49

Cihan paraziter enfeksiyonlar

Embed Size (px)

Citation preview

Parazit Nedir? Çeşitleri Nelerdir? Nerelerde Bulunur? Nasıl Bulaşırlar? Sık Görülen Parazit

Hastalıkları barsak solucanı - ascaris lumbricoides

giardia tenya - tenya saginata ve solium strongyloidiasis kıl kurdu - enterobius vermicularis kist hidatik - kistik ekinokokkoz kancalı kurtlar - necator americanus leismaniasis - (kutanöz / viseral) sıtma - malarya - plazmodium karaciğer kelebeği - fasciola hepatica

Nasıl Korunulur? Belirtileri Nelerdir? Nasıl Teşhis Edilir? Tedavisi Nasıldır? Paraziter Enfeksiyonların

Önemi

Bir canlıya bağımlı olarak yaşayabilen ve üzerinde yaşadığı canlıya zarar veren genellikle çok hücreli canlılardır.

Bu canlılardan bazıları çok büyük boyutlara ulaşabilecek kadar erginleşebilir.

Üzerinde yaşadığı canlının besinine ortak olarak yaşar. Canlının zayıf düşmesine ve hastalanmasına neden olur. Günümüzde bilinen pek çok hastalık parazitler neticesinde

meydana gelir. Genellikle üzerinde yaşadıkları canlılarının(konak)

barsaklarında yaşarlar.

Parazitler, bir hücreli, bitkisel ve hayvansal olmak üzere 3 ayrı grupta incelenebilir.

Bir Hücreli Parazitler: Bazı bakteriler, amipler ve kamçılılar ile sıtma mikrobu bir hücreli parazitlerdir.

Bitkisel Parazitler: Yarı parazit ve tam parazit olmak üzere iki çeşiti vardır.

1. Yarı parazitler, inorganik maddeyi kullanarak kendileri için gerekli olan organik maddeleri sentezlerler.

2. Tam parazitler, organik besinleri ve su ihtiyacını konaktan karşılarlar.

Hayvansal Parazitler: İç ve dış olmak üzere 2 grupta incelenirler.

1. İç parazitler: Sindirim sistemi yoktur, konağın sindirilmiş besinlerini kullanırlar. İç parazitlerin hareket, duyu ve sinir sistemleri basit yapıda olmasına karşın üreme sistemleri çok gelişmiştir.

2. Dış Parazitler: Üzerine kısa ya da uzun süre tutunarak konağın kanını emen, sindirim sistemi gelişmiş parazitlerdir.Ancak çoğu sindirim enzimi salgılamaz. Bit, pire, kene dış

parazit örnekleridir.

toprakta, suda ve bitkiler üzerinde bulunabilirlerse de,

esas kaynak insan ve hayvanlara ait dışkı, idrar, balgam, cinsel organ salgıları veya kan gibi maddelerde bulunur.

Kirli, sebze ve meyvelerin yenilmesi, Dışkı, idrar ve diğer sıvıların bulaştığı su ve gıdaların

tüketilmesi, Hastalıklı, çiğ veya az pişmiş etlerin yenilmesi, Kontamine toprak ve su ile çıplak derinin temas etmesi, Vücudun çıplak kısımlarından ve el-ağız teması ile, Kontamine çamaşır, yatak, tarak vb. eşya kullanılması, Cinsel temas yolu ile, Bazen anneden-bebeğe rahimde, Karasinek ve böceklerin taşıması veya sivrisinek sokması vb.

barsak solucanı - ascaris lumbricoides giardia tenya - tenya saginata ve solium strongyloidiasis kıl kurdu - enterobius vermicularis kist hidatik - kistik ekinokokkoz kancalı kurtlar - necator americanus leismaniasis - (kutanöz / viseral) sıtma - malarya - plazmodium karaciğer kelebeği - fasciola hepatica

Askariasis, askaris lumbrikoides(AL) tarafından meydana getirilen, tropikal-subtropikal ülkelerde daha sıklıkla rastlanılan ve insanlarda en yaygın görülen paraziter hastalıktır.

Dünyada yaklaşık 1 milyar insanın bu hastalıktan etkilendiği tahmin edilmektedir.

AL’nin erişkin formları yaşamlarını ince barsakta sürdürür. Gıdalarını konakçının yarı sindirilmiş besinlerinden alırlar. Özellikle tropikal ve subtropikal ülkelerde prevalansı yüksektir

ve dünyada sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğu tüm bölgelerde görülebilir.

Gelişmiş ülkelerde sporadik olarak rastlanırken 3. dünya ülkelerinde yüksek oranlar bildirilmiştir.

Ascariasis yaşam döngüsü

Giardia lamblia adlı parazitin neden olduğu ince barsak enfeksiyonudur.

Herkesi etkileyebilir, ancak bebeklerde, küçük çocuklarda ve 20-40 yaşlarında daha yaygındır.

Bildirilmesi gereken bir hastalıktır. Dışkı teması mideye inerse enfeksiyon oluşur. Bulaşma kişiden kişiye temas, ev ve çocuk bakım merkezleri

gibi ortamlarda oluşur. Dışkılı maddelerle temas içeren cinsel ilişki ile de bulaşabilir.

Giardiasis yaşam döngüsü

Taenia saginata (sığır tenyası) ve Taenia solium (domuz tenyası) parazitik solucanlardır.

Taeniasis yetişkin tenyaların bağırsaklarda bulunması ile ortaya çıkar.

İnsanlar bu iki parazit türü içinde üreme işleminin gerçekleştiği taşıyıcılardır. (Definitive host).

Bu parazitlerin üreme çemberleri yani yumurta üretimi sadece insanlarda gerçekleşmektedir.

Tenyalar bağırsaklarda kaldığı sürece (30 yıla kadar kalabilir) Yumurtalar insan dışkısı ile çevreye yayılır. Yumurtalar çevrede aylarca canlılığını sürdürmektedir.

İnfekte sığır veya domuz eti tüketenler, HIV/AIDS hastaları, organ transferi olmuş kişiler, kemoterapi tedavisi devam edenler gibi zayıf bağışıklık sistemi olan kişiler risk altındadır.

Tenya larva kapsüllerinin öldürülebilmesi için en az 71⁰C (iç sıcaklığı) ulaşana kadar pişirilmeleri gerekir.

T.Saginata ve T.solium yaşam döngüsü

Strongyloides stercoralis infeksiyonu ılıman ve tropikal bölgelerde yaygındır.

İnsan S.stercoralis için primer konaktır. İnfeksiyonun taşınması ve yayılması toprak, iklim ve

sanitasyon koşulları ile ilişkilidir. Özürlü çocukların barındırıldığı kurumlarda infeksiyon daha

sıktır. Tipik belirtiler intestinal fazda ortaya çıkar. Epigastrium

bölgesinde ağrı, yanma, dolgunluk hissi, kusma, ishal ve konstipasyon episodları olabilir.

Dışkıda veya duodenum sıvısında tipik larvaların gösterilmesi ile tanı konur.

Strongyloidiasis yaşam döngüsü

Strongyloidiasis dünyadaki yaygınlığı

İnsana özgüdür, ara konağı yoktur. Bütün dünyada, ama özellikle ılıman bölgelerde ve ilkokul çağı çocuklarda en sık görülen yuvarlak solucandır.

Dişileri 10, erkekleri 3 mm boyunda, insanda kör bağırsak, apandisit ve diğer kalın bağırsak kısımlarının içyüzüne başlarıyla tutunarak yaşar.

Hamile dişiler geceleri makat civarına doğru hareket edip, bu bölgedeki deriye ortalama 10.000 yumurta bırakır ve ölürler.

Her yumurta bir embriyon ihtiva eder ve birkaç saat içinde larva haline geçer.

Yumurtaların makattan alınıp ağza götürülmesiyle bağırsaklara tekrar yüzlerce yumurta gelir,

Bunlardan hemen larvalar çıkar ve birkaç ay geçmeden bu yeni larvalar da yumurtlayacak hale gelirler ve aşağıya hareket edip makat derisi civarına yumurtalarını bırakırlar.

Çamaşır ve yataklara da dökülen yumurtalar dış ortamda da canlılıklarını koruduklarından ailenin bir üyesinde kıl kurdu bulunması bütün fertlerde de bulunduğu manasını taşır.

Bu yüzden tedavi bütün aileye yapılır. Dikkat çekicisi belirtisi, özellikle geceleri makat kaşınmasıdır. Bunun sebebi yumurtalarını bırakmak için olgun dişi

parazitlerin aşağılara doğru hareket etmeleridir. Huzursuzluk, uykusuzluk, yatağını ıslatma diğer şikâyetlerdir. Kaşınma neticesinde makat bölgesinde egzama ve iltihabi

yaralar teşekkül edebilir. Sabahları ağızdan su akıp yastığı ıslatır.

Dünyada yaklaşık 500-900 milyon insanı (sadece ABD'de 42 milyon) enfekte ettiği düşünülen bağırsak parazitleri,

Ekonomik, tıbbi ve teknolojik gelişmelere karşın, artan nüfusa paralel olarak yarım yüzyıldan beri fazla değişmediği,

Bazı endemik ülkelerde enfeksiyon oranının %90’lara vardığı bildirilmektedir.

Türkiye'nin hemen her yöresinde yapılan çalışmalarda bölgeye göre bağırsak paraziti oranları %10-96 arasında değişen oranlar sergilemektedir.

Sosyoekonomik düzeyi düşük ve kalabalık ailelerde kıl kurdu enfeksiyonunun daha sık ortaya çıktığı gözlenmiştir.

Kesin tanı yumurtaları veya parazitin kendisinin görülmesi ile konur.

Kıl Kurdu yaşam döngüsü

Kistik ekinokokkoz (KE); insan ile koyun, keçi ve sığır gibi çiftlik hayvanlarında Echinococcus granulosus'un (E.granulosus) larval formlarının neden olduğu kronik seyirli zoonotik bir enfeksiyondur.

E. granulosus'un esas konağı olan köpeklerin dışkısı ile atılan yumurtalar hem çiftlik hayvanları hem de insanlardaki enfeksiyonların asıl kaynağıdır.

E. granulosus'un yaşam döngüsü esas olarak koyun ve sığır gibi çiftlik hayvanları ile köpekler arasında sürer.

Ancak insanlar da ara konak olarak döngüde yer alır. Gelişmekte olan ülkelerde ve özellikle koyun beslenen

bölgelerde KE halen önemini koruyan büyük bir halk sağlığı problemidir.

E. granulosus dünyada geniş bir coğrafik dağılım gösterir. Dünyada KE sıklığının bölgesel değişiklik gösterdiği 0-

79/100,000 arasında değiştiği bildirilmektedir. Bazı ülkelerde eradike edildiği bildirilmekte ise de birçok

bölgede yüksek oranda görülmektedir. Ülkemizde insanlarda KE görülme sıklığı hakkındaki veriler

genellikle seroepidemiyolojik çalışmalar ile hastane kayıtlarından bildirilen verilerdir.

Ülkemizdeki seroepidemiyolojik araştırmalara göre insanlarda KE sıklığının 14-291/100.000, hastane kayıtlarına göre ise 0-11/100.000 arasında değiştiği bildirilmektedir.

Özellikle kırsal kesimdeki kaçak hayvan kesimleri, son yıllarda azalmakla birlikte kontrolsüz hayvan hareketleri ve kaçak hayvan girişi gibi nedenlerle bölgemizde hem kasaplık hayvanlarda hem de insanlarda KE görülme sıklığının yüksek oranlarda olduğu bildirilmektedir

Türkiye’de 2001-2005 yıllarında değişik hastanelerden, İl Sağlık Müdürlüklerinden ve Sağlık Bakanlığı’ndan elde edilen

kayıtların retrospektif olarak gözden geçirilmesiyle saptanan “kistik ekinokokkoz” olguları incelenmiştir.

Sonuçlara göre Marmara Bölgesi’nde 2534 (% 13.13), Ege Bölgesi’nde 2114 (% 16.94), Akdeniz Bölgesi’nde 2578 (% 16.09), İç Anadolu Bölgesi’nde 5404 (% 38.57), Karadeniz Bölgesi’nde 428 (% 5.70), Doğu Anadolu Bölgesi’nde 844 (% 6.80), Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 887 (% 2.75) Olmak üzere toplam 14789 olgu saptanmıştır

hidatik kist için yaşam döngüsü

Son derece yaygındır ve nemli tropikal ve subtropikal bölgelerde yaklaşık olarak 700 milyon insanı etkilemektedir.

Dünya genelinde günde 700 milyon insandan ortalama 7 milyon litre kan emmektedirler.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde çocuklarda, kancalı kurt enfeksiyonu sonucu, ölümcül olmayan bir çok hastalığa karşı çocukların direnci düşmekte ve ölüm meydana gelmektedir.

Hastalık; ılık, nemli ve oksijenli toprakta gelişen yavru kancalı kurtlarla (larva) deri yoluyla bulaşır.

Cilde giriş yerlerinde kaşıntılı bir kızarıklık meydana gelebilir. Özellikle kapalı ve kalabalık topluluklarda daha sıktır.

Kancalı kurtun yaşam döngüsü

Dünyada 88 ülkede 350 milyon kişi riski altındadır ve yılda 1,5 milyondan fazla yeni KL olgusu ortaya çıkmaktadır

KL olgularının %90’ından fazlasının Afganistan, Pakistan, Suriye, Suudi Arabistan, Cezayir, İran, Brezilya ve Peru’da ortaya çıktığı belirtilmektedir.

Endemik ülkelerde hastalık genellikle pasif sürveyansla takip edildiği için gerçek hastalık sıklığını tahmin etmek güçtür.

Ülkemizde 1833 yılından beri varlığı bilinen, 1950’li yıllarda GD Anadolu Bölgesinde çok görüldüğü bildirilen KL, sıtma savaşı ve tarımsal ilaçlamanın vektör tatarcıkları da etkilemesi sonucu azalmış, ancak son yıllarda sıklığı artmaya başlanmıştır.

Günümüzde başta Şanlıurfa olmak üzere Güneydoğu illerimizde ve Akdeniz Bölgesi’nde Leishmania tropica’nın sebep olduğu “Antroponotik Kutanöz Leishmaniasis (AKL)” gözlenmektedir

Vektörlüğünü kum sineği (yakarca, tatarcık, sand flies) türlerinden “Phlebotomus sergenti”nin yapar,

Derideki açık yaralarla karakterizedir, SB-BHBS’nde “A” grubunda yer alan paraziter bir hastalıktır. GAP projesi ile artan tarımsal sulama ile KL’nin artış

gösterebileceği de bildirilmektedir. Ülkemizde 2009 yılına kadar son 4 yıldaki kayıtlı olgu sayısı

6909’dir

Ülkemizde “Leishmania infantum”un sebep olduğu, Vektörlüğünü kum sineklerinin Larroussius alt cinsinde yer

alan türlerin (P. neglectus, P. syriacus, P. tobbi gibi) yaptığı, Köpeklerin doğal rezervuar olduğu, Özellikle çocukluk çağında iç organlarda büyüme, kansızlık,

zayıflama ve pansitopeniye bağlı kanamalarla görülen, SB-BHBS’nde “C” grubunda yer alan, sistemik paraziter bir hastalıktır. Ülkemizde 2009 yılına kadar son 4 yıldaki kayıtlı olgu sayısı

102’dir

Leishmania'nın yaşam döngüsü

Plasmodium” türü bir grup parazit olan , dişi anofel sivrisinekleriyle insanlara bulaşmasıyla yayılan ateşli bir hastalıktır.

Dünyada 2 milyardan fazla insan risk altındadır, Dünyanın en önemli sağlık problemleri arasındadır, Ülkemizdeki hastalık etkeni “Plasmodium vivax”’dır. Sıtma, Sağlık Bakanlığı Bulaşıcı Hastalıklar Bildirim Sistemi (SB-

BHBS)’nde “A” grubunda yer alır, İngilizcede kullanılan 'Malaria' terimi İtalyancada kötü hava

('malaria') anlamına gelir. Hastalığın en bariz belirtisi titremeyle yükselen ateştir. Teşhisi kolay, tedavisi ve korunması mümkün olan sıtma

hastalığı çok eski zamanlardan beri bilinmektedir.

Yıllara göre sıtma vaka sayısı, Türkiye

Plasmodium yaşam döngüsü

Yassı solucanlar sınıfına girer. Normalde koyun ve sığırlarda karaciğer içinde safra yollarına

yerleşir, buradan safra yollarına attıkları yumurtaları, dışkı yolu ile sulara bulaşır, sularda salyangozları ara konakçı olarak kullanırlar.

Salyangozlardan ayrılan metasarkaria hali su bitkilerine bulaşır, bu su bitkilerini yiyen koyun, sığır ve nadiren insanlar ağız yoluyla metasarkaria’yı ince barsaklara almış olurlar.

Organizma buradan ince barsağı, peritonu ve karaciğerin kapsülünü deler ve karaciğer içinde safra yollarına yerleşir.

Burada erişkin hale gelerek hayat döngüsünü tamamlar.

Karaciğer içinde safra yollarında asemptomatik olarak yıllarca kalabilir.

Yakınma oluşturduğunda ise kolanjit, tıkanma sarılığı, pankreatit ve bilyer kolik yapabilir.

Sığır ve koyun yetiştiriciliğinin bulunduğu her yerde görülebilir.

Kuzey Afrika, Orta ve Güney Amerika, Küba, Güney Fransa, İngiltere, Galler ve Peru sıklıkla görülür.

Fasciola hepatica yaşam döngüsü

Kirli sebze ve meyveler mutlaka çok iyi yıkanmalı. Pis suların karıştığı içme suları içilmemeli ve kullanılmamalı. Kuşkulu suların tüketimi kaçınılmaz olduğunda kaynatma veya

klorlama gibi yöntemlere başvurulmalı,

Temizliğe ve el yıkamaya önem verilmeli, Kaçak kesim etlerinden kaçınılmalı, çiğ veya iyi pişmemiş etler

yenilmemelidir. Çiğ köftenin tehlikeli olduğu unutulmamalı, Böcek, sinek ve diğer haşaratlar ile mücadele edilmeli, Kedi ve köpek gibi evcil hayvanların sağlık kontrolleri düzenli

olarak yaptırılmalı, CYBE’lara dikkat edilmeli,

Şikayet olmasa dahi çocuklara 6 ayda bir, yetişkinlere ise en az yılda bir paraziter tarama testi önerilir.

Çocuklar toprakla oynadığında ellerini ağızlarına götürmeleri engellenmeli,

tuvalet temizliğinde anüse dokunulmamalı, sadece tuvalet kağıdıyla temizlik yapılmalı, çocuklara da öğretilmeli,

tırnaklar kısa tutulmalı, musluklarla fazla temastan kaçınılmalı, toplu yerlerde ve evlerde mümkün olduğunca az dokunulan

tipte musluklar ve sabunluklar ve sıvı sabun tercih edilmeli, Sıvı sabun, sabundan çok üstündür ama kötü markaları ve

fazla beklemişleri de enfeksiyon kaynağı olabiliyor.

Parazitin türüne, giriş yerine, yerleştiği organ veya sisteme, vücudun bağışıklık ve savunma sistemine ya da meydana getirdiği patolojik bozukluklara göre değişir.

Genel belirtileri başlıca; ateş, halsizlik, nabız değişiklikleri, deri ve mukozalarda yara ve döküntüler ile kanın sıvısal ve hücresel yapısındaki bozulmalardır.

Sinir sistemi bozuklukları; baş dönmesi, kusma, hıçkırık, baş, bel ve kas ağrıları, uyuklama veya uykusuzluk, sayıklama ve çırpınmalar şeklinde ortaya çıkabilir.

Ürogenital sistem belirtileri; akıntı, kaşıntı, yanma, ağrı, infertilite, güç ve kanlı idrar yapma;

Solunum sistemi belirtileri; öksürük ve solunum güçlüğü vb. şeklinde görülebilir.

Sindirim sistemi belirtileri; şiddetli gaz, geçici ishaller, dışkıda yumuşama veya keçi pisliği gibi dışkılama, kabızlık, kanlı dışkı çıkarma ve anüste kaşıntı, sık karın ağrısı-kramplar (açlıkta daha fazla), yastığa salya akması, diş gıcırdatma, dil kenarında kabartılar, kilo alamama, sabah bulantıları, ağız kokusu, iştahsızlık veya aşırı yeme şeklindedir.

Parazitin türüne göre çok hafiften, çok ağır- ölümcül tablolara kadar değişen çoğunlukla kronik, bazısında da akut seyirler görülebilir.

Parazitin cinsine bağlı olarak; uzun süreli maruz kalınca; kansızlık, barsak tıkanması, büyümede gecikme, akciğer belirtileri, karaciğer-dalak büyümeleri, deri döküntüleri, hatta ağır organ hasarları bile olabilir.

Büyük ölçüde laboratuar testlere dayanır. Kesin teşhis bunların doğrudan ya da mikroskop yardımıyla

görünmesiyle konur. Ayrıca bazı parazitler kültür yöntemiyle teşhis edilebilir. Bir barsak paraziti olmasına rağmen barsak içine

yumurtlamayan “Enterobius vermicularis” gece ve sabah saatlerinde dışarı çıkarak anüs çevresine yumurtlaması nedeniyle ancak selofan bant yöntemiyle saptanabilir.

Bazı parazitler ise ancak kanda antikor veya antijenlerin aranması yoluyla ya da

cerrahi yöntemlerle alınan biyopsi örneklerinin incelenmesi ile teşhis edilebilirler.

Tedavide parazitine göre değişen ilaçlar vardır. bazılarının karaciğere veya başka organlara etkisi, ciddi

zararları olabileceğinden tam teşhis konduğu zaman, gerektiği gibi kullanılmalı,

şikayetler sürse de kendi kendine tekrarlanmamalıdır. bazı parazitlerde tüm aile aynı zamanda ilaç kullanmalıdır. Oksiyür (kıl kurdu) gibi bazı parazitlerde yumurtalar

döküldüğünden çarşaf / çamaşırı kaynatmak ve çok iyi ütülemekte tedavinin bir parçasıdır.

kaynatmada ısının 90⁰ olması yeterli değil, 100⁰ olmalı.

Türkiye’de halkımız için ne kadar önemli olduğunun iyi anlatılması ve iyi anlaşılması gerekmektedir.

Bu enfeksiyonların; Öldürücü olmaması, insanlarda belirgin klinik rahatsızlıkların az görülmesi, genelde hastaların dahi fazla şikayetçi olmamaları, hekimlerimizin ve tıp fakülteleri sorumlularının bu hastalıklara

yaklaşımlarını olumsuz yönde etkilemiş, parazit hastalıkların kronikleşmesiyle oluşan ve biriken, zamanla artan patolojik bozuklukların hastaları nasıl etkilediği,

pek düşünülmemiştir. Diğer tüm infeksiyonların ve organik rahatsızlıkların

etyolojisinde parazitlerin önemi dikkate alınmamıştır.

Türkiye’de yaygın, özellikle kırsal bölgede fazla görülmesi, Halkımızın büyük çoğunluğunda sağlık eğitiminin olmaması, Hekimlerimizin bu hastalıklar hakkında yeterince

bilgilendirilmemesi nedeniyle, teşhis ve tedavisinde, korunma olanaklarının araştırılmasında, gerekli önlemlerin alınmasında yetersiz kalınmıştır doğrudan ya da dolaylı yollardan çok ciddi boyutlarda iş gücü

ve verim kaybına yol açmaktadır. Bir ülkenin geleceğini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Ülkenin turizm potansiyelinin azalmasına neden olmakta ve

stratejik önem taşımaktadır.

Özbilgin A., “Parazit Hastalıklarının Türkiye’deki Durumu, Tanısı ve Sorunları”, ANKEM Derg., 2009;23(Ek 2):216-220

Korkmaz M., “Barsak Helmintleri”, ANKEM Derg., 2006;20(Ek 2):170-176 Kaplan M., Aygen E., Özyurtkan M. O., Ünal B., “2005-2007 Yılları Arasında Fırat Üniversitesi

Hastanesindeki Kistik Ekinokokkoz Olguları”, F.Ü.Sağ.Bil.Tıp Derg., 2010: 24 (2): 109 – 113 Sucaklı M.B., Saka G., “Diyarbakırda Şark Çıbanı Epidemiyolojisi”, Türkiye Parazitoloji Dergisi, 31

(3): 165-169, 2007 İşlek İ., Küçüködük Ş., “Askariasis”, O.M.Ü.Tıp Dergisi, Cilt 8, 1991, No:3, syf; 291-296 http://www.cdc.gov/ nisan 2012 http://www.canlibilimi.com/mikroorganizmalar-nedir.asp nisan 2012 http://www.e-saglikci.net/parazit-hastaliklari-nedir-nasil-onlenir.html nisan 2012 http://pcdeyim.com.nu/parazitizm-nedir.html nisan 2012 http://www.genetikbilimi.com/tip/parazitler.html nisan 2012 http://tr.wikipedia.org/wiki/S%C4%B1tma nisan 2012 http://www.mhcs.health.nsw.gov.au/publication_pdfs/7125/DOH-7125-TUR.pdf nisan 2012 http://www.gidabilimi.com/makaleler/34-makaleler/2343-parazitler-ve-gida-kaynakli-hastaliklar

nisan 2012 http://www.saglikdanis.com/klinikler4.asp?altbaslik=14&kisim=1269&bolum=11 nisan2012 http://www.infectionlandscapes.org/2012/03/strongyloidiasis.html nisan 2012 http://www.saglikbilimi.com/cocuklarda-strongyloidiasis/ nisan2012 http://www.sagliksiteniz.com/kil-kurdu-hastaligi-ve-tedavi-yollari.html nisan 2012 http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1l_kurdu nisan 2012 http://www.saglikx.org/tag/necator-americanus nisan 2012 http://saglikdanis.com/vizitsorugoster.asp?id=437&adres=fasciola-hepatica-nedir?--- nisan 2012