68

cemil ipekçi etkinlikler

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: cemil ipekçi etkinlikler

KUNYE64.indd 1 5/15/12 12:56 PM

Page 2: cemil ipekçi etkinlikler

KUNYE64.indd 1 5/15/12 12:56 PM

Page 3: cemil ipekçi etkinlikler

Genel Yayın Yö[email protected]

Begüm ÇELİKKOL

Cemil İpekçi… Bu sayımızın kapak konusu o… Onu bundan iki sene önce 2 Mayıs 2010’da Diyarbakır’da tanıdım. Orada onun o yaşam enerjisini aldıktan sonra daha da sarıldım işime gücü-me. Geçtiğimiz hafta yine Cemil İpekçi’nin yanına gittim ve aynı yaşam enerjisinden 2 yıl daha depoladım. Onun gözlerinde aşk var, huzur var, yaşanmamışlıklar var. Keşke fırsatını bulsanız da Taksim’de Cezayir Sokağı’nın hemen girişinde sol taraftaki yeri-ne gitseniz. İnanın havanız değişir. 64 yaşındaki bu adam, genç-lere taş çıkarırcasına “Daha hayatımın aşkını yaşamadım” di-yor… Hepimize feyz olmasını diliyorum…Bazen bezer insan hayattan. Hani bazen iş çıkışında “Bu işi mi yapıyoruz?”, “Yeter artık”, “Patron da ne biçim adam, zam yap-madan bir sürü iş istiyor. Önce zam yapsın! Ne kadar ekmek ne kadar köfte” diyoruz. Ya da eşimizle tartıştığımızda “Boşuna ev-lendim”, “Bu hayattan bıktım”, “Bitsin bu çile” gibi söylemleri-miz olabiliyor. Yıllar geçtikçe de aslında bu sözlerin ne kadar gereksiz olduğunu, kendimizi ne kadar tükettiğimizi fark ediyo-ruz ama iş işten geçmiş oluyor. PEKİ NE YAPMALI?En iyisi boş vermek.. Hayatı akışında yaşamak ve ufak şeyler-den mutlu olmak… Ne kadar zor da olsa başarabiliriz belki de. İstemek bitirmenin yarısıdır! Bunu isteyin ve hemen uygulama-ya başlayın. Olumlu enerjiler gönderin evrene ve evrenin size getireceği güzellikleri bir bir yaşayın! Bu da size bir dost tavsi-yesi olsun… Günün yoğunluklarının da tadını çıkarmayı bilin. Herkese gü-lümseyin evvela! Mesela işyerinizdeki arkadaşlarınıza elinizle kahve ya da çay hazırlayın… Ve bunu yüzünüzden gülücük ek-sik olmadan yapın. Gülümseyerek başladığınız her şey başarı-lı ve tadından yenmez kıvamda olur. Arada gazetelerin, dergi-lerin, internet sitelerinin magazin sayfalarına bakın. Ünlülerin hayatları belki de bahar yorgunluğunuzu, gerginliğinizi üzeriniz-den alabilir. Bir de günlük tutmaya başlamadıysanız hemen bunu yapabilir-

siniz. Gün içinde yaşadığınız, hissettiğiniz ne varsa yazın. Yazın ki olumsuz enerjiniz kağıda dökülsün, size olumlu şeyler kal-sın…Haftada bir cilt bakımına gidin, kuaföre gidin ya da sıkı bir yürü-yüş yapın. Demem o ki kendinize zaman ayırın. Bırakın telefon-larınız kapalı kalsın, varsın size kimse ulaşamasın! Kendi ken-dinize kaldığınızda ne kadar dinlendiğinizi, sakinleştiğinizi göre-ceksiniz. İnternet sitelerinden tarot falı açın, Solitere oynayın… Bırakın zaman akıp geçsin. Yani kafanızı boşaltabileceğiniz ne varsa günde yarım saatinizi buna ayırın. Bakın neler olacak neler…Aşık olun! Bir çiçeğe, bir sanatçıya fark etmez… Kendinizi kap-tırın gitsin. Yatağınıza uzandığınızda aşık olduğunuz o objeyi dü-şünün… İnanın uyumadan önce koyun saymaktan daha iyi ge-lecektir. Hayal kurun bol bol. Bırakın hayalleriniz uçursun sizi… Hayali-nizde farklı ülkelere gidin. Mesela ben uyumadan önce bol bol farklı ülkelerde hayal ederim kendimi ve rüyamda gerçekten de o ülkedeymişim gibi hissederim… Uçağa binerim ve o ülkeye gi-derim… Gezerim, yeni insanlarla tanışırım… Uyandığımda ise rahatlamış hissederim kendimi…Bir daha söylüyorum: KENDİNİZE ZAMAN AYIRIN! Bu ha-yat, bu zamanlar kolay kolay geri gelmiyor çünkü. Ne desek boş, ne yapsak boş… O yüzden yaşayın, eğlenin, doya doya za-manın tadını çıkarın!Bu kadar hayat dersi yeter sanırım. Gelelim dergimizin içeriği-ne… Başta söyledim… Cemil İpekçi, modaya nasıl atıldı? Onun gençliğinde hayat nasıldı? Müziğe nasıl atıldı? Resim merakı nasıl başladı? gibi soruların yanıtlarını aradık. Amerika’dan ge-len Hot Rod’la Türkiye hakkında konuştuk. Ve efsanevi isim Mic-hael Jackson’ın hayatını ve nasıl bu konuma geldiğini irdeledik. Rüya analizleri, doğru spor, eğitim gibi bölümlerimizle ajanda-mız var! Keyifle okuyacağınız bir sayı daha elinizde! Size şimdi-den iyi okumalar, keyifli dakikalar

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

01

EDUART ON SAYFALAR 01-13.indd 3 5/15/12 12:21 PM

Page 4: cemil ipekçi etkinlikler

02

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

Renkli isimlerden biridir Cemil İpekçi. Şen kişiliği, sivri diliyle çoğumuzun dikkatini çeken bir insan. Mardin ve Diyarbakır’da yaptığı defileler, açtığı okullarla dikkatleri üzerine toplayan İpekçi şimdilerde farklı projeler içerisinde. Resim yapmaya yeniden başlayan İpekçi bir yandan da müziğe yönelmiş durumda...

İÇİNDEKİLER

H KÜÇÜKAY GİTAR ÜÇLÜSÜ

H STEPHAN SCHMIDT SAHNEDE!

H FERHAT GÖÇER AŞK SANATI

H BEN BERTOLT BRECHT KABERE

H GSUFEST12: ATHENA - GAZİNO - TRAMWAY

H CRR İSTANBUL SENFONİ ORKESTRASI KONSER

H KREMLİN ODA ORKESTRASI

H HÜSEYİN SERMET BESTELERİ CEMAL REŞİT REY’DE SESLENDİRİLİYOR!

Marvel Studyoları, Tüm zamanların en büyük süper kahraman takımı Yenilmezler’i sunar... Yenilmezler, Marvel’in en çok iz bırakan kahramanlarını bünyesinde topluyor: Demir Adam, Hulk, Thor, Kaptan Amerika, Hawkeye ve Black Widow.

Amerikalı R&B, Hip Hop ve House müziğin yıldız ismi Rodney Toole’u nam-ı diğer “Hot Rod” desek size... Fifty Cent ile başlayan bir başarı öyküsünün sahibi o. Biz onu ABD’nin İbrahim Tatlıses’i olarak yorumladık. Çünkü hikâyesi tıpkı bir Türk filminden çıkmış gibi.

Ödüllü gazeteci yazar Kürşat Başar, iki yıldır canlı performanslarıyla devam eden müzik serüvenini, ünlü sanatçılar ve klasikleşmiş şarkılarla “Keşke Burada Olsaydın” adlı albümüne taşıyor.

24

04

ŞEN... YARATICI... SANATÇI...

YENİLMEZLERKAHRAMANLARIN HEPSİ BİR ARADA

SÖYLEŞİRODNEY TOOLE NAM-I DIĞER “HOT ROD”

“KEŞKE BURADA OLSAYDIN”

CEMİL İPEKÇİ

ETKİNLİKLER

10

12

20

EDUART ON SAYFALAR 01-13.indd 4 5/15/12 12:21 PM

Page 5: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

03

RESİM

EFSANELER

PLASTİK SANATLAR

Güneşin cömertçe aydınlattığı bu coğrafyada efsaneleri yorumluyor

Ahmet Güneştekin

60

14

52

“KEŞKE BURADA OLSAYDIN”

MICHAEL JACKSON

Renklerin denizinde derin bir ışık yolculuğu...Sergileri, resim sanatı ve gelecek planları ile bir sanatkar...

İPEK BETNİ

Yirminci yüzyılın en önemli müzik ikonu... Nesillere ilham veren daima çocuk, daima ‘moonwalk’...

EDUART ON SAYFALAR 01-13.indd 5 5/15/12 12:21 PM

Page 6: cemil ipekçi etkinlikler

04

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

Koray Candemir, son birkaç yıldır yaşadığı yurtdı-

şı serüveninden sonra yuvasına dönüp solo çalışmalarına başladı. Önce sah-ne performanslarıyla dinleyicisiyle bu-luşmayı isteyen müzisyen, önümüzdeki aylarda kariyerinin 2. solo albümünü çı-

karmayı planlıyor. Sahnede ona Kargo ve Maskott’ta beraber çalıştığı yol arkadaşı Serkan Çeliköz de eşlik ediyor. Beraber kurdukları Maskott’un şarkılarını da re-pertuarlarında bulunduran bu tecrübeli ekip konserleriyle çok yakında karşınız-da olacak.

Mayıs ÊTarih: 26 Mayıs 2012 Saat: 22:00 Hayal Bistro, İstanbulwww.biletix.com

KORAY CANDEMİR FEAT. SERKAN ÇELİKÖZ

AJANDA

EDUART ON SAYFALAR 01-13.indd 6 5/15/12 12:21 PM

Page 7: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

05

Mayıs ÊTarih: 28 Mayıs 2012 Saat: 21:00Tiyatro Kedi Şişli Black Out Sahnesi, İstanbulwww.biletix.com

KORAY CANDEMİR FEAT. SERKAN ÇELİKÖZ

Ferhat Göçer’in kurduğu ve Türkiye’nin tek şahsa

özel senfoni orkestrası olan Metropol Sen-foni Orkestrası ile konserler veren sanatçı-nın ilk albümü 2005 yılının Ekim ayında ya-yınlandı. 2007 senesinde ikinci albümü olan ‘Yolun Açık Olsun ‘ ile ödül kazandı. Dünya opera repertuarından günümüz şarkılarına,

napolitanlardan şansonlara, rembetikola-ra; Türk Sanat Müziği’nin seçkin eserlerin-den, Halk Müziğimizin örneklerine, hafif batı müziğinin nostaljik parçalarından günümüz müziğine kadar farklı müzik türlerini seyirci-siyle buluşturan Ferhat Göçer, müzikte yeni bir hedef belirledi: Türk Müziğini aldığı kla-sik eğitim ile birleştirip, dünyaya tanıtmak.

FERHAT GÖÇER AŞK SANATI

EDUART ON SAYFALAR 01-13.indd 7 5/15/12 12:21 PM

Page 8: cemil ipekçi etkinlikler

06

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

AJANDA

Çağımızın en büyük yazarlarından biri olan Bertolt Brecht’in şiir, şarkı ve öy-külerinden Genco Erkal’ın uyarladığı müzikli kabare oyununda Kurt Weill, Hans Eissler, Paul Dessau ve Sarper Özsan’ın müzikleri eşliğinde dünyanın düzeni, kadının konumu, savaş ve ba-rış gibi konularda eğlenceli bir yolcu-luğa çıkıyoruz.

Oyunun Yazarı: Bertolt Brecht

Uyarlayan: Genco ErkalOyunun Yönetmeni: Genco ErkalDekor Tasarım: Ali YenelIşık Tasarım: Yüksel AymazKostüm Tasarım: Özlem KayaMüzik: Kurt Weill, Hans Eissler, Paul Dessau, Sarper ÖzsanMüzik Direktörü: Emin FındıkoğluKoreografi: Tan Temel, Sernaz DemirelOynayanlar: Tülay Günal, Genco ErkalPiyano: Yiğit Özatalay

BEN BERTOLT BRECHTKABARE

Mayıs ÊTarih: 23 Mayıs 2012 Saat: 20:30 Kenter Tiyatrosu İstanbulwww.biletix.com

EDUART ON SAYFALAR 01-13.indd 8 5/15/12 12:21 PM

Page 9: cemil ipekçi etkinlikler

EDUART ON SAYFALAR 01-13.indd 9 5/15/12 12:21 PM

Page 10: cemil ipekçi etkinlikler

08

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

www.biletix.comwww.biletix.com

GSUFEST12: ATHENA - GAZINO - TRAMWAYGalatasaray Üniversitesi Öğrenci Konseyi ve Mezunlar Derneği tarafından Ortaköy’deki kampüsde gerçekleşecek festival, katılımcılara 3 gün süren doyumsuz bir müzik ve eğlence şöleni yaşatacak. Birbirinden farklı aktivitelerin, amatör grup performanslarının, folklör gösterilerinin, öğrenci kulüplerinin etkinliklerinin yansıra festival süresince Bay J ile söyleşi ve Nazım Hikmet Kültür Merkezi Balkan Korosu festival bünyesinde yer alacak.

KREMLIN ODA ORKESTRASIRusya’nın en iyi yaylı çalgı topluluklarından biri olarak kabul edilen Kremlin Oda Orkestrası, dünyanın en iyi orkestralarından biri olarak da anılıyor. Nispeten genç sayılan orkestra üyelerini bir araya getiren Misha Rachlevsky, dünyanın pekçok yerindeki seyircileri, bu kusursuz müzik ile şaşkına çeviriyor. 1991’de Misha Rachlevsky tarafından kurulan orkestra, Rusya’nın ulusal ve uluslar arası alanda sayılan bir topluluğu haline gelmiştir. Gerek etkileyici konserleri gerekse çok beğenilen albümleri ile Kremlin Oda Orkestrası, sıcaklığı ve yüksek enerjisiyle birlikte; dinleyicilere son nota çalındıktan sonra dahi kıpırdamak istemeyecekleri, bağımlılık yaratan performanslar sunmaktadır…

MAYIS GÜNLÜĞÜ

www.iksev.org

CRR ISTANBUL SENFONI ORKESTRASI KONSERKeman eğitimine 7 yaşında Prof. Gönül Gökdoğan ile başladı, 2003 yılında Prof. Nuri İyicil’in sınıfından mezun oldu. Ustalık çalışmalarını Prof. Cihat Aşkın ile sürdürdü. Fransa, Yunanistan ve Özbekistan’da gerçekleştirilen uluslararası festivallerde ülkemizi temsil etti. Cemal Reşit Rey’in “Keman Konçertosu”nun da ilk seslendirilişini 2006 yılında, Rengim Gökmen yönetimindeki CRR Senfoni Orkestrası ile birlikte gerçekleştirdi.Keman solistliğinin yanı sıra, bestecilik alanında da Yalçın Tura ve Hasan Uçarsu ile çalışan Hasan N. Tura, 2004 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın açtığı Ulusal Beste Yarışması’nda, Büyük Ölçekli Senfonik Yapıtlar dalında “1. Senfoni”siyle birincilik ödülünü kazanmış, 2007 yılında da E. Org. Aytaç Yalman’ın librettosu üzerine “Şehitler Oratoryosu”nu bestelemiştir.

www.biletix.com

18.05 19.05 21.05

EDUART ON SAYFALAR 01-13.indd 10 5/15/12 12:21 PM

Page 11: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

09

www.iksev.org

STEPHAN SCHMIDT SAHNEDE!Günümüzün en yenilikçi gitaristlerinden biri olarak değerlendirilen Alman gitarist, Trossingen’de başladığı müzik yaşamını Paris’te ve New York’ta devam ettirdi. 1988 yılında Paris Fransız Radyosu, 30. Uluslararası Gitar Yarışması’nda Birincilik ödülünü kazandı. Maurice Ohana’nın tüm gitar eserlerinden oluşan albümü, “Grand Prix du Disque de l’Académie Charles Cros” ve “French Victoires de la Musique, 1994” gibi pek çok saygın ödüle layık görüldü. Stephan Schmidt 25 Mayısta Akbank Sanat’ta sahne alacak.

www.biletix.com www.biletix.comwww.biletix.com

KÜÇÜKAY GITAR ÜÇLÜSÜKüçükay Gitar Üçlüsü 22 Mayısta Akbank Sanat’ta sahne alacak. 2011 yılında kurulan ve Bekir Küçükay ile öğrencileri Fatih Akbulut ve Erkin Çavuş’tan oluşan grup, üç gitar için yazılan eserleri kendilerine özgü yorumlarıyla seslendirmeyi amaçlamaktadır.

HÜSEYIN SERMET BESTELERI CEMAL REŞIT REY’DE SESLENDIRILIYOR!30 Mayıs akşamı gerçekleşecek olan konserde Hüseyin Sermet’i bu kez besteci kimliğiyle izleyeceğiz. Paris Konservatuarı yıllarında Olivier Messiaen, Henri Dutilleux gibi komposizyon dalının en büyük isimleriyle çalışmış olan Hüseyin Sermet müziğe başladığından beri besteciliğe oldukça düşkün. 1977 yılında yaylı çalgılar için bestelemiş olduğu ilk eser ile Lili Boulanger kompozisyon ödülünü kazanan Sermet, daha sonraki yıllarda piyanist kimliğinin yani sıra kompozisyon dalında da ön plana çıkmayı başarıyor.

22.05 25.05 30.05

EDUART ON SAYFALAR 01-13.indd 11 5/15/12 12:21 PM

Page 12: cemil ipekçi etkinlikler

Kendilerini tek başlarına kötülere karşı savaşırken seyrettiği-miz Thor, Hulk, Iron Man, Kaptan Amerika, Hawkeye ve Black Widow’un, uluslararası barışı koruma teşkilâtı S.H.I.E.L.D’ın yöneti-cisi Nick Fury’i de yanlarına alarak küresel bir tehdide karşı savaş-tıkları Yenilmezler (The Avengers), MARVEL evreninin gözü pek kah-ramanlarını aynı film içinde buluşturuyor. Bu yazın gişe rekortmeni filmlerinden ilki olan yapım, vizyona girdiği ülkelerde bir haftada 260 milyon dolar yapmayı başardı. Ülkemizde ABD ile aynı anda vizyona giren yapım televizyondan tanıdığımız yönetmen Joss Whedon’un el-lerinde yükseliyor. Bir süper kahraman filminden beklentileri fazlasıy-la karşılayan Yenilmezler, DC’nin Adalet Ligi’ne şimdiden gözdağı ver-diği gibi, Marvel’in gişedeki üstünlüğünü de bir kez daha perçinledi. Her yüksek bütçeli ve beklentilerin yüksek olduğu film gibi daha proje aşa-masından bugüne konusu sır gibi saklanan film özelde çizgi-roman se-verleri, genelde ise tüm sinemaseverleri mutlu edecek...

10

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

SİNEMA

KARŞINIZDA SÜPER KAHRAMANLAR

Yenilmezler

Orjinal adı: The Avengers • Yönetmen: Joss Whedon • Yapım: Aksiyon, Bilim Kurgu • Oyuncular: Robert Downey Jr., Chris Evans, Mark Ruffalo • Ülke: ABD • Tür: Aksiyon, Bilim Kurgu • Yıl: 2012

Kendilerini tek başlarına kötülere karşı savaşırken seyrettiği-miz Thor, Hulk, Iron Man, Kaptan Amerika, Hawkeye ve Black Widow’un, uluslararası barışı koruma teşkilâtı S.H.I.E.L.D’ın yöneti-cisi Nick Fury’i de yanlarına alarak küresel bir tehdide karşı savaş-tıkları Yenilmezler (The Avengers), MARVEL evreninin gözü pek kah-ramanlarını aynı film içinde buluşturuyor. Bu yazın gişe rekortmeni filmlerinden ilki olan yapım, vizyona girdiği ülkelerde bir haftada 260 milyon dolar yapmayı başardı. Ülkemizde ABD ile aynı anda vizyona giren yapım televizyondan tanıdığımız yönetmen Joss Whedon’un el-lerinde yükseliyor. Bir süper kahraman filminden beklentileri fazlasıy-la karşılayan Yenilmezler, DC’nin Adalet Ligi’ne şimdiden gözdağı ver-diği gibi, Marvel’in gişedeki üstünlüğünü de bir kez daha perçinledi. Her yüksek bütçeli ve beklentilerin yüksek olduğu film gibi daha proje aşa-masından bugüne konusu sır gibi saklanan film özelde çizgi-roman se-

Orjinal adı: The Avengers • Yönetmen: Joss Whedon • Yapım: Aksiyon, Bilim Kurgu • Oyuncular: Robert Downey Jr., Chris Evans, Mark

EDUART ON SAYFALAR 01-13.indd 12 5/15/12 12:21 PM

Page 13: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

11

DVD

The Artist

Siz siz olun bu son derece zekice göndermeler içeren ve sinemanın en saf halini, beyazperdede yeniden ya-şatan bu filmi “Kesinlikle kaçırmayın” derim. Yer yer ‘Singin in the Rain’den de pasajlar bulacağınız, nos-taljiyi ucuza kaçmadan yaşatan ‘Artist’, sezonun en iyi yapımlarından biri. George Valentin (Jean Dujar-din) son derece karizmatik ve Kinograph film şirke-tiyle çalışan, zamanın en ünlü sessiz sinema idolle-rinden biridir. Bir filminin galası sırasında yolu, hayat dolu, özgür ruhlu ve muhteşem bir gülümsemesi olan genç ve güzel dansçı Peppy Miller (Bérénicé Bejo) ile

kesişir. Filmlerde birlikte rol almaya başlayan ikili ka-mera karşısında adeta doğal bir ritim tutturmuştur. Kısa bir süre sonra Hollywood, yepyeni bir yıldız ada-yının etkisi altına girecektir: Sesli filmler. George bu yeni teknolojinin ve sessiz filmlerin bu bayağı moda karşısında itibar kaybetmesinin bir parçası olma-yı reddeder. Ancak 1929 yılında Kinograph şirketinin sessiz film yapımına tamamen son vermesiyle Ge-orge zor bir seçimle karşı karşıya kalır: Genç yıldız Peppy Miller gibi sesli filmleri kucaklamak ya da ta-mamen unutulmayı göze almak.

SİYAH BEYAZ BİR ÖYKÜ

ALTERNATIFLERn Düşler Bahçesi (We Bought A Zoo) n Çizmeli Kedi (Puss In Boots) n Berlin Kaplanı n Karanlık Saat (The Darkest Hour)

http

://w

ww

.idef

ix.c

om/v

ideo

/

EDUART ON SAYFALAR 01-13.indd 13 5/15/12 12:21 PM

Page 14: cemil ipekçi etkinlikler

12

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

MÜZİK

RAFTAKILER n Karnaval / Sinan Akçıl n Turkish Ethnic Music / Göksun Çavdar n Meşk / Sibel Can n Napir /Melek Akman

KÜRŞAT BAŞAR’DAN CAZ ALBÜMÜ:

“KEŞKE BURADA OLSAYDIN”Ödüllü gazeteci yazar Kürşat Başar, iki yıldır canlı performanslarıyla devam eden müzik serüvenini, ünlü sanatçılar ve klasikleşmiş şarkılarla “Keşke Burada Olsaydın” adlı albümüne taşıyor. Onu gazeteci, köşe yazarı ve çok satan romanların yazarı olarak tanıdık yıllarca. Kelimelerle arası bu kadar iyi olan Kürşat Başar’ın, müziğe de tutkusu büyük oldu her zaman. 80’li yıllarda TRT için hazırladığı “Caz Duygusu” adlı TV programını müzikseverler mutlaka hatırlayacaktır. Son dönemde müzikle ilişkisini daha da yoğunlaştıran Kürşat Başar, yazdığı “Bizim Şarkımız” müzikali ve grubuyla birlikte gerçekleştirdiği canlı performanslarıyla dikkat çekti.Başar, bu keyifli müzik yolculuğuna şimdi de bir stüdyo albümüyle devam ediyor. Kürşat Başar, klasikleşmiş Türkçe pop şarkılarını ve biri kendine ait olmak üzere iki yeni eseri, birçok ünlü sanatçının konuk olarak seslendirdiği caz yorumlarıyla bir albümde topladı. Kürşat Başar, albümünün ortaya çıkış hikayesini şöyle anlatıyor: “Yakından tanıyanlar, müziğin benim hayatımda ne kadar önemli olduğunu bilirler. Ama romanların, yazıların arasında müzik yıllar boyunca hep geride kaldı. İki yıl önce bir rastlantıyla sahneye çıkmam ve uzun zamandır bir kenarda duran saksafonumu yeniden çalmaya başlamam bu albümün başlangıcını oluşturuyor.”“Keşke Burada Olsaydın” albümü, konuk sanatçıların seslendirdiği 9 şarkı, 2 enstrümantal eser ve 1 eserin radyo versiyonundan oluşuyor. 90’larda “Neredesin” adlı şarkısıyla tanınan Ayşen’in seslendirdiği ve aynı zamanda albümün çıkış parçası olan “Keşke Burada Olsaydın”, Kürşat Başar ve Zeynep Talu’nun ortak çalışması. Albümde Sezen Aksu, Yaşar, Yeşim Salkım, İlhan Şeşen, Levent Yüksel, Erol Evgin, Zeynep Talu gibi Türk popunun önemli isimleri ve piyanosuyla Burçin Büke, Kürşat Başar’a eşlik ediyor. Berkay Özideş ve Şenay Lambaoğlu gibi genç seslerin de bulunduğu albüm, Marşandiz Stüdyoları’nda, Kürşat Başar’ın müzik direktörlüğünde, tümüyle canlı olarak kaydedildi. Güçlü seslerle buluşan unutulmaz şarkılar ve albümde yer alan yeni eserler, Kürşat Başar’ın saksafonuyla tekrar anlam kazanıyor.

EDUART ON SAYFALAR 01-13.indd 14 5/15/12 12:21 PM

Page 15: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

13

KİTAP

AŞK VE GURURJANE AUSTENÇEVİREN: ZEYNEP YEŞİLTUNAYAYIN YILI: 2012472 SAYFADİLİ: TÜRKÇE

UNUTULMAZ BİRAŞK HİKAYESİKlasik dönem romanları arasında önemli bir yere sahip olan Aşk ve Gurur, 18. yüzyıl İngiltere’sinde geçen unutulmaz bir aşk hikâyesini konu alıyor. Orta halli bir ailenin zeki ve neşeli kızı ile kibirli ve mağrur olmasının yanı sıra son derece dürüst ve varlıklı genç bir adamın neredeyse nefretle başlayan ilişkilerinin büyük bir aşka dönüşünü anlatan bu kitapta, biri gururlu diğeri önyargılı iki insanın zaman ilerledikçe yanıldıklarına ve

birbirlerine yaptıkları onca haksızlığın yalnızca aşkla telafi edilebileceğine şahit olacaksınız.Jane Austen’ın büyüleyici bir dille kaleme aldığı, yazarın karakter tahlillerindeki ustalığı ve insan psikolojisini yansıtmadaki yeteneği sayesinde çağının ötesine geçmiş ve klasikler arasında önemli bir yer edinmeyi başarmış Aşk ve Gurur, günümüzde de aynı etkisini koruyarak ses getirmeye devam ediyor…

n Tılsımlı Gömlekler / Hülya Tezcann Aşka Veda / Can Dündarn Denizlerin Davası / Mustafa Balbay

n Kanuni ve Şehzade Mustafa / Bernardo Nabageron Hayalet Tugay / John Scalzin Bazen Hayat / Sine Ergün

RAFTAKILER

EDUART ON SAYFALAR 01-13.indd 15 5/15/12 12:21 PM

Page 16: cemil ipekçi etkinlikler

14

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

EFSANELER

Yirminci yüzyılın en önemli müzik ikonu... Nesillere ilham veren daima çocuk, daima ‘moonwalk’...

Ne kadar büyük bir yıldız olursanız, bir o kadar da büyük bir hedef olursunuz. Popülerliğinin artmasıyla birlikte hakkında çıkan dedikodular da arttı ve bunların hiçbiri doğru değildi. Ne zaman ki en çok satan albüm rekorlarını kırmaya başladı, o zaman bir gece içerisinde hakkında “Tuhaf, garip, kaçık, kız, eşcinsel, fil adamın kemiklerini almaya çalışıyor, oksijen çadırında uyuyor” gibi yakıştırmalar yaptılar ve bunların hiçbiri doğru olmadı, hepsi uydurmaydı.

29 Ağustos 1958 tarihinde ABD’nin İndiana şehrinde doğdu. Mic-hael Jackson, müziğinin ötesinde dünya eğlence sektörünün ve

onu besleyen sistemin ortaya sürdüğü bir efsanedir.

Kariyeri : Babası Joseph, Michael Jackson’ın müzik ve dansa olan ilgi-sini fark edince, vaktini ve gücünü onun eğitimine ve gelişimine harca-dı. Yoğun çalışmalar sonucunda 8 kardeş olan Jackson ailesinden Mic-hael, Marlon, Tito, Jermaine, Jackie “Jackson 5” grubunu oluşturdular. 1964’de Jackson 5 profesyonel anlamda çalışmaya başladı. Bir yıl için-de Jackson kardeşler şarkılarını ve danslarını Harlem, New York’a taşı-dılar. Harlem’in ünlü Apollo tiyatrosunda sahne alan Jackson 5 salonu doldurdu ve amatör şov yarışmasında birincilik ödülünü aldı. 1969 yılı-na kadar Jackson 5 konserlere ve gece şovlarına devam etti. Dönemin en başarılı R&B plak şirketi olan Motown’un kurucusu Berry Gordy’nin “Jackson 5” grubunu dinlemesi ile grubun önü açıldı. Beatles’tan sonra-ki en hızlı çıkışı yakalayan “Jackson 5” arka arkaya yaptıkları başarılı al-bümler ile kitlelerin ilgisini kazandı. Listelerde 1 numaraya çıkan hitler ”I Want You Back”, “ABC”, “The Love You Save” ve “I’ll Be There” hala ça-lınan ve tanınan klasikler haline geldiler.

Artık tek başınaMotown, kısa zaman içerisinde Michael Jackson’un solo yeteneklerini keşfetti. 1971-76 yılları arasında “Got To Be There”, “Rockin’ Robin”, “I Wanna Be There”, “Ben” single’ları yapıldı. Ardından “Music&Me”, “Fo-rever Michael” ve “The Best Of Michael Jackson” solo albümleri piya-saya çıktı. Bu albümler ile Michael Jackson’un kariyerinin ne denli güç-leneceği belli oldu.Michael solo çalışmaları ile beraber Jackson 5 ile beraber çalışmaya devam etti.

EFSANELER.indd 2 5/15/12 12:23 PM

Page 17: cemil ipekçi etkinlikler

“ “

Bana ilham veren şey çok basit, ben sadece kendim gibi oldum, sevdiğim şeyleri yaratarak.

Benim sevdiğim şeyler, aynı zamanda çocukların sevdiği ya da yetişkinlerin içindeki çocukların sevdiği şeyler. Bu çok kolay oldu

çünkü ben bir çocuk olarak yapamadığım şeyleri düşündüm yalnızca.

EFSANELER.indd 3 5/15/12 12:23 PM

Page 18: cemil ipekçi etkinlikler

önce olduğu gibi hit üretmeye devam etti. İlk albümleri ‘The Jacksons’da yer alan “Enjoy Yourself” şarkısı single ola-rak bir milyondan fazla sattı. CBS tele-vizyon kanalında yaptıkları bir gösteri ile kız kardeşleri Rebbie, La Toya ve Ja-net ekranlarla tanıştılar.Bu dönemde Michael Jackson kendini geliştirme imkanı buldu. Kariyerlerinde ilk kez kendi başına albüm yapma şan-sı yakaladı. “Destiny” albümü ile Mic-hael Jackson hit besteci olarak da ün salmaya başladı. Albüm, iki milyondan fazla satıldı.

Off The Wall1979’da Michael Jackson yetişkin bir sanatçı olarak ilk solo albümünü çı-karttı. Bu albüm ile pop müzik ve şov dünyasının öne çıkan bir tipi haline ge-len Michael Jackson, ilk Grammy ödü-lünü kazandı. Albümde yer alan “Don’t

Stop ‘till You Get Enough”, “She’s Out Of My Life” ve “Off The Wall”, bütün lis-telerde 1 numaraya kadar yükseldiler ve milyonu aşan rakamlarda satıldılar. “Off The Wall” albümü Amerika Birle-şik Devletlerinde 5, dünya genelinde 8 milyondan fazla sattı. Solo kariyeri ile beraber The Jacksons ile çalışmaya devam eden Michael Jackson beste-ci ve yazar olarak gücünü platin albüm olan Triumph ile ispatladı.

Bu albümün dev turnesinde The Jack-sons 34 şehirde konserler verdiler ve 5,5 milyon dolarlık bir turne ciro-su elde etti. Atlanta Çocuk Vakfı için 100,000 dolar getiren bir konser ver-diler. 1982’de Michael Jackson, Diana Ross için The Muscles şarkısını yazdı. E.T. (Extra-Terrestrial) albümü ile en iyi çocuk albümü olarak bir Grammy daha kazandı.

Grubun ilk üç albümü sırasıyla; “Dia-na Ross Presents Jackson 5”, “ABC”, “Third Album” piyasaya çıktı. Üçü de satış listelerinde ilk beşe kadar yük-seldi. Albüm için çalışmadıkları dö-nemlerde kapalı gişe dünya turnele-rine çıktılar. Alt grup olarak o sıralar tanınmayan “Commodores” isimli bir grup ile Lionel Richie eşlik ediyordu. Motown için 11 albüm yapan “Jackson 5”, 1976’da ilerleyen yıllarda Sony Mü-zik olacak olan CBS şirketi ile anlaştı-lar. Aynı yıl içine Motown, “Jackson 5 Anthology” karışık albümünü piyasaya çıkarttı. Jackson 5, Motown’dan ayrıla-na kadar 100 milyon albüm sattı.

“The Jacksons Grup”, ismini “The Jacksons” olarak değistirdi. Solo kari-yerine başlamak için Jermain Jackson Motown’da kaldı ve yerine küçük kar-deş Randy geçti. The Jacksons, daha

EFSANELER

16

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

EFSANELER.indd 4 5/15/12 12:23 PM

Page 19: cemil ipekçi etkinlikler

yük ilgi gördü. Michael Jackson, bütün turne gelirinin bağışlanacağını ilan etti. Bunun üzerine Hollywood Ticaret Oda-sı, yıldızlar geçidine Michael Jackson’ın özel yıldızını ekledi. Kariyerinin bir baş-ka baş yapıtı olan ‘We Are The World’u 1985’de Lionel Richie ile beraber bes-teledi. 40’tan fazla sanatçının katıldığı “We Are The World”, en çok satan sing-le olma özelliğini hala koruyor. Sing-le satışlarından elde edilen gelirin bir kısmı, Afrika’da hüküm süren açlık ile mücadele için harcandı. Michael ve Li-onel, bu performanslarıyla Yılın Şarkısı Grammy Ödülü’nü kazandılar.

Bad1987’de “I Just Can’t Stop Loving You” ile Michael Jackson, tekrar dünya müzi-ğinin gündemini belirledi. 31 Ağustos’ta

müzik mağazalarına giren albüm, mü-zik piyasasının gördüğü en büyük si-pariş olarak tarihe geçti. Bir başka ilk: Albümde yer alan “Man In The Mir-ror”, “The Way You Make Me Feel”, “Bad, I Just Cant Stop Loving You” single’larının hepsi, listelerde 1 nu-marada kalmayı başardı. Michael, 127 konserlik dünya turnesine çıktı. Turne, 1989’un Ocak ayında 125 milyon dolar-lık ciro ile “Bad” için üçüncü bir dünya rekoru kırmış oldu. Daha önce “Thril-ler” ile elinde tuttuğu “En Çok Satan Klip” rekorunu 94 dakikalık “Moonwal-ker” ile kıran “Michael” (1 milyon satış), 1989’da çıkan “Michal Jackson”… “The Legend Continues” ile (500,000 satış) eski rekorunu bir kere daha geçti.

“Bad” ile Michael Jackson sayısız ödül ve ünvan kazandı. Dehasının bütün bu ödüllerden daha belirgin kanıtı, dün-ya çapında elde ettiği satış rakamları-dır. Toplam 110 milyon albümü satılan “Michael Jackson”, “Jackson 5”, “The Jacksons” ve arada çıkarttığı solo al-bümleri de eklendiğinde, 210 milyonluk satış rakamlarına ulaşıyor.

Dangerous1991’de MTV Video Vanguard ödülünün adı, sanatçının onuruna “Michael Jack-son Video Vanguard” olarak değiştirildi. Bir ay sonra “Black Or White” yayınlan-dı ve 7 hafta boyunca 1 numarada kaldı. Albümünde yer alan single yine bütün listelerde en üst sıralara kadar yüksel-di. “In The Closet 6” numaraya, “Jam” 3 numaraya yükseldi. Albüm dünya ge-nelinde 17 milyon adet sattı. “Dangero-us” dünya turnesinde Michael Jackson, her gittiği ülkede bir numaralı gündem oldu. Sadece Japonya’da, 500,000 se-

Thriller1982’de yayınlanan “Thriller” albümü-nün ilk single şarkısı “The Girls Is Mine” (Paul McCartney ile düet), milyonu aşan satışları ile albümün yolunu açtı. Thriller, Noel başında müzik mağazala-rına girdi. Aynı günlerde radyo ve tele-vizyonlara çıkan ikinci single Billy Jean ile albüm satışları birkaç hafta içinde bir milyonu aştı. Üçüncü single “Beat It” ile Michael Jackson ismi pop dünya-sının dışına da taşındı. Rock müziğin ef-sane gitaristi Eddie Van Halen’in da çal-dığı “Beat It” kısa zamanda rock radyo-larında da boy gösterdi. The Jacksons, Motown’un 25. yıldönü-mü için hazırlanan özel televizyon şovu için tekrar bir araya geldi. Bu televizyon programında, Michael Jackson tek ba-şına Billy Jean şarkısını ve tarihe geçen Moonwalk dansını yaptı. Sadece Ame-rika içinde 50 milyon seyirciyi ekran ba-şına toplayan şov, dünyada da milyon-larca televizyonda yayınlandı. 1983’de Thriller’ın satışları 10 milyonu aştı ve tarihte en çok satan albüm olarak re-korlar kitabına geçti. Bir başka rekor, Thriller’ın klibi ile kırıldı. 14 dakikalık bu klip 900,000 adet satılarak en yakın takipçisini geride bıraktı. Albüm bir çok ödülü almaya hak kazandı: 8 Grammy, 7 Amerikan Müzik Ödülü, 4 Siyah Altın Ödülü, 4 Amerikan Video Ödülü, 3 MTV Ödülü ve People’s Choice Award...

We Are The World1984’te Michael Jackson ve kardeş-leri ”Victory” albümünü çıkarttılar. Thriller’ın sürmekte olan etkisi ile “Vic-tory” çift platin oldu ve Jacksons’ın en çok satan albümü haline geldi. Ulus-lararası basının büyük ilgisi sayesin-de Jacksons’ın “Victory” turnesi bü-

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

17

EFSANELER.indd 5 5/15/12 12:23 PM

Page 20: cemil ipekçi etkinlikler

ceki son yıllarda bazı sağlık sorunla-rı ve skandallarla gündeme gelmiştir. Üç çocuk babası olan Michael Jackson, 25 Haziran 2009 günü Los Angeles’taki evinde geçirdiği rahatsızlık sonucu koma halinde hastaneye kaldırılmış fakat kurtarılamamıştır. Ölüm nede-ni kalp durması sanılsa da, Los Ange-les Adli Tıp Kurumu’nun yaptığı otopsi ile ölüm nedeninin uykusuzluk tedavi-sinde kullandığı çok güçlü anestezi ilacı “propofol” olduğu açıklanmıştır. “Pro-pofol” ve sakinleştirici lorazepam ilaç-larının Jackson’ın ölümünün en önemli

nedenleri olduğu kaydedilen açıklama-da, Jackson’ın kanında midazolam, di-azepam, lidocaine ve ephedrine ilaçla-rının da bulunduğu söylenmiştir. Olayın cinayet olmasından şüphenilmekle bir-likte Jackson’ın şahsi doktoruna Şubat 2010’da “Kazara ölüme sebebiyet ver-me” suçundan dava açılmıştır. Bu dava doktorun mahkeme kararıyla hapis ce-zasına çarptırılmasıyla sonuçlandı.

O, yaşarken ölümsüzleşti... Öldüğünde ise aslında yeniden doğdu ve doğmaya devam edecek...

yirci Michael Jackson’u izledi. 1993 yılında bütün dünya basını Michael Jackson’ın müziğini ve kliplerini yayın-lıyordu. 27. Superbowl maçının devre arasında sahne alan Michael Jackson, 100 milyon Amerikalı’yı ekran başına toplayarak bir başka rekora imza attı.Kitle kültürünün rantiyecileri 24 Şubat 1993’te 35. Grammy ödüllerinde Mic-hael Jackson’un Yaşayan Efsane ödü-lünü verdi. 9 Mart’ta Soul Train Müzik ödüllerinde bir başka balon ödül olan “Yılın Hümanisti” ödülünü aldı. Micha-el Jackson, özellikle ölümünden ön-

EFSANELER

18

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

EFSANELER.indd 6 5/15/12 12:23 PM

Page 21: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

19

YAŞAM KOÇLUĞU

Gülümseyen nesillerGülümseyenGülümseyen nesillerGülümseyenGülümseyen nesiller

MERHABA,Benim için çok önemli ve özel bir içeriğe sa-hip bu dergide yazıyor olmaktan mutluluk duyuyorum. Bu dergiyi yaratmada eme-ği geçen herkesi de ayrıca tebrik ediyorum. Akademik olarak konservatuarda oyuncu-luk eğitimi aldım. Buna rağmen o dönemin şartları gereği hayatımın 8 yılını profes-yonel olarak tekstil sektöründe Planlama Uzmanı olarak görev yaptım. Bu yıllar bo-yunca edindiğim tüm tecrübeler bana as-lında ne kadar da iş hayatında kendime çö-züm bulmaya çalışırken aslında yine çözü-mün kendimde olduğunu fark ettirdi. O dö-nemde evlenip bir de bir çocuk sahibi olun-ca bu alanda eğitim alma ihtiyacı hissettim. Tüm bu süreçlerin sonucunda da bu işi bu alanda eğitmenlik yaparak devam ettir-meye karar verdim.Aslında “İş” dediğim şey benim için bir ha-yat tarzı. Beni her zaman buna yönlendi-ren, insanlara her noktada bir şey verebi-liyor ve dokunabiliyor olmak beni en mut-lu eden şey . Buradan siz okuyucularıma bu alanda pro-fesyonel olarak uygulayan biri olarak elim-den geldiği kadar bu köşeden sizlere ışık tutmaya çalışacağım.Ana temamız eğitim ve sanat olduğu-na göre derginin ilk sayısı olması sebebiy-le benim için en değerli eğitim çocukları-mızın eğitimi. Bu yüzden biraz bundan bah-setmek istedim.Çocuklarımız küçük minik sevimli insanlar, onları neden bu kadar çok sever ve onla-rakıyamayız? Çünkü onlar hep masum ve bizim verdiklerimizle şekillenecek ve birer yetişkin olacaklardır. Bu da bize çocukların gelecekteki yapılanmalarının tamamen bi-zim sorumluluğumuz da var olduğunu ha-tırlatır.Çocuklarla ilişkimiz, anne karnında başlar. Bu sorumluluğun ne kadar derinlerde ve ne kadar üzerimizde baskı yarattığı konu-sunda, yetişkinleri anlamak ve onların bu

sorumluluğuna eğitimle liderlik etmek ve hayatlarını bu alanda kolaylaştırmak, hiz-met etmek en yüce görevdir.Beni eğitimci olma motivasyonumu artıran ve eğitimin gerçek sorumluluğunu bana öğreten küçük oğlum Arda oldu. İnsanla-rın davranışlarını anlamaya ve deneyimle-meye çalışırken bir de anne olarak “Çocu-ğumla nasıl bir iletişim içerisinde bulunur-sam, onu geleceğe en iyi şekilde hazırlaya-bilirim?” sorusunun gözümün önünde pat-

laması ile gerçekleşti. Daha henüz küçücük bir noktayken anne-nin yaşadıkları etrafta olan bitenlerin yay-dığı enerjiyle kendi yapısını şekillendirir ve oluşturmaya başlar... Bu yüzdendir ki biz eğitimciler, çocukların eğitimlerinde bu kri-terleri de göz önünde bulundurarak eğitim modelimizi belirlediğimizde onlar için en yüksek faydayı sağlayabiliriz.Çocuklar, her türlü bilgiyi veriyi almaya ha-zır ve nazırdırlar. Çocukluğundan beri tüm öğrendiği yaşadığı şahit olduğu her şeyi biriktirir ve tüm hayatlarına bunu yayarlar. Bu geçmişteki referansların etkisi ile ha-reket ederler. İşte bu noktada anne - baba olarak bizler çocuklarımızı mutlu birer in-san olarak görmek için çocuklarımıza nasıl davranmanın ve çocuklarımızın nasıl doğru yöntemlerle bu temelleri oluşturmaları ge-rektiğini öğrenmek bu alanda hayatımızı ne kadar kolaylaştırır... Bu onlara lüks bir okul ve lüks bir hayat tarzı sunmanın ne kadar

ötesinde öyle değil mi? Şimdi bu noktada çıtayı fiziki şartlardan ötesine taşırken, ba-şarırken yüzleri gülen çocukla sonrasında mutlu olmayı öğrenmeye çalışan yetişkin-ler olmamak için, mutlu bebek - mutlu ço-cuk - mutlu genç - mutlu yetişkin alışkan-lığını kazandırmak olmalı bizim hedefimiz... Her çocuk doğduğunda her şeyi yapmaya, başarmaya hazırdır. Bizler anne - babalar olarak kendimizde beslediğimiz korkuları-mızı, başarılarımızı, hedeflerimizi yani kısa-ca tüm duygularımızı onlara aktararak , o her şeyi başarabilecek güçte olan çocuğu-muzun kaynaklarını ve engellerini belirleriz . Bütün bu bilgiler ışığında artık bizim odak noktamız SBS’deki hedefini tuttururken ya da tutturmaya çalışırken bu başarıyı tüm hayatına yaymasını sağlamaktır. İşte bizim hedefimiz ve amacımız anne - baba olarak başarırken yüzleri gülen birer çocuk yetiştirmektir. Büyüdüklerinde ço-cukluktan bu yana her türlü sevgi, cesaret, özgüven, dram vb gibi deneyimleri hayatla-rına yön verir. Birimiz yolda gördüğümüz bir köpeği bir canavar olarak görürken diğeri-mizin aynı köpeğe sevgiyle bakması bunun en büyük ispatıdır. Bu gerçeği ilk öğrendi-ğimde çocuklarla konuşurken yani daha doğrusu iletişim kurarken, vücut dilimiz-den kullandığımız kelimelerin çıkardığı ses tonuna kadar kurduğumuz iletişim önem-lidir. Çocuklara verdiğimiz her mesaj, eği-timlerinde önlerine birer engel ya da des-tek olarak şekillenecek ve onların birer dü-şünce parçası olarak onların eğitiminin bi-rer parçası olarak kalacaktır. Bu eğitimle-ri alırken hocalarımdan biri olan Erl MOR-RELL STİNSON’ın bana söylemiş olduğu bir şeyi asla unutmayacağım ve bunu si-zinle paylaşmak istiyorum. ‘’Çocuğunuza vereceğiniz en büyük hediyenin onun göz hizasına inerek ve gözlerinin içine baka-rak (Senin büyüdüğünde ne kadar başarı-lı ve mutlu bir çocuk olacağını çok merak ediyorum) cümlesidir.

Esra Abay Özkurt • Sertifikalı Koç / Eğitmen • [email protected]

EFSANELER.indd 7 5/15/12 12:23 PM

Page 22: cemil ipekçi etkinlikler

20

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

ŞÖYLEŞİ

ROPORTAJ RT.indd 2 5/15/12 12:24 PM

Page 23: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

21

Fifty Cent ile başlayan bir başarı öyküsünün sahibi o. Biz onu ABD’nin İbrahim Tatlıses’i olarak yorumladık. Çünkü hikâyesi tıpkı bir Türk filminden çıkmış gibi. Kardeşiyle inşaatlarda çalışırken doldurduğu CD’yi dünyaca ünlü Fifty Cent’e gönderdi ve kaderi bir anda değişti... Türkiye’den DJ Burak Yeter ile Hot Girl isimli parçayı yaptı... Hot Rod Türkiye’ye gelmişken, yakaladık ve sohbete başladık

Röportaj: Begüm Çelikkol

20’li yaşlarınıza kadar kardeşinizle inşaatlarda çalışıyordunuz. Sonrasında neler oldu da rota-nız müziğe döndü?Phoenix’te kardeşimle inşaatlarda çalışmaya başla-dım. Aynı zamanda müzik de yapıyordum. Bir CD kay-dettim. Onu da Fifty Cent’in şirketine gönderdim. Bir gün beni aradılar ve, “Sesini çok beğendim” dedi.

Biri bana şaka yapıyor sandım. O şekilde konuşmaya başladık. Fifty Cent sonrasında beni New York’a da-vet etti. İşimi ve kardeşimi bıraktım, müziğe döndüm.

Size neden “Hot Rod” diyoruz?Otomobilleri çok seviyorum. Hot Rod buradan geli-yor. Hot kısmı ateşten geliyor. Ben ateşliyim. O yüz-den böyle denmesini istiyorum.

Burak Yeter ile güzel bir performans sergiledi-niz. Neden Burak Yeter’le çalıştınız?Çok cool bir kişi. İyi bir DJ. Prodüktör olarak beğeni-

yorum. Türkiye’ye çok geldim. Geldiğimde kendisiyle buluştuk ve iş konuşmaya başladık.

Kimlerle çalıştınız?Eminem, Fifty Cent,

Şu anda neler yapıyorsunuz?İki ay sonra yeni single çıkacak. Onunla ilgili çalışma-lar yapıyoruz. Sonrasında albüm olacak...

Müzik anlamında kimleri tanıyorsunuz ülkemizden?Ceza, Sezen Aksu, İbo (İbrahim Tatlıses)

İbrahim Tatlıses’in sesini nasıl buluyorsunuz?Harika bir sesi var. Dünyada zor bulunur özellikte bir sesi var.

Tatlıses’in başına gelen olaylardan haberiniz var mı?Evet var. Vuruldu ve bir tedavi süreci geçirdi.

ROPORTAJ RT.indd 3 5/15/12 12:24 PM

Page 24: cemil ipekçi etkinlikler

ŞÖYLEŞİM

AYIS

ED

U&

AR

T D

ERG

İSİ 2

012

22

Geçmiş olsun demek için aradınız mı?Telefon numarasına ulaşamadım. Ula-şabilirsem gitmek istiyorum kendisine.

Sezen Aksu hakkında ne düşünü-yorsunuz?Sesini, yüzünü ve bakışlarını çok beğe-niyorum. Onu seksi ve güzel bulduğu-mu söyleyebilirim. Bir konser sonrasın-da tanışmıştık. Çok etkileyici bir isim.

Dünya üzerinde müziği nasıl değer-lendiriyorsunuz?Güzel bence. Bu kadar savaş olan bir dünyada bu kadar iyi müzik çıkmasını çok iyi buluyorum İnsanlar müzik din-lediğinde, dans ettiğinde dertlerini unu-tup mutlu olabiliyor. Bu da çok güzel bir durum bence.

Fifty Cent sizce nedir?Ona saygım sonsuz. Benim ağabeyim-dir. Bana çok şey öğretti. Onun saye-sinde bu konuma geldim. Karakterin-dekien sevdiğim özellik de yardımsever olması. Şimdi de Afrika’daki çocukla-ra yardım ediyor. Kazandığı paranın bir kısmını onlara bağışlıyor.

Eurovision hakkında ne düşünüyor-sunuz?Eurovision nedir? Bilmiyorum...

Şarkı yarışması...Hiç bir bilgim yok...

Türkiye’yi nasıl buluyorsunuz? Türkler nasıl sizce?Türk kızlarına bayılıyorum. Türkiye’yi

çok seviyorum. İstanbul, Marmaris, An-talya ve Bodrum’u çok seviyorum. Be-nim en favori yerlerimden biri Türkiye. Türkler çok cana yakınlar. Türkleri çok seviyorum. Türkiye’nin gece hayatını da çok seviyorum.

Çok fazla Türk hayranım var. Türkiye’de olmadığımda sosyal paylaşım sitelerin-den hayranlarımla iletişim kuruyorum.

Bir Türk kızıyla evlenir misiniz?Neden olmasın... Doğru kızı beklemek istiyorum. Aşk olması önemli.

İstanbul’daki favori mekânınız ne-resi?Reina, Masquerade mekân olarak çok hoşuma gidiyor.

ROPORTAJ RT.indd 4 5/15/12 12:24 PM

Page 25: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

23

GÜNCE

Pittsburgh Senfoni orkestrasının mü-zik direktörü Manfred Honeck 9 Şubat ta orkestranın solistinin youtube üzerin-den yapılacak yarışma sonucunda seçi-leceğinin duyurusunu yaptı. Yarışmanın ilk aşamasında orkestranın kendi için-den seçilmiş müzisyenler, şefler ve gü-zel sanatlar kadrosun-da ki jüri 20 kişilik yâri finalistleri belirleyecek.

Daha sonar bu 20 so-list adayının videola-rı youtube üzerinden oylanmaya başlana-cak ve dünyanın dört bir yanından isteyen herkes oylamaya katı-labilecek. En fazla oy alan 4 finalist Manf-red Honeck tarafın-dan dinlenmeye(sinav-audition) hak kazana-cak. Kazanan kişi 10 000 dolar para odun-lu ve Pittsburgh’ta bulunan Heinz Hall (konser salonu) da solist olarak yeri-ni alacak, ayni zamanda yol ve kalma masrafları da ödenecek. Solistin piya-no, keman, çello, flüt, obua, klarnet, fa-got, trompet, arp, ve korno enstrüman-larının içerisinden seçileceği yarışmada videolar 10 dakika dan uzun olmayacak.Jüri seçtiği ilk 20 yarı final finalistlerini Nisan in 13 ünde açıklayacak ve acık oy-lama bundan sonar Nisan in 30 una ka-dar devam edecek. Son 4 kişinin Honeck ile olacak olan sınavları ise Haziran ayın-da gerçekleşecek. Kazanan müzisyenin solist olarak yer alacağı konser ise Ka-şım aynin 30 u ve Aralık ayinin 2 sinde.Honeck yaptığı bir söyleşide Pittsburgh

Senfoni orkestrasının Amerika’nın en iyi orkestralarından biri olduğunu ve seçile-cek olan solist in de orkestraya layık ni-teliklerde olması gerektiğini söyledi ve eğer aradıkları özelliklerde bir solist bu-lamazlarsa kimseyi seçmek zorunda ol-madıklarını ekledi.

Orkestranın kendi internet adresinden ve facebook sayfalarından linklere ula-şılabiliyor.

MOZART – YENİ KEŞİFAvusturya da – Mozart Institute – bir müzik tarihçisi tarafından Wolfgang Amadeus Mozart in daha onceden bilin-meyen bir eseri bulundu. El yazisi ile ya-zilmis olan eser 1780 yilindan kalma bir muzik kitabinin icinden cikti. The Mozart Foundation (kurum) daki uzman kişiler bu müziğin Mozart tarafından yaz ildiğini tasdik ettiler. Bu eserin 1769 yılında Mo-zart 13 yaşında iken 3 yıllık yaptığı İtalya yolculuğundan önce yazdığına inanılıyor. Bu değerli ve nadide eser Mart ayının

23’ünde Salzburg’daki Mozart Ev inde Florian Birsak tarafından konseri ger-çekleşecek.

3 BOYUTLU YAZICIDAN STRADİVARİUS3 boyutlu yazılım teknolojisinde uzman

olan Alman firması EOS GmbH bir Stradivarius kemanın 3D replikası-nı yaptı. Keman tam ola-rak işlemse bir halde ça-lınabiliyor. Bu enstrüma-nın yapımına sıradan bir kemanın dijital modelinin oluşturulmasıyla baş-landı. Daha sonra bu mo-del 3D yazıcıya yollan-dı. Yazıcı bu modeli ter-moplastik bir maddeden tek parça keman halinde çıkarıyor. Daha sonar bu kemanin üzerine teller ve korusunun de içinde

bulunduğu parçaları ek-leniyor. Geçtiğimiz bahar da The Econo-mist dergisi bu kemani kapak haberi yap misti ve o zamandan beri birçok icatçının ilgisini üzerine çekmekte. EOS in tem-silcisi Wired mogazinine bu kemanin bir teknoloji egzersizi olduğunu ve kendile-rini neler yapabilecekleri üzerine test et-tiklerini söyledi. Tabii bu enstrümanla-rın yakın zamanda konser salonlarına girmeleri daha beklenmiyor. En büyük avantajı kullandıkları Lazer-Sinterleme yöntemi ile kemanin birkaç saat içerisin-de hazire olması. Bu teknoloji ile bi flut de geliştirilmişti. Kemani izlemek iste-yenler google üzerinden “3D Printed Stradivarius by EOS” arama yapıldığında videosuna ulaşabilirler.

Gözde Turgut • [email protected]

Pittsburgh Senfoni Orkestrası solistini YouTube’da arıyor..

ROPORTAJ RT.indd 5 5/15/12 12:24 PM

Page 26: cemil ipekçi etkinlikler

24

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

KAPAK KONUSU

KAPAKKONUSUCEMIL.indd 2 5/15/12 12:27 PM

Page 27: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

25

Şen... Yaratıcı... Sanatçı...

Renkli isimlerden biridir Cemil İpekçi. Şen kişiliği, sivri diliyle çoğumuzun dikkatini çeken bir insan. Mardin ve Diyarbakır’da yaptığı defileler, açtığı okullarla dikkatleri üzerine toplayan İpekçi şimdilerde farklı projeler içerisinde...Resim yapmaya yeniden başlayan İpekçi bir yandan da müziğe yönelmiş durumda...

Gençliğinize gitmek istiyorum. Hayat o zamanlar na-sıldı, şimdi nasıl?Mukayese etmeniz mümkün değil. Çünkü benim jenerasyo-num 68 jenerasyonu. Bir yerden bir yere geçişi biz yaşadık. Mesela Cumhuriyet’in kuruluşunda bile Türkiye o kadar bü-yük bir aşama yaşamadı. Biz Osmanlı adetlerini yaşadık; örf ve adetlerimizi, bayramlarımızı, kandillerimizi koruyarak bu-güne geldik. Şimdilerde “Dindar gençlik yetiştireceğiz” deni-liyor. Bizim dönemimizde gençlik beş vakit namaz kılmıyordu ama Allah’a daha bağlıydı. Ramazan’ı, bayramları, kandilleri kaçırmazdık. Büyüklerimizin ellerini öperdik. Şimdiyi anlaya-mıyorum. Dini zorlayamazsınız. Zorlama ile inancın olacağı-nı düşünmüyorum. Biz Anadolu insanıyız. Şimdi inanç üzerin-den yürüyorlar. Allah istediği insanların gönül gözünü açar, istediğininkini kapar. Siz ne yaparsanız yapın, inanç Allah ile kul arasındadır. 11 yaşındaydım Kur’an-ı Kerim okuduğum-da, şimdi 64 yaşındayım. Biz yanlışlarımızla, doğrularımızla Allah’a gideceğiz.

AJDA PEKKAN KONUSUAlbüm çıkaracağınızı biliyoruz. Hatta Ajda Pekkan için “Ben de şarkıcı olacağım” demiştiniz... Ne oldu albüm işi?Herkes Ajda’nın modaya merak salmasından dolayı böyle bir şey söylediğimi düşündü. “Ajda Pekkan sahneyi bırakıyor” de-diklerinde üzüldüm. Çünkü o benim arkadaşım. Aynı zaman-da ben Ajda Pekkan’ın hayranıyım. Tüm gençlik yıllarım onun şarkılarıyla geçti. Sonra da hayatıma Sezen Aksu girdi. Şar-

kı söyleyebilirim. Belçika’da talebeyken beş sene boyunca bir kulüpte Fransızca- İngilizce şarkılar söyleyerek para kazanı-yordum. Türkiye’ye döndüğümde teklif almıştım sahne için. Ama annem nedense küpe takmama, özel hayatıma karış-madı; sahneye izin vermedi. Ben de unuttum...

Niye izin vermedi acaba?Bilmiyorum, istemedi ben de onu dinledim. Modayı zaten daha çok seviyordum. Yazı yazmayı da çok seviyorum. Yıllar-dan beri kendimi tuttum, iyi yazdığımı ve iyi konuştuğumu bi-liyorum. Birden bire yine şarkı sözleri yazmaya başladım ve onları kendim seslendirmek istedim. Şarkıcı olmak için bü-yük bir sese ihtiyaç yok. Fransızca’da şiirsel anlamda şarkı söyleyen çok kişi var. Şarkıcı olmak için tenor olmanız, çığlık çığlığa bağırmanız gerekmiyor. Duymanız gerekiyor.

Tiyatro var mı hayalinizde peki? Madem sahneden gir-dik konuya...Tek kişilik bir oyun da istiyorum bir - iki seneye kadar. Ça-lışmalar içindeyiz. Kitaplarım da sıraya girdi. Resme yeniden başladım, belki de sergi açacağım. Bakarsınız bir gün bir di-zide de oynarım. Sanatçı yapmak istediğini yapar. Beğenilir ya da beğenilmez. Ben bu işe başlarken modadan 380 ödül alacağımı bilerek başlamadım. 1971 yılında basma ile başla-dım, Müslüman mahallesinde salyangoz sattım. Çok önem-li insanlar benim basma eteklerimi giydi. Kimse alkış almak üzere başlamaz, siz istediğiniz için yaparsınız.

KAPAKKONUSUCEMIL.indd 3 5/15/12 12:27 PM

Page 28: cemil ipekçi etkinlikler

26

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

KAPAK KONUSU

Albümde ne aşamadasınız?Sözleri yazıyorum. Cemil İpekçi Event kuruldu. Nişan, dü-ğün, kına organizasyonları yapacağız. Dükkanımız hazırlanı-yor. Mayıs itibariyle sözlerin arajmanları yapılacak. Yazın or-tasına doğru biter herhalde. Önümüzdeki seneye de çıkar al-büm sanırım.

Yorulmayın, sağlığınıza dikkat edin bu arada...Bana çalışıyorum gibi gelmiyor. Bir süre sonra hayat çalış-maktan çıkıyor yaşam biçiminiz oluyor. Para kazanmak için yapsaydım, benim de fabrikalarım, ihalelerim olurdu. Tabii ki para gerekli ama benim parasız günlerim de oldu, yine olu-yor. Benim için önemli olan hayatta ne yapmak istediğim. Ne alkışları ne de yuhalanmaları önemserim. Bazıları alkışlar, bazıları yuhalar. Ben baktığımda çok içten sevgiler kazanmı-şım. İnsanlara ters görünmeme rağmen böyle olmuş. Film artisti değilim ama gençlerin gelip “Cemil Ağabey” diye ses-lenmeleri büyük bir servet, sosyal sigorta gibi. Ben zaten aşk insanıyım. Aşksız, sevgisiz bir hayat düşünemiyorum. Atölyede talebelerimle, her-kesle sevgi yaşıyorum.

36 BEDEN GELİNLİK KALMADIMardin, Diyarbakır defileleri de-vam edecek mi? Bir daha gitmeye-ceğinizi duyduk...“Mardin’i terk etti” dediler. Benim so-runum Mardin halkıyla değil. Ge-çen gün devletten bir kurumdan te-lefon geldi. Ben gittiğimden beri tu-rizmde düşüş olmuş. Ben oradayken her gün Mardin haberleri çıkıyordu. Devlet bunu ciddiye almış. Ama ora-daki bürokrasiyle sorunum var. Ken-di aralarında entrika var. Ben 4 sene-dir para kazanmıyorum orada, para kay-bediyorum. Halk ne kadar yanınızda olur-sa olsun bürokrasiyle savaşmanın anla-mı olduğunu düşünmüyorum. Onlarla savaş-ması gerekenler hükümet. Milli Eğitim Bakanı, Kültür Bakanı, İçişleri Bakanı ilgilenmeli. Bir tasa-rımcı İstanbul’dan her ay 10 gün oraya gidiyorsa destek olsunlar isterdim. Şu an durdurmuş haldeyim. Bodrum’da, Kırıkkale’de bir okulum var. Şişli’de Roman kültürünü can-landırmak istiyorum. Bu sebeple bir okul açacağız Mustafa Sarıgül’le birlikte. Beni çok üzdüler, bunu hakettiğimi sanmı-yorum. Bu yüzden bir yerden sonra tavrımı koymak mecbu-riyetindeyim.

“36 beden gelinlik kalmadı” demiştiniz. Açar mısınız?Kızlar 19 - 20 yaşında evleniyordu. Artık 35 yaşından önce evlenen yok. 35 yaşından sonra da gelinlik giyersin ama 20 yaşındaki gibi taze durmaz. Vücutlarını örtecek gelinlikler gi-yiyorlar. 40 bedenden başlıyorlar. Utanmasalar menopoza girecekler, hormonlar değişiyor. Ama Amerika’da kadın be-şinci kez evleniyor gene gelinlik giyiyor. Takdir ediyorum. Bir insan evlenirken halen ruhunu bakir hissediyorsa ne güzel. Ruhunda genç kızlığını hissediyorsa 70 yaşında da giymeli...

Kızları evde bırakan erkeklere ne diyelim o zaman? Er-kekler de “Askerliğim bitmedi”, “Cebimde 200 bin TL olmadan evlenmem”, “Ev almadan evlenmem” diyor ve evlenmiyor. Olan kızlara oluyor...Ama kızlar da “Kariyer yapacağım” diyor. Her biri çalışıyor, ka-dın kadına geziyor. “Bir erkeğin kahrını neden çekeyim. Kendi yemeğimi kendim yaparım, kafam rahat olur” diyor. Ama öyle değil. Sen 35 yaşında anne olursan çocuk 35’ine gelince 70 yaşında oluyorsun. Kuşak farkı oluyor. O yüzden ben herke-se “19’unda bir evlen, bir de çocuk yap. İstersen boşan. Sonra kariyer de yaparsın, çocuğun da büyür” diyorum. Genç anne olmanın keyfi daha hoş...

Bekir Bey’in eşiyle dükkan açtınız değil mi?Adımı verdim. Haftada bir - iki kez gidiyorum. Bekir’in eşi za-ten manikür, pedikür biliyor. Çocukları 2 yaşında oluyor. Ar-

tık yuvaya da gidebilir. Bekir benim arkadaşım. Onlar be-nim ailem. Biri gelinim, biri evladım. “Dede” kelime-

sini duyuyorum. Bütün gün arıyor, “Dedem” di-yor bana. Saf bir sevgi, Allah bana bu lütfu

da verdi. “Baba” kelimesini duyamadım ama “Dede” kelimesini duydum şükür-

ler olsun...

İki sene önce siz “Pınar bana ço-cuğu göstermiyor, çok üzülüyo-rum” demiştiniz...Bir ay kadar görmedim. Pınar da beni tanıdı ve anladı. Tanıyınca an-ladı. Benden zarar gelemez, fay-da gelir. Benim Bekir’e olan sev-gim büyük. Bekir benim sevgilim değil, sevdiğim. Arada büyük fark

var. Bir insana aşık olabilirsiniz ama sevgi bitmez. Onun ailesi benim, be-

nim ailem o. Birbirimizin çok kahırları-nı çektik. Herşeyi konuşuruz. Birine aşık

olmak üzereydim, iyi ki de olmamış. Soh-bet ettik, aşkım bitti. Herşeyimizi paylaşırız,

böyle bir dostluk var aramızda. Bazı fitneler var, bu sınıf ülkemizde daha çok var. Okyanusa bir

taş atabilirsiniz ama okyanus bulanmaz. Ben sokakta her havlayana taş atsam, taş kalmaz. Sokaklarda havlayan-lar, arkamdan miyavlayanlar beni ilgilendirmez. Unutmasın-lar ki, ben hayatımı çok açık yaşıyorum. Dört duvar arasında herkes o kadar tenkit edilecek şeyler yaşıyorlar ki. Evli adam-ların kalkıp da karısını üç kişiyle boynuzlaması, 70 yaşında-ki adamın 15 yaşındaki kızı alması, tecavüzler, kadına şiddet o kadar topluma zararlı ki... Benim hayatımın ne ekonomiye, ne topluma zararı yok. Keşke herkes bu kadar açık yaşasay-dı. Benim arkamdan bu hayatı yaşayanlar konuşmuyor. Ken-disi muhakkak gizlice bu işi yapıyor konuşanlar. Korkaklarsa benim ne suçum var...

Daha önce sizi mayoyla çekenler için “Beni çekenleri ben de çekeceğim. Bir ekip kuracağım, internette ya-yınlayacağım” demiştiniz. Ne oldu o proje?Ben kadın değilim ki mayoyla çekiyorsunuz. Bu vücut 20 ya-

KAPAKKONUSUCEMIL.indd 4 5/15/12 12:27 PM

Page 29: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

27

şındaki birinin vücudu gibi değil ki. Kalkıp da frikik çekme-ye çalışıyor. Ne var benim frikiğimde. Her sene denize girer-ken özel mayo yapıyorum. Bu sene çeken kimse onu nasıl olsa yayınlayacağım. Benim de web sitem başlıyor. Bir bölü-mü haber sitesi gibi olacak. Türkiye halkı da benim sitemi tık-layacak. Politika, ekonomi de olacak içinde. Bana yapılanları, onlara yapma hakkına sahibim.

Yakaladığınız birisi oldu mu?Oldu, olmaz mı? Fakat yayınlayamayacak kadar çirkin bir po-posu vardı. Denize girerken gördüm. Bir gazeteciydi... Bas-mak isteyenler de önce kendilerine baksın. Bastıklarında mutlu oluyorum. 64 yaşına gelip de böyle güzel vücudumun olması mutlu ediyor beni

Bakalım biz 64 olunca nasıl olacağız?Gazete benim için önemli, o kağıt sayfası çok önemli. Bana verdikleri manasız yeri ülkeye faydalı bir şeylerle doldursa-lar daha iyi olur. Emekliler maaş alamazken benim mayomu koymak ayıp...

Ünlülerin ilişkileri neden kısa sürüyor peki sizce?Dünyada da öyle. Şöhreti taşımak zor. Bir insan ünlüyse dü-şünceleri normal değildir. Ünlüler daha düz insanı seçiyor. Düz insanın ünlüyü taşıması zor. Mesela sabahın 4’üne ka-dar oturuyorum. Müzik dinlerken birden bire çizmek istiyo-rum. Kimonolar giyiyorum, çizerken ağlamaya başlıyorum. O da yataktan kalkıp bakıyor... Nasıl anlasın ki? Bir ortama gi-rerken herkes ünlüyle ilgileniyor, diğeri çanta gibi hissediyor

KAPAKKONUSUCEMIL.indd 5 5/15/12 12:27 PM

Page 30: cemil ipekçi etkinlikler

28

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

KAPAK KONUSU

kendisini. Ya ünden vazgeçeceksiniz ya da ilişkiniz kısa süre-cek. Ben ünü seviyorum, insanların beni çok sevmesini sevi-yorum. Çok da güzel büyük aşk yaşadım. Biri 17 yıl, biri 8 yıl sürdü. Hangi kadın ve erkeğin böyle bir ilişkisi olmuş ki? “İşini bırakacaksın” deseler, neden bırakayım? Şu an hayatıma bir insanın girmesi zor. Şimdi Bekir’i, karısını, çocuğunu, asistan-larımı da kabul etmek zorunda biri gelse. Ben tek başıma da aşk yaşarım. Size aşık olabilirim, siz bilmeyebilirsiniz. Bir şey olmadan da aşk yaşanıyor.

Zor olanı daha mı güzel?Valla bilmiyorum ben aşk yaşamayı seviyorum

“HÜRREM’LE KANUNİ’Yİ YAZARKEN İKİ SALAVATLA YAZMALISINIZ”Dönem dizilerinin kıyafetleri nasıl?Muhteşem Yüzyıl’dakiler dönem kıyafeti değil. Baktığınızda başında iyi değildi. Dönem kıyafeti değil ama “Ben o dönem-de yaşasam böyle tasarlardım” denilebilir. Kıyam diye bir dizi var. O dönemi yansıtıyor ama çok kötü. Renkler, dikiş, form-lar kötü. Lacivert makyajlar, oksijenle boyanmış saçlar. Muh-teşem Yüzyıl böyle değil. Zevkli, göze hoş geliyor. Takılarıy-la birlikte uyum içinde. Öyle Bir Geçer Zaman Ki ve Hanımın Çiftliği. Kıyafetler bire bir. İki dönemi de yaşadım. Cemil İpek-çi ödülü olsaydı o ödülü verirdim Hanımın Çiftliği’ne. Öyle Bir Geçer Zaman Ki’de de öyle. Sorunumuz senaryolar. Sakız gibi uzatıyorlar. Üç sene olsun diye ellerinden geleni yapıyorlar. Senaryoyu bir kişi yazmaz bir ekip yazar. Aksiyonlar daha hız-lı olmalı. Türk sineması en başarılı döneminde. Çağdaş yö-netmenler var. Bir sonraki sahneyi tahmin edebiliyorsanız o senarist başarılı değil. Ben Muhteşem Yüzyıl ve Öyle Bir Ge-çer Zaman Ki’yi izliyorum. Bu kadar acı dolu yapmak zorunda değiller ama. Herkes şişti. İkinci Bahar meselaunutulmadı. Her şey dolu doluydu. Ömür boyu unutamayız o

diziyi. Öyle Bir Geçer Zaman Ki öyle değil. Muhteşem Yüzyıl dört sene sürecekmiş sanırım. Ne Pargalı öldü, ne Mustafa. Tarihi yanlışlara rağmen, kurguya rağmen en iyi yapılmış tari-hi dizi. Ama kötünün iyisi

Meral Okay ile ilgili söyledikleriniz tepki gördü...Allah rahmet eylesin. Sizin sevmediğim yönleriniz varsa, gön-lümü kırmışsanız- ki benim gönlümü çok kırmıştı- tamir et-memişseniz, siz ölünce ben cenazeye gelip gözyaşı döke-mem. Hastalık etrafa kötü davranmam için bir neden değil-dir. Ben de kalp krizi geçirdim, iki stent takıldı. Çok kötü has-talığa da yakalanabilirsiniz. Benim annem de ablam da kan-ser oldu. Bu etrafa saldırmak için bir neden değil. Ben ruhlar-dan çok korkarım. Siz Kanuni ve Hürrem’i yazarken iki sala-vatla yazmalısınız. Kostümde serbestsiniz.

Hürrem’i Kanuni’ye azarlatıp, karısı olmuşken mindere otur-tamazsınız. Haberler yolladım, rahmetli hep ters cevap-lar verdi. Normal saray adabına aykırı. Mahidevran cari-ye ve kul. Onu sandalyede oturup, Hürrem minderde otura-maz. Kanuni’nin öyle davranmadığını biliyoruz. Hürrem’i or-talık paçavrası yapamazsınız. Rahmetli tersleyip telefonu yü-züme kapatmıştı. Kul hakkım helal olsun ama ölüm herkese. Önemli olan gönülleri kırmamak. Ben de kul hakkı aldıysam, kimse gelmesin cenazeme. Uzaktan rahmet okusun...

CEMİL İPEKÇİ IVANA SERT’İ NASIL BULUYOR?Cemil İpekçi en çok neleri sevmez?Ünlülerde sevmediğim şeyler var. Mesela Eyüp Sultan’a gidip dua etmek va o sırada resim çekilmek. Yardım yaparken, kur-ban keserken fotoğraf çekilmesini sevmem. Kimseye göster-mek zorunda değilim. Benim duam Allah ile aramda. Kimse-ye ispat etmek zorunda değilim. Kim namaz kılıyor diye dü-şünmek istemem...

Şöhreti taşımak zor. Bir insan ünlüyse düşünceleri normal değildir. Ünlüler daha düz insanı seçiyor. Düz insanın ünlüyü taşıması zor. Mesela sabahın 4’üne kadar oturuyorum. Müzik dinlerken birden bire çizmek istiyorum.

KAPAKKONUSUCEMIL.indd 6 5/15/12 12:27 PM

Page 31: cemil ipekçi etkinlikler

Ivana Sert’i nasıl buluyorsunuz?Çok güzel bir kadın. Hükümet gibi kadın. Programı o götürü-yor. Programı beğenmiyorum. Ivana Sert tek başına olsa keş-ke programda. Güzel bir kadın. Podyuma çıkacak kadar alımlı bir kadın. İzleyenler de onun güzelliğini izlemek için açıyordur.

Tasarımları nasıl?Ivana’nın tarzı kendine ait değil. Ama kendi başına yaptığı şeyler de var. Zevki olan bir kadın. Tasarımcı olup olmadığını jüri toplayıp konuşmak gerek...

Ne yiyorsunuz, içiyorsunuz da bu kadar gençsiniz?Akşam altıdan sonra yemek yemem. Otlarımı içerim. Yüzümü temizlemeden ne yatarım, ne kalkarım. Kiloma dikkat ederim. Masaj yaptırırım. Çok da genç kaldığımı sanmıyorum...

64 gibi değilsiniz...“Yüzümü gerdireyim” diye bakmam. Çok yakışıklıydım ama hiçbir ameliyat benim 20 yaş halimi getiremez. Maymuna dö-neceksem kendi yaşımın hoşu olmak daha iyi. 20 yaşındaki Cemil değilim, o yaştaki aptal Cemil miyim? En lezzetli ya-şımdayım. Kendime bakıyorum. Yaş alıyorum ama söylemeseler hissetmiyorum. Kendimi 25 gibi hissediyorum. Elma şekeri seviyorum, balon seviyorum, koklaşmayı seviyorum. Hala “Hayatımın en büyük aşkını ya-şadım” diyemiyorum. Yaşayacağım gibi geliyor. Yaşıtlarımla görüşmem. Ninem 100 yaşındaydı arkadaşları 50 yaşındaydı. Kendi yaşıtlarımı sevmem, “Benim kolesterolüm kaç?” mu-habbetlerini istemiyorum

Nasıl bir aşk bekliyorsunuz?Sanatçı olsun. Hayatımda bir ressam, heykeltraş olmadı... Sanatla ilgili bir şey olsun istiyorum. Bedenin dışında baş-ka şeyler de olsun. Ağzını burnunu bilmem. Fizik önemli de-ğil. Genç olmaz. En az 45 olmalı. Bundan sonra daha güzel aşk yaşarım. Kıskançlıklarım yok. Her gün beraber olur mu-yum bilmiyorum. Sanatçı olmasını istiyorum, paylaşmak isti-yorum. Bahr da geldi. Sultanahmet’e gidip, onunla dolaşabi-

leyim. Çiçekleri koklayabilelim. Kimse olmazsa tek başıma da dolaşabilirim...

CEMİL İPEKÇİ’NİN ÖĞRENCİSİ MÜZEYYENMüzeyyen Geyik var bir de burada. Öğrenciniz. Bir şey-ler de ona soralım. Neden Cemil İpekçi?Ağustos’tan beri buradayım. Cemil Bey’i çok seviyordum ve Hollanda’dan geldim buraya.

Neler öğrendiniz ondan?Tasarım ve içimdeki şeyleri dışarı çıkarıp uygulayabilmeyi. Kendim dikebiliyorum. O bize çok şey öğretiyor. Sadece moda değil hayatla ilgili şeyleri de öğretiyor. Orada moda kursuna gidiyordum. Ama en iyisinden öğrenmek istiyordum o yüzden Cemil İpekçi’nin yanına geldim. Araştırdım, görüşmeye geldim.

Cemil Bey, Müzeyyen gidecek mi?Onlar benim öğrencilerim. Ama Müzeyyen’in kendi kanatlarıy-la uçma zamanı geldi. Erol da öğrencimdi, Erol Albayrak oldu. Bugün bir defilem olsun aradığımda hemen gelirler. Kuşlarım uçarken keyif alıyorum. Uçurduğunuz kuşlar kendi kanatlarıy-la gidiyorlar...

Müzeyyen kişilik olarak nasıl buluyorsun Cemil Bey’i?Kişiliğine hayranım. Aynı burcuz, ben de aslan o da aslan...

Ben de aslanım...Sahi mi?

Tehlikeli bir oda oldu burası...Evet... Cemil İpekçi çok dürüst, anlayışlı. Sabahtan akşam 18:30’a kadar çalışıyoruz. Yorgun oluyorum, evime gidiyo-rum...

Sıkı bir okul mu burası?Nereyi gezdiler, ne yaptılar kontrolüm altındadır. Her şeyin be-deli var, oturup çizmekle bir yere gelemezsiniz. Çok talebe ge-liyor ama maalesef disipline dayanamıyorlar. M

AYIS

ED

U&

AR

T D

ERG

İSİ 2

012

29

KAPAKKONUSUCEMIL.indd 7 5/15/12 12:27 PM

Page 32: cemil ipekçi etkinlikler

KAPAKKONUSUCEMIL.indd 8 5/15/12 12:27 PM

Page 33: cemil ipekçi etkinlikler

KAPAKKONUSUCEMIL.indd 9 5/15/12 12:27 PM

Page 34: cemil ipekçi etkinlikler

32

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

MODA

1990’da adım attığı tasarım dünyasında kısa sürede kendine özgü bir yer edindi. Hem de modanın merkezi Paris’te en özel defilelere davet edilecek kadar. Dilek Hanif, mesleğinde azimli ve hırslı bir portre çiziyor. Ama ona göre hırsını pozitif kılan çok önemli bir özelliği daha var; takdir etmesini bilmek. O, iyi olan her girişimi takdir ediyor, sonra hırsıyla takdir ettiğinin daha da iyisini yapıyor. İşte buna gelişme diyorlar!

MODA.indd 2 5/15/12 12:30 PM

Page 35: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

33

Bir yazıda sizin hırslı biri olduğunuzdan söz ediliyordu… Hırs, iyi bir şey midir?Hırslı olmak iyidir, yeter ki bu hırs negatif olmasın. Yani hem hırslı ola-caksınız hem de iyi iş çıkartanları takdir etmeyi bileceksiniz. Takdir et-mek çok önemlidir. Daha iyisini yapabilmeniz için başkalarını takdir et-melisiniz. Şu anda geldiğim noktadan çok memnunum. Haute coutu-re ve hazırgiyim alanında yaptıklarımdan eminim. Bunu da hırsıma ve takdir etme yeteneğime borçlu olduğuma inanıyorum.

1990’lı yıllarda yıldızınız parladı… Peki ondan önce neler yapı-yordunuz?Caddebostan’da annemin bir mağazası vardı. Bu mağaza Türkiye’nin ilk butiklerinden biridir. Adı Bonmarşe’ydi… O zamanlar ilkokulday-dım. Ama giyim dünyasıyla içli dışlı olmaya başlamıştım. Daha son-ra erkek kardeşim imalat yapmaya başladı. Stilistlerle çalışırdı. Sa-tın alma, pazarlama gibi önemli konuları burada öğrendim. Daha son-ra erkek kardeşimle birlikte ithalat yapmaya başladık. Sanıyorum, 1990’a kadar böyle devam etti.

Kısa zamanda başarı kazanmak, hele ki haute couture gibi bir alanda zor iştir? Nedir kısa zamanda büyük başarının formü-

lü?..90’lı yılların başında moda dünyasına adım attım. Kısa

zamanda başarı kazandım, ki bunun sebebini işi-mi çok sevmeye, işime saygılı olmaya, en önem-lisi de kendimi müşterinin yerine koyup, kıyafeti

ona göre dikmeye bağlıyorum. Tabii ki eğitimin öne-mini vurgulamadan geçmemek gerek. Mimar Sinan

Üniversitesi’nde kara kalem, desen çalışması, kumaş boyama gibi dersler alarak kendimi her konuda yetiştir-

MODA.indd 3 5/15/12 12:30 PM

Page 36: cemil ipekçi etkinlikler

MODAM

AYIS

ED

U&

AR

T D

ERG

İSİ 2

012

34

“Bir dönem koleksiyonlarımı hazırlarken, otantik ipek kumaşlar

aramıştım. Bursa’daki ipek tezgahlarının kapandığını

öğrendim. Pek çok yörede özel kumaşlar üretiliyor

Anadolu’da, ancak pazarlaması yapılamıyor.

Ulaşılabilir değil, aynı zamanda istediğiniz

miktarda kumaşı temin etmek ciddi bir

sorun. Her zaman aynı kalitede olacağının da

bir garantisi yok. Bu nedenle Anadolu’ya özgü

kumaş bulmakta sıkıntı yaşıyoruz.”

MODA.indd 4 5/15/12 12:30 PM

Page 37: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

35

meye özen gösterdim. Moda dünyasın-da etkili bir isim olan Dilek Hanif’in ken-di adına iki mağazası var.

İlk defileniz ne zaman gerçekleşti… Nereden nereye geldiniz?..İlk markam Dilek Hanif Line’ı 1990 yı-lında yarattım. Küçük bir atölyede mo-dellerimi hazırladım. Haute couture kı-yafetler tasarlamaya başladım. İlk hau-te couture defilemi 2002’de Aya İrini’de sundum. Geleneksel iğne oya figürleri-nin öne çıktığı ‘2003 İlkbahar-Yaz Ko-leksiyonu’ ile ‘Yılın En Başarılı Kadın Moda Tasarımcısı’ ödülünü aldım. 2004 İlkbahar- Yaz Koleksiyonunu Haute Co-uture Haftası etkinliğinde Paris’te sun-du. Ve bu haftada koleksiyon sunan ilk Türk tasarımcısı unvanını aldı. Semazenlerden esinlenerek hazırladı-ğım 2005 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu’ ileaynı yıl Ralph Lauren öncülüğün-de yürütülen ‘Moda Meme Kanserı-nı Hedefliyor’ kampanyasını destek-lemek amacıyla Ankara’daki ABD Büyükelçilkiği’nde sergiledim. Yine aynı yıl Avrupa Birliği Yeni Üyeleri Fuarı için Lizbon’a davet aldım.2006 yılında Stockholm’de gerçekleş-tirdiği Osmanlı Haremi’nden esinlen-diğim koleksiyon büyük ilgi topladı. Bu koleksiyonda işlemeli cepkenler ve Os-manlı motiflerinin yer aldığı kıyafetler bulunuyordu.

Haute couture’ün ciddi bir sıkıntı içinde olduğu söyleniyor… Zaten pret-a-porter haute couture’ü dar bir alana sıkıştırıyor. İnsanların es-kisi gibi provaya ayıracakları zamanları yok. Özellikle de Avrupa’da orta ve orta üst gelir grubunun yaşam standartları-nın gerilemesi de bir diğer etken… Bu yüzden haute couture’de ayakta kal-mayı hedefleyen tasarımcıların, mut-laka özgün tasarımlar ortaya çıkarma-sı gerek. Bence özgün tasarım yarata-bilmenin en etkili yolu, kendi kültürünü-zü temel almaktır. Farklı olamazsanız, şansınız kalmaz. Dünyaca ünlü haute couture firmaları, her yıl defile düzen-lerken, buradan herhangi bir gelir bek-lemiyor. Bir şovla kendi yeteneğini ve tarzını ortaya koymayı amaçlıyor. Mar-kasının devamlılığını sağlamak ve diğer ürün segmentlerinde markalı ürünleri-ni satabilmek için bu defileleri yapmak zorundalar. Eğer bu sürekliliği göstere-

mezseler, aksesuarlarının, parfümleri-nin ve diğer ürünlerinin satışları azalır. Bu pazar daralmasından yeni strateji-ler oluşturarak çıkmak mümkün. Ben, bir yandan haute couture tasarımları-mı sürdürüyorum bir yandan da ken-di markamla hazırgiyim kulvarında yer alıyorum. Tabii ki burada ince bir çizgi var… Haute coutur’ün el işçiliğinden, ki-şiye özel tasarımından, kendi üslubu-nuzdan taviz vermeyeceksiniz. Diğer yandan hazırgiyimde de bu üslubunu-zu sürdürürken, kaliteden ödün verme-melisiniz. Sonuçta haute couture müş-terisi hazırgiyim ürünlerinizi tercih et-memeli, arada bir kalite farkı olmalı… İnce bir çizgi var arada, ama onu mut-laka korumak lazım.

Bildiğim kadarıyla Anadolu’ya özgü otantik pek çok kumaşımız var. Söz gelimi Bursa ipeği, şile bezi, Öde-miş ipeği gibi… Ama haute couture tasarımcıları bu otantik kumaşlara yeterince ilgi göstermiyor gibime geliyor. Nedir bunun sebebi?Bir dönem koleksiyonlarımı hazırlar-ken, otantik ipek kumaşlar aramıştım. Bursa’daki ipek tezgahlarının kapandı-ğını öğrendim. Pek çok yörede özel ku-maşlar üretiliyor Anadolu’da, ancak pa-zarlaması yapılamıyor. Ulaşılabilir de-ğil, aynı zamanda istediğiniz miktar-da kumaşı temin etmek ciddi bir so-run. Her zaman aynı kalitede olaca-ğının da bir garantisi yok. Bu nedenle Anadolu’ya özgü kumaş bulmakta sı-kıntı yaşıyoruz. Bu sorunu birilerinin çözmesi lazım.

Tekstil ve hazırgiyim sektöründeki bir-likler mi olur, hükümetle ortak bir giri-şimle olur, bir şekilde Anadolu’da özgün kumaşların üretimi desteklenmeli… Son dönemlerde birkaç olumlu geliş-me oluyor gerçi… Mesela Diyarbakır’da ipek tezgahları kurulmuş. Yine aynı şe-kilde Adıyaman’da da kumaş tezgahları faaliyete geçmiş.

Yerel kültürden yola çıkan tasarım-lar, özgün oldukları için küresel öl-çekte de ilgi görüyor. Ama bizim ta-sarımcılarımızın yerel kültürü tasa-rımlarına taşımakta biraz eksik kal-dığını görüyoruz. Siz, özellikle Os-manlı kültürüne vurgu yapan tasa-rımlarla dikkat çekiyorsunuz. Peki

ya Selçuklu, ya da daha eski Ana-dolu medeniyetleri?..Bu adım adım bir süreç… Bugün Avru-pa ve ABD’de ‘Ottoman’ dediniz mi her-kesin ilgisini çekiyor. ‘Harem’ konsept-li her çalışma için de geçerli bu… Önce buna iyice alışmaları lazım. Türk tasa-rımcısıyla bu kavramları bağdaştırabili-yorlar artık. Osmanlı’yı iyice tanıttıktan sonra sıra Selçuklu’ya da gelecek. Selçuklu este-tiğinin de kendine has ve çok beğenile-ceğini düşündüğüm bir tarzı var. Sonra da diğerlerine… Bir haute couture tasarımcısı, müş-terisinin her isteğini yerine getir-meli… Söz gelimi bile bile sadece müşteri istedi diye ona yakışma-yacak, fizyonomik dezavantajları-nı öne çıkaracak bir kıyafet dikmek doğru mudur?Benim hiçbir müşterim bu duruma düş-medi. Bu hem bir etik meselesidir benim için hem de kariyerimle ilgili bir konudur. Müşteri istese de onun fizyonomisine ya-kışmayacak, onu komik duruma düşüre-cek bir kıyafet dikmem. Müşterimin is-tekleri önemlidir, ama benim de bir çiz-gim var ve bundan taviz vermem. Kilolu, basenlere geniş, kısa boylu bir hanıma kırmızı fırfırlı bir elbise dikmem!

Bizim kadınımızın fizyonomizi bel-li… Belli handikaplar var ve bu han-dikapları daha da belirginleştiren hazırgiyim ürünleri vitrinlerde ağır-lıkta… Neden böyle?..Türkiye’de hala marka bağımlılığı ve mo-dayı yakışıp yakışmadığını dikkate alma-dan izleme eğilimi egemen. Sonuçta bu bir arz-talep meselesi… Pazarda varo-labilmek için hazırgiyim markaları mec-buren bu talebe yönelik tasarım ve üre-tim yapmak zorunda. Müşteri ne istiyor-sa onu üretiyorlar. Bu bir kültür mesele-si, süreç içinde iyileşeceğini sanıyorum. Pek çok gazete ve dergide giyime yöne-lik rehber niteliğinde köşeler var, yazılar yayımlanıyor.

Dediğim gibi zaman içinde daha iyi bir gi-yim gustosuna sahip olacağımızı umu-yorum. Öte yandan artık genç neslin fiz-yonomisi, bu handikapların çoğunu taşı-mıyor bence… Boylar uzadı, kilolar azal-dı… Yani yakıştıranı da var, yakıştırama-yanı da…

MODA.indd 5 5/15/12 12:30 PM

Page 38: cemil ipekçi etkinlikler

36

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

AŞK’A DAİR

RÜYALAR ÂLEMİNDE AŞKRÜYALAR ÂLEMİNDE AŞKRÜYALAR ÂLEMİNDE AŞKRÜYALAR ÂLEMİNDE AŞKRÜYALAR ÂLEMİNDE AŞKRÜYALAR ÂLEMİNDE AŞKRÜYALAR ÂLEMİNDE AŞKRÜYALAR ÂLEMİNDE AŞK

Sadece bir düşten mi ibaretti gör-düklerim?

Turkuaz yeşili denizi yararak için-den geçtik birlikte. Dönüşü olmadığı-nı umursamayacak kadar emindik bu yolculuktan. Belki de bu yüzden kor-kutmuyordu bizi nereye gittiğimizi bil-memek… Rüzgâr değiyordu martıların kanatlarından yüzümüze… Gökyüzü avucumuzu değdirebileceğimiz kadar yakın, güneş yakmayacak kadar ılık-tı… Sen bir şiir okuyordun adı, “Aşk” olan… Ben ağlıyordum mutluluktan… Yeryüzü ayaklarımızdan kayıp giderken sadece -biz- vardık bu âlemde…Sonra ne mi oldu? Gözlerin kaldı ge-riye ve o bildik kendinden emin bakış-ların… Bir de rüyada bile sorgusuz ar-dından gelen ben…Düşlerin içinden hakikatlerin geçtiğini söylerdi anneannem. Her gecenin sa-bahı uzun uzun anlatırdım ona, uykuda gezip gördüklerimi. ‘Sus!’ derdi sonra, ‘Sakın anlatma! Yoksa bir daha tekrar göremezsin aynı rüyayı.’ Ve büyüdüm ya da büyüdüğümü zannet-tim, kalabalıklar içinde bir başıma… Kimsenin bilmediği hayallerden, düş-lerden bir dünya kurdum kendime. Bel-ki biraz melankoli, biraz şizofren, biraz paranoyak… Ne yalnızlığımı söyledim, ne düşlerimi… Bir sen bildin… Söyle-yemediğim birçoklarının içinden sade-ce bir kaçını öğrendin, gerisini ben bile unuttum…Bir kelimeni sakladım içimde… Veda ettiğim bir günün sonunda, ta gözle-rimin içine bakarak söylediğin tek bir sözü… Düşlerimin, hayallerimin kal-bine alıp sakladım… Sustum… Bekle-dim… Dualar ettim… Gün geldi etti-

ğim dualardan utandım… Sayısız kere-ler umudumu tükettim…Gün geldi gelin tacı gibi bir bir açtı Lil-lium çiçeklerin, yeşerdi ağacın…Gözlerinin ardındaki ışığı gördüm… Bi-rer siyah elmas parıltısıyla aydınlattı yolumu.Bütün aşk kitaplarını okudum… Ta-hir ile Zühre, Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun…Ben Züleyha mıydım bilmiyorum ama sen Yusuf oldun…Işığım oldun, yolum oldun, sabrım ol-dun…Artık içime çektiğim her koku senin çi-çeklerin… Karanlığın son bulduğu her ışık senin gözlerin… Sırları bir bir dö-külen aynamda gördüğüm yüz senin… Bundan böyle söze gerek yok anlatmak için sendeki beni… Düşlerim gerçeğin ta kendisi…

Dokunmadığı halde avuçlarımın içine sinmişse kokusu teninin, gitmen ayrılık değil kavuşmak bundan böyle bana… Tıpkı mahşere bıraktığım gibi gelme-ni, geceleri de beklerim aynı hasret-le… Çünkü bilirim düşlerim varılacak son değil, seninle birlikte gerçeğe gidi-len yoldur… Düşlerim başka bir âlemde seni bana kavuşturandır… Düşlerim ya-şayamadığım aşktır…

Kaçımız uyandığında gördüğünün bir rüya olduğu gerçeği ile sarsılmış ve o âleme tekrar geri dönebilmek için gözlerini sımsıkı kapatmıştır? Belki de aşk düşlerde yaşanınca daha bir gerçek, daha bir yalansız olmuştur. Bilinçaltımızda kendimize dahi an-latamayacağımız hayallerimizi bize sunmuş, aşkın peşinden koşmuştur.

Uyanılır mı hiç dersiniz böylesi bir düşten?İnsanoğlunun eski çağlardan beri es-rarını çözemediği rüyayı kitaplar kısa-ca, “Şuuraltı faaliyetlerinin uyku sı-rasında zihinde yarattığı hayallerdir,” tanımı ile yapsa da, “Rüyalar ayna-lara benzerler, bazen içlerinde başı-mıza gelecek şeyleri görürüz,” demiş Moliere.

Zihnin en savunmasız olduğu anlarda bilinçaltını kaplayarak gizli bir dünya-nın film şeridi gibi gözümüzün önün-den geçerek gizemlerin, sırların açığa çıktığı bu âlem her zaman merak ko-nusu olmuş ancak görülen hayallerin gerçekle bağlantısının ve geleceğin habercisi olup olmadığının kesin açık-laması ne bilim adamları ne de din adamları tarafından yapılabilmiştir.

Oysa ki bizler her gördüğümüz dü-şün ardından rüya kitaplarına sarı-lıp gerçek dünyaya dönüştürebilece-ğimiz bir işaret aramaz mıyız? Ya da ruhumuzun derinliklerinde kendimiz-ce anlamlar yüklemez miyiz bu zahi-ri hayallere?Belki de aşk gerçek dünyada yaşana-mayacak kadar bir hayaldir. Ve ancak rüyalarda yaşanır. İşte bu yüzden şar-kılarda bile aynı şey söylenir, “Rüya-lar Gerçek Olsa!”…Rüyalardaki aşklar romanlarda, şiir-lerde söze dökülür… Bir ömür gibi ya-şanan, hâlbuki birkaç dakikaya sığdı-rılan bir sevda masalıdır düşümüz…Ve her şeye rağmen aşk rüyada bile AŞK’ tır…

AŞK ile yol almanız dileğiyle.

Nalan Güven • [email protected]

MODA.indd 6 5/15/12 12:30 PM

Page 39: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

37

DÜŞdüşümde yığılıyor sessizöyle çok ki susmak yılgınlık

gel dedikçe gece gelhavadan ve sudan ve insandan ari düşüncebir balık nasıl yaşar gökyüzünegök yüzün mavi değil anne yeşilin güzelsesi duyamıyorum acın tam göbeğindekibeyazın kırmızı lekesidoğur beni demişlerdi bu lafı başkasısen yine de öldürdüğün gibi doğur beni kursağındanöyle ki yaşamak telaşından kurtulsun acziyetimvar olduğuna sevilikus beni, bırak dağılayım taş sokaklarıbırak çırpınayım kanatlarımı sargılasın küçük bir çocukellerini koymuş yanağına üzgünal ışıklı saçların kar ışıklı saçların yorgun, çocuğumkeçê rabe li ser dilê mın birîndarımkeçê rû nede ben bir rüyayım*taşlarına dokundum ve ahşap ve demirve tarih ve kapısı hayatınulu bir çınarın gölgesine saklandımyağmurlar yürürken şehremihrimahın koynundayım.

NİHAT POLAT / Kırlangıç Düşleri

*Kız kalk yüreğimin üzerinden yaralıyımkız yüz verme ben bir rüyayım

SON BALADŞarkı söylenirkenOrkestra vardı zatenSalon ağzına kadar doluyduVe orkestranın görüntüsüDuvarda asılıydıKocaman dudaklı zenci Söylemeye çalıştıSöylenecek son baladıRitmi vardıBeste çok güzeldiOrkestra şefiHer zaman harikaydı Hiç bilinmeyen bir zamandaEvren durdu sankiDünya kalçalarınınÜzerinde dönüyorduAşk gitar tellerininArkasında kaldıSon zenci söylediBu bitmeyen baladıBütün salon dinlerkenKulağa hoş gelen bu şarkıSonsuzlukta bitti deKimse anlayamadı

02.02.2012 AYHAN HÜSEYİN ÜLGENAY

MODA.indd 7 5/15/12 12:30 PM

Page 40: cemil ipekçi etkinlikler

tüm okullar Facebook’da mevcuttu. Üyeler önceleri sadece söz konusu okulun e-posta adresiyle (.edu, .ac.uk, vb.) üye olabiliyordu. Daha sonra-sında da ağ içine liseler ve bazı büyük şirketler de katıldı. 11 Eylül 2006 ta-rihinde ise Facebook tüm e-mail ad-reslerine, bazı yaş sınırlandırmalarıy-la açıldı. Kullanıcılar diledikleri ağla-ra; liseleri, çalışma yerleri ya da ya-şadıkları yerler itibarıyla katılım gös-terebilmektedirler. Alexa istatistik-lerine göre Facebook 31 Ekim 2010

itibariyla; Dünya’nın en fazla ziyaret edilen 2’inci sitesi olmuştur. Bunun yanı sıra; Kanada, Güney Afrika ve Norveç’in en fazla ziyaret edilen site-si; İngiltere ve İsveç’in 2. en fazla ziya-ret edilen sitesi, Mısır ve Panama’nın 3., ABD, Avustralya ve Türkiye’nin de 5. en fazla ziyaret edilen sitesidir.

Sosyal paylaşım portalı Facebook is-mini “Paper Facebooks”’dan alır. Bu form A.B.D. üniversitelerinde okul-ların öğrencilerine, öğretmenlere ve

38

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

BİLİŞİM

Sosyalleşmenin sol anahtarı...Niyetlerin veri tabanı google’dan hemen sonra hayatımızın olmazsa olmazı haline gelen Facebook’un kısa hikayesine tanık olacağız. Mark Zuckerberg’in biricik oyuncağı Facebook’un üniversite kampusünden yeryüzündeki internet ağının eriştiği en ücra noktaya dek yolculuğuna çıkacağız hep birlikte

Facebook, insanların arkadaşlarıy-la iletişim kurmasını ve bilgi alışverişi yapmasını amaçlayan bir sosyal pay-laşım web sitesidir. 4 Şubat 2004 ta-rihinde Harvard Üniversitesi 2006 sı-nıfı öğrencisi Mark Zuckerberg tara-fından kurulan Facebook, öncelikle Harvard öğrencileri için geliştirilen bir projeydi. Daha sonra Boston civarın-daki okulları da içine alan Facebook, iki ay içerisindeki Ivy Ligi okullarının tamamını kapsadı. İlk sene içerisinde de; Amerika Birleşik Devletleri’ndeki

BILISIMFACEBOOK.indd 2 5/15/12 12:31 PM

Page 41: cemil ipekçi etkinlikler

BILISIMFACEBOOK.indd 3 5/15/12 12:31 PM

Page 42: cemil ipekçi etkinlikler

her gün bağlanmaktadır. %85 her hafta, %93 her ay bağlananlar arasın-dadır. Facebook sözcüsü Chris Hug-hes ise kullanıcıların her gün ortala-ma 19 dakika Facebook’ta vakit ge-çirdiğini söylemektedir. 13 Mart 2009 itibarıyla Facebook’un yeni ara yüzü tüm hesaplarda kullanılmaya başla-mıştır. Ancak bu ara yüz, kullanıcılar arasında ikilik yaratmıştır. Bazı kulla-

nıcılar bu ara yüzü çok başarılı bulur-ken, bazı kullanıcı-lar protesto etmek-tedir. Facebook yö-neticileri ise bu yeni arayüz için ısrar et-mektedirler.

Teknik açıdan ise Facebook, web oto-riteleri tarafından en başarılı Web 2.0 uygulamalarından biri olarak göste-rilmektedir.

2006 yılında, MySpace’in News Corporation’a satılmasından hemen

çalışanlara doldurttuğu, onları tanı-tan bir formdur.

Facebook şu anda 800 milyondan fazla kullanıcısı var ve Fcebook, dev bir şirkettir.

Site kullanıcılara ücretsizdir ve geli-rini banner reklamlarından ve spon-sor gruplarından almaktadır (Nisan 2006’da gelirle-rin haftalık 1,5 mil-yon dolar olduğu öne sürülmüştür). Kullanıcı profille-ri fotoğrafları, ilgi alanları, gizli ya da açık mesajları ve arkadaş grupları sergilemektedir. Profillerin gösterimi sadece arkadaş-lara görünecek şekilde veya belli ağ-ların dışındakilere açık olmayacak şe-kilde sınırlandırılabilir. TechCrunch’a göre; A.B.D.’deki üniversitelerdeki öğ-rencilerin %85’inin Facebook’ta bir hesabı bulunmakta ve bunların %60’ı

BİLİŞİMM

AYIS

ED

U&

AR

T D

ERG

İSİ 2

012

40

Mark Zuckerberg’i tanımayan ya da ortaya çıkardığı paylaşım ağını kullanmayan yoktur. Sadece 7 yıl önce 19 yaşında bir üniversite öğrencisi iken üniversitedeki arkadaşları ile paylaşımda bulunmak, bir nevi sosyalleşmek için bir web paylaşım portalı kurdu. Ve şimdi 800 milyon arkadaşı var, dünyanın en genç milyarderi.

Hayatımızın her anında facebook bizimle. Akıllı telefonlarla bir dokunuş uzaklığında

BILISIMFACEBOOK.indd 4 5/15/12 12:31 PM

Page 43: cemil ipekçi etkinlikler

Facebook yöneticilerinden Peter Thi-el ise, Facebook’un iç değerinin 8 mil-yar dolar olduğunu ve proje gelirle-rinin 2015 yılı için 1 milyar dolar ol-duğunu söylemiştir. 24 Ekim 2007’de Microsoft, Facebook’un %1,6’lık his-sesini 240 milyon dolar ödeyerek sa-tın almıştır. Google ve diğer şirket-ler de benzeri bir yöntemle Facebo-ok hisselerine yönelmektedir. 2008 Ağustos’unda Facebook’un aylık 100

milyon aktif kullanıcısı vardı. İnsanlar birbirini Facebook’a çağırdı ve bu sayı 7 ayda iki katına çıktı. 2009 Nisanı’nda ise bu sosyal ağın ulaştığı insan sayı-sı 200 milyondu. 2009 Temmuz’unda ise dört aydan kısa bir sürede Face-book kullanıcı sayısı 50 milyon daha artarak 250 milyona ulaşmıştır. 23 Temmuz 2009’da başlayan bir uygu-lamayla Facebook’a, Yahoo sitesi içe-risinden ulaşma imkânı getirilmiştir.

sonra Facebook’un da satılacağı söy-lentileri çıkmıştır. Zuckerberg ise Facebook’u satmak istemediğini be-lirtmiş ve söylentileri yalanlamıştır.İlk teklifin Viacom tarafından 975 milyon dolar olduğu öne sürülürken; Eylül 2006’da Yahoo 1 milyar dolar teklifte bulunmuştur. Ekim ayında ise; Google YouTube’u satın aldıktan sonra, Facebook için 2,3 milyar dolar teklifte bulunmuştur.

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

41

BILISIMFACEBOOK.indd 5 5/15/12 12:31 PM

Page 44: cemil ipekçi etkinlikler

42

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

TANITIM

Petitchocolat markasının yaratıcısı Gülnur ULUCAN’dan markanın doğuşunu ve şimdiye dek olan süreci dinliyoruz

Özel günlerin tek adresi

Ben bir anneyim ve hayatımda en önemli yeri kaplayan varlığım çocuk-larım. Şuan burada bu işi yapıyorsam çocuklarımın bunda büyük bir etkisi bulunmaktadır.

Şöyle ki bu işletmeyi açmadan önce çocuklarım için doğum günü me-kanları düşünürdüm ve istediğim gibi bir çocuk eğlence mekanı bu-lamazdım hiçbir zaman. Daha son-ra neden kendi kafamda tasarladı-ğım bir çocuk eğlence mekanı kur-muyorum diye düşündüm ve düşün-celerimi hayata geçirdim. Öncelik-le ilk düşüncem doğum günü parti-

leri yapmak, çocuklara güzel bir eğ-lence mekanı sunmaktı. Daha sonra farklı aktiviteler yapabileceğim aklı-ma geldi ve baby shower, diş buğda-yı, kına geceleri,toplantılar düzenle-meye başladım. Herkesin kendi iste-

ğine, arzusuna göre concept uygula-maktayız. Hayattaki en güzel varlık-lar; çocuklarımız için hijyenik bir or-tam, sağlıklı yemekler. Veliler için ise, çocuklarının güvenli ve bilgili anima-törler eşliğinde eğlendirilirken rahat ve huzur içerisinde oturup kahveleri-ni yudumlarken hoş sohbetler etme-lerini sağlamak, hizmetlerimizin ara-sındadır. En başta da söylediğim gibi ben de bir anneyim ve benim için en önemli şey hijyendir. Sağlıklı besin-lerle yapılan yemek servisimizde ve hijyenik bir ortamda çocukların göz-lerindeki pırıltıları görmek, paha biçi-lemez bir mutluluktur benim için.

BILISIMFACEBOOK.indd 6 5/15/12 12:31 PM

Page 45: cemil ipekçi etkinlikler

Özel günlerin tek adresi

BILISIMFACEBOOK.indd 7 5/15/12 12:31 PM

Page 46: cemil ipekçi etkinlikler

44

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

TANITIM

Hayal dünyanızın kapılarını açan pastaların kalite ile buluştuğu noktadasınız. Elzbieta Tan sizlere ekonomik ve özel günlerinizin değişmezi olacak pasta tasarımlarını sunuyor...

Siz hayaledin biz yapalım

Bir tasarım virtüyozü Elzbie-ta Tan uzun yıllar pastacı-

lık alanında tecrübeler kazanmış bir usta. Polonya’da başlayan hayat yol-culuğu Türkiye’ye gelişi ile farklı bir çizgide ilerlemiş.Yaptığı birbirinden özel pastalarını çevresininde desteği ile bir çatı altında toplayıp sunmaya karar vermiş. Yurt dışında aldığı özel eğitim sayesinde çocukların, büyük-lerin en özel günlerinde sahip olacak-ları eşsiz pastalar tasarlıyor ve tüm özel günleriniz için içerik olarak ka-liteli ve rengarenk pastalar hazırlıyor Elzbieta Tan. Yapmanız gereken sa-dece hayal ettiklerinizi söylemek. Bir

çizgi film karekteri yada herhangi bir obje, neyi nasıl hayal ediyorsanız bu yetenekli usta ellerde hayalleriniz ça-bucak gerçekleşiyor.

Elzbieta Tan pasta yaparken dış gö-rünüşüne kattığı ustalığı, içinede ve-riyor. Kreması, pandispanyası, aro-malarını hepsinı birbirinden güzel ve özenle yapılıyor. Kesinlikle hazır pas-ta kremasi kullanmıyor. Yaptığı kre-malar sadece belli marka çikolata ve kaymaktan oluşuyor, diğer özel içeri-ği oluşturmak istediğinizde size bol çeşitli seçenekler sunuyor (meyve, çikolata parçaları, krokan seçenekle-

ri). Pasta kremasına kattığı özel aro-malar ise Elzbieta’nın asıl sırrı. Yurt dışından özel olarak gelen aromalar bunlar ve pastanın asıl lezzetinin sır-rı. Pastaların dışında kullandığı şeker hamuru ise özellikle pastaları vazge-çilmez hale getiren, sağlıklı en önem-li etken. Bir doğum günü için hazırla-dığı bilgisayar şeklindeki pastayı oğlu buzdolabında görünce tepkisi “ Anne bilgisayarin buzdolabinda ne isi var!” olmuş. Kalite, hijyen ve hayalgücü sı-nırlarınızı zorlayacak tasarımları bu-labileceğiniz en doğru adres Elzbie-ta Tan’ın ellerinden çıkacak tasarım-lar olacaktır.

BILISIMFACEBOOK.indd 8 5/15/12 12:32 PM

Page 47: cemil ipekçi etkinlikler

Siz hayaledin biz yapalım

BILISIMFACEBOOK.indd 9 5/15/12 12:32 PM

Page 48: cemil ipekçi etkinlikler

çocuklar, daha hızlı ve başarılı bir ge-lişim gösterirler. Çocukların, zihinsel, duygusal, sos-yal, bedensel gelişiminin %70’i 0-6 yaş arasında tamamlanmaktadır. Okul öncesi dönem olarak adlandırı-lan 0-6 yaş dönemi, çocuğun öğren-mesinin en yoğun olduğu, temel alış-kanlıklarının, zihinsel yeteneklerinin

en hızlı geliştiği ve biçimlendiği dö-nemdir. Bu süre içinde kazanılan dav-ranış biçimleri, tüm yaşam boyunca devam etmektedir.

Okul öncesi eğitim, insan gelişimi-nin en hızlı ve en duyarlı dönemini oluşturur. Yaşamın ilk yıllarında alı-nan eğitimin ve geçirilen deneyimle-

46

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

EĞİTİM

Okul öncesi eğitim neden önemli-dir? Sizce okul öncesi eğitime baş-lama yaşı kaç olmalıdır?Eğitimin ilk basamağını oluşturan okul öncesi eğitim, çocuğun yüksek öğrenme potansiyeline sahip olduğu bir dönemi kapsamaktadır. Uygun fi-ziksel, sosyal çevre koşullarında ve sağlıklı etkileşim ortamında yetişen

Eğitim sistemine farklı bir bakış

Okyanus Kolejleri kendini sürekli yenileyen, eğitim sistemindeki değişiklikleri takip eden, eğitim teknolojilerinin kullanımına önem veren ve bu özellikleri nedeniyle de büyümeye devam edebilen bir kurumdur.

Röportaj: Seval Akça • [email protected]

OKYANUS.indd 2 5/15/12 12:33 PM

Page 49: cemil ipekçi etkinlikler

rak interaktif ortamda desteklene-rek hazırlanmış olan eğitim faali-yetlerimizde öğrencilerimizin; düşü-nen, sorgulayan, araştıran, üreten ve kendine güvenen bireyler olarak ye-tişmelerini hedefliyoruz. Bu amaçla derslere görsel, işitsel, dokunsal, ses video ve animasyonlar entegre edile-rek çocukların ekranda gördükleri ile bütünleşmesi sağlanıyor. İnteraktif eğitimle çocuk çok rahatlıkla kendini ifade edebiliyor.Aynı şekilde interaktif ortamda des-teklenerek verilen ve dünyanın bir çok ülkesinde kullanılan Fastrac-

kids eğitimimiz var Fastrackids, ABD ve Avrupa ülkelerinde kulla-nılan farklı bir eğitim modeli. Zik-zak eğitim yöntemi kullanılarak ha-zırlanmış olan Fastrackids Öğrenme İstasyonları’ndaki derslerde öğrenci-ler fırsat dolu ve eğlenceli bir eğitim almış oluyorlar. Bu eğitim sistemi uy-gulamış olduğumuz eğitim sistemi-mize entegre edilmiş bir programdır. İnteraktif eğitim sistemiyle uygula-nan derslerde öğretmen aktif olarak görev almaktan ziyade, gözlemleyi-ci ve yönlendiricidir. Öğretmen doğru soruyu sorarak, çocuğun aktif olma-sını ve kendini ifade edebilme fırsatını sağlıyor. 12 konudan oluşan Fastrac-kids dersleri 2 yıl süren bir program-dır ve her ders 2 aylık bir zaman di-liminde gerçekleşmektedir. 12. konu-nun sonunda görüyorsunuz ki, çocuk kendini topluluk önünde çok rahatlık-

la ifade edebiliyor.Çoklu zeka kuramı ile yürütülen bir başka eğitim çalışmamız da ilgi ve yetenek odalarımızdır. “Eğitimde öğ-rencilerin neler yapabildiğinden çok neleri yapabileceğinin düşünülme-si” çoklu zekâ kuramının bir amacı-dır. Öğrencilerimizin neleri yapabile-ceklerini keşfedebilmeleri için eğitim sürecine aktif katılımı ve bağımsız öğrenmelerini hedeflenir. Bu amaçla çoklu zekâ alanlarını destekleyici ça-lışmalar yapmaktayız. Öğrencilerimiz eğitim-öğretim sürecinde sekiz ilgi ve yetenek odasına Psikolojik Danışma

ve Rehberlik Birimi psi-kologları ve sınıf öğren-melerimizin gözlemleri çerçevesinde yerleştirilir. Bu konularda eğitimli öğ-retmenlerimiz tarafından desteklenir.

Okyanus Koleji, okul ön-cesi öğretmen kadrosu-nu neye göre oluşturu-yor? Kriterleriniz neler-dir?Her çocuk bireysel ola-rak farklıdır. Bu neden-le öğretmen seçimi bizim için çok önemlidir. Okya-nus Kolejleri olarak biz-ler öğretmenleri seçer-ken öncelikle psikolojik açıdan güler yüzlü, sevgi-

sini gösterebilen, şefkatli, üniversite-lerin çocuk gelişimi ve eğitimi bölüm-lerinden mezun, akademik bilgilerini çalışma hayatlarında aktif olarak kul-lanabilen öğretmenleri tercih ediyo-ruz. Kurumsal açıdan da diğer alan-larda da olduğu gibi öğretmen yeter-lik sınavı ve titizlikle sürdürülen mü-lakat süreci söz konusu olmaktadır. Özellikle okul öncesinde 4 yaşında anneden ilk defa ayrılan çocuğu sev-giyle, güler yüzle, oyunla eğitebilirsi-niz. Okul öncesinin temel çıkış nokta-sı oyundur. Okul öncesi eğitmeninin dramatik yönünün çok iyi olması ge-rekir. Ayrıca sabırlı olmak çok önem-lidir.

Veliler, okul öncesi eğitim kurumla-rını seçerken nelere dikkat etmeli-dir? Ülkemizde verilen okul öncesi

rin, ileri yaşlardaki öğrenme yetene-ği ve gelecekteki başarı üzerinde de önemli etkileri vardır. Bu nedenle, ço-cuğun küçük yaşlarda sağlıklı bir or-tamda gelişimini sürdürmesi önem kazanmaktadır.Çocuğun dış dünya ile ve okul önce-si eğitim kurumlarıyla tanışma yaşı-nın mümkün olduğu kadar erken ol-ması ilkokula ve yaşama hazırlık için oldukça önemlidir. Özellikle gelişimin hızlı olduğu 3-6 yaş dönemini eğitim-öğretim anlamında iyi değerlendir-mek gerekir.Her çocuğun bireysel farklılıkları ve hazır bulunuşluk düzeyle-rine bakarak tuvalet eğiti-mini, günlük temizlik alış-kanlığını kazanmış olma-sı, basit komutları izleye-bilmesi, yürüme ve koş-ma gibi kaba motor fonk-siyonlarının gelişmiş ol-ması gerekir. Ancak bu sa-yede çocuk okul ortamına uyum sağlayıp, keyif alabi-lir, paylaşımda bulunabilir. Başlangıç olarak okul ön-cesi eğitimi, ilkokula ha-zırlık olmaktan çok, aile-nin dışına atılan ilk adım olarak düşünülmelidir. İlk üç yıl içinde çocuk, model olarak gördüğü anne ve babasından alabileceğini alır ve kendisine tanınan fırsatlar ölçüsünde belirli bir psiko-sosyal olgunluğa varır. Ancak bu ge-lişim sınırlıdır. Froebel’in deyişiyle: “Anaokulunun amacı, öğrenmeye ilgi uyandırmak-tır.” Çocukların hazır bulunuşluk dü-zeylerine göre 3-4 yaş arasını okul öncesi eğitime başlama yaşı olarak söyleyebiliriz. Böylelikle çocuk, ana-okulunda en iyi oyun ortamını bulur, işbirliğini geliştirir, yaşıtlarıyla ilişki-ye girer.

Okyanus Koleji’nde, okul öncesi eğitimde nasıl bir program uygu-lanmaktadır?Okullarımızda eğitim modeli ola-rak Yapılandırmacı Eğitim Sistemi ve Gardner’ın “Çoklu Zeka Kuramı” ile öğrenci merkezli eğitim uygulan-maktadır.Milli Eğitim müfredatına uygun ola-

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

47

OKYANUS.indd 3 5/15/12 12:33 PM

Page 50: cemil ipekçi etkinlikler

EĞİTİMM

AYIS

ED

U&

AR

T D

ERG

İSİ 2

012

48

cesi eğitimin yaş aralığı 36-60 aya çekilmiş oluyor. Bunun yanı sıra veli-lerin tercihine bırakılan 60-72 ay ara-lığında çocuğun gelişimine bağlı ola-rak ilkokula başlamasına karar veri-lecek bir grupta bulunmaktadır. Bu öğrencilerimizde aynı zamanda okul öncesine devam edebileceklerdir.Okul öncesinde sınıflarımızı ve eğitim programlarımızı bu ay aralığındaki çocukların bireysel gelişim farklılık-larını göz önünde bulundurarak be-lirliyoruz. Bu yaş aralığında, önemi-ni yukarıda da belirttiğim gibi “oyu-nu” eğitim programlarımızın temeli-ne yerleştiriyoruz.Yeni eğitim yasasında okul öncesi için zorunlu ibaresi bulunmasa da ilköğ-retime geçişin sağlıklı olabilmesi açı-sından çocukların sosyal-duygusal ve bilişsel açıdan hazırlanması ge-rekmektedir. Bu nedenle de eğiti-me devam edilmesi gerektiğinin uy-gun olacağını düşünmekteyim. Bire-yin yaşamı boyunca edineceği bece-rilerin temelinin okul öncesinde atıl-dığı gerçeği hiçbir zaman unutulma-malıdır.

Çocuk, bu dönemde öğrenmeye açık ve gördüklerinden en iyi biçimde ya-rarlanmak isteyen bir yapıda olduğu için; bu yıllarda verilen eğitim, çocu-ğun yeteneklerinin gelişmesinde çok önemli bir yere sahiptir. Eğitimciler ilkokula başlangıç öncesindeki oyun çağının sosyalleşme açısından önemi konusunda fikir birlikteliğine sahiptir. Okula başlama yaşı ne olursa olsun, tüm çocukların en az bir yıl okul ön-cesi eğitime devamı önemlidir.

Okyanus Koleji’nde okul öncesi eği-timde kaç öğrenci bulunuyor? Ok-yanus Koleji olarak, okul öncesi eğitimde yeni projeler ya da çalış-malar yapacak mısınız?Okyanus Kolejleri kendini sürekli ye-nileyen, eğitim sistemindeki deği-şiklikleri takip eden, eğitim tekno-lojilerinin kullanımına önem veren ve bu özellikleri nedeniyle de büyü-meye devam edebilen bir kurumdur. İstanbul’un Avrupa yakasında dört kampüsle hizmet veren kurumumuz, bu yıl Anadolu yakasında da yeni bir başlangıç yapmış olacaktır. Avru-pa yakasındaki okullarımızdan Avcı-

lar, Güneşli ve Bahçeşehir’ de ana-okulu bölümleri de kampüslerimiz-de bulunmaktadır. Ayrıca Beylikdü-zü ve Solarkent anaokullarımızda müstakil okullar olarak faaliyet gös-termektedir. Anadolu yakasında ise Ataşehir ve Sancaktepe’ deki okul-larımızda yeni eğitim-öğretim yılı için hazırlanmaktadır. Bir sonraki yıl için ise öncelik Halkalı olmak üzere Kemerburgaz’da da yeni okullar açıl-ması gündemdedir. Okyanus Kolejle-ri Okul Öncesi Okulları’nda şu an yak-laşık 600 öğrenci eğitim görürken, 2012-2013 Eğitim-Öğretim Yılı’nda bu sayının muhtemelen iki katına çı-kacağı öngörülmektedir.

Okyanus Koleji’nin, okul öncesi eği-timde diğer okullardan farkı nedir?Okyanus Koleji olarak bizi diğer okul-lardan ayıran özellik çocuklarımı-zın bireysel farklıklarını göz önün-de bulundurmamızdır. Bu farklılık-larda çoklu zeka uygulamalarımızda öne çıkmaktadır. Aynı zamanda uy-gulanan Fastrackids gibi farklı eği-tim yöntemleriyle ve çoklu zeka ku-ramına uygun ilgi ve yetenek odala-rıyla diğer okul öncesi eğitim kurum-larından farklılaşıyoruz. Tüm bu ça-lışmalar ve eğitim öğretim planlanır-ken rehberlik birimi ile yapılan ortak çalışmalarla, veli iletişimi, öğrenci gözlem ve değerlendirmeleri destek-lenmektedir. Rehberlik birimiyle aynı adımları atıyoruz. Bütün öğretmenle-rimiz okullardaki psikologlarla ileti-şim halinde. Psikologlarımız, “Sosyal Beceri ve Karakter Eğitimi” dersleri ile çocukları derslerde de gözlemle-yebiliyorlar. Çocuklar çok farklı geli-şim ortamlarından geçiyorlar. Hepsi farklı ailelerde yetişiyorlar. Çok fark-lı karakterlere sahip olabiliyorlar. Bu noktada gelişimin hızlı olduğu dönem dediğimiz 0-6 yaş döneminde ise, biz bu farklılıkları veya eksiklikleri psiko-loglarımız sayesinde erken keşfedip, doğru yönlendirme yapabiliyoruz.Ve interaktif çalışmalarla destek-lenen eğitimimizle, “altın çağ” ola-rak değerlendirilen okul öncesi dö-nemde; öğrencilerimizin sosyal-duygusal-bilişsel açıdan donanımlı, kendine güvenen, ifade edebilen lider bireyler olarak eğitim-öğretim ya-şantılarının temelini atıyoruz.

eğitim hakkında neler düşünüyor-sunuz?En değerli varlığınız olan çocuğu-nuzu, emanet edeceğiniz, eğitim-öğretim hayatının başlangıcı olan ku-rumları seçerken titiz ve özenli dav-ranılmalıdır. Aileler için önemli olma-sı gereken ilk temel nokta çocukları-nın güvende olacaklarını hissedecek-leri okulu bulabilmektir.Eğitim kurumunun eğitime bakış açı-sı, vizyonu, okul mekânının donanımı, eğitmen seçiminde izlediği yöntem-ler, yönetici ve öğretmenlerin iletişi-mi ve sorunlara bakış açıları ile sorun çözme yöntemleri temel göstergeler olarak ifade edilebilir. Okulun fiziksel yapısı, eğitim materyali donanımı, sı-nıf başına ortalama öğrenci sayısı, özellikle büyük bir oyun alanının olup olmaması çocuğun bilişsel ve motor gelişimi için önemli birer faktördür. Ders çeşitliliği eğitim kalitesini arttır-makla birlikte, çocuklarımızın farklı-lıklarının farkına varmalarına, uyum sağlamalarına ve kendilerini ifade et-melerine yardımcı olmaktadır.Okulunuza duyacağınız güven okul-veli-öğrenci üçgenindeki rolünüzü de belirleyecektir. Bu çerçevede ağırlık-lı olarak çocuğunuzun yetişmesin-de özellikle aile rehberliği boyutun-da sunulanları ön yargısız biçimde anlamalı, bunlara uygun davranışla-rı geliştirebilmek gerekmektedir. Bi-zim zaman zaman en çok zorlandığı-mız konulardan bir tanesi budur. Aile bireyleri çocuğun eğitimi konusunda yeterli dikkat ve özeni göstermiyorsa, okuldaki faaliyetlere zihinsel olarak da destek olmuyorlarsa bizlerin ça-bası ne yazık ki her zaman olumlu so-nuçlar vermeyebiliyor.Çocukların yanı sıra velilerle yapılan çalışmalar, ebeveynlerin eğitime ka-tılması da önemli bir noktadır. Seçe-ceğiniz eğitim kurumunda bir peda-gog bulunması hem çocuğunuzun psikolojik açıdan gelişim takibinin daha sistematik ve sağlıklı olmasını sağlayacak hem de size merak ettiği-niz konularda yol gösterici olacaktır.

4+4+4 eğitim yasası, okul ön-cesi eğitimi nasıl etkileyecek? Türkiye’de okul öncesi eğitimin ge-leceğini nasıl görüyorsunuz?Yeni eğitim-öğretim yılında okul ön-

OKYANUS.indd 4 5/15/12 12:33 PM

Page 51: cemil ipekçi etkinlikler

OKYANUS.indd 5 5/15/12 12:33 PM

Page 52: cemil ipekçi etkinlikler

50

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

SPOR

Mutlu ve Fit olmak için günde 20 dakika yeter!!

Sabahları işe gitmeden önce kulakla-rınızda her sabah uyanmak için duy-duğunuz bir ses var ya sizi uyanmaya ve uyanmanın ardından günlük rutini-nize sizi çağırır işte o sesi her zaman-kinden bir saat önceye ayarlamanı-zı istiyorum ve “Erken kalkan yol alır” ata sözüyle de bu sözümü perçinle-mek istiyorum. Yazımın ilerleyen bö-lümlerinde sizlerle 12 tane hareket paylaşağım ve bu hareketleri sade-ce 20 dakika uygulayarak daha ener-jik ve mutlu olarak gününüze başla-mış olacaksınız.

Tabii herkes o inanılmaz kaslara ve fit vücuda sadece spor ile ulaşmıyor. Fight Club filmindeki o efsanevi vü-cuda sahip (benim kendi düşüncem) Brad Pitt. Sadece spor yaparak o kas-ları yaratmadı ya da Sarah Jessica Parker ilerlemiş yaşına rağmen fiziği-ni sadece çok fazla spor yaparak elde etmedi. Hepsini sihirli sözcüğü hatta yaşam felsefeleri herkesin çok iyi bil-diği beslenmeden geçti.

Bu sıralarda bütün büyük gazetelerde ya da süper marketlerde satılan bel-li başlı dergilerde “Yaza fit girelim”, “İşte size yurt dışından ünlü isimlerin-den bilmem ne diyeti” gibi yazılar çı-kıyor. Belki bazılarımız gerçekten de bunları takip ediyor ve bu diyetleri uy-guluyor. Harika sonuç elde edenleri-miz de vardır buna inanıyorum çünkü bu programlar belli kalori değerlerine göre hesaplanıp sizin normalde aldığı-nız kaloriyi düşürüyor ve belki de gün-lük vücudunuzun ihtiyacını karşılama-dan enteresan besinler yiyerek kilo ve-riyorsunuz. Buna bağlı olarakta etra-fınızdaki kişilerden iltifatlar duyarsı-nız “Ne kadar zayıfladın”, “Vücut hatla-rın resmen ortaya çıkmış” “Harika ol-muşssun” gibi. Gerçekten ben de teb-rik ediyorum zor bir şeydir bazılarının kilo vermesi ancak kilo vermenin en önemli etkeni gerçekten beslenmeye dikkat etmektir. İnsanların kavuşmak istedikleri sağlıklı ve fit bir vücut için sporun %30 luk bir önemi vardır, geri kalan %70 lik kısım beslenmedir.

Beslenme de iradeyle alakalıdır. İra-deniz ve disiplininiz yerindeyse zaten kilo verirsiniz. Bazı şeylere “Hayır” di-yemiyorsanız ve çabucak bıkıyorsa-nız üzgünüm, sihirli bir formülüm yok ancak söyleyeceğim tek şey var o da “Eğer vücudunu değiştirirsen, hayatı-nın da olumlu yönde değişeceğidir.” Bunu aklına yaz, telefonuna yaz, du-varına yaz, bilgisayarına yaz; ancak en önemlisi kafana yaz ve bugün ken-din için bir şey yap, fiziksel görüntün için ideal bir değişilik yapmaya karar lütfen. Diyetle alakalı konuya gelin-ce kilolarını verirsin, hedefindeki kilo-ya ulaşırsın ve “Artık ben rahatladım, istediğim kiloya eriştim dersin” ve işte bunu demenle birlikte eski yeme alışkanlığına ucundan ucuna girme-ye başlarsın. Öğrendiğin diyet prog-ramındaki besinlerin bazılarını atlar-sın istediğini yemeye başlarsın. Uy-guladığın diyet tarzından uzaklaşırsın ve dikkat edersin yine yemeğine an-cak başlardaki kadar değil ve tartıya çıkarsın kilo almamışsındır. Mutluluk

Göksel Yavuz • [email protected]

SQUAT1

SQUAT THRUST 2

OKYANUS.indd 6 5/15/12 12:33 PM

Page 53: cemil ipekçi etkinlikler

hissi içini kaplar ve bunu takip eden sürelerde böyle gidecek düşüncesi içi-ni sarar ve başlarsın eski beslenme-nin cazibesine kapılmaya ve aradan 4 ay geçer tartıya denk gelmişsindir ve bir bakmışsın aylarca verdiğin o kilo-nun bir bölümü geri gelmiş. İşte o an üzüntü kaplar seni, moraller bozu-lur ya… Gerisini anlatmayacağım çün-kü biliyorsun zaten ancak dert etme. Başta bahsettiğim hareketler istedi-ğiniz kiloya eriştikten sonra haftada minimum 3 gün, 20 dakika ayıracağı-

nız bir program ile erişebildiğiniz kilo-yu muhafaza etme programı gibi ola-cak. Sabahları spor yapmak normal-de gün içinde yapacağınız egzersiz-lerden daha etkindir çünkü metaboliz-ma hızınız, normal gün içinde çalışan metabolizmanızdan daha fazladır. An-cak seçim sizin ister sabahları isterse-niz de gün içinde istediğiniz saattede uygulayabilirsiniz. Bu hareketleri yap-manızın nedenine gelince insan vücu-du kaslarla örülü bir organizmadır ve vücudunuzda kas oranı ne kadar fazla

olursa metabolizma hızınızda o kadar atar. Siz gelin beni dinleyin ve günde 20 dakika ile kilonuzu koruyun. • Hareketleri yaparken lütfen şunla-ra dikkat ediniz: Boyun omurlarınız-da, omurganızda, kalçanızda, diziniz-de, dirseğinizde, el ve ayak bileğiniz-de daha önceden ağrılar hissettiyse-niz ya da cerrahi bir müdahale gerek-tirecek derecede rahatsızlıklar yaşa-dıysanız/yaşıyorsanız lütfen doktoru-nuza danışmadan bu hareketleri uy-gulamayın.

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

51

SQUAT THRUST, PUSH UP, JUMP POWER IN AND OUT

JUMPING JACKS PLYOMETRIC SQUAT STATIONARY SQUAT

PUSH UP PUSH UP 2

3 4

5 6 7

8 9

Hareketleri yapmak için herhangi ekstradan bir malzemeyye gerek yok. Mat eğer matınız yoksa kalın bir havlu üstünde de hareketleri yapabilirsiniz. Her hareketi 1 dakika yapın ve hareketler arası 15 saniye dinlenin. Başlangıçta zor gelecektir ancak pes etmeyin yapabildiğiniz kadar yapın ve 4 hafta sonunda bu hareketleri 2 set yapar hale geleceksiniz. Hepinize iyi çalışmalar. Değişiminiz kutlu olsun. :)

OKYANUS.indd 7 5/15/12 12:33 PM

Page 54: cemil ipekçi etkinlikler

52

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

PLASTİK SANATLAR

PLASTIKSANATLAR.indd 2 5/15/12 12:33 PM

Page 55: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

53

Ahmet Güneştekin

Güneşin cömertçe aydınlattığı bu coğrafyada efsaneleri yorumluyor

Hep güneşe bakmış, onun izinden yürümüş. Güneşin aydınlattığı bu coğrafyanın efsaneleriyle beslenmiş resmi. Yeni bir efsane anlatmıyor resimlerinde, sadece farklı bir yorum katıyor sezgileriyle… Şimdi efsaneleri yeniden yorumlarken üçüncü bir boyut eklemiş eserlerine… Ahmet Güneştekin, güneş aydınlattığı sürece içini, yorumlarını zenginleştirmeye devam edecek.

Sanatını resimden üç boyutlu bir düz-

leme taşımış Ahmet Güneştekin. Bu topraklara özgü efsaneleri yeniden yo-rumlarken, resmin iki boyutu dar gel-miş ona… Kullandığı materyalleri de çeşitlendirmiş. Hiç vaz geçecemedi-ği güneş, her eserinde hazır ve nazır. Tıpkı bu coğrafyayı cömertçe aydınlat-tığı gibi efsaneleri de aydınlatıyor. Gü-neştekin, Batı resmini yeniden yorum-lamayı tercih eden pek çok ressamdan farklı olarak, bu topraktan beslenmeyi tercih ediyor. Siz de eserlerine şöyle bir bakın, hangisi bir sanatçı için daha sağ-lıklı beslenme? Karar sizin!..

Plastik sanatlarda her sanatçı-nın bir ya da birkaç simgesi var-dır. Sende öne çıkan özellikle gü-neş… Senin eserlerinde bu simge, salt yerel kültürden kaynaklanan bir metafor mu, yoksa evrensel bir ileti mi taşıyor?Güneş gibi evrensel bir simge, ye-rel kültürden kaynaklanan bir meta-for olarak ele alınabilir mi? Dünyayı varolduğu günden bugüne aydınlatan, her akşam battığında sabah yeniden

doğacağını bildiğimiz, bütün düşün-celerin, dinlerin, felsefelerin kutsadı-ğı, ölümsüzlük anlamına gelen, karan-lığı aydınlatan güneş, tabii ki evrensel bir simge olarak benim eserlerimde de var. Güneşe yüklediğim kişisel birçok anlam olabilir, ama bununla beraber her eserimin bir köşesinde yer alan gü-neş, bir kültürlerdeki anlamlarını içeri-yor. Melek-i Tavus yorumunda, kutsal bir hale gibi tabloya yerleşen güneş, bir Yunan efsanesinde ölümsüzlüğü, bir Anadolu efsanesinde karanlığı yırtan güç olarak yer alabiliyor. Ama hepsin-den de önemlisi güneş, yaşam kayna-ğıdır… Sanat da dahil olmak üzere, her alana damga vurmuş, her alana dam-ga vuracak evrensel bir figür…

Resimle heykel, hatta mimari ya-vaş yavaş iç içe geçiyor. Üçüncü boyuta geçmenin sebebi nedir?Sanatçı doyum noktasına ulaştığında onu bekleyen en büyük tehlike çoğalt-manın tuzağına düşmektir. İşte bu yüz-den kişinin yaratıcı sezgisi devreye gi-rer. Bu sezgiyle kurduğu dili başka bir mecraya taşır sanatçı. Tuvalin boyut-lanması ve boyutlu mekanda kurgula-

nan dile ilişkin sorgulama kaçınılmaz oldu benim için.

Farklı malzeme kullanımına da gi-riyorsun… Hangi boyaları ve ma-teryalleri kullanıyorsun? Bu ma-teryaller, anlatım açısından ne gibi ek olanaklar sağlıyor?Resim dilindeki gelişim teknik olarak kullanılan malzemeye de yansır elbet. Tuvale ek olarak ahşap ve bronz kul-lanmaya başladım bir yıldır. Bu çeşitli-lik gittikçe artacaktır.

Renklerin kullanılışı, resminde özellikle dikkat çekici… Renk sim-geciliğini öne çıkartıyorsun. Bu, iş-lediğin temalardan dolayı mıdır, yoksa genel resim anlayışından mı kaynaklanıyor?Büyüdüğüm coğrafyada hayat renk de-mekti. Doğanın binbir çeşit rengi, gün-delik hayatın içine de sonsuz işlemişti. Morlar, kırmızılar, sarılar, yeşillerle do-luydu bütün dünya. Elbiseler, duvarlar, yemek kabları, süsler, gözler, eller… Birbiriyle alakasız her şey rengarenk-ti. Resmim efsane temalı olunca, bü-tün bu renk cümbüşü doğal olarak öne

PLASTIKSANATLAR.indd 3 5/15/12 12:33 PM

Page 56: cemil ipekçi etkinlikler

PLASTİK SANATLARM

AYIS

ED

U&

AR

T D

ERG

İSİ 2

012

54

“Büyüdüğüm coğrafyada hayat renk demekti. Doğanın binbir çeşit rengi, gündelik hayatın içine de sonsuz işlemişti. Morlar, kırmızılar, sarılar, yeşillerle doluydu bütün dünya. Elbiseler, duvarlar, yemek kabları, süsler, gözler, eller… Resmim efsane temalı olunca, bütün bu renk cümbüşü doğal olarak öne fırlıyor ve her bir renk olması gerektiği şekilde yerini alıyor.”

“Büyüdüğüm coğrafyada hayat renk “Büyüdüğüm coğrafyada hayat renk

temalı olunca, bütün bu renk cümbüşü doğal olarak öne fırlıyor ve her bir renk olması gerektiği şekilde

temalı olunca, bütün bu renk cümbüşü doğal olarak öne fırlıyor ve her bir renk olması gerektiği şekilde

PLASTIKSANATLAR.indd 4 5/15/12 12:33 PM

Page 57: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

55

fırlıyor ve her bir renk olması gerektiği şekilde yerini alıyor.

Senin fırçan da çok kendine özgü… Çok darbeli, ince işçilik isteyen ay-rıntılı bir stilin var. Ve her yeni ser-ginde bu yoğunlaşıyor. Sence, bu eserlerinde nasıl bir farklılaşmaya yol açıyor?Dediğin gibi, resmin konusu, teması, renklerine ek olarak yapılış biçimi de ön planda. İnce işçilik, işte bütün me-sele bu. Devasa ebatlardaki resimlerin her bir köşesinde, her bir tarafında ayrı özeni görebilirsiniz. Bu resmi nakış gibi ince ince işleme anlayışımdan kaynak-lanıyor. Benim tarzım, resim anlayışım bu, çok yorucu, çok mesai gerektiriyor ama sonuçta ortaya çıkan eser, bütün bu yorgunluğa değiyor.

İlk serginden bugüne, kendi sa-nat yolculuğunu nasıl tanımlarsın? Belli dönemlerin olmuş mu? Han-gi dönem hangi bakışa tekabül edi-yor?Elbette her sanatçı gibi benim de dö-nemlerim oldu. İlk sergiden kasıt, pro-fesyonel olarak açtığım ilk sergiy-se eğer, o günden bugüne kısa bir za-man dilimi olmasına rağmen, çok uzun yol aldığını görebiliyoruz resmi-min. Ama resim yapmaya başladığım-dan beri diyorsanız, ta lise yıllarına git-meliyiz. Fakat profesyonel yaşam içeri-sinde üç ana dönemden geçti resimle-rim şu ana kadar. Bunları benim anlat-mam ve isimlendirmem doğru olmaz, sanat tarihçilerinin bu konuda çok sa-yıda makalesi, eseri bulunuyor. Onla-rın yorumuyla bu üç dönem şöyle şe-

killeniyor: Renkli dönem. Tamamen yu-karıda sözünü ettiğim, doğaya ve ha-yata hakim renklerden oluşan, her bir rengin havada uçtuğu bir dönem. Mey-dan okuyor adeta resim ve yanında yer alabilecek her görsel malzemeyi ezi-yor. Renksiz dönem: Burada, bütün bu coşkunun üzerine bir perde çekmişim. Küçücük pencereler açmışım resmim-de ve o pencerelerden bakıyorum renk-li dünyaya. Boyutlu dönem: Yaklaşık iki yıldır, res-mimin boyutlanması ve izleyiciyi etra-fında gezdirmesi olarak adlandırılan, teknik olarak resmin içine ahşap ve bronzun girdiği bir dönem.

Efsaneler ve masallar… Zaten Me-zopotamya bunların diyarı… Dolayı-sıyla her tema zaten sembolik öğe-ler içeriyor. Yani aslında sen simge-leri bir kez daha simgeleştiriyorsun eserlerinde… Bu süreçte hem ile-ti hem de teknik açısından nasıl bir kurgu izliyorsun?Benim yaptığım simgeleri simgeleştir-mekten ziyade, tehlikeli sularda yüz-mektir aslında. Mitolojiyi yorumlamak büyük tehlikedir çünkü. Ama burada önemli olan şu, varolanı yeniden yo-rumlamıyorum. Varolandan yola çıka-rak başka bir bakış açışı kuruyorum. Yani izleyici de benim yakaladığım bu anlık duruma yakalanabiliyor. “Biz hiç böyle bakmamıştık” durumu, varolan efsaneden yola çıkarak kurulan son-suz bir resim dilini ortaya koyuyor. Ay-rıca yaptığım bir resim tam olarak hiç-bir zaman bitmiyor. Bütün kenarların-dan ve bütün boyutlarından sonsuz de-vam edebiliyor.

Her gittiğin ilde 5 ila 12 yaş arası ço-cuklara dönük sanat performans-ları düzenliyorsun. 5 bin çocukla buluşmuşsun sanırım. Bu perfor-manslarda çocukların tepkisi nasıl oluyor?Çocuklarla resim etkinlikleri ola-rak özetleyebileceğimiz bu etkinlikler uzunca bir süredir devam ediyor. Bazen bir şehirde, bazen bir kasabada, bazen de bir köyde toplanıp resim yapıyoruz. İlk başta tamamen kendi çabalarım-la yürüttüğüm bu etkinlikler, şimdiler-de daha profesyonel yürüyor. Çağdaş sanatın önemli ustaları da benimle be-raber bu etkinliklere katılıp, çocuklarla resim yapıyorlar. Ayrıca sponsorlar ara-cılığıyla onlara boyalar dağıtıyor, resim malzemeleri sağlıyoruz. Resim ilkokul-dan itibaren diğer derslerden tamamen farksız bir şekilde işleniyor. Çocukla-ra bir şeyler dayatılıyor… Bu da onları, çok ilgili olmayanları soğutuyor. Bizim yaptığımız ise, onlara resmin özgürlük olduğunu anlatmak. Boyalarla, beyaz sayfalara düşlerini aktarıyorlar. Çocuk-lar da, etkinliklere katılan usta ressam-lar da çok memnun bu projeden.

Aslında tek başına dernek gibi ça-lışıyorsun galiba! ‘Ustalarla Güne-şin İzinde’ adı altında Anadolu’nun onlarca şehrinde açıkhava sergile-ri düzenledin… Bu sergileri düzen-lerken nasıl bir seçim yapıyorsun? Tüm plastik sanatları mı kapsıyor? Eser seçerken tematik bir kıstas mı uyguluyorsun?‘Ustalarla Güneşin İzinde-Türkiye Ser-gileri’, 2005 yılından beri üzerinde ça-lıştığımız ve 2008 yılında hayata ge-

PLASTIKSANATLAR.indd 5 5/15/12 12:33 PM

Page 58: cemil ipekçi etkinlikler

PLASTİK SANATLARM

AYIS

ED

U&

AR

T D

ERG

İSİ 2

012

56

çirdiğimiz bir sanat etkinliği. Tek başı-na düşünüldüğünde, bütün Türkiye’yi dolaşacak bir sergi olarak tasarlan-dı ve hayata geçirildi. “Görsel sanatla-rı sergi salonlarının dışına nasıl çıkara-bilirim, daha çok kitleye nasıl ulaştıra-bilirim, tarihi mekanlarla nasıl buluş-turabilirim?” sorularından yola çıkarak böyle bir projeye imza attım. ‘Güneşin İzinde- Türkiye Sergileri’ kapsamında, Türkiye’yi dolaşarak, çağdaş sanatı git-tiğimiz yerlere taşıyoruz. Gittiğimiz her ile, çağdaş Türk sanatının önemli bir is-mini de eserleriyle götürerek, oradaki tarihi mekanlarda bir günlük sergi et-kinlikleri düzenliyoruz. Kimi zaman ta-rihi bir hamamda, kimi zaman bir ma-ğarada, kimi zaman bir kilisede, bazen tarihi bir külliyede gerçekleştirilen bu sanat performanslarının her biri ala-nında bir ilk olma özelliğine sahip. ‘Gü-neşin İzinde - Türkiye Sergileri’ne eşlik etmiş sanatçılar şunlar: Zekai Orman-cı, Ergin İnan, Ferruh Başağa, Bubi, Za-hit Büyükişliyen, Mustafa Ata, Ziya-tin Nuriyev, Yusuf Taktak, Özdemir Al-

tan, Ender Güzey, Şenol Yorozlu, Çer-kes Karadağ... Proje halen devam edi-yor. Türkiye’nin farklı noktalarına eser-leriyle beraber taşımak istediğimiz sa-natçılardan bazıları şunlar: Adnan Ço-ker, Ömer Uluç, Mehmet Güleryüz, Bur-han Doğançay, Bedri Baykam, Tomur Atakök, Fevzi Karakoç, Balkan Naci İs-limyeli, Koray Ariş ve Ara Güler...

Son olarak da TRT’ye bir belgesel hazırlıyorsun… Adını yine güneş-ten almış; ‘Güneşin İzinde’… ‘İlk sa-nat temalı belgesel’ diyorlar… Bel-gesel nasıl ortaya çıktı? Formatını nasıl hazırladınız? İlgi görüyor mu?‘Güneşin İzinde’, benim 1997’de baş-ladığım Anadolu yolculuklarını, 2005’te belgesleşmiş hali aslında. Ben Anadolu’yu karış karış gezerek, efsane, mitoloji ve söylence derledim. El sanat-larına ilgi duydum. Bir süre sonra, ga-zeteci, televizyoncu arkadaşlarımın da ekibe katılmasıyla Güneşin İzinde adı-nı alarak belgeselleşti bu geziler. Halen de TRT 2 kanalında devam ediyor pro-

je. Cumartesi günleri saat 17:10’da ya-yınlanıyor ve her hafta bu gezilerden bi-rini izliyoruz. Güneşin İzinde belgeselini bir gezi programından ya da klasik bir belgeselden nasıl çıkarabiliriz, sorusu-na cevap ararken, görsel sanatları ola-bildiğince işin içine koyup, bir sanat bel-geseline dönüştürdük. Ben genel yö-netmenliğini yapıyorum, yönetmenliği-ni Cem Yaz, yayın koordinatörlüğünü ve metin yazarlığını Ferzende Kaya yapı-yor. 20’ye yakın isimden oluşan profes-yonel bir ekip tarafından hazırlanıyor. Türk ressamları, yurtdışında alıcı bulmakta zorlanıyor. Bulsalar da fi-yat eşiği oldukça düşük kalıyor. Bu-nun sebebi sence nedir?Sanat piyasası Batı’da büyük bir sektö-re de dönüşmüş durumda. Bu sektörde yer almak için, o sektörün aktörleriyle, galerilerle, sanat eleştirmenleriyle, sa-nat dergileriyle çalışmak zorundasınız. Türkiye’den sanatçılar henüz bunlarla ciddi anlamda ilişkiler geliştirmiş değil-ler. Yeni yeni bazı anlaşmalar yapılıyor ve o sözüne ettiğimiz ilişkiler yeni yeni

PLASTIKSANATLAR.indd 6 5/15/12 12:33 PM

Page 59: cemil ipekçi etkinlikler

kuruluyor. Onlar Türkiye’deki sanat or-tamını yeni keşfediyorlar. Ayrıca sanat-ta bizden epeyce ilerde olan Batı dün-yası, Türkiye’ye veya Doğu’ya dönüp baktığında, kendisinde olmayan bir şey-ler arıyor. Kendi sanatında bulunma-yan, yapılmayan bir eser, bir yorum arı-yor. Bunun dışındaki eserlerle, isimlerle pek ilgilenmiyorlar.

Resim sanatında kendi kültürel köklerimizden yola çıktığımız pek söylenemez. Oysa ki kültürümüzde plastik sanatlarda tema teşkil ede-cek pek çok unsur var. Neden bu te-maları yeterince eserlere yansıta-mıyoruz?Bu plastik sanatlarda Batı dünyası-nın, bizim dünyamızdan epeyce bir iler-de olmasıyla direk ilgili bir durum. Her şey orada, akımlar orada başlamış, bü-yük ustalar orada doğmuş. Dolayısıyla dünyanın başka bir yerindeki herhangi bir kimse ilk olarak yönünü oraya veri-

yor. Akademiler Batı resmini öğretiyor, alıcılara bu öğretiliyor, resim alıcısı ona ilgi gösteriyor. Bu belki de doğal bir sü-reç. Ne zaman ki biri çıkıp, Batı resmin-den, o resim geleneklerinden, o akım-lardan farklı bir eser yapsa, farklı bir teknik kullansa, otomatik olarak akıp giden sanat tarihinin dışına itiliyor. Bu da bir üretici için, bir sanatçı için çok büyük bir tehlike ve çok çok zorlu, hatta imkansız bir yol. İşte bu nedenle kimse buna cüret ede-miyor, bir süre sonra sanat tarihi içe-risinde yer alarak çalışmak doğalmış, doğruymuş gibi geliyor. Öyle olunca da bizim dünyamızdan kalkıp, evrimini ta-mamlamış bir sanat dünyasının içine girmek, farklı ve yeni bir eser üretmek, bir yorum getirmek imkansızlaşıyor… İşte tam da bu noktada taklitçilik baş-lıyor. Herkes bir öncesini taklit etmeye başlıyor. Bu herkese daha kolay geliyor, çünkü bu herkesin önüne “Doğru olan budur” diye konuluyor. Böyle olunca da

kimse dönüp kendi kültürüne, geleneği-ne bakamaz hale geliyor.

Türk resim piyasası, hala hedefle-nen düzeyin zok gerisinde… Piyasa yapıcılar yani galeri sahipleri, eleş-tirmenler ve resim sanatçıları ara-sındaki ilişkilerin zayıf ya da sorun-lu oluşu bu durumun oluşmasında bir etmen midir?Aslında hedeflenen düzeyin altında de-ğil, çünkü daha çok yeni. Yakın zama-na dayanıyor. Cumhuriyet tarihi bile bu kadar yeniyken, resim tarihini sorgula-mak, oluşan piyasayı yetersiz bulmak haksızlık olur. Kendi gelişimi içerisinde değerlendirildiğinde iyi bir gelişim sey-ri izlemiş. Ama yeterli mi, tabii ki hayır! Bundan çok daha ilerde olmalı. Gerek galeri bazında, gerek koleksiyonerler bazında, gerekse sanatçıların çalışma şartları açısından henüz tam bir profes-yonellik yakalanmış değil. Ama buna doğru gittiğini görüyor ve seviniyoruz.

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

57

PLASTIKSANATLAR.indd 7 5/15/12 12:33 PM

Page 60: cemil ipekçi etkinlikler

58

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

EDEBİYAT

MAHMUT CAHİT KÜLEBİ

‘’MAHMUT CAHİT ERENCAN’’( 20.Aralık.1333 ) 12.Ocak.1917 tarihinde To-kat / Niksar, Zile Çeltek Köyü’nde doğdu. İlk ismi Mahmut Cahit ERENCAN. Ailesi soya-dı kanunu çıkınca ilk önce ERENCAN soyadı-nı aldı. 01.01.1930 tarihinde soyadlarını KÜ-LEBİ olarak değiştirip tescil ettirdiler. Baba ismi; Necati, Anne ismi Feride. Evli. Eşinin ismi; Fatma Süheyla. 1940 yılında nişanlan-dı, 1941 yılında nikahlandı, 1942 yılında ev-lendi. (Fatma Süheyla hanım 15.04.1993 ta-rihinde hayata gözlerini yumdu). İki çocuk ba-bası. (Ali - Ahmet) Fransızca ve Almanca bi-liyor. Öğretmen, Şair, Yazar, Müfettiş, Kültür Ateşesi, Bakanlık Baş Müfettişi. Baba soyu; Erzurum’un Kasımpaşa Ma-hallesi Gullebiler’den. Anne soyu; Pasinler’in Aşağı Tahir Hoca Köyünden Kara Bey Oğulları’ndan. Ailesi Erzurum’un işgalinden sonra batıya göç etti. Babası devlet memu-ru. Cahit KÜLEBİ doğduğu köy olan Çeltik kö-yün de çok az kaldı. Üç yaşında iken Zile’deki anaokuluna verildi. Çamlıbel bucağının mer-kezi olan Artova’da bulunan Davutlar İlkoku-lunda 1.ci ve 2.ci sınıfları okudu. 3.cü, 4.cü ve 5.ci sınıfları Niksar’da Danişment İlkokulun-da, Ortaokulu Sivas Erkek Lisesi’nin Ota bö-lümünde yatılı olarak okudu. Liseyi Sivas Er-kek Lisesinde başladı. Lisenin son sınıfında iken Bursa Erkek Lisesinde iki ay, daha son-ra Sivas Erkek Lisesinde yatılı okuyarak 1935 - 1936 öğrenim yılı Haziran döneminde me-zun oldu. Yüksek öğretmen okulunun sınav-larını birincilikle kazandı. Bu okulda okurken kendi çabaları ile Fransızca öğrendi. 1938 yı-lının Haziran - Eylül aylarında Öğretmeni Ra-şit ARAT yardımları ile Almanca öğrenmek için Berlin’e gitti. Yüksek Öğretmen Okulunu 1938 - 1940 ders yılı Eylül döneminde bitirdi.

ÇALIŞMA HAYATI;01.10.1940 - 17.12.1942 tarihleri arasında;

Askerliğini Yedek Subay olarak Trakya’da 46. Süvari Alayın’da yaptı.( 01.10.1940 - 31.03.1941 Yedek Subay Okulu. 31.03.1941 - 31.10.1941 Asteğmenliği. 31.10.1941 – 17.12.1942 Teğmenliği.) 28.01.1943 - 01.05.1944 Antalya Lise-si Edebiyat Öğretmeni Stajeri. 02.05 1944 - 25.01.1946 Antalya Lisesi Edebiyat Öğret-meni. 26.01.1946 -07.02. 1946 Devlet Kon-servatuvar Diksiyon Öğretmeni. 07.02.1946 - 11.12.1954 Devlet Konservatuvar Edebiyat Öğretmeni. 12.12.1954 - 10.09.1956 Anka-ra Gazi Lisesi. 10.09.1956 - 03.12.1959 Ma-arif Vekaleti 3.cü sınıf Müfettişi. 03.12.1959 - 20.09.1960 Maarif Vekaleti 2.ci sınıf Müfet-tişi. 20.09.1960 - 30.11.1962 İsviçre Bölgesi Öğrenci Müfettişi ve Kültür Ateşe si. 30.11.19 62 - 27.04.1964 Bakanlık 1.ci sınıf Müfettişi ve İsviçre Bölgesi Öğrenci Müfettişi ve kültür Ateşesi. 27.04.1964 - 28.02.1966 Bakanlık 1.ci sınıf Müfettişi. 28.02.1966 - 04.12.1969 Bakanlık Müfettişi. 04.12.1969 - 30.11.19 70 Bakanlık Baş Müfettişi olup Kültür Müste-şar Muavini. 30.11.1970 - 04. 08.1971 Kültür Müsteşar Muavini. 04.08.1971 - 03.01.1973 Bakanlık Baş Müfettişi. 03.01.1973 tarihin-de emekli oldu. Emekli olduktan sonra TÜRK Dil Kurumu yönetim kuruluna seçildi ve ya-yın kolu başkanı oldu. 1976 yılında yazmanlı-ğa getirildi. 12.09.1983 tarihinden sonra isti-fa ederek ayrıldı. 22.08.1983 tarihinde kuru-lan Sosyal Demokrasi Partisi ( SODEP) kuru-cuları arasında yer aldı, veto edildi. Daha son-ra 05.11.1985 tarihinde kurulan Sosyal De-mokrat Halkçı Parti ( SHP ) kurucuları arasın-da yer aldı. Merkez Karar ve Yönetim Kuru-lu üyesi oldu. Parti Müfettişi olarak da çalıştı.

SANAT HAYATI;Cahit KÜLEBİ, ilkokul yıllarında şiir yazma-ya başladı. Babasının hayata gözlerini yum-masından sonra ortaokulda yazdığı şiir ha-

tırlıyabildiği nadir şiirlerdendir. 1933 yılından sonra Sivas Erkek Lisesi’nin dergisi olan ve Ahmet Kutsi TECER’in gayretleri ile yayınla-nan ‘’TOPLANTI‘’ isimli dergide şiirlerini ya-yınladı. Öğretmeni Fazıl YANAL tarafından şiir yazması teşvik edildi. Yayınlanan ilk şii-ri olarak kabul ettiği şiiri ‘’YÜCEL‘’ Dergis’nin Mayıs 1935 tarihli 4.cü sayısında yayınlanan ‘’GİDENE’’ isimli şiiridir. Bu şiirde Sivas Erkek Lisesi - Ahmet ismini kullandı. Sivas’ta ya-pılan ‘’AŞIKLAR BAYRAMINDAN‘’ İstanbul’a geldikten sonra da Fransız şairlerinden et-kilendi. Şiirlerinde KARACAOĞLAN-BAKİ-ŞEH GALİP-NEDİM gibi Türk şairleri etki-leri görülür. Çocukluğunda HAŞİM-HAMDİ TANPINAR-NECİP FAZIL, daha sonraları MU-HİP ile CAHİT SITKI’yı beğendiğini söyler. İstanbul’da ‘’GENÇLİK‘’ Dergisi’nde Mahmut Cahit ismiyle iki, Nazmi Cahit ismiyle iki şiirini yayınladı. Daha sonra Cahit ERENCAN ismiy-le SOKAK-GENÇLİK-VARLIK Dergileri’nde şiirlerini yayınladı. ( 1950 – 1954 ). ‘’TÜRK DİLİ DERGİSİ‘’ kurucularından. ( 1951 )

ÖDÜLLERİ;1 - ‘’YEŞEREN OTLAR‘’ ile Türk Dil Kurumu Edebiyat ödülü 19552 - ‘’YANGIN‘’ ile Yeditepe şiir armağanı 1981Mahmut Cahit KÜLEBİ 20.06.1997 tarihinde Ankara’da hayata gözlerini yumdu. İlk meza-rı Cebeci Mezarlığı’ndadır. Daha sonra oğlu Ali KÜLEBİ başvuruşu üzerine mezarı Niksar Karşıbağ Mahallesindeki şair Erzurumlu Em-rah Türbesi’nin yanına taşındı.

CAHİT KÜLEBİ HEYKELİ;1992 tarihinde T.C. Kültür ve Turizm Ba-kanlığının daveti üzerine Gürcistan doğum-lu Prof. Dr. Sait RÜSTEM Türkiye’ye gel-di. Prof.Dr.Sait RÜSTEM 1994 yılında Ca-hit KÜLEBİ Heykelini yaptı. Heykel T.C. Kül-tür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Ge-

Ayhan Hüseyin Ülgenay • [email protected]

PLASTIKSANATLAR.indd 8 5/15/12 12:33 PM

Page 61: cemil ipekçi etkinlikler

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

59

ESERLERİ;1 - Adamın Biri 1946-1954-1954 ( Aynı sene iki baskı ) 1963 2 - Rüzgar 1949-1954-19623 - ATATÜRK Kurtuluş savaşında 1950-1952-1954-1959-1971-1981(1954 ve 1959 tarihli kitaplar Yeşeren Otlar isimli kitaplarla birlikte basılmıştır.)4 - ATATÜRK Oratoryosu ‘’Nevit KODALLI‘’ 1953-1955-1960-1961-1963-1973-1980-1990 -19945 - Yeşeren Otlar 1954-19596 - Süt 19657 - Şiirler 19698 - Türk Mavisi 19739 - Sıkıntı ve Umut 197710 - Yangın 1980

11 - Bütün Şiirleri 1982-1985-1988-1990-1992-1993-1994-1996-1997-1997-1998-1998-1999-2000-2001-2002-2003-2004-2006 -2007-2009-2010 12 - Şiir Her Zaman 1986-199213 - İçi Sevda Dolu Yolculuk 1986-1999-200714 - Güz Türküleri 199115 - Seçmeler 1993-199416 - Seçme Şiirler 1997-199817 - Atımın Yelesi Bulut Renginde 2003-2003 (Aynı sene iki değişik baskı )

HAKKINDA;1 - Sarı Meçli Yarimle Elele Hikmet Tufan DOYE 19822 - Un Uomo Gualungue 1986 ( İTALYA baskısı. İtalyanca )3 - Cahit KÜLEBİ Muzaffer UYGUNER 1991

4 - Cahit KÜLEBİ Hırçın ve Lirik Vecihi TİMUROĞLU 1995 5 - Cahit KÜLEBİ ve Şiiri İsmail ÇETİŞLİ 19986 - Cahit KÜLRBİYE Saygı Edebiyatcılar Derneği 19987 - A’ dan Z’ ye Cahit KÜLEBİ Mustafa Şerif ONARAN 20048 - Cahit KÜLEBİ ‘’LİRİK‘’ Üsküp baskısı ‘’Mekodonca‘’9 - The Turkish Blue 200810 - Cahit KÜLEBİ ‘’ANTOLOJİ DERGİSİ‘’

ÇEVİRİLERİ;1 - Renate Teodor STORM ‘’Dora GÜNAY’la‘’ 19472 - Papatya Falı 1965-1965 ( Aynı sene iki baskı )3 - Anadili Öğretim Julia MARSHAL 19744 - Anadili ve Yazın öğretimi Julia MARSHAL 19945 - Avrupa Konseyi Ülkelerde Anadili Öğretim Julia MARSHAL 1994

nel Müdürlüğü’nün Kültür Alanı’na konuldu. Kültür ve Tabiat Varlıkları’nı Koruma Kanu-nu ( 2863 No’ lu. ) 21.07.1983 tarihinde ka-bul edildi. Kanun zaman içerisinde işlevini yitirince ‘Kültür ve Tabiat Varlıkları’nı Koru-ma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişik-lik Yapılması Hakkın’da ( 5226 No’ lu) Kanun

14.07.2004 tarihinde yürürlüğe girdi. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanat-lar Genel Müdürlüğü’nün Kültür Alanın’da bulunan Cahit KÜLEBİ heykeli Kültür Tu-rizm Bakanı Ertuğrul GÜNAY direktifleri ile 28.07.2008 tarihin de Milli Kütüphane’nin giriş kapısının önündeki alanın sol tarafı-

na nakledildi. 29.07.2008 tarihinde Mil-li Kütüphane’ye oluru geldi. Mustafa Şe-rif ONARAN tarafından hazırlanan “A’DAN Z’YE Cahit KÜLEBİ” isimli kitabın 40.cı say-fasında Cahit KÜLEBİ’nin T.C. Kültür ve Tu-rizm Bakanlığı Kültür Alanı’nda bulunan heykelinin önünde çekilmiş bir resmi vardır.

PLASTIKSANATLAR.indd 9 5/15/12 12:33 PM

Page 62: cemil ipekçi etkinlikler

60

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

RESİM

Kendinizden bahseder misiniz?1966 yılında İstanbul’da doğdum. Ba-bamın mesleği gereği eğitimime fark-lı şehirlerde ve okullarda devam ettim. Liseyi İstanbul’da okuduktan sonra Yıl-dız Üniversitesi İşletme Bölümü’nde ön lisans eğitimi aldım. (1986) Daha son-ra okuduğum bölümün kişiliğime uygun olmadığını düşünerek Marmara Üniver-sitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resim Bölümü’nde lisans eğitimi gördüm ve derece ile okulu bitirdim. (2001) Bu ta-rihten itibaren de Milli Eğitim’de Görsel Sanatlar öğretmenliği görevime devam etmekteyim. Resim sanatına olan ilginiz nasıl başladı?Resme küçük yaşlardan itibaren ilgi du-yuyordum. Almış olduğum işletme eği-timinin beni mutlu etmemesi ve daha sonra eşimin desteğiyle resim konu-sunda akademik eğitim almak istedim.tTekrar sınavlara hazırlanarak fakül-teye iyi bir dereceyle girdim ve dere-

ceyle okulu bitirdim. Hayatımın büyük bir parçası sanat ve sanat etkinlikleri-ne katılmaktan keyif alıyorum. Önceleri çeşitli karma sergilere katıldıktan son-ra şimdi kişisel sergilerimle sanat faali-yetlerimi sürdürüyorum. Resim yaparken kullandığınız mal-zemeler nelerdir? Bu malzemeleri seçme sebebiniz nedir?Resimlerimde malzeme olarak sulubo-ya ve akrilik tercih ediyorum. Suluboya tekniği bilindiğinin aksine en zor teknik-lerden birisidir. Çünkü geri dönüşü yok-tur. Hata yapma şansımız yoktur. Be-ğenmediğimiz bir yerini değiştiremezsi-niz. İşte bu yüzden bana sulu boya çok heyecanlı bir malzeme olarak geliyor. Onunla yarattığınız etkiyi hiçbir mal-zeme ile yaratamazsınız. Bu malzeme ile heyecanlı ve coşkulu çalışıyorum. Bu yüzden sulu boya çalışmaktan vaz geçmiyorum. Bunun dışında akrilikle çalışıyorum. Ça-buk kuruyan bir malzeme olduğu için

hızlı çalışmak gerekiyor ve bu da bana daha uygun bir malzeme. Resimlerinizde ne tür konular seçi-yorsunuz?Akrilik çalışmalarımda renge dayalı le-keci bir anlayışla soyut çalışmalar ya-pıyorum.Sulu boya çalışmalarımda da yine ren-ge dayalı lekeci soyut anlayışın yanın-da reel peyzaj çalışmalarımda yer alı-yor. Bunlar genellikle İstanbul peyzaj-larından oluşuyor. Sanata bakışınız hakkında bir şey-ler söyleyebilir misiniz?Doğaçlama olarak yarattığım tanımla-namayan formlar sanat anlayışımı or-taya koyuyor. Bütün doğaçlamalar so-yutlama arayışımın ürünü. Görünenin altındaki görünmeyeni renklerin yarat-tığı değerlerle ortaya çıkarıyorum. Saf haliyle düşüncenin şekle dönüşmesine fiziki olmayanın vücut kazanmasına ve görünmeyenin görünür olmasına yar-

Röportaj: Seval Akça • [email protected]

RESIM.indd 2 5/15/12 12:34 PM

Page 63: cemil ipekçi etkinlikler

dım ediyorum. Resimlerim düşünme-nin ve iç hesaplaşmanın resimleri. Ha-yal gücümün sınırlarını aşarak gördü-ğümü değil, hissettiğimi yansıtıyorum. Resimlerinizi yaparken nasıl bir yol izliyorsunuz?Öncelikle suluboya ile doğaçlama so-yut kompozisyonlar yapıyorum. Daha sonra bunlardan yola çıkarak tuval üze-rinde akrilik ile çalışmaya başlıyorum. Böylece renk ve leke planları oluşma-ya başlıyor.

Tuval yüzeyindeki fırça ve spatul ha-reketlerindeki devinim içinde dinamik kompozisyonlar şekilleniyor.

Resimlerinizde vazgeçemediğiniz renkler?Mor en sevdiğim ve vazgeçemediğim renk bunu tabii ki siyah destekliyor.

Sanat çalışmalarının dışında öğret-men olarak eğitim sisteminin için-desiniz. Mevcut sistem hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz?Ben ilköğretimde öğretmenlik yapmak-tayım. Bu çerçevede değerlendirme yaptığımda, genel olarak sanat eğiti-mi sistemi çağdaş bir seviyeye oturtu-lamamıştır.

Bunun nedenlerinin başında ekonomik nedenler, nüfusumuzun hızla artma-

sı, okullarda sınıfların kalabalık olması, atölye imkanlarının olmaması ve gör-sel sanatlar ders saatinin yeterli gel-memesidir. Gelecek planlarınız nelerdir?Ben şu anda eğitmenliğimin dışında kendime zaman ayırıp resim çalışma-larımı sürdürmekteyim ve her sene bu çalışmalarımı kişisel sergilerimle pay-laşıyorum.

Gelecekte çalışmalarıma daha hızla devam etmek en büyük hedefim. Yeni ve farklı şeyler enemek, yenilenmek ve gelişmek. Eserlerimi sürekli insanlarla paylaşmak istiyorum.

İPEK BETNİ KİMDİR?1966 yılında İstanbul’da doğdu. 1987 de Yıldız Teknik Üniversitesi Kocaeli Meslek Yüksek Okulu İşletme bölümünü bitirdi. 2001 yılında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resim Bölümü’nden dereceyle mezun oldu. İstanbul’da çeşitli galeri ve sanat evlerinde karma resim sergilerine katıldı. 2007 yılından itibaren Bakraç Sanat Galerisi’nde Sait Günel ile çalışmalarım devam etmektedir. Halen Kartal Emir Sencer İlköğretim Okulu’nda resim öğretmenliği görevime devam etmekte.

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

61

RESIM.indd 3 5/15/12 12:34 PM

Page 64: cemil ipekçi etkinlikler

HİKAYEDEN HAYATLAR

62

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

Tesadüf mü değil mi bilmiyorum ama kafamın karışık olduğu anlar-da, son durak hep bu cafe olur. İstik-lal Caddesi’nin şamatası ile eski Os-manlı Mezarlığı’nın arasına kendini si-per eden bu dar balkonu çok severim. Tam ortadaki masaya oturup kahve-mi içerken, günlük karmaşaları İstik-lal Cadde’sinde bırakır, Haliç’in muhte-şem manzarasıyla ruhumu tazelerim. Ancak bugün farklı. Bir türlü o tanıdık huzuru bulamıyorum. Çoğu yan yat-mış, tepelerinde sarıklar olan me-zar taşlarının hüznü, gün batımıyla birleşip üzerime üzerime geldiğin-den, elimdeki kitaba aklımı veremi-yorum bir türlü. Suçu tümüyle me-zar taşlarına atarak haksızlık yap-tığımın farkındayım aslında. Kafa-mın içini dağıtan şey sabah sabah Serdar’ın son sözleri oldu.

“Beni o salak, eski kocanla karşı-laştırmayı bırak artık!”

Her kavagamız, ki sayısı fazla değil-dir, genelde bu cümle ile biter. Ser-dar, cevabımı beklemeden, çıkar gi-der. Söyleyeceklerim iki dudağımın arasında kalıveririm. Yalnız bu sabah, o malum cümlenin sonuna bir uya-rı eklendi: “Düşün taşın, bu böyle git-mez!” Akşama doğru gelen telefonu, önce barışma sinyali sandım ama tele-fonun ucundaki soğuk, ruhsuz ve asabi ses, düşünmek için fazla zamanım ol-madığını söylüyordu gerçekte: “Akşam sekizde Barba’nın Yeri’nde bekleyece-ğim seni.” Hayır yarın akşam olmazmış çünkü yemekten sonra Ankara’ya git-mesi gerekiyormuş; ne zaman dönece-ği de belli değilmiş. “Bu akşam konuş-

malıyız” diyerek kestirip attı. Bir an önce düşünmeye başlamalı-yım o halde, zaman daralıyor, konu çok hassas. Serdar hazretleri buyurdu, ka-rar ver: Bu çocuğu doğuracak mıyım? Serdar’la evlenecek miyim? Duvar ren-gi seçer gibi patadanak karar verilir mi böyle şeylere? Hadi ilkine zaten ka-rar verdim, doğuracağım. Üstelik bunu Ona da söylemiştim zaten. Hatta “An-nelik sana çok yakışacak. Yalnız çocu-

ğu bahane edip beni bir kenara itersen, külahları bozuşuruz” diye takılmıştı. Doğurmam yetmiyor Serdar Efendi’ye “Bu çocuğu istiyorsan evleneceğiz!” di-yor. Genelde kadınlar yapar bu üç kağı-dı. Bizde bu da ters, hamilelik durumu-nu Serdar kullanıyor ve rest çekiyor. Ne yani “Evlenmiyorum ama bu çocu-ğu da doğuruyorum kardeşim” desem, karnıma tekme mi atacak? Bir çocu-ğun, bir annesi bir de babası olmalıy-mış. Sanki ben olmasın diyorum! Son-

ra kendi korkularım yüzünden, çocuğu-muzu toplum dışına itilme tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyormuşum. Neden korkuyorsam artık! Ya gerçekten dediği gibi çeker giderse? Keşke zamanı ileri alıp neler olacağını görebilsem.

“Merhaba Damla!” Hakan ne zaman-dır tepemde dikiliyordu acaba? Mırıltılı bir merhaba çıkıverdi ağızımdan. “Yal-nız mısın, oturabilir miyim?” sorusunu

“Yalnız olup olmadığım seni ilgilen-dirmez! Ayrıca oturamazsın, hadi güle güle” diye cevaplayan aklıma inat, dilimin “Tabii” demesi Hakan’ı bile şaşırttı. Vazgeçmemden kor-karcasına, atıverdi kendini sandal-yeye.

“Ben de günlerdir seni aramayı dü-şünüyordum. Karşılaşmamız iyi oldu. Özlemişim seni” dedi. Yalnız kalıp düşünmeye ihtiyacım var. Şu anda en son istediğim şey böylesi yapmacık bir sohbet. Ancak merak da etmiyor değilim “Neden araya-caktın? Ne oldu?” “Bir sebebi yok. Eski bir arkadaşla iki çift laf etmek istedim sadece” diye yanıtladı. Aynı

sıkıcı adam, hiç değişmemiş olma-sı da çok normal. “Ne eski arkadaşı Ha-kan? Biz evliyken bile arkadaş olama-mış iki salağız!” deyiverdim.

“Haksızlık etme. Hem sana bir habe-rim var.”“Ya, neymiş?”“Evleniyorum.”

İlk defa başımı çevirip dikkatle yüzü-ne ve gözlerinin içine baktım. Bir za-fer pırıltısı, bir alay ifadesi, bir “Bak se-

Feyhan Uzunoğlu • [email protected]

KARAR

RESIM.indd 4 5/15/12 12:34 PM

Page 65: cemil ipekçi etkinlikler

nin yerini nasıl da doldurdum” bakışı aradım. Yoktu. Aksine çekingen ve üz-gündü bakışları. “Yaaa! Mutluluklar di-lerim. Ne zaman?” diye sorarak ilgili bir ‘eski arkadaş’ kimliğine büründüm. “Gelecek hafta. Korkuyorum Damla. Aynı hataları yaparım diye endişeleni-yorum.” E yok artık, eski kocası, ikin-ci evliliği için kendisinden cesaret ver-mesini beklemiyordur herhalde. Ger-çi bu adam hep böyle sümsük, anne-sinin eteğine yapışık bir küçük çocuk tablosu çizerdi. Bak yine aynı şey oldu. Hakan’ın sorunlarını baş köşeye yer-leştirip kendi derdimi unuttum. Karar vermem lazım artık.

“Biz, yani sen ve ben... Şey... Dam-la bizim ikinci bir şansımız olur muydu?” Son yudum kahveyi nasıl oldu da püskürtmedim bu soruy-la? “Sen deli misin Hakan? Üzerin-den kaç sene geçti. İkimiz de bir-birimizi çok kırmadık mı? Şu anda bile yüzyüze bakabiliyor olma-mız bir mucize!” dedim bir nefeste. “Biliyorum ikimiz de hatalar yap-tık. Ben seni çok yalnız bıraktım. Önceliklerimde hiçbir zaman ilk sı-ralarda değildin.

Çoğu kez bunu bana açık açık söy-lemene rağmen seni dinleme-dim” dedi. “Yooo kendine haksız-lık etme. Sen beni hep dinledin ama hiç önemsemedin!” Eski gün-lere dönmüştük. İçimde yine onun canını yakmak, karşımda ezik bü-zük hale getirmek isteyen canavar uyanmıştı. “Ama sen de çocuk konu-sunda beni hiç anlamadın! Hayatta en çok istediğim şey anneme bir torun ve-rebilmekti! Sen ise rahatın bozulmasın diye sürekli erteledin durdun.” dedi. Ar-tık ikimiz de savunmaya geçmiştik an-laşılan. Garson kahve servisini bitirip, uzaklaşınca dişlerimin arasından tıs-ladım:

“Bu son söylediğin bile seni çok iyi an-ladığımı ve neden birlikte olamadığı-mızı gösteriyor işte. Sen annene bir to-run vermek istiyordun. Ben ise bizim bir çocuğumuz olsun istiyordum. İkiniz oturup hayaller kuruyordunuz. Annen çocuğuna bakacak, baban bahçeler-le ilgilenecek. Ben ise bu hayaller için-de sadece bir ‘taşıyıcı anne’ rolündey-

dim. Benim hayalimin ne olduğunu hiç sormadın!”“Saçmalama! Ne kadar çok çalıştığı-mı biliyordun. Benim tek isteğim, seni ve çocuğumu emin ellere emanet et-mekti” dedi. Bu beni daha da sinirlen-dirdi “Savaşta mıydık? Seferberlik mi ilan edilmişti? Neden çocuğunu ve ka-rını başkalarına emanet etmek yerine, her ikisini de kendin sahiplenmeyi seç-medin? Ama yok o zaman fedakarlık-lar devreye girerdi, ki fedakarlık senin sıfatlarından biri değildi! Üstelik kul-landığın kelimeler dikkat et biraz, ‘ço-cuğumu’ diyorsun. Sen hiç içinde ‘biz’ geçen cümle kuramazdın zaten!”

“Bayılıyorsun değil mi herşeyi çarpıtıp kendine göre şekillendirmeye!”Savunma yetmiyordu. Artık saldırıya geçmişti demek “Bayılmıyorum. Hat-ta içinde senin olduğun hiçbir şeye ba-yılmıyorum. Hesaplaşma için bu gece-yi mi buldun? Hem yıllar sonra karşı-ma çıkıp eski defterleri açmanın kime, ne yararı olacak?” “Bu gecenin ne özelliği var?” diye sor-duğu anda cep telefonum çalmaya başladı. Ekranda kocaman bir Serdar yazısı yanıp sönüyor. Hakan’ın dudakla-rı kıpırdıyor, bir şeyler söylüyor ve şüp-heli gözlerle beni süzüyor, yan masa-dakiler telefonunun sesinden rahatsız olmuş dönüp dönüp bakıyorlar. Ben ise telefonun ışığına dalıp kalmıştım. Bu gecenin ne özelliği olduğunu Hakan’a

anlatamam. Serdar hakkında onun-la konuşamam. Karşımda Hakan otu-rurken de Serdar’a laf anlatamam. Pa-nikle aramayı iptal ettim. Saate bak-tım, henüz buluşma saatine zaman var. Serdar başka bir şey için aramış olma-lı. Hakan’ın kolumu sarsmasıyla kendi-me geldim: “İyi misin sen? Ne oluyor? Serdar kim? Seni rahatsız mı ediyor?” “Yeter Hakan! Sus biraz!” diye bağır-dım. Sustu ve geriye yaslanıp çatıların üzerinden denize çevirdi gözlerini.

Birbirinden habersiz bu iki adama te-şekkür borçluydum aslında. Serdar’ın araması, beni Hakan’la girdiğim uç-

suz bucaksız, itiş kakıştan çıkart-tı. Hakan ise geçmişe yaptırdığı kısa yolculukla aradığım cevapla-rı avucumun içine bırakmıştı. “Ha-kan benim gitmem gerek artık. Sana bağırdığım için özür dilerim. Sinirlerim çok bozuk bugünlerde” dedim. “Neden, benim yapabile-ceğim bir şey var mı? diye sor-du ilgiyle. “Yok sağol. Sen elin-den geleni yaptın zaten” dedim gülerek. Yüzündeki merak hoşu-ma gitti. Ayağa kalkıp elimi uza-tırken “Tekrar mutluluklar dile-rim. Ve teşekkür ederim” dedim. “Sağol da teşekkür ne için?” Gö-zümü kırpıp “Her şey için” dedim. Hakan’ın anılarımdaki son görün-tüsü yüzündeki bu şaşkın ifade ve neredeyse orta yerinden çatlata-cakmış gibi bakan meraklı gözle-ri olacaktı. Barba’nın Yeri’ne doğ-

ru yürürken Serdar’ı aradım. İlk ça-lışta cevap verdi: “Niye kapadın telefonu yüzüme. İyi mi-sin, merak ettim?”“Dur ya iyiyim bir şey yok. Çantamday-dı, kendi kendine kapanmış meret.”“Ben geldim Barba’ya”“Tamam ben de iki dakikaya kadar ora-dayım... Serdar?”“Efendim”“Sen alyans takacak mısın?”“Ne?”“Bak evlenince sen alyans takmazsan ben de takmam. Baştan söyleyeyim!” attığı kahkaha sanki tüm caddeye dal-ga dalga yayıldı.“Süslü püslü gelin arabası isterim diye tutturmazsan alyans konusunda son kararı sana bırakırım” “Anlaştık,”

MAY

IS E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

63

RESIM.indd 5 5/15/12 12:34 PM

Page 66: cemil ipekçi etkinlikler

EDU&ART Dergisi Adına İmtiyaz SahibiAçelya ÜLGENAY [email protected]

Genel Yayın Yönetmeni Begüm ÇELİ[email protected]

EditörFeyhan UZUNOĞ[email protected]

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Açelya ÜLGENAY [email protected]

Görsel Sanat Yönetmeni Ferhat GEDİ[email protected]

Reklam Müdürü Seval AKÇ[email protected]

Abone-DağıtımAhu ÇELİKYÜ[email protected]

YÖNETİM YERİ VE ARDESİDefne 4 Villa 14 Bahçeşehir/İstanbulTel: (0212) 669 96 26 Faks: (0212) 669 96 [email protected] www.edu-artdergisi.com

BASKI VE CİLTKoridor Matbaacılık ve Tanıtım Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti.İkitelli Organize Sanayi Bölgesi İpkas Sanayi Sitesi 3.EtapB 19 Blok No: 5 Küçükçekmece/ İstanbul / TÜRKİYETel: 0212 549 88 60 (pbx) Faks: 0212 549 88 65

Sertifika No: 16206

SÜRELİ YEREL YAYINEDU&ART DERGİSİ ayda bir yayınlanır. Yayınlanan yazı ve reklamların sorumluluğu sahibine aittir. Dergideki yazılar, görseller ve reklam çalışmaları izin alınmaksızın kullanılamaz. Gönderilen yazı ve görseller yayınlansın ya da yayınlanmasın iade edilmez.

KAPAK TASARIMI: FERHAT GEDİK

KÜNYE Mayıs 2012 Sayı: 3

KAPAK TASARIMI: FERHAT GEDİK

64

NİS

AN

ED

U&

AR

T D

ERG

İSİ 2

012

KUNYE64.indd 4 5/15/12 12:35 PM

Page 67: cemil ipekçi etkinlikler

KUNYE64.indd 1 5/15/12 12:56 PM

Page 68: cemil ipekçi etkinlikler