10
EĞİTİM SEVGİDİR Prof. Dr. Ayhan AYDIN 4. Baskı

EĞİTİM SEVGİDİR - pegem.net Sevgidir 4... · Hacettepe ve Ankara Üniversiteleri mezunu olan Aydın, önce İngilizce bölümünde öğrenim ... elindeki taş-ları bırakarak,

Embed Size (px)

Citation preview

EĞİTİM SEVGİDİR

Prof. Dr. Ayhan AYDIN

4. Baskı

Prof. Dr. Ayhan AYDIN

EĞİTİM SEVGİDİR

ISBN 978-605-4282-77-7

Kitapta yer alan bölümlerin tüm sorumluluğu yazara aittir.

© 2013, Pegem Akademi

Bu kitabın basım, yayın ve satış hakları

Pegem Akademi Yay. Eğt. Dan. Hizm. Tic. Ltd. Şti’ye aittir.

Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri,

kapak tasarımı, mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik, kayıt

ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz.

Bu kitap T.C. Kültür Bakanlığı bandrolü ile satılmaktadır.

Okuyucularımızın bandrolü olmayan kitaplar hakkında

yayınevimize bilgi vermesini ve bandrolsüz yayınları

satın almamasını diliyoruz.

1. Baskı: Aralık 20092. Baskı: Aralık 20103. Baskı: Aralık 20114. Baskı: Ocak 2013

Yayın - Proje Yönetmeni: Arzu Batur

Dizgi-Grafik Tasarım: Didem Kestek

Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı

Baskı: Ayrıntı Matbaası

(Ankara-0312-394 55 90)

Yayıncı Sertifika No: 14749

Matbaa Sertifika No: 13987

İletişim

Karanfil 2 Sokak No: 45 Kızılay / ANKARAYayınevi: 0312 430 67 50 - 430 67 51

Yayınevi Belgeç: 0312 435 44 60Dağıtım: 0312 434 54 24 - 434 54 08

Dağıtım Belgeç: 0312 431 37 38Hazırlık Kursları: 0312 419 05 60

E-ileti: [email protected]

PROF. DR. AYHAN AYDIN

Hacettepe ve Ankara Üniversiteleri mezunu olan Aydın, önce İngilizce bölümünde öğrenim görmüş, daha sonra eğitim bilimleri alanında eğitimini sürdürmüştür. Doktora eğitiminden sonra bir süre Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde, part-time öğretim üyesi olarak çalışmıştır. 1993 yılından beri Dünya Bankası Eğitim Projeleri’ne danışmanlık yapan Ayhan Aydın, halen Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde öğretim üyesidir. Aynı üniversitede Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanlığı görevini sürdüren Aydın’ın çeşitli ulusal ve uluslararası dergilerde yayımlanmış 60’tan fazla makalesi bulunmaktadır. Ayrıca Anadolu ve Gazi Üniversitelerinde misafir öğretim üyesi olarak dersler veren Aydın, bazı yayın kuruluşlarında editörlük, eğitim dergilerinde hakemlik ve bilim kurulu üyeliği yapmaktadır. Aralarında Düşünce Tarihi ve İnsan Doğası, Yaşadığımız Dünya, İnsanca Var Olma Sanatı, Yaşamın ve Sevginin Anlamı, Sınıf Yönetimi, Eğitim Psikolojisi, Hayat Neden Güzeldir gibi kitapların yer aldığı yayınlanmış 9 kitabı bulunmaktadır. Kendini kısaca yaşamsever olarak tanımlayan Ayhan Aydın, Felsefe ve Psikolojiye ilgi duymakta ve bu alanda ürün vermektedir.

ÖNSÖZ

Yaşamın sonunda ölümden başka hiçbir kesinlik yoktur. İnsan olmak bir bakıma bu acı gerçeği bilerek yaşamaktır. Bu konuda “Yaşayacağım ve öleceğim sonunda yaşadığıma ilişkin bir kanıt bile olmayacak,” diyor Jaspers. Bu sözün bir bölümü herkes için doğrudur ancak bazı insanlar yaşadıklarına ilişkin kanıtlar bırakırlar geride ve onlar bu nedenle hiçbir zaman ölmezler... Onlar sevmeyi, sevilmeyi bilen insanlardır. Fiziksel yok oluşlarının ardından insanların belleklerinde ve yürekle-rinde yaşamaya devam ederler. Yaşamın anlamını sevgide bulan bu insanlar gerçekte insanlaşma sürecinin doruğuna çıkmış kişilerdir.

Mantıksal olarak insanlar arasında dil, din, ırk, cinsiyet vb. değişkenler açısından hiçbir üstünlük söz konusu olamaz. İnsanlar arasında tek bir farktan söz edilebilir; bu fark kendi-ni, insanları ve yaşamı sağlıklı bir biçimde sevebilme becerisi ile ilgilidir. Gerçekten bazı insanlar yaşamı bir armağan gibi algılayıp bütün güçleriyle hayata katılırken, diğerleri dünyayı güzelleştiren değerlere saldırmaya ve yaşamın içini boşaltma-ya çalışırlar. Oysa dünya bizim evimizdir ve yaşam hepimizin-dir.

Bu kitap sevgiyi anlatmaktadır... Yalın, esprili, şiirsel bir dille... Sevgiyi, yaşamı ve onu var eden insanı... Sevgi adına yaşanan sevgisizlikleri ve yalancı sevdaları... İnsanı yok eden, onu bir "şey"e dönüştüren çağdaş popüler kültürü. Anne-baba, çocuk sevgisinden, gerçek insan, din, Tanrı ve yurt sev-gisine dek her şeyi. Yaşamını, sevginin ve insan olma gerçeği-nin üzerinde düşünmek isteyenlere önerilir. Başka bir anla-tımla bu kitap mutluluğun ve sevginin reçetesini arayan insan-lar için yazılmamıştır. Ayrıca sevginin bir reçetesi ya da for-mülü yoktur. Ancak yaşamımızı sevgiye adamalıyız çünkü eğitim sevgidir…

Yaşamak ve sevmek, çocuksu bir duyarlılık ve masumi-yetle yaşamak ve sevmektir. Hepsi bu kadar. Özetle bu kitapta sevgi olabildiğince geniş bir felsefi ve psikolojik referans çer-çevesi içinde anlatılmış ancak tanımlanmamıştır. Her kitabın iki yazarı olurmuş; biri yazar, diğeri okuyucu. Tanımlar (mut-laka gerekiyorsa) yaşamın içinde aranmalıdır. Ben yazar ola-rak sadece sevgiyi ve sevgi adına dayatılan sahte sevdaları yazdım ve bu bağlamda sevgiyi gölgeleyen ve yaşamı kirleten önyargıları... Çünkü kendimi yaşama ve insanlara karşı borçlu hissediyorum. Bu kitabı bu gönül borcumun bir kısmını öde-mek için yazdım. Sevgiyi ve yaşamı savunmak için...

Sevgilerimle…

Ocak 2013

Ayhan Aydın

İÇİNDEKİLER

İNSAN KİMDİR.........................................................................3 Yaşamseverler..............................................................................7 Ölümseverler................................................................................9 Sevgi Kavramı ............................................................................15 ANNE BABA SEVGİSİ...........................................................23 ÇAĞDAŞ TOPLUMSAL YAŞAM VE SEVGİ ÇIKMAZLARI..........................................................................37 GERÇEK DİN VE TANRI SEVGİSİ....................................49 BİREYSEL VE TOPLUMSAL ÖZSEVERLİK...................63 Narsisizmin Mitolojik Öyküsü..................................................63 SENİ SEVİYORUM DEMEK NE DEMEKTİR .................79 SEVGİYE YÖNELME BİÇİMLERİ.....................................97 Tüketici Yönelim.....................................................................100 Üretici Yönelim.......................................................................113 Kendini Gerçekleştiren İnsanın Özellikleri ..........................121 SEVGİYİ GÖLGELEYEN ETMENLER...........................135 Suçlamak ..................................................................................137 Yargılamak...............................................................................138 Kişisel ve Toplumsal Yalanlar................................................141 Kendisiyle İyi Dost Olamamak...............................................143 Karşılaştırmak..........................................................................144 Yansıtma ..................................................................................146 Dargınlık...................................................................................149 Bağımlılık .................................................................................153 Kıskançlık.................................................................................156 GERÇEK SEVGİ ...................................................................161 Kaynakça ..................................................................................167 Dizin .........................................................................................189

"İnsanın kendi dışında umut araması yanlış bence. Eviniz, bir gün taze ekmek kokabilir, bir başka gün duman ve kan. Bir gün bahçıvan parmağını kestiği için bayılabilir. Bir hafta sonra, metroda bombalanmış çocukların ceset-lerine basabilirsiniz. Gerçek buysa, ne umudunuz olabilir ki? Savaşın sonlarına doğru ölmeye çalıştım. Her gece aynı düşü görüyordum. Sonunda uyumaktan korkar ol-dum ve hastalandım. Bir çocuğumun olduğunu görüyor-dum düşümde. Düşte bile, çocuğun benim yaşamım oldu-ğunu seziyordum. Çocuk geri zekâlıydı. Kaçıyordum on-dan. Ama o, eteklerime tutunarak kucağıma tırmanıp du-ruyordu. Sonunda onu, onda bana ait olan şeyi öpebilir-sem, yeniden uyuyabileceğimi düşündüm. O zavallı yüze eğildim, çok korkunç bir şeydi. Ama öptüm onu. Quentin, sanırım insanın eninde sonunda, kendi yaşamını kollarına alarak öpmesi gerekiyor."

Artur Miller’in "After the Fall"

(Düşüş) adlı oyunundan bir bölüm

Eğitim Sevgidir 3

İNSAN KİMDİR

İnsan, içinde olabilecek tüm kültürleri barındıran bir bü-tünlüktür. Bir yanıyla ilkel insan yani yırtıcı bir hayvan, yam-yam, puta tapıcı ama öteki yanıyla da akıl, sevgi ve adalet güçlerine sahip ve bunları geliştirip kullanabilen bir varlıktır.

Çağımızın ünlü düşünürü Erich Fromm’a ait olan bu söz-ler insanın ikili ve çatışmalı doğasını özlü bir biçimde anlatı-yor. Kendi üzerinde düşünmek insan olmanın kaçınılmaz so-nuçlarından biridir. Belki de bu soru, insanoğlunun aklına gelen ilk sorudur. Ancak bu denli eski olmasına karşın, hâlâ yeterince yanıtlanamayan tek soru da budur. Uygarlıklar ku-ran, uzayda seyahat eden, genlerin gizemini çözen insanoğlu, bugüne dek insanın kim olduğu sorusunu yanıtlayamamışsa, bu çağımızın en önemli sorunudur.

İnsanla ilgili her türlü tanımlama çabası, ikili basit bir kategorileme anlayışına dayanır. Buna göre insan, ya iyi ya da kötüdür. Geleneksel kötümser anlayışa göre; ilk insanlar Tan-rı buyruğuna karşı gelerek cennetten kovuldukları için insa-noğlu düşmüştür. Tanrı katından uzaklaştırılıp dünyada ölüm-lü bir yaşama mahkûm olan insanoğlu, ilk günahın utancıyla kirlenmiştir. Şimdi dünyada yaşamakta olan insan, eğer ken-dini Tanrı’ya adar ve doğasının ilkel isteklerini bastırarak erdemli bir yaşam sürmeyi başarırsa, tekrar sonsuz yaşama kavuşacak ve cennetle ödüllendirilecektir.

Öte yandan geleneksel iyimser anlayışa göre, doğuştan eşsiz bir varlık olan ve gizemli bir varoluş potansiyeli taşıyan insanoğlu, dünyasal yaşamın amacıdır. Dikkat edilirse, hem kötümser hem de iyimser görüşler, geleneksel olarak tanım-

Eğitim Sevgidir 4

lanmıştır. Çünkü gerçekte iki görüş de, insanoğlunun tarihi kadar eskidir. Burada asıl sorun, hangisinin doğru olduğudur. Fakat böyle bir soruya kestirme bir yanıt vermek yerine, yeni sorular sormak ve bu yolla çözüm aramak da mümkündür. Ayrıca belki de yapılması gereken en doğru işlem de budur. Örneğin; insanın yaratılış olarak iyi mi, kötü mü olduğu soru-suna, insanın hem iyi hem de kötü olma potansiyeline sahip bulunduğu görüşü eklenebilir. Buna göre insan hem iyi hem de kötü yönleri olabilen bir varlıktır. Bu yönlerden birinin başat bir kişilik özelliği olarak ortaya çıkması ise, bireyin ya-şantısal deneyimlerine bağlıdır. Burada insanın doğuştan boş bir levha (Tabula Rasa) olduğu görüşünü anımsarsak, tartış-manın yönü tümüyle değişir.

Görüldüğü gibi sorunun içeriği ve kurgusu değişti. En önemli değişiklik insanın önceden verilmiş değişmez bir doğa-ya sahip olmadığı varsayımıdır. Buna göre insan nasıl yaşarsa öyle olur. Mutlu, üretken ve güvenli bir yaşam süren birey daha çok olumlu yaşam güçlerini geliştirerek etkin ve iyimser bir insan olurken, gergin ve miskin bir yaşam süren, edilgen ve kötümser biri haline gelir.

İnsanın iyi ya da kötü olarak tanımlanmasına karşı çıkan ünlü yazar Tolstoy, Diriliş adlı romanında insanı şöyle anlatı-yor;

En yaygın boş inançlardan biri de her insanın kendi özel nitelikleri olduğudur, yani insan iyi, zalim, akıllı, aptal, canlı, tembel falan olur. Bir insanın zalim olmaktan çok iyi kalpli olduğunu, arada aptallık etmesine karşın akıllı olduğunu, ya da daha çok canlı bir kişiliği bulundu-ğunu söyleriz; ya da bunların tam tersini. Yalnız bir insa-nın hem iyi kalpli hem de akıllı, bir başkasının ise hem aptal, hem kötü olduğunu söylemek pek doğru değildir. Gene de insanları böyle sınıflandırırız. Hatalı bir davra-nıştır bu. İnsanlar ırmaklar gibidir. Su hep aynıdır ama, ırmak kimi yerde dar, kimi yerde daha geniş olur. Bir yerde ağır akar, bir yerde hızlı. Suyu bazen durudur, ba-

Eğitim Sevgidir 5

zen bulanık, bazen soğuk, bazen sıcaktır. İşte insanlar da böyledir. Her insan kendisinde bütün insancıl niteliklerin ya da kusurların özünü taşır. Ne var ki, herhangi bir du-rumda bunlardan biri ya da öteki kendini gösterir. İnsan hep aynı kişi olmasına karşın, bazen kendini tanıyamaya-cak kadar farklı davranışlarda bulunabilir.

Doğrusu Tolstoy, insanın değişmez bir doğaya sahip ol-duğu anlayışı üzerinde temellenen geleneksel görüşlere ol-dukça mantıklı bir yanıt veriyor. Ayrıca insanı tanımlama girişimlerinin yanlı ve yanıltıcı olabileceği gerçeğine de başarı-lı bir biçimde dikkat çekiyor. Tolstoy’un bu sözleri hiç kimse-nin günahsız olmadığını bu nedenle birbirimize hoşgörüyle yaklaşmamız gerektiğini vurgulaması açısından da düşündü-rücüdür. Tıpkı Yuhanna İncili’nde: "İçinizde günahsız olan kim varsa, o kadına ilk taşı o atsın," dendiğinde, elindeki taş-ları bırakarak, olay yerinden başları önde ayrılan insanlar gibi…

Bu konuda Fromm’un gerçekçi ve bir o kadar da iyimser bakış açısı, insanın kim olduğunu çarpıcı bir biçimde özetliyor. Şöyle diyor Fromm:

"İnanıyorum ki her birey bütün insanlığın bir parçasıdır ve onu temsil eder. Zekâ, sağlık ve yaratıcı yeteneklerimiz yönünden farklı olduğumuz halde hepimiz aslında biriz ve benzeriz. Hepimiz hem aziz, hem günahkâr; hem ergin, hem toyuz. Birbirimize bilgiçlik ya da yargıçlık taslayacak üstünlü-ğümüz yok. Budha tarafından uyandırıldık, İsa peygamberle birlikte çarmıha gerildik. Cengiz Han, Stalin ve Hitler tarafın-dan soyulduk ve ezildik. İnsanoğlunun son dört bin yıllık tari-hi, kişiye hem korku, hem hayranlık veriyor. İnsan doğanın sırlarını çözecek bir aşamaya gelmiş ve doğal kuvvetlerin kör egemenliğinden kendini kurtarmıştır."

"Fakat en büyük zaferlerin öncesinde ve yeni bir dünya-nın eşiğinde insan, kendi eseri olan eşyanın ve kendi kurduğu örgütlerin kölesi durumuna düşmüştür. Bununla birlikte in-