlı ve kıl keçisinin korunması ve geliştiril-mesi olduğunu belirterek, 2010-2015 yılları arasında yürütülecek çalışmada projede yer alan üreticilere destek verileceğini söyledi. Projeye dâhil olan üreticilerin proje başlangıcındaki keçi miktarını korumak durumunda olduklarının altını çizen Dr. Akgündüz, ke-çilerin çiftleştirmesinin üniversite tarafından belirlenecek teke ile yapılacağını kaydetti. Proje dâhilinde 35 işletmede 6 bin 300 baş Honamlı keçisi, 33 işletmede 6 bin300 baş kıl keçisi olmak üzere toplam 12 bin 600 baş keçinin koruma altına alındığı bildirildi.

Honamlı ve kıl keçisi koruma altına alındı

HABER HABER HABER HABER

Antalya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü tarafından AB projeleri için Akdeniz Üniversitesi Proje Geliştirme, Uygulama ve Araştırma Merkezi (APGEM) ile işbirliği kapsamında yapılabile-ceklerin görüşüldüğü toplantı düzenlendi. Müdürlük olarak yaklaşık 4 yıldır AB projeleri ile ilgili çalışmalarda bulunduklarını bildiren İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Vekili Bedrullah Erçin, sivil top-lum diyalogunun geliştirilmesi kapsamında İl Müdürlüğünün iştirak-çi olarak katıldığı ve hazırlık aşamasında yer aldığı 9 projeden ikisinin kabul edildiğini söyledi. 4 AB projesi ile 2 BAKA projesi yürüttükle-rini ifade eden APGEM Müdürü Prof. Dr. Cengiz Sayın ise İl Mü-dürlüğüne her türlü desteği vermeye hazır olduklarını kaydetti. Prof. Dr. Sayın, tarım, gıda ve kırsal kalkınma başlıklarının gündemdeki yerini muhafaza ettiğini, bu konularda hazırlanacak projelere öncelik verilmesinin yerinde olacağını vurguladı.

AB projeleri için işbirliği yapılacak

7Dört Mevsim Tarım

Antalya’yı Ekim ayında etkisi altına alan yağışlı hava Serik, Aksu, Muratpaşa ve Manavgat ilçelerinde tarım alanlarında hasara yol açtı. Aksu ve Serik İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlükle-ri tarafından yapılan hasar tespit çalışmalarına göre, 31 köyde 1283 üretici zarar gördü. Selde açık ve kapalı alan olmak üzere 43 bin 687 dekar tarım alanı zarara uğradı. Pamuk, nar, sera, meyve bah-çesi, lahana, kabak, fasulye, marul, karnabahar ürünlerinin zarar gördüğü selde 108 küçükbaş, 3 büyükbaş ile 229 bin 600 balık telef oldu. Serik-Haskızılören, Hasdümen, Akçapınar, Aşağıoba, Abdu-rahmanlar, Nebiler, Yeniköy, Tekke, Kırbaş, Haspınar, Aksu Alaylı, Güloluk, İhsaniye, Çalkaya, Karaçalı, Kundu, Kemerağzı ve Fettahlı köyleri, Aksu Boztepe, Dumanlar, Yenidumanlar, Gökdere, Yurtpı-nar ve Murtuna mahalleri ile Muratpaşa Ermenek, Kepez Gaziler ve Manavgat Değirmenözü, Yeşilbağ, Ballıbucak, Çaltepe’de etkili olan selin tarımsal alanlarda oluşturduğu zarar, 41 milyon 630 bin TL olarak açıklandı.

Korkuteli’nin Bayat Köyü’nde, Entegre ve Kontrollü Ürün Yönetimi ko-nulu toplantı düzenlendi. EKÜY projesi kapsamında gerçekleştirilen tarla gününe, İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Vekili Muzaffer Özde-mir, Ziraat Bankası Korkuteli Şube Müdürü Mustafa Mengüç, muhtarlar ve meyve üreticileri katıldı. Ziraat Mühendisi Fatma Kalın, burada yaptığı konuşmada, proje kapsamında arazilerin bulunduğu köylerdeki tarım da-nışmanları ile Korkuteli İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne bağlı ekiplerin teknik elemanları tarafından belli dönemlerde bahçe kont-rollerinin yapıldığını belirtti. Fatma Kalın, yetiştiricilik ve mücadele ko-nularında üreticilere yapmaları gereken uygulamalar konusunda birebir teknik bilgiler verildiğini ifade ederek, Korkuteli’nde 15 bin dekar elma ve armudun proje kapsamına alındığını, proje kapsamında 2 bin 474 çiftçiye ulaşıldığını kaydetti.

Selin zararı 41 milyon 630 bin TL

Korkuteli’nde EKÜY toplantısı

HABER HABER HABER HABER

8 Dört Mevsim Tarım

Süs bitkileri alanında ilk kez düzenlenen Florplant Süs Bitkileri ve Peyzaj Fuarı, geçen Eylül ayında Antalya Cam Piramit’te kapılarını ziyaretçilere açtı. Antalya Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Lütfü Göbüş, yaptığı açıklamada, kesme çiçek ihracatçıları olarak bugün gelinen noktanın çok umut verici olduğunu, 2023 yılı için 500 milyon dolar ihracat hedefi koyduklarını kaydetti. Göbüş, bu tür fuarlarla başarılarının perçinleşeceğine inan-dıklarını söyledi.

Antalya İhracatçılar Birliğinin 500 milyon dolarlık hedefini az bulduğunu belirten Antalya Milletvekili Sadık Badak ise, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının teşkilat yapısının değişmesi ile birlikte Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü kurul-duğunu ve örtüaltını desteklemek için çalışmalar yapıldığını kaydetti.

Antalya İl Balıkçılık ve Su Ürünleri Koordinasyon Kurulu 29’uncu toplantısı, geçen Eylül ayında gerçek-leşti. Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğ-retim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Gökoğlu, Akdeniz’in en önemli balık familyasından olan gridaların neslinin tehlike altında olduğunu, artık yavru gridaların görül-mediğini söyledi. Bölgede plaka gridası, orfoz, şeytan grida, arap ve beyaz kum gridasının azaldığına dikkat çeken Gökoğlu, milli sporculuk adı altında avlanmala-ra devam edildiğini kaydetti. Doç. Dr. Gökoğlu, grida-ların neslinin sürdürülmesi için belli bölgelerde koru-ma alanları oluşturması gerektiğini vurguladı.

Florplant Süs Bitkileri ve Peyzaj Fuarı yapıldı

Gridaların nesli tehlike altında

HABER HABER HABER HABER

9Dört Mevsim Tarım

AB’ye Uyum Danışma ve Yönlendirme Kurulu (ABUDYK) Tarım ve Gıda Güvenliği çalışma grubu, geçen ay toplandı. İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünde gerçekleştirilen toplantıda, workshop çalışması yapmak üzere bir araya gelen altı çalışma grubunun üyeleri, toplantıya katılanları bilgilendir-di. Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı; Hayvansal Üretim, Çiftlik Yönetimi, Hay-van Hastalıkları ile Mücadele; Tarımsal İşletme Yönetimi, Standardizasyon Ve Pazarlama; Tarımsal Teknolojileri ve Arge ile Doğal Kaynakların Korunması Ve Su Yönetimi başlıklarındaki Tarım ve Gıda Güvenliği Alt Çalışma Grup-ları, Antalya için öncelikli konular hakkında bilgi verdi. Alt çalışma grupla-rı Aksu, Serik, Korkuteli Kaymakamlıkları, BATEM, Batı Akdeniz Orman Araştırma Müdürlüğü, İl Kontrol Laboratuar Müdürlüğü, Antalya Ticaret Borsası, Ziraat Odası ve İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünden tem-silcilerden oluşuyor.

Bölgesel Kırsal Alanda Kadın Çalıştayı Akdeniz Bölgesi toplantısı, Gaziantep’te düzenlendi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından organize edilen ‘Bölgesel Kırsal Alanda Kadın Çalıştayı’na Antalya’yı tem-silen Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürü Ali Ulvi Büyüksoy, STK temsilcileri ve 9 kadın çiftçiden oluşan 18 kişi katıldı.

Antalya, Adana, Osmaniye, Mersin, Hatay, Gaziantep, Kilis, Kahramanma-raş illerinden gelen temsilcilerin de yer aldığı çalıştayın açılışında konuşan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, sosyal güvenlik açısından kadınları dikkate alan, emeğine saygı gösteren ve onları biraz daha güçlü tutacak esnek bir sosyal güvenlik modeli oluşturulması gerektiğini söyledi. Bakan Eker, kadınların ev ekonomisi diye tabir ettikleri, evin içindeki üre-tim tüketim ilişkilerini, gıda ve tarımla ilgili meseleleri daha ekonomik bir şekilde ele alıp, aile bütçesine, dolayısıyla ülke ekonomisine katkı sağlama noktasında çalışmalar yaptıklarını belirtti.

Tarım ve Gıda Güvenliği Çalışma Grubu, 2. toplantısını yaptı

Bölgesel Kırsal Alanda Kadın Çalıştayı

HABER HABER HABER HABER

10 Dört Mevsim Tarım

Elmalı çiftçisine makine ekipman desteği

Kırsal Kalkınma Yatırım-larının Desteklenmesi Programı kapsamında başvuru yaparak hak ka-

zanan üreticilere, makine ekipman-ları düzenlenen törenle teslim edildi. Program kapsamında 362 adet maki-ne ekipman, sahiplerine verildi.

Törende konuşan İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Yardımcısı Mehmet Yoran, Kırsal Kalkınma Ya-tırımlarının Desteklenmesi Progra-mının, sağladığı kazanımlar ve tarım kesiminden gelen talepler nedeniyle 81 ilde 2011-2015 yıllarını kapsaya-cak şekilde uzatıldığının altını çizdi. Yoran, 2006-2010 yılları arasında 79 ekonomik ve toplu basınçlı sula-

ma projesi ve 2021 makine ekipman projesi olmak üzere 2100 proje uygu-landığını, toplam yatırım tutarının 48 milyon, hibe tutarının ise 24 milyon TL olduğunu kaydetti. Uygulanan projeler ile bin 560 kişiye istihdam sağlandığını ifade eden Yoran, tesis-lerden 250 bin çiftçinin faydalandığı-nı kaydetti. Antalya genelinde 2011 yılı Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamın-da ise 34 projenin 19 tanesinin hibe desteği programına alındığını belir-ten Yoran, 19 projenin 15 adedinin hazırlıklarının tamamlanarak, hibe sözleşmelerini imzaladıklarını ve proje yatırım tutarının 10 milyon 550 bin TL olduğunu ifade etti. Yoran, 2011 yılı programı kapsamında ise

Antalya’ya ayrılan 7 milyon 100 bin TL’lik ödenek gereği 2 bin 660 ma-kine ekipman projesinin destekleme kapsamına alındığını söyledi.

Elmalı İlçesi’ne yapılan yatırımlar ile ilgili bilgi de veren Yoran, 2007-2010 döneminde 235 makine ekipman pro-jesine 1 milyon 36 bin TL destek sağ-landığını, 2011 yılının ikinci dönemi için ise 362 makine ekipman projesi-ne 1 milyon 46 bin TL destek plan-landığını kaydetti. Yoran, ‘’Ekonomik yatırımlar kapsamında 2006-2010 yılları arasında Elmalı’da 16 adet pro-jeye 3 milyon 87 bin TL destek sağ-ladık. 2011 yılında ise 3 adet soğuk hava deposu projesi için 899 bin TL destek verilmesi planlanmıştır’’ dedi.

11Dört Mevsim Tarım

Taşra teşkilatı insan kaynakları yönetim modeliGıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından

taslak olarak hazırlanan “Taşra Teşkilatı İnsan Kaynakları Yönetim Modeli”

hakkında illerin görüş ve önerilerini almak üzere düzenlenen toplantı,

Antalya İl Müdürlüğünde yapıldı.

Toplantıya Personel Ge-nel Müdürü Nizamettin Ekinci, Bakanlık Mü-şaviri Bahattin Demir,

Antalya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin, Af-yon İl Müdür Vekili Zekeriya Erdur-muş, Burdur İl Müdür Vekili Meh-met Tuğrul, Isparta İl Müdür Vekili Sıddık İpek, Konya İl Müdür Vekili Bülent Alparslan ile Antalya’nın 19 ilçe müdürü ile şube müdürleri katıl-dı.Personel Genel Müdürü Nizamettin Ekinci, burada yaptığı açıklamada, modelin hayata geçirilmeye çalışıl-masının nedeninin, TARGEL Pro-jesi kapsamında köy ve beldelerdeki ziraat mühendisleri ve veteriner he-kimlerin daha aktif ve etkin olarak faaliyette bulunmalarının sağlanması olduğunu kaydetti. Ekinci, ‘’Bu he-nüz taslak bir model. Sizlerden gelen görüş ve öneriler doğrultusunda son şeklini alacak. Biz diğer çalışmala-rımızı da masa başında üretmedik. Bölge bölge gezerek, taşranın fikrini

alıyoruz. Diyarbakır son toplantının yapılacağı il. Böylece tüm bölgele-rimizin görüşlerini almış olacağız” dedi.

Toplantıda, Personel Genel Müdürü Nizamettin Ekinci’ye tarım gönülle-ri.com adı ile yayın hayatına devam eden Tarımsal Bilgi ve Paylaşım Platformu’nun üyeleri adına plaketi, Türkiye temsilcisi Muhammet Ali

Özdemir takdim etti. Antalya’da TARGEL personeli olarak çalışan ve tarımgönülleri.com Antalya Tem-silcisi olan Ziraat Mühendisi Sezai Yiğitbaşı da üyeleri adında Ekinci’ye plaket verdi. Elmalı TARGEL per-soneli Ziraat Mühendisi Dilek Bo-ğatimur ise Taşra Teşkilatı İnsan Kaynakları Yönetim Modeli Komis-yonu Başkanı Bahattin Demir’e pla-ket sundu.

12 Dört Mevsim Tarım

Dünyanın en önemli or-ganizasyonlarından biri olarak kabul edilen ‘‘Dünya Botanik Expo’su,

‘’Çiçek ve Çocuk’’ temasıyla 2016 yı-lında Antalya’da yapılacak. Paris’teki OECD binasında düzenlenen tö-rende, Uluslararası Sergiler Bürosu, Antalya’nın 2016 yılındaki Botanik Expo’sunun bayrağını Gıda, Tarım

ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’e teslim etti.

Bakan Eker, Antalya’nın 2016 bo-tanik Expo’suna ev sahipliğini, Uluslararası Sergiler Ofisi Genel Kurulu’nda tescilinden önce bir ko-nuşma yaptı. Bakan Eker, ‘’Bugün, devletimizin yerel ve merkezi idare-lerinin özverili çalışmaları ile 2008

yılında başlayan Expo 2016 Antal-ya yolculuğumuzda çok önemli bir kilometre taşı. Bugün, ülkemizin coğrafyasını, tarımını ve kültürünü uluslararası platformda kurumsal-laştıracak ve gelecek nesillere ak-taracak Expo 2016’nın Antalya’da düzenlenmesinin tescil edildiği gün” dedi.

Bayrağı Bakan Eker devraldı

Dünya Botanik EXPO’su 2016 yılında Antalya’da düzenlenecek. Uluslararası Sergiler

Bürosu, Botanik EXPO’sunun bayrağını Paris’te Bakan M. Mehdi Eker’e verdi.

13Dört Mevsim Tarım

Uluslararası Sergiler Ofisine, Ulus-lararası Bahçe Bitkileri Üretici-leri Birliğine, Antalya Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi nezdinde Antalya’ya teşekkür eden Bakan Eker, Antalya’nın 2016 Botanik Ex-po’suna ev sahipliği yapacak olma-sından son derece mutlu ve gururlu olduklarını vurguladı. Türkiye’nin coğrafi ve kültürel zenginliği ile kı-taları, denizleri ve uygarlıkları bir-leştirirken, biyolojik zenginliği ile de dünyanın bio-çeşitlilik merkezi haline geldiğini ifade eden Bakan Eker, “Ülkemizin incisi Antalya, kendisine bahşedilmiş olan muh-teşem doğası, mevcut altyapısı ve kültür-turizm konularındaki potan-siyeli ile Expo 2016 için mükemmel bir alan teşkil etmektedir” diye ko-nuştu.

Bugüne kadar Antalya’daki resmi kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarının adaylık ve hazırlık süreçlerinde hevesli ve coşkulu bir çalışma sergilediğini söyleyen Ba-kan Eker, Şubat ayından itibaren Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığının koordinatör kurum olarak görevlendirildiğini, organizasyonun Uluslararası Sergiler Bürosu’nun ve Uluslararası Bahçe Bitkileri Üreti-cileri Birliği’nin kural ve uygulama-ları ile uyumlu olmasını temin için “Expo 2016 Antalya Kanun Taslağı” ve sergi genel düzenlemelerinin ha-zırlandığını vurguladı.

Tüm çiçekleri Antalya’ya bekliyoruzExpo 2016 ile dünya çiçeklerinin geleceğine yön verileceğini belirten Bakan Eker, Antalya’nın, dünyaca meşhur “Türk misafirperverliğini” ilgili herkese gösterebilme şansına

sahip olacağını söyledi. Bakan Eker, sözlerini şöyle sürdürdü:“Antalya’yı dünyamızın en büyük bahçesi haline getirmek için tüm çi-çekleri 2016’da Antalya’ya bekliyo-ruz. Böylelikle dünya barışına çiçek-lerimizi sunabilelim. Antalya Expo 2016’nın, dünyamızı tehdit eden tarım ve çevre sorunlarına müşte-reken yanıtlar bulabilmemiz için önemli bir dönüm noktası olmasını arzuluyoruz. Her ne kadar Türkiye ve Antalya bu Expo’ya ev sahipliği ya-pacak ise de serginin başarısı ancak burada bulunan bütün üye ülkelerin ve Uluslararası Sergiler Ofisi dışın-daki ülkelerin katkılarıyla mümkün olabilecektir. Biz bütün ülkelerin Antalya Expo 2016’da bahçeleriy-le yer almalarını ve gerek akademik gerekse uygulamaya yönelik katkıda bulunmalarını istiyor ve bekliyoruz. Evrensel bir Expo ancak bu şekilde sloganında yer aldığı gibi gelecek ne-siller için bir anlam ifade edecektir.”

5 milyonun üzerinde turist bekleniyor

Expo’yu 5 milyon yabancı tu-ristin ziyaret etmesi ve bunun 2 milyonunun sadece Expo amacıyla Türkiye’ye gelmesi bekleniyor. Her bir turistin or-talama 500 avrolu paket turlarla Türkiye’ye geleceği düşünüldü-ğünde, ortaya çıkan rakamın 1 milyar avroyu bulacağı tahmin ediliyor. Ayrıca organizasyon için 3 milyon yerli turistin ziya-reti, bunun 500 bininin sadece Expo amacıyla Antalya’ya gel-mesi bekleniyor. Expo’ya katı-lacak ülkelerin ve kuruluşların bahçelerini oluşturma maliyet-leri ile Expo sürecinde yapacak-ları yatırım ve giderlerinin orta-lama 2 milyon avro seviyesinde olacağı öngörülüyor.

Organizasyona 130 ülke ve ku-ruluşun katılacağı göz önüne alındığında, 200 milyon avro tutarında bir iş hacminin ortaya çıkması bekleniyor. Expo 2016 Antalya’nın sonuna kadar sem-pozyum, kongre ve forum gibi etkinliklerin düzenlenmesi, 6 aylık süreçte en az 20 bin sosyal ve kültürel faaliyetin yapılması planlanıyor. Tüm bu gelişmeler, uluslararası alanda Antalya böl-gesi ve Türkiye’nin tanıtımına önemli katkı sağlayacak. Expo 2016 Antalya’nın toplam 900 dönümlük bir alanda kurulacağı bildiriliyor. Expo’ya 100 ülkenin ve 30 büyük kuruluşun katılımı öngörülüyor.

14 Dört Mevsim Tarım

Avrupa Birliği Sivil Top-lum Diyalogu II – Ta-rım ve Balıkçılık Hibe Programı kapsamında

400 proje arasından seçilip 24 pro-je arasına giren “Avrupa-Türkiye Muz Bağlantısı Projesi”nin tanıtımı gerçekleştirildi. Toplantıya AB Ba-kanı Egemen Bağış, Avrupa Kon-seyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu, Alanya Kaymakamı Hulusi Doğan, Alanya Belediye Başkanı Av. Hasan Sipa-hioğlu, Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Vekili Bedrul-lah Erçin, Alanya Muz Üreticileri Birliği Başkanı Hüseyin Güney, proje koordinatörü Mehmet Kural ve çok sayıda üretici katıldı.

Toplantıda Avrupa Birliği Ba-kanı Egemen Bağış, Türkiye’nin 1946’dan bu yana geçirdiği döne-

me vurgu yaparak, tarımda gelinen noktayı değerlendirdi ve eskiden proje için başvuru yapılmazken şimdi yüzlerce başvurunun geldi-ğini belirtti. Geçmişten günümü-ze proje başvurusu sayısında ciddi bir artış yaşandığını belirten Bağış, “Geçmişte Avrupa fonlarının bi-tirilemeyeceği yönünde söylemler vardı. Şimdi ise başvuruların an-cak yüzde 20’sini değerlendirebi-liyoruz. Bundan 10 yıl önce kimin aklına Kanarya Adaları ile birlikte proje yapmak gelebilirdi ki. Buna kimse inanmazdı ama azmettik ve çok mesafe kat ettik. Bu proje sivil toplum diyalogunun ve daha yüksek standartlarda üretim yaparak pazar-lama stratejilerinin gelişmesine de katkı sağlayacak” diye konuştu.

Muz ihracatı artmalıSon 8 yılda tarımın önünü açmak

Alanya muzu AB standardını yakalayacakAvrupa-Türkiye Muz Bağlantısı Projesi ile muz sektöründe AB standartlarına uygun

sürdürülebilir üretim ve pazarlama stratejilerinin geliştirilmesi hedefleniyor. 18 ay

sürecek olan projenin hibe tutarı 102 bin 310 Euro olarak belirlendi.

Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’a göre

bu proje, daha yüksek standartlarda üretim yaparak, pazarlama

stratejilerinin gelişmesine katkı

sağlayacak.

15Dört Mevsim Tarım

için son derece önemli çalışma-lar ve yapısal değişiklikler yapıl-dığını söyleyen Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu ise, bu sayede 2000’de 17 milyar TL olan tarımın ekonomideki payının günümüzde 60 mil-yar TL’ye yükseldiğini belirtti. Muz üreticilerine destek ver-diklerini ifade eden Çavuşoğ-lu, hükümetin, muzu özel ürün statüsünde tutarak yüzde 148 oranında gümrük vergisi uygu-ladığını hatırlattı. Çavuşoğlu, Türkiye’de Alanya, Anamur ve Gazipaşa bölgesinde yapılan muz üretiminin tüketimi karşıla-yamadığına dikkat çekerek, sek-törün korunması, piyasa içindeki ve ihracattaki payının artırılması gerektiğini söyledi.

Hedef küresel üretimAlanya Muz Üreticileri Birliği Başkanı Hüseyin Güney ise 400 proje arasından kabul gören 24 projeden biri olan Avrupa-Türkiye Muz Bağlantısı Projesi için 6 ay boyunca çalışıldığını belirtti. He-deflerinin küresel pazarın istediği belgeli üretime geçmek olduğunu söyleyen Güney, “Bu sayede küresel pazarda rekabet edebilir bir konu-ma sahip olacağımıza inanıyorum” dedi.

Projenin genel amacının muz sek-töründe AB standartlarına uygun sürdürülebilir üretim ve pazarla-

ma stratejileri geliştirmek oldu-ğunu belirten Proje Koordinatörü Mehmet Kural da, 18 ay sürecek projenin hibe tutarının 102 bin 310 Euro olduğunu belirtti.

Egemen Bağış

Mevlüt Çavuşoğlu

Hüseyin Güney

16 Dört Mevsim Tarım

Vali Altıparmak: “Modern dünyanın kooperatife ihtiyacı var’’Antalyalı çiftçilerin dünyadaki çiftçilerle yarışılabilmesi için kendi aralarında

birlikler oluşturması gerektiğini söyleyen Vali Dr. Altıparmak, “Aksi halde

doğrudan pazarlama şansımız olmaz, hep aracılara mahkûm kalırız” diyor.

K ırsal Kalkınma Yatırım-larının Desteklenmesi Programı kapsamında 2011 yılı hibe sözleşme-

si, imza ve makine ekipman dağıtım töreni, Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak’ın katılımı ile gerçekleş-tirildi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Kırsal Kalkınma Yatı-rımlarının Desteklenmesi Programı

çerçevesinde 15 yatırımcı ile hibe sözleşmesi imzalandı, köylülere ma-kine desteği sağlandı.

Törende yaptığı konuşmada, tu-rizmde ciddi katma değer sağlayan Antalya’nın, tarımda da katma de-ğer sağladığını belirten Vali Dr. Al-tıparmak, sağlıklı tarımsal üretim ve güvenli gıdanın önemini vurguladı.

Türk çiftçisinin dünyadaki rakipleri ile yarışabilmesi için modern ekip-man kullanması gerektiğini ifade eden Altıparmak, hükümetin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile tarım teşkilatının bu anlamda cid-di gayretler gösterdiğini ifade etti. Tarımda ciddi bir ekipman israfı olduğunun altını çizen Altıparmak, “Onda var, bende de olsun” anlayı-

17Dört Mevsim Tarım

şının yanlışlığına değindi. Vali Altı-parmak, dünyadaki çiftçi ile yarışıla-bilmesi için çiftçilerin kendi arasında birlikler oluşturması gerektiğini kay-detti. Ekipmanın rantabl kullanılma-sı, arazinin birleştirilmesi, pazarlama gibi alanlarda teknik destek sağla-mak, az sayıda insan istihdam ederek daha ekonomik üretimi gerçekleştir-mek için birliklere ihtiyaç olduğu-nu vurgulayan Vali Dr. Altıparmak, “Aksi halde doğrudan pazarlama şansımız olmaz, hep aracılara mah-kum kalırız” dedi.

Vali Altıparmak, ‘’Kooperatif, sos-yalist ülkelerin desteklediği bir yapı gibi algılanıyordu. Tam tersine mo-dern dünyanın uygulaması gereken kooperatif sistemi gibi yapılara ihti-yaç var” diye konuştu.

34 projeden 19’una hibeGıda, Tarım ve Hayvancılık İl Mü-dür Vekili Bedrullah Erçin ise, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklen-mesi Programı çerçevesinde 2006-2010 yılları arasında 79 ekonomik ve toplu basınçlı sulama projesi ve 2

18 Dört Mevsim Tarım

bin 21 makine ekipman projesi olmak üzere top-lam 2 bin 100 projenin uygulandığını belirtti. Ya-tırım tutarının 48 milyon 163 bin 561 TL, hibe desteğinin ise 24 milyon 865 bin 710 TL oldu-ğunu bildiren Erçin, uygulanan projelerle bin 560 kişinin istihdamının sağlandığını, tesislerden 250 bin çiftçinin faydalandığını ifade etti. 2011 yılında program kapsamında 34 proje başvurusu yapıldı-ğını aktaran Erçin, 19 projenin hibe desteği prog-ramına alındığını bildirdi. Erçin, 15 projenin yatı-rım tutarının 10 milyon 552 bin 254, hibe desteği tutarının ise 4 milyon 729 bin 152 TL olduğunu kaydetti.

Antalyalı çiftçilerin arzusunun Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı adıyla bilinen tarımsal devlet desteğinden faydalan-mak olduğunu ifade eden Antalya Ziraat Odası Başkanı Halil Ordu da, “Ümidimiz bu tür prog-ramlarla Türk çiftçisinin modern tarım teknolo-jilerini kullanarak, doğal kaynaklar ve çevrenin korunmasını dikkate alarak gelir seviyesinin yük-seltilebilmesidir. 2006’dan beri devam eden hibe desteklerinin ileriki yıllarda artarak devam etme-sini istiyoruz ” dedi.

Sulanabilir araziyi çoğaltmak S.S. Yelten Sulama Kooperatifi Başkanı Hüseyin Simav, ”Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Destek-lenmesi Programı kapsamında 2009 ve 2010 yıl-larında yüzde 75 hibe desteği ile uyguladığımız toplu basınçlı sulama sistemi projeleri ve 2011 yılı 6. Etap kapsamında başvurduğumuz ve şimdi hibe sözleşmesi imzalayacağımız toplu alt yapı basınçlı sulama tesisi projemizle kasabamızın basınçlı su-lama sistemi ile sulanabilir alanlarını, 3054 dekar-dan 4482 dekara çıkarmayı hedefliyoruz” dedi. Konuşmaların ardından 6 soğuk hava deposu, 3 zeytinyağı üretim tesisi, 2 toplu basınçlı sulama sistemi, 1 sebze tasnif ve paketleme tesisi, 1 et ve et ürünleri işlem tesisi, 1 çelik silo ve 1 keçi sütü üre-tim çiftliği projesinin hibe sözleşmesi imzalandı.

19Dört Mevsim Tarım

İLAN

teb.com.tr 444 0 832

HARMAN KART’LAÇiFTÇiNiN RAHATI YERiNDE

HASATTANHASADAÖDEMELİ

TEB Tarım Bankacılığı’ndan Harman KartŞimdi TEB’de tohumdan gübreye, mazottan yeme tüm ihtiyaçlarınızı karşılayan bir kart var. TEB Harman Kart’la hem ihtiyaçlarınızı uygun koşullarda alın, hem de ödemelerinizi hasattanhasada yapın, rahat bir nefes alın.

Harman 240x320.indd 1 07.07.2011 17:23

20 Dört Mevsim Tarım

Alabalıkta AB birincisiyizTürkiye, AB ülkeleri arasında alabalık üretiminde ilk sırada yer alırken,

yüzde 25’lik paya sahip olduğu çipura-levrek pazarında ise ikinci.

Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü Dai-re Başkanı Erkan Göz-gözoğlu, Türkiye’nin su

ürünleri yetiştiriciliği üretiminde dünyada en hızlı büyüyen üçüncü ülke konumuna yükseldiğine dikkat çekerek, uygulanan politikalar ile sektörde hızlı gelişmeler yaşandığını belirtti. 2000 yılında 79 bin ton olan yetiştiricilik üretiminin son 10 yılda yüzde 111 artış göstererek, 2010 yı-lında 167 bin tona ulaştığını vurgu-layan Gözgözoğlu, Türkiye’nin AB ülkeleri arasında alabalık üretiminde ilk sırada, çipura-levrek pazarında ise ikinci sırada olduğunu söyledi. Gözgözoğlu, Türkiye’nin çipura-levrek pazarında yüzde 25’lik payı bulunduğunu belirtti.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığı ( GTHB) Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, Japonya Uluslararası İşbir-liği Ajansı ( JICA) ve Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığının ( TİKA) ortaklığın-da, Orta Asya ülkelerine yönelik

“Sürdürülebilir Su Ürünleri Yetişti-riciliğinin Geliştirilmesi” eğitimi dü-zenlendi. Eğitime, Kazakistan, Kırgı-zistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’dan uzmanlar katıldı.

15 milyon dolar hibeGözgözoğlu, burada yaptığı konuş-mada, Ankara’da FAO Orta Asya Bölge Ofisi’nin kurulması ile tarım alanındaki işbirliğinin gelişmesinde yeni bir dönemin başladığını belirte-rek, Türkiye’nin bu antlaşma kapsa-mında Orta Asya ülkelerine yönelik 15 milyon dolar tutarında hibe sağ-ladığını ifade etti. Gözgözoğlu, 2009 yılında Orta Asya ülkelerinde avcılık ve yetiştiriciliğin geliştirilmesi ama-cıyla FAO Türkiye Ofisi ve TİKA ile birlikte yaklaşık 2.5 milyon dolara ulaşan 5 yıl süreli ‘Orta Asya Ül-kelerinde Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliğinin Geliştiril-mesi Programı’nın başlatıldığını söy-ledi. Su ürünleri sektörünün geliş-mesinin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının öncelikleri arasında yer

aldığını vurgulayan Gözgözoğlu “Sektörün sürdürülebilirliği-

ni sağlamak amacıyla 2007 yılından itibaren ‘Ülkesel

Deniz Balıkları Yetiş-tiriciliğini Geliştirme Programı’nın uygulan-masına başlanmış ve

21Dört Mevsim Tarım

bu kapsamda kıyıdaki işletmeler yeni alanlara taşınarak, modern teknoloji-lerin kullanıldığı off-shore işletmele-re dönüştürülmüştür” dedi.

GSMH’ye en az gelir getiren sektörAntalya İl Gıda, Tarım ve Hay-vancılık Müdür Vekili Bedrullah Erçin ise su ürünlerinin, tarım sek-törü içinde yeterince yer bulama-mış bir sektör olduğunu belirterek, Antalya’nın 640 kilometrelik sahil şeridine sahip olmasına rağmen su ürünlerinin Gayri Safi Milli Hası-la (GSMH) içinde en az gelir geti-ren sektör olduğunu söyledi. Erçin, “Türkiye olarak akarsu ve uzun kıyı şeridine sahip olmamıza rağmen su

ürünleri sektörünün üç ya da dör-düncü sektör konumunda olma-sı üzüntü vericidir” diye konuştu. Geçen yıl 4 ülkeden10 katılımcı ile gerçekleştirilen eğitimin, bu yıl 15 su ürünü uzmanı ile yapıldığını be-lirten JICA Türkiye Ofisi Başkanı Akio Saito da, yassı balıklarla ilgili olarak Nisan 1997- Ocak 2007 ta-rihleri arasında Trabzon Merkez Araştırma Enstitüsünde 2 proje uyguladıklarını kaydetti. ‘Yassı Ba-lık Üretimi Projesi’nin Temmuz 2007’de Antalya’da Akdeniz Su Ürünleri Araştırma, Üretim ve Eği-tim Enstitüsünde kalkan yassı balı-ğı üretim modeli geliştirmek mak-sadıyla uygulamaya konulduğunu ifade eden Saito, projelerden orta-

ya çıkan deneyimlerin Azerbeycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’dan gelen 16 katılımcı ile paylaşılacağını söyledi.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığı ile TIKA arasındaki ortak işbir-liği programı ile merkezi Asya ve Kafkas ülkelerine katkı sağlanması-nın önemli olduğuna değinen Saito, “Kesinlikle umuyorum ki, bu işbir-likçi program katılımcıların profes-yonel bilgi ve deneyiminin artması-na katkıda bulunacaktır. Türkiye ve Japonya arasında uzun soluklu güzel ilişkilerin bu eğitim programından sonra da güçlenerek devam etmesini diliyorum” dedi.

Erkan Gözgözoğlu Akio Saito

22 Dört Mevsim Tarım

Antalya’da hedef marka zeytinyağıAntalya Valisi Dr. Altıparmak, “İyi zeytinyağı Antalya’da tadılır,

orada yenilir kavramını yerleştirmeliyiz’’ dedi.

Antalya Ticaret Borsası (ATB) ve Zeytindostu Derneğinin işbirliğiyle düzenlenen Zeytin ve

Zeytinyağı Sektörü 10. Ortak Akıl ve Güçbirliği toplantısı, Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) ya-pıldı. Gıda, Tarım ve Hayvancı-lık Bakanlığı ve Antalya Valiliği ile Antalya Büyükşehir, Kepez ve Döşemealtı belediyelerinin

destek verdiği toplantıda ko-nuşan Antalya Valisi Dr.

Ahmet Altıparmak, zeytinciliğin ilk adı-

mının, fidancılığı geliştirmek oldu-ğunu söyledi.

Vali Altıparmak, “ İhracatımız bel-ki düştü ama tü-ketim arttı, tüke-ticiler bilinçlendi. Eskiden mutfak-

lara zeytinyağı girmiyordu, şimdi baş tacı ediliyor” dedi. Otel aşçılarının mutlaka bölgede üretilen zeytinya-ğını tatmaları, bilmeleri ve mutfak-larında kullanmaları gerektiğini be-lirten Dr. Altıparmak, Gaziantep’ten başlayarak Ege’ye kadar uzanan alan-da farklı zeytin türleri üretildiğini bildirdi. Vali Dr. Ahmet Altıparmak, “İyi zeytinyağı Antalya’da tadılır, ora-da yenilir kavramını yerleştirmeliyiz. Antalya’ya gelen turistlerin buradan ayrılırken, evlerine zeytinyağı götür-melerini sağlamalıyız” diye konuştu. Kendisini ‘iyi bir zeytin dostu’ ola-rak gördüğünü belirten Altıparmak, kamu kaynaklarını mümkün oldu-ğunca bu alana yoğunlaştırmaya ça-lıştıklarını sözlerine ekledi.

Türkiye’de dördüncüTürkiye’nin zeytinyağı üretimin-de dünyada 5. sırada olduğunu bil-diren Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin

23Dört Mevsim Tarım

de, Antalya’nın zeytinyağı üretimi ve zeytin ağacı dikim alanı olarak Türkiye’de 4. sırada yer aldığını, ancak ilin kapasitesinin tam kullanılmadı-ğını kaydetti. Üretim alanlarında son 5 yılda artış olduğunu vurgulayan Erçin, son yıllarda 1 milyon zeytin fidanı dikildiğini, bunun 818 bininin İl Özel İdaresi kaynaklı olduğunu, ekim alanlarında ise yüzde 40 artış yaşanmasına rağmen bunun yeterli olmadığını anlattı. Zeytinyağını iş-leyen tesis sayısında da son yıllarda artış kaydedildiğini bildiren Erçin “Zeytinyağı işleyen tesis sayısı 4 ‘ten 26’ya yükseldi. Bunun 5 tanesi Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklen-mesi Programı kapsamında yüzde 50 hibe destekli olarak yapıldı. Bu yıl bu kapsamda sözleşmesi imzalanan 19 tesisin 3 tanesi de zeytinyağı işleme tesisi. Bunlar 1 yıl içinde yatırıma dönüşecek” dedi.

Orman alanları tekrar zeytinciliğe açılabilirÖzel ağaçlandırma yönetmeliği kap-samında ormanlık alanlarda da zey-

tin bahçesi tesisi kurulabilirken, bu uygulamadan vazgeçildiğini hatırla-tan Erçin, “ Zeytincilik açısından bu uygulamanın değiştirilmesi ve tekrar orman alanlarının zeytinciliğimize açılmasının faydalı olacağına inanı-yorum. Mevcut hazine arazilerimi-zin Zeytincilik Kanunu kapsamında tahsis edilebilmesi, sektör açısından ümit verici gelişmedir. Bu konuda yapılacak her türlü çalışmayı İl Mü-dürlüğü olarak destekleyeceğimizi ve katkı koyacağımızı belirtmek istiyo-rum’’ diye konuştu.

2015 yılında 600 bin ton üretimZeytincilik sektörünün 4 yıl önce 400 milyon dolar ihracat yaptığına dikkat çeken Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Vekili ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nedim Güreli de, zeytinin rekoltesi-nin yüksek olduğunu belirtti. Güre-li, Türkiye’de genç ağaçların devreye girmesiyle rekoltenin daha da art-masını ümit etkilerini kaydederek,

“Türkiye’de yıllık kişi başı tüketilen zeytinyağı miktarı 1.5 kilo. Bu rakam diğer üretici ülkelere göre düşük. Tunus’ta kişi başı tüketilen zeytinya-ğı yıllık 4 kilo, Yunanistan’da 18 kilo, İspanya’da ise 16 kilo” dedi. Küresel ısınma yüzünden son 4 yıldır üretimin düştüğüne de değinen Gü-reli, şunları söyledi: ‘’Bu sene 220 bin ton zeytinyağı üretildi, bunun 105-110 bin tonunu Türkiye yiyor. Yağ bollaştıkça tüketim de artar. Muhte-melen tüketim 120-130 bin tona çı-kar. Bu yıl zeytinyağı ihracatı 70-80 bin ton civarında olur. Türkiye’nin üretimi 2015 yılında devletin yaptığı planlamaya göre, 600 bin tona çıka-cak. 600 bin tona çıktığında, Türki-ye muhtemelen 350 bin ton tüketir halde olacak, kişi başına 5 kiloyu bu-lacağız. Dünyada ihracat anlamında İspanya’dan sonra üretimde ikinci ülke olacak. İhracatımızı bu sene 400 milyon dolarla kapatırız.’’

“Antalya zeytinyağı tüketmeye en uygun yer’’Güreli, 10 milyon turisti ağırla-yan Antalya’nın, zeytinyağı için çok önemli bir merkez olduğunu ifade ederek, ‘’Antalya’da lüks oteller dahi

Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak

Ali Nedim Güreli

24 Dört Mevsim Tarım

zeytinyağı kullandığını zannediyor, kullandıkları zeytinyağı değil. An-talya zeytinyağı tüketmeye en uy-gun yer. Hem kişi başı milli geliri itibariyle, hem zeytinyağına yatkın

bir kültürü var. Sektördeki tek birlik olduğumuz için her türlü şikâyet bize geliyor. Antalya’da bir zeytinyağı kül-türünün olması lazım’’ diye konuştu.

“Zeytini marka yapmaya çalışıyoruz’’Antalya ve bölgesine özgü tavşan yü-reği zeytininin coğrafi işaret alması için çalışmalara başladıklarını anla-tan ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır ise, bin 400 yıldır üretilen zeytini markalaştırmak için çalış-

malar yapacaklarını belirtti. 135 milyon dolarlık zeytin ve zeytin-yağı ihracatı bulunduğunu belirten Çandır, “Bu, düşük bir rakam gibi değerlendiriliyor. Ancak tamamı-nın yurtiçinde net ihracat olduğunu söylediğimiz zaman, bu yaklaşık 1 milyon dolarlık sanayi ihracatına eş-değer. Özellikle katma değeri yüksek

ürünleri ihracat ederek ülkemize net ihracatı kazandırmış olacağız” dedi.

Zeytindostu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Metin Ölken de, zeytincilik sektöründe sivil inisi-yatife ihtiyaç olduğunu belirterek, Türkiye’de 90 milyon olan ağaç sayısının 170 milyona ulaştığı-nı bildirdi. Yeni dikilen fidanlarla zeytinyağı üretiminin 150 bin ton-dan, 600 bin tona çıktığına dikkati çeken Ölken, “Bu sektörde herkes artan üretimin bereketinden yarar-lanmak için sinerji yaratmak zo-runda. Antalya, zeytin için önemli bir ticari merkez olabilir” diye ko-nuştu.

Toplantıda 4.Ulusal Naturel Sızma Zeytinyağı kalite yarışmasında dere-ceye giren firmalara ödülleri verildi. Yarışmada birinciliği ve ikinciliği, ÖZ-EM Tıbbi Cihaz ve Aletleri Gıda Sanayi Ticaret alırken üçüncü-lüğü Delce Markası ile Gıdatay San.Tic.A.Ş elde etti.

25Dört Mevsim Tarım

İLAN

26 Dört Mevsim Tarım

Ölümsüz ağacın özüZeytinyağı, zeytin meyvesinin suyudur. Tıpkı portakalın sıkılıp suyunun içildiği

gibi. zeytini de sıkıp yağ olarak kullanıyoruz. Zeytinyağı zeytin meyvesinin

katkısız, tamamen doğal suyudur. Diğer yağlardan farkı da buradan gelmektedir.

Zeytin ağacı, narin bir ağaçtır. Ağır ve zah-metli büyümesine karşın oldukça uzun

ömürlüdür. Bir zeytin ağacının or-talama ömrü 300-400 yıldır, ancak 3 bin yaşında zeytin ağaçlarına da rastlanmıştır. Bu nedenle zeytin ağacının adı mitoloji ve botanikte ‘Ölümsüz Ağaç’tır. Tarih, zeytin-yağı üretimine ilişkin en belirgin izlerin Akdeniz’in tam ortasındaki

Girit Medeniyeti’ne, M.Ö. 4500 yıllarına dek uzandığını göster-mektedir.

Zeytinyağı, zeytin meyvesinin suyudur. Tıpkı portakalı sıkıp su-yunu içebildiğimiz gibi zeytini de sıkıp yağ olarak kullanıyoruz. Zeytinyağı, zeytin meyvesinin katkısız, tamamen doğal suyudur. Diğer yağlardan farkı da buradan gelmektedir.

Zeytinyağı kültüründe, binler-ce yıldan bu yana değişmeyen bir gelenek, zeytinden yağ çıkarma yöntemidir. Bunun nedeni zeytin-yağının, zeytinlerin soğuk baskı-dan geçirilmesiyle elde edilmesi ve hiçbir kimyasal işleme gerek duy-madan yenilebilmesidir. İşte bu yüzden, bugün hâlâ Ortadoğu da rastlanan zeytin üretme yöntemiy-le yaklaşık 6 bin yıl önceki zeytin-yağı elde etme yöntemi arasında hiç fark yoktur: Zeytinler ezilerek hamur haline getirilir. Daha sonra bu hamur sıkılır veya presten ge-çirilir. En sonunda ise yağ, zeytin meyvesinin suyundan ayrıştırılır.

Zeytinden yağ, sabun ve yakıt19. yüzyılın başında teknolojinin gelişmesiyle hidrolik baskı maki-nelerine geçildi. Bugün bu maki-nelerin yanı sıra, zeytin hamuruna hiç pres uygulamadan merkezkaç kuvvetiyle zeytinyağı elde etmeyi sağlayan makineler de kullanılı-yor. Kontinü sisteme, tam otoma-tik sistem denir. Önce zeytinler türlerine göre ayrılır. Huni adlı çukura dökülen zeytinler, makine sistemiyle yapraklardan temizlenir ve kırıcıda ezilip kırılır. Buradan çıkan hamura, karıştırma ve yo-ğurmadan sonra su verilir, posa ve şırası ayrıştırılır. Şıradan da yağ ve karasu ayrıştırılıp, yağ filtre tankı-na alınır. Son tortuları ayıklanıp, dinlenme tankına bırakılır. Ardın-dan natürel yağ teneke ve şişelere doldurulur. Pirinada belirli mik-tarda yağ kalması nedeniyle de-ğişik yöntemlerle pirina yağı elde edilir. Tüketime uygun pirina yağ-ları, pirina yağı olarak değerlendi-rilir, uygun olmayanlar ise sabun yapımında kullanılır. Geriye kalan pirina posasına pelet denir ve ya-kacak, yakıt olarak kullanılır.

Nilda ALBAYRAK - Ziraat MühendisiAntalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü

27Dört Mevsim Tarım

28 Dört Mevsim Tarım

Tercih damak tadında gizliZeytinyağında renk, koku, tat de-ğerlendirmesi yapan uzmanlar vardır. Uzmanlar yağın iyi olup ol-madığını bazı parametrelere göre belirler. Buna göre olumlu tatlar taze, yakıcı, acı, meyvemsi, tatlı; olumsuz tatlar ise kekremsi veya küflü, rutubetli, sirkemsi, ekşi, ça-murlu, metalik, yanıktır. Zeytin-yağında asitlik derecesi 100 gram zeytinyağında bulunan “oleik asit” miktarının yüzde olarak belirlen-mesidir. Asit oranı yüzde 0,8’e ka-dar olan zeytinyağları ‘sızma’ ola-rak adlandırılır. Asit oranı yüzde 0.8-2.0 arasında olan zeytinyağla-rına ‘natürel’ denir. Asit oranı yüz-

de 0,1 den yüzde 3’e kadar değişen natürel zeytinyağlarında, damak tadımıza uygun zeytinyağını seçe-biliriz. Asit oranı azaldıkça yağda-ki zeytin tadı hafifler. Zeytinyağı tadı size ağır geliyorsa, asit oranı düşük yağları tercih etmelisiniz. Asit oranı yükseldikçe zeytin tadı yoğunlaşır ve hissedilir. En iyi tada, asit oranı dü-şük veya asit oranı yüksek zeytin-yağı sahiptir di-yemeyiz, bu ta-mamen kişinin damak tadına bağlıdır.

İklim, zeytin ağacının yetiştiği bölge, zeytinin toplandıktan sonra sıkılana kadar bekletilmesi, erken veya geç toplanması, her yıl renk, koku ve tat açısından değişiklikle-ri, sıkımında kullanılan yöntemler, zeytinyağının tat açısından farklı-lık göstermesine neden olur. Fark-lı bölgelerin farklı asit oranındaki yağları, farklı tatlara sahiptir. İyi bir natürel zeytinyağı, zeytin mey-vesinin taze tat, koku ve aroma-sını içermeli kusursuz olmalıdır. Tamamen olgunlaştıktan sonra ve ağacından yere düşürmeden alınan zeytinlerin yağı leziz olur.

Cam şişede muhafaza edinZeytinyağı 5-20 derecede saklan-malıdır. Isı ile zeytinyağı, hacmen genişler. Kimyasal bakımdan yük-sek ısılar oksidasyonu artırır. Ok-sidasyon ile yağda acılaşma olur ve yağın tadı ağırlaşır. Düşük ısılarda yağ, katı bir hal alır. Fakat düşük ısı ile oluşan bu değişim bozulma

anlamına gelmez, 5-20 derece zey-tinyağı yine eski

h a -lini alır.

29Dört Mevsim Tarım

Hava ile temas etmeyen kaplarda stoklanmalıdır. Zeytinyağı kabının ağzı uzun süre açık tutulmamalı-dır. Zeytinyağı kabının üzerinde hava boşluğunun az olmasına dik-kat edilmeli. kaplar dolu olarak muhafaza edilmelidir. Hava ok-sijeninin etkisi ile peroksit sayısı yükselir ve kalite düşüşüne neden olur. Koku ihtiva eden ortamlarda tutulmamalıdır. Zeytinyağı. koku-lara karşı çok hassastır. onları içi-ne çeker. Böylece kendinin güzel karakteristik yapısı bozulur. En iyi materyal. oksitlenmeyen çe-lik kaplar ve cam şişedir. Şişelerin koyu renkli olması ışığı engeller fakat tüketici alacağı yağın renk, tortu gibi özelliklerini görmek istediği için şeffaf şişelerde satış daha çok talep edilmektedir Di-rekt güneş ışığı almayan bir yerde muhafaza edilmelidir. Işık yağdaki renk maddelerinin kaybına neden olur ve peroksit sayısının artması-nı hızlandırır.

Kanser riskini yarı yarıya azaltır Zeytinyağı birçok hastalığa karşı da koruyucu etki etmektedir. Bün-yesinde Omega 9 ve Omega 6 yağ asidi barındırır, özellikle Omega 9 bakımından oldukça zengindir. E, A ve K vitaminleri içerir. Dün-yanın en önemli kanser ilacı kö-pek balığı kıkırdağından da çıkan sgualene adlı maddedir, bu madde sızma zeytinyağında bol miktarda bulunur. Zeytinyağı kanser riski-ni yüzde 50’ye yakın azaltmakta-dır. Zeytinyağının içinde bulunan Oleiprine adlı madde sayesinde kansere karşı hücreleri korur.

Her derde deva Prostat kanserini engellemekte yardımcı olduğu kanıtlanmıştır. Bağırsak kanserine karşı koruyucu özelliğe sahip olduğu belirlenmiştir. Kalp ve damar hastalıklarından korunmada oldukça etkilidir. Kan şekeri seviyesinin düşmesine yardımcı olur. Kötü kolesterol LDL’yi azaltırken, iyi kolesterol HDL’yi artırır. Yağların içinde hazmedilmesi en kolay olan olduğu için sindirim ko-

laylığı sağlar. Zeytinyağı mideyi çepeçevre koruyucu bir tabakayla sararak, mide asi-

dini azaltır. Gastrit ve ülsere karşı korumada etkin yardım sağlar. Besinlerin bağırsaklar tarafından çok daha iyi emilmesini sağlayarak,

bağırsakların çalışmasını düzenler. Sadece natürel, sızma zeytinyağı kullanan hastalarda ülser yaralarının

kapanma oranının çok yüksek olduğu saptanmıştır. Zeytinyağı basit kronik kabızlıkta tavsiye edilir. Hamile veya emziren bayanlarda bebeğin beyin, sinir sistemi ve kemik

gelişimine katkıda bulunur. İçerdiği linoleik asit yüzdesi nedeniyle anne sütüne benzeyen zeytinya-

ğı, inek sütüne katıldığında anne sütüne yakın değer elde edilir. Sütü ke-silen anneler yağsız inek sütüne biraz zeytinyağı katıp bebeğe verilebilir. Zeytinyağı, doku, organlar ve beyin fonksiyonları üzerindeki yaşlanma

etkilerini geciktirmektedir. Çocuklarda beyin gücünü artırır. Kemiklerin doğal gelişimine ve mineralleşmesine yardımcı olur, güçlen-

mesini hızlandırır. Kireçlenmeyi önlemede büyük rol oynar.

Yaşlanma etkilerini azaltır ve doku yenileme özelliği taşır.

30 Dört Mevsim Tarım

“Üründen önce güvensatıyoruz’’

Dünyanın en büyük 7. firması olan Genpower Jenaratör’ün Yönetim Kurulu

Başkan Yardımcısı Murat Uslu, “Bizi tam olarak tanımlayan metafor,

icebergdir. Türkiye’deki yapılanmamız ve yatırımlarımız icebergin görünen

kısmıdır, yüzde 75 ihracatla asıl kısım denizin altında kalandır’’ diyor.

Kesintisiz enerji sektöründe 100’ü aşkın ülkede faaliyet gösteren ve büyüklükte dün-

ya çapında 7. sıraya ulaşan Genpower Jenaratör, gaz kesmiyor. Global lider-lik hedefine kilitlenen Genpower’ın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcı-sı Murat Uslu, firmayı bir ‘iceberg’ olarak tanımlıyor. Tecrübe, bilgi ve ileri dünya görüşü ile oluşan bu buz dağının görünen kısmı Türkiye’de-ki yatırımlar. Asıl büyük bölümü ise ihracatı. Murat Uslu ile gücünü Türk milletinin zekasından, yani genlerin-den alan Genpower’i konuştuk.

Genpower ne zaman kuruldu, an-lamı nedir? USLU: Genpower’ın hikayesi, 19 yıl önce Ankara Ulus’ta, Müjdat Uslu’nun elektrik, ekipman ve do-nanım faaliyetlerini yürüten Pınar Makine’yi kurmasıyla başladı. 2000 yılına gelindiğinde Pınar Makine

kendi jeneratör markasını üretme kararı aldı. Gücünü; Türk milleti-nin gücü, azmi ve zekâsından, yani ‘gen’lerinden alan bu marka, Genpo-wer adıyla doğmuş oldu.

Tarım ürünleri satışına ne zaman başladınız? Bu kararı almaktaki se-bebiniz neydi?USLU: Bu sektöre 1998 yılında gir-dik. Genpower olarak jeneratör sek-töründe başarısını kanıtlamış çalışma anlayışımızı ve iş modelimizi, yap-tığımız iş ile ilintili diğer sektörlere de taşıyoruz. Bu kararın sonucunda 1998 yılında tarım ürünleri sektörü-ne hızlı bir giriş yaptık.

Tüketici neden sizin ürünlerinizi tercih ediyor? USLU: Biz öncelikle ürün satmak-tan önce güven satıyoruz. En büyük artımız bu. Ürünlerimizin kalitesine güvenimiz tam. Tüm tarım grubu

ürünlerimize geniş bir servis ağı ile 2 yıl garanti veriyoruz. Jeneratör gru-bunda tüm dünyada bir ilki gerçek-leştirerek, 3 yıl garanti veriyoruz. De-diğim gibi ürünlerimiz birinci kalite, fiyatlarımız da bu ürünlerde olabile-cek en iyi seviyede. Tedarik süresi ko-nusunda da yüksek stokla çalışan bir iş yapımız olduğundan kısa sürede her türlü ürünü teslim edebiliyoruz. Ürünlerimiz yakıt sarfiyatı konusun-da da son derece verimli ve farklı ya-kıt tiplerinde ürünlerimiz var.

Tarım ürünleri portföyünüzde han-gi ürünler var? Bu ürünleri farklı kı-lan özellikleri neler?USLU: Portföyümüzde; su pom-paları, çapa makineleri, süt sağma makineleri, motorlar ve çim biçme makineleri bulunuyor. Süt sağma makineleri haricinde dizel ve ben-zinli motor seçenekleri sunuyoruz. Süt sağma makinelerinde de klasik

ADVERTORIAL

31Dört Mevsim Tarım

kömürlülerin yanı sıra yeni teknoloji yağlı süt sağma makinelerini de teda-rik ediyoruz. Bu ürün hem daha eko-nomik yakıt sarfiyatı sağlıyor hem de sessiz çalışması dolayısıyla hayvanı ürkütmüyor.

Şirketinizi nasıl tanımlarsınız?USLU: Genpower’ı tam olarak ta-nımlayan metafor aslında ‘iceberg’dir. Genpower tecrübe, bilgi ve ileri dün-ya görüşünün birikimiyle oluşmuş bir iceberg gibidir. Türkiye’deki yapılan-mamız ve yatırımlarımız icebergin görünen kısmını oluştururken, % 75 ihracatla asıl büyük kısım görünme-yen, yani denizin altında kalan kısım.

2011 yılı sonuna ve gelecek beş yıla ilişkin hedefleriniz nelerdir? USLU: Genpower, kesintisiz ener-ji sektöründeki konumunun yanı sıra önümüzdeki süreç için farklı alanlarda çeşitli yatırımlar planlıyor. Elektrik ihtiyacının yoğun olduğu ülkelerde yüksek taleple karşılanması ve işletme maliyeti açısından da son derece tasarruflu olması sebebiyle doğalgaz jeneratör üretimi planlanan ürün gruplarının başında geliyor. Şu anda dünyada 7. büyük jeneratör fir-masıyız. Önümüzdeki dönemde ilk hedefimiz dünyada ilk üçe girmek sonrasında da tabi ki dünyada lider firma konumuna gelmek.

İhracatta da hedeflerimiz büyük. 2010 yılında direk ve endirekt yaptığı ihracat tutarımız, toplam-

da 83.283.908 dolar. Bu rakamla Türkiye’nin en büyük ihracatçıları-nın yer aldığı listede 147. grup şirketi olduk. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde de direk ve endirekt ihracat rakam-larını katlayarak büyütmeyi ve 5 yıl sonra yıllık 500.000.000 dolara varan ihracat rakamlarına ulaşmayı hedef-liyoruz.

•Yatırımlarınızdan bahseder misiniz? USLU: 2011 yılında Türkiye’de 216.000m2’lik alana sahip dünyanın en büyük jeneratör fabrikasını kur-duk. Türkiye’nin kalkınmasında ve ihracatının gelişmesinde çok büyük emeği geçen eski devlet bakanları-mızdan Sayın Kürşad Tüzmen de, Genpower Jeneratör Yönetim Kuru-lu üyesi olarak 1 Ağustos 2011 tari-hinde Genpower Jeneratör ailesine katıldı. Yurtiçindeki bu atılımlarımı-za paralel olarak dünyada da benzer yatırımlarımız devam ediyor:Genpower Jeneratör, Uzakdoğu pa-zarını yakın markaja alabilmek için Çin’in Wuxi eyaletinde büyük bir

fabrika inşa etti. Ağustos 2011‘de faaliyete geçen bu fabrikada üreti-len jeneratörlerle, Genpower’ın en kısa zamanda Uzakdoğu pazarına hâkim olması hedefleniyor. Yine Uzakdoğu’da dünyanın en önemli ti-caret ve dağıtım merkezlerinden biri olan Singapur’da 4.000 m2’lik bir alanda Genpower Asia satış ve da-ğıtım merkezini kurduk. Genpower Asia ekibinin elinde şu anda 10 mil-yon dolarlık ciddi bir stok bulunuyor. Genpower Asia, Asya Pasifik ülke-lerinde ilk adımımız oldu. Yine bu bölgede bulunan Bangladeş (Dak-ka) ,Endonezya (Cakarta), Vietnam, Hindistan’da (Chennai) da satış ve servis merkezleri açtık. Çok yakın zamanda Amerika’daki yatırımlarımızı, New Jersey eyaletin-de 13.000 m2 alana sahip Genpower satış ve dağıtım merkezini açarak genişleteceğiz. Avrupa pazarını he-def alan yatırımlarımızın başında da Berlin’deki Frankfurt Oder bölgesin-de 17.000 m2’lik alanda kurulacak olan fabrika geliyor. İnşaatı devam eden bu fabrikada standart, benzinli, dizel jeneratörlerin yanı sıra biodi-zel, doğalgaz, fuel-oil ile çalışan je-neratörler de imal edilecek.

Genpower Jeneratör, Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetlerinde pazar lide-ri konumda bulunuyor. 100’ü aşkın ülkede faaliyet gösteren ve dünya çapında da yedinci sırada bulunan Genpower, her geçen gün daha çok tercih edilen bir Avrupa markası ol-duğunu tüm dünyaya kanıtlıyor.

Murat Uslu

32 Dört Mevsim Tarım

‘’Aile büyüklerinden sonra TARGEL’e danışıyoruz’’Antalyalı köylü kadınlarla gerçekleştirilen anket sonucunda, kadınların, karşılaştıkları

sorunlara çözüm yolu aramak için önce aile büyüklerine, ardından TARGEL personeline

danıştıkları ortaya çıktı.

Koordinasyon ve Tarımsal Ve-riler (KTV) Şube Müdür-lüğü tarafından Antalyalı kadın çiftçilerin sorunları

ve durumlarını anlamaya yönelik yapılan ankette katılan kadınların yüzde 34’ü, ‘Çalıştıkları alanla ilgi-li karşılaştıkları sorunu danıştıkları kişi sorusuna’, ‘’Aile büyüğünden sonra TARGEL personeline da-nışıyoruz’’ cevabını verdi. Araş-tırma, tarım danışmanı persone-linin sorumlu oldukları çalışma bölgelerindeki köylerde yaşayan 289 kişi üzerinde gerçekleştiril-di. 38 sorudan oluşan ankette, yüz yüze görüşme tekniği kullanıldı. Anket sorularıyla öncelikle kadın çiftçilerin sorunlarının anlaşılıp sosyal ve ekonomik durumlarının

değerlendirilmesine çalışıldığı ifade eden Şube Müdürü Ali Ulvi Bü-yüksoy, çalışma ile çiftçi kadınların beklentilerinin anlaşılmasının ve

ortaya koyulacak çözüm yolları ile daha sağlam adımlar atılmasının sağlanacağını kaydetti. Kırsal alanda kadınlara yöneltilecek eğitim ve ya-

33Dört Mevsim Tarım

yım çalışmalarının tarımsal üretim üzerinde çok önemli etkisi olduğunu vurgulayan Büyüksoy, anket sonuç-larına göre, hayvancılıkla uğraşan-ların çoğunlukla bakım ve besleme, bağ-bahçe ile uğraşanların hastalık, zararlılar, seracılıkla uğraşanların ise bitki besleme, zirai mücadele, hasta-lık ve zararlılar konularında eğitim talep ettiğini söyledi.

Köylerde TARGEL Projesi kap-samında ikamet eden tarım danış-manlarının, bulundukları bölgeler için oldukça önemli olduklarını be-lirten Büyüksoy, kadınların çalıştık-ları alanla ilgili karşılaştıkları sorunu danıştıkları kişi sorusuna ‘aile büyü-ğünden sonra TARGEL personeli-ne danışıyoruz’ cevabını vermeleri-nin, projenin başarısının önemli bir göstergesi olduğunu kaydetti.

Kadınlar eğitimlerin kendilerine verilmesini istiyorKTV Şube Müdürlüğü personeli Sosyolog Fatma Demirel ise anket sonuçlarına göre, köyün en önemli sorununun tarım olarak görüldüğü-nü, tarımı su, sağlık ve eğitimin izle-diğini söyledi.

Görüşülen kadınların yüzde 68’lik kısmının pazar olanaklarının iyileş-tirilmesini istediğini, yüzde 62’sinin ise desteklemelerin artırılması yö-nünde görüş belirttiğini ifade eden Demirel, ‘’Anket sonuçlarına göre görüşülen kadınların çoğu, il ve ilçe müdürlüklerinin yeterli destek ve eğitimi sağladığını belirtmekte, an-cak bu tür imkânların erkeklerden ziyade kendilerine verilmesini iste-mektedir’’ dedi.

34 Dört Mevsim Tarım

Dünyada bir milyar insanın açlık sorunu yaşadığını bildiren Antalya

Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin’e göre, herkes

çözümün parçası olmalı.

“Agflasyon yoksullaştırıyor”

Antalya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin, son yıllarda tüm dün-

yanın ortak sorunu haline gelen agf-

lasyonun (tarıma dayalı gıda ürünle-rindeki fiyat artışı), gelirinin yüzde 70-80’ini beslenmeye harcayan Asya ve Afrika ülkelerini etkilediğini ve yoksullaştırdığını kaydetti. Dünya-

da bir milyar insanın açlık sorunu yaşadığını ve bunun toplumların or-tak sorunu olduğunu belirten Erçin, herkesin çözümün bir parçası olması gerektiğini vurguladı. Antalya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ve Antalya Ziraat Odası Başkanlığı tarafından 15 Ekim Dünya Çiftçi Kadınlar Günü ve 16 Ekim Dünya Gıda Günü nedeniyle organizasyon yapıldı. Organizasyona, Antalya Vali Yardımcısı Hakkı Loğoğlu, İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin, Ziraat Odası Başkanı Halil Ordu, İl Kontrol La-boratuvar Müdürü Faruk Kurnaz, Prof. Dr. Robin Brunfield, Prof. Dr. Burhan Özkan, Yrd .Doç. Dr. Mus-tafa Erbaş, Yrd.Doç.Dr. Göksel Ak-pınar ile ilçe müdürleri, şube müdür-leri ve çok sayıda kadın çiftçi katıldı.Erçin, burada yaptığı konuşmada,

35Dört Mevsim Tarım

tarımsal ürünlerdeki fiyat artışını tek bir nedene bağlamaktan ziyade bir çok faktörün bir araya gelişi ile oluşan bir sorun olarak ele alınma-sı gerektiğini belirtti.

Erçin, ‘’Petrol fiyatlarında yaşanan artış ülkeleri enerji tarımına yö-neltmekte, bu da buğday ve mısır gibi ürünlerden biyo-yakıt üretme ve ardından da fiyatlarda artışa neden olmaktadır. Ülkelerin tica-ret politikaları, iklim değişiklikleri

ve kuraklık, enerji tarımı gibi ne-denlerle gıda fiyatlarında artışlar yaşanmaktadır’’ dedi.

Agflasyonun önlenmesinde çözü-mün üretimi artırmaktan geçtiğini ifade eden Erçin, bunu sağlamanın yolunun da tarımsal üretimde büyük emek veren çiftçi kadınların statüle-rinin yükseltilmesi olduğunu, İl Mü-dürlüğü olarak çiftçi kadınları bilgi ve teknoloji ile buluşturmaya çalış-tıklarını anlattı.

Geri kalmış ülkelerde açlıkDünya tarım işgücünün yüzde 40’ını kadınların üstlendiğini, Türkiye’de ise bu oranın yüzde 75 olduğunu be-lirten Antalya Ziraat Odası Başkanı Halil Ordu ise, “Günümüzde her ne kadar büyük işletmeler önemsense de küçük işletmelerin kadın emeği olmadan sürdürülebilmesinin müm-kün olmayacağı bilinmelidir” dedi. Türkiye’nin bir tarım ülkesi olmasına rağmen gelecekte açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalmayacağının garanti-sinin bulunmadığını söyleyen Ordu, “Açlık ve yetersiz beslenme sorunu yaşayan ülkelerin tamamı geri kalmış ülkelerdir. Bu ülkelerde gıda güven-liği çok ciddi boyutlardadır. Bu ne-denle ülkemizin tarım topraklarını ve sularını yerinde kullanmalıyız. Beslenmede önem arz eden ürünle-rin üretiminde çiftçilerimiz üretimin sürdürülebilirliği açısından hükü-metlerce sürekli desteklenmelidir’’ diye konuştu.

Aksu ilçesinde çiftçilik yapan Hilmi-ye Korkmaz da, bu ve benzeri top-lantıların kendileri için çok faydalı olduğuna işaret ederek, İl Müdürlü-ğü tarafından 3 gün süre ile düzenle-nen eğitimde yeni bilgi edindiklerini söyledi. Tarlada, serada asıl çalışanın kendileri olduğunu belirten Kork-maz: “Çoğumuz okumak istediğimiz halde okuyamadık. Bu nedenle eği-time daha meraklıyız. Biz eğitime açığız ve eğitimlerden daha çok fay-dalanmak istiyoruz’’ dedi.

36 Dört Mevsim Tarım

Elmalı Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Mü-dürlüğü, Elmalı Ziraat Odası ve Koopert fir-

masının ortaklaşa yürüttüğü proje kapsamında Elmalı’nın Eskihisar,

Yuva ve Bozhöyük köylerinde-ki seralarda uygulanan biyolojik mücadele, tarla günü ile üreticile-re tanıtıldı. Tarla gününe Elmalı Kaymakamı Mehmet Murat Çek-men, İlçe Gıda, Tarım ve Hayvan-

cılık Müdürü Celal Çelik, Bitkisel Üretim ve Sağlığı Şube Müdürü Mehmet Şen, Elmalı Ziraat Odası Başkanı Bilal Karakaya, Koppert Genel Müdürü Ali Eroğlu, Elmalı ilçesi TARGEL personeli, ilçe per-soneli ve çok sayıda üretici katıldı.

Kaymakam Mehmet Murat Çek-men, burada yaptığı konuşmada, biyolojik mücadeleye önem ve-rilmesi gerektiğini belirterek, bu mücadelenin pahalı olduğunu, ancak devletin uygulamaya destek verdiğini kaydetti. Seracılıkta üre-timin tek başına yeterli olmadığını vurgulayan Çekmen, “Seracılıkta ilerleyen dönemlerde birlik kurma ve ürünlerin paketlenmesi yönünde adımlar atılmalı” şeklinde konuştu.

Dünyanın artık çevreye dost, insan sağlığını temel alan ve doğal den-

Biyolojik Mücadele,

Kalıntısız ÜrünElmalı’nın üç farklı bölgesindeki seralarda yürütülen biyolojik

mücadele uygulaması meyvesini verdi.

37Dört Mevsim Tarım

geyi bozmayan üretim metotları-nı desteklediğini belirten Bitkisel Üretim ve Sağlığı Şube Müdürü Mehmet Şen ise “Bu nedenle bi-yolojik mücadele çok önemli” dedi. Devletin bu uygulamaya 100 TL desteği bulunduğunu ifade eden Şen, zararlılardan korunmak için tül gibi diğer tedbirlerin de alın-ması gerektiğini kaydetti.

Tüketicinin ve dünyanın talep et-tiği bu sistemin kurulmasının zo-runlu olduğunu dile getiren Kop-pert Genel Müdürü Ali Eroğlu da, “İlaçsız, gıda güvenliğine yönelik üretim yapmak istiyorsak biyolojik mücadeleyi kullanmak zorundayız” dedi. Biyolojik mücadelenin pahalı gibi gözükmesine karşın kimyasal mücadelenin maliyeti ile karşılaş-tırıldığında çok fark olmadığını belirten Eroğlu, “Maliyet hesabını doğru yaptığımızda bu daha net görülmektedir” diye konuştu.

38 Dört Mevsim Tarım

Sınırlar kalkarsa verimlilik artar

Antalya tarımının Türkiye tarımı ile aynı paralellikte değerlendirilmemesi gerektiğini belirten ATB Başkanı Ali Çandır, “Antalya’da çok daha küçük parçalı arazi, çok daha küçük ölçekte çiftçiler var. En başta çiftçi örgütlenmelerinin gelişmesi gerekiyor’’ diyor.

Türkiye’de tarımın önem-li merkezlerinden biri olan Antalya’yı, Antalya Ticaret Borsası Başka-

nı Ali Çandır ile konuştuk. Bugün bölgedeki en büyük sıkıntıların ba-şında küçük ölçekteki tarım arazile-rinin geldiğini söyleyen Çandır, son dönemde gündemde olan arazi top-lulaştırılmasının Antalya’da kanun zoruyla da yapılabileceğini belirtti. Arazi toplulaştırılmasının tarımsal verimi minimum yüzde 30 seviye-sinde artıracağını aktaran Çandır,

•REYHAN ÇALIKEkonomist (Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü)

Röportaj / Fotoğraf: Hamit SEÇİL

39Dört Mevsim Tarım

Antalya çiftçisine bu durumdan elde edeceği kazancın anlatılmasından yana. Antalya Dört Mevsim Tarım Dergisi’nin sorularını yanıtlayan Çandır, kentte tarımsal bir marka yaratılamadığını, bu yönde çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi.

Antalya tarımının Türkiye ve ihra-catçı pazardaki önemi nedir? ÇANDIR: Son zamanlarda Antalya için her ne kadar ‘turizmin başken-ti’ dense de aslında öncelikli olarak tarımın başkentidir. Çünkü seracılık ilk defa bu bölgede olmuştur ve ta-rihimizde tarım alanları bu bölgede gelişmiştir. Ancak hızlı kentleşme-nin getirdiği bir takım zorlukları yaşamıyor değiliz Türkiye’ye göre, son 10 yıldır fark yaratmaya devam ediyor. Özellikle burada şirketleş-me sürecinin hızla devreye girmesi, ARGE çalışmalarının yoğun olarak ortaya çıkmasıyla Antalya’da tarım gelişti. Antalya, coğrafi avantajları-nı da kullanarak, özelikle seracılıkta ciddi anlamda yol kat etti. Buna çi-çekçiliği de ekleyebiliriz. Ama bun-lar yeterli mi? Yetmez. Elbette bir takım eksikliklerimiz var. Özelikle Antalya’nın tarımını Türkiye’nin tarımı ile aynı paralellikte değerlen-dirmememiz lazım. Antalya’da çok daha küçük parçalı arazi, çok daha küçük ölçekte çiftçiler var. En baş-ta çiftçi örgütlenmelerinin gelişme-si lazım ve Antalya’da şirketleşme özendirilmelidir.

Antalya’da arazi toplulaştırılması mümkün mü?ÇANDIR: Antalya’da Doğu ve Güneydoğudaki gibi büyük toprak-lar olmadığı için gönüllülük esasına dayalı birleşme yapmak çok müm-

kün değil. Bunu bir takım projeler-le hayata geçirmek mümkün. Bazı ovalarda 3-5 dönüm gibi küçük parçalar kalmış, buranın ne sahi-bi belli ne toprak işlenebiliyor ne de o küçücük parçayı işleyen çiftçi herhangi bir ekonomik gelir elde edebiliyor. Ama bunu bir takım projelerle işlenebilir hale getirmek lazım. Bu konu üzerine biz Antalya Ticaret Borsası (ATB) olarak ça-lışıyoruz. Bu toplulaştırma kanun zoruyla da olabilir. Tarım toprağı diye nitelendirdiğimiz alanları, ‘tar-la pay’ ya da ‘tarla hak’ gibi proje-lerle ortak dikim, ekim ve hasadını gerçekleştirerek, toplulaştırmayı sağlayabiliriz.

Yüzde yüz verim artar Bu verimliği artıracak mı peki?

ÇANDIR: Yüzde 100 artırır. Sadece ark yollarının ekonomiye kazandı-rılması bile nerden baksanız yüzde 10’luk bir verim artışı getirir. Sınırla-rın bir anlamda kalkması lazım, onun ötesinde komplike bir çalışmayla ve-rimlik kesinlikle yüzde 30 artar.

Antalya’da 50 yıllık bir geçmi-şi olan seracılık istenilen noktaya ulaşmış durumda mı?ÇANDIR: Seracılıkta da yine par-çalılık ve ölçek sorunu var. Ancak gerek özel sektör gerek çiftçi bu konuda ciddi yol aldı. Her ne kadar teknolojik seralardan bahsedilse de, Antalya’nın iklim özelliği göz önü-ne alındığında, ben şahsen topraksız tarım yapmayı ya da çok ciddi ya-tırımlarla alternatif enerji kaynağı olmadan sera yapılıp Antalya’da bir üretim modeline geçilmesini doğru bulmuyorum. Antalya’nın iklimsel avantajı olan havasından, güneşin-den yararlanabilmemiz için daha normal koşullarda yağmura, sele dayanaklı seralarda üretim yapmalı-yız. Yaz aylarında da yayla bölgele-rinde üretim yaparak, tarımı 12 aya yaymamız gerekir ki, son dönemde bu çiçekte ve sebzede yavaş yavaş başladı. Kış döneminde Antalya’da, yaz döneminde ise Isparta’da ya da Korkuteli’nde üretim yapılıyor. Bi-zim artık birlikte hareket edebilme kültürümüzü geliştirmemiz gere-

40 Dört Mevsim Tarım

kiyor. İşletmelerimizi birleştiremi-yorsak bile ortaklaşa rekabet etmeyi öğrenebilmeliyiz. Bugün üreticiler birlikten doğacak avantajlarını iyi hissetmeliler.

Birlik olmak kar sağlar Hali hazırdaki sistemin dezavan-

tajı nedir?ÇANDIR: Dezavantajı şu: Alım yaparken bir defa pahalıya alıyorlar. Eğer birlikte hareket edip alım yapar-larsa çok ciddi iskontolar yaptırarak, maliyetlerini düşürürler. Gene satışta toplu pazarlık ederek, satış güçlerin-de bir artış sağlayabilirler. Diyelim ki, alımda elde edecekleri yüzde 10, satışta elde edecekleri yüzde 10 top-lamda yüzde 20’lik gelir artışı sağla-yacaktır. Bunların avantajlarını he-nüz hissetmiyoruz ama bununla ilgili çeşitli çalışmalar yaptık. Burada bir de üretici birlikleri kanunları revize

edilerek, bizim koşullarımıza göre uyarlanması lazım.

Nedir bu?ÇANDIR: Yani üretici birliklerinin biraz daha fonksiyonel hale gelmesi lazım. Şu anki kanuna göre her ilde ve her ilçede bir tane üretici birli-ğinin olması, rekabetçiliği ortadan kaldırıyor. Üretici birliklerinin reka-bet edebilecek düzeye gelmesi lazım. Onunla ilgili çeşitli miktar kotaları koyulabilir. Miktar ürün üreten üre-ticiler bir araya gelerek birlik kurabi-lir denilirse üretici birlikleri de kendi aralarındaki rekabetle daha iyiyi daha güzeli bulma yollarını arayacaktır.

Antalya genelinde sera moderni-zasyonuna ihtiyaç var mı?ÇANDIR: Sonuçta tarım da yapsa-nız, turizmde ne yaparsanız yapın ge-lir gider dengesini iyi ölçmeniz gere-

kiyor. Üretimi dört katına çıkartacak maliyetinizi eğer kısa vadede amorti edecekseniz uygundur. Antalya tek-nolojik sera yatırımı yapmak için pahalı bir yer. Toprak yok, alternatif enerji kaynağınız yok. Biz mevcut koşullarımızı iyileştirerek bunu yapa-bilirsek daha sağlıklı yapabiliriz diye düşünüyorum.

Bölgede tarımının sıkıntıları ne-dir? Bu potansiyel nasıl daha üst seviyeye çıkartılabilir?ÇANDIR: Genel anlamda baktığı-nızda tarım artık stratejik bir sektör halini aldı. Son yıllarda Dünyada-ki ekonomistler de bunu söylüyor. Dünyadaki ekonomik gelişmeleri de izlediğinizde hep net ihracatı çok olan ülkeler daha rahat. Bizde de maalesef ithalat rakamları ciddi bo-yutlarda. O nedenle tarımda yapaca-ğımız her ihracat, net ihracatı yüksek

41Dört Mevsim Tarım

olan ürünler olmalı. O nedenle tarım ihracatına yönelik çalışmalar yapma-mız gerekiyor.

Alana değil, ürüne teşvik Bu ürünler nedir? Şuanda ekip

biçilen ürünler doğru ürünler değil mi?ÇANDIR: Elbette doğru ürün-ler ama daha da geliştirilebilinir. Şu anda seracılık konusunda gayet iyi durumdayız. Hububat ürünlerimiz fena değil. Pamukta son dönemde ciddi gelişmeler var. Narenciye es-kisi kadar olmasa da belli bir oran-da. Bu bölgede harekete geçirilmesi gereken bir başka unsur da, yaylaları göz önüne alarak sahil meyveciliği-ni geliştirebiliriz. Narda son yıllarda ciddi bir gelişim oldu. Bunu devletin biraz daha destekleyerek, diğer ülke-lerle rekabetimizi kolaylaştırabilmesi lazım. Genel anlamda baktığınız-da genel sorunlar var. Nedir bunlar? Girdi ve enerji maliyetlerinin çok yüksek olması. Bu durum karlılıkları düşürüyor. Devletin, yeterli olmasa da tarıma desteği var. Bunlar daha fonksiyonel olarak değerlendirilirse, alana değil ürüne teşvik sistemi geti-rilirse biraz daha yol alınır diye düşü-nüyorum. Onun ötesinde birazcık öz eleştiri yapmamız gerekirse çok fazla marka yaratamıyoruz Marka yarat-maya yönelik çalışmalar yapmamız lazım.

Antalya’da ihracatın yarısına ya-kını tarımsal ürünlerden gerçekle-şiyor. Tarım alanlarının potansiyeli ciddi anlamda harekete geçirilmiş durumda mı?ÇANDIR: Hayır geçirilmedi. Par-çalılıktan kaynaklı sorun var. Dikil-meyen birçok alan var. Yine bizim

alışkanlıklarımızdan da kaynaklı, alanlarımız artık tarım yeri değil tu-rizme açılmalı diye, dikim yapmayan, rant bekleyen insanlar var. Bir takım alanlarımızla ilgili ciddi imar sorun-larımız var. O nedenle Antalya’nın tarım potansiyeli tam olarak hareke-te geçmiş değil. Ama bununla ilgili ciddi yollar alındı.

Boşluk dolduran değil, hat olan ülke olmalıyız İhracat yapılan ülke sayısında bir

artış var mı?ÇANDIR: Artışımız var ama önemli olan, çok ülkeye ihracat yaptığımız-dan ziyade ne kadar sürdürülebilir ihracat yaptığımızdır. Biz, bir ülke-nin yaşadığı olumsuzluğun üzerine ihracatımız arttı dememeliyiz. Biz, karşı pazarlarda aranan ürünü üret-meliyiz. Biz boşluk dolduran değil, bir hat olan ülke olmalıyız. Bu güç Antalya’daki tarım işletmelerinde var, yeter ki bunla ilgili uygun zeminler hazırlansın.

Alanların kullanılması açısında tarım ve turizm sektörlerinin arası ne durumda?ÇANDIR: Her isteyen, her istediği şeyi topraklar üzerinde yapamamalı. Yani bir kentin bir ufku olmalı ve bu ufkun 10-20 yıllık planlanması lazım ki, 10 yıl sonra nerenin ne olacağı belli olmalı. Ama bizim toplumu-muzda akşam sünnet, sabah deniz. Elbette otellerin kentimize ve Tür-kiye ekonomisine çok ciddi katkısı var, gerek buradaki insan kaynağını kullanmaları gerekse gelen turistin bıraktığı paralar… Ama tarım top-raklarının bir şekilde garanti altına alınması lazım. Baba öldü diye top-raklar bölünüp parçalanmamalı.

Sistemi berrak hale getirmemiz lazım İngiltere modeli Türkiye’de tarım

alanlarında uygulanabilinir mi?ÇANDIR: Şimdi Türkiye’de insan-lara bir yarar hissedeceklerini anla-tabiliyorsanız uygulanmayacak bir durum yok. Bununla ilgili bizim bir takım eksikliklerimiz var. Biz hala çiftçiye köylü gözüyle bakıyoruz. Yani çiftçiyi tarım işletmesi modu-na getirebilirsek, ne aldığını yazan, sattığını yazan ve vergi ile ilgili başı belaya girmeyecek bir tasarım orta-ya koyarsak, yani bir tarım işletmesi modeli ortaya koyarsak bunun önü açılır. Ama şu anda bizde 7 dönü-mün üzerine çıkarsanız deftere ta-bisiniz. Buda vergiden kurtulmak için tarlanın hisse hisse aile birey-leri arasında paylaştırılmasına sebep oluyor. Bizim bir şekilde bu sistemi berrak hale getirmemiz lazım. Şu anda uygulanan bazı sistemler ta-rımda kayıt içine girmekten ziyade kayıt dışını teşvik ediyor. Yani kayıt içine girerseniz cezalanıyorsunuz, kayıt dışında kalırsanız nemalanı-yorsunuz.

Bölgede hayvancılıktaki durum nedir? ÇANDIR: Bizim bölgemizde özel-likle küçükbaşta çok ciddi eksilme-ler var. Sahil bölgelerinde besi ve süt hayvancılığı pek fazla yok ama hay-vancılıkta maalesef bölgemiz Türkiye paralelinden farklı gitmiyor. Hatta biraz daha fazla erozyona uğramış durumda. Son 10 yılda küçükbaşta yüzde 40, büyük başta ise yüzde 10 civarında bir azalma var. Teşvikler bölgesel değil de sektörel verilseydi, hayvancılığımız belki bu durumda olmazdı.

42 Dört Mevsim Tarım

Seracılığın başkenti

KumlucaAntalya’nın örtü altı sebze üretiminin üçte birinin yapıldığı Kumluca’da

seracılıktan elde edilen gelir yıllık 500 milyon TL’yi buluyor.

Dünyanın en önemli se-racılık merkezlerinden birisi olan Kumluca’da ekonomi, tarıma da-

yalıdır. İlçe topraklarının yaklaşık yüzde 14’ünü oluşturan tarım arazi-lerinden yılda ortalama 700 milyon lira gelir elde edilmektedir. Geçmişte ekonomisi hububat, hayvancılık ve az miktarda da meyvecilik gelirine dayanan Kumluca’da, Ant Birlik’in kuruluşu ile tarım arazilerinde pa-muk ekimi yaygınlaşmıştır. 1960’lı yıllardan sonra narenciye tarımı, plastiğin 1970’li yıllardan itibaren örtü materyali olarak kullanılmasıy-la örtü altı tarım, Kumluca’da hızla yayılmıştır. 70’li yılların ardından se-racılığın önemli bir gelir kaynağına dönüştüğü ilçede yetiştirilen ürünler, iç piyasaya ve ihracat yoluyla başta Rusya olmak üzere birçok ülke paza-rına sunulmaktadır.

Yer şekillerinin sağladığı koşullarla oluşan mikro klima iklimi sonucunda turfanda sebze ve meyve üretimin-de Antalya ölçeğinde olduğu kadar, Türkiye’de de önemli bir paya sahip olan Kumluca, Antalya örtü altı se-racılığının yüzde 33’ünü, Türkiye örtü altı seracılığının ise yüzde 11’ini karşılamaktadır. Kumluca bu özelli-ğinden dolayı Türkiye’de ‘Seracılığın Başkenti’ olarak anılmaktadır. Kumluca’da bugün 170 bin de-kar tarım arazisi bulunmaktadır. Antalya’nın 90 kilometre batısında bulunan Kumluca’da, kaymakam-lık verilerine göre, bu arazilerin 36 bin 440 dekar alanında tarla bitki-leri yetiştirilirken, 4 bin 500 dekar alanında zeytincilik yapılmaktadır. Kumluca’da meyvecilik 41 bin 376 dekar arazide gerçekleştirilmekte, ilçe topraklarının 38 bin 265 dekar alanı sebzeciliğe ayrılmaktadır. 19 dekar

İlçede üretimi

gerçekleştirilen

tarım ürünleri

yurtiçinde ve

yurt dışındaki

pazarlarda yoğun

ilgi görürken,

tarımın ilçe

ekonomisine

katkısı yıllık

700 milyon TL

civarında.

Dosya: Hamit SEÇİLFotoğraf: Hamit SEÇİL - Kumluca Belediyesi Arşivi

43Dört Mevsim Tarım

44 Dört Mevsim Tarım

alanla sınırlı olan süs bitkiciliği ye-tiştiriciliğinin yanı sıra Kumluca’da 47 bin 900 dekar tarım arazisi dü-zenli olarak nadasa bırakılmaktadır.

Türkiye örtü altı sebze üretiminin üçte birinin yapıldığı Kumluca’da 6 bin 700 dekar alanda cam sera, 30 bin 400 dekar alanda plastik sera olmak üzere toplam 37 bin 100 de-kar alanda örtü altı seracılığı yapılmakta-dır. İkinci ve üçüncü dikimlerde dikkate alındığında örtü altı alan 52 bin dekara ulaşmaktadır. Örtülü alanların yüzde 30’luk bölümünde tek (se-zonluk) ve çift (güz-lük ve baharlık) olmak üzere iki farklı üretim modeli uygulanmak-

tadır. Kumluca’da Eylül - Ekim ay-larına başlayan güzlük üretim Ocak - Şubat aylarında son bulurken, ba-harlık üretim ise Şubat- Temmuz ayları arasında gerçekleşmektedir. Sezonluk üretim ise Ekim ayında başlayıp, Temmuz ayının başında son bulmaktadır. Örtü altı sebze üretiminde yüzde 53’lük bir oran ile domates ilk sırada yer alırken,

bunu yüzde 22 ile biber takip et-mektedir. Kumluca’da örtü altında fasulye, kavun, kabak, hıyar ve pat-lıcan da yetiştirilmektedir. İkinci ekimlerle birlikte 52 bin 550 dekar olan örtü altı alanının üretim değeri, fidelikler de dâhil olmak üzere 500 milyon lira civarındadır. Ürünlerin ortalama yüzde 40-45’i başta Rusya olmak üzere, Bulgaristan, Romanya,

Moldova, Ukrayna, Gürcistan, Azerbay-can, Irak, Yunanistan, Arnavutluk, Sırbis-tan, Karadağ, Bosna, Makedonya, Kosova, Hırvatistan, Alman-ya, Hollanda, Belçika, Norveç, Danimarka, İsveç, Fransa gibi ül-kelere ihraç edilmek-tedir. Kumluca’dan ihraç edilen sebzeler

45Dört Mevsim Tarım

Kumluca tarımı kayıt altındaDünya nüfusunun hızla artışı in-sanların gıdaya olan ihtiyacını da her geçen gün artırmaktadır. An-cak insanların gıdaya olan ihti-yaçları artarken sosyo-ekonomik yapılarındaki gelişim ve değişim-ler, insanların bu konudaki talep-lerini de etkilemektedir. Son za-manlarda gerek dünyada gerekse ülkemizde, insan, çevre ve hayvan sağlığına zarar vermeyen üretimin her aşaması kayıt altına alınmış ve izlenebilirliği sağlanmış bir tarım-

sal üretim yapabilmek için azami gayret gösterilmektedir. İlçemiz tarımsal üretiminde kültürel ve biyolojik tedbirlerin uygulanması her geçen gün artmakta olup, bu uygulamaları yapan çiftçilerimiz devletimiz tarafından desteklen-mektedir. Özelikle bitkisel tozlaş-maya etkisi bulunan bambus arısı uygulaması hemen bütün domates üretim alanlarımızda kullanılır hale gelmiştir. Üretimimizde kul-lanılan kimyasal uygulamaları ise sıkı bir denetime tabi tutulmakta-dır. Çiftçilerimiz reçete ile ilaçları-nı almakta ve üretici kayıt defteri tutmaktadırlar. Bu kayıtlar yetki-lilerce kontrol edilmekte ve onay-lanmaktadır. Ayrıca; kalıntı izleme

ve değerlendirme faaliyetleri kap-samında numuneler alınarak, la-boratuar analizleri yapılmaktadır. Sonuç olarak; ilçemizde üretilen ürünlerin en sağlıklı şekilde tüke-ticiye ulaşması anlamında azami gayret gösterilmektedir. Bu gay-retler sonucunda ilçemizde üreti-len ürünlerin ihraç edilme oranı her geçen gün artmaktadır. Bu çalışmalara ek olarak 2011-2012 üretim sezonu için ilçemizde 18 bin dekar örtü altı, 15 bin dekar turunçgil alanında entegre müca-dele uygulaması Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca karar-laştırılmıştır. Hiç şüphe yok ki, bu çalışmalar Kumluca tarımını daha da ileri bir noktaya taşıyacaktır.

Salih IşıkKumluca Kaymakamı

46 Dört Mevsim Tarım

arasında en önemli kalemi domates, salatalık ve biber oluştururken, mey-vede ise nar, portakal ve limon başı çekmektedir. Ayrıca Kumluca’dan dünyaya patlıcan, kabak, kavun, kar-puz, mandalina, greyfurt, erik, ye-nidünya, amme, üzüm, ayva, armut, elma ihracatı da gerçekleşmektedir. Kumluca’da yıllık 500 milyon lira ci-varında olan üretim değerinin, sera alanlarında yapılacak altyapı moder-nizasyonuyla 2 milyon TL’ye ulaş-ması öngörülmektedir.

10 ayda dünyaya 4 bin 500 tır ürünBölgede üretilen örtü altı ürünler Kumluca’da bulunan 4 adet toptan-cı halinde işlenerek iç ve dış pazara satılmaktadır. İlçede 2007 yılında 3 bin 147 TIR sevkiyat yapanken, bu rakam 2008 yılında yüzde 44’lük ar-tışla 4 bin 540 TIR’a ulaşmıştır. 2009 yılında 5 bin 200 TIR’ın çıkış yaptı-ğı ilçeden 2010 yılında ise 5 bin 345 TIR sevkıyat gerçekleştirmiştir. 2011 yılının ilk 10 ayında ise 4 bin 500 TIR, Kumluca ürünlerini dünyaya taşımıştır.

Tarımda 42 bin 200 kişi istihdam ediliyorİlçenin arazisi kuzeyinde yer alan Beydağları havzasının yüksek rakımlı arazileri ile bu havzadan toprakların verimli yüzeylerinin yağmur erozyo-nu etkisi ile aşağılara taşınması sonucu alüvyon ovadan oluşan Kumluca’da, halkın yüzde 90’ı tarım ile geçimini sağlamaktadır. 12 ay boyunca yoğun bir iş temposunun hâkim olduğu Kumluca’da, 42 bin 200 kişi sektör-de istihdam edilmektedir. Mühen-dis sayısı 200’ü bulmaktadır. İlçenin 31 bin 600 dekar alanında portakal,

6 bin 100 dekar alanında nar, 4 bin 500 dekar alanında zeytin, 2 bin 30 dekar alanında limon, bin 15 dekar alanında diğer meyveler olmak üzere 45 bin 915 dekar alanda meyve üreti-mi yapılmaktadır. Meyve üretiminin yıllık üretim değeri 101 milyon 392 bin 075 liradır.

Köye dönüşün yolu nardan geçiyorSon yıllarda Kumluca Kaymakam-lığı ve İlçe Gıda, Tarım ve Hayvan-

cılık Müdürlüğünce yapılan eğitim, yayım ve projelendirme çalışmaları-nın etkisiyle elma, nar ve zeytin gibi meyvelerin üretim alanlarında artışın sağlandığı saptanmıştır. Güz döne-minde hasadı gerçekleştirilen narın çiftçinin kurtarıcı ürünü olduğunu belirten Kumluca Kaymakamı Salih Işık, gelecek 50 yılın ürünü olarak gösterilen nara, bölgedeki sulama problemleri ortadan kaldırıldığı va-kit ilginin artacağını söylüyor. Işık, Kumluca’da nar yetiştiriciliği saye-

47Dört Mevsim Tarım

sinde terse göçün başladığını da sözlerine ekliyor.

OSB ihracatın önünü açacakKumluca’da 2003 yılında bir firma tarafından gerçekleştiri-len 500 bin dolarlık ihracatın o dönem ödül aldığını söyle-yen Kumluca Ticaret ve Sa-nayi Odası (KUTSO) Başka-nı Alaaddin Aytekin, “Bugün Kumluca’da 15-20 milyon do-larlık ihracat yapan firmalar var” dedi. KUTSO olarak Kumluca, Finike ve Demre ilçelerinde hizmet verdiklerini ifade eden Aytekin, üretimin bu üç ilçede gerçekleşmesine karşın ihra-catın Türkiye’nin çeşitli bölge-lerinden yapıldığını kaydetti. Aytekin, geçen yıl Antalya İhra-catçılar Birliği ile yaptıkları ça-lışmaya göre, Kumluca menşeli ürünlerin ülke genelindeki ih-racatının yıllık 10 bin 500 TIR olduğunu, bunun ekonomik değerinin 212 milyon dolara karşılık geldiğini kaydetti. Tür-kiye gerçeğine bakıldığında bu rakamın büyük olduğunu be-

lirten Aytekin, hedeflerinin 500 milyon dolar olduğunu söyledi. Kumluca ve bölgesindeki ihra-cat gelirlerini artırabilmek için Toptaş Köyü’nde bulunan 22 hektarlık alanda organize sana-yi bölgesi kurma çalışmalarının devam ettiğini bildiren KUT-SO Başkanı Aytekin,” Şu anda yaş sebze meyve sektöründe 10 civarından paketleme tesisimiz hizmet veriyor. Organize sana-yi bölgesinde programlanan 29 tesis var. Organize sanayi bölge-sinin hayata geçirilmesi ihracatı çok etkileyecek” dedi.

Tarım ve Seracılık FestivaliKumluca Belediyesi tarafından düzenlenen ve 12 yıldır aralık-sız olarak devam eden ‘Tarım ve Seracılık Festivali’ bölgenin en önemli kültürel ve ekono-mik etkinliğidir. Batı Antalya Bölgesi’nin sanat, kültür, tarım ve sosyal etkinliklerini içeren festival, her yıl yaklaşık 100 bin kişinin katıldığı bir şölene dö-nüşüyor. Festivalde, domates-lerin döküldüğü havuzda peh-

Mikro klima bölgesi KumlucaÜlkemizde son yıllarda tarım alanındaki değişim süreci çiftçilerimizi birim alan-dan en yüksek verim almaya veya bu yön-de çaba sarf etmeye yönlendirmektedir. Bu amaçla iç bölgelerimizde daha mo-dern ve verime yönelik çalışmalar artırı-lırken, yılın dörtte üçünde üretim imkânı sağlayan örtü altı üretimde de gelişme dikkate değerdir. Örtü altı tarım, işleyişi ve kullanımı açısından özel iklim şartla-rında ekonomik olarak işletilebilen ve ge-lir getiren bir üretim şeklidir. Ülkemizin güney bölgeleri seracılık açısından yeterli iklim koşullarına sahip olmasına karşın Kumluca seracılık için optimum iklim şartları ve mikro klima özelliği ile diğer bölgelerden ayrılmaktadır. Bu özelliği ile diğer örtü altı üretim alanlarında verimin oldukça düştüğü ocak, şubat ve mart ayla-rında bölgedeki seralar aktif olarak üreti-me devam etmektedir. Bu coğrafi konum nedeniyle ilçe, turfanda meyve sebze üre-timinde Türkiye’de önemli ve bu alanda söz sahibi bir konuma gelmiştir. Kumluca bu avantajını, son yıllarda ülke seracılığına da öncülük eden birçok teknolojik yenili-ği tarımla bütünleştirerek, kendini ispat-lamıştır.

Hüsamettin Çetinkaya Kumluca Belediye Başkanı

48 Dört Mevsim Tarım

livanlar peşrev çekiyor. Kumluca’da yapılan yağlı güreşler, Türkiye’nin en önemli güreş müsabakası olan Kırkpınar’a referans gösteriliyor. 2 hafta boyunca birbirinden eğlenceli yarışmalar, oyunlar ve konserlerle de-vam eden festival bölgenin tarımsal potansiyelini tanıtmayı hedefliyor.

Erken hasada önlem talebi Kumluca Ziraat Odası Başkanı Sü-leyman Kayhan ise; nar ve portakalda gerçekleşen erken hasada karşı ön-lem alınması gerektiğini ifade ederek, “Kumluca’nın övünç kaynağı ihracat-tır. Bu yıl erken hasattan dolayı ihra-cattan dönen narlar, diğer üreticilerin sıkıntı yaşamasına neden oldu. Bu konuda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından talebimiz, özellikte nar ve portakala hasat kotası koy-masıdır. Nar, Ekim ayının 10’undan, portakal ise Kasım ayının 15’inden önce hasat edilmemelidir” dedi.

Oda olarak üretici birlikleri kurarak, daha profesyonel işletmeler haline gelmeyi hedeflediklerinin altını çi-zen Kayhan, “Şu anda üretimi çift-çinin kararı belirliyor. Bunu aşarak kontrollü üretim yapmak istiyoruz. Küçük üreticileri bir araya getirip, tek bir yönetimden arazinin kullanımını hedefliyoruz. Bunu gerçekleştirdiği-miz takdirde tarlayı ekmeden önce satacağımız pazarı bulup, talep doğ-rultusunda ürün yetiştirerek karlılığı arttırmayı hedefliyoruz” diye konuş-tu. Kumlucalı üreticilerin eğitimler doğrultusunda bilinçlendiğini kay-deden Kayhan, “Çiftçiler ziraat mü-hendislerinden destek alarak üretim yapıyor. Bölgemizde artık hormon kullanılmıyor. Çiftçilerimiz bombus arılarıyla dölleme yapıyor. Bu da zirai ilaç kalıntısının önüne geçiyor” dedi.

Avrupa Birliği Sivil Toplum Diyalogu II - Tarım ve Balıkçılık Hibe Programı

kapsamında Kumluca Belediyesi “Akdeniz’in Kalbinde Yaş Mey-ve Sebze Pazarlama” isimli pro-je başvurusu ile 75 bin 547 Euro hibe almaya hak kazandı. Kum-luca Belediyesi tarafından 2010 yılında başvurusu gerçekleştirilen proje kapsamında yerli ve yabancı uzmanların işbirliği ile yapılacak bilgilendirme ve yayım faaliyetleri aracılığıyla Türkiye’deki sistem ile Avrupa Birliği’ndeki sistemin kar-şılaştırılması ve AB’deki iyi uygula-maların Türkiye’ye adaptasyonunu amaçlanıyor. Proje faaliyetleri ara-sında, taze meyve sebze pazarlama sistemine dâhil olan aracılar için eğitim içeriğinin oluşturulması, ortak kurumların yardımı ile ulus-

lararası iletişim ağının kurulması, pazarlama sisteminde yer alan ara-cılar ve üreticiler için eğitim prog-ramının geliştirilmesi yer alıyor. Bu sayede, yerel, bölgesel ve ulusal po-litika geliştirme mekanizmaları ve kurumları aracılığı ile sonuçların yaygınlaştırılması ve iyi bir örnek oluşturulması hedefleniyor. Kum-luca Belediye Başkanı Hüsamettin Çetinkaya, “Türkiye’de sebze ve meyve denildiğinde ilk akla Antal-ya gelir. Antalya’da da bu işin kal-bini bereketli topraklarıyla Kum-luca oluşturur. Bizler buradan yola çıkarak sebze ve meyve konusunda AB standartlarını yakalamak ama-cıyla böyle bir projeyi geliştirdik. Bu projeyle Türkiye’nin yaş sebze ve meyve pazarlama konusun-da AB’ye uyumunu hedefliyoruz” dedi.

Kumluca AB’ye uyacak

49Dört Mevsim Tarım

İLAN

50 Dört Mevsim Tarım

Longan Antalya’ya uyarTropik meyvelerin Antalya’da yetiştirilme olanakları, bir toplantıyla değerlendirildi.

Besleyici özellikleri ve güçlü aromaları nede-niyle tüketicilerin ilgisini çeken tropik meyvelerin

Antalya’da yetiştirilme olanaklarını değerlendirmek üzere Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünde toplantı gerçekleştirildi.

Longan adlı meyvenin bölgede yetiştiriciliğinin ön planda tutul-ması gerektiğini söyleyen A.Ü. Zi-raat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamide Gübbük, Alanya ve Gazipaşa’yı üretim için üs göster-di. Prof. Dr. Gübbük, tropik mey-ve yetiştiriciliğinin avantajlarını; üretim fazlası olmayışı, dinamik pazarı, vitamin ve antioksidan ba-kımından zenginliği ve satış fiya-tının yüksekliği şeklinde sıraladı. Longan, Litchi, Guava, Mango ve Feijoa’nın Türk damak tadına uy-gun olduğunu ve geniş kullanım alanı nedeniyle de yetiştiriciliğinin yapılabileceğini ifade eden Prof. Dr. Gübbük, bir eylem planı hazırlan-masının önemine değindi. Güb-bük, yetiştiricilik şansı olan türlere

51Dört Mevsim Tarım

ait çeşitlerin sertifikalı fidanlarının getirilmesi, Alanya ve Gazipaşa’da bu türlere ait bahçe tesis edilmesi, adaptasyon çalışmalarının sonuçla-rının değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

Subtropik meyve türlerinden 81 çeşit geliştirdiklerini bildiren Batı Akdeniz Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (BATEM) Müdürü Dr. Suat Yılmaz ise, Goji (kurt üzümü), Feijoya, Pitaya, Guava, Mango, Litchi gibi meyvelerin bölgede ye-tiştirilme şansının yüksek olduğunu kaydetti. Tropik ve subtropik meyve yetiştiriciliği üzerine araştırmalar yaptıklarını belirten Dr. Yılmaz, meyve ithalatında tropik meyvele-rin önemli bir yer tuttuğunu kay-detti. Birçok ürünün anavatanının dünyanın farklı bölgeleri olduğuna dikkat çeken Dr. Yılmaz, turunçgi-lin bundan 150 yıl önce Türkiye’ye Çin’den geldiğini, bu tür ürünlerin ülkeye meraklısı tarafından kazan-dırıldığını belirtti. Yılmaz, bölgede potansiyeli olan tropik meyve çeşit-leri hakkında bilgi verdi.

52 Dört Mevsim Tarım

TARSER, Antalya Toptancı Hali’nde açıldı

Tarım Girdileri Sergi-si (TARSER), Antalya Büyükşehir Belediyesi Toptancı Hali’nde ge-

niş katılımlı bir törenle açıldı. Açı-lışa, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin, Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Vahap Tuncer, Tarım Danışmanları Derneği Başkanı İb-rahim Akbulut, Ziraat Ajansı Genel Müdürü M.Sedat Kolcuoğlu, An-talya Toptancı Hali Şube Müdürü Rıza Uysal ile tarım sektörünün

temsilcileri ve çok sayıda davetli ka-tıldı.

Tarım sektörünün günümüzün en önemli sektörü haline geldiğini be-lirten Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Vahap Tun-cer, “Dünya nüfusunun hızla artması, buna karşın işlenebilir tarım alanla-rının giderek daralması, bu alanda daha çok girdinin ve teknolojinin kullanımını zorunlu kılmıştır” diye konuştu.

Antalya Gıda, Tarım ve Hayvancı-lık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin

ise, şunları kaydetti “Antalya dediği-niz zaman Antalya’yı diğer illerden farklı kılan bir özellik var; örtüaltı üretim ve ihracat. Şöyle geriye doğ-ru 2002-2003’lü yıllara gidildiği za-man örtüaltı üretim ve ihracattaki durumumuza baktığımızda, bugün kat ettiğimiz mesafeyi çok net ola-rak tahlil edebilirsiniz. İhracatımız o yıllarda 70-80 bin dolardan 512 milyon liraya çıkmış ki, bu Antalya-lı üreticinin, Antalya’daki sektörün, Antalya’daki yükselişin en büyük göstergesidir. Bu tabii ülkenin üre-timine de çok iyi bir şekilde yansı-maktadır.”

53Dört Mevsim Tarım

Özkaradeniz Tar ım - Konakl ı

Burak Tar ım - Kumluca

Yeş i lköy Tar ım - Yeş i lköy

Sema Tar ım - Mavikent

Gökbay Tar ım - Isparta

Kın ık Tar ım - Kın ık

Ova Tar ım - Ova

Serik Tar ım - Serik

Gökbay Tar ım - Gelendost

Kaya Tar ım - Demre

Silyon Tar ım - Abdurrahmanlar

Gaziler Tar ım - Gaziler

Tel.: +90 (242) 258 18 30-31-32

www.growturk.com

Tüm Türkiye’deki Zirai İlaç Bayileri GROWTURK çatısı altında birleşmeye ne dersiniz?

54 Dört Mevsim Tarım

Mango, (Mangifera indica L.), dünya-da hem tropik hem de subtropik iklim

kuşağında yetiştirilen önemli meyve türlerinden birisidir. İlk olarak 4000 yıl önce Hindistan’da kültüre alın-mış ve daha sonra yetiştiriciliği diğer ülkelere yayılmıştır. Hindistan başta olmak üzere Pakistan, Endonez-ya, Meksika ve Brezilya, en önemli üretici ülkeler arasında yer almak-tadır. Diğer önemli üretici ülkeler ise Avustralya, Güney Afrika, İsrail ve Mısır’dır. Ayrıca Amerika Birle-şik Devletleri’nin Florida ve Hawai eyaletleri ile Porto Riko’da da küçük ölçekli üretim yapılmasına rağmen, lokal endüstri iyi gelişmiştir. Ülkemizde bu meyve türü ile ilgili olarak henüz bir adaptasyon çalışması yapılmamış olmakla birlikte, Alanya ve Gazipaşa’da meraklı bazı üretici-lerimizin bahçelerinde çok sınırlı da olsa mango ağaçlarına rastlanmakta-dır. Hem tropik ve hem de subtropik iklim koşullarında yetiştirilme şansı

olması nedeniyle, ülkemizde Antal-ya ilinin Alanya, Gazipaşa ve Finike ilçeleri ile Mersin ve Hatay illerinin bazı mikro klima özelliği gösteren il-çelerinde yetiştirilme şansının oldu-ğunu söyleyebiliriz.

Mango, yaprağını dökmez (herdem-yeşil) ve orta büyükte ağaçlar mey-

dana getirir. Yaprakların şekli ve iri-liği çeşitlere göre değişiklik gösterir. Genç yapraklar bakır renginde olup, yapraklar gelişmesini tamamladıktan sonra renk koyu yeşile döner. Yap-raklar sürgün üzerinde spiral olarak dizilmiş olup, bir sürgün üzerindeki yaprak sayısı 10–20 adet arasında de-ğişim gösterir. Ağaçlar oval, uzun ve

Mangoyetiştiriciliği Tropik ve subtropik iklim kuşağında yetiştirilen mango, ilk kez 4 bin yıl önce Hindistan’da kültüre alınmış ve yetiştiriciliği diğer ülkelere yayılmıştır.

Mangifera indica L.

Prof. Dr. Hamide GÜBBÜK/ Akdeniz Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü

55Dört Mevsim Tarım

kubbe şeklinde taç oluşturabilmekte-dir. Güçlü bir ana kök sitemi vardır ve ana kök üzerinde yüzeye yakın çok sayıda kılcal kökler bulunmakta-dır. Çiçekler sürgünlerin en sonunda oluşur ve çiçek sürgünlerinin boyu 6.4 ile 40.8 cm. arasında değişmek-tedir. Bir salkım üzerinde yüzlerce çiçek bulunur ve çiçeklerin rengi açık yeşilden, pembe ve kırmızıya kadar farklılık göstermektedir.

Çiçek salkımı üzerinde hem her-mafrodit hem de erkek çiçekler bu-lunmaktadır. Hermafrodit çiçeklerin erkek çiçeklere oranı çeşit, mevsim ve çiçeklenme süresince hava sıcak-lığına göre değişmektedir. Erkek çiçeklerle hermafrodit çiçekler bir-birine benzemekte, fakat dişi organ bulunmamaktadır. Tozlanma böcek-lerle olmaktadır. Sıcaklığın 10 oC’nin altında olması tozlanmayı, 15 oC’nin altında olması ise döllenmeyi olum-suz yönde etkiler. Çeşitler arasında uyuşmazlık yoktur. Meyve drupa (eriksi) tipinde olup, şekli yuvarlak, oval ya da ovalimsi uzundur; irilik ve renk ise çeşitlere göre değişmektedir.

Meyve iriliği 50 g’dan 2 kg’a kadar farklılık göstermektedir. Meyve ren-gi, ağaç üzerindeyken koyu yeşil iken, olgunlaştığı zaman renk açık yeşil ve sarıya dönmektedir. Bazı çeşitlerde meyve zemin rengi kırmızı renkte olup, olgunlaşmaya kadar kırmızı renk korunmaktadır. Bazı çeşitlerde ise meyve kabuk rengi güneş ışığına maruz kaldığı zaman turuncu, kırmı-zı ve bordo renge dönüşebilmektedir. Meyvenin yenen kısmını oluşturan mezokarp, etli, sulu, tatlı ve oldukça aromalıdır. Meyve eti pürüzsüz, lifli ve olgunlaştığı zaman sarıdan kırmı-

zıya kadar farklılık göstermektedir. Meyve tutumundan olgunlaşmaya kadar geçen süre, sıcaklığa bağlı ola-rak 3-6 ay arasında değişir. Sıcak ko-şullarda meyve büyümesi daha hızlı olur. Olgunlaşma açısından çeşitler erkenci, orta ve geççi olarak sınıflan-dırılır.

Meyve, taze ve kurutulmuş olarak tüketildiği gibi gıda endüstrisinde değişik amaçlı (dondurulmuş, kon-serve, reçel, meyve suyu, dondurma, çay, pasta yapımında vb.) kullanıl-maktadır. Karbonhidrat, protein, yağ, mineraller, vitamin (özellikle A (beta karoten), B1 ve B2 vitaminleri ve C vitamini (askorbik asit)) bakımından

zengindir. Olgunlaştığı zaman mey-ve kabuğu yeşil olan mango çeşitle-ri ise taze olarak tüketilebildiği gibi dilimlenmiş olarak ve rendelenerek salatalarda kullanılmakta, ayrıca, sa-lamura ve sos olarak da değerlendi-rilmektedir.

Tohum, iri, yassı ve bir adet olup, böbrek görünümündedir. Çeşitlere bağlı olarak monoembriyonik ve po-liembriyonik tohum oluştururlar. Po-liembriyonik tohumlar birden fazla embriyo oluştururlar ve embriyoların büyük çoğunluğu ana bitki ile aynı özelliğe sahip bireyler (nuseller yapı-da) oluştururlar. Fakat karşılıklı toz-lanma olduğunda tohumlar ana bitki ile aynı özelik taşımazlar, bu nedenle ana bitki ile aynı özellik taşıyan bi-reyler elde etmek için mutlaka aşı ile çoğaltılmalıdırlar.

Ticari olarak yetiştirilen çok sayıda mango çeşidi bulunmaktadır. Çeşit-ler ülkelere göre değişim göstermek-tedir. Çeşit seçiminde; verimliliği, meyve kalitesi, hastalıklara dayanık-lılığı, taşımaya ve paketlemeye elve-rişliliği, raf ömrünün uzun olması önemlidir. Ticari olarak yetiştiriciliği yapılan çeşitler arasında Alphonso, Tomy Atkins, Haden, Kent, Ke-itt, Madame Francis, Irwin, Osteen Kensington Pride ve Edward’ı sayı-labiliriz.

Çiçeklenme ve meyve tutumu süre-since ılık ve kuru hava ile yüksek sı-caklık toplamına ihtiyaç duymakta-dır. Çiçeklenme süresince yağmur ve hava neminin yüksek olması fungal hastalıklardan dolayı çiçek ve meyve dökümlerine neden olur. Ticari önem arz eden çeşitlerin birçoğu denizden

Antalya’nın Alanya, Gazipaşa ve Finike

ilçeleri ile Mersin ve Hatay’ın bazı mikro

klima özelliği gösteren ilçelerinde bu meyve türünün yetiştirilme şansının olduğunu

söyleyebiliriz.

56 Dört Mevsim Tarım

yüksekliği 600 m’nin üzerinde olan yerlerde yetişmez. Aylık yağışın 40 mm’nin altında olması istenmez. Büyüme ve gelişme için optimum sıcaklık isteği 24-27 oC olup, sıcak-lığın 0 oC’nin altına düşmemesi gerekmektedir. Orta yaşlı ağaçlarda sıcaklığın -3.9 oC’nin altına birkaç saat düşmesi durumunda hem yap-raklar ve hem de genç dallar zarar

görmektedir. Buna karşın genç ağaç-lar, sıcaklık -1.7 ve -1.1 0C’ye çok kısa süreli düşse bile zarar görebil-mektedir. Çiçekler ve küçük meyve-ler ise sıcaklık 4.4oC’nin altına birkaç saat düştüğünde zarar görmektedir. Mango, değişik toprak tiplerinde ye-tiştirilebilirse de toprak pH’sı 5.5-7.5 arasında olan hafif topraklarda daha iyi yetişmektir. Kısa süreli sel baskın-

larına dayanıklıdır, ancak drenajı iyi olmayan topraklarda yetiştirilmesi zordur. Sel sorunu olan yerlerde sed-deye dikim yapılmalıdır.

Mango hem tohum ve hem de vege-tatif olarak çoğaltılmaktadır. Mono-embryionik çeşitlerde çoğaltma ve-getatif yöntemlerle; poliemebriyonik çeşitlerde ise tohumla yapılmaktadır. Vegetatif yöntemlerden olan aşı ile çoğaltmada, dilcikli aşı başarı ile uy-gulanmaktadır. Bazı çeşitler (Tommy Atkins) hava daldırması ile çoğaltı-labilirse de bu teknik, tüm çeşitler-de başarılı ile uygulanamamaktadır. Ayrıca, kök oluşumu yeterli olmadı-ğından pratikte kullanımı da yaygın değildir. Anaç; bodurluk, yüksek ve-rimlilik, biyotik ve abiyotik stres ile hastalık ve zararlılara dayanıklılık amacıyla kullanılmaktadır.

Örneğin, Hindistan orijinli iki farklı hibrit çeşidin (Mallika ve Amrapali) bodur karakter gösterdiği bildiril-mektedir. İsrail’de ticari bir anaç olan ‘cv. 13-1’in kalkerli ve tuzlu suya karşı toleranslı olduğu bildirilmiştir. Florida’da anaç olarak poliembriyo-nik bir çeşit olan ‘Turpentine’ ve ‘Number 11’ çok yaygın olarak kulla-nılmaktadır. Bu anaçlar hem yüksek toprak pH’sına dayanıklı, hem ho-mojen çöğür oluşturmaktadırlar. To-humla çoğaltmada, sert tohum kabu-ğu uzaklaştırıldığı zaman çimlenme açısından bir sorun bulunmamakta ve çimlenmeden sonra gübreleme ve sulama düzenli yapıldığı takdirde 6-8 ayda aşıya getirilebilmektedir.

Bahçe tesisinde dikim aralığı çevre koşulları ve çeşitlerin büyüme gü-

57Dört Mevsim Tarım

cüne göre değişiklik göstermektedir. Örneğin Brezilya’da ilk tesis edilen bahçelerde dikim aralığı 10x10 m iken, bugün yeni bahçeler 8x5 m, 5x5 m aralıklarla kurulmaktadır. Yarı sık (3.7x4.6 m) ve sık dikimle (3x2.5 m) aşılı fidanlarla dikilen bahçelerde ağaç başına verimin düşük olmasına rağmen, toplam verimin yüksek ol-duğu saptanmıştır. Su gereksinimi toprak tipi ve sezona göre değişik-lik göstermektedir. Subtropik ko-şullarda yüksek verim için sulama mutlaka gereklidir. Sulama aralığı ve miktarının seçiminde bitkinin içinde bulunduğu fizyolojik durum önemli rol oynamaktadır. Örneğin, meyve olgunlaşması yaklaştığı zaman mey-vedeki şeker oranını artırmak için sulama azaltılmalıdır. Buna karşın hasattan sonra vegetatif gelişmeyi teşvik için sulama gereklidir.

Mango çok fazla gübrelemeye ihti-yaç duymaz. Aşırı gübreleme vege-tatif gelişmeyi arttırdığından veri-mi olumsuz yönde etkiler. Bununla birlikte bitki besin maddelerinde en duyarlı olduğu element azot olup, yetersiz olduğunda bitkide vegetatif gelişme geriler, meyvede renklenme olumsuz etkilenir ve derim sonrası hastalıklarına tolerans azalır. Bitki besin maddelerinden potasyum ile bilezik alma ve kök budaması, çiçek-lenmeyi teşvik eder. Gübrelemede kullanılacak gübre miktarı ve uygu-lama zamanları ülkelere ve bitkinin içinde bulunduğu fenolojik duruma, yaşına göre değişiklik göstermekte-dir. Örneğin, 3 yaşındaki bir ağaca, ağaç başına 300 g azot, 200 g fosfor ve 300 g potasyum ve 10 yaşının üze-rindeki ağaçlara ise ağaç başına 1 kg azot, 500 g fosfor ve 1 kg potasyum

tavsiye edilmektedir. Budama her yıl düzenli olarak yapılarak, güneş ışın-larının ağacın iç kısımlarına ulaşması sağlanmalıdır. Bu durum hastalık ve zararlıların oluşmasını engellemesi yanında meyve renklenmesi açısında da olumlu etki yapar. Aşılı fidanlar dikimden 3-5 yıl sonra meyve ver-meye başlar. Tohumdan yetiştirilen fidanlar ise 5 yaşından sonra meyve-ye yatmaktadır.

Verim yıllara göre değişim gösterdi-ği gibi çeşit, ağacın yaşı, ağacın gücü, sulama, hastalıklarla mücadele, bir sene önceki meyve yükü ve ekolojik koşullara göre de değişim göster-mektedir. Hektara verim iyi bakımlı bahçelerde 20-30 ton olarak değişim göstermektedir. Ağaçlar 40 yıl süre-since verimini korumaktadır.

Meyve, klimakterik özellik göster-mektedir. (Ağaç üzerinde olgunlaş-maktadır.) Derim zamanının tespitin-de çiçeklenmeden derime kadar geçen sürede, meyve kabuk ve et rengi, kuru madde/asit oranı ve meyve eti sertli-ği kullanılmaktadır. Bununla birlikte meyveler çeşitlere ve meyvenin lokal pazarlarda değerlendirme durumu-na göre % 70-80 olgunlukta derilir. Meyvelerin derimi sapı ile birlikte ve elle yapılmaktadır. Meyvenin olgun-laşması, derimden sonra 21-24oC’de 3-8 günde gerçekleşir. Meyvede ol-gunluğun başlatılması için etilen gazı da kullanılmaktadır. Olgun meyveler ise 8-10 oC depolanır.

Yetiştiricilikte zararlı olarak Akdeniz meyve sineği ve trips, hastalık olarak ise antraknoz, mildiyo ve alternaria en sık karşılaşılanlarıdır.

Yararlanılan KaynaklarIan S. and Bally, E. 2006. Magnifera indica(Mango).Spesific Profil for Pasific Islan Agro-forestry (www.traditionaltree.org), Crane, J.H. and Balerdi, C.F. Balerdi and Maguire, I. 2009. Mango Growing in the Florida Home Land-scape (http://edis.ifas.ufl.edu/pdffiles/MG/

MG21600.pdf).

Mango, değişik

toprak tiplerinde

yetiştirilebilirse de,

toprak pH’sı 5.5-7.5

arasında olan hafif

topraklarda daha

iyi sonuç alınır.

Denizden yüksekliği

600 metrenin

üzerinde olan

yerlerde yetişmez.

Aylık yağışın 40

mm’nin altında

olması istenmez.

58 Dört Mevsim Tarım

Turunçgil unlubitine karşı biyolojik mücadele önerisiUzmanlar turunçgil unlubitine karşı biyolojik mücadelenin benimsenmesi,

kimyasal mücadele uygulanması durumunda ise ruhsatlı ilaçların teknik

talimatlara ve tavsiyesine uygun kullanılması gerektiğine dikkat çekti.

Antalya’nın bitkisel üre-timinde önemli bir potansiyele sahip olan turunçgil bahçelerin-

de ekonomik düzeyde ürün ve ka-lite kaybına neden olan turunçgil unlubitine karşı Finike ilçesinde yürütülen mücadele çalışmalarının etkinliği, saha çalışması ile değer-lendirildi. Saha çalışması, Antalya İl Tarım Müdürlüğü, Finike İlçe Tarım Müdürlüğü ve Adana Zirai Müca-dele Araştırma Enstitüsü Müdürlü-ğünden görevli konu uzmanlarından oluşan bir ekiple gerçekleştirildi.

İlçedeki üretici bahçelerinde dört gün süreyle yapılan çalışmalarda; bahçe-lerdeki turunçgil unlubiti popülas-yonu ile bu zararlıya karşı uygulanan

mücadele yöntemleri ve mücadelenin etkinlik durumu çok yönlü olarak incelendi. Yapılan değerlendirmenin ardından elde edilen veriler, üreticiler ve sektör temsilcileriyle paylaşıldı.

Toplantıda; turunçgil unlubitine karşı kimyasal mücadelede yanlış ve tavsiye dışı ilaç uygulamaları-nın, zararlının doğal düşmanı olan faydalı böceklere yan etkisi yanın-

59Dört Mevsim Tarım

da üründe bırakacağı kalıntı nede-niyle de insan sağlığını ve dış ti-careti olumsuz yönde etkileyeceği vurgulandı. Turunçgil unlubitine karşı en etkili mücadele yöntemi olan biyolojik mücadelenin üreti-cilerce benimsenerek uygulanması, zararlının artan popülâsyonu kar-şısında kimyasal mücadele uygu-lanması durumunda ise bu zarar-lıya karşı ruhsatlı ilaçların teknik talimatlara ve tavsiyesine uygun kullanılması gerektiğine dikkat çekildi.

“Tavsiye Dışı İlaç Kullanımına Dikkat”Ayrıca, tavsiye dışı ilaç kullana-rak üründe kalıntıya neden olan üreticilere yönelik yasal işlemler yanında, Gıda, Tarım ve Hayvan-cılık Bakanlığınca yapılan ilaç ruh-satlandırma işlemlerinde biyolojik etkinlik ve yan etki denemesi is-tendiği, doğadaki faydalı böceklere yan etki denemesi olumsuz çıkan ilaçlara ruhsat verilmediği kayde-dildi.

Ülkemizde yapılan biyolojik müca-dele uygulamalarında ihtiyaç duyu-lan, ancak doğada yeterince bulun-mayan faydalı böceklerin üretimi ve turunçgil bahçelerinde biyolo-jik mücadele uygulayan üreticilere yönelik destekleme uygulamaları hakkında katılımcılar bilgilendiri-lerek, karşılıklı görüş alış-verişinde bulunuldu.

60 Dört Mevsim Tarım

En Güzel Buzağı Mursal Köyü’nden

Elmalı Kaymakamlığı, Elmalı Belediyesi, El-malı Ziraat Odası, El-malı İlçe Gıda, Tarım ve

Hayvancılık Müdürlüğü ile Antalya Damızlık Sığır Yetiştiriciler Birliği tarafından ortaklaşa düzenlenen 6. Geleneksel Buzağı Yarışmasında birinciliği Mursal Köyü’nden Salih Şayık’a ait buzağı kazandı. Yarış-mada ikinciliği Yuva beldesinden

Hüseyin Günay’a, üçüncülüğü ise yine Mursal’dan Hasan Şayık’a ait buzağılar elde etti.

Yarışmada dereceye giren-ler ödüllendirildi. Elmalı’nın geleceğinin tarım ve hayvancılıkta olduğuna inandı-ğını belirten Elmalı Kaymakamı Mehmet Murat Çekmen, örtü altı tarımda 6 binin üzerinde sera

6. Geleneksel

Buzağı

Yarışmasında

birinciliği

Mursal’dan Salih

Şayık’a ait buzağı

kazandı.

61Dört Mevsim Tarım

sayısına ulaşıldığını kaydetti. Bu rakamın en kısa zamanda on bini bulacağını söyle-yen Çekmen, ‘’Hayvancılıkta da destekle-meler ile ivme kazanılacağına inanıyorum’’ dedi.

Son 20 yılda Türkiye’nin sanayileşmekte ve gelişmekte olan ülkeler sıralamasında önde yer almaya başladığını belirten Elmalı Bele-diye Başkan Vekili Halit Akar da, ‘’Tarımda gelişemeyen ülkeler, sanayileşme de başarılı olamazlar. Bu yarışma ile çiftçilerimiz daha iyi yetiştiriciliğe teşvik edilmekte’’ diye konuştu.

Desteklerin yarısından fazlası hayvancılığaAntalya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin ise Elmalı’nın 10 yıl ön-cesine kadar meyve yetiştiriciliği ile ön planda bir ilçe olduğunu belirterek, şunları kaydetti: ‘’Bu 10 yıllık süre içinde gerek bakanlığımızın Tarım Kredi Kooperatifi aracılığı ile yapmış olduğu yatırımlar gerekse Elmisko’nun soğuk

62 Dört Mevsim Tarım

hava tesisi ile birlikte sütün değerlendirilmesi noktasında yaptığı çalışmalar ile hayvan yetiştiriciliği noktasında çok önemli mesafeler kat edildi.Bu noktaya gelinme-sinde emeği geçen tüm üreticilerimize teşekkür ediyorum” dedi.

Gıda, Tarım ve Hayvancı-lık Bakanlığının Antalya ve Elmalı’ya çok önemli des-tekleri bulunduğunu ifade eden Erçin, 2011 yılının ilk 6 ayında Antalya’ya 41 mil-yon TL’lik destekleme veril-diğini, bunun yüzde 12’sinin Elmalı’ya ait olduğunu söy-ledi. Desteklemelerin yüzde 57’sinin hayvancılık sektörü-ne yönelik olduğunu belirten Erçin, bunun sadece et ve süt değil, suni tohumlamadan do-ğan buzağı desteklemesine, hayvan hastalıklarından za-rarlıları ile mücadeleye kadar geniş bir alanda yapıldığını kaydetti. Hayvancılık yapacak kişilere meraları kiralamak su-retiyle de farklı bir destekleme modelini ortaya koyduklarını bildiren Erçin, “Elmalı’ya kırsal kalkınma yatırımları kapsamında da çok büyük destekleme verdik. 2011 yılı içinde 358 çiftçimi-ze makine ekipman desteği sağladık. 16 adet tarım tesisi kazandırdık. Bu yıl 5 soğuk hava deposu onaydan geçti ve sözleşmeleri imzalanacak” diye konuştu.

İşsizliğe örmekHayvancılık sektörünün önemine değinen İlçe Gıda, Tarım ve Hay-vancılık Müdürü Celal Çelik, gelişen ve değişen dünyada insanoğlunun

önemli ve değişmez sorun-larının başında yeterli ve dengeli beslenmenin gel-diğini söyledi. Bu nok-tada hayvansal ürünle-rin taşıdıkları biyolojik özellikleri nedenleriyle vazgeçilmez besin mad-

deleri olduğunu belirten Çelik, hayvansal gıdala-rın ikame edilemez bir konumda olduklarının altını çizdi. Hayvancılık sektörünün ulusal geliri ve istihdamı artırmak, et, süt, tekstil, deri, kozme-tik ve ilaç sanayi dalları-na hammadde sağlamak gibi katkılarının bulun-duğuna değinen Çelik, sektörün ayrıca kırsal alandaki açık ve gizli işsizliği azaltmak ve önlemek, göç olayla-rını ve bunun orta-ya çıkardığı sosyal sıkıntıları bertaraf

etmek gibi önemli ekonomik ve sosyal fonk-siyonlara sahip olduğunu belirtti.

63Dört Mevsim Tarım

İLAN"SERA ÖRTÜSÜNDE KALİTE VE GÜVEN"

İMECE PLASTİK

CO - EXTEKNOLOJİSİİle Türk Tarımı’nın ve

sera üreticisinin hizmetinde...

Antalya Organize Sanayi Bölgesi 1. Kısım 6. Cad. No.18 ANTALYATel: 0242 258 02 40 (Pbx) Faks: 0242 258 02 45www.imeceplastik.com.tr - imece@imeceplastik. com.tr

64 Dört Mevsim Tarım

Dünyada alabalık yetişti-riciliği konusunda veri-len ilk Global Gap ser-tifikasıyla Antalya’nın

gururu olan Antalya Balık, yaklaşık 25 yıllık tecrübesiyle, sular içindeki macerasına devam ediyor. Yıllık ci-rosu 42 milyon dolar olan Antalya Balık’ın ihracatta yeni pazarlara yö-neldiğini söylen Antalya Balık İcra Kurulu Üyesi M. Zafer Erel, grubun faaliyetlerini Antalya Dört Mevsim Tarım Dergisi’ne anlattı. • Antalya Balık’ın kuruluş öyküsü-nü bizimle paylaşır mısınız?EREL: Antalya Balık 1985 yılında kuruldu. Firmamızın kurucuları Ha-san Yılmaz ve Murat Altınpınar bu işte çekirdekten yetiştiler. Antalya’da turizmin gelişmesiyle birlikte su ürünlerinin temini, tedariki ve da-ğıtımıyla ilgili çalışmalar yapan Yıl-maz ve Altınpınar, daha sonra bir

işleme tesisi kurmaya karar verdiler. Çalışmaları 2006 yılında meyvesini verdi; Türkiye’nin en ileri teknolojik donanımına sahip ve yüksek kapasi-teli su ürünleri üretim tesisini Antal-ya Organize Sanayi Bölgesi’nde faa-liyete geçirdiler. İki kısımdan oluşan Antalya Balık işleme fabrikasının birinde ihracata yönelik, diğerinde ise iç pazara yönelik ürünler işlen-mektedir.

• Ürün çeşitliliği ne yönde?EREL: Temizlenmiş dondurulmuş alabalık, dondurulmuş alabalık file-to, dondurulmuş alabalık kelebek fi-leto, temizlenmiş dondurulmuş çipu-ra, temizlenmiş dondurulmuş levrek, dondurulmuş levrek fileto, alabalık füme fileto ve karides, kalamar, ah-tapot gibi iç pazara yönelik 238 farklı deniz ürününü tesislerimizde işleyip pazara sunabiliyoruz.

Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde bulunan alabalık yetiştirme çiftliklerinden özelikle AB’ye ihracat yapan Antalya Balık, ithal ettiği deniz ürünleriyle de iç pazarın taleplerini karşılıyor.

Dünyanın ilk en temiz alabalık tesisi

Röportaj / Fotoğraf: Hamit SEÇİL

65Dört Mevsim Tarım

• İhracata ne zaman başladınız ve firmanızın ihracat hacmi nedir?EREL: İhracata yönelik fabrikamız 2006 yılında hizmete girdi ve 2007 yılı itibariyle de ihracat başladı. İhra-cat rakamlarımız hammaddeye bağlı olarak her geçen yıl artıyor. Firma-mız kuruluşunun ikinci ve üçüncü senesinde Antalya’daki ihracat dere-celendirmesinde ilk üçe girdi. Aşağı yukarı yıllık 14-15 milyon dolar ih-racat hacmimiz var.

• Hangi pazarlara yönelik ihracat gerçekleştiriyorsunuz?EREL: Avrupa Birliği (AB) ülkele-ri ve bu ülkeler içerisinde de ağırlıklı olarak Almanya pazarına çalışıyoruz. Bunun yanı sıra geçen seneden iti-baren rekabetin daha az olduğu AB ülkesi pazarlarına yönelmeye baş-ladık. Şu anda AB’ye yeni katılan Romanya, Polonya, Bulgaristan ile Rusya pazarlarında hızlı bir şekilde büyüyoruz.

• Grup olarak balık üretim tesisin-den balık lokantasına kadar hizmet veriyorsunuz. Sektörün her aşama-sında olmak nasıl bir fayda sağlıyor?EREL: Şu an itibariyle tüm iş kol-ları arasında entegrasyonu sağlamış durumda değiliz. Antalya Balık mar-kası altında bizim dört iş kolumuz

var. Birincisi balık yetiştiriciliği. Bu-rada sadece alabalık yetiştiriciliği ya-pılıyor. Bu alan bizim ana işimizdir. Antalya’nın Korkuteli ilçesinde yıl-lık üretim kapasitesi 24 milyon olan bir kuluçka merkezimiz var. Tesisin üretim kapasitesini yakın gelecekte 40 milyona çıkartacağız. Ayrıca; Is-

M. Zafer Erel

66 Dört Mevsim Tarım

parta Karacaören Barajı’nda bin 800 ton, Kayseri’de 4 bin 750 ton, Gaziantep’te bin 500 ton ve Şanlıurfa’da bin 800 ton kapasite-li üretim çiftliklerimiz var. İkinci işimiz ise ihracat. Fabrikamızın yıllık işleme kapasitesi 10 bin tondur. Bu üretilen alabalıklar özel araçlarla fabrikaya getirilir ve burada işlenerek eksi 42 derecede ihracata sunulur. Bu işletme ku-luçka tesisi, üretim tesisi, fabrikası ve ihracat birimi olan bir entegre tesistir. Üçüncü işletmemiz iç pa-zara hizmet veren tesisimizdir. Bu fabrikamızda otellerin talepleri üzerine 238 çeşit ürün satarız. Bu ürünlerin yüzde 65-70’ini ithalat yoluyla dünyanın değişik ülke-lerinden alıp, iç pazara sunarız. Burada tam bir entegrasyondan bahsedemeyiz. Dördüncü aya-ğımız da balık restorancılığıdır. Antalya’da iki adet kendi branşla-rında ün yapmış restoranımız hiz-met veriyor. Burada da tüketici-nin talebi doğrultusunda ağırlıklı olarak deniz balığının servisini gerçekleştiriyoruz. Yani bir tarafta binlerce ton alabalık üretimi ya-parken, restoranlarımızda deniz ba-lığı servis ederiz Ana işi yüzde 100 balık olan bir kuruluşuz. 300 kişiyi bünyemizde istihdam ediyoruz. Gru-bun yıllık cirosu ortalama 42 milyon dolar civarında.

• Farklı alanlarda yetiştirilen alaba-lıklarda lezzet standardı nasıl sağ-lanıyor?EREL: Bölgelere göre çok küçük de olsa farklılıklar arz ediyor. Bunu da balığın içinde yetiştiği suyun so-ğukluğu ve su içerisindeki mikroor-ganizmalar belirliyor. Gaziantep’te

yetiştirdiğimiz ürünlerimizin et ren-gi daha pembemsi ve somona daha yakın. Bu da Avrupa pazarında son dönemde talep görüyor. Her üretim tesisimizde dünya standartlarında üretim gerçekleştiriyoruz.

• Bölgede balık ihracatı yapan tek firma mısınız?EREL: Bölgede otellere hizmet ve-ren tesisler var ancak; ihracat yapan işletme yok. Sağlığa uygunluk yö-nünden Türkiye’deki örnek kuru-luşlardan biri olan tesisimiz ayrıca dünyada alabalık yetiştiriciliği konu-sunda verilen ilk Global Gap (Good

Agricultural Practices) sertifika-sı ile belgelendirilmiştir. Global Gap, iyi üretim için verilen bir belgedir. Bu memleketimiz için iftihar edilecek bir belgedir.

• Sektördeki sıkıntılar nedir?EREL: Çiftliklerin kuruluş aşa-masında yaşadığımız zorluk-lar oldu. Örneğin, Fırat Neh-ri üzerinde istenilen analiz, tamamen Fırat’ın doğduğu yer-den Türkiye’den sınırı terk ettiği noktaya kadar olan regreasyon alanını kapsıyor. Türkiye’de ya-pılmayan bir analizi bizim gibi alabalık üreticilerinden talep ediyorlar. Bu analiz hale hazırda Türkiye’de yapılmıyor. Eğer, sek-töre uzak olursanız, onun alt yapı-sını oluşturan kanun ve yönetme-liklerin belli noktalarda teoride kaldığını göreceksiniz.

• Antalya’daki balık tüketimi ne yönde?EREL: Türkiye’de kişi başına düşen balık tüketiminin 6-7 kilo civarında olduğu söyleniyor. Bu rakam toplam yakalanan balığın

nüfusa bölümüyle elde edilen bir ra-kamdır. Türkiye’de avlanan balığın yüzde 70’i hamsidir. Bunun da or-talama yarısı un ve yağ fabrikasına gider. Dolayısıyla kişi başına düşen rakam, gerçeği yansıtmıyor. Kültür olarak biz et obur bir milletiz. An-layacağınız Antalya deniz kıyısında olsa da Türkiye genelinden büyük farklılık göstermiyor. Son zamanlar-da oluşturulan kamuoyuyla insanlar balık tüketimine yönelse de istenilen seviyeye ulaşmamıştır. Son yıllar-da restoranlarımızda iftar için balık mönüler çıkarıp satabilir hale geldik.

67Dört Mevsim Tarım

İLAN

C M Y CM MY CY CMY K

68 Dört Mevsim Tarım

Yapay resif ve Antalya örneğiYapay resif projelerinin birinci hedefi popülâsyonu artırmak, biyolojik çeşitliliği korumak ve geliştirmek olmalıdır. Hatalı yer seçimi ve malzemeler, mevut denizel alanların etkinliğinin azalmasına, ekonomik kayba ve yapay resif sistemlerinin yarardan daha çok zarar getirmesine neden olacaktır.

Balık avcılığının dünyada her geçen gün azalması, aynı oranda çiftlik üretimi-nin artması aquatik (sucul)

ortamdaki stoklar üzerindeki baskının bir göstergesidir. Bu baskının azaltıl-masının önemli ayaklarından biri de yapay resiflerdir. Yapay resifler deniz

canlıları için yeni tip habitat yaratmak veya mevcut habitatları korumak ve geliştirmek amacıyla denize yerleşti-rilen yapılar olarak tanımlanmıştır.

Yazı: Yücel ERCAN / Su Ürünleri Yüksek MühendisiAntalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü

69Dört Mevsim Tarım

1980’li yıllara kadar balık üretimini artırmak için inşa edilen yapay resif-ler, pratikteki uygulamalar bakımın-dan, son 20 yıl içinde, dünya çapında büyük oranda artış göstermiştir. Son yıllarda ise su kalitesini geliştirme ve ekosistemi yenileme gibi çevreci ve korumacı konular, yapay resif proje-lerinin amaçlarının belirlenmesinde öncelik kazanmaktadır. Pratikteki uygulamaların hacimsel boyutlarına bakıldığında, doğal kaya ve palmiye-lerin kullanıldığı birkaç metreküplük

resif ünitelerinden, karmaşık mühen-dislik hesap ve tasarımların yapıldığı, çok büyük boyutlu prefabrik beton ve çelik ünitelere (125 – 200 metreküp) kadar geniş bir yelpazeye rastlanabil-mektedir.

Günümüzde yapay resifler, balıkçı-lık sahalarını iyileştirme ve üretimi artırmak olmak üzere, dalış turizmi ve sportif olta balıkçılığı için uygun alanlar yaratmak, yasadışı çalışan trolleri engellemek, deniz çayırlarını

(Posidonia Oceanica) korumak ve tür çeşitliliğini artırmak gibi başlıca beş amaç için uygulanmaktadır.

200 yıllık geçmişDenizel canlı kaynaklarının sürdürü-lebilir kullanımı ve biyolojik çeşitlili-ğin korunmasına yönelik planlamalar-da, yapay resif uygulamaları kendine önemli bir yer edinmiştir. Dünyada yapay resifler konusunda lider olan Japonya ve ABD’de bu uygulamalar 200 yıl öncesine kadar gitmektedir. Avrupa ülkelerindeki yapay resif uy-gulamaları ise 1970’li yıllarda İtalya’da başlamış, ardından diğer ülkelere ya-yılmıştır. Japonya ve ABD, en eski uygulamalara sahip, en iyi yazılı me-tinlerin bulunduğu ve yapay resif uy-gulamalarının en yoğun yapıldığı iki ülkedir. Avrupa’daki resif çalışmaları ise son 30 yılda gelişmiş olup, her ülke yapay resif kullanımında farklı ihtiyaç ve yaklaşımlara sahiptir.Antalya’daki yapay resifler turizm öncelikliÜlkemizde yapılan yapay resif proje-leri, yukarıda sayılan bütün amaçları hemen hemen kapsamasına rağmen, Antalya’da uygulanan yapay resif projeleri daha çok dalış turizmi için öngörülmüştür. Türkiye’de ilk ya-pay resif uygulamaları küçük ölçekli ve deneme amaçlı başlamıştır. 1983 yılında İzmir Körfezi’nde yuvarlak beton künk şekilli yapay resifler yer-leştirilmiştir. Ancak Türkiye’deki bi-limsel amaçlı ilk yapay resif projesi, Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakül-tesi tarafından 1991–1993 yılları ara-sında Hekim Adası kıyılarında ger-çekleştirilmiştir. Kamuya ait ilk yapay resif uygulaması, 1995 yılında Çeşme Belediyesi tarafından Dalyanköy’de kübik ve artı beton bloklar yerleşti-

70 Dört Mevsim Tarım

rilerek yapılmıştır. Ülkemizde şu ana kadar; beton blok, eski troleybüs ka-sası, metal gemi, ahşap tekne ve uçak gibi yapılar yapay resif projeleri kap-samında 15-30 metreler arasına yer-leştirilmiştir.

Antalya yapay resifte bilinçliAntalya’da 2006 yılından itibaren Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığınca oluru verilen 9 projeden 7’si gerçekleştirilmiş olup, diğer 2 pro-je ise gerçekleşmeyi beklemektedir. Kentte son yıllarda yapay resif ko-nusunda bir farkındalık oluştuğu görülmektedir. Çevre bilincine bağlı olarak doğal kaynakların korunması ve geliştirilmesi yönünde sivil top-lum örgütleri ve yerel yönetimlerden yapay resif konusunda talep ve öne-riler gelmektedir. Bu talepler doğrul-tusunda Bakanlık tarafından “Yapay Resif Uygulamalarını Projelendirme Klavuzu” yayımlanmıştır. Söz konusu kuruluşların bu kılavuz doğrultusun-da hazırlayacakları projeler müdür-lüğümüz tarafından Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğüne bildirilmekte, Bakanlığımızca uygun

görülen projeler hayata geçirilmek-tedir.

Ulusal Yapay Resif Master PlanıBakanlığımızca küçük ölçekli balık-çılığı desteklemek ve denizel biyolo-jik çeşitliliği korumak amacıyla 2008 yılından itibaren Ulusal Yapay Resif Master Planı hazırlanmasına ka-rar verilmiştir. Dünyada bu konuda Ulusal Master Plan, sadece Japonya ve ABD’de mevcuttur. Ülkemizde de Bakanlığımız tarafından Ulusal Master Planı çerçevesinde Ege Üni-versitesi Su Ürünleri Fakültesine bir proje hazırlatılmıştır. Prof. Dr. Altan Lök, Prof. Dr. Cengiz Metin, Yrd. Doç. Dr. Ali Ulaş, Yrd. Doç. Dr. F. Ozan Düzbastılar, Araş. Gör. Dr. Be-nal Gül, Araş. Gör. Aytaç Özgül ve Araş. Gör. İlker Aydın tarafından ha-zırlanan plan, 2009 yılında yayımlan-mıştır. Söz konusu proje kapsamında Analya’da da Beymelek, Finike Li-manı açıkları, Akyarlar Tüneli-Sıçan Adası arası, Konyaaltı sahili ve Serik - Boğazkent’te potansiyel yapay resif alanlarının belirlenmesine yönelik çalışmalar yapılmıştır.

Beymelek ve Konyaaltı’na yapılmayacak Çalışmada Beymelek Bölgesi’nde zemin yapısının çok yumuşak çamur olması, Konyaaltı’nın zemininin ha-reket fazlalığı ve bu alanın özellikle turizm sezonunda yoğun kullanım baskısı altında bulunması nedeniyle yapay resif yerleştirilmesine uygun olmadığına karar verilmiştir. Diğer üç bölge resif atımına uygun bulun-muştur. Ancak Serik bölgesi, şiddetli rüzgârlar zamanında büyük dalga güçlerinin etkisinde kalabilecek bir bölgedir. Bu nedenle, burada resif yerleştirilmeden önce, mutlaka dalga parametreleri toplanmalı, modelleme yapılmalı, bunların sonucunda gü-venli derinliğe karar verilmelidir.

Amaç popülâsyonu artırmak olmalıYapay resif projelerinin birinci hedefi popülâsyonu artırmak, biyolojik çe-şitliliği korumak ve geliştirmek olma-lıdır. Hatalı yer seçimi ve malzemeler, mevut denizel alanların etkinliğinin azalmasına, ekonomik kayba ve yapay resif sistemlerinin yarardan daha çok zarar getirmesine neden olacaktır. Bu yüzden yapay resiflerle ilgili uygula-maların akademik çalışmalara dayan-dırılması, çok boyutlu ve uzun süreli yapılması gerekmektedir.

Kaynaklar1- Gemi İnşaatı ve Deniz Teknolojisi Teknik Kongresi 99 – bildiri kitabıÜlkemiz deniz teknolojisinde yeni bir uygu-lama alanı: yapay barınaklarŞükran Cirik 1, Gökdeniz Neşer 2

2-Ulusal Yapay Resif Master Planı Proje sahibi: T.C. Tarım ve Köy İşleri Bakan-lığı Koruma ve Kontrol Genel MüdürlüğüHazırlayan kurum: Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Avlama ve İşleme Teknolojisi Bölümü

71Dört Mevsim Tarım

İLAN

72 Dört Mevsim Tarım

Kovanlardaki balların ha-sat edilerek alınması, yı-lın sona erdiğini gösterir. Bu dönem aynı zamanda

gelecek yılın başlangıcını oluşturur. Bu nedenle sezonun başlangıcı ola-rak sonbahar kabul edilirse gelecek yılın başarısı için ilk uygulamalar bal mevsiminin bitimiyle birlikte başla-tılmalıdır.

Sonbahar bakım ve kontrollerin-de, periyodik varroa mücadelesi ve genel hastalık kontrolü, sonbahar yemlemesi, ana arının ve koloni popülâsyonunun durumunun ince-lenmesi, gerekli kış yiyeceğinin bı-rakılması, kolonilere kışlatma düzeni verilmesi gibi uygulamaların eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerekir.

Kış İçin Gerekli Yiyeceğin BırakılmasıKışlatmaya alınan arı aileleri, kış mevsimi süresince ve ilkbaharda, yemleme yapılıncaya veya çiçeklen-me dönemi başlayıp arılar doğadan yeterince nektar ve polen taşımaya başlayıncaya kadar, kış yiyeceği ola-rak sonbaharda kendilerine bırakı-lan bal ve polen stokunu kullanırlar. Esas kışlatma süresince, yani arıların kovan içerisinde kış salkımı oluş-turdukları dönemde tüketilen gıda miktarı çok azdır. Bırakılan kış yiye-ceğinin çok büyük bir kısmı baharda yavru yetiştirme için kullanılır. Bu nedenle bal hasadı sırasında arılara yeterince kış yiyeceği bırakılmalı ve koloninin ilkbaharda yeni çiçeklen-me dönemi başlayıncaya kadarki ih-tiyaçları da dikkate alınmalıdır.

Arıcılıkta Sonbahar Dönemi Çalışmaları ve KışlatmaKışlatmaya alınan arı aileleri kış mevsimi süresince ve ilkbaharda, yemleme yapılıncaya

veya çiçeklenme dönemi başlayıp arılar doğadan yeterince nektar ve polen taşımaya

başlayıncaya kadar kış yiyeceği olarak bal ve polen stokunu kullanırlar.

Yazı: Selma COŞGUN / Ziraat MühendisiAntalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü

73Dört Mevsim Tarım

Kolonilere kış yiyeceği olarak bal ve polen depolanmış petekler bırakılır. Ancak petekler tamamen balla dolu olmamalı; alt yarılarındaki gözler boş olmalıdır. Çünkü arılar kışın bal dolu gözler üzerinde değil, ballı peteklerin alt kısımlarındaki boş gözler üzerin-de salkım kurarlar. Küflenmiş, bozuk peteklerdeki ballar, ekşimiş ballar ve düşük kaliteli ballar kış yiyeceği olarak kullanılmamalıdır. Yapılacak kontrollerde 8-10 peteği arıyla kaplı

bir koloniye kış yiyeceği olarak 15-20 kilogram bal bırakılmalıdır.

Sonbahar Yemlemesi Kolonilere yeterince kışlık bal ve polen bırakılmış olsa bile bal hasa-dından sonra şurupla yemleme ya-pılmalıdır. Sonbahar yemlemesi için hazırlanan şeker şurubunun şeker su oranı 2/1 olmalıdır. Kolonilere veri-len şeker şurubu, ana arının yumurt-lama hızını yeniden artırarak birkaç

jenerasyon genç, yıpranmamış işçi arı yetiştirilmesini sağlar. Genç işçi arılarla kışa giren ailelerde kışın kad-ro azalması az olur ve koloniler fazla bir kayıp vermeden bahara çıkarlar. Ayrıca genç arılarla kışlatılan kolo-niler ilkbahar döneminde daha etkili bir yavru yetiştirme temposu göste-rerek hızlı gelişirler.

Analı ve normal bir kolonide mart ayında kuluçkadan çıkan işçi arılar 35 gün ve haziranda çıkanlar 28 gün yaşarlarken, eylül- ekim aylarında işçi arılar 304 gün kadar hayatta ka-labilmektedir. Bu nedenle sonbahar teşvik şuruplaması, genç kadrolar elde etmek ve kış yiyeceği yetersiz olan kolonilerin yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak için mutlaka yapılmalıdır. Yiyecek takviyesi yapmayı gerektiren kolonilere daha yoğun bir yemleme programı uygulanmalıdır. Yemle-mede geç kalınmamalı ve bal hasa-dından hemen sonra konilere şurup vermeye başlanmalıdır. Böylece azar azar da olsa polen gelişi sürmekte olduğundan yeni yavru yetiştirme programı taze polen gelişiyle des-teklenmiş olmalıdır. Sonbahar teşvik yemlemesinin ilkbahar yemlemesi kadar yoğun ve uzun süreli olmasına gerek yoktur. Genellikle koloni başı-na günde yarım litre şurup verilerek 10-15 gün sürdürülen bir yemleme yeterli olmaktadır.

Ana Arının Durumu, Zayıf Koloniler ve Hastalık KontrolüYapılacak kontrollerde arı mevcudu az olan zayıf koloniler, anasız kolo-niler, ana arısı yaşlanmış, verimsiz ve sakat olan koloniler birleştirilmelidir. Ana arısı yaşlanmış veya bal hasa-dından sonra ana arısını kaybetmiş olan kolonilere çiftleşmiş genç ana

74 Dört Mevsim Tarım

arı verilmelidir. Gezginci arıcılıkta ana arılar yıl boyunca yumurta bı-raktığı için çok çabuk yaşlanırlar. Bu yüzden bir veya en geç iki yıl içinde bunlar değiştirilmelidir.

Zayıf kolonilerin kışın daha fazla kayıp verecekleri, daha fazla bal tü-ketecekleri ve ilkbahardaki gelişim-lerinin çok yavaş olacağı unutulma-malıdır. Az sayıda arı ile kışa giren koloniler kışın ölmeseler bile bahara iyice zayıflamış olarak çıkarlar. Ko-loniler anasız olarak kışa sokulma-malı, anasız olduğu tespit edilenler analı olan başka kolonilerde birleş-tirilmelidir.

Yapılan kontrollerde herhangi bir hastalık tespit edilen kolonilerde, gerekli önlemler alınmalı ve tedavi edilmelidir. Sonbahar teşvik yemle-mesinden sonraki kuluçka aktivesi-nin çok azaldığı dönemlerde sonba-har varroa mücadelesi yapılmalıdır. Sonbaharda kolonideki arı miktarı,

doğal ölümlerin başlaması ile birlik-te giderek azalırken, aynı dönemde varroa erginlerinde ölüm oranı çok düşük seviyede kalmaktadır. Bu nedenle kovanda arı başına düşen varroa sayısında hissedilir bir artış başlamakta ve zarar artmaktadır.

Varroa mücadelesi denilince akla ilk gelen düşünce, bir ilaç kullanarak, arı akarını öldürmek olmamalıdır. İlaçlı mücadeleye geçmeden önce, zararlıdan korunmak ve kovan için-deki bulaşıklılık oranını düşürmek için bazı kültürel önlemler uygulan-malı, daha sonra kimyasal mücade-leye başlanmalıdır.

Kolonilere Kışlama Düzeni VerilmesiGerekli bakım ve kontrolleri yapı-lan kolonilere artık kışlama düzeni verilmelidir. Arıların saramadığı sa-hipsiz petekler kovandan alınmalı ve yuva bölme tahtası ile daraltılmalı-dır. Kovanlardaki yarık ve çatlaklar

onarılmalıdır. Kovan kapakları içeri-ye yağmur ve kar sularını sızdırma-malıdır. Havalar soğudukça uçuş de-likleri daraltılmalıdır. Kovan kapağı altına kuru ot, saman, kepek ve talaş gibi nem çekici ve sıcak tutucu mad-delerle doldurulmuş bir yastık ko-nulmalıdır. Bölme tahtası arkasında kalan boşluklar da bu tür maddelerle doldurulmalıdır. Petekler mümkün-se kovan ortasına alınıp iki yana böl-me tahtası konulmalıdır. Kışlatma süresince kovan içinde biriken nemli havanın dışarı atılabilmesi için ko-vanlarda iyi bir havalandırma düzeni kurulmalıdır. Bu amaçla uçuş deliği, yemleme deliği ve kovan kapağının arka havalandırılması açık tutulma-lıdır. Bu şekilde hazırlanan koloniler kışlatmanın başlangıcına kadar ka-rıştırılmamalıdır.

Kaynak: Genç,F, Dodoloğlu, A., Arıcılığın Temel Esasları, Doğaroğlu,M.,Modern Arı-cılık Teknikleri, Tutkun E.,Teknik Arıcılık El Kitabı,

Gerekli bakım

ve kontrolleri

yapılan

kolonilere

artık kışlama

düzeni

verilmelidir.

75Dört Mevsim Tarım

İLAN

76 Dört Mevsim Tarım

Amerika’da 28 eyalette uygulanan ve 8 bin ka-dın çiftçinin katıldığı “Kadın Çiftçilere Yö-

nelik Tarımsal İşletmecilik Eğitimi Projesi (Annie’s Project), ilk kez Kumluca’da uygulandı. Eğitimlere Hızırkahya, Hacıveliler, Mavikent ve Beykonak’tan 40 kadın katıldı. An-talya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve ABD New Jersey

Üniversitesi ortaklığında uygulanan projenin Antalya’da hayata geçirilme-sine önderlik eden Akdeniz Üniver-sitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekono-misi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burhan Özkan, projenin Antalya’nın diğer ilçelerinde de uygulanması için çalışacaklarını kaydetti.

New Jersey Tarımsal Araştır-ma İstasyonu’nda araştırmacı olan Prof. Dr. Robin B. Brumfield New

Jersey’de yapmış oldukları çalışma-larda 10 bin 327 işletmenin yüzde 22’sini kadınların yönettiğini vurgu-layarak, ‘’İşletmelerde kayıt tutma ve pazarlama işini genellikle kadınlar yapıyor ve işletmelerin birçoğu ürün-lerini kendi satıyorlar” dedi. Antal-ya ile New Jersey arasında benzerlik olduğunu belirten Brumfield, şunları kaydetti: “Amerika’da artık birçok in-san tarımsal ürünlerini süpermarket yerine, yerinde görüp alma eğilimin-

Kumlucalı kadınlara Amerikan modeli tarımsal eğitim:

“Annie’s Project’’ABD’de 28 eyalette uygulanan Kadın Çiftçilere Yönelik Tarımsal İşletmecilik Eğitim Projesi, Kumluca’da da hayata geçirildi.

77Dört Mevsim Tarım

de. Çiftçi pazarları artık tercih edilmeye başladı. Bizim projemizdeki ama-cımız, kadınların işletme-deki rollerini artırmak. 20 kişilik sınıflarda haftada bir gün 3 saatlik işletme eğitimiyle toplam 18 saat-lik bir program uyguluyo-ruz. Eğitimlerde finansal, pazarlama, üretim, yasal ve personelle ilgili riskler olmak üzere beş ana başlık üzerinde duruyoruz.’’

Kadınlara 28 saat eğitimHacıvelililer İlköğretim Okulu’nda haftada 3 gün sabah ve öğleden sonra iki grup halinde düzenlenen ve 3 hafta süren eğitimler-de kadın çiftçilere 28 saat eğitim verildi. Eğitimler-de tarımsal işletmecilik, örtü altında yetiştirime ve çeşit seçimi, örtüaltında bitki besleme, örtü altında entegre ve kontrollü ürün yönetimi, tarımsal alter-natif üretim yöntemleri, temel bilgisayar kullanı-mı, bitki korumada biyo-lojik ve biyoteknik müca-dele teknikleri, iletişim ve bilgi edinmede bilgisayar, tarımsal ürünlerde pazar-lama ve paketleme konu-larında bilgi sunuldu.

New Jersey Tarımsal Araştırma İstasyonunda Araştırmacı olan Prof. Dr. Robin B. Brumfield tarımsal işletmecilik konusun-da, Stratejik İletişim Danış-manı Mick Minard ise iletişim ve bilgi edinmede bilgisayar konusunda ders verdi. Projeyi değerlendiren Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin, ‘’Tarımsal iş-letmecilik konusunda eğitim verilen kadın çiftçiler daha bi-linçli biçimde tarım yapmaya ve seralarını, bahçelerini birer işletme gibi değerlendirerek üretim yapmaya başlayacaklar” diye konuştu.

Kumluca ilçesinde üreticilik yapan ve eğitime katılan Ha-bibe Akıncı ise eğitimden duy-duğu memnuniyeti şu sözleri ile dile getirdi: “Biz kadınların en önemli rolü, insanlık tarihi boyunca yeryüzünde hayatın devamının sağlanmasıdır. Sos-yal, siyasal ve kültürel alanda hep erkekler olduğu için ka-dınlar toplumsal yaşamda hak ettiği yeri alamamışlarıdır. Bu nedenle kadınlar için yapılacak her türlü çalışma ve eğitim çok önemlidir. Biz çiftçi kadınlar sorunlarımıza sahip çıkarak ve yaratıcı güçlerimizi ortaya koyarak, her alanda hak ettiği-miz başarımızın devamını bize sunulan bu eğitim süresince de sürdüreceğiz.”

78 Dört Mevsim Tarım

Batı Akdeniz Tarımsal Araş-tırma Enstitüsü (BATEM), kuruluşu 1933’e kadar uza-

nan köklü bir kamu tarımsal araş-tırma enstitüsüdür. Farklı konularda görev yapan Biyolojik Mücadele, Turunçgil, Seracılık, Akdeniz Böl-ge Zirai ve Pamukçuluk Araştırma Enstitülerinin değişik tarihlerde birleştirilmesi sonucu bugünkü ha-lini almıştır. BATEM, kuruluşundan itibaren Türkiye’nin önemli tarımsal problemlerine çözüm üretmek ama-cıyla tarımın farklı alanlarında temel ve uygulamalı araştırmalar yaparak, sonuçlarını Türk çiftçisinin hizme-tine sunmuştur. Başta Batı Akdeniz

Bölgesi olmak üzere tüm Türkiye’ye hizmet sunan bir tarımsal bölge araştırma enstitüsü olan BATEM bünyesinde, 294 personel çalışmak-tadır.

BATEM, Antalya Merkez ve Serik ilçeleri arasında yaklaşık 40 kilo-metre bir mesafe içerisinde, altı ayrı kampus üzerinde hizmet vermek-tedir. Enstitünün 4 bin 520 dekar arazisi mevcut olup, bu arazinin yaklaşık 56 dekarı sera olarak kul-lanılmaktadır. BATEM meyvecilik, örtü altı sebzeciliği, tarla bitkileri, süs ve tıbbi bitkiler gıda teknolojisi, bitki besleme, bitki koruma ve tarım

Kökleri Cumhuriyetin

ilk yıllarına kadar

uzanan Batı Akdeniz

Tarımsal Araştırmalar

Enstitüsü (BATEM),

geliştirdiği meyve,

sebze ve tohum

çeşitleriyle Türk

tarımına büyük katkı

sağlıyor.

Portakaldan kekiğe üretim üssüPortakaldan kekiğe üretim üssü BATEM

Fotoğraf: Hamit SEÇİL - BATEM ARŞİV

79Dört Mevsim Tarım

ekonomisi konularında araştırma yaparak, genetik kaynakların toplan-ması ve muhafazası, kaynak materyal geliştirme, ıslah ve yetiştirme tekni-ği, tohum teknolojisi ve fizyolojisi, hasat sonu fizyolojisi ve depolama, hastalıklara ve zararlılara dayanık-lılık, doku kültürü, biyoteknoloji ve moleküler biyoloji, gıda üretim tek-niklerinin geliştirilmesi ve gıdaların besin içeriklerinin tespiti, kalite de-ğerlendirme ve geliştirme ve sosyo-ekonomik konularında araştırma ça-lışmaları yürütmekle görevlidir.

Deneme ve kontrol hizmetleriGıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığının talimatları çerçevesinde ens-titünün çalışma konularına giren her türlü kamu ve özel sektör denemele-rini yürütmek, tohumluk, fide, fidan üretimlerini kontrol etmek, araştır-macı kuruluş denetleme komisyon görevi, çeşit tescil komisyonlarında üyelik BATEM’in bölgesel görev-

leri arasındadır. BATEM, çalıştığı tüm bitki türlerinde nitelikli üretim materyali (tohumluk, fidan, fide, aşı gözü) üretimi, bitki koruma ve bitki beslemeye yönelik organizma üreti-mi, enstitünün her türlü gelir geti-rici kaynağını (bilgi, arazi, sera vb.) kullanarak ürün üretmek ve bunları değerlendirmekle sorumludur. Ayrı-ca; bitki koruma, bitki besleme doku kültürü, gıda teknolojisi, tıbbi ve aromatik bitkiler konularında kamu ve özel sektöre laboratuar hizmetleri vermek BATEM’in sorumlulukla-rı içerisindedir. Çalışma konularına giren tüm hususlarda teknik danış-manlık hizmetleri veren BATEM, enstitünün çalışma konuları ile ilgili bölgesel, ülkesel ve uluslararası tek-nik personel ve çiftçi eğitimlerine katılmak, kongre, konferans, toplantı düzenlemek veya katılmak, araştırma sonuçlarını her türlü yayım yöntemi-ni kullanarak ilgili kesimlere aktar-mak ve her yıl yaklaşık 200 öğrenciye staj eğitimi vermek zorundadır.

80 Dört Mevsim Tarım

Turunçgil ihracatında BATEM markası2009 yılında Türkiye’de yaklaşık 3,1 milyon ton turunçgil üretilmiş ve bunun yaklaşık 1,1 milyon tonu ih-raç edilerek, 802 milyon dolar gelir elde edilmiştir. İç tüketimi de dâhil ettiğimizde Türkiye’nin yaklaşık 2,5 milyar dolarlık bir turunçgil ticareti mevcut olup, bunun yaklaşık yüzde 80-85’i BATEM’in tescil ettirdiği çeşitlerden oluşmaktadır. Trabzon hurmasında BATEM adına 2 çe-şit tescilli olup, üretimin tamamına yakını bu çeşitlerle yapılmaktadır. Zeytinde de enstitü adına tescille-nen tavşan yüreği, daha çok Antalya civarında sofralık bir çeşit olarak de-ğerlendirilmektedir.

2009’da 4 çeşit nar tescillendiNarda 16 çeşit, BATEM adına tes-cillidir. Türkiye’nin 2009 yılı nar üretimi; yaklaşık 150 bin ton olup, bunun 42 bin tonu ihraç edilerek 40 milyon dolar döviz geliri elde edilmiştir. Toplam üretimin yak-laşık yüzde 80’i ve ihracatın yüzde 90’dan fazlası Hicaznar olup, bu çe-şit BATEM’in dünyada Türkiye’yi temsil eden tescilli bir markasıdır. BATEM, 2009 yılında Yılmaznar, Esinnar, Onurnar ve Hicrannar adı verilen 4 yeni nar çeşidini daha ıslah sonucu geliştirerek tescil ettirmiştir. Bu çeşitler yumuşak çekirdekli ve Hicaznar’dan daha üstün özelliklere sahiptir.

Türkiye’deki avokadoların hepsi BATEM’inAvokado da 11 çeşit BATEM adına tescil edilmiştir. Türkiye’de 2009 yı-lında toplam 930 ton avokado mey-vesi üretilmiş olup, ekonomik değeri yaklaşık 3 milyon TL’dir. Üretimin

tamamına yakını iç pazarda tüketil-mektedir. Türkiye’deki tüm avoka-do bahçeleri BATEM adına tescilli çeşitlerle tesis edilmiştir. Yenidün-yada 6 çeşit BATEM adına tescil ettirilmiş olup, üretimin tamamına yakını bu çeşitlerle yapılmaktadır. Türkiye’de 2009 yılında üretilen 12 bin 500 ton yenidünyanın yaklaşık ekonomik değeri 15 milyon TL’dir. Üretimin tamamı iç piyasada tüke-tilmiştir. Pikan cevizinde ise 4 çeşit BATEM adına tescil ettirilmiştir. Üretimin tamamına yakını bu çeşit-lerle yapılmaktadır. Tahmini üretim 800 ton olup, ekonomik değeri 8 milyon TL civarındadır ve üretimin tamamı iç piyasada tüketilmiştir.

Sivri biberde Serademre üretime hakimTürkiye sebze üretiminde Sera-demre–8 ve Doru 16 biber çeşitle-ri, Özayşe fasülye çeşidi, Ananas ve Çumra F1 kavun çeşitleri piyasada tutulan çeşitler olup, özellikle Sera-demre–8 Türkiye sivri biber üretimi-

81Dört Mevsim Tarım

nin yüzde 70-80’ine hâkim durum-dadır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından özel firmaların talepleri dikkate alınarak hazırlanan ve Devlet Planlama Teşkilatınca des-teklenmiş olan 5 araştırma enstitüsü, 7 üniversite ve sayısı 38’e ulaşan özel tohumculuk firmasının yer aldığı “Türkiye F1 Hibrit Sebze Çeşitlerinin Geliştirilmesi ve Tohumluk Üretimin-de Kamu-Özel Sektör İşbirliği” proje-si BATEM teknik koordinatörlüğün-de yürütülmüştür. Proje kapsamında özel sektör ile protokollü işbirliği pro-jelerinden elde edilen ıslah materyal-leri, ilgili firmalara sunulmuştur. Çeşit geliştirilmesi amacıyla 14 saf hattın satışı yapılmıştır. Bu hatların firma-lar tarafından kullanılmasıyla hıyarda AYER 187 F1, biberde ÇAKIR F1 ve kavunda CANAY F1 çeşitleri ticari kayda alınmıştır. Bu proje kapsamında kamu ve özel sektör araştırmacıları-na eğitim desteği sağlanmıştır. Daha önce yüzde 8-10 olan yerli hibrit to-hum üretimi, 2009 yılında sonuçlanan bu proje sonucunda yüzde 30-35’lere

çıkmıştır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın çıkardığı Tohumculuk Kanunu, uygulamaya konulan proje-ler ve özel sektörle yapılan iş birliği, kamu kurumları ve özel sektörün öz-verili çalışmalar sonucunda son yıllar-da yerli tohum üretiminde ciddi ilerle-meler kaydedilmiştir.

Tohum ihracatı başladıTürkiye’nin 2009 yılında 27 milyon ton olarak gerçekleşen toplam sebze üretiminin ekonomik değeri 12 mil-yar dolar civarındadır. Üretimin 1,1 milyon tonu ihraç edilerek 653 mil-yon dolar döviz geliri elde edilmiştir. Toplam 350 milyon dolarlık tohum ticaretinin 100 milyon dolarını da sebze tohumculuğu oluşturmaktadır. Sebze tohumlarının yaklaşık 30-35 milyon dolarlık kısmı yurtiçinde üre-tilmektedir. Son yıllarda sebze tohu-mu ihracatında hatırı sayılır bir artış olmuş, 2008 yılında yaklaşık 10-12 milyon dolarlık tohum ihracatı ger-çekleştirilmiştir. Bu miktar her yıl sü-rekli artmaktadır.

Hibrit mısır tohumda 20 kat artışTürkiye’nin 4 milyonu bulan mısır üretiminin değeri 2 milyar TL’dir. BATEM adına 4 mısır sap ve koçan kurduna dayanıklı, 3 danelik, 3 silaj-lık, 3 cin mısır ve 3 beyaz mısır ol-mak üzere 16 çeşit tescil ettirilmiştir. Bunlardan 9 adedinin üretim hakları 7 özel firmaya devredilmiştir. Kara-çay, Gözdem, Side ve Özgem mı-sır çeşitleri ülkemizde sap ve koçan kurduna dayanıklı ilk tescilli çeşitler olup, bunlardan Özgem hibrit mısır çeşidinin üretim hakkı TİGEM’e devredilmiştir. BATEM’in bu çeşit-leri genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) kullanılmadan, klasik ıslah metotları ile geliştirilmiştir. Ensti-tünün geliştirdiği çeşitlerin piyasa-ya sürülmesi sonucunda, yerli hibrit mısır tohum kullanımı 4 yıl öncesine göre yaklaşık 20 kat artmıştır.

82 Dört Mevsim Tarım

En fazla ilgi Mugan 57’yeTürkiye 2008 yılı soya üretimi 34 bin 461 ton olup, üretim değeri 21 mil-yon TL’dir.

BATEM soyada 4 çeşit geliştirip tescil ettirmiştir. Enstitünün çeşidi olan Ataem-7 soya çeşidinin tohum-luk üretimi 2010 yılında bir yıllığına TİGEM’e devredilmiştir.

Yerfıstığında ise 5 çeşit tescil ettiril-miştir. Türkiye’nin 85 bin 274 ton olan yer fıstığı üretiminin değeri 154 milyon TL’dir. BATEM çeşidi olan NC-7 toplam fıstık üretiminin yüz-de 40-50’sini oluşturmaktadır.

Susamda tescil ettirilen 4 çeşitten biri olan Mugan 57, üreticiler ta-rafından en fazla tercih edilen çe-şitlerin başında gelmektedir ve pi-yasanın yüzde 60-70’ine hâkimdir. Türkiye’nin toplam susam üretimi

ise 20 bin 338 ton olup, üretim de-ğeri 60 milyon TL’dir.

Yem bitkilerinde; 5 adet silaj sor-gum ve 4 adet dane sorgum çeşidi BATEM adına tescil ettirilmiştir. Gözde – 80 çeşidinin tohumluk üre-timi 4 firma tarafından gerçekleşti-rilmektedir.

BATEM’i örnek aldılar dünya pazarına açıldılarBATEM’de bu güne kadar 12 çe-şit reçel geliştirilerek sanayicile-rin hizmetine sunulmuştur. Halen Antalya’da 5 fabrika enstitü tarafın-dan geliştirilen reçelleri örnek alarak üretim yapmakta ve dünyaya pazar-lamaktadır. Reçelin yanı sıra; turunç-gil esansı ve tozu, avokado püresi, nar suyu, nar ekşisi ürünlerinin geliştiril-mesi ve sektöre kazandırılması ama-cıyla çalışmalar yapılmaktadır. Ensti-tü, aynı zamanda geleneksel Antalya kabuk reçel ve marmelat üretimini de yaparak Türkiye genelinde bir üne kavuşmuştur. Bu ürünler Antalya’nın sembol ürünlerinden kabul edilip, hediye olarak Türkiye ve dünya-nın birçok yerine gönderilmektedir. BATEM, Antalya turunçgil kabuk reçelleri üretimi ile sektörün gelişi-mine, kalite kriter ve standartlarının oluşumuna öncülük etmektedir. Tür-kiye reçel ve marmelat ihracatı, 2007 verilerine 37 bin ton olup, 163 mil-yon dolar ihracat değeri ile dünya pa-zarında 3’üncü sırada yer almaktadır. Elde edilen bu başarıda BATEM’in de önemli katkısı olmuştur.

Dr. Suat YILMAZ - BATEM Müdürü

83Dört Mevsim Tarım

Süs bitkisi ihracatının yüzde 65’i Antalya’danBATEM’de süs bitkileri çalışmala-rı; son 4-5 yıldır, doğadan yeni bitki türlerinin toplanarak kültüre alın-ması, ıslahı, gen kaynaklarının mu-hafazası ve yetiştirme tekniklerinin geliştirilmesi konularında yoğunlaş-tırılmıştır. Çalışmalar halen devam etmekte olup, geliştirilen çeşit ve teknolojiler sektörün hizmetine su-nulacaktır. Türkiye, 2007 verilerine göre 12.730 dekar süs bitkisi üretim alanına sahiptir. Süs bitkileri ihraca-tının yüzde 57’sini kesme çiçekler, yüzde 24’ünü iç ve dış mekan bitki-leri, yüzde 13’ünü çelenk ve yosunlar, yüzde 6’sını da çiçek soğanları oluş-turmaktadır. Buna göre, 46 milyon dolar olan toplam Türkiye ihracat değerinin 25 milyon doları kesme çiçek ihracatından elde edilmiştir. Antalya sahip olduğu 28 milyon do-larlık süs bitkileri ihracat değeri ile bunun yüzde 65’ini karşılamaktadır.

Kekik en önemli ihraç ürünüBATEM’de, 2009 yılı Mayıs ayında Devlet Planlama Teşkilatı destekli bir proje ile tıbbi ve aromatik bitkiler araştırma merkezi kurulma çalışma-ları başlatılarak; tüm Türkiye’ye hiz-met verebilecek ve son teknoloji ile donatılmış bir araştırma laboratuarı, 4,5 dönümlük modern bir araştırma ve materyal çoğaltım serası yapımı tamamlanmış ve bin farklı tür ve çe-şitte koleksiyon bahçesi kurulma ça-lışmaları devam etmektedir.

Çalışmalar kapsamında 302 tıbbi bitki ve 315 çeşit meyve dikilmiştir. BATEM’de 2009 yılında tıbbi bit-kilerden oğul otu ve biberiye türle-rinde 50 bin fide üretilmiş ve An-

talya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü aracılığı ile üreticilere dağıtılmıştır. Bunun yanında kekik ve biberiye türlerinde 80 bin fide üretilerek satılmıştır. Adaçayı, kekik, biberiye, fesleğen ve limonotu türle-rinde üretim ve satış faaliyetleri sür-mektedir. Ülkemiz tıbbi ve aromatik bitkiler ihracatı değişmekle birlikte 2008 yılı verilerine göre 90 milyon dolar civarında gerçekleşmiştir. Bu değer içerisinde kekik yaklaşık 10 bin ton ile 43 milyon dolar, defne-yaprağı 7 bin ton ile 20 milyon dolar

ve anason 3 bin ton ile 9,5 milyon dolarlık gelirle ilk sıralarda yer al-maktadır. Tıbbi bitkiler ithalatı ise 12 milyon dolar civarında olup, en önemli ithal ürünleri olarak kekik, adaçayı, çörek otu, keçiboynuzu ve ıhlamur ön sıralarda yer almaktadır. Özellikle kekik ihracatında Türkiye dünyada en önemli ülke konumun-dadır. Bunun yanında ülkemiz dün-yanın en büyük kaliteli defneyaprağı üreticisi ve hem defneyaprağında hem de kimyonda ihracat yapan en önemli ülkelerden biridir.

84 Dört Mevsim Tarım

Koyun-Keçi vebasıKoyun ve keçilerde görülen ve keçilerin daha duyarlı olduğu hastalık ya ölümle sonuçlanır ya da iyileşen hayvanlar yeni bir enfeksiyona karşı bağışıklık kazanır. Virüsün tespit edildiği yerlerde, uygulanacak karantina tedbirleri ve hasta hayvanların imhası hastalığın yayılmasına engel olur.

Koyun-keçi vebası, koyun ve keçilerin yüksek ateş, göz-burun akıntıları, ağız yangısı, diyare ve akciğer

yangısı ile karakterize, bulaşıcı ve genellikle akut seyirli viral bir has-talıktır. PPR (Peste des petits ru-minants) hastalığının etkeni fiziksel ve kimyasal etkenlere karşı oldukça duyarlı olan bir virüstür. 60 santigrat derecede bir saatte, pH 4-10 dışında-ki değerlerde de kolayca aktivitesini kaybeder. Bilinen dezenfektanlara karşı oldukça duyarlı olan PPR virü-sü (PPRV) için yağ eriticiler (alkol, eter, fenol) ve yüzde 2 sodyum hid-roksit de dezenfektan olarak kulla-nılabilir. Ultraviole ışınları ve güneş ışığında dayanıksız olan bu etken, so-ğuk şartlarda (-20 santigrat derecede veya daha düşük ısılarda) uzun süre canlılığını muhafaza eder.

Hastalığın bulaşmasıSindirim ve solunum yoluyla bula-şan hastalık, hasta ve/veya duyarlı hayvanlar arasında direkt olarak yayılır. Hastalık, genellikle inku-basyon (gelişme) dönemindeki ve henüz klinik semptom göstermeyen hayvanların sürüye sokulması ile başlar.

Virüs, enfekte hayvanların tüm vü-cut salgılarıyla çevreye yayılır. Has-talık, bulaşık materyallerle indirekt olarak bulaşabilirse de en önemli bulaşma yolu yakın temasla direkt olanıdır. Özellikle hastalığın gö-rülmediği ülke veya bölgelere inku-basyon dönemindeki veya subklinik (belirti göstermeyen) hasta hayvan-ların getirilmesi en önemli enfeksi-yon kaynağını oluşturur.

Yazı: Asım KARABULUT - Veteriner HekimAntalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü

85Dört Mevsim Tarım

Türkiye’de ilk kez 1996’da görüldüHastalık, koyun ve keçilerde gö-rülür. Keçiler, hastalığa koyun-lardan daha duyarlıdır. Sığırların sadece klinik belirti gösterme-den enfekte olabilecekleri kabul edilmektedir. PPRV’a karşı du-yarlılıkta türler arası farklılıklar kadar, yaş grubu da önemli rol oynar. Özellikle endemik bölge-lerde 3–18 aylık genç hayvanlar yetişkinlere oranla daha hassas-tır. Hastalıkta mevsimin rolü olmamasına rağmen, yağmurlu ve soğuk mevsimlerde, hayvan hareketlerinin yoğun olduğu dö-nemlerde ve doğum mevsiminde hastalık daha sık görülmektedir. PPR ilk defa 1942 yılında Batı Afrika’da tespit edilmiş, günü-müzde; Ekvator ve Sahara ara-sında kalan Afrika ülkeleri, Arap yarımadası, Türkiye, Orta Doğu ülkeleri, Hindistan ve Güneydo-ğu Asya’da görülmektedir. Ülke-mizde ise hastalığın varlığı ilk olarak 1996 yılında kuzularda tespit edilmiştir. Hastalık belirtileriEtkenler bulaşık maddelerden ağız ve burun yoluyla alınırlar. 5-6 günlük bir inkubasyon süresi vardır. Bu esnada viremiden (kanda virüs olması) dolayı vücut sıcaklığı artar. Hastalık öncelikle kuru ve sert öksürükle başlar. Zamanla birçok vi-ral hastalıkta olduğu gibi sekonder bakteriyel infeksiyonlar (özellikle de Pastorellosis) sonucu öksürük yaş, akıntılı karakter kazanır. Kan damar-larında kızarıklık ve yangı şekillenir. Otopside kalın bağırsak mukozasın-da kalınlaşmalara bağlı zebra çizgi-

leri oluşur. Kısaca hasta hayvanlarda görülen en önemli bulgular; purulent göz akıntısı, göz kızarıklığı, ağız ve diş etlerinde kızarıklık ve ateş puru-lent burun akıntısı, hırıltılı solunum ve diyaredir. Koyun keçi vebasında klinik seyir; hastalığın ekzootik veya endemik olmasına, hayvanın türü-ne, yaşına ve alınan virus miktarına bağlı olarak perakut, akut ve subakut seyredecek kadar değişen farklılıklar gösterir. Tipik semptomlar, hastalığın akut klinik formunda görülür. Ölüm

oranı hastalığın klinik seyrine ve hastalanan hayvanların yaşına bağlı olarak yüzde 3–80 arasında geniş sınırlar içindedir.

Karıştırıldığı hastalıklarKlinik olarak PPR’ın şüphe edildiği olaylarda aynı zamanda bulaşıcı keçi ciğer ağrısı, pastö-rollosis, mavidil, ektima, çiçek, şap, koksidiosis, kriptosporidi-osis, mineral zehirlenmeler ve özellikle genç hayvanlarda ko-libasillosis her zaman dikkate alınmalıdır. Özellikle sığırlarda sığır vebası eradikasyon çalışma-larının serolojik ve klinik izleme dönemlerinde koyun ve keçiler-de görülen PPR olaylarının sığır vebası olmadığının teyidi zorun-ludur. Hastalığın subklinik for-munda görülen deri lezyonları ektima ve çiçekle karıştırılabilir.

BağışıklıkPPR’da hastalık ya ölümle so-nuçlanır ya da iyileşen hayvanlar, yeni bir enfeksiyona karşı bağı-şıklık kazanırlar. Bu korunma-nın süresi, muhtemelen birkaç yıl ya da hayvanın tüm ekono-mik yaşamı süresincedir. Bağışık analardan antikorlar kolostrum-

la (ağız sütü) yavruya geçer. Kolost-rumla kazanılan pasif bağışıklık sü-resinin analardaki antikor seviyesine bağlı olarak 3–6 ay arasında olduğu bildirilmektedir.

Mücadele ve kontrolKoyun keçi vebası hastalığı, istisnai durumların dışında her zaman has-talıktan arî ülke veya bölgelere hasta hayvan girişleri ile nakledilmektedir. Bu nedenle mücadelede hayvan ha-

86 Dört Mevsim Tarım

reketlerinin kontrolü büyük önem arz eder. Küçükbaş hayvanlarda PPR hastalığının çıkmasından sonra hastalığın çevreye yayılması oldukça hızlıdır. PPR görüldüğünde uygulanacak karantina ted-birleri ve hasta hayvanların imhası hastalığın yayılmasına engel olur. PPRV tespit edilen yerlerde, hastalığın görülmediği fakat sirayete maruz hayvanlara çevreden merkeze olmak kaydıyla yapı-lacak aşı uygulamaları ile hastalığı kısa sürede kontrol altına almak mümkündür.

Hastalıkla mücadele başladıGıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, PPR hastalığı ile müca-delede AB ortaklı aşılama projesini 2010 yılında başlatmış olup, 2012 yılında son bulacak olan projede tüm küçükbaş hayvanla-rın hayatlarında en az bir defa koyun keçi vebası hastalığına karşı aşılanması ve küpelenmesi hedeflenmektedir. Koyun keçi vebası hastalığı, 21 Ekim 1997 tarih ve 23147 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 1997/10 No’ lu teb-liği ile ihbarı mecburi hastalıklar listesine alınmıştır. Şüpheli her vaka mutlaka takip edilmeli, hastalık görülmesi durumunda der-hal ihbarı yapılmalıdır. Hayvan hareketlerinin kontrolü, karantina tedbirlerinin uygulanması ve hasta hayvanların imhası için 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Yönetmeliği’nin ilgili hükümleri uygu-lanmalıdır. Kaynaklar:5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı Gıda ve Yem KanunuHayvan Sağlığı Zabıtası Yönetmeliği Gıda ve Kontrol Genel MüdürlüğüProf.Dr. T.Yeşildere, Dr. O.Deprem, P.R.Scott, Koyun Hastalıkları KitabıDiallo, A. (1988) Rinderpest and Peste des petits ruminants. Constant threats to animal farming in many developing countries. Impact of Science on Society 150: 179-192. Lefevre, R.C, Diallo, A.(1990) Peste des petits ruminants. In. Office International Des Epizooties. Losos, G.J. (1986) Peste des petits ruminants. Chapter.12, 549-558 In. Infectıous Tropical Diseases of Domestic Animals. Longman Scientific&Technical. International Development Research Centre, Canada. OIE (2004). Manual of Diagnostic Tests and Vaccines for Terrestrial Animals, 5 th edition, Paris, France, 153-162.

Perakut (çok hızlı-ani) form: Genellikle keçilerde veya genç hayvanlarda görülür. Gelişme süresi 2 güne kadar düşer. Hastalık ani yüksek ateş, depresyon, iştah-sızlık ve solunum güçlüğü ile başlar. Kısa sü-rede ölümle sonuçlanır. Hastalanma yüzde 100 iken ölüm yüzde 90 civarındadır.

Akut (hızlı) form: Gelişme süresi 4-6 gündür. Bazı olaylarda 3-10 gün arasında farklılık gösterir. Yüksek ateş (41–42 derece), iştahsızlık, genel düş-künlük, burun ucunun kuruması ve konjuk-tivaların konjesyonu takip eder. Başlangıçta sulu göz ve burun akıntısı hastalık ilerle-dikçe daha koyu olmaktadır. Yüksek ateşin görülmesinden 2-3 gün sonra diş etlerin-de, dudak mukozalarında, dilde, yumuşak ve sert damakta, göz bebeğinde ve burun mukozasında dökülme ve yaralar şekillenir. Öksürük çok sık rastlanan bir diğer klinik semptomdur. Bu dönemde mukoprulent bir hal alan burun akıntısı, solunumu güçleş-tirir. İshalin başlaması ile beden ısısı düşer. Gebe hayvanlarda yavru atma görülebilir. Solunum güçlüğü, vücut ısısında düşme ve dehidrasyonu takiben 8-10 gün içinde ölüm şekillenir. Morbidite yüzde 100’e ulaşırsa da mortalite geniş sınırlar içinde farklılık gös-terir. Canlı kalan hayvanlar 2 hafta içinde iyileşebilirler.

Subakut veya subklinik (belirti göstermeyen) form: Lokal ırkların doğal direncine, hayvanın yaşına, türüne ve alınan virus miktarına bağlı olarak yetişkin hayvanlarda oldukça sık görülür. Hastalık süresi 10-15 gün ka-dardır. Klinik semptomlar belirgin değildir. Düzensiz beden ısısının dışında herhangi bir belirti görülmez dolayısıyla kolaylıkla gözden kaçabilir. Subklinik form hastalığın yayılması açısından oldukça büyük öneme sahiptir.

87Dört Mevsim Tarım

İLAN

88 Dört Mevsim Tarım

Seracılığı yeniden öğrendimKumlucalı kadın çiftçi Habibe Akıncı, Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl

Müdürlüğünce gerçekleştirilen eğitimler sayesinde seracılığı yeniden öğrendiğini,

kadınlara yönelik bu eğitimlerin genişleyerek devam etmesi gerektiğini söyledi.

Kumluca’nın Mavikent Beldesi’nde 20 yıldır se-racılık yapan Habibe Akıncı, “17 yıldır yan-

lış kimyasal uygulamaları nedeniyle kendimi seracılık yapmış biri olarak

görmüyorum” dedi. Eğitim programı sayesinde seracılığa yeniden başladı-ğını belirten Akıncı, Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğün-ce gerçekleştirilen eğitimlerin devam etmesini istedi.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü-FAO Türkiye Temsilciliği ile Antalya Gıda Tarım ve Hayvan-cılık İl Müdürlüğünce ‘’Herkes İçin İnsana Yakışır İş: Ulusal Gençlik İstihdam Programı ve Antalya Pilot Bölge’’ uygulama eğitimine, 64 kadın çiftçi katıldı. Kasım ayında gerçek-leştirilen eğitim kapsamında kadın çiftçilere iki gün teorik bir gün pratik eğitim verildi. 20 yıl önce başladığı seracılıkta kullandığı kimyasalların insan ve hayvan sağlığının yanı sıra çevreye olan zararını bilmediğini söyleyen Habibe Akıncı, aldığı eği-timlerle her hastalığın ilacının ayrı olduğunu öğrendiğini söyledi.

“Artık ilk seracılığa başladığımızda olduğu gibi komşumuzun sebzesi gü-zel, o ne ilaç kullanıyorsa biz de onu kullanalım mantığından vazgeçtik’’ diyen Akıncı, toprak tahlili olmadan

89Dört Mevsim Tarım

gübreleme yapmadıklarını belirtti. Ürün üzerindeki ilaç kullanımının iç ve dış pazarda oluşturduğu sorunları aşmak için kimyasalları en az düzey-de tercih ettiklerini bildiren Akıncı, “Çevremizdeki bilinçsiz üreticile-rin yanlış uygulamaları ile yaptıkları ilaçlamalar nedeniyle bizim ürünleri-miz de düşük fiyattan satılıyor’’ dedi. Düzenlenen eğitimlerin son derece faydalı olduğunu ifade eden Akıncı, edindiklerin bilgiler ışığında sağlıklı ve güvenilir sebze üretimi yaptıkların söyledi.

“Eğitimlerin devam etmesini istiyoruz’’Tarımın gelecek nesiller için de gerekli olduğunun altını çizen Ha-bibe Akıncı, kadınlara yönelik bu eğitimlerin genişleyerek devam et-mesini talep etti. Akıncı, “Biz ka-dın çiftçiler öğrendiğimiz bilgiler

sayesinde çevre ve insan sağlığına duyarlı üretim yapılması, bunun-la ilgili gerekli tedbirlerin alınarak ülkemizdeki gıda güvenliğinin tam olarak sağlanabilmesi için elimiz-den geleni yapmalıyız” dedi. Kadın çiftçilere verilen eğitimlerin tüm topluma yayıldığını söyleyen Gıda,

Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Eğitim Yayım ve Yayınlar Daire-si Başkanlığı, Kırsal Alanda Kadın Çalışmaları Koordinatörü Nimet Kaleli, bakanlık tarafından Türkiye- Azerbaycan arasında yürütülecek projede, Antalya’nın pilot il seçildi-ğini kaydetti.

90 Dört Mevsim Tarım

S.S. Sütleğen Köyü Tarım-sal Kalkınma Kooperati-fi Başkanı Şali Alıcı, kış döneminde günlük süt

üretimlerinin 1.75 ton olduğunu belirterek, üretilen sütün günlük getirisinin bin 225 lira olduğunu kaydetti. Sütleğen, Dargaz, Lengü-

me Sinekçi köylerinde 387 ortak-la faaliyet gösterdiklerini söyleyen Alıcı, “Birlikten kuvvet doğar” di-yerek, köylülere çağrı yaptı.

1972 yılından bu yana S.S. Süt-leğen Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin faaliyette bulundu-

ğunu ifade eden Başkan Alıcı, “Ko-operatifimiz ilk kurulduğu yıllarda ormancılıkla uğraşıyorduk. 1994’te süt işine teşebbüs ettik. Ortakları-mızdan süt alıp mandıraya süt ver-meye başladık. 2006 yılında koo-peratif olarak aldığımız kredi, tüm ortaklarımızı mutlu etti” dedi.

2006 yılında Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi kapsamında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığın-dan 511 bin 482 lira kredi desteği aldıklarını söyleyen Alıcı, ‘50 Aile x 2 Baş’ Süt Sığırcılığı Projesiyle süt üretimlerinin arttığını kaydetti. Alıcı, proje kapsamında 50 aileye 2 adet büyük baş mavi belgeli gebe düve verildiğini belirterek, yaz mevsiminde günlük süt üretimle-rinin 3 tona yaklaştığını ifade etti. Alıcı, yaz ve kış dönemleri arasın-daki üretim farkını, yayladan sahile göçe bağladı.

Birlikten kuvvet doğdu, kooperatifle karlılık arttı Kooperatifçiliğin maliyetleri düşürerek karlılığı artırdığını söyleyen Şali

Alıcı, birlik çağrısında bulunuyor. 4 köyde 387 ortakları olduğunu belirten

Alıcı’ya göre amaç, birleşerek büyümek. Haber / Fotoğraf: Hamit SEÇİL

91Dört Mevsim Tarım

“Kooperatifçiliği öneriyoruz’’S.S. Sütleğen Köyü Tarımsal Kal-kınma Kooperatifi olarak Milli Eğitim Bakanlığına 8’er dönüm-lük iki arazi hibe ettiklerini bil-diren Alıcı, bu araziler üzerine yatılı bölge okulu ve pansiyonu yapıldığını söyledi. “Kooperatif olmasaydık 50x2 Süt Sığırcılığı Projesi’ni, yüzde 6 teşvik primi-ni, anaç sığır desteğini ve orman işini alamazdık” diyen Alıcı, tüm köylülere kooperatifçiliği öner-diklerini söyledi.

Alıcı, kooperatif ortaklarında yüzde 1.5 kesinti yaparak işletme maliyetlerini karşıladıklarının al-tını çizerek, toplu alım ve toplu satımın karlılığı artırdığını söy-ledi. Bir çuval yemde kooperatif ortaklarının kazancının 3 lira olduğunu bildiren Alıcı, diğer kooperatiflere birleşme öneri-sinde bulunduklarını söyleyerek, Sütleğen’e soğuk hava deposu kurup merkeze dönüştürmek is-tediklerini kaydetti.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından köylerine gönderilen tarım danışmanı sa-yesinde hayvancılığın kayıt altı-na alındığını bildiren Alıcı, tek isteklerinin suni tohumlamanın bu danışmanlarca da yapılması olduğunu aktardı. Alıcı, suni to-humlamanın zamanında yapıla-mamasından kaynaklı anaç sığır desteği alamadıklarını belirtti.

92 Dört Mevsim Tarım

Passion FruitGenellikle sıcak ve tropik bölgelerde yayılım gösteren passiflora,

don tehlikesi olmayan subtropik iklime sahip yerlerde de yetiştirilme

şansına sahiptir. Yazı: Dr. Beyza BİNER, Dr. Banu DAL (BATEM)

93Dört Mevsim Tarım

Passiflora (Passiflora edulis L.), ülkemizde pek tanınmayan, sadece gösterişli çiçekleri nede-

niyle peyzaj düzenlemelerinde süs bitkisi olarak kullanılan subtropik bir meyve türüdür. Bu bitkinin ol-dukça lezzetli ve aromalı çeşitleri mevcuttur. Çeşitli ülkelerde ‘Pas-sion fruit’, ‘Maracuja’, ‘Granadilla’, ‘Parchita’, ‘Parcha’, ‘Ceibey, ‘Lili-koi’, ‘Linmangkon’ olarak bilinen passiflora, meyve sularında aroma artırıcı olarak ve çeşitli yan sana-yilerde değerlendirilerek sıklıkla kullanılmaktadır.

Passiflora dünya üretim değerinin yaklaşık 805.000 ton olduğu be-lirtilmektedir. Çeşitli kaynaklar-da Brezilya passiflora üretiminin, dünya üretiminin %56’sını kar-şıladığı, bunu Ekvador (250.000 ton) ve Kolombiya üretimlerinin (30.000 ton) izlediği bildirilmek-tedir. Diğer önemli üreticiler ise Peru, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika ve Hawai’dir.

Passiflora genellikle sıcak ve tropik bölgelerde yayılım göstermektedir. Don tehlikesi olmayan subtropik iklime sahip bölgelerde de yetiş-tirilme şansına sahiptir. Passiflora çok yıllık, sarılıcı bir bitki yapısına sahiptir. Yaprakları herdem yeşil ve almaşık yapılıdır. Tropik ve subt-ropik iklimlerde meyvesi için ye-tiştirilen en az 10 passiflora çeşidi bulunmaktadır. Ancak uluslararası ticarette en çok Passiflora edulis’in ticareti yapılmaktadır. Taze meyve olarak küçük mor meyveli passif-lora çeşitleri, meyve suyu olarak iş-lemesinde ise sarı granadilla olarak

da bilinen P. edulis f. flavicarpa’lar kullanılmaktadır

Sarı ve mor formundaki passiflo-ra çeşitleri aşağıdaki özellikleriyle birbirlerinden farklılık göstermek-tedirler;

• Mor kabuklu çeşitler subtropik iklimlerde, sarı kabuklular ise tro-pik iklimlerde yetiştirilebilirler.

• Sarı formlu passifloralar 6-8 cm.

çapında ve 70 g ağırlığında mey-veler oluştururken, mor kabuklu olanların meyveleri 3,5-7 cm ça-pında ve 35 g ağırlığındadır.

• Sarı formlu meyveler daha asit-lidir.

• Mor meyveli passifloraların veri-mi 5-10 ton/hektar iken, sarı mey-veli formun 30 ton/hektardır.

• Mor passifloralar 4-5 hafta raf ömrüne sahiptir, ancak sarı mey-velilerde bu süre 1 haftadır.

• Mor passifloralar, bölgemizle benzer iklim özellikleri gösteren Florida’da erken ilkbaharda çiçek-lenirler ve 60-80 gün sonra mey-veleri olgunlaşır. (Mayıs-temmuz arası) Sarı passifloraların çiçekleri ilkbahardan sonbahar sonuna ka-dar, meyveleri de yaz mevsiminin başından kışa kadar görülür.

Passiflora bitkisi iyi drene olmuş, 6.5- 7.5 pH aralığındaki toprak-larda iyi gelişim gösterir.

Passiflora meyvesinin besin içeriği ve tüketimiMeyve ve meyve suyu olarak tü-ketilebilen passiflora meyvesinde yüzde 2.2 protein, yüzde 0.7 yağ, yüzde 21.2 karbonhidrat bulun-maktadır. Passiflora tohumları, ayçiçeği veya soya gibi yüzde 23 oranında yağ içermektedir. Tüm bitki, özellikle de yaprakları al-koloidler ve birçok fitoaktif kim-yasallar içermektedir. Bunların arasında “passiflorine” yatıştırıcı ve sakinleştirici etkisiyle bilinmekte-dir. Bazı ülkelerde çiçeklerinden astım, bronşit ve boğmayaca iyi

Passiflora edulis’in besin içeriği (100 g)*

Kalori 97 kcal 5Protein 2.2 g 4Yağ 0.7 g 3Karbonhidrat 23.38 g 18Kalsiyum 12 mg 1.2Fosfor 84 mg 10Demir 1.6 mg 20Potasyum 348 mg 7A vitamini 1274 IU 43B2 vitamini 0.13 mg 10B3 vitamini 1.5 mg 9C vitamini 30 mg 50* Source: USDA National Nutrient database

Günlük alınması gereken miktarın karşılama değeri

%Besin içeriği

94 Dört Mevsim Tarım

geldiği düşünülen bir içecek hazır-lanmaktadır. Bununla birlikte bitki üriner enfeksiyonlara karşı ve idrar söktürücü olarak kullanılmaktadır. Çizelge 1’de passiflora meyvesinin besin değerleri verilmiştir.

ÇoğaltmaPassiflora tohumla kolaylıkla çoğal-tılabilmektedir. Sağlıklı bitkilerin olgun meyvelerinden çıkarılan to-humlar, yıkandıktan sonra gölgede kurumaya bırakılır. Optimum çim-lenme için 1 yıldan fazla bekletil-memiş tohumların kullanılması ge-rekmektedir. Aksi takdirde tohumlar canlılığını kaybedebilmektedir. To-humlar potlara ekildikten sonra direk güneş ışığı almayacak şekilde nemli

bir yerde tutulmalıdır. To-humlar 10-20 gün içerisin-de çimlenmeye başlamak-tadır. Bitkiler 3-4 yapraklı dönemde şaşırtılmalı, 25-40 cm. boya ulaştıklarında ise gerçek yerlerine dikil-meleridir. Mor passiflora bazı durumlarda nematod ve hastalık problemlerini aza indirmek amacıyla sarı meyveli çeşitlerin üzerine aşılanabilmektedir. Boyları 45 cm’e ulaştığında ve göv-de çapı kalem kalınlığını aldığında aşılama yapıla-bilmektedir. Çelikler 8-10 cm. uzunlukta ve en az 2 göz içerecek şekilde se-çilmelidir. Aşı yapıldıktan sonra anaç toprak seviye-sinden 25-30 cm. bırakı-larak tepesi kesilmelidir. Çelikle çoğaltım yapmak da mümkündür. Ancak çe-liklerin alındığı kaynağın verimli, sağlıklı ve virüs

hastalıklarından temiz olmasına dik-kat edilmelidir.

Yetiştiriciliği Optimum meyve verimi için passiflo-ranın çardak sistemi ile yetiştirilmesi gerekmektedir. Bu çardak, bitkiyi ta-şıyabilecek yapıda olmalıdır. Çardak sisteminin direklerinin uzunluğu toprak seviyesinden 2 m. yükseklikte olmalı ve bu direkler 0,6 m. derinlik-te açılan çukurlara yerleştirilmelidir. Her direk arası mesafe 3 m. olmalıdır. Passiflora bitkileri direklerin hemen yanlarına dikilirler ve bitki boyu di-rek boyuna ulaşana kadar gevşek bir şekilde bu direklere bağlanırlar. Ana gövdeye şekil budaması yapılırken,

tüm yan sürgünler alınmalıdır. Dü-zenli verim alabilmek için ise verim budaması yapılmalıdır. Çeşitlere ve yetiştirildiği bölgeye göre, değişmek-le birlikte 1 ile 2 yaşında meyve ver-meye başlarlar. Olgunlaşan meyveler hem hassas oldukları hem de daldan düşmeye meyilli oldukları için hafta-da 2 kez hasat yapılması önerilmek-tedir. Hasat için minimum olgunluk safhası, meyve yüzeyinin % 50’sinin sarı veya mora döndüğü zaman ola-rak kabul edilmektedir. Meyvenin bitki üzerinde olgunlaşmasına izin verildiği takdirde meyve kalitesinin daha iyi olduğu belirtilmektedir

KAYNAKLARAnonim, 2007. Iti Tropicals. http://passionf-ruitjuice.com.Anonim, 2010. Rain-tree. Maracuja, “passion fruit”. http://rain-tree.com/passionf.htm. 3 p. (erişim Ekim 2011).Anonim, 2011a. Passiflora edulis Sims passi-onfruit. Passifloraceae. Synonyms: none. Ge-neral Description. www. fs.fed.us/global/iitf/pdf/shrubs/passiflora%20edlis.pdfAnonim, 2011b. Passion Fruit. Passiflora edulis Sims. http://www.hort.purdue.edu/Anonim, 2011c.Passion Fruit Production in Guayana. Ministry of Agriculture of Gu-ayana http://www.agriculture.gov.gy/Far-mers%20Manual/PDF/Passion%20Fruit.pdfFischer, I.H. ve Rezende, J.A.M., 2008. Di-seases of passion flower (Passiflora spp.) Pest Technology. Global Science Books. Jaeger, P., 2001. Study of the Market For Rwandan Passion Fruit In Europe. EU Pas-sion Fruit Market Study. Rwanda Passion Fruit. Knight R.J.Jr. and Souls J.W. 2009. The pas-sion fruit. Univ. of Florida. http://edis.ifas.ufl.edu.Morton, Julia F. Fruits of Warm Climates. Creative Resources Systems, Inc. 1987. pp. 320-328. newcrop/morton/Passionfruit.html. (erişim Ekim 2011).Ripa, F.A., Haque M., Nahar L., Islam M.M., 2009. Antibacterial, Cytotoxic and Antioxi-dant Activity of Passiflora Edulis Sims. Eu-ropean Journal of Scientific Research. Vol.31 No.4 pp.592-598. http://www.eurojournals.com/ejsr.htm

95Dört Mevsim Tarım

İLANGezdik, gördük, anlattık...

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİİZMİR VALİLİĞİ KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİKÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Dergisi

Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Dergisi

96 Dört Mevsim Tarım

BASINDA BİZ

www.durdaslar.com.tr

Belediye Toptancı Hali No:1 - 2 - 31 Tel: 0242 8872166 – 8871224

Faks : 0242 887 0166Belediye Toptancı Hali Karşısı No:185

Tel: 0242 8870246 – 8870247 – 8870248Faks : 0242 887 0249

ElmElmalı Belediye Toptancı Hali No:8Tel & Faks: 0242 618 2166

Herşey daha sağlıklı bir dünya için...