Upload
rosemary-bruce
View
554
Download
23
Embed Size (px)
Citation preview
KÜLTÜR VE TURizM BAKANllGI YAYıNLARı: 686
TÜRK BÜYÜKLERİ Dİzİsİ: 18
KÜLTÜR VE TURİzM BAKANLlGI: YAYıNLARı: 68�
"EVFiH FiKRE"
Prof. Dr. Mehmet KAPLAN
TlJRK BÜYCKLERİ DİZİsİ: 18
Kapak Düzeni: Sai.m ONAN
----_._._-----------Onay: ı 1.9.1986 taı;h "e 928.1-3437 sayı. Ilirinci b?�skJ, Aralık 1986 Baskı sayısı i 20.000 Aslım1.aır Matbaası - ANKARA
içİNDEKİLER
Açıklama . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ' " 5
HAYATI... ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . ... .. ?
EDEBI ŞAHSiYETİ VE ESERLERİ . . . '.. '" ... ... 12
METİNLER . . . ... ... ... ... ... ... ... ... 36
Sahaif-i Hayatımdan ......... . . . . . . . . . 0 0 . 36
La Danse Serpentine . . . 38
Ey Yar-ı Nagamkar . . . 40
Gayya-yı Vücud 42
Nadim-İ Hayat
Ne İsterim? Ömr-i Muhayyel
Bir Mersiye
Sen Olmasan Birlikte ...
Mai Deniz .. .
Yağmur ..... .
Hande-i Bum
Haluk'un Bayramı
Hemşirem İçin Cenab
Nef'i '" '"
Hasta Çocuk Asker Geçerken
Sabah Ezamnda İnanmak İhtiyacı
43
44
45
46
48
49
50
51
53
55
56
5n
60
62
65
68
(i?
3
Sis . .. . . . . . .
Sabah Olursa Rücu ... ... .. .
Haluk'un Vedaı
Pmmete
Gökten Yere
Ferda
68
72
73
75
SI
82
85
l-Uın-ı Yağma 87 Kış Baba . . , ... ... ... ... ...... 89
Ağustos Böceği ile Karınc3. . . . 92
Güzellik . .. . . . . . . 94
Musahabe-i Edebiye . . . '" ... 99
SÖZLÜK . . . o " . . . '" .. , ... .. , ... ... '" ., . .. , ... ... 105
AÇ i KLA.MA
Rahmetli hocam Prof. Dr. Mehmet Kaplan., Kültür ve
Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Gen.el Müdürlüğü'nün teklifi üzerine, Tevfik Fikret hakkında, geniş öğrenci kitlesine hitap eden bir el kitabı yazmayı kabul etmişti. Başta doçentlik tezi olmak üzere, hocanın Tevfik Fihret hakkında pek çok araştırma ve makalesi vardır.
Hoca, maalesef bu esere son şehlini veremeden hayata veda etti.
Bu elinizdeki kitapta yer alan biyografi kısmı, hocanın İslam Ansiklopedisi'ne yazdığı «Tevfik Fikret» maddesinden kısaltılarak alınmıştır. Edebi şahsiyeti ve eserleri kısmı ise, Tevfik Fikret adlı doçentlik tezinden özetlenmiştir. Seçilen metinler, hocanın sevdiği ve üzerinde durduğu, şairin çeşitli devrelerini ve kullandığı değişik temleri ihti
va eden şiirlerdir.
Doç. Dr. Zeynep KERMAN
5
HAYATI
Asıl adı Meh med Tevfik olan şair, 1 Ocak 1867'de istanb urda doğd u. Babası Hüseyin Efe ndi Cankırı'nın Cerkeş kazasından Ahmed Ağa'nın oğl udur. Hüsey i n Efendi, Rüşdiye ta hsilin d e n sonra Babıali Hariciye ka lemine gir
miştir. Fikret'in doğd uğu sene Şehremaneti m eclis azalığı ile Defterhane tevkiiliğine geti rilen Hüseyin Efendi, daha son ra istan b u l'dan uzaklaştınlara k Hama mutasarrıflığına atanmış, dah a sonra Nabl u s, Akkô, Hal ep ve Antep m utasarrıfl ıklarında d a bulunmuş, 1905'te Antep'te ölm ü ştür.
Fikret'in a n nesi Hatice Refia Hanım, Sakızlı muhtedi bir Rum ailesinin kızıdır. Hatice Refia Ha n ı m, Fikret o n ikı ya
şında iken Hicaz'a gitm iş, kızıyle beraber orada koleradan
ölmüştür.
Fikret. önce Mah mudiye Valide Rüşt iyes i'n e verifdi. bu
okulu n ka patılm asından sonra Galatasa ray Sultanisi'ne deva m etti. Fikret. Fransızca ve Fransız ed ebiyatıy l e beraber, M uail im Naei, Mual l i m Feyzi ve Recaizade Ekrem'den
edebiyat dersleri gördü. Onların tesiriyle şiir yazmağa başladı. 1888'de Ga l atasa ray Su ltanısi'ni birin c i l ik le bitiren Fikret, Bab ı a l i istişare odasına memur oldu, bir sene sonra
muavi nliğe yükseltildi. Aynı za manda Tica ret Mekteb-i Ali' si nde Fra n sızca ve hüsn-i hat ders leri de veriyordu. Bu
a rada dayısının kızı Nôzım a Han ım'la evle ndi. ismail Safa'
nın cıka rd ığı Mirsad dergisinin «Tevhid» va «sitôyiş-i hazret-i padişahi» konularında actığı şiir ve nes ir m üsabaka·
7
sını kazanarak d ikkat leri üzerine çekti. Arkadaşları Hüseyiil !<ôzllll vs Ali Ekrem'le birlikte MalOrnat dergis ini çıkartmağa b\lşladl, Müsabaka ile Galatasarcıy Sultanisi'ne Türkçe öğre tmeni olarak giren Fjkrot, maaşından kesinti yapılınca istifa etti. 1896 ydı s!Jnlcnnda beş yüz kuruş ay!ıkla Robert Kolej'e girdi. hayatının sonurıG kadar bağlı kaldığı bu okulda maaşı gittikce arttı.
1896 yılında Recaizade Ekrem'in tavs iyesi üzerine Ah
med ihsan ' ın çıkarttığı Servet-j Fünun dergisinin başınCi getirildi. Daha önceki şiirieriyle kendisini tan ıtmış olan Fikret 7 Şubat 1896 tarihli ve 256 sayılı nüshasından itibaren başına geçtiği Servct-i r-ünun'u birinci sınıf bir edebiyat dergisi seviyesine yükseltti. Halid Ziya'nın şöhret kazanrnağa başladığı, Avrupa'dan dönen Cenab Şehabeddin'in Mekteb ve Hazine-i Fünun dergilerinde yeni şiir denemelerini neşrettiği ve batı edebiyatından pek çok tercümenin yapıldığı o y ıl larda Türk edebiyatı yeni bir «kristaiizasyon»a hazır vaziyetteyd i . Servet-i Fünun kısa zamanda Halid Ziya. Cenab Şehabeddin. Mehmed Rauf. Hüseyin Cahid,
Ali Ekrem (A, Nad i r), Hüseyin Siret, Alımed Reşid (H. Nazım). Süleyman Nazif. Ahmed $uayb, ısmail Safa. Hüseyin Kôzım. Hüseyin Suad . Süleyman Nesib. Faik Ali, Ahmet Hikmet gıbı kabiliyetli gene y,azarları bir araya toplayan bir organ haline geldI.
Gençler haftada bir Fikret'in ev inde , earşamba akşamları ise Servet-! Fünun'un idarehanesinde toplanarak yazdıklarını okuyor lar ve tenkit ediyor lard ı . Tehlikeli siyasi konulara dokunmayan Servet-i Fünuncular arasında. kültür, zevk ve sanat anlayışı bakımından ortak taraflar vardı, Getirmiş oldu k ları yenilikler. özell ikle şiir ve nesirlerinde kullandıkları alışılmadık ifade tarzı, basma - kalıp fikirlere bağ-
8
lı olanla r ı kızdınyord u. Bunların başında Ahmed Mldhat Efendi ve Ahmed Ra sim gibi batı meden iyeti tara fta rı ta·
nmmiş edebiyateıların bulunması ve onlar ın Servet- i Fü· i1uncuları «dekodan» I, kla itham etm eleri saray ve kamu oyunda bu gençleri şüphel i insanlar hali n e getiriyord u. Servet-l Fünuncu la r dergide neşretti kleri eserle rini 1900-1901 yılında kitap haline getirdiler. Fikret de Rübob-ı Şi. keste'yi bastıı'dı (1900). B:rinci bGskl iki ay içind e tü kenince, aynı yıl ik1nci baskısı yapıldı . Bu sıralarda Servet-i Fü· nun cu la r arasında baz ı da rgın l ı kla r ve kırgın lıl<fa r başgösterdi. Tevfik Fikret. Ali Ekrem (A. N a d i r)'in kendisini ve Grkadeışlarını tenkit eden bir yazıs ını k ı saltara k ve değişti
rerek dergiye koydu. B u n a kıza n A l i E k rem , yazısının aslını ve tamamını, Servet-i Fünun c u l a r ı s ü r e k l i te n kit eden Baba Tah ir'in Musavver Malumot a d lı dergisind e bastırdı (nr. 216, 14 Kan u n -ı evvel 1316). H, Nazım, Sami Paşazade Sezai ile Me neme n iizade Ta h i r de Ali Ekrem'e katıldılar. Aynı yıl. bi l i n meyen bi r sebepten Tevfik Fikret'fe derginin sa hibi Ahm ed ihsa n'ın arala rı a çıldı. Fikret yazı işleri müdürlüğünü bıraktı. Dergiyi bir müddet Hüsey i n Cahit
idare ettiyse de, Fransızcadan te rcüme ettiği bir makale yüz ü nden dergi kısa bir müddet için ka patıld ı. Mehmed Sadık ta rafında n te krar neş red ilen dergi esk i canl ılığını kaybetti . 1900 - 1901 yılları arasında i n g i l izler i le Boerler a rasında meydana gelen savaşta ingil iz lere ya k ı n l ık d u yan Servet- i Fünu n cular, başarılarından do lay ı ingiliz elçiliğin8 bir m u h tıra verd i ler. B u n u habe r a l a n hükumet, Servet- i Fünuncularla beraber Tevfik Fikret ' i d e sorguya çekti. Hüsey i n Siret i le ismail Sa fa s ü rüldüle r. A raiarında anlaşm azlık çıka n ve devr in yön etim i n in ta kibin e u ğraya n Servet-i Fünuncu lar. yayın hayatından çekildiler. Fi k ret. 1905' te Aksaray'd aki baba s ı ndan ka l m a konağı satarak, Robert
9
Kolej'in duvarına bitişik, planların ı kendisinin cizdiği ve «Aşiyan» adını verdiği evi yaptırdı. istibdat idaresinden bunalan Servet-i Fünuncu lar bir ara, Yeni-Zelanda'ya göç ederek, orada bir cemaat hayatı kurmak istemişle rdi. Bu mümkün olmayın ca, aynı hayali, Türkiye'de, arkadaşları Hüseyin Kôzım'ın Manisa civarındaki çiftliğinde gerçekleştirmek istedilerse de, bu proje de suya düştü. Bu sıkıcı ve endişe verici yıllarda Amerikan Koleji Fikret'e maddi ve manevi bir sığınak oldu. Şair, Tanin gazetesinde çıkan
bir yazısında (nr. 41, 23 Ağustos 1324). bu kolejin kendisi için taş ıdığ ı mônôyı heyecanlı bir üslupla an latır. Bu yazı
dan anlaşıldığ ına göre, Fikret'in ruhi değişikliğinde ve ii. Meşrutlyet 'ten sonra şiirlerinde anlattığı dünya görüşünün teşekkülünde bu cevrenin büyük tesiri o lmuştur.
1901 y ılında yazılan, fakat II. Meşrutiyet'in ilônına ka
dar yayınlanmayarak elden ele do laşa n «Sis)) adlı ş iir i ,
Flkret'ln sanat hayatında olduğu kadar, içinde yaşadığ ı
topluma karşı takındığı tavırda da derin bir değişikl iği ifade eder. Sonsuz bir nefret duygusun un hôk im olduğu bu şiirinde Flkret. Istanbul'a lônetler yağdırır. Aynı nefret duygusu içinde II. Abdülhamid'e karşı b ır suikast hazırlayan ve 26 kişinin ölümüne sebep olan Ermeni komitacıla
rın ı da «Sır Lahza-I Teahhur» adlı şiirinde över. Bu sıralar
da Selônlk Ihtilaı teşkilat ına mensup bazı şahıslar Fikret'le temas ederek ondan milieti rejim aleyhine teşvik eden bir şiir yazmasını Istediler. Fikret. bu teklif üzerine (�Mil!et Şarkısı» şiirini kaleme aldı. 1908 Inkılôbın ı büyük bir sevinçle karşılayan ve onu şiirierIyle öven Fikret.inzivasındon cıkorak ve arkadaşlarıyle barışorak yenı bir fikir hareketine
gir işrnek istedi; Hüseyin Cahid ve Hüseyin Kôzım'la birlikte adını kendisinin koyduğu Tanin gazetesini cıkardı. Fakat sadece yazı Işlerini Idare etmekle yetindI. Ittihad ve
10
Terakki cemiyeti, Fikret'i Maarif nazırı yapmak istediyse de o, bu teklifi kabul etmedi. Kendisini seven talebelerinin ı s rar ve teşebbüsüyle Galatasaray Sultanisi müdürü oldu. Mektep, bu sırada Beylerbeyi'ne taşınmış, perişan bir haldeydi. Fi kret, Galatasa ray'da ki bınayı yaptırdı, yeni bir
nizam kurdu. Bu yenilikler, Fikret aleyhine bazı dedikodulara sebep oldu. Dedikoducuları me ktepten uzaklaştırmaya kalkış ınca , Maarif nazırıyle arası acılan Fik ret, istifa etti. Nail Bey'in Maarif nazırlığında mutlak seıahiyetle yeniden müdürlüğe getirildi. Nail Bey'den sonra gelen Emrullah Efendi'nin, öğretmenleri aylık" ve ücretli diye ikiye ayırması ve ceşitli müdahaleleri üzerine Fikret tekrar istifa etti. yerine Salih Zeki müdür muavinliğine getirildi. Emrullah Efendi'n in bu haberi gazetelerde «bir şairln yerine bir alim getirildi» diye i1ôn ettirmesi Fikret'i ve sevenlerini isyana sevketti. Bu münasebetle Fikret'in leh ve
aleyhinde Tanin ve Sabah gazetelerinde yazılar cıktı. Fikret tekrar Amerikan Koleji'ne sığındı, Bu münasebetle Tanin gazetesinde Hüseyin Cahid'e hitaben çıkan mektuburıda «Bugün sa'y ve irfanım tebdil-i tebaiyyet ediyor» diye bir cümle kullanması, bazı şiirlerinde din ve tarih aleyhin· de sözler sarfetmesi. jttihat ve Terakki mensuplarını hicveden şiirler yazması, oğlu Haluk'un din ve uyruk değiştirmesi. o tarihten itibaren Fikret aleyhinde bircok yayına sebep oldu. Tanin'i n ıttihat ve Terakki'nin yarı resmi orgonı haline gelmesi Hüseyin Cahid'Ie aralarının açılmasına ve
Fikret'in bu gazeteden ayrılmasına sebep oldu. Aynı yıl (1910) Fikret, Darülfünun ve Darülmuallimin'deki vazifelori ile II. Meşrutiyet'ten sonra girdiği ceşitli cemiyetlerden de istifa etti. 1912'de Meclis-i Meb'usan'ın kapatılması üze
rine «Doksan Beşe DOğru» Ile «Hôn-ı Yağma» şiirlerinI yazdı. Fikret. Tü rkiye'nin Birinci Dünya Savaşına girmesInin ve
11
gene ll ikle savaş ın karşıs ında idi. Cihad-ı mukaddes i1ôn
edilerek Osmanl ı devletinin bu savaşa girmesi üzerine , acı
bir alayı ihtiva eden «Sancak-ı şerif Huzurunda» adlı şiirini yazdı. 1905'te yazdığı «Tarih-i Kadim» şiiri imzasız ve
tarihsiz olarak elden ele dolaşıyordu. Mehmed Akit, 1914
yılında cıkan Süleymaniye Kürsüsünde adlı kitabında bu
şiiri dolayısıyle Fikret 'i küçültücü mısralar yazmış ve ona
«zangoc» demişti. Fi kret, Akit'in bu tenkidine kızarak din
sizliği, hattô din aleyhtarlığını açıkca gösteren «Tarin-i
Kadime Zeyl» adlı şiirini yayınladı. Aynı yıl, cocuklar için
yazdığı Şermin'j bastırdı. Sekiz y ıldan beri gizli şeker has
talığına tutulan Fikret, ilôc tedavisinden kacındığı icin , sü
ratle kötüleşti. 18-19 Ağustos 1915 gecesi dünyaya gözlerini kapadı.
EDEBi ŞAHSiVETi VE ESERLERi
Fikret'in sanat hayatını: a) Gençlik şiirleri ; b} Olgun
luk çağı (Servet-; Fünun dönemi ve RÜbab-1 Şikeste); c)
ıı. Meşrutiyet'ten sonra (1908 - 1910); d) Son yıllar (1912-
1915) olmak üzere dört devreye ayırmak ve incelemek mümkündür.
A} Genclik şiirleri: Fikret'in bu devir şiirleri Mirsad ve
Malumat dergilerinde c ıkar . Mlrsad'ı cıkaran ismail Safa,
onu h imayesine alarak, kıymetli bir şair olarak takdim
eder. M irsad 'da yaZdığı şi irlerin atmosferi genellikle iyimserdir. Bu devrede ii. Abdü lhamid 'e «sitayiş-nôme})ler ya
zar. Mirsad'ın «siyatiş-i hazret-i padişahı» konusunda aç
tığı yarışmada birincilik kazanır. Bu sitayiş-nômede yer
alan mısralardan biz, Fikret' ln doğuştan hürriyet ôŞığl, ide
alist olmadığ ını görürüz.
12
Mirsad kapatıldıkta n son ra Fikret Malumat'ın ilk nüshasında bir «Tebrik-i velôdet» yazar. Burada yazdığı şiirlerde şair iyimserdir ve kuvvetle Hômid ve Ekrem tesi rindedir. ÜsIQp bakımından henüz ne şahsi bir lugate, ne
mısra tekniğine. ne de kondine has bir imaj dünyas ına sahiptir. Eski edebiyatta n alınma hayaL. mazmun ve kelime oyunlarına sık rastlan ır. Fi k ret. henüz kelimelerin parlak!ık ve tumturağına hayrandır.
Malumat dergisinde şiir neşrettiği yılla rda (1893 - 1896) Fikret. batı edebiyatı\ le ilgile n meğe başlar. asıl metinlerden Avrupa şairlerini okur. onla r üzerinde düşünür, te rcümeler yapar ve ta klide çalışır. Bu devrede önemli olan, şiir üzerinde düşünmeğe başlamasıdır.
Şinasi'den El<rem'e kadar gelen devrede, şiirde en öne mli eksiklik. pitoresk yani resim duygusudur. Resimle
yakından uğraşan Fikret, bu devrede (1893 - 1895 aras ında) Türk şiirinde bu eksikliğin farkına varır. Malumaı'ın ilk sa
yısına yazdığı «Güzellik» adlı makalede göze büyük önem verir ve Türk edebiyatında ilk defa. açıkça duyulardan bahseder. Ona göre güzellik, göz ile kulak duyularına hitap eder. Böylece re3sam Fikret, resimle şiirin ve musikinin yakınlığını kavrar. Dış ôleme bakış, renkleri seçiş ve ifade ediş bakımından Fikret'e resimle uğraşmasının büyük te
siri olmuştur.
Şekle, gözle görülen ma nzaraya karş ı dikkati uyanan Fikret, böylece kôinatı tablolar halinde görmeğe başlar. 30 Eylül 1894'te Molumat dergisinde çıkan «Manzume-i Garrô» adlı yaz ıs ı, Fikret'in yenı şiir tarzını sanatkôrane bir üslupla anlattığı dikkate değer bir vesikad ır. Buna göre Fikret'in şiir görüşünü şöy le maddeleştirebiliriz:
13
1) Fikret önce bir hayal kuruyor, sonra yazmağa ba şlıyor. Eğer kafasında bir hayal teşek kül etmezse, konularını res i m l erde n , okuduğu h ikôyelerden, batılı eserlerden alıyor. Kaynak ne olursa olsun, hareket noktası daima bır tablodur.
2) Fikret, şiirin zor bir iş olduğunu idrak etmiştir ve üzer inde çal ışıyor . Vezne, kaflyeye, ie ôhenge dair yeni
fikirleri vardır. Ruh durumuna göre vezi n, kaf iye değ işt ir
me fikri üzerinde deneme ler yapıyor.
3) Bu yazıda n, onun gen iş okuma faa l iyetin i de öğre
niyoruz. Bu yazıda bulunan, tesadüfen odaya girmiş kuşun durumuy le Edgar Allan Poe'nun «Karga» şiiri ve bu şiirin na sıl yazı ldığı hakk ındak i maka les i a ros ında büyük bir benzer l ik vardır. Bu d evrede yazdığı maka le lerde Fikret, okuduğu eeşitli yazar ve k itap lardan bahseder. Bu yıllarda Fi krel ' in dikkat ve temayü!ü bir yaza r veya akım üzerinde durmuyor ve şair, okuduklarını Türkçeleştirmeye çalışıyor. Bu son nokta çok önemlidir, zira üslObunun değ işmesinin en mühim sebe b i budur. Tercüme. ü s l O p değişmelerini derinden etk i leyen en önemli fa ktördür.
Şair. bu devrede yay ın ladığı şiirlerden bazılarını Rübab-ı Ş ikeste 'ye «Eski şey ler» başl ığı altında a lmışt ır ki sayısı ü çtü r. On üc tanesin i ise eserine o l mam ıştır.
Fikret'in bu devrede verdiğ i şiirler. m u hteva b a k ımından iyimserdir; hayatın acılarına ve sosya l ıztıraplara ilgi duymaz. Duyguları aşk tem i etrafında toplanır. Tabiata a çıl ış baş lamıştır. Müz ikten de h oşlanır .
Molumat derg isinde görü len ikinci gencl ik devresinde üslObu gelişmektedir. Artık önceleri olduğu gibi kelime!erin tumturoğı değ i L . mono. nüans. renk. duyuş tarzı ön pla-
14
na geçmeğe başlamıştır. Fikret 'in bu şiirlerinde yeni bir
m ısra yapısının doğduğunu görürüz. Bu, konuşma sentaksı veya heyecan sentaksına yakın, hareketli, monotonluktan
kurtulmuş bir mısra yapısıdır, fakat henüz enjambömanlar
görülmez.
B) Olgunluk cağı (Servet-i Fünun'da çıkan şiirler ve
Rübab-ı Şikeste 1896 - 1900): 1896'don itibaren Fikret'in
hayata bakış tarzında derin bir değişiklik meydana gelir.
Bu tarihe kadar hayata, aşka ve AI/ah'a inanan şair, yavaş yavaş kötümser Olmağa, hayattan şikayete, sevmeme
ğe, dine karşı kayıts ız , hattô d insiz ve Allah'a karş ı isyan
kar bir tavır almağa başlar. Ev hayatında görülen memnu
niyetsizlik ve hırçınlık bütün hayatına yayılır.
Bütün bunla r ın asıl kaynağ ı ırsıyet. çekilen hastalık
lardan gelen ferdi ızt ı raptır. Ondaki ferdi ızt ırabı besleyen
bazı dış şartları şöyle özetleyebiliriz: istibdad idaresi ve
memleketin icinde bulunduğu durum; Robert Kolej'in uyan. dırd ığı mukayese fikri. mizacındaki realiteden kopma, yaşa
dığı hayattan memnun olmama ve hU lya zevki.
Fikret, bu devrede (1896 - 1900) yazdığı ve Servet-i Fünun'da neşrettiği şiirlerin büyük bir kısmını 1899'da RÜbab-1 Şikeste'de toplar. Şubat 190Q'de satışa çıkan kita p kısa zamanda tükenir, bir ay sonra 2. bask ısı yapılır. 1910'da Fikret, 1900 - 1909'da yazdıkların ı da ilôve ederek
3. baskısını yaptırır.
1900 - 1909 arasında yazdığı fakat neşretmediği şiirler m u hteva, hattô üslQp bakımından öncekilerden fark
lıdır.
Rübab-ı Şikeste'nin 1. ve 2. baskıs ında bulunan şiirleri tem lerine göre incelersek:
15
1) Ke ndi ben'ini, duyuş tarzını a n l attığı şiir l e r: Bunlar arasında «Sahaif-i Hayat ımdan» önemlidir. Hakikat· ten çeki ndiğini, kCiinatı n sınırsı zlığ ın ın kendisini korkuttuğu n u , her dal ganı n adeta kendisine a nla mad ığı bir manayı haykırdığını söyler ve bunu mizac ına ba ğlar. Daha sonra şa i r, kendisiyle çölde sCrCJp gören seyyah arasınd a bir münasebet ku rar. Serap, aldatıcı bir hayal, bir ku rtarıcı gibid i r. Şiirin özü nü, hakikatten korkma , dış a lemden çe· kinme, aldatıcı da olsa hayale sığınma motifleri teşkil eder. Biz bu motifleri Fik ret' in d aha pek ço k şiir i n d e bu l u ruz. Rübab'ın başın d a bu l u nan «Süha ve Pervimı şiiri bir «benı> şiiri olmamakla berabe r, Süha'n ı n kara kter ve miza cıyle Fi kret'inki ar,as ında büy ü k bir benzer l ik vardır. Buradaki mekan da ge rçel< d eğil, ha yandi r. B u m otif ler içe dönük tiplerin terci h ett iği bir h usustur. Süha'da da Fikret'te görülen bir ö l ü m arzusu vardır. Öl ü m arzusu, ge rcek hayata aya k uyd u ra m ayışın bir neticesidir. «Peri-i Şii· rime» ma nzumes i Fi krel'in m izacıyle sanatı arasındaki ilgiyi gösterir. Fikret'in şii r perisi ı zt ı rap verici bir m a h luktu r. «Tefe lsüt» ş i i ri n d e F ikret, m i zacına, tıpkı b i r sanat ese ri g ibi şekil verd i ğin i iddia eder.
Fikret, 1896 - 1900 yılları ara s ı nda yazd ı ğı şiir lerde ken· di «ben» i n i son derece muzta rip ve kötümser tasv i r ed er. Önce l e ri ıztırapta n zevk alırken , sonra l a rı bunu bir hayat felsefesi hal ine getirir.
2) Sa natla ilgi l i şii r ler: Birçok şiiri nde Fikret «sanat cahd iıınden ba hseder. «Resim Yapa rken» adlı şiiri, cnun
eseri üze rind e gün lerce çalıştığını gösterir. Bu şiirde eıÇ önem l i nokta belirir: Fikret bir his dalgasın a şekil vermek
ister, yani dalga gibi ya kala nması güç olan duyguları tas
vi re ça lış ı r; bun u ifade içi n günlerce uğraş ır Aniatmal� is,·
16
tediği duygu keder, hastalık ve bedbahtlıktır. Tabiatta bunu bulamamaktan üzülür va yeniden Insana döner.
«La Danse Serpentine» de bir dansı seyrettikten sonra ka lan Intibalarını anlatır. Seçtiği kelimeler renk ve hareketi verme açısından son derece dikkate değerdir.
ır-«HeykeJ-J Giryonııda kendisine tesir eden bır heykeli
tasvir eder.
Diğer Servet-I Fünuncular gıbı Flkret de bütün sanatlar içinde musikiye büyük önem verir. Kitabının adı bile bir musiki ôletinden gelir. «Dinle Ruhumııda bir şarkıd a n aldığı intlba ı anlatır. Burada şaire tesir eden musiki ııtırap vericidir. «Ey Yôr-ı Nagamkônı da ise dinlediği musikid en zevk alır.
3) Kötümserlik tem i : 1895'ten sonra Fikrat hayat karş ısında kötümser bir tavır alır. Bu temin en dikkate değer örneklerinden biri «Gayyô-yı Vücud») şiiridir. Şiirin adı. şairin hayat görüşünü özetler: Vücut-varlık bir gayyô-cehen
nem kuyusudur. ilk iki pa rcada şair lğrenc bir bataklık tasviri yapar. insa n. bütün çirkinliğine rağmen. bu zehirll
ayn aya bakmaktan kendini alamaz. Bata klık ôdeta Insanı kendine çeker. Hayat ise bu bataklığa benzer, insan kurtuimak isted ikes batar. Bu hayat görüşü, Fikrel'i mutlak bir
acze sürüklemiştir. «Perde-i Teselli» de şair. seksen yaşın
daki kör dilenCiye. dünyayı görmediği için gıpta eder.
4) Hayal şii r ieri: Gerçekten korkan ve hayata kötümser bir gözle bakan Fikret. bu devirde kurtuluşu hayal, aşk ve sanatta bulur. Her şeyi «hayalııden beklemesi. Fikrerte Servet-I Fünun döneminden önce başlar. «Hayal» ve «Hayalime» başlıkl ı ş iirlerinde bunu açıkça görebiliriz.
Fikret'te hayal şiirierI. çok defa. iclnde mesut Olacağı bır
17
,nekan, bir tablot ma n zaras ı şeklinde görülür. «Aşivan-ı D:I» de hayali mekeının hayal vasıtasıyle kuruluş� açıkça belljdL', 1ö98'do yazoldl ((['Je isterim?» şiirinde Fikret, özk,diği hayat ve dekoru ayrıntılı bir şekilde tasvir eder. F;ki-et, (ı-Dir An-, Huzur», «Yeşil Yurt» adl ı şiirlerinde de lıoyoli saadet ü:kc:eri tasavvur eder. Du cins şi irle r arasında şüphesiz en güzeli ve mükemmel i « Ömr-i MuhayyellJ
dir. Mulı:cva bak:mlildan «Ne isterimı)le büyük bir ben�
zerlik gösteren «Omr-i Muhayyel» in güze!liği yapısından i!eri gelir. Fikret burada özlcdi.;Ji saadet ülkesine uygun
hO'lecanll bir musiki, bir şiir cüm:esi bulmuş'ıur. Şiirde göze ve kulağa hj�cp eden unsurlar, hayat ve sac!det du'/gusu, üs:Cıbunun en kCıçük ay!-ıntısında bile keiıdisini hissettiie;ı bir ahenk içinde birleşir.
Fikrct ve arkeiclaşları bir ara Yoni-Ze:anda'ya giderek, orada özlc:dikle�i sa:::ı el et ü!lw::;lni Q2rcek:eştirmel< isterler;
bu o'maYliica M:::ınisa civarında bir çiftliğe cekEmek ister
ler. Bu hayalierin yıkıl:şı üzc�ine Fikret «B:r Mersiyeıı şiirini yazar. Bu bir haya! kırıklığı şiiridir. Özlediğ i mekônm
özeJlik:eri bu şiirde de görülür.
5) Aşk )iiirleri: Fikret. şiire cşk şiirleri yazarak baş:Cinı-ç�l(. i800 - 1895 ması:ıda yazdığı ş:irlerin coğunda aşı< tsmi ön planda gelir. Fikret'in aşk şiirleri üzerinde fazla dıırulnl'�;mıştır. «Ey Yôr- ı NagCimkônı musiki ile aşk duygusunu birleştiren bir şiirdir. «Eş'ar-ı Muhabbettem) adlı şlirln(!e Fikrct, sevgil;yi kendisine sığını:an koruyucu bir varlık olarak gö;'ür. Şair icin sevgili, bir ôşiyai1dır. Bu fikre «(SLiha ve Pervim) şiir i n de de rastlanılır. R:.ibab'da yer olan c;şk şiirlerini, eşi ve kısa süren bir aşk macerasıyle ilgili o:a�al< ikiye ayırm::ık mijmkündür. Eşiyle ilgili şiirler daha ziyade berabsr. yaşamış olmanın verdiği bağlılık duygusu-
18
nu anlatır. «Birlikte» şiirinde şair, hayatın acılarına beraberce daha kolay katlanılacağını ifade eder. «Sen Olmasan», «Şekva-yı Firekı>, «Firok ve Teıeıki» şiirlerinde Fikret'in eş:ne son derece bağlı olduğu açıktır. Bu bajlı;ı:\ «hoş bir itilôf»tır ama «ruhu ezmekten hôli» değiidir. «Fıfsat Yo;undaı>, «Tesadüf», «ikinci Tesadüf», «Son Tesadüf»
baş:ıklı şiirler, Fikret'in kısa süreli aşk macerasıyle ilgilidir. Bunlarda Fikret basmakalıp olmayan, gerçekten yaşanmış duyguları anlatır.
6) Tablat şiirieri: Tanzimat'tan sonra Türk edebiyatında, batı edebiyatıarının da tesiriyle, yeni bir tabiat gö
rüşü görülmeğe baş lar. Hômid ve Ekrem, Türk edebiyatına romantiklerin tabiat görüşünü getirirler. Tab:at fantastik bir masa l ôlemi havasından kurtulur ve tabiatla Tanrı' nın akis:erini gören mistik ve'ıa panteist tabiat gö;C:şü ağırlık kazanır.
Ara-ncslin eser verdiği yıllarda, fotoğraf veya tob;oların dergilerde yayınlanması, resim altına şiir yazma modasının doğmas ına sebep olur. Ressam Fikret de bu temayüie uyarak göze hitap eden tabiat tasvirleri vapmıştır.
Böylece Türk şairleri m:stik veya metafizik tabiat görüşLınden uzaklaşarak, sadece tablo olma gayesi güden veya şairin ruh hallerine dekor ve sembol vazifesini görCil yeni bir tab:at şiirine gitm:ş!erdir. Fikret'in hayali şiirlerinde de özlediği tabiat manzaralarını tasvir ettiğ:ni be:irtm:ştik.
Fikret kendi yaptığı ve başkalarının yaptığı r€s:m!erin altına otuz bir şiir yazmıştır. Bunlardan on dokuzu ta010tla, yedisi insanla ilgilidir, bir tanesi de sembo�iktir. Bunlardan ilki «Hayranı) şiiridir. Dergideki tab:o renkli dejildi�,
onu renklendiren Fikrel'tir. Şair daha sonra tablonun bıraktığı tesiri benzetmelerle anlatmağa çalışmıştır. Fakat
19
şa l r i n h a re ket noktası tabiat değ i l , doğru d a n doğ ruya ta bl od u r. « B i r Yaz Lev hası) a d l ı ş i i r de b i r tabloya göre yazı l m ı şt ı r, fa kat d i k kat f cekicl o l a n , yazın s ı ca k l ığ ı n ı n b i rtakım benze t m e l e r l e Ifadeye ca l ı ş ı l masıd ı r. « Beyaz Y e l k e n »
ş i i ri de b i r tablad a n a l ınmad ır. B u ra d a d i k kati ce ken, ye l ken l i n i n ş a i re uza k l a ra g i d i ş i n neşe s i n i te l k i n etmesid ı r. F lk ret' i n ş i i ri n i n g üze l l iğ i , tabloda b u l u nmaya n , b i rta k ı m ca ğ r ı ş ı m l a rı n ve b u n l a rın i fadesIn In ze n g i n l i ğ i d i r.
F i k ral' i n e n g üzel ta biat ş i i rIeri nden biri « Ma i Deniz» d i r. Ş a i r, burada t a b iatı sadece gözle seyretmez, d e n iz o n u n der in duyg u l a rına bağ l ı b i r va r l ı k h a l i n e g e l i r. Bu şi i r 1 899'd a y a n ı şa ir in h u z u rsuz luğ u n u n v e köt ü m se r l i ğ i n i n
doru k n o ktas ında yazı lm ışt ır. Gece l e ri uyuyamaya n , per i şa n haya l f e r ic inde ne ya pacağ ı n ı b i l emeye n , ôdeta insan old u ğ u n d a n utanan ş a i r, sa ba h va kt i «b ir cocu k r u h u kad a r m ü n evver, le kes iz, uyuya n mai den iz i» seyred erken, o n u n k end i s i n e acıd ı ğ ı n ı za n n ede r ve den izde e n cok özled iğ l şeyi, « sa fvet ve masumiyeb i b u l u r. Ş u u r-alt ı ps iko loj i s i n e göre a n neyI temsi l eden den iz, ş a l r i n ızt ı ro p l a r ına ka tı l a n ve o n u tesel l i ede n b i r va r l ı k o l a ra k gözü k ü r.
Izt ı ra pta n , acıdan Odeta zevk a l a n F ikret. Servet-i Fünun'da c ı k a n bazı ş i i r ler inde tabi a t ı n h üz ü n veri c i mevs i m , manzara ve saat lerI n I tasvir et m işt i r. Bu ş i i r ler in b i r k ı s m ı « Haza n Yad igô r ları» v e « Evra k - ı Siya h » gene l başl ı k l a rı a lt ında cıkm ıştır.
Fi k rat pek az ş I I rinde klas i k resmin tayi n ettiğ i sığ tabiat gö rüş ü nd e n ayrı l ı r. Iy ice g iz lenmiş sosya l ve pol i t ik bir görüşle yazd ığ ı « Ha nde-I BOm», F ikret' i n tab iat ı b i r rü
ya h a l ı n e get i rd i ğ i veya bır rüya d a görü len aca l p bir tabiat had ises ı n ı a nlatt ığ ı nôd lr ş i i rl e rinden biridir.
Flkret 1 898 - 1 899 y ı l ında, m a rttan baş l aya ra k ş u bata kada r, her ay ın , ta bii ma nza ra s ı n ı veya o n u n ke nd js jnd� uya nd ı rd ığ ı caç:) rışım l a rı tasv i r e d e n ş i i r ler yaz m ış ve b u n lar Servet-I Fünun'da «Ave ng- j Ş u h u nı gene l ba ş l ı ğ ı a l t ı n d a , m u h teva s ı na uygu n res i m l er le s ü s l e ne re k yayı n l a n m ışt ı r. Fi k ret ' ln Ave n g - I Şu h u r'u yazma f i k r i n i n , F ra n cois Coppee ' n l n Lc15 Mors (Ay la r) sından geld iğ i şüphesizdir . Fa k a t m u hteva bakımından a ra la r ı nda ö n e m l i fa r k l a r v a rd ı r. Coppee 'd e a y l a r, a l legori k şe kle g i rmede n , ke n d ı ta
bii hcl ve ren k ler iy le g ö rü n ü r. F l k ret Ise sen e n i n ay ları n ı a l legorik tab lo lar ha l i n d e ve rmeğe ca l ışı r.
7) H a l u k : 1 895'te doğ a n H a l u k. Fl k ret' in h ayat ın d a ve d ü nyaya bakış ta rzında ö n e m l ı bır rol oyn a r. M izac i t i bariyle köt ü m s e r o l a n F lkrel' l hayata bağ l ayan OmU le r i n ba ş ı n d a oğ lu H a l u k ge l i r.
1 896'da yazd ığ ı « H a l u k I c i n » şll rlnde F l k ret. b ı r insana h eyecan veren şeyl e ri s ı ra l a d ı kta n so n ra . b u n l a rın h ic bi ri n i n b i r cocuğ u n ve rd i ğ i d uyguy le kıyasla n a m aya c a ğ ı n ı
Ifade ede r . Ay n ı y ı l c ı k a n «Tecd i d - I !zd lvaCJ ş i i ri n i F i k ret .
be l k i de H a l u k ' u n doğ u m u münasebetly le yazm ı şt ı r. Ş i i rde birb ir inden soğuya n kar ı- koeayı bi r leştire n ye g ö n e bağ ın cocu k o ld uğ u f i k ri h ô k i m d l r. «Yar ın» ş ı ı r l Fi k ret' i n h a
yata ba kış ta rz ı üzerı n d e H a l u k 'un te s i r i n i gösterı r. S ıca k
bı r yaz g ü n ü yo ru la n ve a rt ı k hayat la m ü ca de l ede n vazgecme ğ e kara r veren şa l rl . H a l u k ' u n sesi kendine get i r i r ve a s ı l vaz i fes i n in ne o ld u ğ u n u h at ı r lat ı r. «Ya şadıkça» ş l i ri nde. yaşa ma a ş k ı n ı n Ha l u k 'a b a � 1 ı o l m a d a n m ü sta k i l bır tem h a l i n e geld i ğ i n i görürüz. 1 898 'de yazd ığı « H a l u k'un Bayra m D ı nda a c ı m a ve me rha met teml ağır l ık kaza n ı r. Şa
I re bu d uyguyu a ş ılayan Haluk'tur. « Hayat» a d l ı ş ı ı r , Flkret' ln da ha son ra gel l şt lreeağl bazı düşünceler i i h tiva eder.
21
F i k ret h eya t l :1 I n s a n ı yo k ede b i l ece ğ i n e k a n i d i r. Henüz k ü ç ü k o l a n H a l u k ' u d ü ş ü n ü r. F i k ret. oğ l u n a ve rd iğ : a c i z
fe lsefe s i n d e n u t a n ır , o n u n bu g i b i ö ld ü rü c ü d üş ü n ce l ere
ka p ı ı ma m a s ı n ı i st e r. Bu ş i i re ba ka ra k d e n i i e b i l i r k i , F ik re!, Ô (�3ta büyüyen o ğ l u n a k u vvet l i b i r i n a n ç t e l k i n etm ek iç i n , Ha:uk'un Defteri 'nde ortaya koyacağ ı « i ra d e fe lsefes i » n i b e n i m s e m i şt i r.
8 ) K ızkardeşi : F i k ret ' i n şahsi duygu la rdan beşeri f i k i r l e re y ü k se l ! ş i n i n b a ş k a b i r ö rn e d i n i k ı z k a rd e ş i Sıd ıka Ha n ı m ' ı n ö l ü m ü üze r i n e yazd ı ğ ı « H e mş i re m i ç in» a d l ı ş i i rd e g ö r m e k m ü m k ü n d ü r. D a h a ö n c e yazd ığ ı « Sevg i f i H e m ş i re m c » ad l ı ı;> l i rde F i kret , kızka rd e ş i n e duyd u ğ u bCı yü k s e v g i y i d i le get i r m i ş t i .
9 ) Port r e l e r : R i.i b a b ' ı n d ikkat i ç e k i c i böl ü m ler inden
bi r i , F i k re t ' i n sevdi ğ i şa l r ler in maddi ve ma nevi po rtre!eri n i çizd i ğ i Ave n g - i Tesôvi r'd i r. F i k rel ' in sevd iğ i ş a : r lerden
Baudela i re ve Coppee ' n i n d e b u tarz ş i i r l e ri va rd ı r. Fik
re t ' ten önce Hômid, H oca Ta hs in Efe n d i . Namık K e m a l ve
Z iya Paşa h a k k ı n d a ş i i r l e r yaz m ı ş , Se l i m v e Fa t i h ' i n kabi r i e r i n i z iya ret ş i i r le r i n d e d e on l a r ı n m a nevi port re l e r i n i
clzm i şt i . F i k ret , R übab ' l Il « Es k i Şey l e r » böı ü m ü nde, « M u sset I c i n » cd l ı ş i i r i n d e bu Frans ız şa i r in i yüce l t i r, fekat o n u n fe rdi öze l l i k le r ine t e m a s et mez. Y i n e ayn ı yerde bu l u n a n « N i i a d 'a » a d l ı ş i i r i n d e E k re m ' i n o ğ l u n u t a s v i r e d e r.
ı� Sezm d a d a l g ı n b \ r a rk a d a ş ı n ı a n lat ı r. « Z e k ô » a d l ı m a n
zu mes i . a d ı n ı z i k re � m e d e n a l a y l ı ola ra k Rıza Tevf i k ' i tas
vir ede r. « T i msa l - i Ce h a let» ise Ah med M i d h at Efendi 'yle
a lay ed e n bir ş i i rd i r.
Ave n g - i Tesôvir bö l ü m ü n d e ye r alan şi i r ler ise « Fuz u li» , « Ce n a b» , « N edi m » , « Ü stad E k re m » , « N e f 'i» , « H ô
m i d » d i r.
22
1 0) Me rha met ş i i r l er i : F i k re t ' i n bu devrede yazd ı ğ ı
sosya l sayı l a b i l e c e k ş i i r le r , haya:a k6: ü m se r b i r göz :G bakt ı� ı m a n z u m e l e rd i r. O n u d a h a s o n ra sosy a l b i r t a v ı r o ' m a
ğa sev ked e n ô m i l l e r i n b a ş ı n d a , h e r şey i k a ra rı i ı k gören m i z a c ı g e l i r. Fa kat bu b i r d u y u ş tarz ıd ı r. F i k ret , Tür: ,C:J Ş!ir ler ç ı k t ı ğ ı z e m a n , M e h m e t E m : n Y u rd a !-: u l ' u t c �; d l r f eı ·
kat k o n d i s i n i k ü l t ü r l ü taba k a r,: n ş a i r i te l a k ki e : U ğ i n i d e
b e l i rt i r.
Fi k ret' i n S e rv c t - i F ü n 1J n d e v r i n d e yazd ı � ı sosycı l ko nu lu ş i i rl e r m e rh a m s t ş i i r l e ri d i r. Rea l i s t o lan S e rvet - i F ü n u n c u l a r, mese l a Ha l id Z i y a ve H ü s e y i n C a h i d , kCı e ü k h i
kôye l e ri n d e fa k i r v e o rta ha ! I i i n s a n : a r ı a n l a t m ı ş l a r d ı r.
F i k ret, bu t a rz ş i i r l e r i n i F ra n ço : s C o p pe e ' n i n tos : r i n de k a l a ra k yazm !ş � ı r. Coppee d e m �ı il z u m h i k ô ı:e l e r i n d e h a l k ta ba k a s ı n a m e n s u p i n s a n l a r ı n g Ü �l l Lı k h a y a l l a r ı :" (ı n ·
latm ışt ı r. 1 890 - 1 895 a ra s ı n d a Copp6e'den T ü r kçeve p e ;, co k pa rca terc ü m e ed i lm işt i r.
« H asta Coc u k » k o n u s u , m a n z u m h i k ô vc ş e k l i ve konuşma sen ta k s ı i l e C o p pe e ' d e n o e k « V a g o n d a » a d l ı ç i j · r inde Fi kret , t r e n d e rast l a d ı ğ ı vere m i i b i r 6 Ş I � 1 a :: IC1� l r. « Ra · maz a n Sad a k a s p) n ın ise f i k i r o l a ra k Copp6o ' n i n ({ S a d a
ka» a d l ı ş i i r i n d e n g e l m e s i m u h te m e l d i r. « Ve r i n Z a v G : I I � s " cı »
ş i i ri n i F i k ret , D a l ı k es i r ze l z e l e s i d o ! a y ı s ı y l a y a z a r . Şcı : r , b u rada z e l z e l e d e n h a ra p o ! m u ş b ı r :{öyü t a sv i r e d e re k . h a l
kı y a rd i m a ça ğ ı r ı r. Fi kret ' i n b a l ı k ç ı l a r h a k k ında i k i ş i i r i ı/ a r·
d ı r. Pierre Lot i ' n l n iz lan(�a Ba: !kç� ıcn a d l ı eser i Se yv e > i Fü n u n c u l a ra tes i r et m i ş ve ba l ı k ç ı : a ra gen iş tü i l g i uya n d ı rm ı şt ı r. H ü seyin Ca h id de Hı:;y�t-ı Hak i\ iY0 S a h :-ıe !or i 'nde
on l a rın hayat l a r ı n a d a i r b i r k a ç m e n su re yazm !ş ! ı r. Cop
pee'n in d e ba l ı kcı ! a r l a i l g i l i ş i i rler i vard ı r.
23
1 1 ) Vata nf ş i i r ler : 1897 Tü rk-Yu na n savaşı dOlayısıyle Fi kret de baz ı vata ni ş i i rler yazmışt ı r. F i k ret bu şi i r ler inde de Coppee'y l örne k a l ı r. Bu n la r «Aske r Geçerkem , «Ken'
a n ' ı n Gazasıı ve «K ı l ıç» a d l ı manzumeleri d i r.
1 2 ) D i ni konu l u şi i rler : Rübab-ı Şi kaste'de d i ni konulu b i rkac ş i i r vard ı r. «Sabah Ezan ındOll ş i i r inde F ikret eza n
ses i n in , kend i ka l binde değ i L . ta bi atta c ın layış ı n ı d ini b i r
şek i lde an la t ı r. A l lahü ekber ses i etrafta a k is ler yapa rken, şa i r tabiat ın ôdeta zi krettiğ in i za nneder. Ş i i rde ta biat d uygulu k ı l ı n m ışt ı r. «Ramazan» ş i i ri nde F i k ret. cocuk luğunda yaşad ığ ı bır duyg uyu tablo ha l i nd e tasv i r eder. Şi i r, d i n konusunu Iş lemekle be ra ber, ya pı ve tasavvu r ba k ım ı nda n ,
d l Çl e r ta b lo ş i i r lerden fa rksızd ır . «Saba h - ı Iyd» ş i i r inde bay
ram günü yaşa nan genel sev inç a n lat ı l m ı şt ı r. Fi kret. bayram sa bah ın ı n d i ni mônôsı üzeri nde hemen h iC d u rmaz.
F l k ret. bu ş i i r l e ri nde ne Icten yaşadığ ı bir din d uyg usunu ifade etmi� , ne de d l n l n sosya l ve metafizi k mônôla rı üzerI nde durm uştur.
F l k ret, b ır tar Ihten sonra d Ini duygu ların ı kaybetmiş, sadece gözle r ine h ita p eden ren k ve ı ş ıkta n Iba ret, boş b ir ma nza ra I l e k a rşı ka rşıya kalm ıştır. 1897 y ı l ında yay ın lan a n « ı nanmak ı h t ıyacı, ş i i r i Fl krel'te kl ru hi buhran ın 1 900' den önce başladığ ın ı gösterır. F lkret burada kendı ben ' ı n ı , duygu ve d ü ş ü nces i n i bır tablo veya sembol a rkasına g lzle meden kon uşur. Ş I I rde te krar la nan ke l ime ler ' boşlu k', 'ya ln ız l ık ' , ' karan l ı k', ' ı nanmak' şa l ri n IC inde b u l u n d u ğ u
ru h ha l i n i kuvvet le bel i rt ir. Din duygusunu kaybeden F ikret. yeryüzü i le gökyüzü nü, ka lp ve vIcda n lar ı 'boş' gör
mekte ve bu boşluk duygusu içinde kend isi n I 'ya ln ız' his
setmekted i r. Iclnde yaşan ı lan cı leml mô n cı l ı k ıla n Al lah 't ır. M isti kler varl ığ ı onun aydın latt ığ ı n ı söylerler. Dini mônôsı-
24
n ı kay beden ka i not ' kesafetten i b a ret bir madde Oleml' şe k l i ne g i rer . Insan d ü şüncesi h a k i kat in b ir ze rres i n i b i le g ö remez. Böy le bir d u rumda ' i n a n m a k ' ka ra n l ı k gecede
uzan a n ış ı k l ı büyü k bir yol g i b id i r. F i k ret. bu ş i i rinde büt ü n üy l e k u rtu l u ş yol u a raya n bır i n sa n ı n icine d ü ştüğ ü b ü y ü k ruh b u h ra n ı n ı Ifade eder.
1 900 - 1 908 y ı l l a r ı a ras ında yazd ığ ı ş i i rler : Fikret. bu d evrede yazd ı ğ ı ş i i r leri «Tari h - j Kadim» ha r iç , Rüncb-ı Ş l k este'n i n I I . Meş rut iye t'te n sonra k i ba s kıs ına
a l m ışt ı r. « Koca ma n Saate» ş i i r i , şa i ri n za m a n üzerinde
d ü ş ü n m es i ba k ı m ı n d a n ö n em l i d i r. Daha önce k i eser l e r i nd e d ış ô l e m i ( m e kô n ) . a n l ı k d u yg u l a rı veya sabit b i r ha · yat görüşü n ü a n lata n Fi k ret' l n za m a n ı veya hayatı a k ış h a l i n d e a n l atan ş i i r ler i yo kt u r. Büyüme kte olan H a l u k, Fikrel 'te b i r g e l ecek d u ygusu ve yaşa ma a rzusu uya n d ı rı r . « Koca m a n Saateıı ş i i r inde F i k ret, geçen za manı kuvvetle h i ssede r. Bu za m a n ızt ı ra p veric id i r. Saat i n sesi ona bir ö l ü n ü n ç ıkard ı ğ ı sesi hat ırl a t ı r. Haya tta tese l l i ve
rici bır tek an va rd ı r, o da k u rt u l u ş anı olan ö l ü m d ü r. Kötümser bir hava taşıma kla bera ber, seçt i ğ i saat s e m bo l ü . şa i re hayatı b i r a k ış ve geçiş ha l i nd e göster i r. « l z l e r» ş i i r i g itt i ğ i yolda ya l n ı z o ld uğ u n u h i sseden v e b u n d a n g u rur duyan b i r ada m ın ş i i r id i r. Bu dö n e m i n e n d i kkat i cek ic i ş i i r ieri n d e n biri « S is » t l r. Ah met H a md i Ta np ına r, «S is» ş i i r in i I I . A bd ü l ha m i d devri n i n rom a n ı o lara k görü r. «Sis» . Fikret ' in daha önce b i rcok örneğ i n i verd i ğ i se m bo l i k tab lo veya tasvir ş i i r l e ri n i n be l i r l i b i r m e kô n . za ma n ve sosya l hayata tatb i k i n den ibarett i r. B u rada yen i o l a n h itabet to
nu i le ıô net lemed i r. 1 900'd en s o n ra duyd u ğ u ya l n ız l ı k duyg u s u , Fi kret ' in kend is in i h e r şeyden kopmuş g i b i his setmesine sebep olm uşt u r. Koptuğu şeh ı r ve top l u m u . Fi k ret ,Sis»te açık seci k b i r tablo o lara k tasvi r eder. Şi i rin mu h-
tevasın ı , a) şehrin genel görü n ü ş ü n ü n b ı ra kt ı ğ ı to p l u iz le·
n lm, b) şeh r i vücuda get i ren çeş i t l i maddi va r l ı k ve onla· rın te msi l ett iğ i mono, c) şeh i rde yaşayan i n s a n l a r, on la·
rı n ahlôk ve dav ra n ış l a rı , çeş it l i z ü m re l e r ve t i p l e r o lmak
üzere üç k ı s m a ayırma k m ü m k ü n d ür.
«Sis» in güze l l i ğ i şa ir in tasv i r g ü cünden i l e ri g e l i r.
« S I 8 » te sadece d e v i r yo kt u r, d uyg u l a r ı n ı semboL . ima j V8
d i l m us i k i s iyle i fade etmes i n i b i l e n b i r şa i r, b i r sO :iatkCır
vard ı r. «Saba h O l ursa » , « S i s )ı te n b irka ç yı l son ra yaz ı l m ış·
tır. Fi k ral ' in i ç i nde, b üyüyen oğ lu i le beraber sosya l b i r
kurtu l u ş ümid in in uya ndığ ı n ı da gecter ir. F i k ret ku rtu l uşu
b i r sosya l tabakadan değ i L . i rade l i i n sa nda n b e k l e r. F ık ret. i i . Meşrutiyet'ten son ra yazd ı ğ ı (I Rü c w, d a bu f i k r i n i
d e ğ işt i recek , o rd uyu v e va tan ın seç k i n evlat la r ı n ı k u rta r ıc ı
o:a ra k yüce ltece kt i r. « S a b a h O l u rsa » n ı n e n d i k ka t i çe k ic i özel l i k l e ri n d e n b i r i , F i k ret ' i n « m e l ô l i ç inde cürüycnl) ken
d is i ve kend i nes l i i l e «bütün h ü v i yet ve uzviyet i i l e ôtiJ) olan oğ l u a ras ı nda k i fa rk ı be l i rtmes i d i r. « Maz i -At i ı) ş i i ri n d e Fi k ret. bu t e mi d a h a g e n i ş b i r ş e k i l d e t e k ra r e l e a l ı r. Burada a rt ı k k e n d isi ve oğ l u değ i L . g e n e l o l a r a !< maz i ve
ôt i ( g e l e c e k ) b a h i s ko n u s u d u r. Hayat d a i mı bir den işme
d i r. Bu y ı l l a rda yazı l m ı ş o lan «Ta r i h - i Kad im ) de F ikret.
maz iyi s i lmeğe ça l ış ı r . Edebiyat ımııda gen iş a k is l e r ve tep
k i ler uyand ı ra n bu ş i i r, F i k ret ' in g e l e neğe a it bütün k ıym et ve i n a n ç l a r I l e şuur l u ola ra k i lg i S i n i kest i ğ i n i göste r i r.
Ş i i r g e n e l o l a ra k bütü n i nsa n l ı k tari h i n i iç ine c l a b i lece k
b i r môno ta ş ıma k la beraber , F i k ret ' in bu ese ri n i yaza rken Osma nl ı ta ri h i i le I s l ôm iyet ' i gözönünde bu lundurdu-] u mu
h a k ka kt ı r. F i krel ' e g ö re tar ih , k a n l ı s a h n e l e rd e n , savaş la rd a n i b a retti r. Sava ş la r k a n l ı o l ma k l a beraber, ka h ra m a n
l ı k , şa n v e şeret le d o l u d u r. F i kret. Tü rk ler in büyü k değer verd i ğ i kahramanf ığ ı da k ü çümser. O , m u t l a k b i r ba rış ve
26
a d a l et I n h O k i m old u ğ u b i r d ü nyayı öz ler. Şa i r, özled i ö l d ü n y a d a k u l i l e T a n r ı 'y ı ayıra n b i r d i n de istemez. Şa i ri n Al lah k a r ş !s ı n d a m e n fi ve i n karc ı bir tav ı r a l m a s ı n ı n sebeb i , A l l a h ' ı n ya k la ş ı l m a z o luşu ve s u s u ş ud u r. Al lah 'a yü kselen bütün d u a l a r, fe rya t l a r, ş i kayet ler o n a g ö re hep ceva p s ız ka l m ışt ır. B u n d a n h a y rete d ü şen ş a i r, d i n k i ta p l a rı n a başv u r m u ş , f a k a t o n l a rd a n d a i k n a e d i c i bir ceva p a : a m a m ış
t ı r. F i k re t ' i n b u ş i i r ı ' d i n d a r b i r şa i r o l a n A k i f 'e çok ça rp
mış , bu m (j.:ıasebet le Fi kret ' ie A k i f a ra s ı n d a , i k i s i n i sevenler in d e k a t ı l d ı ğ ı , ş iddet l i b i r ka l e m m Cı na k a ş a s l o : m u şt u r. 31 M a rt 1 9 1 0 ' d a Tanin'de a ç ı k c a « i rf cı n ı m tebel i l - i tebaiyyet ettlı> d iye n Fi k re t , a s l ı n d a , bu t a r i h t e n cak ö n c e çevre s i nd en kopm u ş , o n a y a ba n c ı l a ş m ış b u l u n u y o rd u . O bu ru h h a l i i C i n d e 21 T e m m u z 1 905't8 v u k u a g e l e n E r m e n i s u i k a s t ı ! i e i l g i l i « B i r La hlO- i Tea h h u r » u yaz ma kta n çek i n m e m !şt i r. Bu s u i k a s t i l k bak ışta görü l d ü ğ Cı g i b i ı l . A!Jd ü � h o m i d re p m i a leyh ine bir h a reket d e ğ i l d i r. S u i k ast ı tert i p ! eyen E rm e n i kom ita c ı l a rı n ı n a s ı l gayesi padişa h ı ö!d li rd ü kten s o n r a , B o b ı o l i 'y i . G a lata köprüs ü n ü , T ü n e l ' i , Osm a n l ı Ba n ka s ı n ı , e l c i l i k l e r l e C e rc le d 'or ia n t ' ı ve b i rçok yerl i , yaba n c ı k u ru m l a rı havay a ucurm a k , büy ü k b ı r i h t i l a l ve
ka rış ı k l ı k cı k a ra ra k Avrupa devle t l e r l n i n f i i l i m ü d a h a l e s i n i sa q la m r:ı k ve D o ğ u A n a d o ! u 'da bi r E r m e n i d e v l e � i k u rm a k · t ı r. B ü y ü k b i r şa n s ese ri padişa h , cuma n a m a z ı n d a n s o n
ra şeyh O l i s l a m l a k o n u ş t u ğ u ic in ku rt u l m u ş, fa k a t S l.l j l�rıst 26 k i ş i n i n ö l m e s i n e . 58 kişI n i n de yara l a n m a sın::! se':ıe::ı olmuştur. F i k ret. bu ş i i rde. kimin ne ma ksot la haz ırl a d ı ğ ı
n ı b i l m ed i ğ i bu sui kastı :
Ey d a rbe- I m ü beccele. ey dOd- 1 m ü nta k ı m Att ın . . . Fa kat y a z ı k ki . yazıkla r ki v u rm a d ı n !
diye yücel t i r.
27
Bu şi i r I I . Meşrutiyet'ten ıson ra yayı n l a n m ıştır . Pi krefin sui kastın as i l gayes in i öğ rend i k ten son ra, bu ş i i ri
kitab ına a lması hayret ve ri c i d i r.
C - i i . Meşrutiyet'ten son ra ( 1 908 - 1 91 0) : 1 9 1 1 'de
yayın lan an Haluk'un Deft�ri 'nde yer a lan ş i i r ler i n bir k ısm ın ın a lt ında k i ta ri hten, ya z ı ld ı k l a rı kesin ta r i h bell id i r. Kita p kend i Ic inde «Ha l u k'un defter i» , « Haya ta ka rş ı beşer» , « Hita be ler» baş l ı k l ı üc bö l ü me ayrı ! m ı şl ı r. Her bö l ü m ü n sonunda şa ir ln ge leceğ e alt f i k i r leri n i n sembo l ü olan eat l a m a k üzere b u l u n a n bi r toh u m u n resmi va rd ı r. Haluk'un Defteri, b I rbirinden fa rk l ı , dağ ın ık ş i i rleri ih
tiva eden Rübab-ı Ş!keste'ye naza ran bir bü t ü n l ü k gösterir. B u ş ı ı rlere, gene l iğe yol gösterme f i k ri hô kimd i r. Fikret, oğ lu Ha lu k'u memle kette I n k ı lô p yapa c a k gençl i ğ i n
se m b o l ü olara k görü r. Kitabın anafl krl n l ortaya koya n ve
d iğer ş i i rie ri de aç ık lar m ah iyette olan « Ha l u k 'un Vedaı» ş ı ı rid l r. Baş lang ıcta şair oğ l u n u n g itti ğ I I skoçya I l e Istanbul 'u ka rşı laşt ı rı r. B u ı k ı mekôndan I stanbu l , i k l i m ve tablat ba kımında n üstünd ü r ama I S koçya medeniyet bakımından I lerld ı r. Fl k ret, daha önce de o� I u i le kendis in i mukayese etmIş, kend is In i köhne b u l mu şt u . Burada mu kayese memleket ve meden iyet p l a n ına a kta r ı l ı r . Bu m u kaye
se Fikret'1 Türkıye'n ın kaderI üzerınde d ü ş ü n d ü rü r. Fikret.
«cma r» sembolü vasıtasıyre Osmanl ı devret ı n ın m uhteşem mazlsinl canland ır ır. Yüzy ı l l a r boyu nca büyü m ü ş , fa kat şımdı çü rüye n dev letIn sembolü o l a n bu çınar, şairde derin bir ızt ı rap uyand ı rır.
Şair, oğ l u n u memle keti kurta ra c a k bir kah raman o l a ra k görür. Haluk Avrupa 'ya gidecek , orada hayat v e k uv
vetten ne bulursa hepsin i yurda geti recektir. F ikret, özElIl ik le bı lg ı ve i lme önem verir. z i ra Insan lara doğ ru yolu
28
göste rece k b i l g id i r ; b i l g i d ü nyayı ayd ın latan ış ıkt ır. Daha
sonra Fik ret, og l u n u n ka rş ı laşabi leceği g ü ç l ü k le ri a n la t ı r. i d e a l kol ayca ele g eçmez . idea l i l e gerçe k l e r a rasında b i r tezat vard ı r. Izt ıra p lara k a t l a n m a s ı n ı bi len ve idea l i n peşi
n i b ı r a k m aya n , e rgeç gayes i n e u l aşı r. F i k re t' in bu devre de u l aşt ı ğ ı en önem l i f ik i r l e rden b i r i bu d u r. i nsa n oğ l u v a r
o l d u ğ u n d a n ber i hep k a b a kuvvete başvu rmuştur. Ta b i at
ta o ld uğ u g i b i top l u m hayat ında d a kuvvet ha kimd i r. Fikrefe göre I n s a n a k l ı b u n u ka bu l ede mez, kuvvet hiçbir za man h a k ola maz.
Haluk'un Deft�ri 'nde yer a lan c,i ğer ş i i r lerde de bu f i kir ler değ i ş i k b i r şe k i lde te kra r l a n m ıştır. « H a l u k'un A m e n
tüsü » n de bu yeni i n s a n t ip i n i n i n a n d ı ğ ı kıymetler d üstu r h a l ine getir i l m işt i r. Bu ş i i rde ortaya ko nan fi k i r l e ri beş n o k
tada topl a m a k m ü m k ü n d ü r :
1 ) I nsa n ı n kend i kend isine, a k ı ı ve bi lg is ine I n a nması
2) Tera k k i fi kri
3) Ha kkın kuvvete galebe ça l acağ ı ina ncı
4) insan la r a ra s ında b ir l ik idea l i
5) V a r i ı kta yüce b i r ' kudret- i k ü l l iye' n i n mevcua ıy€.!t ine inanma.
Bu ş i l re d ü nyevi in a n çlar hakimd i r. F i k ret, ona 'A men
tü' adın ı verme k le, i ler i s ü rd Ü ğ Ü f ik i r lere kutsa l l ı k kaza n
d ı rma k iste r.
Hal uk'un Defteri 'n in dığer bö lümlerinde, Ha luk i l e doğ
rudan dOğ ruya i lg is i o l m aya n şi i rleri F ikret ' i n a n a f i k i r l e ri ne b a ğ l a m a k m ü m k ü n d ü r.
( H ayata Ka rşı Beşer» şi irinde hayat ı ıe kadın a ra s ı n ·
d a bir m ü nasebet ku ra n şa ir, esk i menfi tav r ı n ı deQlşt i rerek, hayatı yücelt ir. Bu f i k i r, «Ta r ih- i Kadim ' e lc:y l » ş i i
ri n d e gen iş leyecek, Fl kre t, yaşamayı b i r c ins d i n ha l i ne get i rece ktir.
Re ca izade Ekrcm'o i thaf eaiği « Resmin Karş ıs ında» baş l ı k l ı ş i i r in i Fi k ret, N i lat E k re m ' l ll ö l ü m ü üzer ine yazmışt ı r. Burada i nsan ıa kö inatta terked i i m i ş l i ğ i i l e T a n r ı f i kri aras ındak i tezat sanatkörone bir üs ;Opla be l i rt i l m işt i r.
Haluk'un Defteri 'nde Fikret, oğ lu i l o bera be r b ü t ü n Türk gene l i ğ i n i d üşünür v e m e m l e k e t i n o n l a r sayes inde i l c r l e'/eceğ ine i nan ı r. « Ferda» ş i i rinde o günün g e n e l e r i ri o
h i ta p ed i l i r. Mem leketto yeni b i r dev i r a e ı : m ı ş t ı r. Ya pı la n ' te ced d üt' ve ' i n k ı l ep ' gene l ik ie i n d i r. Gene le r i n e l i n d e geleceğ i y a ra tm a k iC in 'cen net kad a r güzel b i r vatarı ' v o (
dır a m a on u n varl ı ğ ı ş i m d i teh l i keded i r. Vata n ı koru mak g e n e l e ri n vazifes id i r. Ge lecek , ancak o n u yara:a :-ı ! a r i e i ! ) vard ı r. Gene l i ı< ş i m d i maziye n Ci s i l şüphe l i g öz l e r l e bak ı yo rsa , ge lece k d e ş i md i ki gen E l i kten h esa p soraCa k t i r.
Şa i r, g e n ç le re ic indo ya şad ı k ı a rı s osya l eovre i le caJ ; önemle be l i rt i r.
« Eli r K ız Mektebb> baş l ı k l ı ş i i rde Fik re!. maziye d c h :ı ö n c e k i ş i i r l e r i n d e n ç o k fark l ı b i r gözJe ba k a r. Sadece ' b u g ü n l e d ü n ka rdeş i i r ' demekle yet in mez, d ü n ü yüce l t i r v e
'Osma n l ı l ı k 'a evve lco ya ratıcı gücü veren ka n ı n b u g ü n de deva m ettiğ i n i söy l e r.
13 u rada d i k ka t i ce k ic l bir d iğer ö n e m l i ta raf, « i n a n mak i h t iya c ı » ş i i r l nde söyl ed i ğ i . v a r l ı ğ ı n boş l u ğ u f i kr i n i n tCi m am iy l e a ks i b i r görüşü m ü dafaa etmes id i r.
Haluk'un Defterl 'nde, Rübab-ı Şikesta şair in in r u h ho-
30
ii ve d ü nyaya ba k ı ş tarzı ta me m iyle d e ğ i ş m işt i r. Bunda Ha l u k ' u n ve i i . M eşrut iyet i l e T ü rk to p i u m u n d a görü len yen i l i k üm id i n in b ü y ük ro l ü v a rd ı r. B u y ı l l a rd a � i k re t , kendis i n i ezen ya l n ı z l ı k d uy g u s u n d a n ve « va r l ı ğ ı n d a r hendes e s i ıı nd e n kurtulmuş, top l u m u n en canl ı sosya ! ta ba k ası o l a n ge n ç l i k i l e bi rleşm iştir . B u d u r u m , F i k re t ' i n üs l O b u na da tes i r etmişt i r. Art ı k e S e r l er i n d e a c iz d e ğ i l , kuvvet h ô k : md i r. F i k ret. bu devirde l i r izm i bıra ka ra k b i r hat ip kesi l i r.
D - Son Y ı l l a r ( 1 9 1 2 - 1 91 5 ) : H a l u k ' u n Defte r i ' n d e 1908 M e ş r ut iyet' i n i a lkış:ayan ve g e l e c e ğ e ü m i t l e b a k a :ı Fi kret, h a sta l ı ğ ın ı n i ler l emes i ve çoğ u a r kada şla r ı o l o n itt i h a t v e Tera k k i pa rti s i m e n s u p ıar ın ın p rc n s i p ! e r i n e i h a n e t etmeleri üzeri ne y e n i d e n k ö t ü m s e r l i ğ e ka p ı i ı r. Şermin hariç , F i k ret' i n b u y ı l la rd a '(azd ı ğ ı şi i r ler b ü y ü k bi r ızt ı ra p, h i ddct ve acı a l ay i l e d o l u d u r. B u n l a r a ra s ı n d a « Doksan Beşe Doğ r wı i l e « Revze n - i M a h l u » şi i r ier i , i tt i h ad ve Tera k k i ' n i n M e c l i s - i M e busa n ' ı kapa t m a s ı üzer i n e ya z ı l m ışt ı r. B u n l a r b i r bakıma, F i kret ' i n g ü n l ü k o l ay l a ra yak ı n i l g i s i n i göste r i r. B u ş i i rler bas ında Fi k ret a l ey h i n d e yay ın y a p ı l m a s ı n a s e be p o l u r. [3u h ü c u m l a r F i k re t ' i seve n l er i h a re k e t B g e ç i r i r, be şta A h m et i h s a n o l m a k üzere Servct-i Fünun'da t o p l a n a n g e n e l e r, o n u n a h l ô k ve ka ra kte r i n i
öve r ler. B u n d a n d u y g u l a n a n Fi k ret, ayr ı o la ra k ba st ı rd ı ğ ı « R ü ba b ' ı n Ceva bı» n ı Servet-i Fü:ıun fik i r a i l es i ne ith a t eder.
F i k rat , « R ü ba b ' ı n Ceva bı» ş i i r inde t e k ra r Rübab-ı Şikeste dev r i n i n l i r i k HCld e s i n e kavuşu r. Fa kat bu, şa i r i n iç i nd e d a i m a u ğ u ıdayan a he n k duyg u s u i l e sosya l d uyg u l a r ı n b i r sentez i d i r. F i k re t ' i n b u ra d a k u l l a n d ığ ı ' r ü b a b ' sembol ü ke n
d i ' b e n ' i n i tems i l eder. F i k ret, ş i i rd e k e n d i s i n i sosya l b i r şair o l a ra k yücel t i r. F i k ret. es kiden bağ l ı b u l u n d u ğ u 'sa-
not sa nat le ind i r' prensi b i n i reddedere k . sosya l kon u l a ra
önem vermek gere kt i ğ i n i savunur. Sosyal ızt ı ra p lara karşı son d e rece d uya r l ı olduğ u n u da be l i rt i r. Bu l i r i k ş i i rde F i k ret ferdi d uya r l ı l ığ ı ve se m bo l ü ye niden bu l u r ve Rübab-ı Şikeste'de ki d uygu-sembol bütün l ü ğ ü n e tek ra r yer ver i r.
«Han- ı Ya ğ ma» a lay!a ortaya kon a n b ı r h iddet ve
ne fret i n I fadesid ir. Ş i i r ler inde genel l i k le eski ş i i rin monoton aheng i nde n uza k lamak isteyen F i k ret. bu rada tam
a ks i n e k las ik ş i i r in bütün ô h e n k vas ıta l a rı n ı k u l l a n a ra k.
i tti hat ve Tera k k i pa rtiSi n i yerd e n ye re vuru r.
Fi k rat' l n ö l ü m ü nden do kuz ay önce yazdı ğ ı i k i ş i i r, «Tari h - I Kad im'e Zey l » i l e «Sa ncak- ı Şe rif» ba ş l ı k l ı şi i r ier i
i fade ett ik leri hayat g örü şü ba kı m ın d a n öne m l id i r.
Akif ' ln F i I< ret' i 'za ngoç l u k' l a ith a m etmesi şa i ri eok k ızd ırmış ve bu iki şiir in yaz ı lmasına sebep olm uştu r.
cTa rlh- 1 Kad i m 'e Zey l » d e F ikret, ki ta ba dayanan d i ni inaneları redded er, b u na ka rş ı l ı k kutsa l l ı k d uygusuna ve
a h lô k a ya bancı o l mayan b ir nevi 'tabiat d i n i ' ne i n a nd ığ ın ı
be l i rt i r. Ş i i ri n g i r i ş i n d e Fi k ret, es k id en kend i s i n i n de d i n i b ü t ü n b i r Müs lüman o l du ğ u n u , d i n i n bütü n i cap lar ın ı ye rine g e t i rd i ğ i n i be l i rt t i kten son ra, bir dev rede bu d uyguyu kaybett iğ i n i söy le r . Fikret, k i ta ba daya nan d i n i e ri i n kôr eder ama yine de b ır Ina ncı va rd ı r. Bu da var l ı ğ ı sev m e k ve o n o tapma ktı r. F i k re!' ln tabiat ı kutsa l l a şt ı ron bu d i n görüşünü ta mam lyle 'maddeci ' o la ra k n i te l e n d i r m e k doğ r u değ i ld i r. D i k kat i cekıcı nokta , b u in kô r ına rağ men, F i k re! ' i n a h lô ki ve m a n evi k ıymetlere mut l a k şe k i lde i n a n
masıd ı r.
Tam adı « Fetôvô-yı Şe rlfe'den Sonra Sancak- ı Şerif
H uz u ru n d a » baş l ı k l ı manzumede ise, i . Dü nya savaşında Sa nca k - ı Şerif cıka rı l masına karş ı c ıkar ve saf bır mücahidin savaşa nası l göz ü ka pa l ı atı l d ı ğ ı n ı d i le geti ri r. Fi krefe göre onu böyle i n a n c l ı yapan e n önem l i sebep lerden b i ri bôt ı l inanc ıd ı r.
Fi k ret' i n hayatının son yı l larında hece veznl i l e ve sad e b i r d i l le cocu k l a r ic i n yazd ığ ı m a nı.u melerden i b a ret o l a n Şermin, şa ir in özled i ğ i ye ni i nsan t ip i i l e ya k ından i l g i l i d i r. Şermin, d i l , vez i n ve şe k i l ba k ı m ı n d a n Haluk'un Defteri 'nden fa rk l ı ol m a k l a bera ber fi k i r i t ibariy le orada gel iştiri l e n ye ni i n sa n t i p i n i n coc u k terb iyes i n e ta tb i k edilen b i r şe k l i n d e n i ba rett i r.
Y e n i i nsan ti p i n i n ye n i b i r terb iye metod u y l e yetişt i r i l e b i leceğ i n e i n a n a n F i k ret. Yen i M e ktep adl ı b ir okul k u rm a k iste m i ş , bu idea l i n i g e rcekleşt i re m ey i n ce, fi k i r leri n d e n baz ı l a r ı n ı G a l atasa ray S u l t a nıs i ' n d e tatb i ke ca l ışmışt ı r.
Bu yeni insan t ip i , i rade l i , şahsiyet i n i n bütün m e l e k e l e r i n i g e l işti re n , hayatta fayda l ı ve pra t i k şey l e re ö n e m veren Amer ika l ı i n s a n t i p i d i r. Ye n i M e kte p ' i n p rog ra m ı n d a s ı k s ı k tekra rl a n a n kel i m e «amelı» k e l i mesid i r.
Y e n i M e kte p ' i n gayesi coc u ğ u n h af ıza s ı n ı g e l işt i rmek d eğ i l , p rat i k hayata hazır lama ktır. Ang l o-Sa kson m e m l e ket l e r i n d e o ld u ğ u g i b i b u o k u l d a d a s p o ra ve e l i ş i n e , m ücerret b i l g i d e n daha cok önem veri l i r. Yeni M e ktep i l i m adam ı d eğ i L . iş adam ı yet i şt i rm e k isted i ğ i i c i n coc u ğ a v ü c u d u n u ve e l i n i k u l l a n mayı öğ ret i r. Şermin'd e k i ş i i rl e rd e n b i rcoğ u n a bu d üş ü nceler hô k i m d i r.
Şermin'deki i l k ş i i rde Y e n i M e ktep' i n terbiye u m d e l e r inden b i r i s i n i b u l u ruz k i , o d a k ü c ü k l e re b i l g iy i oyu n v a -
33
s ıtas ıy le öğ retmekti r. Coc u klara prat i k te rbiye vermeni n yol l a rı ndan b i ri on l a ra ô l et leri k u l l a n m a s ı n ı , bizzat k u l l and ı ra ra k öğ retm e kt i r. « M a ra n goz» şi i ri m a ra n gozl u k yapan b i r öğ re n c i n i n ağzında n söyl e n m işt i r.
Fi kret, b i rçok ş i i ri n d e çal ışa n i nsa n ın üstü n l ü ğ ü fik· ri n i aş ı la r. Esk i oku l i l e yeni oku l u karş ı l aşt ırd ı ğ ı « H a s bıh a l » ad l ı ş i i rde de, ye n i te rbiye n i n esası o l a n e l ve k o l u n ça l ıştı r ı l m a s ı f i k ri va rd ı r.
Yeni terbiye n i n başka b i r p re n s i b i , çoc u ğ u g e rçe k hayatın i ç i n e soka ra k d i k kat in i Insa n , eşya ve ô let üzeri ne çev i rmekti r. « K ır ık At » ş i i ri n d e F ikret, çocuğu kendi a ı ô ı·wl a rı vas ıta s ıy le gerçe k b i r hayat sahnes i iç ine sokar ve ona ça l ışa n i n sa n ı , ô leti ve ça l ış m a n ı n önemi n i a n l a t ı r.
«Şerm i n ' i n E l i fbas ı » , « Kema n » , eğ l e n d i re re k öğ retme k f i k ri n e göre yazı l m ı ş ş i i rlerd i r.
F i k rel ' i n üzeri nde d u rd u ğ u f i k i rlerd e n b i ri çocu ğ u korkutm a m a k , korkutucu şeyler in a s ı l ve esa s ı n ı öğ retm e k s u retiyle çocuğu korku d a n k u rta rma ktır . « U m a c ı » m a nzumesi n i n a rkasında bu f i k i r va rd ı r. Ağ a beyisi b i r gün Şerm i n 'e b i r kutu hediye eder. M a n d a l ı oynat ınca kutu çocuğ u n e l i nden fırl a r. Iç inden çıkan kork u n ç şey Şe rm i n ' i son d e rece korkutu r. B u n u n üzerıne ağabeyisi u m a cıy ı a l ı r ve
ona korkt u ğ u şey i n bir avuç yü n, biraz kôğıt ve b i raz tel o l d u ğ u n u göste rir . Bu s u retle ağabeyısı Şerm i n 'e prat i k o lara k , kork u l a n şeyler in as l ında böy le basit oyu n veya oyu n ca k l a rd a n i b a ret old u ğ u n u Ispat ed er :
Ne cad ı , ne dev, n e şeyta n, Cünkü . . . çün kü hepsi ya l a n !
B u fi k ri n kökü «Tari h - i K a d i m ' e Zey l » e ka d a r g ider . Fi k ret. orada da i n sa n l a ra çoc u k ke n te l k i n ed i l e n şeyl er in boş old u ğ u n u söylüyord u.
34
« Eza n » ş i i ri nde F i k ret. çoc u ğ a zorla , dayak ata ra k d i nı terbiye v�rm e n i n y a n l ı ş l ığı üzeri nde d u ru r.
Şermin'de yer a l a n bazı ş i i rl e r a i l e fertler i ve a r ka d aşl a r a rasında sev g i f i k r i n i uya n d ırma maksad ı n ı g ü der. « Ö kSÜZ» ve « Me l ek' i n Kuzus u » n da me rhamet d uygusu iş lenm i şt i r.
Ta biata tapa n Fi k ret. Şermin'd e k i ş i i r l e r i n b üyü k b i r k ıs m ı n ı coc u kta tab iata ka rş ı a l ô ka , sev g i ve m e ra k uya nd ı rma k a rzusuyle yaz m ışt ır . Bu ş i i rleri n çoğ u nd a F ik ret. Rübab-ı Şikeste'de ve d iğer baz ı ş i i r ler inde o l d u ğ u g i b i , t a b i atı teş h i s sa n atı vas ıtasıy le ca n l a nd ı rır. B u oyu n ş i i r ler in başl ı k l a r ında b i l e görü l ü r : Ba h a r Ka lfa , Yaz N i n e , H a z a n Teyze, K ış Ba ba . . . G üze l b i r bestesi d e o l a n « Pa pa tym> ş i i r i nde tab iat ın g ü ze l l i ğ i te l k i n ed i l m eğe ça l ışı l ı r . «Ağ ustos Böceğ i i l e Ka rınca » ma nzu mesi La Fonta i n e'den a l ı n m ad ı r.
« Kö r i l e Köt ü rü m » daya n ışma n ın fayd a s ı n ı, « i k i YolCU» az ta ma h ı n çok ziya n verd i ğ i n i , «Ve l i Ba b a » d ışta n kaba so ba görünen i nsan l a r ı n d a iy i b i r ka l be sa h ip o l a b i l e ce k l e r i n i öğ ret i r. Bu son u n cu ş i i rd e Fi k ret, d id a kti k gayeyi aşa n h aki k i b ir sa nat ka b i l iyet i n i d e göste r i r. Ve l i Ba ba'n ı n portres i n i çizen m ıs ra l a r, h e m d i l i k u l l a n ış, h e m tasvi r ba k ı m ı n d a n Fi k ret ' i n en güze l ş i i r pa rça l a rında k i usta l ığ ı n d a m gasın ı ta ş ı r.
Fi k ret . Şerm in'de yer a l a n bu manzu meler i çocu k lar içi n yaz m a k l a beraber, b i rçokl a r ı n ı n yaptığ ı gi b i . g e l iş i g ü ze l h a re ket etme m iş, o n l a r l a çoc u ğ a bazı değer v e f i k i r le ri aş ı l a ma gayesi n i gütm üş, b u n d a n da önem l is i . o n l a r ın d i l , şe k i l ve tasv i r ba kımınd a n güze l o l m a l a rı n a d i kkat etm işt i r . Fi k ret' i n eli nde hece vez n i ve Tü rkçe olg u n b i r va sıta hal ine gelm işt i r.
35
36
M E T i N L E R
SAHAiF-i HAVATIM DAN
Bunu ş i ' r im de söy lüyor be lk i : Ben ha kıkatten i ht i raz ederi m ; Asümôn füshat- ı kebOduy le ,
Deniz emvôc- ı pür-sü rOduyle, Gece esrôr- ı bl-h udOduy le Beni te rhlb eder; o füshatten Sı k ı ı ı r san k i ruh - ı pür-hazeri m Sank i her da lga b i r l i sa n la bana Haykır ı r nôş inıde b i r mônô. Sa nki ley l in z ı lô l - ı hômOşu Ca n lan ı r pış- i i rt iôb ımda . . . N e m ü kedder mizôc-ı ahvel ki En m ü levve n dem-i şebôb ı mda
Görere k boş hayat- ı pür-cOşu Ben i gaf i l yaşatt ı h i l katten . Tuttu ôvô re her saadetten .
Şu hazın fıtrat- ı garibemle Ben o seyya ha benze rim k i mehib Çölde şemsin şua-ı sOzôn l Ya kara k göz ler inde e lvôn ı , Görmez a rt ı k selômet i m ka n ı ; O za man her ya nında b i r boş luk Duyarak , b ir eda-yı matemle
-Dest - i l e rzô n ı pış- i çeşmimdeOtu ru p nım-mürde v ü z in de Bi r tece l liye m u ntaz ı r, d ü şün ü r; B u tece l l i . ki mevt-i h Ô i l d i r, O n a b i r ş i ' r iç inde s a rhoşl u k Ve rere k , n eşve-i ü m id i l e pür B i r c i h a n gösteri r ki muğfe l d i r . . .
A h ey gaflet. ey serô b- ı nasıb, Se n i m ü m k ü n m ü et memek ta k i b !
Rübab-ı Şikeste. s . 57 - 58
37
LA DANSE SERPENTI NE
M a h m u r u müzeh her, m üte levvi n , m ütenevv i r, B i r fecr- i ba h a ri g i b i zu lmet ler i c i n d e n Reyya n - ı tebess ü m doğ uyor; ş i m d i m u ayye n B i r şe k l - i sa h a bıde mele k ler g i bi W i r
Derken mütegayyır,
Bin h ey'ete b i rden g i riyor, berk-ı h ı rô m ı Hatf ey l iyor enzôr- ı hevesdar- ı g a rô m ı .
S a n 'at sar ı , mor. pen be. yeş i l , k ı rmızı , m ô i E l v ô n - ı z iya iyyeye b i r k u d ret- i ceve l ô n B a h ş eyleye re k ; h e p s i perl ler g i b i m a hfi M a h fi ve s ü k Cı n e t l i a d ı m l a rl a ş ita ba n ,
Etraf ın ı b i rden sa rıyor la r; o , semôi Bir t O d e - i ezhôr- ı m u h ayyel gibi l e rzôn, Le rzô n ü pe rışa n dön üyor . . . B i r şeb - i safı Tenvır ed iyor s a n k i bir ôvize- i ra ksa n .
Bazen sönece k m iş, bitece k m iş g i bi nô-côr, Meyya l - i tefe k k ü r, m ü teredd id , s ü z ü l ü rken Bir da rbe-i şe hba l i le b i r h a m lede, b irden Tecdid - i h ayat ey leyerek, a ş k - ı tüs O n kô r
Şe k l i nd e bedıd a r
B i n ş i ' r i l e tehzız e d iyor k a l b ü hayô l i H e r c i l ve- i nazendes i , h e r c ü n büş- i bô ı i .
38
Bazen koca man bir kelebe kt i r ki m ü zeh h e b
Pe rvaz-ı ha m Oşa nes i b ir l i kte s ü rü k l e r
Enzar- ı temaşan ız ı ; bazen de muta rra Bir za n bağa benzer k i değ i l d i r m utasavver
B i r mis l in i görmek şu ta biatta, m ü kev keb Tira j e-n üma . . . Hem bu g üzel l i k le be ra ber
Y a p ra k l a r ı n ı n lerzi ş- i mest inde h ü veyda
B i r çe h re- i p ü r-va'd- ı e m e l , ce h re- i d i l ber.
Ey s i h r- i naza r-pe rver- I san 'at, m ütenevv i r
B i r fec.r- i ba h a r! g i b i zul metler iC i nde n
Doğd u n , y ine zu l m etle re dönd ü n , ebediyye n
F i k r i m d e seher- hız o laca kt ır s a n a dair
Bir ley l - i serô i r;
Bir ley le- i serô i r ki bütün ş O h u m ü l evven
G ü l l er le , g ü n eşle r l e , emel /er le m üzeyyen ! . .
Rübab-ı Şikeste , s . 1 63-165,
39
EV V AR-I NAGAMKAR
Ça l , ben d e o l u p şev k i l e a h e n g i n e peyrev, Di l lerdeki sevd o l ar ı cOşôn ed e l i m . Ca l ! Ca l d ı kea doğar gön l ü m e eş'ar- ı nev-ô -nev; Her n a ğ mene bir ş i ' r i m i ku rba n ede l i m , ca l ! Ca l , ô l em- I e rvô h ı da ra ksan edel i m , ca l !
i l ô n ediyor aş k ı n ı h e r n a ğ m e sesi nde, Glryôn ol uyor savt-ı h azin i n d e m u h a b bet; Ervôh kanat la n m ış u e a r piş ü pes inde ; � a h ş etmede ô h e n g l n e b i r neş'e l i rl k kat G Oyô o kanat lard a n uçan nefh a - i cennet .
Ey g ı bta - I nô h ld , k i zir ü be m m - i sazı m Ef lôk i de, eerô m ı da i n letse revô d ı r; Ey reş k - i m e l ô i k, n a g o m - ı ru h - n evôz ı n Ce n n etl e re, h O rHere c a n - b a h ş - ı safôd ı r . . . Ba k ağ lıyorum, g i ryeme bin h a n d e fedôdır !
Zapt eyleye b i lsen m i göz ü m eşk- I revôn ı? Tit rer, bu n evô g O ş u m a geld i kce, sebôtım ; Ey yô r- ı n a g a m k ô r, s a k ı n kesme nevôn ı : Vur, kopsa da m ızra bı n i le tôr-ı h ayatım; CaL . ş imdi , şu on olsa d a ô n - ı sekerôt ı m !
B i r yara l ı kuş ç ırp ı n ıyor sa n k i te l i nde, C ı k m a kta bu ôvôz o g o ri b i n e iğerinden ; U d u n m u h ü n e r, yo ksa o cô n ô n ı n e l i nd e
40
B i r feyz m i va r k im d a h a mu'c iz hüner inden? . .
B i l l a h , o e l d i r kopa ra n ru h u ye r inden.
Ca L . ben de olup « a h ! » l a rla sa na dem -saz, cak ey lemede sıne- i aşk ı eme l im , ça l !
Tes i r - i ta ra blo edere k kol kola pervaz
Ta a rş- ı i ı ahıye kadar yü kse le l im , ça l ! Ca l sevd iceğ im , ç a l meleğ im. ç a l güze l im . . . ça i !
Rübab-ı Şikeste. s . 425-427
41
GAvvA-v l VÜCUD
Baz ı , k ı r l a rda gezerken görü l ü r nefret l e : B i r çukur yerde bi ri kmiş mütekedd i r b i r s u , Soluca n la rıo, sü l ü k ler le , y ı l an l a r ıo do lu .
Adac ık lar g ib i sath ında yüzen ebr- i heva m, Saz lar ın z ı l l - ı kes if inde o bi-had , bi- nam Kaynaşa n mahşer- i münt in , ac ı b i r haşyet le
Titret ir kalb i . fa kat kurtu la maz göz leri n i z Nazar etmekten o mi r'at- ı sem-a lOda y ine , S iz i b i r caz ibe a lmış g ib id i r pençes ine .
ROhunuzdan ne kadar ge lse n ida-y ı nefret Orada n ayrı lamaz d i kkat in iz b i r müddet. Oradan dönmeğe kuvvet bu lamaz göz leri n iz . . .
i şte gayyô-yı vücud, Işte o zulmet . o bata k ; Beşerin işte, pü r-ümid ü heves, kıvranara k Ka'r- ı nar ında ş inah ettiğ i g i rdab- ı ü m ı !
ROh - 1 sôf ı şe b- i a 'môk ına ett i kçe nüzO I Cırpın ı r gayz ü nefretle ; fa kat bi-ôram Edecekti r bu nüzO l ünde ebed ler le deva m .
Rübab-ı Şiheste , s . 99-1 00
42
NAoiM-i HAYAT
Makh u r- ı nedômet, n azarım yer lere ma'tOf , Pirô m e n - i azm i m d e hayô lat-ı şe h per;
Mônô l ı tebessü m lere ma ruz ve mükedde r, M ô n ô l ı s u ô lôt i l e he r hatvede mevkuf; Avô re, d o l a şm aktayım eb'ôd - ı hayatı .
Yı l l a rca t aharri de r- i mesdu d - ı ne côtı, Y ı l l a rca metô ible masô ible döğüşmek, Gezme k bu dike n l i kte g i rô n -bô r- ı sefô let,
MesmO m , a cı bir zeh r i l e mesmOm . . . N i h a yet
B i r g ü l kopa rıp koklamadan top rağa dü şmek!
Ben böyle mi s a ndım se n i , ey ömr- i gam-ô I O d ? Bir te l hı- j nefret le gönül , nôd im- i bı- su d ,
Takdis ediyor sôye - i kahrı nda m emôtı !
Rübab-ı Şikeste. s. 189-190
43
N E ISTERiM?
Môi b ı r g ö l , ya n ında b i r meşcer; Meşce r i n sina- i s ü k O n u nd a
M ü ntes i r lIti ma '- 1 s ô f - ı ka mer; Son ra b i rçok men ôzı r- ı hoş-ter, H i l kat in subh- ı pü r-fü s O n u n d a
Hô ke revna k veren güze l l i k ler : O peri /er le kokla şa n ezhar, O ceme nlarda oyna şa n e rvôh , O m ü levven s ü rOd-1 ş A h - ı bahar,
O m uatta r müşafahat-ı riya h . . .
B u n la rı n ortasında b ı r lône,
BI - h azer bır hayat- I m ü rgane.
M ütecerrld bütün a lôy ıkd a n ; M ütebôld bütün ha kayı kta n ; Öyle bi-gaye, bi-se her, bi- hôb, Dô i ma ay n ı iItlzôz- 1 şebab; Hep o ôsQde- rO h saatler. O ser-ôzôde m a h rem iyet ler; Heps i n i n zI rves inde bir kü me dOd, Son ra bitmez b i r ôsümôn- ı kebOd . . .
Rübab-ı Şikeste. s. 193-194
44
ÖMR-i MUHAYYEL
B i r öm r- i m u h ayye l . . . H a n i g ü l bü n le r iC inde
B i r k u şcağ ız ı n ö m r- i ba h a rıs i kada r hoş;
Bi r öm r- i m u h a yye l . . . Hani g ö l l e rde, yeş i l , boş
Gö l le rd e , o safiyet-i vecd -ave r i ç i n d e B i r d a l ga c ığ ın ö m rü kada r zô i l ü m uğ fe l
B i r öm r-i m u hayye l !
Ya l n ız i k i m iz , b i r d e o : Ma'bude- i ş i ' ri m ; Ya l n ız i k i m iz , b i r d e o n u n z ı l l - I ce n ô h ı ; H ô kıl e re ba h ş ey leye re k h ô k - i s i ya h ı D O şu n da beyaz b i r b u l u t u n g ö k l e re ô z i m .
Her s a h n - ı ha kıkatte n uza k , h e r kese meçh O I ; B i r safvet- i m a s u m e n i n ô g u ş - ı ter i n d e , Bi r l e y l e - i a ş k ın m ütee n nı s e h e r i n d e Ya l n ız i k i miz sayd - ı h aya lôt i l e m eşg u l .
Savt ı n d a k i eş'o r- ı p ü r- ô h e n k i l e m ô l i ,
Ş i ' ri m d e k i e l h ô n - ı m u h a bbet l e n a g a m -saz ,
Ah ist iyo ru m , g ö k l e re ô m a d e - i pe rvôz
B i r l ô ne - i ôvô rede b i r öm r- i m u hayye l . . .
Bi r ö m r- i hayal i . . . Han i g ü l b ü n le r i c i n d e
B i r kuşcağız ın ö m r- i ba h a rıs i kad a r hoş ;
B i r ö m r- i h ayô li . . . H a n i göl l e rd e . yeşi L . boş
G ö l l e rd e . o sôf iyet- i vecd -ôver i ç i nde B i r d a l g a c ı ğ ı n öm rü kad a r zô i l ü m uğ fe l
B i r öm r- i h a ya li ! Rü bab-ı Şikeste, s . 1 42-1 43
45
BiR M ERSivE
Hepsi , e n bi-vefa eme l l e rd e n En sa m i m i tahayyü lôta kad a r, Hepsi k a l b imde ş i md i bir medfe n , B ir pen ô h - ı s ü k O n ü h a s ret a ra r .
Hep o ma 'şu k a l a r türa b o l d u ; G e n ç l i ğ i n ravza- i haya l i nd e n Pür-heves top l a m ışt ı m o n l a rı ben ; O g ü l ista n bütü n sera b o l d u .
Heps i n i n cô n işin - i h i cra n ı Şimd i b i r tOde zu l met-i ma kber;
Ah olayd ı yaşatma k im kô n ı Geçen i k ba l - i ömrü . . . Yok, m uğ ber ,
Ben o rü 'yô 'yı şevke m a ğ be rr i m : istemem, g ü lm esin o çeh re b a n a , M üteverr im l i ka-yı Istl hza,
O n u görd ü kçe a rt ıyor keder i m .
Onda b i r şive - I ta ha k k ü m va r: «Sen , d iyor, sen be n i m esiri m s i n ;
«Yaş ıyors u n ben i m le , benden umar « N efh a - i i n bisat ı h e r nefes in . . . ll
H e r nefes, böy le h e r nefes- I dOçarım Bu m u h a k k a r sadô-yı maziden . . .
Va r h ayat ımda b i r tasa rruf eden. Var k i ben pe n çes i nd e m uzta rrım ,
46
Han i ôgCış- 1 it i mad ı mda Üc g ü n evvel g ü len ümid- i latif? O da mahv o ldu ; ş imdi yôd ımda Ka lan efsürde b i r sehab- ı kesit.
işte en sonra sen de eks i ld i n , Sen de g i tt in ; sen in de a rkandan Ağ lad ım , ağ lad ı m ; fa kat insan Ağ la ma kta n da korkuyor . . . M isk i n !
Ah , se n , sen k i zır- i bô l inde B i r yeş i l köy hayat ı sak lard ın ; Ş i ' r im in nuhbe - i meô l i nde Sen , bütün sa fvet in l e sen va rd ın .
Ne se r-ôzôde ömr- i sofiyd i Gecece k gö lges inde cam l a rı n ı n ; Sende ka l m ışt ı mün fa i l , k ı rg ı n ,
Muzto r ip gön l ü m ü n son ümmid i .
Rübab-ı Şikeste, s. 199-201
41
SEN OLMASAN
Sen ol masan . . . Sen i b i r l a hza görmesem ya h u d Bi l i r m i s i n ne o l u r?
Sema. g ü neş ebed iyyen k a pansa. be l k i vücud B u ley l - i serd i l e b i r ça re- i teen n ü s a ra r.
Ve bu l u r; Fa kat o zu l mete m ü m kü n m ü d ü r a l ıştırma k Bütü n g ü neşle. se m a l a r l a bes lenen r u h u .
Bu ru h - ı mecru h u ? . .
Sen o l masan . . . Se n i b u l m a k haya l i o lsa m u h a l . Yaşar mıyı m dersin ?
Söner üfO l ü ne b i r la hza ka i l ol sa haya l ; Sağ u r. d o n a r. k ır ı l ı r senden a yrı l ı nca nazer:
Ne hazin G e l i r hayat o za man h e m v ü c u d a . hem ru ha ! Yaşa r m ıyız sen i kaybetse k a h be n . ka l b i m .
B u k a l b - i m uztari b im? . .
S e n o l m a s a n . . . Bu sa m i m i b i r i t i raf işte Sen o lmasan yaşa m a m :
Sen i n l e ra bıta m ız h o ş b ir it i ıat işte; Fa kat b u ra bıta h a l i mi ru h u ezm e kte n ? . .
Akşam G u ru ba k a rş ı d ü ş ü n d ü m s ü k u n iç inde bu n u : Fe na d eğ i l sev i şip a ğ l a m a k . fa kat heyhat.
B ü kaya değse hayat ! . . Rübab-ı Şikeste . s . 138-139
48
BiRliKTE
Birl i kte aç ı lm ış i k i zanbak g i b i hem-ser, Bi r l i kte geçi rd i k bütün eyyam - ı şebab ı ; B i r l i kte, ne ya pt ıksa şu i nsan l ı ğa benzer, B i r l i kte , ne görd ü kse m u kass i vü m ü nevver . . .
B i r hat ı ra yoktu r o g üzel g ü n le re şa h id , B i r hat ı ra yoktu r k i bug ü n mevc- i sahabi Arz eylemesin ruhuma her an mütebôid B i r lemha ki ya l n ız sa na, ya l n ız sana a id .
B i r l i kte o lu rsa k yine b i r pa rça gü l ümser Ö m rün , şu geçen ömrümün i kba l - i ha rab ı ; Tez kır i l e maziyi , -gel ey hem-dem- i d i l ber !Bi rl i kte okurduk, y ine b i rl i kte, beraber
Hatm ey leye l im , ge l , şu gam -a ıade k i tab ı !
Rübab-ı ŞUıeste, s. 140- 1 4 1
49
MAi DENiz
Sôf ü rô kid . . . Ha n i a kşa m k i tagayy ü r, heyecan? Bir çocu k rOhu kadar p ü r-n isyô n ,
Bi r cocu k rOhu kada r ş i m d i m ü n evver, lekesiz Uyuyor môi den iz.
Ben b ü t ü n b i r gecelik c Oşiş- i ahzô n ı m l a , O hayô lôt- ı perişeı n ı m l a
M üteşe k k i . lô im, Ka rşıda n safvet-i mahm O ru n u sevr etmedeyim . . .
Yok, b u l a ndırmasın ô l ude-i zul met b u nazar Ruh-ı ma sum u n u , ey môi deniz;
Ah , lôk in ne za rar; Ben bu gözlerl e m ü kedder, ôciz,
Sa n a ba ktıkca tese l l i bu l u ru m : Môi bi r göz ele m - i kalb ime ağ la r san ırım . . .
Rübab-ı Şikeste, s, 204-205
50
YAGMUR
Küçü k, m u tta r id, m u hter iz d a rbe l e r Ka fesl e rde, ca m l a rd a p ü r- iht izöz O l u r dem - be-dem nevha-ger, nağ m e - sôz Kafeslerde, c a m l a rd a p ü r- i ht izaz K ü ç ü k, m utta r id , m u hte riz da rbe l e r . . .
Soka k l a rd a sey löbeler ağ l a ş ı r, U f u k ya k laş ı r, y a k l a ş ı r, y a k l a ş ı r; B u l ut l a r ka ra rd ı kça ze rrata b i r Ağ ır, m u htazır d a l ga l a n ma k g e l i r;
Bü rü r b i r soğ u k gölge etra fı he p,
N ü maya n o l u r g ü nd üzün n ısf-ı şeb.
Söner ş i m d i , ma nzO r o l u rken dem in Hey D ıasl ka rş ımda b i r a lemi n .
Açı l maz ne b i r y ü z , n e b i r pence re; Ba k ı l d ı kça vahşet çöker yerle re .
Geçe r boş soka kta n, haya let g i bi , Şitaban ü p O şide-ser b i r sa bi;
O dem ley l - i yad ırnda, so lg un tebô h S ü rü r b i r kad ı n b i r rid ô -y ı s iyah .
Saça k l a rda kuş la r -hazınd i r bu p e kSusa rla r, uza kta n u l u r b i r köpek.
51
Öter g u ş - ı ru h u md a boş b i r e nln . Boğ u k bi r tezôd - ı s ü k u n ü ta nın :
K ü ç ü k . pü r-heves. gevherın katre l er Soka k l a rd a . d a m l a rda pür- i htizôz
O l u r m u ttası l nevha-ger. n a ğ m e-sôz Soka k l a rd a . d a m l a rda pür- ih tizôz K ü ç ü k. pü r-heves. gevherın katre ler . . .
Riiba b-ı Şikeste . s. 1 07-109
52
HANDE-i BOM
M üte hô l i k , s o m u t bir m o h şe r . . . N ôz i l o l m u ş edım-i a rza k a m e r; Topl a nıp seyr i ç i n b ü t ü n ki şve r,
Ed iyorla r büyük küçük , m e b h Gt, Karşıda n i h t izaz i ç i nde sü kOt. G ü n d üzü n böyle z u l m et- i yelda, Sonra topra kta môh-ı a rş-ôrô , B ü t ü n ezh ô na b i r kesel veriyor; H e psi pa rma k larıy le göster iyor B u yata n k i t le- i m ü nevve reyi , K u m l a r üstünde mevc u ra n d e rey i . Ki o n u n h O n - 1 şu ' le-perver id i r ; « Ha n g i seh har m u ' c i z i n b u füs O n ? « Ha n g i Hô rut o l u p o cibe- n ü m O n
« Eyle m i ş k u b be- i semayı n i g O n , « Be d r i pô -yı tü ra ba i ndirm iş? . . »
Sarsıyo r hep k u / O b - ı h uzza rı; K a m e rin safha - i z iyô - bôrı Bir m u kass i d u ma n l a ö rtü ı üyor. Ta uza k lard a bir soda g ü l üyor; Bir sodô, bir sa dô ki ra 'd -efşô n , Veriyor h ôke l e rz i ş- i h eyeca n ; B u n u dehşet l e eyliyor ta k i b B i r h u rOş- 1 h a m Oş- 1 dıv- i i iyan . . . Son ra her ya nda bir s ü kO n - 1 mehıb;
53
o d u m a n l a r. o cuybô r- ı l e hlb.
H e psi bir a n iç i nde m a h v ol uyo r; O za ma n sa nk i orta l ı k sol uyar. B u teneffüs le parlayan göz ler B a k ıyorla r ki yok yeri nde ka m e r. Şimdi k u m l a rd a b i r y ı ğ ı n h a şe rat .
N i ce b i n e n g e rek. çıya n , a kre b, -Hepsi meş b u ' - ı zeh r-i I<a h r ü gaza b , Ed iyor cüst ü cu-y ı g ıda-yı h ayat. . .
B u haya lat iç inde ben meşgu l . Sanki cidden o har i kat- ı ukul G e l ive rm iş bütü n vücuda gibi Titriyord u m , ki bağtete n a s a bı B i r g ü l üş, b i r m edıd sayha - i şO m Başucumdan zemıne a ks ett i ; Sonra b i r b Q m - 1 bed- I i ka, meş'um
C ı rp ı n ışla rla yü kse l i p g itti . . .
Rübab-ı Şikeste, s. 258-260
54
HALUK'U N BAYRAMı
Baba n d iyor k i : « M ese rret çoc u k la rı n . ya l n ız Çoc u k lar ın payı d ı r ! Ey g üze l çoc u k . d i n l e ;
Fa ka t sev i n c i n l e N e l e r d ü ş ü n d ü rüyors u n . b i l i r m i s i n ? . Ba basız. Ü m ids iz . ne kada r yavrucu k l a rın ş i m d i Sıya h - ı materne benzer tera ne - i ıyd ı !
Ç ı k a r o s ü s l e ri a rt ı k . sev i n d i ğ i n yeti ş i r; Ç ı k a r. b i raz da ş u öksüz g iy i n s i n . e ğ l e n s i n
B i raz g üze l l ens in Ş u rO -y ı zerd - i sefa i et . . . Evet. mese rrett i r Çoc u k l a r ı n pay ı ; ıa k i n sen i n sev i n c i n l e Sevi n m iyor şu yetim . a ğ l ıyor . . . Ha iOk . d i n l e !
Rübab-ı Şikeste . s . 2 1 0-21 1
55
HEMŞiREM iCiN
Biz çocu ktu k, se n i defn eyle d i le r BI-vefa k u m l a ra , bi- kayd e l l e r. O za m a n d a n beri m üşta k u zebO n Ne z a ma n k ı b l eye dönsem d i l - h O n , S e n i b i r m a h fede pOyô n görü rü m. B ir d i ke n be l k i d e li l - i kabr i n , Devel e r be l k i Z iya retç i l e r i n ; K i m b i l i r, be l k i de pô m ö l - i g u bör, N e d i ken var, ne z iyaret , n e mezar; Ne de sen . . . bense b u g ü n d e rd i m le Se n i i n l etmeğe g e ld i m , d i n le . D i n l e her n e rde i se n , he r ne ise n ; Toz, b u l uİ. r O h , m e l e k , t a ş ya d i ken , Bu n l a r ı n h e ps i n i g i rya n edece k B i r c in ayet k i . . . c i n a yet. g e rçe k ! B i r c i n ayet k i kavô n i n , edyô n Koym a m ış ism i n i , l ô k i n v i cd a n , O b ü y ü k h ô k i m , o k a n O n - 1 m ü bin Ver iyor h ü k m ü n ü : Lô net ! N efrin !
B u l ö n et iy le fa kat m uzta r i b m i v icda n ı n ? Soru n fazi let i ta h k i r eden esôfi l d e n , Soru n ta b iat ı te rz i l ed en erazi ld e n , B u lô net iy le , evet, m uzta r ib mi v icd a n ın ? Soru n ş u i s m et i tesmim eden o k a t i l d e n .
56
Zava l l ı ka rdeşi m ! i nsan tasavvu r etti kçe Son u nda to pra k o la n serg üzeşt- I m ü ' l i m i ni, Şu on sek iz sene l i k dehşet-i mezô h i m i n i , Taha m m ü l etmiyor . . . a rt ı k b u böyle g itt i kçe içi m zehi r lenecek yÔd ed ip mekari m i n i .
Koşa rd ı piş-i m a h ô s inde da i ma heves i n , K ü ç ü k l ü ğ ü n d e h e n üz mÔ i l - i fazô i ld i n ; Ul üvv- i ka l be, u l üvv- i h aya le n ô i l d i n . . . E n i bt i d ô ba n a te l k i n - i ş i ' r eden sens i n ; Cocu k l u ğ u n l a bera ber za rif ü ô k ı l d ı n .
Za rif ü ô k ı l i d i n , d üşmesen b u a i l eye K a l ı rd ı be l k i kad ın l ı kta b i r b üyü k yôd ı n , Yaşard ı bel k i o n u n gölges i n d e a hfô d ı n . S e n i n m ed i n , s e n i ind i rd i l e r o mezbeleye, Şen ö l m ed i n , se n i ö l d ü rd ü ler, zava l l ı kad ı n !
Ö l d ü rd ü le r . . . B u h e m de bu g ü n , ş i m d i o l m ad ı ; Co kta n göm ü l d ü h üs n - i şebô b ı n , za rafet i n , K a l b i n , kad ı n l ığ ı n , şeref in . i st i ra h at i n . B i r a n d id i k lemekten o h ô i n yoru lmad ı , B itt i n ça m u rl u t ırn a ğ ı a lt ında g ı lzet i n .
T ı rn a k , çam u r. t o k a t . . . Bu se n i n k ısmet i n değ i l E y ismet- i m ü b a re ke, e y h üs n - i zi- h icab, Ey h a nde- i t u l u - ı h ayô, b i k r- i g ü l - n i k a b . . . Tırn a k , ça m u r. tokat . . . Son u b i r ö m r- i m ü bteh i l . T ı rn a k . ça m u r. tokat . . . Sonu m a h v - ı ebed. türa b !
E l bet d eğ i l n a s i b i mezel let kad ı n l ığ ı n . E l bet değ i l m e l e k l i ğ i n ü m mid i z u l m ü şer; E l bet sefil o l u rsa kad ın a l ça l ı r beşer. Lô k i n b u g ü n hep o n l a ra a it yığın y ı ğ ı n E n d i ş e l e r. ked e r l e r . ez iyyet ler. i ğ n e l er !
57
Biçare ka rdeş i m . ezi l i p bitt i n . öy l e m i ?
E n son ra ezd i le r se n i . ö l d ü rd ü ler seni .
Ben yıkmak isted i m yapı l ı rken b u medfe n i . La k i n h ata b ıra kmad ı m uz l i m . cehen nemı Bir kuvvet i n e l i nde. m ü ze h h e r fa kat d e nı
Bir ka b r o l a n m u h it i n e görd ü m n üzO l ü n ü ; Ceb ri. s ü r ü k l e n i r g i b i i n d i n ad ı m a d ı m . Arka nda b e n bu h a l e . b i l i r l e r, çok ağ lad ım . K a l d ı n d ı b i r ufu kta k i hatta u fG l ü n ü I s l a k n aza rla rı m l a uza kta n seıa m l a d ı m . B i l mem k i ş i m d i h a n g i tece l l i n e a ğ lasa k : B i r taze mahv o l u p g id iverme k, b u b i r keder ; M a h v o l m a n ı n sebepler i hep ayr ı d a rbeler ; La k i n bu taze n i n e bedı aşka m ü sta h a k B i r ka l b i ken ez i l mesi . . . m a h v oımadan bete r!
Bazen fe ıa ketin d e ol u rm u ş hay ır l ı s ı : K u rt u l d u n işte la hzada bin kerre ö l meden. Ö l d ü rd ü ler . . . Fa kat be n i ya l n ız bu t i t rete n : Ö l m e k değ i l , bu ö ld ü rü l ü ş en ka h ı rl ı s ı ;
Cekt i k leri n le m uzta ri b i m e n z iyade be n .
N ô m ı n l a , ey vücud u n u tezli l ede n sefi L . Ka ld ı r ta şı nda n ols u n o j e n g - i hocalet i ; Gölgen ka ra rta ca k b u cebin - I şehadet i . . , Ey karha- i h ayatı o lan mel 'anet. ee k i l , Topra kta bari i n lemesi n ru h- , ismeti.
S iz top la n ı n baş ı nda b u na'ş-, m ü kerremin.
Siz, ey k a d ı n l ığ ı n e bedi işt ika l a rr ,
Ey za'f ü zi l i et i n m üteva h h iş b ü kö la rı ; S i z top l a n ı n v e ağ laşa l ı m . . . Siz. b u m atem!n En doğ ru. e n ya k ı n . e n asi l öş i na la r ı !
Rübab-ı Şikeste, s. 287-2 9 1
58
CENAB
H a l e ca n l a rl a gece n bir g ü n ü n a kşô m ı n d a , M ô i b i r gö lge l i ğ i n sıne- i ô rô m ında, Gecen i n b ir ebedı ôn- ı semen-fô m ı n d a , P ü r-s ü k u n , zemzeme- i h i l kati g O ş ett inse
Va rsa şô ir l iğe ru h u n l a n üfuzu n, h ü ne r i n , Dol a ş ı p neş'e- i sa n 'at la g ü l e n dide ler in Cehre- i girye-n ikab ında hayat-ı beşe rin Bir m üşerri h g ib i teşrih- i n u ku ş ettinse . . .
B i r şey a n l a rs ı n , evet. be l k i bu sım a d a n sen, Bir şey a n l a rs ın o n u n şive- i ta kriri n d e n ; Yazam a m yoksa Ce nab' ın sana m a h iyyet in i .
Şöy l e tem s i l edey i m : B i r yeni ufk- ı meşh ud, B i r se m ô - p ô re - i nev-dide k i h e r ceş m - i ş ü h O d Göremez, g ö rse de i d rô k edemez füshati n i .
Rübab-ı Şikeste , s . 328-329
59
N EF'i
B i r yağ ız ceh re, cat ı l m ış i k i h a ncer kaş lar : Y i n e h a ncer g ib i kes k i n ik i m ô n ô l ı naza r . . . Yôd- ı u lvıs i hayô l i m d e b u sımôyı taşır, Bence Nef 'i 'ye bu sım ô -yı m e h ô bet ya ra ş ı r. Ta b ' ı sa h ba g i b i cOş- ôve r- i mınô-yı m a k a l , Fi k ri a n ka g i b i bô l ô - rev- i etba k - ı h a yÔ I . Acı l ı r gonca - i i l h ô m ı l eb - i h ô r ın da ,
Berk u r u r ş u ' l e - i e ndışes i e nzô r ın d a .
Ateşın-ce rbeze b i r nôt ı ka-ôsô göz l e r Cezbe - i rO h - 1 şegaf-d ô rı n ı ta krir ey l er. Görü n ü r safha- i emvôca d ü şen lem'a g i b i . A l n ı n ı n cın - i b ü l e n d i nd e o rO h - 1 asabı. Başk ad ı r teyz- i h ü n e r k i l k- i füzOn -sôz ı n d a .
Ca n l a n ır , v e c d e gel i r söz leb- i i ' côz ı n d a .
Duy u l u r k a ' r- ı beyô n ı n d a sadô-yı ô h e n :
Da rb- ı şeşpe r l e c ı ka n ka ' kaa m i ğfe r l e rd e n . Aks- i ôvôze - i heycô g i bi ey l e r iz h ô r B i r der in g u l g u l e n a z m ı n d a h u ruş- ı efkôr. Sa n k i b i r mo ' reke, bir m a ' reke- i cuşô c O ş : Sıyt- ı velvô l - i vega , velvele- i cen g - i cüyOş. Ser-be-se r ra ' d - ı heyô h ôy- ı ve le h -zô -yı süfOf . S O - be-sO berk- i cekôcô k - ı şe re r- nô k - i s üyOf .
Ha m l e- ; sa f- ş i ke n - i can -f igen - i pH - i de m ô n ,
Sav let- i g ü rz - i g i rô n , d a rbet- i şemşır ü s i n ô n . K O s u n a k ka re h e m - ô h e n g - i g i r iv- i hece môt .
60
Köp ü rü r her köşeden demdeme- i div - i memôt . Na ' ra la r m üşte -zen- i tab ı - ı s ımôh - ı gerd O n ; Sadme ler, zelze le ler hadşe-res- i ka l b- i menOn . At ı l ı r he r yana b in rohş- ı savô i k-peyrev, Gerd - i haşyetle do lar günbed- i vôrO ne- i cev . . .
Oh , ey m u 'c iz-edô şô ir- i şôyeste-gu rO r, i n l iyor nôy- ı beyan ında neva-yı MansOr. An la maz la r o tehevvü r, o ş i kôyôt n ic i n Da h l i eden ler sana feryöd- ı m ü bôhôt ın i c i n . S ığ mamış sadr- ı pe lenganene ka l b- i şirin , Yetmemiş kudret ine şöhret- i a lem-gir i n , Öy le b i r nehr- i muazzam g i bi cOş etmişs i n ; Fa kat eyvah cora k yerde ak ıp g itm işsin ! Sana b i r başka zemin , baş ka zaman lôz ımd ı ; Sana b i r a lem- i lôhOt -n işa n ıôzımd l .
Rübab-ı Şikeste, s . 336-338
61
HASTA COCUK
- Bugün bi raz daha ra hatt ı , çok şükü r . . . - E lbet;
Geçer bu korku taca k şey değ i L . - Fa kat növbet
Zava l l ı yavrucuğun ha l in i ha rab ed iyor: Vücudu ateş içi nde, da l ıp da l ıp g id iyor. i ıacları n da mı tesıri ka lmamış acaba? Sekiz gün o ldu . . .
- Mera k etmey in han ım, humma . . . - Hayır, Huda'ya emanet, neden mera k edey im? Fa kat kuzum, ne kadar o lsa ben de va l i dey im! Sek iz gün o ldu , h a ra ret devam ed i p du ruyor. Bakın , nabızla rı biçaren in nas ı l vu ruyor. Sa ra rd ı , korkuyor insan bak ınca e l l er ine, - Üzü lmeyin siz efendim, gel i r çabu k yerine ; Cocu ktur o . . .
- Gece pek cok sayık l ıyor.
- i ıaç verir mis in iz? - Istemez . . .
Kadın ağlar.
Zava l l ı anne şu b i r tek hed iyye- i ömrün Saadetiy le garik- i sürur i ken daha dün, Bugün baş ında n igehban b i r teessü rd ür. Mezar g ibi oda samt ü sükun i le pürdür.
62
- Ne za ra r!
Ned i r i n i l t is i hô ricte bôd - ı sermôn ı n ? B ü kôsı hastaya a it m id i r şu bôrôn ın? Teessü rôt-ı beşerden ge l i r m i dehre me lô l? Zehi tasavv u r- ı bôt ı l , zehi hayô l - i muMI !
- N i nem . . . - N e va r güze l im?
- Ka ld ı rın şu perde leri ; Kefen m i d i r ned i r on lar?
Y ine südô-yı seri Yata kta hastayı ç ı l d ı rt ıyor, sayık lat ıyor; Kad ın bu söz leri d uydu kca ağ lay ıp yan ıyor. Zava l l ı annec ik ümmid ü bim ic inde tebô h; Önünde göz leri n i n bir y ığ ın tü rôb- ı siyah ; Görü r o toprağa üftôde n u r- ı didesi , Mezôr i n i l t is id i r zanneder boğ u k sesi n i . K ı l a r yetimi i c i n Hô l ı k ' ı ndan istimdôd , Yetime ler g ib i eyler iC in ic in feryôd. Bu dul kad ı n b i r o mahsu l - ı ömr iC in yaşıyor; Onun kemô l i ne a it ü mid ler taşıyor.
- N i ne m ! - Ned i r meleğ im?
- Ağl ıyor cocu k la r, bak . . . B ı ra k , bırak beni ars ız cocu k ! . . N i nem, topra k !
- Sayıkl ıyor y ine , Ya ra bbi sen es irge bizi ; Bağ ış la yavrumu , onsuz bıra kma lônemiz i !
Zava l l ı anne so l u k b i r l i ka-yı şefkatt ir ; Bug ü n sekiz gün, o mehcOr- 1 Mb ü rahattır Yegône şevk-ı fuadı yata kta bi-dermôn, Onun ümmid - i ha l ôs lV le ruhu pür-ha lecan . Tutup haYô l i n i ôguş- ı i kt i rôb ında ,
63
Geze r bütün gece etraf- ı ca m e - h a b ı n d a . Bu k i m bi l i r n e kadar böy l e ber-d eva m o l a ca k . O ya ş l ı göz l e rine uykula r h a ra m o l a ca k ; Coc u k aC ı l mayaca k bel k i uykus u n d a n h ic . . .
- Sa k ı n . h a n ı m . bu fe na h iss i etmeyi n te rvıc ; Ba k ı n . h a va ne kad a r g üzel actı . i n c i ı a bu l d u ; Dem i n k i ve lve le . ş iddet s ü k O n - pezır o l d u. B u l u r coc u k d a ş i fa l a r, o l u rs u n uz mesrur; Hudd büy ü kt ü r, ede r matemi m ü bedd e l - i sur . . .
Cocu k. o ş i m d i ka v! b i r civa n ; fa kat mader •
Zava l l ı . ü stüne h a ıa coc u k g i b i t itre r. Rübab-ı Şikeste, s. 30-33
64
ASKER G ECERKEN
ıN a k ka re önde. b i r m üteh a rri k cebe l gib i G e ç m e kte zl-va ka r ü t a ra b m e v k i b - i zafe r; Sa n ca k o re n g - i ôl i le fecr- i eze l g i b i Fa rk- ) m e h ô bet inde saça r mevce mevce fe r.
H e rke s . b üyü k k ü ç ü k. b i ri k i r re h - g üzô r ı n a B i r i n c iza b- ) ruh i le . p ü r-şev k ü i h t i ra m ; Göz l e r d a l a r g ü zôr iş- I satvet- medô rı na . is ô r eder k u d O m u n a h e r nazra b i r se ıôm .
Du rmaz y ü r ü r ketıbe- I ra hşan - ) mefha ret H e r l a h za b i r n ü m ôylş- I h a n d a n - ı mefh a ret Y ü z l e rd e. s ü n g ü lerde. k ı l ıc ı a rda berk u ru r .
K a l maz g u n ude geçtiğ i ye r l e rd e h i ss- i şô n ; Bazen d u r u r se lômına bir kış la . nôge h a n B i r seyf- i ô m i rô n e p a rı l d a r : -Se l ô m d u r!
Rübab-ı Şikeste , s . 230-23 i.
SABAH EZAN INDA
Al lahü ekbe r . . . A l l ahü ekbe r . . .
B i r samt- ı ulvi : GOya tabiat H'ÖmOş ham Oş ey ler i bôdet .
A l l ah ü ekber . . . Al l a h ü ekber . . .
Bir samt- ı na ıan : Güyô avô l i m Pinhôn ü peyda, nevvô r ü muz � i m Etmekte z ikr- i Ha ı ı ak da im .
A l l ahü ekbe r . . . Al l ahü ekber . . .
Bir sa mt- ı u lvı: Ka l b- i ta biat . B ir samt- ı na ıa n : ROh- 1 ava i i m Etme kte z i k r - i H a l l ô k da im Etmekte ra 'şan ra 'şan ibadet.
66
Rübab-ı Şikeste, s. 221"-222"
iNAN MAK iHTiYACı
B ü t ü n boşlu k : Zem i n boş, ô s ü m a n boş , ka l b ü v icd a n boş, Dok u n ma k isteri m , bir nokta yo k pış- i hasôr ı md a . Bütün boş l u k : Dö ner b i r hıçı- i m u ' h i ş c i va rı md a ;
Döner bey n i m bera ber; i ht iya r ım, s a n k i b i r s a rhoş, Düşer, l a gzide - p ô , her sôh a - i ü m m ide bir kere . . . Bu ya l n ız l ı k , bu b i r g u rbet k i benzer g u rbet - i k a b re; i na n m a k . . . işte b i r ôg uş - ı ru ha ni o g u rbette .
K a ra n l ı k : He r ta raf he r şey ka ra n l ı k, b i r h azin ye l da !
K a ra n l ı k : Fe h m ü d ô n iş , a k l ü ist i h ra c hep m u z l i m ; B ü t ü n ruh u m da m üz' jç b i r cemôd iyyet ol u r n ô i m , Kesafetten iba ret b i r tece l l i a rz ed e r eşya , H a kikat za h i r o l m az dide- i i d ra ke b i r zerre . . . B u vehm-ô l u d b i r zu l met k i benze r zu lmet- i ka bre; i na n m a k . . . işte bir şeh rô h - ı n u rô nı o z u l m ette .
Rübab-ı Şikeste, s. 21 9-220
sis
Sarmış yi ne ô tô k ı n ı bir d O d - 1 m u a n n id . Bi r zu l met- j beyzô ki peya pey m ütezôy i d . Tazyi k ı n ın a lt ında s i l i n m iş g i b i eşbôh Bi r toz l u kesôtetten i ba ret b ü t ü n e lvôh B i r toz l u ve heybet l i kesafet ki naza r l a r D i k kat le n üfUz eyleyemez gavr ine, ko rka r. Lô k i n s a n a lôy ık bu d e r i n sütre- i m u z l i m , Lôyık b u tesett ü r sa n a , ey sa h n - ı mezô l i m . Ey sa h n - ı m ezô l i m . . . Evet. ey s a h n e - i g a rrô. Ey sa h ne - i zi-şaşaa- i h ô i le -pirô. Ey şaşa a n ı n , kev ke b e n i n m e h d i . mezô r ı ; Ş a r k ı n ezel i h ô k ime- i côz i bedô n; Ey ka n l ı m u h a bbetle rı bi- I e rziş- i nefret Pe rve rd e eden sin e - i meshUf- 1 sefôhet; Ey M a rm a ra ' n ı n mai d e ra g Oşu ic i nd e Ö l m üş g i bi d a l g ın uyuya n tOde- i z i n d e ; Ey köhne Biza ns. ey k o c a fertOt-1 m u sa h h i r E y b in koca d a n a rta k a l a n bive - i bôk i r H üsn ü nd e he n üz ta ze l iğ in s ihri h üveyd ô . H a ı ô t i t i rer üstü n e e n z ô r - ı te môşa Hôricden. uza kta n a c ı l a n göz l e re süzg ü n Ceşmôn- ı kebOd u n la n e m O n i s görü n ü rs ü n . IVI O n l s . fa kat e n k i r l i kad ı n l a r g i b i m O n i s Ü stü n d e coşa n g i ry e l e r i n heps i n e bi-h is .
68
Tes i s o l u n u rken d a h a b i r dest-i h ıya net B ü nya n ı na kat m ı ş g i bi zeh rabe- i ı a n et. Hep levs - i r i ya d a l g a l a n ı r zerre ler inde, B i r zerre - i safvet b u l a mazs ı n i çer i nde; Hep levs- i r iya , levs- i hased, levs- i teneftu Y a l n ız b u . . . ve ya l n ız b u n u n ü m m id - i te reffu M i lyo n l a ba rı nd ı rd ığ ı n e csôd a ra s ı nd a n K a ç n ôs iye va rd ı r c ı koca k p a k ü d ı ra hşa n ?
Ö rtü n , evet e y h a i le, ö rt ü n evet e y şehr , Ö rtü n , ve m ü e b bed u y u , ey föc i re- i dehr . . .
Ey debdebe ler , t a nta n a l a r, şan l a r, o laylar ; Kat i l k u l e ler , k a l 'a l ı z ind a n l ı sa rayla r; Ey d a h me- i me rsOs- 1 havat ı r, u l u m a bed , Ey g ı r ra sütO n l a r k i b i re r d iv - i m u kayyed , Mazi l er i a t i l e re n a k l etmeğe mem u r; Ey d i ş le r i d üş m ü ş s ı rıta n kaf i le- I s O r; Ey k u b be le r, ey şa n l ı mebô n i - i m ü na cat; Ey doğ ru l u ğ u n m a h m i l - i ezkô rı m i n ô rôt ; E y sa kf ı cök ü k med rese ler , mah keme c i k l e r; Ey s e rvi ler in z ı f l - ı s iyô h ında b i re r ye r Te' m i n edebi i m i ş n ice b i n s ô i l - i s ô b i r « G ec m i ş l e re ra h met» d iyen e l va h - ı ma ka b i r; Ey t ü rbe l e r, ey h e r b i ri pü r-ve lve le b i r yad i kaz edere k sômit ü sô k i n yata n ecdôd ; Ey m a ' reke- i t ıyn u g u ba r esk i soka k l a r; Ey h e r a ç ı l a n ra h nesi b i r vak 'a say ı k l a r V i rô n e l e r, ey m e k m e n - i p ü r- h ô b - ı e ş i rra ; Ey k a p ka ra d a m l a rl a b i re r môte m - i berpa Te m s i l eden ôsOde ve fersOde mesô k i n ; Ey he r b i ri b i r ley leğe, b i r cayl a ğ a mavt ı n G a m-dide oca k l a r k i m e rô retle som u rtmuş ,
69
Y ı l l a rc a za ma nda n beri tütm e k ne . . . u n utmuş; Ey Mid e ler in ze h r- i ta kazôs ı ön ü nde H e r z i l let i be l 'ey leyen efvôh - ı kadid e; Ey fa z ı - ı t a b ia t l a en ômôde ve m ü n ' i m B i r f ı t rata ma k rG n i k en oc , ô t ı l u ô kim He r n i meti , h e r faz ı ! , her esbab- ı re hay ı Gö kte n d i lene n z ü l l - i teve k k ü l k i . . . m ü rayi
Ey savt - ı k i ı a b, ey şe ref- i n u t k u m ü mtaz
insa nd a şu n a n körl ü ğ ü te l ' i n eden ôvôz; Ey g i rye-i bi-fô ide, ey h a nde- i ze h rin Ey nôt ı ka - i a cz ü e l e m , n az ra - i nefrin ;
Ey cevf- i esat i re d üşe n h ôt ı ra : N a m u s ;
Ey k ı b l e - i i k bô l e e ıka n yo l : Re h - i pô b G s ;
Ey hafv- ı m üsel l ô h , k i hasôrôt ına rô c i Ö ksüz , d u l ağ ızla rd a k i h e r şekve- i ta l i ;
Ey ş a h sa m a s G n iyet ü h ü rr iyete m a k ru n
B i r h a k k- ı teneffüs v e ren efsô n e - i ka n u n ;
E y v ô ' d - ı m u h ô l , e y e bedi k i z b - i m u h a k ka k . E y m a h ke m e l erd e n m ütemôdi s ü rü len h a k ; E y sav let-i evhôm I le bi-tô b - ı tahassüs V i cda n l a ra temdid ed i le n g G ş - 1 tecessüs ; Ey bim - i tecessü s le k i l i t len m iş a ğ ız la r; Ey şö h ret - i m i l l iye k i mebguz u m u h a k ka r; Ey s eyf ü ka lem, ey i k i m a h k O m - ı s iyasi; Ey be h re - i faz ı u ede b , ey eehre - i mensi ;
Ey bô r- ı h azerle i k i kat g ezmeğe me' lCıf Eşrôf u tevôbi , koca b i r u n s u r- ı ma'rCıf; Ey re's- i fürO b ü rde, ki a k pa k , fa kat i ğ rene ; Ey tôze kad ı n , ey onu ta kibe koşa n gene: Ey m ô d e r- i h i c rô n -zede, ey hemser- i m u ğ be r;
70
;Ey k imsesiz. ôvô re cocu k la r. he le sizler . He le s iz ler . . .
Örtün . evet ey hô i le . . . ö rtün . evet ey şehr ; ,Örtün ve müe bbed uyu. ey fôcire - i deh r . . .
Rübab-ı Şikeste . s . 295-299
71
SABAH OLURSA
Bu me m le kette d e bi r g ü n sabah o l u rsa, H a i Ok, Eğer bu memleket in s is lenen şu nösiye- i M u kadderöt ı kavı b i r e l i n kavl , m u hyi
Bi r i ht izöz- ı temös ıyle s i l k i n i p şu donuk ,
Şu pas l ı ceh re- i m i l l et b i raz gü le rse . . . Ben ölmemiş b i le o lsam. hayata pe k ö l gü n B i r I rt i bat ı m o l u r şüp hesiz ; -O g ü n benden Ümid i kes, ben i köt ü rü m ve boş m u hit i m d e Merö ret im le unut ; çünkü leng ü pe j m ü rd e
Naza rıa rım sen i möz iye çe kmek ister; sen
Bütü n hüv iyyet ü uzviyyet in le ötis i n :
Teren n ü m ey l iyor e l 'an ku la k lar ımda sesi n !
Evet, sabah olaca ktır , sabah o l u r, geceler Tulu ' - ı h a ş re kada r sürmez; ak ı bet bu sema,
Bu möi gök s ize b i r gün ac ı r ; melO I o l ma . Hayôta n eş'e güneşt i r, me lö l Iç inde beşer
Ç ü rü r b iz im g i b i . . . Siz. ey fezô -yı fe rd ô n ı n
Küçü k gü neş ler i . a rt ı k b i rer b i re r uya n ın !
U f u k l a r ı n ebed i işt iYô kl var nOra . Tenevvü r. . . Asr ım ız ın i şte r O h - 1 ô m ô l i ;
S I / i n bu l ut l a rı , s i l k i n z ı l ô l - i ehvô l i , Ziyô i ç i n d e koşma k b i r ha lôs- ı meş kCıre. Ümid im iz bu : Ö l ü rsek de biz, yaşar mutla k
Vata n s i z i n le şu z inda n ka ran l ığ ından uza k ! Rübab-ı Şikeste, s. 278-279
72
RÜCU
H a y ı r, h a y ı r, s a n a rô c i d e ğ i l bu te l ' i nat ,
Bütün b u lev m ü tee l l ü m , b u i bt i kô -y ı h a yat , Hayat- ı m i l let i tazi b ed e n , m u h a k ka r e d e n , Ca m u r laya n n e ka d a r l evs va rsa h e p b i ra e n K u ca k l a m ış , t a ş ı m ı ş b i r m u hite a i tt i ; O m e l 'a net geces i n d e n uza ktay ız ş i md i .
Ka rışt ı ley l - i m u s i bet leyô l - i n i syô n a , AC ı l d ı göz l e ri m iz b i r sa b a h - ı ra h şô n a .
S e n . ey m u hit-i tecedd üd , o ley l - i me n h U su n Sen i n le n i sbet i yo k ; sen şe ref l is i n . u l u s u n . N e s i s y ü z ü n d e n e z ü l ; b i l 'a kis, safô ve v a kar ; Doğ a n g ü neş g i bi sôfi b i r i n k ı l ô b ı n va r. Ufu k l a rın b ü t ü n e nzôr ı se nd e , p ü r-h ayret ; B u g ü n se n i n mede n i yyet. m ü sô l emet, safvet, Ad a l et isteyen ôvôz-ı h a k- n ü m a n u n la B u g ü n se n i n ha re kôt ın veya s ü k Q n u n la Taka rrü r eyleyecekt i r huzu r- ı ist i k bô l ; Sen i n se lô met- i fi k r i n d e m e k s e l ô m et - i h a l ! G üzel d ü ş ü n . iy i h isset, ya n ı l ma , a l d a n m a , N e va rsa d oğ ru d a d ı r. doğ ru l u k şaşa r sa n ma .
Koş itt iha d a , teô l iye, sa'ye, i kbôle ; Fa ka t u n ut m a k i yol i nt izam - ı meşy et le Ya k ın la ş ı r, k ı sa l ı r . . . Doğ ru at ad ımları n ı ; Düşü n : Bug ü n k ü a d ı m l a r hazır l ıyor ya rı n ı ! V e s iz, ey o rd u m uz u n a n l ı şa n l ı efrô d ı .
73
Siz ey g üzel vata n ı n ber-güzide ev lôd ı , Siz e y k ü ş ô d e a l ın l a r, g üz ide vicd a n l a r. Siz ey y ü re k l i ve a rs l a n yü re k l i i nsa n lar ! iC i m d e ş i m d i ne hisler, nası l tem e n ni ler , Ne n eş 'e le r coş uyor, b i lse n iz ; ne vecd-ôver Terô n e l e r coş u yor . . . Bu n l a rı n h a kır ü g ü zin M eô l i , ş i ' ri , s ü n u hôtı, ru h u , lafz ı s iz i n ;
Sizi n . n e varsa s iz in , hepsi hepsi heps i s iz i n !
Rübab-ı Şikeste. s . 299-301
74
HALUK'UN VEDAI
Se n t i re n , ben vapu rda pü r-temk in Atı l ı rken sen i s koc i l l e ri n i n S i s l i , yağ m u rl u . ka rl ı , buz lu , fa kat Cidd ü h i m met, va ka r ü h ü rriyyet Dol u peyg u l e- I temed d ü n ü ne. Bense nazend e Bosfor' u n köhne, Köhne, ava re, bi- ha ber, bi-zo r. Bel k i cennet kadar ta ravetda r, Fa kat a l Ode- i ke l a l ü kesel Bir kenar ında m ü n h a rif, m uğfel Bir haya t ı n fi raş- ı uzlet ine. N e d üş ü n d ü m , b i l i r m is·in? Şu n i ne, Ş u sahi topra k e n son unda . . . yazık , Bunu be nden m i d uyma l ıyd ı n ? Arık Ve ba k ıms ız h a rab olup gidecek,
Acı şey ler H a l u k , fa kat gerce k !
H a n i b i r g ü n sen i n le Top ka p ı 'da n G e l iyord u k ; yo l üstü b i r meyd a n , B i r çı n a r görd ü k : E n l i , boy l u . va k u r B i r ağac; h i ç e ğ l l memiş, mağrur Koca b i r gövde; be l ki alt ı a s ı r, Be l k i ondan da faz la , da lg ın , ağ ır, Kayg ıs ız bir öm ü r s ü rüp gelmiş; Öyle serpi lmiş , öyle yükselmiş
75
Ki c i va rınd a kubbeler, d a m l a r -Se rtese r secd e-gir- i ist iğfa r
O n u ha şyet le seyred e r g i bi d i r. D uy u l a n hep o n u n mena kıb id i r, G ö rü len hep od u r uza k l a rd a n ; Fa kat ayyO ka s e r ee ken, uzan a n Bu m e h a bet l i gövde eıreı p la k,
Ne yeşi l b ı r f i l iz , ne ya pra k . . . K u ruyor; a h , pek yaz ı k ! Ş u der in Şe rha böğrü nd e be l ki b i r h a i n Ba lta n ı n , b i r gaza b i ı y ı ld ı r ı m ı n Zeh rid i r . . . Söyle, ey e ı n ar, ba ğ r ı n H a n g i od l a r l a ya n dı? Ha n g i s ıya h K u rt i ç i n d e n kem i rd i ? H a sta , teba h , Sen i k i m ş i m d i ba ğ layıp s a raca k? K i m ş i fa l a r veri p d e k u rta ra c a k? Ş u dönen ka rg a l a r ba ş ında sen in , Söy l e , bu n l a r m ı d ı r ze h i r l eye n i n ?
Söy le, m uzta r lb vata n , b i l d i r : Ce kt i ğ i n h a n g i ka n l ı seyyied i r?
B u geeit işte böyle d a r, m u 'vee : Ey şetô ret l i yo lcu, sen y ü rü , geç. Sen bu men h e l d e ka l m a , s ı ero, at ı l , Bir z iya kôrbô n ı bu l ve kat ı L . Gez, d o l a ş kôi nat- ı ef kan, -Da i m a önde, d a i m a y u k a n !
Pü r-tehô l ü k hayat ü kuvvetten Ne bu l u rsa n b ı ra kma : S a n 'at, fen , It im ad, lt ına , cesa ret. ü mid , He psi ıaz ı m b u yu rda , hepsi müfıd. Bize bol bo l z iya kuca k l a . get i r : D ü şme k etrafı g ö rmeme ktend i r.
76
Elved a , ey sevi m l i yo lcu ! Gece n , G ü nd üz ü n d a i m a y ü z ü n g i b i şen , R O h - 1 safı n kadar beşOş olsu n ; Geçt i ğ i n , yer ç içe k , çe m e n d o l s u n . . . E lved a , ey şe ref l i yo l c u ! H ayat B i r k a rı ş yo l ; fakat ş u O n , a ka bat O n u h e r g ü n b i raz b ü k e r, uzatır . . .
Ey şeta ret l i yo lcu , g ü n k ısad ı r,
Gece bazen m a h O f ol u r; ı a k i n S e n cesu r o l , gayO r o l . E n s a k i n Y o l cu l u k u yk u d u r. Büy ü k kuş la r Yenec e k d a l ga , yok, ka s ı rga a ra r.
i şte b i r yol ki hep çak ı l ve d i ke n ; Geçece ksi n yar ın bu yo l d a n sen . . .
Geçece k s i n , a y a k l a rın yorg u n , E l l e rin şe rha şerha, bağ rın h O n , Fa kat a l n ın a ç ı k , y ü z ü n h a n d a n , Göz l e r i n ufka teyz ü n u r a k ıtan Bir tecel l iye m ü ncez i b, m e s h O r . . . Sen koşars ı n , o tayf-ı n O ra n O r Ya klaşırken uza klaşır ; ç ı lg ın Bir teh a l ü k le sen kuca k l a rs ı n , O kaça r; ko l l a rın a ç ı k , mes h O f, At ı l ı rs ı n ; o ta uza kta mahOf Bir d i ke n l i kte g iz len i r ve g ü l e r : Sen koşa rs ı n , k ı r ı k, ezi k, m u ğ ber, E l l e rin şerha şe rh a , ba ğ rı n h O n ; B ü s b ü t ü n teşne, b ü s b ütün yorg u n . Sen yoru l d u kça yol uza k, a rtar; Ca l ı d i ş ler , taş a ğ rıt ı r, y ı rta r; C ı rpın ı r her d i ken d e b i r p a rcan . . . Yine se n , p ü r- e m e l , ö n ü n d e uçan
o es i rı haya l i kapma k i C i n Atı l ı r, y ı rt ı l ı r v e i n l e rs i n .
Va rs ı n ucs u n , b u g ü n değ i lse ya rın
O sen i n d i r, m ü kedder o l ma s� k ın .
Koşa n e l bet varır ; d üşen kalkar; Ka ra taşta n s u d a m la damla a kar; B i ri k i r, son ra b i r gümüş gÖl olu r; Araya n h a k k ı en son u n d a bu l u r . . .
B u n u h ü rm et l e d i n l e : Mazi n i n
B u d e ri n seslerinde b i l k i sen i n Bütü n at l - i sa k i t in yaş ıyor. O k u hep ser- n üvişt-i a lem i , sor Bütün esrar- ı ıst ıfa s ı n d a n ,
S a n a , ba k, nev' inin bekasında n Bahsederken beşe r ne a n lataca k : Yaşa m a k h a k , yaşatma m a k . . . o d a h a k .
Ad e m ev ı a d ı b ı kma m ış c idden N e ez i l mek, ne h a k kı ezme kte n . D u yma m ış h ic b u işte yorg u n l u k : B i r teşekk i , hemen to kat. y u m ru k. Y u m ru k e lve rmem i ş , topuz vu rmuş; « H a k ! » d iyen ağz ı taş la s u stu rm uş .
O da kafi değ i L . bugün ka ralar Ve den iz ler zeh i r I ! kumbara lar,
Bomba l a r, gül leler le maıamaL . B i raz aciz m i s i n , zeb u n m us u n , a l Bi r tokat, bi r topuz, ya bi r g ü l le; i şte h a k k ı n . . fa kat güzel be l l e : Se n de bi r g ü n , c i h a n b u , kendinden Da ha aciz b ir iy l e istersen Ay n ı d i lden te ke l l ü m ey lerS in ;
78
Sen de en gür belôgatınla sesin C ıkt ığı. yettiğ i kadar gü rler Ve yakarsın . . . Sema da şimşekler. Y ıld ı rımla rla aynı d ersi veri r :
Bütün ô l em esir- i kuvvettir.
Bun a rözı deği l . ukul , elbet Haktad ı r ,ha ktır en büyü k kuvvet. Dün sön ü k titreyen bu şübhe yarın Bi r m ü şo şaa hakıkat . . . Ey ya rın ı n i n k ılöb ordusund a earpışa cak Ka h ra m a n . öğren işte : Kuvvet = Hak ! Ve bu d üstu r elinde, bı- pervö Yürü . d ü nyayı feth eder bu ı ıvö. D ü n e bir kerre ba k : Düşen, ka lka n
Hep delilinde h a k l ı ; ha kkı ya kan
Y i n e hakta n alınma bir şu' le: Hakka baş kestiren kılıeta bile Parlaya n hak . . . Fakat sen in kıl ıcın Hakka sıyrılmasın. ya ea rpı ls ı n !
Beklerim bir zafer esösen ben Kıl ıcından ziyade kalbinden .
Ey B iza ns'ın eürük, su kut-ôlQd
Kolla rınd a n p ü r- iştiya k-I suud. Sıyrıla n yolcu. bakma a rkana hie; Seni b i r la hza etmesin tehyie O n u n a h lökı sold u ran nazarı.
- Daima ön de. daima y u karı ! -i şte ferman-ı aım ü pervôzın. Ue g it . eflôk-ı sun'u i 'côz ın Bütün etba k- ı şörık ında dolaş; Ferş i gee. a rşı atla . sütrey; aş :
79
Gör ne va r môverôda ı b ret-hız, i t i l ô , - icti ra - rehô-engiz . . . Top la , f ı r l at ne va rsa taş, iğ ne, Şu mu hit in ser- I reha vetine. O b i raz bel k i can l a n ı r ve se n i n Za h metin , h immet in v e faz l m icin Koya r e l bet vata n , bu h a sta n i ne Bir s ıca k base terl i n ô s iye n e ! . .
80
Haluk'un Defteri
PROMETE
K a l b i nd e her dak i ka şu u M ta hassü rü n M i n kar- ı ateşin in i duy. da ima d üşün : On lar n ic in semado. n ic in ben cu kurdayım?
G ü l s ü n neden cihan bana. ben ya ln ız ağ layım? Yükse lmek a s m ö n e ve gü l mek ne tat l ı şey !
B i r g ü n şu hasta l ı k l ı vatan (jan l a n ırsa . . Ey M üşta k- ı feyz ü nur olan ati- I mi l let in
Meçh u l e l ektr i kC ıs ı . a ktar-ı f ik retin
Yü k len get i r - ne va rsa - biraz meskenet-fl ken. Bir pa rca ruhu . ben l iğ i . idra ki bes leyen Esmar- ı bünye-hız in i ; boş durmas ın e l i n Gör da ima önünde. esôtir- i evve l in
Gökten deha-yı nan ca lan kah raman ın ı .
Va rs ı n bu l u nmas ın bi lecek nam ü şan ı n ı .
Haluk'un De fte ri
81
GÖKTEN YERE
B i rden bütün h a rı lt ısı dehrin sü kOt edip Y ü kse ld i b i r soda-yı m ü heyke l ; bu hatifi
Avôze- i m uta nta n ı n a ksiyle en hati
Evtô r-ı i ht isasa k a d a r şad ü m ü kterib
ManzOr u mu htec i b Her şey derin derin
Sarsı ldı b i r d a kika . . . Sema pa k ü cevhe rin Meş'a l l er iy l e ıa -yete nahi ve pür-ebed B i r m a ' bed i ht işamın ı a l m ış, o lôyuadd G öz l e r l e arz- ı hôşii seyr eyl iyor; zemin - Le rzôn adımlanyle, cola k ko l l any le gôh Evh ô m a , gÔh ü mide koşa n , daima tebô h
A m a l i n i n ba kıyye-i e n kaz-ı ha nn ı Nev-hande b i r emel gibi memn O n kuca klaya n
S ü k ka n - ı zô r ü hôlr ln i n bı r hata r-n işôn AşObe karşısında ki vaz' - I hasônnı Te m s i l eden h uşu- ı zelil iyle m ü btehi l , Ser-g eşte, be k l iyord u . . .
Soda ön ce ses değ i l .
B i r k ü k reyişt i sa n ki . h u rOşôn ü zeh re-cô k B i r tOf- 1 l e rze- riz-i tehevvü r ki ô n - be-an Teşdid - i iğt iza b i le. serpi l d i nôgehön.
Başla r eğ i ld i ; f ırtı n a l a r S indi ; ka lb-i hô k D u rm uş g i biyd i ; cevde k ır ık b ir ka nat sesi. Son ka rta l ın s u kutu ; bir Insan i n i lt is i ;
82
Bi rkaç boğ u k f ıs ı l t ı ; ve b i r l ü ece-j s ü kOt. . .
Va ln ız o söyl üyord u, semavı ha be r leri n Te bl iğ- i sermedis i ne hôs, iti lô-karın B i r n utk- ı bı-zebô n i l e :
« Ha l l ô k- ı l ô -ye m Ot,
« Fô n i beşe r, yolunda ezelden haz ı rlamış « B i r z irve-i rehô . Şu semôvôta f ır l a m ış « Mağ ru r u muhte şem k u le ler senee pek b ü le n d , « Pe k şa n l ı , pek s ü t O d e eserlerd i r. Eskiden, «Tô mehd- i h i l kat inde, he n üz yerde sürtü nen
«B ir zo'f- ı mahz i ken y i ne sen böy le hod-pesend
« Ef lôke t ı rman ı rd ı n : Ok att ın ; kanat , ba lon, « Her vasıtay la uçmağa u ğ raşt ı n ; işte son
«Verz iş ler in d e göste riyor : Kasdın I t i lô , « Her la hza it i lô ve teceddüd . Zama n zaman « Düştün ; ne baş, n e koL . ne kanat ka l d ı ; nôgeh an « B i r d a rbe - i eenah i le b i r haml e , bir daha , «Vü kse ld i nôs iyen y ine u lvı bu lut la ra .
« Fôn iyyet i n ve gayet- i a ez i n l e ka p ka ra
«B i r ley l - i işt i bah ın iç inden sö n ü k, a lil «B i rkaç ŞUÔ I re h be r ed ip s ı rr- ı h i l kati «Ta h k i ke yol b u l a n naza r ı n he r ha kıkati
« B i r g ü n bedôhaten görecekt i r . Ve bı-deli l «Art ık yol u n d a g i tme ğe kad i rs i n . Asü ma n , « Kôfi , dehôn ı ett i as ı r la rea imt ihan . « H e r g ü n baş ında y ı ld ı r ım , a l t ında ze lze l e ,
« Maı ' On u m ü şte ki yaşad ın ; hep e lem , h üz ü n ; « Ka n d ı r bütü n sa hôif i ta rih - i ömrü n ü n ! « Hô k i m zekô v e tecrüben artık gavôi le . « Ezd i n baş ın la taşla rı, yend i n d e n iz ler i ;
«Tutt u n e l i n l e berki, o gurrende eider i , Tuttun ve bağ lad ın ; o se n in şimdi e n m u ti,
83
« E n ca n l ı a l et i n ; od u r i l ka -y ı ru h ed e n
« Eşbôh- ı m ü m k i nata se n i n k u d ret i n l e ; sen. « BI-şübhe. kendi kend i n e b i r ö le m - i bed i . « B i r a le m - i ş u u n u bed ayis i n . . . Ey hayat.
Ey ru h - ı ka inat . Ta kd is ed i n : Beşe r
Takd ise m ü ste ha kt ı r ; od u r ra bb-ı hayr ü şe " Rabb- ı m ü m kinat ! })
haluk'un Defte ri
FERDA
Ferda sen i n ; se n i n bu teceddüd , bu i n k ı ıôb . . . H e r şey sen in değ i l mi zaten? . . Se n , ey şebô b ,
Ey çehre- i behic- i ümid , i şte m a ' kesin Karş ında : B ir semô-y ı seher, sôf ü bi-seh ô b ,
AgQş- 1 l e rze-dôn aç ık , be k l iyor . . . Ş i ta b !
Ey fec r- ; ha nde-zôd - ı hayat . i şte h er kes i n Enzeı n sende; sen k i hayat ın ü mid is i n , Aln ında b i r sitôre-i nev, yok, bi r ôfitô b, Afôka dağ, önünde şu môz i - i pü r-m ihen
Sö n s ü n müebbeden.
Sön s ü n m ü e b bed e n o cehe n n e m ; se n i n bu g ü n Cennet kada r g üzel vatan ı n va r. Şu gö rdüğü n Z ü m rüt ba k ış l ı , i n c i şeta ret l i k ızcağ ız K imd i r b i l i r m is in? Vata n ı n . . . Şimd i sayg ıs ız B i r göz bu nazl ı çeh reye -Al lah es i rges i n !Kem b i r nazar la baksa tahammü l eder m is in? İste r m is in , şu a k sa ka l ı n pa k u m uhteşem Pişôn i - i va kar ına , bir k i r l i e l demem ,
Hatta ya ba ncı b i r e l uzans ın? Ş u makberi Razı o l u r m u s u n , taşa tutsun ş u serser i? E l bet hay ı r, o ma kbe r, o pişeı n i- i va kur Kudsi b i re r m isa l - i vatand ı r . . . Vatan gayur I n san ların omuzlar ı üstü nde yükse l i r. G e n ç l e r, bütün ü mid - i vata n ş i m d i s izde d i r:
85
Her şey s iz in , vata n da siz in , he r şeref s iz i n ; La k i n unutmayın k i zaman tünd ü mutma in B i r hatve-i samut i l e ta k ib eder bizi . Önden koşa n , fa kat y ine d i kkat le her iz i Ta 'mike yol bu lan bu yan ı lmaz muôk ıb in Şermende- i itôb ı ka l ı rsa k , yaz ık ! . . Dem in « Ferda sen i n ! » ded im, ben i a l k ış lad ın ; hayır , Her şey sen i n deği L . sana ferda ved iad ı r ; Her şey ved iad ı r sana, ey genç, u n utma k i Senden de b i r hesa b a ra r at i - i müşteki. Maziye ş imd i sen ba kıyorsun pür- int ibôh , Ati de senden eyleyecek böyle işt ibah . Her uzvu g i rd bôd- ı havayiele sa rs ı lan Bir nes i in oğ lusun ; bunu yôd et za man zama n . Asrın . unutma . bôr ika l a r asr- ı feyz id i r : Her yı ld ır ımda b i r gece, b ı r gö lge devri l i r . Bi r ufk- ı i t i la acı l ır , yü ksel i r hayat ; Yüksel meyen düşer: Ya tera k ki . ya i nh itat !
Y ü kse lme l i , dokunma l ı a l n ı n sema lara ; Doymaz beşer ded i k leri kuş it i lô lara . . .
Uğraş, d id i n . d üşün , a ra , bu l , koş. at ı l . bağ ır; Du rmak zama n ı geçt i . çal ışmak zaman ıd ı r !
Haluk'un Defte ri
B6
Bu sofracık , efe n d i l e r -ki i l t i kama mu ntaz ı ı H uz u ru n uzd a t itriyor- şu m i l let in hayatıd ır ; Şu m i l let in ki m uzta ri b, şu m i l l et in ki mu htazı r !
Fakat sa k ı n ce k i n m eyi n, y iyi n , yutu n h a p ı r hapır . . . Yiy i n , efendi l e r, yiyi n ; b u hôn- ı işt iha siz i n ; Doyunca, t ı ksır ınca, catlayıncaya kada r yiy i n !
Efendi ler, pek acsın ız, bu ceh ren izde bel l id i r ; Yiyi n , yemezse n i z b u g ü n yarın kal ır mı , k im b i l i r? Şu nadi - ; n iôm , bak ın , kud O m u n uzla müftehir; B u h a k k ıdır gaze n ızın, evet, o hak da elde b i r ! . . Y iy in efendi ler. yiyi n ; bu h ô n - ı zi-safa sizi n ; Doyu nca. t ı ksırınca. pat layıncaya kadar yiyi n !
B ü t ü n bu nazl ı beyler in n e va rsa orta l ı kta. say: Ha seb. neseb. şeref, şataf. oyu n . d üğ ü n , kon a k. saray; B ü t ü n sizi n , efendi ıer, kona k. sa ray, g e l i n , a lay :
Bütü n sizi n , bütün s izi n , h az ı r hazır. kolay kolay . . . Yiyin efend i ler, y iyi n . bu hen- ı işt iha sizi n ; Doyunca, t ıks ır ınca, catlayıncaya kada r yiyi n !
Büyü k l ü ğ ü n b iraz a ğ ı r d a o lsa hazmı yok za ra r. G u rOr- 1 iht işamı va r, s ü rO r-1 int i kamı va r. Bu sofra i ltifat rn ızdan işte ab ü teb u m a r, S izi n şu baş, bey i n , c iğer, bütün şu ka n l ı lakma l a r . . .
Yiyi n efend i ler, yiyi n ; bu h e n - ı can -teze Siz i n ;
Doyunca. t ıksı rı nca . patlayıncaya kadar yiyi n !
Ver ir zava l l ı mem l e ket. veri r ne varsa : M a l ın ı .
V ü c u d u n u , hayat ı n ı , ü m i d i n i , haya l i n i .
B ü t ü n ferağ- ı h a l i n i . o l a n c a şevk- ı ba l i n i .
Hemen yutun. d üş ü n m ey i n hara m ı n ı , h e ıa l i n i . . .
Y iy in efendi l e r, yiy i n ; bu h a n - ı işt i h a siz i n ;
Doyu nca. t ıks ırı n ca , catlayın caya kad a r yiy i n !
B u h a rm a n ı n g e l i r son u , kap ıştır ın g i d e r aya k! Yar ın , bakars ı n ız, söner bugün çıt ırdaya n oca k !
B u g ü n ki m ideler kavi. b u g ü n k i çorba l a r s ıca k,
Atışt ı r ın , t ık ıştı rın kapış kapış, ça n a k ça n a k . . .
Y iy in efendi ler, yiy i n ; bu h a n - ı pü r-nevô sizi n ;
Doyu nca, t ıksır ınca , çatlay ı n caya kada r yiy i n !
Cevde t Kudret Solak, Son Şiirler, s . 39-42
88
KIŞ BABA
Dağ ı m ızda b i r coban var , Ne yer? N e i cer? N e ya par? Sord u m , ba b a m b i l e m iyor; Yahut b a n a söy lem iyor . O n u n gect i ğ i n i gören Pek cok, fa kat selam veren Y o k m u ş ; h e rkes ona m u ğ ber. Ad ı ned i r der im, d e rler Ö rd e k kov a r g i b i : « K ış ! K ı ş ! » O bem beyaz b i r a da m m ış; Beyaz ke be, beyaz ka l pa k ; Saç, s a k a ! , bıy ı k ; h e p a k . Ya l n ız c i r k i n , kork u n ç yüzü, Bir d e ö l ü m saca n gözü K a r a , zi f i r gib i k a ra , V e soğ u k m u ş . . . Arasıra Ka l pağ ında n d ü şe n tüy ler Dağ ı , b ay ı r l a rı örter De onun ç i ğ beya z l ı ğ ı Ü rp e rt i rm i ş o rta l ı ğ ı .
N efes i n d.e zeh i r va rmış, N eye d o k u nsa solarmış. Bazı e l i n de bir boru Ü f l e d i kçe bütün koru i n i l t i l e r. u ğ u lt u l a r-
89
l a t itreşir ; te kmi l su lar Buz kes i l i r; zava l l ıc ık Ağ aç lar ın kuru. kırık. C ın lç ıp lak ağaç lann K ü me kü me. y ığ ı n yığ ı n Yerde yatan . soluk. sa rı. Ö l ü yüz lü yapra k ları Acı acı h ış ırdarm ış. Kuşcağ ızla r a rarlarmış. Bu la mazlarmış yiyecek; Ne bi r dan. ne bir böcek. Ben pek ac ı rım on lara ; He le serçe. o maskara Yuvasız. yemsiz; ne ya par? . . Ah. o çoban . o ih t iya r! Onu bu lsam. d id ik d id ik D id ik le r de ben im min ik Se rçemi de kurtarı rdım. Herkesi de. . . O her ad ım Köyümüze ya klaşırken. Diyorla r ki : Köyümüzden Bet bereket uzak laşır. O hep uğursuzluk taşır; Açl ı k onun heybesınde. Ö l ü m on un kebeslnde. Mezar l ık onun ortağı. Y ıkar o birçOk ocağı ; Aram ızda n o her sene Bi rkaç baba, bi rkaç n ine. B i rkaç çocuk a l ıp gıder. Topra kla ra tes l im eder! . .
90
Ben bu n la rı iş i tt i kce
Üşüyoru m . bütün gece
Yatağ ımda kışl a r. ka rla r. Ödü kopa ran rüzgôrlar G örüyoru m . d uyuyorum;
Titreyere k uyuyo ru m . . •
« K ış ! Kış !» d iyorl a rdı . sakın Bu i ht iyar kış o l m a s ı n !
Şermin, A nkara 1946, s. 2 1 -23
91
AG USTOS BÖCEGi iLE KARINCA
Kar ıncayı tan ı rs ın ız : Min i m in i b i r hayva nd ı r . Fa kat gayet ça l ışka nd ı r. Gayet tutum ludu r. ya l n ız Pek hodgamd ı r; bu b i r kusur ; Hodgam o lan za l i m o lu r .
B i r g ü n ağustos böceğ i Tembe l tembel ötüp d u rm a k Neticesi ac ka la ra k . Kar ıncadan göreceğ i Bü rOdete bakmaz. g ider .
Bi r lokma şey rica eder . Der k i : -Acıy ın ı z b ize . Colu k çocu k evde aç ız. ianen ize muhtac ız. Ka rınca b i r yü re ksize Lay ık h uşOnetle sora r: -Aç m ıs ın ız? . . Ya o kadar Uzu n . güzel gü n ler o ld u : O g ün le rde n e yapt ın ız? Böcek i n ler : -ACız. aç ız. Ba k ın benzi m nas ı l so ld u . a g ü n lerde g ü ien , öten Sazla sözle eğ lenen ben. Bugün bakın ne ha ldey im?
92
V a l l a h acız , b i l l öh acız ,
H a l i m ize ac ıy ı n ız. Kar ı nca e ğ l e n i r : -Sevi m .
Ş i m d i d e ra ksed i n . n e v a r?
«Yazın ca l a n k ı ş ı n oy n a r» ,
Şermin, s . 34-35
93
GÜZ ELLiK
Havôss - ı zô h i re , h usus iy le sômia ve bôs ı ra -ki nets in şehevôt- ı hayvan iyes inden z iyade ru hun temôyü lôt- ı as l iyes i ne hademiyet l eriy le d iğer ler inden m ütemôyizd i rler- güze l l i ğ i n i l k hedef- i n üfuzu o lara k hôs ı l ett i k le ri teess ü rôt- ı l atitey i hayret, i nş i ra h , meftun iyet su ret inde evve l ô m uhayy i l eye . . . sonra ka lb ü nefs- i nôt ı kaya ısô l i l e vücud- ı maneviyemizde a n i b i r tagayyü r. . . nôgehônı b i r teheyyüc h usu le get i r i r ler.
Şu ha lde güze l l i k : Havass- ı zô h i re ve kuvô-y ı bôt ınen in fevkat-ta bia taya kkuz ve tenevvürünü icab eden b i r tece l l i - i bed iad ır ; den i leb i l i r.
Güzel l i kten hoş lan mayan insan yoktu r. Erbôb- ı ted k ik hayvanat ın b i l e mehôs in -ôş inô o ld u k l a rı n ı i dd ia ed iyor. Fa kat he rkes zevk- i se l ime, derece- i ri kkat ve tahassüs üne göre m ütefeyyiz- i bed iad ı r.
Hüsnün tes i ratı da ima u lvı ve vicda nı o lu r ; h ı rs ü hevô g i b i i ht isôsôt- ı hasıseyi tev l id eden mevadda g üze l l i k a ra n maz.
Eşyada o lsun , sa nayide olsu n ta kd i r- i letafet büsbütün ru hôni b i r keyfiyet o lmas ına göre havasdan lôm ise ve zôi ka ve şammen i n o hususta sô m ia ve bôsıra kada r h izmet leri gö rü lememek pek tab iid i r. Cünkü b i r çeşm in soğU k veya s ıcak . . . kat ı y a h u t yu muşa k o lduğ u n u v e b i r dereceye
94
kada r da şe k l i n i a n l a m a k, a c ıyı tat l ı da n . . k o k u l a rı b i rb i r ind e n fôri k olma k d a h a ziyade i h t iya côt- ı cisman iyeye a i t
temeyyüz l e rdendir. Vô k ıa g ü z e l b i r ş e y lôm ise veya z ô i ka y a da hoş g e leb i l i r; latlf b i r çiçeğ i n p e k i y i b i r d e rôy i has ı
o l m a k m ü m k ü n d ü r. B u n u n böyle o l u şu o gü ze l şey i n , o latlf ç i çeğ i n kıymet-i n aza r-şi kô rô nes i ne b i r şey i lôve et
mez; olsa olsa -e l m a s ı n c a m kesmekte ist i m a l ed i l e b i l m e s i ka b i l i nden- derece-i ta l iyede b i r za mıme-i h ôss i y yet teş k i l eyler ki b u n d a n ruh iç in h i ç b i r haz yoktur.
Ş u ü ç hassa i l e ta kd i r etti ğ i m iz havass d i m a ğ d a n öteye geçemez. Dimağ ise g üze l l iğ in ôyine-i i n ' i kô s ı m a ka m ı n d a ka l ı r. G ü ze l l i k . . . O per i- i n evôz i ş kô r hın - i g üzôr ı n
da o n a d a b i r hisse-i i ft iha r b ı ra kt ı kta n son ra geçer, p e restô r- ı h e m - d e m - i e n z ô r ı o l a n ru h u n ôguş- ı mesô rı na atıl ı r; o a re is - i ce m a l gibi geh süs leri n i . . zınet l e ri n i . . n iza m l a rı n ı
g üze rg ô h - ı letatet l e rine m ütesôdif o lan b i r e n d a m ayna s ın d a bir kere d a h a te môşeya te nezzü lde n çe k i n mez le r !
H ü s n ü n e n g üzel vasfı Fe ıatu n 'a isnad o l u na n « hak i kat in şaşaa - i leta tet i » te rki b id i r .
H a k i kat hadd - i zôt ında ç i r k i n d e ğ i l d i r; la k i n güzel o l a b i l m e k iç in şa şaa l ı b i r şe k i l a l ma k , adeta pış - i naza rda tece ssü m etme k , ca n la n m a k ıôz ı mdır .
G üzel l i ğ i n en p a r l a k tece l l igah ı o l a n ma s n uat - ı nefise, mevz u l a r ı y a n i a rzett i k leri f i k i r-cidd i o l m uş, haya l i ol
m uş -h ep h a k i kat ü ze r ine müessest ir . B u n u n l a be ra be r h a k i kat sanat ı n ma ksa d ı değ i l , b i r şa rt ıd ır. Ş ü phe yoktur k i a k l ı n ka v ô n i n - i h a k i kiyesi n e muvôf ık o lmayan b i r şey
güze l o la maz ; ancak g üzel na m ı fi kri d e mem n u n etmek
le bera ber haya l i o kşaya n , kalbi tehyic . . ru hu tenvir eden şey l e re ve r i l i r. Mese l ô : Ahkôm-ı hendesiye a kl ı n kava n i n - i
95
h a k ik iyes i ne m uvafı ktı r. be l k i bizzat o kavan in cüm les in
dend ir; fa kat güzel olan hendese d eğ i l . b i r se b i l . . b i r köpr ü . . bir ca m i gib i asa r- ı nefise- i m i m a riyyed i r. Sa da kan u n la rı . fasa hat . . be lagat ka ide l e ri d e a k l ın h a ri c i n d e şey
l e r d eğ i l d i r, fa kat g üzel o l a n u s u l - i m u s i k i değ i l , b i r beste . .
b i r operad ı r; fen bedavi d eğ i L . bed ay i - i ede b iyed i r !
B u fen ie r i n h e psi de kend i le ri n e m a h s u s ve erba bı n a
z a r ı n d a b i rer g ü ze l l iğ i h a izd i r . B iz b i rta k ım h a kay ı k- ı i l
m iye ve m u hte r ia t- ı fen niyey i d e g ü ze l l i k l e va sfede riz. H a
k i kat- i ha ld e b u ta vs i f im iz sa h i b- i i l m i n kud ret- i f i k riyes i n e . . m u hterii n h iddet- i zekas ı n a ka rş ı h i ssett i ğ i m iz h a y ret ve meftu n iyet i n net i ces i d i r .
H ü s n ü n ba h şett iğ i o ca n - pezir tees s ü r b aş ka h i ç b i r zevke be nzemed i ğ i g i b i baş ka h e r t ü r l ü zevkten de ayrı
d a i m a sa f -ta bir ca izse- d a i m a bikr b u l u n m a k ister . B i r ş u ' l e - i ra k i ka d ı r k i haf if b i r nefh a , hatta b i r n efes i le m a n t ı k i o l u r; b u n u n l a beraber e n a h e nin y ü re k ler i e r itme ğ e
m u kted i rd i r !
E nvôr- ı ce ma l i ka rş ı l a m a kta tahassüs tee m m ü l e ta
ka dd ü m eder; za m a n o lur ki tee m m ü l h iss in pa-yı ş itabı a l t ında ezi l i r . Aşk ı n sa l i b- i ka ra r ü i ht iya r o l m a s ı n d a k i h i k
met işte bud u r.
*
A l e l - ıt l a k g üzel l i k n e i l e t a h a k k u k eder?
Bu s u a l i n ceva b ı şed id ve m edid b i r m ü cadele - i f ik r iye net icesi olmak üze re s ü k Ottu r. b i r s ü kOt- 1 be l i ğd i r ki i k ra r- ı acz d em e kt i r ! M amafi h e s bô b-c Oyô ne ta ' m i k- i no
za r o l u n d u kça g üze l l i ğ i n d e b i rta k ım k a n u n l a r ı . . esas l a rı o ld u ğ u , ez- c ü m l e b i r şey in caz ibe- i letafet i ecza -y ı m ü re k ·
96
kebasin in haki kat ve ta b i ata m uvafı k bir Int izam ve ô h e n k ve tenasüb d a i res i nde ve b i r e ze met-i muşa şa a iC inde i t ila f ve i mtizacı n d a n v ü c u t bulduğu m ü şa h ede o l u n u r. Y a l n ız i n t izam ve te n azü r g ü ze l l i ğ e meda r - ı h u s u l o l a maz ; pa rluk l ı k va bü y ü k l ü ğ ü n de inzima mı laz ım ge l i r. B i r şey g üze l o l ma k i ç i n sem ' i ta l t i f değ i l t e n şıt. nazarı te n şit değ i l ten
v i r . . h aya l i t e n v i r d e ğ i l tehyic etm e l i , f i k re hayret ve rme l i .
ka l bi ye r i nden oynatma l ı d ı r.
B u n u n pek pa r la k b ı r ese r i a h lô ktc görü l ü r: h u l ke va
ha l ı k ı na karşı vazifes i n i t a n ı m a k, o vazi fen in a h kô m ı n ı i f CI ya ça l ışmak hay ı rd ı r . Hayr ı i ş l e y e n iy i b i r ş e y ya pmış o l u r; « h asenot» vasf- ı celi l i n i de o m i s i l l ü cela il-i a h l aka ver i r iz .
işte a le l - ı t lak g üzel l i k �)u n d a n ziyade kabi l - I teşr i h ve ta r if d e g i l d i r. Me has i n - i s ı n a iye vü ed e b iye Ise b i r d e rece daha ta h l i l ve iza h o l d u kça esa s l ı ve muayyan bazı kavôld
ve kavanine I rca olunabi l i r.
*
Güze l l i k m ü fid mid i r? D a h a doğ rusu güze l l i k te net' a ra n ı r mı? Net' ü fa id e bir şey i n f i i l en bi r şeye ya ra m a s ı dem e kse g ü ze l l i k h i ç b i r şeye ya ramaz; cün k ü h i ç bir i h
t iya c- ı maddi yoktur k i on u n l a def e d i l e b i l s i n . B i r güze l res i m k a rş ıs ında geci ri l e n s a a t l e rce zama n ma ddeten zo · yid i r. B i r ese r - i edebi o k u n u r, b i r ş i i r tere n n ü m o l u n u r, bi r s a h n e- i tem ôşeya se kiz saat n asb- ı n i gô h - ı d i k ka t ed; I I r ; o e s e r ok u nd u kt a n , o ş i i r t e r6 n n ü m o l u nd u kta n , o t e
m ô şa bitt i kten sonra ken d imiz i YO k lasa k faz la n e buluruz? H ic. Evet. g üze l l i k . . . O h uda · n ü ma nu r- ı şev k -ya b - ı i lt i ma ı o la n l a rı mes h O r etmekten ba ş k a bir şeye ya ra maz ;
şu v a r kı bu mesh O r ediş d ünya kada r feva i d - i m a n ev lylil h u s u l e getirir. G üzel l i k mad deten faz l a bı r süs , ıa i d b i r
teke ! ı ü ftü r. Bu n u n l a beraber g üzel b i r şey nef ' in her t ü r
l ü manasıyle nafi d e olabi l i r ; şu kadar ki güzel o lmas ı nô
f i b u l u n m a s ı n d a n neşet etmez. N ite k i m : B i r m s s ke n pek süs l ü . . pek za r if o lur d a yine m a t l u b olan faid eyi h ö iz bu
l u n m Ciz. N e bôtat ın bi le nafi leri e kseriya r. üze l l er i d eğ i l d ı r.
N e h ô cet. güze l bir ked i ya vru su n u n fa idesi nedir ki o ka
dar sev i l i r ? .
G üze l l i k l evaz ım- ı hayatiyem ize ne kadar eenebi . I h t iyacat-ı madd iye mizd e n n e d e rece m ü n ezzeh ve müteôl l
b u l u n u rsa o ka d a r k ıymetda r. o de rece m ü ess i r o l u r.
G üze l i n fa idesi g üzel o lmas ıd ır. bu hasıse- i m ü nferide
ona ki fayet €der.
ea
G üzel i n en m ü cmel tarifi şud ur: G ü ze l !
Malumat, "r. 1 , 1 Şubat 13091 1 3 Şuba t 1895, S. 5-(}
MUSAHABE-i EDESiv E
Bir M ü lôhaza
i h t i m a l k i h ;s s i m d e ya n ! l l 'foru m : Ede b iyat- ı hez ı ran in büt ü n i n ce l i k l e r i n e , s a n a t l a r ı n a m u kabU b i r n o ks a n ı va r k ı t e l ô f i s i , öy l e za n n e d e r i m , ü d e b er -y ı h A m a y a nCl s i b o l m a y a ca k . . . B u b i r n o ksa n d a n z :yade b i r hcısta l ı ğ a be nziyor : E d e biyat- ı hôz ıra nôk ıs d eğ i l , ha sta ; i r. cc, s ô ri b i r hasta
l ı k ki k u r ba n ı n ın bütün u ru k - ı hayat ı n d a m ü nd c m i c ; san
k i h a sta bızzat h a sta l ı kt ı r. Bazı e m raz- ı müzm:ne var k i , m u s a b ı r. ı yiy i p bit i rd i kte n s o n ra ke n d i o n u n yer ine k a : m
o lu r ; a rt ı k yaşaya n m a riz d e ğ i L . bizzat meı razd ı r, b ü t ü n a l f)im- i zaaf ü zeveı l iyle mo raz.
Edeb iyat-ı hôzıra n ı n hasta l ı ğ ı n ı h a k kıy le teşh is edecek kada r k e n d i m d e kuvvet gö rseyd ım h i s s i m i bu d erece
Gç ı k �a n söy l e m e ğ e şü phes ız cesa ret ede mezd i m ; isa bet- i enzô r iy es i n e k a n i b i r tab ib meta n e t i n d e n z iyade ya n ı l d ı
ğ ı n a i n a n a n , ya n l ı ş görd ü ğ ü ne, ya n l ı ş h i ssett i ğ i n e ka i ! o : cm b i r m üd e k k i k aciz ve t e red d ü d ü y l e söy l üyorum, m o m a f i h işt e söy l üyorum k i edebiyat ımız s a ğ l Ci m b i r b ü nyeye m Ct l i !<
değ i l , edebiyat ımız h a sta . . . Fa kat bu h a s ta l ı k öyle şU tl U n b u n u n teve h h ü m ett i ğ i g i b i e d e b iyat ın i n c Cı - i h a r i c i 'ies ir.de -ya n l ış te rk i p ler, boz u k ta b i r i e r, bi- I ü z u m ye n i l i k l e r n e
v i n d e n- a rıza l a r l a d eğ i L . ta u m k - ı hayat ı n d a m ü d h i ş b i r
k u r ' a i l e vücu d u n u h issett i r iyor; m c n ş e i b ü y ü k bir tc k-
90
rü 'd-dem; b u n u n d a e l bet b i r menşel va r, fa kat kim b u l u p d a h a ber verecek? B u n u b i l m e k o kad a r g ü c k i . . .
Te k rn i l ş i i r i e ri m izde, h i kôye l e ri mizd e, tasavvu r la rım ızda b i r so l g u n l u k, b i r k a n s ız l ı k , b i r eser- I h ü zôl görü l üyor; b u has ta çiçek h a l i ü d e bô m ız ın d est- i m a h a reti n d e kend i s i n e pek muv6 f ık zem i n le r bu l a ra k n a z i k nazi k i n t i b a ' ed i yor ; bu z e m i n l e re o kad a r ya k ışt ı r ı l ıyor, o n l a rla o k a d a r i l i l ô t ett l ri l i yor k i insa n o l d a n ıyor, s o l g u n l u k h a n g is i n d e, ze m i nd e m i yo ksa na k ış l a rd a mı, fa rkedem iyor. Yaz ı l a n şey' e r i n he psinde y ü z ü n üze m a ğ m u m b i r naza r- ı ş i kayetle g ü l ü mseyen b i r m üteverr im bi-ta b l ı ğ ı va r. Der in b i r sükOn iç inde medid b i r in i l t ı . . . I şte o k u na n eserl e r e kseriyetLe ru h u n uzda bu a ksi b ı ra k ıyor.
D i k ka t ed in Iz, bu d a i m a mevzu l a rı n h üzn-engiz o l u ş u n d a n i l er i g e l m iyor; ya z ı ş ı m ızda b i r şey v a r k i yazd ı ğ ımız e n şuh ve şô t ı r mevz u l a rda b i l e m a h iyet-I hazinesiyle sa n ki ağ l ıyor . . . Sa k i n , takatsiz bir a ğ l ayış.
Evet, ta kats ız , bı-ta b ; aynıyle c i ğ e r l e r i n d e ö l d ü rücü d e ğ i l fa k a t y a ş a t may ıc ı b ir i l tet taş ıya n b i r çoc u k g i b i . E s e r l o r im izde b i l i r m is i n i z e k s i k o l a n ned i r? Hayat ı T e rs a n l a ş ı l m a s ı n , eser le rım izde hayatt a n bahsetm iyoruz d e m e k i s tem iyoru m , b i la k i s e n z i y a d e ondan ba h sed iyo ruz; hatta y a l n ız o n d a n bahsed i l iyor, ondan başka b i r şeyden o kad a r bahsed i l m iyor; ma ksadım ese r i e ri miz in hayats ız , cans ız o l d u ğ u n u a n l atma kt ı r . . . Ruhsuz deği l . fa kat ca nsız.
i ş te bütün i n c e l i k l e ri n e , g üze l l i k ler ine . sanat larına m u k a b i l edeb iyat - ı haz ı ra n ı n te lôf is i b i z e n a s i b Olmayacağ ında n korktu ğ u m n o k s a n ı b u cans ız l ı kt ı r.
G üze l g üze l b i r cok h i kayeler, tasv i r l e r. haya t- ı ha kikive s a h neler i . hayat- ı m u h ayye le n ü m u neleri . m ü kemmel
100
bi rkac rom a n . l atff ve nazik. bazen u l v1. mazmunsuz. n ü k
tesiz o l m a k l a bera ber y in e zarif bir hay l i m a n z u m e l e r ; bunl a rı n hepsinde b i rç o k ş i i r. blrcok sanat . bi rço k m ez iyet; fa kat hepsinde a y n ı re ha vet. aynı fü tur. aynı e m ra z - ı mo
raziye. a y n ı m a raz , hepsinde o, h eps i n de o ta kats i z l i k , o
ca ns ız l ı k ! . . Hepsi göğ s ü n ü s ı ka ra k, c i n i n ın h u m m a l ı d ü ş ü n ce leri . ka l b i n i n s e ktel i d a ra b a n ı i l e , v a kt inden evvel iht i ya r la m ış v ü c u d u n u zor la sü rü k leye re k , m e yda n - ı I n t i şa m öyle m e cru h ve muzta rip, sa n ki b ı r hast a h a neden g e l i r g i bi çı kıyor. A ra la r ın d a s izi tes l iye edece k , s ize kuvvet verece k, e l i n izd en tutup k a l d ı ra ca k kimse yok; hopsl b i ri birinden bete r, hepsi a li l . hepsi bi-d e rm a n .
Siz i s e beklers l n iz ki Ic ier inde n b i r I . m e s u d ve pürtüvan, ka l b-i şi kesten ize bIraz tô b- ı hayat vers i n ; o n u n t e
mas- ı şe bab- ı h a n d a n ıy le kesb-I ta ravet eden mevc u d iye
t in lz a rt ı k gözyaş lar ın ın ye bCıset- i m u h a rr i k o s ryle boğ u l m a ktan k u rt u l s u n ; h ayatı n ız ia . ômôl in iz le be ra ber her şey size g ü l s ü n ; öti karşın ıza kolunda d e m e t demet çiçe k l e r l e gels i n , cid a l - i maişete böyle genc leşm iş, kuvve t l e n m i ş o!ora k g i rmek Ic in be k l e rs ln lz k ı ş u n l a rd a n bi ri size d est
gir olsu n ; heyhat! O n la r ın hepsi s izden bır kat re yaş, b i r vaz' - ı tefe k k ü r, b i r n l g ö h - ı tee l l ü m d i l enmeğe, s i z i n fazla- ı ı ht isa sı n ızd a n bır h isse- I in t ihab almağa gelen ôciz, der
môn de see le- i i şt i h a rd ı r, hepsi .
*
B i l i r m i s i n iz bu m ü lahaza bana nerede n g e l d i ? i ki g ü n evvel k itapeı Vayes ' i n ca m e k ô n ı nda ye n i b i r k i t a p görd ü m ; par la k sarı kabı n ın üze rinde şu is im yaz ı l ı id i : « Le Livre de la J u n g le» .
Müel l i f i ya l n ız nômın ı Iş itt i ğ i m , l isa n ı n ı bi lmediğ im b i r muharri r, bir I n g i l iz : Rudya rd K i p i i n g . Fa kat eser Fran-
101
sızcaya terc ü m e ed i l m l ş ol d u ğ u iç in şu Hsan ı n ı b i ! med i ğ ! m m u h a rri ri n e f ka r ı n ı a n l a y a b i l i rd i m ; b u n a heve s l e n d i m . H i kaye H i n d ' i n m a h u f ve mesmum orma n ı a r ı n d a , b ü y ü k H a
m ; d ' i n o k a d a r d e h şet l e ba hsett i ğ i ce n g e l l e rd e g e ç m i ş b i r va ka o ! m c k l ô z ı m g e l i rd i . Bö'/ l e b i rd e n heve s l e n i ş : m e şu m ü l a haza n ı n d a b i r d a h l i o : m u şt u r. Herh a l d e a kşa m kita p o k u m a ğ a baş lad ı ğ ı m z a m a n d a h a i l k sah ife ler inde o kadar şed i d bir l ezze � le meczu b - ı mütalaa ka l d ı m k i hemen
yarı d a n z iyades i n i devretmeyince e l i md e n b ı ra ka m a d ı m .
K i tab ın e s a s ı ta m a m ıyle m u h ayye l d i r, m ü e l l i f cCilgel
ler haya ı ı n ı n b i r neş ide- j g a ra i b i n i yazma k iste m i ş ; b u na o k a d a r s ad e l i k le . o kada r h a k i k iyet l e m u vaff a k o l m u ş ki ese r i n i m ü t a l a a ederken I n s a n h a y a l i bır v ô k ıa ö n ü n d e değ i L . o m üd h i ş orm a n ı a r ı n . beya ba n ı a r ın çarpô se k e n e - i va h ş i yesi i ç i n d e . o n l a r l a b e r a b e r b u l u n uyoru m z a n n ı n a d ü ş ü
yo r. O n l a r ı n haya t - ı ôzô d e - i vahşet i n d c n . a rz ı n h cıyat- ı i b t ida iyes i n d e n bir n as i b - i i n ş i ra h a l ı r g i b i o la ra k b i r m ü ddet iç i n taze. genış n e fes l e rl e h a y a t - ı h a k i k iye n i n mezel let ler i k a rş ıs ı n d a göğ s ü n ü n k a b a rd ı ğ ı n ı h i ssed iyor. O rad a . o k a ra n ! ı k g e c e l e rde. o m a h a f ve s o m u t kaya l ı k l a rd a , o m uzEm m a ğ a ra l a rda k u rt l a r, ay ı ı a r. m ay m u n l a r . pa rsl a r, kapla n l a r. y ı l a n l a r, h a tta taş l a r, top ra k l a r. ağaçlar p ü r- h u ru ş bir h cıya t i l e hep bi rd e n yaşıyor la r. O n l a r ı n d a i nsa n l a r g i b i a ra l a r ı n d a rôb ıta la r ı . m e n fa a t l e r i , m u h a bbet ler i . nefret ler i
var . B u g a l eyon- ı bo h i m e n i n ı ç ı n de ç ı p l a k bir çocu k , s a f ve ha n d a n b i r insa n yav rusu d ü ş ü yo r. Ca n ava rla rd e n k i m i bu k ü çü c ü k y a ba n c ı y a ad ôvet, k im i o n u s ı y a n e t iç in öte
k i l e re h us u m e t göster iyor . N i h ayet ç o c u k «ya l n ız i n s a n l a r a ra s ı nda a ç a n k ı rm ızı ç içekıı le, yani ateşle d ü ş m a n l a r ına g o l e be ça l ıyor.
Va ka bu ndan i b a ret; fa kat bu mini mini . bu sade va-
1 02
kayı ca n l a n d ı r m a k , yaşatm a k, bu esas- ı m u hayye le b i r hak i kat- i ha k i k iye v e r m e k ic in m ü e l l i f i n e l evh a la r, ne t : m s a l l e r, n e tasv i r ler i c a t etm iyo r, n e l e r göste r m iyor. . . Cocu k n i ha yet hem-c ins ler i a ra s ında n a l ıp get i rd i ğ i k ıv ı l c ı m la yerd e k i yosu n l a r ı tutu ştu rup h a s ı m l m ı n ı kac ı rd ı kta n s o n r a ic i nd e n b i r a cı baş laya ra k gözl e ri n i n n e m l e n d i ğ i n i gö
rü nce te l a ş ed iyor, ya n ı nd a k i h ô m i l e r inden b i r i ne gözleri ndeki yaş la r ı göste ri p so ruyo r:
- B u n l a r ne? . Acaba öl üyar m u y u m ?
Va ktiyle beşe riyet i n pence-i tazyi k i nde b i r devre- i e s a ret geCi rm : ş, m u k a d d e rat- ı insa n iyey i i n s a n l a r ka d a r ö j renm i ş olan bu hômi- i va hş i coc u ğ u n göz l e r i n d e k i katrec i klere ba k ı p d iyor k ı :
- Bıra k, a ks ı n ; şimdi gö rüyo ru m k i s en cocu k l u ktan
c ıkt ın , a rt ı k b i r i n s a n s ı n ; on lar gözyaşından başka b ı r şey değ i ld i r. B ı ra k a ks ın . . •
Ve gözyaşla rı acı a c ı a k ıyo r.
M ü e l l i f şu u fa c ı k l e v h a i l e insanda h üz ü n ve e lemIn başla y ı ş ı n ı ne g ü z e ı , n e sade a n l a t m ışt ır. Bütün e s e r i b� ı daı, t ı f l ô n e , saf ve p ü r-hayat h is l e r l e m ô ı c. m a l ; o k a d a r k i bu sa fvet , o k u r k e n , te k m i l havass ı n ızı ô g u ş - ı m a s u m u nd a t e h z i z ed iyor; u y k u n u z d a n d e ğ işm iş, kuvvetlenmiş , ca n
I a n m ı ş olduğ u n uz h a l d e c ı k ıyors u n uz.
Gayet m ü n a k ka h , vaz ı h , veciz bir Ifade, gayet vüs'ati i , v e l O d b i r m u h ayy i l en i n dOğ u r d u ğ u efkeı ra b : r şekl - i met i n vere re k b u k ita bı v ü cuda get i rm iş . Son rada n to h k i k ett im k i m ü e l l i f H i nd ista n 'd a d o ğ u p d ü nya n ı n pe k cak ye rler i n i dolaşmış genc, h e n ü z otuz üc ya ş ı n d a , fa kat b i r
şöh ret-i a l e m - gir- i d a h iyaneye mal i k bir şa i rd i r.
O! • .. '
1 03
işte i n g i l iz ed l b i n l n ş u rada pek m uhtazar bi r icma l I l e . a n l at m a k isted i ğ i m ve a n lata m a d ı ğ ı m b u ese ri n i okudu ktan sonra z i h n i m kend i l i ğ i n den y u ka rık i m ü l ô h aza r a ra kap ı l d ı . D ü ş ü n d ü m k i . b i zde böy le kaviü ' l - bü nye ese r l e r vücuda gelemiyo r. Buna b i rçok tees s ü f ett i m . Fa kat ist ihza -yı h a k i kate ba k ın k i hemen o s ı rada -Servet-l Fünun' un b u son n ü s h a s ı ic in m ü svedde ler im a ra s ı n d a mevz u n b ı r eser a ra şt ır ı rken- e l i m e gecen ma nzume şu o ldu : Acı k l ı . hasta. pür-fütur b i r eser !
PERDE- i TESELLI
işte se kse n yaş ı nda bl r sô l l Ya ş a m ış k a l na t ı görmeyerek; Yaşa m ı ş . m evte o l m a m ış ka l l : Yaşa m a k ayrı . görme k ayrı demek.
lv'I ü tehaşşid m ezô h l r - I z u lemat. Göz ac ı ld ı kca ruh perdelen ı r; Acı b i r levha ş ü bhe yok kı hayat. Görmeme k o n büyü k tese l l id ı r.
Ah. ey plr-I ser-sefid - I hazin. Seni görme k l e Işte ö ma cım Yine b ir c a k teessü röta . . . SevIn
Sen o z u l met- feza tece l l iye: I şte ba k . ben de ben de m uhtacım Öy l e bir perde-I tese l l iye !
,1 04
Servet-i Fünun. nr. 429. 20 Mayıs 1315
1 Haz.iran 1899. 8. 195-197
S Ö Z L Ü K
ab il tdb : güzellik, parlaklık acibe-nümun : şaşacak şey gösteren adavet : d üşmanlık Adem evlad ı : insanoğlu fıf dk : ufuklar Mitab : güneş ag uş-ı i I�tirab : korku içinde bulunan göğüs agıiş-ı mesar : mu tl uluğun kucağı, sovinç kucağ) ag ıiş-ı ter : taze göğüs ahenin : demir gibi , demirden ahfad : hafidler, torunlar ahkdm-ı hendesiye : geometri kuralları akabat : korkunç hadiseler dkıl : akıllı dkim : kısır aks-i avaze-i heycd : savaış seslerinin yankısı aktar-ı fikret : fiki r ülkeleri aldim-i zaaf : acizlik alame tleri aldy ık : alakalar alel-ıtlak : genellikle, genel olarak alem-i e rvdh : ruhlar aJe mi alem-i ldhut-nişan : uluhiyet alemi gibi bir dünya alil : illetl i , hastalıklı dlude-i keldl ü kesel : bıkkınlık ve gevşeklik bulaşmı� dmade-i pe rvaz : uçmağa hazır an-ı sekera t : sarhoşluklar anı an-ı semen-fam : yasemin renkli an dsude-ruh : ruhu rahat, huzur içinde arais-i cema l : güzellik gelinl eri dsar-ı nefise-i mimariye : güzel mimari eserler
1 05
asüman : gökyüzü dsüman-ı kebud : mavi gökyüzü aşk-ı (üsunkar : büyüleyici aşk dşube : kargaşa üteşin-cerbeze : ateşli bir şekilde konuşan dU : gelecek ati-i sakit : sessiz gelecek avalim : alemler avaze-i muteıntan : tantanah ses dv ize- i raksa n : rakseden avize
ayine-i in' ikas : bir şeyin kendisinde aksettiği ayna ayyiLka ser çekme k : göğün en yüksek yeri ne yükselrnek
azamet-i muşaşaa : göz kamaştıran, şaşaalı büyüklük azim : niyetli bad-ı serma : soğuk rüzgAr bağ teten : ansız ın bahşetmeh : bağışlamak bakıyye-i enkaz-ı har : yakı cı enkazın lcalıntısı bal : k a l b , yürek, gönül, hatır bal : kanat
bala-rev : yüksekten giden baran : yağmur bar-ı hazer : çekin me, kaçınma, korunma yükü bcirilw : şimşek, yıldırım
basıra : görmo bedahaten : açıkça. bedeıy i : eşi ve benzerI olmayan güzel ve mükemmel şeyler beday i-i edebiye : edebi güzell ikler bedi : eşi ve benzer i olmayan bedidar : aç ık , meydanda, görünür bed!" : dol unay behic : şen, güzel , güleryüzl ü behre : hisse, pay be ka : bakili k, daimilik belaga t : güzel konuşma, güzel söz söyleme bereylernek : yutmak berk : yıldırım beşiLş : güleryüzlü, şen beyahan : çöl
106
bi-ara m : durup dinl enmeyen bi-de rman : dermansız bi-gaye : gayesiz bi-hab : uykusuz bi-had : hadsiz hesapsız. pek çok bi-hazer : korkusuz bi - lwYd : kayıtsız bikl' : bakir olma. bikr-i giil-nikab : penbe yüzlü genç kız bU'akis : aks i n e bim : kork u , tehl iko bi-nam : i s i m s i z bi-se ha b : b u l u tsuz bi-se her : sabahsız bi-sud : boş, fu ydasız bi -ta blıh : yorgu n l u k . halslzIik bi-ve fa, : vefasız bive-i Mkir : el d eğmemiş dul bıi.m-ı bed-li ka : çirk i n yüzlü baykuş bü/uz : ağlama, ağlay ış bü/end : yüksek. yüco bünyan : yapı bürude t : soğukl uk ca.n-feza : can arttıran , cana can katan caniş in-i hicran : h i cranın yerine geçen can-pezir : can bul an cazibe-i Zetafet : güzelliğin çekiciliği cebel : dağ cebin : a l ı n cebri : zorb ce laiZ-i a hldk : ahl akın yücel ikl ori cemadiyye t : ruhsuzluk. cansızlık cennel : orman cevf-i esMir : masalların boşluğu cevv : boşl uk cidal-i maişe t : geçi m kavgası cilve-i ncizende : nazl ı c i l va cO,şa n e tme k : coşturmak cüş-aver : coşturucu
1 07
dLŞtş-i alızan : kederlerin coşkusu cüybdr-ı lehib : ateş ten nehir cüst ü cü-yı gıda-yı hayat : hayat gıda-sını arama ça r-pa : dört ayakh ( h ayvan lar) çehre-i girye-nikab : gözyaşı yle örtülü çehre çehre-i pür-va'd-ı emel : emel vaadiyle dolu çehra çare-i teennüs : al ı şma yol u
çekaçak-ı şerer-ndk-i süyu' : kılıçlann vuruşmasından mey-dana gelen kı vılcımlı ses
çeşman-ı kebud : mavi gözler çeşm-i şühüd : gören göz çin-i bülend : yüksek kıvnm dahl etmek : kanş mak dahme-i mersıis-ı havatır : hatıralann sağlam mezan ddniş : bilgi, i l im da ra ban : çarpıntı , vuruş, çarpma darbe-i cenah : kanat darbesi da rbet-i şemşir ü sinan : kılıç ve mızrak darbesi da rb- ı şeş-per : altı d i l i mH topuzun darbesi deha-yı nar : ateşin dehası dehr : dünya dem : un dem- be-dem : zaman zaman de mdeme-i dlv-i memat : ölüm devinin sövüp sayması dem-s{ız : dost, sırduş den! : alçak
de rece-i taliYB : ikinci derecede der-i mesdüd-ı necat : kurtuluşun kapalı kapısı de rmonde : zavallı, aciz, düşkün dest-gtr : elden tutucu, yard ım ed ici dest-i hıyane t : hı yanet, hainlik eli dest-i maharet : maharet ell, hüner eli, (hünerli eD dı rahşan : parlak dide : göz dide-i idrak : anlayış gözü dil-him : içi kan ağlayan div-i mukayyed : bağlı dev diLd : duman diLd-ı muannid : inatçı duman
108
dÜ6 : omuz eb'ad-ı hayat : hayatın boyutları e b r-İ hevam : böce kler bulutu ecdad : cellar, a talar ecrdm : yı l d ı zlar ec sad : cesetler ecza-yı m ü relıkebe : birleşik parçalar ede b iyat-ı hazıra : aktüel edebiyat edi m-i arz : yeryüzü edydn : di nler efldk-ı sun' u icaz : bulma ve yaratma felekleri, gökleri efrdd : fertler efsü rde : d o n m u ş , d u ygusuz efvd/ı-ı kadide : kadid ağızlar elhan-ı muhabbet : aşk şarkılan elvalı : l e v h a lar, satıhlnr, yüzoyler eıvdh-ı ma/wbir : mezarların satıhlan
elvan-ıziya iye : ış ıklı ren k l er emraz-ı ma raziye : hastalık belirtileri emraz-ı m üzmine : kronik, müzmin hastalıklar
eni,n : in i l li enva r-ı cemal : güzelliğin nurIan, ışıklan enzar-ı hevesda r-ı garam : aşk heveslisinin bakışlan e n zar-ı temn.şa : hayranlıkla seyreden bakışlar
erdzil : rezi l ler e rvdh : ruhlar
esô.fil : s e f i l l er esatir-i evve l : m i toloj i esba b-cüydne : se bep Oer) ararcasma es bab- ı re /lO : kurtuluş sebepleri eser-i hüzdl : zayıfl ık, bitkinl i k belirtisi esir-i kuvv e t : kuvvetin t u tsağı esm dr-ı bünye-hız : vü cud u canland ıran, besleyen meyvalar esrar-ı ıstıfa : bir şeyin en temizinin sırlan eş'ar-ı nev-d-nev : yeni yen i ş i irler eş'a r-ı pü r-6Jıenk : ahen k d olu şi irler eşba. h : şahıs l ar, vücu tIar, cisimler, �övdeler; karartılar
eş bdh-ı mümhina t : var l ı k lar eşk-i. reyan : gözyaşı, akan yaş
eşrô.f : şeref ve i tibar sahibi kimseler. ileri gelenler
e tbak-ı hayal : hayal tabakaları e tbak-ı ş d n k : parlayan , parlak tabalçalar e traf-ı cdme-hdb : yatağı n et rafı evlıam : vehimler, l< urun tular ev tci.r-ı ihtisas : hislenme, du ygulanma telleri eyya m-ı şebab : gen ç l i k günleri ez-cümle : bu cümleden olarak. bunun gibi. bu arada ezhan : zi h i n l er ezhar : ç i çekler fdc i rc-i d e h r : dünyanın gün ahkarı fciril� olmak : fark etmel{. ayırmak
fa k rii 'd-de m : kansızl ık fasalıat : güzel ve açık konuş ma fazl-ı ta b iat : tabi a tı n fazlalığı , bolluğu fecr-i balıari : bahara ai t fecir f e c r - i lıande-zad-ı haya t : hayatın gülfışten Q.oğan fecri fe hm : anlama. anlayış fe l' : parlakltk, aydınlık fe rda : ertes i gü n fe rsiıde : eski fe rş : yeryüzü , kır, sahra fe rtüt- ı m usalılı i r : teshir eden , büyüleyen llunak fe ryad-ı mübalıa t : ö v ü n m e feryad ı fevdid-i maneviye : manevi fay dalar fev l�attabia : olağanüstü fi rds-ı uzl e t : i n ziva yatağı füs hat : gen i ş l i k füsım : sihir, bü yü fü tu r : bıl{kınlık, usanç galeyan-ı behime : hayvani taşkınlık gam-d l üde : keder l i , hüzünlü gam-dide : gam görmü ş garik-i süriır : sevince gark olmuş, dalmış gaveiii : gaileler, dertler, sıkıntılar
gavr : d i p , esas, hakikat gayet-i acz : aczin gayesi . sonu gayıir : gayret l i gayyd : cehennemde bir ku yu
1 1 0
gcyz : h!ddet, öfke ge rd-i haşy e t : korku toprağı gevherin : m ü cevher g i bi gılze t : galizlik, kabalık, sertlik gı rra : guru rl u gir{m-biır-ı sefaZet : sefaletin ağır yükü g i rdüb- ı üfül : ölüm girdabı g i ryan : ağl a yan g ird-bad- ı hcvay ic : ihtiyaçların kasırgası g irye : gözyaşı girye-i bi-faide : faydasız gözyaşı g ıılg ule : gürü l tü, şe.mata a unüde : uyumuş gurrende : gürleyen gurüb : güneşin batışı güş : kula k
güş etmek : işi tmek guş-ı rulı : ruhun kulağı güş-ı tecessüs : merak kulağı gülbiin : gül bahçesi
günbed-i varüne-i cev : boşluğun uğursuz kubbesi giizariş-i satvet-medar : ezici kuvvet sebebi olan geçiş güze rgôJı-ı le tafe t : güzellik yahı hadşe-res-i halb-i menün : zamanın kalbine merak veren hafi : gizli hafv-ı müsellah : silahlı korku hak : toprak hakayıh-ı ilmiye : ilmi hakikatler hakUıat-i halde : gerçekte halli : toprağa ai t hak-i siyah : kara toprak hak-nümun : adale t gösteren halds-ı meşkiır : şükre layık kurtuluş halecan : kal b çarpı ntısı Hallah-ı la-ye miıt : ölümsüz Allah ham i : koru yucu hamle-i saf-ş iken-i can-figen-i pil-i deman : kükremiş filin
can alıcı, saf kırıcı hamlesi
1 1 1
heimuş hdmuş : sessiz sessiz hem : yemek sofrası hande : gül üş hande-i bum : bayku ş gülüşü hande-i tulu-ı haya : yüzünde haya doğuran gü!üş hande-i ze h rin : zehirli gülüş hcin- ı iş tiha : i ş tah sofrası han-t p ü r-nevd : zeng i n sofra
han-t zi-safd : safa sahibi sofra ha rikat- ı ukul : akıllara hayret veren harikalar harut : sihir yapan, büyücü has a rat : h asarlar, ziyanlur hase b : asi l l i k
has e na t : yapılm asıyle sevap kazanılan güzel şeyler
hdşi : alçak gön üllülük gösteren haşye t : korku
hatar-n işan : teh l i k e işare ti hatf eyleme'� : ş i mşeğin göz kamaştırması hatifi : sesi iş i tilen kendi görülmeyene ait hatm eylem ek : bi tirmek hatva : a d ı m ha tve-i sam i t : sessiz adım hav ass : duyular hayaldt-t perişa n : perişan hayaller haya l-i m u hal : ol mayacak hayal , gerçekleşmesi mümkün
olmayan h ayal
haya t-ı hakil�iye : gerçek h ayat hayat-ı mürgane : k u ş l ar gi bi bir hayat hem aheng-i g ı riv-i hacemat : hücum gürültüsüyle aynı
ahenkte
hem-ser : arka d a ş , karadar hey' e t : şek i l , görünü ş , hal, durum heyula : gözön ü n d e canlandırı lan korkunç varlık hırs ü heva : sonu gelmez arzu ve istek hici-i mu' hiş : korku ve dehşet veren hiçlik hilka t : yaratıl ı ş
hin-i güza r : geçiş anı, geçme esnası hoduam : egoist
1 12
hod-pesend : kendini beğenen him : kan hun-ı şu' Ze-pe rver : ışıklandıran kan huruşan : coşkun huruş-ı efkar : fikirlerin coşması
huruş-ı hamuş-ı div-i jeyan : kükremiş deyin, sessiz gürül-tüsü
huşunet : haşinIik hüsn : güzellik hüsn-i şe bo.b : gençlik güzelliği hüsn-i zi-hicab : hi cablı , utan�n . güzellik hüveyda : açık, aşikar, meydandu. Iıüzn-engiz : hü zün veri ci io.ne : yardım i b re t-hiz : ibret uyandıran , ibret ve r ı c ı
ibtika-yı hayat : hayatın ağlamas ı ictira : cür'etlenme, cesaret bulma i htisasat-ı hasisa : kendine mahsus h isse tmeler, d u ygulan-
malar ihtizaz : titreme i k ro.r-ı acz : güçsüzl üğü kabul e tme, güçsüzl üğü söyleme
ilka-yı ruh etmek : ruha terk etmek iltiham : lokma yapma, yu tma i l t ima-ı saf-ı kame r : ayın saf pan ld a m ası il tizaz- ı şebab : gençlikten zevk alma imtizac : kaynaş ma. uygunluk
inc ila : parlama. açılma incizab-ı ruh : ruh cazibesi inhitat : çökme, çöküş intibo. : izlenim intibo.h : uyanma. uyanıklık inzimam : katılma, eklenme isabe t-i e nzariye : görü şün isabetl i , teşhisin doğruluğu isar etmek : dökmek. saçmak istihrac : mana çıkarma. ileriyi görme
istihza : alay etme is timdad : yardım isteme, meded umma iştibah : şüphelenme iş tiM : şikayet etme
1 1 3
ilild : yük5elme itildf .' uyuşma, uygunluk itilc1-karin .' yükselm eya yakın izhar eyleme k .' göstennek, meydana çıkarmak jenp - i hacalet .' uta n ç kiri, pası
.
kafile-i sür .' sur d izisi kail olma k : razı ol mak, boyun e�ek kdinat-ı efkdr : f ikirl er Alemi
kalb-i şikeste .' kırık kalb kalb-i şir .' arsknın kalbi ka'kaa .' kılıç, süngü gibi silahların çatışmasından çıkan
601
kamer .' ay kanurı-ı mü bln .' iyiyi kötüyü ayırt eden kanun lcdrbdrı : kervan karha-i hayat : hayat yarası ko'r-ı b,]yarı .' ifadenin derinliği ka'r-ı ndr .' cehennem derinliği katr • .' damla kavdid .' kaideler, kurallar lıov iii. ' l-bii.rıye : bünyesi kuvvetli, yapısı güçlü kavarıin : kanunlar
kem : köt ü , çirkin hes b-i ta ra ve t : tazel lk kazanma. kesel : gevşold ik, uYU$ukluk l� e tıbe-i ralışa rı-ı manıaret .' övünmenin parlak alayı kevkebe .' gök teki yı l d ı z kill�-i füsün-sdz .' büyüleylcl kamıı; kalem kişver .' ii l k e
kitle-i. münevvere .' ışıklı yı�ın kizb-i muhakkala .' gerçek yalan kudret-i ceveları .' gezinme, dolaşma. kudreti kudüm .' ayak basma, gel me kıı,l u b-ı huzzar .' hazır bulunanların kalbIeri kü, .' kös hüşdda : açık lagzide-pd .' ayağı &ürçmü�, ayağı kaymı, Idim .' yüze k�ı çekiştiren
1 1 4
fc1mise : dokunma duygusu ldnl! : yuva 14ne-i dvdre : başıboş , tasasız yuva ld-yet2ndhi : sonsuz lc1yuadd : sayılamayacak kadar çok leb-i hdr : harare tli , yakıcı dudak Zeb-i i'cdz : az sözle çok şey söyleyen dudak, mucizeH du>-
dak lem'a : parıltı , parIayış lemha : göz atış ; parıltı leng : topal , aksak lerzan : ti trek, ti treyen lerze-dar : ti trek lerziş-i heyecan : heyecan ti trernesi leniş-i nefre t : nefret ürpermesi levdzını-ı haya tiye : hayati ih tiyaçlar levm : paylarna, azarlama levs : kir
leyl-i iş tibah : şüphe gecesi leyl-i serdir : s ı rlar gecesi leyl-i serd : soğul< gece leyl-i ydd : hatıra n ı n gecesi leyle-i aşlı : aşk gecesi lika : yüz, çehre
lika-yı şefkat : şefkat yüzü l iva : bayrak lücce-i sükut : sessizlik dalgası mader : anne mağnııım : gamh , kederl i mahfe : devenin üzerine konulan üstü örtülü oturma yeri mahfi : gizli mahuf : korlmIu mah-ı arş-drd : arşı süsleyen ay mahşer : kalabal ık mahşer-i müntin : kokmuş, pis kokan kalabalık mahmil-i ezkdr : zikir yükleri konulan yer mdil-i faza il : faziletlerin he veslisi, düşkünü ma' kes : akseden yer
1 1 5
makhur-ı nedame t : pi ş manlıktan kahrolmuş ma k ruıı : yakın
malcimcil : ağzına kadar dolu, dop dolu nıanz ur olmak : görünmek maraz : hastalık mareke-i cuşcicuş : coş kun savaş meydaru mareke-i tıyn u guba r : çamurl u v e tozl u savaş m c ydanı marız : hasta masnuat-ı ne fise : güzel eserler masuniye t : dokunulmazlık matQm-i be rpci : ayakta , yıkılm a m ı ş , b i tmemiş matem matlub : taleb ed ilen, istenilen ma' tuf : eğilmiş, yönel miş ma t ' ün : ayıplan m ı ş mave rci : art, geri, b i r ş e y i n arkasında bulunan mavtın : va tan , yurt ed ini len yer
nıa zi-i p ü r-milıen : sıkı ntı dolu geçmiş me bcini-i münacaat : içinde du a edilen binalar ınebguz : nefret edilmiş meblıut : hayre tte kalmış , şaşmış mec ruh : yaralı , yaralanm ı ş
nıeczub-ı mü talaa : okumaya kapı lmış nıedar-ı husul : çı kış noktası medfen : mezar medid : u z u n nıeftuniyet : vurgun o l m a , aşırı h a yranlık
mehabe t : azamet, büyü k l ü k , u l u l u k nıehasin-i sınaiye v ü edebiye : edebiyat v e sanata dair gü-
zellikler melıcur-ı hcib ü ra hat : u ylm ve rahattan u zaklaşmış mehd : beşik mehd-i hilkat : yarad ı l ı ş ı n beşiği nıelw r i m : keremler, cömertlikler, iyi ahlaklar mekmr?n-i p ü r-hab-ı eşirrd : kö tülerin uyku dol u pusu yeri melcil : hüzün, üzün tü, sıkıntı me' ıur : alışm ış memat : ö lüm m e na k ı b : menkabeler mendzır-ı hoş-te r : çok hoş manzaralar
1 1 6
menhe l : durulacak sulak yer
menst : unutulmuş mesaib : musibetler, felake tler mesakin : meskenler, evler meserre t : sevinç meshiıf : susamış, suya kanmamış meshil r : büyülenmiş , b ü y ü l ü gibi l u tk u n
meskene t-fihen : miskinliği gideren mes m iım : zehirlenmiş, zehirli mt!sriır : memnun, sevinçli meşbu-ı hahr ü gazab : gazab ve kah ı rla d ol u meşce r : ağaçlık, koru meşyet : yürüme, yürü yüş
me taib : meşakkatler mevc-i sahabi : bulu ta al t dalga mevce : dalga
mevc u rma k : dalgalanmak mevkib-i zafe r : zafer alayı mevkuf : durdurulmuş meydan-ı intişar : yayınlan ma meydan ı meyyal-i tefekkü r : tefekküre meyyal mezahim : sıkıntılar, eziyetler mindrat : minareler mina-yı makal : sözün inceliği minlGar-ı ateşin : yakıcı gaga, ateşten gaga mir' a t-ı sem-aliıd : zehir bula ş m ı ş ay na mudkıb : cezalandıran muatta r : güzel kokulu mu'ciz : kimsenin yapamayacağ ı kadar ü s tün ol a n mu' ciz-eda : hal i , tavrı başkaları n a benzameyen muğber : gücenmiş, küskün muğfel : iğfal olunmuş , aIdatı Imış muhakkar : hakarete uğramış m uhal : mü mkün olmayan muhtazar : ölüme hazır muhtazır : can çekişen muhtecib : örtülü , örtünmüş, gizlenen muhte ri : mucid, bir şey icad e d en
muhte riat-ı fenniye : fenni icadlar, tekn i k bul uşlar
1 17
muhteriz : çekinen, I'lakınan muhyi : ihya eden, dirilten, canlandıran, hayat veren mu kass, : kasve tli , sıkın tılı
mulzte rib : gam1ı, tasulı, kaygılı mııntazır : in tizar eden, bekleyen musa b : isa bet etmiş, musibete uğramı� muta rra : taze mu tasavv er : tasavvur edilmiş, tasarlanmış, düşünülmü15 m u t ı : u ysal mu tmain : e min m u t ta rid : d ü zgün
m u t lasL! : arul ıks ız, hiç durmadan mu'vee : eg i k, egilmiş muzlim : karunlık muztarr : çaresiz kalmış mübeddel : degişmiş, değiştirilmiş mübtehil : yal varan, dua eden mücme l : kısa, öz müdekl?ik : dikkatle tedkik eden, araştırıcı müebbeden : ebudiyen, sonsuza kadar müe�ses : tesis ol unmuş, kurulmuş müess ir : tesir edici müfid : faydalı müftehir : iftihar eden, övünen mü kedder : kederli mükev keb : y ı l dızlı mülevven : renkl i müncezib : çekilmiş, çekilen münaklwh. : sade ve özlü mündem iç : saklı, içinde olan münevve r : nurl u . ı ş ı klı münezze h. : arı n d ırılmış münfait : gücenmiş münlıarif : sapan, do� gitmeyen mün' ım : doyuran
mün tesir : saçı lan. yayılan. dağılan müsalemet : barış içinde olma, barışıklık müstehak : layık müşafehat-ı riyah : rüzgarların ağız ağıza konuşmaları
1 1 3
müşaşaa : şaıaalı müşe rrih : teşrih eden, anatomist müştak : iştiyuklı . özleyen. göreceği gelen. can atar.. müş tah-ı feyz ü nur : ışık ve feyze hasre t duyan müşte-zen : muş ta vuran müştekı : ,ikayet eden mütecerrid : tecerrüd eden, soyunan. vazgeçtlı:' mütelili : yücelen, yükselen
mütebliid : uzaklaşan mü teenni : temkinli mütegayyı r : değ işen mütehal i lı : acele eden müteharrik : hareke t eden, kımıldayan mütehaşşicl : biriken, toplanan
mü tekeddir : ked erli mütelevvin : renkli mütenevv i r : nurIanan, parlayan mütesadil : tesad üf eden müteşekki : şikayet eden, sızlanan mütevahhiş : korkan, ürken müteve rrim : verernH
mütezdy id : çogalan. artan müzehheb : yaldızlanmıı, müzehhe r : çiçekli, çiçe klenmiş, çıçek aÇIDı, müzeyyen : süslü, süslenmi!J müz' iç : rahatsız eden nd-çar : çaresiz ndcli-i n iam : nimetler topluluğu nddim : piş man nMi : faydalı nagam-ı ruh-nevaz : ruhu okşaya.n nağmeler, ,arkılar ndgehan : ansızın nağme-sdz : şarkı söyleyen ndhid : genç kız ndim : uyu yan, uykuda bulunan nakkare : da vul, kös nasb-ı nigdh-ı dikkat : dikkat bakışını bir noktaya dikme. nasib-i inşirah : ferahlama hissesi nc1siye : alın
1 1 9
natıka-ı ercz ü elem : aciz ve elem ifadesi
natıka-asa : dokunaklı konuşma gibi nay : ney nazar-ı şiIGarane : bakışı yakalayan, bak ı ş ı cezbeden nazende : nazlı nrizil olmak : inmek nazra-i nefrin : lanet bak ı ş ı nef' : fayda, menfaat
nefha-i cennet : cenne tin nefesi nefha-i inbisat : ferahlık nefesi nefrin : beddua, lanet olmma
neseb : soy neş'et e tmek : çıkmak, kaynaklanmak ne�ide-i garaib : g ariplikler türküsü neva : ses, sada, makam , ahenk, nağmcı nev ha-ger : ölü ağlayıcısı nev-hande : yeni gülen nev'i : cins, tür nevvar : ışıklı, parlak, aydınlık nısf.,ı şeb : gece yarısı
nidri-yı nefret : nefret bağırması nigrih-ı teellüm : düşü nme bakı ş ı , etraflıca değerlend irme
bakışı nigehban : bekçi , gözcü nigun : başaşağı etme növbet : nöbet nuhbe-i medl : mtınAnın en sonu nukuş : nakışIar nur-ı dide : göz nuru nutk-ı bi-zebdn : dilsiz, sözsüz n u tuk nümayan olmak : görünmek., meydanda olmak nümayiş-i handan-ı mefharet : övü nmenin sevinçl i gös teriş i nüzul : indirilme nüzul e tmek : inmek ad : ateş o misil lu : bu şekilde, böylece, öylece ömr-i bahari : bahara ait ömür ömr-i gam-alud : gam bulaşmış ömür ömr-i muhayyel : hayali ömür
1 20
öm r-i mübtehil : yalvaran ömür panıaı· /, gııba r : toprağın ayaklar altında olması pa-yı tü ra b : ayağın bas tığı toprak
pendlı-ı sükun-ü hasret ; sü k u n ve hasret sığınağı pençe-i tazyik : baskı pençesi pe restdr-ı Iıem-denı-i e nzar : bak ışlarm dos t hayranı , kul u pervaz : uçma pervaz-ı hamuşane : sessiz, suskun uçuş
perverde e tnıek : beslemek, büyü tmek peydpey : azar azar peydd : meydanda, açıkta peyg ule - i temeddün : medenileşme köşesi pey rev o lmak : arkası sıra gi tmek, uymak, izinden gi tmek pinhan : gizli pir-i se r-sefid-i hazin : hüzün verici ak saçlı ihtiyar pirdme n : etraf, çevre piş : ön p işani : alın
piş-i m e hasin : güzelliklerin önü , i lerisi piş-i nazar : göz önü piş ü pes : önünde ve arkasında puşide-se r : başı örtülü puyan : koşan pür-heves : heves dolu pü r-huruş : coşku dolu
pür- ihtizaz : titreme dolu pü r-nisyan : unutma dolu pü r-sü kun : sükıln, sakin l ik dolu pür-tehalük : aceleyle pü r-tüvan : güçlü pü r-ü nı id ü heves : heves v e ü m i t dolu
rab ı ta : münasebet, ilgi, alaka, bağ raci : ait, münasebeti olan
ra' d-efşan : gökgürültüsü saçan
ra'd-ı heyahay-ı ve le h-za-y ı sufuf : saflarm şaşırmı ş hey-heylerinin yarattığı gökgürültüsü
rahne : delik rahşan : parlak rahş-ı savaik-peyrev : yıld ırı mlara uyan gös terişli a t
1 21
rdkid : durgun. hareketsiz ra'şan ra' şan : tilreye ti treye ravza-i hayal : hayal bahçesi rayiha : güzel koku reha-engiz : kurtuluşa götürücü rehave t : gevşeklik reh-güzar : geçi t. geçecek yol re h-i pabus : ayak öpme yolu re's-i fürübürde : öne eğilmiş baı, reşk- i melaik : melekleri kıskandlran reva : layık, yakışır revna k : parlaklık. güzellik. tazelik reyyarı-ı te bessüm : tebessüme kanmış rida-yı siyah : siyah örtü ruh-ı amal : emellarin ruhu ruh-ı mecruh : yaralı ruh ru-y ı ze rd-i sefalet : sefale tin san yüzü rücu : dönme. sözünü geri alma sabL : çocuk ıada-yı ahen : kılıç sesi sada-yı müheykel : heykelleşmiş ses sadr-ı pelengane : pantere benzc;:r göğüs safha-i emvac : dalgaların y üzü safha-i ziya-bar : ı ş ı k saçan y üzey scifiye t-i v ecd-ave r : vecd ge tiecn sanık safvet-i masume : masum sanık sahaif : say falar. ya praklar
sahba : şarap; al . kırmızı sahL : cömert sahne-i garra : gösterişl i . şatafatlı sahne sahne-t temcişci : seyir sahnesi. tiyatro sahnesi sahne-i zi-şaşaa-i haile-pira : faciayı süsleyen şaşaalı sahne sahn-ı hakikat : hakikat sahnesi iiahn-ı mezdlim : işkence sahnesi sail- i sdbir : sabreden dilenci sakf : çatı. tavan . dam scilib-i kara r ü ihtiyar : karar ve seçme ye teneğini yok eden samit : sessiz. sesi çıkmayan samt : susma
1 22
.amt-ı ndıan : inleyen soss l.ı.l.ı :, sam t- ı ulvl : yüce sessizlik samut : susmuş , suskun �atıh : yüzey savle t-i gürz-i giran : ağır topuzun hücumu savt : ses sovt-ı hazfn : hazin, hüzünl ü ses savt- ı kildb : köpeklerin sesi sa'y : çalışma sayd- ı haydlcit : hayallerin avı sdye-i l�a h r : kahrın gölgesi Bayha-i şum : şom, uğursuz bağırma secde-g i r- i istiğfar : töv bo için secdeye varan see le : dilencUer sehab-ı J�esif : yoğun bulut seher-hiz : erken kalkan selılıar : büyücü, büyüleylci sekte : durma sem' : kulak, duyma, işitme sema-pare-i nev-dide : yeni görülen gök parçası ser-dzdde : başı boş ser-be-se r : baştanbaşa se r-geş te : sersem, şaşkın se rgüzeşt-i mü' lim : elernH macera sermedi : daimi , sürekli ser-nüviş t-i dlem : insanlık aleminin satırbaşlan Beyf-i dmirane : h ükmeden, hükmedici kı lıç seyldbe : sel, sel suyu seyyie : fenalık, kötü l ük sıyah-ı matem : matem haykınşlan sıya ne t : koruma sıyt-ı velval-i vega : savaş kargaşasının gürültüsü sihr-i nazar-pe rver-i sanat : sanatı besleyen bakışın büyüsü slne-i cirdm : dinlenilecek göğüs sine-i meshuf-ı sefaha t : sefahete doymamış göğüs sitdre-i nev : yeni yıldız sud/dt : sualler, sorular su- be-su : taraf taraf subh-ı pür-füsun : büyü dolu sabah
123
sukut : düşme sı'lr : bayram suüd : y ükselme süda-yı se r : baş ağrı sı süklzan-ı zar ü hair : ağlayan ve şaşlon sakinler, oturanlar sükün-ı mehib : heybetli sessizlik sükün-pezir : sakinlik bulma sünühat : içe doğan şeyler sü rüd-ı şuh-ı bahar : bah arın şuh şarkısı sü rür-ı intikaı.-:ı : inti kam sevinci sütre : perde s ü tre-i muzlim : karanl ık örtü sütüde : ö vülmüş, övgüye değer şair-i şayeste-guru r : gurura lüyık şair
şamme : koku alma duyusu şaşaa-i letafe t : güzelliği n parıl tıs ı , göz kamaş tırması
şataf : gösteriş şeHı r : neşeli, şen
ş edid : şiddetli şegaf : delicesine sevme ş egaf-dar : delirtici şehbal : kuş kanadının e n uzun tüyü şckl-i metin : sağlam şekil şehralı- ı n u rani : ı ş ıklı yol şekl-i sahabi : buluta a i t şekil ş e k v e - i tali .' talihten şikayet etme şer : kötü lük şerha .' kesilm i ş , yan l m ı ş şe rha şe rha : d i l i m , kes i k kesik
şe rmende-i itab : azarlanma utancı şe tare tli : neşeli şev k-i fuad : gönlün şevki
ş e ba b : gençlik
şe b-i a'mak : derinliklerin gecesi şeb-i saf : saf gece şikaye t : şikaye tler şinah e tme k : suda yüzrnek ş i ta b .' acele, sür'at. koşma şita ban : koşan. acele eden
· · 1 24
şive-i tahakküm : hakim olma edası şive-i takrir : konuşma üslübu şöhre t-i alem-gir : alemi tutan, zapteden şöhret şua : ışık ş ule-i endişe : düşünce alevi ş ule-i rakika : ince ışık
ş uün : hadiseler, olaylar tab: tabiat, huy, yaratılış tabl-ı sı mah-ı g e rdun : dünyanın kulağının zarı tagayyür : değişme taharri : arama tahass ü r : hasret çekme ta hassüs : duygulanma tair : uçan, uçucu takarrü r eyleme h : kararlaşmak, karar kılmak takaza : sıkıştırma ta ltif : mükafatlandırm a , gönlünü alm� ta'mik : derinleş tirme ; inceleme, araş tırma tar-ı hayat : hayatın tel i tasa rruf : sahip olma tasavvur-ı batıl : batı i istek tay f- ı nüralnü r : ışı klı hayalet tazyilı : baskı tealı : yükselme te bah : m ahvolma tecdid-i hayat : hayatı yenileme teceddüd : yen ilenme, yenilik tece lligah : görüntü yeri tecessüın : şekil l enme, bir cisim şekl i n d e görünme teellüm : kederlenme, tasalanma teemmü l : dü şünme teessü r : duygulan ma tehevvü r : öfkelenme
teheyyüc : heyecanlanma, coşma tehy ic : heyecanland ırma
tehziz etmek : ti tretmek te kellüf : k ü lfe tl i olma telwllüm e tmek : konuşmak telhi-i nefre t : nefre t acılığı terin e tmek : lanetlemlilk
1 25
tetinat : lanet okumalar temdid : uzatma temeyyüz : s i vri l m e, kendini gösterme tenasüb : uygunluk te nazur : s i m e tri teneffu : fayd alnnma. tenşi t : sev i n d irme tenvir etmek : aydınlatmak terıine-i ıyd : bayram şarkısı te re ffu : yükselme tervic etmek : kıymet ve itibannı arttırmak terzil ıztmelı : rezil etmek tesettür : örtün me tesir-i tarab : coşkunluğun ve sevinçliliğin etkisi tesliye : tesel li verme tesmım e tmek : zeh i rlemek teşdid-i ig tizab : öfkelenmenin şiddetlenm e:;i teşek/�i : şikAyet e tme teşne : susamış, ço k istekli teveibi : tAbi olanlar, uşaklar, birinin hizmetinde olanlar tevehhüm etmek : zannetmek tezad- ı sük ün u tanin : sessizlik ve çınlama tezadı tezlil �tmek : zel i l e tmek, tahkir e tmek, hor görmek tıfleine : çocuks u , çocu kça tiraje-nümei : gökkuşağı gibi renk renk görünen tüde : y ı ğı n , küme tüde-i ezha r-ı mu lıayyel : hayali çiçekler yığını tüde-i zinde : can l ı , zinde yığın tüf-ı lerze-riz-i tehevvür : öfkelenmenin titreme saçan yan-
kısı türab : toprak türab-ı siyah : kara toprak tünd : sert, haşin tü rab olmak : toprak olmak, ölmek ufk-ı meşhud : görünen ufuk ukuZ : akı l l ar uluvv-i kal b : kalb yüceliği umk-ı haya t : hayatın derinliği urüh : damarlar
Ilde M-yı halıı ra : günün edebiyatçıları üftllde : d ü şmüş ümmid-i haZôs : kurtuluş ümidi va'd-ı mtıhal : gerçekl eşmesi mümkün olmayan vaad vasf-ı celi l : yüce vas ı f vaz-ı tefekkür : d üşün me durumu vecd-ave r : büyük heyecan veren vedia : hediye vehm-alüd : vehim, kurun tu dolu velüd : doğurgan velvele-i ceng-i cüyuş : askerlerin savaş şamatası verz iş : çal ı ş m a. vüs' a t : genişl ik yad- ı ul"i : u l vi , yüce hatıra ya r-ı nagamh a r : şarkı söyleyen sevglli yebüset-i muha rrilw : yakıcı kuruluk yelda : yı l ın en uzun gecesi za" - ı mahz : halis zaaf zaid : fazla zdika : ta t alma duyusu zail : sona eren, geçen, geçmiş zamime-i hassasiye t : etkiyi çoğaltına zebün : aciz, zayıf, güçsüz zehı : ne? zehrdbe-i lanet : lanetin zchlrl i suyu zehre-çak : öd ü pntla mış , korkunç zemze me-i hil kat : yaradılışın şarkısı zerrat : zerreler zikr-i Ha llak : Allah'ın adını zlkratme zlldZ-i ehval : dehşe tleri n , korkuların gölgeieri zıll-ı cenah : kanad ı n gölgosi zıll-ı kesU : yoğu n gölge zır-i bal : kanad ı n al tı zır ü bemm-i saz : sazm en ince ve en kal ın teli zulmet : karan l ı k
zulme t- feza : karanlığı arttı ncı zu/m e t-i beyzd : beyaz karanl ık
%ulmet-i makber : mezar karanl ıkı zulme t-i yelda : en uzun gecenin karanlığı
1 27
TEVFtK FtKRET
Tevfik Fikl"et,w Servet-i Fünun edebiyatmm en tanınmış ve nesillere tesir etmiş bir şairidir. II. Me�rutiyet'e kadar daha ziyade tabiat ve duygu şiirleri yazan Fikret, 1908'den sonra sosyal konulara yönelir.
Prof. ur. Mehmet Kaplan'ın bu sahadaki araştırmalarına dayanılarak hazırlanan bu kitap, Tevfik Fikret'in hayatı edebi şahsiyeti ve eserlerinden ö rnekleri içine almaktadır.
430 TL.