21
Artık Benimsin

Artık Benimsin

  • Upload
    others

  • View
    18

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Artık Benimsin

ArtıkBenimsin

Page 2: Artık Benimsin

ARTIK BENİMSİN

Orijinal Adı: How to Abduct a Highland LordYazarı: Karen Hawkins Genel Yayın Yönetmeni: Meltem ErkmenÇeviri: Esra SuEditör: Eren AbakaDüzenleme: Gülen IşıkKapak Uygulama: Berna Özbek Keleş Kapak Fotoğrafı: gettyimages.com

1. Baskı: Şubat 2013

ISBN: 978 9944 82-637-2

YAYINEVİ SERTİFİKA NO: 12280

© 2007 Karen Hawkins

Türkçe Yayım Hakkı: Akcalı Telif Hakları Ajans aracılığı ile© Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. San. Ltd. Şti.

Baskı ve Cilt: Kitap Matbaacılık Davutpaşa Cad. No: 123 Kat: 1 Topkapı-İstTel: (0212) 482 99 10 (pbx) Fax: (0212) 482 99 78Sertifika No:16053

Yayımlayan:Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. San. Ltd. Şti.Osmanlı Sk. Osmanlı İş Merkezi 18/ 4-5 Taksim / İstanbulTel: 0212.252 38 21 pbx Faks: 252 63 98İnternet adresi: www.epsilonyayinevi.come-mail: [email protected]

Page 3: Artık Benimsin

ArtıkBenimsin

ÇeviriEsra Su

Karen Hawkins

Page 4: Artık Benimsin
Page 5: Artık Benimsin

5

Önsöz

Of kızlar! Çok şüphecisiniz! Lanetlenmiş adamlar tanıdım. Ve kadınlar da…

YAŞLI NORA’NIN SOĞUK BİR GECEDE ÜÇ GENÇ

TORUNUNA ANLATTIKLARINDAN

Stirling, İskoçya 9 Nisan 1807 Jack Kincaid yaşadığı gibi öldü. Kaliteli burbon viskiye

bulanmış, kusursuz dikilmiş ceketinin cebinde umarsızca oynadığı bir kumar gecesinden kazandıkları ve üzerinde başkasına ait bir kadının parfüm kokusuyla.

Jack, o gece Leydi Lucinda Featherington’ın cazibesi-ne kapılarak Londra’dan Featherington ailesinin Sterling yakınlarındaki görkemli malikânesine gelmiş ve o geceyi evin leydisiyle beraber geçirmişti.

Uzak bir ülkede büyükelçi olan Lord Featherington’ın

Page 6: Artık Benimsin

6

her an eve gelmesi muhtemeldi. Jack leydinin huzursuz-luğunu, sıcak bir öpücük ve kolay şaşıran biri olmaması-na rağmen yüzünde hoş bir kızarıklığa yol açan mırıltıyla dile getirdiği bir teklifle giderdi. Asi Jack Kincaid hayatini dolu dolu yaşadı. Ona kalbini açan birçok kadın, Jack’in taş kalbine çarparak parça parça dağılmıştı. Bütün bunla-ra rağmen Jack’in kadınlara yatakta sunduğu zevk tartışıl-mazdı.

Saatler sonra, eve doğru gelen at arabasının uğultusu duyulduğunda leydinin nefesi kesilmişti. Yatak örtüsünü üzerinden atarak Jack’in kollarından kalktı. Jack ise sade-ce gülümsemekteydi. Lord Featherington’dan korkmu-yordu, ne de olsa lord hedefini asla tutturamayan acınası bir nişancıydı. Jack ise hedefi asla ıskalamazdı.

Lucinda bir skandal istemiyordu. İtibarına dair duy-duğu kaygı, Jack’e olan hislerine ağır bastı ve ona gitmesi için yalvardı.

Lordun içki mahzeninden tattıklarıyla keyifli ve sakin bir sarhoşluk yaşayan Jack, camdan atlayamaya ikna oldu. Odanın kapı kolunun hareket etmesiyle Jack, parmaklık-lardan aşağıdaki bahçeye atladı.

Islık çalarak, bahçeden ahıra doğru yürüdü ve yüzünde şaşkın bir ifadeyle ona bakan seyisten atını aldı. Oradan Londra’da onu bekleyen zevklere doğru yola koyuldu. Eğer yolda atını değiştirirse bu yolu iki günde kat ederdi. Bu da Lord Mooreland’ın özel iskambil partisine yetiş-mek için yeterli bir zamandı. Mooreland delinin tekiydi fakat muhteşem partilere ev sahipliği yapmaktaydı.

Daha temkinli biri geniş yolları ve üzerinde hanlar

Page 7: Artık Benimsin

7

olan York Yolu’nu tercih ederdi. Jack ise karanlık ve teh-likeli haydutlarla ün yapmış olan Ayr Yolu’nu seçti. Ayr Yolu tek başına seyahat eden bir adam için daha tehlike-liydi, özellikle de şık şehir kıyafetleri giyen, büyük yakut taşlı bir yüzük takan ve Lord Fetherington’ın viskileriyle sersemlemiş olan biri için.

Jack karanlığa ve haydutlara önem vermeden atını dörtnala sürdü. Köşeyi dönmesiyle aniden değişen sakin ve ılık hava onu şaşırttı. Gökgürültüsüyle birlikte şiddet-li bir yağmur yağmaya başladı. Soğuk ve keskin yağmur onu anında sırılsıklam ederken, gök gürültüsüyle atı şaha kalktı. Jack’in elleri atın dizginlerinden kayarak ayrıldı ve yere düştü. Yere düşmesiyle leylakların derin kokusuna gömülmesi bir oldu. Jack nefesi kesilerek bilincini kay-betti.

Bir süre sonra, yüzüne düşen yağmur tanelerini his-sederek uyandı. Bir çamur birikintisinde uzanıyordu ve çamurun yoğunluğu onu adeta olduğu yere mıhlamıştı. Saçları alnına ve çenesine yapışmıştı, yağmur damlaları üzerine büyük bir coşkuyla düşüyordu. Yattığı çamurun sıcaklığı ile yağan yağmurun soğukluğu tam bir zıtlık içindeydi. Leylak kokulu yağmur…

Fiona MacLean.Hayır, kesinlikle olamaz. Onunla 15 yıldır konuşma-

mıştı, yine de onu en son gördüğü haliyle tam olarak ha-yal edebiliyordu; yoğun kahverengi saçları yüzüne düş-müş ve gözyaşları yağmurun ardına saklanırken…

Kalbi sıkıştı. Onu hatırlamak anlamsızdı, tabii etrafını saran tuhaf leylak kokusu yüzünden bu kazanın Fiona’yla

Page 8: Artık Benimsin

8

ilgili olduğunu düşünmek de. Kafasını sandığından daha sert bir biçimde yere vurmuş olmalıydı. Aslında şu an dü-şünmek de çok zordu, şakakları zonkluyordu.

Ayrıca onu düşünecek vakti de yoktu. Daha yatağa atılacak kadınlar, kazanılacak bahisler ve tadına bakılacak viskiler vardı.

Fakat Jack Kincaid’in hoyratça yaşanmış hayatında bunlar için artık çok geçti.

Hem de çok geç. İnleyerek, onu çeken çamurun içinde dirseklerinin

üzerinde doğrulmaya çalıştı. Hareket ettikçe acı çekiyor ve beyninde şiddetli bir renk şöleni meydana geliyordu. Bir anda sonunun geldiğini düşündü. Bunu başarama-yacak, buradan kurtulamayacaktı. Bu ölümdü. İşte bura-dayım, diye düşündü; sırılsıklam, üşümüş ve yalnız. Hiç böyle bir ölümü hayal etmemişti. Karanlık bir gölgenin çökmesiyle göz kapakları kapandı ve çamurun içine yı-ğıldı.

Orada yatarken, küçük damlacıklara dönüşen yağmur göğe doğru dönmüş yüzüne yavaşça düşüyordu.

Page 9: Artık Benimsin

9

1

MacLean’ler köklü bir aileydi, merhametli ve hakkaniyet-liydi. Maalesef kendi değerlerinin farkında olmaları onlarla uz-laşmayı zorlaştırıyordu. O kadar kurnazdılar ki nerdeyse hiçbir pazarlıktan kâr etmeden çıktıkları olmazdı. Sizin babanız bile MacLean’lerle pazarlığa oturmaktansa bir koyun tarafından ısı-rılmayı tercih ettiğini söylerdi.

YAŞLI NORA’NIN SOĞUK BİR GECEDE ÜÇ GENÇ

TORUNUNA ANLATTIKLARINDAN

Gretna Green, İskoçya 9 Nisan 1807Fiona MacLean kendini zorlayarak gülümsedi. “Peder

MacCanney, biz evlenmek istiyoruz.” Peder önce Fiona’ya sonra da yanındaki damada baktı.

“Ama o- Hayır, olmaz!” “Evet, yapabilirsiniz peder,” dedi Fiona en sakin sesiy-

le, parmakları çantasını sımsıkı kavramıştı.

Page 10: Artık Benimsin

10

Her ne olursa olsun, İskoçya’nın en uzun süren, en içinden çıkılmaz ve en ahmak kan davasına son vermek üzereydi. Ve bunu yaparken özgürlüğünü, dikkatle plan-ladığı geleceğini ve belki de kalbinden bir parçayı feda edecekti.

Bunları düşünmek midesini altüst etti. Ama bu evlilik, erkek kardeşlerinin öfkelerine yenik düşüp çılgınca bir şey yapmalarına engel olmak için şarttı. Tek çözüm yolu buydu. Tereddüt etmesi söz konusu bile olamazdı.

“Fiona, kızım,” dedi Peder MacCanney, bıkkın bir bi-çimde, “bu adam eş olmak için uygun değil!”

“İşte tam da bu yüzden onunla evlenmem gerekiyor!” Fiona pederin şaşkın bakışları üzerine ekledi: “Şu bilinen bir gerçek ki akıllı bir kadın, en rezil ve inatçı adamı bile sorumluluk sahibi bir erkeğe dönüştürebilir.”

Peder müstakbel damada şüpheyle baktı. “Evet ama- ” “Benim için korkmanıza gerek yok peder. Onun mü-

kemmel olmadığını ben de biliyorum ama onu istiyo-rum.”

‘Fiona, bu evliliğin onun için faydalı olacağını biliyo-rum ama bu- ”

“Biliyorum,” dedi Fiona içini çekerek. “Onun Kuzey Denizi’nden Londra’nın genel evlerine kadar her kadınla beraber olan bir zampara olduğunun farkındayım.”

Peder bu sözler üzerine kıpkırmızı oldu. “Evet. Bunla-rı herkes biliyor ama yine de- ”

“Ayrıca saygıdeğer bir hayat için hiç çaba sarf etmemiş biri o. Evlenmek için en iyi kişi olmayabilir fakat- ”

Page 11: Artık Benimsin

11

“Bilinci bile yerinde değil!” dedi peder sesini yükselte-rek. “Kendi adını bile söylemekten aciz!”

Fiona, adamı Hamish’in ayaklarının dibine, yere bı-raktığı damat adayına baktı. Kilisenin taş zemini Kinca-id’in üzerinden akan çamurlu suyla ıslanmaktaydı. “Bu sebepten evliliğe karşı çıkacağınızdan endişe etmiştim.” Bilinci kapalı da olsa Jack tam bir baş belasıydı. Bazı şey-ler hiç değişmiyordu.

“Kızım dinle beni, bilinci kapalı olan bir adamı mihra-ba sürükleyemezsin.”

“Neden?” “Çünkü… Olmaz da o yüzden!”Peder şüpheli gözlerle Hamish’e baktı. Fiona’nın iri

ve güçlü koruyucusu tam arkasında yerini almıştı, tıpkı küçüklüğünden beri yaptığı gibi. Kocaman kılıcı yan tara-fında asılı, silahları deri kemerine iliştirilmişti. Parlak kı-zıl sakalı yüzünü çevreliyordu ve zekâ fışkıran gözleriyle etrafı incelemekteydi.

“Bu adam nasıl bilincini yitirmiş ve çamura bulan-mış?” diye sordu Peder MacCanney.

Fiona yalan söylemekten nefret ederdi. Hem de çok. Ama peder ne kadar az şey bilirse Jack’i erkek kardeş-lerinin zulmünden o kadar iyi koruyabilirdi. En küçük kardeşlerinin ölümü onları darmadağın etmişti. MacLean Kalesi’nde yumruklarını göğe kaldırıp içlerindeki bütün öfkeyi kusmuşlardı.

MacLean’lerin laneti işte o zaman işlemeye başlamıştı. Günlerce yağmur ve fırtına durmamış, sellere neden ola-rak MacLean Kalesi’ne yakın köyleri neredeyse yok olma

Page 12: Artık Benimsin

12

tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Irmak baharın bu erken yağmurlarıyla yükselmişti ve neredeyse çok büyük bir fe-lakete neden oluyordu.

Fiona bu olanlara seyirci kalamazdı. Bu kavgayı nasıl durduracağını biliyordu. İlk olarak Jack Kincaid’i bulmak zorundaydı. Neyse ki Hamish, Jack’in Sterling yakınla-rındaki bir hanımla olan flörtünü duymuştu: Bir zampa-rayı bulmak asla zor olmazdı.

Planının istediği gibi kolay ilerlemesini ummaktan başka yapabileceği bir şey yoktu. Yine de ümit ettiği kadar şanslı olacağını hiç düşünmemişti.

Omzunu silkti ve gücünü toplayarak umursamaz bir biçimde, “Onu bulduk,” dedi.

“Bilinci kapalı bir şekilde mi?”“Evet.”“Nerede?”“Yolda. Atı bırakıp kaçmış olmalı.”Peder pek ikna olmamış gibiydi. “Nasıl bu kadar ıs-

lanmış peki?” Yoğun bir şüpheyle baktı. “İskoçya’nın bu taraflarına son üç haftadır hiç yağmur yağmadı.”

Fiona konuyu başka yere çekmek zorundaydı. “Ha-mish şu adamı uyandırır mısın? Eğer kendine gelmezse Peder MacCanney bizi evlendirmeye razı olmayacak.”

Hamish söylenerek Jack Kincaid’in başını saçından kavradı ve havaya kaldırdı.

Fiona’nın kalbi Jack’in yüzünü görünce hızla çarp-maya başladı. Çamura bulanmış ve yağmurdan dümdüz olmuş saçlarıyla bile Jack Kincaid, dayanılmaz bir çekici-liğe sahipti. Düzgün ve biçimli yüz hatları, güçlü çenesi,

Page 13: Artık Benimsin

13

maskülen bir burnu, kestane rengi saçları ve şu anda açık olsalardı görebileceği, meleklere özgü masmavi gözleri vardı.

Ama Jack asla bir melek olmamıştı.Uzaktan gelen gök gürültüsünü duyan peder pencere-

lere doğru baktı. Dışarıda parlak güneş taş duvarları ısıtı-yordu, dahası berrak gökyüzünde tek bulut yoktu.

Fiona’nın bakışları hâlâ Kincaid’deydi. Ayaklarının önünde çaresizce uzanan Jack’i tekmelememek için ken-di kendini telkin etmek zorunda kaldı.

On beş yıl önce, Jack’in gerçek doğasını anladığı o talihsiz günden beri, Fiona bütün duygularını kendine saklamış ve içine hapsetmişti. Duygularının zamanla yok olacağını düşünmüştü ama anlaşılan o ki öfkesi ve kırgın-lığı hâlâ geçmemişti.

Jack’i saçlarından tutan Hamish onun kafasını salladı ve Fiona’ya baktı. “Bu it hâlâ uyanmıyor.”

“Görebiliyorum.” Fiona derin bir soluk aldı. “Bırak onu.”

Hamish onu bıraktı, Jack’in gürültüyle yere serilme-sinden irkilen pederi de görmezden geldi.

Rahatlayan Peder MacCanney’nin yüzü gevşedi. “O zaman onunla evlenemezsin.”

“Tabii ki evlenirim,” dedi Fiona. “Birazdan kendine gelir.”

Peder iç geçirdi. “Hayatımda tanıdığım en inatçı kız-sın.”

“Sadece inatçı olmam gerektiği zamanlarda. Şunu da

Page 14: Artık Benimsin

14

inkâr edemezsiniz peder, onun durumundaki bir adamın güçlü bir kadının ilgisine ihtiyacı vardır.”

“Evet,” dedi Peder MacCanney temkinli bir sesle. “Bunu elbette ki inkâr edemem.”

“Ayrıca evlenince serserilik günleri geride kalacak. Ki-liseye de düzenli olarak gelecek. İstese de istemese de geçmişteki alışkanlıklar onun için sona erdi.”

Pederin yüzünde Fiona’ya acır bir ifade belirdi. “Hiç kimseyi zorla değiştiremezsin. Değişimi insanın kendisi-nin istemesi lazım.”

“O zaman bunu istemesini sağlarım.”Peder onun eldivenli elini tuttu. “Neden kendini böy-

le bir deliliğin içine sürüklüyorsun kızım?” “Bu savaşı bitirmenin tek yolu. Callum’ın ölümü son

olmalı,” dedi Fiona, sert bir ses tonuyla.Peder’ın gözleri doldu. “Kardeşin için ben de yas tu-

tuyorum.”“Benden daha çok olamaz peder. Callum’ın ölümü

yeterince zor değilmiş gibi bir de kardeşlerim intikam planları yapıyorlar. Eğer birisi hemen bu saçmalığı dur-durmazsa- ” Sesi ağlamaklı bir hal almıştı.

Callum, biricik kardeşim. Aralarında en genç olanıydı, yüzündeki afacan gülümseme ve çabuk öfkelenen miza-cıyla şimdi yerin yedi kat altında yatıyordu. Ondan geriye kalan tek şey ise mezar taşıydı. Ve hepsinin nedeni de yüz yıllar önce başlayan anlamsız bir kavgaydı.

Kincaid’ler ve MacLean’ler o kadar uzun süredir hu-sumet içerisindeydiler ki artık kimse bu nefretin asıl ne-denini hatırlamıyordu. Her şey, Callum’ın Kincaid’ler-

Page 15: Artık Benimsin

15

den gelen saçma bir hakareti kaldıramamasıyla tekrar alevlenmişti. Callum düşünmeden karşılık vermiş ve eski yaraları tekrar açmıştı. Ve bunu hayatıyla ödemişti.

Bir kıvılcım, hepsi bu kadardı işte… Callum ölmüştü ve asırlık kavga yeniden alevlenmişti.

Peder onun elini hafifçe sıktı. “Duyduğuma göre Kin-caid’ler Callum’ın ölümünden sorumlu olmadıklarını söylüyorlarmış. Belki de başkası- ”

“Yalvarırım peder. Yapmayın!”Peder yüzüne baktı. Fiona pederin kendinde ne gör-

düğünü biliyordu: morarmış gözaltları, soluk bir ten, gözyaşlarına boğulmamak için mücadele ettiğinden titre-yen dudaklar.

“Peder,” dedi yumuşak bir sesle, “kardeşlerim Cal-lum’ın ölümünden Eric Kincaid’i sorumlu tutuyorlar. Söylediğim hiçbir şey onların intikam isteğine ket vu-ramıyor. Ama Jack’le evlenirsem, o ve onun ailesi bizim ailemizin bir parçası olacaklar ve erkek kardeşlerimin in-tikam planları yerle bir olacak.” Kendinden emin bakış-larını pedere sabitledi. “Bir kardeşimi daha kaybetmeyi göze alamam!” Öfke Fiona’nın içinden hızlı ve soğuk bir nehir gibi geçti.

Dışarıda uğursuz bir fırtına aydınlık günün sonunu getirdi. Hamish dile getirilmemiş bir düşünceyi doğru-larcasına kafasını salladı. Peder MacCanney ise bembeyaz olmuştu.

Peder bir süre sessiz kaldı. Fiona onun ikna edilmenin köşesinde olduğunu hissedebiliyordu. Sadece ufak bir itelemeye ihtiyacı vardı.

Page 16: Artık Benimsin

16

“Ayrıca peder, eğer bu fedakârlığı yapar ve bu savaşı sona erdirmek için evlenirsem üzerimizdeki bu lanet de ortadan kalkacaktır.”

Peder sesli bir şekilde yutkundu ve elini Fiona’dan çekti. “Sessiz ol kızım! Bu kutsal mekânda lanetten bah-sedilmesini istemiyorum.”

Çünkü peder de lanete inanıyordu. Eski hikâyelere göre, Fiona’nın büyük büyükbabasının öfkesi ve bencilli-ğinden tiksinmiş bir cadı, MacLean ailesinin her üyesine kendileri kadar hırçın olan bir şeyi etkileme gücü vermiş-ti: Havayı.

Ne zaman bir MacLean öfkelense evlere yıldırım dü-şüp yangın çıkar ve yeri titretirdi. Dolu yağışı ağaçların yapraklarını döker ve zarar verirdi. Seller vadiyi tarumar eder, ekinler mahvolur, evler hatta bazen insanları alır gö-türürdü.

Köy halkı ne zaman MacLean Kalesi’nin üzerinde top-lanan bulutları görse, korku içinde evlerine saklanırlardı.

Fiona gözlerini kapadı. O köydekiler de kendi insanla-rıydı, tıpkı kardeşi Callum gibi. Bu işte başarısız olamaz-dı. Eğer içinde bulundukları bu gerilime son vermezse kardeşlerinin öfkesi her şeyi mahvedecekti.

Bu laneti bozmanın tek yolu, bir neslin tüm üyeleri-nin çok büyük bir iyilik yapmasıydı. Şimdiye kadar hiçbir nesil bunu başaramamıştı. Belki de bu Fiona’nın büyük fırsatıydı.

Fiona kirpiklerinin altından pedere baktı. “Üzerimiz-deki lanet kendini tekrar ve tekrar kanıtladı peder.”

Page 17: Artık Benimsin

17

Peder kafasını salladı. “Ailen için üzgünüm kızım ama bu delice düşünce- ”

Fiona umutsuzca ellerini karnının üzerinde birleştirdi. “Bu en son umudum peder, başka şansım yok. Kincaid’le evlenmek zorundayım.”

Peder’in gözleri dehşetle açıldı. “Azizler adına, böyle bir şeyi ima ediyor olamazsın. Hayır olamazsın!”

“Evet peder. Ben hamileyim.” Peder bir mendil çıkardı ve alnını sildi. “Olur şey de-

ğil! Olur şey değil! Bu her şeyi değiştirir, hem de her şeyi. Cemaatimde babasız bir çocuğun olmasına izin vere-mem.”

Fiona pederin boynuna atıldı. “Ah, teşekkürler peder! Size güvenebileceğimi biliyordum!”

Peder de ona sarıldı, derin bir iç çekti. “Sana yardım etmesem, başka birini bulacaktın ne de olsa.”

“Başka biriyle evlenmeyi gerçekten istemiyorum pe-der.” Tabii ki bu şekilde evlenmeyi hiç ama hiç hayal et-memişti. Günün birinde yakışıklı bir erkeğin kendisine âşık olacağını, ailesi yanındayken çiçeklerle süslenmiş bir kilisede evleneceklerini hayal etmişti hep. Bunların hiç-biri artık gerçek olmayacaktı…

Kalbini acıtan, üzüntü veren düşünceleri bastırdı. “Pe-der MacCanney, doğru olan bu. Lütfen inanın bana. Bu evlilik herkes için yeni bir başlangıç olacak.”

Peder yeniden içini çekerek Hamish’e doğru döndü. “En azından onu ayağa kaldır. Hiçbir erkek yerde yatar-ken evlenmemelidir.”

“Teşekkürler peder,” dedi Fiona yeniden. “Pişman ol-mayacaksınız.”

Page 18: Artık Benimsin

18

“Bundan pişman olacak birisi varsa o da ben değilim kızım.”

Fiona pederin yanılıyor olması için dua etti. Hamish kocaman botlarıyla Jack’i dürttü. “Kendine

gelmesi için belki de üzerine su dökmeliyiz.” Kafasını sarnıca doğru çevirdi.

Peder hemen engel oldu. “O kutsal su!”“Sanırım Tanrı bizi affeder. Ne de olsa bugün onların

evlilik günü ve- ”“Hayır,” dedi Peder MacCanney sertçe. “Belki biraz

alkol onu canlandırır.” Hamish’in keyfi kaçtı. “Hamish,” dedi Fiona ayıplayarak. “Hepimizin fe-

dakârlık yapması gerekiyor.”“Bu kadarı da biraz fazla,” diyerek homurdandı Ha-

mish. Cep şişesini çıkarıp açtı ve Kincaid’ın ağzına döktü. Jack öksürdü ama şişeyi geri itmedi. Bilinci yarı açık

şekilde şişeye uzandı ve tuttu, sonra da ağzına boşalttı. “Kahretsin!” Hamish öfkeyle şişeyi ondan kurtardı.

“Viskimin yarısını bitirdin!” İskoçyalı adam Kincaid’i ceketinden yakalayıp yukarı kaldırdı, ona vurmaya hazır görünüyordu.

“Teşekkür ederim Hamish,” dedi Fiona yavaşça ve Ja-ck’in yanına geldi.

Jack gözlerini kırpıştırdı, sonra da sersem bir şekilde etrafa bakındı. “Burası… Burası neresi? Kilise mi? Hiç kilisede olduğum bir rüya görmemiştim.”

Fiona koluna girerek ona destek olmaya çalıştı. Jack üzerine devrildiğinde, sandal ağacı ve misk kokusu Fio-

Page 19: Artık Benimsin

19

na’yı esir aldı. Bu koku Fiona’yı uzun zaman öncesine ta-şıdı; acı veren tutkuların şehvetli dokunuşlara ve arzulara dönüştüğü anlara...

Dışarıda fırtına, güneşten kavrulmuş bahçenin üzerin-de yeniden kükredi.

Peder MacCanney yutkunmakta zorlanıyor gibi görü-nürken Hamish sertçe Fiona’ya baktı.

Fiona kızardı, hemen boğazını temizledi. “Kincaid, evet kilisedesin. Burada benimle evlenmek için bulunu-yorsun.”

“Evlenmek mi?” Jack ona küçümser bir bakış attı ve Fiona bu masmavi bakıştaki canlılıkla beyninden vurul-muşa döndü.

Gözlerinde kendini kaybettiğini, sıcak bir havuzda bo-ğulur gibi olduğunu hissetti.

Hafif bir gülümseme Jack’in dudaklarını hareketlen-dirdi. “Fiona MacLean.” Bu sözler Fiona’nın kulaklarını okşadı, baştan çıkarıcı ve gizemliydi.

İçinde bulunduğu umutsuzluğa rağmen, Jack’in var-lığı içinde bir şeyleri canlandırıyor, nefesini kesiyordu. Gök gürültüsü daha da şiddetli bir hale geldi, sıcak rüzgâr çiçekleri sallıyor, çimenler hafifçe dalgalanıyordu.

Fiona ellerini yumruk yaparak sıktı, kalp atışları inat-la düzene girmiyordu. Kontrolünü kaybedemezdi. Bu işin tehlikelerinin elbette farkındaydı. Jack Kincaid her kadının üzerinde aynı etkiyi yaratıyordu. Hem de her kadının. Hiç kimse Jack için özel değil, diye hatırlattı kendine.

Hissettiği tutku, düşünceleri sayesinde kayboldu.

Page 20: Artık Benimsin

20

“Kincaid lütfen ayağa kalk,” dedi canlı bir şekilde. “Bu-gün yapacak önemli işlerimiz var.”

Jack’in bakışları onun dudaklarında ve gözlerinde ge-ziniyordu. Viski kokan nefesi yanaklarını ve dudaklarını ısıtmıştı. “Söyle bana, aşk, eğer seninle evlenirsem yata-ğında benim için bir yer açacak mısın?”

Fiona’nın nefesi kesildi ama fısıltıyla cevap verdi. “Evet, yatağımda hoş karşılanacaksın. Her ne kadar bir-birimizi önemsemesek de bu gerçek bir evlilik olacak.”

“Kendi adına konuş.”Gözlerini ona dikti, kalbi birden teklemişti. “Ne… Ne

demek istiyorsun?” “Seni önemsiyorum Fiona. Sana dokunmayı nasıl ar-

zuladığımı bil- ”“Bu önemsemek değil.” Neden başka bir şey ima etti-

ğini düşünmüştü ki? Eğer Jack’le geçirdiği zamanlardan öğrendiği bir şey varsa o da şuydu: O kimseyi önemse-mezdi. “Bunları daha sonra konuşabiliriz. Şimdi evlen-meliyiz.”

Yeniden Fiona’ın yüzünü incelemeye başladı, bakışları dudaklarına takıldı. Kışkırtıcı bir gülümseme Jack’in du-daklarında belirdi. “Seninle evleneceğim Fiona MacLean ve olması gerektiği gibi seninle aynı yatağı paylaşacağım. Bütün bunlar bir rüya nasıl olsa.”

Fiona öfkeyle fısıldadı: “Jack, bu ciddi bir durum. Eğer evlenirsek ailelerimiz arasındaki kavgaya son verebiliriz.”

“Ne kavgası?”Fiona gözlerini kırpıştırdı. “Ailelerimiz arasında olan.”“Ahh. Şu kavga. Ben de ölmüş ve rüya görüyor olma-

Page 21: Artık Benimsin

21

saydım endişe ederdim tabii.” Elini Fiona’nın omzuna koydu. “Her şeyin canını cehenneme! Elinizden geleni yapın peder. Ne de olsa bütün bunlar bir rüya.”

Peder MacCanney Fiona’yla göz göze geldi. “Emin misin kızım?” diye sordu yeniden.

Dışarıdaki rüzgâr az da olsa hafiflemişti, yine de yağ-mur devam ediyordu ve belirgin leylak kokusu vardı.

Fiona derin bir nefes aldı. Birkaç dakika içinde evlen-miş olacaktı. Hem de kendine gelip, zorla evlendirildiğini öğrenince öfkeden kuduracak bir adamla… Uzun süre önce onu aldatmış bir adamla… Eline bir fırsat geçtiğinde tekrar aldatacak bir adamla…

Omuzlarını dikleştirdi. Bundan başka şansı olmazdı.“Evet, peder,” dedi sakin bir sesle. “Hazırım”