224
ESRARLI KADIN Üstü örtülü bir ka nı, gecenin karanlı ı içinde a ır a ır ilerliyordu. 1403 yılının ğ ğ ğ ğ sonralarıydı ve dondurucu bir rüzgar ortalı ı kasıp kavuruyordu. Genç ve gürbüz bir ğ atlı, ka nının önünden, ardından, yanından giderek öküzleri idare ediyor, arada sırada ğ kırbacını sırtlarında aklatıyordu. ş Ku kulu bir hali vardı. kide bir arkasına bakınarak gözlerini zifiri karanlı a dikmesi bir ş İ ğ eyden çekindi ini gösteriyordu. ş ğ Yol bir karı çamurdu ve durmadan sulu kar ya ıyordu. ş ğ Kalın kepene ine sarılmı olan atlı,bu a ır gidi ten huylanıyordu. At üstünde her ğ ş ğ ş zaman hızlı gitmeye alı , diz boyu karda bile, çabuk yürümenin yolunu bulmu bir ş ş ş insan olarak böyle yava gidi ten bunaldı ı belliydi. Fakat onu asıl bunaltan, gidi in ş ş ğ ş yava lı ı, gecenin karanlı ı ve so u u,ömründe ilk defa bir ka nıyı götürü teki şğ ğ ğğ ğ ş acemili i de ildi. Geriden gelecek birilerinden çekindi i anla ılıyordu. Kepene ine ğ ğ ğ ş ğ sarınmasında kendisini korumaktan çok,aralıksız ya an sulusepken altında yay kiri inin ğ ş gev ememesine çalı an bir mânâ vardı. Sada ını ve yayını, kepenek altında dikkatle ş ş ğ tutuyordu. Bir aralık, geriden sesler i itir gibi oldu. Ka nı tekerleklerinin gıcırtısı iyi dinlemeye ş ğ engel olmasın diye arabayı durdurdu. Gerileri dinledi. Ses yoktu. Geni bir soluk aldı. ş Aynı zamanda ka nının içinden bir kadın sesi duyuldu. ğ - Çakır A a ! ğ Atlı büyük bir saygı ile kar ılık verdi : ş - Buyur sultanım ! - Neden durduk ?

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Embed Size (px)

DESCRIPTION

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Citation preview

Page 1: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

ESRARLI KADIN

Üstü örtülü bir ka nı, gecenin karanlı ı içinde a ır a ır ilerliyordu. 1403 yılınınğ ğ ğ ğ

sonralarıydı ve dondurucu bir rüzgar ortalı ı kasıp kavuruyordu. Genç ve gürbüz birğ

atlı, ka nının önünden, ardından, yanından giderek öküzleri idare ediyor, arada sıradağ

kırbacını sırtlarında aklatıyordu.ş

Ku kulu bir hali vardı. kide bir arkasına bakınarak gözlerini zifiri karanlı a dikmesi birş İ ğ

eyden çekindi ini gösteriyordu.ş ğ

Yol bir karı çamurdu ve durmadan sulu kar ya ıyordu.ş ğ

Kalın kepene ine sarılmı olan atlı,bu a ır gidi ten huylanıyordu. At üstünde herğ ş ğ ş

zaman hızlı gitmeye alı mı , diz boyu karda bile, çabuk yürümenin yolunu bulmu birş ş ş

insan olarak böyle yava gidi ten bunaldı ı belliydi. Fakat onu asıl bunaltan, gidi inş ş ğ ş

yava lı ı, gecenin karanlı ı ve so u u,ömründe ilk defa bir ka nıyı götürü tekiş ğ ğ ğ ğ ğ ş

acemili i de ildi. Geriden gelecek birilerinden çekindi i anla ılıyordu. Kepene ineğ ğ ğ ş ğ

sarınmasında kendisini korumaktan çok,aralıksız ya an sulusepken altında yay kiri ininğ ş

gev ememesine çalı an bir mânâ vardı. Sada ını ve yayını, kepenek altında dikkatleş ş ğ

tutuyordu.

Bir aralık, geriden sesler i itir gibi oldu. Ka nı tekerleklerinin gıcırtısı iyi dinlemeyeş ğ

engel olmasın diye arabayı durdurdu. Gerileri dinledi. Ses yoktu. Geni bir soluk aldı.ş

Aynı zamanda ka nının içinden bir kadın sesi duyuldu.ğ

- Çakır A a !ğ

Atlı büyük bir saygı ile kar ılık verdi :ş

- Buyur sultanım !

- Neden durduk ?

Page 2: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Çakır bir saniye dü ündü. 'Ses duyar gibi oldum' demedi. Tehlike ihtimâlindenş

bahsetmek istemedi i anla ılıyordu. Gür sesiyle :ğ ş

- Atımın üzengi kayı ını düzelttim sultanım, diye cevap verdi. Arada bir susma oldu.ş

Sonra içerden tekrar kadın sesi geldi :

- Daha çok gidecek miyiz ?

Çakır, gözlerini gökyüzünde dola tırarak unları söyledi :ş ş

- Gecenin yarısını geçtik. Gün do madan varırız sultanım !ğ

Ka nıdaki kadının,çok düzgün bir konu ması ve ahenkli bir sesi vardı. Çakır, birkaçğ ş

saniye bekledi. Yeniden ses gelmeyince ka nıyı yürüttü,fakat bir defa daha arkasınağ

bakmadan da kendini alamadı...

Bu genç atlının, bir e kiya saldırısından çekindi i belliydi. Böyle bir kı gününde buş ğ ş

yörelerde e kiya dola mazdı. Onun daha büyük bir tehlikeden endi e etti iş ş ş ğ

anla ılıyordu. Bu sonsuz yollarda,gecenin bu vaktinde, ka nıdaki kadınla tek ba ınaş ğ ş

giden atlının, kar ısına çıkacak veya ardından yeti ecek olanlar kaç ki i olursa olsun,ş ş ş

onlarla bir ölüm dirim çarpı masına girmekten çekinmeyece i belliydi. Kendisini de ilş ğ ğ

ka nıdaki kadını dü ünüyordu.ğ ş

Arabanın dört ucundaki iki er ar ınlık direklerin yanları ve tepesi kalın keçelerleş ş

sımsıkı kapatılmı tı. çerdeki kadın,keçe duvarlı küçücük oda da oturuyor ve bu odayaş İ

dı ardan kar ve so uk sızmıyordu. Ka nının dö emesine kalın ilteler konmu , üzerineş ğ ğ ş ş ş

halılar yerle tirilmi ti. Kadın, sırtında ve yanlarında yastıklar oldu u halde bu so ukş ş ğ ğ

gece de meçhulden gelip, meçhule do ru gidiyordu. Omuzlarında ve dizlerinde değ

yün örtüler vardı. Bu ekilde üç ki inin sıkı ık olarak oturabilece i ka nı odasınınş ş ş ğ ğ

kalanını bir iki sandıkla bir iki yiyecek torbası dolduruyordu.

Zaman ilerledikçe rüzgar artıyordu. Biraz önceki sulusepken imdi ku ba ı karş ş ş

olmu tu. Ö leden beri aralıksız yürüyen öküzlerde yorgunluk belirtisi ba lamı tı.ş ğ ş ş

Çakır, ömründe ilk defa bir ka nı yürütüyor, öküz yediyordu. Hayvanlar yava ladıkça,ğ ş

Page 3: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

yahut ona, yava ladılar gibi geldikçe kamçısını indiriyor, hattâ bazan atının üstündenş

onları tekmeliyordu. Fakat, öküzler bildiklerinden a mıyor, ezeli ve ebedi a ırlıklarıylaş ş ğ

battal battal yol almakta devam ediyordu.

Çakır'ın gözleri, bir aralık ileride hafif bir ı ık görür gibi oldu. O zaman kepene ininş ğ

altındaki yayına el attı. Sada ından bir ok çekerek gözlerini ı ı a dikti.ğ ş ğ

I ık kaybolmu tu.ş ş

Sonra tekrar, fakat bu sefer ba ka bir noktadan gözüktü. Çakır, ka ları çatılarakş ş

bakıyordu. I ık tekrar yok oldu. Üçüncü seferinde bir de il, birçok ı ık birden peydaş ğ ş

oldu. Bir ikisi parlarken ötekiler sönüyor, bazan hepsi birden parlıyor,sonra birlikte

kayboluyor,tekrar yanıyorlardı.

Çakır, gülümsedi. Anlamı tı, kar ıda ı ık falan yoktu. Uykusuzluktan gözüne ı ıklarş ş ş ş

gözüküyordu. Uykusuz ve yorgun sava günlerinde de birkaç defa böyle oldu unuş ğ

hatırladı.

imdi de yorgun ve uykusuzdu. Bir gün önce hiç uyumamı tı. Bu ikinci gece deŞ ş

sabaha yakla ıyordu. Yorgunluk ve ka nıdaki kadını dü ünmekten do an üzüntününş ğ ş ğ

a ırlı ı ile bir türlü hızlı yürümeyen öküzlerin verdi i öfke kendisini bitirmi ti.ğ ğ ğ ş

te imdi demin ki ı ıklardan eser yoktu. Bütün ovayı kar bürümü tü. Sonsuz birİş ş ş ş

beyazın içinden gidiyorlardı. Yol iz kaybolmu tu ama yolu a ırmalarına imkân yoktu.ş ş ş

Karı karı bildi i bu yerlerde yolu kendisi a ırsa bile at a ırmazdı. Bu dü ünceyleş ş ğ ş ş ş ş ş

can yolda ı olan sevgili atının ıslak yelesini ok adı.ş ş

Havada henüz bir a arma olmadı ı halde Çakır, sabahın yakla tı ını anladı. Birazğ ğ ş ğ

önce, yanından geçtikleri bir tümsekle üstündeki üç a aç da köy'e varmak üzereğ

olduklarını bildiriyordu. Ka nıdaki kadına bu müjdeyi vermek aklından geçtiyse değ

hemen bundan caydı. Uyumu olabilirdi. Yahut kendi seslenmesindenş

heyecanlanabilirdi.

Page 4: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Çakır, imdi öküzlerin daha yava yürümelerine müsaade ediyordu. Çünkü yavaş ş ş hareket edilirse tekerlekler gıcırdamıyordu. Çakır'ın köy'e gürültüsüzce varmak istedi iğ

anla ılıyordu. Herhalde üç bin, bilemedin dört bin adım sonra, varmak istedikleri yereş

eri eceklerdi.ş

Sona yakla makta olanların sabırsızlı ı Çakır'ın da yüre ini sarmaya ba lamı tı.ş ğ ğ ş ş

çinden bine kadar saymaya karar verdi... Saydı.İ

Bir bin daha... Fakat bu sefer be yüze gelmeden sayıyı a ırdı. Beyni dü üncelerleş ş ş ş

dolup ta ıyordu. Gö e ve ufuklara baktı. Belli belirsiz bir a artı ba lamı tı. Birdenş ğ ğ ş ş

canlandı ve gülümsedi. Çevik bir hareketle atından atladı. Arabanın önüne geçti. Bir

eliyle öküzlerin boynuzlarından tuttu. imdi onları daha a ır yürütüyor, hiç sesŞ ğ

çıkarmamasına çalı ıyordu. At, kendi kendine ve uysal adımlarla sahibini takibş

ediyordu. Bu sırada, ka nıdaki kadın, yava ça seslendi :ğ ş

- Geldik mi Çakır A a ?ğ

Çakır gözleri bir köy evine çevrilmi oldu u halde cevap verdi :ş ğ

- Geldik sultanım !

Bu 'sultanım' kelimesi gayet yava söylenmi ti. Önünde durdukları ev tek ba ına,ş ş ş

köyün en kıyısındaki evdi. En yakın evden bile elli adım uzaktaydı. Asıl köy daha biraz

ilerde ba lıyordu. Kırk evlik bir köydü.ş

Çakır, ka nıyı kapıya kadar yakla tırarak durdurdu. Çevresine öyle bir baktıktan sonrağ ş ş

kapıyı tıkırdattı. Bekledi.

Bütün köyde, derin bir sessizlik vardı. Sabırsızlıkla yeniden ve daha kuvvetle vurdu,

dinledi. çerde bir kıpırdama vardı. Bir daha vurdu. Yürüyen birinin ayak sesleriİ

yakla tı ve bir kadın sesi duyuldu.ş

- Kim o ?

Page 5: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Çakır, a zını kapıya yakla tırarak cevap verdi :ğ ş

- Aç, ana benim...

- Çakır ! Sen misin ?

Kapı açıldı ve orta ya lı bir kadın, hayretle genç adama baktıktan sonra ka nıyış ğ

görerek sordu :

- Konuk mu var Çakır ? Bu zamanda niye geldin ?

Çakır, elini dudaklarına götürerek, sus i areti verdikten sonra yava ça :ş ş

I ı ı yakıp yardıma gel....,dediş ğ

Kadın, eve girerken kendisi de ka nıya yakla arak arkadaki keçe perdeyi araladı.ğ ş

Sırtındaki kepene i çıkararak karların üzerine attıktan sonra ka nıdaki sandıklardanğ ğ

birini kavrayarak kepene in üzerine oturttu :ğ

- Eve girelim sultanım ! dedi.

çerideki kadın,yava hareketlerle iltenin üzerinden keçe perdeye kadar yakla tı.İ ş ş ş

Çakır, elinin uzatmı tı :ş

- Sandı a basarsanız sultanım... dedi.ğ

Sandı ı bir merdiven gibi kullanan kadın a ır ve ihtiyatlı hareketlerle, Çakır'ın elindenğ ğ

tutmu oldu u halde indi. Üç dört adımda kapıdan girdi. Yaktı ı mumu tutarakş ğ ğ

ortalı ı aydınlatan ev sahibinin kılavuzlu u ile yürüyüp sedire oturdu. Gülümseyen birğ ğ

yüzle 'Ho geldin konuk' diyen ev sahibine 'Ho bulduk bacım' cevabını verdiktenş ş

sonra kimsenin duymayaca ı kadar yava bir sesle 'Allah'a hamdolsun' diye söylendi.ğ ş

Çakır, bu sırada büyük bir çabuklukla i görüyordu. lk önce ka nıdaki sandıklarlaş İ ğ

torbaları, sedirin yanına ta ıdı. Sonra öküzlerle atını ahıra çekti.ş

Page 6: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Bu evde Satı Kadın, iki ya ındaki o lu ile birlikte oturuyordu. Çakır'ın süt anası olan veş ğ

onun tarafından sahici bir ana kadar sevilen Satı Kadın kom u Türkmen oyma ındanş ğ

bu köye otuz yıl önce gelin gelmi ti. imdi kırk be ya ında,sa lam,dinç ve iyi yürekliş Ş ş ş ğ

bir kadındı. Büyük o lu Ni bolu sava ında,kocası da Ankara Sava ında ehitğ ğ ş ş ş

olmu lardı. ki kızını evlendirip gurbete göndermi , bu evde iki ya ındaki küçük o luş İ ş ş ğ

Evren'le yalnız kalmı tı. Bir dile i Evren'i sipahi yapmaktı. Kocası ve büyük o lu azapş ğ ğ

olarak orduya gitmi ler,azap olarak ölmü lerdi. Ama sipahilik ba kaydı. Bu bakımdanş ş ş

süt o lu Çakır'a bayılırdı.ğ

Satı Kadın, bunları dü ünürken Çakır'ın sesini duydu :ş

- Ana ! Yiyece imiz vardı ama iki gündür sıcak bir yeme e hasret kaldık. Bize birğ ğ

tarhana çorbası yapar mısın ?

Çakır bu sıcak yeme i kendisi için de il,konuk için istiyordu. O itiraz etmesin diyeğ ğ

böyle konu uyordu.ş

Kadın zaten oca ı yakmaya hazırlanıyordu. Kuca ında odunlar ve çıra vardı.ğ ğ

Çakır, yakla arak yava ça, 'Ana hem i ini gör,hem de biraz beni dinle' dedikten sonraş ş ş

yava ça bir eyler fısıldadı. Satı Kadın'ın gözleri açılmı tı.ş ş ş

- Ne diyorsun Çakır ?, diye mırıldandı.

Çakır yine yava ça bir eyler söyledikten sonra 'Ana ' Bana Kuran üzerine and ver'ş ş

dedi ve koynundan bir Kuran çıkardı. Süt ana, onu alıp öperek ba ına koydu. Evin enş

uzak kö esine, konu un gözünden tamamıyla saklı bir yerine gittiler. Kadın, Kuran'a elş ğ

basarak yemin etti.

Çakır, yeniden bir eyler söyledi ve ' te bunun için kalamam. Çorbayı dahiş İş

içemeyece im. Köy uyanmadan gitmeliyim' , dedi.ğ

Birlikte konu un yanına döndüler. Çakır, saygılı bir durum almı tı :ğ ş

Page 7: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Sultanım, dedi. 'Bana izin ver. Her eyin gizli kalması için hemen gitmem lazım.ş

Anamın a zı sıkıdır. Güvenilecek kadındır. Kuran'a el basarak da and verdi. Her emriniğ

yerine getirecektir. Ben ilk fırsatta yine gelece im. Allaha ısmarladık.ğ

Bunları söyleyerek ilerledi. 'Sultanım' diye söz etti i kadının ete ini öptü ve 'Bir emrinğ ğ

var mı ?' diye sordu.

Mumun titrek ı ı ında yüzü solgun görünen ve asil bir çehre ta ıyan bu güzel ve çokş ğ ş

genç kadın, yanındaki deri torbanın içinden küçük bir kese çıkararak uzattı .

- Bunu al Çakır A a ! Lazım olur dedi. yili ini ve sadakatini unutamam. Allahğ İ ğ

yardımcın olsun. Üzerimizdeki büyük hakkını helal et.

Bu sözler o kadar büyük bir vakar ve hüzün içinde söylenmi ti ki, Satı Kadın'ın gözleriş

ya ardı. Çakır da üzgündü. Uzatılan keseyi alarak onun arzusunu yerine getirdi. 'Helalş

olsun' dedi. Tekrar ete ini öptükten sonra hızla evden çıktı.ğ

Çakır evden çıkarken yalnız küçük bir yiyecek torbası almı tı. Çabuk adımlarla ahıraş

yürüdü. Deminden beri biraz samanla oyalanmı olan atına bir avuç arpa verdiktenş

sonra dı arı çekti. Sipahi atı öyle bol yem yiyemezdi. Gün a arıyor, lapa lapa karş ğ

ya ıyordu. Bir sıçrayı la atına atladı. Geldi i yola yöneldi, uzakla tı. Biraz sonra sonsuzğ ş ğ ş

ovada kayboldu.

BALA HATUN

Çakır'ın, gizlice süt anasının evine getidi i genç kadın,bir tehlikeyi önlemek için böyleğ

saklanıyordu. Amasya Be i ad geldi Pa a'nın küçük ye eni olan Bala Hatun,Yıldırımğ Ş ş ğ

Bayazıd'ın o ullarından sa Be 'in haremiydi. Sel gibi kahraman kanının aktı ı,Türk'ünğ İ ğ ğ

Türk'ü kırdı ı o korkunç Ankara Sava ından sonra Yıldırım Bayazıd tutsak dü üp kendiğ ş ş

canına kıyınca,o ulları Osmano ullarının görene ine uyarak be lik davasınağ ğ ğ ğ

kalkmı lar,birbirlerine kar ı gelmi lerdi. Büyük ehzade Süleyman Beş ş ş ş ğ Edirne'de,ortanca ehzade sa Be Bursa'daydı.ş İ ğ

Page 8: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Osmanlı ülkesinde Bursa ve Edirne iki ba kent oldu u için devletin ba ına ancak buş ğ ş

ehirleri elde etmekle geçibilirdi. sa Be böyle dü ünüyordu. Ancak u varş İ ğ ş ş

ki,kendisini tanımamı lardı. Çaresiz vuru acaklardı.ş ş

sa Çelebi de öyle yapmı ,vuru mu tu. Fakat talih kendisine hiç yar olmuyordu.İ ş ş ş

Sipahisi pek az oldu u gibi,babasının en de erli devlet adamlarından hayatta olanlarğ ğ

da karde lerinin yanında kalmı lardı. Bir iki çarpı manın yenilmeyle bitmesi,hemen tekş ş ş

ba ına denilecek ekilde da dan da a kaçı lar, sa Be 'de bir kaygı yaratmı tı. Talihinş ş ğ ğ ş İ ğ ş

kendisine güler yüz göstermeyece ini bir önsezi ile anlıyordu. Nihayet emanetiniğ

verir,ebedi sükûna kavu urdu. Bir Osmano lu olarak bundan hiçte çekinmiyordu. Onuş ğ

dü ündüren ey ba kaydı. Büyük bir a kla sevdi i Bala Hatun üç dört ay sonraş ş ş ş ğ

dünyaya bir çocuk getirecekti. Bu çocuk erkek olur ve ve kendisi de davayı

kaybederse karde leri bu çocu u sa bırakmazlardı. Bu de i mez,merhametsiz birş ğ ğ ğ ş

kanundu.

sa Be ,i te bu do mamı çocu u ve onun öldürülmesiyle sevgili evde i Balaİ ğ ş ğ ş ğ ş

Hatun'un duyaca ı korkunç kederi dü ünüyordu. Onu saklamalı,emniyete almalıydı.ğ ş

Bunu yaparsa hem daha kıyasıya dövü ebilecek,hem de ölürse gözü arkadaş

kalmayacaktı.

sa Be ,günün birinde padi ah olması muhtemel bir ehzade oldu u için siyasi veİ ğ ş ş ğ

tedbirli dü ünmeye daha çocuklu undan beri alı ıktı. Bala Hatun'u öyle birisineş ğ ş

emanet etmeliydi ki,hem a zı sıkı,hem gözü pek olmalı,üstelikte dikkati kendi üzerineğ

çekmeyecek durumda bulunmalıydı. Kendi adamları arasında bu kıratta ancak Çakır

vardı. Henüz çok gençti ama sadakatin ve fedakarlı ın örne i bir yi itti,fakat tanınmığ ğ ğ ş de ildi. Karası Sanca ında tımarlı bir sipahiydi. Ankara Sava ındaki binlerce bilinmedikğ ğ ş

kahramandan birisi de oydu. Havadaki mevhum noktaları bile vuran keskin ni ancış

Ça ataylılara kar ı kalkanı ile kendisini korudu u gibi sava ın harman edildi i kanlı birğ ş ğ ş ğ

yerinde de bir defa kılıcıyla sa Be 'i kurtarmı tı. Hele Aksak Temür Be 'in Türkistan'aİ ğ ş ğ

dönü ünden sonra Yıldırım'ın o ulları birbirine dü tü ü zamanki kavgalar... te Çakırş ğ ş ğ İş

ne özü mert oldu unu bu sırada ortaya dökmü tü. Yıldırım Bayazıd'ın o lu Mehmedğ ş ğ

Be 'le yapılan o talihsiz vuru mada Çakır olmasaydı belki de sa Be imdiğ ş İ ğ ş

ya amayacaktı.ş

Page 9: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Onun , bir tahta köprü ba ında durarak Mehmet Çelebi askerleriyle tek ba ına birş ş

vuru ması vardı ki,destanlara geçse yeriydi. sa Be yaralı,yorgun atı ile Çakır'ınş İ ğ

kazandırdı ı zaman sayesinde uzakla ıp kurtulabilmi ,Çakır da,kendisini suya atarakğ ş ş

akıntının yardımıyla selamete ula mı tı. Çakır,güvenilir bir adamdı.ş ş

Çarpı maların duruldu u,Mehmed Be ordusunun çekildi i günlerin birinde saş ğ ğ ğ İ

Be ,Çakır'ın yanına ça ırmı ,mahzun bir yüzle öyle demi ti :ğ ğ ş ş ş

- Çakır ! imdilik tehlikeden uzak gibi görünüyoruz. Fakat benim içime do uyor.Ş ğ

Sonum iyi olmayacak. Kendimi de il,hatunumu dü ünüyorum. Yüklüdür. Birkaç ayğ ş

sonra bir çocu umuz do acak. Osmanlı'nın töresini biliyorsun. Benim ba ıma bir eyğ ğ ş ş

gelir,sonra da bu çocuk erkek do arsa onu ya atmazlar. O zaman Bala Hatun peri anğ ş ş

olur. Bunu önlemek lazım. Bu da Bala Hatun'un hiç kimsenin bilmedi i bir yereğ

saklanmasıyla olur. Benim böyle bir yerim yok. Osmano lu oldu um için nereyeğ ğ

gitsem tanınırım. Acaba sen onu emniyetli bir yere saklayamaz mısın ? Senin tımarının

bulundu u köyde bir ev sa layamaz mıyız ?ğ ğ

Çakır,biraz dü ünmü ,sonra :ş ş

- Bu bakımdan benim köyüm o kadar emniyetli sayılmaz be ,demi ti. Çünkü ben değ ş

köyün tımarlısı oldu um için orada tanınırım. Fakat süt anamın köyü oldukça sapadır.ğ

Evi köyün kıyısında,kendisi de Türkmendir. Biraz sıkı tı mı,a irete sı ınırlar. Hem deş ş ğ

süt anam a zı sıkı kadındır. Bala Hatun'u oraya götürelim.ğ

sa Be ,biraz dü ünmü ,sonra bu teklifi kabul etmi ti. kisi ba ba a verip Bala Hatun'uİ ğ ş ş ş İ ş ş

nasıl kaçırıp saklayacaklarını tasarlamı lardı. Bu i i ikisinden ba ka kimse bilmeyecekti.ş ş ş

sa Be ,dikkati ba ka yere çekmek için bir askeri yürüyü gösterisi yapacak,kendiİ ğ ş ş

buyru undaki yerlere bu ekilde fermanlar,buyrultular gönderecekti.ğ ş

Mevsim güzdü. Ya murların ba ladı ı,so u un arttı ı böyle bir zamanda yüklü oldu uğ ş ğ ğ ğ ğ ğ

için fazla korkuya kapılmaması gereken bir kadını tehlikeler arasından sıyırarak uzak

bir köye götürmek güç i ti. Fakat güç,müç bu i yapılacaktı.ş ş

Page 10: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Çakır, e kin altına atladı ı zaman,yanında sa Be 'in verdi i keskin ve benzersizş ğ İ ğ ğ

kılıç,koynunda da bir fermanla bir mektup vardı. Ferman yine aldatmaca idi. Çakır'ın

sözde ulak vazifesi gördü üne halkı inandırmak için yazılmı bulunuyordu. Mektup iseğ ş

Bala Hatun'a idi. Birkaç satırla durum anlatılıyor ve Çakır'ın kendisini selamete

ula tıraca ı söyleniyordu. Evet,yalnız birkaç satır....En tehlikeli maceraya atılırken,ölümeş ğ

giderken veya veda ederken bile birkaç satır... Osmano ulları çok konu masınığ ş

sevmedikleri gibi,uzun yazmaktan da ho lanmazlardı. Osmano ulları büyük iş ğ ş yaparlar,fakat bundan bahsetmezlerdi.

Çakır, sa Be 'in verdi i keseden harcayarak bir köyden aldı ı ka nının üstünü ba kaİ ğ ğ ğ ğ ş

bir köyde kalın keçelerle örttü. Üçüncü bir köyde sa be içinmi gibi ka nıyaİ ğ ş ğ

un,bulgur,elma doldurdu. Dördüncü bir köye giderken un torbalarını bir dereye attı ve

köyden bir kaç temiz ilte ve yastık alarak ka nıya yerle tirdi. Köylerden ak amş ğ ş ş

olurken yola çıkıyor,gece karanlı ında yol de i tirerek gayesine do ru ilerliyordu.ğ ğ ş ğ

Bala Hatun'un oturdu u köye varmadan bir gün önce,tam ö le vakti bir ormanğ ğ

kıyısında üç dervi e rastladı.... Acayip suratlı,acayip kılıklı adamlardı. Bu so ukta gö üsş ğ ğ

ba ır açık geziyorlardı. kisinde de saç sakal birbirine karı mı tı. Hele bir tanesi iri yarığ İ ş ş

ve korkunç bir eydi. Kalın sopasını kaldırarak :ş

- Dur,Sipahi diye ba ırdı.ğ

Çakır,durdu. Aynı zamanda :

- Ben Sipahi de ilim,diye cevap verdi.ğ

ri dervi ,ormanda u uldayan bir sesle:İ ş ğ

- Sipahisin,dedi. Saklama ! Bozlak Baba'dan sır saklanmaz.

Çakır,bir belaya çatmak üzere oldu unu anlamı tı. Çevresine bakındı. Ka nıya bir zararğ ş ğ

gelmesinden korkuyordu. Dervi ,sanki Çakır'ın aklından geçenleri anlamı gibi tekrarş ş

gürledi :

Page 11: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Sipahi ! Ka nıda ne var,söyle ! Bozlak Baba'dan sır saklanmaz.ğ

Çakır'ın gözü kızıverdi :

-Bozlak Baba kim ? diye sordu.

Dervi ,elini çıplak gö süne gayet sert bir vuru la vurarak :ş ğ ş

- Benim,ben dedi.

- Anladık. Ne istiyorsun ?

Dervi ,sopasını kaldırarak ka nıya uzattı :ş ğ

- Ka nıda ne var ?ğ

- Azık !

- Mektubu ver !...

Damdan dü ercesine söylenen bu söz Çakır'ı bir hoplattı :ş

- Bre aptal ! Sen aklını mı kaçırdın ? Sana azık var diyorum,mektup istiyorsun. Yoksa

azıkla de il de ka ıt yemekle mi doyuyorsun ?ğ ğ

Dervi bu sözleri i itmemi gibiydi. Çakır'ı iyice korkutan u sözleri ba ırarak söyledi :ş ş ş ş ğ

- Koynundaki mektubu ver !

sarpa sarmı tı. Dervi keramat sahibiydi. Yoksa Çakır'ın koynundaki gizli mektubuİş ş ş

nereden bilecekti ? Çakır, atın üzerinde dizlerinin titredi ini hissetti. Bala Hatun'u içineğ

yerle tirip süt anasının köyüne götürece i ka nı olmasa hemen mahmuz vurup dörtş ğ ğ

nala kaçardı. Fakat u ka nı o kadar mühimdi ki,onu bırakmaktansa ölüme razıydı. Buş ğ

dü ünceyle kendisini toparlayarak ba ırdı :ş ğ

Page 12: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Yıkıl önümden , u ru kılıklı herif !ğ

Dervi yine oralı de ildi. Sopasını tehditkar bir ekilde sallayarak yeniden gürledi :ş ğ ş

- sa Be 'in ça ıtı sipahi...Koynundaki mektubu ver !...İ ğ ş

Bu sözler üzerine Çakır'ın beyninde bir im ek çaktı. Bu dervi ler Yıldırım Bayazıd o luş ş ş ğ

Mehmed Be 'in adamlarıydı. Mehmed Be ,bütün Osmanlı ülkesine,ta Edirne'ye kadarğ ğ

her çe itten insanlar yollayarak propagandaya giri ti i gibi,demek ki sa Be ülkesininş ş ğ İ ğ

göbe ine kadar da adam sokmu tu. Bu dü ünce Bozlak Baba'nın keramatindenğ ş ş

do an korkuyu Çakır'ın yüre inden sildi. Aynı zamanda dervi ,atın gemini tutarakğ ğ ş

cümlesini tekrarladı :

- Mektubu ver !

Öteki iki dervi üç dört adım geride ta gibi hareketsiz duruyorlardı. Çakır,kafası iyiceş ş

kızmı oldu u halde bir hamlede atından atlayarak dervi in kolunu tuttu :ş ğ ş

- Atımı bırak,diye ba ırdı.ğ

Dervi çok uzun boylu ve iri yarı idi. Çakır'ın ba ı ancak omuzuna geliyordu. O zamanş ş

dervi ,elini Çakır'ın gö süne dayayarak iddetli itti ve Çakır bir kaç adım geriyeş ğ ş

gittikten sonra sırt üstü yere dü tü. Zebella kılıklı dervi in zebani gibi de kuvvetliş ş

oldu u anla ılıyordu.ğ ş

Artık ok yaydan çıkmı tı. Top gibi zıplayarak aya a kalkan Çakır,çevik bir hareketleş ğ

kepene ini sırtından attı. Yıldırım hızıyla kılıcını sıyırdı. Kaplan gibi ileri atılarak kılıcınığ

savurdu. Bu tam bir sipahi vuru uydu. O kadar ustaca ve öyle hızla vurmu tu ki,derviş ş ş yere bir kütük gibi dü tükten sonradır ki,ba ı gövdesinden ayrılarak yuvarlandı,bir kaçş ş

adım ötede kaldı.

Page 13: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

O zaman umulmadık bir ey oldu. Ölen dervi in arkada larından biri ve geride duranış ş ş

da aynı çeviklikle sırtından abasını attı. Dervi abasının altından da ba ka bir sipahiş ş

çıkmı tı. O da im ek hızıyla kılıcını çekti ve :ş ş ş

- Davran bre sa Be çerisi ! diye haykırarak Çakır'ın üzerine atıldı. Kılıçlar havada birİ ğ

çarpı tı. Ayrıldı,yine çarpı tı.ş ş

Artık i in gizli kapaklı tarafı kalmamı tı. Vuru an iki sipahi de bunu bildikleriniş ş ş

haykırı larıyla belli ediyorlardı. Çakır,kılıç savururken 'Al ! sa Be a kına...'diyeş İ ğ ş

ba ırıyor,kar ısındaki hamle yaparken 'Al ! Mehmed Be a kına ! diye kar ılıkğ ş ğ ş ş

veriyordu. Ormanın kıyısından vuru an sanki iki tımarlı de il de iki ordu idi. Öyle birş ğ

gayret ve istekle kılıç savuruyor,öyle bir inatla çarpı ıyorlardı ki,gören bir meydanş

sava ının sonucu bu iki ki inin dövü üne ba lı sanırdı.ş ş ş ğ

Vuru uzadıkça iki sipahi övünmeye ve birbirini kızdırmaya da ba ladılar. Çakır havadaş ş

döndürdü ü kılıcını dü manına indirirken :ğ ş

- 'Bana Barako lu Çakır derler ! ' diye haykırdı. Beriki onun hamlesini çeldikten sonrağ

kendisi saldırdı ve :

- Bana da Çapano lu Çakır derler ! diye ba ırdı.ğ ğ

Demek ki vuru anlar ada tı.ş ş

Barako lu Çakır yeniden bir vuru yaptı ve :ğ ş

- Senin gibi ada olmaz olsun ! diye gürledi.ş

Öteki hemen kar ılık verdi :ş

- Be enmediysen adını de i tir !ğ ğ ş

Fakat ad de i tirmeye lüzum kalmadı. sa Be 'in Çakırı,kılıcını Mehmed Be 'in Çakırınağ ş İ ğ ğ

de dirmesini bildi. Boynu ile omuzu arasına kılıç yiyen Çaparo lu,önce dimdik durdu.ğ ğ

Page 14: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Sonra yüzünü hafifçe gö e kaldırdı. Ddaha sonra,kılıcını sımsıkı kavramı oldu u haldeğ ş ğ

devrildi.

Çakır,dü en ada ına bakmaya vakit bulamadan acı bir at ki nemesiyle gözlerini atınaş ş ş

çevirdi. Gördü ü manzara uydu. Öteki dervi ,Çakır'ın atına binmi ti. Usta bir biniciğ ş ş ş

sürü ü ile oradan uzakla maya çalı ıyor fakat sadık at gitmek istemeyerek ahlanıyorş ş ş ş

ve ki niyordu. Dervi ,dizginle yürütemedi i atı,kalın sopasıyla sürmek için habireş ş ğ

vuruyordu. Canı yanan at,be on adım ko uyor sonra durarak yenidenş ş

dönüyor,ki niyor,direniyordu.ş

Çakır çok dü ünmedi. Kılıcını atarak bir kaç adım ko tu. Sada ından çekti i okuş ş ğ ğ

yayına yerle tirip gezledi,atın nal sesi ve ki nemeleri arasında bir ok vınlayı ı duyuldu.ş ş ş

Arkasından okla delinmi dervi in kaskatı yere yuvarlandı ı görüldü.ş ş ğ

Sadık hayvan ko arak sahibinin yanına geldi. Çakır yorgun,soluyordu. Bir dakika atınaş

dayanarak geni geni nefes aldı. Sonra onu ok ayarak ölen sipahiye yakla tı.ş ş ş ş

Silahlarını topladı. Üstünü aradı. Cepkeninin içindeki boynuna ba lı deri torbadağ

dürülmü bir ka ıt buldu.ş ğ Bu Mehmed Be 'in bir buyrultusu idi. Ka ıdın verildi iğ ğ ğ

Çakır'ın kendi adamı oldu unu,istediklerinin yapılmasını bildiriyordu. Üstündeğ

tu rası,altında imzası vardı. 'Çakır' adının buyrultuda yazılı olması Çakır'ı sevindirdi.ğ

Öteki Çakır için verilen ka ıt kendi i ine yarayabilirdi. Bunu koynuna yerle tirdi.ğ ş ş

ki dervi le sipahi'nin ölülerine baktıktan sonra ' sa Be u runa...'diye mırıldandı. Atınaİ ş İ ğ ğ

atlayarak ka nıyı yürütmeye ba ladı ve hedefine do ru ilerledi.ğ ş ğ

BARAKO LUĞ ÇAKIR

Çakır yirmi ya ında,Karasılı bir sipahiydi. Küçük bir tımarı vardı. Tımarın geliriş

kendisinden ba ka iki cebeli'nin de sava a hazır bulundurulmasını sa layacak kadardı.ş ş ğ

Tımar sahibi olalı ancak iki yıl olmu tu. Babası ehit dü tü ü zaman kendisi küçükş ş ş ğ

oldu u için tımar amcasına kalmı ,amcası ölünce de kendisine geçmi ti. Babasıylağ ş ş

amcası Osmano ullarının,dedeleri de Karasıo ullarının ordusunda hizmet etmi lerdi.ğ ğ ş

Page 15: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Barako lu ailesi çok eski,küçük bir be ailesiydi. Selçuk padi ahları zamanından beriğ ğ ş

sipahi oldukları söylenirdi.

Anası kendisini do ururken öldü ü için onu Satı Kadın emzirmi ,gür sütüyle Çakır'ığ ğ ş

gürbüz bir çocuk olarak yeti tirmi ti. Bu Türkmen süt ana ne temiz yürekli kadındı !ş ş

Bilgisiz,fakat görgülü,saf fakat akıllı,gözü pek, becerikli bir anaydı. Çakır'ı öz o lu gibiğ

ba rına basmı ,Çakır da onu öz ana gibi sevip saymı tı.ğ ş ş

Çakır, baba ve amcasından sipahi terbiyesi,süt anasından Türkmen terbiyesi alarak

tam bir yi it gibi yeti mi ti. Çelik - çomak oynayarak ba layan hayat,daha sonrağ ş ş ş

güre ,binicilik ve ciritle devam etmi ,bunun arkasından da okla ni ancılık ve de nekleş ş ş ğ

kılıç idmanları gelmi ti. Hocadan okuyup yazma ve Kur'an dersleri almı ,kış ş ş gecelerinde kahramanlık ve Battal Gazi hikayeleri dinlemi ti.ş

On iki ya ındayken kı ın korkunç oyunlar oynarlardı. Ortada kazan kaynardı. Oyununş ş

esası rakibinin elini kaynar suya batırmak,kendi eli batarsa ba ırmamaktı.ğ

Kaç defa arkada larının elini kaynar suya daldırmı ,kaç defa kendi eli daldırılmı tı.ş ş ş

Orada hazır yo urt durur,eli kaynar suya batıp ha lananların yanıklarına hemen yo urtğ ş ğ

sürülürdü. Gık demezlerdi. Ha lanan el ilk gecesi sabaha kadar yanardı da yılmazlardı.ş

Bir defa içlerinden biri eli ha landı ı zaman acıdan ba ırdı ı için darılmı lar,erkekli eş ğ ğ ğ ş ğ

sı dıramadıkları bu hareketten ötürü aylarca yüzüne bakmamı lardı.ğ ş

Bir kere de güçlü bir arkada ıyla kapı ırken ikisinin birden eli kazana dalmı tı. Heleş ş ş

bir keresinde kazan devrilmi ,aksi tarafta iti meyi seyreden arkada larının bir ço ununş ş ş ğ

bacakları ha lanmı tı.ş ş

Bunlar korkunç oyunlardı. Ama bu korkunç oyunlarla acıya dayanmayı,çevik

davranmayı ö reniyorlar,iradelerini keskinle tiriyorlardı.ğ ş Rum o lanları gibi yalnızğ

yiyip içip e lenecek de illerdi ya...ğ ğ

Amcası tımarlı sipahi iken Çakır'a Türk usulü silme tokat atmasını ö retmi ti. Hasmınınğ ş

yüzüne iddetle indikten sonra onu silerek ayrılan bu tokat yaman eydi. A açş ş ğ

gövdelerine tokat atarak idman yaparken onun yamanlı ını pek anlamamı ,fakat birğ ş

Page 16: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

gün, yakınındaki Rum köyünden üç çocukla kavga ederken nasıl nesne oldu unuğ

görmü tü. Öyle ki,içlerinden biri ve en irisi tokatı yiyip devrilince öteki ikisi tabanaş

kuvvet kaçmı ,ya ıtları arasında en hızlı çocuk olan Çakır onlara yeti ememi ti.ş ş ş ş

Do rusu kaçan Rum'a yeti meye imkanğ ş yoktu. Bu onlara Tanrı vergisiydi.

Çakır'ın silme tokat hakkındaki dü üncesi daha sonra ba ka bir sipahi çocu u ileş ş ğ

dövü ürken olgunla mı tı. Bu sefer tokadı yiyen kendisiydi.ş ş ş

Önce birbirlerine bir iki tokat ve yumruk savurmu lar,fakat tam konduramamı lardı.ş ş

Çok geçmeden silme tokat Çakır'ın yüzünde patlamı ,gözünün kama ması geçti iş ş ğ

zaman kendisini yerde bulmu tu. Her halde bu tokat tam tarifine uygun atılmış ş olacak ki,yalnız kendisini devirmekle kalmamı ,duda ının ucunu da i irip kanatmı tı.ş ğ ş ş ş

te Çakır,böyle büyüdü.İş

On be ,on altı ya larında iken ba ından geçen bir olay,daha do rusu atlattı ı birş ş ş ğ ğ

tehlike onu sa Be 'le tanı tırmı tı :İ ğ ş ş

Çakır bir gün ormana bal almaya gitmi ti. Ormanın bir yerinde arılar büyük bir yarı ınş ğ

içine alı mı lar,bal yapıyorlardı. De ne ini,bal kabını,yüz örtüsünü ve arıları kaçıracakş ş ğ ğ

tütsüyü alarak ormana dalan Çakır,yarık a acın biraz uza ında uzun zaman bekleyipğ ğ

arıların uzakla tı ını gördükten sonra yüzünü örterek usulca a aca yakla mı ,tütsüyüş ğ ğ ş ş

yakarak son arıları da kaçırmı ve çiçek kokulu balı bıça ıyla çabuk çabuk keserekş ğ

uzakla mı tı. Arılar küme halinde gelip ballarını azalmı görürlerse yanındakilereş ş ş

saldırıyorlardı. Çakır bunu bildi i için süratli adımlar atıyordu.ğ

Birden bire kar ısında be ki inin dikildi ini gördü. Suratsız ve kılıksız kimselerdi.ş ş ş ğ

Fakat tepeden tırna a pusatlı idiler. çlerinden biri sıska,uzun boylu ve çok esmerğ İ

olanı i renç bir sırıtma ve çirkin bir sesle sordu :ğ

- O kazanda ne var delikanlı ?

Çakır,bıça ı yanında oldukça kimseden korkmazdı. Meydan okurcasına cevap verdi :ğ

Page 17: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Sana ne ! Kim oluyorsun da soruyorsun ? U ru kulaklı herif büsbütün sırıttı :ğ

- Bu ne kabadayılık böyle be zade ! Cellat Mıstık'ı tanımadın mı ?ğ

Cellat Mıstık diyince Çakır,i i anladı. Bu herif yol kesip adam öldüren Çingene Mıstıkş

olacaktı. Pervasızca sordu:

- Yoksa sen Çingene Mıstık mısın ?

Öteki kahkaha attı :

- Nasıl da bildin ! Bunu bildi in gibi elindeki kazanı,kemerindeki akçayı isteyece imiğ ğ

de elbet bilirsin.

- Ben elin pis çingenesine kazan mazan vermem !

Mıstık alaya ba ladı :ş

- Vay be zadem... Sen de mi çingeneyi hor görüyorsun ? Çingene adam de il mi ?ğ ğ

Sonra birden suratı de i ti. Korkunç bir hal aldı. Yanındakilerden birine çingeneğ ş

edasıyla buyurdu :

- Ulan bo ! u deli Türk'ün elinden kazanı alıp dersini ver de dünyanın kaç bucakİ Ş

oldu unu anlasın !ğ

bo, bir elini bıça ına atarak Çakır'a do ru yürüdü. 'Dersini ver ' demek,bu çingeneİ ğ ğ

e kıyaların dilinde öldür demekti. Fakat umulmadık bir ey oldu.ş ş

Deli Türk'ün silme tokadı yıldırım hızıyla bo'nun suratına indi ve tokadın aklayı ıİ ş ş

koca ormanda bir kaç kere yankılandı. Çakır bu i i yaparken,de ne ine geçirerekş ğ ğ

omuzuna vurdu u kazanı sopadan kaydırıp yere atmı ve sopasını sol eliyleğ ş

kavramı tı.ş

Page 18: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Çingene u rusu yerde baygın yatıyordu. Bir anlık a ırma ve susmadan sonra Cellatğ ş ş

Mıstık'ın bed sesi havada çınladı :

- Gebertin !

Bu söz üzerine en yakındaki çingenenin,saldırmasını havada parlatarak atıldı ığ

görüldü.

Çakır,sol elindeki de ne ini sa ına geçirdi. De nek bo lukta bir döndükten sonrağ ğ ğ ğ ş

çingenenin ba ına inip tok bir ses çıkardı. Bu vuru da da,bayırda saldıran kurt veş ş ğ

ayılardan korunmak için yapılan vuru tu. En azgın aç kurt bile bu vuru u ba ınaş ş ş

yiyince ölürdü. Tabiidir ki , çingene e kıyası kurt kadar dayanıklı de ildi. Çakır'ın yediş ğ

ya ından beri de nekle vuru talimi yaptı ından da habersizdi. Deminki silme tokadış ğ ş ğ

yiyen bo, belki bir kaç dakika sonra kendine gelebildi. Ama ikinci çingene o andaİ

cehennemi boylamı tı.ş

Cellat Mıstık,üst üste iki adamının bu toy o lan tarafından yere serildi ini görünceğ ğ

durumun ciddili ini anladı ve çılgına döndü. U ursuz bayku sesiyle haykırıpğ ğ ş

adamlarını da kı kırtarak Çakır'a saldırdı. Pala ve saldırmalarını çekmi lerdi.ş ş

Çakır'ın de ne i a maz ini lerle hedefini buluyordu. Fakat deminki kadar tesirliğ ğ ş ş ş

de ildi. Çingeneler o sopanın tılsımlı oldu unu anlamı lardı. Pala ile de ne iğ ğ ş ğ ğ

dü ürmeye çalı ıyorlar,fakat ba aramıyorlardı.ş ş ş

Çakır, fırıldak gibi dönüyor,üç Çingene tarafından sarılmamaya u ra ıyordu. Bir ikiğ ş

vuru yapmı ,hatta birisinin palasını bile dü ürmü tü ama herif bu hengamede onuş ş ş ş

yerden tekrar almaya muvaffak olmu tu.ş

Yorulmaya ba lamı tı. ri kıyımdı ama ne de olsa çocuktu. Teke tek gelseler i kolaydış ş İ ş

ama çevrilmemek için bir ona, bir ötekine ko arak vuru yapmak,ku atılır gibi oluncaş ş ş

be on adım se irterek kendisini emniyete almak az yorucu de ildi.ş ğ ğ

Geni geni soluyordu. Üstelik Cellat Mıstık'ın palası,yana ında bir yara açmı ,ılık kanş ş ğ ş

boynundan içeri sızmaya ba lamı tı.ş ş

Page 19: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Bir aralık yine ko arak e kıyalardan uzakla tıktan sonra geriye döndü ve Mıstık'ınş ş ş

ötekilerden biraz açılmı oldu unu gördü. Fırsat bu fırsattı. Öldürücü bir vuru la herifiş ğ ş

çökertirse yamakları ya kaçar ya yenilirdi. De ne i atadan gördü ü biçimdeğ ğ ğ

döndürerek savurdu. Hızından havada ıslık sesi,ardından bir çatırdı i itildi. Yazık !...ş

De nek,pala ile çarpı arak kırılmı ,Çakır'ın elinde üç karı lık güdük bir parça kalmı tı.ğ ş ş ş ş

Aynı zamanda bıça ına el atmı fakat daha çekmeden Çingene'nin palası omuzunağ ş

inmi ti.ş

Çakır,bir adım geri fırlayarak bıça ını sıyırdı ve omuzundaki yaranın acısıyla gözleriğ

im eklenerek kar ısındakilere baktı. Gözlerine inanamıyordu : Önünde bir bölükş ş ş

Osmanlı atlısı duruyordu ve bir ses :

- Tutun melûnları,diye gürlüyordu.

Bakı larını gezdirince durumu kavradı. Yirmi kadar atlı vardı...Bir kaçı yere inerek üçş

çingeneyi yakalamı tı. Geni bir soluk aldı. Acısını unuttu. Kurtulmu tu.ş ş ş

Çingenelerin tutulması için buyruk veren adam,çok genç,yakı ıklı birisi,her halde birş

be di. Giyimi ve pusatları alımlı idi. Atından inmi olanlardan biri,yaralarını görmekğ ş

için Çakır'a yakla ırken yava ça :ş ş

- Bu gördü ün bey,padi ahımız Yıldırım Bayazıd'ın o lu sa Be 'dir demi ti.ğ ş ğ İ ğ ş

sa Be , çok hafif,belli belirsiz gülümseyerek sordu :İ ğ

- Nasıl yi itçe dövü tü ünü gördüm . Kimsin ?ğ ş ğ

Çakır, elini ba rına basarak ba e ip selamladı :ğ ş ğ

- Adım Barako lu Çakır. Sipahi o luyum,be !ğ ğ ğ

sa Be ,ba ıyla Çingeneleri i aret etti :İ ğ ş ş

Page 20: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Ya bunlarla davan nedir ?

- Bunlarla davam yok. Bunlar Çingene u rusudur. Ba ları da i te u Cellat Mıstık....ğ ş ş ş

- Bunlar seni soymak mı istediler ?

- Evet be !ğ

- u yerdekileri sen mi hakladın ?Ş

- Evet be !ğ

sa Be Mıstık'a döndü. Ka ları çatılmı tı :İ ğ ş ş

- Bre melûn ! Çingeneli ine bakmayıpta Türk Sipahisinin o lunu soymaya mı kalkarsınğ ğ

?

Mıstık'ta cevap verecek hal kalmamı tı. Omuzundan yakalamı olan askerin pençesiş ş

altında titriyordu.

ehzade, bir yerde yatan çingenelere, bir de yakalanmı olanlara baktıktan sonraŞ ş

buyru unu verdi :ğ

- Melûnların ölüsünü de,dirisini de u a açlara asın da sipahi o luna kasdetmenin neş ğ ğ

demek oldu unu cümle alem görsün.ğ

Buyruk yerine getirildi.

sa Be , Çakır'a döndü :İ ğ

- Barako lu ! Nasıl olsa günün birinde sipahi olacaksın. Tımarın bo alıncaya kadarğ ş

benim adamlarım arasına girmek ister misin ?

Çakır,bir dizini yere vurarak,elini ba rına bastı :ğ

Page 21: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Canımı kurtardın Be ! Senin kullarından olmayı cana minnet bilirim,diye cevapğ

verdi.

te Çakır, sa Be 'le böyle tanı tı ve onun maiyetine böyle girdi. Do rusu yedi iİş İ ğ ş ğ ğ

ekmeyi hak edecek kadar fedakarlık gösterdi. Amcası ölüp tımar kendisine kaldı ığ

zaman gene sa Be 'in yanından ayrılmadı. Onun yalnız kulu de il,en yakın arkada ıİ ğ ğ ş

da oldu.

Çakır denenmi ,sınanmı ki iydi. Birinci sınıf bir asker,vefalı bir yolda tı. Tam birş ş ş ş

Türk'tü. Belki zamanında hiç bir yasa,töre tanımaz fakat inanarak ba landı ı sa Be 'inğ ğ İ ğ

bir buyru unu en büyük yasa sayarak bu u urda ölebilirdi. Kendisine gösterilen güvenğ ğ

onu ımartmıyordu. Aradaki sınırı hiç bir zaman a mıyordu. Kar ı kar ıya arap içipş ş ş ş ş

dünyayı dumanlı gördükleri günler de olmu ,fakat o zamanlarda bile ne sa Be onunş İ ğ

gönlünü kırmı ne de Çakır, sa Be 'de en küçük bir ho nutsuzluk uyandırmı tı.ş İ ğ ş ş

ehzade terbiyesi ile sipahi terbiyesi hiç aksamadan ba da ıp gidiyordu.Ş ğ ş

Bu yakınlık Ankara Sava ında en yüksek noktasına varmı tı. O can pazarında,o ölüm -ş ş

dirim karga alı ında,insan kanının sudan ucuz oldu u o kahramanlık meydanındaş ğ ğ

onlar yine birbirlerinden ayrılmamı lardı. Çakır, sa Be sayesinde hayatta oldu unuş İ ğ ğ

unutmuyor,gerekirse onu kurtarmak için ölümü göze almaya hazır ve hevesli

bulunuyordu. sa Be ise bu kadar sadık ve candan bir arkada ı kaybetmeninİ ğ ş

ölümden beter oldu unu dü ünerek kendisinden çok onu koruyordu.ğ ş

O benzeri görülmemi sava ta ayrı ayrı kaç kere ölümün veya tutsaklı ın e i ineş ş ğ ş ğ

kadar gelmi ler,fakat sıyrılmanın yolunu bulmu lardı.ş ş

te Çakır,bu Çakır'dı ve imdi karde leriyle taht davasına kalkan sa Be 'in güvendi iİş ş ş İ ğ ğ

adam oldu unu gösteriyordu. Daha yirmi ya ında idi ama ya adı ı hayat,geçirdi iğ ş ş ğ ğ

sava lar onu gün görmü ,ya lı bir ki i kadar pi irmi ,olgunla tırmı tı.ş ş ş ş ş ş ş ş

imdi Bala Hatun'u emniyete almı olmanın verdi i gönül rahatlı ı ile karlı yollarda atŞ ş ğ ğ

sürerken ne yorgunlu unu,ne açlı ını duyuyor,ba ka hiç bir istek kendisiniğ ğ ş

ilgilendirmiyordu.

Page 22: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

DELİ KURT

Aradan on yıl geçti...

Çakır,bu on yılda kendi köyüne ve tımarına ancak be on kere u rayabildi. Öyleş ğ

dünya kavgalarına girdi,ba ından öyle i ler geçti ki,nasıl olupta ya adı ına kendisi bileş ş ş ğ

a ıyordu.ş ş

sa Be öldükten sonra i ler sarpa sardı. Birkaç yol ölüm tehlikesi geçirdi. te oİ ğ ş İş

zaman öteki Çakır'ın üstünde buldu u buyrultu, Mehmed Be 'in buyrultusu ile canınığ ğ

kurtardı. Demek ki Allah böyle takdir etmi ti. Karde lerin en küçü ü olan Mehmedş ş ğ

Be ,Osmanlı ülkesine be olmu ,öteki karde ler bu dünyadan el etek çekmi lerdi.ğ ğ ş ş ş

Artık memlekette iç kavgası kalmamı ,düzen kurulmu ,kendisi de Osmanlı Padi ahış ş ş

Mehmed Be 'in sipahileri arasına girmi ti.ğ ş

Bütün bu karga alıklar,vuru malar,tehlikeler arasında da Bilecikli bir kızı sevmi ,onunlaş ş ş

evlenmi ,iki kız çocu u olmu tu. imdi Ay e be ,Fatma üç ya ındaydı.ş ğ ş Ş ş ş ş

Çakır,on yıl sonra ilk defa süt anasının evine gidiyordu.

Bala Hatun'u bulup bir dile i varsa yerine getirmek, sa Be 'in çocu unu görmek,içindeğ İ ğ ğ

dayanılmaz bir istek haline gelmi ti. Bu on yılda ancak iki defa süt anasına para veş

haber yollayabilmi ,fakat kendisi ondan haber alamamı tı. Ara sıra içine bir ürpertiş ş

geliyordu. Bu ürpertiyi do uran sebep Satı Kadın'ın ölmü olması ihtimaliydi. Oğ ş

zaman Bala Hatun ne yapardı ?

Süt anası öyle çabuk ölecek insanlardan de ildi ama her insana gelen kazalardan biriğ

ona da gelmi olamaz mıydı ?ş

Çakır, beynine yerle mek isteyen kötü dü ünceleri geride bırakmak için atınış ş

mahmuzladı. On yıl önce,gece karanlı ında bir türlü ilerlemek bilmeyen ka nı ile u ruğ ğ ğ

gibi gizlice geldi i bu köye bahar güne inin ı ı ı altında salına salına girdi.ğ ş ş ğ

Page 23: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Evin önünde bir at durunca Satı Kadın kapıdan göründü. Elli be ine gelmi ti. Fakatş ş

hâlâ dinç ve yakı ıklıydı. Yüzü hâlâ kırı mamı tı. Boru de il, Türkmen kızıydı.ş ş ş ğ

Evinin önüne gelen atlıyı öyle bir süzdü. Ka larının çatıklı ı,bakı larının sertli i geçti.ş ş ğ ş ğ

Gülümseyerek :

- Çakır, sen misin ? diye ba ırdı.ğ

Çakır,atından atlamı tı.ş

- Benim ya !... Az kalsın o lunu tanımayacaktın...ğ

Sarıldılar. Süt anasının elini öptü. Kadın hasretle süt o luna bakıyordu.ğ

- Tanımam ya. On yıl önce yirmi ya ında,adeta çocuktun. imdi koca adamş Ş

olmu sun...ş

- Sadece koca adam de il,baba da oldum. Yakında torunların el öpmeye gelir.ğ

Satı Kadın'ın sevinçten gözleri ya armı tı :ş ş

- Hey Allahım hey ! Kaç torunum var ?

- ki torunun var. Ay e ile Fatma. Ama o lum olmadı.İ ş ğ

- Allah ömür versin. O da olur.

Sustular. On yıllık hasret bu üç be sözle dinmi olamazdı. Ama ikisi de ba ka birş ş ş

konunun akıllarına gelmesiyle sözü burada,sanki sözle mi gibi kestiler ve önlerineş ş

baktılar.

lk konu an, Satı Kadın oldu :İ ş

Page 24: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Atını ahıra çekte içeri gel.

Bunu söyleyerek eve girdi.

Çakır, hüzünlendi inin farkındaydı. On yıl önce ölen sa Be için on yıl sonra Balağ İ ğ

Hatun'a 'Ba ın sa olsun' demek,onun yeniden akaca ı muhakkak olan göz ya larınış ğ ğ ş

seyretmek güç olacaktı. Bu dü ünceyle elini mümkün oldu u kadar a ır tutarak atınış ğ ğ

ba ladı. Takımlarını çıkararak önüne biraz saman koydu. Yava adımlarla yürüyerekğ ş

kapıya geldi. Bir iki saniye durduktan sonra içeri girdi. Satı Kadın ayakta kendisini

bekliyordu. Bu deminki gülümseyen,tatlı bakan kadın de ildi. Tuhaf bir hali vardı.ğ

Çakır,çevresine bakınarak yava sesle sordu :ş

- Hatun nerde ?

- Hatun yok !

Bu cevap pek acı bir sesle verilmi ti. Çakır'ın gözleri açıldı :ş

-Gitti mi ?

- Hayır !

- Ne oldu ?

Satı Kadın ba ını yana,bu eve ilk geldi i gün Bala Hatun'un oturdu u sedire çevirdi.ş ğ ğ

Yava sesle :ş

- Hatun sizlere ömür.....dedi

Yüzünde ve gövdesinde ölüm yoklamalarının kaç izini ta ıyan, Azraille yüz göz olanş

Çakır,bo azına bir yumrunun tıkandı ını,içinde bir yerin burkuldu u duydu. Mırıldandığ ğ ğ

:

Page 25: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Allah rahmet eylesin...

Bir tımar sipahinin iki gün aç veya uykusuz kalmadan yorulması görülmü ,i itilmiş ş ş de ildi. Fakat i te Çakır imdi ne aç veya susuz ne de uykusuz oldu u haldeğ ş ş ğ

yorgunluk duyuyordu. Bitkin adımlarla yürüyerek sedirin öteki ucuna oturdu. Beride

sanki Bala Hatun varmı gibi saygılı bir duru la yerle erek süt anasının yüzüne baktı :ş ş ş

- Hatun ne zaman öldü ?

- sa be 'in haberini aldıktan be altı ay sonra...İ ğ ş

- Çocuk ne oldu ?

Satı Kadın,evin açık kapısından,bir ey arıyormu gibi kırlara baka baka cevap verdi :ş ş

- Çocu u do du. Adını Murad koydu. Dört ay sonra sa Be 'in ölümünü ö rendi.ğ ğ İ ğ ğ

Birden sütü kesildi,kendisi de durgunla tı. Bizim a iretten bir süt ana buldum. ki ayş ş İ

burada kalarak çocu u emzirdi. Hatun'un gözü artık çocu unu da görmüyor,yalnızğ ğ

gözlerini yere dikerek dü ünüyor,arada sırada a lıyordu. O kadar yalvardı ım haldeş ğ ğ

yiyip içmiyordu. Günden güne soluyordu. Bir ak am o luyla beraber yatmak istedi.ş ğ

Yeniden kendine geliyor diye sevinmi tim. Çünkü çocu u büsbütün bana bırakmı tı.ş ğ ş

O gece o lunu sevdi,öptü. Onunla konu tu. Ertesi sabah kalktı ım zaman Balağ ş ğ

Hatun'u ölmü buldum. Muradcık Hatun'un uzatmı oldu u koluna ba ınış ş ğ ş

yaslamı ,öylece yanında yatıyor,anasının yanaklarını ve saçlarını ok ayarak 'Ana,ana'ş ş

diye sesleniyordu. Gözleri ya lıydı. Hatun'un da gözleri ya lıydı. Belli ki ana o ulş ş ğ

a la ıyorlardı. Murad, o zaman bir ya ındaydı. Kuca ıma aldı ım zaman yüzünüğ ş ş ğ ğ

anasına döndürmü ,eliyle onu göstererek hazin hazin a lamı tı. Anasına hiçş ğ ş

dü künlü ü yoktu. Daha çok bana alı mı tı ama bunun sahici ana oldu u,bir dahaş ğ ş ş ğ

bulu mamak üzere ayrılaca ı galiba küçük yüre ine do mu tu. Hatunu gömdük.ş ğ ğ ğ ş

Mezarı kaybolmasın diye ba ına bir tahta diktim. O günden beri yaz kı demez,herş ş

cuma,ba ında bir Fatiha okurum.ş

Satı Kadın sustu. A lıyordu. Çakır da bir çocuk gibi a lamamak için kendisini güçğ ğ

tutuyordu. Birden sordu :

Page 26: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Murad nerde ?

- Evren'le davar gütmeye gittiler. Gün batmadan gelirler.

Kara haber Çakır'a Evren'i unutturmu tu.ş

- Büyüdüler mi ?

- Evren on ikisinde, Murad onunda. Karde gibi büyüyüp çıktılar. Yalnız Allahın günüş

güre ip yara bere içinde kalırlar.ş

Süt anası,Çakır'a erik pestili ezmi ti. Testide so utulmu su ile yapılan erbet cana canş ğ ş ş

katardı. Çakır,kaseyi sonuna kadar içtikten sonra 'Eline sa lık ana' dedi ve zamansızğ

bir ey isteyen çocuklardaki yüz safiyeti ile :ş

- Bana Hatun'un mezarını gösterir misin ? diye sordu.

Mezara giderlerken yoldaki tanıdıklar kendisini selamlıyorlar. Çakır,verilen selamları

alıyor fakat ço unu tanımıyordu. Aklı ba ka yerde,ba ka eylerde idi.ğ ş ş ş

Köyün mezarlı ı sapa yerdeydi. Birden Satı Kadın ' te burası' dedi.ğ İş

Bir toprak yı ınının önünde idiler. Ba ında kırık dökük bir tahta parçası vardı. Demekğ ş

ki Yıldırım Bayazıd o lu sa Be 'in evde i, adgeldi Pa a'nın ye eni olan Bala Hatun,oğ İ ğ ş Ş ş ğ

asil ve güzel kadın u gösteri siz yı ının altında yatıyordu. Bütün mezarlık ziyaretçileriş ş ğ

gibi Çakır da filozofla tı. Dünyanın,hayatın bo lu unu ve mânâsızlı ını dü ündü. saş ş ğ ğ ş İ

Be 'i hatırladı ve içlendi.ğ

Ellerini açarak bir Fatiha okudu. Ölümün,erken veya geç de i mez bir kader oldu unuğ ş ğ

içinden tekrarladı. Gönlü biraz ferahlamı olarak mezarlıktan ayrıldı. Eve döndüler.ş

Page 27: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Satı Kadın,süt o lunun çok sevdi i börekten yapmak için hamur tahtasının üstündeğ ğ

yufka açıyordu. Çakır,anasının ustalıkla ve çabuklukla yaptı ı bu i e bir müddetğ ş

baktıktan sonra :

- Ana,bu ne hız böyle ? Hamuru da nasıl inceltiveriyorsun ? Ben kırk gün u ra samğ ş

bu i i yapamam,dedi.ş

Satı Kadın gülümsedi :

- Ben de kırk yıl u ra sam senin gibi kılıç savuramam. Dünya yaratılırken i ler değ ş ş

bölü türülmü ...ş ş

Bu sırada kapının önünde gürültüler oldu,sesler i itildi ve arkası kapıya dönük olanş

Çakır,süt anasının :

- te Deli Kurt geldi,dedi ini duydu.İş ğ

- Deli Kurt mu ?

- Evet !

- O da kim ?

- Kim olacak, Murad !

- Neden Deli Kurt diyorsun ?

- Ben demiyorum,köylü diyor ama hani yakı mıyor da de il...ş ğ

Kapıda ayak sesleri oldu ve Çakır ba ını çevirdi. ki gürbüz o lan kıpırdamadanş İ ğ

duruyorlar,bir kendisine bir Satı Kadın'a bakıyorlardı.

Satı Kadın ciddile mi ti. O luna seslendi :ş ş ğ

Page 28: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Evren ! Yabani gibi ne duruyorsun ? te senin Çakır a an....Elini öpsene....İş ğ

Evren biraz ürkek adımlarla ilerledi. El öptü. Kadın bu sefer Murad'a baktı. - 'Deli

Kurt ! Hadi sen de Çakır amcanın elini öp o lum...! Çocuk pervasızca ilerledi. Çakır'ınğ

elini öptükten sonra onu yakından bir süzdü :

- Sen Sipahi misin ? diye sordu.

- Sipahiyim ya !

- Ben de Sipahi olaca ım !ğ

Bu sözler o kadar büyük bir ciddiyetle ve o kadar sevimli bir eda ile söylenmi ti kiş

Çakır gülümsedi ; Onu ba rına basarak alnından öptü :ğ

- Olursun n allah...İ ş

O zaman yakından Murad'ın yüzüne baktı. sa Be 'in küçültülmü örne i idi. Aynıİ ğ ş ğ

gözler,aynı burun,hatta aynı duru ... çi yeniden sızladı. Yamalı,yırtık pırtık giyimlerş İ

içinde,alnındaki,yüzündeki,ellerindeki çizik ve sıyrıklar arasında bunun bir be o lu,birğ ğ

Osmano lu oldu u belliydi. u kadar ki, bu gerçe i daha do rusu bu korkunç gerçe iğ ğ Ş ğ ğ ğ

süt anasıyla kendisinden ba ka kimse bilmiyordu. Bilemeyecekti de... Hatta Murad'ınş

kendisi de kim oldu unu bilmiyordu. Demin Satı Kadın yufka açarken onu nasuıl birğ

telkinle büyüttü ünü anlatmı tı. Deli Kurt,kendisini Osman adlı bir adamın o lu olarakğ ş ğ

biliyor. Osman'ı da Çakır'ın dayızadesi diye tanıyordu. Anasının adını Ay e diyeş

bellemi ti. Ara sıra mezarına gidiyordu.ş

Çakır'ın üstüne ba ına,bıça ına,duvara asılmı olan kılıç,sadak ve yayına bakarak sorduş ğ ş

:

- Amca ! Kaç ya ında sipahi olurum ?ş

- Biçimine gelirse on sekizinde olabilirsin.

Page 29: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Murad bu biçimine gelmenin ne demek oldu unu anlayamamı tı. Zihninde kısa birğ ş

hesap yaptıktan sonra :

- Sekiz yılda Sipahi olaca ım,dedi.ğ

Evren'e bakarak ilave etti :

- Sen de azap olursun !

Evren , bundan ho lanmadı :ş

- Neden azap oluyor mu um ?ş

-Ata binmesini bilmiyorsun...

- Nasıl bilmiyorum ?

- Elbette bilmiyorsun. Geçen gün dü memi miydin ?ş ş

Murad,hakikaten Deli Kurt'tu. Deli men bir konu ması vardı ki, Çakır'ın pek ho unaş ş ş

gidiyordu. Satı Kadın söze karı tı :ş

- Güre te hırslarını yenemeyince yarı ıyorlar da... Evren bir iki yol attan dü tü amaş ş ş

Deli Kurt dü medi. Daha imdiden usta binici...ş ş

Aslında ikisi de usta binici idi. kisinde de Türkmen kanı vardı. Kom u yayladakiİ ş

Türkmen obasının çocuklarıyla arkada lık ederken ata binmesini ö renmi ler,atış ğ ş

sevmi lerdi.ş

Murad'a 'Deli Kurt' denilmesinin sebebi at sevgisindeki a ırılı ı idi. Ata bindi mi deliyeş ğ

döner,tehlikeli sürü ler yapardı. Dört nala giderken yerden çomak kapmasını bütünş

Türkmen çocuklarından iyi ba arırdı. Hiçbir eyden korkmazdı. Tek ba ına oldu uş ş ş ğ

zaman bile on ki iye saldırmaktan çekinmezdi. Be ya ındayken ba layan deli menli iş ş ş ş ş ğ

Page 30: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

on ya ında son kerteye ula mı tı. Do rusu 'Deli Kurt' lakabı kendisine pekş ş ş ğ

yakı ıyordu.ş

HAYÂLETLER

Çakır,ak am yeme ini kederli bir sevinç içinde yedi. Yeti mi ,yarın birer yi it olacak ikiş ğ ş ş ğ

çocu u gördükçe keyifleniyordu. Fakat Murad'a bakıp da aklına sa Be geldikçe,yahutğ İ ğ

gözleri Bala Hatun'un oturdu u sedire de dikçe üzülüyordu.ğ ğ

Talih ba ka türlü yürüseydi sa Be taht için can vermi bir ehzade de il,tahtınş İ ğ ş ş ğ

üstünde oturan Osmanlı Be 'i olacaktı...ğ

Ve o zaman...

O zaman, imdi yoksul bir köy evinde,kendi kar ısında oturarak yemek yiyen uş ş ş

çocuk,yani Deli Kurt Murad,böyle pırtılar içinde ya ayan bir Murad de il,sırmalış ğ

giyimler giyinmi ehzade Murad olacaktı.ş ş

O zaman, imdi bir köy mezarlı ında ta ı bile olmadan yatan Bala Hatun,Bursa veş ğ ş

Edirne saraylarının sahibi Hatun olacak,kim bilir ne hayratlar yaptıracak ve Murad'dan

ba ka ne Mehmed'ler,Süleyman'lar,Mustafa'lar,Orhan'lar,Kasım'lar,Osman'larş

do uracaktı.ğ

imdi bunların hepsi kaybedilmi birer hayâldi.Ş ş

Yemek bitince Çakır biraz dereden tepeden konu tu. Köyde iyi bir hoca oldu unuş ğ

ö renmi ti. Evren'le Murad'ı kar ısına çekerek :ğ ş ş

- ' yi bir sipahi olmak için okuyup yazmak arttır,dedi. Yarın sizi hocaya götürece im.İ ş ğ

Okumasını ö reneceksiniz. Bundan ba ka Müslümanlı ın artlarını da iyice bellersiniz.ğ ş ğ ş

Her gün gider,dersinizi alır,sonra oyuna çıkarsınız.'

Page 31: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Okuyup yazmak Sipahili in artlarından olunca Deli Kurt buna itiraz etmezdi. Nitekimğ ş

Çakır'ın teklifini can ve gönülden kabul edivermi ti. Fakat okumak,hele her günş

hocanın kar ısına gidip güre e ve yarı a benzemeyen sıkıcı eyler ö renmek Evren'inş ş ş ş ğ

hiç ho una gitmemi ti. Bununla beraber itiraz da etmedi. tiraz etmek elinde olsa daş ş İ

etmezdi. Çünkü Deli Kurt okumayı kabul etmi ti. Ondan geri kalamazdı.ş

Çocuklar uyudu u,büyüklerin de yatma zamanı geldi i sırada Çakır :ğ ğ

- Ana,dedi. Çoktandır böyle güzel yemekler yememi tim. Kavurma ve bulgurş

ha lamasından ba ka bir ey gördü ümüz yoktu. Bu gece sanki be sofrasındaş ş ş ğ ğ

ziyafette idim. Bunun keyfini tamamlamak için de biraz dı arıda dola aca ım. uş ş ğ Ş

parlak ay ı ı ının altında dünya güzelliklerini göreyim diyorum. Böyle çok aylarınş ğ

altında sabahladık ama can kaygısından,dü man gözlemekten aya kim bakıyordu ki...ş

imdi öyle de il,Tarhana çorbasından,etli börekten,pestil ezmesinden sonra da ayŞ ğ

gezintisi...Ne dersin ana ?

Satı Kadın,süt o luna hep hak vermi ti. Yine öyle yaptı :ğ ş

- Canın nasıl isterse öyle yap Çakır,dedi. Yata ını hazırlarım. stedi in zaman gelirğ İ ğ

yatarsın.

Dı arıda ne güzel bir ı ık,ne ferahlatıcı bir esinti vardı. Kar ıki tepeler,çam ormanı periş ş ş

masallarındaki memleketler kadar göz alıcı idi. Çakır bütün bu güzel manzaralara

bakarak yürüyor,fakat galiba baktı ı güzellikleri görmüyordu.ğ

Bir hayat kasrıgası içinde ömür geçirenler,bir gölgelikte dinlenmek için vakti

bulamayanlar,tehlikelerle arkada olanlar böyle geçici bir huzura kavu unca kendiş ş

gönülleriyle hesapla ırlar,geçmi i hatırlarlar. O zaman her eyin ölçüsü büyür veş ş ş

hatıralar güzelle ir. Mazide kalan insanlar kusurlarından ve suçlarından sıyrılmı tır.ş ş

O,bir arkada a daha vefalı,bir sevgiliye daha çekici,bir anaysa daha efkatli olur. Hattaş ş

böyle dakikalarda insan,dü manını bile ba ı lamaya hazırdır.ş ğ ş

Çakır, imdi öz anasını,kendisini do ururken ölen kadını dü ünüyordu. Acaba nasıldı ?ş ğ ş

Yüzü ne biçimdi ? Ne türlü konu uyordu ? Birden içinde bu hiç görmedi i ananınş ğ

Page 32: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

sesini i itmek için dayanılmaz bir istek,silinmez bir hasret duydu. Aynı zamandaş

kendisine a tı. Çocuklu unda,gençli inde bu anayı hiç dü ünme de böyleş ş ğ ğ ş

olgunla tıktan,bunca hengameler gördükten,iki çocuk babası olduktan sonra onuş

hatırla ve içlen...Bu,çok tuhaf eydi.ş

Çakır bu gece hep ölüleri dü ünüyordu. imdi de aklında babasıyla amcası vardı.ş Ş

Neden hep ölüleri dü ünüyordu da dirileri aklına getiremiyordu ? Herhalde ölülerş

zorla kendilerini hatırlatıyor,belki de böyle gecelerde ruhları oralarda uçu arakş

dünyada kalanları görüyordu.

Birden kendisini mezarlı ın önünde buldu ve sanki saatlerce dola madan maksatğ ş

buraya gelmekmi gibi hiç teredüüt etmeyerek gündüz ziyaret etmi oldu u Balaş ş ğ

Hatun'un mezarına do ru yürüdü.ğ

Ayak ucunda durmu tu. Parlak gecenin ı ı ında kederli yüzü gözüküyordu. Oradanş ş ğ

kolay kolay ayrılmaya niyetli olmayan bir insan haliyle çöküp ba da kurdu veğ ş

gözlerini kabarık topra a dikti. Belki Bala Hatun'un kemikleri bile kalmamı tı. Ya ayanğ ş ş

birisiyle konu ur gibi :ş

- Bu kadar geç kaldı ım için ba ı la sultanım. Unutmu de ildim ama gelemedimğ ğ ş ş ğ

i te...dediş

Elini koynuna götürerek her zaman gö sünde ta ıdı ı Kuran'ını çıkardı. Bala Hatun'unğ ş ğ

ruhu için okuyacaktı. Birden mezarın ba ucunda,kendisinden üç adım ilerde birş

hayâlet gördü : Bu Bala Hatun'du. On yıl önceki asil ve güzel yüzüyle gülümseyerek

kendisine bakıyordu. Çakır,içinden bir heyecan dalgasının,güzel ve tatlı bir ürperi inş

geçti ini sezdi. Hayâletler çabuk kaybolurlarmı diye i itmi ti. Fakat kaybolmuyor,gitğ ş ş ş

gide daha güzelle iyordu. Çakır, hayâletin dudaklarında bir hareket gördü ve çokş

yava bir sesin 'Hakkını helal et Çakır A a' dedi ini duydu. Tıpkı on yıl önceki ayrılı taş ğ ğ ş

oldu u gibi...ğ

Yüksek sesle konu ursa hayâlet belki kaybolur diye çekinerek o da çok hafif bir sesleş

'Helal olsun sultanım' dedi.

Page 33: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Hayâlet konu mada devam ediyordu. Tatlı bir rüz ar sesiyle yeniden hitap etti :ş ğ

- Sadakatını unutamam. Büyük hakkını helal et !

Çakır büyülenmi ti. Hiçbir korku duymuyor,ilahi bir zevk içinde hayâlete bakarak o neş

isterse yapıyordu :

- Helal olsun sultanım !

Birden bire Çakır'ın gözleri kama ır gibi oldu. Yaz gününde güne e bakmı insanlarş ş ş

gibi bir an çevresini görmedi. Sonra gözlerini Bala Hatun'a çevirdi i zaman onu veğ

onun yanında yeni peyda olan ikinci bir hayâlet daha gördü. Bu sa Be 'di. Oİ ğ

asil,kahraman ve yakı ıklı yüzü ile Çakır'a gülümsüyordu :ş

- Artık tehlikeden uza ız. Hakkını helal et !ğ

Bu hayâletlerin seslerinde insanı büyüleyen bir ey vardı. Çakır,hiçbir zaman ozanınş

kopuzunda böyle bir ahenk dinlememi ti :ş

- Hakkını helal et.

Çakır, hayâletlerin iste ini yapıyor fakat kendisi onlara bir ey sormaya cesaretğ ş

edemiyordu. Bala Hatun tekrar fısıldadı :

- Murad sana emanet...

Bala Hatun'un gözleri altında ay ı ı ının yansıttı ı inciler parlıyordu. Demek ki hayâletş ğ ğ

a lıyordu. Ölü de olsa,hayâlette olsa anaydı. Öksüz o lu için a layacaktı. I ıklı gözlerleğ ğ ğ ş

Çakır'a baktı :

- Murad'ı yeti tir.ş

sa Be tekrarladı :İ ğ

Page 34: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Murad'ı yeti tir !ş

Çakır üçüncü bir ses daha i itti :ş

- Beni de an o lum !ğ

sa Be 'in yanında bu yeni hayâlet Çakır'ın anasıydı. Fakat ötekiler gibi belirli ve açıkİ ğ

de ildi. Yüzünde de tül vardı.ğ

Çakır heyecanlandı :

- Anacı ım ! Sen misin ?ğ

Bu hayâlet daha yava konu uyordu :ş ş

- Benim o lum. Beni unutma...ğ

Koca sipahi hasret ve heyecandan titremeye ba lamı tı. te anasının sesini i itmi ti.ş ş İş ş ş

Fakat neden yüzü örtülüydü ? Kendisini dünyaya getirirken öldü ü için ehitğ ş

mertebesine ula an bu kadının yüzünü görse olmaz mıydı ? Otuz yılda ilk defa o daş

hayâletini gördü ü anasının yüzünü bilmek hakkı de il miydi ? Bu dü ünceyleğ ğ ş

cesaretlendi :

- Anam ! Yüzünü göster.

Hayâlet i itmemi gibi davrandı.ş ş

- Anam ! Yüzünü göster !

Anasının hayâleti ba ını hafifçe salladı. Bu,olmaz demekti.ş

Çakır,ısrar etti :

- Anam ! Yüzünü göreyim.

Page 35: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Hayâlet fısıldadı :

- Olmaz ....

- Neden olmasın ? O lun de il miyim ?ğ ğ

- zinli de ilim,olmaz.İ ğ

Çakır a lamaklı olmu tu. Üç hayâlet birden kendisine biraz yakla tılar. Bala Hatunğ ş ş

fısıldadı :

- Olmaz ! insanlar her eyi bilmeyecektir.İ ş

sa Be devam etti :İ ğ

- Olmaz. nsanlar ancak gördüklerini bilecek , bildiklerini görecektir.İ

Anası tamamladı :

- Olmaz. nsanlar daima bir eye hasret kalacaktır.İ ş

ki yeni fısıltı daha duyuldu :İ

- Olmaz. nsanlar bilemeyecektir.İ

Bunları söyleyenler, sa Be 'in arkasında peyda olan iki hayâletti ve bu hayâletlerİ ğ

Çakır'ın babasıyla amcasıydı.

Bu sefer hepsi birden seslendiler :

- Bizi unutma !...

- Bizi an !...

Page 36: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Anası tek ba ına söyledi :ş

- Ölüm o kadar güç de ildir. Unutulmak yamandır.ğ

Babası fısıldadı :

- Asıl ölüm unutulmaktır.

Amcası ilave etti :

- Unutmakta ölmektir.

sa Be devam etti :İ ğ

- Hayat bir kaç hatıradır.

Bala Hatun bitirdi .

- Hayat ölümün ba langıcıdır.ş

Çakır,farkına varmaksızın elindeki Kuran'ı açmı tı. O zaman be hayâlet birdenş ş

tekrarladılar :

- nsan anıldıkça ya ıyor demektir.İ ş

- Anıldıkça ya ıyor demektir...ş

- 'Ya ıyor demektir....'ş

Birden bire hayâletler kayboldu. O zaman büyük bir teesürle ba ını öne e enş ğ

Çakır,Kuran'ın açılmı oldu unu gördü ve keskin sipahi gözleri ay ı ı ında Yasin'eş ğ ş ğ

de di. Okumaya ba ladı. Çevresinde ruhların dola tı ını seziyordu. çi büyükğ ş ş ğ İ

duygularla doluydu.

Page 37: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Ne kadar zaman geçti inin farkında de ildi. Tan atarken Kuran'ı kapatıp koynunağ ğ

koyduktan sonra ellerini açıp dua etti. Yüzüne sürdü ü elleri ıslanmı tı. Kan ve ölümğ ş

göre göre yüre i katıla mı olan bu Türk sipahisi, bu gözya ı nedir bilmeyen Osmanlığ ş ş ş

askeri,bütün Kuarn okudu u müddetçe a lamı tı.ğ ğ ş

imdi içinde bir ferahlık duyuyordu. Kuran okuyunca açılmı ,kederlerini atmı tı. Kalktı.Ş ş ş

A ır adımlarla mezarlıktan çıkarak eve do ru yürüdü. Girdi i zaman süt anası kalkmığ ğ ğ ş ve o günün hazırlıklarına ba lamı tı. Çakır'ı görünce yalnızca 'Geldin mi ? ' dedi.ş ş

Ba ka hiç bir eyş ş sormadı. Anlayı lı kadındı. Çakır 'Biraz dinleneyim ana ' dedi. 'Senş

beni kaldırırsın'

Biraz sonra bütün ömründeki uykuların en rahatını uyuyordu.

D Lİ SÜRÇMESİ

Süt anasının köyünde geçen günler Çakır için dolu günlerdi. Bu günlerde

sevinç,ümit,üzüntü, her ey vardı. Fakat en mühimi Evren ve Murad'la u ra masıydı.ş ğ ş

Köyün hocasıyla konu up ertesi gün derse ba latmı tı. Her gün sabah namazındanş ş ş

sonra bir miktar ders yapacaklardı. Köyde kalaca ı be on gün içinde de Çakırğ ş

çocuklara yardım edecekti.

Okuyup yazmanın dı ında onlara asıl kendi bildi i eyleri ö retiyordu. Kırda okş ğ ş ğ

atmaya ba lamı lardı. Çocuklarda askerli e yaman bir kabiliyet vardı. lk oklarını,Rumş ş ğ İ

askerlerinden a a ı kalmayan bir ustalıkla atmı lardı. ki üç yılda keskin ni ancış ğ ş İ ş

olacakları belliydi.

Onlara kara kucak güre inin bazı oyunlarını da ö retmi ti. Sonra sıra silme tokataş ğ ş

gelmi ti. De nek vurmasını zaten biliyorlardı.ş ğ

'Deli Kurt' demeye Çakır da alı mı tı. Huyları ve atılganlıkları dolayısıyla ötekine deş ş

Deli Evren demek yerinde olurdu ama halk nedense yalnız Murad'a delili iğ

yakı tırmı tı.ş ş

Page 38: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Tımarın geliri dolayısıyla sava lara iki tane cebeli askerle birlikte gitmeye mecbur olanş

Çakır,daha imdiden bu iki çocu u gözüne kestirmi ti.ş ğ ş

Biraz büyüseler cebeli 0larak bunları alacaktı. ri oldukları için on be ,on altı ya ındaİ ş ş

orduya katılabilirlerdi. Böyle deli gözlere çeride her zaman yer bulunuyordu.

Çakır için Deli Kurt'un ayrı bir mânâsı daha vardı : O sa Be 'in ve Bala Hatun'unİ ğ

kendisine emanet etti i bir öksüzdü. Hayâletler bo una konu muyordu.ğ ş ş

Ara sıra kom u Türkmen obasına gidiyorlardı. Evren ve Murad obanın bütünş

çocuklarıyla arkada tılar. Kendi köylerinde birbirlerinin aman vermez rakibi olduklarış

halde obaya gidince Türkmen çocuklarına kar ı birle iyorlardı. O ne iddialış ş

güre lerdi ! Güre lerin heyecanına Çakır da kendisini kaptırıverdi. Hele birş ş

gün,köydeki rahat hayatın verdi i gev eklikle her eyi unutarak Murad'a 'Ya ağ ş ş ş

Osmano lu' diye ba rı ı vardı ki,bu dalgınlı ı nasıl yaptı ına kendisi de a ırmı tı...ğ ğ ş ğ ğ ş ş ş

Memlekette bir tek Osmano lu ailesi vardı. Osmano lu diyince akla yalnız padi ahğ ğ ş

ailesi gelirdi. Çakır böyle ba ırınca Murad bir saniye güre i keserek hayretle kendisineğ ş

bakmı ,sonra yeniden ba lamı tı.ş ş ş

Çakır, bu dil sürçmesinden dolayı kendi kendisine içerlemi ti. Yanlı ını düzeltmek içinş ş

biraz sonra 'Ya a bre Osmanın o lu... Baban sa olup seni sa olup seni görseydiş ğ ğ ğ

alnından öperdi' diye bir a ız yapmı 'Osmano lu'ile 'Osmanın o lu'nu birbirineğ ş ğ ğ

karı tırarak deminki sözü unutturmak istemi ti. Murad,babasının adını Osman diyeş ş

biliyordu.

Deli Kurt, hoca ile derse ba layıncaya kadar Kuran'dan yalnız Fatihayi bilirdi. Bunuş

kendisine Satı Kadın ezberletmi ti. imdi hoca da hlas suresini ö retmi ti.ş Ş İ ğ ş

Murad,Çakır'a gelerek ihlas'tan kendisini imtihan etmesini istemi . Çakır'ın daş

himmetiyle iyice bellemi ti. Bu hevesin sebebini Çakır iki gün sonra anladı. Mezarlıkş

yakınından geçerken gözleri ister istemez Bala Hatun'un mezarına ili ti ve keskinş

gözleriyle bir kaç yüz adımlık mesafeden Murad'ın orada oldu unu gördü. Elleri açıktı.ğ

Page 39: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Birden içi sızladı ve hayâletleri hatırladı. Belliydi ki çocuk, Fatiha'dan fazla olarak yeni

ö rendi i hlas'ı da annesinin ruhuna gönderiyordu.ğ ğ İ

Çakır, Türkmen obasına gittikleri bir gün Türkmen kadınlarının dokudukları kuma larınş

en iyisinden alarak eve getirmi ,Evren'le Murad'a yeni birer elbise dikmesini Satış

Kadın'a söylemi ti. Yeni giyimleriyle çocuklar baya ı de i mi lerdi. Bellerine taktıklarış ğ ğ ş ş

kemerle birer Sipahi adayı olmu lardı. Hele Deli Kurt o kadar ba kala mı ,vakarlış ş ş ş

durumu ile öyle olmu tu ki, Satı Kadın nazar de mesin diyeş ğ omuzuna mavi boncuk

dikme e mecbur kalmı tı.ğ ş

Bu durumu ile Çakır onu büsbütün ba ka görüyordu. Nerdeyse kendisini de birş

ehzadenin silah ö retmeni,lalası sanacaktı. Deli Kurt'un okumaya Evren'den çok fazlaş ğ

hevesli olması da gözden kaçacak gibi de ildi. Belliydi ki bu çocuk iyi bir sipahiğ

olmayı kafasına koymu ,sipahinin okuma bilmesi hakkında Çakır'ın söyledi i söz ondaş ğ

iyice yer etmi ti.ş

Deli Kurt okumaya çalı ırken çok dikkatli ve sakin oluyordu. Silah talimiş

yaparken,yahut güre ip yarı ırken gösterdi i ha arılıktan eser kalmıyordu. Bu yüzdenş ş ğ ş

Çakır bir gün kendisine 'Aferin Murad' demi ti. 'Çerilikte Deli Kurt oldu un gibiş ğ

okumakta da molla çelebisin'. Böyle gidersen ileride iyi bir adam olursun.

Bir gün hep birlikte Türkmen obasına gittiler. O gün Evren ve Murad'la obadaki rakip

çocuklar arasında iddialı yarı malar olacaktı. Obanın yalnız çocuklarış

de il,büyüklerinden bir ço u da seyre gelmi ti. Bir sipahinin idare etti i yarı malarağ ğ ş ğ ş

Türkmenler bigane kalamamı lardı.ş

Önce heyecanlı bir at yarı ı yapıldı. lk anlarda ba a geçen Deli Kurt gittikçe arayış İ ş

açarak birinci oldu. Türkmenler ikinci ve üçüncü olmu lar,Evren sonuncu kalmı tı.ş ş

Murad'ın kırk yıllık sipahi gibi at sürü ü, hareketlerinin kusursuz olu u Çakır'ın çokş ş

ho una gitmi ti. Türkmen çocuklarıyla Evren de iyiydiler ama Deli Kurt'ta bir ba kalıkş ş ş

vardı ki,herhalde Allah vergisi olacaktı.

Ok atma daha heyecanlı ve çeki meli idi. Murad,dört çocu un ya ça en küçü üş ğ ş ğ

oldu u için kendisinden fazla bir ba arı beklenemezdi. Fakat Çakır'ın da bütünğ ş

Page 40: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

seyircilerin de hayretleri arasında öteki üç çocuktan daha keskin ni ancı oldu unuş ğ

gösterdi. Bir ey daha Çakır'ın dikkatini çekti. Deli Kurt da tıpkı babasış sa Be gibi okİ ğ

atıyordu. Birlikte çok sava lara girip çıktıkları,yan yana çok ok attıkları için Çakır, saş İ

Be 'in nasıl yay gerdi ini bilirdi. Sol kolunu gergin tutarak yayı kavrar,sa eliyle kiri iğ ğ ğ ş

tutup ni an aldıktan sonra sol sol kolunu yava ça bükerek yayı yakla tırır,öylece okş ş ş

salardı. Murad da öyle yapıyordu. Çakır yine geçmi i hatırladı. Durum elveri li olsaş ş

gözleri dalıp dumanlanacaktı bile.

Güre lere gelince çok çetin geçti. Evren kendi güre ini kazandı. Fakat Murad yenildi.ş ş

Rakibi kendisinden iki ya büyük,bir ba boyu uzun,gürbüz ve kaya gibi sa lam birş ş ğ

Türkmen çocu u idi. Görünü lerine göre de kimse bu güre te Deli Kurt'tan birğ ş ş

kazanma bekleyemezdi. Böyle oldu u halde onun öyle bir güre mesi vardı ki ; bütünğ ş

Türkmenlerin takdirini toplamı tı.ş

Çakır'ın ise yeniden içi parçalanmı tı. Çünkü sa Be 'in ümitsiz çarpı malarınış İ ğ ş

hatırlamı tı. Onun u ra ları da böyle üstün kuvvetlere kar ı insan gücü üstünde birş ğ ş ş

emekle yapılmı tı.ş

Deli Kurt dövü te yenilmeyi kabul etmezdi. Fakat güre öyle de ildi. Onun kaideleriş ş ğ

ve hakemi vardı. Hakem 'Yenildin !' dedikten sonra mesela kapanıyordu. Murad asla

mızıkçı de ildi. Hele büyüklere,büyüklerin sözlerine kar ı pek saygılıydı.ğ ş

Çakır,kendisine yenildi ini söyleyince çok üzülmü fakat üzüntüsünü belli etmemi ti.ğ ş ş

Bununla beraber o günün kahramanı kendisiydi. Üç yarı manın ikisini kazanarak dörtş

çocuk arasında birincili i elde etmi ti. Çakır'ın ortaya koydu u ödülü Murad almı tı.ğ ş ğ ş

Bu ödül, Bursa i i güzel bir bıçaktı.ş

Bıçak, Deli Kurt'un beline takıldıktan sonra Türkmen obasının be i Çakır'a ve ikiğ

ö rencisine bir ziyafet verdi. Toprak içinde korda pi irilmi ,tadına doyum olmayanğ ş ş

koyun etiyle,cana can katan nefis Türkmen ayranı,pekmezle yapılmı un helvası ve balş

erbeti,sonra türlü güzel ya ve kuru yemi ler o günkü yorgunlu a de mi ti.ş ş ş ğ ğ ş

Türkmen be i uzun boylu,top sakallı,elli ya larında,iyi görünü lü ve gösteri li birğ ş ş ş

adamdı. Çakır'ı a ırlamak için hiç bir ey esirgememi ti. Çadırı da zengin ve süslüydü.ğ ş ş

Page 41: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Çakır, sa be 'de bile böyle bir çadır görmemi ti. Yerlere dö enmi çadır duvarlarınaİ ğ ş ş ş

asılmı o Türkmen halılarının güzelli i dille anlatılır gibi de ildi. Çadır direklerininş ğ ğ

çengellerine de türlü silahlar asılmı tı. Be ,bunlardan birini göstererek :ş ğ

- Bu kılıç, ehit Murad Be tarafından babama verilmi ti. Babam da Kosova'da ehitş ğ ş ş

dü tü,dedi. Çakır, Osmanlı hanedanından söz açmak istemezdi. Bu bahis açılırsa Deliş

Kurt'un kim oldu u ortaya çıkar da ba lıca felaket gelir diye bir kaygısı vardı. Türkmenğ ş

be inin sözlerine kar ı bu sebeple bir ey dememi ti. Fakat be söylemekte devamğ ş ş ş ğ

ediyordu :

- Ben de a amla birlikte,merhum Yıldırım Bayazıd Be buyru unda Ni bolu Sava ınağ ğ ğ ğ ş

katıldım. A am da orada ehit dü tü. O lu olmadı ı için bu obanın ba ına geçmekğ ş ş ğ ğ ş

sırası bana geldi.

Çakır sıkılıyor,fakat ev sahibi bir be oldu u için,ona 'Bu bahsi konu ma' diyemiyordu.ğ ğ ş

Biraz sonra be , Yıldırım Bayazıd'ın o ullarını anlatmaya ba layarak daha çatallı birğ ğ ş

konuyu girdi. Bereket versin büyük ehzade Süleyman Be ile Aksak Temür'e tutsakş ğ

dü en Mustafa Be 'den bahsediyor,daha tehlikeli yerlere girmiyordu. Fakat Çakır'ınş ğ

aklına gelen,ba ına gelmekte de gecikmedi. Türkmen be i birden bire :ş ğ

- Senin bu Deli Kurt'u görünce de çocuklu unda bir defa gördü üm merhum sağ ğ İ

Be 'i hatırladım. Ne kadar benziyor,diye sanki onun ba ına bir mangal ate döktü.ğ ş ş

akaklarının zonkladı ını duydu. Sofranın bir ucunda Evren ve Türkmen be inin küçükŞ ğ ğ

o luyla birlikte oturan Murad'a baktı. Murad'ın bakı larında de i iklik yoktu.ğ ş ğ ş

Yalnız,gözlerini dikmi oldu u halde be i dinliyordu. Çakır zoraki gülümsedi :ş ğ ğ

- nsanlar benzerlik bakımından çift yaratılmı tır derler. Ola ki Deli Kurt da sa Be 'inİ ş İ ğ

benzeridir diye cevap verdi ve sözü de i tirmek için hemen ilave etti :ğ ş

- Deli Kurt sipahi olmaya karar verdi. Bugün aldı ı sonuçla da olabilece ini gösterdiğ ğ

de il mi ? Ne dersin be ?ğ ğ

Page 42: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Be onu zaten be enmi ti. Takdirini esirgemedi. Yüzlerce yıldan beri can harcamı birğ ğ ş ş

ailenin mensubu olmanın alı kanlı ı ile cevap verdi :ş ğ

- Olur elbette... n allah benim o ullarımla birlikte nice sava lara girip ya gazi,ya ehitİ ş ğ ş ş

olurlar.

Türkmen Be i,çadırında konuk olan bu on ya ındaki öksüze Türklükteki en büyük,enğ ş

üstün iki rütbeden birini temenni ediyordu.

Çakır, köyden ayrılmadan bir gün önce hocayı görerek Murad için konu mu ,bir yıllıkş ş

ders parasını pe in ödemi ti. Hoca,ö rencisinden memnundu. Ders vermekte oldu uş ş ğ ğ

altı çocuktan en çok Murad'ı be eniyordu. Evren ve di erleri öyle böyle idi. Birindenğ ğ ş

ise hiç ümidi yoktu.

Ondan sonra Evren'le Murad'' kar ısına alarak onlarla konu tu. Ö ütler verdi. kiş ş ğ İ

babasız çocu a sa kaldıkça kendisinin babalık edece ini biliyordu. Be on yıl dahağ ğ ğ ş

geçipte birer cebeli olsalar ötesi kolaydı ama i o be on yılı geçirebilmekte idi.ş ş

Çakır'ın be on yıllara güveni yoktu. Be on yıllarda neler olabildi ini denemi ti.ş ş ğ ş

Geçmi yıllarda olanlar gelecek yıllarda olabilirdi.ş

Ö ütler sırasında bir aralık 'Osmanlı çerisi az konu ur' dedi.ğ ş

- Neden a am ?ğ

- Gavurun ça ıtı vardır. Çeriden duydu unu kendi ordusuna ula tırırsa Osmanlıyaş ğ ş

zarar gelir.

- Yalnızken bizi kim duyar ?

- Yalnızken kimse duymaz ama yalnızken de az konu maya alı anın a zı sıkı olur.ş ş ğ

Kalabalıkta bo bo azlık etmez.ş ğ

- Ça ıt nasıl olur ?ş

Page 43: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Ça ıt Rum'dan olur,Firenk'ten olur,Çıfıt'tan olur ama sen onu tanıyamazsın. Çünkü oş

Türk kılı ına girer.ğ

Bu konu malar Çakır'la Evren arasında yapılıyor, Murad ancak dinliyordu. lk defaş İ

söze karı arak sordu :ş

- Ben çok konu ur muyum amca ?ş

Bu soru büyük bir sevimlilikle ve bir büyük adam ciddiyetiyle sorulmu tu. Çakır yineş

bo bulundu ve :ş

- Hayır ehzadem,diye cevap verdi.ş

Murad'ın gözleri Çakır'a dikilmi ve Çakır devirdi i çamdan,ba ına çamş ğ ş

devrilmi çesine müteesir olmu tu. Deli Murad her zamanki terbiyeli tavrı ile sordu :ş ş

- Bana niye öyle diyorsun amca ?

Çakır,kendini toplamı tı. Cevap verdi :ş

, aka yaptım Deli Kurt ! Küçükler büyüklere yapmaz ama büyükler küçüklere ara sıraŞ

aka yapar. Bir kere de alay be i bana takılmı , Çakır Han diye hitap etmi ti.ş ğ ş ş

Mesele kapanmı tı ama çok canı sıkılmı tı. Çocuklara bo bo azlı ın fenalı ındanş ş ş ğ ğ ğ

dem vururken kendi yaptı ı gevezelik olur ey de ildi. Kendisine ne oluyordu ? Hiçğ ş ğ

böyle yapmazdı. Geçende de dili sürçmü ,Deli Kurt'a 'Osmano lu' diye ba ırmı tı. Herş ğ ğ ş

ne ise artık bu köyden ayrılması pek hayırlı olacaktı. Yoksa bu gafletleri devam ederse

günün birinde düzeltilmesi imkansız bir pot kıracak,i leri berbad edecekti.ş

Ertesi sabah, süt anası Satı Kadın'ın elini öperek kucakla tı.ş

Sonra küçüklerle vedala tı :ş

Page 44: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Gelecek geli imde sizi birer yavuz yi it olarak görece im. Ümidimi in allah bo aş ğ ğ ş ş

çıkarmazsınız,dedi.

Sipahi çevikli i ile atına sıçradı. Kadınla çocuklara son defa bakarak tok bir sesle sonğ

sözlerini söyledi :

- Ho ça kalın !ş

Atını yorgaya kaldırdı. Arkasına bakmadı.

Uzakla ır ve gözlerde küçülürken Satı Kadın nemli gözleriyle bir bakraç suyu onunş

ardından topra a bo altıyordu.ğ ş

LKİ SAVAŞ

Günler ayları,aylar yılları kovaladı.

Aradan altı yıl geçti. Dile kolay...Evren'le Murad birer yi it olup çıktılar. Evren onğ

sekiz,Murad altı ya ında idi. Ama boy-bos,güç-kuvvet bakımından otusundakiş

gençlerden a a ı de ildiler. Gözü pekli e,korkmazlı a gelince dünyada e leri azdı.ş ğ ğ ğ ğ ş

Evren ve Murad,hayatlarının en tatlı ve kutlu günlerini ya ıyordu. Tımarı büyüdü üş ğ

için dört cebeli yeti tirmeye mecbur olan Çakır,yeni iki cebeli olarak Evren'le Murad'ış

almı ,böylelikle onlar da dilediklerine umduklarından daha çabuk ermi lerdi.ş ş

Artık altmı ını gemi olan Satı Kadın,o lu ile o lu yerine Deli Kurt kendisindenş ş ğ ğ

ayrılınca bu evde tek ba ına ya amak istememi ,kapısını kapayarak Türkmenş ş ş

obasına,asıl çıktı ı yere dönmü tü. Orada akrabaları,yakınları vardı ve sipahiler arasınağ ş

karı ıp uzun yıllar onlarla ha ır ne ir oldu u için imdi Türkmenler arasında itibarış ş ş ğ ş

büyüktü.

Evren ve Murad,Çakır'ın köyüne,tımarın ba ına gelmi lerdi. Bu köy,do dukları köye oş ş ğ

kadar uzak de ildi,ancak iki günlük yoldu. Fakat Padi ah Mehmet Be ,herkes yerliğ ş ğ

Page 45: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

yerinde dursun,buyruk gelince hemen hazır olsun diye emir verdi inden bütünğ

sipahiler ve cebeliler tımarlarının ba ında idiler.ş

Memlekette bir huzursuzluk vardı. A ızdan a ızağ ğ birtakım sözler dola ıyordu. Yakındaş

keramet sahibi bir evliyanın çıkarak devleti ele alaca ı,bütün insanları birle tirerekğ ş

herkesi mala,nimete bo aca ı söyleniyordu. Hatta bazan daha ileri gidiliyor,yeni birğ ğ

Peygamber gelece inden bahsolunuyordu.ğ

Aydın taraflarında birtakım dervi ler ayaklanmı lardı. Hatta bu dervi ler Aydın Be iş ş ş ğ

olan Bulgar dönmesi Süleyman'ı öldürmü lerdir,Manisa Be i olan Kara Temürta o luş ğ ş ğ

Ali Be 'i de bozmu lardı.ğ ş

Padi ah buna öfkelenmi ,o lu Murad Be ve veziri Bayazıd Pa a'yı büyük bir kuvvetleş ş ğ ğ ş

dervi lerin üzerine göndermi ti. Çakır ve cebelileri bu orduda idiler.ş ş

Deli Kurt bu kadar çok askeri bir arada görmekten ho lanmı ,Çakır'a kaç ki iş ş ş

oldu unu sormu tu. Çakır kayıtsız bir tavırla :ğ ş

- 'Yirmi bin ki i vardır' diyince durmu ,bir ey diyememi ti.ş ş ş ş

Deli Kurt,o zamana kadar büyük sayılarla hiç u ra mamı tı. Bildi i en büyük rakamğ ş ş ğ

'bin'di. imdi kendisine yirmi binden bahsedilince,ömründe evinden çıkmayıpta sonraŞ

bir da ın doru undan ufuklara bakan insanın hayretini hissetmi ti. Yirmi bin... Acabağ ğ ş

nasıl saymı lardı ?ş

Çok sıkı yürüyü lerle Akhisar ovasına gelmi ler,bir gece konaklamı lardı. O günş ş ş

ehzade Murad Be 'le Bayazıd Pa a,düzgün saflar halinde toplanıp kendileriniŞ ğ ş

selamlayan orduyu tefti etmi ler,sonra sancak be leriyle bir sava meclisi kurarakş ş ğ ş

ertesi günkü yürüyü ü kararla tırmı lardı.ş ş ş

Geceleyin yatmadan önce Evren,Deli Kurt'a sokuldu :

- Deli Kurt,dedi. Bugün önümüzden geçerken Murad Be 'e iyi baktın mı ? O da onğ

altı ya ında imi hem ada ın,hem ya ıtın.ş ş ş ş

Page 46: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt cevap verdi :

- Gördüm,çok akıllı ki iye benziyordu. Kahraman ehzade oldu unu daş ş ğ

söylüyorlar,ama neden padi ah kendi gelmedi de Murad Beg'le yolladı :ş

Deli Kurt'un bu sorusuna,o sırada yanlarına yakla mı olan Çakır,cevap verdi :ş ş

- Padi ahımız Mehmet Be hastadır. Konya'yı ku atırken sa anaklardan ıslanıpş ğ ş ğ

ü ütmü tü. Ci erleri su toplamı diyorlardı. Daha bu geçmeden Edirne'de attanş ş ğ ş

dü üp kemiklerini incitti. Çelebi Sultan Mehmed,ya lı de ildir ama gövdesinde oş ş ğ

kadar çok yara yeri vardır ki,kalbura döndü ünü söylüyorlar. Onun içinğ

gelemedi,amma ehzadenin yanına da Bayazıd Pa a'yı ko tu...'ş ş ş

Çakır,adeti üzerine padi ahtan,Osmanlı hanedanından çok konu mazdı. Sözüş ş

de i tirmek için kendisinden bahsetmeye ba ladı :ğ ş ş

- Konya'yı ku attı ımız zaman öyle bir ya mur ya dı ki,azı ımız mahvoldu u gibiş ğ ğ ğ ğ ğ

atlarımızın ço unu da sel götürdü. Çeriden epey kayıp vardı. yi yüzücüğ İ

olmasaydım,ben de bo ulup gidecektim. Bulanık sel suyu hiçte bizim derelerinğ

suyuna benzemiyor. Hele göl veya denize hiç... Üç dört gün yiyeceksiz kaldık. Ba kaş

zamanda olsaydı,açlıktan epey zahmet çekerdim amma,bu sefer hiç yiyesim gelmedi.

Selin içinde çabalarken yarım okka çamur yutmu um. Üç gün içim bulandı ki,yemekş

dedikleri zaman fena oluyordum. Yarım okka çamuru ancak üç günde sindirebildim.

Size ö üdüm olsun. Aç kalıpta yiyecek bulmamız ihtimali olmazsa bir avuç çamurğ

yiyin. Günlerce dayanırsınız. Do rusu yenir,yutulur zıkkım de il,ama bir gayretğ ğ

gösterip kursa a gönderdiniz mi üç gün acıkmazsınız.ğ

Çakır bir ara durdu. Sanki gözleriyle görebilirmi gibi Konya yönüne döndü. Kendisiniş

büyük bir ciddiyetle dinleyen genç cebelilere aynı ciddiyetle u sözleri tamamladı :ş

- Yalnız,yiyece iniz çamurun temiz olmasına dikkat edin. Ben,atların oldu u yerdeğ ğ

suya kapıldı ımdan yuttu um çamur gübreli cinsindendi.ğ ğ

Page 47: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Ertesi sabah erkenden ordu güneye do ru ilerlemeye ba ladı. ki kola ayrılmı lardı.ğ ş İ ş

Deli Murad ikinci koldaydı ve bu kol Manisa'ya do ru yürüyordu. Bütün eri,Torlakğ

Kemal adında birisinin buyru undaki dervi lerle çarpı ılaca ını ö renmi ti. Torlakğ ş ş ğ ğ ş

Kemal'in Yahudi dönmesi oldu unu,verdikleri ilk molada i ittikleri zaman Evren'le Deliğ ş

Kurt inanamamı lardı.ş

Deli Kurt hiç dervi görmemi ti ama duyduklarından,dervi lerin iyi adamlar,Müslümanş ş ş

adamlar oldu u hakkında bir kanaat edinmi ti. Çakır'a :ğ ş

- Bu dervi ler bir Çıfıtın ardından nasıl giderler,diye sordu.ş

Çakır'ın ise dervi ler hakkındaki dü üncesi hiçte müspet de ildi. Bala Hatun'aş ş ğ

giderken kar ısına çıkan dervi leri unutamamı tı :ş ş ş

- Dervi lerin sa ı solu belli olmaz,diye cevap verdi. eyhleri ne derse onuş ğ Ş

yaparlar,devlete padi aha kar ı gelirler. Torlak Kemal'e uyan kalabalı ın içindeş ş ğ

Müslümanlar bulundu u gibi Gâvurlar,Çıfıtlar da var. Onlarda din,diyanet,soy sopğ

arama. Aralarında öz bir adalar oldu u gibi kalle ki iler de vardır. Sözün kısası ;ğ ş ş

Akıl,sır erer kimseler de ildir.ğ

Mola çok kısa sürdü. Ö leyin Manisa'ya yakla mı lardı. Bir buyrukla yürüyü kolağ ş ş ş

durdu. kinci buyrukla saf haline girdi. Dervi ler gözükmü tü.İ ş ş

Osmanlı ordusunda büyük bir sessizlik vardı. Saflar,bıçakla kesilmi gibi dümdüzdü.ş

Ara sıra atlar ba sallamasa,e inip ki nemese gören bunu bir heykeller ordusuş ş ş

sanabildi.

Dervi lerden ise büyük bir gürültü geliyor,havaya toz kaldırarak ve ba rı ıp ça rı arakş ğ ş ğ ş

yakla ıyorlardı.ş

Deli Kurt,atının üstünde dimdik duruyor, dervi lerin bir a zından tekrarladıkları sözünş ğ

ne oldu unu anlamaya çalı ıyordu. Dervi ler biraz daha yakla ınca ne dedikleri anlarğ ş ş ş

gibi oldu : 'La ilahe illallah'diye ba ırıyorlar,bunun arkasından bir ey dahağ ş

Page 48: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

söylüyorlardı. Bunun da 'Muhammeden Resullullah' olması lazımdı,ama pek

benzemiyordu. Deli Kurt dikkat kesildi.

Dervi ler biraz daha yana tılar. O zaman bu ikinci sözün ne oldu u anla ıldı. Heriflerş ş ğ ş

'Baba Resullullah' diye haykırıyorlardı. Bu ne biçim müslümanlıktı? Bu 'Baba' kimdi?

Deli Kurt o zaman Çakır'a hak verdi. Bunlar Müslüman falan de il,birtakım delibozukğ

serserilerdi. Zaten öyle olmasa bir Yahudi dönmesinin arkasından giderler miydi?

Birden Osmanlı ordusunun ortasından keskin bir boru sesi i itildi. Bunu sa ve solş ğ

kanatlardan çalınan borular takib etti. Bu sava a hazır ol demekti.ş

Dervi ler yakla ıyorlardı. Ok atımı içine girmi ler hatta içlerinden bazıları ok çekmeyeş ş ş

bile ba lamı lardı. Bir iki ok Osmanlı saflarına kadar dü mü ,bir ikisi birkaç askerinş ş ş ş

zırhına ve kalkanına de mi ,bir ok da kırçıl ve posbıyıklı bir sipahinin sol kolunağ ş

hafifçe saplanmı tı. Fakat kır saçlı sipahi aldırmamı yalnız oku kolundan çekerek yereş ş

fırlatmı tı.ş

Dervi ler düzgün bir yürüyü ,düzenli bir buyruk verme ve davranma yoktu. Geli iş ş ş

güzel ilerliyorlardı.

Biraz sonra tesirli mesafeye girdiler. Osmanlı saflarında ikinci boru sesi çınladı. Hepsi

birden yaylarına davranıp ok çekmeye ba ladılar. Bu oklar,dervi lerin oklarınaş ş

benzemiyordu. Onları sapır sapır dökmeye yarıyordu. lk ok yaylımında bir ço u yereİ ğ

serilince dervi ler ba rı mayı arttırdılar. Bu arada yanındaki sipahinin atı bir oklaş ğ ş

vurulunca Deli Kurt kar ıya sert bir bakı fırlattı ve onların arasında da okş ş

atan,sipahiye benzeyen bazı kimseler bulundu unu gördü.ğ

Osmanlı ordusunda üçüncü boru öttü ve bütün atlılar,bölükba ılar önde oldu u haldeş ğ

ileriye atıldı.

Deli Kurt da,daha önce kaç kere talimini,idmanını yaptıkları gibi,dört nala at sürerken

dü mana bir ok saldıktan sonra yayını sada a takıp kılıcına davrandı ve iki,üç yüzş ğ

adımlık arayı yıldırım hızıyla geçerek dervi lere daldı.ş

Page 49: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Kimi atlı,kimi yaya olan ve daha ilk yürüyü lerinde karı mı bulunan dervi ler Osmanlış ş ş ş

ordusuyla gö üs gö üse gelince bir anda karma karı ık oldular. ğ ğ ş

Deli Kurt,ilk kar ıla tı ı dervi in büyük bir hınçla ve 'Baba Resulullah !' diye ba ırarakş ş ğ ş ğ

kendisine savurdu u topuzu kılıcı ile çelip dü ürdükten sonra sert bir dürtü le onuğ ş ş

gö sünün ortasından yaralayıp atından a a ı yuvarladı,aynı zamanda ba ka bir derviğ ş ğ ş ş tarafından yaralanan kendi atının çökmesiyle solu u toprakta aldı.ğ

Dervi ler büyük bir hırs ve inatla vuru uyorlar,bir yandan da 'Baba Resullullah !' diyeş ş

ba ırarak ortalı ı gürültüye bo uyorlardı. Deli Kurt bunun manasını anlamıyorduğ ğ ğ

ama,'baba' dedikleri kendi eyhlerini peygamber olarak tanıdıklarını gösteren bu sözş

birçok sipahi tarafından kavranıyor ve onları çileden çıkararak dervi lerin üzerineş

delicesine atılmalarına sebep oluyordu. Bu,gö üs gö üse bir sava de il,bir kırı macağ ğ ş ğ ş

idi.

Deli Kurt yere dü tükten sonra hızından bir ey kaybetmedi. Aksine,daha saldırganş ş

oldu. Kılıcını ecel kamçısı gibi savurmaya ba ladı. Ortalı ın karma karı ık oldu u birş ğ ş ğ

anda öyle bir vuru yaptı ki,kılıcı bir dervi in boynuna indikten sonra bir karı a a ıyaş ş ş ş ğ

kadar i ledi. Adamın gövdesi içinden çıkmayarak onunla birlikte yere dü tü ve kendiş ş

elinden kurtuldu. Kılıcını çekip çıkarmayı denemeye fırsat kalmadan da yeni bir

dü manın hücumuna u radı.ş ğ

Bu,çıyan suratlı,hain bakı lı,çirkin birisiydi. Elinde uzun bir bıçak vardı ve dervi lerinş ş

a zından eksilmeyen o 'Baba Resullullah' sözünü acayip bir tarzda ba ırıyordu.ğ ğ

Bununla beraber di erleri gibi atılganlık göstermiyordu,yalnız iki adım uzaktanğ

bıça ını sallayarak hücum eder gibi yapıyor,fakat Murad'ın dö ü e hazır durumuğ ğ ş

kar ısında bir adım ilerleyemeyerek habire ba ırıyordu.ş ğ

Deli Kurt,hiç tereddüt etmedi. Aradaki iki adımı hızla a tı. Sol kolunu kalkan gibiş

kullanarak savrulan bıça ı geri itti ve sa eliyle ünlü silme tokatı yüzüne indirdi.ğ ğ

Çıyan suratlı herif,silah gürültüleri ve sava haykırı ları arasında bile i itilen tokatlaş ş ş

yıkılırken Murad,sol kolunda bir acı ve ıslaklık duydu;yaralanmı tı. Bunun öfkesiyleş

Page 50: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

yere e ildi. Yakasından yakalayarak kaldırdı ı herife ikinci tokatını indirmek üzere ikenğ ğ

yanı ba ında gür bir sesin:ş

- Vurma bre yi it !,diye ba ırdı ını i itti. Bu bölükba ı Karaca idi. Kendisine:ğ ğ ğ ş ş

- Onu diri yakala ! Kafirlerin ba ı bu heriftir,diye haber veriyordu.ş

Deli Kurt çevresine bir göz attı. Dervi ler yenilmi ,sava bitmi ti. Tokatla sersemlemiş ş ş ş ş olan dervi ba ının ellerini ba ladı. Kolundan kan sızdı ı halde bekledi.ş ş ğ ğ

Yanına ilk yakla an Çakır oldu:ş

- Ya a bre Deli Kurt ! Bu torla ı sen mi tuttun ?diye sordu.ş ğ

- Evet a am !ğ

Çakır'ın gözleri Murad'ın koluna takıldı:

- Yaralı mısın ?

- Evet.

Çakır,ciddile ti.ş Kendisinde o çe it iki yara vardı,ama aldırmıyordu. Deli Kurt'unş

cepkenini çıkarttı. Gömle inin kolunu sıvadı. Birisinden biraz su bularak çevresiniğ

ıslatıp yarayı sildi. Sonra yaranın yukarısından kolunu sıkıca ba ladı.ğ

Bu i yeni bitmi ti ki,bir sancak be i,ardındaki askerlerle birlikte sökün etti:ş ş ğ

- Bre Torlak dedikleri bu mudur ?

Çakır cevap verdi:

- Evet !

Page 51: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Sancak be i yanındakilere buyurdu:ğ

- Ötekilerin yanına sürün !

Sonra gözlerini Çakır'ın ve Deli Kurt'un üzerinde gezdirerek sordu :

- Onu hanginiz tuttunuz ?

Bir an sessizlik oldu. Arkasından Çakır'ın sesi duyuldu:

- Deli Kurt tuttu !

Bunu söylerken Murad'ı i aret ediyordu. Sancak be i,kendisine gösterilen genci öyleş ğ ş

bir süzdükten sonra:

- Ardıma gel,dedi. ehzade Murad Bey ile Bayazıd Pa a seni görecekler !Ş ş

Bunu söyleyerek ehzadenin oldu u yere do ru yürümeye ba ladı. Deli Kurt üç adımş ğ ğ ş

geriden sancak be ini takip ediyor ve yüzünde hiçbir tela veya heyecan iziğ ş

görünmüyordu.

Tela lanıp heyecanlanan,yüre i a ırı ekilde çarpmaya ba layan ba kasıydı. Osmanlış ğ ş ş ş ş

hanedanınından herhangi bir kimsenin Deli Kurt'u görmesinden ho lanmayan Çakırş

yine huylanmı tı. Hatta o anda kafasından im ek hızı ile birçok dü ünce ve ihtimallerş ş ş ş

geçerken,Deli Kurt'u cebeli olarak aldı ına pi manlık bile duymu tu. Böyle çapra ıkğ ş ş ş

duygular arasında bocalaması Murad dönünceye kadar sürdü. Deli Kurt saklanmak

isteyen bir sevinçle gelince içinde bir ferahlık duydu ve hemen sordu:

- Ne oldu ?

- ehzade ile Bayazıd Pa a'nın huzuruna çıktım.Ş ş

- Sonra ?

Page 52: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Sonra, Murat Be ,Torla ı nasıl tuttu umu sordu.ğ ğ ğ

- Sonra ?

- Adımı,babamı,nereli oldu umu sordu.ğ

- Sen ne dedin ?

- Ne diyece im? Hepsini söyledim.ğ

- Neyin hepsini söyledin?

Çakır'ın bu son sorusunda bir azarlama edası vardı. Deli Kurt hayretle onun yüzüne

baktı:

- Adımın Murad,ya ımın on altı,babamın adının Osman oldu unu,Karasılı oldu umuş ğ ğ

söyledim.

- ' ehzade ne dedi ?'Ş

Deli Kurt önüne baktı:

- Ada ım ! Bu yararlı ına kar ılık,seni yakında sipahi yaparız. Ba ka bir dile in var mı?ş ğ ş ş ğ

dedi.

Çakır geni bir soluk aldı:ş

- Sonra ?

- Ben de tımarım,a am Çakır'ın tımarına yakın olsun,dedim.ğ

Çakır döndü. Yüre i hala vuruyordu. Olur i de ildi ama ehzade Murad Be ,Deliğ ş ğ Ş ğ

Kurt'un yüzüne baktıktan sonra,'Sen sa Be 'in o lu de il misin?' diyiverecek gibiİ ğ ğ ğ

gelmi ti...ş

Page 53: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

TIMARLI S PAH MURAD İ İ

1422'nin ortalarındaydı. Osmanlı Padi ahı Mehmet Be ,inme inerek ölmü ,büyük o luş ğ ş ğ

Murad Be ,ikinci Murad adıyla Osmanlı Be i olmu ,a a ı yukarı yirmi yıl önce,o büyükğ ğ ş ş ğ

Ankara Sava ında Aksak Temür Be 'e tutsak dü erek Semerkand'a kadar götürülenş ğ ş

Mustafa Be ,yani kinci Murad'ın amcası ortaya çıkarak padi ahlık davasınağ İ ş

kalkmı ,arada yine epey çarpı malar olmu tu.ş ş ş

Mustafa Be 'in ortadan kalkmasını sa layan sava larda Deli Kurt dağ ğ ş

bulunmu ,Mustafa Be 'in ölümünden sonra kendisine tımar verilerek sipahi yapılmı tı.ş ğ ş

Genç padi ah,Torlak Kemal ile yapılan sava taki sözünü tutmu ,ada ına,onun dile ineş ş ş ş ğ

uygun olarak Çakır'a kom u bir tımar vermi ti. Bu küçük bir tımardı ve cebelisi yoktu.ş ş

Deli Kurt'un hayatında artık yeni bir ça ba lıyordu. Çünkü o,sipahi olduktan birazğ ş

sonra evlenmi ,hocasının kızı Mele i alarak kendi tımarının bulundu u köyeş ğ ğ

getirmi ti. Bu Melek,adı gibi melek huylu bir kızdı ve hoca kızı oldu u için de okuyupş ğ

yazması vardı.

Deli Kurt, imdi 19 ya ındaydı. Yavuzlu u bütün çevrede ün salmı tı. Güçlü birş ş ğ ş

pehlivandı da... Dü ünlerde bir iki yol karakucak güre i yapmı ,tuttu u bütünğ ş ş ğ

güre leri kazanmı tı. yi yürekli,eli açık ki iydi. Yoksullara,öksüzlere,dullara elindenş ş İ ş

geldi i kadar yardım ederdi.ğ

***

Bir gün Çakır çıkageldi:

- Deli Kurt,dedi. 'Murad Be 'in sipahilere bir aylık izni çıktı. Bu bir aydağ

tımarlarımızdan ayrılıp istedi imiz yere gidebiliriz. ster misin Türkmen obasına gidipğ İ

süt anamın hatırını soralım ? Koca ninenin gönlü ho olurdu.ş

Deli Kurt bu i e dünden hazırdı. Çabuk bir hazırlık yaptıktan sonra Evren'i deş

yanlarına alıp yola koyuldular. Üçüncü günün ak amı obaya varmı lardı.ş ş

Page 54: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Türkmenler,gelenleri tanımı lardı. Hepsi onları kendi çadırına ça ırıyordu. Fakat Satış ğ

Kadın varken ba ka yere gidilebilir miydi? O, imdi altmı dört ya ında idi. Böyleş ş ş ş

oldu u halde dirili inden,gücünden bir ey kaybetmemi ,yalnız yüzü biraz kırı mı tı.ğ ğ ş ş ş ş

Gözlerinden birer damla ya akarak süt o lunu,o lunu ve o ullu unu ba rınaş ğ ğ ğ ğ ğ

bastı.'Artık kocadım,yüre im yufkala tı'diyordu. Çakır akaya ba ladı:ğ ş ş ş

- Ne kocaman ana ? Erkek olsaydın evvel Allah hala nice gençlerle güre ip yenerdin.ş

Beni tanıyorsun: Süto lum Çakır...Bu da o lum Evren... imdi sana u aramızdaki babağ ğ Ş ş

yi iti tanıtayım.ğ

Ne demek istiyor diye,öteki üçü birden Çakır'a baktılar. o, devam ediyordu:

- u gördü ün yi it,Yahudi dönmesi Torlak Kemal'i yakalayan tımarlı sipahi Deli KurtŞ ğ ğ

Murad A a'dır !'...ğ

aka anla ılmı tı. Satı Kadın'ın gözleri sevinçle açıldı:Ş ş ş

- Demek sipahi oldun ha !.. Tanrının i ine bak. Bir karı lık kapı e i ini a amadı ınş ş ş ğ ş ğ

günler daha dün gibi gözümün önünde. Ömürler ne tez geçiyor. Ne diyeyim? U urluğ

kademli olsun o lum. Darısı Evren'in ba ına..ğ ş

Çakır,müjde verdi:

- Alay be i söyledi. Yakında o da olacak !ğ

Evren gülümsedi :

- Gerçek mi diyorsun a am ?ğ

Çakır kızmadı ama sesi dikle ti:ş

- Elbette gerçek ! Sipahi yalan söyler mi ?

Page 55: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

***

Ertesi gün iki sipahi ile bir cebeli bütün bildik çadırları dola tılar. Her çadırda o kadarş

a ırlandılar ki neredeyse çatlayacaklardı. Çakır bunu söyledi i zaman Türkmen'in biriğ ğ

güldü:

- Çatlamak bizim oba için de il,Çakır A a,dedi. urada bir pınar var ki,bir kuzu yiyipğ ğ Ş

üstüne suyundan içsen çok geçmeden ikinci kuzuyu yersin.

Pınara gittiler. E ilip içtiler. Buz gibi,tatlı bir suydu. Türkmen do ru söylemi ti. Birazğ ğ ş

sonra adeta acıktılar. O zaman Türkmen,bu pınarın masalını anlattı:

Vaktiyle,çok eski bir zamanda,bu obanın oldu u yerde bir Yürük çadırı varmı . Kadınığ ş

ile tek ba ına oturan Yürü ün çocu u olmaz, o da üzülüp tasalanırmı . Bir gün akş ğ ğ ş

sakallı,yorgun,peri an bir yolcu gelerek bir gece kendisini konuk etmelerini dilemi .ş ş

Etmi ler. Bir kase sütleri varmı ,ona içirmi ler,bir dilim ekmekleri varmı ,onaş ş ş ş

yedirmi ler. ki ki inin güç sı dı ı çadırda onu yatırarak kendileri açıkta gecelemi ler.ş İ ş ğ ğ ş

Ertesi gün ya lı konuk ayrılırken,onu tepenin ete ine kadar geçirip u urlamı lar. Oş ğ ğ ş

zaman bu gördü ün çam ormanı yokmu . Toprak çorakmı . Bu pınar da yokmu ,herğ ş ş ş

yer kurakmı . Yalnız tepenin ete inde bodur bir yemi siz a aç varmı . O a acınş ğ ş ğ ş ğ

yanında durdukları zaman ihtiyar adam:'Hakkınızı helal edin'demi ,etmi ler. 'Sizin birş ş

derdiniz var,nedir?'diye sormu . Söylemi ler. Yemi siz a acı göstererek ' u elmayış ş ş ğ Ş

koparın' demi . a ırmı lar. Hangi elmayı der gibi a aca bakınca bir de ne görsünler?ş Ş ş ş ğ

Yemi siz,bodur a acın bir dalında,ip iri,al yanaklı bir elma sallanmıyor mu ?ş ğ

Koparmı lar. O adam,elmayı ikiye bölmü . Yarısını Yürü e,yarısını karısına yedirmi .ş ş ğ ş

'Çocu unuz olur'diyip sır olmu . Me er o adam Hızır'mı . Gel zaman git zaman birğ ş ğ ş

kızları olmu . Öyle güzelmi ki,adını Gökçen koymu lar. Gökçen bir ya ından beş ş ş ş ş ya ına,be ya ından on ya ına,on ya ından on be ya ına gelmi . Dünya güzeli birş ş ş ş ş ş ş ş

kız olmu . Görenlerin aklı a ar,güzelli ini i itenler görmek için yüce da lar a armı .ş ş ş ğ ş ğ ş ş

Kendisini çobanlar itemi ,razı olmamı ,a alar istemi razı olmamı ehzade birindeş ş ğ ş ş ş

avlanan bir ehzade bir geyi in ardından ko a ko a oraya gelmi . Yürük,kendi çadırış ğ ş ş ş

önünde dü en yaralı geyi i ehzadeye verirken Gökçen gözükmü . Genç ehzade oş ğ ş ş ş

anda vurulmu . Geri dönememi . Ota ını kurup günlerce orada kalmı .ş ş ğ ş

Padi ah,o lunu aratıp buldurmu . Kaldırıp getirmi . Me er, Yürük kızına vurulanş ğ ş ş ğ

ehzade,nur topu gibi bir sultanla daha yeni evli imi . Günler geçmi ,aylar geçmi .ş ş ş ş

Page 56: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

ehzade dayanamaıp Gökçen'in yanına gelmi . Evlenelim demi . Yürük kızının daŞ ş ş

onda gözü varmı ama iyi yürekli oldu undan,sultan üzülmesin diye kabul etmemi .ş ğ ş

Gözü dünyayı görmeyen,kara sevdaya tutulan ehzade direndikçe direnmi . Gökçenş ş

kız bakmı ki,i sarpa sarıyor 'Benim artım vardır' demi . Nedir diye sormu . Kızş ş ş ş ş

demi ki:' u ovada seninle at yarı tırırız. Geçersen beni alırsın. Geçemezsen kısmetineş Ş ş

razı olursun' ehzade hemen razı olmu . Bir kızı nasıl olsa geçerim diye dü ünmü .Ş ş ş ş

Oysa ki,kız yaman binici imi . Bir atı varmı ki ehzade kimse kimse onu geçemezmi .ş ş ş ş

Ovanın ba ına gelmi ler. ehzade küheylanına,Gökçen kız da ya ız atına binmi .ş ş Ş ğ ş

Yarı mı lar. Kız, ehzadeyi bir at boyu geçerek yarı ı kazanmı . ehzade a ırmı .ş ş ş ş ş Ş ş ş ş

'Nasıl olur ? Beni gafil avladın. Bir daha yarı alım' demi . Yine yarı mı lar. Bu seferş ş ş ş

kız, ehzadeyi iki at boyu geçmi . ehzade deliye dönmü . 'Hak oyunu üçtür. Bir dahaş ş Ş ş

yarı alım'demi . Üçüncü yarı ta üç at boyu geçmi . ehzade gık diyememi . Peri anş ş ş ş Ş ş ş

bir halde a laya a laya gitmi . O gidince kız da yaslanmı . Kederinden da larağ ğ ş ş ğ

dü mü . Kimseyle konu maz,geceleyin çadırına gelir gündüz kurtla ku la söyle irmi .ş ş ş ş ş ş

Bir gün Hızır yine gelmi . Bodur a acın altında Gökçen'le konu mu . 'A la daş ğ ş ş ğ

dertlerin erisin'demi . Kız 'a layamıyorum' diye cevap vermi . Hızır bodur a acış ğ ş ğ

göstererek ' u narı kopar' demi . Koparmı . Narı ikiye bölmü . Yarısını kızaŞ ş ş ş

yedirmi .'A la ' Göz ya ın her eyi eritecek'diye söylemi . 'Bu yarısını da ehzadeyeş ğ ş ş ş ş

yedirecegim. Dertleriniz bitecek,kavu acaksınız' diye müjdelemi ama narın yarısınış ş

ehzadeye yedirememi . Çünkü Hızır, ehzadeye vardı ı zaman ehzade ölmü mü .ş ş ş ğ ş ş ş

Gökçen kız yarım narı yedikten sonra göz pınarları açılmı . Öyle a lamı ki,bu çorakş ğ ş

tepenin ta ları erimi ,her yer ye erip u gördü ün orman olmu . Gönüldeki derdiniş ş ş ş ğ ş

de eritmek üzere iken ehzadenin ölüm haberi gelmi . O gece u pınarın oldu uş ş ş ğ

yerde sabaha kadar a layıp kendisi de sır olmu . Bu her eyi eriten pınar onun gözğ ş ş

ya larından kaynamı . O günden bugüne çok zaman geçmi . Güz olupta a iretş ş ş ş

buradan kı lı a indi i zaman sevdalılar bu pınarın ba ına gelirler. Sabaha kadar duaş ğ ğ ş

edip dileklerinin olması için yalvarırlar.

***

Deli Kurt böyle bir masalı ilk defa i itiyordu. Can kula ı ile dinlemi ,adetaş ğ ş

ezberlemi ti. Masal bitti i zaman,içinde bir bo luk duymu ,rüyadan uyanır gibiş ğ ş ş

olmu tu.ş

Page 57: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Türkmen,Gökçen kızın masalını anlatırken dinleyen halka epey büyümü tü. Obada buş

masalı bilmeyen yoktu. Öyle oldu u halde ne zaman anlatılsa yeniden,büyük birğ

zevkle dinlerlerdi. O, artık obanın masalı olmu tu.ş

Türkmen susup da Çakır gözlerini çevrede gezdirince bakı ları birisinin üzerinde kaldı.ş

Dikkatle baktıktan sonra:

- Sen dokuz yıl önce bizim Deli Kurt'u güre te yenen küçük pehlivan de il misin ?ş ğ

diye sordu.

imdi büyütüp serpilmi ,tı gibi bir levent olmu olan o zamanki çocuk gülümsedi:Ş ş ğ ş

- Nasıl da tanıdın Çakır A a ?ğ

- Yüzün hiç de i memi de ondan tanıdım. Nasıl,Deli Kurt'la bir kim yendi güre iğ ş ş ş

tutar mısın ?

- Tutarım !

- Ne zaman ?

- Ne zaman isterseniz...

Çakır,bir çevresine,bir Deli Kurt'a baktı:

- imdiden tezi yok,diye cavep verdi. Oradakiler hemen düzlükte halkayı çeviriverdiler.Ş

Murad,börkün ve kemerini da attı. Ortaya gelip durdu.

Türkmen yine ordan uzundu,ama Deli Kurt geni omuzları ve kuvvetli kollarıyla dahaş

sa lam görünüyordu. Çakır'ın hakemli inde güre ba ladı. Deli Kurt o zamandan beriğ ğ ş ş

çok oyunlar ö renmi ti. Demir bilekli olmasa bile bu oyunlarla güre i kazanabilirdi.ğ ş ş

Fakat Türkmen de bo de ildi. Pars gibi çevik ve çelik gibi kuvvetliydi. Kavu muş ğ ş ş oldukları halde iti iyor ve oyun kolluyorlardı. Deli Kurt,yıldırım gibi giri yaparakş ş

Türkmen'in belini kavradı,kaldırıp yere vurdu. Türkmen de im ek gibi yüzü koyunş ş

Page 58: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

dönerek toparlandı ve üzerine çullanan Deli Kurt'un elini yakaladı. Çeki tiler. Aya aş ğ

kalktılar.

Bu sefer Türkmen,uzun boyundan faydalanarak Murad'ın kafasını kaptı,çelme ile

savurarak yıktı. Deli Kurt yan üstü yerdeydi ve bu durum gayet tehlikeliydi. Çakır

dudaklarını ısırdı. Fakat korktu u olmadı. Deli Kurt o yaman kuvvetini kullanarakğ

ötekinin kolundan kurtuldu,kalktı.

Yeniden kavu tular. Çok sert elenselerle,tırpanlarla birbirlerini hırpaladılarsa saş

bastıramadılar.

Ayrıldılar. Murad, im ek gibi dalarak rakibini iki baca ından yakaladı. Türkmen ancakş ş ğ

dönebildi,fakat kendisine takılan boyunduru u kesemedi. Yerde hareketsiz bir kuvvetğ

çarpı ması oluyordu. kisi de bütün güçlerini harcıyorlar,bir çevirmek,ötekiş İ

boyunduruktan kurtulmak için u ra ıyordu. Öyle bir didi me idi ki,gören kemikleriğ ş ş

kırılacak sanırdı.

Deli Kurt yava yava Türkmen'i çeviriyordu. Ço alan seyirciler merakla,fakat en ufakş ş ğ

gürültü çıkarmadan güre e bakıyorlardı. Türkmen silkindi sert bir hareket yaptı veş

kimsenin bilmedi i,anlayamadı ı bir oyunla Deli Kurt'u üzerinden atarak kalktı. Buğ ğ

korkunç bir oyundu. Murad,boyunduru u çabucak çözmeseydi kolu kırılacaktı.ğ

Ayakta yeniden kapı tılar. Deli Kurt,bir çelmeyle Türkmen'i dü ürdüyse de üzerineş ş

varmadı. Deminki oyuna dü mekten çekiniyordu. Türkmen bunu anlamı tı. Bu sefer oş ş

hücuma geçti. Fakat söktüremedi.

uzuyordu ve heyecanlı bir durum alıyordu. Deli Kurt, im ek gibi bir çelmeyleİş ş ş

Türkmen'i bir daha dü ürdü. Yine üstüne varmadı. Bir ey tasarladı ını Çakırş ş ğ

anlamı ,hatta ne yapmak istedi ini sezer gibi olmu tu. Sezdi i gibi oldu;çelmeyleş ğ ş ğ

dü ürdü ü zaman üzerine varmayaca ı zannını Türkmen'e verdikten sonra yenidenş ğ ğ

bir çelme atarak devirdi. Fakat atılmayaca ını sanarak yava davranan Türkmen'i gafilğ ş

bastırdı. Bir anda sırtını yere getirdi.

Çakır el çıprtı. Güre bitmi ,Deli Kurt kazanmı tı. Türkmen aya a kalktı:ş ş ş ğ

Page 59: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Çok usta olmu sun Deli Kurt ! Hakkıyla kazandın,dedi. Öpü tüler.ş ş

***

Birkaç gün sonra tımarlarına dönüyorlardı. Çakır'ın ve Evren'in keyifleri yerinde idi.

Yalnız Deli Kurt biraz dü ünceli görünüyordu. Çakır,takılmadan yapamadı:ş

- Tuna boyunda orduların mı bozuldu Deli Kurt? Ki i evinde döner,çolu unaş ğ

çocu una kavu mak üzere yol alırken böyle kara kara mı dü ünür? Bize birğ ş ş

baksana !... Güre kazanmadık ama içimizde tasanın damlası yok. Böyle ne oluyorsun?ş

Bunu Deli Kurt da kendi kendine soruyordu. Ona ne olmu tu? Ne oldu unuş ğ

bilmiyor,kaderin kendisine bir tuzak kazırladı ını bilmiyor,yalnız bu Türkmenğ

obasından ayrıldı ı için tuhaf bir sıkıntı duyuyordu.ğ

G ZL YOLCULUKİ İ

Tımarlarına dönmü lerdi ama daha on be günlük izinleri vardı. Murad ve Evren içinş ş

bu bir mesele de ildi. Çakır ise ba ka türlü dü ünüyordu. Otuz dokuz ya ındaydı veğ ş ş ş

ara sıra eline fırsat geçti i zaman öyle bir ho ça vakit geçirip felekten gün çalmasınığ ş ş

bilirdi. Yine böyle bir alem yapmaya hazırlanırken bir mendeburdun getirdi i haberğ

üzerine her ey allak bullak oldu.ş

Çakır'ın bu beklenmedik haberi getiren adam,kısa boylu,kıvırcık saçlı,esmer, i man veş ş

a ı birisiydi. Adı da 'Piç lyas'tı.ş ş İ

Piç lyas bir dönme idi. Asıl adı lya idi de Müslüman olduktan sonra lyas'aİ İ İ

çevrilmi ti. Fakat Rum mu, Venedikli mi, Bulgar mı, Sırp mı,ne oldu u belli de ildi.ş ğ ğ

Çakır'ın yana ması idi. Otuz be ya larında oldu u halde saçlarının yarısı a armı tı.ş ş ş ğ ğ ş

Birçok diller bilir,Türkçeyide oldukça düzgün konu urdu. Çok yalancı oldu uş ğ

muhakkatı. Çakır,bir kaç defa onun kim oldu unu anlamak için sorguya çekip soyunuğ

sopunu sormu , lyas her seferinde ba ka türlü anlatmı tı. Babasını da ba ka ba kaş İ ş ş ş ş

isimlerle anlatıp soyunu ve mesle ini türlü türlü söyleyince bir günğ Çakır öfkelenmi :ş

Page 60: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Ulan soysuz ! Senin kaç tane baban var ? diye ba rırmı tı. Yoksa sen piç misin?ğ ş

lyas aya a kalkıp ellerini açarak:İ ğ

- Hay atana rahmet Çakır A a ! Nasıl da bildin ? diye cevap vermi ,böylece da adı 'Piçğ ş

lyas' olarak kalmı tı.İ ş

Piç lyas sözde Müslümandı. Namaz kıldı ını gören yoktu. Ramazanlarda oruç tutuyorİ ğ

gözükür,fakat gizlice yerdi. Zaten açlı a bir saat bile dayanamayacak kadar obur veğ

pis bo azdı. Yalancılı ına diyecek yoktu. Ar,haya,namus denilen eylerden nasipğ ğ ş

almamı tı. Çakır'dan korktu u için hırsızlık etmez,hayasızlık yapmazdı,ama bunları herş ğ

an yapmaya hazırdı. Yalnız bir meziyeti vardı: Çakır ne buyurusa mutlaka yerine

getirirdi.

te Çakır.bir e lenceye hazırlanırken,çoktandır ortada görünmeyen Piç lyas,nerdenİş ğ İ

geldiyse gelmi ,efendisine gizlice bir eyler söylemi ,Çakır da cebellisi Evren'iş ş ş

ça ırarak:ğ

- imdi atına atla. Dört nala giderek Deli Kurt'a ula . Hiç durmadan yine dört nalaŞ ş

buraya birlikte gelin,demi ti.ş

Dedi i yapıldı. Çakır'ınkine kom u tımarın sipahisi olan Deli Kurt,ak ama do ruğ ş ş ğ

Evren'le birlikte geldi,selamla tılar.ş

Çakır,onları kuytu bir kö eye götürdükten sonra çok ciddi bir sesle,ikisini de a ırtanş ş ş

u sözleri söyledi:ş

- Bu gece Piç lyasla birlikte yola çıkıyorum. Gizlice stanbul'a gidece im. Sen Evren !İ İ ğ

Yakında sipahi olaca ın için tımar ba ında bulunmaya imdiden alı diye seni vekilğ ş ş ş

bırakıyorum. Deli Kurt ! Sen de benimle birlikte geleceksin. Evren bir ara gidip evine

haber ula tırı,tımarın i leri varsa görür. stanbul'da iki üç gün kalaca ız. En çok on beş ş İ ğ ş gün sonra buradayız. unu da bilin ki,bu i sırdır.Ş ş

Page 61: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Sustu. Bakı tılar... Bir ey anlamamı lar,fakat buyruk Çakır'dan geldi i için kabulş ş ş ğ

etmi lerdi...ş

***

Gece olurken üç atlı Marmara'ya do ru at sürüyordu. Piç lyas çok hızlı gidemedi iğ İ ğ

için Çakır'la Deli Kurt da ona uymaya mecbur oluyor,hiç konu madan ilerliyorlardı.ş

Edincik yolu üzerindeydiler. ki sipahi yancıklarında biraz peksimet,biraz da dut kakıİ

oldu u halde daha bir lokma yemi de ildiler. Piç ilyas ise atının iki yanına iki i kinğ ş ğ İ ş ş

torba asmı tı ve hemen hemen aralıksız,elini bunlardan birine daldırarak bir eylerş ş

çıkarıyor,tıkınıyordu.

Çakır farkına varmı tı:ş

- Sen u bo azını biraz dinlendirsen olmaz mı? diye sordu.ş ğ

Piç lyas,son lokmasını yutarak cevap verdi:İ

- Do ru söylüyorsun a am amma...ğ ğ

- Evet,sonra ?

- Benim at biraz yoruldu da,yükü azalsın diye torbaları hafifletmeye u ra ıyorum.ğ ş

Çakır,hem gülümsedi hem de kızdı. çinden bir küfür savurduktan sonra:İ

- urada biraz mola verelim, dedi. Denize yakla tık.Ş ş

Atlarından indiler. Biraz yürüyerek bacaklarının uyu uklu unu giderdiler. Piç lyas'ınş ğ İ

böyle eylere aldırdı ı yoktu. O zaten anasından uyu uk olarak do mu tu. imdi deş ğ ş ğ ş Ş

torbaların birinden ince bir bakır gü üm çıkarmı ,bu gü ümden bir tasa doldurupğ ş ğ

içiyordu.

Çakır:

Page 62: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- O nedir ? diye sordu.

- Pekmez,a am !ğ

- yi...Bize de yarım ar tas ver !İ ş

Çakır,bunu öyleyerek yancı ından bir tas çıkarıp lyas'a uzattı. Yarısına kadarğ İ

doldurulan tastan birkaç yudum içtikten sonra birden dudaklarından çekerek sordu:

- Ulan ! Bu ne biçim pekmez !

Bu öfkeli sözler lyas'ı korkutmu tu. Dili dola arak cevap verdi:İ ş ş

- sa peygamber hakkı için pekmez a am !İ ğ

Çakır,büsbütün öfkelendi:

- Bre Piç ! Sen Müslüman de il misin ? Neden bizim peygamberimiz üzerine yeminğ

etmiyorsun da sa Peygamber üzerine and veriyorsun ?İ

lyas'ın gözü büsbütün a ıla tı:İ ş ş ş

- Aman a am !... Müslümanlı ımdan üphen mi var ? Yalnız unun için bizimğ ğ ş ş

peygamber üzerine yemin edemedim...

- Bre bunda ne var ki ? Pekmezdir diyen sen de il misin ?ğ

lyas kekeledi:İ

- Pekmezli ine pekmez ama... Biraz fazla mayalanmı ...ğ ş

- una arap desene !...Ş ş

Page 63: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Piç lyas ellerini havaya kaldırdı :İ

- Hay atana rahmet a am ! Nasıl da bildin !ğ

Çakır'ın öfkesi yatı mı tı :ş ş

- arapla pekmezi ayıramayacak kadar alık mısın ?Ş

- Yok a am ! Yeryüzünde Eflatundan sonra en akıllı adam benim ama tela la pekmezğ ş

yerine arap alıvermi im. Renkleri çok benziyor da.. Hem ikisinin da aslı üzümş ş

olduktan sonra.. Zarar etmez.

Çakır, arap içmeyen adam de ildi. Piç lyas'ın yalan dolanla i görmesine içerlemi ti.ş ğ İ ş ş

Meçhuller çözüldükten sonra da içerlemesi devam edecek de ildi. arabın kalanını birğ Ş

diki te bitirdikten sonra tasını uzattı :ş

- Doldur,dedi. Onu da içtikten sonra bir daha doldurttu. Deli Kurt'a uzatarak 'Güzel

arapmı ,sen de iç , diye tamamladı.ş ş

***

Çakır'ı böyle aceleyle stanbul'a sürükleyen sebep mühimdi. Merhum sa Be ,Osmanlıİ İ ğ

tahtı için karde leriyle çarpısı ırken bir defa stanbul'a sıgınmaya mecbur kalmı tı. Oş ş İ ş

zaman stanbul'a yerle mi bir kaç yüz Türk vardı. Bunların kimi ticaret için kimiİ ş ş

Osmanlı devletinden kaçarak buraya gelmi lerdi. Osmanlılara ça ıtlık etmek üzereş ş

gelip Bizans'a yerle enler de vardı. sa Be 'in çok samimi dostluk kurdu u bir kaçş İ ğ ğ

Türk de burada bulunuyor,bunlardan iki tanesi Çakır'la tanı ıyordu. Bir iki defaş

mektupla mı lardı. Mektupları Piç lyas götürüp getirirdi. Bu mektuplar, ifre gibiş ş İ ş

yalnız kendilerini anlayacagı bir dille yazıldı ı için ele geçsede ba kaları tarafındanğ ş

anla ılmazdı. Gerek Çakır,gerekse stanbuldakiler,dönme oldu u için Piç lyas'a aslaş İ ğ İ

güvenmezlerdi. Yalnız o,sonunda kaça oldukça , kendilerinin yapamayaca ı bazı i leriğ ş

ba arır,mesela ; Bizansş karakollarını ne yapıp edip geçerdi. in ucunda menfaatİş

oldu u zaman tehlikeye bile atılır,rü vet vermesini çok iyi ba arırdı. Son defağ ş ş

stanbul'da görü tü ü bir Türk'ten Çakır'a 'Paramı kaybettim,mümkünse birazİ ş ğ

göndersin'diye haber getirmi ti. Gerçekte ne kaybolan para,ne de Çakır'da ba kasınaş ş

Page 64: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

ha diyince yardım edecek zenginlik vardı. Bu sözler parola idi. 'Paramı kaybettim'

demek 'Yakında stanbul'dan ayrılaca ım' demekti. 'Mümkünse biraz paraİ ğ

göndersin'in manası da Çakır'ı davetti.

Gece yarısından epey sonra Edincik kıyılarına yana an küçük bir Rum yelkenlisi üçş

yolcuyu alarak stanbul'a do ru hareket etti. Atlar ve a ır silahlar bir Türk'e emanetİ ğ ğ

bırakılmı tı.ş

Deli Kurt ömrümde ilk defa deniz yolculu u yapıyordu. Niçin gitti ini bilmedi i haldeğ ğ ğ

ho lanıyor,sulara bakıyor,gecenin sessizli inde geminin yardı ı suların fı ıltısış ğ ğ ş

dinliyordu.

Gemide dört Rum tayfa vardı. Piç lyas,bir yandan kaptanla gevezelik ediyor,birİ

yandan da torbalardan bir eyler çıkarıp çıkarıp yiyordu.ş

Çakır'la Deli Kurt,geminin arkasındaki küçük güverteye bagda kurmu lar,sessizlikş ş

içinde etrafı seyrediyorlardı. Piç lyas yakla tı :İ ş

- Kaptanla konu tum a am,dedi. Yarın Adalara varıp geceye kadar bekleyece iz.ş ğ ğ

Geceleyin de stanbul'a girece iz.İ ğ

- Hepsi bu kadar mı ?

- Bu kadar.

- Uzun zamandan beri kaptanla ey bu kadarcıy mıydı ?ş

- Evet .

Çakır hayretini gizlemedi :

- Rumca konu mak zevzeklik etmek midir ? Bu kadar sözle bir masal anlatılırdı be !...ş

- Ben Rumca konu madım ki...ş

Page 65: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Ya nece konu tun ?ş

- Cenevizce konu tum.ş

- Neden ?

- Tayfalar anlamasın diye...

- Anlarlarsa ne olur ? Nasıl olsa stanbul'a gitti imizi görmeyecekler mi ?İ ğ

- Görmeyecekler...

Çakır bir durdu :

- Gözlerini mi ba layaca ız ?ğ ğ

- Hayır ! Bunların Adalar'dan bırakıp ba kalarını alaca ızş ğ !

Çakır gülümsedi :

- Aferin be Piç ! Sen sahiden... Neydi o ? Akıllı bir gavurun adını söylemi tin...ş

- Eflatun mu ?

-Evet ! Sen o Eflatun kadar akıllı imi sin..ş

O zamana kadar susan Deli Kurt söze karı tı :ş

- Kaptanla Cenevizce konu tu unu söyledin. Kaptanş ğ Rum de il mi ?ğ

- Rum ama Midillili. Midilli'deki Ceneviz be lerinin hizmetinde çok bulunmu tur.ğ ş

Page 66: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Bundan sonra hiç bir ey konu madılar. Piç lyas arap içe içe sızdı. ki sipahi de öyleş ş İ ş İ ş

bir uzanarak uyku kestirdiler. Bu,uyku ile uyanıklık arasında tam bir Sipahi uykusuydu.

Sava larda böyle alı mı lardı. Bir baskına u ramamak için gözleri uyurken kafalarınınş ş ş ğ

içi uyanık bulunurdu.

Deli Kurt,gün a arıncaya kadar,rüya görmeden beyninin içinden geçen manzaralarığ

seyretti. Satı Kadın... Çakır'ın verdi i dersler... Evren... Çakır'ın akası... 'Evetğ ş

ehzadem'... Türkmen obası... Sipahilik... Gökçen Kız masalı... Gökçen Kız... Gökçen...ş

Çakır'la aynı anda uyanıp bakı tılar. kisinin de birer elleri bıçaklarındaydı. Davranıpş İ

oturdular. Deli Kurt denize bakıyordu. Deniz,gündüzün geceki gibi güzel de ildi.ğ

imdi sadece büyük,çalkantlı bir suydu. Gecenin karanlı ında ise ba ka türlüŞ ğ ş

görünüyor,içinde küçük ı ıklar parlayıp sönüyordu.ş

Piç lyas'ın söyledi i Adalara vardılar. Gemi demir attı. Denize bir kayık indirildi.İ ğ

Kaptanla tayfalar binip adaya çıktılar.

lyas,dün geceki arabın sarho lu u ile o gün epey geç uyanmı olmakla beraberİ ş ş ğ ş

kalkar kalkmaz yemek faslına ba lamaktan da geri kalmamı tı. Elindeki çana ınş ş ğ

içinde,sipahilerin ne oldu unu anlamadıkları bir yemek oldu u halde imdiğ ğ ş

kar ılarındaydı. Hem yiyor, hem de konu uyordu :ş ş

- Kaptan kendi tayfalarını adaya bırakıp bir kaç gün için yeni tayfalar alacak. Bir de en

lüzumlu eyleri alıp getirecek.ş

Çakır sordu :

- Neymi o lüzumlu eyler ?ş ş

- Önce ikinize birer elbise...

Deli Kurt'un yüzü de i ti :ğ ş

- Gavur kılı ına mı girece iz ?ğ ğ

Page 67: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Piç ilyas acele acele cevap yeti tirdi :İ ş

- Aman Murad A a !... stanbul'a böyle sipahi giyimiyle girilir mi ?ğ İ

Deli Kurt, Çakır'ın yüzüne bakarak sordu :

- Girilirse ne olur ?

Buna lyas cevap verdi :İ

- Ne olacak ? mparator Yani'nin yüre ine iner.İ ğ

Çakır,elini Deli Kurt'un omuzuna koydu :

- Korkma ! Gavur kılı ına girecek de iliz. Ancak Rumları tela a vermemek içinğ ğ ş

üstümüzde ba ımıda biraz de i iklik yapaca ız.ş ğ ş ğ

Sonra Piç lyas'a dönerek :İ

- Ba ka neler ısmarladın ? dedi.ş

- Ba ka,en lüzumlu olan yiyecekleri ısmarladım. Bir de...ş

Sustu. Sözün arkasını getiremedi. Çakır anlamı tı. Herif mutlaka arap ısmarlamı tı.ş ş ş

Yersiz dü ünülen bu içkiden dolayı kızar gibi olarak çıkı tı :ş ş

- Söylesine,ba ka ne ısmarladın ?ş

Çakır,öfkelendi i zaman lyas'ın korkudan dili dola ır ve gözleri büsbütün a ığ İ ş ş ş

bakardı. Gene öyle oldu :

- ey,dedi. Pekmez ısmarladım !Ş

Page 68: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Nasıl pekmez ?

- Fazla mayalanmı pekmez !ş

- Ba ka ?ş

- Masraf olmasın diye ba ka bir ey ısmarlamadım.ş ş

Piç lyas sustu ama dilinin altında bir eyler oldu unu Çakır sezmi ti. Sordu :İ ş ğ ş

- imdi n'olacak ?Ş

- Hiç bir ey olmayacak,ama belki de olur.ş

- Ne olur ?

- Kaptan memnun olur.

- Nasıl ?

- Sayende a am !ğ

Çakır anlamı tı :ş

- Yani para mı istiyorsun ?

Piç lyas ellerini havaya kaldırarak söylendi :İ

- Hay atama rahmet a am ! Nasıl da bildin ?ğ

Çakır zaten hazırlıklıydı. Kemrine el attı. Bir kaç Osmanlı akçası ve Venedik florisi

çıkararak uzattı.

lyas'ın keyfine diyecek yoktu.İ

Page 69: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

***

stanbul'a gece karanlı ında çıktılar.İ ğ

HASAN ÇELEB İ

Çakır'la Deli Kurt, Piç lyas'ın kılavuzlu u ile stanbul'un karı ık sokaklarında bir hayliİ ğ İ ş

yürüdükten sonra büyük bir evin önünde durdular. Kapı bahçeye açılıyordu.

lyas,tokma ı vurdu.İ ğ

Kapıyı eli fenerli bir u ak açtı ve lyas'ı görür görmez yava ça :ş İ ş

- Kim geldi ? diye sordu.

Piç lyas'ın bu türlü i lerde kurt oldu u her halinden belliydi. U a a gizlice bir eylerİ ş ğ ş ğ ş

söyledikten sonra onun Çakır'la Deli Kurt'a bakarak ve feneri kaldırarak 'Buyrun !'

dedi i görüldü. Bahçeden geçerek geni bir odaya girdiler. amdanlara oturtulmuğ ş Ş ş büyük mumların aydınlattı ı oda da sedirlere ili ip beklediler. Ve çelebi kılıklı,hoğ ş ş yüzlü,ya lıca bir adamın girmesiyle aya a kalkarak selamladılar.ş ğ

Bu adam ev sahibi Hasan Çelebi idi ve yıllardır stanbul'da oturuyordu. Sipahilere 'Hoİ ş geldiniz' dedikten sonra lyas'a döndü.İ

- lyas ! diye nazik bir eda ile söze ba ladı. A alar bu gece bende konuk kalacaklar.İ ş ğ

Sen yarın ak ama kadar hazırlı ını yap ve gene bu vakitlerde gelerek onları alıpş ğ

gemiye götür.

Hasan Çelebi'nin elinde bir para kesesi peyda oldu ve bunu ilk önce lyas gördü. Paraİ

oldu mu, lyas onu sandı ın içinde,kepene in altında,duvarın ötesinde de olsa görürdü.İ ğ ğ

Belli bir aç gözlülükle keseye do ru bir kaç adım attı.ğ

Çakır olsa,böyle davranı a kızardı. Hasan Çelebi sadece gülümsedi ve lyas odadanş İ

çıkıp gidinceye kadar bir ey söylemedi. Ancak o gittikten sonradır ki , sipahilere yerş

gösterip kendisi de kar ılarına oturdu ve dikkatle Deli Kurt'u süzerek Çakır'a sordu :ş

Page 70: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Arkada ın sipahi Murad A a,de il mi ?ş ğ ğ

- Evet..

Hasan Çelebi önüne bakarak gö üs geçirdi ve tam bu sırada u ak içeri girerek tepsiğ ş

içinde getirdi i erbetleri üçüne de sundu.ğ ş

Ev sahibi, erbet kaselerini almak için bekleyen u a a u emri verdi :ş ş ğ ş

- A alar yorgundur. Yataklarını hazırla da bir an önce dinlensinler.ğ

Deli Kurt bir ey demedi ama kafasından geçen öyle bir soruya da cevap bulamadı :ş ş

'Biz geceleyin yol alarak gizlice stanbul'a geldik. Yarın ak am da dönece imize göreİ ş ğ

neden bu gece yataklara çekiliyoruz ? Bir ey yapmayacak olduktan sonra nedenş

buraya geldik ?'

***

Deli Kurt'a üç katlı evin orta kaında bir oda hazırlamı lardı. Nitekim o biraz sonra yolş

yorgunlu unun tesiriyle derin bir uykuya dalıp uyudu. Çakır'a hazırlanan oda ise üstğ

katta idi ve o, odasına çekildi i halde yatmamı tı. Çünkü Hasan Çelebi'yi bekliyordu.ğ ş

Ev sahibi biraz zaman geçip de herkesin uyudu una emin olduktan sonrağ

gürültüsüzce Çakır'ın odasına girdi ve hafif bir mum ı ı ı altında oturarak kendisiniş ğ

bekleyen sipahinin kar ısına oturdu. Üzüntülü bir hali vardı. lk söz olarak :ş İ

- Bu kadar benzeyi olur,dedi. Görür görmez sa Be dirilmi sandım da fena oldum.ş İ ğ ş

Çakır,gözlerini yere dikti :

- Ben de bu benzeyi i göresin diye getirdim,Çelebi.ş

Hasan Çelebi hatretle baktı :

- Görürsem ne olacak ?

Page 71: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Bana inanacaksın !

Ev sahibinin dudaklarındaki gülümseme kayboldu :

- Bu nasıl söz Çakır A a ? Ben Murad'ı görmeseydim senin sözlerine inamayacak mığ

idim ?

- Çelebi ! Bana güvenin oldu u için Deli Kurt'u getirdim. Senetsiz,tanıksız büyük birğ

parayı bana emniyet ederken,benim de sana bir delil göstermemi çok mu

buluyorsun ?

Hasan Çelebi yeniden gülümesdi .

- Güzel söylüyorsun Çakır A a. Fakat asıl konuya girmeden önce unu söyleyeyimğ ş

ki,bu benzeyi beni korkuttu. sa Çelebi'yi tanımı olanlar Murad'ı bir görürlerse onunş İ ş

o lu oldu una yemin edebilirler.ğ ğ

- Bunu ben de biliyor,onun için de Deli Kurt'un eski adamlarından vezir,pa a,be kimş ğ

varsa gözlerine görünmemesine elimden geldi i kadar çalı ıyorum.ğ ş

Sustular. Akıllarına gelen tehlike ihtimallerini zorla unutmaya u ra an bu iki ki i, sağ ş ş İ

Çelebi'nin iki sadık adamı,ölümünden sonra da onu unutamayan iki vefakar dostu idi.

sa Be 'in Bursa'da çok kısa süren be li i sırasında Hasan Çelebi onun kazaskeriİ ğ ğ ğ

olmu tu. Bilgin, air ve tam manasıyla çelebi bir adamdı. Dudaklarında o silinmezş ş

gülümseyi oldu u halde söze ba ladı :ş ğ ş

- Çakır A a ! Seni unun için ça ırttım. Artık stanbul'da barınmama imkan kalmadı !ğ ş ğ İ

- Neden ?

-Padi ah Murad Be 'in adamları yerimi ke fettiler. mparator Yani'ye elçi gelmesiş ğ ş İ

yakındır.

Page 72: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Ne yapacaksın ?

- stanbul'dan gidece im. Yarın adamlar gelecek. Evi,e yaları,ne varsa hepsiniİ ğ ş

sataca ım. Siz gittikten bir gün sonra da ehirlerden ayrılaca ım.ğ ş ğ

- Nereye gideceksin?

- Kastamonu'ya... Candaro lu da sa Be 'in dostu idi...ğ İ ğ

Yeniden sustular...

Hasan Çelebi bir huzursuzluk duyuyordu. Bu huzursuzluk,emaneti sahiplerine verip

kendisi ehirden çıkıncaya kadar sürecekti. Buna ra men o çelebi gülümseyi iyleş ğ ş

sözlerine devam etti :

- Merhum sa Be 'in emaneti olan para,o lu ile sana vasiyet edilmi tir. Yalnız buİ ğ ğ ş

kadar akça onun gözüne çok görünüp üphelenmesin diye bir ey dü ündüm.ş ş ş

Hissenin yarısını kendisine verece im. Yarısı sende kalacak... lerde bir bahane ile onağ İ

verirsin.

Çakır hemen hatırlattı :

- Deli Kurt,babasının adını Osman diye, Osman'ı da benim akrabam diye biliyor.

- yi. in bundan sonrasını ben idare ederim.İ İş

Hasan Çelebi bir ara daldı. sa Be 'le birlikte geçirdi i gürültülü ve tehlikeli günleriİ ğ ğ

hatırlamı tı. lerin düzeni bozulunca sa Be 'in kendisiyle yaptı ı o heyecanlış İş İ ğ ğ

konu ma hiç mi hiç aklından çıkmamaı tı. Talihsiz ehzade kendisi de il,do acakş ş ş ğ ğ

çocu unu dü ünmü ,kendisi mukadderatı ile ba ba a kalmak üzere iken,elinde kalanğ ş ş ş ş

bütün akçayı Hasan Çelebi'ye vererek beynine ve yüre ine i leyen u sözleriğ ş ş

söylemi ti :ş

Page 73: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Sonumun yakla tı ını biliyorum. Allah tanı ımdır ki, Bala Hatun'la do acakş ğ ğ ğ

çocu umdan ba ka tasam yok. Can kaygısı bize gerekmez. Hasan Çelebi ! Sadık veğ ş

yi it sipahim Çakır,Hatunu bir köyde sakladı. Yoksulluk çekmesinler diye bu akçadanğ

zaman zaman onlara gönderirsin. Çocu um erkek do arsa benim kim oldu umu hiçğ ğ ğ

bir zaman bilmesin !...

Hasan Çelebi, sa Be 'in Hatununa bir defacık para gönderebilmi ti. Sonra kendisi deİ ğ ş

saklanmaya mecbur kalıp ehirden ehire kaçmı ,gizlice stanbul'a yerle mi ti. Ticaretş ş ş İ ş ş

yaparak geçinmi , sa Be 'in bıraktı ı akçaya el sürmemi ti. imdi burada daş İ ğ ğ ş Ş

huzurunun kaçtı ını görüyordu. Osmanlı Padi ahı kinci Murad Be ,adeta Bizans'a dağ ş İ ğ

hakimdi. Adamlarından stanbul'da bulunanlar,Rum mparatorunu ve hükümetiniİ İ

nüfuzları altına almı lardı. Osmanlı hükümetinin de bazı bakımlardan ku kuda oldu uş ş ğ

muhakkaktı. sa Be 'in hatunu ele geçmedi i için sa Be 'in adamlarındanİ ğ ğ İ ğ

üpheleniyordu. Bu Hatun bir ehzade do urmu olabilir,bu meçhul ehzadeş ş ğ ş ş

gününün birinde devletin ba ına i açabilirdi. te Murad Be 'in ça ıtları yıllardanş ş İş ğ ş

sonra stanbul'da Hasan Çelebi'yi görünce bunu derhal bildirmi ler,Osmanlı Sarayındaİ ş

bir tela uyandırmı lardı.ş ş

Osmanlılar ne Birle ik Haçlılardan çekinirler, ne de yeni bir Aksak Temür Be 'inş ğ

çıkmasından tela a kapılırlardı. Fakat bir Osmanlı ehzadesinin meydana atılmasındanş Ş

büyük bir huzursuzluk duyarlardı. Osmanlı ancak Osmanlıdan korkardı.

Hasan Çelebi, yakalanmaktan de il,yakalanırsa Kuran üzerine yemine ça rılmaktanğ ğ

deh ete dü üyordu. ' sa Çelebi'nin o lu var mı ? Yemin ederek öyle ' derlerse neş ş İ ğ ş

yapardı ? Kuran'a and verdi i halde yalan mı söylerdi?..ğ

Bu,onun yapaca ı ey de ildi. Onun için saklanacak,saklandı ı yerde basılırsa elde kılıçğ ş ğ ğ

ölecekti. sa Be 'in kazaskerine yakı an buydu.İ ğ ş

O gece,talihsiz ehzade sa Be 'in iki sadık adamı,bir bilginle bir asker,gecenin geçş İ ğ

vakitlerine kadar bunları konu tular.ş

***

Page 74: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Ertesi sabah Hasan Çelebi ile konuk sipahiler bahçede kahvaltı ettiler. Güzel,iç açıcı bir

Türk bahçesiydi. Hasan Çelebi yıllarca emek vererek bu hale getirdi i bahçesindenğ

yarın ayrılacaktı. Bu bir kahvaltı de il,bir veda töreni idi. Genç ve çok terbiyeli u a ığ ş ğ

Ahmed,hasırın üstüne yastıklar koymu ,tepsiler içinde mis kokulu tazeş

ekmek,süt,bal,peynir ve yemi getirmi ti. Ev sahibinin yüzünde her zamankiş ş

gülümesyi i fakat içine zorla bastırılmı bir keder vardı. Emek verdi i,alı tı ı evden veş ş ğ ş ğ

bahçeden ayrılacaktı. Ayrılık biraz da ölüme benzemez miydi?

imdi iki sipahi kıtır kıtır taze ekme i yer ve sütü içerlerken Hasan Çelebi de bahçeninŞ ğ

ye illi ini,yemi a açlarının görünü ü,çiçeklerin güzel kokusunu içiyordu. znikş ğ ş ğ ş İ

medresesinden yeti mi ti. Yalnız,ö rendikleriyle bilgili de il,hareketlerinde de ölçülüş ş ğ ğ

bir insandı. Kızmaz,çok sevinmez,çok üzülmezdi.

Bir aralık Deli Kurt'a bakarak :

- Murad A a ! diye söze ba ladı. Biz babanla dosttuk. Bende babanın biraz akçasığ ş

kalmı tı. Bugün sana onu verece im.ş ğ

Deli Kurt a ırarak 'Akça mı ?' diye sordu veş ş Çakır'ın yüzüne baktı. Bu,güç anlardan

birisiydi. Çakır,onun bakı ını görmemezlikten geldi ve yemi almaya davrandı.ş ş

Hasan Çelebi,aynı yumu ak sesle devam etti :ş

- Evet,akça...Bunu bu kadar geciktirdi im için belki suçluyum ama bir türlü elimğ

ermedi.

Deli Kurt 'Babamın parası oldu unu hiç bilmiyordum'diye söylendi ve yine Çakır'ağ

baktı.

Çakır bu sefer söze karı tı :ş

- Nereden bileceksin ? Ben sana söylemedim ki... Sonra i i akaya vurarak ilave etti :ş ş

Page 75: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Ticaret yapacak olsaydın elbette hemen söylerdim. Ama sipahi ki inin akça nesine ?ş

Karnın tok,sırtın pek,pusatların tamam olduktan sonra öteki olsa da bir , olmasa da...

Murad,birden bire ortaya çıkan bu baba mirasını garip bulmakla beraber arada Çakır

oldu u için üstünde daha fazla durmadı,sustu. Kahvaltıdan sonra Hasan Çelebi'nin ikiğ

kese içinde getirdi i akçaları da yine hiç bir ey demeden aldı.ğ ş

***

Günü bahçede geçirdiler. Ö leden sonra Piç lyas'la birlikte evi ve e yaları satın almakğ İ ş

üzere Hasan Çelebi ile konu an bir kaç Rum'un ziyaretinden ba ka hiç bir hadise buş ş

sessiz,dı ardan huzur içinde,fakat içerden tasalı oturu u bozmadı.ş ş

Gece iyice bastırdı ı bir sırada kapı yeniden vuruldu ve Piç lyas bu sefer yalnız olarakğ İ

gözüktü. Hasan Çelebi ile vedala tılar. Gülümseyi i devam etti i halde sesi hüzünlüş ş ğ

olan Hasan Çelebi :

- Bir daha görü emeyiz. Hepimiz,kaderimizin götürdü ü yoldan kendi sonumuzaş ğ

do ru gidece iz,dedi.ğ ğ

Ayrıldılar. Yine o e ri bü rü yollardan geçerek kendilerini stanbul'a getirmi olanğ ğ İ ş

geminin kayı ını buldular.ğ

Biraz sonra gemide idiler. Adalara do ru yelken açtılar. Çakır'la Deli Kurt bürünmüğ ş oldukları acayip kılıktan kurtulmak için bir an önce Adaya varmak istiyorlardı. Hafif

rüz arın gayet yava sürükledi i gemiyle gece yarısına do ru Ada önünde demirğ ş ğ ğ

attılar. Kaptan buradan aldı ı tayfaları bırakarak asıl tayfalarını almak üzere açılırkenğ

Çakır'la Murad ilk i olarak sipahi elbiselerini giydiler. Sonra geminin arkasındakiş

küçük güvertede ba da kurarak yolculu a hazırlandılar.ğ ş ğ

Edincik'e do ru yol alırlarken sipahiler dü ünmeye,Piç lyas ise yiyip içmeyeğ ş İ

ba lamı tı. Çakır'la Deli Kurt ara sıra derin dü üncelerine aralık verdilerse de lyas'ınş ş ş İ

yiyip içmesi Osmanlı topra ına varıncaya kadar kesintisiz devam etti.ğ

ON YIL SONRA

Page 76: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Evren'in bahçesinde arap içiyorlardı.ş

Gizli stanbul yolculu undan beri on yıl geçmi ti. Artık Evren de tımarlı sipahi idi.İ ğ ş

Rumeli'de Macar'la, Ulah'la, Anadolu'da Karamano lu ile yapılan sava larda kanğ ş

akıtmı ,can yıpranmı tı. Nice can pazarlarında Azrail'le kar ı kar ıya geldikten sonraş ş ş ş

fırsat çıkınca, Çakır'ın tabirince felekten gün çalmak hakları idi.

Kafalar iyice dumanlanmı tı.ş

Çakır,bu gece konu mak ihtiyacını duyuyordu.ş

- Bu arap testide durdu u gibi durmuyor,diye söze ba ladı. u ömür dedi in eyş ğ ş Ş ğ ş

sava tan kaçan Rum atlısı gibi ne çabuk yol alıyor ! Siz ikiniz de elime do muş ğ ş çocuklardınız. Bir karı lık e i i a amayıp da yuvarlandı ınız günlerde sipahi olaca ınızş ş ğ ş ğ ğ

aklıma gelir miydi ? Ya ım kırk dokuzu buldu da bunca yıllık i ler daha dünmü gibiş ş ş

gözümün önünden geçiyor.

En kanlı sava günlerinde bile so uk kanlı olan Çakır baya ı heyecanlanmı tı.ş ğ ğ ş

- Ya sen,kaç ya ındasın Evren ? diye sordu.ş

- Otuz bir.

- Sen Deli Kurt ?

- Yirmi dokuz.

- Bunca yılın nasıl geçti ini anladınız mı ?ğ

Bu soruya cevap veren olmadı. Çakır devam ediyordu :

Page 77: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Siz daha erken ya ta bulundu unuz için belki anlamamı sınızdır. Ya ben ? Kırkş ğ ş

dokuz yılın nasıl geçti ini anlayamadım. Kırk yıl daha ya asam onu da anlayacakğ ş

de ilim. Acaba bizim Satı Ana anlamı mıdır ?ğ ş

Çakır,bir ey hesaplıyordu :ş

- Süt anam benden yirmi be ya büyüktür. Demek ki, imdi yetmi dört ya ındadır.ş ş ş ş ş

ster misiniz gidip ona soralım ? Bakalım ömrün nasıl geçti ini o anlamı mı ?İ ğ ş

Evren sustu,Deli kurt yava ça 'Soralım' diye cevap verdi. Çakır onun bu halineş

gülümseyerek bir kaç yudum arap daha içtikten sonra :ş

- Hay Deli Kurt,dedi. 'Senin de böyle yumu ak konu tu unu gören Bursa Kadısınınş ş ğ

çömezi sanır da ne deli men oldu unu dünyada anlamaz. Ne deli göz sipahiş ğ

oldu unu,savrulan kılıca kar ı kolunu kalkan gibi tuttu unu,bir tokatla bir gavuruğ ş ğ

cehenneme yolladı ını aklına bile getirmez.'ğ

Deli Kurt önüne baktı ve Çakır birden bire sustu. Sarho lukla deli dolu konu urkenş ş

'a zımdan belki laf kaçırırım' diye dü ünmü ve fazla söz etmenin tehlikeliğ ş ş

olabilece ini kavramı tı. Yine yanlı lıkla bir ' ehzade' veya 'Osmano lu' gibi bir eyğ ş ş ş ğ ş

söylerse artık bu sefer Deli Kurt'u 'yanlı söyledim' diye kandırmak pek kolay olmazdı.ş

Çakır görüyordu ki, sa Be 'in o lu yalnız yi itlikle de il,akılda da üstün ki iydi.İ ğ ğ ğ ğ ş

Durgun dur unun arkasında büyük bir zeka cevherinin saklı oldu u belliydi. Buş ğ

sebeple sözü hemen de i tirdi :ğ ş

- Yarından tezi yok. Türkmen obasına gidip bizim Satı Ana'nın elini öper,hatırını

sorarız. Birbirmizin öz anası,birimizin süt anası,birimizin de analı ıdır,ama hepimizi değ

ayırt etmeden sever,gidersek gönlü ho olur.ş

Ertesi gün güne do madan üç sipahi yola koyuldu. zin zamanı olmadı ı için obadaş ğ İ ğ

ancak bir iki gece kalıp döneceklerdi. Bu yüzden dört nala gidiyorlardı. Bir iki kısa

mola vermi ler,yolun düzgün oldu u bir yerde de yarı mı lardı.ş ğ ş ş

Obaya gün batarken vardılar. Satı Kadın'ı çadırının önünde buldular. Çakır seslendi :

Page 78: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Ana ! Konukluk kaç gün sürer ?

Satı Kadın,sesin geldi i yana döndü. Yetmi dört ya ına ra men duru u hala dinçti.ğ ş ş ğ ş

Yalnız yüzü iyice kırı mı ve hareketleri biraz a ırla mı tı. Gözlerinin de eskisi kadarş ş ğ ş ş

görmedi i anla ılıyordu. Bakı larıyla üç ki i üzerinde bir ara tuttuktan sonra tanıdı.ğ ş ş ş

Gülümseyerek cevap verdi :

- Devletin imaretinde olursa konukluk üç gündür. Türkmen obasında olursa istedi inğ

kadar...

Sonra ya sırasıyla üç sipahiyi kucakladı. Çakır akaya ba lamı tı.ş ş ş ş

- Ana ! ki gece kalaca ımızı sezdin de mi böyle söylüyorsun ?İ ğ

- ki gece mi ? Kırk yılda bir görmeye geldiniz ananızın yanında iki gececik miİ

kalacaksınız ?

- Biz anamızın yanında daha çok kalmak isteriz ama devlet babamız bırakır mı ?

- Kalırsanız devlet baba bir ey mi der ?ş

- Demez. Yalnız devlet babanın seferi eksik olmaz ; bir de bakarsın birden bire

buyurun sava a deyiverir. Sipahilerini sayar. Aralarında iki deliyi,yani Murad'laş

Evren'i,bir de akıllıyı,yani Çakır'ı göremeyince u urlar ola arslanlarım diyip tımarlarımızığ

alır,ba kasına verir...ş

Satı Kadın da i i akaya vurdu :ş ş

- Fena mı ? Siz de zannettim kurtulur,bu obaya yerle ip gününüzü gün edersiniz..ş

- Ana ! Tımardan olmak bir ey de il. Obada ömür sürmek de ho . u var ki,adamaş ğ ş Ş

sava tan kaçtın derler. Bunca kere Azrail'le a ık attıktan sonra adımızı ödle e çıkarsaş ş ğ

bizi ilk önce sen sopa ile kovarsın da yeryüzündeki biricik anamızdan da oluruz...

Page 79: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Satı Kadın,Çakır'a söz yeti tiremeyince :ş

- Allah iyili ini versin,dedi. Ben görmeyeli iyice laf ebesi olmu sun. Seni Sipahiğ ş

de il,bu bilgiçlikle Bursa Kadısı yapsalar gerekti.ğ

Sonra onları çadırına alarak ilk a ızda birer kase ayran sundu. Muradına ermi birğ ş

kadındı. O lu Evren de sipahi olmu ,Tanrı misafiri Bala Hatun'un öksüz kalanğ ş

yavrusunu büyütüp aslan gibi bir sava çı yeti tirmi ti. Ev i lerinden artan zamanınınş ş ş ş

ehit o lu ve ehit kocasına Yasin okumak,Evren,Çakır ve Murad'a dua etmekleş ğ ş

geçirirdi. Kelebek olup da üç be gün uçmak için aylarca koza ören ipek böce ininş ğ

sabrı ile üç sipahisini bekler,geldikleri zaman sevinir,gittikleri zaman üzüntüsünün belli

etmezdi.

- Demek iki gece kalacaksınız ha ? dedi. Öyleyse hep bende kalırsınız. Ba kasınaş

konuk gitmek falan yok.

- Kalırız be ana ! Yeter ki sen i te...ş

Bunu Çakır söylüyor,ötekiler de içlerinde tekrarlıyordu.

Satı Kadın,oracıkta üç o luna ak am yeme i hazırlamaya ba ladı. Yetmi dört ya ınağ ş ğ ş ş ş

ra men hala o becerikli kadındı. Onların ne sevdi ini bilirdi. Hepsi için ayrı bir eyğ ğ ş

yapmı tı. Gece basarken iki torbaya koydu u yiyeceklerle bir gü üm dolusu ayranış ğ ğ

göstererek :

- Haydı bakalım, unları yüklenin,dedi.ş

yice acıkmı olan Çakır sordu :İ ş

- Aman ana ! Bu yemekleri biz yemeyecek miydik ?

-Biz yiyece iz.ğ

Page 80: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Öyleyse nereye gidiyoruz ?

- Pınara gidiyoruz ?

- Hangi pınara ?

- Yürü ün pınarına.ğ

Çakır birden anlamayarak durdu. Deli Kurt sordu :

- Gökçen Kız'ın pınarına mı ?

Çakır da hatırlamı tı :ş

- Ben Gökçen Kız'ı unutmu um,dediş

- Gökçen Kız unutulur mu ? Onun ruhu hala buralarda dola ıyor. Bu obada karaş

sevdaya tutulan biri oldu mu pınar ba ına nur iner.ş

Evren söze karı tı :ş

- Nuru görmek için mi oraya gidiyoruz ?

Satı Kadın ufku gösterdi :

- Bak ! Ay do mak üzere. Böyle parlak gecelerde de il,karanlık gecelerde nur iner. Bizğ ğ

pınara nur inmesini görmek için de il,tatlı,so uk suyunu içmek için gidiyoruz.ğ ğ

Pınarın ba ına kadar konu madan geldiler. Bütün oba içme suyunu buradan alırdı.ş ş

Fakat suyun asıl lezzeti kayna ından içildi i zamandı.ğ ğ

Güzel bir geceydi. Daima bu güzelli in içinde ya ayan obalılar onun pek farkınağ ş

varmazlar,ay ı ı ında oturup dalmayı akıllarına getirmezlerdi. Geceleyin ortada kimseş ğ

görünmezdi. Köpeklerin bile sesi çıkmazdı. Yalnız,arada bir,bir ku un sesi i itilirdi.ş ş

Page 81: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Satı Kadın yemekleri yaydı ı zaman Çakır,bütün açlı ına ra men :ğ ğ ğ

- Bu kadarı çok de il mi ana ? , demekten kendini alamadı.ğ

Kadın güldü :

- Ben kolay kolay doymam da,kendim için çokça getirdim.

Yemek i tahla yeniyordu. Satış Kadın,büyücek bakır tasını pınardan doldurarak Çakır'a

uzattı :

- Bu yeme in tadı pınarın suyu ile çıkar,iç dedi. Çakır,ay ı ı ının altında anasının güzelğ ş ğ

yemeklerini yer ve tadına doyum olmayan pınar suyunu içerken ya amanın da hoş ş nesne oldu unu anlıyordu. Bu zevk içinde üç günlük yeme i birden yemi ti. Çokğ ğ ş

doydum diye elini çekerken Satı Kadın bir tas su daha uzattı :

- Bunu iç de öyle biraz sırt üstü uzan !ş

Çakır öyle yaptı. Evren'le Deli Kurt ba da kurup oturdular. Satı Kadın,yarısına yakınığ ş

yenmeden kalan yemeklere bir göz attıktan sonra :

- Ssiz sipahi oldu unuz için uykusuzlu a dayanırsınız. Ben de ihtiyar oldu um içinğ ğ ğ

kolay kolay uykum gelmez. Ne kadar az uyusak o kadar çok konu up dertle iriz.ş ş

Haydi ! Ba ınızdan geçenleri anlatın da dinleyelim,dedi.ş

Sipahiler susuyordu. Tekrarladı :

-Anlatsanıza ! Yoksa uykunuz mu geldi ?

Yine ses çıkmayınca Deli Kurt'a döndü :

- En küçükleri sensin Murad. Sen ba la da onlara da sıra gelsin.ş

Page 82: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Ne anlatayım ama ? Anlatacak eyim yok ki.ş

Satı Kadın,Evren'in yüzüne baktı. O da isteksizdi :

- Biz bir ey görmedik ki,dedi. 'Dünya kavgasının en özlü ve tatlısını Çakır A aş ğ

görmü tür. O dururken bize konu mak dü er mi ?'ş ş ş

Satı Kadın hak verdi :

- Do ru söylüyorlar,dedi. 'Sen konu madan da a ız açmayacakları anla ılıyor.ğ ş ğ ş

Haydi,ba la da onların da sırası gelsin.'ş

Çakır,sırt üstü yattı ı yerden onları dinliyordu. Ba ından geçenlerin hangisiniğ ş

anlatmalıydı ki ? Yerleri,zamanları ba kaydı,hepsi ayrı ayrıydı ama yine de birbirlerineş

benziyorlardı. Zaten ço unu unutmu tu bile. 'Yaptı ın sava ları anlat' demek, 'yedi inğ ş ğ ş ğ

yemekleri anlat' demeye benziyordu. u süt anası da bu aydınlık gecede amma tuhafŞ

soru sormu tu.ş

Fakat onu kırmak olamazdı. Bir ey anlatmalıydı. Yava ça kalkaraka ba da kurdu ve :ş ş ğ ş

- Biz Ankara Sava ı'ndayken....diye söze ba ladı. Ba ladı ama susması da bir oldu. teş ş ş İş

yine çam devirmesine bir ey kalmamı tı. Ankara Sava ı'ndan söz açmanın sırasış ş ş

mıydı ? Kendisini yine hangi eytan dürtmü tü ? Bu sava ta süt anasının kocası ehitş ş ş ş

dü mü tü. Kadınca ıza küllenmi kederini hatırlatacaktı. Bundan ba ka Ankaraş ş ğ ş ş

Sava ı'nın ba ından sonuna kadar sa Be 'le yanyana bulunmu ,ölümün yüzünüş ş İ ğ ş

onunla birlikte görmü tü. Az kaldı 'Ben sa Be 'in yanında iken' diye devam edecekti.ş İ ğ

Sözünü kesip de arkasını getiremeyince Satı Kadın sordu :

- Evet....Siz Ankara Sava ı'ndayken ne oldu ?ş

Çakır,söyleyecek bir ey bulamıyordu. Sonunda,üstünden büyük bir yük atar gibi,gayetş

ciddi fakat çok yava sesle :ş

Page 83: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Ne olacak ? Yenildik,diye tamamladı.

Deli Kurt'la Evren bakı tılar. Satı Kadın'ın da a kınlıktan gözleri açıldı. Çakır,ortalı aş ş ş ğ

buz gibi bir havanın çöktü ünü sezmi ti. Neden böyle bir salaklık yaptım diye kendiğ ş

kendisine kızdı. O kadar öfkelendi ki :

- Allah belamı versin,diye ba ırmaktan kendini alamadı. Bu öyle bir ba rı tı ki,ğ ğ ş

Evren'le Deli Kurt,gözleri ayırmamacasına ona diktiler. Satı Kadın ise baya ığ

ürkmü tü :ş

- Ne oluyorsun Çakır ? diye sordu. Çakır'ın gözleri demin kalan yemeklere dikilmi ti :ş

- Ne olaca ım,dedi. Acıktım. Bizim alay be i benim bu kadar acıktı ımı görse beniğ ğ ğ

sefere götürmez.

Ne de olsa Çakır,eski kurttu. Bozulan durumları düzeltmesini bilirdi. Süt anası da

memnundu.

- Az önce çok buldu un yemekleri yiyeceksin,dedi.ğ

Çakır,acıktım diye mahsus söylemi ti.ş lk lokmayı alınca sahiden acıktı ını anladı.İ ğ

Yemekleri birer birer yerken bir çocuk saflı ı ile sordu :ğ

- Bana böyle ne oldu ?

Satı Kadın gülüyordu :

- Meraklanma,dedi. Sana bir ey olmadı. Demin içti in pınar suyu seni böyle acıktırdı.ş ğ

Çakır'ın keyfi yerine gelmi ti. Yeme i yerken ba ından geçen bir tehlike aklına geldi.ş ğ ş

Ne Ankara Sava ı'yla ne de sa Be 'le ilgisi olmayan bu olayı anlatarak süt anasınınş İ ğ

iste ini yerine getirecekti. Fakat anlatamadı. Çünkü tam anlatmaya ba larken gözleriğ ş

Deli Kurt'a de imi ,onun çok sert bakı larla ileride bir yere bakmakta oldu unuğ ş ş ğ

Page 84: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

görmü tü. Kime, neye baktı ını anlamak için Çakır da ba ını o yana çevirdi. Ay ı ı ış ğ ş ş ğ

altında ince,uzun bir gölge a ır adımlarla pınara do ru geliyordu.ğ ğ

GÖKÇEN KIZ

kisinin de bir yere baktı ını görünce Evren de onlara uymakta gecikmedi. Hepsiİ ğ

birden susup da aynı yere bakmaya ba layınca Satı Kadın sordu :ş

- Neye gözlerinizi diktiniz ?

Yine Çakır cevap verdi :

- Varsın gelsin.

- Yürüyü ü bir tuhaf. Yürüyor de il de süzülüyor gibi. Hayalete benziyor.ş ğ

Geceleyin,Bala Hatun'un mezarı ba ında gördü ü hayaletleri hatırlamı tı. ş ğ ş

Satı Kadın umursamazlıkla :

- Hayaletten pek farkı yoktur,dedi. Hep geceleyin gezer.

- Tanır gibi konu uyorsun ana !ş

- Tanımaz olur muyum ?

- Kim bu hayalet ?

- Kim olacak ? Gökçen Kız ! Yüzüne bakmasanız iyi olur. Tekin de ildir.ğ

O zamana kadar sessizce bu konu maları dinleyen Deli Kurt birden bire ürpererekş

sordu :

- Gökçen Kız mı ?

Page 85: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Bunu sorarken yıllarca önce dinleyip de unutmadı ı,kendisine nedense çok dokunanğ

Yürük Kızı Gökçen masalını hatırlamı tı. Buraya gelirken analı ı bilmeyerek onuş ğ

hatırlamı ,Deli Kurt,pınarın ba ında hep o masaldaki kızı dü ünmü tü. Bu masalş ş ş ş

kendisini öylesine sarmı tı ki,onu masal de il de gerçek gibi dü ünüyor,o talihsizş ğ ş

ehzadeyle talihsiz Yürük kızına acıyordu.ş

Gökçen kız yakla ıyor ve ekilleniyordu. Büyük bir kayanın gölgesinde oturarakş ş

kendisine bakan dört ki iyi yakla madan görmesine imkan yoktu. Suna boylu birş ş

kızdı. O nasıl süzülü tü ki,kendi yüre inin atı ını bile duyan Deli Kurt onun ayakş ğ ş

seslerini duymuyordu.

Ortalıkta çıt bile yoktu. Hayalet kız yakla ıyor ve yüzü belli olmaya ba lıyordu.ş ş

Yirmi adım kala 'Ne yaman güzellik ' diye dü ündü.ş

On be adım kala,içinden 'pınara inen nur acaba bu mu ?' diye sordu.ş

On adım kala,ay ı ı ı altında yüzünü iyice görerek dili tutuldu,dü üncesi i lemez oldu.ş ğ ş ş

Be adım kala ba ını hafifçe çevirerek Deli Kurt'la göz göze geldi ve durdu.ş ş

Deli Kurt,yakın mesafeden gö süne ok yemi sava çı gibi öyle bir irkildi. Sonrağ ş ş ş

kama an gözleriyle bir anda çevresini görmeyerek deh ete kapıldı. Bir eliyle gözleriniş ş

kapayarak elinde olmadan,yılan sokmu casına fırlayıp aya a kalktı. Göz göze geldikleriş ğ

zaman kızın bakı larından ye il bir ı ık çıktı gibi görmü ,bu ı ıkla kama an gözleri hiçş ş ş ş ş ş

bir ey görmez olunca kör oldum sanarak fırlamı tı. Delirmi miydi ? Elini gözlerindenş ş ş

çekip ihtiyatla kıza baktı. Oldu u yerde duruyor,fakat kimseye bakmıyordu. Ba ını öneğ ş

e mi ti ve gözleri yerdeydi. Deli Kurt,o zaman kendine geldi ve yerden çılgın gibiğ ş

fırlayı ının yanındakiler üzerinden nasıl bir tesir yaptı ını anlamak üzere yüzünü onlaraş ğ

çevirdi. Onlar da kalkmı lardı. Satı Kadın bile ayaktaydı.ş

Be ki i arasında uzayıp giden sessizli i yine o bozdu :ş ş ğ

Page 86: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Gezmeye mi çıkmı tın Gökçen ?ş

- Pınara geldim Satı Ana !

Deli kurt yeniden ürperdi ini hissetti. Kızın sesinde öyle bir ezgi vardı ki,geceninğ

sessizli inde insanın gönlüne i liyordu.ğ ş

Satı Kadın ortada bir rahatsızlık oldu unu anlamı tı :ğ ş

- Biz gitmek üzereydik. Sen oturmana bak,dedi.

Put gibi ayakta durarak kendisine bakan üç sipahi,hiç bir sazın tellerinde bulunmayan

güzel bir sesle u cevabın verildi ini dinlediler :ş ğ

- Benim için gitmeyin. Oturmaya de il,su almaya geldim.ğ

Elinde bir testi oldu unu o zaman gördüler. Ba ı daima e ik oldu u halde testisiniğ ş ğ ğ

doldurdu. Sonra yine hayelet gibi,adımları duyulmayarak,süzülen bir yürüyü le keçiş

yolunda kayboldu.

Deli Kurt büyülenmi ti.ş

- Otur Deli Kurt !

Bunu Çakır söylüyordu. Bu kız kendi üzerinde de anla ılmaz bir tesir yapmı tı amaş ş

Murad'ın onun kayboldu u yola öyle bir bakı ı,öyle bir kendinden geçi i vardığ ş ş

ki,uyarılmazsa daha uzun zaman ta gibi duraca ı belliydi.ş ğ

Oturdu.

Üçü birden Satı Kadın'a baktılar. Anlattı :

- Böyle geceleri dola ır. Gündüzleri pek gözükmez. Gözüktü ü zaman da peçe takıpş ğ

gezer.

Page 87: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Neden ?

-Yüzünü göstermemek için.

- Bu kız deli mi ?

htiyar kadın gülümsedi.İ

-Ke ke deli olsaydı o ul. Kimseye zararı dokunmazdı !ş ğ

Çakır'la Evren de merakla dinliyorlardı ama Deli Kurt gibi can kula ıyla de ildi. Acabağ ğ

zararı neydi ? Bunu Evren sordu :

- Kime ne fenalı ı var ana ?ğ

- Satı Kadın'ın sesi perde perde yükseldi.

- Onun kimseye kötülük etti i yok. Ama o gözleri yok mu,gözleri ?..Onun içindenğ

a ulu bir ı ık çıkıyor,kime de erse onda hayır bırakmıyor. Tanrı korusun ! Gözlerineğ ş ğ

bakmadınız ya ?

Deli kurt titredi. Kızın gözlerine bakmı tı. Daha do rusu bakamamı ,gözleriş ğ ş

kama mı ,dünya alem gözüne karanlık gözükmü tü. Fakat 'baktım' demedi ve Satış ş ş

Kadın'a Çakır cevap verdi :

- O bize bakmıyordu ki... Gözlerini hep yere dikiyordu.

- Öyledir ; bakmaz. Gündüzleri de arada çıkarsa peçeli gezer. Ama kazara bir bakarsa

o adamın i i bitiktir...ş

- Ana ! Sen o kızın gözlerini gördün mü ?

Satı Kadın tela landı :ş

Page 88: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Allah korusun o ul ! Görsem sa kalır mıydım ?ğ ğ

Deli Kurt yeniden titredi ve Çakır yeniden sordu :

- Kime bakarsa çarptı ını nerden biliyorsun ?ğ

- Bilmez miyim ? Daha iki yıl önce Uzguro lu Ahmed aklını oynatıp öldü. Karasığ

sancak be inin o lu kaybolalı da altı ay olmadı !ğ ğ

- Ana ! Her kaybolanın günahı Gökçen Kız'ın üstüne mi olacak ? Satı Kadın

heyecanlanmı tı :ş

- Ne söz anlamaz, ne sabırsız çocuklarsınız siz ! Bırakın da bitireyim. Sancak be ininğ

o lu, Gökçen Kız'ın güzelli ini i itmi , obaya geldi. Ne babayi it,ne yakı ıklı adamdı.ğ ğ ş ş ğ ş

Gözümle gördüm,da ların yıkılaca ı aklıma gelirdi de onun yıkılaca ı gelmezdi. Be inğ ğ ğ ğ

o lu, Gökçen'i peçeli yakalamı . Peçeni aç, yüzünü göster demi . Kız göstermemi .ğ ş ş ş

Be o lu,çekil git,ba ına bela gelir, sana kötülük etmek istemem demi . Gönül bu,ateğ ğ ş ş ş dü meye görsün,kaza bela dinler mi ? Yüzünü aç diye direndikçe direnmi . Kız yineş ş

açmamı . Bunun üzerine be o lu zor kullanmayaş ğ ğ kalkmı . Gökçen Kız zora gelirş

mi ? Öteki Osmanlıysa bu da Türkmen...Hemen bıça ını çekmi . Vururum, demi . Beğ ş ş ğ o lu adımını atınca bıça ını gö süne saplamı . Baba yi it gençti dedim. Gülmü .ğ ğ ğ ş ğ ş

Gözlerin bıça ından daha keskin de il ya, diyerek gö süne saplanan bıça ı çekip yereğ ğ ğ ğ

attıktan sonra bir atılmı . Gökçen Kızın peçesini söküp koparmı . ş ş

Koparmı ama kızın yüzüne bakmasıyla ah çekip yıkılması bir olmu . Yi iti ayıltmakş ş ğ

için çok u ra tılar. Ben de gördüm,bakı ları bir de i mi ti. Atına binip gitti. Gidi oğ ş ş ğ ş ş ş

gidi ,bir daha gören olmadı. Sancak be i,o lunu aratmak için her yana adamlar saldı.ş ğ ğ

zi bile bulunmadı...İ

- Ne oldu ?

- Belli de il...ğ

Page 89: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Hepsi garip tesir altındaydılar. Satı Kadın da sanki içini bo altmak istiyordu. Dikkatş

kesilmi üç sipahiye bakarak anlatmakta devam etti :ş

- Bu Gökçen Kız korkunç bir kızdır. Ondan kurt, ku , yılan, çıyan bile korkar. Obanınş

köpekleri onun yanına yana amaz. Kurtlar ondan kaçar. ki ar ınlık koca yılanı birş İ ş

bakı ı ile bayılttıktan sonra eliyle bo du unu ben u gözlerimle gördüm.ş ğ ğ ş

Evren söze karı tı :ş

- Ana ! Sen de u suna boylu,bülbül sesli kızı canavar yapıp çıkardın !ş

Satı Kadın,o luna çıkı tı :ğ ş

-Sus , çapkın !... Ke ke canavar olsa,ba a çıkılırdı. Ama ne oldu u belli de il. Kimi periş ş ğ ğ

kızı diyor,kimi de insan kılı ına girmi cin diyor...ğ ş

Vakit gecikmi ti. Fakat Gökçen Kız'ın meraklı hikayesi onları o kadar sarmı tı ki,çadıraş ş

dönmek akıllarına bile gelmiyordu.

Çakır sordu :

- Ana !...Bu kız kimin nesi ?

- O da belli de il !...ğ

- Ne diyorsun ana ?

Bu oba Bursa, yahut Edirne de il ki,içinde kimin nesi oldu u bilinmeyen insanlarğ ğ

olsun. Topu topu dört be yüz çadırlık bir obanın içinde bu kadar tanınmı bir kız,kş ş

imin nesidir,bilinmez olur mu ?

Kadın,akılsız çocuklara dersini bir türlü ö retemeyen bir hoca edasıyla ba ınığ ş

sallayarak yeniden anlatmaya ba ladı :ş

Page 90: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- O ul ! Bu kız obaya geldi i zaman küçücük bir eydi...ğ ğ ş

Çakır,anasının sözünü kesti :

- Demek bu kız dı arıdan geldi. Öyleyse Türkmen de il...ş ğ

- Türkmenli ine Türkmen ama bizim obadan de il. Karaman'ın Varsak oyma ından !ğ ğ ğ

On yıl önce bir gün babasıyla birlikte gelip obaya sı ındı ! Dola an sözlere göreğ ş

babası,Karamano lu'nun adamlarından birini öldürüp kaçmı ,da ,bayır yürüken değ ş ğ

evde iş yollarda ölmü , o da küçük kızını alında gelmi . Konuk oldu u için obayaş ş ğ

alındı. yi adamdı. Kendini sevdirdi. Bu kız o zaman küçücük oldu u halde tek ba ınaİ ğ ş

da larda koyun,davar beklerdi. Bir kurtla koyun kaptırdı ını da görmedik. Me er dahağ ğ ğ

o zamandan gözleriyle kurt ürkütürmü ama biz ne bilelim ? Kızın gözlerini deş

görmezdik. O kadar çok saçı vardı ki,gözlerini örterdi. Zaten insan içine

çıkmaz,da larda gezerdi. Günün birinde Varsaklı adam bizim obadan bir kadınlağ

evlendi. Kız o zaman on,on iki ya ında vardı. Arkasından Gökçen Kız'ın,yüzündeş

peçeyle dola maya ba ladı ını gördük. Me er üvey anası,onun gözlerini görünceş ş ğ ğ

korkmu ,peçe taktırmı . Çok uysal kızdır. Kimseye,hele büyüklere hiç kar ı gelmez. Gelş ş ş

zaman git zaman Gökçen Kız'ın babası öldü. Ölümünden kırk gün sonra da bir o luğ

oldu. Dul karısı küçük çocukla sıkıntıya dü mesin diye Gökçen Kız o günden beriş

çobanlık eder. Ne verirlerse alıp üvey anasına götürür. Belinde bıça ı,elinde sopasığ

vardır,ama onda o gözler varken bunları almasa da olur. Sürüyü tek ba ına sürer.ş

Çoban köpe i almaz. Zaten köpekler ondan kaçar. Bir de güzel kaval çalar ki,de meğ ğ

çoban çalamaz. Sürüsünü her zaman i te u tepenin ardına götürür.ş ş

Satı Kadın eliyle batıdaki bir yassı tepeyi gösteriyordu. Çakır'la Evren öyle bir bakıpş

yine analarına döndiler. Deli Kurt'un gözleri ise orda uzun zaman takılı kaldı.

imdiye kadar böyle meraklı,bu kadar çekici bir ey dinlememi ti. Kendilerini öyle birŞ ş ş

kaptırmı lardı ki, durmadan sormak,derinle timek,ö renmek istiyorlardı. Çakır :ş ş ğ

- Peki ana, dedi. Sen bu kızın üvey anasıyla hiç konu madın mı ?ş

- Neyi ?

Page 91: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Onun peri kızı yahut cin olup olmadı ını.ğ

- Peri kızı oldu unu söyleyen zaten üvey anası. lk önce bir çadırda yatmaktanğ İ

korkmu tu ama imdi alı tı.ş ş ş

- Ba ka ne diyor ?ş

- Çokluk bir ey söyledi i yok. Yalnız bir gün peçesiz uyurken görmü de o zamanş ğ ş

peri kızı oldu una inanmı . O kadar güzelmi . lle o gözleri yok mu ? te onlar bela...ğ ş ş İ İş

Kime bakarsan öldürüyor...

Çakır gülümsedi :

- Ana ! Bu sözlerinle içime iyice merak sardın,dedi. u kızın gözlerini görmedenŞ

edemeyece im...ğ

Bunu söyleyerek aya a kalktı. Fakat daha bir adım atmadan fırlayan Satı Kadın onuğ

kolundan yakaladı :

- Otur çılgın diye ba ırdı. Kanına mı susadın ?ğ

- Yok be ana ! Pınar suyuna susadım. Su içeçe im,dedi.ğ

Kadın, Çakır'ı bırkatı :

- Kıza gidiyorsun sandım !

- Kıza de il,çadıra gidip yatalım. Yatmadan önce iyice acıkıp i tahlı bir yemek yemekğ ş

için de pınarın suyundan içelim.

Tasını doldurup içti. Evren'e verdi. O da içti. Deli Kurt verilen suyu almadı. Durgun

bakı larla pınara ve yassı tepeye baktı.ş

Page 92: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Çadıra döndüler. Vakit çok geçti. Çakır ve Evren birer çanak yo urt yemedenğ

edemediler. Murad,yo urtta yemedi.ğ

Satı Kadın hepsine birer keçe verdi. Çadırın kö elerini payla tılar. Keçeleri hemş ş

yatak,hem yorgan olacaktı. Sarınıp yattılar.

Pınar ba ında Gökçen Kız'la kar ıla ma Satı Kadın'ın sinirlerini bozmu olacakş ş ş ş

ki,yorgunlıu a ve vaktin gecikmesine ra men çabuk uyuyamadı. Uyuduktan sonra dağ ğ

rahat edebildi mi belli de ildi. Yalnız ona, Çakır ve Evren rahatğ ve derin bir uykuya

daldıkları halde Deli Kurt bir türlü uyuyamadı ve sabaha kadar rahatsız bir yatı içindeş

sa dan sola,soldan sa a döndü gibi geldi...ğ ğ

YASSI TEPEN N ARKASI İ

Deli Kurt, gerçekten sabaha kadar göz kırpmamı tı.ş

Gökçen Kız'ı dü ünüyordu. Onun gözlerini dü ünüyordu. O gözlere bir kere bakanş ş

ölür demi lerdi. Kendisi,Gökçen'le göz göze gelmi ,fakat ölmemi ti. Biraz sonra mış ş ş

ölecekti ? Yoksa Uzguro lu Ahmed gibi çıldıracak veya sancak be inin o lu gibi sır mığ ğ ğ

olacaktı ? Ölmemi ti ama gözlerinin kama tı ını,bir ara hiç bir ey görmedi iniş ş ğ ş ğ

hatırlıyordu. Neden böyle olmu tu ?ş

Deli Kurt,sabaha kadar süren uzun zamanda hep Gökçen'le kar ıla tı ı kısa zamanış ş ğ

dü ünmü tü.ş ş

Onun gözlerini bir an için görmü tü. Hayır,hayır,buna görmek denemezdi.ş

Görmemi ti. Kızın gözlerinden ye il ve çok parlak bir ı ı ın saçıldı ını hatırlıyordu.ş ş ş ğ ğ

Sonra ?.. Sonrasını bir türlü aklına getiremiyordu.

Yoksa bu kız cadı mı idi ? Cadı olsa insanlara kötülük ederdi. Etmedi ine göre de ildi.ğ ğ

Öyleyse neydi ? Üvey anası peri kızıdır demi ti. Peri kızı olsa böyle insan içinde gezerş

miydi ?

Page 93: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Fakat bütün bunlar o kadar mühim de ildi. Mühim olan u idi ki, Deli Kurt içinde,tağ ş

yüre inde bir a ırlık duyuyor ve Gökçen'i görmek iste inin bütün varlı ını yaktı ınığ ğ ğ ğ ğ

seziyordu. Tan atarken kalktı. Çadırdan çıktı. Serin ve güzel bir sabah ba lıyordu.ş

Serinli e ra men Deli Kurt,içinin yandı ını duydu. Susamı tı. Böyle erken saatte böyleğ ğ ğ ş

bir susayı ?ş

Çadırdakiler uyanıncaya kadar pınara gidip içimi serinletir,dönerim,diye dü ündü.ş

Yürümeye ba ladı.ş

Pınara vardı ı zaman ortalık biraz daha a armı tı. Kana kana içti. Yüzünü yıkadı.ğ ğ ş

Ba ına ve yanan alnına su serpti. Do uda bir kızıllık belirmi ti. Birden bire, içindenş ğ ş

gelen bir dürtü le ba ını geriye çevirerek batıya baktı ve a aran gün altında Yassış ş ğ

Tepe'yi görerek gönlü sızladı.

Dayanılmaz bir kuvvet kendisini oraya itiyordu. Yürümeye ba ladı. Orasını, Gökçenş

Kız'ın her gün koyunlarla birlikte ya adı ı yeri merak ediyordu. Orası her yer gibiş ğ

olamazdı. Orada mutlaka ola anüstü bir ey vardı. Orası insanı büyüleyen bir yerğ ş

olmalıydı. Çünkü orada Gökçen vardı.

Yürüyordu. Dünyayı ve zamanı unutmu tu. Gözünden her ey silinmi ti. Yassış ş ş

Tepe'den ba ka bir yer görmüyordu. Yol, iz bilmedi i için bazan bir dereyeş ğ inerek

yolu uzatıyor,sonra bir yamacı tırmanarak yeniden Yassı Tepe'ye do ru yöneliyordu.ğ

Gün do mu tu. Tepeye bir türlü ula amıyordu. Fakat yol uzadıkça hızı ve gücüğ ş ş

artıyor,içindeki dürtü ço alıyordu.ş ğ

Tepenin doru una yakla ırken birden durdu. Bir kaval sesi duymu tu. O zaman yüre iğ ş ş ğ

heyecandan çarpmaya ba ladı. Demek ki, Gökçen oradaydı. Peki ama ne zamanş

gelmi ti ?ş

Güne epey yükselmi ti. Deli Kurt yüzünün yandı ını duydu.ş ş ğ

Buraya Gökçen'in vakit geçirdi i yeri görmek için gelmi ti. imdi kendisini miğ ş Ş

görecekti ? Birden dün geceyi hatırladı. Onu förmek...O ye il ı ıklar... Deli Kurt titredi...ş ş

Page 94: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Dönmeye karar verdi. Döndü. Fakat yürüyemiyordu i e...Ne oluyordu ? Büyülenmiş ş miydi ?

Kaval sesi yükseliyor ve güzelle iyordu. Onu oldu u yere mıhlayan bu kavaldı. Sankiş ğ

kendisine sesleniyordu.

Yeniden döndü. Yassı Tepe'nin doru una bir kaç adım kalmı tı. A ır a ır çıktı veğ ş ğ ğ

tepenin arkasını çepeçevre gören bu yerden, a a ıki manzarayı gözlerini dikti.ş ğ

Gökçen Kız,oradaki tek a acın gölgesine oturmu ,sırtını dayamı oldu u halde kavalğ ş ş ğ

çalıyordu. Arkası Deli Kurt'a dönük oldu u için onu görmüyordu. Ba ındaki börkününğ ş

altından uzun saçları da ınık olarak beline do ru sarkıyordu. Üstünde Türkmenğ ğ

giyimi,ayaklarında Türkmen çizmesi vardı. Yalnız u da ınık saçları Türkmence de ildi.ş ğ ğ

Türkmen kızları saçlarını örgü örgü edip bırakırlardı.

Yemye il yamaçta,yüzlerce koyun otluyor,daha a a ıdan ince bir su akıyordu.ş ş ğ

Deli Kurt, otuz kırk adımlık mesafeden kavalı dinleyerek durdu. Bu ya a gelinceyeş

kadar çok kopuz,çok kaval dinlemi ti ama böyle tesirlisini,gönülde yer edeniniş

hatırlamıyordu. Bu kızdaki nefes nasıl bir nefesti ki,hiç yorulmadan kavalı

inletiyor,pürüzsüz ezgisi ile ta yüre e i liyordu ?ğ ş

Adım atarsa belki gürültü olur da bu güzel ses bozulur diye korkarak oldu u yerdeğ

kıpırdamadan duruyor,artık ba ka bir ey görmeyen dumanlı gözlerini kızdanş ş

ayırmıyordu.

Güne yükseliyor,kaval devam ediyor ve Deli Kurt öylece büyülenmi bekliyordu. Dünş ş

gece gözlerini kama tıran kızı yakından görmek,sonunda ölüm olsa da onun yüzüneş

bakmak için gönlünde dayanılmaz bir istek duyuyordu.

Bu korkunç iste i yenemeyerek yava adımlarla ilerlemeye ba ladı. Adım adımğ ş ş

yürüdükçe kavalın sesi gürle iyor,a aca yaslanan kızın ekli büyüyordu.ş ğ ş

Page 95: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

On adım kalınca saçlarını gördü. Güne in vurdu u bu da ınık ve uzun saçlarda öyleş ğ ğ

bir yansıma vardı ki,Deli Kurt'un gözlerini aldı ve onu ister istemez 'Ya gözlerini

görsem ne olur' diye dü ündürdü. Bu dü ünceyle bir ürküntü geçirerek duraksadı.ş ş

imdi içinden ba ka bir sesleni duyuyordu. Bu ses 'Sen Osmanlı sipahisi Murad de ilŞ ş ş ğ

misin ? Oka ve kılıca göz kırpmadan bakan Türk sen de il misin ? Korku nedirğ

bilmedi in için sana Deli Kurt adını takmadılar mı ? ' diyordu.ğ

Toparlandı. Büyücü de olsa, peri de olsa bir kızdan korkmak erke e yakı mazdı.ğ ş

Yeniden yürümeye ba ladı. Be adım kalmı tı. Kızın arkasından,fakat biraz yanş ş ş

tarafından bir an için yana ını ve çenesini,dudaklarını ve kirpiklerini görerek yenidenğ

ve istemeden durdu. Upuzun kirpikleri vardı,dudaklarının kızıllı ı ve yüzününğ

pembeli i,gözlerini görmeye lüzum kalmadan,onun bir dünya güzeli oldu unuğ ğ

anlatıyordu.

Deli Kurt bütün gücünü toplayarak,be adımlık arayı kapatmaya çalı ırken birdenş ş

kavalın sesi kesildi. Kızın çabuk davranı la bir eyler yaptı ı görüldü. Arkasından birş ş ğ

duman yükselir gibi aya a kalkarak yüzünü Deli Kurt'a döndürdü.ğ

Ye il ı ıklarla gene gözlerinin kama aca ını dü ünen Murad, sendelememek içinş ş ş ğ ş

hazırlıklıydı. Fakat korktu una u ramadı. Çünkü kızın yüzünde peçe vardı.ğ ğ

Üç adımlık aralıkla bakı ıyorlardı. Dün gece yanılmamı tı. Kız suna boylu ve çokş ş

biçimliydi. Koyu kumral saçları yarı gö süne, yarı arkasına saçılmı tı. Belindekiğ ş

kemerde uzun bir bıçak asılıydı. Kavalını sol eliyle tutuyordu.

O ürpertici kavalı çalmasa, öldürücü gözleri, suna boyu,akıl alan saçları olmasa bile

yalnız bu duru Deli Kurt'u büyülemeye yeterdi. a ırmı tı. Ne diyece ini,ne kılaca ınış Ş ş ş ğ ğ

bilmiyor,öylece duruyordu. Sanki ta kesilmi ti. Ne kadar zaman geçti,onun daş ş

farkında de ildi. Ansızın,yüksek bir yerden bir kaya ya dökülen suyun sesi gibi,fakatğ

ondan çok güzel bir sesle Gökçen'in konu tu unu i itti :ş ğ ş

- Dün gece pınar ba ında gördü üm sipahi de il misin ?ş ğ ğ

Page 96: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt, mest oldu ve kısaca bir 'Evet !' diyebildi. kinci soru onu büsbütünİ

kendinden geçirdi :

- Güne do madan yola çıkmı tın. Neden bu kadar geç kaldın ?ş ğ ş

te peri kızı dedikleri Gökçen her eyi biliyordu. Deli Kurt bütün cesaretini toplayarakİş ş

içindeki güvensizli i attıktan sonra cevap verdi :ğ

- Peri kızı mısın ? Böyle her eyi biliyorsun.ş

- Karanlıkta seni yol alırken gördü üm için biliyorum.ğ

Deli Kurt içinde bir ferahlık duydu. Ama neden 'Peri kızı de ilim' dememi ti ? Bunuğ ş

yeniden soracaktı. Vakit kalmadı. Gökçen kız,büyülü sesiyle :

- Sipahi ! Buraya neden geldin ?, diyordu.

- Seni görmeye geldim !

- Yalnız bunun için mi ?

Deli Kurt, içinde bir baygınlık duydu ve :

- Gözlerini görmeye geldim,diyebildi.

Gökçen,uzun uzun Deli Kurt'a baktı. Peçesinin altından gördü ü anla ılıyordu. Kavalığ ş

ile, biraz önce oturmakta oldu u yerin berisini göstererek :ğ

- Yolu üç dört misli uzatarak vakit kaybetmi ,yorulmu sun. Otur da dinlen sipahi,dedi.ş ş

Kendisini bu yerlerin tek ba ına buyru u saydı ı belliydi. Yava ça gene a acın dibineş ğ ğ ş ğ

çöktü. Deli Kurt iki adım uza ında,gösterdi i yere ba da kurdu. Uzun zaman susarakğ ğ ğ ş

oturdular. Sonra kız sordu :

Page 97: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Adın ne sipahi ?

- Murad !

- Sana niye Deli Kurt diyorlar ?

Deli Kurt bu soruyla yeniden ürperdi. te gene her eyi bilmeye ba lamı tı.İş ş ş ş

- Lakabım öyledir. Sen bunu nereden biliyorsun ?

Bu soru da cevapsız kaldı.

Murad'ın burada uzun zaman kalmaya niyeti yoktu. Arkada larına ve Satı Ana'yaş

haber vermeden gelmi ti. Gökçen'in gözlerini gördükten sonra dönecekti. Nneticeyeş

do rudan do ruya varmak isteyen sipahi alı kanlı ı ile :ğ ğ ş ğ

- Niçin peçelisin ? diye sordu.

Kız susuyordu. Deli Kurt ısrar etti :

- Buraya kadar gözlerini görmek için geldim !

Gökçen, kavalını otlara bırakarak yüzünü Murad'a do ru döndürdü. Uzun uzunğ

baktıktan sonra :

- Dayanamazsın Deli Kurt,dedi

Deli Kurt'un sarho lu u artıyordu :ş ğ

- Ölür müyüm ? diye sordu.

- Ölmezsin...Daha fena olursun...

Murad, bu cevapla kendinden geçerken, Gökçen ona dün geceyi hatırlattı.

Page 98: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Dün gece gözlerin kama madı mı ?ş

Bu kız her eyi biliyordu.ş

- Gözlerini kimseye göstermeyecek misin ?

- Hayır !

- Evlenece in erke e ?...ğ ğ

- Beni hiç bir erkek istemez. Ben de hiç bir erke i istemem..ğ

Deli Kurt o dakikada kendisinin evli oldu unu unutmu tu.ğ ş

Kızın bu sözlerinden alınarak sordu :

- Neden istemezsin ?

- Ben ,oku beni a an,atı beni geçen,güre te beni yenebilen erkek isterim.ş ş

Deli Kurt'un hayranlı ı büsbütün artıyordu :ğ

- Ya böyle bir erkek çıkarsa ?

- Onunla evlenirim.

- Gözlerini de gösterir misin ?

- Gösteririm !

- Ona bir ziyan gelmez mi ?

- Alı tırırım !ş

Page 99: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Sustular. Gökçen kız,kavalına el attı :

- Sana bir Varsak ko ması çalayım.dedi. Kavu amayıp da ölen yavukluların ko masını...ş ş ş

Üflemeye ba ladı. Önce çok hafif bir ses çıkıyordu. Yava yava ses yükselip durula tış ş ş ş

ve perde perde geni çayırlı a yayılan ses Deli Kurt'un gönlüne akmaya ba ladı.ş ğ ş

imdi o, sevi ip de kavu amayan yavukluları görür gibi oluyordu. Kız, kavalı öyle dileŞ ş ş

getiriyordu ki,onun ezgilerinden ta an manayı anlamaya imkan yoktu. Nasıl ediyorduş

da inceden kalına bu kadar sesi çıkarabiliyordu ? Gözlerini kavala dikti. Kızın

parmakları kavalın delikleri üzerinde o kadar çabuk gidip geliyordu ki,bunu ba ka hiçş

kimse yapamazdı.

Çaldı, çaldı...Kendi ruhunun bütün ta kınlıklarını kavala vermi gibiş ş

duyarak,co arak,bilerek çaldı.ş

Deli Kurt,artık Gökçen'i de,ye il yamacı da,koyunları da görmüyordu. Bir sesş

dünyasında en güzel ahenkler içinde sanki kaybolup gitmi ti. Neredeyse tatlı birş

uykuya dalıp kendinden geçecekti ki,birden yeni bir ürperi le Gökçen'e baktı. imdiş Ş

kaval çalmıyor,en keskin araptan daha çok ba döndüren sesiyle,büyülü bir sesleş ş

türkü söylüyordu :

u da ların me esi gönlüm,Ş ğ ş

Billur i esi gönlüm !ş ş

Yanıklık kemi e i ledi,ğ ş

Ate dü esi gönlüm,ş ş

Bıçak de esi gönlüm,ş

Kılıç dü esi gönlüm !...ş

Page 100: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Kız sustu. Fakat Deli Kurt,türküyü hala gönlünde duyuyordu. O nasıl sesti ki ? Onu bir

duyan bir daha unutabilir miydi ?

***

Güne ta tepelerindeydi. Ö leye kadar zamanın nasıl geçti ini duymamu tı bile...ş ğ ğ ş

Gökçen,yerde,yanı ba ında duran deriden torbasını açtı. Küçük bir gü ümle iri birş ğ

bakır tas çıkardı. Gü ümdeki ayranı tasa aktararak Deli Kurt'a uzattı :ğ

- ç , dedi.İ

Deli Kurt tası almı tı. Fakat içmedi. kızın ba ka ayranı yoktu. Ama onun verdi i ayranış ş ğ

redetmeye kıyamadı :

- Bölü elim , dedi. Önce sen iç , yarısını bana bırak.ş

Gökçen,tası almı tı. Bir eliyle peçesini biraz kaldırarak tası dudaklarına yakla tırdı veş ş

Deli Kurt,iki adımdan onun dudaklarını gördü. Bunlar bir dünya güzelinin dudaklarıydı.

O dudakların de di i ayranın yarısını içerken Deli Kurt, sözle, benzetme ileğ ğ

de il,gerçekten sarho tu...ğ ş

OBA BE N N O LU Ğİ İ Ğ

Deli Kurt bundan sonrasını hatırlamıyor,ak am olurken Satı Kadın'ın çadırına nasılş

döndü ünü bilmiyordu. Çadır önünde Çakır'ın :ğ

- Neredeydin be Deli Kurt ? Kırklara mı karı tın ?, demesiyle kendisine gelmi ti. Yalnızş ş

hayal meyal hatırladı ı bir ey vardı. Gökçen'den ayrılıp Yassı Tepe'den uzakla ırkenğ ş ş

birisi kendisini dik dik süzmü tü. Bu bir atlıydı. Hem de... Evet, bu atlı, oba be ininş ğ

o luydu.ğ

Bir ey söyleyip söylemedi inin farkında de ildi. Yalnız kendisine baktı ınış ğ ğ ğ

hatırlıyordu. Bu bakı lar dostça de ildi.ş ğ

Page 101: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Neden bakmı tı ? Bunu da dü ünemiyordu.ş ş

Evren gülerek bir eyler söylemi ti. Satı Kadın ise susmu ,fakat kaygılı gözlerle Deliş ş ş

Kurt'a derin derin bakmı tı. Tecrübeli ana yüre i kötü bir eyler sezinlemi ti.ş ğ ş ş

O ak am yemeklerini çadırda yiyeceklerdi. Pınardan Satı Kadın'ın gözü yılmı tı. Üçş ş

sipahi,ertesi günü erkenden yola çıkacakları için de uza a gitmemeleri,erken yatmalarığ

gerekti.

Onlara yine güzel yemekler hazırlamı tı. Pınar suyu yerine de Türkmen ayranı vardı.ş

Çakır'la Evren'in keyifleri yerindeydi. Konu an otlar,susan ötekilerdi.ş

Yeme in ortasına do ru Evren :ğ ğ

- Ana ! dedi. Bu gece de bana yemek yeti tiremeyeceksin !ş

- Neden ?

- Nedeni var mı ? Deli Kurt'u aramak için az mı sürttüm ?

Anası,konu masının bu konuya gelmesini istemiyordu. Sözü kapatmaya çalı tı.ş ş

Kapattı ını da sandı. Fakat biraz sonra Evren'in damdan dü er gibi :ğ ş

- Gökçen Kız'ın üvey anasına da u radım,demesiyle içinde derin bir sıkıntı duydu ve oğ

zamana kadar gayet durgun ve sessiz yeme ini yiyen Deli Kurt'un birdenğ

canlandı ı,hatta yüzünün kızardı ı da gözünden kaçmadı. O luna 'Ba ka ey konu 'ğ ğ ğ ş ş ş

diyecekti. Demeye vakit kalmadan Çakır'ın sesi duyuldu :

- U radı ına göre,Gökçen Kız hakkında bir eyler ö renseydin...ğ ğ ş ğ

- Ö rendim...ğ

Deli Kurt zorla gizleyebildi i bir heyecan geçirdi ve Çakır :ğ

Page 102: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Bölük ba ı olacak adamsın Evren,diyerek onu övdü.ş

Bu ak am Evren de konu maya istekli görünüyordu. Anlatmaya ba ladı :ş ş ş

- Gökçen'in bir ta ı varmı . stedi i zaman onunla ya mur ya dırırmı !ş ş İ ğ ğ ğ ş

Çakır, gün görmü ki iydi. Kolay Kolay inanmazdı. Sordu :ş ş

- Bu kız obaya küçücükken gelmi . Ta la ya mur ya dırmayı kimden ö renmi ?ş ş ğ ğ ğ ş

Evren cevap verdi :

- Bunu ben de sordum. Gökçen'in babası ölmeden önce bir gece gizlice çadırlarına

bir kadın gelmi . Bu kadın Gökçen'in teyzesiymi . Bir kaç gün çadırda kalmı . Kimseyeş ş ş

görünmek istememi . Yalnız Gökçen'le konu mu . Ona gizli bilgiler ö retmi . Ya murş ş ş ğ ş ğ

ya dıran ta ı da vermi . Sonra yine bir gece çıkıp gitmi . O kadının da gözleriğ ş ş ş

Gökçen'in gözleri gibiymi . Çadırda onlarla konu urken yüzüne peçe örtermi .ş ş ş

Evren,bunları erik pestili ezmesi içerek anlatıyor. Çakır un tatlısı yiyerek dinliyordu. Satı

Kadın'ın gözleri Deli Kurt'ta,onunkiler Evren'de idi. Uzun zamandır içmeden,içmeyi akıl

etmeden elinde tuttu u ayran tasıyla,anlatılanları dinliyordu.ğ

Erik erbetini bitiren Evren,sözüne devam etti :ş

- Gökçen'in soyuna kendi memleketinde Tümeno lu derlermi . Üvey anası bir eyğ ş ş

daha söyledi. Kocasını o konuk kadın,yani Gökçen'in teyzesi öldürmü . Konuklu ununş ğ

son iki gününde Gökçen'in teyzesiyle babası hep tartı ıp konu mu lar. Kadın,birş ş ş

gün,dı ardan çadıra girerken kocasının olmaz,gelemem diye söylendi ini,arkasındanş ğ

da bana öyle bakma diye ba ırdı ını duymu . Çadıra girdi i zaman kocası eliyleğ ğ ş ğ

gözlerini kapayarak yerde yatıyormu . Bu hastalıktan kurtulamamı . Bir kaç gün sonraş ş

ölmü ...ş

Deli Kurt elindeki ayran tasını yere bıraktı. Satı Kadın,her söylenen sözle onun biraz

daha harap oldu unun farkındaydı. Artık Gökçen Kız bahsini kapamalıydı :ğ

Page 103: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Artık Gökçen masalını kapat Evren,dedi. Yarın döneceksiniz. Daha konu aca ımızş ğ

çok ey var.ş

Evren gülümsedi.

- Bir ey daha kaldı. Onu da söyleyip kapatıyorum. Kadınca ız çok üzgün. Hemş ğ

geçimlerini sa ladı ı için Gökçen'i seviyor,hem de ondan korkuyor. Obanın ba ındağ ğ ş

felaket dola ıyor diyor.ş

Bu sefer Satı Kadın meraklanmı tı :ş

- Neymi o felaket ? diye sordu.ş

Evren,ayran içiyordu. Bir tas ayranı içinceye kadar geçen zaman, Satı Kadın'a pek

uzun göründü. Sorusunu tekrarladı :

- Söylesene, neymi ?ş

- Bir erkek , Gökçen Kız'a gönül vermi !ş

Satı Kadın : 'Bundan obaya ne ? ' diye soracaktı. Soramadan, o zamana kadar tek söz

söylemeden yalnız dinleyen Deli Kurt'un tok ve hatta öfkeli sesi duyuldu :

- Bu erkek kimmi ?ş

Evren,umursamaz bir bakı la cevap verdi :ş

- Oba be inin o lu...ğ ğ

Deli Kurt,bundan sonra konu ulanları anlamadı.ş

***

Page 104: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

kinci gecedir ki Deli Kurt, uyumadan dü ünüyor ve içine acı bir a unun aktı ınıİ ş ğ ğ

duyuyordu. Yarın sabah tımarlarına dönmek üzere yola çıkacaklardı. Köyde evde iş

Melek ve kızı Zeynep vardı. Onlara kavu acaktı. Burada da Gökçen vardı. Ondanş

ayrılacaktı.

Bunun için mi sıkılıyor,uykusu kaçıyordu ? 'Gökçen senin neyin ' diye kendi kendine

sordu. Hiç...Yabancı bir kız,bir çoban kızı...Bu bunalma Gökçen için olamazdı. Deli Kurt

gönlünün içinden fı kıran ate i söndürmeye çalı arak bir sebep bulmaya u ra ıyordu.ş ş ş ğ ş

Acaba kızın gözlerini görmeden dönece i için mi üzgündü ? Gözlerinin önünden hepğ

Yassı Tepe geçiyordu. Ye illikle koyunlar...Tadına doyum olmayan o kaval sesi...Sonraş

Gökçen'in sorusu : 'Neden geç kaldın ?'

Deli Kurt bu anı dü ününce kızın sesini yeniden ve aynı güzellikle duydu veş

dayanılmaz bir ıstırapla kıvranarak keçeden yata ında do ruldu. Bu acıya dayanabilirğ ğ

miyim diye aklından geçen soruya cevap vermeden birden bire gönlünün içinde bir

ı ı ın bütün benli ini doldurdu unu sezdi. Anlamı tı. Artık kendisinden deş ğ ğ ğ ş

saklayamayacaktı.

Gökçen'e gönül vermi ti.ş

Bir an, tam bir iç rahatlı ı ile gözlerini çadırın içinde gezdirdi. Satı Ana ve ötekilerğ

derin bir uykuda idiler. Yine o anda, biraz önceki gönül rahatlı ının yerini kemirici birğ

iç acısı aldı. Yarın bu sevdi i kızdan ayrılacaktı. Bir daha onu görmek nasip olurğ

muydu ? Ne yapabilirdi ?

Ne yapaca ını bilmeden yine çadırdan çıktı. Bu gece gökte bulutlar ko uyor ve ayığ ş

örtüyordu. Oba karanlıktaydı. Ara sıra ay bulutlardan kurtuldukça ortalık ı ıyor,sonraş

yeniden karanlı a bo uluyordu.ğ ğ

Birden aklına geldi.

Masaldaki Gökçen'i,Yürük kızı Gökçen'i anlatırlarken,sevdalılar o pınarın ba ında duaş

eder demi lerdi. te duanın sırasıydı. Dua,kendisinden çok kime yara ırdı ki...ş İş ş

Page 105: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Seviyordu. Evli oldu u halde seviyordu. Sevgilisinin gözlerindenğ ölüm ı ıkları saçıldı ı,ş ğ

bir bakı ta insanı öldürdü ü halde seviyordu.ş ğ

Dua etmeliydi. Belki derdine derman olurdu.

Pınara do ru yürümeye ba ladı. Ferahlamı , ifasını bulan hastaya benzemi ti. Serinğ ş ş ş ş

rüz ar yüzüne çarpa çarpa,her adımda biraz daha canlana canlana yürüyordu. Gönlüğ

umutlarla dolarak pınara vardı. E ildi,içti. Alnını ıslattı. Sonra,bir gece önce Satı Kadınğ

ve sipahilerle yemek yedi i kayanın önüne gelerek ba da kurdu. Ellerini açtı. Yüzünüğ ğ ş

hafifçe gö e çevirerek duaya ba ladı.ğ ş

Ne kadar dua etti. Neler söyledi. Farkında de ildi. Duasını bitirip ellerini yüzüneğ

sürerken,aksi taraftan gelen ayak sesini duyarak dikkat kesildi. Gökçen Kız'ın geldi iğ

yoldan bir karaltı yakla ıyordu. Deli Kurt titredi.ş

Karaltı pınara kadar geldi. E ilip su içti. Aya a kalkarak durdu. Ay bulutların arkasındağ ğ

oldu u için kim oldu u seçilmiyor,bir gölge halinde görülüyordu,kayanın dibinde olanğ ğ

Deli Kurt'u görmesine imkan yoktu.

Karaltının ellerini gö e kaldırdı ı görüldü. Dua ediyordu. Deli Kurt'un yüre i hızlağ ğ ğ

çarpmaya ba ladı. Kimdi ? Acaba Gökçen miydi ?ş

Olamazdı. Gökçen dua eder miydi ? Ama neden etmeyecekti ? Hayır , hayır etmezdi.

Yürü ün kızı Gökçen adıyla anılan ve Gökçen Pınarı denilen bu pınarda ancakğ

sevdalılar ve umutsuzlar dua ederdi. Gökçen sevdalı de il ki...ğ

Deli Kurt,oturmu oldu u kaya dibinden keskin bakı larla bakarak bu gölgenin kimş ğ ş

oldu unu seçmeye u ra ıyordu. Aksi gibi de ay hiç görünmüyor,birbir ardınca ko anğ ğ ş ş

bulutlar onu hep arkada bırakarak yeryüzüne bir ı ık salkımının inmesine engelş

oluyordu.

Dua eden hala ordaydı. Biraz önce yürüyerek geldi ini görmese,Deli Kurt bunu birğ

kaya parçası sanabilirdi. O kadar sessiz ve kıpırdamadan duruyordu.

Page 106: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Zamanın uzaması ve koyu karanlı ın,pınar ba ında dua edenin erkek mi,kadın mığ ş

oldu unu dahi seçtirmeyi i yava yava merakını kamçılamaya ba lıyordu.ğ ş ş ş ş

Birden bire,hiç ummadı ı bir anda ay,bulutlardan sıyrıldı ve çok kısa bir iki an ı ıklarınığ ş

indirmesi, Deli Kurt'un dua edeni görmesine yetti. Ay ı ı ı kendisine çarptı ı anda bileş ğ ğ

ta gibi duru unu de i tirmeyerek pınara bakan ve dua etmekte devam eden buş ş ğ ş

gölge, oba be inin o luydu.ğ ğ

Aynı anda Deli Kurt'un beyninin içinde de karanlık bir yer aydınlandı ve bir gün önce

Yassı Tepe'nin ardından dönerken be o lunun kendisine niçin dü man bakı larlağ ğ ş ş

baktı ını anladı. ki erkek aynı kızı seviyorlardı.ğ İ

Deli Kurt bundan gocunmu tu. Bir sevgide kendisine bir ortak çıkması,gizli kalmasış

gereken bir i in açı a vurulması gibi geliyordu. Bir de u vardı ki,be o lu bu kadarş ğ ş ğ ğ

uzun , bitip tükenmeyen bir duaya dalmasıyla sevgisinin korkunçlu unu da ortayağ

koymu oluyordu.ş

Deli Kurt kendisinin gönül yanıklı ından daha üstününü kabul edemezdi. Birdenğ

delili i tutarak aya a fırladı. Oba be inin o lu ile hesapla mak için pınara do ruğ ğ ğ ğ ş ğ

yürüdü.

Fakat o gitmi ti. Yeniden dökülen ay ı ı ı altında onun geldi iş ş ğ ğ

yola,sa a,sola,öne,arkaya baktı. Yoktu.ğ

A ır adımlarla çadıra do ru yürümeye ba ladı. Rüzgar artmı tı. Fakat onun yananğ ğ ş ş

yüzünü serinletti i için ho una gidiyordu. Ho bir tarafı daha vardı. Batıdan,Yassığ ş ş

Tepe'den geliyordu.

Çadıra girerken bir ses duyar gibi olarak titredi. Bu bir kaval sesiydi. Fakat o kadar

uzaktan geliyordu ki,gerçekten bir kaval sesi midir,yoksa onu gönlünün içinde mi

duyuyor,belli de ildi. Onu her halde batı rüz arları oraya kadar getiriyordu.ğ ğ

Page 107: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt yeniden büyülenmi ti. Gözlerini Yassı Tepe'ye dikmi ,bir hayale bakar gibiş ş

bakıyordu. Yine içinden bir dürtü ba lamı tı. Çare yok gidecekti. Gökçen Kız geceş ş ş

yarısında da orada olduktan sonra ...

Tam yürümeye ba larken bir ses :ş

- Uykun mu kaçtı Deli Kurt ? diye hafifçe fısıldadı. Deli Kurt hızla döndü. Bunu

söyleyen Satı Kadın'dı.

Buna kuru bir 'Evet'le cevap verdi.

- Gel sana taze ayran vereyim. çini serinletip uykunu getirir.İ

Satı Kadın,tehlikeyi sezerek uyanmı ,çadırın dı ına çıkıp baktı ı zaman da Yassış ş ğ

Tepe'den gelen kaval sesini duymu tu. Obada,geceleyin o kavalı periler çalar,onunş

sesine giden bir daha dönmez diye bir inanç vardı. Gökçen'in kaval çaldı ını herkesğ

bildi i halde,geceleri çalınan kavalın perilerin i i oldu una inanılırdı. Satı Kadın dağ ş ğ

buna az çok inanmı tı. Çadırın dı ında ayak sesleri duydu u zaman Deliş ş ğ Kurt'un

döndü ünü anlamı ,fakat içeriye girmeyince merak edip yeniden çıkmı tı. Bu çıkığ ş ş ş tam zamanında yapılmı , Deli Kurt'un kaval sesine do ru gitti ini anlayarakş ğ ğ

seslenmi ti.ş

Ona, davganaya koyarak çadırın dı ına bıraktı ı ayrandan iri bir tas doldurup uzattı.ş ğ

Bu davganalar suyu,yahut ayranı o kadar so uk tutardı ki,davganası olup ta yazınğ

ondan bir tas içen ki i bahtiyar olurdu.ş

Deli Kurt,so uk ayranı büyük bir i tahla içti. Bir daha istedi. Onu da içtikten sonrağ ş

sinirlerinde bir rahatlık duydu ve sabaha pek az kala girdi i yata ında derin birğ ğ

uykuya daldı.

Uyku derin,fakat rahat de ildi. Dü ünde hep da aralarından geçiyor,tepelerden sırağ ş ğ

sıra atlıların kendisine baktı ını görüyordu. Bu atlıların hepsi oba be inin o lu idi.ğ ğ ğ

Page 108: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Sabahleyin erkenden kalkıp analarıyla vedala tıktan sonra,do uya do ru at sürerkenş ğ ğ

ba langıçta yava gittiler. Nal sesleriyle gürültü yaparak daha uyumakta olanş ş

Türkmenleri uyandırmak istememi lerdi. Obadan epey uzakla tıktan sonra dört nalaş ş

kaldırdılar. Ortalık epey aydınlanmı tı. Bu sırada gözleri soldaki tepeye takılan Deliş

Kurt,oradan kendilerine bakan bir atlı gördü. Bu,tıpkı dü ünde gördü ü gibi obaş ğ

be inin o lu idi.ğ ğ

UMULMAYAN B R Sİ İ İ

Deli Kurt,kı aylarını nasıl geçirdi ine a ıyordu. Aylar yıl kadar uzun gelmi ti. Sonsuzş ğ ş ş ş

bir beyazlıkla yolları kapatan karlar,kendisini,Gökçen'den ebediyen ayırdı sanıyordu.

Karların durmadan bo andı ı,gökte ne güne ,ne de ayın görünmedi i bu kasvetliş ğ ş ğ

günlerde artık yön tayin edilemez diye dü ünüyordu. Deli Kurt,kendisini u kocaş ş

dünyada yalnız hissediyordu.

Her yerde ve her zaman Gökçen'le me guldü. Gökçen onu o kadar sarmı tı ki,bir günş ş

evde i Melek Hatun'a bile Gökçen diye hitap etmi ,kadınca ızı a ırtmı tı. Ah buş ş ğ ş ş ş

hatun, bu Melek Hatun...Onun içini parçalıyordu. Bu kadar iyi,sadık,vefalı,üstelik de

güzel olan bu kadın yanı ba ında dururken,gönlünün çok uzakta bulunması Deliş

Kurt'u rahatsız ediyor,açıkçası vicdan azabı duyuyordu. Yemesi, uyuması da

bozulmu tu. Kı aylarında,sipahiler sefer olmadı ı , yalnız yiyip içip dinlendikleri içinş ş ğ

toparlardı. Deli Kurt ise bu kı aksine arıklamı ve solmu tu. te bütün bu kötüş ş ş İş

artlar altında kı ı nasıl geçirdi ine a ıyordu.ş ş ğ ş ş

Fakat kı geçmi ti i te...Yollar ve yönler artık belliydi. Deli Kurt yüre inde tatlı birş ş ş ğ

çarpıntı duyuyordu. Kı gecelerinde kaç defa kendisini dü ünden uyandıran kavalş ş

sesini bu sefer gerçekten dinleyecekti.

O böyle tatlı tatlı hayal kurarken bir gün dört nala gelen bir ulak sefer için

toplanılaca ını bildirdi. Sava lafı olunca Deli Kurt bir zaman için Gökçen'i,Yassığ ş

Tepe'yi,pınarı her eyi unuttu. Sevindi. Bu sevinç o günlerde bölük ba ı olmuş ş ş bulunan Çakır'ın buyru unda toplanılıncaya kadar sürdü. Evren de aralarında idi.ğ

Page 109: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Seferin nereye oldu unu Çakır'dan ö rendiler. Karaman ülkesine yürüyeceklerdi.ğ ğ

Macarlar,Evrenuzo lu Ali Be 'in akınını püskürtüp Güvercinlik kalesine do ru yürürkenğ ğ ğ

Karamano lu brahim Be de fırsattan faydalanıp saldırmı ve Hamideli Sancak Be iğ İ ğ ş ğ

arabdar lyas'ı tutsak etmi ti. Bu Karamano lu hep böyleydi. Osmano lu ile yıldızıŞ İ ş ğ ğ

bir türlü barı mıyordu. Kız alıp verme dolayısıyla araya hısımlık da girdi i haldeş ğ

dü manlık bir türlü silinmiyordu. Fakat bu seferki dü manlık,öncekileri gölgedeş ş

bırakmı tı. Çünkü Karamano lu,gavurlarla birle erek Osmanlıya saldırıyordu ki, buş ğ ş

Müslümanlı a yakı mazdı. Padi ah kinci Murad Be 'in de buna çok kızdı ı,hattağ ş ş İ ğ ğ

Karaman ülkesinin altını üstüne getirip halkına da bir tırpan atmak için Mısır

bilginlerinden fetva aldı ı söyleniyordu.ğ

Yürüyü ün ba laması Deli Kurt'un sevincini götürdü. Çünkü o imdi kendisini ordununş ş ş

kalabalı ına kaptırmı ,bölük ba ılarla alay be lerinin buyurdu u yönde gidiyor,atığ ş ş ğ ğ

gidece i yeri bilerek Deli Kurt'a çevresini görmek ve dü ünmek lüzumunuğ ş

bırakmıyordu. Bundan dolayıdır ki,gövdesi Karaman Eline do ru akarken beyni Kkarasiğ

Elinin uzak bir kö esinde dola ıyor,hayaliyle Gökçen pınarından su içiyordu.ş ş

Osmanlı ordudu, yıldırım hızıyla ilerliyordu. Molalar çok az ve kısa idi. Böyle bir

yürüyü kar ısında Karaman ordusunun toplanamayaca ı belliydi. Nitekim öyle oldu.ş ş ğ

Ancak ufak Karaman birlikleriyle iki üç yerde çarpı ıldı. Fakat az kalsın Deli Kurt'unş

ba ı belaya giriyordu.ş

Ak ehir önünde Karamanlılarla kısa bir çarpı mada onları kaçırdıkları zaman Deli Kurtş ş

geride,ihtiyat kuvvetleri arasında bulunuyordu. Her i olup bittikten sonra savaş ş alanına gelince birden bire gözleri toplu olarak duran be altı ki iye takıldı. Ak amınş ş ş

alaca karanlı ında,bunların arasında çeri olmayan bir kaç ki i seçer gibi oldu veğ ş

merakla atını oraya sürdü. Burası sava alanının en uç bölgesiydi. Hararetli birş

konu ma yapılıyordu.ş

Kendisi gelince konu malar bir anda kesildi ve Deli Kurt,durumu gördü. Yerdeş

Karamanlı bir asker yaralı olarak yatıyor,ayakta da bir yeniçeri ile dört Ak ehir köylüsüş

bulunuyordu. Hepsine birden 'Ne oluyor ? ' diye sordu.

Köylülerin en ya lısı Deli Kurt'a döndü :ş

Page 110: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Aman a am ! Ne olursa senden olur,diye yalvardı.ğ

Deli Kurt sordu :

- Olacak olan nedir ?

Köylü yeniçeriyi ve yaralıyı göstererek dert yandı .

- Senin bu arkada ın yaralımızı götürüp öldürmek istiyor. Bize ba ı laş ğ ş

diyoruz,ba ı lamıyor. Ama A am ! Aracı ol da kurtar. Size akça,mal verelim !ğ ş ğ

Bu teklif Deli Kurt'un a rına gitti ve birden kan beynine sıçrayarak ba ırdı :ğ ğ

- hiyar ! Beni ne sandın? Sipahi oldu umu görmüyor musun ?İ ğ

Ve onun bu gürlemesinden korkan köylülerin a kın bakı ları arasında eliyle yeniçeriyiş ş ş

göstererek,sözünü tamamladı :

- Akçayla,malla bunlara i yaptırılır. Bu Dev irmelere...Anladın mı ?ş ş

Yeni çeri öfkeden kuduracak gibi oldu :

- Bre tımarlı ! Yeniçeriyi be enmedin mi ? Ben padi ahın kapı kuluyum ! Senin gibiğ ş

derme asker mi sandın ?

Deli Kurt'un sesi gök gürültüsü gibi çıkıyordu.

- Bre yeniçeri ! Kapı kulu olmak seni Gavur dölü olmaktan kurtarır mı ? Kim oluyorsun

da bu yaralıyı öldürmeye kalkıyorsun ?

Karamanlıların yanında hakarete u rayan yeniçeri nerdeyse çıldıracaktı. Hakareteğ

hakaretle kar ılık verdi :ş

Page 111: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Ben de seni Osmanlı sanmı tı. Me er Karamanlı imi sin ! Önce unun i iniş ğ ş ş ş

bitireyim. Sonra senin de hesabını görürüm...

Yeniçerinin yanında silah yoktu. Belinden bıça ını çekerek yaralı Karamanlıyı öldürmekğ

için bir hamle yaptı. Deli Kurt'un,atından inecek zamanı yoktu. Bir mahmuz vuru u ileş

onu yeniçerinin üzerine sürdü. te ne olduysa o sırada oldu. Atın kendisineİş

çarpaca ını anlayana yeniçeri-avını kaçıran vah i bir hayvan hırsıyla,uzun bıça ını atağ ş ğ

sapladı ve atın korkunç bir ki nemeyle aha kalktıktan sonra kendini yere çarpar gibiş ş

dü tü ü görüldü. Bu dü ü sırasında,atın üstünde herhangi bir binici olsaydış ğ ş ş

muhakkak kemikleri kırılırdı. Dü ü ten ancak Deli Kurt gibi, Türkmenler arasındaş ş

binicilik ö renmi birisi kurtulabilirdi. Öyle de oldu. Usta bir sıçrayı la atından inerekğ ş ş

yeniçerinin bir adım uza ında dimdik durdu.ğ

Durdu. Fakat bütün delili i tutmu tu. Bir tımarlı sipahinin atını öldürmek,ona enğ ş

büyük hakareti yapmaktı.

- Davran bre yeniçeri ! diye haykırarak onun üzerine atıldı. Yeniçeri de 'Davran bre

sipahi ' narasıyla Deli Kurt'a saldırmı tı. Bir anda gö üs gö üse geldiler. Deli Kurtş ğ ğ

im ek gibi bir atılı la sol elini uzatarak yeniçeriyi yakasından kavradı ve saş ş ş ğ elini,tokat vurmak üzere ba ı hizasına kadar kaldırdı. Yeniçeri de aynı hızla davranarakş

sol eliyle Deli Kurt'un kendi yakasını tutan elini bile inden kavrarken atın kanıylağ

kızarmı bıçak elinde oldu u halde sa kolunu ba ı hizasına getirdi. kisi de birdenş ğ ğ ş İ

sa elleriyle aynı anda indirdiler. Sipahinin silme tokadı yeniçerinin yüzündeğ

aklarken,onun bıça ı da acayip bir ses çıkararak sipahinin sol omuzunun gö süyleş ğ ğ

birle ti i yere daldı.ş ğ

Bu,meraklı bir vuru ma idi. Karaman yaralısı bile ak am karanlı ında daha iyiş ş ğ

görebilmek için dirse ine yaslanarak do rulmu tu. Belindeki bıça ı çekmeyip değ ğ ş ğ

dü man bıça ına kar ı tokatla kar ılık vermesi anla ılmaz bir i ti. Fakat Karamanlış ğ ş ş ş ş

yaralı ile köylüler,bu anla ılmaz i i biraz sonra anladılar.ş ş

Tokadı yiyen yeniçerinin bıça ı yere dü tü ü halde sipahi sa kolunu bir dahağ ş ğ ğ

kaldırdı. Sol eliyle yakasından tutmakta oldu u yeniçerinin yüzüne ikinci tokadığ

Page 112: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

indirdikten sonra yakasını bıraktı. Birincisinden daha iddetle aklayan tokat sesindenş ş

sonra onun cansız bir halde topra a dü mesinden do an ses i itildi.ğ ş ğ ş

Deli Kurt ona öyle bir baktıktan sonra gözlerini Karamanlıya çevirdi. Bu sırada solş

omuzunda duydu u büyük bir acı ile ka larını çatıp di lerini sıktı. Yere kan akıyordu.ğ ş ş

Köylülere bakarak bir ey soracak oldu. Soramadı. Gözleri karararak dü tü.ş ş

***

Gözlerini açtı ı zaman kendisinin tanımadı ı bir yerde buldu. Ortalık aydınlıktı veğ ğ

yanında kimse yoktu. Omuzundan ba layan bir sızı gö süne ve sırtına kadar iniyordu.ş ğ

Omuzu sızlıyor de il adeta yanıyordu.ğ

A rıyan ba ını sa a,sola çevirerek bakındı. Yava yava ,olanları hatırlamaya ba lamı tı.ğ ş ğ ş ş ş ş

Bir yeniçeriyle dövü tü ünü iyice hatırlıyordu. Sonra ?... Sonra bir takım yabancılarş ğ

kendisini kaldırarak bir yere götürmü lerdi. Deli Kurt bu yabancıların kim oldu unuş ğ

bulmaya çalı arak gözlerini tavana dikti. Evet,bu yabancılar Karamanlılardı. Yaralış

Karamanlıyı yeniçeriden kurtarmasını isteyen Karamanlılar... Kendisini de, yaralı

Karaman çerisini de sava alanından uza a kaçırmı lardı. Ondan sonrası korkunçtu. Birş ğ ş

oda da,isli çıraların aydınlı ında Karaman yaralısı,kızdırılmı bir oku baca ındaki veğ ş ğ

kolundaki yaralara de direrek kendi kendine da lamı ,bunu yaparken yüzünü bileğ ğ ş

buru turmamı tı. Sonra Deli Kurt'a dönerek 'Sipahi A a, demi ti,Kanın dinmedi.ş ş ğ ş

Da lamaktan ba ka yol yok...' Deli Kurt,Osmanlı hekimlerinin yarayı ba ka türlü tedaviğ ş ş

ettiklerini biliyordu. Da lamayı i itmemi ti. Durmadan kan kaybetmenin dermansızlı ığ ş ş ğ

arasında sormu tu : 'Da lanırsa kan duru mu ?!ş ğ

Karamanlı,yaralılarını göstererek cevap vermi ti . 'Biz hep böyle yaparız. Kan durur.ş

Yara çabuk iyile ir. te,benden artık kan sızmıyor...!ş İş

Deli Kurt 'Peki, da la' demi ve köylülerin yardımıyla kendisine yakla tırılan Karamanğ ş ş

çerisi,yine köylülerin ucunu kızdırdı ı oku insafsızca yarasının üstüne bastırmı tı.ğ ş

Biraz önce Karamanlıların göz kırpmadan kendi kendisini da ladı ını görmeseydi, Deliğ ğ

Kurt bu can acısıyla mutlaka ba ırırdı. Fakat daha o sabah çarpı tıkları dü manğ ş ş

Page 113: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

ordusunun bir çerisi kar ısında bunu yapamazdı. Di ini sıkmı ,ba ırmamı ,fakatş ş ş ğ ş

acıdan bayılmı tı.ş

Sonra bir konu malar hatırlıyordu. Kendisine bir eyler içirmi lerdi. itiyor fakatş ş ş İş

konu amıyor,acı duyuyor fakat sesini çıkaramıyordu. Sonra her ey silinmi ti. Sonsuzş ş ş

ve kapkaranlık bir bo luk içinde uçuyordu. Bu uçu ona biti ,yok olu gibi gelmi ti.ş ş ş ş ş

Daha sonra hiç bir ey hatırlamıyordu.ş

Acaba o gecenin sabahında mıydı ? Hiç,hiç bir ey bilmiyordu. Kimbilir böyle ne kadarş

geçmi ti ki,odanın kapısı aralandı ve içeriye birisi girdi. Deli Kurt, ya lı Karamanş ş

köylüsünü tanımı tı. Köylünün elinde bir çanak vardı.ş

- Geçmi olsun a a ! Nasılsın ? diye sordu.ş ğ

Deli Kurt bir yabancıyla a rısından söz edecek de ildi :ğ ğ

- Nerdeyim ? diyerek soruya cevap verdi.

Ya lı köylü kısaca :ş

- Bizim köydesin ! dedi

Deli Kurt,bu konu tu u ki inin yah ı mı,yaman mı oldu unu daha anlamamı tı :ş ğ ş ş ğ ş

Konu masına devam etti :ş

- Sizin köyün adı yok mu ?

- Adı Kara Salur !

- Beni buraya niye get5irdiniz ?

- Yaran a ırdı,onarmak için getirdik.ğ

Page 114: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt,yaman de il,yah ı ki iler arasında bulundu unu anlamı tı. Fakat içi yineğ ş ş ğ ş

rahat etmemi ti. Ordusundan ayrı dü mü . bi Karaman köyünde kalmı tı. Buş ş ş ş

Karamanlılar dü manlarıydı. Onlara 'Bizim ordu nerde ?' demeyi kendisineş

yakı tıramıyordu. Bir eyler ö renebilmek için :ş ş ğ

- Sizin yaralı ne oldu ? diye sordu. Köylü gülümsedi :

- O iyile ti bile. Yalnız yarasının biri baca ından oldu u için de nekle yürüyor.ş ğ ğ ğ

Deli Kurt,onunla görü mek istedi ini söyleyecekti. Bunu da kendisine yediremeyerekş ğ

sustu. Köylü,sanki gönlünden geçenleri anlamı gibi :ş

- Sen hele u erbeti iç de ben sana onu da ça ırırım dedi ve elindeki çana ı uzattı.ş ş ğ ğ

Bu bir bal erbetiydi. Yaraların çabuk kapanması,güçsüzlerin kendine gelmesi içinş

içirilirdi. Bir yarayı da layacak kızgın demir bulunmadı ı zamanlarda da yaranınğ ğ

üstüne bal sıvarlardı.

Deli Kurt, erbeti içip bitirdi. Karaman yaralısını beklemeyeş ba ladı.ş

***

Biraz sonra ya lı köylü ile Karaman çerisi içeri girdi i zaman ilk önce bakı tılar.ş ğ ş

Birbirlerini ilk defa görüyorlardı. De ne ine dayanarak aksak adımlarla yürüyen buğ ğ

Karamanlı iri yarı , yirmi be ,otuz ya larında bir yi itti. ok sert bakı lıydı. Deli Kurt'unş ş ğ ş

en çok gözüne çarpan ey ise börkünün altından omuzlarına dökülen uzun saçlarıydı.ş

imdiye kadar hiç böyle ey görmemi ti.Ş ş ş

Gür ve tok bir sesle :

- Geçmi olsun a a, dedi. Deli Kurt aynı sesle :ş ğ

- Sa ol ! Sana da geçmi olsun,diye cevap verdi.ğ ş

Page 115: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Karamanlı yava hareketlerle gelip yanında yere oturunca, o da bir gayretle davranıpş

kalktı ve ba da kurdu. Omuzunda duydu u acıyı,di ini sıkarak geçi tirdi.ğ ş ğ ş ş

Karamanlının yüzü hiç gülmüyor,gülmek denilen eyi de galiba bilmiyordu. Fakat Deliş

Kurt'a güven veren,açık yürekli bir hali vardı :

- A a ! dedi. Canımı kurtardın. Kim oldu unu,adını söyler misin ?ğ ğ

Deli Kurt cevap verdi :

- Adım Murad...Tımarlı sipahiyim... Karasi sanca ındanım !ğ

- Benim adım Tümeno lu Balaban. Varsak boyundanım...ğ

EYTAN DA I Ş Ğ

Varsak boyu ve Tümeno lu ailesi...ğ

Deli Kurt bir an için 'acaba do ru mu i ittim' diye dü ündü. Bu boy ve bu aile,Gökçenğ ş ş

Kız'ın boyu ve ailesiydi. Dikkat ve a kınlık içinde Balaban'a bakıyordu.ş ş

Balaban,kar ısındakinin allak bullak oldu unun farkında olmadan devam etti :ş ğ

- Murad A a ! Üç günde ata binecek duruma gelirsin. Seni kendi obama götürüpğ

konuk etmek isterim. Bizim eller güzeldir. Da larımızda geyik çok olur. Avlanıp ho çağ ş

vakit geçiririz...

Deli Kurt cevap vermedi.

Bu sefer ya lı köylü söze karı tı :ş ş

- Murad A a ! Senin nasıl bir yi it oldu unu gözümüzle gördük. Karamano lunun enğ ğ ğ ğ

seçme çerisi de bu Varsaklardır. Aralarında birkaç gün geçirirsen çok ho larına gider...ş

Page 116: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt,hala susuyordu. Balaban sordu :

- Kendi ordunuzdan birisini öldürdün. Bundan sana bir zarar gelmez mi ?

- O yeniçeri öldü mü ?

- Öldü ya ! O ne tokat vuru tu öyle ? Hepimiz böyle tokat vuruyorsanız,kılıç i lemesinş ş

diye birer zırh giyip tokatla dövü seniz de olacak...ş

Deli Kurt,sözü de i tirdi :ğ ş

- Seninle alıp veremedi i neydi ?ğ

- Onu ben de bilmiyorum. Yaralanmı ,yatıyordum. Sava bittikten sonra üzerime gelipş ş

beni öldürmek istedi.

htiyar köylü olup biteni görmü tü. Anlattı :İ ş

- Besbelli bizden akça,mal koparmak istedi. Sava bizim köye yakın bir yerde olupş

bizimkiler yenildi i için yaralılarımızın yardımına gelmi tik , yeniçeri bunun haracınığ ş

isterim diye üstümüze vardı. Etme,eyleme akçamız yok dedikse de dinlemedi. Sen

yeti meseydin hepimizi de öldürebilirdi.ş

Balaban deminki sorusunun yine sordu :

- Bundan sana bir zarar gelmez mi ?

Deli Kurt, aklında hep Tümeno lu ve Varsak oldu u halde cevap verdi :ğ ğ

- Benim öldürdü ümü anlarlarsa gelir.ğ

Köylü yine söze karı tı :ş

Page 117: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Ak amın karanlı ında biz onu kaldırıp gömdük. Sizinkiler kendi i lerine dalmış ğ ş ş oldukları için görmediler...

Deli Kurt, bunu i itince zihninde kısa bir hesap yaptı ve :ş

- Seninle gelirim Balaban, dedi. Varsakların adını çok duydum. Gözümle de görmeyi

isterim.

Bir ara önüne bakıp dü ündükten sonra daş sözlerini öyle tamamladı :ş

- u da lamanla beni ölümden kurtardın. Artık dost ve arkada ız...Ş ğ ş

***

Balaban'ın dedi i do ru çıktı. Deli Kurt üç günde ata binecek duruma geldi. Omuzuğ ğ

hala a rıyor,çabuk hareketler yapamıyordu ama Kara Salur köylüleri kendisine çok iyiğ

baktıkları için oldukça düzelmi ,gücü kuvveti epeyce yerine gelmi ti.ş ş

imdi onun içinde Varsak Elini özleyi in koru yanıyordu. Varsak Elinin, yani Gökçen'inŞ ş

soyu olan insanların... Ya u gülmez yüzlü Balaban,acaba onun nesi oluyordu ? Deliş

Kurt'un beyni bütün bu bilmece ile u ra ıyordu. Tümeno lu...Uzaktan yakına do ruğ ş ğ ğ

karde bile olabilirlerdi. Birden içi bir tuhaf oldu. Yassı Tepe'yi , kaval sesini hatırladı.ş

Gökçen'in yurduna gitmek için duydu u istek bütün benli ini sardı.ğ ğ

Köylüler iki at bulmu lardı. Dördüncü günün sabahı Deli Kurt'la Balaban güneyeş

do ru yola çıktılar. htiyar köylü Osmanlı ordusunun bu yöredenğ İ

uzakla tı ını,gidecekleri yerlerde onlara rastlanmayaca ını söylemi ti.ş ğ ğ ş

kisi de yaralı oldukları için hızlı gidemiyorlardı. Fakat yolları geçip tepeleri a tıkçaİ ş

açılıyorlar,yaralarını unutuyorlardı. Unutulan yara daha çabuk iyile ir. ki arkada ınkilerş İ ş

de böyle oldu.

lk önce Sultan Da ları'nın ete inden geçtiler. Sonra Osmanlı ordusuna raslamamakİ ğ ğ

için batıya kıvrılarak Bey ehir Gölü'nün batı kıyısına geldiler. Çiçek Da larındanş ğ

geçerken Deli Kurt,adeta sarho oldu. Bu da gerçekten türlü çiçeklerle doluydu.ş ğ

Page 118: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Güzel ve ferahlatıcı bir çiçek kokusu ci erlere doluyordu. Balaban öbek öbek serpilmiğ ş bir sarı çiçe i Deli Kurt'a gösterdi :ğ

- Bizim Varsak kadınları bu çiçe i kısrak sütüyle karı tırarak bir merhem yaparlar. Okğ ş

ve kılıç yarasına da lamaktan daha iyi gelir,dedi.ğ

O geceyi da ete inde, bir çiçek tarlasında geçirdiler. Yarım ay ortalı ı öyle güzelğ ğ ğ

aydınlatıyordu ki , ikisi de uzun zaman oturarak konu madan bu manzarayı seyrettiler.ş

Deli Kurt,artık omuzundaki acıyı duymuyordu. Kendisini sava a çıktı ı gün kadarş ğ

sa lam hissediyordu.ğ

Yola çıktıklarının onuncu gününde Balaban yüksek bir da ı göstererek :ğ

- te eytan Da ı ! , dediİş Ş ğ

Ve da ın sarplı ına bakan arkada ına anlattı :ğ ğ ş

- Bu da ın bir masalı vardır. eytan,Varsak kızlarının güzelli ini kıskanarak onlarığ Ş ğ

ba tan çıkarmaya karar vermi . O zaman Varsak'ta hepsi birbirinden güzel yedi kızş ş

varmı . eytan,yakı ıklı bir yi it kılı ına girerek aralarına sokulmu . Elinde telleriş Ş ş ğ ğ ş

gümü ten olan altın bir ba lama varmı . Öyle güzel çalıyormu ki, dinleyip deş ğ ş ş

vurulmamak kabil de ilmi . Her saz çalı ta kızlara bir dizi inci veriyormu . Bu incilerğ ş ş ş

de büyülü imi . Boynuna takan eytana a ık olurmu . Kızlar birer birer gönül veripş Ş ş ş

kendilerini öldürmü ler. Yedinci kıza bir ey olmamı . eytanın verdi i inciler onunş ş ş Ş ğ

boynunda bozarıp çakıl ta ı olur, o da bunları geri verdikçe eytan deliye dönermi .ş Ş ş

Bu böyle günlerce sürüp kıza bir ey olmayınca bu sefer eytan a ık olmu . Yalvarıpş Ş ş ş

yakarmaya ba lamı . Kıza bir türlü tesir etmemi . Bir gece ba lamasını çalarken telinş ş ş ğ

biri kopmu . Yenisini koyamamı . kinci gece bir tel daha kopmu . Yenisiniş ş İ ş

koyamamı . Üçüncü gece tek telle o kadar yanık,o kadar güzel çalmı ki,bütün kurtlarş ş

ku lar dinleyip a la mı lar. Kıza yine bir ey olmamı . Bunu görüp de umutsuzlu aş ğ ş ş ş ş ğ

kapılan eytan tele öyle sert vurmu ki,sonuncu telde kopmu . O da öfkeyle yereŞ ş ş

vurunca ba lamayı kırmı . Yedinci kızğ ş buna gülünce eytan büsbütün çileden çıkmı .Ş ş

Ba ını alınca bu da a kaçmı . eytan o zamandan beri bu da da a lıyor. Geceleriş ğ ş Ş ğ ğ

a laması i itilir. Fakat ters huylu yaratık oldu u için a laması gülmek eklindedir. Çokğ ş ğ ğ ş

Page 119: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

a ladı ı zaman kahkahalar duyulur. Herkes, eytana yenilmeyen bu kızın tılsımınığ ğ Ş

merak etmi . Me er kızın kalbi yokmu .ş ğ ş

Deli Kurt,masalı can kula ı ile dinlemi ti. Balaban onun bu ilgisini görünce öyleğ ş ş

dedi :

- Benim aklımda bu kadar kalmı . Daha iyisini Kara Çoban bilir.ş

- Kim bu Kara Çoban ?

- Varsak be inin ba çobanı. Yamaklarıyla birlikte be in sürülerine bakar. Bizim eldenğ ş ğ

Çiçek Da ı'na kadar uzanır. Da ların girdi çıktısını öyle bilir ki,yirmi bin hayvanı saklarğ ğ

da kimse bulamaz. Bir defa Osmanlı atlıları gelmi ,bir tek koyun bile bulamamı tı.ş ş

Deli Kurt,hep dinliyordu. Balaban bir keçi yolunu göstererek :

- Gel, uradan biraz yukarılara çıkalım...Kara Çoban'ı bulursak yanında konaklarız,dedi.ş

Yükselmeye ba ladılar. Türlü acayipliklerle dolu bir da dı. eytana yakı an bir yerdi.ş ğ Ş ş

Bazı yerlerinde sık a açlar vardı. Bazı yerleri çoraktı. Uçurumlardan a a ı sularğ ş ğ

dökülüyor,ma aralardan ku lar fırlayıp havalanıyordu. Bir aralık Balaban durdu :ğ ş

- Kaval sesini duyuyor musun ? diye sordu. Derinden derine bir kaval sesi geliyordu.

Demek ki,Kara Çoban buradaydı.

Yürüdüler. Kaval sesi daha iyi i itiliyordu. Bir tepeyi a tıktan sonra geni bir düzlü eş ş ş ğ

çıktılar. Binlerce koyun,sı ır ve at otluyor,nerden geldi i belli olmayan bir kaval sesiğ ğ

kayadan kayaya çarparak yankılanıyordu. Balaban iki elini a zına getirerek gayet gürğ

bir sesle :

- Hey , Kara Çoban ! diye ba ırdı. Kaval susmu ,ortalı ı sessizlik kaplamı tı.ğ ş ğ ş

Hayvanlardan da ses çıkmıyordu. Balaban yeniden ba ırdı :ğ

- Heey, Kara Çoban ! Sana konuk geldi !...

Page 120: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Balaban'ınkinden daha az gür olmayan bir ses cevap verdi :

- Heeey , yolcu ! Sen kimsin ?

Balaban , kendini tanıttı :

- Ben , Tümeno lu Balaban'ım ! Yanımda arkada ım var...ğ ş

Çoban davet etti :

- Ho geldin Tümeno lu !... Yakla ...ş ğ ş

Birden ilerideki koyunların arkasından birisinin kalkarak kendilerine do ru gelmekteğ

oldu unu gördüler. Bu Kara Çoban'dı.ğ

***

Ak am olurken çoban yamaklarından biri,zincirle ba lı dört çoban köpe ini getirerekş ğ ğ

konukları gösterdikten sonra salıverdi. Sabaha kadar sürünün çevresini

bekleyeceklerdi. Ba ka bir yamak bir koyun keserek ate te çevirmi ,yemekş ş ş

hazırlamı tı.ş

Kara Çoban altmı lık bir koca idi. Fakat çok dinç ve güçlü bir adamdı. Kendisi ve dörtş

yama ı iki konukla birlikte kızarmı eti i tahla yediler. Üstüne de birer tas pekmezğ ş ş

içtikten sonra konu maya ba ladılar. Kara Çoban,Deli Kurt'u i aret ederek Balaban'aş ş ş

sordu :

- A a yabancıya benziyor. Germiyanlı mı ?ğ

- Hayır , Osmanlı !

Çobanın gözleri fal ta ı gibi açıldı :ş

- Ne ? Osmanlı mı ?

Page 121: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Osmanlı...

Kara Çoban inanmıyordu :

- Tümeno lu ! Sen deli mi oldun be ? Osmanlı'nın burda i i ne ? Biz onunlağ ş

sava mıyor muyuz ?ş

- Sava ıyoruz.ş

- Öyleyse bu Osmanlı buraya nasıl geldi ? Yoksa tutsak mı ?

- Tutsak falan de il. Beni ölümden kurtardı. Arkada olduk. Onu kendi obama konukğ ş

götürüyorum...

Kara Çoban , dikkatle Deli Kurt'un yüzüne bakarak fikrini söyledi :

- Osmanlı'nın da bizim gibi adam olaca ı hiç aklıma gelmezdi. Ben onları canavarğ

sanırdım.

Balaban cevap verdi :

- Bir tokatla adam öldürmek canavarlıksa dedi in do ru. Arkada lı a gelinceğ ğ ş ğ

Osmanlılar güvenilir ki ilerdir.ş

Bununla Osmanlı sözü kapanmı oluyordu.ş

***

Gece serindi. Deli Kurt'la Balaban,çobanların verdi i kepenekleri de giymi lerdi. Karağ ş

Çoban,yamaklarından birine buyruk verdi :

- Göceno lu ! Kopuz çal da dinleyelim.ğ

Page 122: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Genç bir çoban , kopuzunu dizine koyarak hafif hafif çalmaya ba ladı. Geceninş

sessizli inde kopuzun her na mesi kayadan kayaya vurarak perde perde uzuyordu.ğ ğ

Göceno lu yava yava co tu. Söylemeye ba ladı :ğ ş ş ş ş

Hey , bre hey eytan Da ı !Ş ğ

Kayaların ses mi verir ?

Bir kez konsa be ota ığ ğ

Dert mi olur,süs mü verir ?

Yürekleri yandırana,

Altın kopuz indirene,

Altın kızı kandırana

Yedinci kız yas mı verir ?

Da lar sıra sıra olsa,ğ

Doru unda bora olsa ,ğ

Seven gönül çıra olsa

Yalazından is mi verir ?

Güceno lu ! Bu ne yara ?ğ

Güne do mu sanki kara.ş ğ ş

Buncalayın dertli ere

Page 123: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Ulu Tanrı us mu verir ?

Deli Kurt, Balaban'ın anlatmı oldu u eytan ve Yedi kız masalını kopuzun tellerindeş ğ Ş

yeniden dinlemi ti. Kara Çoban'ın :ş

- Nasıl buldun a a ? sorusuna :ğ

- Güzel ! diye cevap verdikten sonra sanki kendisini eytan dürtmü gibi bir soru daŞ ş

o sordu :

- Masaldaki eytan'ı aldatan yedinci kızın,hani u kalbi olmayan kızın adı yok mu ?Ş ş

Kara Çoban,yüzünü gö e çevirerek bir ey arıyormu gibi bakarken cevap verdi :ğ ş ş

- Olmaz olur mu ? Masalda da , gerçekte de kalbi olmayan bütün kızların adı

Gökçen'dir !...

VARSAK OBASI

eytan Da ı'ndan ayrılala iki gün oldu u halde Deli Kurt , içinden hep Kara Çoban'ınŞ ğ ğ

sözlerini tekrarlıyordu. 'Masalda da , gerçekte de kalbi olmayan bütün kızların adı

Gökçen'dir....'

Buralara zaten Gökçen'i bilip ö renmek için geliyordu. Ne gariptir ki , en umulmadıkğ

yerde bile kendisine zorla onu hatırlatıyorlardı.

Deli Kurt ne sarp yerlerden geçtiklerinin farkında de ildi. Ne kadar zaman geçti ini değ ğ

bilmiyordu. Bir aralık Balaban'ın sesiyle dalgınlı ından kurtuldu. Arkada ı öyleğ ş ş

diyordu :

- Bu gördü ün Haydar Da ı'dır. u keçi yolu do ru Bozkır'a çıkar...ğ ğ Ş ğ

Deli Kurt , Varsakların yerine yakla tıklarının anlamı tı. çinde merak gibi , sevinç veyaş ş İ

heyecan gibi bir ey vardı. Artık dalgınlı ı geçmi , zekası i lemeye ba lamı tı.ş ğ ş ş ş ş

Page 124: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Balaban'ın obası Karaku Da ı ile Geyik Da ı arasında idi. Kıl çadırlarındaş ğ ğ

oturuyorlardı. Bu çadırlar küçük , fakat çok sa lamdı. Da lık yerler için yapılmı tı. çineğ ğ ş İ

rüz ar veya so uk sızmasına imkan yoktu.ğ ğ

Kısa bir zamanda Deli Kurt'un geldi ini i itmeyen kalmamı tı. Varsakları asılğ ş ş

ilgilendiren , bir konu un gelmesi de il , onun Osmanlı olmasıydı. Varsaklar elli ,ğ ğ

altmı yıldan beri Osmanlılarla bir kaç yol çarpı mı lar ve onların kaç kırat oldu unuş ş ş ğ

iyice ö renmi lerdi. Bununla beraber , aslında sert bakı lı olan bu Varsakların bakı larığ ş ş ş

dostça idi.

Deli Kurt , güzel yemeklerle a ırlandı ı ilk geceyi , kendisine verilen bir kıl çadır içindeğ ğ

gayet rahat geçirdi ve bütün yol yorgunlu unu çıkardı. Ertesi sabah Balaban u haberiğ ş

verdi :

- Bütün obanın konu usun. Kimi istersen ona gider , nerde istersen orda yemekğ

yersin. Bizim görene imiz böyledir.ğ

Deli Kurt , Varsakların bu görene inden ho lanmı tı. Bu sayede ö renmek istedikleriniğ ş ş ğ

çabuk ö renecekti.ğ

Gezinmeye ba ladı. Görünü , Satı Kadın'ın Türkmen obasına çok benziyordu. Buş ş

benzeyi dolayısıyla hiç bir yadırgama duymadı. Ku luk vaktine do ru , ya lı bir kadınş ş ğ ş

Deli Kurt'un dikkatini çekti inden , adeta istemeyerek ona do ru yürüdü ve selamğ ğ

vererek :

- Kolay gelsin nine ! , dedi.

Deli Kurt , bu kadını analı ı Satı Kadın'a benzetmi ve içinde birden bire bir sevgiğ ş

duymu tu. Kadın, ba ını bir çevirip baktıktan sonra :ş ş

- Ho geldin o ul ! Ö leyin konu um olur musun ? diye sordu.ş ğ ğ ğ

- Olurum.

Page 125: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Ne seversin ? Sana ne yapayım ?

- Ne istersen yap ana. Tatlı dilin yeti ir.ş

Kadın yeniden , ba tan aya a Deli Kurt'u süzdü :ş ğ

- Osmanlı oldu un nasıl da belli ! Böyle ince konu mayı yalnız onlar bilir...., dedi veğ ş

kar ısında yer gösterdi.ş

Deli Kurt ba da kurdu ve Varsak kadını dereden tepeden konu maya ba ladı. Kadınğ ş ş ş

bir yandan hamur açıyor , yuvarlak pideler hazırlıyordu. Birazdan ate yakacak , buş

pideleri kızgın ta üzerinde pi irecekti. ini görürken sordu :ş ş İş

- Elimizi , yurdumuzu nasıl buldun Osmanlı ?

- Güzel buldum. Siz de iyi kimselersiniz.

- Ama da lıyızdır. Biraz yabani oluruz. Kusurumuza bakmazsın.ğ

- Ne demek ana ? Ben sizi sevdim.

- Daha önce hiç Varsaklı gördün müydü ?

Deli Kurt'un bekledi i an gelmi ti. Dı ardan bir ey belli etmedi i halde yüre iğ ş ş ş ğ ğ

çarparak :

- Gördüm , diye cevap verdi. Bizde Varsaklı bir kız var.

Kadın ilgilendi.

- Kimmi o kız ? Osmanlıya gelin mi gitmi ?ş ş

- Hayır ! Küçükken gelmi . Babasıyla birlikte bizim Karasi Elinde bir Türkmen obasınaş

yerle mi . imdi büyük gelinlik bir kız oldu ama daha evlenmedi.ş ş Ş

Page 126: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Kadın , i ini bırakmı tı :ş ş

- Babası kim ? diye sordu.

- Babasının adını bilmiyorum. Geçenlerde öldü. itti ime göre babası sizin be inizinİş ğ ğ

adamlarından birini öldürdü ü için kaçmı . Bizim ellere göçerken de yolda evde iniğ ş ş

kaybetmi ve anasız kalan kızı ile Osmanlı ülkesine gelmi . Türkmen obasından birş ş

kadınla evlenmi ti , ama dünya ona yar olmadı , öldü.ş

Varsak kadını bu sözleri can kula ıyla dinliyordu. Deli Kurt , onun bu ilgisini görünceğ

bütün bildiklerini ortaya dökmekte gecikmedi :

- Kızın teyzesi gizlice Türkmen obasına gelmi , sizin Varsaklı ile bir eyler konu muş ş ş ş ama neler konu tuklarını kimse bilmiyor...ş

Kadın , acayip ekilde ba ını sallayarak sordu :ş ş

- u kızın adı ne ?Ş

- Gökçen...

- Tümeno lu Gökçen mi ?ğ

- Evet...

- Sen bu kızdan Balaban'a hiç bahsetmedin mi ?

- Etmedim...

Kadın sustu ve yine pideleriyle u ra maya ba ladı.ğ ş ş

Deli Kurt , i in içinde i oldu unu sezmi ti. Fakat üstelemedi.ş ş ğ ş

Page 127: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

***

Varsaklı kadının kızdırılmı ta ta pi irdi i pideler çok güzel olmu tu. Ayranı da birş ş ş ğ ş

takım güzel kokulu otlarla karı tırılmı tı. Bir de bulgur ha lamı , içinde tereya ış ş ş ş ğ

eritmi ti : Deli Kurt, hepsini büyük bir i tahla yedi , içti. Sonunda da :ş ş

- Eline sa lık ana , Tanrı arttırsın , diye te ekkür etti ve demin kapanan konuyağ ş

yeniden nasıl girebilirim dü üncesiyle daldı. Onun bu dalı ı , ya lı kadının gözündenş ş ş

kaçmamı tı :ş

- Öyle niye daldın o ul ? diye sordu. Deli Kurt , saklamaya lüzum görmedi.ğ

- Gökçen Kız'ı dü ünüyorum ana.ş

- Ona gönül mü verdin ?

Deli Kurt , kaynar su giymi gibi oldu :ş

- Balaban da , o da Tümeno lu oldu una göre acaba akraba mıdırlar , diyeğ ğ

dü ündüm.ş

- yi bildin. Karde çocuklarıdır. Gökçen'in babası , Balaban'ın amcasıydı.İ ş

Bu kadar konu madan sonra Deli Kurt açılmı tı. Maksada do ru gitmekten geriş ş ğ

kalmadı :

- Ya Gökçen'in babası neden sizin be inizin adamlarını öldürüp de bizim ellere kaçtı ?ğ

Kadın gülümsedi :

- Gökçen'in babası kimseyi öldürmedi o ul !ğ

- Öyleyse neden kaçtı ?

- Evde inden kaçtı.ş

Page 128: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Evde inden mi kaçtı ? Evde i , kaçarken yollarda ölmedi mi?ş ş

- Hayır , sa dır. Buradadır.ğ

Deli Kurt'un içinde bir merak dalgalanması oldu :

- Bir erkek evde inden niçin kaçar ana ?ş

Kadın tehlikeli ve gizli bir ey söylüyormu gibi sesini kısarak cevap verdi :ş ş

- Gözlerinden kaçtı o ul , gözlerinden....ğ

Deli Kurt'un bakı ları sertle ti. Ka ları çatılarak sordu :ş ş ş

- Gözlerinde ne var ?

- Onu ne sen sor , ne de ben söyleyeyim...

Deli Kurt , imdi gönlünün içinde Gökçen'in acısını duyuyordu. Demek gözlerindeki oş

öldürücü keskin ı ı ı anasından almı tı. Kendisini konuk eden ya lı kadından artık birş ğ ş ş

ey ö renemeyece ini , Gökçen hakkında konu amayaca ını biliyordu. Oysa ki , onuş ğ ğ ş ğ

konu mak imdi soluk almak gibi bir ihtiyaçtı. Uzun zaman sessiz sessiz oturduktanş ş

sonra izin istedi. Balaban'ı bulmaya geldi.

Balaban nerelere gitti ini soracaktı. Deli Kurt daha çabuk davrandı :ğ

- Balaban , dedi bizim elde bir akraban oldu unu biliyor muydun ?ğ

Balaban , o her zamanki ta gibi , içini dı arı vermeyen yüzüyle bakarak cevap verdi :ş ş

- Hayır !

- Amcanın kızı Gökçen bizim Karası'da bir Türkmen obasında ya ıyor.ş

Page 129: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Balaban'ın ilgilendi i yalnız sesinden belliydi :ğ

- Ya amcam ?

- Amcan öldü.

Balaban , çok sert bakı ları arasında bir çocuk saflı ı ta ıyan gözlerini Deli Kurt'aş ğ ş

dikmi ti. Kısaca :ş

- Hepsini anlat ! , dedi.

- Amcan orada bir Türkmen kadınıyla evlendi. Bu kadın , Gökçen'i büyüttü. Gökçen

büyüyünce bir dünya güzeli oldu. Gözlerine kimse bakamadı ı , bakan öldü ü içinğ ğ

peçeli geziyor. Sonra bir gün Gökçen'in teyzesi geldi. Amcanla bir eyler konu tu.ş ş

Amcan bu konu madan bir kaç gün sonra öldü.ş

- Balaban 'Hayır !' der gibi ba ını salladı ve :ş

- Gökçen'in teyzesi yok ! dedi.

- Ya o kadın kimdi ?

- Anası...

Deli Kurt a ırdı :ş ş

- Kimin anası ?

- Gökçen'in ! ...

ki arkada uzun uzun bakı tılar. Bir Osmanlı sipahisinin , meseleleri kılıçla çözmeyeİ ş ş

alı mı bir Türk tımarlısının bu kadar çapra ık bir i i kavramasına imkan yoktu. Yereş ş ş ş

bakarak :

Page 130: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Anlıyamıyorum dedi.

Balaban üzüntülü bir sesle cevap verdi :

- Anlatayım . Gökçen'in anası aslında Varsaklı de il , Ça ataylı'dır. Ça atay'ın içindeğ ğ ğ

Uygur diye bir boy varmı . Bunlar Müslüman de illermi ama çok bilgili ki ilermi . Buş ğ ş ş ş

Uygurlardan biri kendi padi ahından kaçarak Karaman Eline kadar gelmi . Karamanş ş

be lerinden dirlik alarak burada ya ar olmu . Onun o lu Uçkara Bah ı'yı ben gördüm.ğ ş ş ğ ş

Kayıptan haber verir , elindeki bir ta la ya mur ya dırırdı. Uçkara Bah ı'nın kızı Esenş ğ ğ ş

Börü benim yengem ve Gökçen'in anasıdır...

Deli Kurt , gözünden perde kalkmı bir insan gibiydi. Fakat görmek istedi i eyiş ğ ş

henüz bütün çıplaklı ıyla seçemiyordu.ğ

- Ya amcan ondan niçin kaçtı ? diye sordu.

- Esen Börü'nün gözlerinden korkuyordu.

- Evlenirken onun gözlerini görmemi miydi ?ş

Balaban , gö üs geçirerek gö e baktı. Bir çok hatıralarla dolu oldu u belliydi. öyleğ ğ ğ Ş

cevap verdi :

- Uçkara Bah ı bir be ki iymi . Kızımı en yüce soylu olandan ba kasına vermemş ğ ş ş ş

diyordu. Varsak içinde, Varsak be lerinden sonra en ünlü üç be ailesi vardı. Biri değ ğ

bizim Tümeno lu soyu idi. Esen Börü o kadar güzeldi ki , be ler onu almak içinğ ğ

birbirine girdiler. Uçkara Bah ı kendisine damatş olarak amcamı seçti. Yengemin

parlak , ı ıklı , çok güzel ye il gözleri vardı. Dillere destan olmu , ozanlar onun içinş ş ş

deyi ler , ko malar söylemi lerdi. Hepimiz onun güzelli ine hayrandık. Önceleri çokş ş ş ğ

sevinçli , çok bahtiyar olan amcam , evlendikten bir zaman sonra de i ti. Ürkek birğ ş

hal aldı. Aynı zamanda yengemin de peçeyle gezmeye ba ladı ı görüldü. Amcamınş ğ

a zını bıçak açmıyor , fakat Esen Börü'nün gözleri ı ıklanmı diye bir söylentiğ ş ş

dola ıyordu. Bir Tümeno lu olan amcamın ürkek ve hasta bir adam haline gelivermesiş ğ

Page 131: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

bütün Varsa ı deliye döndürmü tü. Bu kadına büyücü diye bakıyorlardı. Nerdeyseğ ş

onu öldüreceklerdi. Fakat o kimseden korkmuyor , peçeyle gezip tozuyordu. Bir yaz ,

görülmemi bir kuraklık oldu. Pınarlar kurudu. Hayvanlar , arkasından insanlar ölmeyeş

ba ladı. te o zaman Esen Börü , babasından kalan Yada ta ını çıkarıp ya murş İş ş ğ

ya dırdı. Varsa ı kurtardı. Arkasından da Varsak be inin yaralanıp , yarı ölü haldeğ ğ ğ

getirilen o lunu iyile tirince dü ünceler de i ti. Varsak be i onu ça ırtıp , dile bendenğ ş ş ğ ş ğ ğ

ne dilersin diyince, Varsak bana dü man gözüyle bakmasın , ba ka bir ey istemem ,ş ş ş

diye cevap verdi. Bunun üzerine Esen Börü'ye saygı gösterilsin diye be in buyrultusuğ

çıktı. Varsaklı da gerçekten saygı gösterdi. O , bundan ımarmadı ama amcamş

günden güne eridi. Sonunda dayanamayıp kaçtı...

- Bu kadın , sizin be inizin o lunu nasıl iyile tirdi ?ğ ğ ş

- Onun , da lardaki sarı çiçe i kısrak sütüyle karı tırarak yaptı ı bir em vardır. Bunuğ ğ ş ğ

hem yaraya sürer , hem de içirir. Böyle kaç ki iyi kurtardı.ş

- Ya amcan bu kadar iyi bir kadından niçin kaçtı ?

- Amcam , onun iyi oldu una inanmıyordu. yi olsa Allah ,peygamber tanır diyordu.ğ İ

Onun büyücü oldu unu söylüyordu. Bir gece koynundan koca bir engerek yılanığ

çıkardı ını babama söylemi ti. Bundan ba ka gözlerinden a ulu bir ye il ı ık çıkıp....ğ ş ş ğ ş ş

Deli Kurt artık anlamıyordu. Sanki kendisine Gökçen'den bahsolunuyordu. Türkmen

obasında , Yassı Tepe'nin arkasında duydu u sarho lu a benzer bir ey duyuyordu. ğ ş ğ ş

Hülyalardan , hatıralardan kurtuldu u zaman ufu a baktı. Güne batıyordu.ğ ğ ş

Balaban'ın çadırı önünde bulunuyorlardı. Koca Varsaklı , o ta gibi yüzüyle :ş

- Bu ak am benim konu umsun , diyordu.ş ğ

GÖKÇEN' N ANASI İ

Page 132: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Yeme in ortasına do ru Balaban , büyücek bir gü ümü çalkalayarak Deli Kurt'un veğ ğ ğ

kendisinin taslarına beyaz , ayrana benzer bir içki doldurdu. Bunu ayran sanan ve

içinde yine o eski yanıklı ı duyan Deli Kurt , serinlemek için bir diki te içince tuhaf birğ ş

ekilde ba ı dönerek :ş ş

- Bu nedir ? diye sordu. Balaban kısaca :

- Kımız , diye cevap verdi.

- Kımız mı ? Hiç i itmedim.ş

- Bunu siz bilmezsiniz. Karamanlılar da bilmez. Varsak'ta yapılır.

- Neden yapılır ?

- Kısrak sütünden...

Deli Kurt , ba ka bir ey sormadı. Yalnız tasını uzattı. kinci ve üçüncü taslar da içilmiş ş İ ş , ba ı bir ho olmu tu. çinde bir ferahlık duyuyordu. Çekingenli i kalmamı tı. Buş ş ş İ ğ ş

düpedüz sarho luktu.ş

- Bre Balaban ! Bu kımız insanı esritir mi ? diye sordu.

- Hem de nasıl...

Bunu ö renince tasını bir daha uzattı. Balaban bu be eni ten memnundu. Hemğ ğ ş

konu a sunuyor , hem de kendi içiyordu.ğ

Deli Kurt , artık ba ının iyice dumanlandı ını anlamı tı. Çünkü kar ısındaki Balaban'ış ğ ş ş

sisler arkasında görüyor , gönlünde manasız bir sevinç duyuyordu. Kımızın son tasını

içtikten sonra damdan dü er gibi :ş

- Beni yengene götür Balaban , dedi.

Page 133: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Koca Varsaklının o ta gibi , içini dı ını vermeyen donuk yüzü karmakarı ık oldu.ş ş ş

Galiba bütün dirli inde ilk defa a ırmı tı. Ba ırarak :ğ ş ş ş ğ

- Ne diyorsun Deli Kurt ? diye sordu.

Öteki gülümsüyordu :

- Beni yengene götür diyorum.

- Delirdin mi ? Kımız ba ına mı vurdu ?ş

- Aklım ba ımda...ş

- Oraya gidersen ölürsün be !...

- Atın ölümü arpadan olsun...

Balaban , uzun uzun baktıktan sonra :

- Yoksa Gökçen'e mi tutkunsun ? diye sordu.

Bu soruyla Deli Kurt , elinde olmaksızın aya a fırlamı tı. u Varsakla da ne biçimğ ş Ş

ki ilerdi ? Sabahleyin koca nine sormu , imdi de Balaban tekrarlıyordu :ş ş ş

- Gökçen'e mi ?

Deli Kurt'un esrikli i gitgide artıyordu. Gökçen'e ya...Tanrının bildi i kendinden miğ ğ

saklayacaktı ? Gökçen'i seviyordu ve onun anasını görmeye gidecekti. çindeki merakİ

böylece belki biraz yatı acak, Gökçen'in esrarlı hayatını belki bir parça ö renebilecekti.ş ğ

Bir bulutun arkasından görür gibi seçebildi i Balaban'a :ğ

- Onu görmeye karar verdim , dedi. Beni sen götürmezsen kendim gidece im. Yolğ

gösterirsen bo una yorulmamı olurum...ş ş

Page 134: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Kalktılar. Ak amın karanlı ında yürümeye ba ladılar. Çadırları bir bir geçiyordu. Deliş ğ ş

Kurt'a bu gidi nedense pek uzun gelmi ti. Balaban'ın iradesiyle durdular. Ba ıylaş ş ş

çadırı i aret ediyordu. Bu ötekilerden daha büyük ve daha ba ka bir çadırdı.ş ş

Deli Kurt , hiç dü ünmeden , çadıra varmak için bir davrandı. Fakat Balaban kolundanş

yakalayarak onu durdurdu. Çadıra do ru seslendi :ğ

- Yenge !...

Çadırın içinden bir ses cevap verdi :

- Balaban ! Sen misin ?

- Benim. Sana konuk getirdim...

çerden bir ara ses çıkmadı. Sonra Esen Börü'nün , Deli Kurt'u biraz ayıltan sorusuİ

duyuldu :

- Osmanlıdan mı ?

Balaban , geriler gibi bir davranı yaparak cevap verdi :ş

- Evet...

- Buyursun...

Balaban , arkada ına yava ça :ş ş

- Haydi gir. Ben gelmeyece im , dedi. Dönerek çabuk adımlarla uzakla tı. Gözleriğ ş

çadıra dikili olarak duran Deli kurt'a , arkada ı titriyordu gibi gelmi ti.ş ş

Gözleri çadırın kapısındaydı. Oradan yüzü peçeli bir kadın çıkacak sanıyordu. Birden

aklını ba ına toplayarak ilerledi. Kapının önüne kadar gelerek içeriye seslendi.ş

Page 135: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Gireyim mi bacım ?

çeriden buyruk çıktı :İ

- Gir !

Deli Kurt , bütün gözü pekli in , hatta esrikli ine ra men bu seste cesaretini kıran birğ ğ ğ

ahenk sezdi ve kapının önünde bir anlık bir tereddüt geçirdikten sonra içinden

besmele çekerek çadırın keçe kapısını aralayıp girdi.

Çadırda , orta yerde , iri ve oyuk , bir ta ın içinde o zamana kadar görmedi i bir ı ıkş ğ ş

yanıyor ve onun dumanından çadıra güzel bir çiçek kokusu yayılıyordu. Çadırın en

gerisinde , hafif ı ı ın daha gösteri li yaptı ı ince , uzun bir kadınş ğ ş ğ hayaleti ayakta

duruyor , bu hayaletin yüzünde ince bir peçe bulunuyordu.

Deli Kurt , onunla bakı ınca bir anda sarho lu u geçti ve hafif bir titreme geçirdi.ş ş ğ

Çünkü bu kadın...Bu kadın...Galiba Gökçen'di...

Elini ba rına basarak ba ını e di ve :ğ ş ğ

- Rahatsızlık verdimse ba ı la bacım , dedi.ğ ş

Kadın cevap verdi :

- Yıllardır bu çadıra ilk gelen konuk sensin Osmanlı !.. Ho geldin...ş

Deli Kurt , kaynanasını görmeye gelmi bir güvey gibiydi. lerledi. Saygı ile elini öptüş İ

ve onun gösterdi i keçeye oturdu.ğ

O zamana kadar Gökçen Kız'ın anası , yani kendisinin yarınki kaynanası ile

kar ıla aca ını dü ünen Deli Kurt , imdi çok taze bir kadının kar ısında bulundu unuş ş ğ ş ş ş ğ

anlıyordu. Ses ayrılı ı olmasa buna Gökçen'dir derdi ama Gökçen'in sesi...O büyüleyiciğ

ses...

Page 136: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt , ne söyleyece ini bilmeyerek öylece oturuken kar ısında daha yüksek birğ ş

yerde oturan Esen Börü peçesinin arkasından kendisini süzüyordu. Garip bir heyecanla

biraz kendisine gelir gibi olmu tu ama kımızın sarho lu u daha geçmemi ti. Sözeş ş ğ ş

nerden ba layaca ını kestiremeyerek :ş ğ

- Kızın Gökçen , bizim sanca ımızda oturuyor , diyebildi.ğ

Kadın hiç kıpırdamadan bakıyor , bu bakı Deli Kurt'u huylandırıyordu. Birden bire :ş

- Gökçen'i seviyorsun ama evlisin , dedi ve Deli Kurt ürperdi ini hissetti. Bu kadın herğ

eyi biliyordu. Bir an aklı karı tı. a kınlık içinde ne yapaca ını bilemedi. Sonraş ş Ş ş ğ

kendini toplayarak söze giri ti :ş

- yi bildin bacım , dedi. Evliyim ve Gökçen'i seviyorum. Onunla da evlenebilirim.İ

Dinimiz buna izin veriyor. Fakat sizin bu gözlerinizdeki ı ık nedir ? Niçin baktı ınızış ğ

öldürüyorsunuz ? Neden insanlardan kaçıyorsunuz ? Gizli eyleri nasıl biliyorsunuz ?ş

Nasıl ya mur ya dırıyorsunuz ?ğ ğ Büyücü müsünüz ? Yılanları , canavarları nasıl

korkutuyorsunuz ?Yoksa insan de il de peri misiniz ? Ben Gökçen'e bu kadar gönülğ

verdikten sonra ona kavu amayacak mıyım ? Evlenirsem gözlerine bakamayacakş

mıyım ? Bakarsam ölecek miyim ?

- Kadın cevap verdi :

- Ölmezsin...

- Ölmez miyim ? Ya ba kaları nasıl öldü ? Senin kocan nasıl öldü ?ş

Esen Börü hala put gibi duruyordu. Sakin bir sesle öyle dedi :ş

- Birbirinizi severseniz gözlerine bakarsın. Hiç bir ey olmaz. Sevgi körle meyeş ş

ba layınca gözler a ulanır.ş ğ

Deli Kurt , bu sözler üzerine içinde kadına bir yakınlık duydu :

Page 137: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Erin neden öldü bacım ? Sevgisi mi azalmı tı ?ş

Bu soru üzerine kadının sesi yükseldi. Fakat bu yükseli te öfke veya tehdit de il , içş ğ

acısı vardı.

- Osmanlı ! Benim güveyim olaca a benziyorsun. Uzak uzak ellerden buraya kadarğ

geldi ine göre artık senden bir ey saklamak olmaz. Erimle önceleri sevi iyorduk.ğ ş ş

Benim yüzüme bakardı. Sonra bir gün Karaman'dan bir fakı gelip kocamın aklını çeldi.

Bu fakı benim kafir oldu umu , beni Müslüman etmezse günaha girip cehennemdeğ

yanaca ını kocama iyice a ıladı. Kocam beni namaz kılmaya zorladı. Kendi de kılmazdığ ş

, ama benim kılmamı istiyordu. Bu Varsaklar arasında namaz kılan pek bulunmadı ığ

halde , benimki onlara batıyordu. Benden çekinir oldu. Böylece gözlerimden rahatsız

olmaya ba ladı.ş Ben de içimden gelmedi i halde iki yüzlülük edip namaz kılmadım.ğ

Soyumuz Uygur'dur. Ta Kamlançu ülkesinden beri böyle göregelmi iz. Bunu kabulş

etmeyen kocam bir gün kızımız da alarak kaçtı. Çok üzüldüm. Tanrının yakın bir kulu

oldu um halde beni bırakıp gitmesine çok a ladım. Onu da , kızımı da çokğ ğ

özlüyordum. Yıllardan sonra gizli bilgi ile nerde bulundu unu ö renip yollara dü tüm.ğ ğ ş

Türlü emeklerden sonra oldu u yere vardım. Ba ka kadınla evlenmi , çocu u dağ ş ş ğ

olmu tu. Herkes bilmesin diye Gökçen'in teyzesi imi im gibi konuk oldum. Beniş ş

sevmedin de mi kaçtın , diye sordum. Hayır seviyorum, dinsizli inden kaçtım , dedi.ğ

Sevgin do ru mu ? dedim. Do ru dedi. Peçemi açtım. Sevgisi olsaydı hiç bir eyğ ğ ş

olmayacaktı. Me er sevgisi bitmi . Bakı ıma dayanamadı. Bir kaç gün sonra da ölmü .ğ ş ş ş

Gökçen'i buraya getirmedim. Varsa a birğ yük yeterdi. Ona soyumuzu ve gizli bilgileri

ö retip döndüm.ğ

Kadın susmu tu. Fakat bu susmada büyük bir keder saklı oldu u ne kadar belliydi !ş ğ

Deli Kurt'un a kınlı ı da Esen Börü'nün üzüntüsü kadar büyüktü. Uygurları hüçş ş ğ

i itmemi ti. Bir yakı tırma yaparak sordu :ş ş ş

- Bacım ! Bu Uygur dedi in Ça ataylar mı ?ğ ğ

- Ça atayların ataları...ğ

- Kamlançu dedi in yer çok mu uzakta ?ğ

Page 138: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Do uda , çok uzak yerde...ğ

- Ya bu gizli bilgileri kimden ö rendin ?ğ

- Bu bizim soyumuzun bilgisidir. Bize Irkılo lu derler. Ya mur ya dıran ta dağ ğ ğ ş

atalarımızdan kalmadır.

Kadın büyük bir yakınlık göstererek her soruya cevap verdikçe Deli Kurt'un güveni

artıyordu. çinde dü üm olan soruyu sordu :İ ğ

- Bacım ! Sen gerçekten Müslüman de il misin ?ğ

- O ul ! Siz Osmanlılar da Karamanlılar gibi insanın yüre indeki nesneye miğ ğ

karı ırsınız ?ş Müslüman olup olmadı ımı niye soruyorsun ? Türk oldu um yetmiyorğ ğ

mu ?

- Yanlı anlama bacım. Niçin Müslüman de ilsin diye sormuyorum. Müslüman de ilş ğ ğ

misin , de ilse n nesin diye soruyorum.ğ

- Müslüman de ilim.ğ

- Nesin ?

- Türküm dedim ya ...

- Ben de Türküm ama Müslümanım da ... Senin dinini ö renmek istiyorum.ğ

Kadın bir zaman sustuktan sonra u cevabı verdi :ş

- Biz insanları dinlerine göre de il , soylarına göre ayırırız...ğ

Deli Kurt , ileri gitmeyerek asıl konuya girdi :

Page 139: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Bacım ! Bana gösterdi in bu yakınlıktan umutlanayım mı ? Gökçen'i bana verecekğ

misin ?

Esen Börü bu soruya cevap vermeyerek Deli Kurt'a 'Yakla ' diye i aret etti. Onunş ş

bile ini kavramı tı ve yüre inin atı larını sayabiliyordu. Öteki elinde bir kürek kemi i ,ğ ş ğ ş ğ

kemi in üzerinde acayip yazılar vardı. Kadın bu yazılara bakıyordu.ğ

Deli Kurt'a çok uzun gelen bir zaman geçti ve çadırın ortasındaki ı ık yava yavaş ş ş söndü. Zifiri karanlık içindeydiler. Fakat Deli Kurt , Esen Börü'nün hala peçesini

kaldırmadı ının farkındaydı. Bir ara Deli Kurt'un bile ini bıraktı. Sonra karanlık çadırınğ ğ

içinde u sözler duyuldu :ş

- Osmanlı !... Gökçen'in de sende gönlü var. leride sevginin azalmayaca ını bilsem buİ ğ

i imdiden olsun derdim. Birbirinize denksiniz. O çok güzel ve yi it oldu u gibi , senş ş ğ ğ

de yakı ıklı ve çok yi it ki isin. O , çoban kılı ı içinde yüce bir soydan geldi i gibi ,ş ğ ş ğ ğ

sen de sipahi kılı ı içinde büyük bir be soyundansın. Ama sonunuzu göremiyorumğ ğ

Sipahi...

Bu be soyundan ne demekti ? Hem de büyük bir be soyundan... Deli Kurt , bunuğ ğ

dü ünemedi. Çünkü Esen Börü kalkmı ve çadırın bir kö esine giderek arkasınış ş ş

dönmü tü. 'Sana kımız sunayım sipahi' diyordu. Orada , yere e ilerek bir gü ümş ğ ğ

alırken peçesini kaldırdı ını gölgesinden anlamı ve arkası kendisine dönük oldu uğ ş ğ

halde yerdeki gü ümün üzerinde ye il bir ı ı ın saçıldı ını görür gibi olmu tu. Kadın ,ğ ş ş ğ ğ ş

Deli Kurt'a döndü ü zaman peçesi inikti. Büyük bir tas içinde kımız sunuyordu. Bunuğ

büyük bir zevkle içti. Çünkü Gökçen'in anası 'Gökçen'in sende gönlü var' demi ti. Buş

sevinç arasında :

- zin ver , gideyim , dedi.İ

Kadın 'Yurduna dönmeden önce bana bir u ra ' diye cevap verdi.ğ

Page 140: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt , onun elini öptü ve çadırdan çıkıp gö e baktı ı zaman dünyayı çok güzelğ ğ

buldu.

KAVAL VE KILIÇ

Deli Kurt , yerine yurduna hangi yollardan , kaç günde döndü ünü hatırlamıyordu.ğ

Esen Börü 'ye bir daha u ramı , Balaban'la vedala mı , çiçekli bir yerde bir kaçğ ş ş ş

ki iyle konu mu tu. Fakat hepsi bu kadar... Beyninde yalnız Esen Börü'nün sözleriş ş ş

vardı :' Gökçen'in de sende gönlü var. Birbirinize denksiniz. O , çoban kılı ı içindeğ

yüce bir soydan geldi i gibi , sen de sipahi kılı ı içinde büyük bir be soyundansın'ğ ğ ğ

demekle ne söylemek istemi ti ? Sonra ... in sonunu neden görememi ti ?ş İş ş

Deli Kurt'un bütün yol boyunca kendisinden uzakta olan uuru ancak Çakır'ın :ş

- Deli Kurt ! Senden umudu kesmi tim , diyen sesiyle yine kendine dönmü ve Çakırş ş

kendisine eni konu çökmü , kocamı gibi görünmü tü.ş ş ş

Deli Kurt iki ay sonra dönüyordu ve bu iki ayda ölüsünü , dirisini gören kimse

çıkmamı tı. Artık ölmü oldu una inanaca ı bir sırada onu biraz arıklamı , fakatş ş ğ ğ ş

dipdiri olarak kar ısında bulunca Çakır o kadar sevinmi ti ki , nerdeyse gözleriş ş

ya aracaktı.ş

Niçin gecikti ini , nerede kaldı ını fazla sormuyordu. Onun içinde daima iki üpheğ ğ ş

vardı. Deli Kurt'un kim oldu unu ö renmesi , ba kalarının Deli Kurt'un gerçekğ ğ ş

ahsiyetini ö renmesi...ş ğ

Genç sipahisinin yüzünden okudu una göre bu tehlikeler belirmemi ti. Bunun dı ındağ ş ş

ne olursa olsun vız gelirdi. Deli kurt kısaca :

- Yaralandım. Ondan gelemedim a am , dedi.ğ

Çakır'da :

Page 141: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Nasıl geçirdin , diye sordu ve :

- Köylüler em sürdüler , cevabı ile bu mesele kapandı.

imdi Deli Kurt'un içinden bir dürtü vardı. Bu dürtü onu Türkmen obasındaki YassıŞ ş ş

Tepe'nin arkasına do ru itiyordu. Orayağ gidecekti. Gidece i için duydu u sevinçğ ğ

sonsuzdu. Fakat neden içinde bir de acayip korku vardı ? Gökçen'den mi korkuyordu.

Deli Kurt , kanının içinde çılgın bir ate in dola tı ını seziyor ve Esen Börü'nünş ş ğ

sözlerini hatırlıyordu :

- Sonunuzu göremiyorum sipahi !...

Görülmeyen son ne olabilirdi ki ? Bütün sonlar kara toprak de il miydi ?ğ

Deli Kurt , üç gününü zor geçirdi. Ayın geç do du u gecelerde Yassı Tepe'ninğ ğ

arkasına varacak , obadan kimseye görünmeden Gökçen'le konu up dönecekti. Neş

Çakır'ın ne de Evren'in bu gidi ten haber olacaktı.ş

Deli Kurt , dü ündü ü gibi yaptı. Karanlıklarda dört nala giderek geceleyin geç vakitş ğ

obaya vardı. Çadırların çok uza ından geçerek çok a ır bir yürüyü le Yassı Tepe'yeğ ğ ş

yöneldi. Fakat ortalık kapkaranlıktı. Aylarca önce geldi i bu yeri bulmakta güçlükğ

çekti.

çinden 'Gökçen Kız kaval çalsa ne olurdu ' demi ti ki , uzaklardan gelen bir sesleİ ş

ürperdi. Bu , onun kavalının sesiydi. Deli Kurt , ilerledikçe gürle iyor , gürle tikçeş ş

gönlüne bir eyler söylüyordu. Geldi imi , yolu bulamadı ımı anlamı tır diyeş ğ ğ ş

dü ündü. Anası da , kendisi de öyle yaman kimselerdi ki , karanlı ı görüyor , geçmi iş ğ ş

biliyor , yarını anlıyorlardı.

Ses yine Deli Kurt'un içine i lemeye ba lamı tı. Bu güzel ses yıldızlara , gö e ,ş ş ş ğ

topra a , her eye hakimdi. Bu ses konu muyor , fakat çok ey söylüyordu. Atındanğ ş ş ş

inmi ti. At bile bu kavaldan bir eyler anlıyormu gibi ses çıkarmadan , ba ını bir otaş ş ş ş

uzatmadan ilerliyordu.

Page 142: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt , yüre inin hızla çarptı ını duydu ve tepeye gelince karaltı eklinde gözükenğ ğ ş

a acın altında Gökçen'in gölgesini gördü. Gölge aydınlanıyor , çünkü ufuktan ayğ

do uyordu.ğ

Kız o kadar güzel çalıyor , Deli Kurt o kadar çekinerek yürüyordu ki , bu yirmi otuz

adımlık yol ona tükenmeyecek gibi geldi.

Arada on adım kadar bir yer kalmı tı ki , Gökçen birden bire aya a kalktı. Geriş ğ

dönerek Deli Kurt'la yüz yüze geldi. Peçeliydi. Gönülleri dalgalandıran sesiyle :

- Ho geldin sipahi ! Yolunu kolay bulasın diye kaval çalıyordum , dedi ve Deli Kurtş

ürperdi :

- Gelece imi biliyor muydun ?ğ

- Biliyordum.

Koca Osmanlı sipahisi , sevgi heyecanı içinde titriyordu. Kendisini sevdi ini , almakğ

istedi ini söyleyecekti. Fakat daha söze ba lamadan kızın billur gibi sesi i itildi :ğ ş ş

- Sipahi ! Anamın emanetini versene..

Deli Kurt , yıldırımla vurulmu a döndü ve bir adım geriledi. Bu güzel sesin sahibi olanş

ince ve ı ık gözlü kızdan korkmu tu. Kendisinde anasının emaneti oldu unu neredenş ş ğ

biliyordu ? Onu Deli Kurt bile unutmu , imdi hatırlıyordu. kinci defa çadırına gitti iş ş İ ğ

zaman Esen Börü i lemeli bir çevreye sarılı küçük bir çıkın vermi , kızına götürmesiniş ş

söylemi ti. Gökçen bunu isteyince atının sırtındaki yancı a el attı ve emaneti uzattı.ş ğ

imdi kar ı kar ıya idiler. Deli Kurt , onu seyrediyordu. Yine ba ında börkü vardı veŞ ş ş ş

saçları omuzlarından a a ıya do ru iniyordu. Kemerinde bıçak sallanıyordu. Ay ı ı ış ğ ğ ş ğ

altında o kadar gönül alıcı ve göz kama tırıcı idi ki , Deli Kurt yine sarho luk duymayaş ş

ba lamı tı. 'Sana gönül verdim Gökçen' diyecekti ki , atının acı bir ki nemesiyle durduş ş ş

ve ba ını çevirdi. Bu ki neme bir dü man haberiydi. Aynı anda , biraz önce geldi iş ş ş ğ

Page 143: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

yerde , yani Yassı Tepe'nin doru unda heykel gibi bir atlının kendilerine bakmaktağ

oldu unu gördü. Kendi atı , kulaklarını dikmi , ön aya ıyla yeri e iyordu.ğ ş ğ ş

Yabancı atlı bir ara onları süzdükten sonra çevik bir atlayı la atından indi. Çabukş

adımlarla yürüyerek yakla tı. Üç adım kala durdu u zaman bu uzun boylu , beli kılıçlış ğ

ki iyi Deli Kurt tanıdı. Oba be inin o luydu...ş ğ ğ

O zaman beyninde bir im ek çaktı ve karanlık bir yer aydınlandı. Bu be de Gökçen'iş ş ğ

seviyordu. Gecenin sessizli i içinde yıldırım gibi gürleyen öfkeli bir sesle ba ırdı :ğ ğ

- Sipahi ! Senin tımarın yok mu ? Burada ne arıyorsun ?

Deli Kurt , bu a ır söze a ır kar ılık verdi :ğ ğ ş

- Sancak be i misin ki soruyorsun ?ğ

Be o lu , söz pazarlı ına giri ecek durumda de ildi. Sesinin sertli i ço alarak kısağ ğ ğ ş ğ ğ ğ

kesti :

- Ben Gökçen'i seviyorum !

Bu , bilinen bir ey oldu u halde Deli Kurt sarsıldı ve :ş ğ

- Gönüldür , olur diye cevap verdi.

Türkmen'in titizli i artıyordu. Haykırdı :ğ

- Sen evlisin. Aradan çekil , onu bana bırak !...

Deli Kurt'un kan beynine sıçradı. u kaba Türkmen neler söylüyor , Gökçen'e cansızŞ

bir ey , bir mal gibi bakarak a a ılamı oluyordu. Oysa ki , bu kız artık Deli Kurt içinş ş ğ ş

kutlu bir varlıktı. Ona bütün gönlü ile tutulmu , ba lanmı tı. Ne kadar sabırlı olmayaş ğ ş

karar verse buna dayanamazdı. Ba ırdı :ğ

Page 144: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Kimin çekilmesi gerekti ini kılıçlar söylesin !...ğ

Sert bir akırtı i itildi. Deli Kurt kılıç çekmi ti. Bir akırtı daha duyuldu. Türkmen'inş ş ş ş

kılıcı havada parlıyordu. Dünya yaratılalıdan beri yüz binlerce defa yapılan ey birş

daha yapılacak , iki erkek bir kız için vuru acaktı. Gönül hakkı ile kılıç hakkış

karı tırılarak ortalama bir sonuç çıkacaktı.ş

Türkmen be i ile Osmanlı Sipahisi oldukları yerden ileri , yahut geri gitmeyerekğ

kılıçlarını bir sa dan , bir soldan iki defa çarpı tırdılar. Bu , kolları alı tırmak için birğ ş ş

pe revdi. Asıl dövü imdi ba layacaktı.ş ş ş ş

Be o lu , korkunç savuru lar yaparak Deli Kurt'un çevresinde dönmeye ba ladı. Deliğ ğ ş ş

Kurt bu savuru ları öyle bir savuru la çeliyordu ki , görenler kılıçların hemenş ş

parçalanıp dü ece ini sanırdı. Fakat kılıçlar kırılmıyor , gecenin sessizli i içinde vah iş ğ ğ ş

bir müzik gibi sert akırtılar çıkararak havada parlıyor , ay ı ı ının altında çeliklerinş ş ğ

çarpı masından yalazalar parlayıp sönüyordu.ş

Biri Osmanlı sipahisiydi. Bir tokatta adam öldürür , bir kılıçta kelle uçururdu. Öteki

Türkmen be iydi. Bir yumrukta bo ayı çökertir , bir vuru ta demir kalkanı ikiyeğ ğ ş

biçerdi. Fakat i te kılıçları kırılmıyordu. Çünkü çifte su verilmi çelikten olan kılıçları enş ş

büyük ustaların elinden çıkmı tı. Biri Türkmen kılıcıydı , biri Osmanlı kılıcı...ş

Ay ı ı ı altında , Yassı Tepe'nin ardındaki bu düzlükte iki bahadır , yüzünü görmemiş ğ ş oldukları bir kız için , bir peri kızı için vuru up duruyorlardı. Zaman geçtikçe Deliş

Kurt'un delili i artıyor , sanki kar ısındakinin elinde kılıç yokmu gibi yalnız kendiğ ş ş

vurdu unu görerek atılıyordu. Biraz önce en güzel kaval sesiyle dinlenen düzlükteğ

imdi korkunç , fakat güzellikte ondan a a ı kalmayan kılıç akırtıları i itiliyordu.ş ş ğ ş ş

Gökçen , üç dört adım uzakta ve yandan iki vuru çuyu seyrediyordu. Böyle bir eyi ilkş ş

defa görmekle beraber çok tela sız bir durumu vardı ve peçesinin altından herş

davranı ı gördü ü belliydi. Vuru anlardan ikisinin de bir kaç yara almı oldu unuş ğ ş ş ğ

gö üslerindeki , kollarındaki lekelerden anladı. Bu lekeler hızla büyüyordu. O zamanğ

yakla tı ını kestirdi. Nitekim biraz sonra , havada çarpı an kılıçların yere e ildi ini veş ğ ş ğ ğ

iki sava çının da gö üslerini tutarak topra a dü tüklerini gördü.ş ğ ğ ş

Page 145: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

kisi de çok a ır yaralıydılar. Kaç defa kanlı oyunlara girip yaralar almı kimseler olarakİ ğ ş

bundan kurtulu olmadı ını anlamı lardı. kisi de aynı anda aynı eyi dü ündüler veş ğ ş İ ş ş

gözlerindeki son hayalin Gökçen olmasını isteyerek ba larını ona çevirdiler. Be o lu ,ş ğ ğ

daha ileri gitti ve ızdıraplı bir sesle :

- Gökçen ! Peçeni aç , diye inledi. O korkunç güzellikteki ilahi gözleri görerek ölmek

istiyordu. Deli Kurt da aynı eyleri dü ünüyor , fakat açı a vurmayı kendisineş ş ğ

yediremiyordu. Pek kısa bir kaç anda geçen bu i ler arasında Gökçen'in tatlı sesiş

i itildi :ş

- Kurtulacaksınız ...

Hızla ilerleyerek iki yaralının arasında diz çöktü. Önce Deli Kurt'a dönerek :

- Gözlerini yum , dedi. Bu , bir buyruktu. Deli Kurt , itaat etti. Kız , peçesini kaldırarak

büyük bir çabuklukla bıça ını sıyırdı. Yaralının gömle ini yırtarak gö sünü açtı. Bir kaçğ ğ ğ

yara vardı. Fakat biri o kadar büyük ve derindi ki , kan oluktan bo anır gibi akıyordu.ş

Biraz önce kendisine verilen , anasından gelme çıkını açtı. Çıkında yumruk kadar bir

çanak vardı. Çanaktaki macun gibi nesneden yaralara sürdü ve gözleriyle çevresini

ara tırarak dikenli bir otu kopardı. Aynı çabuklukla ottanş bir kaç diken çıkararak Deli

Kurt'un büyük yarasının iki ucunu bu dikenlerle birle tirip kanı dindirdi.ş

Bu i ler olurken , Deli Kurt , hem en büyük bahtiyarlı ı , hem de en büyük acıyış ğ

duyuyordu. Yalnız bir an , hafifçe aralanan gözleri Gökçen'in gözlerine de mi ti. Buğ ş

gözler kendisine de il , gö süne baktı ı halde Deli Kurt , ye il ı ıkları görmü veğ ğ ğ ş ş ş

gözleri kama arak kendinden geçmi ti. O büyük ızdırabın arasında bile dünya daş ş

bundan daha güzel bir ey olamaz diye dü ünmü tü.ş ş ş

Gökçen bu i i bitirince hızla Türkmen'e dönerek ona da 'Gözlerini yum' buyru unuş ğ

verdi. Fakat onun gözleri zaten yumulu idi. Çünkü bayılmı tı. Ona da aynı eyleriş ş

yaparken Deli Kurt, yattı ı yerden Gökçen'i seyrediyor ve baktı ı yeri aydınlatarakğ ğ

yaraları nasıl onardı ını görüyordu.ğ

Page 146: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

ini bitirince peçesini yine takıp aya a kalktı. Deli Kurt'aİş ğ ifa gibi gelen bir sesleş

sordu :

- Sipahi ! Acın çok mu ?

- De il !ğ

Gö sündeki dört yaradan ba ka kollarındaki ve yüzündeki çizikler en dayanıklı insanığ ş

bile inletecek çaptaydı. Fakat Gökçen'in ellerinin kendisine de mesi , sesi veğ gözleri

bütün acıları unutturmu tu.ş

Deli Kurt'un hayranlı ı bir kaç kat artmı tı ki, daha arttıracak bir ey oldu. Gökçen ,ğ ş ş

Türkmen be inin baygın o lunu kuca ına alarak kalktı. Bu iri yarı genci , bir kuzuyuğ ğ ğ

ta ır gibi tutuyordu. Deli Kurt'a dönerek :ş

- Bunu çadırına götürüp gelece im , dedi.ğ

Deli Kurt hiç bir ey söylemeden nasıl götürece ini dü ündü ve a kınlıkla bakanş ğ ş ş ş

gözleri , Türkmen'in atına yakla an Gökçen'in onu tek kolundan tutarak üzengiyeş

bastı ını ve yava yava ata binerken yaralıyı da sarsmayarak tek kolu ile kaldırıpğ ş ş

önüne aldı ını gördü. Bu i i en güçlü erkek de ancak bu kadar yapabilirdi.ğ ş

ki ki iyi ta ıyan at yava bir yürüyü le Yassı Tepe'yi a ıp kayboldu ve Deli Kurt ,İ ş ş ş ş ş

gözlerinde de il de beyninin içinde duydu u ye il ı ıkların sarho lu u arasında yalnızğ ğ ş ş ş ğ

kaldı.

SEVG İ

Deli Kurt , büyük bir bitkinlik içinde gözlerini açtı ı zaman ay tepedeydi ve ba ığ ş

Gökçen'in dizlerine yaslıydı. Olup bitenleri çabuk hatırladı ve onun dönmü oldu unuş ğ

görerek ferahlık duydu. Gökçen :

- Ayıldın mı sipahi ? diye sordu ve yanında duran bir tası eline alarak :

Page 147: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Bunu içeceksin , dedi. Yüzü yine peçeliydi. Deli Kurt'un ba ını koluna alarak birazş

kaldırdı. Tası dudaklarına yakla tırarak içindekini içirdi. Bu , tuhaf bir tadımı olan , oş

zamana kadar bilmedi i bir içkiydi. Ne oldu unu sormadı. Gökçen'in ne yaparsa iyiğ ğ

yapaca ına güveni vardı.ğ

Onu ne kadar çok sevdi ini imdi anlıyordu. 'Gökçen ! Sana nasıl gönül verdim , birğ ş

bilsem ' diyecekti. Diyemedi. Böyle aciz ve onun korumasına muhtaç oldu u birğ

zamanda bunu söylemeyi yediremedi. Söylemek için kendini zorladı da...Fakat bo unaş

! Söylemeyecekti.

Bunu söylemek elinden gelmedi ama Gökçen'in sesini duymaktan da kendisini

mahrum edemezdi ya...

- Türkmen o lu nasıl oldu ? diye sordu.ğ

- yidir. imdi çadırında yatıyor. Ama sen daha önce kalkacaksın.İ Ş

Deli Kurt , bu sesle kendinden geçiyordu. Bu seste bir tılsım vardı ki , insanın yüre ineğ

i liyordu. Bu ses kendisine 'kalk' dese Deli Kurt bu yarı ölü halinde bile kalkardı. Fakatş

bu sarho luk arasında bir ey dikkatini çekmi ti. Gökçen , kadere inanmıyordu. Acabaş ş ş

anası gibi o da mı Müslüman de ildi. Sordu :ğ

- Daha önce kalkaca ımı nereden biliyorsun ?ğ

- Yaralarınızdan ve sana daha önce merhem sürmemden...

Gökçen do ru söylüyordu. Bu i bir görü , bir hesap meselesiydi. Böyle oldu u haldeğ ş ş ğ

Deli Kurt , yine sormaktan kendini alamadı.

- Kimin daha önce kalkaca ını ancak Tanrı bilmez mi ?ğ

Gökçen uzun zaman sustuktan sonra cevap verdi :

- Tanrı teker teker bütün insanlarla u ra maz ki...ğ ş

Page 148: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Bunu nerden biliyorsun ?

- çime öyle do uyor...İ ğ

Sustular.Deli Kurt böyle bir bahtiyarlı ı dü ünde görmek de il , hayalinde bileğ ş ğ

tasarlamamı tı. Gökçen'in dizlerinde yatıyor , onun sesini dinliyordu. Gökçen dünyaş

güzeliydi ve bu güzele çözülmez bir sevgiyle ba lanmı tı. Sa lam olsaydı ba ınığ ş ğ ş

böyle bir yastı a dayayabilecek miyi ? Yaralı olmasa Gökçen kendisini onarmak içinğ

çalı acak mıydı ? Birden kendisini yaralayarak bu imkanları hazırlayan Türkmen'eş

içinden bir yakınlık duydu ve yakınlı ın verdi i bir ilgiyle sordu :ğ ğ

- Türkmen'in babası bu i in davasını gütmez mi ?ş

- Kimseye bir ey söylemeyecek.ş

- Be in o lu olup bitenleri söylemeyecek mi ?ğ ğ

- Kimseye bir ey söylemeyecek.ş

- Nerden biliyorsun ?

- Ben kendisine öyle dedim.

Bu sözde öyle bir keskinlik vardı ki , 'Ben ona buyruk verdim , söylemez' demeye

benziyordu. Deli Kurt , sözün gerçek manasını anlamı tı. Evet , söyleyemezdi. Çünküş

Türkmen be inin o lu da Gökçen'i seviyordu.ğ ğ

Gözlerini gök yüzüne dikerek bir müddet dü ündü. Güne do acak , bu anın güzelli iş ş ğ ğ

kalmayacak , bundan daha berbat olarak da gün aydınlı ında belki kendisini görenlerğ

bulunacaktı. Gökçen sanki onun aklından geçenleri anlamı tı :ş

- Sana çadır getirdim Sipahi , dedi. Gün do madan içine girecek , güne batıncayağ ş

kadar çadırda kalacaksın. Gün ı ı ı sana iyi gelmez.ş ğ

Page 149: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Bunu söyleyerek Deli Kurt'un ba ını dizinden yere koydu ; Kalktı. Yanında bir ikiş

kazık , ipler ve çadır vardı. Oldukları yerin biraz ötesinde bu küçük çadırı kurdu. Yere

bir keçe serdi.

Bütün bunları , Türkmen be inin o lunu götürdükten sonra dönerken getirmi ti.ğ ğ ş

Gökçen çok hızlı ko ar , hiç yorulmazdı. Deli Kurt'un yanına bir an önce dönebilmekş

için omuzunda bu a ır yükler oldu u halde ko a ko a Yassı Tepe'ye gelmi ti.ğ ğ ş ş ş

Çadırı kurduktan sonra Deli Kurt'a acayip içkiden bir kaç yudum daha içirdi. Yaralarına

yeniden merhem sürdü. Sonra Deli Kurt'un ba ını dizine koyarak :ş

- Gün do arken çadıra girip bütün gün uyuyacaksın. Ak am olunca kalkıpğ ş

yürüyeceksin , dedi.

Gökçen , bunları söyledikten sonra kaval çalmaya ba ladı. Çok hafif çalıyor ve buş

sefer ezgiler Deli Kurt'un daha önce i ittiklerine benzemiyordu. Bu ses onun içini birş

ho ediyordu. imdi kendisinde bir ba kalık , tatlı bir uyu ukluk duymaya ba lamı tı.ş Ş ş ş ş ş

Bu büyücü kız yine ne tılsım etmi ti ? te gözleri kapanıyor , kendisini ba ka birş İş ş

aleme geçer gibi hissediyordu. Bu kaval kendisine ninni mi söylüyordu ? Koca sipahi ,

bir çocuk gibi ninni ile uyur muydu ?

Dalmak üzere oldu unu anlayarak uyumamaya çalı tı. Uyursa Gökçen'in dizlerindeğ ş

yatmak bahtiyarlı ını duyamayacaktı.Fakat yalnız bu bahtiyarlıkğ bile uurunu almaya ,ş

onu kendisinden geçirmeye yeterdi. Fazla olarak bu büyülü kaval sesi bütün iradesini

alıyordu.

Deli Kurt daha çok dayanamadı. stemeyerek gözlerini kapattı. Fakat kavalın sesiniİ

hala duyuyordu. Ses hem uzakla ıyor , hem de gürle iyordu. Bir perdenin arkasındanş ş

geliyor gibiydi. Gitgide güzelle iyor , gönül çalkantıları yaratıyordu. Deli Kurt enş

bahtiyar duygu ile a lamak istiyordu. Kaval sesi uzakla ırken onun kaybolmasığ ş

ihtimalinin yüre ine verdi i bir korku içinde kaldı. 'Kaval dinmesin' diyecekti. Fakatğ ğ

demeye gücü yetmedi. Birden kendisini kapkara sonsuz bir bo lu un içinde görerekş ğ

acındı. Sonra ortalı ın ye il bir ı ıkla doldu unu anlayarak ferahladı. Ye il , her yeriğ ş ş ğ ş

Page 150: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

aydınlatmı , her eyi göstermeye ba lamı tı. Ye ilin aydınlattı ı her eyde ye ildi.ş ş ş ş ş ğ ş ş

Deli Kurt , içinde anlatılmaz bir haz duydu u ve her eyi kaybetti.ğ ş

Gözlerini açtı ı zaman ortalık lo tu. Küçük bir çadırın içinde yatmakta oldu unuğ ş ğ

görüp her eyi hatırladı. Fakat bu çadıra nasıl girdi ini bilmiyordu. Belliydi ki Gökçen ,ş ğ

kendisini em ve kavalla uyuttuktan sonra buraya ta ımı tı. O ince , uzun genç kızş ş

,çelik gibi kuvvetliydi.

***

Deli Kurt daracık çadırını incelemeye ba ladı. Tavanı yerden iki ar ın yükseklikteydi.ş ş

Sa lam kuruldu u belliydi. Kendisi kalın bir keçenin üstünde yatıyordu. nce bir keçeğ ğ İ

de kendi üstüne örtülmü tü.ş

Ya acaba kendi durumu nasıldı ? Deli Kurt , kendisini öyle bir yoklayınca iyiş

oldu unu hissetti. Gö sündeki yaralarda çok hafif bir sızlama vardı. u ba ındakiğ ğ Ş ş

a ırlık olmasa iyi oldu una hükmedecekti. Ama bu a ırlık bütün kuvvetini alıpğ ğ ğ

götürüyordu.

Bir aralık çadırın kapısı yava ça aralanıp Gökçen Gözüktü. Yüzü peçeliydi.ş

- Uyandın mı Sipahi ? diye sordu.

Ah bu ses , bu anlatılamayacak kadar güzel ses !... Bu ses ölüleri bile diriltirdi. Deli

Kurt , kendisini çok kuvvetli hissetti ve kalkmaya davranarak :

- Biraz önce uyandım , dedi.

Gökçen'in kısa buyru u i itildi :ğ ş

- Kalkma !

Sonra bir tas uzattı :

- Bunu iç !

Page 151: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt , onu içince bir ferahlık duydu ve Gökçen konu sun diye bekledi. Onun herş

konu masında , sesinin tılsımı ile Deli Kurt'un sevgisi ve hayranlı ı artıyor , i in tuhafış ğ ş

u ki, sevgi ço alsın , ta ıyamayaca ı bir yük haline gelsin de kendisini ezsin diye birş ğ ş ğ

istek duyuyordu.

Deli Kurt'un gizli iste i yerine geldi. Gökçen soruyordu :ğ

- Kendinde bir kızı ma , bir sıcaklık duymaya ba ladın mı ?ş ş

- Evet..

- Gün batımına bir ey kalmadı. Güne çekilince yıkanacakş ş ve iyile eceksin !ş

Bu kızın yanında o kadar ola anüstü eyler görmeye alı mı tı ki , hiç bir ey sormadı.ğ ş ş ş ş

Yalnız içinde büyük bir bahtiyarlık oldu unun farkına vardı.ğ

Küçük çadırın içi kararmaya ba larken Gökçen , büyük bir ustalıkla çadırı söktü. Deliş

Kurt , o zaman sadık atının da biraz geride kendisini bekledi ini gördü. Gökçen dizğ

çökerek Deli Kurt'un ba ını koluna aldı,onu kaldırdı. Demin ba layan kızı ma veş ş ş

sıcaklık artmı tı. Kız , iki eliyle koltuklarından tutarak koca sipahiyi tüy gibi aya a dikti.ş ğ

Deli Kurt , biraz önce umdu u kadar kuvvetli olmadı ını anlamı tı. Ba ı dönüyordu.ğ ğ ş ş

Gökçen'e yaslandı.

Onun yardımıyla bir kaç adım atarak ata yakla tı. Niçin yakla tı ını bilmiyor , yalnızş ş ğ

Gökçen'e itaat ediyordu. Ata bindirilece ini anlamı tı. Fakat imkanı yok , yapamayacakğ ş

, utanacaktı. Bir sipahi için ata binememek ne acı eydi !ş

te o zaman bir ola anüstülük daha oldu. Ba ı biraz dönmekte olan Deli Kurt ,İş ğ ş

dü üyorum sandı ve yükseldi ini hissetti. Ne oldu unu anlamadan kendisini atınınş ğ ğ

üstünde buldu. Bir elini , Deli Kurt'un sırtına destek yapan Gökçen , öteki eliyle

dizginleri ona veriyordu. Demek ki bu suna boylu kız, Deli Kurt'u kandırarak ata

yerle tirilmi , bunu yaparken de yaralının hiç bir yerini acıtmamı tı. imdi gemindenş ş ş Ş

yakaladı ı atı yava yava bir yere do ru ilerletiyordu. Nereye oldu unu Deli Kurtğ ş ş ğ ğ

Page 152: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

bilmiyor , bir ey de sormuyordu. Gönlünde bu kıza kar ı duydu u sevginin yanına ikiş ş ğ

gündür bir de saygı eklenmi ti. Herkesin korkulacak bir canavar diye çekindi i buş ğ

peçeli kız gerçekte çok iyi bir insandı. Bir peri kadar güzel , pars gibi güçlü , aynı

zamanda bilgili ve yüzünü göstermedi i için de manalı idi.ğ

Yassı Tepe'nin ete indeki tümse i a ınca durdular. Burada üç dört a acın sı ınakğ ğ ş ğ ğ

haline getirdi i bir yerde büyük bir ta oluk gürlüyordu. Oluk , iki üç insanı alacakğ ş

kadar geni likte ve önünde kuyu gibi bir çukur vardı. Gökçen buraya niçin geldikleriniş

anlattı :

- Bu kuyudan bir su kaynar sipahi ! Dertlere ifadır. imdi olu u bu suylaş Ş ğ

dolduraca ım. çinde yıkandıktan sonra bir defa merhem sürüp em içirece im , yarınğ İ ğ

sabaha kadar bir eyin kalmayacak...ş

Kuyunun ba ında , kütükten oyulmu bir kazan duruyordu. piyle sarkıtarak suş ş İ

çekmeye , olu a bo altmaya ba ladı. Epey derin olan kuyudan bu büyük tahtağ ş ş

kazanla on be , yirmi defa su çekti i halde hiç bir yorgunluk belirtisi göstermiyordu.ş ğ

Oluk dolunca hızla geriye dönerek Yassı Tepe'ye gitti ve ne olacak diye bekleyen Deli

Kurt'un silahlarını getirerek yere koyduktan sonra :

- Sipahi ! imdi ben obaya kadar gidece im. Buraya ,hiç kimse u ramaz ama yine deŞ ğ ğ

pusatlarını yanına bırakıyorum. Sipahi oldu u için bunlarla kendini daha güvendeğ

hissedersin. Ben gelinceye kadar oluktaki suya girip yıkan. Bunlarla da kurulanırsın ,

dedi ve birkaç büyücek çevreyi Deli Kurt'a uzattı. Sonra , tahta kazanı yine kuyuya

daldırıp çıkardıktan sonra ipini çözdü. Dolu kazan elinde oldu u halde :ğ

- Atına binmeye izin verir misin ? diye sordu.

- zin almana lüzum yok. Her eyim senindir.İ ş

Deli Kurt'un sesinde sevginin ve minnettarlı ın ahengi titriyordu.ğ

Gökçen , usta bir çeri gibi ata sıçradı. Yine usta bir çeri gibi e ilerek su dolu kazanığ

kaldırıp aldı. Deli Kurt merakla :

Page 153: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- O suyu nereye götürüyorsun ? diye sordu.

- Türkmen be inin o luna...ğ ğ

Deli Kurt , birden bire içinde yaman bir kıskançlık ate inin yandı ını duydu. Onunlaş ğ

dövü memi olsaydı 'Gitme' diye haykırabilirdi. Gökçen , kendisini baya ı bir kininş ş ğ

tutsa ı sanmasın diye sustu. Bununla beraber o büyücü kız , sipahinin gönlündenğ

geçenleri anlamamı de ildi. Belki de yatı tırmı olmak için u sözleri söyledi :ş ğ ş ş ş

- Onun yaraları seninkinden daha a ır sipahi ! Senin gibi suya girip çabuk iyile mezğ ş

ama bu su , yaralarının üzerine dökülmekle biraz kendine gelir...

Deli Kurt bir ey söylemedi ve Gökçen , Yassı Tepe'yi a tıktan sonra soyunarak ılıkş ş

suya girdi.

Kız, do ru söylemi ti. Suyun içinde farkına varılacak ekilde iyile iyordu. Su ılık oldu uğ ş ş ş ğ

halde biraz önce bütün gövdesinde duydu u sıcaklıktan eser kalmamı tı. Oynakğ ş

yerlerindeki a rılar da geçmi ti.ğ ş

Kendisini güçlü duyuyordu. Oluktan çıkarak Gökçen'in verdi i çevrelerle kurulandı.ğ

Yava yava giyindi. Hatta kılıç ve sada ını da takındı. Kendisini denemek için bir kaçş ş ğ

adım yürüdü. Yine arık ve bitkindi ama artık ba ı dönmüyor , dünyaya küskün gözleş

bakmıyordu. Acıkmı tı da. Demek ki sa lı a dönüyordu.ş ğ ğ

Biraz oturdu. Sonra kalkıp biraz gezindi. Oradan a ır a ır ilerleyerek Gökçen'in herğ ğ

zaman oturdu u a acın altına vardı , oturdu.ğ ğ

Koyunlar da çökmü ler , a a ıdaki düzlü e yayılmı lardı. Gökçen'i beklemeye ba ladı.ş ş ğ ğ ş ş

Deli Kurt , o zamana kadar en tatlı bekleyi in dü man beklemek oldu unu sanıyordu.ş ş ğ

Bu ak am , sevgiliyi beklemenin daha tatlı oldu unu anladı. Gecenin ok ayıcı esintisiş ğ ş

arasında , yıldızların titre ti i gö e bakarak : 'Gökçen'i burada ölünceye kadarş ğ ğ

bekleyebilirim' diye dü ündü.ş

Page 154: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

KUTLU GECE

Gökçen döndü ü zaman Deli Kurt , dünyaya yeniden gelmi kadar sevinçliydi. Bunuğ ş

yüzünden yahut davranı ından belli etmiyordu ama içi içine sı mıyordu. Bu sevinçş ğ

arasında yeni bir eyin farkına varmı tı. Gökçen'in yanında iken bir çok eyleriş ş ş

hatırlamıyordu. imdi de öyle olmu tu. Yaralarına gene o merhemden sürüldü ünü ,Ş ş ğ

o içkiden bir kaç yudum içirildi ini biliyordu. Fakat ba ını Gökçen'in dizlerine nasılğ ş

koydu u aklına gelmiyordu. Kendi mi yatmı tı , yoksa kız mı yatırmı tı , bunu bir türlüğ ş ş

hatırlamıyordu. Büyüleniyor mu idi ? Hasta mı idi ? Bir eyler oluyordu ama anlamıyorş

, anlamak için de kendisini zorlamıyordu. O kadar büyük bir bahtiyarlı ın içindeğ

yüzüyordu ki , bir adım ilerisini görmüyor , bir an sonrasını dü ünmüyordu.ş

Güzel , serin bir geceydi. Ay do madı ı için ortalık karanlıktı. Fakat Deli Kurt ,ğ ğ

kendisinin ı ıklar arasında yattı ını biliyordu. Ay , u tepenin ardında idi. Biraz sonraş ğ ş

do acaktı. Ayınkinden bin kat güzel olan ye il ı ıklar ise hemen yanıba ında idi veğ ş ş ş

kendisinden bir peçe ile ayrılmı bulunuyordu.ş

Sevimli sarı ayı çok görmü , onun ı ıklarından çok faydalanmı tı. Ye il ı ıklar iseş ş ş ş ş

yarım yamalak iki defa görmü , daha do rusu görür gibi olmu tu. Acaba bu geceş ğ ş

onları doya doya , kana kana görebilecek miydi ?

Deli Kurt , kendisini yolculuk yapabilecek kadar güçlü hissediyordu. Yarın ayrılması

mukadderdi. Gökçen de böyle söylemi ti. Gururuna dokunmakla beraber , buradaş

biraz daha kalabilmek için yaralarının çabuk iyile memesini gizliden gizliye istedi ininş ğ

farkında idi.

Asker oldu u için her eyi asker kafası ile dü ünmeye alı ıktı. Gökçen'e kar ı duydu uğ ş ş ş ş ğ

sevgiyi de askerce dü ünüyordu. Bu sevgi bir sava tı. Sava oldu u için de kıyasıyaş ş ş ğ

bir u ra ma, kar ı taraf ne kadar kuvvetli olursa olsun sonuna kadar bir didi meğ ş ş ş

gerekti. Sevdi ini söylemek teslim olmak demekti. Hiç insan son kozlarını oynamadanğ

yenilmeyi kabul eder , teslim olur mu ?

Page 155: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt , bütün bahtiyarlık kasırgası arasında bunları dü ünüyor , fakat kendisiniş

içinden dürten kuvvete kar ı gelemeyece ini anlıyordu. Adeta istemeksizin :ş ğ

- Gökçen ! Oba be inin o lu seni çok seviyor , dedi.ğ ğ

Bunu 'Ben seni çok seviyorum' diyemedi i için söylemi ti. Sözlerinin nasıl bir tesirğ ş

bıraktı ını anlayacak kadar zaman geçmeden kızın büyülü sesi duyuldu.ğ

- Oba be inin o lundan ba ka birisini de söyleyemez misin sipahi !ğ ğ ş

Deli Kurt , zevk ve heyecandan titredi. Gene sarho olmu , kendisine sarho lu unş ş ş ğ

çekinmezli i gelmi ti. Cevap verdi :ğ ş

- Söyleyebilirim !

Gökçen , konu ulmasını istemedi i konular gelince susardı. Bu sefer öyle yapmayarakş ğ

sordu :

- Bu bir sipahi mi ?

- Evet !

- Adı Murad mı ?

- Evet !

Gökçen , dizinde yatan yaralının yüzünü ok adı ve Deli Kurt bu ok ama ile adetaş ş

kendinden geçti. Hayatı boyunca böyle bir zevk görmemi ti. Kendisini cennetteş

sanıyordu. Tatlı bir baygınlık arasında :

- Gökçen , dedi bana gözlerini gösterecek misin ?

Page 156: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt , bunu bir ülkü edindi i için sormu tu. Yoksa o bakılmaz gözleriğ ş

göremeyece ini , Gökçen'in göstermeyece ini biliyordu. O halde alaca ı cevap kesinğ ğ ğ

bir 'Hayır' olacaktı. Fakat Gökçen 'Hayır' diye cevap vermedi :

- Bu gece göreceksin , dedi

Deli Kurt inanamıyor , yanlı i ittim sanıyordu :ş ş

- Bu gece mi ? diye sordu.

Bu gece sipahi...Birazdan istedi in olacak...ğ

Deli Kurt bahtiyarlıktan bitkindi. Dünya güzelinin gözlerini görerek onun dizlerinde

ölmek...Artık ba ka bir ey dü ünemiyordu.ş ş ş

Gökçen uzun uzun sustuktan sonra :

- Sipahi dedi. Beni gördükten sonra ne olacak ?

Deli Kurt cevap verdi :

- Bir zaman benim iyile memi bekliyeceksin...ş

- Sonra ?

- Sonra seninle ok atıp yarı ıp güre ece iz...ş ş ğ

Gökçen'in sesi büsbütün büyüledi :

- Okun belki okumu a ar. Atın belki atımı geçer. Ama güre te mutlaka yenilirsin...ş ş

- kisini kazanmam yetmez mi ?İ

Gökçen , iir haline gelmi ti :ş ş

Page 157: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Senin için yeter sipahi...Fakat sen evlisin...

Deli Kurt , o zaman içindeki acının nerden geldi ini kavradı ve büyük bir çaresizlikğ

içinde :

- Dinimize göre bir erke in iki evde i olabilir, diye cevap verdi.ğ ş

Kız , büsbütün güzelle en sesiyle sordu :ş

- Evdeki hatunun buna ne der ?

Deli Kurt , yanındaki dünya güzelinin kendisini benimsedi inin farkında de ildi. Oğ ğ

kadar büyük bir bahtiyarlık duyuyordu ki , duyguları ve dü ünceleri ba kaş ş

zamandakilere hiç benzemeyen bir ekilde i liyordu. Belki de ne söyledi inin farkındaş ş ğ

olmadan cevap verdi :

- Hiç bir ey demez.ş

- Üzülmez mi ?

Deli Kurt , o zaman Satı Kadın'ın sözünü hatırladı. Gökçen Kız'ın bütün sert ve yabani

görünü üne ra men çok iyi yürekli oldu unu söylemi ti. te , dedi i çıkıyor , buş ğ ğ ş İş ğ

kadar derin bir gönül i inde ba ka birisinin kendisi yüzünden kırılmasını istemiyordu.ş ş

Deli Kurt , bu güzel gecede yabancı bir kızın dizlerinden yatarken evdeki Melek

Hatun'u hatırladı. Huyu ve yüzü ile gerçekten bir melek kadar güzel olan o sadık ve

vefalı kadın gözünün önüne gelince içi sızladı. Fakat o kadar büyülenmi , Varsakş

kızının sevgisine o kadar tutulmu tu ki , onu daha fazla dü ünmesine imkan yoktu.ş ş

Artık kendi kendisine buyruk olmadı ını anlıyordu. Kendisini ölümden kurtaran buğ

yi it kızın tutsa ı olmu tu. Bu öyle bir kızdı ki , güzellikte e i bulunmadı ı gibi kuvvetğ ğ ş ş ğ

ve cesarette de örne ine rastlanmazdı. Daha biraz önce okta ve yarı ta beni geçsenğ ş

bile güre te mutlaka yenilirsin diye meydan okumamı mıydı ?ş ş

Page 158: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Bu sözler bir övünme de ildi. Oba be inin o lunu tek kolu ile kaldırarak atın üzerineğ ğ ğ

nasıl aldı ını görmü tü. Kendisini de o ekilde kavrayarak kaldırmı tı. Kolunun buğ ş ş ş

gücü neyse ne ama hele o gözlerindeki kuvvet... Deli Kurt , tatlı bir uyu ukluk içindeş

kendinden geçmek üzereydi. Toparlanmaya çalı tı ve nasıl söyledi ine kendisinin deş ğ

a tı ı kolaylıkla :ş ş ğ

- Gökçen , dedi. Yanıklık canıma de di. Sensiz ya ayamam. Beni ölümden kurtardı ınğ ş ğ

gibi ruhsuz bir ölü gibi ya amaktan da kurtarır , evde im olur musun ?ş ş

Sonra onun sustu unu görerek tamamladı :ğ

- Karası'daki hatun buna bir ey demeyecek , üzülmeyecektir.ş

Uzun , Deli Kurt'a pek uzun gelen bir zaman geçti. Gökçen cevap vermiyordu.

Umutsuzlu a kapılmak üzereydi. Birden bire onun en güzel sesiyle 'Peki !' dedi iniğ ğ

i itti. Bunu söylerken Deli Kurt'un yüzünü de hafifçe ok amı tı.ş ş ş

Yaralı sipahi , her eyi unutmu tu. Nerede oldu unu , niçin burada bulundu unuş ş ğ ğ

hatta kendisinin kim oldu unu bile unutmu tu. Anlatılmaz sevinçli duygular arasındağ ş

ba ka bir dünyada ya ıyordu. Ki i o lu Cenette de ancak bu kadar bahtiyar olabilirdi.ş ş ş ğ

Fakat bu bahtiyarlı ın son ucuna varmak için Gökçen'in gözlerini de görmesi lazımdı.ğ

O gözlere bakanların öldü ünü biliyordu. Bu kadar kutlu bir gece geçirdikten, buğ

kadar sevdi i dünya güzelinin dizlerinde yattıktan , onun kendisiyle evlenmeye razığ

oldu unu i ittikten sonra yeryüzünde ba ka ne dile i kalırdı ki ? Artık ölüm seve seveğ ş ş ğ

katlanaca ı bir eydi. Bu kadar bahtiyarlı ı tatmak , do rusu ölüme de erdi.ğ ş ğ ğ ğ

Zaten ölüm korkulacak bir nesne de ildi ki...Tımarlı sipahiydi ve i i gücü canğ ş

pazarında alı veri etmekti. Bir kaç defa ölümle yüz yüze gelmi , ölmemi ti.ş ş ş ş

Ölebilirdi. Bir sipahi ölmekle kıyamet kopmazdı ya...

Bu son tadı tatmak için heyecanlı bir sesle :

- Gökçen ! Artık gözlerini göster ! diye yalvardı.

Page 159: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Gökçen bir ey söylemedi. Bir eliyle Deli Kurt'u ba ının altından tutarak kaldırdı.ş ş

Çimenlerin üzerinde oturmu oldukları halde kar ı kar ıya idiler. Dünya güzelininş ş ş

billurdan sesi i itildi.ş

- Ba ını e !ş ğ

Deli Kurt bakı larını yere çevirdi. Gökçen peçesini çıkardı ve son buyru unu verdi :ş ğ

- Ba ını yava yava kaldırarak bana bak !ş ş ş

Hiç bir eyden korkusu olmayan Osmanlı sipahisi korku ve heyecandan titreyerekş

ba ını yava yava kaldırdı. Kama tırıcı bir ı ı ın gözlerine ve içine dolaca ını sezerekş ş ş ş ş ğ ğ

önce Gökçen'in çenesini , sonra dudaklarını gördü. Göz göze gelince ok yemi gibiş

sarsılarak ve ejderha görmü çocuk gibi titreyerek :ş

- Aman Allahım ! diyebildi. Bunu gayet yava ve kısık bir sesle söylemi , çünküş ş

bütün gücü kesilmi ve a kınlıktan aklı ba ından gitmi ti. Ba ıracak kuvveti olsaydış ş ş ş ş ğ

bütün çevrede yankılanacak bir kükreyi le haykırırdı. Bir çift çekik ye il göz ı ıkş ş ş

saçarak kendisine bakıyor , bütün iradesini yok ediyor , gözlerini kama tırıyor , Deliş

Kurt'u zevkten bayıltacak hale getirirken , korkunç ekildeki yırtıcı bakı larıyla daş ş

titriyordu.

Deli Kurt bütün dirli inde böyle korkunç ey görmemi ti. Bakamıyor , korkudanğ ş ş

sarsılıyordu. Fakat bu kadar güzel ey de görmemi ti. Bakmaya doyamıyor , sarhoş ş ş oluyordu. Tekrar 'Aman Allahım ' diye inledi. çine bir baygınlık gelmi ti. Yıkılacaktı.İ ş

Onun :

- Elinle gözlerini kapa , diyen sesini duydu , kapadı.

Kapadı ama kızın ye il gözlerinden çıkan ye il ı ık bütün benli ini o kadar sarmı tı ki ,ş ş ş ğ ş

gözleri kapalı oldu u halde yine ye il bir bo luk görüyordu. Birden Gökçen'in eliniğ ş ş

kendi bile inde hissetti. Gözlerini kapayan elini yava yava çekerken 'Bana bak'ğ ş ş

diyordu.

Page 160: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt yeniden baktı ve içine anlatılması imkansız bir hazzın doldu unu duydu. Buğ

gözlere dayanılmazdı. Yava ça :ş

- Artık ölmek istiyorum , diyebildi. Gökçen gülümsedi. Gülümseyince yırtıcılı ığ

kaybolan fakat ı ıkları kuvvetlenen gözlerini Deli Kurt'un gözlerinden ayırmadan cevapş

verdi :

- Ya ayacaksın...ş

Gerçekten de Deli Kurt , içinde bir ba kalık bir ferahlık duymaya ba lamı tı. Böyleş ş ş

oldu u halde onun gözlerine uzun zaman bakamayarak ba ını e di. O zaman Gökçenğ ş ğ

çenesinden tutarak onun ba ını kaldırdı :ş

- Artık alı tın . Gözlerini kaçırma ! dediş

Evet , alı mı tı. Ölmeden , bayılmadan , yıkılmadan bakabiliyordu. Fakat yine de buş ş

bakı belalı bir eydi. Bu kadar güzel gözlere bakmak , sonra da ölmemek... Ya hele oş ş

ı ıklar... Gökçen , evlenece im erke i gözlerime bakmaya alı tırırım demi ve dedi iniş ğ ğ ş ş ğ

yapmı tı. Deli Kurt artık kendisinde ayakta duracak de il , oturacak kuvvet bileş ğ

kalmadı ını anlıyordu. O zaman Gökçen eliyle onu yine dizlerine yatırdı ve artık Deliğ

Kurt'a bakmayarak gözlerini ufka dikti. Ay do uyordu. Peçesini örtmemei ti. Deliğ ş

Kurt , ba ını kıpırdatmadan hem ı ıklı gözlere hem aya bakıyor , nasıl olup da buş ş

kadar güzel bir yüzün yaratılmı oldu una a ıyordu. nsanı dize getiren gözleri veş ğ ş ş İ

gönüllere i leyen sesiyle Gökçen Tanrının büyüklü üne ve en büyük tanıktı. Tanrı onuş ğ

herhalde dü ünerek ve överek yaratmı tı.ş ş

Yabani ve umursamaz görünü ü altında bu kız , gö sünün içinde en duyguluş ğ

yüreklerden birini ta ıyordu. nsanların bildi i bir çok eyi bilmiyor, bilmedikleri birş İ ğ ş

çok eyi biliyordu. Ola anüstü kuvvetleri vardı. Fakat i te o da u dizlerinde yatanş ğ ş ş

yaralı ve yakı ıklı sipahiye gönül vermi ti. Zaten öyle olmasaydı Deli Kurt , dayanamazş ş

, ötekiler gibi ya çıldırır ya ölürdü.

Gökçen birden kavalını dudaklarına götürüp bir eyler çalmaya ba ladı. Her zamanş ş

güzel ve dokunaklı çalardı ama bu geceki ezgileri büsbütün ba kaydı.ş

Page 161: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt , bu kadar güzel bir gecede , bu kadar güzel ayı seyrederek bir dünya

güzelinin dizlerinde yatmı oldu u halde onun korkunç güzelli ine baka baka ,ş ğ ğ

gözlerinden saçılan ı ıkları içe içe e siz kavalının sesini dinliyor , ya amanın tadınış ş ş

çıkarıyordu.

Gökçen çaldı , çaldı. Deli Kurt'u büsbütün sarho etti. Sonra kavalı bırakarak billurş

sesiyle bir türkü okumaya ba ladı :ş

Gönül , kader adında

Bir tuza a atılmı .ğ ş

Gönül bir çok duygudan

Ve oddan yaratılmı .ş

Yasa neymi , anlamaz ;ş

Tasa çeker , inlemez,

Gönül ferman dinlemez,

Çünkü a ka satılmı .ş ş

Gönül için acı ne ?

Her söz gider gücüne.

Gönüllerin içine

Biraz a u katılmı ...ğ ş

Page 162: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Gökçen do ru söylüyordu bu kadar büyük bir bahtiyarlık gecesinde bilr Deli Kurt ,ğ

gönlünün bir yanında a u katılmı bir nokta oldu unu seziyordu. Fakat birbirindenğ ş ğ

üstün güzellikler arasında bunu içinden sildi. Kendisini , Gökçen'in güzelli ineğ

kaptırarak ba ka bir aleme daldı. Uyku , baygınlık , sarho luk arasında bir durumaş ş

dü erek hayatının en kutlu gecesini geçirdi.ş

Dünya güzeli Gökçen ise sabaha kadar hiç kıpırdamadan çelik gibi yaradılı ınınş

verdi i bir dayanıklılıkla, dizlerinde yatan yaralıyı bekledi...ğ

KAYBOLAN S PAH İ İ

Deli Kurt , köyüne bitkin bir gönülle dönmü tü. Sevginin ve bahtiyarlı ın bitkinli i...ş ğ ğ

Oldukça da arıklamı ve yüzü süzülmü tü. Çakır onu görünce :ş ş

- Neredeydin be Deli Kurt ? Seni ölmü biliyorduk , sarılmı ve Deli Kurt'un boynundaş ş

olan eli,giyiminin üzerinden sol omuzundaki yaranın yerini anlayarak :

- Yaralı mıydın ? diye sormu tu.ş

Deli Kurt altı aydır olup bitenleri nasıl anlatabilirdi ? Karaman Elinden dönü teş

'Köylüler em sürdüler' cevabı ile dövü tü ünü , bu dövü te yeniçerinin öldü ünü ,ş ğ ş ğ

ama kendisinin de yaralandı ını , köylülerin iki ay kendisine baktı ını , dönü ündenğ ğ ş

bir müddet sonra kimseye haber vermeden Yassı Tepe'ye gitti ini , orada Gökçen'iğ

gördü ünü , Oba Be inin o lu ile vuru tuklarını ve imdiki yaralarını da bu dövü teğ ğ ğ ş ş ş

aldı ını söyleyebilir miydi ? Fakat Çakır bir türlü bırakmıyor , boyuna soruyordu. Deliğ

Kurt'un kaçamaklı cevaplarından üphelenmi , i in içinde i oldu unu anlamı tı.ş ş ş ş ğ ş

Çakır , bir gönül i ine , izinsizce Karaman ülkesine gitmeye hatta bir yeniçeriş

öldürmeye o kadar ehemmiyet vermezdi. Deli Kurt'un herhangi bir tesadüfle bir

Osmanlı ehzadesi oldu unu ö renmesinden korkardı.Daha kötü olarak daş ğ ğ

ba kalarının , onun ehzade oldu unu bilmelerinden çekinirdi. Çünkü o hala merhumş ş ğ

sa Be 'in hatırasına sadıktı.İ ğ

Page 163: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt'un yarasını görünce onun bazı eyler sakladı ını anlamakta gecikmedi.ş ğ

Çünkü ilk yara kılıç , kargı , yahut ok yarası de ildi. Üstelik da lanmı tı da...Deli Kurtğ ğ ş

galiba Karamanlılara tutsak olmu tu o zaman diye dü ündü ve artık üstelemedi.ş ş

Deli Kurt, a a ı yukarı altı ay sonra ikinci defa yaralı olarak yurduna dönüyordu.ş ğ

Belinde yeni bir bıçak vardı. Bunu Gökçen vermi ti. O da kendi bıça ını Gökçen'eş ğ

bırakmı ve ne zaman , nasıl gelebilece ini anlatmı tı. Gökçen , o billur sesiyle :ş ğ ş

- Sen sa oldukça seni bekleyece im , demi ti.ğ ğ ş

Deli Kurt , sipahiydi. Emir kuluydu. Öyle seferlere çıkabilirdi ki yıllarca gelmesi imkan

olmazdı. Bunu dü ünerek:ş

- Gelmem uzarsa sa olup olmadı ımı nerden bileceksin ? diye sormu tu. Gökçenğ ğ ş

kısaca :

- Bilirim , diye cevap vermi ti.ş

Gerçekten de bilirdi. O , birçok gizli eyleri bilen bir büyücü de il miydi ? Sonraş ğ

vedala ıp ayrılmı lardı. Gökçen , Yassı Tepe'nin doru undan onu u urlamı tı. Deli Kurtş ş ğ ğ ş

son dönemeci kıvrılırken Yassı Tepe'ye bakmı , orada duran Gökçen'i görerek kılıcınış

çekip onu selamlamı , Gökçen de elindeki kavalı sallayarak kar ılık vermi ti. Bu kadarş ş ş

uzak bir mesafeden bile Deli Kurt , onun gözlerindeki ye il ı ıkları görmü tü.ş ş ş

***

Deli Kurt , bu yıl da çok sert geçen kı ı hiçte sıkıcı bulmadı. imdi nerede olursaş Ş

olsun gönlü umutla doluydu. Dünya güzeli Gökçen kendisini bekleyece ini söylemi ti.ğ ş

Köyde her ey her zaman oldu u gibi geçip giderken bir nokta köylülerin dikkatiniş ğ

çekti. Tımarlı sipahi Murad, köyün güzel kaval çalan ya lı çobanından ders almayaş

ba lamı tı. Ona uzun uzun yanık havalar çaldırarak dinliyor , sonra kendisi en basitş ş

ezgileri me ketmeye ba lıyordu. Böyle bir teklif kar ısında kalaca ını hiç bir zamanş ş ş ğ

aklına getirmemi olan çoban sevinçle ve istekle ö retiyordu. Deli Kurt , çabukş ğ

Page 164: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

ö reniyordu. Gökçen de çalıyor diye kavalı o kadar sevmi ti ki , iyi bir kavalcığ ş

olmamasına imkan yoktu.

Bazan kar ya arken kırlara çıkıyor , fırtınanın u ultuları arasında kaval çalıyor ,ğ ğ

Gökçen'e sesleniyordu.

Gökçen bunları duyuyordu. Uzun yolların , da ların , derelerin ötesinden Deli Kurt'unğ

çaldı ı kavalı i itiyordu. Çünkü onun ola anüstü kuvvetleri vardı. Gönüllerden çıkanğ ş ğ

duyguları , beyinlerden fırlayan dü ünceleri bilirdi.ş

Deli Kurt da Gökçen'in kavalla kendisine verdi i cevapları duymaya ba ladı. Bunuğ ş

kendi kudretiyle duyuyor de ildi. Gökçen'in kudreti ona bu sesleri duyuruyordu.ğ

***

lkbahar gelirken Deli Kurt'un Gökçen'e kavu mak umudu yeni bir sefer buyru u ileİ ş ğ

suya dü tü. Osmanlı Padi ahı kinci Murad Be , Semendire üzerinde yürüyüş ş İ ğ ş emretmi ti. Sırb'ın yaptı ı iki yüzlülü ün cezası verilecekti. Osmanlı ordusu Edirne'deş ğ ğ

toplandıktan sonra hızla yürüyü e geçmi , Rumeli'den gelen kuvvetleri de alarakş ş

Sırpların ba kenti Semendire üzerine yürümeye ba lamı tı. Sırp Be i Brankoviç , Türkş ş ş ğ

ordusunun ne oldu unu iyi biliyordu. Bundan dolayı iyice berkitti i ehirdeğ ğ ş

duramamı , Sırp ordusunun ba bu lu unu o luna bırakarak kendisi Macaristan'aş ş ğ ğ ğ

kaçmı tı.ş

Semendire haziran sonunda ku atıldı. Bu Sırb'ın bir akçalık bile de eri yoktu , amaş ğ

sa lam kalenin ardında bütün ordusunu toplamı oldu u için dayanıyordu. Yoksa Sırpğ ş ğ

Sındı ı'nda , Kosova'da yaptı ı gibi meydan sava ına çıksa bir iki saatte i i bitirilir ,ğ ğ ş ş

ordusu yok edilirdi. Zaten u Rumeli'deki milletler arasında dayanıklı hangisi vardış

ki ?.. Ama Macar'a gelince i de i iyordu. Hele atlısı pek yaman , gözü pek oluyordu.ş ğ ş

Bu yüzden de il midir ki , airin biri Macarlar için :ğ ş

Kafirde yi it varsa e er sade Macardır ,ğ ğ

Hem kendi yavuz , hem atı e kin ve acardır.ş

Page 165: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

demi ti. Do rusu Türkle Macar çarpı tı ı zaman sava sava a benziyor , tadınaş ğ ş ğ ş ş

doyum olmuyordu. Onun için Osmanlı ordusundaki sipahilerle akıncıların ço u kaleğ

duvarları dibinde sipahilerle akıncıların ço u kale duvarları dibinde oyalanmaktan iseğ

Macaristan'a yönelip öyle bir erce vuru mayı cana minnet biliyorlardı.ş ş

Nihayet bir a ustos gününde ordu Semendire'ye girdi. Deli Kurt da Karası sipahileriyleğ

birlikte kaleye ilk girenler arasında idi. çeride büyük bir kırı ma olaca ı hakkındakiİ ş ğ

tahminler bo a çıkmı , çünkü Sırp be inin o lu teslim olmu tu.ş ş ğ ğ ş

Tutsakların toplanması yeni bitmi ti ki , çalkalanan bir haber bütün gönülleri ho etti.ş ş

Kırallarıyla birlikte Macarlar geliyordu. Hem de oldukça yakında idiler.

Türk ordusu , shak Be ile Osman Be komutasında oldu u halde Macarlara do ruİ ğ ğ ğ ğ

yıldırım gibi ilerledi ve eylülün ılık ve güzel bir gününde onlarla kar ıla tı.ş ş

Çakır Bölükba ı , Macarların dizi dizi oldu u sava alanına gözlerini dikerek , kırş ğ ş

dü mü saçlarına ra men , dinç kalmı gövdesini üzengiler üzerinde kaldırıp öyle birş ş ğ ş ş

bakındıktan sonra :

- Bu Macar , Sırba benzemez , yine zorlu bir u ra olacak , dedi.ğ ş

Bütün bölük erleri gibi Evren ve Deli Kurt da onun bu sözlerini i itmi lerdi. Kimse birş ş

ey söylemedi. Fakat hepsi içlerinden bir eyler geçirdiler. Evren , imdiye kadarş ş ş

Macarlarla hiç vuru mamı tı. 'Hele u Macarları da bir görelim' diye dü ündü. Deliş ş ş ş

Kurt ise 'Gökçen'e kavu mak için sa kalmaya bakmalı' dedi.ş ğ

Biraz sonra Macarların düzgün diziler halinde ilerlemeye ba ladı ı görüldü. Aynış ğ

zamanda Osmanlı ordusunun gerisinden mehter takımının sava havaları çalmayaş

ba ladı ı i itildi. Bu havalar çerilerdeki sava iste ini arttırıyordu.ş ğ ş ş ğ

Tecrübeli bir sava kurdu olan Çakır , Macar kargılarının e ildi ini ve atlarınınş ğ ğ

hızlandı ını görünce yakında kendi taraflarından da ileri borusu çalınaca ını kestirerekğ ğ

hazır ol buyru unu vermek üzere ba ını arkaya çevirdi :ğ ş

Page 166: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Macar atlarının gö üsleri zırhlı , dedi. Oklarınızı ayaklarına bo altarak kılıçlarağ ş

davranacaksınız.

Bunu söylerken de kırk ki ilik bölü ün pusatlarına bir göz fırlattı ve göre göre , buş ğ

düzgün pusatlar arasında , Deli Kurt'un kemerine sokulmu kavalı gördü. O kadarş

a ırmı tı ki , az kalsın atından a a ı yuvarlanacaktı. Gözleri fal ta ı gibi açılarakş ş ş ş ğ ş

ba ırdı :ğ

- O da ne ? Sava dü ün dedikse gerçkten çengili , zilli dü ün mü sandın ? Macarş ğ ğ

cengine o düdükle mi gireceksin ?

Deli Kurt'un yüzü kıpkırmızı oldu. Çakır da öfkeden kızarmı tı. Semendire önündekiş

günlerde bu kavalı görmeyip de imdi görmenin sırası mı idi ?ş

Fakat daha çok dü ünmeye , biraz daha söz etmeye ve öfkelenmeye zaman kalmadanş

Türk ordusunun ünlü boruları , Macar atlarının gürültüsünü bastıran bir keskinlikle

havayı çınlattı. Arkasından Osmanlı atlılarının dört nala fırladı ı görüldü.ğ

Çakır'ın sözleri Deli Kurt' çok a ır gelmi , onun bütün delilik damarlarını kabartmı tı.ğ ş ş

Kabaran delili in verdi i hazla düzen falan tanımayarak atını en korkunç hızı ile sürdü.ğ ğ

Bölükba ı Çakır'ı geçti. Okunu fırlattıktan sonra kılıç sıyırarak ve küçük kalkanıylaş

kendini koruyarak Macar dizisine daldı.

Çakır ve Evren onu bu çılgınlı ının görmü ler , yalnız bırakmamak için yanına gitmekğ ş

istemi lerdi. Fakat Macarlarla gö üs gö üse gelince Deli Kurt'u kaybetmi ler ve kendiş ğ ğ ş

sava larını yapmaya mecbur kalmı lardı.ş ş

Bütün ova iki ordunun sava haykırı ları , at ki nemeleri , kılıç ve kargıların zırhlara ,ş ş ş

kalkanlara , insan gövdelerine çarparken çıkardı ı seslerle dolmu tu. Havaya tozlarğ ş

yükseliyor , yerde kanlar akıyordu.

Çakır Macarları zaten biliyordu. Evren ise daha ilk kılıçla malarda bunun ötekiş

dü manlara benzemedi ini anlamı tı. Yüzleri de bir ba kaydı. Çıyan suratlı Bulgarş ğ ş ş

veya Sırb'a benzemiyordu. Basbaya ı insan gibiydiler , Türk'e benziyorlardı.ğ

Page 167: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt'u yalnız Çakır ve Evren de il , yalnız Çakır'ın bölü ü de il , bütün Karasığ ğ ğ

Sanca ı tımarlıları tanır ve severlerdi. imdiye kadar kimseyi kırmamı tı. Yi itli i kadarğ Ş ş ğ ğ

alçak gönüllü olu u , her isteyene yardım etmesi onu herkese sevdirmi ti.ş ş

Bölükda larından Koç Mehmed , onun tek ba ına Macar'a daldı ını görünce ba ınaş ş ğ ş

bir i gelmesin diye hemen yardımına ko mu tu. Koçş ş ş Mehmed , yaman

bahadırlardandı. Daha ufak bir çocukken , dö ü lerde koç gibi kafa vurdu u içinğ ş ğ

kendisine 'Koç' demi lerdi. Otuz ya larında oldu u halde dokuz çocu u vardı. Dokuzuş ş ğ ğ

da o lan olan bu çocuklardan ba ka iki küçük karde i , bir öksüz ye eni , ya lığ ş ş ğ ş

kaynanası hep onun eline baktı ından , tımarın geliri kendisine yeti mez , arasıra Deliğ ş

Kurt'tan borç alırdı. Bu borçları hiçbir zaman ödeyemez , Deli Kurt da 'Senin

o lancıklar büyüdü ü zaman ödersin' diye i i kapatıverir , arada bir de hediyeğ ğ ş

eklinde öte beri verirdi.ş

Koç Mehmed bu kadar iyi bir arkada ı böyle bir gününde yalnız bırakamazdı.ş

Kar ısına çıkanları devirerek yanına vardı ve o ciddi anda bile Deli Kurt'un çılgınlarş

gibi vuru tu unu görmekte gecikmedi. ş ğ

Deli Kurt öyle vuru uyordu , o kadar kendini korumuyordu ki , fırsat ve imkan olsaş

'Niçin böyle yapıyorsun?' diye sorardı. imdi bunu soracak zaman olmadı ı için buŞ ğ

koruma i ini kendisi yapmalıydı.ş

Türk atlıları zırhsız oldu undan , çok geçmeden ikisininki de vuruldu ve iki sipahiğ

kendilerini yerde buldu. O zaman Koç Mehmed'in haykırı ı i itildi :ş ş

- Davran bre Deli Kurt ... Yanındayım...

Arka arkaya vermi lerdi. Atlardan yapılan dürtü leri kalkanlarıyla durduruyorlar ,ş ş

kılıçlarıyla da Macar atlarını sinirliyorlardı. Böylece kısa bir zamanda bir çok Macar'ı

atlarından ettiler ve kendileri gibi yaya kalmı Macarlarla bir ölüm dirim sava ınaş ş

girdiler.

***

Page 168: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Ak am çöküyordu. Macar bozulup yenilmi , meydanı Türklere bırakmı tı. Çakır ,ş ş ş

yarılanmı bölü ünün ba ında , ka ları çatılmı oldu u halde içlerinde bazılarınış ğ ş ş ş ğ

sorguya çekiyordu. On dokuz ehitlerini bulmu lardı. Fakat Deli Kurt'un dirisi de ,ş ş

ölüsü de yoktu :

- Bre Koç Mehmed ! diye seslendi . Deli Kurt'la yan yana idin , de il mi ?ğ

- Evet !

- Sonra nasıl oldu ?

Yaralı , kan ve toz toprak içindeki Koç Mehmed , bölükba ıya a kın bakı larıyla baktı.ş ş ş ş

Çakır , bu soruyu üçüncü defa soruyordu. Acaba anlayı ı mı körelmi ti ? Elli altış ş

ya ındaki bir adamda bu kadar unutkanlık olmazdı ama nedense aynı eyi soruyordu.ş ş

Koç Mehmed de aynı eyleri üçüncü defa tekrarladı :ş

- Atlarımız vurulunca sırt sırta verip Macar'a kar ı koyduk. Atlarını sinirliyor , yayaş

Macarlarla pir a kına vuru uyorduk. Önce i ler yolunda giderken yeniden atlış ş ş

Macarlar saldırınca düzen bozuldu. Deli Kurt'tan ayrı dü tüm. Yaralandı ım için onaş ğ

bakacak halim kalmamı tı. Gücüm kesilmek üzere iken kar ımdaki iki Macar'ınş ş

dü tü ünü görerek çevreme bakındım. Evren gelmi ti. Birlikte Deli Kurt'u aradık ,ş ğ ş

yoktu.

Çakır , Evren'e döndü. Evren de aynı eyi üçüncü defa anlatıyordu :ş

- Macarlar bozulunca ileride bir kaç ki inin bo u tu unu görerek oraya se irttim. Benş ğ ş ğ ğ

yeti inceye kadar Koç Mehmed birini devirdi. kisini de ben hakladım. Deli Kurt nerdeş İ

diye sordum. Biraz önce yan yana idik , diye cevap verdi. Oraları aradıksa da

ölüsünü ,dirisini bulamadık.

Çakır , bölü üne buyruk verdi :ğ

- Bütün çevreyi arayın !

Page 169: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Sipahiler aramak için da ılırken kendisi de Evren ve Koç Mehmed'le birlikte Deliğ

Kurt'un bo u mu oldu u yere geldi. zlere bakarak bir sonuç çıkarmaya çalı tı amağ ş ş ğ İ ş

binlerce atın ve insanın hora tepti i bu yerde iz bulmaya imkan var mıydı ?ğ

O zaman Evren'e bakarak sordu :

- Sakın tutsak dü mü olmasın ?ş ş

Evren , bu dü ünceyi reddetti :ş

- Tutsak mı ? Macarları çil yavrusu gibi da ıttı ımız bir sava ta Deli Kurt onların elineğ ğ ş

dü er mi ?ş

Çakır , adeta öfkeyle ba ırdı :ğ

- Öyleyse bu deli ne oldu ?

Evren , Çakır'ı iliklerine kadar donduran u cevabı verdi :ş

- ehit olmu tur. Yarın sabaha kadar çakallar bitirmezse ölüsünü buluruz.Ş ş

***

Çakır , tımarının ba ına gözleri ya lı döndü. Macarlarla yapılan sava ın ertesiş ş ş

gününde cenk meydanını hemen bütün Karasılılarla birlikte aradı ı , sancak be ineğ ğ

söyleyerek orduda münadiler ba ırttı ı halde Deli Kurt'un ne ölüsü bulunmu , ne değ ğ ş

onu gören çıkmı tı. Her halde Evren'in dedi i gibi olacaktı : Ölmü tü.ş ğ ş

Döndüklerinin ertesi günü Evren gelerek anasına gitmek için izin istedi i zaman ,ğ

Çakır 'Beraber gidelim' dedi. Hemen ata bindiler ve bütün yol boyunca bir tek kelime

konu madan Türkmen obasına vardılar. Satı Kadın seksenini a mı ve iyice kocamı tı.ş ş ş ş

Fakat kar ısında yalnız iki ki i görünce , daha ho geldiniz demeden 'Deli Kurtş ş ş

nerde ?' diye sormaktan kendini alamadı. Sonra , yıllar boyu , kaç gidenin

dönmedi ini görmeye alı mı bir katı yüreklilikle :ğ ş ş

Page 170: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Yoksa ehit mi oldu ? diye sordu. Ötekilerin sustu unu görünce , gözlerinden ikiş ğ

damla ya akarak :ş

- Allah devlete , millete zeval vermesin , diye dua etti.

O ak am , anla ılmaz bir duygu ile Satı Kadın , o ullarını yine Gökçen Pınarınaş ş ğ

götürdü. steksizce yemek yediler. Pınarın so ul suyundan içtiler. Havalarınİ ğ

serinlemeye ba ladı ı günlerdi. Oba , yakınlarda kı la a göç edecekti.ş ğ ş ğ

Birden bire üçü de , yine süzülür gibi bir yürüyü le gelmekte olan Gökçen'i görerekş

dikkat kesildiler. Yüzü peçeliydi. Elinde davgana oldu u halde pınara gitmeyerekğ

yerde oturan üç ki inin önüne geldi. Üçünü de a kınlıktan aptala döndüren uş ş ş ş

soruyu sordu :

- Deli Kurt'tan haberiniz var mı ?

Çakır , aksi bir cevap verecekti ki , Satı Kadın buna zaman bırakmadan atıldı :

- Deli Kurt ehit oldu kızım.ş

Gökçen'in sesi üçünün de gönlüne i leyecek kadar güzelle ip manalandı :ş ş

-Hayır Satı Nine ! Deli Kurt sa .ğ Uzak bir yerde kaval çalıyor.

TUTSAKLIK

Gökçen do ru söylüyordu. Fakat ne Satı Kadın , ne de Çakır'la Evren birden bire onunğ

sözlerine mana verememi ler , Gökçen uzakla ıncaya kadar epsem bir haldeş ş

kalmı lardı. lk önce Çakır'ın aklı ba ına geldi. Deli Kurt'un belinde gördü ü kavalış İ ş ğ

hatırlamı , Gökçen'in 'Uuzakş bir yerde kaval çalıyor' demesiyle bunu ba lamı tı. Buğ ş

kız herhalde do ru söylüyordu. Yoksa Deli Kurt'un sava a bir kavalla girdi ini neredenğ ş ğ

görecekti ? Heyecanla :

Page 171: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Ana ! Bu kız do ru söylüyor , dedi. Satı Kadın da inanmak isteyen bir davranı la :ğ ş

- Nereden bildin ? diye sordu ve Çakır , hikayesini anlatıncaca da :

- Gökçen Kız bilir. O büyücüdür , diye kestirip attı.

Gökçen Kız gerçekten bilmi ti. Deliş Kurt o anda Macaristan'da tutsak bulunuyor ve

onun dedi i gibi hapsolundu u yerde kaval çalıyordu.ğ ğ

Macarlarla o kanlı sava ın yapıldı ı günde Koç Mehmed'den ayrılıp da tek ba ına birş ğ ş

kaç ki iyle vuru urken garip bir tesadüf olmu , mre Bator adında bir Macar be iş ş ş İ ğ

sava ın kaybedildi ini görerek adamlarıyla birlikte sava alanından çekilmeyeş ğ ş

ba lamı tı. Yolu , Deli Kurt'un vuru tu u yerden geçiyordu. Macar be i Türkleri iyiş ş ş ğ ğ

tanıyan , Türkçe bilen ve yi itli e de er veren birisiydi. Bir Türk'ün çevrilmi oldu uğ ğ ğ ş ğ

halde tek ba ına bu kahramanca savunması pek ho una giti. Biraz sonra nasıl olsaş ş

bitecek , fakat dünya bir kahramana kaybedecekti. mre Bator'un gönlü buna razıİ

olmadı. Adamlarına 'Diri yakalayın' buyru unu verdi. Kementle Deli Kurt'u dü ürüp birğ ş

anda ellerini ba ladılar. Hemen bir Macar atına oturttular. ki yanında da Macar atlılarığ İ

oldu u halde sürdüler. Bu i ler o kadar çabuk olmu tu ki , biraz sonra sava alanınağ ş ş ş

hakim olan Türklerden hiç kimse bunu görmemi , hatta pek yakında olup da üçş

Macarla bo u an Koç Mehmed bile farkına varamamı tı.ğ ş ş

mre Bator , kendi memleketine gelinceye kadar Deli Kurt'la konu mamı , yalnızİ ş ş

uzaktan uza a onun davranı larını kontrol etmi ti. Bu Türk'ün gözüktü ü kadar metinğ ş ş ğ

bir adam oldu u anla ılıyordu. Macar be i ilk iki gün ona yiyecek ve su verilmemesiniğ ş ğ

emretmi , fakat o a zını açıp da en ufak bir ikayette bulunmayınca , hatta mahsusş ğ ş

kendi kar ısında yemek yiyen Macarlara ba ını çevirip bakmayınca hayranlı ı artmı tı.ş ş ğ ş

Üçüncü günü yiyecek ve su verdirilmi , fakat Deli Kurt bu yiyece i aç bir adam gibiş ğ

de il , mutad yeme ini yiyen birisi gibi yemi ti.ğ ğ ş

mre Bator , ancak kona ına geldi i zaman Deli Kurt'la konu tu.İ ğ ğ ş

- Adın ne ?

Page 172: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Murad.

- Nerelisin ?

- Karasılı

- Kaç ya ındasın ?ş

- Otuz altı.

Macar be i sa lam yapılı Türk'ü iyice süzdü. Sonra , dola ık yollardan gitmeye lüzumğ ğ ş

görmeyen bir açık yüreklilikle teklifini yaptı :

- Murad ! Bizim dinimize girersen sana burada rütbe ve malikane verir , soylu bir

Macar kızıyla da evlendiririz , ne dersin ?

Deli Kurt'un gözlerinde parlayan bir öfke ı ı ı ve yanaklarında kızartı görüldü.ş ğ

Arkasından kısa ve keskin bir 'Hayır !' i itildi.ş

Bu 'Hayır !' , uzun ve gürültülü bir konu madan daha tesirliydi. Macar be i deş ğ

direnmedi. Mutaasıp bir Hıristiyan olmakla beraber insaflı ve do ru adamdı. Buğ

Türk'ün , dinine ba lılı ını ho gördü ve hatta be endi.ğ ğ ş ğ

Deli Kurt'u kona ın yer katında bir odaya kapadılar. Yemek veriyorlar , bazan bahçeyeğ

çıkarıyorlardı. Fakat ne de olsa tutsaklıktı ve pek a ır geliyordu.ğ

Deli Kurt o zaman kendisiyle bırakılan kavalına sarılıyor , mahpus oldu u odanın dörtğ

duvarı arasından çok uzaklardaki Gökçen'e sesleniyordu.

Kavalı güzel ve yanıktı. Hele bu gurbetteki duygulu gönülle çalınan kaval daha tesirli

oluyordu. Macar be inin adamları da kavalı dinlemeye ve zevk almaya ba lamı lardı.ğ ş ş

Deli Kurt'un kaval üflemedeki ustalı ı yayıla yayıla mre Bator'un kula ına kadarğ İ ğ

gitmi ti. imdi bazı geceler o bahçede ziyafet veriyor ve birçok Macar birden buş Ş

Page 173: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Türk'ün hüzünlü kavalını dini bir sessizlik içinde dinliyordu. Bu kadar sert ve yırtıcı

sava çılar olan Türklerin öyle içten gelen , hazin bir müzikleri olu u Macarlarınş ş

tuhafına gidiyordu.

Deli Kurt , vakur sessizli iyle Macarların sevgisini kazanmaya ba ladı. Bir zaman sonrağ ş

kendisine daha iyi bir oda verdiler ve hürriyetini geni lettiler. Fakat o , verilendenş

fazla hiç bir ey istemiyordu. Hatta ehirde gezip tozmaya bile yana mıyor , ömrününş ş ş

ço unu kona ın büyük bahçesinde geçiriyordu. Deli Kurt , bu bahçede kendili indenğ ğ ğ

yemi a açlarıyla ilgilenmi , yeni fidanlar yeti tirmeye ba lamı tı. Bu i leri iyi bilirdi.ş ğ ş ş ş ş ş

Günden güne zayıflıyordu. Bu , tutsaklıktan de il , kendisini saran kara sevdadandı.ğ

Gökçen onun bütün varlı ına i lemi ti. Onun çaldı ı kavalı duyuyor , dünyasındanğ ş ş ğ

geçecek gibi oluyordu.

Bir kaç ayda ö rendi i yarım yamalak Macarca ile bir gün be in muhafızlarındanğ ğ ğ

birisine :

- ehrin yakınlarında ye il , az a açlı , yassı bir tepe var mı ? diye sordu. MacarŞ ş ğ

hayretle bakarak cevap verdi :

- Böyle bir tepe var . Nereden aklına esti de böyle bir tepeyi soruyorsun ?

Nereden esti ini yalnız Deli Kurt bilirdi. imdi aysız gecelerde o tepeye gidiyor , kavalğ Ş

çalıyor , bazan uzaktan çalınarak kendisine kadar gelen ba ka bir kavalın sesiniş

dinliyordu.

Deli Kurt'un , bu esrarlı hali Macarlara dert olmu tu. Bir kaç tanesi gizlice ardındanş

giderek o tepeden ne yaptı ını gözetliyor ve kavalını dinliyordu. Çok güzel çalıyordu.ğ

Ara sıra da bir tümse e ba ını koyarak yatıyor , gö e dalıyor , hatta bazan da kendiğ ş ğ

kendine konu uyordu.ş

Macar be inin adamları arasında Miklo adında birisi vardı ki , Deli Kurt'la iyiceğ ş

arkada olmu tu. O da çok güzel Macar sazı çalıyordu. Bazı ak amlar kona ınş ş ş ğ

Page 174: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

bahçesinde kar ılıklı saz ve kaval yarı ması yapıyorlar , bazı bazı tepeye birlikteş ş

gidiyorlardı. Macarlar , o tepeye Kaval Tepesi adını takmı lardı.ş

Bir gece Miklo 'u ürküten bir ey oldu. Yine Kaval Tepesi'ne gitmi ler ve Deli Kurt ,ş ş ş

yine bir kaval faslı yapıp sunmu tu. Her zaman oldu u gibi imdi Miklo saz çalacaktı.ş ğ ş ş

Fakat daha tellere dokunur dokunmaz Murad onu bile inden yakalayarak :ğ

- Dur , çalma , dinle ! dedi.

Miklo , a kın :ş ş ş

- Neyi ? diye sordu.

Deli Kurt , eliyle güneyde bir yeri göstererek cevap verdi :

- Kavalı ...

Miklo , dikkatle dinledi. Kaval sesi falan yoktu. 'Hangi kaval ?' der gibi Murad'ınş

yüzüne baktı. O hiç oralı de ildi. Uzaklara bakarak bir ses duyuyordu. Gerçekten değ

duyuyordu. O sırada Gökçen , Yassı Tepe'de kaval çalıyor , Deli Kurt'a sesleniyor ve

ola anüstü kudretiyle kavalının sesini çok uzaklardaki sevgilisine ula tırıyordu.ğ ş

Miklo , Türk sipahisine dikkatle baktıktan sonra : 'Galiba deli' diye dü ündü. Fakatş ş

aylardan beri aralarında oldu u halde en küçük bir kusuru gözükmeyen bu delininğ

gizli bir derdi oldu unu kestirerek acıdı ve ona sevgisi arttı.ğ

***

Deli Kurt'un üç yılı sonsuz bir hüzün içinde tutsak olarak geçti. Bir gün gözüne çarpan

bir ey onu üç yıllık dalgınlıktan uyardı. Macarlarda bir hazırlık vardı. Bir savaş ş hazırlı ı...ğ

Kendisine belli edilmek istenmedi i , o da çevresiyle ilgilenmedi i halde sipahiğ ğ

gözüyle bunu anlamı tı. Yalnız bunu anlamı de il , seferin Türkler üzerine oldu unuş ş ğ ğ

da sezmi ti.ş

Page 175: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

O gece yatıp daldı ı bir sırada Gökçen'in :ğ

- Sipahi ! Artık dön ! diyen sesiyle sıçradı. Gayet açık bir ekilde duymu tu. Gökçen'inş ş

o billurdan , o ahenkli sesiydi ve çok yakından söylenmi ti. Herhalde Gökçen odanınş

içinde olmalıydı. Mumu yaktı. Odanın dört buca ında gezdirdi. Kimseler yoktu.ğ

Deli Kurt , yata ına oturarak sabaha kadar , imdi uza ında oldu u yakınları dü ündü.ğ ş ğ ğ ş

Güm do du u zaman kararını vermi ti. Macar kendi yurduna sefer ederken , Gökçenğ ğ ş

onu ça ırıken artık buralarda duramazdı. O zaman gözlerinde bir perde kalktı. Nasılğ

olmu tu da üç yıldır bunu dü ünmemi ti !ş ş ş

O gün çevresine bamba ka bir gözle bakıyordu. Çevresini kollamak , i i tasarlamak veş ş

harekete geçmek için yarım gün yeterdi. Macar askerlerinin güneye do ru alay alayğ

yola çıktı ını görmü tü. En kısa yol olan bu yol tehlikeliydi. Erdil ve Eflak üzerindenğ ş

gitmeye karar verdi.

***

Gece olurken ilk buldu u ata atladı. Yönünü önceden tasarlamı tı. Dört nala sürmeyeğ ş

ba ladı. Geceleri Kaval Tepesi'ne giderek geç vakitlere kadar orada kalmasına alı ıkş ş

olan Macarlar kaçı ı ertesi sabah olmadan anlayamazdı. Bu dü ünceyle atını hızlış ş

sürüyordu.

Dönü zahmetli oluyordu. Gündüzleri ormanlarda , derelerde saklanmak , geceleriş

yürümekle yapılan bu yolculuk tehlikeliydi de. Pusat olarak kendisine iyi bir de nekğ

bulmu tu. Bir iki defa Macar köylülerinden azıcık öte beri alıp yemi , sonra da yabaniş ş

yemi ler ve otlarla yetinmi ti.ş ş

Bir ak am üç yol a zında yolunu a ırdı. Gökyüzü kapanık oldu u için yıldızlaraş ğ ş ş ğ

bakarak yön seçmek ihtimali de yoktu. Aksi bir yola gitmek , o zamana kadar

harcanan bütün emekleri bo a çıkarabilir , kendisini yine tutsak dü ürebilirdi. Deliş ş

Kurt , bir ara durarak uzun boylu dü ündü. Çok yorgun oldu u için ba ını atınınş ğ ş

yelesine e erek gözlerini kapadı. çi geçti.ğ İ

Page 176: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Birden bire omuzuna dokunan bir elle gözlerini açtı ve yanı ba ında hafif bir sesş

duydu.

- Orta yoldan yürü sipahi !

Gökçen'in sesiydi. Atının üstüne dinelerek bakındı. Kimse yoktu. Fakat omuzuna

dokunu u ve sesi o kadar açık duymu tu ki , mutlaka orada birisi vardı :ş ş

- Gökçen ! diye seslendi. Çok uzaktan , pek hafif duyulan bir ses cevap verdi :

- Yürü !

Deli Kurt , tereddüt etmedi. Büyücü , peri kızı sevgilisi , ola anüstü kuvvetleri olanğ

Gökçen kendisine yol gösteriyordu. Bütün yorgunlu unun geçti ini hissetti. imdiğ ğ Ş

mesafeleri yırtarak a ıyor , sanki bir an önce Gökçen'e kavu acakmı gibi atş ş ş

sürüyordu. Bu delicesine gidi i çok iyi oldu. Çünkü yalnız uzun bir yolu geçmiş ş olmakla kalmadı , bir hayli yiyecek de buldu. Fazla olarak imdi yanında bir baltasış

vardı.

Bu balta , sonraları i ine yaradı. Biraz Macarca bildi i için Macar ülkelerinden geçmesiş ğ

o kadar güç olmamı tı. Fakat Eflak'a girince i de i ti. Gayet kaba , hayvan kadarş ş ğ ş

yabani ve domuz kadar pis olan Ulah'ların arasından geçmesi hiçte kolay olmadı. Bir

kaç defa ba ı belaya u radı. Ulahlarla kapı ıp kafa , göz yardı. Bir defa ikindidenş ğ ş

ak ama kadar süren bir yarı ma ile canını kurtardı. Bir gün bir bata a saplandı. Azş ş ğ

kalsın bo uluyordu. En zorlusu da Eflak be inin çerileriyle çatı ması oldu. Baltasıylağ ğ ş

bir hayli vuru up bir ikisini devirdikten sonra atınış güneye çevirerek dizgin bo alttı.ş

Ardına dü en Ulahlar , okla atını vurup onu yaya bıraktılar. Fakat Deli Kurt , Tuna'yış

görmü tü.ş

Olanca hızıyla ko arak kendisini ırma a attı. Arkasını kollayarak kulaçlamaya ba ladı.ş ğ ş

Ulahların her ok çeki lerinde suya dalıyordu. Ak am karanlı ı çökmekte oldu u içinş ş ğ ğ

daha çok üstelemediler.

Page 177: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt , kar ı kıyıya çıkınca Tanrıya ükretti. Artık Osmanlı topraklarında idi. Oş ş

kadar yorgundu ki , sırt üstü yatarak derin solumaya ba ladı. Yanına gelip kimş

oldu unu soran Ni bolu be inin çerilerine :ğ ğ ğ

- Önce biraz su verin de içeyim , dedi.

Bu düzgün Türkçeyi i iten çeriler birbirlerine bakıp dudak büktüler. Biri :ş

- Türk'e benziyor , dedi.

Deli Kurt yattı ı yerden kalkarak öfkeyle sordu :ğ

- Gavura mı benzeyecektim ?

Çerilerden biri onun giyimini i aret etti :ş

- Bu kılık ne ?

Deli Kurt aya a fırladı :ğ

- Ne kılı ı olacak ? Tutsak kılı ı....ğ ğ

- Bunları be e anlatırsın...ğ

Bunu söyleyerek Deli Kurt'u Ni bolu be inin kar ısına götürdüler.ğ ğ ş

ZLED GEÇ Dİ İ İ İ

Deli Kurt , Ni bolu'da oldu unu be in huzuruna çıktı ı zaman ö rendi. Kim oldu unuğ ğ ğ ğ ğ ğ

anlatmaya çalı ırken kendisini tanıyan bir askerin çıkması güçlükleri çözüverdi.ş

Ni bolu be i , Macarlarla yeniden sava ın ba ladı ını söyledikten sonra Deli Kurt'a birğ ğ ş ş ğ

takım sipahi giyimi buldu. Harçlık verdi ve Karası tımarlılarının nerede bulundu unuğ

bilmedi i için üç yıldır uzak kaldı ı tımarına gitmesi için müsaade etti.ğ ğ

Page 178: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Üç yıldır yerinde bulunmadı ı için tımarını ba kasına vermi olabilirlerdi. Buğ ş ş

dü ünceyle , aynı zamanda çoluk çocu unu ve hele Gökçen'i görmek iste iyle , neş ğ ğ

kadar hızlı gitmek kabilse o kadar hızlı giderek ve denizi a arak Karası'ya vardı.ş

Tımarın alınmamı tı. Bunu Çakır'ın sa ladı ını , onun da bir iki yol Gökçen Kız'ış ğ ğ

görerek sa lı ını ö rendi ini Deli Kurt bilmiyordu.ğ ğ ğ ğ

Evde i Melek Hatun'u solgun ve zayıf buldu. Üç kızı büyümü tü. Hele büyük kızış ş

Zeynep imdi yirmi ya ında boylu boslu gelinlik kız olmu tu. Genç bir köy a ası onuş ş ş ğ

istiyordu.

Deli Kurt , Karası Sanca ı tımarlılarının hep birden , sava için Tuna boyundağ ş

oldu unu ö renince onlara katılmak için elini çabuk tuttu.ğ ğ

Köyünde ancak bir hafta kaldı. Tımarının i elerini düzene koyup akçasını aldı.ş

Zeyneb'in dü ününü sava dönü ü yapaca ını söyleyerek yola koyuldu.ğ ş ş ğ

Deli Kurt , cepheye ko uyordu. Fakat dosdo ru oraya gitmeden önce bir çark çizerekş ğ

Gökçen'in obasına u rayacaktı. Kırk ya larında gün görmü bir Sipahi olmasınağ ş ş

ra men yirmi ya ındaki bir gencin heyecanını duyuyordu. At çatlatırcasına giderekğ ş

obaya , her zaman vardı ından daha çabuk ula tı. Artık Yassı Tepe'nin yolları ,ğ ş

beynine karı karı i lemi ti. Uzaklardan kendisine kavalı ile seslenen , tutsaklıktanş ş ş ş

kaçması gerekti ini hatırlatan , üç yol a zında a ırdı ı zaman do ru yolu gösterenğ ğ ş ş ğ ğ

insan üstü Gökçen'e yakla manın yürek çarpıntısı içindeydi. Fakat neden içindeş

anla ılmaz bir acı vardı ? Bunu biraz sonra Yassı Tepe'yi a ınca anladı. Alan bombo tuş ş ş

ve Gökçen'den eser yoktu. Atından indi. Gökçen'in her zaman yaslandı ı a acağ ğ

yakla tı. Onu ilk defa buraya dayanarak kaval çalarken görmü tü. imdi neredeydi ?ş ş Ş

Acaba ölmü müydü ? Gökçen ölür müydü ?ş

çinde bir sızlama duydu. Ba ını a aca dayadı. Bütün bu ye il alan , ta a a ıda akanİ ş ğ ş ş ğ

suya kadar Gökçen'in be li i idi. Burada yalnız onun buyru u geçer , ba kalarığ ğ ğ ş

yakla amazdı bile.ş

Page 179: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Ba ını kaldırarak bakındı. Türkmen be inin o lu ile vuru tukları yeri gördü. Nasıl daş ğ ğ ş

kıyasıya vuru mu lar , nasıl onulmaz yaralar almı lardı ? te o onulmaz yaralarış ş ş İş

Gökçen onarmı tı. Gönlü de , gövdesi de Gökçen sayesinde ya ıyordu.ş ş

Ya o son gece ? Gökçen'in gözlerini gösterdi i o kutlu gece ?.. Ah u yere batasığ ş

tutsaklık !... Kendisini üç yıl sevgilisinden ayırmı , üstelik de imdi onu kaybetmi ti.ş ş ş

Deli Kurt'un gözleri birden a acın gövdesine takıldı. Buraya bıçakla bir a aç resmiğ ğ

kazılmı tı. Bu resim , gövdesine kazıldı ı a acın kendisine tıpa tıp benziyordu. A açş ğ ğ ğ

resminin altında temreni a a ıya do ru bir ok , bunun altında yine öyle ikinci bir okş ğ ğ

vardı. Sonra üçüncü bir ok geliyordu. Fakat bu kıvrık bir oktu. Yarısına kadar , a a ıyaş ğ

indikten sonra öteki yarısı kıvrılarak yukarıya dönüyor ve okun temreni yukarıya

yönelmi bulunuyordu. Bunun üstünde iki ok resmi yer alıyor ve sonuncu okunş

temrani a aç resmine de iyordu.ğ ğ

Bunları Gökçen'in yaptı ı belliydi. Ba ka ki yapabilirdi ki ? Acaba manası neydi ? Deliğ ş

Kurt , fazla zihin yormadı. A açtan uzakla ıp yine a aca gelen oklar Gökçen'inğ ş ğ

buradan uzakla tı ını , fakat yine dönece ini bildiriyordu.ş ğ ğ

çi sevinçle dalgalandı ve a a ıya , ifalı su ile yıkandı ı yere do ru yürüdü. teİ ş ğ ş ğ ğ İş

kuyunun ba ındaki büyük ta oluk da , tahtadan yapılmı büyük su kazanı da ordaydı.ş ş ş

Birden durarak olu un içindeki çevreye baktı. Gökçen'in çevresindeydi. Yanında dağ

küçük bir kutu duruyordu. Onu da tanıdı. Gökçen'in anasından getirdi i ilaçtı. Beyazğ

çevreyi açtı ve bir tarafında kızıl kan lekelerini görünce ka ları çatıldı. Gözlerini dikti.ş

Bunlar leke de il , kanla yazılmı yazı idi. Çevreyi ters tutarak do rulttuktan sonrağ ş ğ

kanla yazılmı olan yazıyı okudu : Yine gelece im. Altında da bir imza : Gökçen.ş ğ

Deliye döndü. Hep Gökçen , Gökçen... Bu yaylada yazı yazmak için kalemi , mürekkebi

nerden bulacaktı ? Fakat o Gökçen'di. Her güçlü ü yenmesini bilirdi. Mürekkepğ

denilen nesne boya de il miydi ? te Gökçen , boyaların en güzeliyle , kendi kanıylağ İş

mektup yazıyordu. Deli Kurt , yeniden heyecanlandı ve çevrenin kanla yazılı yerini

öptükten sonra yere bakarak dü ünmeye ba ladı. Gökçen yazı yazmasını biliyorş ş

muydu ? Bunun üzerinde fazla durmadı. Satı Ana'ya gitmeye karar verdi. Çevreyi ve

em kutusunu alarak atına sıçradı.

Page 180: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Satı Ana seksen be ya ındaydı. yice kocamı , hareketlerine a ırlık gelmi ti. Gözleriş ş İ ş ğ ş

iyi görmedi i gibi unutkanlık da ba lamı tı. Deli Kurt'u :ğ ş ş

- Nerelerdeydin o lum ? diye kar ıladı.ğ ş

Deli Kurt , ba ından geçenleri kısaca anlatınca , ihtiyar kadın ba ını salladı :ş ş

- Tanrının i ine bak ! Bunların hepsini Gökçen Kız bize söylüyordu.ş

- Nasıl biliyordu da söylüyordu ana ?

- O ul ! Onun i ine akıl erer mi ? Sana peri kızıdır yahut cindir dedim ya. Kaç yıl önceğ ş

oba be inin o lunu öldüresiye vurmu lardı. O yaralarla kim olsa ya amazdı. Bu kız neğ ğ ş ş

yaptıysa yaptı , onu ya attı. Birtakım gizli ilaçları vardır dediler. Geçen yıl kuraklıkş

oldu. Ya mur duaları falan kar etmedi. Gökçen ya mur ya dırdı. Bütün oba halkığ ğ ğ

binlerce ta yı ıp ya mur ya dıramadı da bu kız , bir tek ta la bu i i yaptı. Yada ta ış ğ ğ ğ ş ş ş

derler , tılsımlı bir ta mı . Türklerin ilk atasından kalmı mı . Bu yakınlarda da köyünş ş ş ş

hocasından okuyup yazma ö rendi...ğ

Deli Kurt'un sesi yükseldi :

- Ne ? Okuyup yazma mı ö rendi ?ğ

- Ö rendi ya... Hoca , böyle akıllı kız görmedim diyordu. Herkes be altı aydağ ş

ö renirmi . Gökçen sekiz on günde kavrayıvermi . Hoca da kızın büyücü oldu unuğ ş ş ğ

söylüyordu. Ders verirken kız acayip , tılsımlı gibi bir yazıyla bir eyler yazarmı .ş ş

Hoca o yazı nedir diye sormu . Ö rettiklerini yazıyorum diye cevap vermi . O yazıyış ğ ş

kimden ö rendin diyince de anamdan ö rendim demi . Hoca , yazının ne yazısığ ğ ş

oldu unu ö renmek istemi . Adını söylemi ti ama unuttum.ğ ğ ş ş

Deli Kurt , Varsak obasında duyduklarını hatırlayarak sordu :

Page 181: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

-Uygur yazısı olmasın ?

- Evet . evet , Uygur yazısı imi . Velhasıl kızın öyle i leri var ki , insan yapamaz , ancakş ş

cin yapar.

- Ne gibi ana ?

- Ne gibi olacak ? Yaz kı aynı giyimleri giyer , ü ümez. Yassı Tepe'deki kuyununş ş

suyunu oradaki ta olu a doldurup yıkanır.ş ğ

Deli Kurt , yıllardır ilk defa gülümsedi :

- Bunda ne var ana ? Belki o ifalı suda yıkandı ı için bu kadar sa lamdır.ş ğ ğ

Satı kızdı :

- Ne söz anlamaz çocuksun sen ! Dur da bitireyim. Sen onun yalnız yaz gününde mi

ta olu a girip yıkanır sandın O , yaz kı demiyor , o kuyudan su çekip olu uş ğ ş ğ

dolduruyor , sonra içine girip yıkanıyor. Türkmen obası kı la a indikten sonra daş ğ

gidip gelmesi yarım gün tutan Yassı Tepe'ye her gün gidiyor. Kara kı ta , hayvanlarınş

bile donup yola çıkamadı ı so uklarda oraya gidip geliyor. Sade yıkansa iyi. Sonra dağ ğ

çıkıp vücudunu karla o u turuyor.ğ ş

Gökçen'in insan üstü oldu unu kabul eden Deli Kurt bile bu kadarına inanmadı :ğ

- Amma da yaptın ana ? Bunu da kim görmü ?ş

- Kim görecek ? Kara kı ta yolları oraya dü en Akkavako lu Ahmed'le Ali... Kızı öyleş ş ğ

görünce ödleri patlamı tı. Kı la a nasıl geldiklerini görmeliydin !ş ş ğ

- Deli Kurt , sözü uzatmak istemedi :

- Peki ana , dedi. imdi Gökçen nerde ?Ş

Page 182: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Nerde olacak ? Varsak'a gitti altı , yedi ay sonra gelece ini söyledi.ğ

***

Deli Kurt , gece gündüz at sürerek bölü ünü buldu u zaman Ni ehrine yakla mı tı.ğ ğ ş ş ş ş

Koca bölükba ı Çakırş hemen boynuna sarıldı ve takıldı :

- Neredeydin be keyif ehli ? Ba ımızdan neler geçti ini bir bilsen... Yanko diye birş ğ

Macar ba bu u çıktı. Anamızdan emdi imizi burnumuzdan getirdi. Geçen yılş ğ ğ

Hermanstad ve Vasag önünde bizi iki defa bozdu. Birincisinde ba bu umuz Mecidş ğ

Be ehit oldu. kincisinde Ba bu umuz Kula ahin Pa a tutsak oldu. Binlerce sipahiğ ş İ ş ğ Ş ş

ve akıncı kaybettik. Sen nerelerdeydin ? Yıllarca haberini alamadık ama o büyücü kız

senin sa oldu unu ve kaval çaldı ını söylüyordu.ğ ğ ğ

Çakır , bunları söyleyerek sustuktan sonra bir ey hatırlamı gibi yeniden söze ba ladış ş ş

:

- Evet , evet... Senin bir kavalın olacaktı... Ne yaptın ?

Deli Kurt , cevap vermeyerek kemerine ili tirilmi kavalı gösterdi. Çakır gülümsedi :ş ş

- yiİ i , dedi. Sizi hala çocuk huylu gördükçe ben de kocadı ımın farkınaş ğ

varmıyorum. Altmı ya ında oldu umu biliyor musun ? Bu ya ta insanın ba ındaş ş ğ ş ğ

oturup ayran içmesi yakı ık alır , ama bir defa sava a alı mı ız. Ne dersin ? Alı mış ş ş ş ş ş kudurmu tan beterdir...ş

Deli Kurt , bölükba larıyla selamla ıp Evren'le tokala tıktan sonra dizideki yerini aldı.ş ş ş

1443 yılının 3 kasım günü idi. Osmanlı Padi ahı kinci Murad Be , bundan önceki ikiş İ ğ

yenili in öcünü almak için ordusunun ba ına geçmi ti. Osmanlı be lerinin en ünlüsüş ş ş ğ

olan Türk Turahan Be , Evrenuzo lu sa Be , Demirta o lu Ali Be , Sofya Be iğ ğ İ ğ ş ğ ğ ğ

Umur Be , Tokat Be i Balaban Be , Be lerbe i Kasım Pa a , padi ahının damadığ ğ ğ ğ ğ ş ş

Mahmud Çelebi , Davud Be , Civan Be hep kendi birliklerinin ba ında idiler.ğ ğ ş

Page 183: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Macar ordusunun ba ında da Kıral Ladislas ve ba bu Yanko Hunyad bulunuyordu.ş ş ğ

Sırp Be i Brankoviç de orada idi.ğ

Padi ahın tu ları kalkınca mehter takımı sava nöbeti vurmaya ba ladı. Osmanlış ğ ş ş

ordusu çok hırslı gözküyor , Macarlar ve müttefikleri olan Sırplar , Ulahlar ve Almanlar

da bunu anlamı gibi sıkı ık düzen halinde bekliyorlardı. lk hücumu her zamanş ş İ

Macarlar yapardı. Fakat bugün saldırı ı Türklere bırakmı gözüküyorlardı.ş ş

Murad Be 'in buyru u üzerine Evrenuzo lu sa Be kendi buyru undaki birliklerleğ ğ ğ İ ğ ğ

taaruza geçti. Bunlar akıncıydılar. Yıldırım hızıyla dü mana do ru at teptiler. Birş ğ

yandan da ok ya muruna tutuyorlardı.ğ

Büyük kalkanlarla kendilerini koruyan zırhlı Macarlarla bu ok ya muru pek de tesirğ

etmiyordu. Akıncılar bir kaç defa geri çekilerek yeniden saldırı denemesi yaptılar.ş

Bo una... Macar dizisini sökememi ler , üstelik dü manın ok atı larıyla bir çok kaybaş ş ş ş

u ramı lardı.ğ ş

Bunun üzerine padi ah , Turahan Be 'in de saldırı a katılması için buyruk verdi.ş ğ ş

Turahan Be , eski bir sava kurdu idi. Yaman atlıları ile Macarlara dalmaktağ ş

gecikmedi. Gö üs gö üse geldiler. ğ ğ

Deli Kurt , Karası Sanca ı atlılarıyla Osmanlı ordusunun sol kanadının ucunda , ikinciğ

dizide bulunuyor , sıranın kendilerine gelmesi bekliyordu. Padi ah , sava ı idare etti iş ş ğ

tepeden , çatık ka lar ve sert bakı larla ileriye bakıyor , gidi i be enmiyordu. Turahanş ş ş ğ

Be atlıları da Macarı yaramamı lardı. Yanı ba ındaki elli altmı solak'tan ba kağ ş ş ş ş

yeniçerilerle birlikte bütün birliklerin ileri atılması için buyruk verdi. Yanko Hunyad'ın

çok usta bir ba bu oldu unu denemi ti. Onun manevralarına meydan bırakmadan ,ş ğ ğ ş

ak ama kadar kesin bir sonu almalıydı.ş ş

Bütün Osmanlı ordusu , düzgün diziler halinde sava haykırı larıyla dü mana saldırdı.ş ş ş

Karasılar en soldan ok serperek se irdim yapmı lar sonra dalkılıç Macar dizilerineğ ş

dalmı lardı.ş

***

Page 184: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Karanlık basarken iki ordu ayrıldı ı zaman Murad Be , ordusunun fazla kayıpğ ğ

verdi ini , birliklerin birbirine karı mı oldu unu , Yanko'nun ise henüz son kozlarınınğ ş ş ğ

oynamamı bulundu unu gördü. Aynı yerde , ertesi sabah yeniden vuru mak ,ş ğ ş

orduyu bu kurnaz tilkiye kaptırmak olacaktı. Ne yapsalar , dü man , ça ıtları ile haberş ş

alıyordu. Çevre gavurla doluydu. Murad Be çekilme kararını verdi ve ordu , savağ ş yorgunlu u arasında sessizce ve düzenle Sofya'ya do ru çekilmeye ba ladı.ğ ğ ş

Murad Be , Macarların kendisini düzgün bir ekilde takip edemeyeceklerini sanıyor ,ğ ş

dü man birliklerini birbirinden ayrılırsa onları teker teker vurup yenmeyi tasarlıyordu.ş

Fakat umdu u olmuyor , hatta her zaman aralarında geçimsizlik çıkan Macarlarlağ

Ulahlar ve Sırplar ve sefer büyük bir anlayı içinde harbediyor ve ilerliyorlardı.ş

Sofya'dan bir gece vakti geçerek Filibe'ye do ru yollandılar. Kı iyice bastırmı , karlarğ ş ş

dört yanı bürümü tü. Deli Kurt , so ukta daha çok sızlayan sol pazısına aldı ı yarayış ğ ğ

dü ünmüyordu bile. Osmanlı Devletinin kurulu undan beri Aksak Temür Be 'ieş ş ğ

yapılan kırk yıl önceki Ankara Sava ı müstesna , böyle bir yenilme görülmemi ti.ş ş

Haydi , öteki yenili hiç olmazsa Ça ataylıya kar ı olmu tu. Onlar da Türktü. Ya buş ğ ş ş

sefer ki ? Macar umduklarından da zorlu çıkmı tı. Deli Kurt , üç yıllık tutsaklı ının öcüş ğ

alınmadı diye kızıyor , Gökçen'e kavu ma gecikti diye de kendi kendini yiyordu.ş

Osmanlı Ba kumandanı Padi ah Murad Be , en do ru tedbir olarak ordusunu zlediş ş ğ ğ İ

Geçidi'ne götürüyordu. Burası savunma bakımından en elveri li yerdi. Kı ınş ş

so u undan da buzlardan engeller yapılabilirdi.ğ ğ

Murad Be , ordusuna korkunç bir buyruk verdi. Askerin bir takımı , bütün gece ,ğ

ertesi sabah buz tutması için da ın yamacına su akıtırken , bir takımı geçidin herğ

yerine iri buz parçaları yı ıyordu. Bu i ler sabaha kadar , bir dakika dinlenilmedenğ ş

yapıldı. Ortalık ı ıdı ı zaman dü man ordusunun taaruz için yürüyece i yol ba tanş ğ ş ğ ş

ba a buzlarla kaplı idi. Murad Be , iyi dü ünmü , iyi yapmı tı.ş ğ ş ş ş

24 Aralık 1443'te Macarlar Yanko'nun yi itli inden hız alarak taaruza geçtiler. Buzlarğ ğ

ve çı lar onları durduramıyordu. Bir yandan baltalarla buz engellerini kırıyorlar , birğ

yandan da Osmanlı oklarına kar ı kalkanlarıyla siper ederek ilerliyorlardı.ş

Page 185: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Bölükba ı Çakır'ın otuz sipahisi , Macarların en son azılılarının bulundu u bir kesimeş ğ

dü mü lerdi. Burada at üzerinde sava yapılamayaca ı için yaya idiler. Macarlar daş ş ş ğ

yaya geliyor , iki taraf her an biraz daha yakla ıyordu.ş

Biraz sonra gö üsle tiler. Ayakların kaydı ı bir yerde yapılan sava bir acayipti. Macarğ ş ğ ş

zırhları çok dayanıklı oldu u için de me sipahi vuru u bile onları kolay kolayğ ğ ş

kesemiyordu.

Yenilerek buraya kadar çekilmek ve Macarlar kaysın diye yamaca su akıtmak Deli

Kurt'un a rına gitmi ti. Pervasızca daldı. Delili i tutmu tu. Bir Macarı devirdi. Evrenğ ş ğ ş

yanı ba ında aynı gözü peklikle kılıç savuruyordu. Bu ilk kademeyi da ıttılar. Saş ğ ğ kalan bir kaçı yüze geri etti.

Fakat arkadan daha sık olarak geliyorlardı. Okları bitti i için onların yakla masınığ ş

beklemekten ba ka yapılacak i yoktu. Bu sırada Çakır'ın öfkeli haykırı ı i itildi :ş ş ş ş

- Gavuru burada da yenemezsek tımarına dönmek nasip olmasın !...

Gözler bölükba ıya çevrildi : Yüzündeki kılıç yarasından kan sızıyordu. Yüzünü yeni ileş

silerek yeniden gürledi :

- Davranın bre sipahiler ! Sıkı vurun !

Sipahiler 'Allah ! Allah! diye ba ırdılar ve tam o sırada yardımlarına gelen bir bölükğ

azap'la birlikte Macara saldırdılar. Yaman bir bo u ma daha oldu. Dü manı yineğ ş ş

attılar.

Ö le olmu tu. Macarlar yeniden yürüdüler. Yanlarında Lehliler de vardı. Karasılılarınğ ş

zayıflayan kesimine de bir çok yardımcı gelmi ti.ş

Kimi sipahi , kimi akıncı , kimi yeniçeri idi. Belliydi ki bu sefer son koz oynanacaktı.

Deli Kurt , ömründe ilk defa tehlikeli bir i in içinde oldu unu seziyordu. Buzlarınş ğ

üzerinde karma karı ık bo u uyorlardı..ş ğ ş

Page 186: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt , yanında Evren ve Koç Mehmed oldu u halde çelik zırhlı Macarlarla yıldırımğ

gibi kılıçla ıyor , biraz beride , bütün Karası Sanca ının tımarlılarından sa kalmı olanş ğ ğ ş

on , on be ki i , vurulan sancak be lerinden sonra ba larına geçen Çakır Bölükba ış ş ğ ş ş

ile birlikte , hala düzgün bir dizi halinde vuru uyordu. Bir yanda bir kaç çevik akıncı ,ş

kendilerini sarmı olan Sırplara kar ı uzun bıçaklarıyla kendilerini koruyor , dahaş ş

ötede bir kaç Yeniçeri , Almanlara kar ı satır , topuz , nacak ve pala kullanarak ölüm -ş

dirim sava ı yapıyordu.ş

***

Ayaz bir gece inmi ti. Türk ordusu sava ı kaybetmi , zledi Geçidi'nden a a ıyaş ş ş İ ş ğ

atılmı tı.ş

Deli Kurt , binlerce cesedin yattı ı yerden do rularak kalkınca olanları hatırladı. Enğ ğ

sonra ba ına vurulan bir topuz kendisini bayıltıp yere sermi ti. Elini tereddütle ba ınaş ş ş

götürdü. Tulgası ba ında yoktu. Demek ki topuz , onu parçalamı tı. Kendini birş ş

yokladı. Umursanacak bir yarası yoktu. Kolunda , yüzünde bir kaç çizgi...Hepsi o

kadardı. Yanı ba ında bir kıpırdama oldu. Aydınlık gecenin her eyi seçtirdi i buş ş ğ

alanda Deli Kurt , bunun bir Türk oldu unu görmü tü.ğ ş

- Kimsin ? diye sordu.

- Tokatlı Sipahi Mehmed.

- Yaralı mısın ?

Gö sümdeki yara bir ey de il ama baca ımdaki beni yürütmeyecek. Gavur elindeğ ş ğ ğ

kalaca ım. ğ

Deli Kurt'un aklına Gökçen'in merhemi geldi :

- Merak etme , kalmazsın dedi. Koynundan merhemi çıkardı. Tokatlı Mehmed'in

giyimleri zaten gö sünden parçalanmı tı. Sonra baca ındaki yaraya baktı. Dizininğ ş ğ

üstünden kılıç yemi ti. Oraya da sürdü.ş

Page 187: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt , kendini sa lam hissediyordu. Hatta Tokatlı Mehmed'i de sırtındağ

ta ıyabilirdi. Artık burada , Macarın içinde durmaya gelmezdi. Bu dü ünceyle aya aş ş ğ

kalktı. Yerde binlerce ölü yatıyordu. Birden tuhaf oldu. Çünkü ta yanı ba ında yatan ,ş

tulgası dü mü zırhlı Macarı tanımı tı. mre Bator'du. Gözleri ilk önce bir Macarış ş ş İ

gürnce aklına kendi ordusundan ölenler geldi. Acaba kimler ölmü tü ? Fakat daha birş

adım atmadan içi sızladı. Arkada ı , yerde i , bölükba ı Evren , koca yi it sırt üstüş ş ş ğ

yatıyordu. Bir iki adım attı. Beride , hala kılıcını sımsıkı tutan Koç Mehmed delik de ikş

olmu gövdesiyle serili duruyordu. Gözün alabildi i alanda o kadar çok ölü vardı ki ,ş ğ

aralarında tanıdıkların , bildiklerin bulunmamasına imkan yoktu. çini yakan meraklaİ

çevresine bakındı. Bir Macarın ve bir yeniçerinin üstünden atlayarak daha ileriye göz

attı. te ... Korktu u olmu tu. Koca Bölükba ı Çakır'ın duası tutmu , gavuruİş ğ ş ş ş

yenemedikleri için tımarına dönmek nasibini kaybetmi ti. Kahraman yüzü , Tanrıyaş

bakar gibi gö e çevrili , gözleri hafifçe aralıktı. Onun da tulgası dü mü , kır saçları veğ ş ş

bıyıkları kana bulanmı tı.ş

Deli Kurt daha fazla ara tırma yapmak istemedi. Her ehit , içini sızlatacak olduktanş ş

sonra... Tokatlının yanına dönmeye ba larken bir ölüye takıldı. Kılı ından hangi sınıfş ğ

asker oldu u anla ılmayan bu Türk , yüzü koyun yatıyordu. Böyle bir anda ve yerdeğ ş

tamamen lüzumsuz kaçan bir merakla Deli Kurt e ilerek ehidi çevirdi. Tulgasızdı.ğ ş

Ba ında börk vardı. Dikkatle bakınca , yüzü gözü kan içindeki bu ölüyü tanıdı.ş

Türkmen be inin o lu idi.ğ ğ

Ellerini açarak bir Fatiha okudu. Çakır'ın , Evren'in , Koç Mehmed'in , Türkmen be ininğ

ve bütün ehitlerin ruhuna gönderdi. Sonra bu uhrevi vazifeyi yapmı olmanın verdi iş ş ğ

kuvvetle Tokatlı Mehmed'i sırtına alarak , tahminle , Türk ordusunun çekilmi oldu uş ğ

bölgeye do ru yollandı.ğKORKUNÇ AYDINLIK

Deli Kurt sabaha kadar durmaksızın yürüyerek daha güneye çekilmek üzere olan Türk

ordugahını buldu. Nöbetçiler onu karakol i lerine bakan be in çadırına soktular. Bu ,ş ğ

Tokat Be i Balaban Be 'di. Deli Kurt kendini tanıttı. Balaban Beğ ğ ğ onun Karasılı

oldu unu ö renince tok bir sesle :ğ ğ

Page 188: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Bütün yolda ların ehit oldu , dedi.ş ş

Deli Kurt buna :

- Tokat Sipahilerinden Mehmed'i de getirdim , diyerek cevap verdi.

Deli Kurt'un getirdi i Tokatlı Mehmed , Balaban Be 'in en gözde Sipahisiydi. zlediğ ğ İ

Geçidi sava ından sonra onu ortalarda göremeyince ehit oldu veya tutsak dü tüş ş ş

sanıp acımı tı. Sa oldu unu ö renince sevinçle ba ırdı :ş ğ ğ ğ ğ

- Nerde ?

- Çadırın önünde...

Balaban Be nöbetçiye seslendi. Mehmed'i koluna girerek içeri getirdiler. Tokatlığ

sipahi , Deli Kurt'un bütün kahramanlı ını , nasıl vuru tu unu , bir ki ininğ ş ğ ş

yapamayaca ı i leri nasıl yaptı ını görmü tü. Kendi ba ından geçenleri bir iki sözleğ ş ğ ş ş

bitidikten sonra Deli Kurt'un sava ını uzun uzun anlattı.ş

Balaban Be , memnundu. Bu yenilmenin bozgun haline gelmemesi böyle e sizğ ş

yi itlerin kahramanlıkları sayesinde olmu tu. Vakit kaybetmeden padi ahın huzurunağ ş ş

çıkarak bunları anlatmı , padi ah da Deli Kurt'a bölükba ılık vermi ti. Balaban Be ,ş ş ş ş ğ

bunu bildirdikten sonra :

- Karası Sanca ının bütün e yasını sen götüreceksin. Çakır'ınkiler de Murad Be inğ ş ğ

buyru u ile senindir , dedi.ğ

Deli Kurt , sevinilecek ve övünülecek hiç bir tarafını bulamadı ı sırtında bir yük gibiğ

ta ıyarak Karası'ya döndü. Oosmanlılar , Macarlar ve müttefikleriyle u ra ırken fırsatış ğ ş

yine kaçırmayan Karamano lu taaruza geçmi , yine bazı ehirleri ele geçirmi ti.ğ ş ş ş

Bu durum kar ısında padi ah , ordusunun büyük kısmını , be lerin buyru unda olarakş ş ğ ğ

Macarlara kar ı bırakarak kendisi daha küçük bir kuvvetle Anadolu'ya geçti. Deli Kurt ,ş

kendi kendine 'Yine Varsak yolu gözüktü' diye kuruyordu. Fakat kuruntusu bo a çıktı.ş

Page 189: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Çünkü Murad Be , onu huzuruna ça ırarak Karası'ya yeni sancak be i tayinğ ğ ğ

olununcaya kadar sanca ın tımar i lerini düzene koyması için buyruk vermi ,ğ ş ş

bölükba ılık buyrultusu da eline tutu turmu tu. Ayrıca bir kese de akça vererek :ş ş ş

- Göreyim seni ada ım , demi ti , devlete daha çok hizmetler eder , Tanrının izniyleş ş

alay be i de olursun.ğ

Böylece ota dan çıkınca yanında bir kaç azap ve ehit tımarlıların e yalarını ta ıyanğ ş ş ş

bir kaç at oldu u halde yola koyulmu , yurduna dönmü tü.ğ ş ş

1444 yılının baharı idi. Evinde bir gece kaldıktan sonra padi ahın buyru unu yerineş ğ

getirmek için sanca ı dola maya çıktı. Yanında azaplar ve yük atları oldu u haldeğ ş ğ

tımarları birer birer dola ıyor , ehit sipahilerin ailelerine ba sa lı ı diliyor , ehitlerinş ş ş ğ ğ ş

onaltı ya ını geçmi o lu veya karde i varsa kadıların huzurunda hemen tımarş ş ğ ş

senetlerini yazdırıyordu.

Bir ay süren bu i lerin sonunda , padi ahın verdi i keseyi de Koç Mehmed'in kalabalıkş ş ğ

ve yoksul evine bıraktıktan sonra kendi köyüne geldi ve bir kaç gün yatarak kaç ayın

yorgunlu unu giderdikten sonra kalkarak ne yapaca ını dü ünmeye ba ladı.ğ ğ ş ş

Hatunu Melek , gebe idi. Bu sefer onu daha da arık ve solgun bulmu tu. Bir kaç günş

sonra Türkmen obası yayla a çıkacaktı. Deli Kurt , çoluk çocu unu da oraya götürüpğ ğ

yazı Satı Ana'nın yanında geçirmeye karar verdi. Zaten Çakır'ın ve Evren'in ehitş

dü meleri dolayısıyla koca anaya ba sa lı ında bulunmak da lazımdı.ş ş ğ ğ

Deli Kurt , iyi bir ka nı hazırlatarak içini ilteler ve yastıklar dö etti. kinci bir ka nıyağ ş ş İ ğ

da çadırları ve e yaları koydu. Kendisi ve üç kızı atlara binecekler , evde inin ka nısınış ş ğ

topuz Ahmed idare edecekti. Topuz Ahmed on altı ya larında , çok sadık ve becerikliş

bir çocuktu. Çadır ve e ya yüklü arabayı da o sırada nerden çıktıysa çıkıp gelen Piçş

lyas götürecekti. htiyarlayınca a ılı ı ve yüzünün gülünçlü ü büsbütün artan lyasİ İ ş ş ğ ğ İ

yıldan yıla i tahı açıldı ı için büsbütün i manlamı , yusyuvarlak bir ey olmu tu.ş ğ ş ş ş ş ş

Topuz Ahmed'e , yapılacak i i bir kere söylemek yeterdi. 'Peki a am' der , denileniş ğ

aynen yapardı. Piç lyas öyle de ildi. Bir ey söylendi i zaman 'O türlü yapaca ımızaİ ğ ş ğ ğ

Page 190: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

bu türlü yapsak olmaz mı ?' diye hemen saçma bir fikir söyler , çok defa sözü bir

söyleyi te kavrayamazdı. Çünkü ayık gezdi i yoktu. arap bulamadı ı zaman bileş ğ Ş ğ

sarho tu. Bir takım macunlar kullandı ı söyleniyordu.ş ğ

Piç lyas'ı da adam saymak artıyla yedi ki i , dört at ve iki ka nıdan ibaret olan kafileİ ş ş ğ

, gün do madan çok önce yola koyuldu. Bu güzel haziran gününde , çamursuzğ

yollarda yürüyerek hiç bir yerde mola vermeden giderlerse geceleyin Türkmen

obasına varabilirlerdi.

Kafilede kimse konu muyor , yalnız ara sıra lyas'ın bir i yapıyormu gibi görünmekş İ ş ş

isteyerek öküzlere ba ıması i itiliyordu. O ba ırsa da , ba ırmasa da öküzler bildikleriğ ş ğ ğ

gibi yürüyorlardı ama lyas sanki kafilenin düzeni kendi idaresindeymi ve bu idare deİ ş

ba ırmakla yapılıyormu gibi dü ünmekten kendini kurtaramıyordu. Adeti oldu uğ ş ş ğ

üzere boyuna yiyordu. Oturdu u yerin arkasında bir torba ve büyük bir testi vardı.ğ

Torbadan durmaksızın öte beri çıkarıp yiyor , be altı lokmadan sonra da küçük tasınaş

arap doldurup içiyordu. Susan kafilen yolcuları arasında onun keyfine diyecek yoktu.ş

Arada bir Türkçe , Rumca , Sırpça yarım yamalak arkılar da söylüyor , fakat hiç birininş

sonunu getiremiyordu. Onun bu mırıltılarından canı sıkılan Deli Kurt , atını

yakla tırarak sordu :ş

- Bre Piç ! Ne dırlanıp duruyorsun ?

lyas kekelemeye ba ladı :İ ş

- Aman Murad A a ! Ben a k arkıları söylüyorum !ğ ş ş

- Bre sen a ktan ne anlarsın ?ş

- Aman Murad A a ! Ben dünyanın birinci a ı ıyım. Ben anamdan a ık do mu ,ğ ş ğ ş ğ ş

do du umun ertesi günü anama , komu unun kızını bana almazsan sütünü emmemğ ğ ş

demi im...ş

Bu saçmalar üzerine Deli Kurt'un bakı ları yumu adı. Buna ra men sert bir sesleş ş ğ

buyruk verdi :

Page 191: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- arabını daha çok içip arkını içinden söyle. Seni ve a kı beraber dü ünmek hoŞ ş ş ş ş de il...ğ

Deli Kurt'un iste i olmu , biraz sonra sızıp ka nıdaki yüklerin üzerine uzanan lyas'ınğ ş ğ İ

sesi kesilmi ti.ş

***

Türkmen obasına gecenin geç vaktinde vardılar. Deli Kurt bu zaman Satı Ana'yı

rahatsız etmek istemedi i için onu uyandırmayarak çadırlarını onun çadırının yakınınağ

kurdurdu. Birinde üç kız , birinde kendisiyle Melek Hatun , küçük çadırda da Topuz

Ahmet yatacaktı. Piç lyas'a çadır ayrılmamı tı. Zaten o , çok pis oldu u için öyleİ ş ğ

çadırda falan yatacak hali yoktu. Yazın urda burda , kı ın da ahırlarda yatardı. Deliş ş

Kurt , yorgun ve hasta olan evde ine Gökçen pınarından getirdi i ferahlatıcı suyuş ğ

içirdikten sonra dikkatle hazırladı ı dö e e onu yatırdı. Kızlarını ve Topuz Ahmed'i değ ş ğ

çadırlarına gönderdikten sonra anla ılmaz bir inatla gelmeyen uykusu yüzündenş

çadırın önüne oturarak sabahı bekledi.

Bugün Satı Ana ile ömrünün en güç kar ıla masını yapacaktı. Seksen altı ya ındakiş ş ş

kimsesiz bir kadına , hayatta kalmı son o lu ile süt o lunun ölümlerini bildirmekş ğ ğ

kolay i de ildi.ş ğ

Deli Kurt'a göre tan yeri bu kadar keyifsiz bir ekilde a armamı tı. Gözü Satı Kadın'ınş ğ ş

çadırında idi. çi sıkılıyordu. Sabah biraz daha geç do sa ne iyi olurdu.İ ğ

Nihayet , istemeyerek bekledi i an geldi. Çadır kapısı aralanarak Satı Kadın çıktı.ğ

Bütün obada ba layan canlanma kıpırdanı ları arasında Deli Kurt ilerleyen ihtiyarş ş

kadının kar ısında durdu. Satı Ana önce gözlerine inanamadı. Sonra a kınlıkla sordu :ş ş ş

- O da ne ? Murad , sen misin ?

- Benim ana ! Bir adım atarak analı ının elini öptü ve onun Çakır'la Evren'i sormasınığ

önlemek isteyen bir duygu ile yeni kurulmu çadırları göstererek :ş

Page 192: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Çoluk çocuk hep buraya ta ındık. Melek çok arıkladı da biraz toplansın diye obayaş

getirdim. Bir kaç güne kadar da bir torunun daha olacak...

Deli Kurt , en uzun konu masını yapmı tı , sustu. Satı Ana çadırlara bakıyordu,ş ş

Kendisininkine en yakın olanını göstererek sordu :

- Bunda kim var ?

- Kızlar.

- unda ?Ş

- O , hatunla benim çadırım.

Satı Ana ciddile mi ti. Küçük çadırı gösterdi :ş ş

- Ya bu kimin ?

- Topuz Ahmed'in ... Benim u ak...ş

Kadın , gözlerini Deli Kurt'un gözlerine dikti. Bir ey söylemeden uzun uzun baktıktanş

sonra sordu :

- Çakır'le Evren nerde ?

Deli Kurt , ba ını önüne e di :ş ğ

- Sen sa ol ana. ehit oldular !ğ Ş

Kadın birkaç an , söylenenin manasını anlamamı gibi Murad'a baktı. Sonraş

gözlerinden buru uk yüzüne iki damla ya inerken :ş ş

- Allah devlete , millete zeval vermesin. Kaç kere ehit anasıyım , dedi. Gözlerindeş

ço alan ve iyi görmesine engel olan ya ları eliyle sildikten sonra sözlerini tamamladı :ğ ş

Page 193: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Öz o lumla süt o lum ehit olduysa Allah , ahiret o luma ömür versin.ğ ğ ş ğ

Bunu söyleyerek Deli Kurt'u ba rına bastı ve hıçkırdı.ğ

***

Satı Ana , Melek Hatun'a çok iyi bakıyordu. Do urmak üzere bulunan bir kadına nasılğ

bakılaca ını iyi bilirdi. Türkmenlerin binlerce yıllık tecrübelerine dayanarak 'Gürbüz birğ

o lan do uracak' diyordu.ğ ğ

Deli Kurt , gariplik içindeydi. Gökçen'in dönmesine daha epey zaman vardı. Oba

be ini ziyaret ederek o lunun ehit oldu unu bildirip ba sa lı ı dilemi , sonrağ ğ ş ğ ş ğ ğ ş

kendisine ait i lerle u ra maya ba lamı tı.ş ğ ş ş ş

Kendisine ait i ler , hatunun rahatını sa lamakla Çakır'dan kendisine kalan e yayış ğ ş

düzene koymaktı. ki deri torbanın içinde olan bu e yayı Topuz Ahmed'in çadırınaİ ş

yerle tirmi ti. Artık yapılacak ba ka i i olmadı ı için , aylardır yanında durdu u haldeş ş ş ş ğ ğ

incelemeye zaman bulamadı ı torbalara bakacaktı. Bunlar eskimi olmalarına ra men ,ğ ş ğ

gayet güzel ve sa lam sipahi torbalarıydı. Deli Kurt , kendisininkileri zledi Geçidiğ İ

sava ında kaybetti i için Çakır'dan kalan bu hatıraları kendisi kullanacaktı.ş ğ

Topuz Ahmed'i , su getirmesi için Gökçen Pınarı'na yolladıktan sonra onun çadırına

girdi ve torbalardan birini açarak içindekileri önüne döktü. Küçük bir deri kesenin

içinde iki tane tahta ka ık , ba ka bir kesede temizleme i lerinde kullanılan kil , birkaçş ş ş

çevre , yeni bir börk , bir de yadigar oldu u anla ılan Bursa i i bıçak vardı. Hepsi değ ş ş

i e yarar eylerdi. kinci torbada da buna benzer eyler çıkmı tı. Fazla olarak bir divitş ş İ ş ş

takımı ile birkaç parça ka ıt duruyordu. Çakır , bölükba ı oldu u için bazı kayıtlarğ ş ğ

tutmak mecburiyetinde oldu undan , divit takımı ile ka ıtları almı olacak diyeğ ğ ş

dü ündü. Fakat ka ıtlardan bazılarının katlanmı ve yazılı oldu unu görerek ilgilendi.ş ğ ş ğ

Bunlardan üç tanesi Çakır'a yazılmı mektuplardı ve ikisinin altında ' sa' imzası vardı.ş İ

Deli Kurt yıpranmı ve solmu olmalarından eskili ine hükmetti i mektupları , Çakır'ınş ş ğ ğ

niçin saklamı olaca ını kendi kendisine sorarak bir tanesini okudu :ş ğ

Page 194: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Çakır A a !ğ

Allah cümlemizi yanlı i ten ve yazık i lemekten korusun. Hatunumu bir gizli yereş ş ş

ula tırırsan iki cihanda da aziz olasın. Do acak çocu um erkek olursa karında larımş ğ ğ ş

onu sa bırakmaz. ler senin sadakat ve ehliyetine kalmı tır. Bütün akça Hasanğ İş ş

Çelebi'dedir. Hatunun sa lıkla ula tı ını bildir. Sa ve esen ol. Bizi duadan unutma.ğ ş ğ ğ

SA İ

çinde bir takım büyük ve tehlikeli i lerden imalar bulunmasına ra men 'Hasan Çelebi'İ ş ğ

adı olmasaydı , Deli Kurt , bu mektupla ilgilenmeyecekti. Fakat Çakır'la stanbul'aİ

gizlice giderek görü tü ü Hasan Çelebi'yi ve bunun babandan kalma paradır diyeş ğ

verdi i bol akçayı hatırlayınca öyle bir dü ündü. Mektubuğ ş ş tuhaf buldu. 'Do acakğ

çocu um erkek olursa karında larım onu sa bırakmaz' ne demekti ?ğ ş ğ

Bu soruya cevap veremeyince ikinci mektubu okudu :

Çakır A a !ğ

Bala Hatun'un haberini alıp sevindim. Bizim i imiz güçle mekte ve ölüm mele i herş ş ğ

an ba ımız üstünde dola maktadır. Hatun emniyette olduktan sonra bunu tasaş ş

saymam. Allah kullarını birer ekilde yargılar. Duam seninledir , bilmi ol .ş ş

SA İ

Tehlike içinde olan ve Çakır'a mektup yazan bu sa kimdi ? Bala Hatun herhalde onunİ

evde i olacaktı. Peki , bu Bala Hatun'u kimden ve niçin kaçırıyordu ?ş

Deli Kurt , hafızasını yokladı. Çakır'ın sa adlı birisinden bahsetti ini hatırlamıyordu.İ ğ

Mektupları kemerindeki keseye yerle tirerek torbaları yeniden doldurup çadırdakiş

yerine koydu ve çıktı.

Page 195: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Melek Hatun'un do um sancıları ba lamı tı. Satı Ana , obanın terübeli ebe kadınınığ ş ş

getirmi , hazırlıklara ba lamı tı. Kızları arada bir öteye beriye ko turup bazı eylerş ş ş ş ş

getiriyordu.

Deli Kurt , Satı Ana'nın büyük çadırında sabırsızlıkla gezinip duruyor , kadının her

geli inde verdi i 'Göreceksin , o lan olacak' müjdesinin gerçekle mesi için duaş ğ ğ ş

ediyordu.

Bu a rıların yarım gün kadar sürebilece ini biliyor , fakat tela etmez gözükmesineğ ğ ş

ra men sabırsızlanıyordu. Böyle dola ıp dururken , bir seferinde içeriye giren Satığ ş

Kadın 'Do um yakla ıyor' dedikten sonra Deli Kurt'a çadırın yan direklerinden birindeğ ş

takılı iri torbayı göstererek :

- unu indirsene , dedi. Satı Ana için çok a ır sayılacak torbayı indirdi ve ba ınıŞ ğ ğ

çözdü.

- çinde , bir kutu olacak , onu bana ver.İ

Deli Kurt , bir kutu için fazla büyüklükte olan süslü bir nesneyi çıkararak uzattı. Satı

Kadın gülümsedi :

- Aman be o ul ! Senden kutu istedim , kutu... Sandık de il... O lan babası olaca ımğ ğ ğ ğ

diye kutu , sandık seçemez oldun , dedi.

Deli Kurt , torbaya göz atınca kutuyu görüp çıkardı. Satı Kadın söylenmekte devam

ediyordu :

- Ha , öyle ... Kutu sandı ın o sandı ı da al. Bala Hatun'un sandı ı idi...ş ğ ğ ğ

Deli Kurt , biraz önce Çakır'a e yaları arasında çıkan mektuptakiş Bala Hatun'u

hatırlayarak a ırdı ve sordu :ş ş

- Kimin sandı ı idi ?ğ

Page 196: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Satı Kadın alay etti :

- Bala Hatun'un diyorum , i itmiyor musun ? Ananın sandı ı ...ş ğ

Deli Kurt , ihtiyar kadına dikkatle baktı. Acaba bunamı mıydı ? Neler söylüyordu ?ş

a kınlıkla :Ş ş

- Anamın sandı ı mı ? diyebildi.ğ

- Ananın sandı ı ya ... Sevincinden ananı da mı unuttun ?ğ

Bunu söyleyerek elinde kutu oldu u halde çadırdan çıktı. Deli Kurt apı ıp kalmı tı. Buğ ş ş

kadın gerçekten bunamı mıydı ?ş

Satı Kadın , ya ı icabı birçok eyleri unutmaya ba lamı tı. Bu arada Deli Kurt'tan Balaş ş ş ş

Hatun'un o lu oldu unu gizlemek lüzumunu unutmu , yıllarca sakladı ı küçükğ ğ ş ğ

sandı ı kendisine verivermi ti. O imdi Melek Hatun'un do um i iyle u ra ırken Deliğ ş ş ğ ş ğ ş

Kurt'un yüre ine nasıl bir dert açaca ının farkında bile de ildi.ğ ğ ğ

Deli Kurt , süslü sandı ı açtı. Bu , büyükçe bir kutu kadardı. Bir ipekli kuma kesesininğ ş

içinde saçlar vardı. Çocuk saçları olacaktı. Ba ka bir kesede bir nazarlık gözüne çarptı.ş

Sonra elmaslı bir altın yüzük ve gümü ten yapılmı küçük bir kaplumba a...ş ş ğ

Hayretler içerisinde sandı ı karı tırıyordu ! Bunlar neydi. Bala Hatun'un sandı ı... Balağ ş ğ

Hatun'un kendi anası oldu unu söylüyordu. O güne kadar anasını 'Ay e' diyeğ ş

belletmi ti.ş

Biraz daha karı tırınca eline bükülü ka ıtlar geçti. Açıp baktı . Yine imzalı mektuplar...ş ğ

Tıpkı öteki mektupların yazısına benziyordu. Çakır'ın torbasında buldu u mektuplarığ

kemerinden çıkarıp açtı. Bu imdikilerle yan yana yere dizdi. Aynı sa yazmı tı.ş İ ş

Okudu :

Canın aziz Bala Hatun'um ,

Page 197: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Emniyette oldu unu ö renip Hakka hamdettim. Seni , gövdendeki canla birlikteğ ğ

Allah'a havale kıldım. O lum do arsa adını Murad koy. Kosova'da ehit olan dedemiğ ğ ş

bütün hanedanımdan kutlu sayarım. Duam üzerinedir. Sen de beni duadan unutma.

SAİ

Deli Kurt'un beyni bir anda allak bullak oldu. Mektubu bir daha , bir daha okudu.

Bunlar ne demekti ? Anası Bala Hatun olunca , bu sa'nın da babası olmasıİ

gerekiyordu. Öyleyse ana , baba diye kendisine bellettikleri Ay e ile Osman neciş

oluyordu ? Bu Satı Kadın 'Anan Bala Hatun' derken büsbütün uydurmu muydu ?ş

Babası sa olunca onun 'Kosova'da ehit olan dedem' dedi i Murad kim olabilirdi ?İ ş ğ

Kosova'da ehit olan Murad... Aman Yarabbi ! ... Deli Kurt , dünya ba ınaş ş

yıkılmı casına bir a kınlık geçirdikten sonra mektubu tekrar okudu. Bu sa , birş ş ş İ

hanedandan bahsediyordu. Osmanlı Elinde bir tek hanedan vardı : Osmanlı

Hanedanı ... Artık hiç bir üpheye yer kalmamı tı ki , bu mektubu yazan sa ,ş ş İ

Kosova'da ehit olan Murad Be 'in torunu yani Yıldırım Beyazıt'ın o lu olan sa Be 'di.ş ğ ğ İ ğ

Bu sa Be de kendi babasıydı ...İ ğ

Deli Kurt , yeniden 'Aman Yarabbi !' diyerek aya a fırladı ve birden bire gözlerindenğ

bir perde açıldı. Hatıralar yıldırım hızıyla beyninden geçerken vaktiyle mana

veremedi i küçük eyleri kavramaya ba ladı. Çakır bir gün kendisine ' ehzadem'ğ ş ş Ş

deyivermi , sonra i i akaya bula tırmı , bir gün de 'Ya a be Osmano lu !' diyeş ş ş ş ş ş ğ

ba ırmı tı. Demek ki , bunları istemeyerek a zından kaçırmı tı. Torlak Kemal ileğ ş ğ ş

yapılan sava tan sonra o zaman ehzade olan imdiki padi ah kinci Murad Be , Deliş ş ş ş İ ğ

Kurt'u huzuruna ça ırdı ı zaman Çakır'ın gösterdi i tela ve titizli i hatırlıyordu. Ya oğ ğ ğ ş ğ

Hasan Çelebi kimdi ? Kendisine verilen para ancak bir ehzadenin parası olabilirdi. Oş

kadar çoktu. Ya her eyi bile Esen Börü'nün kendisine 'yüce bir soydansın' demesi ...ş

Evet , gözlerinden bir perde kalkmı , aydınlı a çıkmı tı. Fakat bu korkunç birş ğ ş

aydınlıktı. Saçtı ı ı ıkla o kadar muhte em bir gerçe i aydınlatıyordu ki , korkmamayağ ş ş ğ

imkan yoktu. Demek ki , kendisi bir Osmanlı ehzadesiydi. Yani her an Azrail'in kılıcış

altında ya ayan birisi. Buna sevinmek mi , yerinmek mi gerekti ini anlamadan Satış ğ

Ana içeri girdi. Gülüyordu :

Page 198: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Müjdeler o ul ! dedi. Gürbüz bir o lun oldu. Adını ne koyalım ?ğ ğ

Deli Kurt gürler gibi cevap verdi :

- sa olsun !İ

Satı Kadın'ın gülümsemesi dudaklarında donup kaldı. Ka ları çatıldı. Gözleri yerdekiş

sandı a ve onun da ılan e yasına ili ti. Her eyi anlamı tı. Fakat artık yaptı ı yanlı ığ ğ ş ş ş ş ğ ş

düzeltmeye imkan yoktu. Bu sandıkta bir iki mektubun saklı oldu unu , oğ

mektuplarda Deli Kurt'un bilmemesi gerekli sırlar bulundu unu biliyordu ama artıkğ

olan olmu tu. Buna ra men itirazdan geri kalmadı :ş ğ

- Koyacak ba ka ad bulamadın mı ?ş

Deli Kurt sarho gibiydi. Umursamaz bir geni lik içinde gülerek cevap verdi :ş ş

- Canım nine ! Mehmed yahut Musa , Süleyman yahut Mustafa veya Ertu rul dağ

olabilirdi ama hepsi bir kapıya çıkar ...

UNUTULMAZ AYRILIK

Deli Kurt , bitkinli i bir türlü geçmeyen evde ini , do umun onuncu gününde , Yassığ ş ğ

Tepe'nin ete indeki ifalı suya götürdü. Kızlarıyla sa'yi ve Topuz Ahmed'i de alarakğ ş İ

atlarla erkenden oraya gittiler. Topuz Ahmed'i , tepeye gözcü koyduktan sonra

kuyudan çekti i sıcak suyu ta olu a doldurdu , analarını ve küçük karde lerini suyağ ş ğ ş

sokup yıkadıktan sonra kurulayarak a acın altına getirmelerini kızlara söyleyerekğ

kendisi a acın yanına döndü.ğ

Üç kız karde , kendilerine verilen i i kusursuz yaptılar. Melek Hatun ferahlamı veş ş ş

açılmı oldu u halde , a acın dibindeki keçeye uzandı ve ak ama kadar orada kaldı ış ğ ğ ş ğ

müddetle Satı Ana'nın ayranını içip , yemeklerini yiyerek sa'yı emzirdi.İ

Page 199: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Bu ziyaretleri üst üste yapmaya ba ladılar. Yava yava hatunun yorgunlu u , arıklı ış ş ş ğ ğ

gitti. Topladı , güçlendi , yüzü pembele ti. sa'ya gelince , o zavallı , dünyadanş İ

habersiz , anasının gürle en sütünü emiyor , bol bol uyuyor , biraz ablalarınınş

kuca ında geziyor ve büyüyordu.ğ

Deli Kurt , birkaç defa o lunu kuca ına almı , fakat onun masum bakı ları kar ısındağ ğ ş ş ş

büyük bir teesür duyarak bırakmı tı. Bu üzüntü nerden geliyordu ? Onu pekş

kurcalamak istemiyor , fakat 'bu çocuk talihsiz olacak' diye içinden gelen bir ses

yüre ini parçalıyordu. Talihsiz olarak do du u muhakkaktı. Bir insanın kim oldu unuğ ğ ğ ğ

söyleyememesi gerçek bir talihsizlikti. Kendisi de talihsiz do mu tu ama bugüneğ ş

kadar erefli bir sipahi olarak ya amı tı. Sipahi olmak az ey de ildi. Fakat babası ,ş ş ş ş ğ

anasını yanlı bir isimle bellemeye mecbur olmak kötü idi.ş

Deli Kurt , bir de Gökçen'i dü ünüyordu. Onu sevmek de hem büyük bir bahtiyarlık ,ş

hem de kutsuzluktu. Evli ve dört çocuk babası olmasa i in kutsuzluk yönüş

olmayacaktı. Fakat bölükba ı da olsa iki evli bir sipahi görülmü , i itilmi nesneş ş ş ş

de ildi. Deli Kurt , gülümsedi. ' ehzadece bir i olacak' dedi.ğ Ş ş

imdi , Yassı Tepe'nin arkasındaki düzlükte , Gökçen'in dayandı ı a acın altınaŞ ğ ğ

oturarak gün öldürmeyi huy edinmi ti. Gökçen'in çizdi i ok resimlerine uzun uzunş ğ

bakıyor , gece olunca kaval çalıyordu.

Bir ak am yine hüzünlü bakı larıyla ufku süzerek karanlı ın çökmesini bekledikten veş ş ğ

kavalını çalmaya ba ladıktan sonra birisinin kendisine seslendi ini duyarak kavalı kestiş ğ

, ba ını çevirdi. 'Murad A a' diye ba ıran bir adam aksaya aksaya yakla ıyordu. Deliş ğ ğ ş

Kurt , aya a kalkarak yerini belli ettikten sonra 'Buradayım' diye haykırdı ve yuvarlanırğ

gibi gelen bu adamın kim oldu unu kestiremeyerek sordu :ğ

- Kimsin ?

Beriki bu soruya uzun sözlerle cevap verdi :

- Aman Murad A a ! Beni nasıl tanımadın ? Ben lyas de il miyim ?ğ İ ğ

Page 200: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt , o kadar Gökçen'le doluydu ve onun dı ında her eyi o kadar unutmu tu kiş ş ş

, birden bire bo bulunarak:ş

- Hangi lyas ? diye sordu. lyas'ın cevabı pek ho tu :İ İ ş

- Dünyada kaç lyas var a a ! Piç lyas !İ ğ İ

Deli Kurt , büyük kederi arasında gülümsedi :

- Kaybolmu tun. imdi nereden çıktın ?ş Ş

lyas yakla mı tı. Elindeki iri testiyi yere koyarak cevap verdi :İ ş ş

- Testi bo almı tı da , doldurmaya gittim.ş ş

- Testini neden buraya getirdin ?

- Testimi buraya getirmedim. Onu yukarıda bıraktım.

- Ya bu ne ?

- Onu da sana getirdim a am.ğ

Deli Kurt , kızar gibi oldu :

- Bre ! Senden arap isteyen mi oldu ?ş

Piç lyas , buna gayet tuhaf fakat yıldırım tesiri yapan bir kar ılıkta bulundu :İ ş

- Padi ah Murad Be tahtını bırakıp çekildi de...ş ğ

Deli Kurt , heyecanlandı :

- Ne dedin ? Murad Be çekildi mi ?ğ

Page 201: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Evet a am. Macarlarla on yıllık barı yaptı. Efalk'ı Macar aldı. Sırbistan Sırp be ineğ ş ğ

verildi. Murad Be Macar'a tutsak dü en damadı Mahmud Çelebi'yi kurtarmak içinğ ş

yetmi bin altın ödedi. Sonra da tahtını bırakarak Manisa'ya çekildi.ş

- Ya yerine kim geçti ?

- O lu Mehmet Be ...ğ ğ

- O daha çocuk be !...

Deli Kurt , bunu istemeyerek söylemi ti. lyas bile yine sarho oldu u halde bu sözünş İ ş ğ

manasızlı ını anlamı tı :ğ ş

- Çocuk ama be o lu . Osmanlı tahtına Piç lyas'ı geçirecek de iller ya ...ğ ğ İ ğ

Deli Kurt güldü :

- Do ru söylüyorsun lyas. arabı getirdi ine de iyi etmi sin. Yarın çadıra u rayıpğ İ Ş ğ ş ğ

akçanı al. Ama bir daha da buraya , bu a acın altına geleyim deme ...ğ

lyas , eliyle gö süne vurdu :İ ğ

- lyas yok mu , Piç lyas ? Ya asın Piç lyas !... Piç lyas bir daha buraya gelirseİ İ ş İ İ

bacakları kırılsın... Kafası kopsun ... arapsız kalsınŞ ...

Sonra yuvarlanır gibi bir hareketle uzakla tı ve gözleriyle onu takip eden Deli Kurt :ş

- Murad Be çekildi ha ! ... Demek dünya yükü ona da a ır gelmeye ba ladı , diyeğ ğ ş

söylendi.

***

Page 202: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Günler geçip gidiyordu. Deli Kurt bütün i leri Satı Ana'ya , büyük kızı Zeyneb'e veş

Topuz Ahmed'e bırakmı tı. Satı Ana'nın buyru unda her ey öyle bir düzenindeş ğ ş

gidiyordu ki , Deli Kurt'a Yassı Tepe'de kaval çalmaktan ba ka bir i kalmıyordu.ş ş

Bir ak am yine kavalını alıp gelmi , Gökçen'in a acına yaslanarak günün iyiceş ş ğ

kararmasını beklemi , sonra kavala el atmı tı. Gökçen gibi ta uzaklara duyuracakş ş

kadar çalamıyordu ama yine de usta bir kavalcı oldu unu belli ediyordu. Bu ezgilerğ

gönlünden geliyor , çalarken aklına gelen babası sa Be , anası Bala Hatun, Çakır veİ ğ

Evren için bir eyler söylüyor , sonra bunların hepsini unutturan Gökçen'i dü ünerekş ş

üflüyor , üflüyordu.

Kaval çalarken gözleri yıldızlara de ince onların parlaklı ı , aklına hemen Gökçen'inğ ğ

ı ıklı gözlerini getiriyor , geceleyin öten bir ku un sesindeki güzellik , Gökçen'in billurş ş

sesini dü ündürüyordu. Bir yandan da çalıyor , durmadan çalıyordu.ş

Gecenin yarısı geçmi , Deli Kurt yorulmu tu. Kavalını yanına koyarak ba ını a acaş ş ş ğ

dayadı. Yorgunluk çıkarmak ister gibi gözlerini kapayarak öylece kaldı. Bu bir uyku

de ildi. Uyku ile uyanıklık arasında , insanlarda ara sıra görülem bir durumdu.ğ

Birden kendisine 'Sipahi !' diye sesleni le ayıldı. Gözlerini açmamı tı :ş ş

- Sipahi ! Beni bekle !

Gökçen'in sesiydi. A acın arkasından geliyordu. Ba ını çevirdi. Kimsecikler yoktu. Buğ ş

sefer aynı ses önünden geldi :

- Sipahi ! Beni bekle !

O ürpertici , gönüllere i leyici sesti. Kısacası Gökçen'in sesiydi. Yüzünü döndürdü. Sesş

hafifliyordu :

- Mutlaka bekle !.. Mutlaka Bekle !... Mutlaka ....

Page 203: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Heyecanla aya a kalktı. Gözleri ifalı suyun do rultusunda idi. Orada bir çift ye il ı ıkğ ş ğ ş ş

parlıyordu. I ıkları süzerken birden bire söndüklerini gördü. Sonra sa da , solda ,ş ğ

yakında , uzakta birçok ye il ı ıklar parlayıp sönmeye ba ladılar. ş ş ş

Deli Kurt , içinde duydu u ürperti ile geriye do ru bir adım attı ve aya ının altında birğ ğ ğ

çıtırtı duydu. E ilip baktı ! Yazık ! Dalgınlıkla can yolda ı kavalı ezip kırmı tı...ğ ş ş

Obaya dönmeye karar verdi. Aynı ı ı ın altında a aca baktı. A aca ... Gökçen'inş ğ ğ ğ

a acına ... Gözleri a acın gövdesine , Gökçen'in kazmı oldu u a aç resmiyle oklarağ ğ ş ğ ğ

kaydı. Hey ulu Tanrı ! Sarho muydu ? Yoksa dü mü görüyordu ? Biraz dahaş ş

sokularak yakından baktı. Daha ak amleyin , Gökçen'in ilk yaptı ı halde duran bütünş ğ

ok resimleri kaybolmu , yalnız a acın resmi kalmı tı. Yanlı mı görüyorum diye eliniş ğ ş ş

sürerek yokladı. Yanlı görmüyordu. A acın gövdesinde yalnız a aç resmi vardı. Korkuş ğ ğ

ile titreyerek çevresine bakındı. Ne ye il ı ıklar gözüküyor ne de ses i itiliyordu. Hızlış ş ş

adımlarla obanın yolunu tuttu.

***

Üç gün sonra obaya gelen ulak umulmadık bir haber getirdi. Macar ve yanda larış

barı andla masını bozarak yeniden yürüyü e ba lamı lar , çouk padi ah Mehmedş ş ş ş ş ş

Be de Manisa'da ki babasına yazarak gelip ordunun ba ına geçmesini bildirmi ti.ğ ş ş

Murad Be Manisa'dan çıkmı tı. Bütün sancaklara hızlı ulankal göndemi ti. Kendisi değ ş ş

bölük bölük , alay alay sipahileri toparlayarak yıldırım gibi bir çabuklukla Karası'ya

geliyordu. Buradan da Bursa üzerine yollanacaktı.

Deli Kurt , obada son gecesini geçirecekti. Ertesi sabah erkenden oba halkından olan

iki sipahi ve dört çebeliyi de alarak yola çıkacaktı. Ak amdan Satı Ana ile vedala tı.ş ş

Çadırında bazı hazırlıklar yaptı. Babasının mektuplarını anasının küçük sandı ınağ

yerle tirerek bunu evde ine emanet etti. Kemerine yalnız anasından kalmı olan tekş ş ş

mektubu soktu. Titrek bir kadın yazısıyla yazılmı olan bu satırlat nedense Deli Kurt'aş

çok dokunuyordu. Sonra evde i ve kızlarıyla vedala tı. Mini mini sa'yı kuca ına alarakş ş İ ğ

biraz sevdi. Epeyce büyümü , güzelle mi ti. Hala o hazin ve masum bakı larla , Deliş ş ş ş

Kurt'u yaralıyan bakı larla bakıyordu. Tek o lunu öptü ' n allah devlete , millete yararş ğ İ ş

ki i olursun' dedi ve annesine verdi. Topuz Ahmed'e de veda etti. Atına atladı.ş

Page 204: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Obayı dola arak sipahilerle cebelilere ertesi sabah nerede bulu ulaca ını söyleyipş ş ğ

Yassı Tepe'ye yöneldi.

Atını otlara bırakıp Gökçen'in a acı dibine çöktü. Daldı kaldı. Sevdi i kızı görmedenğ ğ

sava a gidecekti. Boru de il , Macar sava ına gidiyordu. Gidip te gelmemek vardı.ş ğ ş

Gitmeden önce bu kutlu yerde sabahlamak ne ho olacaktı.ş

Burası hayatının en tatlı hatıralarıyla dolu bir yerdi. Gökçen onun hayatını burada

kurtarmı , Gökçen'in dizinde burada yatmı , Gökçen'in gözlerini burada görmü tü.ş ş ş

Yalnız onun sesini i itmek , yahut dizinde yatmak veya gözlerini görmek bir ömreş

de erdi. O , bu bahtiryarlıkların hepsini birden tatmı tı. Gökçen ... Gökçen ...ğ ş

Bu yalnızca güzel bir kız de ildi. nsan üstü , ola an üstü bir kızdı. Gizli bilgilerğ İ ğ

biliyor , gözleriyle istedi ini öldürüyor , istedi ini ya atıyor , günlerce uzak yoldanğ ğ ş

insanın yüre ine seslenebiliyordu. Yalnız bu kadar mı ya ? Bir pehlivan gibi güçlü ,ğ

sipahi gibi binici , ni ancı , vururcu , kırıcı idi. Ya o kavalı ?ş

Deli Kurt , yüre inin hızla çarptı ını duydu. Suna boyu ile süzülür gibi yürüyü ünü ,ğ ğ ş

billur gibi sesini , insanı delirten ı ıklı gözlerini hatırladı. Gökçen'in gözleri ... çindenş İ

ye il ı ıklar saçılan , bakılamayan o korkunç güzellikteki gözleri...ş ş

Deli Kurt , hatıralarla kendinden geçmi ti. Sonra bu hatıraların yanına yenileriş

katılmaya ba ladı. Babası sa Be , dedesi Yıldırım Bayazıd , dedesinin babası ehitş İ ğ Ş

Murad Be , sonra dedesinin dedesi Orhan Be ve onun babası Osman Be ...ğ ğ ğ

Deli Kurt kaderin acı cilvelerini dü ünmeye ba ladı. Aynı kandan , aynı soydan ikiş ş

ada tan birini padi ah Murad Be , birini Bölük ba ı Murda yapan cilveyi... Tanrış ş ğ ş

böyle yazmı tı. Ne denebilirdi ki !...ş

Bunları dü ünürken birden bire yanı ba ında bir gölge gördü ve bir ses i itti :ş ş ş

- Sipahi !

Page 205: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt , toparlandı. Aman Yarabbi !...Hayalet de il , Gökçen'in ta kendisiydi. Yanığ

ba ına kadar sokulmu , atının üstünden peçesiz ı ıl ı ıl gözleriyle kendisineş ş ş ş

bakıyordu.

- Geldin mi Gökçen ? diye seslendi. Belli belirsiz gülümsüyor , elini uzatarak 'Geldim'

diyordu.

Deli Kurt , Gökçen'in uzattı ı elini tutarak öpüp ba ına koydu ve :ğ ş

- nmez misin ? diye sordu.İ

Gökçen çevik bir sıçrayı la atından atladı ve sa rısındaki yancı ına el atarak :ş ğ ğ

- Sana getirdim , dedi. Bu , bir kavaldı. Deli Kurt ne diyece ini a ırdı. Kısa bir susmağ ş ş

oldu. Sonra Gökçen'in billur sesi havayı titretti :

- Yarın yine sava a gidiyordun , de il mi Sipahi ? Dört yıl seni bekledim. Gelece iniş ğ ğ

biliyordum. Sabaha kadar daha epey zaman var. Bu zamanı seninle dipdiri konu arakş

geçirmem için ifalı suda yıkanmalıyım. Günlerdir at sırtında uyumadan geldim.ş

Beklersin de il mi?ğ

- Yıkan Gökçen... Suyunu ben çekerim ....

Deli Kurt , kuyuya do ru yürüdü ve olu u doldurmaya ba ladı.ğ ğ ş

***

Gökçen , Deli Kurt'un yanına gerçekten dipdiri olarak gelmi ti. Önce :ş

- Anam buraya gelecek ve bizi o evlendirecek, dedi. Sonra niçin anasının yanına

gitti ini anlattı. Deli Kurt onu hayretler içinde dinliyor ve ye il ı ıklı gözlerine dalarakğ ş ş

kendinden geçiyordu. Bir aralık Gökçen'in :

- Yorgunsun , dinlen diyerek ba ını dizlerine yatırdı ını farketti. Sonra tan atıncayaş ğ

kadar çaldı ı kavalını dinledi .ğ

Page 206: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Ortalık aydınlanırken kalktı. Gökçen'in dizlerinden kalkmak üç yıllık tutsaklıktan bile

güçtü. Fakat buyruk padi ahtan geliyordu ve kendisi de tımarlı bir sipahi , birş

bölükba ıydı.ş

- Beni sen ya attın Gökçen ! Üstümde büyük hakkın var. Gelmezsem hakkını helal et ,ş

dedi.

- Bütün hakkım helal olsun ama döneceksin.

Gökçen bunu söyleyerek anasının yeni hazırladı ı emden Deli Kurt'a verdi.ğ

Vedala tılar. Biraz uygunsuz dü tü ama Deli Kurt , bu kadar sevdi i kıza sarılmaktanş ş ğ

kendini alamadı. Gökçen de ona sarılmı tı. Öpü tüler.ş ş

Deli Kurt , dünya güzeli Gökçen'in dudaklarıyla kavrulmaktaki tadı , dirli i boyuncağ

unutamazdı. Ölürken en son anaca ı an da bu an olacaktı.ğ

VARNA MEYDAN SAVA I Ş

kinci Murad Be günlerdir yolda idi. Her gün yeni katılanlarla büyüyen ordusunuİ ğ

Bursa'dan Gemlik'e getirmi , oradan Kocaeli yarımadasına girerek Anadolu hisarış

önüne gelmi ti. Haçlıların donanması Murad Be 'in ordusunu Çanakkale Bo azı'ndaş ğ ğ

beklerken , Murad Be onları aldatmı , Anadolu'nun sarp ve gizli yollarındanğ ş

yürüttü ü çerisini stanbul Bo azı'na getirmi ti. Daha yolda iken Cenevizlilerleğ İ ğ ş

anla mı tı. Onlar da Hıristiyandı ama Tanrıları akça idi. Akçayı alınca gözleri döner,ş ş

Hıristiyanlı ı falan dü ünmezlerdi. Hıristiyan ordusunu yok etmeye gelen u Türkğ ş ş

ordusunu sırf alacakları oaranın hatırı için Rumeli kıyısına geçireceklerdi.

Pazarlık yapılmı tı. Cenevizler her Türk askerini bir altına geçireceklerdi. Murad Beş ğ hazinesini dökmekten çekinmedi. Kırk bin altını vererek kırk bin askerini kar ıyaş

geçirdi.

Edirne'ye do ru hızlı bir yürüyü ba ladı. Bütün Rumeli çerisi Edirne'de padi ahığ ş ş ş

bekliyordu.

Page 207: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Murad Be , burada be leri ve kumandanları ile kısa bir görü me yapıp kuvvetli birğ ğ ş

birli i Edirne'de bıraktıktan sonra 50 bin ki iyle Filibe'ye do ru yürüdü.ğ ş ğ

Ordu , kesin buyruk almı tı. Büyük bir sessizlik içinde yürünecek , sa a sola ta malarş ğ ş

olmayacaktı. Gece yürüyü leri yapıyorlar , Hıristiyan ahali ile rastla mamaya dikkatş ş

ediyorlardı.

Güz ba lamı tı. Fakat havalar çok güzel , çok düzende gidiyordu. Sözün kısası tamş ş

yürüyü mevsimi ve sava havasıydı.ş ş

Deli Kurt'un bölü ündeki sipahiler hep yeni ve genç erlerdi. En ya lısı yirmi be indeğ ş ş

bulunuyordu. Deli Kurt kırk bir ya ı ile kendisini bunların arasında kocamı olarakş ş

görüyordu.

Zorlu dü mana gidiyorlardı ama bu sava ta kendisine ölüm yoktu. Gökçenş ş

'Döneceksin' demi ti. Gökçen yanılmazdı. Ah Gökçen...Gökçen....Adını anarken birş

tuhaf oluyordu. O , insan de ildi ki...Peri kızı idi. Peri kızından da üstün bir eydi.ğ ş

Deli Kurt , Gökçen'le dolu oldu u halde ordu ile ıpka Geçidi'ni geçti. Gökçen'le doluğ Ş

oldu u halde Tırnova'yı a tı. Gökçen'le dolu oldu u halde Ni bolu'ya vardı.ğ ş ğ ğ

Buraya ikinci geli iydi. Gökçen'in sesini çok uzaklardan Macar tutsaklı ından kaçtı ış ğ ğ

zaman burada Türk topra ına basmı tı. imdi aynı yerde , dedesi Yıldırım Bayazıdğ ş Ş

Be 'in Haçlı ordularını basıp darmada ın etti i yerdeydi.ğ ğ ğ

Macarlar ve yanda ları Ni bolu'dan be gün önce geçmi lerdi. Murad Be hızlaş ğ ş ş ğ

arkalarına dü tü. Onların yürüdü ünün iki misli yol alıyordu. Razgard ve umnuş ğ Ş

üzerinden a tılar.ş

9 Kasım 1944 ak amı Murad Be ordusu Varna önüne geldi. Dü man , birkaç saatş ğ ş

önce gelmi ve dört bin adım uzakta Türk karargahının kuruldu unu görünce deh eteş ğ ş

dü mü tü.ş ş

Page 208: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Onlar Murad Be 'i daha hala Anadolu'da sanıyorlardı.ğ

Deli Kurt , o gece Karası Sanca ı sipahilerini dola arak padi ahın ertesi günkü savağ ş ş ş için olan buyruklarını bildirdi. Ordugahta çıt çıkmıyordu. Atlar bile ki nemiyordu.ş

Nöbetçilerden ba ka herkes bir yere çökmü , kimi uyukluyor , kimi gö e bakıyor ,ş ş ğ

kimisi de okuyordu.

Deli Kurt da okuyanlar arasında idi. sli bir çıranın ı ı ı altında Yasin okuyordu.İ ş ğ

Dü man ordugahı ise ı ıklar arasında idi ve gürültüler geliyordu. Ertesi günü buradaş ş

bir hesapla ma olacaktı.ş

***

Gece bitti, Güne do du. ki ordu , ters cephe ile vuru acaktı. Çünkü Türkler , dahaş ğ İ ş

sonra gelmi ler ve dü manın kuzeyinde yer tutmu lardı. O halde sava ta Türklerinş ş ş ş

yüzü güneye dönük olacaktı.

Murad Be 'in buyru u ile daha bir kaç ay önce on yıl için yapılmı olan andla ma birğ ğ ş ş

kargının ucuna geçirilerek Türk karargahının önüne asılmı tı. Türk ordusunun saş ğ kanadına Turahan Be kumanda ediyordu. Bunun buyru unda Rumeli sipahileri vardı.ğ ğ

Sol kanadına Karaca Pa a kumanda ediyordu. Bunun buyru unda da Anadoluş ğ

sipahileriyle akıncılar ve azaplar bulunuyordu. Akıncılarla azaplar sol kanadın sol

ucunda idiler. Ba bu olan kinci Öurad Be ise kapıkulu askeriyle geride duruyordu.ş ğ İ ğ

Sava , Murad Be 'in buyru u ile ba ladı. Azaplarla akıncılar dü manın sa kanadına ,ş ğ ğ ş ş ğ

onu çevirecek ekilde yakla tılar. Azaplar dü manı ok ya muruna tuttuktan sonraş ş ş ğ

akıncılar hızla ileri atıldı. O zaman sol kanadın kumandanı olan Karaca Pa a ,ş

buyru undaki bütün Anadolu sipahilerini taaruza kaldırdı.ğ

Deli Kurt , bölü üne saldırı buyru unu vermi ti. Kısa bir zamanda dü manla gö üsğ ş ğ ş ş ğ

gö üse geldiler. Kendisi ve bütün Anadolu sipahileri zorlu Macarlarlağ

kar ıla acaklarını sandıkları halde önlerinde Hırvatları bulmu lardı. Hırvatlar ,ş ş ş

Macarlardan daha iri ve boylu idiler , ama onlar gibi sert asker de ildiler...ğ

Page 209: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt , bölü ü ile birlikte Hırvatların içine daldı. Yaman dalmı lardı. Kılıcı kalkıpğ ş

iniyor , her ini te bir Hırvat'ı yere indiriyordu. Bölü ü de öyle idi. O genç çeriler deş ğ

büyük bir istekle vuru uyorlar , iri Hırvatları da ıtıp a kına çeviriyorlardı.ş ğ ş ş

Kendisini bir aralık bir tümsekte bulan Deli Kurt , sa kanada çabuk bir bakı fırlattı.ğ ş

Rumeli sipahileri de dü manla kılıç kılıca idiler. Yer gök kılıç akırtısından ve savaş ş ş haykırı ından inliyordu.ş

Hırvatları bataklı a do ru sürüyorlardı. Onlar da kendilerini bekleyen sonucu anlamı ,ğ ğ ş

yedekteki bütün kuvvetlerini toplayarak dayanmaya çabalıyorlardı. Bo una çabaladılar.ş

Kısa bir zaman sonra canlı Hırvat kalmamı tı.ş

te o zaman Anadolu tımarlarının özledi i i oldu. Yanko Hunyad zırhlı Macarlarınİş ğ ş

ardına Bo nakları da takarak Karaca Pa a'nın Sipahilerine yandan saldırdı. Bu saldırış ş ş gerçekten yaman ve korkunç bir saldırı tı. Çünkü hem yandan yapılıyor hem Macarlarş

tarafından yapılıyor , hem de bunu Ynako Hunyad idare ediyordu.

Deli Kurt ve bölükda ları toplu bir halde idiler. Sancak be inin de yanındaş ğ

bulunuyorlardı. Kıyasıya bir vuru ma oluyordu. Bu , biraz önceki yalnız Hırvatlarış

kırmakla geçen sava a benzemiyordu. Bir yandan Macarları deviriyorlar bir yandan daş

kendileri dü üyorlardı. Sancak be inin , gerideki Yeniçerilerin soluna do ru çekilmeş ğ ğ

buyru unu verdi ini i ittiler.ğ ğ ş

Deli Kurt çekilmelerden ho lanmazdı. Yarısı ehit olmu bulunan bölü ünü kendiş ş ş ğ

çevresinde toplamı tı. Yüzleri Macara dönük oldu u halde çekilecekler , dü mana sırtş ğ ş

göstermeyeceklerdi.

Fakat zırhlı Macarların saldırı ı , safları parçalayacak bir ekilde yapılıyor , bunuş ş

önlemek için yalnız bölükba ılar de il alay be leri , sancak be leri bile ön safhadaş ğ ğ ğ

vuru uyorlardı. Çok geçmeden Anadolu Be lerbe i Karaca Pa a da Macarlarla yüzş ğ ğ ş

yüze geldi. Macarlar onu sanca ından ve kılıcından tanımı lardı. Üstüne do ruğ ş ğ

geliyorlardı. Deli Kurt , be ler be inin yanındaki çerilerin birer birer dü tü ünü gördü.ğ ğ ş ğ

Gözleri bir anda kendi sipahilerinden ikisini görerek ba ırdı :ğ

Page 210: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Bre Dursun !.. Bre Mustafa !... Be lerbe ini yalnız bırakmayalım ! ?ğ ğ

Karaca Pa a'ya do ru at sürdüler. Deli Kurt , ilk vuru unu yaptı. Tam bir sipahiş ğ ş

vuru uydu. Zırhlı oldu u halde Macar atlısı devrildi. Arkasından bir vuru daha yapıpş ğ ş

bir Macarın kılıcını dü ürdü. Üçüncü vuru unu yandan bir Macar atının ard aya ınaş ş ğ

yaptı. Dördüncü vuru kendisine savrulan bir kılıcı çeldi. Bu Macarla at üstündeş

kılıçla tılar. Dursun'un bir dürtü ü onu da devirdi. Fakat bu sırada arkadan yeni gelenş ş

Macar atlılarının çarpı ı Deli Kurt'u iki sipahisinden ayrıldı ve o bir kaç dü manlaş ş

sarılmı oldu u halde dövü en , kendini korumaya çalı an Karaca Pa a ile yalnız kaldı.ş ğ ş ş ş

Pa a haykırdı :ş

- Davran bre bölükba ı !...ş

Karaca Pa a'ya bir kaç kılıç de imi ti. Zırhları kendisini kurtarıyordu. Deli Kurt , atınış ğ ş

ahlandırıp yükselterek , pa ayı sarmı olan Macarlardan birine tepeden inme bir kılıçş ş ş

savurdu. Devirdi de... Fakat ba ka bir Macarın kılıcı da pa ayı tulgasız bıraktı. imdiş ş Ş

o , dü manları için daha kolay bir vadı. Buna ra men pa anın yanına gelebildi.ş ğ ş

Anadolu tımarlıları vuru a vuru a ve kırıla kırıla , yeniçerilerin soluna do ruş ş ğ

çekiliyordu. Fakat Be lerbe i Karaca Pa a ile Bölikba ı Deli Kurt , çekilen sipahilerinğ ğ ş ş

yerini bir deniz gibi bürüyen Macar dalgaları ortasında küçük kız ada gibi kalmı lardı.ş

Umutsuzca çarpı ıyorlardı.ş

Bu ana baba gününde Deli Kurt , kendisi için ölümü aklına bile getirmiyordu. Çünkü

Gökçen öyle söylemi ti. Gökçen yanılmazdı. Bütün kaygısı be lerbe ini kurtarmaktı.ş ğ ğ

Karaca Pa a , uzun kargısı ile dürtü ler yapıyor, Macarları yakla tırmamayaş ş ş

u ra ıyordu. Gerileyen Türk saflarıyla aralarından yirmi adım ya var , ya yoktu. Bunuğ ş

bir a abilseler... Fakat Macar bırakmıyor , saldırı üstüne saldırı yapıyordu.ş ş ş

Deli Kurt , tulgası dü mü oldu u için sol eliyle kalkanını kullanarak ba ını koruyordu.ş ş ğ ş

Üst üste savrulan kılıçları tutmak için kalkanını kaldırıyor , fakat o zaman , kısa bir an

için olsa da önünü göremiyor , atını kendi haline bırakıyordu.

Page 211: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Yine , ba ını korumak için kalkanı ile siper aldı ı bir sırada atının tökezledi iniş ğ ğ

hissetti , hemen arkasından da kendisini yerde buldu. Sıçrayarak fırlarken , kılıcını

savurdu ve üstüne gelmekte olan Macarın atını sinirledi. Öde mi lerdi. Fakat aynış ş

anda Karaca Pa a'nın da atı yıkılmı , be lerbe i yere kapaklanmı tı.ş ş ğ ğ ş

Deli Kurt , birkaç Macarın birden Karaca Pa a'ya kılıç ü ürüdklerini görerek se irtti ,ş ş ğ

kılıcını savurup kendine yol açarak yanına vardı. Ölüm dirim anı idi. Be lerbe iğ ğ

kalkmak için davrandı. Fakat ba ına yedi i bir kılıçla yine kapaklandı. Deli Kurt , vuranş ğ

Macarı görmü tü. E ilerek kılıcını at aya ı hizasında savurdu ve Macarın atı devrilirkenş ğ ğ

sol elindeki kalkanını atarak Karaca Pa a'yı omuzundan kavrayıp kaldırdı. Be lerbe iş ğ ğ

kanlar içindeydi. Kargısını sımsıkı tutuyordu. En yakın Macar'a sert bir dürtüş yapmaktan geri kalmadı. Çevrildikleri zaman bütün çerilerin yaptıkları gibi Deli Kurt da

Karaca Pa a ile sırt sırta vermi ti. yice yorulmu kolu ile kılıç savurarak kimseyiş ş İ ş

yakla tımamaya u ra ıyordu. Birden be lerbe inin sesini duydu :ş ğ ş ğ ğ

- Benim i im bitti bölükba ı... Kendini kurtarmaya bak !...ş ş

Deli Kurt , o can pazarı karga alı ında kısacık bir an için ba ını geriye çevirecekş ğ ş

zaman bulmu ve alnına kılıç yiyen Karaca Pa a'nın sırtüstü yere dü tü ünüş ş ş ğ

görmü tü. Koca be lerbe i son dakikasında kargısını bir dü man atının karnınaş ğ ğ ş

sançıyordu. Bir Macar kargısının da örme zırhını delerek pa anın gö süne saplandı ınış ğ ğ

gördü. Arkasından be lerbe inin 'Allaaah' diyen sesini i itti. Karaca Pa a ehitğ ğ ş ş ş

olmu tu.ş

O zaman Deli Kurt , artık yapılacak ba ka bir i kalmadı ı için Türk saflarına katılmakş ş ğ

üzere yalın kılıç ileri atıldı. Delili i tutmu oldu u için Macarlar onu durduramıyorlardı.ğ ş ğ

Tulgasız ve kalkansız oldu u halde öyle vuru lar yapıyordu k , bir adamı biçiyor ,ğ ş ş

yahut bir atı yarıya kadar biçerek yere seniyordu. Yüzü kan içinde , giyimleri parça

parça idi. Fakat dü mandan sıyrılmı ve Sipahi saflarına katılmı tı.ş ş ş

Anadolu sipahileri büyük kayıp verdikleri halde düzgün bir çekili le yeniçerilerinş

soluna gelmi ler ve saf ba lamayı ba armı lar , fakat be lerbe ini ehit vermi lerdi.ş ğ ş ş ğ ğ ş ş

Page 212: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Bu düzgün safları görünce Macarlar durdular ve kendilerine bir çeki düzen vermek

için gerilediler.

Deli Kurt , sa ına baktı. Rumeli sipahileri de yeniçerilerin sa ına do ru çekiliyordu.ğ ğ ğ

Murad Be , planının ilk kısmını ba arı ile tatbik etmi ti. Hem Hırvatları yok etmi ,ğ ş ş ş

hem de ba langıçta taaruza kaldırdı ı sa ve sol kanatları hareket noktalarından dahaş ğ ğ

geriye çekmekte dü mana sava ın ilk çarpı masını kazandı ı fikrini vermi ti.ş ş ş ğ ş

kinci Murad Be , bir sava kurdu idi. Evvelce kendisini yenmi olan Yanko Kunyad'ınİ ğ ş ş

nasıl bir kumandan oldu unu biliyor , Macarların askerli ini iyi tanıyordu. Bu ilkğ ğ

çatı mada dü man daha çok kayıp vererek sayı üstünlü ünü kaçırmı , buna kar ılıkş ş ğ ş ş

biraz ilerlemi ti. Fakat u da vardı ki , o bütün kuvvetini sava a sokmu oldu u haldeş ş ş ş ğ

kendisini kapı kulu askerleri daha çarpı maya katılmamı lardı.ş ş

Yanko burada aldandı. Püskürtüp geriye attı ı sipahilerle azap ve akıncıları yenilmi veğ ş

ezilmi sanarak ortadaki Kapıkulu askerine yüklendi.ş

Deli Kurt , yeniçerilerle kapıkulu sipahilerinin dü mana ok serptikten sonra geriş

çekildiklerini gördü. Murad Be yine kaz kanadı denilen Türk oyununu yapıyordu.ğ

Dü man , çekilen ortadan ilerleyecek , böylece sa ve sol kanatlar onun gerisindeş ğ

kalacak , bu sırada ilerleyecek olan sa ve sol kanatlar dü manı çember içine almığ ş ş olacaktı.

Macarlar , yeniçerileri sürerek Türk karargahına do ru ilerlerken , sa ve solğ ğ

kanatlardan hücum boruları öttü ve dü manın bitmi sandı ı sipahilerle azaplar veş ş ğ

akıncılar dü man ordusunu ku atacak ekilde ileri atıldı.ş ş ş

***

Ak am oluyordu. Macar ordusu çevrilmi ti. Fakat Macar atlıları da Murad Be 'inş ş ğ

karargahının önüne kadar gelmi ti. Bu gelenlerin ba ında Macar kralı bulunuyor ,ş ş

askerleriyle birlikte Murad Be 'e do ru saldırıyordu. Sava ın en korkunç bo u masığ ğ ş ğ ş

burada yapılıyordu. Artık tımarlı , akıncı , azap , yeniçeri birbirine karı mı , sonş ş

güçleriyle sava ı bitirmeye u ra ıyorlardı.ş ğ ş

Page 213: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt , uzun zamandır birkaç azapla birlikte padi ahın on adım ilerisindeş

dü manla vuru uyorlardı. Yanında bir iki yeniçeri ile Sekbanba ı Yazıcı Do an vardı.ş ş ş ğ

Kimi atlı , kimi yaya olan Macarlarla çala kılıç sava ıyorlardı. Kılıçlar çentiliyorş

kalkanlar parçalanıyor , tulgalar kırılıyor ve sava çıların soluması bütün sesleriş

bastırıyordu.

Macar kralı , yanında birkaç be oldu u halde padi aha do ru ilerliyor , Osmanlığ ğ ş ğ

askerleri onları durdurmak için canlarını dü lerine takıyorlardı. Macar zırhlıları adımş

adım padi aha yakla ıyordu. Murad Be bunu görüyor , kılıcını çekmi oldu u haldeş ş ğ ş ğ

so uk kanlılıkla yerinde duruyor ve her taraftaki durumu görerek ona göreğ

buyruklarını veriyordu. Yanında Azap Be vardı.ğ

Birden zırhlı bir Macarın , iki eliyle kaldırdı ı büyük kılıcını korkunç bir indiri leğ ş

indirdi i görüldü. Sekbanba ı Yazıcı Do an bu kılıçla yere serilmi , Deli Kurt dağ ş ğ ş

kılıcını , karnına do ru Macarın atına batırmı tı. Fakat arkadan Macar kralı Ladislasğ ş

geliyordu. Kılıcını Deli Kurt'un ba ına do ru savurdu. E er o sırada bir azap eri vuru uş ğ ğ ş

çelmeseydi , Deli Kurt sa kalmayacaktı. Rüstem adındaki bu azap , kralın hücumunuğ

savdıktan sonra atının ayaklarına do ru bir savuru yaptı. At kapaklanmı , kral yereğ ş ş

dü mü tü. Deli Kurt , aya a kalkan kralla kar ı kar ıay idi. O sırada herkes birş ş ğ ş ş

ba kasıyla u ra makta oldu undan , bu ikisinden birine yardıma gelen kimse yoktu.ş ğ ş ğ

ki sava çı kılıçlarını çarpı tırdılar. Sonra havada hızla dönen kılıçlar görüldü veİ ş ş

ötekilerine benzemeyen bir ses i itildi. Kral devrilmi , Deli Kurtta alnından aldı ı birş ş ğ

çizikle sersemlemi ti.ş

Murad Be , yüzü gözü kan içinde olmasına ra men ada ını tanımı tı. Gür bir sesleğ ğ ş ş

ba ırdı :ğ

- Bre Murad ! Vuru tu un yeti ir. Artık sava ı kazandık. Buraya gel !...ş ğ ş ş

Deli Kurt , padi ahın sesini i itince kendine gelmi ve Murad Be 'e do ru yürümü tü.ş ş ş ğ ğ ş

Kılıcını sol eline aldı. Sa eliyle ba rına basıp ba e erek Padi ahı selamladı. Padi ahğ ğ ş ğ ş ş

gülümseyerek eliyle bir ey gösteriyor ve :ş

Page 214: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Artık dü man dayanamaz , diyordu. Deli Kurt , Murad Be 'in gösterdi i yere baktı.ş ğ ğ

Koca Hızır adında ya lı bir yeniçeri , kralın ba ını keserek kargıya takmı ve havayaş ş ş

kaldırmı tı.ş

Gün batarken Macar ordusu yok edilmi ti. Yanko bir kaç bin Ulah'la birlikte kaçıyordu.ş

***

Gece sava alanında geçirildi. Deli Kurt , Gökçen'in verdi i emi yaralarına sürdüktenş ğ

sonra kalanını da bölükda ları için kullandı. Yarası olmayan yok gibiydi. Sonraş

bulundu u yerde derin bir uykuya daldı. O kadar yorgundu ki ne yaralarının acısı , neğ

gecenin so u u bu uykuya engel olamadı.ğ ğ

YOLLARIN SONU

Deli Kurt , yaralar , bereler içinde tek ba ına Karası'ya dönüyordu. 10 Kasım 1444'teş

Macarlarla yanda larını yenmi ler , ertesi sabahta krallarının öldü ünü veş ş ğ

kumandanları Yanko'nun kaçtı ını bilmeyerek yük arabaları arkasında bekleyen Macarğ

birliklerine saldırarak yok etmi lerdi. Macar kralının iki yüz arabası Murad Be 'in elineş ğ

geçmi ti. Çok ehit verilmi , fakat büyük bir zafer kazanılmı tı, zledi'nin öcüş ş ş ş İ

alınmı tı.ş

Sava tan sonra Murad be , yanında Azap Be ve Deli Kurt oldu u halde alanınış ğ ğ ğ

geziyordu. Yı ın yı ın ehitler , yı ın yı ın Macar ölüleri gözün alabildi ineğ ğ ş ğ ğ ğ

uzanıyordu. Acı duymamak kabil de ildi.ğ

Birden Murad Be durdu. Macar ölülerini göstererek :ğ

- unlara bak Azap Be , dedi. Azap Be tarihin unutamayacagı cevabı verdi : -Ş ğ ğ

çlerinde bir tane ak sakallı bulunsaydı bu halde dü mezledi ! Aralarında bir tane ya lıİ ş ş

, ak sakallı ki i yok. Bu nice i tir ?ş ş

Murad Be , evet der gibi ba ını salladı. Sonra Deli Kurt'a dönerek :ğ ş

Page 215: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Bölükba ı , dedi. Bugün nasıl vuru tu unu gördüm. Devletin ekme i sana helalş ş ğ ğ

olsun. Seni alay be li ine yükseltiyorum. Kendi atlarımdan da iki tanesini sanağ ğ

verece im. Ba ak bir dile in var mı ?ğ ş ğ

Deli Kurt'un gözleri parladı , yüzü kızardı. Elini gö süne basıp ba ını indirdikten sonrağ ş

:

- Dile im sa lı ındır padi ahım ! Beni hemen yurduma salarsan yeti ir , dedi.ğ ğ ğ ş ş

***

te imdi padi ahın izniyle , orduyu beklemeden köyüne , tımarına , çoluk çocu una ,İş ş ş ğ

Gökçen'e dönüyordu. Murad Be 'in hediye etti i atlar yede inde , alay be iğ ğ ğ ğ

buyrultusu koynunda oldu u halde dört nala yol alıyordu.ğ

Gönlü ve beyni yalnız Gökçen'le doluydu. O kadar doluydu ki , arada bir kendisinin

kim oldu unu bile unutuyordu. Tımarlı Murad diye ya arken bir de Osmano lu sağ ş ğ İ

Be 'in o lu olma , yani Osmanlı ehzadesi olmak , onu adeta iki ahsiyetli bir insanğ ğ ş ş

durumuna sokmu tu. Gökçen bütün varlı ını doldurmasa , oan her eyi unutturmasaş ğ ş

o zaman , gizli bi Osmanlı ehzadesi olmanınm ne belalı nesne oldu unuş ğ

dü ünebilecekti. Fakat bir tek dü ünceden ba ka her kaygıdan o kadar sıyrılmı tı ki ,ş ş ş ş

tehlikeler içinde yüzdü ünü anlamıyordu.ğ

Dört nala gitmek istiyor , fakat yolların çamuru atların hızını kesiyordu. Göz

ba lamı tı,ya murlar aralıksız ya ıyordu ama bu kadar çamuru imdiye dek neş ş ğ ğ ş

görmü ne i itmi ti.ş ş ş

Yollar uzadıkça uzuyor , bitmeyecek gibi geliyordu. Her zaman kendisini Gökçen'e

kavu turmak için kısalan yollar bu sefer neden de i mi ti. Birde 'Ya Gökçen'iş ğ ş ş

bulamazsam' diye dü ündü ve bu dü ünce ile içi olmadık ekilde sızladı.ş ş ş

Yollar bitmiyor , sonunda Gökçen olan yollar kendisine oyun ediyordu.

Atını mahmuzladı. Bo una ... ki karı lık çamurda at nasıl gidebilirdi ?ş İ ş

Page 216: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Deli Kurt , artık çevresiyle bütün ilgisini kaybetmi ti. Sırtında gocu u oldu u haldeş ğ ğ

ıslandı ının farkında de ildi. Hayvanların aç oldu unu da unutmu tu. Hatta köyüneğ ğ ğ ş

varmadan önceki son konakta , bir handa gecelerken bir kaç yolcunun kendisine

bakarak gizlice bir eyler konu tu unu da görmemi ti.ş ş ğ ş

Gözünde alay be ili i , ehzadelik yoktu. Hatta Melek Hatun'la kızlarını , hatta küçükğ ğ ş

sa'yi bile dü ünmüyordu. Gözünde ancak Gökçen vardı. Çılgın bir secgiye tutulmuİ ş ş oldu unu anlıyordu. Gökçen ... Büyücü dünya güzeli Gökçen ... nsan üstü, peri kızığ İ

Gökçen ... Sonra onun kavalı ... Hele billur sesi ... Hele gözleri... Ye il ı ıklar saçanş ş

gözleri...

Deli Kurt , bitmeyecek gibi uzayan geceyi büyük bir sıkıntı içinde geçirdi. Üç yıl süren

tutsaklık hayatında bile bu kadar sıkıntı çekmemi ti. Erkenden yola dü tü ü zamanş ş ğ

ya murun da , çamurun da korkunç bir hal aldı ını gördü ve bunaldı ını duydu.ğ ğ ğ

***

Deli Kurt ya musuz çamursuz havada yarım günde kolaylıkla alabilece i yolu bütünğ ğ

bir günde güçlükle bitirerek ak am basarken köyüne vardı. Ya murdan olacak ,ş ğ

görünürde kimseler yoktu. çinde bir gariplik duyarak atından atladı. Kapıyı vurdu.İ

Her zaman kapıyı Zeynep açar , Melek Hatun da onun arkasında durarak hazin

gülümseyi iyle kendisine bakardı. Bu seferş öyle olmayaca ını Deli Kurt anlamı tı.ğ ş

Çünkü içerden kapıya yakla anın yürüyü ü Zeyneb'in çevik yürüyü ü de ildi. Bu a ır ,ş ş ş ğ ğ

hantal bir yürüyü tü. Deli Kurt , bir önsezi ile bu i ten ho lanmadı ve kapıyı kiminş ş ş

açaca ını merak ve sabırsızlıkla bekledi. Yolların bir trülü bitmeyi i gibi atların bir türlüğ ş

yürüyememesi gibi kapıya yakla an da bir türlü tokma a el atamıyordu. Nihayetş ğ

gelebildi. Kapıyı a ır a ır açtı ve Deli Kurt , kar ısında onu görünce beynindenğ ğ ş

vurulmu a döndü. E i in önünde Piç lyas duruyor , alık alık kendisine bakıyor , birş ş ğ İ

yandan da avurtlarını i ire i ire a zındaki iri lokmayı çi nemeye çalı ıyordu.ş ş ş ş ğ ğ ş

Deli Kurt konu amazş olmu tu. Bu da ne demekti ? Bu pis gavur bozuntusu kendiş

evinde ne arıyordu ? Gözlerini arkaya dikerek bakındı. Evde i , çocukları yoktu. Birdenş

yüzünü kan bürüdü. lyas'ı iterek içeri girdi. Bir ölüm sessizli i vardı. Oracıkta , yerdeİ ğ

Page 217: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

karma karı ık bir sofra kurulmu tu ve büyük arap testisinden de belliydi ki bu sofraş ş ş

lyas'ındı. Yava fakat çok sert bir sesle sordu :İ ş

- Bre piç ! Burada ne arıyorsun ?

lyas , a zındaki lokmayı yutmu oldu u halde cevap vermiyor , a ıla an gözleriyleİ ğ ş ğ ş ş ş

bakıyordu. Deli Kurt'un öfkeli sesi bu sefer gürledi :

- Sana söylüyorum ! Burda i in ne ?ş

Piç lyas susuyordu. yice sarho oldu u halde çok ürkek ve çekingen bir hali vardı.İ İ ş ğ

Çenesi titriyordu. Kar ısındakinin bir adım attı ını görünce her yeri birden titremeyeş ğ

ba ladı.ş Kekeleyerek mırıldandı :

- Seni bekliyordum a am !ğ

Deli Kurt , yeniden a aladı. Çok pis oldu u için evlere alınmayan , her zamanş ş ğ

ahırlarda yatan lyas'ın böyle ev içinde bulunması ola anüstü bir eydi :İ ğ ş

- Bre , beni ne diye bekliyorsun ?

Bu sorusu cevapsız kaldı. çine kötü eyler do uyordu. Öfkeli gözükmemeye çalı arakİ ş ğ ş

sordu :

- Hatunla çocuklar nerde ?

Piç lyas insanın kanını donduran bir uyu uklukla bir Deli Kurt'a bir arap tesitisineİ ş ş

bakıyor , fakat bir ey söylemiyordu. Deli Kurt ba ırdı :ş ğ

- Sa ır mısın ? Hatunla çocuklar nerde ?ğ

Yüzü korkunç bir ekil almı tı. lyas iyice korktu ve yine bir ey söylemeyerek eliyleş ş İ ş

batı yönünü i aret etti. Batıda Türkmen obası vardı ve Deli Kurt Varna seferineş

çıkarken hepsi de orada idiler. Fakat so uklar ba layınca köye dönmü olmalarığ ş ş

Page 218: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

gerekirdi. Bbu kadar aralıksız ya mur ya arken hala yaylada , çadır altında olamazlardığ ğ

ya ... Fakat u mendebur neden oba tarafını gösteriyordu ?ş

- Obadalar mı ?

- Evet a am !ğ

Birden Deli Kurt'un delili i tuttu. Bu pis galiba kendisiyle e leniyordu :ğ ğ

- Bre kart domuz ! Benimle alay mı ediyorsun ? diye adeta kükredi ve eline geçirdi iğ

a ır bir nesneyi , ne oldu unu farketmeden lyas'ın kafasına fırlattı. Bereket versinğ ğ İ

tutturamamı fakat lyas'ın feryadı ak am sessizli inde köyü çınlatmı tı. Deli Kurt ,ş İ ş ğ ş

elini kılıcına atmı tı ki :ş

- Murad A a !... Murad A a , diye ba ıran bir sesle kendien geldi. Köyün imamığ ğ ğ

Bayram Hoca kapıda duruyor ve kendisine bakıyordu :

- Aman Murad A a ! Hiç yoktan elini kana mı bulayacaksın ? ğ

- Sen misin Bayram Hoca ? Bari sen söyle. Nedir bu i ler ?ş

mam içeriye girmi , lyas'ın arabını görmü tü :İ ş İ ş ş

- Burada duraca ına git de a anın atlarını ahıra sok , diye ba ırdı. Oonunğ ğ ğ

sendeleyerek çıkı ını seyrettikten sonra :ş

- Hele bir otur da soluk al a a , dedi.ğ

Bayram Hoca'nın bir eyler söyleyece i belliydi. Acı eyler seöyleyece ini seziyor ,ş ğ ş ğ

fakat sezdi ini anlamıyordu. Uyku ile uyanıklık arasında gibiydi. Böyle oldu u haldeğ ğ

imamın tereddüt geçirdi ini farkederek söze giri ti :ğ ş

- Bayram Hoca ! Giri yapmaya davranma. Ne biliyorsan bir an önce söyle deş

ö reneyim. Çocuk de ilim ki avundurasın...ğ ğ

Page 219: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

mamın ka ları çatılmı tı. Yere bakıyordu. Din adamı edasıyla öyle dedi :İ ş ş ş

- Murad A a ! Kazaya rıza gerek. Takdir böyle imi . Hatunun merhum oldu...ğ ş

Deli Kurt bu sözün manasını birden bire anlayamadı. Derin bakı larla baktıktan sonra ,ş

birden bire arık ve bitkin olarak obaya götürdü ü evde ini hastalıktan öldü diyeğ ş

dü ünüp sordu :ş

- nce hastalıktan mı öldü ?İ

mam ba ını salladı :İ ş

- Ne gezer !... Tanrının afeti geldi. Ortalı ı tufan bastı. Her eyi aldı , götürdü...ğ ş

Tanrının afeti... Tufan... Deli Kurt , aralıksız ya an ya muru ve yolların çamurunuğ ğ

hatırladı. Sonra birden irkilerek ba ırdı :ğ

- Ya çocuklar ?

mam , büyük bir gayretle kar ısındakinin yüzüne bakabildikten sonra , mezarİ ş

ba ında dua edenlerin sesiyle :ş

- Onlar da öldüler , diyebildi.

Deli Kurt'un yüzü deh etle gerilmi ti. Haykırdı :ş ş

- Ya sa ?İ

Bayram Hoca'nın cevabı koca alay be ini sanki can evinden vurdu :ğ

- O da öldü !

Deli Kurt , ba ını yukarı kaldırarak :ş

Page 220: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Ah ! O lum ! diye inledi. Susuyordu. A lamıyordu. Fakat kederden ölecek haleğ ğ

gelmi ti. Her eyi bilmesi için Bayram Hoca ilave etti :ş ş

- Senin Satı Kadın da , Topuz Ahmed de hep bo uldular. Bütün obadan ancak sekizğ

on ki i kurtuldu. Kurtulanların biri benim baldız. Yüzen bir a acı yakalayıp canınış ğ

kurtarmı . Olanları ondan dinledim. Senin sa'yı kurtarmak için Topuz Ahmed'leş İ

büyücü kız , canlarını di lerine takarak sonuna kadar u ra mı lar ama sel üçünü deş ğ ş ş

alıp götürmü ....Deli Kurt , tıkanacak gibi oldu :ş

- Büyücü Kız mı dedim ?

- Evet !

- Gökçen mi ?

- Canım yüzü peçeli kız i te...Gökçen olacak.ş

Deli Kurt , eliyle gö sünü tutarak :ğ

- Allah ! Ok de di ' diye haykırdı. Ok de seydi bundan daha çok acı duymazdı. Canğ ğ

evinden vurulmu tu. Benzi sapsarıydı. Ayakta duracak gücü kalmamı tı. Bayramş ş

Hoca , mumu yakarak odayı aydınlattıktan sonra :

- Allah sana sabır versin ,Murad A a ,dedi.ğ

Büyük felaket... Günahları ta mı biri var ki Allah bu cezayı verdi ...ş ş

Günahları ta mı birisi...Bu acaba kendisi miydi ? Devletin bir askerini öldürüpş ş

dü man ülkesine gizlice gitmi ti. 'Sen evlisin , aradan çekil' diyen Türkmen be ininş ş ğ

o luyla vuru mu tu. Yassı Tepe'de Gökçen'le büyülü geceler geçirmi ti. Ta anğ ş ş ş ş

günahlar bunlar mıydı ? Büyük bir bezginlik içinde :

- Bayram Hoca ! Kim bu günahları ta an ki i , diye sordu.ş ş

Page 221: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

- Onu ancak Allah bilir. Ama belki de u büyücü kızdır...ş

Gökçen ha ?.. O kadar iyi yürekli olan o kız günahkardı ha ? Deli Kurt , acı acı

gülümsedi. nsanları ne kadar yanlı tanıyorlardı !İ ş

Gökçen ve ölüm... Bu ikisini birden dü ünmek ne kadar yakı ıksız ve aykırı dü üyordu.ş ş ş

Gökçen ölebilir miydi ? Gökçen ölmü müydü ? Ya o billur sesi , hele o ı ıklı gözleriş ş

ne olmu tu ?ş

Dayanamıyordu. Dayanamayacaktı. Atları ahıra yerle tirip gelen lyas'a birçok akçaş İ

vererek sofrasını kaldırmasını , atlara bakmasını ve ahırda yatmasını söyledikten sonra

oda da gezinmeye ba ladı.ş

Koskoca dünyada kimsesi kalmamı tı. çinde türlü acılar birbirine karı ıyor , melekş İ ş

yüzlü Melek Hatun'u , kızlarını , o lunu , analı ını , Topuz Ahmed'i hep ayrı ayrığ ğ

dü ünüyor , fakat Gökçen'i dü ündükçe bir ba ka oluyordu.ş ş ş

Yaralıydı. Yedi sekiz ki iyi birden kaybetmek ne demekti ? Bu acıya nasıl dayanacaktı.ş

Birden Be lerbe i Karaca Pa a ile birlikte Macarlara kar ı yaptıkları korkunç sava ığ ğ ş ş ş

hatırladı ve

- ' Ke ke orada ölseydim ' diye söylendi. Ölmemi ti. Fakat artık kendisine ya ıyorş ş ş

denebilir miydi ?

Mum yava yava söndü. imdi oda kapkaranlıktı. Sessiz ve duygusuz duvarlar , buş ş Ş

zifiri karanlık içinde sabaha kadar , kutsuz bir erke in , kahramanlı ı dolayısıyla alayğ ğ

be i olan bir sipahi'nin , gizli bir Osmano lunun hıçkırıklarını dinlediler....ğ ğ

***

Sabahın erken vaktinde Deli Kurt en seçkin atını getirterek binerken yüzü solgun ve

bitkindi. Kapının e i inde börkünü giyerken , atı tutan lyas , Deli Kurt'un tamamıylaş ğ İ

a armı olan saçlarına baktı. Bu saçlar bir gecede a armı ve o koca bahadırğ ş ğ ş

Page 222: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

çökmü , kocalmı tı. Kırk bir yok dimdik kaldıktan sonra , ölümcük yaralar alıpş ş

tutsaklık çektikten sonra , i te nihayet bir gecenin içinde bu hale gelmi ti.ş ş

Yassı Tepe'ye gidiyordu. Gökçen'in hatıralarıyla dolup ta an o kutlu yeri bir dahaş

görmeden edemeyecekti. çinde bir duygu vardı. Yassı Tepe'yi a ınca , oradaki a acaİ ş ğ

dayanmı olan Gökçen'i yine görüverece ini sanıyordu.ş ğ

Hava so uktu. Fakat sert rüz ar esti i halde güne açmı tı. Rüz ar ve güne , topragığ ğ ğ ş ş ğ ş

hızla kurutuyordu. Sel , tufan yapaca ını yaptıktan sonra bitmi ti :ğ ş

kindiye do ru obanın yayla ına vardı. Görünürde de i en hiç bir ey yoktu. Buradaİ ğ ğ ğ ş ş

bir felaket kasrıganın esti ine dair en küçük iz bile görünmüyordu. Yassı Tepe'yeğ

yöneldi.

lk geli indeki heyecanı yeniden duyuyordu. imdi tepeye varınca a a ıya bakacak ,İ ş Ş ş ğ

a acın altında Gökçen'i görecekti. Yakla tı. Tepeye vardı ve durdu. Yüre i hızla çarotı.ğ ş ğ

A aç yoktu. Korkunç sel onu da alıp götürmü tü. çinde büyük bir acı duydu.ğ ş İ

Gökçen'in yaslandı ı , üstüne a aç ve ok resimleri kazdı ı , kendisinin , gölgesindeğ ğ ğ

Gökçen'in dizine yattı ı a aç sökülüp gitmi ti.ğ ğ ş

ifalı suyun oldu u yere do ru ilerledi. Yoktu. Ne kuyu ne de ta oluk kalmı tı. AcabaŞ ğ ğ ş ş

yanlı mı gelim diye dü ünerek çevresine bakındı. Olabilir miydi ? Burası onun karış ş ş karı bildi i yerdi.ş ğ

Gökçen'e ait iki hatırayı yerinde bulamayınca 'Gökçen Pınarı'na' do ru at sürdü.ğ

Gecenin karanlı ında onu ilk defa burada görmü ve ye il ı ıklarla gözleri ilk defağ ş ş ş

burada kama mı tı. Pınar oldu u gibi duruyordu. Sevdalıların dua etti iş ş ğ ğ

oınar...Atından indi. E ilerek bir kaç yudum içti. Yüzünü yıkadı. Alnını serinletti. Buğ

so uk günde bile alnının serinli e ihtiyacı vardı. Sonra aya a kalkarak ellerini açtı.ğ ğ ğ

Gözleri ıslanarak 'Tanrım' Beni Gökçen' tez kavu tur' diye dua etti.ş

Ya lar , gözlerinden bol bol akıyordu. Koynundan bir ak çevre çıkararak gözlerini sildi.ş

Birden , bir ey hatırlamı gibi çevreyi açarak baktı : Bu Gökçen'in çevresiydi. Üstündeş ş

kanı ile yazdı ı yazı vardı. 'Yine gelece im...'ğ ğ

Page 223: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Bunu , imdi kaybolan ifalı suyun ba ına bırakmı tı. 'Yine gelece im'. Yazıyış ş ş ş ğ

okuyunca Deli Kurt'un gözlerinden ya lar bo andı. 'Artık gelmeyeceksin' dedi veş ş

gözlerini silerek ilave etti : 'Bu sefer ben sana gelece im...'ğ

Gökçen'in iki kelimelik mektubu Deli Kurt'a ba ka bir mektubu hatırlattı. Babasının ikiş

mektubu ile birlikte kemerinde sakladı ı bu mektup , anası Bala Hatun'undu.ğ

Bu bir mektup de il , zavallı anasının ölece i gece karaladı ı bir temenni idi. Çıkarıpğ ğ ğ

puslu gözlerle onu da okudu :

'Yetim Murad'ım... Yakında öksüz de kalacaksın. Seni Allah'a emanet ediyorum , garip

ve zavallı o lum'ğ

Anası ve Gökçen... ki büyük hasreti... Yalnız o kadar mı ? Ya ötekiler ve o lu ? ... Yaİ ğ

babası ? ... Ve bunların yanında Satı Kadın , Çakır , Evren hatta Topuz Ahmed ?..

imdiye kadar birçok ölüleri metanetle anmı tı. Ya imdi bu yufka yüreklilik neredenŞ ş ş

geliyordu ? Gökçen her eyi alıp götürmü tü. Gökçen'in ölümüne dayanılamazdı.ş ş

Onun için a lamaya ba layınca da artık hiç bir ölü için katı yüreklilik gösterilemezdi.ğ ş

Ne yapacaktı ? Ne yapmalıydı ? imdi bir Çakır da yoktu ki , akıl ö reteydi...Ş ğ

Anasının yazısını ve çevreyi yerlerine koyduktan sonra atına bindi. Gidiyordu. Burayı

görmeye dayanamayacaktı. Burada her ey Gökçen diye ba ırıyordu. Hüzünlü gözlerleş ğ

çevresine bakınarak uzakla tı.ş

Deli Kurt , ertesi sabah erkenden köyü terketti. Yalnız köyü de il her eyi bırakıyordu.ğ ş

Çökmü , bitmi , mahvolumu tu. Kaçıyordu. Tımarını , alay be li ini , evini bırakarakş ş ş ğ ğ

bilmedi i bir yere gidiyordu. Nereye gidece ini kendisi de bilmiyordu. Yollar nereyeğ ğ

götürürse oraya gidecekti.

Bir gün önceki güne yoktu. Kar ya ıyordu. Hiç kimseye bir ey söylemeden yolaş ğ ş

çıkmı tı. Gökçen'e kavu uncaya kadar böyle gidecekti.ş ş

Page 224: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - DELİ KURT

Issız ve sessiz yollar uzayıp gidiyor ve 'niçin ötekilerini de dü ünemiyorum' diyeş

vicdan azabı duyan Deli Kurt, yalnız Gökçen'le dolu oldu u halde , bu tükenmezğ

mesafelerde at sürüyordu.

Arada bir köylerden geçiyor , insanlara , hayvanlara , arabalara rastlıyor. Fakat hiç

birini görmeden yoluna devam ediyordu.

***

Gece indi. Karanlık yava yava her yeri örttü ve ebedi yollarda kah 'Allah' diyeş ş

inleyerek , kah 'Gökçen' diye sayıklayarak giden yolcuyu kavradı. Bu meçhul Osmanlı

ehzadesi , kendisinden önce gelen ve gelecek olan sayısız Osmanlı ehzadesineş ş

tarihin mukadderatının çizdi i büyük ıstırap içinde , ancak kendisinin görebildi i ye ilğ ğ ş

ı ıklar içinde , bütün gözlerden silinerek kayboldu.ş

Artık hiç bir ey görünmüyor , fırtınanın u radı ı bu yolda yalnız bir atın nal sesleri veş ğ ğ

bir insanın hıçkırıkları i itiliyordu...şATSIZ

Maltepe, 30.07.1958