40
HAFTALIK BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE EKONOMİSİ GAZETESİ www.bthaber.com.tr SAYI 30 Mayıs - 5 Haziran 2016 1074 Sayfa 10 Sayfa 16 Sayfa 4 Geleneksel ölçütlerle güvenlik çözümlerinin faydasını ölçmek yerine proaktif olmak, çözümden ziyade bakış açısını geliştirmek de şart. Bakış açısında değişim emniyetin de temeli Greg Day E-defter, e-arşiv, e-fatura uygulamaları her geçen gün yaygınlaşıyor. Ayrıntılar dosya sayfalarımızda. Sayfa 17 24 DOSYA E-Dönüşüm İlE gElEn vErİmlİlİk Hazırlayan: Ekrem UÇMAN Geleneksel finans dünyası, bir taraftan yenilikçi fintech’lerle rekabet içinde, bir taraftan da gelişen müşteri beklentilerine yanıt verebilme çabasında. Bakış açınızın hedefinde ‘doğru tasarım’ olsun! Ege Ertem ‘TBD Kamu-BİB, Kamu Bilişim Platformu - 18’, ‘2023 ve Ötesi - Akıllı Üretim, Verimli Devlet’ ana temasıyla Antalya’da düzenlendi. ‘Siyasi Partilerden Beklentiler Raporu’nun karşılık bulması bekleniyor Özel Haber Sayfa 3 Türkiye’nin en uzun süre Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nı yapan, bilişim sektörünün gelişimini ve sorunlarını yakından bilen Binali Yıldırım, başbakanlık görevine gelince bilişimcilerin beklentileri de yükseldi. Ayhan Sevgi

BThaber Sayı 1074

  • Upload
    bthaber

  • View
    269

  • Download
    6

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: BThaber Sayı 1074

HAFTALIK BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE EKONOMİSİ GAZETESİ www.bthaber.com.tr

SAYI

30 Mayıs - 5 Haziran 20161074

Sayfa

10

Sayfa

16

Sayfa

4

Geleneksel ölçütlerle güvenlik çözümlerinin faydasını ölçmek yerine proaktif olmak, çözümden ziyade bakış açısını geliştirmek de şart.

Bakış açısında değişim emniyetin de temeli

Greg Day

E-defter, e-arşiv, e-fatura uygulamaları her geçen gün yaygınlaşıyor. Ayrıntılar dosya sayfalarımızda.

Sayfa

1724

DOSYA

E-Dönüşüm İlE gElEn vErİmlİlİk

Hazırlayan:Ekrem UÇMAN

Geleneksel finans dünyası, bir taraftan yenilikçi fintech’lerle rekabet içinde, bir taraftan da gelişen müşteri beklentilerine yanıt verebilme çabasında.

Bakış açınızın hedefinde ‘doğru tasarım’ olsun!

Ege Ertem

‘TBD Kamu-BİB, Kamu Bilişim Platformu - 18’, ‘2023 ve Ötesi - Akıllı Üretim, Verimli Devlet’ ana temasıyla Antalya’da düzenlendi.

‘Siyasi Partilerden Beklentiler Raporu’nun karşılık bulması bekleniyor

ÖzelHaberSayfa

3

Türkiye’nin en uzun süre Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nı yapan, bilişim sektörünün gelişimini ve sorunlarını yakından bilen Binali Yıldırım, başbakanlık görevine gelince bilişimcilerin beklentileri de yükseldi.

Ayhan Sevgi

Page 2: BThaber Sayı 1074
Page 3: BThaber Sayı 1074

GÜNDEM 3

yaklaşımları malum. Bu yaklaşımını da konuşmalarında “Trafikte hız felaket, internette hız bereket getirir” cümlesi ile ifade eder. Fiber altyapının gelişmemesi konusunda etkin operatörlere sitemlerini de açıkça dile getirdi. Operatörler ise sorunun kaynağı olarak yerel yönetimleri, biraz da rakiplerini görüyorlar. Kısacası, herkes fiber altyapının gelişmesini istiyor ama nedense istenilen düzeye gelemiyoruz. İşte burada yeni başbakandan beklenti, bu konuda ağırlığını biraz daha hissettirmesi.

Yazılım ve hizmet potansiyeli harekete geçmeli

Türkiye donanım üretimi konusunda treni kaçırmış durumda. Ama yazılım ve hizmet sunumu konularında ise dünyanın önemli oyuncuları arasına girebilecek bir potansiyele sahibiz. Bu potansiyeli harekete geçirecek birtakım mekanizmalara ihtiyaç olduğu kesin ve ancak bilişimci bir başbakanın vereceği destekler bu potansiyeli harekete geçirebilir.

Dijital evrim ve Endüstri 4.0

Dijital dönüşüm, iş ve sosyal hayatta bilişim teknolojilerinin kullanılmaya başlamasıyla evre evre gelişiyor. Bugün ise 4.0 evresini yaşıyoruz. Hangi alanda faaliyet gösterirse göstersin tüm şirket ve kurumların artık rekabet edebilmek adına tüm süreçlerini dijital ortama taşımaları gerekiyor. Bu konuda başarılı olmuş şirket ve kuruluşlarımız var ama ülke ortalamasına baktığımızda durumumuz pek iç açıcı değil. KOBİ’lere baktığımızda ise daha vahim bir tablo ile karşılaşıyoruz.

‘Türkiye 4.0’ için beklentiler!Türkiye’nin bilişim konusunda ne kadar uzun bir yol aldığı bir gerçek fakat birçok ülke bu konuda daha hızlı davranıp, daha ileri seviyelere geldiği için ülke sıralamalarında neredeyse yerimizde sayıyoruz. Türkiye’nin dönemlik stratejiler yerine, geleceğe bugünden yön verecek strateji ve yatırımlara ihtiyacı var. Bir teknolojiyi geliştirmek kadar o teknolojiyi kullanmak da önemli. Dolayısıyla Türkiye’nin kalkınması teknoloji özellikle de bilişim teknolojileri ile olacak. Bilişim teknolojilerini hem tüketerek hem de üreterek gelişebileceğimizi bir an bile aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu yazdıklarımıza benzer düşünceleri bugüne kadar BThaber olarak sürekli yansıtmaya çalıştık ve yansıtmaya da devam edeceğiz. Bilişim konusunda yapılması gereken birçok adım var. Bu adımların bazılarını bu satırlarda tekrar hatırlatacağız. Türkiye bugün artık, bilişime ve bilişimcilere en yakın başbakana sahip. 13 yıl Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yapan, bilişim sektörünün gelişimini ve sorunlarını yakından bilen Binali Yıldırım, başbakanlık görevine gelince haliyle bilişimcilerin beklentileri de yükseldi. Peki yeni başbakandan beklentiler neler?

Vergiler düşecek mi?Bir ülkenin ve iş dünyasının

gelişmesinin önemli aktörlerinden bir tanesi de iletişim. Türkiye, iletişim konusunda en yüksek vergi oranlarına sahip ülkelerden biri. Hatta verginin bile vergisini öder durumdayız. Vergilerin yüksek olduğunu birçok kesim sürekli olarak dile getiriyor. Hatta Binali Yıldırım’ın da bakan olduğu dönemlerde yüksek vergilerden yakındığına şahit olduk. Artık yeni kabinede daha güçlü bir Binali Yıldırım var. Başbakanın, iletişim vergilerinin düşürülmesi konusunda etkin bir rol oynaması, en önemli beklentilerden bir tanesi.

Fiber altyapı nasıl gelişecek?

Başbakan Binali Yıldırım’ın, bakanlığı dönemindeki fiber altyapı konusundaki

Ar-Ge ve inovasyon farkındalığı oluşturalım

Ülkelerin gelişim süreçlerinin temelinde Ar-Ge ve inovasyon yatıyor. Ar-Ge ve inovasyon kültürü açısından pek zengin bir ülke olmadığımız aşikar. Bu konuda bazı adımlar atılmasına rağmen Ar-Ge ve inovasyon farkındalığı hala oluşturulabilmiş değil. Türkiye’nin bu konularda uluslararası işbirliklerine de ihtiyacı var. Bu işbirliklerinin oluşturulabilmesi ve geliştirilmesi için de iş dünyasının önünü açacak destekler oluşturulmalı.

Eğitim ve kodlamaTürkiye’nin gelişiminin

süreklilik kazanması açısından eğitim en önemli unsur. FATİH Projesi ile birlikte bu konuda önemli adımlar atıldı. Bugün Android ve iOS temelli, teknolojiyi üretebilecek değil tüketen bir yeni nesil yetişiyor. Bu nesle yeni teknoloji ve uygulamalar geliştirebilecek bir nitelik kazandırılması şart. Kodlama eğitimlerinin tüm okullara yaygınlaştırılması da önemli beklentilerden bir tanesini oluşturuyor.

Eğitim konusunun bir başka boyutunu ise kalifiye eleman eksikliği oluşturuyor. Genç bir nüfusa sahibiz ama bu nüfusun kalitesinin yükseltilmesi, ara eleman açığının kapatılması bunun için de acil adımlar atılması gerekiyor.

Veri merkezi üssü TürkiyeTürkiye’nin önemli bir

kapasiteye sahip olduğu alanlardan bir tanesi de veri merkezleri. Bölgesel ve küresel olarak atak yapabileceğimiz veri merkezleri konusunda birtakım düzenleme ve desteklere ihtiyaç var. Bu destekler verildiğinde veri merkezleri yatırımlarının artmasının önünde hiçbir engel yok.

30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber

İş süreçlerinize mobil cihazlardan

ulaşabiliyor musunuz?

Proje Yönetimi • Fatura Onay • Satınalma Sipariş Yönetimi • İşe Başlatma

İşten Ayrılma • Değişim Yönetimi • Talimat • İzin Performans Yönetimi •

Masraf • Avans • Sözleşme Öneri ve Takip • İç Yazışma • Yeni Ürün Ürün Versiyon Değişimi • Mutabakat •

KEP Yönetim • Tebligat • EFT •Kredi Başvurusu POS Operasyonları • ERP ve

MRP Doküman Yönetim Sistemi

www.emakin.com [email protected]

Dünyadaki BPM dönüşümüne katıldınız mı?

Ayhan Sevgi

Başbakan Binali Yıldırım

Page 4: BThaber Sayı 1074

E-TOPLUM4 30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber

‘TBD Kamu-BİB, Kamu Bilişim Platformu - 18’, ‘2023 ve Ötesi - Akıllı Üretim, Verimli Devlet’ ana temasıyla 19-22 Mayıs tarihinde Antalya’da düzenlendi. Antalya Valisi Muammer Türker, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Galip Zerey, Türksat Genel Müdür Yardımcısı Halil Yeşilçimen, Türk Telekom Grubu Kamu Satış Direktörü Erkan Musa Mızrak’ın açılışında bulunduğu etkinliğe kamu ve özel sektörden üst düzey yöneticilerle uzmanlar katıldı. Açılış konuşmasını yapan TBD Yönetim Kurulu Başkanı İlker Tabak, “Geleceğe daha güçlü tutunmak için yapacak çok işimiz olduğu için buradayız. Türkiye’nin 21. yüzyılda etkin bir dünya gücü olarak var olabilmesi, ancak ve ancak kendi teknolojilerini üreterek uluslararası rekabet edebilen konumdaki bir bilişim sektörüne sahip olmasıyla mümkündür. Bunun için devletimizin bilişim sektörünü stratejik sektör olarak tanımlaması, ölçülebilir hedefleri belirlemesi ve yerli bilişim ürünlerinin, yerli bilişim markalarının geliştirilmesine ön ayak olması gerekmekte. TBD tarafından Şubat 2015’te kamuoyu ile paylaşılan ‘Bilişim Sektörünün Siyasi Partilerden Beklentiler Raporu’nda yer alan 47 maddeden 34 adedinin, 64. Hükümet Programı’nda ve eylem planlarında yer alması sektörümüz ve ülkemiz açısından sevindiricidir. Bu olumlu adımları atan tüm yetkililere bilişim sektörü adına bir kez daha teşekkür ediyoruz. 65. Hükümet Programı’nda tamamının karşılık bulmasını bekliyoruz. Sayın Binali Yıldırım’ın üstlenmiş olduğu yeni sorumluluklar kapsamında bilişim teknolojilerini daha etkin ve verimli biçimde kullanarak, tüm yurttaşlarımız için rol model ve yapıcı örnek olmasını arzuluyor ve kendisine bilişim sektörü adına başarılar diliyoruz” açıklamasını yaptı.

Kamu Ortak Veri Merkezi, ihtiyaçlara göre belirlenecek

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Galip Zerey, e-devleti hızlı bir şekilde yaygınlaştırmayı hedeflediklerinin altını çizerek kamu kurumlarının donanım

‘Siyasi Partilerden Beklentiler Raporu’nun tümünün karşılık bulması bekleniyor

ve yazılım altyapılarının, nelere ihtiyaçlarının olduğunun resmini çıkardıklarını belirtti. Zerey, “Kamu Ortak Veri Merkezi, başbakanlığın genelgesiyle ancak olabilir. Değeri 150 milyon dolar tutuyor. Ayrı bir veri merkezi kurulması bir seçenek. Bazı işletmecilerde ise bu sistemler mevcut. Verileri 2-3 yere saklasak da çapraz olarak yedeklesek mi diye de düşünüyoruz. İhtiyaç planına göre buna karar vereceğiz. Diğer yandan Acil Haberleşme Sistemi üzerine çalışıyoruz. Mevcut fiber altyapısının diğer işletmeciler tarafından ücretini ödeyerek kullanılması konusu da gündemde. STK’ların karar vericilere öneriler sunması ve sektörün beklentilerini bildirmesi çok önemli. STK’dan daha yakın işbirliği içinde olmalarını bekliyoruz” dedi. Bilişimi faydaya dönüştürmenin gerekliliğine vurgu yapan Vali Türker, “Genç nüfus avantajını kullanarak devlet ve özel sektör olarak bilişimle alakalı vergi avantajları ve teşvik sistemleriyle atılım yapmamız gerek” şeklinde konuştu. Açılış konuşmalarının ardından çağrılı konuşmacı Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Tıp Fakültesi Dekanı, Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Türker Kılıç’ın “Beyin – Zihin & Yaşam” başlıklı sunumu büyük ilgi çekti. Kılıç, “Yaşam; bağlantısal bütünsellik içinde bir sistem. Enformasyonun enerji olabileceğine dair elimizde deliller var. Bilginin bir madde olması hayatımızı gerçekten çok değiştirir. Bilgi güçtür ve yaşam kavrayışımızı belirler. Bilimsel devrimler yaşam algımızı değiştirir. Beyin modeli bir yerde bilişim modelidir. Önce bilimsel düşünce olur, sonra siyasetçiler şekil verir” değerlendirmesini yaptı.

Siber dünyanın e-Bireyini oluşturamazsak tarihi fırsatı kaçırırız

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Kalkınma Bakanlığı ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından desteklenen ve iki gün süren ‘TBD Kamu-BİB, Kamu Bilişim Platformu - 18’de; ‘Kamu Verisi Kullanılarak Geliştirilen Akıllı Uygulamalar’, ‘Kamu Verisinin Paylaşılması Politika ve Mevzuatı’, ‘Kamu BT Projelerinin Yarattığı Ekonomik Değer’, ‘Büyük Veri Uygulamaları’ ve ‘Siber Güvenlik’ konularında hazırlanan raporlar masaya yatırıldı. İstanbul Üniversitesi Teknopark İstişare Kurulu Başkanı Dr. Tayfun Acarer’in moderatörlüğünü yaptığı ‘Büyük Veride Siber Güvenlik’ paneline; Prof. Dr. Mustafa Alkan, TSE’den Mariye Umay Akkaya ve Türksat’tan Mehmet Ali Ortayatırtmacı katıldı. “Siber dünyanın e-Bireyini oluşturamazsak tarihi fırsatı kaçırırız” diyen Alkan, “Dev verilere, dev güvenlik olmalı. Tüm gizli kayıtlarımız ‘Google’ın bünyesinde var!” ifadesini kullandı. Acarer, “Standartları ve sertifikasyonları zorunlu hale getirirsek Türk firmalarını koruyabiliriz. Türkiye’deki şirketlere güvenin. Teknoparklar kabına sığmıyor!” değerlendirmesini yaptı. “Merdiven altı firmaların iş yapmalarını engelleyeceğiz” açıklamasını yapan Akkaya, büyük verideki dünyadaki ve TSE’deki standartları anlattı. Ortayatırtmacı, büyük yatırımların gerçekleştirildiğini ama kurgunun bütünlük içinde değerlendirilmediğini söyleyerek bulut bilişimin pek çok fırsat sağladığını kaydetti.

‘IoT’den önce ‘Internet of Public Sector’ olmalı!

‘Kamu Verisinin Paylaşılması Politika ve Mevzuatı’ panelinin moderatörlüğünü Çalışma Grubu Başkanı Ali Yazıcı gerçekleştirdi. Yazıcı, mevzuat konusunda çok geride olduğumuzu belirterek “Güçlü siyasi irade bulunmuyor. Farkındalık çok geride. Sivil inisiyatifler ülkemizde bulunmuyor. ‘IoT’den önce ‘IoPS’ ( Internet of Public Sector ) olmalı!” dedi. Kalkınma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ramazan Güven, Kalkınma Ajansları Yönetim Sistemi’ni kurduklarını ve çalıştırdıklarını söyledi. Kalkınma Bakanlığı Bilgi Toplumu Dairesi Başkanı Furkan Civelek, kamu verisinin paylaşılmasının ücretsiz olması gerekliliğine dikkat çekip özel sektörden de ciddi efor beklediklerini dile getirdi ve “Çatı otoriteye ihtiyaç var” şeklinde konuştu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Coğrafi Bilgi Dairesi Başkanı Dr. Akın Kısa kurumlarda ayrı ayrı mükerrer üretim yapıldığının altını çizerek kalifiye eleman eksikliğinden ve mevzuatlardaki yetersizlikten söz etti. Kısa, “Standartlar ve şablonlar özel sektörle paylaşılmalı. Verinin paylaşımıyla, coğrafi bilgi endüstrisi olan bir ülke konumuna gelmek istiyoruz” dedi.

Açık veri; şeffaflık ve demokrasinin gelişmesini sağlıyor

Moderatörlüğünü BSTB Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz’ın yaptığı ‘Kamu Bilişim Projelerinin Yarattığı Ekonomik Değerin Önemi’ panelinde; Türksat Yazılım Geliştirme Direktörü Ahmet Savaş, vatandaşların e-Devlet Kapısı’nda artan şekilde mobil uygulamaları kullandıklarını vurguladı ve tanıtım, pazarlamanın önemine değinip “Güney Kore, ülkesindeki başarılı projeleri yurt dışına pazarlıyor. Bunu Türksat da yapabilir” dedi. Yılmaz, bilişim projelerinin büyüme ve verimlilik açısından olumlu etki yarattığının altını çizerek “Projelerin verimliliğe yansıması bazen zaman alabiliyor. Kültürel ve yapısal bir dönüşümün de olması gerekiyor” dedi. Noterler Birliği Bilgi Teknolojileri Müdürü Necati Etlacakuş, birçok kurum ve kuruluşla birlikte çalışıp bilgi paylaşabildiklerine dikkat çekti. ‘Büyük Veri Uygulamaları’ panelinin moderatörlüğünü; toplam veri merkezlerinin sayısının 5000’in üzerinde olduğunu ifade eden TTGV Yönetim Kurulu Üyesi Suat Baysan gerçekleştirdi. Aynı zamanda Çalışma Grubu Başkanı olan TOBB ETÜ, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Erdoğan Doğdu, “Veriyi olduğu yerde ve sırayla işleyeceksiniz. Artık daha sofistike çözümler geliştiriliyor. Amaç etkin işleyen kurumlar ve devletin oluşturulması. Açık veri; şeffaflık ve demokrasinin gelişmesini sağlıyor” şeklinde konuştu. AIMS Analitik Bilgi Yönetimi Çözümleri Genel Müdürü Dr. Tülin Güzel, analitik vizyon oluşturabilmenin önemine değinip “Veriyi kullandıkça o verinin kalitesinin artması söz konusu oluyor; dolayısıyla bu bir yolculuk…” ifadesini kullandı. Datamind’dan Dr. M. Özgür Dolgun, tüm kavramlar nihayetinde, nitelikli bilgi elde edilmesinin istendiğini vurgularken DECE’den Hüseyin Candan da; beklentilerinin tüm verilere tek noktadan ulaşılması olduğunu kaydetti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Bilgi İşlem Dairesi Başkanı Hakkı Tok, büyük bir veri merkezi projelerinin olduğunu aktarıp şu anda verilerin sınıflandırılmasının yapıldığını kaydetti. “Konsolidasyon ciddi anlamda gerekli. Çok dağınık lisanslama yapımız var” ifadesini kullanan Türksat Genel Müdür Yardımcısı Dr. Halil Yeşilçimen, kamunun veri paylaşımında kullandığı güvenli ağların önemine de dikkat çekti.

Haber Merkezi

Galip Zerey

Page 5: BThaber Sayı 1074

E-TOPLUM 530 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber

‘Siber Tehditler, Ekonomik Boyutu ve Güvenlik Paneli’, 21 Mayıs tarihinde Mersin’de düzenlendi. Etkinlikte; Türkiye’de siber saldırıların 3 buçuk kat daha fazla yaşandığına vurgu yapıldı. Siber saldırıların ekonomiye ve güvenliğe olan etkilerine dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilen ‘Siber Tehditler, Ekonomik Boyutu ve Güvenlik Paneli’nde siber saldırılara karşı verilecek sayısal mücadelenin yerli teknolojiyle yapılmasının altı çizildi. Son yıllarda artan siber saldırılara ve bu yöndeki tehditlere karşı çözüm önerileri sunmaya yönelik düzenlenen etkinlik TÜMSİAD Mersin Şubesi, Mersin Üniversitesi ve Kamu Siber Güvenlik Derneği ile birlikte gerçekleştirildi. Şirketlerin siber saldırılara karşı kendini nasıl koruyabileceğinin ve sayısal verilerin güvenliğinin konuşulduğu panele; bilişimciler, siber güvenlik uzmanları, akademisyenler, kamu kurumlarından üst düzey yöneticiler ve şirketler büyük ilgi gösterdi. Etkinliğe; TÜMSİAD Genel Başkanı Yaşar Doğan, Mersin Vali Yardımcısı Cezmi

Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın himayelerinde, Ekonomi Bakanlığı’nın destekleriyle, OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi (OSSA) tarafından, 11-13 Ekim 2016 tarihinde üçüncüsü gerçekleştirilecek olan ‘Savunma ve Havacılıkta Endüstriyel İş birliği Günleri’ (Industrial Cooperation Days in Defense and Aerospace / ICDDA) 18 Mayıs’ta Ankara’da basın toplantısıyla tanıtıldı. Toplantıya; Savunma Sanayi Müsteşarı Prof. Dr. İsmail Demir, Müsteşar Yardımcısı Dr. Celal Sami Tüfekçi, SSM Sanayileşme Dairesi Başkanı Bilal Aktaş, OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, Savunma Sanayi İhracatçı Birlikleri Başkanı Latif Aral Aliş, OSSA Yönetim Kurulu Başkanı Mithat Ertuğ’un yanı sıra Ekonomi Bakanlığı yetkilileri, sektör temsilcileri ve küme üyeleri katıldı. Açılış konuşmasını yapan OSSA Koordinatörü Hilal Ünal, ICDDA’nın ilk düzenlendiği 2013 yılında 20 ülkeden katılımcı olduğunu, 2014

Siber güvenlik yatırımları artıyor

ICDDA, savunma ve havacılık sektörünü bir araya getirecek

Türk Göçer, Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı, Kamu Siber Güvenlik Derneği Başkanı Prof. Dr. İbrahim Soğukpınar ile TÜMSİAD Mersin Şube Başkanı Mehmet Türker katıldı.

Altyapımızı güçlendirmeliyiz

TÜMSİAD Genel Başkanı

yılında ülke sayısının 34’e çıktığını aktarıp “Ekinliğin ilk düzenlendiğinden bu yana üyelerin ihracatlarında yüzde 107’lik artış kaydedildi. Maliyet etkin bir organizasyon oluyor. Satın alıcıları Ankara’da KOBİ’lerin ayağına getiriyoruz. OSSA içindeki firmaların da kabiliyetlerini artırmak istiyoruz. Savunma tarafında, Orta Doğu ve Asya

Yaşar Doğan konuşmasında, iş dünyası açısından çağımızın en büyük sorunlarından birinin siber tehditler olduğuna dikkat çekerek “Perakende, finans ve kamu en çok etkilenen sektörler arasında. Çağımızın en önemli sorunlarından biri haline gelen, dolandırıcılık, saldırı veya tehdit şeklinde görülen siber olaylar,

ile ilgilenmemiz gerekiyor” değerlendirmesini yaptı. OSSA Yönetim Kurulu Başkanı Mithat Ertuğ, Türkiye’de savunma sanayi alanında yaşanan gelişmelerin altını çizerek “Türk savunma ve havacılık sanayi; kendi tankını, helikopterini, gemisini ve insansız hava aracını üretebilecek konuma ulaştı. Yakın geçmişe kadar savunma

işletmelerin verilerini tehlikeye atarken ülke ekonomisini etkileyebilecek düzeyde kayıpların yaşanmasına neden olabiliyor. Bu mağduriyetleri önlemek için özellikle ülke olarak kendi altyapımızı güçlendirmeli ve bu saldırılarla baş edebilecek güce kavuşmalıyız. Bunu yaparken de ithal bir sistemle değil

sanayine yönelik neredeyse her şeyi ithal eden Türkiye, artık olgunluk dönemine girdi. Sektörün büyüklüğü 3.5 milyar doları, yarattığı istihdam ise 50 bini geçmekte” dedi.

Sanayimizin birinci yüklenici olması gerekiyor

OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, bölgede

kendi güvenlik sistemlerimizi kurabilmeliyiz” dedi. Türkiye’nin dünyada yaşanan siber saldırı ortalamasına göre 3 buçuk kat daha fazla siber saldırı ortamında bulunduğunu aktaran Doğan, “Casus yazılımlarla, uluslararası işletmelerden yerel işletmelere kadar mali bilgiler çalınabiliyor, finans ve banka kuruluşlarının hesapları kopyalanıyor, böylece ülke ekonomisi ve işletmeler ekonomik zararlarla karşı karşıya kalabiliyor. Özel sektör ve kamu kuruluşlarının yaşadığı itibar kaybının yanında ekonomik sarsıntıların büyüklüğünün tahminin de ötesinde zarar doğurabilme ihtimaline karşılık hükümetler makro anlamda; işletmeler de mikro anlamda kendi güvenlikleri için siber güvenlik yatırımlarını artırmaya başladı. Bu noktada bizler gibi sivil toplum kuruluşları da, siber güvenliğin önemine ilişkin farkındalık yaratmalı ve vatandaşlarımızın bilinçlenmesine katkı sağlayacak faaliyetler gerçekleştirmeli” açıklamasını yaptı.

başlatılan kümelenme faaliyetlerinin OSTİM’in ve Ankara’nın sınırlarını aştığını ifade etti. Aydın, “ICDDA’nın oluşmasında SSM’nin son derece önemli bir payı var. Ekosistemin oluşmasında SSM’nin yanımızda olması çok değerli. OSSA artık örnek bir küme haline dönüştü. OSTİM olarak ICDDA’yı desteklemeye devam edeceğiz” dedi. Sektöre sahip çıkılması gerektiğine vurgu yapan Savunma Sanayi Müsteşarı Prof. Dr. İsmail Demir, “ICDDA organizasyonuna katılacak şirketler için ‘Ben Türkiye’de olmalıyım’ dedirtecek bir boyuta ulaşmamız çok önemli. Organizasyonun başarılı olması konusunda SSM olarak üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız. Şirketleri buraya çağırırken onları cezbedecek unsurları da masada tutmamız lazım. Artık sanayimizin ikinci, üçüncü alt yüklenici olmaktan birinci yüklenici olmaya doğru çıkması gerekiyor. Ayrıca yurt içindeki firmaların katılımını sağlamak da çok önemli” şeklinde konuştu.

Haber Merkezi

Haber Merkezi

Page 6: BThaber Sayı 1074

E-TOPLUM6 30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber

Samsung Electronics Türkiye, Ankara Üniversitesi bünyesinde ‘Samsung Yapay Zekâ Laboratuvarı’nı 16 Mayıs tarihinde hayata geçirdi. Samsung’un, yapay zekâ konusunda Türkiye’deki ilk girişimi olan ‘Samsung Yapay Zekâ Laboratuvarı’nın açılışı, Samsung Electronics Türkiye Başkanı DaeHyun Kim, Kore Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi Yunsoo Cho, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Doç. Dr. Yusuf Tekin ve Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş’in katılımlarıyla gerçekleştirildi. DaeHyun Kim, açılış töreninde yaptığı konuşmasında “Samsung olarak ‘dünyaya ilham ver, geleceği şekillendir’ vizyonumuz ışığında, insanların hayat kalitesini artıracak yenilikçi teknolojiler tasarlıyoruz. Yapay zekâ teknolojilerinin, kısa zaman içinde yaşamımızı ve çalışma hayatımızı dönüştürdüğüne tanık olacağız. İşte bu nedenle,

Siber dünyadaki saldırıları gerçekleşmeden tespit eden Türkiye’nin ilk Siber Füzyon Merkezi, Savunma Sanayi Müsteşarı (SSM) İsmail Demir’in katıldığı törenle 17 Mayıs’ta Ankara’da açıldı. SSM Müsteşarı Demir, “Dünyada sadece birkaç ülkede bulunan Siber Füzyon Merkezi’yle Türkiye, siber güvenlik konusunda önemli bir güce kavuştu. Siber saldırıları gerçekleşmesinden önce analiz etmek, önüne geçebilmek kritik önemde” dedi. STM Genel Müdürü Davut Yılmaz ise yeni nesil Siber Füzyon Merkezi ile, klasik yöntemlerin ötesine geçtiklerini belirterek, “Farklı disiplinleri bir araya getiren ve tamamen bizim geliştirdiğimiz yapay zeka mekanizmalarıyla çalışan siber füzyon merkezi, yeni nesil siber güvenlik

‘Samsung Yapay Zekâ Laboratuvarı’ndan 700 öğrenci yararlanacak

Siber güvenlikte proaktif olma fırsatı bu merkezde

Ankara Üniversitesi ile birlikte yapay zekâya odaklanan bu laboratuvarı açmaya karar verdik” açıklamasını yaptı. Samsung firmasının teknoloji eğitimine ve topluma yaptığı katkılardan ötürü büyük memnuniyet duyduklarını belirten Yunsoo Cho ise, konuşmasının sonunda Türkçe olarak söylediği

anlayışının ürünü ve ülkemiz için her anlamda pek çok ilki barındırıyor” bilgisini verdi.

Siber füzyon; farklı kaynaklardan gelen verilerin birleştirilip, yapay zekâ algoritmalarıyla analiz edildiği ve devamında makine öğrenmesinin kullanıldığı yeni nesil bir yaklaşım. Bu

“Dünya büyük, yapacak çok iş var” sözleriyle iki toplumun birlikte daha nice projeler yapacağını ifade etti ve salondan büyük alkış aldı.

Yapay zekânın konusu olmayan hiçbir disiplin kalmayacak

Müsteşar Tekin, “Hem eğitim yükümüzü alması

yönüyle de klasik siber güvenlik anlayışında olduğu gibi saldırıyı engellemeye değil, ilgili tüm parametreler arasında bir ilişki kurarak saldırı paternini belirleyip, saldırı daha gerçekleşmeden hazır olmaya yönelik proaktif bir kavram.

STM Siber Füzyon Merkezi

hem de gençlerimize istihdam oluşturmak açısından firmaların bize katkılarından mutlu oluyoruz” ifadesini kullandı ve bu iş birliğinin daha da yakın olması amacıyla, orta öğretim kurumlarında Korece’nin seçmeli ders olarak okunmaya başlanacağı haberini verdi.

ile, sadece bilinen siber tehditler değil, henüz ortaya çıkartılmamış, gelişmiş karmaşık metotlar kullanan yeni tehditler saldırıdan önce tespit edilebilecek ve önlem alınabilecek. Merkezde zafiyet yönetimi, siber tehdit istihbaratı, tehdit savunma operasyonu, siber harekât

Rektör İbiş de konuşmasında şunları kaydetti: “Yapay zekâ teknolojilerinin çok farklı disiplinlerle ilişki içinde olduğunu biliyoruz. Kullanım alanlarına baktığımızda; tıptan fene ve savunma sanayisine kadar birçok alan karşımıza çıkıyor. Felsefeden dil bilimine, yapay zekânın konusu olmayan hiçbir disiplin kalmayacak. Teknolojik gelişim için ülke politikaları, kurum politikaları oluşturmak gerekiyor.” Tüm cihazların ve laboratuvar ekipmanlarının Samsung Electronics Türkiye tarafından temin edildiği ‘Yapay Zekâ Laboratuvarı’nda üniversite öğrencileri, becerilerini olgunlaştırma, laboratuvar ortamında pratik bilgiler edinme ve yapay zekâ alanında araştırma yapıp kendi çalışmalarını geliştirme olanağı bulacak. Laboratuvardan 20’nin üzerinde akademik personel ve asistan ile 600’ü lisans, 100’ü lisansüstü olmak üzere 700 öğrenci yararlanacak.

merkezi ve olay müdahale yönetimi yetenekleri, özellikle üst seviye yöneticilerin siber olayların yönetiminde inisiyatif almasına imkân sağlayacak yenilikçi harp oyunları yöntemleriyle birleştirilerek, modern siber güvenlik yaklaşımının uygulanmasına imkân sağlanacak.

Haber Merkezi

Haber Merkezi

Page 7: BThaber Sayı 1074

Mevcut ve yeni tesisler için veri merkezi altyapısı

Büyük veri projeleriniz veya BT talepleriniz ne kadar karmaşık olursa olsun, entegre altyapımız, yazılımlarımız ve ömür boyu servis hizmetlerimiz ile tüm veri merkezi projelerinizi kolaylıkla gerçekleştirme imkânı sunuyoruz.

Böylece ihtiyaçlarınıza daha hızlı yanıt veren veri merkezinizle, enerji maliyetlerinizi düşürürken verimliliğinizi artırın.

www.schneider-electric.com.tr

Biz veri merkezini sadeleştirirken... Siz verimliliğinizi artırın.

00019 Data Center ilan 28x40cm.indd 1 24/05/16 14:44

Page 8: BThaber Sayı 1074

8 E-TOPLUM Edip Emil Öymen [email protected]

Stanford metadata araştırması

Görmeden yüzmek koşmak

İki yıl önceye ait ama yeni yayınlanan 2014 verilerine göre 15-29 yaş grubundaki her üç gençten biri, yani 2 milyon 175 bin kişi eğitime devam etmiyor. Bunların % 74’ü ilköğretim mezunu. 900 bin genç eğitime devam etmediği gibi, çalışmıyor da. Bunların ise % 73’ü kadın: Sayı ile 655 bin kişi. Ortalıkta gezen erkek sayısı 241 bin.

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi BETAM 18 Mayıs tarihli araştırma notuyla konuyu yorumladı: “Gençlerin beşeri sermayelerine yatırım yapmak, eğitim sisteminin dışında kalan gençleri geri kazanmak ve böylece emek verimliliği arttırmak, Türkiye’nin orta gelir tuzağı sorununu aşması için önem taşımaktadır. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmış olması gençlerin okula kayıt olmalarını sağlasa da okula devam etme sorununa çözüm getirememiştir. Emek verimliliği gençlerin beşeri sermaye birikimlerine paralel olarak artacaktır. Dolayısıyla gençlerin beşeri sermaye stokları ekonomik büyüme ve kalkınma açısından göz ardı edilemeyecek kadar değerlidir.”

Bu kibar diplomatik dilin,

kimseye bir şey demeyeceği kesin. Hem zaten eğitim derken, “kalitesinden” söz etmiyoruz. Sadece çıplak “devam” rakamlarına bakıyoruz.

Eğitimin kalitesi ayrıca malum. Yeni PISA sonuçları Aralık’ta açıklandığında yine göreceğiz.

Acaba, eğitime devam etmeme ve çalışmama, ekonomiye ne kadar zarar veriyor? Yıllar önce, her nasılsa, Hürriyet gazetesi İstanbul İktisat Fakültesi’nden Prof.Dr. Tekin Akgeyik’in hesaplarına yer vermişti (23.12.2012). Can alıcı bilgi şuydu:

*İş gücüne katılmayan 26 milyon 867 bin kişinin ekonomiye kaybı 1.5 trilyon lira.

*Bu miktarın içinde kalan “hiç bir gerekçesi olmadığı halde işgücüne katılmayan” 15.6 milyon kişinin ekonomiye kaybı 841 milyar lira.

Diyelim ki bu veriler aynı yıla aitti (bu çok zor, çünkü bizde bu tür veriler asla “yeni” olamaz, hep geriden gelir). Acaba 2012’den bu yana, “ne eğitim-ne çalışma” durumunda ekonomiye zarar ne kadar oldu? “Şu hesabı bize yap hocam” diyecek gazeteci var mı?

Avare gençliğin ekonomisi

30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber

Herkesin zaten “bildiğini” bilimsel olarak gösterdiler: Stanford Üniversitesi’den Jonathan Mayer, Patrick Mutchler, John Mitchell, ABD’nin prestiji yüksek bilim kurumu Ulusal Bilimler Akademisi dergisinde (PoNAS) 17 Mayıs’ta yayınladıkları 60 referanslı makalede şunu dediler: “Telefon iletişimi sırasında sadece metadata kayıtlarını yapıyoruz, valla billa içeriği dinlemiyoruz” lafı tamamen safsata. Çünkü, sadece metadata ile bile kimin kim olduğu, nereden nasıl niçin ne hakkında konuştuğu anlaşılıyor.”

Biz bunu “zaten” biliyoruz ama yetmez. Bilimsel olarak da 2+2=4 diye göstermek gerekiyor çağdaş bilim dünyasında. İnanç hiç bir şey, veri/bilgi herşey. Ve işte Stanford’lu bilimciler, deney için 823 gönüllü katılımcı bularak, bunların telefon iletişiminin metadatasını çıkarttı. Bilmeyenler olabilir: Metadata (üst veri), bir veri hakkındaki veri. Yani, saat kaçta nereden, hangi baz istasyonundan kimi ne kadar süreyle aradınız? Ya da bir eposta, sms yolladınız, buna dair bütün ileti bilgileri. Ama, “içerik” değil, sadece trafik bilgisi.

Sonuç: 251 bin 788 konuşma yapmışlar. 1 milyon 234 binden fazla mesaj çekmişler. Bu iş için 62 bin 229 numarayı aramışlar.

Buraya kadar çıplak istatistik. Rakamların anlamı

Görme engelli yüzücüler de paralimpiklere katılıyor. 1960’dan beri. Havuzda yüzücü, kulvarın sonuna geldiğini, geriye dönmesi gerektiğini nasıl anlıyor? Antrenör, elinde uzun bir sopayla yüzücünün tepesine dokununca. Yaa, aynen öyle! Bu iş hem yüzücü için zor (zaten görmüyor), hem antrenör için zor (elinde kronometreyle sürekli tetikte duracak, ve sopayı kafasına en uygun saniyede indirecek).

Bu ilkelliğe Samsung son

verdi. Görme engelliler için akıllı bone geliştirdi. Bonedeki sensör, yüzücünün kulvarın sonuna geldiğini boneyi titreştirerek haber veriyor. Yüzücü o an geriye dönerek yüzmeye devam. Şöyle: Antrenörün elindeki akıllı telefonda bir app (uygulama) var bu iş için. Antrenör, en uygun noktada bir tıkla ceptelden boneye “titreş!” komutu yolluyor. https://youtu.be/8caXvQpWFeo

IBM ise, yine görme engelli bir maratoncuya çölde koşsun

Koşucu, rotasından sapmıyor.Simon, geçen Mart’ta New

York Yarı-Maratonu’na (21 km) katıldı. Ama önce Boston’a

diye app geliştirdi. Bu cümle bile tek başına ¬“nasıl” bir dünyaya doğru gitmekte olduğumuzu gösteriyor: Görme engelli maratoncu. Çölde koşsun diye. Maraton için app.

Simon Wheatcroft adlı talihsiz genç 17 yaşında görme yetisini kaybetmiş. Ama birine bağımlı olmadan yaşamaya da azimliymiş. Evinin civarında koşmaya başlamış. Bu beceriyi geliştirmiş. Maratonlara katılmaya başlamış. Bu arada bir şekilde IBM, ona bir app geliştirmiş. Ceptelinden kulağına uyarı sesi gidiyor: Koşacağı yönde sağa saparsa şöyle, sola saparsa böyle bir ses çıkıyor.

gitti. Oradan New York’a koştu. 350 km. Sonra NY maratonuna katıldı. Öyle yani! https://youtu.be/9ANp0FcyKnU

yok. Ama, sonrası daha 007 cinsinden: Bilimciler, sadece bu meta data yoluyla 823 kişinin özel yaşamlarına dair bir sürü bilgiye ulaştılar. İsim, adres, sosyal sigorta numarası başta olmak üzere. Yayınladıkları makalede örnekler var bu konuda.

2013 Haziran’ında Edward Snowden’in, Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu (NSA) ile iletişim sağlayıcılar arasındaki veri alışverişini açıklamasının yıldönümünde Stanford makalesi, “zaten bilineni doğrulama” oluyor. NSA Hukuk Müşaviri Stewart Baker, atasözü imal eder gibi, “Meta data, bir kişinin hayatına dair bütün herşeyi söyler” demişti.

Stanford makalesinde değinilen “özel yaşam” örnekleri arasında şunlar var: Bir kişi, tüfek satın almak istiyor. Birisinin kalbinde düzensiz atım

(aritmi) varmış. Biri hamile olduğunu yeni öğrenmiş. Diğerine kas hastalığı MS tanısı konulmuş. Birisi evinde esrar bitkisi yetiştirmeyi düşünüyormuş, vb.

Hani meta data “sadece” iletişim trafiğini saptıyordu? Hani, içerikle ilgili bilgi toplamıyordu? Dolaylı olarak, özel yaşama dair bilgiye arka kapıdan erişiyor işte bal gibi. Bu, artık mecburen kabullenmek zorunda olduğumuz “yeni normal.”

Taş Devri kadar eski, 2009’da Alman Yeşiller Partisi milletvekili Malte Spitz’in, cep telefonunun “meğerse” (!) GPS bilgisi biriktirdiğini fark edip, bunu dünyaya anlatması üzerine “Yaa? Vay canına!” hayretleri, Batı basınını günlerce meşgul etmişti. O saftirik günlerden bugünlere gelmemiz sadece 5 yıl sürdü.

Page 9: BThaber Sayı 1074
Page 10: BThaber Sayı 1074

BİLİŞİM DÜNYASI10 30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber

Dokuzuncusu düzenlenen TEB Akıl Fikir Buluşması kapsamında “Bankacılıkta Design Thinking”

konusunu anlatmak üzere Silikon Vadisi’nden kalkıp İstanbul’a gelen Intel Global İş Geliştirme Direktörü Ege Ertem, tasarım odaklı düşünmenin detaylarını anlattı, öncelikle finans sektörünün bu konuda yapması ve yapmaması gerekenleri paylaştı. Sohbetimizde Ege Ertem’in de sıklıkla vurguladığı gibi, bilişim ve bireysel empatiyi doğru biçimde harmanlamak, kişiye özel sunumların, dolayısıyla müşteri memnuniyetinin de anahtarı, fintech’lerle faydalı bir rekabetin de…

n Fintech’ler finans sektörü için tehdit mi, yoksa sektörün kendini geliştirme fırsatı mı?

Her tehdit, aslında fırsatını da getiriyor. Bunu nasıl değerlendirdiğiniz belirleyici. Tehdit, çünkü bankanın cirosu düşüyor, daha küçük ve ‘banka olmayan’ şirketler, 10-20 kişilik girişimler, bankanızda verdiğiniz hizmet ve ürünlerden birini alıp, belli bir müşteri kitlesine çok hedefli biçimde sunuyor. Bu odaklanma ile bankadan çok daha iyi ürün konumlandırması yapabiliyor. Bu tarz yenilikçi binlerce şirket var. Bankaya bu durumda yardım etmek üzere onun işini daha hızlı yapmasını sağlayan start-up’lar, fintech’ler çıkıyor. Design thinking’in temeli de bu. Müşteri rakamdan ibarettir. Kaç parası var, kaç yaşında, ne mezunu, nerede oturuyor? Oysa aynı kategoriye uyan insanlar birbirlerinden çok farklı olduğu gibi, farklı ihtiyaçları da olabilir. Bu nedenle artık geleneksel kriterlerle ölçüm yapmamalısınız. Bankalar daha derin veri analizini, yapay zeka yapısını işin içine sokmaya çalışıyor. Türkiye’de düzenlemeler çerçevesinde fintech şirketleri, bankaların cirolarına saldırmıyor. Ama ben bir Türk bankası olarak ABD’de yaratıcı ürünler çıkartan girişimleri kullanıp, buradaki rakibimin önüne geçebilirim. Çünkü dünyada bilişsel ve yapay zeka gibi araçlarla bankayı her açıdan ileri götürebilecek ürünlerin patlamasını yaşıyoruz. Dolayısıyla Türkiye’de bankalar, düzenlemelere rağmen yine de fintech odaklı gelişmeleri takip etmeli. Bu takipte Türkiye’de sektörel rekabet, ABD’de ise pazar payını koruma çabası ön planda.

n Burada düzenlemeler nasıl devreye giriyor?

Burada yapılabilecek şeyler o kadar fazla regülasyonlara bağlı

Bakış açınızın hedefinde ‘doğru tasarım’ olsun!

ki, tek bir örnek vereceğim size. Halka açık olmayan bir şirketin en fazla 200 ortağı olabiliyordu. 2015 Aralık ayında bu yasa değişti ve sayı 2 bine çıkartıldı. Böylece ben bir girişim olarak misal çalışanıma hisse payı verdiysem, siz bunu satabiliyorsunuz. Böylece halka açık olmayan şirketleri içeren ikinci bir NASDAQ oluştu, hem de tek bir düzenleme ile. Şu anda en az 100 start-up, meşhur start-up’ların hisse senetlerinin alınıp satıldığı pazar yeri açtı. Bir taraftan da bu girişimlerdeki on binlerce çalışana maaş ve hisse verilirken, şimdi bu hisseler alınıp satılmaya başlandı. Bir start-up olarak bütün İK ödül yönetim sistemimi değiştirmek gerek. Hatta bir anda onlara İK destek yazılımı satan, “Şirketinizin çalışanlarının hissesini satmasını kolaylaştırın” vaadi sunan yapılar ortaya çıktı. İşte tek bir sıfır rakamı ile bunlar oldu. Örneğin mikro finans çok revaçta. Hayatında kredi alamayacak insanlara, cüzi rakamlarda kredi verip, onlara destek sunuyorsunuz. ABD ve Avrupa bunu kullanarak ekonominin daha büyümesini sağlıyor ve mikro finans ile bankadan kredi alma koşullarını sağlayamayan kişiler desteğe erişebiliyor. Bu yönüyle kayıt dışına karşı önlem ve küçük girişimci için daha fazla kredi de cabası.

n Türkiye’de bu konuda farkındalık ne durumda?

Türkiye’de bankacılık sistemi çok sağlam, bu konuda ABD

ve Avrupa’dan ileriyiz. Bilişim altyapısına sürekli yatırım yapan, çok kıymetli kadroları istihdam eden bir sektör var. Dolayısıyla her şeyimiz hazır ve bu da yeni bir olgu. Bence bankalar değerlendiriyordur ve düğmeye basıldığı anda Türkiye için çok olumlu ilerleme olur. Sonuçta bunun zamanı geldi ve bunu yapacaklarını düşünüyorum.

n Bankaların tasarım odaklı düşünme yeteneği ne seviyede?

Bazı şeyleri süreç olarak yapabilmek, böylece tekrarlanabilir olmasını sağlamak önemli. Bu kadar çeşitli ürünler ve bilişim anlamında yetkinlikten yola çıktığımızda, ‘design thinking’ gibi süreçlerin ister istemez bir benzerini kendi içinde uyguluyor bankalar. Ama ABD ve biraz da Avrupa yeni keşfediyor bu kavramları. Bunlar var olan kavramlardı, ama bu kadar girişimle ortaya çıkmasının temelinde Silikon Vadisi var. Benim burada bir bankaya ‘design thinking’ anlatmam bile dünya ile eşzamanlı bir adım. Tüm dünya bu olgu ekseninde ilerliyor ve bankalar

için çok güzel bir fırsat var. n Nasıl bir fırsat?

Sadece yaratıcı ürünler değil, yaratıcı iş süreçlerini de ‘design thinking’ gibi benimseyip yönetim kurullarında uygulayarak çok daha fazla yenilik yapabilirler. Ayrıca bankacılık sektöründe, 10 yıl önce olmayan, sadece fintech ile de sınırlı kalmayan sorunlar var. Örneğin eskiden müşterilerinizin yüzde 90’ı şubeye, kalanı da web sitesine giderken, şimdi yüzde 15’i şubeye bile uğramıyor, hatta masaüstü web sitesine bile girmiyor, sadece mobil uygulama ile bankayla bağ kuruyor. Eskiden ‘şubenin ışıklandırması güzel olsun, klima iyi çalışsın’ demek yetiyordu. Ama artık müşteri mobil kanalını kullandıkça, farklı deneyimler öne çıkıyor, bunları doğru tasarlamanın önemi artıyor. Bu nedenle 10 yıl önce de ‘design thinking’ vardı, ama bunu bankacılıkta kullanmaya ihtiyaç yoktu. Tüm işler şubeden yürüyordu. Şimdi ise inovasyon ihtiyacı büyük, müşteriler kişiselleştirilmiş ürün ve çözümler istiyor, müşteri sadakati de gittikçe azalıyor. Bu nedenle reaktif değil, proaktif davranmak gerek. Özellikle genç kuşak son

derece pragmatik ve beklentileri yüksek, ne istediklerini de biliyorlar. Bu yönüyle ‘design thinking’ gibi çalışmalar, yaratıcı ve değişik çözümler, kişiye özel servisler üretmek için gerekli süreçleri içeriyor ve insan odaklı üretim ile CRM verisini değerlendirmenin bir adım ötesine geçiliyor.

n Bu gelişime müşterilerin bakışı ve beklentileri nasıl?

Bugün Türkiye’de 7’den 77’ye herkes elektronik bazında en iyi tasarımı, aynı 3-5 uygulamayı kullanıyor. Bu nedenle herkesin beklentileri çok yüksek. İnsanlar geçen yıllarda belli teknolojileri kullanmaya son derece alıştı ve şimdi çıkıp ona yeni bir hizmet sunduğunuz zaman da aynı kullanıcı deneyimini (UX) bekliyor. Herkes öyle ya da böyle, bir teknoloji kullanıcısı. Bir alışkanlık gelişti ve onlara kötü bir deneyim yaşatma şansı da artık kalmadı. Özellikle bankalar bu gerçeğin farkında olarak ilerliyor.

n Bankalar omnichannel stratejilerini geliştirirken nasıl önceliklerle hareket etmeliler?

Her şeyin artı ve eksisi var. Tüm deneyimi tek noktaya, misal mobile odaklarsanız, gerçekten iyi bir mobil deneyimi tasarlarsınız ama bu sefer de şubeye yeterli kaynak veya odak ayırmamanız gündeme gelebilir. Omnichannel bir bankanın olmazsa olmazı. Çünkü bir startup’tan farklı olarak, bir banka geniş bir yelpazeye hitap etmek zorunda. Dolayısıyla insana odaklanıp, ‘insana nasıl bir deneyim yaşatmak istiyorum, şubede, mobilde, web sitesinde, çağrı merkezinde aynı müşteri deneyimini nasıl sunarım?’ sorularını yanıtlaması lazım ve aslında ‘design thinking’ bunu yapmanızı, yani empati kurmanızı, soru sormanızı sağlıyor, kişiye göre ürününüzü geliştirmeniz mümkün oluyor.

Bu yeni dünyada tek bir doğru yok. Kullanıcı deneyiminin de tek bir doğrusu yok. Her bankanın konumu, müşterinin kafasında çok farklı. Bu nedenle deneyimler tasarlamak önemli. Yani finans sektöründe UX; sadece web sitesi veya mobil uygulama tasarım sürecinde bir navigasyon konumlandırması, logo, renk gibi detaylardan çok daha fazlası gerekiyor. Bu bütünleşik yapıyı kurabilen bir markada tüm kanallar arasında bağ kurabiliyorsunuz.

Geleneksel finans dünyası, bir taraftan yenilikçi fintech’lerle rekabet içinde, bir taraftan da gelişen müşteri beklentilerine

yanıt verebilme çabasında. Bu iki cephede galibiyetin temelinde ise ‘tasarım odaklı düşünme’, yani standart CRM

verisinin ötesine geçip empati kurabilmek var.

Intel Global İş Geliştirme Direktörü Ege Ertem

Handan Aybars

Bizim için en önemli büyüme alanlarından biri bulut teknolojileri. Bunun yanında IoT ve giyilebilir teknolojiler de büyümeye açık alanlar ve Intel’in de öncelikleri. Sensörler ucuzluyor, küçülüyor, daha az enerji harcamaya başlıyorlar. Dolayısıyla bir yere on binlerce sensör koymak artık ticari olarak anlamlı hale geliyor. Bu yönüyle BT’nin tüketicileştirilmesi hayata geçiyor. Bireyin teknoloji ile bağları ve kullanım

yetkinliği artıyor. Sadece birey odaklı olmamak, B2B fırsatları da göz önüne almak gerek. Örneğin giyilebilir teknolojilerde akıllı gözlükler bence önce kurumlarda öne çıkıp, sonra son kullanıcıya yansıyacak. Bu gibi bazı teknolojiler, kurumsal iş süreçlerinde daha çok kullanılabilecek, iş kalitesi ve maliyet avantajı sağlayacak. Sektörel kullanım ihtiyaçları ve bunlara uygun çözümler, daha kapsamlı deneyimlerin gelişmesini sağlayacak.

IntEl olArAk kürESElDE oDAklAnIlAn tEMEL BAşLIkLAr nELEr?

“FintechZoom.com isimli bir platform hazırladım. Halen ilgilenenlerin e-postalarını topluyorum ve 1 aya kadar Silikon Vadisi’nden Türkçe

olarak, gerçekçi ve pratik bir ‘fintech eğilimleri bilgilendirmesi’ yapmaya başlayacağım. Böylece Silikon Vadisi’nde gördüklerimi

Türkiye’de ilgili kitlelerle yönelik bilgilerin paylaşıldığı, inovasyonla bankanın buluştuğu bir platform hayata geçecek.”

BAnkALAr İnovAsYonLA BuLuşuYor… sİZ DE kAYIt oLun!

Page 11: BThaber Sayı 1074

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

VE16407_BT Haber ICT'16 sponsorlar ilan1.ai 1 5/17/16 1:17 PM

Page 12: BThaber Sayı 1074

12 GÖRÜŞ 30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber

TBD’NİN KAMU-BİB TOPLANTISI: BÜYÜK VERİ VE DEVLETULUSAL

FACEBOOK YANLI MI, BİREYE AT GÖZLÜĞÜ MÜ?BİREYSEL

SANAYİ 4.0 İÇİN “BLOCKCHAIN”?

KÜRESEL

OSMAN COŞKUNOĞ[email protected]/osman.coskunoglutwitter.com osmancoskunoglu

TEKNO-POLİTİK

önemli nedenlerinden birisi, toplumda ve kamuda farkındalık olmaması ve sivil insiyatifin siyasi irade üzerinde baskı kuramamasıdır. TBD’nin bu durumdan en az iki görev çıkarması gerekir diye düşünüyorum. Birincisi, bilişim sektöründe sağlıklı ve güncel verilerin hızla raporlanabilmesi için gerekli çalışma ve girişim yapılmalıdır. Bu konuda Otomobil Sanayicileri Derneğinin aylık raporları (http://bit.ly/1s4AuvK) örnek alınabilir. İkincisi, kamuoyunda, özel sektörde ve devlet kurumlarında farkındalık yaratmak için etkin, sürekli ve sistematik bir çaba gösterilmelidir.

Ülkemizde bir diğer sorun, veri kıskançlığı diyebileceğimiz duyguyla, kurumlar arasında veri paylaşımının da sorunlu olmasıdır. Bu durumu, bir konuşmacı şu sözlerle vurguladı: “Nesnelerin birbirleriyle konuşabileceği nesnelerin internetinden söz ediyoruz, fakat daha kurumlar birbirleriyle konuşamıyor.” Yıllardır tartışılan bu konuda, zaman zaman ortaya

veri algoritmalarının kapalı kutu olması nedeniyle, içinde – kasten veya kasıt dışı – yanlılık olabilmesi ciddi bir sorun. ABD başkanı Obama’nın oluşturduğu bir çalışma grubu, algoritmalarda olası yanlılıklar ve bunların nasıl denetleneceği üzerine 2014’den bu yana raporlar yayımlıyor (geçtiğimiz hafta yayımlanan: http://1.usa.gov/1ry76xY). Bu konuyu dikkate getirdiğimde, paneldeki iki firmanın heyecanla olumlu tepki vermesi sevindiriciydi; fakat, bu konunun da sadece firmalara bırakılmaması gerektiğini, açık kamu verisinden sorumlu merkezi otoritenin sorumluluğunda olması gerektiğini düşünüyorum.

alacağı bilgisi verildi bana. Umarım bu raporlar, hem Çalışma Grubu başkanlarının sunumları hem de panelistlerin katkıları ile birleştirilerek bir TBD yayını olarak hem topluma hem de siyasi iradeye sunulur.

Son 5-6 yılda, başta ABD (https://www.data.gov/) ve AB (https://open-data.europa.eu/en/data/), dünyanın önemli demokrasileri açık kamu verisini paylaşmak için gerekli kurumlarını, standartlarını, mevzuatlarını ve internet portallarını oluşturdular. Açık kamu verisinin önde gelen sosyal ve politik yararı, şeffaflığı ve hesap verilebilirliği sağlaması ile katılımcılığı teşvik etmesidir. Açık kamu verisini işleyen özel kesim daha etkin ve verimli çalışarak değer yaratabilmektedir.

Türkiye’de açık kamu verisinin paylaşılmasına yönelik güçlü bir siyasi irade yoktur. Dolayısıyla gerekli mevzuat ve kurumsal yapılanma da yoktur. Bu gerçekler rapor ve sunumlarda belirtildi. Bana göre, bu durumun

atılan yeni bir bakanlık görüşüne katılamıyorum. Açık kamu verisi ile ilgili çalışmaların ve sorumluluğun başbakanlık düzeyinde olması gerektiğini düşünüyorum. Bugüne kadar ihmal edilmiş olan merkezi bir kurumsal yapılanma, umarım bilişimden de sorumlu UDH bakanlığı yapmış olan Binali Yıldırım’ın başbakan olması ile ciddiyetle ve ivedilikle ele alınır.

Siber güvenlik, veri güvenilirliği gibi konular da tartışıldı. Bu verilerin kullanılmasına ilişkin gözden kaçtığını gördüğüm önemli bir konuyu dillendirdim. Özel kesimin veya kamunun geliştirdiği veya geliştireceği yapay zeka da içeren kompleks büyük

Türkiye Bilişim Derneği’nin düzenlediği 18. Kamu-BİB toplantısında (http://www.kamu-bib.org.tr/), dört Çalışma Grubu tarafından hazırlanmış raporlar tartışıldı: Kamu Verisi Kullanılarak Geliştirilen Akıllı Uygulamalar, Kamu Verisinin Paylaşılması Politika ve Mevzuatı, Kamu BT Projelerinin Yarattığı Ekonomik Değer, Büyük Veri Uygulamaları. Ayrı bir panelde de, genel olarak Büyük Veri konusu ele alındı. Değerli analizler yanında, somut ve çok önemli öneriler de içeren raporlar bir CD ile katılımcılara dağıtıldı. Yakında TBD web sitesinde de yer

Geçtiğimiz ay, Facebook’un yanlı olduğu, haber akışında tutucu, sağ görüşlere daha az yer verdiği iddiası Amerika’da ortalığı karıştırdı. Hatta, Amerikan senatosundan bu konuda Facebook bir uyarı mektubu aldı. Facebook savunmasında (http://bit.ly/1OSI2fh), bu iddiayı reddetti, haberlerin nötr bir algoritma tarafından belirlendiğini ileri sürdü.

Arama motorlarındaki, sosyal ağlardaki, büyük verideki algoritmalar gerçekten nötr mü?

İnternet alanında önemli bir düşünür ve aktivist olan Eli Parisier, 2011’de yayımlanan “The Filter Bubble: What the Internet is Hiding From You” (Filtre Baloncuğu: İnternetin Sizden Gizlediği) kitabında bireyi uyarmıştı: bireyin internetteki her tıklaması ve her tuş darbesi, örneğin

Google’dan alacağı bilginin filtrelenerek kendi görüşlerine uygun olması sonucunu yaratıyor. Bireyin internette okuduklarından X siyasi görüşüne sahip olduğu anlaşılırsa, herhangi bir konuda internette arama yaptığında, objektif veya farklı görüşler

yerine, X görüşüne uygun seçenekler kendisine daha önde sunulabiliyor. Birey, bu “baloncuk” içerisine hapsolarak, giderek benzer görüşler kabilesinin üyesi oluyor. Kültürel ve siyasi çeşitlilikten uzaklaşıyor.

New York Üniversitesi, Sosyal Psikoloji profesörü

Jonathan Haidt, çoksatan listesine giren “The Righteous Mind: Why Good People are Divided by Politics and Religion” (Doğrucu Zihin: İyi İnsanlar Neden Siyasi ve Din Nedeniyle Bölünür/Kutuplaşır) başlıklı kitabında ayni durumu vurgular. Haidt’e göre, “Facebook Etkisi” dediği bu durum, bireyde zaten var olan kendisi gibiler ortamında olma içgüdüsünü daha da perçinliyor.

Dolayısıyla, birey tercihleri ile şekillendirilebilen algoritmaların nötr olmasını bekleyemeyiz. Facebook’un kullandığı algoritmaların, daha dikkat çeken haberleri öne aldığı görülüyor. Böylece, fazla tıklanmamış olanlar arka plana düşebiliyor. Ortada bir yanlılıktan çok, algoritmaların nötr olmadığı gerçeği var.

Sanayi 4.0 iddiasının merkezinde, makinelerin insan müdahalesi olmadan, veri ve enformasyon paylaşabilmesi, bunları değerlendirebilmesi ve gereğini yapabilmesi var. Daha çok tüketiciler için sözü geçen nesnelerin interneti uygulamasının, üretim süreçlerinde kullanılması var. Burada önemli soru şu: Makineler arasındaki bu veri ve enformasyon alış verişinin, güvenli olması nasıl sağlanacak?

İşte bu güvenin blok zinciri (blockchain) altyapısı ile sağlanabileceğini iddia eden görüşler ortaya çıktı (örneğin, http://bit.ly/1T7otBW). Dijital para Bitcoin ile yapılan işlemlerin alt yapısı olan blok zinciri, en basit tanımıyla, bir ağ içerisinde ana hesap defteri gibi görülebilir. Bu “defter” bir merkezin kontrolünde değildir. İçindeki veriler ancak ağdakiler arasında bir konsensüs sonucu kaydedilip değiştirilebilir fakat silinemez.

Bu ay yayımlanan “The

Business Blockchain: Promise, Practice, and Application of the Next Internet Technology” başlıklı kitabında William Mougayar, blok zincirinin bir hesap defterinin çok ötesinde Web’den sonra internette en önemli gelişme, hatta bir tsunam olduğunu iddia ediyor.

Nesnelerin internetinin de altyapısı olabilir mi? Blok zincirinin çok yoğun hesap gerektirmesinin şimdilik bir sorun olduğunu düşünüyorum. Fakat, bir merkezden kontrol edilmeden güvenli enformasyon alışverişi sağlama niteliği ile birçok alanda önemli paradigma değişikliği yaratabilir.

Page 13: BThaber Sayı 1074

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Mikro_ERP_BT_haber_dergisi_ilan.pdf 1 01/04/16 12:21

Page 14: BThaber Sayı 1074

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Dijital20_Bthaber_28x40cm.pdf 1 24/05/16 10:54

Page 15: BThaber Sayı 1074

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Dijital20_Bthaber_28x40cm.pdf 1 24/05/16 10:54

Teknoloji eğitimi alanında 50’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştiren Academytech, yeni yatırımlarla büyümesini sürdürüyor. Türkiye’de CCIE Eğitimleri veren tek yetkili kurum olduklarının altını çizen AcademyTech CEO’su Özcan Yıldız, “Yurtdışından gelen talepleri değerlendirerek her fırsatta işimizi büyüttük. İspanya’nın başkenti Madrid’de ofis açtık. Dubai üzerinden aynı şekilde tüm çevre ülkelere hizmet veriyoruz. 3 farklı kıtada yer alan 5 ofisimizle aralarında Dominik Cumhuriyeti, Çin, Kosta Rika ve Nepal gibi ülkelerin yer aldığı 50’nin üzerinde ülkede 100’den fazla kuruma eğitim verdik. Cisco gibi global bir partnerin desteği ile Kolombiya, Nijerya, Kosta Rika, BAE, Güney Afrika, Rusya, Nepal, Hindistan, Singapur, Papua Yeni Gine, Malezya ve Afganistan gibi ülkeler ile eğitim alanında işbirliği

Academytech yurtdışı atağını sürdürüyor

yaptık. Çoğu kimsenin adını ve haritada yerini bile bilmediği örneğin Batı Afrika’da bulunan Sierra Leone ülkesinde dahi birçok kuruma hizmet sunduk. Türkçe dışında İngilizce, Arapça, Farsça, İspanyolca ve Rusça olmak üzere 6 dilde bilgi teknolojileri

eğitim verebiliyoruz. Şimdi çıtayı daha da yükseltiyor ve yatırımlarımızı artırıyoruz” dedi.

İki sene üst üste Deloitte Teknoloji Fast50 ödülü aldıklarını hatırlatan Özcan Yıldız “Bu başarı, kendimize olan güveni daha da artırdı. Öte yandan IoT alanında müthiş, eşi benzeri olmayan bir ürün geliştirdik. Bu ürüne son 2 yıl içinde 1 milyon dolar Ar-Ge yatırımı yaptık. Bundan böyle Ar-Ge çalışmalarımız artarak devam edecek” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin tanıtımı için çalışmalarını sürdürdüklerine de dikkat çeken Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şirketimizi Türkiye’nin kültür ve bilgi teknolojileri elçisi olarak görüyoruz. Türk mühendislerine güvenimiz tam. Kimse, bilgisayar bilimcisi olarak doğmaz. Ama bilgisayar bilimcisi olarak kendinizi yetiştirdiğinizde önünüzde inanılmaz fırsatlar çıkabilir. Ülkemizi en rekabetçi kılacak

olanlar, Türkiye’nin bilişimci gençleridir. 2016 yılında en fazla ‘yetenek açığı’ bulunan 10 pozisyon arasında BT personeli ilk 10 arasında. BT alanında nitelikli çalışan mumla aranıyor. Tüm bunlara ek olarak; Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefine ulaşılmasında bilişim önde gelen sektörler

arasında yer alıyor. Yurtdışı yatırımlarımız bizim için kurumsal sosyal sorumluluk anlayışımız çerçevesinde de çok anlamlı. Zira sektörün, ülke ekonomisinin büyümesinde, istihdamın ve dünya pazarlarındaki rekabet gücünün artmasında kaldıraç görevi gördüğü ve Türkiye için oldukça stratejik olduğunu düşünüyorum.”

Haber Merkezi

BSA - The Software Alliance’ın yeni Küresel Yazılım Araştırmasına göre Türkiye’deki bilgisayar kullanıcıları lisanssız yazılım ile siber saldırılar arasındaki bağlantıya rağmen endişe verici oranda lisanssız yazılım kullanmaya devam ediyorlar.

Lisans Uyumluluğu Sayesinde Fırsat Yakalama adlı araştırma, Türkiye’de bilgisayarlarda kurulu olan uygun biçimde lisanslanmamış yazılım oranının %58 olduğunu ortaya koyuyor. Bu oran BSA’nın 2013 tarihli, bir önceki küresel araştırmasına kıyasla 2 puanlık bir düşüşe karşılık geliyor.

Bu erişim oranı kısmen Türkiye’de mevcut olan başlıca eğilimler tarafından etkilenmiş. Tek başına iki puanlık düşüş sağlayan itici güç ise tüketicilerin sevkiyat payında ve kurulu sistemdeki tüketicilerin payında meydana gelen azalma olmuş.

BSA Başkan ve CEO’su Victoria A. Espinel, “Raporda vurgulandığı gibi, bir firmanın

kendi ağında hangi yazılımların var olduğunun farkında olması son derece önemli. Birçok CIO (bilişim teknolojilerinden sorumlu başkan) sistemlerinde kullanılan yazılımların kapsamından veya yasal olup, olmadığından tümüyle haberdar değil.

Tüketiciler, bilgi işlem yöneticileri ve firmalarda bulunan PC kullanıcılarını kapsayan araştırma lisanssız yazılım kullanımının hala yüksek olduğu ve bireylerin yanı sıra firmaların da lisanssız yazılım kullanarak ateşle oynadıkları olgusunu destekliyor. Bunun ardında yatan neden siber saldırılar ve lisanssız yazılım kullanımı arasındaki güçlü ilişki. Lisanssız yazılımın kullanımda olduğu her yerde kötü amaçlı yazılım ile karşılaşma olasılığı önemli ölçüde artış gösteriyor. Kötü amaçlı yazılım ile baş etmenin maliyeti ise sarsıcı olabiliyor. Örneğin, sadece 2015 senesinde, siber saldırıların işletmelere olan maliyeti 400 milyar doların üzerinde.

İşletmelerin ihtiyaçlarına yönelik satış noktası (POS) ve arka ofis sistemleri çözümleri sunan Omni, restaurant, fastfood, pastane, kahve zincirleri gibi yiyecek içecek işletmelerinde kullanılan POS cihazları ve otomasyonlarının sistem güvenliğiyle ilgili dikkat edilmesi gereken altın noktaları açıkladı.

İşletmelerin, sahip oldukları verilerin gizliliğini sağlayarak, iş sürekliliklerini ve varlıklarını sürdürebildiğini ve sürekli güncellenen bir veri güvenliği çözümü kullanılmasının günümüzün tehdit atmosferinde işletmeler için önemli bir unsur olduğunu belirten Omni Genel Müdürü Fırat Ertan, sistem güvenliği açısından göz ardı edilmemesi gereken en önemli noktaları şu şekilde sıraladı:

• İşletim sistemi güncelleme: Bütünleşik sistemlerde, bilgisayar sistemlerinde uygulanan işletim sistemi güncelleme işlemlerine gerek kalınmaz. İşletme hem zaman kaybı yaşanmaz hem de kısa sürelerde ekstra maliyetlerden

kurtulmuş olur. Bütünleşik sistemler (embedded system) edinerek, zamansız güncellemelerle uğraşmayın ve vakit kaybı yaşamayın.

• Güncellenen veri güvenliği çözümü: İşletmeler, sahip oldukları verilerin gizliliğini sağlayarak, iş sürekliliklerini ve varlıklarını emin adımlarla sürdürebilirler. Bu süreklilik için güncellenen bir veri güvenliği çözümü kullanın.

• Özel donanım ve yazılım: Güvenlik riskleri ve kaçaklar, işletmelerin veri güvenliğini tehdit eden noktaların başında gelmektedir. Bütünleşik sistem kullanan cihazları tercih

ederek, virüs bulaşma, sistem çökmesi gibi güvenlik risklerini ve kaçakları ortadan kaldırın.

• Akıllı kullanıcı anahtarları: Akıllı kullanıcı anahtarıyla sisteme giriş ve her türlü fonksiyonun yetki seviyelerine göre kullanımı gerçekleşebilmektedir. İşletmenizde akıllı kullanıcı anahtarları kullanarak her türlü para kaçağını önleyin.

• Denenmiş yazılım: POS sistemi yazılımları evrenseldir. İşletmelerinizde tüm dünyada denenmiş ürünleri tercih edin, yazılım hatalarının, yavaşlamaların, kaçakların önüne geçin.

Türkiye’de lisanssız yazılım kullanma oranı yüzde 58

POS güvenliği için 5 altın nokta...

Academytech CEo’su Özcan Yıldız

BİLİŞİM DÜNYASI 1530 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber

Bugüne kadar binin üzerinde kurumsal müşteriye hizmet ve 10 binin üzerinde kişiye de eğitim verdiklerini belirten AcademyTech Direktörü Murat Bayraktar ise Türk mühendislerinin problem çözme, çoklu görev yönetme becerisi ve stres altında çalışma yeteneği sayesinde küresel projelerde çok başarılı olduklarının altını çizdi. Bu nedenle AcademyTech’in gelirlerinin yüzde 60’ının yurtdışından geldiğini kaydeden

Bayraktar, şöyle konuştu: “AcademyTech bünyesinde 5 milyon dolarlık veri merkezi bulunmakta. Bu altyapıyı demo, eğitim, proje testleri ve konsept deneyimleme çalışmalarında kullanıyoruz. Bu laboratuvar hizmetimiz özellikle Avrupa’ dan yoğun ilgi görüyor. Altyapımızı güncelleme kararı aldık. Yaz aylarında düğmeye basılacak ve hızla aksiyon alacağız. Sonbaharda yeni altyapımızı kullanıma sunacağız.”

GELİrLErİn YüZDE 60’I YurtDIşInDAn

Page 16: BThaber Sayı 1074

BİLİŞİM DÜNYASI16 30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber

Kurumsal güvenlik yapısında gelinen noktayı değerlendiren Palo Alto Networks Başkan Yardımcısı ve EMEA Bölgesi CSO’su Greg Day’e göre, güvenlik profesyoneli eksiği konusunda artan bir farkındalık var. Yine de, aşırı bilgi yüklemesi yüzünden birçok şeyin, ‘olduktan sonra fark edildiği’ gerçeğine dikkat çeken Greg Day, “Tipik bir şirkette ayda 10 binden fazla güvenlik olayı gerçekleşiyor. Buna karşılık şirketler, güvenlik açısından ellerinde ne olduğundan çok, gerçekte nasıl kullandıklarına bakıyor. Bence konu burada yine siber güvenliğin ana prensiplerine geliyor” eleştirisini yaptı. Ana prensipten kasıt ise ‘engellemek’. Bunun arkasındaki ilk itici güç ise teknik olarak daha verimli bir yapıya geçme ihtiyacı. Greg Day’in burada da gereksiz ve verimsiz iş yükü odaklı eleştirisi net: “Örneğin, çoğu şirket güvenlik değerlendirmelerini uygulamadan önce muhtemelen trafiği sınır noktasında, belki 6-7 kez deşifre ediyor. Bu, evrimsel olması gereken bir alan için çok verimsiz. Aslında bir kere deşifre edilmeli, her şeye parça parça bakmaktansa birlikte aranmalı. Gerek değişen tehditler, gerek dijital değişim ve düzenlemeler yüzünden şirketler bence siber güvenlik mücadelesine olan yaklaşımlarını değerlendirmeye ve yaşadığımız dünya ile gördüğümüz tehditler kadar dijital olmaya itiliyor.” Yani hangi BT yapılarını kullandığınız değil, nasıl bir bakış açısı ve önceliklendirme ile en güncel risklerle savaştığınız bu devirde önemli. İstanbul ziyareti ışığında Türkiye pazarı hakkındaki yorumlarını da paylaşan Greg

Bakış açısında değişim emniyetin de temeli

Day, sorularımızı yanıtladı:

n Küreselde olduğu gibi Türk şirketlerinde de maliyet ve yönetim avantajı odaklı sanallaştırma ve bulut bilişim ilgisi artıyor. Çözümlerinize yönelik ilgi ışığında Türkiye pazarını küresel pazarla nasıl kıyaslayabiliriz?

İstanbul ziyaretimde de benzer tartışmalar yaptık. Tartışmanın ilk konusu doğu-batı trafiği. Şirkete giren ve çıkan bilgiler olarak bir ‘kuzey-güney trafiği’ fikri vardı. Şimdi de şirket için hareket eden bilgiler olarak doğu-batı trafiği fikri var. Sunucuların kurulup kapatılabildiği sanallaşan dünyada çok düzlemsel bir yapı kurulduğunu görüyoruz. Bu ‘çok hassas’ bilgilerin ‘hassas olmayan’ bilgiler ile yan yana olabileceği anlamına geliyor. Ama çalışma sırasında bu ortamları kurup kapatırken, ilgili kontrollerin yerleştirildiğinden de emin olmalıyız. O yüzden risk yönetimine odaklanırken, nasıl dijital olarak yenilikçi çalışma ortamı kuracaklarının da dengesini bulmaya çalışıyorlar. Bunun için doğru işbirlikleri arayışındalar. Entegre bir yapı için bizim gibi güvenlik sağlayıcılar ile bu ortamları sunan teknoloji sağlayıcıları arasında yapılan işbirlikleri var.

n Avrupa Birliği (AB) düzenlemeleri burada nasıl bir yere sahip?

Yeni AB düzenlemeleri arasında

olan, tasarım ile güvenlik ve kendinden güvenlik kavramlarını vurgulayan bir kavram. Bu ortamlarda güvenliğin çalışması için uyarlama yapmak zorunda kalmamalıyız; bunlar doğal olarak entegre olmalı. İşletmeler daha karmaşık hale geldikçe mikro-segmentasyonu kolayca yerleştirmek mümkün oluyor. Bu durumda işletme diyebilir ki, “Düşük seviye bilgilerin yanında, kritik bilgiler de olabilir. İşletmemin merkezinde olması gereken tedarik zinciri veya başka ortaklarım olabilir, ama onlara sadece ihtiyacı olan bilgilere erişim verip, diğer bilgilere erişim vermek istemiyorum”. Bulut, Avrupa’nın büyük bir kısmı için ilginç bir ikilem ve gördüğüm kadarıyla Türkiye’de de öyle. Buluta geçmek için bir istek ve hatta birçok yönden baskı var.

n Baskının kaynağı ne? Bulut esneklik ve uygun

maliyet ile ilgili. İstanbul’da yaptığımız bazı tartışmalar, yerel şirketlerin buna hazır olup olmadığı, uygulamalarının ve kaynaklarının buluta uyumluluğu ile ilgiliydi. O noktaya varmak için daha çalışmak gerektiğini gördük. Sonra daha geniş bir tartışma konusuna geçtik: “Değişen düzenlemeler ile gizlilik konusunda kaygı yaşamadan verileri nerede depolayabilir ve barındırabiliriz, bu bulut nerede olabilir?” Bulutun yerini ne kadar daraltırsanız, çoğu zaman maliyeti de o kadar artıyor. O yüzden şirketlerin, buluta

geçmenin doğal bir adım olması konusunda hazır olup olmadıkları çevresinde denge noktası var. Buluta geçmenin arkasındaki motivasyona dönersek; bulutun yeri, olgunluğu ve bunların getirdiği maliyet ile uyumluluk, gizlilik ve bunların çevresindeki gereklilikler arasındaki dengeyi ele aldığımız zaman, buna gerçekten değip değmediği önemli.

n Öncelikleriniz ve stratejiniz hakkında bilgi verir misiniz?

Uzun vadede hedefimiz internetin iş yapmak ve tüketiciler ile etkileşim halinde olmak için güvenli olduğu konusunda güven sağlamak, ihlallerin güveni azaltmasını nasıl engelleyebileceğimizi belirlemek. Konu tamamen ‘önlemeye’ odaklanmak ve bunun için yapılabilecek çok fazla şey olduğuna inanıyorum. Bu, dünyayı çok daha iyisini yapabileceğimiz konusunda eğitmemiz gerektiği anlamına geliyor. Avrupa için önümüzde yeni bir düzenleme var ve bu da güvenlik profesyonellerine düşünme fırsatı verecek. Birçok şirketin güvenlik teknolojileri ve uygulamaları, kullandığımız arabalardan eski. Durup “Teknolojiyi kullanma tarzımızdaki temel prensipleri ve buna karşı güvenliği nasıl uygulayacağımızı yeniden değerlendirelim” diyebilmek, hem bugün hem gelecek için uygun olanı tasarlama fırsatı sunuyor. Bizim için öncelik; platformumuzu interneti kullanma şeklimize uygun, tehdit önlemede otomatik ve etkin olacak şekilde genişletmek. Geçmişten öğrenebileceğimiz bir ders varsa, o da sorunları teker teker çözemeyeceğimiz.

n Bunun sebebi ne? Çünkü çok fazla insan

müdahalesi gerektiren bir şey yaratıyor. Sorunu anlamak, onu çözmeye çalışmanın tek yolu. Faaliyet gösterdiğimiz dünyalara uygun olan doğru istihbarata sahip olmak önemli.

Handan Aybars Güvenlik konusunda gelişen risklere karşı yepyeni güvenlik önlemlerini kurumsal BT’de konumlandırmak iyi güzel. Ama

geleneksel ölçütlerle bunların faydasını ölçmek yerine proaktif olmak, çözümden ziyade bakış açısını geliştirmek de şart.

Palo Alto networks Başkan Yardımcısı ve

EMEA Bölgesi Cso’su Greg Day

Ne yasaklama ne de sınırlama bir seçenek. Öncelikle işletmeler buna izin vermez, ikincisi bunu yapmaya çalışsanız bile kullanıcılar bunu aşmanın yolunu bulmaya çalışır. Bu yine Güvenlikten Sorumlu Yönetici’nin (CSO) görevindeki daha geniş değişime geliyor. Eskiden teknik engelleyici, yaptırımcı olarak görülüyorlardı. Bence şu an değişen şey, CSO’nun şirket faaliyetlerinde ve işleyişinde daha çok yer alması. İş dünyasında riskleri engellemeyiz, riski yönetiriz. Risk aslında bazen iyi bir şeydir, risklerin iyi ödülleri olabilir. Güvenliğin rolünün ‘işletmeye riski nitelendirmek konusunda yardım etmek’ olduğu daha fazla görülüyor. Bu teknik riskten çok, organizasyon için ticari sonuçları ile ilgili. Böylelikle neyin kabul edilebilir olduğu ve kabul edilebilir risk noktasına gelmek için ne yapılacağı ile ilgili ortak anlaşmaya varılabilir.IoT ve M2M konularına dönersek, hala gözlemlediğim ve her zaman zorluk olacak şey dijital dönüşümün yenilik ve yeni pazarlama yöntemleri ile ilgili olması. Çoğu zaman güvenlik, sonradan akla gelen bir konu. Şirketlerin tasarım ve kendiliğinden güvenlik konusunda hala iyileşmeleri gerek. Geçmişteki hatalar ve derslerden öğrenmek önemli. Fakat bunu yaparken, pazara giden yolu ve süreyi de uzatmamak gerek.

Iot vE M2M GİBİ GELİşEn kAvrAMLAr BİrEYsEL, kuruMsAL GüvEnLİk ALGIsInDA nE GİBİ DEğİşİMLErİ GErEkLİ kILIYor?

Sistemler genelde insanlar tarafından kullanılır ve insanlar hata yapar. Dahası, sistemler genellikle insanlar tarafından tasarlanır ve insanlar hata yapar. O yüzden insan içermeyen bir sistem kurabileceğimizi düşünebilirsek ‘kusursuz olma’ olasılığından bahsedebiliriz. Fakat o zaman da en başında bunu oluşturan şeyin kusursuz olup olmadığını tartışırım. Birçok şirketin yüzde 99 güvenli olmaktan uzak olduğunu tartışabilirim. Bir işletme için bu bizi kabul edilebilir güvenlik seviyesine, hedefin ne olması gerektiğine ve nasıl

ölçülebileceğine getiriyor. Çoğu organizasyonda sorduğum ilk temel sorulardan biri başarı ölçülerinin ne olduğu. Hala sayılar etrafında kurulu metrikler duyuyorum: Durdurulan tehdit sayısı, güvenliği aşan metrik sayısı veya gözlemlenen farklı tehdit sayısı. Bunların çok büyük bir kısmı şansa bağlı. Asla erişilemeyecek, yüzde 100 başarıdan bahsetmeden önce ne kadar yaklaşmak istediğinize ve bu yolculukta niteliğinize bakmak önemli. Burada ana metriklerden biri zaman olmalı. Çünkü şirketler mümkün olduğunca fazla

tehdidi önlemeye çalışmalı. Bu durumda, ne kadar sürede bulunduğu, etki göstermeden önce mi bulunduğu ve engellenip engellenemediği, sonrasında bulunduysa ne kadar sürdüğü ve bunun kabul edilebilir bir süre olup olmadığı, kabul edilebilir bir sürede tepki verilip verilemediği gibi sorular sorulmalı.Bu konuda proaktif olunmaya başlanabilir. Bu, daha da fazla işletmenin dönüşümünü sağlamak ve risklerini yönetmek, ama bunu işletme için kabul edilebilir zamanda yapmak konusundaki dengeyi bulmakla ilgili.

YüZDE 100 GüvEnLİ Bİr sİstEMDEn BAHsEDEBİLİr MİYİZ?

Page 17: BThaber Sayı 1074

BThaber

DOSYA 30 MAYIS5 HAZİRAN 2016

www.bthaber.com

E- Dönüşüm

E-dönüşüm ile gelen verimlilikE-fatura, e-arşiv ve e-defter ile birlikte verilerini sanal ortama taşıyan şirketler ve kamu kurumları, kağıt yükünden kurtulurken, bir yandan da iş süreçlerini çok daha sağlam bir temelin üzerinde kurabiliyorlar. Hem maliyet hem de verimlilik avantajları sağlayan

bu e-dönüşüm uygulamalarının getirdiği en büyük avantaj ise kayıt dışı ekonomiye vurdukları darbe. Çünkü e-fatura, e-defter, e-arşiv çözümlerine geçişin ana amacını; tam otomasyona geçiş ve işlerin daha hızlı yapılması, vergi mevzuatının yenilenmesi,

elektronik ticaretin vergisel anlamda izlenebilmesi, vergi gelirlerinin artırılması, vergileme maliyetlerinin düşürülmesi, vergileme sürecinin şeffaflaşması ve nihayetinde de kayıt dışı ekonominin önüne geçilmesi oluşturuyor. Bu noktadan hareketle hem kamu kurumlarının hem de

özel sektör kuruluşlarının tam uyum içerisinde e-dönüşüm sürecini tamamlamaları önemli bir noktayı içeriyor. Kullanımı her geçen gün artan ve yaygınlaşan e-dönüşüm uygulamaları için farkındalığın artırılması için de çaba sarf edilmesi gerekiyor.

17

Ekrem uçman

Page 18: BThaber Sayı 1074

18 30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaberE- DönüşüMDOSYA

E-DÖNÜŞÜM KOBİ’LERİ AYNI ZAMANDABULUT BİLİŞİM İLE DE TANIŞTIRIYOR

KEP vE E-İMZAYA ENTEgRE E-DÖNÜŞÜM

2014 yılı başında e-fatura ile başlayan işletmelerin e-dönüşüm süreci 2016 yılında orta ve büyük ölçekli birçok KOBİ’nin bilişime yatırım yapmasına ve bilişim konusunda bilinçlenmesine ön ayak oldu. KOBİ’lerin yarısından çoğunun halen bir web sitesi olmadığı, e-posta kullanmadığı, sadece üçte birinin teknoloji konusunda bilinçli yatırım yaptığı düşünüldüğünde e-dönüşüm süreci, zorlayarak da

olsa, birçok işletmenin iş süreçleri takibinde bilişim

Kayıtlı Elektronik Posta (KEP) ile haberleşme, geleneksel posta ile yapılan haberleşmeye göre elektronik ortamda hızla ve resmi geçerliliği olacak şekilde yapılmasını sağlıyor. KEP’i “İadeli Taahhütlü Posta’nın elektronik hali” olarak da tanımlayabiliriz. Kamu kurumları ve özel firmalar, KEP ve e-imzaya entegre e-dönüşüm süreçleri ile mevcut iş yapış şekillerini değiştirip işlerinde hız ve verimlilik sağlarken; postalama, baskı, operasyon ve fiziki arşivleme gibi maliyetlerini yüzde 70’e varan oranlarda azaltarak çevreci bir iletişim yöntemine geçiyor. TNB KEP Genel Müdürü Duygu Yantaç, konuyla ilgili gelişmeleri şöyle değerlendirdi: “2015 yılında e-dönüşüm hizmeti sunan entegratör firmalar, yerli ve yabancı doküman yönetim ve süreç yönetim yazılımları, insan kaynakları ve bordrolama yazılımları, ERP ve CRM yazılım firmalarıyla iş ortaklığı ile oluşturulan entegre çözümler neticesinde; kurumların mutabakat, insan kaynakları, sipariş, fatura itiraz, e-arşiv fatura, KEP ile gönderimlerini

ile tanışmalarına vesile oldu. Ülkemiz, sanayi toplumuna

dönüşümü 21. yüzyılda kaçırdı. Tüm dünyada yaşanan sanayi toplumundan teknoloji toplumuna dönüşüm trenini de kaçırmamak, gelişmiş toplumlar arasında yer bulabilmek için bireysel ve kurumsal olarak bilişime önem vermek zorundayız. E-Dönüşüm, kurumlar için buna bir fırsat yarattı. KOBİ’lerin teknolojik altyapılarına, personellerinin bilişim eğitimlerine, kullanacakları yazılımlara yatırım yapmaları uzun vadede sarf malzeme tüketim giderlerinin azalmasına, muhasebe süreçlerinin hızlanmasına, arşivleme harcamalarından ve zamandan tasarruf sağlanmasına,

çevreye saygı bilincinin

de kapsayan birçok süreçte iyileştirme ve elektronik ortamda arşivleme ile maliyet avantajları sağladık.

TNB KEP olarak; 2016 yılı itibariyle KEP hizmetlerimize e-fatura, e-defter gibi e-dönüşüm uygulama çözümlerini de ekleyerek bütünleşik çözüm yaklaşımı ile alanında uzman iş ortaklarımızla müşterilerimize hizmet sunmaya başladık. E-fatura uygulamasına geçişle birlikte 2015 yılında e-fatura hacminin 100 milyon fatura civarında olmasından yola çıkarsak, 2016 yılında zorunluluk kapsamının genişlemesi ile birlikte 500 milyon civarında e-fatura hacminin olacağını öngörüyoruz. E-dönüşümün yeni uygulamalarından olan e-arşiv fatura uygulaması ile fatura gönderimlerinde gerek tüketiciye gerekse gönderim yapan firmalara büyük kolaylık ve maliyet avantajı sağlanıyor.”

Ekonomideki şeffaflığı sağlamak ve kayıt dışı ekonominin önüne geçmenin herkes için faydalı olduğunun altını çizen Duygu Yantaç, şunları kaydetti: “Gelirler

artmasına yardımcı olacak. Dia Yazılım Genel Koordinatörü Süha Onay, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “KOBİ’lerin e-dönüşüm geçişlerinde daha uygun bütçelerle e-fatura, e-defter ve e-arşiv gibi ihtiyaçlarını takip edebilmelerine olanak sağlamak için bulut bilişimin KOBİ’lere getireceği avantajları da göz ardı etmemek gerekir. Hem Gelirler İdaresi Başkanlığı’nın hem özel entegratörlerin bulut bilişim altyapısı kullanarak hem verimli hem de güvenli hizmet verdikleri düşünüldüğünde her bir KOBİ’nin iş süreçlerinde kullandıkları muhasebe yazılımlarının da bulut bilişim altyapısına sahip olması KOBİ’lere ileri teknolojiyi daha az maliyet ve daha güvenilir bir altyapı ile sağlayacak.

Dia Yazılım olarak e-dönüşüm sürecini zorunlu olarak yaşayan müşterilerimizin hem bulut bilişimin avantajlarından faydalandıklarını hem maliyetlerini düşürdüklerini

hem de süreçlerini çok daha

İdaresi bu uygulamalar ile hem ekonomiyi şeffaflaştıyor hem de bu sistemi kullanan şirketler zamandan ve maliyetten tasarruf sağlıyor. Teknolojinin hayatımızın her alanında var olduğu bir dünyada, ekonominin de bu gelişmelere uyum sağlaması bir gereklilik. Kayıtlı Elektronik Posta (KEP), e-fatura ve e-arşiv uygulamalarının yaygınlaştırılması, e-ticarette aracı kurumlarla veri alışverişinin elektronik ortam üzerinden yapılması, e-fatura ve e-arşiv faturanın yaygınlaşması, sağlık kuruluşlarının ve eczanelerin SGK’ya düzenledikleri faturaların elektronik ortamda düzenlenmesi gibi uygulamalar kurumlara ve bireylere hızlı, güvenilir ve ekonomik iletişimin faydalarından yararlanma imkânı veriyor. Bu uygulamalar ne kadar çok yaygınlaşırsa o kadar çok

kolay ve hızlı takip ettiklerini gören bir çok firma e-dönüşüme adım atmayı gönüllü olarak tercih ederek öncelikle Dia Yazılım, e-fatura ile iş süreçlerini buluta taşıyorlar. E-Fatura ile başlayan bu dönüşüm daha sonra e-defter ve e-arşiv ile devam ediyor. KOBİ’lere tavsiyemiz Maliye Bakanlığı tarafından zorunlu geçişe tabi olmasalar bile avantajlarını göz önünde bulundurarak hem e-dönüşüme hem de bulut dönüşümüne beraber adım atmalarıdır.”

başarı sağlanacaktır. Sektörün gidişini incelediğimiz kadarıyla önümüzdeki senelerde farklı sektörlerdeki yaygınlaşma ile bu başarı katlanarak artacaktır.

Şirketler için bu konularda en çok dikkat edilmesi gereken konu, çalışacakları hizmet sağlayıcının seçimidir. Pazarda bu hizmeti sunan çok sayıda hizmet sağlayıcı firma var. Ancak, bu hizmetlerin uzun süreli oluşu, mevzuat ile iç içe olması açısından değerlendirildiğinde satış sonrası müşteriye sunulacak desteğin hizmet kalitesi, süreklilik ve güvenilirlik konularında doğru hizmet sağlayıcıyı seçmek gerekiyor.”

Dia Yazılım Genel koordinatörü süha onay

Page 19: BThaber Sayı 1074

Herkes e-dönüşüm çözümü üretebilir amadeğer üretmek çok daha fazlasını gerektirir…

Ethem ARDA / Ototrim Panel Sanayi ve Ticaret A.Ş.

“Çalışanlarımız Detaysoft’un geliştirmiş olduğu e-fatura ve e-defter çözümlerini anlaşılır olmaları ve hatalara anında destek sağlanması sebebiyle kısa zamanda benimsedi.”

Özer AKSOY / Petkim Petrokimya Holding A.Ş.

“Detaysoft’un geliştirdiği e-defter çözümünün anlaşılır olması ve hata desteği yeteneği, işlevselliği yüksek seviyede tutmamızı sağladı.”

Burcu GÖNLÜYÜCE / Perfetti Van Melle Gıda Sanayii ve Ticaret A.Ş.

“Detaysoft’un e-defter çözümü kısa süre içerisinde firmamıza adapte edilerekkullanıcılarımıza kolay bir şekilde aktarıldı.”

Hüseyin AYDIN / Hema Endüstri A.Ş.

“E-defter sürecimiz için yalın ve anlaşılır olan Detaysoft’un çözümünü tercih ettik. Bu çözüm tüm taleplerimizi fazlasıyla karşıladı.”

Herkes e-dönüşüm çözümü üretebilir amadeğer üretmek çok daha fazlasını gerektirir...

“Çalışanlarımız Detaysoft’un geliştirmiş olduğu e-fatura ve e-defter çözümlerini anlaşılır olmaları vehatalara anında destek sağlanması sebebiyle kısa zamanda benimsedi.”

Ethem ARDA / Ototrim Panel sanayi ve Ticaret A.Ş.

“Detaysoft’un geliştirdiği e-defter çözümünün anlaşılır olması ve hata desteği yeteneği,işlevselliği yüksek seviyede tutmamızı sağladı.”

Özer AKSOY / Petkim Petrokimya Holding A.Ş.

“Detaysoft’un e-defter çözümü kısa süre içerisinde firmamıza adapte edilerekkullanıcılarımıza kolay bir şekilde aktarıldı.”

Burcu GÖNLÜYÜCE / Perfetti Van Melle Gıda Sanayii ve Ticaret A.Ş.

“E-defter sürecimiz için yalın ve anlaşılır olan Detaysoft’un çözümünütercih ettik. Bu çözüm tüm taleplerimizi fazlasıyla karşıladı.”

Hüseyin AYDIN / Hema Endüstri A.Ş.

[email protected]

www.detaysoft.com

+90 (216) 443 13 29

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Page 20: BThaber Sayı 1074

20 30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaberE- DönüşüMDOSYA

TİcARET KAYIT ALTINA ALINIYOR, ŞEffAfLIK SAğLANIYORE-Defter, e-fatura ve e-arşiv çözümleri şirketleri birçok maliyetten kurtaran uygulamalar olarak düşünebiliriz. Bu uygulamalar mevcut kâğıt defter basan şirketlerin noter maliyeti, saklama (depolama) maliyeti, taşıma maliyetlerini yok ediyor. Ayrıca ilk yatırım anlamında bakıldığında önceleri yüksek maliyet içerdiği şeklinde bir algısı olan bu çözümler fiyat aralığı açısında da bir doygunluğa ulaşmış ve bu algı da kırılmış durumda. Kurum kültüründe hizmet kalitesini benimseyen ve operasyonel verimliliğini bunu üzerine kuran şirketler e-dönüşüm süreçlerini de benimsiyorlar. Özellikle kullanıcı adaptasyonu yüksek, mali raporlarını güçlü bir altyapı ile destekleyen ve hızlı bir erişim sağlayarak finansal süreçlerin entegre çalışmasını sağlayan çözümler üzerinde odaklanılıyor. Bunu kısaca bütünleşik bir sistem şeklinde adlandırabiliriz. Tabi bunu sağlarken şirketlerin özellikle KOBİ’lerin baktığı diğer bir konuda yatırım maliyetinin yönetilebilir edilebilir olması. Özel entegratörlük bu anlamda şirketlere büyük fayda sağlayabiliyor. Bu uygulamalar ile ayrıca veri tutarlılığı da sağlanmış oluyor.

Detaysoft Ürün Yöneticisi Emir Serpicioğlu’nun verdiği bilgilere göre e-dönüşüm çözümleri ile ticaretin kayıt altına alınması sağlanıyor ve ekonomideki şeffaflık sağlanmış oluyor. Gelirler İdaresi bu uygulamalar ile şirketler arasındaki ticareti kayıt altına alabiliyor. Tabi burada uygulanacak eylem planının önemi büyük. Gelirler İdaresi’nin Ocak 2015 yılında yayınladığı onuncu kalkınma planında kayıt dışılıkla mücadele ile ilgili düzenlemeler arasında buna ilişkin önlemler bulunuyor. Turizm sektöründeki kayıt dışı rehber istihdamının önüne geçilmesi için e-fatura ve e-arşiv uygulamalarının yaygınlaştırılması, e-ticarette aracı kurumlarla veri alışverişinin

elektronik ortam üzerinden yapılması e-faturanın kullanılması, sağlık kuruluşlarının ve eczanelerin SGK’ya düzenledikleri faturaların elektronik ortamda düzenlenmesi gibi uygulamalardan bazıları. Kilit nokta bu dönüşümün kapsamı genişledikçe bu tür düzenlemelerin makro düzeyde yaygınlaşmasıdır. Yurt dışına kesilen faturaların elektronik ortamda takibi gibi konularda yurt dışı şirketlerin tabi oldukları elektronik sistemlere entegresyon veya ülkeler arası ortak bir platform geliştirilmesi düşünülmesi gereken diğer bir konu.

“E-Dönüşüm konusunda ilk dikkat edilmesi gereken konulardan birisi doğru bir iş ortağının seçilmesidir” diyen Emir Serpicioğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Bu noktada BT ve muhasebe yöneticilerine büyük görev düşüyor. E-fatura, e-defter, e-arşiv ve diğer e-dönüşüm çözümleri birbirini tamamlayan ve birbirleri ile entegre çalıştıkları zaman operasyonel açıdan üssel değer yaratabilen uygulamalardır. Bu süreçler sistemsel olarak birbirinden bağımsız gibi gözükmesine rağmen aslında birbirlerini etkileyen süreçlerdir. Kesilen faturaların elektronik ortamda deftere doğru bir şekilde yansıması, e-defterin doğru gönderilmesi için,

e-fatura sistemindeki kullanıcıların güncellenmesi ve gönderim şekli bildirimi müşteriye kesilecek faturanın e-arşiv kapsamında olup olmayacağını sistem tarafından bilinmesi açısından önemlidir. Bu gibi işlemlerin işleyen finansal süreç içinde birbiriyle entegre ve düzenli bir şekilde çalıştırılması ve kolay

bir şekilde raporlanabilmesi hem müşteriler, hem çalışanlar hem de servis sağlayıcılar açısından kalitenin arttırılması anlamına gelmektedir. Bu da ancak e-dönüşüm sürecinin standart bir metodoloji ile hayata geçirilmesi ile olacaktır. Bu yüzden kaynakları sağlam, güvenilir bir iş ortağı ile yola çıkılması önemlidir. İkinci konu bu işleyişin maliyeti olacaktır. Maliyeti yönetilebilir kılmak çözümün maliyetinden daha önemlidir. Üçüncü ve bence en önemli konu ise kurulan sistemin işlerliğinin devamlılığıdır. Bu da servis sağlayıcı tarafından sağlanacak destek ile mümkün olacaktır. Destek seviyesinin yeterliliği ve kalitesi şirketlerin önüne koyulan kaynak planlaması ile açıkça görülebilir. Kimse “Sistemi kurduktan sonra desteğini de veriyoruz” sözü ile yetinmek istemez. Sistem tarafında kaç kişi var, uygulama tarafında kim ne yapacak, parametrik bir sistem üzerinde müşteri açısından danışmana ihtiyaç duymadan kolayca değiştirilebilecek noktalar neler, SLA kapsamı nedir. Gelirler İdaresi’nin mevzuat değişikliklerinde izlenecek yol nasıl olacak, bu tür durumlarda fatura kesimi veya defter gönderim aksayacak mı ? Tüm bu sorulara net yanıtlar verebilen çözümler işlerliğinin garantisini net ortaya koyabiliyor demektir. Son olarak entegre çalışması gereken bu çözümlerin tek bir uygulama ile tüm platformlar üzerinden çalışması önemli. Sistemde oluşturulan faturaların elektronik olarak gönderilmeden önce mobil üzerinden onay verilebilir olması yöneticiler için önemli bir kriter.

Bu yılın ikinci yarısında çıkması beklenen e-mizan ve e-irsaliye mevzuat değişikliği için de gerekli çalışmalar ve hazırlıklar tarafımızca yapıldı, bu ürünlerde yine mevcut müşterilerimize kolayca uyarlanacaktır. Bu mevzuat değişiklikleri firmalar için ayrı bir proje iş yükü olarak değil tam tersine verim getirecek değişimler olacaktır.”

Detaysoft ürün Yöneticisi Emir serpicioğlu

Page 21: BThaber Sayı 1074
Page 22: BThaber Sayı 1074

22 30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaberE- DönüşüMDOSYA

kAMu vE ÖZEL kuruLuşLAr tAM uYuM İçİnDE oLMALIE-Fatura, e-defter, e-arşiv çözümlerine geçişin ana amacını; tam otomasyona geçiş ve işlerin daha hızlı yapılması, vergi mevzuatının yenilenmesi, elektronik ticaretin vergisel anlamda izlenebilmesi, vergi gelirlerinin artırılması, vergileme maliyetlerinin düşürülmesi, vergileme sürecinin şeffaflaşması ve nihayetinde de kayıt dışı ekonominin önüne geçilmesini sağlamak olarak özetlenebilir.Bu noktadan hareketle hem kamu kurumlarının hem de özel sektör

kuruluşlarının tam uyum içerisinde e-dönüşüm sürecini tamamlamaları önemli bir noktadır.Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yeni düzenlemesiyle özel sektörde mevcut 20 bin mükellefe ek olarak 10 milyon TL ve üzerinde cirosu bulunan 30 bin mükellefin de 2016 yılı itibarıyla e-fatura, e-defter, e-arşiv uygulamasına geçmesi zorunlu hale geldi. Hedef, 2016 yılında 44 bin e-fatura mükellefine ulaşmaktır.Bununla birlikte; kabul edilen Tebliğ’de kamu kuruluşları için

şöyle bir madde bulunuyor: ‘’10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve kuruluşlar ile iktisadi kamu kuruluşlarının bu Tebliğ kapsamında elektronik fatura uygulamasına geçme ve elektronik defter tutma zorunluluğu bulunmamaktadır.’’E-Dönüşüm sürecinde her iki alanda da uyum zorunluluğunun uygulanması, geçişin başarıyla tamamlanabilmesi için gereklidir.

İŞ HAYATI İçİN DİjİTAL DİSİPLİN!E-Dönüşüm, sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçtiğimiz bu süreçte bilişim ve iletişim teknolojilerinin yardımıyla, bunların sunduğu yeni olanaklar ve yeni modellerle toplumda yaşanan değişimleri ve bu değişim için yapılan çalışmaları anlatmaktadır. E-Dönüşüm ile hayatımıza sıkı bir disiplin ve bununla birlikte gelecek olan kontrol mekanizması ile KOBİ’ler dahil tüm yöneticiler aslında işletmelerinde tam olarak ne olup bittiğini görebileceklerdir.

E-Dönüşümün ilk adımlarından biri olan e-fatura süreci ile işletmeler, etkin, hızlı ve güvenilir bir şekilde fatura alıp verebilmekte, hem de kağıt vb. sarf malzeme tüketimi azaltılarak faturalandırma maliyetleri düşmektedir. Ardından e-defter ve e-arşivin hayatımıza girmesi ile birlikte KOBİ’ler dahil tüm işletmelerde önemli bir bütçe olduğu bilinen sarf malzeme tüketimine katkısı olacaktır. İşgücü ve zaman tasarrufu, onaylama maliyetleri ve zamanında tasarruf, arşivleme harcamaları tasarrufu gibi durumları ortadan kaldırarak elektronik ortamda işlem yapılmasına olanak sağlayacak. İşnet Satış, Pazarlama ve Müşteri İlişkileri Direktörü Aytül Sepetçi, konuyla ilgili şu bilgileri paylaştı: “2015 yılı başında kamuoyuna açıklanan Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı kapsamında e-fatura ve e-arşiv gibi hizmetlerin turizm, sağlık ve e-ticaret sektörlerine yaygınlaştırılması eylemleri göze çarpmakta. Vergi usül Kanunu 454 No’lu tebliğ ile birlikte 2014 veya müteakip hesap dönemleri brüt satış hasılatı 10 milyon TL ve üzeri olan mükellefler de kapsama dahil olmuşlardır.

E-Dönüşüm ile ilgili uygulamalarda şirketlerin ve kamu kurumlarının kendini, ihtiyaçlarını ve hedeflerini göz önüne alarak, buna uygun bir yapı oluşturması önemlidir. KOBİ’ler e-dönüşüm projelerine yatırım yaparken öncelikle bu konuda kendisine doğru bir çözüm sağlayıcı bilişim şirketi bulmalıdır. E-dönüşüm çözümlerini sağlayan şirketin, sadece teknoloji çözümü üreten değil, aynı zamanda bu teknolojik yapıları ve çözümleri bütünleştirebilen ve bir iş süreci çözümü olarak müşterilerine sunan yapıda olmasına dikkat edilmelidir.

Verinin güvenli bir şekilde saklanması, yönetilmesi ve istenildiği an istenildiği yerden erişilebilmesi,

KOBİ’lerin de önem verdiği konulardan biridir. Bu nedenle güçlü, güvenli bir yedekleme sistemi ile iş sürekliliğini sağlayacak bir mimari çözüm tercih edilmelidir. KOBİ’ler iş süreçlerini, önceliklerini, kritik verilerini vb. iyi tespit edip kendisine en uygun e-dönüşüm projesini belirlemelidir.”

KOBİ’lerin bilişim ihtiyaçlarının büyüklüklerine ve yaptıkları işlere göre değiştiğini kaydeden Aytül Sepetçi, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Bilişim teknolojilerinde olmazsa olmaz temel yatırım başlıkları arasında donanım ve yazılım çözümleri gelmektedir. Donanım tarafında öncelikli olarak iletişim (haberleşme, internet, network, mobil sistemler vb) teknolojileri, sunucu ve mobil bilgisayar sistemleri, yedekleme ve güvenlik sistemleri, baskı sistemleri yatırımları gelmektedir.

Yazılım ve hizmet tarafında ise finansal sistemler ve kurumsal kaynak

planlama, veritabanı, müşteri takibi, sektörel uygulamalar, e-ticaret uygulamaları gibi çözümler öncelikli gündeme gelmektedir. Son yıllarda büyük ölçekli donanım ve yazılım yatırımı yapmak yerine bilişim hizmetleri kiralama yöntemi olan bulut bilişim çözümleri de KOBİ’lerin imdadına yetişmektedir. E-dönüşüm sürecinde KOBİ’lerin yatırım yapmak zorunda olduğu uygulamaların başında yasal düzenlemeyi sağlayacak e-fatura, e-defter ve e-arşiv sistemlerini sayabilmekteyiz. Söz konusu uygulamalar e-dönüşüm projelerine hızla uyum sağlayarak zaman, hız ve maliyet tasarrufu kazandırıyor. Üstelik tüm bu hizmetler KOBİ’ler için bulut bilişim çözümleri olarak da sunulmaktadır.”

Dijitalleşme ile birlikte KOBİ’ler pazarda çok daha proaktif olma şansı elde edebilmektedir. Öncelikle sosyal mecralar, markaşalmak isteyen KOBİ’ler için hem bir tanıtım, reklam platformu hem de tüketicileri, rakiplerini, dış dünyayı anlık olarak takip ettikleri ortamlar olarak öne çıkmaktadır.

KOBİ’ler için kendi internet sitesine sahip olmak da çok kritik görülmektedir. Sitenin kolay kullanılabilir ve müşterinin işine yarayacak bilgileri barındırması, mobil platformlardan da erişilebilir olmasına dikkat edilmelidir. Müşterilerle internet, mobil ve sosyal mecralardan iletişim kurmak, onlara yeni ürün, indirim ve kampanya bilgilerini iletmek KOBİ’leri dijital dünyada öne çıkaran önemli bir unsurdur.

İşnet satış, Pazarlama ve Müşteri İlişkileri Direktörü Aytül sepetçi

E-Dönüşüm yolculuğu tüm şirketlerde hatta ülkede sadece teknoloji yatırımı olarak algılanmanın çok ötesinde bir metodoloji, standartlar bütünü, yasal düzenlemeler, iş süreçlerinin dönüşümü, insan kaynaklarının dönüşümü, sosyal dönüşüm kısacası topyekun bir kültür ve zihniyet dönüşümünü ifade etmektedir. Sistem entegratörleri bu e-dönüşüm ve dijitalleşme sürecinde şirketlere bir teknoloji sağlayıcı olarak değil dijital dönüşüm iş ortağı olarak yol gösterici olmalıdır.Sistem entegratörü şirketler dijital dönüşüm sürecini başlatmak isteyen şirketlerin

öncelikle iş hedeflerini ve nereye gitmek istediklerini net olarak belirlemelerine yardımcı olmalı, CEO ve üst düzey yöneticilerden başlayarak bir dijitalleştirme stratejisi oluşturulmalı, iş süreçleri tek tek ele alınarak dijitalleştirme takvimleri ortaya çıkarılmalı, bu strateji doğrultusunda baştan sona tüm insan kaynaklarının da dijital dönüşüme tabi tutulması sağlanmalı, sistem entegratörü şirket dijital dönüşümü sağlayacak gerekli yeni teknoloji yatırımlarını iş hedefleri doğrultusunda yapmalı, eşzamanlı olarak da dijital dönüşümü kapsayan tüm yasal düzenlemeler konusunda şirkete destek olmalıdır.

toPYEkün Bİr ZİHnİYEt DÖnüşüMü

Page 23: BThaber Sayı 1074

2330 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaberE- DönüşüM DOSYA

TÜM MÜKELLEf gRUPLARINDA YAYgINLAŞMA YAŞANAcAK

E-DÖNÜŞÜMDE TEST SÜREcİNDEYİZ

Ülkemizde e-dönüşüm süreçleri hızla gelişiyor. Dünyadaki örneklerden yola çıkarsak, yakın zamanda Türkiye’deki tüm firmalar bu sürecin içerisinde yer alacaklar. Bu süreci, test süreci olarak değerlendiren New Bilişim Teknolojileri CEO’su Nuh Ulu, şu bilgileri verdi.

“ERP entegrasyonları ve mobil çözümler üzerine yazılım çözümleri sunan New Bilişim Teknolojileri, e- dönüşüm sürecinde Convert ürünüyle yer aldı. Bu e-dönüşüm ürünümüz, hem ERP, muhasebe

yazılımı geliştiren firmalara hem de özel entegratör firmalara uçtan uca çözümler sunarak tüm entegrasyon süreçlerini tek başına karşılayabiliyor.

Convert içerisinde e-fatura, e-arşiv, e-defter modülleri bulunuyor. Gelecekte e-irsaliye ve e-sipariş gibi modülleri de ekleyeceğiz. Hedef kitlemizde özel entegratör firmalar, e-dönüşüm sürecine katılmak isteyen yazılım firmaları ve kendine özgü özelleştirmeler isteyen son kullanıcı firmalar var.”

E-Defter, e-fatura, e-arşiv gibi çözümler, kurumlara çok daha hızlı, güvenli, verimli, tasarruflu, ucuz, kaliteli ve kolay iş yapma avantajı sunuyor. Ayrıca bu uygulamalar, ekonomik verimliliğe ve çevrenin korunmasına büyük katkı sağlıyor. E-Defter için bir örnek verecek olursak; Türkiye’de bir firmanın defter maliyeti ortalama 800 TL’den başlamakta ve 500 bin TL’ye kadar ulaşmaktadır. E-Defter maliyeti ile bu masraftan yüzde 50 ila yüzde 90 arasında tasarruf sağlanabileceğini kaydeden Türkkep Genel Müdürü Yüksel Samast, şunları kaydetti: “E-Fatura, e-defter ve e-arşiv fatura gibi hizmetlerin ülke ekonomisine önemli oranda tasarruf sağlayacağını öngörüyoruz. 2016 yılında, bu uygulamaların ve kullanımının kurumsal alanlarda ve birçok meslek gruplarında yüksek oranda yaygınlaşacağını, e-fatura kapsamının genişletilerek on binlerle ifade edilebilecek daha fazla şirketin e-faturaya geçeceğini tahmin ediyoruz. Ayrıca e-defter uygulamasını sadece e-faturaya geçenlerin değil, sağladığı tasarruf ve kolaylıklar nedeniyle defter tutmakla yükümlü tüm mükellef gruplarının yaygın olarak kullanmasını bekliyoruz. Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan kapsam genişletmelerinden dolayı daha fazla sayıda küçük işletmenin e-fatura

kullanımına geçmek durumunda kalacağını; önümüzdeki yıllarda sadece şirketlerin değil, kamu kurumlarının da efatura sistemine geçeceğini öngörüyoruz.

E-Dönüşüm çözümleri, işlerin elektronik ortamda yürütülmesi için yeniden gözden geçirilmesi, yeniden tasarlanmasıdır. Kurumlar öncelikle ihtiyaçlarını doğru şekilde belirlemelidirler. İş süreçlerinin hızlı ve verimli bir şekilde sürdürülebilmesi açısından en optimal çözümlerin tercih edilmesi gerekiyor. Kurum bünyesine yeni teknolojilerle uyumlu olarak kazandırılan uygulamalar, rekabette öne geçilmesini sağlıyor. Günümüzde en yenilikçi teknolojilerin e-dönüşüm aracılığıyla sunulduğunu düşünüyoruz. Kurumların e-defter, e-fatura vee-arşiv fatura gibi uygulamaları faaliyet alanları içerisinde konumlandırmaları, e-dönüşüm için atacakları en büyük adım olacaktır.”

E-Dönüşümün kamuda ve özel sektörde büyük kurumsal yapıların çok önem verdiği ve kaynak ayırdığı konuların başında geldiğini kaydeden Yüksel Samast, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kamu ve özel sektördeki büyük kurumların e-dönüşüm uygulamalarına geçişte donanım ve yazılım bileşenlerinden oluşan bilişim altyapı çözümlerine duydukları yeni ihtiyaçlarının karşılanması için sistem entegratörlerinin KEP,

e-imza, e-defter, e-fatura, e-arşiv fatura, e-yazışma, e-saklama hakkında bilgi sahibi olması ve bunlarla ilgili kurumsal teknik altyapı ihtiyaçların belirlenmesine yönelik yetkinliğinin olması gerekmektedir. Sistem entegratörlerinin sektörü bu bağlamda yakından takip etmediği, çözüm ve hizmet sağlayıcılarla yeterli iletişim ve ilişkisinin bulunmadığını değerlendiriyorum. Hâlbuki çözüm ve hizmet sağlayıcılar ile sistem entegratörlerinin yakın ilişki ve iletişimde olması ve büyük kurumsal projeleri sistem entegratörünün doğal rolünün etrafında birlikte yürütmelerinin en uygun model olduğunu düşünüyorum.

Diğer yandan e-dönüşüm KOBİ’lere önemli avantaj sağlıyor, sağlamaya da devam edecek. KOBİ’ler e-dönüşümde mümkün olduğu kadar kullanıcı dostu, güvenli ve yasal geçerli servisler ve çözümleri kullanarak, düşük maliyetlerle e-dönüşüm uygulamalarından önemli avantajlar elde edebilmektedirler. Türkkep olarak, ülkemizde yasal düzenlemesi yapılmış tüm e-dönüşüm uygulamalarını tek elden, bütünleşik olarak ülkemizin her yerinde sağlama

amacımızın öncelikli hedefi, KOBİ’lerimizin ihtiyaç duyduğu tüm e-hizmetleri ve çözümleri tek elden alabilmesini sağlamaktır. Bu bağlamda, KOBİ’lere önerimiz, mümkün olduğunca e-dönüşüm hizmetlerini ve çözümlerini uygun gördükleri tek hizmet sağlayıcıdan almalarıdır.

Ülkemizde yasal düzenlemesi yapılmış ve yapılmakta olan e-hizmetler ve çözümlerle ilgili farkındalık oluşturmak ve kullanımını yaygınlaştırmak için öncelikle ilgili hizmetin gerçekten faydalı ve kullanımı kolay uygulama olduğunu anlatmak gerekiyor. Faydalı uygulamalar, çözüm ve hizmetler ile uygun maliyetlerle verildiğinde ülkemizde çok çabuk kabul görmekte ve yaygın olarak kullanılmaktadır. Özel şirketlerin e-dönüşüme daha hızlı uyum sağladıklarını ve süratli bir şekilde dönüştüklerini söylemek mümkün. Genel olarak bakıldığında ise kamu kurumlarında ve özel şirketlerdeki algı hızla değişiyor. Önümüzdeki dönemde e-hizmetlerin ülkemizde daha fazla tercih edileceğini söyleyebiliriz.”

Page 24: BThaber Sayı 1074

24 30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaberE- DönüşüMDOSYA

KAYIT DIŞI EKONOMİYE KARŞI KURUMLARIN SİNERjİSİ

MALİ MÜŞAvİR vE MUHASEBEcİLERE BÜYÜK gÖREv DÜŞÜYOR

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 2014-2018 yılları arasını kapsayan Onuncu Kalkınma Planı’nın Kayıt Dışı Ekonominin Azaltılması Programı Eylem Planı detaylarına dikkat ettiğimizde, özellikle e-fatura ve e-arşiv çözümlerinin kayıt dışı ekonomiyi azaltmak için çok etkin ve yoğun kullanılması planlanan yöntemler olduklarını görüyoruz. İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Türkiye Bankalar Birliği’nin de kayıt dışı ekonominin azaltılması için e-fatura ve e-arşiv kullanımının yaygınlaştırılması için koordineli bir şekilde çalıştığını kaydeden FIT Solutions CEO’su Koray Gültekin Bahar, şunları kaydetti: “Bu anlamda FIT Solutions olarak bizler de, kayıt dışı ekonominin dijital ortamda tamamen kayıt altına alınmasının ancak e-dönüşümün yaygınlaştırılması ile gerçekleşebileceğini düşünüyoruz. Bu yaygınlaşma yalnızca ekonominin kayıt altına alınması değil, aynı zamanda sahtecilik, dolandırıcılık ve haksız rekabet gibi sorunların da önünün alınması konusunda çok önemlidir.

E-Fatura sistemine dahil bir özel entegratör olarak, e-defter, e-fatura, e-arşiv gibi e-dönüşüm çözümleri kullanmak isteyenlerin tek yapması gereken bize başvurmaktır. Geri kalan tüm süreçler FIT Solutions tarafından ele alınır ve müşteriye en uygun yoldan hizmet verilmeye başlanır.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın onay verdiği özel entegratörler her ne kadar ticari amaç ile kurulan işletmeler olsa da, e-dönüşüm platformunda yer alan tüm işletmelere güvenilir ve hızlı bir ortamda hizmet vermelidirler. e-Dönüşüm sektöründe bulunan tüm özel entegratörler bunu mutlak prensip olarak görmeli ve çalışmalarında devamlılığı

ilke edinmelidirler. FIT Solutions olarak süreklilik esası ile üretilen tüm çözümlerin, işletmelere kalite ve düşük maliyetli hizmetler sunacağına inanıyoruz.”

Her yeniliğin karşılaştığı benzer durumların, e-dönüşüm sürecinde de kendini kısmen de olsa gösterdiğini kaydeden Koray Gültekin Bahar, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “KOBİ’ler,

regülasyonlarla gelen tüm elektronik çözümlere temkinli yaklaştılar. E-Dönüşüm çözümlerinin işletmeler tarafından her geçen gün daha doğru anlaşılabilir olduğunu görüyoruz. KOBİ’ler, bu projelerin işletmelerine kazandırdığı avantajları gördükçe, gönüllü geçişler ile dijital platformdaki yerlerini alıyorlar. Sahanın en güçlü özel entegratörlerinden

biri olarak, bu geçişlerin sinerjiye dönüştüğünü ve hızlıca artmaya devam ettiğini söyleyebiliriz. KOBİ’lerin bu kararlılığı doğru özel entegratör tercihi ile sürdükçe e-dönüşüm platformu daha güçlü bir hale gelecektir.

FIT Solutions’ın e-dönüşüm çözümleri, yarattığı katma değer ile şirketlerin dönüşüm süreçlerinde aktif rol üstleniyor. FIT Solutions’ın sorunsuz çalışan, güven veren altyapısı, tecrübeli teknik ekibi ve güçlü Ar-Ge birimi, e-fatura çözümünü farklı kılıyor. Bu özellikleri ile FIT Solutions e-fatura çözümleri bugün, 40’ın üzerindeki global firmanın Türkiye’de faaliyet gösteren işletmeleri de dahil, 3500’ün üzerindeki şirket tarafından tercih ediliyor. FIT Solutions, e-dönüşüm uygulamalarını kullanmaya yeni başlayan firmalara, özel entegratörlerini seçerken kalite ve tecrübe sunuyor. Bu sebepler ile kamu kuruluşları ve şirketler e-dönüşüm uygulamalarını kullanmaya hevesliler. E-Dönüşümün yarattığı maddi fayda ve tasarruf haricinde ekolojiye daha saygılı, insan hatasının azaltıldığı iş süreçleri kamu, özel veya KOBİ şirketlerini, aralarında ayrım gözetmeksizin cezbediyor; muhasebe ve iş süreçlerini katma değerli bir şekilde yenilemelerini sağlıyor. Stratejik ortaklıklarımız sonucunda Türkiye genelindeki kamu ve özel şirketlerin bu konudaki yönelimlerini geniş bir bakış açısı ile saptayabiliyoruz. Görüyoruz ki dijitalleşmeye geçiş ve e-dönüşüm konularında çoğu şirket istekli ve mecbur olmasa bile bu avantajlardan yararlanmak istiyor. Bu sebepler yüzünden özel şirketler ve kamu kuruluşları arasında çözümlerimize olan yaklaşım açısından ciddi bir fark olmadığını söylemek mümkün.”

E-fatura, e-arşiv fatura ve e-defter uygulamalarına Latin Amerika ve birkaç Uzakdoğu ülkesi dışında yani nerdeyse tüm Avrupa ve Amerika kıtasının tamamında gönüllü geçildi. Sebebi; basit faydaların çok iyi anlatılması. Türkiye’de ise fayda olarak sadece kağıt tasarrufunun ilk akla geldiğini belirten EDM Genel Müdürü Özcan Ermiş, “Kağıt tasarrufunun aslında son akla gelmesi gerekiyor. En temel iki fayda ise kargo maliyetleri ve arşivleme” dedi. Ermiş, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Bir de ABD’nin meşhur üniversitelerinin araştırmalarıyla ortaya çıkan ve senatolarında önlemleri tartışılan Türkiye’nin de içinde bulunduğu kuzey ekvator bölgesinin 50 yıl içinde kuraklaşmasını ve bunun için alınacak trilyonlarca dolar teknolojik önlemleri düşünün. Bu önlemlerin en basiti, ücretsizi ve çevrecisi kağıt israfının önlenmesi olduğu vurgulanmış. Yani

artık mesele çoğu zaman duyarlılığımızı ikinci planda tuttuğumuz çevremiz ve yeşilimiz bile değil. Yaşamın imkansız hale gelebileceği bir ekolojik tehlike. Bu yüzden e-dönüşüm imkanlarını kullanmak ve kağıdı israf etmemek bu nesle nasip olmuş ve sorumluluğunu taşıması gereken en önemli görev diye düşünüyorum.”

E-dönüşüm uygulamalarına geçmeye karar veren şirketlere yönelik tavsiyelerde de bulunan Özcan Ermiş, şunları kaydetti:

“Önce mevzuatı iyi okuyup, hızlıca biz e-fatura e-defter e-arşiv fatura mükellefiyiz ya da değiliz demesinler. Bence on binlerce internetten ürün siparişi almış kurum, yıllık ciro limiti bunlar için 5 milyon TL iken, genel 10 milyon TL limite aldanıp mükellef değiliz diyorlar. Bu aşamayı geçseler bile e-fatura işleyişini iyi öğrenmeliler, mevcut kullandıkları ERP ve muhasebe yapılarına uygunluğunu araştırmalılar.

Burada görev şirket yetkililerinden

daha çok mali müşavir ve muhasebecilere düşüyor. Öncelikle hizmet alacakları firma kriterleri olarak; Gelir İdaresi Başkanlığı’nın sitesinde E-Fatura, E-Arşiv Fatura, E-Defter ve Saklamacı Kuruluş yetkileriyle yayınlaşmış olmalıdır. Seçilecek özel entegratör, bilgi güvenliği için TS ISO IEC 27001 belgesine, iş sürekliliği için ISO22301 belgesine, Bilgi Teknolojileri Hizmet Yönetimi Sistemi için TS ISO IEC 20000 belgesine ve yasal süreç ve arşiv yönetimi için TS 13298 belgesine sahip olmalıdır. Özel entegratör sistem altyapısı ve teknik servisi herhangi bir kesinti olmaksızın 7 gün 24 saat iş sürekliliğini sağlayabilecek yapıda kurulmalıdır. Kontrolü kolay gece 3 de ve sabah 6 da eskilerin tabiriyle kazık bir soruyla arasınlar. Biz geri dönelim cevabı alsaydım seçmezdim. EU Standartlarına göre müşteri verilerini aralarında en az 300 km mesafe olan iki şehirde kurulu olan kendilerine ait veri merkezlerinde çok yedeklemeli

sunucularda saklamaları da önemli.Mali müşavir ve muhasebeciler, hizmet

alacakları özel entegratör bu kıstasları sağlasa bile bununla yetinmeyip satın alacakları uygulamaların özelliklerini de irdelemek zorunda. Zira uygulamalar bir taraftan mali müşavir ve muhasebecinin hayatlarını kolaylaştıracak tüm entegrasyon ve otomasyonlara sahip olmalı, diğer taraftan mükelleflerin veri güvenliği ve bütçe kriterlerini karşılayabilmelidir. Tüm bunlar içinde en önemli ürün özelliği olarak, müşterinin kullandığı ERP ve muhasebe programından fatura düzenlenip kaydet butonuna basıldığında faturanın muhatabı müşterinin VKN numarasına göre; bu faturanın e-fatura olarak mı, e-arşiv fatura olarak mı yoksa yazıcıya kağıt fatura olarak mı gönderileceğini e-fatura sisteminin kendisi Gelir İdaresi Başkanlığı ile online haberleşerek otomatik karar verebilmelidir. Gelen e-faturaların stoklara carilere online yazılması da önemli.”

E-Fatura kullanan şirketler ve kamu kuruluşları matbaa, baskı, arşivleme, sevk etme ve noter tasdiki gibi süreçleri yaşamadıkları için ciddi maliyet avantajları elde edebiliyorlar. Bir tek basılı faturanın maliyeti ile 300 e-fatura kesilebiliyor. E-Fatura ile yalnızca faturanın kağıt, mürekkep, yazıcı çıktısı gibi masraflarından değil, ayrıca kurye ile gönderme, faturaya itiraz edildiğinde oluşacak ek masraflardan da şirketler kurtulabiliyor. Ayrıca operasyonel süreç çok kısaldığı için çalışanlar üzerindeki iş yükü de azalıyor ve daha önemli işlere odaklanabiliyorlar. Genel olarak tüm şirketin daha etkin çalışması sağlanıyor. E-Arşiv uygulaması ile e-fatura kapsamı dışında kalan tüm firmalara ve nihai tüketicilere de artık elektronik fatura gönderilip, arka tarafta sakladığımız 2. ve 3. fatura nüshalarını dijital olarak arşivlenebiliyor. Bu da özellikle hizmet satan veya çok sayıda fatura kesen firmalar için ciddi bir tasarruf ve operasyonel kolaylık

anlamına geliyor. Oluşturulan faturalar arşiv imzası ile dijital olarak imzalandıktan sonra 10 yıl boyunca saklanıyor. İnternet üzerinden satış yapan ve ilgili tebliğde belirtilen şartları sağlayan bazı mükellefler 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren uygulamaya geçtiler. Aynı zamanda e-arşiv uygulamasının şirketlere sağladığı avantajlardan dolayı da fazlasıyla gönüllü geçiş olduğunu görmekteyiz.E-Defter uygulaması defterlerin kağıt halinde basılması ve saklanması gibi zahmetli ve maliyetli işlemleri, elektronik ortamda kolayca ve çok daha düşük maliyetle yapma imkanı sunuyor. Ortalama ayda 10 bin sayfa defter tutan bir firmanın 5 bin TL civarında olan tasdik maliyeti, e-deftere geçildiğinde, yaklaşık yüzde 60 oranında düşüyor; kırtasiye masrafı sıfırlanıyor. Gelir İdaresi Başkanlığı, küçük ve orta ölçekli bir firmanın e-defter kullanmaya başladığında ayda 8 bin TL civarında tasarruf edeceğini öngörüyor.

E-DÖnüşüM İLE GELEn MALİYEt vE vErİMLİLİk AvAntAjLArI

Page 25: BThaber Sayı 1074

Para ve sermaye piyasaları olarak ikiye ayrılan finansal piyasalara, 6493 sayılı “Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkındaki Kanun” ile üçüncü bir ödeme hizmeti eklendi. Kanun kapsamında lisans alan kurumlar; fatura tahsilatı, para transferi, ödeme işlemleri, ödemeye aracılık hizmetleri, fiziksel, dijital ve mobil kanallardan elektronik para hizmeti sunabiliyor. BDDK’dan Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri Kuruluşu lisansını ilk alan CMT (Cash Money Transfer) de farklı coğrafyalardaki müşterilerine yenilikçi teknoloji altyapısıyla hızlı ve uygun hizmeti sunuyor.

Geleneksel para transferini, yazılımları ve iş ortakları ile yenilikçi ödeme hizmetlerine dönüştüren CMT, fiziksel ve dijital

Para transferinde hız ve güvenlik esastır

Siber riskler, sigorta sektörünü yenileyecek

Oyunun kurallarını yapay zeka belirleyecek

Tıpta devrimin adı 3D

para transferinde müşterilerine hız, uygun maliyet ve güvenlik sağlıyor. CMT; fiziksel noktalar, dijital kanallar ve 3. parti ekosistemi ile geleneksel nakit para transferini; hesaptan hesaba, hesaptan isme, isimden hesaba, isimden isme, hesaptan karta, karttan hesaba, karttan karta, hesaptan karta ve karttan hesaba yapabilmeyi sağlıyor. Uluslararası alanda da çalışmalar yapan CMT, yurtdışında yaşayan 5,5 milyonu aşkın Türk vatandaşına ve Türkiye’ye kesin dönüş yapan 3 milyon Türk vatandaşına da hizmet sunuyor. Yeni projeler kapsamında ise para transferine ihtiyaç duyan 8,5 milyon vatandaşa CMTHAN ve CMTBANCO hizmetleri ile ulaşmak hedefleniyor. CMT Genel Müdür Onur Baran Çağlar, şu bilgileri verdi:

“Ulusal ve uluslararası akıllı para transferi noktası

Siber risklerin artık sigorta sektörünün gündeminde yerini aldığını vurgulayan CSC Türkiye Genel Müdürü Alev Alp Esen’in de belirttiği gibi, günümüzde KOBİ’lerden çok uluslu şirketlere kadar tüm ticari kuruluşlar finansal kayıplarla sonuçlanabilecek siber risklerin tehdidi altında. Bu da yoğun rekabet ortamında hizmet sunan ve ürün yelpazelerini genişletmek isteyen sigorta şirketleri için fırsatı anlamına geliyor. Çünkü Esen’in verdiği bilgilere göre, yıllık bazda yüzde 100’ü bulan oranlarda büyümesi beklenen küresel siber risk sigortası pazarı, 2025 yılında 10-20 milyar dolarlık hacme ulaşabilir. Tıpkı son kullanıcılar gibi, hangi sektör ve ölçekten olursa olsun, tüm ticari kuruluşların siber saldırı kurbanı olabileceği gerçeğine dikkat

çeken Esen, şu bilgileri verdi: “Bu tür saldırılardan sadece

kurumun BT kaynakları değil, dahili operasyonları ve müşterileri de etkilenebilir. Bu gerçeğin farkında olan kurumlar sadece siber güvenlik önlemi almakla kalmıyor, siber risk sigortası ile kendilerini güvence altına almak

istiyor. Ödenecek sigorta primleri, sektörlere ve kurumlara göre değişiklik gösteriyor. Burada risk kadar, siber güvenlik önlemleri de belirleyici. Yani kurumlar siber risk sigorta poliçesi satın almadan önce sektörlerindeki riskleri ve kendi güvenlik önlemlerini gözden geçirmeli. Pazara baktığımızda ise en büyük kapsam limitlerini satın alanlar finansal kuruluşlar, en düşük tutarlı poliçeleri alanlar ise eğitim kurumları. Son dönemde Türkiye’de de sigorta şirketlerinin bu yeni sigorta türüne yönelik artan ilgilerini gözlemliyoruz. Siber riskin dinamik doğası gereği, sigorta şirketlerinin klasik ürün yaşam döngülerini kullanırken dikkatli olmaları gerek. Siber risk sigorta poliçeleri günlük ya da aylık bazda tasarlanabilir.”

konumumuzu CMTHAN ve CMTBANCO markalarımız ile güçlendireceğiz. Özellikle Bağımsız Devletler Topluluğu bölgesinde akıllı para transferinde lider konumdayız. Yakın gelecekte, müşterilerimize mobil, web, tablet ve IVR kanallarımızdan da hizmet sunup, ‘önce mobil’ vizyonumuzu hayata geçireceğiz. Ulusal ve uluslararası para transferinde dijital kanallardan kolay erişimi sağlayıp ödeme hesabı, kartlı hizmetler, sadakat kartı, alışveriş, indirim ve ödeme konularında servislerimizi hayata geçireceğiz. Kapalıçarşı’da başlayan CMT Han (İmameli Han) hikâyemizi tüm Anadolu’ya yaygınlaştırma konseptimizi temsil eden HAN (Hesaplı ve Akıllı Nokta) yapımız ile hızlı ve uygun maliyetle para transferi sunan hizmetlerimizi farklı sektörlere ve vatandaşlara ulaştıracağız.”

Gelecek trendlerini ve teknolojilerini araştıran düşünce kuruluşu GelecekHane’nin düzenleyeceği Dijital 2.0 konferansında, yapay zekanın hayatımızdaki rolü ele alınacak. Konusunda uzman sektör temsilcilerinin sunumlarıyla etkinlikte, “Yapay zekaya ne kadar hazırız?” sorusuna yanıtlar aranırken, büyük tedarikçilerin çalışmaları, girişimcilerin yaklaşımları gerçek hayattan örneklerle paylaşılacak. GelecekHane tarafından 2 Haziran’da Sabancı Center’da gerçekleştirilecek etkinlikte “Kurumlar ne kadar akıllı? Aklın sonu var mı? Daha akıllı olmak ister misiniz?” gibi sorulara yanıt aranacak. Zira etkinlik ile ilgili bilgi veren GelecekHane’nin kurucu ve CEO’su Halil Aksu’nun da belirttiği gibi, yapay zekanın

istihdam ve özellikle mavi yakalılar üzerinde büyük etkileri olacak.

Dijital 2.0 buluşması, Halil Aksu’nun açılış konuşmasıyla başlayacak. Konferansta BİMSA CEO’su Tunç Taşman, GE Dijital Genel Müdürü Uygar Doyuran, SAP Türkiye COO’su Uğur Candan, Etiya CIO’su Ali Durmuş, Teradata Turkey Genel Müdürü Gamze Aydın, HPE Software Satış Yöneticisi Özgür Dumlu, QlikView Turkey CEO’su Ruhver Barengi, Intellium Genel Müdürü Ali Kılıç, Verite Analytics Kurucusu Özgür Özlük, Cogito Labs Kurucusu Samet Kütük, Miletos Kurucusu Berkin Malkoç, Filika Kurucusu Selçuk Artut, Vispera Kurucusu Aytül Erçil ve VisioThink Kurucusu Selim Balcısoy da sunumlarıyla katılımcılarla buluşacak. Detaylar ise gelecekhane.com adresinde yer alıyor.

Tıbbi cihaz modellemesinde öne çıkan sağlık kuruluşlarından Cleveland Clinic; Ar-Ge çalışmalarında ‘hızlı prototip üretme teknolojisi’ kullandı. Karaciğer naklinde önemli bir gelişme olan 3D yazıcılar, tıpkı mürekkep püskürtmeli yazıcının kağıt üstüne mürekkep basmasına benzer biçimde, biraz reçine basıyor ve buna biraz kablo ekleniyor. Uçtan püskürtüldüğü sırada sıvı halde olan bu reçine, UV lambası ile doğru konumda sabitleniyor. Böylece bir katman oluşturulmuş oluyor. Bunun ardından da platform bir kat aşağıda sabitleniyor ve bunun üzerine bir katman daha ekleniyor.

Tıpkı bir mürekkep püskürtmeli yazıcının, mürekkep ve kağıtla dijital bir görsel üretimi gibi, 3D yazıcı da reçine, termoplastikler, fotopolimerler gibi malzemelerle dijital model üretebiliyor. 3D baskı, saatler

içinde malzemeyi katman katman kümeleyerek, somut nesneler üretebiliyor.

Cleveland Clinic doktorları, 3D baskı tekniğini karaciğer rezeksiyonu planlaması, kalp ve damar cihazlarının testi, ‘ex vivo’ solunum prosedürleri uygulanması, böbrek asistan hekimlerinin ve hastalarının eğitimi için kullandı. Bundan sonraki kullanım alanları olarak ise tıp öğrencilerine yönelik anatomi eğitimini kişiselleştirerek, potansiyel olarak kadavra ihtiyacını ortadan kaldırmak, robotik sistemleri eğitmek için 3D modelleri kullanarak otomatik cerrahi tekniğini geliştirmek, canlı dokuyla biyo-baskı gerçekleştirme suretiyle replasman organlar ve vücut parçaları üretmek gösteriliyor. Sonuçta kullanılan 3D yazıcı, bütün parçaları yekpare biçimde inşa edebiliyor, bunları birleştirebiliyor ve organı birebir kopyalayabiliyor.

BİLİŞİM DÜNYASI 2530 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber

Alev Alp Esen

Page 26: BThaber Sayı 1074

BİLİŞİM DÜNYASI26 30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber

Siemens Finansal Hizmetler tarafından, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 13 ülkedeki firmaların finans müdürleri ile yapılan araştırmaya göre, üreticiler dijitalleşme ve otomasyonla ortaya çıkan pazar fırsatlarını değerlendirebilmek için dört temel soruna çözüm arıyor ve bunun için de finansal kiralama yöntemiyle yeni nesil teknolojilere yatırıma yöneliyor.

Araştırmada öne çıkan dört temel güçlük; “değişen talebe yanıt verebilmek ve satışları artırabilmek için üretim kapasitesini ve esnekliğini artırmak”, “üretim maliyetlerini düşürürken müşteri hizmetleri kalitesini artırmak”, “geliştirilmiş

İş fikirlerini gerçeğe dönüştürmek isteyen girişimciler için tasarlanan yeni nesil iş modeli planlama platformu Ciz.io, İstanbul’da gerçekleştirdiği ilk etkinliğinin ardından 28 Mayıs’ta da İzmir merkezli girişimcileri buluşturdu. Dijital Stüdyo ve Ciz.io işbirliği, TOBB İzmir Genç Girişimciler Kurulu, Ege Üniversitesi EBİLTEM-TTO ve Uluslararası Girişimcilik Merkezi desteğiyle Bornova Originn’de gerçekleşen Ciz.io Meetup İzmir etkinliği, girişimcileri ve alanında uzman isimleri buluşturarak, girişimleri güçlendirmek ve yeni iş bağlantıları kurmak için verimli bir platform oldu. Seminerler, workshop’lar ve networking fırsatları, girişimcilerin ve yatırımcıların iş planlarına destek olurken, yeni işbirlikleri ve açılımlara da fırsatlar yarattı.

Ciz.io Meetup İzmir etkinliğinin yol göstericileri arasında; Ciz.io’nun Kurucusu Yakup Bayrak, TÜBİTAK-TEYDEB Girişimcilik Destekleme Grubu Uzman Yardımcısı Merih Himmetoğlu, Uluslararası Girişimcilik Merkezi Direktörü Başak Saral, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi, yazar ve

Türkiye İş Bankası, iştiraki olan yazılım şirketi SoftTech üzerinden MaxiTech markası ile dünyaya açılıyor. Bankanın Silikon Vadisi’ndeki dijital üssü olma görevini üstlenecek MaxiTech, İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Genel Müdür Yardımcıları Hakan Aran ve Yalçın Sezen ile SoftTech Genel Müdürü Şerafettin Özer’in katılımlarıyla 13 Mayıs’ta San Francisco’da açıldı. Genel Müdürlüğü’nü Burak Arık’ın üstleneceği MaxiTech, İTÜ Arı Teknokent’in San Francisco’da bulunan ofisinde faaliyet gösterecek.

Silikon Vadisi’nde kurulan MaxiTech ile yüksek teknoloji firmalarını ve fintech şirketlerini yakından izleme imkanına sahip olunması, İş Bankası ve SoftTech çalışanlarının belirli aralıklarla MaxiTech ofisinde görev almaları, inovasyon projelerine doğrudan katılmaları planlanıyor. Silikon Vadisi’nde üniversiteler ile işbirlikleri geliştirilmesi hedefler arasında yer alırken, MaxiTech’in Türkiye’de üretilen yazılımlar için yeni pazarlar oluşturması ve yazılım ihracatına katkı sağlaması da amaçlanıyor.

Birçok sektörde birçok üründe kullanıcı deneyimi tasarlayan SHERPA uzmanları UX’in sağladığı faydalar hakkında detaylar paylaştı. Buna göre, yakın gelecekte müşteri deneyiminin nasıl olacağını ele alan Walker Information raporu; 2020 yılında satın alma kararlarını etkileyen en önemli faktörün, fiyat ve ürünün de önüne geçen ‘kullanıcı deneyimi’ olacağını gösteriyor. Kullanıcı deneyiminin bu şekilde önem kazanmasının birçok gerekçesi var. Birincisi ‘iyi bir tasarımın sonuç değil, bir süreç’ olduğu gerçeği. Zaten bu yüzden ilk etapta bir konsept belirlenmeli, ama sürekli sorularla ve denemelerle son tasarıma ulaşılmalı. Yani tasarım, kesin sonuç değil, belki de yüzlerce kez sil baştan başlanacak bir süreç. Burada kullanıcının odaklandığı temel unsurları unutmamak gerek. Zira kullanıcılar tasarımın öncelikle ‘kusurlarının’ farkına varırlar. Genel anlamda kusursuz bir tasarımdan bahsetmek kolay değil, ama ister bir web sitesi, ister spor ayakkabı tasarlayın, bütünü oluşturan her parça,

kullanıcı deneyimi açısından kritik önemde.

Bir gerçek daha: Kullanma kılavuzu işe yaramaz. Tasarımınız ilk bakışta harika görünse de kullanıcı kendi deneyiminde başarıya ulaşmıyorsa, tüm süreç başarısızdır. Bu nedenle iyi bir tasarım, yazılı kurallara değil, değişim ve gelişime bağlı olmalı. Bu yönüyle tasarımı da kullanıcı tanımlıyor. İyi bir tasarım ve iyi bir kullanıcı deneyimi, müşteriler ve marka arasında güçlü bağ anlamını taşıyor. İyi tasarım; kullanıcıları markaya bağlıyor, aidiyet hissi yaratıyor ve ticari başarıyı getiriyor. Bu nedenle kullanıcının istek ve ihtiyaçlarına cevap vermeyen bir tasarım, başarısız olmaya da mahkum. Bu yüzden markalar, tasarımı hızlı ve sonlu bir durum olarak görmemeli ve uzun vadeli bir değişim ve gelişim süreci olarak değerlendirmeli. Kullanıcılar ise gerçek hayatın bir tasarımlar bütünü olduğunu bilerek, kullandıkları her ürün ve hizmeti bu çerçevede yorumlamalı.

Yatırımın kaynağıartık finansal kiralama

İzmirli girişimciler,Ciz.io Meetup’da buluştu

İş Bankası, Silikon Vadisi’nde yerini aldı

Kullanıcı, deneyimiile yol gösteriyor

ürün kalitesi ve ürün gamıyla rakipler arasındaki pozisyonunu güçlendirmek” ve “otomasyon ve dijitalleşme aracılığıyla verimliliği, maliyet kontrolünü ve üretim çevikliğini optimize etmek”.

Üreticiler, bu zorlukları aşmak için dijital teknolojilere erişime yönelik finansman tekniklerini çeşitlendiriyor. Araştırmaya katılan her beş katılımcının dördü, finansman tekniklerini çeşitlendirmenin işleri açısından “önemli”, “çok önemli” veya “kritik” olduğunu belirtiyor. Katılımcıların üçte biri, önümüzdeki iki yıl içinde finansman tekniklerinde ve kaynaklarında daha da çeşitlenmeler olacağı beklentisinde. Bu teknikler

girişimci Kılıçhan Kaynak, İzmir Ekonomi Üniversitesi İnkübasyon Merkezi Mentoru Taylan Demirkaya, EBİLTEM Teknoloji Transfer Ofisi Birim Müdürü Mustafa Çakır, Microsoft Türkiye Windows Teknoloji Lideri İbrahim Kıvanç, Learnera’nın Kurucusu Levent Sağıroğlu, Güneli ve Koç Hukuk Yönetici Ortağı Nihan Güneli gibi isimler var.

4 binin üzerinde girişimci kullanıcıya sahip olduklarını vurgulayan Ciz.io Başkanı

arasında da kredilerden ziyade, finansal kiralama daha çok öne çıkıyor. Her 10 katılımcının da yedi tanesi geçen iki yılda, gerekli olan yeni teknolojileri edinebilmek için finansal kiralamadan faydalandığı bilgisini veriyor.

Finansal kiralama; temel teknolojilerle ilgili toplam sahip olma maliyetine destek olabilmesi ile kilit bir yatırım kolaylaştırıcısı olarak tanımlanıyor. Mevcut finansman hacminin artırılmasının yanı sıra, finansman kararı almanın ve finansal kiralama işlemlerini gerçekleştirmenin hızlı ve kolay olması da üreticilerin pazardaki fırsatlara daha hızlı yanıtlar verebilmelerini sağlıyor.

Yakup Bayrak, “Hedefimiz, 2016 sonuna kadar 10 bin girişimcinin serüveninde yola çıkış noktası olarak konumlanmak, değerli ve kolay kullanılabilir girişimcilik araç setini kullanıcılarımıza sunabilmek, yatırımcı ekosistemi için zengin bir girişimci veri tabanı sunabilmek, bu inisiyatifi tüm Türkiye’ye yaymak” dedi. Öte yandan, etkinliğin İzmir’den sonra Ankara’da da gerçekleştirilmesi planlanıyor.

Page 27: BThaber Sayı 1074

Bankalararası Kart Merkezi (BKM), Türkiye’nin ulusal ödeme yöntemi TROY’u Nisan ayı itibariyle hayata geçirdi. TROY sistemine entegrasyon için bankaların da tüm ödeme altyapılarının sisteme entegre edilmesi gerekirken, Cardtek ise ürün ve hizmetlerini kullanan bankaların TROY sistemine hızlı ve düşük maliyetle entegre olabilmesi için hazırlıklarını tamamladı.

Ayrıca TROY e-ticaret ödeme sistemine entegre ilk şirket de Cardtek oldu. Entegrasyonun tamamlamasıyla, bankalar TROY kartları tüketicilerle buluşturmadan önceki prosedürleri Deloitte Teknoloji Fast 50 Türkiye programında her yıl yer alan, MV Holding ve Revo Capital’in de hissedarları arasına katıldığı Cardtek çözümleriyle hayata geçiriyor.

Bankaların kartlarını

piyasaya sürmeden önce farklı ödeme yöntemlerine uygunluğunu test edebilmesini sağlayan Cardtek çözümü olan Cardtek EMVAnalyzer ürünlerine, TROY Analyzer da eklendi. TROY Analyzer ile müşterilerine TROY kart alternatifi sunmak isteyen bankalar, tüm kalite kontrol prosedürlerini gerçekleştirerek, TROY kart ürünlerini, sertifikasyon süresini kısaltarak daha hızlı piyasaya sürebilecek.

Öte yandan Cardtek, e-ticaret ödeme altyapısını da TROY’a uyumlu hale getirdi. E-ticaret ödeme çözümlerinde TROY ödeme yöntemine uyum için TROY özelliklerine uygun hazırlıklar tamamlandı. Böylece Cardtek altyapısını kullanan kuruluşların finansal işlem platformları, diğer küresel şirketlerin ödeme yöntemlerinin yanı sıra TROY kartlarla yapılan e-ticaret ödemelerini de destekleyecek.

Cardtek, TROY için hazırlıkları tamamladıTürk girişim şirketi Raklet, Microsoft Ventures’ta 33 farklı ülkede faaliyet gösteren ve bugüne kadar 100 bin girişimciye teknoloji, mentorluk ve eğitim gibi konularda destek veren Microsoft Ventures, Bizspark Plus üyesi Türk girişimcileri izliyor. Mobil sağlık uygulaması Türk girişimi Fitwell’den sonra, dernekler için aidat ve bağış toplama uygulaması Raklet de bu kapsamda Microsoft Ventures’a kabul edilen ikinci Türk girişimi oldu. Küresel bir program olan BizSpark ve BizSpark Plus’ta Türkiye’den binin üzerinde şirkete destek veriliyor. Bu şirketlerden biri olan ve Galatasaray Üniversitesi Mezunlar Derneği’nin üyeleriyle iletişim kurmak ve bağış çalışmalarını sürdürülebilir bir şekilde yönetmek amacıyla kurulan Türk girişim şirketi Raklet, Microsoft Ventures’ın teknolojik iş fikirlerine hız kazandırmak ve büyütmek amacıyla Berlin’de gerçekleştirdiği 4 aylık özel “Hızlandırma” programına davet edildi. Microsoft Ventures’ın 5’inci dönem seçmelerine katılan 420 girişim içinden yalnızca 8’inin seçildiği programda yer almayı başaran Raklet, geçtiğimiz Ocak ayında Türkiye’yi ziyaret eden Microsoft CEO’su Satya Nadella’ya da sunum yapmıştı. Raklet’in kurucuları Yrd. Doç. Dr. Gönen Eren ve Gerçek Karakuş, 29 Haziran’a kadar sürecek olan Microsoft Ventures Hızlandırıcı programı ve deneyimleri hakkında şunları söyledi:

“Gerek mentorlar gerekse diğer girişimler ile olan iletişimimiz sayesinde çok daha hızlı büyüyoruz. Microsoft’un sunduğu 500 bin dolar değerindeki altyapı desteği ile sunduğumuz teknoloji hizmetini ücretsiz olarak ihtiyacı olan tüm dernek, vakıf ve STK’lara ulaştırıyoruz. Üyelerini ve bağışlarını arttırmak isteyen tüm kurumlar www.raklet.com üzerinden ücretsiz olarak hesaplarını oluşturabilirler.”

BİLİŞİM DÜNYASI 2730 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber

Page 28: BThaber Sayı 1074

BTnet com tr28 30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber. .

servisleri erişime kapatılan Apple, Çin pazarında var olmak için somut adımlar atmayı sürdürüyor. Şubat ayında Apple Pay ile Çin pazarına giren ve ABD’den sonra en fazla iPhone satışının yapıldığı Çin’deki hakimiyetini artırmak isteyen Apple, son dönemde Çin hükümeti ile sorunlar yaşamıştı. Hükümet tarafından bazı servislerine erişim engellenen Apple‘ın CEO’su Tim Cook da Çin’e ziyaret düzenleyeceğini açıklamıştı.

Tim Cook’un Çin ziyaretine kısa bir süre kala Apple’dan Çin pazarına yönelik yeni bir hamle geldi. Buna göre, araç kiralama şirketi Uber’in Asya pazarındaki en önemli rakibi olan Didi Chuxing’e 1 milyar dolar yatırım yapan Apple, bu sayede Çin

Samsung, Çin pazarına yoğunlaşıyor

Google ve Qualcomm’un

otomobil işbirliği

Nokia’da yeniden yapılanma hız kesmiyor

Apple ile Çin pazarından daha fazla pay almak için yoğun bir rekabete giren Samsung, ödeme alanında önemli bir anlaşmaya imza attı. Çin’in en önemli çevrimiçi ödeme platformu Alipay ile işbirliğine gideceğini açıklayan Samsung, ödeme pazarını yeniden şekillendirebilir.

Yapılan anlaşma ile beraber Alipay kullanıcıları hesaplarını Samsung Pay ile eşlemelerinin ardından gerek fiziksel mağazalarda gerekse çevrimiçi ortamda ödemelerini gerçekleştirebilecekler.

450 milyondan fazla kullanıcı tarafından tercih edilen Alipay, Çin Halk Cumhuriyeti’de en fazla tercih edilen çevrimiçi ödeme platformu konumunda. Anlaşma ile beraber Alipay’in Çin’deki geniş kullanım portföyünden yararlanacak olan Samsung, bu noktada Apple’ı oldukça zor sokacak gibi görünüyor.

Son dönemde Çin hükümeti ile sorunlar yaşayan ve bazı

Nokia, akıllı telefonlar pazara hakim olduktan sonra gerileme dönemine girmiş ve mobil cihazlar bölümünü 2013’te 7.5 milyar dolar karşılığında Microsoft’a satmıştı. İşlerin beklenildiği gibi gitmemesiyle beraber Microsoft’ta önemli bir dönüşüm süreci yaşanmaya başlamış ve Nokia’nın arasında bulunduğu bazı yapılar ile yolların ayrılmasına karar verilmişti.

Şirket, özellikle mobil tarafta sürekli zarar açıklanmasının

ardından önemli bir karar alarak Nokia’dan devraldığı isim hakkını, telefon bölümünü ve Vietnam fabrikasını 350 milyon dolara

HMD Global adlı bir şirkete devretti.

Buna göre Nokia, 10 yıllık isim hakkı ve giriş seviyesindeki

telefon üretim birimiyle birlikte

HMD Global bünyesine geçecek.

Foxconn tarafından üretilecek

cihazlar, FIH Mobile adıyla

gelişmekte olan pazarlara sunulacak.

İsmin hakkının devredilmesiyle beraber Nokia’nın iş süreçlerinde de önemli değişimler yaşanacak. Şirket, ağ ve IP odaklı telekomünikasyon servislerine odaklanacağını açıklarken, bu doğrultuda küresel çapta 1000 çalışanı ile yollarını ayıracak. Şirket daha önce de 2018 yılına kadar iş gücünün yüzde 15 ile yollarını ayıracağını duyurmuştu.

hükümeti ile buzları da eritmeyi amaçlıyor.

400 farklı şehirde hizmet sunan Didi Chuxing, araç filosunu Apple teknolojisi ile geliştirebilecek. Bu sayede Uber’e karşı elini güçlendirecek şirket, Asya pazarında önemli bir güce sahip olacak. Olaya Apple tarafından bakacak olursak, elektrikli ve otonom araçlar konusunda oldukça gizli çalışmalar yürüten şirket, bu sayede çalışmalarını test edebilme olanağına da sahip olacak.

Son dönemde özellikle Çin pazarında düşüş yaşayan ve hükümetle uzun süredir sorunlar yaşayan Apple, bu yatırımla beraber hükümet ile olan buzları da eritme şansı yakalayacak.

Yapılan işbirliği ile Android’in ortak bir platform şeklinde kullanılarak, daha güvenilir ve kolay sürüş deneyiminin sunulmasının yanı sıra bağlantılı hizmetler ve uygulamaların daha kolay sunulacağı bilgi-eğlence hizmetleri geliştirmeleri için otomobil üreticilerine yardımcı olunması amaçlanıyor. Burada açık, kişiselleştirilebilir ve ölçeklenebilir bir yaklaşımla araçlarda inovasyonun hızlandırılması da hedefleniyor.

Otomobil üreticileri, otomotiv tedarikçileri ve geliştiricileri; Snapdragon 820A ve Snapdragon 602A işlemciler için Otomotiv Geliştirme Platformları’nı kullanarak Android’in güç verdiği bilgi-eğlence çözümleri geliştirebiliyor.Intrinsyc üzerinden satın alınabilen ADP’ler; yeni nesil bilgi-eğlence çözümlerinin geliştirilmesi, test edilmesi ve optimizasyonu için platforma erişim sağlayacak. OEM’ler, geliştiriciler ve sistem entegratörleri bu platformu kullanarak yazılım geliştirmeye

ayırdıkları zamanı ve riskleri ciddi seviyede azaltabiliyor ve yazılım özelliklerinin nihai üretimine daha erken başlayabiliyor.

Konuyla ilgili açıklama yapan Google’da Android Mühendislik Direktörü Patrick Brady, “Google olarak Android’i bir platforma dönüştürüp otomotiv dünyasında inovasyonu hızlandırmayı amaçlıyoruz. Android’i güvenli ve sorunsuz bir şekilde otomobillere dahil etmek için Qualcomm gibi endüstrinin liderleri ile yakın işbirliği yapıyoruz. Bu girişim, dijital çağa uygun güçlü bilgi-eğlence sistemlerinin geliştirilmesini mümkün kılacak açık bir platformun ve zengin bir ekosistemin gücünü otomobil üreticilerine sunuyor” dedi.

Qualcomm Technologies ve Google, 20 Mayıs’a kadar devam edecek Google I/O konferansında Snapdragon 820A işlemci ile çalışan Android araç içi konseptini sergilemeye devam edecek.

Samsung Pay’i küresel çapta bir ödeme modeli haline getirmek için çalışmalar yürüten Samsung, bu konuda önemli

bir işbirliğine gitti.

Qualcomm ve Google, Android işletim sistemini otomobillere doğrudan dahil

edecek bir işbirliğine gidiyor.

Microsoft ile yollarını ayırdığından bu yana

birçok söylentiye konu olan Nokia, yeniden yapılanmaya devam

ediyor.

Page 29: BThaber Sayı 1074
Page 30: BThaber Sayı 1074

BTnet com tr30 30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber. .

hedefliyor. Ek olarak, cihazın klavyesi üzerinde bulunan Pogo pin, cihazı bağımsız olarak eşleştirme ya da şarj etme ihtiyacını ortadan kaldırıyor.

Galaxy TabPro S ile ilgili açıklamarda bulunanSamsung Electronics Türkiye Başkan Yardımcısı Tansu Yeğen şunları söyledi:

“Galaxy TabPro S özellikle saha kullanımında Super Amoled ekranıyla tüm ışık koşullarında net bir görüntüleme deneyimi

performansı sunmasıyla da dikkat çekiyor.”

Windows’a yönelik ilk Super AMOLED ekranlı tablet olarak sunulan cihaz, çoklu dokunmatik ekranınyanı sıra yüzde 94 gerçeğe en yakın renklerle daha derin bir renk kontrastı vesınıfının en iyisi görüntüleme deneyimi için daha keskin detaylar içeriyor.

Samsung mobil ofisleri yeniden tasarlıyor

HTC 10 Türkiye’deLenovo ,Avrupa Uzay Ajansı ile

çalışmaya devam ediyor

Galaxy TabPro S kullanıcılarına, Windows 10 Home ya da işe yönelik Windows 10 Pro ile gerçek bir bilgisayar işlevselliği sunmayı amaçlıyor. Bu sayede kullanıcılar, Windows 10 işletim sisteminin tüm özelliklerinden ve fonksiyonlarından yararlanabiliyorlar. Galaxy TabPro S’in mevcut BT altyapısına uyumluluğu da kullanıcı avantajlarından bir diğeri olarak öne çıkıyor.

6,3 millimetre inceliğinde ve 693 gram ağırlığındaki Galaxy TabPro S, tüm gün kolayca taşınabilecek şekilde tasarlanırken, cihaz kapsamında yer alan tablet boyutundaki aynı zamanda kılıf olarak da kullanılan klavyesi , tableti daha da kullanışlı hale getirmeyi

2013’te başlayan Gaia Projesi, milyarlarca yıldızı kaydederek Samanyolu’nun bugüne dek çıkartılmış en doğru haritasına ulaşmayı ve evrenin kökenlerini ve gelişimini anlamayı hedefliyor. Daha önce benzeri görülmemiş bu yıldız haritasını oluşturmak, çok yüksek hacimli bilgi ve verileri doğru ve hatasız olarak işleyebilecek kapasitede ileri teknolojiyi gerektiriyor.

Lenovo NeXtScale, yüksek hacimli verileri işlemenin zorluklarını ortadan kaldırırken, performans, verim ve esneklik vadediyor. Lenovo’nun veri işleme çözümleri, gelişmiş sunucu fonksiyonlarıyla farklı

görevlerin aynı anda kontrol edilmesine imkan sağlıyor. Şirket, Avrupa Uzay Ajansı’nın Avrupa Uzay Astronomi Merkezi’yle 2011 yılından beri, özellikle Gaia Projesi kapsamında elde edilen bilimsel verilerin işlenmesi konusunda aktif olarak çalışıyor. Bu veri işleme süreci sonunda, görev tamamlandıktan sonra Gaia’nın tüm veri dosyasına ulaşılmış olacak. Toplanan verilerin tamamı bir petabyte’ın üzerinde olacak, bu da bir milyon gigabyte’a, yani 200 bin DVD’ye değer veri birikimi anlamına geliyor. Bu veri işleme sürecinde kullanılan Lenovo sistemleri

esnek, ölçeklenebilir ve güvenli veri işlemesine izin veriyor.

Lenovo ve AUA işbirliği, Lenovo’nun yüksek performanslı bilgisayarlara verdiği önemin de bir göstergesi. Lenovo, 2015’te Stuttgart’ta açtığı Yüksek Performanslı Bilgisayarlar İnovasyon Merkezi’yle Ar-Ge çalışmalarına devam ediyor. Şirket, geçen yıl katıldığı Yüksek Performanslı Bilgisayarlar İçin Avrupa Teknoloji Platformu’ndaki rolüyle de araştırma önceliklerinin belirlenmesi ve bu alandaki gelişmelere öncelik verilerek ekonomik kalkınmaya destek olunması konularında kilit rol oynuyor.

HTC’nin tüm dünyada tanıtıldığı günden bu yana büyük ilgi gören yeni amiral gemisi HTC10, Türkiye’de satışa çıktı.

HTC10’da, yeni bir tasarım anlayışı benimsenerek keskin çerçevesi tek parça metalden ince işçilik yoluyla üretildi. Açma kapama düğmesi yeniden şekillendirilen cihaz, günlük hayatta her türlü çarpma, darbe ve çizilmeye karşı dayanıklı bir kullanım sunmayı vadediyor. 168 saatin üzerinde bir süre boyunca -20 derecelik dondurucu soğuktan 60 derecelik kavurucu sıcaklığa kadar aşırı sıcaklık testlerinin yanı sıra, 10 bini aşkın düşme, bükülme, çizilme, aşınma ve paslanma testlerinden de geçer not alan cihaz, bu noktada kullanıcılarına verimli bir kullanım deneyimi sunmak istiyor.

Hem ön hem arka kamerada sunulan optik imaj sabitleyici (OIS), geniş f/1.8 diyafram açıklığına sahip lensleri, yeni ve daha büyük sensörlerleri, loş ışıkta bile net ve yüksek çözünürlüklü fotoğraf çekimi sağlayan UltraSelfie ön kamerası ile HTC,verimli bir kamera deneyimini mümkün kılmak istiyor.

Bellek kullanımını arttıran ve aynı amaçla kullanılan birbirinden farklı ön yüklü

uygulamaların sayısını azaltarak HTC ve Google uygulamalarının entegre edildiği HTC10, akılllı telefonun kontrolünü tamamen kullanıcısına bırakan modern bir anlayışa sahip. HTC’nin özel olarak tasarladığı yeni Serbest Düzenleme özelliği ile ikon, etiket ve widget‘lar ekranda istenilen yerde konumlandırılabiliyor.

HTC10, karbon gri, gümüş olmak üzere 2 farklı renk kombinasyonuyla 20 Mayıs tarihinden itibaren 2.999 lira fiyat etiketiyle tüm satış noktalarında yerini aldı.

sunarken; 693 gr ağırlığı ve 6,3 mm inceliği bilgisayar taşımayı olabildiğince kolay hale getiriyor. Bunun yanında 10,5 saatlik pil ömrü ve herhangi bir powerbank’ten şarj olabilmesi ile, kullanıcıyı neredeyse enerji bağımsız hale getiriyor. Uzun iş seyahatlerinde bu özelliğin kullanıcılara çok büyük kolaylık sağlayacağını söyleyebiliriz. Ürün tüm bu saydığımız tasarım özellikleri ve mobil teknolojisi yanında kullanıcıya tam bir bilgisayar

Geliştirilmiş hızlı şarj özelliğiyle, 2,5 saatte tamamen şarj olan cihaz,10.5 saatlik şarj ömrü sunarak gün boyu kullanım avantajı sağlıyor. Güç kaynağına dayalı performans için fansız, ikisi bir arada tablete yönelik tasarlanmış Intel’in son nesil Core M (skylake) işlemcisiyle donatılan cihaz, ses bozulmalarını ortadan

kaldırmak ve verimliliği en yüksek düzeye çıkarmak için sadece 4,5 watt enerji tüketiyor.

Üretkenliği arttırmak için çoklu bağlantı noktasına sahip adaptör (HDMI, USB Type A & C) ve Bluetooth Pen de ayrı ayrı satışa sunuluyor. Galaxy TabPro S, Türkiye’de 2 bin 999 liralık fiyatıyla kullanıcıların beğenisine sunuldu.

Samsung, Windows 10 işletim sistemiyle çalışan yeni nesil Galaxy

TabPro S ile kurumsal kullanıcılarının beklentilerini karşılamayı amaçlıyor.

HTC’nin yeni üst segment modeli HTC10, Türkiye’de satışa çıktı.

Son beş yıldır, Gaia Projesi kapsamında elde edilen yüksek

hacimli verilerin işlenmesinde Lenovo NeXtScale ile çalışan Avrupa Uzay Ajansı

(AUA), yenilediği sözleşmesiyle bu

verimli ortaklığı devam ettireceğini açıkladı.

Page 31: BThaber Sayı 1074
Page 32: BThaber Sayı 1074

32 KARİYER 30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber

1995 yılından bu yana Index Grup çatısı altında, BT tüketim malzemeleri distribütörü olarak faaliyet gösteren Despec Bilgisayar’da Genel Müdürlük görevine Emrah Küçükgirgin atandı. 2000 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Metalürji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Küçükgirgin, çalışma hayatına 2004 yılında Dolunay Yazılım’da MRP Danışmanı olarak başladı. 2006’da Despec

Bilgisayar’a katılan Küçükgirgin, geçen sürede şirkette ürün müdürlüğü, perakende sektörü yöneticiliği, pazarlama ve iş geliştirme müdürlüğü görevlerini yürüterek, 2016 başında da şirkette Genel Müdür Yardımcılığı görevine getirilmişti.

EMC Türkiye’de Sinan Dumlu, 1 Mart’tan itibaren Ülke Müdürü olarak görev almaya başladı. Dumlu, son olarak Avaya’da Doğu Akdeniz bölgesinde 9 ülkeden sorumlu olarak çalışıyordu. Donanım, yazılım ve telekomünikasyon sektörlerinde ürün yönetimi, pazarlama, satış, strateji ve bulut tabanlı teknolojilerden sorumlu olarak görevler alan Sinan Dumlu, artık EMC Türkiye ekibine liderlik edecek.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından yetiştirme yurtlarında yetişen gençlerin istihdam edilmesine yönelik hayata geçirilen ‘Gönül Dağı’ projesi kapsamında Vodafone Türkiye, yetiştirme yurtlarında yetişmiş gençleri Vodafone Çağrı Merkezleri ve bayi kanallarında istihdam etmeye başladı. Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan

Süel, proje ile ilgili şu bilgiyi verdi: “Gençlerin istihdamı sadece

Türkiye’nin değil, dünyanın da en önemli gündem maddelerinden biri. Bu projeyle yetiştirme yurtlarında yetişen gençlerimize geleceğin sektörü teknoloji alanında kariyer fırsatı sunuyor, gençleri Vodafone bünyesinde istihdam ediyoruz.”

Yetiştirme yurdunda yetişen ve eğitimini tamamladıktan

sonra Vodafone Türkiye Çağrı Merkezi’nde çalışmaya başlayan Bahanur Özgel de şunları söyledi:

“Birçok gencin hayalini kurduğu kariyer imkanı bana Gönül Dağı projesi ile verildi. Böyle büyük bir ailenin parçası olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Bu benim için başlangıç, başarılı olacağıma ve çok daha güzel işler yapacağıma inanıyorum. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendireceğim.”

Dijital Sistem Geliştiricileri Derneği’nin (DSDER) “Şampiyonlarla Buluşmalar” etkinliğinin ilkinde konuşan yemeksepeti.com’un kurucularından Melih Ödemiş, girişimcilik deneyimlerini katılımcılarla paylaştı. “Çalışanlarınızı hayallerinize ortak edin” vurgusunu yapan Ödemiş, “Ortaklıktan korkmayın, onları motive etmek için hisse verin” önerisini de yaptı.

DSDER Başkanı Kaan Akın, açılış konuşmasında, ilkini gerçekleştirdikleri “Şampiyonlarla Buluşmalar” etkinliğini seri halde yapacaklarını belirterek, “Başarılı girişimcilik örneği sergileyen ‘şampiyonları’ üyelerimizle buluşturacağız. Önemli fikir

alışverişlerine sahne olacak bu etkinliklerimizi devam ettireceğiz. ‘Şampiyonlarla Buluşmalar’ın ikincisini 14 Haziran’da gerçekleştireceğiz” dedi.

Ocak 2001’de kurulan ve 26 restoranla işe başlayan yemeksepeti.com’un, Mayıs 2015’te Delivery Hero tarafından 589 milyon dolara satın alınmasına kadarki sürecini konuşmasında özetleyen Melih Ödemiş, DSDER üyeleri ile girişimcilikte edindiği deneyimleri paylaştı. Ödemiş’in sohbetinde öne çıkan başlıklar şöyle sıralandı:

• Girişimciliğin ilk adımının ‘doğru ortaklık’ kurmak olduğunu unutmayın.

• Sabredin, fikrinize güvenin,

cesur olun ve zorluklardan korkmayın.

• Şirketinizi büyütürken, start-up ruhunuzu da koruyun.

• Projenizi ilk çıkış noktasında doğru konumlandırın.

• Dünyayı yakından izleyin, kendinizi ve sisteminizi sürekli güncelleyin.

• Başarılı modelleri tekrarlamayın, kendi modelinizi yaratın.

• Disiplin, kontrol ve denetlemeleri ihmal etmeyin.

• Ekibinizi yetenekli kişilerden oluşturun.

• Çalışanlarınızı hayallerinize ortak edin.

• Ortaklıktan kaçmayın, çalışanlarınızı motive etmek için onlara hisse verin.

Melek yatırım ağı BIC Angels, Mentors Network Turkey işbirliği ile erken seviye girişimcilere yönelik hızlandırma programı başlatıyor. ‘BIC101’ isimli hızlandırma programının tanıtımı 2 Haziran’da yapılacak. Melek yatırım ekosisteminin gelişmesinin hedeflendiği hızlandırma programının tanıtımına özel olarak bir yarışma da başlatıldı. Başvurular arasından seçilecek dört proje 2 Haziran’da Kolektif House Levent’te, BIC101 programının tanıtımı sırasında, melek yatırımcılara bir sunum gerçekleştirme şansına sahip olacak. Bu dört girişimden biri BIC101 Hızlandırma Programı’nın ilk girişimcisi olma şansına da kavuşacak.

BIC101 katılımcılarını iki aşamadan oluşan altı aylık program bekliyor. İlk aşamada katılımcılar sağlıklı iş modeline dayalı, pazarlanabilir, test edilebilir, uygulanabilen minimum ürünü (MVP) tamamlamaya odaklanacaklar. İkinci aşamada pazarın test edilmesi, pazardan gelecek ilginin değerlendirilmesi var. Bu iki aşamayı başarıyla tamamlayan startup’lar, BIC Angels ağından melek yatırım almak için yatırım sürecine dahil olacak. Küresel pazarı hedefleyen startup’lar için programın ikinci aşamasında

Berlin Startup Ekosistemi’ne gitme şansı var. BIC Angels Kurucusu Dr. Joachim Behrendt, hızlandırma programı ile ilgili şu bilgileri verdi:

“BIC101 programı ile girişimciler sermaye desteğine ulaşabilecek, ek destekler ve altyapı hizmetlerinden faydalanabilecekler. BIC Angels’ın iş ve finans alanında sahip olduğu ağlara direkt erişim sağlayabilecekler. Mentorluk, eğitim ve uzman yardımlarına odaklanan bu programda, startup’lar her hafta düzenli olarak alanında uzman mentorlar ile buluşacaklar. Katılımcılar, startup dünyasından ve sektörden kendini bu işe adamış uzman kişilerden özel destek programı alacaklar.”

Hayaller dağlar gibi gerçek olsun

Hedefler ‘herkesin’ olmalı!

Erken girişen yol alır!

E T K İ N L İ K L E R

Bu köşede yayınlanmasını istediğiniz etkinliklerinizle ilgili bilgileri [email protected] adresine gönderebilirsiniz.

Y U R T İ Ç İ

31 Mayıs - 1 Haziran 2016

smartcon İstanbul 2016Wyndham Grand Levent İstanbulAYRINTILI BİLGİ: http://smartcon.com/

1 Haziran 2016

Kurumsal Mimariye Genel Bakış Eğitim Semineri/Point Hotel BarbarosAYRINTILI BİLGİ: www.mind2biz.com.tr

2 Haziran 2016

BTvizyon Konya ToplantısıAYRINTILI BİLGİ: http://www.btvizyon.com.tr/index.html

28 Temmuz 2016

Bilişim 500 Ödül Töreni

25 Ağustos 2016

IOT Nesnelerin İnterneti ve M2M Teknoloji PlatformlarıAYRINTILI BİLGİ: http://www.btvizyon.com.tr

E T K İ N L İ K L E R Y U R T D I Ş I

Bu köşede yayınlanmasını istediğiniz etkinliklerinizle ilgili bilgileri [email protected] adresine gönderebilirsiniz.

31 Mayıs – 2 Haziran

18th Critical Communications WorldRAI AmsterdamAYRINTILI BİLGİ: https://criticalcommunicationsworld.com/

Emrah Küçükgirgin

SinanDumlu

Despec Bilgisayar’ın yeni Genel Müdürü küçükgirgin

EMC türkiye ülke Müdürü sinan Dumlu oldu

BIC Angels kurucusu Dr. joachim Behrendt

Page 33: BThaber Sayı 1074

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

ttec switch_bthaber.pdf 1 11.04.2016 14:01

Page 34: BThaber Sayı 1074

34 KARİYER 30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber

[email protected]

[email protected]

Negmar Grup bünyesinde çalışmak üzere;

aşağıdaki konularda deneyimli

“Sistem Network Uzmanı”

Arıyoruz!

l Windows Sistem Ürünleri

l Sanallaştırma Teknolojileri

l Network Ağ Yönetimi

l Firewall Yönetimi

www.nevada.com.tr

Sabancı Üniversitesi MBA öğrencileri, “Live Case” dersi kapsamında Schneider Electric Türkiye’nin üst düzey 17 yöneticisinin, iş yapma yöntemleri ve yönetim pratiklerini değerlendirdi. Üç ay boyunca yöneticileri gözlemleyen öğrenciler, bu yöneticiler hakkında sunum yaptı ve yöneticilerin kendilerine has yönetim tarzlarını gerekçeleriyle anlattılar. Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Oğuz Babüroğlu, dersin içeriğini anlatırken, hedeflerinin ‘gerçek vakalardan öğrenmek’ olduğunu vurguladı. Babüroğlu, “Ders kapsamında, yöneticilerin yönetimsel pratiklerini, ekipleri ve iş sorumlulukları ile nasıl bağdaştırabildiklerine bakılıyor. Her yöneticinin yönetim

pratikleri farklı. Bu derste yöneticilerin özgün yönetim pratikleri ile ilgileniyoruz” dedi. Sabancı Üniversitesi MBA öğrencilerinin “Live Case” dersi 24 kişilik sınıftan oluşuyor. Sınıfta Türk öğrencilerin yanında, Alman, Çek, Estonyalı, Fransız, Hollandalı, Pakistanlı ve Suriyeli öğrenciler de var.

Proje kapsamında öğrencilerin gözlemleme fırsatı

bulduğu Schneider Electric yöneticileri ise öğrenciler ile çalışmanın, kendileri içinde önemli bir deneyim olduğunu belirtti. Bu çalışmanın, yakın gelecekte iş hayatına atılacak bir neslin düşünce yapısını anlamak için kendileri için önemine işaret

eden yöneticiler, “IoT kavramı iş yapış biçimlerimizi değiştiriyor. Yeni nesil de IoT kavramını bilerek, ona uyum sağlamış olarak iş hayatına atılacak. Bu çalışma ile bizim çalışma sırasında farkında olmadan yaptığımız uygulamaların MBA öğrencileri tarafından nasıl farklı bir bakış açısı ile ele alınabileceğini görmek açısından ilginç oldu” yorumunu yaptı.

Değerlendirmeyi Sabancı MBA öğrencileri yaptı Alcatel markası, Türkiye

ofisiyle tüketicisine doğrudan ulaşacak. Tüm tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayacak farklı özelliklerle donatılan IDOL, POP ve PIXI modellerinin en güncel versiyonları yakın gelecekte Türkiye’deki teknoloji meraklılarının beğenisine sunulacak. Bunların yanı sıra tabletler, giyilebilir aksesuarlar, GPS takip cihazları da tüketicilere ulaşacak. Alcatel’in Türkiye’de ülke müdürlüğü görevini ise Tamer İşisağlam yürütecek. İşisağlam, Alcatel’in yeni nesil akıllı telefon ve diğer teknoloji çözümlerinin Türkiye’deki tüketicilere en doğru zamanda, hızlı biçimde

ulaştırılmasına yönelik operasyonlardan sorumlu olacak.

İşisağlam, kariyerine Gillette firmasında başladı ve burada son olarak İsrail ve Balkanlar’dan Sorumlu Ticari Pazarlama Müdürü olarak görev yaptı. Nokia’nın Türkiye operasyonunda uzun yıllar pazarlama/satış ve operatör ilişkilerinden sorumlu yöneticilik görevlerini üstlenen, Microsoft’ta operatör satışlarından sorumlu yönetici olan Tamer İşisağlam, Alcatel Türkiye Ülke Müdürlüğü görevinden önce ise Vodafone Türkiye Terminal ekibinde kıdemli yönetici olarak görev yapıyordu.

Alcatel Türkiye ofisi faaliyete başladı

ING Bank, küresel bazda faaliyet gösterdiği 40 ülkedeki yeni kurulan finansal teknoloji (Fintech) şirketlerini, projelerini büyütmek ve inovasyon fikirlerini gerçek ürünlere dönüştürmek için inovasyon kampına davet ediyor. ING Grubu İnovasyon Stüdyosu

yapılanmasının seçeceği fintech start-up şirketleri, projelerini geliştirmek için 6 ay boyunca finansal destek alacak, eğitimlere katılacak ve dünyanın dört bir yanındaki meslektaşlarıyla çalışabilme imkanına sahip olacak.

www.innovationstudio.ninja

web sitesinde açtığı başvurular içinden yapacağı seçim ile seçilecek şirketlere ING, finansal yatırım yapmanın yanında, projede yer alacak ekibe küresel bilgi kaynaklarını açacak, mentorluk hizmetleri ve eğitim programları sunacak.

ING Bank’tan eğitim ve mentorluk desteği

İş süreçlerine yönelik olarak departmanlardan gelen talepler doğrul-tusunda Microsoft .NET (MVC) platformunda web ve iş uygulama-ları projelerinin geliştirilmesi, teknik analizlerinin ve kodlamalarının yapılması ve mevcut yazılımların iyileştirilmesiyle ilgili çalışmaların gerçekleştirilmesi konularında görev alacak ekip arkadaşı arıyoruz.

KIDEMLİ YAZILIM GELİŞTİRME UZMANI • Microsoft .NET teknolojilerine hakim (Web Form, Windows Form, MVC, Web Api, Client Side Development, Web Servisleri vb.),• Mobil Uygulama konularında tecrübeli,• Microsoft SQL konusunda deneyim sahibi,• DevExpres vb. Araçlarında deneyim sahibi,• Analitik, sonuç odaklı, ekip çalışmasına yatkın,• İstanbul Avrupa Yakasında ikamet eden adayların başvurularını bekliyoruz.

Not: Erkek adayların askerlik görevini tamamlamış olması tercih edilmektedir.

Başvurularınızı [email protected] mail adresimize gönderebilirsiniz.

Page 35: BThaber Sayı 1074
Page 36: BThaber Sayı 1074

İş Ortağı” ve “Mimari Başarı: Veri Merkezi” ödüllerine sahip olmuş. Sırada Vodafone’un ödülleri var. Vodafone’un “Between Us” projesini gerçekleştiren Y&R Team Red Istanbul ve Mindshare ajansları, MIXX Awards Europe’da bu proje ile başta Grand Prix ödülü olmak üzere 8 ayrı ödül almış. Bu kadar da değil… Vodafone Türkiye, Reklamcılar Derneği ve Reklamverenler Derneği tarafından bu yıl 8’incisi gerçekleştirilen Effie Türkiye Reklam Etkinliği Yarışması’nda 9 ödül almış. Vodafone, kadına şiddete son vermek hedefiyle geliştirdiği ve 300 bini aşkın kadına ulaşan ‘Kırmızı Işık’ mobil uygulamasıyla Mustafa Koç Özel Ödülü’nü almaya hak kazanırken, işletmelerin iş süreçlerini dijitalleştirerek yarına hazır hale getirmeyi amaçladığı ‘Vodafone İş Ortağım Programı’ ile ‘B2B Pazarlama’ kategorisinde Altın Effie’ye layık görülmüş. Teknoser ise siber güvenlik alanında çözümler üreten Fortinet’in Türkiye pazarındaki payını artırmasına sağladığı katkı nedeniyle “Türkiye’de 2015 Yılının Kurumsal İş Ortağı” ve “Türkiye’de 2015 Yılının Veri Merkezi Projesi” ödüllerine layık bulunmuş.

Haftaya noktayı yine bir kitapla, hem de bizim için bir çalışma ile koyuyorum. “Gazetecinin El Kitabı”. ‘Söküğünü dikemeyen gazeteciler için rehber kitap’ sloganı ile kitap, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) eseri. TGC Hukuk Danışmanı Avukat Gökhan Küçük’ün hazırladığı “Gazetecinin El Kitabı: Basın İş Kanunu’ndan Doğan Haklar” çalışması Konrad Adenauer Stiftung Derneği’nin katkılarıyla basılmış. Hedef ise gazetecilerin karşılaştığı hukuki sorunlara pratik çözümler sunmak.

Yine zengin bir içerikle haftaya buluşmak dileğiyle,

36 MEKTUPYeni bir haftadan merhaba,

Otomobil sevdası edebiyatımızda da gündelik hayatta da bir vazgeçilmez madem, ihtiyaca ve zevke en uygun araçları almak için de sosyal medya meraklılarını bekliyor ve Twitter önemli bir kaynak. Meraklısı olan dostlar için en iyiler gelsin: @cnnturkoto, @NTVOtomobil, @NTVOtoFark, @AksamOtomobil, @OtoStil, @otomobiltutkunu, @otodergi, hatta bir de elektrikli ve hibrid otomobiller dergisi @EHcars.

Otomobilden, benim favorime, yani yürüyüşe geçtiğimizde, alışveriş durağımız Migros, önde gelen sağlık ve fitness uygulaması FitWell ile işbirliği yapmış. Kampanya çerçevesinde 10 bin adım ve üzeri yürüdükleri her gün için 1 Money kazanma şansı yakalayan Migros müşterileri, düzenli hareket ettiklerinde hem kendi bedenlerine kazandıracak hem kazandıkları Moneyleri, Migros ve Macrocenter mağazalarında veya Fitwell Premium üyelik satın alımında kullanabilecek. 31 Mayıs’a kadar geçerli ‘Harekete Geç’ kampanyasından yararlanmak için akıllı cihazlara Migros mobil uygulamasından veya FitWell uygulamasından kayıtlı Money Club veya Money Club özellikli kartlarıyla giriş yapmak ve ‘Harekete Geç’ kampanyasına dahil olmak yeterli.

Gündelik hayatın karmaşasında psikolojik destek için de yeni bir kanal var artık. “Düşüne taşına olmuyorsa, konuşa konuşa çözelim” diyerek 1 Nisan’da hizmete başlayan www.konusakonusa.com farklı uzmanlık alanlarından psikologlardan oluşan kadrosuyla dünyanın yükselen trendi web terapiyi Türkiye’ye taşıyor.

Engellilere yönelik iki gurur veren girişimden bahsetmem lazım. Engelli müşteriler için mobil, internet, telefon ve TV

hizmeti ilk kez Türk Telekom’dan, ‘Erişilebilir Yaşam Paketi’yle bir arada. Engelli müşteriler ve birinci derece yakınları dilerlerse, ‘Erişilebilir Yaşam Paketi’ içindeki mobil, internet, telefon ve TV hizmetlerini ayrı ayrı da alabilecekler. Türkiye Vodafone Vakfı çatısı altında Düşler Akademisi ile 3 bin 500 engelliyi destekleyen Vodafone ise Teknoloji Hayatın Hizmetinde sloganıyla mobil teknolojilerin dönüştürücü gücünü engelli bireylerin ihtiyaçlarına cevap vermek için kullanıyor. “Düşler Kulübü” programı altında engelli bireylerin hayatlarını kolaylaştıracak ürün ve servisler sunan Vodafone, son olarak 3 milyon işitme engelli ve yakınının hayatını kolaylaştıracak Türkiye’nin en kapsamlı işaret dili eğitim uygulamasını hayata geçirmiş.

Mektuplarımızın vazgeçilmezi

çevre başlığında önemli bir mesajı, çevreci üretimin gerekliliğini ileteceğim: Ege Üniversitesi 13. Biyomühendislik Günleri’nde konuşmacı olarak yer alan VSY Biotechnology CEO’su Dr. Ercan Varlıbaş, Türkiye’nin 1,34 dolar olan 1 kg’lık ürün ihracatının artırabilmesi için 1 kg’ı 675 bin dolar olan biyoteknolojik ürünlere ağırlık verilmesi gerektiğini söylemiş. Varlıbaş, cari açığı azaltma, ekonomik kalkınmanın sağlanmasında biyoteknolojinin stratejik bir sektör olduğunu da vurgulamış.

Tasarım ve marka deneyimi ajansı I-AM ise Avrupa’nın en yüksek yeşil duvarlarıyla kentsel dönüşümden yeşil dönüşüme geçişin öncülüğünü yapan Greenox Urban Residence projesinin iç mimari tasarımını üstlenmiş. Sürdürülebilirlik ilkelerine sadık kalınarak geliştirilen projede I-AM de

doğayla bütünleşik, konforlu ve ferah bir iç mimari tasarım uygulamasına imza atmış. Betona değil, yeşile doyduğumuz günler dileğiyle…

Bu temenniden sonra gelelim haftanın ödüllerine… Eray Teknoloji, biri “Toshiba Sales Innovation Awards 2015”, diğeri “POS AŞ 2015 yılı Pazarı Geliştirme Ödülü” olmak üzere iki farklı ödüle değer bulunmuş. ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitmenliği öğrencisi Aykut Türe ise bu yıl Kocaeli Sabancı Kültür Merkezi’nde düzenlenen 10. Ulusal BÖTE (Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi) Kurultayı’nda, “BÖTE Mezunu Kimdir?” konulu tasarımıyla, Afiş Tasarımı kategorisinde 39 proje ve 192 katılımcı arasından birinci olmuş. TURCom Teknoloji ise Cisco İş Ortakları Zirvesi 2016’da “Yılın Cisco Capital

30 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

BThaber

Hakkımızı ve hukukumuzu bilelim

YIL 22SAYI 107430 MAYIS - 5 HAZİRAN2016

www.bthaber.com

Yönetim Yeri: BThaber Yayıncılık ve Etkinlik Hizmetleri A.Ş.Fetih Mah. Tahralı Sokak Kavakyeli Plaza C Blok 7/5 34704 Ataşehir/İSTANBULTelefon: (0216) 291 13 90 Ankara Ofisi:Adres : Nergis Sok Via Flat İş Merkezi No:7/2 Söğütözü-AnkaraTelefon: (0312) 258 64 24 Faks: (0312) 258 63 02 ISSN 1300-6495

Satış GrubuPerihan Kıtay ÖzdenÖzge KarataşCanan ŞahinKutay GöçeAbdurrahman KoyuncuFunda Koyuncu (Ankara)Reklam Rezervasyon [email protected]

REKLAM SATIŞ GRUBU

Cilt, Baskı, Poşetleme: Apa Uniprint San. ve Tic. A.Ş. - Hadımköy İstanbul Asfaltı Ömerli Köyü İstanbul - Tel 0212-798 28 40. l BThaber kontrollü abonelik sistemiyle dağıtılmaktadır. - Fiyatı 1 Kuruş (KDV dahil) - BThaber, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 2/f maddesi hükmü gereği ‘yerel süreli yayın’dır.

BThaber Yayıncılık ve Etkinlik Hizmetleri A.Ş. adına SahibiBülent Nevres

[email protected]

www.linkedin.com/groups/BThaber

twitter.com/bthaber

www.facebook.com/BThaber

Bültenlerinizi

[email protected] adresine gönderebilirsiniz

Türkiye’nin en köklü bilişim teknolojileri yayını olan BThaber, 1995 yılından bu yana bilişim ve teknoloji dünyasındaki en son haberleri, yenilikleri ve bilgileri okuyucularına kesintisiz bir şekilde sunmaya devam ediyor. Her hafta yüzde 35’i BT, yüzde 65’i ise finans, otomotiv ve sağlık gibi farklı sektörlerde yer alan şirketlerin ve kamu kurumlarının yöneticilerinden oluşan 7500’ün üzerinde kişiye ulaşmakta ve online platformlar üzerinden her hafta on binlerce kişiye erişim sağlamaktadır.

Abone ve DağıtımNurefşan Tellioğ[email protected]

BThaber GrubuYayın KoordinatörüAyhan [email protected]

Yazı İşleri Müdürü(Sorumlu)Bülent [email protected]

EditörlerHandan Aybars [email protected] Özkan (Ankara) [email protected][email protected]

Okur TemsilcisiBehçet Envarlı

[email protected]

Görsel Tasarım Nevzat Karataş [email protected] Keskingö[email protected]

Page 37: BThaber Sayı 1074

Expectations for ‘Turkey 4.0’Turkey’s longest serving Transport, Maritime Affairs and Communications Ministry Binali Yıldırım who is familiar with the development and the problems of the IT sector raised expectations of the ICT professionals.

Turkey has improved a lot in ICT but as many countries acted more quickly on this issue and came to more advanced levels, our country almost stayed in the same place in the rankings. Turkey needs investments and strategies guiding the future instead of strategies for a period of time. It is important to utilize the technology as well as developing it. Thus, Turkey’s development will be with the technology, especially information technologies. We can develop the information technologies by both consuming and producing. BThaber has had similar thoughts since the beginning and will continue to reflect these opinions. There are many steps that need to be taken on IT. We will remind some of the steps in this article. Now, Turkey has a prime minister with a familiarity of informatics. Being the Transport, Maritime Affairs and Communications Ministry for 13 years, Binali Yıldırım knows the development and the problems of the IT sector and this raised the expectations of the ICT world. So what are the expectations from the new prime minister?

Software and service potential should come into action

Turkey is late in the hardware production. However, we have the potential to enter between the major players in the world in the software and service delivery fields. This potential needs a number of mechanisms to act and to be supported and only a prime minister who knows informatics can mobilize it.

Digital transformation and Industry 4.0

Digital transformation is developing gradually with the introduction of information technology in business and social life. Today we are living the 4.0 stage. All the companies and institutions regardless of area of activity must carry all of their processes

to the digital environment to be able to compete. We have successful organizations and companies in this issue, however when we look at the national average, our situation is not very encouraging. Looking at SMEs, we are faced with a more serious picture.

Let’s raise awareness for R&D and innovation

On the basis of the development of the countries lies R&D and innovation. It is obvious that we are not a cultures country in terms of innovation. Although some steps have been taken in this regard, the R&D and innovation awareness has still not been established. Turkey needs international cooperation on these issues. For the creation and development of this cooperation, the business

world should be supported and the way should be paved for them.

Education and codingThe most important element

in terms of the sustainability of Turkey’s development is education. Important steps were taken in this regard with the FATİH Project. Today, Android and iOS-based, not producing but only consuming generation of technology is being raised. This generation must gain qualification to develop new technologies and applications. Expanding the coding education to all schools is one of the major expectations.

Another dimension of the education issue is creating the qualified staff. We have a young population, but immediate steps need to be taken in order to improve the quality of the population and to raise the intermediate staff.

Data center base TurkeyOne of the areas where

Turkey has an important capacity is data centers. A series of regulations and support is needed for data centers that enable us to take action regionally and globally. There is no obstacle to the increase of data center investments when the needed support is given.

Will the taxes decrease?One of the major players

in the development of this country and the business world is communication. Turkey is one of the countries with the highest tax rate on communications. We are even paying the tax of the tax. The tax being so high is mentioned a lot. We have witnessed that Binali Yıldırım was talking about the taxes being high during period of his ministry. Binalı Yıldırım is now more powerful in the new cabinet. The Prime Minister is expected to play an active role in lowering the communication taxes.

How will the fiber infrastructure be improved?

The Prime Minister Binali Yıldırım’s approach is known about fiber infrastructure. This approach is phrased by him as: “The speed in traffic brings disaster; the speed in internet brings fertility.” Regarding the insufficient development of fiber infrastructure, he reproached the active operators clearly. The operators see the local government and their competitors as the source of the problem. In short, everyone wants the fiber is that he focuses more on the area.

WEEKLY INFORMATION

TECHNOLOGY AND ECONOMY

NEWSPAPER

Academytech continues taking steps for abroadExporting more than 50 countries in the field of technology education Academytech continues to grow through new investments. Being only body authorized in CCIE Training in Turkey, Academytech CEO Özcan Yıldız said: “We have grown our business with every opportunity evaluating the demand from abroad. We opened an office in Madrid, Spain’s capital. We provide services to all neighboring countries in the same way via Dubai. With our 5 offices located in 3 different continents, we have trained more than 100 institutions in more than 50 countries

including the Dominican Republic, China, Costa Rica and Nepal. With the support of our global partner Cisco, we cooperated in the field of education with countries such as Colombia, Nigeria, Costa Rica, UAE, South Africa, Russia, Nepal, India, Singapore, Papua New Guinea, Malaysia and Afghanistan. We provided services to many institutions in many countries such as Sierra Leone in the West Africa, where most people would have a hard time to show it on the map. Besides Turkish, we able to provide information technology trainings in 6 different languages being English, Arabic, Persian,

Spanish and Russian. Now, we further raise the bar and increase our investment.”

Özcan Yıldız reminded that they received the Deloitte Technology Fast50 award in two consecutive years and said: “This success has further increased our self-confidence. On the other hand, we have developed a unique product in the IOT area. This product received $ 1 million investment in R&D over the past 2 years. Henceforth, our R&D efforts will continue to increase.”

Yıldız noted that they continue to work for the promotion of Turkey and added:

“We see our company

as Turkey’s culture and information technology ambassador. We have full confidence in Turkish engineers. Nobody is born as a computer scientist. But the tremendous opportunities wait for us when we grow ourselves as a computer scientist. Who will make us the most competitive among other countries is the youth in the informatics sector. In 2016, ICT staff is among the top 10 ‘skills gap’. The qualified employees in the ICT field are hankered for. Our overseas investment in the framework of our corporate social responsibility approach is very meaningful for us, as well.”

Page 38: BThaber Sayı 1074

The chance to being proactive in cyber security

lies in this center

İş Bankası is in Silicon ValleyTürkiye İş Bankası opened up to the world via its subsidiary software company SoftTech with the MaxiTech brand.

Undertaking the bank’s digital base in the Silicon Valley MaxiTech opened on the 13th May in San Francisco’da açıldı with the participation of İş Bankası General Manager Adnan Bali, Deputy General Managers Hakan Aran and Yalçın Sezen, as well as SoftTech General Manager Şerafettin Özer. The General Manager will be Burak Arık and MaxiTech will be operating in İTÜ Arı Teknokent’s San Francisco office.

Founded in Silicon Valley,

MaxiTech will enable İş Bankası to have the opportunity to closely monitor the high-tech and Fintech companies and İş Bankası and SoftTech employees will be taking part in MaxiTech office at certain period of times and directly participate

in the innovation projects. Developing cooperation with universities in Silicon Valley is among the objectives, while MaxiTech is aimed at the creation of new markets for the software produced in Turkey and contributing to software exports.

Turkey’s first Cyber Fusion Center that detects the cyber-attacks from all over the world before they occur opened on 17th May in Ankara with the participation of Defense Industry Undersecretary (SSM) İsmail Demir. SSM Demir stated that: “Being located only in a few countries around the world, the Cyber Fusion Center of Turkey gives power to the country in cyber security. Detecting the cyber-attacks before happening is very critical.” STM General Manager Davut Yılmaz highlighting that with the new generation Cyber Fusion Center, we go beyond the traditional methods and added: “Different disciplines are brought together,

working with artificial intelligence mechanisms we developed in the fusion center. It is a product of a new generation cyber-security perception and it is a first in many angles for our country.”

Cyber fusion is combining data from different sources, which are analyzed via new generation of artificial intelligence algorithms and machine learning approach is used in progress. This aspect is not about preventing attacks like the classic understanding of cyber security, but it is about identifying the attack patterns to establish a relationship between all relevant parameters, and acquiring a proactive concept to be ready

for more possible attacks.STM Cyber Fusion Center

will not only identify the known cyber threats, but also detect the not revealed, complex attacks and threats that use advanced methods and be able to take measures. Vulnerability management at the center, cyber threat intelligence, threat defense operations, cyber operations center and incident response management capabilities will be enabled and in particular, the center will make sure the top-level managers taking the initiative in the management of cyber incidents; combined with innovative war games methods while ensuring the implementation of modern cyber security approach.

The target of your point of view should be ‘accurate design’!

Traditional financial world is in an effort to respond to evolving customer expectations in competition with an innovative Fintechs. On the basis of the win, there is ‘design-oriented thinking’ that go beyond the standard CRM data and be able to empathize.

Intel Global Business Development Director Ege Ertem told us about the design-oriented details to consider, what to and what not to do about the financial sector, whether Fintechs are a threat to the financial sector or they are the self-development opportunities for the sector:

“Every threat actually brings the opportunity. How you use it determines it. Threat, because the bank’s turnover falls, smaller and ‘non-bank’ companies with 10-20 people initiatives take one of the services and products you provide in your bank and offer those to a certain customer base in a very targeted manner. With the focus, they do better product positioning from a bank. There are thousands of companies with this innovative style. To help the bank in this case, start-ups and Fintechs are emerging to make the job faster. The basis of the design thinking is this. Customers are numbers. How much money do they have, how old they are, which schools they went to, where they live? People may fit into the same category as but be very different from one another and have different needs. Therefore, you must not now evaluate the situation with conventional criteria. Banks need deeper data analysis, building artificial intelligence. Fintech companies in accordance with regulations in Turkey do not attack the turnover of banks. However, as a Turkish bank I can use the creative products in the US and surpass my opponent. Because with the cognitive tools and

artificial intelligence in the world, we are experiencing an explosion of products that can bring the banks forward from every angle. Therefore, banks in Turkey, despite regulations still must follow Fintech oriented developments. This follow-up is trying to maintain the competition in the sector in Turkey and the market share in the United States.

The banking system in Turkey is very firm and on this issue we are ahead of the US and Europe. There is a sector that constantly investing in the IT infrastructure and employing the most valuable staff. Therefore, everything is ready and this is a new phenomenon. I think the banks are evaluating the issue and it will be a very positive development for Turkey as soon as the button is pressed. The time is right and I think they will do it. I hear that there are a number of efforts are being made already.”

Page 39: BThaber Sayı 1074
Page 40: BThaber Sayı 1074