36

eylül 2010

Embed Size (px)

DESCRIPTION

güneybursa

Citation preview

Page 1: eylül 2010
Page 2: eylül 2010

2 3

Page 3: eylül 2010

1

1

Page 4: eylül 2010

SA

YI

15EY

LÜL2

010

BURS

A’NIN

YERE

L KÜ

LTÜR

DER

GİSİ

Dağ-Der Yardımlaşma ve

Kültür Derneği Adına İmtiyaz Sahibi ve

Yazı İşleri SorumlusuErkan Aydın

(Dağ-Der Genel Başkanı)Genel Yayın Yönetmeni

Sefer GöltekinYayın Kurulu

İsmail Fedai, Hüseyin Koçak, İbrahim Ferik, Fethi Yıldız,

Selami Acar, İhsan Aydınİletişim

İnönü Cad. Güneş İş Hanı No:74 Kat: 5

Osmangazi - BURSA Tel: 0224 272 58 58Reklam Rezervasyon

0535 564 94 [email protected]

BaskıAKMAT

Akınoğlu Matbaacılık San. Tic. A.Ş.

Organize Sanayi BölgesiAli Osman Sönmez Bulvarı

2. Sokak No: 1 Nilüfer BursaTel: 0.224 243 29 29 (Pbx)

Fax: 0.224 242 51 00

güneybursa dergisinde yer alan yazı ve fotoğraflar

tanıtım amacı dışında izinsiz kllanılamaz. Dergimizde yer

alan ilan, yazı ve fotoğrafların sorumluluğu sahiplerine aittir.

www.guneybursa.orgwww.dagder.org.tr

İçindekiler

Başkan’dan 03

Haberler 04

Sebze ve Meyve Bahçesi: Kemaliye - İhsan Aydın 08

Şeyh Hüseyin Efendi - Ömer Faruk Dinçel 12

Türk Kültüründe Yardımlaşma - Fahrettin Beşli 14

Yavaş! Keles Yavaş! - Sadettin Topçu 18

Ekmek Sepeti İle Ekmeğimizi Paylaşalım 22

Bursa’nın Sembolleri: Anıt ağaçlar 24

Yöremizden: Götnükbelen’de Hatim Cemiyeti 26

Sağlık Mutfağı - Gülümseten Somon

Misi Köyü - Fotoğraf - Nilay Şahinkanat

26

28

Page 5: eylül 2010

Merhaba değerli Güney Bursa oku-yucuları. Dergimizin 16. sayısıyla yeniden karşınızdayız. bu sayımız-

da da yine dolu dolu bir yayın hazırlamaya çalıştık.

Hepimizin hayatında farklı duygular yaşatan Ramazan ayını geride bıraktık. Birlik ve beraberliğimizi perçinleyen, yardımlaşma ve dayanışma duygularımızı güçlendiren bu ayı Dağ-Der olarak yine dolu dolu yaşamanın mutluluğunu taşıyoruz. Özellikle Büyük-şehir Belediyesinin düzenlediği Temaşa-i Ramazan etkinlikleri çerçevesinde Merinos Parkın’daki çadırımızda bir ay boyunca Bursa’lılara geleneksel kültürümüzü yaşat-manın yanında, yöremiz folklorünün tanıtıl-masında etkin rol üstlendik. Dernek olarak 30 Ağustos gecesi üstlendiğimiz kültür sanat ve folklor gösteri organizasyonu ile de büyük beğeni topladık.

Büyükşehir Belediyesine, derneğimize böyle bir fırsat verdikleri için teşekkür ediyoruz.

Ramazan ayının telaşı biter bitmez, bir çok aileyi ilgilendiren farklı bir telaşın içine gi-riyoruz. 2010-2011 eğitim öğretim dönemi bu ay içinde başlıyor ve bir çok öğrenci bir üst sınıfa geçerken bir çok öğrenci de okula ilk kez merhaba diyecekler. Eğitim öğretim döneminin tüm öğrenciler için hayırlı olma-sını diliyoruz. Dernek olarak önem verdiği-miz konuların başında eğitim gelmektedir. Dağ yöremizin özellikle her fırsatta dillen-dirmeye çalıştığımız en önemli sorunların-dan biri de eğitim konusudur. Türkiye’nin en batısında hem de Türkiye’nin 4. büyük kentinde dağ yöremizin eğitim konusunda sınıfta kalması kelimelerle anlatılamayacak kadar üzücüdür.

Dernek olarak bu soruna da hassasiyetle yaklaşıyor ve yöremizde öncelikli ihtiyaçları olan okullarımıza imkanlarımız dahilinde yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bunun yanında özelikle yıllardır aksatmadan sürdürdüğü-mü burslarla da üniversite öğrencilerimizin

mağduriyetlerini bir nebze de olsa gider-meye çalışıyorz. Ancak burs başvuruları her geçen yıl artmaktadır. İmkanlarımız kısıtlı olduğundan dolayı sınırlı sayıda öğrencimiz bu burslardan yararlanabiliyor. Burs baş-vurularının fazlalığı dağ yöremizin eğitim

seviyesinin yüksel-diğinin bir işareti olduğu kadar aynı zamanda daha fazla öğrencimize de sahip çıkma-mız gerektiğinin bir işaretidir. Bu konuda bütün hayırseverlerimi-zin yardımlarını talep ediyoruz. Dağ yöremizin eğitim seviyesinin artması, geri kalmışlığımı-zın tek ilacıdır diye düşünüyoruz.

Yine bunun ya-nında orta öğre-tim öğrencisi kız öğrencilerimiz için merkezde yurtlar açmak istiyoruz.

İkamet sebepleri yüzünden bir çok kızımı-zın okuyamadığını biliyoruz.

Bu arada bütün hemşehrilerimizin Rama-zan Bayramını kutluyor, tüm okurlarımıza aileleriyle birlikte sağlıklı ve mutlu günler diliyorum. Yeni sayılarda buluşmak

zere.

Ramazan ayının telaşı biter bitmez, bir çok aileyi ilgi-lendiren farklı bir telaşın içine giri-yoruz. 2010-2011 eğitim öğretim dönemi bu ay için-de başlıyor ve bir çok öğrenci bir üst sınıfa geçerken bir çok öğrenci de oku-la ilk kez merhaba diyecek. Eğitim öğretim döneminin tüm öğrenciler için hayırlı olmasını diliyoruz.

Erkan Aydın

TEŞEKKÜRLER BURSA...

03

ERKANAYDIN

Page 6: eylül 2010

HABERLER

DKM’DESONA DOĞRUKısa adı DKM olan Dağder Kültür Merkezinde mutlu sona yaklaşıldı.Sadece kapı pencere doğramaları ve ta-ban döşemeleri kalan bina-mız için ihtiyaç olan kereste gemlikten depodan ,atölyeye getirtilerek,işlenmeye başlandı.Dağder yönetiminin yılsonu-na kadar açılışını hedeflediği DKM,müzesinden yöresel ürünlerin satışının yapılabil-me imkanı,yöremiz tatlarının sunulacağı restoranı ,seminer konferans salonu ve salı danı-şıklarımızın çok güzel ortamda yapılacağı salonu ile üyeleri-nin ve Bursalıların hizmetinde olacak.

MERİNOS PARKI’NDA BİR ARAYA GELEN VA-TANDAŞLAR, ‘30 AĞUSTOS ZAFER BAYRA-MI’NIN COŞKUSUNU DOYASIYA YAŞADI.

TEMAŞA-İ RAMAZAN’DAZAFER COŞKUSU

Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından Ramazan ayında geleneksel olarak düzenle-

nen ‘Temaşa-i Ramazan etkinlikleri Merinos Parkı’nda renkli görüntülere sahne oluyor.

Temaşa-i Ramazan etkinliklerini izlemeye gelen vatandaşlar, Merinos Parkı’nda 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın coşkusunu da doyasıya yaşadı. Etkinlik-ler kapsamında, sahneye çıkan ‘Genç-leşen Türküler’ grubu en güzel türküleri seslendirirken, Ace-le Güldürü Servisi (AGS) Tiyatrosu oyuncuları da Türk tiyatrosunun geleneksel unsurları-nın yer aldığı keyifli skeçleriyle izleyenleri kahkahaya boğdu.

Dağ-Der üyelerinin ise dağ yö-resi halk oyunlarıyla renklendir-diği gecede, 30 Ağustos Zafer Bayramı sevinci görülmeye değerdi. Programın sonunda Merinos Parkı’nı dolduran vatandaşlar, Türk Bayrakları ile sahneye çıkan sanat-çıları alkışlarıyla ödüllendirdi.

04

Page 7: eylül 2010

05

Ak parti Bursa milletvekil-leri Mehmet Ocaktan, Ak Parti Bursa eski milletve-

killeri Faruk Ambarcıoğlu, Zafer Hıdıroğlu, Orhaneli Belediye Başkanı İrfan Tatlıoğlu ve diğer belediye başkanlarının yanı sıra Türkiye Kamu Sen İl Temsilcisi Selçuk Türkoğlu ile Türk Ocak-ları Bursa Şubesi sekreteri Mete Ateş de dahil olmak üzere bazı sivil toplum kuruluşu temsilcile-rinin de hazır bulunduğu gele-neksel iftar yemeğinde, dua ve okunan ilahiler eşliğinde oruçlar açıldı.

Yemekte konuşan Dağ-Der Yöne-tim Kurulu Başkanı Erkan Aydın dernek faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Hedeflerinin yöre-nin kültürünü yaşatarak gelecek kuşaklara aktarmak olduğunu ve bu yönde çok önemli çalış-malara imza attıklarını söyleyen Erkan Aydın, eğitime çok büyük önem verdiklerini bildirdi. Dağ yöresinin makus talihinin eğitim seferberliği ile yenileceğine dik-

kat çeken Erkan Aydın, dernek olarak öğrencilere burs verdikle-rini ancak taleplerin çok yoğun olduğunu bildirerek davetlilerden destek istedi.

Dağ-Der’in Güney Bursa adlı bir dergi yayımladığını aktaran Erkan Aydın, Dağ-Der Kültür Merkezi’nde restorasyon çalışma-larının devam ettiğini belirterek, büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’ye katkılarından dolayı teşekkür etti.

Aydın, 4 büyük dağ ilçesi olan Büyükorhan, Orhaneli, Keles ve Harmancık’ta kız öğrencilerin okuması için orta öğretim yurtları yapmak için harekete geçtiklerini belirtti. 14-15 yaşındaki kızla-rın biraz da fakirlik nedeniyle aileleri tarafından evlilik çağına geldikleri gerekçe gösterilerek okula gönderilmediklerine dikkat çeken Aydın, bu durumu ortadan kaldırmak kız çocukların oku-ması amacıyla 4 dağ ilçesine yurt yapmak için Bursa Fan Kulüp ile protokol imzaladıklarını söyledi.

200 öğrenciye burs verdiklerini belirten Aydın, bu sayıyı daha da yukarı çekmek için çabaladıkları-nı belirtti.

DAĞ-DER TARAFINDAN ELEGANS SALONLARI`NDA DÜZENLENEN GELENEKSEL İFTAR YEMEĞİ BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ. DERNEK ÜYELERİNİN YANI SIRA DAĞ YÖRESİNDEN VATANDAŞLARLA İŞADAMLARI VE BÜROKRATLA-RIN DA KATILDIĞI İFTAR YEME-ĞİNDE ÇOK SAYIDA SİYASİ DE HAZIR BULUNDU.

DAĞLILAR GELENEKSELİFTARDA BULUŞTU

Page 8: eylül 2010

06

HABERLER

Bursa Fan Club’ün ge-lişmişlikte Türkiye’nin birçok bölgesinin gerisinde

kalan dağ yöresine özel önem verdiğini dile getiren Başkan Ali Ademoğlu, Bursa Fan Club’ün her yıl düzenli olarak dağ yöre-si köylerinde verdiği iftarların 12’incisini düzenlediklerini kaydetti. Dağ yöresine yönelik birçok proje geliştirdiklerini, projelerin ötesinde de Bursa Fan Club’ün dağ yöresine Bursa’nın dikkatini çekmeyi kendisine misyon edindiğinin altını çizen Ademoğlu şunları söyledi: Her yıl düzenlenen bu etkinlik genel kurul üyelerimiz tarafından son derece benimsendi. Bu yıl bizle-ri sevindiren konuların başında Valimiz Şahabettin Harput’un bu projeye çok sıcak bakması bizlerle birlikte olmak istemesi Büyükşehir Belediye Başkanımız Recep Altepe’nin desteği ve yine aynı şekilde DOSAB Başkanımız Ertuğrul Kaplan’ın bizlere destek olarak bizimle iftarımıza katılma-sıdır. Yardımlarımızın 7’den 77’ye herkese ulaşmasını ve ayakkabı-dan bayramlığına kadar, okula

giden çocuklarımızın kırtasiye ve erzak paketlerine kadar bir kap-sayıcılıkta yapmayı hedefledik. Yine Bayındır Köyü merkez ol-mak üzere Elekçalı ve Karaçukur Köyleri’nde muhtarlarla yapılan birebir temaslarla hazırlanan lis-telerle yapmaya dikkat ettik. Ka-tılmayı çok isteyen sayın valimize Bayındır köylülerinin selamlarını ve sevgilerini getiriyoruz.

Bursa Fan Club’ün 21 yıla yakla-şan mazisinde dağ yöresiyle ilgili bir çok proje gerçekleştirdiğini

ancak gerçekleştirilen hizmetlerin iyi birer anı olarak geride kaldı-ğını yeni ve daha büyük projeleri hayata geçirmek için çalışmala-rına devam edeceklerini dillen-diren Başkan Ali Ademoğlu, Dağ yöresinde gözlemlediğimiz ciddi bir sorun kız çocuklarının belli bir noktadan sonra eğitimden uzak kalması. Bu sorunun teme-linde ailelerin maddi durumla-rının elverişsizliğinin yanı sıra Büyükorhan, Orhaneli, Keles ve Harmancık ilçelerinin hiç birisin-

BURSA FAN CLUP GELENEKSEL İFTARINI BAYINDIR KÖYÜNDE YAPTIBURSA FAN CLUB 12. GELENEKSEL DAĞ YÖRESİ İFTARI’NI BU YIL BÜYÜKORHAN’IN BAYINDIR KÖYÜ’NDE GERÇEKLEŞTİRDİ. BURSA FAN CLUB İFTAR ÖNCESİ TESPİT EDİLEN İHTİYAÇ SAHİBİ 128 AİLEYE YARDIM YAPTI.ORGANİZASYONA DAĞ-DER ADINA BAŞK. ERKAN AYDIN,BŞK VEKİLİ İSMAİL FEDAİ,YÖNETİM KURULU ÜYELERİ ALPER YALDIZ,RAMAZAN GÜNHAN VE MUSTAFA İLHAN KATILDI.

Page 9: eylül 2010

07

de kız öğrenci yurdunun bulun-maması da önemli bir etken. Böl-geye kazandırılacak bir kız öğrenci yurduyla dağ kardelenlerimizin eğitim hakkını kullanabilmeleri sağlanmalı. Bursa dinamikleri dağ kardelenlerine sahip çıkarak kız öğrenci yurdunu bölgeye kazan-dırmalı. Bursa Fan Club ve DAĞ DER olarak bu konunun takipçisi ve mihmandarı olacağız şeklinde konuştu.

DAĞ DER Başkanı Erkan Aydın da Bursa Fan Club’le geliştirdikle-ri kardeşlik protokolünün sözde kalmadan ses getiren ciddi hiz-metlerin kazandırılmasına neden olduğunu ifade etti.

Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi (DOSAB) Başkanı Ertuğrul Kaplan, da Bursa’nın sadece rakamlarıyla değil insanlarıyla da ilgilendiklerini kaydederek, “Biz de tıpkı Bursa Fan Club gibi Bursa’nın dertleriyle dertlenip, dağ yöresinin unutul-muşluğunu da yine tıpkı Bursa Fan Club gibi Bursa’nın önde gelen dertlerinden birisi olarak kabul ediyoruz dedi. Bursa Fan Club’ün yıllardır istikrarla Bursa Fan Club’ün Bayındır Köyü’ndeki iftarına ve yardım programına DO-SAB Başkanı Ertuğrul Kaplan, DAĞ DER Genel Başkanı Erkan Aydın, Büyükorhan Belediye Başkanı Selçuk Selami Türker ve Büyükor-han Kaymakamı Levent Yetgin’in yanı sıra genel kurul üyelerinin eşleri ve Genç Fan Club üyeleri de katıldı. Eşler Bayındır’lı kadınlara giyeceklerin dağıtımında yardımcı olurken, Genç Fan Club’lü genç-ler çocuklara kırtasiye ve giyecek dağıtılmasını sağladı. Beraberce açılan orucun ardından 17 araçlık Bursa Fan Club konvoyu Bursa’ya geri döndü.

Page 10: eylül 2010

08

İHSANAYDIN

SEBZE MEYVEBAHÇESİKEMALİYEKEMALİYE’DE ŞAŞIRTICI BİR ATMOSFER VARDIR. CAMİ VE KAHVE HANELER BİR ARADA ORTADANDA YOL GEÇMEKTEDİR. AKŞAMA DOĞRU HERKES DIŞARDADIR. AKŞAM EZANINA KADAR SOHBETLERLER YAPILIR.

Page 11: eylül 2010

09

Keles’in en dağlık, en ka-yalık ve en güzel yerine kurulmuştur Kemaliye.

Uludağ’ı arkasına almış yüzünü Ege’ye dönmüştür. Kocasuyun geçtiği verimli vadide Keles’in seb-ze ve meyve bahçesi olmuştur.

Keles’ten Harmıncı’ğa giderken kıvrımlı yollarla tam ortasıntan geçilir Kemaliye’nin. İnsanları bütün sıcaklığıyla karşılarlar sizi. Arabanızdan

indiğiniz anda hemen hoş geldiniz denilir. “Ömer çay geti buraya” diye seslenilir kehveciye. Merheba denir birkaç dakika sonra. Hal hatır sorulur daha isimler bile so-rulmadan. Bu samimiyet ve sade-liğin ifadisidir onlar için. Çünkü

kendilerini sorumlu hissederler her zaman.

Köy anlatılmaya başlar daha sonra. “Bizim köyde herşey olur. Emme para yapmayo. Bak yeğe-nim benim ömrüm geçti bu köy-de. Yaş oldu 70. Çok çalıştık çok. Yabildimiz gada yaptık. Şükür. Emme şimdi zor. Köyde kimse gamadı galik. Gerçle durmayo. Okulu bitiren Bursa deye dud-duryo gidyo. Unlada napsın bizim gibi ehtiyalanan canı sıkılyo” diye konuşuyor ir amca.

Kısacık konuşmada herşeyi anlatıyor. Varlığı da yokluğu da. Çünkü Kemaliyeli geçmişinde en zor şartlarda dağlara yol yapıp en güzel meyveleri ve sezzeleri

Page 12: eylül 2010

10

yetiştirmiş. Tavvşanlı ve Harman-cık yöresinde üzüm satmak için getmediği yer bırakmamış. Hiç bir tarım ürününe para vermemiş. Hep kendi üretmiş. Kışın Mu-danya ve Gemliğe zeytine gitmiş. Ama kalabalıkmış köy o zaman. 300-500 küçükbaş hayvan yapan aileler çokmuş. Herşey zor ama güzelmiş.

“Şimdi herşey ayağımıza geli-yor. Ama hiçbirşeyin eskisi gibi tadıyok” diyor bir köylü. Biliyor aslında herşeyin tadının kalabılk ta daha güzel olduğunu. ama çare yok. Çocuklar, torunlar, herkes

Bursa’ya göç etmiş. Ayda bir ya da bayramdan bayarama gelecekler. Ancak o zaman hasret ibetcek ve hirşeyin tadı gelecek.

Kemaliye’de şaşırtıcı bir atmosfer vardır. Cami ve kahve haneler bir arada ortadanda yol geçmektedir. Akşama doğru herkes dışardadır. Akşam ezanın kadar sohbetlerler yapılır.

Yörenin en eski köylerinden biri-dir Kemaliye. Köyün adı hicri 937 (m 1530) tarihli Muhasebe defte-rinde “Kızıl” olarak geçmektedir. 1908 Salnamesinde “Kızılkilese”

adıyla Atranos ilçesine bağlı bir köy olarak yer almaktadır. Köyün biraz batasında Kirsecik (Kilise-cik) mevkiinde kilise kalıntıları bulunmakadır. Bu nedenle Kızıl Kilise adını aldığı düşünülmekte-dir. Komşu köyler de Kemaliye’ye Kısse demektedirler. Kemaliye adını 1922 yılında almıştır.

Bir yörük köyü olan kemaliyenin 1927 yılı nüfusu yaklaşık 300 kişi, 1990 yılında ise 520 kişidir.

Bugün ise köyün nufusu 200 kişiye düşmüştür.

Kemaliye sahip olduğu kültürel

Page 13: eylül 2010

11

değerler yönüyle de talihli-dir. Köy değişik uygarlıkların izini taşımaktadır. Yörenin en eski camilerinden birisi Kemaliye’dedir. Bu cami her geçen gün daha da ilgi çekmek-tedir. Ahşap işçilik ve süsleme resimleri camiye önemli bir sanat değeri katmaktadır. Duvar süslemeleri oldukça şaşırtıcı bir tarzdadır. Kocasu üzerinde ku-rulu eski köprü eski özellikleri bugün olmasada tarihi dokusu-nu korumaktadır. Yörede piknik için in çok tercih edilen yerler-dendir.

Page 14: eylül 2010

12

Page 15: eylül 2010

ÖMER FARUKDİNÇEL

KEMALİYE KÖYÜ’NDEKİ

TEKKE VE

ŞEYH HÜSEYİN

EFENDİKEMALİYE KÖYÜNDEKİ BU TEKKE-DE BİLİNDİĞİ KADARIYLA HÜSEYİN

EFENDİ,MUSTAFA EFENDİ VE HÜ-SEYİN EFENDİ SIRASIYLA ŞEYHLİK YAPMIŞLAR,HALKI VE ÇEVRE KÖY-

LERİ İRŞAD ETMİŞLERDİR.BU ŞEYH-LERİN YAKIN ZAMANA KADAR KÖY MEZARLIĞINDA AHŞAP TARZDA YA-

PILMIŞ TÜRBELERİ BULUNMAKTAYDI.

Kemaliye Köyü, Bursa’nın Keles İlçesi’ne bağlıdır.

Osmanlılar zamanından Cumhu-riyetin ilk dönemlerine 1925 yılına kadar faal olan Kemaliye köyü tekkesi 1950’li yıllarda tamamen yıkılmıştır.En son şeyhi ise Salihler sülalesinden Şeyh Hüseyin Efendidir.Burada bulunan dervişler, Kıra-nışıklar köyündeki Şahan Baba türbesi ve çevresinde yapılan Dede hayrına katılırlar ,ellerindeki tuğlarla höykürerek, yayan Kemaliye’den Kıranışıklar’a gelirlerdi.

Kemaliye köyündeki bu tekkede bilin-diği kadarıyla Hüseyin Efendi,Mustafa Efendi ve Hüseyin Efendi sırasıyla şeyhlik yapmışlar,halkı ve çevre köyleri irşad et-mişlerdir.Bu şeyhlerin yakın zamana kadar köy mezarlığında ahşap tarzda yapılmış türbeleri bulunmaktaydı.

Son Şeyh Hüseyin Efendinin oğlunun adı Salih olup onunda oğlu olan Hüseyin Şa-hin halen sağ ve köyde ikamet etmektedir.Hüseyin Efendinin bir takım kerametleri olmuştur.Bir gün Orhaneliye bağlı Sırıl köyünden bir kız (veya kadın) rüyasında tanımadığı bir şeyh efendiyi görür.Rüyada geçen yer ve tarife göre şeyhi arayan kadın köy köy dolaşır ve bu şeyhin Kemaliye köyündeki Hüseyin Efendi olduğunu anla-yınca “İşte rüyamda gördüğüm şeyh buydu der” ve ona intisap eder.

Bir başka olayda ise zamanın Keles nahiye müdürü çevre köylerde bulunan mübarek zatları,dervişleri makamına çağırır.İçlerin-den hangisinin muteber ve gerçek bir şeyh olduğunu anlamak ister.Önceden hazır-lığını yaparak merdivenin altına Kuran-ı kerimi koyar.Şeyhleri denemek içinde “Bu-yurun yukarıya çıkalım orada konuşalım” der.Orada bulunan zatlar merdivenlerden yukarıya doğru adımlarını atarlarken Ke-maliyeli olan Hüseyin Efendi, nahiye mü-dürüne hitaben “merdivenin altında duran Kur’an-ı kerimi oradan alın,ondan sonra yukarı çıkalım” der.Bunun üzerine nahiye müdürü “İşte gerçek şeyh budur”der ve Hüseyin Efendinin keramet sahibi bir insan olduğunu anlar.

13

Page 16: eylül 2010

14

TÜRK KÜLTÜRÜNDESOSYALYARDIMLAŞMADAYANIŞMA VE

TÜRK TOPLUMUNDA HAYATIN HER SAFHASINDA SERGİLE-NEN SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMANIN TEMELLERİ TÜRK TARİHİNİN İLK DEVİR-LERİNE KADAR UZAMAKTA-DIR. BU SOSYAL YARDIMLAŞ-MA VE DAYANIŞMA; YAŞANAN COĞRAFYANIN SUNDUĞU HAYAT ŞARTLARINDAN VE TÜRK TOPLUMUNUN MİLLİ KARAKTERİNDEN KAYNAK-LANMAKTADIR.

“İşte aşsız, dışta donsuz; düşkün, perişan milletin üzerine oturdum. Ölecek milleti di-riltip besledim. Çıplak milleti elbiseli, fakir

milleti zengin kıldım.” Bilge Kağan

Türk milletini bazı tespitlere göre beş bin yıldır bir arada tutan, bireyler arasındaki sıkı bağlar tüm diğer milletlerin her zaman hay-ranlığını uyandırmıştır. Bununla da kalma-yıp birçok alanda sosyal, ekonomik, adli vb aradıkları çözüm yollarına kaynak olmuştur.

Bu sıkı bağlardan önemli bir tanesi de gerek bireyler arasında gerekse devletle birey arasındaki sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürüdür.

Türk toplumunda hayatın her safhasında sergilenen sosyal yardımlaşma ve dayanışma-nın temelleri Türk tarihinin ilk devirlerine kadar uzamaktadır. Bu sosyal yardımlaşma ve dayanışma; yaşanan coğrafyanın sunduğu hayat şartlarından ve Türk toplumunun milli karakterinden kaynaklanmaktadır. Anava-tandan dünyanın dört bucağına dağılmış olan Türk milleti, bu sayede ayakta durmayı başarmış ve dünyaya hükmeden büyük dev-

FAHRETTİNBEŞLİ

Page 17: eylül 2010

15

letler kurmuştur.

Bilinen Türk tarihi Orta Asya’nın bozkırlarında yazılmaya başlanmıştır. Çöllerden farklılık arz eden bozkırların kışları bol kar yağışlı ve çok soğuk, yazları ise çok sıcak ve kuraktır. Bu değişken iklim şartlarına uyum sağlayanlar “Çoban” kültürünü geliş-tirmiştir. Bozkırlardaki hayat mücadelesinin temelini hayvanlara yeni otlaklar bulmak, onların yaşamasını, dolayısı ile kendi hayatlarını devam ettirmek maksa-dı oluşturur. Bu mücadele doğal ve zaruri olarak da yardımlaşma, birbirlerinin durumunu göz önünde bulundurma ve dayanışma çarelerini hayata geçir-miştir.

El-Câhiz Türklerin faziletlerini sayarken “yardımlaş-mayı sevdikleri ve ona muhtaç oldukları için çöllerde bazı kabileler diğer-lerine iltihak edip beraberce konup göçerler. Arkadaş-larından ayrılan az, onun elindeki nime-te imrenen, kalma-sını temenni eden, bu nimetin mahvını kesilmesini ortadan kalkmasını isteyen-den daha çoktur” diyerek Türk bozkır kültürünün temel prensibini gayet açık ve sade bir şekilde açıklamıştır.

Gerek bireyler arası, gerekse de aile, oba, boy gibi büyük küçük birimler arasında bu yardımlaşma devlet yapısına geçtikten sonrada devletin bir vazifesi gibi uygulanmıştır. Bunun bilinen ilk delilleri Gök-türk Devleti’ne kadar eskilere uzanmaktadır. Orhun Abideleri’nde, 732 yılında Bilge Kağan’ın kardeşi için diktirdiği Kül Tiğin Abidesi’nin Güney cephesinde yer alan “Varlıklı zengin millet üzerine oturmadım. İşte aşsız, dışta donsuz; düşkün, perişan milletin üzerine oturdum… Ölecek milleti diriltip besledim. Çıplak milleti elbiseli, fakir milleti zengin kıldım” ifadesi bize bu felsefeye verilen önemi ortaya koy-maktadır.

Türk milletinin güçlü bir sosyal yardımlaşma ve da-yanışma geleneğini tarihten günümüze kadar intikal

ettirmesi göstermektedir ki her ne kadar coğrafi şart-lar buna zorlamışta olsa özde Türk insanı karakter olarak yardımlaşmayı ve dayanışmayı sevmektedir. Töreye bağlılık, eşitlik, adalet duyguları gibi Türk kültürüne yön veren temel esaslar bu dayanışma geleneğinin mayası kabul edilmektedir. Bu sebepledir ülkemizde devlet bu sosyal devlet olma yükümlülü-ğünü yerine getirmek için fazla mücadele vermesine gerek kalmamıştır.

Türkler, İslam dinini seçtiklerinde kültürlerinde mevcut olan sosyal dayanışma geleneği, İslam dini-nin tüm Müslümanları kardeş sayan ve aralarında karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmayı dini bir vazife sayan hükümleri ve dayanışmayı ibadet nitelikli dini emirlerle (Zekat gibi) desteklemesi ile bu toplum

hayatı içinde iyice pekişerek yerleşmiş-tir.

İslam inancının sosyal esasları ile tarihi kökleri olan bir kültürün örtüş-mesi sonucu olarak Türk milleti onlar-ca asır fukaralığa, yoksulluğa karşı bu sosyal dayanışma ve yardımlaşma gele-neği ile mücadele etmiştir. Modern sosyal güvenlik tek-

niklerinin gelişmediği bu dönemde vakıflar, imaret-ler, zaviyeler gibi kurumlar geliştirilmiştir.

Günümüzde vakıf eserleri olarak özellikle Dar-üş Şifa, Bimarhane, Dar-ül Eytam, Dar-ül Aceze, Dar-ül Ziyafe, imaret gibi hayır kurumu niteliğindeki yüz-lerce eser bu uyumun ürünüdür.

Osmanlı döneminde kurulan vakıflardan biri de; geliri köy veya mahalle sakinlerinin ihtiyaçlarına sarf edilmek üzere tesis edilmiş “Avarız Vakıfları” idi. Hastalık dolayısıyla, güç ve kazançtan aciz kalanla-rın, giydirilip, yedirilip, içirilmesine, tedavilerinin sağlanmasına, sermaye bulamayanlara para verilme-sine, fakirlerden ölenlerin kefenlenmesine, borcunu ödeyemeyenlerin borçlarının ödenmesine, fakir kız-ların çeyizlerine, köy ve mahallelerin, yol, kaldırım, kuyu, suyolu gibi yerlerinin tamirlerine sarf olunmak

Page 18: eylül 2010

16

üzere tesis olunan vakıflar bu kabildendir. Bu gibi vakıflar, bir hayır sahibi tarafından tesis olunduğu gibi, zenginlerden veya esnaftan para toplanarak da kurulurdu. Avârız vakıflarının gelirlerinden mahalledeki ihtiyaç sahibi gayri müslimler de fayda-lanırdı.

Sosyal yardımlaşma ve da-yanışma dendiği zaman, “bir cemiyeti oluşturan fertlerin ve grupların ce-miyetin bütünlüğünü korumak ve bekasını sağlamak amacıyla birbirlerine karşı yaptıkları her türlü maddi ve manevi yardımlar” akla gelir.

Dünden bu güne taşınmış, günün ekonomik ve soy-sal yapısına göre şekillenmiş yardımlaşma ve daya-nışma gayretleri şöyle örneklendirilebilir.

Hayratlar: suya ihtiyaç duyanın hemen ulaşabilece-ği bir yerde yapılan çeşmelerdir. Özellikle sevabına inanıldığı için herkes bir hayır çeşmesi yaptırmayı makbul sayar.

Hayır yemekleri: hepimizin yakından bildiği köyler-de hala sürdürülen topluca yenilen yemekli etkinlik-ler.

Düğünler: Dünyada başka bir örneği var mı bilmiyo-rum ama düğün törenlerindeki takı merasimleri ile bizim yerel kültürümüze ait danışık ve konak alma geleneği tamamen düğün yapanın yükünü hafiflet-meye yöneliktir.

Cenazeler: Cenaze evinde yemek pişmeyip bir süre komşuların yemek getirmesi de cenaze evini bir yü-kümlülükten kurtarmaya yöneliktir.

İmece: köyün ortak kullanımına ait işleri el birliği ile yapılması dayanışmaya bir net örnektir.

Değişik: Yine bizim yöreye has dayanışmaya göre, bir kişinin yada bir ailenin tarım işlerinin altından kalka-mayacağı gerçeğinden hareketle, köylüler birleşerek sıra ile karşılıklı olarak birbirlerinin işlerini görmek-tedirler.

Bununla ilgili babaannem bir anısını anlatmıştı. Geç kız iken köylü birbirinin “denişik” ine gidermiş. Yakın köylerden birinde duymuşlar ki günlük tarlada

çalışmanın karşılığın-da para veriyorlarmış. Genç kızlar heveslenmiş yola koyulmuşlar o köye doğru. Muhtar “gorcu”yu köyün çıkışına dikip çıkanlara haber salmış. “Siz para ile çalışırsanız bu köyün işini kim yapacak İsteyen gitsin, döndüğün-den aldıkları paraya el ko-yarım” diye. Bazen faydalı geleneklerin korunması için zor kullanmak da gerekebiliyor demek ki.

Askere giden gençlere imkânı olanların para, olma-yanların askerde işine yarayacak çorap çamaşır vs… vermeleri de karınca kararınca askere ve onun ailesi-ne destek olmak anlamına geliyor.

Bu gün ortadan kalkan cami avlularının kuytu köşe-lerinde, ya da duvarlarının tenha bir kenarında açılan oyuklara bırakılan para, muhtaç tarafından sadece ihtiyacı kadar alınarak zor durumdan kurtarılıyor idi.

Eğitim ile ilgili olarak da gerek ekonomik gücü olan-ların okul yaptırmaları, gerekse ihtiyaç sahibi okul-lara ayni yardım yapılması buna ek olarak da burslar verilmesi hem eğitime gücü olmayana destek hem de toplumsal eğitim seviyesinin yükselmesi için yardım-laşma amaçlarına hizmet ediyor.

Özellikle doğal afetler gibi olağanüstü hallerde mağ-dur olanlara yardım ve destek için toplumun tüm kademeleri harekete geçiyor. 1999 depreminde afet bölgesine yardım için insanlar kurumlar yarışmıştı.

Hele ramazan ayında bu yardımlaşma en üst sevi-yeye çıkar. Aş evleri, erzak paketleri, iftar davetleri muhtaç olanlarda dahi bir bolluk bereket ayı olarak yaşanılır. Bunlara bir de dini vecibelerimiz arasındaki fitre, zekât, sadaka gibi yardım ve destek kanallarını eklemek gerek. Kime verileceği tanımlanırken tama-men ihtiyaç sahipleri tarif edilmiştir.

Türk milleti “Biri yer biri bakar kıyamet ondan ko-par” atasözü ile “komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir” inancı arasında çok güçlü ananele-re ve kültüre sahiptir. Bu sayede Türk milleti ebed müddet başı dik, karnı tok, hür ve şerefli insanların topluluğu olarak varlığını sürdürecektir.

Page 19: eylül 2010
Page 20: eylül 2010

KÜRESELLEŞMENİN İLETİŞİMİ, KAYNAŞMAYI VE DEĞİŞİMİ KOLAYLAŞTIRMASINA KARŞILIK FARKLILIK-LARIN TÖRPÜLENEREK, TEK BİR MODEL İNSAN OLUŞTURMAYA DOĞRU GİTTİĞİ VE SONUNDA SIRA-DANLIĞIN HAKİM OLACAĞI BİR DÜZENİN YARATILACAĞI ENDİŞELERİ DİLE GETİRİLDİ. BU SONUÇLARA KARŞI YEREL DEĞERLERE SAHİP ÇIKILMASI, BU DEĞERLERİN KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ AMA-CIYLA YAVAŞ ŞEHİRLER KAVRAMI ÇERÇEVESİNDE BİR AĞ OLUŞTURULDU.

18

YAVAŞ!KELESYAVAŞ!

SADETTİNTOPÇU

Bu sayfalarda uzun süredir sizler-den uzak kaldım. Hatırlarsınız dergimizin 3. sayısında “Hızlı

Bursa’nın Yavaş Tarafı Olmak” adında bir yazı kaleme almıştım. Yavaş Şehirciliği anlatmıştım sizlere dilim döndüğünce. Ve elimden geldiğince yöremizin bu yavaş şehircilik olayına ne kadar uygun olduğu-

nu anlatmıştım. Bunun dışında yöremizin bir diğer yayın organı olan Keles Güncel gazetesinde de “Bursa Dağ Yöresinden Yavaş Şehir Çıkar mı?” adlı bir yazı daha yazdım. Sizlerden ve büyüklerimizden gayet olumlu tepkiler aldım. Herkesin aklının bir köşesine düşmüş ve tüm bu yazılarımız neden olmasın çağrılarını

Page 21: eylül 2010

19

duyurmuş sizlere. Hatta Dağ-Der Genel Başkanı Sayın Erkan AYDIN’ın dergimizin 1.yılını doldurması münasebetiyle basına verdiği kahvaltıda, “dergimizin yerel kültürün tanıtılması dışında yeni fikirlerin ve projelerinde tüm Bursa kamuoyuna duyurulması konusunda büyük bir sorumluluk üstlendiğini” söyleyerek yöre için düşündüğümüz yavaş şehircilik anlayışına da vurgu yapmış.

Şimdi artık detaylara inerek ve hedef göstererek bu konudaki düşüncelerimi belirtmeye çalışa-cağım.

Geçenlerde kısa bir Keles ziyare-timde Keles Halk Eğitim Merkezi Müdürü Gültekin ATAR hoca-mızla karşılıklı oturup sohbet etme imkânı bulduk. Ben yavaş şehirciliği anlattım ona, o da bana sanki benim söylediklerimin içerisini doldurmak istercesine; Halk Eğitim Merkezi’nin, Keles Kaymakamlık’ı öncülüğünde ve Keles Belediye’sinin de verdiği desteklerle ilçede yapmış olduğu faaliyetlerden bahsetti. Tabi Kelesli Kadınlar Derneği’nin tüm bu faali-yetlerde üstlenmiş olduğu sorum-luluğun da altını çizerek.

Öncelikle de şunun altını çizdi. Eskiden hep yerel kültürümüzün çok zengin olduğundan bahse-derdik ama ortaya bir şey ko-yamadığımızdan bu zenginliğin ne olduğunu göremezdik. Fakat şimdi artık bu zenginlik, sistemli ve profesyonel bir şekilde ortaya çıkarılmıştır diyor.

Ben şimdi Sayın hocamın anlat-mış olduklarını maddeler halinde sıralamak istiyorum.

AB fonları yardımıyla ve İŞKUR ortaklığında;

1-) Yöresel kıyafetlerimiz giydi-rilmiş “Keles Bebeği” bir marka olarak ortaya çıkarılmıştır.

2-) Keles kilimi, Bursa folkloru-nun temelini oluşturan yöresel kıyafetlerin yapımı da yeni kuşak-lara öğretilmiş ve bunların pazar-lanmasına başlanmıştır.

Bunların dışında,

3-) Yöresel objeler taşıyan hediye-lik eşyaların üretimine başlanmış ve bunların pazarlanması sağlan-mıştır.

4-) Yöresel yemeklerimiz ve yiye-ceklerimizin üretimi yapılıp pazar-lanmaya başlanmıştır.

5-) Köylerimizde organik üretim yapmayı teşvik eden çalışmalar yapılmış ve büyük mesafeler kat edilmiştir. Artık birçok organik ürün ilçe merkezinde satılmakta ve alıcısını bulmaktadır.

Şimdi tüm bu yapılanları duyunca aşağıda ilk yavaş şehir bildirgesin-de söylenenlere kulak vermekte fayda var.

Page 22: eylül 2010

20

“Küreselleşmenin iletişimi, kaynaşmayı ve değişimi kolay-laştırmasına karşılık farklılıkların törpülenerek, tek bir model insan oluşturmaya doğru gittiği ve so-nunda sıradanlığın hakim olacağı bir düzenin yaratılacağı endişeleri dile getirildi. Bu sonuçlara karşı yerel değerlere sahip çıkılması, bu değerlerin korunması ve geliş-tirilmesi amacıyla yavaş şehirler kavramı çerçevesinde bir ağ oluş-turuldu.”

Tüm bunların yanında, doğa sporları kampının özel bir girişim-ci tarafından kurulması da ilçenin doğal güzelliklerinin görülmesini ve doğamızın insanlara sunduğu aktivitelerin yapılmasını şimdiden sağlamıştır.

Tüm bu yapılanların işlevsellik kazanması ve halkımıza ekonomik getirisinin olması için gerekli şart-ların oluşması gerekmektedir. Bu şartların oluşması için de turizmin

iki önemli saç ayağı, tanıtım ve organizasyon olmazsa olmaz. İşte bu yavaş şehir statüsünün kazanıl-masıyla, organizasyon konusunda karşımıza çıkacak tüm problem-leri kendiliğinden oluşacak “yavaş şehir organizasyonu” ‘yla çözebi-leceğiz. Tanıtım konusunda ise yavaş şehir komitesi, yavaş şehir statüsü kazanmış üyelerinin rek-lamını ve tanıtımını tüm dünyaya yapmaktadır.

Son zamanların en moda ve en pahalı turizm anlayışının, yöremi-zin sosyo-ekonomisine katacağı artılardan bahsedersek. Doğayla barışık, kültürünü yaşamaya ve yaşatmaya çalışan, bunu yaparken de evrensel tecrübelerden istifade edip bunları ekonomik kazanca çeviren bir toplum ortaya çıkmış olacak. Yıllardır aslında istediği-miz bu değil miydi?

Kazanç demişken rakamların dilinden konuşmanın konu-

nun ehemmiyetini daha açık bir şekilde ortaya koyacaktır. Şimdi daha önce söylediğimiz gibi pahalı bir turizm anlayışı yavaş şehir turizmi. Ortalama yıllık en az 10 bin turistin ilçemize geldiğini düşünürsek ve ilçemizdeki butik otellere, organik gıda marketle-re, yöresel restoranlara vs. kişi başı harcanacak paranın 2000 Euro’dan aşağı olmayacağı düşü-nülürse toplamda her yıl en az 20 milyon euronun ilçemiz ekonomi-sine direk katkı sağlayacağıdır.

Geleneğimizle geleceğimize yürümek istiyorsak; yukarıda bahsettiğimiz yavaş şehir projesi sadece seçeneklerden bir tanesidir. Aslında böyle bir girişim Bursa’nın da son zamanlarda yapmış olduğu turizm atağına eklemlenebilir ve burada da turizm seçeneklerini artırabilir. Bursa’dan yavaş şehir çıkacaksa bizim yöremizden çık-malı dileğiyle esen kalın.

Page 23: eylül 2010
Page 24: eylül 2010

22

EKMEK SEPETİ İLE

EKMEĞİMİZİPAYLAŞALIMBURSA’NIN EN BÜYÜK EKMEK FABRİKASI OLAN BESAŞ, SOSYAL YARDIMLAŞMAYI TOPLUMUN TÜM KESİMLERİNE YAYACAK ‘EKMEK SEPETİ İLE EKMEĞİMİZİ PAYLAŞALIM’ KAMPANYASINI HAYATA GEÇİRDİ. KAMPANYA KAPSAMINDA BESAŞ’A YAPILACAK YARDIMLAR, YOKSUL VE DAR GELİRLİ VATANDAŞLARIN SOFRALARINA EKMEK OLARAK DÖNECEK.

Page 25: eylül 2010

23

Bursa Büyükşehir Belediye-si şirketlerinden BESAŞ, ucuz ve kaliteli ekmek

üretiminin yanı sıra uyguladığı sosyal sorumluluk projelerine bir yenisini daha ekledi. Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Alte-pe tarafından tanıtımı yapılan kampanya kapsamında, BESAŞ’a yapılacak 60 TL’lik yardım, ihti-yaç sahibi ve yoksul vatandaşla-rın sofralarına 120 ekmek olarak dönecek.

Fiyat politikasıyla her zaman vatandaşın yanında yer alan Türkiye’nin üçüncü, Bursa’nın ise en büyük ekmek fabrikası BESAŞ, yardımlaşmayı toplu-mun tüm kesimlerine yayacak önemli bir kampanya başlattı. ‘Ekmek Sepeti ile Ekmeğimizi Paylaşalım’ sloganıyla düzen-lenen kampanyanın tanıtımını yapan Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, dar gelirli vatandaşların yüzünü güldür-

mek amacıyla düzenlenen bu kampanyaya herkesin kolaylıkla katılabileceğini söyledi. BESAŞ Genel Müdür Yardımcısı Can Aydoğan’ın da katıldığı toplantı-da kampanya hakkında bilgiler veren Başkan Altepe, BESAŞ’a yapılan 60 TL’lik yardımla, 1 ailenin günlük 4 adet üzerinden bir aylık ekmek ihtiyacını karşı-layacağını vurguladı. Kampanya çerçevesinde yoksul vatandaşlara 30 adet kupondan oluşan bir koçan verileceğini dile getiren Başkan Altepe, “İhtiyaç sahibi vatandaşlarımız her 1 kupon ile Besaş bayilerinden 4 ekmek alabilecek. Bu sayede dar gelirli vatandaşlarımız mahcup duru-ma düşmeden istedikleri Besaş bayilerinden ekmek ihtilaçla-rını karşılayabilecekler” dedi. Kampanyaya özellikle büyük sanayi kuruluşlarından destek beklediklerini ifade eden Başkan Altepe, toplumsal dayanışmanın

en güzel örneklerini bu kampan-yada sergilemeyi hedeflediklerini vurguladı.

Yardımlar gerçek ihtiyaç sahiple-rine ulaşacak

Kampanya kapsamında Besaş tarafından ‘ekmek sepeti’ adı verilen bir havuz oluşturuldu. Hayırseverler ekmek sepetine yardımda bulundukça sepette ekmek birikiyor ve bu biriken ekmekler Büyükşehir Beledi-yesi Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı’nın belirlediği ihtiyaç sahibi vatandaşlara ulaştırılı-yor. Hayırseverler kampanyaya katılıp kendi istedikleri kişilere yardımda bulunmayı talep eder-lerse de ekmek kuponları bağışı yapan kişilere teslim ediliyor. Kampanyaya katılmak isteyen vatandaşlar Besaş’ın 444 44 11 numaralı hizmet hattında veya ‘www.besasekmek.com.tr’ adresli internet sitesinden detaylı bilgi alabilecekler.

Page 26: eylül 2010

24

Çınar, Osmanlı’nın kurulu-şundan bu yana kente ha-yat veren, güzellik katan

sembollerin başında yer alır. Çınar deyince akla hem Bursa gelir hem de Osmanlı… Çınar Ağacı, aynı zamanda rüyadan beyliğe geçişin müjdecisidir.Osman Gazi, son-radan kayınpederi olacak Şeyh Edebali’nin sohbetlerine katılmak üzere gittiği dergâhta uykusunda bir rüya görür. Osman Gazi rüya-sında; “Şeyh Edebali’nin böğrün-den hilal şeklinde bir ay çıktığını,

bu ay’ın büyüyerek kendi göğsüne girdiğini, daha sonra göbeğinden, bütün gökyüzünü kaplayan bir ağacın çıktığını, bu ağacın yüksek dağ ve pınarlara gölge saldığını, üç kıtadaki toprakları dallarının altına aldığını ve insanların da bundan fayda sağladığını…” gö-rür. Ertesi sabah,gece gördüğü bu rüyasını Şeyh Edebali’ye anlatır.

Edebali de rüya dinledikten sonra Allah’ın Osman Gazi’ye ve ev-latlarına saltanat müjdelediğini söyler kızı Mal Hatun’u da zev-

ce olarak Osman Gazi’ye verir.Osman Gazi döneminde Uludağ’a gelip yerleşen,geyiklerle konuş-tuğu söylenen ve Bursa’nın fethi esnasında kolaylıklar sağlayan Geyikli Baba adındaki derviş, Sul-tan Orhan Gazi’nin daveti üzerine, koca bir çınar ağacını kökünden söker ve omzuna yüklediği gibi Uludağ’ın eteklerinden aşağıya inerek Orhan Gazi’nin ikamet etiği yere gelir. Sultan’ın huzuruna çıkmadan önce yanında getirdi-ği çınar ağacını bahçeye diker.

BURSA’NIN SEMBOLLERİ

ANIT AĞAÇLAR

Page 27: eylül 2010

25

Bu esnada yanına gelen Sultan Orhan Gazi’ye diktiği çınar ağacını göstererek;“Bu ağacı uğur olsun diye diktik…

Bu ağaç burada durdukça, der-vişlerin duası sana ve soyuna makbuldür” der ve dua eder.Geyikli Baba’nın Bursa’nın fethi sonrası uğurolsun diye diktiği ağacın bugün Hisar içinde,Kavaklı caddesindeki, kavaklı çınarı olarak bilinen anıt/ağaç olduğu rivayet edilmektedir.Kısacası Osmanlı’nın kuruluşunda en önemli simgeler-den olan Çınar Ağaçları, asırlardır Bursa’nın sembolleri arasında yer almaktadır.Vedat Nedim Tor’un ifadesiyle “Bursa’nın Yeşil Türbe’si, Muradiye’si, Ulucami’si, Koz Han’ı kadar çınarları da birer güzel anıttır. Çınarsız bir Bursa, Yeşil Türbe’siz bir Bursa kadar ulûhiyetini kaybeder. (…)Bursa’nın çınarları, zamanında o kadar ustalıkla yerleştirilmiş ki, yalnız güzellik değil, güneşle mü-cadele tekniği bakımından da bi-rer zekâ şaheserleridir”.Bursa’nın yeşil imajını korumak amacıyla projeler geliştiren Büyükşehir Belediyesi’nin “Ağaç Koruma Politikası” çerçevesinde tarihe tanıklık eden onlarca anıt/ağaç koruma altına alınmıştır. Yapılan envanter çalışmasına göre,Bursa’da “doğu çınarı”ndan “saplı meşe”ye,“gümüşi ıhlamur”dan “çiçekli manolya”ya kadar 11 farklı türde, yaşları 100 ile 650 arasında değişen yaklaşık 833 anıt ağaç adayı bulunduğu tesbit edilmiş olup, bu asırlık ağaçlardan 250 kadarı tescil edilmiştir.Şu ana kadar tespit edilen en yaşlı ağaç Hürriyet Mahallesi’ndeki Nostalji Bahçesi’nde bulunan 610 yaşın-

daki çınar ağacıdır. Günümüze ulaşamayan Bursa’nın kuzeyindeki Oyukçınar Mahallesi’ne adını ve-ren çınar ağacı 18,2 metre gövde genişliği ile Türkiye’nin en büyük ağacıydı.

Halkalı ve Dudaklı Çınarı ile her yıl içinde leyleklerin yuva yaptığı Kiremitçi Çınarı’nın, Orhan Camii avlusundaki ağacın Osmanlı ile yaşıt Bursa çınarları olduğu söylenmektedir.Bursa’nın kayda değer diğer anıt ağaçları arası nda Kovukçınar (Ulufeliçınar), Eski-cibaba çınarı, dua çınarı, Pirinç Hanı çınarı, Altıparmak çınarı, Kültürpark’taki Yaycılar Pınarı çınarı,Müşkire çınarı, İznik’teki Havuzbaşı, Beypınarı,Hespekli, Kaymak Köşkü, Lefke Kapısı, Sanayi ve Davud-u Kayseri çınar

ağaçları bulunmaktadır.Çekirge´de Uludağ yolu üzerindeki İnkaya köyünde,aynı adla bilinen ve 2008 itibariyle 600 yaşına giren tarihi çınar ağacı, muhteşem görünümü ile dünyaca ünlüdür. Adını, Osmanlı Devleti’nin ilk köylerinden biri olan İnkaya Köyü’nden alan çınar ağacı 13 ana kola sahiptir.“İnkaya Çınarı”nın boyu 35 metredir. Dallarının kalınlığı 3-4 metreyi bulan çınar 9.2 metrelik çevresiyle Türkiye’nin en yaşlı ağaçlarından biridir.Osmanlı kadar yaşlı, Cumhuriyet kadar gürbüz olan İnkaya çınarı, Bursa’ya yolu düşen yerli yabancı turistlerin uğramadan geçmediği önemli bir sembol olarak kente değer katmaktadır.

Kaynak: bursa.bel.tr

Page 28: eylül 2010

26

KÖYLERİMİZDEN

Bursa Orhaneli İlçe Müftülüğü’nün yaygın kursların-dan olan Göynükbelen Beldesinde 2 camide açılan kurslarda hatim cemiyeti belde Yeşil Camii’nde yap-lan büyük bir törenle gerçekleştirildi.

66 öğrencinin ve kalabalık bir cemaatin katılımıyla gerçekleşen hatim cemiyeti yaklaşık 2,5 saat sürdü. Programda öğrencilerin kısa sürede ortaya koyduğu performans katılımcıların büyük beğenisini kazandı.

Kurs hocalarından Yüksel Duman’ın açış konuş-masıyla başlayan program öğrencilerin Kuran-ı Kerim’den aşrı şerifler okuması, ilahiler ve mevlididn bazı bölümleri ile devam etti.

Okul müdürü Muzaffer Uludaş’ın genel bir de-ğerlendirmesinden sonra belge töreniyle devam eden program öğrencilere değişik hediyeler verildi. Sponsorlar Star Parkın sahibi sayn Galip Saker, Fan Clup Başkanı Sayın Ali Ademoğlu, iş adamlarından Selim Yedikardeş, il genel meclisi üyesi sayın Habip sinan Konuk ve sayın Nedim Beyçelik için Dağ-Der tarafından plaketleri Belde Belediye Başkanı Adnan Uludaş, Merkez Muhtarı Arif Arsil, cami dernek baş-kanı Mevlid Kaldaş ve Dağ-Der yönetim kurulu üyesi Kadir Mehmet Kabran tarafından takdim edildi. Kılınan cuma namazından sonra misafirlere yemek ikramı yapıldı. göynükbelen Ak Parti Belde Başkanı Ali Aydemir, ak Parti Eski Başkanı Hüseyin Bozkurt ve M. Ali Kaya da törene katılanlar arasındaydı.

GÖYNÜKBELEN’DEHATİM CEMİYETİ

Page 29: eylül 2010

27

Page 30: eylül 2010

28

Page 31: eylül 2010

29

Kentin doğusunda, Çele-bi Mehmet Bey ile Emir Sultan Caddeleri ara-

sındaki bölgede yer alır. Yeşil semtinde bulunan külliyeyi, 1419 yılında,Çelebi Sultan Mehmed tarafından yaptırılmıştır. “Yeşil Külliye” içinde yer alan “Yeşil Türbe ve Camii”, Timur yenilgi-si sonrası sarsılan Osmanlı nın yeniden dirilişinin göstergesi olarak,Bursa ile özdeşleşen gör-kemli bir eserdir. Cami, medre-se, türbe, hamam ve imaretten oluşan Yeşil Külliye’nin diğerle-rinden farkı, bu yapıların serbest olarak yerleştirilmiş olmasıdır.Tüm yapılar bugüne gelmiştir. Çinilerle kaplı olan Yeşil Cami, Bursa’nın olduğu kadar ülkemi-zin en güzel tarihsel yapılarından biridir.Caminin mimarı Hacı İvaz Paşa’dır. Yapıda,bazı Bizans dö-neminden kalma yapı malzemesi de kullanılmıştır. Yapının, devrin devlet dairesi olarak yapıldığı savunulur.

Yeşil Camii:Yeşil semtinde bu-lunan cami, 1419 yılında, Çe-lebi Sultan Mehmed tarafından yaptırılmıştır.“Ters T” planlı cami-lerden olan Yeşil Cami,Bursa’nın olduğu kadar ülkemizin en güzel tarihsel yapılarından biridir. Ca-minin mimarı Hacı İvaz Paşa’dır. Yapıda, bazı Bizans dönemin-den kalma yapı malzemesi de kullanılmıştır.Yeşil Camii’nin girişindeki taç kapı, Türk taş oy-macılığının güzel bir ürünüdür. “Mukarnaslı yaşmağı olağanüstü güzelliktedir. Kapı keme-rinde yeşil taş ve mermer kullanılmıştır. Taş Kapı’nın sağında ve solun-da ikişer pencere ve bunların arasında birer dış mihrap vardır.Bunlarda da çok ince taş işçiliği görülür”.(Bursa Ansiklopedisi,

“Yeşil Camii” maddesi)Caminin tüm süslemeleri ünlü şair Lamii Çelebi’nin babası olan Nakkaş Ali tarafından yaptırılmıştır.Caminin büyük bölümü çini ile kaplıdır. İç duvarlar,tavanlar, mahŞller ve geçiş eyvanları tümüyle çiniyle kaplıdır. Caminin çinileri Mec-nun Mehmet adlı bir usta tara-fından işlenmiştir.Camideki çini işçiliğinin en mükemmel örnek-lerinden biri de, on metreden yüksek olan mihrabıdır. Çeşitli geometrik motişerle çiçeklerin yer aldığı mihrap, caminin en güzel yerlerden biridir. “Kimi ya-zarlara göre, bu mihrap âdeta bir çini cennetidir. Dıştan içe doğru hat sanatının sırasıyla “sülüs” ve “küfî” biçemlerinin kullanıldığı bir yazı kuşağı ile, on iki sıra

istalaktitli bir silme, geometrik motişi bir su,daire biçimli bir proŞl ve sonra çiçekli iç pervaz gelmektedir. (…) Mihrabın sağ (bstı) yanında,iki taraşı korkuluk-ları bulunan dar bir merdivenle çıkılan, tepesi altıgen külahla ör-tülü ve özenli bir ahşap işçiliğinin ürünü olan “minber” yer almak-tadır. (Bursa Ansiklopedisi, “Yeşil cami” maddesi).Ahşap işçiliğin Bursa’daki en güzel örneklerini bu camide görmek mümkündür.Pencere kapakları, devrin ahşap işçiliğinin güzel örneklerindendir.Diğer camilerde bulunmayacak biçimde,dilimli kubbelerinde çok ince süslemeler bulunmaktadır. Cami içinde güzel bir şadırvan vardır. Şadırvanın tek parçadan yapılmış fıskiyesi eşsiz incelikte-dir.Araştırmacı gezgin Texier, bu yapıyı itirazsız, Bursa’nın belki de Osmanlı saltanatının en mükem-mel eseri olduğunu ifade eder.Tarihçi Hammer, eskiden caminin minaresi ile kubbelerinin de çini-

lerle döşeli olduğunu yazar.Evliya Çelebi de, bu camiye yeşil adının verilmesine gerekçe olarak yeşil renkli çinilerle örtülmüş olan minareleri ve kubbeleri göster-mektedir.

Yeşil Türbe (Çelebi Sultan Meh-med Türbesi):Yeşil Türbe, Çelebi Sultan Mehmed tarafından 1421 yılında yaptırılmıştır. Türbe-nin mimari Hacı İvaz Paşa’dır. Bursa’nın sembolü niteliğinde olan Yeşil Türbe plan olarak Selçuklu kümbetlerinin deva-mı gibidir. Sekiz köşeli ve üzeri yüksek kasnak üzerine oturan tek kubbeyle örtülü olan türbenin altındaki bodrum katta odalar bulunmaktadır. Türbenin içi ve dışı tamamen renkli sır ve mozaik çini tekniklerinden yapılmış çi-niler ile dikdörtgen ve altıgen çi-nilerle kaplı olup, bunların üzeri sarı yaldızla süslenmiştir. Duvar-lar Şruze renkli altıgen levha çini-lerle kaplı olup aralarında renkli su tekniğiyle yapılmış çinilerden oluşan madalyonlar vardır.Yalnız Bursa’nın değil, Türkiye’nin de sembolleri arasında yer alan Yeşil Türbe’nin en dikkat edici kö-şelerinden biri ceviz ağacından oyulmuş muhteşem kapısıdır. Türbenin ahşap ustası Tebrizli Hacı Ali’nin yaptığı bu kapıya rozet,geometrik, rumi gibi çeşitli yazı motifleri kazılmıştır. Kapının Bursa kemerli cumbası ve çevresi de çini kaplıdır.Türbenin içinde bulunan “çinili mihrap”, renkli süsleme sanatının bir şaheseri olarak kabul edilir.Türbenin or-tasında, zeminde bir kademe ile yükseltilmiş sekizgen kaide üze-rinde l. Mehmed’in muazzam çini lahdi bulunmaktadı.Sanduka, beyaz, mavi, sarı, lacivert renkte çinilerden oluşan bir bordür ile

Page 32: eylül 2010

30

NİLAYŞAHİNKANAT

(GÜMÜŞTEPE)MİSİ KÖYÜ

Page 33: eylül 2010

31

Doğancı Barajı’ndan sonra göreceğiniz Orhaneli-Bursa Yolu üzerinde eski bir Rum Köyü olan, üzümü ve şarabı ile ünlü Misi köyü, Uludağ’ın güneyindeki dağlık ve ormanlık bölgede yer alan tarihi bir köydür. Tarihi çok eskilere dayanan Gü-müştepe (Misi) köyünün ilk adının Mysia olduğu sanılıyor. Bursa’nın merkezinden 12 kilometre uzaklıkta, doğallığından hiçbir şey kaybetmemiş başka bir güzellikle sizi ağırlayacak olan Misi Köyü, asma yaprağı, misket üzümü ve şarabı ile çok ünlüdür. Bugün Gümüştepe Mahallesi adıyla Nilüfer Belediyesi’ne bağlanan Misi Köyü çok eski bir yerleşim yeri olduğu gibi, Hıristiyanlar için de önemli bir bölgedir. M.S.183 yılında Alex adlı bir keşiş, seksen beş kişilik maiyetiyle Hıristiyanların öncüleri olarak İnkaya ve Misi köylerine yerleştik-leri, “konsül”ün toplanarak İncil tartışması yapıldı-ğı tarihi kayıtlarda mevcuttur; bugün kalıntılarına rastlanılan manastır civarında İncil’in bir nüshası-nın gömülü olduğuna inanılır.

Page 34: eylül 2010

32

Page 35: eylül 2010

3

Page 36: eylül 2010

32

4