Upload
others
View
12
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
www.mustafaoselmis.com.tr
www.mustafaoselmis.com.tr
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
2
Kitap Ġçeriği
ÖNSÖZ
I. BÖLÜM
MÜBAREK AYLAR
A- Üç Aylar
B- Ramazan Ayı
II. BÖLÜM
MÜBAREK GÜNLER
A- Cuma Günü
B- Aşûre Günü
C- Ramazan Bayramı
D- Kurban Bayramı
III. BÖLÜM
MÜBAREK GECELER
A- Mevlid Kandili
B- Regaib Gecesi
C- Miraç Gecesi
D- Berat Gecesi
E- Kadir Gecesi
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
3
IV. BÖLÜM
A- Hicret
B- Yılbaşı, Mekke'nin Fethi
Esmâu‟l-Hüsna ve İsm-i Azam
Tesbih Namazı ve Kılınışı
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
4
ÖNSÖZ
Hamd. Âlemlerin Rabbi olan Cenab-ı Allah'a mahsustur. Rabbimize hamdolsun.
Rasûlüne de salât, selâm olsun.
Zamanlar bir değildir. Bazı zamanlar, diğer zaman-lardan farklıdır. Bazı nedenlerle
üstün kılınmıştır. Diğer zamanlara göre farklı olan zamanlara “Mübarek Zamanlar” denir.
Böyle farklı özelliği olan zamanlar, arınma, aklanma, kurtulma ve değişme
zamanlarıdır.
Bazıları mübarek zamanların kıymetini bilmediği için günler, geceler gelip geçiyor,
haberleri bile olmuyor. Mübarek gece ve gündüzlerden haberi olanların ekseriyeti de bu
zamanları nasıl geçireceğini, neler yapacağını bilmiyor. “Kandil”, “Cuma”, “Bayram” deyip
geçiyor.
Bu kitapta mübarek geceleri, günleri tanıtmakla kalmadık, nasıl değerlendirilmesi
gerektiğini ve neler yapılabileceğini de anlattık.
Okuyanların istifade edeceğini ümit ediyorum.
Bundan önceki kitapların yayınını kolaylaştıran sponsözlerden Allah razı olsun. Bir de
kitapların okuyucu-ya ulaşmasında gayret gösterenlere de teşekkür ediyo-rum. Allah onlardan
da razı olsun.
Peygamber(a.s) bir hadislerinde şöyle buyurur:
- “Bir iyiliğe sebep olan, bizzat onu işlemiş gibidir.”
Demek ki, hizmetin bir ucundan tutulunca sevaplar da paylaşılıyor.
Bu kitap, mübarek zamanları gün ve geceleri daha güzel değerlendirmemiz konusunda
yardımcı olacaktır, inşallah.
Gayret bizden, hidayet Allah'tan.
Mükemmellik alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.
Mustafa ÖSELMİŞ
2003 – Ramazan Ayı
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
5
I. BÖLÜM
MÜBAREK AYLAR
A- ÜÇ AYLAR
Bir aç aylara daha kavuştuk, kavuşturana şükürler olsun.
Eskiden “Recep, Şaban, Ramazan derken gelive-rirdi bayram” denilirdi. Yani üç
aylara hazırlanılır, üç aylar en güzel bir şekilde karşılanıp, en güzel bir şekilde karşılanıp, en
güzel şekilde geçirilirdi ki, bayramın nasıl geldiği bile bilinmezdi. Şu anda eriştiğimiz üç
aylarda, diğer aylar gibi gelip geçecek. Eskisi gibi farklı yaşanmaz oldu.
Üç aylar: Recep, Şaban ve Ramazan aylarına denir. Bunlardan birincisi Recep, Allah'ı
çok çok anmak demektir. Bunun geçen ramazandan bu yanaki gevşeme-yi, ihmali bir taarfa
bırakarak, Recep ayını kurtuluşumuz, uyanışımız ve ibadetlere sarılışımızın habercisi
saymalı-yız.
Recep ayı, Kur'an-da övülen bir aydır. Beş mübarek gecelerden Regaib, Miraç, bu ay
içerisindedir. Kıble bu ayda değişmiştir.
Peygamberimiz(SAV): “Recep ayı Allah'ın , Şaban ayı benim, Ramazan ayı ise
mü'minlerindir” demiştir. Bu ne demektir? Bu, Recep ayında Allah'a, saban ayında Hz.
Peygambere yaklaşılacak, Ramazanda ise kurtulunacaktır, demektir.
Zunnun-i Mısrî şöyle der:
“Recep; tohum ekme, Şaban sulama, Ramazan ise hasat ayıdır.”
Bir hadiste: “Recep ayının mağfirete, Şaban ayının şefaate, Ramazan ayının da
sevapların kat kat verilmesine vesile olduğu” bildirilmiştir.
Enes B.Malik(r.a)dan:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem;
“Recep ayının diğer aylar üzerine üstünlüğü, Kur'an-ın öteki kitaplara üstünlüğü
gibidir. Şabanın öteki aylar üzerine üstünlüğü, benim diğer peygamberler üzerine üstünlüğüm
gibidir. Ramazanın diğer aylar üzerine üstünlüğü, Allah-u Teâlânın yarattıkları şeyler üzerine
üstünlüğü gibidir” buyurmuştur.
“Recep ayına ulaştığında Peygamber Efendimiz:
“Ya Rabbi! Bize Recep ve Şaban‟ı mübarek eyle ve bizi Ramazana eriştir” diye dua
ederdi.
Bu ayda oruç tutmak sevaptır. Hz. Peygamber:
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
6
“Kim Recep ayında bir gün oruç tutarsa, bir yıl oruç tutmuş gibi olur. Bu ayda yedi
gün oruç tutan, cehennemden uzak olur. Daha fazla tutan daha çok sevap kazanır” buyurmuş,
oruç tutmamızı istemiştir. (Taç 2/s.92) Çünkü oruç, Allah ile kul arasında olan bir ibadettir.
Bir ihtiyar Hz. Peygambere:
- Recep ayında ben, fazla oruç tutmaya muktedir değilim, ne yapayım diye sorar. Hz.
Peygamber:
- Ayın başında, ortasında ve sonunda oruçlu olursan, bütün ayı oruçlu geçirmiş
olursun, cevabını vermiştir.
Şu kolaylığa bakın! 1‟e 10 var. Müslümanın işlerine 10‟da değil 1‟e 700‟e kadar sevap
var.
Üç ayları oruçla geçirelim, inşallah. Yalnız bu oruçlara niyetlenirken, kaza borcu
olanlar, kaza diye niyetlensinler. “Bana nafile sevabı da ver Ya Rabbi” desinler. Recep ayında
yapılan dua kabul edilir, hatalar affedilir. Bu ayda günah işleyenin cezası da kat kat olur.
Hazret-i Hüseyin anlatır:
“Kâbe‟yi tavaf ederken, yanık sesle Allah-u Teâlâ‟ya dua eden bir kimsenin sesini
işittik. Babam bunu çağırmamı emretti. Güzel yüzlü, temiz bir kimseydi. Ancak sağ tarafı felç
olmuş, kurumuş, hareketsiz idi. Ona dedim ki:
- Sen kimsin, vaziyetin ne böyle?
- Menazil bin Lahık... Ben çalgı çalmakla, şarkı söylemekle şöhret salmış,
Arabistan‟ın artisti denilen ünlü bir gençtim. Hep nefsin, arzuların peşinde koştum. Recep ve
ġaban aylarında bile bu günahlara devam ederdim. Salih babam, beni bu günahlardan
kurtarmaya çalıştı. Bana, (Allah-u Teâlâ‟nın azabı şiddetlidir, bir anda kahredebilir. Kötü
arkadaşlardan vazgeç, bu kötü işleri bırak! Melekler ve bu aylar senden şikayet ediyorlar)
dedi. Nasihate hiç tahammülüm yoktu. Babamın üzerine yürüyüp, döverek susturdum.
Üzüntülü ve kırık bir kalple babam şöyle dedi: (Bu aylarda oruç tutup, geceleri ibadet
ediyorum. Beytullah‟a gidip şerrinden korunmak için, Allah-u Teâlâdan yardım
dileyeceğim.) dedi. Bir hafta oruç tutup, Kâbeye giderek, (Ey Rabbim! mazlumların ahını
yerde bırakmazsın. Bu ayda, bu mübarek yerlerde yapılan duaları reddetmezsin.
Hakkımı oğlumdan al, onu felç et!) diye dua etti. Henüz duası bitmeden sağ tarafım felç
oldu. Beni görenler, (Baba bedduasına uğramış kişi) derlerdi. Hz. Hüseyin:
- Baban bu haline ne dedi? dedim.
- Babamdan özür diledim. Onun da babalık şefkati galip gelerek beni bağışladı.
Beddua ettiği yerde, bu sefer şifa bulmam için hayır dua etmek üzere deve ile Beytullah‟ a
gelirken, devenin ürkmesi ile babam düĢüp öldü. Şimdi çaresizim, dedi.
Sonra babam(Hz. Ali) bu felçli gence dua etti. Recep de yaptığı bu dua bereketiyle de
Hak Teâlâ ona şifa ihsan etti.”
Bu olayda hangi mesajlar var?
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
7
- Oyun ve eğlence adamı olmamak,
- Baba bedduası almamak,
- Üç aylarda duaların kabulü,
- Mübarek zamanları önemsememenin cezası.
Gelelim üç ayların 2.sine:
Üç ayların ikincisi; ġaban ayı da, bereket ayıdır, af ayıdır. Onda öyle bir gece vardır
ki, Berat gecesi, kurtuluş gecesidir. Şaban ayı, Hz. Peygamberin benim ayım dediği aydır. Hz.
Peygamber, en çok Şaban ayında oruç tutar, ibadet ederdi. Çünkü Şaban ayında peygambere,
ümmetine Ģefaat etme hakkı verildi. Rabbim şefaatinden mahrum etmesin.
Üç ayların sonuncusu ise Ramazan ayıdır. Peygamberin: “Eğer insanlar,
Ramazanın değerini bilselerdi, bütün senenin Ramazan olmasını isterlerdi” dediği aydır.
Ramazan ayı ayların içinde en mübarek aydır. İçinde 83 yıllık ibadete bedel olacak
kadir gecesi vardır. Kur'an, Ramazan ayında inmiştir. Ramazan ayı mü'minlerin af olduğu,
Ģeytanın şerrinden korundukları aydır. Ayrıca; islâmın beş temel şartlarından olan oruç,
Ramazan ayında farz kılınmıştır.
Demek ki, mü'minler için tazelenme, yenilenme ve değiĢim aylarına girmiş
bulunuyoruz. Bu aylarda müslümanlar, Allah'ın verdiği nimetleri paylaşacak, şefkat ve
merhametle birbirlerine muamele edecekler, sevgi, saygı, kardeşlik duyguları, doruk noktaya
çıkacak, insanlar değişecektir. Her yönü ile değişecektir. Bu aylarda yapılan her iyiliğin, her
ibadetin sevabı kat kattır. İlgisiz kalmanın günahı da kat kattır.
Bu aylar, rahmet, fazilet ve bereket aylarıdır.
Araplarda islâmdan önce haram aylar vardı. Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep
ayları, haram aylardı. Araplar, bu aylarda silahlarını bırakırlar, kavga etmezler, kan
dökülmezdi. Bu aylara hürmet gösterirlerdi. Kimse saygısızlık etmez ve kendine, kendi eliyle
zulmetmezdi. Tevbe 36.da: Mübarek aylarda kendinize zulmetmeyin, yazık etmeyin,
buyruluyor.
Biz de üç aylarda değişmeliyiz. Değişmek için, azami gayret göstermeliyiz. Bir çokları
değişirken, bu fırsatlardan yararlanarak kurtulurken, bazıları: “gene Recep, Şaban, Ramazan”
deyip üç aylarla alay edecek; hafife alıp imanına zarar verecek. Üç aylar hangileri, ne zaman
başlar ne zaman biter, hicri yılbaşı ne zamandır, kandil nedir, kandiller hangileridir, anlamı
nedir, bilmeyecek, mübarek aylar, kandiller gelip geçecek, fırsatlar kaçacak, onun haberi
olmayacak. Ama hıristiyanlara ait yılbaĢı, önceden karşılanacak, o gece yer yerinden
oynayacak. Bir hıristiyandan daha yaman, çılgınlıklarla yılbaşı kutlanacak. Allah bizi şuursuz
davranan, gaflet içinde yaşayan ve kendine zulmeden kullarından etmesin, inşallah.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
8
ZAMANLAR ĠÇĠNDE FARKLI ZAMANLAR VARDIR?
Mekânlar içinde farklı, kutsal mekânlar olduğu gibi, zamanlar içinde de daha değerli,
kutsal zamanlar vardır.
Cenabı Allah, Cuma günü bir saat yaratmıĢtır ki, başka bir saat ona denk değildir. o
saatte dualar red olmaz. Günler içinde Cuma günü, diğer altı güne eşit değildir. Cuma,
mü'minlerin bayramıdır. Geceler içinde bir kadir gecesi, 364 geceden, hatta bin aydan daha
hayırlıdır. Aylar içinde üç aylar, üç ayların içinde de Ramazan ayı bambaşkadır.
Farklı mekânlar, farklı zamanlar, farklı insan olabilmek içindir. Önemli olan bize
fırsat olarak tanınan bu zamanları değerlendirebilmektir. Bu farklı zamanlarda yapılan işler ve
ibadetler de farklıdır. Cenabı Allah bize fırsat vermiş, Hz. Peygamber de fırsatları
değerlendirebil-memiz için müjdeler vermiştir. Bizler de size bunları anlatıyoruz. Anlatmaya
çalışıyoruz.
Bu neye benziyor biliyor musunuz?
Gece yolculuğu yaptığımızı düşünün öyle bir zamanda, öyle bir yerden geçiyoruz ki,
meseleyi bilen birisi bize diyor ki:
- Kardeşlerim, şu gece karanlığında üzerine bastığınız şu çakıl taşları var ya, bunlar
değerli taşlar. Bunlardan alabildiğiniz kadar alın, bunlar size fayda verecek, diyor.
Bir kısmı: “Bunlar da bir taştır” deyip almıyor. Bir kısmı: “Biz bu adamı biliriz,
güveniriz. Bu adam, “Benim için alın” da demiyor. Böyle bir şey olmasa, böyle demez, deyip
taşlardan alıyor. Sabah olup her yer aydınlanmaya başlayınca, bir bakıyorlar ki, gerçekten
taşların herbiri değerli taşlar. Ve kazançlı çıkıyorlar. Almayanlar da pişman oluyor, keşke biz
de alsaydık diyor. Geri dönüş yok, pişmanlık fayda vermiyor... Dünya da böyle işte...”
İşte şuandaki durumumuz böyle... Üç aylar geliyor, ibadetlere sarılın diyoruz.
İnsan, unutmak manasına gelen “nisyan” kelimesinden gelir. Unutmak, hata yapmak
insanın fıtratında vardır. İlk insan Adem Peygamber bile unutmuş, yanlış yapmıştır. Kendini
de bizi de cennetten mahrum bırakmıştır.
Unutmak, dünya ve dünyadaki şeyler için olunca fazla önemli değildir. fazla bir kayıp
da değildir. ama kulluk, kulluğun getirdiği sorumluluklar ve ahiret unutulursa, Allah korusun
o zaman felâket olur.
Bu aylar, kurtuluşumuz için fırsattır. Bu ayları ve bu aylarda yapmamız gerekenleri
unutmayalım. Diğer aylardan farklı bir hayat yaşayalım. Dokuz ayın kirini Recep ile biraz
temizleyelim, Şaban da temizlemeye devam edelim, Ramazanda kurtulalım inşallah.
Tek Ramazanda kurtuluş olmaz. İki ay önceden hazırlık olursa Ramazan, kurtuluş ayı
oluverir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
9
BĠZE VERĠLEN FIRSATLARI KAÇIRMAYALIM
Mübarek üç aylar, Cenab-ı Allah'ın kullarına rahmet olarak verdiği bir fırsattır.
Kendini sorgulayanlar için dönüm noktasıdır.
“Bugün Allah için ne yaptın” sorusunu duvarlardan, gönlümüze, kalbimize,
beynimize taşıyalım ve bunu “Bu yıl Allah için ne yaptın?” diye kendimize soralım...
Akarsu, geri gelmediği gibi, bir damlası geri gelmediği gibi, zaman da geri gelmiyor.
Bir saniyesi geri gelmiyor. Bir çok şey para ile satın alınabilir. Ama geçen zaman geri
getirilemez, satın alınamaz.
Zaman üçtür: GeçmiĢ zaman, geri getiremeyiz. Gelecek zaman, ulaşıp
ulaşamayacağımızı bilemeyiz. Bir de içinde bulunduğumuz zaman. İşte bizim için zaman
budur. İçinde bulunduğumuz zamanı iyi değerlendirme-liyiz.
Allah, farklı zamanları bizlere fırsat olarak tanımıştır. Bu zamanlar farklıdır. Feyzi,
bereketi boldur. Yapılan işlerde farklı muamele görecektir. Bu zamanları değerlendirmeyen,
fırsatı kaçırmış olur.
İnsan, kurtuluĢunu geciktirmemelidir. “Daha gencim, daha var, emekli olduktan
sonra yaparım, ederim” diyebilir miyiz? Biri; emekli olduktan sonra camiye gideceğim,
diyordu. Emekli olmadan camiye getirdiler, ama tabutun içindeydi. Kurtuluşu geciktirmek
olmaz. Bu, alt kat yanarken üst katta hiç gayret göstermemek gibi olur.
Sevgili peygamberimiz, beş şey gelmeden beş şeyin kıymetini bil:
1- Fakirlik gelmeden zenginliğin,
2- Meşguliyet gelmeden boş zamanın,
3- Hastalık gelmeden sağlığın,
4- Yaşlılık gelmeden gençliğin,
5- Ölüm gelmeden hayatın... buyurmuştur.
Hepimiz, üç ayların vereceği huzura muhtacız. Fırsatları ganimet bilelim. Bakın geçen
yıl bu günlerde bazıları yaşıyordu. Bugün yaşamıyor. Gelecek yıl kim ölür, kim kalır
bilinmez. Fırsatlar pek nadir ele geçer. Çabuk gelir, çabuk kaçar. Fırsatı yakaladık mı, hemen
değerlendirmek lâzım. Çoklarımız için bu dünya olmadı. Bazılarına kavun, bazılarına kelek
yedirdi. Hiç olmazsa gelin, ebedi hayatımız mahvolmasın.
Son zamanlarda deniz kirli, hava kirli, su kirli, ses kirli, düşünce kirli, görüntü kirli,
hayat kirli, kirli bir dünya... Üç aylar , kirlenen bu dünyayı, kirlenen namevi atmosferi
temizlememiz için fırsat olsun. Bu aylar, hatalardan, günahlardan arınma ve kurtulup,
temizlenme zamanıdır.
Unutmayın, ömür öyle de geçer böyle de. Hiç olmazsa gafletle geçmesin.
Kurtuluşumuza yücelişimize vesile olsun inşallah.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
10
Kış geliyor diye,
- Tarhana yapıyorsunuz,
- Bulgur yapıyorsunuz,
- Biber kurutuyorsunuz,
- Salça yapıyorsunuz,
- Turşu kuruyorsunuz,
- Kışlık yakacak hazırlıyorsunuz,
- Kışlık giyecek hazırlıyorsunuz,
- Evi kışa hazırlıyorsunuz, bakım yapıyorsunuz.
Hani ölüm, hani kabir hazırlığı, hani ahiret hazırlığı?...
Sahabenin üç aylar programı Ģöyleydi:
- Sahabe-i Kirâm Şa‟ban hilâlini görünce, kendilerini Kur'an-ı Kerîm okumağa
verirler, çokça ve devamlı salât ü selâm getirirlerdi.
- Ticaret erbabı borçlarını öderler, senelik hesaplarını toparlardı.
- Zenginler ise mallarının zekâtını hesap eder, fakirlere dağıtırlardı ki, ihtiyaçlarını
alabilsinler. Sıkıntıları-nı giderebilsinler. Bu sayede toplum hep birlikte, neşe içinde
heyecanlı, aşk ve vecd içinde Ramazanı yaşasın bayram yapabilsin.
- Hakimler, valiler, mahkûmlarla görüşür, eksekiye-tini afvedip, tahliye ederlerdi.
Her meslek gurubunun kendine özgü yapacağı vazifeleri her kesimden insanların aynı
heyecanı yaşayabilmesi için dikkat etmesi gerekli davranışları olma-lıdır. Bu manevî
mevsimden herkes istifade etmenin yollarını aramalı, elimize geçen imkan kaçırılmamalıdır.
Soruyorum, samimi olarak cevap verelim:
- Allah'ı, peygamberi seviyor musunuz?
- “Evet” dediğinizi duyar gibi oluyorum.
- İnsan sevdiğine kavuşmak ister, haydi yanlarına gidelim, var mısınız?
- Ses çıkmadı, bazılarınız da hazır değiliz, diyor. Daha var, diyor.
- Ölüm, gündüz ensemizde, gece yastağımızın altında, yarına çıkmaya garantin var
mı? Allah ile anlaşman mı var? Yok. Hazırlığın da yok. Öyle ise neden hazırlan mıyorsun?
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
11
Allah aşkına bu gafleti bırak. Kendini daha fazla aldatma. Haydi silkin söz ver. Değişeceğim
de ve değiş, sen kazanacaksın.
NELER DEĞĠġMELĠDĠR?
ÖNCE HAYAT ANLAYIġIMIZ DEĞĠġMELĠDĠR
İşimiz, kılık kıyafetimiz, yememiz, içmemiz... değişmelidir.
Bir çoklarımız etrafını saran cazibeler içinde, zaman çarkında eriyip, bitip, tükenip
gidiyor. Ne giyeyim, ne yiyeyim, bütün problem bu.
Allah soruyor: “Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorlar?” (Tevbe: 38) diye. Evet
Allah'ı, ahireti unutuyor muyuz? Yoksa inanıyor da, umursamıyor muyuz? Unutmak cezadır.
Terk edilmişiz demek. Bu da bir cezadır.
Dünya görüşümüz, dünyaya meylimiz, hayat anlayışımız, “inandım” dediğimiz,
inandığımızı iddia ettiğimiz dinle bağdaĢmıyor. Hayatı, ölümle doğum arasına sıkıştırıyoruz.
Bu hayatın geçici olduğunu, yaptığımız, yapmadığımız her şeyin iğneden ipliğe hesabını
vereceğimizi unutuyoruz.
Dünya ile ilişkilerimiz kavi, çok sağlam, ahiretle, hesap kitapla ilişkilerimiz eh...
Hani, “namaz kılıyor musun?” demişler. “Bayramdan bayrama” demiş. İçki içiyor musun?
demişler: “Akşamdaaaan akşama” demiş... Cumadan cumaya, Ramazandan Ramazana,
bayramdan bayrama, bizi kurtarmaz.
Artık levha dindarlığından kurtulalım. Bir çokları işyerine, evine astığı levhayı
okuyamıyor. Herkes kendine: “Nerem müslüman?” diye sormalıdır. “İşim, alışverişim,
islâmca mı?” Akşam Allah'a: “Ya rabbi, bugün senin için şunu yaptım, bugünümü böyle
geçirdim, uma-rım razı olursun” diyebileceğimiz kaç gün yaĢadık? Gün sunamazsak, ömrü
nasıl sunacağız?
Bir de kime benziyoruz?..
İş işten geçmeden kendimize gelelim, hesabını veremiyeceğimiz işler yapmayalım.
Bugünleri nasıl yaşarsak, hayatımız öyle noktalanacaktır. Peygamberi-miz(SAV): “Nasıl
yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürse-niz öyle haşrolunursunuz” demiştir.
“Nerede çalgı, orada kalğı” felsefesi olan adam, kelime-i şehadet getirememiş,
parmaklarını kıtlata kıtlata son nefesini vermiştir.
Böyle mübarek aylarda oruçlu olan talebelerinin ağzına su dökerek oruçlarını
bozduran adam, emekli olunca felç olmuş. Ziyaretine giden arkadaşı: “Hâlâ inanmıyor
musun?” deyince, O:
- Ah bir inanabilsem, biliyorum rahatlayacağım, demiştir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
12
Bu aylarda sevap kat kat, günah da kat kat. Neden? Bu aylarda fırsatı tepen, bu aylara
saygısızlık edenler için ceza da kat kat, demiştir. Günahlara aldırış etmiyoruz.
Bize verilen hayat, öyle yaşanmalı ki, piĢmanlık vesilesi olmasın. Ayrıca hayat
imtihan yeridir. Şu anda imtihandayız.
Emekli birine:
- Haydi camiye gidelim, dedim. Bana:
- Gidecek hal mi kaldı? dedi, ağladı. Bu ağlamanın faydası yok...
İbadet edemeyeceğimiz günler gelmeden ömrü iyi değerlendirelim.
ĠBADETLERDE DEVAMLILIK ESASTIR
Bazı kitaplarda yazıldığı gibi şu kadar oruç tutan, şu namazı kılan, ömründe bir defa
tesbih namazı kılan, şu ibadeti şu kadar yapan, şu sureyi, şu duayı, şu zamanda şu kadar
okuyan kurtulur, cennete gider. Cehennem ateşi görmez, kabir azabı çekmez, deniliyor.
Tamam okuyalım. Ama işin bu kadar da ucuz, basit olmadığını bilelim. Ucuz kurtuluş
olmadığını bilelim.
Ömür boyu üzerimize farz, vacip, sünnet olan bir ibadeti bir defa veya belirli
zamanlarda yapmak yeterli olmasa gerek.
İbadetlerde devamlılık esastır. “Aldattım onu” hesabı Allah'ı aldatamayacağımız gibi,
kendimizi de aldatmaya çalışmayalım. Üzerimize farz, vacip ve sünnet olan görevleri tam
olarak yapacağız, borcumuzu ödeyeceğiz, bundan sonra da nafilelerle Allah'a yaklaşacağız,
Allah'ın sevgili bir kulu olacağız, inşallah.
İnsanın kurtuluĢu için, gece gündüz, ömür boyu çalışanların yanında bir gece, bir
gün, 3 ay, bir Ramazan yetmez. Adam, bayram namazından gelmiş hanımına “al şunları”
demiş. Hanım “ne onlar?” deyince “takke tesbih... Biz müslümanız hanım, gelecek
Ramazanda lâzım olur” demiş.
Hz. Peygamber: “Az da olsa amellerin devamlı olanı makbuldür” buyurmuş. Allah:
“Ölünceye kadar ibadet et!” (Hıcr: 99) diyor.
İnsan, hayatının bir bölümünün hesabını vermeyecek ki, sonra Allah'ın
nimetlerinden belirli zamanlarda yararlanmıyor ki, belirli zamanlarda ibadet edilsin. Belirli
zamanlarda şükredilsin.
ġeytan, Hz. Peygambere: “Ben, son anda kelime-i şehadet getirir kurtulanlardan
olurum” deyince Peygamber üzülmüş. Cenabı Allah: “Üzülme, biz ona o anda kelime-i
şehadet getirmeyi unuttururuz” diye vahyetmiştir.
İbadette bir nasip işidir, hidayet işidir. İnsanın Allah'ın emrettiği şekilde
yaşayamaması aslında bir cezadır. Bugün “ah inanabilsem, ah yapabilsem” diyenler vardır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
13
Musa peygambere biri: “Ben senin dediklerini yapmıyorum” hani benim cezam?
demiş. Musa Peygambere Allah şöyle vahyetmiş: “biz ondan ibadet etmenin zevkini almadık
mı? Bundan daha büyük ceza mı olur?..”
İnsan, inanılması gibi inanmayınca, inandığı gibi yaşamayınca, yaşadığı gibi ve işine
geldiği gibi inanmaya başlıyor, ucuz yoldan , kestirmeden kurtulmak istiyor. O da, böyle
ucuz kurtuluş olmayacağını biliyor ama, “Ya oluverirse” diye düşünüyor.şeytanın oyununa
geliyor.
ĠBADETĠN HER ÇEġĠDĠNĠ YAPALIM
Cenab-ı Allah'ın hangi amellerimizi kabul edeceğini, hangi ibadetimize daha çok
sevap vereceğini bilemeyiz.
Ayrıca, cennetin yolları, kapıları çoktur. Hangi amelle, hangisinden girileceği belli
olmaz.
Bir de, kimse kendisini cennetlik görmesin. İnancımız da Allah'ın rahmetinden ümit
kesmek günah olduğu gibi, emin olmak da günahtır. Orta yolda, ümitle korku arasında olmak
gerekir.
Bazıları, cennete gideceğinden emin, bazıları da ibadetleri bir eziyet ve sıkıntı, hatta
zulüm olarak görüyor. Zulüm olan, kötülüktür, kötü işlerdir. İnsan, inanmamak, ibadet
etmemekle kendine zulmetmiş olur. En büyük zulüm de budur.
Bugün bedenle yapılan ibadet var, malla yapılan ibadet var. İslâm‟da tatlı dil, güzel
söz bir ibadettir. İyi düşünmek bir ibadettir. İnsanlara zarar verecek muz kabuğunu yoldan
kaldırıp atmak bir ibadettir. İyi niyet bir ibadettir. İyilerle beraber olmak bir ibadettir.
Bulunulması gereken yerde bulunmak, bulunulmaması gereken yerde bulunmamak ibadettir.
Tepki bir ibadet, tebliğ bir ibadettir. Yani ibadet sevabı kazanılır.
- Her ibadetin yansıması başkadır...
- Her ibadetin def ettiği belâ da farklıdır...
- Her ibadetin sevabı da başkadır...
İbadet olan davranışlar da çok. Müslümanın iyi niyetle yaptığı her iş ibadet. Yalnız bu
ibadetlere bit‟ad karıştırmamaya dikkat edelim. Çünkü bit‟ad sapıklıktır. Sevapları da
götürür.
Müslüman, Allah'ın ve peygamberin yapmamızı istediği her ibadeti yaptığı gibi,
büyüklerimizin yapıp da bize tavsiye ettiği nafile ibadetleri de yapmalıdır. Çünkü; farz, vacip
ve sünnetler, bizim borcumuzdur. Onları yapmakla borcumuzu ödemiş oluruz. Kulun
derecesini nafile ibadetler yükseltir. Derecemiz yükselsin diye; farzı, vacibi, müekket
sünnetleri bırakıp nafilelere sarılırsak o nafileler o zaman, nafile olur,bize faydası dokunmaz.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
14
Kul, Allah'a tam bir teslimiyet göstermelidir. Teslim alınmadan teslim olmalıdır...
Ölünün yıkayana teslim olduğu gibi.
İçimizde; Ya Rabbi! “Bu güne kadar sana lâyıkı ile kul oldum. Sana teslim oldum,
sana gelmeye hazırım, canımı alabilirsin” diyebilecek bir babayiğit, bir Allah dostu var mı?
işte ölçü...
Adam bıkmış usanmış, canından bezmiş. Sırtındaki yükle yol kenarına oturmuş:
- Allah'ım şu canımı al da kurtulayım, demiş.
Cenab-ı Allah azraili karşısına çıkarıvermiş. Azraili gören adam ona demiş ki:
- Yükümü kaldırıver de gideyim.
Cenab-ı Allah Ey kulum! Sana aynı ömrü bir daha yaşaman için sana geriveriyorum,
dese. Ya Rabbi, yaptığım amelleri, gördüğüm hizmetleri bir daha aynısını yapamam
endişesini taşıyorum, geri dönmeyeceğim, diyebilecek bir babayiğit, bir Allah dostu var mı?
Yoksa, bundan sonra hazır olalım, var mısınız? Zira Azrailin gelmesi yakın. Her an:
“Ver emaneti” diyebilir.
ĠNSANIN KENDĠSĠNĠN ĠYĠ OLMASI YETMEZ
Önce insanın kendisi iyi olacak; insan kendini kurtarmış olacak, sonra da inançlar,
idealler gönüllere, kişilere, kitlelere ve nesillere taşınacaktır, taşınmalıdır.
İnancımızda herkes, sadece kendisinden sorulmayacak. Yakınlarının ve çevresinin de
hesabını verecek. Çünkü; insan, kendi yükü ile beraber daha nicelerinin yükünü de taşıyor...
Hepimizin sorumlulukları var, sorumlu olduğu kimseler var. Tahrim sûresinde
Cenab-ı Allah: “Kendinizi ve aile fertlerini, yakacağı taşlar ve insanlar olan cehennem
ateşinden koruyun” buyurarak insanın kendisinin iyi olmasının yetmeyeceği ifade edilmiştir.
İslâm inancında “gemisini kurtaran kaptan değildir.” İnsan, başkalarına yardımcı
olacaktır. Hz. Peygamber(SAV): “İnsanların en hayırlısı insanlara en çok yardım eden,
faydalı olandır” buyurur.
Bu mübarek zamanlarda bizim bir şeyler yapmamız yeterli değildir. çevremizle
beraber, ailecek birşeyler yapmalıyız. Üç aylara ailecek, çoluk çocuk girmeliyiz. Yani aile
fertlerinin de ilgisini çekmeliyiz. Oruç tutarken, namaz kılarken camiye giderken yavrumuzla,
torunumuzla, kardeşimizle beraber olmalıyız. Aile içinde küçük yaşta ilgisi çekilmeyen, “o
daha küçük, büyüsün” denilen çocuklar, yozlaşıyor. Ana babasının cenaze namazını
kılamayacak, kabirlerinin başına geldiği zaman fatiha okayamayacak halde büyüyorlar.
Soruyorum: yakınlarınızın, çevrenizin ve sevdiklerinizin cehennem ateşinden, kabrin
azabından ve kıyametin dehşetinden kurtulmasını istemez misiniz?
- İsteriz! dersiniz.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
15
- E... Hani gayret? Sadece istemek yeter mi?
Bugün çoluk çocuk herşeyi biliyor. Ama sûreleri bilmiyor, namazı bilmiyor, islâmı
bilmiyor. Bir baba arkadaĢına:
- Amcası, benim oğlum herşeyi biliyor, der. bunu duyan adam: - Oğlum bir kelime-i
şehadet getirir misin? deyince çocuk, odaları dolaştıktan sonra: “Onu babam getirsin amca”
der.
ġiir okuyan, fıkralar anlatan bir çocuğa “aferin” dedikten sonra bir de “sübhanekeyi
oku” dedim. 8 yaşındaki çocuk “o ne demek” dedi.
Üç aylarda tebliğ hareketini hızlandıralım. Elimizin altındakileri, çevremizdekileri
unutmayalım ki, bize lânet okumasınlar, rahmet okusunlar.
Soruyorum: Bugün evladından emin olan, Allah evladım için, eşim için bana sormaz,
diyebilen, benim evladım ben öldükten sonra dua eder, Kur'an okur, deme cesaretinde kaç kişi
gösterebiliriz? Böyle biri olmak zor değil.
Eğer emin değilsek şimdiden, fırsat varken çaresine bakalım. İstesen kendini
kurtaramaz mısın? İsteyen hayırlı evlat yetiştiremez mi? Bu fırsatı isteyen yakalayamaz mı?
BAġI BOġ DEĞĠLĠZ FĠLME
ALINIP FĠġLENĠYORUZ
İnsan, Allah'a yaptığının yapmadığının hesabını bir bir verecek. Bu dünyada kimse
sorumsuz değil.
Zilzal sûresinde Cenab-ı Allah: “Kim ki zerre kadar hayır işlerse, mutlaka mükafatını
görecek. Kim de zerre kadar günah işlerse o da cezasını çekecek” buyurarak yapılan her şeyin
mutlaka karşılığı olduğunu bildirmiştir.
Bakın, cehennemde ateĢ yoktur. Herkes kendi ateşini kendi yakar. Behlül Dârânın
perişan halini gören Harun Reşid:
- Bu ne hal, nereden geliyorsun? der.
- Cehennemden geliyorum, cevbını verir.
- Ne işin vardı cehennemde? der.
- Ateş almaya gittim, diye cevap verir.
- E... alabildin mi bari?deyince de:
- Hayır, vermediler. Burada ateş olmaz, herkes kendi ateşini dünyadan kendi getirir
dediler, der...
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
16
Biz ne yapıyoruz? Çoğumuz odun toplamak, ateş yakmakla meşgul değil mi?
cehennem odunu olacak çok.
Unutmayın, filme alınıyoruz. Her hareketimiz tespit ediliyor. El, ayak, göz, kulak, dil
yaptıklarına Ģahitlik edecek.
Sonra fiĢleniyoruz. Her insanın sağında solunda kiramen kâtibin denilen melekler
var. Herşeyimizi yazıyor. Sağımızda veya solumuzdan verilecek defteri yazıyorlar...
Kitabı sol tarafından verilenler Ģöyle diyecek:
- Keşke peygamberi dost edinseydik, bizi sapıtanları dost edindik, deyip ellerini
çırpacak, ellerini ısıracaklar. (Furkan 27-29)
- Bazıları da deftere bakacak ve keşke toprak olsaydım, diyecek. (Nebe: 40)
- Bazıları da: Ya Rabbi ne olur beni tekrar dirit. Dünyaya gönder de salih ameller
işleyeyim, kendimi kurtaracak ameller de bulunayım, diyecek. Allah da onlara: “Şimdi mi
aklınız başınıza geldi? diyecek.”
Dikkat edin, ölüm ötesi pişmanlık fayda vermez. Pişman olanlardan, helâk olanlardan
olmayalım. Göz göre göre insan kendini ateşe atmaz. Akıllı insan, bu dünyada kendisini
kurtaran insandır.
İslâmdan uzak hayat çıkmaz sokaktır.
Kötülüklerin arttığı, hemen hemen her yere yayıldığı bir dönem yaşıyoruz. Her an
günaha, harama düşme tehlikesi var. Bu herkes için böyle. Bu durumda:
- Korunmak isteyen dine sarılsın.
- Dünyayı isteyen dine sarılsın.
- Ahireti isteyen dine sarılsın.
- Hem ahireti hem de dünyayı isteyen de dine sarılsın. Dinsiz insan, heder olan
insandır, telef olan insandır. Gelin fırsat varken kurtuluşumuzu sağlayalım.
MÜBAREK AYLARDA MÜBAREK OLUNUR
Hayat, hep mark, dolar, altın, mal mülk değildir. eğlence de değildir.
Hayatta her kazanılanın bir hesabı vardır. Nereden kazandın, nasıl kazandın, Allah'ın
hakkını, kulun hakkını ne yaptın? Bunların hesabı verilmeyecek mi? Ömrün hesabı
verilmeyecek mi?
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
17
Başka zamanlarda işenmediği gibi, üç aylarda asla günah iĢlenmez. İbadetler, helâl
lokma ile yapılır. Kötüler, kötü alıĢkanlıklar terk edilir. İbadetler, hayır, hasenat arttırılır.
İnsanların sıkıntısını giderenin, Allah da sıkıntısını giderir. Kullarına acıyanı Allah da acır.
Bu günlerde bu aylarda amelleri attırmak, mübarek insan olmaya çalışmak gerekir.
“Kandilin mübarek olsun, üç ayların mübarek olsun” der, biz kendimiz mübarek olmazsak,
mübarek işler yapmazsak, bugünlerin, bu ayların bize faydası olmaz.
Recep, Şabanı değerlendiremezsek, Ramazan ayından faydalanamayız. Bu günlerde,
biz de ve toplumda önemli değiĢiklikler olmalıdır. Değişmeliyiz, değiştirmeliyiz.
Bu günler, bu aylar bize birer fırsattır. Bunun için kavuştuğumuz her kandili,
eriştiğimiz mübarek zamanları, elde edebildiğimiz her fırsatı son bilmeliyiz. Bu günlere, bu
aylara bir daha kavuşamayacağımızı düşünmeliyiz. Kim ölür, kim kalır?...
Bu aylarda kendimizi kurtarmaya çalışırken ölmüĢlerimizi ve zevkleri bıçak gibi
kesecek olan ölümü unutmayalım. Zira, hayat hep böyle gitmeyecek, ağzımı-zın tabı bir gün
bozulacak. Ayrılma sırası bize gelecek. Dönüşü olmayan yola çıkarılacağız. Kabir kapısından
gireceğiz, öbür âleme intikal edeceğiz. Sorgu başlayacak, hesap başlayacak, azab başlayacak.
Allah hayırlı bir son versin, “Hüsnü hâtime” istiyorum Ya Rabbi! diye dua ediniz,
mübarek insan olmamız için dua edip ve çok çalışmamız lâzımdır.
Bu günler, bu aylar, kötülükleri, günahları terk etme günleridir. Kötü alışkanlıklardan
kurtulma zamanıdır. İçiyorsan bırakacaksın, kumar oynuyorsun. Zina ediyorsan, hak hukuk
yiyorsan, gel bunları bırak mübareklerden ol. Elindeki sigarayı bırak, takvalılardan ol. Yoksa
kulluk defterinden silinir gidersin. İçtiğiniz sigara ile isterseniz bir çocuk okutabilirsiniz. Bir
ailenin ekmek ihtiyacını karşılayabilirsiniz.
BU GÜNLERDE YAPILACAK ġEYLERĠN EN ÖNEMLĠSĠ ALLAH'IN KULLARINA
YARDIMDIR
İnsanlara yardım, Allah'a en çok yaklaştıran bir ibadettir. Son yıllarda fakirler, çok
fakirleşti. Onun için bu aylar ikram ayı, ihsan ayı ve yardım ayı olmalıdır. Cenabı Allah,
insandan insanı sorumlu tutmuştur. Yoksul, fakir insanlarla varlık sahiplerini imtihan eder.
İslâmın olduğu yerde, müslümanın olduğu yerde aç olmamalıdır, fakir olmamalıdır.
Bir ihtiyaç sahibine yardım ettim.
- Bak onurun kırılmasın, dedim.
- Ben olmasam, sen nasıl sevap kazanacaksın? dedi.
Mal da insana bir imtihandır. Yunus:
“Mal sahibi, mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi,
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
18
Mal da yalan mülk de yalan
Var git biraz sen oyalan" demiştir.
Kur'an- ın fakir, zengin anlayıĢına bakın:
“Onlar kendilerinde yoksulluk olsa bile, kardeşlerini öz canlarından üstün tutarlar.”
(Haşr: 9)
islâmın ilk yıllarında müslüman, kardeşlerini kendine tercih etmiştir. (Ensar – Muhacir
ilişkisi + Yermuk savaşı, ibret levhalarıdır.)
Bugün imkânı olanlar neler yapabilir?
- Bu konuda Hz. Peygamber: “Kim müslüman kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah
da kıyamet günü onun ihtiyacını giderir. Kim bir müslümanın sıkıntısını giderirse Allah da
onun sıkıntısını giderir. Kim bir müslümanın ayıbını örterse, Allah da onun ayıbını örter.”
- Yarım hurma ile de olsa cehennem ateşinden korunun.
- İnsanlara güleryüz, tatlı söz sadakadır.
- Yoldan eziyet verecek şeyi kaldırmak sadakadır, buyurur.
Üç Aylarda Neler Yapılabilir:
1- İnsanların her türlü derdine merhem olmaya çalışın.
2- Peygamberin “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” Hadis-ine kulak verin,
ihtiyaç sahiplerine yedirip içirin.
3- Evinizin balkonunda mangal yakıp, et kızartarak, etrafa koku salmayın.
4- Önümüz kış. Kömür, aydınlatma ve diğer borçları olan ve ödemeyenlerin borçlarını
ödemelerinde yardımcı olun.
5- Alacaklı iseniz mühlet verin, kolaylık, gösterin, imkân varsa bağışlayın. Alah iki
dünyanızı da genişletir.
6- Borçlu iseniz borcunuzu önceden ve zamanında ödeyiniz, güçlük çıkarmayınız.
(Peygamber: “İmkanı olup da borcunu zamanında ödemeyen zalimdir” diyor.)
7- İhtiyaç sahibine borç verin. Borç veren, Allah'a borç vermiş gibi sevap kazanır.
8- Ayakkabınızı boyamayın, boyatın. Evinizi temizletin, ihtiyacı olana iş gördürün.
9- Az da olsa toprağınızı ekin “Masrafını korumuyor” demeyin. Üretin.
10- Memursanız vatandaşın yüzüne çatık kaşla değil, gülerek bakın. İşini görün sevaptır.
Çözüm getiren iş yapın, memnun edin.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
19
11- Yönetici iseniz, ayrım yapmayın, herkesin hakkını verin.
12- İmam ve öğretmenseniz, zenginle fakir arasın da kasa ile tasayı paylaştırın.
13- Zarar gören kimse iseniz, hep sizden daha kötü durumda olanlara bakın. “Beterin
beteri vardır” deyip şükredin.
14- Bu mübarek aydan itibaren en az bir öğrencinin masrafını üzerinize alınız.
15- Yardıma yakınlarınızdan başlayınız ve tevbe istiğfara ağırlık veriniz.
Bugünlerde Firavun sofraları kurmayalım. Sofrada önümüzdekilerin bir tanesini
bulamayan insanların olduğunu düşünelim.
Hz. Peygamber: “Ya Enes, çorba pişirdiğin zaman suyunu fazla koy, komşuna ikram
et” demiştir.
Korkma, verince azalmaz. Sen verdikçe Allah sana verecektir. Neden böyle
söylüyorum: Kur'an, Sebe Sûresi 39. ayette: “Sen verirsen Allah da sana verir” diyor.
Bir dostum vardı hep verirdi. Biri ona sen hep veriyorsun, dedi. O da: “Ben verdikçe
Allah veriyor” cevabını verdi.
Bir olay da ben yaşadım. 13/09/2001‟de üniversitede okuyan ama bir kızımız kayıt
parası yaptıracak, yurt parası verecek. Rabbim! kapıma göndermiş, ayağıma göndermiş,
imkân kısıtlı, başka çocuklarım da var, kendi çocuğum da var kayıt yaptıracak, para yatıracak.
Başka yerden bulma imkânı yok. Yurt parasını, yol parasını “Allah'ım bana verir” deyip
verdim. Hesap numarasını aldım her ay harçlık göndereyim, dedim. O gittikten sonra parayı
zarfan çıkarıp saydığımda para eksilmemişti. Bunu söylemek istemiyordum. Yeri geldi de
ondan söyledim.
Kıyamet gününde Allah da soracak:
- Acıktım da beni doyurmadın, susadım bana su vermedin. Senden bir şeyler istedim
ihtiyacımı gidermedin neden?
- Ya Rabbi, sen nasıl acıkırsın, seni nasıl doyurabilirdim? Nasıl su verebilir, ihtiyacını
nasıl giderebirdim?
- Falan kulum açtı, susuzdu, ihtiyacı vardı. Ona verseydin bana vermiş olacaktın...
Bir de: Cenab-ı Allah kıyamet günü şöyle diyecek:
- Benim için ne yaptın? diye soracak.
- Namaz kıldım, oruç tuttum, zekat verdim...
- Bunlar senin için, sen benim için ne yaptın?
- Senin için ne yapabildim Ey Allah'ım.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
20
- İhtiyaç sahibi kullarım için bir şeyler yapsaydın, benim için yapmış olacaktın.
- Âlemlerin Rabbi ödünç istiyor, borç istiyor... ve diyor ki; “Hayır işlerinde
yardımlaşınız. Birbirinize destek ve yol gösterici olunuz. Omuz omuza veriniz, hayra vesile
olunuz.” (Maida:2)
ÜÇ AYLARDA NELER YAPALIM?
İbadetin her çeşidini, hayrın değişik şekillerini yapmalıyız.
Namaz kılalım:
“Namaz dinin direğidir.” Böyle buyurmuş peygamberimiz. Onun için bu aylarda bol
bol namaz kılmalıyız. “Namaz mü'minin miracıdır.”
Önce kazaya kalmış borçlarırımızı ödeyelim. Kaza borcumuz yoksa nafile namazları
kılalım. Kuşluk, evvabin, teheccüd ve tespih namazı kılalım.
Nafile namazların faziletine yönelik, esas borcumuz olan kaza namazlarını
unutmayalım. Kaza borcu olanlar bu günlerde kılmaya karar versin. Hesap etsinler,
hesaplatsınlar, kılsınlar.
“Allah bizim namazımıza mı muhtaç?” diyenler oluyor. Muhtaç değil, emretmiş.
Muhtaç olan biziz, borçlu olan biziz.
“Sen kalbe bak” deniyor. Namaz kılmayanın zaten kalbi temiz olmaz. Elbise gibi
yıkanmıyor ki bu, kılınan namazlar temizleyecek kalbi.
En önemlisi, inanmayana benzenmemelidir. Birine sormuşlar; “Namaz kılmayan
kâfir olur mu?” diye. “Olmaz ama kâfir de namaz kılmaz” demiş.
Herkes haline baksın, kime benziyor. İnanana mı, inanmayana mı? Kime benziyorsa
öyle muamele görecek.
Allah Kur'an-da: Cehennemdekilere sorulacak “Sizi buraya sürükleyen şey nedir”
denilecek. Onlar da: “Biz namaz kılanlardan değildik diyecekler” diyor.
Namaz kıl, diyor Allah. Hiçbir Allah'ın kulu kılmamazlık edemez. Ezan da: “Namaza
gelin, kurtuluşa gelin” deniliyor. Namazla kurtulmaya çağrılıyoruz.
Bugüne kadar tembellik yapmış olabiliriz, ihmâlkâr davranmış olabiliriz. Şu anda
kılmamanın sıkıntısını çekmiş olabiliriz. Bakın önümüzde bir fırsat doğuyor. Regaip geldi, üç
aylar geldi. İsterseniz günahlardan kurtulabilirsiniz, borçlarınızı da ödeyebilirsiniz.
Soruyorum: kılmak mı iyi, kılmamak mı?
- “Kılmak iyi.” Peki niye kılmıyorsun?
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
21
Gel öyleyse kıl beşi, kurtar başı. Şeytanın tuzakları ile uğraşıp durma. Nefsinle
boğuşup durma.
Kılarsan çok daha huzurlu olursun. O zaman çalışman ibadet olur. Allah yanında
sevgili kul olursun. Rabbin seni terketmez. Vâadi var, her zaman yardımcı olur.
Oruç Tutalım:
Kaza orucu olanlar, keffaret orucu olanlar önce üzerlerinde borç olanlar, borç
ödemelidir. Borç yoksa nafile oruçlar tutulmalıdır.
- Oruç borçları gecikmemelidir. Hele mazeretsiz oruç ibadeti ihmâl edilmemelidir.
Kazaya kaldıysa da bir an önce tutulmalıdır. (Bazıları: “Diğer Ramazandan sonraya kalan
oruç hem keffaret hem de kaza gerekir, der.”)
- Recep ayı, en az üç günü oruç ile geçirilmelidir.
- Buhari ve müslimin naklettiğine göre Hz. Peygamber: “Her ayda üç gün oruç tutmak,
bütün hayatı oruçla geçirmek gibidir” buyurmuştur. Kendisi de her ay en az üç gün oruç
tutmuştur. Çünkü Allah bire on veriyor.
- Pazartesi, PerĢembe oruç tutmak da sünnettir.
- İmkânı olanlar da, Davut orucu tutar. Yani bir gün tutar, bir gün tutmaz.
- Biri: “Nereden çıktı bu üç aylar” demiş. Bir yaşlı da:
- Evlat, üç aylar daha önceden de vardı, sen nereden çıktın? cevabını vermiş, insanımız
bilmiyor...
Namaz borcu, oruç borcu olanlar, bu günler, bu aylar bilhassa sizlere fırsattır. Bir
çetele tutup ödemeyi düşünür, kılmaya başlanırsa, ömür yetmese bile umulur ki, Cenab-ı
Allah affedecektir. Sormayacaktır, inşallah... Çünkü, Allah insanın niyetine göre muamele
edecektir.
Peygamberimize sorarlar: Neden bu aylarda daha çok oruç tutuyorsunuz?
- İsterim ki, oruçlu iken canımı vereyim.
Bir soru soruldu:
“Nafile oruç için bir ikram olursa, yesen de olur denmiş. İkram reddedilmez” denmiş.
- İbadette ciddiyet olur. Çocukların tekne orucu gibi olmaz.
- Niyet ettin, Allah'a söz verdin, dönmek olmaz. Hele bir ikram için niyet ve oruç
bozulmaz. İbadet hafife alınmaz...
Bir soru da:
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
22
Çift niyet olur mu?
Dikkat edin, namaz kılarken, oruç tutarken, çift niyet olmaz. Biri: “Niyet ettim,
bugünün orucuna ve geçen ramazanda tutamadığım oruca dese” kaç oruç tutmuş olur?...
Böyle kolay bir yolu ne peygamberimiz göstermiş ne sahabe, ne de mezhep imamları
göstermiştir.
Niyet farzdır. Niyet kesin olur, açık olur. Her ibadet için ayrı olur.
Kimse kılmadığı namazı kılmış olmaz. Tutmadığı orucu tutmuş olmaz. Borç borçtur
kılınır, tutulursa ödenir.
Hele namazda:
- Vakitler karışıyor,
- Biri farz biri sünnet,
- Kılınış şekilleri farklı,
- Birini Allah, birini Peygamber emretmiş.
Ancak şöyle olabilir:
Diyelim ki; Perşembe gün kaza borcu olan oruca niyetlense, dese ki, “Kaza borcum
olmasaydı da bugün sırf Allah rızası için nafile oruca niyetlenseydim”
- Ya Rabbi! Bana nafile oruç sevabı da ver, denebilir. Veya kaza namazı kılıyorsunuz,
kaza borcum olmasaydı da çokça nafile kılıp sevap kazansaydım. “Ya Rabbi! Bana
niyetimden geçen nafile sevabı da ver” denilebilir. Bu bir temennidir, duadır.
İki oruca birden niyet edemezsiniz.
İki namaza birden niyet edemezsiniz.
Birine iki borcumuz var. Birini verirken:
- “Al şunu, öbürünü de beraber kabul ediver” denilebilir mi?
Bol bol Kur'an Okuyalım:
Hz. Peygamber:
1- “Evlerinizi Kur'an okuyarak, namaz kılarak nurlandırın”
2- “En hayırlınız Kur'an-ı öğrenen ve öğreteninizdir.”
3- “Kur'an, okuyana, kendisi ile amel edene kıyamet gününde şefaatçi olacaktır.”
buyurur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
23
Kur'an-ı okumasını bilmeyenler, önce onu okumasını öğrenmelidir. Elinin
altındakilere öğretmelidir. Müslüman, kitabını okumasını bilmezse olmaz.
Kur'an-ı sadece okumakla yetinmeyelim, meal okuyalım. Kur'an bize talimattır.
Kur'an-la amel edilecektir. Bir yakınımız bize mektup gönderse bir şeyler istese onu açmasak
olur mu, açtık, isteklerini yerine getirmesek olur mu?
- “Tesettür ayetini oku, örtünme.
- Faiz ayetini oku kaçınma,
- Zekat ayetini oku, verme.
Nasıl okumak bu? Uyacaksın, emri yerine getireceksin.”
Bazıları Kur'an okumanın ölmüĢlere faydası olmayacağını söylüyor. Kur'an Ģifadır,
Kur'an şefaatçidir. Kur'an ölümüze de dirimize de fayda verir. Kur'an öyle diyenleri
yalanlıyor.
Her gün Yasin, Tebareke, Fetih sûreleri okuyalım. Bilhassa Yasin peygamberimizin
bildirdiğine göre niçin okunursa faydası o yönde olur.
Yatarken, evden çıkarken, her gün Fatiha, Ayetel Kürsi, Ġhlas, Felâk ve Nâs
sûrelerini okuyunuz. Koruyucu olur.
Okuduktan sonra önce Peygamber Efendimizin ruhuna, Âline, ashabına, sevgili
kullarının ruhlarına ve sizden bekleyenlerin ruhlarına bağışlayınız. Yaşayan yakınlarınızın
ruhaniyetine bağışlayınız. Bize dini öğreten hoca efendilerin ruhlarına bağışlayınız.
Bazıları da, Kur'an okuyana: ne anladın? Anlamadan Kur'an okunmaz, diyor. Kur'an,
insana lafzı ile de anlamı ile de fayda verir. Bugün Kur'an dinleyen, Kur'an okuyan
sakinleşiyor, huzur duyuyor. Amerika‟da çeşitli inançlara bağlı kimselere Kur'an okunmuş,
anlamını bilmedikleri halde %97‟sinin üzerinde elektronik aletlerle yapılan tesbite göre,
olumlu etki yapmıştır. Kur'an sesini küçük bir çocuk bile başka dinliyor, ilgi duyuyor.
Kur'an okumak, Allah ile konuşmak gibidir...
Kur'an, Allah'ın verdiği reçetedir. Dr. reçete veriyor. Biz onu tatbik etmedik; işte
ızdırabın sebebi...
Tekrar söylüyorum: Yaş önemli değil. Kur'an okumasını öğrenmeden ahiret yolcusu
olmayınız. Allah'ın huzuruna Kur'an cahili olarak çıkmayınız. Kur'an dili, cennet dilidir.
Kur'an öğreniniz.
Hiç de zor değil. Bugüne kadar 70-75 yaşında ninelerimiz, dedelerimiz öğrendi. Siz de
öğrenin en hayırlılardan olun.
Dünyada faydasını görün, ahirette de görün.
- Kur'an, kabirde şefaat etsin.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
24
- Kur'an, sıratta şefaat etsin.
- Kur'an, mahşerde şefaat etsin.
TEVBE EDELĠM
Günah bol, kirlilik çok, her an her yerde günah var.
Hz. Peygamber: Günahlardan dolayı tevbe eden günahsız gibidir, buyurmuş. Neden
yararlanmıyoruz?
Her günahtan sonra mutlaka tevbe edilmelidir. Vaciptir. Ardından da o kötülüğe karşı
iyilik yapılmamalıdır.
Asla ümit kesilmemeli, zararın neresinden dönülürse kârdır.
Çünkü Allah:
“Yapılan iyilikler kötülükleri yok eder.”(Hud: 114) buyuruyor. Günahım çok diyen,
çok iyilik yapmalıdır.
Demire su isabet edince küflendiği gibi, günah işleyenin de kalbi kararır.
Peygamberin bildirdiğine göre; Hacer‟ul esved bembeyazdı, insanların günahları onu
kararttı.
Tevbeden önce günahları, kötü alışkanlıkları mutlaka terk edelim. Allah'ın affına
sığınalım.
“Yok mu af dileyen, af edeyim” deyip duruyor Allah. Tevbelerin kabul olmayacağı
zaman gelmeden, herkes için kurtuluş fırsatı vardır.
Şöyle bir geçmişi düşünelim; günalarımızı hatırlayalım. Göz önüne getirelim, göz
yaşları ile, dönülmeyecek tevbeler edelim. Tevbe ediyor, ediyor, gene günaha dalıyoruz...
- Özür, sıcağı sıcağına geçerlidir. Aynı şey tekrar edilmemelidir.
- Tevbe, ne kadar erken yapılırsa, o kadar iyidir.
- Şimdi imkân varken günahlardan kurtulmazsak, yarın altından kalkamayız.
Eğer günah kula karşı işlendiyse hakkın iadesi gerekir, helâlleşmek gerekir.
Unutulmamalıdır ki, tevbe ederim, helâlleşirim düşüncesi ile günah işlenmez. İşlenirse
Allah onun tevbesini kabul etmez.
Çok tevbe, her zaman tevbe edelim. Ne zamana kadar?
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
25
- Şeytan ümidini kesinceye kadar. Nefsimizi alt edinceye kadar. Arınıncaya,
temizleninceye kadar, ölünceye kadar...
Bizden öncekiler günahlarım yüzümü kararttı mı diye aynaya bakar, Allah günahkâr
olduğum için yüzümün şeklini değiştirmesin, diye tevbe istiğfar ederlerdi.
İnsan olmanın zaafını taşıyan herkesin bu aylarda çok tevbe etmesi gerekir.
Dua Edelim:
Dua kabul olur mu? olur. Beddua edilince nasıl kabul oluyorsa, dua da kabul olur.
Neden olmasın? Allah dua edin diyor.
- Hiçbir dua karşılıksız kalmaz. Allah mutlaka cevap verir.
- Duaya inanmayanın duası kabul olmaz. Ona başkalarının yaptığı duada kabul olmaz.
- İnancını yaşamayanın duası kabul olmaz.
- Haram lokma yiyenin duası kabul olmaz. Ancak içten, inanarak, gözyaşı ile yapılan
duaları Rabbim! inşallah kabul eder.
Dua, belâ ateşini söndürür. Dua, belâları def eder.
Duasız hayat olmaz. Dua, insanı umduğuna kavuşturur. Dua ederek, sıkıntılardan
kurtuluruz. Dua eden sevap kazanır. Sıkıntılardan kurtarır.
Peygamber: “Dua müminin silahıdır” buyurmuştur.
Dua, insanı Allah'a yaklaştırır. Onun için dua etmeli ve ağzı dualı kimselerin duası
alınmalıdır.
Ġllâ dua metni aramayalım. Dua, Allah'a yalvarıştır. Dua, Allah'tan istemedir. Ne
dediğimizi, ne istediğimizi bilelim. Dua gönülden yapılmalıdır. Ağız alışkanlığı olmamalıdır.
Dua edelim, dua ibadetin özüdür. Allah, “dua edin icabet edeyim” diyor. Dua, kuvvet
kaynağıdır. Dualı bir hayat, huzurlu bir hayattır.
Allah, kabul etmeyeceği duayı yaptırmaz. Allah, açılan elleri, yalvaran dilleri boş
çevirmez. İslâmda ümitsizlik yoktur.
İsteyelim, istemeden olmaz. İstemesini bilelim, adabına uymadan, helâl lokma
yemeden dua, Allah'a ulaşmaz.
Abdest yok, namaz yok, “ben Allah'a dua ediyorum, kabul olmuyor” diyenler oluyor.
Sen görevini yapmayacaksın, sana istediğin verilecek. Allah senden bir şeyler istiyor, sen
O‟na vermeyeceksin. Ama sen isteyince verilecek. Bu biraz çocuksu düşünce olmaz mı?
Allah, duası kabul olan, ağzı dualı olan kullarından etsin. Yaptığmız ve yapacağımız
dua ve ibadetlerimizi kabul etsin.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
26
Dua ederken peygamberi vesile kılarsanız, büyükleri vesile kılarsanız “yüzü suyu
hürmetine” derseniz daha iyi olur. Maida 35.ayette “vesile arayın” buyruluyor.
Biri peygambere:
- Dua ediver, duam kabul olsun, diyor. Peygam-ber:
- Yediğine, içtiğine dikkat et, helâl ye iç, duan kabul olur, diyor.
Biri ellerini açmış dua ediyor. “Ya RabbiYa Rabbi!” diyor. Peygamber:
- Şu adama bakın yediği haram, giydiği haram, içtiği haram, duası nasıl kabul olunur,
diyor...
Soruyorlar:
Hasta olan bacılarımız, dua eder, zikreder, dinini öğrenir. O günlerini öyle geçirir.
Olur mu? niye olmasın? Allah'ı kalbinden söküp atabilir misin? Allah'ı unutabilir misin?
ZĠKRĠ DĠLDEN BIRAKMAYALIM
Sen Allah'ı seversen, Allah seni sevmez mi?
Sen Allah'ı anarsan, Allah da seni anmaz mı? Zikir emirdir. Cenabı Allah Kur'an-da
şöyle diyor:
- “Rabbini içinden, yalvararak ve korkarak yüksek olmayan bir sesle, sabah akşam
zikret, gafillerden olma” (Araf: 205)
- Haberin olsun, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzura ulaşır. (Rad: 28)
- Ey iman edenler, Allah'ı çok zikredin. (Ahzab: 41)
- “Münafıklarla, gafiller Allah'ı ya hiç zikretmezler ya da çok az zikrederler” (Nisa:
142)
Kutsi Hadis: “Kulum beni zikrettiği zaman, ben onun yanındayım. Beni bir topluluk
içinde zikrederse, ben onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım. O bana bir karış yaklaşırsa
ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana
yürüyerek gelirse ben ona koşarak gelirim” (Kutsi Hadis, Taç 5/s.85) buyuruyor.
Peygamberimiz de: “Allah'ı zikredenle zikretmeyenin hâli diri ile ölü gibidir” (R.
Salihin: 1463) diyor.
Zikre karşı çıkanlar oluyor.
- Zikir nedir? Allah'ı anmak demek.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
27
- Allah'ı anmak, kötü mü? Niye kötü olsun?
- “Hû” diyorlar. “Hû çekiyorlar”
- Ne güzel iyi ya “ALLAH” diyorlar.
“ Hû Hû” diyordu bir çocuk.
- Ne diyorsun, dedim.
- Herkesin, herşeyin dediğini diyorum, cevabını verdi. Bir müddet geçirdiğim
şaşkınlık içinde 6-7 yaşlarındaki çocuk Kayseri‟nin daracık sokağında çoktan kaybolmuştu.
Allah'ını, yaratanını, kendine rızık veren Rabbini anmayan kul mu olur?
Kur'an-ın ifadesiyle Cenab-ı Allah'ı gafiller anmaz, münafıklar anmaz.
Zikir olarak neler diyebiliriz?
- Estağfirullah,
- Ya Allah,
- La ilahe İllallah.
- Sübhanellah,
- Allahü Ekber,
- Lâ havle vela kuvvete illa billahil Aliyyil azim.
- Lâ ilahe illâ ente subhâneke innî küntü minezza-limin
- Hasbünallahü veniğmelvekil.
- Allahümme salli ale Muhammedin ve ala âli Muhammed.
- Sübhanellahi velhamdülillahi velâ ilâhe illallahü vallahü ekber. Velâ havle velâ
kuvvete illa billahil aliyyil azim.
- Allahümme inneke afüvvün, kerimün Tühıbbül affe feğfü annî.
- Allahümmeğfirli velivalideyye velil mü‟minine yevme yegûmül hısab.
- Rabbena atina fiddünya haseneten vefil ahireti haseneten vegına azabennar.
- Lâ ilahe illallahü vahdehûle şerikeleh lehül mülkü velehül hamdü ve hüve ala külli
şeyin kadir, diyebiliriz.
- Kur'an okumak zikirdir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
28
- İsmi azam duasını okumak zikirdir.
- Esmâül Hüsna okumak zikirdir. Her birinde Allah: “Buyur kulum” der.
- “Elhamdülillah” demek “Şükür” demek, “İnşallah” demek, “Bismillah” demek
zikirdir. Dilimizi boş şeylerle değil, Allah'ı anmakla meşgul edelim...
Rabbim! kendini ananlardan etsin.
SONUÇ
Cenab-ı Allah, dünya ve emelleri peşinde yorgun düşen insanı böyle farklı zamanlarla
yenilemek istiyor. İnsana böyle fırsatlar veriyor. Arınmasını, kurtulmasını istiyor.
Kur'an-da şöyle buyruluyor:
“Ey inananlar, Allah'ın yasakladığı şeylerden sakının. Herkes ahiret için ne
hazırladığına baksın...” (HaĢr: 19)
Bir başka ayette de şöyle buyrulmuştur:
“Habibim de ki: Eğer duanız ve ibadetiniz olmasa, Rabbiniz size ne diye değer
versin?” (Furkan: 77)
misafir ve misafirlikler için temizlik yapan, hazırlık yapan bizler, seyahat için günlerce
maddî manevî hazırlanan bizler, ahirete yürürken, Allah'a giderken hazırlık yapmazsak olur
mu? Bomboş bu dünyadan gitmek, her türlü çalışmayı dünya içni yapmak, sonra hepsini de
burada bırakıpgitmek, akıllı bir insan işi midir? Yoksa “vah vah, yazık” denecek kimsenin
hali midir?
Bu hayatı oyun, eğlence zannetmeyelim. Bu dünya imtihan yeridir. Hayatın hesabını
vermek ise, kolay bir iş değildir. O günün dehşetinden hamile kadın düşük yapacaktır. Sen
nasıl rahat olabilirsin?
Hasan-ı Basri, ibadetlerini fazla görüp, “sahabe gibisiniz” diyenlere: “Siz onları
görseydiniz, deli derdiniz, onlar sizi görseydi kâfir derdi” demiştir.
Önemli olan şu; bize bakan halimizle, yaptıklarımızla, ne der? Kime benzetir?
Mü'minlerin şahadeti çok önemlidir...
Bir de “müslüman” derler diye kendini, imanını, amelini gizleyen kardeşlerimiz var,
şehadet çok önemli. “Müslüman” dedirtmezsen kurtulamazsın, bunu iyi bil. Ya başka şey
derlerse ne olacak?
Ayrıca kendi kendimize soralım, “Ben müslüman mıyım?” diye. “Evet”
diyebiliyorsak, ne mutlu bize...
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
29
Cenab-ı Allah, bu mübarek günlerde, mübarek işler yapan ve mübarek insan olan
kullarından etsin, inşallah.
Bugünleri fırsat bilip, kurtulanlardan olalım.
Son olarak, hem mübarek üç ayların hem de kutlu gecelerin hayırlara vesile olmasını,
islâm alemine huzurlar getirmesini, insanımızı, vatanımızı görünür görünmez belâlardan
muhafaza etmesini, herşeyi yaratan, herkesi yaşatan ve herşeyin sahibi olan Cenab-ı Allah‟tan
niyaz edekim.
Üç aylarınız mübarek olsun.
Siz de mübarek insanlardan olun, inşallah.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
30
B- RAMAZAN AYI
“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık
delili olarak Kur‟an‟ın indirildiği aydır..” (Bakara:185)
Ramazan ayının Türk toplum hayatında müstesna bir yeri vardır. Müslüman Türk
milleti, ramazan ayını yılda bir defa gelen önemli bir misafir olarak kabul eder. Hazırlık,
karşılama ve uğurlama buna göre yapılır.
Ramazan ayı en faziletli bir aydır. Başı rahmet, ortası mağrifet, sonu da ateşten,
azaptan kurtuluştur.
Ramazan ayı, seksen kusur senelik ibadeti içine alan bir aydır. Bir çok insan bu ayda
uyanır, değişir, isteyen kötü alışkanlıklardan kurtulur.
Ramazan ayı, benliğimizde, evimizde ve toplum hayatımızda silinmez etkiler bırakır.
Ayın bitmesi ile de burukluk olur, üzüntülü ifadeler kullanılır.
Ramazan bitince, bir ay bağlanan şeytan bırakıl-mıştır. Zaafları olan insanlar hatadan
hataya sürüklene-cektir.
Ramazan ayı, ibadet ayıdır, hayır ayıdır, sevgi, şefkat ayıdır.
Ramazan Ayının üstün oluĢunun sebebi nedir?
1-Kur‟an‟ı Kerim ramazan ayında inmiştir.
2-Bin aydan daha hayırlı olan kadir gecesi bu ayda gizlidir.
3-Oruç ramazan ayında farz kılınmıştır.
4-Bu ayda günahlar affedilir, şeytanlar bağlanır ve sevap boldur.
5-Cehennem kapıları kapanır, cennet kapıları açılır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
31
RAMAZAN AYI ON BĠR AYIN SULTANIDIR
Ramazan ayı herkesi ilgilendiren ve etkileyen bir aydır. Bir çok güzel iş bu ayda
yapılır. Bu yüzden ayların efendisi ve sultanı kabul edilmiştir.
Her ay güzeldir. Ancak Ramazan ayı başka güzeldir. Her ayda ibadet, hayır yapılır.
Ancak ramazan ayındaki yapılanlar başkadır.
Ramazan ayı, bir barıştır, huzuru arayıştır, paslanan gönülleri nurla cilalayıştır.
Ramazan, sabrı öğreten, nimetin sahibini hatırlatan, nefsi terbiye edip insanı yücelten af ve
mağfiret ayıdır.
Ramazanın, orucun, zekâtın, sadakalarının fayda-ları düşünülürse, bunun Allah‟ın bir
lütfu ve ihsanı olduğu görülecektir.
Ramazan ayının içinde tutulan orucun, yapılan ibadetlerin yerini diğer aylarda yapılan
hiçbir şey onun yerini tutmaz.
Ramazan, gerçekten onbir ayın sultanıdır. Rama-zan yaklaşırken peygamberimiz (sav)
şöyle buyurmuştur.
“Ey müslümanlar,
“Büyük ve mübârek bir ayın gölgesi üzerine düştü. Bu, içinde “bin aydan daha hayırlı
olan KADİR GECESİ”nin bulunduğu bir aydır.
“Bu ay, Allah Teâlâ‟nın, gündüzlerinde orucu farz; gecelerinde terâvihi nâfile ibâdet
kıldığı (mübârek) bir aydır.”
“Bu ayda kim bir hayır işlerse, başka zamanlara bir farzı yerine getiren kimse gibi
sevap kazanır. Bir farzı edâ eden de, başka aylarda yetmiş farzı yerine getirmiş gibi sevap
alır.”
“Bu ay, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir.”
“Bu ay, ihsan, yardım ve eşitlik ayıdır.”
“Bu ay, mü‟minin rızkının arttığı bir aydır.”
“Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, bu onun günahları-nın bağışlanmasına ve
cehennemden kurtulmasına sebep olur. İftar ettirdiği müslümanın aldığı sevaptan bir şey
eksilmeksizin onun kazandığı kadar da ayrıca sevap kazanır.”
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
32
Daha önce büyüklerimiz ramazan gelince:
Hilâli gördüm Allah,
Lâ ilâhe illallah.
Niyet ettim oruca,
Kabul olur inşallah.
Aşıklar edin salâ,
Oruç ayı geldi yine.
Rahmet denizi cuş edip,
Alemlere doldu yine.
Evveli rahmettir kula,
Girelim sıdk ile yola,
Hulus ile eyleyelim.
Taki dua makbul ola.” derler, ayların sultanını büyük bir heyecanla karşılarlardı.
Ramazan ayı sadece cami cemaatine has değil, herkese şamil bir aydır. Herkes ister
istemez bu ayın fayz ve bereketinden istifade eder. Bunun için Peygamberimiz şöyle demiştir:
“Ümmetim ramazanın faziletini bilmiş olsalardı, bütün senenin ramazan olmasını temenni
ederlerdi.”
Böyle mübarek zamanlarda kendisine yönelenler için Cenab-ı Allah, bir kutsi hadiste
şöyle buyurmuştur :
“Bana bir karış yaklaşana, ben bir arşın yaklaşırım. Bana bir arşın yaklaşana ben bir
kulaç yaklaşırım, bana yürüyerek gelse, ben ona koşarak gelirim.Şirk koşup küfretmeyen
kimse, yeryüzünü dolduracak kadar büyük günahla bana yönelse, ben onun günahını
bağışlarım.”
Allah‟a ve hesap gününe inanan Rabbine yönelir-se, Rabbimiz onu bağışlayacağını
bildirmiştir. Ramazan ayını da fırsat olarak vermiştir.
Yaşlılar bugünlere bakıp eskiye dönüyor, içlerini çekiyor : “Ah!” diyor. “Neydi o eski
Ramazanlar” demekten kendini alıkoyamıyor.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
33
Herkes bilir ki, bunun bir faydası yok. Önemli olan, eski günlerde herkes iyi olabilirdi.
Şimdi, böyle bir ortamda iyi olmak ve kendisini kurtarabilmektir.
Bu ayda kulluğunda, ibadetinde devamlı olan Allah‟ın kulları için şeytanlar
bağlanacak, onlara vesvese veremiyecek, fitleyemiyecek. Ama imanı, itikadı ve ibadetleri
biraz zayıf olanlar için boş durmayacak. Onlara yaklaşacak diyecek ki:
- Açlık, susuzluk çekeceksin...
- Sen sigara içmeden nasıl duracaksın?...
- Sen hastasın, şekerin var, tansiyonun var. Şuran ağrıyor...
- Sen çalışıyorsun, işin çok, oruç tutmaya ve namaz kılmaya vaktin olmaz...
- İbadetler için daha var. Gençsin, yaşlanınca, emekli olunca yaparsın...
- Oruç sağlık içindir. Senin sağlığın yerinde...
- Allah‟ın senin orucuna ihtiyacı mı var?..
- Sen dürüstsün, kalbin temiz, ibadet etmene gerek yok diyecek, sana bahaneler
uyduracak, vazgeçir-meye çalışacak.
Bütün bunlara karşı sen ne demelisin?
- Orucu, beni yaratan, yaşatan öldürecek ve hesap soracak olan Rabbim emretmiştir.
Tutmam lâzım.
- Ben müslümanım. Oruç, müslüman olmanın şart-larındandır. Değilse, nasıl
müslüman olunur?
- Orucun bana vereceği maddi ve manevi faydaları pek çoktur. Onlardan mahrum
kalmayı göze alamam.
- Allah insana yapamıyacağını emretmemiştir. İnsan vücudunuda ibadetlere meyyal ve
muhtaç yaratmış-tır.
- Orucun sevabı boldur. Oruç kabirde, sıratta ve mahşerde şefaat edecektir. “Benim
kurtuluşumu sağlaya-cak böyle yılda bir, aylık ibadeti terk edemem” diyeceksin, kesin tavır
sergileyeceksin. Gevşek davranmayacaksın, şeytanı ümitlendirmeyeceksin. Senin tavrın
karşısında şeytan senden ümidini kesecek. Onu zincire vuracaksın.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
34
RAMAZAN AYI DEĞĠġĠM AYIDIR
Ramazan ayı diğer aylardan çok farklı bir aydır. Ramazanın gelmesiyle her kesimde
değişiklikler olur.
-11 Ay din tanımayanlar bile bir başka olur. Ramazan hediyeleri, ramazan ilâveleri,
ramazan özel proğramları ile yayın basın organları da değişir.
- Toplumda suç oranları hissedilir şekilde azalır.
- Yoksullar öksüzler ve yetimlerin bu ayda biraz yüzü güler.
- Kötüler, kötü işlerden biraz elini çeker, hayıra, sevaba yönelirler.
- Bencil duygular kırılır, yumuşar ve merhamet ön plâna çıkar. Ramazanın feyzinden
istifade etmek isteyen, günahları terk edip sevaplı işlere yönelir.
- “Kul hakkı yiyenin, namazı, duası kabul olmaz.” deyip insanlar daha dürüst
davranmaya çalışır.
- Peygamber : “Nice oruç tutanlar vardır ki, yanları-na açlık ve susuzluktan başka bir
şey kalmaz” buyurduğu için yalandan, günahtan uzak kalma gayretleri görülür.
Bir hadiste de: “Oruçlu, kötü söz söylemesin, cahiller gibi davranmasın” buyrulduğu
için insanlarda daha güzel davranışlar kendini gösterir. Sevgi, saygı ve dayanışma duyguları
öne çıkar.
- Ramazanda namaz kılanların sayısı artar. Teravih namazları ilgi ile takip edilir.
Diğer yandan oruçlar tutulur, zekâtlar verilir, sadaka dağıtılır. Böylece ihtiyaç sahipleri
hatırlanmış olur.
- Bazı kötü alışkanlıklar bırakılır, daha güzel ve daha disiplinli yaşanır. Böylece huzur
ortamı oluşur.
- Ramazan ayı, cömertlik ayı olarak kendini gösterir. Ahiret için sevap kazanmak için
yarış yapılır. İftar ettirmek için harcamalar yapılır.
İnancımıza göre “cennet cömertlerin yeridir” ihtiyaç sahibine verilen Allah‟a verilmiş
olur.
- Bu ayda insanlar daha dikkatli olurlar. İyilikler, güzellikler daha çok akla gelir.
Böylece ramazan ayı ibadet ayı, sevap ayı, hayır ayı olup çıkar. Onbir ayın kiri bir ayda
temizlenir. Ramazanın olumlu havası devam ettirilirse, insanın kurtuluşu gerçekleştirilmiş
olur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
35
BU AYDA NE YAPILIR NE YAPILMAZ?
Bu ay bir fırsat, kurtulmak isteyenin kurtulacağı bir ay. Onun için elbirlik kurtulmanın
yollarını aramamız lazım. Eğer mazeretimiz nedeniyle veya inancı nedeniyle oruç tutmayan
ve ibadet alışkanlığı olmayanlar, oruç tutanlara saygılı olmalıdır. Açlıktan alay eder gibi yiyip
içmemelidir. Çünkü saygılı olmak, insan olmanın ve medeni olmanın gereğidir.
“İbadet de, kabahat da gizlidir” derler. Tutanlarda oruç tutmayanlara karşı kaba, kırıcı,
utandırıcı olmamalı, cezalandırıcı olmamalıdır. Yani onlarda saygılı olmalıdır. Cenab-ı Allah
bile isyan edenlere rızıkda veriyor, ömürde veriyor. Onların günahını yüzüne vurmuyor.
Ramazan ayında herkes görevini yapmalıdır. Kimse “Benim kalbim temiz, benim
ibadete ihtiyacım yok” dememelidir. “Allah‟ın benim ibadetime ihtiyacımı var?” diyerek,
ibadeti terk edenler veya ibadet etmemesini buna bağlayanlar oluyor. Bu son derece tehlikeli
bir ifadedir. Kimsenin ibadeti terk etme hakkı yoktur. Çünkü ibadet etmek her kula farzdır.
Ramazanı ailecek hep beraber geçirmeye çalışmalıyız. Ramazanda çocuklar ibadete
alıştırılmalıdır. Bu vesile ile çocuklara islâmi kimlik kazandırmalıyız. Hiç olmazsa, oruç
tutanlara saygılı olmalarını sağlamalıyız. Ramazanı fırsat bilerek güzel öğütler vererek, güzel
ahlâk sahibi olmalarını sağlamalıyız. İyi olmanın güzelliklerini ve faydalarını anlatmalıyız.
Gücü olup da ramazanı yaşayamamak cezadır. Allah‟ın okulunu terk ettiğini gösterir.
Musa Peygambere biri gelir isyankârdır. –“Hani benim cezam?” der. Cenab-ı Allah vahyeder.
“Biz ondan ibadet etmenin zevkini alma-dık mı? Bundan daha büyük ceza mı olur?” Evet
ibadet edememek cezadır.
Mevlana anlatır. Efendi ile hizmetli yolda giderlerken ezan okunur. Hizmetli “hemen
namazımı kılıp gelivereyim” diye izin ister. Herkes camiden çıkar, o çıkmaz. Bakar ki içerde
duruyor. Çağırır. Nihayet çıkar. Neden çıkmadın? der. Cevap olarak: “Bırakmadılar” der. Kim
bırakmadı? Sorusuna da “seni içeriye bırakmayan beni de dışarı bırakmadı” diye cevap verir.
Oruç tutan, namaz kılan ve hayırlı işler yapan kendi yararına yapmış olur. Kılmayan,
tutmayan ve hayırlı iş işlemeyen de kendi aleyhine yapmamış olur.
Af isteyen, şefaat isteyen, cennet isteyen, gevşek davranmayacak, hak edecek, cennet
bedava değil, ucuza değil.
“Oruçlunun duası red olunmaz” diyor Peygamberi-miz. (Hadis Ans:1/555) Onun için
oruçlu duayı elden, dilden bırakmacak.
“Oruçlu çirkin söz söylemesin. Şayet biri çatarsa “Ben oruçluyum” desin buyuruyor.
(R.S. 1245) Efendimiz.
Peygamberimiz bir kadın için “yemek getirin yesin!” der. Kadın oruçlu olduğunu
söyler. Peygam-berimiz: “Sen diline sahip değilsin, gıybet ediyorsun” der.
- “Gıybet ederek insan eti yiyenler, oruç tutmuş olmazlar.”
- “Kim yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırak-mazsa o kimsenin yemesini
içmesini bırakmasına Allah‟ın ihtiyacı yoktur” diyor Allah Rasûlü.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
36
ORUÇ BÜTÜN DĠNLERDE VARDIR
Oruç; semavi ve bazı beşeri dinlerde ortak ibadet-tir. “Ey iman edenler! Oruç sizden
önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.” ayetinin ifade ettiği mana budur.
Eski Hint dinlerinde; belli gün ve bayramlarda “Tezkiyeyi nefs” için oruç tutulduğu
bilinmektedir.
Brahmanizm‟de; her ayın 11 ve 12. günlerinde oruç tutulmuştur. Oruç konusunda katı
hükümler getiril-miş, hasta ve yaşlılar bile oruç tutmaya zorlanmıştır.
Eski Çin dinlerinden Taoizm‟de; Oruç sağlığı koruduğu ve ölümü geciktirdiği için
önemli sayılmıştır.
Eski İran dinlerinde; dini bayram günlerinde oruç tutulmuştur.
Eski Kureyş‟te islamiyetten önce; Recebül Esam, Şehr-i Muder ve Aşure Günü‟nde
oruç tutulduğu tesbit edilmiştir.
Yahudilikte; genellikle bela anında, Allah‟ın kendi-lerine gazab edeceğine
inandıklarında ve kıtlık zamanla-rında oruç tutulmuştur. Yahudilikte önemli sayılan bir oruç
çeşidi de kefaret orucudur.
Hristiyanlık‟ta; oruç, genellikle dünya nimetlerinden uzaklaşma ve bu vesile ile perhiz
yapmak için tutulmuştur. Perhizden maksat nefsi terbiyedir.
Birer hak din olarak Yahudilik ve Hristiyanlıkta Ramazan ayı‟nda oruç mevcutken, bu
dinlerin asli hüvi-yetlerinin bozulmaya başlamasından sonra Ramazan orucun zamanı ve gün
sayısı papazların ve hahamların arzularına göre değiştirilmiştir.
Bugün müslüman olsun olmasın araştıran, yazan ve konuşan ilim adamlarının oruç ve
diğer ibadetlerle ilgili övgülerini herkes okumuştur.
Birkaç yabancı ilim adamının ifadesini nakledelim:
- “Tansiyon düşüklüğü gibi istisnalar hariç, hiçbir hastalık yoktur ki, orucun faydası
olmasın veya tamamıyle iyileştirmesin. Oruç bıçağa lüzum duymadan yapılan
ameliyattır.”
Dr. Otto Buchirger
- “Oruç; vücudun senelerce depo ettiği zehirleri ve pislikleri dışarıya atmanın en tabii
yoludur.”
Dr. Hellmut Lutaner
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
37
- “Oruç ile açlık grevi arasındaki fark, insanın niyetidir. Oruç istekli bir harekettir.
Açlık grevi ise, öfke ve sinirlilikten ileri gelir. Bilindiği gibi öfke ve sinirlilik hallerinde mide
asidi ise acıkmaya sebep olmaktadır. Dolayısıyla oruçlu kişi açlık hissetmezken, açlık
grevinde-ki kişi büyük bir açlıkla karşı karşıyadır.”
Dr. Helga Bühler
- Ben oruç konusunda yazı yazabilmek için bir ay oruç tuttum. Haslıkların önlenmesi
için, oruç tavsiye eden doktorların sayısı her geçen gün artıyor. Şu anda Batı Almanya‟da
hemen hemen her hastalığı tedavi ettiği gibi, fazla kiloların da sağlıklı bir şekilde atılmasını
sağlar.”
Joseph‟s Scheppach
Peygamberimiz boşuna dememiştir:
- “Oruç tutun sıhhat bulasınız” diye.
ORUÇ TUTARAK RAMAZAN KARġILANIR MI?
Ramazanı karşılamak için ramazandan önce iki gün oruç tutmak mekruhtur. Buna göre
daha önce oruç tutmayan ramazana iki gün kala oruç tutmayacaktır.
Bir insan üç ayları tutuyorsa veya Pazartesi-Perşembe oruç tutan da o günlere
rastlarsa, bu kimseler oruç tutabilirler.
Bir kimse ayı gördüm düşüncesiyle ramazan zannederek oruç tutarsa, onun orucu, o
gün ramazansa, ramazan orucu olur. Ramazan değilse, nafile oruç olur, sevap kazanır.
Şüphe ile ramazan girmiş olabilir düşüncesiyle ramazan öncesi iki günde oruç tutmak
doğru değildir. (İslâm ilm. 420 H.Döndüren)
Peygamber (SAV) ramazana ilâve yapılır endişesiyle:“Ramazanı oruçla karşılamayın”
buyurmuştur. (Buhari Savm:5)
Şüphe ile amel edilmez. “Ramazansa, oruç tutmaya niyet ettim” denmez. Niyette
açıklık ve kesinlik şarttır.
ORUÇ ÇOK FAYDALI OLAN BĠR ĠBADETTĠR
Her ibadetin mutlaka bir hikmeti vardır. Hikmetinin yanında o ibadeti yapana maddi
ve manevi yararlarda vardır. Faydasız, anlamsız Allah‟ın hiçbir emri yoktur.
Kur‟an‟da “Allah‟ın ve Rasûlünün hayat verici davetlerine uyunuz” buyrulmuştur.
İslâm‟da yapılıpta zarar görülecek bir emir de yoktur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
38
Oruçda hikmeti bol olan ibadetlerden biridir. Peygamberimiz: “Herşeyin zekatı vardır.
Bedenin zekatı da oruçtur” buyurmuştur. (İ. Canan Hadis Ans:17/551)
Bir hadiste de: “Oruç tutunuz sıhhat bulasınız” buyrulmuştur. (Buhari Savm:2)
İncil‟de Allah İsa peygambere şöyle vahyetmiştir:
- “Ey İsa! İsrailoğullarına şunu haber ver ki, benim rızam için oruç tutan kimsenin
vücuduna sıhhat veririm, onun ecrini de arttırırım.” (Tıbb-ı Nebevi Ans. 2/505)
Oruç hayat veren bir ibadettir. Kur‟an‟da “Sizin için güçlüğe rağmen oruç tutmanız
daha hayırlıdır” denmiştir.
İnsanın günahtan korunmasında ibadetlerin bilhassa orucun büyük faydaları vardır.
Peygamberimiz şöyle buyurur:
“Oruç kalkandır” (Buhari Savm:2)
“Evlenmeye güç yetiremeyen oruç tutsun. Çünkü oruç, şehveti kırar” (Age:10).
Almanya‟da işveren, bir işçimize: “oruç oruç diyorsunuz ne faydası var orucun?
Demiş işçimiz de demiş ki: “Sen neden her yıl fabrikayı bakıma sokuyor-sun?” Alman,
“doğru söylüyorsun” demiş ve susmuş.
Oruca Allah‟ın değil insanın ihtiyacı vardır. İnsanın yararına olduğu için
emredilmiştir. Bazılarının iddia ettiği gibi oruç tutmak insana eziyet ve zulüm değildir. Zulüm
olan, oruç tutması gerekirken tutmayıp da mazeret beyan edeceğim diye yalan söylemektir.
Eğer kasten tutmuyor-sa, ona da cezayı hak ettiği için zulümdür.
Allah‟la kul arasındaki perde, oruçla kalkar. Çünkü oruç, insanı Allah‟a en güzel bir
şekilde yaklaştıran ibadet-tir.
Oruç tutan Allah‟ın nimetlerini daha güzel anlar ve Allah‟a şükrü artar. Yiyecekleri
israf etmekten kaçınır. Oruçlu, devamlı ibadet halinde olduğundan günah işle-mekten,
haramdan kaçınır ve korunur. Bir de oruç insanın nefsinin arzularını kırar, insanı itaatkâr bir
kul yapar. Oruç, insanı kötü alışkanlıklardan alıkor ve onlardan kurtulma-sını sağlar.
Oruç, açlık değildir. Mânevi terbiyedir. İnsanda güzel duyguların gelişmesine neden
olur.
Peygamberimiz şöyle buyurur:
“Bir kimse oruçlu iken yalanı ve yalan işleri terk etmezse, onun yiyip içmesini
bırakmasına Allah‟ın ihtiyacı yoktur” (R. Salihın s. 419) Buna göre oruç, oruç gibi
tutulacaktır.
Oruçlu her organı ile oruç tutacaktır. Göz harama bakmayacak, dil yalan
söylemiyecektir. Kulak dinen yasak olan şeyleri dinlemiyecektir. El harama uzanmayacak,
ayak günaha adım atmayacak yani bütün beden oruç tutacaktır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
39
Stresli bir ortamda insan vücudunun oruca ve diğer ibadetlere son derece ihtiyacı
vardır.
Oruç, sinir ve sindirim sisteminin düzelmesini sağ-lar.
Oruç, insanın bedenine hakimiyetini sağlar, insana güç verir, görevini yapmanın
huzurunu tatdırır.
Bugün bir tek karaciğer konuşsa insana: “Oruç tutarak bana hayat verdin” diyecektir.
Mide konuşsa, beden konuşsa : “Oruç tuttunda ne iyi ettin” diyecektir.
Oruç, onbir ay çalışan başta midenin ve bütün organların dinlenmesini sağlıyor. Başta
kalp ve karaciğer kendini toparlayıp biyolojik dengeyi yeniden kurmasını sağlıyor. Kalp,
onbir aylık midenin baskısından kurtularak dinlenme imkânı buluyor.
ABD‟de Ulusal Sağlık Enstitüsünce yapılan açıklamaya göre iki günde bir oruç, ömrü
uzatıyor, beyin sinir hücrelerinin ölmesi önleniyor. (01-05-2003 Yeni Asya) şeklinde
olmuştur.
Oruç ibadeti, başka bir ibadete benzemez. Bakara Sûresi‟nin 183. ayetinde “günahtan
sakınanız ve zarar görmekten korunasınız diye oruç farz kılındı” buyruluyor.
Oruç insana nefsini ve şeytanı yenebilecek bir güç kazandırır. İnsanı sağlıklı bir
bedenle açlığa susuzluğa alıştırır ve sabırlı yapar. İhtiyaç sahiplerini düşündürür. İnsanlara ve
hayata bakış açısını değiştirir.
Oruç tutanın hafızası kuvvetli olur. Kalbi yumuşak olur, ibadetlerden zevk alır. Gaflet
halinden kurtulur. İbadetleri seve seve yapar.
Bütün bunlara rağmen, perhiz niyetiyle ve insana sağlayacağı maddi faydalar göz
önüne alınarak oruç tutulmaz. Oruç fazla kiloları atmak için tedavi metodu değildir.
Peygamber: “Oruç tutun sıhhat bulun” demiş, ben oruç tutup sağlıklı olacağım denmez. Oruç,
sırf Allah rızası için tutulur, Allah‟ın emri olduğu için tutulur, diğer faydaları da ardından
gelir.
ORUÇLU NELERE DĠKKAT ETMELĠDĠR?
Herkes aynı orucu tutmaz. Oruç çeşit çeşittir. Hani hac dönüşü bazıları hac defterine
yazılır, bazıları tüccar defterine yazılır, bazıları da turist defterine yazılır ya işte oruç da niyete
göre farklıdır.
Nice oruç tutanlar vardır, akşam yanlarına açlık susuzluktan başka bir şey kalmaz.
- Bazıları oruç tutar, akşam haramla oruç açar.
- Bazıları oruç tutar, ama günahlardan kendini alıkoyamaz.
- Bazıları oruç tutar itikadı düzgün değildir.
- Bazıları da oruç tutar; her organı oruç tutar.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
40
Oruç, Allah‟ın emrettiği ve peygamberin tuttuğu şekilde tutulmazsa Allah‟a
yükselmez, Allah onun orucunu kabul etmez ve sevap vermez.
Dikkat edilirse oruç, insanı kötülüklerden alıkor.
Müslüman, diğer zamanlarda uymak zorunda olduğu kurallara, terk etmek zorunda
olduğu yasaklara, oruçluyken de uyacak, yeme içmeden uzak kaldığı gibi diğer organlarını da
koruyacaktır.
Oruç tutmayanlar tutanlara saygılı olacak tutanlar da tutmayanlara bir şey demiyecek.
Sevap da günah da herkesin kendine aittir. Oruç tutmayan mahçup edilme-melidir. Rencide
edecek sözlerden, davranışlardan kaçınılmalıdır. Çünkü neden tutmadığı, tutamadığı biline-
mez. Kasten hiçbir mazereti olmadığı halde tutmayanın üzerine gidilirse, onu inkâra
sürüklemekten başka bir iş yapılmamış olur. Kur‟an‟daki : “Senin dinin sana, benim dinim
bana” ayeti unutulmamalıdır.
Ramazan ayını müslümanlar olarak rahmet ayı kurtuluş ayı ve yardım ayı olarak
görmeliyiz. Nimetin sahibini daha çok hatırlayıp daha çok şükretmeliyiz.
Ebu Hureyra (ra) şöyle anlatır:
Birgün Allah Rasûlüne dedim ki:
- “Bana hayırlı bir amel tavsiye et.” Bana:
- “Oruç tut. Çünkü orucun dengi yoktur” buyurdu ve üç defa tekrarladı. (Nesâi : c.4-
s.181)
Birgün Peygamberimiz şöyle diyor:
“Cenab-ı Allah buyurdu ki: Ademoğlunun her ameli kendisinindir. Yalnız oruç
müstesna. O, benim içindir. Onun mükafatı da bana aittir. Oruç ateşe karşı siperdir. Sizden
biri oruçlu iken kötü söz söylemesin. Kavga etmesin. Şayet biri ona söver veya çatar çekişirse,
ona cevap olarak: “Ben oruçluyum” desin. (R. Salihın Hadis No:1245)
“Oruçlu bir kimse yalan ve yalancılıkla iş yapmayı terk etmezse yemeyi içmeyi
bırakıp aç durmasın” (Age:1246)
“Sizden biri oruçlu iken cahillik edip kötü söz söylemesin, sövüp saymasın.” (Buhari
Savm:2)
“Herşeyin bir zekatı vardır. Bedenin zekatıda oruçtur.” (Ramuz el Ehadis:350/5)
Evet oruç tutulacak ama rastgele değil. Alışkanlık olarak da değil. Yüce Allah‟ın emri
olarak tutulacaktır.
Ebu‟l-Buhteri (ra) anlatıyor:
“Medine‟de çenesi düşük, gıybetçi bir kadın vardı.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
41
Bir gün Resûlüllah (s.a.v.)‟ın evine geldi. Allah Resûlü, ev halkına:
- Ona yemek getirin, dedi. Kadın:
- Ben oruçluyum, dedi. Allah Resûlü:
- Sen oruçlu değilsin, dedi. Akıllı kadın, Allah Rasûlü‟nün bu sözüyle yaptığı
gıybetleri kastettiğini anla-dı. Bu sebeple ertesi gün diline biraz sahip olmaya çalıştı. Ve
akşama doğru, tekrak Allah Resûlü‟ne uğradı. Allah Resûlü yine:
- Ona yemek getirin, dedi. Kadın:
- Ben oruçluyum, karşılığını verdi. Allah Resûlü:
- Sen oruçlu değilsin, buyurdu. Kadın, 3. gün, kesin niyet etti. Hiç konuşmadı, kimseyi
gıybet etmedi. Akşama doğru Allah Resûlü‟ne uğradı.
Allah Resûlü, bu sefer ona şu müjdeli haberi verdi:
- İşte bugün gerçekten oruçlusun...”
İşte bunun gibi birçokları yemezler, içmezler, oruç tuttuklarını zannederler
“oruçluyum” derler. Ama oruç tutmuş olmazlar. Oruç sevabıda alamazlar. İşledikleri günahlar
ibadetlerinin kabul olmamasına neden olur.
Bir zamanlar iki arkadaş İstanbul‟a gezmeye gitmiş. Dönüşlerinde biri: “İstanbul
camiler şehri, evliyalar yatağı, ne güzel insanlar var” demiş. Diğeri: “İstanbul eğlence merkezi
her türlü zevk sefa yeri” demiş. Taşınan niyet çok önemli. Kim ne niyet taşır ve ne niyetle
ibadet ederse, alacağı da göreceği de odur.
Niyet, ibadet niyeti olmalıdır. İbadet bizim kulluk borcumuzdur.
AÇIKTAN ORUÇ YEMEK
Ramazanda oruç tutmayan ve mazereti nedeniyle tutmayan kimseler, ramazanı oruç
tutanları asla unutma-malıdır.
Cenab-ı Allah: “Günahı gizleyin” buyurmuştur.
Peygamberimizde : “Kim günahı gizlerse, Allah‟da kıyamet gününde onun günahını
gizler, cezalandırmaz.” diyor. İbadet nasıl gizli ise, kabahat da gizli olmalıdır.
Bazılarının dediği gibi: “Allah‟ın bildiğini kuldan ne diye saklıyayım” demek
yanlıştır. Açıktan günah işlemek başkalarına kötü örnek olmak, günaha teşvik etmekle günahı
gizlemek bir değildir.
Günahı gizleyenle, günah işlemekten çekinmeyen, açıktan günah işleyen, Allah
yanında bir değildir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
42
“Ramazan geliyor açık yiyip içemeyeceğiz” diye üzülmek günahtır. Kahvecinin,
lokantacının kazancımız azalacak diye düşünmeside günahtır. Çünkü Allah: “Hayırda
yardımlaşın, günahta kötülükte yardımlaşmayın” buyurmuştur.
Peygamberimiz de: “Bir iyiliğe sebep olan onu bizzat işlemiş gibidir. Bir kötülüğe
sebep olanda onu bizzat işlemiş gibidir” demiştir.
Buna göre; bizim yaptığımız iş hayramı sebep oluyor, şerremi sebep oluyor, önemli
olan budur.
Ancak gar, garaj gibi seferi insanların gelip geçtiği veya müslümanlardan
başkalarınında yaşadığı, turistlerin gelip geçtiği yerlerde satış yapmak sakıncalı değildir.
Ramazana, oruca ve oruçluya saygılı olmak, Allah‟a saygılı olmaktır.
Ramazanda açıktan yiyip içen, oğlunu azarlayıp terbiye eden mecusinin Allah
tarafından affedildiği nakledilir.
Mazereti olan oruç tutamayan da açıktan yiyip içmemelidir. O gün rahatsızlanan
hayızlı kadının da açıktan yiyip içmesi yanlıştır. Fitneye ve başkalarının günaha girmesine
neden olur. Hastalanan hanım bacımız akşama kadar yiyip içmez; oruca, oruçluya saygılı
davra-nır ve sevap kazanır.
SAHUR VE ĠFTAR
Sahur, oruç tutmak için kalkındığı zamandır. Sahura kalmak sünnettir. Peygambirimiz:
“Bizim orucumuzla başkalarının orucu arasındaki fark sahura kalkmaktır” buyurmuştur. (R.
Salihın 2/1237) Bir hadislerin de de:
“Sahura kalkın, onda bereket vardır.” (Age: 1234)
Oruca başlama zamanına çok dikkat edilmelidir. Orucun başladığı ana imsak vakti
denir. İmsak saatinden sonra yenilip içilmez. Orucun ezanla başladığı söylentisi de yanlıştır.
Takvimde ve imsakiyede belirtilen dakikadan itibaren oruç başlar, akşam ezanının
okunmasıyla sona erer. Orucun bozulduğu zamana ve orucu bozma vaktine de iftar denir.
Peygamberimiz yemeğe tuz ile başlamamızı öneriyor. Tıb ilim adamları da tuzun
mikrop kırıcı olduğu-nu, ağızdaki mikropların mideye inmesinin önlendiğini ifade ediyor.
Peygamberimiz: “Oruçlu için iki rahatlatıcı zaman vardır: Birisi, iftar ettiği an, diğeri
de rabbine kavuştuğu andır.” (Buhari Tevhid: 35) buyurmuştur. İftar vakti, sevinç vaktidir.
Bir hadislerinde de peygmberimiz iftar vaktinde yapılan duaların redolunmayacağını
bildirmiştir.
Diğer bir hadislerinde de: “Oruçluyu iftar ettirmek insanın günahların bağışlanmasına
sebep olur ve oruç tutma sevabı kazandırır” buyurmuştur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
43
Gün boyunca yenilip içilmediği için iftarda haliyle susanır ve acıkılır. O anda birden
suya ve yemeğe yüklenmek ve çok yemek zararlıdır. Önce bir miktar yiyecekle oruç bozulup,
akşam namazı kılındıktan sonra yemeğe devam edilirse, daha sağlıklı olur. Orucu açtıktan
sonra on dakika sonra yemek yenirse daha iyi olur.
ZEKAT SADAKA RAMAZANDA MI VERĠLĠR?
Zekât ramazan ayı içinde verilir diye bir şart yoktur. Zekat verilecek malın üzerinden
bir yıl geçmesi hangi güne rastlıyorsa o zaman verilir. Ramazan ayında verilince daha çok
sevap vardır, diye Ramazan ayına bekletiliyor. Ramazan dışında da verilir.
Zekat kameri aya göre verilir. Yani 365 gün yerine 355 gün esas alınır.
Zekat, ancak yerini bulması için bekletilir, değilse hemen vermekte yarar vardır.
Ramazanda ihtiyaç sahiplerine ulaşan çok oluyor. Ramazan dışında da verilirse ihtiyaç
giderir ki, oda sevaptır. Zekâtı ramazan ibadeti olarak düşünmemek gerekir.
Fıtır sadakası ise, ramazan ayı içerisinde verilir. Bu sadaka vaciptir. Kazayı belâyı def
eden bir ibadettir.
Bir de normal sadaka vardır. Oda her zaman her ayda verilir.
Fıtır sadakasını nisab miktarı mala sahip olan herkes verir. Mükellef olan kişi,
himayesi altında bulunan eşin ve çocuklarının fitresini de verir.
İhtiyaç sahiplerine verilir. Kötü yolda harcayacak olanlara verilmez. Hayır
kurumlarına, kurum ve kuruluş-lara bir de bakmaz zorunda olduğu kimselere verilmez.
Bir fitre bölünmez. Tek kişiye verilir.
TERAVĠH NAMAZI
Teravih namazı, ramazan ayının sünnetidir. Oruç tutan da tutmayan da kılar. Kadına
da erkeğe de sünnet-i müekkerettir. Cemaatle kılmak sünnettir. Ayrıca tek başına da
kılınabilir. Yatsı namazı ile vitir namazı arası 20 rekât olarak kılınır. İki veya dört rekatta bir
selâm verilir. Her selamdan sonra bir müddet oturmak sünnettir. Bu arada salavat-ı şerife
getirilir.
Teravih, adı üzerinde rahatlama namazıdır. Akşam yemeği üzerine kılınacak ve
rahatlanacaktır. Ayrıca teravih, ağır ağır, rahat rahat manasına gelirki, teravih namazı ağır ağır
kılınacaktır. 20 rekat diye tadil-i erkan terk edilmeyecektir. Eğer namaz kılanlar rukûda,
secdede yetişemezlerse namaz kılmış olmazlar.
Teravih, orucun değil ramazanın sünnetidir. Oruç tutsun tutmasın her müslüman kadın
erkeğe teravih namazı kılmak sünnettir. Çoluk çocuk kılınmalıdır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
44
Teravih namazının gelecek kaza ve belâlara da engel olduğu nakledilir. Kaza ve
belâya hak edildiyse rabbım belki teravih namazı hürmetine affediverir.
Şöyle nakledilir:
“Günahlarından dolayı bir yer halkı için Allah meleklerine falan yere gidin o yer
halkını zelzele ile cezalandırın” buyurur. Melekler o yer halkını teravih namazı kılar bulurlar
ve dönüp gelirler. Cenab-ı Allah‟ın : “Ne yaptınız?” sorusuna melekler:
- “Ya Rabbi teravih namazı kılıyorlardı, cezalandır-maya gönlümüz elvermedi” derler.
Cenab-ı Allah melek-lere:
- “Sizin acıyıp merhamet ettiğiniz kullarımdan belâ ve musibeti kaldırıyorum” der,
affettiğini bildirir.
Teravih namazı ile ilgili Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Kim teravihin
sevabına inanarak ve sevabını Allah‟tan bekliyerek kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır”
(Buhari Teravih:1)
“Allah ramazan orucunu farz kıldı. Bende size teravih namazını bırakıyorum, sünnet
kılıyorum” buyur-muş, başta kendisi kılmıştır. Fakat farz olurda, birçokları onu kılamaz
endişesiyle toplu halde kıldırmamıştır. (Age:2)
Teravih, ramazan dışında kılınmaz. Çünkü ramazanın sünnetidir. Hz. Ömer zamanına
kadar müslü-manlar, teravih namazını evlerde kıldılar, mescidte kıldılar. Bir gün Hz. Ömer
mescidte müslümanları dağınık halde teravih kıldıklarını görünce; teravihin cemaatle kılınırsa
daha iyi olacağını ictihad etmiş ve ondan sonra teravih namazı 20 rekat olarak cemaatle
kılınmaya başlanmıştır.
Efendim peygamber zamanında 20 rekat değildi ve cemaatle kılınmıyordu, bid‟attır.
“Ben kılmam” denile-mez. Bunun gibi başka uygulamalarda vardır. Hz. Ömer (ra) burada
kendiliğinden bir şey uydurup, koymamıştır. Hz. Peygamberin farz olur endişesi ile
kıldırmadığı, fakat kılmaya devam ettiği, müslümanların da kıldığı bir sünneti ihya etmiş,
daha düzgün bir şekilde derli toplu kılınmasını sağlamıştır.
Teravihe başında yetişemeyen kimse, kılamadığı rekatları daha sonra kılar sonrada
vitiri kendi başına kılar. Ama vitir namazını imamla kılıp teravihten kalan kısmını sonra
tamamlamasıda uygundur.
Camiye teravihe yetişen kimse imama uyar, yatsıyı daha sonra kılar.
Kalabalık oluşu nedeniyle ve bayanlarında iştiraki ile kapalı yerlerden, ayrı
bölümlerden imama uyulamaz.
Kadınların teravihe katılmaları ne zaman uygun olur?
Teravih namazı kadına da sünnettir. Eğer yol emniyeti varsa, caminin durumu
müsaitse, giriş çıkış uygunsa camide ayrı bölümde kadın sessizce gelir, imama uyar ve
namazını kılar.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
45
Kadın, kokular sürünerek, uyduruk elbise ve örtü ile, çorapsız halde, ses çıkaran
ayakkabılarla camiye gidemez. Kadınların çocuklarını camiye getirmeleri de uygun değildir.
Böyle durumlarda kadın evinde namaz kılarsa daha çok sevap kazanacaktır.
Kadınların teravihte erkekleri görmesi mi gerekir, görmemesi mi gerekir?
Bu tartışma “kapalı yerlerden imama uyulamaz, bir açıklık olması gerekir”
hükmünden kaynaklanmaktadır. Yoksa camide kadın erkeği görmeyecek, erkek kadını
görmeyecek. Kadının görmesi şarttır diye kadın, erkekleri görmeye çalışmayacaktır.
Camide zaman zaman: “Hanımlar biraz yavaş!” uyarılarını duyuyoruz. Kadın, camide
sesinin erkekler tarafından duyulmaması için gayret gösterecektir.
Teravih namazı yerine kaza namazı mı kılınır?
Kaza namazı borcu olan teravih kılarsa, kabul olmaz diyen kafa karıştıranlar oluyor.
Hemen şunu ifade edelim ki bu, sünnet düşman-larının bir oyunudur.
Teravih, her sene coşkulu bir şekilde, peygam-berin sünnetine duyulan saygı, sevgi ve
hürmetle kılınıyor. Müslümanlar diğer namazları kılmasalar bile teravihin sevap ve faziletine
inanarak teravihe özel bir önem veri-yor.
Kaza borcu olan nafile kılamaz mı? Neden kılmasın? Nafile kılan onun sevabını alır.
Cenab-ı Allah: “Kulum bana nafilelerle yaklaşır” buyurmuştur. Peki kaza borcu olan sünnet
kılamaz mı? Niye kılmasın? İnsanın üzerine sünnet de borçtur. Sünnet kılan, sünnet borcunu
ödemiş ve sünnet sevabı almış olur. Kılmayanın üzerinde sünnet borcu kalır.
Sünneti terk eden, peygamberi inciritir. Peygam-berin şefaatinden mahrum olur.
Sünneti terk, peygamberi terktir. Sünneti terk eden peygamberden uzaklaşmış olur.
Peygamberde ondan uzaklaşmış olur. Peygamberin havzı başına yanaşamaz, sancağı altında
toplanamaz. Hayatın-da sünnete yer vermeyene buralarda yer kalmaz.
Teravih namazı müekket bir sünnettir. Yani peygamber (sav) terk etmemiştir.
Müslümanlara farz olmasından endişe ettiği bir namazdır. Ayrıca teravih kılanların
günahlarının bağışlanacağını haber vermiştir. Teravih namazı yüzünden kaza belâdan
kurtulunacağı müjdesi de vardır.
Samimi, peygamberini seven hiçbir müslüman teravih namazını terk edemez. Ona
buna bakıp bırakıveri-yorsa, meseleyi bilmiyor ve sünnetin dindeki yerini bilmiyordur.
Birde hem teravihe hemde kaza namazına niyetlenin diyenler oluyor. Bu da asla doğru
değildir. Emredenleri ayrı, vakitleri ayrı, kılınışları ayrı olan iki namaz aynı anda nasıl beraber
kılınabilir?
Bir husus da hiçbir mezhepte böyle bir şey yoktur. Peygamberin ve sahabenin
hayatında böyle bir şey görülmemiştir. Sonra her ibadette niyet şarttır. Ve her namaz başlı
başına bir ibadettir. Her ibadetin kendine göre niyeti vardır. Niyet, kesin, açık olacaktır.
Birden fazla ibadet bir anda yapmadan, kılmadan, yapılmış ve kılınmış olur mu? Böyle bir
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
46
kolaylık olsaydı peygamberimiz haber vermez miydi? Kılıkırk yaran mezhepler, fıkıhcılar
bahsetmez miydi?
Sözün özü: Sünnetin terki ve çift niyet dinde yoktur. Yapan yanlış yapmış olur.
Sünneti işlemenin sevabı vardır. Sünneti terkinde cezası vardır. Sevaptan mahrum
olmayı ve cezayı göze alan, bir de peygamber şefaatinden mahrum olmayı göze alan terk
edebilir.
Peygamberi sevmenin, O‟nunda bizi sevmesinin belirtisi, peygambere tabi olmak ve
sünnetine uymaktır. Peygamberlerine uymayanları Allah hep cezalandırmıştır.
Teravih namazının bir çok faydaları vardır :
1-Hz. Peygamberin sünneti yerine getirilmiş ve sünnet sevabı kazanılmış olur. En
önemlisi, sünnet borcu ödenmiş olur.
2-Oruçlu geçirilen günün ardından Allah‟ın huzuruna çıkma ve secdeye varma
bahtiyarlığına erişilmiş olur.
3-Adı üstünde rahatlama namazıdır. Yenilenin, içilenin hazmı sağlanmış olur.
4-Müslümanların bir araya gelip kaynaşması ve edilen vaazlarla bilgi edinilmesi
sağlanır.
5-Ramazandan sonrası içinde namaz ve ibadet alışkanlığı kazandırır.
Yalnız teravihin alel acele kıldırılıp zevkinin kaçırılmamasına dikkat edilmelidir.
Çabuk kıldıran değil, güzel kıldıran cami tercih edilmelidir. Kur‟an‟da : “Yazıklar olsun o
namaz kılanlara ki, namazlarını ciddiye almazlar.” (Mâun:4-5) buyrulmuştur.
Peygamber efendimiz secdesi, rükûsu, gıraati tam olmayan namazların eski bir bohça
gibi dürülüp sahibinin yüzüne çarpılacağı ve kendisine: “Al bu senin önem vermediğin
namazların” denileceğihi haber vermiştir.
Kimse jet imam lakabı almaya özenmesin. Jet imamdan ve camisinden de teravih
sevabı almak isteyenlerde kaçınsın.
RAMAZANI NASIL GEÇĠRELĠM?
Ramazan, hayırlı şeylere vesile olmalıdır. Ramazanın feyz ve bereketinden istifade
etmek için elden gelen gayret gösterilmelidir. Son ramazanmış gibi değer-lendirilmelidir.
İbadetin her çeşidi yapılmalı bol sevap almanın ve ramazanın sonunda kurtulmanın çaresine
bakılmalıdır.
Çocukların oruca ve namazlara olan meylinden yararlanarak çocuklar ibadetlere
alıştırılmalıdır. Ancak o zaman büyüyünce ibadet edebilirler. Hiçbir zaman çocuk oruç tutarsa
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
47
zayıf düşmez, namaz kılarsa, derslerinden kalmaz. Aksine daha başarılı olur. Anababa
çocuklarına dinini öğretmek ve yaşatmakla sorumludur.
Yakın zamana kadar ramazanları karagöz seyretti-rerek geçirttiler. N. Fazıl‟ın
ifadesiyle;
“Karagöz seyri değil,
Gözyaşı dökme ayı;
Bilinmezi bilirler,
Bilseler ağlamayı...”
Bu kaçıncı ramazan,
Daha kaç tane kaldı?
Renk uçuk, nakış silik,
Ocak sönük... Ne kaldı?
Gelecek ramazana yetişip yetişmeyeceğimizi bilemeyiz. Öyleyse, son fırsatmış gibi
değerlendirmeliyiz. Ramazan sonundada aynı hayatı, aynı kulluğu devam ettirmeliyiz.
Ramazan bitti diye ibadetlerde bitirivermemelidir. Allah‟ın nimetlerine şükür ve
kulluğumuzun devamlı olması gerekir.
Şunu iyibilelim ki, ibadetlerimize Allah‟ın ihtiyacı yok, bizim ihtiyacımız vardır.
Dünyayı kazanırken ahireti unutmak olmaz. Onbir ay dünyaya bir ay ahirete ayrılırsa,
haksızlık olur.
Ramazanda ne kadar müslümansak, ramazandan sonra da aynı şekilde müslüman
olmalıyız. Müslümanlık mevsimlik bir heves değildir. Kur‟an‟da: “Sana ölüm gelinceye kadar
rabbına ibadet et” buyrulmuştur. (Hıcır:99)
Peygamberimiz de: “İbadetin makbul olanı azda olsa devamlı olanıdır” buyurmuştur.
Adam bayram namazından gelmiş hanımına: “Al şunları” deyip takke tesbihi uzatmış”
gelecek ramazan lâzım olur. Biz müslümanız hanım!” demiş.
Müslüman anlayışımız böyle olmamalıdır.
Ramazan müslümanı olanı, kulluğunu sadece ramazan ayına tahsis edeni, ramazan
çıkar çıkmaz, bayram namazı ile “Allah‟a ısmarladık, namaz, cami hoşçakal!” diyeni,
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
48
müslümanlığını ramazanın sonrasına taşımayanı Allah sevmez. Allah‟ın ona bir vadide
yoktur.
Ramazan, değişim ayı olmalı, kendimize gelme ayı olmalı, islama yönelme ayı olmalı,
tek kelimeyle kurtuluş ayı olmalıdır.
Sonuç olarak;
Peygamberimiz: “Mü‟min öldüğünde namazı baş ucunda, sadakası sağında, orucu
göğsünde olur” buyur-muştur.
Birgün Cebrail gelmiş: “Ramazana ulaşıp da kurtulamayanın burnu sürtülsün” demiş.
Peygamberimiz-de: “Amin” demiştir.
Ramazan ayı cehennem kapılarının kapanıp, cennet kapılarının açıldığı ve şeytanın
bağlandığı bir aydır.
Ramazanın kurtuluş için bize verilen bir fırsat olduğunu unutmamalıyız. Böyle
fırsatları kaçıranlar hep helâk olmuştur. Dünya fitnesine kapılmış ve şeytanın tuzağına
düşmüşlerdir.
Ramazan ayı ibadet ayıdır, tevbe ayıdır, değişim ayıdır, cömertlik ayıdır. İhtiyaç
sahiplerini gözetme ayıdır.
İhtiyacı olmayanlara verilen iftar yemeğinde sevap yoktur. Zenginlerin çağrılıp,
fakirlerin çağrılmadığı sofra-larda riya vardır, gösteriş vardır. Allah rızası yoktur.
“O bana yemek verdi, bende ona vereyim” yarışın-da hayır düşüncesi yoktur.
Lüks otellerin, lüks lokantaların kasalarını dolduran iftar davetleri israftır. İsrafta
İslâm‟da büyük günahlar-dandır.
Bir hadiste : “yemeğini itikadı düzgün olanlar yesin” buyrulurken rabbımızda:
“Doğrularla beraber olun” buyurmuştur.
Bazı iftar sofralarına oruç tutmayanların çağrıldığı, bazılarında da alkol alındığı
söyleniyor. Böyle sofralar lânetli sofralardır. Peygamberimiz : “Sakın içki bulunan sofraya
oturmayın” diye uyarmıştır.
Ramazanı müslümana yakışır biçimde geçirmeliyiz. Orucu oruç gibi tutmalıyız,
teravihi ve namazları “Beni nasıl namaz kılar gördüyseniz öyle kılın” diyen peygamberimiz
(sav) gibi kılmalıyız.
Ramazanda ibadetin her çeşidini yapmalıyız. Çünkü Rabbimizin hangi amelimizi
kabul edeceğini ve hangi işimize sevap vereceğini bilemeyiz.
Hayırlı Ramazanlar...
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
49
II. BÖLÜM
MÜBAREK GÜNLER
A- CUMA GÜNÜ
CUMA GÜNÜ VE CUMA NAMAZI ÜZERĠNDE MEYDANA GETĠRĠLEN
TEREDDÜTLER VE CEVAPLAR
Son zamanlarda erozyona tabi tutulduk. Değerlerimiz birer birer yıpratılmak isteniyor.
Sinsi ve planlı bir şekilde milli manevî değerlerimize saldırılıyor. Türk – islâm kimliğimiz
unutturulmak isteniyor.
Bu saldırılar ve yıpratma hareketleri içinde mübarek Cuma da nasibini aldı.
Sanki, bizim gelmiş geçmiş alimlerimiz cahildi. Onlar bir şey bilmiyordu. Meseleleri
kavrayamamışlardı da, şimdi bunlar ortaya çıktı. Yıllarca cemaatle Cuma kılmış, kıldırmış,
fakat bugün değişik şeylerle ortaya çıkıyorlar.
Yazılıyor, çiziliyor, konuşuluyor; kafalara şüpheler sokuluyor, kafalar karışıyor. Halk,
haklı olarak soruyor: ”şimdiye kadar bizim kıldığımız namazlar ne olacak?” diye.
İslâm, ihtilaflı bir din değildir. Vesveseye düşmeye, itikadı sarsmaya hiç gerek yok.
Zaten onların istedikleri kargaşa. Gevşeklik gösterip de, onlara yardımcı olmamak gerekir.
Her dinde kutsal gün vardır; Hıristiyanların Pazar, Yahudilerin Cumartesi,
Müslümanların ise Cuma, kimliklerini yansıtan mübarek günleridir.
Kimlik çok önemlidir. Hal böyleyken bazıları, müslüman – Türk kimliğinden kaçıyor.
Aman “Müslüman deyiverirler” endişesini taşıyor. Bırakın “müslüman” desinler, başka bir
şey demesinler, ya başka bir şey derlerse, bizi görünen halimizle başkalarına benzeti
verirlerse, ne olur o zaman halimiz?
Son zamanlarda gerçekleri bırakıp, teferruatla uğraşıyoruz, oyalanıyoruz.
Âlemlerin Efendisi şöyle buyurur:
“Allah'ın kulundan vazgeçmesinin alâmeti, o kulun boş şeylerle uğraşmasıdır.”
Evet boş şeylerle uğraşıp Allah'ın terk ettiği kul olmayalım. Gerçek bir mü'min olarak
Allah'ın sevgili kulu olmaya çalışalım. Biz, Allah'ı sevelim, Allah da bizi sevsin.
Sen Allah'ı seversen Allah da seni sevmez mi?
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
50
(Günlerin En Hayırlısı)
CUMADIR
Geceler içinde kadir gecesi, günler içinde de Cuma günü en hayırlı gündür. Bugün de
bir çok hayırlı olaylar olmuş ve hayırlı işler yapılmıştır. Cuma gününün bu yüzden hayırlı bir
gün olduğu bildirilmiştir. Hele Cuma günü bir saatin olduğu haber verilmiĢtir ki o saatte
yapılan duaların red olunmayacağı haber verilmiĢtir.
Cuma mü'minlerin bayramıdır. Dinî ve sosyal yönden Cumanın hayatımızdaki yeri ve
önemi, diğer günlerden çok farklıdır.
Allah ne diyor?
“Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrılınca Allah'ı anmaya koşun. Alışverişi
bırakın. Bilseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Allah'ı çokça anın ki, felah bulasınız.” (Cuma:
9-10)
Müslümanın hayatında Cuma günü çok önemli bir gündür. O gün sünnet olan şeyler
vardır:
- Boy abdesti almak,
- Tıraş olmak,
- Dişleri fırçalamak,
- Güzel giyinmek,
- Koku sürünmek,
- Camiye erken gitmek, dua etmek, zikretmek gibi.
Hz. Peygamber(SAV): “Güneşin doğduğu en hayırlı gün Cumadır. Âdem o gün
yaratılmış, o gün cennete gitmiş, o gün cennetten çıkmıştır. Kıyamet de Cuma günü
kopacaktır.” (Müslim Cuma: 18) buyurmuştur.
Cuma günü iyi değerlendirilirse günahlarımızın affına sebep olacaktır. (R. Salihin:
2/1158)
Cuma günü müslümanlar bir araya gelir vaaz ve nasihat dinlerler, hutbe okunur, hep
beraber dua ederler.
Cuma günü ölüler de unutulmaz. Gecesinde gündüzünde ölüler de unutulmaz yasinler
okunur, dualar yapılıp ruhlarına bağışlanır.
Cuma günü Sevgili Peygamberimize de selâm gönderilir ve salavat getirilir. Çünkü
Peygamberimiz: “Cuma günü bana çokça salât ü selâm getirin; onlar bana arz olunur”
buyurur. (R. Salihin: 2/1162)
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
51
Ayrıca Cuma günleri müslümanlar birbirini ziyaret ederler. Tebrikleşir ve ikramlarda
bulunurlar.
CUMA NAMAZI KĠME FARZDIR?
Cuma namazı, haftada bir yapılan bir ibadettir. Bu ibadetten herkes sorumlu değildir.
Sevgili Peygamberimiz Ģöyle buyurur:
1- “Seferi üzerine Cuma yoktur.” (İslam Fıkh. Ans. 2/371)
2- “Baliğ olan her erkeğe Cuma namazı farzdır.” (Age 2/366)
3- “Her ihtilam olan erkeğe Cumaya gitmek vaciptir. Cumaya her gidene de gusül
vaciptir. (K. Sitte: 8/344)”
Prof.Dr.Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali (323) adlı eserinde Cuma şu
kimselere farzdır, der ve sıralar:
1- Erkeklere,
2- Hür olanlara,
3- Mukîm olanlara,
4- Hasta olmayanlara, özrü bulunmayanlara
Cumanın farz olunmasının Ģartlarını, fıkıh alimlerimiz kitaplarında Ģöyle
sıralamıĢlardır:
1- Akıllı olmak,
2- Erginlik çağına girmiş olmak,
3- Erkek olmak,
4- Hür olmak,
5- Sağlıklı olmak,
6- Yolcu olmamak,
7- Namaza gitmeye engel özrü bulunmamak,
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
52
Seferi olana Cuma farz değildir. Eğer seferi Cuma kılarsa Cuma sahihtir. Öğle
namazını kılması gerekmez. Bu Cenab-ı Allah'ın ruhsatı, müsadesi hatta ikramıdır. Bugün
yolcunun sıkıntısı yok denilip karşı çıkılamaz, ruhsat da bir emirdir.
CUMAYA KĠMLER GĠDEMEZ?
Cumaya küçük çocuklar, çok yaşlı âcizler, gözleri görmeyen ve yardımcısı olmayan
amalar, zorunlu hasta bakıcılar, yolcular, gitme özgürlüğüne sahip olmayanlar, aklî dengesi
yerinde olmayanlar ve kadınlar gidemez.
Hz. Peygamber(SAV): “Cuma her müslümana farzdır. Ancak dört kişi müstesna;
köle, kadın, çocuk, hasta” (Ramuz: 199/12)
- “Bir yerde veba varsa o yere gitmeyin. Oradakilerde başka bir yere gitmesin”
“Cüzzamlıdan arslandan kaçar gibi kaçın” buyurur.
Demek ki, hasta olan, bulaşıcı bir hastalığa tutulan, hastalığı dışa vuran, görünümü iyi
olmayanın cumaya gitmesi caiz değildir. Çünkü islâmda insanlara rahatsızlık vermemek
vaciptir.
Bir hadislerinde: “Soğan, sarımsak yiyen camimi-ze gelmesin” buyurmuş.
Ayrıca sigara kokusu ile de camiye gidilmez. Zira öyle tiryakiler var ki, soğan,
sarımsak yiyenden daha pis kokuyorlar. İçki şişesiyle nasıl cumaya gidilmezse, sigara ile de
camiye gidilmez. Çünkü sigara için fıkıhçılarımız “haram” fetvasını vermiştir. Müslüman
sigara yerine takke, tesbih taşımalıdır. Müslümana duman değil iman lâzımdır.
CUMA GÜNÜNÜN FAZĠLETĠ:
Cuma, islâmın en büyük sembollerinden biridir.
Cuma, mü'minlerin bayramıdır. Peygamberimiz: “Üzerine güneş doğmayan günlerin
hayırlısı Cuma günüdür.” der. (Riyaz‟üs – Salihin: 1152)
- “Cuma gününde bir saat vardır ki, bir müslüman namaz kıldığı halde o saate rastlar
da Allah'tan bir şey isterse, muhakkak Allah onun isteğini yerine getirir.” (R. Salihin: 2/1160)
- “En faziletli gün, Cuma günüdür. O gün bana çok salavat getirin. Zira sizin
getirdiğiniz salavatlar bana ulaşır.” (R. Salihin: 2/1162) buyurur.
Cuma gününe, Cuma namazına büyük önem vermeliyiz. Cuma gününü çok iyi
değerlendirmeliyiz. Cuma günü duaların red olunmayacağı saati yakalamaya çalışmalıyız.
Cuma gününü hafife alan, alay edenin küfre gireceği hakkında açıklamalar vardır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
53
Cumartesi Yahudilerin, Pazar Hıristiyanların, Cuma da Müslümanların kutsal
günüdür. Cuma, bayram havası içinde kutlanmalı, çocuklar Cuma namazlarına
götürülmelidir. Alıştırılmalıdır.
Ayrıca bugünlerde sadece diriler değil ölüler de hatırlanmalı, ruhlarına yasinler,
fatihalar gönderilmelidir. Af olunmaları için bol bol da dua edilmelidir.
Bugün hanımlar da bir araya gelip hayırlara vesile olacak işler yapmalıdır. Kur'an
okumalı, zikretmeli, sohbetler yapılmalıdır.
CUMA KADINA FARZ MI?
Cumanın farz olmasının şartlarından biri, erkek olmaktır. Kadının ev işi, çocuk
doğurma ve çocuk yetiştirme görevi vardır. Kadının görevlerini bırakıp, çocuklu veya
çocuksuz Cuma, bayram namazları gibi görevleri yapması uygun değildir.
Kadın, cenaze, Cuma ve bayram namazına gitmediği zaman neden gitmedin, diye
sorulmayacaktır.
Hz. Peygamber: “Kadınların en hayırlısı, mescidi evleri olanlardır” buyurur.
“Ben neden cenaze, Cuma, bayram namazı kılamam” diyenin üzerine bunlar borç
olur. Kendine vacip kılmış olur.
Kadının Cuma, bayram, cenaze namazları kılmaları gerekir diyenlerin hanımlarına,
analarına, kızlarına da bu namaz kılma sorumluluğu düşer. O beyefendiye de namaza
salmak, namazları kıldırmak vebali yüklenir.
Bazı şeylerin şakası olmaz. Her konuda da ulu orta konuşulmaz, konuşulursa, üzerine
düşmeyeni kendine vacip kılmış olur.
Bir gün birkaç kadın Hz. Peygambere:
- Erkekler cihad ediyor, cumaya gidiyor, sevabı hep onlar alıyor, diyorlar. onların bu
üzüntüsünü gören Hz. Peygamber onlara şöyle cevap veriyor:
- Siz onları hazırlayıp göndermekle siz de sevap alıyorsunuz, diyor.
Buna göre bacılarımız eşini, çocuğunu, babasını Cumaya hazırlayacak, Cumaya
gönderecek o da Cuma görevini yapmış ve sevap kazanmış olacak.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
54
CAMĠYE NASIL GĠDĠLĠR?
Camiye temizlenmiş halde, kokular sürerek, güzel elbiselerle gidilmelidir.
Soğan, sarımsak yiyerek, sigara kokan ağızla, sararmış dişlerle, kokan çoraplar, batık
elbiselerle gidilmez.
Peygamberimiz: “Sizden biriniz Cumaya gidecek olduğunda, boy abdesti alsın” (R.
Salihin 2/1155)
- “Cuma günü boy abdesti almak erginlik çağına gelmiş olan herkese vaciptir.” (Age:
2/1156) buyurmuştur.
Bir de camiye erken gidilmelidir. Çünkü insanlar cumaya geliş sırasına göre sevap
kazanırlar. Cuma günü olunca, caminin kapısına melekler durur, gelenleri sıra ile yazarlar.
İmam hutbeye başlayınca defteri kapattıkları bildirilmiştir.
Hz. Peygamberin bu konuda bir müjdesi daha vardır. O da şöyle: “Cumaya erken
gitmek, ümmetimin fakirlerinin haccıdır.” (Ramuz 198/12)
Erken gitmenin sevabı çoktur. Hatta hac imkânı olmayana hac sevabı bile veriliyor.
CUMA NEREDE KILINIR?
Başlangıçta Hz. Peygamber kıldırıyordu. Bir tek yerde Cuma kılınıyordu.
Müslümanların sayısının artması, islâmın başka ülkelere yayılması ile, o yerlerin merkezî
yerlerinde kılınmaya başlandı. Bir müddet sonra da her camide kılınmaya başlandı.
Camiler uzaksa, cemaat çoksa, herkesi bir camide toplamak mümkün değilse,
müftülükten izin almak sûretiyle, tayin edilen kişinin imamlığı ile Cuma namazı kılınır.
Şu anda bir tek camide kılmak veya tek camide kılınır demek mümkün değildir. (Yer
olarak da, ulaşım olarak da)
Müslüman olmayan ülkelerde Cuma namazı kılınır mı?
Evet kılınır. Bir yerde Cuma namazı yasaklansa da, müslümanlar o yasağa uymayıp
Cuma namazını kılacaklardır. Yani Cuma namazı her yerde kılınır. Dar‟ul – harpte de olsak
Cuma namazı kılınır. Mezhebimize göre 3 kişi, şafi mezhebine göre en az 40 kişi bir arada
olunca, yabancı ülkelerde bile Cuma namazı kılınır.
Ebu Hureyra(ra), Cuma meselesini sormak için Bahreyn‟den mektup yazdı. Hz.
Ömer(ra) “Nerede olursa-nız olun, cumayı kılın” diye cevap verdi. (Prof.Dr. Faruk Beşer,
Fıkhın Penceresinde Sosyal Hayatımız: 2/32)
Şartlar oluştuysa her yerde, her zaman Cuma kılınmalıdır. Cumanın faziletinden
mahrum kalınmamalı-dır. Yok Dar‟ul – harp, yok devlet başkanı kıldırır, yok yerleşim
bölgesinde tek yerde kılınır, bu tartışmalara yer yoktur, gerek de yoktur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
55
Sütçü İmam: “Size Cuma kıldırmıyorum, siz esirsi-niz” demiştir ama bunu tahrik
etmek, harekete geçirmek için söylemiştir.
Kışlada, cezaevinde, fabrikada herkese açık olmasa da izin alınmak sûretiyle, ehil bir
kişinin ardında, orada bulunanlara Cuma namazının kıldırılmasında büyük faydalar vardır.
Zaman zaman soruyorlar. Caminin avlusunda namaz kılınır mı? diye kılınır.ayrı
bölüm, ayrı binalar da, yolun öbür taraflarında kılınmaz. Hatta caminin altında, açıklık, irtibat
yoksaorada namaz caiz değildir. Yani cami ile bütünlük arz eden yerden imama uyulabilir.
Caminin 7 kat altı,7 kat üstü camidir. Altında dükkan olan camilerde namaz kılınmaz
demek doğru olmasa gerek. Bu bugüne kadar oralarda namaz kılanları üzmek olur.
Bugünün şartlarını düşünmek, her hafta dilenmeden caminin masraflarını karşılamak,
yeni yapılan camilere aktarmak daha güzel olmaz mı?
Meşru iş yaptıktan sonra cami altında iş yerlerine ”Burada namaz kılınmaz” diyerek
karşı çıkılmamalıdır.
CUMAYI TERK ETMENĠN HÜKMÜ NEDĠR?
Cuma, şartları oluşunca farz olur.
Bizden önceki müslümanlar çok büyük sıkıntılar içinde bile cumayı terk
etmemiĢlerdir.
Son zamanlarda cumadan, camiden, cemaatten uzaklaştırma gayretlerini görmekteyiz.
Cumaya boykot için adeta sabepler aranıyor; bir tek camide kılınır, ilk tekbir alanın cuması
makbuldür. Devlet baĢkanı kıldırması lâzımdır. Darul – Harpteyiz, gibi iddialar ortaya
atılıyor.
Unutmayalım ki, Cuma kılmamanın, başkasına kıldırmamanın vebali büyük.
Bu konuda Hz. Peygamberin hadisleri çok açık:
1- “Kim cumayı meşru mazeret olmadan üç kere terk ederse, Allah kalbini mühürler”
(K. Sitte 17/43)
2- “Kim özürsüz olarak cumayı terk ederse bir dinar tasattuk etsin. Bulamazsa yarım
dinar versin” (Ramuz: 412/3)
3- “Kim üç cumayı terk ederse, münafıklardan yazılır.”
4- “Cumayı terk edenin Allah perişanlığını toplama-sın. İki yakasını bir araya
toplamasın, işinde bere-ket göstermesin.”
5- “Bir topluluk ya Cuma namazlarını terk etmekten sakınır, ya da Allah onların
kalplerini mühürler de gafillerden olurlar.” (R. Salihin 2/1154) buyurur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
56
Buralarda, geçerli mazeret söz konusu, Nedir o? Esarettir, camiye gidemeyecek kadar
hastalık, yaşlılık, hasta bakıcılık, can, mal, emniyetinin olmaması, hava şartlarının müsait
olmaması, yolculuk gibi mazeretlerdir. Bunların dışında özürsüz cumayı terk eden, altından
kalkamayacağı bir riskin altına girmiş olur.
CUMAYA ĠZĠN YOKSA:
Memur, iĢçi, cumaya gitmesi için izin alamazsa ne yapacak? Önce münasip şekilde
izin isteyecek. Vermezlerse sorumluluğu, vebâli hatırlatacak, gene izin verilmezse, başka bir
iş imkânı arayacak. Veya başka bir yere tayin isteyecek. Bunlarda olmazsa, işi bırakmayı
düşünecek. Eğer maddî durumu iyi değilse, o işe muhtaç ise, başka da çare yoksa o zaman o
işte çalışmaya devam eder. Vebâl, artık onu cumaya salmayanlarındır.
Bu durumda o kişi, öğle namazını kılar. Başka uygun bir iş aramaya da devam eder.
Çünkü Cuma namazı kılmayanın ve kıldırmayanın yanında, emrinde çalışmak uygun değildir.
Cumaya gidemediği için, cumadan çıkılınca öğle namazını kılan kimse Allah'tan af
diler, kendiine hayırlı bir iş isterler.
Cumaya izin verilmeyen bir kimse, içĢi olsun, memur olsun, izinsiz camiye
gitmesi doğru mudur? İzinsiz cumaya gidip, işi aksatması doğru değildir. Hele kazancın
helâl olmasına ve alınan paranın hak edilmesine son derece dikkat edilmelidir. Bir işçi,
memur kaç saat çalışması gerekiyorsa o kadar zaman çalışacaktır.
Kendisine namaz için izin verildiyse, hiç oyalanmadan işine dönecektir. Hatta tesbih
çekmeyecek duayı da çalışırken yapacaktır.
Cuma için izin verilirse, Cuma için çalışmadığı vakti telafi etmelidir. Laf getirmek
şöyle dursun, müspet bir intiba bırakmalıdır.
CUMAYA KARġI OLANIN YANINDAKĠLERĠ CUMAYA SALMAYANIN
DURUMU?
Cumayı kılmamak da kötü, kıldırmamak da kötü. Bugün bazı hesaplar yapılırken, işin
aksaması da hesap edilerek, çalışanların ibadet etmesine, cumaya gitmesine izin verilmiyor. İş
sahibi belki inançsız da değil, ama böyle oluyor.
Halbuki, ibadetini etmiş, rahatlamış, Allah'a yönelmiş bir insanın durumunu
değerlendiren Batı ve Amerika, değil kendi insanını dinlere özgürlük tanıyor. Hangi dinden
olursa olsun bir insan, inancını yaşayacak bir ortam buluyor.
İnsanın dua etmeye, ibadet etmeye ihtiyacı vardır. Amerika‟nın verdiği fırsatı,
“Müslümanım” diyen bizim insanımız da vermelidir.
Aslında Türkiye‟de inanç özgürlüğü tanınsa, her alanda olacağı gibi, işveren ve işyeri
açısından da daha iyi olacaktır. İyi örnekler çoğalacak ve diğerlerini de etkileyecektir. Çünkü
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
57
dua ve ibadet eden insan, psikolojik bazı problemleri aşacak, hak hukuka saygılı olacak, daha
dürüst ve daha verimli çalışacaktır. Atalarımız: “Allah'ı olmayanın ahlâkı olmaz” demişlerdir.
Bugün bazı işyerlerinde olduğu gibi, bütün işyerlerinde ibadete izin verilmelidir.
İşyerlerinde Batıdaki gibi dua kulübeleri gibi mescitler açılmalıdır. Hatta her hafta millî, dinî
konularda sohpet yapılarak, işçiler daha dürüst ve daha verimli çalışmaya yönlendirilmelidir.
Gelelim Cumaya; eli ve emri altındakileri bırakmayan kimselere:
Cenab-ı Allah Cuma sûresinde “Ey iman edenler! Cuma günü ezan okunduğu zaman
hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın” buyuruyor. Ve Cuma saati, üzerine Cuma
farz olanlara iş yapmak, çalışmak haram kılınmıştır. Bu durum da Allah emrederken, birinin
bu emre karşı çıkması veya bu emri engellemesi, elbette ki Allah'a isyandır. Ayrıca namaz
kılamayanların günahı da onundur. Bu da altından kalkılamayacak bir vebâldir.
Aslında işsahibi, mahiyetinde çalışanlardan mes‟ uldür. Onun hatırlatması, onun
cumaya göndermesi gerekir. Allah'ın emrinden men edemez, alıkoyamaz. Allah'a isyan olur.
Çocuklarını, torunlarını camiye götürmeyen, cami-ye alıştırmayanlar da mes‟uldür.
Evladı için ana baba mes‟uldür.
Memurunu, öğrencisini, çalışanını ibadet izni, dinini yaşama hakkı vermeyen yönetici
mes‟uldür.
Kısaca, kim Allah'ın emrinin yerine getirilmesine mani olmuşsa, oluyorsa o, vebâl
altındadır. Mani olduğu kimselerin vebâli de ona aittir.
ÜZERĠNE CUMA FARZ OLMAYAN FARZ OLUP DA ÖZRÜ OLAN CUMA
NAMAZINI NASIL KILAR?
Cuma üzerine farz olmayan bacılarımız, öğle namazını kılabilmeleri için Cuma
namazından çıkılmasını beklemezler.
Cuma üzerine farz olupda, özrü dolayısıyla Cuma‟ya gidemeyen erkekler, öğle
namazını kılmak için Cuma saatinin geçmesine, Cuma‟dan çıkılmasına bakarlar, Cuma‟dan
çıkılınca kılarlar.
Yani üzerlerine Cuma farz olmayanlar, ezan okununca vakit girmiştir, namazlarını
kılabilirler. Çünkü onlar Cuma ile yükümlü değillerdir. Üzerine Cuma namazı kılmak farz
olanlar ise Cuma namazı kılındıktan sonra öğle namazlarını kılarlar.
Herhangi bir sebeple Cuma‟ya gidemeyenler, Cuma‟ya gidenleri bölme, Cuma‟dan
alıkoyma gibi şeylere neden olacağı gerekçesi ile cemaatle öğle namazını kılamazlar.
Kadın Cuma namazına gelirse ve namaz kılarsa, o günün öğle namazını kılmış olur.
Tekrar öğle namazı kılması gerekmez. Yalnız imamın niyet ederken arkasında kadınlarında
olduğunu bilmesi ve ona göre niyet etmesi lazımdır. Değilse bacımızın üzerinden borç
düşmez.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
58
CUMA NAMAZI KAÇ REKATTIR?
Allah Rasûlü, bizim için en güzel örnektir. (Ahzab:21) Haşr Sûresinin 7. ayetinde de
“Rasûlüm size ne getirdiyse onu alın” buyrulmuştur.
Hz. Peygamberde: “Beni nasıl namaz kılar görürseniz öylece namaz kılınız” demiştir.
Ayrıca;
“Sizden biriniz Cuma‟yı kılarsa arkasından dört rekat sünnet kılsın” (Riyaz-üs Salihın
2/1130) (İslâm Fıkhı Ans. 2/405) (Müslim Cuma: 67) buyurmuştur.
Hz. Ömer (ra) da: “Allah Rasûlü Cuma namazından sonra 6 rekat daha namaz kılardı”
(Delilleriyle İslâm İlmihali : 335 H. Döndüren).
Cuma namazı iki rekattan ibaret değildir.
- İlk önce 4 rekat sünnet kılınır. Hz. Peygamber kılmıştır.
- Sonra 2 rekat Cuma‟nın farzı kılınır. Allah emretmiştir.
- Farzdan sonra 4 rekat daha sünnet kılınır. Peygamber kılmıştır. Hz. Peygamberi ve
sünnetini red eden bunu da red edecek ve elbette “Cuma 2 rekattir” diyecektir.
Peki sonra ne olacak? Bazı şüpheleri giderebilmek, vesveseden kurtulabilmek için,
ayrıca ekseriyete uyabilmek, bütünlüğü sağlayabilmek için, asırlar önce büyüklerimiz tedbir,
temkin ve takva için zuhri ahir (son öğle) ve iki rekatta vakit sünneti kılmışlardır.
Son zamanlardaki güvenilir hocalarımızın uygulaması ise şöyle: Cuma‟nın son
sünnetinden sonra “son kazaya kalmış öğle namazına ve vakit sünneti yerine de, son kazaya
kalmış sabah namazına” diye niyetlenmektedirler.
ZUHRĠ AHĠR KILMAK NEDĠR? NE DEĞĠLDĠR?
Hz. Peygmberden sonra, her yerde Cuma namazı kılınmaya başlanınca bazı
tereddütler hasıl oldu. Görüşler ileri sürüldü.
“Tek yerde veya merkezi yerde kılınıyordu her yerde kılınmaya başladı. Müslümanları
yöneten kimse kıldırıyordu her imam kıldırmaya başladı. “En eski camideki sahihtir, ilk
Tekbir alan imamın kıldırdığı sahihtir” görüşleri, müslümanları şüpheyi gidermek için tedbir
almaya sevk etti. (Bak. Ġsl. Fık. Ans. 2/383)
İhtiyaten o günün öğle namazının kılınması uygun görüldü. Gene bunu düşünenlerde
cami cemaati değil, islâm bilginleri oldu.
“Zayıf kavle göre bir yerde birden fazla camide Cuma namazı kılınıyorsa, orada zuhri
âhir kılınır” dediler. (H. Günenç GMF 1/184)
Zuhri âhir kılarak Cuma‟yı Ģüpheye sokmuyor muyuz? GörüĢü var:
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
59
“Şüphe ile vesvese ile ibadet olmaz” denirse o zaman : 4 rekat son sünnet kıldıktan
sonra “Niyet ettim son kazaya kalmış öğle namazının farzına” der kılarız. Sonra da “Niyet
ettim son kazaya kalmış sabah namazının farzını kılmaya” deriz. Şüpheler giderilmiş olur.
Farz borcumuz varsa onu ödemiş oluruz. Yoksa, nafile kılmış oluruz.
Eğer o günün Cuma namazı herhangi bir nedenle kabul olmadıysa, gelecek haftaki
“son kazaya kalmış öğle niyetimizle o da ödenmişe olacaktır.”
Şafi mezhebine göre; ilk tekbir alan imamın Cuma‟sı sahih, maliki mezhebine göre; en
eski camide kılınan sahihtir. Peki, diğerleri ne yapacak? Onlarda, Cuma namazları kabul
olmadıysa o günün öğle namazını, kaza yoksa, nafile sevabını elde edebilmek için böyle bir
uygulama başlamıştır.
Bugüne kadar da kılmayana bir şey denmemiştir. İnancımızda fitne çıkarmanın vebâli
büyüktür. Bir karışıklığa meydan vermemek için ekseriyete uymak esastır.
Bugüne kadar alimlerimiz karşı olmamış, coşku ile Cuma namazları kılınmış. Ama
karışıklık çıkarmak isteyen kimseler veya dikkat çekmek, para kazanmak isteyen bazıları
ayağa kalktı. Sanki bugüne kadar kendileri kılmamış, kıldırmamış.
Zuhri âhiri, islâm‟ın, müslümanların eksikliği fazlalığı gibi, pat diye ele almanın
uygun olmadığını düşünüyorum. Şüphe sokmak, kafa karıştırmak yanlış. Sanki zuhri âhir
kılan suç işlemiş gibi, “bidattır, sapıklıktır” demenin manası yok. Bid‟at olsada bid‟atın güzel
olanı da var.
Bırakın insanımız biraz daha fazla dua etsin, namaz kılsın, kime ne zararı var? Bu en
azından, tereddütleri giderir, ihtiyattır, tedbirdir.
Bayramyeri Camiinde elektrikler kesildi, arkadaki cemaat imamı duyamadı. Namazları
bozuldu. Biri, bizim namazımız ne oldu? Dedi. –Zuhri âhir kıldın mı? evet dedi. Ona tamam
dedim.
Biri, yolun öbür tarafında bir işyerinden imama uymuş, o sordu. Orada zuhri âhir
kıldın mı? dedim. Hayır dedi. O günkü öğle namazını kılmasını söyledim.
Soruyorum : Zuhri âhir kılmak gereksiz mi? Bir şeyi “evet”, “hayır”, “şöyledir”,
“böyledir” derken biraz düşünülürse, sonuç itibariyle daha güzel olur.
CUMA GÜNÜ Ġġ YAPMAK HARAM MI?
Yahudilerin Cumartesi, Hıristiyanların Pazar iş yapmadıkları gibi müslümanlara da
Cuma günü iş yapılmaz, yola çıkılmaz, işe başlanmaz gibi bazı telkinlerde bulunanlar vardır
ki, bu yanlıştır.
İslâm‟da temizliğin, çalışmanın, iş yapmanın yasak olduğu bir gün yoktur. Bilhassa
Cuma günü temizlik yapılacak, gusledilecek, tıraş olunacaktır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
60
Ayrıca Cuma günü, Cuma namazı, sefere çıkmaya engel değildir. Ancak Cuma ezanı
okunacağı sırada yola çıkılmaz, namaz kılındıktan sonra çıkılır. Zorunlu ise gene çıkılır. Bir
uçak, gemi, otobüs bekletilmez. İslâm dini, yolcuya Cuma sorumluluğu bile getirmemiştir.
Cuma günü, Cuma‟ya gitmekle mükellef olan kimsenin Cuma saatinde iş yapması,
alışveriş yapması Hanefilere göre mekruh, Şafilere göre haram, Hanbeli ve Malikilere göre ise
yapılan akit geçersizdir.
Cuma saati, ezanın okunmasından namaz bitimine kadardır.
Ticaret yapılan bir yer hanıma aitse, hanım orada alışveriş yapıyorsa, o alışveriş
helâldir.
Üzerine Cuma farz olmayan kadına, yolcuya, çocuğa iş yapmak, ticaret yapmak Cuma
vaktinde olsa caizdir.
CUMA GÜNÜ ORUÇ TUTULUR MU?
Birgün önceden veya bir gün sonra da oruç tutulursa, Cuma günü oruç tutulur. Tek
Cuma günü oruç tutmak mekruhtur. Çünkü Cuma, müslümanların bayramıdır. Yapılan ikram
red edilmeyecektir.
Cuma günü oruçlu olan birine Peygamberimiz (SAV):
- Dün oruç tuttun mu? diye sorar.
- Hayır, der.
- Yarın tutacak mısın? der. O zat :
- Hayır, deyince, Peygamberimiz :
- Öyleyse orucunu boz, demiştir. (R. Salihın 3/1795)
Bir hadislerinde de şöyle buyurmuştur :
“Haftanın geceleri arasında yalnız Cuma gecesini namaz kılmaya ayırmayınız. Günler
arasında da yalnız Cuma gününü oruca tahsis etmeyiniz. Meğer ki Cuma günü sizden birinizin
oruç tuttuğu bir güne rastlasın.” (R. Salihın 3/1792)
Kaza borcu olan, Davut orucu dediğimiz bir gün tutup bir gün tutmayan için, Cuma‟ya
rastlamasında bir mahsur yoktur. Veya Perşembe, Cuma veya Cuma, Cumartesi tutulursa da
mahsur yoktur. Devamlı tutan içinde bir sakınca yoktur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
61
CAMĠ ĠÇĠ ADABI
Camiler, huzur duyulan yerlerdir. Burada kimse, kimseyi rahatsız edecek
davranışlarda bulunmamalıdır.
- Camiye temiz elbiselerle gidilmelidir.
- Dünya iĢleri cami kapısının dışında bırakılarak girilmelidir.
- Kerahat vakti değilse, iki rekat mescid namazı kılınmalıdır.
- Camide konuşulmaz, sohbet edilmez, münakaşa edilmez, uyunmaz, laubali bir
şekilde oturulmaz.
- Sarımsak, soğan, turp, pırasa yiyerek, sigara kokuları ile girilmez.
- Batık elbise, kokan çoraplarla, ıslak ayaklarla, ceket omuzda camiye girilmez.
- Camide sessiz, ibadet şuuru ile oturulmalı, zikredilmeli, salavat getirilmelidir. Dua
edilmelidir.
Peygamber(a.s): “Cuma günü biriniz camide uyuklayacak olursa, yerini değiştirsin”
buyurur. (K. Sitte 8/376)
- Camiye önce gelenler ön saflara oturmalı, lüzumsuz konuşmalara meydan
vermemelidir. Ön saflar önce gelenlerin hakkıdır.
Peygamberimiz hutbe okurken, omuzlara basa basa öne geçen, safları yara yara
giden birine Peygamber, hutbeyi keserek:
- Yeter, otur artık, çok eziyet ettin, demiştir.
Bir hadislerinde de Peygamber (AS) şöyle buyurur:
“Kim Cuma günü cemaatin omuzlarını yararak ilerlerse cehenneme bir köprü ittihaz
etmiş olur” (K. Sitte 8/372)
- Hutbe okunurken sessizce dinlenmelidir. Mesajlar iyi ve doğru alınıp hayata
taşınmalıdır.
Peygamberimiz: “Hutbe okunurken yanındakine “sus” diyen Cuma‟nın faziletini
mahvetmiş olur” (K. Sitte 8/366) demiştir.
Hutbe okunurken uyunmaz, başka şeylerle meşgul olunmaz, namaz kılınmaz, ilk
sünnet kılınmadıysa, farzdan sonra kılınır.
Hutbede kısa tutulmalı, güncel olmalı, vakti dar, işine dairesine yetişecek kimseleri
sıkıntıya sokmamalıdır. Hutbe uzun okunup yetişemem diye çalışanlar Cuma‟dan mahrum
edilmemelidir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
62
- Acele işi olan, yani erken çıkacak olan ön saflara geçmemelidir. Son sünneti veya
Zuhri âhiri kılmayacak olanlar, daha gerilerde namaz kılmalı ve namaz kılanların önünden
geçmemelidir. Peygamberimiz : “Namaz kılanların önünden geçmenin ne kadar günah
olduğunu bilseydi yüz yıl orada beklerdi” diyor.
Camide namaz sonrası musafaha edilir mi?
Eğer camide musafaha yapmak, sohbete dönüşecek, dünya ve ticaret işlerine
yönelinecek olursa, musafahayı cami dışında yapmak gerekir. Musafaha yapılacak, salavat
getirilmekle yetinilecek olursa, cami içinde musafaha yapılır.
- Cuma günü öyle bir saat vardır ki o saati iyi yakalamak için çalışılmalıdır.
Peygamberimiz Ģöyle buyurur:
“Cuma gününde bir saat vardır ki, bir müslüman namaz kıldığı halde o saate rastlarda
Allah‟tan bir şey dilerse, muhakak Allah onun dileğini yerine getirir” (Rayazüs-Salihın :
1160)
Bacılarımızda Cuma‟dan önce toplanırlar zikrederler, dua ederler, Cuma çıkışına kadar
sürdürürlerse, bu fırsatı yakalamış olurlar.
NAMAZLARDAN SONRA DUA YAPILMAZ MI?
Büyüklerimiz farz namazlardan sonra Cenab-ı Allah‟a yalvarmamızı, dua etmenizi
tavsiye ederlerdi.
Diyorlar ki: “Namazların sonunda dua ve tesbih yoktur.” Neden olmasın Hz.
Peygamber, namazların sonunda zikirde yapmış, dua da etmiştir. Bize de tavsiye etmiştir.
Namazların bitiminde: “Allahümme entesselâm ve minkesselam tebarekte yazel celali vel
ikram” derdi. (Yani : “Allah‟ım sen selâmsın, selamette sendendir. Ey celal ve ikram sahibi,
sen münezzehsin, sen yücesin” (K.Sitte : 6/25)
Bir gurup sahabe: “Zenginler bizden daha çok sevap kazanıyor, hayır yapıyor, zekatı
onlar veriyor, sadaka dağıtıyor” diyorlar. Onların üzüntülü halini gören Peygamberimiz sizde
çok sevap kazanmak ister misiniz? demiş.
- Evet, demeleri üzerine:
- Namazların sonunda 33 defa Sübhanellah, 33 defa Elhamdülillah, 33 defa Allahü
ekber” deyin buyurmuştur. Ayrıca:
- “Namazların takipcileri onları her namazın sonunda söyleyenler hüsrana uğramazlar.
Bunlar 33 adet tesbih, 33 adet tahmid, 33 adet tekbir” buyuruyor. (K.Sitte 6/26)
Zikrullahtan, istifardan alıkoymak, soğutmak isteyenler : “Namazdan sonra tesbihat
yoktur, uydurmadır, bid‟attir” diyorlar.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
63
Hz. Peygamber : “Kim her namazın ardından 33 kere Sübhanellah, 33 kere
Elhamdülillah, 33 kere Allahü Ekber derse deniz köpüğü gibi günahları olsa bile Allah onu
affeder.” (Buhari El Ezkar:68) buyuruyor.
Başlangıçta her müslüman, bu tesbihatı ihmal etmiyordu. İslâm‟ın yayılmasıyla
unutulmaya başlandı mezhep imamları ve din alimlerimiz, namazlardan sonra tesbih çekmiş
ve çekilmesini tavsiyet etmişlerdir.
Son zamanlarda Vahhabilik anlayışına sahip kimseler, namazı kılıyor ne dua ediyor,
ne de tesbih çekiyor.
Tesbihat hadisle sabittir, sonradan çıkmış bid‟at değildir.
Peygamberimiz bunları parmakları ile çekerdi. Ashap çakıl taşları ile daha sonra da
hurma, zeytin çekirdeğinden tesbihler yapılarak çekildi. Peygamberimiz buyurdu ki:
“Kim sabah namazının ardından 100 kere tesbihte, 100 kere tehlilde bulunursa, deniz
köpüğü kadar da çok olsa günahları af edilir” (K. Sitte 6/27).
Ukbe İbnu Âmir : “Peygamber namazın arkasından muavvizâtı (Felâk, Nâs‟ı)
okumamı emretti” der. (K. Sitte: 6/28)
Bir hadiste de : “Bir kimse, Cuma namazından sonra yedişer defa, İhlâs, Felâk ve Nâs
sûrelerini okursa aziz ve celil olan Allah onu diğer Cuma‟ya kadar zarar ve kötülüklerden
korur” (Ramuz 439/1) buyurmuştur.
Evet namazlardan sonra yapılan dualar daha makbuldür. Namazlardan sonra daha çok
dua edelim, daha çok tesbih çekelim, böyle zamanları da fırsat bilelim.
Bazı islâm ülkelerinde tesbih çekilmemesi dua edilmemesi bize örnek olmasın. Bazı
ülkelerdeki sünnetin terkini örnek alamıyacağımız gibi, bu konuda örnek alamayız.
Allah, zikirlerimizi, tesbihlerimizi, dualarımızı kabul etsin. Peygamberimiz: “Kıyamet
günü farz namazlara bakılır; tam değilse, sünnet namazlara bakılır, onlarda tam değilse
nafilelere bakılır...” der.
Gel sende sünneti terk et, nafilelere itibar etme, olur mu?
SONUÇ OLARAK
Cuma namazı kılanın alnından, öpeceğimiz bir dönemdeyiz. Cuma‟ya Cuma‟nın bize
sağlayacağı mânevî huzura muhtaç haldeyiz. Cenab-ı Allah‟ın bize verdiği fırsatları çok iyi
değerlendirmeliyiz, fırsatları yakalamaya çalışmalıyız.
Daha çok dua etmek, daha çok ibadet etmek durumundayız. Onun için; kafa
karıştıranlara, itikadımızı bozmaya çalışanlara kulak asmazsak, vesveseye düşmeyiz. Böylece
yaptığımız ve yapacağımız ibadetlerin daha çok faydasını görürüz.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
64
Cuma namazı, imkânı olan müslümanların mutlaka kılmaları gereken bir namazdır.
Cuma namazının tartışma zeminine çekilmesi yanlıştır. Cuma‟dan soğutmaktan başka
bir işe yaramaz.
Hz. Peygamberden bu yana müslümanlar, Cuma gününü bayram bilmiş, kesintisiz bu
namazı kılmıştır. Kılmayanlara da iyi gözle bakılmamıştır. Hatta “Cuma‟ya gider” sözü ölçü
olmuştur.
Cuma Sûresinde de Cuma‟nın, mutlak kılınması emredilir. Hadislerde de Cuma‟yı terk
edenlerin acıklı halinden bahsedilir. Uğrayacağı zararlar anlatılır.
Şu anda Cuma‟nın sadece Türkiye‟de tartışılması da düşündürücüdür. Bir konuda açık
Nâs varsa, fikir yürütülmez, tartışılmaz. Ya yaparsın, ya da yapmazsın.
Kim ne derse desin, Cuma kılma sorumluluğu mükellefin üzerinden kalkmaz. İmamı
beğenmemek, dar‟ul harp teyiz demek, kendine göre mazeretler uydurmak, apaçık Allah‟ın
emrini terktir, Allah‟a isyandır.
Her dinde kutsal gün ve o günde yapılan özel ibadetler vardır. Cuma günü, affımız,
kurtuluşumuz için Cenab-ı Allah‟ın bize tanıdığı fırsattır. Bu fırsatı değerlendireceğimiz yerde
hafife alırsak bu bizim için büyük bir kayıp olur.
Allah bizi Cuma‟yı değerlendiren ve bu yüzden kurtulan kullarından etsin inşallah.
Cuma‟lara özel bir önem verelim. Kutlama, ziyaret ve ikram geleneğimizi devam
ettirelim.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
65
B- AġURE GÜNÜ
(10 MUHARREM)
Cenab-ı Allah 365 günü aynı yaratmamıştır. Bazı gün ve geceleri diğerlerinden farklı
yaratmıştır. Böylece kullarına fırsatlar vermiştir.
Böyle zamanlarda yapılan ibadetlere, iyi niyet ve gayretlere de kat kat sevap
vereceğini bildirmiştir.
Hani öğretmen, durumu iyi olmayan öğrencilere kurtarma yazılısı, kurtarma sözlüsü
yapar ya, işte müba-rek gün ve gecelerde biz günahkâr kullar için kurtuluş zamanlarıdır. Bu
fırsatları iyi değerlendiren kurtulur.
Aşûre günü mübarek bir gündür. Bugünün değerini çok iyi bilmeliyiz. Faziletinden,
feyzinden istifade etmeliyiz ki, kat kat sevap alalım. Salihlerin ibadetine verilen sevap gibi
sevap kazanalım.
İnanarak, ihlasla, samimiyetle yapılan ibadetler, günahlarımızın affına neden olurken,
gelecek olan belâ ve musibetleri de def eder.
Cenab-ı Allah‟a böyle zamanlarda daha çok yaklaşırız.
Böyle mübarek günlerde hata ve günahlarımızdan daha kolay kurtuluruz.
Eğer böyle zamanlarda neler yapacağımızı bilirsek böyle günler ve geceler kurtuluş
bayramımız oluverir.
Günahlarımız pek çok. Kurtuluş çareleri aramamaz lâzım. Yoksa günah kiri
gönlümüzü daraltacak, kalbimizi karartacaktır.
Eğer günah kirinden arınmazsak başta organları-mız bize isyan edecektir.
Evlatlarımız bize itaat etmeye-cektir. İşlerimiz rast gitmeyecek ve sıkıntılı bir hayatımız
olacaktır. Sonunda da bu hayat bize pişmanlık vesilesi olacaktır. Keşke bu hayatı
yaşamasaydım, dedirtecektir.
1. Muharrem Mekke‟den yola çıkan Muhammed Mustafa(SAV)‟in Medine‟ye varış
günü 10 Muharremdir.
Muharrem ayı, hicrî ve kameri yılın ilk ayıdır.
Muharrem ayı, şeyrullah yani Allah'ın ayıdır.
Muharrem ayı, Kur'an-da Tevbe sûresinin 36. ayetinde geçer.
“AŞÛRE” demek de Muharremin 10. günü demektir.
Ayrıca AŞÛRE, tahıl ve kuru meyvelerden yapılan tatlıya da denir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
66
Aşûrenin tarihi, Nuh Peygambere kadar uzanır. Muharremin 10. günü tufan dinmiş ve
gemi Cudi Dağına oturmuştur. Nuh Peygamber de gemide kalan yiyecekleri karıştırarak çorba
yapmıştır ve şükür olarak herkese dağıtmıştır.
Müslüman Türkler‟de de Nuh Peygamberden gelen bu adet, günümüze kadar sürüp
gelmiştir. İnsanımız muharrem ayı içinde aşûre pişirir ve dağıtır. Böylece hayır yapar.
Aşûre pişirme mecburiyeti yoktur. Ama halka dağıtılınca sevap olur.
AġÛRE GÜNÜ NELER OLMUġTUR:
Allah Nuh'un gemisine “Dur!” emrini verdi: “Ey arz! Suyunu yut! Ve Ey gök!
Yağmuru tut!... Su çekildi. İş de bitti, gemi Cudi‟ye oturdu.” (Hud:44) Gemiden iniş de, biniş
gibi emirle oldu. Muharremin onuncu günüydü.
- “Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan topluluk-lara bizden bir selamet ve bereketle
gemiden in.” (Hud: 48)
İnsanlar adeta yeniden hayat bulmuşlardı. Buna ancak şükür gerekirdi. Nuh(a.s) bu
şükrü, oruç tutarak eda etti. AĢûre piĢirdi.
Musa(a.s) yıllarca Firavun‟un sarayında kaldı. Nuh(a.s) ve beraberindekileri âlemlere
ibret yapan (Ankebût: 15) Allah, denizin ortasında yine bir yol açtı. Musa (a.s)‟ın Allah'ın
himayesinde, Firavun ve taraftarlarından kurtulduğu gün (Bakara: 50), ne hikmetse yine
muharremin onuncu günü, yani aşûre günüydü. Musa(a.s)‟da, aynen Nuh (a.s)‟ın yaptığı gibi,
bu günü kurtuluş ve Allah'a vuslatın gerçekleştiği gün ilan ederek şükür orucu tuttu.
Rasûlü Ekrem(a.s)‟da Medine'yi şereflendirdiği aşûre gününde, yahudilerin bayram
ettiğini, oruç tuttuğu-nu farketti. Onlar, elbette Rasûlüllah(a.s)‟ın gelişine sevinmiyorlardı.
Sebebini sahabi anlattı:
“Ey Allah'ın Rasûlü! Yahudi ve hıristiyanlar bu güne hürmet ediyorlar!..” Vahy-i
ilahi, Rasûlüllah(a.s)‟ın gönlünde ictihad olarak yer etti ve şöyle buyurdu:
“Ben Musa‟ya daha yakınım “Ve o gün oruç tuttu. Gelecek yıl, dokuzuncu günde de
oruç tutarım.” buyurarak bu yakınlığı göstermeye niyetlendi.
Hadis-i Şeriflerde şöyle beyan edilmiş:
1- İbrahim(a.s) aşûre günü doğdu.
2- Allah-u Teâlâ onu Nemrud‟un ateşinden aşûre günü himâye buyurdu.
3- Musa(a.s) Firavun‟un şerrinden kurtuldu ve düş-manları denizde boğuldu.
4- İdris(a.s) semaya (yüce makama) yükseldi.
5- Eyyüp(a.s)‟a şifa ihsan olundu.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
67
6- İsa(a.s) semaya götürüldü.
Bazı büyükler, “Bu güne aĢûre denilmesi: Allah-u Teâlâ 10 Peygambere 10
ikramda bulunduğundan-dır” dediler.
1- Adem(a.s)‟ın tevbesi kabul olundu.
2- Nuh(a.s)‟ın Gemisi tufandan kurtuldu.
3- Süleyman(a.s)‟a mülk(saltanat) verildi.
4- Yunus(a.s) balığın karnından kurtldu.
5- Yusuf(a.s) babasına kavuştu.
6- İdris(a.s) semaya götürüldü.
7- İbrahim(a.s) Nemrud‟un ateşinden kurtuldu.
8- Musa(a.s) Firavun‟un şerrinden kurtuldu.
9- Eyyüp(a.s) hastalıktan şifa buldu.
10- İsa(a.s) semaya götürüldü.
11- Cebrail, Mîkâil, İsrâfil, Arş, Kürsi, Kalem, Gökler, yer ve Cennet aşûre günü
yaratılmışlardır.
12- Adem(A.S) ve Havva anamız aşûre günü yaratıldı.
13- Bir de Hz. Peygamberin torunu Hz. Hüseyin 10 muharrem 680‟de Yezid tarafından
şehid edilmiş-tir.
Kâzım Paşa şöyle der:
Düştü Hüseyn atından sahrâ – yı Kerbelâ‟ya
Cibril var haber ver Sultân – ı Enbiyâ‟ya
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
68
AġÛRE GÜNÜ NELER YAPILIR
1- Oruç tutulur:
Aşûre günü oruç tutmak sünnettir.
Peygamberimiz aşûre günü oruç tutmuştur.
Rubeyyi‟ binti muavviz (r.a)‟ın rivayet ettiğine göre nebiyy-i ekrem(SAV) Ensarın
köylerine aşûre günü kuşluk zamanı haber gönderdi ve: “Her kim iftar ettiyse günün geri
kalanını imsak etsin, yani bir şey demesin, her kim oruca niyet ettiyse orucunu tamamlasın,”
buyurdu. (Ra-muz: 67/4)
Rubeyyi(r.a) der ki, biz artık Rasûlüllahın bu emrinden sonra aşûre gününün orucunu
tutardık ve küçük çocuklarımıza da tuttururduk, onlarla mescide girerdik ve çocuklarımıza
boyalı yünden oyuncak verirdik, bunlardan yemek için ağlayan olursa iftar vakit erişinceye
kadar bu oyuncaklarla eğlendirirdik. (Tecridi Sarih Ter: 6/288)
Bir hadiste: “Ramazandan sonra en sevaplı oruç, muharremde tutulan oruçtur”
buyrulur. (Müslim Savm: 38)
Hz. Ali‟ye de: “Ramazandan sonra oruç tutacak-san muharremde tut” demiştir.
Aşûre günü ve orucuyla ilgili peygamberimiz-(sav)‟den bir çok hadis rivayet
edilmiştir.
Hz. Ali(r.a)‟den rivayet edildiğine göre, “Ya Rasû-lüllah, Ramazandan sonra hangi
ayda oruç tutmamı emir buyurursunuz” diye soran sahabiye peygamberi-miz, “Eğer
Ramazandan sonra oruç tutacaksan muharremde tut. Çünkü bu ay Allah'a ait bir
aydır; onda bir gün vardır ki, Allah bir kavmin tevbesini o gün kabul buyurdu; baĢka
bir kavmin de tevbe ve niyazlarını o günde kabul eder” buyurmuştur. (Tac II, 81)
Aşûre günü, duaların kabul olunduğu bir gündür. Onun için aşûre günü duayı ihmâl
etmeyelim. Yalvaralım, gözyaşı dökelim...
Allah Rasûlü Mekke‟den Medine'ye vardığında yahudileri oruçlu görür, kendisi de
oruçludur. Yahudilere neden oruçlu olduklarını sorar. Onlar da:
- Allah bizi bugün Musa peygamberle beraber Firavunun zulmünden kurtardı, derler.
Hz. Peygamber (SAV):
- Vallahi ben Musa peygambere sizden daha yakı-nım der orucunu bozar ve oruçlu
müslümanların orucunu da bozdurur. Ve der ki:
- Aşûre günü oruç tutunuz ve o hususta yahudilere muhalefet ediniz. Aşûreden birgün
önce veya birgün sonra da oruç tutunuz, buyurmuştur. (Müsned: 1/241)
Burada bize uzanan bir mesaj vardır. O da ibadette bile olsa başkalarına
benzenmeyecektir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
69
Hz. Peygamber: “Başkasına benzeyen onlardan-dır” demiştir.
Yani sadece 10 muharrem oruç tutulmayacaktır. 9-10 veya 10-11 veya 9-10-11. günler
oruç tutulacaktır.
Bu günlerde oruç tutacak olan kardeşlerimizin Ramazandan kalma oruç borçları varsa
ona niyetlenirler ve “Oruç borcum olmasaydı da aşûre orucuna niyetlen-seydim. Ya Rabbi!
bana aşûre orucunun sevabını da ver” desinler.
Aşûre oruç tutulduğundan inşallah Rabbim o sevabı da verecektir.
2- AĢûre günü tesbih namazı kılınır. 9. gece kılınırsa daha sevaptır. 10. günü akşam da
kılınabilir.
3- Tevbe istiğfar bolca yapılmalıdır. Bugünlerde af boldur.
4- Zikir yapılır. Allah çokça anılır.
5- Nafilelerin sayısı arttırılır. Bilhassa aşûre geceleri tehedcüt namazı biraz fazla
kılınmalıdır.
6- Salavat-ı şerife getirilir. Allah Rasûlü çokça anılır.
7- Dua edilir. Duaya çok ihtiyacımız var.
8- Fakir fukaraya sadaka verilir. İhtiyaç sahipleri gözetilir.
9- Âşure pişirilip komşulara, ihtiyaç sahiplerine ikarm edilir. (Aşûre bu ayın her gününde
pişirilebilir.)
10- Aşûre günü Kur'an okunmalıdır.
11- Aşûre günü insanlara, çoluk çocuğuna iyilik edeni, onları sevindireni Allah sevindirir,
denmiştir.
Aşûre günü hayvanlar bile farklı yaşar, denmiştir.
Bazı büyükler: “Aşûre günü vahşi hayvanlar da bir şey yemezler” demiş. Rasûlüllah
Efendimiz serçeleri avlayan iri başlı bir kuşu işaret ederek: “Kuşlardan ilk önce oruç tutan şu
kuştur” buyurdu.
Zühretü‟r-Riyad‟da bildirilmiş: “Rasûlüllah S.A.V ‟den avcı eline düşmüş bir geyik
yavrularını emzirip gelmek için şefaat istedi. Peygamberimiz devreye girdi. Avcı akşam
olmadan gelmesini istedi. Geyik: “Bu aşûre günüdür, bugüne hürmeten yavrularımızı gündüz
emzir-meyiz” dedi.
Avcı:
- Ya Rasûlüllah! Bu geyiği zât-ı şerifinize hediye ettim, dedi. Efendimiz de geyiği
salıverdi...
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
70
Bu hadisede iki nükte var:
Hayvanların dahî bu mübarek güne hürmet etmeleri.
Bu günün şerefine hayvanın avcı elinden kurtulması.
Bu olayda; bugünlere hürmet eden ve kurtulmak isteyenin kurtulacağı mesajı vardır.”
12- Aşûre günü masraf görüp ufak tefek bir şeyler alınmalıdır. Bir sene boyunca evde
bereket olur.
Peygamberimiz(SAV) şöyle buyurur:
“Bir kimse aşûre günü ailesine nafakasını geniş tutarsa Allah da senenin kalan
günlerinde onun nafakasını geniş tutar.” (Ramuz el-Ehadis: 446/5)
13- İhtiyaç sahiplerine sadaka dağıtılmalıdır. Bolluk berekete sebep olur.
14- Şöyle dua edilmelidir:
Allah'ım sen evveli sonu olmayan cömert, merhemetli ve ihsanı bol olansın. Bu yeni
yılda bize helâl rızık ihsan et.
Bu sene beni yakınlarımı ve müslümanları şeyta-nın aldatmasından ve tuzaklarından
koru! Nefsimizin kötülüklerine karşı bize yardım et.
Allah'ım, bizi sana yaklaştıracak rızana uygun işler yapmak nasip et.
Ey Allah'ım, sen merhametlilerin en merhametlisi-sin. Bize merhametinle muamele et.
AġÛRE GÜNÜ KURTULUġ VE ĠHSAN GÜNÜDÜR
Aşûre günü, isteyen ve dileyen için, günahlardan, belâ ve musibetlerden kurtulmak
isteyenler için kurtuluş günüdür.
- Hz. Adem‟in duası, aşûre günü kabul olmuş, bugün de sıkıntılardan kurtulmuştur.
- Hz. Nuh, tufandan, afetten bugün de kurtulmuş-tur.
- Hz. İbrahim‟i ateş aşûre günü yakmamıştır.
- Hz. Musa da Kızıl denizde aşûre günü kurtuldu. Firavun ise denizde bugün boğuldu.
- Eyyüp Peygamber bugün hastalıktan kurtuldu.
- Yunus(a.s) balığın karnından bugün kurtuldu.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
71
Kısacası bu kurtuluşlar halkasına biz de katılabili-riz. Nasıl mı? Allah'ın bize verdiği
fırsatları değerlendire-rek.
İkinci bir husus;
Bugün Cenab-ı Allah on peygambere 10 ihlasda bulunmuştur:
1- Hz. Nuh(a.s) gemisini Cûdi Dağı‟nın üzerine bugün demirlemiştir.
2- Hz. İsa(a.s) bugün doğmuş ve göklere kaldırılmış-tır.
3- Hz. Musa(a.s)‟ya deniz yarılarak Firavun ile ordu-su sulara gömülmüştür.
4- Hz. Yusuf kuyudan kurtulmuştur.
5- Hz. İbrahim‟in (a.s) oğlu Hz. İsmail doğmuştur.
6- Hz. Adem‟in (a.s) tevbesi kabul buyurulmuştur.
7- Hz. Yunus (a.s) balığın karnından kurtulmuştur.
8- Hz. Eyyüp hastalığından şifa bulmuştur.
9- Hz. Dâvud‟un (a.s) tevbesi kabul edilmiştir.
10- Hz. Yakub‟un (a.s) gözleri görmeye başlamıştır.
Demek ki bugün, Allah'ın ihsanının bol olduğu bir gündür. Bu fırsatı da kaçırmayalım
inşallah.
Bir şeyler yaparak biz de, Cenab-ı Allah'ın ihsanı-na, ikramına kavuşalım. Bunun için
ne gerekiyorsa yapa-lım.
Rabbimizden niyazımız şudur:
Rabbim! bizleri mübarek günlerin, gecelerin feyzinden, bereketinden istifade eden
kullarından etsin.
Böyle günleri geceleri de kurtuluşumuza vesile kılsın, inşallah.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
72
SONUÇ
Görülüyor ki, aşûre günü çok büyük olaylar olmuş, kutsal bir gündür.
Dikkat edilecek olursa, aşûre günü ile ilgili çok güzel müjdeler vardır.
Eğer bu günü ve bu günün, gecesini iyi değerlen-dirirsek, bizim için kurtuluş gecesi ve
kurtuluş günü olacaktır. Yapılan ibadetlerle de, bol bol sevap kazanıla-caktır.
Eğer bu aşûre gününü umursamazsak, diğer gün ve geceler gibi gafletle geçirirsek,
kaybedenleren oluruz.
Aşûre gününde ibadete itibar etmeyip sadece aşûre pişirip, ihtiyacı olmayan kimselere
ikram etmeyi dinî bir görev olarak görmemek lâzım. Bizim yapacağımız aşûre pişirmek değil,
ibadetler olmalıdır. İbadetin yanında aşûre de olursa âlâsı olur, derim.
Bir husus da; Hz. Ali(r.a)‟nın oğlu Hz. Hüseyin acımasızca Yezid tarafından şehid
edildi. Bu olayı matemle geçirme yerine Hz. Ali‟yi, Hz. Hüseyin‟i, Hz. Hasan‟ı ve dedeleri
Hz. Peygamberi daha çok sevmeliyiz. Onlar gibi yaşamaya gayret göstermeliyiz. Kendimize,
nefsimize ve bedenimize eziyet vermemeliyiz.
Aşûre gününden son zamanlarda bize sadece aşûre pişirmek ve aşûre yemek kalmış
gibi görünüyor. Peygamberlerle ilgili olaylar unutulmuş, peygamberlerin yaptığı ibadetler
unutulmuş, peygamberi-mizin tavsiyeleri, büyüklerimizin amellerinden bir şey kalmamıştır.
Bize düşen bu günleri, geceleri yeniden keşfet-mek, bugüne kadar bize telkin edilen
gafletten silkinip kendimize gelmektir. Bugünleri boş geçirmemek, dualarla ibadetlerle,
zikirlerle, tevbe istiğfarlarla süslemektir.
Yeniden bize kapanan kurtuluş kapılarını birer birer açmamız lâzım. Bu işi
peygamberler aşkına, evliyalar aşkına yapmamız lâzım. Yoksa herşeyin şekli bize kalacak.
Rabbim! bizi gerçek iman sahiplerinden etsin inşallah.
Aşûre gününüz mübarek olsun.
Hepiniz için, bütün müslümanlar için, hatta bütün insanlık için hayırlara vesile
olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ederim.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
73
C- RAMAZAN BAYRAMI GÜNLERĠ
Önemli bir misafir olarak Ramazan ayı bir heyecanla karşılanıyor. Nasıl geçtiği fark
edilmeden üzüntü ile veda ediliyor. İlgilenenler için çok güzel şeyler kazandırıyor. Gidişi
istenmiyor ama o “gelecek sene bir daha gelirim” tesellisiyle bırakıp gidiyor.
Bir Ramazan boyunca namaz kılanlar, koşa koşa teravih namazı kılanlar, oruç
ibadetinin güzelliklerine yönelenler, yüz güldüren, sevindiren zekatlar, sadakalar, sıcak çorba
gören yoksullar, Ramazanın güzellikleri arasında gelip geçiyor.
“Oruç tutun sıhhat bulun” diyen Peygamber (as)a kulak veren hastalar, bir ayda
gerçekten sıhhat buluyor, sağlıklı bir ay geçiriyor.
Ramazanı ramazan bilenlerin nefsine, ruhuna, evine, işine disiplin geliyor.
Kötü alışkanlıkları olup da diğer zamanlar kurtulamayanlar ramazanda rahatlıkla
günahlardan haramlardan kurtuluveriyor.
Ramazan ayını değerlendirenler, bir ay vesvese verip duran şeytanın şerrinden, hile ve
tuzaklarından uzak kalıyor. Şeytan bağlanıyor. İnsan şeytanları bağlanıyor. Şer güçler bir
köşeye siniyor. Ahlakı bozmaya, aileyi yıkmaya, insanımızı dejenere etmeye azmetmiş
medya, bir ay müslüman oluyor. Namaz hocası veriyor. Kur‟an meali veriyor, dua kitabı
veriyor. Azda olsa müstehcenlikten uzak kalanlar oluyor. Yani onlarda bağlanıyor.
Netice olarak; diğer aylarda olmayan güzellikler ramazanda yoğun bir şekilde kendini
gösteriyor. İnananlar ramazanın gittiğine üzülürken, ramazanla pek ilgilenmeyen ve
ramazanın gelmesiyle üzülenler, ramazanın gidişiyle seviniyor. Müslümanlar bir güzel
ramazan geçirmenin sevinci ile bayram yaparken, onlarda ramazan gitti diye bayram yapıyor.
Bayram geliyor, ama başka üzülenlerde oluyor. Bir doktor arkadaşımız : “Gene
bayram geliyor; el tutmadı, el öpmedi diye gene laf edecekler” diyor, yüz ifadeleriyle
burukluk ifade ediyordu.
Bir kesim daha var ki, onlar içinde bayramlar sıkıntılı oluyor. Kim onlar? Şekilde
değil, sözde değil, özde inanmış, gerçek bir imanla iman etmiş hanım bacıla-rımız.
Bayramı alışkanlık, dini gelenek olarak yaşayan babalarından, analarından baskı
gelecek, inancı yaşama-yan kocalarından baskı gelecek. Herkesle, her önüne gelenle şapur
şupur öpüşen çevreden baskı gelecek. Bir de Ramazan Bayramını şeker bayramı olarak
kutlayanlar-dan sıkıntı gelecek, problem olacak.
- Örtüleriyle alay edilecek.
- El tutmadı, el öpmedi diye kınanacaklar.
- Karışık oturmadı diye yadırgayacaklar.
- Bazı bacılarımız gitmek istemedikleri evlere, kişi-lere bayram ziyareti diye gitmek
zorunda kalacaklar.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
74
- Kardeşlerimiz, yememeleri gereken ikramları ye-mek durumunda kalacaklar.
- Bazıları da bir ramazan boyu oruç tutup, namaz kıldıkları halde, dinin emrini yerine
getiren bazı ailelere hatta eşine destek olan kardeşlerimize tavırlarından dolayı sitem
edecekler.
Bu durumda müslümanlar olarak bizimde bir endişemiz var :”Ramazanın getirdiklerini
bayram götüre-cek. Aslında hepimiz zorlu bir nefis mücadelesi verdik, hepimiz bir şeyler
kazandık, ama çevre meselesi, bir de bilerek inanma yerine, gelenek halinde inanma
meselesi...
Bunun için gerçek inananlar bayramda da, bayramdan sonrada inançlarını devam
ettirirken, bazıları müslümanlığı bir araya sığdırıverecekler. Bayramla bera-ber eski
hayatlarına, eski alışkanlıklarına dönüverecekler.
Bayramlar sevinç günleridir. Kimsenin kimsenin bayramını zehir etmeye, sevincine
üzüntü katmaya hakkı yoktur.
İnanan insan, karşı tarafa gösterdiği saygıyı görebilmeli, bayramı hep beraber medeni
insanlar olarak birlik beraberlik içinde geçirmeliyiz.
İlkel toplumlarda da bayramlar vardı. Afrika ülkelerinde de bayramlar var. Ama kimse
bayram havasını bozmuyor. Bizde de bayramlarımızın tadının kaçmaması için ideolojilerin
insan sevgisinin, millet sevgisinin önüne geçirilmemesi lâzımdır.
BAYRAM SONRASI HAYATIMIZ NASIL OLMALI?
Kur‟an‟da : “Oruç sayılı günlerdir” (Bakara:184) buyrulmuştur. Sayılı günler çabuk
geçiyor. Ömürde sayılı günlerden ibaret.
Bir ay nefsimize hakim olduk, elimize, dilimize, her şeyimize hakim olduk, Allah‟ın
rızasını aradık ve bayramı hakettik. Bayramı da Allah‟ın rızasına uygun geçirmemiz gerekir.
Ramazanın havası bayramda ve bayramdan sonra devam etmezse, Ramazandaki emeklerimiz
hebâ olur.
Bayramla beraber bağlanan şeytanların bağları çözülecek, kapanan cehennem kapıları
açılacak, bir aylık sipere çekilen şer zihniyet atağa geçecek. Bir taraftan nefsimizle bir taraftan
şeytanla, bir taraftan da şer güçlerle boğuşma başlayacak. Eğer Ramazan hayatını devam
ettiremezsek, onlarla nasıl baş edeceğiz?
Ramazanda ne güzel;
- Namaz kıldık,
- Kur‟an okuduk,
- İçkiyi, kumarı, sigarayı bıraktık,
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
75
- Günah, haram şeyleri terk ettik,
- Bacılarımız örtündü,
- Zekatlar, sadakalar verildi, yardımlar yapıldı. Bunlar bitivermemeli. Bayram alıp
götürüvermemelidir. Bunlar Ramazana mahsus emirler değildir. Bir ömür boyu sorumlu
olduğumuz şeylerdir.
İbadetler, güzel alışkanlıklar, hayatımızın her anını her safhasını kapsamadıkça huzura
eremeyiz, ahirette de kurtulamayız.
Bazıları bayramı bile geçirmeden bir ramazan boyu kazandıklarını bırakıveriyor.
Geriye zahmetten başka bir şey kalmıyor. Rahmet ayı oluveriyor zahmet ayı.
Bugün bayramlar bile herkes için aynı anlamı ifade etmiyor. Bayramlarda
yozlaşmadan payını aldı. Mâneviyata yapılan saldırılar, bazı kesimlerde bayramın anlamını da
değiştirdi.
Bu bayramlarda tatil çoksa hava müsaitse, turistik seyahate çıkılıyor. “Kurban parası
ile gezer gelirim” deniliyor. “Bayramda ona buna yapacağım harcamayı, vereceğim ikramı
sahilde yerim, kayak merkezlerinde harcarım” diyenler oluyor.
Ramazanda bayramı ile şeker bayramı arasında iki ayrı dünya vardır. İki ayrı kültür
vardır.
Gerçek manada inanmayanın, gerçek manada Ramazan hayatı yaşamayanın elbette
bayram anlayışı da değişik olacaktır. Veya bir ay boyunca islâmla, müslümanla alay
edercesine davrananın Ramazan bayramı kutlamaya hakkı olur mu? O neyin bayramını
kutlayacak?
Ramazan bayramını, ramazanı yaşayanın kutlama hakkı vardır.
Müslümanlar olarak bayramlarımıza sahip çıkmalı-yız. Bugüne kadar “bizimdir” diye
sahip çıkmadığımız her şey elimizden çıktı gitti. Hıristiyandan daha yaman yılbaşı kutlayanlar
elbette bizim bayramlarımıza sahip çıkmaz.
Bugün gençlerimiz başta olmak üzere bayramları-mızın sıcak havasına ve gerçek
manasına muhtacız.
Ramazan boyunca hayatın günahsız ve kötülük-süzde geçebileceğini gördük.
Ramazanı vedâ ederken güzelliklere de veda etmeyelim. Oruç bitti, teravih bitti diye
sevinenlerden olmayalım.
Cenab-ı Allah Kuran‟da şöyle uyarıyor :
- “İpliğini eğirip büktükten sonra bırakıverip çözen kadın gibi olmayın” (Nahl:92)
- “Ölünceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hıcr:99)
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
76
Peygamberimizde bir hadislerinde : “ İbadetin ka-bul olunanı az da olsa, devamlı
olanıdır” (Buhari, İman:32) buyurmuştur.
Mermeri delen, damlaların gücü değil, damlaların devamlılığıdır.
Hayatın bir bölümünde Cumalar, Ramazan, Kan-diller bizi kurtarmaz.
Hani adama sormuşlar :
- “Namaz kılar mısın?”
- “Bayramdan bayrama” demiş.
- “İçki içer misin?” demiş.
- “Akşamdaaannn akşama” demiş.
Biri de camiden gelmiş, hanımına :
- “Al hanım şu takke ve tesbihi bir yere sakla, gelecek ramazan lâzım olur, biz
müslüman adamız” demiş.
Bir vaiz bayram namazında şöyle demiş :
- Geçen Ramazan bayramında namazdan sonra camide bir ceketin unutulduğunu fark
ettik. Sahibini Cuma‟ya gelir diye bekledik gelen olmadı. Ceketi bir fakire verdik. Öbür
bayram sahibi çıkageldi. “Geçen bayram ceketimi unutmuşum, burada mı?” dedi. Biz onu bir
fakire verdik, arayan soran olmayınca, sahibini öldü zannettik” dedik. Sizde bu bayram bir
şey unutursanız,sakın öbür bayramı beklemeyin gelin alın.”
NASIL BAYRAM GEÇĠRELĠM?
Bayramları kültürümüze uygun geçirmeliyiz. İnancımıza uygun bayram geçirmeliyiz.
Ramazanımız gibi bayramımızda güzel geçmelidir.
Menfaatine düşkün olanlar, yanlışlıkları hayat tarzı olarak seçiyor. İslâm‟ı ucuz,
çıkarına göre yaşamak istiyor. “Öylede olur, böyle de olur” diyorlar. “Ne varmış bunda”
diyorlar. “Falan böyle dedi” diyorlar. “Ben yaptım oldu” diyorlar.
Diğer yandan “o ne der, bu ne der?” deyip kınan-ma endişesi ile Allah‟ın emirlerini
terk edenler oluyor.
Herkesin bir bayramı vardır. O bayramını kendi inancına göre kutlar.
Enes (ra) şöyle anlatıyor :
“Allah‟ın elçisi Medine‟ye geldiğinde, Medine‟lilerin gülüp eğlendikleri iki günleri
vardı. Allah‟ın elçisi;
- “Bu iki gün nedir?” diye sordu. Onlarda :
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
77
- “İslâm‟dan evvel sevindiğimiz günlerdir.” dediler.
Bunun üzerine Peygamber (SAV):
- “Allah size o iki bayram günlerine bedel, hatta onlardan daha hayırlı iki bayram günü
ihsan etti. Bunlar Ramazan ve Kurban bayramlarıdır” dedi. (Ebu Davud Salat:1295)
Şöyle anlatır :
Bir bayram günü Peygamberimiz, oynayan çocukların yanından geçiyordu. Onlardan
birinin oyuna iştirak etmediğini, bir kenarda oturup ağladığını gördü. Yırtık elbiseli bu
çocuğun yanına yaklaşıp:
- “Niçin ağlıyorsun? Sen arkadaşlarınla beraber niçin oynamıyorsun?” dedi.
Çocuk hıçkırarak cevap verdi:
- “Babam savaşta şehit oldu. Annem başka biriyle evlendi. Yiyecek, içecek, sığınacak
bir yerim, bir şeyim yok.” Peygamberimiz, çok duygulandı ve ona :
- “Benim baban, Aişe‟nin annen, Hasan ve Hüseyin‟in de kardeşlerin olmasını ister
misin? deyince çocuk:
- “Nasıl istemem, Ey Allah‟ın Resûlü” dedi.
Peygamberimiz çocuğu alıp evine götürdü. Yedirdi, içirdi, giydirdi. Bir müddet sonra
çocuk sevinerek oynayan arkadaşlarının arasına katıldı.
İşte böyle sevinemeyenleri sevindirmek, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyacını gidermek
hepimizin vazifesi olmalı-dır.
- Mutlaka bir fakir aile tesbit edilip ziyaret edilme-lidir. Yaşlılar, kimsesizler ziyaret
edilip unutulan yardım-laşma ve dayanışma canlandırılmalıdır. Bu çocuklarımıza örnek olma
açısından çok önemli bir davranıştır.
- Ramazan bayramı geceleri de gündüzleri gibi mübarektir. Gündüzleri
değerlendirirken geceleri de ihya edilmelidir. Peygamberimizin haber verdiğine göre bay-ram
geceleri yapılan dualar red olunmaz.
- Bayram tebriği diye açık saçık resimler gönderilmez. Bu bayramın ciddiyeti ve
manevi havası ile bağdaşmaz.
- Bayramda alkol ve alkol katkılı ikramlar yapılma-malıdır. İkram edilen çukulataların
likörlü olup olmadığına ve domuz katkısı olup olmadığına dikkat edilmelidir.
- Ramazanda hatim, teravih namaz diyerek bacılarımız başlarına aldıkları örtüyü
çıkarıp atıverme-melidir. Bayram diye kolu kısa, bağrı açık, eteği, bacakların üst kısımlarını
gösteren elbiseler giymemelidir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
78
Çocuklarımıza gençlerimize ince, dar, göbeklerini gösteren bayramlık elbiseler
alınmamalıdır.
Giyim, çok şey söyler. İyi veya kötü mesajlar verir. İnsanın inancını, kişiliğini yansıtır.
“Müslümanım” diyen, müslüman gibi giyinmeli, müslüman gibi davranmalıdır.
Müslüman çocuğu da müslüman çocuğu gibi giyinmeli ve davranmalıdır.
- Allah: “Ey insanlar! Çirkin yerlerini kendilerine göstermek için Adem‟le Havva‟nın
elbiselerini soyarak, şeyten onları nasıl cennetten çıkardıysa, sakın size de bir fenalık
yapmasın.” (A‟raf:27) ikâzında bulunuyor.
Örtünmek bir nevi korunmadır.
Edep, haya duygusu ve iman, örtünmeyi gerektirir. Örtünün, islâma uygun olması
gerekir.
Allah : “Ey Peygamber! Hanımlarına kızlarına ve mü‟min kadınlara söyle. Kendilerini
baştan aşağı örten elbise ile örtünsünler. Böyle örtünmeleri, eziyet edilmeme-leri için daha
uygundur.” (Ahzab:59) buyuruyor.
Çocukların kıyafeti de önemlidir.
- Hz. Aişe anlatır . “Hz. Ebubekir‟in kızı Esma, ince elbise ile peygamberin yanına
gelmişti. Resûlullah ondan yüz çevirdi ve ona: “Ey Esma! Kadın, ergenlik çağına yaklaşınca,
onun vücudunu başkalarının görmesi uygun değildir. El ve yüz hariç örtünmelisin” dedi.
Onun açık halinden yüz çevirdi. “Peygamberin sizin çocuğunuzdan da yüz çevirmesini ister
misiniz?”
- Nur Sûresinde : “Mü‟min kadınlara söyle gözlerini haramdan sakındırsınlar, ırzlarını
korusunlar. Ziynetlerini ve ziynet yerlerini açıp göstermesinler. Ancak zaruri olan el ve yüz
müstesnadır. Baş örtülerini de yakalarının üstüne omuzlarına sarkıtsınlar.” (Nur:31)
buyrulmuştur.
- Birde bayram temizliği bahanesiyle pencereye, balkona, kapı önüne çıkan
bacılarımız, görünümüne dik-kat etmelidir. Allah‟ın emri için hiçbir şey mazeret olmaz.
Örtü, sürekli olur. Ramazan örtüsü, mevlid örtüsü, yasin, mukabele örtüsü ile islâmın
tesettür emri tamam olmaz.
ZĠYARETLER
Ziyaret edilen yerde ve ziyarete gelenlere karşı davranışımız nasıl olacak?
Kadın, kayınbiraderine, eniştesine, amca, dayı, hala ve teyze çocukları gibi yakın
akrabalara karşı da giyiminde, konuşmasında, oturup kalkmasında dikkatli olmalıdır.
Ciddiyeti asla elden bırakmamalıdır. Yabancıla-ra karşıda daha çok dikkatli olmalıdır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
79
İslâm kadını, önüne gelenin elini öpmez, kendi elini de öptürmez. Önüne gelenle yüz
göz olmaz. Giyimi-ne de dikkat eder. İmkân varsa, karışık oturmaz.
Bu işlerde : “Kalp temiz olsun yeter, gerisi önemli değil” denemez veya “Benim
kalbim temiz” diyemez. Senin kalbin temiz olsa, karşı tarafın kalbi temiz olmaz. Bu sözleri
daha çok kötü niyetli, zihniyeti bozuk kimseler söylüyor. Böyle kelimelerin ardına
sığınılamaz.
Peygamberin hanımının, kızının kalbi temiz değil miydi. Allah Resûlü, gözleri
görmeyen adam için “Perde arkasına geçin” diyordu. “O kör ya resûlallah” denilince : “Sizde
mi körsünüz?” diyordu.
Birde Allah‟ın emirlerine uymayanın kalbi malbi temiz olmaz. Günah işleyenin, isyan
edenin kalbi temiz mi olurmuş? Günah kalbi karartır.
Karşı tarafı karalamak, kendini haklı çıkarmak için “Sen kötü düşünüyorsun, buna
gerek yok.” “Senin kalbin fesat” diyen ortalığı bulandıranların kınamasından çekinil-
memelidir.
İnsanda nefis var mı? Cinsiyet duygusu var mı? Var. Öyleyse fitnecinin fitnesine
aldırış edilmez.
En önemli hususda Allah bize neyi emrettiyse, Peygamber bize neyi nasıl öğrettiyse,
müslüman olarak öyle yapmak zorundayız.
Müslümanın ölçüsü Kur‟andır. Hz. Peygamberin sünnetidir.
KĠMLERĠN ZĠYARETĠNE GĠDĠLĠR VE NASIL GĠDĠLĠR?
Komşu ziyareti, akraba ziyareti ve büyüklere ziyareti dinimiz emretmiştir. Bu ziyareti
yaparken ziyaretin edebini ve adabını da bildirmiştir.
Dinin emirleri yerine getirilirken, günaha girmeden, haram işlemeden yerine
getirilmelidir. Eğer ziyaret edecekseniz, sevapla değilde günahla döneceksiniz, böyle dinin
emri yerine getirilmez. Böyle bir ziyareti dinimiz emretmemiştir.
İnancımızda bazı hallerde günaha girme korkusu varsa, sevap terk edilir. Ben sevap
kazanacağım diye taviz verilmez ve yanlış bir hareket yapılmaz.
Kimlerin ziyaretine gidilmez?
- İnancı, ahlâkı zayıf olan, toplumca iyi tanınma-yanın ziyaretine gidilmez.
- Meşru iş yapmayanın ziyaretine gidilmez. İkramı yenmez.
- Gidilen yerde islâmî bir anlayış ve yaşayış yoksa, karışık oturulacak, tokalaşılacaksa,
el tutmadı, el öpmedi diye kınama olacaksa, “Buna, haremlik selamlık” denilerek islâm ve
müslümanlar rencide edilecekse, o yere gidil-mez. Çünkü o yerde sevap olmaz.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
80
- Gidilen yerde islâmî kimliğe, islâmi sembollere, eşarba, mantoya dil uzatılacaksa,
bunlara karşı olan, ardı-mızdan konuşacak biri ise, onada gidilmez.
- Bir yerde gıybet edilecekse, oraya da gidilmez.
- Gidilen yerin çoluk çocuğu, eşimize, çocuk-larımıza kötü örnek olacaksa, yanlış
etkileyecekse, imren-direcek, bizim tarafımızda alçaklık kompleksi meydana getirecekse,
böyle bir aileye de gidilmemesinde fayda vardır.
- Kazancı geliri haramdan olan, yaşayışına dikkat etmeyen kimselere gidilmez.
- Dinin olmadığı yerde dostluk, akrabalık, hak olmaz.
- Ziyarette sevap vardır. Ziyaret sünnettir. Ama bazı ziyaretlere gitmemek sevaptır ve
gitmemek sünnettir.
Hiçbir günah küçük görülmemelidir. Küçük görülen her günah büyür gider.
Dinimizde şüpheli şeylerden bile kaçınmak esastır.
KĠMLERĠN ĠKRAMI YENĠR, KĠMLERĠN ĠKRAMI YENMEZ?
Müslüman, herkesle iyi geçinmeli uyum içinde olmalı. Ama inancından taviz
vermeden yaşamalıdır.
Herhangi bir davette günahlar işlenecekse, gitmek sakıncalı ise, o davet nazik bir
şekilde red edilir. Münasip dille mazeret beyan edilir. Uygunsa, kibarca ikaz edilir.
Dinimiz her zaman iyi ortamlarda iyi kimselerle olmamızı, doğrularla yaşamamızı
emrediyor. Peygambe-rimiz dünyada beraber olduklarımızla ahirette de beraber olunacağını
beyanla : “Kişi sevdiği ile beraber olacaktır” buyurarak uyarmıştır.
İnancımıza göre itikadı düzgün olanların yemeği yenilecektir. Meşru yollardan
kazananın ikramı alınacaktır. Şüpheli şeylerden de ateşten kaçıldığı gibi kaçılacaktır. (Bak:
Riyaz üs-Salihın : 1/365)
Kimin hangi ikramı yenmez?
- Geliri kazancı kesin olarak haramdan olanın ikramı yenmez.
1- Fıkhi ölçüye göre; bir kimsenin kazancının ve malının yarıdan fazlası haramsa, o
kimsenin ikramı yenmez, içilmez, alınmaz ve sofrasına oturulmaz.
2- Kazancının yarıdan fazlası helal olanın mecbur kalındıysa, ilişkilerin
zedelenmemesi için ikramı yenebilir, alınabilir. Bunu yerken de helâl olan kısmına niyet edilir
: ”İnşallah bana helâl kısmı nasip olur” denilir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
81
3- Kazancının ne kadarı helâl ne kadarı haram bilinmiyorsa, bilgi eksikliği lehte
kullanılır, iyi zanda bulunulur. Çoğu helâldir denir, onun ikramı yenir, içilir ve alınır. O
kişinin hayrı ve ıslahı için dua edilir.
- Birinin kazancı şüpheli ise, lehte düşünülür. Şüphe ile, zanla amel edilmez. İkramı
yenir. Çünkü şüphe ile haramlık kesinleşmez.
- Alkol içilen yerlerde davete gidilmez. İçki sofrasına oturulmaz. Peygamberimiz:
“Sakın içki bulunan sofraya oturmayınız” buyurmuştur. (Tirmizi Edep:43)
Kur‟anda : “Doğrularla beraber olunuz” buyrulmuş-tur. (Tevbe:119)
İçki sofrasında “mezeleri kurtarıyorum” denmez.
- Demek oluyor ki; her davet edilen yere apar topar gidilmez. Araştırılır, gidilmesi
gereken yere gidilir, gidilme-mesi gereken yere de gidilmez tepki gösterilir.
- Efendim davete icabet sünnettir, ama bazı davete gitmemek sünnettir.
Komşunun davetine gidilir, komşu hakkı vardır. Doğru ama Allah‟ın hakkına riayet
etmeyen, adam gibi yaşamayan komşunun hakkı mı olur.
- Faizden, kumardan, fuhuştan, alkolden, hırsızlıktan, kaçakçılıktan ve bunun gibi
meşru olmayan yollardan kazanç sağlayanın ikramı yenmez, içilmez ve alınmaz.
Büyücülükten, falcılıktan kazananın ikramını bilmeyerek yiyen Hz. Ebu Bekir (ra) durumu
öğrenince parmağını boğazına sokmuş istifra etmiştir. Ardından da “Kusamadığım kısmı için
beni affet Allah‟ım” demiştir.
- Günah işleyen, pişmanlık duymayan, günahta ısrar edenin ve inançsızın, islâm ve
müslüman düşmanlığı yapanın davetine, ziyaretine gidilip ikramı yenmez.
- Dilenmeyen yoksulun daveti, bu fakirdir diyerek reddedilmez. Kalbi kırılmaz. Onun
ikramı haramdan olmadıkça yenir.
BAYRAM DĠYE TOKALAġILABĠLĠR MĠ?
İslâm‟da üzerlerine nikah düşen yabancı iki cinsin tokalaşması, birbirine dokunması,
hatta bakması uygun görülmemiştir.
Hz. Peygamber Hz. Aişe‟nin ifadesiyle, yabancı bir kadının elini tutmamıştır. “Onun
eli hiçbir yabancı kadının eline dokunmadı” demiştir.
Peygamber (as) kadınlardan biat alırken “Sen bizim elimizi tutmadın ya” denince “Ben
kadınların elini tutmam” cevabını vermiştir.
İslâm büyüklerinden, itikadı düzgün olanlardan hiçbir kimse karşı cinse el
öptürmemiştir. Hatta küçük kız çocuklarına bile alışmasınlar diye el vermemişlerdir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
82
Bir hadislerinde peygamberimiz (as) şöyle buyur-muştur :
- “Namahrem elini tutan eline kor ateş almış olur.”
- “Sizden birinin başına demirden bir şişin batırıl-ması, kendisine helâl olmayan bir
kimsenin dokunma-sından daha hayırlıdır.” (Bekir Topaloğlu, İslâm‟da Kadın : 185)
Her organın bir günahı ve zinası vardır. Elin zinası, dokunmanın haram olduğu
kimseye dokunmaktır.
“El öpmekle dudak aşınmaz” sözü doğru değildir. Dudak aşınmasa da kişilik aşınır,
inanç aşınır.
Bir insan, anasının, babasının, büyükanne, büyükbabasının, hürmeten çok yaşlı bir
kimsenin, uygunsa ilminden istifade ettiği hocasının hala, teyze, amca, dayı gibi yakınların
elini öpebilir. Bir erkeğin nefsi ölmediği için yaşlıda olsa dikkatli olunmalıdır.
İnancından dolayı el öpmeyen ve elini vermeyen, kınanamaz. İnanca saygılı
olunmalıdır.
Bazıları elini öptürmedi, elimi öpmedi diye kızıyor. “Beni pismi buldun?”,”Beni yok
mu sayıyorsun?” gibi ifadelerle karşı tarafı sindirmeye çalışanlar oluyor.
El öper, öpmez. Bunlar inanç meselesidir. Bu, kadını aşağılamak da değildir. Bilakis
saygı duymaktır.
İslâm‟ın bu yasağı, günaha, harama düşmemek için bir tedbirdir. İslâm, kadını
korumak için böyle bir tedbir almıştır. Kadına kötü niyetli kimselerin el uzatmasını önle-mek
için alınan tedbirlerden biridir.
İslâm dini zinayı yasaklamış ve ona götüren bakmayı, dokunmayı, öpmeyi, yalnız
kalmayı, müstehcen konuşmayı ve dinlemeyi yasaklamıştır.
İslâma göre;
- Bir müslüman nikâh düşen kimsenin elini tuta-maz, öpemez.
- Kız, eniştesinin elini öpemez, ona sarılamaz.
- Kayınoğlan, yengesinin elini öpemez, ona sarıla-maz.
Biri peygamberimize geliyor ve diyor ki:
- “Bizden biri başkasının önünde eğilebilir mi?”
- “Hayır!” der peygamberimiz. O adam tekrar sorar:
- “Elini öpebilir mi?”
- “Hayır!”
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
83
- “Musafaha edebilir mi?”
- “Evet” der peygamberimiz. (R. Salihın:2/892)
Musafaha cinslerin kendi aralarında olması halinde günahlarının bağışlanacağı
müjdesi vardır.
Kadınla erkeğin selâmlaĢması ve bayramlaĢ-ması nasıl olmalıdır?
Selâm, Allah‟ın emri peygamberin sünnetidir. Müslümanlar arasında dualaşmadır.
Kadın-erkek selâmlaşılacaktır. Eğer günaha girme ihtimali varsa, selâm ve
bayramlaşma terk edilir.
Selâmda öncelik erkeğindir. Erkek selâm verir. Eğer kadın genç ise, selâmı içinden
alır.
Kadının önce selâm vermesi caiz değildir. Ancak erkek yakını ise veya çok yaşlı ise
ancak o zaman verebilir.
Neden böyle? Yanlış anlaşılmaması, kötü düşünülmemesi ve fitneye sebep
olunmaması için.
BAYRAMDA KADIN NE ÖLÇÜDE SÜSLENEBĠLĠR?
Kadın evli ise, ancak eşi için süslenir ve sevap kazanır. Kadın başkası için süslenirse,
bu ona günah kazandırır.
Günaha girmek istemeyen kadın;
- Kokular sürünerek, ses çıkaran ayakkabılarla dışarıya çıkamaz.
- Dar, ince, açık giyinemez.
- Erkek kuaföre saç yaptıramaz.
- Necis şeylerden yapılmış kozmetik kullanamaz.
- Dövme yaptıramaz.
- Gereksiz estetik ameliyat yaptıramaz.
- Dişlerini seyrelttiremez.
İslâm‟da bir kural vardır: “Günaha ve harama götüren şeyde günah ve haramdır” yani
bir şeyin hayra mı, şerre mi sebep olduğu önemlidir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
84
- Gençlerin dikkat etmesi gereken bir husus da;
Nişan ve söz, nikâh yerine geçmez. Yani sözlüler ve nişanlılar, evliler gibi
davranamazlar.
Peygamberimizin bir hadisi var: “Yabancı bir kadın ve bir erkek beraber olunca,
üçüncüsü şeytan olur” buyurarak evlilik dışı beraberliğin doğuracağı tehlikeye işaret etmiştir.
Burada anababalara büyük görev düşüyor. Rus yazarı Tolstoy‟a kızı:”erkek
arkadaşımla çıkmak için izin verir misin? der. “Tolstoy : “Hayır!” der.
Kızın erkek arkadaşı gelir, izin ister. O da “hayır” cevabını alır.
Gençler: “Bize güvenmiyor musunuz?” derler. Baba:
- İkinize de güveniyorum, ama ikiniz beraber olunca, ikinize de güvenmiyorum”
cevabını verir.
Tedbir alınmazsa, gençlerin kaçınamadığı günah-lar olacaktır.
Bayram, hıristiyanların yılbaşı kutlamaları gibi kayıplara neden olmamalıdır. Bayram,
ramazan boyunca kazanılanları alıp götürmemelidir. Bayram diye çılgınlıklar yapılmamalıdır.
Bayram, dinî ve insanî görevlerin yapılması ve sevinçlerin paylaşılması olarak anlaşılmalıdır.
- Bayramlarda hediyeleşme geleneği canlı tutulma-lıdır. Çocuklar, vermeye ve hediye
almaya alıştırılmalıdır. Atadan ne görürse, çocuklar ilerde aynısını yapacaktır.
- Her müslümana tebliğ, irşat ve iyiliği emretme kötülükten sakındırma görevi farzdır.
Bayram münasebetiyle bu görevler uygun bir şekilde yapılmalıdır.
Daha çok örnek olunmalı, iyi çığır açılmalıdır. Peygamberimiz : “söyleme yap”
buyurmuştur. Bu yol daha etkili olacaktır.
- Bayram sabahı silah atmak uygun değildir. Bu ilkel insanlardan kalma bir adettir.
Adam bir fakire yardım etmiyor, dakikalarca mermi harcıyor.
Adam, bayram namazına gelmiyor, balkonda, damda silah atıyor. Bayram kutluyor.
Parasını insan doğru dürüst harcamazsa, şeytan onun parasını israf ettirecektir.
- Arefe günü onun bunun sözüne bakıp, bayram diye oruç bozulmamalıdır.
Müslümanların bir ve beraber sevinmelerini istemeyenlere fırsat verilmemelidir.
- Bayramda ikramlara verende dikkat etmeli, alanda dikkat etmelidir. Her ikram
yenmemelidir. Sağlığı-mız açısından ölçülü yiyip içilmelidir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
85
BAYRAM SABAHI NELER YAPILMALIDIR?
- Sabah namazına kalkıp boy abdesti almalıyız.
- Güzel ve temiz bir şekilde giyinmeliyiz.
- Güzel koku sürünmeliyiz.
- Fitremiz verilmediyse, bayram namazından önce onu vermeliyiz.
- Camiye giderken Allah‟ı zikrederek, içimizden tekbir getirerek gitmeliyiz.
- Oruç tutmak haram olduğu için sabah birkaç lokma atıştırmak sünnettir.
- Cami çıkışında, eve dönüşte önümüze gelenlerle bayramlaşmalıyız. Eve gelince
çoluk çocukla bayramlaş-malıyız.
- Bayram boyu konu komşu ile hısım akraba ile bayramlaşmayı ihmal etmemeliyiz.
- Bayram günlerinde şahsi sıkıntı ve üzüntüleri-mizle çevremizdekilerin bayram
neşesini kaçırmamalıyız.
- Bayram boyunca çocukların ihtiyaç sahiplerinin sevindirilmesine önem vermeliyiz.
- Ziyaretlerde günaha girmeden sevap kazanma-nın yollarını aramalıyız. Bir Ramazan
kazandıklarımızı boşa çıkarmamalıyız.
- Ramazanda mazeret nedeniyle tutulamayan oruçlar, diğer ramazana kalmadan
tutulmalıdır. Çünkü bir görüşe göre diğer ramazana kadar tutulmayan oruç için hem kaza,
hem de keffaret gerekir.
- Bayramlarda şehir dışına, eğlence merkezlerine kaçmak gibi alışkanlıklar,
inancımızla ve kültürümüzle bağdaşmaz. Yarın çocuklarımızda aynı şeyi yapacak ve
anababasından bile kaçacaktır.
- Bayram, elbirlik kutlanmalıdır. “Oruç tutmadı, bayram kutluyor” denmemeli,
kırgınlıklara sebep olunma-malıdır.
Şu veya bu sebeple bayramın tadını kaçıracak davranışlardan sakınılmalıdır. Herkes
birbirine saygılı olmalıdır. Görevimiz insanları kaybetmek değil, kazan-maktır. Cehenneme
adam sokmak değil, cennete adam kazandırmaktır.
- İki bayram arası nikâh kıymanın uğursuz olduğu doğru değildir. Dinimizde böyle bir
şey yoktur. Bilakis peygamberimiz iki bayram arasında nikâh kıymıştır.
İki bayram arası kıyılacak nikâhın hiçbir mahsuru olmadığı gibi aksine daha uygun ve
daha mübarek olur. Manevi bir yönü olur.
- En önemli bir hususda ölmüşlerimiz unutulmama-sıdır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
86
- Böyle mübarek gün ve gecelerde ölmüşlerimiz bizden dua bekliyor. Hayır hasenat
bekliyor. Fatiha, yasin ve Kur‟an okunsun, ruhlarına bağışlansın istiyorlar. Kabirleri ziyaret
edilsin istiyorlar.
- Kabirlere kucak kucak mersin götürmek yanlıştır. Ölenlere hiçbir fayda vermez.
Çevrenin kirlenmesinden başka bir işe yaramaz. Onun beklediği ot değil, kuru ziyaret değil,
hayır hasenattır, Kur‟an okunması ve dua edilmesidir.
- Bir de hanım bacılarımız ölmüşlerine eziyet verecek, kemiklerini sızlatacak şekilde
açık-saçık kabir ziyareti yapmamalıdır.
Kabir ziyareti imkanı olmayanlar, bulundukları yerden okur, sadaka verir sevabını
bağışlar.
Kabir ziyaretine gidenler bid‟at işlememeye ve şirke düşmemeye de dikkat etmelidir.
KABĠR ZĠYARETĠ
Arefe ve bayramda kabir ziyareti gelenek haline gelmiş, köylerimizde senenin diğer
zamanlarında ziyaret edilmeyen kabirler, arefe günü ziyaret edilir. Bir kucak mersin olmadan
da gidilmez. Kabirde bir şey okumaz, ama o mersini götürür.
Kabir ziyareti, her zaman yapılmalıdır. Hz. Peygamber: “Kabirleri ziyaret ediniz.
Çünkü size ahireti hatırlatır.” buyurur. Kadın erkek, imkanı olan ölmüşlerini ziyaret etmelidir.
Kadınlar giyimine, davranışlarına dikkat etmeli ağlayıp sızlayarak taşkınlıklar yapmamalıdır.
Kabir ziyaretinde Ģu hususlara dikkat edilmelidir:
- Abdestli gidilmeli (kadın hayızlı gidebilir).
- Varılınca selâm verilmeli, “ey kabir ehli size selâm olsun” denmelidir.
- Dua edilip Kur‟an okunmalı.
- Ölümü düşünerek, ölenlerden ders almalı,
- Mezarlar çiğnenmemeli, üzerine oturulmamalı,
- Mezara türbeye para, eşya bırakılmamalı, orada namaz kılınmamalıdır.
- Mezardan medet beklenmemeli, şifa beklenme-meli, kabirden bir şey istenmediği
gibi, ona şikayet de edilmemelidir. Ziyaretin gayesi ölüye duadır. O, fatiha bekliyor, hayır
bekliyor. Ondan istenmeye kalkılmaz.
- Mezara mum yakmak, çaput bağlamak günahtır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
87
- Birde mezar başında ağlayıp sızlanmaz.
- Ölü için kurban kesilmez, adaklar kabristanda kesilmez.
- Ölüye saygı duruşu yapılmaz.
- Mezarın tavaf edilir gibi etrafında dönülmez.
- Mezarın taşı toprağı öpülmez.
- Kabirde, türbede namaz kılınmaz. Peygamberi-miz: “Kabirlere saygılı olun,
üzerlerine oturmayın, onlara karşı namaz kılmayın” demiştir. (Prof. Dr. V. Zuhayli, İslâm
Fıkhı Ans: 3/77)
-“Allah‟ın lâneti yahudi ve hıristiyanların üzerine olsun. Çünkü onlar
peygamberlerinin kabirlerini mescid yaptılar” buyurmuştur. (Buhari Cenaiz:60)
Kabir baĢında Kur‟an okunur mu?
Kadın olsun erkek olsun mezarın başında Kur‟an okuyabilir. Başkaları okuyacaksa
kadın, içinden okur. Mezarlıkta Kur‟an okutularak ücret ödenmez, alınmaz.
Kur‟an‟ın evde okunup ölenlerin ruhuna bağışlanması daha uygun olur.
Ücretle Kur‟an okunur ve okutulur mu?
Kur‟an‟da Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:
- “Ayetlerimi az bir paha ile satmayın” (Bakara:41)
- Onu az bir paha ile değişenler yok mu? İşte onların yiyip de karınlarına doldurdukları
ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz ve onları temize
çıkarmaz. Orada onlara can yakıcı bir azab vardır.” (Bakara:174)
Bu ayetlere göre yasin için, hatim için pazarlık olmaz. Para ile hatim, yasin satın
alınmaz. Al şu parayı yasin okuyuver, hatim indiriver denmez. Yasin okuyan, Kur‟an okuyan
da para istemez. Ama yakıt, elektrik gibi masraf karşılığı verilip alınabilir.
RAMAZAN BĠTĠNCE DĠNÎ HAYAT BĠTECEK MĠ?
Bir ay camiler doldu taştı. Oruçlar tutuldu, namazlar kılındı. Zekatlar, sadakalar
verildi. İbadetlerin her çeşidi yapıldı. Sevaplar peşinde koşuldu. Kötülükler-den uzak kalındı,
iyi alışkanlıklar kazanıldı. Şimdi Rama-zan bitiyor. Ramazan bitti diye dinî hayatımız devam
mı edecek, sona mı erecek?
İbadetler sadece Ramazana mahsus değildir. Bunu böyle anlar böyle yaşarsak,
ramazandaki ameller de boşa gider. Çünkü islâm bir bütündür. Bir öğrencinin sınıf
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
88
geçebilmesi için bütün derslerden başarılı olması lâzımdır. O zaman sınıf geçer, o zaman
diploma alır. Amellerimiz tamam olmazsa, sıratı geçemeyiz, cennete giremeyiz.
Resûllûllah (a.s)‟e : Ya Resûllûllah! Hangi biba-det Allah Teâlaya çok sevimlidir?
Diye sorulmuştu. O da: “Az olsa bile, devamlı olanıdır.” diye buyurdu. (Buhari İman:32)
Cenab-ı Allah Kur‟an‟da: “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et” diyor.
- Bir ayette de: “Ailene namazı emret, kendinde ona salbırla devam et” buyuruyor.
Sırf ramazan, Kadir gecesi ve bu zamanlarda yapılan ibadetler insanı kurtarmaz.
Ramazanda birşeyler yapıpta Ramazan sonrası eskiye dönüvermek akıllı insan işi
değildir. İnandım diyen bunu yapamaz.
Allah‟ımız bizi şöyle uyarıyor:
- “İpliğini sağlamca büktükten sonra çözüp bozan (kadın) gibi olmayın”
Allah yanında uzun ömürde makbul değil. İnsanın ne kadar yayadığıda önemli değil,
ne yaptığı önemlidir...
Ramazan‟ın verdiği huzuru, sağladığı güzellikleri her zaman sahip olmak istiyorsak,
ramazanı devam ettirmemiz lazım.
Cebrail: “Ramazan‟a ulaşıpta kurtulamayana yazıklar olsun, burnu sürtülsün” diyor.
Peygamberimizde bu söze “Amin” demiştir.
Ramazan, ebediyyen kurtuluşumuza vesile olmalıdır. Yoksa hayatımız, pişmanlık
vesilesi olacaktır. Öldükten sonra: “Keşke bu hayatı yaşamasaydım” demek ne kadar acıdır.
Rabbim hiçbirimizi bu duruma düşürmesin.
Kur‟an‟da:
“Ey iman edenler! Allah‟tan nasıl korkulması gerekiyorsa öyle korkun ve ancak
müslüman olarak can verin” (Ali İmran :102) buyurarak Rabbimiz nasıl bir hayat yaşamamız
gerektiğini bildirmiştir.
Ġbadet edememenin sebepleri nelerdir?
1-Bilmemek, öğrenmemiş ve öğretilmemiş olmak.
2-İman zayıflığı.
3-Haram yeyip içmek.
4-Cezalandırılmış, kulluktan azad edilmiş, kulluk defterinden silinmiş olmak.
5-İsyankâr olmak.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
89
6-Şeytan hakimiyetine girmek, tuzağına düşmüş olmak.
7-İbadet, nasip işidir. Nasipsizlik ve Allah‟ın hidayetinden mahrum olmak.
İbadet etmeyen biri Musa Peygambere: “Ben ibadet etmiyorum, hani benim cezam?”
demiş.
Şöyle vahyolunmuş:
- “Biz ondan ibadet etmenin zevkini almadık mı? Bundan daha büyük ceza mı olur?”
Şimdi soralım : -Ramazan bize ne kazandırdı?...
- Evveli rahmet, ortası mağrifet ve sonu kurtuluş olan ramazan ayı, kurtuluşumuzu
sağladı mı?
- Bu ayda kazandığımız güzellikleri devam ettirebilecekmiyiz?
- Fakir, fukara ve ihtiyaç sahiplerine gene ilgi duyabilecek miyiz?
- Bugünden sonra Kur‟an‟a, namaza ilgi aynen devam edecek mi?
- Bundan sonra da günahlardan uzak kalışımız sürecek mi?
- Ramazanda olduğu gibi gene çocuklarımıza ilgi duyabilecek miyiz?
- Meylimiz hayır yönde mi, şer yönde mi olacak?
Biz istersek her günümüzü Cuma, her gecemizi Kadir, her ayımızı ramazan
yapabiliriz.
BAYRAM HANGĠ GÜNDÜR?
Ramazanın başında telefonlar, fakslar çalışıyor, fısıltılar dolaşıyor, şek günü Ramazan
girdi diye oruç tutturanlar oluyor.
Ramazanın sonunda aynı şeyler oluyor arefe günü bayram ilân ediliyor. Bayram günü
oruç tutmak haram diye oruç bozdurtuluyor.
Ona buna bakıp oruç bozmak, kasdi oruç bozma- ya girer. Cezası 61 gün oruç
tutmaktır.
Başkalarının orucunun bozulmasına sebep olmak veballi bir iştir.
İslâm‟da fitne çıkarmak günahtır.
Eğer din işlerimizden sorumlu olanlara uyarsak, birşeyi yanlış yapsak da bizim
ibadetimiz tam olur. Kendi kafamıza göre iş yaparsak o zaman yanlışın vebâli bize ait olur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
90
Ayın, hangi yıl, hangi gün, hangi saat ve hangi dakikalarda tutulacağı tesbit edilip
takvimlere kadar yazılabiliyorsa, ayın hangi gün doğacağı neden bilinme-sin?
Geçmişte oruç bozdurup, sonra da özür dilemeler oldu. Özür dilemek yeterli mi?
İslâm aleminin aynı anda bayram yapmalarını istemeyenlerin oyununa gelinmemelidir.
ġEVVAL AYINDA ALTI GÜN ORUÇ
Ramazan bayramından hemen sonra 6 gün şevval orucu vardır ki, peygamberimiz bu
oruçları tutmuş ve tutmamızı tavsiye etmiştir.
Ve şöyle demiştir:
“Ramazan orucunu tutup da, şevvaldende altı gün oruç tutan kimse, bütün sene oruç
tutmuş gibi sevap kazanır. Bir kimse her sene böyle yaparsa bütün ömrünü oruçlu geçirmiş
gibi sevap kazanır” (R. Salihin 2/510)
Bu nasıl olur?
Cenab-ı Allah: “Kim iyi bir amel işlerse, ona bunun on katı ecir vardır” (E‟nam:160)
buyurmuştur.
Bire on verildiğine göre, 30 gün Ramazan orucu, bire ondan eder 300 gün, 6 günde
eder 60 gün, etti 360 gün olur mu? Neden olmasın Cenab-ı Allah bire on deyip, vad ederken,
Hz. Peygamber: ”6 gün şevval orucu tutan, bütün seneyi oruçlu geçirmiş olur” derken neden
olmasın. Allah yalan söylemez peygamber yalan söylemez. (Rama-zanın 1. günü ve kurban
bayramı oruç tutmak haramdır.)
Gelelim bu oruçları nasıl tutacağımıza:
- Peşpeşe tutabiliriz. Zorunluluk yoktur. Çünkü peş peşe mecburiyeti keffaret
oruçlarında şarttır.
- Şevval ayı içerisinde istetdiğimiz günlerde tutabi-liriz.
- Pazartesi ve Perşembe günleri tutabiliriz. Böyle-ce hem bir sünneti de işlemiş oluruz.
Eğer, kaza borcumuz varsa, kaza oruca niyetle-niriz ve peygamberin hadisinide
düşünerek Allah‟tan şevval ayı orucunun sevabını da ümit ederiz. “Ver Rab-bim” deriz.
- Kaza tutarken şevval ayı içinde tutmamız bize o sevabı da kazandırır.
- Hanım bacıların özürlü günlerin orucunu tutmak için güzel bir fırsattır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
91
Cenab-ı Allah her ihlaslı yapılan, iyi niyet taşıyan amelin sevabını bol bol verir,
inşallah.
Ne güzel, Ramazan orucuna 6 gün daha bayram-dan sonra oruç ilâve edeceğiz, bütün
seneyi oruçlu geçirmiş olacağız.
Hz. Peygamber ne diyor: “Kıyamet gününde kulun farz amellerine bakılır, kurtuluşu
için yeterli değilse, vacip-lere, onlarda yeterli değilse sünnetlere bakılır, onlarda yetmiyorsa
nafilelere bakılır, eksiklik onlarla tamamlanır” diyor.
Cenab-ı Allah ne diyor?
“Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşır” diyor.
Şevval oruçlarının önemini anlatan bir olay nakledelim. Şöyle anlatılmıştır:
Süfyam Sevri anlatıyor:
- Ben Mekke-i Mükerreme‟de üç sene oturdum. Mekkelilerden bir kimse her gün
Harem-i şerife gelir, tavaf eder, namaz kılar ve sonra bana selam verip giderdi. Ben bu kimse
ile tanıştım. Bir gün o kimse beni yanına çağırdı. Bana dedi ki:
- Ben öldüğüm vakitte kendi elinle beni yıka, namazımı kıl ve defneyle. O gece beni
terk etmeyip kabrimde gecele. Münker Nekir sual ettiği anda bana Tevhid‟i telkin ed! dedi.
Ben de o kimsenin istediklerini yapmayı kabul ettim. Bana emrettiğinin aynını yaptım:
Karinde gecele-dim. O gece uyku ile uyanıklık arasında iken:
- Ya Süfyan! Beni korumaya ve senin telkinine ihtiyaç kalmadı, diye bir ses işittim.
O zaman:
- Ne sebeple bu lütfa eriştin, diye sordum,
Bana cevap olarak: -Ramazan-ı Şerif‟in orucunu tutup, şevvallden de altı gün daha
oruç tutmam sebebiyle
dedi.
Farzlar, vacipler Allah‟ın emridir, borcumuzdur. Sünnet, peygamber (as)ın istediğidir.
Bizi O‟na yaklaştırır ve şefaatini kazandırır. Bizi Allah‟a yaklaştıracak, kurtulu-şumuzu
sağlayacak amellerde nafile ibadetlerimizdir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
92
SONUÇ
Ramazan bitince bağlanan şeytanlar bırakılacak, bir ay bağlanmanın acısını çıkarmak
için tuzaklar kuracak. Dikkat edelim bu tuzaklara düşmeyelim.
Bayramda “Bayramın mübarek olsun”, “Hayırlı bayramlar” diyeceğiz. Fakat önce
kendimiz mübarek ve hayırlı insan ve iyi müslüman olmaya çalışmalıyız. Ramazan havasını
ve Ramazanda kazandıklarımızı devam ettirmeliyiz. Ramazanı veda edelim ama ibadetlere
veda etmeyelim. Ramazanda teravih kılan, oruç tutan çocuklarımızı da unutmayalım. Yani
ibadet ve çocuklar, bu iki şey ya cennetimiz olacak yada cehennemimiz olacak. Kıyamet günü
bu iki şey karşımıza çıkacak.
Bir hadislerinde Peygamberimiz (sav) şöyle buyu-ruyor:
“Kadir gecesi gelince melekler Allah‟ı zikreden her kula Allah‟tan rahmet dileyip dua
ederler. Ramazan bayramı oluncada Allah meleklere der ki: ”Ey meleklerim! İşine bağlı
işçinin mükafatı nedir?” Melekler:
- “Ey Allah‟ım! Onun mükafatı, ücretinin eksiksiz verilmesidir” derler. Allah‟ta
meleklere:
- “Benim kullarım emrettiğim şeyleri yaptılar, sonra bana dua ettiler, onların dualarını
kabul edeceğim” der.
Allah kullarına da şöyle der:
- “Sizi bağışladım, kötülüklerinizi de iyiliğe çevir-dim”
(Müslüman Şahsiyeti s .342)
Ramazanda kurtuluşunu sağlayan bir müslüman, bayram sonrası eski alışkanlıklarına,
eski hayatına dönmemelidir ki, ebedi kurtuluşunu sağlamış olsun.
Cenab-ı Allah ibadeti kabul olan kullarından etsin. İnananlara da hayırlı bayramlar
göstersin.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
93
D- KURBAN BAYRAMI
Bayram günleri sevinç günleridir. İslâmdan sonra Cenab-ı Allah eski bayramlara
karşılık müslümanlara Ramazan ve kurban bayramını vermiştir.
Sevgili peygamberimiz: “Kurban gününü bayram olarak kutlamakla emrolundum. Onu
bu ümmet için Allah bayram kılmıştır” buyurmuştur. (Ebu Dâvud, Edahi:1)
Bu iki bayramdan başka müslümanın başka bayramları daha vardır. Bunlar şunlardır:
Mü'minin dünyada ve ahirette sahip olduğu bayramları var. Mesela: Cuma günü
mü'minin bayramı sayılır. Şimdi bu bayramları şöyle sıralayabiliriz:
1- Günah işlemediği gün mü'minin bayramıdır.
2- Ramazan bayramı,
3- Kurban bayramı,
4- Hüsn-ü Hâtime ile çene kapadığı gün. Yani imanla ahirete göç ettiği gün.
5- Amel defteri sağından verildiği gün.
6- Hesabından berât olunduğu ve cennete girdiği gün.
7- Nihayet cemalullahı gördüğü gün.
Bütün bunlar mü'minlerin bayram günleri sayılır.
Bir Allah dostunun ifadesine göre: “Bayram, yeni elbiseler giymek için cezadan,
azaptan kurtuluş için merhamet tezahürlerinin gerçekleştirilmesi içindir.”
KURBAN NEDĠR?
Belirli günlerde, belirli evsafta, belirli hayvanların sırf Allah için kanının akıtılmasıdır.
Kurban kesmekle mükellef olan kimsenin kurban kesmesi hanefi mezhebine göre
vaciptir. Diğer mezheple-re göre sünneti müekkededir.
Kurban önemli bir malî ibadettir.
Kevser sûresinde: “Rabbine kulluk et ve kurban kes” emri vardır. Buna göre kurban
kesmek, Allah'a kulluğun bir parçası olduğu bildirilmiştir.
Enes(r.a) şöyle nakleder:
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
94
Hicretten sonra Medinelilerin gülüp eğlendiği iki günleri vardı. Hz. Peygamber(a.s)
bugünleri sordu: “Bizim sevindiğimiz günlerdir” dediler. Peygamber(a.s) şöyle buyurdu:
- Allah size o günlere bedel iki bayram ihsan etti. Ramazan ve kurban bayramları.
(Ebu Davut, Salat: 1295)
KURBAN BAġLANGICI
Kur'an-ı Kerim kurban müessesesinin Hz. Adem‟in çocuklarıyla birlikte başladığını
haber veriyor:
“Onlara Adem‟in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Hani onları(Allah'a)
yaklaştıracak birer kurban takdim etmişlerdi ve ikisinden birininki kabul olmuş, öbürününki
kabul olunmamıştı...” (Maide: 27)
Böylece ayet, uluhiyete yaklaşmak maksadı ile kurban sunma ibadetinin insanlıkla
birlikte başladığını gösterir:
İslâmdan önce insanlar taptıkları tanrılara kurbanlar sunarlardı. Bazıları insan kurban
ederdi. Hatta bazıları genç kızları kurban verirlerdi.
Saffat sûresi 100-107. ayetlerinde bildirildiğine göre İbrahim(a.s) oğlu İsmail‟i kurban
etmeye söz vermiş-ti. Onun yerine koç kurban edilmişti.
Hz. İbrahim‟in yaşı ilerlemiş olmasına rağmen bir evladı olmamıştı. Bir erkek evladı
olunca Allah'a şükür niyeti ile dünyada en çok sevdiği varlığı kurban etmeyi adamıĢtı.
Allah ona 99 yaĢında iken bir erkek evlat verdi. Hz. İbrahim oğlunun adını İsmail koydu.
Alah Hz. İbrahim‟e, oğlu İsmail‟e karşı öyle bir sevgi verdi ki, ona olan meyli sebebiyle
Allah'a olan vadini unutmuştu.
Nihayet İsmail büyümüş, delikanlı çağına erişmişti. Bir gün Hz. İbrahim‟e rüyasında
Allah'a olan kurban vadi oluğu hatırlatıldı. Üç defa aynı rüyayı gördü, Allah'a olan vadini
yerine getirmek üzere yüzlerce deve, at keserek halka dağıttı. Ama rüyasında vadinin yerine
gelmediğini görünce oğlu İsmail‟i kurban etmesi istendi. Çünkü vadinde en çok sevdiği varlık
oğlu İsmail‟di. Oğlunu kurban etmek üzere yeni ve güzel elbiseler giydirdi. Saçlarını taradı.
İsmail‟e baktıkça Hz. İbrahim‟in duyduğu bu sevgi yumağı bir kat daha artmıştı. Bilenmiş
bıçağını oğlunun boğazına sürerken, tıpkı kendisini Firavunların yaktığı ateşin yakmadığı
gibi, bıçak da İsmail‟in tenini kesmedi. Bu durum karşısında endişelenen Hz. İbrahim
bıçağını yanındaki taşa vurdu. Taş ikiye ayrılmıştı, ama İsmail‟in nazik tenine sanki hiç
dokunmamıştı. O bıçakla Cebrail(a.s)‟in getirdiği koçu oracıkta kurban ederek işini
tamamlamıştı.
İslâmdan önce Avrupa‟da da Kurban sunma adeti vardı. Hz. Peygamber(a.s)‟ın dedesi
Abdulmuttalip şöyle demişti: “On erkek çocuğum olursa, birinin kurban edilmesi
gerekiyordu. Kur‟a çekildi. Peygamberimizin babası Abdullah‟a çıktı. Abdulmuttalip,
Abdullah‟ı çok seviyordu. Deve ile kur‟a çekildi. Yüzüncü kur‟ada develere çıktı. Develer
kurban edildi.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
95
Kevser sûresinin inmesi ile de kurban kesme ibadeti başlamış oldu.”
KUR'AN AYETLERĠ ĠLE KURBAN
Kur'an-da Ģöyle buyurulmuĢtur:
1- “Ey Rasûlüm! Gerçekten biz sana cennetteki havzı, kevseri pek çok hayırları verdik.
O halde buna Ģükür olarak namaz kıl ve Kurban kes.” (KEVSER SûRESİ)
2- “Her ümmet için Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği dört ayaklı davarlar
üzerine ancak Allah'ın adını ansınlar diye, biz bir ibadet ve kurban yeri yaptık.
Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır. O halde yalnız ona ibadet edin. Ey Rasûlüm, itaatkâr ve
mütevazi olanları cennetle müjdele.” (Hac:34)
3- “Bunlar o kimselerdendir ki, Allah anılınca kalpleri titrer. Kendilerine isabet eden
musibetlere karşı da sabırlıdırlar. Namaza devamlıdırlar ve kendilerine verdiğimiz
rızıklardan bir kısmını hayır için harcarlar.” (Hac: 35)
4- “Biz kurbanlık deve ve sığırları da Allah'ın size verdiği dinin alametlerinden
kıldık. Sizin için bu kurbanlıklar da dinî ve dünyevîhayırlar vardır. O halde
develeri ön ayaklarından biri bağlı olarak ayakta boğazlarken üzerlerine
Allah'ın adını anın, yere düĢüp canları çıktığı zaman da, onlardan yiyin;
kanaatkâra da verin, dilenene de verin. ĠĢte böylece, Ģükredesiniz diye o
kurbanlıkları maddî ve manevî faydalar bakımından sizin emrinize bağlı kıldık.”
(Hac: 36)
5- “Elbette kurban bayramının ne etleri ne kanları Allah'a eriĢmez. Allah katında
makbul olmaz. Fakat Allah'a, sizden ancak takva (halis ve kâmil ibadetler)
ulaĢır. Kurbanlıkları böyle sizin emrinize bağladı ki size doğru yolu
gösterdiğinden dolayı Allah'ı, tekbir getirerek yüceltesiniz. Ey Rasûlüm ihlasla
güzel iĢ yapanlara cenneti müjdele.” (Hacc: 37)
6- “Allah ancak takva sahiplerinin kurbanını kabul eder.” (Maide: 27)
HZ. PEYGAMBERĠN HADĠSLERĠ ĠLE KURBAN
Allah Rasûlü Ģöyle buyurmuĢtur:
1- “Günlerin en büyüğü, Allah yanında kurban bayramının birinci
günüdür...”(K.Sitte: 12/4561)
2- “Maddî imkânı olup da kurban kesmeyen, namazgahımıza sakın
uğramasın.”(K. Sitte: 17/939)
3- “Ashabı, Rasûlüllaha:”
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
96
- Bayram günü kesilen Ģu kurban nedir? diye sordular.
- Babanız Ġbrahim(a.s)‟ın sünetidir, buyurdular.
- Kurban kesmede bize ne gibi sevap var? Dediler.
- Kurbanın her bir kılı için bir sevap, buyurdular. (Ramuz: 190/2+ K.Sitte 17/940)
4- “Kurbanlarınızı gönül hoĢnutluğu ile kesin. Zira hiçbir müslüman yoktur ki,
kurbanını kıbleye döndürüp kessin de bunun kanı, boynuzu, yünü, herĢeyi
kıyamette kendi mizanına konan hasenatı olmasın.” (Ramuz el-Ehadis: 310/11)
5- “Kurban bayramında kurbana harcanan paradan Allah'a daha sevimli bir para
yoktur.” (Age: 372/11)
6- “Bir kimse gönül hoĢnutluğu ile kurbanından sevap umarak, kurban keserse bu
ona cehen-nemden perde olur.” (Age: 428/5)
7- “Kurbanlarınızı büyükçe alıp kesiniz. Zira onlar, size cehennem köprüsü
sırattan geçire-rek, cennete ulaĢtıracak bineklerinizdir.” (Hadis)
8- “Bugünde (bayramda) ilk yapacağımız ibadet namaz kılmak, sonra kurban
kesmektir.” (Buhari, Edahi, 1.)
9- “Peygamberimiz, namazdan önce kurban kesen Ebu Bürde‟ye bir daha kurban
kesmesini emretmiştir.” (Buhari Edahi: 8)
10- “Kim bayram namazından önce kurban keserse yeniden kessin. Namazdan sonra
kesen nüsükünü yerine getirmiş ve müslümanların sünnetine uymuş olur.” (Buhari
hadisi. Merginani, El Hidaye, 4,116)
11- “İbn Abbas‟tan Kurban Bayramı günü sıla-i rahim dışında Ademoğlu kurban kanı
akıtmaktan daha üstün bir amelde bulunmamıştır.” (Rudani, Cem‟ul – Fevaid, 2,3822)
12- “Hz. Peygamber(SAV) hanımları adına sığır kurban kesti.” (Rudani, 2,3833)
13- “Bir adam İbn Ömer‟e kurban kesmenin vacip olup olmadığını sordu. İbn Ömer:
“Allah Rasûlü ve müslümanlar kurban kesmiştir.” Cevabını verdi. Adam sorusunu
tekrarlayınca, İbn Ömer, “Anlamıyor musun, Allah'ın Rasûlü ve müslümanlar
kesmiştir” diyorum”dedi. (Rudani, 2,3824)
14- “Hz. Peygamber(SAV) Medine'de on sene ikamet etti, bu müddet zarfında (her sene)
kurban kesti.” (Tirmizi, Edahi, 11.)
15- “Ademoğlu, kurban bayramı gününde kan akıtmaktan daha sevimli bir amelle Allah'a
yakla-şabilmiş değildir. Kanını akıttığı hayvan, kıyamet günü boynuzları, çatal
tırnakları ve kılları ile gelecektir. Akan kan yere düşmeden önce, Allah-u Teâlâ
katında yüksek bir makama ulaşır. Bu bakımdan kurbanlarınızı gönül hoşluğu ile
kesiniz.” (İbn-i Mâce, Edâhî, 3)
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
97
KURBANLA ĠLGĠLĠ TARTIġMALAR
Bugüne kadar kurbanla ilgili iddialar ve tartışmaların hepsi kasıtlıdır. Bayramın
birleştirici rolünü ve sağladığı mânevi huzuru bozmaya, yok etmeye yönelik bir oyundur.
Yayın organlarında tartıştırmak ise, boş kaleye gol atmaktır.
Kurbanı tartışanların çoğu, kurban kesmeyen ve kesmediğini açıkça söyleyen, hacca
da gitsem orada da kesmem, diyen kimselerdir.
Bunlar, dinde her şeyi tartışmaya açıp, kafa karıştırmak ve dine zarar vermek
isteyenlerdir.
Dinin kurallarını sanki onlar koymuş gibi tartışmaya açıyorlar. Adam hukukçu, adam
mühendis, kurbanı tartışıyor, fetva veriyor. Düşünmüyor ki, bu yetkiyi ona kimse vermedi.
Dinde kimse, kendine göre yorum yapma yetkisine sahip değildir.
Kurban, yeni icad edilmedi. Peygamber kesti, ve: “Hali vakti yerinde olup da
kesmeyen yanımıza gelmesin” dedi. Kendisi için kesti. Bir de ümmetine sevabını bağışladığı
kurban kesti.
Hunneş(r.a)‟dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Hz. Ali(r.a)‟yi iki koç keserken
gördüm ve ona, “Bunlar nedir?” diye sordum. Hz. Ali, “Resulüllah(SAV) bana, kendisi için
kurban kesmemi vasiyet etmişti; işte ben onları kesiyorum” dedi.” (Ebi Dâvud, Edâhi, 2)
Şâfiilere göre, izni olmaksızın başkası adına kurban kesilemez. Vasiyet etmemişse, ölü
adına da kurban kesilemez.
Hanefilere göre ölenin kurban borcu ödenebilir.
- Kesilip sevabı bağışlanabilir.
- Hz. Peygamber için hisse ayrılabilir, kurban kesilebilir.
Ġmam-ı Muhammed: “Kurban, terkine ruhsat olmayan sünnettir” demiştir. (Prof.Dr.
İbrahim Canan, Hadis Ans: 4/522)
Kurbanı tartışanlar, kurbanı gereksiz göstererek: “Kesilmese de olur, parası fakirlere
verilsin” diyor. Emir, “Kan akıt” şeklindedir.
Kurban, önemli bir ibadettir. Kur‟an-da kurban kesmemiz emredilmiş, peygamber
kesmiş ve kesin demiştir.
Kurban, kan akıtmaktır, bedeli verilerek borç düşmez. Kişi bütün malını verse bile
kurban kesmedikçe kurban borcunu ödemiş olmaz. Ayrıca İslâm, infak için sadaka, zekat ve
karşılıksız yardım müessesesini kurmuştur. Kurbanda da fakirin üçte bir hissesi vardır.
İslâmda bir ibadet başka bir ibadetle değiştirile-mez. Meselâ hac yerine parası
verilemez. Kurban yerine parası verilemez.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
98
Ayrıca Allah‟ın emrettiği ibadetin şekli ve kalıbı değiştirilemez. Kulun müdahale
hakkı yoktur.
İslâm‟da şahsi fikre, şahsi görüşe itibar edilmez.
Bir iddia da “Kurban hayvana acı vermektir” diyor-lar. Böyle diyenler, bütün yılın her
gününde kan akıtan kasapları görmüyorlar mı? Onlardan et almıyorlar mı?
Amerika‟nın bir eyâletinde hayvanseverler, Müslümanların kurban kesmemeleri için
belediyeye başvurur. Belediye hayvanlara acı veriyorlar diye kurban kesilmesine müdahale
eder.
Müslümanlar da mahkemeye müracaat eder. Mahkeme iki tarafı da dinler ve yasağı
kaldırır, dine müdahale sayar. Mahkeme, belediye yetkililerine ve hay-vanseverlere sorar:
- Diğer zamanlarda da hayvan kesmeyi yasaklıyor musunuz?
- Hayır.
- Öyleyse, dini inançla kurban kesmeyi ne diye yasaklıyorsunuz? der.
KURBAN NEDĠR?
Kurban, yakınlık manasına gelen “kurb” kökünden gelir. Hedef, kurbanla Cenab-ı
Allah‟a yaklaşmadır.
Kurban, herkese mecbur olan bir ibadettir. İlk kurbanı Adem(a.s)‟ın oğulları kesmiştir.
Daha sonra İbrahim(a.s)‟ın oğlu İsmail‟i kurban etmek istediğini, ondan sonra da
Abdulmuttalib‟in, peygamber efendimizin babası Abdullah‟ı kurban etmek istediğini, onların
yerine koç ve deve kurban edildiğini biliyoruz.
İslâm‟da kurban, hicretin ikinci yılında emredilmiştir. Kitab, sünnet ve icma ile
sabittir.
Kurban, mezhebimiz olan Hanefilere göre vacip, diğer üç mezhebe göre ise sünnettir.
Müeket sünnettir.
Kurban, alemlerin Rabbine yaklaşabilmek için; kurban bayramının 1. 2. 3. günlerinde
mükellef kimselerin kestiği vasıflı hayvana denir. Şafilerde 4. günde kesilir.
Kurban, bayram namazından önce kesilmez. Namazdan önce kesilirse onun yerine
başka bir kurbanın kesilmesi gerekir. (Ramuz: 439/8) Kurban, güneş battıktan sonra da
kesilmez. Mekruhtur.
Kurban kesmek için niyet şarttır. Çünkü kurban niyeti olabileceği gibi et niyeti, ticari
niyet de olabilir. Onun için kurban niyeti taşınmalıdır. Peygamberimiz: “Ameller niyete
göredir” buyurmuştur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
99
Daha önce kurbanın etinin üç günden fazla saklanmasını men eden peygamberimiz
şartların düzelmesiyle bu yasağı kaldırıp serbest bırakmıştır. (Ramuz: 139/9)
Kurban, gösteriş için, et için, “kesmedi” demesinler diye kesilmemelidir. Böyle bir
durumda kurban olmaz.
Kesmek istemeyen bazı kardeşlerimiz soruyor: Parasını fakirlere versek, kesmesek
yükümlülüğü yerine getirmiş olmaz mıyız? Borç düĢmez.
Kanı akmadan kurban olmaz. Canlı olarak veya parası bir yere verilirken
kesileceğinden emin olmalıyız ki, yükümlülükten kurtulalım.
İmam-ı Muhammede göre: “Kurban, terkine ruhsatı olmayan bir sünnettir.”
İmam-ı Malike göre: “Kurban, sünnettir, ama gücü yetenin kesmemesini hoş
karşılamam” demiştir.
- Vekalet verilirken, havale ederken, keseceğinden emin olduğunuz bir kimseye havale
etmelisiniz.
- Kurbanı,
- Derisini,
- Etini, kurbana inanmayana, yerinde kullanmaya-cak olana, belki kanını akıtmayacak
olana, kaptırmaya-caksın yoksa kurban kesmiş olmazsın.
- Et, meze olmamalı,
- Deri, üzerinde kokteyl düzenlenmemeli,
- Kurban, başka maksatlar için kullanılmamalıdır.
Kurban Nasıl Kesilmelidir?
Önce, hayvan, kusurlu, hasta, çok zayıf olmamalı-dır.
Hayvana iyi muamele yapılmalıdır. Yoksa strese girer. Eti sertleşir.
Kurban sahibi elini kurban üstüne koymuşsa, kurbanı kesenle beraber besmele
çekecektir. Besmeleyi kasıtlı olarak söylemezlerse, o hayvanın eti yenmez.
Kurban derisini, hayvanın canı iyice çıktıktan sonra soymak lâzımdır. Daha sonra iki
rekat şükür namazı kılmak çok sevaptır.
Ataist, Satanist kesmemelidir. Hayvanın ayağını tutsa bile o hayvan eti yenmez.
Keserken inançlı, tekbir getirecek kimseler yardım etmelidir.
- Kıbleye doğru yatırılır. Sağ arka ayağı boşta kalır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
100
- Bıçak keskin olmalı, önceden hazırlanmalıdır.
Vekâleten verilecekse, kestireceği yani vekil tayin edeceği kimseye şöyle der:
“Kurbanımı kesmeye seni vekil ettim.”
Eğer kurbanı başkasına aldıracaksa, o zaman: “Kurbanımı almaya, kesmeye,
kestirmeye, seni vekil tayin ettim” der.
Vekil, asil gibidir. Vekile kesene deri, et ücret olarak verilemez. Deri verildiyse, parası
fakirlere verilir.
Kurbanlık hayvana önce su verilmeli, seve seve kesileceği yere götürülmeli ve gözleri
kapatılarak inciltil-meden kıbleye doğru yatırılmalıdır.
Kurbanı ehil biri kesmelidir. Kesebiliyorsa kurban sahibi kesmelidir. Euzü besmele
çekip:
“Ġnni veccehtü vechiye lillezi fetaras semavati vel‟arda hanifen ve mâ ene minel
müĢrikin”
Ayeti okunduktan sonra:
3 defa: “Allahü Ekber, Allahü Ekber, Lâ ilâhe illellahü velhamdü ekber. Allahü ekber
ve lillahil hamd” diye tekbir alınır. Bu tekbire oradakiler iştirak eder.
“Bismillahi Allahü ekber” veya “Bismillah” denilerek kesilir.
Başkası kesecekse, vekâlet verilmesi unutulma-malıdır.
Kesildikten sonra kurban sahibi, iki rekat Allah rızası için namaz kılar. (1. rekatta
Fatiha, Kevser suresi, 2. rekatta Fatiha, İhlas suresi okunursa daha iyi olur.)
Kesilecek olan hayvanlar, kesilenleri görmemeli-dir. Onlar, anlamaz değil, güp güp
yürekleri atar.
Besmele Çekmenin Önemi:
En önemli olan şey, kesimde besmele çekilmesi-dir. Allah:
1. “Allah‟ın ayetlerine inanan mü‟minlerden iseniz besmele ile kesilen hayvanlardan
yiyiniz.” (En‟am: 118)
2. “Kesilirken üzerine besmele çekilmemiş hayvanlardan yemeyin.” (En‟am: 121)
buyurur.
Daha önce putperestler, hayvan boğazlarken putlarının adını anarlardı. Müslümanlar
da putperestlere muhalefet için Allah‟ın adını anarlardı.
Diğer yönden, hayvanlar, Allah‟ın yaratıp, insanların emrine verdiği varlıklardır.
Müslüman, bu nimetin Ģükrü olarak hayvanı keserken Allah‟ın adını anar.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
101
Besmeleyi sadece kesen değil, sahibi de, tutan da çekecektir. Eğer sahibi elini
kurbanının üzerine koydu ve besmele çekmediyse, o hayvan kurban olmaz, eti de yenmez.
Kasten besmele terk edilirse, o hayvan kurban olmaz, eti de yenmez. Eğer kasıt yoksa
heyecandan, unutkanlıktan, telaĢtan çekilmediyse, kesen de inançlı ise o zaman,
“Bismillahi ala evvelihi veâhirihi” denir. Besmele çekilerek yenir.
KURBANI KĠM KESER:
Gücü olan, mutlaka Allah için kurban kesmelidir.
Temel ihtiyaçlarının dışında gelir getirsin, getirme-sin, nisab miktarı mala sahip olan,
kurban keser. (Nisab miktarı 560 gr. Gümüş, 80 gr. Altındır.) Eldeki malın üzerinde zekatta
olduğu gibi bir yıl geçme şartı aranmaz.
Kesmemek için yola çıkan, sahile gidenden kurban borcu düşmez. İmkânı olmayan
mükellef değildir. Eğer keserse, nafile sevabı alır.
Ev, binit, meslek aletleri, bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir yıllık geçim
masrafı temel ihtiyaçlara dahildir.
ġafilerde, tek başına olan kimsenin, bir defa kurban kesmesi, müekket sünnettir. Aile
fertleri ne kadar zengin olursa olsun biri kesince diğerlerinin kesmesi gerekmez.
Kurban kesecek kimse:
- Hür,
- Akıllı,
- Erginlik çağına gelmiş,
- Mukim,
- Müslüman,
- Zengin olmalıdır.
Zengin olmayan keserse, nafile ibadet sevabı alır. İmam-ı Azam‟a göre; çocuk ve deli
zenginse, malından kurban kesilir. İmam-ı muhhammede göre akıl ve buluğ çağı şarttır. Biz,
buna göre amel ederiz.
Kurban sahibi o gün ilk yiyeceğini kurbanın ciğe-rinden yerse sevaptır.
Kurbana niyetlenen, 3. günü akşam güneş batmadan önce ölür veya Fahir düşerse
kurban yükümlülüğü kalkar.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
102
Ölü için kurban kesme mecburiyeti yoktur. Ölünün yakınları kesip sevabını
bağışlayabilir. Eğer ölü, vasiyet etmiş ve para da bırakmış ise mirasçıların kesmesi gerekir.
Etinden varisleri yiyemez. Mirasçılar kendi parasından keser sevabını bağışlarsa o zaman
etinden yiyebilirler.
Kesen, kestiren şu ayeti de okuyabilir:
“Şüphesiz benim namazım kurbanım ve diğer ibadetlerim, diriliğim ve ölümüm
âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. Onun ortağı yoktur.” (En‟am: 162)
Ayeti okuyamayan, anlamını söyler tekbir getirir ve “Bismillahi Allahü Ekber” der,
keser.
Kurbanı evin büyüğü kesecek, evin erkeği kesecek diye bir şey yok. Kurbanı mükellef
olan keser. Hanım mükellefse o keser.
Bayram münasebetiyle trafik hızlı, çoğumuz bulunduğu yerden ayrılıyor, seferi durum
söz konusu oluyor.
90 km. 18 saatlik yeyre giden seferi sayılır. 15 günden az kalacaksa:
- Orucu geri bırakabilir.
- Mesh suresi 3 gündür.
- 4 rekatlı farz namazları 2 rekat kılar. Kur‟an, sünnet ve icma ile sabittir.
Bu Allah‟ın bir ikramı bir bağışıdır, diyor peygamberimiz.
Peygamberimiz hac, umre, savaş gibi yolculuklar-da 4 rekatlı farzları 2 rekat kılmıştır.
Mezhebimize göre bu kısaltma vaciptir. Tam kılması mekruhtur.
Yolculuk yapan seferi, ruhsattan yararlanır. Seferdeki namaz kazaya kalınca da iki
rekat olarak kılınır.
Bir insanın doğduğu büyüdüğü ana baba evinde seferilik olmaz. Ancak evlenir, iş güç
sahibi olunur ve baba evinin düzeni bozulmuştur. O zaman başka. Ancak yolda geçen zaman
seferilik olur.
Hem sünnetler terk edilecek diye bir şey yoktur. İnsan, hanımının memleketinde de
seferi olmaz.
Ölen için kesilen, arefe günü değil bayram günü kesilir. Hz. Ali(r.a) iki kurban
kesmiştir. Bunlar nedir? denince: “Rasülullah bana vasiyet etti” der. (H. Döndüren, İslâm
ilmihali: 621)
Vasiyet yoksa ölü için kesilmez. Kesilir sevabı bağışlanırsa olur. Veya ölenin kurban
borcu varsa olur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
103
Vasiyet edilen hayvanın etinin hepsi dağıtılır. (Şafilere göre)
Hanefilere göre; vasiyetle ölen için kesilenin eti kesene haramdır. O yiyemez. (İslâm
Fıkhı Ans: 4/425) + (Hadis Ans: 4/539)
Zaman zaman soruluyor:
- Zekat verirken kirada bulunan dairelere, gelir getiren mülklere zekat düşmüyor,
sadece gelirinden zekat vermek gerekiyordu. Kurbanda durum aynı değil midir? Kirada
bulunan mülkler de kurban mükellefiyeti getirir mi?
Evet, kurbanda durum farklıdır; fazla olan evlere, dairelere, mülklere kurban düşer.
Dolayısıyla fazla gayrimenkulü bulunanlar kurban kesmekle mükellef sayılırlar. Borç bulur
gene keser.
Kimin kestiği yenir, kimin kestiği yenmez:
Bazıları, tavuk yemiyor, yiyenlere: kim kesti, besmele çekti mi biliyor musun? diyor,
yenmesini de engelliyor.
Bilinmeyen durumlar fazla karıştırılmaz. Biz İslâm ülkesindeyiz. Müslüman kesmiştir
diye hükmederiz. Sonra Ģüphe, kesin değildir. Ayrıca bilgi noksanlığı lehte kullanılır.
Besmele çeker, yeriz. Hatta ithal eti bile besmele çeker yeriz. Neden? Çünkü onlar ehli
kitabtır. Ehli kitabın kestiği yenir.
Hz. Peygambere Müslümanlar sorar:
- Bazıları bize et getiriyor, besmele çekilip çekilmediğini bilmiyoruz, ne yapalım?
derler. Hz. Peygamber:
- Siz onun üzerine Allah‟ın adını anarak yiyiniz, buyuruyor. (Ġslâmda Helal Haram
s.69)
Hıristiyan biri: “Mesih adına” der keserse yenmez.
Maida 5: “Kendilerine kitap verilenlerin yiyeceği size helal olduğu gibi sizin de
yiyeceğiniz onlara helâldir” buyrulur.
Ehli kitap, vahye, peygamberliğe ve genel olarak dine inandıkları için kız alınır,
kestiği yenir. Kız verilmez.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
104
Kimin yenmez:
1- Şirk koşan,
2- Mecus‟i
3- Müşrik
4- Ataist
5- İnanmadığını açıkça ifade eden
6- Deli, ne yaptığını bilmez
7- Sürekli alkol alanın
8- Bile bile besmeleyi terk edenin kestiği yenmez.
Kurbanı, ehil olan kesmelidir. Kadın ehilse, onun kestiği de yenir.
Bilinmeyen konularda, takva yolunu seçmek en güzelidir.
Hangi Hayvan kurban Olur?
Her hayvan kurban olmaz.
Koyun, keçi, sığır, deve, manda gibi hayvanların erkek ve dişisinden kurban olur.
Keçi ile koyun 1 yaşında ve gösterişli, sığır, manda 2 yaşında, deve ise 5 yaşında
olmalıdır.
Keçi ile koyunu bir kişi keser. Deve, sığır ve mandayı birden yedi kişiye kadar insan
keser. Kesenlerin sayısı tek olacak diye bir şey yoktur.
Ortakların hepsi de Müslüman olmalı ve kurban niyeti taşımalıdır. Hepsinin kurban
niyeti yoksa, hiçbiri-nin kurbanı kabul olmaz. (H. Döndüren, İslâm İlmihali: 611)
Şaşı, topal, uyuz, kulağı delik, boynuzlu, boynuz-suz hayvan kurban olabilir.
Gözü görmeyen, çok zayıf, yürüyemeyecek kadar topal, yaşlı, hasta dişlerinin çoğu
dökülmüş, kulakları kesik, boynuzlar dipten kırık, kulağının ve kuyruğunun yarısından fazlası
yok, memeleri kopmuş hayvan kurban olmaz.
Eksik, sakat, görünümü çirkin olan hayvan, Allah‟a sunulmaz.
Tavuk, horoz, hindi, devekuşu, kaz, geyik, yaban-sığırı gibi hayvanlardan kurban
olmaz.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
105
Fakirin aldığı hayvan kusurlu ise, o fakir onu kurban eder. Nafile de genişlik vardır.
Zenginin kurbanı ölse onun yerine bir başka hayvan alıp kesmesi lâzımdır. Fakirinki
ölürse onun kesmesi gerekmez. Çünkü fakire nafiledir.
Kurban çalınsa ve bulunsa, zengin başka bir hayvanı kesti ise onu da kesmesi
gerekmez. Çünkü zengin yükümlülüğünü yerine getirmiştir.
Fakirin kurbanı çalınır ve bulunursa onu kesmesi gerekir. Çünkü üzerine nafile olanı
vacip kılınmıştır. Bayram sonrası bulsa o hayvanı tasattuk etmelidir.
Kurbanlık satılır mı?
Satılabilir. Ama onun yerine daha iyisi daha değerlisi alınıp kesilmek suretiyle. Daha
ucuz ve zayıfını kesemez.
Kurbanlık hamile çıkar, doğurursa yavrusu da anası ile beraber kurban edilir veya
yavrusu sadaka olarak verilir.
Kurbanlık vakfedilmiş durumdadır, satılmaz.
Sığır ve deve 7 kişi tarafından kurban kesilir. Bir hissenin sevabı peygamberimize
ayrılırsa, güzel olur. Çünkü O, ümmetine kesip bağışlamıştır. (K. Site: 4/533) Peygamberimiz
şöyle buyurur:
- “Hamile ve süt emzirenden sakının” (K. Site: 17/ 417)
- “Kulağı önden kesilmiş, arkadan kesilmiş, uzunluğuna yarılmış, delinmiş, gözü kör
hayvan kurban olmaz.” (Ramuz: 489/6)
- “Dört özellik kurbana caiz değildir:
Körlük
Hastalık
Topallık
Zayıflık” (Ebu Davud Edahi: 6)
Uyuzluk ete geçmediği için mani değildir. Görünümü güzel olmaz, o kadar.
Kurban edilen hayvanın nereleri yenmez:
1- Kanı,
2- Midesinde bulunan yedikleri,
3- Cinsel organları,
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
106
4- Kıkırdak,
5- Hayaları,
6- Derisi,
7- Bezeler, uykuluklar (Herhangi bir hastalık nedeni olabilir.)
8- İdrar torbası,
9- Ödü (Prof. Dr. İ. Canan, Hadis Ans: 6/238)
10- İşkembe ve bağırsak güzel yıkanmadan yen-mez.
Hangi Hayvanın Eti Yenmez:
- Türbeler için
- Ölüler için
- Devlet adamları veya birileri için,
- Allah'tan başkası için kesilen,
- Allah'ın adı anılmadan kesilen(Kasten terk edilmediyse, ihmalden telaştan
çekilmedisye besmele çekilip yenir.)
- Kesmeye ehil olmayanın kestiği yenmez.
Kandan, leşten, pis sayılan şeylerden yapılan yemleri yiyen veya pislik yiyen tavuk 3
gün hapsedilip, temiz gıdalarla beslenmelidir. Küçük baş hayvan 10 günde, sığır 20 günde,
deve 40 günde temizlenir.
Kurban etinden gayri müslimlere de ikram edilebilir mi?
Evet. Ayyaş ve kurbanı inkâr eden biri olmamalı-dır.
Komşulara kurban eti gönderilir. Bu komşular isterse günahkâr insanlar olsunlar.
Hatta, isterse Müslüman olmasınlar.
Nitekim kesilen kurbandan sonra efendimiz soruyor:
- Yahudi komşumuza da et gönderdiniz mi?
Cevap açık:
- Hayır, göndermedik. Çünkü o yahudidir. Müslüman değildir. Efendimiz(SAV)‟in
buna cevabına bakın. Nasıl mukabele eder:
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
107
- Hemen et gönderin o yahudi komşumuza. Cebrail bana komşu hakkı konusunda
öylesine sık tenbihlerde bulundu, hatırlatmalar yaptı ki, bu gidişle Rabbim komşuyu komşuya
mirasçı kılacak diye düşün-düm.
Bir bayram günü efendimiz(SAS), Aişe validemize sorar:
- Ey Aişe, kurban etinin ne kadarını dağıttınız?
Şöyle cevap verir:
- Hepsini de dağıttık bize kalan buttan başka.
Efendimizin sevinci yüzünden okunurken şöyle veciz sözle karşılar bu dağıtımı da der
ki:
- Desene Ey AiĢe, bir buttan baĢkası bize kaldı!
Evet, yenen burada kalır, verilen ise ahirete kadar gider, verenin mülkü olmaya devam
eder, amel defterinde yine karşılarında bulurlar.
Kurbanın Hikmeti Nedir?
Herşeyin bir hikmeti vardır. Sebepsiz, anlamsız, faydasız islâm‟ın bir emri yoktur.
İslâm‟ın emerlerinde sadece sosyal faydalar aranmaz. Sosyal faydalar için yerine
getirilmez. Bir de sadece ibadet yönü de düşünülmez. Allah'ın emir ve yasaklarında bizim
için çok yönlü büyük faydalar vardır. Allah'ın emri şartlı yerine getirilmez.
Dinin emirleri, sırf Allah rızası için yapılır. Dünya menfaati ve sosyal faydalar
düşünülmez. O faydalar arka-dan gelir.
Kurban, Allah için fedakârlıktır. İnsanı Allah'a yaklaştıran cömertliktir.
Müslüman, gerekirse Allah yolunda malını kurban sunduğu gibi, canını da
vereceğinin, tereddütsüz şehadet mertebesine yükseleceğinin göstergesidir.
Kurban üçe bölünecek. Ondan yoksullar, komşular, hısım akraba da faydalanacaktır.
362 gün et alım gücü olmayanlar et yüzü görecektir.
Sosyal yönü ile başka dinlerde ve ideolojilerde kurban bayramı gibi bir bayram yoktur.
İkramları, ziyaretleri, yardımları, sevgi ve coşkusu ile kurban bayramı bambaşkadır.
Kurban Hayvan Katliamı Mıdır?
Hayvansever, köpeksever bazı vatandaşlarımız, yılbaşında hindileri kızartıp, tıka basa
yiyenler, üç aylık kuzuları meze yapan bazı kimseler, merhamete gelip hayvana yazık değil
mi? Kurbanda kesiliyor, bu katliamdır, diyorlar. Müslümanı da kan dökücü ilân ediyorlar.
İslâm, kul hakkı kadar hayvan hakkına da önem vermiş bir dindir. Hayvana eziyet,
dövmek, aç susuz bırakmak yoktur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
108
Bir köpeği susuzluktan ölmek üzere iken su vereni Peygamber cennetlik olduğunu
bildirmiştir. Kedisini aç bırakan kadını da cehennemlik olduğunu haber vermiştir. İslâmda
hayvan dövüşü yasak, hayvanın hedef alınması yasaktır.
Hayvanı kurban etmedik, acıdık o ne olacak? Bir gün kesilmeyecek mi? Meze olmadı
diye mi katliam oluyor? Veya kurbanda kesildi diye mi yazık oluyor?
Kurbanı Allah emretmiştir.
Eti her an bulabilen, et beğenmeyenler için kurbanın bir anlamı olmuyor. Onlar fakiri
düşünmüyor. Hayvan besicilerini düşünmüyor. Kendilerinden başkasını ilgilendiren bir şey
olunca, tepki gösteriyor. Telef oluyor, ekonomiye zarar veriyor, diyor.
Kurban,
- Küçük yaşta hayvan olmuyor.
- Zayıf havyan, hasta hayvan, kusurlu, sakat kurban edilmiyor.
- Hamile, yeni emzikli kurban edilmiyor. Eziyet yasak. Neden zulüm olsun?
Bu, kurban düşmanlığı, islâm düşmanlığıdır.
Kurban hayvan katliamı değildir. Resmen Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı‟ndan
yapılan açıklamaya göre 2002 yılında kesilen kurban sayısı %8. Koparılan fırtına kasıtlı. %92
hayvanı kasaplar kesiyor. Bu fırtınayı koparanlar da yiyor.
Kurban kesmek istemeyen bazıları soruyor:
- Kurbanın parasını fakirlere versek olmaz mı?
- Olmaz. Onunla Allah'ın emri yerine getirilmiş olacak. Ve Allah'ın rızası
kazanılacaktır. Ayrıca: “Venhar=kan akıt” diyor. Her ibadet ayrı. Oruç ayı namaz ayrı. Zekat
ayrı, sadaka ayrı, kurban ayrıdır.
- Zekat vermeyen, sadaka vermeyen bu kimseler fakiri düşünüyor görünüp, kurbandan
kaçacaklar. Hayvan-severlik rolü oynayacaklar da ondan.
Bu hareket, kurbana karşı olmanın bir yoludur.
Kurbanı kesmek vaciptir veya müekket sünnettir. Sadaka ise nafiledir.
Peygamberimiz(a.s): Hali vakti yerinde olup da kurban kesmeyen mescidimize
uğramasın, buyurmuştur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
109
KURBANIN DERĠSĠ KURBANDAN AYRI MIDIR?
Kurbanın hiçbirşeyi kurbandan ayrı düşünülemez. Ve farklı bir şekilde de
kullanılamaz. Alınıp satılamaz. Kasap ücreti olarak herhangi bir parçası verilemez. Ancak
evde sergi ve seccade olarak kullanmak için alıkonulabilir. En iyisi hayır kurumlarına sadaka
olarak verilmelidir.
Hz. Peygamber: “Kurbanın derisini satanın kurbanı yoktur” buyurmuştur.
Hz. Ali(r.a): “Peygamber bana kurban kestiğim devenin üzerindeki çulları bile sadaka
olarak vermemi emretti” der.
Kurbanın sahibi, kurbanı kendi iradesi ile, dinî vazifesini yerine getirebilmek için
kesmektedir. Deri üzerinde de tasarruf hakkı ancak onundur.
Bir insan nasıl zorla kurban kesmiyorsa, “etini üçe böleceksin, falana falana
vereceksin” denemiyorsa deri üzerine de herhangi bir zorlama veya yönlendirme de olamaz.
Eğer olursa bu, düpedüz gasbdır. Zulümdür.
Deriye kimse ambargo koyamaz. Onun üzerinde tek hak sahibi, kurbanı kesen
kimsedir. Onu dilediği gibi tasarruf da, en temel hakkıdır.
Deri, kurbanın bir parçasıdır. Onunla tamam olur. Derinin nereye gittiği çok
önemlidir.
Bir insana zorla “Kurban kes” demek ne kadar antilaikse, derisini bana vereceksin,
demek de antilaiktir, antidemokratiktir. Zorla alınan deri yardım mı olur, gasp mı? Yardım
isteğe bağlı olduğuna göre gasbtır.
Kurbanın sütünden istifade etmek, etini ve derisini satıp parasını almak, veya
demirbaş olmayacak bir şey ile değiştirmek mekruhtur. Şayet böyle bir şey yapılırsa,
kıymetini yani kaç para ise o miktarı sadaka olarak vermek gerekir. Peygamberimiz(SAV)
Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kurbanın derisini satan kimsenin kurbanı olmaz.” (ez-Zeylâî,
Nasbu‟r-Râye, 4/218)
Kurbanın et ve derisinden kasap ücreti de verilmez. Yani kasaba, “gel benim
hayvanımı kesiver; karşılığında bir miktar et vereyim yahut derisi senin olsun” denilemez.
Peki, kasaba et veya deri vermek câiz olmaz mı? Tabii ki câiz olur; ancak, kasaplık ücretini de
ayrıca vermek şartıyla... “Rasûlüllah(SAV), develer kurban kesilirken başında durmamı,
derilerini ve sırtlarındaki çullarını paylaştırmamı emretti. Onlardan herhangi bir şeyi kasap
ücreti olarak vermeyi bana yasakladı. Kasap ücretini biz kendimiz veririz.” (Müslim, Hacc,
348)
Kurbanın derisi sadaka olarak verilir veya ondan seccâde vesaire gibi evde
kullanılacak bir şey yapılır. Hz. Aişe(r.anha) validemizin ve diğer bazı sahabilerin kurban
derilerinden su tulumu yaptıkları rivâyet edilmiştir. (Müslim, Edâhî: 28)
Kurbanın, kesilmezden evvel yünlerini kırkmak mekruhtur. Eğer kırkılacak olursa,
bu yünler de sadaka olarak verilir. Fakat kesildikten sonra yünü yolunup veya kırkılıp
kullanılabilir, bu câizdir. (O.N.Bilmen, B. İslam İlm. İst. 1985, s.413-414)
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
110
Kurbanın etleri toplanıp, ihale ile satılacaksa veya ihtiyaç sahiplerinin dışında
başkaları yiyecekse, bu durumda et verilmez. Verilirse kurban eksiktir.
Bir hadiste de: “Zilhicce ayının onuncu günü gelince biriniz kurban kesmek isterse,
kurbanın ne kıllarından ne tırnaklarından bir şey alıkoymasın” buyrul-muştur. (Müslim,
Edâhi: 1977)
TEġRĠK TEKBĠRLERĠ
Ne Zaman Nasıl Getirilir?
Tekbirler, Arefe günü sabah namazında başlar. Bayramın dördüncü günü ikindi
namazana kadar devam eder.
23 vakit, farz namazlardan sonra getirilmiş olur.
Bu tekbirleri getirmek vaciptir. Unutulur veya terk edilirse, vacibin terki olur ki,
günahtır.
Kurban kesen, kesmeyen her müslüman, bu tekbirleri mutlaka getirmelidir.
Bayram günleri, sevinç günleridir, mübarek günler-dir. Bayram günlerinde yüce
Allah'a kurbanla yaklaşıldığı günlerde tekbir getirmek, hepimizin üzerine vaciptir. Herkese
kurban vacip değil, ama tekbir vacip. Çünkü bayramın vacibidir.
Nasıl getireceğiz:
“Allahü Ekber, Allahü Ekber, La ilâhe illallahü vallahü Ekber, Allahü Ekber ve Lillâhi
hamd.” diyeceğiz.
Teşrik tekbirinin aslı neye dayanmaktadır?
Cebrail(a.s) Allah-u Teâlâ‟nın (c.c) ihsan buyurdu-ğu kurban ile Hz. İbrahim‟e (a.s)
geldiği zaman; oğlu Hz. İsmail‟i “Allahu Ekber Allahu Ekber ” diye nidâ etmiştir. Hz.
İbrahim(a.s) Cebraili görünce: “Lâ ilâhe illallahu va‟llahu ekber” diyerek cevap vermiştir. Hz.
İsmail(a.s) de kendine bedel olarak gönderilen kurbanı görünce: “Allahu ekber ve lillahi‟l
Hamd” diye tesbihte bulunmuştur. İşte teslimiyyeti ifade eden teşrik tekbirlerinin aslı budur.
Vaktinde kılınamayan namaz gün ikindiden önce kaza edilirken tekbir de getirilir.
Sonra kaza edilirse tekbir getirilmez.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
111
ADAK KURBAN SAYILIR MI?
Adağı kurbanla karıştırmamak gerekir.
Adak, mükellef olmadığı halde bir insanın, mübah olan bir işi yapmayı sözvermesidir.
Bu vaaddir, Allah'a söz vermektir, yerine getirmek vaciptir.
Adak, şu işim olursa, şunu şöyle yapayım, demektir.
Dünyalık işler için, olur olmaz adak adamak uygun değildir. Mekruhtur.
Adak kesilince etinden kendi ve bakmak zorunda olduğu kimseler yiyemez, yerlerse
değerini tasadduk ederler. Yeme şartı koştuysa yer.
Allah Hacc 29: “Adaklarını yerine getirsinler” buyurur.
Adak, meĢru konularda olur. Kendimi atacağım, intihar edeceğim, içki içeceğim
olmaz.
Peygamberimiz: “Her kim Allah'a itaat edeceğini adarsa, itaat etsin. Her kim de
Allah'a isyan edeceğini adarsa, Allah'a âsi olmasın.” (Buhari iman: 28)
Adak cinsinden farz, vacip bulunmalıdır. 3 gün oruç tutacağım, bir kurban
sunacağım gibi. Yoksa karnımı doyuracağım, hasta ziyaret edeceğim olmaz.
Adak yapmak, üzerimize borç olan bir Ģey olmamalıdır. Kurbanda bir kuzu keseyim
veya zekatımı vereyim gibi.
Meşru olmayan maldan ve başkasının malından adak olmaz.
Adak sevap kazandıran bir iş değil; sözünü yerine getirmiş olunur. Adak, kaderi
değiştirmez. Sıkıntı sonunda şükür manasında kan akıtma sevaptır.
AKĠKA KURBANI NEDĠR?
Yenidoğan çocuğun başındaki ana tüyüne, akika denir. Bu tüyler kesilip ağırlığınca
altın veya gümüş sadaka verilebilir.
Yenidoğan çocuk için, böyle bir çocuğu verdiği için Allah'a Ģükür kurbanı kesilir.
Buna akika kurbanı denir.
Akika kurbanı, mezhebimize göre mübahtır. Diğer üç mezhebe göre sünnettir.
Peygamberimiz torunları Hasan ve Hüseyin için Akika Kurbanı kesmiştir.
Bu kurban, doğumdan erginlik çağına girinceye kadar kesilebilir. İlk yedi gün içinde
kesmek daha iyidir.
Akika kurbanını kesen etinden yiyebilir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
112
Eğer çocuğum sağ salim doğarsa kurban kesece-ğim dediyse o adak olur. Etinden
yiyemez. Akika kurbanı keseceğim derse onun etinden yiyebilir.
Kurban kesince dua edilir: “Ya Rabbi! Bana böyle bir evlat verdiğin için sana şükürler
olsun. Bu evladımı hayırlı kimselerden et. Hayırlı ömür ver. Rızana uygun yaşat. Hayırlı
işlere vesile kıl. Sağlıklı ömür ver...”
KĠġĠ ĠÇĠN KURBAN KESĠLĠR MĠ?
Allah'tan başkası için kurban kesilmez. İnsan için kurban, şirktir.
Ölmüşler için kurban kesilmez. Ancak sevabı bağışlanabilir. O da kabirde, yatırda
kesilmemelidir.
Fetvay-ı Hindiye 11/277: “Bir insan için kurban kesilmez. Kesilirse, kesilen leş
hükmündedir. Yenmez. Hacıların, gazilerin, devlet adamlarının gelişi için de kurban
kesilmez.”
Peygamberimiz: “Allah'tan başkası için hayvan boğazlayana Allah lânet etsin.
Herhangi bir liderin bir yere gelişi münasebetiyle şerefi için veya velî ve salih bir kimsenin
kabri için hayvan kesilirse, eti haramdır. Yenilmez. Çünkü hayvan, Allah namına
kesilmemiştir. O gelen zat veya velî tazim için kesilmiştir.” (Halil Günenç, Günümüzün
Meselelerine Fetvalar: 1/296)
BAZI SORU VE CEVAPLAR
1- KURBAN NĠÇĠN KESĠLĠR?
Kurban dinî bir vecibedir.
İlk kurbanı İbrahim Aleyhisselam kesmiştir. Bu kurban, İsmail Aleyhisselama fidye
olmuştur. Nasıl kurban, İsmail Aleyhisselama fidye olduysa her kurbanda sahibine fidye
olacaktır inşallah.
Kurban ancak Allah emrettiği ve Allah rızası için kesilir. Bu, Allah'ın verdiklerine
şükran ifadesidir.
Kurban kesilmekle hem Allah'ın emri yerine getiril-miş olur, hem de sevap
kazanmaya vesile olur. O sevap da, kaza belâyı def eder.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
113
2- ALLAH'IN ADINI ANMAYI UNUTAN NE YAPMALIDIR?
Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanın eti yen-mez. Hayvan kesilirken “Bismillahi
Allahü Ekber” Veya “Bismillah” denir.
Bir insan kasten terk etmediyse, unuttuysa, deyip demediğini bilemezse, galip zanna
göre hareket eder, “demişimdir inşallah” der. Çünkü heyecandan terk etmiş de olabilir, o
zaman: “Bismillahi evvelihi ve ahirihi” der.
Hayvanı ehil olan keserse, daha iyi olur. Hayvanı tutanlarda Allah'ın adını anmalı,
tekbirlere iştirak etmeli-dir.
3- ZENGĠN AMA ELĠNDE PARA YOK KURBAN KESER MĠ?
Varlık sahibi her insan kurban kesmekle mükellef-tir. O anda cebinde para
olmayabilir. Çaresine bakacak, gene kesecektir.
Meselâ altını var, markı, doları var, Türk parası yok. Bozdurup kesecek, borcunu
ödemiş olacak.
Kredi kartı ile kurban kesebilir mi?
Bu ona yardım sandığı gibi olur. Faiz ödemedikten sonra kesilebilir. Bu bir borç
almadır.
Elinde parası olmayan borç alarak kurban keser.
4- ELEKTRĠKLE KESĠM CAĠZ MĠ?
“Ceryan makinesi ile kesim dört mezhebe göre caiz değildir.” Kurbanı insan
kesecektir. Kestiren, vekâlet verecektir. Ayrıca kesen müslüman olacaktır. Kurbanı müslüman
keserken diyelim ki, bir dinsiz ateist, elini kesenin elinin üstüne koysa o hayvanın eti yenmez.
(GMF. 1/296)
Hayvana kurşun sıkıp başına vurup öldürmek olmaz...
ġok vermeye gelince;
Verilen şok ölüme sebep oluyorsa, o hayvanın eti yenmez. O kurban olmaz. Kurbanın
kanı akacaktır. Öldükten sonra kesmek kan akıtmak değildir.
Verilen şok, ölüme sebep olmuyor hayvanı sakinleştiriyorsa, ölüm kesimle oluyorsa,
bu şok caizdir. Öldürmeyecek dozda olmalıdır.
Ölüm, bayılma ile değil, kesimle olmalıdır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
114
İbadetleri yerine getirmek de keyfilik olmaz. Edâ ediş şekli, biçimi değiştirilemez.
Allah nasıl emrettiyse öyle olur.
Ölüm şokla veya şokun tesiriyle oluyorsa leş hükmündedir, yenmez, kurban olmaz.
5- BAġKASI ĠÇĠN KURBAN KESĠLĠR MĠ?
Hayvan başkasının adı anılarak kesilmez.
Birileri için de kesilmez. Ancak Allah için kesilir.
Bir insan ölmüş ana babası için kendi parası ile kurban kesebilir. Sevabını onlara
bağışlayabilir. Bundan kendisi de yiyebilir. Ölen, para bırakmış ve kurban kesilmesini
istemişse o zaman adak durumundadır. Kesen yiyemez, etin tamamını dağıtması lâzımdır.
Şafilere göre ölen, vasiyet etmemişse, ölen için hayvan kesilmez.
Bir kimse, peygamberimiz için de kurban kesebilir veya hisse ayırabilir. Sevabını ona
bağışlar.
Peygamberimiz her sene iki kurban kesmiş, birini ümmeti adına sunmuştur. (K. Sitte
17/409) Varlıklı olanlar peygamberimize hisse ayırır veya kestiği kurbanın sevabına
peygamberinize bağışlarsa, şefaatine nail olur inşallah.
6- FAKĠR KURBAN KESEBĠLĠR MĠ?
Kurban, zengine vaciptir. Varlık sahibi kendisine verilenlerin şükrünü ifa için kurban
keser.
“Fakire kurban vacip değildir. Hayvan alır, kurban diye keserse, kendine vacip
olmayanı vacip kılmış olur. O kurban olmaz adak durumundadır. Kendisi ve aile fertleri
yiyemez, yenirse parası fakirlere verilir” görüşünde olanlar vardır.
Kesen fakir, nafile sevabı alır. Etinden de yer, diyenler daha çoktur. Biz buna göre
amel ederiz.
Fakir biri, çocuklar mağdur olmasın, şimdi pek kesmeyenle ilgilenilmiyor, derse,
kurban niyetiyle kesme-mesi lâzımdır. Fakir kurban kesince yiyip yiyemeyeceği ihtilaflı
olduğundan kurban diye değil normal kesip yemesi daha uygun olur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
115
7- HACTAKĠ KURBAN BURADA KESĠLSE OLUR MU?
Bazıları: “Hacta kesilen kurbanlar telef oluyor, orada kesileceğine burada havale
edilse, kesilse olmaz mı” diyor.
Önce oradaki kurbanla buradaki kurban, birbirine karıştırılmamalıdır. Burada kesilen
kurban vacip olan zenginlik kurbanıdır.
Hacta kesilen kurban ise, hac nasip eden Allah'a Ģükür kurbanıdır. Bu ancak Harem
hudutları içinde kesilir. Yani oradaki şükür kurbanı burada kesilemez.
Hacta seferi olunduğu için burada bir kurban daha gerekmez, deniyorsa da zengin
vekâletle burada kestirebilir.
Hacta kesilmezse eksiklik olur. Kıran ve temettu haccı yapana kurban farzdır.
Hacta bir yasağı çiğneyen de keffaret kurbanı keser.
8- KADIN KURBAN KESEBĠLĠR MĠ?
Kadın ehil ise Allah'ın adını anarak kurban kesebilir. “Kadının kestiği yenmez” sözü
doğru değildir.
Kadın, zenginse 80 gramı geçen altını varsa veya bu değerde malı olsa kurban kesmesi
vaciptir.
Ailede iki tarafta zenginse, ikisi de keser. (Şafilere göre aile reisinin kesmesi
yeterlidir.)
Zaman zaman, kadın üzerine kurban vacip olmadığı halde beyine: “Her sene sen
kesiyorsun, bu sene de ben keseyim” diyemez. Kurban, borç ödemedir. Kimin üzerine borç
ise, onun ödemesi gerekir.
Kadın çalışmıyor, parası da yoksa, bu haliyle eşi değil de o kesmeye kalkarsa,
kocasından borç düşmez.
Hanım, kazanmamış, beyi altın bozmuş hanımına vermiş. Her an alıp bozdurup işinde
kullanabilse, o bayan zengin değildir. Kurban kesmesi gerekmez.
9- KESMEK ĠSTEYĠP DE KESEMEYEN NE YAPMALIDIR?
“Ya rabbi! Ben de zengin olsam, ben de kesseydim,” der. beni de kurban sevabından
mahrum etme, derse kurban sevabı alır. Çünkü peygamberimiz: “Ameller niyete göredir.
Mü'minin niyeti amelinden hayırlıdır” buyurmuştur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
116
Allah insana niyetine göre muamele edecek. Sen böyle diyordun, böyle istiyordun,
diyecek.
10- ORTAKLARDA DĠKKAT EDĠLECEK HUSUSLAR
Ortak kurban kesecek olanlar dikkatle seçilmeli, inançsız, ahlâkı zayıf, ibâdet zevkini
kaçıracak kimseler, ortak olarak seçilmemelidir. Ortaklar 3-5-7 olacak şartı yoktur.
Ortakların hepsinin niyeti, ibadet niyeti olmalı, kurban niyeti olmalıdır. Birinin niyeti,
et yemek olsa, o hayvan kurban olmaz.
Ortaklardan biri ölse, mirasçıları kurban niyetini muhafaza etse, o kurban hepsi için
caizdir. Ölen de sevap kazanır. Mirasçılar, kurbanın kesilmesini kabul etmese, o zaman o
hayvan kurban olamaz.
Ortaklardan biri, adak kurbanı niyeti taşısa, gene ibadet ve Allah'a yaklaşma
niyetiolduğundan kurban sahihtir.
- Et, ortaklara çekilecek olan kur‟a ile dağıtılmalı-dır. Kur‟a burada caizdir.
Göz kararı caiz değildir. (Hadis Ans 4/534) Paylar eşit olmalı, ortaklar tamam eşittir,
dedikten sonra kur‟a çekilmelidir.
Ortaklar, deride anlaşamazlarsa satarlar sadaka olarak verirler. Razı olmayana da
hissesine düşeni verirler. Kurbana zarar gelmez. O ne yaparsa yapar.
11- KURBAN DERĠSĠ SATILIR MI?
Kurban, derisi, boynuzu, başı, ayağı, yünü ile bir bütündür. Hiçbirşeyi satılamaz. Eğer
herhangi bir şeyi satılırsa parasının fakirlere veya hayır kurumlarına verilmesi gerekir.
Herhangi bir parçası, kesme ücreti olarak da verilemez. Verilirse kurban olmaz.
(İs.Fık.Ans. 4/423)
Hz. Peygamber: “Kurbanın derisini satan kimsenin kurbanı olmaz” demiştir. (Prof. Dr.
H. Döndüren İslam İlmihali: 620)
Hz. Ali(r.a) da: ”Peygamber devenin derisini, sırtındaki çulu kestirme ücreti olarak
vermeyi yasakladı. O çulları fakirlere dağıtmamı söyledi” der. Hz. Ali(r.a) Kestirme ücretini
ayrı öderdik, der. (K. Sitte: 5/35)
Kurbanın parçaları, kurban sahibi tarafından kullanılabilir veya fakirlere, hayır
kurumlarına verilebilir. Deri satılacak olursa, parası hayra verilir. Eti asla satıla-maz.
Kurban, dinî bir vecibedir. Ona ait bir parçası, yerini bulmazsa kurbanın sevabı eksik
olur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
117
Kurbanın eti imanmayana, ateiste, ayyaşa ikram edilmemelidir.
Kurban eti, dana koyunla, yağlı yağsızla değiştirilebilir.
Her konuda yanlıĢlık var, yanlıĢ yapanlar var. Kurbanla ilgili yanlıĢlıklardan
bazıları da Ģöyle:
- Bey zengin hanım mükellef olmasa da sıra ile kurban keserler.
- Yeni evli keçi kesemez.
- Bekâr kurban kesmez.
- Adetli kadın kurban kesemez, kestiremez ve vekâlet de veremez.
- Kadın herhangi bir hayvanı kesemez, kurban kesemez, keserse kestiği yenmez.
- Beş vakit namaz kılmayan kurban da kesemez.
- Şükür namazı kılmayanın kurbanı kabul olmaz.
- Taksitle kurban olmaz.
- Kredi kartı ile kurbanlık alınmaz.
- Kurban duası bilmeyen, okumayan kurban kese-mez.
- Kurban sahibi kurbanının dalağını yiyemez.
- Sığır cinsinden kurban kesilirse, mutlaka 7 kişi olmalıdır. Veya tek olmalıdır. Vs....
Adak konuĢunda da birkaç yanlıĢlık Ģöyle:
- Adak gecikirse, kuzu iken sığır olur, deve olur.
- Adak kesen zengin de olsa, yakınına, akrabası-na, komşusuna verebilir. (İhtiyaç
sahibine verilir.)
- Yağları, kellesi, işkembesi eziyetli olduğundan atılabilir. (Telef edilmez.)
- Adağın kemiği kırılmaz, eklem yerlerinden pay edilir.
Görülüyor ki, herkes birşeyler söylüyor, meseleyi dine ve bilene bırakmıyor...
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
118
BAYRAMLAR MI DEĞĠġTĠ BĠZ MĠ?
Bayramlar, bugün toplumumuzun her kesimi için aynı anlamı taşımıyor.
Bir kısmı: “Kurban bayramı” diyemiyor, “et bayra-mı” diyor. Kurban parasını
seyahhatta yiyor.
Sevinç günü, kaynaşma – dayanışma günü, feda-kârlık zamanları unutuldu. Herkes
kendi hayatını yaşıyor.
Yaşlılar, eski günlerden bahsedilince, eski günlere uzanıp: Nerede o eski bayramlar...
Nerede o eski günler... Nerede o eski insanlar... diyor. Bayramların tadının kaçtığını ifade
ediyor.
Bayramlar değişmedi, değişen biziz...
Bugün dünyada bizim bayramlarımız gibi bir başka gün yoktur. Başka bayram yok.
Toplumumuzun geleceği açısından bayramlarımı-zın gerçek anlamını korumalıyız.
Bayramların sıcak havasını estirmeliyiz.
- Ziyaretleri,
- HediyeleĢmeyi,
- YardımlaĢmayı, dayanıĢmayı, selâmlaĢmayı,
- Yoksulları, yetim, öksüz ve dulları, kimsesiz-leri,
- Hatta ölmüĢler için kabir ziyaretini, onların ruhlarına ulaşacak hayır hasenatı ve
duayı unutmama-lıyız.
Ayrıca bayramlar, çocuklar üzerinde en etkili ve önemli günlerdir. Yaptığımız
şeylerle çocuklarımıza ve başkalarına örnek olmalıyız. Din duygusunun gelişmesin-de bayram
günlerinin sıcak ortamından istifade etmeliyiz. Çocuklara kurbanı anlatmalıyız.
Çocuklarımızı, yanlışlıklardan, kötü alışkanlıklar-dan ve müslüman çocuğuna
yakışmayan, giyim, davra-nıĢ ve oyunlardan alıkoymalıyız. Daha çok ibadetlere
alıştırmalıyız. Bayramları müslüman çocuğu gibi kutlama-sını öğretmeliyiz ki, inançlarımız
ve geleneklerimiz devam etsin.
NASIL BAYRAM GEÇĠRELĠM?
NELERĠ YANLIġ YAPIYORUZ, ONLARI GÖRELĠM:
Bayramlar, yozlaşmaya, bozulmaya sebep olma-malıdır...
Bayram, hiçbir yasağı, günahı meşrulaştırmaz. nâmahremi de kaldırmaz...
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
119
Davranışlarımız, giyimimiz, ilişkilerimiz, herşeyi-miz, islâmca olmalıdır. Giyim
kuşamda, davranışlarda ciddiyet elden bırakılmamalıdır.
İslâmın muhatabı müslümandır. İşlerimiz müslü-manca değilse, kimse kendini
aldatmasın.
Kimse, bazı kelimelerin arkasına da sığınmasın. İnancından dolayı giyime ve öptü –
öpmedi diye dil uzat-mamalı, saygılı olmalıdır...
Kalp temizliği gibi bahanelerle, kimse rencide edilmemelidir. Allah'a, peygambere
itaat etmeden temiz olunmaz. Ayrıca günah işleyenin kalbi temiz olmaz. İbadet etmeyenin
kalbi temiz olmaz.
Ziyaret, dinin emridir. Bu emir yerine getirilirken, dinin çizdiği sınırlar içerisinde
hareket edilmelidir:
- İnancı ahlakı zayıp olana,
- Meşru iş yapmayana,
- Karmakarışık oturup kalkana,
- İnançla, tesettürle alay edene,
- Bayram tanımayana, haram, günah tanımayana, ziyaret edilmez. Günahla
dönülecekse, günaha grime korkusu varsa, sevap terk edilir. Ziyarette sevap vardır. Ama
bazılarına ziyaret etmemekte sevap vardır.
“İrtica, çağdaşlık, medenilik, ilericilik, gericilik...” bıktık bu kelimelerden. Bacı elini
vermek, elini öptürmek istemiyorsa, zorla mı öpeceksin? Hani saygı, hani hoş-görü? Hani
demokratiklik?
Müslüman, hiçbir günahı küçümsememelidir. Küçük günahlar, büyük günahlara
götürür...
Enişte, kayın, baldız, dayı, amca, koşmu, nişanlı, sınırı aşılmamalıdır. Özellikle
nişanlılık evlilik değildir. Gizli ve hileli nikâhta evlilik değildir. bazı şeyleri meşrulaştır-maz.
Ziyaretlerde:
- Kazancı haram olanın,
- Gayri meşru iş yapanın, faiz yiyenin, kumarbazın, falcının, haram şeyleri alıp
satanın,
- Dinle, dindarla alay edip, dini red edenin,
- Günah işleyip pişmanlık duymayanın ikramı yen-mez.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
120
Her ortamda, bilhassa böyle vakitleri fırsat bilerek, herkes, inancını, dinini, yaşayarak
veya anlatarak tebliğ etmelidir. Dedikodu, gıybet ve iftira edileceğine, günaha girileceğine,
sevap kazandıracak işler yapılmalıdır.
- Mezarlıkta para ile Kur'an okunmaz, okutulmaz.
- Kabristana mersin götürmek diye bir şey yoktur. En güzeli ağaç dikmektir.
- Bayram sabahı silah atmak anlamsızdır. Cahiliye adetidir. Adam namaza gelmiyor,
silah atıyor.
- Bayram temizliği bahanesiyle bacılarımız, temizlik yaparken, kurban kesilirken
bacılarımız, islâmî olmayan görünüme dikkat etmelidir.
Bacılarımız inançlarını daha şuurlu bir şekilde yerine getirsinler. Örtü sadece sokakta
örtünülmez. Yarım yamalak da örtünülmez. Başı örtülü etek yırtmaçlı olmaz. Örtü, Allah'ın
emrettiği şekilde değilse, boşunadır.
Laf olsun diye örtünülmez. Bacılarımız inancına, kültürüne, kimliğine şuurlu bir
şekilde sahip çıkarlarsa daha iyi nesiller yetişeceği inancındayım.
Analar iyi örnek olmalı, kızına dinini noksansız yaşama ortamı hızırlamalı, o imkânı
vermelidir. Yoksa vebâl vardır.
- Erkek çocuklar bayram namazına mutlaka götü-rülmelidir. Bayram havasından
istifade ederek din duygu-su aşılanmalı, müslüman olduğu hatırlatılmalıdır.
Hiçbir kap boş kalmaz. Biz doldurmazsak başkaları doldurur. Bayram namazı kılacak,
kurban kese-cek, ardından hayır yapacak, cenaze namazını kılacak evlat yetiştirilmelidir.
Bu bayramlar değişmemize vesile olur inşallah.
Arefe gün oruç tutmak çok sevap. Bayram sabahı da yenip içilmez, kurban eti ile
yenmeye başlanırsa, oruç sevabı olduğu söylenir. Peygamber(a.s) Arefe gününün Allah'ın
değer verdiği gün olduğunu bildirmiştir.
Bugün müslümanların çile çekmesinin sebebi, müslüman kimliğinden kopmanın
cezasıdır. Bu unutulma-malı, hatalardan vazgeçilmelidir.
Cenab-ı Allah'tan hayırlı bayramlar niyaz eder, nice nice bayramlar göstermesini
dilerim.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
121
M. Necati Bursalı‟nın bir şiiri ile konumuzu bitirelim:
BAYRAM
Gösterir Cemâlin yâr,
Bayram, o bayram olur.
Eder beni bahtiyar,
Bayram, o bayram olur!
Diner içimde sızı,
Duyarım büyük hazzı,
Nebî râzı, Hak râzı,
Bayram, o bayram olur!
Lutfa boğar Yâr beni,
Artık yakmaz nar beni,
Melekler sarar beni,
Bayram, o bayram olur!
Artar her lâhza nûrum,
Artar neş‟em, huzurum,
Muhammed‟i bulurum,
Bayram, o bayram olur!
Biter hasret, biter gam,
Hiç yere gelmez arkam,
Erişir Hak‟tan selâm,
Bayram, o bayram olur!
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
122
Yüz vardır, güleç, sıcak,
Yüz vardır ay gibi ak,
Gösterir dîdârın Hak,
Bayram, o bayram olur!
Gülleri ederim cem,
Dilde Allah tek hecem,
Biter hicranlı gecem,
Bayram, o bayram olur!..
Uçar canım kuş gibi,
Bir zevk bulunmaz dibi,
Gel dersin, gel, yâ Rabbi,
Bayram, o bayram olur!
Ne tuzak var, ne pusu,
Çağlar ırmaklarda su,
Alırım yâr kokusu,
Bayram, o bayram olur!
Gerek yok gözde yaşa,
Ne ipek, ne kumaşa,
Başlar bir hoş temâşa,
Bayram, o bayram olur!
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
123
Ne söylense yine az,
Böyle devlet bulunmaz,
Alnımızdan öper yaz,
Bayram, o bayram olur!
Gelir götürür Burak,
Ne yer kalır, ne durak,
Kulum diye sever Hak,
Bayram, o bayram olur!
Kucak açar Mustafa,
Başlar İlâhî safa,
Biter dert, biter cefâ,
Bayram, o bayram olur!
Yok artık hesap, Mîzan,
Tâ Firdevsi bulur can,
Sarar neş‟e, heyecan,
Bayram, o bayram olur!
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
124
III. BÖLÜM
MÜBAREK GECELER
A- (Resûlullah‟ın Dünyaya TeĢrif Ettiği Gece)
MEVLĠD KANDĠLĠ
“Mevlid” kelimesi, bir insanın doğumu, doğduğu yer, doğduğu zaman ve bu zamanı
kutlamak gibi anlamlarda kullanılır.
Yukarıdaki anlamlarda kullanılmakla beraber mevlid, asırlardan beri lügat
manalarından sıyrılarak, insanlık âleminin rehberi, Peygamber efendimiz(SAV) için özellik
kazanmıştır.
“Mevlid” denilince, Hz. Peygamberin doğumu akla gelir. Hz. Peygamberin: “Ey
Rabbimiz, içlerinden onlara senin âyetlerini okuyan, kitabı ve hikmeti öğreten, onları her türlü
kötülükten arındıracak olan bir Peygamber gönder.” Duasının kabulünden sonra Arabistan
çöllerinde güneş, ufuktan doğmadan cahiliye devrinin ufkunda bir güneş gibi insanlık
âlemine, insanlığın peygamberi teşrif etti. İşte o günden bugüne bu geceye Mevlid gecesi
denildi.
Ġnsanlığın Durumu Neydi?
Kâinatın Efendisinin dünyaya teşriflerinden önce insanlık âlemi, insanca yaşamayı
unutmuş, maddî ve manevî, ızdıraplar içerisinde, şaşkın, ümitsiz bir halde yollarını
kaybetmişlerdi. Cehaletin kucağında, karanlığın ortasında inim inim iniliyorlardı. Bu durum
Kur'an-da şöyle ifade edilmiştir:
“İnsanların kendi elleriyle işledikleri günahlar yüzünden fesat, karada ve denizde
yayılmıştı.” (Rûm sûresi: 41)
İnsanlar her türlü kötülüğü açıkça yapmaktan çekinmiyordu. Kurtulmak isteyenlerin
gücü kurtulmaya yetmiyor; çırpındıkça, çabaladıkça daha da bataklığa batıyorlardı. Zulüm
içinde kıvranan insanlık, cahiliye devri adı verilen kapkara bir devir yaşıyordu. Kendi
yavrularını, kılları kıpırdamadan kendi elleriyle diri diri toprağa gömen ana babalar, bu işi
seve seve yapıyordu. Ancak kuvvetli olan yaşama imkânına sahipti. Akif‟in dediği gibi:
“Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi.”
İnsanlar Allah'ı ve akıl ölçülerini bırakmış, kendi elleriyle yaptıkları cansız, zarar ve
faydası dokunmayan putlara tapıyorlarda. İçki, faiz, zina, kumar gibi kötülüklere bulaşmayan
pek az insan kalmıştı.
Dünyanın durumu o kadar kötüleşmişti ki, bir kurtarıcıya ve bir sisteme muhtaçtı.
Herkes bir arayış içinde kendi kendilerini kurtaracak nizamı ve peygamberi bekliyorlardı.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
125
Nihayet Akif‟in ifadesiyle:
“Ondört asır evvel yine böyle bir geceydi.
Kumdan ayın ondördü bir öksüz çıkıverdi.
Lâkin o ne hüsrandı ki, hissetmedi gözler.
Kaç bin senedir halbuki bekleşmedelerdi.”
Yahudiler, hırıstiyanlar, Tevrat ve İncil‟de daha evvel haber verilen, insanlığın
kurtarıcısını bekliyorlardı. Beklenen kurtarıcının kendilerinden olacağını yaymışlardı.
Arabistan‟da ise insanlara zulmeden zalimler, kurtarıcı olmak için bekliyorlardı.
İşte böyle bir ortamda 12 Rabiulevvel 571 Pazartesi günü tanyeri ağarırken, insanlığı
doğru yola çağırarak son Peygamber, âlemlere rahmet olarak dünyaya teşrif etti. O gece farklı
bir geceydi, farklı olaylar oldu.
Kâinatın Efendisi doğunca, âlem bir başka oldu. Karanlık gecenin aydınlık sabahı,
insanlık için yepyeni bir gün başlıyor. İnsana, insanlığını unutturan küfür son buluyor,
cahiliye devri kapanıyor, islâmın karanlıkları aydınlatan nurlu güneşi doğuyordu. Cenab-ı
Allah yarattığı kulları gene unutmamış, terketmemiş, cehaletin, küfrün karanlığın da kendi
hallerine bırakmayıp, sapıklık içinde olan insanlığa büyük bir lütufta bulunmuştur.
Cenab-ı Allah: “And olsun ki, Allah mü'minlere onlara âyetlerini okuyan
onları(kötülüklerden) arıtan, kitap ve hikmet öğreten, kendilerinden bir Peygamber
göndermekle, büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa ki onlar önceleri apaçık bir sapıklık
içindeydiler.” (Al-i İmran sûresi: 165) buyururken, Peygamber Efendimize de: “Biz seni
âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya sûresi: 106) buyurarak müjdelerin en büyüğünü
vermiştir.
Allah Kâbeyi, Ebrehe‟den O‟nun için korumuş, fil olayından elli gün sonra da
âlemlere rahmet, efendimiz dünyaya gelmiştir.
Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib, torununun şerefine büyük bir ziyafet verdi.
Kureyşliler:
- Torununa ne ad verdin? dediler.
- Muhammed adını verdim, dedi. Kureyşliler:
- Atalarımızın arasında bu adı taşıyan yok. Senin maksadın ne? dediler.
Bunun üzerine Abdulmuttalip, şu cevabı verdi:
- Ümidederim ki, O‟nu gökte Hak, yerde halk methedecektir.
Peygamber Efendimizin doğum gününü müslümanlar olarak kutluyoruz.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
126
Hz. İsa‟nın doğum günü olan yılbaşını çok öncelerden hazırlanıp ilan ederek
rezaletlerle kutlar, kendi Peygamberimizin doğum gününe ilgisiz kalırsak, bu müslümanlığa
yakışır mı?
Peygamberin doğum gününe ilgisiz kalırsak, nasıl Muhammed ümmetindeniz
diyebiliriz. Nasıl, hangi yüzle şefaat isteyebiliriz?
Hem müslüman olacaksın, hem de islâmın yüce Peygamberini tanımayacaksın.
Peygambere inandığını söyleyeceksin. Onun insanlığa neler sunduğunu bilmeyeceksin, ona
uymayacaksın, bu olur mu?
Hz. İsa‟ya uymayan, hıristiyan düşünülebilir mi? Hz. Musa‟ya uymayan, onu
tanımayan yahudi olur mu?
En az yılbaşına ve İsa Peygamberin doğum gününe duyduğunuz ilgi kadar, alemlere
rahmet olarak gönderilen, ahir zaman Peygamberi Muhammed Mustafa (SAV)‟ın doğum
gününe, müslümanlar olarak ilgi göstermemiz gerekmez mi?
Peygamber(SAV)‟den Önceki Dönem:
Dünyanın manzarasının hiç de iyi olmadığı bir dönemdi. İnsanlık kurtarıcı bekliyordu.
Allah Rasûlünün ifadesiyle, Allah Rasûlüne göre peygamberlik, önceden verilmişti.
Ebu Hureyra(ra): - Allah Rasûlüne sorduk: “Size peygamberlik ne zaman ihsan olundu?” –
Adem su ile toprak arasında iken, dedi.
Allah Rasûlü: - Ben dedem İbrahim‟in duası, İsa‟nın müjdesi ve Anam Âmine‟nin
rüyasıyım, demiştir.
Ġbrahim(AS): “Ey Rabbim! Neslimize kendilerinden bir Peygamber gönder ki, onlara
ayetlerini okusun, kitabı öğretsin, onları temizlesin” diye dua etmişti. (Bakara: 128-129)
Hz. Ġsa da: “Benden sonra gelecek peygamberi size müjdeliyorum. Adı Ahmed‟tir”
demişti. (Sâd:6)
Annesi Âmine, rüya görüyor, “Sen insanların en hayırlısına hamile oldun, ona –
Muhammed- adını koy” deniliyordu.
Yıl 571. Efendimiz dünyaya geldi. O gece göllerin suyu çekildi. İnsanların tapındıkları
putlar devrildi. Mecusilerin ateşleri söndü. Dedesi ona “Muhammed” adını verdi. – Nereden
buldun bu adı. Bizde böyle ad yok, dediler. Dedesi: “Umarım göktekiler de yerdekiler de onu
övecektir” dedi.
Doğmadan babasını kaybetti. 6 yaşında babanın mezarını ziyatet esnasında anne de
rahatsızlandı. Yavrusunu bağrına bastı, ağladı. Yavrusundan o da ayrılıyordu. Dudaklarından
şunlar döküldü: Hiçbir şeye üzülmem zira dünyaya hayırlı bir evlat bırakıyorum, dedi. O,
hayırların hayırlısı idi.
Allah Rasûlünün dünyayı şereflendirdiği geceye Mevlid kandili denir. Bu gece Kadir
gecesinden sonra en mübarek gecedir. Çünkü; O doğmasaydı alem yaratılmayacaktı.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
127
Bu gece:
- Mecusilerin bin yıldan beri yanan ateşi sönmüştür. Bu, küfrün ateşinin sönmesidir.
- Kisranın sarayı yıkıldı. Bu, Bizans‟ın ihtişamının yıkılışıdır.
- Sava gölü kurumuştur. Bu da hıristiyanlığın kurumasıdır. Bütün, bunlar, islâmın
hakimiyetinin habercisiydi.
İsa Peygamberin doğum gününü tatil olarak, eğlencenin en çılgını ile kutlayanlar,
bugün alemlerin efendisinin doğum günü...
Mevlana, Yunus için haftalar, aylar ayıranlar, Mevlana‟yı Mevlana yapan, Yunus‟u
Yunus yapan, efendimizin doğum günü bugün...
Gelin alemlerin efendisini hep beraber analım bu gece...
O, EN BÜYÜK ĠNSANDIR
Peygamberlerin büyüğü, insanlığın efendisidir, bizim peygamberimiz.
1985 yılında Amerikalı Araştırmacı Mihael Hart, gelmiş geçmiş en büyük denilen 100
insanı tesbit için bir Kompitür Araştırması yaptı. Bütün bilgiler yüklendi. Merakla beklerken
birinci sırada “Muhammed” (AS) yazılmıştır. Yıllar önce yine böyle bir sonucu Alpons Dö
Lamartin de dile getirmiştir.
Bugüne kadar Allah Rasûlü hep ilk sırayı almış, bundan sonra da hep ilk sırayı alacak
ve insanlığın gündeminden düşmeyecektir.
- O, Allah'ın: Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım, dediği Allah'ın Rasûlüdür.
- O, Rasüllerin Rasûlü, Nebilerin Nebisi, Hatemül enbiyadır.
- O, kendisine şefaat hakkı verilen tek peygamberdir.
- O, Allah'ın: “Habibim” dediği en sevgili kuludur.
- O‟nun insanlığa sunduğu güzel şeyleri başka bir insan sunmamıştır.
- Yeryüzünde O‟nun kadar sevilen başka bir Peygamber, başka bir insan yoktur,
olmamıştır, olmayacaktır.
- O‟na Kur'an inmiştir. Allah O‟nu miraca yükseltmiş ve onunla konuşmuştur.
- Herşey O‟nun yüzü suyu hürmetine vardır.
“Hak yaratmış âlemi,
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
128
Aşkına Muhammedin!”
Başka bir ifade ile:
”Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl,
Muhammedsiz Muhabbetten ne hâsıl?”
Evet her şey O‟nunla değer kazanmıştır.
O, Rahmet Peygamberidir:
Cenab-ı Allah: “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya: 107)
buyurur.
O‟nun gelişi ile birçok şey değişmiştir. Sütü kesilen hayvanlardan tekrar süt gelmiştir.
Onunla beraber rahmet yağmıştır bereket yağmıştır. O, çorak toprağa inen rahmet olmuştur.
Daha çocukken süt annesi Halime‟nin evinde Kocası: “Halime! Bu çocuk uğurlu
geldi; hayvanların sütü arttı, eve bereket geldi,” diyordu.
Allah Rasûlü insanlığa rahmet olmuş, kurtarıcı olmuştur.
Herşey onunla anlam kazanmıştır.
O, Lanet Peygamberi Değildir:
Allah Rasûlü, kendine kötülük edenlere iyilik etmiştir. Birkaç örnek verelim:
- Taif‟te taşlayanlar için Cebrail: “Helâk edeyim mi?” deyince, “Hayır” demiş ve
ellerini açarak: “Ya Rabbi! Affet! Çünkü bilmiyorlar” demiştir.
- Kendisini Mekke‟den sürüp çıkaranları, fetihten sonra bağışlamıştır.
- Kendisini öldürmek için yola düşen Süreka‟yı affetmişir.
- Gazadan dönüşte herkesin uyuduğu bir sırada ağacın dalına asılı kılıcı alıp: “Seni
benim elimden kim kurtarır?” diyene “Allah” demiş ve bağışlamıştır.
- Hayber‟in fethinden sonra “Zeynep” isimli kadın, kızartılmış koyunla Allah
Rasûlünü zehirlemek istemişti. Lokmayı acele yutan Berâ ölmüştü. Allah Rasûlü bu kadını
affetmiştir.
- Hz. Hamza‟yı şehid eden Vahşi‟yi, Hind‟i affetmiş, üzüntüsünden: “Fazla gözüme
görünmeyin” demiştir.
- Ebu Cehilin oğlu ikrimeyi affetmiş, o da: “Bugüne kadar islâmın aleyhine kullanılan
bu kılıç, bundan sonra iki kat daha fazla kafirlerin aleyhinde kullanılacaktır” demiştir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
129
O, Ġnsanlığa Güzel ġeyler SunmuĢtur:
Cenab-ı Allah: “Biz seni müjdeci, uyarıcı, davetçi ve nur saçan bir kandil olarak
gönderdik.” (Ahzab: 45-46) buyurmuştur.
Allah Rasûlü, en büyük insandır. Rasül üs-Sekaleyndir(Yani insanların ve cinlerin
Peygamberidir.)
Onu gören: “Bu yüz yalan söylemez” demiştir. Ebu Cehil bile “Muhammed doğru mu
söylüyor” diyenlere: “Vallahi O hiç yalan söylemedi” demiştir.
O, hep güzel şeyler söylemiş ve insanlığa hep güzel şeyler sunmuştur.
En büyük reform en büyük inkılâp O‟nun inkılâbıdır.
Yeryüzünde ve insanlarda O‟nun yaptığı değişikli-ği kimse yapmamıştır.
ALLAH RASÛLÜ ĠNSANLIĞA NELER SUNDU?
1- Habeşistan‟a hicret eden ilk müslümanlar hicrete mecbur oluşlarının sebeplerini
anlatırken şunları söylüyorlardı.
“Ey Hükümdar, biz cehalet içinde yaşayan bir millet idik; putlara tapıyor, ölü hayvan
eti yiyorduk. Fuhuş yapıyorduk. Akraba ile ilgilenmiyor, komĢuluk haklarına riayet
etmiyorduk. Kuvvetli olanımız zayıfı eziyordu. Biz toplum olarak bu muztarip halde iken
Allah-u Teâlâ bize acıdı, lutfederek içimizden birini Peygamber gönderdi. Soyu, iffet ve şerefi
hepimizce bilinen birisi. O, bizi Allah'a ibadet etmeye çağırıyor, atalarımızın tapına
geldikleri ağaç ve taĢ parçalarını terketmemizi söylüyordu. Bize, doğru söylemeyi,
emanete ve akrabalık bağına riayet etmeyi, komĢularla güzel geçinmeyi, kan dökmekten
sakınmayı öğütlüyordu. Hayasızlıktan, yalandan, yetim malı yemekten, namuslu
kadınlara iftira etmekten uzak durmayı öğütlüyordu......”
2- Tevhid inancını getirerek, insanlığı kendi eliyle yaptığı taşa, ağaca, leşe tapmaktan
kurtarmıştır.
3- Hakîkatin bilgisi Kur'an-ı getirmiştir.
4- Adaleti, eşitliği getirmiş, “İnsanlar bir tarağın dişleri gibidirler” demiştir.
Gassan Emiri müslüman olmuş, kâbeyi tavaf ederken bir köle, eteğine basınca ona
tokat atmıştı. Hz. Ömer, iki yol gösterdi. Ya aynı tokadı köle ona atacaktı, ya da özür
dileyecekti.
İşi sabaha bırakan Gassan Emiri: “Biz kölelerle bir mi olacağız” deyip gece Mekke‟yi
terk etti.
5- İnsanı kutsal varlık ilân etmiştir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
130
6- Her faydalı olanı emretmiş her zararlıyı da yakalamıştır. Günahsız, haramsız
yaşayabileceği-ni göstermiştir.
7- Yeryüzünde faydalı olma anlayışını yerleştirmiştir. “En hayırlınız, insanlara ençok
faydalı olanınızdır” buyurmuştur.
Bazıları Ona Neden inanmadı?
- O‟na inanmayanlar akıllarının almadağından, beğenmediklerinden değil,
bilmediklerinden ve menfaatlerine uymadığından dolayı inanmadı.
- Hz. Ömer: “Eşeğim müslüman olsa ben olmam” diyordu, ne zaman hakikati gördü,
iman etmek zorunda kaldı.
- İslâm, onların zevk aldığı çirkinliklerini yasaklıyordu. Kadını, erkeği, köleyi,
efendiyi bir tutuyordu. Puta, şeytana değil, Allah'a kulluğu emrediyordu. Haksız geliri
yasaklıyordu... Bu onların işine gelmiyordu.
- Bugün de islâmı benimsemeyenler, menfaatlerine dokunduğu ve alışkanlıklarını
reddettiği için islâma evet demiyor.
Allah Rasûlünü Sevmek Allah'ın emridir:
- O‟nu önce Allah sevmiş, “Habibim” demiş, Kelime-i Şehadette, tevhid de kendi adı
ile beraber anılmasını istemiştir.
- Kur'an-da: “De ki, Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve
günahlarınızı bağışlasın” (Al-i İmran: 31) buyrulur.
- Peygamberi sevenlere, şefaati haktır.
- Almanya‟da bir vatandaşımızın oğlu olmuş. Adını babasının adı olan “İsa” koymuş.
Doktorlar, hemşireler seferber olmuş, hediyeler sunmuşlar...
- Sevginin tezahürleri olmalıdır. Ne gibi? Fenâfirrasûl olmak, onu örnek almak, ona
tabi olmakla... Selavat getirmekle... Kur'an-da: “Allah ve melekleri peygambere çok salavat
getirirler. Ey mü'minler, siz de ona selavat getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin.”
(Ahzab: 56) buyrulmuştur.
Adı anıldığı zaman selavat getirmeyi, elini kalbine götürmeyi doğum anını anlatan
mısralar okurken ayakta durmayı, saygı göstermeyi alışkanlık haline getirmişiz.
Medine‟den gelen mektupları padişahlar, ayakta karşılamış, ayakta okumuş ve
abdestle okumuşlardır.
Allah Rasûlü incinmesin diye tren yolunun altına keçe koymuşlardır. Mescidi
Nebevinin tamirinde ustalar ses duyulmasın diye taşları kırarken alta keçe koşmuşlar, yüksek
sesle kabri yakınlarında konuşmamışlardır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
131
İmamı Azam 7 adım kala durmuş... İmamı Şafi Medine‟de atına binmemiş,
büyüklerimiz ayağını uzatıp yatmamışlardır. Bütün bunlar, Allah Rasûlüne sevgiden ve
saygıdandır.
Müslüman, her an O‟nunla olmalı, O‟nun sünnetiyle iştigal etmeli; her işinde; bu
konuda Allah Rasûlü ne yapmıştır,neyi nasıl yapmamızı istemiştir, diye araştırmalı ona göre
yaşamalıdır.
Geçen gün bacı: “Peygamber devrinde yaşamadığıma üzülüyorum” diyordu. Ona:
“Öyle olsaydı, sahabe gibi yaşaman gerekirdi. Şimdi sevap kazanmak kolay. Bu ortamda bir
sünneti yapan yüz şehid sevabı kazanır” dedim.
Kaynaklarımızın verdiği bilgilere göre, Allah Rasûlünün süt annelerinden biri de
Sevbiyye Hatun‟dur. Bu hatun, Resulullahın düşmanı Ebu Leheb‟in cariyesi idi.
Sevbiye Hatun, Ebû Leheb‟e yeğeninin doğum müjdesini haber verince, Ebû Leheb,
sırf kavmî asabiyetten dolayı bu câriyeyi âzâd etti. Bu ırkî asabiyetten meydana gelen sevinç
bile, Ebû Leheb‟in Pazartesi geceleri azabını hafifletmeye yetti.
Ebû Leheb‟i ölümünden sonra bir gece rüyada gördüler ve sordular:
- Yâ Ebû Leheb, halin nasıl?
- Cehennemdeyim; azab içindeyim!.. Ancak Pazartesi geceleri azâbım hafifletiliyor.
O gecelerde parmaklarımın arasını emiyorum. Oralardan su çıkıyor, suyu içiyor ve
serinliyorum. Çünkü, Pazartesi günü Sevbiye koşup bana “O sabah Allah Rasûlünün
doğduğunu” müjdelemişti; ben de onu âzâd etmiştim. Bunun karşılığında Allah, Pazartesi
geceleri bana, azâbımı hafifletmek gibi bir ihsanda bulunuyor.”
Peygamberin yoluna dikenler koymuş, peygambere ağır ve kötü sözler söylemiş,
Tebbet sûresinde “Ebu Leheb‟in iki eli kurusun” denilerek beddua edilen, Ebu Leheb için bir
anlık sevincindendolayı, Rabbim Pazartesi günleri azabını hafifletirse ya her an peygamberi
seven, onun yolunda yürüyen kimseler için ne yapacak acaba?..
Onu sevmeyen, ona uymayanın Allah Rasûlünden bekleyeceği bir şey olabilir mi?
Eğer O‟nu severseniz, her an onu yanınızda hissederseniz, zaman zaman O‟nun
kokusunu duyarsınız. Zaman zaman rüyanızda O‟nu görürsünüz.
- Hz. Sevban, Allah Rasûlünden birkaç gün ayrı kalmıştı, dayanamadı.
- Ahmed Yesevi, 63 yaşından sonra mezar gibi çukur kazıp ondan sonra hayatını orada
geçirmiş; “Onun yaşamadığı ömrü yaşamam” demiştir.
- Osmanlı padişahlarının hepsi de, Mekke ve Medine‟den gelen bir yazıyı ayağa
kalkmadan ve abdestsiz okumamış, okumamıştır.
- Mescid-i Nebevinin tamirinde, taşlar düzeltilirken gürültü olmasın diye alta keçe
koymuşlardır. Yavuz Sultan Selim, kendini hizmetçi kabul etmiştir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
132
- Biz peygamberin adını duyunca (SAV) der, elimizi göğsümüze götürürüz, sakalını
40 bohçaya sararız. Saygıdan dolayı onu öperiz. Hacerul Esvede öptü diye öperiz.
- Allah Rasûlünü temsil eden gülü çok severiz. Gül adını taşırız.
- Bizim kadar sünnete bağlı bir başka millet yokur.
Peygambere Uymak:
Kur'an-da:”Allah Rasûlü size ne verirse onu alın. Sizi neden men ederse ondan
sakının. (Haşr: 7)”
“Allah Rasûlünün hayat verici davetlerine uyunuz.”
Peygamberimiz(SAV): “Ortalık bozulduğu zaman bir sünnetimi ihya edene yüz şehid
sevabı vardır” buyurmuştur.
Sünnetimi canlı tutan beni seviyor demektir. Kim beni severse, cennette benimle
beraberdir. (Tirmizi, ilim: 16) buyurur.
Peygambere uymayanlar, “Kıyamet günü pişman-lıktan ellerini ısırıp şöyle der: Keşke
o peygamberle birlikte yol tutsaydım. Yazık bana! Keşke falancayı dinlemeseydim, onu dost
edinmeseydim.” (Furkan: 27-28) diyeceği bildirilmiştir.
Uymayana da soruluyor: “Nereye gidiyorsunuz?” diye.
Peygambere Uymayanın Hali:
- Ebu Cehiller, Ebu Lehebler peygambere uymadı, cehenneme boyladılar.
- Amcası Ebu Talib, hep peygamberi korumuştu. Lâkin uymadı, kurtulamadı.
- Kisra, peygamberin mektubunu yırttı. Peygam-ber: “Parça parça ol” dedi. O sırada
Kisra‟nın oğlu babasını parçalayıp öldürdü.
- Peygamber, sol eliyle yiyene: “Sağ elinle ye” dedi. Gururundan “yiyemiyorum”
deyince, “yiyemez ol” dedi. O kişi bir daha sağ elini kullanamadı.
- Bir zad önce sol ayakkabısını giymişti. Kendisine hafiften bir ses “Öküz” dedi. Bir
sünneti terk ettim adım öküze çıktı deyip, düşüp bayıldı.
- Beyazıd-ı Bistamiye bir kişiyi çok övmüşlerdi; gidip görmek istedi. Onun Kıble
tarafa tükürdüğünü gördü. O‟na saygısı olmayanla tanışmadan döndü.
- Mescid kuĢu salebe peygambere uymayı bıraktı. Cenaze namazı bile kılınmadı. Kim
peygambere uymazsa helâk olur.
Sahabeden birkaç örnek:
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
133
- Abdullah b. Amr, kıpkırmızı bir elbise giyer. Peygamber: “Bu ne böyle?” der. Derhal
eve gider çıkarır, yakar.
- Bir sahabi yüksekçe ev yapar. Mescidten yüksektir. Peygamber: “Bunu kim yaptı?”
der. Derhal bir katını yıkar.
- Hacer b. Vâil, saç uzatmıştır. Peygamber: “Zülbâd, zübâb=kötü, kötü” der. Hemen
gidip kestirir.
- Hz. Ömer(r.a) oğlu Abdullah‟a darıldı. Sebebi peygamberin bir hadisi için tereddüt
etmişti. Fikrinden vazgeçinceye kadar onunla konuşmadı.
- Bir sahabenin yiğeni, faydasız bir oyun oynuyordu. Ona: “Peygamber bu oyunu
yasakladı” diyerek uyarmış, oynamaya devam edince de onunla konuşmamıştır.
- Bir sahabe de altın yüzük takmıştı. Peygamberi-miz “Bunu size yasaklamadım mı?”
deyip çıkarıp attı. Peygamber ayrılınca getirirler “Al bozdur, çocuklarına harca” derler. O:
“Peygamberin attığını vallahi almam” der.
- İşte O‟na ümmet olmanın manası budur.
- Sahabe böyleydi.
- Soruyorum, biz Allah ve Rasûlü için neyi benimsedik?..
- Allah Rasûlü için neyi terk ettik?..
- Allah Rasûlünün bir sünnetini unuttuğumuzda, eğer onu hatırlarsanız hemen geri
dönün, onu uygulayın..
- Evinizin bazı yerlerine hatırlamak için yazılar asabilirsiniz.
Bugün Allah için ne yaptın?
Allah beni niçin yarattı?
Ben müslüman mıyım?
Kapıdaki besmele, girerken çıkarken çekmeye yardımcı olur.
Hadisler asabiliriz.
Mescid-i Nebevi, Kâbe asabiliriz.
Esmaül Hüsna, ve besmele asmalıyız ki, evimiz Allah Rasûlünün ziyaret ettiği
ve güzel kokuların koklandığı ev olsun. Meleklerin eğleştiği bir ev olsun.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
134
Evimize gelen, manevî hava hissetmeli, Allah'ı , peygamberi hatırlamalı ve bizim
evimizin müslüman evi olduğunu hissetmelidir.
Sünneti Terk Etmek:
Cenab-ı Allah, O‟nu bize niçin göndermiştir?
- Örnek alsınlar, uysunlar, tabi olsunlar da kurtulsunlar diye.
- Sünneti terk, islâmı terktir. Peygamberi terktir. Zira Kur'an ayrı, sünnet ayrı değildir.
sünneti terkeden peygamberden, Peygamber de ondan uzaklaşır.
- Sünnet, Kur'an-ın açıklamasıdır.
- Sünnet de vahiy mahsülüdür. “O, kendiliğinden konuşmaz” der Kur'an.
- Diyelim ki, sünnetleri terk edelim, farzları kılalım. Farzların içindeki sünnetleri ne
yapacaksınız?
İbâdete bir Cuma günü açılan camide, ilk namazı II. Bâyezîd Han kıldırmıştır. Bu
hâdiseyi de Evliya Çelebi şöyle anlatır:
“Camînin yapısı da tamamlanıp bir Cuma günü büyük bir merasimle ibâdete açıldı.
Bâyetîd-i Veli buyurdular ki:”
- Her kim, ömründe ikindi ve yatsı namazlarının ilk sünnetini hiç terketmemiĢ ise,
şu mübarek vakitte o imam olsun!..
Derya misâli cemâat içindeyken kişi çıkmayınca, Bâyezîd Han mecbur kalarak:
- Elhamdülillah! SavaĢta ve barıĢta biz bu sünnetleri terk etmedik!.. dedi ve
kendisi imam olup namazı kıldırdı.
- Sünnetleri terkteki maksat, islâma zarar vermektir. Misyoner oyunudur.
- O da bir insandı, görevi bitmiştir. İsa, Musa, Muhammed aynıdır. Bu sözler
misyonerlerin ifadeleridir.
Peygamberimiz Ģöyle der: Kıyamet gününde ben ümmetimi şefaat ederken zebaniler
gelip ümmetimden bazılarını alıp götürecek. Ben: “Ya Rabbi! Bunlar benim ümmetimden”
deyince bana: “Onların senden sonra ne gibi yanlışlıklar yaptığını bir bilsen” denilecek.
Yunus: “Sana uymayanlar gider imansız” der.
Sünnete uymak farzdır, vaciptir. Cenab-ı Allah “uyun” demiştir.
Allah Rasûlünden Mesajlar:
Kur'an-da: “O sizin için Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar için Allah'ı çok
zikredenler için güzel bir örnektir.”
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
135
- Onun ahlakı yüce idi, Kur'an ahlakı idi.
- İdeali yüce idi. Kendisine yapılan tekliflere: “Vallahi güneşi sağ elime, ayı sol elime
verseniz davamdan vazgeçmem” demiştir. Dininden, inancından asla taviz vermemiştir.
Allah Rasûlü hasır üstünde yatmış, hazır yüzünde iz bırakmıştı.
Hz. Ömer, bunları görünce, içini çekti. Kendini tutamadı, gözleri dolu dolu oldu.
Hz. Peygamber(SAV):
- “Niçin ağlıyorsun yâ Ömer?” diye sordu.
O da:
- Niçin ağlayıyayım yâ Rasûlallah! Kayser ve Kısrâ dünya nimetleri içinde
yüzüyor. Rasûlullah ise kuru hasır üzerinde yaĢıyor.. dedi.
Hz. Peygamber(SAV), Hz. Ömer‟in gönlünü hoş etti ve:
- Ya Ömer! Kısrâ ve Kayser, dünya nimetlerin-den zevklerini alsınlar, safa
sürsünler! Ahiret nimeti bize yeter!.. buyurdu.
Dünya herşeyi olanlar! Dünyaya tapanlar! Dünya kıblesi olanlar! Allah Rasûlü böyle
diyordu: “Ahiret nimetleri bize yeter.”
Allah Rasûlüne ilk vahiy gelmişti. Allah Rasûlü çok yorgun, çok heyecanlı idi. Hemen
çıkıp, Allah emirini tebliğ etmek istiyordu. Hz. Hatice validemiz:
- Biraz dinlersen ya Rasûlellah! deyince:
- Dinlenmeye vakit mi var. Mezarda dinlenecek vakit çok, cevabını verdi...
- Dünyada yorulanı, kabre yorgun gideni orada dinlendirirler.
- Dünyada çok dinleneni kabirde yorarlar. Boş, manasız, faydasız işler peşinde koşanı
kabirde yatırmazlar. Herşeyin hesabını sorarlar.
- Her yönü ile O, mükemmeldi. “Muhammed-ül Emin” lakabını aldı.
- Dünyanın en çok sevilen, en çok itaat edilen insanıdır.
- Gençliğinde Hılful fudula (Haksızlığa uğrayanla-rın hakkını savunan dernek) üye
olmuştur. Hıristiyanın hakkını yediği için Ebu Cehil‟in kapısını yumruklamıştır. Bize son
vasiyettti:
- “Size iki Ģey bırakıyorum. Kur'an ve sünnetim. Bunlara uyarsanız yolunuzu
sapıtmazsınız” diye vasiyet etti.
Soruyorum:
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
136
- Bu vasiyete kulak veriyor musun, yoksa umursamıyor musun?
- Emanetlere sahip çıkıyor musun, yoksa dil ve el uzatanlara karşı kılın bile
kıpramıyor mu?
- Uyanık mısın, yoksa uyuyor musun?
- Ölü müsün, dirimisin? Söyle...
- Hesaba hazır mısın? söyle...
ALLAH RASÛLÜNE KARġI GÖREVLERĠMĠZ NELERDĠR?
- İçten inanmak,
- O‟nu çok iyi tanımak, çocuklarımıza tanıtmak,
- O‟nu, uğrunda fedakârlık yapacak kadar sevmek,
- Kurtuluşumuz için onu örnek, önder ve rehber kabul etmek,
- İki cihan saadetimiz için ona uymak. Uymayanın ameli boşa gider.
- Allah'ın emrine uyarak, O‟na salavat getirmek,
- O‟nu anarken saygıyla anmak (Hz. SAV. Efendimiz demek.)
- O‟nun bize mirası olan, emaneti olan; islâma, Kur'an-a ve sünnetine sahip çıkmak,
- O‟nun şefaatine kavuşabilmek için şefaatini ummak. Çünkü Allah Rasûlü: “Benim
şefaatim, şefaatimi umanlaradır” buyurur...
- Allah Rasûlünün sünnetini günümüze taşımak, hayatımıza taşımak. O sağ olsaydı
nasıl yapardı? İşte öyle yapmak,
- Evlerimizde hadis kitapları bulundurmak, okumak, peygamberin mesajlarını,
talimatlarını öğrenmek,
- Evlerde peygamberi hatırlatacak levhalar asmak,
- Bir hadis duyduğumuz zaman, Peygamber böyle diyor, diyerek onu yapmak, yerine
getirmek. Peygamber şöyle buyuruyor:
“Ortalığın bozulduğu bir zamanda bir sünnetimi yerine getirene 100 şehit sevabı var”
diyor. Bundan daha güzel müjde olur mu?
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
137
- İmkân varsa hac ve umre yapıp peygamberi ziyaret etmek. Maddî durum iyi olmasa
bile gitmeyi istemek, arzulamak ve hazırlık yapmak. Böyle olursa, gidilemese bile gidilmiş
sevabına kavuşulacaktır inşallah.
- Görevlerden biri de; Allah Rasûlüne vahyolunan Kur'an-ı çok okumak ve Kur'an-ın
emirlerine, yasaklarına uymaktır.
Allah Rasûlünün Ġbadet Hayatı:
Allah Rasûlü, Cenab-ı Allah'a kullukta da ümmetine örnek olmuştur. Allah, ibadetleri
onun şahsında bize emretmeştir.
- “Ey Muhammed! Kitabı oku, namaz kıl, Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve
fenalıktan alıkor” (Ankebut: 45)
- “Ey Muhammed! Rabbini hamd ile tesbih et. Gece gündüz tesbih et ki, Rabbinin
rızasını kazanasın.” (Taha: 130)
- “Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de ona devam et!” (Taha: 132)
- “Rabbın için namaz kıl, kurban kes.” (Kevser)
Allah Rasûlü, Allah'a kulluktan asla taviz vermemiştir. Ayakları şişinceye kadar
namaz kılmış. “Senin gelmiş geçmiş günahlarının affolduğu halde, neden bu kadar nefsine
eziyet ediyorsun?” denilince – Allah'a şükreden bir kul da mı olmayayım? cevabını vermiştir.
Öldü zannedilecek kadar secdelerde kalmıştır. Çokca nafile namazları kılmıştır.
Allah Rasûlü ibadete, bilhassa namaza çok düşkündü. “Namaz dinin direğidir.”
buyurmuştu. (Tirmizi İman: 8)
- Allah'tan en çok korkanınızım, derdi.
- Sık sık dualar yapar, bol bol tevbe istiğfar ederdi.
- Ramazan orucunun dışında, Pazartesi, Perşem-be günleri oruçlu geçirirdi. Her ay üç
gün oruç tutardı ve Kur'an okumayı ve dinlemeyi çok severdi.
- O‟nun ibadetleri devamlı idi. Ara vermezdi.
- Hep ümit ile korku arasında yaşamıştır.
- O, Allah rızasını hep ön plânda tutmuştur.
- Bize düşen, Allah Rasûlüneden gelen mesajları iyi almak ve hayatımızda
uygulamaktır.
- O, önderdir. Son kurtarıcıdır. O, Hatemül enbiyadır.
- O, insanlığa Allah'ın en büyük lütfudur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
138
- O, yolundan gidenlere, kendisini sevenlere şefaat edecektir.
Ya Rabbi, bizi Muhammed ümmetinden eyle, bizi O‟nun yolundan, sünnetinden
ayırma! Bizi peygamberini ihmâl ederek şefaatinden mahrum olanlardan etme. Allah'ım!..
Neler Yapalım?
Kur'an-da: “Size öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz, O‟na çok
ağır gelir. Çünkü, O size düşkündür. Mü‟minlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir.”
(Tevbe: 128)
Birgün Allah Rasûlü ashabına:
- Kardeşlerimle karşılaşmayı, görüşmeyi çok istiyorum. Sahabiler:
- Ya Rasûlallah! Biz senin kardeşlerin değil miyiz? diyor. O da şöyle diyor:
- Hayır, siz benim ashabımsınız. Benim kardeşlerim, beni görmeden bana iman
edenlerdir. (Ahmed İbni Hanbel Müsned: 111/155)
O, bize “kardeşlerim” diye hitap etmiştir. Böyle bir Peygamber sevilmez mi? Böyle
bir peygambere uyulmaz mı? dedikleri yerine getirilmez mi?
O, bizi çok seviyor. Bizim de önce, Allah Rasûlünü tanımamız ve tanıtmamız
lâzımdır. Hakan Şükür‟ü tanıdığından daha çok. Ebru Gündeş‟i tanıdığından daha çok
çocuklarımıza tanıtmalıyız. Top ve poptan daha çok sevdirmeliyiz.
Zamanı insan kullandıkça,zaman tükenir. Zaman üçtür; geçmiş, gelecek ve şuan.
Geçmiş geçmiştir, geri gelmez. Gelecekte ne kadar ömrümüz var bilinmez. Önemli olan
içinde bulunduğumuz zamanı iyi değerlendir-mektir. Her nefesi son nefes, her günü son gün
bilerek yaşamalıyız...
Dünya, güneş, ay ve yıldızlar yolunu nasıl şaşırmıyorsa, bizim de yoluluzu
şaşırmamamız lâzımdır. Yanlış yapmamamız lâzımdır.
Allah bize önemli fırsatlar vermiştir. Böyle günler ve geceler yolumuzun üstündeki
duraklardır. Biz bu duraklarda durur, şöyle bir geriye bakıp hatalarımızı tamamlarız.
Kendimizi hesaba çekeriz. Çünkü Peygamber(AS): “Ölmeden önce ölünüz” diyor. Hesaba
çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz, buyuruyor.
- Müslümanlığı, dil alıĢkanlığından, levha müslümanlığından kurtarmalıyız.
- “Allah için ne yaptın? Sahi kaç saniye, kaç dakika, kaç gün, kaç yılımız var?”
- Ya Rabbi! sana yürümeye hazırım, diyebiliyor muyuz?
Şöyle diyelim:
- Ya Rasûlallah! Sen doğmasaydın dünya böyle mi olurdu, biz böyle mi olurduk? Sen
bizi sevmeseydin, “ümmetim” demeseydin biz ne olurduk?
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
139
Sen çıksan gelsen sen bizi tanımazsın, biz seni tanımayız. Tanısak kendimizi sana
takdim edemeyiz. Evimize, işyerimize davet edemeyiz. Bu benim evim, bu işyerim, bu eşim,
bu kızım, oğlum, diyemeyiz. Ya Rasülallah!
Bizi kıyamette nasıl tanıyacaksın? Abdest nuru yok, yüzümüz günahlarla kirlenmiş.
Ya Rasülallah!
Biz sana koştuğumuz zaman, işlediğimiz bit‟atler yüzünden zebaniler bizi alıp
götürürse, biz ne yaparız ya Rasülallah?
Dünya başta olmak üzere senin reddettiğin şeyleri biz dört elle benimsedik, kıble
edindik. Mark, dolar, yazlık, kışlık, lüks hayat, lüks ev, lüks araba derken, Rabbimizi unuttuk.
Seni unuttuk. Sünnetini terk ettik. Sen bizden uzaklaştın, biz senden uzaklaştık. Ya
Rasûlallah. Huzuruna ne yüzle varırız?
Sen, dünyada bize çok düşkündün, hep bizim için çalıştın, bizim için dua ettin.
ahirette: “Ümmeti, ümmeti” diyeceksin. Ne olur bizi de ümmetinden olanlarla beraber
muamele et Ya Rasûlallah!
Mübarek Gecenin Rahmetine Sığınalım:
İlgisiz ve nasipsiz kalmayalım. Her yıl bu gecede âlem yeniden canlanır, bir başka
olur. Müslümanlar kendilerini Allah'a ve Rasûlüne daha yakın hissederler. Okunan Kur'an,
Mevlid manzumeleri, getirilen salat ü selâmlar, kılınan namazlar, edilen tevbeler
müslümanların gönüllerinde derin izler bırakır. İnsanların yaşayışında büyük değişiklikler
olur.
Allah Rasûlü biz müslümanlar için nasıl bir lütuf ise, mübarek geceler de kötülük ve
günahlardan arınmamız için Allah'ın bize bir lütfudur. Onun için bu gecelerin kıymetini
bilmemiz, rahmetine sığınmamız gerekir. İnancımızdan uzak niceleri, bazı günleri ve geceleri,
doğum günlerini, neyi? Neden? Niçin? Kutladıklarını düşünmeden çılgınca yiyip, eğlenerek
kutlarlar. Meselâ, İsa peygamberin doğum gününü, dinle uzaktan yakından ilgileri olmadıkları
halde, insanı küçültecek şekilde sabahlara kadar ayaktadırlar. Sarhoş olurlar, akla hayale
gelmedik şeyler yaparlar.
Fakat bu yapılan şeyler, insana ne verir? Ne kazandırır? İnsanı mutlu kılar mı? Nasıl
bir değişiklik yapar? İşte bunlar, bizim düşünmekten aciz kaldığımız şeylerdir.
İsa peygamberin doğum gününü coşku ile, delice kutlayan bazı müslümanlar(!)
peygamberimizin doğum gününde haberleri bile olmaz. Hatta Mevlid Kandili nedir? bunu bile
bilmezler. Halbuki islâmın yüce peygamberi, insanlığın kurtuluşu için gönderilmiştir. Bu
gecede insanlık O‟nun getirdiklerine daha yakın olmalıdır. Çünkü, O, âlemlere rahmet ve
insanlığa rehber olarak gönderilmiştir. İnsanlık için en güzel örnektir. İnsanlığa ne getirdiyse,
insanlığın faydasına ve yararına olan şeylerdir. İnsanlıktan neyi yasakladıysa o da insanlığın
zararınadır.
Bu gece hürmetine, bu gecede doğan Muhammed aşkına, Rabbim bize hidayet nasip
etsin, inşallah.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
140
BAKIN KUR'AN NE DĠYOR? BĠR BAKALIM, KULAK VERELĠM:
1- “Rasûlüm! Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya: 107)
2- “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının.
Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir.” (Haşr: 7)
3- “Senin verdiğin hükme aynen kabullenmedikçe iman etmiş sayılmazlar.” (Nisa: 65)
4- “Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat ederse işte onlar Allah'ın kendilerine lütuflarda
bulunduğu Peygam-berler, sıddıklar, şehidiler ve salih kişilerle bera-berdir. Bunlar ne
güzel arkadaştır.” (Nisa: 69)
5- “Doğru yol belli olduktan sonra, kim peygambere karĢı çıkar ve mü'minlerin
yolundan baĢka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne
kötü bir yerdir.” (Nisa: 115)
6- “Allah'ı ve peygamberini inkâr edenler ve Allah ile peygamberini birbirinden
ayırmak isteyip “Bir kısmına inanır bir kısmına inanmayız” diyenler iman ile küfür
arasında bir yol tutmak isteyenler-dir.” (Nisa: 150)
7- “Rasûlüllah, sizin için güzel bir örnektir.” (Ahzab: 21)
8- “Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi
kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Rasûlü-ne karşı gelirse,
apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab: 36)
9- “Allah ve melekleri peygambere çok salavat getirirler. Siz de ona salavat getirin...”
(Ahzab: 56)
10- “Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin. İşlerinizi boĢa
çıkarmayın.” (Muham-med: 33)
11- “Kıyamet günü kendine zulmeden kimse pişmanlıktan ellerini ısırıp şöyle der: Keşke
peygamberle birlikte yol tutsaydım, falanca sapığı dost edinmeseydim.” (Furkan 26-
27)
12- “Her insan topluluğunu önderleri ile birlikte çağıracağız.” (İsra: 71)
13- “Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne düşecek ve onları çekip ateşe
götürecektir. Varacakları yer ne kötür yerdir.” (Hud: 98)
14- “Onlardan ölmüş olan hiçbirine asla namaz kılma! Çünkü onlar, Allah ve Rasûlünü
inkâr ettiler ve fasıklar olarak öldüler.” (Tevbe: 84)
15- “And olsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya
uğramanız, ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü‟minlere karşı çok şefkatlidir,
merhametlidir.” (Tevbe: 128)
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
141
BU GECE NE YAPALIM?
- Bu gece bol bol Allah'ı zikredelim. Çokça namaz kılalım. Kaza namazları kılalım.
Kaza borcumuz yoksa, nafile namazları kılalım. Tesbih namazı kılalım.
- Bu gece, diğer gecelerden çok farklı bir gecedir. Onun için bu gece geçmiş
günahlarımızı, hatalarımızı hatırlayıp, pişmanlık duyarak tevbe edelim. Bir daha o günahlara
dönmeyelim. Eğer pişman olur, tevbe edersek, Allah bizi affedecektir.
- Bu gece dünyaya teşrif eden, Allah'ın “Habibim” dediği Muhammed Aleyhisselam‟a
bol bol selavat getirelim. O‟nun şefaatini isteyelim.
- Bu gece milletimiz, vatanımız, zulüm gören, zulümle öldürülen müslümanların
kurtuluşu için dua edelim. Rabbimize yalvaralım.
- İbadet ederken, tevbe ederken, dua ederken eşimizi, yavrularımızı unutmayalım.
Onları da namaz kıldıralım, tevbe ve dua ettirelim. Böyle kandilleri kutlamaya alıştıralım.
Arkamızdan fatiha okuyacak, yasin okuyacak, rahmet okuyacak, evlatlar yetiştirelim. Onlar
bizim ya helâkımız ya da kurtuluşumuz olacaklardır. Onlar kurtulmadan biz kurtulamayız.
Onlar, ya cennetimiz olacak ya da cehennemimiz olacaktır.
SONUÇ
Allah Rasûlü, peygamberlik görevini çileli bir ömür içinde tamamladı. Veda zamanı
gelmişti...
Veda Hutbesinde: “Ey insanlar! Beni iyi dinleyin, belki bu yıldan sonra burada bir
daha buluşamam” diyordu.
“Dininizi tamamladım” ayeti gelince anlaşıldı ki, bu bir veda haberiydi.
Allah Rasûlü: “Tebliğ ettim mi? diye üç defa sorunca, dinleyenler:
- Evet ya Rasûlallah, göreveni yaptın, deyince “şahid ol ya Rabbi!” Sözleri üzerine
ağlaşmalar başladı.
- Rahatsızlanınca, mezarlığa gitti, selâm verdi. “Yakında biz de aranızda olacağız
inşallah” dedi.
- Biraz daha rahatsızlığı ağırlaşınca, mescide geldi: “Namazı Ebu Bekir kıldırsın”
dedi. Namazdan sonra müslümanlarla helâlleşti.
- 7 dirhem parası vardı. Onu sadaka olarak dağıttı.
- Emaneti teslim edip, rabbine kavuştuğu an, Ebu Bekir (r.a) peygamberin yüzüne
bakıp: “Ölümün de, hayatın gibi güzel” dedi. Kendini tutamadı.
Hz. Ali‟nin dili tutuldu, donakaldı. Hz. Osman da konuşamıyordu.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
142
Hz. Ömer, delilere dönmüştü: “Kim öldü derse boynunu vururum” dedi, kılıcını çekti.
Hz. Ebubekir: “Kim ona tapıyorsa, bilsin ki O; Allah'ın rahmetine kavuşmuştur. Kim
de Allah'a tapıyor-sa, O Allah bakidir.” diyor, ortalığı yatıştırıyordu.
İşte güzel bir insan, işte güzel bir ömür ve işte güzel bir son... Allah hepimize
Peygamber aşkına hüsnü Hatime etsin...
Rabbim!, bizi “Habibim” dediğin Rasülünün sünnetinden ayırma, şefaatine nâil olan
kullarından et.
Canım kurban olsun senin yoluna
Adı güzel kendi güzel Muhammed
Şefaat eyle bu kemter kuluna
Adı güzel kendi güzel Muhammed
Mü'min olanların çoktur cefası
Ahirette olur zevk ü sefası
On sekiz bin Alemin Mustafa‟sı
Adı güzel kendi güzel Muhammed
Yedi gökleri seyran eyleyen
Kursinin üstünde cevlan eyleyen
Miracta ümmetini dileyen
Adı güzel kendi güzel Muhammed
Aşık Yunus ne der dünyayı sensiz
Sen hak peygambersin şeksiz gümansız
Sana uymayanlar gider imansız
Adı güzel kendi güzel Muhammed.
(Yunus Emre)
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
143
Tek şefaat dilenilecek,
Ol Muhammed Mustafadır.
Peşi sıra gidilecek
Yol, Muhammed Mustafadır.
Ey dünya!
Kim umar senden vefayı
Yalan dünya değil misin?
Muhammed‟ül Mustafayı
Alan dünya değil misin?
Esselatü vesselamü aleyke ya Rasülellah!
Esselatü vesselamü aleyke Habib Allah!
Esselatü vesselamü aleyke Ya seyyidel evveline velahirin.
Velhamdülillahi Rabbil âlemin.
“Sallallahü Aleyhi vesellem.”
Ya Rabbi! şefaate muhtaç olduğumuz kıyamet gününde; affına mazhar olan, Habibinin
şefaatine nâil olan kullarından et. Sen herşeye kadirsin Allah'ım, dualarımızı kabul et!
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
144
B- REGAĠB GECESĠ
Bizi bugünlere kavuşturan Rabbimize hamdü senalar olsun. Rabbim sağlık sıhhat
içinde nice nice mübarek günlere ve aylara kavuştursun inşallah.
Regaip, üç ayların da habercisidir. Cenab-ı Allah bize böyle arınma, temizlenme ve
kurtuluşumuz için günler, geceler ve aylar ihsan etmiş, hamd ü senâlar olsun. Mübarek üç
aylar da hepimize hayırlı olsun. Rabbim bugünleri hayırlara vesile kılsın inşallah.
Regaib Nedir?
Regaib, rağbet edilen, temizlenilen, mağfiret gecesidir. Bu gece kurtulacak olanlar da,
bu geceye ve bu gecede ibadetlere rağbet edecek olanlardır.
Regaib, ihsanın bol olduğu, hayrın bol olduğu gece demektir.
Regaib gecesi, bir lütuf, rahmet ve mağfiret gecesidir. Bu gece kurtulacak olanlar da,
bu geceye ve bu gecede ibadetlere rağbet edecek olanlardır.
Sahip çıkmazsak, benimsemezsek biz de zarar edenlerden oluruz. Bir de sahip
çıkmadığımız değerler, bizim olmaktan çıkıp unutulmaya yüz tutuyor. Bununla beraber
yozlaşma hız kazanıyor.
Ucuz KurtuluĢ Olmaz
Dokuz ayın kirliliği ile üç aylara giriyoruz. Kandiller ve üç ayların değerini bilenler,
maddî ve manevî kirlerden arınacaklardır.
Üç aylar nedir? Kandil nedir? Regaib nedir, berat ve kadir nedir? bilmeyenler de
temizlenme imkânı bulamayacaklardır.
Bu zamanlar, diğer zamanlardan çok farklıdır. Bizim de farklı olabilmemiz, temizlenip
huzura kavuşmamız, bu mübarek zamanlara vereceğimiz öneme bağlıdır.
Ucuz kurtuluş yok. Bazı kaynaklarda: “Bu gece tesbih namazı kılan, şu kadar nafile
namazı kılan, cehen-nemden kurtulacaktır” deniliyor. İbadetlerde devamlılık esastır.
Peygamberimiz “Az da olsa ibadetin devamlı olanı esastır” buyurur.
Gece gündüz, hayat boyu çalışanlarla bir olunmaz.
Allah‟ın bize olan nimetleri nasıl devamlı ise, bizim de ona kulluğumuzun devamlı
olması gerekir.
Bir de farzlar var, vacipler var, sünnetler var, birkaç nafile ibadetle kurtulmak zordur.
Bakın, bu kandillerde, üç aylarda sevap kat kattır. İlgisizliğinde, isyanında cezası kat
kattır.
Yarın kabirde, mahşerde halimize bakıp, sen hiç kandil yüzü görmedin mi? Hiç üç
aylara rastlamadın mı? denir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
145
Bakın, zaman su gibi akıp gidiyor, geri gelmiyor, fırsatı kaçırmamak lâzım.
Bu zaman içinde, ne kadar olduğunu bilmediğimiz bir ömrümüz var. Bu ömür
sermayesini en güzel şekilde kullanmamız lazım. Yoksa ah vah ederiz. “Ya Rabbi! Ne olur
beni geri gönder de...” deriz. Bu imkân verilmeyince “Keşke toprak olsaydım” diye de pişman
oluruz.
Zaman üçtür: Geçmiş, gelecek ve içinde bulunduğumuz zaman...
Zamanı iyi kullanamazsak, elimizde her imkân varken değerlendiremezsek, bu
dünyaya ağlaya ağlaya geldiğimiz gibi bu dünyadan ağlaya ağlaya gideriz.
Bu gece kurtuluĢ gecesidir
Bu mübarek zamanlar şuna benzer: Devlet bazen af çıkarıyor ya, kandiller ve üç
aylarda bizlerin affı için bir fırsattır. Ragaib gecesi, hidayet kurtuluş rahmet ve duaların kabul
olduğu bir gecedir. Fırsat gecesidir af gecesidir. Günahlardan temizlenmek, arınmak ve
aklanmak için Rabbimizin bize tanıdığı bir fırsattır. Bizi azap etmek istemiyor ki bize böyle
fırsatlar vermiş.
Bu gece, yapılan ibadetlerin, yapılan tevbe ve duaların karşılığının bol bol verildiği bir
gecedir. Sağnak sağnak Allah‟ın rahmetinin yağdığı gecedir.
Bu gece, bilhassa günahkârlar için büyük bir fırsattır. “Ben günahkârım, Allah beni
affetmez” demek yanlıştır. Allah‟ın rahmetinden asla ümit kesilmez. “Ümit kesmeyin” diyor
Allah. Allah‟ın rahmetinden ümit kesmek günahtır. Unutmayalım Allah‟ın affı bizim
günahlarımız-dan daha çoktur, daha büyüktür. Yeter ki, pişman olalım, bir daha günaha,
harama dönmemeye söz verelim. Tevbemizi içten ve samimi yapalım. İbadetlere yönelelim.
İşte kurtuluş yolu budur.
Allah Rasülü Ģöyle buyurur:
“Beş gece vardır ki, onlar da yapılan dualar red olunmaz.
1- Recebinilk gecesi(Regaib)
2- Şabanın yarı gecesi(Berat)
3- Cuma ve iki bayram geceleri.”
Rabbim bizi, duaların red olunmayacağı bir geceye kavuşturdu. Rabbim dua edip de
duaları kabul olunanlar-dan etsin inşallah.
Bu gece, isteyenler için kazanç gecesidir, kurtuluş gecesidir.
Bu gece değişim için bir fırsattır. Yeter ki, dönelim, Allah‟a yönelelim ve değişmek
için karar verelim.
Mü‟minler Ġçin Hangi Günler Bayram?
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
146
Mü‟minler için bayram günleri vardır:
1- Derecemizin yükselip, kurtuluşa erdiğimiz gün bayramdır.
2- Günah işlemeden geçirdiğimiz gün...
3- İmanla ruhumuzu teslim ettiğimiz gün...
4- Sıratı, düşmeden geçtiğimiz gün...
5- Cehennem azabından kurtulduğumuz gün...
6- Cennete girdiğimiz gün...
7- Rabbimizin bizi affedip nur cemalini gösterdiği gün bizim için bayramdır. Bu
bayramlara gayret edersek, hazırlanırsak kavuşabiliriz.
Her Dua ve Herkesin Duası Kabul Olmaz.
Cenab-ı Allah‟a dua etmesini çok iyi bilmeliyiz. Allah‟tan istemesini bilmeliyiz.
İstemesini bilmezsek, iste-diğimize nail olamayız. Bir sahabenin naklettiğine göre; Allah
Rasülü her vesile ile bir çok dua ve niyazda bulunurlardı. Biz bunlardan bir kısmını
ezberlerdik bir kısmını ise unuturduk. Bir gün:
- “Ya Rasûlellah! Siz çok dua ediyorsunuz. Hafıza-mızda bunlardan bir şey kalmıyor”
dedik. Bunun üzerine Allah Rasülü:
- Size bu duaların hepsini toplayan bir dua öğrete-yim mi? dedi.
- Evet Ya Rasülellah! dedik. Bize şöyle dedi:
- “İlâhî ben Peygamberin Muhammed‟in senden istediği bütün iyi ve hayırlı şeyleri
senden isterim. O‟nun sana sığındığı bütün kötü işlerden sana sığınırım...” dersiniz, buyurdu.
(R. Salihin 3/79)
Kimlerin Duası Red Olunmaz?
Bu gece duası red olunmayanların kimler olduğu Ģöyle ifade edilmiĢtir:
1- Müslüman kardeşlerinin gıyabında dua edenin duası.
2- Oruçlunun duası.
3- Mazlumun duası.
4- Âdil yöneticinin duası.
5- Ana babanın evladına yaptığı dua.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
147
6- Misafirin duası.
7- Kâbeyi ilk görenin o anda yaptığı dua.
8- Helal yiyip içenin duası.
- Duada Ģöyle denmesi uygundur: “Ya Rabbi! Bugüne kadar yaptığım ve yapacağım
dua ve ibadetlerimi kabul et” Çünkü tevbemiz tevbeye, duamız duaya muhtaç.
- Evlat, ana babası için dua etmeyi unutmamalıdır. Peygamber: “Ana babasına dua
etmeyi unutanın rızkı daralır, bereketi gider” buyurur.
- Ahlaksızlık, hayasızlık batağına saplanmış gençlerimiz için dua edelim.
- Kendi aramızda birbirimize duayı unutmayalım, duaya çok ihtiyacımız var.
- Dünyanın neresinde olursak olalım, zulüm gören kardeşlerimiz için dua etmemiz
gerekiyor.
- Peygamber(SAV): “Hastalıkların sebebi günah-lardır, ilâcı da istiğfardır”
buyurmuştur. Günahlarımızdan dolayı tevbeyi çok çok yapalım.
Kimin Duası Kabul Olmaz?
1- Nikâhı altında kötü ahlaklı bir kadını tutanın,
2- Üzerinde emanet mal bulunan ve tesbit ettirmeye-nin,
3- Günahta ısrar edenin, haramdan vazgeçmeyenin,
4- Malını kötü kimselere verenin,
5- Allah‟a isyanda devam edenin,
6- Haram yiyenin duası kabul olmaz.
Bu Geceyi Nasıl Geçirelim?
Bu zamanlar bizim için bir fırsattır. Bu fırsatı ganimet bilelim. Çünkü bir daha
bugünlere bu aylara kavuşup kavuşamayacağımızı bilemeyiz. Bazıları, geçen yıl bugün sağdı,
ölmeyi aklına bile getirmiyordu, ama aramızdan ayrıldı gitti. Aynı şey bize de olabilir.
Çocukluğumuzda, kandiller için, üç aylar için büyük hazırlıklar yapılırdı. Maddî
manevî... oruç borçları, namaz borçları hesap edilir, ödemek için hazırlanılırdı, zikirler
başlatılırdı. İbadetler ve hayır hasenat artırılırdı. Hatimler yapılırdı.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
148
Kandiller, üç aylar, ailecek karşılanırdı, çoluk çocuğun ilgisi çekilirdi... şimdi çocuklar
haberdar edilmiyor. Kulluk ortamına çekilemiyor.
- Tevbe sûresinin 36. ayetinde: “Ayların sayısı 12‟dir. Bunlardan dördü hürmetli aydır.
O aylar içinde kendinizi yazık etmeyin” diye emredilmiştir.
- Bu gece, hepimiz için basamak olsun, başlangıç olsun. Zira müslümanlar olarak
kandillerin, üç ayların feyz ve bereketine her zamankinden daha çok muhtacız.
- Kara ufukların, çektiğimiz sıkıntıların sebebi, günahları, kötü alışkanlıkları
bırakalım, güzel alışkanlıklar kazanmaya bakalım, sağanak sağanak yağan Allah‟ın rahmetine
koşalım. Dikkat edelim, ömrü gafletle geçirmeyelim. Koskoca ömür, pişmanlık vesilesi
olmasın.
Dış ülkelerde çalışan biri izne gelmişti. Kıyafeti iyi görünüyordu. Belli ki cebinde para
vardı. Arabası kapının önünde duruyordu.
- Hayatını kurtardın! dediler.
Duygulandı gözleri yaşardı, yutkundu ve dedi ki:
- İbadet yok, islam yok, nasıl hayat kurtarmak bu? Buna hayat kurtarmak mı denir?
dedi. Çoğumuzun acınacak ve ağlanacak halimizi ifade etti.
Gelin şu anda bir şeyle meşgulsek, bir an meşguliyetimizi bırakalım ve düşünelim.
Ölüm döşeğindeyiz... Azrail karşımızda. Bir müddet sonra canımızı alıyor. Gözlerimizi
kapatıyorlar ve bizi upuzun yatırıyorlar... Teneşir de yıkıyorlar... Tabuta koyuyorlar...
Namazımızı kılıp kabristana götürüyorlar... Açılan mezara koyuyorlar ve üzerimizi
örtüyorlar... Oradan yerimizi görüyoruz ve kabir azabı başlıyor, sorular soruluyor...
- Müslümanların şehadeti çok önemli. Şu anda müslümanları ve melekleri Ģahit
tutarak, kötü alışkanlığı olan; sigara kullanan, içki içen, kumar oynayan, buna berzer
kötülüklerden kurtulmak isteyen babayiğit var mı? “Ben varım”desin, söz versin. Bu gece
hürmetine af dilesin. Kurtulsun.
- Bugüne kadar namaz kılmayan veya aksatan kardeşimiz, oruçlarını tutmak isteyen
kardeşlerimiz, hesaplatıp ödemek için söz verebilir. Böyle bir söz onu kurtaracaktır. Ömrü
yetmese bile, Rabbim onun niyetine göre, verdiği söze göre muamele edecektir. Evet var mı
kendini kurtarmak isteyen? Var mı, melekleri ve müslümanları şahit kılmak isteyen? Evet
desin, kurtulsun.
- Bundan sonra düzgün bir hayat yaşamak istiyorum “Söz” diyen var mı? Yok mu?
Varsa, işte fırsat.
- Bundan sonra örtüneceğim diyen bacımız var mı? “Ben varım” diyenlere Cenab-ı
Allah yardımcıları olsun. Bu fırsat kaçmaz... Kur‟an bilmeyenler, işte fırsat...
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
149
Ġki istirhamım var: Bunlar bizi inatlaĢtırıyor:
1- Ben dini biliyorum kuruntusundan vazgeçelim.
2- Bu da nereden çıktı demeyelim. Din bize uymaz. Bize göre din olmaz.
Bir de dini, dindeki herhangi bir şeyi tartışmayın, münakaşa etmeyin. Adam namaz
kılmıyor, dini yaşayamıyor, dini tartışıyor. Din tartışılmaz yaşanır. Fetva veriyor. Önce
kendimizi düzeltelim. “Bana göre” sözünü bırakalım. Bir de dini inananlara bırakalım.
Peygamberimizin bildirdiği gibi rahat anda biz Rabbimizi anmaz, unutursak, sıkıntılı
anımızda Allah bize yardım etmez. Yunus Peygamberin balığın karnından geniş anlarında
Allah‟ı andığı için sıkıntılı anda yaptığı dua ile kurtulduğu bildirilmiştir.
Cenab-ı Allah üç Ģeyi üç Ģeyde gizlemiĢtir:
1- Rızasını taatte
2- Gazabını isyanda
3- Veli kulunu da insanlar arasında gizlemiştir. Bunun için en ufak bir iyiliği de küçük
görmemeliyiz, kötülüğü de. Çünkü; her günahta küfre giden bir yol vardır.
Bu geceye önem verelim
Günahkâr kullar olarak bu gece mübarek olduğu bildirilen Regaib gecesine ilgi
duymalıyız. Karşılayıp uğurlamalıyız.
- Uzak yakın tanıdık tanımadak kimselerle tebrikleşmeliyiz. Selamı yayın, selamlaşın
deniyor. Tebrikleşmek hatırlatmak oluyor. Tebrikleşmek, dualaşmaktır. Cumalaşmak insanı
cumaya hazırlar, sevaptır.
- Yakınlarımızla, bilhassa eşimiz ve yavrularımızla hediyeleşmeliyiz.
- Büyüklerimizi ziyaret edip ellerini öpmeliyiz. Uzakta olanları telefonla aramalıyız.
- Kandil sebebiyle tebliğ görevi hızlandırılmalıdır.
- İbadetin her çeşidi yapılmalıdır.
- İhtiyaç sahiplerine ilgi duyulmalıdır. Yoksulun ilgi görmediği bir yerde hayır ve
bereket olmaz.
- Geleneklerimiz, örf ve âdetlerimiz yaşatılmalıdır. Bilhassa çocuklara örnek
olunmalıdır. Oruca, namaza çocuklarımıza da “haydi” denmelidir. Kandilin mübarek havasını
çoluk çocuk elbirlik teneffüs etmeliyiz. İnancımızı yaşamalı ve yaşatmalıyız. Kandili, üç
ayları ve cumayı tebrikleşerek hatırlatmalıyız. Müslüman kimliğimizden korkmayalım.
Müslüman kimliğimizden korkar kaçarsak Cenab-ı Allah bize değişik korkular verir. Yalnız
Allah‟tan korkar “Müslümanım elhamdülillah” dersek, Rabbimiz her korkuyu bizden uzak
tutar.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
150
Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Dikkat et! Receb‟in ilk Cuma gecesinde
uyanık ol. O geceyi gafletle geçirme, çünkü melekler o geceye Regaib gecesi diye isim
koymuşlar. Zira o gecenin üçte biri geçtiğinde yer ve gök melekleri Kâbe ve havarisinde
toplandılar. Allahû Teâlâ onların toplantısı üzerine, “Ey meleklerim, ne istiyorsunuz?” diye
sorar. Melekler, “Ey Rabbimiz, senden istek ve niyazımız, Receb‟in oruçlularının
günahlarının bağışlanmasıdır” derler. Allahû Teâlâ da, “Receb‟in oruçlularını affettim” der.”
(Enes İbni Malik) Öyle ise, bu mübarek gün ve gecelerde Allah‟a çok yalvaracağız, çok niyaz
edeceğiz ve çok gözyaşı dökeceğiz.
- Kandillerde bilhassa kitap hediye etme geleneğini yaygınlaştırmalıyız.
- İnananlar olarak, İslâm‟ı anladığımız veya işimize geldiği gibi değil, gerçek manada
yaşamalı ve yaşatmalıyız. Örnek hareketlerimizle çevremize, tebliğ görevi yapmalıyız. Yanlış
örnek olmanın, yanlış yapmanın ve eksik yapmanın vebali büyüktür.
Ġhtiyarlığında müslüman olan bir ingiliz yazar Ģöyle der: “Kur‟an-a baktım
imrendim. Sözde müslümanlara baktım iğrendim. 50 yıl geç müslüman olmamın vebali
onlarındır.”
Dikkat edeceğimiz bir husus da mübarek insanlarla mübarek olmak, mübarek
zamanlarda mübarek olmak ve “Kandilin mübarek olsun” derken mübarek olunmalı, mübarek
işler yapılmalıdır.
Hayatımızı bugüne kadar oyun ve eğlence ile geçirdik. Keyfimizce yaşadık ne geçti
elimize? Ne kazandık? Bu hayat hep böyle mi devam edecek? Bir gün ağzımızın tadı
bozulacak, o zaman ne olacak? Bir gün ölüm döşeğine yatılacak, tabuta girilecek, mezara
yatılacak, mahşerde hesap verilecek. O zaman ne olacak?
Hiçbir şey bizim hesabımıza göre devam etmeyecek, bizim hesabımızın üstünde
Allah‟ın da hesabı var. Onun dediği oluyor.
Herşeyi yarına, sona bırakmayalım. Sona kalan dona kalır. Yaşlanınca örtünürüm
diyen, örtünmeden öldü, kefenle örtündü. Emekli olunca namaz kılarım diyen emekli
olamadan öldü, camiye ölüsü geldi, cenaza namazı kılındı.
Şeytan hep; “Dur! Dur!” der, “sonra sonra” der. “Daha var, daha gençsin der”,
tuzağına düşürür.
- Şeytan, imanı geri bıraktı, ölürken kelime-i şeha-det getiriveririm, kurtulurum dediği
için kaybedenlerden oldu. Peygamber, son sözü lâilahe illahlah olur da kurtulur diye
üzülmüştü, Cenab-ı Allah: “Üzülme, o anda biz ona bunu unuttururuz,” dedi.
- Firavun geç kalmıştı, helâk oldu. İmanı kabul olmadı.
- Ebu Talib, o bu ne der? dedi kurtulanlardan olamadı.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
151
Bu Gece Allah Kimin Yüzüne Bakmaz?
Aslında bu gece, isteyen ve dileyenler için af gecesidir. Kurtuluş gecesidir, dünya ve
ahiret saadetine kavuşma gecesidir. Ama kurtulmak istemeyen için de bu gece helâk gecesi
olacaktır. Çünkü iyiliğin sevabının bol olduğu yerde günahında cezası kat kat olacaktır.
Bu gece Allah Ģu kimselerin yüzüne bakmaz:
1- Allah‟a ortak koşanların,
2- Yakınları ile ilgiyi kesenlerin,
3- Ana babaya haksız yere isyan edenlerin,
4- İçki içmeye devam edenlerin, faiz yemeye devam edenlerin,
5- Haramzadelerin, zalimlerin yüzüne bakmaz.
6- Vaktini orada burada, kahvelerde geçirenlerin, müstehcen kanallarda gezenlerin
yüzüne bakmaz.
7- Üç ayları değerlendirmeye niyeti olmayanların yüzüne bakmaz.
8- Rabbim kendisine yönelmeyenlerin yüzene bakmaz. Eğer o anlarda bu gece Allah‟a
yönelirler-se, Rabbim onları da affedecektir. Çünkü: “Bana dua edin, duanızı kabul
edeyim, benden af dileyin, sizi af edeyim” diyor.
Kötülüğün, kötü olmanın Allah‟a isyanın sonu yoktur, faydası da yoktur. İnsan
kötülüğe, günaha battıkça batar.
Kötü insan, “Ya Rab, beni geri gönder de emrine uyayım” dediği zaman “El en” şimdi
mi aklın başına geldi, denilecektir.
Bu geceyi farklı kılan kazanacak, bu gecede değişen kazanacak, çevresini değiştiren
kazanacak. Şimdi var mı “Ben değişeceğim” diyen. Kim derse o kurtulacak, o kazanacaktır.
Bu gece yapacağımız duaları ve ibadetleri hayatımıza taşıyalım, devamını sağlayalım.
Bu gece günahlardan kopma gecesidir. Bu gece günahlardan uzaklaşma gecesidir. İyi
olmak için karar verme gecesidir.
Bu gece ne gibi ibadetler yapabiliriz?
- Önce geçmişe tevbe gerekir, gelecek için de kesin bir karar vermek icab eder.
- Bu gece bol bol kaza namazı kılabiliriz. Nafile namazı kılabiliriz, tesbih namazı
kılabiliriz. 12 rekat namaz tavsiye edilmiştir.
- Kur‟an okumalıyız.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
152
- Peygambere salavat getirmeliyiz. Selam gönder-meliyiz.
- Tesbih çekerek Allah‟ı zikretmeliyiz.
- Allah‟a dua ve niyazda bulunmalıyız. Kendimiz yakınlarımız ve bütün müslümanlar
için yalvarmalıyız. Ayrıca ölülerimizi de rahmetle anıp, günahlarının bağışlanması için dua
etmeliyiz.
- İsmi azam, Esma‟ül Hüsna‟yı okumalıyız. Allah: “Kim beni anmaktan yüz çevirirse,
onun sıkıntılı bir hayatı olur. Kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz” diyor. (Taha: 124)
- Kandilleri oruçla karşılayıp oruçla uğurlamalıyız. Bir de bu gecede hocalarımızın
verdikleri görevleri ve tavsiyelerini yerine getirmeliyiz.
Hayat hep mal mülk, para pul, mark dolar ve sadece dünya meşguliyeti değildir. Bu
hayatın bir de sonu vardır. Şu anda manevi erozyon var. Kayıplarımız her geçen gün artıyor.
Yozlaşma en çok yavrularımızı ve gençleri etkiliyor. Böyle giderse yarın bu nesil ne olacak?
Ardımızdan cenaze namazımızı kılıp, bir fatiha okuyabilecek mi? Bize rahmet mi okuyacak,
lanet mi? Önemli olan, o bu değil, önemli olan budur işte.
Hiçbir şey olmasa, yavrularımızı ihmal bâli bize yeter.
Ġbadetler Derece Derecedir.
İbadetler, zikirler, insanı Allah‟a yaklaştıran en güzel vasıtadır. İnsanı temizler, insanı
yüceltir, Rabbine yaklaştırır.
İbadetler derece derecedir. İbadet kulluktur, kulluk anlayışına göre ibadet anlayışı da
değişiyor.
İbadetin gerçek ibadet olabilmesi için sırf Allah rızası için gönülden yapılması
lâzımdır.
- Bir kısım insan, Allah‟tan hiçbir karĢılık beklemeden ibadet eder ve Allah‟ın
emirlerini yerine getirirler. İşte asıl ibadet budur.
- Bir kısım insan da, cehennemden kurtulup cennete girebilmek için ibadet ederler.
Bunlar Allah‟ın emrini yerine getirmiş, borcunu ödemiş olurlar. Ama Allah‟ın rızasını
kazanamazlar.
- Bir kısım da, dünya menfaati elde etmek için ibadet eder. Buna ibadet denmez,
buna sevap da yoktur. İbadet ancak Allah‟a yapılır. Belirli zamanlarda, kandiller-de veya üç
aylarda bir şeyler yapıp da bırakıvermek, ucuz yoldan kurtuluş aramak, pek bir şey
kazandırmaz.
Burada bir yanlışa işaret emek istiyorum. O da şu: Bu gece veya bu aylarda dua edelim
ibadet edelim, namaz kılalım, zikredelim, diyoruz. Sanki dua, tevbe, namaz, niyaz bazı
gecelere ve günlere mahsusmuş gibi oluyor. Biz her zaman bunları yapmak, Allah‟ın emrini
yerine getirmek zorundayız.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
153
Hz. Peygamber: “Ey insanlar! Selâmlaşın, yemek yedirin, insanlar uyurken geceleyin
namaz kılın, selâmetle cennete girin” (R. Salihin 2/452) müjdesini vermiştir.
Hani açıkgöz geçinen, fırsatçı kimseler vardır ya, onlar gibi olmayalım. Belki insanları
aldatabiliriz, ama Allah‟ı asla aldatamayız.
SONUÇ
Rabbim, bu geceyi ve içinde bulunduğumuz üç ayları, değerlendirip kurtulanlardan
etsin, inşallah. Yalnız, kurtulmak için daha şuurlu yaşamak lâzım. Allah‟a sunabileceğimiz
dakikaların, saatlerin, günlerin, ayların ve yılların sayısı çok olmalı. Dolu dolu bir ömür
sunabilmeli-yiz. Bunun için:
- Ahlakımızı güzelleştirmeliyiz.
- Müslüman anlayışımızı değiştirmeliyiz.
- İslamı diğer dinlerle bir tutan anlayıştan vazgeç-meliyiz.
- Müslümanlığımızı levha müslümanlığından çıkar-mamız, çerçevenin dışına
çıkarmamız lâzımdır. Çevreveletip asmışız “Bugün Allah için ne yaptın?” diye. Bu soruyu
kendimize sormuyoruz, sormalıyız.
İnsan, nisyandan gelir, unutmak manasındadır. Unutmak, insanın fıtratında vardır. Bu
unutmak dünya içinse, fazla bir önemi olmaz. Ama ahiret içinse felâket olur. Allah‟ın emirleri
ihmâl edildi, unutulduysa, kaybımız acı olur, çok olur. Pişmanlık olur.
İbadet terk edilmez...
İbadet gecikmez. Alt katta yangın çıksa, gecikir misin? Ne kadar ömrün var
bilemiyorsun. İlerde yapmak nasip olacak mı, garanti yok.
Elde fırsat varken kaçırmamak lâzımdır.
Bir de tek başına kurtuluş olmaz. Çevremizi de harekete geçirmemiz lâzımdır.
Bizler ahiret yolcusuyuz. Birkaç günlük yolculuğa giderken bir sürü hazırlık yapıyor,
ebedî yolculuğu ihmal ediyoruz. Ahirete bomboş gidiyoruz.
Ayrıca şunu bilin ki, devamlı takipteyiz; fişleniyor filme alınıyoruz. Sorumsuz başıboş
değiliz.
Bu gece geçmişimizi ve geleceğimizi ilgilendiren bir karar vermeliyiz.
- Kaza namazlarını, oruçları tesbit edelim. Kılma-ya, tutmaya başlayalım.
Dokuz ayın kirini Receb, Şaban, Ramazan‟la yıka-yıp, Bayramda kurtulmalıyız.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
154
Şu yalvarış ve yakarışla konumuzu bitirelim:
Allah‟ım, bizim Rabbimiz sensin. Senden başka ilâh yoktur. Bizi sen yarattın. Biz
senin kulunuz. Gücümüzün yettiği kadar Sana verdiğimiz söz ve ahitte duruyoruz.
Yaptıklarımızın şerrinden Sana sığınırız. Bize verdiğin nimetleri ikrar ve günahlarımızı itiraf
ederiz. Bizi bağışla. Zira senden başka günahları bağışlayacak yoktur.
Hz. Peygamberle yüzümüzü güldüren Allah‟ım, yaptığımız ve yapacağımız
dualarımızı, ibadetlerimizi kabul eyle. Sağanak sağanak rahmetinin yağdığı bu gece bizi
bağışla, günah kirlerinden bizi temizle.
Bu gece ağlayan gözler aşkına bizi de günah kirlerinden temizle, bizi mükâfata nâil
olan kullarından eyle. Bu geceyi gafletle geçirenlerden eyleme.
Günahkârların af olunduğu bir gecede yalvarıyo-ruz; bizi kapından boş döndürme
Allah‟ım! Bizi affınla sevindir, yüzümüzü güldür, affınla azabını söndür. Ya Rabbi, bizi
huzuruna mü‟min olarak döndür.
Ya Rabbi, bizi imandan, islâmdan, Kur‟an-dan ayırma. Hz. Peygamberin sünnetinden
ayrılan sünnetsiz-lerden etme, nasipsizlerden etme.
Ya Rabbi! Bize rızana uygun bir hayat ve imanla, Kur‟an-la mutlu bir son nasip et.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
155
C- MĠRAÇ GECESĠ
Recep‟in 27. gecesi Miraç gecesidir.
Allah Rasulünün uyanıkken Mescid –i Haram‟dan Mescid –i Aksa‟ya oradan da
gökyüzüne yükselmesine miraç diyoruz.
Bu olay, Kur‟an ayeti ile ve Hz. Peygamberin ifadeleriyle sabittir. Şüphe ve inkâr
eden, hata etmiş olur. Ayet ve hadisle sabit olduğu için Allah korusun küfre götürür.
Bu olaya, isrâ ve miraç olayı denir. Ġsrâ; gece yürüyüşü demektir. Miraç da,
yükselmek demektir.
Bu olay ayrıca Allah Rasulünün mucizesidir. Kur‟an-dan sonra en büyük mucizedir.
MĠRAÇ OLAYININ SEBEPLERĠ
Miraçtan önce inananlar, akla hayale gelmedik zulüm ve işkence gördüler... Müşrikler
müslümanlara karşı boykot ilân ettiler, baskılar uyguladılar... Müslüman-lar, imtihana tabi
tutuldular...
Bu olaylar ve oğlunun ölümü, Hz. Hatice(ra)‟nin vefatı ile peygamberimiz, iyice
bunalmıştı. Cenab-ı Allah peygamberini teselli etmek, onu taltif etmek için böyle bir ikramda
ve ihsanda bulunmuştur.
Miraç olayının diğer sebeplerinden bazıları da Ģunlardır:
- Cenab-ı Allah varlığını birliğini, gücünü göstermek için peygamberi
şereflendirmiştir.
- Cenab-ı Hak, Allah Rasulüne cenneti, cehennemi göstermek ve mesajlar vermek için
katına yükseltmiştir.
- Sanatkârın sanatını teşhir ettiği gibi, Cenab-ı Allah da âlemdeki nizamı göstermek
için peygamberin temaşa etmesini istemiştir. İsrâ 1. ayetinde “gücümüzü göstermek için”
demiştir.
- Cenab-ı Allah, peygamberinin maddî ve mânevî yücelişini istemiştir. Meryem: 57.
ayetinde “Onu üstün bir makama yükselttik” buyurur.
Bu bölümde size Allah Rasulünün miracını, miraçtan çıkan mesajları anlatacağız.
Ayrıca Allah‟ın bize gönderdiği miraç hediyelerini. En önemlisi de cennet – cehennem
manzaralarını sizlere nakletmeye çalışacağız inşallah.
Dilerim Allah‟tan anlatacağımız şeyler, üzerimizde etki yapar. Yapsın da değişelim ve
değiştirelim.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
156
Anlatılanlara ibret gözü ile bakalım, ders alalım. Zira Allah, cennet ve cehennem
manzaralarını, kullarım ders alsın da sonra pişman olmasınlar diye peygambere göstermiş,
peygamberimiz de bize anlatmıştır.
Kurtuluşumuz için kandilleri fırsat bilelim. Her kandilin bir başka özelliği vardır,
mesajları vardır. Her kandil, Allah‟ın bize lütfudur, ihsanıdır.
MĠRAÇ OLAYINDAN ÇIKARILAN MESAJLAR NELERDĠR?
Cenab-ı Allah Ģöyle buyurur:
“Kulu Muhammed‟i öyle bir gece Mescid-i Haram‟ dan kendisine bir kısım
ayetlerimizi göstermek için çevresini mübarek kıldığımız Mescid‟i Aksa‟ya götüren Allah‟ın
şânı yücedir. Doğrusu O, işitir, görür.” (İsrâ sûresi: 1)
Evet Allah Rasûlüne bazı sırların gösterilmesi, ahiret aleminin ve bazı insanların
gelecekteki durumlarının bildirilmesi için, isra ve miraç olayı gerçekleşmiştir.
Ġsra, Kâbe-i muazzamdan Mescid-i Aksa‟ya yürümek,
Miraç, Mescid-i Aksa‟dan gökyüzüne yükselmektir.
Miraç olayı, büyük bir mucizedir. Zaman ve mekânı aşan, maddi kanunların ötesinde
bir olaydır.
Allah Rasulü, uyanık iken bizzat miraca çıkmıştır.
Peki nasıl olmuĢtur bu olay: Kaynaklara baktığımızda Allah Rasulü miraç olayını
Ģöyle anlatır:
“Ben, kâbede yatarken bana biri geldi. Göğsümü yardı. Kalbimi çıkardı, zemzemle
yıkayıp içini imanla doldurdu. Burak getirildi ona bindirildim, Cebrail beni götürdü. “Sen,
semanın ziyaretine davetlisin” dendi.
Birinci kata geldik, kapıyı Cebrail çaldı.
- Gelen kim? denildi.
- Cibrilim.
- Yanındaki kim? – Muhammed.
- Ona miraç daveti geldi mi? Cebrail: - Evet, dedi.
Kapı açıldı. Hz. Adem‟i gördüm. Selâm verdim. Bana:
- Salih evlat hoş geldin, salih peygamber hoş geldin, dedi.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
157
Ġkinci kata geldik. Her katta kapı açılmadan “Kimsin? Yanındaki kim?” soruları
soruldu. Bize “Hoşgeldiniz” denildi. Orada Hz. Yahya ve Hz. İsa(AS)‟ yı gördüm. Selâm
verdim. Bana: Hoş geldin salih peygamber, dediler.
Üçüncü semaya geldik. Hoşgeldiniz dediler. Orada Yusuf peygamberi gördüm. Selâm
verdim, bana hoş geldin, dedi.
Cebrail beni dördüncü semaya getirdi. Orada da hoş geldin denildi. Hz. Ġdris‟i
gördüm. Selâm verdim. Selamımı aldı. Bana: “Salih kardeş hoş geldin”dedi.
BeĢinci semaya geldik, orada Harun peygamberle karşılaştık. Selam verdim, selamımı
altı, bana hoş geldin, dedi.
Altıncı semaya geldik, bize hoş geldiniz denildi. Orada da Ġbrahim peygamberi
gördüm, selâm verdim. Selâmımı aldı. Bana: “Salih oğlum, hoşgeldin” dedi.
Sonra sidret‟ül müntehaya çıkarıldım. Orada meyvalar testi gibi iri iri idi. Orada dört
nehir gördüm. Cebrail:
- Şu iki nehir cennetin nehridir. Üçüncüsü Nil, dördüncüsü Fırat‟tır, dedi.
Bana üç kap sunuldu: şarap, bal ve süt. Ben sütü seçtim.
Cebrail bana: “fıtratı seçtin” dedi.
Bana: 50 vakit namaz farz kılındı. Dönerken Musa (AS):
- Ne ile emrolundun? dedi.
- 50 vakit namazla, dedim.
- Ümmetin buna güç yetiremez, dön, hafifletme talebinde bulun. Döndüm Rabbimden
azaltması için yalvardım. Musa:
- Ne ile emrolundun? dedi.
- 40 vakit namazla, dedim.
- Dön, ümmetin 40 vakit namaz kılamaz. Dön dedi, döndüm. 5 vakit namaz
emrolununcaya kadar gidip geldim. Musa peygamber:
- Ne ile emrolundun? dedi.
- 5 vakit namazla, dedim benden tekrar dönmemi istedi.
- Dönemem artık utanırım, dedim. Bana 50 vakit sevabı olan beş vakit namaz
emrolundu.” dedim. (Prof.Dr.İ. Canan Hadis Ans: 15/259)
Allah Rasulü miraçta bazı olaylara şahit olmuş ve bazı emirler alarak yeryüzüne
dönmüştür.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
158
Bu Olaydan Çıkan Mesajlar:
1- Peygamber Aleyhisselamın göğsünün yarılarak, kalbinin yıkanmasından sonra miraç
olayının vuku bulması, insanın Rabbine yükselebilmesi için dünya ve
dünyadakilerden arınması gerektiği mesajını alıyoruz. Çünkü manevi yükseliş ancak
kalbinin temizlenmesi ile olacaktır.
2- Hz. Peygamberin İsrâ adını verdiğimiz, Kâbe-i muazzamadan Mescid-i Aksa‟ya
gidişi de, büyük önem taşır. Peygamberimiz orada geçmiş bütün peygamberlerin
ruhlarına ve meleklere namaz kıldırmıştır.
Bu hal, onlara olan üstünlüğün ve önderliğin ifadesidir.
Bugün Mescid-i Aksa ne yazık ki, yahudi işgali altındadır. Kimsenin pek umrunda
değil ama, bu kutsal mekânın işgal altında olması çok önemli bir meseledir. Şu anda
müslümanlar olarak kınamamız lâzım. Ayrıca Mescid-i Aksa‟nın esaretten kurtuluşu ve
mücadele eden müslüman kardeşlerimizin zaferi için dua edelim.
Ayrıca bu olayda kalp ameliyatı yapılabileceği, gökyüzüne çıkılabileceği ve bir anda
bir yerden bir yere nakil yapılabileceği mesajı vardır.
3- Miraç olayı, Cenab-ı Allah‟ın kudretini ve herşeye kadir olduğunu göstermesi
bakımından çok önemli ve düşündürücü bir olaydır. Bu olay, şüpheyi değil, imanımızı
arttırmalıdır. İnkâr ederek küfre girilmemelidir. Mucizedir. Mucize de peygamberlere
verilen bir haldir.
4- Miraç, Hz. Peygamberin amcası Ebutalib‟in ve candostu muhterem hanımı Hz.
Hatice‟nin vefatı ve Hz. Peygamberin sıkıntıları ve müşriklerin ağır baskıları altında
olduğu bir dönemde gerçekleş-miştir.
- Hz. Peygambere bu, ilâhî bir lütuftur. Allah‟ın bir iltifatı ve ikramıdır. Tesellisidir.
- Ayrıca bu olayda şu mesaj vardır: “Allah‟ın inanan sevgili kullarını terk etmeyeceği,
mahsun etmeyeceğine işarettir. Yalnız ve desteksiz bırakmaya-cağı mesajı vardır.”
- Miraç olayını Allah Rasülünün ağzından dinleyen Ümmü Hâni(ra), peygamberin
omuzundan çekerek
- Ey Allah‟ın Rasulü, bu olayı herkese anlatma, yoksa seni yalanlarlar seni üzerler,
dedi.
Allah Rasülü:
- Allah‟a yemin olsun ki, ben bunu onlara anlatacağım, diyerek her türlü Ģarta
rağmen görevini yerine getireceğini ifade etmiĢtir.
Başta da “Bu davayı bırak” tehditleri ve tekliflerine karşı Allah Rasülü:
- Yemin ederim ki, sağ elime güneşi sol elime ayı verseler bu davamdan vazgeçmem,
cevabını vermişti.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
159
Mesaj ne? Müslüman gerçeği, hakikati gizlemeyecektir. Müslüman görevini
yapacaktır, hem de en iyi bir şekildi yapacaktır.
Bir mesaj da:
İbrahim (AS) Peygamberimiz (SAV)e: “Ümmetine benden selam söyle! Onlara emr
et! Haber ver de cennet „e fidan dikmeyi, çoğaltsınlar! Çünkü cennetin toprağı güzel, suyu
tatlı, arzı da geniş ve düzlüktür.
Peygamberimiz:
“Cennet‟e dikilecek fidan nedir? diye sordu. İbrahim(a.s):
- (Sübhanellahi velhamdülillahi velâ ilahe illallahü vallahü ekber. Lâ havle velâ
kuvvete illa billah)tır” dedi. Bu fidan, tesbih namazının tesbihatıdır.
Öyleyse bu gece cennete 300 er tane fidan dikilecektir.
Ayrıca elimize tesbih alıp fidan sayısı da arttırılacaktır.
5- Cenab-ı Allah, miraç olayı ile son elçisi, son Rasulü Hz. Muhammed Aleyhisselam‟ı
Yüce katı-na davet edip, kabul etmiştir, onu yüceltmiĢtir.
Burada, Hz. Muhammed‟in şahsında Allah‟a gönülden bağlananların da yüceleceği,
kadri kıymetinin yüksek olduğu manası vardır.
İslâmın gayesi, inananları dünya ve ahiret saadetine, dünya hayatının sonunda da, yüce
mertebeye eriştirmektir. Hz. Peygamberin hedefi de; insanlığın maddi ve manevi yüceliĢi
değil miydi?
Cüneydi Bağdadi:
“Âllah‟a ulaştıran yolların hepsi kapalıdır. Ancak Rasulüllahın yoluna uyanlara yollar
açıktır” der.
6- Cenab-ı Allah, Musa Aleyhisselema yer yüzünde, Hz. Muhammed (SAV) de
gökyüzünde tecelli etmiştir. Hikmetinden sual olunmaz.
Miraç, Nebiler ve Rasüller serverine nasip olmuştur. Allah‟ın: “Habibim” dediği,
sevgili peygamberimi-ze nasip olmuştur.
Bu, Hz. Peygamberin insanlığın en seçkini, en büyüğü ve rehberi olduğunun isbatıdır.
Peygamber, orada ilâhi kelama mazhar olmuştur. Böyle bir peygamberin ümmeti
olmakla iftihar etmeliyiz.
Zaman zaman peygamberimize özenenler de olmuştur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
160
Bir insan: “Bende miraca çıktım” derse, bu müm-kün değildir. Böyle bir iddia, iddia
sahibini küfre götürür. Zira miraç peygamberimizin mûcizesidir. Mucizeyi de peygamberler
gösterir. Yalanı söylemek kadar, inanmak da veballidir. Onun imanı da zarar görür.
7- Miraç olayında insanın meleklerden üstün olduğu mesajı vardır. Allah‟a karşı kulluk
görevini layıkıyla yapan insan, meleklerden üstündür.
a. Allah‟ın Adem Aleyhisselâma secde edilmesini emretmesi, bunu gösterir.
b. Peygamberimiz sitret‟ül Münteha da Cebrail Aleyhisselamdan daha ileri git-
miştir. Peygamber Aleyhisselam, bu duru-ma kulluğu ile ulaşmıştır.
Cebrail Aleyhisselamın “Bir adım daha atarsam yanarım” demesine karşılık, Hz.
Peygamber huzur-u ilâhiye ulaşmıştır.
İnsan, imanı, amelleri ve takvası ile meleklerden daha aziz, daha üstün olurken, şunu
da unutmayalım ki; insan yaptığı işlerle şeytanı bile geride bırakabilir. Allah‟ın “hayvanlardan
da aşağı” ifadesine muhatab olabilir.
8- Peygamber miraca çıktı. Allah gökte mi de peygamber göğe çıktı? sorusu akla
gelebilir.
Peygamberin miraca çıkması, Allah göklerdedir anlamına gelmez. Allah, yerde, gökte
değil, her yerde hazır ve nazırdır. Allah miraçta peygamberini yüceltmiĢtir.
Mekân ve cihad itibariyle Allah‟a, yer izafe etmek doğru değildir.
Yunus: “Ne yerdesin ne gökte,
Her yerdesin her yerde” demiş.
- Göktekiler işime karıştı – karışmazsa... diyenler oluyor.
- Gökteki Allah şahid, deniyor yanlıştır.
Varlık olarak, Allah‟a yakınlık da düşünülemez. Allah, mekândan münezzehtir. Miraç
olayında peygamberin gökte Allah‟la buluĢması olduğu şeklinde düşünmek de yanlıştır.
Kulun Allah‟a yakın olması, yaptığı ibadetlerle Allah‟ın rızasına kavuşması, Allah‟ın
sevgisini kazanması şeklinde olur. Mesela Kur‟an okur, zikreder, Allah ile konuşur. Yoksa bu
konuşma, bir dostu ile konuşması gibi değildir. Bir insan Allah ile konuşamaz. Bugüne kadar
cennetle müjdelenen sahabe, “Ben Allah ile konuştum” dememiştir. İtikadı düzgün hiçbir din
büyüğümüz de böyle bir yanlıklık yapmamıştır. “Ben Allah ile konuşuyorum, O‟ndan izin
alıyorum, emir alıyorum” denirse bu iddia söyleyeni de, ona inananı da küfre götürür.
9- Peygamber Efendimiz miraç da Allah‟ı gördü mü?
Miraçta peygamberimize gizli alemler, gizli haller ve cennet cehennem gösterilmiştir.
Cenab-ı Allah kendisine tecelli etmiştir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
161
A‟raf Sûresinin 143. ayetinde:
“Vaktaki Musa tayin ettiğimiz vakitte geldi ve Rabbi onunla (vasıtasız olarak)
konuştu. Musa: “Ya Rabbi, bana cemalini göster, seni göreyim” dedi. Allah: ”Sen beni
asla göremezsin. Ama Ģu dağa bak! Eğer o yerinde durursa sen de beni görürsün”
buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince, onu yerle bir etti. Musa da bayılarak yere düştü.
Ayıldığı zaman: “Allah‟ım, seni tenzih ederim. Sana tevbe ettim...” dedi.
En‟am sûresi 103. ayette: “O‟na gözler eriĢemez” buyrulmuştur.
Allah, şeklî ve maddî bir varlık değildir, insanın gözü Allah‟ı görmeye müsait değildir.
görecek yapıda değildir. Göremediği de bir çok şey vardır.
Allah Musa Aleyhisselama Tur dağında tecelli ettiği gibi Muhammed Aleyhisselama
da miraçta tecelli etmiştir. Ama nasıl tecelli etmiştir? Onu bilemeyiz.
Mü‟minler Allah‟ı dünyada göremezler. Cennette göreceklerdir.
Kıyamet sûresi ayet 22-24‟de: “O günde yüzler parlak olduğu halde Rabbine
bakacaktır. Nice yüzlerde o gün somurtup kaçacak” buyrularak, inananların cennette Allah‟ı
göreceği kafirlerin ve münafıkların göremeyeceği haber verilmiştir.
Peygamberimiz de, dolunay halindeki aya bakıp: “Siz Allah‟ı bu ayı gördüğünüz gibi
göreceksiniz” buyurmuştur. (Riyaz‟üs Salihin 2/1055)
Süleyman Çelebi de mevlidinde peygamberimizin miraçta Allah‟ı gördüğünü:
“Aşikare gördü Rabbül izzeti
ahirette öyle görür ümmeti” mısraları ile cennette mü‟minlerin Allah‟ı göreceğini ifade
etmiştir.
Peygamberimiz (SAV)e – Allah‟ı gördün mü? denmiş: “O, bir nurdur, nasıl
göreyim” demiştir. Peygamberin Allah‟ı baş gözü ile değil, kalp gözü ile gördüğünde ittifak
vardır.
Peki, biri: “Ben Allah‟ı görüyorum, her istediğimde görüyorum derse, ne olur?”
Allah senin uşağın mı ki, her istediğinde gözünün önüne gelecek. Bu işin şakası bile olmaz.
Gülerler adama. Bakırköy‟de, Manisa‟da peygamber olduğunu, Allah olduğunu iddia edenler
de var...
Peygamberimiz şöyle buyurur:
“Allah‟ı görmek, hiçbir kimseye mümkün ve muvafık değildir.” – Miraçta Allah‟ı
gördün mü? diyenlere:
- O bir nurdur, nasıl görürüm, cevabını vermiştir. (Hadis Ars: 17/1328)
Ġmam-ı Azam: “Peygamber, miraçta Allah‟ı kalp gözü ile görmüştür. Mü‟minler
Allah‟ı kalp gözü ile görecektir.” (Fıkh-ı Ekber: 154)
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
162
Musa peygamber görmüştür, Hz. Muhammed görmüştür. Ben de görüyorum, ben
neden görmeyeyim, derse!.. Cevap:
En‟am 103. ayetinde ”O‟na gözler erişemez” buyrularak dünyada baş gözü ile Allah‟ın
görülemeyeceği bildirilmiştir. Zaten Musa Peygamber ve peygamberimiz baş gözü ile
görmemiştir. Diyelim ki, gördüler. Onlar peygamberdir.
Osmanlı alimlerinden Ömer Nefesi‟nin islâm inancının temelleri Akaid adlı kitabının
90-91. sayfalarına bakıyoruz:
“Rüyada Allah‟ı gördüğü iddiasında bulunan, puta tapandan daha şerlidir. Zira rüyada
görülenler hayal ve misallerdir. Allah ise bunlardan münezzehtir.”
“Aynı kitapta insanı küfre götüren haller sayılırken: “Ben Allah‟ı uyanıkken gördüm,
Allah‟tan şifahen emir aldım, emir alıyorum” demek, küfre götürür deniliyor. (sayfa: 211)
10- Peki Peygamberimiz Miraçta Allah‟la KonuĢtu mu?
Hz. Peygamber huzura kabul edildiğinde:
- Ettehıyyatü lillahi vessalevatü vettaybibat(= her türlü tazim ve saygı Allah içindir.
Saygıların en yücesi Allah‟a yaraşır, her türlü ibadet de Allah içindir.) dedi.
Peygamber kulluğunu yüce Allah‟a arz edince Allah:
- Esselamü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetul-lahi ve bereketüh(= yani; Ey
Peygamber! Selâm, rahmet ve bereketim senin üzerine olsun) buyurdu.
Hz. Peygamber, Cenab-ı Allah‟ın rahmet ve bereketini, Allah‟ın selâmı bizim ve salih
kullarının da üzerine olsun, diye niyazda bulundu. Ve “Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü
enne muhammeden abdühû ve Rasûlüh” diyerek Allah‟ın varlığına birliğine kendisinin de
O‟nun kulu ve Rasulü olduğuna şehadet etti. İşte konuşma böyle oldu.
(Namazda tahıyyat okuyan mü‟min, Allah‟ın huzurunda onu görüyor, onunla
konuşuyormuş gibi namaz kılmalıdır.)
Hz. Peygamber, Cenab-ı Allah ile bu şekilde vasıtasız söyleşide bulunmuştur. Bundan
başka, Allah‟tan emir ve yasaklar almıştır.
İnsan Allah‟ı zikreder, âdeta Allah ile konuşur. Çünkü Allah da onu zikreder. Kul,
Allah‟ın emirleri doğrultusunda hareket eder, böylece Allah‟a yaklaşır. Kur‟an okur adeta
Allah ile konuşur.
Bu konuşma ve yaklaşma, bazılarının anladığı ve iddia ettiği gibi değildir.
Biri kalkar da: “Ben göktekilerle konuşuyorum. Ben Allah ile konuşuyorum” derse ne
olur? Canı isterse der. ama, bunun şakası da olmaz, mazereti de olmaz. Küfre girer.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
163
YanlıĢlıklar Niye Yapılıyor?
İnsan, Kur‟an bilmez, hadis bilmez, sadece meal okursa birçok şeyi yanlış anlayacak,
yanlış anlatacaktır.
Bugün bazıları, Hz. Peygambere, onun hadisleri-ne itibar etmiyor, misyoner mantığı
ile hareket ediyor. Hadis okumadan, tefsir okumadan, siyer okumadan elbette hataya
düşecektir.
Her ayetin iniĢ sebebi vardır. Ayetler durup dururken inmemiş, ihtiyaca göre inmiştir.
Ayetlerin nüzul sebebi vardır. Bunlar bilinmezse, ayetler yalan yanlış, cahil mantığı ile
yorumlanacaktır. Nitekim öyle olmaktadır. O zaman böyle birinin Allah‟ı gördüğünü, Allah
ile konuştuğunu iddia etmesi tabiidir. Çünkü; ayetlerin iniş sebebini bilmeden okumak,
okuyanı sapıtır. Konuştuğunu zanneder, gördüğünü zanneder. Ama Allah‟ı değil... Ona şeytan
musallat olmuştur.
İnsanın ağzından çıkanın ne manaya geldiğini bilebilmesi için, itikadının düzgün
olması lâzımdır. İmanı, itikadı düzgün olanlar, sapıklığa da düşmez, sapıklığa itibar etmez.
Bakın Kur‟an ne diyor?
“Allah‟a yalan iftira edenden, ya da kendisine bir şey vahyolunmadığı halde, bana
vahyolundu” diyenden, bir de “Allah‟ın indirdiği ayetler gibi ben de indireceğim” diyen
kimseden daha zalim kim olabilir? Zalimler, ölüm halinde can çekişirken, melekler de ellerini
uzatmış, “Çıkarın canlarınızı Allah‟a karşı hak olmayanı söylemenizden ve O‟nun ayetlerine
karşı büyüklük taslamanızdan ötürü bugün, alçaklık azabı ile cezalandırılacaksınız! derken
onları bir görsen! Şaşar kalırsın” (En‟âm: 93)
Unutmayalım, herkes, herşey, müslümanlar için bir imtihandır.
İnsanın dini kimden öğrendiği çok önemlidir.
Kimin peşinden gittiği de çok önemlidir. Kıyamette de onun peşinden gidecektir.
Kur‟an-da kim kimi sevdiyse, kim kimin peşinden gittiyse, kıyamette de onunla
olacağı ve onun peşinden onun gittiği yere gideceği bildirilmiştir. “Her topluluğu kıyamet
gününde önderleri ile birlikte çağırırız” buyruluyor. (İsrâ: 71)
Peygamber (AS)‟de: “Kişi sevdiği ile beraberdir” buyurarak, bu gerçeği ifade etmiştir.
Hz. Peygamber miracı anlatınca bazıları, çılgına döndü. Oraya buraya koşturup
önlerine gelene bir şeyler söylüyordu. Bazıları dinden çıkıyordu.
Hz. Ebubekir‟e:
- Muhammed göklere çıktığını söylüyür, ne dersin? dediler.
- Bunu O mu söylüyor? dedi.
- Evet, denilince:
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
164
- O söylüyorsa doğrudur. Ben değil buna, O‟na gökten haber geldiğine inanıyorum,
demiş. İmtihanı kazanmış, aziz olumuş, “sıddık” ünvanını kazanmıştır.
Ebucehil gibiler, azıtmış “Olmaz böyle şey” diyerek zelil olmuşlardır.
Aslında hayat imtihanlarla doludur. Miraç olayı da kıyamete kadar imtihandır.
Kesin olarak iman, kulluk derecemizi yüceltmektir. İnkâr ise, ayet ve hadislerle sabit
olduğundan insanı küfre soracaktır. Çünkü, İsrâ suresinin 60. ayetinde: “İnsanları denemek
için bir imtihan vesilesi kıldık” buyrulmakla bu olayın bir imtihan olduğu bildirilmiştir.
Akıl mantıkla izahı güç diye, inkâr etmenin anlamı yoktur. Çünkü İsra suresinin ilk
ayeti miraç olayını haber vermiştir. Hz. Peygambere ve sünnetine itibar etmeyenler, efsane
gözü ile bakmaktadır.
Bu olay, bir mucizedir. Mucize de olağanüstü bir haldir. Biz Yüce Allah‟ın sonsuz
kudretine inanıyoruz, miraca niye inanmayalım? İnkâr ederek kaybetme yerine, tasdik ederek
kazanmanın daha kârlı bir iş olduğuna inanıyoruz.
Miraç sabahı, Ebu Cehil, peygambere uğramıştı.
- Yeni bir haber var mı? dedi.
- Evet Mescid-i Aksa‟ya götürüldüm, dedi.
- Ya sonra da aramızda oldun, öyle mi? dedi peygamber:
- Evet! Cevabını verdi.
- Halkı çağırsam onlara anlatır mısın? diye sordu. Gayesi alay etmekti. Bir fırsat
yakaladığını zannediyordu. Mescid-i Aksa hakkında sorular sordular. Allah, gözünün önüne
getirmişti. Bütün ayrıntılarına kadar anlattı. Yoldaki kervanları hakkında sorular sordular.
Kervan hakkında da önemli bilgiler verdiği halde müşrikler gene de Hz. Peygamber(AS)‟a
inanmadılar.
Çünkü; iman, bir hidayet meselesiydi. Daha önce de konuşan ağaç, kelime –i şahadet
getiren taşlar, yarılan ay karşısında da inanmamışlardı. “O hiç yalan söylemedi” dedikleri
halde “Güvenilir insan” adını verdikleri halde inanmamışlardı.
Cenab-ı Allah her şeye kâdirdir. Bugün İsa(AS)‟ın gökyüzüne çıkıp orada yaşadığına
inanan hıristiyan alemi, Hz. Peygamberin Kur‟an-dan sonra en büyük mucizesi olan miraç
mucizesine inanmıyor.
Bugün bir vasıta ile gökyüzüne çıkılıyor mu?
- Evet...
Peygamber de Burak ile çıktı. Uçakla Mekke‟den Kudüs‟e uçtuğu gibi insanların, Hz.
Peygamber de uçtu, uçuruldu. Bunda tereddüt edecek ne var?
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
165
Herkes inanacak diye bir şey yok. İnanan olduğu gibi elbette inanmayan da olacak.
Cenab-ı Allah, cenneti yaratmış, cehennemi de yaratmış.
Müşrikler peygamberin hiç görmediği fakat gittim orada peygamberlere ve meleklere
namaz kıldırdım dediği Mescid-i Aksa herşeyi ile gözümün önüne geldi, onlar sordu ben
cevap verdim, der ve: “Gelirken falan yerde kervanınıza rastladım, bir develerini
kaybetmişlerdi. Falan yerde konaklamışladı. Falan gün gelecekler” dedi. O gün geldiler.
Onlarla konuştular. Ama gene de inanmayanlar inanmadı. Bu iman ve küfür kavgası kıyamete
kadar devam edecektir.
MĠRAÇ HEDĠYELERĠ NELERDĠR?
1- Elli vakit sevaba denk 5 vakit namaz.
2- Allah‟a hiçbir şekilde hiçbir şeyle eĢ koĢmayanlara cennet.
3- Bakara suresinin son iki ayeti. (Bu ayetlerde bize şöyle dua etmemiz öğretilmiştir.)
“- Ey Rabbımız! Mağfiretini isteriz, dönüşümüz ancak sanadır. Bize gücümüzün
yetmeyeceğini yükleme!
- Rabbimiz! Eğer unuttuk ya da kastımız olmayarak hata ettiysek bizi hesaba çekme.
- Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin musibetler gibi, bize ağır yük yükleme...
- Ey Rabbimiz! Güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme, bizden çıkan günahları
affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen mevlâmızsın, yardımcımız-sın. Artık kafirler
üzerine bize, zafer ve yardım ihsan et.” (Bakara: 285-86) Bu ayetleri yatsıdan sonra
okumak sünnettir.
4- Ayrıca İsrâ Sûresinin 22 ve 37. ayetleri vahyedildi. Bu ayetlerde şu emir ve yasaklar
vardı:
1- Allah ile beraber başka bir tanrı edinme.
2- Rabbinden başkasına kulluk etme.
3- Ana babana iyi muamele et.
4- Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver.
5- İsraf edip saçıp savurma.
6- Elini boynuna bağlayıp cimri de olma.
7- Evlatlarınızı fakirlik korkusuyla öldürmeyin.
8- Zinaya yaklaşmayın. O bir hayasızlık ve kötü bir yoldur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
166
9- Allah‟ın haram kıldığı cana kıymayın.
10- Yetimin malını yemeyin.
11- Ölçtüğünüz zaman doğru ölçün.
12- Hakkında bilgi sahibi olmadığın şeyin ardına düşme.
13- Kibir ve azametle yürüme. Çünkü yeri yaramaz, boyca da dağları aşamazsın!
Bu gecenin en önemli hediyesi, 5 vakit namazdır. Miraçtan dönerken peygamberimiz
Musa peygamberi gördü. “Ümmetine ne götürüyorsun” diye sordu. Peygamberimiz: “50 vakit
namaz” dedi.
Musa peygamber, Tur Dağı‟nda iki vakit namaz emri aldığını, İsrailoğullarının
kılmadığını söyledi. Ben bu konuda tecrübeliyim, ümmetin takat getiremez, dedi.
Peygamberimiz gide gele 5 vakte düşürdü.
Bu beş vakit namaza 50 vaktin sevabı verildi.
Peygamberimiz: “Namaz mü‟minin miracıdır” buyurdu.
Namaz her gün 5 defa mü‟mine mirac neşesini tattıracak bir olaydır. Mü‟min namazla
yücelir. Kul, Allah‟a en çok namazla yaklaşır. Secde anı, en yakın olduğu andır. Bir hadiste
de: “Namaz dinin direğidir” buyrulmuş-tur.
Atalarımız: “Namaz, yolda komaz” demişlerdir.
Kıyamet günü peygamber ümmetini abdest ve secde nurlarından tanıyacaktır.
Diğer ibadetlerin fidyesi vardır, namazın yoktur.
Kutsi Hadis: “Ben senin ümmetine beş vakit namaz farz kıldım ve onlara bir vaadde
bulundum ki; kim namazı vaktinde kılarsa, onu cennete koyacağım, kim de terk ederse ona bir
vaadim yoktur.” (Kutsi Hadisler Terc. Ahmet Varol 1/235)
Kur‟an-da şöyle bildirilmiştir:
“Ahirette cennetlikler cehennemliklere soracaklar:
- Sizi buraya getiren şey nedir? diyecekler. Onlar da:
- Biz namaz kılanlardan değildik, derler.”
Eee... Şimdi namaz kılmayanlara ne zaman? Daha vakti gelmedi mi? deme sırası geldi,
değil mi?..
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
167
Bir de kaza borçlarını ödemeyenlere “Bu gece namaz gecesi, bugünden tezi yok
başlamalarını tavsiye edelim, ne olur cehennemde yanmak istemiyorsanız. Namaz borçlarınızı
hesap edin ettirin, kılmaya başlayın.”
Feyzinden istifade ettiğim hocalarım hep “aman” , “sakın ha!” , “ne olur!” diye
yalvarırlardı. Bu yalvarmanın manasını şimdi anlıyorum ve ben de onun için yalvarıyorum.
İnsan hayatında en önemli şeylerden biri keffareti olmayan namaz borcu ile bu dünyadan
ayrılıp gitmemektir.
PEYGAMBER MĠRAÇTA NELER GÖRDÜ?
Peygamber Aleyhiselam Miraçta Gördüklerini ġöyle Anlatır:
1- “Göğe çıkarıldığım gece Cebrail(as)‟ı gördüm, Allah korkusundan eski kilim gibi
titriyordu.” (Ramuz el Ehadis: 353/6)
2- Efendimiz(SAV), “Miraçta ümmetler bana gösterildi, ümmetimin çokluğu beni
sevindirdi. Razı oldun mu? diye bana soruldu, ben de evet razıyım, dedim. Yetmişbin kişi
hesapsız Cennete girecek, denildi. Bunlar kin tutmayan, efsun ettirmeyen-ler, Allah(c.c)‟ya
tevekkül edenler” dendi, der.
3- “Miraca götürüldüğüm gece cennette yüksek seviyede yapılmış köşkler gördüm.
Cebrail‟e:
- Bunlar kimin içindir, diye sordum. Cebrail şöyle cevap verdi:
- Öfkesini yenenler ve insanları af edenler içindir.” (Age. 287/11)
4- Karınları ĢiĢ kimseler gördüm. Firavun taifesi onları çiğniyorlardı.
- Kim bunlar, dedim. Cebrail:
- Faiz yiyenler, dedi.
5- Bazısı pislik yiyor, bazıları avret yerlerinde bir yama ile hayvanlar gibi otluyor,
bazıları memelerinden, bazıları ayaklarından asılı bir topluluk gördüm:
- Kim bunlar, diye sordum. Cebrail:
- Zina eden, çocuklarını öldürenlerdir, dedi.
6- Kendi etlerini yiyenler, derilerinden kesilip ağızlarına tıkılanlar gördüm.
- Kim bunlar ? diye sordum. Cebrail:
- Dedikodu yapanlar, dedi.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
168
7- Eken, hasat yapan bir topluluk gördüm. Hasat tamamlanır tamamlanmaz olduğu gibi
ekinlerin yerine geldiğini gördüm:
- Bunlar kim? dedim. Cebrail:
- Bunlar Allah yolunda gayret sarf edenlerdir, dedi.
8- BaĢları taĢla ezilen bir topluluğa rastladım. Başlar eziliyor kısa zamanda eski haline
dönüyor, tekrar eziliyordu.
- Kim bunlar? dedim. Cebrail (AS):
- Başları namaz kılmayan kimselerdir, dedi.
9- Bir demet odun toplayan, fakat taşıyamayanlar dördüm.
- Kim bunlar? dedim. Cebrail (AS):
- Emanete ihanet edenler, dedi.
10- Dil ve dudakları kesilen, kısa zamanda iyileşen, tekrar kesilenler gördüm.
- Kim bunlar? dedim. Cebrail (AS):
- İnsanları, fitneye çağıran, aralarına fitne sokan-lardır, dedi.
11- Dudakları devedudağı gibi kimseler vardı. Parça parça et kesiliyor, ağızlarına da
ateşten taş koyuyorlar, taşlar dübürlerinden çıkıyordu.
- Kim bunlar? dedim. Cebrail (AS):
- Hak yiyenlerdir, dedi.
12- Bir topluluk gördüm önlerinde sofra vardı. Sofra güzel yemeklerle donatılmıştı, onlar
o yemekleri bırakıp pislik yiyorlardı.
- Kim olduklarını sordum.
- Helâl eşlerini bırakıp harama yönelenlerdir, denildi.
Allah rasûlü, görülmesi hoş olmayan bu manzaraları görmüş, ibret almamız için bize
anlatmıştır. Ayrıca bu olaylar, Allah‟ın bize mesajlarıdır. Bundan başka Allah Rasûlü şu
manzaralarla da karşılaşmıştır.
13- “Miraç gecesi, bir kavme uğradım ki, karınları evler gibi şiş idi. Bu şiş karınlar,
yılanlarla dolu idi ve yılanlar dışardan gözüküyorlardı. Ben “Ey Cebrail! Bunlar kimlerdir?”
diye sordum.” “Bunlar faiz yiyenlerdir” dedi. (Kütüb-i sitte: 17/264 + Ramuz el Ehadis: 15/6)
14- “Miraca çıkarken Kudüs‟e yakın bir yerde Musa peygambere uğradım. Kabrinde
uyakta namaz kılıyordu.” (Age: 15/4)
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
169
15- “Miraca çıkarken bir topluluğa rastladım. Dudakları ateşten makaslarla kesiliyordu.
Ardından dudaklar tamamlanıyordu. Ey Cebrail! Bunlar kimlerdir? diye sordum. Bunlar senin
ümmetinin hatipleridir, yapmadıklarını söylerler, Kur'an-ı okurlar fakat onunla amel
etmezlerdi” dedi. (Age: 15/5)
16- “Adem‟in sağında güzel koku çıkaran bir kapı, solunda da kötü koku çıkaran bir kapı
vardı. Sağdaki kapıya bakıp gülüyor, soldaki kapıya bakıp ağlıyordu. Cebrail‟e sordum:
- Bu kimdir?
- Baban Adem, sağdaki cennet kapısıdır. İnsanların oraya gittiğini görünce gülüyordu.
Soldaki kapı cehennem kapısıdır. İnsanların oraya gittiğini görünce ağlıyor.” (Büyük Hadis
Külliyatı: 5/52) dedi.
Bunların hepsi vahyin bir parçasıdır. Her müslüman bu olayları göz önünde tutarak yanlış
yapmamaya çalışmalıdır.
17- “Miraç gecesi cennetin kapısı üzerinde şu yazıyı gördüm: “Borç verme sadakadan
efdaldır.” sebebini sordum. Cebrail: “Dilenci, yanında çoğu zaman para olduğu halde sadaka
ister. Borç yiyen ise, ihtiyaçtan dolayı ister.” dedi. ”
18- Miraç gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bakır tırnaklarla yüzlerini
(ve göğüslerini) tırmalıyorlardı.
“Ey Cebrail! Bunlar da kim?” diye sordum. Cebrâil(as) şöyle buyurdu:
“Bunlar, insanların etlerini yiyenler (gıybetini yapanlar) ve ırzlarını (şereflerini)
çiğneyenlerdir.” (Ebu Davut Edep: 40)
Allah Rasûlü miracta daha bir çok olayla karşılaşmış ve ibret verici manzaralarla
karşılaşmıştır. En ibretli olaylardan biri de şudur:
19- Semûre Ġbn‟u Cündeb(ra) Ģöyle anlatır:
Bir sabah Allah Rasûlü herzaman sorduğu gibi:
- Sizden rüya gören yok mu? diye sordu. Kendisi-nin rüyasını anlattı:
“Bana iki kişi geldi, “yürü” dedi, yürüdük. Yatan bir adamın yanına geldik. Yanında
da elinde kocaman bir taĢ olan adam duruyordu. Adam o taşı o adamın başına vuruyordu.
Böyle devam edip gidiyordu. Ben:
“Sübhanellah, nedir bu hal?” dedim.
- Yürü! Yürü! dediler. Yürüdük, sırtüstü yatan birinin yanına geldik. Onun yanında da
elinde kancalar bulunan bir adam duruyordu. Bu demir çengelle yüzünün bir tarafını
parçalıyordu. Sonra diğer yüzünü parçalıyordu. İyileşince tekrar bu işi yapıyordu. Ben:
- Sübhanellah, nedir bu hal? dedim. Yürü! Yürü! dediler.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
170
Yürüdük. Fırın gibi bir yere geldik. Bir adam nehirde yüzüyor. Bir adamda yanındaki
taĢlarla o adamın her kenara gelişinde o taşları ağzına atıyordu. Bu kim dedim. “Yürü, yürü!”
dediler.
Çirkin görünümlü bir adamın yanına geldik. Böyle çirkin birini görmemişsinizdir.
Adam ateş yakıyor etrafında dönüyordu. Kim bu diye sordum. “Yürü” dediler. Yürüdük.
Büyük bir ağacın yanına geldik. Bu ağaç büyük ve güzeldi. Beraberce ağaca çıktık. Altın ve
gümüş malzeme ile yapılmış evler gördük. Bizi, bir yarısı güzel, bir yarısı çirkin insanlar
karşıladı. Yanımdakiler onlara bir nehir gösterip “gidin, yıkanın” dedi. Onlar yıkandı ve
çirkinlikleri yok oldu. Bana oranın cennet olduğunu söylediler. Makamını gösterdiler. Girmek
istedim, sokmadılar.
Olanları sordum. Bana Ģöyle anlattılar:
- Taşla başı yarılan, Kur'an-ı ve namazları terkedendir.
- Yüzü parçalanan, yalan söyleyen, etrafa yalan yayan kimsedir.
- Fırındakiler, zina yapanlardır.
- Kan nehrinde yüzüp ağzına taş atılan, faiz yiyendir.
- Ateş yakıp etrafında dönen, cehennem bekçisidir.
- Bahçedeki uzun boylu adam, İbrahim (as)dır. Çocukları ise buluğa ermeden ölen
çocuklarıdır. Biri:
- Müşriklerin çocukları da mı? diye sordu. Peygamber:
- Evet dedi ve anlatmaya devam etti:
- Yarısı güzel yarısı çirkin olanlar, hem iyi hem de kötü amel işleyenlerdir.
(Prof.Dr.İ.Canan Hadis Ans: 3/427)
Günahlardan, haramlardan kaçalım. Nasıl kaçalım?
- Miraçta peygamberin gördüklerini hatırlayarak,
- Allah'ın günahtan vazgeçene vereceği sevabı düşünerek
- Allah'ın azabını göz önüne getirerek,
- Cenneti cehennemi düşünerek,
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
171
BU GECEYĠ NASIL GEÇĠRELĠM
- Miraç, yükselmek demektir. Bu gece derecemizi yükseltecek işler yapmamız
lâzımdır.
- Miraç kandilinin “Mübarek Olsun” derken kendimizin de mübarek olabilmemiz için
mübarek işler yapmalıyız.
- Bu gece Rabbimizin bize hediyeleri olmuştur. Bugün Rabbimizin hediyelerini kabul
edip karşılığını vermemiz lâzımdır.
- Bu gece namaz gecesidir. Bu gece en az 5 vakit namaz kaza etmeliyiz, tesbih namazı
kılmalıyız. Nafile namaz kılmalıyız. Namaz, mü‟minin miracıdır. Mü'min namazla yükselir.
Allah'a namazla yaklaşır.
- Bu mübarek geceleri oruçla karşılayıp oruçla uğurlamalıyız.
- Bu gece tevbe istiğfarı bol yapmalıyız. Bu gecenin hürmetine affolacağımızı umarak
Rabbimize yalvarmalıyız.
- Bu gece Allah'ımızı bolca anmalı, tesbih çekmeli ve Rabbimizi zikretmeliyiz. Biz
O‟nu anarsak O da bizi anar.
- Duaya çok ihtiyacımız var. Kendimiz için evlatlarımız için müslüman kardeşlerimiz
için hatta insanlık için bol bol dua etmeliyiz.
- Bu gece okuyabildiğimiz kadar Kur'an okumalıyız. Yasin, Fetih, Mülk gibi sûreleri
mutlaka okumalıyız.
- Allah Rasûlüne bol bol salavat getirmeli, selâm göndermeliyiz.
- Bu gece için tebrikleşmeliyiz. Yakınlarımızı ve büyüklerimizi aramalıyız. Çoluk
çocuğumuzla tebrikleşip, hediyeleşip onları kandillerimizle barıştırmalıyız, barışık
yetiştirmeliyiz.
- Bu gecenin miraç gecesi olduğunu hissettirmeliyiz.
- Bu gece ve bundan sonra müslüman kimliğimiz ön plana çıkmalı. Çevremiz bize
“müslüman” der endişesini bırakmalıyız. Bize “müslüman” denmesi, müslümanların ve
meleklerin şehadeti olur. Bize müslüman denmezse, başka şey denir. Bu gece şöyle dua
edelim:
- “Ey Rabbim! Müslüman kimliğimizi korumamızda bize yardım et. Hayatı boyunca
islâmı yaşayan ve müslümanlar olarak can veren, müslüman olarak haşrolunan, huzura
müslüman olarak çıkan ve nur cemalini gören kullarındaneyle Allah'ım.”
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
172
SONUÇ OLARAK:
Konumuz miraçtı. Miraca başka açıdan baktık, bize uzanan mesajlara işaret ettik.
Yunus‟un ifadesiyle:
“Yedikat gökleri seyran eyleyen
Kürsinin üstünde cevlan eyleyen
Miraçta ümmetini Hak‟tan isteyen
Adı güzel kendi güzel Muhammed” dediği Allah Rasûlünün gördüklerini size
nakletmeye çalıştık.
İçinde yaşadığımız ortam itibariyle miraçtan, cereyan eden olaylardan alacağımız
dersler çoktur...
Miraçta Peygamber Bizim Ġçin ġöyle Dua EtmiĢtir:
“Ey kusurları bağışlayan, kullarına nimetleri sonsuz olan cömert Allah'ım! Günah
işleyen ümmetimin hali nice olur. Kıyamet gününde senin önüne gelmek için nasıl yol
bulurlar? Korkarım o günde onların yerleri pek iyi değildir. yüce katından dileğim budur ki,
ümmetimden razı ol. Onları bağışla Allah'ım!”
Kıyamet gününde de “ümmetî, ümmetî” diyerek ümmetini dileyecektir. Ümmetine
onun kadar düşkün bir başka Peygamber yoktur.
Allah bizi O‟na ümmet olmak nasip etsin, şefaatinden mahrum etmesin.
Değerli Kardeşlerim,
“Arayan belâsını bulur, arayan da mevlasını bulur” derler. Bugünler, bu geceler bizim
kurtuluşumuz için tanınan bir fırsattır. Bu fırsatı yakalamaya çalışalım. Bize verilen ip
uçlarını değerlendirelim. Allah bir çok şeyi gözümüzün önüne sermiştir.
Peygamberimizin ifadesiyle: “Kişi sevdiği ile beraberdir. Allah'ın “Habibim” dediği
Hz. Peygamberi sevelim, onunla beraber olalım. Deccalın fitnesine aldanıp, sünnetini terk
ederek veya ettirerek Ebu Cehillerin Ebu Leheplerin durumuna düşmeyelim.
Günahların rengi olsaydı, kokusu olsaydı birçoklarına yaklaşılmaz, bir çoklarının
yüzünü bakılmazdı.
Üç ayların içindeyiz. Cahil arablar bile üç aylarda silahları bırakır kan dökmez,
kötülük yapmazlardı. Bizde bu aylarda değişelim. Kandillerin sıcak havasını ailecek
hissedelim. Unutturulan yönleriyle; Ahlaki, manevî değerlerimize dört elle sarılalım.
Bakın hıristiyanlar yılbaşını nasıl kutluyorlar. Biz de bayramlarımıza, kandillerimize
sahip çıkalım. Müslüman Türk kimliğimizi koruyalım.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
173
Bu geceyi en güzel şekilde değerlendirelim. Kulluk görevlerini aksatanlar, iyi bir
müslüman olmaya çalışsın. İbadet etmeyenler için bu gece başlangıç olsun. Bakarsın bir
miraca daha ömrümüz yetmeyebilir.
Rabbim bizlere hayırlı ömürler ihsan etsin. Ayrıca kendisine itaat eden, ibadet eden
kullarından etsin, inşallah.
Miracın öncelikle siz kardeşlerimize ve bütün müslümanlara ve islâm alemine kutlu
olsun. Hayırlara vesile olmasını niyaz ederim.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
174
D- BERAT GECESĠ
Berat ne demektir?
Kelime olarak Berat: Borçtan, suçtan, cenazeden ve hastalık gibi musibetlerden
kurtulmak demektir.
Dini terim olarak Berat: Günahlardan kalbin ve nefsin hastalıklarından kurtulmak
demektir. Temizlenip, arınmak demektir.
Mübarek aylardan Şaban ayının 14. gününü 15. gününe bağlayan gece Berat gecesidir.
Bu gece, Rabbimizin kulları için mübarek kıldığı gecedir. Ayrıca günahkâr kulları için
tanıdığı bir fırsattır. Zaten berat kelime olarak, aklanmak, arınmak ve kurtulmak anlamına
gelir. Demek ki, bu gece, günahlardan kurtulma gecesi, af gecesidir. Tevbe ve istiğfarların
kabul edildiği gecedir, bu gece.
Bu gece, farklı bir gece, Berat gecesi, kurtuluş gecesidir.
Hal böyleyken “Bu geceleri ihyâ diye bir şey yoktur” diyen kafa karıştıranlar vardır.
Bunlar, nasipsiz-lerdir.
Günler içinde cumayı ve bayram günlerini nasıl inkâr edemezsek, geceler içinde de
Mevlid Kandilini, Regaip, Miraç, Berat ve Kadir gecelerini diğer gecelerle bir tutamayız. Bu
gecelerle ilgili ayet ve hadisler vardır.
Bu gecenin önemi nedir?
Bu gece, camilerin, minarelerin kandillerle aydın-landığı gibi, kurtuluş dileyen
insanların da tevbe ve dualarla aydınlanıp, nurlandığı bir gecedir.
Bu gecenin Ġslâm tarihinde büyük bir önemi vardır:
1-İnsanlığa rehber olarak indirilen Kur‟an-ı Kerim Levh-i mahfuzdan dünya semasına
bu gecede indirilmiş-tir.
2-Kıble bu gecede değişmiştir. Daha önce Kudüs‟e doğru namaz kılınırken Allah‟ın
emriyle Kâbeye dönülmüştür.
3-İnsanların bir yıllık işleri bu gecede takdir olunur. insanların yapacakları tevbe, dua
ve niyazla haklarındaki hükmü, lehlerine çevirebilirler.
Duhan sûresinin başındaki âyetlerde Rabbimiz: “Apaçık olan kitaba and olsun ki, biz
onu kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu biz insanları uyarmaktayız. Katımızdan bir
buyrukla her hikmetli iĢ o gecede hükmedilir” buyurmakla bu gecenin önemini haber
vermiştir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
175
Peygamberimizin de haber verdiğine göre, bir yıl içinde nelerin olacağı, kimlere ne
kadar rızık verileceği, kimlerin dünyaya geleceği, kimlerin bu dünyadan göçeceği bu gecede
belirlenir. Geçmiş bir yılın iyi, kötü amelleri bu gecede Allah‟a arz olunur.
4-Bu gece rahmet ve mağfiretin sağanak sağanak indiği, Allah Rasulü‟ne şefaat
hakkının verildiği, yapılan her ibadete karşılık rahmet hazinesinden sayısız hasenatın verildiği
bir şefaat gecesidir.
Hz. Aişe (ra) anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalât ü vesselâm buyurdular ki: Allah Teâla
Hazretleri, Nısf – u Şa‟ban gecesinde dünya semasına iner ve Kelb kabilesi‟nin koyunlarının
tüyünün adedinden daha çok sayıda günahı affeder.” (Tirmizi, Savm 39)
5-Bu gece bir yıllık ameller değerlendirilir. Bir yıllık işler de tayin ve takdir edilir.
Kur‟an-da: “Allahü Teala, dilediği hükmü kaldırır veya değiştirir veya tesbit edip yerinde
aynen bırakır. Bütün kitapların anası, esası Allah indindedir.” (Rad Sûresi: 39)
- “Her iş bu gecede tayin olunur” (Duhan: 4) buyrularak her şeyin bu gecede tayin ve
tesbit olunduğu bildirilmiştir.
6-Bu gecede af dileyen af olunur.
Sevgili Peygamberimiz, bizim de bu geceyi ibadetle geçirmemizi tavsiye etmiş ve
şöyle buyurmuş-lardır: “Şaban ayının 15. gecesini ibadetle geçirin, gündüzünde oruç tutun.
Çünkü Yüce Allah, bu gece güneş doğuncaya kadar dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve
şafak sökene kadar, Tevbe eden yok mu, affedeyim. Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim.
Hastalığına şifa isteyen yok mu, şifa vereyim. Daha ne gibi istekleri varsa istesinler,
vereyim!” buyurur. (İbn Mâce, İkame 191)
Hz. Aişe (r.anha) validemizin rivayetine göre, Peygamber Efendimiz, Berat gecesini
ibadetle geçirmiĢ ve kıldığı namazın secdesinde şöyle dua etmiştir: “Allah‟ım! Azabından
affına, gazabından rızana sığınıyo-rum. Ya Rabbi! Senden yine Sana sığınıyorum. Sen
yücelerden yücesin, Seni layık olduğun şekilde medhü sena edemiyorum. Sana layık bir
şükürle şükredemiyo-rum. Sen ancak kendini övdüğün gibisin.” (İbni Mace, C. 1, s. 444)
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
176
BU GECE NELER OLMUġTUR?
(BU GECENĠN KUTSALLIĞI NEREDEN GELĠR?)
1- Cenab-ı Allah: “Bütün hikmetli işler, bu gece tayin olunur” buyurmuştur. (Duhan: 4)
2- Bir yıllık işler (rızık gibi, ecel gibi bütün işler) bu gece tayin ve tesbit edilir.
3- Geçen yılın işleri de bu gece Allah‟a arz olunur.
4- Kur‟an bu gece gök semasına inmiştir. Hz. Peygamber, Kur‟an-a gereken değeri
vermeyen ve hatta onunla alay edenlerden yakınarak şöyle demişti: “Ey Rabbim!
Bunlar Kur‟an-ı büsbütün terk ettiler.” (Furkan: 30)
Şimdi soruyorum:
- Kur‟an bu gece indi. Bize indi mi?
- Kur‟an ayı Ramazan geliyor, bize geliyor mu? Hazır mıyız, hazırlanıyor muyuz?
Bugüne kadarki günahlarımız, bundan sonra hayra vesile olsun. Nasıl?
1- Pişman olarak,
2- Tevbe ederek,
3- Bir daha günah işlememeye söz vererek,
4- Bu gecede af olunup, Allah‟a yaklaşarak,
5- Kıble bu gecede değişmiştir.
6- Peygambere şefaat hakkının üçte biri 13. gece, üçte biri 14. gece, tamamı ise 15.
gece yani bu gece verilmiştir.
7- Bu gece, rahmeti ilâhî tecelli eder.
8- Bu gece, kurtuluş gecesidir. İsteyen kurtulur.
9- Bu geceki ibadetlerin fazileti büyüktür. Sevabı da kat kattır. İsyanın, ilgisizliğin de
cezası büyük ve kat kattır.
Çok önemli işlerin olduğu, hakkımızda önemli kararların alındığı geçen amellerimizin
Allah‟a arz olunduğu bu geceyi diğer gecelerden farklı geçirmek için elden gelen gayreti
göstermeliyiz.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
177
BU GECE AF GECESĠDĠR
Zaman zaman devletin çıkardığı af gibi, Cenab-ı Allah da duaların, tevbelerin daha
çok makbul olduğu zamanlar olduğunu bildirmiştir.
Bu gece, günahların en çok af edildiği bir gecedir. Öğretmenin kurtarma sınavı gibi
verilen bir fırsattır.
Bu gece, İlâhî rahmet coşar, yapılan ibadetler Allah‟a yükselir. Rabbimizin: “Yok mu
af dileyen, affede-yim” buyurduğu bir gecedir.
Bu gece, sevgili Peygamberimize ümmetine şefaat etme hakkının tamamı verilmiştir.
Bu hak daha önce hiçbir peygambere verilmemiştir. Peygamberlerin “Nefsim, nefsim” dediği
bir zamanda Peygamberimiz “Ümmetim, ümmetim” diyecektir.
Berat gecesi, mağfiret gecesidir. Hz. Aişe(ra) Peygamberimizin şöyle buyurduğunu
nakleder:
“... bana Cebrail geldi, bana dedi ki: Bu gece Şabanın 15. gecesidir. Allah bu gece,
Kelp Kabilesi koyunlarının tüyleri sayısınca insanı cehennemden âzâd eder. Ancak Allah‟a
Ģirk koşanların, buğzedenlerin, ana ve babasının haklarına riayet etmeyenlerin, içki ve
zinaya düşkün olanların bu gece Allah yüzlerine bakmaz. Meğerki tevbe etmiş olsunlar.”
Bundan sonra Allah‟ın elçisi müsaade istedi, geceyi ibadetle geçireceğini söyledi. Kalktı
namaza durdu. Secdeyi öyle uzattı ki, korktum, ruhunu Allah‟a teslim etti sandım. Hafifçe
dokundum, kımıldayınca rahatladım. Dinledim, secdede şöyle dua ediyordu: “Allah‟ım!
Azabından affına, gazabından rızana sığınıyorum. Ya Rabbi: senden yine sana sığınıyorum.
Sen bütün yücelerden yücesin. Seni lâyık olduğun şekilde methü senâ edemiyorum.”
Hz. Aişe devam eder: Bu duayı iyi öğrenmemi ve başkalarına da öğretmemi istedi,
der.
Geçen fırsatları bir daha yakalama şansımız yok. Öyleyse bu geceleri gafletle
geçirmemeliyiz.
Allah Rasulü: “Berat gecesi ibadetle kâim olun, gündüzünü oruç tutun. Bu gece
Allah‟ın rahmeti iner ve şöyle buyurur: “Agah olun ey kullarım, istiğfar eden yok mu mağfiret
edeyim, rızık isteyen yok mu rızıklandırayım. Bir derde dücar olan yok mu ona afiyet
vereyim, bir şey isteyen yok mu, istediğini vereyim” bu nidâ tanyeri ağarıncaya kadar devam
eder” (Ramuz: 61/5) + (Taç: 2/28) + (İbnimace ikinme: 19)
Bu gece ay gecesidir. Bir af ihtimali olan mahkûm nasıl af ümit ederse, biz de daha
fazla bir bekleyişle af beklemeliyiz. Mahkûmun ümitleri boşa çıkabilir. Ama Rabbim, bu gece
açılan elleri geri çevirmez.
Allah‟a sunabileceğimiz bir hayatımız yok.
“Bugün Allah için ne yaptın” levhaları duvarlarımızı süslüyor! Ama gönüllerimiz
çorak. Levhaları kalbimize ve gönlümüze taşımalıyız, oradan da hayatımıza taşımalıyız.
Gözümüzü dünyaya dikmişiz, bir çok şeyi göremez, düşünemez hale geldik. Dünya ön
plânda, dünya adamı olmuĢuz.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
178
Bir önemli husus da kurtuluşumuzu geciktiriyoruz. Bekli bazı şeyler geciktirilebilir,
ama kurtuluş asla geciktirilmez. Depremde, yangında gecikiyor muyuz? Kurtulmayı
geciktiriyor muyuz?
Ömür kısa, Azrail ensemizde, çabuk hareket etmeliyiz. Acele etmeliyiz. Sonra geç
kalmış oluruz.
Şeytan, son anda kelime-i şehadet getirir, kurtuluveririm deyince Peygamber üzülmüş.
Cenab-ı Allah:
- Sen üzülme! Biz ona unuttururuz, demiş.
Peygamber nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz öyle haşrolunursunuz,
buyurmuş.
Ölüm, ömrün devamıdır...
Gözümüzü dünyaya dikmişiz, kopamıyoruz, doya-mıyoruz.
Bir hadiste Rasûlullah buyurdular ki:
Dünya sevgisiyle birlikte kişinin kalbine şu üç şey de yerleşir.
Birincisi: Sürekli bir meĢguliyet ki, dert ve meşakkat ondan ayrılmaz. Ġkincisi;
fakirlik ve yoksulluk korkusu ki, bunun giderilmesi imkânsızdır. Üçüncüsü; doymak
bilmeyen bir ihtiras ki, dünya ve herşeye sahip de olsa o kişi yine fakirdir.
İşte şimdi bu hastalıklara mübtelayız.
Gelin bu gece kendimize gelelim değişelim, değiştirelim.
Rabbimiz bir gece bir semtin zelzele ile belaya uğratılmasını emreder meleklerine.
Ancak melekler o semte vardıklarında halkı ibadet üzere bulurlar. Dönüp niyaz ederer:
- Rabbimiz, belaya müstahak oldukları için zelzeleye maruz bırakılmalarını emir
buyurduğunuz semt halkı, bizim vardığımızda ibadet halindeydiler. Onun için belaya maruz
bırakmaya gönlümüz razı olmadı, aflarını niyaz etmek üzere geldik, derler.
Rabbimizin cevabı şöyle olur:
- Madem ki onlar durumlarını değiĢtirmiĢler. Öyleyse ben de onlara takdirlerimi
değiĢtiriyor, aflarını kabul ediyorum, içinde bulundukları iyi halleri hürmetine.
İsteyen için kurtuluş kolay.
Kabir azabı görene:
- Sen hiç Berat gecesine rastlamadın mı? denile-ceği bildirilmiştir.
Bizi aldatan önemli bir husus da şöyle:
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
179
İlerde ibadet ederim, sonra tevbe ederim düşüncesi, insanın helâkına neden olur.
Adam, “Ben şeytanı görmek istiyorum” demiş. Ne yapacaksın onu görüp de demişler.
Israr etmiş, görmüş. Arayan mevlasını, arayan belâsını bulacak ya. Şeytan ona: “Daha 40 yıl
ömrün var” demiş. Adam, 20 yıl daha hayatımı yaşayayım, 20 yılda ibadet ederim, demiş.
Ama 19 yıl sonra ölmüş. Şeytan onu amelsiz götürmeyi başarmış.
Kurtuluş geciktirilmez. Örtünmek için geciken, kefenle örtünür. Namaz da geciken
kendini musalla taşında bulur, cenaze namazı kılınır. Tevbede geciken, günahlarının narına
yanar.
Gel kardeşim, gencim daha var deme, ilerde yaparım, ederim deme. Yarına çıkacağını
bilemezsin. Nice genç insanlar mezara giriyor.
Sen gel, kendini kurtararak bu dünyadan ayrılanlardan ol.
AFFA UĞRAMAYANLAR KĠMLERDĠR?
Af ve mağfiret gecesi olan bu gecede bazı kimselerin affa uğramayacağı, bu gecenin
feyzinden yararlanamayacakları bildirilmiştir.
Bunlar, Allah‟ın haram ve yasaklarından sakınmayan, Ģüpheli Ģeylerden
kaçınmayan, Allah‟a ortak koĢan, içki içmeye devam eden, zinadan vazgeçmeyen ana –
babaya isyan eden, müslümanlar arasında fitne ve fesat çıkaran ve hatalarında ısrar edip
tevbe etmeyen kimseler olduğu haber verilmiştir.
Her isteyen bu geceden nasibini alırken, birkısım insanın bundan mahrum kalması
acıdır. Aslında böyle zamanlar, sapıklık içinde olan, kötü alışkanlıklara devam eden,
yaptıkları kötülükler yüzünden azap çeken kimseler
için bir fırsattır. Daha çok böyle insanların kurtulmaya, arınarak huzura kavuşmaya ihtiyaçları
vardır.
Peygamberimiz bir defasında bu gecenin feyz ve bereketinden mahrum kalacak
olanları şöyle ifade etmiştir:
“Ġçinde kin ve düĢmanlık saklayanlar, tevbe etmeyenler, katiller, içki içmeye
devam edenler, zina edenler, kibirlenip gururlananlar, ana – babasına âsi olan ve azgın
devenin sahibinden kaçtığı gibi, Allah‟ tan uzaklaĢanlar.”
Demek oluyor ki, bu kişiler tevbe edip, yapmakta oldukları işleri terk etmedikçe,
herkesin affolunduğu bu gecede onlar mahrum kalacaklardır.
Kulun cennette de cehennemde de yeri vardır. Kul, dilediğini seçer. Dilediği yere
gider. Kendini yakacak ateşi de buradan götürür.
Bir de insan, şeytana mahkûm değildir. şeytan insana zorla kötülük yapamaz. İnsan
onu davet eder.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
180
Peygamberimiz (SAV) Af gecesinde affa uğra-mayacak olanları Ģöyle
bildirmiĢtir:
1- “Berat gecesi Allah (cc) her dileyeni af eder. Yalnız müşrikleri ve din kardeşine karşı
bozuk yürek taşıyanı affetmez.” (Ramuz u Ehadis: 90/2)
2- Berat gecesinde “La ilâhe illallah” sözünü Allah‟tan hiçbir şey men edemez, ancak
içki içen bir kimsenin veya gözünü dünyaya dikmiĢ olanın ağzından çıkan müstesna.
(Ramuz u Ehadis 484/6)
3- Berat gecesinde beş haslet vardır:
1- Her mühim iş bu gece tayin olur.
2- Bu geceki ibadetin sevabı büyüktür.
3- Bu gece ilâhi rahmet iner.
4- Bu gece peygambere şefaat hakkının tamamı verilmiştir. Bu şefaatten mahrum
olanlar, devenin ürküp kaçtığı gibi Allah‟tan kaçanlar-dır. (K. Sitte 3/288)
4- “Tevbe etmedikleri takdirde şunlar affa uğramaz;
1- Allah‟a şirk koşanlar,
2- Kin besleyenler,
3- Zina edenler, nikâhsız yaşayanlar,
4- Hırsızlık yapanlar,
5- Akraba ile ilişki kesenler,
6- Hayat ve ihtişama mağrur olanlar,
7- Ana babasına asî olanlar,
8- Haksız yere müslümanı öldürenler,
9- İçkiye düşkün olanlar.” (Tergip ve Terhip: 4/359)
Günahlardan Nasıl Korunmalıyız?
Şeytanın vesvese ve hilelerinden kaçtığımız ve korunduğumuz gibi günahlardan da
öylece kaçıp korun-malıyız.
Bir kötülükle, bir kötü ile ve bizi günaha sokacak bir şeyle karşılaşınca:
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
181
- Allah‟ı hatırlamalıyız.
- Kabir sorgusunu, cehennem azabını gözümüzün önüne getirmeliyiz.
- Kaçınıp, korunmanın mükâfatını hatırlamalıyız.
- Haram olan, günah olan şeyle ilgilenmemeli, onu hemen terk etmeliyiz.
Mevlana şöyle anlatıyor:
Biri, krala sormuş: “günahtan nasıl korunurum? Kral kızar gibi yapmış, bir tulum
zeytinyağını kucağına vermiş yanına da kılıçlı bir adam dikmiş. Bir damla dökerse kellesini
uçurun, demiş. Sorduğuna pişman olmuş... Çarşı Pazar dolaşmış gelmiş ama kan ter içinde
kalmış. – Döktü mü? – Hayır. – Çarşı pazarda ne ve kimleri gördün? – Aman efendim ben
kimseyi görmedim. Nasıl görebilirdim” demiş.
- İşte günahtan korunmanın yolu. Günahla, günah işleyenlerle ilgilenmemek.
İlgilenmemiz gereken şeylerle gereği kadar ilgilenemiyoruz. Bunun içindir ki, sıkıntılar-dan
kurtulamıyoruz.
Büyük velî Ġbrahim Edhem Hazretleri‟ne gelen Basra halkı, dualarının kabul
olmayışından dert yanarlar. Muhterem zat, Basra halkına şu değerli nasihatta bulunur:
- Ey Basra ahâlisi, sizde tam on tane kötülük görüyorum ki, bunları terk
etmedikçe duâlarımız kabûl olmaz.
Basra halkı:
- Nedir bu on kötülük ey Allah‟ın aziz dostu? derler.
Şöyle sayar büyük velî:
1- Allah‟ı sevdiğinizi söylüyorsunuz; lâkin emirlerini sevmiyorsunuz.
2- Peygamberi sevdiğinizi iddia ediyorsunuz; ama sünnetini tutmuyor, sevdiğinizin
ispatını yapmıyorsunuz.
3- Kur‟an – ı Kerim‟i okuyorsunuz; ama mânâsıyla amel etmiyorsunuz.
4- Allah‟ın size lûtfettiği bunca nimetleri yiyorsunuz; ama şükür de bulunmuyorsunuz.
5- ġeytan düĢmanımızdır, diyorsunuz; lâkin onunla dostluk kurmaktan
çekinmiyorsunuz.
6- Cennet mü‟minleri bekliyor, diyorsunuz; ama mü‟mini cennete götürecek amelleri
işlemi-yorsunuz.
7- Cehennem günahkârları bekliyor, diyorsunuz; ama cehennemlik günahları
işlemekten geri kalmıyorsunuz.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
182
8- Ölüm haktır, diyorsunuz; ölümden sonra varacağınız ahiret için hazırlık
yapmıyorsunuz.
9- Başkalarının kusurlarını çok kolay görüyor, sayıp döküyorsunuz; ama kendi
kusurunuzu hiç hatırınıza getirmiyorsunuz.
10- Sık sık cenaze peşinden gidiyor, ölümün hak olduğunu bizzat görüyorsunuz; lâkin bir
gün sizin de cenazenizin peşinden gidileceğini hatırınıza getirmiyor, öleceğinizi
düşünmüyorsunuz.
İbrahim Edhem Hazretleri sözünü şöyle bağlar:
- İşte bu gafletlerinizden dolayı, dualarınız kabul olmuyor, ey Basra ahâlisi!
Aslında bu bizim halimiz.
Kur‟an-da şöyle buyruluyor:
İman edip Rasul‟ün hak olduğuna şehadet getirdikten ve kendilerine apaçık deliller
geldikten sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder ki? Allah zâlimler
topluluğunu doğru yola hidayet etmez. (Âl-i imrân, 3/86)
BU GECE TEVBE GECESĠDĠR
Bir gün ağzımızın tadı bozulacak, ölüm gelip çatacak, zevkleri, ihtirasları bıçak gibi
kesecek. Onun için kötü olmanın, kötü yaşamanın bir anlamı yoktur.
Teslim alınmadan teslim olmak gerek. Allah Firavunu teslim aldı. O, teslim olmuştu
ama, geç kalmıştı. Biz de geç kalanlardan olmayalım.
Hz. Peygamber: “Hacer u‟l esved, cennetten indiğinde sütten beyazdı. Onu insanların
günahları kararttı” demiştir. (K. Sitte: 12/4577)
Günahkâr bizim de kalbimizi karartıyor. Eğer önemsemediğimiz günahların kokusu
olsaydı yanımıza yaklaşılır mıydı? Eğer küçük gördüğümüz günahların rengi olsaydı
yüzümüze bakan mı olurdu?
Bir hayat yaşıyoruz ki, biz de nasıl yaşadığımızı bilmiyoruz. Kimin hayatını
yaşadığımızı da bilmiyoruz. Müslümanın bir hayat anlayışı vardır, hayat tarzı vardır. Kâfirin
de, münafığın da kendine göre bir yaşayışı vardır. Kendimize soralım. Biz hangi hayatı
yaşıyoruz? Kime benziyoruz?
Adam bir ömür boyu “müslümanım” iddiası ve kuruntusu ile yaşıyor. Ama son
nefesinde “lailahe illallah” diyemiyor. Neden? Nasıl yaşarsa öyle ölecek de ondan...
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
183
Ölünce daracık yere gireceğiz, düşünemiyoruz. Kabir “gel” deyip durur. Toprak ağzını
açıp durur, göremiyoruz. Hayatımızı değiştirmek, değiştirmek zorundayız, tevbe etmek
zorundayız.
Hz. Peygamber(SAV): “Günah işleyenin kalbinde siyah bir nokta oluşur, tevbe
etmezse karaltı yayılır” diyor.
Kur‟an-da: “Onların kazandıkları günahlar kalpleri-ni sarmış kaplamıştır.”buyruluyor.
(Mutaffifin: 14)
- “Siz günah işleyip tevbe etmemiş olsaydınız, Allah sizi yok eder yerinize günah
işleyip tevbe edecek insanlar yaratırdı“ diyor.
Cenab-ı Allah: “Tevbe edin “ diyor.
Hz. Peygamber de: “Günahlarından dolayı tevbe eden günahsız gibidir.”buyuruyor.
İslâmda ümitsizlik de yoktur.
Kur‟an-da: “Allah‟ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Ancak kâfir olanlar
Allah‟ın rahmetinden ümit keserler.”diyor.
Herkesin günahı vardır. Bu, kul olmanın aczidir. Hz. İsa: “İlk taşı günahı olmayanınız
atsın” demiş taş atan olmamıştır.
Adam 99 kişiyi öldürmüş, ümidini kesen kişiyi de öldürmüş, 100 olmuş. İslâm
alimine gelmiş “tevbe kapısının açık olduğunu öğrenmiş.”
Biri Hz. Ali‟ye sormuş:
- Günah işledim ne yapayım?
- Tevbe et.
- Tevbe ettim, gene de günah işledim, ne yapa-yım?
- Gene tevbe et, demiş.
- Ne zamana kadar tevbe edeyim? diye sorunca da:
- Şeytan senden ümidini kesinceye kadar, demiş.
Şeytan, nasuh (dönülmeyecek) tevbe etmeyenin peşini bırakmaz, günahtan günaha
sürükler durur.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
184
KĠMLER TEVBE ETMELĠDĠR?
- Hatasız kul olmadığına göre, her günahkâr tevbe etmelidir. Günahlarından dolayı
tevbe etmek her kula vaciptir.
Hz. Peygamber: “Ben günde yüz defa tevbe ediyorum” demiştir. O, günde yüz defa
tevbe ederken biz neden tevbe etmeyelim?
- Nefsime uydum diyen herkes tevbe edecek,
- Allah‟a isyan eden, tevbe edecek.
- İbadetlerini geciktiren, tevbe edecek.
- Allah‟ını unutan, isyan eden tevbe edecek.
- Gaflete düşen, günah işleyen tevbe edecek.
- Yanlış düşünen herkes tevbe edecektir.
- Tevbeyi geciktiren herkes tevbe edecektir. Onun için Allah ve Rasulü hepimizi
tevbeye davet ediyor.
Kulun Allah‟a iki esaslı görevi vardır:
1- Farzları, vacipleri yerine getirmek
2- Günahlardan kaçınmak, kaçınamadıklarından tevbe istiğfar ederek rabbine
sığınmak.
Ġnsanı iki Ģey mahveder:
1- Tevbe ederim ümidiyle günah işlemek, işlemeye devam etmek,
2- Sonra, yaparım diye tevbeyi geciktirmek, günaha dalmasına günahtan
kurtulmamasına neden olur.
Sahabeden biri, günah işlerse, tevbe sütununa kendilerini bağlarlar, kendilerini
affettirinceye kadar tevbe ederlerdi. Ancak içleri rahat olursa, kendilerin çözerlerdi.
Günah, insanın kalbini kararttığı gibi, “günahkârım psikolojisi” insanı mahveder.
Öyleyse bir an önce günahları terk etmek ve günahlardan kurtulmak için tevbe etmek gerekir.
Tevbe etmenin faydaları Ģunlardır:
- İnsanın vicdanını rahatlatır,
- İnsanı günah kirlerinden temizler,
- Affolma ümidi insanı rahatlatır,
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
185
- Tevbe etmek, kötülüğü sona erdirir,
- Tevbe etmek, günahkârım psikolojisinden kur-tarır, insanı Allah‟a yaklaĢtırır,
- Tevbe ile günahlardan kurtulan, cennete gider.
BU GECE DUA EDEREK ALLAH‟A YAKLAġALIM
Bu gece güneşin batmasından, yeryüzünün ağar-masına kadar Cenab-ı Allah:
- Yok mu af dileyen af edeyim!
- Yok mu dua eden duasını kabul edeyim, der durur.
Bu gece, duaların kabul olacağı müjdesi vardır. Yeter ki, helâl yiyen ağızla yapılmış
olsun.
Peygamber (SAV): “Beş gece vardır ki dualar kabul olur:
1- Regaip gecesi,
2- Berat gecesi,
3- Cuma geceleri,
4- Ramazan bayramı gecesi
5- Kurban bayramı gecesi” buyurmuştur.
BU GECEYĠ BAġKA NASIL GEÇĠRELĠM
Bu gecenin kadrini bilmeliyiz. Bu gecede nasıl ibadet edilmesi, nasıl dua ve tevbe
edilmesi gerekiyorsa öylece kulluk görevlerimizi yerine getirmeliyiz. Çünkü bu gecede
yapılacak duaların, ibadetlerin, edilecek tevbe ve istiğfarların kabul olunacağı müjdesi
verilmiştir.
Şeytanın fitne ve hileleriyle her an karşı karşıya olanlar için bu gece, kurtuluş gecesi
ve kurtuluş vesilesidir. Kadir gecesi gizli tutulmuştur, insan o fırsatı yakalayamayabilir. Fakat
böyle bir fırsatı değerlendirme-mek büyük hata olur. Bu gecede Cebrail Peygamberimize
gelmiş “Kalk, namaz kıl, dua et. Bu gece Şabanın 15. gecesidir” demiştir.
Bu gecede kaza namazları, tesbih namazı kılmalıyız. Bol bol dua etmeliyiz, tevbe
etmeliyiz, zikret-meliyiz. Kur‟an okumalıyız. Kur‟an dinlemeliyiz. Camide namaz kılmalı,
müslüman kardeşlerimizin kandilini kutla-malıyız. Haramdan, şüpheli şeylerden Allah‟a
sığınma-lıyız.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
186
Bu gecede, yapılan herşeyin özel bir değeri vardır. Bunu bilerek ve inanarak
Rabbimize yönelelim. Bilelim ki, samimi olarak yaptığımız iyi amelleri Rabbimiz için en
büyük lütuftur.
Kısacası bu gece, feyz ve bereketi bol bir gecedir. Tevbesi bile tevbe etmeyi gerektiren
günümüz insanı, bu gecenin feyzinden, bereketinden istifade etmek için azami gayret sarf
etmelidir. Geçmişini gözden geçirmeli, geleceği için iyi kararlar vermeli ve gelecek berât
gecesine ulaşamayacağını düşünerek hareket etmelidir. Geçen yıl aramızda olan ve ayrılanları
düşünmelidir.
Hz. Peygamber: Hz. Aişe‟ye: “Bu gece Şabanın 15. gecesi” diyor ve namaz kılmak
için izin istiyor. Namaz kılarken seçdede öyle kalıyor ki, Hz. Aişe öldüğünü zannettim,
ayağına dokundum, o zaman yaşadığını anladım, diyor.
Sakın bu geceyi günah sayılan işlerle geçirmeyelim, hele sakın bu geceyi TV başında
geçirmeyelim. Sabaha kadar Süleyman Çelebi ve Yunus şiirleri okunsa ne olur? Şimdi bunları
dinleseniz ne olur? Hiçbir kazancınız olamaz.
Bakın fişleniyoruz, filme alınıyoruz. Sağımızda ve solumuzda yazıcı melekleri var.
Her amelimizi yazıyorlar...
İnsanın kendi kendini kurtarması yetmez... Bu gece eşimizin, yavrularımızın da
dikkatini çekmeliyiz...
Bir de bu gece bir şeyler yapıp kimse kurtulduğunu sanmasın. Ameller devamlıdır.
Peygamberimiz: “Makbul olan amel az da olsa devamlı olandır” diyor.
Allah da: “Müslümanlar olarak can verin” (Ali İmran: 102) “Ölünceye kadar ibadet
edin” (Hıcır: 99) buyuruyor. İbadetler sadece bu geceye ait değildir.
Şöyle bir düşünelim. Allah‟ın istediği, Peygamberin gösterdiği biçimde değil de,
şeytanın arzusu üzere yaşayan, sonra da Azrail‟e yenik, düşüp, bugün toprak altında yaşayan
insan ne kazanmıştır? Eğer o kişi dileseydi Allah‟ın affına mazhar olamaz mıydı? İsteseydi
olurdu. Fakat bu fırsat onun elinden çıkmıştır. Fırsat dirilerin elindedir. Allah‟ın bildirdiğine
göre; kendine yazık edenler, iyi olmak ve iyilik yapmak için tekrar dünyaya dönmek isteğinde
bulunacaklar ve kendilerine “Şimdi mi aklınız başınıza geldi?” denilecektir.
Bu gece üç defa yasin Sûresi okunmalıdır.
Birinci Yâsin-i Şerifden sonra dua okunurken Allah‟ın saîd kullarından olmak
niyetiyle okunacaktır. İkinci defa okunurken hayırlı ömür uzunluğu niyetiyle okunacaktır.
Üçüncü defa okunurken kaza ve belâlardan emin olup hayırlı rızık için okunacaktır.
- Bu gece Kuran gecesidir. Kuran okuyalım. Allah‟la olalım, Allah‟la konuşalım.
Allah‟ı zikredelim, Allah da bizi zikretsin.
- Bu gece tesbih namazı kılalım. İbrahim (AS) miraçta Peygamberimize: “Ey Nebi
ümmetine söyle cennete fidan diksinler” demiş. Peygamberimiz: - Nasıl fidan diksinler? –
Sübhanellahi velhamdülillahi vela ilâhe ... desinler, diyor.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
187
Peygamberimiz, amcası Abbas‟a her hal ü kârda tesbih namazı kılmasını tavsiye
etmiştir.
- Bu gece kaza namazları kılalım? Zikredelim, dua edelim, tevbe edelim.
- Zaman zaman soruyorlar. Ay hali olan bacılarımız bu geceyi nasıl geçirebilirler diye.
Onlar, namaz kılıp, kur‟an okuyamazlar, camiye gidemezler. Ama dua ederler, tevbe istiğfar
ederler, zikrederler, salavat getirirler.
Bu gece uyanık olmak, ibadetle meşgul olmak, güzel şeylere vesile olacaktır.
Bağışlanmak, vicdanını rahatsız eden günahlardan kurtulmak isteyenler, bu geceyi
fırsat bilmelidir.
SONUÇ OLARAK:
Çok ihmalkârız, çok unutkanız.
Bu gece, Azraile öleceklerin listesi verilmiş, şöyle bir bakmış, hayret etmiş.
- Ne oldu, demişler.
- Falanca bir saat sonra ölecek, hâlâ dünya için çırpınıp duruyor, demiş.
- Bu gece fırsatı değerlendiren kurtuluş berâtını alır.
- Dönüşü olmayan bir yolculuktayız. “Keşke” demek fayda vermez.
- Çoğumuz zevksiz, tatsız, tuzsuz bir hayat yaşıyoruz. Bu gece dönüm gecesi
olmalıdır. Alışkanlıklardan kurtulma gecesi olmalıdır. Günahları terk gecesi olmalıdır.
Bu gece gelin söz verelim Allah‟a. Diyelim ki:
- Bu geceden itibaren gaflete son, isyana son ya Rabbi! diyelim.
- Kötü alışkanlıklara günahlara son. (Sigaraya, içkiye, kumara, zinaya, haram
lokmaya, yalana dolana, ikiyüzlülüğe son diyelim.)
- Bu geceden itibaren ibadetsizliğe, itaatsizliğe son, diyelim.
- Bu geceden itibaren “Ya Rab! Rızana uygun yaşamam için bana yardım et, bana
hidayet ver” diyelim.
Şöyle yalvaralım Allah‟ımıza:
- Ya Rabbi! Bu geceyi bize mübarek kıl... Bu gece kurtulanlardan eyle...
- Ya Rabbi! Gereği gibi sana ibadet edemedik, hamd edemedik.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
188
- Ya Rabbi! Azabından affına, gazabından rızana sığınırız...
- Ya Rabbi! Peygamberimiz senden ne istediyse biz de senden onları isteriz. O
nelerden sana sığındıysa biz de onlardan sana sığınırız.
- Ya Rabbi! Bu güne kadar yaptığımız ve yapacağımız dua ve ibadetlerimizi kabul et!
- Ya Rabbi! Bize hayırlı ömür, hayırlı ölüm ver. Son nefesimizde iman, kur‟an nasip
et. Kabir azabı gösterme, sıratı kolay geçen, amel defteri sağ tarafından verilen ve
Peygamberin şefaatini gören, havz-ı kevserinden içen ve nur cemalini gören kullarından eyle.
- Ya Rabbi! Bu geceyi bizim hakkımızda, müslümanlar hakkında hayırlara vesile kıl.
Bizim için hayırlı kararlar alınmasına, hayırlı yazılar yazılmasına vesile kıl.
- Afetlerden, felâketlerden, depremden yangından bizleri koru. Felâketlere neden
olacak günahlardan, hata ve isyânlardan bizi uzak tut Allah‟ım.
- Ya Rabbi! Zulüm gören kullarına yardım et. İnançsızların şerrinden, zalimlerin
zulmünden, şerlilerin şerrinden sana sığınırız Allah‟ım...
- Darda olan kardeşlerimiz içinde bir çıkış yolu göster. Sen herşeye kadirsin. Onları
muzaffer kıl Ya Rabbi!
- Rabbim! Azabından affına, gazabından rızana sığınırız. Sana gereği gibi ibadet
etmekten, gereği gibi hamd etmekten aciziz, hatalarımız yüzünden bizi cezalandırma!
- Ya Rabbi! Beratı hakkımızda hayreyle, feyz ve bereketinden istifade eden
kullarından eyle. Hakkımızda hayırlı şeyleri takdir et. Bizi af et. Şefaat hakkı verdiğin
Peygamberin şefaatinden istifade eden kullarından eyle.
- Rabbim, bizi kulluk defterinden silme, terk ettiğin kullarından eyleme. Rabbim, bizi
müslüman olarak can veren kullarından et.
- Rabbim, bu geceyi hakkınızda ve bütün müslümanlar hakkında hayırlı kararların
alınması, hayırlı yazıların yazılmasına vesile kıl.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
189
E- KADĠR GECESĠ
BĠN AYDAN HAYIRLI GECE
Kadir sûresinde :
“Biz o Kur‟an-ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir
misin?
Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır.
O gecede, Rablerinin izniyle melekler re Cebrail her bir iş için iner dururlar.
O gece, esenlik doludur. Ta ortalık aydınlanıncaya kadar.” Buyrulmuştur.
Haşr Sûresi 21. âyeti :
“Eğer bu Kur‟an-ı bir dağın üstüne indirseydik, muhakkak ki onu Allah korkusundan
baş eğmiş, parça parça görürdün”
Peygamber (as)‟ın ifadesiyle:
-“Kadir gecesi, yeryüzündeki melek sayısı, yeryü-zündeki taşlardan fazla olur.”
(Ramuz el-Ehadis : 368/3)
- “Bir kimse inanarak ve mükafatını umarak, kadir gecesini ihya ederse, geçmiş
günahları af olunur.” (Age: 436/11)
- “Kadir gecesi gelince melekler Allah‟ı zikreden her kula Allah‟tan rahmet dileyip,
dua ederler.” (Müslüman Şahsiyeti :342)
KADĠR GECESĠ
Hz. Peygamber (as) :
- “Cenab-ı Allah başka ümmetlere böyle bir gece vermemiştir” buyurur.
Günlerin içinde Cuma, gecelerin içinde Kadir, ayların içinde Ramazan bir başkadır.
Bu geceye, kutsal bir gece olduğu için “Kadir” denmiştir.
Kadir gecesi 83 yıllık ibadete denk sevabı olan bir gecedir. Bu fırsatı Cenab-ı Allah
Kadir gecesi mü‟min kullarına vermiştir.
Cenab-ı Allah inanan kulları için farklı zamanlar, farklı ibadet ve farklı sevaplar ihsan
etmiştir. Bu her kula nasip olmaz.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
190
Kadir gecesi neleri akla getiriyor :
1- Cenab-ı Allah, Muhammed ümmetini çok seviyor. İçinde Kadir gecesi bulunmayan,
bin aydan hayırlı bir gece vermiş. Bir gün Hz. Peygamber İsmailoğullarından bir zattan
bahseder. Bu kişi, 83 yıl Allah yolunda cihad yapmış ve Allah‟ın rızasını kazanmıştır.
Peygamber bunu anlatınca Ashab-ı Kiram üzülür. Böyle bir ömür bize nasib olamaz derler.
Bunun üzerine Allah Kadir Sûresini indirir ve 83 yıldan daha hayırlı Kadir gecesini
Muhammed ümmetine nasip eder.
2- Kuran, Kadir gecesinde inmiştir.
3- Kadir gecesinin 1000 aydan hayırlı olduğunun bildirilmesi, bazı zamanların diğer
zamanlara üstün oldu-ğu, o zamanlarda yapılan ibadetlerin diğer zamanlarda yapılan
ibadetlerden farklı olduğunu akla getiriyor.
Bakın, zaman su gibi akıp gidiyor. Geçen, yaşanan zamanda geri gelmiyor. İnsan için
zaman üçtür; geçmiş, gelecek ve içinde bulunduğu zaman. Geçmiş zaman bizden çıkmıştır.
Gelecek zamanı yaşayıp yaşayamaya-cağımızı bilemiyoruz. Bunun için yaşadığımız her günü
son gün bilmemiz lâzımdır. İçinde bulunduğumuz zamanı iyi değerlendirmeliyiz. Kurtuluşu
geciktirmeyelim. Ölüm, geceleri yastığımızın altında, gündüzleri karşımızda, onun için
kurtuluş geciktirilmemelidir.
4- Kadir gecesi, insanın kaderinin değiştiği gece-dir.
5- Kadir gecesi, kurtuluş gecesidir.
6- Allah‟ımız kullarının cehenneme gitmesini iste-miyor. Cennete gitsinler istiyor da
bu fırsatı bize ondan vermiştir.
Sonuç olarak; Cenab-ı Allah müslümanları çok seviyor. Bire bin veriyor.
Ayrıca bize Kur‟an gibi bir şefaatçi indirmiştir. Kur‟an, okuyana, uyana, şefaat edecek
ve kurtuluşunu sağlayacaktır.
KADĠR GECESĠNĠ KUTLAMAK
Son zamanlarda kafa karıştıran, insanımızı dinden, Kur‟an‟dan, ibadetlerden soğutmak
isteyen bazı kimseler, “Böyle geceleri kutlayın diye bir emir yok, kutlamasak da olur”
diyorlar.
Önce kutsal gecelerle ilgili ayetler vardır. Sûreler vardır. (İsra, Kadir, Duhan sûreleri
gibi).
Meselâ; Berât gecesi, Kadir gecesi, Cenab-ı Allah genel af ilân etmiştir. Peygamber
efendimiz de mübarek geceleri değerlendirmiş, değerlendirmemiz içinde teşvik etmiştir.
Alınacak sevaplardan, affa uğrayacak olanlardan bahsetmiştir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
191
Hz. Peygamber mübarek gecelerde Kuran okuma-mızı, namaz kılmamızı,
zikretmemizi tavsiye etmiştir. Dua edin, istiğfarda bulunun demiştir.
Meselâ; bu gece için Peygamber (as) şöyle buyurmuştur.
- “Kim inanarak sırf Allah rızası için kadir gecesini ihya ederse, geçmiş günahları
bağışlanır.” (Buhari İman 1/15)
- “Kadir gecesinden mahrum olan, çok büyük bir şeyden mahrum olmuştur.”
(Müsned:2/230)
Devletin bazı nedenlerle çıkardığı af gibi Allah da bu mübarek vakitlerde insana
kurtuluş fırsatı tanımıştır. Kurtulmak isteyen, mübarek geceleri ihyâ eder.
“Arayan mevlâsını bulur, arayanda belâsını bulur” bu iş böyledir.
Nasipsizler, elbete ilgisiz kalır. Kutlayamaz, değerlendiremez. Sonrada yetişemediği
üzüme “koruk” der.
Peygamber (as) bir hadisinde : “Kadir gecesinin faziletine inanarak ihya ederse...”
buyurmuştur. İnsan faziletine inanmıyorsa tabi ki Kadir gecesini ihya etmeyecektir.
Rabbım Kadir gecesinin feyz ve bereketinden mahrum olanlardan etmesin.
KADĠR GECESĠ AF GECESĠDĠR
Bu gece melekler yeryüzüne inerler. Yeryüzünde zikredenleri, namaz kılanlar, dua
edenleri ve tevbe edenleri tespit ederler. Sabahında da isteyenlere selâmet vardır.
Bu gece, insanlığa selâmet reçetesi sunulmuştur.
Kur‟an‟da: “Allah kimseye zulmetmez, insanlar kendi kendilerine zulmederler.”
buyrulmuştur. (Yunus:44)
Şair de kurtulmak istemeyenler için
“Hiç kuluna zulmeder mi Hüdası
Kulun çektiği kendi cezası” demiştir.
Kutsi Hadiste Rabbımız şöyle buyurur:
“Kulum beni nasıl bilirse, ona öyle muamele ederim. (İ.Canan, Hadis Ans : 3/289)
Hz. Peygamber :
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
192
“Kadir gecesi gelince; melekler, Allah‟ı zikreden her kula Allah‟tan rahmet dileyip
dua ederler. Ramazan bayramı olunca da Allah meleklere der ki: “Ey meleklerim! İşine bağlı
işçinin mükafatı nedir? Melekler:
- Ey Allah‟ım! Onun mükafatı ücretinin eksiksiz verilmesidir” derler. Allah‟da
meleklere:
- Benim kullarım emrettiğim şeyleri yaptılar. Sonra bana dua ettiler. Onların dualarını
muhakkak kabul edece-ğim.”
Allah kullarına da şöyle der;
- Sizi bağışladım, kötülüklerinizi iyiliğe çevirdim.” (Müslüman Şahsiyeti : 342, M.
Zekeriya Kandehlevi)
Mezarında bir kul kabir azabı çekerse, kabristan-dakiler sorarmış:
- Sen hiç Ramazan ayına ulaşmadın mı, kadir gecesini yaşamadın mı?
- Eğer yaşadım” derse, hayret ederlermiş “Nasıl olup da kendini af ettiremedin, sel
gibi akan sevaplarla amel defterini dolduramadın da kabir azabına maruz kaldın” derlermiş.
Peygamber (as) buyurur ki:
- “Kim ki kadir gecesinin faziletine inanarak kadir gecesini ibadetle ihya edenin
geçmiş küçük günahları af olunur.” (Riyaz üs-Salihin 2/264)
- “Kadir gecesinden mahrum olan, çok büyük şey-den mahrum olmuştur.”
- “Gök kapıları gece yarısı açılır:
- “Dua eden var mı, kabul olunsun. Bir şey isteyen var mı, verilsin. Var mı belâya
uğrayan, kurtulsun. Her müslümanın duası kabul olur. Yalnız zina yapılmasına ön ayak olan
kadın, haksızlık yapıp haraç alan hariç...” (Ramuz el-Ehadis : 255/8)
- “Allah geceleyin müslüman kulunu uyandırırsa, o da Allah‟ı zikreder ve mağfiret
dilerse günahları bağışlanır. O kişi abdest alıp namaz kılarsa ve Allah‟ı zikrederse, af olunur.
Dua ederse, duası da kabul olur.” Age: 48/5)
Bu hadislerde inanan insanlar için güzel müjdeler vardır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
193
SADECE KADĠR GECESĠ KURTULUġ ĠÇĠN
YETERLĠ MĠ?
Sürekli hata eden, günah işleyen insan için bir gece yeterli değildir.
Hz. Peygamber : “Ramazan ayı içerisinde bin aydan daha hayırlı olan bir gece vardır,
kim o geceden mahrum kalırsa bütün hayırlardan mahrum kalır. Onun hayrından da ancak
nasipsizler mahrum olur” (Müslüman Şahsiyeti : 341) der.
Kadir gecesi çok sevaplı bir gece, bu gecede her isteyen kurtuluyor. Bende bu gecede
bir şeyler yapıp kurtuluvereyim” demek, yağmacılık gibi bir şey olur.
Bazıları “Kadir gecesini ihya ettim” deyip sabah eski hayatına dönüyor. Yok öyle şey,
böyle yararlanma olmaz.
Şeytan Peygambere:
- ”Ben son anda kelime-i şahadet getirir, kurtulan-lardan olurum” demiş.
Peygamber üzülmüş. Gelen vahiy ile de üzüntüsü gitmiş.
Cenab-ı Allah:
- Ey Muhammed! Sen üzülme biz ona, o anda demek istediğini unuttururuz” demiştir.
İnsanın kurtuluşu için tek kadir gecesi yeterli değil-dir. Çünkü kadir gecesinden sonra
da günah işleniyor.
Ayrıca kadir gecesinde doğmak, kadir gecesinde ölmek, kadir adını taşımak da yeterli
değildir.
Adam kadir gecesinde ölmüş. “İçki de içerdi, faizde yerdi, biz kötü bilirdik”
yanılmışız. Allah yanında değerli bir kul imiş” demişler. O gece hanımının rüyası üzerine
çocukları mezara gittiklerinde ciğerlerini kabrin etrafında görünce, mezarı açmışlar, babaları
domuz şekline girmiş yatıyor...
Atalarımız : “Her geceyi kadir, her gördüğünü hazır bil.” demişlerdir.
Kaliteli müslüman olmamız lâzımdır. Bizi görenler Allah‟ı hatırlamalıdır.
İbadetler ömrün sonuna kadardır. Kulluk hayat boyu devam edecektir. Kulluk aksarsa,
Cenab-ı Allah, kulluktan âzad ediverir. Kulluk defterinden siliverir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
194
KADĠR GECESĠ HANGĠ GECEDĠR?
Bazı şeyler apaçık bildirilirken, bazı şeylerde gizlenmiştir. Hz. Peygamber : “Kadir
gecesini Ramazanın son on gününde arayın.” (K. Sitten 1/257: İ. Canan) buyurmuştur.
Kadir gecesini Ramazanın son on gününde ve tek günlerde aramamız gerektiğine dair
uyarılar vardır.
Bir sahabe der ki;
“Hz. Peygamber, kadir gecesini bize bildirecekti. Fakat o sırada iki müslümanın
münakaşa ettiğini gördü. Bunun üzerine bize : “Size kadir gecesini haber vermek için
çıkmıştım, falanla falanı münakaşa ederken gördüm, Kadir Gecesinin hangi gün olduğunu
unuttum” dedi. (Müslüman Şahsiyeti : 343)
İki kişinin münakaşasına bakın. Müslüman müslümanla uğraşmayacak. Müslümanlar
hataları yüzünden hayırdan, rahmetten nasıl mahrum olduklarını göstermesi bakımından bu
olay bize mesaj olmalıdır. İbn-i Abbas (ra) :
“Kadir Sûresi otuz kelimeden ibarettir. Yirmi yedinci kelime „Kadir‟ gecesi
kelimesidir” demiştir.
Kadir gecesinin asırlardır yirmi yedinci gece olarak kabul edilip ihya edilmesi,
ümmetin ittifakı ile de teyit olunmuş bir hakikattir.
Diğer geceler belli de kadir gecesi neden tam olarak bildirilmemiştir? Diye soruluyor:
- O geceyi ihya edenler derler ki: Biz bin aydan hayırlı olan geceyi ihya ettik. Allah
bizi bağışladı der, bundan sonra da amelleri azalabilir. Yaptıklarına güvenirler, gaflete
düşerlerde helâk olurlar.
Rabbım ölümü de gizledi, devamlı ibadet etsinler diye. Kendilerine ölüm gelince
imanla gitsinler, amelleri onları kurtarsın diye rabbım gizlemiştir.
Peygamberimiz son on günde itikafa çekilirdi. İtikaf nedir? İtikaf farz-ı kifayedir...
İtikafa giren hangi gece olursa olsun onu yakalamış olacaktır.
*Hz. Aişe (radıyallahu anh) anlatıyor : “Resûlullah (aleyhissalatü vessellam) vefat
edinceye kadar Ramazan‟ın son on gününde itikafa girer ve derdi ki : “Kadir Gecesi‟ni
Ramazan‟ın son on gününde arayın” Resûlullah (a.s.m.) den sonra zevceleri de itikafa
girdiler.” (Tirmizi Savm, 71)
Ramazanın son on gününde Resûl-i Ekrem (sallâllâhü aleyhi ve sellem) Mescid-i
Nebevide itikafa çekilirdi. “Rabbim, kapına geldim. Sen beni affetmedikçe, buradan bir yere
gitmem” anlamına gelen namaz, dua, zikirden ibaret bu yoğun ibadet esnasında, evine sadece
zarûri ihtiyaçları için giderdi. Hatta bu günlerde (Mescid-i Nebevi‟ye bitişik olan evinin
kapısından içeri mübarek başını uzatır, o güzelim saçlarını Hz. Aişe annemiz tarardı.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
195
Buna göre Kadir Gecesi Ramazanın son on gününde ve tek günlerde aranacaktır.
Ekseriyetin görüşü de 27. gece kadir gecesidir.
BU GECE NELER YAPALIM?
Bu gece, en önemli zaman dilimi, kaçırılmayacak fırsat...
Müslümanlar olarak Kadir Gecesinin feyzine de son derece muhtaç olduğumuz bir
dönem geçiriyoruz.
Bu gece kurtulanlardan olabilmek için neler yapalım?
1- Önce Kur‟an bu gecede inmiştir. Öyleyse bu gece Kur‟an Gecesi olmalıdır.
Cenab-ı Allah: ( ) “Biz onu mübarek bir gecede indirdik.” (Dukan: 3)
( ) “Biz o Kur‟an-ı Kadir Gecesinde indirdik.” (Kadir: 1) buyuruyor.
Bu gece Kur‟an çok okunacaktır. Hz. Peygamber bir hadislerinde :
( ) “Evlerinizi namaz kılarak, Kur‟an okuyarak nurlandırınız” buyuruyor.
Peygamberimiz : “Kur‟an, okuyana şefaatçi olacaktır.”
- “En hayırlınız Kur‟an-ı, öğrenen ve öğretendir” buyuruyor.
En önemlisi; okumakla beraber Kur‟anla amel etmektir.
Bir dostumuz bize mektup yazsa, istekleri olsa, biz okusak koysak, bizden memnun
olur mu?
Doktorun yazdığı reçeteyi cebe atsak bize fayda verir mi?
Kur‟an bizim mutluluğumuz için inmiştir. O Allah‟ın bir talimatıdır. O talimata
uymazsak mutlu olamayız.
2- Tevbe edelim: Hz. Peygamber: ( ) Günahlarından dolayı tevbe eden
günah işlememiş gibidir.” Allah‟ın affı bizim günahlarımızdan daha büyüktür. Ümit kesmek
de, tamamen ümit var olmak da doğru değildir.
Şeytan: “Kullarını saptıracağım” diye Allah‟a yemin ettiği zaman Cenab-ı Allah da :
“Tevbe ettikleri takdirde bende af edeceğim” buyurmuştur.
Hz. Ali‟ye biri şöyle diyor :
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
196
- “Günah işledim tevbe ettim. Gene günah işledim” Hz. Ali (ra):
- “Gene tevbe et” O adam :
- “Ne zamana kadar ya Ali!” diyor. Hz. Ali (ra) :
- “Şeytan senden ümidini kesinceye kadar, günah-lardan arınıncaya kadar, günah
işlememeye başlayıncaya kadar” diyor.
Cenab-ı Allah : “Tevbe edin” diyor.
Tevbe etmek her kula vaciptir.
3- Dua edelim. Hz. Peygamber : “Dua mü‟minin silahıdır.” Dua belâ ateşini söndürür”
diyor.
Hz. Aişe: –“Kadir gecesine ulaştığımda nasıl dua edeyim? Demiş.
Hz. Peygamber : = Allah‟ım! Affı seversin, kerimsin, beni affet”
de demiştir.
Allah : -“Dua edin icabet edeyim”, “Yok mu dua eden duasını kabul edeyim” deyip
durur. Biz de dua ederek kurtulalım.
4- Namaz kılalım. Peygamber :”Namaz dinin direğidir”, “Cehennemdekilere: -Sizi
buraya sürükleyen nedir? –“Biz namaza önem vermezdik” diyecekleri haber verilmiştir.
Kaza borcu olanlar mutlaka ödemeyi düşünsün...
Bu gece kaza namazı, tespih namazı, nafile namazları kılalım.
5- Hz. Peygamber‟e bol bol salavat-ı şerife getirelim, selâm gönderelim. :
“ diyelim.
Peygamberin şefaatine layık olmanın yolu onu sevmek sünnetine tabi olmaktır ve
O‟nun üzerine salavat getirmektir.
6- Zikir yapalım : Zikir farzdır. Bu gece melekler iner, sabah geri dönünce Allah sorar
:
- “Kullarım ne yapıyor?” Melekler :
- “Seni zikrediyorlar” deyince Cenab-ı Allah :
- “Bende onları af ettim” buyuracağını peygamber haber veriyor.
7- Tebrikleşelim, dualaşalım :
Tebrikleşerek böyle zamanları hem hatırlatalım, hem de önemini anlatalım.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
197
Sahip çıkmadığımız şeyler bir bir elimizden çıkıyor...
Bu gece gönül alalım, dua alalım.
8- İbadetin her çeşidini yapalım :
Bu geceye ait özel bir ibadet yoktur.
Gelecek Kadir Gecesine ulaşıp ulaşamayacağımı-zı bilemeyiz.
Bu gece, kendimiz, için ailemiz için, sevdiklerimiz için, insanımız için, müslümanlar
için hatta bütün insanlığın kurtuluşu için bol bol dua edelim.
Kur‟an‟da : “Gecenin bir kısmında Allah‟a secde et ve gece uzun bir süre Allah‟a
ibadete koyul” (İnsan : 25) emri vardır.
-“Allah‟ın has kulları, geceleri Rablerine kıyama durarak, secde ederek, yalvararak
ibadet ederler, seher vakti istiğfar ederler.” (Furkan : 64 ) İşte bu has kullardan olalım.
Kulun vazifesi, kendisini yaratan, yaşatan Rabbına önce iman, sonra da ibadet ve
itaattir.
İbadetsiz, itaatsiz geçen bir ömür, pişmanlık vesilesi olacaktır.
Sıkıntılı, gafil bir hayat yaşamayalım.
Vakit geçirememekten şikayet edenler, ibadete sarılsın Kuran‟a sarılsın. Zikre sarılsın.
9- Bu gece isyanların, gafletlerin sonu olsun. Bu gece kurtuluş olsun.
Sağlıklı yaşamak, çok yaşamak hep iyi yaşamak istiyoruz. Bunun için güzel yiyor,
içiyor, spor yapıyoruz. Sağlığımıza dikkat ediyoruz. Ama her günün ibadeti var,
sorumluluklar var. Uzun yaşamak hedef olmamalı, iyi yaşamak hedefimiz olmalıdır.
Biri bir Allah dostuna demiş ki:
- “Benim için hayır dua et”
- “Ya Rabbi, bu adamın canını bir an önce al” demiş. Bunun üzerine:
- “Senden beddua değil hayır dua istedim” demiş. Bunun üzerine:
- “Ben senin için hayır dua ettim. Sen ne kadar uzun yaşarsan günahın o kadar artacak,
hesap vermen zorlaşacak” deyince adam bir şey diyememiş.
10- Bu gece gözyaşı gecesidir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:
“Allah yanında iki damla sevimlidir”
1- Allah uğrunda dökülen şehit kanı,
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
198
2- Geceleyin dökülen göz yaşı.
Mevla‟na der ki :
“Akıllılar önceden ağlar, ahmaklar sonra ağlar”
Ölmeyecekmiş gibi, hesap vermeyecekmiş gibi yaşanmaz.
Sevgili peygamberimiz, eğlence için, oyun için, başı boş yaratılmadığımızı
bildirmiştir.
Kuran‟da şöyle buyruluyor:
- “Güldüren de Allah‟tır, ağlatan da.” (Necm :43)
- “Gülüyorsunuz neden ağlamıyor sunuz?” (Necm: 60-61)
- “Yaptıklarının cezası olarak az gülüp çok ağlasın-lar.” (Tevbe :82)
Ağlamanın maddi manevi faydaları çoktur... Kuru göz, hastalık sebebidir.
Gözyaşı dökememek, ağlayamamak, katı kalpli olmak, ilahî bir cezadır.
11- Bu gece ibadet gecesidir :
Kuran‟da : “İbadetiniz olmasaydı Rabbiniz size ne diye değer versin?” (Furkan : 177)
- “Geceleyin namaz kıl” (insan : 26)
- “Geceleyin Allah‟ı tesbih et” (Kaf:40) buyrulmuş-tur.
Peygamberimiz (as)ın bildirdiğine göre:
- “Farz namazlardan sonra en faziletli namaz gece namazıdır.”
- “Gece namazına eşini kaldırana Allah rahmet etsin” (Ramuz el-Ehadis : 290/1)
- Hz. Ömer‟in oğlu Abdullah rüyasında cennete gider, cenneti gezer. Bu rüyayı kız
kardeşine anlatır. O da Peygambere anlatır. Bunun üzerine Peygamberimiz :
- “Ah Abdullah bir de gece namazı kılsa” der.
Ondan sonra Abdullah bir daha gece namazını bırakmaz. (İ. Canan, Hadis Ans.
12/357)
Bir gün teheccütten önce rüyamda bir eve götürdüler, evin ortasında besili bir eşek
yatıyordu. Bana :
- “Bu aile reisi, namaza kalkmıyor, namaz kılmıyor” dediler. Uyandım, uzun süre
tüylerim diken diken oldu.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
199
Kuran‟da: “Ailene namazı emret, kendinde sabırla devam et.” (Taha : 132) emri
vardır.
Gece ibadeti önemli bir ibadettir.
Kuran‟da geceye and olsun, yemin olsun ifadeleri geçmektedir.
Gece kalkan, Rabbine yöneleni Rabbi huzuruna kabul eder.
Kuran‟da :
-“Tefekkür etmek ve şükredici olmak isteyenler için gece ile gündüzü ard arda getiren
Allah‟tır.” (Furkan:62)
-“Gece ibadeti daha etkili, tefekkürle Kur‟an okuyuş bakımından daha verimlidir.”
(Müzzemmil :62)
-“Allah‟ın has kulları, geceleri Rablarına kıyama durarak ve secdelere vararak ibadet
ederler. Bunlar cennette pınar başlarında olurlar. Çünkü onlar geceleri pek az uyurlar, seher
vakitleri istiğfar ederler.” (Furkan:64) buyrularak gece ibadetinin önemi anlatılmıştır.
Peygamberimiz (SAV)de bu konuda şöyle buyur-muştur.
- “Beş vakit namazın dışındaki en faziletli namaz gece namazıdır.” Gece kalkan kulları
için Cenab-ı Allah rahmetiyle tecelli eder” (Tâç : 1/324)
- “Dünyada cennet nimetlerine benzer bir şey varsa, oda gece ibadetinden alınan
zevktir.” (İhya:1/1034)
- “Aman gece ibadetine sarılın. Sizden önceki halis salih kullar gece ibadeti ile
yüceldiler. Çünkü gece ibadeti Allah‟a yaklaştırıcıdır, günahları bağışlatıcıdır, günahlar-dan
uzaklaştırıcıdır ve bedenin rahatsızlıklarını giderici-dir.” (Tâc 1/326) buyurmuş ve gece
ibadetine önem vermemizi istemiştir.
Şöyle naklederler :
Tâbiinden 40 kişi, yatsı abdesti ile sabah namazı kılardı. Şeddar (ra) da gece sabaha
kadar döner durur, uyuyamaz ve :”Ya Rabbi! Cehennem korkusu uyutmuyor” derdi.
Biri de : “Ya Rabbi! Senden cennet isteyecek yü-züm yok. Beni cehennem azabından
koru” der dua ederdi. (Müslüman Şahsiyeti : 341)
* * *
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
200
Biri, bir Allah dostuna :
- “Allah beni seviyor mu? diye sorar. O da :
- “Allah seni gece huzuruna çağıyor mu, kabul ediyor mu? Eğer çağırıyor, kabul
ediyorsa, seni seviyor” der.
* * *
Hasan Basri‟ye :
- Gece namaza kalkanların yüzleri neden güzel olur? Diye sorarlar, oda :
- “Rahmanı ile baş başa kalmışlardır da ondan” der.
* * *
Şair : “Gece gündüz zikredenin
Yardımcısı rahman olur.
Her yerde “Allah” diyenin
Hakk derdine derman olur” demiştir.
* * *
Gece herkes kalkamaz. Cenab-ı Allah herkesi huzuruna çağırmaz. Herkesle beraber
olmaz.
Gece ibadetine mâni olan Ģeyler nelerdir?
- Haram lokma yemek, üzerinde kul hakkı bulundurmak.
- Günahlarla iç içe oluşumuz ve günahların Allah‟la aramızda perde oluşturması.
- İman zayıflığı, imanı ibadetlerle besleyememek.
- Nefsin esareti, nefsin arzularının kırılamaması.
- Dünyaya düşkünlük, gözünü dünyaya dikmek.
- Çok yemek yemek.
- Çok uyumak.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
201
- TV‟de program seçimi yapmamak. Geç vakitlere kadar o kanal bu kanal gezmek.
Göz resim çeker, kalbe yerleştirir. Hani ne denir: “İçinde resim bulunan eve melekler
girmez” O kalbe de Allah girmez.
SONUÇ
Bayramdan sonra bağlanan şeytanlar serbest bırakılacak vesvese verecek, tuzak
kuracak, insana yapacağını yapacak...
Ramazan boyu kazandıklarımızı kaybetmeye razı olmamalıyız.
Müslümanlığımız sadece Ramazana ait, kandillere ait olmamalıdır. Hedefimiz,
müslüman olarak ölmek olmalıdır.
İnsan, nasıl bir hayat yaşarsa, öyle ölecektir. Ahireti de ölümüne bağlı olarak devam
edecektir.
Hayatın filme alındığı, yazıcı meleklerin her şeyi yazıp tesbit ettiği unutulmamalıdır.
Önemli olan bir husus da, Ramazan boyu oruç tutan, namaz kılan gençlerimizin kendi
hallerine bırakılmamasıdır. Ana babalar kendi hesapları ile beraber yavrularının da hesabını
verecek.
Sorguyu, hesabı, ahireti unutmamamız lâzım. Ahiret bizim ebedî kalacağımız yerdir.
Ahireti nasıl unutabiliriz?
İbadet edebilmek, hidayet işidir. İbadet edememek ise cezadır. Cezaların ağırıdır.
Peygamber (as) : “Birini Allah‟ın terk etmiş olması-nın alâmeti, okulun boş şeylerle
uğraşmasıdır” demiştir.
Allah insanı terk ettiyse, kulluk defterinden sildi ise, kulluk yapamaz. Onun için
yapılanlarda bir işe yaramaz.
Allah‟ın sevgili kullarından birinin son anlarında yüzünü kıbleye çeviriyorlar. Kendine
geliyor :
- “Ne yapıyorsunuz?” diyor.
- “Yüzünüzü kıbleye çeviriyorsunuz” diyorlar.
- “Ben şu ölüm döşeğine yatıncaya kadar eğer yüzümü kıbleye çevirmemişsem, sizin
yüzümü şu anda kıbleye çevirmeniz beni kurtarır mı?” diyor.
Ramazanlar gelip geçecek, Kadir Geceleri gelip geçecek, yüzünü kıbleye
çevirmeyecek, o ölürken birileri yüzünü kıbleye çevirecek, birileri namazlarını kılacak, “iyi
biliriz” diyecekler, kabirde yüzü kıbleye döndürülecek... Çok geç değil mi?
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
202
Rabbim gerçek müslümanlardan etsin. İmanla bu dünyadan göçen ve amelleri fayda
verenlerden etsin.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
203
IV. BÖLÜM
HĠCRET
A- 1 MUHARREM
HĠCRĠ YILBAġI
Hicret, Peygamberimiz (SAV)‟ın müşriklerin zulmü karşısında Mekke‟den Medine‟ye
göç etmesine denir.
Göç olayı 1. muharrem 622 tarihinde gerçekleş-miştir.
Ehli küfür, İslâm‟ın yayılması ve müslümanların sayısının artması karşısında
müslümanlara hayat hakkı tanımadı. Baskı ve zulümlerini iyice artırdı.
İlk hicret eden Ebu Seleme‟dir. Ardından Ebu Süfyan‟ın damadı Amrbin Rebia hicret
etmiştir.
Süheyb bin Sinan, önüne çıkanlara: “Alacağımdan vazgecersem, engel olmaktan
vazgeçer misiniz?” diyor. Alacağından vazgeçiyor ve mallarını veriyor, ancak böyle yoluna
devam edebiliyordu.
Hz. Ömer ise: “Çocuklarını yetim, karılarını dul ve analarını gözü yaşlı bırakmak
isteyen varsa, karşıma çıksın” demiş yola çıkmıştı.
Amr bin As, Allah Rasûlüne kendisinin önceki günahlarının affedilmesi şartı ile biat
edeceğini söylemişti. Allah Rasûlü şu cevabı verdi: “Sen müslüman olduktan sonra, önceki
günahları islâmın yok ettiğini bilmiyor musun? Hicretin ve Haccın da önceki günahları silip
süpürdüğünü bilmiyor musun?”
Amr bin As, iman etti ve yola koyuldu.
Müşrikler en güvendikleri (Güvenilir Muhammed) dedikleri Allah Rasûlünü öldürmek
üzere ittifak ettiler.
Gayeleri: Allah Rasûlünün önderliğini ve rehberliği-ni son vermek. Alemlere rahmet
olarak gönderilen Muhammed (AS)‟i devreden çıkarmak ve müslümanları başsız bırakmaktı.
Mekke‟den gurup gurup müslümanlar göç ediyordu. Mekke‟de Allah Rasûlü, Hz. Ebu
Bekir, Hz. Ali ve yaşlılar kalmıştı.
Müşrikler, müslümanların mallarını yurtlarını bırakarak seve seve göç etmelerine
hayret ediyorlardı. Fakat Medine‟de müslümanların güç oluşturmalarından da endişe
ediyorlardı. Bunun için Dar un- Nedve denilen yerde müşriklerin ileri gelenleri bir araya
geldi, görüşmeler yapıldı. Allah Rasûlünün hapsedilmesi, uzaklara sürgün edilmesi teklif
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
204
edildi. Ebu Cehil, Allah Rasûlünün bedeni-nin ortadan kaldırılmasını teklif etti. Gece evi
basılacak ve öldürülecekti.
Cenab-ı Allah bu konuda: “Bir zaman o kâfirler seni bağlayıp, hapsetmeleri, ya
öldürmeleri ya da Mekke‟den sürüp çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar sana tuzak
kurarken, Allah da onun karşılığını yapıyordu...” (Enfal: 30) buyurmuş bu olayı haber
vermiştir.
Hicrete izin çıkmıştı. Peygamber Ebu Bekir‟e müjdeyi verdi. Böylece hicret süreci
başlamıştı.
KUTSAL YOLCULUK
HĠCRET NEDĠR?
Hicretin manası:
Hicret, ayrılıştır, uzaklaşmaktır.
Hicret, kurtuluştur, yöneliştir.
Hicret, Allah‟ın emrettiği şekilde yaşama imkânı aramaktır.
Hicret, hiçbir zaman kaçış değildir, firar değildir.
Hicret, Hz. Peygamber ve arkadaşlarının Mekke‟den Medine‟ye göç etmeleridir.
Kelime manası olarak hicret: Bir yerden bir yere gitmek demektir. Istılahta ise hicret:
Hz. Peygamberin 622 tarihinde Mekke‟den Medine‟ye islâm davası uğruna göç etmesine
denir.
Hicret inananların ve bütün peygamberlerin kaderi olmuştur. Şu var ki, diğer
peygamberler yalnız bırakıldık-ları halde sevgili peygamberimiz yalnız bırakılmamıştır.
İsrailoğulları Musa Peygambere: “Ya Musa! Sen ve Rabbin gidin savaşın, düşmanları
yenin. Biz burada bekleyelim” demişlerdi.
Lut Peygamber, Nuh Peygamber yalnız bırakılmış-lardı. İsa Peygamberi kendi adamı
ispiyonlamıştı. İsa Peygambere sadece 12 kişi inanmıştı.
Firavunun zulmünden bıkan halkı kurtarırken adamları Musa Peygambere: “Bu işi
başımıza niye açtın, karın tokluğuna yaşayıp gidiyorduk. Sen başımıza belâ açtın. Önümüzde
deniz, arkamızda firavunun adamları var. Ne olacak şimdi?” dediler. Hal böyleyken
Medine‟deki müslümanlar Allah Rasûlünün talimatına uyuyor Habeşis-tan‟a taife ve
Medine‟ye göç ediyor. Medine‟deki müslü-manlar ise Allah Rasûlüne kucak açıyorlardı.
“Muham-medin akrabalığı, komşuluğu ne hoştur” diyorlardı.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
205
Allah Rasûlü sordu:
- Beni seviyor musunuz? Hepsi birden: - Evet seni seviyoruz, dedi. Peygamberimiz üç
defa: “Vallahi ben de sizi seviyorum” dedi. Cevap:
- Anamız babamız sana feda olsun Ya Rasûllellah. Sen bize denizi göstersen, oraya
peşinden geliriz, dediler.
Allah Rasûlü ahirette de kendini sevenleri sevecek ve şefaat edecektir.
Hicret, hiçbir zaman basit bir göç olayı değildir. islam tarihinin en önemli olaylarından
biridir. Yalnız islâm tarihinin değil, dünya tarihinde derin izler bırakmış, islâmın ve
müslümanların kaderini değiştirmiş bir olaydır.
Hicret olayına asla bir yerden bir yere iltica etmek gözü ile bakılmamalıdır.
Hicret, müslümanları zulümden kurtaran, islâmın kolayca tebliğ edilip yayılışını
gerçekleştiren, islâm devletinin ve islâm Anayasasının teşekkülüne, ayrıca; hicri takvimin
başlangıcına neden olmuş bir olaydır.
Bu olayla müslümanlar, kendilerini resmen kabul ettirmişler ve kimlik kazanmışlardır.
Denilebilir ki, hicret, İslâm tarihinin dönüm noktası olmuştur. Bunun için günümüzde hicret,
çok iyi anlaşılmalı ve çok iyi değerlendirilmelidir.
Hicret, tarih boyu mazlum insanların ve peygam-berlerin kaderi olmuştur.
Hz. Peygambere “Hicret nedir?” diye sorulunca:
- Kötülüğü terk etmendir, buyuruyor. (K. Sitte: 16/146)
Kur‟an-ı Kerim‟de, Cihad‟tan sonra en önemli olay olarak hicretten bahsedilmiştir.
Ensar ve Muhacirlerin örnek hareketlerinden söz edilmiştir.
Örnek olarak birkaç ayet mealini nakledecek olursak:
1- “Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yerde bulur, genişlik de
bulur. Ve kim Allah‟a Peygambere hicret etmek maksadı ile, evinden çıkar da sonra
kendisine ölüm gelirse, muhakkak ki o, Allah‟a aittir. Allah çok bağışlayan, çok
merhamet edendir.” (Nisa: 100)
2- “Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, elbette
Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Hac: 58)
3- “İman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihat edenler var ya, işte bunlar, Allah‟ın
rahmetini umabilirler. Allah gafur ve rahimdir.” (Bakara: 218)
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
206
Kur‟an-da bir çok ayet, hicretten, hicretin gereğin-den ve etmeyenlerden söz eder.
Kur‟an-da:
1- “Nefislerine zulmedenlerin canlarını alırken melekler:
- Ne yaptınız.
- Biz dinin emirlerini uygulamaktan aciz kaldık.
- Allah‟ın arzı geniş değil miydi? Neden hicret etmediniz? derler.” (Nisa: 97-98)
Hz. Ebu Bekir (Ra): hicret edeceğim, deyince
- Nereye gideceksin? dediler.
Hz. Ebu Bekir‟in cevabı:
- “Rabbime rahatça ve serbestçe ibadet edebilece-ğim yere”, oldu.
Kurtuluş yok, mazeret yok.
2- “Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, onları dünyada güzel bir
şekilde yerleştireceğiz. Eğer bilirlerse ahiretin mükâfatı elbette daha büyüktür.” (Nahl: 41)
Abdullah İbni Amr İbni‟l Âs (R.anhüma)‟dan rivayet edildiğine göre Nebî (s.a) Ģöyle
buyurdu:
“Hicret iki özellik taşır: Birisi, günahları terket-mek; diğeri, Allah ve Resûlüne
hicret etmektir. Hicret, tevbe kabul olunduğu sürece sona ermez. Tevbe de güneş batıdan
doğuncaya kadar makbüldür. Güneş batıdan doğunca artık her kalp bulunduğu hal üzere
mühürlenir. İnsanlar işledikleriyle kalır.”
Hicret niçin yapılır?
1- Hayatın devamı için,
2- Sıkıntılardan kurtulmak için,
3- Zulümden kurtulmak için,
4- Günaha girmemek için,
5- Allah‟ın dinini tebliğ için,
6- Dinini yaşamak için...
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
207
Şu anda kimse hicret edecek yer aramamalıdır. Hicrete mecbur kalmamak için ne
lâzımsa yapmalıdır.
Peygamber (AS) Mekke‟den ayrılırken: “Ey Mekke, eğer çıkarılmamış olsaydım,
senden ayrılmak istemez-dim” demiştir.
Bediuzzaman Hazretleri: “Mekke‟de olsam, Türkiye‟ye göçerim” demiştir.
Mehmet Akif, Mısır‟a gitmiş, rahat edemeyip geri dönmüştür.
- Peygamber, Mekke‟den kaçmadı, Allah‟ın emri ile hicret etti.
- Vatan terk edilmez, teslim edilmez. Zaten ikinci vatan da yok.
- Kıbrıslılar 1960‟lı yıllarda terk etti, katliam yapıldı.
- Bosnalı, Çeçen, bugün de Arnavutlar ülkelerini terk etti, yeryüzünün mazlumları
durumundalar...
Rabbim bizleri vatansız bırakmasın...
HĠCRETĠN SEBEBĠ NEYDĠ?
Peygamberimizin, müşrikleri ve putperestleri Allah‟a imana davet görevi ile ortaya
çıkmıştı. Sapıklıklar içinde yüzen o kimseler peygambere inanmadılar. Sadece inanmamakla
kalmadılar, olmadık eziyetlere, işkencelere ve akla gelmedik düşmanlıklara başvurdular.
Müslüman-lara da işkenceler yaptılar, alay ettiler. Hakaret ettiler, sosyal, siyasi, ekonomik
boykot uyguladılar, müslümanlar için şiddet ve terör estirdiler. Zulmün en şiddetlisini yap-
tılar, hayat hakkı tanımadılar. Dövdüler, öldürdüler, deve-lerin arasına bağlayıp vücutlarını
parça parça ettiler.
“Allah bir” dedikleri için inananlara düşman oldular, zulmettiler, mallarına el
koydular.
Müslümanlar bu zulme 13 yıl sabrettiler. Bu mazlum insanlar, önce Habeşistan‟a,
sonra Taife, sonra da Medine‟ye göç ettiler.
Müşrikler ne yaptıysa, müslümanları imanlarından döndürememiĢti. Aç susuz
kalsalar da, kızgın kumların üzerinde ölüme terk edilseler de: “Allah bir, Allah bir” diyorlardı.
Bir çıkıĢ yolu için sabrediyorlardı.
Hz. Peygamberi, hiçbir şey, hak davasından vazgeçirememişti. Nihayet, her çareye
başvurdular, olmadı. Mal, servet, reislik, kadın vaad ettiler gene olmadı. Artık öldüreceklerdi,
öldürme kararı aldılar, öldürene yüzlerce deve, mal, mülk vereceklerdi. Müşrikler,
putperestler, Dar‟un-Nedve‟de toplandılar. Her kabileden birer güçlü genç seçtiler, bunlar Hz.
Peygambere saldıracaklar. Bir anda öldürecekler, kimin öldürdüğü belli olmayacaktı. Böylece
ondan kurtulacaklardı.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
208
Ev sarıldı. Cenab-ı Allah, tuzağı habibine haber verdi. Peygamber, Hz. Ali‟yi çağırdı,
durumu anlattı. Kendisindeki emanetleri birer birer teslim etti.
Evin çepe çevre sarıldığı bir anda O, Yasin Sûresini okuyarak aralarından çekip gitti,
göremediler.
622 tarihinde Mekke‟den Medine‟ye göç kararı verildi. Zira Medineliler,
müslümanlara ve Hz. Peygambe-re söz vermişlerdi, koruyacaklardı. Canları pahasına
koruyacaklardı.
Ayrıca, müslümanlar için ayrılmak çok zordu; anadan, yârdan, yavrudan, maldan,
mülkten ayrılmak kolay değildi. Ġnançları uğruna dünyalık neleri varsa hepsinden
vazgeçebilen bu mübarek ve fedakâr müslü-manlar, herşeylerini kaybetme pahasına
inanmışlardı. Allah ve Rasülüne, küfür bataklığından hicret etmişlerdi. Yurtlarından mı hicret
etmeyeceklerdi?
Bu fedakâr, cefakâr müslümanlara muhacir dendi. Cenab-ı Allah Kur‟an-da Allah‟ın
rızasını dileyen, Allah‟ın ve peygamberin dinine yardım eden, sadık kimseler olan “Rabbimiz
Allah” demelerinden başka suçları olmayan muhacirleri övmüştü. (Bak: Hasr:8 – Hac: 40 –
Mümtehine 1 – Nahl: 41)
Hicret eden muhacirlere kalplerini, kapılarını ve kollarını açan müslümanlara da,
yardım eden manasında ENSAR denildi.
İnandıkları dine göre müslüman, müslümanın kardeşiydi. Müslüman müslümanı terk
etmeyecekti. Ensar da öyle yaptı. Mekke‟den çıkarılan muhacir kardeşlerine kucak açtı.
Hicretle, müslüman arasında öyle bir kardeşlik kuruldu ki, bunun dünyada benzeri
görülmemiştir. Bu konuda günümüz müslümanlarının alacakları dersler vardır.
Müslümanlık kolay değil. Bedel ödemeden ne elde edilir ki...
Herkes kendine sorsun:
- Allah için katlandığım ne var?
- Allah için ne fedakârlık yaptım?
- Müslüman olmanın ne gibi bir çilesini çektim?
- Ne getirdin, ne yaptın, sorusuna “işte” diyebilece-ğim neyim var?
Ensar, evini, malını, ticaretini, ikiye böldü. Onlara göre muhacirler, yerlerini yurtlarını
herşeylerini terk ede-rek gelmişlerdi.
Bu olayda, her müslümana, paylaĢma, islâm kardeĢliği ve Allah için fedakârlık
mesajları vardır. Günümüzde bu mesaj çok iyi algılanmalıdır. Allah rızası için yapılan işler
diğer olaylarla karıştırılacak basit olaymış gibi geçiştirilmemelidir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
209
Ayrıca Kur‟an-da Allah için hicret edene, Cenab-ı Allah‟ın mesajları da Ģöyle:
- “Hicret edenlerin güzel bir yere yerleştirileceği...” (Hac: 41)
- “Hicret edenlere en güzel rızık kapılarının açılacağı” (Hac: 58)
- “Gerçek mü‟minlerin hiç tereddüt etmeden hicret edeceği” (Enfal: 72)
- “Hicret edenlerin derecelerinin Allah katında yükseleceği” (Tevbe: 20)
- “Allah‟ın hicret edenlerden çok razı olacağı” (Tevbe: 100)
Bu ayetler ayrıca müslümanlar için birer müjdedir.
Müslüman, hicret edecek, nereden, niçin?
- Allah‟ın emrine göre ölmeden önce ölecek. Nefsinden ve fani bedenden hicret
edecektir.
- Kötü işten, kötü iş yerinden hicret edecektir.
- Kötü çevreden, kötü ortamlardan,
- Kötü mahalleden,
- Kötü komşudan hicret edecektir.
- Kötü arkadaştan hicret edecektir. Değilse, o bunlardan ayrılmazsa, bunlar onu güzel
ve iyi şeylerden ayıracaktır.
Müslüman;
- Küfürden imana yönelecek, hicret edecek.
- Haramdan helale yönelecek, hicret edecek.
- Şerden hayra koşacak.
- Cehaletten ilme gidecek.
- Hurafeden hakikate varacak.
- Batıldan hakka, televizyonlu odadan televizyon-suz odaya hicret edecek.
Hicret, hayatın her anını kapsamalıdır:
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
210
Allah Rasülü Ģöyle buyurur:
“İslam, kendinden önceki günahları yok eder. Makbul hac, kendinden önceki
günahları yok eder. Hicret, kendinden önceki günahları yok eder.” (Müslim: 1/78)
İnsanın kaçınması, uzaklaşması gereken şeylerden, yerlerden ve kişilerden kaçınması
hicret sevabı kazandıracaktır.
Kötülüklerin açıkça işlendiği yerde durmak insana zarar verir. İnsan zarar görmemenin
yollarını aramalıdır. Bunun için de hicret edilmesi gereken yerden, işten ve kişilerden hicret
etmelidir.
ALLAH‟A ĠNANANLARIN HĠCRETĠ
Yerinden, yurdundan, kovulmayan peygamber, hemen hemen yoktur. Kurtarmak
istediği halkı tarafından kovulan bu Allah‟ın elçileri de, Allah‟ın dinini daha rahat yaşayıp
tebliğ edebilecekleri yerler aramışlardır.
Lût Aleyhisselam, inananlarla yurdunu gece terk etmiştir. Lût: “Ben de Rabbime
hicret ediyorum” demişti. (Ankebut: 26)
Nuh Aleyhisselâm, gemi yapıp suların üstünde ayrılmıştır.
İbrahim, Musa Peygamberler hatta İsa Peygamber de hicret ettiler;
Kur‟an-da geçen bir hicret örneğinden bahsetmek istiyorum:
- Eshab-ı Kehf, (Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş,
Kefeştatuyyuş ve köpekleri Kıtmir.)
Her taraf fitne ile dolunca, sarayda görevli olan bu kişiler, dinleri, inançları uğruna
Tarsus‟taki mağaraya hicret ettiler. Kral Dokyanus çok zalimdi. Tanrılığını ilan etmişti.
Kendine inanmayanları işkence ile öldürür, herke-sin göreceği yere asardı.
Bu gençler: “Sen bizim tanrımız olamazsın. Bizim ilâhımız, göklerin yerin Rabbidir”
dediler ve mağaraya kaçtılar. Kral, ölmeleri için mağaranın ağzını iyice kapattırdı. Allah
onlara uzun bir uyku verdi, üç asır uyudular. Bir gün kaldıklarını zannettiler. Dışarı
çıktıklarında kralın üç asır önce öldüğünü öğrendiler. Allah onları, o zalim kralın zulmünden
böyle korumuştu. (Bak: Kehf Suresi: 14-19)
Son Peygambere inananlar da, zulüm ve işkence karşısında önce Habeşistan‟a, sonra
Taife, sonra da Medine‟ye hicret ettiler.
- Medine‟ye ilk hicret eden Ebû Seleme oldu. Çok eziyet görmüştü.
- Süheyb bin Sinan, çok zengindi. Çok alacağı vardı. Hicrete karar verdi. Önüne
geçtiler, bırakmadılar. Suheyb, onlara dedi ki:
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
211
- Alacaklarımdan vazgeçersem ve mallarımı size bırakırsam, bana gitmem için izin
verir misiniz? Evet dediler. O da herşeyini bırakarak Medine‟nin yolunu tuttu.
Hz. Ömer de, kâbeyi tavaf etti, silahlarını kuşandı yüksek sesle:
- Bende Allah yolunda hicret ediyorum. Karısını dul, çocuklarını yetim bırakmak,
anasını ağlatmak isteyen varsa, önüme çıksın, dedi. Yanındaki müslümanlarla yola çıktı.
Göçlerin ardı arkası kesilmedi. Gurup gurup göçler devam etti.
Geride Hz. Ebubekir kalmıştı. O da göç etme arzusunu Peygamber Efendimize
bildirmişti. Peygamber ona:
- Acele etme, Allah belki sana bir arkadaş verir, dedi. Kısa bir zaman sonra da beraber
çileli yolculuğa koyuldular.
Habeşistan‟a 15 müslüman gitmişti. Bir yıl sonra Hz. Ali‟nin kardeşi Cafer-i Tayyar
başkanlığında 80 kişi gitti Kral Necaşi, müslümanları çok iyi karşıladı. Müşrikler
müslümanların peşini bırakmadı. Necaşi‟den müslüman-ları geri istediler. Necaşi, Cafer‟den
islâm hakkında bilgi istedi, o da şöyle dedi:
- “Biz cahildik, putlara tapar, leş yerdik, fuhuş yapardık, hak hukuk tanımazdık.
Kuvvetli zayıfı ezerdi, Allah, Muhammed‟i Peygamber gönderdi. O bize emaneti gözetmeyi,
hak hukuka riayet etmeyi, haramdan, kan dökmekten, fuhuştan, yalandan, yetim malı
yemekten, namuslu kadına iftira etmekten sakındırıyor. Allah‟a ibadeti, insanlara yardımı
emrediyor. Biz ona inandık, kavmimiz bize düşman kesildi. Bize zulmettiler, biz de size
sığındık” dedi.
Necaşi, müslümanları vermedi, himaye etti.
İftira, boykot, zulüm devri yeniden başladı. Akla gelmedik işkenceler yapılıyordu.
Hz. Hatice ile Ebu Talib‟in vefatından sonra iyice sıkılan Peygamberimiz, Taif halkını
islâma davet için Zeyd‟i yanına alarak Taife gitti. Taif halkı daveti kabul etmediği gibi
peygambere hakaret ettiler, saldırdılar, taşladılar. Peygamber, kanlar içinde kaldı. Bu haliyle
alay bile ettiler. Peygamber Taif halkından da umduğunu bulamadı, geri döndü.
Ebu Seleme önce Habeşistan‟a hicret etti. Daha sonra Mekke‟ye döndü. Yapılan
işkencelerden bıkan Ebu Seleme hanımını ve oğlunu alıp yola çıktı. Müşrikler hanımını ve
oğlunu alıkoydu. O tek başına Medine‟ye hicret etmek zorunda kaldı...
Allah Rasûlü doğup büyüdüğü yerden ayrılırken
- Ey Mekke! Sen Allah katında en hayırlı yersin. Senden çıkarılmamış olsaydım,
çıkmazdım. Senden başka yerde yurt tutmazdım, dedi.
O anda Cebrail Aleyhisselam, üzüntülü olan Efendimize Kasas sûresinin 85. ayetini
okudu ve Mekke‟ye geri döneceğini, Mekke‟yi fethedeceğini müjdeledi.
Görülüyor ki, peygamber, zor durumda kalmadan hicret etmemiştir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
212
MUCĠZELERLE DOLU YOLCULUK
Peygamber Efendimiz, kutsal yolculuğa çıkmadan önce Hz. Ali‟yi çağırarak,
“Muhammed-ül – Emin” diye kendisine teslim edilen, müşriklerin emanetlerini ona teslim
etti. Her biri sahiplerine verilecek, hak yerini bulacaktı. Ayrıca Hz. Ali‟ye o gece yatağına
yatmasını söyledi.
Müşrikler, Peygamberleri öldürmek için evi kuşatmışlardı. Peygamber, Yasin sûresini
okuyarak, kör olmuş gözlerin arasından çekip gitti. Zarar vermek isteyenler, onu
görememişlerdi.
Hz. Ali de itirazsız ve tereddütsüz peygamberin yatağına yatmıştı.
Seçilen silahlı kimseler eve baskın yaptıklarında, aradıklarını bulamadılar,
göremediler. Hiç beklemedikleri Hz. Ali (ra) ile karşılaştılar. Onu tartakladılar, dövdüler...
Ebu Cehil, Ebu Bekir‟in evine koştu. Esma‟ya:
- Neredeler? dedi. O:
- Bilmiyorum, deyince Ebu Cehil, Ebubekir‟in kızı Esma‟yı tokatlamıştır.
Hz. Peygamberin hicret olayı mûcizelerle dolu idi.
- Meselâ; “Kudeyd” denilen yere gelindiğinde bir çoban çadırından yiyecek istediler,
olmadığı anlaşılınca Peygamber – Süt var mı? dedi. – Hayvanların sütleri kesildi cevabını aldı
ve “Şu hayvanı sağmamı müsaade eder misin” dedi. “Bismillah” deyip sağmaya başladı.
Kaplar süt doldu. Akşam kadının beyi çadıra geldiğinde durumu gördü. Bu nedir? dedi. Kadın
anlattı. Adam:
- Bu olsa olsa Mekkelilerin aradığı Peygamberdir, dedi. Arkadan yetişti ve müslüman
oldu. (İ.C. K. Sitte 16/ 18)
- Ayrıca Sevr Mağarasında üç gün kaldılar. Peşlerindeki o kadar ödül avcısı, onları
göremedi. Ebubekir(ra) telaşlanmıştı. Peygamber: “Üzülme, Allah bizimle beraberdir” dedi.
Örümcek ağ örmüş, güvercin yumurtlamıştı.
- Ödülün çokluğu, kendine güvenenleri yollara düşürmüştü. Bunlardan biri de Süreka
adında bir pehlivandı. Yaklaştı, var gücü ile saldırdı. Atı önce tökezledi, sonra da kumlara
saplanıp kaldı. Süreka mesajı almıştı. Müslüman oldu, geri döndü, gelenleri de başka
istikametlere yönlendirdi.
Peygamberimiz Kuba denilen yere ulaştı. Kaldığı kısa süre içerisinde orada mescid
yaptı. Cuma namazı kıldırdı, hutbe okudu. Kur‟an-da bu mescitten şöyle söz edilir:
Tevbe 108: “Müslümanların arasına ayrılık sokmak için yapılan mescitte sakın namaz
kılma. Takva üzerine kurulan, Kuba mescidi içinde namaz kılman, elbette daha doğrudur.
Onda temizlenmeyi seven kimseler vardır. Allah da çok temizlenenleri sever.”
Allah Rasûlü Küba‟da Cuma namazı kıldırdı ve şu hutbeyi okudu:
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
213
(Abdurrahman bin Avf r.a anlatıyor:)
Resulüllah (SAV) Medine‟deki ilk konuşmasını yaparken ayağa kalktı, Allah‟a
hamdetti ve onu şanına lâyık sözlerle övdükten sonra şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Kendinize ahiret için bir şeyler hazırlayın. Kesin olarak biliyorsunuz ki,
Allah sizden birinin ruhunu alır, koyunlarını çobansız bırakır. Daha sonrada ona hiçbir
tercümana ve aracıya muhtaç olmadan:
“Sana benim elçim gelip emirlerimi tebliğ etmedi mi? Ahiret için kendine ne
hazırladın?” der. Bunun üzerine o sağına soluna bakar, hiçbir şey göremez. Sonra önüne bakar
orada da cehennemden başka bir şey göremez.
Kim kendisini yarım hurma ile de olsa cehennemden kurtarmaya muktedirse,
kurtarsın. Onu da bulamazsa tatlı dilli olsun; çünkü yapılan iyiliklere on mislinden yediyüz
misline kadar mükâfat verilir.
Allah‟ın selâmı, rahmeti, bereketi sizin ve Resulünün üzerine olsun.”
Artık Medine dönemi başlamıştı. Hz. Peygamber göç edenlerden 45, Medinelilerden
45 olmak üzere 90 kişiyi Enes bin Malik‟in evine davet etti. İslam kardeşliği esasına dayanan,
90 kişi arasında ikişer ikişer kardeş yaptı.
Peygamberimizin kurduğu kardeşliğin etkisi hemen görüldü. Buhari‟den nakledilen bir
hadise göre Ensar, Resul-i Ekrem‟e müracaat ederek, “Ya resulallah! Hurmalıklarımızı
muhacir kardeşlerimizle aramızda taksim et.” demişlerdi. Resulullah da, “Hayır, öyle olmaz!
Mülkiyeti verilmez. Ancak muhacirler çalışmalarıyla (emekleriyle) iştirak ederler. Sular,
tımar eder ve mahsulü aranızda taksim edersiniz.” demiştir. İki taraf, Efendimiz‟in bu
önerisine razı oldu ve bu çeşit ortaklık, muhacirler şehrin iktisadi hayatına intibak edinceye
kadar devam etmiştir.
Suffe okulunun seçkin öğrencilerinden Ebu Hureyre (ra) açlıktan zayıflayıp,
tahammülü kalmamış, durumunu Hz. Peygambere iletmişti. Efendimiz, karnının doyurulması
için kendi evine gönderdi. Fakat, Hz. Peygamberin evinde onu doyuracak yiyecek yoktu. Ebu
Hureyre geri döndüğünde Efendimiz çevresinde kümelenmiş ashabına, “Şu açı kim doyurur?
Kim misafir eder?” diye sordu. Ensardan Ebu Talha Hazretleri –bir an için kendi
yoksulluğunu unutarak- “Ya Resulallah, ben doyururum,” deyiverdi.
Eve vardıklarında eşine, “Haydi Resulullah‟ın misafirini ağırlayalım” demişti; ama
eşi, “Ancak çocukların yiyeceği kadar yemek var, başka yok! demişti. Ebu Talha Hazretleri,
çocukları uyutmasını, ışığı yakıp onların yemeğini misafire hazırlamasını tembih etti.
Çocuklar uyutulup yemek hazırlandığında, Talha ve zevcesi ayrı bir yerde kandili yakıp
söndürerek yemek yiyor gibi davrandılar. Ebu Hureyre, karanlık ortamda ev sahibinin boş
gidip gelen kaşıklarından habersiz karnını doyurmuş-tu. Ev sahibi karı – koca ve çocuklar o
gece aç karnına sabahladılar. Sabah namazı için camiye gidildiğinde, Resulullah(SAS) Ebu
Talha(ra)‟ya şunları söylüyordu:
“Allah Teala Hazretleri, karı – koca olarak sizin ve gece yaptığınız güzel hareketten
hoşnut oldu ve hakkınızda,” Ensar, kendileri ihtiyaç sahibi olsa dahi misafir ve muhacirleri,
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
214
kendi nefislerine tercih ederler.” (Haşr 9) ayetini inzal etti. Allah‟ım bu sevgiyi, bu fedakârlığı
bizlere de ihsan et. Peygamberimiz buyurur:
“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmet-mez, onu tehlikede yalnız bırakmaz.
Kim, kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür. Kim bir müslümanı bir
sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da o sebeple onu kıyamet günü örter. Bu hadiste Efendimiz (SAS)
İslâm kardeşliğinin nasıl gerçekleştiğini anlatır.”
ALINACAK MESAJLAR NELERDĠR?
1- Müslümanları, dinsizlerin hiçbir tehdidi, zulmü inançlarından, davalarından
vazgeçirememiştir. Taviz bile verdirememiştir.
2- Vaat ve tekliflerde müslümanları vazgeçirememiş, gevĢek davranmalarına bile neden
olamamıştır.
3- Doğruluğu, dürüstlüğü ile tanınan peygamber, kendisine teslim edilen emanetleri, bir
bir iade ederek, kâfir de olsa kul hakkına riayet etmiştir. Emanete hıyanet
olmayacağını göstermiştir.
4- Hz. Ali, Peygamber için canını feda edercesine yatağına yatmıştır.
5- Allah‟ın gerçek mü‟minleri nasıl koruyacağını göstermek için, müşriklerin önlerine,
arkalarına set çekmesi, gözlerini perdelemesi ve peygam-beri görmemeleri!.. (Yasin:
9)
6- Hz. Peygamberin mağarada Ebubekir‟e: “Kork-ma, Allah bizimle beraberdir”
demesi, Hz. Ebubekir‟in çıkmakta olan yılanın deliğine ayağını koyması ve
soktuğunda sessiz kalarak Allah Rasûlünün uykusunu bölmemesi...
7- Allah Rasûlünün kendisine saldıran sürekayı affetmesi, onun da bu büyüklük
karşısında müslüman olması...
8- Göç edenler çok zengindi. Alacaklarından mallarından vazgeçtiler ama borçlarını
ödediler. Dünya malına iltifat etmeyip kolayca ondan ayrılabililer. Ya biz, böyle bir
imtihanla karşı karşıya kalsaydık acaba ne şekilde davranabilir-dik?
9- Yolda Kubâ mescidi inşa edilirken peygamber, hem mimar, hem usta, hem de işçi
olarak çalıştı...
10- “Mü‟minler kardeştir” buyruğuna kulak verip Ensar, muhacirlerle herşeylerini
paylaşabilmiştir. Ya böyle bir şey, bize olsaydı, böyle bir şeyle biz imtihan
edilseydik, yangın, deprem, sel felaket- zedeleri, düşman tasallutuna uğramış
kardeşleri-miz bize muhtaç olsaydı biz ne yapar, nasıl davranırdık?
11- Hicretten hemen sonra Peygamberimiz, mescid ve Suffa adı ile okul yapılmasına
önem verilmiştir. Burada tebliğ görevi olan, insan yetiştirmek ile yükümlü olanların
alacakları mesajlar vardır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
215
Cenab-ı Allah Mekke‟de müslümanları koruyamaz mıydı? Neden hicret izni verdi?
Hicrette büyük dersler vardır, alınacak ibretler vardır, bize uzanan mesajlar vardır da ondan...
Allah bizi göç etmek zorunda bırakmasın...
MÜSLÜMANLARIN YILBAġI
Hıristiyanların yılbaşı var da, müslümanla-rın yok mu? var.
Hz. Ömer devrinde güçlü bir islâm devleti kurul-duktan sonra, idari işlerin
düzenlenmesinde, olayların ve tarihlerin belirlenmesinde zorluklar ortaya çıkmaya başladı.
Bir takvim ihtiyacı zorunlu hale geldi.
Bunun için bir şûra toplantı
Borç senedinin tarihi üzerinde ay vardı, yıl yoktu, ihtilaf meydana geldi.
Bir de Basra Valisi Ebu Musâ-el – Esari, Halife-ye: “gönderilen mektuplarda tarih
yok” demişti.
Şûrada Sad bin Ebi Vakkas, Hz. Peygamberin vefatının takvim başlangıcı olmasını
teklif etti.
Talha bin Ubeydullah, Hz. Peygambere Peygam-berliğin gelişini teklif etti.
Hz. Ali, Peygamberin hicretinin esas alınmasını istedi.
Yapılan teklifleri değerlendiren Şûra, Hz. Ali‟nin teklifini kabul etti. Hicret esas
alındı. 1 Muharrem de müslümanların yılbaşı olarak kabul edildi.
Hıristiyanların çılgınca yaptıkları kutlamalara katılmayan müslümanlar, 1 Muharrem
günü yılbaşı kutlarlar.
- Birbirlerinin yılbaşını tebrik ederler, hayırlara vesile olmasını niyaz eder, dua
ederler.
- Çoluk çocuğa, ev halkına, eşe dosta, ziyaretler yaparlar, hediyeler alırlar.
- Dargınlar, kırgınlar barışır.
- Bugünlere kavuşturduğu için, Allah‟a şükreder, dua ederler.
1 Muharrem, hıristiyanların yaptığı gibi çılgınlıkların yapıldığı bir zaman değildir.
Yılbaşını nasıl kutlayalım?
Hicri yılbaşına kavuşmamız nedeniyle hayatımızda yeni bir sayfa açılmıştır. Bu
sayfanın iyi şeylerle dolması için ne lâzımsa yapılmalıdır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
216
Önce geçmiş bir yılın muhasebesi yapılmalıdır. Hatalar sevaplar göz önüne getirilmeli;
eksiklikler giderilip, hatalar telafî edilmelidir.
- Yeni yıla yeni düşünceler, faydalı işler yapma niyetiyle girilmelidir.
- Cenab-ı Allah‟a kendimiz için, yakınlarımız için, müslümanlar için dua ederek yeni
yıla girmeliyiz.
- Zulmün bitmesi için dua etmeliyiz.
- Yeni yılda islâmî şuurun artması için çalışmalar yapmalıyız. Allah‟tan sağlık, sıhhat
ve hayırlı ömür niyaz etmeliyiz.
- “Allah‟ım, sen evveli ve sonu olmayan cömert, acıyan, ihsanı bol olansın. Bu yeni
yılda bize helâl rızıklar ihsan et. Bu sene beni, yakınlarımı ve müslümanları şeytanın
aldatmasından ve tuzaklarından koru. Nefsimizin kötülüklerine karşı bize yardım et!”
Allah‟ım! Bizi sana yaklaştıracak, rızana uygun işler nasip eyle.
Ey Allah‟ım! Sen merhametlilerin en merhametlisi-sin. Bize merhametinle muamele
et, diye dua etmeliyiz.
- 10. gün aşure günü bu günü tek olmamak şartı ile oruçlu geçirmek sevaptır. Bugün
ihtiyaç sahiplerine sadaka verilmelidir. Bolluğa sebep olacaktır inşallah.
Aşûre gecesinin gününü oruçla geçirirken; gecesini de namazla Kur‟an-la zikirle
geçirmeliyiz ki, bu da Allah‟ın affına ve rızasına sebep olur inşallah.
Hıristiyanların yılbaşı ile müslümanların yılbaşının kutlanış şekli, iki toplumun, iki
inancın,iki medeniyetin farkını ortaya koyması bakımından çok önemlidir. Bir muharremi
kutlamak lâzım.
Bir hıristiyandan daha yaman yılbaşı kutlayanlara karşı, kimliğimiz, kişiliğimiz
açısından çok önemlidir.
İslâm inancına göre müslüman, başkalarını taklit etmez. Başkalarının uydusu olmaz.
Çünkü Peygamber: “Başka bir topluma, millete benzeyen onlardandır” buyurmuştur. Allah
bizi, müslümandan başkasına benzetmesin.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
217
GERÇEK HĠCRET NEDĠR?
NĠÇĠN NEDEN HĠCRET?
Müslüman, daha işin başında: “La ilahe illallah” dediği andan itibaren, her fâniyi
geride bırakarak, Bâkiye göç etmeyi göze almak ve söz vermemekle işe başlar...
Müslüman için “inandım” demenin manası değişiktir. Canını, malını Allah‟a
adamaktır. Gerektiğinde, Allah için her şeyi fedâ etmeyi göze almaktır.
Hal böyleyken hicret ruhu öldü. Müslüman, hicreti arzu etmez oldu. Dünyaya demir
attı, esir hayatını tercih etti. Hicreti sadece Peygamberin 622 tarihinde Mekke‟den Medine‟ye
gidişi olarak anlar oldu. Kendisinin bu dünyadan göçeceğini unuttu.
Nahl suresinin 41 ve 42. ayetlerine göre hicretten murat, Cenab-ı Allah‟ın rızasını
kazanmak ve dinini muhafaza için yapılan harekettir. Başka bir maksatla yapılan hicretin
dinde yeri yoktur.
“Ben de göç edeyim ben de hicret edeyim” deyip sıkıntılı yeri terke kalkışmak,
yanlıştır. Bu cihadı terk olur İnancımıza göre; sabredilecek, mücadele edilecek, sıkıntılar
böylece aşılacaktır.
Hz. Peygamber: “Mekke‟nin fethinden sonra hicret yoktur. Yalnız cihat etmek, cihada
hazır olmak vardır. Cihada çağrıldığınız zaman hazır olun” buyurmuştur. (Riyaz üs-Salihin:
1/4)
Hicret, kaçıĢ değildir. Daha rahat yaşamak, daha çok kazanmak için de hicret olmaz.
Hicret, kötü şartlardan kaçış değildir.
Hicret, tebliğ için olur, cihad için olur, dini yaĢamak için olur.
Kur‟an-ın ifadesiyle: “Melekler, kendilerine zulmettikleri bir durumda iken, canlarını
aldıkları kimselere sorar:
- Siz ne iş yapmaktaydınız? Onlar da:
- Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüzdük, hicretten acizdik” derler. Melekler:
- Allah‟ın arzı geniş değil miydi? Oraya hicret etseydiniz ya! diyecekler. İşte
böylelerinin barınacakları yer cehennemdir...” (Nisa: 97)
Hicretten maksat, rahat yaşayabilecek yurt aramak değildir. kötülüklerden iyiliğe,
haramlardan helâle göç etmektir. Televizyonlu odadan televizyonsuz odaya gitmektir.
Hicretten maksat günahtan uzaklaşmaktır. Hz. Peygamber: “Muhacir, Allah‟ın
nehyettiklerinden hicret eden, sakınan kimsedir” demiştir.
Hz. Aişe‟nin ifadesiyle: “Mü‟min, dini için Allah‟a ve Rasülüne hicret etmek
zorundadır.”
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
218
Rabbim, hepimizi günahlardan, haramlardan, yarın senin huzurunda sıkıntıya sokacak
her şeyden ayrılmak, uzaklaştırmak nasip et!
Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurmuştur:
- “Gerçek muhacir, Allah‟ın yasakladığı şeyleri terk edendir.”
- “Hakiki muhacir, hata ve günahları terk edendir.”
Ey müslüman!
Bizim hicretimiz budur...
Müslüman, yaĢanılmaz hale gelen ortamdan inancını yaşayabileceği yere
yönelecektir. Yapacağını, Allah rızası için yapacaktır. Allah‟ın istemediklerinden, hoşlandığı
şeylere ve sevdiği kişilere, işlere koşacaktır.
Hicret, müslümana farzdır. Kıyamete kadar farzdır. Cehaletten ilme, gafletten zikre,
günahtan tevbeye koşacaktır.
Hicret, bizi bize döndüren, bizi bize kavuşturan manada olmalıdır. Bizi kemâle
götürmelidir.
Bazıları, “Nereye gidelim!” diye soruyorlar. İslâm‟da vatanı terk etme yoktur.
Bulunulan yer ve şartlarda yaşamak, iyi bir ortam oluşturmak müslümanın görevidir.
İslâmda, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak vardır. İyiyi, güzeli tebliğ etmek
vardır. Tepki vardır. Pasif yaşamak, taviz vermek yoktur. Zulüm, sineye çekilmeyecektir.
Mekke‟den çıkarılmasaydı Peygamber, çıkar gider miydi?
Dünyanın hiçbir yerinde o günkü Ensar yok. Nereye gideceksin? Giden sahipsiz
kalır...
Ya bu deveyi güdeceksin, ya bu deveyi güdeceksin. Bu diyardan gitmek yok.
Korkak, pısırık müslüman olmaz. Allah‟ın emrettiği hayat tarzını değil de, nefsinin
hoşgördüğü hayat tarzını yaşamakla müslüman kalınmaz.
İşte müslümanın hicretten anlayacağı mana budur, bu olmalıdır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
219
AYETLERĠN IġIĞINDA
HĠCRETLE ĠLGĠLĠ TESBĠTLER
1- Enfal sûresinin 72. ayetiyle farz kılınan hicret Peygamberin Mekke‟den Medine‟ye
hicretidir..
2- Mekke‟nin fethinden sonra hicret kalkmıştır. Peygamberimiz: “Fetihten sonra hicret
yoktur” buyurmuştur. (Müslim imaret: 85)
3- Fiziki hicret son bulmuş, fakat ahlâkî manadaki hicret devam etmektedir. Müslüman,
günahtan günah ortamından, şeytanın hakimiyet alanından göç etmek zorundadır. Bu
hicret kıyamete kadar devam edecektir.
Günah ortamında eğleşmek günahtır, nefise de zulümdür. Günahlardan hicreti terk
etmeyenin varacağı yer cehennem olacaktır. (Bak Nisa: 97)
4- Allah yolunda hicret edenler, dünyada güzel mekân ve bol imkânlara kavuşur.
Ahirette de en yüce mertebe olan Allah‟ın rızasını kazanırlar. (Bak Nisa: 100 + Hac:
58 + Tevbe: 20 – 100)
5- Hicrete gücü olmayan bağışlanır. Hicrete niyetlenip de yolda ölenler de Allah
tarafından mükâfatlandırılır. (Bak Nisa: 98-100)
6- Hicret, insanın dindeki samimiyetini belirtir. (Bak Enfal: 74)
7- İmkânı olduğu halde şeytanın egemen olduğu bölgeyi terk etmeyen samimi
değillerdir. (Bak Nisa: 89 + Ahzab: 50 + Mümtehıne: 10)
8- Dini daha güzel yaşamak ve tebliğ etmek, Kur‟an-da güzel görülmüştür. (Bak Nahl:
110)
9- Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurmuştur:
“Gerçek muhacir, Allah‟ın yasakladığı şeyleri terk eden kimsedir.” (Tecrid-i Sarih
Tere 1/29)
Rabbim, günahtan, haramdan, her türlü kötülük ve kötü ortamdan müslüman
kardeşlerimi korusun, kurtarsın ve muhacir sevabı versin inşallah!
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
220
HĠCRET SIRASINDA
YAPILAN BAZI FEDAKARLIKLAR ġUNLARDIR:
- Âmir (ra) geceleri Allah Rasûlünün bulunduğu mağaraya gelir, sağdığı sütün içine
kızgın taş koyar biraz pişirdikten sonra O‟na içirirdi. Allah Rasûlü, mağaradan ayrılınca
izlenmesin diye uzun bir mesafe izleri yok etmiştir.
- Ebubekir‟in oğlu Abdullah, alınan kararları, durumu gece mağaraya gelip, küçük
yaşına rağmen haber getirmiştir.
- Esmâ(ra) yiyecek temin etmiştir. Yol azığı temin etmiştir.
- Hz. Ali(ra) ölüm döşeğine yatmıştır.
- Hz. Ebubekir(ra) mağarada “Geldiler Ya Rasû-lellah!” deyip telaşa kapılmıştı. Allah
Rasulü, ağ ören örümceği, mağara önüne yumurtlayan güvercini ve mağara önüne abdest
bozan müşriki göstererek, merak etme, Allah bizimle beraberdir, demiş onu yatıştırmıştı.
- Ebubekir(ra) delikten çıkan yılanın çıkmaması için ayağını tıkamış, sokunca da Allah
Rasulü uyanmasın diye kendini tutmuş, o büyük acıya katlanmıştır.
- Allah Rasulünü öldürüp 100 deveye sahip olmak isteyen Süreka üç defa atı
tökezlemişti. Mesajı alan Süreka, müslüman oldu ve Allah Rasulünün talimatını dinlerken
ona: “Takip edilmemizi önlemeye çalış” buyurmuş, Süreka da bunu yapmıştır.
- Yolda Ümmü ma‟bed „in çadırına uğradılar, yiyecek sordular. Hiçbir şey yoktu. Sürü
ile gidemeyecek kadar zayıp bir koyun bir kenarda yatıyordu. Allah Rasülü:
- Onu sağabilir miyim?
- O kısırdır yaşlı ve zayıftır, dedi.
Allah Rasulü koyunu sıvazladı, sağmaya başladı, kap doldu herkes içti, evde Ümmü
ma‟bed‟e yetecek kadar da süt kaldı.
- Medineliler sevinçle Allah Rasülünü ve dostu Ebubekir‟i karşıladı. Hep bir ağızdan
şöyle diyorlardı:
“Ay doğdu üstümüze, vedâ tepeciğinden
Şükretmeliyiz elbet gönülden, tâ derinden,
Allah‟a çağıran bu güzel davetciden, davetinden
Ey bize hakkı tebliğ için gönderilen peygamber!
Senin getirdiğindir; odur elbet uyulması gereken.”
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
221
- Ensar, dünya durdukça gıpta edilecek bir kardeşlik ve fedakârlık örneği
sergilemişlerdir. Bu yüzden Cenab-ı Allah onları Kur‟an-da övmüştür.
“Medine‟yi yurt edinmiş, imanı gönüllere yerleştirmiş kimseler, kendilerine gelenleri
severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde rahatsızlık hissetmez-ler.”
Kendileri muhtaç durumda olsa bile, onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin
cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa eren kimselerdir. (Haşr Sûresi: 9)
SONUÇ OLARAK;
Hz. Peygamberin ve muhacirlerin yaptığı hicret, müslümanların Mekke‟li müşriklerin
zulmünden kurtuluşunu ve devlet kurarak bir güç haline gelmelerini sağlamıştır. Artık
müslümanlar vardır. Anlaşma yapabilirler, şart koşabilirler, haklarını savunabilirlerdi.
Hicreten sonra müslümanlar, teşkilatlandı. Anayasa hazırlandı. İslam devletinin temeli
atıldı; Hıristiyanlarla, Yahudilerle, putpereslerle anlaşmalar yaptılar. İslam peygamberi, devlet
başkanı sıfatı ile davasını daha iyi temsil etti ve daha etkili oldu. Krallara, sultanlara, devlet
başkanlarına metuplar yazdı, onları islama davet etti.
Günümüzün hicreti, kokuşmuşluğun ötesinde beklenen, özlenen bir nesil yetiştirme
şuuru ile, kötü ve kötülükleri kovmak, onlardan ayrılmaktır.
Şahsi hicretimizde, ahirete hicret etmeden, Allah‟a hicret etmektir. Yani ölmeden önce
ölmektir. Küfürden imana yönelmektir. Şeytanın ve nefsin oluşturduğu mayınlı bölgelerden
uzaklaşmaktır.
Bugün ne durumdayız?
Hicretten bu yana 44 müslüman ülke 2 milyara yaklaşan müslüman nüfusu ile islâm
ülkeleri istenilen şuura erince dünyanın dengesini değiştirecek durumdadır.
Belçika, Avusturya gibi ülkelerde islâmiyet resmi din olarak tanınmıştır.
Almanya, Fransa, Amerika gibi ülkelerde islamiyet ikinci dindir.
Bütün dünyada islâmiyet, büyük bir hızla yayılan tek dindir. 21. asrın yegane dini
olacaktır.
Kâfirler istemesede, Allah nurunu tamamlayacaktır. Bugün islâmiyet, yeryüzünün
yayılan tek dinidir. 21. asır islâm asrı olacaktır.
Birşey hatırlatmak istiyorum: Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Ramazan-ı Şeriften
sonra tutulan oruçların en hayırlısı, Allah‟ın ayı olan muharremde tutulan oruçtur” (Tâç :
2/88) Bu hadise göre sizleri yeni yıla oruçla girmenizi tavsiye ederim. Bu ay içinde üç gün
oruç tutulacak olursa, bir ay oruç tutmuş sevabı kazanacağımız müjdesi vardır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
222
PEYGAMBER BĠRDE BĠZE HĠCRET ETSE:
Değerli müslümanlar, şöyle bir düşünelim ve samimi olarak cevap verelim:
-Hz. Muhammed Mustafa (sav), Medine‟ye hicret ettiği gibi bize hicret edecek olsa,
nasıl karşılarız? Ne deriz?
-Aniden çıkagelse, ne yaparız?
-Kapımızı açıp da, o‟na buyur ya Rasûlüllah! Burası benim evim. Burada ben
yaşıyorum. İşte benim eşim, işte benim oğlum, işte benim kızım, işte benim eşyalarım. İşte
ben buyum” diyebilir miyiz? Evdeki dergi ve kitapları görüp Kur'an-ı sorarsa, nerede derse,
-Evdeki resimleri gazeteleri görüp, sen bunlarımı okuyorsun derse.
-Seyrettiğimiz şehvet kokan dizileri, kanalları görüp, sen bunları mı seyrediyorsun
derse, NE CEVAP VERİRİZ?
-Bize günlük hayatımızı sorsa, nasıl yaşıyorsun, günlerin nasıl geçiyor, Kur‟an, sünnet
hayatının neresinde, hayatının kaçta kaçını kapsıyor? dese, NE CEVAP VERİRİZ?
-Allah Resûlünün sizinle kaldığı zaman içinde yaşadığınız hayatı devam mı
ettirirsiniz, yoksa çekinir, bazı hatalarınızı düzeltir misiniz? Çoluk çocuğunuzla, eşinizle ve
komşularınızla ilişkilerini aynen mi devam ettirirsiniz yoksa islâmcasını mı yaparsınız?
Sofraya oturup kalkışınız, eskisi gibi mi olur, yoksa sünnet üzere mi olur?
-Ezanlar okunduğu zaman, eskisi gibi mi davranırsınız, yoksa gereğini hemen yapar
mısınız?
-Çocuklarınızın davranışlarına eskisi gibi müsaade eder misiniz, yoksa bazı uyarı ve
ikazlarda bulunur musunuz. Eski çalan bantlar, şarkılar, türküler gene çalmaya devam eder
mi? Yoksa Allah Resûlü gidinceye kadar ara mı verirsiniz?
-Allah Resûlünü, sık sık gittiğiniz yerlere yanınızda çekinmeden götürebilir misiniz?
Yoksa plânlar değişir mi? Haydi söyleyin?
-Bu giyim kuşamınızı onun yanında da giyebilir, yediğiniz, içtiğiniz şeyleri onunla
beraber yiyip içebilir misiniz?
-Söyleyin, önce Allah Rasûlü‟nün evinize gelmesini ister misiniz? Sizinle uzun süre
kalmasını ister misiniz, yoksa aman deyip gelmesin mi istersiniz?
Sonrada o ayrıldığında sevinir misiniz, üzülür müsünüz? Haydi birşeyler söyleyin.
Biraz irkildiniz değil mi? Düzelmek, düzeltmek, değişmek ve değiştirmek ve uygun
bir hayat yaşamak zorundayız.
Değerli okuyucularım,
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
223
Hicri yılbaşınız 1 Muharrem, şimdiden mübarek olsun. İslâm âlemi için insanlık için
hayırlı olsun.
Önümüzdeki günlerin şahsımız, ailemiz, milletimiz ve islâm âlemi için insanlık için
hayırlı olsun.
Önümüzdeki günlerin şahsımız, ailemiz, milletimiz ve islâm alemine, hatta insanlık
aleminin hayırlara vesile olası niyazıyla bütün müslüman kardeşlerimizin hicri yılbaşını
kutluyor, hepinize sağlıklı, huzur dolu, inancınızı yaşayabileceğiniz, sıkıntılardan uzak günler
ve yıllar niyaz ederim.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
224
B- YILBAġI VE MEKKE‟NĠN FETHĠ
Miladi yılbaşı ile Mekke‟nin fethi beraber kutlanmaktadır.
Mekke'nin fethine geçmeden önce:
- Yılbaşının bizim için anlamı nedir? Biz nasıl ve hangi yönü ile kutlayabiliriz?
- Yapılan çılgınlıklara gerek var mı?
- Piyango, eğlence çılgınlıkları nelere mal oluyor? Gibi sorulara cevap verdikten sonra
Mekke'nin fethi ve Allah Rasûlünden bize uzanan fetih mesajlarını değerlendireceğiz.
Bugün fetih ruhuna muhtaç bir haldeyiz. İnsanımız her yönü ile fethe muhtaç. Genç
nesil fetih bekliyor. Mekke'nin fethinden sonra fetih durmamış, bugüne kadar devam etmiştir
ve devam ettirilmek durumundadır.
YILBAġI
31 Aralık, 1 Ocak gecesi hıristiyanlarca İsa (a.s)‟ın doğum günü olarak
kutlanmaktadır.
Yılbaşı gecesi, aslında sıradan bir gecedir. Müslümanlar için bir anlam ifade etmez.
Hal böyle iken yılbaşı gecesi, toplumsal bir isyan ve çılgınlık gecesi haline getirilmiştir. Aynı
zamanda iğrenç bir yabancılaşma sergimenmektedir.
Yılbaşı kutlama durumunda olan her insan kendi kendine sormalıdır: “Ben hıristiyan
mıyım, müslüman mıyım?” diye. Bu soruya cevap aramalıdır. Hangisine benzediğine
bakmalıdır.
Hıristiyanlar bize ait hiçbir bayramı, kutsal günü ve geceyi kutlamazken, biz
şuursuzca, kendimizi inkâr edercesine, hıristiyan gibi yılbaşını kutlarsak, bu bizim açımızdan
doğru olur mu?
Hani bir karga kilisenin kırık camından içeriye girmiş, kutsal sudan içmiş, ortalığı
dağıtmış, putun üstüne pislemiş. Papaz içeriye girince kızmış ve kargaya:
- Müslümansan niye kutsal şaraptan içtin? Eğer hıristiyansan niye putun üstünü
pisledin? demiş.
Sahi, yaptığımıza göre biz kimiz? Kime benziyo-ruz?
YılbaĢı denince akla güzel Ģeyler mi geliyor, kötü Ģeyler mi geliyor?
Akla gelen Ģeyler Ģunlar değil mi?
- Çam kesmek,
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
225
- Çılgınlıklar,
- İçki tüketimi, fuhuş,
- Kayıplara neden olan, hayat boyu üzüntü verecek anlık zevkler,
- Yuva yıkan, maddî kayıplara neden olan kumar,
- Hasta eden piyango,
- Çılgınca israf ve ülkemize ağır fatura...
Bunların hangisi olumludur? Hangisinin ne gibi bir faydası vardır?
Ayrıca İsa peygamberin doğum günü böyle mi kutlanır? İçki ile, kumarla ve fuhuşla
mı kutlanır?
İsa Peygamber bunları mı getirmiş, bunları mı emretmiştir?
Bir müslümanın yılbaşını bu şekilde kutlaması asla uygun değildir.
YılbaĢının Bizim Ġçin Önemi nedir?
Yılbaşının takvim başlangıcı olmaktan başka biz müslümanlar için ne önemi olabilir?
Yılbaşı milli ve manevî kayıplara neden olabilecek şekilde kutlanmamalıdır.
Bizim için yılbaşı, muhasebe gecesi olmalıdır. Bir yıl boyunca ben ne yaptım? Kâr mı
ettim, zarar mı? Hayır kapısını mı çaldım, şer kapısını mı? Hayra mı vesile oldum, şerre mi?
Geçen 365 gün pişmanlık vesilesi mi olacak? Önümdeki bir yıl, 365 günü nasıl geçirmeliyim,
gibi soruların cevap bulduğu bir gece olmalıdır. Çocuklarımızla beraber yeni yıla hayırlı bir
başlangıç teşkil edecek şekilde geçirilmelidir. Zarardan, kayıplardan kurtulmak için karar
gecemiz olmalıdır. Kısacası hem geçmişe hem de geleceğe bakma ve karar verme gecemiz
olmalıdır.
Misyonerler, her fırsatı değerlendirirken, bize uyumak yakışmaz. Oyalanmak, oyun
oynaş yakışmaz.
BBC‟nin yayınladığı misyoner adlı kitapta şöyle denilmektedir:
“Türkleri hıristiyan yapmak imkânsızdır. Onları hıristiyanlaştırmak için, onları önce
dinlerinden uzaklaştır-mamız gerekir. Bunu yaparken her türlü faaliyetin adına çağdaşlık
deyiniz.”
- Misyonerler bugün ücretsiz incil dağıtıyor.
- Hac taktırıyor.
- Milli, manevî değerlerimizi unutturuyor.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
226
- Bize ters olan şeyler güzel gösteriliyor.
- Bize batı toplumunu hasta eden şeyler, ilaç diye sunuluyor, yıkım yapılıyor.
Kokuşmuşlukta huzur arattırılıyor. Çılgınlıklar eğlence diye sunuluyor.
Din olarak bize islâm yeter, Allah nezdinde hak din islâmdır. Kim islâmdan başka din
ararsa, o din kabul edilmeyecektir. O, ahirette zarar edenlerden olacaktır. Allah: “Sizin için
islâmı seçtim” diyor. “Size müslüman adını verdim” diyor...
Allah bizi uyarıyor; siz yahudi ve hıristiyanlara tabi olmadıkça onlar sizden hoşnut
olmazlar, sana gelen islâmdan sonra onlara mı tabi olacaksın, diyor. Onlara uyarsan seni
dininden çevirirler, diyor. Onları dost edinmeyin, onlar sizi Allah yolundan sapıtırlar, diyor.
Kur'an:
“Yahudilerin ve hıristiyanların yanında izzet aranmaz, izzet Allah'ın yanındadır.”
diyor.
Peygamberimiz de başkalarına uymayı hoş görmemiştir.
- “Başkalarına benzeyen onlardandır” buyurmuş ve hıristiyan muamelesine
uğramamamız için bizi uyarmıştır.
- Hicrette yahudileri oruçlu görmüş, orucunu bozmuştur. “Ben Musa‟ya sizden daha
yakınım” demiştir.
- Kim bir topluluğun yaptığını hoş görürse, o da onlardan olur, buyurmuştur.
Kimliğimizi, kişiliğimizi inkâr edemeyiz. Türk islâm kimliğimizi muhafaza etmeliyiz.
Yoksa, yok olur gideriz. Kimliksiz oluruz.
Bundan önce büyüklerimiz, yılbaşına itibar etmez-lerdi, iltifat etmezlerdi. Hatta
dükkanını, vitrinini süsleyen-lerden alışveriş etmezlerdi.
Peki ne yaparlardı?
- Mekke‟nin fethini kutlarlardı.
- İsa (a.s)‟in doğum günü, İsa peygamberi hayırla yâd ederlerdi.
- Geçen bir yılı, iyi ve kötü yönleriyle değerlendirir-lerdi.
- Gelecek yıl için plânlar yaparlardı. Biz de onlar gibi düşünüp, onlar gibi yılbaşını
geçirebiliriz.
İslâm alimlerine göre de; “Bir müslümanın başkalarının bayramlarına ilgi duyması,
onların âdetlerini benimsemesi, başka bir dinin şiârı olan işi, kendi ihtiyarı ile yapması caiz
değildir.”
Bunun için yılbaşında farklı davranamayız.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
227
- Özel sofra kuramayız, özel bir şekilde eğlene-meyiz.
- Bugün çok ciddi problemlerimiz var. Onları unutturmak için yapılan işlere, oynanan
oyunlara karşı ilgisiz kalamayız.
- Yabancıları taklit, onlara benzeme gayreti, kendi kimliğini red manasına gelir.
Yahudi protokollerinde Ģöyle geçer:
“Bir yahudi hiçbir zaman yabancıların âdet ve ahlâkını benimsemeyecek, asla onların
temsilcisi olmayacaktır. Bir yahudi her hâlukârda yine yahudi kala-caktır.” denmiştir.
- Yılbaşı gecesi bizim için alternatif bir program olmalı. Kimse için günah gecesi
olmamalıdır. Yılbaşı bahane edilerek gençlerimiz, hatta çocuk yaştaki yavrula-rımız, ilk
günaha adım atabiliyor... Tuzağa düşürülebiliyor.
Gençlerin ve çocukların bir araya gelerek günahla tanışmamaları için dikkatli olmamız
lâzım.
- Mekke fethedilirken, Fetih sûresi okuna okuna Mekke'ye girilmiştir. Bizim de
yavrularımızın ve sevdikleri-mizin gönlünün fethi için, Fetih sûresini okuyalım. Ayrıca Allah
Rasûlünün ve Mekke'nin fethine katılan 10,000 sahabenin ruhuna, fetih sırasında müslüman
olanların ruhuna fatihalar okuyalım.
Bir de Peygamber İsa(a.s)‟ın, onu dünyaya getiren iffet âbidesi Hz. Meryem‟in ruhuna
da fatiha okuyalım. Bakın böylece rezaletlerin yerine faziletler nasıl yer alıveriyor.
Hani iyi bir hayat yaşayıp hayatın sonunda imansız gitmek ne kadar kötü ise, yılbaşına
kadar iyilikler yapıp yapıp da o gece kaybetmek de o kadar kötüdür.
Bakalım 31 Aralık‟ı 1 Ocak‟a bağlayan geceyi müslüman olarak mı geçireceğiz, yoksa
hıristiyan olarak mı geçireceğiz. O gece kimin hayatını yaşayıp, kime benzeyeceğiz?
Allah bir yılı tamamlamak nasip etmiş şükretsek ya. Bakalım gelecek yılı tamamlamak
için ömrümüz yetecek mi?
Bu gece “Bana hayırlı ömür ver, sağlık sıhhat ver ya Rabbi!” diye dua edelim.
Allah'tan hayırlı bir yıllık ömür daha dileyelim.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
228
YAġ GÜNÜ – DOĞUM GÜNÜ KUTLAMAK
Hz. İsa‟nın doğum günü kutlanıyorsa, biz buna karşı değiliz. Yaş gününü biz de
kutlarız.
Peygamberimizin doğum gününü, Mevlid Kandili olarak kutluyoruz.
Herşeyin bir iyi tarafı, hayra vesile olan yönü vardır. Çocuklarımızın da yaş gününü
faydalı bir biçimde kutlayabiliriz. Hani üzümden şarap yapan da olur, sirke yapan da olur,
pekmez yapan da olur...
Sonra kimi fazilet üretir, kimi rezalet üretir...
Yani istenirse içkili, danslı, israf ederek, günaha girerek yaş günü kutlanır. İstenirse
Kur'an okuyarak, dua ederek, hayırlı ömür diliyerek yaş günü kutlanır.
Yılbaşında, yeni yılın hayırlı olsun, Rabbimiz bu yılda hayırlı işler nasip etsin, kaza
belâdan korusun, demenin hiçbir sakıncası yoktur. Biz böyle der, böyle kutlarız.
Evlenme yıldönümü de kutlanabilir? Nasıl?
- Yeter ki, günaha girilmesin.
- Yeter ki, Allah'a isyan edilmesin.
- Yeter ki, güzel işler yapılsın. Cenabı Allah'tan mutluluklar ve hayırlar dilensin.
NOEL BABA
Yapılan yanlışlıklardan biri de Noel Baba‟nın ön plâna çıkarılmasıdır.
Noel Baba, hıristiyanlıkla ilgili bir efsanedir. Hediye veren, dostluğu simgeleyen barış
elçisi olarak takdim edilir.
Bu milletin Noel Babaya ihtiyacı yoktur.
Dede Korkut‟u, Yunus‟u, Mevlana‟yı, Nasreddin Hoca‟yı, Hızır (a.s)‟ı tanımadan
çocuklarımız Noel Babayı tanıyor. Noel Baba tanıtılıyor. Biz buna mani olamıyoruz.
Noel Baba, kapıdan değil bacadan giren bir hırsızdır. Benliğimizi çalmaktadır.
İmanımızı çalmaktadır.
Noel Babanın babalığı, gayri meşrudur. Her müslüman, Noel Babanın babalığını red
ederek, hıristiyan olmadığını haykırmalıdır ve isbatlamalıdır.
Ankara‟da öğretmen, çocuklara her biriniz bir Türk büyüğünün kıyafetine girin gelin,
demiş.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
229
Bir yetkilinin çocuğu Noel Baba kıyafetine girmiş de gelmiş...
Geçen yıl bir ilköğretim okulunda sınıfa Noel Baba dağıtılmış, bacım sordu.
- Ne yapayım? Kendisine:
- Git, müdüre iade et. Noel Babanın gayrimeşru babalığını kabul etmiyorum de,
dedim. Öyle yapmış, Noel Baba dağıtıldığından müdür de sınıf öğretmeni de habersizmiş...
Bugün yabancılaşmanın, yabancılaştırmanın ve misyoner faaliyetlerinin boyutu
korkunçtur. Aile yuvalarımız çökertiliyor, müstehcenlik yayılıyor. Yavruları-mız elden
çıkıyor, evden uzaklaşıyor.
Kendimize gelmemiz lâzım, uyanık ve tepkili olmamız lâzım ki, değerlerimizi ve
kendimizi koruyalım.
PĠYANGO
Bir çılgınlık da piyango meselesidir.
Önce piyangonun başındaki “milli” kelimesinin çıkarılması lâzım. Kumarın millisi mi
olur? Meşrusu mu olur?
Piyango kumardır. O yolla elde edilen para da caiz değildir. piyango büyük bir
kumardır.
Piyango, insanı hayale, seraba sürüklüyor, hayal kırıklığına sebep oluyor.
Kaybedenlerde yıkım oluyor.
Emek sarf etmeden zengin olmanın yolu olarak gösteriliyor. Böylece emek sarf
etmeden zengin olma duygusu empoze ediliyor. “Sana da çıkabilir” deniliyor, teşvik ediliyor.
Piyango, şans oyunudur. Kur'an-da şeytan işi pislik olarak nitelendiriliyor.
Bir çok insan üzerende yıkım yapıyor, çıkmayanlar perişan oluyor.
İnananı da inanmayanı da bilet alıyor.
Mikrofon uzatılıp soruluyor:
- Size çıkarsa ne yaparsın?
- Fakirlere... cami yaparım...
Önce müslüman kumar oynamaz. Kumar, büyük günahlardandır. Maida sûresinin 90.
ayetinde “Şeytan işi pislik” olarak nitelendirilmiştir.
Ayrıca kumar parası ile hayır yapılmaz, cami yaptırılmaz.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
230
Müslüman bilet alamaz. “Kendisine çıkacağını %100 bilse de gene almaz. Piyango
kumardır. Cenab-ı Allah haram kılmıştır. Müslüman kumar oynamaz.”
ġöyle buyruluyor: Maida: 90
“Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar, fal ve şans okları birer şeytan işi
pisliktir. Bunlardan uzak durum ki, kurtuluşa eresiniz.”
Piyango şans oyunudur.
Diyorlarmış ki:
- Biz para veriyor alıyoruz. Para verdiğimiz şey haram mı olur?
- Kumar parasız oynanır mı? Para vermek helâl mi kılar? İçkiyi de para verip
alıyorsun, icabında para verip zina yapılıyor. Para verince helâl mi olur?
Günaha ne kılıflar bulunuyor, Allah'ım!
Soruyorlar:
- Çıkarsa ne yaparsın?
- Hayır yaparım... piyango parası ile hayır olmaz.
“Size de çıkabilir, almazsanız çıkmaz” diye devlet eliyle kumar teşvik ediliyor.
Psikolojik yıkımlara sebep olunuyor.
Birileri toplumda böyle bir yıkım yaparsa, zarar verse, devlet böyle bir yıkıma sebep
olanlara dur demelidir.
Devletin görevi, ucuz yoldan kazanmayı, alınteri dökmeden kazanmayı veya
psikolojik yıkım yapılmasına teşvik değildir. Piyango ümit kapısı olarak gösteriliyor.
İnsanımızın ruh sağlığı bozuluyor. Bir de milletin dürüstlü-ğü ahlakı bozuluyor.
Yeni nesle bedavacılık ruhu aşılanıyor...
Bir başka çılgınlık da televizyondaki çılgın eğlencelerdir.
Bütün eğlenceler, müstehcenlikler ve bu eğlence-leri seyretmek, asla uygun değildir.
Olumsuz etki yapar.
Böyle şeyleri seyretmenin manevî riski büyüktür. Bizden, ailemizden ve
çocuklarımızdan çok şey alır, götürür. Manevî hislerimiz ölür, gözümüzün, gönlümüzün nuru
söner, içimiz kararır. Günaha da gireriz. Organlarımız bile bize itaat etmez olur, isyan eder,
ibadete yanaşmaz. İbadet etse de zevk almaz, ibadetten vazgeçiverir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
231
Diyoruz ki, “Resim, put olan eve melekler girmez.” Eğer göz, müstehcen resimler
çekip kalbe yerleştirdiyse, o kalbe de Allah girmez. Kalp Allah'ın evidir. Kutsi Hadiste:
“Yer ve göklere sığmam mü'min kulumun kalbine sığarım.” buyurur.
Kalpte müstehcen resimler varsa, o kalbe de Allah girmez.
YılbaĢında ne yapalım?
- Acizlik, çaresizlik göstermeye devam mı edeceğiz. Yoksa, kendimize mi geleceğiz?
Böyle zaman-lar hepimiz için bir imtihan...
- Noel mi kutlayacağız, yoksa Mekke'nin fethini mi kutlayacağız? Bu bir tercih
meselesidir.
- İsa peygamberin kemiklerini sızlatacak şekilde mi davranacağız, yoksa iffet abidesi
Hz. Meryem‟in ve kıyamet kopmadan önce gelip; haçı putu kıracak, domuzu öldürecek olan
İsa(a.s)‟ın ruhuna bir fatiha ve üç ihlas mı okuyup, ruhlarına mı bağışlayacağız? Farklı iş
yapmalıyız, farklı düşünmeliyiz.
Son günlerde bazı hıristiyan guruplar Hz. Meryem‟i, iffet abidesi olan İsa
peygamberin arasını gündeme getirdiler. Haşa Allah'tan mı hamile kaldı? Zekeriya‟dan mı
hamile kaldı? İşgalci güçlerin tecavüzüne mi uğradı? Yoksa bir başkasıyla aşk hayatı mı
yaşadı? diye sorgulamaya başladılar. Bizim inancımız şudur:
Kur'an ve islâm peygamberi Hz. İsa‟nın tanrının oğlu sıfatını red eder. İsa‟nın babası
yoktur. Cenab-ı Allah Adem peygamberi anasız, babasız, İsa peygamberi babasız, diğer
peygamberleri ve insanları hem ana hem de babadan yaratmıştır. (Al-i İmran: 59)
İmran, kız evladı olunca adını Meryem koydu ve korumasi için Allah'a dua etti. Hz.
Zekeriya Meryem‟i koruması için, görevlendirildi. Allah Meryem‟i seçkin kullarından kıldı.
Kur'an-da bu durum şöyle bildirilir:
“Hani şöyle demişti: “Ey Meryem” Allah sana şüphesiz seçkin bir özellik verdi. Seni
temiz büyüttü. Seni âlemlerin kadınlarına mümtaz kıldı. Ey Meryem! Huşu ile Rabbinin
divanına dur. Secdeye kapan, rükû edenlerle beraber rükû et.” (Al-i İmran: 42-43)
Biz müslümanlar olarak, Hz. Meryem'e saygı duyarız, iffetli olduğuna inanırız.
Hz. İsa Kur'an-da 13 surede, 33 âyette geçmekte-dir. Hz. İsa‟ya Allah ve Allah'ın oğlu
diyenlerin küfre girdiğini Kur'an haber verir. (Maida: 17-73)
- Bu gece 365 günün kaybını ve kazancını gözden geçirmeliyiz. Kendimizi hesaba
çekmeliyiz.
- Yılbaşı gecesi de müslüman olduğumuzu unutmamalıyız. Müslüman, hıristiyan gibi
davranmaz.
- Millet olarak her yıl başının bedeli çok ağır oluyor. Maddî, manevî kaybımız çok
oluyor.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
232
- Bu gece başlayacak kötü alışkanlıklara müsaade etmemeliyiz.
- İlk gün basın şöyle diyecek: “Güle güle Noel Baba,” “Hoş geldin sarhoş Türkiye...”
Kazalardan, cinayet-lerden, tüketilen içkinin miktarından, oynanan kumardan sergilenen
rezaletlerden söz edilecek... İffetini kaybeden masum çocukların fotoğrafları yayınlanacak.
- İsraf ve çılgınlıklar yapılırken ihtiyaç sahibi kimseler unutuluyor. Ceketler yakılıyor,
tabaklar üzerinde dans ediliyor. Bu nasıl insanlık?
- Bir yandan da para dileniyoruz, diğer yandan trilyonları yılbaşı gecesi çılgınca
harcıyoruz. Bu nasıl mantık?
Mutlu bir azınlık, Avrupa‟ya gidecek eğlenecek. Bu ne duyarsızlık Allah'ım?
- Böyle bir kriz ortamında:
Yılın ilk günü tatil edilecek.
Hediyeler alınıp sunulacak.
Vitrinler süslenecek, vitrinlere Noel Baba oturtulacak.
Sokaklarda hindiler ve soytarı kılığında Noel Babalar dolaşacak, böyle
müslüman kimliğimizle bağdaşmayan şeyler olacak.
Bir husus da:
- Kurban bayramını hayvan katliamı gören, kuduz köpeklerin öldürülmesine yas tutan,
hayvan severlerin nerede olduğudur. Neden hindilerin bir azınlık tarafından keyfi kesilmesine
göz yumarlar? Neden hindi haklarını savunmazlar?
Gelin kim ne yaparsa yapsın, biz doğrusunu, güzelini faydalısını yapalım, günaha
girmeyelim.
- Bir yıllık işlerimizi, amellerimizi gözden geçirelim. Neyi nasıl yaptık, nasıl
yapsaydık diyerek kendimizi sorgulayalım.
- Gelecek yıla ait ne yapalım ne yapmayalım, nasıl bir hayat tarzı seçelim. Geçmişin
hata ve yanlışlıklarından nasıl kurtulalım? Bunun yollarını arayalım.
- Bakalım İsa peygamberin getirdiklerinin neresindeyiz? Durumumuz islâm
peygamberinin getirdik-lerine ne kadar uyuyor. Bunu gözden geçirelim. Bizi gören, bize ne
der? Buna dikkat edelim.
- Şu halimizle kime benziyoruz? Durumumuzu bir öğrenelim.
- Bugüne kadar baş olacağımız yerde kuyruk olmakla, hıristiyanları taklid etmekle ne
kazandık. Bunun hesabını yapalım.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
233
- Hıristiyanlara emir kulu olmayalım, el açmayalım. Türk ve islâm âlemine baş olmak
varken, hıristiyan âlemine kuyruk olmanın ne anlamı var?
Sizlere nice nice yıllara diyorum. Rabbim! sağlık sıhhat içinde yeni yıllara
kavuştursun inşallah.
Rabbim! hepinize hayırlı bir ömür versin. Yeni yılınız mübarek olsun. Bu yılda
Rabbim hepinizi, hepimizi korusun. Sağlıklı ve hayırlı bir ömür versin.
MEKKE‟NĠN FETHĠ
Mekke fethinin yıldönümü mübarek olsun. İnananlara nice nice fetihler nasip etsin
Cenab-ı Allah.
1 Ocak tarihinin müslümanlar için özel bir önemi vardır. Bazıları şuursuzca yılbaşı
kutlarken, müslümanlar da Mekke'nin fethini kutlamaktadırlar.
Mekke şehri Peygamber(a.s) tarafından 1 Ocak 630 tarihinde fethedilmiştir. Bu fetih
öyle anlamlıdır ki, müslümanlar zorla çıkarıldıkları Mekke‟yi hiç silah kullanmadan, bir
damla kan akıtmadan teslim almışlardır.
Fethin bu kadar kolay olmasının sebebi Allah Rasûlünün ve müslümanların insanların
gönlünü fethetmesiydi.
Müslümanlar 8 yıl ayrı kaldıkları vatanlarına Allah'ın lütfu ve vadinin gerçekleşmesi
ile fethetmeşlerdir. “Elbette Kur'an-ın tebliğini üzerine farz kılan Allah, seni yine (Mekke‟ye)
döndürecektir.” Vadi gerçekleşmiştir.
Mekke'nin fethi mesajlarla doludur. En önemli mesajlardan biri zulmün baki
olmayacağıdır. Hiçbir zulüm ebedi değildir. Müslümanlar zulme uğrasa da, sıkıntıya düşse de
mazlumların yardımcısı Hz. Allah‟tır. Mekke‟den, yurtlarından sürülen müslümanlar böyle
inanıyordu. Yapılanları Allah'a havale ediyorlardı. Mazlumla Allah arasında perde olmadığına
inanıyorlardı.
İslâm peygamberine ve ona inananlara yapılan zulüm geri tepmiş, hicretle
müslümanlar güçlenmiştir. Mekke‟den kovulanlar 10 bin asker olarak Mekke‟ye geri
dönmüştür. İşte bu mazlum insanlar, Mekke'nin fatihleri olmuş ve tarihe geçmişlerdir.
İşte yılbaşında şuursuzca kutlamalara katılanlara karşı, Mekke'nin fethinin kutlanması,
alternatif olay olarak sunulmakta, taşkınlıklar ve çılgınlıklar bir nebze önlenebilmektedir.
Mekke'nin fethi gerçekten kutlanmaya değer islâm tarihinin önemli bir dönüm
noktasıdır.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
234
Kâbenin YapılıĢı:
Mekke şehri, içinde Kâbe ve zemzem bulunan tarih boyunca kutsal bir şehir olmuştur.
Mekke, şehirlerin anası olarak Adem(a.s)‟dan bu yana mübarek kılınmıştır.
Rivayete göre Hz. İbrahim daha emzikte olan oğlu İsmail‟i ve annesi Hacer‟i
Mekke‟ye getirdi, bıraktı. Biraz yiyecek, bir miktar da içecek vardı. Sonra arkasına döndü,
yürüdü...
Hacer, İbrahim‟e seslendi:
- Ey İbrahim! Bizi burada bırakıp nereye gidiyorsun?
İbrahim ses çıkarmıdı. Hacer tekrar seslendi:
- İbrahim, bunu sana Allah mı emretti? dedi.
İbrahim:
- Evet, dedi.
Birkaç gün sonra yiyecek de içecek de bitmişti. Hacer, yiyecek içecek arıyordu. Safa
ile Merve arasında 7 defa gitmiş gelmişti. Bu arada İsmail açtı, susuzdu, ağlıyordu. Ayağını
yere tekmelediği sırada yerden su fışkırdı. Bu su, bugünkü zemzem suyu idi. Bir rivayete göre
Cebrail(a.s) bu suyu kanadı ile çıkarmıştı. Hiçbir şeyin olmadığı bir anda Cenab-ı Allah, hem
açlığı, hem de susuzluğu giderecek olan zemzem suyunu ihsan etmişti.
Hz. İbrahim, tekrar gelişinde oğlu İsmail‟in büyüdüğünü gördü. Beraber Kâbeyi
yaptılar. Ve şöyle dua ettiler:
- “Ey Rabbimiz! Bunu bizden kabul et. İkimizi de sana teslim olanlardan kıl.
Soyumuzdan da sana teslim olan bir ümmet meydana getir.” (Bakara: 127-128)
Bu ümmet Muhammed ümmeti olacaktı. Bu dua kabul olmuştu.
Kâbe‟nin yapımı bittikten sonra Allah'ın emriyle İbrahim(a.s) insanları Kâbe‟ye,
hacca çağırdı. İnsanlar, dört bir taraftan akın akın Kâbeye ziyarete geldiler. Kâbe çok ilgi
görmüştü. O gün bugün Kâbe ilgi merkezi olmuştur.
Ebrehe‟nin Kâbeyi Yıkmak Ġstemesi:
Kâbeye rağbet fazla idi. Ebrehe bu ilgiyi kıskandı. Çünkü kendisi kilise yaptırmıştı.
Onun kilisesine ilgi azdı. Kâbeyi yıkmak için ordusu ile harekete geçti. Ordusu çok
kalabalıktı. Büyük filler vardı.
Önüne gelen yerleri yağmalıyor. Önüne gelen hayvanları, develeri gasp ediyordu. Bu
elkoyduğu develerin içinde peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib‟in develeri de vardı.
Abdulmuttalib, Ebrehen‟in yanına gitti. Ebrehe:
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
235
- Niçin geldin? dedi. Abdulmuttalib:
- Develerimi almaya geldim, dedi. Ebrehe ona:
- Ben de, Kâbeyi yıkmamam için yalvarmaya geldiğini zannetmiştim, deyince O da:
- Develer benim. Kâbenin ise sahibi var. Onu o korur, cevabını verdi.
Abdulmuttalib geri döndü. Kâbeyi tavaf etti. Ve şu duayı yaptı:
- “Ey Rabbim! Bu kutsal mâbedi koru. Şüphesiz Kâbenin düşmanı senin de
düşmanındır.”
Cenab-ı Allah, samimi hislerle yapılan bu duayı kabul etti. Bütün ümitlerin kesildiği
bir anda Ebrehe‟nin güçlü ordusunun üzerine kızgın taş atan küçük ebabil kuşlarını gönderdi.
Ebrehe‟nin bir hesabı vardı. Ama Cenab-ı Allah'ın da bir hesabı vardı. Beklenmedik
bir anda Allah Kâbeye gönül verenlere yardım ediyordu. Hem de görülmeyen orduları ile
yardım ediyordu.
Ebabil kuşları Ebrehe‟nin muazzam ordusunu, yenilmez denilen fillerini yerle bir
etmiş, çiynenmiş ekin haline getirmişti.
Bu Kur'an-da Fil sûresinde şöyle geçer:
- “Rabbin fil sahiplerine neler etti görmedin mi? Onların kötü plânlarını boşa
çıkarmadı mı? Onların üzerine sürü sürü kuşlar gönderdi. O kuşlar onların üzerine pişmiş
tuğladan yapılmış taşlar atıyordu. Böylece Allah onları yenilip, çiğnenmiş ekin gibi yaptı.”
Ebrehe‟ye Mekke halkından 4 kişi yardım etmiş, rehberlik etmişti. Bunlardan ikisi
fillerin altında kalmış, ikisi de sakat kalmıştır. Biri kör olmuş, biri de kötürüm olmuştur. İkisi
de Mekke sokaklarında dilenerek ölüp gitmiştir.
Ebrehe, canını zor kurtarmıştır. Fakat aldığı yara yüzünden ölmüştür.
O zaman Kâbeyi Ebrehe ve ordusundan koruyan Ebabil kuşları bugün de gece gündüz
Kâbenin etrafında dönerek bekçilik görevlerini yapmaktadır.
Muhammed(a.s)‟ın Dünyaya TeĢrifleri:
Âlemlerin yaratılış sebebi, Cenab-ı Allah'ın “Habibim” dediği, Muhammed
Mustafa(SAV) kutsal Mekke şehrinde dünyaya teşrif etti.
Dedesi ona “Muhammed” adını verdi.
Kırk yaşına gelmişti ki, peygamberlik görevi verildi. İslâm davasını ilk olarak
Mekkelilere anlattı. İnsanları imana, islâma ve Allah'a çağırdı. Başta çok az insan inandı.
İnanmayanlar, müslümanları ve islâm peygam-berini rahat bırakmadılar.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
236
Hz. Peygamber(a.s)‟ı davasından vazgeçirebilmek için her yola başvurdular. Mal,
mülk, başkanlık, kadın teklif ettiler. O bunların hiçbirini kabul etmedi. Onun davası islâmdı.
İnsanlığın esaretten kurtuluşu idi.
Mekkeli müşrikler ikna eder ümidi ile amcası Ebu Talib‟i devreye soktular. O da
fayda vermedi. Alınan cevap şu idi: “Vallahi sağ elime güneşi, sol elime ayı verseler bu
davamdan vazgeçmem.”
Bundan sonra bir tek yol kalmıştı. O da tehdit, şiddet, sindirme yolu... Bunlar da fayda
vermedi. Nihayet taşladılar, üzerine pislik attılar, sataştılar. Bu da kâr etmedi. Toplandılar,
yapılması gereken en son ne olabilirdi, onu görüştüler. Karar: “Öldürelim” oldu. Öldüre-
cekler, peygamberi ortadan kaldıracaklar, kurtulacaklardı.
Bu karardan sonra Peygamber(a.s) artık Mekke‟de kalamazdı.
Rabbi ona bu kararı bildirmişti. Peygamber(a.s)‟ın üzerinde kendisine güvenen
müşriklerin emanetleri vardı. O‟na güvenmişler en değerli eşyalarını vermişlerdi. Çünkü O,
müşriklerin gözünde “Muhammed‟ül – Emin” yani Güvenilir Muhammed idi.
Hz. Ali(r.a)‟ı çağırdı, durumu anlattı. “Yatağıma yatar mısın?” dedi. “Evet” deyince
emanetleri bir bir ona sahiplerine ulaştırılmak üzere teslim etti. Yasin sûresini okuyarak
müşriklerin çemberini yardı geçti. Kimse fark edemedi.
İsteseydi Allah Rasûlü emanetlerle beraber çekip gidebilirdi... Allah Rasûlünü
canından çok sevmeseydi, Hz. Ali, onun yatağına yatmayabilirdi.
Peygamber(a.s) Hz. Ebubekir‟e hazır olmasını söyleyince Peygamber dostu
sevincinden çılgına döndü. İkisi beraber yola çıktılar.
Doğup büyüdüğü yerden ayrılmak kolay değildi. Peygamberimiz çok üzüldü. Ardına
dönüp:
- Ey Mekke çıkarılmasaydım hiç senden ayrılır mıydım... dedi. Ama islâmı tebliğ için
katlanmak zorundaydı.
Medineliler ise peygamberin gelişini dört gözle bekliyorlardı. Medineliler,
müslümanlara ve Allah Rasûlüne kucak açtılar. Bir çok şeyi onlarla paylaştılar ve bazı
şeylerin yokluğunu hissettirmediler.
Medine‟de anayasa hazırlandı. İslâm devleti kuruldu. Ordu oluşturuldu. Zaferler
kazanıldı. İslâm hızla yayılmaya başladı... Sıra Mekke'nin fethine gelmişti. Çünkü;
- Mekkeli müşriklerle hesaplaşmak gerekiyordu.
- Allah'ın evi, kutsal Kâbe, müşriklerin elindeydi. İçi putlarla doluydu. Bu durumdaki
Kâbeye karşı namaz kılmak müslümanları ve peygamberimizi rahatsız ediyordu.
- Bir de hac ibadeti yapılamıyordu.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
237
Müşrikler ise, islâmın yayılması, müslümanların kuvvetlenmesinden rahatsızdı. Daha
önce tek taraflı bozdukları Hudeybiye antlaşmasını yenilemek istediler. Bunun için Ebu
Süfyan‟ı Medine‟ye elçi olarak gönderdiler.
Ebu Süfyan kızı Ümmühabibe‟nin yanına geldi. Serili olan minderin üzerine oturmak
istedi. Kızı, minderi çekip aldı. Oturmasına müsaade etmedi.
Ebu Süfyan şaşkınlıkla sordu:
- Minderimi bana, beni mi mindere layık görmedin? dedi.
Kızı Ümmühabibe şöyle cevap verdi:
- O minder Allah Rasûlünün minderidir. Sen müş-riksin, sen necissin, o mindere
oturmaya layık değilsin.
Evet, islâmın ve islâmî değerlerin kendine göre bir değeri ve izzeti vardı. İşte
Ümmühabibe bunu anlatmak istemişti. Ayrıca müşriklerin necis olduğunu ifade ediyordu.
Ebu Süfyan kızına:
- Kızım sen acayipleşmişsin, deyince o da:
- Ben kötüleşmedim. Rabbim beni islâm ile şereflendirdi, dedi.
Kızından bile yüz bulamayan Ebu Süfyan, Medine‟den Mekke‟ye eli boş döndü.
Anlaşmayı yenileye-medi. Anlaşmada “Müslümanların tanınması yazılı olduğu için anlaşmayı
kendileri bozmuştu.”
Artık cihad serbest bırakılmıştı. Müslümanların hazır olmaları bildirilmişti.
“Düşmanlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar
hazırlayın.” (Enfal: 60) anlamındaki ayet nazil olmuştu. Mekke fethedilecekti. Tıkanan irşad
yolları açılacaktı. Zulüm ortadan kaldırılacaktı. Bunun için de askeri hareket gerekiyordu.
Harekât hazırlıkları başladı. Hazırlıklar gizli bir şekilde tamamlandı. Nereye
gidileceğini çok az müslüman biliyordu. Hatta yanıltma maksadı ile Suriye tarafına bir
müfreze gönderildi. Dikkatleri başka yöne çekme taktiği uygulandı. Bu arada şöyle bir olay
oldu:
Hatib bin Ebi Beltea hazretleri, Sâire isimli bir kadınla Mekke‟deki müşriklere,
Mekke'nin fethi için hazırlık yapıldığını bildiren bir mektup gönderdi. Vahy ile durumu
öğrenen Peygamber Efendimiz, üç kişiye bu mektubu almalarını emretti. kadına yetişip,
mektubu istediler. Kadın “Bende mektup yok” dedi. “Resulullah yalan söylemez, mektubu
çıkar. Yoksa...” diyerek tehdit edilince, kadın saçlarının arasındaki mektubu çıkarıp verdi.
Mektup getirilince Peygamber Efendimiz, Hazret-i Hatîb‟e niçin böyle yaptığını
sordu. O da “Ben mü‟minim. Mekke‟de çoluk çocuğum vra. Müşriklerin bir zararı
dokunmasın diye bunu yazdım” dedi. Hazreti Ömer “Ya Resûlüllüh, izin ver şu münafığın
kellesini uçurayım” dedi.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
238
Fakat Peygamber Efendimiz, (Allah-u Teâlâ, Bedir gazasında bulunanlara
“İstediğinizi yapın! Sizin her işinizi affettim” buyurdu. Bu da onlardandır.) buyurunca, Hz.
Ömer ağladı. Söylediği sözlerden pişmanlık duydu. (Hadis Ans: 12/34)
Aslında bu olay bir uyarıydı. Bir müslüman bir hareketin içinde Mekke‟de bulunan
mallarının ve yakınlarının derdine düşmüştü. Demek ki, herkesin kendine göre zaafları
olabilirdi.
Bu olaydan çıkarılması gereken bir mesaj da kâfire karşı sevgi beslenemeyeceğidir.
Onlara sır verilmemesi ve onları dost edinmemektir.
Kutsal Yolculuk BaĢlıyor:
Ramazanın 10. günüydü. Medine‟den hareket edildi. Ensar ve muhacirlerden10,000
asker Mekke kapılarına dayanıncaya kadar müşriklerin haberi olmaması için her türlü tedbiri
almıştı. Kur'an-ın: “İşinizi sağlam ve güzel yapın” emrine uymuştu.
Mekke‟ye iyice yaklaşınca geceleyin herkesin bir ateş yakmasını istedi. 10,000 asker
ateş yaktı. Bu ateşleri gören Mekke müşrikleri şaşkına döndü. Ebu Süfyan‟ın başkanlığında ne
olduğunu anlamak için üç kişiyi gönderdiler. Gizlenmelerine rağmen müslümanların
uyanıklığı ile üçü de yakalandı. Üçünü de Hz. Peygambere getirdiler. Peygamber(a.s) onlarla
konuştu. Onları islâma davet etti. Onlar da müslüman oldular.
Hz. Peygamber(a.s), kan dökülsün istemiyordu. Bunun için:
- Kâbeye sığınanın,
- Kendi evine çekilip, kapısını kapatanın,
- Silahını bırakanın,
- Ebu Süfyan‟ın evine çekilenin öldürülmeyeceğini ilan etti. Başka ne kalmıştı ki...
Dört koldan Mekke‟ye girildi. Emir kesindi. Saldırı olmadan kan dökülmeyecekti.
Onbin insan “Allahü Ekber” diyerek hep bir ağızdan tekbir getiriyordu. Yer gök “Allah
Allah” nidaları ile inlerken, müşrikler tir tir titriyordu.
Bu arada Hz. Peygamber(a.s) şükür secdesine kapandı. Ondan sonra fetih sûresi okuna
okuna Kâbeye gelindi. Kâbe 7 defa tavaf edildi. Makam – ı İbrahim de 2 rekat namaz kıldı.
Sonra da zemzem suyundan kana kana içildi.
Kâbe, 360 kadar put ile dolu idi. Hz. Peygamber (a.s) onlara bakıp: “Hak geldi, batıl
yıkılıp gitti. Zaten batıl yıkılacaktır.” anlamandaki isra sûresinin 81. ayetini okudu.
Kâbe bütün putlardan temizlendi. Putlar ve sûretler temizlenmeden Hz.
Peygamber(a.s), Kâbeye girmemiştir. (Hadis Ans: 12/41)
Kâbenin anahtarı bir kadındaydı, sakladı, vermek istemedi. Hz. Osman(r.a) kadına:
“Vallahi vermezsen şu kılıç kınından çıkacaktır” deyince, kadın sakladığı anahtarı çıkarıp
verdi.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
239
Mekke‟ye zafer kazanmış olarak giren, Kâbeye giderek onu putlardan arındıran Allah
Rasûlü müşriklere, kendini ve müslümanları Mekke‟den kovanlara bekledik-leri gibi
davranmadı. Onlara şöyle seslendi:
- “Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur. Yalnız O vardır. Ortağı yoktur. Allah vadini
yerine getirdi. Bize yardım etti. Düşmanlarımızı hezimete uğrattı.”
Bütün gurur ve kibir kırıldı. Bütün kan davaları ayağımın altındadır.
Ey Kureyş halkı, Allah sizden cahiliye gururunu ve atalarınızla övünmeyi
yasaklamıştır. Bütün insanlar Adem‟ dendir. Adem de topraktandır.
Ey Kureyş! Benden ne umuyorsunuz? Hakkınızda nasıl bir muamele yapmamı
beklersiniz? dedi. Onlar da:
- “Sen merhametlisin. Akrabanı ve hemşehrilerini korursun. Senden kötülük
beklemeyiz” dediler.
Bunun üzerine peygamberimiz onlara:
- “Öyleyse ben size Yusuf peygamberin kardeşle-rine söylediğini söylüyorum:
Hepiniz serbestsiniz, hürsü-nüz, evlerinize dönünüz” dedi.
Müşrikler, ölümden kurtulmuşlardı. Peygamberin affına mazhar olmuşlardı. Bu asil
davranış karşısında tamamına yakını müslüman olmuştur.
Sade Mekke değil, gönüllerde de feth olmuştu.
İslâmda savaş, kan dökmek, insanları mallarından yurtlarından edip sıkıntıya sokmak
değildi. İnsanlığın huzuru içindi, yüzünün gülmesi içindi.
Mekke'nin fethi ile küfrün içine korku düşmüştür. Fakat müslümanların kan
dökmemesi, yağma yapmaması büyük bir hoşgörü ile genel af ilân etmeleri, onlardaki bu
korkuyu gidermiştir.
Müslümanları evlerinden, yurtlarından çıkarıp mallarına el koyup Mekke‟den
çıkaranlar bile af edildi. İnananlara ağır işkence yapanlar, korkunç ölümlerle öldürenler bile
affedildi.
Şairin dediği gibi:
“O ne af!
Her yer, her taraf
Ve topyekün kabile,
Hafta hind bile, vahşi bile,
Tek tek bağışlandı “Allah” der demez,
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
240
İnsanlığı Rasülden gayri kimse güdemez.”
Hz. Peygamber(a.s), öğle ezanı vakti Bilal‟e ezan okunmasını buyurdular. Bilâl‟in
okuduğu ezan dağı taşı inim inim inletti.
Bu ezan müslümanlar üzerinde de Mekkeliler üzerinde de derin yankılar yaptı.
Ebu Cehil‟in kızı Cüveyriye şöyle diyordu:
- “Bilâl‟in Kâbede anırmasında hazır bulunmaması babama tanrının en büyük lütfudur.
Keşke ben de ölmüş olsaydım da bu günleri görmeseydim.”
Bazıları da şöyle diyordu:
- “Yazıklar olsun bize, şu köle kadar bile olamadık. O yükseldi, biz alçaldık.”
Kâbe, şirk lekesinden temizlenmişti. Ezan sesi güven veriyordu. Mekke halkı serbestti.
Allah Rasûlü, Mekkelileri islâm‟a davet etti. İlk Mekkelileri islâm‟a davet ettiği safâ
tepesindeydi. Mekkeliler birer birer, gurup gurup gelip daha önce aynı yerde hakaret edip
taşladıkları peygambere iman ediyorlardı.
Ebu Cehil‟in oğlu İkrime, bu işe hayret etmişti. Şöyle dedi:
- “Muhammed benden bu kadar kötülük gördüğü halde beni de af etti.”
O da safâ tepesine yöneldi. Onun geldiğini gören Peygamber(a.s):
- “İkrime, mü'min olarak geliyor. Sakın babası hakkında konuşup onu gücendirmeyin”
dedi.
İkrime geldi, beklediği tepkiyi görmedi. O da Mekkeliler gibi müslüman oldu. Allah
Rasûlüne dedi ki:
- “Size çok kötülük ettim. Beni yine affettiniz. Buradan sonra müslümanlara
gösterdiğim düşmanlığın iki katını kâfirlere göstereceğim” dedi. Geçmişin hatalarını telafi
edeceğine ve keffaret ödeyeceğine söz veriyordu.
İyi muamele, şefkat ve merhamet İkrime gibi daha nicelerini utandırmıştı. Bu yüzden
müslüman olanların sayısı pek çoktu.
Buradan anlaşılıyor ki, islâm iyi temsil edildiği ve gerçek anlamıyla hayata
taşındığında herkes tarafından kabul göreceği mesajını almalıyız.
Bu arada Nasr sûresi nazil oldu. Deniliyor ki:
- “Allah'ın yardımı ve zaferi gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girmekte
olduklarını gördüğün zaman, Rabbine hamd ederek O‟nu tesbih et ve O‟ndan mağfiret dile.
Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
241
Mekkelilerin Hz. Peygambere Yaptıkları biatın anlamı neydi?
1- Allah'a ortak koşmamaya,
2- Hırsızlık yapmamaya,
3- Zina etmemeye,
4- Çocukları öldürmemeye,
5- İftira atmamaya,
6- Peygambere itaat etmeye söz veriyorlardı. (Gelin bu biatı müslümanlar olarak biz de
yenileyelim.)
Hz. Ebubekir(r.a)‟da iman etsin, kurtulsun diye inanmamış, yaşlı babasını tutup
getirmişti.
Peygamber(a.s) ona şöyle dedi:
- İhtiyarı evinde bıraksaydın da biz ona gitseydik. Hz. Ebubekir(r.a)‟da:
- Ya Rasûlüllah! Onun size kadar gelmesi daha lâyıktır, diyerek inanmayanın ayağına
gidilemeyeceği mesajını veriyordu.
Hz. Peygamber(a.s), ihtiyara: “Müslüman ol, kurtul” dedi. O da şehadet getirdi,
müslüman oldu, kurtuldu.
Hind, kocası Ebu Süfyan‟ın müslüman olduğunu öğrenince çılgına dönmüş,
sakalından tutarak onun için şöyle demişti:
- “Bu ahmak ihtiyarı öldürün.” Onu hırpalamıştı, itip kakmıştı. Ebu Süfyan da ona:
- Bırak sakalımı, yemin olsun müslüman olmazsan seni ben öldürürüm, dedi.
Hind, genel affı duydu. Peygamberle konuştu ve müslüman oldu.
Hind, Hz. Hamza‟yı şehid etmişti. Hz. Peygamber (a.s) ona sadece: “Gözüme az
görün” demişti.
Hz. Peygamber(a.s), erkeklerin biatlarını kabul ederken teker teker ellerini tutmuştu.
Kadınların ise hiçbirinin elini tutmadı. “Sen bizim elimizi tutmadın ya!” diyenlere “Ben
kadınların elini tutmam” dedi. Hz. Aişe (r.a) da: “Onun eli hiçbir kadın eline değmemiştir”
diyordu.
Kâbedeki putlar kırılırken Allah Rasûlü Ebu Süfyan‟a da görev vermişti. Ebu Süfyan,
putlara öyle vuruyordu ki, içinde put sevgisinin kırıntılarının bile kalmadığını ispatlıyordu.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
242
Kâbe putlardan temizlenmişti. Ama evlerdeki ve çevredeki putlar duruyordu. Tevhid
inancı, şirke müsaade etmiyordu. Gönüllerde, evlerde de put kalamazdı. Hz. Peygamber(a.s)
şunu ilân etti:
- “Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa, gönlünden put sevgisini çıkarsın ve
evinde de put bırakmasın, kırsın.”
Çağrıyı duyan müslümanlar evlerine koştular. O güne kadar dua edip, ibadet edip ilâh
olarak tapındıkları putları kırdılar. Çünkü; hem Alemlerin Rabbine hem de kendi elleriyle
yaptıklarına tapamazlardı. Böylece Allah inancı, bir daha şirke galip geldi.
Artık Kâbe putlardan temizlenmiş, müslümanların hakimiyetine girmişti.
Müslümanlara, islâma en ağır hakaret edenler bile islâma teslim olmuştu.
Allah Rasûlü, herkesi affetmiş, Mekke'ye huzur ve barış gelmişti.
Şehirlerin anası demek olan Mekke bütün çirkinliklerden ve şirkten temizlenmişti.
Putperestliğin merkezi olan Mekke fethedilmişti. İslâm, buradan daha kolay yayılacaktı.
Artık taşıyla toprağıyla, insanıyla Mekke, müslü-mandı. Hatta gönüller bile
fethedilmişti. Zaten gerçek fetih de bu değil miydi?
Mekke'nin fethi, bölük bölük Allah'ın dinine girilmesine sebep olmuştu. Allah Rasûlü
daha önce de “Güvenilir İnsan” ünvanını alarak, kendisi için “O asla yalan söylemez” diyen
Mekkelilerin gönlünü fethetmişti.
Mekke'nin fethi ile insanlar puta tapmaktan ve şirkten kurtarılmıştır. Hür olduğunu
zanneden kimseler esaretten kurtarılmıştır. Müslüman olarak yüce Allah'a kul olmanın
zevkini tatmışlardır. Rabbim bütün insanlığa böyle bir fetih ve böyle bir kurtuluş nasip etsin.
Peygamber, ordu komutanı sıfatı ile putlardan temizlenen Kâbeye girdi. İki rekat fetih
ve şükür namazı kıldı. Sonra Hz. Ali(r.a)‟nın kızkardeşi Ümmü Hâni‟nin evine geçti. Orada
da namaz kıldı, Allah'a hamd etti. Ve Ümmü Hâni‟ye:
- Karnım aç, yiyecek birşeyler var mı? dedi.
Ev sahibi:
- Bir parça kuru arpa ekmeği ile bir miktar sirke var, dedi.
Hz. Peygamber(a.s)
- Onları bir miktar su ile bana getir. Sirke ne güzel bir katıktır... buyurdular.
Getirilenleri yediler ve “verdiği nimetlerle bizi doyuran Rabbimize hamd olsun” diye dua
ettiler.
Mekke'nin fethinden sonra Allah Rasûlü, otlarının yolunmadığı, ağaçların kesilmediği
ve hayvanların öldürülmediği bölgeler oluşturdu.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
243
Ayrıca hurma ağaçları dikerek yeşil alanlar oluşturdu.
En önemlisi de Mekke'ye artık güven gelmişti. Silah taşımak yasaktı. Allah Rasûlü
şöyle demişti:
- “Bundan böyle Mekke‟de silah taşımak hiçbir kimseye helâl değildir.” (İ.Canan,
Hadis Ans: 12/4587)
Böylece Kâbe gibi kalpler, gönüller gibi çevre de kirlilikten ve korku veren
görünümünden temizlenmişti.
Allah Rasûlü 15 gün Mekke‟de kaldı. Bu zaman zarfında herşeyi ile örnek oldu.
Gönülleri de fethetti.
Mekke'nin fethine katılan Medineli müslümanlar daha dönmemişlerdi. Merak
ediyorlardı. Acaba Allah Rasûlü Mekke‟de mi kalacak, Medine‟ye mi dönecek?.. Onların bu
endişesini sezen Allah Rasûlü şöyle dedi:
- “Hayatım, hayatınızdır. Ölümüm de ölümünüzdür.”
Allah Rasûlünün bu sözü fedakâr, cefakâr Medine-li Ensarı rahatlattı. Peygamber, göç
edenlere mallarını bölen, evini ve işini bölen ensarı mahsun etmedi. Onlarla Medine‟ye
döndü.
Gönüllerin fethi niyazıyla Allah bizi Rasûlünün şefaatinden mahrum etmesin.
1 Ocak, Mekke'nin fethinin yıldönümüdür. Yaban-cılaşmamanın, yozlaşmanın
alternatifidir. Kimliğini ve benliğini kaybetmemiş olanlara mübarek olsun.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
244
TESBĠH NAMAZININ FAZĠLETĠ VE KILINIġI
Bu namaz, herhangi bir neden veyabelirli bir zamanda kılınmaz. Kerahat vakitlerinin
dışında her zaman kılınabilir. Bilhassa mübarek gecelerde kılınırsa daha sevaptır.
Bunalımların, stres olaylarının daha fazla görüldü-ğü günümüzde insanın teskin edici
ve insanı arındırıp rahatlatacak dua, ibadet ve zikirlere ihtiyacı vardır.
Tesbih namazı, yalnız kılınabileceği gibi cemaatle de kılınır.
Bu namazı kılarken her rekatında 75 tesbih olmak üzere toplam 300 defa
“SÜBHANELLAHİ VELHAMDÜ-LİLLAHİ VELÂ İLÂHE İLLALLAHÜ VALLAHÜ
EKBER” denir.
İki rekatte selâm verilebileceği gibi dört rekat olarak da kılınabilir.
Ġmam-ı Gazali, ĠHYÂ-Ġ ULUM-ĠD-DĠN adlı eserin-de (Cilt:2, Sayfa:338) Bu
namazdan bahsetmiştir. Şöyle nakleder:
“Peygamberimiz(SAV) Abbas bin Abdülmuttalib‟e şöyle demiştir:
“Ey amcam! Sana bir şey vereyim mi? Sana bir şey vereyim mi? Sana bir şey vereyim
mi? Onu yaptığın takdirde Allah senin günahını evvelinden sonuna kadar affedecektir.
Eskisini ve yenisini bağışlayacaktır. İşlediğin bütün günahları bağışlayacaktır.
Dört rekat namaz kılacaksın. Her rekatta Fatiha ile bir sûre okuyacaksın. Ayrıca
yetmiş beş defa “Subhânellahi velhamdü lillâhi velâ ilahe illallahü vallahü ekber” diyeceksin.
Dört rek‟atte de bunu tekrar edeceksin.
Eğer gücün yetiyorsa bu namazı her gün kıl. Her gün gücün yetmiyorsa her Cuma
günleri kıl. Eğer gücün buna da yetmiyorsa, ayda bir defa kıl. Eğer buna da gücün yetmiyorsa
senede bir defa mutlaka kıl.”
NAMAZ NASIL KILINIR?
Önce “Niyet ettim Allah rızası için tesbih namazı kılmaya” diyeniyet edilir.
“ALLAHÜ EKBER” diyerek tekbir alınır. ”
Birinci Rek‟at:
Sübhaneke okunur.
15 defa: “Sübhanellahi velhamdülillahi velâ ilâhe illallahü vellahü ekber.” Eüzü
besmele çekilir, Fatiha ve bir sûre okunur.
10 defa: “Sübhanellahi.......
Allahü ekber deyip rükûya varılır. Üç defa “Sübhane Rabbiyel azîm” denir.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
245
10 defa: “Sübhanellahi.......
“Semi Allahü limen hamide rabbena lekel hamd” diyerek kalkılır.
10 defa: “Sübhanellahi.......
“Allahü ekber” diyerek secdeye varılır. Üç defa “Sübhane rabbiyel a‟lâ” denir.
10 defa: “Sübhanellahi.......
“Allahü ekber” der otururuz.
10 defa: “Sübhanellahi.......
İkinci secdeye varırız. Onu da aynen tamamlarız.
“Allahü ekber” der ikinci rekate kalkarız. İkinci, üçüncü ve dördüncü rekatleri de
aynen böyle kılarız.
İkinci rekatin sonunda oturur Ettehıyyatü, Salli, Barik okuruz.
Dördüncü rekatin sonunda oturur, Ettahıyyatü – Allahümme sall, Allahümme barik,
Rabbena etine... okur selâm veririz.
Her rekatte 75, toplam 300 tesbih olmasına dikkat ederiz.
Allah kabul eder inşallah.
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER Mustafa ÖSELMİŞ
246
ESMÂU‟L – HÜSNA
VE
ĠSM-I ÂZAM
İsm-i Âzam duasını, Esmâ-u‟l-Hüsna‟yı okumak büyük sevaptır.
Kur‟an-ı Kerim‟de şöyle buyrulmuştur:
-“En güzel isimler (Esmâu‟l Hüsna) Allah‟ındır. O halde O‟na o güzel isimlerle dua
edin. O‟nun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının
cezasına çarptırılacaklardır.” (A‟raf Sûresi: 180)
Bir başka âyette de:
-“Allah kendisinden başka ilâh olmayandır. En güzel isimler O‟na mahsustur.” (Tâhâ
Sûresi : 8)
-“İster “Allah” deyin, ister “Rahman” deyin. Hangisini derseniz olur. Çünkü en güzel
isimler O‟na hastır.” (İsra Sûresi : 110) buyrulmuştur.
Sevgili Peygamberimiz (as) de şöyle buyurmuştur:
-“Cenab-ı Allah‟ın 99 ismi vardır. Bu ismi ezberleyen cennete girer...” (Müslim 8/164)
Allah‟ın isimlerini okuyan O‟nu zikretmiş olur. Rabbına sığınmış olur. Allah o
isimleri okuyanı muhafaza eder, rızkını genişletir, zulümden ve şiddetten korur.
Esmau‟l Hüsna‟yı okuyanı Allah sever, Allah‟ın kullarıda sever. Okuyanın hayatıda
ölümüde güzel olur. Her bir ismi okudukça Cenab-ı Allah: “Buyur kulum!” der.
Allah‟ın güzel isimleriyle dua edenin duası kabul olur. Salih bir kimsenin dilinden
okunursa şifa hasıl olur. Sıkıntılardan kurtarır ve rızkı genişletir.
Esmâu‟l-Hüsna‟yı okuyanın kalbi nurlanır, yüzü güzelleşir ve günahlardan korunur.