Upload
aylin-sari
View
238
Download
1
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Güneş Sistemi
Citation preview
Genel Bilgiler
1. Güneşten uzaklığına göre dördüncü gezegen Mars’tır. Kızıl görünüşü ile ”
kızıl gezegen” adını almıştır. Merih olarak da isimlendirilir.
2. Güneş, Ay ve Venüs’ten sonra, dünyâdan görülen en parlak gök cismidir.
3. Mars’ın iki uydusu vardır. Bunlardan Deimos, Mars’a ortalama 23.474
km mesafede 30 saat 18 dakikada bir turunu tamamlar. Phobos ise 9.380
km mesafede, 7 saat 39 dakikada bir turunu tamamlar. Deimos çıplak
gözle fark edilebilecek kadar ışık yansıtır.
4. Mars’ın atmosferini % 95 karbondioksit ve az miktarlarda argon, azot ve
oksijen meydana getirdiği, uzay araçlarının gönderdiği bilgilerle tespit
edilmiştir.
5. Atmosferde çok az miktarda su olmakla beraber oldukça kurudur.
6. Mars yüzünde atmosfer basıncı dünyanınkine nazaran düşük olup, 3-8
milibardır.
7. Bâzan saatteki hızı 400 km’ye ulaşan rüzgarlar eser.
8. En yüksek sıcaklık -20°C ve en düşük sıcaklık -140°C dolayındadır
Bilindiği gibi yıllarca Marsta yaşam olduğu düşünülmüştü, bu
teori için gerçekten geçerli sebepler vardı. Marsta da dünyadaki
gibi eksen eğikliği olduğundan mevsimler oluşur. Değişik
mevsimlerde yer kabuğunun değişik renkler alması yıllarca
astronomların marsta bitkisel yaşam olduğuna inanmalarına
neden olmuştur. Ayrıca mars yüzeyinde yer alan geniş
kanalların marslı yaratıklar tarafından kutuplardan ekvatora
su götürmek için yapıldığı sanılmaktaydı. Fakat ilki 1965'de
olmak üzere yollanan bir çok uzay sondası sayesinde marstaki
bu kanalların tamamen kendiliğinden var olduğu anlaşılmıştır.
Mars yüzeyi de ay yüzeyi gibi volkanik ve çarpma kraterleriyle
doludur. 1965'den başlayarak yollanan uzay sondaları sayesinde elde
edilen yüzey şekillerine isimler verildi. Tharsis bölgesinde artık etkinlik
göstermeyen Olympus Mons, Ascraeus Mons, Pavonis Mons ve Arsia
Mouns volkanları marsın en dikkat çekici yüzey şekilleridir. Bu
volkanların çevresinde meteorların açtığı kraterlere rastlanmaz. Çünkü
buradaki kraterler zamanla lav ile dolmuştur. Ayrıca ekvator
bölgesinden başlayarak 3000 km doğuya doğru uzanan bir vadi, sonra
kuzeye kıvrılarak Chryse'ye varır. Bu vadi bazı yerlerde 100 km
genişliğe ve 6 km derinliğe sahiptir. Bu denli bir vadinin yalnızca
akarsular tarafından oyulabileceği düşünülmektedir. Bu da daha önce
Mars yüzeyinde suyun var olduğuna inanılmasını sağlamıştır.
Mars manyetosferini 4 milyar yıl önce kaybetmiştir.
Böylece Güneş rüzgârları Mars’ın iyonosfer tabakasıyla
doğrudan etkileşime girerek atmosferi ince halde
tutmaktadır. Mars Global Surveyor ve Mars Express’in
her ikisi de, iyonize atmosfer parçacıklarının uzaya
sürüklendiklerini saptamışlardır.
Keşif
Mars’a günümüze dek, gezegenin yüzeyini, iklimini ve
jeolojisini incelemek üzere, SSCB, ABD, Avrupa ülkeleri
ve Japonya tarafından düzinelerce uzay gemisi (İng.
spacecraft), uydu/yörünge aracı (İng. orbiter), iniş
aracı/uzay gemisi (İng. lander) ve sonda/uzay keşif
aracı (İng. rover) gibi çeşitli uzay araçları
gönderilmiştir. Fakat bu uzay gemisi gönderme
denemelerinin yaklaşık üçte ikisi araçlar ya görevlerini
tamamlayamadan ya da görevlerine daha
başlayamadan bilinen veya bilinmeyen nedenlerle
başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Mars'ın uyduları Phobos ve Deimos adında iki küçük uydu olup nasıl oluştukları ve Mars etrâfında ki yörüngeye ne zaman geçtikleri bilinmemektedir. Fakat Mars'ın kütle çekim alanına kapılmış asteroitler oldukları düşünülmektedir.
Phobus ve Deimos'un hareketleri, Mars'ta bulunan bir gözlemciye Ay'ımızın hareketlerinden çok farklı görülürdü. Hızlı Phobus batıda doğar ve doğuda batar, sonra tekrar 11 saat sonra doğar. Eşzamanlı yörüngenin biraz dışında bulunan Deimos'sa Dünya'dan gelen gözlemcinin beklediği gibi doğudan doğar, fakat çok yavaş yükselir. 30 saatlik yörünge perioduna rağmen batıda batışı 2,7 gün tutar ve doğması da uzun sürer. Çünkü kendi dönüşü Mars'ın dönüşünden biraz daha yavaştır.
Mars'ın ayları, 1877de Amerikan astronomu Asaph Hall, Sr. tarafından bulundu. Hall, uzun aramadan sonra önceden varlıkları tahmin edilen bu gök cisimlerini tespit edebildi.
Mars Pathfinder tarafından çekilmiş Mars’ın dağınık kaya oluşumlu bir yüzey fotoğrafı
Mars’ın ve Güneş Sistemi’nin en yüksek dağı olan, 27.000 m. yükseklikteki Olimpos Dağı'nın (Olympus Mons) Mars’ın yörüngesinden çekilmiş fotoğrafı
Kuzey yarımkürenin yaz döneminde Mars atmosferinde saptanan metan gazı izleri-NASA
Plüton, formal adı 134340 Pluto, Güneş Sistemi'nde Eris'ten sonra bilinen en büyük cüce gezegen ve doğrudan Güneş'in etrafında dönen en büyük onuncu cisim. Önceleri gezegen olarak sınıflandırılmıştır. Plüton, birçok cismi barındıran Kuiper kuşağı'nın en belirgin üyelerinden biridir.
Plüton ilk defa, Arizona Lowell Gözlemevi'nde astronom Clyde Tombaugh tarafından 18 Şubat 1930 tarihinde keşfedilmiştir. Tombaugh, Plüton'u Neptün'ün yörüngesindeki anormallikleri açıklayabilecek bir gök cismini ararken bulmuştur.
Tombaugh iki hafta arayla çekilmiş fotoğraf çiftlerinde sistematik imajlama yoluyla, fotoğrafları karşılaştırarak, herhangi bir nesne değişikliği olup olmadığını araştırdı. Araştırmalarında bakış karşılaştırıcı kullanıyordu. Bu sistem levhaları hızla aşağı ve yukarı yönlerde değiştirerek değişiklikleri saptama metoduna göre işliyordu ve böylece fotoğraflar arasında konum ve görünüşü değişmiş olan herhangi bir nesnenin deviniminin sanal görüntüsü yaratılabiliyordu. 18 Şubat 1930'da Tombaugh, aynı yılın Ocak 23 ve 29'unda çektiği iki imaj arasında önemli bir görüntü devinimi olduğunu fark etti. 21 Ocak'ta çekilen çözünürlüğü iyi olmayan bir fotoğraf da bu yeni cismi onaylıyordu. Daha sonra yapılan dikkatli gözlemler de bu yeni cismi onayladı ve 13 Mart 1930'da Harvard Kolej Gözlemevi Plüton'un saptandığını duyurdu.
Plüton'un yörünge hızı 4.666 km/sn ve kütlesi 1.305×10²² kg'dir. Yüzey sıcaklığı yaklaşık -238°'dir. Plüton'un yüzeyinin bu denli soğuk olmasının sonucunda; zaman zaman sahip olduğu ince atmosfer dahi buz tutar. Plüton'un görsel parlaklık basamağı ortalama 15.1 olup, günberide bu rakam 13.65 olur. Plüton'u görüntülemek için yaklaşık 30 cm diyaframlı için teleskoplar kullanılır; çünkü açısal çapı yalnızca 0.11"'dir. Bugün bile, gelişkin teleskopların Plüton'un yüzey ayrıntılarını tam anlamıyla sunduğu söylenemez.
Plüton dört doğal uyduya sahiptir: ilk keşfedileni Şaron 1978'de James W. Christy tarafından keşfedilmiştir. Diğer küçük uyduları olan Niks ve Hidra ise 2005'te saptanmıştır. Ayrıca, Plüton-Şaron sistemi Güneş Sistemi'nin birkaç ikili sisteminin en büyüğü olması bakımından dikkate değerdir. 2011 Temmuz'unda Hubble Uzay Teleskobu tarafından çapı 13 ile 34 km arasında olan P4 adında 4. uydu keşfedilmiştir. Plüton'un uyduları, diğer gözlemlenen sistemler göz önüne alındığında Plüton'a oldukça yakındır. Bu özelliğinden dolayı Plüton sistemi, araştırmacılar tarafından: "Son derece yoğun ve büyük ölçüde boş" bir sistem olarak nitelendirilir.
Andromeda Gökadası, ayrıca Messier 31, M31 ve NGC 224 olarak da bilinir, Mitolojik bir kavram olan Andromeda'nın Türkçedeki karşılığı zincire vurulmuş kız anlamına da gelmektedir. Andromeda Takımyıldızında bulunan bir sarmal gökadadır. Spitzer Uzay Teleskobundan ele edilen verilere göre bir trilyon yıldıza ev sahipliği yapmaktadır. Samanyolu galaksisi ile arasındaki uzaklık yaklaşık olarak 2.2 milyon ışık yılıdır (ışık yılı: ışığın 1 yılda aldığı yoldur). 2006 ölçümlerine göre Samanyolu, Andromeda'nın kütlesinin ancak ~80%'ine sahiptir. Andromeda'nın bir diğer özelliği ise, çıplak göz ile Yer'den görülebilen en uzak gök cismi olmasıdır. Ayrıca Samanyolu'na en yakın büyük gökadadır.
Andromeda Bulutsu’su ilk defa, M.S. 964 yılında, İranlı gökbilimci Abdurrahman el-Sufi tarafından çıplak gözle gözlenmiştir. "Küçük Bulut" olarak adlandırdığı bu cismi "Sabit Yıldızlar" adlı eserinde tanımlamıştır. 1612 yılında Simon Marius, Andromeda’nın ilk çizimini yayınladığında, Charles Messier (1764), Al-Sufi’nin bu çalışmasından habersiz olarak, bunun yeni bir bulutsu olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine, Andromeda bulutsusu, Messier Kataloğuna “M31” olarak kaydedilmiştir.
Andromeda Gökadası ile ilgili ilk modern araştırmalar 100 yıl kadar önce fotoğraf tekniğinin ve dolayısıyla daha sönük kaynakları inceleme ve kaydetme olanaklarının gelişmesi ile başlamıştır. Isaac Roberts, Andromeda'nın spiral yapısını gösteren ilk fotoğraflarını 50 cm’lik teleskopu ile çekmiştir. O dönemde dışgökadaların varlığı bilinmediğinden, fotoğraflarda sarmal kolların dışında bulunan sönük yıldızların açıkça görülmesine rağmen, bunun bir gökada olabileceği düşünülmemiştir. Aksine Andromeda'da bulunan Büyük Bulutsu’nun zamanla yoğunlaşarak gezegen sistemine sahip bir yıldız olacağı düşünülmüştür. Aralarında Edwin P. Hubble'ın da bulunduğu birkaç araştırmacı, Samanyolu'nun ötesinde yıldız sistemlerinin olabileceği fikrini ileri sürmüşlerdir.
Yapısı Andromeda Gökadası'nın düzlemi, bakış doğrultumuza dik olmadığından, daralmış ve çevresi elips şeklinde görünmektedir. Teorik hesaplamalarla Andromeda’nın genişliğinin, 100,000 ışık yılı kadar olan uzunluğundan biraz daha küçük olduğu saptanmıştır. Mutlak parlaklığı -21m.1 kadir olup, Güneş'ten yaklaşık 24 kadir kadar daha parlaktır. Bu da, içinde güneş kadar parlak olan, en az 1010 adet yıldızın varlığını gerektirir. Bununla beraber, güneşten daha sönük olan yıldızların saptanmalarının güçlüğü ve görünen ışınıma pek az katkıda bulunmaları olasılıkları nedenleri ile hesaplanan bu sayı yalnızca bir alt limittir. Dolayısıyla, Andromeda Gökadası'ndaki yıldızların toplam sayısı, içinde 1011 güneş kütlesi bulunan Gökadamızın içindeki yıldızların sayısından en az iki kat kadar daha fazla olmalıdır.
Vikipedi özgür ansiklopedi (onaylanmış
bilgi)
Evren Atlası
Fen ve Teknoloji ders kitabım
Fizik Portalı.com