64

Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Antibiyotik Dergisi, Lokman Hekim Hastaneleri yayın organıdır. Dört Ayda bir yayınlanır.

Citation preview

Page 1: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)
Page 2: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

122

usto

s 20

123

Lokman Hekim Hastaneleri, son yıllarda sürekli yükselen başarı grafiğine hız kesmeden devam ediyor. Engürüsağ A.Ş. bünyesin-de hizmet veren hastanelerimiz, bulunduğu bölgelerde önemli bir görev üstleniyor ve sağlık hiz-meti sunumundaki boşluğu dol-duruyor. Sağlık sektöründe kri-tik bir misyona sahip olan “özel hastaneler” arasında yer alan ve kalite standardını her geçen gün artıran kurumumuz hastaneci-likteki 10. yılını da tamamladı.

15 Mayıs 2002’de Lokman He-kim Etlik Hastanesi’ni açarak hastanecilik alanında ilk adımı atmıştık. O gün cesaret ile bu adımı atan kadroya şükranları-mızı sunuyor ve hastanecilikte-ki 10. yılını doldurmanın haklı gururunu yaşıyoruz. 10 yıl gibi uzun bir süre bu sektörde ayak-ta kalmak bile çok zorken, bizler koşar adımla bu yolda ilerliyo-ruz. 10 yılı aşan bu süreçteki katkılarından dolayı yönetim ku-rulu üyelerimize, ortaklarımıza, tüm çalışma arkadaşlarımıza ve bizleri teveccühleriyle onurlan-dıran halkımıza sonsuz teşekkür ediyorum.

1996 yılında Engürüsağ A.Ş.’nin kurulmasıyla sağlık hizmetleri sektörüne ilk adımını atan Lok-man Hekim Hastaneleri, aradan geçen yıllarda pek çok insana şifa kapısı oldu. 2002 yılının 15 Mayıs’ında Etlik Hastanemizi, 2008’de Sincan Hastanemizi aç-tık ve bunlara bir yenisini 2011

yılında Van’da ekledik. Lokman Hekim Hastanelerinin sahibi olan Lokman Hekim Engürüsağ A.Ş.’yi 2011 yılının başlarında halka arz ederek borsada yer al-masını sağladık.

Kurulduğumuz günden bu yana çağdaş bir yönetim sistemi, tıb-bi uygulamaları ve teknolojisi ile örnek gösterilen, toplumun beklentileri ile hastalarımızın tüm sağlık gereksinimlerini kar-şılayan ve özellikleri ile tercih edilen saygın bir sağlık kurulu-şu olmanın gururunu yaşıyoruz. Nitelikli kadromuz ile teşhis, te-davi, bakım ve koruyucu sağlık hizmetlerini kapsayan uygula-malarımızı etik değerlere bağlı, hasta haklarına saygılı, din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmek-sizin kaliteli ve ekonomik olarak sunmaya özen gösterdik.

10 yıllık bir tecrübeye sahip olan Lokman Hekim ailesi, sağlık hiz-meti sunumundaki kalitesinden taviz vermeden yürüdüğü bu yolda, halkın gereksinimlerini de göz önüne alarak yeni bölümler-le hizmet zincirini gün be gün arttırdı. “Sigara Bırakma Merke-zi”, “Güzellik Merkezi” ve “Plastik Cerrahi” gibi bölümlerle hizmet yelpazesini genişletirken bir yan-dan da sosyal sorumluluk proje-lerine ağırlık verdik.

Bugün itibariyle 1000’e yakın personel ve 3 büyük hastane ile hizmet veren Lokman Hekim Hastaneleri, 10 yıllık süre içeri-

sinde yüz binlerce kişiye “şifa” dağıttı. Gerçekleştirdiği binlerce doğum ile “Bebek Dostu Hasta-ne” unvanının hakkını veren Lok-man Hekim Hastaneleri, başarılı kalp ve damar ameliyatları ile de halkın takdirini ve güvenini ka-zandı. Beyin sinir cerrahisinden göz hastalıklarına, ortopediden dermatolojiye, kadın hastalıkla-rından çocuk hastalıklarına, Şzik tedaviden plastik cerrahiye ka-dar geniş bir yelpazede hizmet veren Lokman Hekim Hastane-leri, “hastane denilince akla ge-len ilk kuruluş” olmak hedefine giden yolda kısa sürede büyük mesafe kat etti.

Türkiye’nin en önemli sağlık grupları arasında yer alan Lok-man Hekim Hastaneleri, halktan aldığı desteği yine halkımızla paylaşıyor. Hizmet verdiği böl-gelerde çok önemli görevleri ye-rine getiren Sincan, Etlik ve Van hastaneleri, Ankara merkezli bir şirket olarak başladığı sağlık hiz-meti sunumunda bugün ulusal ölçekte bir firma haline geldi. Ar-tık “Lokman Hekim” markası sa-dece Ankara’da değil, Türkiye’nin pek çok yerinde bilinir oldu. Bu vesile ile emeğe geçen herkese bir kez daha sonsuz teşekkür ediyor nice 10 yıllar diliyorum. Sağlıcakla kalın…

Başlarkenİrfan Güvendi | Genel Müdür | Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

LOKMAN HEKİMSİNCAN HASTANESİTIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAViÜNiTELERi ACİL SERVİS AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI ANESTEZİ REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK NÖROLOJİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GASTROENTEROLOJİ GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖĞÜS CERRAHİSİ GÖZ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KALP VE DAMAR CERRAHİSİ KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NEFROLOJİ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ PLASTİK CERRAHİ ÜROLOJİ

Andiçen Mah. Polatlı 2 Cad. İdil Sok. No: 44Sincan/AnkaraT: 444 9911 / 589 70 00F: (0312) 276 08 18

Page 3: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

122

usto

s 20

123

Lokman Hekim Hastaneleri, son yıllarda sürekli yükselen başarı grafiğine hız kesmeden devam ediyor. Engürüsağ A.Ş. bünyesin-de hizmet veren hastanelerimiz, bulunduğu bölgelerde önemli bir görev üstleniyor ve sağlık hiz-meti sunumundaki boşluğu dol-duruyor. Sağlık sektöründe kri-tik bir misyona sahip olan “özel hastaneler” arasında yer alan ve kalite standardını her geçen gün artıran kurumumuz hastaneci-likteki 10. yılını da tamamladı.

15 Mayıs 2002’de Lokman He-kim Etlik Hastanesi’ni açarak hastanecilik alanında ilk adımı atmıştık. O gün cesaret ile bu adımı atan kadroya şükranları-mızı sunuyor ve hastanecilikte-ki 10. yılını doldurmanın haklı gururunu yaşıyoruz. 10 yıl gibi uzun bir süre bu sektörde ayak-ta kalmak bile çok zorken, bizler koşar adımla bu yolda ilerliyo-ruz. 10 yılı aşan bu süreçteki katkılarından dolayı yönetim ku-rulu üyelerimize, ortaklarımıza, tüm çalışma arkadaşlarımıza ve bizleri teveccühleriyle onurlan-dıran halkımıza sonsuz teşekkür ediyorum.

1996 yılında Engürüsağ A.Ş.’nin kurulmasıyla sağlık hizmetleri sektörüne ilk adımını atan Lok-man Hekim Hastaneleri, aradan geçen yıllarda pek çok insana şifa kapısı oldu. 2002 yılının 15 Mayıs’ında Etlik Hastanemizi, 2008’de Sincan Hastanemizi aç-tık ve bunlara bir yenisini 2011

yılında Van’da ekledik. Lokman Hekim Hastanelerinin sahibi olan Lokman Hekim Engürüsağ A.Ş.’yi 2011 yılının başlarında halka arz ederek borsada yer al-masını sağladık.

Kurulduğumuz günden bu yana çağdaş bir yönetim sistemi, tıb-bi uygulamaları ve teknolojisi ile örnek gösterilen, toplumun beklentileri ile hastalarımızın tüm sağlık gereksinimlerini kar-şılayan ve özellikleri ile tercih edilen saygın bir sağlık kurulu-şu olmanın gururunu yaşıyoruz. Nitelikli kadromuz ile teşhis, te-davi, bakım ve koruyucu sağlık hizmetlerini kapsayan uygula-malarımızı etik değerlere bağlı, hasta haklarına saygılı, din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmek-sizin kaliteli ve ekonomik olarak sunmaya özen gösterdik.

10 yıllık bir tecrübeye sahip olan Lokman Hekim ailesi, sağlık hiz-meti sunumundaki kalitesinden taviz vermeden yürüdüğü bu yolda, halkın gereksinimlerini de göz önüne alarak yeni bölümler-le hizmet zincirini gün be gün arttırdı. “Sigara Bırakma Merke-zi”, “Güzellik Merkezi” ve “Plastik Cerrahi” gibi bölümlerle hizmet yelpazesini genişletirken bir yan-dan da sosyal sorumluluk proje-lerine ağırlık verdik.

Bugün itibariyle 1000’e yakın personel ve 3 büyük hastane ile hizmet veren Lokman Hekim Hastaneleri, 10 yıllık süre içeri-

sinde yüz binlerce kişiye “şifa” dağıttı. Gerçekleştirdiği binlerce doğum ile “Bebek Dostu Hasta-ne” unvanının hakkını veren Lok-man Hekim Hastaneleri, başarılı kalp ve damar ameliyatları ile de halkın takdirini ve güvenini ka-zandı. Beyin sinir cerrahisinden göz hastalıklarına, ortopediden dermatolojiye, kadın hastalıkla-rından çocuk hastalıklarına, Şzik tedaviden plastik cerrahiye ka-dar geniş bir yelpazede hizmet veren Lokman Hekim Hastane-leri, “hastane denilince akla ge-len ilk kuruluş” olmak hedefine giden yolda kısa sürede büyük mesafe kat etti.

Türkiye’nin en önemli sağlık grupları arasında yer alan Lok-man Hekim Hastaneleri, halktan aldığı desteği yine halkımızla paylaşıyor. Hizmet verdiği böl-gelerde çok önemli görevleri ye-rine getiren Sincan, Etlik ve Van hastaneleri, Ankara merkezli bir şirket olarak başladığı sağlık hiz-meti sunumunda bugün ulusal ölçekte bir firma haline geldi. Ar-tık “Lokman Hekim” markası sa-dece Ankara’da değil, Türkiye’nin pek çok yerinde bilinir oldu. Bu vesile ile emeğe geçen herkese bir kez daha sonsuz teşekkür ediyor nice 10 yıllar diliyorum. Sağlıcakla kalın…

Başlarkenİrfan Güvendi | Genel Müdür | Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

LOKMAN HEKİMSİNCAN HASTANESİTIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAViÜNiTELERi ACİL SERVİS AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI ANESTEZİ REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK NÖROLOJİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GASTROENTEROLOJİ GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖĞÜS CERRAHİSİ GÖZ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KALP VE DAMAR CERRAHİSİ KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NEFROLOJİ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ PLASTİK CERRAHİ ÜROLOJİ

Andiçen Mah. Polatlı 2 Cad. İdil Sok. No: 44Sincan/AnkaraT: 444 9911 / 589 70 00F: (0312) 276 08 18

Page 4: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

124

usto

s 20

125

Merhaba,Lokman Hekim Hastaneleri’nin yayın organı olan Antibiyotik Der-gimizde, kurumun yaşadığı deği-şim ve gelişime kayıtsız kalma-yarak bu sayıdan geçerli olmak üzere bir takım değişikliğe gittik. Modern çizgilerin hakim olduğu, dinamik, görselliğin ön plana çık-tığı yeni bir dergi mizanpajı hazır-ladık. Dergimizin bu yeni görün-tüsünü de beğeneceğini tahmin ediyoruz.

Bu sayımızın bizim için ayrı bir önemi var. Çünkü; Antibiyotik Dergisi’nin 29. sayısı, Lokman Hekim ailesinin hastanecilik sek-töründeki 10. yıldönümüne denk gelen bir dönemde çıkıyor. Lok-man Hekim ailesi olarak bugün-lere sizlerin desteği ile geldik. Bi-zim için önemli olan bu günlerde yaşadığımız sevincimizi ve guru-ru da sizlerle paylaşmak istedik. Bu nedenle de dergimizin kapağı-nı 10. yıldönümümüze ayırdık.

Sağlık içerikli marka dergiler ara-sında önemli bir yere sahip olan dergimizin bu sayısında özenle seçtiğimiz konuları ve konukları bulacaksınız. 90’lı yıllara dam-gasını vuran “İzel-Çelik-Ercan” üçlüsü ile tanımaya başladığımız ve müzik dünyasında önemli bir yere sahip şarkıcı Çelik Erişçi, bu sayımızda bizlere konuk oldu. Dergimizin klasik hale gelen ünlü röportajları bölümü için buluştu-ğumuz şarkıcı Çelik ile sizler için keyişi bir söyleşi yaptı. Genellikle erkeklerin korkulu rü-yası haline gelen kellik sorununu sayfalarımızda masaya yatırdık. Sincan Hastanemizde uygulanan saç ekim operasyonu ve bu konu-da merak edilen tüm soruların ya-nıtlarını dergimizde bulabilecek-siniz. Yine çağın hastalıklarından olan “Alzheimer” ile ilgili faydalı

bilgileri içeren bir yazı hazırladık. Yüz binlerce kişinin derdi olan Diyabet hakkında önemli bilgiler içeren bir uzman görüşünü ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz. Lokman Hekim Van Hastanesi, bir ilke imza atarak bünyesinde-ki ilk açık kalp ameliyatını yaptı. Tıbbi Hizmetler Direktörümüz Dr. İbrahim Uğur ile yaptığımız ve ilerleyen sayfalarda okuyacağı-nız röportajda, hem bu ameliya-tın detaylarını hem de Lokman Hekim’in Van’daki sağlık hizmeti sunumundaki yerini konu aldık. Son yıllarda erkekler de dahil olmak üzere hemen herkesin yakından takip ettiği epilasyon, bölgesel incelme, botox gibi pek çok konu hakkında önemli bilgiler sunan uzman görüşünü de say-falarımızda bulabileceksiniz. Bu yazımızı okuduktan sonra eminiz ki “kendinize bir güzellik yapmak” için harekete geçeceksiniz. Birçok insanın hayatını zehir eden “glokom” ile ilgili uzman de-ğerlendirmesinin yanı sıra suda doğum, kanal tedavisi, hepatit B taşıyıcılığı, katarakt, kulak sağlığı ve çocuk sağlığı konuları da der-gimizde okuyacağınız konu baş-lıkları arasında yer alıyor.

Dergimizin büyük ilgi gören “so-ru-cevap” bölümünde ise merak ettiğiniz soruların yanıtlarını bu-labileceksiniz. “İçimizden Biri” bölümünün bu sayıdaki konuğu ise Lokman Hekim Hastaneleri Bilgi İşlem Sorumlusu Fatih Do-ğan Uyar oldu.Sayfalarımızda yer verdiğimiz ko-nuların, [email protected] adresine gönderdiğiniz görüş ve öneriler doğrultusunda şe-killendiğini belirtirken şimdiden keyişi dakikalar geçirmenizi dili-yorum. Bir sonraki sayımızda bu-luşuncaya kadar sağlıcakla kalın.

Editörden

ACİL SERVİS ANESTEZİ VE REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN, OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GASTROENTEROLOJİ GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖZ HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ÜROLOJİ

Gn. Dr. Tevfik Sağlam Cad. No:119Etlik/AnkaraT: 444 9 911 / 589 70 00F: (0312) 326 49 09

LOKMAN HEKİMHASTANESİTIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAViÜNiTELERi

Lokman Hekim Engürüsağ A.Ş. adına sahibiUzm. Dr. Mustafa SARIOĞLU

Editör - Yazı İşleri MüdürüBora AYDiN

Yayın Danışma Kuruluİrfan GÜVENDİDr. Mehmet ALTUĞUzm. Dr. Necmettin DİNDoç. Dr. Celil GÖÇERDr. Kemal KARTALSara FARBOUDİÜmmühan DEMiREZENTuğba ARIZSevgi KAYA

Yönetim YeriZübeyde Hanım Mh. Aslanbey Cd. No: 17 Altındağ / ANKARATel: 444 99 11Faks: 0312 331 67 79

Basım Yeri:Afşar Matbaacılıkİvedik OSB 21. Cad. 599 Sokak No:29 Yenimahalle / ANKARATel: 0312 394 39 22

Tasarım:AKKANAtatürk Mah. Lale Cad. No: 1/4Sincan / ANKARAT: 0312 271 0082F: 0312 271 0086Basım Tarihi: Ağustos 2012Lokman Hekim Hastaneleri’ninYerel Süreli Yayın Organıdır.4 ayda bir yayınlanır.Ücretsizdir

Page 5: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

124

usto

s 20

125

Merhaba,Lokman Hekim Hastaneleri’nin yayın organı olan Antibiyotik Der-gimizde, kurumun yaşadığı deği-şim ve gelişime kayıtsız kalma-yarak bu sayıdan geçerli olmak üzere bir takım değişikliğe gittik. Modern çizgilerin hakim olduğu, dinamik, görselliğin ön plana çık-tığı yeni bir dergi mizanpajı hazır-ladık. Dergimizin bu yeni görün-tüsünü de beğeneceğini tahmin ediyoruz.

Bu sayımızın bizim için ayrı bir önemi var. Çünkü; Antibiyotik Dergisi’nin 29. sayısı, Lokman Hekim ailesinin hastanecilik sek-töründeki 10. yıldönümüne denk gelen bir dönemde çıkıyor. Lok-man Hekim ailesi olarak bugün-lere sizlerin desteği ile geldik. Bi-zim için önemli olan bu günlerde yaşadığımız sevincimizi ve guru-ru da sizlerle paylaşmak istedik. Bu nedenle de dergimizin kapağı-nı 10. yıldönümümüze ayırdık.

Sağlık içerikli marka dergiler ara-sında önemli bir yere sahip olan dergimizin bu sayısında özenle seçtiğimiz konuları ve konukları bulacaksınız. 90’lı yıllara dam-gasını vuran “İzel-Çelik-Ercan” üçlüsü ile tanımaya başladığımız ve müzik dünyasında önemli bir yere sahip şarkıcı Çelik Erişçi, bu sayımızda bizlere konuk oldu. Dergimizin klasik hale gelen ünlü röportajları bölümü için buluştu-ğumuz şarkıcı Çelik ile sizler için keyişi bir söyleşi yaptı. Genellikle erkeklerin korkulu rü-yası haline gelen kellik sorununu sayfalarımızda masaya yatırdık. Sincan Hastanemizde uygulanan saç ekim operasyonu ve bu konu-da merak edilen tüm soruların ya-nıtlarını dergimizde bulabilecek-siniz. Yine çağın hastalıklarından olan “Alzheimer” ile ilgili faydalı

bilgileri içeren bir yazı hazırladık. Yüz binlerce kişinin derdi olan Diyabet hakkında önemli bilgiler içeren bir uzman görüşünü ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz. Lokman Hekim Van Hastanesi, bir ilke imza atarak bünyesinde-ki ilk açık kalp ameliyatını yaptı. Tıbbi Hizmetler Direktörümüz Dr. İbrahim Uğur ile yaptığımız ve ilerleyen sayfalarda okuyacağı-nız röportajda, hem bu ameliya-tın detaylarını hem de Lokman Hekim’in Van’daki sağlık hizmeti sunumundaki yerini konu aldık. Son yıllarda erkekler de dahil olmak üzere hemen herkesin yakından takip ettiği epilasyon, bölgesel incelme, botox gibi pek çok konu hakkında önemli bilgiler sunan uzman görüşünü de say-falarımızda bulabileceksiniz. Bu yazımızı okuduktan sonra eminiz ki “kendinize bir güzellik yapmak” için harekete geçeceksiniz. Birçok insanın hayatını zehir eden “glokom” ile ilgili uzman de-ğerlendirmesinin yanı sıra suda doğum, kanal tedavisi, hepatit B taşıyıcılığı, katarakt, kulak sağlığı ve çocuk sağlığı konuları da der-gimizde okuyacağınız konu baş-lıkları arasında yer alıyor.

Dergimizin büyük ilgi gören “so-ru-cevap” bölümünde ise merak ettiğiniz soruların yanıtlarını bu-labileceksiniz. “İçimizden Biri” bölümünün bu sayıdaki konuğu ise Lokman Hekim Hastaneleri Bilgi İşlem Sorumlusu Fatih Do-ğan Uyar oldu.Sayfalarımızda yer verdiğimiz ko-nuların, [email protected] adresine gönderdiğiniz görüş ve öneriler doğrultusunda şe-killendiğini belirtirken şimdiden keyişi dakikalar geçirmenizi dili-yorum. Bir sonraki sayımızda bu-luşuncaya kadar sağlıcakla kalın.

Editörden

ACİL SERVİS ANESTEZİ VE REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN, OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GASTROENTEROLOJİ GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖZ HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ÜROLOJİ

Gn. Dr. Tevfik Sağlam Cad. No:119Etlik/AnkaraT: 444 9 911 / 589 70 00F: (0312) 326 49 09

LOKMAN HEKİMHASTANESİTIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAViÜNiTELERi

Lokman Hekim Engürüsağ A.Ş. adına sahibiUzm. Dr. Mustafa SARIOĞLU

Editör - Yazı İşleri MüdürüBora AYDiN

Yayın Danışma Kuruluİrfan GÜVENDİDr. Mehmet ALTUĞUzm. Dr. Necmettin DİNDoç. Dr. Celil GÖÇERDr. Kemal KARTALSara FARBOUDİÜmmühan DEMiREZENTuğba ARIZSevgi KAYA

Yönetim YeriZübeyde Hanım Mh. Aslanbey Cd. No: 17 Altındağ / ANKARATel: 444 99 11Faks: 0312 331 67 79

Basım Yeri:Afşar Matbaacılıkİvedik OSB 21. Cad. 599 Sokak No:29 Yenimahalle / ANKARATel: 0312 394 39 22

Tasarım:AKKANAtatürk Mah. Lale Cad. No: 1/4Sincan / ANKARAT: 0312 271 0082F: 0312 271 0086Basım Tarihi: Ağustos 2012Lokman Hekim Hastaneleri’ninYerel Süreli Yayın Organıdır.4 ayda bir yayınlanır.Ücretsizdir

Page 6: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

126

ACİL SERVİS ANESTEZİ VE REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN, OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖZ HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KALP VE DAMAR CERRAHİSİ KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ÜROLOJİ NÜKLEER TIP

LOKMAN HEKİMVAN HASTANESİTIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAViÜNiTELERi

İÇ

İN

DE

LE

R

Van’da tam teşekküllü kalp merkezi olmak

Güzelliğin sırrı bizde saklı

Çağın hastalığı: Alzheimer

Obez misiniz?

Bel fıtıklarında ameliyat gereklimi

Çocuğunuz sağlıklımı

Kulaklıklar sağırlığa yol açabilir

Sağlık dolu nice 10 yıllara

Anne adaylarının yeni tercihi: Suda Doğum

Bilinçsiz spor yapmayın

Hepatit B taşıyıcılığı: Risk devam ediyor

Kanal tedavisi dişleri kurtarır mı?

Böbrek hastalarına uzman tavsiyesi

Katarakta Karşı Fako ile gözlerinizi açın

Sinsi ve tehlikeli hastalık: GLOKOM

Dökülen saçlarınız kaderiniz olmasın

Hamilelikte beslenmenin altın kuralları

Yoğun bakım son durak değil

Doğum bebekten kurtuluş değil bebeğe kavuşma anıdır

Çelik Röportajı

Diyabet ömür boyu yakamızı bırakmıyor

Hastalarımızın gözünden

Soru Cevap

Van’da bowling heyecanı

Eğitim atağı devam ediyor

Çocuklara özel etkinlik

Minikler sağlık kontrolünden geçti

Lokman Hekim Hastanelerine anlamlı ödül

Lokman hekimde Hemşireler günü coşkusu

Kalp hastalarına psikolojik destek

Sinema etkinliği büyük ilgi gördü

Van’da yılın doktoru

Yönetim kurulundan Van çıkarması

Çalışanlar piknikte bir araya geldi

Avrupa’da sağlık turizmi kongresindeydik

Şimdi de Afgan halkına kucak açtık

Erbil’de Lokman Hekim’e büyük ilgi

İçimizden Biri Röportaj

8-910-11121314-15161718-19202223242526-272830-3334-3638-4042-4344-4648-4950-5152-53545454545555565757585859595960-61

Page 7: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

126

ACİL SERVİS ANESTEZİ VE REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN, OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖZ HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KALP VE DAMAR CERRAHİSİ KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ÜROLOJİ NÜKLEER TIP

LOKMAN HEKİMVAN HASTANESİTIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAViÜNiTELERi

İÇ

İN

DE

LE

R

Van’da tam teşekküllü kalp merkezi olmak

Güzelliğin sırrı bizde saklı

Çağın hastalığı: Alzheimer

Obez misiniz?

Bel fıtıklarında ameliyat gereklimi

Çocuğunuz sağlıklımı

Kulaklıklar sağırlığa yol açabilir

Sağlık dolu nice 10 yıllara

Anne adaylarının yeni tercihi: Suda Doğum

Bilinçsiz spor yapmayın

Hepatit B taşıyıcılığı: Risk devam ediyor

Kanal tedavisi dişleri kurtarır mı?

Böbrek hastalarına uzman tavsiyesi

Katarakta Karşı Fako ile gözlerinizi açın

Sinsi ve tehlikeli hastalık: GLOKOM

Dökülen saçlarınız kaderiniz olmasın

Hamilelikte beslenmenin altın kuralları

Yoğun bakım son durak değil

Doğum bebekten kurtuluş değil bebeğe kavuşma anıdır

Çelik Röportajı

Diyabet ömür boyu yakamızı bırakmıyor

Hastalarımızın gözünden

Soru Cevap

Van’da bowling heyecanı

Eğitim atağı devam ediyor

Çocuklara özel etkinlik

Minikler sağlık kontrolünden geçti

Lokman Hekim Hastanelerine anlamlı ödül

Lokman hekimde Hemşireler günü coşkusu

Kalp hastalarına psikolojik destek

Sinema etkinliği büyük ilgi gördü

Van’da yılın doktoru

Yönetim kurulundan Van çıkarması

Çalışanlar piknikte bir araya geldi

Avrupa’da sağlık turizmi kongresindeydik

Şimdi de Afgan halkına kucak açtık

Erbil’de Lokman Hekim’e büyük ilgi

İçimizden Biri Röportaj

8-910-11121314-15161718-19202223242526-272830-3334-3638-4042-4344-4648-4950-5152-53545454545555565757585859595960-61

Page 8: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

128

usto

s 20

129

Lokman Hekim Van Hastanesi hakkında kısa bir bilgi verir mi-siniz?Hastanemiz 32 yenidoğan, 20 ge-nel yoğun bakım, 2 koroner ve 3 KVC yoğun bakımdan oluşan top-lamda 57 yoğun bakım, 106 has-ta yatağı olmak üzere 163 hasta yatağı ile hizmet veren genel bir hastane olarak hizmet vermek-tedir. Hastanemizde Kardiyoloji, KVC, Kadın Doğum ve Hastalık-ları, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, İç Hastalıkları, Genel Cerrahi, Or-topedi ve Travmatoloji, Göz Has-talıkları, Beyin Cerrahisi, Nöroloji, Göğüs Hastalıkları, Dermatoloji, KBB, Şzik Tedavi ve Rehabilitas-yon, Üroloji, Plastik Cerrahi, Çocuk Cerrahisi, Nükleer Tıp, Anestezi ve Reanimasyon, Radyoloji, Patoloji, Biyokimya, Mikrobiyoloji branşları bulunmaktadır.

Hastanemizin Radyoloji biriminde BT, MR, MamograŞ, KMD, Kont-rastlı ve direkt graŞ, USG ve do-opler USG yapılmaktadır. Nükleer Tıp birimimizde sintigraŞler, bi-yokimya ve mikrobiyoloji labora-tuarımızda ise tetkik ve tahliller yapılmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde ilk kalp ameliyatı başarı ile yapıldı. Bu alanda Lokman Hekim Van Hastanesi’nin hedeşeri neler-dir?Hastanemizde Kalp Damar Cerra-hisi branşını aktif hale getirerek, ameliyatlara başlamış bulunmak-tayız. Hastanemize göğüs ağrısı şikâyeti ile başvuran 60 yaşında Hamza İçgülek isimli hastamıza başarı ile açık kalp ameliyatı (by-pass) yapılmış ve hasta şifa ile ta-burcu edilmiştir.

Van ve çevre illerde ihtiyaç oldu-ğunu düşündüğümüz kardiyoloji ve kalp damar cerrahisi branşları alanlarında eko, holter, ambulatu-var kan basıncı, sintigraŞk tetkik-ler, anjio, periferik damar cerrahi-si ve açık kalp ameliyatlarının (by pass ve kapak ameliyatları) yapıl-dığı tam teşekküllü kalp merkezi olarak hizmet vermek istemekte-yiz.

DEPREMDE VAN HALKININYANINDA

Van depreminde Lokman He-kim Van Hastanesi de önemli bir rol üstlendi. Bu süreci nasıl

değerlendiriyorsunuz?23 Ekim ve 9 Kasım 2011 ta-rihlerinde meydana gelen dep-remler sonrasında Van’da sağlık hizmetlerinde önemli aksamalar yaşanmıştır. Hastanemiz ilk dep-rem sonrasında hizmetine ara vermeden devam etmiştir. Ancak ikinci deprem sonrası kısa bir süre acil hizmetleri verilmiştir. Kasım sonu itibari ile de tekrar hizmetle-rine tam kapasite devam etmiştir. Deprem nedeni ile yaşanılan her türlü olumsuzluğa rağmen has-tane çalışanların özverisi ile Van halkının yanında bulunulmuş ve acıları bir nebze azaltılmaya çalı-şılmıştır.

Lokman Hekim Van Hastanesi’nin hasta portföyü hakkında kısa bir bilgi verir misiniz?Lokman Hekim Van Hastanesi, bölgedeki önemli bir sağlık hiz-meti açığını kapatmaktadır. Has-talarımızın büyük bir çoğunluğu SGK hastalarından oluşmaktadır. Van merkez ve ilçeleri ve çevre illerden gelen hastalara hizmet verilmektedir. Bölge insanı ile kısa süre içerisinde aramızda önemli bir sinerji oluştu.

VAN’DA HEDEF TAM TEŞEKKÜLLÜ

KALP MERKEZiOLMAK

Van halkının sağlık hizmeti sunumundaki beklentilerini en üst düzeyde karşılamayı amaçlayan Lokman Hekim Van Hastanesi, son teknoloji ile donatılarak çok sayıda branşla hizmet vermektedir. Lokman Hekim

Van Hastanesi, Lokman Hekim Engürüsağ A.Ş.’nin üçüncü büyük sağlık yatırımı olarak zincirin yeni bir halkasını oluşturmuştur. Lokman Hekim Van Hastanesi’nin açılışından bugüne büyük emeği geçen Tıbbi Hizmetler Direktörü Dr. İbrahim Uğur, Antibiyotik Dergisi’ne Van’daki sağlık hizmeti hakkında bilgi verdi.

163 yatak kapasitesi32 yeni doğan yoğun bakım8 çocuk genel yoğun bakım

12 erişkin yoğun bakım2 koroner yoğun bakım

3 KVC yoğun bakım 5 ameliyathane

106 hasta yatağı 10 gözlem yatağı

39 poliklinik

Page 9: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

128

usto

s 20

129

Lokman Hekim Van Hastanesi hakkında kısa bir bilgi verir mi-siniz?Hastanemiz 32 yenidoğan, 20 ge-nel yoğun bakım, 2 koroner ve 3 KVC yoğun bakımdan oluşan top-lamda 57 yoğun bakım, 106 has-ta yatağı olmak üzere 163 hasta yatağı ile hizmet veren genel bir hastane olarak hizmet vermek-tedir. Hastanemizde Kardiyoloji, KVC, Kadın Doğum ve Hastalık-ları, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, İç Hastalıkları, Genel Cerrahi, Or-topedi ve Travmatoloji, Göz Has-talıkları, Beyin Cerrahisi, Nöroloji, Göğüs Hastalıkları, Dermatoloji, KBB, Şzik Tedavi ve Rehabilitas-yon, Üroloji, Plastik Cerrahi, Çocuk Cerrahisi, Nükleer Tıp, Anestezi ve Reanimasyon, Radyoloji, Patoloji, Biyokimya, Mikrobiyoloji branşları bulunmaktadır.

Hastanemizin Radyoloji biriminde BT, MR, MamograŞ, KMD, Kont-rastlı ve direkt graŞ, USG ve do-opler USG yapılmaktadır. Nükleer Tıp birimimizde sintigraŞler, bi-yokimya ve mikrobiyoloji labora-tuarımızda ise tetkik ve tahliller yapılmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde ilk kalp ameliyatı başarı ile yapıldı. Bu alanda Lokman Hekim Van Hastanesi’nin hedeşeri neler-dir?Hastanemizde Kalp Damar Cerra-hisi branşını aktif hale getirerek, ameliyatlara başlamış bulunmak-tayız. Hastanemize göğüs ağrısı şikâyeti ile başvuran 60 yaşında Hamza İçgülek isimli hastamıza başarı ile açık kalp ameliyatı (by-pass) yapılmış ve hasta şifa ile ta-burcu edilmiştir.

Van ve çevre illerde ihtiyaç oldu-ğunu düşündüğümüz kardiyoloji ve kalp damar cerrahisi branşları alanlarında eko, holter, ambulatu-var kan basıncı, sintigraŞk tetkik-ler, anjio, periferik damar cerrahi-si ve açık kalp ameliyatlarının (by pass ve kapak ameliyatları) yapıl-dığı tam teşekküllü kalp merkezi olarak hizmet vermek istemekte-yiz.

DEPREMDE VAN HALKININYANINDA

Van depreminde Lokman He-kim Van Hastanesi de önemli bir rol üstlendi. Bu süreci nasıl

değerlendiriyorsunuz?23 Ekim ve 9 Kasım 2011 ta-rihlerinde meydana gelen dep-remler sonrasında Van’da sağlık hizmetlerinde önemli aksamalar yaşanmıştır. Hastanemiz ilk dep-rem sonrasında hizmetine ara vermeden devam etmiştir. Ancak ikinci deprem sonrası kısa bir süre acil hizmetleri verilmiştir. Kasım sonu itibari ile de tekrar hizmetle-rine tam kapasite devam etmiştir. Deprem nedeni ile yaşanılan her türlü olumsuzluğa rağmen has-tane çalışanların özverisi ile Van halkının yanında bulunulmuş ve acıları bir nebze azaltılmaya çalı-şılmıştır.

Lokman Hekim Van Hastanesi’nin hasta portföyü hakkında kısa bir bilgi verir misiniz?Lokman Hekim Van Hastanesi, bölgedeki önemli bir sağlık hiz-meti açığını kapatmaktadır. Has-talarımızın büyük bir çoğunluğu SGK hastalarından oluşmaktadır. Van merkez ve ilçeleri ve çevre illerden gelen hastalara hizmet verilmektedir. Bölge insanı ile kısa süre içerisinde aramızda önemli bir sinerji oluştu.

VAN’DA HEDEF TAM TEŞEKKÜLLÜ

KALP MERKEZiOLMAK

Van halkının sağlık hizmeti sunumundaki beklentilerini en üst düzeyde karşılamayı amaçlayan Lokman Hekim Van Hastanesi, son teknoloji ile donatılarak çok sayıda branşla hizmet vermektedir. Lokman Hekim

Van Hastanesi, Lokman Hekim Engürüsağ A.Ş.’nin üçüncü büyük sağlık yatırımı olarak zincirin yeni bir halkasını oluşturmuştur. Lokman Hekim Van Hastanesi’nin açılışından bugüne büyük emeği geçen Tıbbi Hizmetler Direktörü Dr. İbrahim Uğur, Antibiyotik Dergisi’ne Van’daki sağlık hizmeti hakkında bilgi verdi.

163 yatak kapasitesi32 yeni doğan yoğun bakım8 çocuk genel yoğun bakım

12 erişkin yoğun bakım2 koroner yoğun bakım

3 KVC yoğun bakım 5 ameliyathane

106 hasta yatağı 10 gözlem yatağı

39 poliklinik

Page 10: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1210

usto

s 20

1211

GÜZELLİĞİN SIRRI

Hizmet vermeye başladığı günden bu yana çok sayıda başarılı uygulamaya ev sahipliği yapan Lokman Hekim Etlik Hastanesi Kozmetoloji Bölümü büyük rağbet görüyor.

Dr. Savaş, verilen hizmetler hakkında şu bilgileri verdi:

BiZDE SAKLI

Dr. Hacer SAVAŞ | Dermatoloji

LAZER EPİLASYONKliniğimizde 2 soprano accort lazer mevcuttur. Bunlar, ütüleme lazer adıyla bilinen yeni bir tekno-lojiyle uygulama yapılan diod la-zerdir. Teknolojik özelliği nedeniy-le ağrısız denecek kadar az ağrılı ve 4 mevsim kullanılabilecek ka-dar güvenli, leke ve yanık ihtimali son derece düşük bir yöntemdir.

BÖLGESEL İNCELMEDiyet uzmanı kontrolünde kavi-tasyon (eximia) + karboksiterapi + lenf drenajı birlikte uygulanmak-tadır. Kişiler, diyetisyen kontrolün-de kilo verirken, sarkmalar oluş-madan sıkılaşmakta ve vücutları forma girmektedir. Kilo problemi olmayan ancak bölgesel yağlan-maları bulunan kimselerde ise o bölgenin yağları parçalanarak bölge sıkılaştırılır ve incelir.

BOTOXÖzellikle yüzün üst bölgesinde-ki kırışıklıklarda tercih edilir. Kaş çatmaya bağlı kırışıklıkta, kaz aya-ğı denilen göz etrafı kırışıklıkların-da, alın çizgilenmesini azaltmada oldukça etkilidir. Bölgesel terle-melerde; özellikle koltuk altı ter-lemelerinde oldukça etkilidir.

ROLLER TEDAVİSİSon zamanlarda oldukça rağbet gören ve güzel sonuçlar alınan

yeni bir uygulamadır. Lazerle kı-yaslanan bir tedavidir. Akne izleri (cevabı oldukça iyidir), antiaging, yüz sarkmalarını toparlama, do-ğum sonrası ve gençlerdeki çat-laklar, saç dökülmeleri ve leke te-davilerinde kullanılmaktadır.

CİLT BAKIMIUzman estetisyenler tarafından yapılan cilt bakımında etkili so-nuçlar alınmaktadır.

SAÇ/YÜZ MEZOTERAPİSİİnce iğneler ile cilt içine cildin ihti-yacı olan maddeler enjekte edile-rek yapılır. Saç dökülmesinde, yüz gençleşmesinde, sarkmalarda uy-gulanır. DOLGU ENJEKSİYONUYaşa bağlı kırışıklıkların düzeltil-mesi, akne izlerinin doldurulması ve dudak büyütmek için yapılabi-lir. Kırışıklıkları düzeltmek, görü-nümünü rahatlatmak amaçlıdır. Deri içine veya altına enjeksiyon-lar yapılması şeklindedir.

KİMYASAL PEELİNGLeke tedavisi, sivilce izleri ve kırı-şıklık tedavisinde uzman doktor-lar tarafından uygulanmaktadır. Güneşin yoğun olduğu dönemler hariç uygulama güvenle yapıl-maktadır.

Lazer epilasyondan bölgesel incelmeye, kimyasal peelingden botoxa, cilt bakımın-dan roller tedavisi-ne kadar geniş bir yelpazede hizmet veren Kozmetoloji Bölümü’ndeki tüm uygulamalar Der-matoloji Uzmanı Dr. Hacer Savaş’ın bizzat kendisi tarafından ya da kontrolü altında yapılıyor.

Page 11: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1210

usto

s 20

1211

GÜZELLİĞİN SIRRI

Hizmet vermeye başladığı günden bu yana çok sayıda başarılı uygulamaya ev sahipliği yapan Lokman Hekim Etlik Hastanesi Kozmetoloji Bölümü büyük rağbet görüyor.

Dr. Savaş, verilen hizmetler hakkında şu bilgileri verdi:

BiZDE SAKLI

Dr. Hacer SAVAŞ | Dermatoloji

LAZER EPİLASYONKliniğimizde 2 soprano accort lazer mevcuttur. Bunlar, ütüleme lazer adıyla bilinen yeni bir tekno-lojiyle uygulama yapılan diod la-zerdir. Teknolojik özelliği nedeniy-le ağrısız denecek kadar az ağrılı ve 4 mevsim kullanılabilecek ka-dar güvenli, leke ve yanık ihtimali son derece düşük bir yöntemdir.

BÖLGESEL İNCELMEDiyet uzmanı kontrolünde kavi-tasyon (eximia) + karboksiterapi + lenf drenajı birlikte uygulanmak-tadır. Kişiler, diyetisyen kontrolün-de kilo verirken, sarkmalar oluş-madan sıkılaşmakta ve vücutları forma girmektedir. Kilo problemi olmayan ancak bölgesel yağlan-maları bulunan kimselerde ise o bölgenin yağları parçalanarak bölge sıkılaştırılır ve incelir.

BOTOXÖzellikle yüzün üst bölgesinde-ki kırışıklıklarda tercih edilir. Kaş çatmaya bağlı kırışıklıkta, kaz aya-ğı denilen göz etrafı kırışıklıkların-da, alın çizgilenmesini azaltmada oldukça etkilidir. Bölgesel terle-melerde; özellikle koltuk altı ter-lemelerinde oldukça etkilidir.

ROLLER TEDAVİSİSon zamanlarda oldukça rağbet gören ve güzel sonuçlar alınan

yeni bir uygulamadır. Lazerle kı-yaslanan bir tedavidir. Akne izleri (cevabı oldukça iyidir), antiaging, yüz sarkmalarını toparlama, do-ğum sonrası ve gençlerdeki çat-laklar, saç dökülmeleri ve leke te-davilerinde kullanılmaktadır.

CİLT BAKIMIUzman estetisyenler tarafından yapılan cilt bakımında etkili so-nuçlar alınmaktadır.

SAÇ/YÜZ MEZOTERAPİSİİnce iğneler ile cilt içine cildin ihti-yacı olan maddeler enjekte edile-rek yapılır. Saç dökülmesinde, yüz gençleşmesinde, sarkmalarda uy-gulanır. DOLGU ENJEKSİYONUYaşa bağlı kırışıklıkların düzeltil-mesi, akne izlerinin doldurulması ve dudak büyütmek için yapılabi-lir. Kırışıklıkları düzeltmek, görü-nümünü rahatlatmak amaçlıdır. Deri içine veya altına enjeksiyon-lar yapılması şeklindedir.

KİMYASAL PEELİNGLeke tedavisi, sivilce izleri ve kırı-şıklık tedavisinde uzman doktor-lar tarafından uygulanmaktadır. Güneşin yoğun olduğu dönemler hariç uygulama güvenle yapıl-maktadır.

Lazer epilasyondan bölgesel incelmeye, kimyasal peelingden botoxa, cilt bakımın-dan roller tedavisi-ne kadar geniş bir yelpazede hizmet veren Kozmetoloji Bölümü’ndeki tüm uygulamalar Der-matoloji Uzmanı Dr. Hacer Savaş’ın bizzat kendisi tarafından ya da kontrolü altında yapılıyor.

Page 12: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1212

usto

s 20

1213

Çağın Hastalığı: Alzheimer

Uzman Doktor Sevili ERYILMAZ | Nöroloji

Alzheimer, yavaş başlayıp sinsi-ce ilerleyen bir hastalık türüdür. Hastalığı tamamen durduran veya geri döndüren bir tedavi bu-lunmamakla birlikte erken tedavi ile hastalığın ilerleme hızında ya-vaşlama sağlanabilmektedir.

Çağımızın hastalığı alzheimeri bilmek artık daha kıymetli. Alzhe-imer, en az iki kişilik bir hastalık olup bu hastalığa yakalananlar kadar hasta yakınları üzerinde de büyük bir yüktür. Hasta yakınları-nın çoğu işini bırakıyor. Duygusal sorunlar yaşanıyor. Hasta yakın-larının çoğunluğunda davranış problemleri gözleniyor. Başlan-gıçta bir hasta ileride iki hasta olabiliyor. Dünya ve ülkemiz gi-derek yaşlanıyor. Son 100 yılda insanoğlunun yeryüzünde kalma

süresi yüzde 62 oranında uzadı. Türkiye, 2050 yılında 65 yaş üstü nüfusun normal nüfusa oranla daha kalabalık olması beklenen Çin, Hindistan ve Meksika’dan sonda 4 ülkeden biridir. Yaşlılar artık evlerinde ve yalnız yaşıyor-lar. Sosyal aktivitelerin azalması yaşlanmayı hızlandırıyor.

KESİN TEDAVİSİ YOKAlzheimer hastalığı çok ileri yaş-larda, aile öyküsü olanlarda, dü-şük eğitimlilerde, kafa travması geçirenlerde daha sık görülüyor. Alzheimer hastalığını tamamıy-la durduran veya geri döndüren kesin bir tedavi henüz yok; an-cak günümüzde klinik belirtileri ve günlük yaşam aktivitelerini mümkün olduğunca düzeltmeye yönelik ilaçlar kullanılıyor. Has-

talık erken teşhis edilip tedaviye başlandığında ilerleme hızında yavaşlama sağlanabiliyor.

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ Konuşma, yargılama, anlama ve dikkati toplama günlük fonksi-yonlarını da etkileyecek şekilde ilerliyorsa, davranış bozukluğu varsa, günlük işlerini yapmakta zorlanıyorsa (yemek yapma, tek başına seyahat etme, araba kul-lanma, alışveriş), hafıza sorunu ve yetilerdeki kayıp günlük yaşamı sürdürmeyi engelliyor ve ciddi sorun yaratır hale gelmişse alz-heimer şüphesi artmış demektir. Unutkanlık süreklilik kazanmış ve zaman içinde ağırlaşıyorsa mut-laka bir nöroloji uzmanına görün-melisiniz.

Yavaş başlayıp acımasızca ilerleyen Alzheimer hastalığını tamamıyla durduran veya geri döndüren kesin bir tedavi henüz yok. Erken tedavi ile hastalığın ilerleme hızında yavaşlama sağlanabiliyor. Sosyal aktivitelerin azalması yaşlanmayı hızlandırıyor.

Obez misiniz?Kübra IŞGIN | Diyetisyen

Beden kütle indeksi veya alışıl-mış kısaltmasıyla “BKİ” (Body Mass Index: BMI) tıbbın üzerinde anlaştığı ve en yaygın kullandığı vücut ağırlığı değerlendirme ölçüsüdür. Beden kitle indeksi; ağırlığın, boyun (metre cinsin-den) karesine bölünmesiyle hesaplanan bir parametre olup; hem zayışık hem de obezitenin tespitinde kullanılan pratik bir yöntemdir.

Düşük BKİ, yetersiz beslenme ya da çeşitli hastalıkların berabe-rinde gelişebilecek zayışığın ha-bercisi olabileceği gibi; normalin üzerinde seyreden BKİ de birçok metabolik hastalık açısından risk teşkil etmektedir. Diyabet, kalp-damar hastalıkları, hiper-tansiyon, çeşitli mide, bağırsak problemleri, karaciğer yağlanması, hatta bazı kanser türleri gibi birçok hastalık riski de artan BKİ ile birlikte artış göstermektedir.

Bireysel olarak beden kitle in-deksi hesaplanmalı ve bu değer 18.5-25 kg/m² sınırı dışında bir rakama tekabül ediyorsa; mutla-ka bir uzmana başvurulmalıdır.

BKİ kadar önemli olan bir diğer unsur, vücutta fazlalık teşkil eden kısmın özelliğidir ki; özellikle artan yağ kitlesi hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Vücudun ne kadar yağ, su, kas içerdiği, vücuttaki kemik kitlesinin ölçü-münün yapılması ve buna bağlı eksik ve fazlalıklara bağlı bes-lenme planlarının hazırlanması için mutlaka bir diyetisyenden yardım alınmalıdır.

Beden Kitle İndeksi Değeri Durumunuz18.5 kg/m²’ nin altında ise Zayıf18.5- 24.9 kg/m² arasında ise Normal kilolu25- 29.9 kg/m² arasında ise HaŞf şişman (fazla kilolu)30- 34.9 kg/m² arasında ise Orta derecede şişman (I.Derece)35- 39.9 kg/m² arasında ise Ağır derecede şişman (II.Derece)40 kg/m² üzerinde ise Çok ağır derecede şişman (III.Derece)

Beden kitle indeksinin hem çok düşük hem de çok yüksek olması sağlık açısından tehdit oluşturabilir.

Page 13: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1212

usto

s 20

1213

Çağın Hastalığı: Alzheimer

Uzman Doktor Sevili ERYILMAZ | Nöroloji

Alzheimer, yavaş başlayıp sinsi-ce ilerleyen bir hastalık türüdür. Hastalığı tamamen durduran veya geri döndüren bir tedavi bu-lunmamakla birlikte erken tedavi ile hastalığın ilerleme hızında ya-vaşlama sağlanabilmektedir.

Çağımızın hastalığı alzheimeri bilmek artık daha kıymetli. Alzhe-imer, en az iki kişilik bir hastalık olup bu hastalığa yakalananlar kadar hasta yakınları üzerinde de büyük bir yüktür. Hasta yakınları-nın çoğu işini bırakıyor. Duygusal sorunlar yaşanıyor. Hasta yakın-larının çoğunluğunda davranış problemleri gözleniyor. Başlan-gıçta bir hasta ileride iki hasta olabiliyor. Dünya ve ülkemiz gi-derek yaşlanıyor. Son 100 yılda insanoğlunun yeryüzünde kalma

süresi yüzde 62 oranında uzadı. Türkiye, 2050 yılında 65 yaş üstü nüfusun normal nüfusa oranla daha kalabalık olması beklenen Çin, Hindistan ve Meksika’dan sonda 4 ülkeden biridir. Yaşlılar artık evlerinde ve yalnız yaşıyor-lar. Sosyal aktivitelerin azalması yaşlanmayı hızlandırıyor.

KESİN TEDAVİSİ YOKAlzheimer hastalığı çok ileri yaş-larda, aile öyküsü olanlarda, dü-şük eğitimlilerde, kafa travması geçirenlerde daha sık görülüyor. Alzheimer hastalığını tamamıy-la durduran veya geri döndüren kesin bir tedavi henüz yok; an-cak günümüzde klinik belirtileri ve günlük yaşam aktivitelerini mümkün olduğunca düzeltmeye yönelik ilaçlar kullanılıyor. Has-

talık erken teşhis edilip tedaviye başlandığında ilerleme hızında yavaşlama sağlanabiliyor.

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ Konuşma, yargılama, anlama ve dikkati toplama günlük fonksi-yonlarını da etkileyecek şekilde ilerliyorsa, davranış bozukluğu varsa, günlük işlerini yapmakta zorlanıyorsa (yemek yapma, tek başına seyahat etme, araba kul-lanma, alışveriş), hafıza sorunu ve yetilerdeki kayıp günlük yaşamı sürdürmeyi engelliyor ve ciddi sorun yaratır hale gelmişse alz-heimer şüphesi artmış demektir. Unutkanlık süreklilik kazanmış ve zaman içinde ağırlaşıyorsa mut-laka bir nöroloji uzmanına görün-melisiniz.

Yavaş başlayıp acımasızca ilerleyen Alzheimer hastalığını tamamıyla durduran veya geri döndüren kesin bir tedavi henüz yok. Erken tedavi ile hastalığın ilerleme hızında yavaşlama sağlanabiliyor. Sosyal aktivitelerin azalması yaşlanmayı hızlandırıyor.

Obez misiniz?Kübra IŞGIN | Diyetisyen

Beden kütle indeksi veya alışıl-mış kısaltmasıyla “BKİ” (Body Mass Index: BMI) tıbbın üzerinde anlaştığı ve en yaygın kullandığı vücut ağırlığı değerlendirme ölçüsüdür. Beden kitle indeksi; ağırlığın, boyun (metre cinsin-den) karesine bölünmesiyle hesaplanan bir parametre olup; hem zayışık hem de obezitenin tespitinde kullanılan pratik bir yöntemdir.

Düşük BKİ, yetersiz beslenme ya da çeşitli hastalıkların berabe-rinde gelişebilecek zayışığın ha-bercisi olabileceği gibi; normalin üzerinde seyreden BKİ de birçok metabolik hastalık açısından risk teşkil etmektedir. Diyabet, kalp-damar hastalıkları, hiper-tansiyon, çeşitli mide, bağırsak problemleri, karaciğer yağlanması, hatta bazı kanser türleri gibi birçok hastalık riski de artan BKİ ile birlikte artış göstermektedir.

Bireysel olarak beden kitle in-deksi hesaplanmalı ve bu değer 18.5-25 kg/m² sınırı dışında bir rakama tekabül ediyorsa; mutla-ka bir uzmana başvurulmalıdır.

BKİ kadar önemli olan bir diğer unsur, vücutta fazlalık teşkil eden kısmın özelliğidir ki; özellikle artan yağ kitlesi hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Vücudun ne kadar yağ, su, kas içerdiği, vücuttaki kemik kitlesinin ölçü-münün yapılması ve buna bağlı eksik ve fazlalıklara bağlı bes-lenme planlarının hazırlanması için mutlaka bir diyetisyenden yardım alınmalıdır.

Beden Kitle İndeksi Değeri Durumunuz18.5 kg/m²’ nin altında ise Zayıf18.5- 24.9 kg/m² arasında ise Normal kilolu25- 29.9 kg/m² arasında ise HaŞf şişman (fazla kilolu)30- 34.9 kg/m² arasında ise Orta derecede şişman (I.Derece)35- 39.9 kg/m² arasında ise Ağır derecede şişman (II.Derece)40 kg/m² üzerinde ise Çok ağır derecede şişman (III.Derece)

Beden kitle indeksinin hem çok düşük hem de çok yüksek olması sağlık açısından tehdit oluşturabilir.

Page 14: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1214

usto

s 20

1215

rar kaçırma varlığında,- Ayak veya bacakta kuvvetsizlik varlığında ve ilerleyici hal alma-sında,- Belde dar kanal ile birlikte bel fıtığı varlığında,- İstirahat, ağrı kesiciler ve egzer-siz ile geçirilemeyen ağrı varlığın-da cerrahi tedaviler uygulanmalı-dır.

AMAÇ NORMAL YAŞAMA DÖNÜ-ŞÜ HIZLANDIRMAKBel fıtığına bağlı sadece ağrı ne-deniyle cerrahi uygulanan hasta oranı % 2 iken, diğer belirti ve hastalıkların varlığında bu oran % 3-5’e yükselmektedir.

Bel fıtığı cerrahisinin önemli bir kısmı ağrı cerrahisi olup, amaç hastanın bir an önce normal ya-şamına dönmesini sağlamaktır. Nasıl ki ağrısı olan bir hastaya ağrısının geçmesinin beklenmesi yerine ağrı kesiciler ile hastanın ağrısı geçirilmeye çalışılıyorsa yukarda belirtilen çerçevede ağrı yakınması, uyuşma ya da kuvvet-sizliği olan olgularda bel fıtığı cer-rahisi % 95 gibi yüksek başarı, % 2 gibi düşük istenmeyen etki ora-nıyla etkin bir tedavi yöntemidir.

Ülkemizde uygulanan bilimsel temeli olmayan birçok otantik tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Kırıkçı- çıkıkcı - sınıkcı tabir edilen insanlar tarafından uygulanan temeli olmayan çeşitli uygula-malar, bele balık bağlamalar, bel bölgesine dikiş atmalar gibi insan zekasını zorlayan çok çeşitli uy-gulamalar ile karşılaşılmaktadır. İnsanların bu tedavi yöntemlerini seçmelerinin altında sadece eği-tim yada kültürel sorun değil aynı zamanda cerrahi tedavi olmadan (daha doğrusu cerrahi korku his-settiği için) sorununu çözmek an-layışı gelmektedir. Maalesef bu olguların büyük bir kısmı, erken dönemde rahatlık hisseden has-talar dahil, ilerlemiş bel fıtıkları

olarak sonraki dönemlerde dok-tora başvurmaktadır.

Yukarda anlatılanların ışığında, bel ağrısı ya da bacak ağrısı ne-deniyle başvuran bir hastanın gerekli radyolojik tetkiklerle ke-sinleştirilmiş bel fıtığı tanısın-da uygun konservatif tedaviden yanıt alınmadığında başvurulan cerrahi tedavi (günümüzde uy-gulandığı gibi) doğru olan tedavi yöntemidir. Kaldı ki şiddetli ağrı-ları nedeniyle ülkemizde yeterin-ce iş gücü kaybı olmakta ve bunu en kısa sürede çözerek hastanın işine dönmesinin sağlanması bi-rey ve ülke çıkarları lehine bir du-rum olduğu aşikardır.

Bel fıtığı tedavisi konusunda ya-pılan uluslararası çalışmalar da bunu bize göstermektedir. Bu ko-nuda yapılmış üç ana çalışmanın sonuçlarına göre; tıbbi tedavi ile cerrahi tedavi kıyaslandığında, uygun vakalarda, ağrı kontrolün-de bir yıllık sonuçlar cerrahide daha iyidir. Sonuçta kişilerin ame-liyattan kısa süre sonra normal yaşamlarına, işlerine dönmesi, ekonomik kaybın, iş gücü kaybının ve işlerini kaybetme oranlarının daha az olması nedeni ile cerra-hinin tıbbi tedaviye üstünlüğü aşi-kardır. Benzer çalışmaların bir di-ğer çarpıcı sonucu da tıbbi tedavi ile tedavisi başlanan olguların 1-3 ay içinde cerrahi tedaviye gönde-rilmeleridir.Yani cerrahi tedaviye uygun hastalar için yapılan tıbbi tedavi zaman ve kaynak israfına yol açmaktadır.

Bel fıtıkları tek bir hastalık olarak görülebildiği gibi, bel omurlarında kayma, bel kemiklerinde hareket-lilik, belde kanal darlığı gibi eşlik eden hastalıkları ile birlikte de gö-rülebilmektedir.Bel fıtığına bağlı bacak ağrısının doğal seyrinde hastaların büyük çoğunluğunda ağrılar tıbbi te-

davi ve istirahat ile kaybolur. Bu nedenle sadece ağrı yakınması olan hastalarda öncelikli tedavi cerrahi dışı yöntemler olmalıdır. Tıbbi tedavi adı verilen bu yön-temler en az 1 ay, en fazla 6 ay devam ettirilmelidir (Sadece ağrı var ise). Tıbbi tedavide öncelikle basit yöntemler; yatak istiraha-

tı, ağrı kesiciler (alevli dönemde) ve arkasından egzersiz program-ları uygulanmaktadır. Şzik teda-vi programları ile bazen büyük faydalar sağlanabilir. Hastaların %90’ı cerrahi dışı yöntemler ile tedavi edilebilmektedir.Bel fıtığında;- Her iki bacakta güçsüzlük ve id-

Kaynaklar1) Weber H. Lumbar disc herniation. A controlled, prospective study with ten years of observation Spine (Phila Pa ). 1983 Mar;8(2):131-402) Peul WC, Brand R, Thomeer RT; Koes BW; Leiden-The Hague Spine Intervention Prognostic Study Group. Prolonged conservative care versus early surgery in patients with sciatica caused by lumbar disc herniation: two year results of a randomised controlled trial.BMJ. 2008 Jun 14;336(7657):1355-8.3) Malter AD, Larson EB, Urban N, Devo RA. Cost effectiveness of lumbar discectomy for the treatment of herniated intervertebral disc. Spine 1; 21: 1048-1054, 1996

Bel fıtıklarında ameliyat gerekli mi?

Doç. Dr. Serkan ŞİMŞEK | Beyin ve Sinir Cerrahisi

Baş ağrısından sonra insanları tıbbi tedavi görmeye zorlayan en önemli ikinci ağrı bel ağrılarıdır. Bel ağrıları tüm hastalık nedenlerinin %15’ini oluşturmaktadır. Bel ağrısının yaşam boyunca görülme sıklığı %90’lara kadar çıkmaktadır. Bel fıtığı ise bel ağrılarının en sık sebebidir.

Ülkemizde uygulanan bilimsel temeli ol-mayan birçok otantik tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Kı-rıkçı- çıkıkcı - sınıkcı tabir edilen insanlar tarafından uygula-nan temeli olmayan çeşitli uygulamalar, bele balık bağlamalar, bel bölgesine dikiş atmalar gibi insan zekasını zorlayan çok çeşitli uygulamalar ile karşılaşılmaktadır.

Page 15: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1214

usto

s 20

1215

rar kaçırma varlığında,- Ayak veya bacakta kuvvetsizlik varlığında ve ilerleyici hal alma-sında,- Belde dar kanal ile birlikte bel fıtığı varlığında,- İstirahat, ağrı kesiciler ve egzer-siz ile geçirilemeyen ağrı varlığın-da cerrahi tedaviler uygulanmalı-dır.

AMAÇ NORMAL YAŞAMA DÖNÜ-ŞÜ HIZLANDIRMAKBel fıtığına bağlı sadece ağrı ne-deniyle cerrahi uygulanan hasta oranı % 2 iken, diğer belirti ve hastalıkların varlığında bu oran % 3-5’e yükselmektedir.

Bel fıtığı cerrahisinin önemli bir kısmı ağrı cerrahisi olup, amaç hastanın bir an önce normal ya-şamına dönmesini sağlamaktır. Nasıl ki ağrısı olan bir hastaya ağrısının geçmesinin beklenmesi yerine ağrı kesiciler ile hastanın ağrısı geçirilmeye çalışılıyorsa yukarda belirtilen çerçevede ağrı yakınması, uyuşma ya da kuvvet-sizliği olan olgularda bel fıtığı cer-rahisi % 95 gibi yüksek başarı, % 2 gibi düşük istenmeyen etki ora-nıyla etkin bir tedavi yöntemidir.

Ülkemizde uygulanan bilimsel temeli olmayan birçok otantik tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Kırıkçı- çıkıkcı - sınıkcı tabir edilen insanlar tarafından uygulanan temeli olmayan çeşitli uygula-malar, bele balık bağlamalar, bel bölgesine dikiş atmalar gibi insan zekasını zorlayan çok çeşitli uy-gulamalar ile karşılaşılmaktadır. İnsanların bu tedavi yöntemlerini seçmelerinin altında sadece eği-tim yada kültürel sorun değil aynı zamanda cerrahi tedavi olmadan (daha doğrusu cerrahi korku his-settiği için) sorununu çözmek an-layışı gelmektedir. Maalesef bu olguların büyük bir kısmı, erken dönemde rahatlık hisseden has-talar dahil, ilerlemiş bel fıtıkları

olarak sonraki dönemlerde dok-tora başvurmaktadır.

Yukarda anlatılanların ışığında, bel ağrısı ya da bacak ağrısı ne-deniyle başvuran bir hastanın gerekli radyolojik tetkiklerle ke-sinleştirilmiş bel fıtığı tanısın-da uygun konservatif tedaviden yanıt alınmadığında başvurulan cerrahi tedavi (günümüzde uy-gulandığı gibi) doğru olan tedavi yöntemidir. Kaldı ki şiddetli ağrı-ları nedeniyle ülkemizde yeterin-ce iş gücü kaybı olmakta ve bunu en kısa sürede çözerek hastanın işine dönmesinin sağlanması bi-rey ve ülke çıkarları lehine bir du-rum olduğu aşikardır.

Bel fıtığı tedavisi konusunda ya-pılan uluslararası çalışmalar da bunu bize göstermektedir. Bu ko-nuda yapılmış üç ana çalışmanın sonuçlarına göre; tıbbi tedavi ile cerrahi tedavi kıyaslandığında, uygun vakalarda, ağrı kontrolün-de bir yıllık sonuçlar cerrahide daha iyidir. Sonuçta kişilerin ame-liyattan kısa süre sonra normal yaşamlarına, işlerine dönmesi, ekonomik kaybın, iş gücü kaybının ve işlerini kaybetme oranlarının daha az olması nedeni ile cerra-hinin tıbbi tedaviye üstünlüğü aşi-kardır. Benzer çalışmaların bir di-ğer çarpıcı sonucu da tıbbi tedavi ile tedavisi başlanan olguların 1-3 ay içinde cerrahi tedaviye gönde-rilmeleridir.Yani cerrahi tedaviye uygun hastalar için yapılan tıbbi tedavi zaman ve kaynak israfına yol açmaktadır.

Bel fıtıkları tek bir hastalık olarak görülebildiği gibi, bel omurlarında kayma, bel kemiklerinde hareket-lilik, belde kanal darlığı gibi eşlik eden hastalıkları ile birlikte de gö-rülebilmektedir.Bel fıtığına bağlı bacak ağrısının doğal seyrinde hastaların büyük çoğunluğunda ağrılar tıbbi te-

davi ve istirahat ile kaybolur. Bu nedenle sadece ağrı yakınması olan hastalarda öncelikli tedavi cerrahi dışı yöntemler olmalıdır. Tıbbi tedavi adı verilen bu yön-temler en az 1 ay, en fazla 6 ay devam ettirilmelidir (Sadece ağrı var ise). Tıbbi tedavide öncelikle basit yöntemler; yatak istiraha-

tı, ağrı kesiciler (alevli dönemde) ve arkasından egzersiz program-ları uygulanmaktadır. Şzik teda-vi programları ile bazen büyük faydalar sağlanabilir. Hastaların %90’ı cerrahi dışı yöntemler ile tedavi edilebilmektedir.Bel fıtığında;- Her iki bacakta güçsüzlük ve id-

Kaynaklar1) Weber H. Lumbar disc herniation. A controlled, prospective study with ten years of observation Spine (Phila Pa ). 1983 Mar;8(2):131-402) Peul WC, Brand R, Thomeer RT; Koes BW; Leiden-The Hague Spine Intervention Prognostic Study Group. Prolonged conservative care versus early surgery in patients with sciatica caused by lumbar disc herniation: two year results of a randomised controlled trial.BMJ. 2008 Jun 14;336(7657):1355-8.3) Malter AD, Larson EB, Urban N, Devo RA. Cost effectiveness of lumbar discectomy for the treatment of herniated intervertebral disc. Spine 1; 21: 1048-1054, 1996

Bel fıtıklarında ameliyat gerekli mi?

Doç. Dr. Serkan ŞİMŞEK | Beyin ve Sinir Cerrahisi

Baş ağrısından sonra insanları tıbbi tedavi görmeye zorlayan en önemli ikinci ağrı bel ağrılarıdır. Bel ağrıları tüm hastalık nedenlerinin %15’ini oluşturmaktadır. Bel ağrısının yaşam boyunca görülme sıklığı %90’lara kadar çıkmaktadır. Bel fıtığı ise bel ağrılarının en sık sebebidir.

Ülkemizde uygulanan bilimsel temeli ol-mayan birçok otantik tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Kı-rıkçı- çıkıkcı - sınıkcı tabir edilen insanlar tarafından uygula-nan temeli olmayan çeşitli uygulamalar, bele balık bağlamalar, bel bölgesine dikiş atmalar gibi insan zekasını zorlayan çok çeşitli uygulamalar ile karşılaşılmaktadır.

Page 16: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1216

usto

s 20

1217

Büyüme ve gelişmenin izlenmesi, aşılama, yaşa göre uygun beslen-me, hastalıkların önlenmesi için sağlık eğitimi ve desteği, hastalık-ların erken tanı ve tedavisi temel amaçlarıdır. Çocuğun sağlıklı ye-tişmesi konusunda aileye destek verir. Çocuğun ruhsal ve bedensel sağlığı, çocuk gelişimi konusunda aileyi bilgilendirir.

Çocuk sağlığı izleminin yapıldığı yerler; Aile Hekimliği Merkezle-ri, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Poliklinikleri, Sağlam Çocuk Po-liklinikleri, Çocuk Sağlığı hekim muayenehaneleridir. İzleyen ekip hekim, hemşire, anne-baba, ge-rekirse psikolog ve sosyal gelişim uzmanını içerir.İzlem sıklığı; doğum öncesi, do-ğumdan sonraki ilk günler (48 saat içinde), birinci ay, ikinci ay, dördüncü ay, altıncı ay ve altınca aydan sonra üç ay aralıklarla, iki yaş ve iki yaş sonrası ergen olana kadar yıllık izlem şeklindedir.

Çocuk sağlığı izlem muayenesi;- Aile ile görüşme/Öykü alma- Aile/çevre-çocuk ilişkisinin göz-lenmesi,- Çocuğun gelişiminin değerlendi-rilmesi- Şziksel muayene- Gerekirse ek taramalar ve tet-kikler- Aşılama- Yaşına uygun beslenme sorgu-laması- Sağlık eğitimi ve danışmanlık- Annenin soruları- Bir sonraki muayeneyi belirleme şeklindedir.

İzlem muayenesinde erken tanı ve tedavide tarama programları, öykü ve Şzik muayene son derece önemlidir. Ülkemizde yenidoğan dönemi taramalarında işitme testi, topuk kanında fenilketonüri, konjenital hipotirodi, biyotinidaz eksikliği taraması düzenli bir şe-kilde yürütülmektedir. Gelişimsel kalça displazisi (doğuştan kalça çıkığı) taraması 2-4 ay arasında mutlaka yapılmalıdır. Bunların dışında göz taraması, tansiyon öl-çümü, kan tetkikleri gibi tarama-lar ilerleyen yaşlarda önerilir. Muayene sırasında hekim, çocu-ğun bütün sistemlerini gözden geçirerek olası hastalıkları dışlar. Ayrıca çocuğun gelişimsel mu-ayenesi dediğimiz yaşına uygun zeka ve motor gelişim yönünden normal olup olmadığını gözden geçirir. Gelişim muayenesinin iz-lenmesinde Denver II dediğimiz tarama testi de önerilmektedir. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uz-manlarının çoğu küçük çocuklar için bu testin pek çok maddesini muayeneleri sırasında yaparlar. Gelişim geriliğinden şüphelen-dikleri ve/veya daha büyük ço-cuklarda bu testin yapılması için yönlendirebilirler.

Hekim, çocuk sağlığı izleminde “çocukta hastalık var mıdır” so-rusundan daha çok, “çocuk her yönden sağlıklı mıdır?” sorusuna cevap arar. Bu sırada aile-çocuk ilişkisini de gözden geçirerek ço-cuk ihmali ve istismarını da aklın-da tutmalıdır.

Kulaklık kullanma konusunda son yıllarda özellikle gençler-de yaygın bir kötü alışkanlık oluşmaya başladı. İşitme kaybı olmayan ve son derece sağlık-lı insanların uzun süre yüksek sesle kulaklık kullandıktan son-ra sağır olma riskleri bulundu-ğu bir gerçektir. Yolculuk esna-sında ve otobüslerde yüksek sesle müzik dinlemek kulaktaki işitme kayıplarından bir tanesi olan yüksek sese bağlı trav-maya neden oluyor. Şiddetli bir patlama olur ve bu durum da travma oluşturur. Bunlar iç kulaktaki duyu hücreleri üze-rinde tahribat yapar. Ancak bu şekilde uzun süre, özellikle 5 yılın üzerinde devamlı, yüksek şiddetli sesle kulaklık kullanı-lırsa kulak içerisindeki duyu ve sinir hücreleri tahribata uğrar. Kişi yanlış alışkanlığı ile sağır-lığa kadar gider. Özellikle genç erkekler ve bayanlarda biraz da özentiyi işin içerisine katar-

sak haŞf ve orta derecede orta kulakta işitme kaybı olduğu za-man hastalarımızın iç kulağın-daki sinir hücrelerinin tahribatı başlamış demektir. Bunlar nor-malde 55-60 yaşlarında hepi-mizde olması gereken sağırlığı beklemek yerine, kendileri yük-sek sesli gürültü travmasına maruz kalarak erken sağırlığa girerler.

SİNİRLER HARAP OLUYOR İŞİTME SEVİYESİ DÜŞÜYOR İç kulakta ölen bir siniri tekrar geri getirmek mümkün de-ğil. Ancak, olay orada kesilirse daha ileri gitmesini engellemek için bariyer teşkil eder. Başka şekilde tedavisi olmaz. Kulağın bir adaptasyonu var, önce haŞf sesle dinlemeye başlarsın, ya-vaş yavaş sinirler harap olur,

sonra bu ses sizi tatmin etme-meye başlar, daha yüksek ses-le dinlemeye devam edersiniz. Sinirler harap oldukça işitme seviyesi düşüyor. Biraz daha yükselteyim derken kullanma yanlışları bir tarafa iç kulaktaki tahribat arttıkça siz daha yük-sek şiddetli sesi algılamama gibi bir duruma geliyorsunuz, onun da maalesef farkında ol-muyorsunuz.

ÇINLAMA MEYDANA GELİRHasta sadece duyu hücrelerinin tahribi ile kalmaz, harap olan hücrelerin duymadığı gibi bir de kendisinin çıkardığı bir yay-gara vardır. O sese halk arasın-da çınlama denir. O çınlama ki-şiyi rahatsız eder ve uykusunu da etkiler. Hastanın kulağında bir şekilde oluşmuş çınlama-nın, medikal tedavi almadığı için maskeleyici cihazlarla dışarıdan tedavisi yapılabilir.

Kulaklıklar sağırlığa yol açabilir

Operatör Dr. Abdullah AHMED | Kulak Burun Boğaz Hastalıkları

Çocuğunuz sağlıklı mı?

Dr. Nesrin ŞENBİL | Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Çocuk sağlığı izlemi çocukların; Şziksel, ruhsal, sosyal yönden iyilik hali içinde olup olmadığının de-ğerlendirilerek, onların sağlığının desteklenmesi ve geliştirilmesi anlamına gelir. Çocuk sağlığı izlemi; 1995 yılında kabul edilen “Çocuk Hakları Sözleşmesi” ne göre temel bir haktır.

“İşitme kaybı olmayan ve son derece sağlıklı olan insanlar uzun süre yüksek sesle kulaklık kullan-dıktan sonra sağır olabilir”

Muayene sırasında hekim, çocuğun bütün sistemlerini gözden geçirerek olası hastalıkları dış-lar. Ayrıca çocuğun gelişimsel muayene-si dediğimiz yaşına uygun zeka ve motor gelişim yönünden normal olup olmadı-ğını gözden geçirir.

Page 17: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1216

usto

s 20

1217

Büyüme ve gelişmenin izlenmesi, aşılama, yaşa göre uygun beslen-me, hastalıkların önlenmesi için sağlık eğitimi ve desteği, hastalık-ların erken tanı ve tedavisi temel amaçlarıdır. Çocuğun sağlıklı ye-tişmesi konusunda aileye destek verir. Çocuğun ruhsal ve bedensel sağlığı, çocuk gelişimi konusunda aileyi bilgilendirir.

Çocuk sağlığı izleminin yapıldığı yerler; Aile Hekimliği Merkezle-ri, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Poliklinikleri, Sağlam Çocuk Po-liklinikleri, Çocuk Sağlığı hekim muayenehaneleridir. İzleyen ekip hekim, hemşire, anne-baba, ge-rekirse psikolog ve sosyal gelişim uzmanını içerir.İzlem sıklığı; doğum öncesi, do-ğumdan sonraki ilk günler (48 saat içinde), birinci ay, ikinci ay, dördüncü ay, altıncı ay ve altınca aydan sonra üç ay aralıklarla, iki yaş ve iki yaş sonrası ergen olana kadar yıllık izlem şeklindedir.

Çocuk sağlığı izlem muayenesi;- Aile ile görüşme/Öykü alma- Aile/çevre-çocuk ilişkisinin göz-lenmesi,- Çocuğun gelişiminin değerlendi-rilmesi- Şziksel muayene- Gerekirse ek taramalar ve tet-kikler- Aşılama- Yaşına uygun beslenme sorgu-laması- Sağlık eğitimi ve danışmanlık- Annenin soruları- Bir sonraki muayeneyi belirleme şeklindedir.

İzlem muayenesinde erken tanı ve tedavide tarama programları, öykü ve Şzik muayene son derece önemlidir. Ülkemizde yenidoğan dönemi taramalarında işitme testi, topuk kanında fenilketonüri, konjenital hipotirodi, biyotinidaz eksikliği taraması düzenli bir şe-kilde yürütülmektedir. Gelişimsel kalça displazisi (doğuştan kalça çıkığı) taraması 2-4 ay arasında mutlaka yapılmalıdır. Bunların dışında göz taraması, tansiyon öl-çümü, kan tetkikleri gibi tarama-lar ilerleyen yaşlarda önerilir. Muayene sırasında hekim, çocu-ğun bütün sistemlerini gözden geçirerek olası hastalıkları dışlar. Ayrıca çocuğun gelişimsel mu-ayenesi dediğimiz yaşına uygun zeka ve motor gelişim yönünden normal olup olmadığını gözden geçirir. Gelişim muayenesinin iz-lenmesinde Denver II dediğimiz tarama testi de önerilmektedir. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uz-manlarının çoğu küçük çocuklar için bu testin pek çok maddesini muayeneleri sırasında yaparlar. Gelişim geriliğinden şüphelen-dikleri ve/veya daha büyük ço-cuklarda bu testin yapılması için yönlendirebilirler.

Hekim, çocuk sağlığı izleminde “çocukta hastalık var mıdır” so-rusundan daha çok, “çocuk her yönden sağlıklı mıdır?” sorusuna cevap arar. Bu sırada aile-çocuk ilişkisini de gözden geçirerek ço-cuk ihmali ve istismarını da aklın-da tutmalıdır.

Kulaklık kullanma konusunda son yıllarda özellikle gençler-de yaygın bir kötü alışkanlık oluşmaya başladı. İşitme kaybı olmayan ve son derece sağlık-lı insanların uzun süre yüksek sesle kulaklık kullandıktan son-ra sağır olma riskleri bulundu-ğu bir gerçektir. Yolculuk esna-sında ve otobüslerde yüksek sesle müzik dinlemek kulaktaki işitme kayıplarından bir tanesi olan yüksek sese bağlı trav-maya neden oluyor. Şiddetli bir patlama olur ve bu durum da travma oluşturur. Bunlar iç kulaktaki duyu hücreleri üze-rinde tahribat yapar. Ancak bu şekilde uzun süre, özellikle 5 yılın üzerinde devamlı, yüksek şiddetli sesle kulaklık kullanı-lırsa kulak içerisindeki duyu ve sinir hücreleri tahribata uğrar. Kişi yanlış alışkanlığı ile sağır-lığa kadar gider. Özellikle genç erkekler ve bayanlarda biraz da özentiyi işin içerisine katar-

sak haŞf ve orta derecede orta kulakta işitme kaybı olduğu za-man hastalarımızın iç kulağın-daki sinir hücrelerinin tahribatı başlamış demektir. Bunlar nor-malde 55-60 yaşlarında hepi-mizde olması gereken sağırlığı beklemek yerine, kendileri yük-sek sesli gürültü travmasına maruz kalarak erken sağırlığa girerler.

SİNİRLER HARAP OLUYOR İŞİTME SEVİYESİ DÜŞÜYOR İç kulakta ölen bir siniri tekrar geri getirmek mümkün de-ğil. Ancak, olay orada kesilirse daha ileri gitmesini engellemek için bariyer teşkil eder. Başka şekilde tedavisi olmaz. Kulağın bir adaptasyonu var, önce haŞf sesle dinlemeye başlarsın, ya-vaş yavaş sinirler harap olur,

sonra bu ses sizi tatmin etme-meye başlar, daha yüksek ses-le dinlemeye devam edersiniz. Sinirler harap oldukça işitme seviyesi düşüyor. Biraz daha yükselteyim derken kullanma yanlışları bir tarafa iç kulaktaki tahribat arttıkça siz daha yük-sek şiddetli sesi algılamama gibi bir duruma geliyorsunuz, onun da maalesef farkında ol-muyorsunuz.

ÇINLAMA MEYDANA GELİRHasta sadece duyu hücrelerinin tahribi ile kalmaz, harap olan hücrelerin duymadığı gibi bir de kendisinin çıkardığı bir yay-gara vardır. O sese halk arasın-da çınlama denir. O çınlama ki-şiyi rahatsız eder ve uykusunu da etkiler. Hastanın kulağında bir şekilde oluşmuş çınlama-nın, medikal tedavi almadığı için maskeleyici cihazlarla dışarıdan tedavisi yapılabilir.

Kulaklıklar sağırlığa yol açabilir

Operatör Dr. Abdullah AHMED | Kulak Burun Boğaz Hastalıkları

Çocuğunuz sağlıklı mı?

Dr. Nesrin ŞENBİL | Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Çocuk sağlığı izlemi çocukların; Şziksel, ruhsal, sosyal yönden iyilik hali içinde olup olmadığının de-ğerlendirilerek, onların sağlığının desteklenmesi ve geliştirilmesi anlamına gelir. Çocuk sağlığı izlemi; 1995 yılında kabul edilen “Çocuk Hakları Sözleşmesi” ne göre temel bir haktır.

“İşitme kaybı olmayan ve son derece sağlıklı olan insanlar uzun süre yüksek sesle kulaklık kullan-dıktan sonra sağır olabilir”

Muayene sırasında hekim, çocuğun bütün sistemlerini gözden geçirerek olası hastalıkları dış-lar. Ayrıca çocuğun gelişimsel muayene-si dediğimiz yaşına uygun zeka ve motor gelişim yönünden normal olup olmadı-ğını gözden geçirir.

Page 18: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1218

usto

s 20

1219

HİZMET YELPAZESİGENİŞLEDİHastanecilik sektöründeki 10 yıllık bir tecrübe Lokman He-kim ailesine çok şey kattı. Ku-rumumuz, sağlık hizmeti su-numundaki kalitesinden taviz vermeden büyümeye devam etti. Halkın gereksinimleri ön planda tutuldu ve açılan yeni bölümlerle hizmet zinciri gün be gün artırıldı. “Sigara Bırak-ma Merkezi”, “Güzellik Mer-kezi” ve “Plastik Cerrahi” gibi bölümlerle hizmet yelpaze-si genişletildi. Bir yandan da sosyal sorumluluk projelerine ağırlık verildi. Lokman Hekim ailesi, halktan aldığını yine halk ile paylaştı.

BORSA’DA BİR İLKLokman Hekim Hastanelerinin sahibi olan Lokman Hekim En-gürüsağ A.Ş. 2011 yılının baş-larında bir ilk gerçekleştirdi. Kurumumuz, halka arz olarak borsada yer alan Ankara’nın ilk, Türkiye’nin ise ikinci sağlık ku-ruluşu oldu.

“ŞİFA KAPISI” OLDULokman Hekim Hastaneleri, bugün itibariyle 1000’e yakın personel ve 3 büyük hastane ile hizmet verirken, hastaneci-likteki 10 yıllık süre içerisinde yüz binlerce kişiye “şifa” dağıt-ma gurur ve onuruna nail oldu. Bünyesinde gerçekleştirilen

binlerce doğum nedeniyle Lok-man Hekim Hastaneleri “Be-bek Dostu Hastane” unvanı ile onurlandırıldı. Başarılı kalp ve damar ameliyatları ile ön plana çıkan Lokman Hekim Hastane-leri, halkın bu alandaki takdirini ve güvenini kazandı. Lokman Hekim Hastaneleri, “hastane denilince akla gelen ilk kuruluş” olmak hedefine giden yolda kısa sürede büyük mesafe kat etti. Beyin sinir cerrahisinden göz hastalıklarına, ortopediden dermatolojiye, kadın hastalık-larından çocuk hastalıklarına, fizik tedaviden plastik cerra-hiye kadar Lokman Hekim Hastaneleri’nde geniş bir yel-pazede hizmet verilmeye de-vam ediliyor. HALKIN TEVECCÜHÜLokman Hekim Hastaneleri, Türkiye’nin en önemli sağlık grupları arasındaki yerini kısa sürede aldı. Bu süre içerisinde halkın teveccühünü kazanan Lokman Hekim Hastaneleri hizmet verdiği bölgelerde çok önemli bir görevi yerine getirdi. Lokman Hekim Engürüsağ A.Ş. Ankara merkezli bir şirket ola-rak başladığı hizmet yarışında bugün ulusal ölçekte bir firma haline geldi. Artık “Lokman He-kim” markası sadece Ankara’da değil, Türkiye’nin pek çok yerin-de bilinir oldu.

Sağlık hizmeti sunumundaki 10 yıllık bilgi ve birikimi ile halkın güvenini kazanan Lokman Hekim Hastaneleri, bu süre içerisinde binlerce hastaya “şifa kapısı” oldu. İlk hastane yatırımı olan Etlik Hastanesi’nin 10. yılını kutlayan Lokman Hekim ailesi, o günden bu yana çağdaş yönetim sistemi, tıbbi uygulamaları ve sahip oldu-ğu teknolojisi örnek gösterilen, toplumun beklentileri ile hasta-ların tüm sağlık gereksinimlerini karşılayan saygın bir sağlık kuru-luşu olmanın gururunu yaşıyor.

Nitelikli kadrosu ile teşhis, tedavi, bakım ve koruyucu sağlık hizmet-lerini kapsayan uygulamalarda etik değerlere bağlı, hasta hakla-rına saygılı, din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin kaliteli ve ekonomik sağlık hizmeti sunma-ya özen gösteren Lokman Hekim Hastaneleri, 10. yılına Etlik, Sin-can ve Van’daki 3 büyük hastane ile girdi.İLK ADIM 1996’DA ATILDIBugün Lokman Hekim Hasta-neleri adı altında hizmet veren kurumumuz 1996 yılında Engü-

rüsağ A.Ş.’nin kurulmasıyla sağlık hizmetleri sektörüne ilk adımını attı. Hastanelerimiz, aradan ge-çen yıllarda yüz binlerce insanın sağlığına kavuşmasına aracı oldu. Lokman Hekim Etlik Hastanesi, 2002 yılının 15 Mayıs ayında hiz-mete girdi. Buradaki başarılı sağ-lık hizmetinin ardından 2008’de ise Lokman Hekim Sincan Hasta-nesi sağlık hizmeti sunmaya baş-ladı. Son olarak ise 2011 yılında Van’da kuruma yeni bir halka ek-lendi ve Lokman Hekim Van Has-tanesi açıldı.

SAĞLIK DOLUNiCE 10 YILLARA

Sağlık sektöründeki 10. yılını dolduran Lokman Hekim ailesi, 15 Mayıs 2002’de başladığı hizmet yarışında bugün en ön sıralarda yer almanın onur ve gururunu yaşıyor.

Lokman Hekim Hastanesi

Lokman Hekim Van Hastanesi

Lokman Hekim Sincan Hastanesi

Lokman Hekim Hastane-leri, “hastane denilince akla gelen ilk kuruluş” ol-mak hedeŞne giden yolda kısa sürede büyük mesafe kat etti.

Page 19: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1218

usto

s 20

1219

HİZMET YELPAZESİGENİŞLEDİHastanecilik sektöründeki 10 yıllık bir tecrübe Lokman He-kim ailesine çok şey kattı. Ku-rumumuz, sağlık hizmeti su-numundaki kalitesinden taviz vermeden büyümeye devam etti. Halkın gereksinimleri ön planda tutuldu ve açılan yeni bölümlerle hizmet zinciri gün be gün artırıldı. “Sigara Bırak-ma Merkezi”, “Güzellik Mer-kezi” ve “Plastik Cerrahi” gibi bölümlerle hizmet yelpaze-si genişletildi. Bir yandan da sosyal sorumluluk projelerine ağırlık verildi. Lokman Hekim ailesi, halktan aldığını yine halk ile paylaştı.

BORSA’DA BİR İLKLokman Hekim Hastanelerinin sahibi olan Lokman Hekim En-gürüsağ A.Ş. 2011 yılının baş-larında bir ilk gerçekleştirdi. Kurumumuz, halka arz olarak borsada yer alan Ankara’nın ilk, Türkiye’nin ise ikinci sağlık ku-ruluşu oldu.

“ŞİFA KAPISI” OLDULokman Hekim Hastaneleri, bugün itibariyle 1000’e yakın personel ve 3 büyük hastane ile hizmet verirken, hastaneci-likteki 10 yıllık süre içerisinde yüz binlerce kişiye “şifa” dağıt-ma gurur ve onuruna nail oldu. Bünyesinde gerçekleştirilen

binlerce doğum nedeniyle Lok-man Hekim Hastaneleri “Be-bek Dostu Hastane” unvanı ile onurlandırıldı. Başarılı kalp ve damar ameliyatları ile ön plana çıkan Lokman Hekim Hastane-leri, halkın bu alandaki takdirini ve güvenini kazandı. Lokman Hekim Hastaneleri, “hastane denilince akla gelen ilk kuruluş” olmak hedefine giden yolda kısa sürede büyük mesafe kat etti. Beyin sinir cerrahisinden göz hastalıklarına, ortopediden dermatolojiye, kadın hastalık-larından çocuk hastalıklarına, fizik tedaviden plastik cerra-hiye kadar Lokman Hekim Hastaneleri’nde geniş bir yel-pazede hizmet verilmeye de-vam ediliyor. HALKIN TEVECCÜHÜLokman Hekim Hastaneleri, Türkiye’nin en önemli sağlık grupları arasındaki yerini kısa sürede aldı. Bu süre içerisinde halkın teveccühünü kazanan Lokman Hekim Hastaneleri hizmet verdiği bölgelerde çok önemli bir görevi yerine getirdi. Lokman Hekim Engürüsağ A.Ş. Ankara merkezli bir şirket ola-rak başladığı hizmet yarışında bugün ulusal ölçekte bir firma haline geldi. Artık “Lokman He-kim” markası sadece Ankara’da değil, Türkiye’nin pek çok yerin-de bilinir oldu.

Sağlık hizmeti sunumundaki 10 yıllık bilgi ve birikimi ile halkın güvenini kazanan Lokman Hekim Hastaneleri, bu süre içerisinde binlerce hastaya “şifa kapısı” oldu. İlk hastane yatırımı olan Etlik Hastanesi’nin 10. yılını kutlayan Lokman Hekim ailesi, o günden bu yana çağdaş yönetim sistemi, tıbbi uygulamaları ve sahip oldu-ğu teknolojisi örnek gösterilen, toplumun beklentileri ile hasta-ların tüm sağlık gereksinimlerini karşılayan saygın bir sağlık kuru-luşu olmanın gururunu yaşıyor.

Nitelikli kadrosu ile teşhis, tedavi, bakım ve koruyucu sağlık hizmet-lerini kapsayan uygulamalarda etik değerlere bağlı, hasta hakla-rına saygılı, din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin kaliteli ve ekonomik sağlık hizmeti sunma-ya özen gösteren Lokman Hekim Hastaneleri, 10. yılına Etlik, Sin-can ve Van’daki 3 büyük hastane ile girdi.İLK ADIM 1996’DA ATILDIBugün Lokman Hekim Hasta-neleri adı altında hizmet veren kurumumuz 1996 yılında Engü-

rüsağ A.Ş.’nin kurulmasıyla sağlık hizmetleri sektörüne ilk adımını attı. Hastanelerimiz, aradan ge-çen yıllarda yüz binlerce insanın sağlığına kavuşmasına aracı oldu. Lokman Hekim Etlik Hastanesi, 2002 yılının 15 Mayıs ayında hiz-mete girdi. Buradaki başarılı sağ-lık hizmetinin ardından 2008’de ise Lokman Hekim Sincan Hasta-nesi sağlık hizmeti sunmaya baş-ladı. Son olarak ise 2011 yılında Van’da kuruma yeni bir halka ek-lendi ve Lokman Hekim Van Has-tanesi açıldı.

SAĞLIK DOLUNiCE 10 YILLARA

Sağlık sektöründeki 10. yılını dolduran Lokman Hekim ailesi, 15 Mayıs 2002’de başladığı hizmet yarışında bugün en ön sıralarda yer almanın onur ve gururunu yaşıyor.

Lokman Hekim Hastanesi

Lokman Hekim Van Hastanesi

Lokman Hekim Sincan Hastanesi

Lokman Hekim Hastane-leri, “hastane denilince akla gelen ilk kuruluş” ol-mak hedeŞne giden yolda kısa sürede büyük mesafe kat etti.

Page 20: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1220

usto

s 20

1221

SUDADOĞUM

ANNE ADAYLARININYENi TERCiHi

Op. Dr. Sebahat TURANKadın Hastalıkları ve Doğum

Lamaze yöntemi ile doğum bü-yük ölçüde anne tarafından ger-çekleştiriliyor ve anneye herhangi bir ilaç, ağrı kesici veya suni san-cı verilmiyor. Bebek için de hiç-bir risk taşımayan suda doğum yöntemi sayesinde rahime giden kan akımı ve oksijen arttığı için doğum olabildiğinden daha kolay gerçekleşiyor. Lokman Hekim Et-lik Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Sebahat Turan, Lamaze tekniği ve suda doğum hakkında şu bilgileri verdi:

Doğal doğum ve Lamaze tekni-ği nedir?Doğal doğum; doğum eylemine dışarıdan hiçbir müdahale edil-meden doğal sürece bilinçle yak-laşmak; bebeğin ne zaman doğa-cağına, doğum hızına ve seyrine, anneye ihtiyacı olanın dışında müdahalede bulunulmaması de-mektir. Kısacası anneye ve bebe-ğe saygı göstermektir. Lamaze yöntemi, bir gebeyi bilinçlendire-rek duygusal ve bedensel yönden doğuma hazırlamaktır. Lamaze eğitimi sayesinde gebelerimiz doğumda bedenlerine güvene-rek, bebeklerinin ihtiyaçlarını gö-zeterek doğuma giden bu coşkulu yolda aktif olarak çalışırlar. Be-beklerine ilk dokunan el kendileri olurlar, ilk tensel teması annesiyle yaşayan duyduğu ilk ses tanıdık o güzel anne sesi olan bebek panik yerine güven duygusuna daha çok sahip olur. Bu yöntem saye-sinde doğuma giden bu coşkulu yolda stres ve korku yerini değişik teknikleri kullanarak daha rahat ve ağrısız doğal bir doğum yaşar-lar.

Suda doğum yöntemi hakkında bilgi verir misiniz? Suda doğum, doğum eyleminin sıcaklığı 35-37 derecede olan bir havuzda gerçekleşen alternatif bir doğum yöntemidir. Doğum sırasında sıcak suyun gevşetici etkisinden yararlanılır. Sıcak su,

doğal sancılanma sürecini başlat-maya yardımcı olur. Doğum bü-yük ölçüde anne tarafından ger-çekleştirilir ve anneye herhangi bir ilaç, ağrı kesici veya suni sancı verilmez.

Tüm gebelikler için düşünülebi-lir mi?Doğal doğum tüm gebelerde uy-gulanabilirken suda doğum her gebe için uygun bir doğum yön-temi olmayabilir. İlk kez anne ola-caklara, riskli gebelik gruplarına önermemekteyiz. Hepatit, HIV, genital enfeksiyonu olanlarda, sezaryen sebebi olan durumlar örneğin makat geliş, çoğul do-ğum, eski sezaryen olguları, iri bebekler, kalp tansiyon, astım, şeker gibi hastalıkları olanlar aşırı obez anneler yoğun vajinal kana-ması olanlar su kesesi erken açı-lan hastalar suda doğum için uy-gun olmasalar bile doğal doğum bu grup içinde uygun olabilir.

Riski var mı? Normal doğuma göre avantajları nedir?Su, vücudu gevşeten endorŞn hormonunun salgılanmasını ko-laylaştırır, buda doğum gerilimini azaltır. Bebek, anne karnında da suda olduğu için bir su ortamın-dan başka bir su ortamına geç-mekte bu da şoka sebep olma-maktadır. Suda doğum bebek için hiçbir risk taşımıyor. Bebek he-men ağlamıyor, kordon bağı ke-sildikten sonra ağlamaya başlıyor, buradaki amaç normal doğumu teşvik etmek. Rahime giden kan akımının da oksijenin de artırma-sı doğumu kolaylaştırıyor. Bebek suyun içinde olduğu birkaç saniye içinde, oksijeni kordondaki anne kanı aracılığı ile alıyor. Bebeğin başı, sıcak sudan çıkarılıp havayla temas eder etmez nefes alma re-şeksi hareke geçiyor böylece be-bek nefes alıp ilk olarak annenin sesini duymaktadır.

Suda doğum yöntemi sayesinde anne aday-ları doğuma giden bu coşkulu yolda stres ve

korku yerini değişik teknikleri kullanarak

daha rahat ve ağrısız doğal bir doğum

yaşarlar.

Türkiye’de, anne ve bebek için en sağlıklı doğum yöntemi olan ‘normal doğumun’ teşvik edilmesi için çalışma-lar yürütülürken, son dönemlerde “lamaze tekniği” ile doğum ve suda doğum yöntemine ilgi hızla artıyor.

Page 21: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1220

usto

s 20

1221

SUDADOĞUM

ANNE ADAYLARININYENi TERCiHi

Op. Dr. Sebahat TURANKadın Hastalıkları ve Doğum

Lamaze yöntemi ile doğum bü-yük ölçüde anne tarafından ger-çekleştiriliyor ve anneye herhangi bir ilaç, ağrı kesici veya suni san-cı verilmiyor. Bebek için de hiç-bir risk taşımayan suda doğum yöntemi sayesinde rahime giden kan akımı ve oksijen arttığı için doğum olabildiğinden daha kolay gerçekleşiyor. Lokman Hekim Et-lik Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Sebahat Turan, Lamaze tekniği ve suda doğum hakkında şu bilgileri verdi:

Doğal doğum ve Lamaze tekni-ği nedir?Doğal doğum; doğum eylemine dışarıdan hiçbir müdahale edil-meden doğal sürece bilinçle yak-laşmak; bebeğin ne zaman doğa-cağına, doğum hızına ve seyrine, anneye ihtiyacı olanın dışında müdahalede bulunulmaması de-mektir. Kısacası anneye ve bebe-ğe saygı göstermektir. Lamaze yöntemi, bir gebeyi bilinçlendire-rek duygusal ve bedensel yönden doğuma hazırlamaktır. Lamaze eğitimi sayesinde gebelerimiz doğumda bedenlerine güvene-rek, bebeklerinin ihtiyaçlarını gö-zeterek doğuma giden bu coşkulu yolda aktif olarak çalışırlar. Be-beklerine ilk dokunan el kendileri olurlar, ilk tensel teması annesiyle yaşayan duyduğu ilk ses tanıdık o güzel anne sesi olan bebek panik yerine güven duygusuna daha çok sahip olur. Bu yöntem saye-sinde doğuma giden bu coşkulu yolda stres ve korku yerini değişik teknikleri kullanarak daha rahat ve ağrısız doğal bir doğum yaşar-lar.

Suda doğum yöntemi hakkında bilgi verir misiniz? Suda doğum, doğum eyleminin sıcaklığı 35-37 derecede olan bir havuzda gerçekleşen alternatif bir doğum yöntemidir. Doğum sırasında sıcak suyun gevşetici etkisinden yararlanılır. Sıcak su,

doğal sancılanma sürecini başlat-maya yardımcı olur. Doğum bü-yük ölçüde anne tarafından ger-çekleştirilir ve anneye herhangi bir ilaç, ağrı kesici veya suni sancı verilmez.

Tüm gebelikler için düşünülebi-lir mi?Doğal doğum tüm gebelerde uy-gulanabilirken suda doğum her gebe için uygun bir doğum yön-temi olmayabilir. İlk kez anne ola-caklara, riskli gebelik gruplarına önermemekteyiz. Hepatit, HIV, genital enfeksiyonu olanlarda, sezaryen sebebi olan durumlar örneğin makat geliş, çoğul do-ğum, eski sezaryen olguları, iri bebekler, kalp tansiyon, astım, şeker gibi hastalıkları olanlar aşırı obez anneler yoğun vajinal kana-ması olanlar su kesesi erken açı-lan hastalar suda doğum için uy-gun olmasalar bile doğal doğum bu grup içinde uygun olabilir.

Riski var mı? Normal doğuma göre avantajları nedir?Su, vücudu gevşeten endorŞn hormonunun salgılanmasını ko-laylaştırır, buda doğum gerilimini azaltır. Bebek, anne karnında da suda olduğu için bir su ortamın-dan başka bir su ortamına geç-mekte bu da şoka sebep olma-maktadır. Suda doğum bebek için hiçbir risk taşımıyor. Bebek he-men ağlamıyor, kordon bağı ke-sildikten sonra ağlamaya başlıyor, buradaki amaç normal doğumu teşvik etmek. Rahime giden kan akımının da oksijenin de artırma-sı doğumu kolaylaştırıyor. Bebek suyun içinde olduğu birkaç saniye içinde, oksijeni kordondaki anne kanı aracılığı ile alıyor. Bebeğin başı, sıcak sudan çıkarılıp havayla temas eder etmez nefes alma re-şeksi hareke geçiyor böylece be-bek nefes alıp ilk olarak annenin sesini duymaktadır.

Suda doğum yöntemi sayesinde anne aday-ları doğuma giden bu coşkulu yolda stres ve

korku yerini değişik teknikleri kullanarak

daha rahat ve ağrısız doğal bir doğum

yaşarlar.

Türkiye’de, anne ve bebek için en sağlıklı doğum yöntemi olan ‘normal doğumun’ teşvik edilmesi için çalışma-lar yürütülürken, son dönemlerde “lamaze tekniği” ile doğum ve suda doğum yöntemine ilgi hızla artıyor.

Page 22: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1222

usto

s 20

1223

Spor yaparken kalbe aşırı yüklen-mek, ani ölüm riskini artırır. Kalp kaynaklı ölümlerin önlenmesinde düzenli egzersizin büyük önemi vardır. Bilinçsiz yapılan spor ve ağır egzersizler ise kalp krizi ve ani ölüm riskini artırır.

Dünyada ve ülkemizde kalp sağlı-ğının önemi gittikçe artmaktadır. Koroner kalp hastalığı veya kalp damar hastalıklarından korun-manın en önemli maddelerinden

biri de düzenli egzersizdir. Düzenli egzersiz ve spor yapılması koroner kalp hastalığında değiştirile-bilir risk faktörlerinden

birinin ortadan kaldırılması anlamına gelir.

Sporun düzenli yapıldığı takdirde kalp sağlığı açısından yararlı et-kileri olduğu gösterilmiştir. Kilo kaybını sağlaması, kan basıncı kontrolünü kolaylaştırması, di-yabette kan şekeri kontrolünü iyileştirmesi, kan lipitlerini olum-lu olarak etkilemesi kalp-damar sağlığı açısından yararlı etkilerdir.

Son yıllarda sportif aktiviteler sırasında beklenmedik ani ölüm-lere sık rastlanılmaktadır. Genç-lerde spora bağlı ani ölümler; şaşırtıcı ve trajik olaylardır. Spor-la ilgili ani ölümler bir taraftan hekimlerin dikkatini çekerken, di-ğer taraftan ebeveynlerde, spor yapan ve yapmak isteyenlerde endişe uyandırmaktadır. Onun için spora bağlı ani ölümlerin al-tında yatan nedenleri ve alınması gereken önlemleri bulup ortaya çıkarmak son derece önemli bir hale gelmiştir.

Sportif aktivitelerde ortaya çıkan ani ölümler travmatik ve kardiyak nedenlerden kaynaklanmaktadır. Genellikle kardiyak ani ölümlerin nedenlerini kalp krizi, doğuştan kalp hastalıkları ve kalp kapak hastalıkları oluşturmaktadır. Hi-

pertroŞk Kardiyomiyopati, Miyo-kardit ve Koroner Arter Anomali-leri en önemli nedenlerin başında gelmektedir. ( Kalp kası ve kalbi besleyen damarlarla ilgili hasta-lıklar ) Travmatik ölümlerde ani ölüm nedeni belli iken kardiyak nedenli ani ölümlerde ölüm ne-deni ancak otopsi yapılarak belir-lenmektedir.

Genellikle 35 yaş üzerinde kimse-lerin spor yapmaya başlamadan önce kardiyak yönden araştırıl-maları gerekir. Bunun için Şziksel muayene, EKG, gerekirse ekokar-diyograŞ ve egzersiz testiyle de-ğerlendirilmeleri gerekir. 35 yaş üzeri olan ve koroner kalp has-talığı için en az bir risk faktörüne sahip kimselerde spora başlangıç öncesi efor testini kesinlikle öner-mekteyiz.

Sonuç olarak sağlık için spor şart-tır. Bunu sağlamanın yolu sporu yaşamımızın bir parçası olarak kabul etmektir. Ama unutmama-lıyız ki bunu da ancak sağlıklı bir kalple gerçekleştirebiliriz

BiLi

NCS

iZSP

OR

YAPM

AYIN

Uz.

Dr.

Şah

in M

ÜR

SEL

| Kar

diyo

loji

Hepatit B virüsü (HBV) ile bulaş sonrasında karaciğer hücresinde oluşan yaygın iltihabi reaksiyon ve hasarlanma akut ya da kronik hepatit B olarak saptanabilir. İlk bulaştan sonra vücut savunma sistemi yeterli ise yaklaşık 4-8 hafta içerisinde bağışıklığın gös-tergesi olan serum antikorları oluşur. Eğer akut enfeksiyondan sonra 6 ay geçmesine rağmen antikor gelişmez, HBsAg pozitif devam eder ise hastalık kronik olarak kabul edilir. Ülkemizde böl-geler arası farklılık göstemekle birlikte HbsAg pozitişiği % 3-10 arasında değişmektedir.

Altı aydan daha uzun süredir HBsAg pozitif devam eden hasta-larda “Hepatit B taşıyıcı” ve “Kro-nik Hepatit B” ayırımı hastaların takip ve tedavileri için çok önem-lidir. Bu konuda eksik ya da yanlış bilinen, yanıtlanması gereken du-rumlar vardır: -HBsAg pozitif, karaciğer enzimi (ALT) normal ise hasta taşıyıcıdır:

Yanlış. Heaptit B taşıyıcı mı? Kro-nik HepatitB mi? Kesin tanısı için kanda hepatit B virüsünün çoğal-masını gösteren ve oldukça du-yarlı bir yöntem olan HBV DNA PCR testi mutlaka yapılmalıdır.

-HBV DNA PCR yöntemi ile nega-tif ise kesinlikle Hepatit B taşıyı-cıdır: Yanlış. Hepatit B taşıyıcılarında HBV DNA negatif ya da 1000 copya/ml altında düşük titrede pozitiftir. Ancak Hepatit B virüsü ile birlikte pozitif olabilen Hepatit D virüsü varlığında HBV DNA bas-kılanarak yanlış negatif saptana-bilmektedir ve hastalık tedavisiz kalarak ağır seyirle siroza kadar ilerleyebilmektedir. Bu nedenle HBsAg pozitif olan her hastaya Hepatit D testi de yapılmalıdır.

-Hepatit B taşıyıcılarında bulaştı-rıcılık riski yoktur: Yanlış. Taşıyıcıların da bulaştırı-cılık riski vardır. Bu nedenle ta-şıyıcın yakın temasta olduğu eş çocukların Hepatit B durumları-

nın tespiti gereklidir. Daha önce hepatit B ile karşılaşmamış, aşı olmamış aile bireylerinin mutlaka Hepatit B aşı programına alınma-ları gereklidir.

-Hepatit B taşıyıcılarında teda-vi gerekli değildir: Doğru. Eğer Hepatit B taşıyıcı olduğu yeterli testler ile doğrulanmış ise tedavi gerekli değildir.

-Hepatit B taşıyıcılarında takip gerekli değildir: Yanlış. Tedavi gerekmese de takip mutlaka ge-reklidir. Çünkü; bu hastalar siroza ilerlemez ancak karaciğer kanseri gelişme riski taşırlar.

-Hepatit B taşıyıcılarının kanser kemoterapi ilaçlarını ya da bağı-şıklığı baskılayan ilaçları kullan-masında sakınca yoktur: Yanlış. Kemoterapotik ya da immunsup-resif kullanımı sırasında Hepatit B alevlenmesi görülür. Bu neden-le kronik Hepatit B tedavisinde kullanılan oral antiviral ilaçlardan biri birlikte verilmelidir.

Hepatit B taşıyıcılığıRisk devam ediyorDoç. Dr. Fahri YAKARYILMAZ | Gastroenteroloji

Page 23: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1222

usto

s 20

1223

Spor yaparken kalbe aşırı yüklen-mek, ani ölüm riskini artırır. Kalp kaynaklı ölümlerin önlenmesinde düzenli egzersizin büyük önemi vardır. Bilinçsiz yapılan spor ve ağır egzersizler ise kalp krizi ve ani ölüm riskini artırır.

Dünyada ve ülkemizde kalp sağlı-ğının önemi gittikçe artmaktadır. Koroner kalp hastalığı veya kalp damar hastalıklarından korun-manın en önemli maddelerinden

biri de düzenli egzersizdir. Düzenli egzersiz ve spor yapılması koroner kalp hastalığında değiştirile-bilir risk faktörlerinden

birinin ortadan kaldırılması anlamına gelir.

Sporun düzenli yapıldığı takdirde kalp sağlığı açısından yararlı et-kileri olduğu gösterilmiştir. Kilo kaybını sağlaması, kan basıncı kontrolünü kolaylaştırması, di-yabette kan şekeri kontrolünü iyileştirmesi, kan lipitlerini olum-lu olarak etkilemesi kalp-damar sağlığı açısından yararlı etkilerdir.

Son yıllarda sportif aktiviteler sırasında beklenmedik ani ölüm-lere sık rastlanılmaktadır. Genç-lerde spora bağlı ani ölümler; şaşırtıcı ve trajik olaylardır. Spor-la ilgili ani ölümler bir taraftan hekimlerin dikkatini çekerken, di-ğer taraftan ebeveynlerde, spor yapan ve yapmak isteyenlerde endişe uyandırmaktadır. Onun için spora bağlı ani ölümlerin al-tında yatan nedenleri ve alınması gereken önlemleri bulup ortaya çıkarmak son derece önemli bir hale gelmiştir.

Sportif aktivitelerde ortaya çıkan ani ölümler travmatik ve kardiyak nedenlerden kaynaklanmaktadır. Genellikle kardiyak ani ölümlerin nedenlerini kalp krizi, doğuştan kalp hastalıkları ve kalp kapak hastalıkları oluşturmaktadır. Hi-

pertroŞk Kardiyomiyopati, Miyo-kardit ve Koroner Arter Anomali-leri en önemli nedenlerin başında gelmektedir. ( Kalp kası ve kalbi besleyen damarlarla ilgili hasta-lıklar ) Travmatik ölümlerde ani ölüm nedeni belli iken kardiyak nedenli ani ölümlerde ölüm ne-deni ancak otopsi yapılarak belir-lenmektedir.

Genellikle 35 yaş üzerinde kimse-lerin spor yapmaya başlamadan önce kardiyak yönden araştırıl-maları gerekir. Bunun için Şziksel muayene, EKG, gerekirse ekokar-diyograŞ ve egzersiz testiyle de-ğerlendirilmeleri gerekir. 35 yaş üzeri olan ve koroner kalp has-talığı için en az bir risk faktörüne sahip kimselerde spora başlangıç öncesi efor testini kesinlikle öner-mekteyiz.

Sonuç olarak sağlık için spor şart-tır. Bunu sağlamanın yolu sporu yaşamımızın bir parçası olarak kabul etmektir. Ama unutmama-lıyız ki bunu da ancak sağlıklı bir kalple gerçekleştirebiliriz

BiLi

NCS

iZSP

OR

YAPM

AYIN

Uz.

Dr.

Şah

in M

ÜR

SEL

| Kar

diyo

loji

Hepatit B virüsü (HBV) ile bulaş sonrasında karaciğer hücresinde oluşan yaygın iltihabi reaksiyon ve hasarlanma akut ya da kronik hepatit B olarak saptanabilir. İlk bulaştan sonra vücut savunma sistemi yeterli ise yaklaşık 4-8 hafta içerisinde bağışıklığın gös-tergesi olan serum antikorları oluşur. Eğer akut enfeksiyondan sonra 6 ay geçmesine rağmen antikor gelişmez, HBsAg pozitif devam eder ise hastalık kronik olarak kabul edilir. Ülkemizde böl-geler arası farklılık göstemekle birlikte HbsAg pozitişiği % 3-10 arasında değişmektedir.

Altı aydan daha uzun süredir HBsAg pozitif devam eden hasta-larda “Hepatit B taşıyıcı” ve “Kro-nik Hepatit B” ayırımı hastaların takip ve tedavileri için çok önem-lidir. Bu konuda eksik ya da yanlış bilinen, yanıtlanması gereken du-rumlar vardır: -HBsAg pozitif, karaciğer enzimi (ALT) normal ise hasta taşıyıcıdır:

Yanlış. Heaptit B taşıyıcı mı? Kro-nik HepatitB mi? Kesin tanısı için kanda hepatit B virüsünün çoğal-masını gösteren ve oldukça du-yarlı bir yöntem olan HBV DNA PCR testi mutlaka yapılmalıdır.

-HBV DNA PCR yöntemi ile nega-tif ise kesinlikle Hepatit B taşıyı-cıdır: Yanlış. Hepatit B taşıyıcılarında HBV DNA negatif ya da 1000 copya/ml altında düşük titrede pozitiftir. Ancak Hepatit B virüsü ile birlikte pozitif olabilen Hepatit D virüsü varlığında HBV DNA bas-kılanarak yanlış negatif saptana-bilmektedir ve hastalık tedavisiz kalarak ağır seyirle siroza kadar ilerleyebilmektedir. Bu nedenle HBsAg pozitif olan her hastaya Hepatit D testi de yapılmalıdır.

-Hepatit B taşıyıcılarında bulaştı-rıcılık riski yoktur: Yanlış. Taşıyıcıların da bulaştırı-cılık riski vardır. Bu nedenle ta-şıyıcın yakın temasta olduğu eş çocukların Hepatit B durumları-

nın tespiti gereklidir. Daha önce hepatit B ile karşılaşmamış, aşı olmamış aile bireylerinin mutlaka Hepatit B aşı programına alınma-ları gereklidir.

-Hepatit B taşıyıcılarında teda-vi gerekli değildir: Doğru. Eğer Hepatit B taşıyıcı olduğu yeterli testler ile doğrulanmış ise tedavi gerekli değildir.

-Hepatit B taşıyıcılarında takip gerekli değildir: Yanlış. Tedavi gerekmese de takip mutlaka ge-reklidir. Çünkü; bu hastalar siroza ilerlemez ancak karaciğer kanseri gelişme riski taşırlar.

-Hepatit B taşıyıcılarının kanser kemoterapi ilaçlarını ya da bağı-şıklığı baskılayan ilaçları kullan-masında sakınca yoktur: Yanlış. Kemoterapotik ya da immunsup-resif kullanımı sırasında Hepatit B alevlenmesi görülür. Bu neden-le kronik Hepatit B tedavisinde kullanılan oral antiviral ilaçlardan biri birlikte verilmelidir.

Hepatit B taşıyıcılığıRisk devam ediyorDoç. Dr. Fahri YAKARYILMAZ | Gastroenteroloji

Page 24: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1224

usto

s 20

1225

Dişlere kanal tedavisi yeni bir uygulama mıdır?Hayır. Kanal tedavisi yıllardır uy-gulanan bir tedavi şeklidir. Birçok diş kanal tedavisi görmüş şekilde birçok hastanın ağzında hayatla-rını sürdürmektedir.

Kanal tedavisi başarısı nedir?Kanal tedavisindeki başarı oranı yıllar geçtikçe teknolojideki ge-lişmelerin de artması ile birlikte, gitgide artmaktadır. Örnek olarak, kliniğimizde yapılan hiçbir kanal tedavisi başarısız olmadı. Eskiden el eğeleri dediğimiz aletlerle he-kimin el hassasiyeti ile yapılan ka-nal tedavileri artık neredeyse her ölçümü kendi üzerindeki teknik donanımla yapan döner aletler-le yapılmakta... Dolayısıyla insan kaynaklı hatalara neredeyse hiç yer kalmamıştır.

Bir diş neden kanal tedavisine ihtiyaç duyar?Bir dişin kanal tedavisi ihtiyacı birçok nedenle oluşmakla birlikte, genel sebep diş çürükleri olarak bilinmektedir. Dişlerimizin içeri-sinde pulpa dediğimiz sinirler ve damarlardan oluşan bir oluşum vardır. Çürük veya dişte oluşan herhangi bir travma pulpa doku-sunu da içine aldıysa, bu tip va-kalarda kanal içerisinde oluşan bu durumu yok etmek için kanal tedavisine ihtiyaç duyulmaktadır.

Kanal tedavisi ihtiyacı her za-man dişteki ağrı ile mi paralel-dir?Hayır. Kanal tedavisi ihtiyacı eğer

dişte oluşan travma veya çürük akutsa genellikle ağrıyla paralel hareket eder. Fakat enfeksiyon veya travma uzun süreli olarak ilerlediyse, dişte herhangi bir ağ-rıya sebep olmadan kanal tedavi-si ihtiyacı doğar.

Kanal tedavisi ihtiyacının ke-sinleşmesi için ne gerekir?Kanal tedavisi ihtiyacının kesin-leşmesi için, radyograŞ desteği ile yapılacak olan bir Diş Hekimi muayenesi gerekmektedir.

Peki kanal tedavisinde yapılan nedir?Kanal tedavisi sırasında hekim olarak yaptığımız şey, en kaba tabirle ‘dişin sinirlerini almak’ de-ğildir. Dişlerin içerisinde, bir veya daha çok kanal vardır. Bizim yap-tığımız, bu kanalların öncelikle tespitidir. Sonrasında bu kanalla-rın kökün ucuna kadar boşaltıl-ması ve tamamen guta percha denen materyallerle doldurulma-sı işlemidir. Her kanalın tamamen dolması bu uygulamanın en has-sas noktasıdır.

Çok tatsız bir fenomen gibi du-ruyor... Hastalar bu sırada bir şey hisseder mi?Lokal anestezik maddelerdeki gelişmelerle ve iyi uygulanan bir anestezi tekniği ile hastaların herhangi bir ağrı duyma olasılık-ları yoktur. Bu konuda korkacak bir şey yoktur.

Peki sonrasında bir ağrı olabilir mi?

Evet. Kanal tedavisini takiben bir-kaç gün süreyle nahoş bir his söz konusu olabilmektedir. Fakat bu sırada ağrı kesici ilaçlarla bu tat-sız durumu en haŞf şekilde atlat-mak mümkündür.

Kanal tedavisini takiben diş he-men kullanılabilir mi?Kanal tedavisini takiben uygula-nacak dolgu veya porselen uygu-lamaları ile diş hemen kullanıla-bilmektedir.

Kanal tedavisi dişleri kurtarır mı?

Dt. Özlem GARİP | Diş Hastalıkları

Çürük veya travma gibi nedenlerle dişin iç kısmında bulunan sinirinin (pulpa) iyileşemeyecek düzeyde zarar gördüğü ya da öldüğü durumlarda uygulanan kanal tedavisi ile dişlerinizi kurtarabilirsiniz.

Böbreklerimiz vücudun Şltre görevini görür. Böbrekler bir günde yaklaşık 200 litre kan temizler. Üre ve kreatinin gibi zehirli atıkların idrar yolu ile dışarı atılmasını sağlar. Böyle-ce vücuttaki mineral dengesi kurulmuş olur. Böbrek fonksiyonlarında herhangi bir nedenle azalma olduğunda böbrek yetersizliğinden söz edilir. Böbrek yetmezliği oldukça tehlikeli bir hastalıktır. Akut böbrek yetmezliğinde hastalık bir anda nükseder ve çeşitli belirtiler ile kendi-ni gösterir. Akut böbrek yetmezliğinde tedavi şansı büyüktür ve böbrekler eski sağlığına ka-vuşur. Ancak böbreklerin yavaş yavaş işas etti-ği kronik böbrek yetmezliklerinde hastalık son evrelerinde teşhis edilebildiği için böbreklerin eski sağlığına kavuşmaları söz konusu değildir. Kesin tedavi yöntemi böbrek naklidir. Böbrek nakli bekleyen hastalar bu süre zarfında diya-lize bağlı olarak yaşarlar. Ancak bu süre zarfın-da beslenme ve diyet çok önemlidir. Özellikle de tuz tüketiminden kaçınmak gerekir.

TUZ AZALIRSA HİPERTANSİYON DA AZA-LIRBöbreklerin az çalışması vücuttaki tüm denge-leri alt üst ederken, çalışmaması hayatın sona ermesine neden olur. Kronik böbrek hastalığı-na yol açan nedenlerden birisi hipertansiyon, diğeri ise şeker hastalığıdır. Tuzu azaltırsak hipertansiyon da azalır, hipertansiyon azalırsa böbrek yetmezliği azalır.

TUZU AZALTILMIŞ BESİNLERİ TERCİH EDİNSon yıllarda, Türkiye’de olduğu gibi birçok gelişmiş ülkede günlük tuz alımının 18 gram düzeyine ulaşmış olduğu belirtiliyor. Bu tuzun büyük bir kısmı ekmek, peynir, ev yapımı salça, hazır aperatif, soğuk etler gibi gıdalardan kay-naklanıyor. Sağlığımız için bu tuz oranı yüksek gıdaların alımının azaltılması gerekir. Daima taze ve tuz eklenmemiş besinler tercih edil-

meli, hipertansiyon problemi olanlar, mutlaka satın aldıkları hazır ürünlerin etiketlerini oku-malı ve tuzsuz ya da tuzu azaltılmış besinleri tercih etmelidirler. En basit bir şekilde sofrada tuzluk kullanmamakla tuz alımı yüzde 15 azal-tılabilir. Artık yemeklerin tadına bakmadan tuz kullanma alışkanlığından da vazgeçilmelidir. Baharat ve maydanoz, nane, kekik, dereotu, rezene, fesleğen gibi aroma sağlayıcılar, tuz yerine tercih edilmelidir. Ayrıca tuz tüketimi-ni kısarken, su tüketimi de vücut ağırlığına ve terlemeye göre ayarlanmalıdır. Normal kiloda erişkin bir kadın günde 1,5-2 litre, erkekler ise günde 2-2,5 litre su içmelidir. Çay, meyve suyu ve soda gibi içecekler günlük tüketimin dışında tutulmalıdır. Çok terleyenler ise içtiği su miktarını arttırmalıdır. Tabii çok su içmek de az su içmek kadar zararlıdır. Günde 4-5 lit-re su içildiğinde böbreklerin idrarı konsantre etme yeteneği zorlanıyor. Bu da vücutta sod-yum oranını azaltıyor. Düşük sodyum oranları da beyin fonksiyonlarının bozulmasına yol açıp hayatı tehdit ediyor. Bu yüzden günlük su içme oranı da iyi hesaplanmalıdır.

DİYALİZ HASTALLARINDA TUZ ALIMIDiyaliz hastaları sıkı tuz kısıtlaması yapmalı-dırlar. Böylelikle tansiyon ilaçlarını kullanmala-rına da gerek kalmaz. Yemek pişirme ve yeme sırasında hiç tuz ve ev salçası kullanmama-lıdırlar. Varsa, tuzsuz ekmek, tuzsuz peynir-zeytin tüketmeli ve hazır gıda tüketiminden kaçınmalıdırlar. Ayrıca diyaliz hastaları günlük 1 litre su tüketmelidirler. Ancak, 2 diyaliz ara-sında 2,5 kilodan fazla su alınmaması gerekir. Tuzlu yiyen ve çok su içen diyaliz hastalarında, seanslar sırasında tansiyon düşmesi yaşanır ve kas kasılmalarına rastlanır. Bu durum geri-ye kalan böbrek işlevlerinin daha da azalması-na ve uzun vadede hasta ömrünün kısalması-na neden olur.

Böbrek hastalarına uzman tavsiyesi

Tuzu azalt, suyu çoğaltDoç. Dr. İzzet YAVUZ | Nefroloji

Page 25: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1224

usto

s 20

1225

Dişlere kanal tedavisi yeni bir uygulama mıdır?Hayır. Kanal tedavisi yıllardır uy-gulanan bir tedavi şeklidir. Birçok diş kanal tedavisi görmüş şekilde birçok hastanın ağzında hayatla-rını sürdürmektedir.

Kanal tedavisi başarısı nedir?Kanal tedavisindeki başarı oranı yıllar geçtikçe teknolojideki ge-lişmelerin de artması ile birlikte, gitgide artmaktadır. Örnek olarak, kliniğimizde yapılan hiçbir kanal tedavisi başarısız olmadı. Eskiden el eğeleri dediğimiz aletlerle he-kimin el hassasiyeti ile yapılan ka-nal tedavileri artık neredeyse her ölçümü kendi üzerindeki teknik donanımla yapan döner aletler-le yapılmakta... Dolayısıyla insan kaynaklı hatalara neredeyse hiç yer kalmamıştır.

Bir diş neden kanal tedavisine ihtiyaç duyar?Bir dişin kanal tedavisi ihtiyacı birçok nedenle oluşmakla birlikte, genel sebep diş çürükleri olarak bilinmektedir. Dişlerimizin içeri-sinde pulpa dediğimiz sinirler ve damarlardan oluşan bir oluşum vardır. Çürük veya dişte oluşan herhangi bir travma pulpa doku-sunu da içine aldıysa, bu tip va-kalarda kanal içerisinde oluşan bu durumu yok etmek için kanal tedavisine ihtiyaç duyulmaktadır.

Kanal tedavisi ihtiyacı her za-man dişteki ağrı ile mi paralel-dir?Hayır. Kanal tedavisi ihtiyacı eğer

dişte oluşan travma veya çürük akutsa genellikle ağrıyla paralel hareket eder. Fakat enfeksiyon veya travma uzun süreli olarak ilerlediyse, dişte herhangi bir ağ-rıya sebep olmadan kanal tedavi-si ihtiyacı doğar.

Kanal tedavisi ihtiyacının ke-sinleşmesi için ne gerekir?Kanal tedavisi ihtiyacının kesin-leşmesi için, radyograŞ desteği ile yapılacak olan bir Diş Hekimi muayenesi gerekmektedir.

Peki kanal tedavisinde yapılan nedir?Kanal tedavisi sırasında hekim olarak yaptığımız şey, en kaba tabirle ‘dişin sinirlerini almak’ de-ğildir. Dişlerin içerisinde, bir veya daha çok kanal vardır. Bizim yap-tığımız, bu kanalların öncelikle tespitidir. Sonrasında bu kanalla-rın kökün ucuna kadar boşaltıl-ması ve tamamen guta percha denen materyallerle doldurulma-sı işlemidir. Her kanalın tamamen dolması bu uygulamanın en has-sas noktasıdır.

Çok tatsız bir fenomen gibi du-ruyor... Hastalar bu sırada bir şey hisseder mi?Lokal anestezik maddelerdeki gelişmelerle ve iyi uygulanan bir anestezi tekniği ile hastaların herhangi bir ağrı duyma olasılık-ları yoktur. Bu konuda korkacak bir şey yoktur.

Peki sonrasında bir ağrı olabilir mi?

Evet. Kanal tedavisini takiben bir-kaç gün süreyle nahoş bir his söz konusu olabilmektedir. Fakat bu sırada ağrı kesici ilaçlarla bu tat-sız durumu en haŞf şekilde atlat-mak mümkündür.

Kanal tedavisini takiben diş he-men kullanılabilir mi?Kanal tedavisini takiben uygula-nacak dolgu veya porselen uygu-lamaları ile diş hemen kullanıla-bilmektedir.

Kanal tedavisi dişleri kurtarır mı?

Dt. Özlem GARİP | Diş Hastalıkları

Çürük veya travma gibi nedenlerle dişin iç kısmında bulunan sinirinin (pulpa) iyileşemeyecek düzeyde zarar gördüğü ya da öldüğü durumlarda uygulanan kanal tedavisi ile dişlerinizi kurtarabilirsiniz.

Böbreklerimiz vücudun Şltre görevini görür. Böbrekler bir günde yaklaşık 200 litre kan temizler. Üre ve kreatinin gibi zehirli atıkların idrar yolu ile dışarı atılmasını sağlar. Böyle-ce vücuttaki mineral dengesi kurulmuş olur. Böbrek fonksiyonlarında herhangi bir nedenle azalma olduğunda böbrek yetersizliğinden söz edilir. Böbrek yetmezliği oldukça tehlikeli bir hastalıktır. Akut böbrek yetmezliğinde hastalık bir anda nükseder ve çeşitli belirtiler ile kendi-ni gösterir. Akut böbrek yetmezliğinde tedavi şansı büyüktür ve böbrekler eski sağlığına ka-vuşur. Ancak böbreklerin yavaş yavaş işas etti-ği kronik böbrek yetmezliklerinde hastalık son evrelerinde teşhis edilebildiği için böbreklerin eski sağlığına kavuşmaları söz konusu değildir. Kesin tedavi yöntemi böbrek naklidir. Böbrek nakli bekleyen hastalar bu süre zarfında diya-lize bağlı olarak yaşarlar. Ancak bu süre zarfın-da beslenme ve diyet çok önemlidir. Özellikle de tuz tüketiminden kaçınmak gerekir.

TUZ AZALIRSA HİPERTANSİYON DA AZA-LIRBöbreklerin az çalışması vücuttaki tüm denge-leri alt üst ederken, çalışmaması hayatın sona ermesine neden olur. Kronik böbrek hastalığı-na yol açan nedenlerden birisi hipertansiyon, diğeri ise şeker hastalığıdır. Tuzu azaltırsak hipertansiyon da azalır, hipertansiyon azalırsa böbrek yetmezliği azalır.

TUZU AZALTILMIŞ BESİNLERİ TERCİH EDİNSon yıllarda, Türkiye’de olduğu gibi birçok gelişmiş ülkede günlük tuz alımının 18 gram düzeyine ulaşmış olduğu belirtiliyor. Bu tuzun büyük bir kısmı ekmek, peynir, ev yapımı salça, hazır aperatif, soğuk etler gibi gıdalardan kay-naklanıyor. Sağlığımız için bu tuz oranı yüksek gıdaların alımının azaltılması gerekir. Daima taze ve tuz eklenmemiş besinler tercih edil-

meli, hipertansiyon problemi olanlar, mutlaka satın aldıkları hazır ürünlerin etiketlerini oku-malı ve tuzsuz ya da tuzu azaltılmış besinleri tercih etmelidirler. En basit bir şekilde sofrada tuzluk kullanmamakla tuz alımı yüzde 15 azal-tılabilir. Artık yemeklerin tadına bakmadan tuz kullanma alışkanlığından da vazgeçilmelidir. Baharat ve maydanoz, nane, kekik, dereotu, rezene, fesleğen gibi aroma sağlayıcılar, tuz yerine tercih edilmelidir. Ayrıca tuz tüketimi-ni kısarken, su tüketimi de vücut ağırlığına ve terlemeye göre ayarlanmalıdır. Normal kiloda erişkin bir kadın günde 1,5-2 litre, erkekler ise günde 2-2,5 litre su içmelidir. Çay, meyve suyu ve soda gibi içecekler günlük tüketimin dışında tutulmalıdır. Çok terleyenler ise içtiği su miktarını arttırmalıdır. Tabii çok su içmek de az su içmek kadar zararlıdır. Günde 4-5 lit-re su içildiğinde böbreklerin idrarı konsantre etme yeteneği zorlanıyor. Bu da vücutta sod-yum oranını azaltıyor. Düşük sodyum oranları da beyin fonksiyonlarının bozulmasına yol açıp hayatı tehdit ediyor. Bu yüzden günlük su içme oranı da iyi hesaplanmalıdır.

DİYALİZ HASTALLARINDA TUZ ALIMIDiyaliz hastaları sıkı tuz kısıtlaması yapmalı-dırlar. Böylelikle tansiyon ilaçlarını kullanmala-rına da gerek kalmaz. Yemek pişirme ve yeme sırasında hiç tuz ve ev salçası kullanmama-lıdırlar. Varsa, tuzsuz ekmek, tuzsuz peynir-zeytin tüketmeli ve hazır gıda tüketiminden kaçınmalıdırlar. Ayrıca diyaliz hastaları günlük 1 litre su tüketmelidirler. Ancak, 2 diyaliz ara-sında 2,5 kilodan fazla su alınmaması gerekir. Tuzlu yiyen ve çok su içen diyaliz hastalarında, seanslar sırasında tansiyon düşmesi yaşanır ve kas kasılmalarına rastlanır. Bu durum geri-ye kalan böbrek işlevlerinin daha da azalması-na ve uzun vadede hasta ömrünün kısalması-na neden olur.

Böbrek hastalarına uzman tavsiyesi

Tuzu azalt, suyu çoğaltDoç. Dr. İzzet YAVUZ | Nefroloji

Page 26: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1226

usto

s 20

1227

Beyine görüntü yollayan reti-nanın üzerine ışık düşmesini sağlayan göz küresinin içindeki merceğin herhangi bir neden-le saydamlığını yitirmesi olayını katarakt olarak adlandırıyoruz. Yani katarakt gözün önünde bü-yüyen bir kitle veya zar değildir. Merceğin kesişeşmeye başlama-sı ile hasta önce bulanık görme-ye başlar, giderek görmesi azalır ve başkasının yardımı olmadan günlük hayatını devam ettiremez, gazete, kitap okuyamaz hale gelir.

Kataraktın sebepleri nelerdir?En büyük sebebi yaşlılıktır. 50 yaşın üzerinde göz merceği bula-nıklaşmaya başlar. Şeker hastalı-ğı, kortizon grubu ilaçlar, sigara, aşırı güneş ışığına maruz kalma, beslenme bozuklukları kataraktın daha erken yaşta ve daha sık gö-rülmesine yol açabilir. Göze darbe gelmesi her yaşta katarakt oluş-masına sebep olabilir. Bebeklerde doğumsal katarakt da görülebilir. Anne karnında geçirilen ateşli hastalıklar, metabolik problemler ve doğum travması, doğuştan ka-tarakt yapabilir. Ailede katarakt olması çocuklarda görülme riski-ni arttırır.

Kataraktın belirtileri nelerdir?Katarakt, uzağı veya yakını gö-rememe, ışık kamaşması, insan yüzlerini veya yol işaretlerini ta-nıyamama ve sulanma şikâyetleri yapabilir. Görme kaybı yavaş ya-

vaş oluşur. Çocuklarda, görme kaybına bağlı kayma ilk ortaya çı-kan belirti olarak karşımıza çıkar.Katarakt’ın belirtileri kataraktın çeşidi ve derecesiyle yakın ilişki-lidir. Çekirdek (nükleer) katarak-tında uzak görme bulanık ancak yakın görmede geçici de olsa cid-di bir rahatlama vardır. Arka zar kataraktında ise, uzak görme nis-peten iyi ancak yakın görme çok bozulmuştur, ayrıca parlak ışıkta şiddetli kamaşma vardır. Katarakt ilerlediği zaman uzak ve yakın görme iyice bozulur. Olgunlaş-mış kataraktta görme tamamen kaybolmuştur. Yalnızca ışık hissi algılanır.

Katarakt teşhisi nasıl konur?Hastanın şikâyetleri ve ayrıntılı göz muayenesi eşliğinde katarakt teşhisi kolayca konabilir. Ancak çekirdek veya arka zar katarak-tının çok erken devrelerinde dik-katli muayene yapılmazsa göz-den kaçabilir.

Kataraktın tedavisi nasıl yapı-lır?Halk arasındaki yaygın kanının aksine, oluşmaya başladıktan sonra kataraktın perhiz veya göz damlası benzeri ilaçlarla tedavisi yoktur. Hastaların arzusu üzerine meslektaşlarımızın verdiği ilaçlar ancak hastayı psikolojik yönden tatmin edebilir. Kataraktın göz-lükle de tedavisi mümkün değil-dir. İlerlemesini de durdurabile-

cek etkili bir yöntem bulunabilmiş değildir. Tek tedavisi ameliyattır. Ameliyat, şeffaşığını kaybetmiş olan göz merceğinin alınıp yerine yeni bir göz merceğinin yerleşti-rilmesi sistemine dayanmaktadır.

Katarakt tedavisinin en güncel olan ameliyat sistemi Fako cerra-hisidir. Fako cihazı, saniyede40. 000 defa titreşen ses dalga-ları yardımıyla kataraktı göz içe-risinde eritir. Böylece katarakt temizlendikten sonra, katlanabi-lir ve akrilik maddeden üretilmiş mercek göz içerisine yerleştirilir.

Fako cihazı sayesinde göz içeri-sine çok küçük bir bölgeden gi-rilerek ameliyat tamamlanmak-tadır. İşlem süresi kısalmakta ve ameliyatın emniyeti artmaktadır. İşlemi tamamlarken dikiş atmak gerekmemektedir. Ameliyat son-rası iyileşme çok hızlı olmakta ve hastanın günlük faaliyetleri etki-lenmemektedir. Fako ameliyatı nasıl uygulanır?Ameliyat öncesinde hastanın ayrıntılı göz muayenesi yapılır. Ultrason ile göz merceğinin nu-marası ölçülür. Fako ameliyatı çocuklarda narkoz ile yapılır. Aşırı sinirli ve duramayacak hastalara göz etrafına iğne yapılarak anes-tezi sağlanır. Ancak hastaların ço-ğunda yalnızca damla yardımıyla ameliyat yapılabilmektedir. Fako ile katarakt temizlendikten sonra,

göz merceği ikiye katlanır ve Fako cihazının göz içerisine girdiği böl-geden yerleştirilir.

Katarakt ameliyatında yerleşti-rilen göz merceğinin özelikleri nelerdir?Tamamen şeffaf ve akrilik denilen özel bir maddeden yapılmıştır. Oldukça dayanıklı ve zaman içe-risinde şeffaşığı kaybolmayan bir maddedir. Hastanın göz yapısına göre ölçüsü de değişmektedir. Ameliyat öncesi yapılan ve biyo-metri denilen ultrason ölçümü bunu belirlemektedir.

Akrilik göz merceğinin kaliteli ol-ması oldukça önemlidir. Ameri-ka veya Avrupa kaynaklı olan ve FDA(Amerikan Gıda ve İlaç Örgü-tü) veya CE onayı olan mercekle-rin tercih edilmesi gereklidir.

Fako ameliyatı sonrası iyileşme seyri nasıldır?Ameliyattan hemen sonra görme bulanıklaşmaktadır, ancak erte-si gün önemli ölçüde netleşme ortaya çıkmaktadır.1-2hafta içe-risinde iyileşme tamamlanmak-tadır. Bu devrede, enfeksiyon ve alerji problemlerine karşı ilaç kul-lanımı ve göz içerisinin su tema-sından uzak tutulması gereklidir. Ameliyat sonrası uzak veya yakın için küçük derecede bir gözlük kullanımı gerekecektir.

Katarakt ameliyatı sonrası ye-

niden katarakt oluşabilir mi?Fako ameliyatı sırasında göz mer-ceğinin arka zarı dışında kalanları tamamen temizlenmektedir. Do-layısıyla kataraktın tekrarlaması söz konusu değildir. Ancak ame-liyatta yerinde bırakılan ve yapay göz merceğinin oturduğu arka zar zamanla kalınlaşabilir. Bu ka-lınlaşma, vücut yapısı ve kullanı-lan göz içi merceğinin kalitesi ile ilişkilidir. İkincil katarakt denilen bu problem YAG lazer cihazı ile kolayca halledilebilmektedir.

Fako ameliyatının başarısı ne-dir?Tecrübeli bir elde ve gelişmiş Fako cihazı varlığında sonuçları çok başarılı bir ameliyattır. Gör-me kabiliyetini engelleyebilecek herhangi bir retina yani sinir ta-bakası problemi yoksa ameliyat sonrasında net görme ortaya çı-kacaktır.Görüldüğü gibi en sık körlük ne-denlerinden biri olan katarakt, tıbbın ve bilhassa mikro-cerra-hinin son yıllarda hızla ilerlemesi sayesinde artık hastaların korku-lu rüyası olmaktan çıkmıştır. Artık eskisi gibi katarakt ameliyatı ol-mak için kataraktın olgunlaşması-nı bekleme mecburiyeti de orta-dan kalkmıştır; hasta, gözündeki perdeden dolayı günlük hayatını devam ettirmekte zorlanmaya başladığı andan itibaren bu ame-liyat yapılabilir. Böylece kişi kısa zamanda eski yaşamına dönebilir.

Katarakta karşı Fako ile

Op. Dr M. Fatih KARADAĞ | Göz Hastalıkları

GÖZLERiNiZi AÇIN

Fako cihazı sayesin-de göz içerisine çok küçük bir bölgeden girilerek ameliyat tamamlanmaktadır. İşlem süresi kısal-makta ve ameliyatın emniyeti artmakta-dır. İşlemi tamam-larken dikiş atmak gerekmemektedir. Ameliyat sonrası iyileşme çok hızlı olmakta ve hastanın günlük faaliyetleri etkilenmemektedir.

Page 27: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1226

usto

s 20

1227

Beyine görüntü yollayan reti-nanın üzerine ışık düşmesini sağlayan göz küresinin içindeki merceğin herhangi bir neden-le saydamlığını yitirmesi olayını katarakt olarak adlandırıyoruz. Yani katarakt gözün önünde bü-yüyen bir kitle veya zar değildir. Merceğin kesişeşmeye başlama-sı ile hasta önce bulanık görme-ye başlar, giderek görmesi azalır ve başkasının yardımı olmadan günlük hayatını devam ettiremez, gazete, kitap okuyamaz hale gelir.

Kataraktın sebepleri nelerdir?En büyük sebebi yaşlılıktır. 50 yaşın üzerinde göz merceği bula-nıklaşmaya başlar. Şeker hastalı-ğı, kortizon grubu ilaçlar, sigara, aşırı güneş ışığına maruz kalma, beslenme bozuklukları kataraktın daha erken yaşta ve daha sık gö-rülmesine yol açabilir. Göze darbe gelmesi her yaşta katarakt oluş-masına sebep olabilir. Bebeklerde doğumsal katarakt da görülebilir. Anne karnında geçirilen ateşli hastalıklar, metabolik problemler ve doğum travması, doğuştan ka-tarakt yapabilir. Ailede katarakt olması çocuklarda görülme riski-ni arttırır.

Kataraktın belirtileri nelerdir?Katarakt, uzağı veya yakını gö-rememe, ışık kamaşması, insan yüzlerini veya yol işaretlerini ta-nıyamama ve sulanma şikâyetleri yapabilir. Görme kaybı yavaş ya-

vaş oluşur. Çocuklarda, görme kaybına bağlı kayma ilk ortaya çı-kan belirti olarak karşımıza çıkar.Katarakt’ın belirtileri kataraktın çeşidi ve derecesiyle yakın ilişki-lidir. Çekirdek (nükleer) katarak-tında uzak görme bulanık ancak yakın görmede geçici de olsa cid-di bir rahatlama vardır. Arka zar kataraktında ise, uzak görme nis-peten iyi ancak yakın görme çok bozulmuştur, ayrıca parlak ışıkta şiddetli kamaşma vardır. Katarakt ilerlediği zaman uzak ve yakın görme iyice bozulur. Olgunlaş-mış kataraktta görme tamamen kaybolmuştur. Yalnızca ışık hissi algılanır.

Katarakt teşhisi nasıl konur?Hastanın şikâyetleri ve ayrıntılı göz muayenesi eşliğinde katarakt teşhisi kolayca konabilir. Ancak çekirdek veya arka zar katarak-tının çok erken devrelerinde dik-katli muayene yapılmazsa göz-den kaçabilir.

Kataraktın tedavisi nasıl yapı-lır?Halk arasındaki yaygın kanının aksine, oluşmaya başladıktan sonra kataraktın perhiz veya göz damlası benzeri ilaçlarla tedavisi yoktur. Hastaların arzusu üzerine meslektaşlarımızın verdiği ilaçlar ancak hastayı psikolojik yönden tatmin edebilir. Kataraktın göz-lükle de tedavisi mümkün değil-dir. İlerlemesini de durdurabile-

cek etkili bir yöntem bulunabilmiş değildir. Tek tedavisi ameliyattır. Ameliyat, şeffaşığını kaybetmiş olan göz merceğinin alınıp yerine yeni bir göz merceğinin yerleşti-rilmesi sistemine dayanmaktadır.

Katarakt tedavisinin en güncel olan ameliyat sistemi Fako cerra-hisidir. Fako cihazı, saniyede40. 000 defa titreşen ses dalga-ları yardımıyla kataraktı göz içe-risinde eritir. Böylece katarakt temizlendikten sonra, katlanabi-lir ve akrilik maddeden üretilmiş mercek göz içerisine yerleştirilir.

Fako cihazı sayesinde göz içeri-sine çok küçük bir bölgeden gi-rilerek ameliyat tamamlanmak-tadır. İşlem süresi kısalmakta ve ameliyatın emniyeti artmaktadır. İşlemi tamamlarken dikiş atmak gerekmemektedir. Ameliyat son-rası iyileşme çok hızlı olmakta ve hastanın günlük faaliyetleri etki-lenmemektedir. Fako ameliyatı nasıl uygulanır?Ameliyat öncesinde hastanın ayrıntılı göz muayenesi yapılır. Ultrason ile göz merceğinin nu-marası ölçülür. Fako ameliyatı çocuklarda narkoz ile yapılır. Aşırı sinirli ve duramayacak hastalara göz etrafına iğne yapılarak anes-tezi sağlanır. Ancak hastaların ço-ğunda yalnızca damla yardımıyla ameliyat yapılabilmektedir. Fako ile katarakt temizlendikten sonra,

göz merceği ikiye katlanır ve Fako cihazının göz içerisine girdiği böl-geden yerleştirilir.

Katarakt ameliyatında yerleşti-rilen göz merceğinin özelikleri nelerdir?Tamamen şeffaf ve akrilik denilen özel bir maddeden yapılmıştır. Oldukça dayanıklı ve zaman içe-risinde şeffaşığı kaybolmayan bir maddedir. Hastanın göz yapısına göre ölçüsü de değişmektedir. Ameliyat öncesi yapılan ve biyo-metri denilen ultrason ölçümü bunu belirlemektedir.

Akrilik göz merceğinin kaliteli ol-ması oldukça önemlidir. Ameri-ka veya Avrupa kaynaklı olan ve FDA(Amerikan Gıda ve İlaç Örgü-tü) veya CE onayı olan mercekle-rin tercih edilmesi gereklidir.

Fako ameliyatı sonrası iyileşme seyri nasıldır?Ameliyattan hemen sonra görme bulanıklaşmaktadır, ancak erte-si gün önemli ölçüde netleşme ortaya çıkmaktadır.1-2hafta içe-risinde iyileşme tamamlanmak-tadır. Bu devrede, enfeksiyon ve alerji problemlerine karşı ilaç kul-lanımı ve göz içerisinin su tema-sından uzak tutulması gereklidir. Ameliyat sonrası uzak veya yakın için küçük derecede bir gözlük kullanımı gerekecektir.

Katarakt ameliyatı sonrası ye-

niden katarakt oluşabilir mi?Fako ameliyatı sırasında göz mer-ceğinin arka zarı dışında kalanları tamamen temizlenmektedir. Do-layısıyla kataraktın tekrarlaması söz konusu değildir. Ancak ame-liyatta yerinde bırakılan ve yapay göz merceğinin oturduğu arka zar zamanla kalınlaşabilir. Bu ka-lınlaşma, vücut yapısı ve kullanı-lan göz içi merceğinin kalitesi ile ilişkilidir. İkincil katarakt denilen bu problem YAG lazer cihazı ile kolayca halledilebilmektedir.

Fako ameliyatının başarısı ne-dir?Tecrübeli bir elde ve gelişmiş Fako cihazı varlığında sonuçları çok başarılı bir ameliyattır. Gör-me kabiliyetini engelleyebilecek herhangi bir retina yani sinir ta-bakası problemi yoksa ameliyat sonrasında net görme ortaya çı-kacaktır.Görüldüğü gibi en sık körlük ne-denlerinden biri olan katarakt, tıbbın ve bilhassa mikro-cerra-hinin son yıllarda hızla ilerlemesi sayesinde artık hastaların korku-lu rüyası olmaktan çıkmıştır. Artık eskisi gibi katarakt ameliyatı ol-mak için kataraktın olgunlaşması-nı bekleme mecburiyeti de orta-dan kalkmıştır; hasta, gözündeki perdeden dolayı günlük hayatını devam ettirmekte zorlanmaya başladığı andan itibaren bu ame-liyat yapılabilir. Böylece kişi kısa zamanda eski yaşamına dönebilir.

Katarakta karşı Fako ile

Op. Dr M. Fatih KARADAĞ | Göz Hastalıkları

GÖZLERiNiZi AÇIN

Fako cihazı sayesin-de göz içerisine çok küçük bir bölgeden girilerek ameliyat tamamlanmaktadır. İşlem süresi kısal-makta ve ameliyatın emniyeti artmakta-dır. İşlemi tamam-larken dikiş atmak gerekmemektedir. Ameliyat sonrası iyileşme çok hızlı olmakta ve hastanın günlük faaliyetleri etkilenmemektedir.

Page 28: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1228

usto

s 20

1229

Aniden şiddetli göz veya baş ağ-rınız başladıysa, görüşünüz bula-nıksa, gözünüz kızarıyorsa, ışığa karşı hassasiyet, bulantı ve kus-manız varsa şanslısınız! Çünkü; görme kaybına, hatta körlüğe yol açan glokom, nadiren bu belirti-leri veriyor. Yaygın olan türüyse sinsice ilerliyor. Halk arasında göz tansiyonu olarak bilinen glo-kom, göz içi basıncının yüksel-mesiyle görme sinirinin giderek zayışamasına ve böylece görme kaybına yol açan ciddi bir sorun. Göz içi sıvının dışarı atılmasını sağlayan kanallarda yapısal ola-rak tıkanıklık oluşması veya bazı hastalıklar bu sıvının göz içinde

kalıp basınç oluşturmasına yol açıyor. Bu basınç da göç sinirleri-ne zarar veriyor ve hastalık be-lirti vermeden ilerlerse, körlüğe dahi neden oluyor. “Sinsi hastalık” olarak nitelendirilmesinin nedeni de uzun zaman belirti vermeden ilerleyebilmesi ve görme kaybı-nın başladığı aşamaya kadar fark edilmemesi. İşte bu yüzden, belir-ti vermesi, hastanın şansı olarak değerlendiriyor. Her yaş grubun-da, hatta yeni doğan bebeklerde görülebilse de glokoma en sık orta yaş grubunda rastlanıyor. Ondan kaçınmanın en iyi yolu, düzenli göz muayenesi olmayı alışkanlık haline getirmek. Yılda

sadece bir veya iki kez zaman ayırmayı, bu çok değerli duyu or-ganımız sizde hak etmiyor mu? GLOKOMUN DEĞİŞİK TİPLERİGlokom, açık açılı ve kapalı açılı olmak üzere iki tipte görülebiliyor. Açık açılı glokom, en sık rastlanan glokom türü. Hastaların yüzde 85-90’ı açık açılı glokom hasta-lığına sahip. Açık açılı glokom, belirti vermeden sinsice ilerliyor ve hasta genellikle son aşamaya kadar hastalığı fark etmiyor. Gör-mesi azaldığında doktora başvu-ruyor ama bu aşamada göz siniri büyük oranda tahrip olmuş ve görme alanı çok daralmış oluyor.

Bu durumda tedavinin hedeŞ an-cak görmenin daha fazla kaybe-dilmemesi, çünkü eksiye dönüş mümkün değil. Özellikle orta yaş döneminde; 40 yaşından sonra daha sık görülen glokom, bu ne-denle bu yaşlardaki tüm göz mu-ayenelerinde kural olarak kont-rol ediliyor. Özellikle bu yaştaki kişilerin yılda bir veya iki kez göz muayenesi olmaları hayati önem taşıyor. Kapalı açılı glokom ise daha az rastlanan glokom türü. Tüm glo-komlu hastaların sadece yüzde 5-10’u bu tipteki rahatsızlığa sa-hip. Kapalı açılı glokom diğerle-rinin tersine, oldukça belirgin bir tabloyla ortaya çıkıyor. “Akut glo-kom krizi” olarak adlandırılan bu tabloda, gözde birdenbire ortaya çıkan şiddetli ağrı, kızarıklık, bula-nık görme ya da görme yetisinde azalma, ışığa hassasiyet, bulantı ve kusma gibi belirtiler var. Bu kriz sırasında doktora başvuran hastanın göz tansiyonu, 40-50 mm gibi yüksek düzeylerde çıkı-yor. Yapılacak ilk şey, yüksek göz tansiyonunun ilaç tedavisiyle he-men düşürülüp hastanın ame-liyata alınması. Hasta doktora başvurmakta gecikirse, bu durum birkaç gün içinde tam görme kay-bıyla sonuçlanabiliyor. Sekonder glokom adı verilen üçüncü tip glokomda, gözdeki bir hastalık nedeniyle göz içi basıncı yükseli-yor. Bu hastalık ise herhangi bir şekilde oluşan göz içi kanamaları veya iltihapları, şeker hastalığı, göze gelen darbeler ve katarakt gibi çok değişik sebeplerden kay-naklanabiliyor.

NASIL TEŞHİS VE TEDAVİ EDİ-LİR?Eğer düzenli göz muayenesi yap-tırmayan biriyseniz, hastalığın teşhisi ancak ilerlemiş dönemler-de mümkün olabiliyor. Ama dü-zenli göz muayenesini alışkanlık edindiyseniz, kural olarak zaten göz tansiyonunuz kontrol edilecek ve olası bir anormallik tespit edi-

lecektir. Glokom teşhisi koymak için göz doktoru birlikte görünen üç bulguyu arar. Birincisi göz içi basıncının yüksek olması. Glokom teşhisi koymak için gereken ikinci bulgu, göz dibi muayenesinde gö-rülen göz sinir tahribatı. Üçüncü bulgu da görme alanındaki bozul-ma, yani görme kaybı. Bu üç bul-gunun bir arada olması, glokom teşhisini mümkün kılıyor. Bulgula-rın düzeyi birlikte değerlendirile-rek de ilaç tedavisine veya ame-liyata karara veriliyor. Glokomun düzeyi tespit edildikten sonra uygulanacak tedaviye karar veri-liyor. Tedavide başlıca üç yöntem var: İlaç tedavisi, lazer uygulama-sı ve cerrahi tedavi. Glokom hastalığının ilaç tedavi-sinde kullanılan göz damlaları, farklı etkilerde bulunarak göç içi basıncını düşürüyor. Ancak ilaç tedavisine başlamadan önce has-tada kalp ve akciğer rahatsızlığı olup olmadığı araştırılıyor; çünkü söz konusu damlaların bazıları, solunum zorluğuna ve kalp ritim bozukluklarına yol açabiliyor. Göz tansiyonunun düşürülmesinde kullanılan damlalar dışında, ağız-dan alınan tabletler de var ama bu ilaçlar, sadece acil müdahale edilmesi gereken durumlarda birkaç gün süreyle kullanılıyor. Uzun süreli kullanım da kandaki elektrolit dengenin bozulmasına, özellikle potasyum kaybına, el ve ayaklarda uyuşmalara, uzun va-dede böbrek taşlarına yol açabi-liyor. İlaç tedavisinden beklenen yara-rın sağlanamadığı durumlarda, hastaya ameliyattan önce bir se-çenek olarak lazer tedavisi öne-riliyor. Bu tedavi gözün sorunlu bölgesine lazer ışınlarının yollan-masıyla, beş-on dakika süren bir işlem. Dayanım süresi de iki-üç yıl arasında değişiyor. Hastada göz tansiyonu bütün ilaçlara rağmen normal düzeye indirilemiyorsa, ameliyat gerekiyor.

-Özellikle sabahları or-taya çıkan baş ağrıları,-Zaman zaman bulanık görme,-Geceleri ışıkların et-rafında parlar halkalar görme-Televizyon izlerken göz etrafında ağrı,-Göz çevresinde ağrı,-Gözde kızarıklık,-Bulantı ve kusma,Ancak bu belirtilerin sadece bazı glokom tiplerinde ortaya çık-tığı ve “bunlar bende yok demek ki glokom değilim” diyemeyece-ğimiz akılda tutmak gerekir!

GLOKOM BELİRTİLERİ

Sinsi ve tehlikeli hastalık: GLOKOM

Op. Dr. Hakan TERZİ | Göz Hastalıkları

Göz tansiyonu olarak da bilinen glokom, kimi belirtilerle kendini gösterse de yaygın olan şekliyle sinsiceilerleyen bir göz hastalığıdır.

Page 29: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1228

usto

s 20

1229

Aniden şiddetli göz veya baş ağ-rınız başladıysa, görüşünüz bula-nıksa, gözünüz kızarıyorsa, ışığa karşı hassasiyet, bulantı ve kus-manız varsa şanslısınız! Çünkü; görme kaybına, hatta körlüğe yol açan glokom, nadiren bu belirti-leri veriyor. Yaygın olan türüyse sinsice ilerliyor. Halk arasında göz tansiyonu olarak bilinen glo-kom, göz içi basıncının yüksel-mesiyle görme sinirinin giderek zayışamasına ve böylece görme kaybına yol açan ciddi bir sorun. Göz içi sıvının dışarı atılmasını sağlayan kanallarda yapısal ola-rak tıkanıklık oluşması veya bazı hastalıklar bu sıvının göz içinde

kalıp basınç oluşturmasına yol açıyor. Bu basınç da göç sinirleri-ne zarar veriyor ve hastalık be-lirti vermeden ilerlerse, körlüğe dahi neden oluyor. “Sinsi hastalık” olarak nitelendirilmesinin nedeni de uzun zaman belirti vermeden ilerleyebilmesi ve görme kaybı-nın başladığı aşamaya kadar fark edilmemesi. İşte bu yüzden, belir-ti vermesi, hastanın şansı olarak değerlendiriyor. Her yaş grubun-da, hatta yeni doğan bebeklerde görülebilse de glokoma en sık orta yaş grubunda rastlanıyor. Ondan kaçınmanın en iyi yolu, düzenli göz muayenesi olmayı alışkanlık haline getirmek. Yılda

sadece bir veya iki kez zaman ayırmayı, bu çok değerli duyu or-ganımız sizde hak etmiyor mu? GLOKOMUN DEĞİŞİK TİPLERİGlokom, açık açılı ve kapalı açılı olmak üzere iki tipte görülebiliyor. Açık açılı glokom, en sık rastlanan glokom türü. Hastaların yüzde 85-90’ı açık açılı glokom hasta-lığına sahip. Açık açılı glokom, belirti vermeden sinsice ilerliyor ve hasta genellikle son aşamaya kadar hastalığı fark etmiyor. Gör-mesi azaldığında doktora başvu-ruyor ama bu aşamada göz siniri büyük oranda tahrip olmuş ve görme alanı çok daralmış oluyor.

Bu durumda tedavinin hedeŞ an-cak görmenin daha fazla kaybe-dilmemesi, çünkü eksiye dönüş mümkün değil. Özellikle orta yaş döneminde; 40 yaşından sonra daha sık görülen glokom, bu ne-denle bu yaşlardaki tüm göz mu-ayenelerinde kural olarak kont-rol ediliyor. Özellikle bu yaştaki kişilerin yılda bir veya iki kez göz muayenesi olmaları hayati önem taşıyor. Kapalı açılı glokom ise daha az rastlanan glokom türü. Tüm glo-komlu hastaların sadece yüzde 5-10’u bu tipteki rahatsızlığa sa-hip. Kapalı açılı glokom diğerle-rinin tersine, oldukça belirgin bir tabloyla ortaya çıkıyor. “Akut glo-kom krizi” olarak adlandırılan bu tabloda, gözde birdenbire ortaya çıkan şiddetli ağrı, kızarıklık, bula-nık görme ya da görme yetisinde azalma, ışığa hassasiyet, bulantı ve kusma gibi belirtiler var. Bu kriz sırasında doktora başvuran hastanın göz tansiyonu, 40-50 mm gibi yüksek düzeylerde çıkı-yor. Yapılacak ilk şey, yüksek göz tansiyonunun ilaç tedavisiyle he-men düşürülüp hastanın ame-liyata alınması. Hasta doktora başvurmakta gecikirse, bu durum birkaç gün içinde tam görme kay-bıyla sonuçlanabiliyor. Sekonder glokom adı verilen üçüncü tip glokomda, gözdeki bir hastalık nedeniyle göz içi basıncı yükseli-yor. Bu hastalık ise herhangi bir şekilde oluşan göz içi kanamaları veya iltihapları, şeker hastalığı, göze gelen darbeler ve katarakt gibi çok değişik sebeplerden kay-naklanabiliyor.

NASIL TEŞHİS VE TEDAVİ EDİ-LİR?Eğer düzenli göz muayenesi yap-tırmayan biriyseniz, hastalığın teşhisi ancak ilerlemiş dönemler-de mümkün olabiliyor. Ama dü-zenli göz muayenesini alışkanlık edindiyseniz, kural olarak zaten göz tansiyonunuz kontrol edilecek ve olası bir anormallik tespit edi-

lecektir. Glokom teşhisi koymak için göz doktoru birlikte görünen üç bulguyu arar. Birincisi göz içi basıncının yüksek olması. Glokom teşhisi koymak için gereken ikinci bulgu, göz dibi muayenesinde gö-rülen göz sinir tahribatı. Üçüncü bulgu da görme alanındaki bozul-ma, yani görme kaybı. Bu üç bul-gunun bir arada olması, glokom teşhisini mümkün kılıyor. Bulgula-rın düzeyi birlikte değerlendirile-rek de ilaç tedavisine veya ame-liyata karara veriliyor. Glokomun düzeyi tespit edildikten sonra uygulanacak tedaviye karar veri-liyor. Tedavide başlıca üç yöntem var: İlaç tedavisi, lazer uygulama-sı ve cerrahi tedavi. Glokom hastalığının ilaç tedavi-sinde kullanılan göz damlaları, farklı etkilerde bulunarak göç içi basıncını düşürüyor. Ancak ilaç tedavisine başlamadan önce has-tada kalp ve akciğer rahatsızlığı olup olmadığı araştırılıyor; çünkü söz konusu damlaların bazıları, solunum zorluğuna ve kalp ritim bozukluklarına yol açabiliyor. Göz tansiyonunun düşürülmesinde kullanılan damlalar dışında, ağız-dan alınan tabletler de var ama bu ilaçlar, sadece acil müdahale edilmesi gereken durumlarda birkaç gün süreyle kullanılıyor. Uzun süreli kullanım da kandaki elektrolit dengenin bozulmasına, özellikle potasyum kaybına, el ve ayaklarda uyuşmalara, uzun va-dede böbrek taşlarına yol açabi-liyor. İlaç tedavisinden beklenen yara-rın sağlanamadığı durumlarda, hastaya ameliyattan önce bir se-çenek olarak lazer tedavisi öne-riliyor. Bu tedavi gözün sorunlu bölgesine lazer ışınlarının yollan-masıyla, beş-on dakika süren bir işlem. Dayanım süresi de iki-üç yıl arasında değişiyor. Hastada göz tansiyonu bütün ilaçlara rağmen normal düzeye indirilemiyorsa, ameliyat gerekiyor.

-Özellikle sabahları or-taya çıkan baş ağrıları,-Zaman zaman bulanık görme,-Geceleri ışıkların et-rafında parlar halkalar görme-Televizyon izlerken göz etrafında ağrı,-Göz çevresinde ağrı,-Gözde kızarıklık,-Bulantı ve kusma,Ancak bu belirtilerin sadece bazı glokom tiplerinde ortaya çık-tığı ve “bunlar bende yok demek ki glokom değilim” diyemeyece-ğimiz akılda tutmak gerekir!

GLOKOM BELİRTİLERİ

Sinsi ve tehlikeli hastalık: GLOKOM

Op. Dr. Hakan TERZİ | Göz Hastalıkları

Göz tansiyonu olarak da bilinen glokom, kimi belirtilerle kendini gösterse de yaygın olan şekliyle sinsiceilerleyen bir göz hastalığıdır.

Page 30: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1230

usto

s 20

1231

Saç dökülmesi hem erkeklerde hem de kadınlarda görülebilir. Saç dökülmesine neden olan has-talıklar arasında; tiroid hastalık-ları, şeker hastalıkları, karaciğer ve böbrek hastalıkları, hormonal bozukluklar ve stres gibi birçok etken yer alır. Bunların dışında bir de kadınlarda görülen, erkek-lerdeki olağan kelliğe benzer dö-külme tipi mevcuttur. Bu duruma en çok over kistleri, hormonal bozukluklar ve andrenal tümörler sebep olabilirler. Fakat toplumda en sık görülen saç dökülmesi tipi, erkek tipi saç dökülmesidir. Bu-nun da nedeni genetik ve hormo-nal faktörlerdir. Muayene ve tedavi yöntemleri Saç muayenesinde; Saç dökülmesi nedeni belirlenir,

En sık dökülen bölgeler belirle-nir, Nedene yönelik medikal ya da cerrahi planlama yapılır, Saç ekimi planlandığı takdirde donör (verici) bölgedeki saç sıklı-ğı belirlenir. Saç ekimi yapılacak bölgenin büyüklüğü ile orantılı olarak alınabilecek ve ekilebilecek greft miktarı hesaplanır,- Eğer verici bölgedeki saç sıklığı saç ekimi yapılacak bölgeye ye-terli gelmeyecekse, alternatif te-davi yöntemleri üzerinde durulur. İlaç tedavisi- Medikal tedaviSaç dökülmesi tedavisinde kul-lanılan 2 ana ilaç bulunmaktadır. Bunlar Şnasteride ve minoxidil’dir. ŞnasterideErkeksi tip saç dökülmesinde et-

kilidir. Aslında prostat büyümesi için kullanılmaya başlanmıştır.Yan etkileri arasında; cinsel libi-doda azalma, jinekomasti (erkek-te göğüs büyümesi) gibi yan etki-ler görülebilir. MinoxidilAslında yüksek tansiyon tedavi-sinde kullanılan bir ilaçtır. Yan etki olarak, kıllanma yaptığı anlaşılın-ca saç dökülmesinde kullanılma-ya başlamıştır. Saçlı deriye lokal solüsyon olarak uygulanır. DİĞER YÖNTEMLER

Lazer TedavisiDüşük düzey lazer tedavisi ile saç büyümesi teşvik edilebilir. Bunun için soğuk lazerler kullanılır.

Başa gelen her şey kader değildir

DÖKÜLEN SAÇLARINIZ

KADERiNiZOLMASIN

Op. Dr. Mert DEMiREL | Plastik Cerrahi Uzmanı

Saç dökülmesi kısaca, saçın ergenlik öncesindeki sıklığının azalmasıdır. Yaygın ya da bölgesel ola-bilir. En sık rastlanan bölgesel saç dökülmesine örnek olarak; mantar hastalıkları, saç kıran, bazı

kozmetiklerin fazla kullanılması ve sürekli bir bölgeden saç koparılması sayılabilir.

Page 31: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1230

usto

s 20

1231

Saç dökülmesi hem erkeklerde hem de kadınlarda görülebilir. Saç dökülmesine neden olan has-talıklar arasında; tiroid hastalık-ları, şeker hastalıkları, karaciğer ve böbrek hastalıkları, hormonal bozukluklar ve stres gibi birçok etken yer alır. Bunların dışında bir de kadınlarda görülen, erkek-lerdeki olağan kelliğe benzer dö-külme tipi mevcuttur. Bu duruma en çok over kistleri, hormonal bozukluklar ve andrenal tümörler sebep olabilirler. Fakat toplumda en sık görülen saç dökülmesi tipi, erkek tipi saç dökülmesidir. Bu-nun da nedeni genetik ve hormo-nal faktörlerdir. Muayene ve tedavi yöntemleri Saç muayenesinde; Saç dökülmesi nedeni belirlenir,

En sık dökülen bölgeler belirle-nir, Nedene yönelik medikal ya da cerrahi planlama yapılır, Saç ekimi planlandığı takdirde donör (verici) bölgedeki saç sıklı-ğı belirlenir. Saç ekimi yapılacak bölgenin büyüklüğü ile orantılı olarak alınabilecek ve ekilebilecek greft miktarı hesaplanır,- Eğer verici bölgedeki saç sıklığı saç ekimi yapılacak bölgeye ye-terli gelmeyecekse, alternatif te-davi yöntemleri üzerinde durulur. İlaç tedavisi- Medikal tedaviSaç dökülmesi tedavisinde kul-lanılan 2 ana ilaç bulunmaktadır. Bunlar Şnasteride ve minoxidil’dir. ŞnasterideErkeksi tip saç dökülmesinde et-

kilidir. Aslında prostat büyümesi için kullanılmaya başlanmıştır.Yan etkileri arasında; cinsel libi-doda azalma, jinekomasti (erkek-te göğüs büyümesi) gibi yan etki-ler görülebilir. MinoxidilAslında yüksek tansiyon tedavi-sinde kullanılan bir ilaçtır. Yan etki olarak, kıllanma yaptığı anlaşılın-ca saç dökülmesinde kullanılma-ya başlamıştır. Saçlı deriye lokal solüsyon olarak uygulanır. DİĞER YÖNTEMLER

Lazer TedavisiDüşük düzey lazer tedavisi ile saç büyümesi teşvik edilebilir. Bunun için soğuk lazerler kullanılır.

Başa gelen her şey kader değildir

DÖKÜLEN SAÇLARINIZ

KADERiNiZOLMASIN

Op. Dr. Mert DEMiREL | Plastik Cerrahi Uzmanı

Saç dökülmesi kısaca, saçın ergenlik öncesindeki sıklığının azalmasıdır. Yaygın ya da bölgesel ola-bilir. En sık rastlanan bölgesel saç dökülmesine örnek olarak; mantar hastalıkları, saç kıran, bazı

kozmetiklerin fazla kullanılması ve sürekli bir bölgeden saç koparılması sayılabilir.

Page 32: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1232

usto

s 20

1233

Saç mezoterapisiSaç dökülmesinin yavaşlatılma-sı / durdurulması ve cansız olan saçların güçlendirilmesinde kulla-nılan bir yöntemdir. Saçlı deride kan akımını arttıracak madde-lerin deri içine verilmesiyle böl-gesel kan akımı ve dolaşım hızı, dolayısıyla da derinin ve saç kök-lerinin beslenmesinin arttırılması hedeşenir. 8-10 seans sonunda istenilen sonuç elde edilebilir.

Foliküler ünite nedirFoliküler Ünite; saç köklerinin 1-4’lü saç üniteleri şeklinde elde edilmiş halidir. Kısaca saç kökü ve çevresindeki az miktardaki destek dokusu anlamına gelir. Saç ekimi öncesi dönem HIV,Hepatit rutin testleri saç eki-minden önce yapılır. Saç tıraşı gerçekleştirilir. Saç ekimi için seçilecek alan planlaması yapılır. Bu planlama sırasında karşılıklı görüş alış veri-şinde bulunulur. Aspirin kullanıyorsanız, 10 gün öncesinde kesmenizde fayda var-dır. Eğer devamlı kullanmanız ge-rekmekte ise dahiliye ya da kardi-yoloji uzmanının onayını aldıktan sonra kesilmesinde fayda vardır. B ve E vitaminleri kullanıyorsanız bunları 10 gün öncesinde kesme-nizde fayda vardır. Sigara saç ekimi sonrası yara iyi-leşmesinde negatif bir faktördür. İçilmemesi hem sağlığımız hem de saç ekimi sonrası için faydalı-dır. Alkol kullanıyorsanız 48-72 saat öncesinden kesmenizde fayda vardır. Ekim öncesi sabah normal duşu-nuzu alınız, jöle sprey vs. sürme-yiniz. Saç ekimine gelirken, giyilip çıka-rılması kolay kıyafetler seçiniz. Sabah normal kahvaltınızı yapa-rak geliniz. Ekim günü kahve gibi kafeinli içecekler almayınız.

Kronik bir hastalığınız ve kul-landığınız ilaçlar var ise mutlaka doktorunuza bildiriniz. (Kalp has-talığı, yüksek tansiyon, şeker has-talığı vs.) Genel saç ekim prensipleri Saç ekiminde doğallığı yakalamak için bazı önemli noktalar bulun-maktadır. Doğru saç çizgisinin belirlenme-si, Ekilecek saçlar için açılacak mik-rokanallar için doğru cerrahi ale-tin seçimi,Açılacak olan mikrokanalların çapı, Bu mikro kanalların derinliği, Ekim bölgesinin yerine göre uy-gun açılarla açılmış mikrokanal-lar, Yeterli, uygun sıklıkta bir saç eki-mi. Saç ekimi genel anlamda 3 aşa-mada gerçekleştirilir Ekim öncesinde lokal anestezi ve sedasyon ( rahatlatma ) Saç köklerinin / greftlerin elde edilmesi Elde edilen greftlerin saçsız ala-na nakledilmesi / yerleştirilmesi olarak üç kısma ayrılır. Saç ekimi sonrası dönem Saç ekimi sonrasında evinize gittiğinizde yüksek bir yastık üze-rinde uyuyunuz. Doktorunuz size tarif edecektir. Ekim sonrası ilk gün bizi arayın, her şeyin yolunda olup olmadığını konuşalım. Ekim sonrasında başınıza küçük bir bandaj saracağız. Bu bandajı 3 gün sonra çıkartacağız. Antibiyotik kullanımına işlemden 12 saat önce başlatıyoruz, işlem sonrası 4. güne kadar devam edil-mesini istiyoruz. Ekim sonrasında 3. gün ilk mua-yenenizi yapıyoruz, bandajınızı çı-karıp ilk yıkamanızı biz yapıyoruz. Saçınıza nasıl bakım yapacağınız

konusunda sizi bilgilendiriyoruz. Saç ekiminden 2 hafta sonra sa-çınızı kestirebilirsiniz. Saçınızı boyatıyorsanız 1 ay son-ra uygulayabilirsiniz. Ekimden sonraki ilk 3 gün içinde alkol kullanıyorsanız, almayınız. Ekimden sonra alın ve göz çev-resinde aldığımız özel tedbirlerle, genelde herhangi bir şişlik olma-yacaktır. Ekilen saçlarınız 3 ay içinde çık-maya başlayacaktır. Ekilen saçla-rın çoğu ilk bir ay içerisinde dökü-lecektir. Endişe etmeyiniz. Çünkü bizim size ektiğimiz “kıl”ın kendisi değil “kökü”dür. Ve bu köklerden saçlar tekrar çıkmaya başlaya-caktır. Sizi tatmin edici bir görün-tünün ortaya çıkması için 7 ay- 1 yıl gerekecektir.

SAÇ EKİMİHAKKINDASIKÇA SORULANSORULAR

Saç ekiminin tarihçesiTarihsel gelişimi boyunca saç ekiminde birçok aşama kaydedilmiş olup, günümüz-de modern tıp teknolojisi ile artık kellik hemen hemen tümüyle yok olma aşaması-na gelmiştir. Erkek tipi kellik için ilk saç ekimi işlemi, 1952 yılında Amerika’da Dr .N. Orentreich tarafından gerçekleştirilmiştir. Fakat doğal görüntüler elde edi-lemediği için uzun yıllar saç ekimi ilgi görmemiştir.

2002 yılında Dr. Rassman ve Dr. Bernstein tarafından FUE yöntemi, ayrıntıları ile dünyaya deklare edil-miştir. 2008-2009 yıllarına geldiğimizde FUE ayıklama aparatlarının da gelişimi ile büyük sayıda greftlerin elde edilebilmesi ve bir çok avan-tajının da bulunmasından dolayı FUE yöntemi artık major saç ekimi yöntemi olarak tüm dünyada uygu-lanmaktadır.

Saçımın ekim olduğu anla-şılacak mı?Evet. Özellikle işlemin taze olduğu ilk bir ay bu işlem anlaşılmaktadır. Fakat saç çıkma ve büyüme tamam-landıktan sonra doğallık sağlanmaktadır.

Tek seansta hallediliyor mu?Evet. Tek seansta estetik bir sonuca ulaşabiliyoruz. Fa-kat farklı durumlarda farklı uygulamalar olabilir. Bunun için hekiminizle görüşmeniz gerekebilir.

Daha önce başka bir yerde yaptırmıştım. Memnun kal-madım. Siz tedaviye devam edebilir misiniz?Çok büyük bir aksilik olma-mışsa, ensenizde 2., hatta 3. seans için yeterli sayıda foli-kül bulabiliyoruz.

İşlemden ne kadar zaman sonra çalışabilirim?Normalde ertesi gün günlük işlerinizi yapabilirsiniz. Fakat sosyal açıdan, bandajlı 3 gün geçirmeniz gerektiği için bu dönemde çalışmanız çok da iyi olmayacaktır. Bu süreci dinlenerek geçirmeniz daha iyi olacaktır.

Ekilen saçlar büyüyor mu?Evet, ekilen saçlar zaten si-zin saçlarınız, sadece yerle-rini değiştiriyoruz. Normal saçlarınızı gibi büyüyor.

Page 33: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1232

usto

s 20

1233

Saç mezoterapisiSaç dökülmesinin yavaşlatılma-sı / durdurulması ve cansız olan saçların güçlendirilmesinde kulla-nılan bir yöntemdir. Saçlı deride kan akımını arttıracak madde-lerin deri içine verilmesiyle böl-gesel kan akımı ve dolaşım hızı, dolayısıyla da derinin ve saç kök-lerinin beslenmesinin arttırılması hedeşenir. 8-10 seans sonunda istenilen sonuç elde edilebilir.

Foliküler ünite nedirFoliküler Ünite; saç köklerinin 1-4’lü saç üniteleri şeklinde elde edilmiş halidir. Kısaca saç kökü ve çevresindeki az miktardaki destek dokusu anlamına gelir. Saç ekimi öncesi dönem HIV,Hepatit rutin testleri saç eki-minden önce yapılır. Saç tıraşı gerçekleştirilir. Saç ekimi için seçilecek alan planlaması yapılır. Bu planlama sırasında karşılıklı görüş alış veri-şinde bulunulur. Aspirin kullanıyorsanız, 10 gün öncesinde kesmenizde fayda var-dır. Eğer devamlı kullanmanız ge-rekmekte ise dahiliye ya da kardi-yoloji uzmanının onayını aldıktan sonra kesilmesinde fayda vardır. B ve E vitaminleri kullanıyorsanız bunları 10 gün öncesinde kesme-nizde fayda vardır. Sigara saç ekimi sonrası yara iyi-leşmesinde negatif bir faktördür. İçilmemesi hem sağlığımız hem de saç ekimi sonrası için faydalı-dır. Alkol kullanıyorsanız 48-72 saat öncesinden kesmenizde fayda vardır. Ekim öncesi sabah normal duşu-nuzu alınız, jöle sprey vs. sürme-yiniz. Saç ekimine gelirken, giyilip çıka-rılması kolay kıyafetler seçiniz. Sabah normal kahvaltınızı yapa-rak geliniz. Ekim günü kahve gibi kafeinli içecekler almayınız.

Kronik bir hastalığınız ve kul-landığınız ilaçlar var ise mutlaka doktorunuza bildiriniz. (Kalp has-talığı, yüksek tansiyon, şeker has-talığı vs.) Genel saç ekim prensipleri Saç ekiminde doğallığı yakalamak için bazı önemli noktalar bulun-maktadır. Doğru saç çizgisinin belirlenme-si, Ekilecek saçlar için açılacak mik-rokanallar için doğru cerrahi ale-tin seçimi,Açılacak olan mikrokanalların çapı, Bu mikro kanalların derinliği, Ekim bölgesinin yerine göre uy-gun açılarla açılmış mikrokanal-lar, Yeterli, uygun sıklıkta bir saç eki-mi. Saç ekimi genel anlamda 3 aşa-mada gerçekleştirilir Ekim öncesinde lokal anestezi ve sedasyon ( rahatlatma ) Saç köklerinin / greftlerin elde edilmesi Elde edilen greftlerin saçsız ala-na nakledilmesi / yerleştirilmesi olarak üç kısma ayrılır. Saç ekimi sonrası dönem Saç ekimi sonrasında evinize gittiğinizde yüksek bir yastık üze-rinde uyuyunuz. Doktorunuz size tarif edecektir. Ekim sonrası ilk gün bizi arayın, her şeyin yolunda olup olmadığını konuşalım. Ekim sonrasında başınıza küçük bir bandaj saracağız. Bu bandajı 3 gün sonra çıkartacağız. Antibiyotik kullanımına işlemden 12 saat önce başlatıyoruz, işlem sonrası 4. güne kadar devam edil-mesini istiyoruz. Ekim sonrasında 3. gün ilk mua-yenenizi yapıyoruz, bandajınızı çı-karıp ilk yıkamanızı biz yapıyoruz. Saçınıza nasıl bakım yapacağınız

konusunda sizi bilgilendiriyoruz. Saç ekiminden 2 hafta sonra sa-çınızı kestirebilirsiniz. Saçınızı boyatıyorsanız 1 ay son-ra uygulayabilirsiniz. Ekimden sonraki ilk 3 gün içinde alkol kullanıyorsanız, almayınız. Ekimden sonra alın ve göz çev-resinde aldığımız özel tedbirlerle, genelde herhangi bir şişlik olma-yacaktır. Ekilen saçlarınız 3 ay içinde çık-maya başlayacaktır. Ekilen saçla-rın çoğu ilk bir ay içerisinde dökü-lecektir. Endişe etmeyiniz. Çünkü bizim size ektiğimiz “kıl”ın kendisi değil “kökü”dür. Ve bu köklerden saçlar tekrar çıkmaya başlaya-caktır. Sizi tatmin edici bir görün-tünün ortaya çıkması için 7 ay- 1 yıl gerekecektir.

SAÇ EKİMİHAKKINDASIKÇA SORULANSORULAR

Saç ekiminin tarihçesiTarihsel gelişimi boyunca saç ekiminde birçok aşama kaydedilmiş olup, günümüz-de modern tıp teknolojisi ile artık kellik hemen hemen tümüyle yok olma aşaması-na gelmiştir. Erkek tipi kellik için ilk saç ekimi işlemi, 1952 yılında Amerika’da Dr .N. Orentreich tarafından gerçekleştirilmiştir. Fakat doğal görüntüler elde edi-lemediği için uzun yıllar saç ekimi ilgi görmemiştir.

2002 yılında Dr. Rassman ve Dr. Bernstein tarafından FUE yöntemi, ayrıntıları ile dünyaya deklare edil-miştir. 2008-2009 yıllarına geldiğimizde FUE ayıklama aparatlarının da gelişimi ile büyük sayıda greftlerin elde edilebilmesi ve bir çok avan-tajının da bulunmasından dolayı FUE yöntemi artık major saç ekimi yöntemi olarak tüm dünyada uygu-lanmaktadır.

Saçımın ekim olduğu anla-şılacak mı?Evet. Özellikle işlemin taze olduğu ilk bir ay bu işlem anlaşılmaktadır. Fakat saç çıkma ve büyüme tamam-landıktan sonra doğallık sağlanmaktadır.

Tek seansta hallediliyor mu?Evet. Tek seansta estetik bir sonuca ulaşabiliyoruz. Fa-kat farklı durumlarda farklı uygulamalar olabilir. Bunun için hekiminizle görüşmeniz gerekebilir.

Daha önce başka bir yerde yaptırmıştım. Memnun kal-madım. Siz tedaviye devam edebilir misiniz?Çok büyük bir aksilik olma-mışsa, ensenizde 2., hatta 3. seans için yeterli sayıda foli-kül bulabiliyoruz.

İşlemden ne kadar zaman sonra çalışabilirim?Normalde ertesi gün günlük işlerinizi yapabilirsiniz. Fakat sosyal açıdan, bandajlı 3 gün geçirmeniz gerektiği için bu dönemde çalışmanız çok da iyi olmayacaktır. Bu süreci dinlenerek geçirmeniz daha iyi olacaktır.

Ekilen saçlar büyüyor mu?Evet, ekilen saçlar zaten si-zin saçlarınız, sadece yerle-rini değiştiriyoruz. Normal saçlarınızı gibi büyüyor.

Page 34: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1234

usto

s 20

1235

HAMiLELiKTE

ALTIN KURALLARIBESLENMENiN

Betül ÖZTÜRK | Diyetisyen

Hamile anne adayları nasıl bes-lenmelidir?Kalsiyumun zengin kaynağı olan süt, yoğurt ve peynir düzenli tü-ketilmeli, su tüketimi 10 bardağın altına inmemeli, her gün 1 adet yumurta veya 1 porsiyon etli seb-ze veya kurubaklagil yemeği ye-meye özen göstermeli, kurubak-lagil, bulgur karışımı yemekleri, C vitamininden zengin sebze vemeyvelerle birlikte sık yenmelidir. Taze sebze ve meyve tüketilmeli. Hazır meyve suları, gazoz ve ko-lalı içecekler yerine taze sıkılmış meyve suları, ayran, bitki çayla-rı, meyvenin kendi tadı ile yapıl-mış kompostolar, içecek olarak tercih edilmeli. Kilo kontrolü için meyvenin kendisi tercih edilmeli-dir. Salam, sosis, sucuk gibi katkı maddeleri ve aşırı tuz içeren yi-yecekler mümkün olduğu kadar yenmemelidir. Yemeklerde mu-hakkak iyotlu tuz kullanılmalı, do-ğal besinler ile yeterli alınmayan iyot, ancak iyotlu tuzun kullanıl-ması ile anne sütünden bebeğe geçer. Sebzelerin, makarna ve eriştenin, mercimek, nohut ve kuru fasulyenin haşlama suları dökülmemeli, bu yiyecekler ön-ceden yıkanıp ıslatıldıktan sonra pişirilmelidir. Yenilen yiyeceklerin besleyici değerini korumak ve özellikle anemiyi (kansızlığı) önle-mek açısından yemeklerle birlikte çay, kahve içilmemeli, yemek ye-dikten 1-2 saat sonra açık olarak içilmelidir. Pekmez demir minerali içeriğine sahip bir besindir. Şeker yerine tatlı olarak tercih edilme-li, böylece kansızlığa karşı önlem alınmış olur. Sigara ve alkolden kesinlikle uzak durulmalıdır.

Hamilelerin katkı maddesi içe-ren gıdalar alması neden sakın-calıdır?Gebelikte beslenme politikası ola-rak; katkı maddeli besin (salam, sucuk, sosis), konserve yiyecek ve çiğ et (ör; çiğ köfte) mümkün ol-duğunca tüketilmemeli ve doğal

besin maddelerine öncelik veril-melidir. Örnek verecek olursak anne adayının sıklıkla tatlandırıcı besin tükettiğini bu durumdasindirim sonrası atımda anne mesanesinde kısa süreli bekleyen ürünler bebek mesanesinde daha uzun süreli kalarak ilerleyen yaş-larda mesane kanserine yakalan-ma riskini arttırıyor.

Hamile bayanlar ne tür içecek-ler tüketmeli ya da tüketme-melidir?Özellikle su tüketimlerini 3 litre-ye kadar arttırmalılar. Gebelikte tansiyon ya da ödem sıkıntıları yok ise ayran, maden suyu, şeker yüksekliği yok ise de meyve suyu kullanabilirler. Günde bir Şncan ya da maksimum iki Şncan kahve-nin olumsuz bir etkisi olmaması-na karşın daha fazla miktarlarda vücuda giren kafein, dolaşım sis-teminizin olumsuz etkilenmesine ve uykusuz kalmanıza neden ola-bilir. Dahası, yüksek miktarlarda

kafeinin (günde 10 Şncan ya da daha fazla) düşük, erken doğum ya da bebekte gelişme geriliği yaptığına dair bazı çalışmalar bu-lunmaktadır. Kafein içeren diğer sıvılar (kolalar, çeşitli çaylar) için de aynı öneriler geçerlidir.

Çay hamile bayanlar için tehli-keli midir?Çay konusunda ise kahve konu-sunda söylenenlerden biraz daha fazla şeyler söylemek gerekir. Çay, kafein dışında teoŞlin denen bir madde ve niteliği tam olarak belirlenmemiş bazı maddeler içe-rir. Aşırı miktarlarda (günde 10 Şncandan fazla) tüketildiğinde içerdiği kafeinin yaptığı olumsuz etkilere ek olarak, besinlerle alı-nan demirin emilimini de azalttı-ğı bilinen bir içecektir. Bu yüzden gebelikte çay tüketiminin de gün-de iki Şncan ile kısıtlanması ge-rektiğine inanmaktayım.

Halbuki ismi masum gözüken ve

Hamilelikte, anne ve bebeğin sağlığı için dengeli ve yeterli beslenme, egzersiz yapma ve düzenli doktor kontrolü büyük önem taşıyor. Hamilelik dönemi boyunca bilinçli beslenme ile hem annenin

hem bebeğin sağlığı korunur. Anne adayı, hamilelik öncesi beslenme konusunda gösteremediği öze-ni, gebeliğin başlamasıyla birlikte azami şekilde göstermek zorundadır. İşte bu kritik dönemde anne

adaylarının en çok sordukları sorular ve yanıtları…

Page 35: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1234

usto

s 20

1235

HAMiLELiKTE

ALTIN KURALLARIBESLENMENiN

Betül ÖZTÜRK | Diyetisyen

Hamile anne adayları nasıl bes-lenmelidir?Kalsiyumun zengin kaynağı olan süt, yoğurt ve peynir düzenli tü-ketilmeli, su tüketimi 10 bardağın altına inmemeli, her gün 1 adet yumurta veya 1 porsiyon etli seb-ze veya kurubaklagil yemeği ye-meye özen göstermeli, kurubak-lagil, bulgur karışımı yemekleri, C vitamininden zengin sebze vemeyvelerle birlikte sık yenmelidir. Taze sebze ve meyve tüketilmeli. Hazır meyve suları, gazoz ve ko-lalı içecekler yerine taze sıkılmış meyve suları, ayran, bitki çayla-rı, meyvenin kendi tadı ile yapıl-mış kompostolar, içecek olarak tercih edilmeli. Kilo kontrolü için meyvenin kendisi tercih edilmeli-dir. Salam, sosis, sucuk gibi katkı maddeleri ve aşırı tuz içeren yi-yecekler mümkün olduğu kadar yenmemelidir. Yemeklerde mu-hakkak iyotlu tuz kullanılmalı, do-ğal besinler ile yeterli alınmayan iyot, ancak iyotlu tuzun kullanıl-ması ile anne sütünden bebeğe geçer. Sebzelerin, makarna ve eriştenin, mercimek, nohut ve kuru fasulyenin haşlama suları dökülmemeli, bu yiyecekler ön-ceden yıkanıp ıslatıldıktan sonra pişirilmelidir. Yenilen yiyeceklerin besleyici değerini korumak ve özellikle anemiyi (kansızlığı) önle-mek açısından yemeklerle birlikte çay, kahve içilmemeli, yemek ye-dikten 1-2 saat sonra açık olarak içilmelidir. Pekmez demir minerali içeriğine sahip bir besindir. Şeker yerine tatlı olarak tercih edilme-li, böylece kansızlığa karşı önlem alınmış olur. Sigara ve alkolden kesinlikle uzak durulmalıdır.

Hamilelerin katkı maddesi içe-ren gıdalar alması neden sakın-calıdır?Gebelikte beslenme politikası ola-rak; katkı maddeli besin (salam, sucuk, sosis), konserve yiyecek ve çiğ et (ör; çiğ köfte) mümkün ol-duğunca tüketilmemeli ve doğal

besin maddelerine öncelik veril-melidir. Örnek verecek olursak anne adayının sıklıkla tatlandırıcı besin tükettiğini bu durumdasindirim sonrası atımda anne mesanesinde kısa süreli bekleyen ürünler bebek mesanesinde daha uzun süreli kalarak ilerleyen yaş-larda mesane kanserine yakalan-ma riskini arttırıyor.

Hamile bayanlar ne tür içecek-ler tüketmeli ya da tüketme-melidir?Özellikle su tüketimlerini 3 litre-ye kadar arttırmalılar. Gebelikte tansiyon ya da ödem sıkıntıları yok ise ayran, maden suyu, şeker yüksekliği yok ise de meyve suyu kullanabilirler. Günde bir Şncan ya da maksimum iki Şncan kahve-nin olumsuz bir etkisi olmaması-na karşın daha fazla miktarlarda vücuda giren kafein, dolaşım sis-teminizin olumsuz etkilenmesine ve uykusuz kalmanıza neden ola-bilir. Dahası, yüksek miktarlarda

kafeinin (günde 10 Şncan ya da daha fazla) düşük, erken doğum ya da bebekte gelişme geriliği yaptığına dair bazı çalışmalar bu-lunmaktadır. Kafein içeren diğer sıvılar (kolalar, çeşitli çaylar) için de aynı öneriler geçerlidir.

Çay hamile bayanlar için tehli-keli midir?Çay konusunda ise kahve konu-sunda söylenenlerden biraz daha fazla şeyler söylemek gerekir. Çay, kafein dışında teoŞlin denen bir madde ve niteliği tam olarak belirlenmemiş bazı maddeler içe-rir. Aşırı miktarlarda (günde 10 Şncandan fazla) tüketildiğinde içerdiği kafeinin yaptığı olumsuz etkilere ek olarak, besinlerle alı-nan demirin emilimini de azalttı-ğı bilinen bir içecektir. Bu yüzden gebelikte çay tüketiminin de gün-de iki Şncan ile kısıtlanması ge-rektiğine inanmaktayım.

Halbuki ismi masum gözüken ve

Hamilelikte, anne ve bebeğin sağlığı için dengeli ve yeterli beslenme, egzersiz yapma ve düzenli doktor kontrolü büyük önem taşıyor. Hamilelik dönemi boyunca bilinçli beslenme ile hem annenin

hem bebeğin sağlığı korunur. Anne adayı, hamilelik öncesi beslenme konusunda gösteremediği öze-ni, gebeliğin başlamasıyla birlikte azami şekilde göstermek zorundadır. İşte bu kritik dönemde anne

adaylarının en çok sordukları sorular ve yanıtları…

Page 36: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1236

usto

s 20

1237

İkiz bebek bekleyen hamile-lerin beslenmesinde değişik-lik olmalı mıdır?

Unutulmaması gereken, ikiz veya daha fazla bebe-ğiniz için beslenirken, ka-lori gereksiniminizin ikiye katlanmadığıdır. Gerçekte sizin ve bebeğinizin enerji gereksinimini temin etmek için, günlük 300 kalorilik bir ekstra enerji ilavesi ya-pılarak tüm gereksiniminiz karşılanmış olur. Normal ha-milelikte maksimum 14 kg., minimum 7 kg alınır. Hami-lelik diyetinin ana kriterleri; yeterince yüksek biyolojik değerde protein içermesi (doku sentezi ve yeterli pro-tein birikimini sağlayabilmek için), alınan kaloriyi sağlıklı bir şekilde alabilmek adına tuz, vitamin, mineral ve su açısındandengeli olmasıdır.

bize aşina olan çeşitli bitki çay-ları, örneğin adaçayı, sinameki, fesleğen, keten tohumu, ahudu-du çayı gibi çaylar sıkça tüketil-diğinde düşük yapma riskini, ge-belikte kanama riskini ve rahim kasılmalarını artırarak erken doğum yapma riskini artırabil-mektedir.

Ahududu çayının doğum kasıl-malarını başlatıcı etkisi yüzyıl-lardan beri bilinmekte ve ebeler tarafından bu çay gecikmiş do-ğumları başlatmak için kullanıl-maya devam etmektedir.

Bunlar yanında üçüncü bir grup bitki çayı ise artık hemen her markette rastlayabileceğimiz isimlerini az duyduğumuz veya hiç duymadıklarımız; fesleğen, biberiye, lavanta, yaban mersi-ni, sarı kanturon, melisa yapra-ğı, kediotu, oğul otu, aloe vera, karahindiba bunlara örnek veri-lebilir. Bu sayılan bitki çaylarının ortak özelliği gebelik döneminde kullanıldıklarında erken doğum, gebelikte kanama ve düşük ris-kini artırma olasılıklarının bu-lunması ve bu nedenle kesinlikle kullanılmaması gerektiğidir.

Hamilelik döneminde yetersiz ve dengesiz beslenmenin etki-leri nelerdir?Beslenme alışkanlıkları, kalp - damar hastalıkları, hipertan-siyon, diyabet, kanser gibi pek çok hastalıkta önemli rol oy-namaktadır. Yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenme birçok kronik hastalıktan korunmada etkili ol-maktadır. İleri yaşlarda görülen birtakım rahatsızlıkların temeli henüz küçük yaşlarda iken atıl-dığı için yaşamın her dönemin-de besin alımına dikkat etmek gerekmektedir. Yüksek oranda sebze ve meyve tüketimi birçok kronik hastalıktan korunmada etkili olmaktadır. Bebeklik ve ço-cukluk dönemindeki en önemli

sorunlar, onların yanlış beslen-me alışkanlığı kazanmalarına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucunda çocuğun bü-yüme ve gelişmesiyavaşlamakta ve durmaktadır. Hatta kazandığı ağırlığı bile kay-bedebilmektedir. Bu yaşlardaki yetersiz ve dengesiz beslenme durumunda Şziksel gelişimin yanı sıra zeka gelişimi ve öğren-me yeteneklerinin de olumsuz yönde etkilendiği görülmektedir.

Hamile bayanların her gün al-maları gereken temel besinler nelerdir?Anne adayı enerji ihtiyacının karşılanması için besin grup-larından tüketmeli. Yani anne adayı, süt grubu, et grubu, sebze ve meyve grubu, ekmek ve tahıl grubu ve yağ grubu gibi başlı-ca besin gruplarının hepsinden uzman doktor ve diyetisyeninin tavsiye ettiği oranlarda tüket-meli. Bu dönemde, kalsiyum, demir ve çinko gibi mineralle-rin, B12, A, C ve D vitaminlerin ve folik asit tüketiminin önemi de artıyor. Dolayısıyla bu gibi mineral ve vitaminler açısından zengin besin kaynaklarının tüke-timi de büyük önem kazanıyor. Anne adayları, bu mineral ve vi-taminleri tükettikleri gıdalardan alabilecekleri gibi, doktorlarının vereceği besin takviyeleriyle de alabiliyorlar. Besin ve vitamin takviyelerini doktor tavsiyesiy-le almak çok önemli çünkü bazı vitaminler vücuttan atılmıyor ve bunların vücutta birikmesi olumsuz sonuçların doğması-na yol açabiliyor. Örneğin aşırı miktarda A ve D vitamini tüke-timinden sakınmak gerekiyor. Özellikle fazla A vitamini alımı bebeklerde sakatlıklara yol aça-biliyor.

Page 37: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1236

usto

s 20

1237

İkiz bebek bekleyen hamile-lerin beslenmesinde değişik-lik olmalı mıdır?

Unutulmaması gereken, ikiz veya daha fazla bebe-ğiniz için beslenirken, ka-lori gereksiniminizin ikiye katlanmadığıdır. Gerçekte sizin ve bebeğinizin enerji gereksinimini temin etmek için, günlük 300 kalorilik bir ekstra enerji ilavesi ya-pılarak tüm gereksiniminiz karşılanmış olur. Normal ha-milelikte maksimum 14 kg., minimum 7 kg alınır. Hami-lelik diyetinin ana kriterleri; yeterince yüksek biyolojik değerde protein içermesi (doku sentezi ve yeterli pro-tein birikimini sağlayabilmek için), alınan kaloriyi sağlıklı bir şekilde alabilmek adına tuz, vitamin, mineral ve su açısındandengeli olmasıdır.

bize aşina olan çeşitli bitki çay-ları, örneğin adaçayı, sinameki, fesleğen, keten tohumu, ahudu-du çayı gibi çaylar sıkça tüketil-diğinde düşük yapma riskini, ge-belikte kanama riskini ve rahim kasılmalarını artırarak erken doğum yapma riskini artırabil-mektedir.

Ahududu çayının doğum kasıl-malarını başlatıcı etkisi yüzyıl-lardan beri bilinmekte ve ebeler tarafından bu çay gecikmiş do-ğumları başlatmak için kullanıl-maya devam etmektedir.

Bunlar yanında üçüncü bir grup bitki çayı ise artık hemen her markette rastlayabileceğimiz isimlerini az duyduğumuz veya hiç duymadıklarımız; fesleğen, biberiye, lavanta, yaban mersi-ni, sarı kanturon, melisa yapra-ğı, kediotu, oğul otu, aloe vera, karahindiba bunlara örnek veri-lebilir. Bu sayılan bitki çaylarının ortak özelliği gebelik döneminde kullanıldıklarında erken doğum, gebelikte kanama ve düşük ris-kini artırma olasılıklarının bu-lunması ve bu nedenle kesinlikle kullanılmaması gerektiğidir.

Hamilelik döneminde yetersiz ve dengesiz beslenmenin etki-leri nelerdir?Beslenme alışkanlıkları, kalp - damar hastalıkları, hipertan-siyon, diyabet, kanser gibi pek çok hastalıkta önemli rol oy-namaktadır. Yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenme birçok kronik hastalıktan korunmada etkili ol-maktadır. İleri yaşlarda görülen birtakım rahatsızlıkların temeli henüz küçük yaşlarda iken atıl-dığı için yaşamın her dönemin-de besin alımına dikkat etmek gerekmektedir. Yüksek oranda sebze ve meyve tüketimi birçok kronik hastalıktan korunmada etkili olmaktadır. Bebeklik ve ço-cukluk dönemindeki en önemli

sorunlar, onların yanlış beslen-me alışkanlığı kazanmalarına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucunda çocuğun bü-yüme ve gelişmesiyavaşlamakta ve durmaktadır. Hatta kazandığı ağırlığı bile kay-bedebilmektedir. Bu yaşlardaki yetersiz ve dengesiz beslenme durumunda Şziksel gelişimin yanı sıra zeka gelişimi ve öğren-me yeteneklerinin de olumsuz yönde etkilendiği görülmektedir.

Hamile bayanların her gün al-maları gereken temel besinler nelerdir?Anne adayı enerji ihtiyacının karşılanması için besin grup-larından tüketmeli. Yani anne adayı, süt grubu, et grubu, sebze ve meyve grubu, ekmek ve tahıl grubu ve yağ grubu gibi başlı-ca besin gruplarının hepsinden uzman doktor ve diyetisyeninin tavsiye ettiği oranlarda tüket-meli. Bu dönemde, kalsiyum, demir ve çinko gibi mineralle-rin, B12, A, C ve D vitaminlerin ve folik asit tüketiminin önemi de artıyor. Dolayısıyla bu gibi mineral ve vitaminler açısından zengin besin kaynaklarının tüke-timi de büyük önem kazanıyor. Anne adayları, bu mineral ve vi-taminleri tükettikleri gıdalardan alabilecekleri gibi, doktorlarının vereceği besin takviyeleriyle de alabiliyorlar. Besin ve vitamin takviyelerini doktor tavsiyesiy-le almak çok önemli çünkü bazı vitaminler vücuttan atılmıyor ve bunların vücutta birikmesi olumsuz sonuçların doğması-na yol açabiliyor. Örneğin aşırı miktarda A ve D vitamini tüke-timinden sakınmak gerekiyor. Özellikle fazla A vitamini alımı bebeklerde sakatlıklara yol aça-biliyor.

Page 38: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1238

usto

s 20

1239

Lokman Hekim Sincan Hastanesi Yoğun Bakım Sorumlu Hekimleri, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanları Dr. Barış Yüksel ve Dr. Ömer Zühtü Yöndem, yoğun ba-kım hastalarının tedavi sürecine ilişkin kamuoyunda yanlış bilinen bazı konulara açıklık getirdi.

Yoğun Bakım (Kritik Bakım) Üni-teleri, kritik hastalara hizmet vermek üzere düzenlenen özel ünitelerdir. Yerleşim biçimi, in-san gücü, profesyonel kapasite ve teknik donanım açısından son derece özellikli multidisipliner ünitelerdir. İleri teknolojiye sahip cihazlarla donatılmış olup kritik hasta bakımı üzerine eğitilmiş hekim ve hemşire grupları tara-fından işletilirler. Hayati fonksi-yonların düzenlenmesinin uygun monitorizasyon, standart tedavi ve dikkatli veri organizasyonu ile

mümkün olabileceği de kaçınıl-maz bir gerçektir. Bu açıdan Yo-ğun Bakım Üniteleri tıbbi aktivite ve hasta bakımı açısından hasta-ne hizmetlerinde ayrıcalık taşıyan kliniklerdir ve yerleşim biçimleri, teknik donanımları, insan gücü ve profesyonel beceriler açısından son derece özellik taşımaktadır-lar.

Yoğun bakımda izlenen hastalar-da klinik bozulma aniden gelişir-ken, düzelme yavaş ve meşakkatli bir süreç sonrasında olabilmekte-dir. Bu bağlamda, ne yazık ki bu ünitelerde izlenen ‘kritik’ hasta grubunda ölüm riski hasta ba-ğımlı faktörler nedeniyle diğer hasta gruplarına göre daha yük-sektir. Bu amaçla yoğun bakım takibi gerektiren kritik hasta grupları-nın sınışandırılması doğru olacak-

tır. Günümüzde yoğun/kritik has-ta tanımlamasında tek bir kriter yetersiz kalmakta olup hastaları mevcut rahatsızlık, monitörizas-yon ve tedavi gereksinimlerine göre sınışandırma yolu tercih edilmektedir. Buna göre yoğun bakım hastası üç grupta ele alı-nabilir:

Birinci Basamak Hastalar: Takip ve tedavileri için rutin yöntemler yeterli olmayan, ancak, henüz or-gan yetmezliği başlamamış, solu-num desteğine ihtiyaç duymayan yakın takibi gereken hastalar…

İkinci Basamak Hastalar: Birin-ci basamak yoğun bakım hastası özelliklerine ek olarak kısa süreli, detaylı ve nitelikli gözlem girişim ve yaşamsal destek gereksinimi bulunan hastalar…

Üçüncü Basamak Hastalar: Bi-rinci ve ikinci basamak hastaları-nın özelliklerine ilave olarak uzun süreli nitelikli gözlem ve girişim ile uzun süreli yaşamsal destek gereksinimi bulunan veya çoklu organ yetmezliği gelişmiş hasta-lar…

EN ÇOK KABUL EDİLEN HASTA GRUBUHastanemiz genel yoğun bakım ünitesi de altta yatan özellikli hastalığı nedeniyle takibi gere-ken hastaların yattığı özel yoğun bakımlar, solunum yetmezliği ve/veya çoklu organ işlev bozukluğu gibi tüm karmaşık hastaların ka-bul edildiği solunum desteği renal replasman tedavisi, plazmaferez gibi destek tedavilerinin hepsinin yapılabildiği en üst düzeyde tıbbi bakım ve tedavi verilebilen yoğun bakım üniteleri olarak tarişenen Üçüncü Basamak Yoğun Bakım Ünitesi özelliklerine sahiptir. Yo-ğun Bakım Ünitemizin bu yüksek donanım ve kabiliyetleri nede-niyle diğer hasta gruplarına göre daha karmaşık ve kimi zaman da ne yazık ki daha az yüz güldürücü olan “Üçüncü Basamak Hasta-lar” grubundakiler sıklıkla kabul edilmektedir. Bir acil servise, kalp ve solunum durmasıyla gitmiş ve

acil servisteki doktorun çaresizlik içinde yer aradığı ancak bir çok farklı klinik tarafından reddedi-len bir çok hasta, yoğun bakım ünitemize kabul edilmekte ve tıbbi literatürün son uygulamala-rı doğrultusunda takip ve tedavi edilmektedir.

SKORLAMA SİSTEMİNE GÖRE ÖLÜM ORANI DÜŞÜKGünümüzde yoğun bakım hasta-sı olarak tarif edilen kritik hasta grubu son derece geniş hastalık grubunu içermekle birlikte bu patolojilerin çoğunda hayati fonk-siyonların düzenlenmesi ile iyi-leşme sağlanabilmektedir. Çoklu travmalı ve kritik hastalarda or-gan veya sistem hasarları tedavi edilirken diğer yandan da diğer organ veya sistemlerde oluşabi-lecek fonksiyon bozukluklarının önlenmesi veya tedavi edilmesi gerekmektedir. Bu da normal bir hastane servisindeki bakımdan daha fazla, sürekli, aktif ve çok yönlü bir bakım gerektirdiğinden bu tür hastalar, bu iş için eğitil-miş personel tarafından ve özel olarak organize edilmiş Yoğun Bakım Ünitemizde takip ve te-davi edilmektedirler. Yoğun Ba-kım Ünitesi’ne kabul edilen has-talar; vücudun geçirdiği ağır bir

Yoğun bakım “SON DURAK” değil

Dr. Barış YÜKSEL &Dr. Ömer Zühtü YÖNDEM | Anesteziyoloji ve Reanimasyon

Lokman Hekim Sincan Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi, yüksek donanım ve kabiliyeti nedeniyle birçok klinik tarafından reddedilen “kritik” durumdaki hastaları kabul ediyor. Kimi hastalar için son durak olan yoğun ba-kım ünitesi, çok sayıda hasta için ise kısa bir durak oluyor ve onları yeniden yaşama bağlıyor.

100 hastanın 82’si dışarıdanYoğun bakımda 3. ba-samak’ hasta grubunun her 100 tanesinin 82’sini diğer hastanelerin acil ya da yataklı servislerin-den kabul edilen hasta-lar oluşturmaktadır. Geri kalanın çoğu ise 112 ambulans ile hastanemiz acil servisine getirilen hastalardır.

Page 39: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1238

usto

s 20

1239

Lokman Hekim Sincan Hastanesi Yoğun Bakım Sorumlu Hekimleri, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanları Dr. Barış Yüksel ve Dr. Ömer Zühtü Yöndem, yoğun ba-kım hastalarının tedavi sürecine ilişkin kamuoyunda yanlış bilinen bazı konulara açıklık getirdi.

Yoğun Bakım (Kritik Bakım) Üni-teleri, kritik hastalara hizmet vermek üzere düzenlenen özel ünitelerdir. Yerleşim biçimi, in-san gücü, profesyonel kapasite ve teknik donanım açısından son derece özellikli multidisipliner ünitelerdir. İleri teknolojiye sahip cihazlarla donatılmış olup kritik hasta bakımı üzerine eğitilmiş hekim ve hemşire grupları tara-fından işletilirler. Hayati fonksi-yonların düzenlenmesinin uygun monitorizasyon, standart tedavi ve dikkatli veri organizasyonu ile

mümkün olabileceği de kaçınıl-maz bir gerçektir. Bu açıdan Yo-ğun Bakım Üniteleri tıbbi aktivite ve hasta bakımı açısından hasta-ne hizmetlerinde ayrıcalık taşıyan kliniklerdir ve yerleşim biçimleri, teknik donanımları, insan gücü ve profesyonel beceriler açısından son derece özellik taşımaktadır-lar.

Yoğun bakımda izlenen hastalar-da klinik bozulma aniden gelişir-ken, düzelme yavaş ve meşakkatli bir süreç sonrasında olabilmekte-dir. Bu bağlamda, ne yazık ki bu ünitelerde izlenen ‘kritik’ hasta grubunda ölüm riski hasta ba-ğımlı faktörler nedeniyle diğer hasta gruplarına göre daha yük-sektir. Bu amaçla yoğun bakım takibi gerektiren kritik hasta grupları-nın sınışandırılması doğru olacak-

tır. Günümüzde yoğun/kritik has-ta tanımlamasında tek bir kriter yetersiz kalmakta olup hastaları mevcut rahatsızlık, monitörizas-yon ve tedavi gereksinimlerine göre sınışandırma yolu tercih edilmektedir. Buna göre yoğun bakım hastası üç grupta ele alı-nabilir:

Birinci Basamak Hastalar: Takip ve tedavileri için rutin yöntemler yeterli olmayan, ancak, henüz or-gan yetmezliği başlamamış, solu-num desteğine ihtiyaç duymayan yakın takibi gereken hastalar…

İkinci Basamak Hastalar: Birin-ci basamak yoğun bakım hastası özelliklerine ek olarak kısa süreli, detaylı ve nitelikli gözlem girişim ve yaşamsal destek gereksinimi bulunan hastalar…

Üçüncü Basamak Hastalar: Bi-rinci ve ikinci basamak hastaları-nın özelliklerine ilave olarak uzun süreli nitelikli gözlem ve girişim ile uzun süreli yaşamsal destek gereksinimi bulunan veya çoklu organ yetmezliği gelişmiş hasta-lar…

EN ÇOK KABUL EDİLEN HASTA GRUBUHastanemiz genel yoğun bakım ünitesi de altta yatan özellikli hastalığı nedeniyle takibi gere-ken hastaların yattığı özel yoğun bakımlar, solunum yetmezliği ve/veya çoklu organ işlev bozukluğu gibi tüm karmaşık hastaların ka-bul edildiği solunum desteği renal replasman tedavisi, plazmaferez gibi destek tedavilerinin hepsinin yapılabildiği en üst düzeyde tıbbi bakım ve tedavi verilebilen yoğun bakım üniteleri olarak tarişenen Üçüncü Basamak Yoğun Bakım Ünitesi özelliklerine sahiptir. Yo-ğun Bakım Ünitemizin bu yüksek donanım ve kabiliyetleri nede-niyle diğer hasta gruplarına göre daha karmaşık ve kimi zaman da ne yazık ki daha az yüz güldürücü olan “Üçüncü Basamak Hasta-lar” grubundakiler sıklıkla kabul edilmektedir. Bir acil servise, kalp ve solunum durmasıyla gitmiş ve

acil servisteki doktorun çaresizlik içinde yer aradığı ancak bir çok farklı klinik tarafından reddedi-len bir çok hasta, yoğun bakım ünitemize kabul edilmekte ve tıbbi literatürün son uygulamala-rı doğrultusunda takip ve tedavi edilmektedir.

SKORLAMA SİSTEMİNE GÖRE ÖLÜM ORANI DÜŞÜKGünümüzde yoğun bakım hasta-sı olarak tarif edilen kritik hasta grubu son derece geniş hastalık grubunu içermekle birlikte bu patolojilerin çoğunda hayati fonk-siyonların düzenlenmesi ile iyi-leşme sağlanabilmektedir. Çoklu travmalı ve kritik hastalarda or-gan veya sistem hasarları tedavi edilirken diğer yandan da diğer organ veya sistemlerde oluşabi-lecek fonksiyon bozukluklarının önlenmesi veya tedavi edilmesi gerekmektedir. Bu da normal bir hastane servisindeki bakımdan daha fazla, sürekli, aktif ve çok yönlü bir bakım gerektirdiğinden bu tür hastalar, bu iş için eğitil-miş personel tarafından ve özel olarak organize edilmiş Yoğun Bakım Ünitemizde takip ve te-davi edilmektedirler. Yoğun Ba-kım Ünitesi’ne kabul edilen has-talar; vücudun geçirdiği ağır bir

Yoğun bakım “SON DURAK” değil

Dr. Barış YÜKSEL &Dr. Ömer Zühtü YÖNDEM | Anesteziyoloji ve Reanimasyon

Lokman Hekim Sincan Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi, yüksek donanım ve kabiliyeti nedeniyle birçok klinik tarafından reddedilen “kritik” durumdaki hastaları kabul ediyor. Kimi hastalar için son durak olan yoğun ba-kım ünitesi, çok sayıda hasta için ise kısa bir durak oluyor ve onları yeniden yaşama bağlıyor.

100 hastanın 82’si dışarıdanYoğun bakımda 3. ba-samak’ hasta grubunun her 100 tanesinin 82’sini diğer hastanelerin acil ya da yataklı servislerin-den kabul edilen hasta-lar oluşturmaktadır. Geri kalanın çoğu ise 112 ambulans ile hastanemiz acil servisine getirilen hastalardır.

Page 40: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1240

usto

s 20

1241

hastalık, zehirlenme, travma ve ameliyattan dolayı önceden tah-min edilmesi mümkün olmayan komplikasyonlarla yaşamlarının sınırına gelmiş bulunan olgular-dır. Bu hastaların ortak özellikleri; durumlarının ağır olmakla birlikte düzelebilir olmasıdır. Yoğun Ba-kım ünitelerine kabul edilen has-talar çok farklı koşullarda olabildi-ğinden, bu hastaların ve ünitelerin hastalığın şiddeti ve ölüm riski yönünden mukayese edilmeleri, sonuçların değerlendirilmesi ve gidişatın belirlenmesi çok önem-li; ancak oldukça zordur. Bundan dolayı çeşitli skorlama sistemleri kullanılmaktadır. Bu sistemlerde hastalığın tipi, derecesi, hastanın Şzyolojik rezervi ve tedaviye yanı-tı, tedavinin tipi, derecesi, süresi gibi etkenler göz önüne alınarak akıbet belirlenmeye çalışılmak-

tadır. Bu skorlama sistemleri; tedavi ve sonuçları arasındaki ilişkileri hakkında bilgi sahibi ol-mamızı sağlamaktadır. Puanlar bu ölçümlerle tayin edilmektedir ve her hasta için hastalık şiddeti skorunu belirlemektedir. Travma, sepsis veya yanıklılar, tüm cerra-hi, medikal erişkin yoğun bakım hastaları için APACHE-II, SAPS, TISS ve MPM kabul edilebilir skor-lama sistemleridir. Hastanemiz genel yoğun bakım ünitesinde de APACHE-II skorlama sistemi beklenen ölüm oranlarını tayin etmek için kurulduğu günden bu yana yatan her hasta için kulla-nıla gelmektedir. Hasta proŞlimiz gereği kabul edilen çok ağır has-talar nedeniyle bazen hastaları-mız kaybedilebilmesine rağmen APACHE-II skorlama sistemine göre ölüm oranlarımız beklene-

nin altındadır.

SAĞLIK PERSONELİ KAYNAKLI ÖLÜM YOKSonuç olarak elbette ki yoğun ba-kım hastalarında ölüm, hastaya bağlı faktörler nedeniyle bazen kaçınılmazdır. Bu durum hasta yakınlarında olduğu kadar hasta-ya bakım ve tedavi veren bizlerde de duygusal travmalara ve üzün-tüye sebep olabilmektedir. Ancak burada bizleri vicdani olarak en azından biraz da olsa rahatlatan, doktor ve hemşire kaynaklı hasta kayıplarının olmadığını skorlama sistemleri yardımıyla kendimizi doğrulayarak tespit etmiş olma-mızdır.

Üst düzey donanımDr. Barış Yüksel ve Dr. Ömer Züh-tü Yöndem, Lokman Hekim Sin-can Hastanesi Yoğun Bakım Üni-tesi hakkında şu bilgileri verdi:“Hastanemiz genel yoğun bakım ünitesi, takibi gereken hastaların yattığı özel yoğun bakımlar, solu-num yetmezliği ile çoklu organ, işlev bozukluğu gibi tüm karmaşık hastaların kabul edildiği solunum desteği, renal replasman tedavisi, plazmaferez gibi destek tedavi-lerinin hepsinin yapılabildiği en üst düzeyde tıbbi bakım ve tedavi verilebilen yoğun bakım üniteleri olarak tarişenen 3. basamak yo-ğun bakım ünitesi özelliklerine sahiptir. Yoğun bakım ünitemizin bu yüksek donanım ve kabiliyet-leri nedeniyle diğer hasta grupla-rına göre daha karmaşık ve kimi zaman da ne yazık ki daha az yüz güldürücü olan 3. basamak has-ta grupları sıklıkla kabul edilebil-mektedir. Bir acil servise, kalp ve solunum durmasıyla gitmiş ve acil servisteki doktorun çaresizlik için-de yer aradığı ancak birçok farklı klinik tarafından reddedilen has-talar, yoğun bakım ünitemize ka-bul edilmekte ve tıbbi literatürün son uygulamaları doğrultusunda takip ve tedavi edilmektedir.”

Page 41: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1240

usto

s 20

1241

hastalık, zehirlenme, travma ve ameliyattan dolayı önceden tah-min edilmesi mümkün olmayan komplikasyonlarla yaşamlarının sınırına gelmiş bulunan olgular-dır. Bu hastaların ortak özellikleri; durumlarının ağır olmakla birlikte düzelebilir olmasıdır. Yoğun Ba-kım ünitelerine kabul edilen has-talar çok farklı koşullarda olabildi-ğinden, bu hastaların ve ünitelerin hastalığın şiddeti ve ölüm riski yönünden mukayese edilmeleri, sonuçların değerlendirilmesi ve gidişatın belirlenmesi çok önem-li; ancak oldukça zordur. Bundan dolayı çeşitli skorlama sistemleri kullanılmaktadır. Bu sistemlerde hastalığın tipi, derecesi, hastanın Şzyolojik rezervi ve tedaviye yanı-tı, tedavinin tipi, derecesi, süresi gibi etkenler göz önüne alınarak akıbet belirlenmeye çalışılmak-

tadır. Bu skorlama sistemleri; tedavi ve sonuçları arasındaki ilişkileri hakkında bilgi sahibi ol-mamızı sağlamaktadır. Puanlar bu ölçümlerle tayin edilmektedir ve her hasta için hastalık şiddeti skorunu belirlemektedir. Travma, sepsis veya yanıklılar, tüm cerra-hi, medikal erişkin yoğun bakım hastaları için APACHE-II, SAPS, TISS ve MPM kabul edilebilir skor-lama sistemleridir. Hastanemiz genel yoğun bakım ünitesinde de APACHE-II skorlama sistemi beklenen ölüm oranlarını tayin etmek için kurulduğu günden bu yana yatan her hasta için kulla-nıla gelmektedir. Hasta proŞlimiz gereği kabul edilen çok ağır has-talar nedeniyle bazen hastaları-mız kaybedilebilmesine rağmen APACHE-II skorlama sistemine göre ölüm oranlarımız beklene-

nin altındadır.

SAĞLIK PERSONELİ KAYNAKLI ÖLÜM YOKSonuç olarak elbette ki yoğun ba-kım hastalarında ölüm, hastaya bağlı faktörler nedeniyle bazen kaçınılmazdır. Bu durum hasta yakınlarında olduğu kadar hasta-ya bakım ve tedavi veren bizlerde de duygusal travmalara ve üzün-tüye sebep olabilmektedir. Ancak burada bizleri vicdani olarak en azından biraz da olsa rahatlatan, doktor ve hemşire kaynaklı hasta kayıplarının olmadığını skorlama sistemleri yardımıyla kendimizi doğrulayarak tespit etmiş olma-mızdır.

Üst düzey donanımDr. Barış Yüksel ve Dr. Ömer Züh-tü Yöndem, Lokman Hekim Sin-can Hastanesi Yoğun Bakım Üni-tesi hakkında şu bilgileri verdi:“Hastanemiz genel yoğun bakım ünitesi, takibi gereken hastaların yattığı özel yoğun bakımlar, solu-num yetmezliği ile çoklu organ, işlev bozukluğu gibi tüm karmaşık hastaların kabul edildiği solunum desteği, renal replasman tedavisi, plazmaferez gibi destek tedavi-lerinin hepsinin yapılabildiği en üst düzeyde tıbbi bakım ve tedavi verilebilen yoğun bakım üniteleri olarak tarişenen 3. basamak yo-ğun bakım ünitesi özelliklerine sahiptir. Yoğun bakım ünitemizin bu yüksek donanım ve kabiliyet-leri nedeniyle diğer hasta grupla-rına göre daha karmaşık ve kimi zaman da ne yazık ki daha az yüz güldürücü olan 3. basamak has-ta grupları sıklıkla kabul edilebil-mektedir. Bir acil servise, kalp ve solunum durmasıyla gitmiş ve acil servisteki doktorun çaresizlik için-de yer aradığı ancak birçok farklı klinik tarafından reddedilen has-talar, yoğun bakım ünitemize ka-bul edilmekte ve tıbbi literatürün son uygulamaları doğrultusunda takip ve tedavi edilmektedir.”

Page 42: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1242

usto

s 20

1243

Evet, hayal ettiğimiz doğum ne-dir? İnsan doğumunu hayal eder mi? Olabilecek en büyük hayal şüphesiz ağrısız, çabucak bite-bilecek bir doğumdur. Ne kadar kısa ise o kadar güzel bir doğum diye düşünülür. Doğumu insanlar büyük ağrıların çekildiği bir an olarak görüyor. İşte bizim bu dü-şünceleri yıkmamız gerekir. Do-ğumhanenin bir kâbus odası değil de yaşamımıza yeni bir soluğun, yeni bir ışığın geldiği, dokuz ayın heyecanının sevgi seline dönüş-tüğü anın paylaşıldığı alanlar ol-duğunu kabullenmeliyiz. Umutla, sabırla, sükûnet içerisinde seve-rek ve huzurla beklemek gerek-tiğini…

ANNE NE İSTER?Anne adaylarını doğuma yönelik hayallerini dinlemeli, hayallerini hekim ve hastane olarak gerçek-leştirmeliyiz. Kişilerin beklentileri ne olabilir? Aslında araştırmalar yapılırken gebelerin hayallerinin öyle çok fazla olmadığını ama de-taya inildiğinde bunların onlar için ne kadar önemli olduğunu görü-yoruz.Gebe güven istiyor, sevdiklerinin yanında olması; en önemlisi eşi-nin elini elinde hissetmek, yaşam meyveleri dünyaya gelirken ona birlikte sarılmak istiyor. Takibini yapan, ona kol kanat geren, sırtı-nı güvenle dayayabileceği dokto-ru ile birlikte olmak ister. Ancak doktordan güven beklerken siz de aile olarak doktorunuza güven vermelisiniz. Gebe-doktor ilişkisi iki insan arasındaki güven dolu bir ilişkidir. Bebeğini beklerken anne travay anında kalabalık bir ortam-da olmak istemeyebilir. Doğumda mahremiyetin ne kadar önemli olduğu pek çok kişi ve kurum ta-rafından göz ardı edildiği kanaa-tindeyim. Doğumda mahremiyet ve güven bir gebe için son derece önemlidir Doğumhanenin sessiz, sakin, huzur ve güven dolu olması gerekmektedir.

DOĞUMA NASIL HAZIRLANMA-LI?Gebe doğum eylemini kesinlik-le son dakikaya bırakmamalı, hastaneyi ve doğumhaneyi ola-bildiğince tanımalı, gerekiyorsa önceden odayı ve doğumhaneyi görüp hayalini ona göre kurgula-malı. Gebelik kurslarına katılarak doğum anında nefes terapilerini alıp doğum eyleminde nasıl nefes alabileceğinizi önceden öğrenin. Yoğun korkularınızı bir gebe psi-kologu ile giderebilirsiniz. Üçüncü aydan itibaren bedeninizi egzer-sizlerle doğuma hazırlayın. Şart-larınız müsaitse mutlaka gebelik yogası veya pilates derslerine ka-tılın. Bu dersler beden-zihin-ne-fes dengesine dayalı derslerdir ve doğumun kendisi de zaten budur. Eğitmenlerin doğumu bilmeleri çok önemlidir. Bu kursları almış ve doğumu bilen deneyimli eğit-menlerle çalışın. Doğum anında mutlaka hareket özgürlüğünüzü kullanın, yatağa bağımlı kalmayın, doğuma giderken tüm aile fertle-ri ile beraber doğuma gitmeyin, onların paniğini ve stresini siz ya-şamayın zira yaşanılacak gergin-lik doğumunuzu da etkiler.

NORMAL DOĞUM MU SEZAR-YEN Mİ?Doğum kendi haline bırakıldığın-da yaşanması gereken doğal bir süreçtir. Ancak bazen yardıma ih-tiyaç duyulabilir. Anne adaylarına gerekli bilinci vermeliyiz. Onları normal doğuma teşvik ederken annenin veya bebeğin sağlığı sı-kıntıya girdiği durumlarda sezar-yenin de bir seçenek olduğunu unutmamalıyız. Sezaryen olma durumunuzdaki seçeneklerinizi ve tercihlerinizi bilin. Anne ve be-beğine saygılı sezaryenler, sezar-yenin birçok olumsuz etkisinden kurtulma şansınız olacaktır. Sağ-lıklı bir evlat ve anne için doğal doğum ilk tercihimizdir bu unu-tulmamalıdır.

Son günlerin tartışmalı konularının başında gelen “sezaryen mi normal doğum mu” sorusunun yanıtını siyasi çevreler, basın, kadın dernekleri, hekimler, erkekler ve kadınlar başka hiçbir konu yok gibi tartışarak arıyor. Kimse anne adayına “Siz ne istiyorsunuz, nasıl bir doğum düşlüyorsunuz, hayaliniz nedir, bebeğinize

hangi şartlarda, nasıl kavuşmak istiyorsunuz” diye sormuyor.

BEBEKTEN KURTULUŞ DEĞiLBEBEĞE KAVUŞMA ANIDIR

DOĞUM

Dr. Sebahat TURAN | Kadın Hastalıkları ve Doğum

Anne güven isti-yor, sevdiklerinin yanında olması; en önemlisi eşinin elini elinde hissetmek, yaşam meyveleri dünyaya gelirken ona birlikte sarıl-mak istiyor. Taki-bini yapan, ona kol kanat geren, sırtını güvenle dayayabi-leceği doktoru ile birlikte olmak ister.

Page 43: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1242

usto

s 20

1243

Evet, hayal ettiğimiz doğum ne-dir? İnsan doğumunu hayal eder mi? Olabilecek en büyük hayal şüphesiz ağrısız, çabucak bite-bilecek bir doğumdur. Ne kadar kısa ise o kadar güzel bir doğum diye düşünülür. Doğumu insanlar büyük ağrıların çekildiği bir an olarak görüyor. İşte bizim bu dü-şünceleri yıkmamız gerekir. Do-ğumhanenin bir kâbus odası değil de yaşamımıza yeni bir soluğun, yeni bir ışığın geldiği, dokuz ayın heyecanının sevgi seline dönüş-tüğü anın paylaşıldığı alanlar ol-duğunu kabullenmeliyiz. Umutla, sabırla, sükûnet içerisinde seve-rek ve huzurla beklemek gerek-tiğini…

ANNE NE İSTER?Anne adaylarını doğuma yönelik hayallerini dinlemeli, hayallerini hekim ve hastane olarak gerçek-leştirmeliyiz. Kişilerin beklentileri ne olabilir? Aslında araştırmalar yapılırken gebelerin hayallerinin öyle çok fazla olmadığını ama de-taya inildiğinde bunların onlar için ne kadar önemli olduğunu görü-yoruz.Gebe güven istiyor, sevdiklerinin yanında olması; en önemlisi eşi-nin elini elinde hissetmek, yaşam meyveleri dünyaya gelirken ona birlikte sarılmak istiyor. Takibini yapan, ona kol kanat geren, sırtı-nı güvenle dayayabileceği dokto-ru ile birlikte olmak ister. Ancak doktordan güven beklerken siz de aile olarak doktorunuza güven vermelisiniz. Gebe-doktor ilişkisi iki insan arasındaki güven dolu bir ilişkidir. Bebeğini beklerken anne travay anında kalabalık bir ortam-da olmak istemeyebilir. Doğumda mahremiyetin ne kadar önemli olduğu pek çok kişi ve kurum ta-rafından göz ardı edildiği kanaa-tindeyim. Doğumda mahremiyet ve güven bir gebe için son derece önemlidir Doğumhanenin sessiz, sakin, huzur ve güven dolu olması gerekmektedir.

DOĞUMA NASIL HAZIRLANMA-LI?Gebe doğum eylemini kesinlik-le son dakikaya bırakmamalı, hastaneyi ve doğumhaneyi ola-bildiğince tanımalı, gerekiyorsa önceden odayı ve doğumhaneyi görüp hayalini ona göre kurgula-malı. Gebelik kurslarına katılarak doğum anında nefes terapilerini alıp doğum eyleminde nasıl nefes alabileceğinizi önceden öğrenin. Yoğun korkularınızı bir gebe psi-kologu ile giderebilirsiniz. Üçüncü aydan itibaren bedeninizi egzer-sizlerle doğuma hazırlayın. Şart-larınız müsaitse mutlaka gebelik yogası veya pilates derslerine ka-tılın. Bu dersler beden-zihin-ne-fes dengesine dayalı derslerdir ve doğumun kendisi de zaten budur. Eğitmenlerin doğumu bilmeleri çok önemlidir. Bu kursları almış ve doğumu bilen deneyimli eğit-menlerle çalışın. Doğum anında mutlaka hareket özgürlüğünüzü kullanın, yatağa bağımlı kalmayın, doğuma giderken tüm aile fertle-ri ile beraber doğuma gitmeyin, onların paniğini ve stresini siz ya-şamayın zira yaşanılacak gergin-lik doğumunuzu da etkiler.

NORMAL DOĞUM MU SEZAR-YEN Mİ?Doğum kendi haline bırakıldığın-da yaşanması gereken doğal bir süreçtir. Ancak bazen yardıma ih-tiyaç duyulabilir. Anne adaylarına gerekli bilinci vermeliyiz. Onları normal doğuma teşvik ederken annenin veya bebeğin sağlığı sı-kıntıya girdiği durumlarda sezar-yenin de bir seçenek olduğunu unutmamalıyız. Sezaryen olma durumunuzdaki seçeneklerinizi ve tercihlerinizi bilin. Anne ve be-beğine saygılı sezaryenler, sezar-yenin birçok olumsuz etkisinden kurtulma şansınız olacaktır. Sağ-lıklı bir evlat ve anne için doğal doğum ilk tercihimizdir bu unu-tulmamalıdır.

Son günlerin tartışmalı konularının başında gelen “sezaryen mi normal doğum mu” sorusunun yanıtını siyasi çevreler, basın, kadın dernekleri, hekimler, erkekler ve kadınlar başka hiçbir konu yok gibi tartışarak arıyor. Kimse anne adayına “Siz ne istiyorsunuz, nasıl bir doğum düşlüyorsunuz, hayaliniz nedir, bebeğinize

hangi şartlarda, nasıl kavuşmak istiyorsunuz” diye sormuyor.

BEBEKTEN KURTULUŞ DEĞiLBEBEĞE KAVUŞMA ANIDIR

DOĞUM

Dr. Sebahat TURAN | Kadın Hastalıkları ve Doğum

Anne güven isti-yor, sevdiklerinin yanında olması; en önemlisi eşinin elini elinde hissetmek, yaşam meyveleri dünyaya gelirken ona birlikte sarıl-mak istiyor. Taki-bini yapan, ona kol kanat geren, sırtını güvenle dayayabi-leceği doktoru ile birlikte olmak ister.

Page 44: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1244

usto

s 20

1245

Bir şarkısının sözünde “Artık de-vir değişti, e tabi Çelik’te değişti” diyen Çelik için değişmeyen tek şey müzik piyasasındaki vazgeçil-mez yeri oldu. İki yeni albüm ha-zırlığında olan Çelik, sorularımıza samimi yanıtlar verdi. İşte şarkıcı Çelik Erişçi ile yaptığımız röporta-jın detayları:

Bir süredir ekranlardan uzak-sınız. Sizi ekranlarda daha çok görebilecek miyiz? Bir takım projeler üzerinde ça-lışıyorum. Kısa süre içerisinde bu projeleri hayata geçireceğim. Ekranlarda daha sık yer alacağım bir sürece gireceğim.

Nedir bu projeler?İki yeni albüm ile beraber yeni di-ğer başka projelerimi de sevenle-rimle paylaşacağım nasip olursa… Bunlardan bir tanesi single, bir di-ğeri ise eski şarkılarımızdan olu-şan Best Off ki; bu şarkıların clup versiyonu olacak.

Geçmişe dönüp bakıp ardından kendinizle yüzleştiğiniz olur mu?

Kendimle yüzleşmediğim zaman-ları büyük bir kayıp olarak görü-yorum. Aslına bakarsanız soru kendinizle yüzleşmek değil de bunu neden sürekli yapmıyorsu-nuz şeklinde olmalıydı. Ben bu so-runun yanıtını kendime bu şekilde veriyorum. Sürekli kendimle yüz-leşmem gerektiğine inanıyorum.

Bu yüzleşme dönemlerinde “en büyük hatam” dediğiniz şey ne-dir?Geçmişimle ilgili hata diyebilece-ğim çok şey sayabilirim ama bun-lar aynı zamanda özel konular… Her kul gibi ben de çok hata yap-tım; hangisi hangisinden büyük hesaplayamıyorum.

Şarkı sözü yazarken size en çok ilham veren şey ne oluyor?Pek çok ilham kaynağı oluyor. Hisler, herkeste değişiklik göste-rir. Bizi hayal kırıklığına uğratan ve çok değişken olan bir duygu dünyasıdır hisler… Şarkı sözü ya-zarken de bu değişkenlik kendini gösteriyor.

Okumaktan en çok zevk aldığı-

nız şarkınız hangisi?Yapma, dayanamam… Bunlar çok özel şarkılar. Anlaşılmasını bek-lemem, bu sebeple bilinmesi de mümkün değil sanırım.

Sanat camiasının tecrübe-li isimleri arasındasınız. Bazı şeyleri kanıksamış biri olarak “İzel-Çelik-Ercan” üçlüsündeki Çelik ile bugünkü Çelik arasın-da nasıl bir fark var?Benim yolum, anlayışım, düşünce biçimim, hayata bakışım sade-ce grup arkadaşlarımdan değil, tüm sanat dünyasından farklıdır. Bu fark, anlatılabilir bir şey değil-dir; anlaşılabilmesi muhtemel bir şeydir.

Zaman insanın dünyaya bakışı-nı da değiştiriyor mu?Mutlaka… Kişi değişir, sanatçı de-ğişir… Ancak bu esnada dünya da değişir. Bu değişimin zamanını ve dengesini çok iyi anlamanız lazım.

Çok iyi bir arşivci olduğunuzu duyduk. Doğru mu?Benden 20 sene önce gittiğim bir tiyatronun bilet, gün, saat ve

EN BÜYÜK HATAM

SAĞLIĞIMAÖNEM VERMEMEKTürkiye’nin, 90’lı yıllara damgasını vuran “İzel-Çelik-Ercan” üçlüsüyle tanımaya başladığı şarkıcı Çe-lik Erişçi, Antibiyotik Dergisi’nin bu sayısına konuk oldu. Solo olarak devam ettiği müzik kariyerinde birçok önemli albüme imza atan Çelik’i en iyi ifade eden söz bir hayranına ait: “Ya çok sıcak, ya çok

soğuk; ortasını gören olmadı.”

Page 45: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1244

usto

s 20

1245

Bir şarkısının sözünde “Artık de-vir değişti, e tabi Çelik’te değişti” diyen Çelik için değişmeyen tek şey müzik piyasasındaki vazgeçil-mez yeri oldu. İki yeni albüm ha-zırlığında olan Çelik, sorularımıza samimi yanıtlar verdi. İşte şarkıcı Çelik Erişçi ile yaptığımız röporta-jın detayları:

Bir süredir ekranlardan uzak-sınız. Sizi ekranlarda daha çok görebilecek miyiz? Bir takım projeler üzerinde ça-lışıyorum. Kısa süre içerisinde bu projeleri hayata geçireceğim. Ekranlarda daha sık yer alacağım bir sürece gireceğim.

Nedir bu projeler?İki yeni albüm ile beraber yeni di-ğer başka projelerimi de sevenle-rimle paylaşacağım nasip olursa… Bunlardan bir tanesi single, bir di-ğeri ise eski şarkılarımızdan olu-şan Best Off ki; bu şarkıların clup versiyonu olacak.

Geçmişe dönüp bakıp ardından kendinizle yüzleştiğiniz olur mu?

Kendimle yüzleşmediğim zaman-ları büyük bir kayıp olarak görü-yorum. Aslına bakarsanız soru kendinizle yüzleşmek değil de bunu neden sürekli yapmıyorsu-nuz şeklinde olmalıydı. Ben bu so-runun yanıtını kendime bu şekilde veriyorum. Sürekli kendimle yüz-leşmem gerektiğine inanıyorum.

Bu yüzleşme dönemlerinde “en büyük hatam” dediğiniz şey ne-dir?Geçmişimle ilgili hata diyebilece-ğim çok şey sayabilirim ama bun-lar aynı zamanda özel konular… Her kul gibi ben de çok hata yap-tım; hangisi hangisinden büyük hesaplayamıyorum.

Şarkı sözü yazarken size en çok ilham veren şey ne oluyor?Pek çok ilham kaynağı oluyor. Hisler, herkeste değişiklik göste-rir. Bizi hayal kırıklığına uğratan ve çok değişken olan bir duygu dünyasıdır hisler… Şarkı sözü ya-zarken de bu değişkenlik kendini gösteriyor.

Okumaktan en çok zevk aldığı-

nız şarkınız hangisi?Yapma, dayanamam… Bunlar çok özel şarkılar. Anlaşılmasını bek-lemem, bu sebeple bilinmesi de mümkün değil sanırım.

Sanat camiasının tecrübe-li isimleri arasındasınız. Bazı şeyleri kanıksamış biri olarak “İzel-Çelik-Ercan” üçlüsündeki Çelik ile bugünkü Çelik arasın-da nasıl bir fark var?Benim yolum, anlayışım, düşünce biçimim, hayata bakışım sade-ce grup arkadaşlarımdan değil, tüm sanat dünyasından farklıdır. Bu fark, anlatılabilir bir şey değil-dir; anlaşılabilmesi muhtemel bir şeydir.

Zaman insanın dünyaya bakışı-nı da değiştiriyor mu?Mutlaka… Kişi değişir, sanatçı de-ğişir… Ancak bu esnada dünya da değişir. Bu değişimin zamanını ve dengesini çok iyi anlamanız lazım.

Çok iyi bir arşivci olduğunuzu duyduk. Doğru mu?Benden 20 sene önce gittiğim bir tiyatronun bilet, gün, saat ve

EN BÜYÜK HATAM

SAĞLIĞIMAÖNEM VERMEMEKTürkiye’nin, 90’lı yıllara damgasını vuran “İzel-Çelik-Ercan” üçlüsüyle tanımaya başladığı şarkıcı Çe-lik Erişçi, Antibiyotik Dergisi’nin bu sayısına konuk oldu. Solo olarak devam ettiği müzik kariyerinde birçok önemli albüme imza atan Çelik’i en iyi ifade eden söz bir hayranına ait: “Ya çok sıcak, ya çok

soğuk; ortasını gören olmadı.”

Page 46: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1246

usto

s 20

1247

detayını isterseniz ya da 30 sene önceki bir rahatsızlık sebebi ile yattığım hastanedeki doktorun verdiği raporu sorarsanız size ko-layca bunu takdim edebilirim.

SAĞLIĞIMA ÖNEM VERMEMEK EN BÜYÜK HATAM

Biraz da sağlık üzerine konuşa-lım… Sağlığınıza yeterli önemi veriyor musunuz?Biraz önce sorduğunuz en büyük hatanız sorusuna burada yanıt verebilirim. Evet… Benim en bü-yük hatalarımdan birisi de ne yazık ki sağlığıma yeterli önemi vermememdir.

O halde sağlık kontrollerinizi de aksatıyorsunuzdur?Maalesef bu konuda da kusurla-rım vardı; ancak geçirdiğim çe-şitli sağlık sorunlarının ardından kontrollerimi düzenli yaptırmaya başladım.

Peki Çelik nasıl bir hastadır? Hastalandığınız dönemlerde nasıl bir psikoloji içinde olursu-nuz? ‘Kendini dinleyen hasta’ diye tabir edilen bir hasta grubu var ya işte ben öyleyim galiba. Tipimden sa-kin gibi görünüyorum ama galiba ben de panikleyen hastalardanım ama kaderin önüne geçilemeye-ceği inancımız da vardır Allah’a şükürler olsun.

Spor yapıyor musunuz?Aikido ve boks çalıştım. Geç-mişte voleybol ve basketbol oy-

nadım. Futbolu çok seviyorum, Galatasaray’ı tutuyorum. Günde yaklaşık 10 kilometre yürüyorum; ancak bunu daha çok kış ayların-da yapabiliyorum. Kimi zaman ise zıpkınla dalıyorum. Hız ve adrena-lini seviyorum, bu yüzden araba yarışlarında pilot olarak yarıştım.

Yemekle aranız nasıl? Kendi yemeğinizi yapar mısınız?Yemek yapmayı bilmiyorum an-cak zor koşullarda tavuğu haş-layıp yiyecek kadar da bekar ha-yatını biliyorum. Özellikle salata yapmayı seviyorum.

En çok dinlediğiniz şarkıcılar kimler?Küçükken Erkin Koray, Şkret Kı-zılok, Esen Gül, Ferdi Özbeğen, Orhan Gencebay, Bülent Ersoy en çok dinlediğim şarkıcılardı.

HASTANIN AYAĞINA KADAR Gİ-DERDİM

Çelik, bir doktor olsaydı nasıl bir doktor olurdu?Allah’ın bana nasıl bir kabiliyet ve imkân verdiğinin bilincinde olur, bu verilenler sayesinde aldığım duayı düşünürdüm. Hastanın ayağına giderek hizmet veren bir doktor olurdum.

Son olarak Lokman Hekim Has-taneleri personeline ve hasta-larına neleri söylersiniz?Her şeyi söyledim, ancak kalbî sevgi ve saygılarımı paylaşabili-rim. Herkese huzur ve sağlık dili-yorum.

Zaman takıntısı var.Saat ve takı kullanmıyor.Hiç bir şekilde krem süremiyor.Yağsız sabun kullanabiliyor.Uğurlu sayısı 13Arşiv merakı var. Gazete kupürlerini biriktiriyor. Galatasaray’ı tutuyorJon Bon Jovi ve Sting hayranıİsim hafızası konusunda çok zayıf

Page 47: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1246

usto

s 20

1247

detayını isterseniz ya da 30 sene önceki bir rahatsızlık sebebi ile yattığım hastanedeki doktorun verdiği raporu sorarsanız size ko-layca bunu takdim edebilirim.

SAĞLIĞIMA ÖNEM VERMEMEK EN BÜYÜK HATAM

Biraz da sağlık üzerine konuşa-lım… Sağlığınıza yeterli önemi veriyor musunuz?Biraz önce sorduğunuz en büyük hatanız sorusuna burada yanıt verebilirim. Evet… Benim en bü-yük hatalarımdan birisi de ne yazık ki sağlığıma yeterli önemi vermememdir.

O halde sağlık kontrollerinizi de aksatıyorsunuzdur?Maalesef bu konuda da kusurla-rım vardı; ancak geçirdiğim çe-şitli sağlık sorunlarının ardından kontrollerimi düzenli yaptırmaya başladım.

Peki Çelik nasıl bir hastadır? Hastalandığınız dönemlerde nasıl bir psikoloji içinde olursu-nuz? ‘Kendini dinleyen hasta’ diye tabir edilen bir hasta grubu var ya işte ben öyleyim galiba. Tipimden sa-kin gibi görünüyorum ama galiba ben de panikleyen hastalardanım ama kaderin önüne geçilemeye-ceği inancımız da vardır Allah’a şükürler olsun.

Spor yapıyor musunuz?Aikido ve boks çalıştım. Geç-mişte voleybol ve basketbol oy-

nadım. Futbolu çok seviyorum, Galatasaray’ı tutuyorum. Günde yaklaşık 10 kilometre yürüyorum; ancak bunu daha çok kış ayların-da yapabiliyorum. Kimi zaman ise zıpkınla dalıyorum. Hız ve adrena-lini seviyorum, bu yüzden araba yarışlarında pilot olarak yarıştım.

Yemekle aranız nasıl? Kendi yemeğinizi yapar mısınız?Yemek yapmayı bilmiyorum an-cak zor koşullarda tavuğu haş-layıp yiyecek kadar da bekar ha-yatını biliyorum. Özellikle salata yapmayı seviyorum.

En çok dinlediğiniz şarkıcılar kimler?Küçükken Erkin Koray, Şkret Kı-zılok, Esen Gül, Ferdi Özbeğen, Orhan Gencebay, Bülent Ersoy en çok dinlediğim şarkıcılardı.

HASTANIN AYAĞINA KADAR Gİ-DERDİM

Çelik, bir doktor olsaydı nasıl bir doktor olurdu?Allah’ın bana nasıl bir kabiliyet ve imkân verdiğinin bilincinde olur, bu verilenler sayesinde aldığım duayı düşünürdüm. Hastanın ayağına giderek hizmet veren bir doktor olurdum.

Son olarak Lokman Hekim Has-taneleri personeline ve hasta-larına neleri söylersiniz?Her şeyi söyledim, ancak kalbî sevgi ve saygılarımı paylaşabili-rim. Herkese huzur ve sağlık dili-yorum.

Zaman takıntısı var.Saat ve takı kullanmıyor.Hiç bir şekilde krem süremiyor.Yağsız sabun kullanabiliyor.Uğurlu sayısı 13Arşiv merakı var. Gazete kupürlerini biriktiriyor. Galatasaray’ı tutuyorJon Bon Jovi ve Sting hayranıİsim hafızası konusunda çok zayıf

Page 48: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1248

usto

s 20

1249

Bir kişinin diyabetli olup olmadı-ğı Açlık Kan Şekeri (AKŞ) ölçümü veya Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT) yapılarak saptanır. AKŞ ölçümü 100-125 mg/dl olması gereken gizli şeker (pre-diyabet) sinyalidir. AKŞ ölçüm sonucunun 126 mg/dl veya daha fazla olması diyabetin varlığını gösterir. OGTT’ de glikozdan zengin sıvı al-dıktan sonraki kan şekeri değeri önemlidir.

Tip 1 diyabet nedir?Eğer insülin hormonu tamamen eksikse bu diyabete “Tip 1 diya-bet (insüline bağımlı diyabet)” denir. Genellikle çocuk veya genç yaştaki hastalarda görülür. Tip 1 diyabet için risk faktörleri iyi tanımlanmamıştır. Ancak tip 1 diyabetiklerin birinci derece akra-balarında genetik ve çevresel fak-törlerin hastalığı tetiklediği gös-terilmiştir. Tip 1 diyabetli hastalar yaşam boyu insülin kullanmak zo-

rundadırlar ve hayat kurtarıcıdır.

Ne yapmalı?Tip 1 diyabetli kişi bilimsel ve sağ-lıklı bir beslenme programı uygu-layarak, düzenli egzersiz yaparak ve uygun insülin tedavisi ile so-runsuz bir yaşam sürdürebilir. An-cak insülini uygun teknikle, yeterli dozda ve zamanında yapmayan, beslenme tedavisine uyum sağ-layamayan ve aşırı karbonhidrat tüketen ya da egzersiz yapmayı aksatan diyabetlilerde kan şe-keri yükselebilir (hiperglisemi). Bunun aksine insülini aşırı dozda kullanan ya da önerilen besinleri özellikle de karbonhidrat içeren besinleri zamanında ve yeterince tüketmeyen, alkol kullanan veya aşırı egzersiz yapan diyabetliler-de kan şekeri aniden ve hızla dü-şebilir (hipoglisemi).

Hipergliseminin belirtileri ne-lerdir?

Ağız kuruluğu, çok su içme, sık id-rara çıkma, halsizlik, karın ağrısınefes almada güçlük, idrarda tes-tinde şeker ve keton çıkması

Hipoglisemi belirtileri neler-dir?Soğuk terleme, baygınlık hissisolgunluk(cilt solgunluğu), baş ağrısı, dudaklarda uyuşma, karın-calanma, çarpıntı, sinirlilik, bula-nık görme, açlık hissi, sersemlik, konsantrasyon güçlüğü, kişilik de-ğişikliği, uyanma zorluğu, titreme

Hipoglisemi neden olur?Fazla insülin yapılması, Yetersiz beslenme, Aşırı egzersiz, Öğün atlama, Stres, Alkol alınması, Sı-cak hava

Tip 2 diyabet nedir?Eğer insülin hormonu var ama miktarı azsa veya dokulardaki insüline karşı direnç varsa bu di-yabete de “Tip 2 diyabet (insüline

Diyabet, diğer adıyla şeker hastalığı, insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği sonucu oluşan, ömür boyu süren bir hastalıktır. Şeker hastalığında kişi, yediği besinlerden kana geçen şekeri yani glikozu kullanamaz ve kan şekeri yükselir (hiperglisemi). İnsülin, pakreas adını verdiğimiz organımız-dan salgılanan bir hormondur. Kandaki glukozun (şekerin) yükselmesini engellemeye yardımcı olur.

Ömür boyu yakamızı bırakmıyor

Dr. Meryem ÖZOKÇU | İç Hastalıkları

Kan şekerinizi kontrol altında tutmak için daha önce vücudunuzun oto-matik olarak yaptıklarını şimdi sizin yapmanız ge-rekmektedir. Amaç kan şekerini olabildiğince normale yakın seviyede tutmak olduğuna göre, diyabet olmadan önceki insülin salınımını taklit etmeye yönelik en uygun tedavi yapılmalıdır.

bağımlı olmayan diyabet)” de-nir. Genellikle 35 yaşından sonra görülür. Diyabetli kişilerin yüzde 90`ı Tip 2 diyabetlidir. Son yıllar-da daha genç yaşlarda ve çocuk-larda da görülme sıklığı artmaya başlamıştır.

Tip 2 diyabet riski kimlerde daha fazladır?Ailesinde diyabetli olanlar, Şiş-man kişiler, 4 kg`dan daha ağır bebek doğuran kadınlar, stres al-tında yaşayan kişilerde diyabetin görülme riski daha yüksektir.

Tip 2 diyabetin belirtileri neler-dir?Tip 2 diyabeti olan ve kan şekeri yüksek olan kişilerde; sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, çok su içme, açlık hissi, cilt yaralarının geç iyi-leşmesi, kuru ve kaşıntılı bir cilt, sık sık infeksiyon gelişmesi,ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalan-ma görülür. Ancak bu belirtiler zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar.

Tedavisi nasıldır?Bu risk faktörlerinden en az iki ta-nesi varsa mutlaka diyabet tara-ması yapılmalıdır. Tip 2 diyabetin tedavisi diyet, egzersiz, eğitim ve gerekiyorsa ağızdan alınan ilaç-lar veya insülin ile yapılmaktadır. Bu hastalığın tedavisi ömür boyu devam etmektedir.Bu sebeple tedavi; iç hastalık-ları uzmanı, endokrinoloji, diya-bet ve metabolizma uzmanı ve diyetisyen ve diyabet hemşiresi tarafından planlanması hastalık komplikasyonlarının önlenmesi açısından çok önemlidir. Her gün insülin enjeksiyonları yapmanız ya da doktorunuzun tavsiye etti-ği diyabet ilaçlarını kullanmanız gerekmektedir. İnsülin enjeksiyon sayısını ve alım zamanını dokto-runuz belirleyecektir.

Nasıl beslenmeli?Günde üç ana öğün ve üç ara

öğün yiyerek beslenmek önem-lidir. Bu nedenle dengeli bes-lenmeye özen gösterilmeli, yani karbonhidrat-protein-yağ den-gesi sağlanmalıdır. Yağsız süt, yoğurt, yağsız et, balık, yumur-ta, hububat, bakliyat yenmelidir. Sebzelerden lahana, tere, soğan, marul, salatalık, turp, domates, patlıcan ve yerelması tavsiye edilir. Meyvelerden ise ekşi elma, limon, greyfurt, yeşil erik, koruk gibi ekşi olanlar tercih edilmelidir.

Baharatlar vücudumuzdaki salgı bezlerine tesir ederek, onları ça-lıştırırlar. Bu nedenle her sofrada bulundurulmalıdır. Diyabet teda-visinde; tıbbi besleme tedavisi, ilaç tedavisi ve egzersiz ayrılmaz üçlüdür. Egzersiz en az beslenme ve ilaç tedavisi kadar önemlidir.

Egzersizin faydaları nelerdir?•Kanda şeker seviyesini düşürür ve insülin ihtiyacını azaltır.•Vücut ağırlığının azalmasına yar-dımcı olur.•Kalp kasını kuvvetlendirir.•Kasların ve eklemlerin kuvvet-lenmesini sağlar.•Kan yağları (kolestrol, trigliserid gibi) düzeyinin azalmasını sağlar.•Kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlar.

Egzersize başlamadan önce doktorunuzla konuşunBir egzersiz programına başla-madan önce, yapacağınız egzer-sizin süresi ve tipi hakkında mut-laka doktorunuzla konuşun. Aksi takdirde, farkına varılmamış bir kalp-damar hastalığınız varsa eg-zersiz sırasında ağırlaşabilir. Eğer diyabet veya başka hastalıklar nedeniyle bazı sorunlarınız geliş-mişse bazı egzersiz türleri sizin için sakıncalı olabilir. Diyabetiniz kontrol altında ise ve komplikas-yonlarınız yoksa diyabeti olma-yan insanlar gibi hemen her türlü Şziksel aktiviteyi yapabilirsiniz.

Page 49: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1248

usto

s 20

1249

Bir kişinin diyabetli olup olmadı-ğı Açlık Kan Şekeri (AKŞ) ölçümü veya Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT) yapılarak saptanır. AKŞ ölçümü 100-125 mg/dl olması gereken gizli şeker (pre-diyabet) sinyalidir. AKŞ ölçüm sonucunun 126 mg/dl veya daha fazla olması diyabetin varlığını gösterir. OGTT’ de glikozdan zengin sıvı al-dıktan sonraki kan şekeri değeri önemlidir.

Tip 1 diyabet nedir?Eğer insülin hormonu tamamen eksikse bu diyabete “Tip 1 diya-bet (insüline bağımlı diyabet)” denir. Genellikle çocuk veya genç yaştaki hastalarda görülür. Tip 1 diyabet için risk faktörleri iyi tanımlanmamıştır. Ancak tip 1 diyabetiklerin birinci derece akra-balarında genetik ve çevresel fak-törlerin hastalığı tetiklediği gös-terilmiştir. Tip 1 diyabetli hastalar yaşam boyu insülin kullanmak zo-

rundadırlar ve hayat kurtarıcıdır.

Ne yapmalı?Tip 1 diyabetli kişi bilimsel ve sağ-lıklı bir beslenme programı uygu-layarak, düzenli egzersiz yaparak ve uygun insülin tedavisi ile so-runsuz bir yaşam sürdürebilir. An-cak insülini uygun teknikle, yeterli dozda ve zamanında yapmayan, beslenme tedavisine uyum sağ-layamayan ve aşırı karbonhidrat tüketen ya da egzersiz yapmayı aksatan diyabetlilerde kan şe-keri yükselebilir (hiperglisemi). Bunun aksine insülini aşırı dozda kullanan ya da önerilen besinleri özellikle de karbonhidrat içeren besinleri zamanında ve yeterince tüketmeyen, alkol kullanan veya aşırı egzersiz yapan diyabetliler-de kan şekeri aniden ve hızla dü-şebilir (hipoglisemi).

Hipergliseminin belirtileri ne-lerdir?

Ağız kuruluğu, çok su içme, sık id-rara çıkma, halsizlik, karın ağrısınefes almada güçlük, idrarda tes-tinde şeker ve keton çıkması

Hipoglisemi belirtileri neler-dir?Soğuk terleme, baygınlık hissisolgunluk(cilt solgunluğu), baş ağrısı, dudaklarda uyuşma, karın-calanma, çarpıntı, sinirlilik, bula-nık görme, açlık hissi, sersemlik, konsantrasyon güçlüğü, kişilik de-ğişikliği, uyanma zorluğu, titreme

Hipoglisemi neden olur?Fazla insülin yapılması, Yetersiz beslenme, Aşırı egzersiz, Öğün atlama, Stres, Alkol alınması, Sı-cak hava

Tip 2 diyabet nedir?Eğer insülin hormonu var ama miktarı azsa veya dokulardaki insüline karşı direnç varsa bu di-yabete de “Tip 2 diyabet (insüline

Diyabet, diğer adıyla şeker hastalığı, insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği sonucu oluşan, ömür boyu süren bir hastalıktır. Şeker hastalığında kişi, yediği besinlerden kana geçen şekeri yani glikozu kullanamaz ve kan şekeri yükselir (hiperglisemi). İnsülin, pakreas adını verdiğimiz organımız-dan salgılanan bir hormondur. Kandaki glukozun (şekerin) yükselmesini engellemeye yardımcı olur.

Ömür boyu yakamızı bırakmıyor

Dr. Meryem ÖZOKÇU | İç Hastalıkları

Kan şekerinizi kontrol altında tutmak için daha önce vücudunuzun oto-matik olarak yaptıklarını şimdi sizin yapmanız ge-rekmektedir. Amaç kan şekerini olabildiğince normale yakın seviyede tutmak olduğuna göre, diyabet olmadan önceki insülin salınımını taklit etmeye yönelik en uygun tedavi yapılmalıdır.

bağımlı olmayan diyabet)” de-nir. Genellikle 35 yaşından sonra görülür. Diyabetli kişilerin yüzde 90`ı Tip 2 diyabetlidir. Son yıllar-da daha genç yaşlarda ve çocuk-larda da görülme sıklığı artmaya başlamıştır.

Tip 2 diyabet riski kimlerde daha fazladır?Ailesinde diyabetli olanlar, Şiş-man kişiler, 4 kg`dan daha ağır bebek doğuran kadınlar, stres al-tında yaşayan kişilerde diyabetin görülme riski daha yüksektir.

Tip 2 diyabetin belirtileri neler-dir?Tip 2 diyabeti olan ve kan şekeri yüksek olan kişilerde; sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, çok su içme, açlık hissi, cilt yaralarının geç iyi-leşmesi, kuru ve kaşıntılı bir cilt, sık sık infeksiyon gelişmesi,ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalan-ma görülür. Ancak bu belirtiler zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar.

Tedavisi nasıldır?Bu risk faktörlerinden en az iki ta-nesi varsa mutlaka diyabet tara-ması yapılmalıdır. Tip 2 diyabetin tedavisi diyet, egzersiz, eğitim ve gerekiyorsa ağızdan alınan ilaç-lar veya insülin ile yapılmaktadır. Bu hastalığın tedavisi ömür boyu devam etmektedir.Bu sebeple tedavi; iç hastalık-ları uzmanı, endokrinoloji, diya-bet ve metabolizma uzmanı ve diyetisyen ve diyabet hemşiresi tarafından planlanması hastalık komplikasyonlarının önlenmesi açısından çok önemlidir. Her gün insülin enjeksiyonları yapmanız ya da doktorunuzun tavsiye etti-ği diyabet ilaçlarını kullanmanız gerekmektedir. İnsülin enjeksiyon sayısını ve alım zamanını dokto-runuz belirleyecektir.

Nasıl beslenmeli?Günde üç ana öğün ve üç ara

öğün yiyerek beslenmek önem-lidir. Bu nedenle dengeli bes-lenmeye özen gösterilmeli, yani karbonhidrat-protein-yağ den-gesi sağlanmalıdır. Yağsız süt, yoğurt, yağsız et, balık, yumur-ta, hububat, bakliyat yenmelidir. Sebzelerden lahana, tere, soğan, marul, salatalık, turp, domates, patlıcan ve yerelması tavsiye edilir. Meyvelerden ise ekşi elma, limon, greyfurt, yeşil erik, koruk gibi ekşi olanlar tercih edilmelidir.

Baharatlar vücudumuzdaki salgı bezlerine tesir ederek, onları ça-lıştırırlar. Bu nedenle her sofrada bulundurulmalıdır. Diyabet teda-visinde; tıbbi besleme tedavisi, ilaç tedavisi ve egzersiz ayrılmaz üçlüdür. Egzersiz en az beslenme ve ilaç tedavisi kadar önemlidir.

Egzersizin faydaları nelerdir?•Kanda şeker seviyesini düşürür ve insülin ihtiyacını azaltır.•Vücut ağırlığının azalmasına yar-dımcı olur.•Kalp kasını kuvvetlendirir.•Kasların ve eklemlerin kuvvet-lenmesini sağlar.•Kan yağları (kolestrol, trigliserid gibi) düzeyinin azalmasını sağlar.•Kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlar.

Egzersize başlamadan önce doktorunuzla konuşunBir egzersiz programına başla-madan önce, yapacağınız egzer-sizin süresi ve tipi hakkında mut-laka doktorunuzla konuşun. Aksi takdirde, farkına varılmamış bir kalp-damar hastalığınız varsa eg-zersiz sırasında ağırlaşabilir. Eğer diyabet veya başka hastalıklar nedeniyle bazı sorunlarınız geliş-mişse bazı egzersiz türleri sizin için sakıncalı olabilir. Diyabetiniz kontrol altında ise ve komplikas-yonlarınız yoksa diyabeti olma-yan insanlar gibi hemen her türlü Şziksel aktiviteyi yapabilirsiniz.

Page 50: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1250

usto

s 20

1251

HASTALARIMIZIN GÖZÜNDEN

Mustafa EVERKardiyoloji bölümün-de tedavi olmak için Lokman Hekim Sin-can Hastanesi’ne gel-dim ve Doktor Cemal Özbakır’a tedavi oldum. 63 yaşındayım ve şifa bulmak için Polatlı’dan Sincan’a geldim. Has-tanenin kapısından girer girmez farkı his-settim. Çok modern bir hastane. İlk izlenimim oldukça olumlu oldu. Temizlik görevlisinden hasta bakıcısına, sağlık personelinden dokto-runa kadar herkes dört dörtlük. Hepsine teşek-kür ediyorum.

Dör

t dö

rtlü

kha

stan

e

Kend

imiz

iev

imiz

de g

ibi

hiss

ediy

oruz

Ataman UĞURLUOmzumda kas sıkış-ması var ve bu yüzden Lokman Hekim Sincan Hastanesi’nde Şzik te-davi alıyorum. Daha önce de Genel Cerrahi ile Ortopedi’de teda-vi olmuştum. Lokman Hekim personelinin hastaya davranışından dolayı çok mutluyum. Hastalarla çok yakın-dan ilgileniyorlar. Çok kibar davranıyorlar ve ilgililer. Bizi evimizde gibi hissettiriyorlar.

Halil İbrahimALBAYRAKAstım ve bronşit şika-yeti ile hastaneye gel-dim. 5-6 senedir diyaliz hastasıyım. Son 2 yıldır Doktor İzzet Yavuz’a tedavi oluyorum. Çok hastane gezdim ama Lokman Hekim gibisini bulamadım. İzzet Ho-cam sağolsun bize çok değer veriyor ve ilgile-niyor. Ne zaman ihti-yaç duysam ve arasam kendisine ulaşıyorum. Gece gündüz fark etmi-yor. 20 yıldır sağlık so-runlarım nedeniyle pek çok hastaneye gittim ama buradaki memnu-niyeti hiçbir yerde bula-madım.

Has

taya

değ

erve

riyor

Bünyamin – LeylaKARABALOĞLUDaha önce de Lokman Hekim’e gelmiştik. Bu-rada tedavi olmaktan çok mutluyuz. Güler yüzlü insanlar tarafın-dan hizmet alıyoruz. Özellikle hastanenin temizliği bizi oldukça mutlu ediyor. Doktor-larımız Zübeyde Bircan ve Nesrin Şenbil’e bize gösterdikleri yakın ilgi ve uyguladıkları tedavi yöntemlerinden ötürü teşekkür ediyoruz.

Tem

iz b

irha

stan

e

Ahmet - İnciTÜRKCANDoktor Metin Taş tara-fından prostat ameliya-tı oldum. Etimesgut’ta oturuyorum ve ihti-yaç duyduğum her an Lokman Hekim Sincan Hastanesi’ne geliyo-rum. Daha önce de fıtık ve göz ameliyatlarımı Lokman Hekim’de ol-dum. Özel hastaneler-den insanlar çekinir ama ben çok memnu-num. Özellikle sağlık destek personeli Tolga-han Öner’e ilgisinden dolayı teşekkür ediyo-rum.

İhtiy

aç d

uydu

ğum

uzhe

r an

yanı

mız

da

Muzaffer YILMAZ3 yıl önce by-pass ameliyatı geçirdim ve diğer bütün kontrolle-rimi de Lokman Hekim Hastanesi’nde yaptırı-yorum. Personelin gü-ler yüzlü ve ilgili oluşu bir hasta olarak moral kaynağı oluyor. Tüm ça-lışanlarınıza teşekkür eder, başarılarınızın de-vamını dilerim.

Güle

r yüz

lü p

erso

nel

mor

al v

eriy

or

Huriye KUTLUBAYGüvenerek tercih etti-ğimiz bir hastane. Çok özenle davranıyorlar. Temizlik ve disiplin çok güzel. Doktorum Barış Birinci’den çok mem-nun kaldım. Bizi bilgi-lendirmesi ve ilgisinden dolayı kendisine çok teşekkür ederiz. Beni sağlığıma kavuşturdu-ğunuz için tüm perso-nele sonsuz teşekkür-ler.

Güve

nere

k te

rcih

ediy

oruz

Halit KABACAAilece Lokman Hekim Hastanesini tercih edi-yoruz. Çankırı’dan geli-yoruz. Kayınbabam da yakın zamanda burada by-pass ameliyatı ge-çirdi. 10 gün burada kaldık. Refakatçilere bile özel ilgi var, çok memnun kaldık. Temiz-lik ve düzen çok güzel. Tüm hastane çalışan-larına, ayrıca şirket Müdürü Bora Aydın’a da yardımlarından ve ilgilerinden dolayı te-şekkür ederiz.

Refa

katç

iye

bile

özel

ilgi

var

Page 51: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1250

usto

s 20

1251

HASTALARIMIZIN GÖZÜNDEN

Mustafa EVERKardiyoloji bölümün-de tedavi olmak için Lokman Hekim Sin-can Hastanesi’ne gel-dim ve Doktor Cemal Özbakır’a tedavi oldum. 63 yaşındayım ve şifa bulmak için Polatlı’dan Sincan’a geldim. Has-tanenin kapısından girer girmez farkı his-settim. Çok modern bir hastane. İlk izlenimim oldukça olumlu oldu. Temizlik görevlisinden hasta bakıcısına, sağlık personelinden dokto-runa kadar herkes dört dörtlük. Hepsine teşek-kür ediyorum.

Dör

t dö

rtlü

kha

stan

e

Kend

imiz

iev

imiz

de g

ibi

hiss

ediy

oruz

Ataman UĞURLUOmzumda kas sıkış-ması var ve bu yüzden Lokman Hekim Sincan Hastanesi’nde Şzik te-davi alıyorum. Daha önce de Genel Cerrahi ile Ortopedi’de teda-vi olmuştum. Lokman Hekim personelinin hastaya davranışından dolayı çok mutluyum. Hastalarla çok yakın-dan ilgileniyorlar. Çok kibar davranıyorlar ve ilgililer. Bizi evimizde gibi hissettiriyorlar.

Halil İbrahimALBAYRAKAstım ve bronşit şika-yeti ile hastaneye gel-dim. 5-6 senedir diyaliz hastasıyım. Son 2 yıldır Doktor İzzet Yavuz’a tedavi oluyorum. Çok hastane gezdim ama Lokman Hekim gibisini bulamadım. İzzet Ho-cam sağolsun bize çok değer veriyor ve ilgile-niyor. Ne zaman ihti-yaç duysam ve arasam kendisine ulaşıyorum. Gece gündüz fark etmi-yor. 20 yıldır sağlık so-runlarım nedeniyle pek çok hastaneye gittim ama buradaki memnu-niyeti hiçbir yerde bula-madım.

Has

taya

değ

erve

riyor

Bünyamin – LeylaKARABALOĞLUDaha önce de Lokman Hekim’e gelmiştik. Bu-rada tedavi olmaktan çok mutluyuz. Güler yüzlü insanlar tarafın-dan hizmet alıyoruz. Özellikle hastanenin temizliği bizi oldukça mutlu ediyor. Doktor-larımız Zübeyde Bircan ve Nesrin Şenbil’e bize gösterdikleri yakın ilgi ve uyguladıkları tedavi yöntemlerinden ötürü teşekkür ediyoruz.

Tem

iz b

irha

stan

e

Ahmet - İnciTÜRKCANDoktor Metin Taş tara-fından prostat ameliya-tı oldum. Etimesgut’ta oturuyorum ve ihti-yaç duyduğum her an Lokman Hekim Sincan Hastanesi’ne geliyo-rum. Daha önce de fıtık ve göz ameliyatlarımı Lokman Hekim’de ol-dum. Özel hastaneler-den insanlar çekinir ama ben çok memnu-num. Özellikle sağlık destek personeli Tolga-han Öner’e ilgisinden dolayı teşekkür ediyo-rum.

İhtiy

aç d

uydu

ğum

uzhe

r an

yanı

mız

da

Muzaffer YILMAZ3 yıl önce by-pass ameliyatı geçirdim ve diğer bütün kontrolle-rimi de Lokman Hekim Hastanesi’nde yaptırı-yorum. Personelin gü-ler yüzlü ve ilgili oluşu bir hasta olarak moral kaynağı oluyor. Tüm ça-lışanlarınıza teşekkür eder, başarılarınızın de-vamını dilerim.

Güle

r yüz

lü p

erso

nel

mor

al v

eriy

or

Huriye KUTLUBAYGüvenerek tercih etti-ğimiz bir hastane. Çok özenle davranıyorlar. Temizlik ve disiplin çok güzel. Doktorum Barış Birinci’den çok mem-nun kaldım. Bizi bilgi-lendirmesi ve ilgisinden dolayı kendisine çok teşekkür ederiz. Beni sağlığıma kavuşturdu-ğunuz için tüm perso-nele sonsuz teşekkür-ler.

Güve

nere

k te

rcih

ediy

oruz

Halit KABACAAilece Lokman Hekim Hastanesini tercih edi-yoruz. Çankırı’dan geli-yoruz. Kayınbabam da yakın zamanda burada by-pass ameliyatı ge-çirdi. 10 gün burada kaldık. Refakatçilere bile özel ilgi var, çok memnun kaldık. Temiz-lik ve düzen çok güzel. Tüm hastane çalışan-larına, ayrıca şirket Müdürü Bora Aydın’a da yardımlarından ve ilgilerinden dolayı te-şekkür ederiz.

Refa

katç

iye

bile

özel

ilgi

var

Page 52: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1252

usto

s 20

1253

Uzun zamandır ilaç kullanmama rağmen tansiyo-num düzenli değil. Ne yapmam gerekir?İlaç kullanmanıza rağmen tansiyonunuz kontrol altına alınamıyorsa ilaçlarınızın düzenlenmesi ya da yenilen-mesi gerekiyor olabilir. Tansiyon hastalığı önemsenmesi gereken bir hastalıktır ve herhangi bir olağan dışı du-rumda mutlaka doktorunuza başvurmanız gerekmekte-dir.

Gençken yaptığım hatalar sonucu oluşan faça izle-rinden kurtulmam mümkün mü?Üzüntü, öfke, merak, cesaret ile kişi kendi vücudunu kes-kin cisimlerle çizer. Faça olarak bilinen bu kesik çizgiler hastanemizde uygulanan yöntemlerle görünür olmak-tan çıkartılabilir. Bunun için “kesip çıkartma”, “zımpara-lama” ve “doku nakli” yöntemleri uygulanır. Detaylı bilgi için hastanemize müracaat edebilirsiniz.

Renkleri ayırt etmede sıkıntı çekiyorum. Renk körü olabilir miyiz?Renk körlüğüne kesin tanı koymak için bir göz dokto-runa görünmenizde yarar var. Renk körlüğünün yaygın ve kalıtsal olan tipinin tedavisi yoktur. Görme sinirinin zayışamasına bağlı olan ve görme bozukluğu ile birlikte seyreden renk körlüğü ise bir ölçüde düzeltilebilir ya da en azından ilerlemesi engellenebilir. Renk körlüğü do-ğuştan olduğunda zararsızdır.

Çocuğum süt içtiği zaman mide bulantısı oluyor. Süte karşı bir alerjisi olabilir mi?Sık süt tüketmeyen çocuklarda belirli bir aradan sonra süt içmeleri halinde gaz, şişkinlik, bulantı, karında rahat-sızlık hissi, karın ağrısı ve ishal gibi yakınmaların görü-lebilir. Bu durum zehirlenmeden daha çok laktozun sin-dirilememesinden dolayı oluşan bir rahatsızlık olabilir. Çocuk süte alıştıkça rahatsızlığı azalabilir.

Zayışamaya çalışıyorum ama bu durum beni halsiz bırakıyor. Sizce sağlığımı tehlikeye mi atıyorum? Zayışık, çarpıntı, adet düzensizlikleri, vücudun dış etkile-re ve hastalıklara karşı direncinde azalma, enfeksiyon-lara yakalanma riskinde artma, hastalıkların iyileşme süresinin uzaması, vücut ısısında azalma, çabuk yorul-ma gibi pek çok rahatsızlığa zemin hazırlar. Sağlıklı bir zayışık için bir diyetisyenden yardım alın.

Doğum kontrol hapı gebelik testini etkiler mi?Hap kullanırken gebelik testi yaptırabilirsiniz ve çıkan sonuca güvenebilirsiniz. Gebelik testleri kanda veya id-rarda gebelikle ilgili özel bir hormon olan HCG’yi ölçer. Doğum kontrol haplarının içindeki aktif maddeler gebe-lik testinin ölçtüğü HCG düzeyini etkilemezler.

Çocuğum çalışırken kitaplarına ve defterlerine çok yaklaşıyor. Bu durum gözlerinin bozulmasına yol açar mı?Eğer çocuğunuz sürekli gözlerini ovuşturuyor, bir yere bakarken gözlerini kısarak ya da koca koca açarak bakmaya çalışıyorsa görme problemi olabilir. Çocuk, herhangi bir şeye olması gerekenden yakın bakıyorsa gözleriyle ilgili bir sorun olabilir. Çocuğunuzu bir göz doktoruna göstermekte yarar var.

Hangi sıklıkta kolesterol düzeyimi ölçtürmeliyim?Eğer kolesterol yüksekliği saptanmışsa bu süreye dok-torunuzla birlikte karar vermeniz gerekir. Eğer koleste-rolünüz normal sınırlarda ise beş yılda bir ölçtürmeniz yeterlidir. Ailede kolesterol yüksekliği varsa bu süre kı-salabilir.

Page 53: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1252

usto

s 20

1253

Uzun zamandır ilaç kullanmama rağmen tansiyo-num düzenli değil. Ne yapmam gerekir?İlaç kullanmanıza rağmen tansiyonunuz kontrol altına alınamıyorsa ilaçlarınızın düzenlenmesi ya da yenilen-mesi gerekiyor olabilir. Tansiyon hastalığı önemsenmesi gereken bir hastalıktır ve herhangi bir olağan dışı du-rumda mutlaka doktorunuza başvurmanız gerekmekte-dir.

Gençken yaptığım hatalar sonucu oluşan faça izle-rinden kurtulmam mümkün mü?Üzüntü, öfke, merak, cesaret ile kişi kendi vücudunu kes-kin cisimlerle çizer. Faça olarak bilinen bu kesik çizgiler hastanemizde uygulanan yöntemlerle görünür olmak-tan çıkartılabilir. Bunun için “kesip çıkartma”, “zımpara-lama” ve “doku nakli” yöntemleri uygulanır. Detaylı bilgi için hastanemize müracaat edebilirsiniz.

Renkleri ayırt etmede sıkıntı çekiyorum. Renk körü olabilir miyiz?Renk körlüğüne kesin tanı koymak için bir göz dokto-runa görünmenizde yarar var. Renk körlüğünün yaygın ve kalıtsal olan tipinin tedavisi yoktur. Görme sinirinin zayışamasına bağlı olan ve görme bozukluğu ile birlikte seyreden renk körlüğü ise bir ölçüde düzeltilebilir ya da en azından ilerlemesi engellenebilir. Renk körlüğü do-ğuştan olduğunda zararsızdır.

Çocuğum süt içtiği zaman mide bulantısı oluyor. Süte karşı bir alerjisi olabilir mi?Sık süt tüketmeyen çocuklarda belirli bir aradan sonra süt içmeleri halinde gaz, şişkinlik, bulantı, karında rahat-sızlık hissi, karın ağrısı ve ishal gibi yakınmaların görü-lebilir. Bu durum zehirlenmeden daha çok laktozun sin-dirilememesinden dolayı oluşan bir rahatsızlık olabilir. Çocuk süte alıştıkça rahatsızlığı azalabilir.

Zayışamaya çalışıyorum ama bu durum beni halsiz bırakıyor. Sizce sağlığımı tehlikeye mi atıyorum? Zayışık, çarpıntı, adet düzensizlikleri, vücudun dış etkile-re ve hastalıklara karşı direncinde azalma, enfeksiyon-lara yakalanma riskinde artma, hastalıkların iyileşme süresinin uzaması, vücut ısısında azalma, çabuk yorul-ma gibi pek çok rahatsızlığa zemin hazırlar. Sağlıklı bir zayışık için bir diyetisyenden yardım alın.

Doğum kontrol hapı gebelik testini etkiler mi?Hap kullanırken gebelik testi yaptırabilirsiniz ve çıkan sonuca güvenebilirsiniz. Gebelik testleri kanda veya id-rarda gebelikle ilgili özel bir hormon olan HCG’yi ölçer. Doğum kontrol haplarının içindeki aktif maddeler gebe-lik testinin ölçtüğü HCG düzeyini etkilemezler.

Çocuğum çalışırken kitaplarına ve defterlerine çok yaklaşıyor. Bu durum gözlerinin bozulmasına yol açar mı?Eğer çocuğunuz sürekli gözlerini ovuşturuyor, bir yere bakarken gözlerini kısarak ya da koca koca açarak bakmaya çalışıyorsa görme problemi olabilir. Çocuk, herhangi bir şeye olması gerekenden yakın bakıyorsa gözleriyle ilgili bir sorun olabilir. Çocuğunuzu bir göz doktoruna göstermekte yarar var.

Hangi sıklıkta kolesterol düzeyimi ölçtürmeliyim?Eğer kolesterol yüksekliği saptanmışsa bu süreye dok-torunuzla birlikte karar vermeniz gerekir. Eğer koleste-rolünüz normal sınırlarda ise beş yılda bir ölçtürmeniz yeterlidir. Ailede kolesterol yüksekliği varsa bu süre kı-salabilir.

Page 54: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1254

usto

s 20

1255

Minikler sağlıkkontrolünden geçirildi

Lokman Hekim’de hemşireler günü coşkusu

Çocuklara özeletkinlik

Eğitim atağı devam ediyor

Lokman Hekim Etlik Hastanesi Başhekimi Uzman Dr. Necmettin Din, 3-6 yaş arasındaki anaokulu öğrencilerini sağlık kontrolünden geçirdi. Aynı zamanda Çocuk Sağ-lığı ve Hastalıkları Uzmanı da olan Dr. Necmettin Din, Sevgi Yuvaları Anaokulu’nun minik öğrencileri ile keyişi dakikalar geçirdi. Kendisini meraklı gözlerle takip eden mi-niklerle kısa bir süre sohbet eden Necmettin Din, daha sonra çeşit-li sağlık taramaları yaptı. Genel sağlık taramasının yanı sıra, bo-ğaz kültürü, Şziki muayene, kulak muayenesi de olan çocukların ol-dukça neşeli olması dikkat çekti. Yaklaşık 70 kadar çocuğu muaye-ne eden Dr. Din, minikleri sağlık konusunda bilgilendirdi. Çocuklar arkadaşlarını muayene esnasında meraklı gözlerle takip etti. Muaye-nelerin tamamlanmasının ardın-dan çocuklara balon ve boyama kitabı dağıtıldı.

Lokman Hekim Hastaneleri İn-san Kaynakları Yönetmenliği tarafından organize edilen et-kinliklere bir yenisi daha eklen-di. 4 yaş üzerindeki yaklaşık 150 çocuk, Mehmet Tahir İkiler’in yönettiği Kayıkçı Sefası isim-li oyunu izledi. Geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimiz çocuklarımız için planlanan or-ganizasyona katılım oldukça yüksek oldu. Lokman Hekim Hastaneleri personeli ve çocuk-ları oyuna büyük ilgi gösterdi. Oyun sonrası beğenilerini dile getiren çocukların mutluluğu görülmeye değerdi.

İnsan Kaynakları Yönetmenliği ta-rafından “Kutup Yıldızı Geliştirme Programı” kapsamında verilen eğitimler devam ediyor. Genel Müdürlük’te gerçekleşen eğitime Etlik, Sincan ve Genel Müdürlük’te görevli sorumlular katıldı. Tülin Balcıoğlu tarafından verilen eği-timler oldukça keyişi geçti. Oyun-lar eşliğinde grup çalışmasının öneminin anlatıldığı eğitime katı-lanlar keyişi dakikalar geçirdi. Ka-tılımcılar eğitim sonunda pasta keserek hatıra fotoğrafı çektirdi.

Lokman Hekim Sincan Hasta-nesi Başhekimi Doç. Dr. Celil Göçer ve Lokman Hekim Etlik Hastanesi Başhekimi Dr. Nec-mettin Din’in yanı sıra hastane-lerimizin Başhekim Yardımcıları Dr. Kemal Kartal, Dr. Metin Taş ve Dr. Ali Yakut’un da katıldığı Hemşireler Günü etkinliği keyişi dakikalara sahne oldu.

Şiir tutkusu ile bilinen ve çıkart-tığı şiir kitabı ile büyük beğeni toplayan sağlık personelimiz Aysel Karslı, gecede Anneler Günü için yazdığı “Güldanem” isimli şiirini okudu. Karslı’nın şiiri salonda duygu dolu an-lar yaşanmasına neden oldu. Hemşireler Günü’nün önemi-ni anlatan kısa konuşmaların ardından Lokman Hekim Etlik Hastanesi’nde 10. yılını doldu-ran Şliz Erol, Şliz Bozkurt ve Esengül Sertcan’a teşekkür pla-keti verildi. Doç. Dr. Celil Göçer ise tüm hemşireleri temsilen Sincan Hastanesi Başhemşiresi Saniye Dikmen’e çiçek ve teşek-kür plaketi verdi. Sincan Hasta-

nesi Başhekim Yardımcıları Dr. Kemal Kartal ve Dr. Metin Taş ise Sincan Hastanesi’nin açılı-şından bu güne kadar hizmet veren personelden Yurdagül Dündar, Şengül Yenidemircioğ-lu, Melike Kaya, Meral İlisuya vekaleten Zerife Günhan, Ayşe Koçkaya’ya vekaleten de Dilek Şahin’e teşekkür plaketi verdi-ler.

VAN’DA DA KUTLANDI Hemşireler Günü, Lokman He-kim Van Hastanesi’nde de kut-landı. Van Hastanesi’nde görevli sağlık personeli düzenlenen et-kinlikte bir araya geldi. Hastane Müdürü Salih Gümüş’ün açılış konuşmasını yaptığı gecede Van Tıbbi Hizmetler Direktörü İbrahim Uğur ve Başhemşire Saime Karakurt da hemşirele-re seslendi ve bu özel günlerini kutladı. Gecede hemşirelere ka-ranŞl dağıtıldı. Çekilişle hediye-lerin verildiği gecenin sonunda ise toplu halde fotoğraf çektiril-di ve pasta kesildi.

Van’da bowling heyecanıDüzenledikleri etkinliklerle ku-rum içi iletişimi güçlendiren ve kaliteli sağlık hizmeti sunumu için gerekli olan ekip ruhunu canlı tutan Lokman Hekim Van Hastanesi yeni bir etkinliğe daha imza attı. Lokman Hekim Van Hastanesi personeli bu kez de bowling turnuvasında bir araya geldi.

Organizasyona büyük ilgi göste-ren hastane personeli, “bayan-lar” ve “erkekler” olmak üzere iki ayrı kategoride mücadele ettiler. Keyişi ve çekişmeli oyun-lara sahne olan bowling turnu-

vasının bayanlar kategorisinde-ki birincisi Tıbbi Sekreter Fatma Atlı oldu. Bayanlarda ikinciliği ise yine Tıbbi Sekreter olarak görev yapan Nurcan Dağıgöl elde etti. Büyük çekişmeye sah-ne olan erkekler kategorisinde ise birinciliği İç Hizmetler Gö-revlisi Caner Karaca aldı. Erkek-lerin ikincisi ise Mali İşler Yönet-meni Ali Akbaş oldu. Turnuva sonunda birinci ve ikinci olan isimlere birer plaket verildi. Bowling organizasyonuna katı-lanlar keyişi dakikalar yaşarken, turnuva sonrası hatıra fotoğrafı çektirildi.

LOKMAN HEKiMHASTANELERiNEANLAMLI ÖDÜL

Ankara İl Sağlık Müdürlü-ğü, ‘2011 yılında en fazla acil vaka kabul eden özel hastane’ unvanını elde eden Lokman Hekim Sincan Hastanesi’ne teşekkür bel-gesi takdim etti. Ankara İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Mehmet Akif Güleç imza-sıyla Lokman Hekim Sincan Hastanesi Başhekimliği’ne gönderilen teşekkür belge-sinde şu ifadelere yer veril-di: “İlimizde 2011 yılı içinde 112 ambulansları ile getiri-len en çok sayıda acil vaka kabul eden özel hastane ol-manız, sağlık hizmetlerinin sunumuna yapmış olduğu-nuz katkı ve üstün gayret-leriniz için teşekkürlerimizi sunarız.”

Sorumluluk bilinciyle hiz-met vermeye devam ettikle-rini belirten Lokman Hekim Hastaneleri Genel Müdürü İrfan Güvendi ise, “Kalitesi-ni, bu konuyla ilgili belirlen-miş hizmet standartlarının çok üzerinde tutan hastane-lerimiz, önceki yıllarda oldu-ğu gibi 2012 yılında da hal-kımızın teveccühüne layık olmaya çalışacaktır” dedi.

2011 yılında “En Fazla Acil Vaka Kabul Eden Özel Hastane” unvanını elde eden Lokman Hekim Sin-can Hastanesi’ne, Ankara İl Sağlık Müdürlüğü tara-fından teşekkür belgesi verildi.

Page 55: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1254

usto

s 20

1255

Minikler sağlıkkontrolünden geçirildi

Lokman Hekim’de hemşireler günü coşkusu

Çocuklara özeletkinlik

Eğitim atağı devam ediyor

Lokman Hekim Etlik Hastanesi Başhekimi Uzman Dr. Necmettin Din, 3-6 yaş arasındaki anaokulu öğrencilerini sağlık kontrolünden geçirdi. Aynı zamanda Çocuk Sağ-lığı ve Hastalıkları Uzmanı da olan Dr. Necmettin Din, Sevgi Yuvaları Anaokulu’nun minik öğrencileri ile keyişi dakikalar geçirdi. Kendisini meraklı gözlerle takip eden mi-niklerle kısa bir süre sohbet eden Necmettin Din, daha sonra çeşit-li sağlık taramaları yaptı. Genel sağlık taramasının yanı sıra, bo-ğaz kültürü, Şziki muayene, kulak muayenesi de olan çocukların ol-dukça neşeli olması dikkat çekti. Yaklaşık 70 kadar çocuğu muaye-ne eden Dr. Din, minikleri sağlık konusunda bilgilendirdi. Çocuklar arkadaşlarını muayene esnasında meraklı gözlerle takip etti. Muaye-nelerin tamamlanmasının ardın-dan çocuklara balon ve boyama kitabı dağıtıldı.

Lokman Hekim Hastaneleri İn-san Kaynakları Yönetmenliği tarafından organize edilen et-kinliklere bir yenisi daha eklen-di. 4 yaş üzerindeki yaklaşık 150 çocuk, Mehmet Tahir İkiler’in yönettiği Kayıkçı Sefası isim-li oyunu izledi. Geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimiz çocuklarımız için planlanan or-ganizasyona katılım oldukça yüksek oldu. Lokman Hekim Hastaneleri personeli ve çocuk-ları oyuna büyük ilgi gösterdi. Oyun sonrası beğenilerini dile getiren çocukların mutluluğu görülmeye değerdi.

İnsan Kaynakları Yönetmenliği ta-rafından “Kutup Yıldızı Geliştirme Programı” kapsamında verilen eğitimler devam ediyor. Genel Müdürlük’te gerçekleşen eğitime Etlik, Sincan ve Genel Müdürlük’te görevli sorumlular katıldı. Tülin Balcıoğlu tarafından verilen eği-timler oldukça keyişi geçti. Oyun-lar eşliğinde grup çalışmasının öneminin anlatıldığı eğitime katı-lanlar keyişi dakikalar geçirdi. Ka-tılımcılar eğitim sonunda pasta keserek hatıra fotoğrafı çektirdi.

Lokman Hekim Sincan Hasta-nesi Başhekimi Doç. Dr. Celil Göçer ve Lokman Hekim Etlik Hastanesi Başhekimi Dr. Nec-mettin Din’in yanı sıra hastane-lerimizin Başhekim Yardımcıları Dr. Kemal Kartal, Dr. Metin Taş ve Dr. Ali Yakut’un da katıldığı Hemşireler Günü etkinliği keyişi dakikalara sahne oldu.

Şiir tutkusu ile bilinen ve çıkart-tığı şiir kitabı ile büyük beğeni toplayan sağlık personelimiz Aysel Karslı, gecede Anneler Günü için yazdığı “Güldanem” isimli şiirini okudu. Karslı’nın şiiri salonda duygu dolu an-lar yaşanmasına neden oldu. Hemşireler Günü’nün önemi-ni anlatan kısa konuşmaların ardından Lokman Hekim Etlik Hastanesi’nde 10. yılını doldu-ran Şliz Erol, Şliz Bozkurt ve Esengül Sertcan’a teşekkür pla-keti verildi. Doç. Dr. Celil Göçer ise tüm hemşireleri temsilen Sincan Hastanesi Başhemşiresi Saniye Dikmen’e çiçek ve teşek-kür plaketi verdi. Sincan Hasta-

nesi Başhekim Yardımcıları Dr. Kemal Kartal ve Dr. Metin Taş ise Sincan Hastanesi’nin açılı-şından bu güne kadar hizmet veren personelden Yurdagül Dündar, Şengül Yenidemircioğ-lu, Melike Kaya, Meral İlisuya vekaleten Zerife Günhan, Ayşe Koçkaya’ya vekaleten de Dilek Şahin’e teşekkür plaketi verdi-ler.

VAN’DA DA KUTLANDI Hemşireler Günü, Lokman He-kim Van Hastanesi’nde de kut-landı. Van Hastanesi’nde görevli sağlık personeli düzenlenen et-kinlikte bir araya geldi. Hastane Müdürü Salih Gümüş’ün açılış konuşmasını yaptığı gecede Van Tıbbi Hizmetler Direktörü İbrahim Uğur ve Başhemşire Saime Karakurt da hemşirele-re seslendi ve bu özel günlerini kutladı. Gecede hemşirelere ka-ranŞl dağıtıldı. Çekilişle hediye-lerin verildiği gecenin sonunda ise toplu halde fotoğraf çektiril-di ve pasta kesildi.

Van’da bowling heyecanıDüzenledikleri etkinliklerle ku-rum içi iletişimi güçlendiren ve kaliteli sağlık hizmeti sunumu için gerekli olan ekip ruhunu canlı tutan Lokman Hekim Van Hastanesi yeni bir etkinliğe daha imza attı. Lokman Hekim Van Hastanesi personeli bu kez de bowling turnuvasında bir araya geldi.

Organizasyona büyük ilgi göste-ren hastane personeli, “bayan-lar” ve “erkekler” olmak üzere iki ayrı kategoride mücadele ettiler. Keyişi ve çekişmeli oyun-lara sahne olan bowling turnu-

vasının bayanlar kategorisinde-ki birincisi Tıbbi Sekreter Fatma Atlı oldu. Bayanlarda ikinciliği ise yine Tıbbi Sekreter olarak görev yapan Nurcan Dağıgöl elde etti. Büyük çekişmeye sah-ne olan erkekler kategorisinde ise birinciliği İç Hizmetler Gö-revlisi Caner Karaca aldı. Erkek-lerin ikincisi ise Mali İşler Yönet-meni Ali Akbaş oldu. Turnuva sonunda birinci ve ikinci olan isimlere birer plaket verildi. Bowling organizasyonuna katı-lanlar keyişi dakikalar yaşarken, turnuva sonrası hatıra fotoğrafı çektirildi.

LOKMAN HEKiMHASTANELERiNEANLAMLI ÖDÜL

Ankara İl Sağlık Müdürlü-ğü, ‘2011 yılında en fazla acil vaka kabul eden özel hastane’ unvanını elde eden Lokman Hekim Sincan Hastanesi’ne teşekkür bel-gesi takdim etti. Ankara İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Mehmet Akif Güleç imza-sıyla Lokman Hekim Sincan Hastanesi Başhekimliği’ne gönderilen teşekkür belge-sinde şu ifadelere yer veril-di: “İlimizde 2011 yılı içinde 112 ambulansları ile getiri-len en çok sayıda acil vaka kabul eden özel hastane ol-manız, sağlık hizmetlerinin sunumuna yapmış olduğu-nuz katkı ve üstün gayret-leriniz için teşekkürlerimizi sunarız.”

Sorumluluk bilinciyle hiz-met vermeye devam ettikle-rini belirten Lokman Hekim Hastaneleri Genel Müdürü İrfan Güvendi ise, “Kalitesi-ni, bu konuyla ilgili belirlen-miş hizmet standartlarının çok üzerinde tutan hastane-lerimiz, önceki yıllarda oldu-ğu gibi 2012 yılında da hal-kımızın teveccühüne layık olmaya çalışacaktır” dedi.

2011 yılında “En Fazla Acil Vaka Kabul Eden Özel Hastane” unvanını elde eden Lokman Hekim Sin-can Hastanesi’ne, Ankara İl Sağlık Müdürlüğü tara-fından teşekkür belgesi verildi.

Page 56: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1256

usto

s 20

1257

Lokman Hekim Sincan Hasta-nesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği’nde görev yapmaya baş-layan Psikolog Duygu Demirhan, hastalara endişe duydukları ko-nular hakkında bilgi verirken, korku ve şüphelerin giderilmesi-ne yardımcı oluyor. Hastalar ile birebir iletişim kuran Psikolog Demirhan, hastalık öncesi ve son-rası döneme ilişkin hasta ve hasta yakınlarının akıllarındaki soru işa-retlerini gideriyor.

KAYGILAR GİDERİLİYORKalp hastalıklarının hasta üze-rinde psikolojik olarak olumsuz etkiler bıraktığını kaydeden De-mirhan, verilen hizmetle hasta-ların ruhsal travma yaşamasının önüne geçileceğini söyledi. Kalp ve damar cerrahisi hastaların-da psikolojik desteğin önemine dikkat çeken Psikolog Demirhan, “Hastaların akıllarında, cerrahi girişim ile ilgili birçok soru beliri-yor. Hasta; ölüm korkusundan be-densel tahribata, aileden ayrılma endişesinden ekonomik sıkıntıya, anestezi kaygısından normal ya-şama adaptasyon sürecine kadar pek çok soruya yanıt arıyor. Lok-

man Hekim Sincan Hastanesi’nde uygulanan bu hizmet sayesinde hasta ve hasta yakınları tüm bu sorulara yanıt bulabiliyor” dedi.

İYİLEŞME SÜRECİ KISALIYORPsikolojik hazırlık sürecinin; şüp-he, korku ve endişeleri uygun şe-kilde gidermeyi, hastaların soru sormak için uygun ortam oluştur-mayı ve onları cesaretlendirmeyi içerdiğini kaydeden Psikolog De-mirhan, sunulan hizmete ilişkin şu bilgileri verdi:

“Hastanın ameliyata psikolojik yönden hazırlanması ve ameliyat sonrası psikolojik destek tedavi-nin önemli bir parçasıdır. Uzun yıllardan beri yapılan çalışmalar, cerrahi girişim öncesi dönemde sosyal ve psikolojik yönden ha-zırlığın niteliğinin cerrahi girişim sonrası dönemi doğrudan etkile-diğini gösteren veriler içermek-tedir. Psikolojik hazırlığın, hasta-nın duygusal stresini azalttığı ve onların Şziksel iyileşme sürecini kısalttığını da ortaya koymakta-dır. Tüm bu veriler ışığında Sincan Lokman Hekim Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Kliniği’nde görev yapan bir psikolog olarak ame-liyat öncesi ve sonrası dönemde doktorlarımızla işbirliği içinde hastalarımıza en iyi hizmeti ver-mek için çabalıyoruz.”

LOKMAN HEKiM HASTANELERiNDENBiR YENiLiK DAHA

KALP HASTALARINAPSiKOLOJiK DESTEK

Lokman Hekim Sincan Hastanesi, hastalarına sunduğu hizmetlere bir yenisini daha ekledi. Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği’nde hizmete başlayan Psikolog Duygu Demirhan, hastalara ameliyat öncesi

ve sonrası psikolojik destek veriyor. Türkiye’de ilk kez uygulanan bu yöntemle, kalp hastalarının tedavi süreci boyunca tüm sorularına yanıt bulmaları ve ameliyatların başarı oranlarının artırılması

hedeşeniyor.

Lokman Hekim Hastaneleri İn-san Kaynakları Yönetmenliği’nin organize ettiği etkinliklere bir yenisi daha eklendi. Lokman Hekim ailesi, son olarak Fetih 1453 Şlminin gösteriminde bir araya geldi. Sincan, Etlik ve Van Hastanelerimiz için ayrı ayrı or-ganize edilen sinema etkinliği büyük ilgi gördü. Lokman Hekim Etlik Hastanesi çalışanları için Antares AVM, Lokman Hekim Sincan Hastanesi çalışanları için Optimum AVM, Lokman Hekim Van Hastanesi çalışanları için ise Cinevan sinema salonlarında özel gösterimler yapıldı. Çalı-şanların aileleri ile iştirak ettiği etkinliğe toplamda 1.000’e ya-kın katılım oldu. Lokman Hekim Hastaneleri’nin düzenlediği en kapsamlı ve katılımın en yük-sek olduğu etkinliklerin başında gelen sinema gösterimi, perso-nelden oldukça olumlu sinyaller aldı. Genel Müdürümüz İrfan Gü-vendi de etkinliğe katılan isimler arasındaydı.

Sinema etkinliğibüyük ilgi gördü

Lokman Hekim Van Hastanesi Başhekimi Dr. İbrahim Uğur, Cinevan si-nema salonunda hastane çalışanları ile birlikte Şlmi izledi.

Lokman Hekim Van Hastanesi’nin çiçeği burnun-da Doktoru Ongan, meslek hayatının başlangıcı sayıla-bilecek yaşlarda hastaları-nın sevgilisi olmayı başardı. Ongan’ın Van’da meydana gelen deprem felaketinde ortaya koyduğu özverili ça-lışma kariyerinde önemli bir dönüm noktası oldu.

Tek başına 600 doğum Ongan, deprem sırasında Van’ın Muradiye ilçesindeki devlet hastanesinde mecburi hizmetini yapıyordu. Daha bi-rinci yılına bile girmeden dep-reme yakalanan Dr. Ongan, o afet günlerinde de görevinin başından ayrılmadı ve yüz-lerce hastasına hizmet verdi. Ongan, vakaları şehir dışına sevk etmemek için çadırda doğum yaptırdı, ameliyata girdi. Ongan ve ekibi şikayet dahi etmeden tüm hastaların ihtiyacına cevap verdi. Zor şartlardaki hizmetlerinden dolayı da Sağlık Bakanlığı’nın “Yılın Doktoru” ödülü Van için Dr. Burcu Ongan’a ve-rildi. Ongan, “Mesleki olarak da kişisel olarak da burada elde ettiğim tecrübeyi başka hiçbir yerde yaşayamazdım. Deprem olduğunda Van ve Erciş’teki hastaneler kulla-nılamaz hale geldi. Vakala-rın çoğunu şehir dışına sevk etmemek için kabul ettim. 2 ayda 600’den fazla doğuma tek başıma girdim. Artçı dep-remler olurken bile ameliyat yaptım” diyerek zor günlerde yaşadıklarını anlattı.

VAN’DA YILIN DOKTORU

BURCU ONGANSEÇiLDi

Sağlık Bakanlığı tarafından Van dep-reminde gösterdiği üstün çalışmadan dolayı “Yılın Doktoru” seçilen Kadın Doğum Uzmanı Dr. Burcu On-gan, Lokman Hekim Van Hastanesi’nde hastaları ile kurduğu yakın ilişki ile dikkat çekiyor.

Page 57: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1256

usto

s 20

1257

Lokman Hekim Sincan Hasta-nesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği’nde görev yapmaya baş-layan Psikolog Duygu Demirhan, hastalara endişe duydukları ko-nular hakkında bilgi verirken, korku ve şüphelerin giderilmesi-ne yardımcı oluyor. Hastalar ile birebir iletişim kuran Psikolog Demirhan, hastalık öncesi ve son-rası döneme ilişkin hasta ve hasta yakınlarının akıllarındaki soru işa-retlerini gideriyor.

KAYGILAR GİDERİLİYORKalp hastalıklarının hasta üze-rinde psikolojik olarak olumsuz etkiler bıraktığını kaydeden De-mirhan, verilen hizmetle hasta-ların ruhsal travma yaşamasının önüne geçileceğini söyledi. Kalp ve damar cerrahisi hastaların-da psikolojik desteğin önemine dikkat çeken Psikolog Demirhan, “Hastaların akıllarında, cerrahi girişim ile ilgili birçok soru beliri-yor. Hasta; ölüm korkusundan be-densel tahribata, aileden ayrılma endişesinden ekonomik sıkıntıya, anestezi kaygısından normal ya-şama adaptasyon sürecine kadar pek çok soruya yanıt arıyor. Lok-

man Hekim Sincan Hastanesi’nde uygulanan bu hizmet sayesinde hasta ve hasta yakınları tüm bu sorulara yanıt bulabiliyor” dedi.

İYİLEŞME SÜRECİ KISALIYORPsikolojik hazırlık sürecinin; şüp-he, korku ve endişeleri uygun şe-kilde gidermeyi, hastaların soru sormak için uygun ortam oluştur-mayı ve onları cesaretlendirmeyi içerdiğini kaydeden Psikolog De-mirhan, sunulan hizmete ilişkin şu bilgileri verdi:

“Hastanın ameliyata psikolojik yönden hazırlanması ve ameliyat sonrası psikolojik destek tedavi-nin önemli bir parçasıdır. Uzun yıllardan beri yapılan çalışmalar, cerrahi girişim öncesi dönemde sosyal ve psikolojik yönden ha-zırlığın niteliğinin cerrahi girişim sonrası dönemi doğrudan etkile-diğini gösteren veriler içermek-tedir. Psikolojik hazırlığın, hasta-nın duygusal stresini azalttığı ve onların Şziksel iyileşme sürecini kısalttığını da ortaya koymakta-dır. Tüm bu veriler ışığında Sincan Lokman Hekim Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Kliniği’nde görev yapan bir psikolog olarak ame-liyat öncesi ve sonrası dönemde doktorlarımızla işbirliği içinde hastalarımıza en iyi hizmeti ver-mek için çabalıyoruz.”

LOKMAN HEKiM HASTANELERiNDENBiR YENiLiK DAHA

KALP HASTALARINAPSiKOLOJiK DESTEK

Lokman Hekim Sincan Hastanesi, hastalarına sunduğu hizmetlere bir yenisini daha ekledi. Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği’nde hizmete başlayan Psikolog Duygu Demirhan, hastalara ameliyat öncesi

ve sonrası psikolojik destek veriyor. Türkiye’de ilk kez uygulanan bu yöntemle, kalp hastalarının tedavi süreci boyunca tüm sorularına yanıt bulmaları ve ameliyatların başarı oranlarının artırılması

hedeşeniyor.

Lokman Hekim Hastaneleri İn-san Kaynakları Yönetmenliği’nin organize ettiği etkinliklere bir yenisi daha eklendi. Lokman Hekim ailesi, son olarak Fetih 1453 Şlminin gösteriminde bir araya geldi. Sincan, Etlik ve Van Hastanelerimiz için ayrı ayrı or-ganize edilen sinema etkinliği büyük ilgi gördü. Lokman Hekim Etlik Hastanesi çalışanları için Antares AVM, Lokman Hekim Sincan Hastanesi çalışanları için Optimum AVM, Lokman Hekim Van Hastanesi çalışanları için ise Cinevan sinema salonlarında özel gösterimler yapıldı. Çalı-şanların aileleri ile iştirak ettiği etkinliğe toplamda 1.000’e ya-kın katılım oldu. Lokman Hekim Hastaneleri’nin düzenlediği en kapsamlı ve katılımın en yük-sek olduğu etkinliklerin başında gelen sinema gösterimi, perso-nelden oldukça olumlu sinyaller aldı. Genel Müdürümüz İrfan Gü-vendi de etkinliğe katılan isimler arasındaydı.

Sinema etkinliğibüyük ilgi gördü

Lokman Hekim Van Hastanesi Başhekimi Dr. İbrahim Uğur, Cinevan si-nema salonunda hastane çalışanları ile birlikte Şlmi izledi.

Lokman Hekim Van Hastanesi’nin çiçeği burnun-da Doktoru Ongan, meslek hayatının başlangıcı sayıla-bilecek yaşlarda hastaları-nın sevgilisi olmayı başardı. Ongan’ın Van’da meydana gelen deprem felaketinde ortaya koyduğu özverili ça-lışma kariyerinde önemli bir dönüm noktası oldu.

Tek başına 600 doğum Ongan, deprem sırasında Van’ın Muradiye ilçesindeki devlet hastanesinde mecburi hizmetini yapıyordu. Daha bi-rinci yılına bile girmeden dep-reme yakalanan Dr. Ongan, o afet günlerinde de görevinin başından ayrılmadı ve yüz-lerce hastasına hizmet verdi. Ongan, vakaları şehir dışına sevk etmemek için çadırda doğum yaptırdı, ameliyata girdi. Ongan ve ekibi şikayet dahi etmeden tüm hastaların ihtiyacına cevap verdi. Zor şartlardaki hizmetlerinden dolayı da Sağlık Bakanlığı’nın “Yılın Doktoru” ödülü Van için Dr. Burcu Ongan’a ve-rildi. Ongan, “Mesleki olarak da kişisel olarak da burada elde ettiğim tecrübeyi başka hiçbir yerde yaşayamazdım. Deprem olduğunda Van ve Erciş’teki hastaneler kulla-nılamaz hale geldi. Vakala-rın çoğunu şehir dışına sevk etmemek için kabul ettim. 2 ayda 600’den fazla doğuma tek başıma girdim. Artçı dep-remler olurken bile ameliyat yaptım” diyerek zor günlerde yaşadıklarını anlattı.

VAN’DA YILIN DOKTORU

BURCU ONGANSEÇiLDi

Sağlık Bakanlığı tarafından Van dep-reminde gösterdiği üstün çalışmadan dolayı “Yılın Doktoru” seçilen Kadın Doğum Uzmanı Dr. Burcu On-gan, Lokman Hekim Van Hastanesi’nde hastaları ile kurduğu yakın ilişki ile dikkat çekiyor.

Page 58: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1258

usto

s 20

1259

Türkiye’de hastane denilince akla gelen sağlık kuruluşla-rı arasında ön sıralarda yer alan Lokman Hekim Hasta-neleri, Almanya’dan Irak’a, oradan Afganistan’a kadar dünyanın pek çok yerinde “şifa kapısı” unvanının hakkını veriyor. Lokman Hekim Has-taneleri, dünyanın en fakir ülkelerinden olan ve önemli sağlık sorunları yaşayan Af-ganistan halkına kucak açtı. Ülkedeki sağlık hizmeti su-numunu yerinde görmek için hastanelerimiz bünyesinde hizmet veren bir grup doktor bu ülkeye gitti. Kabil’deki Aria

City Hospital ile ikili ilişkileri geliştirmek için görüşmeler yapan doktorlar, Kaisha ve Gulf isimli iki hastaneyi daha ziyaret ederek sağlık hizmeti sunumu hakkında görüş alış-verişinde bulundular.

Ankara’dan Kabil’e hareket eden heyet, ülkedeki sağlık hizmeti hakkında önemli tes-pitlerde bulundu. Türkiye’nin Kabil Büyükelçiliği’ni de zi-yaret eden heyet, ülkedeki sağlık hizmeti kalitesinin çok düşük olduğunu ve personel yetersizliği yaşandığını aktar-dı.

Lokman Hekim Hastaneleri, Irak’ta da boy gösterdi. Yaklaşık 200 uluslararası Şrmanın katıldığı ve 5.000’den fazla ziyaretçiye ev sa-hipliği yapan Iraq Medicare Fuarı’na katılan Lokman Hekim Hastaneleri, fuarın en çok ilgi gören kurumları arasında yer aldı. Irak’ın Erbil ken-tinde gerçekleşen fuarda Lokman Hekim Hastaneleri’ni Uluslararası Hasta Koordinatörü Tuğba Arız, Ku-lak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Abdul-lah Ahmet ve Burak Başaran temsil etti. Büyük ilgi gören fuarda Lok-man Hekim Hastaneleri’ne ait stant da ziyaretçi akınına uğradı. Erbil Ti-caret Bakanı ve Sağlık Bakanı Müs-teşarı Lokman Hekim’e ait standın ziyaretçileri arasında yer aldı. Erbil Yerel Yönetim Sağlık Bakanlığı yet-kilileri ile Erbil Ticari Ataşesi Sayer Erbil de Lokman Hekim Hastanele-ri hakkında bilgi aldı. Fuar süresin-ce Lokman Hekim Hastaneleri ve şirketimizin yapmış olduğu ticari faaliyetlerle ilgili bilgi sunuldu. Fu-arda ayrıca AUC TV, Khale TV, KTV, Hawler TV’ye ve Saray Gazetesi’ne röportaj verildi.

Yurt dışından pek çok hasta kabul eden Lokman Hekim Hastaneleri, Türkiye sınırları-nı aşan çalışmalara da ağır-lık verdi. Almanya’nın Berlin kentinde gerçekleştirilen ‘’5. European Medical Travel Conference (EMTC 2012) or-ganizasyonunda yer alan Lok-man Hekim Hastaneleri bura-da büyük ilgi gördü. Dünyanın

bir çok bölgesinden katılım-cıların olduğu organizasyon sağlık ve medikal kuruluşu ile sağlık otoritelerini bir araya getirdi. Organizasyona hasta-nelerimizi temsilen Tıbbi Hiz-metler Direktörü Dr. Mehmet Altuğ ve Uluslararası Hasta Kordinatörü Tuğba Arız katıl-dı.

Lokman Hekim her yerde...Şimdi de Afgan halkına kucak açtık

Avrupa Sağlık Turizmi Kongresi’ndeydik

Erbil’de Lokman Hekim’e büyük ilgi

Lokman Hekim Hastaneleri’ni Uluslara-rası Hasta Koordinatörü Tuğba Arız, Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Abdullah Ahmet ve Burak Başaran temsil etti.

Lokman Hekim Engürüsağ A.Ş. Yönetim Kurulu Van’da toplandı. Engürüsağ A.Ş’nin üçüncü bü-yük yatırımı olan Lokman Hekim Van Hastanesi’nin açılmasının ardından ilk kez Van’da toplanan Yönetim Kurulu üyeleri çeşitli toplantıların yanı sıra Van’ın tari-hi ve turistik yerlerini görme fır-satı da buldu. Lokman Hekim Van Hastanesi’nden Mustafa Berktaş ve İbrahim Uğur’un ev sahipliğin-de gerçekleşen ziyarette, Van’daki sağlık hizmeti sunumuna ilişkin

bilgi alan Yönetim Kurulu Üye-leri, Van Kalesi, Akdamar Adası ve Kuzu Adası gezilerine katıldı. Engürüsağ A.Ş’nin yatırım kap-samındaki Lokman Hekim Hayat Hastanesi’nde de incelemelerde bulunan Yönetim Kurulu Üyele-ri, iki günlük ziyaretin ardından Ankara’ya döndü. Programa, Yönetim Kurulu Baş-kanı Mustafa Sarıoğlu, Genel Müdür İrfan Güvendi ve Yönetim Kurulu üyeleri Selamet Koç, Na-zım Bilgen, Celil Göçer, Necmettin

Din, Hamdi Özkan, Temel Ünlü, İsmail Özdemir ve Mehmet Barca katıldı.

Lokman Hekim Hastaneleri çalı-şanları her yıl düzenlenen piknik organizasyonunda bir araya gel-di. Geçtiğimiz yıl içerisinde Lok-man Hekim ailesine katılan Van Hastanesi’nde de piknik eğlencesi yaşandı. Pikniğe katılan Lokman Hekim Hastaneleri çalışanları, ai-leleriyle birlikte gönüllerince eğ-lenerek stres attı.Ankara ve Van’daki etkinliklerde müzik ziyafetiyle oyunlar oyna-yan çalışanlarımız, aynı zamanda dinlenme ve iş dışında bir arada vakit geçirme imkânı da bulmuş oldu. Piknik organizasyonunda

çeşitli oyunlar da oynandı. Halat çekme, su taşıma, çuval yarışı, dön dön gol at, sandalye kapma gibi çeşitli aktivitelerle şenlenen organizasyona katılanlar keyişi dakikalar yaşadı. Ankara’daki piknik etkinliğinin gerçekleştirildiği Kazan ilçesinin Belediye Başkanı Lokman Ertürk de Lokman Hekim ailesini burada ziyaret ederek onurlandırdı. Or-ganizasyonda çekilişle personele onlarca hediye dağıtıldı. Lokman Ertürk, ilk hediyeyi kazanan per-sonele aynı zamanda bir de küçük altın armağan etti.

Yönetim kurulundan Van çıkarması

Çalışanlar piknikte bir araya geldi

Page 59: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1258

usto

s 20

1259

Türkiye’de hastane denilince akla gelen sağlık kuruluşla-rı arasında ön sıralarda yer alan Lokman Hekim Hasta-neleri, Almanya’dan Irak’a, oradan Afganistan’a kadar dünyanın pek çok yerinde “şifa kapısı” unvanının hakkını veriyor. Lokman Hekim Has-taneleri, dünyanın en fakir ülkelerinden olan ve önemli sağlık sorunları yaşayan Af-ganistan halkına kucak açtı. Ülkedeki sağlık hizmeti su-numunu yerinde görmek için hastanelerimiz bünyesinde hizmet veren bir grup doktor bu ülkeye gitti. Kabil’deki Aria

City Hospital ile ikili ilişkileri geliştirmek için görüşmeler yapan doktorlar, Kaisha ve Gulf isimli iki hastaneyi daha ziyaret ederek sağlık hizmeti sunumu hakkında görüş alış-verişinde bulundular.

Ankara’dan Kabil’e hareket eden heyet, ülkedeki sağlık hizmeti hakkında önemli tes-pitlerde bulundu. Türkiye’nin Kabil Büyükelçiliği’ni de zi-yaret eden heyet, ülkedeki sağlık hizmeti kalitesinin çok düşük olduğunu ve personel yetersizliği yaşandığını aktar-dı.

Lokman Hekim Hastaneleri, Irak’ta da boy gösterdi. Yaklaşık 200 uluslararası Şrmanın katıldığı ve 5.000’den fazla ziyaretçiye ev sa-hipliği yapan Iraq Medicare Fuarı’na katılan Lokman Hekim Hastaneleri, fuarın en çok ilgi gören kurumları arasında yer aldı. Irak’ın Erbil ken-tinde gerçekleşen fuarda Lokman Hekim Hastaneleri’ni Uluslararası Hasta Koordinatörü Tuğba Arız, Ku-lak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Abdul-lah Ahmet ve Burak Başaran temsil etti. Büyük ilgi gören fuarda Lok-man Hekim Hastaneleri’ne ait stant da ziyaretçi akınına uğradı. Erbil Ti-caret Bakanı ve Sağlık Bakanı Müs-teşarı Lokman Hekim’e ait standın ziyaretçileri arasında yer aldı. Erbil Yerel Yönetim Sağlık Bakanlığı yet-kilileri ile Erbil Ticari Ataşesi Sayer Erbil de Lokman Hekim Hastanele-ri hakkında bilgi aldı. Fuar süresin-ce Lokman Hekim Hastaneleri ve şirketimizin yapmış olduğu ticari faaliyetlerle ilgili bilgi sunuldu. Fu-arda ayrıca AUC TV, Khale TV, KTV, Hawler TV’ye ve Saray Gazetesi’ne röportaj verildi.

Yurt dışından pek çok hasta kabul eden Lokman Hekim Hastaneleri, Türkiye sınırları-nı aşan çalışmalara da ağır-lık verdi. Almanya’nın Berlin kentinde gerçekleştirilen ‘’5. European Medical Travel Conference (EMTC 2012) or-ganizasyonunda yer alan Lok-man Hekim Hastaneleri bura-da büyük ilgi gördü. Dünyanın

bir çok bölgesinden katılım-cıların olduğu organizasyon sağlık ve medikal kuruluşu ile sağlık otoritelerini bir araya getirdi. Organizasyona hasta-nelerimizi temsilen Tıbbi Hiz-metler Direktörü Dr. Mehmet Altuğ ve Uluslararası Hasta Kordinatörü Tuğba Arız katıl-dı.

Lokman Hekim her yerde...Şimdi de Afgan halkına kucak açtık

Avrupa Sağlık Turizmi Kongresi’ndeydik

Erbil’de Lokman Hekim’e büyük ilgi

Lokman Hekim Hastaneleri’ni Uluslara-rası Hasta Koordinatörü Tuğba Arız, Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Abdullah Ahmet ve Burak Başaran temsil etti.

Lokman Hekim Engürüsağ A.Ş. Yönetim Kurulu Van’da toplandı. Engürüsağ A.Ş’nin üçüncü bü-yük yatırımı olan Lokman Hekim Van Hastanesi’nin açılmasının ardından ilk kez Van’da toplanan Yönetim Kurulu üyeleri çeşitli toplantıların yanı sıra Van’ın tari-hi ve turistik yerlerini görme fır-satı da buldu. Lokman Hekim Van Hastanesi’nden Mustafa Berktaş ve İbrahim Uğur’un ev sahipliğin-de gerçekleşen ziyarette, Van’daki sağlık hizmeti sunumuna ilişkin

bilgi alan Yönetim Kurulu Üye-leri, Van Kalesi, Akdamar Adası ve Kuzu Adası gezilerine katıldı. Engürüsağ A.Ş’nin yatırım kap-samındaki Lokman Hekim Hayat Hastanesi’nde de incelemelerde bulunan Yönetim Kurulu Üyele-ri, iki günlük ziyaretin ardından Ankara’ya döndü. Programa, Yönetim Kurulu Baş-kanı Mustafa Sarıoğlu, Genel Müdür İrfan Güvendi ve Yönetim Kurulu üyeleri Selamet Koç, Na-zım Bilgen, Celil Göçer, Necmettin

Din, Hamdi Özkan, Temel Ünlü, İsmail Özdemir ve Mehmet Barca katıldı.

Lokman Hekim Hastaneleri çalı-şanları her yıl düzenlenen piknik organizasyonunda bir araya gel-di. Geçtiğimiz yıl içerisinde Lok-man Hekim ailesine katılan Van Hastanesi’nde de piknik eğlencesi yaşandı. Pikniğe katılan Lokman Hekim Hastaneleri çalışanları, ai-leleriyle birlikte gönüllerince eğ-lenerek stres attı.Ankara ve Van’daki etkinliklerde müzik ziyafetiyle oyunlar oyna-yan çalışanlarımız, aynı zamanda dinlenme ve iş dışında bir arada vakit geçirme imkânı da bulmuş oldu. Piknik organizasyonunda

çeşitli oyunlar da oynandı. Halat çekme, su taşıma, çuval yarışı, dön dön gol at, sandalye kapma gibi çeşitli aktivitelerle şenlenen organizasyona katılanlar keyişi dakikalar yaşadı. Ankara’daki piknik etkinliğinin gerçekleştirildiği Kazan ilçesinin Belediye Başkanı Lokman Ertürk de Lokman Hekim ailesini burada ziyaret ederek onurlandırdı. Or-ganizasyonda çekilişle personele onlarca hediye dağıtıldı. Lokman Ertürk, ilk hediyeyi kazanan per-sonele aynı zamanda bir de küçük altın armağan etti.

Yönetim kurulundan Van çıkarması

Çalışanlar piknikte bir araya geldi

Page 60: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1260

usto

s 20

1261

Tecrübe kazanmak amacı ile iş başvurusu yaptığı kurumumuzda kendinden sonra gelen iş arka-daşlarına tecrübelerini aktaracak kadar donanımlı bir hale gelen Fatih Doğan, teknoloji tutkusu ile ön plana çıkıyor. Lokman Hekim Hastaneleri’nin kendisine sundu-ğu olanaklar sayesinde “Veritaba-nı yöneticisi” olan bu alanda ken-dini sürekli geliştiren Fatih Doğan, tam bir meslek aşığı… Öyle ki Fatih evde bile kendi imkânları ile kurduğu bilgisayar laboratu-

arında teknolojiyi yakından takip ediyor ve çeşitli testler yapıyor. Mesleği gereği beyni 7/24 çalışan Lokman Hekim Sincan Hastanesi Bilgi İşlem Sorumlusu Fatih Do-ğan ile keyişi bir söyleşi yaptık. Kendini kısaca tanıtır mısın?2008 yılının Ocak ayında Lokman Hekim Hastanesi’nde Bilgi İşlem Görevlisi olarak çalışmaya baş-ladım. 2010 yılında bu birimde sorumluluk görevine getirildim. Sincan Hastanesi Bilgi İşlem So-

rumlusu olarak görevime devam etmekteyim. Sorumluluk alanım Lokman Hekim Hastaneleri kap-samındaki bilgi teknolojilerinin sürekliliğini sağlamak. Lokman Hekim Hastaneleri’nde işe giriş sürecin nasıl oldu?Lokman Hekim Hastaneleri’nin Sincan’da yeni bir şube açacağını öğrendim. Yeni açılacak bir ku-rumun benim için iyi bir tecrübe ve iş deneyimi kazandıracağını düşündüm. Gerekli başvurularımı

yaptım ve ardından da görüşme-ye çağrıldım. Yapmış olduğumuz görüşmelerin olumlu sonuçlan-ması ile Lokman Hekim ailesine katılmış oldum. Teknolojiye yatkınlığın nereden geliyor?Teknoloji merakım bilgisayar ve atari oyunları ile başladı. İlk za-manlar bilgisayarları oyun maki-neleri olarak görüyordum. Daha sonrasında cihazlar sorunlar çı-karmaya başladı. Çıkan sorunlar karşısında ne yapabilirim diye çabaladım ve artık “bozulan bir bilgisayarı nasıl tamir edebilirim” diyerek başlayan yeni bir ilgi ala-nım vardı. Daha sonra bu mera-kım hobime ve geleceğime yön vermemde yardımcı oldu. Bilgisa-yar bölümü okumaya karar ver-dim ve Muğla Üniversitesi Bilgisa-yar Operatörlüğü ve Teknikerliği Bölümü’ne başladım. Burada ho-camın veritabanı yöneticiliği ile ilgili verdiği bilgiler sayesinde ilgi alanım bu alana kaymaya başla-dı. Daha sonra bu alanda kendimi yetiştirmeye başladım. Lokman Hekim Hastanelerin bana sun-muş olduğu eğitim ve donanım imkânları sayesinde veritabanı yönetici oldum. BEYNİM 7/24 ÇALIŞIYOR Boş zamanlarında kendini ge-liştirmek için ekstra çalışmalar yapıyor musun?Evet yaparım. Evde kurmuş ol-

duğum bilgisayar laboratuarında yeni çıkan ürünlerin testlerini ya-parım. Ayrıca kullanmış olduğum sanallaştırma teknolojileri ile yeni ürünlerin kurulumları, testleri ve doğacak problemlere karşı nasıl çözüm üretebileceğim konusun-da denemeler yaparım. Sanallaş-tırma sayesinde hastanemizde kullandığımız sistemleri simule ederek sistemde yaşanacak fe-laketler karşısında ne yapılması gerektiğine dair çalışmalar yap-maktayım. Bir de hastanemize gece gündüz destek verdiğimiz-den güncel kalıyoruz; malum mesleğimiz gereği beynimiz 7/24 çalışıyor. Mesleğinin avantajlarını yaşa-maya ne zaman başladın?

Okul yıllarımda web sayfası tasa-rımına merak sarmıştım. Halen bu merakım devam etmekte ve web tasarımcılığı yapmaktayım. Arkadaşımla birlikte okul yıllarım-da bulunduğumuz bölge ile ilgili bir web sayfası yapmaya karar verdik. Bölge esnafına hitap eden bir rehber siteydi. Bu site aracılığı ile Şrmalar reklamlarını yapmak-ta, iş ilanlarını bu site üzerinden vermekteydi. Ayrıca sitede yerel haberler ve bölgenin tarihi ve tu-ristlik alanları ile ilgili bilgiler de bulunuyordu. Bu siteden gelen reklam gelirleri ile öğrencilik dö-nemimizde masraşarımızı karşı-lıyorduk. Bu alandaki hedeşerin neler-dir?Oracle sertiŞkasyon süreçlerimi tamamlamak ve daha kapsam-lı daha detaylı veritabanlarında tecrübe ve bilgi sahibi olmak isti-yorum. Uzmanlık alanın hakkında bilgi verir misin?Oracle DBA (Veritabanı Yöneti-ciliği) kurumun işleyişinin temeli olan yazılımların veri güvenliğini ve bütünlüğü sağlayan sorumlu kişidir. Öncelikli görevi, bu verile-rin güvenli ve gizli bir şekilde tu-tulmasını sağlamaktır. Veritabanı yönetimi konusundaki gelişmeleri düzenli takip edecek, teknik dokü-manlar okumayı sevecek, kendisi-ni mesai saatleri dışında da işine adayabilecek kişidir.

Teknoloji tutkusu sınır tanımıyor“İçimizden Biri” köşesinin bu sayıdaki konuğu yaklaşık 5 yıldır Lokman Hekim ailesinde hizmet veren Sincan Hastanesi Bilgi İşlem Sorumlusu Fatih Doğan oldu.

Lokman Hekim Hastaneleri’nin banasunmuş olduğu eğitim ve donanım imkânlarısayesinde veritabanı yöneticisi oldum.

Page 61: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1260

usto

s 20

1261

Tecrübe kazanmak amacı ile iş başvurusu yaptığı kurumumuzda kendinden sonra gelen iş arka-daşlarına tecrübelerini aktaracak kadar donanımlı bir hale gelen Fatih Doğan, teknoloji tutkusu ile ön plana çıkıyor. Lokman Hekim Hastaneleri’nin kendisine sundu-ğu olanaklar sayesinde “Veritaba-nı yöneticisi” olan bu alanda ken-dini sürekli geliştiren Fatih Doğan, tam bir meslek aşığı… Öyle ki Fatih evde bile kendi imkânları ile kurduğu bilgisayar laboratu-

arında teknolojiyi yakından takip ediyor ve çeşitli testler yapıyor. Mesleği gereği beyni 7/24 çalışan Lokman Hekim Sincan Hastanesi Bilgi İşlem Sorumlusu Fatih Do-ğan ile keyişi bir söyleşi yaptık. Kendini kısaca tanıtır mısın?2008 yılının Ocak ayında Lokman Hekim Hastanesi’nde Bilgi İşlem Görevlisi olarak çalışmaya baş-ladım. 2010 yılında bu birimde sorumluluk görevine getirildim. Sincan Hastanesi Bilgi İşlem So-

rumlusu olarak görevime devam etmekteyim. Sorumluluk alanım Lokman Hekim Hastaneleri kap-samındaki bilgi teknolojilerinin sürekliliğini sağlamak. Lokman Hekim Hastaneleri’nde işe giriş sürecin nasıl oldu?Lokman Hekim Hastaneleri’nin Sincan’da yeni bir şube açacağını öğrendim. Yeni açılacak bir ku-rumun benim için iyi bir tecrübe ve iş deneyimi kazandıracağını düşündüm. Gerekli başvurularımı

yaptım ve ardından da görüşme-ye çağrıldım. Yapmış olduğumuz görüşmelerin olumlu sonuçlan-ması ile Lokman Hekim ailesine katılmış oldum. Teknolojiye yatkınlığın nereden geliyor?Teknoloji merakım bilgisayar ve atari oyunları ile başladı. İlk za-manlar bilgisayarları oyun maki-neleri olarak görüyordum. Daha sonrasında cihazlar sorunlar çı-karmaya başladı. Çıkan sorunlar karşısında ne yapabilirim diye çabaladım ve artık “bozulan bir bilgisayarı nasıl tamir edebilirim” diyerek başlayan yeni bir ilgi ala-nım vardı. Daha sonra bu mera-kım hobime ve geleceğime yön vermemde yardımcı oldu. Bilgisa-yar bölümü okumaya karar ver-dim ve Muğla Üniversitesi Bilgisa-yar Operatörlüğü ve Teknikerliği Bölümü’ne başladım. Burada ho-camın veritabanı yöneticiliği ile ilgili verdiği bilgiler sayesinde ilgi alanım bu alana kaymaya başla-dı. Daha sonra bu alanda kendimi yetiştirmeye başladım. Lokman Hekim Hastanelerin bana sun-muş olduğu eğitim ve donanım imkânları sayesinde veritabanı yönetici oldum. BEYNİM 7/24 ÇALIŞIYOR Boş zamanlarında kendini ge-liştirmek için ekstra çalışmalar yapıyor musun?Evet yaparım. Evde kurmuş ol-

duğum bilgisayar laboratuarında yeni çıkan ürünlerin testlerini ya-parım. Ayrıca kullanmış olduğum sanallaştırma teknolojileri ile yeni ürünlerin kurulumları, testleri ve doğacak problemlere karşı nasıl çözüm üretebileceğim konusun-da denemeler yaparım. Sanallaş-tırma sayesinde hastanemizde kullandığımız sistemleri simule ederek sistemde yaşanacak fe-laketler karşısında ne yapılması gerektiğine dair çalışmalar yap-maktayım. Bir de hastanemize gece gündüz destek verdiğimiz-den güncel kalıyoruz; malum mesleğimiz gereği beynimiz 7/24 çalışıyor. Mesleğinin avantajlarını yaşa-maya ne zaman başladın?

Okul yıllarımda web sayfası tasa-rımına merak sarmıştım. Halen bu merakım devam etmekte ve web tasarımcılığı yapmaktayım. Arkadaşımla birlikte okul yıllarım-da bulunduğumuz bölge ile ilgili bir web sayfası yapmaya karar verdik. Bölge esnafına hitap eden bir rehber siteydi. Bu site aracılığı ile Şrmalar reklamlarını yapmak-ta, iş ilanlarını bu site üzerinden vermekteydi. Ayrıca sitede yerel haberler ve bölgenin tarihi ve tu-ristlik alanları ile ilgili bilgiler de bulunuyordu. Bu siteden gelen reklam gelirleri ile öğrencilik dö-nemimizde masraşarımızı karşı-lıyorduk. Bu alandaki hedeşerin neler-dir?Oracle sertiŞkasyon süreçlerimi tamamlamak ve daha kapsam-lı daha detaylı veritabanlarında tecrübe ve bilgi sahibi olmak isti-yorum. Uzmanlık alanın hakkında bilgi verir misin?Oracle DBA (Veritabanı Yöneti-ciliği) kurumun işleyişinin temeli olan yazılımların veri güvenliğini ve bütünlüğü sağlayan sorumlu kişidir. Öncelikli görevi, bu verile-rin güvenli ve gizli bir şekilde tu-tulmasını sağlamaktır. Veritabanı yönetimi konusundaki gelişmeleri düzenli takip edecek, teknik dokü-manlar okumayı sevecek, kendisi-ni mesai saatleri dışında da işine adayabilecek kişidir.

Teknoloji tutkusu sınır tanımıyor“İçimizden Biri” köşesinin bu sayıdaki konuğu yaklaşık 5 yıldır Lokman Hekim ailesinde hizmet veren Sincan Hastanesi Bilgi İşlem Sorumlusu Fatih Doğan oldu.

Lokman Hekim Hastaneleri’nin banasunmuş olduğu eğitim ve donanım imkânlarısayesinde veritabanı yöneticisi oldum.

Page 62: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1262

usto

s 20

1263

Devlet KurumlarıSosyal Güvenlik KurumuTürkiye Büyük Millet Meclisi

Özel Sigortalar Axa Hayat Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta Groupama Sigorta Güneş Sigorta Inter Partner Assistance Türk Telekom Vakfı Ray Sigorta Ankara Anonim Türk Sigorta şirketi Zürich Sigorta A.Ş. Acil TedaviSigortası Işık Sigorta Acil Tedavi Sigortası RAY Sigorta A.Ş.- Medline Acil Tedavi Sigortası Ray Sigorta A.Ş. - MedicalExpress Acil Tedavi Sigortası Medline Sağlık Paketi veAcil Tedavi Sigortası Derin Danışmanlık ve GCSMümessillik Acil Tedavi Sigortası(Card & Plus) Birlik Sigorta & Halk BankasıAcil Tedavi Sigortası Birlik Sigorta Polislere ÖzelAcil Tedavi Sigortası New Life Hayat Sigortası A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Cenoa Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası AVİS&RAY Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Hür Sigorta Acil Tedavi Sigortası SBN Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Dr. Back-Up Kişisel SağlıkSistemi Temel Sağlık PaketiAcil Tedavi Sigortası Güneş SigortaAcil Tedavi Sigortası ING Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Metro Turizm SeyahatOrganizasyon A.Ş. Hesaplı Card Türkiye Assist Card Medikamed Sağlık (Mediko Group) Favori Boya Card Life Partner Card Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Dr. Back-Up Kişisel SağlıkSistemi & Fortis Bank Card İPA Card İPA Privilige Card BeneŞt Card BeneŞt Global AIG Card BeneŞt Global & Fortis Bank İş

Birliği ile İlaç Tasarruf Planı Card BeneŞt Global & Eureko Sigortaİş Birliği ile Kobi Sağlık Paketi Bank Asya Platinum Card AXA PPP Çek Cumhuriyeti Sigortalıları CGM (Promed) Fortis Bank Sandık Eureko Sigorta Ziraat Sigorta Sompo Japan Sigorta HDI Sigorta Halk Sigorta (Birlik) Dubai Sigota Generali Sigorta ACE Europen Sigortal Ankara Anonim Türk Sigorta

CGM Sağlıkta Avantajlar Dünyası Medline Box Üyeleri Bireysel Medline Box Üyeleri Kurumsal Avivasa Hayat ve Emeklilik Üyeleri Citibank Groupama Emeklilik Plastisan Plastik Sodexe Kobi SağlıkPaketi Üyeleri TMSF HDI Sigorta Üyeleri Elite Card HSGroup Artı Yaşam Kadıköy Card Köpük Card Med Power Sline Super Card Şişli Card Çağdaş Koruma Planı ACE Sigorta Üyeleri Mapfre Genel YaşamSigorta Ferdi Kaza Nar Sağlık Kart Telemed Assist Kart

Bankalar Türk Eximbank T.C. Merkez Bankası Türkiye Halk BankasıDernek-Vakıf-Oda-Sendikalar HAK-IŞ Konfederasyonu veBağlı Sendikalar Sosyal GüvenlikMüfettişleri Derneği T.C. Merkez Bankası MensuplarıSosyal Güvenlik ve Yard.Sandığı Vakfı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. & HalkBankası A.Ş. Mensupları Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı

Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı Türkiye Vakışar Bankası T.A.O.Memur ve Hizmetlileri Emekli veSağlık Yardım Sandığı Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş.Personeli

Yardımlaşma ve Ek SosyalGüvenlikVakfıEğitim Kurumları Pi-Analitik Dershanesi Çözüm Dershanesi

Yurt Dışı Sigortalar Agis Zorgverzekeringen ADAC (Auslandkrankenschutz) Achema (Eurocross NL) CZ DIE Europaische DKV DSW ELVIA Europeiske Europeiske Reiseforsıkrıng Eurooppalainen Vakuutus Eurocsross Belgium Termutiel Belgium Folksam MENSIZ Nuts AV / NUTS OZ Sparebenk Forsikring TRIAS(SOS International) UKV VGZ – Unive –ANWB Zilveren Krus – PWZ – Gro)

Asistans Şirketler Asal Sağlık TaşımacılıkGüvenlik Sistemleri Marm AsistanceÖzel Sağlık A.Ş. Remed Asistans UluslararasıSağlık ve Yardım HizmetleriTurizm ve Tic. Ltd. Şti. EURO CENTER ADAC Mondial Assistance Sat Yardım ve DestekHizmetleri A.Ş.(Mondial Asistance)

Büyükelçiler Cezayir

Özel Kurumlar ADFA Turizm Tic. Ltd. Şti. Erkunt Sanayi A.Ş. Kiler Alışveriş Hizmetleri S.O.S. InternatıonalAmbulans Servisi A.Ş.

Devlet Kurumları Sosyal Güvenlik Kurumu İslam Ülkeleri ist. Eko. Sos. Araş. Eğt. Mrk. Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye Akreditasyon Kurumu

Özel Sigortalar American Life Hayat Sigorta Axa Hayat Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta Genel Yaşam Sigorta Groupama Sigorta Güneş Sigorta Inter Partner Assistance Türk Telekom Vakfı Ray Sigorta Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi Zürich Sigorta A.Ş Acil Tedavi Sigortası Işık Sigorta Acil Tedavi Sigortası RAY Sigorta A.Ş.- Medline AcilTedavi Sigortası Ray Sigorta A.Ş. - Medical ExpressAcil Tedavi Sigortası Medline Sağlık Paketi ve AcilTedavi Sigortası Derin Danışmanlık ve GCSMümessillik Acil Tedavi Sigortası(Card & Plus) Birlik Sigorta & Halk BankasıAcil Tedavi Sigortası Birlik Sigorta Polislere ÖzelAcil Tedavi Sigortası New Life Hayat Sigortası A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Cenoa Sigorta A. Ş.Acil Tedavi Sigortası AVİS&RAY Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Hür Sigorta Acil Tedavi Sigortası SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Dr. Back-Up Kişisel Sağlık SistemiTemel Sağlık PaketiAcil Tedavi Sigortası Güneş Sigorta Acil Tedavi Sigortası ING Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Metro Turizm SeyahatOrganizasyon A.Ş. Hesaplı Card Türkiye Assist Car Medikamed Sağlık (Mediko Group) Favori Boya Card Life Partner Card Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi& Fortis Bank Card

İPA Card İPA Privilige Card Benet Card Benet Global AIG Card Benet Global & Fortis Bankİş Birliği ile İlaç Tasarruf Planı Card Benet Global & Eureko Sigortaİş Birliği ile Kobi Sağlık Paketi Bank Asya Platinum Card AXA PPP Çek Cumhuriyeti SigortalılarıMedNet Sağlık Hizmetleri Ankara Sigorta A.Ş Birlik Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta A.Ş. Dubai Group Sigorta A.Ş. Eureko Sigorta A.Ş. İnterglobal / Tawuniya Mapfre / Genel Yaşam Sigortası Generelia Sigorta A.Ş. Güneş Sigorta A.Ş.ğCGM (Promed) Fortis Bank Sandık Eureko Sigorta Ziraat Sigorta Sompo Japan Sigorta HDI Sigorta Halk Sigorta (Birlik) Dubai Sigota Generali Sigorta ACE Europen Sigorta Ankara Anonim Türk SigortaCGM Sağlıkta Avantajlar Dünyası Medline Box Üyeleri Bireysel Medline Box Üyeleri Kurumsal Avivasa Hayat ve Emeklilik Üyeleri Citibank Groupama Emeklilik Plastisan Plastik Sodexe Kobi SağlıkPaketi Üyeleri TMSF HDI Sigorta Üyeleri Elite Card HSGroup Artı Yaşam Kadıköy Card Köpük Card Med Power Sline Super Card Şişli Card Çağdaş Koruma Planı ACE Sigorta Üyeleri Mapfre Genel YaşamSigorta Ferdi Kaza Nar Sağlık Kart Telemed Assist Kart Yapı Kredi Sigortası

Bankalar Türk Eximbank T.C. Merkez Bankası Türkiye Halk Bankası

Dernek-Vakıf-Oda-Sendikalar HAK-IŞ Konfederasyonu veBağlı Sendikalar Sosyal Güvenlik Müfet. Derneği T.C. Merkez Bankası Mensupları

Yardımlaşma ve Ek SosyalGüvenlik Vakfı Eğitim Kurumları Pi-Analitik Dershanesi Çözüm Dershanesi Özel Pınar Eğitim Kurumları

Yurt Dışı Sigortalar Agis Zorgverzekeringen ADAC (Auslandkrankenschutz) Achema (Eurocross NL) CZ DIE Europaische DKV DSW ELVIA Europeiske Europeiske Reiseforsıkrıng Eurooppalainen Vakuutus Eurocsross Belgium Termutiel Belgium Folksam MENSIZ Nuts AV / NUTS OZ Sparebenk Forsikring TRIAS(SOS International) UKV VGZ – Unive –ANWB Zilveren Krus – PWZ – Gro)

Asistans Şirketler Marm Asistance Özel Sağlık A.Ş. Remed Asistans Uluslar arası Sağlık ve Yardım Hizmetleri Turizm ve Tic. Ltd. Şti. Turas Turizm Servis ve Özel Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. Sat Yardım ve Destek Hizmetleri

Büyükelçiler Cezayir

Özel Kurumlar ADFA Turizm Tic. Ltd. Şti. Bilkent Holding Sağlık Merkezi Erkunt Sanayi A.Ş. Karel Elektronik Sanayii Ve Ticaret Kiler Alışlveriş Hizmetleri S.O.S. Internat›onal Ambulans

ANLAŞMALI KURUMLAR

LOKMAN HEKİM SİNCAN HASTANESİ ANLAŞMALI KURUMLAR LOKMAN HEKİM HASTANESİ ANLAŞMALI KURUMLAR

Page 63: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)

usto

s 20

1262

usto

s 20

1263

Devlet KurumlarıSosyal Güvenlik KurumuTürkiye Büyük Millet Meclisi

Özel Sigortalar Axa Hayat Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta Groupama Sigorta Güneş Sigorta Inter Partner Assistance Türk Telekom Vakfı Ray Sigorta Ankara Anonim Türk Sigorta şirketi Zürich Sigorta A.Ş. Acil TedaviSigortası Işık Sigorta Acil Tedavi Sigortası RAY Sigorta A.Ş.- Medline Acil Tedavi Sigortası Ray Sigorta A.Ş. - MedicalExpress Acil Tedavi Sigortası Medline Sağlık Paketi veAcil Tedavi Sigortası Derin Danışmanlık ve GCSMümessillik Acil Tedavi Sigortası(Card & Plus) Birlik Sigorta & Halk BankasıAcil Tedavi Sigortası Birlik Sigorta Polislere ÖzelAcil Tedavi Sigortası New Life Hayat Sigortası A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Cenoa Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası AVİS&RAY Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Hür Sigorta Acil Tedavi Sigortası SBN Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Dr. Back-Up Kişisel SağlıkSistemi Temel Sağlık PaketiAcil Tedavi Sigortası Güneş SigortaAcil Tedavi Sigortası ING Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Metro Turizm SeyahatOrganizasyon A.Ş. Hesaplı Card Türkiye Assist Card Medikamed Sağlık (Mediko Group) Favori Boya Card Life Partner Card Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Dr. Back-Up Kişisel SağlıkSistemi & Fortis Bank Card İPA Card İPA Privilige Card BeneŞt Card BeneŞt Global AIG Card BeneŞt Global & Fortis Bank İş

Birliği ile İlaç Tasarruf Planı Card BeneŞt Global & Eureko Sigortaİş Birliği ile Kobi Sağlık Paketi Bank Asya Platinum Card AXA PPP Çek Cumhuriyeti Sigortalıları CGM (Promed) Fortis Bank Sandık Eureko Sigorta Ziraat Sigorta Sompo Japan Sigorta HDI Sigorta Halk Sigorta (Birlik) Dubai Sigota Generali Sigorta ACE Europen Sigortal Ankara Anonim Türk Sigorta

CGM Sağlıkta Avantajlar Dünyası Medline Box Üyeleri Bireysel Medline Box Üyeleri Kurumsal Avivasa Hayat ve Emeklilik Üyeleri Citibank Groupama Emeklilik Plastisan Plastik Sodexe Kobi SağlıkPaketi Üyeleri TMSF HDI Sigorta Üyeleri Elite Card HSGroup Artı Yaşam Kadıköy Card Köpük Card Med Power Sline Super Card Şişli Card Çağdaş Koruma Planı ACE Sigorta Üyeleri Mapfre Genel YaşamSigorta Ferdi Kaza Nar Sağlık Kart Telemed Assist Kart

Bankalar Türk Eximbank T.C. Merkez Bankası Türkiye Halk BankasıDernek-Vakıf-Oda-Sendikalar HAK-IŞ Konfederasyonu veBağlı Sendikalar Sosyal GüvenlikMüfettişleri Derneği T.C. Merkez Bankası MensuplarıSosyal Güvenlik ve Yard.Sandığı Vakfı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. & HalkBankası A.Ş. Mensupları Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı

Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı Türkiye Vakışar Bankası T.A.O.Memur ve Hizmetlileri Emekli veSağlık Yardım Sandığı Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş.Personeli

Yardımlaşma ve Ek SosyalGüvenlikVakfıEğitim Kurumları Pi-Analitik Dershanesi Çözüm Dershanesi

Yurt Dışı Sigortalar Agis Zorgverzekeringen ADAC (Auslandkrankenschutz) Achema (Eurocross NL) CZ DIE Europaische DKV DSW ELVIA Europeiske Europeiske Reiseforsıkrıng Eurooppalainen Vakuutus Eurocsross Belgium Termutiel Belgium Folksam MENSIZ Nuts AV / NUTS OZ Sparebenk Forsikring TRIAS(SOS International) UKV VGZ – Unive –ANWB Zilveren Krus – PWZ – Gro)

Asistans Şirketler Asal Sağlık TaşımacılıkGüvenlik Sistemleri Marm AsistanceÖzel Sağlık A.Ş. Remed Asistans UluslararasıSağlık ve Yardım HizmetleriTurizm ve Tic. Ltd. Şti. EURO CENTER ADAC Mondial Assistance Sat Yardım ve DestekHizmetleri A.Ş.(Mondial Asistance)

Büyükelçiler Cezayir

Özel Kurumlar ADFA Turizm Tic. Ltd. Şti. Erkunt Sanayi A.Ş. Kiler Alışveriş Hizmetleri S.O.S. InternatıonalAmbulans Servisi A.Ş.

Devlet Kurumları Sosyal Güvenlik Kurumu İslam Ülkeleri ist. Eko. Sos. Araş. Eğt. Mrk. Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye Akreditasyon Kurumu

Özel Sigortalar American Life Hayat Sigorta Axa Hayat Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta Genel Yaşam Sigorta Groupama Sigorta Güneş Sigorta Inter Partner Assistance Türk Telekom Vakfı Ray Sigorta Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi Zürich Sigorta A.Ş Acil Tedavi Sigortası Işık Sigorta Acil Tedavi Sigortası RAY Sigorta A.Ş.- Medline AcilTedavi Sigortası Ray Sigorta A.Ş. - Medical ExpressAcil Tedavi Sigortası Medline Sağlık Paketi ve AcilTedavi Sigortası Derin Danışmanlık ve GCSMümessillik Acil Tedavi Sigortası(Card & Plus) Birlik Sigorta & Halk BankasıAcil Tedavi Sigortası Birlik Sigorta Polislere ÖzelAcil Tedavi Sigortası New Life Hayat Sigortası A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Cenoa Sigorta A. Ş.Acil Tedavi Sigortası AVİS&RAY Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Hür Sigorta Acil Tedavi Sigortası SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Dr. Back-Up Kişisel Sağlık SistemiTemel Sağlık PaketiAcil Tedavi Sigortası Güneş Sigorta Acil Tedavi Sigortası ING Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Metro Turizm SeyahatOrganizasyon A.Ş. Hesaplı Card Türkiye Assist Car Medikamed Sağlık (Mediko Group) Favori Boya Card Life Partner Card Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi& Fortis Bank Card

İPA Card İPA Privilige Card Benet Card Benet Global AIG Card Benet Global & Fortis Bankİş Birliği ile İlaç Tasarruf Planı Card Benet Global & Eureko Sigortaİş Birliği ile Kobi Sağlık Paketi Bank Asya Platinum Card AXA PPP Çek Cumhuriyeti SigortalılarıMedNet Sağlık Hizmetleri Ankara Sigorta A.Ş Birlik Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta A.Ş. Dubai Group Sigorta A.Ş. Eureko Sigorta A.Ş. İnterglobal / Tawuniya Mapfre / Genel Yaşam Sigortası Generelia Sigorta A.Ş. Güneş Sigorta A.Ş.ğCGM (Promed) Fortis Bank Sandık Eureko Sigorta Ziraat Sigorta Sompo Japan Sigorta HDI Sigorta Halk Sigorta (Birlik) Dubai Sigota Generali Sigorta ACE Europen Sigorta Ankara Anonim Türk SigortaCGM Sağlıkta Avantajlar Dünyası Medline Box Üyeleri Bireysel Medline Box Üyeleri Kurumsal Avivasa Hayat ve Emeklilik Üyeleri Citibank Groupama Emeklilik Plastisan Plastik Sodexe Kobi SağlıkPaketi Üyeleri TMSF HDI Sigorta Üyeleri Elite Card HSGroup Artı Yaşam Kadıköy Card Köpük Card Med Power Sline Super Card Şişli Card Çağdaş Koruma Planı ACE Sigorta Üyeleri Mapfre Genel YaşamSigorta Ferdi Kaza Nar Sağlık Kart Telemed Assist Kart Yapı Kredi Sigortası

Bankalar Türk Eximbank T.C. Merkez Bankası Türkiye Halk Bankası

Dernek-Vakıf-Oda-Sendikalar HAK-IŞ Konfederasyonu veBağlı Sendikalar Sosyal Güvenlik Müfet. Derneği T.C. Merkez Bankası Mensupları

Yardımlaşma ve Ek SosyalGüvenlik Vakfı Eğitim Kurumları Pi-Analitik Dershanesi Çözüm Dershanesi Özel Pınar Eğitim Kurumları

Yurt Dışı Sigortalar Agis Zorgverzekeringen ADAC (Auslandkrankenschutz) Achema (Eurocross NL) CZ DIE Europaische DKV DSW ELVIA Europeiske Europeiske Reiseforsıkrıng Eurooppalainen Vakuutus Eurocsross Belgium Termutiel Belgium Folksam MENSIZ Nuts AV / NUTS OZ Sparebenk Forsikring TRIAS(SOS International) UKV VGZ – Unive –ANWB Zilveren Krus – PWZ – Gro)

Asistans Şirketler Marm Asistance Özel Sağlık A.Ş. Remed Asistans Uluslar arası Sağlık ve Yardım Hizmetleri Turizm ve Tic. Ltd. Şti. Turas Turizm Servis ve Özel Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. Sat Yardım ve Destek Hizmetleri

Büyükelçiler Cezayir

Özel Kurumlar ADFA Turizm Tic. Ltd. Şti. Bilkent Holding Sağlık Merkezi Erkunt Sanayi A.Ş. Karel Elektronik Sanayii Ve Ticaret Kiler Alışlveriş Hizmetleri S.O.S. Internat›onal Ambulans

ANLAŞMALI KURUMLAR

LOKMAN HEKİM SİNCAN HASTANESİ ANLAŞMALI KURUMLAR LOKMAN HEKİM HASTANESİ ANLAŞMALI KURUMLAR

Page 64: Antibiyotik - Sayı:29 (Ağustos 2012)