82

İSTAN - ito.org.tr · PDF fileİşte Gümrük Birliği kurallarının uygulanmasının özellikle dış ticaret ve dış ticaret vergileri üzerinde yarattığı sonuçlar hakkında

Embed Size (px)

Citation preview

İSTAN.IJi.',I~" 1 : "

Tİ CAREf"··"·"---,·

ODASı

GÜMRÜK BİRLİGİ'NİN •• •

GETIRDIKLERI ve GÖTÜRDÜKLERİ: DIŞ • ••

TICARET VERGILERI ve İHRACAT GELİRLERİ

• • ANALIZI

HAZıRLAYANLAR

Dr. Demet ÇAK Dr. Murat ÇAK

YAYıN NO: 2007-68 İstanbul, 2007

Copyright © İTO

Tüm haklar saklıdır. Bu yayının hiç bir bölümü, yazarın ve İTO'nun önceden yazılı izni olmaksızın mekanik olarak, fotokopi yoluyla veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz. Eserin bazı bölümleri veya paragrafları, sadece araştırma veya özel çalışmalar amacıyla, yazarın adı ve İTO belirtilmek suretiyle kullanılabilir.

ISBN 978-9944-60-235-8

İTO ÇAGRI MERKEZİ Tel: (212) 4440 486

İTO yayınları için aynntılı bilgi Bilgi ve Doküman Yönetimi Şubesi

Dokümantasyon Servisi'nden alınabilir.

Tel: (212) 455 63 29 Faks : (212) 5120641· E-posta: [email protected] İnternet: www.ito.org.tr

Odamız yayınlarına tam metin ve ücretsiz olarak internetten ulaşabilirsiniz.

YAYINA HAZIRLIK, BASKI, CİLT VİMEKAJANS

Reklamcılık Matbaacılık Tel: 02125774912 Fax: 02125774944

www.vimekajans.com

ÖNSÖZ

Bugün dünyada pekçok ülke; aynı coğrafyayı paylaşma, ortak değerlere sahip olma, kültürel ve tarihi ilişkiler, kaynakların birlikte kullanılması fırsatı,

ekonomik alanda işbirliği vb. gibi pek çok sebepten ötürü, belirli kurallar çerçevesinde bir araya gelerek birlik oluşturmuşlardır.

Bu birlikler öncelikle aynı coğrafyayı paylaşan ülkeler arasında yaratılsa da, yıllar içinde yaşanan krizler, savaşlar, devrimler ve globalleşme süreci sebebiyle denizaşın ülkelere de yayılmıştır. Bu birliklerin dışında kalan diğer devletler, birlik kurallarına uyum sağlamak neticesinde birlik üyesi ülkeler ile işbirliği yapabilme fırsatını yakalamaktadırlar.

Bunlardan birisi Avrupa Birliği ve bu Birliğin üye ülkeleri ile diğer devletler arasındaki ticari ilişkileri düzenleyen Gümrük Birliği'dir. Gümrük Birliği taraflar arasındaki ticarette mevcut her türlü tedbirin kaldınldığı, Avrupa Bjrliği dışında kalan üçüncü ülkelere ise ortak gümrük tarifesinin uygulandığı bir ekonomik entegrasyon biçimidir.

Avrupa Birliği'ne üye ülke olma yolunda ilerleyen Türkiye; imzaladığı

Ankara Anlaşması ve Katma Protokol e uygun, Birlik ile ekonomik ilişkilerinin gelişmesinin bir sonucu olarak 1 Ocak 1996 tarihinde tamamlanan Gümrük Birliği çerçevesinde; mevzuatını AB 'nin gümrük ve ticaret politikalarının yanı sıra rekabet ve fikri sınai mülkiyet haklarına ilişkin politikalarının da dahil olduğu kapsamlı bir alanda uyumlaştırma, AB 'ye üye 15 ülkeye gümrük vergilerini ve kotalannı kaldırma, üçünci.i ülkelere AB Oı1ak Gümrük Tarifesini uygulama ve aynca AB Ortak Dış ve Rekabet Politikasını uygulama yükümlülüğünü üstlenmiştir.

Gümrük Birliği her ne kadar Türkiye ile AB arasında karara bağlanmış en somut adımlardan birisi olarak görülse de, sonuçlan ile ilgili her dönemde farklı görüşler öne sürülmeye devam edilmektedir. Birliğe dahilolmanın sonucu olarak uygulanan kurallar bütününün Türkiye'nin siyasi, sosyal ve ekonomik gelişim sürecine etkileri her zaman tartışıla gelmiştir.

3

İşte Gümrük Birliği kurallarının uygulanmasının özellikle dış ticaret ve dış ticaret vergileri üzerinde yarattığı sonuçlar hakkında bilgi vermek amacıyla "Gümrük Birliği 'nin Getirdikleri ve Götürdükleri: Dış Ticaret Vergileri ve İhracat Gelirleri Analizi" isimli bir çalışma gerçekleştirilmiştir.

Bu çalışmanın tüm ilgililere faydalı olmasını diler, yayını hazırlayan İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlileri Dr. Demet Çak ile Dr. Murat Çak'a teşekkür ederim.

4

Dr. Cengiz Ersun Genel Sekreter

İçİNDEKİLER

ÖNSÖZ ..................................................................................................... 3

GİRİş ........................................................................................................ 9

BÖLÜM i EKONOMİK ENTEGRASYON KAVRAMı VE TÜRLERİ

1. Ekonomik Entegrasyon Kavramı .......................................................... 11 2. Ekonomik Entegrasyon Teorisi ............................................................. 11 3. Gümrük Birliği ...................................................................................... 13

3. I. Statik Etkiler ................................................................................... 13 3.2. Dinamik Etkiler .............................................................................. 16

4. Ekonomik Entegrasyonların Başarı Şartları .......................................... 19 4. ı. Ekonomik Gelişme Farklarının Az Olması ..................................... 19 4.2. Coğrafi Yakınlık .............................................................................. 20 4.3. Ekonomik Yapıların Benzerliği ....................................................... 20 4.4. Ulaştırma ve Haberleşme Altyapıları ............................................. 20 4.5. Kültürel Yakınlık ............................................................................. 21 4.6. Bölgesel Yatırım Politikalarının Uyumlaştırılması .......................... 21 4.7. Tazmin Prensibinin İşletilmesi ....................................................... 21

BÖLÜM II SERBEST TİcARET ANTLAŞMALARı VE BÖLGESEL

EKONOMİK ENTEGRASYONLARıN ETKİLERİ

ı. Tarife ve Ticaret Genel Antlaşması (GATI) ......................................... 24 2. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA) .............................. 26 3. Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ................................................. 28 4. Asya ve Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) ........................................ 28 5. Güney Yarımküre Ortak Pazarı (MERCOSUR) .................................... 29 6. Latin Amerika Serbest Bölgesi (LAFTA) ............................................. 29 7. Gümrük Birliği ve Avrupa Birliği (AB) ................................................ 30

BÖLÜMIII GÜMRÜK BİRLİGİ SÜRECİ VE TÜRKİYE

1. Ankara Anlaşması ................................................................................. 33 ı .ı . Hazırlık Dönemi .............................................................................. 34

5

,:1

1.2. Geçiş Dönemi ................................................................................. 34 1.3. Son Dönem ..................................................................................... 35

2. Gümrük Birliği Sonrasında Ortaya Çıkan Gelişmeler .......................... 35 3. Gümrük Birliği'nin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri ................. 39

3.1. Rekabet Üzerindeki Etkileri ........................................................... 39 3.1.1. Rekabetle ilgili Mevzuat Uyumu ............................................. 40 3.1.2. Rekabet Gücü Üzerindeki Etkilerin iktisadi Açıdan

Değerlendirilmesi ..................................................................... 41 3.2. Doğrudan Yabancı Sermaye Üzerindeki Etkileri ........................... 43 3.3. Büyüme Üzerindeki Etkileri ........................................................... 45 3.4. Dış Ticaret Üzerindeki Etkileri ....................................................... 46

3.4.1. Dış Ticaretin Uyumu ile ilgili Mevzuat Üzerindeki Etkileri :.~. 46 3.4.1.1. Malların Serbest Dolaşımı ............................... ; .................. 46 3.4.1.2. Gümrük Birliği Dışındaki Ülkelere Karşı Ortak Bir Ticari

Politika ............................................................................... 47 3.4.1.3. Tercihli Ticaret Rejimi ve Serbest Ticaret Anlaşmalan ..... 49 3.4.1.4. Teknik Mevzuat ve Standardizasyon ................................. 49 3.4.1.5. Demir Çelik Ürünleri ................................................. : ....... 52 3.4.1.6. Tarım Ürünleri .................................................................... 52 3.4.1.7. işlenmiş Tarım Ürünleri ..................................................... 54

BÖLÜM IV GÜMRÜK BİRLİGİ'NİN DIŞ TİCARET ÜZERİNDEKİ

ETKİLERİNİN İKTİSADİ AÇıDAN DEGERLENDİRİLMESİ

1. GenelOlarak ......................................................................................... 55 2. Gümrük Birliği'nin Vergi Sistemi Üzerindeki Etkileri ......................... 61

2.1. Gümrük Birliği'nin Dış Ticaretten Alınan Vergi Gelirleri Üzerindeki Etkileri ......................................................................... 62

2.2. Gümrük Birliği'nin Vergi Gelirleri Üzerindeki Etkisi: Ekonometrik Yaklaşım ................................................................... 67

2.3. Modellerde Kullanılan Değişkenler ve Ampirik Sonuçlar .............. 68

Genel Değerlendirme ve Sonuç ................................................................. 71 Referanslar ................................................................................................ 73

6

TABLOLAR ve GRAFİKLER

Tablo ı: Müzakerelerde Görüşülecek Hususlar .......................................... 38 Tablo 2: Türkiye'nin Dış Ticareti veAB'nin Payı (milyon $) ........ , .......... 42 Tablo 3: Türkiye'nin DYY Açısından Bulunduğu Konum ........................ 44 Tablo 4:-Yıllık Büyüme Oranları ............................................................... 45 Tablo 5: Türkiye'nin Dış Ticareti (1980-2006) ......................................... 55 Tablo 6: Genel ve AB 'ye Yapılan İhracatın İthalatı Karşılama Oranı (%) . 57 Tablo 7: İhracatın Mal Gruplarına Göre Kompozisyonu ........................... 58 Tablo 8: Dış Ticaret Vergileri Hasılatı ........................................................ 63 Tablo 9: Dış Ticaret Vergilerinin Konsolide Bütçe Gelirleri İçindeki Payı . 65 Tablo 10: Dış Ticaret Vergilerinin GSMH İçindeki Payı .......................... 66 Tablo ı ı: Gümrük Vergisi ve İthalde Alınan KDV'nin GSMH İçindeki

Payları (%) ................................................................................ 67

Grafik ı: AB 'ye Olan İhracatın Sektörel Dağılımı ..................................... 43 Grafik 2: Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Sermaye

Girişleri (Milyon $) ................................................................... 44

7

GİRİş

Türkiye'nin Avrupa Birliği ile olan uzun soluklu ilişkilerinde önemli bir somut adım olan Gümrük ~~rliği'nin ekonomik ve sosyal hayata yansımaları çok tartışılan bir konudur. Ozellikle ekonomik alanda Gümrük Birliği'nden sonra meydana gelen değişmelerle ilgili farklı görüşler bulunmaktadır. Bu farklı görüşlerin şekillenmesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan günümüze kadar izlenen dış ticaret politikalarının etkili olduğu söylenebilir.

Özellikle ı 950'lerin ortalarından itibaren ülkenin içinde bulunduğu koşulların da etkisiyle ithal ikameci bir kalkınma stratejisinin izlenmeye başlanması ve buna paralelolarak ithal edilen ürünlere konulan miktar kısıtlamaları ile birlikte hazine hissesi adıyla yüksek aranlı ithalat vergilerinin alınması ve sözkonusu dönemin 1980'lere kadar sıkı bir şekilde uygulanması bazı yerli sektörlerin güçlenmesini teşvik ettiği gibi, dış ticaretten alınan vergilerin toplam vergi hasılatı içerisindeki payını da son derece arttırmıştır.

1980 yılından itibaren bir yandan 24 Ocak kararlarının uygulanmasıyla birlikte dışa dönük bir ekonomiye geçilmesi ve buna uygun dış ticaret stratejilerinin takip edilmeye başlanması, diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin hemen hemen hepsinin öncelikli amaçları arasında yer alan AB ile münasebetlerin yavaş yavaş gelişmesinin vermiş olduğu serbestleşme politikalarının tesirleri ekonomik alanda değişimler meydana getirmiştir. Bu değişimler bazı kesimlerce olumlu karşılanırken, kimileri her değişimin bir gelişme olarak nitelendirilemeyeceği düşüncesiyle daha ihtiyatlı bir tavır sergilemek gerektiği düşüncesine sahip olmuştur.

Bu nedenle sözkonusu değişim sürecine önemli bir ivme kazandıran Gümrük Birliği'nin ekonomik etkilerinin çok küçük bir kesiti olan dış ticaretin ve dış ticaretten alınan vergilerin gelişiminin mümkün olduğunca objektif bir şekilde tahlilini yapan çalışmamızın ilgili alanda beğenileceğini umar, Istanbul Ticaret Odası'na böyle bir çalışmanın hazırlanmasını teşvik ettiği için teşekkürlerimizi sunarız.

9

i ~ i

.. .. BOLUMI

EKONOMİK ENTEGRASYON· .. . KAVRAMı VE TURLERI

1. EKONOMİK ENTEGRASYON KAVRAMı Ekonomik entegrasyon terimi için literatürde farklı tanımlamalar kullanılmaktadır. Bir tanıma göre kendi üye ülkeleri için dış ticaret ve gümrük vergilerinin bulunmadığı; malların, sermayenin ve işgücünün üye ülkeler arasında serbestçe dolaşabilmesine imkan .tanıyan düzenlernelerin geçerli olduğu bir bütünleşme biçimidir. (McCarthy, 1992, 238) Bir diğer tanımlamada ise iktisadi entegrasyon terimi, ticaretin önünde engel teşkil eden unsurların ortadan kaldırılması, uluslar arasında iktisadi faktörlerin hareketliliklerine serbestiyet tanınması, ulusal iktisadi politikaların uluslararası ilişkiler ile uyumlaştırılması gibi bir çok farklı unsurun başarılması neticesinde ulaşılan ülkeler birlikteliğini ifade etmek için kullanılmaktadır. (Balassa, 1978, 19) Aslında bu ikinci tanımdan yola çıkıldığında ve tanımın içerdiği ifadeler tek tek incelendiğinde ticaretin önünde engel teşkil eden unsurların ortadan kaldınlması ifadesi ülkeler arasındaki bir ticaret entegrasyon u akla getirirken, ulusal iktisadi politikaların uluslararası ilişkiler ile uyumlaştırılması ifadesi politik entegrasyonu çağrıştırmaktadır. Bu unsurlardan hareketle ekonomik entegrasyon işbölümüne önem veren, etki alanı içerisindeki ekonomide malların, iktisadi faktörlerin ve işgücünün mobilitesini sağlayan, ticareti korumacı ve ayrımcı etkilerden arındıran bir yapının oluşturulması amaçlarıyla ülkelerin bir araya gelmeleri olarak ifade edilebilir.

2. EKONOMİK ENTEGRASYON TEORİsİ Ekonomik entegrasyon felsefesinin temel düşüncesini serbest ticaret fikri oluşturmaktadır. Ekonomik entegrasyon teorisi malların, hizmetlerin işgücünün, fiziki ve parasal sermaye araçlarının coğrafi ve politik sınırları aşarak serbestçe dolaşmasını amaçlamaktadır. (Balassa, 1961)

Bölgesel veya küresel düzeyde gerçekleştirilebilen serbest ticaret ile varılmak istenen nihai amaç, sözkonusu ticarete taraf olanların refah seviyelerinde bir artış meydana getirebilmektir. Bütün ülkeler kabul etmektedirler ki, uluslararası ticaret ülkelerin refahına katkı yapmaktadır ve serbest ticaret ise bu katkıyı arttırmaktadır. Bu amaçla her ne kadar çeşitli

11

iktisatçılar Adam Smith 'in mutlak üstünlükler, David Ricardo 'nun karşılaştırmalı üstünlükler ve Heckser-Ohlin'in faktör donatımı teorileri üzerine kurulu yeni bir takım entegrasyon teorileri geliştirmişler ise de; ikinci dünya savaşı sonrasında Jacob Viner'in gümrük birliklerinin etkilerini ortaya koyan analizi ilgili literatürde iktisadi entegrasyon teorisinin öncüsü kabul edilmektedir. Nitekim, Viner'in Gümrük Birliği Meselesi (The Customs Union Issue) adlı çalışmasını yayınladığı 1950 yılından sonra, ekonomik entegrasyon ayrı bir çalışma konusu olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. (Krauss 1972)

Ekonomik entegrasyon teorisine göre, farklı formlarda entegrasyonlar mümkün olabilmektedir. Bu formlar sırasıyla serbest ticaret bölgeleri, gümrük birlikleri, ortak pazar, ekonomik birlikler ve tam entegrasyon olarak belirtilmiştir. (Pelkamans, 1997)

Serbest ticaret bölgelerinde üye ülkeler birbirleri ile olan ticaretle ilgili tüm engelleri kaldırmakla birlikte, kendi politikalarını belirlemekte ve üçüncü ülkelerle olan ticaretIerinde sergileyecekleri tutumlarda tamamen serbest hareket edebilmektedirler. (Holden, 2003) Bu tür anlaşmalarda çeşitli sınırlamalar uygulanabilmekte, bir başka söylemle, anlaşmaların çerçevesi yalnızca birkaç sektörü kapsayabileceği gibi üye ülkeler arasındaki tüm ticareti de içerebilmektedir. Günümüzde EFfA (European Free Trade Area) ve LAFfA (Latin American Free Trade Association) buna iki örnek olarak verilebilir. Bu tür bölgelerin amaçlarına en iyi biçimde ulaşabilmesi için, anlaşmaya taraf olmayan ülkelere ait malların bölgeye en düşük tarifeyi uygulayan ülke üzerinden girip, buradan üye ülkelere transfer olması sağlanmalıdır.

Gümrük birliklerinde aralarındaki ticareti geliştirmek amacıyla bir grup ülkenin birbirlerinden ithal ettikleri mallar üzerindeki gümrük tarifelerini ve diğer ticaret kısıtlayıcı faktörleri elimine ederek ticareti serbestleştirmeleri ve üye olmayan ülkelerden yapılacak ithalata karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulamaları sözkonusudur. Gümrük birlikleri üye ülkeler arasında rekabeti ve ticareti arttırdığı için bir serbest ticaret hareketi olarak nitelendirilse de, birlik dışı ekonomilere karşı daha koruyucu bir yapıyı meydana getirdiğinden, bir nevi ulusal korumacılık sınırlarını genişlettiğinden, muhafazakar bir girişim olarak da değerlendirilebilir. (Miltiades, 1990)

Ortak Pazar durumunda üye ülkeler arasında mal ve hizmetlerin serbestçe dolaşımı sözkonusu olmakla birlikte, emek ve sermaye gibi üretim faktörlerinin de dolaşımlarına izin verilmektedir. Ortak Pazar dışında kalan

12

ülkeler için belirlenen gümrük tarifelerinin uygulanmasına ise devam edilmektedir. Avrupa Birliği bu oluşuma verilebilecek en iyi örneği teşkil etmektedir.

Ekonomik birlik aşamasında üye ülkeler arasında mevcut milli politikaların uyumlaştırılması yapılmakta ve bundan sonra ortak makroekonomik politikalar oluşturma yetkisi çeşitli kurumlara devredilmektedir. Bu sayede müşterek para ve maliye politikaları üretilebilecek konuma gelinmektedir.

Tam entegrasyon ise, oluşturulan birliğin ekonomik, sosyal, siyasal ve askeri alanlarda tek bir müşterek politika uygulaması halini ifade etmektedir. Burada üye devletler tek bir devlet gibi hareket ederler.

Yukarıda belirttiğimiz bu aşamaların her biri birbirinden bağımsız ayrı form-lardır, yani belirli bir grup ülke arasında gümrük birliğinin gerçekleştirilme­si, bu birliğin tam bütünleşme ile sonuçlanacağı anlamını taşımamaktadır. Yine ilgili literatürde sözkonusu aşamaların ülkeler arasında kesinlikle bu sırada gerçekleşeceği gibi bir kural bulunmamaktadır. Gümrük birliği çalışmamızın temel konusunu oluşturduğundan burada daha ayrıntılı olarak yer verilecektir.

3. GÜMRÜK BİRLİGİ Ekonomik entegrasyon aşamalarından biri olan Gümrük Birliği'nin temelinde daha ufak piyasaların bir araya gelerek oluşan büyük pazarlık gücünün üçüncü ülkelere karşı ortaya koyacağı yararların kullanılması yatmaktadır. (Cleaver, 2002,108) Birlik sonrasında teknolojinin ve ekonomik yapının sabit kaldığı varsayımı altında, üretim faktörlerinin yeniden dağılımı dolayısıyla ortaya çıkan etkilere statik etkiler denmektedir. Başka bir tanımlama ile faktör donanım, teknolojik seviye ile talep yapısı gibi parametrelerin sabit kaldığı varsayımı altında Gümrük Birliği'nin birlik içinde kaynakların yeniden dağılımı sebebiyle ortaya çıkan etkilerine statik etkiler denilmektedir. (Uyar, 2001) Gümrük Birliği'nin oluşumuyla uzun dönemde ülkelerin ekonomik yapılarında, üretim kapasitelerinde ve kaynakların verimliliklerinde meydana gelen değişmeler ise dinamik etkiler olarak adlandırılmaktadır. (Ingram and Dunn; 1993, 169)

3.1. STATİK ETKİLER Gümrük Birliği'nin statik etkileri belirli varsayımlar altında gerçekleşmektedir.

13

• İthalat ve ihracatın dengede olduğu • Ticaret hadlerinin sabit olduğu • Ölçeğe göre sabit getirilerin sözkonusu olduğu • U zmanlaşmanın tamamlandığı • Mal ve faktör piyasalarında tam rekabet şartlarının geçerli olduğu • Ulaştırma maliyetlerinin bulunmadığı

gibi varsayımların geçerli olduğu bir ortamda sözkonusu etkiler gerçekleşmektedir. Bu etkiler, üretime olan etkiler ile tüketim ve refah etkileridir.

i) Üretim Etkileri

Gümrük Birliği'nin üretim üzerindeki etkileri Viner tarafından birliğin oluşturulmasıyla birlik içerisinde ticaret engellerinin kalkması, üretimin yeniden yapılanması neticesinde hem ticaret yaratıcı hem de ticaret saptıncı etkilere neden olabileceği ile açıklanmaktadır. (Viner, 1950) Bir ülke gümrük birliğine gittiğinde entegrasyonu oluşturan ülkelerle arasındaki ticaret serbestleşir ve bu ülkelerle olan ticaretinde bir artış sözkonusu olursa, üretimde de etkinlik fazlalaşır. Genel refah seviyesinde olumlu bir etki oluşturan bu etkiye ticaret yaratıcı etki denilmektedir. Öte yandan, gümrük birliğine giden ülke bu birliğin dışında kalan ülkelere ortak gümrük tarifesini uygulamak durumunda kaldığından, bu durum sözk9nusu ülkelerle olan ticaret hacminin düşmesine neden olabilmektedir. Ulkenin genel refahı üzerinde olumsuz bir etkisi olan bu faktöre ise ticaret saptırıcı etki denilmektedir. (Winters, 1998, 177) Her iki etkiyi oluşturan faktörler göz önüne alındığında, birlik ne kadar çok katılırnh ve üçüncü ülkelere uygu-lanacak olan gümrük tarifesi ne kadar düşük olursa, gümrük birliği oluşumundan sağlanacak ticaret yaratıcı etkinin o kadar fazla olacağı söylenebilir. (Dissou, 2002: ı 77) Yine, gümrük birliği oluşturulmadan önce, birlik üyesi ülkelerde karşılıklı olarak ticareti yapılan malların arz ve talep esneklikleri ne kadar yüksekse, ticaret yaratıcı etkinin de o kadar yüksek olacağı düşünülmektedir. (Akkoyunlu, ı 999: ı 76)

ii) Tüketim ve Refah Etkileri

Gümrük Birliği'ne girilmesiyle gümrük tarifelerinin kaldınlması neticesinde üretim yapısının sabit kaldığı varsayımıyla iç piyasada fiyatların düşmesi, bir nevi tüketici rantı oluşturacaktır. Aynca gümrük tarifesinin kaldınlmasıyla fiyatı düşen ithal malın, fiyatı daha yüksek benzer özellikteki yerli mallan ikame edebileceği de söylenebilir. (Meade, 1955: 48) Eğer ticarete konu olan mal ikame malı özelliğinde ise, birlik içinde pahalı mal yerine daha ucuz

14

maliyetle üretilen mal tercih edileceğinden üretim etkinliği de sağlanmış olacaktır. (Manisalı, 1971: 39) Ancak, eğer birlik dışında kalan ekonomilerin üretim maliyetleri birlik içindeki ülkelerin üretim maliyetlerinden daha düşük ise bu durumda ticaret yön değiştirebilir ve olumsuz bir tüketim etkisi ortaya çıkabilir. (Kılıç, 2005: 29) Burada şu da göz önünde bulundurulmalıdır ki, benzer bir ihtiyacın karşılanabilmesi için birlik üyesi ülkede üretilen ekstra maliyetli malların, birlik dışı ülkede üretilen nispeten daha az maliyetli mallar ile ikame edilmesi, birlik üyesi ülkelerdeki o mala karşı olan talebi düşüreceğinden tüketim üzerinde negatif bir etki yapacağı gibi, ithalat harcamalarını da arttıracaktır. (Johnson, 1962: 53)

Öte yandan gümrük birliklerinin ticaret yaratıcı ve saptırıcı etkiler çerçevesinde gerek birliğe katılan devletler gerekse birlik dışında kalan ülkeler düzeyinde refah değişimlerine de sebep oldukları iddia edilmektedir. Gümrük birliklerinin refah üzerindeki bu etkileri -ticaret yaratıcı ve saptırıcı etkinin göreceli büyüklüğüne bağlıdır. Viner; ticaret yaratıcı etkinin maliyetleri düşürücü özelliğinden dolayı bu etkinin refahı arttırdığı, ticaret saptırıcı etkinin ise maliyetleri yükselttiği içİn refahı azalttığıİn öne sürmüştür.

Tüketim ve refah etkileri içerisine değerlendirilemeyecek önemli bir statik etki, birlik içi ticarette kaldırılan gümrük vergilerinin bir sonucu olarak toplam kamu gelirlerinde bir azalışın meydan gelebilniesidir. Nitekim, Güney Afrika Kalkınma Topluluğu bünyesinde yer alan ülkelerin bazılarında topluluğa katılım sonrasında gümrük vergilerindeki gerilemeler neticesinde vergi gelirlerinde ortalama %6 ile % 1 O arasında değişen oranlarda düşüşler yaşanmıştır. (Venables, 2000)

Bu bağlamda ele alınabilecek bir diğer statik etki ise dış ticaret hadleri ile ilgilidir. Gümrük Birliği'nin oluşturulmasıyla hiç değilse belirli ürünlerde arz ve talep bakımından önemli bir piyasa büyüklüğüne ulaşılırsa, birliğin bu ürünlerdeki pazarlık gücü yükselecek, bu durum dış ticaret hadlerini birlik lehine olumlu yönde etkileyecektir. Bu olumlu hadisede birliğin ürünlerine yönelmiş olan üçüncü ülkelerin talep ve arzlarının inelastik olmasının da rolü büyüktür.

Gümrük birlikleri yukarıda belirtilen statik etkilerin yanı sıra, gerek birliği oluşturan ülkeler gerekse birlik dışındaki devletler üzerinde bir takım dinamik etkilere de neden olmaktadır. Bunlar; ölçek ekonomileri, dışsallıklar, rekabet gücü artışı, teknolojik değişimin hızlanması, uzmanlaşma, risk belirsizliğinin azalması olarak sıralanabilir.

15

3.2. DİNAMİK ETKİLER Statik analiz, ekonomik yapıda ve teknoloji seviyesinde bir değişiklik olmadan meydana gelebilecek ticaret ve refah değişimlerini incelemektedir. Ancak bu değişiklikler Gümrük Birliği'nin sağlamış olduğu yararları açıklamaya yeterli olmamaktadır. Çünkü ekonomik analize "zaman" faktörünü ilave ettiğimizde ekonomik yapı, teknoloji, milli gelir, büyüme hızları ve faktör arzlarında değişiklikler meydana gelecektir.

Statik analizde üretim kapasitesi sabit kabul edilmektedir. Yani ekonomi dönüşüm eğrisinin üzerinde bir noktada bulunamaz. Dönüşüm eğrisi ile toplam kayıtsızlık eğrilerinin birbirlerine teğet oldukları nokta da denge üretim noktasıdır.

Dinamik etkenlik ise üretim olanakları eğrisinin kuzeydoğu doğrultusunda kayması biçiminde tanımlanmaktadır. Bu kaymamn kaynağı statik analizde sabit varsayılmış Olan faktör arzlarındaki artışlar ile teknolojik gelişmedir. (T. Bilget, 1971: 41)

Literatürde dinamik etkilerin ortaya çıkması daha çok, genişleyen piyasa ile ilişkilendirilmiştir. Genişleyen piyasa ekonomide yeniliklerin oluşmasına yol açmaktadır. Büyük piyasa koşulları ölçek ekonomileri çerçevesinde içsel ve dışsal tasarruflar oluşturacaklardır. Gümrük Birliği yoluyla ulaşılan piyasa büyümesi sonucu; firmalar ve endüstri bazında, ölçekler büyütülerek ölçek ekonomilerinden yararlanılır, etkin üretim teknikleri kullanılarak dışsal ekonomiler ortaya çıkar. İktisadi birlik, topluluk içinde emek ve sermaye hareketliliğini artırarak faktör verimliliğini yükseltir. İktisadi bütünleşme, daha açık bir bölgesel ticaret yoluyla rekabeti artırabilecek ve böylece bölgesel tekellerin gücünü kırabilecektir. Daha önce korunmakta olan endüstriler, en etkin teknolojileri ve yönetim biçimlerini benimsemek zorunda kalacaklar, ya da iflas etmek tehlikesi ile karşı karşıya bulunacaklardır. (T. Walther, 1997: 430)

Ayrıca piyasanın genişlemesi belirsizliği azaltarak yabancı sermaye ve yatırımlar için bulunulan bölgeyi daha cazip hale getirecek, bu yolla istihdam düzeyini etkileyebilecek, uzmanlaşma ve rekabet şartlarını değiş tirecek ve teknolojik gelişmeyi arttıracaktır. B u etkilerin süreklilik gösteren etkiler olması, onları statik etkilere göre daha önemli kılmaktadır. Bu etkileri ana başlıklarıyla inceleyecek olursak:

16

i) Ölçek Ekonomileri

Gümrük birliği sonucu üretim hacminin geniş bir piyasanın ihtiyaçlarını Isarşılayacak şekilde arttırılması sonucu ölçek ekonomileri etkisi ortaya çıkar. Olçek ekonomileri verimliliği ve buna bağlı olarak üretimi artırır. Kitlesel üretim yapılması nedeniyle pazarlama fonksiyonları daha geniş hacimde yapılır, daha az stok bulundurulur. Ayrıca üretim planlama, yönetim, araştırma ve geliştirme gibi faaliyetler için ileri derecede kalifiye eleman çalıştırılma olanağı artar, artan üretim miktarıyla birim başına AR-GE harcaması ve birim başı sabit maliyetler düşer bu da verimliliğe ve maliyetlerde tasarrufa yol açar. (H. Seyidoğlu, 2001:212)

Ölçek ekonomileri, bir firma veya sanayi dalında tesisleri genişleterek, üretim hacmini veya fonksiyonunu değiştirerek, teknolojik yeniliklerden faydalanarak ya da dış çevrede meydana gelen maliyet düşürücü faktörlerden yararlanarak verimliliği arttırmayı, başka bir söylemle maliyet masraflarında azalma sağlayarak elde edilen kazançları arttırmayı ifade etmektedir. (C.Kindleberger, 1978 :220)

Birliğin oluşumu (piyasa büyüme~i) ile ölçek arasında etkileşim yaratan yakın ilişki şöyle açıklanabilir: (A. Ilkin,1974:282)

• Piyasanın büyük olması üretim tekniğinde, sermaye-yoğun biçimin kullanılma olanağını ortaya çıkarır. Bu tür üretim tekniği genellikle büyük ölçeklidir.

• Büyük piyasada, rekabet koşulları, firmaların daha büyük ölçekli üretim tekniğine geçmelerini gerektirir.

• Piyasanın büyük olması, firmaların daha kolaylıkla uzun dönemH yatırım planları yapabilmesini sağlayabilir.

ii) Dışsal Ekonomiler (Dışsallıklar)

Dışsal ekonomi bir üreticinin ya da tüketicinin diğer bir üretici veya tüketicinin yapmış olduğu üretim ya da tüketim ~onksiyonu üzerindeki negatif veya pozitif etkiler olarak tanımlanabilir. Ilk defa A. Marshall tarafından ortaya konan dışsal ekonomiler kavramı, endüstri içinde firmaların üretim maliyetleri incelenirken, artan getirileri açıklamak için kullanılmıştır.

Gümrük Birliği çeşitli yollar vasıtasıyla dışsallıkların meydana gelmesine sebep olmaktadır. Bunlardan en bilineni teknolojidir. Solow ve MasselI teknolojik değişmenin toplam üretim fonksiyonunu yukarı kaydıracağını

17

belirterek, aynı miktar girdiyle daha fazla çıktı elde etmenin mümkün olacağına işaret etmişlerdir. (Balassa, 103)

Bir ekonomik birimin üretimi meydana getireceği çıktının yanı sıra, bilgi gibi görünmez bir ekonomik değer de yaratır. Piyasadaki bütün üretim birimleri bilgi üretimine katkı sağlarlar ve bu bilginin faydası ayırım gözetmeksizin bütün piyasaya dağılır. Bu, önemli bir pozitif üretim dışsallığıdır.

Gümrük Birliği talep üzerinde de dışsal ekonomilerden kaynaklanan olumlu genişlemelere neden olabilir. Şöyle ki, herhangi bir endüstrideki genişleme ekonominin sadece o sektörünü değil bütününü etkileyecektir. Çünkü bir endüstrideki genişleme ekonomi içinde gelir seviyesini arttırır. Bunun bir sonucu olarak da ekonomideki tüm mallara karşı bir talep artışı meydana gelir. Kısaca gelir artışı ekonomiye talep artışı olarak geri döner.

iii) Rekabet

Dar yerli piyasa içerisinde tarife koruması altındaki monopol yapılar entegrasyon ile birlikte geniş bir piyasa ve yabancı firmalann rekabetiyle karşı karşıya kalırlar. Monopol durumda olan yerli firmalarda ya da piyasayı birkaç büyük firmayla paylaşan oligopolistik piyasada fiyatlar üretim maliyetinin üzerinde belirlenerek aşın karla tüketiciye yansıtılmaktadır. Yerli piyasada oligopolistik davranışlan önlemenin yolu entegrasyonla oluşacak bir rekabet piyasası yaratmaktır. Gümrük birliğinin getireceği ticaretin serbestleştirilmesi, tekelci rekabet ve oligopolistik piyasa yapısı altında fiyat-maliyet marjlannın azalmasına, firmalann ölçeklerinin artmasına ve rekabet yoluyla kaynak dağılımındaki etkinliği arttırarak fiyatlann düşmesine neden olmaktadır. (A. Akkoyunlu-Wigley ve S. Mıhçı, 2002:13)

iv) Teknoloji

Birliğe dahilolan ülkelerin küçük bir piyasadan daha büyük bir piyasaya geçtikleri için, büyük ölçekli üretim ünitelerinin meydana gelmesine bağlı olarak, teknolojik harcamalan da yükselmektedir. Çünkü büyük ölçekli firmalarda "teknolojik harcamanın verimliliği" daha yüksektir. (E. Manisalı,1971:111)

Artan üretim hacmi ve rekabet ile beraber firmalann AR -GE harcamalan da artar. Aynca büyük işletmelerin kurulması daha çok kalifiye elemanı ve dışandan teknoloji ithalini de beraberinde getirir dolayısıyla birliğe dahilolan ülkelerin üretim teknolojileri gelişme gösterir.

18

v) Uzmanlaşma

Gümrük birliği ile piyasanın büyüklü gü arttıkça ulaşılan daha geniş piyasa, bir sanayinin çeşitli fonksiyonlarını uzmanlaşmış girişimlere ayırabilmektedir. Bu aynlma yeni endüstrilerin oluşmasına yol açarken, makinelerin, işgücünün ve yönetimin uzmanlaşması sonucunu doğurabilir. Genelolarak, piyasa büyüdükçe uzmanlaşma ekonomisi de büyüyecektir.

vi) Risk ve Belirsizliğin Azalması

Uluslararası ticarette piyasa riski genelde iki nedene bağlıdır. Birincisi kısıtlamalara bağlı belirsizlikler, ikincisi ise gelecekte ortaya çıkabilecek kısıtlamalar veya ekonomi politikasına bağlı belirsizliklerdir.

Birliklerin oluşturduğu büyük piyasalar, küçük piyasalara göre piyasa risklerini önemli ölçüde azaltır. Zira, büyük piyasada; marjinal değişmelerin ekonomi üzerindeki etkisi düşüktür, ekonomide sınırlayıcı faktörler daha azdır ve dış ekonomilere bağımlılık daha sınırlıdır. (H. Sabır, 2002:31)

Büyük piyasalarda belirsizliklerin azalması,piyasa risklerini de azaltmakta, firmalann uzun dönemli kararlar alabilmeleri kolaylaşmaktadır. Bu da özellikle yatmmlann artmasına sebep olur. Dış yatmmlar, ticaret sapmasına maruz kalan yabancı şirketleri tarife duvarlannın arkasına geçmeye: ve yerli piyasada üretim yapmaya zorlamasıyla artar. (W. M.Corden, 1972 :258)

4. EKONOMİK ENTEGRASYONLARıN BAŞARI ŞARTLARI

Ekonomik entegrasyonlann arzulanan sonuçlara ulaşabilmesi, entegrasyonlan meydana getiren devletlerin belirli şartlara haiz olmalannı gerektirir. Bu şartlar; ekonomik gelişme farklannın az olması,. coğrafi yakınlık, ekonomik yapılann benzerliği, kültürel yakınlık, bölgesel yatırım politikalarının uyumlaştırılması gibi unsurlan içermektedir.

4.1. EKONOMİK GELİşME FARKLARıNıN AZ OLMASI

Başanlı bir ekonomik entegrasyon için, entegrasyonu oluşturan ülkelerin arasındaki gelişmişlik seviyesi farklan olabildiğince az olmalıdır. Eğer ülkeler arasında gelişme seviyesi farkı fazla ise "kutuplaşma teorisi"'ne göre sanayisi az gelişmiş ülkelerin, gelişmiş ülkeler ile rekabet etme imkanı güçleşmektedir. Çünkü serbest dolaşım ile birlikte kalifiye işgücü ve

19

sermaye daha yüksek gelir sağlamak amacıyla gelişmiş ülkelere akmakta, bu ise dengesiz bir yapıya neden olmaktadır. (R. Karluk, :488)

AB ve EFfA'nın başarılı entegrasyonlar olmasının temel nedenlerinden biri de üyeleri arasındaki gelişmişlik seviyesi farklannın düşük olmasıdır. Buna karşın 2004'te beşinci genişleme dalgası ile mevcut üyelere nazaran daha düşük gelişmişlik seviyelerine sahip ı o yeni üyeyi kabul eden Avrupa Birliği için artık üyeler arası gelişmişlik seviyesi farklarının ciddi boyutlara ulaştığı söylenebilir.

4.2. COGRAFİ YAKıNLıK Entegrasyonu meydana getiren ülkeler taşıma, ulaştırma ve haberleşme maliyetleri nedeniyle birbirlerine coğrafi olarak yakın olmalıdırlar. Zaten entegrasyon hareketlerinin bölgeseloluşumlar olmasının ardında yatan temel neden de budur. AB, NAFfA, MERCOSUR gibi oluşumlar bu duruma örnek teşkil etmektedir.

4.3. EKONOMİK YAPıLARıN BENZERLİGİ Ekonomik entegrasyona giden ülkelerin ekonomik sistemlerinin de birbirine benzemesi gerekmektedir. Sözgelimi liberal ekonomik yapıya sahip ülkelerle merkezi planl~ ekonomilerin aynı entegrasyon içerisinde yer alması entegrasyonun başarıya ulaşmasıni engeller. Zira gerek liberal yapıdaki ekonomilerden meydana gelen AB, EFfA ve NAFTA gibi yapılar gerekse eski sosyalist üyelerden oluşan COMECON, homojen ekonomik yapıdaki ülkeleri bir araya getirmiştir.

4.4. ULAŞTıRMA ve HABERLEŞME ALTYAPıLARı Ekonomik entegrasyonların başarısını etkileyen bir diğer unsur da entegrasyonu oluşturan ülkelerin altyapı anlamındaki yeterlilikleridir. Pek çok gelişmekte olan ülkenin kara ve demir yolu ağı olanakları sınırlı olduğundan taşıma faaliyetleri hem maliyetli olmakta hem de uzun zaman almaktadır. Ayrıca günümüzde ulaştırma kadar, etkin ve hızlı iletişim de ticaret hayatında önemli roloynamaktadır. Buna karşın ulaştırma altyapılanna benzer şekilde iletişim altyapıları (sabit ve mobil telefon şebekeleri, internet altyapılan vb.) da birçok gelişmekte olan ülkenin yetersiz kaldığı bir başka konudur.

Gelişmiş ülkelerin oluşturduğu entegras'yonlarda neredeyse hiç karşılaşılmayan bu sorun özellikle gelişmekte olan ülkeler için ticareti

20

engelleyerek doğal koruma niteliği taşımasından dolayı gelişmekte olan ülkelerin entegrasyondan elde edebilecekleri kazanımlan sınırlayan bir faktördür. (EoErtürk, 1993:84) Bu nedenledir ki, üye ülkelerin yaşadığı her bir yetersiz aItyapı sorunu bir bütün halinde entegrasyonun bir sorunu olarak değerlendirilip ortak çözümler geliştirilmelidir.

4.5. KÜLTÜREL YAKıNLıK Ekonomik birleşme anlaşmalannda bu konuda yazılı metinler oluşturulmamasına rağmen, üye ülkelerin ortak küıtürel, sosyal, tarihsel ve dinsel değerlere sahip olması entegrasyon hareketlerinin hem daha uzun ömürlü olmasına hem de üyelerin pek çok konuda paralel düşünmesine neden olmaktadır. Nitekim, AB'nin günümüzdeki şeklini almasında bu durumun önemli payı bulunmaktadır.

4.6. BÖLGESEL YATIRIM POLİTİKALARıNIN UYUMLAŞTIRILMASI

Ekonomik entegrasyonun ölçek ekonomileri, rekabet artışı, uzmanlaşma ve benzeri pek çok faydası uzun vadede ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte zaman içerisinde elde edilecek bu kazanç ve kayıplar tüm üye ülkeler için önem ifade etmektedir. Dolayısıyla yatınm kararları alınırken bunlar göz ardı edilmemeli ve oluşturulacak bölgesel yatırım politikalannın bölge kaynaklannı daha iyi değerlendirecek şekilde ilgili topluluk kurumlan marifetiyle yapılması gerekmektedir. (EoErtürk,1993:86-87) Yatınm kararlarındaki bu uyumlaştırma bölgenin kaynaklannı daha verimli kullanıma yöneIteceği için gerek uzmanlaşmayı gerekse ölçek ekonomilerini olumlu yönde etkileyecektir. Sözgelimi aynı alana kaynak yöneltmekle ortaya çıkabilecek kaynak israfının önüne kaynakların koordinasyonu yoluyla geçmek mümkün olabilmektedir. (EoErtürk,1993:87)

4.7. TAZMİN PRENSİBİNİN İŞLETİLMESİ Üye ülkeler arasında oluşturulan ekonomik entegrasyondan elde edilen kazanımlar zaman içerisinde pek çok nedenden ötürü her bir üye ülkeye eşit şekilde yansımayabilir. Değişen teknoloji, rekabet şartlan, maliyet koşullan gibi nedenlerle belli ülkelerdeki yatınmlar sonucu üretilen ürünler daha cazip hale gelebilirken diğer bazı ülkelerde üretilen ürünler geri plana düşebilir. Bu prensibe göre, herhangi bir nedenle ülkeler arası bir farklılık çıkarsa bu

. farklılık, farklılığa sebep olan ülkeler ya da topluluk üyeleri tarafından tazmin edilmelidir.

21

·. .. BOLUMIl

SERBEST TİcARET ANLAŞMALARı VE BÖLGESEL EKONOMİK . .

ENTEGRASYONLARıN ETKILERI Özellikle II. dünya savaşı sonrasında bozulan dünyanın mevcut iktisadi ve siyasi dengesi Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ni dünyanın yeni merkezi haline getirmiş, buna karşın Doğu Avrupa ülkelerinin önemli bir kısmının tek tek komünist rejimler altına girmeye başlaması, Batı Avrupa ülkelerinde bir endişeye ve yeni arayışlara neden olmuştur. Batı Avrupa ülkelerindeki bu yeni arayış, ABD'nin savaş sonrası için düşündüğü çok taraflı ticaret ortamı hayalleriyle de örtüştüğünden daha savaş ortamı sona ermeden Avrupa ekonomisinin kalkındınlması ve Doğu Avrupa ülkelerinde görülen komünist rejim eğilimlerinin önüne geçilebilmesi amaçlarıyla kasım 1943 'te UNRRA (United Nations Relief and Rehabilitation Administration) kurulmuştur. Haziran 1947 tarihine kadar faaliyet gösteren bu kuruluş sayesinde, Avrupa ülkelerine 3,7 milyar dolar değerinde yardımlarda bulunulmuştur.

1944 yılında 44 ülkenin bir araya gelmesiyle Dünya Bankası ve IMF kurularak ABD'nin savaş sonrası için düşündüğü çok taraflı ticaret ortamı hayaline bir adım daha yaklaşılmış, ekim 1947' de GATT (General Agreement on Tariffs and Trade)'m teşel'Jcülü ile birlikte ticaret tarifeleri, kotalar, sübvansiyonlar ile ilgili düzenlemeler de yapılarak ABD'nin dünya ihracatının 1/3 'ünü elinde bulunduracak bir konuma gelmesi sağlanmıştır. (Scammell, 1983: 22) Ancak, ABD'nin bu büyük dış ticaret hacminin sürekliliğinin, Avrupa ülkelerinin II. Dünya savaşından gördüğü zararların bir biçimde telafi edilmesiyle sağlanacağına olan inancı ve bunun yanı sıra Sovyetler Birliği ile giriştiği mücadeledeki siyasi üstünlüğün devam ettirilmesi gibi idealler, ABD 'yi Batı Avrupa ülkelerine yardıma itmiştir. Bu amaç için oluşturulan Marshall Planı ile Türkiye'nin de dahil olduğu 16 Avrupa ülkesine yardım ve hibeler öngörülmüştür.

Gerek Marshall Planı'nın uygulamasını kolaylaştırmak gerekse plan doğrultusunda verilen hibelerin payl~şımını g~rçekleştirmek amacıyla Temmuz 1947'de Avrupa Ekonomik Işbirliği Orgütü (Organisation for European Economic Co-operation-OEEC) kurulmuş, örgütün ABD'ye ihtiyaç listesini iletmesini müteakiben 1948-1 952 yılları arasında sözkonusu ülkelere yaklaşık %90'ı hibe olmak üzere 12,8 milyar dolar değerinde kaynak transferi yapılmıştır.

23

Batı dünyasındaki bu gelişmelere paralelolarak, Marshall Planı'nın bir benzeri de Sovyetler Birliği ve komünist rejime dahil Doğu Avrupa ülkeleri arasındaki ticari ilişkileri geliştirmek için 1947 yılında imzalanmıştır. Böylelikle, dönemin Dışişleri Bakanı Molotov'un ismiyle anılan plan sayesinde başta Marshall Planı'na dahil olmak isteyen Çekoslovakya gibi ülkelerin de dizginlenmesi sağlanmıştır. (Huszar, 1950)

Altında yatan temel etmenin aslında siyasi senaryolar ve bölgesel güç dengeleri olan ve günümüzde de halen devam eden iktisadi entegrasyon hareketlerinin aynmına yönelik genel yaklaşımın her ne kadar entegrasyonu oluşturan ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre yapılması sözkonusu ise de, bu bölümde sözkonusu sınıflandırmaya bakılmaksızın, iktisadi entegrasyon uygulamalannın bir çoğuna yer verilmeye çalışılacaktır.

1. TARİFE ve TİCARET GENEL ANTLAşMASı (GATT)

1947 yılında imzalanan Tarife ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT), üye ülkelerce serbest ticaretin geliştirilmesini sağlamak üzere kısıtlamalann kaldınlmasını ve tarifelerde indirim yapılmasını amaçlar, bu amacı gerçekleştirmeye yönelik çok yanlı görüşmeleri içerir.

Küresel ticaretin gelişmesinde, GATT çerçevesindeki uluslararası düzen-lemelerin yanı sıra iletişim ve ulaşım sektörleri başta olmak üzere meydana gelen teknolojik gelişmelerin önemli etkileri vardır. Bu sayede taşıma maliyetleri düşmüş, uluslararası pazar gelişmeleri daha kolay izlenilir bir duruma gelmiştir. (H. Seyidoğlu, 2001:189)

Tarife ve ticaret genel anlaşması çerçevesinde, anlaşmanın imzalandığı 1947 yılından, sona erdiği 1994 yılına kadar sekiz konferans düzenlenmiştir. Bu toplantılar şunlardır: (H. Seyidoğlu, 2001:194)

o ~irinci Konferans, Cenevre (İsviçre), 1947, o ~~inci Konferans, Annecy (Fr~nsa), 1949, o Uçüncü Konferans Torquay (Ingiltere), 1950-1951 o Dördüncü Konferans, Cenevre.(lsviçre), 1955-1956 o Dillon Görüşmeleri, Cenevre (ısviçre), 1961-1962 o Kennedy Görüşmeleri, Cenevr~ (İsviçre), 1964-1967 o Tokyo Görüşmeleri, Cenevre (ısviçre), 1974-1979 o Uruguay Görüşmeleri, Punta del Este (Uruguay), 1986-1994

24

Görüşmelerde; sanayileşmiş ülkeler ağırlıklı olarak yer almışlar, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleri, sanayileşmesini tamamlamasından sonra Japonya, küresel düzeyde mal ve hizmet ticareti gerçekleştirdiklerinden dolayı gerek görüşmeler sırasında, gerekse çok taraflı düzenlemelerin oluşturulmasında önemli pazarlıklar yapmışlardır.

GATT ile uygulamaya konulan kararlar şu şekilde özetlenebilir:

- Tarife dışı engellerin, tarifeye dönüştürülmesi, tarifelerin ise indirilmesi:

Uruguay toplantısı öncesi gerçekleştirilen müzakere turları sonucunda, gelişmiş ülkelerdeki ortalama tarife seviyeleri, %40 'lık yüksek bir seviyeden %10'a çekilmiştir. Bu ortalama seviye, Uruguay Round'da genelolarak %40'lık bir düşüş göstermiştir. Gelişmekte olan ve geçiş döneminde olan ekonomiler ise tarifelerini %30'luk bir ora~la, daha düşük seviyede azaltmışlardır. En az gelişmiş ülkelerin tarifelerinde yüzdeye dayalı bir kesinti yapılmamıştır.

Uruguay Round'da uzlaşılan tarifelerin aşamalı olarak düşürülmesi sürecinin tamamlanmasıyla:

o gelişmiş ülkelerde %6.3'ten %3.8'e; o gelişmekte olan ülkelerde % ı 5.3 'ten % ı 2.3' e; o geçiş dönemindeki ekonomilerde %8.6'dan %6'ya düşmesi amaçlanmıştır.

(Dünya Ticaret Sistemi Rehberi, ı 999: 207)

Uruguay Round'da; gelişmiş ülkeler ile bazı gelişmekte olan ülkeler, sıfıra sıfır sektörleri olarak bilinen sektörlerde tüm tarifelerin kaldınlması üzerinde uzlaşmışlardır. Bunlar, eczacılık, tarım ekipmanı, inşaat ekipmanı, tıbbı ekip-man, mobilya, kağıt, çelik ve oyuncak sektörlerini içermektedir. Bu ve diğer tavizler sonucunda,"en çok kaynlan ülke" ilkesine dayanılarak gelişmiş ülke pazarlarına gümrüksüz giriş yapan sanayi ürünleri oranı iki kat artmıştır.

- Ciddi zarara uğraması halinde, ithalatçı ülkenin iç piyasasını korumak üzere kısıtlayıcı önlem alabilmesi:

Ticaretin serbestleştirilmesine ilişkin temel amaca ters düşmesine rağmen ülkeler, ciddi bir zarara uğradıklannda yerel sanayilerini tarifeler yanında, tarife dışı yöntemlerle de koruyabilirler. Uyeler, dış ödeme zorlu ğu nedeniyle ithal mallarına sınırlama getirebilirler. Bu sınırlamalar, sorunun çözümü için geçici uygulamalardır.

25

GATT ile uygulanan diğer kararlar ise şunlardır:

- Damping ve sübvansiyon gibi haksız rekabete karşı önlem alınması - Çeşitli mal ve hizmetlerin liberalleştirilmesi - Uluslar arası ticarette şeffaflığın hakim kılınması

2. KUZEY AMERİKA SERBEST TİcARET BÖLGESİ (NAFTA)

tc

ABD, Meksika ve Kanada arasında uzun süren müzakereler sonucu imzalanarak 1994 senesinde yürürlüğe giren NAFTA'nın temellerinin 1989 yılında ABD ve Kanada arasında kurulan serbest ticaret bölgesine dayandığı bilinmektedir. Karşılıklı ticaretleri çok geniş olan bu iki ülke, aralarında tarifelerin kaldırılması yanında, kamu alımlan, enerji, tanm ve yatırımlar konusunda işbirliği yapmak üzere bir serbest ticaret bölgesi kurulması hususunda anlaşmışlardır. ( M. Chacholiades,1990:240)

NAFTA çerçevesinde ele alınan işbirliği konulan şunlardır: (A. İncekara, 1995: 118-119)

o Enerji, o Otomobiller, o Tekstil ve Giyim, o Tanm, o Finansal hizmetler, o Ulaşım, o Haberleşme, o Yatırımlar, o Fikri mülkiyet haklan, o Çevre, o İşçi (Emek) 'lere ilişkin düzenlemeler.

Bu temel sektörlerin yanında, bu alanlarda yapılan sözleşmelerin beraberinde taşıdığı birçok tamamlayıcı alanlar da, anlaşma kapsamına dahil edilmiştir. Bunlarda şu şekilde sıralanabilir:

o Acil önlemler, o Rekabet politikası ve tekeller, o Teknik standartlar, o Anti-damping ve telafi edici vergi incelemesi, o Devlet alımlan ve sübvansiyonlar, o Orijin kurallannın düzenlenmesi,

26

o Sağlık hizmetleri, o Sınır ticaretinin düzenlenmesi, o İşadamlarının geçici seyahatlerinin düzenlenmesi, o Anlaşmazlıklann çözüm mekanizması, o ~anunların yönlendirilmesi, o Istisnalar

Sıralanan temel ve ilave konulardan da görülebileceği üzere, NAFTA kapsamı oldukça geniş tutulmuştur. Bunda elbette ticari ve ekonomik ilişkilerin günümüzde arz ettiği karmaşık yapının etkili olduğu muhakkaktır.

NAFTA'nın nihai hedefi üye ülkeler arasında ticareti ve yatırımlan sınırlayıcı tüm engellerin aşamalı olarak kaldırılmasıdır. Bu bağlamda mal kategorilerine göre 10 ya da 15 yıllık süre sonunda bölge içindeki tarifelerin tamamen kaldırılması öngörülmektedir. (A. Krueger, 2000: 763) Nitekim ABD, Meksika'dan ithal ettiği mallann % 14'ü üzerindeki vergiyi 1992'de, % 54'ü üzerindeki vergiyi 1994'te ve % 24'ü üzerindeki vergiyi 2003'te kaldırmıştır. Geri kalan kısım ise 2008'de kaldırılacaktır. (M. Ferrantino, 2001:1) 1993 senesinde % 12 olan Meksika tarife seviyesi 2001 'de % 1.3'e inmiş, aynı dönemde ABD 'nin Meksika ithalatına uyguladığı gümrük tarifesi de % 2'den % O.2'ye düşmüştür. (D. Lederman, 2005:2)

NAFTA'nın kurulmasına ilişkin anlaşmayı imzalayan üç kuzey Amerika ülkesi, kendi aralanndaki tanm ve sanayi ürünleri ticaretine uyguladıklan tarife ve kotalan kaldırmayı amaçlamışlar, taşımacılık, fikri ve sınai haklar gibi birçok hizmet alanını da anlaşma kapsamına almışlardır. Anlaşma sonrası, kuzey Amerika kıtasında bölge içi ticaret, katılımcı ülkelerıin toplam ticaretlerinin yansına ulaşmıştır. Oluşum, boyutlan itibariyle dünyanın en büyük ticaret bloklanndan biridir. (DTM, 2001)

NAFTA yürürlüğe girdikten sonra bölge içindeki ticaret ve yatırıma önemli etkilerde bulunmuştur. IMF. verilerine göre NAFTA ülkeleri arasındaki toplam ticaret 1993 senesinde 306 milyar dolar iken 2002'de 621 milyar dolara ulaşmıştır. (NAFTA Report, 2005)

Aynı periyot içerisinde; (M. T. An,)

o Kanada'nın NAFTA ortaklanna ihracati değer olarak % 87 artarken, ABD'ye -ihracatı ise 113.6 milyar dolardan 213.9 milyar dolara yükselmiştir.

o ABD'nin Kanada ve Meksika'ya ihracatı 147.7 milyar dolardan 260.2 milyar dolara ulaşmıştır.

27

o Meksika'nın ABD'ye yönelik ihracatı % 234 artış göstermiş ve 136.1 milyar dolara ulaşmıştır. Meksika'nın Kanada'ya ihracatı da 2.9 milyar dolardan 8.8 milyar dolara çıkmış, yani yaklaşık % 203'lük bir artış göstermiş tir.

NAFTA'nın özellikle Meksika ve Kanada lehine çok önemli ekonomik etkileri olduğu söylenebilir. Meksika NAFTA'dan üretim yapısı, ticareti, yatırımları vb. ekonomik göstergeleri açısından oldukça etkilenmiştir. Meksika'nın Kanada'ya olan 1hracatı NAFTA öncesi döneme göre 5 kat artmıştır. Bunun yanı sıra, özellikle 1993-2001 yılları arasında Meksika'nın ihracatında meydana gelen bu artışın, milli gelirindeki artışın yarısından fazlasını oluşturduğu belirtilmiştir.

3. AVRUPA SERBEST TİcARET BİRLİGİ (EFTA)

Çeşitli nedenlerle Kömür ve Çelik Birliği'ne ve Ortak Pazara kat~lmayan Ingiltere, sözkonusu birliklerin hızla başarı göstermesi karşısında Isveç'le beraber yeni bir iktisadi bloklaşma meydana getirmiştir. 20 Kasım 1959'da imzalanan birlik, İ~giltere ve İsveç'ten başka, Avusturya, Danimarka, Norveç, Portekiz ve ısviçre'yi kapsar hale gelmiştir. Yediler adı da verilen bu birlik, Ortak Pazar'a oranla daha esnek olmasına karşın, aynı başarıyı gösterememiştir. Topluluk, 1970'li yılların başındaAvrupa bölgesi arasında malların serbest dolaşımını sağlamak amacıyla ikili anlaşmalar yapmıştır. Bu anlaşmaların 3. protokolleriyle belirlenen ve iki taraf arasındaki ilişkilerin gelişimi boyunca çeşitli devletlerden geçen menşe kuralları, her anlaşma için aynı şekilde düzenlenmiştir. Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun oluşmasıyla daha ileri düzeyde menşe kuralları getirildiğinden, EFTA kapsamında düzenlenen menşe kuralları. halen yalnızca AB üyesi olmayan İsviçre için geçerliliğini korumaktadır. (ıKV, 1995)

4. ASYA ve PAsİFİK EKONOMİK İŞBİRLİGİ (APEC)

Uzak doğunun sanayileşmiş ekonomilerinin nerdeyse tamamı, Pasifik havzasında oluşturulan ve üyeleri arasında ticari dayanışmayı sağlayan APEC oluşumunda yer almışlardır. Asya'nın diğer ülkelerinin kendi aralarında oluşturdukları entegrasyonlar, katılımcı ülkelerin yüksek nüfus, siyasal ve etnik sorunlarının yoğunluğundan dolayı önemli bir başarı elde edememiştir.

APEC; Doğu Asya ile Kuzey Amerika kıtası ülkelerinin (Amerika Birleşik

28

Devletleri, .Kanada; Güney Kore, Japonya, Çin Halk Cumhuriyeti, Hongkong, Taiwan, Tayland, Singapur, Brunei, Filipinler, Endonezya, Malezya, Avustralya, Yeni Zelanda) Pasifik havzasında 1989 yılında oluşturduklan bir işbirliği örgütüdür. Uyeleri, homojen olmayan bir yapıya sahiptir. Avustralya, Kanada, Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda, Amerika Birleşik Devletleri gibi gelişmiş ül~~ler yanında bölgenin gelişmekte olan ülkeleri de birlikte bulunmaktadır. Orgüt, bölge ülkeleri arasında ticaretin serbestleştirilmesi, teknoloji transferi, dış yatırımlar v.b. ekonomik konularda, üyeler arasında danışma mekanizmalan oluşturmaya yönelik bağlayıcı karar almayan ve politika belirlemeyen forum niteliğindedir. Son dönemde Rusya Federasyonu, Vietnam, Peru, Şili, Yeni Gine de bu oluşurna katılmıştır.

5. GÜNEY YARıMKÜRE ORTAK PAZARı (MEReOSUR)

MERCOSUR 1991 yılında Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay tarafından Asuncion Antlaşması ile kurulmuştur. MERCOSUR çerçevesinde entegrasyon sürecini güçlendirmek için ticaretin liberalizasyonu ile ekonomik ve diğer politikaların uyumlaştırılması amaçlanmıştır. Antlaşmanın 5. maddesi uyannca 1994 sonu itibariyle, iç tarifeler sıfıra indirilene k~~ar tarife liberalizasyonuna gidilmiş ve tarife dışı engeller kaldırılmıştır. Uye ülkeler arasında 1 Ocak 1995 tarihinde Gümrük Birliği oluşturulmuş ve Birliğin 2001 sonunda tamamlanması kararlaştırılmıştır. Ancak bu süre, nisbi geri ülkeler olan Paraguay ve Uruguay için 2006'dır. Bu ülkelere tarife ve tarife dışı engellerin kaldırılması konusunda özel bir taviz tanınmıştır.

MERCOSUR içerisinde de ülkeler arasında eşitsiz gelişme sorunu bulunmaktadır. Bölgenin iki büyük ülkesi entegrasyonun nimetlerinden faydalanırken, Uruguay ve Paraguay her açıdan geri kalmaktadır.

MERCOSUR 2006 yılı itibariyle nüfusu. 265 milyonluk bir nüfusa kapsarken, birlik içerisinde kişi başına düsen GSYIH 8389 dolardır.

6. LATİN AMERİKA SERBEST BÖLGESİ (LAFTA)

1960 yılında,Arjantin, Brezilya, Meksika, Şili, Paraguay, Peru ve Uruguay'ın katılımlarıyla imzalanan Montevideo Antlaşmasıyla hayata geçen LAFTA, 1961 'de Kolombiya ve Ekvator, 1966'da ise Venezüella ve Bolivya'nın dahil olmasıyla üye sayısını 11 'e çıkartmıştır.

29

Bölge içi ticaretin geliştirilmesinde ve ticaretin liberalizasyonunda ilk yıllarında oldukça basarılı olan birlik, 1967 yılında özellikle üye ülkeleri arasındaki gelişmişlik farklılıklarının da etkisiyle bir duraklama yaşamıştır.

Paraguay ve Ekvator gibi bölgenin nispeten daha güçsüz ekonomileri için çeşitli muafiyet ve istisnalar konulmasi gerekmiş ve birlikteki gelişmeler arzulanan seviyelere ulaştmlamamıştır.

1980 yılında dolan Montevideo Antlasmasi'nın süresi dolmuş ve sözkonusu süreyi uzatmak için yapılan müzakarelerden bir sonuç alınamamıştır.

7. GÜMRÜK BİRLİGİ ve AVRUPA BİRLİGİ (AB)

1950 yılında Fransa ile Almanya arasında oluşturulan kömür ve çeliğin üretim ile dağıtımında işbirliğini içeren kartel, 1951 yılında Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Fransa, ltalya ve Almanya'nın birlikte imzaladıklan anlaşma ile Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'na dönüştürülmüştür. Altı ülke, 1957 yılında Roma Anlaşması'nı imzalayarak Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu'nu kurmuşlardır. Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'nun kurulmasından sonra ortaya koyduğu başarılı gelişme, Avrupa'da sektör bazında olmayan daha geniş kapsamlı bir ekonomik birleşmenin gerçekleştirilmesi konusundaki görüşlerin ağırlık kazanmasına yol açmıştır. (R. Karluk, 2003:15)

Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, Avrupa Ekonomik Topluluğu, Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu anlaşmaları, Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun kurucu anlaşmalarını oluşturmaktadır. Avrupa Ekonomik Topluluğu; altı ülkeyi içeren bölgede on iki yıl sonunda Gümrük Birliği oluşturulmasını ve belirli alanlarda ortak politikalar yürütülmesini öngörmektedir. (European Treaties,2002)

Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun Roma Anlaşması ile belirlenen temel ilkeleri dört ana unsurdan oluşmaktadır. Bunlar;

Tek bir pazar, - Rekabet alanında ortak politikalar, - Ortak bölgesel ve yapısal politikalar, - Bütçe politikalan dahil ulusal politikalanınn koordinasyonudur.

(R. Karluk, 2003:81)

Ekonomik bütünleşmenin önemli bir aşaması olan Gümrük Birliği, AB'nin

30

kurucu ülkeleri arasında Temmuz 1968'de tamamlanmıştır. Bu tarihten sonra ortak tarım, rekabet, ulaştırma ve ticaret politikalarında ve sosyal politikada gelişmeler kaydedilmeye başlandığı gibi, ortak birliğe doğru genişleme çabaları da hız kazanmıştır. Bu genişleme çabaları doğrultusunda 1 Ocak 1973'de İngiltere ile beraber İrlanda ve Danimarka topluluğa dahil olmuşlar, bu konuda halk oylamasına başvuran Norveç'te sonucun olumsuz çıkması üzerine Norveç AT'ye üye olamamıştır.

Daha son!a ikinci bir genişleme hareketi ile Yunanistan (lOcak 1981), ardından Ispanya ve Portekiz (1 Ocak 1986) AT üyesi haline gelmişlerdir. Bu ülkelere özellikle tarımsal alanda, topluluk bütçesinden yapılan katkılar, sözkonusu ülke ekonomilerine önemli katkılar sağlamıştır. (Borchardt, 1995 :20) Daha sonra, Avusturya, Finlandiya ve İsveç'in 1994 yılında üyelikleriyle topluluğun üye sayısı 15'e yükselmiştir. (E. Erçin, 2002)

Bu arada, nihai hedeflerden biri olan tek bir iç pazarın oluşturulması gayretleri 1 Ocak 1992 tarihi itibariyle Maastricht AntlaşmOası ile tamamlanarak, AB üyesi ülkelerin ulusal ekonomik sınırları kaldırılmıştır. Böylelikle, kişi, mal, hizmet ve sermayenin üye ülkeler arasında serbest dolaşımına mani olan engeller bertaraf edilmiştir. Bu anlaşma ile tek bir para birimi kullanımı ve üst düzeyde eşgüdümü sağlanan ekonomi politikaları çerçevesinde oluşacak bir Ekonomik ve Parasal Birliğin (EPB) yanı sıra, Ortak Dış Güvenlik, Adalet ve İçişleri alanlarında işbirliğinin de eklenmesi sayesinde, başta konulan hedeflere adım adım ulaşılmıştır. 1997 yılında imzalanan Amsterdam Antlaşması, Maastricht Antlaşmasıyla oluşan süreci daha da güçlendirmiş, AB 'nin gelişmesini sağlayıcı biçimde kurumsal yapıyı yeniden şekillendirmiş, istihdam ve vatandaşlık hakları gibi sosyal konulara da ağırlık verilmiştir.

~.oOO'li yıllara gelindiğinde ise, Avrupa Birliği, Merkezi ve Doğu Avrupa Ulkeleri ile Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra başlattığı yoğun ilişkilerinin de bir neticesi olarak genişleme sürecine bu ülkelere doğru kaydırmıştır. Bunun bir neticesi olarak,I Ocak 2004 tarihinde Macaristan, Letonya, Estonya, Litvanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Malta tam üye olurlarken; Romanya ve Bulgaristan ise 1 Ocak 2007 tarihinde topluluğa tam üye olarak kabul edilmişlerdir.

31

00

BOLUM III GÜMRÜK BİRLİGİ SÜRECİ VE

o o •

TURKIYE Türkiye, 1 Ocak 1958' de yürürlüğe giren Roma Anlaşması ile kurulmuş olan AET'ye, 31 Temmuz 1959'da ortak üyelik başvurusunda bulunmuştur. Topluluk Konseyi, Türkiye'nin başvurusu ile ilgili olarak gereken incelemeleri yaptıktan sonra 11 Eylül 1959'da Komisyon'a Türkiye ile görüşmeleri yürütmesi için yetki verilmesini kararlaştırmıştır. Ne var ki, Yunanistan'ın 1961 yılında ortaklık anlaşmasını imzalamasına karşın Türkiye'nin Topluluk ile ilişkileri 1960 askeri darbesiyle sekteye uğramış, Ortaklık Anlaşması (Ankara Anlaşması) başvurudan ancak 4 yıl sonra imzalanabilmiştir. (M. Dartan, 2002; 103)

1. ANKARA ANTLAşMASı Türkiye-AT ortaklık ilişkilerinin genel esaslannı belirleyen bir çerçeve anlaşması niteliği taşıyan Ankara Anlaşması,lAralık ] 964 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Anlaşmanın amacı, madde 2'de belirtildiği gibi, Türkiye ekonomisinin hızlandırılmış kalkınmasını ve Türk halkının istihdam seviyesinin ve yaşama şartlannın yükseltilmesini sağlama gereğini tümü ile göz önünde bulundurarak, taraflar arasında ticari, ekonomik ilişkileri aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi teşvik etmek olarak belirlenmiştir.

Hukuki temellerini Roma Antlaşması'nın 238.maddesinin oluşturduğu anlaşma, birçok hükümlerinde de Roma Antlaşması'nın ilgili maddelerine atıflar yapmaktadır. (Türkiye-AET Ortaklığı Temel Verileri, 1981:4)

12 Eylül 1963 'te imzalanan anlaşmanın genel ilkeleri şu şekilde özetlenebilir:

• Türk halkının yaşam seviyesinin yükseltilmesi çabasına destek vermek suretiyle Türkiye'nin ileride topluluğa tam üye olmasını kolaylaştırmak.

• Hızlandırılmış bir ekonomik kalkınma ve uyumlu bir şekilde ticaretin arttırılması ile Türkiye ekonomisi ile topluluk üyesi devletler arasındaki ekonomik açığı kapatmak.

• Türk halkı ile AT üyesi ülke vatandaşlan arasında sıkı bağlar kurmak. • Roma Anlaşmasının esinlendiği ülküyU birlikte izleyerek, banş ve hürriyet

güvencesini pekiştirmek.

33

Ankara Antlaşması'nda, Gümrük Birliği'nin aşamalı bir şekilde gerçekleştirilmesi öngörülmüştür. Bu aşamalar:

o Hazırlık Dönemi o Geçiş Dönemi o Son Dönem' dir.

1.1. HAZıRLıK DÖNEMİ Hazırlık döneminde, Türkiye geçiş ve son dönem boyunca kendisine düşecek yükümlülükleri üstlenebilmek için, Topluluğun yardımıyla ekonomisini güçlendirecektir. Geçiş döneminde karşılıklı ve dengeli hükümler esası üzerinde Gümrük Birliği kurulması amaçlanmıştır. Bu dönemin süresi 5 yıl olup, gerekirse 12 yıla kadar uzatılabileceği hükmebağlanmıştır. 8 yıldan fazla devam ederek 1 Aralık 1964-31 Aralık 1972 tarihleri arasını kapsayan bu dönemde Topluluk ile ilişkilerin geliştirilmesi bakımından Türkiye herhangi bir yükümlülük üstlenmemiştir. Bu dönemde Topluluk tarafından i. Mali Protokol çerçevesinde 175 milyon ECU tutarında kredi sağlanmıştır. (DPT, 1993:30)

Ankara Antlaşması'nın 4. maddesi ile bu antlaşmaya ekli geçici Protokol'ün l.maddesi uyarınca Türkiye,lAralık 1968 tarihinden itibaren geçiş dönemine girmek istediğini 16 Mayıs 1967 tarihinde Ortaklık Konseyi'ne bildirmiş, söz konusu talep akabinde 23 Kasım 1970 tarihinde Brüksel'de geçiş dönemi koşullarını tespit eden Katma Protokol imzalanmıştır. Katma Protokol'lerin onay işlemleri uzun süreceği düşünülerek protokolün ticari hükümlerini yürürlüğe koymak amacıyla bir yıllık geçici antlaşma, 27 Temmuz 1971 tarihinde imzalanmış, Aralık 1972' de geçici antlaşmanın yürürlükten kalkması ile Katma Protokol, 1 Ocak 1973 tarihinde geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir. Katma Protokol'ün yürürlüğe girmesi ile Türkiye-AETarasındaki hazırlık dönemi de son bulmuştur.

1.2. GEçİş DÖNEMİ Hazırlık döneminin son bulup, geçiş döneminin şartlarını ve usullerini belirleyen Katma Pmtokolün 1 Ocak 1973'ten itibaren yürürlüğe girmesiyle başlayan, tarafların karşılıklı ödünler vererek bir Gümrük Birliği kurmayı hedefledikleri dönem geçiş dönemini oluşturmaktadır. Hazırlıkdöneminden farklı olarak bu dönemde Türkiye de Birliğe karşı çeşitli yükümlülükler altına girmiştir.

34

Geçiş dönemine adım atmamızı sağlayan katma protokolün i~;eriği şu şekildedir. (DTM, 1999)

A. Malların Serbest Dolaşımı: • Gümrük Birliği

- Topluluk ve Türkiye arasındaki gümrük vergilerinin kaldınlması - Ortak gümrük tarifesinin Türkiye tarafından kabulü

• Akit taraflar arasında miktar kısıtlamalarının kaldınlması • Ortak tarım politikasının uygulama alanına konulması

B. K~şilerin ve Hizmetlerin Serbest Dolaşımı: • Işçiler • Yerleşme hakkı ve ulaştırma

C. Ekonomi Politikalarının Yakınlaştınlması: • Rekabet, vergileme ve mevzuat yakınlaştınlması • Ekonomi politikası

Bu dönemde, Gümrük Birliği'nin taraflarının ekonomi politikalarının birbirine yaklaştınlması amaçlanmıştır. Ankara Antlaşması uyarınca, geçiş döneminde taraflar, karşılıklı ve dengeli yükümlülükler esası üzerinden sınai maddelere ilişkin Gümrük Birliği'ni, tarım sektöründeki serbest dolaşımı ve ekonomik birleşme kurallarını gerçekleştirıneyi taahhüt etmişlerdir. Katma Protokol ile başlayan geçiş dönemi 1995 yılı sonuna kadar devam etmiştir.

1.3. SON DÖNEM Türkiye ile AB arasındaki 6 Mart 1995'te Brüksel'de yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında alınan karara uygun olarak Gümrük Birliği'nin gerçekleşme yöntem ve koşullarını belirleyen şartlar oluşturulmuş, sözkonusu şartlara bağlı kalınarak teşekkül eden Gümrük Birliği ise 1 Ocak 1996'dan itibaren yürürlüğe girmiştir. Gümrük Birliği ile girilen son dönem, Türkiye' nin AB' ye tam üyeliğinin gerektirdiği bazı koşulların yerine getirilmesi için istenen düzenlemelerin yapıldıdığı bir süreç olarak tarif edilebilir.

2. GÜMRÜK BİRLİGİ SONRASINDA ORTAYA ÇıKAN GELİşMELER

Gümrük Birliği ile birlikte Türkiye, AB 'ye karşı sanayi mallarında uyguladığı gümrükleri sıfırlamış ve üçüncü ülkelere karşı topluluğun gümrük tarifelerini uygulamaya başlar hale gelmiştir. Bunun dışında, mali işbirliği deklarasyonu çerçevesinde Türkiye topluluğun bütçe kaynaklarından beş yıllık süre

35

içerisinde toplam 375 milyon ECU, Akdeniz programı çerçevesinde 300-400 milyon ECU, Avrupa yatırım bankası (EIB) kanalından 1.1.1996 yılından itibaren geçerli olmak üzere 750 milyon ECU proje kredisi, yine ihtiyaç olduğu ve Türkiye talep ettiği takdirde AB tarafından Türkiye'ye yardım yapılması öngörülüyordu. Tüm bu kaynaklardan beş yıllık süre zarfında Türkiye'ye yaklaşık 3,5 milyar ECU kredi yardım yapılması planlanmıştır. (Ankara Sanayi Odası, 2001: 51-52)

Bunun yanı sıra Avrupa Birliği, Türk tekstiline uyguladığı tüm kısıtlamaları 01.01.1996 tarihinden itibaren kaldırınıştır.

Bunların dışında son dönemde bir çok zirve ve toplantılar da gerçekleştirilmiştir. Bu toplantılardan.biri olan ve 12-13 Aralık 1997 yılında Lüksemburg'ta gerçekleştirilen zirvede, AB 'nin ekonomik ve parasal birliği ile genişleme konuları ele alınmış, Türkiye ile Ankara Anlaşması, Katma Protokol ve Gümrük Birliği hükümleri çerçevesinde AB ile ilişkileri devam ettirme kararı verilmiştir. Ancak, Türkiye bu anlaşmayla belirlenen aday ülkeler arasında gösterilmemiş ve bir ön katılım programı sunulmamıştır. (Eriş, 1997: 15-17)

Lüksemburg zirvesinden yaklaşık bir yıl sonra Haziran 1998' de gerçekleştirilen Cardiff toplantısında ise, üyeliğe aday ülkelerin Kopenhag Kriterlerini ve diğer üyelik şartlarını yerine getirmelerinin gerekliliğine işaret edilmiş ve Türkiye için zımni bir şekilde üyelik adayı tanımlanmasının getirildiği gözlemlenmiştir. (P. Şen, v.d.; 1999, s. 26-27) Bu toplantının akabinde Aralık 1998'de Viyana'da yapılan görüşmeler ise, Türkiye ile ilişkilerin daha da geliştirilmesi şeklindeki açıklamalarla geçiştirilmiştir. (C. Dura ve H. Atik; 2000: 217) Buna karşın, 13 Ekim 1999 tarihinde yayınlanan Türkiye'ye ilişkin ikinci ilerleme raporunda Türkiye'nin Gümrük Birliği konusunda ciddi bir performans gösterdiğine dikkat çekilerek Türkiye'nin aday ülkeler arasına dahil edilmeyi hak ettiği görüşü bildirilmiştir. Bu son olumlu gelişmeye paralelolarak Aralık 1999'da Helsinki'de AB üyesi 15 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla gerçekleştirilen ve birliğin en yüksek organı olan AB Konseyi toplantısı yapılmış ve bu toplantıda Türkiye resmi olarak aday ülke statüsüne alınmıştır. Alınan karara müteakip, ~isan 2000'de gerçekleştirilen Ortaklık Konseyi toplantısında ise Katılım Oncesi Stratejisi çerçevesinde Türk mevzuatının analitik inceleme sürecine dahil edilmesi öncesinde hazırlıkları yürütmek üzere, Türkiye-AB Ortaklık Komitesi'ne bağlı 8 adet alt komite kurularak faaliyete geçirilmiştir. (DTM) Buna mütekip, Türkiye'nin katılım öncesi hazırlıklarını tamamlamasına yönelik kısa veorta vadeli hedeflerini belirleyen

36

bir katılım ortaklığı belgesi hazırlanıp, AB Konseyi'nce 08 Mart 2001 tarihinde son şekli verilerek onaylanmıştır.

2002 yılında yayınlanan Türkiye ilerleme raporunda her ne kadar insan hakları ve temel özgürlükler ile ilgili önemli bir takım gelişmeler vurgulanmış olsa da, Kopenhag siyasi kriterlerinin tam olarak karşılanmadığı bunun yanı sıra, yakın zamanda geçirilen iki ekonomik krizin piyasalarda etkisini sürdürdüğü de belirtilmiştir. (ECC; 2002:137-139)

Aynı yıl Aralık 2002'de Kopenhag'da yapılan Zirve'nin sonuç bildirisinde, Türkiye ile ilgili olarak 2004 yılının Aralık ayında yapılması planlanan AB Zirvesi'nde, komisyon raporu ve tavsiyesi üzerine Kopenhag siyasi kriterlerinin karşılandığına karar verilirse; AB 'nin, Türkiye ile katılım müzakerelerine gecikmeksizin başlatılacağı. belirtilmiştir. Ancak, Kopenhag kriterlerine uyum bakımından Türkiye 'nin yapmış olduğu çalışmaların yeterli bulunmadığı da açıklanmıştır.

2003 ve 2004 yılı ilerleme raporlarında da Türkiye açısınc~an önemli sonuçlar yer almıştır. 5 Kasım 2003 tarihinde açıklanan "Altıncı Ilerleme Raporu ve Strateji Belgesinde" Türkiye'nin eksiklerinin esas olarak uygulamadan kaynaklandığı belirtilmiş ve Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerine uyum konusunda önemli mesafe kaydettiğinin altı çizilmiştir. 6 Ekim 2004 tarihinde açıklanan 7. ilerleme raporunda ise, Türkiye'nin 2007-2013 yılları arasında AB bütçesini içinde müzakereleri yürüten aday ülke olarak yer alacağı belirtilerek Türkiye'nin 2014'ten önce tam üye olamayacağı belirtilmiştir. (AKTD; 2005:29-30) Ancak, 3 Ekim 2005 tarihinde Lüksetnburg'da yapılan hükümetler arası konferans ile Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılım müzakereleri resmen başlatılmıştır. Yine aynı gün bir basın toplantısı düzenlenerek Türkiye için Müzakere Çerçeve Belgesi yayımlanmıştır. (ABGS; 2005: 3-7)

Tam üyelik müzakere sürecinin 6 temel aşaması bulunmaktadır (İKV):

1. Tarama Süreci 2. Müzakere Pozisyonlarının Hazırlanması 3. Pozisyon Belgelerinin AB Dönem Başkanlığı'na Sunulması 4. Müzakerelerin Açılması 5. Müzakerelerin Tamamlanması 6. Katılım Anlaşması'nın Onay Süreci

37

Tablo 1: Müzakerelerde Görüşülecek Hususlar

1 . Malların serbest dolaşımı 2. İş gücünün serbest dolaşımı 3. Yerleşme hakkı ve hizmet sağlama özgürlüğü 4. Sermayenin serbest dolaşımı 5. Kamu ihaleleri 6. Şirketler hukuku 7. Fikri haklar hukuku 8. Rekabet politikası 9. Bilgi toplumu ve medya ıo. Tarım ve kırsal kesim kalkınması ll. Gıda güvenliği, hayvan ve bitki sağlığı politikası 12. Balıkçılık 13. Ulaştırma politikası 14. Enerji 15. Vergilendirme 16. Ekonomi ve para politikası 17. İstatistik 18. Sosyal politika ve istihdam 19. Şirketler ve sanayi politikası 20. Avrupa üzerinden giden ulaştırma ağları 21. Bölgesel politika 22. Hukuki ve temel haklar 23. Adalet, özgürlük ve güvenlik 24. Bilim ve araştırma 25. Eğitim ve kültür 26. Çevre 27. Tüketim ve sağlık koruması 28. Gümrük Birliği 29. Dış ilişkiler 30. Dış güvenlik ve savunma 31. Mali kontrol 32. Mali ve bütçe koşulları 33. Kurumlar 34. Diğer konular

Kaynak: Müzakere Çerçeve Belgesi ve ilgili Diğer Belgeler, DTP http://ekutup.dtp.gov.tr/ab/muzakere/cerceve.pdf, 03.02.2007

38

Müzakere sürecinde ulaşılan son durum Ağustos 2007 tarihi itibariyle şu şekilde özetlenebilir:

• 18 başlıkta Taram~ Raporu Türkiye'ye resmen il~tildi. • Bilim Araştırma, Işletme ve Sanayi Politikası, Istatistik ve Mali Kontrol başlıklarında müzakereler açıldı.

• Kamu Alımlan, Rekabet Politikası, Tanm ve Kırsal Kalkınma, Gıda Güvenliği, Sermaye Dolaşımı, Sosyal Politika ve İstihdam, Fikri Mülkiyet Hukuku, Vergilendirme, Gümrük Birliği ve Şirketler Hukuku başlıklannda teknik açılış kriteri getirildi.

• 8 başlıkta müzakerelerin açılması şimdilik askıy'a alındı. Malların Serbest Dolaşımı, Hizmet Tedariki üzgürlüğü ve Tesisi Hakkı, Mali Hizmetler, Tarım v.e Kırsal Kalkınma, Balıkçılık, Taşımacılık Politikası, Gümrük Birliği ve Dış Ilişkiler.

• Eğitim-Kültür, Ekonomik ve Parasal Politikalar, Tüketici Sağlığının Korunması başlıklannda herhangi bir kriterin getirilmesi sözkonusu olmadı.

• 9 başlık halen Konsey'de görüşülüyor.

3. GÜMRÜK BİRLİGİ'NİN TÜRKİYE EKONOMİsİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

AB ile Türkiye arasında sanayi malları ve işlenmiş tarım ürünlerinin serbest dolaşımına ilişkin bir ekonomik entegrasyon modeli olan Gümrük Birliği sürecinde Türkiye, mevzuatını Avrupa Birliği'nin gümrük ve ticaret politikalannın yanı sıra rekabet ve fikri sınai mülkiyet haklarına ilişkin politikalan da dahil olmak üzere kapsamlı bir alanda uyumlaştırmak yükümlülüğünü üstlenmiştir. Herhangi bir gümrük birliği ilişkisinden daha ileri bir entegrasyona karşılık gelen söz konusu uyum çalışmaları neticesinde, sanayi ve ticareti doğru<Jan etkileyen önemli yapısal ve kurumsal değişiklikler oluşmuştur. (IKV; 2004) Tüm bu değişiklikler başta ilgili mevzuat olmak üzere, rekabet, yabancı sermaye, ekonomik büyüme ve dış ticaret gibi hususlar üzerinde etkili olmuştur.

3.1. REKABET ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Bu etkiler, ilgili mevzuat ve iktisadi açıdan Türkiye'nin rekabet gücü dikkate alınmak suretiyle iki farklı açıdan değerlendirilecektir.

39

3.1.1. REKABETLE İLGİLİ MEVZUAT UYUMU

Gümrük Birliği kapsamında, rekabet kuralları ve mevzuat uyumu ile uygulamalarda işbirliğine ilişkin yükümlülükler 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'nın 30 ila 42.maddelerinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddelerde, AB ile Türkiye arasındaki ticareti etkilediği ölçüde, "teşebbüsler arasında rekabeti bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamalar" ile "hakim durumun kötüye kullanılması" yasaklanmış ve Türkiye'nin, Gümrük Birliği'nin öngördüğü ekonomik bütünleşme için gerekli olan mevzuat uyumunu gerçekleştirmesi yükümlülüğüne işaret edilmiştir.

Rekabet alanındaki mevzuat uyumu, ilgili metinde .. üç başlık altında ele alınmıştır. Bunlar, "Rekabet Mevzuatı Uyumu", "Ozel Haklar ve Tekel Hakları" ve "Devlet Tekelleri" olarak belirlenmiştir. Uyum çerçevesinde, AB mevzuatı ile Türk mevzuatı karşılaştırılarak yapılması gerekenler tespit edilmiştir. Bu noktada, özellikle alkollü içecekler konusunda olmak üzere, "Ticari Nitelikli Devlet Tekelleri"ne özel bir önem verilmiş, gerekli yasal düzenleme ile TEKEL'in tekel statüsü kaldırılmış ve tütün, alkol ve alkollü içkiler piyasasındaki faaliyetlerin düzenleyici bir oto~ite tarafından yürütülmesi amacıyla Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü Içkiler Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK) kurulmuştur. Tüm bunların yanı sıra, Gümrük Birliği'ne geçişin hemen öncesinde 7 Aralık 1994 tarihinde, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kabul edilmiş ve 13 Aralık 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Kanunu uygulamakla sorumlu Rekabet Kurumu'nun karar organı olan Rekabet Kurulu da, 5 Kasım 1997 tarihinden itibaren başvuruları değerlendirmeye başlamıştır. Rekabet Kurumu, 1997 sonunda bir tebliğ yayımlayarak, önceden bildirilmesi ve onayalınması gereken birleşme ve edinim türlerini belirlemiştir. (AKTD)

Rekabet alanında Türk mevzuatında Gümrük Birliği sonrasında yapılan değişiklikler dikkate alındığında, Gümrük Birliği'nin, Türk sanayiinin ulusal ve uluslararası düzeyde üretim kalitesini nihai tüketicinin maksimum faydasını ön koşulolarak ele alıp yükseltmesi, böylece rekabet kapasitesini artırması yönünde gerekli çalışmalara bir çerçeve oluşturduğu söylenebilir. Bunun yanı sıra, gerek kamu düzeyinde ilgili kuruluşlara gerek Türk sanayicisine, bu yöndeki çalışmalara bir an önce başlamaları hususundaivme kazandırdığı, üretim kalitesi ve tüketici memnuniyetinin karın temel belirleyicileri olduğu yönünde zihniyet değişikliğine neden olduğu belirtilebilir.

40

3.1.2. REKABET GÜCÜ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİN İKTİSADİ AÇıDAN DEGERLENDİRİLMESİ

Gümrük Birliği'nden sonra Türkiye'nin rekabet gücünün arttığı ile ilgili savlar ilgili literatürde daha baskın olarak ileri sürülmektedir. Bu görüşlerin dayandığı temel düşüncelerden birine göre, rekabet gücünün en temel göstergelerinden biri AB 'ye yapılan ihracatın, AB' den yapılan ithalatı karşılama oranındaki değişmedir. Tablo l' den de izlenebileceği üzere AB 'ye karşı Türkiye'nin ihracatının ithalatı karşılama oranında özellikle 2001 yılından itibaren bir artış sözkonusudur.

Gümrük Birliği 'nin Türkiye Ekonomisinin rekabet gücünü arttırdığını savunanIann bir diğer argümanı ise, Gümrük Birliği serüveninin başlangıç yıllan olarak kabul edilen 1970'li yıllardan itibaren Türkiye'nin ihraç ettiği ürünlerin yapısında meydana gelen değişimlerdir. Grafik l' den de izlenebileceği üzere 1970 'lerin başlarında ihracatımız içindeki payı %70 'ler seviyesinde olan tanin sektörü özellikle Gümrük Birl~ği 'nin oluşturul­masından sonra %10 seviyelerine kadar gerilemiştir. Ote yandan, aynı dönemlerde tekstil sektörünün payı %2S'lerden %32'lere çıkarken, elektrik-elektronik ürünlerdeki ihracatın payı %1 'lerden, %18'lere ulaşmıştır. Ancak burada gözden kaçınırnaması gereken bir husus, AB 'ye olan tanm ürünleri ihracatımızın gerilemiş olmasıdır.

41

Tablo 2: Türkiye'nin Dış Ticareti ve AB'nin Payı (milyon $)

Genel Avrupa Birliği AB'nin Payı (%)

Yıl İhracat Değ

İthalat Değ

İhr!İth İhracat Değ

İthalat Değ

İhr!İth İhracat İthalat Hacim (%) (%) (%) (%)

1993 15,348 --- 29,429 --- 52.2 7,599 --- 13,875 --- 54.8 49.5 47.1 48.0

1994 18,105 18.0 23,270 -20.9 77.8 8,635 13.6 10,915 -21.3 79.1 47.7 46.9 47.3

1995 21,636 19.5 35,707 53.4 60.6 LI ,078 28.3 16,861 54.5 65.7 51.2 47.2 48.7

1996 23,224 7.3 43,627 22.2 53.2 11,549 4.3 23,138 37.2 49.9 49.7 53.0 51.9

1997 26,261 13.1 48,559 11.3 54.1 12,248 6.1 24,870 7.5 49.2 46.6 51.2 49.6

1998 26,974 2.7 45,921 -5.4 58.7 13,498 10.2 24,075 -3.2 56.1 50.0 52.4 51.5

1999 26,587 -1.4 40,671 -11.4 65.4 14,348 6.3 21,401 -11.1 67.0 54.0 52.6 53.2

2000 27,775 4.5 54,503 34.0 51.0 14,510 1.1 26,610 24.3 54.5 52.2 48.8 50.0

2001 31,342 12.8 41,399 -24.0 75.7 16,118 11.1 18,280 -31.3 88.2 51.4 44.2 47.3

2002 36,059 15.! 51,553 24.5 69.9 18,459 14.5 23,321 .-27.6 79.2 51.2 45.2 47.7

2003 47,252 31.0 69,339 34.5 68.1 24,484 32.6 31,695 35.9 77.2 51.8 45.7 48.2

2004* 63,074 33.5 97,361 40.4 64.8 34,417 40.6 45,434 43.3 75.8 54.6 46.7 49.8

2004* 56,626 - 87,066 - 65.0 30,817 - 40,855 - 75.4 54.4 46.9 49.3

2005 65,994 16.5 104,980 20.1 62.8 34,486 11.9 44,071 7.9 78.3 52.3 42.0 46.0

* 1 Mayıs 2004'ten itibaren 25 üyeli AB

42

Grafik 1: AB 'ye Olan İhracatın Sektörel Dağılımi

80.00%

70.00%

60.00%

50.00%

40.00%

30.00%

20.00%

10.00%

0.00%

Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu

Tüm bu değişimler birlikte değerlendirildiğinde Gümrük Birliği sonrasında Türkiye' de elektrik -elektronik ve otomotiv gibi bazı sektörlerde rekabet gücünün arttığını, Gümrük Birliği öncesinde de güçlü olunan tekstil sektörünün rekabet gücünü istenilen ölçüde arttıramadığını, tarım sektörünün ise Gümrük Birliği süreci ile birlikte ciddi kan kaybettiğini belirtebiliriz.

3.2. DOGRUDAN YABANCI SERMAYE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne geçmesiyle birlikte üstlenmeyi kabul ettiği ortak gümrük tarifesinin yanında, çok sayıda serbest ticaret anlaşması da yapması, yeni pazarlar ve doğrudan yabancı sermaye akışı açısından bazı iktisatçıları olumlu beklentiler içerisine itmiştir. Ancak, Gümrük Birliği sonrasında Türkiye 'ye yönelen doğrudan yabancı sermaye akışlarında kayda değer bii gelişmenin olduğunu söylemek güçtür. 1995-2000 yılları arasında toplam doğrudan sermaye girişlerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yıllık bazda %O,4'ler seviyesindedir. (Hadjit & Moxon-Browne; 2005:324)

43

Grafik 2: Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Sermaye Girişleri (Milyon $)

Bill Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Sermaye Girişleri (Milyon $)

25000 , .................................................................................................................................................... , ........................ ,.: ........ : ........... : ................... ,

20000 !

15000 J------'--------------~------'------DIH 10000J-------------~-~------DIH

! '

5000 ..f---------.. _-, ... --_-... - ... - ... --... -I!iiI--l-I!iiI-:. -1-;··· -DlHi ' O~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Yıllar 1982 1985 1988 1991 1994 1997 2000 2003 2006

Bunun yanısıra, UNCTAD tarafından her yıl yayınlanan Dünya Yatırım Raporu'nda (World Investment Report) bir ülkenin doğrudan yabancı sermaye açısından bulunduğu yeri belirleyen kriterlere baktığımızda Türkiye'nin 1995-2000 yılları arasında Gümrük Birliği'ne rağmen, pek de ilerleyemediğini söylemek mümkün olabilmektedir.

Tablo 3: Türkiye'nin DYY Açısından Bulunduğu Konum Yıllar 1995 2000 DYY Performans 102 124 İndeksi :PYY Potansiyeli 74 72 Indeksi Kaynak: UNCTAD, World Inventment Reports.

Tablo 3' den de izlenebildiği üzere doğrudan yabancı sermaye performans indeksine göre Türkiye'nin sıralaması 1995 yılında 102, 2000 yılında 124 olurken; doğrudan yabancı sermaye potansiyeli açısından ise Türkiye, 1995 yılında 74, 2000 yılında ise 72. sırada bulunmaktadır. Bu sonuçlar bize, Gümrük Birliği'nin Türkiye'ye doğru olan doğrudan yabancı sermaye akışları üzerinde beklenilen etkileri yaratmadığını ortaya koymaktadır.

Türkiye giren doğrudan yabancı sermaye akımında 2003 yılından itibaren artış yönünde istikrarlı bir ivme yakalandığı, son iki yılda ise yabancı sermaye girişi açısından zirve noktasına ulaşıldığı görülmektedir. Burada başta dünyadaki likidite bolluğunun yanında, tek partili iktidarın yarattığı istikrar ortamının, özelleştirme alanında atılan ciddi adımların (Türk Telekom,

44

bankacılık alanındaki özelleştirmeler v.b.), 2004 yılında madencilik alanında çıkarılan yasanın bu alandaki özelleştirmeleri teşvik etmesinin doğrudan yabancı sermaye akışında büyük roloynadığı söylenebilir. Nitekim tüm bu gelişmeler neticesinde, Türkiye 2006 yılında doğrudan yabancı yatırım güven indeksinde 13. sıraya yükselmiş, DYY Performansı ve DYY Potansiyeli İndekslerinde ise 2005 yılında sırasıyla 95 ve 68. sıralara tırınanmıştır. (Kearney; 2006)

Özetle, Türkiye'ye yönelmekte olan doğrudan sermaye girişlerinde Gümrük Birliği'nden ziyade iç ve dış ekonomik ve siyasi faktörlerin etkili olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

3.3. BÜYÜME ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Ekonomik büyüme üzerinde etkili olan faktörleri kısaca; teknolojik gelişme, emeğin kalitesi ve sayıca durumu, doğal kaynaklar, coğrafi özellikler, dış ticaret ve üretim düzeyi olarak belirtebiliriz. Gümrük Birliği'nin bu saydığımız temel unsurlardan dış ticaret, teknolojik gelişme ve emeğin kalitesi üzerinde etkili olabileceği düşünülebilir.

Yıllık büyüme oranlannın yer aldığı yukandaki tablodan yararlanmak suretiyle dönemler itibariyle ortalama büyüme oranı hesaplandığında, 1990-1995 arasında ortalama büyüme oranının %4,35, 1996-2000 döneminde ortalama büyüme oranının 4,02 ve 2001-2006 döneminde ise ortalama büyüme oranının 4,63 olduğu görülmektedir. Salt bu hesaplamadan yola çıkılarak Gümrük Birliği'nin büyüme oranı üzerinde ilk beş yıl pozitif anlamda bir katkıda bulunmadığı, takip eden beş yılda ise Gümrük Birliği dönemi öncesine nazaran kayda değer bir gelişmenin görülmedi ği söylenebilir. Nitekim, Gümrük Birliği öncesi ve sonrasında gerçekleşen yıllık büyüme oranlanna göz atıldığında da ekonomik kriz yıllan dışanda tutulduğunda 1990'dan günümüze Türkiye'nin yıllık ekonomik büyüme oranının %6,83 gibi bir ortalamaya sahip olduğu ve sözkonusu ortalamanın Gümrük Birliği'nden ziyade; ekonomik ve politik istikrar koşullanna bağımlı olduğunu belirtebiliriz.

45

3.4. DIŞ TİcARET ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Bu etkiler, ilgili mevzuat ve ithalat-ihracat gerçekleşmeleri dikkate alınmak suretiyle iki farklı açıdan değerlendirilecektir. Gümrük Birliği'nin Türk dış ticareti üzerindeki iktisadi etkileri, çalışmada ele alınacak temel konulardan biri olduğundan aynntılı bir bölümde ele alınacaktır.

3.4.1. DIŞ TİCARETİN UYUMU İLE İLGİLİ MEVZUAT ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ .

Gümrük Birliği, nihai amacı tam entegrasyon olan kapsamlı bir ekonomik girişim hareketi niteliği taşıması sebebiyle başta dış ticaret olmak üzere pek çok başlık altında mevzuat ve politika uyumu gerektirmiştir.

3.4.1.1. MALLARıN SERBEST DOLAŞıMI

Türkiye-AB Ortaklık Konseyi'nin Gümrük Birliği'nin Son Dönemi'nin uygulamaya konmasına ilişkin 1/95 sayılı Karan ile 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmesi kararlaştınlan Günırük Birliği, tanm ürünleri dışında kalan ürünleri konu almaktadır.

Bu ilkeye göre Türkiye'de veya Topluluğun herhangi bir ülkesinde üretilen ya da üçüncü bir ülke kaynaklı olup,AB piyasasına giren mal, serbest şekilde alınıp satılabilecek; ithalat ve ihracata uygulanan gümrük vergileri ve aynı nedenle alınari eş vergiler, bugüne kadar konulan tüm imkanlar kısıtlamalan ve kotalar kaldınlmaktadır. Bununla beraber, bu hükümlerin söz konusu mallara uygulanabilmesi için, gerekli ithal işlemlerinin tamamlanmış olması ve söz konusu mallann imallerindekullanılan üçüncü ülke ürünleri üzerinden ödenmesi gereken gümrük vergileri veya eş etkili vergi veya resimlerin ihracatçı devlette tahsil edilmiş olması şarttır. (Gelirler Genel Müdürlüğü: 1995)

Öte yandan, 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Karan ile Topluluk ile Türkiye arasında ithalat ve ihracatta alınan gümrük vergileri ile eş etkili vergi ve resimler, karann yürürlüğe girdiği tarihte tamamen uygulamadan kaldınlmış; topluluk ile Türkiye, karar gereği o tarihten itibaren yeni ithalat ve ihracat vergileri ile eş etkili vergi ve resimleri uygulamaya koymaktan kaçınmışlardır. Aynca taraflar arasında uygulanan miktar kısıtlamalan ile her türlü eş etkili önlem de kaldınlmıştır.

46

3.4.1.2. GpM~ÜK ~İRLİçİ.DışINDAKİ ÜLKELERE KARŞIORTAK BIR TICARI POLITIKA

Gümrük Birliği'nin uygun şekilde işleyebilmesi için üye ülkelerin AB'nin Ortak Ticaret Politikasını benimsemesi amacıyla uyum sağlaması gereken Ortak Ticaret Politikası ile ilgili Birlik mevzuatı, 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'nın üçüncü bölümünde yer alan 12. maddede düzenlenmiştir. Bu maddede, düzenlenmesi öngörülen mevzuat başlıkları şu şekilde belirtilmiştir (DTM: 1995):

• İthalatta ortak kurallar ile ilgili mevzuat, • Bazı üçüncü ülkeler kaynaklı ithalata ilişkin ortak kurallar ile ilgili

mevzuat, • Miktar kısıtlamalarının idaresi için Topluluk usullerini düzenleyen mevzuat, • yeni ticaret politikası ile ilgilimevzuat, • Ihracatta ortak kuralları belirleyen mevzuat, • Resmi destekli ihracat kredileriyle ilgili mevzuat, • Tekstil ve konfeksiyon için hariçte işleme rejimine ilişkin mevzuat, • Otonom düzenlemelerle ilgili gerçekleştirilen tekstil ürünleri ithalatına ilişkin mevzuat olarak belirlenmiştir.

İlgili mevzuat uyumuna istinaden ithalat rejimini düzenleyen mevcut 94/6241 sayılı ithalat rejimi kararı ve buna b~ğlı Yönetmelik ve Te~liğler, 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren 9517606 sayılı Ithalat Rejim Kararı ve Ithalat Yönetmeliği ile kaldırılmıştır. 9517606 Sayılı yeni rejim kararı ile ithalat işlemleri sadeleştirilmiş, daha önce kaldırılan kararda yer alan ithalat yapabilmek için alınması zorunlu olan belgelerin bir kısmı kaldırılmıştır. Ayrıca yeni karar ve ithalat yönetmeliğinde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde getirilen istisnalar haricinde, Vergi Usul Kanunu'na göre vergi numarası bulunan herkesin ithalat yapabilmesine imkan verilmiştir. (Güney:1998;17) .

~enzer şekilde, ?2/2644 sayılı İhracatın Düzenlenmesi ve Desteklenmesine Ilişkin Karar ve Ihracat Yönetmeliği de Gümrük Birliği sonras~nda yerini, 15 Ocak 1996 taı:ihinden itibaren yürürlüğe giren 9517623 sayılı Ihracat .Rejimi Kararı ve Ihracat Yönetmeliğine bırakmıştır. Böylelikle, Ihracat Yönetmeliği'nde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde ve istisnalar haricinde, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre vergi numarasına sahip her ~ürlü gerçek ve tüzel kişilerin ihracat yapabilmesine olanı;ık tanınmıştır. Ithalattakine benzer şekilde daha önce yürürlükte bulunan Ihracat Rejimi ~ararı ve Yönetmeliğine göre ihracat yapabilmek için alınması zorunlu olan "Ihracat Belgesi" ise, 6 Ocak 1996 tarih ve 22515 sayılı Resmi Gazete'de

47

yayınlanan "Ekonomik Araştırma ve Değerlendirme 96/1 Sayılı İhracatçı Belgesi 'ne İlişkin Tebliğ" }le kaldırılmıştır. (Şahin; 1998:27)

Türkiye'nin uygulamakla yükümlü olduğu Ortak Ticaret Politikası çerçevesinde AB 'nin Türkiye'ye uygulamış olduğu kotaları kaldırmasının da bir sonucu olarak, Türkiye belirli ülke menşeli ürünler ile belirli tekstil ürünlerine bazı kısıtlamalarda bulunmuş ve bazı gözetim tedbirleri almıştır. Bu çerçevede alınan önlemler üç mevzuat altında toplanmaktadır:

• İthalatta Haksız Rekabetin (Damping ve Sübvansiyon) Önlenmesi Hakkında Mevzuat.

• İthalatta Gözetim ve Koruma Önlemleri Hakkında Mevzuat. • Türkiye'nin Ticari Haklarının Korunması Hakkında Mevzuat.

3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkındaki Kanun aslında Gümrük Birliği'nin epey öncesinde yürürlüğe girmiştir. Daha sonra GATT 1994'ün altıncı maddesinin uygulanmasına ilişkin anlaşmaya uyumlu hale getirilen kanun ile, ithalatta haksız rekabet halleri olarak nitelendirilen damping ya da sübvansiyona konu olan ithalatın sebep olduğu zarara karşı, bir üretim dalının korunması amacıyla yapılacak işlemlere, alınacak tedbirlere, gerekli ilke ve uygulama kararlarını verecek bir kurul oluşturulmasına ve bu kurulun görevlerine ilişkin usul ve esasları belirlenmektedir.

İthalatta gözetim ve koruma önlemleri hakkında mevzuat; İthalatta gözetim ve korunma önlemleri ile kota idaresi ve tarife kontenjanıhakkındaki mevzu-at, belirli üçüncü ülkeler menşeli malların ithalatında gözetim ve korunma önlemleri hakkında mevzuat, belirli tekstil ürünlerinin ithalatında gözetim ve korunma önlemleri hakkında mevzuat, ikili anlaşmalar ve protokoller veya diğer düzenlemeler kapsamı dışında belirli ülkeler menşeli tekstil ürünleri ithalatında gözetim ve korunma önlemleri hakkında mevzuat olmak üzere 4 adet mevzuattan oluşmaktadır. Bu mevzuatlar 1/95 sayılı ortaklık konseyi kararının bir sonucu olarak düzenlenmiştir. (Nuray ve Çalış; 1996: 87)

Türkiye'nin ticari haklarının korunması hakkındaki karar ise 31.12.1995 tarih ve 22510 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu karar, uluslararası yükümlülük ve prosedürlere, özellikle Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde öngörülenlere, uygun olması şartıyla Türkiye pazarını etkileyen ticari engellere, bu engellerden doğan zararın veya diğer ülke pazarlarında etkisi olan ticari engellerin neden olduğu olumsuz ticari etkilerin giderilmesine yönelik olarak karşılık vermek amacıyla izlenecek ticari politika prosedürleri çerçevesinde alınabilecek ticari önlemleri ve bu

48

hususlarda gerekli değerlendirmeyi yapmak, uygulamaya ilişkin karar almak veya öneride bulunmak üzere bir Kuruloluşturulmasını ve bu Kurulun görev lerini kapsamaktadır. (DTM) .

3.4.1.3. TERCİHLİ TİcARET REJİMİ ve SERBEST TİcARET ANTLAŞMALARı

Tercihli ticaret sistemi, birliğin ticaret politikasının bir başka önemli unsurunu oluşturmaktadır. Ticaretin geliştirilmesi amacıyla AB, kendilerine karşılıklı veya tek taraflı tarife imtiyazları tanınan ülkeler veya ülke grupları ile "tercihli anlaşmalar" yapmıştır. 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'na göre, Gümrük Birliği çerçevesinde Türkiye'nin de, 1 Ocak 2001 tarihine kadar kendini tedricen topluluğun tercihli rejimiyle uyumlu hale getirmesi öngörülmüştür. (AKTD) Türkiye, bu kapsamda bazı ülkeler ile Serbest Ticaret Anlaşması imzalamış, bir çoğu ile de müzakere ve müzakere başlangıcı safhasında bulunmaktadır. Burada dikkat çekilmesi gereken nokta, Türkiye'nin AB'nin Tercihli ve Serbest ticaret anlaşmalarına uyum sürecinin bir kereye mahsus olmaması ve bir süreklilik arzetmesidır. Zira AB; anlaşmalar yapmaya devam etmekte, Türkiye ise bunlara uyum mecburiyeti dolayısıyla anlaşmaya konu olan üçüncü ülkelerle aynı anlaşmaları ayrı bir müzakere süreci ile imzalamak durumunda kalmaktadır.

Bu kapsamda yapılan ve yapılmakta olan anlaşmalarla;

• ıhracatın ülke ve madde bazında çeşitlendirilmesi, • Ilgili ülke ile ticaret hacminin kısa vadede artırılması, • AB 'nin tercihli rejimler kapsamında uygulamakta olduğu tavizli oranlar ile

Türkiye'nin uyguladığı OGT oranları arasındaki farkın sebep olabileceği trafik sapmasının önlenmesi,

• Anlaşma imzalanan ülkenin AB ve diğer üçüncü ülkelerle mevcut anlaşması kapsamında tanıdığı tavizli rejimi Türkiye'ye de yansıtması sağlanarak Türk sanayicisinin bu ülke pazarında eşit rekabet şartlarına sahip olması,

• Ham maddelerini Anlaşma yapılan ülkelerden sağlayan Türk sanayicilerinin üretim maliyetlerinin azaltılması,

• Ortak yatırım ve işbirliği imkanları geliştirilmesi ve Avrupa genelinde oluşturulan menşe kümülasyonu için gerekli altyapının hazırlanması gibi yararların ortaya çıkması beklenmektedir. (Karluk;2005: 709-710)

3.4.1.4. TEKNİK MEVZUAT ve STANDARDİZASYON

Türkiye, teknik mevzuat uyumuna ilişkin olarak yürüttüğü çalışmalarda

49

önemli aşamalar kaydetmiştir. Öncelikle 1997 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile Avrupa Birliği'nin yeni yaklaşım direktifleri çerçevesindeki 32 ürün grubuna ilişkin uyumlaştırma çalışmalarını yürütecek kamu kuruluşlarını tespit etmiştir. Söz konusu ürün gruplarına yönelik AB standartlarına uyumla yükümlü olan kurum Türk Standartları Enstitüsü' dür (TSE). TSE, 1993 yılından beri yürüttüğü çalışmalar neticesinde yaklaşık olarak %80 oranında AB standartlarını Türk standardı haline getirmiştir.

Avrupa Standart Teşkilatı CEN ve CENELEC'e de bağlı üye olan TSE, Gümrük Birliği sonrasında yeniden yapılandırılmış ve bünyesinde kalibrasyon, deney, belgelendirme merkezleri oluşturulmuştur. TSE, yeni yapılanması çerçevesinde ayrıca kalite bilincinin yaygınlaştınlması yönünde eğitim çalışmaları da yürütmeye başlamıştır.

Standardizasyon işlemlerinin AB ile uyumlu hale getirilmesi çalışmaları kapsamında Kası~ 1999 tarihinde Türk Akreditasyon Kurumu oluşturulmuştur. Urünlerin kalite kontrol sistemleri ve personelin belgelendirilmesi için gerçek ve tüzel kişilerin akreditasyonu ile test ve kalibrasyon kuruluşlarının akreditasyonunu sağlayacak olan kurum 2001 yılı Ağustos ayından itibaren işlerlik kazanmış ve başvurulara cevap vermeye başlamıştır.

Uyumlaştırma süreci devam eden teknik mevzuatın etkin bir şekilde uy'gulanabqmesi için gerekli hukuki altyapının oluşturulmasına yönelik "Urünlere Ilişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Çerçeve Kanun" 11 Temmuz 2001 tarihinde yayınlanmış ve 11 Ocak 2002' de yürürlüğe girmiştir. Çerçeve Kanun 'un uygulama, .. usul ye esaslarını belirleyen beş yönetmelikten "CE Uygunlu~ Işaretinin Urüne Iliştirilmesine ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik", "Urünlerin Piyasa Gözetimi ve Denetimine Dair Yönetmelik" ve "Uygunluk Değerlendirme Kuruluşları ile Onaylanmış Kuruluşlara Dair Yönetmelik" 17 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 29 Kasım 2001 tarihinde gerçekleştirilen GBOK toplantısında teknik altyapının oluşturulmasının önemi dolayısıyla piyasa gözetimi ve uygunluk değerlendirme kuruluşlarına ilişkin yönetmeliklerin öncelik taşıdığı, bu yönetmelikler hakkında üretici ve tüketicilerin bilinçlendirilmesi ve yönetmeliklerin uygulamaya koyulması için 2 yıllık bir geçiş süresine ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir. Söz konusu kanun ve yönetmeliklerin yürürlüğe girmesini takiben ilgili kurumlar kendi sorumluluklarında bulunan alanlarda yasal düzenlemeleri yürürlüğe koyabilmiş ve uygulamaya geçilebilmesi için gerekli önlemleri almaya başlamışlardır.

50

Türkiye'nin sürekli değişen AB teknik mevzuatına uyum çalışmalan Gümrük Birliği ile oluşturulan Ortak Danışma Mekanizması'nın işlerlik kazanamaması nedeniyle AB'den bir teknik yardım almaksızın tek taraflı olarak yürütülmektedir. Bu alandaki TAIEX desteği ise ancak 2001 yılında işlemeye başlamış, bu sebeple çalışmalar 2/97 sayılı kararda hükme bağlandığı gibi 2000 yılı sonuna kadar tamamlanamamış, Katılım Ortaklığı Belgesi'nde de Türkiye'nin bu alandaki uyum çalışmalannın kısa vadede tamamlanması öngörülmüştür.

29 Kasım 200 ı tarihli GBOK toplantısında Türk tarafı 2/97 sayılı OKK çerçevesinde mevcut durumu ortaya koyan güncelleştirilmiş listeyi Komisyon yetkililerine sunmuştur. 2002 yılı başı itibariyle yürürlüğe giren Çerçeve Kanun ile yeni yaklaşım direktifleri de dahilolmak üzere teknik mevzuat uyumu çalışmalan hız kazanmıştır. ı 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren Çerçeve Kanunu, Uyumlaştırma süreci tamamlanan ve devam eden teknik mevzuatın etkin bir şekilde uygulanabilmesi için gerekli hukuki altyapının oluşturulmasını teminen ilgili kamu kurul~§lannın ~atkısıyla Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından hazırlanan 4703 sayılı "Urünlere Ilişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun" , kısa adıyla Çerçeve Kanun,lITemmuz 2001 tarihli ve 24459 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış ve 11 Ocak 2002 itibariyle yürürlüğe girmiştir. Anılan Kanun'un uygulama usul ve esaslannı belirleyen yönetmeliklerden "Uygunluk Değerlendirme Kuruluşlan ile On~ı:ylanmış. Kuruluşlara Dair Yönetmelik", "CE Uygunluk Işaretiı~~n Urüne Iliştirilmesine ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik" ve "Urünlerin Piyasa Gözetimi ve Denetimine Dair Yönetmelik" Ocak 2002 tarihli ve 24643 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak,IlOcak 2002 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir. "Teknik Mevzuatın ve Standartlann Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında Bildirimine Dair Yönetmelik" ise 3 Nisan 2002 tarihli ve 24715 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış ve 3 Mayıs 2002 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.

AB teknik mevzuatına uyum hususu Ulusal Program çerçevesinde kapsamlı bir şekilde ele alınmış, uyum sağlanması gereken mevzuat listesi genişletilmiştir. Gümrük Birliği'nden doğan ancak Türkiye'nin adaylık sürecinde edindiği yükümlülükleri kapsamında yer alan teknik mevzuat uyum çalışmalan Avrupa BirliğUle tam entegrasyonun bir gereği olduğu gibi Türkiye'nin Dünya Ticaret Orgütü üyeliği çerçevesinde taraf olduğu Ticarette Teknik Engeller Anlaşması'ndan kaynaklanan yükümlülükleriyle de örtüşmektedir.

Teknik mevzuat insan, hayvan ve bitki sağlığı ile güvenliğinin korunması

51

hususu gözetilerek belirlenen önlemler bütünüdür. Bu çerçevede söz konusu ürünlerin ticarete konu olmasının ötesinde yaşam güvenliği ve kalitesi açısından belirli standartlara uygun üretilmesi çağın gereğidir.

3.4.1.5. DEMİR ÇELİK ÜRÜNLERİ

Gümrük Birliği'ni tesis eden 6 Mart 1995 tarih ve 1195 ~ayılı Ortaklık Konseyi Karan ekinde yer alan "Ortaklığın Geliştirilmesine Ilişkin Tavsiye Karan" ise Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) Anlaşmasının yetki alanına giren ürünlerin serbest ticareti ile ilgili olarak devam etmekte olan müzakere1erin Gümrük Birliği'nin yürürlüğe girmesinden sonra en kısa sürede tamamlanmasını hükme bağlamıştır. Müzakerelerin tamamlanmasının ardından 25 Temmuz 1996 tarihinde imzalanan Türkiye-AKÇT Serbest Ticaret Anlaşması, 1 Ağustos 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. (DTM) Anlaşma'nın imzalanmasında; Gümrük Birliği çerçevesinde sanayi ürünü olarak tanımlanan demir çelikten mamul ve yan mamul ürünlerin vergilerinin sıfırlanmasına karşın, AKÇT kapsamındaki hammaddenin gümrük vergisi uygulanarak koruma kapsamında tutulmasının ticari ve iktisadi olarak sürdürülemeyeceği düşüncesi etkili olmuştur.

AKÇT ürünlerinin serbest ticaretini hedefleyen Anlaşma, Türkiye ve AB arasında söz konusu ürünlerde uygulanan gümrük vergileri ve eş etkili vergilerin kaldınlmasını; miktar kısıtlamalarına son verilmesini; rekabet, birleşmeler ve devlet yardımlan konusunda Gümrük Birliği ile benimsenen kurallann uygulanmasını öngörmekte; antidamping ve korunma işlemlerinde izlenecek kurallan belirlemektedir.

3.4.1.6. TARIM ÜRÜNLERİ

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında tanm alanındaki ilişkilerin çerçevesini; 1963 tarihli Ankara Anlaşması, 1973 tarihinde yürürlüğe giren Katma Protokol ile 1180, 1195 ve 1/98 Sayılı Ortakl~ Konseyi Kararlan belirlemektedir. Ankara Anlaşması'nda "Ortaklık Rejimi"nin, Topluluğun Ortak Tanm Politikasını (OTP) gözönünde bulunduran özel usullere göre tanm ve tanm ürünlerini kapsadığı belirtilmiştir. Katma Protokol' de ise 22 yıllık dönem sonunda, Türk tanmının OTP'na uyumunun sağlanması için Türkiye'nin gerekli tedbirleri almasını takiben tanm ürünlerinin serbest dolaşımını ve Türkiye ile Topluluğun birbirlerine tanm ürünleri ticaretinde karşılıklı tercihli bir rejim uygulaması öngörülmüştür. Ne var ki, Katma Protokol'de öngörülen 22 yıllık dönem içerisinde Türk tanmının OTP'na uyumu konusunda kayda değer bir gelişme sağlanamadığından, tanm ürünleri

52

1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Karan ile tesİs edilen Gümrük Birliği dışında bırakılmıştır.

Bununla birlikte, 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'nın 24. maddesinde, taraflar arasında tanm ürünlerinde serbest dolaşımın sağlanması için gerekli koşulların oluşturulması bakımından belirsiz bir ek süre tanınmış, 26.maddede ise Topluluk ve Türkiye'nin, tarım ürünleri ticaretinde birbirlerine tanıdıkları tercihli rejimIeri aşamalı olarak ve karşılıklı yarar sağlayacak biçimde geliştirilmesi ve Ortaklık Konseyi'nin de tercihli rejimIerde yapılan iyileştirmeleri düzenli olarak incelemesi öngörülmüştür. Bu kapsamda AB ile sürdürülen müzakereler neticesinde, taraflar arasında tanm ürünleri ticaretinde tercihli rejimi genişleten Protokol, 25 Mart 1997 tarihinde imzalanmış 1/98 sayılı Ortaklık Konseyi Karan olarak yürürlüğe girmiştir. Bu rejim ile; Türkiye'nin AB'ye yaptığı tanm ürünleri ihracatının %76 olan tavizli oranı %93'e, AB 'nin Türkiye'ye yaptığı tanm ürünleri ihracatının %7 olan tavizli oranı ise, %33'e çıkanımıştır. 15-16 Haziran 1~98 tarihlerinde gerçekleştirilen Cardiff Zirvesi'nde onaylanan "Türkiye Için Avrupa Stratejisi" adlı raporda da bu konuda üç aşamalı bir süreç benimsenerek; taraflar arasında tanm politikalan ile ilgili bilgi ve mevzuat değişimi yapılması, söz konusu detaylann karşılıklı görüşülmesi, Türkiye'nin tarım politikalan ile AB Ortak Tanm Politikası arasındaki farklılıklann saptanması ve bu sürecin sonunda Türkiye 'nin Komisyona öncelikli önlemlerinin bir listesini sunmasının ardından Türkiye'ye OTP'nı üstlenmesi için teknik ve mali yardım sağlanması öngörülmüştür.

Türkiye'nin Ortak Tanm Politikası'na uyum çalışmalannda kısa ve orta vadeli öncelikler Katılım Ortaklığı Belgelerinde (KOB) de yer almaktadır. İlki Mart 2001, ikincisi Nisan 2003 tarihinde kabul edilen Katılım Ortakliği Belgeleri 'nde Türk tarım sektörünün altyapısının ve idari yapılarının güçlendiri~mesine yönelik unsurlara ağırlık verilmektedir. 14 Nisan 2003 tarihli KOB 'nde öngörülen kısa vadeli öncelikler arasında, hayvan kimlik sisteminin tamamlanması; AB kırsal kalkınma politikası ve ormancılık stratejisine giriş için önceliklerin belirlenmesi; hayvan sağlığına ilişkin çerçeve bir kanun ve ikincil mevzuatın çıkartılması; AB ile uyumlu bir Sınır Kontrol Noktalan sisteminin geliştirilmesi; AB 'nin hayvan ve bitki sağlığı müktesebatının iç hukuka aktarılmasına yönelik bir programın kabul edilmesi yer alma~tadır. Aynı KOB 'nde yer alan orta vadeli öncelikler arasında ise, Entegre Idari Kontrol Sistemi oluşumunun tamamlanması; AB kırsal kalkınma politikası ile ormancılık stratejisinin uygulanması için gerekli idari yapılann kurulması; ortak piyasa düzenleri kurulması ve tanmsal piyasalann etkin bir şekilde izlenmesi için gerekli yasal temelin kabul edilmesi; gıda güvenliği ve denetimi sisteminin yeniden düzenlenmesi ve güçlendirilmesi;

53

gıda işleme tesislerinin modemizasyonuna yönelik bir iyileştirme planının oluşturulması ve test ve tanı tesislerinin kurulması ile ilgili maddeler bulunmaktadır. Paralel şekilde i. ve II. Ulusal Programlarda da benzer düzenlemeler ile AB Ortak Tarım Politikasına uyum hedeflenmiştir.

Öte yandan, son yıllarda gerçekleştirilen bazı reformlara karşın Türkiye'nin AB tarım politikasına genel uyumu hala sınırlıdır ve söz konusu uyumun mevcut şartlar dikkate alındığında tam olarak gerçekleşmesi oldukça güç görünmektedir. Bu noktada, AB ile yürütülen tam üyelik müzakereleri çerçevesinde Türkiye'nin tarım politikasında bir değişikliğe gitmesi zaruri bir hal almaktadır. Belirtilen kapsamda, AB 'ne uyumun gerçekleşebilmesi için yapılması gerekenler arasında, Türk tarımının yapısına uygun destekleme uygulamalarına geçiş, üretimle bağlantısı olmayan Doğrudan Gelir Desteği uygulamasının üretimle bağlantılı hale getirilmesi ve tarıma dayalı sanayinin teşvik edilmesi gösterilebilir.

3.4.1.7. İŞLENMİş TARIM ÜRÜNLERİ

AB 'nin kabul ettiği tanıma göre işlenmiş tarım ürünleri, tqnm ürünlerinin ikinci kez işlenmesi sonucunda elde edilen ve bünyesinde tahıl, şeker ve süt veya bu ürünlerden herhangi birini bulunduran ürünleridir. 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ile tesis edilen Gümrük Birliği ile işlenmiş tarım ürünleri de Gümrük Birliği kapsamında yer almıştır. Gümrük Birliği'ne dahil olan işlenmiş tarım ürünlerinin başlıcaları; makarna, meyveli yoğurt, margarin, çikolata, kakao, şekerlemeler, unlu mamuller (ekmek, pasta, kek, bisküvi vb. ), patates unu ve ezmesi, malt hulasası, çay, dO,ndurma, meyve suları hariç alkolsüz içkiler ve çocuk mamalandır. Işlenmiş tanm ürünlerindeki gümrük vergileri, sanayi payı (sabit unsur) ve tarım payı (değişken unsur) olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Gümrük Birliği kapsamındaki işlenmiş tarım ürünlerinin sanayi payları sıfırlanmış olup, tarım payları üzerinden her iki tarafın da korumacılık politikaları devam etmektedir.

Topluluk mevzuatında işlenmiş tarım ürünleri üç farklı listede yer almaktadır. Bunlardan III sayılı listede yer alan ürünlerin uyumunun 1 Ocak 1996, IV sayılı listede yer alan ürünlerin uyumunun 1 Ocak 1997 ve V sayılı listede yer alan ürünlerin uyumunun ise 1 Ocak 1999 tarihinde tamamlanması öngörülmüştür ve belirlenen takvim çerçevesinde uyum sağlanmıştır. 1 Ocak 1999 itibariyle işlenmiş tarım ürünlerinde geçiş dönemi sona ermiş, tüm ürünlerde hedef tarım payı uygulanmaya başlanmıştır.

54

.. .. BOLUMIV

GÜMRÜK BİRLİGİ'NİN DIŞ TİcARET ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN İKTİSADİ

AÇıDAN DEGERLENDİRİLMESİ 1. GENEL OLARAK Türkiye'nin dış ticaret verilerini 1980-1995 yıllan itibariyle incelediğimizde ihracatın yılda ortalama %15,Avrupa Birliği ülkelerine olan ihracatın ise yılda ortalama %16 oranında artış gösterdiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Ayın dönemde ithalattaki gelişmeler değerlendirildiğinde ise, ithalatın genelolarak yılda ortalama %12 arttığı, AB ülkelerinden gerçekleştirilen ithalatın da yılda ortalama % 15 arttığı gözlemlenmektedir.

Tablo S: Türkiye'nin Dış Ticareti (1980-2006) Genel Avrupa Birliği Avrupa Birliği'nin

Milyar $ Milyar $ Payı (%)

Yıl İhracat İthalat Hacim İhracat İthalat Hacim Açık İhracat İthalat Hacim 1980 2.910 7.909 10.819 1.300 2.360 3.660 1.060 44,7 29,8 33,8 1985 7.958 11.343 19.301 3.204 3.895 7.099 691 40,3 34,3 36,7

1993 15.348 29.429 44.777 7.289 10.950 18.239 3.661 42,5 37,2 40,7 1994 18.105 ,23.270 41.375 8.269 10.279 18.548 2.010 45,6 44,2 44,8 1995 21.636 35.707 57.343 11.078 16.760 27.938 5.782 51,2 47,2 48,7 1996 23.224 43.626 66.850 11.548 23.138 34.686 11.590 49,7 53,0 51,9

1997 26.261 48.559 74.820 12.248 24.870 37.118 12.622 46,6 51,2 49,6

1998 26.974 45.921 72.895 13.498 24.075 37.573 10.577 50,0 52,4 51,5 1999 26.588 40.692 67.280 14.333 21.419 35.752 7.086 53,9 52,6 53,1 2000 27.484 54.149 81.634 14.352 26.388 40.740 12.ü36 52,2 48,7 49,9

2001 31.334 41.399 72.733 16.118 18.280 34.398 2.162 51,4 44,2 47,3

2002 35.081 50.832 85.913 18.059 23.124 41.183 5.065 51,5 45,5 47,9

2003 47.252 69.339 116.591 24.484 31.695 56.179 7.211 51,8 45,7 48,2

2004 63.084 97.361 160.445 34.417 45.434 79.851 11.017 54,6 46,7 49,8 2005 65.994 104.980 170.974 34.486 44.071 78.557 9.585 52,3 42,0 46,0

2006 85.534 139.576 225.110 47.934 59.400 107.334 11.466 56,0 42,5 47,6 Kaynak: DTM

55

Tablo 5' den de izlenebileceği üzere, 1995 yılında 11,5 milyar dolar olan AB 'ye yapılan ihracat tutarı 2006 yılında yaklaşık 48 milyar dolar seviyesine yükselmiş, aynı dönemde AB dışı ihracat da yaklaşık 37,5 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Bu durum neticesinde 1995 yılında 21,636 milyar dolar olan toplam ihracatımız yıllık ortalama % 13,8 'lik artış hızı ile 2006 yılı sonu itibarıyla 85 milyar doları aşmıştır. Gümrük Birliği sonrasında ihracatta AB ve üçüncü ülkelerin payı incelendiğinde ise, 1980'lerin sonundan itibaren gözlemlenen dengeli dağılımın bu dönemde de devam ettiği görülmekle birlikte 1998 yılından itibaren ihracatta AB'nin payının üçüncü ülkelerin payını geçtiği ve 2006 yılında %56'ya kadar yükseldiği dikkat çekmektedir.

Aynı dönemdeki ithalat rakamları incelendiğinde, ithalatın Gürnı'ük Birliği'ne geçişi takip eden 1996 ve 1997 yıllarında arttığı; daha sonra 2002 yılına kadar dalgalı bir seyir izlediği, 2002 yılından itibaren ise ciddi bir yükseliş trendine girdiği değerlendirilmesinde bulunulabilir. Bu süreç sonunda, 1995 yılında 35,71 milyar dolar olan toplam ithalatımız yıllık ortalama %14,8'lik bir artışla 2006 yılı sonunda 139,5 milyar dolara ulaşmış, ithalatın GSMH içindeki payı ise %24'ten %34'e yükselmiştir. AB ve üçüncü ülkelerden yapılan ithalatın yıllık artış oranlan incelendiğinde, 1996 ve 1997 yıllarında AB' den yapılan ithalatın yıllık bazda daha fazla arttığını, daha sonra birbirine paralel bir seyir izlediklerini, 2004 yılından itibaren ise AB' den yapılan ithalattaki artış oranının, üçüncü ülkeler kaynaklı ithallattaki artış oranının ciddi şekilde altında kaldığı görülmektedir. Gümrük Birliği sonrası dönemde, AB' den ithalat yıllık ortalama % 13,5 artışla 59,4 milyar dolara, üçüncü ülkelerden ithalat ise yıllık ortalama %16,3 artışla 80,1 milyar dolara ulaşmıştır. Bu durum neticesinde ithalatta üçüncü ülkelerin payı 2006 itibariyle %61'e çıkarken, 1996 yılında %53 olan AB'nin payı ise %42,5'e düşmüştür.

Bu açılardan incelendiğinde Gümrük Birliği 'nin genel ihracatın yıllık artış hızı üzerinde anlamlı bir pozitif etkiye sahip olduğu belirtilemezken, özellikle üçüncü ülkelerden yapılan ithalatın yıllık artış hızının yükselmesinde payı olduğu söylenebilir.

Türkiye'nin AB macerasının başladığı 1960'lı yıllardan itibaren ihracatın ithalatı karşılama oranı açısından bir değerlendirme yapıldığında sözkonusu oranın farklı yıllardaki kompozisyonu ile bir tahlile gittiğimizde sözgelimi 1960'tan 2006 yılına kadar ortalama ihracatın ithalatı karşılama oranının %62,35, 1960'tan 1995 yılına kadar aynı oranın ortalama %62,4, dış ticaretin görece serbestleştiği 1980'den Gümrük Birliği anlaşmasının imzalandığı 1995 yılına kadar olan süreçte ihracatın ithalatı karşılama oranının yıllık ortalama %68,3, 1996 yılından 2006 'ya kadar olaJ?. periyot için ise aynı oranın yıllık ortalama %68,5 olduğunu belirtebiliriz. üte yandan AB ülkelerine

56

yapılan ihracatın ithalatı karşılama oranında özellikle 2002 yılından itibaren bir gelişme sözkonusudur.

Gümrük Birliği'nin dış ticaret hacmi üzerindeki etkisine baktığımızda, 1994 yılında dış ticaret hacminin GSMH'ye oranı %30,6 iken bu oran 2004 yılında %55,2, 2005'te %52,6 ve 2006'da ise %56,2'ye ulaşmıştır (DTM; 2007). Her ne kadar dış ticaret hacminde Gümrük Birliği dolayısıyla önemli bir artış meydana geldiği görülse de bu artışın çok büyük bir bölümü ithalattaki büyüme nedeniyle yaşanmıştır.

Tablo 6: Genel ve AB'ye Yapılan İhracatın İthalatı Karşılama Oranı (%)

Genel 1975 29,6 1976 38,2 1977 30,2 1978 49,8 1979 44,6 1980 36,8 1981 52,6 1982 65,0 1983 62,0 1984 66,3 1985 70,2 1986 67,1 1987 72,0 1988 81,4 1989 73,6 1990 58,1 1991 64,6 1992 64,3 AB 1993 52,1 66,57 1994 77,8 80,45 1995 60,6 66,10 1996 53,2 49,91 1997 54,1 49,25 1998 58,7 56,07 1999 65,4 66,92 2000 51,0 54,39 2001 75,7 88,17 2002 69,9 78,10 2003 68,1 77;25 2004 64,8 75,75 2005 62,9 78,25 2006 61,3 80,70

Kaynak: TUIK

57

Gümrük Birliği sonrasında ihracat ve ithalatınmal gruplarına göre dağılımına baktığımızda her ne kadar yatırım ve ara mallannın toplam ihracatımız içerisindeki payının yükseldiğini, buna karşılık tüketim mallan ihracatında ise bir düşüş yaşandığını görmekteysek de, toplam ihracatımızın %88,4'lük bir kısmı hala tüketim ve ara malları ihracatına dayandığı gerçeği ile de yüzleşmekteyiz.

Tablo 7: İhracatın Mal Gruplarına Göre Kompozisyonu Yatırun AraMalı Tüketim

Yıllar Pay(%) Pay(%) Pay (%) 1994 2,9 32,5 64,6 1995 2,9 31,8 65,3 1996 3,4- 32,3 64,3 1997 3,5 33,5 63 1998 3,6 34,2 62,2 1999 4,4 34,7 60,9 2000 4,6 35,9 59,5 2001 6 35,7 58,1 2002 6 31,6 61,4 2003 8 30,4 61 2004 10,3 41 48,2 2005 10,8 41,2 47,4 2006 10,8 44,2 44,2 .. -

Kaynak: TUIK 2006 Istatistik Yıllığı.

Nitekim, Türkiye'nin güçlü olduğu bir takım sektörler açısından da ihracat değerlendirildiğinde, tarım ürünleri ve tekstilin toplam ihracat içerisindeki payının Gümrük Birliği'nden sonra, düşmeye başladığı bilinmektedir. Omeğin tekstil sektörünün toplam ihracat içerisindeki payı 1993 yılında %50,4 iken, 2006 yılında bu oran %23'lere kadar gerilemiştir. Buna mukabil makine aksamları, otomotiv ve taşıt yan sanayii ürünleri ile elektrik-elektronik ürünlerinin toplam ihracat içerisingeki payları Gümrük Birliği'nden sonra anlamlı ölçüde yükselmiştir. üzellikle 1996 yılından itibaren yükselişe geçen otomotiv ihracatı, sektörde öncü durumda olan uluslararası firmaların Türkiye'de yaptıklan yatırımlar sayesinde büyük gelişme göstermiştir. Nitekim, Gümrük Birliği'nden sonra 1996-2000 yılları arasında yıllık ortalama ihracat artış oranı %24,1 olan sektör, 2001-2005 döneminde ise çok daha büyük bir ivme ile yıllık ortalama %44,1 ihracat artış oranına ulaşmıştır.

58

Gümrük Birliği'ni takiben sektörün, yapısal bazı değişikliklere uğramasının da bu gelişmelerde payının olduğu muhakkaktır. Sözkonusu değişikHklerden en önemlileri arasında AB ile entegrasyon süreci içerisinde bulunan Türkiye'de, üçüncü ülke firmalannın yatırım yapmaya başlaması sayılabilir. İlgili dönemde Avrupa'lı üreticilerin yanı sıra Amerikan, Japon ve Güney Kore'li firmalar da Gümrük Birliği'nin Türkiye'ye sağlamış olduğu avantajlar nedeniyle Türkiye'ye yatırım faaliyetlerinde bulunmuşlardır.

Elektrik-elektronik ve makine ekipmanlan sektörlerinde de Gümrük Birliği sonrasında tıpkı otomotiv sektöründe olduğu gibi bir ihracat patlaması gerçekleşmiştir. Gümrük Birliği öncesinde toplam 1,71 milyar dolar olan sektör 2006 yılı sonunda 12,2 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşmıştır.

Gümrük Birliği anlaşmasının Türkiye dış ticareti üzerindeki iktisadi etkilerini araştıran ve bir kısmı Gümrük Birliği 'nin hemen öncesinde gerçekleştirilmiş bazı çalışmalar incelendiğinde de konu ile ilgili pek çok farklı görüşün belirtildiği dikkat çekmektedir. Bu görüşlerin yer aldığı bazı çalışmalara kısaca değinecek olursak, sözgelimi 1994 yılında Can Baydarol tarafından yapılan bir çalışmaya göre, Gümrük Birliği ile birlikte kısa ve orta vadede ithalatın daha da artıp dış ticaret açığının Türkiye aleyhine genişleyeceği ve bu gelişmelerin döviz sıkıntısına yol açacağı savı ileri sürülmektedir. (Baydarol; 1994) 1995 yılında Erinç Yeldan ve Ahmet Haşim Köse tarafından yapılan bir başka çalışmada ise, Gümrük Birliği anlaşmasının temel özelliğinin özellikle dış ticaretten alınan vergilerin düşürülmesini ve bazı alanlarda sıfırlanmasını gerektireceği, buradan elde edilecek maliyet tasarruflannın üretim fiyatlanna yansıtılmasının bir zaruret olduğu vurgulanmaktadır. Bu yapılmadığı taktirde ise, ulusal kaynaklann verimli dağılımlarının gerçekleştirilemeyeceği ve ekonomide bir gerilerneye neden olunacağı belirtilmektedir. Bu çalışmada aynca, dış ticaret vergileri dolayısıyla ortaya çıkacak kamu geliri kayıplannın farklı dolaylı vergilerle telafisinin gündeme gelmesinden dolayı, sözkonusu yeni vergilerin ekonomide iç talebi kısıtlayacağı ve bu durumun en çok sanayi kesimini etkileyeceği öngörülerinde bulunulmaktadır. (Yeldan, Köse; 1995: 91-92)

Bu çalışmalann aksine, 1996 yılında Ünal Gündoğan tarafından yapılan araştırmada, Gümrük Birliği sonrasında Türkiye'nin hem birlik içindeki ülkelerle hem de bu anlaşmaya taraf olmayan ülkelerle dış ticaretinin artacağı görüşü üzerinde durulurken (Gündoğan; 1996), hemen ertesi yıl Dünya Bankası'ndan bazı ekonomistlerce gerçekleştirilen başka bir çalışmaya göre de Gümrük Birliği'nin Türkiye'ye sağlayacağı toplam kazancın her yıl ortalama GSMH'sinin % 1 'i ile % 1,5 'i arasında olacağı tahmin edilmiştir. (Harrisson, Rutherford ve Tarr; 1997)

59

2001 yılında Lohrmann tarafından yapılan araştırmada Gümrük Birliği sonrasında Türkiye'nin kalifiye işgücü gerektiren ve sermaye yoğun nitelikteki mallarda dış ticaret payının arttığı sonucuna varılmıştır. (Lohrmann; 2001).

Yiannis Zahariadis tarafından yapılan başka bir çalışmada Gümrük Birliği'nin AB ve Türkiye arasındaki dış ticareti geliştirdiği görüşü ampirik bir analiz yardımıyla açıklanmış ve tam entegrasyonun dış ticaret alanındaki mevcut durumu daha da ileriye götüreceğine vurgu yapılmıştır. (Zahariadis; 2002)

Yine 2002 yılında gerçekleştiren ve ı 996 ile ı 999 yıllannı kapsayan bir araştırmada da Türkiye'nin sanayi ürünleri ihracat payının %52,8'den Gümrük Birliği ertesinde %49,Tye geriledi ği buna karşılık olarak AB ülkelerinden yapılan sanayi malları ithalatının ise toplamda %46,4'ten, %50'lere yükseldiği saptamasında bulunulmuştur. (Seyidoğlu ve Kemer; 2002)

Ankara Ticaret Odası tarafından yaptınlan bir diğer çalışmada, Gümrük Birliği 'ne girdikten sonra AB 'den gelen tüketim malı ithalatının giderek artış kaydettiği, ağırlıklı olarak bir tanm ülkesi olan Türki ye' den Avrupa Birliği'nin tüm vaadlerine rağmen tarımsal ürün alımında yeterli desteğin sağlanmadığı, Türkiye'nin en kuvvetli olduğu tekstil sektöründe de beklenen ilerlemenin sağlanamadığı, Gümrük Birliği'ne girildikten sonra 2003 yılına kadar AB ile ticarette her yılortalama 8 milyar dolar açık verildiği konuları dile getirilmiştir. (ATO; 2004)

2005 yılında yapılan başka bir çalışmada, Gümrük Birliği sonrasında ithalatımızın ihracatımızdan daha hızlı arttığı, ithalatımızdaki artışın iç ve dış makro ekonomik gelişmelere bağlı bir seyir izlediği, özellikle ekonominin daraldığı dönemlerde ithalatımızda buna paralel düşüşlerin yaşandığı, ekonomik büyümenin canlandığı dönemlerde ise ithalatımızda paralel gelişmelerin ortaya çıktığı belirtilmiş ve sözkonusu durumun esasen, Türkiye'nin ithalatının üretim ve ihracata dönük ara ve yatıpm mallarından müteşekkil olmasından kaynaklandığı sonucuna ulaşılmıştır. Ote yandan, aynı çalışmada ihracatımızın Gümrük Birliği sonrasında beklenen sıçramayı gerçekleştiremediği de vurgulanmıştır.

İsmail Seki tarafından 2005 yılında gerçekleştirilen araştırmada ise Gümrük Birliği'nin Türkiye'nin toplam ticaret hacmini arttıncı bir etkisi olduğu ve Gümrük Birliği İle birlikte Türkiye'nin dış ticaretinde yapısal değişimlerin meydana geldiği belirtilmiş, bu değişimlerin ise, ticaret hacminin artması ve

60

özellikle Gümrük B irliği' nin ilk yıllarında ithalatın ihracattan daha hızlı artması nedeniyle net ihracatın azalması şeklinde gerçekleştiği açıklanmıştır. (Seki; 2005)

2005 yılında yapılan bir başka çalışmada, Gümrük Birliği sonrasında dış ticaret alanında gerçekleştirilen uyum çalışmalannın da etkisiyle Türkiye'nin dış ticaret hacmini epeyarttırdığı belirtilmiştir. (Lejour ve de Mooij; 2005:91)

Bilin Neyaptı ve arkadaşlarının 1980-2001 yıllannı kapsayan araştırmalarında Gümrük Birliği'nin Türkiye'nin dış ticaret hacmini arttırdığı ve sözkonusu dönemde AB 'ye olan ihracatın döviz kurundaki dalgalanmalara AB ülkelerinden yapılan ithalata göre daha hassas olduğu sonucuna ulaşılmıştır. (Neyaptı v.d.: 2007)

Gümrük Birliği'nin Türkiye'nin dış ticareti üzerindeki etkilerini ele alan sözkonusu araştırmalann sonuçları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Gümrük Birliği ertesinde dış ticaret hacminin arttığı hususunda bir fikir birliği olmakla birlikte, bu süreçte ithalatın ihracata oranla daha fazla büyüdüğüne dikkat çekildiği görülmektedir. Yine bazı çalışmalarda olumlu bir gelişme olarak Türkiye'nin ihraç malları kompozisyonunun Gümrük Birliği sonrasında daha fazla katma değer yaratan, sermaye yoğun mallara yönelerek yapısal bir değişikliğe uğramış olduğu da belirtilmektedir.

2. GÜMRÜK BİRLİGİ'NİN VERGİ SİSTEMİ .. . . . . UZERINDEKI ETKILERI

Dünyadaki ekonomik gelişmelere ayak uydurabilme amacıyla 1980 yılından sonra daha liberal dış ticaret politikalarının benimsenmesi ile dışa dönük bir ekonomik ortam yaratılması çabaları hız kazanmıştır. Bu anlayıştan hareketle 1960 ve 1970'lerin korumacı, ithal ikameci politikalarından vazgeçilmek suretiyle dış ticarette serbest1eşme dönemi başlamış, özellikle 1980 yılında yapılan yüksek oranlı devalüasyonun ertesinde 1981 yılında ithalat kotaları kaldınlarak, kotaya tabi ithal malları i ve II sayılı liberasyon listelerine aktarılmıştıro Bu düzenlemeleri takiben, ithalatta alınan damga resmi de %25'ten %1 'e indirilmiştir. 1984 yılında ithalat rejiminde yapılan bir değişiklikle i ve II sayılı liberasyon listeleri uygulaması da yürürlükten kaldınlmış ve ithal malları; ithaline izin verilmeyen mallar, ithalatı izne tabi olan mallar, fona tabi mallar olmak üzere üçlü bir aynma tabi tutulmuştur. 1990 yılında yapılan başka bir değişiklikle de ithalatı izne tabi olan mallar listesi yürürlükten kaldınlmak suretiyle, ithal edilemeyecek olan mallar tek bir listede toplanmıştır.

61

Türkiye'de dış ticaret üzerinden alınan vergi ve diğer yasal yükümlülükler denilince ilk önce akla ithalden alınan gümrük vergileri gelmektedir. Gümrük Birliği Türkiye'de uygulanan gümrük vergisi üzerinde önemli değişikliklere gidilmesine neden olmuştur. Çünkü yapılan anlaşmanın öncelikle üye devletlerin kendi aralarındaki ticarette gümrük vergilerini ve her ne isim altında olursa olsun aynı etkiyi gösteren başka düzenlemeleri kaldırmayı amaçlaması ve üçüncü devletlere karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulanması hususunu tahhüt altına alması, sözkonusu değişiklikleri gerekli kılmaktaydı. (Güngör; 1998: 98) Gerçi o zamanki adıyla Avrupa Topluluğu 1.9.1971 'de imzalanan geçici bir antlaşma ile, 1971 yılından itibaren Türkiye'den ithal edilen sanayi mallarına uyguladığı tüm vergileri kaldırmıştı ve Türkiye'de, Avrupa Topluluğu'ndan ithal edilecek sanayi ürünlerine uyguladığı gümrük vergileri ile eş etkili vergi ve resimleri 12 yıl içerisinde sıfırlayacağını belirtmişti. Bu kararlara istinaden Türkiye Ocak 1993'ten itibaren o ana kadar gümrüklerde alınan belediye hissesi, damga resmi, ulaştırma altyapılan resmi gibi tüm vergi ve maden fonu, v.b. fonları uyum çerçevesinde kaldınlmış, böylelikle ithalatta eş etkili vergiler olarak değerlendirilen bu mali yüklerin kaldınlması ile ithalatta gümrük vergisi ve ithalde alınan KDV dışında herhangi bir mali yük kalmamıştır. KDV ise, iç vergi sisteminin bir parçası olup, dahilde ve ithalde aynı oranda alındığından eş etkili vergi olarak değerlendirilmeyerek ithal edilen mallar için günümüzde de uygulanmaktadır. (Koyutürk; 1994:27) Aynca Türkiye ı. ı . ı 996 tarihinden itibaren Gümrük Birliği'ne fiilen girmesiyle birlikte üye ülkelerden yayılan sanayi ürünlerine uygulanan gümrük vergisini sıfırlamış ve ithalde alınan eş etkili mali yükümlülük niteliğindeki toplu konut fonu da kaldınlmıştıf. (Şimşek; ı 997 .:23)

Tüm bu vergi uyumlaştırmalarının ardından son olarak 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunun da ı Ağustos 2002 yılından itibaren yürürlüğe girmesiyle, aralarında ithalat işlemleri üzerine uygulananların da bulunduğu ~ 6 adet vergi, harç, fon ve pay (Akaryakıt Tüketim Vergisi ile Akaryakıt Fiyat Istikrar Fonu, Savunma Sanayiini Destekleme Fonu; Eğitim, Gençlik, Spor ve Sağlık Hizmetleri Vergisi; Tütün Fonu; Toplu Konut Fonu) da Türk Vergi Sistemindeki yerini özel tüketim vergisine terk etmiştir.

2.1. GÜMRÜK BİRL1Gİ'N~N DIŞ :rt~AR~TTEN. ALINAN VERGI GELIRLERI UZERINDEKI ETKİLERİ .

Gümrük Birliği'nin hemen sonrasında yapılan bir takım çalışmalarda çok az değiniIse de Türkiye'nin dış ticaretten elde ettiği vergi gelirlerinde azalma

62

yaşanacağı konusunda bazı analizler yapılmış ve öngörülerde bulunulmuştur. Bu konuyla ilgili olarak 1996 yılında yapılan bir çalışmada Türkiye'nin Gümrük Birliği dolayısıyla, kamu gelirlerinde % lTlik bir kayıp yaşanacağı savunulmuştur. (Köse ve Yeldan; 1996)

Tablo 8: Dış Ticaret Vergileri Hasılatı Yıllar Dış Ticaret Vergileri (Bin YTL) Yıllar Dış Ticaret Vergileri (Bin YTL) 1970 5.0 1990 8.057 1971 6,9 1991 12.864 1972 8,8 1992 22.848 1973 11 1993 46.213 1974 14,5 1994 89.650 1975 19,4 1995 194.648 1976 26,5 1996 387.147 1977 31.4 1997 826.211 1978 41.5 1998 1.221.530 1979 67.5 1999 1.976.954 1980 68 2000 4.289.401 1981 107.4 2001 5.551.053 1982 135.9 2002 9.487.176 1983 238.5 2003 12.578.666 1984 369.9 2004 16.936.386 1985 746 2005 21.825.873 1986 993.2 2006 24.252.700 1987 1.777 1988 2.672 1989 4.246

Kaynak: Ilgıli yılların bütçe gerekçeleri.

1997 yılında tarafından yapılan başka bir araştırmada ise Gümrük Birliği sonucunda Türkiye'nin gayri safi yurt içi hasılasının % 1 ,4'ü oranında gümrük vergisi kaybıyla karşı karşıya kalacağı hesap edilmiştir. (Harrison, Rutherford ve Tarr; 1997)

Şimdi çeşitli veriler yardımıyla dış ticaretten alınan vergilerin zaman içerisindeki seyrini incelediğimizde, Tablo 8'den de izlenebileceği üzere dış

63

ticaret vergilerinde nominal bazda yıllar itibariyle sürekli bir artış yaşandığı görülmektedir. Sözkonusu artış oransal bazda hesaplandığında 1970-2006 yılları arasında dış ticaretten alınan vergilerin yıllık ortalama %58 arttığı, 1970-1994 arasında sözkonusu artışın % 52,83, 1995-2006 zaman aralığında ise %58,77 olarak gerçekleştiği ortaya çıkmıştır. Sözkonusu yıllık ortalama artışların genellikle aynı yıllardaki enflasyonun yıllık ortalama artışının üzerinde gerçekleştiği de söylenebilir.

Öte yandan, dış ticaret vergilerinin konsolide bütçe gelirleri içerisindeki payına baktğımızda, sözkonusu payda bir gerileme yaşandığını belirtebiliriz. Yukarıdaki analize paralelolarak Tablo 9'u referans alarak hesapladığımızda, dış ticaret vergilerinin konsolide bütçe gelirleri içerisindeki payının 1970-2006 yılları arasında yıllık ortalama % 13,78 olduğunu buna mukabil sözkonusu oranın gümrük birliği öncesinde (1970-1995) % 14,26 gümrük birliği sonrasında ise (1996-2006) %12,69 olarak gerçekleştiğini görmekteyiz. Hatta bu oranın o dönemlerde uygulanan dış ticaret politikalarının etkisiyle 1960'lı yılların ortalarından 1970 yılına kadar %21,12 olduğunu belirtmeliyiz. Bu oran neredeyse konsolide bütçe gelirlerinin dörtte birine yaklaşmaktadır. 80'li yılların başından itibaren ciddi bir düşüş gösteren bu oran, aynı periyotun ortalarında toparlanmaya başlamıştır.

Yine, dış ticaret vergilerinin gayri safi milli hasıla içerisindeki payı dikkate alındığında seksenli yılların başlarında bir azalış trendine girildiği, 80'lerin ortalarından doksanların sonuna kadar %2-3 bandında zidzaglı bir seyir izlendiği, 2000'li yıllardan itibaren ise bir yükselme dönemi göze çarpmaktadır. Sözkonusu gelişmeler daha kısa periyotlar dahilinde incelendiğinde 1970'lerde dış ticaret vergilerinin GSMH içindeki payının 1980'lerde %2.21, 1990'larda 2.43 ve 2000'li yıllarda ise % 3.73 olduğu gözlemlenmektedir.

64

Tablo 9: Dış Ticaret Vergilerinin Konsolide Bütçe Gelirleri İçindıeki Payı

Yıllar % Yıllar % 1970 15,7 1996 14,2 1971 17,1 1997 14,2 1972 17,1 1998 11,2 1973 17,8 1999 10,4 1974 19,4 2000 12,8 1975 17,2 2001 10,8 1976 17,2 2002 12,6 1977 15,7 2003 12,5 1978 12,6 2004 13,9 1979 12,2 2005 13,1 1980 7,1 2006 13,9 1981 7,3 1982 8,8 1983 9,3 1984 10,4 1985 13,6 1986 13,9 1987 17,0 1988 15,2 1989 13,5 1990 14,2 1991 13,0 1992 12,8 1993 12,9 1994 11,9 1995 13,8

Kaynak: Ilgili yılların bütçe gerekçeleri.

65

Tablo 10: Dış Ticaret Vergilerinin GSMH İçindeki Payı

Yıllar % Yıllar % 1975 3,63 1991 2,03 1976 3,91 1992 2,07 1977 3,59 1993 2,31 1978 3,21 1994 2,3 1979 3,06 1995 2,47 1980 1,53 1996 2,58 1981 1,63 1997 2,81 1982 1,55 1998 2,46 1983 2,06 1999 2,52 1984 2,01 2000 3,4 1985 2,68 2001 3,14 1986 2,52 2002 3,46 1987 3,03 2003 3,51 1988 2,65 2004 3,95 1989 2,49 2005 4,49 1990 2,8 2006 4,21

... Kaynak: TUIK.

1975-1995 arasında dış ticaret vergilerinin GSMH içindeki payı yıllık ortala-ma %2.67 iken, sözkonusu oran gümrük birliğ~. sorasından günümüze kadar yıllık ortalama %3,69 seviyelerine ulaşmıştır. üzellikle 2003 yılından sonra dış ticaret vergilerinin GSMH içindeki payında önemli artışlar kaydedilmiştir. Bunun bir nedeni Türkiye'nin 2002 yılı Ağustos ayında özel tüketim vergisini vergi sistemine eklemesi sayılabilir. Gümrük birliğinin imzalanmasını müteakip özellikle ilk üç yıl dış ticaret vergilerinin GSMH içerisindeki payında azalışın aksine, küçük de olsa bir artış eğiliminin olduğunu görmekteyiz. Yine, 1998 yılında yaşanan Asya ve Rusya krizlerinin de etkisiyle ilgili yıl dış ticaret vergilerinin payında bir azalma oluştuysa da, 2000 yılından itibaren yeniden bir ivme kazanılmıştır.

66

Tablo 11: Gümrük Vergisi ve İthalde Alınan KDV'nin GSMH İçindeki Payları (0/0)

Gümrük İthalde Alınan Yıllar Vergisi KDV

1994 0,56 1,7

1995 0,61 1,82

1996 0,41 2,16

1997 0,42 2,38 1998 0,33 2,12 1999 0,3 2,21 2000 0,3 3 2001 0,21 2,91 2002 0,21 3,23 2003 0,24 3,26 2004 0,28 3,65 2005 0,28 3,67 2006 0,36 4,41

Kaynak: Ilgili Yıııann Bütçe Gerekçelerinden Hesaplanmıştır.

Tüm veriler genelolarak değerlendirildiğinde Gümrük Birliği'nin vergi gelirleri üzerinde anlamlı bir kayba yol açmadığı, bu sonuca ulaşılmasında ithalde alınan katma değer vergisinin Gümrük Birliği'ne geçiş ile birlikte kaldırılmamasının ve özellikle son yıllarda yaşanan ithalat patlaması neticesinde ilgili vergi hasılatında meydana gelen yüksek artışların payının olduğu söylenebilir.

2.2. GÜMRÜK BİRLİGİ'NİN VERGİ GELİRLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİsİ: EKONOMETRİK YAKLAŞıM

Bu kısımda Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne girmesi dolayısıyla özellikle dış ticaret üzerinden alınan vergilerde bir yapısal değişikliğin meydana gelip gelmedi ği araştırılacaktır. Böylelikle Gümrük Birliği'nin, sözkonusu vergiler için bir dönüm noktası olup olmadığı daha net bir şekilde Oltaya konularak konuya açıklık kazandırılmaya çalışılacaktır.

Dış ticaretten elde edilen vergi gelirlerinde olası bir yapısal dönüşümü ortaya koyabilecek farklı yaklaşımlar mevcut olmakla birlikte, çalışmamızda kukla

67

değişken yaklaşımı ve chow yapısal kınlma testi yaklaşımı uygulanmak suretiyle konu incelenecektir.

Kukla değişken yaklaşımında yapısal kınImanın test edilebilmesi için modele kukla değişken (dummy variable) eklenerek model yeniden tahmin edilmekte, ilave edilen kukla değişkenin hesaplanan t değerinin tablo değeri ile karşılaştınlması neticesinde istatistikselolarak anlamlı bir sonuç elde ediliyorsa yapısal bir değişimin olduğu, anlamsız çıkması halinde ise yapısal bir değişim olmadığı sonucuna varılmaktadır.

Yine, Chow yapısal kınlma testi de özellikle analiz kapsamında kullanılan değişkenlere ilişkin serilerde muhtemel bir yapısal değişikliğin önceden öngörüldüğü durumlarda kullanılmaktadır. Bu nedenle Türkiye'nin Gümrük Bidiği'ne geçtiği 1996 yılında dış ticaret vergilerinde bir yapısal dönüşümün olup olmadığının tahlili için son derece uygun bir test tipidir. Chow testinde anakütle yapısal değişiklik olduğu düşünülen dönemden öncesi ve sonrası olarak alt gruplara aynllf. Böylece daha homojen alt gruplar oluşturulur. Tüm örnek gözlemleri ve oluşturulan alt gruplar için ayn modeller tahmin edilerek hata kareleri toplamı hesaplanır. Chow testi alt dönemlere ait hata terimleri varyanslarının eşit olduğ.u varsayımı ile hareket etmektedir. Test birkaç aşamadan oluşmaktadır. Oncelikle bütün tahmin döneminin hata karelerinin toplamı, ardından da iki alt döneme ilişkin hata kareleri toplamı hesaplanır.

Hata karelerine ilişkin hesaplanan değerler aşağıdaki formülde değerlendirilir.

n 2 n 1 2 n2 2 (L e tR - (L etI + L e t 2 )/k i=l i=l i=l F = ---"---''------''--''----=:......-=-----n12 n22

(L etI + (L e t 2 )/(n - 2k) -F(k; n-2k)

i=l i=l

Formülde kullanılan "etR" sembolü tüm örnek gözlemleri için oluşturulan modelin hata terimlerini; eti ve et2 sembolleri ise, alt gözlem grupları için tahmin edilen modellerin hata terimlerini ifade etmektedir.

2.3. MODELLERDE KULLANILAN DEGİşKENLER ve AMPİRİK SONUÇLAR

Gümrük Birliği'nin Türkiye'nin dış ticaret vergileri üzerinde yapısal bir etkiye sahip olup olmadığının değedendirilmesi için oluşturduğumuz modelde yer alan değişkenler aşağıdaki gibidir.

68

DTV _Y= Dış ticaret vergilerinin GSMH içerisindeki payı (%) IH_IT = İhracatın ithalatı karşılama oranı (%) DTV _TY = Dış ticaret vergilerinin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı IH_ Y =:=Iharacatın GSMH içerisindeki payı (%) IT_Y =Ithalatın GSMH içerisindeki payı (%) B_O = GSMH büyüme oranı (%) GB_96 = Kukla (Gölge) değişken

1975-2006 yıllan arasındaki verileri kapsayan modelde oluşturulan GB_96 kukla değişkeni, yapısal kırılma olduğu düşünülen 1996 yılından da önceki seneler için "O" sıfır değerini alırken, sözkonusu yıldan 2006'ya kadar olan kısım için "1" bir değerini almaktadır.

DTV _Yt= a + f:h IR_ITt + ~2 DTV _TVt + ~31R_Yt + ~4 IT_Yt + ~5 B._Ot + ~6 GB_96+ Et

Şeklinde formüle edilen denklemde, Gümrük Birliği'nin vergi gelirleri üzerinde yapısal bir değişikliğe neden olduğu hipotezinin kabul edilebilmesi için modelimizde yer alan GB_96 kukla değişkenine ait ~6 parametresinin t değerinin, %5 anlamlılık düzeyinde ilgili t tablo değeri olan 1,96'dan daha büyük bir değer alması gerekmektedir. Yapılan hesaplamada denklemimizde yer alan GB_96 kukla değişkenine ait t değeri 0,72 olarak bulunmuştur. Sözkonusu hesaplanan t değeri, t tablo değerinden küçük olduğundan, dolayısıyla Gümrük Birliği'nin Türk vergi sisteminde yer alan dış ticaret vergileri üzerinde yapısal bir değişikliğe neden olduğu hipotezi reddedilmektedir.

Source DF

Model 6 Error Corrected Total

The SAS System

The REG Procedure Model: MODELI

Dependent Variable: DTV _ Y

Analysis of Variance

Sumof Mean Squares Square F Value

14.93980 2.48997 18.50 25 3.36398 0.13456 31 18.30379

69

Pr>F

<.0001

".;'

RootMSE 0.36682 R-Square 0.8162 Dependent Mean 2.81438 Adj R-Sq 0.7721 CoeffVar 13.03392

Parameter Estimates Parameter Standard

Variable DF Estimate EITor t Value Pr> lt

Intercept 1 4.03716 1.05291 3.83 0.0008 IH_IT 1 -0.07420 0.01555 -4.77 <.0001 DTV_TV 1 0.16572 0.03144 5.27 <.0001 IH_Y 1 -0.41263 0.10896 -3.79 0.0009 IT_Y 1 0.20388 0.07263 2.81 0.0096 B_O t 0.00914 0.01970 0.46 0.6468 GB_96 1 0.24427 0.33928 0.72 0.4782

GB~96 kukladeğişkenini modelden elemine edip elde aşağıdaki gibi

DTV_Yt= a + ~1 IR_ITt + ~2 DTV_TVt + ~3 IR_Yt + ~4 IT_Yt + ~5 B_Ot + Et

formüle edilen yeni modele chow yapısal kırılma testi uygulandığında hesaplanan F değerinin çok düşük 0,95) bulunduğu gözlemlenmektedir. Bu durumda yine, 1996 yılında Gümrük Birliği nedeniyle dış ticaret vergilerinde yapısal bir değişikliğin olduğu hipotezi kabul edilmeyecektir.

SSE MSE SBC

Regress R-Square Durbin-Watson

Break

The SAS System

Ordinary Least Squares Estimates

64.5919822 2.48431

134.081822 0.6648 1.8355

DFE RootMSE AIC Total R -Square

The AUTOREG Procedure

Structural Change Test

26 1.57617

125.287406 0.8162

Test Point Num DF Den DF F Value Pr > F Chow 21 6 20 1.95 0.1223

70

DTV _Yt= 4.03716 - 0.07420 IH_ITt + 0.16572DTV _TVt - 0.41263 IH_Yt (1.05291) (0.01555) (0.03144) (0.10896)

+ 0.20388 IT_ Yt + 0.00914B_üt + Et (0.07263) (0.01970)

Öte yandan, modelde yer alan değişkenler arasındaki ilşkinin yonune baktığımızda 1975-2006 yıllan arasında dış ticaret vergilerinin GSMH'ye oranı ile ihracatın ithalatı karşılama oranı ve ihracatın GSMH içerisindeki payı arasında istatistikselolarak anlamlı, zıt yönlü bir ilişkinin olduğu; yine aynı dönemde dış ticaret vergilerinin GSMH'ye oranı ile dış ticaret vergilerinin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı ve ithalatın GSMH içerisindeki payı arasında istatistikselolarak anlamlı, doğru orantılı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

GENEL DEGERLENDİRME ve SONUÇ

Türkiye'nin 1960'lı yıllara kadar dayanan Avrupa Birliği macerasında Gümrük Birliği önemli bir dönüm noktasını oluşturmaktadır. Bu nedenledir ki, ekonomik ve politik açılardan ülkeyi farklı şekillerde etkilemiş ve günümüze kadar sözkonusu etkileri nedeniyle hala tartışılagelmektedir.

Türkiye ekonomisinin Gümrük Birliği nedeniyle elde ettiği en büyük ~azanımları, şüphesiz mevzuat alanında olmuştu.r. Rekabet Mevzuatı Uyumu, üzel Haklar ve Tekel Haklan, Devlet Tekelleri, Ithalatta Gözetim ve Koruma Önlemleri Hakkında Mevzuat, Türkiye'nin Ticari Haklannın Korunması Hakkındaki Karar, "CE" Uygunluk İşaretinin Ürüne İliştirilmesine ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik bunlardan sadece bir kaçını oluşturmaktadır.

Ancak, mevzuat alanındaki bu ivme iktisadi hayata somut bir şekilde aynı hızda aktanlamamıştır. çalışmamız çerçevesinde incelenen ve Gümrük Birliği nedeniyle iktisadi alandaki mevzuat sahası dışında meydana gelen değişmeleri özetlediğimizde;

• Gümrük Birliği sonrasında Türkiye'de elektrik-elektronik ve otomotiv gibi bazı sektörlerde rekabet gücünün arttığı, Gümrük Birliği öncesinde de güçlü olunan tekstil sektörünün rekabet gücünü istenilen ölçüde arttıramadığı, tanm sektörünün ise Gümrük Birliği süreci ile birlikte ciddi kan kaybettiği,

• Türkiye'ye yönelmekte olan doğrudan sermaye girişlerinde Gümrük Birliği'nden ziyade iç ve dış ekonomik ve siyasi faktörlerin etkili olduğu,

71

• Türkiye'nin yıllık ekonomik büyüme oranının %6,83 gibi bir ortalamaya sahip olduğu ve sözkonusu ortalamanın gümrük birliğinden ziyade; ekonomik ve politik istikrar koşullarına bağımlı olduğu,

• Gümrük Birliği'nin genel ihracatın yıllık artış hızı üzerinde anlamlı bir pozitif etkiye sahip olduğu belirtilemezken, özellikle üçüncü ülkelerden yapılan ithalatın yıllık artış hızının yükselmesinde payı olduğu,

• Her ne kadar dış ticaret hacminde Gümrük Birliği dolayısıyla önemli bir artış meydana geldiği görülse de bu artışın çok büyük bir bölümünün itha-lattaki büyüme nedeniyle yaşandığı,

• Gümrük Birliği sonrasında ihracat ve ithalatın mal gruplarına göre dağılımına baktığımızda her ne kadar yatınm ve ara mallarının toplam ihra-catımız içerisindeki payının yükseldiğini, buna karşılık tüketim malları ihra-catında ise bir düşüş yaşandığını görmekteysek de, toplam ihracatımızın %88,4'lük bir kısmının hala tüketim ve ara malları ihracatına dayandığı,

• Vergiler ile ilgili tüm veriler genelolarak değerlendirildiğinde Gümrük Birliği'nin vergi gelirleri üzerinde anlamlı bir kayba yol açmadığı, bu sonuca ulaşılmasında ithalde alınan katma değer vergisinin Gümrük Birliği'ne geçiş ile birlikte kaldınlmamasının ve özellikle son yıllarda yaşanan ithalat patlaması neticesinde ilgili vergi hasılatında meydana gelen yüksek artışların payının olduğu,

• Uygulanan farklı ekonometrik tetkikler neticesinde Gümrük Birliği'nin dış ticaretten alınan vergi gelirleri üzerinde yapısal bir değişikliğe neden olmadığı, bu sonuçta 1971 yılından beri AB ile Türkiye arasında dış ticaret vergileriyle ilgili kademeli bir şekilde uyum çalışmaları yapılmasının etkili bulunduğu,

tespitlerine ulaşılmıştır.

72

REFERANSLAR

• "AT-Türkiye Ortaklık KOJ?seyi'nin Gümrük Birliği'nin Son Döneminin Uygulamaya Konmasına Ilişkin 22 Aralık 1995 Tarih ve 1/95 Sayılı Kararı", (Çevrimiçi) http://www.gelirler.gov.tr/gelir2 .nsfl okkarar 1_95 _turk ?OpenPage, 1 1 .09.2007.

• A.T. Keamey FDI Confidence Index 2006.

• Akkoyunlu A.S, "Geleneksel Gümrük Birliği Teorisi", Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 17(1), 1999.

• Akkoyun.lu-Wigley, A.; Mıhçı, S; Avr~pa Birliği ve Gümrük Birliği'nin Türkiye Imalat ~.anayi Alt Sektörleri Uzerindeki Yoğunlaşma ve Karlılık· Etkileri, 6. ODTU Uluslararası Ekonomi Kongresi, 2002.

• Ankara Sanayi Odası, Asomedya, Ankara Sanayi Odası Aylık Yayın Organı, Ankara, 2001.

• An, M. T.; Onuncu Yılında Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (Nafta) , www.mfa.gov.tr/ .. ./03691660-B948-434E-958D-C69C309CCE44 10nOnuncu YilindaKuzey AmerikaSTANAFTAMT%FCrkerAri .pdf.

• Arjan M. Lejour and Ruud A. de Mooij; " Turkish Delight: Does Turkey's Accession to the EU Bring Economic Benefits?", Kyklos, Vol. 58 ,No. 1, 2005.

• Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, "Müzakere Süreci", (Çevrimiçi) http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=37&1=1, 14.03.2007.

• Avrupa Komisyonu Türkiye. Delegasyonu; Türkiye'nin Avrupa Birliği'n.e Katılım Sürecine Ilişkin 2004 Ilerleme Raporu, Müka Matbaa, Istanbul, 2005.

• Balassa Bela; "Types of Economic Integration", Economic Integration Worldwide, Regional, Sectoral, (Ed by Fritz Machlup), The Machmillian Press Ltd., London, 1978.

• Baydaroı, Can; Avrupa Topluluğu ile Gümrük Birliği Kurulması ve Türkiye, Ankara Universİtesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi, Ankara,I 994.

73

• BORCHARDT, Klaus-Dieter; European Integration, 4th ed., Luxembourg, European Communities, 1995.

• Chacholiades Miltiades; McGraw-Hill Publishing Company, New York, 1990.

• Cleaver Tony, Understanding the World Economy, Taylor&Francis Group USA; Canada, 2002 .

• Commission of the European Community, Regular Report from the Commission on Turkey's Prodress towards Accession, Brussels, 2002.

• Corden, W.M.; "Economies of Scale and Customs Union Theory", The Journal of Po li tic al Economy, Vol. 80, No:3, May-JuneI972, (Çevrimiçi) http://www .j stor.org.

• Dartan, Muzaffer; "Türkiye ve ~vrupa Birliği İlişkileri ve Gümrük Birliği" ':füm Yönleriyle Türkiye-AB Ilişkileri, Ed. Mustafa Aykaç, Zeki Parlak, Istanbul, Elif Kitabevi, 2002.

• Dennis M .P. McCarthy; International Business and Economic Integration: Comparative Business Strategies Past and Present, Iowa State University Busıness And Economıc Hıstory, second series, Volume 21,1992.

• Dış Ticaret Müsteşarlığı: "Bölgesel Ekonomik Entegrasyonlar," Dış Ticaret Dergisi, Nisan-2001.

• Dissou Y; "Dynamics Effects in Senegal of the Regional Trade Agreement among UEMOA Countries, Review of International Economics, Volume 10, issue 1,2002.

• DPT, Avrupa Topluluklarına İlişkin Temel Belgeler, Cilt 2: Ankara Anlaşması ve Katma Protokol, Ankara, 1993.

• DTM, "AKÇT Ürünleri Kapsamında Türkiye-AB İlişkileri", (Çevrimiçi) http://www.dtm.gov.tr/dtmweb/yaziciDostu .cfm ?dokuman=pdf&action=de tay&yayinID=355&icerikID=453&dil=TR, 23.06.2007.

• DTM, "Türkiye-AB arasında Gümrük Birliği'ni Tesis Eden 1795 Sayılı Ortaklık Konseyi Karan", (Çevrimiçi) http//www.dtm.gov.tr/ab/OKK95/l-95.htm.,22.08.2007.

74

• Dura, c., Atik, H.; Avrupa Birliği Gümrük Birliği ve Türkiye, Ankara, Nobel,2000.

• Erçin, Erhan; Avrupa B!rliği Genişleme Süreci Ve Türkiye, İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları, Istanbul, Ağustos 2002, No: 170.

• Şriş, M: G.; "Avrupa Birliği Konseyi Lüksemburg Zirvesi Sonuçları Uzerine ıKV' nin Tesbitleri", Ekonomik Vizyon, s. 29, KasımAralık 1997.

• Ertürk, Emin; Ekonomik Entegrasyon Teorisi ve Türkiye'nin İçinde Bulunduğu Entegrasyonlar, Bursa, Ezgi, 1993.

• European: European Treaties, (çevrimiçi), http//www.europe.eu.int/abc/ treaties-en .htm, 22.09.2007.

• Ferrantino, Micheal; "Effects of NAFTA", Industry Trade and Technology Review, USITC Publication, NO.3483, 2001, s.l (Çevrimiçi) http://hotdocs .usİtc .gov/docs/pubs/industry _trade_technology __ review/ PUB3483.PDF Şubat 2006. .

• George B. de Huszar; Annals of the American Academy of Political and Social Science, Vol. 271, Sep., 1950.

• Gümrük Birliği ve Etkileri, Ekonomik ve Mali İşler Başkanlığı, Ocak 2005.

• Gümrük Birliği'nin Maliyeti, Ankara Ticaret Odası, 2004, www.atonet.org.tr/yeni/index .php ?p=23 7 &1= 1.

• Gümrük Birliği'nin Türkiye Ekonomisine Etkileri, İKV, 2004.

• qündoğan, Ünal; "Gümrük Birliği, İstatistiksel Sonuçlar ve Devlet Istatistik Enstitüsü, Hazine Dergisi, sayı 1, 1996.

• Güney, Yusuf; Tek Tip Gümrük Beyannamesiyle İthalat Gümrük İşlemleri, Ankara, Gümrük Kontrolörler Derneği, 1998.

• Hadjit, Assia and Moxon-Browne, Edward 'Foreign Direct Investment in Turkey: The Implications ofEU Accession', Turkish Studies, 6:3, 2005.

• Harrison, G.R., Rutherford, T. F., Tarr, D. G.; eEconomic Implication for Turkey of a Customs Union with the European Union", European Economic Review, 1997.

75

• Holden Michael; "Stages of Economic Integration:From Autarky to Economic Union", February 2003, (Çevrimiçi) http://dsp-psd.pwgsc.gc.ca/Collection-R/LoPBdP/inbrief/prb0249-e.htm.

• Ingram James C; International Economics, John Wiley and Sons, 1993.

• International Trade Centre, Dünya Ticaret Sistemi Rehberi, Cenevre, 1999.

• İktisadi Kalkınma Vakfı, "Avrupa'nın Bütünleşmesi", Haziran, 1995

• İKV, "Müzakere Süreci", (Çevrimiçi) http://www.ikv.org.tr/muzakeresureci .php. 13 .07.2007.

• ~lkin, Akın; Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, Çağlayan Basımevi, Istanbul, 1974.

• İncekara, .Ahmet; Globalleşme ve Bölgeselleşme Sürecinde NAFTA ve Etkileri, Istanbul Ticaret Odası Yayını, Istanbul, 1995-14.

• Johnson, H: G.; The Economic Theory of Customs Union, In: H.G. Johnson, Money Trade an Economic Growth, Chapter III, Allen and Unwin, London, 1962.

• Karluk, Rıdvan: Avrupa Birliği ve Türkiye, Beta Yayınları, İstanbul, 2003.

• Karluk, Rıdvan, Uluslararası Ekonomi, Genişletilmiş 3.baskı, Istanbul, Bilim Teknik Yayınevi, 1991.

• Kılıç, R.; Türkiye-AB İlişkileri ve Gümrük Birliği, II: Baskı, Ankara, Siyasal Kitabevi, 2005.

• KindIeberger, Charles; Uluslararası İktisat, çev. Necdet Serin, Ankara, Doğan Yayınevi, 1978.

• ~oyutürk, Serdar; "Gümrük Birliği'ne Geçişin Vergilendirmeye Etkisinde Ozel Tüketim Vergisi", Vergi Dünyası, Haziran 1994.

• Köse, A. H., Yeldan, E.; Gümrük Birliği Sürecinde Türkiye Ekonomisinin Gelişme Perspektifleri, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Cilt XX, Sayı 187, Ocak 1996.

• Krauss M.; "Recent Developments in Custöms' Union Theory: An Interpretive Survey", Journal of Economic Literature, Vol. 10, 1972.

76

• Krueger, Anne; "NAFTA's Effects: A Preliminary Assessment", The World Economy, VoL.23 , No.6, 2000.

• Lederman, Daniel, William Maloney, Luis Serven; Lessons from NAFTA for Latin America and the Caribbean, Washington DC, Stanford University Press and the World Bank, 2005.

• Lohrmann, A. M.; "Developments Effects of the Customs Union Between Turkeyand the European Union", Russian and East European Finance, Volume 36, Issue 4, 2001.

• Manisalı, Erol; Uluslararası Ekonomi Gümrük Birlikleri ve Dinamik Entegrasyon Teorisi, İ.ü.İ.F. Yayını no:229, İstanbul, 1971.

• Manisalı, Erol; Uluslararası Ekonomi Gümrük Birlikleri ve Dinamik Entegrasyon Teorisi, İ.ü.İ.F. Yayını no: 229, İstanbul, 1971.

• Meade, J. E.; The Theory of Customs Union, N. Holland, Amsterdam, 1955.

• Mercosur-network: Mercosur Information, (çevrimiçi) httpllwww.idrc.ca/ lacro/mercosur.htm, 26.09.2007.

• Neyaptı, Bilin; Fatma Taşkın, Murat Üngör; "Has European Customs Union Agreement Really Affected Turkey's Trade?", Applied Economics, Volume 39, Issue 16 September 2007.

• Nuray, H., Çalış, ş.; Avrupa Birliği'nde, Tarife Dışı Engeller ve Bu çerçevede Türkiye-AB Gümrük Birliği'nin" Değerlendirilmesi, İstanbul, ıKV, 1996.

• Office of the US Trade Representatives, NAFTA at 10 Report, (Çevrimiçi)http://www.ustr.gov/Trade_Agreements/RegionaliNAFTAINA FTA_aCıo/Section_Index.html Nisan 2006.

• Sabır, Hasan; Dünya Siyasetinde Küresel Rekabet Sistemi ve Politikaları, Derin Yayınları, İstanbul, 2002.

• Seki, İsmail; Gümrük Birliği'nin Türkiye'nin Net İhracatı Üzerine Etkileri 1985 - 2003, www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/ismail_seki.pdf. 2005.

• $eyidoğlu Halil, Kemer Barbaros;" Türkiye ve A Gümrük Birliği ~Fşkilerinde. y ygulamanın Değerlendirilmesi : 1996-1999", Atatürk Universitesi LI.B.F. Dergisi, Cilt 16, Sayı 1-2,2002.

77

• Şahin, Mehmet; Bütün Yönleriyle İhracat Gümrük İşlemleri, Ankara, Gümrük Kontrolörler Derneği, Yayın No: 11, Temmuz, 1998.

• Şen Faruk, Çiğdem ~kkaya ve Reyhan Güptürk; 2000 Yılının Eşiğinde Avrupa ve Türkiye, Istanbul, Cumhuriyet, Istanbul, 1999.

• Şimşek, Arif; Gümrük Birliği'ne İlişkin 1996 Yılında Yapılan Vergisel Düzenlemeler, Yaklaşım, Yıl: 5, Sayı 49 Ocak 1997.

• T.c. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, Avrupa Birliği ve Türkiye, 4. Baskı, Ankara, 1999. '

• Tunç Bilget, İktisadi Birleşmeler Teorisi ve Türkiye'nin Ortak Pazar Sorununa Yaklaşımı, Ankara, Maliye Tetkik Kurulu, 1971.

• "Türkiye-AET Ortaklığı Temel Verileri", AT Komisyon Enformasyon Temsilciliği, Ankara, 1981.

• Uyar Süleyman; Ekonomik Bütünleşmeler ve Gümrük Birliği Teorisi, DTM Dış Ticaret Sergisi, Sayı: 20, Ocak 2001.

• Venables Anthony J.; International Trade; Regional Economic Integration, (Çevrimiçi) www.econ.ox.ac .uk/members/tony. venables/regenc2 .pdf, 12/07/2007.

• Viner J.; Customs Union Issue, Carnegie Endowment for International Peace, New York & London, 1950.

• Walther Ted: The World Economy, John Wiley&Sons Inc.,1997.

• Winters L.A.; International Economics, 4 th edition, Routledge, USA and CANADA,1998.

• Yeldan, Erinç ve Köse, Ahmet; "Gümrük Birliği Sürecinde Türkiye Ekonomisinin Gelişme Perspektifleri", 1 995 Sanayi Kongresi Bildiriler Kitabı 1-2-, Yayın no: 186,1995.

• Zahariadis, Yiannis; "A CGE Assessment of Regulatory Integration between EU and Turkey, (Çevrimiçi), "https:llwww.gtap.agecon.purdue .edu/resourcesl download/2038.pdf. 2002.

78

İTo YAYıNLARı (2007)

2007-1 ~igortacılık Yasa Tasarısının Getirdikleri 2007-2 Istanbul Tehlikeli Atık Be!.taraf Projesi Fizibilite Etüdü 2007-3 Türk Yan Sanayi Borsası Uye Profili Araştırması 2007-4 ~imyasal Ambalaj ve Atıklann çevreye Etkileri ve Zararlannın

Onlenmesi 2007-5 Türkiye'de Kalıpçılık Sektörünün Bugünü ve Yarını 2007-6 Otom,otiv Sektöründe Grup Muafiyeti ve Yeni Dönem 2007-7 KOBI Borsalan 2007-8 2007 Yılı İndirimli Kuruluşlar Rehberi 2007 -9 Kredi Kartı Kullanımının Tüketici Alışkanlıklanna ve AlışverişIerin

Yer, Zaman ve Marka Tercihlerine Etkisi 2007 -lOFiyat İndeksle!i 2007 -11 Yeni Zelanda Ihrac~~ Pazar Araştırması 2007-12 Müzik Eserleri Uzerindeki Telif Hakları ve Uluslararası

Uygulamalar 2007-13 Bilirkişi Bilgilendirme 2007-14 Otomotiv Sektörü ve Çin Mallanyla Rekabet Gücü 2007-15 Hazır Giyim Sektörü ve Çin Mallanyla Rekabet Gücü 2007-16 Ayakkabı Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-17 Mobilya Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-18 Inşaat Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-19 Konfeksiyon Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007'-20 Ev Tekstili Sektörü ve Çin Mallanyla Rekabet Gücü 2007-21 Makine Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-22 Oyuncak Sektörü ve Çin Mallanyla Rekabet Gücü -2007-23 Kırtasiye Sektörü ve Çin Mallanyla Rekabet Gücü 2007-24 Züccaciye Sektörü ve Çin Mallanyla Rekabet qücü 2007-25 Türkiye Pirinç Piyasasının Sorunlan ve Ç~1tik Uretim Potansiyeli 2007-26 ~isanslı Depoculuğun ve Tesli!llata Bağlı Işlemlerin Türkiye Tarım

Urünleri Piyasasına ve Va~eli Işlemlere Olası Etkileri 2007-27 Küreselleşen Ekonomi Içerisinde Or~aya Çıkan Yeni Dağıtım

~anallan:Yaşanan Sorunlar vt:? Çözüm 0!lerileri 2007-28 Ulkemizde Atık Yönetimi Idaresine Ilişkin Düzenlemeler ve

Kazançlı Çevre İdaresi 2007-29 Enerji Sekt<?Fünün Geleceği, Alternatif Enerji Kaynakları ve

Türkiye'nin Onündeki Fırsatlar 2007-30 100 Soruda Mortgage Uygulamaları 2007-31 Rami Gıda Toptancılannın Rekabet Gücünün Geliştirilmesi 2007-32 Ekonomik Göstergeler

79

2007-33 Türkiye'de Şeker ve Şekerpancan Üretiminde Kota Sistemine Çieçiş, Bugünkü Durum ve Geleceği

2007-34 Istihdam Perspektif~p.de AB Sürecinde Türk Tarımının Genel Sorunlan ve Çözüm Onerileri .

2007-35 Müzakere Süreci ve AB Müktesebatına Uyurnun Iş Dünyasına Etkileri

2007-36 Türkiye'de Kurumsal Sosyal Sorumluluk Anlayışının Gelişiminde Meslek ve Sivil Toplum Kuruluşlan

2007-37 İstanbul'un Rekabetçi Sektörleri 2007-38 Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankılan 2007 -39 I.İTO Tekstil Şurası 2007-40 İsviçre Medeni Kanunu ve Borçlar Kanunu'nun Alınışının 80Yılı 2007-41 Yeni Müşteri 2007-42 Eski Eser Binalann Yapımında Yaşanan Bürokratik Zorluklar 2007 -43 Rakamlarla Türkiye Ekonomisi 2007 -44 Turkey in Figures 2007-45 Internat~.onal Commercial Arbitration Law Compar~~ive Survey 2007-46 Asgari Ucrette Esnek Modellerne: Bölgesel Asgari Ucret Yaklaşımı 2007-47 Avrupa Birliği'nin Türk KOBİ'lerine Yönelik Programlan Rehberi 2007-48 Nasıl E-ticaret Yapılır? . 2007-49 Yargıtay Kararlan ışığında Sorularla 4857 Sayılı Iş Yasası 2007-50 Avrupa B~rliği Fonlan ve Türkiye'ni~ Kullanım Koşullan Rehberi 2007-51 Türkiye Için ModelOlabilecek Ulkelerde Uygulanan Teşvik

yygulamalan ve Ülkemize Uygulanabilirliği 2007-52 Istanbul'un Ekonomik ve Sosyal G~stergeleri 2007-53 Social and Economic Indicators of Istanbul 2007-54 Başanlı İhrı;ıcatçılar 2006 (kitap+cd) 2007-56 Elektronik Imza ve Uygulamalan .. 2007-58 ';['anm Sayımı ve Tanrnda Alternatif Urünler Geliştirilmesi 2007 -60 Istanbul Ticaret Odası: Görev ve Hizmetler 2007-61 Risk Sermayesi Finansman Yönetimi 2007-62 Dünyada"\,e Türkiye'de Akıllı Tekstiller 2007 -63 2006 Yılı Istanbul Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırması

* Ocak 2008 itibariyle.

Not: 2004 yılı ve sonrası çıkan bütün yaymlarımıza internet sitemizden tam metin olarak ücretsiz ulaşılabilmektedir.

80