128
KÜLTÜR VE TURizM BAKANllGI YAYıNLARı: 686 TÜRK BÜYÜKLERİ Dİzİsİ: 18

Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

KÜLTÜR VE TURizM BAKANllGI YAYıNLARı: 686

TÜRK BÜYÜKLERİ Dİzİsİ: 18

Page 2: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

KÜLTÜR VE TURİzM BAKANLlGI: YAYıNLARı: 68�

"EVFiH FiKRE"

Prof. Dr. Mehmet KAPLAN

TlJRK BÜYCKLERİ DİZİsİ: 18

Page 3: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Kapak Düzeni: Sai.m ONAN

----_._._-----------Onay: ı 1.9.1986 taı;h "e 928.1-3437 sayı. Ilirinci b?�skJ, Aralık 1986 Baskı sayısı i 20.000 Aslım1.aır Matbaası - ANKARA

Page 4: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

içİNDEKİLER

Açıklama . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ' " 5

HAYATI... ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . ... .. ?

EDEBI ŞAHSiYETİ VE ESERLERİ . . . '.. '" ... ... 12

METİNLER . . . ... ... ... ... ... ... ... ... 36

Sahaif-i Hayatımdan ......... . . . . . . . . . 0 0 . 36

La Danse Serpentine . . . 38

Ey Yar-ı Nagamkar . . . 40

Gayya-yı Vücud 42

Nadim-İ Hayat

Ne İsterim? Ömr-i Muhayyel

Bir Mersiye

Sen Olmasan Birlikte ...

Mai Deniz .. .

Yağmur ..... .

Hande-i Bum

Haluk'un Bayramı

Hemşirem İçin Cenab

Nef'i '" '"

Hasta Çocuk Asker Geçerken

Sabah Ezamnda İnanmak İhtiyacı

43

44

45

46

48

49

50

51

53

55

56

5n

60

62

65

68

(i?

3

Page 5: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Sis . .. . . . . . .

Sabah Olursa Rücu ... ... .. .

Haluk'un Vedaı

Pmmete

Gökten Yere

Ferda

68

72

73

75

SI

82

85

l-Uın-ı Yağma 87 Kış Baba . . , ... ... ... ... ...... 89

Ağustos Böceği ile Karınc3. . . . 92

Güzellik . .. . . . . . . 94

Musahabe-i Edebiye . . . '" ... 99

SÖZLÜK . . . o " . . . '" .. , ... .. , ... ... '" ., . .. , ... ... 105

Page 6: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

AÇ i KLA.MA

Rahmetli hocam Prof. Dr. Mehmet Kaplan., Kültür ve

Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Gen.el Müdür­lüğü'nün teklifi üzerine, Tevfik Fikret hakkında, geniş öğ­renci kitlesine hitap eden bir el kitabı yazmayı kabul et­mişti. Başta doçentlik tezi olmak üzere, hocanın Tevfik Fihret hakkında pek çok araştırma ve makalesi vardır.

Hoca, maalesef bu esere son şehlini veremeden hayata veda etti.

Bu elinizdeki kitapta yer alan biyografi kısmı, hocanın İslam Ansiklopedisi'ne yazdığı «Tevfik Fikret» maddesin­den kısaltılarak alınmıştır. Edebi şahsiyeti ve eserleri kıs­mı ise, Tevfik Fikret adlı doçentlik tezinden özetlenmiştir. Seçilen metinler, hocanın sevdiği ve üzerinde durduğu, şairin çeşitli devrelerini ve kullandığı değişik temleri ihti­

va eden şiirlerdir.

Doç. Dr. Zeynep KERMAN

5

Page 7: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

HAYATI

Asıl adı Meh med Tevfik olan şair, 1 Ocak 1867'de is­tanb urda doğd u. Babası Hüseyin Efe ndi Cankırı'nın Cer­keş kazasından Ahmed Ağa'nın oğl udur. Hüsey i n Efendi, Rüşdiye ta hsilin d e n sonra Babıali Hariciye ka lemine gir­

miştir. Fikret'in doğd uğu sene Şehremaneti m eclis azalı­ğı ile Defterhane tevkiiliğine geti rilen Hüseyin Efendi, daha son ra istan b u l'dan uzaklaştınlara k Hama mutasarrıflığına atanmış, dah a sonra Nabl u s, Akkô, Hal ep ve Antep m uta­sarrıfl ıklarında d a bulunmuş, 1905'te Antep'te ölm ü ştür.

Fikret'in a n nesi Hatice Refia Hanım, Sakızlı muhtedi bir Rum ailesinin kızıdır. Hatice Refia Ha n ı m, Fikret o n ikı ya­

şında iken Hicaz'a gitm iş, kızıyle beraber orada koleradan

ölmüştür.

Fikret. önce Mah mudiye Valide Rüşt iyes i'n e verifdi. bu

okulu n ka patılm asından sonra Galatasa ray Sultanisi'ne deva m etti. Fikret. Fransızca ve Fransız ed ebiyatıy l e bera­ber, M uail im Naei, Mual l i m Feyzi ve Recaizade Ekrem'den

edebiyat dersleri gördü. Onların tesiriyle şiir yazmağa baş­ladı. 1888'de Ga l atasa ray Su ltanısi'ni birin c i l ik le bitiren Fik­ret, Bab ı a l i istişare odasına memur oldu, bir sene sonra

muavi nliğe yükseltildi. Aynı za manda Tica ret Mekteb-i Ali' si nde Fra n sızca ve hüsn-i hat ders leri de veriyordu. Bu

a rada dayısının kızı Nôzım a Han ım'la evle ndi. ismail Safa'

nın cıka rd ığı Mirsad dergisinin «Tevhid» va «sitôyiş-i haz­ret-i padişahi» konularında actığı şiir ve nes ir m üsabaka·

7

Page 8: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

sını kazanarak d ikkat leri üzerine çekti. Arkadaşları Hüse­yiil !<ôzllll vs Ali Ekrem'le birlikte MalOrnat dergis ini çıkart­mağa b\lşladl, Müsabaka ile Galatasarcıy Sultanisi'ne Türk­çe öğre tmeni olarak giren Fjkrot, maaşından kesinti yapı­lınca istifa etti. 1896 ydı s!Jnlcnnda beş yüz kuruş ay!ıkla Robert Kolej'e girdi. hayatının sonurıG kadar bağlı kaldığı bu okulda maaşı gittikce arttı.

1896 yılında Recaizade Ekrem'in tavs iyesi üzerine Ah­

med ihsan ' ın çıkarttığı Servet-j Fünun dergisinin başınCi getirildi. Daha önceki şiirieriyle kendisini tan ıtmış olan Fik­ret 7 Şubat 1896 tarihli ve 256 sayılı nüshasından itibaren başına geçtiği Servct-i r-ünun'u birinci sınıf bir edebiyat dergisi seviyesine yükseltti. Halid Ziya'nın şöhret kazan­rnağa başladığı, Avrupa'dan dönen Cenab Şehabeddin'in Mekteb ve Hazine-i Fünun dergilerinde yeni şiir deneme­lerini neşrettiği ve batı edebiyatından pek çok tercümenin yapıldığı o y ıl larda Türk edebiyatı yeni bir «kristaiizasyon»a hazır vaziyetteyd i . Servet-i Fünun kısa zamanda Halid Zi­ya. Cenab Şehabeddin. Mehmed Rauf. Hüseyin Cahid,

Ali Ekrem (A, Nad i r), Hüseyin Siret, Alımed Reşid (H. Na­zım). Süleyman Nazif. Ahmed $uayb, ısmail Safa. Hüseyin Kôzım. Hüseyin Suad . Süleyman Nesib. Faik Ali, Ahmet Hikmet gıbı kabiliyetli gene y,azarları bir araya toplayan bir organ haline geldI.

Gençler haftada bir Fikret'in ev inde , earşamba akşam­ları ise Servet-! Fünun'un idarehanesinde toplanarak yaz­dıklarını okuyor lar ve tenkit ediyor lard ı . Tehlikeli siyasi ko­nulara dokunmayan Servet-i Fünuncular arasında. kültür, zevk ve sanat anlayışı bakımından ortak taraflar vardı, Ge­tirmiş oldu k ları yenilikler. özell ikle şiir ve nesirlerinde kul­landıkları alışılmadık ifade tarzı, basma - kalıp fikirlere bağ-

8

Page 9: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

lı olanla r ı kızdınyord u. Bunların başında Ahmed Mldhat Efendi ve Ahmed Ra sim gibi batı meden iyeti tara fta rı ta·

nmmiş edebiyateıların bulunması ve onlar ın Servet- i Fü· i1uncuları «dekodan» I, kla itham etm eleri saray ve kamu oyunda bu gençleri şüphel i insanlar hali n e getiriyord u. Servet-l Fünuncu la r dergide neşretti kleri eserle rini 1900-1901 yılında kitap haline getirdiler. Fikret de Rübob-ı Şi. keste'yi bastıı'dı (1900). B:rinci bGskl iki ay içind e tü kenin­ce, aynı yıl ik1nci baskısı yapıldı . Bu sıralarda Servet-i Fü· nun cu la r arasında baz ı da rgın l ı kla r ve kırgın lıl<fa r başgös­terdi. Tevfik Fikret. Ali Ekrem (A. N a d i r)'in kendisini ve Gr­kadeışlarını tenkit eden bir yazıs ını k ı saltara k ve değişti ­

rerek dergiye koydu. B u n a kıza n A l i E k rem , yazısının as­lını ve tamamını, Servet-i Fünun c u l a r ı s ü r e k l i te n kit eden Baba Tah ir'in Musavver Malumot a d lı dergisind e bastırdı (nr. 216, 14 Kan u n -ı evvel 1316). H, Nazım, Sami Paşaza­de Sezai ile Me neme n iizade Ta h i r de Ali Ekrem'e katıldı­lar. Aynı yıl. bi l i n meyen bi r sebepten Tevfik Fikret'fe dergi­nin sa hibi Ahm ed ihsa n'ın arala rı a çıldı. Fikret yazı işleri müdürlüğünü bıraktı. Dergiyi bir müddet Hüsey i n Cahit

idare ettiyse de, Fransızcadan te rcüme ettiği bir makale yüz ü nden dergi kısa bir müddet için ka patıld ı. Mehmed Sadık ta rafında n te krar neş red ilen dergi esk i canl ılığını kaybetti . 1900 - 1901 yılları arasında i n g i l izler i le Boerler a rasında meydana gelen savaşta ingil iz lere ya k ı n l ık d u yan Servet- i Fünu n cular, başarılarından do lay ı ingiliz elçiliğin8 bir m u h tıra verd i ler. B u n u habe r a l a n hükumet, Servet- i Fünuncularla beraber Tevfik Fikret ' i d e sorguya çekti. Hü­sey i n Siret i le ismail Sa fa s ü rüldüle r. A raiarında anlaş­m azlık çıka n ve devr in yön etim i n in ta kibin e u ğraya n Ser­vet-i Fünuncu lar. yayın hayatından çekildiler. Fi k ret. 1905' te Aksaray'd aki baba s ı ndan ka l m a konağı satarak, Robert

9

Page 10: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Kolej'in duvarına bitişik, planların ı kendisinin cizdiği ve «Aşiyan» adını verdiği evi yaptırdı. istibdat idaresinden bunalan Servet-i Fünuncu lar bir ara, Yeni-Zelanda'ya göç ederek, orada bir cemaat hayatı kurmak istemişle rdi. Bu mümkün olmayın ca, aynı hayali, Türkiye'de, arkadaşları Hüseyin Kôzım'ın Manisa civarındaki çiftliğinde gerçekleş­tirmek istedilerse de, bu proje de suya düştü. Bu sıkıcı ve endişe verici yıllarda Amerikan Koleji Fikret'e maddi ve manevi bir sığınak oldu. Şair, Tanin gazetesinde çıkan

bir yazısında (nr. 41, 23 Ağustos 1324). bu kolejin kendisi için taş ıdığ ı mônôyı heyecanlı bir üslupla an latır. Bu yazı ­

dan anlaşıldığ ına göre, Fikret'in ruhi değişikliğinde ve ii. Meşrutlyet 'ten sonra şiirlerinde anlattığı dünya görüşünün teşekkülünde bu cevrenin büyük tesiri o lmuştur.

1901 y ılında yazılan, fakat II. Meşrutiyet'in ilônına ka­

dar yayınlanmayarak elden ele do laşa n «Sis)) adlı ş iir i ,

Flkret'ln sanat hayatında olduğu kadar, içinde yaşadığ ı

topluma karşı takındığı tavırda da derin bir değişikl iği ifade eder. Sonsuz bir nefret duygusun un hôk im olduğu bu şiirinde Flkret. Istanbul'a lônetler yağdırır. Aynı nefret duy­gusu içinde II. Abdülhamid'e karşı b ır suikast hazırlayan ve 26 kişinin ölümüne sebep olan Ermeni komitacıla­

rın ı da «Sır Lahza-I Teahhur» adlı şiirinde över. Bu sıralar­

da Selônlk Ihtilaı teşkilat ına mensup bazı şahıslar Fikret'le temas ederek ondan milieti rejim aleyhine teşvik eden bir şiir yazmasını Istediler. Fikret. bu teklif üzerine (�Mil!et Şarkısı» şiirini kaleme aldı. 1908 Inkılôbın ı büyük bir sevinç­le karşılayan ve onu şiirierIyle öven Fikret.inzivasındon cıkorak ve arkadaşlarıyle barışorak yenı bir fikir hareketine

gir işrnek istedi; Hüseyin Cahid ve Hüseyin Kôzım'la birlik­te adını kendisinin koyduğu Tanin gazetesini cıkardı. Fa­kat sadece yazı Işlerini Idare etmekle yetindI. Ittihad ve

10

Page 11: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Terakki cemiyeti, Fikret'i Maarif nazırı yapmak istediyse de o, bu teklifi kabul etmedi. Kendisini seven talebeleri­nin ı s rar ve teşebbüsüyle Galatasaray Sultanisi müdürü oldu. Mektep, bu sırada Beylerbeyi'ne taşınmış, perişan bir haldeydi. Fi kret, Galatasa ray'da ki bınayı yaptırdı, yeni bir

nizam kurdu. Bu yenilikler, Fikret aleyhine bazı dedikodu­lara sebep oldu. Dedikoducuları me ktepten uzaklaştırma­ya kalkış ınca , Maarif nazırıyle arası acılan Fik ret, istifa et­ti. Nail Bey'in Maarif nazırlığında mutlak seıahiyetle yeni­den müdürlüğe getirildi. Nail Bey'den sonra gelen Emrul­lah Efendi'nin, öğretmenleri aylık" ve ücretli diye ikiye ayırması ve ceşitli müdahaleleri üzerine Fikret tekrar is­tifa etti. yerine Salih Zeki müdür muavinliğine getirildi. Emrullah Efendi'n in bu haberi gazetelerde «bir şairln ye­rine bir alim getirildi» diye i1ôn ettirmesi Fikret'i ve seven­lerini isyana sevketti. Bu münasebetle Fikret'in leh ve

aleyhinde Tanin ve Sabah gazetelerinde yazılar cıktı. Fik­ret tekrar Amerikan Koleji'ne sığındı, Bu münasebetle Ta­nin gazetesinde Hüseyin Cahid'e hitaben çıkan mektuburı­da «Bugün sa'y ve irfanım tebdil-i tebaiyyet ediyor» diye bir cümle kullanması, bazı şiirlerinde din ve tarih aleyhin· de sözler sarfetmesi. jttihat ve Terakki mensuplarını hic­veden şiirler yazması, oğlu Haluk'un din ve uyruk değiş­tirmesi. o tarihten itibaren Fikret aleyhinde bircok yayına sebep oldu. Tanin'i n ıttihat ve Terakki'nin yarı resmi orgo­nı haline gelmesi Hüseyin Cahid'Ie aralarının açılmasına ve

Fikret'in bu gazeteden ayrılmasına sebep oldu. Aynı yıl (1910) Fikret, Darülfünun ve Darülmuallimin'deki vazifelori ile II. Meşrutiyet'ten sonra girdiği ceşitli cemiyetlerden de istifa etti. 1912'de Meclis-i Meb'usan'ın kapatılması üze­

rine «Doksan Beşe DOğru» Ile «Hôn-ı Yağma» şiirlerinI yaz­dı. Fikret. Tü rkiye'nin Birinci Dünya Savaşına girmesInin ve

11

Page 12: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

gene ll ikle savaş ın karşıs ında idi. Cihad-ı mukaddes i1ôn

edilerek Osmanl ı devletinin bu savaşa girmesi üzerine , acı

bir alayı ihtiva eden «Sancak-ı şerif Huzurunda» adlı şiiri­ni yazdı. 1905'te yazdığı «Tarih-i Kadim» şiiri imzasız ve

tarihsiz olarak elden ele dolaşıyordu. Mehmed Akit, 1914

yılında cıkan Süleymaniye Kürsüsünde adlı kitabında bu

şiiri dolayısıyle Fikret 'i küçültücü mısralar yazmış ve ona

«zangoc» demişti. Fi kret, Akit'in bu tenkidine kızarak din­

sizliği, hattô din aleyhtarlığını açıkca gösteren «Tarin-i

Kadime Zeyl» adlı şiirini yayınladı. Aynı yıl, cocuklar için

yazdığı Şermin'j bastırdı. Sekiz y ıldan beri gizli şeker has­

talığına tutulan Fikret, ilôc tedavisinden kacındığı icin , sü­

ratle kötüleşti. 18-19 Ağustos 1915 gecesi dünyaya göz­lerini kapadı.

EDEBi ŞAHSiVETi VE ESERLERi

Fikret'in sanat hayatını: a) Gençlik şiirleri ; b} Olgun­

luk çağı (Servet-; Fünun dönemi ve RÜbab-1 Şikeste); c)

ıı. Meşrutiyet'ten sonra (1908 - 1910); d) Son yıllar (1912-

1915) olmak üzere dört devreye ayırmak ve incelemek mümkündür.

A} Genclik şiirleri: Fikret'in bu devir şiirleri Mirsad ve

Malumat dergilerinde c ıkar . Mlrsad'ı cıkaran ismail Safa,

onu h imayesine alarak, kıymetli bir şair olarak takdim

eder. M irsad 'da yaZdığı şi irlerin atmosferi genellikle iyim­serdir. Bu devrede ii. Abdü lhamid 'e «sitayiş-nôme})ler ya­

zar. Mirsad'ın «siyatiş-i hazret-i padişahı» konusunda aç­

tığı yarışmada birincilik kazanır. Bu sitayiş-nômede yer

alan mısralardan biz, Fikret' ln doğuştan hürriyet ôŞığl, ide­

alist olmadığ ını görürüz.

12

Page 13: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Mirsad kapatıldıkta n son ra Fikret Malumat'ın ilk nüs­hasında bir «Tebrik-i velôdet» yazar. Burada yazdığı şiir­lerde şair iyimserdir ve kuvvetle Hômid ve Ekrem tesi rin­dedir. ÜsIQp bakımından henüz ne şahsi bir lugate, ne

mısra tekniğine. ne de kondine has bir imaj dünyas ına sa­hiptir. Eski edebiyatta n alınma hayaL. mazmun ve kelime oyunlarına sık rastlan ır. Fi k ret. henüz kelimelerin parlak!ık ve tumturağına hayrandır.

Malumat dergisinde şiir neşrettiği yılla rda (1893 - 1896) Fikret. batı edebiyatı\ le ilgile n meğe başlar. asıl metinler­den Avrupa şairlerini okur. onla r üzerinde düşünür, te rcü­meler yapar ve ta klide çalışır. Bu devrede önemli olan, şiir üzerinde düşünmeğe başlamasıdır.

Şinasi'den El<rem'e kadar gelen devrede, şiirde en öne mli eksiklik. pitoresk yani resim duygusudur. Resimle

yakından uğraşan Fikret, bu devrede (1893 - 1895 aras ında) Türk şiirinde bu eksikliğin farkına varır. Malumaı'ın ilk sa­

yısına yazdığı «Güzellik» adlı makalede göze büyük önem verir ve Türk edebiyatında ilk defa. açıkça duyulardan bah­seder. Ona göre güzellik, göz ile kulak duyularına hitap eder. Böylece re3sam Fikret, resimle şiirin ve musikinin yakınlığını kavrar. Dış ôleme bakış, renkleri seçiş ve ifade ediş bakımından Fikret'e resimle uğraşmasının büyük te­

siri olmuştur.

Şekle, gözle görülen ma nzaraya karş ı dikkati uyanan Fikret, böylece kôinatı tablolar halinde görmeğe başlar. 30 Eylül 1894'te Molumat dergisinde çıkan «Manzume-i Garrô» adlı yaz ıs ı, Fikret'in yenı şiir tarzını sanatkôrane bir üslupla anlattığı dikkate değer bir vesikad ır. Buna göre Fikret'in şiir görüşünü şöy le maddeleştirebiliriz:

13

Page 14: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

1) Fikret önce bir hayal kuruyor, sonra yazmağa ba ş­lıyor. Eğer kafasında bir hayal teşek kül etmezse, konula­rını res i m l erde n , okuduğu h ikôyelerden, batılı eserlerden alıyor. Kaynak ne olursa olsun, hareket noktası daima bır tablodur.

2) Fikret, şiirin zor bir iş olduğunu idrak etmiştir ve üzer inde çal ışıyor . Vezne, kaflyeye, ie ôhenge dair yeni

fikirleri vardır. Ruh durumuna göre vezi n, kaf iye değ işt ir­

me fikri üzerinde deneme ler yapıyor.

3) Bu yazıda n, onun gen iş okuma faa l iyetin i de öğre­

niyoruz. Bu yazıda bulunan, tesadüfen odaya girmiş ku­şun durumuy le Edgar Allan Poe'nun «Karga» şiiri ve bu şiirin na sıl yazı ldığı hakk ındak i maka les i a ros ında büyük bir benzer l ik vardır. Bu d evrede yazdığı maka le lerde Fik­ret, okuduğu eeşitli yazar ve k itap lardan bahseder. Bu yıl­larda Fi krel ' in dikkat ve temayü!ü bir yaza r veya akım üzerinde durmuyor ve şair, okuduklarını Türkçeleştirmeye çalışıyor. Bu son nokta çok önemlidir, zira üslObunun de­ğ işmesinin en mühim sebe b i budur. Tercüme. ü s l O p değiş­melerini derinden etk i leyen en önemli fa ktördür.

Şair. bu devrede yay ın ladığı şiirlerden bazılarını Rü­bab-ı Ş ikeste 'ye «Eski şey ler» başl ığı altında a lmışt ır ki sayısı ü çtü r. On üc tanesin i ise eserine o l mam ıştır.

Fikret'in bu devrede verdiğ i şiirler. m u hteva b a k ımın­dan iyimserdir; hayatın acılarına ve sosya l ıztıraplara ilgi duymaz. Duyguları aşk tem i etrafında toplanır. Tabiata a çı­l ış baş lamıştır. Müz ikten de h oşlanır .

Molumat derg isinde görü len ikinci gencl ik devresinde üslObu gelişmektedir. Artık önceleri olduğu gibi kelime!e­rin tumturoğı değ i L . mono. nüans. renk. duyuş tarzı ön pla-

14

Page 15: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

na geçmeğe başlamıştır. Fikret 'in bu şiirlerinde yeni bir

m ısra yapısının doğduğunu görürüz. Bu, konuşma sentaksı veya heyecan sentaksına yakın, hareketli, monotonluktan

kurtulmuş bir mısra yapısıdır, fakat henüz enjambömanlar

görülmez.

B) Olgunluk cağı (Servet-i Fünun'da çıkan şiirler ve

Rübab-ı Şikeste 1896 - 1900): 1896'don itibaren Fikret'in

hayata bakış tarzında derin bir değişiklik meydana gelir.

Bu tarihe kadar hayata, aşka ve AI/ah'a inanan şair, ya­vaş yavaş kötümser Olmağa, hayattan şikayete, sevmeme­

ğe, dine karşı kayıts ız , hattô d insiz ve Allah'a karş ı isyan­

kar bir tavır almağa başlar. Ev hayatında görülen memnu­

niyetsizlik ve hırçınlık bütün hayatına yayılır.

Bütün bunla r ın asıl kaynağ ı ırsıyet. çekilen hastalık­

lardan gelen ferdi ızt ı raptır. Ondaki ferdi ızt ırabı besleyen

bazı dış şartları şöyle özetleyebiliriz: istibdad idaresi ve

memleketin icinde bulunduğu durum; Robert Kolej'in uyan. dırd ığı mukayese fikri. mizacındaki realiteden kopma, yaşa­

dığı hayattan memnun olmama ve hU lya zevki.

Fikret, bu devrede (1896 - 1900) yazdığı ve Servet-i Fünun'da neşrettiği şiirlerin büyük bir kısmını 1899'da RÜbab-1 Şikeste'de toplar. Şubat 190Q'de satışa çıkan ki­ta p kısa zamanda tükenir, bir ay sonra 2. bask ısı yapılır. 1910'da Fikret, 1900 - 1909'da yazdıkların ı da ilôve ederek

3. baskısını yaptırır.

1900 - 1909 arasında yazdığı fakat neşretmediği şiir­ler m u hteva, hattô üslQp bakımından öncekilerden fark­

lıdır.

Rübab-ı Şikeste'nin 1. ve 2. baskıs ında bulunan şiir­leri tem lerine göre incelersek:

15

Page 16: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

1) Ke ndi ben'ini, duyuş tarzını a n l attığı şiir l e r: Bun­lar arasında «Sahaif-i Hayat ımdan» önemlidir. Hakikat· ten çeki ndiğini, kCiinatı n sınırsı zlığ ın ın kendisini korkut­tuğu n u , her dal ganı n adeta kendisine a nla mad ığı bir manayı haykırdığını söyler ve bunu mizac ına ba ğlar. Daha sonra şa i r, kendisiyle çölde sCrCJp gören seyyah arasınd a bir münasebet ku rar. Serap, aldatıcı bir hayal, bir ku rtarıcı gibid i r. Şiirin özü nü, hakikatten korkma , dış a lemden çe· kinme, aldatıcı da olsa hayale sığınma motifleri teşkil eder. Biz bu motifleri Fik ret' in d aha pek ço k şiir i n d e bu l u ruz. Rübab'ın başın d a bu l u nan «Süha ve Pervimı şiiri bir «benı> şiiri olmamakla berabe r, Süha'n ı n kara kter ve mi­za cıyle Fi kret'inki ar,as ında büy ü k bir benzer l ik vardır. Bu­radaki mekan da ge rçel< d eğil, ha yandi r. B u m otif ler içe dönük tiplerin terci h ett iği bir h usustur. Süha'da da Fik­ret'te görülen bir ö l ü m arzusu vardır. Öl ü m arzusu, ge r­cek hayata aya k uyd u ra m ayışın bir neticesidir. «Peri-i Şii· rime» ma nzumes i Fi krel'in m izacıyle sanatı arasındaki il­giyi gösterir. Fikret'in şii r perisi ı zt ı rap verici bir m a h luk­tu r. «Tefe lsüt» ş i i ri n d e F ikret, m i zacına, tıpkı b i r sanat ese ri g ibi şekil verd i ğin i iddia eder.

Fikret, 1896 - 1900 yılları ara s ı nda yazd ı ğı şiir lerde ken· di «ben» i n i son derece muzta rip ve kötümser tasv i r ed er. Önce l e ri ıztırapta n zevk alırken , sonra l a rı bunu bir hayat felsefesi hal ine getirir.

2) Sa natla ilgi l i şii r ler: Birçok şiiri nde Fikret «sanat cahd iıınden ba hseder. «Resim Yapa rken» adlı şiiri, cnun

eseri üze rind e gün lerce çalıştığını gösterir. Bu şiirde eıÇ önem l i nokta belirir: Fikret bir his dalgasın a şekil vermek

ister, yani dalga gibi ya kala nması güç olan duyguları tas­

vi re ça lış ı r; bun u ifade içi n günlerce uğraş ır Aniatmal� is,·

16

Page 17: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

tediği duygu keder, hastalık ve bedbahtlıktır. Tabiatta bu­nu bulamamaktan üzülür va yeniden Insana döner.

«La Danse Serpentine» de bir dansı seyrettikten son­ra ka lan Intibalarını anlatır. Seçtiği kelimeler renk ve ha­reketi verme açısından son derece dikkate değerdir.

ır-«HeykeJ-J Giryonııda kendisine tesir eden bır heykeli

tasvir eder.

Diğer Servet-I Fünuncular gıbı Flkret de bütün sa­natlar içinde musikiye büyük önem verir. Kitabının adı bi­le bir musiki ôletinden gelir. «Dinle Ruhumııda bir şarkı­d a n aldığı intlba ı anlatır. Burada şaire tesir eden musiki ııtırap vericidir. «Ey Yôr-ı Nagamkônı da ise dinlediği mu­sikid en zevk alır.

3) Kötümserlik tem i : 1895'ten sonra Fikrat hayat kar­ş ısında kötümser bir tavır alır. Bu temin en dikkate değer örneklerinden biri «Gayyô-yı Vücud») şiiridir. Şiirin adı. şai­rin hayat görüşünü özetler: Vücut-varlık bir gayyô-cehen­

nem kuyusudur. ilk iki pa rcada şair lğrenc bir bataklık tasviri yapar. insa n. bütün çirkinliğine rağmen. bu zehirll

ayn aya bakmaktan kendini alamaz. Bata klık ôdeta Insanı kendine çeker. Hayat ise bu bataklığa benzer, insan kurtui­mak isted ikes batar. Bu hayat görüşü, Fikrel'i mutlak bir

acze sürüklemiştir. «Perde-i Teselli» de şair. seksen yaşın­

daki kör dilenCiye. dünyayı görmediği için gıpta eder.

4) Hayal şii r ieri: Gerçekten korkan ve hayata kötüm­ser bir gözle bakan Fikret. bu devirde kurtuluşu hayal, aşk ve sanatta bulur. Her şeyi «hayalııden beklemesi. Fik­rerte Servet-I Fünun döneminden önce başlar. «Hayal» ve «Hayalime» başlıkl ı ş iirlerinde bunu açıkça görebiliriz.

Fikret'te hayal şiirierI. çok defa. iclnde mesut Olacağı bır

17

Page 18: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

,nekan, bir tablot ma n zaras ı şeklinde görülür. «Aşivan-ı D:I» de hayali mekeının hayal vasıtasıyle kuruluş� açıkça belljdL', 1ö98'do yazoldl ((['Je isterim?» şiirinde Fikret, öz­k,diği hayat ve dekoru ayrıntılı bir şekilde tasvir eder. F;ki-et, (ı-Dir An-, Huzur», «Yeşil Yurt» adl ı şiirlerinde de lıoyoli saadet ü:kc:eri tasavvur eder. Du cins şi irle r arasın­da şüphesiz en güzeli ve mükemmel i « Ömr-i MuhayyellJ

dir. Mulı:cva bak:mlildan «Ne isterimı)le büyük bir ben�

zerlik gösteren «Omr-i Muhayyel» in güze!liği yapısından i!eri gelir. Fikret burada özlcdi.;Ji saadet ülkesine uygun

hO'lecanll bir musiki, bir şiir cüm:esi bulmuş'ıur. Şiirde gö­ze ve kulağa hj�cp eden unsurlar, hayat ve sac!det du'/gu­su, üs:Cıbunun en kCıçük ay!-ıntısında bile keiıdisini hisset­tiie;ı bir ahenk içinde birleşir.

Fikrct ve arkeiclaşları bir ara Yoni-Ze:anda'ya giderek, orada özlc:dikle�i sa:::ı el et ü!lw::;lni Q2rcek:eştirmel< isterler;

bu o'maYliica M:::ınisa civarında bir çiftliğe cekEmek ister­

ler. Bu hayalierin yıkıl:şı üzc�ine Fikret «B:r Mersiyeıı şii­rini yazar. Bu bir haya! kırıklığı şiiridir. Özlediğ i mekônm

özeJlik:eri bu şiirde de görülür.

5) Aşk )iiirleri: Fikret. şiire cşk şiirleri yazarak baş­:Cinı-ç�l(. i800 - 1895 ması:ıda yazdığı ş:irlerin coğunda aşı< tsmi ön planda gelir. Fikret'in aşk şiirleri üzerinde fazla dıırulnl'�;mıştır. «Ey Yôr- ı NagCimkônı musiki ile aşk duygu­sunu birleştiren bir şiirdir. «Eş'ar-ı Muhabbettem) adlı şli­rln(!e Fikrct, sevgil;yi kendisine sığını:an koruyucu bir var­lık olarak gö;'ür. Şair icin sevgili, bir ôşiyai1dır. Bu fikre «(SLiha ve Pervim) şiir i n de de rastlanılır. R:.ibab'da yer olan c;şk şiirlerini, eşi ve kısa süren bir aşk macerasıyle ilgili o:a�al< ikiye ayırm::ık mijmkündür. Eşiyle ilgili şiirler daha ziyade berabsr. yaşamış olmanın verdiği bağlılık duygusu-

18

Page 19: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

nu anlatır. «Birlikte» şiirinde şair, hayatın acılarına bera­berce daha kolay katlanılacağını ifade eder. «Sen Olma­san», «Şekva-yı Firekı>, «Firok ve Teıeıki» şiirlerinde Fik­ret'in eş:ne son derece bağlı olduğu açıktır. Bu bajlı;ı:\ «hoş bir itilôf»tır ama «ruhu ezmekten hôli» değiidir. «Fıf­sat Yo;undaı>, «Tesadüf», «ikinci Tesadüf», «Son Tesadüf»

baş:ıklı şiirler, Fikret'in kısa süreli aşk macerasıyle ilgili­dir. Bunlarda Fikret basmakalıp olmayan, gerçekten yaşan­mış duyguları anlatır.

6) Tablat şiirieri: Tanzimat'tan sonra Türk edebiya­tında, batı edebiyatıarının da tesiriyle, yeni bir tabiat gö­

rüşü görülmeğe baş lar. Hômid ve Ekrem, Türk edebiyatı­na romantiklerin tabiat görüşünü getirirler. Tab:at fantas­tik bir masa l ôlemi havasından kurtulur ve tabiatla Tanrı' nın akis:erini gören mistik ve'ıa panteist tabiat gö;C:şü ağırlık kazanır.

Ara-ncslin eser verdiği yıllarda, fotoğraf veya tob;o­ların dergilerde yayınlanması, resim altına şiir yazma mo­dasının doğmas ına sebep olur. Ressam Fikret de bu te­mayüie uyarak göze hitap eden tabiat tasvirleri vapmıştır.

Böylece Türk şairleri m:stik veya metafizik tabiat görüşLın­den uzaklaşarak, sadece tablo olma gayesi güden veya şairin ruh hallerine dekor ve sembol vazifesini görCil yeni bir tab:at şiirine gitm:ş!erdir. Fikret'in hayali şiirlerinde de özlediği tabiat manzaralarını tasvir ettiğ:ni be:irtm:ştik.

Fikret kendi yaptığı ve başkalarının yaptığı r€s:m!erin altına otuz bir şiir yazmıştır. Bunlardan on dokuzu ta010t­la, yedisi insanla ilgilidir, bir tanesi de sembo�iktir. Bun­lardan ilki «Hayranı) şiiridir. Dergideki tab:o renkli dejildi�,

onu renklendiren Fikrel'tir. Şair daha sonra tablonun bı­raktığı tesiri benzetmelerle anlatmağa çalışmıştır. Fakat

19

Page 20: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

şa l r i n h a re ket noktası tabiat değ i l , doğru d a n doğ ruya ta b­l od u r. « B i r Yaz Lev hası) a d l ı ş i i r de b i r tabloya göre ya­zı l m ı şt ı r, fa kat d i k kat f cekicl o l a n , yazın s ı ca k l ığ ı n ı n b i rta­kım benze t m e l e r l e Ifadeye ca l ı ş ı l masıd ı r. « Beyaz Y e l k e n »

ş i i ri de b i r tablad a n a l ınmad ır. B u ra d a d i k kati ce ken, ye l ­ken l i n i n ş a i re uza k l a ra g i d i ş i n neşe s i n i te l k i n etmesid ı r. F lk ret' i n ş i i ri n i n g üze l l iğ i , tabloda b u l u nmaya n , b i rta k ı m ca ğ r ı ş ı m l a rı n ve b u n l a rın i fadesIn In ze n g i n l i ğ i d i r.

F i k ral' i n e n g üzel ta biat ş i i rIeri nden biri « Ma i Deniz» d i r. Ş a i r, burada t a b iatı sadece gözle seyretmez, d e n iz o n u n der in duyg u l a rına bağ l ı b i r va r l ı k h a l i n e g e l i r. Bu şi i r 1 899'd a y a n ı şa ir in h u z u rsuz luğ u n u n v e köt ü m se r l i ğ i n i n

doru k n o ktas ında yazı lm ışt ır. Gece l e ri uyuyamaya n , per i ­şa n haya l f e r ic inde ne ya pacağ ı n ı b i l emeye n , ôdeta insan old u ğ u n d a n utanan ş a i r, sa ba h va kt i «b ir cocu k r u h u ka­d a r m ü n evver, le kes iz, uyuya n mai den iz i» seyred erken, o n u n k end i s i n e acıd ı ğ ı n ı za n n ede r ve den izde e n cok özle­d iğ l şeyi, « sa fvet ve masumiyeb i b u l u r. Ş u u r-alt ı ps iko lo­j i s i n e göre a n neyI temsi l eden den iz, ş a l r i n ızt ı ro p l a r ına ka tı l a n ve o n u tesel l i ede n b i r va r l ı k o l a ra k gözü k ü r.

Izt ı ra pta n , acıdan Odeta zevk a l a n F ikret. Servet-i Fünun'da c ı k a n bazı ş i i r ler inde tabi a t ı n h üz ü n veri c i mev­s i m , manzara ve saat lerI n I tasvir et m işt i r. Bu ş i i r ler in b i r k ı s m ı « Haza n Yad igô r ları» v e « Evra k - ı Siya h » gene l baş­l ı k l a rı a lt ında cıkm ıştır.

Fi k rat pek az ş I I rinde klas i k resmin tayi n ettiğ i sığ ta­biat gö rüş ü nd e n ayrı l ı r. Iy ice g iz lenmiş sosya l ve pol i t ik bir görüşle yazd ığ ı « Ha nde-I BOm», F ikret' i n tab iat ı b i r rü­

ya h a l ı n e get i rd i ğ i veya bır rüya d a görü len aca l p bir tabi­at had ises ı n ı a nlatt ığ ı nôd lr ş i i rl e rinden biridir.

Page 21: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Flkret 1 898 - 1 899 y ı l ında, m a rttan baş l aya ra k ş u bata kada r, her ay ın , ta bii ma nza ra s ı n ı veya o n u n ke nd js jnd� uya nd ı rd ığ ı caç:) rışım l a rı tasv i r e d e n ş i i r ler yaz m ış ve b u n ­lar Servet-I Fünun'da «Ave ng- j Ş u h u nı gene l ba ş l ı ğ ı a l t ı n ­d a , m u h teva s ı na uygu n res i m l er le s ü s l e ne re k yayı n l a n m ış­t ı r. Fi k ret ' ln Ave n g - I Şu h u r'u yazma f i k r i n i n , F ra n cois Coppee ' n l n Lc15 Mors (Ay la r) sından geld iğ i şüphesizdir . Fa k a t m u hteva bakımından a ra la r ı nda ö n e m l i fa r k l a r v a r­d ı r. Coppee 'd e a y l a r, a l legori k şe kle g i rmede n , ke n d ı ta­

bii hcl ve ren k ler iy le g ö rü n ü r. F l k ret Ise sen e n i n ay ları n ı a l legorik tab lo lar ha l i n d e ve rmeğe ca l ışı r.

7) H a l u k : 1 895'te doğ a n H a l u k. Fl k ret' in h ayat ın d a ve d ü nyaya bakış ta rzında ö n e m l ı bır rol oyn a r. M izac i t i ­bariyle köt ü m s e r o l a n F lkrel' l hayata bağ l ayan OmU le r i n ba ş ı n d a oğ lu H a l u k ge l i r.

1 896'da yazd ığ ı « H a l u k I c i n » şll rlnde F l k ret. b ı r insana h eyecan veren şeyl e ri s ı ra l a d ı kta n so n ra . b u n l a rın h ic bi ­ri n i n b i r cocuğ u n ve rd i ğ i d uyguy le kıyasla n a m aya c a ğ ı n ı

Ifade ede r . Ay n ı y ı l c ı k a n «Tecd i d - I !zd lvaCJ ş i i ri n i F i k ret .

be l k i de H a l u k ' u n doğ u m u münasebetly le yazm ı şt ı r. Ş i i r­de birb ir inden soğuya n kar ı- koeayı bi r leştire n ye g ö n e ba­ğ ın cocu k o ld uğ u f i k ri h ô k i m d l r. «Yar ın» ş ı ı r l Fi k ret' i n h a ­

yata ba kış ta rz ı üzerı n d e H a l u k 'un te s i r i n i gösterı r. S ıca k

bı r yaz g ü n ü yo ru la n ve a rt ı k hayat la m ü ca de l ede n vaz­gecme ğ e kara r veren şa l rl . H a l u k ' u n sesi kendine get i r i r ve a s ı l vaz i fes i n in ne o ld u ğ u n u h at ı r lat ı r. «Ya şadıkça» ş l i ­ri nde. yaşa ma a ş k ı n ı n Ha l u k 'a b a � 1 ı o l m a d a n m ü sta k i l bır tem h a l i n e geld i ğ i n i görürüz. 1 898 'de yazd ığı « H a l u k'un Bayra m D ı nda a c ı m a ve me rha met teml ağır l ık kaza n ı r. Şa­

I re bu d uyguyu a ş ılayan Haluk'tur. « Hayat» a d l ı ş ı ı r , Flk­ret' ln da ha son ra gel l şt lreeağl bazı düşünceler i i h tiva eder.

21

Page 22: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

F i k ret h eya t l :1 I n s a n ı yo k ede b i l ece ğ i n e k a n i d i r. Henüz k ü ç ü k o l a n H a l u k ' u d ü ş ü n ü r. F i k ret. oğ l u n a ve rd iğ : a c i z

fe lsefe s i n d e n u t a n ır , o n u n bu g i b i ö ld ü rü c ü d üş ü n ce l ere

ka p ı ı ma m a s ı n ı i st e r. Bu ş i i re ba ka ra k d e n i i e b i l i r k i , F ik re!, Ô (�3ta büyüyen o ğ l u n a k u vvet l i b i r i n a n ç t e l k i n etm ek iç i n , Ha:uk'un Defteri 'nde ortaya koyacağ ı « i ra d e fe lsefes i » n i b e n i m s e m i şt i r.

8 ) K ızkardeşi : F i k ret ' i n şahsi duygu la rdan beşeri f i ­k i r l e re y ü k se l ! ş i n i n b a ş k a b i r ö rn e d i n i k ı z k a rd e ş i Sıd ıka Ha n ı m ' ı n ö l ü m ü üze r i n e yazd ı ğ ı « H e mş i re m i ç in» a d l ı ş i i rd e g ö r m e k m ü m k ü n d ü r. D a h a ö n c e yazd ığ ı « Sevg i f i H e m ş i re m c » ad l ı ı;> l i rde F i kret , kızka rd e ş i n e duyd u ğ u bCı ­yü k s e v g i y i d i le get i r m i ş t i .

9 ) Port r e l e r : R i.i b a b ' ı n d ikkat i ç e k i c i böl ü m ler inden

bi r i , F i k re t ' i n sevdi ğ i şa l r ler in maddi ve ma nevi po rtre!e­ri n i çizd i ğ i Ave n g - i Tesôvi r'd i r. F i k rel ' in sevd iğ i ş a : r lerden

Baudela i re ve Coppee ' n i n d e b u tarz ş i i r l e ri va rd ı r. Fik­

re t ' ten önce Hômid, H oca Ta hs in Efe n d i . Namık K e m a l ve

Z iya Paşa h a k k ı n d a ş i i r l e r yaz m ı ş , Se l i m v e Fa t i h ' i n ka­bi r i e r i n i z iya ret ş i i r le r i n d e d e on l a r ı n m a nevi port re l e r i n i

clzm i şt i . F i k ret , R übab ' l Il « Es k i Şey l e r » böı ü m ü nde, « M u s­set I c i n » cd l ı ş i i r i n d e bu Frans ız şa i r in i yüce l t i r, fekat o n u n fe rdi öze l l i k le r ine t e m a s et mez. Y i n e ayn ı yerde bu ­l u n a n « N i i a d 'a » a d l ı ş i i r i n d e E k re m ' i n o ğ l u n u t a s v i r e d e r.

ı� Sezm d a d a l g ı n b \ r a rk a d a ş ı n ı a n lat ı r. « Z e k ô » a d l ı m a n ­

zu mes i . a d ı n ı z i k re � m e d e n a l a y l ı ola ra k Rıza Tevf i k ' i tas­

vir ede r. « T i msa l - i Ce h a let» ise Ah med M i d h at Efendi 'yle

a lay ed e n bir ş i i rd i r.

Ave n g - i Tesôvir bö l ü m ü n d e ye r alan şi i r ler ise « Fu­z u li» , « Ce n a b» , « N edi m » , « Ü stad E k re m » , « N e f 'i» , « H ô ­

m i d » d i r.

22

Page 23: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

1 0) Me rha met ş i i r l er i : F i k re t ' i n bu devrede yazd ı ğ ı

sosya l sayı l a b i l e c e k ş i i r le r , haya:a k6: ü m se r b i r göz :G bak­t ı� ı m a n z u m e l e rd i r. O n u d a h a s o n ra sosy a l b i r t a v ı r o ' m a ­

ğa sev ked e n ô m i l l e r i n b a ş ı n d a , h e r şey i k a ra rı i ı k gören m i z a c ı g e l i r. Fa kat bu b i r d u y u ş tarz ıd ı r. F i k ret , Tür: ,C:J Ş!ir ler ç ı k t ı ğ ı z e m a n , M e h m e t E m : n Y u rd a !-: u l ' u t c �; d l r f eı ·

kat k o n d i s i n i k ü l t ü r l ü taba k a r,: n ş a i r i te l a k ki e : U ğ i n i d e

b e l i rt i r.

Fi k ret' i n S e rv c t - i F ü n 1J n d e v r i n d e yazd ı � ı sosycı l ko ­nu lu ş i i rl e r m e rh a m s t ş i i r l e ri d i r. Rea l i s t o lan S e rvet - i F ü ­n u n c u l a r, mese l a Ha l id Z i y a ve H ü s e y i n C a h i d , kCı e ü k h i ­

kôye l e ri n d e fa k i r v e o rta ha ! I i i n s a n : a r ı a n l a t m ı ş l a r d ı r.

F i k ret, bu t a rz ş i i r l e r i n i F ra n ço : s C o p pe e ' n i n tos : r i n ­de k a l a ra k yazm !ş � ı r. Coppee d e m �ı il z u m h i k ô ı:e l e r i n d e h a l k ta ba k a s ı n a m e n s u p i n s a n l a r ı n g Ü �l l Lı k h a y a l l a r ı :" (ı n ·

latm ışt ı r. 1 890 - 1 895 a ra s ı n d a Copp6e'den T ü r kçeve p e ;, co k pa rca terc ü m e ed i lm işt i r.

« H asta Coc u k » k o n u s u , m a n z u m h i k ô vc ş e k l i ve ko­nuşma sen ta k s ı i l e C o p pe e ' d e n o e k « V a g o n d a » a d l ı ç i j · r inde Fi kret , t r e n d e rast l a d ı ğ ı vere m i i b i r 6 Ş I � 1 a :: IC1� l r. « Ra · maz a n Sad a k a s p) n ın ise f i k i r o l a ra k Copp6o ' n i n ({ S a d a ­

ka» a d l ı ş i i r i n d e n g e l m e s i m u h te m e l d i r. « Ve r i n Z a v G : I I � s " cı »

ş i i ri n i F i k ret , D a l ı k es i r ze l z e l e s i d o ! a y ı s ı y l a y a z a r . Şcı : r , b u ­rada z e l z e l e d e n h a ra p o ! m u ş b ı r :{öyü t a sv i r e d e re k . h a l ­

kı y a rd i m a ça ğ ı r ı r. Fi kret ' i n b a l ı k ç ı l a r h a k k ında i k i ş i i r i ı/ a r·

d ı r. Pierre Lot i ' n l n iz lan(�a Ba: !kç� ıcn a d l ı eser i Se yv e > i Fü ­n u n c u l a ra tes i r et m i ş ve ba l ı k ç ı : a ra gen iş tü i l g i uya n d ı r­m ı şt ı r. H ü seyin Ca h id de Hı:;y�t-ı Hak i\ iY0 S a h :-ıe !or i 'nde

on l a rın hayat l a r ı n a d a i r b i r k a ç m e n su re yazm !ş ! ı r. Cop­

pee'n in d e ba l ı kcı ! a r l a i l g i l i ş i i rler i vard ı r.

23

Page 24: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

1 1 ) Vata nf ş i i r ler : 1897 Tü rk-Yu na n savaşı dOlayısıyle Fi kret de baz ı vata ni ş i i rler yazmışt ı r. F i k ret bu şi i r ler inde de Coppee'y l örne k a l ı r. Bu n la r «Aske r Geçerkem , «Ken'

a n ' ı n Gazasıı ve «K ı l ıç» a d l ı manzumeleri d i r.

1 2 ) D i ni konu l u şi i rler : Rübab-ı Şi kaste'de d i ni konu­lu b i rkac ş i i r vard ı r. «Sabah Ezan ındOll ş i i r inde F ikret eza n

ses i n in , kend i ka l binde değ i L . ta bi atta c ın layış ı n ı d ini b i r

şek i lde an la t ı r. A l lahü ekber ses i etrafta a k is ler yapa rken, şa i r tabiat ın ôdeta zi krettiğ in i za nneder. Ş i i rde ta biat d uy­gulu k ı l ı n m ışt ı r. «Ramazan» ş i i ri nde F i k ret. cocuk luğunda yaşad ığ ı bır duyg uyu tablo ha l i nd e tasv i r eder. Şi i r, d i n ko­nusunu Iş lemekle be ra ber, ya pı ve tasavvu r ba k ım ı nda n ,

d l Çl e r ta b lo ş i i r lerden fa rksızd ır . «Saba h - ı Iyd» ş i i r inde bay­

ram günü yaşa nan genel sev inç a n lat ı l m ı şt ı r. Fi kret. bay­ram sa bah ın ı n d i ni mônôsı üzeri nde hemen h iC d u rmaz.

F l k ret. bu ş i i r l e ri nde ne Icten yaşadığ ı bir din d uyg usunu ifade etmi� , ne de d l n l n sosya l ve metafizi k mônôla rı üze­rI nde durm uştur.

F l k ret, b ır tar Ihten sonra d Ini duygu ların ı kaybetmiş, sadece gözle r ine h ita p eden ren k ve ı ş ıkta n Iba ret, boş b ir ma nza ra I l e k a rşı ka rşıya kalm ıştır. 1897 y ı l ında yay ın la­n a n « ı nanmak ı h t ıyacı, ş i i r i Fl krel'te kl ru hi buhran ın 1 900' den önce başladığ ın ı gösterır. F lkret burada kendı ben ' ı n ı , duygu ve d ü ş ü nces i n i bır tablo veya sembol a rkasına g lz­le meden kon uşur. Ş I I rde te krar la nan ke l ime ler ' boşlu k', 'ya ln ız l ık ' , ' karan l ı k', ' ı nanmak' şa l ri n IC inde b u l u n d u ğ u

ru h ha l i n i kuvvet le bel i rt ir. Din duygusunu kaybeden F ik­ret. yeryüzü i le gökyüzü nü, ka lp ve vIcda n lar ı 'boş' gör­

mekte ve bu boşluk duygusu içinde kend isi n I 'ya ln ız' his­

setmekted i r. Iclnde yaşan ı lan cı leml mô n cı l ı k ıla n Al lah 't ır. M isti kler varl ığ ı onun aydın latt ığ ı n ı söylerler. Dini mônôsı-

24

Page 25: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

n ı kay beden ka i not ' kesafetten i b a ret bir madde Oleml' şe k l i ne g i rer . Insan d ü şüncesi h a k i kat in b ir ze rres i n i b i le g ö remez. Böy le bir d u rumda ' i n a n m a k ' ka ra n l ı k gecede

uzan a n ış ı k l ı büyü k bir yol g i b id i r. F i k ret. bu ş i i rinde bü­t ü n üy l e k u rtu l u ş yol u a raya n bır i n sa n ı n icine d ü ştüğ ü b ü y ü k ruh b u h ra n ı n ı Ifade eder.

1 900 - 1 908 y ı l l a r ı a ras ında yazd ığ ı ş i i rler : Fik­ret. bu d evrede yazd ı ğ ı ş i i r leri «Tari h - j Kadim» ha r iç , Rüncb-ı Ş l k este'n i n I I . Meş rut iye t'te n sonra k i ba s kıs ına

a l m ışt ı r. « Koca ma n Saate» ş i i r i , şa i ri n za m a n üzerinde

d ü ş ü n m es i ba k ı m ı n d a n ö n em l i d i r. Daha önce k i eser l e r i n­d e d ış ô l e m i ( m e kô n ) . a n l ı k d u yg u l a rı veya sabit b i r ha · yat görüşü n ü a n lata n Fi k ret' l n za m a n ı veya haya­tı a k ış h a l i n d e a n l atan ş i i r ler i yo kt u r. Büyüme kte olan H a l u k, Fikrel 'te b i r g e l ecek d u ygusu ve yaşa ma a rzusu uya n d ı rı r . « Koca m a n Saateıı ş i i r inde F i k ret, geçen za manı kuvvetle h i ssede r. Bu za m a n ızt ı ra p veric id i r. Saat i n sesi ona bir ö l ü n ü n ç ıkard ı ğ ı sesi hat ırl a t ı r. Haya tta tese l l i ve­

rici bır tek an va rd ı r, o da k u rt u l u ş anı olan ö l ü m d ü r. Kö­tümser bir hava taşıma kla bera ber, seçt i ğ i saat s e m bo l ü . şa i re hayatı b i r a k ış ve geçiş ha l i nd e göster i r. « l z l e r» ş i i ­r i g itt i ğ i yolda ya l n ı z o ld uğ u n u h i sseden v e b u n d a n g u rur duyan b i r ada m ın ş i i r id i r. Bu dö n e m i n e n d i kkat i cek ic i ş i i r ieri n d e n biri « S is » t l r. Ah met H a md i Ta np ına r, «S is» ş i i ­r in i I I . A bd ü l ha m i d devri n i n rom a n ı o lara k görü r. «Sis» . Fikret ' in daha önce b i rcok örneğ i n i verd i ğ i se m bo l i k tab lo veya tasvir ş i i r l e ri n i n be l i r l i b i r m e kô n . za ma n ve sosya l hayata tatb i k i n den ibarett i r. B u rada yen i o l a n h itabet to­

nu i le ıô net lemed i r. 1 900'd en s o n ra duyd u ğ u ya l n ız l ı k duy­g u s u , Fi kret ' in kend is in i h e r şeyden kopmuş g i b i his set­mesine sebep olm uşt u r. Koptuğu şeh ı r ve top l u m u . Fi k ret ,Sis»te açık seci k b i r tablo o lara k tasvi r eder. Şi i rin mu h-

Page 26: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

tevasın ı , a) şehrin genel görü n ü ş ü n ü n b ı ra kt ı ğ ı to p l u iz le·

n lm, b) şeh r i vücuda get i ren çeş i t l i maddi va r l ı k ve onla· rın te msi l ett iğ i mono, c) şeh i rde yaşayan i n s a n l a r, on la·

rı n ahlôk ve dav ra n ış l a rı , çeş it l i z ü m re l e r ve t i p l e r o lmak

üzere üç k ı s m a ayırma k m ü m k ü n d ür.

«Sis» in güze l l i ğ i şa ir in tasv i r g ü cünden i l e ri g e l i r.

« S I 8 » te sadece d e v i r yo kt u r, d uyg u l a r ı n ı semboL . ima j V8

d i l m us i k i s iyle i fade etmes i n i b i l e n b i r şa i r, b i r sO :iatkCır

vard ı r. «Saba h O l ursa » , « S i s )ı te n b irka ç yı l son ra yaz ı l m ış·

tır. Fi k ral ' in i ç i nde, b üyüyen oğ lu i le beraber sosya l b i r

kurtu l u ş ümid in in uya ndığ ı n ı da gecter ir. F i k ret ku rtu l uşu

b i r sosya l tabakadan değ i L . i rade l i i n sa nda n b e k l e r. F ık ­ret. i i . Meşrutiyet'ten son ra yazd ı ğ ı (I Rü c w, d a bu f i k r i n i

d e ğ işt i recek , o rd uyu v e va tan ın seç k i n evlat la r ı n ı k u rta r ıc ı

o:a ra k yüce ltece kt i r. « S a b a h O l u rsa » n ı n e n d i k ka t i çe k ic i özel l i k l e ri n d e n b i r i , F i k ret ' i n « m e l ô l i ç inde cürüycnl) ken­

d is i ve kend i nes l i i l e «bütün h ü v i yet ve uzviyet i i l e ôtiJ) olan oğ l u a ras ı nda k i fa rk ı be l i rtmes i d i r. « Maz i -At i ı) ş i i ri n ­d e Fi k ret. bu t e mi d a h a g e n i ş b i r ş e k i l d e t e k ra r e l e a l ı r. Burada a rt ı k k e n d isi ve oğ l u değ i L . g e n e l o l a r a !< maz i ve

ôt i ( g e l e c e k ) b a h i s ko n u s u d u r. Hayat d a i mı bir den işme­

d i r. Bu y ı l l a rda yazı l m ı ş o lan «Ta r i h - i Kad im ) de F ikret.

maz iyi s i lmeğe ça l ış ı r . Edebiyat ımııda gen iş a k is l e r ve tep­

k i ler uyand ı ra n bu ş i i r, F i k ret ' in g e l e neğe a it bütün k ıy­m et ve i n a n ç l a r I l e şuur l u ola ra k i lg i S i n i kest i ğ i n i göste r i r.

Ş i i r g e n e l o l a ra k bütü n i nsa n l ı k tari h i n i iç ine c l a b i lece k

b i r môno ta ş ıma k la beraber , F i k ret ' in bu ese ri n i yaza rken Osma nl ı ta ri h i i le I s l ôm iyet ' i gözönünde bu lundurdu-] u mu­

h a k ka kt ı r. F i krel ' e g ö re tar ih , k a n l ı s a h n e l e rd e n , savaş la r­d a n i b a retti r. Sava ş la r k a n l ı o l ma k l a beraber, ka h ra m a n ­

l ı k , şa n v e şeret le d o l u d u r. F i kret. Tü rk ler in büyü k değer verd i ğ i kahramanf ığ ı da k ü çümser. O , m u t l a k b i r ba rış ve

26

Page 27: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

a d a l et I n h O k i m old u ğ u b i r d ü nyayı öz ler. Şa i r, özled i ö l d ü n ­y a d a k u l i l e T a n r ı 'y ı ayıra n b i r d i n de istemez. Şa i ri n Al lah k a r ş !s ı n d a m e n fi ve i n karc ı bir tav ı r a l m a s ı n ı n sebeb i , A l l a h ' ı n ya k la ş ı l m a z o luşu ve s u s u ş ud u r. Al lah 'a yü kselen bütün d u a l a r, fe rya t l a r, ş i kayet ler o n a g ö re hep ceva p s ız ka l m ışt ır. B u n d a n h a y rete d ü şen ş a i r, d i n k i ta p l a rı n a baş­v u r m u ş , f a k a t o n l a rd a n d a i k n a e d i c i bir ceva p a : a m a m ış­

t ı r. F i k re t ' i n b u ş i i r ı ' d i n d a r b i r şa i r o l a n A k i f 'e çok ça rp­

mış , bu m (j.:ıasebet le Fi kret ' ie A k i f a ra s ı n d a , i k i s i n i seven­ler in d e k a t ı l d ı ğ ı , ş iddet l i b i r ka l e m m Cı na k a ş a s l o : m u şt u r. 31 M a rt 1 9 1 0 ' d a Tanin'de a ç ı k c a « i rf cı n ı m tebel i l - i tebaiy­yet ettlı> d iye n Fi k re t , a s l ı n d a , bu t a r i h t e n cak ö n c e çev­re s i nd en kopm u ş , o n a y a ba n c ı l a ş m ış b u l u n u y o rd u . O bu ru h h a l i i C i n d e 21 T e m m u z 1 905't8 v u k u a g e l e n E r m e n i s u i k a s t ı ! i e i l g i l i « B i r La hlO- i Tea h h u r » u yaz ma kta n çe­k i n m e m !şt i r. Bu s u i k a s t i l k bak ışta görü l d ü ğ Cı g i b i ı l . A!J­d ü � h o m i d re p m i a leyh ine bir h a reket d e ğ i l d i r. S u i k ast ı ter­t i p ! eyen E rm e n i kom ita c ı l a rı n ı n a s ı l gayesi padişa h ı ö!d li r­d ü kten s o n r a , B o b ı o l i 'y i . G a lata köprüs ü n ü , T ü n e l ' i , Os­m a n l ı Ba n ka s ı n ı , e l c i l i k l e r l e C e rc le d 'or ia n t ' ı ve b i rçok yer­l i , yaba n c ı k u ru m l a rı havay a ucurm a k , büy ü k b ı r i h t i l a l ve

ka rış ı k l ı k cı k a ra ra k Avrupa devle t l e r l n i n f i i l i m ü d a h a l e s i n i sa q la m r:ı k ve D o ğ u A n a d o ! u 'da bi r E r m e n i d e v l e � i k u rm a k · t ı r. B ü y ü k b i r şa n s ese ri padişa h , cuma n a m a z ı n d a n s o n ­

ra şeyh O l i s l a m l a k o n u ş t u ğ u ic in ku rt u l m u ş, fa k a t S l.l j l�rıst 26 k i ş i n i n ö l m e s i n e . 58 kişI n i n de yara l a n m a sın::! se':ıe::ı olmuştur. F i k ret. bu ş i i rde. kimin ne ma ksot la haz ırl a d ı ğ ı ­

n ı b i l m ed i ğ i bu sui kastı :

Ey d a rbe- I m ü beccele. ey dOd- 1 m ü nta k ı m Att ın . . . Fa kat y a z ı k ki . yazıkla r ki v u rm a d ı n !

diye yücel t i r.

27

Page 28: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Bu şi i r I I . Meşrutiyet'ten ıson ra yayı n l a n m ıştır . Pi k­refin sui kastın as i l gayes in i öğ rend i k ten son ra, bu ş i i ri

kitab ına a lması hayret ve ri c i d i r.

C - i i . Meşrutiyet'ten son ra ( 1 908 - 1 91 0) : 1 9 1 1 'de

yayın lan an Haluk'un Deft�ri 'nde yer a lan ş i i r ler i n bir k ısm ın ın a lt ında k i ta ri hten, ya z ı ld ı k l a rı kesin ta r i h bel­l id i r. Kita p kend i Ic inde «Ha l u k'un defter i» , « Haya ta ka rş ı beşer» , « Hita be ler» baş l ı k l ı üc bö l ü me ayrı ! m ı şl ı r. Her bö l ü m ü n sonunda şa ir ln ge leceğ e alt f i k i r leri n i n sem­bo l ü olan eat l a m a k üzere b u l u n a n bi r toh u m u n resmi va r­d ı r. Haluk'un Defteri, b I rbirinden fa rk l ı , dağ ın ık ş i i rleri ih­

tiva eden Rübab-ı Ş!keste'ye naza ran bir bü t ü n l ü k göste­rir. B u ş ı ı rlere, gene l iğe yol gösterme f i k ri hô kimd i r. Fik­ret, oğ lu Ha lu k'u memle kette I n k ı lô p yapa c a k gençl i ğ i n

se m b o l ü olara k görü r. Kitabın anafl krl n l ortaya koya n ve

d iğer ş i i rie ri de aç ık lar m ah iyette olan « Ha l u k 'un Vedaı» ş ı ı rid l r. Baş lang ıcta şair oğ l u n u n g itti ğ I I skoçya I l e Istan­bul 'u ka rşı laşt ı rı r. B u ı k ı mekôndan I stanbu l , i k l i m ve ta­blat ba kımında n üstünd ü r ama I S koçya medeniyet bakı­mından I lerld ı r. Fl k ret, daha önce de o� I u i le kendis in i mu­kayese etmIş, kend is In i köhne b u l mu şt u . Burada mu kaye­se memleket ve meden iyet p l a n ına a kta r ı l ı r . Bu m u kaye­

se Fikret'1 Türkıye'n ın kaderI üzerınde d ü ş ü n d ü rü r. Fikret.

«cma r» sembolü vasıtasıyre Osmanl ı devret ı n ın m uhteşem mazlsinl canland ır ır. Yüzy ı l l a r boyu nca büyü m ü ş , fa kat şımdı çü rüye n dev letIn sembolü o l a n bu çınar, şairde de­rin bir ızt ı rap uyand ı rır.

Şair, oğ l u n u memle keti kurta ra c a k bir kah raman o l a ­ra k görür. Haluk Avrupa 'ya gidecek , orada hayat v e k uv­

vetten ne bulursa hepsin i yurda geti recektir. F ikret, özElI­l ik le bı lg ı ve i lme önem verir. z i ra Insan lara doğ ru yolu

28

Page 29: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

göste rece k b i l g id i r ; b i l g i d ü nyayı ayd ın latan ış ıkt ır. Daha

sonra Fik ret, og l u n u n ka rş ı laşabi leceği g ü ç l ü k le ri a n la t ı r. i d e a l kol ayca ele g eçmez . idea l i l e gerçe k l e r a rasında b i r tezat vard ı r. Izt ıra p lara k a t l a n m a s ı n ı bi len ve idea l i n peşi­

n i b ı r a k m aya n , e rgeç gayes i n e u l aşı r. F i k re t' in bu devre ­de u l aşt ı ğ ı en önem l i f ik i r l e rden b i r i bu d u r. i nsa n oğ l u v a r

o l d u ğ u n d a n ber i hep k a b a kuvvete başvu rmuştur. Ta b i at­

ta o ld uğ u g i b i top l u m hayat ında d a kuvvet ha kimd i r. Fik­refe göre I n s a n a k l ı b u n u ka bu l ede mez, kuvvet hiçbir za man h a k ola maz.

Haluk'un Deft�ri 'nde yer a lan c,i ğer ş i i r lerde de bu f i ­kir ler değ i ş i k b i r şe k i lde te kra r l a n m ıştır. « H a l u k'un A m e n ­

tüsü » n de bu yeni i n s a n t ip i n i n i n a n d ı ğ ı kıymetler d üstu r h a l ine getir i l m işt i r. Bu ş i i rde ortaya ko nan fi k i r l e ri beş n o k ­

tada topl a m a k m ü m k ü n d ü r :

1 ) I nsa n ı n kend i kend isine, a k ı ı ve bi lg is ine I n a nması

2) Tera k k i fi kri

3) Ha kkın kuvvete galebe ça l acağ ı ina ncı

4) insan la r a ra s ında b ir l ik idea l i

5) V a r i ı kta yüce b i r ' kudret- i k ü l l iye' n i n mevcua ıy€.!­t ine inanma.

Bu ş i l re d ü nyevi in a n çlar hakimd i r. F i k ret, ona 'A men­

tü' adın ı verme k le, i ler i s ü rd Ü ğ Ü f ik i r lere kutsa l l ı k kaza n ­

d ı rma k iste r.

Hal uk'un Defteri 'n in dığer bö lümlerinde, Ha luk i l e doğ­

rudan dOğ ruya i lg is i o l m aya n şi i rleri F ikret ' i n a n a f i k i r l e ri ­ne b a ğ l a m a k m ü m k ü n d ü r.

( H ayata Ka rşı Beşer» şi irinde hayat ı ıe kadın a ra s ı n ·

Page 30: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

d a bir m ü nasebet ku ra n şa ir, esk i menfi tav r ı n ı deQlşt i ­rerek, hayatı yücelt ir. Bu f i k i r, «Ta r ih- i Kadim ' e lc:y l » ş i i ­

ri n d e gen iş leyecek, Fl kre t, yaşamayı b i r c ins d i n ha l i ne get i rece ktir.

Re ca izade Ekrcm'o i thaf eaiği « Resmin Karş ıs ında» baş l ı k l ı ş i i r in i Fi k ret, N i lat E k re m ' l ll ö l ü m ü üzer ine yazmış­t ı r. Burada i nsan ıa kö inatta terked i i m i ş l i ğ i i l e T a n r ı f i kri aras ındak i tezat sanatkörone bir üs ;Opla be l i rt i l m işt i r.

Haluk'un Defteri 'nde Fikret, oğ lu i l o bera be r b ü t ü n Türk gene l i ğ i n i d üşünür v e m e m l e k e t i n o n l a r sayes inde i l c r l e'/eceğ ine i nan ı r. « Ferda» ş i i rinde o günün g e n e l e r i ri o

h i ta p ed i l i r. Mem leketto yeni b i r dev i r a e ı : m ı ş t ı r. Ya pı la n ' te ced d üt' ve ' i n k ı l ep ' gene l ik ie i n d i r. Gene le r i n e l i n d e ge­leceğ i y a ra tm a k iC in 'cen net kad a r güzel b i r vatarı ' v o (­

dır a m a on u n varl ı ğ ı ş i m d i teh l i keded i r. Vata n ı koru mak g e n e l e ri n vazifes id i r. Ge lecek , ancak o n u yara:a :-ı ! a r i e i ! ) vard ı r. Gene l i ı< ş i m d i maziye n Ci s i l şüphe l i g öz l e r l e bak ı ­yo rsa , ge lece k d e ş i md i ki gen E l i kten h esa p soraCa k t i r.

Şa i r, g e n ç le re ic indo ya şad ı k ı a rı s osya l eovre i le caJ ; önemle be l i rt i r.

« Eli r K ız Mektebb> baş l ı k l ı ş i i rde Fik re!. maziye d c h :ı ö n c e k i ş i i r l e r i n d e n ç o k fark l ı b i r gözJe ba k a r. Sadece ' b u ­g ü n l e d ü n ka rdeş i i r ' demekle yet in mez, d ü n ü yüce l t i r v e

'Osma n l ı l ı k 'a evve lco ya ratıcı gücü veren ka n ı n b u g ü n de deva m ettiğ i n i söy l e r.

13 u rada d i k ka t i ce k ic l bir d iğer ö n e m l i ta raf, « i n a n ­mak i h t iya c ı » ş i i r l nde söyl ed i ğ i . v a r l ı ğ ı n boş l u ğ u f i kr i n i n tCi m am iy l e a ks i b i r görüşü m ü dafaa etmes id i r.

Haluk'un Defterl 'nde, Rübab-ı Şikesta şair in in r u h ho-

30

Page 31: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

ii ve d ü nyaya ba k ı ş tarzı ta me m iyle d e ğ i ş m işt i r. Bunda Ha l u k ' u n ve i i . M eşrut iyet i l e T ü rk to p i u m u n d a görü len yen i l i k üm id i n in b ü y ük ro l ü v a rd ı r. B u y ı l l a rd a � i k re t , ken­dis i n i ezen ya l n ı z l ı k d uy g u s u n d a n ve « va r l ı ğ ı n d a r hende­s e s i ıı nd e n kurtulmuş, top l u m u n en canl ı sosya ! ta ba k ası o l a n ge n ç l i k i l e bi rleşm iştir . B u d u r u m , F i k re t ' i n üs l O b u na da tes i r etmişt i r. Art ı k e S e r l er i n d e a c iz d e ğ i l , kuvvet h ô k : m­d i r. F i k ret. bu devirde l i r izm i bıra ka ra k b i r hat ip kesi l i r.

D - Son Y ı l l a r ( 1 9 1 2 - 1 91 5 ) : H a l u k ' u n Defte r i ' n d e 1908 M e ş r ut iyet' i n i a lkış:ayan ve g e l e c e ğ e ü m i t l e b a k a :ı Fi kret, h a sta l ı ğ ın ı n i ler l emes i ve çoğ u a r kada şla r ı o l o n it­t i h a t v e Tera k k i pa rti s i m e n s u p ıar ın ın p rc n s i p ! e r i n e i h a n e t etmeleri üzeri ne y e n i d e n k ö t ü m s e r l i ğ e ka p ı i ı r. Şermin ha­riç , F i k ret' i n b u y ı l la rd a '(azd ı ğ ı şi i r ler b ü y ü k bi r ızt ı ra p, h i ddct ve acı a l ay i l e d o l u d u r. B u n l a r a ra s ı n d a « Doksan Beşe Doğ r wı i l e « Revze n - i M a h l u » şi i r ier i , i tt i h ad ve Te­ra k k i ' n i n M e c l i s - i M e busa n ' ı kapa t m a s ı üzer i n e ya z ı l m ış­t ı r. B u n l a r b i r bakıma, F i kret ' i n g ü n l ü k o l ay l a ra yak ı n i l ­g i s i n i göste r i r. B u ş i i rler bas ında Fi k ret a l ey h i n d e yay ın y a p ı l m a s ı n a s e be p o l u r. [3u h ü c u m l a r F i k re t ' i seve n l er i h a re k e t B g e ç i r i r, be şta A h m et i h s a n o l m a k üzere Servct-i Fünun'da t o p l a n a n g e n e l e r, o n u n a h l ô k ve ka ra kte r i n i

öve r ler. B u n d a n d u y g u l a n a n Fi k ret, ayr ı o la ra k ba st ı r­d ı ğ ı « R ü ba b ' ı n Ceva bı» n ı Servet-i Fü:ıun fik i r a i l es i ne ith a t eder.

F i k rat , « R ü ba b ' ı n Ceva bı» ş i i r inde t e k ra r Rübab-ı Şikes­te dev r i n i n l i r i k HCld e s i n e kavuşu r. Fa kat bu, şa i r i n iç i nd e d a i m a u ğ u ıdayan a he n k duyg u s u i l e sosya l d uyg u l a r ı n b i r sentez i d i r. F i k re t ' i n b u ra d a k u l l a n d ığ ı ' r ü b a b ' sembol ü ke n ­

d i ' b e n ' i n i tems i l eder. F i k ret, ş i i rd e k e n d i s i n i sosya l b i r şair o l a ra k yücel t i r. F i k ret. es kiden bağ l ı b u l u n d u ğ u 'sa-

Page 32: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

not sa nat le ind i r' prensi b i n i reddedere k . sosya l kon u l a ra

önem vermek gere kt i ğ i n i savunur. Sosyal ızt ı ra p lara karşı son d e rece d uya r l ı olduğ u n u da be l i rt i r. Bu l i r i k ş i i rde F i k ret ferdi d uya r l ı l ığ ı ve se m bo l ü ye niden bu l u r ve Rü­bab-ı Şikeste'de ki d uygu-sembol bütün l ü ğ ü n e tek ra r yer ver i r.

«Han- ı Ya ğ ma» a lay!a ortaya kon a n b ı r h iddet ve

ne fret i n I fadesid ir. Ş i i r ler inde genel l i k le eski ş i i rin mono­ton aheng i nde n uza k lamak isteyen F i k ret. bu rada tam

a ks i n e k las ik ş i i r in bütün ô h e n k vas ıta l a rı n ı k u l l a n a ra k.

i tti hat ve Tera k k i pa rtiSi n i yerd e n ye re vuru r.

Fi k rat' l n ö l ü m ü nden do kuz ay önce yazdı ğ ı i k i ş i i r, «Tari h - I Kad im'e Zey l » i l e «Sa ncak- ı Şe rif» ba ş l ı k l ı şi i r ier i

i fade ett ik leri hayat g örü şü ba kı m ın d a n öne m l id i r.

Akif ' ln F i I< ret' i 'za ngoç l u k' l a ith a m etmesi şa i ri eok k ızd ırmış ve bu iki şiir in yaz ı lmasına sebep olm uştu r.

cTa rlh- 1 Kad i m 'e Zey l » d e F ikret, ki ta ba dayanan d i ni inaneları redded er, b u na ka rş ı l ı k kutsa l l ı k d uygusuna ve

a h lô k a ya bancı o l mayan b ir nevi 'tabiat d i n i ' ne i n a nd ığ ın ı

be l i rt i r. Ş i i ri n g i r i ş i n d e Fi k ret, es k id en kend i s i n i n de d i n i b ü t ü n b i r Müs lüman o l du ğ u n u , d i n i n bütü n i cap lar ın ı ye ri­ne g e t i rd i ğ i n i be l i rt t i kten son ra, bir dev rede bu d uyguyu kaybett iğ i n i söy le r . Fikret, k i ta ba daya nan d i n i e ri i n kôr eder ama yine de b ır Ina ncı va rd ı r. Bu da var l ı ğ ı sev m e k ve o n o tapma ktı r. F i k re!' ln tabiat ı kutsa l l a şt ı ron bu d i n görüşünü ta mam lyle 'maddeci ' o la ra k n i te l e n d i r m e k doğ ­r u değ i ld i r. D i k kat i cekıcı nokta , b u in kô r ına rağ men, F i k ­re! ' i n a h lô ki ve m a n evi k ıymetlere mut l a k şe k i lde i n a n ­

masıd ı r.

Tam adı « Fetôvô-yı Şe rlfe'den Sonra Sancak- ı Şerif

Page 33: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

H uz u ru n d a » baş l ı k l ı manzumede ise, i . Dü nya savaşında Sa nca k - ı Şerif cıka rı l masına karş ı c ıkar ve saf bır müca­hidin savaşa nası l göz ü ka pa l ı atı l d ı ğ ı n ı d i le geti ri r. Fi krefe göre onu böyle i n a n c l ı yapan e n önem l i sebep lerden b i ri bôt ı l inanc ıd ı r.

Fi k ret' i n hayatının son yı l larında hece veznl i l e ve sa­d e b i r d i l le cocu k l a r ic i n yazd ığ ı m a nı.u melerden i b a ret o l a n Şermin, şa ir in özled i ğ i ye ni i nsan t ip i i l e ya k ından i l ­g i l i d i r. Şermin, d i l , vez i n ve şe k i l ba k ı m ı n d a n Haluk'un Defteri 'nden fa rk l ı ol m a k l a bera ber fi k i r i t ibariy le orada gel iştiri l e n ye ni i n sa n t i p i n i n coc u k terb iyes i n e ta tb i k edi­len b i r şe k l i n d e n i ba rett i r.

Y e n i i nsan ti p i n i n ye n i b i r terb iye metod u y l e yetişt i ­r i l e b i leceğ i n e i n a n a n F i k ret. Yen i M e ktep adl ı b ir okul k u r­m a k iste m i ş , bu idea l i n i g e rcekleşt i re m ey i n ce, fi k i r leri n ­d e n baz ı l a r ı n ı G a l atasa ray S u l t a nıs i ' n d e tatb i ke ca l ışmış­t ı r.

Bu yeni insan t ip i , i rade l i , şahsiyet i n i n bütün m e l e k e ­l e r i n i g e l işti re n , hayatta fayda l ı ve pra t i k şey l e re ö n e m veren Amer ika l ı i n s a n t i p i d i r. Ye n i M e kte p ' i n p rog ra m ı n d a s ı k s ı k tekra rl a n a n kel i m e «amelı» k e l i mesid i r.

Y e n i M e kte p ' i n gayesi coc u ğ u n h af ıza s ı n ı g e l işt i rmek d eğ i l , p rat i k hayata hazır lama ktır. Ang l o-Sa kson m e m l e ­ket l e r i n d e o ld u ğ u g i b i b u o k u l d a d a s p o ra ve e l i ş i n e , m ücer­ret b i l g i d e n daha cok önem veri l i r. Yeni M e ktep i l i m ada­m ı d eğ i L . iş adam ı yet i şt i rm e k isted i ğ i i c i n coc u ğ a v ü c u d u ­n u ve e l i n i k u l l a n mayı öğ ret i r. Şermin'd e k i ş i i rl e rd e n b i r­coğ u n a bu d üş ü nceler hô k i m d i r.

Şermin'deki i l k ş i i rde Y e n i M e ktep' i n terbiye u m d e l e ­r inden b i r i s i n i b u l u ruz k i , o d a k ü c ü k l e re b i l g iy i oyu n v a -

33

Page 34: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

s ıtas ıy le öğ retmekti r. Coc u klara prat i k te rbiye vermeni n yol l a rı ndan b i ri on l a ra ô l et leri k u l l a n m a s ı n ı , bizzat k u l l an­d ı ra ra k öğ retm e kt i r. « M a ra n goz» şi i ri m a ra n gozl u k yapan b i r öğ re n c i n i n ağzında n söyl e n m işt i r.

Fi kret, b i rçok ş i i ri n d e çal ışa n i nsa n ın üstü n l ü ğ ü fik· ri n i aş ı la r. Esk i oku l i l e yeni oku l u karş ı l aşt ırd ı ğ ı « H a s bı­h a l » ad l ı ş i i rde de, ye n i te rbiye n i n esası o l a n e l ve k o l u n ça l ıştı r ı l m a s ı f i k ri va rd ı r.

Yeni terbiye n i n başka b i r p re n s i b i , çoc u ğ u g e rçe k ha­yatın i ç i n e soka ra k d i k kat in i Insa n , eşya ve ô let üzeri ne çev i rmekti r. « K ır ık At » ş i i ri n d e F ikret, çocuğu kendi a ı ô ı·w­l a rı vas ıta s ıy le gerçe k b i r hayat sahnes i iç ine sokar ve ona ça l ışa n i n sa n ı , ô leti ve ça l ış m a n ı n önemi n i a n l a t ı r.

«Şerm i n ' i n E l i fbas ı » , « Kema n » , eğ l e n d i re re k öğ retme k f i k ri n e göre yazı l m ı ş ş i i rlerd i r.

F i k rel ' i n üzeri nde d u rd u ğ u f i k i rlerd e n b i ri çocu ğ u kor­kutm a m a k , korkutucu şeyler in a s ı l ve esa s ı n ı öğ retm e k s u retiyle çocuğu korku d a n k u rta rma ktır . « U m a c ı » m a nzu­mesi n i n a rkasında bu f i k i r va rd ı r. Ağ a beyisi b i r gün Şer­m i n 'e b i r kutu hediye eder. M a n d a l ı oynat ınca kutu çocu­ğ u n e l i nden fırl a r. Iç inden çıkan kork u n ç şey Şe rm i n ' i son d e rece korkutu r. B u n u n üzerıne ağabeyisi u m a cıy ı a l ı r ve

ona korkt u ğ u şey i n bir avuç yü n, biraz kôğıt ve b i raz tel o l d u ğ u n u göste rir . Bu s u retle ağabeyısı Şerm i n 'e prat i k o lara k , kork u l a n şeyler in as l ında böy le basit oyu n veya oyu n ca k l a rd a n i b a ret old u ğ u n u Ispat ed er :

Ne cad ı , ne dev, n e şeyta n, Cünkü . . . çün kü hepsi ya l a n !

B u fi k ri n kökü «Tari h - i K a d i m ' e Zey l » e ka d a r g ider . Fi k ret. orada da i n sa n l a ra çoc u k ke n te l k i n ed i l e n şeyl er in boş ol­d u ğ u n u söylüyord u.

34

Page 35: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

« Eza n » ş i i ri nde F i k ret. çoc u ğ a zorla , dayak ata ra k d i ­nı terbiye v�rm e n i n y a n l ı ş l ığı üzeri nde d u ru r.

Şermin'de yer a l a n bazı ş i i rl e r a i l e fertler i ve a r ka d aş­l a r a rasında sev g i f i k r i n i uya n d ırma maksad ı n ı g ü der. « Ö k­SÜZ» ve « Me l ek' i n Kuzus u » n da me rhamet d uygusu iş len­m i şt i r.

Ta biata tapa n Fi k ret. Şermin'd e k i ş i i r l e r i n b üyü k b i r k ıs m ı n ı coc u kta tab iata ka rş ı a l ô ka , sev g i ve m e ra k uya n­d ı rma k a rzusuyle yaz m ışt ır . Bu ş i i rleri n çoğ u nd a F ik ret. Rübab-ı Şikeste'de ve d iğer baz ı ş i i r ler inde o l d u ğ u g i b i , t a b i atı teş h i s sa n atı vas ıtasıy le ca n l a nd ı rır. B u oyu n ş i i r ­ler in başl ı k l a r ında b i l e görü l ü r : Ba h a r Ka lfa , Yaz N i n e , H a z a n Teyze, K ış Ba ba . . . G üze l b i r bestesi d e o l a n « Pa ­pa tym> ş i i r i nde tab iat ın g ü ze l l i ğ i te l k i n ed i l m eğe ça l ışı l ı r . «Ağ ustos Böceğ i i l e Ka rınca » ma nzu mesi La Fonta i n e'den a l ı n m ad ı r.

« Kö r i l e Köt ü rü m » daya n ışma n ın fayd a s ı n ı, « i k i Yol­CU» az ta ma h ı n çok ziya n verd i ğ i n i , «Ve l i Ba b a » d ışta n ka­ba so ba görünen i nsan l a r ı n d a iy i b i r ka l be sa h ip o l a b i l e ­ce k l e r i n i öğ ret i r. Bu son u n cu ş i i rd e Fi k ret, d id a kti k gayeyi aşa n h aki k i b ir sa nat ka b i l iyet i n i d e göste r i r. Ve l i Ba ba'n ı n portres i n i çizen m ıs ra l a r, h e m d i l i k u l l a n ış, h e m tasvi r ba ­k ı m ı n d a n Fi k ret ' i n en güze l ş i i r pa rça l a rında k i usta l ığ ı n d a m gasın ı ta ş ı r.

Fi k ret . Şerm in'de yer a l a n bu manzu meler i çocu k lar içi n yaz m a k l a beraber, b i rçokl a r ı n ı n yaptığ ı gi b i . g e l iş i g ü ­ze l h a re ket etme m iş, o n l a r l a çoc u ğ a bazı değer v e f i k i r le ­ri aş ı l a ma gayesi n i gütm üş, b u n d a n da önem l is i . o n l a r ın d i l , şe k i l ve tasv i r ba kımınd a n güze l o l m a l a rı n a d i kkat et­m işt i r . Fi k ret' i n eli nde hece vez n i ve Tü rkçe olg u n b i r va ­sıta hal ine gelm işt i r.

35

Page 36: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

36

M E T i N L E R

SAHAiF-i HAVATIM DAN

Bunu ş i ' r im de söy lüyor be lk i : Ben ha kıkatten i ht i raz ederi m ; Asümôn füshat- ı kebOduy le ,

Deniz emvôc- ı pür-sü rOduyle, Gece esrôr- ı bl-h udOduy le Beni te rhlb eder; o füshatten Sı k ı ı ı r san k i ruh - ı pür-hazeri m Sank i her da lga b i r l i sa n la bana Haykır ı r nôş inıde b i r mônô. Sa nki ley l in z ı lô l - ı hômOşu Ca n lan ı r pış- i i rt iôb ımda . . . N e m ü kedder mizôc-ı ahvel ki En m ü levve n dem-i şebôb ı mda

Görere k boş hayat- ı pür-cOşu Ben i gaf i l yaşatt ı h i l katten . Tuttu ôvô re her saadetten .

Şu hazın fıtrat- ı garibemle Ben o seyya ha benze rim k i mehib Çölde şemsin şua-ı sOzôn l Ya kara k göz ler inde e lvôn ı , Görmez a rt ı k selômet i m ka n ı ; O za man her ya nında b i r boş luk Duyarak , b ir eda-yı matemle

Page 37: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

-Dest - i l e rzô n ı pış- i çeşmimde­Otu ru p nım-mürde v ü z in de Bi r tece l liye m u ntaz ı r, d ü şün ü r; B u tece l l i . ki mevt-i h Ô i l d i r, O n a b i r ş i ' r iç inde s a rhoşl u k Ve rere k , n eşve-i ü m id i l e pür B i r c i h a n gösteri r ki muğfe l d i r . . .

A h ey gaflet. ey serô b- ı nasıb, Se n i m ü m k ü n m ü et memek ta k i b !

Rübab-ı Şikeste. s . 57 - 58

37

Page 38: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

LA DANSE SERPENTI NE

M a h m u r u müzeh her, m üte levvi n , m ütenevv i r, B i r fecr- i ba h a ri g i b i zu lmet ler i c i n d e n Reyya n - ı tebess ü m doğ uyor; ş i m d i m u ayye n B i r şe k l - i sa h a bıde mele k ler g i bi W i r

Derken mütegayyır,

Bin h ey'ete b i rden g i riyor, berk-ı h ı rô m ı Hatf ey l iyor enzôr- ı hevesdar- ı g a rô m ı .

S a n 'at sar ı , mor. pen be. yeş i l , k ı rmızı , m ô i E l v ô n - ı z iya iyyeye b i r k u d ret- i ceve l ô n B a h ş eyleye re k ; h e p s i perl ler g i b i m a hfi M a h fi ve s ü k Cı n e t l i a d ı m l a rl a ş ita ba n ,

Etraf ın ı b i rden sa rıyor la r; o , semôi Bir t O d e - i ezhôr- ı m u h ayyel gibi l e rzôn, Le rzô n ü pe rışa n dön üyor . . . B i r şeb - i safı Tenvır ed iyor s a n k i bir ôvize- i ra ksa n .

Bazen sönece k m iş, bitece k m iş g i bi nô-côr, Meyya l - i tefe k k ü r, m ü teredd id , s ü z ü l ü rken Bir da rbe-i şe hba l i le b i r h a m lede, b irden Tecdid - i h ayat ey leyerek, a ş k - ı tüs O n kô r

Şe k l i nd e bedıd a r

B i n ş i ' r i l e tehzız e d iyor k a l b ü hayô l i H e r c i l ve- i nazendes i , h e r c ü n büş- i bô ı i .

38

Page 39: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Bazen koca man bir kelebe kt i r ki m ü zeh h e b

Pe rvaz-ı ha m Oşa nes i b ir l i kte s ü rü k l e r

Enzar- ı temaşan ız ı ; bazen de muta rra Bir za n bağa benzer k i değ i l d i r m utasavver

B i r mis l in i görmek şu ta biatta, m ü kev keb Tira j e-n üma . . . Hem bu g üzel l i k le be ra ber

Y a p ra k l a r ı n ı n lerzi ş- i mest inde h ü veyda

B i r çe h re- i p ü r-va'd- ı e m e l , ce h re- i d i l ber.

Ey s i h r- i naza r-pe rver- I san 'at, m ütenevv i r

B i r fec.r- i ba h a r! g i b i zul metler iC i nde n

Doğd u n , y ine zu l m etle re dönd ü n , ebediyye n

F i k r i m d e seher- hız o laca kt ır s a n a dair

Bir ley l - i serô i r;

Bir ley le- i serô i r ki bütün ş O h u m ü l evven

G ü l l er le , g ü n eşle r l e , emel /er le m üzeyyen ! . .

Rübab-ı Şikeste , s . 1 63-165,

39

Page 40: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

EV V AR-I NAGAMKAR

Ça l , ben d e o l u p şev k i l e a h e n g i n e peyrev, Di l lerdeki sevd o l ar ı cOşôn ed e l i m . Ca l ! Ca l d ı kea doğar gön l ü m e eş'ar- ı nev-ô -nev; Her n a ğ mene bir ş i ' r i m i ku rba n ede l i m , ca l ! Ca l , ô l em- I e rvô h ı da ra ksan edel i m , ca l !

i l ô n ediyor aş k ı n ı h e r n a ğ m e sesi nde, Glryôn ol uyor savt-ı h azin i n d e m u h a b bet; Ervôh kanat la n m ış u e a r piş ü pes inde ; � a h ş etmede ô h e n g l n e b i r neş'e l i rl k kat G Oyô o kanat lard a n uçan nefh a - i cennet .

Ey g ı bta - I nô h ld , k i zir ü be m m - i sazı m Ef lôk i de, eerô m ı da i n letse revô d ı r; Ey reş k - i m e l ô i k, n a g o m - ı ru h - n evôz ı n Ce n n etl e re, h O rHere c a n - b a h ş - ı safôd ı r . . . Ba k ağ lıyorum, g i ryeme bin h a n d e fedôdır !

Zapt eyleye b i lsen m i göz ü m eşk- I revôn ı? Tit rer, bu n evô g O ş u m a geld i kce, sebôtım ; Ey yô r- ı n a g a m k ô r, s a k ı n kesme nevôn ı : Vur, kopsa da m ızra bı n i le tôr-ı h ayatım; CaL . ş imdi , şu on olsa d a ô n - ı sekerôt ı m !

B i r yara l ı kuş ç ırp ı n ıyor sa n k i te l i nde, C ı k m a kta bu ôvôz o g o ri b i n e iğerinden ; U d u n m u h ü n e r, yo ksa o cô n ô n ı n e l i nd e

40

Page 41: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

B i r feyz m i va r k im d a h a mu'c iz hüner inden? . .

B i l l a h , o e l d i r kopa ra n ru h u ye r inden.

Ca L . ben de olup « a h ! » l a rla sa na dem -saz, cak ey lemede sıne- i aşk ı eme l im , ça l !

Tes i r - i ta ra blo edere k kol kola pervaz

Ta a rş- ı i ı ahıye kadar yü kse le l im , ça l ! Ca l sevd iceğ im , ç a l meleğ im. ç a l güze l im . . . ça i !

Rübab-ı Şikeste. s . 425-427

41

Page 42: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

GAvvA-v l VÜCUD

Baz ı , k ı r l a rda gezerken görü l ü r nefret l e : B i r çukur yerde bi ri kmiş mütekedd i r b i r s u , Soluca n la rıo, sü l ü k ler le , y ı l an l a r ıo do lu .

Adac ık lar g ib i sath ında yüzen ebr- i heva m, Saz lar ın z ı l l - ı kes if inde o bi-had , bi- nam Kaynaşa n mahşer- i münt in , ac ı b i r haşyet le

Titret ir kalb i . fa kat kurtu la maz göz leri n i z Nazar etmekten o mi r'at- ı sem-a lOda y ine , S iz i b i r caz ibe a lmış g ib id i r pençes ine .

ROhunuzdan ne kadar ge lse n ida-y ı nefret Orada n ayrı lamaz d i kkat in iz b i r müddet. Oradan dönmeğe kuvvet bu lamaz göz leri n iz . . .

i şte gayyô-yı vücud, Işte o zulmet . o bata k ; Beşerin işte, pü r-ümid ü heves, kıvranara k Ka'r- ı nar ında ş inah ettiğ i g i rdab- ı ü m ı !

ROh - 1 sôf ı şe b- i a 'môk ına ett i kçe nüzO I Cırpın ı r gayz ü nefretle ; fa kat bi-ôram Edecekti r bu nüzO l ünde ebed ler le deva m .

Rübab-ı Şiheste , s . 99-1 00

42

Page 43: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

NAoiM-i HAYAT

Makh u r- ı nedômet, n azarım yer lere ma'tOf , Pirô m e n - i azm i m d e hayô lat-ı şe h per;

Mônô l ı tebessü m lere ma ruz ve mükedde r, M ô n ô l ı s u ô lôt i l e he r hatvede mevkuf; Avô re, d o l a şm aktayım eb'ôd - ı hayatı .

Yı l l a rca t aharri de r- i mesdu d - ı ne côtı, Y ı l l a rca metô ible masô ible döğüşmek, Gezme k bu dike n l i kte g i rô n -bô r- ı sefô let,

MesmO m , a cı bir zeh r i l e mesmOm . . . N i h a yet

B i r g ü l kopa rıp koklamadan top rağa dü şmek!

Ben böyle mi s a ndım se n i , ey ömr- i gam-ô I O d ? Bir te l hı- j nefret le gönül , nôd im- i bı- su d ,

Takdis ediyor sôye - i kahrı nda m emôtı !

Rübab-ı Şikeste. s. 189-190

43

Page 44: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

N E ISTERiM?

Môi b ı r g ö l , ya n ında b i r meşcer; Meşce r i n sina- i s ü k O n u nd a

M ü ntes i r lIti ma '- 1 s ô f - ı ka mer; Son ra b i rçok men ôzı r- ı hoş-ter, H i l kat in subh- ı pü r-fü s O n u n d a

Hô ke revna k veren güze l l i k ler : O peri /er le kokla şa n ezhar, O ceme nlarda oyna şa n e rvôh , O m ü levven s ü rOd-1 ş A h - ı bahar,

O m uatta r müşafahat-ı riya h . . .

B u n la rı n ortasında b ı r lône,

BI - h azer bır hayat- I m ü rgane.

M ütecerrld bütün a lôy ıkd a n ; M ütebôld bütün ha kayı kta n ; Öyle bi-gaye, bi-se her, bi- hôb, Dô i ma ay n ı iItlzôz- 1 şebab; Hep o ôsQde- rO h saatler. O ser-ôzôde m a h rem iyet ler; Heps i n i n zI rves inde bir kü me dOd, Son ra bitmez b i r ôsümôn- ı kebOd . . .

Rübab-ı Şikeste. s. 193-194

44

Page 45: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

ÖMR-i MUHAYYEL

B i r öm r- i m u h ayye l . . . H a n i g ü l bü n le r iC inde

B i r k u şcağ ız ı n ö m r- i ba h a rıs i kada r hoş;

Bi r öm r- i m u h a yye l . . . Hani g ö l l e rde, yeş i l , boş

Gö l le rd e , o safiyet-i vecd -ave r i ç i n d e B i r d a l ga c ığ ın ö m rü kada r zô i l ü m uğ fe l

B i r öm r-i m u hayye l !

Ya l n ız i k i m iz , b i r d e o : Ma'bude- i ş i ' ri m ; Ya l n ız i k i m iz , b i r d e o n u n z ı l l - I ce n ô h ı ; H ô kıl e re ba h ş ey leye re k h ô k - i s i ya h ı D O şu n da beyaz b i r b u l u t u n g ö k l e re ô z i m .

Her s a h n - ı ha kıkatte n uza k , h e r kese meçh O I ; B i r safvet- i m a s u m e n i n ô g u ş - ı ter i n d e , Bi r l e y l e - i a ş k ın m ütee n nı s e h e r i n d e Ya l n ız i k i miz sayd - ı h aya lôt i l e m eşg u l .

Savt ı n d a k i eş'o r- ı p ü r- ô h e n k i l e m ô l i ,

Ş i ' ri m d e k i e l h ô n - ı m u h a bbet l e n a g a m -saz ,

Ah ist iyo ru m , g ö k l e re ô m a d e - i pe rvôz

B i r l ô ne - i ôvô rede b i r öm r- i m u hayye l . . .

Bi r ö m r- i hayal i . . . Han i g ü l b ü n le r i c i n d e

B i r kuşcağız ın ö m r- i ba h a rıs i kad a r hoş ;

B i r ö m r- i h ayô li . . . H a n i göl l e rd e . yeşi L . boş

G ö l l e rd e . o sôf iyet- i vecd -ôver i ç i nde B i r d a l g a c ı ğ ı n öm rü kad a r zô i l ü m uğ fe l

B i r öm r- i h a ya li ! Rü bab-ı Şikeste, s . 1 42-1 43

45

Page 46: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

BiR M ERSivE

Hepsi , e n bi-vefa eme l l e rd e n En sa m i m i tahayyü lôta kad a r, Hepsi k a l b imde ş i md i bir medfe n , B ir pen ô h - ı s ü k O n ü h a s ret a ra r .

Hep o ma 'şu k a l a r türa b o l d u ; G e n ç l i ğ i n ravza- i haya l i nd e n Pür-heves top l a m ışt ı m o n l a rı ben ; O g ü l ista n bütü n sera b o l d u .

Heps i n i n cô n işin - i h i cra n ı Şimd i b i r tOde zu l met-i ma kber;

Ah olayd ı yaşatma k im kô n ı Geçen i k ba l - i ömrü . . . Yok, m uğ ber ,

Ben o rü 'yô 'yı şevke m a ğ be rr i m : istemem, g ü lm esin o çeh re b a n a , M üteverr im l i ka-yı Istl hza,

O n u görd ü kçe a rt ıyor keder i m .

Onda b i r şive - I ta ha k k ü m va r: «Sen , d iyor, sen be n i m esiri m s i n ;

«Yaş ıyors u n ben i m le , benden umar « N efh a - i i n bisat ı h e r nefes in . . . ll

H e r nefes, böy le h e r nefes- I dOçarım Bu m u h a k k a r sadô-yı maziden . . .

Va r h ayat ımda b i r tasa rruf eden. Var k i ben pe n çes i nd e m uzta rrım ,

46

Page 47: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Han i ôgCış- 1 it i mad ı mda Üc g ü n evvel g ü len ümid- i latif? O da mahv o ldu ; ş imdi yôd ımda Ka lan efsürde b i r sehab- ı kesit.

işte en sonra sen de eks i ld i n , Sen de g i tt in ; sen in de a rkandan Ağ lad ım , ağ lad ı m ; fa kat insan Ağ la ma kta n da korkuyor . . . M isk i n !

Ah , se n , sen k i zır- i bô l inde B i r yeş i l köy hayat ı sak lard ın ; Ş i ' r im in nuhbe - i meô l i nde Sen , bütün sa fvet in l e sen va rd ın .

Ne se r-ôzôde ömr- i sofiyd i Gecece k gö lges inde cam l a rı n ı n ; Sende ka l m ışt ı mün fa i l , k ı rg ı n ,

Muzto r ip gön l ü m ü n son ümmid i .

Rübab-ı Şikeste, s. 199-201

41

Page 48: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

SEN OLMASAN

Sen ol masan . . . Sen i b i r l a hza görmesem ya h u d Bi l i r m i s i n ne o l u r?

Sema. g ü neş ebed iyyen k a pansa. be l k i vücud B u ley l - i serd i l e b i r ça re- i teen n ü s a ra r.

Ve bu l u r; Fa kat o zu l mete m ü m kü n m ü d ü r a l ıştırma k Bütü n g ü neşle. se m a l a r l a bes lenen r u h u .

Bu ru h - ı mecru h u ? . .

Sen o l masan . . . Se n i b u l m a k haya l i o lsa m u h a l . Yaşar mıyı m dersin ?

Söner üfO l ü ne b i r la hza ka i l ol sa haya l ; Sağ u r. d o n a r. k ır ı l ı r senden a yrı l ı nca nazer:

Ne hazin G e l i r hayat o za man h e m v ü c u d a . hem ru ha ! Yaşa r m ıyız sen i kaybetse k a h be n . ka l b i m .

B u k a l b - i m uztari b im? . .

S e n o l m a s a n . . . Bu sa m i m i b i r i t i raf işte Sen o lmasan yaşa m a m :

Sen i n l e ra bıta m ız h o ş b ir it i ıat işte; Fa kat b u ra bıta h a l i mi ru h u ezm e kte n ? . .

Akşam G u ru ba k a rş ı d ü ş ü n d ü m s ü k u n iç inde bu n u : Fe na d eğ i l sev i şip a ğ l a m a k . fa kat heyhat.

B ü kaya değse hayat ! . . Rübab-ı Şikeste . s . 138-139

48

Page 49: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

BiRliKTE

Birl i kte aç ı lm ış i k i zanbak g i b i hem-ser, Bi r l i kte geçi rd i k bütün eyyam - ı şebab ı ; B i r l i kte, ne ya pt ıksa şu i nsan l ı ğa benzer, B i r l i kte , ne görd ü kse m u kass i vü m ü nevver . . .

B i r hat ı ra yoktu r o g üzel g ü n le re şa h id , B i r hat ı ra yoktu r k i bug ü n mevc- i sahabi Arz eylemesin ruhuma her an mütebôid B i r lemha ki ya l n ız sa na, ya l n ız sana a id .

B i r l i kte o lu rsa k yine b i r pa rça gü l ümser Ö m rün , şu geçen ömrümün i kba l - i ha rab ı ; Tez kır i l e maziyi , -gel ey hem-dem- i d i l ber !­Bi rl i kte okurduk, y ine b i rl i kte, beraber

Hatm ey leye l im , ge l , şu gam -a ıade k i tab ı !

Rübab-ı ŞUıeste, s. 140- 1 4 1

49

Page 50: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

MAi DENiz

Sôf ü rô kid . . . Ha n i a kşa m k i tagayy ü r, heyecan? Bir çocu k rOhu kadar p ü r-n isyô n ,

Bi r cocu k rOhu kada r ş i m d i m ü n evver, lekesiz Uyuyor môi den iz.

Ben b ü t ü n b i r gecelik c Oşiş- i ahzô n ı m l a , O hayô lôt- ı perişeı n ı m l a

M üteşe k k i . lô im, Ka rşıda n safvet-i mahm O ru n u sevr etmedeyim . . .

Yok, b u l a ndırmasın ô l ude-i zul met b u nazar Ruh-ı ma sum u n u , ey môi deniz;

Ah , lôk in ne za rar; Ben bu gözlerl e m ü kedder, ôciz,

Sa n a ba ktıkca tese l l i bu l u ru m : Môi bi r göz ele m - i kalb ime ağ la r san ırım . . .

Rübab-ı Şikeste, s, 204-205

50

Page 51: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

YAGMUR

Küçü k, m u tta r id, m u hter iz d a rbe l e r Ka fesl e rde, ca m l a rd a p ü r- iht izöz O l u r dem - be-dem nevha-ger, nağ m e - sôz Kafeslerde, c a m l a rd a p ü r- i ht izaz K ü ç ü k, m utta r id , m u hte riz da rbe l e r . . .

Soka k l a rd a sey löbeler ağ l a ş ı r, U f u k ya k laş ı r, y a k l a ş ı r, y a k l a ş ı r; B u l ut l a r ka ra rd ı kça ze rrata b i r Ağ ır, m u htazır d a l ga l a n ma k g e l i r;

Bü rü r b i r soğ u k gölge etra fı he p,

N ü maya n o l u r g ü nd üzün n ısf-ı şeb.

Söner ş i m d i , ma nzO r o l u rken dem in Hey D ıasl ka rş ımda b i r a lemi n .

Açı l maz ne b i r y ü z , n e b i r pence re; Ba k ı l d ı kça vahşet çöker yerle re .

Geçe r boş soka kta n, haya let g i bi , Şitaban ü p O şide-ser b i r sa bi;

O dem ley l - i yad ırnda, so lg un tebô h S ü rü r b i r kad ı n b i r rid ô -y ı s iyah .

Saça k l a rda kuş la r -hazınd i r bu p e k­Susa rla r, uza kta n u l u r b i r köpek.

51

Page 52: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Öter g u ş - ı ru h u md a boş b i r e nln . Boğ u k bi r tezôd - ı s ü k u n ü ta nın :

K ü ç ü k . pü r-heves. gevherın katre l er Soka k l a rd a . d a m l a rda pür- i htizôz

O l u r m u ttası l nevha-ger. n a ğ m e-sôz Soka k l a rd a . d a m l a rda pür- ih tizôz K ü ç ü k. pü r-heves. gevherın katre ler . . .

Riiba b-ı Şikeste . s. 1 07-109

52

Page 53: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

HANDE-i BOM

M üte hô l i k , s o m u t bir m o h şe r . . . N ôz i l o l m u ş edım-i a rza k a m e r; Topl a nıp seyr i ç i n b ü t ü n ki şve r,

Ed iyorla r büyük küçük , m e b h Gt, Karşıda n i h t izaz i ç i nde sü kOt. G ü n d üzü n böyle z u l m et- i yelda, Sonra topra kta môh-ı a rş-ôrô , B ü t ü n ezh ô na b i r kesel veriyor; H e psi pa rma k larıy le göster iyor B u yata n k i t le- i m ü nevve reyi , K u m l a r üstünde mevc u ra n d e rey i . Ki o n u n h O n - 1 şu ' le-perver id i r ; « Ha n g i seh har m u ' c i z i n b u füs O n ? « Ha n g i Hô rut o l u p o cibe- n ü m O n

« Eyle m i ş k u b be- i semayı n i g O n , « Be d r i pô -yı tü ra ba i ndirm iş? . . »

Sarsıyo r hep k u / O b - ı h uzza rı; K a m e rin safha - i z iyô - bôrı Bir m u kass i d u ma n l a ö rtü ı üyor. Ta uza k lard a bir soda g ü l üyor; Bir sodô, bir sa dô ki ra 'd -efşô n , Veriyor h ôke l e rz i ş- i h eyeca n ; B u n u dehşet l e eyliyor ta k i b B i r h u rOş- 1 h a m Oş- 1 dıv- i i iyan . . . Son ra her ya nda bir s ü kO n - 1 mehıb;

53

Page 54: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

o d u m a n l a r. o cuybô r- ı l e hlb.

H e psi bir a n iç i nde m a h v ol uyo r; O za ma n sa nk i orta l ı k sol uyar. B u teneffüs le parlayan göz ler B a k ıyorla r ki yok yeri nde ka m e r. Şimdi k u m l a rd a b i r y ı ğ ı n h a şe rat .

N i ce b i n e n g e rek. çıya n , a kre b, -Hepsi meş b u ' - ı zeh r-i I<a h r ü gaza b , ­Ed iyor cüst ü cu-y ı g ıda-yı h ayat. . .

B u haya lat iç inde ben meşgu l . Sanki cidden o har i kat- ı ukul G e l ive rm iş bütü n vücuda gibi Titriyord u m , ki bağtete n a s a bı B i r g ü l üş, b i r m edıd sayha - i şO m Başucumdan zemıne a ks ett i ; Sonra b i r b Q m - 1 bed- I i ka, meş'um

C ı rp ı n ışla rla yü kse l i p g itti . . .

Rübab-ı Şikeste, s. 258-260

54

Page 55: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

HALUK'U N BAYRAMı

Baba n d iyor k i : « M ese rret çoc u k la rı n . ya l n ız Çoc u k lar ın payı d ı r ! Ey g üze l çoc u k . d i n l e ;

Fa ka t sev i n c i n l e N e l e r d ü ş ü n d ü rüyors u n . b i l i r m i s i n ? . Ba basız. Ü m ids iz . ne kada r yavrucu k l a rın ş i m d i Sıya h - ı materne benzer tera ne - i ıyd ı !

Ç ı k a r o s ü s l e ri a rt ı k . sev i n d i ğ i n yeti ş i r; Ç ı k a r. b i raz da ş u öksüz g iy i n s i n . e ğ l e n s i n

B i raz g üze l l ens in Ş u rO -y ı zerd - i sefa i et . . . Evet. mese rrett i r Çoc u k l a r ı n pay ı ; ıa k i n sen i n sev i n c i n l e Sevi n m iyor şu yetim . a ğ l ıyor . . . Ha iOk . d i n l e !

Rübab-ı Şikeste . s . 2 1 0-21 1

55

Page 56: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

HEMŞiREM iCiN

Biz çocu ktu k, se n i defn eyle d i le r BI-vefa k u m l a ra , bi- kayd e l l e r. O za m a n d a n beri m üşta k u zebO n Ne z a ma n k ı b l eye dönsem d i l - h O n , S e n i b i r m a h fede pOyô n görü rü m. B ir d i ke n be l k i d e li l - i kabr i n , Devel e r be l k i Z iya retç i l e r i n ; K i m b i l i r, be l k i de pô m ö l - i g u bör, N e d i ken var, ne z iyaret , n e mezar; Ne de sen . . . bense b u g ü n d e rd i m le Se n i i n l etmeğe g e ld i m , d i n le . D i n l e her n e rde i se n , he r ne ise n ; Toz, b u l uİ. r O h , m e l e k , t a ş ya d i ken , Bu n l a r ı n h e ps i n i g i rya n edece k B i r c in ayet k i . . . c i n a yet. g e rçe k ! B i r c i n ayet k i kavô n i n , edyô n Koym a m ış ism i n i , l ô k i n v i cd a n , O b ü y ü k h ô k i m , o k a n O n - 1 m ü bin Ver iyor h ü k m ü n ü : Lô net ! N efrin !

B u l ö n et iy le fa kat m uzta r i b m i v icda n ı n ? Soru n fazi let i ta h k i r eden esôfi l d e n , Soru n ta b iat ı te rz i l ed en erazi ld e n , B u lô net iy le , evet, m uzta r ib mi v icd a n ın ? Soru n ş u i s m et i tesmim eden o k a t i l d e n .

56

Page 57: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Zava l l ı ka rdeşi m ! i nsan tasavvu r etti kçe Son u nda to pra k o la n serg üzeşt- I m ü ' l i m i ni, Şu on sek iz sene l i k dehşet-i mezô h i m i n i , Taha m m ü l etmiyor . . . a rt ı k b u böyle g itt i kçe içi m zehi r lenecek yÔd ed ip mekari m i n i .

Koşa rd ı piş-i m a h ô s inde da i ma heves i n , K ü ç ü k l ü ğ ü n d e h e n üz mÔ i l - i fazô i ld i n ; Ul üvv- i ka l be, u l üvv- i h aya le n ô i l d i n . . . E n i bt i d ô ba n a te l k i n - i ş i ' r eden sens i n ; Cocu k l u ğ u n l a bera ber za rif ü ô k ı l d ı n .

Za rif ü ô k ı l i d i n , d üşmesen b u a i l eye K a l ı rd ı be l k i kad ın l ı kta b i r b üyü k yôd ı n , Yaşard ı bel k i o n u n gölges i n d e a hfô d ı n . S e n i n m ed i n , s e n i ind i rd i l e r o mezbeleye, Şen ö l m ed i n , se n i ö l d ü rd ü ler, zava l l ı kad ı n !

Ö l d ü rd ü le r . . . B u h e m de bu g ü n , ş i m d i o l m ad ı ; Co kta n göm ü l d ü h üs n - i şebô b ı n , za rafet i n , K a l b i n , kad ı n l ığ ı n , şeref in . i st i ra h at i n . B i r a n d id i k lemekten o h ô i n yoru lmad ı , B itt i n ça m u rl u t ırn a ğ ı a lt ında g ı lzet i n .

T ı rn a k , çam u r. t o k a t . . . Bu se n i n k ısmet i n değ i l E y ismet- i m ü b a re ke, e y h üs n - i zi- h icab, Ey h a nde- i t u l u - ı h ayô, b i k r- i g ü l - n i k a b . . . Tırn a k , ça m u r. tokat . . . Son u b i r ö m r- i m ü bteh i l . T ı rn a k . ça m u r. tokat . . . Sonu m a h v - ı ebed. türa b !

E l bet d eğ i l n a s i b i mezel let kad ı n l ığ ı n . E l bet değ i l m e l e k l i ğ i n ü m mid i z u l m ü şer; E l bet sefil o l u rsa kad ın a l ça l ı r beşer. Lô k i n b u g ü n hep o n l a ra a it yığın y ı ğ ı n E n d i ş e l e r. ked e r l e r . ez iyyet ler. i ğ n e l er !

57

Page 58: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Biçare ka rdeş i m . ezi l i p bitt i n . öy l e m i ?

E n son ra ezd i le r se n i . ö l d ü rd ü ler seni .

Ben yıkmak isted i m yapı l ı rken b u medfe n i . La k i n h ata b ıra kmad ı m uz l i m . cehen nemı Bir kuvvet i n e l i nde. m ü ze h h e r fa kat d e nı

Bir ka b r o l a n m u h it i n e görd ü m n üzO l ü n ü ; Ceb ri. s ü r ü k l e n i r g i b i i n d i n ad ı m a d ı m . Arka nda b e n bu h a l e . b i l i r l e r, çok ağ lad ım . K a l d ı n d ı b i r ufu kta k i hatta u fG l ü n ü I s l a k n aza rla rı m l a uza kta n seıa m l a d ı m . B i l mem k i ş i m d i h a n g i tece l l i n e a ğ lasa k : B i r taze mahv o l u p g id iverme k, b u b i r keder ; M a h v o l m a n ı n sebepler i hep ayr ı d a rbeler ; La k i n bu taze n i n e bedı aşka m ü sta h a k B i r ka l b i ken ez i l mesi . . . m a h v oımadan bete r!

Bazen fe ıa ketin d e ol u rm u ş hay ır l ı s ı : K u rt u l d u n işte la hzada bin kerre ö l meden. Ö l d ü rd ü ler . . . Fa kat be n i ya l n ız bu t i t rete n : Ö l m e k değ i l , bu ö ld ü rü l ü ş en ka h ı rl ı s ı ;

Cekt i k leri n le m uzta ri b i m e n z iyade be n .

N ô m ı n l a , ey vücud u n u tezli l ede n sefi L . Ka ld ı r ta şı nda n ols u n o j e n g - i hocalet i ; Gölgen ka ra rta ca k b u cebin - I şehadet i . . , Ey karha- i h ayatı o lan mel 'anet. ee k i l , Topra kta bari i n lemesi n ru h- , ismeti.

S iz top la n ı n baş ı nda b u na'ş-, m ü kerremin.

Siz, ey k a d ı n l ığ ı n e bedi işt ika l a rr ,

Ey za'f ü zi l i et i n m üteva h h iş b ü kö la rı ; S i z top l a n ı n v e ağ laşa l ı m . . . Siz. b u m atem!n En doğ ru. e n ya k ı n . e n asi l öş i na la r ı !

Rübab-ı Şikeste, s. 287-2 9 1

58

Page 59: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

CENAB

H a l e ca n l a rl a gece n bir g ü n ü n a kşô m ı n d a , M ô i b i r gö lge l i ğ i n sıne- i ô rô m ında, Gecen i n b ir ebedı ôn- ı semen-fô m ı n d a , P ü r-s ü k u n , zemzeme- i h i l kati g O ş ett inse

Va rsa şô ir l iğe ru h u n l a n üfuzu n, h ü ne r i n , Dol a ş ı p neş'e- i sa n 'at la g ü l e n dide ler in Cehre- i girye-n ikab ında hayat-ı beşe rin Bir m üşerri h g ib i teşrih- i n u ku ş ettinse . . .

B i r şey a n l a rs ı n , evet. be l k i bu sım a d a n sen, Bir şey a n l a rs ın o n u n şive- i ta kriri n d e n ; Yazam a m yoksa Ce nab' ın sana m a h iyyet in i .

Şöy l e tem s i l edey i m : B i r yeni ufk- ı meşh ud, B i r se m ô - p ô re - i nev-dide k i h e r ceş m - i ş ü h O d Göremez, g ö rse de i d rô k edemez füshati n i .

Rübab-ı Şikeste , s . 328-329

59

Page 60: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

N EF'i

B i r yağ ız ceh re, cat ı l m ış i k i h a ncer kaş lar : Y i n e h a ncer g ib i kes k i n ik i m ô n ô l ı naza r . . . Yôd- ı u lvıs i hayô l i m d e b u sımôyı taşır, Bence Nef 'i 'ye bu sım ô -yı m e h ô bet ya ra ş ı r. Ta b ' ı sa h ba g i b i cOş- ôve r- i mınô-yı m a k a l , Fi k ri a n ka g i b i bô l ô - rev- i etba k - ı h a yÔ I . Acı l ı r gonca - i i l h ô m ı l eb - i h ô r ın da ,

Berk u r u r ş u ' l e - i e ndışes i e nzô r ın d a .

Ateşın-ce rbeze b i r nôt ı ka-ôsô göz l e r Cezbe - i rO h - 1 şegaf-d ô rı n ı ta krir ey l er. Görü n ü r safha- i emvôca d ü şen lem'a g i b i . A l n ı n ı n cın - i b ü l e n d i nd e o rO h - 1 asabı. Başk ad ı r teyz- i h ü n e r k i l k- i füzOn -sôz ı n d a .

Ca n l a n ır , v e c d e gel i r söz leb- i i ' côz ı n d a .

Duy u l u r k a ' r- ı beyô n ı n d a sadô-yı ô h e n :

Da rb- ı şeşpe r l e c ı ka n ka ' kaa m i ğfe r l e rd e n . Aks- i ôvôze - i heycô g i bi ey l e r iz h ô r B i r der in g u l g u l e n a z m ı n d a h u ruş- ı efkôr. Sa n k i b i r mo ' reke, bir m a ' reke- i cuşô c O ş : Sıyt- ı velvô l - i vega , velvele- i cen g - i cüyOş. Ser-be-se r ra ' d - ı heyô h ôy- ı ve le h -zô -yı süfOf . S O - be-sO berk- i cekôcô k - ı şe re r- nô k - i s üyOf .

Ha m l e- ; sa f- ş i ke n - i can -f igen - i pH - i de m ô n ,

Sav let- i g ü rz - i g i rô n , d a rbet- i şemşır ü s i n ô n . K O s u n a k ka re h e m - ô h e n g - i g i r iv- i hece môt .

60

Page 61: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Köp ü rü r her köşeden demdeme- i div - i memôt . Na ' ra la r m üşte -zen- i tab ı - ı s ımôh - ı gerd O n ; Sadme ler, zelze le ler hadşe-res- i ka l b- i menOn . At ı l ı r he r yana b in rohş- ı savô i k-peyrev, Gerd - i haşyetle do lar günbed- i vôrO ne- i cev . . .

Oh , ey m u 'c iz-edô şô ir- i şôyeste-gu rO r, i n l iyor nôy- ı beyan ında neva-yı MansOr. An la maz la r o tehevvü r, o ş i kôyôt n ic i n Da h l i eden ler sana feryöd- ı m ü bôhôt ın i c i n . S ığ mamış sadr- ı pe lenganene ka l b- i şirin , Yetmemiş kudret ine şöhret- i a lem-gir i n , Öy le b i r nehr- i muazzam g i bi cOş etmişs i n ; Fa kat eyvah cora k yerde ak ıp g itm işsin ! Sana b i r başka zemin , baş ka zaman lôz ımd ı ; Sana b i r a lem- i lôhOt -n işa n ıôzımd l .

Rübab-ı Şikeste, s . 336-338

61

Page 62: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

HASTA COCUK

- Bugün bi raz daha ra hatt ı , çok şükü r . . . - E lbet;

Geçer bu korku taca k şey değ i L . - Fa kat növbet

Zava l l ı yavrucuğun ha l in i ha rab ed iyor: Vücudu ateş içi nde, da l ıp da l ıp g id iyor. i ıacları n da mı tesıri ka lmamış acaba? Sekiz gün o ldu . . .

- Mera k etmey in han ım, humma . . . - Hayır, Huda'ya emanet, neden mera k edey im? Fa kat kuzum, ne kadar o lsa ben de va l i dey im! Sek iz gün o ldu , h a ra ret devam ed i p du ruyor. Bakın , nabızla rı biçaren in nas ı l vu ruyor. Sa ra rd ı , korkuyor insan bak ınca e l l er ine, - Üzü lmeyin siz efendim, gel i r çabu k yerine ; Cocu ktur o . . .

- Gece pek cok sayık l ıyor.

- i ıaç verir mis in iz? - Istemez . . .

Kadın ağlar.

Zava l l ı anne şu b i r tek hed iyye- i ömrün Saadetiy le garik- i sürur i ken daha dün, Bugün baş ında n igehban b i r teessü rd ür. Mezar g ibi oda samt ü sükun i le pürdür.

62

- Ne za ra r!

Page 63: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Ned i r i n i l t is i hô ricte bôd - ı sermôn ı n ? B ü kôsı hastaya a it m id i r şu bôrôn ın? Teessü rôt-ı beşerden ge l i r m i dehre me lô l? Zehi tasavv u r- ı bôt ı l , zehi hayô l - i muMI !

- N i nem . . . - N e va r güze l im?

- Ka ld ı rın şu perde leri ; Kefen m i d i r ned i r on lar?

Y ine südô-yı seri Yata kta hastayı ç ı l d ı rt ıyor, sayık lat ıyor; Kad ın bu söz leri d uydu kca ağ lay ıp yan ıyor. Zava l l ı annec ik ümmid ü bim ic inde tebô h; Önünde göz leri n i n bir y ığ ın tü rôb- ı siyah ; Görü r o toprağa üftôde n u r- ı didesi , Mezôr i n i l t is id i r zanneder boğ u k sesi n i . K ı l a r yetimi i c i n Hô l ı k ' ı ndan istimdôd , Yetime ler g ib i eyler iC in ic in feryôd. Bu dul kad ı n b i r o mahsu l - ı ömr iC in yaşıyor; Onun kemô l i ne a it ü mid ler taşıyor.

- N i ne m ! - Ned i r meleğ im?

- Ağl ıyor cocu k la r, bak . . . B ı ra k , bırak beni ars ız cocu k ! . . N i nem, topra k !

- Sayıkl ıyor y ine , Ya ra bbi sen es irge bizi ; Bağ ış la yavrumu , onsuz bıra kma lônemiz i !

Zava l l ı anne so l u k b i r l i ka-yı şefkatt ir ; Bug ü n sekiz gün, o mehcOr- 1 Mb ü rahattır Yegône şevk-ı fuadı yata kta bi-dermôn, Onun ümmid - i ha l ôs lV le ruhu pür-ha lecan . Tutup haYô l i n i ôguş- ı i kt i rôb ında ,

63

Page 64: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Geze r bütün gece etraf- ı ca m e - h a b ı n d a . Bu k i m bi l i r n e kadar böy l e ber-d eva m o l a ca k . O ya ş l ı göz l e rine uykula r h a ra m o l a ca k ; Coc u k aC ı l mayaca k bel k i uykus u n d a n h ic . . .

- Sa k ı n . h a n ı m . bu fe na h iss i etmeyi n te rvıc ; Ba k ı n . h a va ne kad a r g üzel actı . i n c i ı a bu l d u ; Dem i n k i ve lve le . ş iddet s ü k O n - pezır o l d u. B u l u r coc u k d a ş i fa l a r, o l u rs u n uz mesrur; Hudd büy ü kt ü r, ede r matemi m ü bedd e l - i sur . . .

Cocu k. o ş i m d i ka v! b i r civa n ; fa kat mader •

Zava l l ı . ü stüne h a ıa coc u k g i b i t itre r. Rübab-ı Şikeste, s. 30-33

64

Page 65: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

ASKER G ECERKEN

ıN a k ka re önde. b i r m üteh a rri k cebe l gib i G e ç m e kte zl-va ka r ü t a ra b m e v k i b - i zafe r; Sa n ca k o re n g - i ôl i le fecr- i eze l g i b i Fa rk- ) m e h ô bet inde saça r mevce mevce fe r.

H e rke s . b üyü k k ü ç ü k. b i ri k i r re h - g üzô r ı n a B i r i n c iza b- ) ruh i le . p ü r-şev k ü i h t i ra m ; Göz l e r d a l a r g ü zôr iş- I satvet- medô rı na . is ô r eder k u d O m u n a h e r nazra b i r se ıôm .

Du rmaz y ü r ü r ketıbe- I ra hşan - ) mefha ret H e r l a h za b i r n ü m ôylş- I h a n d a n - ı mefh a ret Y ü z l e rd e. s ü n g ü lerde. k ı l ıc ı a rda berk u ru r .

K a l maz g u n ude geçtiğ i ye r l e rd e h i ss- i şô n ; Bazen d u r u r se lômına bir kış la . nôge h a n B i r seyf- i ô m i rô n e p a rı l d a r : -Se l ô m d u r!

Rübab-ı Şikeste , s . 230-23 i.

Page 66: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

SABAH EZAN INDA

Al lahü ekbe r . . . A l l ahü ekbe r . . .

B i r samt- ı ulvi : GOya tabiat H'ÖmOş ham Oş ey ler i bôdet .

A l l ah ü ekber . . . Al l a h ü ekber . . .

Bir samt- ı na ıan : Güyô avô l i m Pinhôn ü peyda, nevvô r ü muz � i m Etmekte z ikr- i Ha ı ı ak da im .

A l l ahü ekbe r . . . Al l ahü ekber . . .

Bir sa mt- ı u lvı: Ka l b- i ta biat . B ir samt- ı na ıa n : ROh- 1 ava i i m Etme kte z i k r - i H a l l ô k da im Etmekte ra 'şan ra 'şan ibadet.

66

Rübab-ı Şikeste, s. 221"-222"

Page 67: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

iNAN MAK iHTiYACı

B ü t ü n boşlu k : Zem i n boş, ô s ü m a n boş , ka l b ü v icd a n boş, Dok u n ma k isteri m , bir nokta yo k pış- i hasôr ı md a . Bütün boş l u k : Dö ner b i r hıçı- i m u ' h i ş c i va rı md a ;

Döner bey n i m bera ber; i ht iya r ım, s a n k i b i r s a rhoş, Düşer, l a gzide - p ô , her sôh a - i ü m m ide bir kere . . . Bu ya l n ız l ı k , bu b i r g u rbet k i benzer g u rbet - i k a b re; i na n m a k . . . işte b i r ôg uş - ı ru ha ni o g u rbette .

K a ra n l ı k : He r ta raf he r şey ka ra n l ı k, b i r h azin ye l da !

K a ra n l ı k : Fe h m ü d ô n iş , a k l ü ist i h ra c hep m u z l i m ; B ü t ü n ruh u m da m üz' jç b i r cemôd iyyet ol u r n ô i m , Kesafetten iba ret b i r tece l l i a rz ed e r eşya , H a kikat za h i r o l m az dide- i i d ra ke b i r zerre . . . B u vehm-ô l u d b i r zu l met k i benze r zu lmet- i ka bre; i na n m a k . . . işte bir şeh rô h - ı n u rô nı o z u l m ette .

Rübab-ı Şikeste, s. 21 9-220

Page 68: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

sis

Sarmış yi ne ô tô k ı n ı bir d O d - 1 m u a n n id . Bi r zu l met- j beyzô ki peya pey m ütezôy i d . Tazyi k ı n ın a lt ında s i l i n m iş g i b i eşbôh Bi r toz l u kesôtetten i ba ret b ü t ü n e lvôh B i r toz l u ve heybet l i kesafet ki naza r l a r D i k kat le n üfUz eyleyemez gavr ine, ko rka r. Lô k i n s a n a lôy ık bu d e r i n sütre- i m u z l i m , Lôyık b u tesett ü r sa n a , ey sa h n - ı mezô l i m . Ey sa h n - ı m ezô l i m . . . Evet. ey s a h n e - i g a rrô. Ey sa h ne - i zi-şaşaa- i h ô i le -pirô. Ey şaşa a n ı n , kev ke b e n i n m e h d i . mezô r ı ; Ş a r k ı n ezel i h ô k ime- i côz i bedô n; Ey ka n l ı m u h a bbetle rı bi- I e rziş- i nefret Pe rve rd e eden sin e - i meshUf- 1 sefôhet; Ey M a rm a ra ' n ı n mai d e ra g Oşu ic i nd e Ö l m üş g i bi d a l g ın uyuya n tOde- i z i n d e ; Ey köhne Biza ns. ey k o c a fertOt-1 m u sa h h i r E y b in koca d a n a rta k a l a n bive - i bôk i r H üsn ü nd e he n üz ta ze l iğ in s ihri h üveyd ô . H a ı ô t i t i rer üstü n e e n z ô r - ı te môşa Hôricden. uza kta n a c ı l a n göz l e re süzg ü n Ceşmôn- ı kebOd u n la n e m O n i s görü n ü rs ü n . IVI O n l s . fa kat e n k i r l i kad ı n l a r g i b i m O n i s Ü stü n d e coşa n g i ry e l e r i n heps i n e bi-h is .

68

Page 69: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Tes i s o l u n u rken d a h a b i r dest-i h ıya net B ü nya n ı na kat m ı ş g i bi zeh rabe- i ı a n et. Hep levs - i r i ya d a l g a l a n ı r zerre ler inde, B i r zerre - i safvet b u l a mazs ı n i çer i nde; Hep levs- i r iya , levs- i hased, levs- i teneftu Y a l n ız b u . . . ve ya l n ız b u n u n ü m m id - i te reffu M i lyo n l a ba rı nd ı rd ığ ı n e csôd a ra s ı nd a n K a ç n ôs iye va rd ı r c ı koca k p a k ü d ı ra hşa n ?

Ö rtü n , evet e y h a i le, ö rt ü n evet e y şehr , Ö rtü n , ve m ü e b bed u y u , ey föc i re- i dehr . . .

Ey debdebe ler , t a nta n a l a r, şan l a r, o laylar ; Kat i l k u l e ler , k a l 'a l ı z ind a n l ı sa rayla r; Ey d a h me- i me rsOs- 1 havat ı r, u l u m a bed , Ey g ı r ra sütO n l a r k i b i re r d iv - i m u kayyed , Mazi l er i a t i l e re n a k l etmeğe mem u r; Ey d i ş le r i d üş m ü ş s ı rıta n kaf i le- I s O r; Ey k u b be le r, ey şa n l ı mebô n i - i m ü na cat; Ey doğ ru l u ğ u n m a h m i l - i ezkô rı m i n ô rôt ; E y sa kf ı cök ü k med rese ler , mah keme c i k l e r; Ey s e rvi ler in z ı f l - ı s iyô h ında b i re r ye r Te' m i n edebi i m i ş n ice b i n s ô i l - i s ô b i r « G ec m i ş l e re ra h met» d iyen e l va h - ı ma ka b i r; Ey t ü rbe l e r, ey h e r b i ri pü r-ve lve le b i r yad i kaz edere k sômit ü sô k i n yata n ecdôd ; Ey m a ' reke- i t ıyn u g u ba r esk i soka k l a r; Ey h e r a ç ı l a n ra h nesi b i r vak 'a say ı k l a r V i rô n e l e r, ey m e k m e n - i p ü r- h ô b - ı e ş i rra ; Ey k a p ka ra d a m l a rl a b i re r môte m - i berpa Te m s i l eden ôsOde ve fersOde mesô k i n ; Ey he r b i ri b i r ley leğe, b i r cayl a ğ a mavt ı n G a m-dide oca k l a r k i m e rô retle som u rtmuş ,

69

Page 70: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Y ı l l a rc a za ma nda n beri tütm e k ne . . . u n utmuş; Ey Mid e ler in ze h r- i ta kazôs ı ön ü nde H e r z i l let i be l 'ey leyen efvôh - ı kadid e; Ey fa z ı - ı t a b ia t l a en ômôde ve m ü n ' i m B i r f ı t rata ma k rG n i k en oc , ô t ı l u ô kim He r n i meti , h e r faz ı ! , her esbab- ı re hay ı Gö kte n d i lene n z ü l l - i teve k k ü l k i . . . m ü rayi

Ey savt - ı k i ı a b, ey şe ref- i n u t k u m ü mtaz

insa nd a şu n a n körl ü ğ ü te l ' i n eden ôvôz; Ey g i rye-i bi-fô ide, ey h a nde- i ze h rin Ey nôt ı ka - i a cz ü e l e m , n az ra - i nefrin ;

Ey cevf- i esat i re d üşe n h ôt ı ra : N a m u s ;

Ey k ı b l e - i i k bô l e e ıka n yo l : Re h - i pô b G s ;

Ey hafv- ı m üsel l ô h , k i hasôrôt ına rô c i Ö ksüz , d u l ağ ızla rd a k i h e r şekve- i ta l i ;

Ey ş a h sa m a s G n iyet ü h ü rr iyete m a k ru n

B i r h a k k- ı teneffüs v e ren efsô n e - i ka n u n ;

E y v ô ' d - ı m u h ô l , e y e bedi k i z b - i m u h a k ka k . E y m a h ke m e l erd e n m ütemôdi s ü rü len h a k ; E y sav let-i evhôm I le bi-tô b - ı tahassüs V i cda n l a ra temdid ed i le n g G ş - 1 tecessüs ; Ey bim - i tecessü s le k i l i t len m iş a ğ ız la r; Ey şö h ret - i m i l l iye k i mebguz u m u h a k ka r; Ey s eyf ü ka lem, ey i k i m a h k O m - ı s iyasi; Ey be h re - i faz ı u ede b , ey eehre - i mensi ;

Ey bô r- ı h azerle i k i kat g ezmeğe me' lCıf Eşrôf u tevôbi , koca b i r u n s u r- ı ma'rCıf; Ey re's- i fürO b ü rde, ki a k pa k , fa kat i ğ rene ; Ey tôze kad ı n , ey onu ta kibe koşa n gene: Ey m ô d e r- i h i c rô n -zede, ey hemser- i m u ğ be r;

70

Page 71: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

;Ey k imsesiz. ôvô re cocu k la r. he le sizler . He le s iz ler . . .

Örtün . evet ey hô i le . . . ö rtün . evet ey şehr ; ,Örtün ve müe bbed uyu. ey fôcire - i deh r . . .

Rübab-ı Şikeste . s . 295-299

71

Page 72: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

SABAH OLURSA

Bu me m le kette d e bi r g ü n sabah o l u rsa, H a i Ok, Eğer bu memleket in s is lenen şu nösiye- i M u kadderöt ı kavı b i r e l i n kavl , m u hyi

Bi r i ht izöz- ı temös ıyle s i l k i n i p şu donuk ,

Şu pas l ı ceh re- i m i l l et b i raz gü le rse . . . Ben ölmemiş b i le o lsam. hayata pe k ö l gü n B i r I rt i bat ı m o l u r şüp hesiz ; -O g ü n benden Ümid i kes, ben i köt ü rü m ve boş m u hit i m d e Merö ret im le unut ; çünkü leng ü pe j m ü rd e

Naza rıa rım sen i möz iye çe kmek ister; sen

Bütü n hüv iyyet ü uzviyyet in le ötis i n :

Teren n ü m ey l iyor e l 'an ku la k lar ımda sesi n !

Evet, sabah olaca ktır , sabah o l u r, geceler Tulu ' - ı h a ş re kada r sürmez; ak ı bet bu sema,

Bu möi gök s ize b i r gün ac ı r ; melO I o l ma . Hayôta n eş'e güneşt i r, me lö l Iç inde beşer

Ç ü rü r b iz im g i b i . . . Siz. ey fezô -yı fe rd ô n ı n

Küçü k gü neş ler i . a rt ı k b i rer b i re r uya n ın !

U f u k l a r ı n ebed i işt iYô kl var nOra . Tenevvü r. . . Asr ım ız ın i şte r O h - 1 ô m ô l i ;

S I / i n bu l ut l a rı , s i l k i n z ı l ô l - i ehvô l i , Ziyô i ç i n d e koşma k b i r ha lôs- ı meş kCıre. Ümid im iz bu : Ö l ü rsek de biz, yaşar mutla k

Vata n s i z i n le şu z inda n ka ran l ığ ından uza k ! Rübab-ı Şikeste, s. 278-279

72

Page 73: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

RÜCU

H a y ı r, h a y ı r, s a n a rô c i d e ğ i l bu te l ' i nat ,

Bütün b u lev m ü tee l l ü m , b u i bt i kô -y ı h a yat , Hayat- ı m i l let i tazi b ed e n , m u h a k ka r e d e n , Ca m u r laya n n e ka d a r l evs va rsa h e p b i ra e n K u ca k l a m ış , t a ş ı m ı ş b i r m u hite a i tt i ; O m e l 'a net geces i n d e n uza ktay ız ş i md i .

Ka rışt ı ley l - i m u s i bet leyô l - i n i syô n a , AC ı l d ı göz l e ri m iz b i r sa b a h - ı ra h şô n a .

S e n . ey m u hit-i tecedd üd , o ley l - i me n h U su n Sen i n le n i sbet i yo k ; sen şe ref l is i n . u l u s u n . N e s i s y ü z ü n d e n e z ü l ; b i l 'a kis, safô ve v a kar ; Doğ a n g ü neş g i bi sôfi b i r i n k ı l ô b ı n va r. Ufu k l a rın b ü t ü n e nzôr ı se nd e , p ü r-h ayret ; B u g ü n se n i n mede n i yyet. m ü sô l emet, safvet, Ad a l et isteyen ôvôz-ı h a k- n ü m a n u n la B u g ü n se n i n ha re kôt ın veya s ü k Q n u n la Taka rrü r eyleyecekt i r huzu r- ı ist i k bô l ; Sen i n se lô met- i fi k r i n d e m e k s e l ô m et - i h a l ! G üzel d ü ş ü n . iy i h isset, ya n ı l ma , a l d a n m a , N e va rsa d oğ ru d a d ı r. doğ ru l u k şaşa r sa n ma .

Koş itt iha d a , teô l iye, sa'ye, i kbôle ; Fa ka t u n ut m a k i yol i nt izam - ı meşy et le Ya k ın la ş ı r, k ı sa l ı r . . . Doğ ru at ad ımları n ı ; Düşü n : Bug ü n k ü a d ı m l a r hazır l ıyor ya rı n ı ! V e s iz, ey o rd u m uz u n a n l ı şa n l ı efrô d ı .

73

Page 74: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Siz ey g üzel vata n ı n ber-güzide ev lôd ı , Siz e y k ü ş ô d e a l ın l a r, g üz ide vicd a n l a r. Siz ey y ü re k l i ve a rs l a n yü re k l i i nsa n lar ! iC i m d e ş i m d i ne hisler, nası l tem e n ni ler , Ne n eş 'e le r coş uyor, b i lse n iz ; ne vecd-ôver Terô n e l e r coş u yor . . . Bu n l a rı n h a kır ü g ü zin M eô l i , ş i ' ri , s ü n u hôtı, ru h u , lafz ı s iz i n ;

Sizi n . n e varsa s iz in , hepsi hepsi heps i s iz i n !

Rübab-ı Şikeste. s . 299-301

74

Page 75: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

HALUK'UN VEDAI

Se n t i re n , ben vapu rda pü r-temk in Atı l ı rken sen i s koc i l l e ri n i n S i s l i , yağ m u rl u . ka rl ı , buz lu , fa kat Cidd ü h i m met, va ka r ü h ü rriyyet Dol u peyg u l e- I temed d ü n ü ne. Bense nazend e Bosfor' u n köhne, Köhne, ava re, bi- ha ber, bi-zo r. Bel k i cennet kadar ta ravetda r, Fa kat a l Ode- i ke l a l ü kesel Bir kenar ında m ü n h a rif, m uğfel Bir haya t ı n fi raş- ı uzlet ine. N e d üş ü n d ü m , b i l i r m is·in? Şu n i ne, Ş u sahi topra k e n son unda . . . yazık , Bunu be nden m i d uyma l ıyd ı n ? Arık Ve ba k ıms ız h a rab olup gidecek,

Acı şey ler H a l u k , fa kat gerce k !

H a n i b i r g ü n sen i n le Top ka p ı 'da n G e l iyord u k ; yo l üstü b i r meyd a n , B i r çı n a r görd ü k : E n l i , boy l u . va k u r B i r ağac; h i ç e ğ l l memiş, mağrur Koca b i r gövde; be l ki alt ı a s ı r, Be l k i ondan da faz la , da lg ın , ağ ır, Kayg ıs ız bir öm ü r s ü rüp gelmiş; Öyle serpi lmiş , öyle yükselmiş

75

Page 76: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Ki c i va rınd a kubbeler, d a m l a r -Se rtese r secd e-gir- i ist iğfa r­

O n u ha şyet le seyred e r g i bi d i r. D uy u l a n hep o n u n mena kıb id i r, G ö rü len hep od u r uza k l a rd a n ; Fa kat ayyO ka s e r ee ken, uzan a n Bu m e h a bet l i gövde eıreı p la k,

Ne yeşi l b ı r f i l iz , ne ya pra k . . . K u ruyor; a h , pek yaz ı k ! Ş u der in Şe rha böğrü nd e be l ki b i r h a i n Ba lta n ı n , b i r gaza b i ı y ı ld ı r ı m ı n Zeh rid i r . . . Söyle, ey e ı n ar, ba ğ r ı n H a n g i od l a r l a ya n dı? Ha n g i s ıya h K u rt i ç i n d e n kem i rd i ? H a sta , teba h , Sen i k i m ş i m d i ba ğ layıp s a raca k? K i m ş i fa l a r veri p d e k u rta ra c a k? Ş u dönen ka rg a l a r ba ş ında sen in , Söy l e , bu n l a r m ı d ı r ze h i r l eye n i n ?

Söy le, m uzta r lb vata n , b i l d i r : Ce kt i ğ i n h a n g i ka n l ı seyyied i r?

B u geeit işte böyle d a r, m u 'vee : Ey şetô ret l i yo lcu, sen y ü rü , geç. Sen bu men h e l d e ka l m a , s ı ero, at ı l , Bir z iya kôrbô n ı bu l ve kat ı L . Gez, d o l a ş kôi nat- ı ef kan, -Da i m a önde, d a i m a y u k a n !­

Pü r-tehô l ü k hayat ü kuvvetten Ne bu l u rsa n b ı ra kma : S a n 'at, fen , It im ad, lt ına , cesa ret. ü mid , He psi ıaz ı m b u yu rda , hepsi müfıd. Bize bol bo l z iya kuca k l a . get i r : D ü şme k etrafı g ö rmeme ktend i r.

76

Page 77: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Elved a , ey sevi m l i yo lcu ! Gece n , G ü nd üz ü n d a i m a y ü z ü n g i b i şen , R O h - 1 safı n kadar beşOş olsu n ; Geçt i ğ i n , yer ç içe k , çe m e n d o l s u n . . . E lved a , ey şe ref l i yo l c u ! H ayat B i r k a rı ş yo l ; fakat ş u O n , a ka bat O n u h e r g ü n b i raz b ü k e r, uzatır . . .

Ey şeta ret l i yo lcu , g ü n k ısad ı r,

Gece bazen m a h O f ol u r; ı a k i n S e n cesu r o l , gayO r o l . E n s a k i n Y o l cu l u k u yk u d u r. Büy ü k kuş la r Yenec e k d a l ga , yok, ka s ı rga a ra r.

i şte b i r yol ki hep çak ı l ve d i ke n ; Geçece ksi n yar ın bu yo l d a n sen . . .

Geçece k s i n , a y a k l a rın yorg u n , E l l e rin şe rha şerha, bağ rın h O n , Fa kat a l n ın a ç ı k , y ü z ü n h a n d a n , Göz l e r i n ufka teyz ü n u r a k ıtan Bir tecel l iye m ü ncez i b, m e s h O r . . . Sen koşars ı n , o tayf-ı n O ra n O r Ya klaşırken uza klaşır ; ç ı lg ın Bir teh a l ü k le sen kuca k l a rs ı n , O kaça r; ko l l a rın a ç ı k , mes h O f, At ı l ı rs ı n ; o ta uza kta mahOf Bir d i ke n l i kte g iz len i r ve g ü l e r : Sen koşa rs ı n , k ı r ı k, ezi k, m u ğ ber, E l l e rin şerha şe rh a , ba ğ rı n h O n ; B ü s b ü t ü n teşne, b ü s b ütün yorg u n . Sen yoru l d u kça yol uza k, a rtar; Ca l ı d i ş ler , taş a ğ rıt ı r, y ı rta r; C ı rpın ı r her d i ken d e b i r p a rcan . . . Yine se n , p ü r- e m e l , ö n ü n d e uçan

Page 78: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

o es i rı haya l i kapma k i C i n Atı l ı r, y ı rt ı l ı r v e i n l e rs i n .

Va rs ı n ucs u n , b u g ü n değ i lse ya rın

O sen i n d i r, m ü kedder o l ma s� k ın .

Koşa n e l bet varır ; d üşen kalkar; Ka ra taşta n s u d a m la damla a kar; B i ri k i r, son ra b i r gümüş gÖl olu r; Araya n h a k k ı en son u n d a bu l u r . . .

B u n u h ü rm et l e d i n l e : Mazi n i n

B u d e ri n seslerinde b i l k i sen i n Bütü n at l - i sa k i t in yaş ıyor. O k u hep ser- n üvişt-i a lem i , sor Bütün esrar- ı ıst ıfa s ı n d a n ,

S a n a , ba k, nev' inin bekasında n Bahsederken beşe r ne a n lataca k : Yaşa m a k h a k , yaşatma m a k . . . o d a h a k .

Ad e m ev ı a d ı b ı kma m ış c idden N e ez i l mek, ne h a k kı ezme kte n . D u yma m ış h ic b u işte yorg u n l u k : B i r teşekk i , hemen to kat. y u m ru k. Y u m ru k e lve rmem i ş , topuz vu rmuş; « H a k ! » d iyen ağz ı taş la s u stu rm uş .

O da kafi değ i L . bugün ka ralar Ve den iz ler zeh i r I ! kumbara lar,

Bomba l a r, gül leler le maıamaL . B i raz aciz m i s i n , zeb u n m us u n , a l Bi r tokat, bi r topuz, ya bi r g ü l le; i şte h a k k ı n . . fa kat güzel be l l e : Se n de bi r g ü n , c i h a n b u , kendinden Da ha aciz b ir iy l e istersen Ay n ı d i lden te ke l l ü m ey lerS in ;

78

Page 79: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Sen de en gür belôgatınla sesin C ıkt ığı. yettiğ i kadar gü rler Ve yakarsın . . . Sema da şimşekler. Y ıld ı rımla rla aynı d ersi veri r :

Bütün ô l em esir- i kuvvettir.

Bun a rözı deği l . ukul , elbet Haktad ı r ,ha ktır en büyü k kuvvet. Dün sön ü k titreyen bu şübhe yarın Bi r m ü şo şaa hakıkat . . . Ey ya rın ı n i n k ılöb ordusund a earpışa cak Ka h ra m a n . öğren işte : Kuvvet = Hak ! Ve bu d üstu r elinde, bı- pervö Yürü . d ü nyayı feth eder bu ı ıvö. D ü n e bir kerre ba k : Düşen, ka lka n

Hep delilinde h a k l ı ; ha kkı ya kan

Y i n e hakta n alınma bir şu' le: Hakka baş kestiren kılıeta bile Parlaya n hak . . . Fakat sen in kıl ıcın Hakka sıyrılmasın. ya ea rpı ls ı n !

Beklerim bir zafer esösen ben Kıl ıcından ziyade kalbinden .

Ey B iza ns'ın eürük, su kut-ôlQd

Kolla rınd a n p ü r- iştiya k-I suud. Sıyrıla n yolcu. bakma a rkana hie; Seni b i r la hza etmesin tehyie O n u n a h lökı sold u ran nazarı.

- Daima ön de. daima y u karı ! -i şte ferman-ı aım ü pervôzın. Ue g it . eflôk-ı sun'u i 'côz ın Bütün etba k- ı şörık ında dolaş; Ferş i gee. a rşı atla . sütrey; aş :

79

Page 80: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Gör ne va r môverôda ı b ret-hız, i t i l ô , - icti ra - rehô-engiz . . . Top la , f ı r l at ne va rsa taş, iğ ne, Şu mu hit in ser- I reha vetine. O b i raz bel k i can l a n ı r ve se n i n Za h metin , h immet in v e faz l m icin Koya r e l bet vata n , bu h a sta n i ne Bir s ıca k base terl i n ô s iye n e ! . .

80

Haluk'un Defteri

Page 81: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

PROMETE

K a l b i nd e her dak i ka şu u M ta hassü rü n M i n kar- ı ateşin in i duy. da ima d üşün : On lar n ic in semado. n ic in ben cu kurdayım?

G ü l s ü n neden cihan bana. ben ya ln ız ağ layım? Yükse lmek a s m ö n e ve gü l mek ne tat l ı şey !

B i r g ü n şu hasta l ı k l ı vatan (jan l a n ırsa . . Ey M üşta k- ı feyz ü nur olan ati- I mi l let in

Meçh u l e l ektr i kC ıs ı . a ktar-ı f ik retin

Yü k len get i r - ne va rsa - biraz meskenet-fl ken. Bir pa rca ruhu . ben l iğ i . idra ki bes leyen Esmar- ı bünye-hız in i ; boş durmas ın e l i n Gör da ima önünde. esôtir- i evve l in

Gökten deha-yı nan ca lan kah raman ın ı .

Va rs ı n bu l u nmas ın bi lecek nam ü şan ı n ı .

Haluk'un De fte ri

81

Page 82: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

GÖKTEN YERE

B i rden bütün h a rı lt ısı dehrin sü kOt edip Y ü kse ld i b i r soda-yı m ü heyke l ; bu hatifi

Avôze- i m uta nta n ı n a ksiyle en hati

Evtô r-ı i ht isasa k a d a r şad ü m ü kterib

ManzOr u mu htec i b Her şey derin derin

Sarsı ldı b i r d a kika . . . Sema pa k ü cevhe rin Meş'a l l er iy l e ıa -yete nahi ve pür-ebed B i r m a ' bed i ht işamın ı a l m ış, o lôyuadd G öz l e r l e arz- ı hôşii seyr eyl iyor; zemin - Le rzôn adımlanyle, cola k ko l l any le gôh Evh ô m a , gÔh ü mide koşa n , daima tebô h

A m a l i n i n ba kıyye-i e n kaz-ı ha nn ı Nev-hande b i r emel gibi memn O n kuca klaya n

S ü k ka n - ı zô r ü hôlr ln i n bı r hata r-n işôn AşObe karşısında ki vaz' - I hasônnı Te m s i l eden h uşu- ı zelil iyle m ü btehi l , Ser-g eşte, be k l iyord u . . .

Soda ön ce ses değ i l .

B i r k ü k reyişt i sa n ki . h u rOşôn ü zeh re-cô k B i r tOf- 1 l e rze- riz-i tehevvü r ki ô n - be-an Teşdid - i iğt iza b i le. serpi l d i nôgehön.

Başla r eğ i ld i ; f ırtı n a l a r S indi ; ka lb-i hô k D u rm uş g i biyd i ; cevde k ır ık b ir ka nat sesi. Son ka rta l ın s u kutu ; bir Insan i n i lt is i ;

82

Page 83: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Bi rkaç boğ u k f ıs ı l t ı ; ve b i r l ü ece-j s ü kOt. . .

Va ln ız o söyl üyord u, semavı ha be r leri n Te bl iğ- i sermedis i ne hôs, iti lô-karın B i r n utk- ı bı-zebô n i l e :

« Ha l l ô k- ı l ô -ye m Ot,

« Fô n i beşe r, yolunda ezelden haz ı rlamış « B i r z irve-i rehô . Şu semôvôta f ır l a m ış « Mağ ru r u muhte şem k u le ler senee pek b ü le n d , « Pe k şa n l ı , pek s ü t O d e eserlerd i r. Eskiden, «Tô mehd- i h i l kat inde, he n üz yerde sürtü nen

«B ir zo'f- ı mahz i ken y i ne sen böy le hod-pesend

« Ef lôke t ı rman ı rd ı n : Ok att ın ; kanat , ba lon, « Her vasıtay la uçmağa u ğ raşt ı n ; işte son

«Verz iş ler in d e göste riyor : Kasdın I t i lô , « Her la hza it i lô ve teceddüd . Zama n zaman « Düştün ; ne baş, n e koL . ne kanat ka l d ı ; nôgeh an « B i r d a rbe - i eenah i le b i r haml e , bir daha , «Vü kse ld i nôs iyen y ine u lvı bu lut la ra .

« Fôn iyyet i n ve gayet- i a ez i n l e ka p ka ra

«B i r ley l - i işt i bah ın iç inden sö n ü k, a lil «B i rkaç ŞUÔ I re h be r ed ip s ı rr- ı h i l kati «Ta h k i ke yol b u l a n naza r ı n he r ha kıkati

« B i r g ü n bedôhaten görecekt i r . Ve bı-deli l «Art ık yol u n d a g i tme ğe kad i rs i n . Asü ma n , « Kôfi , dehôn ı ett i as ı r la rea imt ihan . « H e r g ü n baş ında y ı ld ı r ım , a l t ında ze lze l e ,

« Maı ' On u m ü şte ki yaşad ın ; hep e lem , h üz ü n ; « Ka n d ı r bütü n sa hôif i ta rih - i ömrü n ü n ! « Hô k i m zekô v e tecrüben artık gavôi le . « Ezd i n baş ın la taşla rı, yend i n d e n iz ler i ;

«Tutt u n e l i n l e berki, o gurrende eider i , Tuttun ve bağ lad ın ; o se n in şimdi e n m u ti,

83

Page 84: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

« E n ca n l ı a l et i n ; od u r i l ka -y ı ru h ed e n

« Eşbôh- ı m ü m k i nata se n i n k u d ret i n l e ; sen. « BI-şübhe. kendi kend i n e b i r ö le m - i bed i . « B i r a le m - i ş u u n u bed ayis i n . . . Ey hayat.

Ey ru h - ı ka inat . Ta kd is ed i n : Beşe r

Takd ise m ü ste ha kt ı r ; od u r ra bb-ı hayr ü şe " Rabb- ı m ü m kinat ! })

haluk'un Defte ri

Page 85: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

FERDA

Ferda sen i n ; se n i n bu teceddüd , bu i n k ı ıôb . . . H e r şey sen in değ i l mi zaten? . . Se n , ey şebô b ,

Ey çehre- i behic- i ümid , i şte m a ' kesin Karş ında : B ir semô-y ı seher, sôf ü bi-seh ô b ,

AgQş- 1 l e rze-dôn aç ık , be k l iyor . . . Ş i ta b !

Ey fec r- ; ha nde-zôd - ı hayat . i şte h er kes i n Enzeı n sende; sen k i hayat ın ü mid is i n , Aln ında b i r sitôre-i nev, yok, bi r ôfitô b, Afôka dağ, önünde şu môz i - i pü r-m ihen

Sö n s ü n müebbeden.

Sön s ü n m ü e b bed e n o cehe n n e m ; se n i n bu g ü n Cennet kada r g üzel vatan ı n va r. Şu gö rdüğü n Z ü m rüt ba k ış l ı , i n c i şeta ret l i k ızcağ ız K imd i r b i l i r m is in? Vata n ı n . . . Şimd i sayg ıs ız B i r göz bu nazl ı çeh reye -Al lah es i rges i n !­Kem b i r nazar la baksa tahammü l eder m is in? İste r m is in , şu a k sa ka l ı n pa k u m uhteşem Pişôn i - i va kar ına , bir k i r l i e l demem ,

Hatta ya ba ncı b i r e l uzans ın? Ş u makberi Razı o l u r m u s u n , taşa tutsun ş u serser i? E l bet hay ı r, o ma kbe r, o pişeı n i- i va kur Kudsi b i re r m isa l - i vatand ı r . . . Vatan gayur I n san ların omuzlar ı üstü nde yükse l i r. G e n ç l e r, bütün ü mid - i vata n ş i m d i s izde d i r:

85

Page 86: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Her şey s iz in , vata n da siz in , he r şeref s iz i n ; La k i n unutmayın k i zaman tünd ü mutma in B i r hatve-i samut i l e ta k ib eder bizi . Önden koşa n , fa kat y ine d i kkat le her iz i Ta 'mike yol bu lan bu yan ı lmaz muôk ıb in Şermende- i itôb ı ka l ı rsa k , yaz ık ! . . Dem in « Ferda sen i n ! » ded im, ben i a l k ış lad ın ; hayır , Her şey sen i n deği L . sana ferda ved iad ı r ; Her şey ved iad ı r sana, ey genç, u n utma k i Senden de b i r hesa b a ra r at i - i müşteki. Maziye ş imd i sen ba kıyorsun pür- int ibôh , Ati de senden eyleyecek böyle işt ibah . Her uzvu g i rd bôd- ı havayiele sa rs ı lan Bir nes i in oğ lusun ; bunu yôd et za man zama n . Asrın . unutma . bôr ika l a r asr- ı feyz id i r : Her yı ld ır ımda b i r gece, b ı r gö lge devri l i r . Bi r ufk- ı i t i la acı l ır , yü ksel i r hayat ; Yüksel meyen düşer: Ya tera k ki . ya i nh itat !

Y ü kse lme l i , dokunma l ı a l n ı n sema lara ; Doymaz beşer ded i k leri kuş it i lô lara . . .

Uğraş, d id i n . d üşün , a ra , bu l , koş. at ı l . bağ ır; Du rmak zama n ı geçt i . çal ışmak zaman ıd ı r !

Haluk'un Defte ri

B6

Page 87: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Bu sofracık , efe n d i l e r -ki i l t i kama mu ntaz ı ı H uz u ru n uzd a t itriyor- şu m i l let in hayatıd ır ; Şu m i l let in ki m uzta ri b, şu m i l l et in ki mu htazı r !

Fakat sa k ı n ce k i n m eyi n, y iyi n , yutu n h a p ı r hapır . . . Yiy i n , efendi l e r, yiyi n ; b u hôn- ı işt iha siz i n ; Doyunca, t ı ksır ınca, catlayıncaya kada r yiy i n !

Efendi ler, pek acsın ız, bu ceh ren izde bel l id i r ; Yiyi n , yemezse n i z b u g ü n yarın kal ır mı , k im b i l i r? Şu nadi - ; n iôm , bak ın , kud O m u n uzla müftehir; B u h a k k ıdır gaze n ızın, evet, o hak da elde b i r ! . . Y iy in efendi ler. yiyi n ; bu h ô n - ı zi-safa sizi n ; Doyu nca. t ı ksırınca. pat layıncaya kadar yiyi n !

B ü t ü n bu nazl ı beyler in n e va rsa orta l ı kta. say: Ha seb. neseb. şeref, şataf. oyu n . d üğ ü n , kon a k. saray; B ü t ü n sizi n , efendi ıer, kona k. sa ray, g e l i n , a lay :

Bütü n sizi n , bütün s izi n , h az ı r hazır. kolay kolay . . . Yiyin efend i ler, y iyi n . bu hen- ı işt iha sizi n ; Doyunca, t ıks ır ınca, catlayıncaya kada r yiyi n !

Büyü k l ü ğ ü n b iraz a ğ ı r d a o lsa hazmı yok za ra r. G u rOr- 1 iht işamı va r, s ü rO r-1 int i kamı va r. Bu sofra i ltifat rn ızdan işte ab ü teb u m a r, S izi n şu baş, bey i n , c iğer, bütün şu ka n l ı lakma l a r . . .

Yiyi n efend i ler, yiyi n ; bu h e n - ı can -teze Siz i n ;

Doyunca. t ıksı rı nca . patlayıncaya kadar yiyi n !

Page 88: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Ver ir zava l l ı mem l e ket. veri r ne varsa : M a l ın ı .

V ü c u d u n u , hayat ı n ı , ü m i d i n i , haya l i n i .

B ü t ü n ferağ- ı h a l i n i . o l a n c a şevk- ı ba l i n i .

Hemen yutun. d üş ü n m ey i n hara m ı n ı , h e ıa l i n i . . .

Y iy in efendi l e r, yiy i n ; bu h a n - ı işt i h a siz i n ;

Doyu nca. t ıks ırı n ca , catlayın caya kad a r yiy i n !

B u h a rm a n ı n g e l i r son u , kap ıştır ın g i d e r aya k! Yar ın , bakars ı n ız, söner bugün çıt ırdaya n oca k !

B u g ü n ki m ideler kavi. b u g ü n k i çorba l a r s ıca k,

Atışt ı r ın , t ık ıştı rın kapış kapış, ça n a k ça n a k . . .

Y iy in efendi ler, yiy i n ; bu h a n - ı pü r-nevô sizi n ;

Doyu nca, t ıksır ınca , çatlay ı n caya kada r yiy i n !

Cevde t Kudret Solak, Son Şiirler, s . 39-42

88

Page 89: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

KIŞ BABA

Dağ ı m ızda b i r coban var , Ne yer? N e i cer? N e ya par? Sord u m , ba b a m b i l e m iyor; Yahut b a n a söy lem iyor . O n u n gect i ğ i n i gören Pek cok, fa kat selam veren Y o k m u ş ; h e rkes ona m u ğ ber. Ad ı ned i r der im, d e rler Ö rd e k kov a r g i b i : « K ış ! K ı ş ! » O bem beyaz b i r a da m m ış; Beyaz ke be, beyaz ka l pa k ; Saç, s a k a ! , bıy ı k ; h e p a k . Ya l n ız c i r k i n , kork u n ç yüzü, Bir d e ö l ü m saca n gözü K a r a , zi f i r gib i k a ra , V e soğ u k m u ş . . . Arasıra Ka l pağ ında n d ü şe n tüy ler Dağ ı , b ay ı r l a rı örter De onun ç i ğ beya z l ı ğ ı Ü rp e rt i rm i ş o rta l ı ğ ı .

N efes i n d.e zeh i r va rmış, N eye d o k u nsa solarmış. Bazı e l i n de bir boru Ü f l e d i kçe bütün koru i n i l t i l e r. u ğ u lt u l a r-

89

Page 90: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

l a t itreşir ; te kmi l su lar Buz kes i l i r; zava l l ıc ık Ağ aç lar ın kuru. kırık. C ın lç ıp lak ağaç lann K ü me kü me. y ığ ı n yığ ı n Yerde yatan . soluk. sa rı. Ö l ü yüz lü yapra k ları Acı acı h ış ırdarm ış. Kuşcağ ızla r a rarlarmış. Bu la mazlarmış yiyecek; Ne bi r dan. ne bir böcek. Ben pek ac ı rım on lara ; He le serçe. o maskara Yuvasız. yemsiz; ne ya par? . . Ah. o çoban . o ih t iya r! Onu bu lsam. d id ik d id ik D id ik le r de ben im min ik Se rçemi de kurtarı rdım. Herkesi de. . . O her ad ım Köyümüze ya klaşırken. Diyorla r ki : Köyümüzden Bet bereket uzak laşır. O hep uğursuzluk taşır; Açl ı k onun heybesınde. Ö l ü m on un kebeslnde. Mezar l ık onun ortağı. Y ıkar o birçOk ocağı ; Aram ızda n o her sene Bi rkaç baba, bi rkaç n ine. B i rkaç çocuk a l ıp gıder. Topra kla ra tes l im eder! . .

90

Page 91: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Ben bu n la rı iş i tt i kce

Üşüyoru m . bütün gece

Yatağ ımda kışl a r. ka rla r. Ödü kopa ran rüzgôrlar G örüyoru m . d uyuyorum;

Titreyere k uyuyo ru m . . •

« K ış ! Kış !» d iyorl a rdı . sakın Bu i ht iyar kış o l m a s ı n !

Şermin, A nkara 1946, s. 2 1 -23

91

Page 92: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

AG USTOS BÖCEGi iLE KARINCA

Kar ıncayı tan ı rs ın ız : Min i m in i b i r hayva nd ı r . Fa kat gayet ça l ışka nd ı r. Gayet tutum ludu r. ya l n ız Pek hodgamd ı r; bu b i r kusur ; Hodgam o lan za l i m o lu r .

B i r g ü n ağustos böceğ i Tembe l tembel ötüp d u rm a k Neticesi ac ka la ra k . Kar ıncadan göreceğ i Bü rOdete bakmaz. g ider .

Bi r lokma şey rica eder . Der k i : -Acıy ın ı z b ize . Colu k çocu k evde aç ız. ianen ize muhtac ız. Ka rınca b i r yü re ksize Lay ık h uşOnetle sora r: -Aç m ıs ın ız? . . Ya o kadar Uzu n . güzel gü n ler o ld u : O g ün le rde n e yapt ın ız? Böcek i n ler : -ACız. aç ız. Ba k ın benzi m nas ı l so ld u . a g ü n lerde g ü ien , öten Sazla sözle eğ lenen ben. Bugün bakın ne ha ldey im?

92

Page 93: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

V a l l a h acız , b i l l öh acız ,

H a l i m ize ac ıy ı n ız. Kar ı nca e ğ l e n i r : -Sevi m .

Ş i m d i d e ra ksed i n . n e v a r?

«Yazın ca l a n k ı ş ı n oy n a r» ,

Şermin, s . 34-35

93

Page 94: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

GÜZ ELLiK

Havôss - ı zô h i re , h usus iy le sômia ve bôs ı ra -ki net­s in şehevôt- ı hayvan iyes inden z iyade ru hun temôyü lôt- ı as l iyes i ne hademiyet l eriy le d iğer ler inden m ütemôyizd i r­ler- güze l l i ğ i n i l k hedef- i n üfuzu o lara k hôs ı l ett i k le ri te­ess ü rôt- ı l atitey i hayret, i nş i ra h , meftun iyet su ret inde ev­ve l ô m uhayy i l eye . . . sonra ka lb ü nefs- i nôt ı kaya ısô l i l e vücud- ı maneviyemizde a n i b i r tagayyü r. . . nôgehônı b i r teheyyüc h usu le get i r i r ler.

Şu ha lde güze l l i k : Havass- ı zô h i re ve kuvô-y ı bôt ıne­n in fevkat-ta bia taya kkuz ve tenevvürünü icab eden b i r tece l l i - i bed iad ır ; den i leb i l i r.

Güzel l i kten hoş lan mayan insan yoktu r. Erbôb- ı ted k ik hayvanat ın b i l e mehôs in -ôş inô o ld u k l a rı n ı i dd ia ed iyor. Fa ­kat he rkes zevk- i se l ime, derece- i ri kkat ve tahassüs üne göre m ütefeyyiz- i bed iad ı r.

Hüsnün tes i ratı da ima u lvı ve vicda nı o lu r ; h ı rs ü hevô g i b i i ht isôsôt- ı hasıseyi tev l id eden mevadda g üze l l i k a ra n ­maz.

Eşyada o lsun , sa nayide olsu n ta kd i r- i letafet büsbütün ru hôni b i r keyfiyet o lmas ına göre havasdan lôm ise ve zô­i ka ve şammen i n o hususta sô m ia ve bôsıra kada r h iz­met leri gö rü lememek pek tab iid i r. Cünkü b i r çeşm in soğU k veya s ıcak . . . kat ı y a h u t yu muşa k o lduğ u n u v e b i r dereceye

94

Page 95: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

kada r da şe k l i n i a n l a m a k, a c ıyı tat l ı da n . . k o k u l a rı b i rb i r in­d e n fôri k olma k d a h a ziyade i h t iya côt- ı cisman iyeye a i t

temeyyüz l e rdendir. Vô k ıa g ü z e l b i r ş e y lôm ise veya z ô i ka ­y a da hoş g e leb i l i r; latlf b i r çiçeğ i n p e k i y i b i r d e rôy i has ı

o l m a k m ü m k ü n d ü r. B u n u n böyle o l u şu o gü ze l şey i n , o latlf ç i çeğ i n kıymet-i n aza r-şi kô rô nes i ne b i r şey i lôve et­

mez; olsa olsa -e l m a s ı n c a m kesmekte ist i m a l ed i l e b i l ­m e s i ka b i l i nden- derece-i ta l iyede b i r za mıme-i h ôss i y ­yet teş k i l eyler ki b u n d a n ruh iç in h i ç b i r haz yoktur.

Ş u ü ç hassa i l e ta kd i r etti ğ i m iz havass d i m a ğ d a n öte­ye geçemez. Dimağ ise g üze l l iğ in ôyine-i i n ' i kô s ı m a ka ­m ı n d a ka l ı r. G ü ze l l i k . . . O per i- i n evôz i ş kô r hın - i g üzôr ı n ­

da o n a d a b i r hisse-i i ft iha r b ı ra kt ı kta n son ra geçer, p e ­restô r- ı h e m - d e m - i e n z ô r ı o l a n ru h u n ôguş- ı mesô rı na atı­l ı r; o a re is - i ce m a l gibi geh süs leri n i . . zınet l e ri n i . . n iza m l a rı n ı

g üze rg ô h - ı letatet l e rine m ütesôdif o lan b i r e n d a m ayna ­s ın d a bir kere d a h a te môşeya te nezzü lde n çe k i n mez le r !

H ü s n ü n e n g üzel vasfı Fe ıatu n 'a isnad o l u na n « ha­k i kat in şaşaa - i leta tet i » te rki b id i r .

H a k i kat hadd - i zôt ında ç i r k i n d e ğ i l d i r; la k i n güzel o l a ­b i l m e k iç in şa şaa l ı b i r şe k i l a l ma k , adeta pış - i naza rda te­ce ssü m etme k , ca n la n m a k ıôz ı mdır .

G üzel l i ğ i n en p a r l a k tece l l igah ı o l a n ma s n uat - ı nefi­se, mevz u l a r ı y a n i a rzett i k leri f i k i r-cidd i o l m uş, haya l i ol­

m uş -h ep h a k i kat ü ze r ine müessest ir . B u n u n l a be ra be r h a k i kat sanat ı n ma ksa d ı değ i l , b i r şa rt ıd ır. Ş ü phe yoktur k i a k l ı n ka v ô n i n - i h a k i kiyesi n e muvôf ık o lmayan b i r şey

güze l o la maz ; ancak g üzel na m ı fi kri d e mem n u n etmek­

le bera ber haya l i o kşaya n , kalbi tehyic . . ru hu tenvir eden şey l e re ve r i l i r. Mese l ô : Ahkôm-ı hendesiye a kl ı n kava n i n - i

95

Page 96: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

h a k ik iyes i ne m uvafı ktı r. be l k i bizzat o kavan in cüm les in ­

dend ir; fa kat güzel olan hendese d eğ i l . b i r se b i l . . b i r köp­r ü . . bir ca m i gib i asa r- ı nefise- i m i m a riyyed i r. Sa da ka­n u n la rı . fasa hat . . be lagat ka ide l e ri d e a k l ın h a ri c i n d e şey­

l e r d eğ i l d i r, fa kat g üzel o l a n u s u l - i m u s i k i değ i l , b i r beste . .

b i r operad ı r; fen bedavi d eğ i L . bed ay i - i ede b iyed i r !

B u fen ie r i n h e psi de kend i le ri n e m a h s u s ve erba bı n a ­

z a r ı n d a b i rer g ü ze l l iğ i h a izd i r . B iz b i rta k ım h a kay ı k- ı i l ­

m iye ve m u hte r ia t- ı fen niyey i d e g ü ze l l i k l e va sfede riz. H a ­

k i kat- i ha ld e b u ta vs i f im iz sa h i b- i i l m i n kud ret- i f i k riyes i ­n e . . m u hterii n h iddet- i zekas ı n a ka rş ı h i ssett i ğ i m iz h a y ret ve meftu n iyet i n net i ces i d i r .

H ü s n ü n ba h şett iğ i o ca n - pezir tees s ü r b aş ka h i ç b i r zevke be nzemed i ğ i g i b i baş ka h e r t ü r l ü zevkten de ayrı

d a i m a sa f -ta bir ca izse- d a i m a bikr b u l u n m a k ister . B i r ş u ' l e - i ra k i ka d ı r k i haf if b i r nefh a , hatta b i r n efes i le m a n ­t ı k i o l u r; b u n u n l a beraber e n a h e nin y ü re k ler i e r itme ğ e

m u kted i rd i r !

E nvôr- ı ce ma l i ka rş ı l a m a kta tahassüs tee m m ü l e ta ­

ka dd ü m eder; za m a n o lur ki tee m m ü l h iss in pa-yı ş itabı a l t ında ezi l i r . Aşk ı n sa l i b- i ka ra r ü i ht iya r o l m a s ı n d a k i h i k ­

met işte bud u r.

*

A l e l - ıt l a k g üzel l i k n e i l e t a h a k k u k eder?

Bu s u a l i n ceva b ı şed id ve m edid b i r m ü cadele - i f ik ­r iye net icesi olmak üze re s ü k Ottu r. b i r s ü kOt- 1 be l i ğd i r ki i k ra r- ı acz d em e kt i r ! M amafi h e s bô b-c Oyô ne ta ' m i k- i no­

za r o l u n d u kça g üze l l i ğ i n d e b i rta k ım k a n u n l a r ı . . esas l a rı o ld u ğ u , ez- c ü m l e b i r şey in caz ibe- i letafet i ecza -y ı m ü re k ·

96

Page 97: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

kebasin in haki kat ve ta b i ata m uvafı k bir Int izam ve ô h e n k ve tenasüb d a i res i nde ve b i r e ze met-i muşa şa a iC inde i t i­la f ve i mtizacı n d a n v ü c u t bulduğu m ü şa h ede o l u n u r. Y a l ­n ız i n t izam ve te n azü r g ü ze l l i ğ e meda r - ı h u s u l o l a maz ; pa r­luk l ı k va bü y ü k l ü ğ ü n de inzima mı laz ım ge l i r. B i r şey g üze l o l ma k i ç i n sem ' i ta l t i f değ i l t e n şıt. nazarı te n şit değ i l ten­

v i r . . h aya l i t e n v i r d e ğ i l tehyic etm e l i , f i k re hayret ve rme l i .

ka l bi ye r i nden oynatma l ı d ı r.

B u n u n pek pa r la k b ı r ese r i a h lô ktc görü l ü r: h u l ke va

ha l ı k ı na karşı vazifes i n i t a n ı m a k, o vazi fen in a h kô m ı n ı i f CI ­ya ça l ışmak hay ı rd ı r . Hayr ı i ş l e y e n iy i b i r ş e y ya pmış o l u r; « h asenot» vasf- ı celi l i n i de o m i s i l l ü cela il-i a h l aka ver i r iz .

işte a le l - ı t lak g üzel l i k �)u n d a n ziyade kabi l - I teşr i h ve ta r if d e g i l d i r. Me has i n - i s ı n a iye vü ed e b iye Ise b i r d e rece daha ta h l i l ve iza h o l d u kça esa s l ı ve muayyan bazı kavôld

ve kavanine I rca olunabi l i r.

*

Güze l l i k m ü fid mid i r? D a h a doğ rusu güze l l i k te net' a ra n ı r mı? Net' ü fa id e bir şey i n f i i l en bi r şeye ya ra m a s ı dem e kse g ü ze l l i k h i ç b i r şeye ya ramaz; cün k ü h i ç bir i h ­

t iya c- ı maddi yoktur k i on u n l a def e d i l e b i l s i n . B i r güze l res i m k a rş ıs ında geci ri l e n s a a t l e rce zama n ma ddeten zo · yid i r. B i r ese r - i edebi o k u n u r, b i r ş i i r tere n n ü m o l u n u r, bi r s a h n e- i tem ôşeya se kiz saat n asb- ı n i gô h - ı d i k ka t ed; ­I I r ; o e s e r ok u nd u kt a n , o ş i i r t e r6 n n ü m o l u nd u kta n , o t e ­

m ô şa bitt i kten sonra ken d imiz i YO k lasa k faz la n e bulu­ruz? H ic. Evet. g üze l l i k . . . O h uda · n ü ma nu r- ı şev k -ya b - ı i lt i ma ı o la n l a rı mes h O r etmekten ba ş k a bir şeye ya ra maz ;

şu v a r kı bu mesh O r ediş d ünya kada r feva i d - i m a n ev lylil h u s u l e getirir. G üzel l i k mad deten faz l a bı r süs , ıa i d b i r

Page 98: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

teke ! ı ü ftü r. Bu n u n l a beraber g üzel b i r şey nef ' in her t ü r­

l ü manasıyle nafi d e olabi l i r ; şu kadar ki güzel o lmas ı nô­

f i b u l u n m a s ı n d a n neşet etmez. N ite k i m : B i r m s s ke n pek süs l ü . . pek za r if o lur d a yine m a t l u b olan faid eyi h ö iz bu­

l u n m Ciz. N e bôtat ın bi le nafi leri e kseriya r. üze l l er i d eğ i l d ı r.

N e h ô cet. güze l bir ked i ya vru su n u n fa idesi nedir ki o ka­

dar sev i l i r ? .

G üze l l i k l evaz ım- ı hayatiyem ize ne kadar eenebi . I h ­t iyacat-ı madd iye mizd e n n e d e rece m ü n ezzeh ve müteôl l

b u l u n u rsa o ka d a r k ıymetda r. o de rece m ü ess i r o l u r.

G üze l i n fa idesi g üzel o lmas ıd ır. bu hasıse- i m ü nferide

ona ki fayet €der.

ea

G üzel i n en m ü cmel tarifi şud ur: G ü ze l !

Malumat, "r. 1 , 1 Şubat 13091 1 3 Şuba t 1895, S. 5-(}

Page 99: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

MUSAHABE-i EDESiv E

Bir M ü lôhaza

i h t i m a l k i h ;s s i m d e ya n ! l l 'foru m : Ede b iyat- ı hez ı ran in büt ü n i n ce l i k l e r i n e , s a n a t l a r ı n a m u kabU b i r n o ks a n ı va r k ı t e l ô f i s i , öy l e za n n e d e r i m , ü d e b er -y ı h A m a y a nCl s i b o l m a y a ­ca k . . . B u b i r n o ksa n d a n z :yade b i r hcısta l ı ğ a be nziyor : E d e biyat- ı hôz ıra nôk ıs d eğ i l , ha sta ; i r. cc, s ô ri b i r hasta­

l ı k ki k u r ba n ı n ın bütün u ru k - ı hayat ı n d a m ü nd c m i c ; san­

k i h a sta bızzat h a sta l ı kt ı r. Bazı e m raz- ı müzm:ne var k i , m u s a b ı r. ı yiy i p bit i rd i kte n s o n ra ke n d i o n u n yer ine k a : m

o lu r ; a rt ı k yaşaya n m a riz d e ğ i L . bizzat meı razd ı r, b ü t ü n a l f)­im- i zaaf ü zeveı l iyle mo raz.

Edeb iyat-ı hôzıra n ı n hasta l ı ğ ı n ı h a k kıy le teşh is ede­cek kada r k e n d i m d e kuvvet gö rseyd ım h i s s i m i bu d erece

Gç ı k �a n söy l e m e ğ e şü phes ız cesa ret ede mezd i m ; isa bet- i enzô r iy es i n e k a n i b i r tab ib meta n e t i n d e n z iyade ya n ı l d ı ­

ğ ı n a i n a n a n , ya n l ı ş görd ü ğ ü ne, ya n l ı ş h i ssett i ğ i n e ka i ! o : cm b i r m üd e k k i k aciz ve t e red d ü d ü y l e söy l üyorum, m o m a f i h işt e söy l üyorum k i edebiyat ımız s a ğ l Ci m b i r b ü nyeye m Ct l i !<

değ i l , edebiyat ımız h a sta . . . Fa kat bu h a s ta l ı k öyle şU tl U n b u n u n teve h h ü m ett i ğ i g i b i e d e b iyat ın i n c Cı - i h a r i c i 'ies ir.de -ya n l ış te rk i p ler, boz u k ta b i r i e r, bi- I ü z u m ye n i l i k l e r n e ­

v i n d e n- a rıza l a r l a d eğ i L . ta u m k - ı hayat ı n d a m ü d h i ş b i r

k u r ' a i l e vücu d u n u h issett i r iyor; m c n ş e i b ü y ü k bir tc k-

90

Page 100: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

rü 'd-dem; b u n u n d a e l bet b i r menşel va r, fa kat kim b u l u p d a h a ber verecek? B u n u b i l m e k o kad a r g ü c k i . . .

Te k rn i l ş i i r i e ri m izde, h i kôye l e ri mizd e, tasavvu r la rım ız­da b i r so l g u n l u k, b i r k a n s ız l ı k , b i r eser- I h ü zôl görü l üyor; b u has ta çiçek h a l i ü d e bô m ız ın d est- i m a h a reti n d e kend i ­s i n e pek muv6 f ık zem i n le r bu l a ra k n a z i k nazi k i n t i b a ' ed i ­yor ; bu z e m i n l e re o kad a r ya k ışt ı r ı l ıyor, o n l a rla o k a d a r i l i l ô t ett l ri l i yor k i insa n o l d a n ıyor, s o l g u n l u k h a n g is i n d e, ze m i nd e m i yo ksa na k ış l a rd a mı, fa rkedem iyor. Yaz ı l a n şey' e r i n he psinde y ü z ü n üze m a ğ m u m b i r naza r- ı ş i kayet­le g ü l ü mseyen b i r m üteverr im bi-ta b l ı ğ ı va r. Der in b i r sü­kOn iç inde medid b i r in i l t ı . . . I şte o k u na n eserl e r e kseriyet­Le ru h u n uzda bu a ksi b ı ra k ıyor.

D i k ka t ed in Iz, bu d a i m a mevzu l a rı n h üzn-engiz o l u ­ş u n d a n i l er i g e l m iyor; ya z ı ş ı m ızda b i r şey v a r k i yazd ı ğ ı­mız e n şuh ve şô t ı r mevz u l a rda b i l e m a h iyet-I hazinesiy­le sa n ki ağ l ıyor . . . Sa k i n , takatsiz bir a ğ l ayış.

Evet, ta kats ız , bı-ta b ; aynıyle c i ğ e r l e r i n d e ö l d ü rücü d e ğ i l fa k a t y a ş a t may ıc ı b ir i l tet taş ıya n b i r çoc u k g i b i . E s e r l o r im izde b i l i r m is i n i z e k s i k o l a n ned i r? Hayat ı T e rs a n l a ş ı l m a s ı n , eser le rım izde hayatt a n bahsetm iyoruz d e m e k i s tem iyoru m , b i la k i s e n z i y a d e ondan ba h sed iyo ruz; hatta y a l n ız o n d a n bahsed i l iyor, ondan başka b i r şeyden o ka­d a r bahsed i l m iyor; ma ksadım ese r i e ri miz in hayats ız , can­s ız o l d u ğ u n u a n l atma kt ı r . . . Ruhsuz deği l . fa kat ca nsız.

i ş te bütün i n c e l i k l e ri n e , g üze l l i k ler ine . sanat larına m u ­k a b i l edeb iyat - ı haz ı ra n ı n te lôf is i b i z e n a s i b Olmayacağ ın­da n korktu ğ u m n o k s a n ı b u cans ız l ı kt ı r.

G üze l g üze l b i r cok h i kayeler, tasv i r l e r. haya t- ı ha ki­kive s a h neler i . hayat- ı m u h ayye le n ü m u neleri . m ü kemmel

100

Page 101: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

bi rkac rom a n . l atff ve nazik. bazen u l v1. mazmunsuz. n ü k­

tesiz o l m a k l a bera ber y in e zarif bir hay l i m a n z u m e l e r ; bun­l a rı n hepsinde b i rç o k ş i i r. blrcok sanat . bi rço k m ez iyet; fa kat hepsinde a y n ı re ha vet. aynı fü tur. aynı e m ra z - ı mo­

raziye. a y n ı m a raz , hepsinde o, h eps i n de o ta kats i z l i k , o

ca ns ız l ı k ! . . Hepsi göğ s ü n ü s ı ka ra k, c i n i n ın h u m m a l ı d ü ş ü n ­ce leri . ka l b i n i n s e ktel i d a ra b a n ı i l e , v a kt inden evvel iht i ­ya r la m ış v ü c u d u n u zor la sü rü k leye re k , m e yda n - ı I n t i şa m öyle m e cru h ve muzta rip, sa n ki b ı r hast a h a neden g e l i r g i ­bi çı kıyor. A ra la r ın d a s izi tes l iye edece k , s ize kuvvet ve­rece k, e l i n izd en tutup k a l d ı ra ca k kimse yok; hopsl b i ri bi­rinden bete r, hepsi a li l . hepsi bi-d e rm a n .

Siz i s e beklers l n iz ki Ic ier inde n b i r I . m e s u d ve pür­tüvan, ka l b-i şi kesten ize bIraz tô b- ı hayat vers i n ; o n u n t e ­

mas- ı şe bab- ı h a n d a n ıy le kesb-I ta ravet eden mevc u d iye­

t in lz a rt ı k gözyaş lar ın ın ye bCıset- i m u h a rr i k o s ryle boğ u l ­m a ktan k u rt u l s u n ; h ayatı n ız ia . ômôl in iz le be ra ber her şey size g ü l s ü n ; öti karşın ıza kolunda d e m e t demet çiçe k l e r l e gels i n , cid a l - i maişete böyle genc leşm iş, kuvve t l e n m i ş o!o­ra k g i rmek Ic in be k l e rs ln lz k ı ş u n l a rd a n bi ri size d est­

gir olsu n ; heyhat! O n la r ın hepsi s izden bır kat re yaş, b i r vaz' - ı tefe k k ü r, b i r n l g ö h - ı tee l l ü m d i l enmeğe, s i z i n fazla- ı ı ht isa sı n ızd a n bır h isse- I in t ihab almağa gelen ôciz, der­

môn de see le- i i şt i h a rd ı r, hepsi .

*

B i l i r m i s i n iz bu m ü lahaza bana nerede n g e l d i ? i ki g ü n evvel k itapeı Vayes ' i n ca m e k ô n ı nda ye n i b i r k i t a p gör­d ü m ; par la k sarı kabı n ın üze rinde şu is im yaz ı l ı id i : « Le Livre de la J u n g le» .

Müel l i f i ya l n ız nômın ı Iş itt i ğ i m , l isa n ı n ı bi lmediğ im b i r muharri r, bir I n g i l iz : Rudya rd K i p i i n g . Fa kat eser Fran-

101

Page 102: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

sızcaya terc ü m e ed i l m l ş ol d u ğ u iç in şu Hsan ı n ı b i ! med i ğ ! m m u h a rri ri n e f ka r ı n ı a n l a y a b i l i rd i m ; b u n a heve s l e n d i m . H i ­kaye H i n d ' i n m a h u f ve mesmum orma n ı a r ı n d a , b ü y ü k H a ­

m ; d ' i n o k a d a r d e h şet l e ba hsett i ğ i ce n g e l l e rd e g e ç m i ş b i r va ka o ! m c k l ô z ı m g e l i rd i . Bö'/ l e b i rd e n heve s l e n i ş : m e şu m ü l a haza n ı n d a b i r d a h l i o : m u şt u r. Herh a l d e a kşa m kita p o k u m a ğ a baş lad ı ğ ı m z a m a n d a h a i l k sah ife ler inde o ka­dar şed i d bir l ezze � le meczu b - ı mütalaa ka l d ı m k i hemen

yarı d a n z iyades i n i devretmeyince e l i md e n b ı ra ka m a d ı m .

K i tab ın e s a s ı ta m a m ıyle m u h ayye l d i r, m ü e l l i f cCilgel ­

ler haya ı ı n ı n b i r neş ide- j g a ra i b i n i yazma k iste m i ş ; b u na o k a d a r s ad e l i k le . o kada r h a k i k iyet l e m u vaff a k o l m u ş ki ese r i n i m ü t a l a a ederken I n s a n h a y a l i bır v ô k ıa ö n ü n d e de­ğ i L . o m üd h i ş orm a n ı a r ı n . beya ba n ı a r ın çarpô se k e n e - i va h ­ş i yesi i ç i n d e . o n l a r l a b e r a b e r b u l u n uyoru m z a n n ı n a d ü ş ü ­

yo r. O n l a r ı n haya t - ı ôzô d e - i vahşet i n d c n . a rz ı n h cıyat- ı i b ­t ida iyes i n d e n bir n as i b - i i n ş i ra h a l ı r g i b i o la ra k b i r m ü ddet iç i n taze. genış n e fes l e rl e h a y a t - ı h a k i k iye n i n mezel let le­r i k a rş ıs ı n d a göğ s ü n ü n k a b a rd ı ğ ı n ı h i ssed iyor. O rad a . o k a ra n ! ı k g e c e l e rde. o m a h a f ve s o m u t kaya l ı k l a rd a , o m uz­Em m a ğ a ra l a rda k u rt l a r, ay ı ı a r. m ay m u n l a r . pa rsl a r, kap­la n l a r. y ı l a n l a r, h a tta taş l a r, top ra k l a r. ağaçlar p ü r- h u ru ş bir h cıya t i l e hep bi rd e n yaşıyor la r. O n l a r ı n d a i nsa n l a r g i b i a ra l a r ı n d a rôb ıta la r ı . m e n fa a t l e r i , m u h a bbet ler i . nefret ler i

var . B u g a l eyon- ı bo h i m e n i n ı ç ı n de ç ı p l a k bir çocu k , s a f ve ha n d a n b i r insa n yav rusu d ü ş ü yo r. Ca n ava rla rd e n k i m i bu k ü çü c ü k y a ba n c ı y a ad ôvet, k im i o n u s ı y a n e t iç in öte­

k i l e re h us u m e t göster iyor . N i h ayet ç o c u k «ya l n ız i n s a n l a r a ra s ı nda a ç a n k ı rm ızı ç içekıı le, yani ateşle d ü ş m a n l a r ına g o l e be ça l ıyor.

Va ka bu ndan i b a ret; fa kat bu mini mini . bu sade va-

1 02

Page 103: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

kayı ca n l a n d ı r m a k , yaşatm a k, bu esas- ı m u hayye le b i r ha­k i kat- i ha k i k iye v e r m e k ic in m ü e l l i f i n e l evh a la r, ne t : m ­s a l l e r, n e tasv i r ler i c a t etm iyo r, n e l e r göste r m iyor. . . Co­cu k n i ha yet hem-c ins ler i a ra s ında n a l ıp get i rd i ğ i k ıv ı l c ı m ­la yerd e k i yosu n l a r ı tutu ştu rup h a s ı m l m ı n ı kac ı rd ı kta n s o n ­r a ic i nd e n b i r a cı baş laya ra k gözl e ri n i n n e m l e n d i ğ i n i gö­

rü nce te l a ş ed iyor, ya n ı nd a k i h ô m i l e r inden b i r i ne gözle­ri ndeki yaş la r ı göste ri p so ruyo r:

- B u n l a r ne? . Acaba öl üyar m u y u m ?

Va ktiyle beşe riyet i n pence-i tazyi k i nde b i r devre- i e s a ­ret geCi rm : ş, m u k a d d e rat- ı insa n iyey i i n s a n l a r ka d a r ö j ren­m i ş olan bu hômi- i va hş i coc u ğ u n göz l e r i n d e k i katrec i k­lere ba k ı p d iyor k ı :

- Bıra k, a ks ı n ; şimdi gö rüyo ru m k i s en cocu k l u ktan

c ıkt ın , a rt ı k b i r i n s a n s ı n ; on lar gözyaşından başka b ı r şey değ i ld i r. B ı ra k a ks ın . . •

Ve gözyaşla rı acı a c ı a k ıyo r.

M ü e l l i f şu u fa c ı k l e v h a i l e insanda h üz ü n ve e lemIn başla y ı ş ı n ı ne g ü z e ı , n e sade a n l a t m ışt ır. Bütün e s e r i b� ı ­daı, t ı f l ô n e , saf ve p ü r-hayat h is l e r l e m ô ı c. m a l ; o k a d a r k i bu sa fvet , o k u r k e n , te k m i l havass ı n ızı ô g u ş - ı m a s u m u nd a t e h z i z ed iyor; u y k u n u z d a n d e ğ işm iş, kuvvetlenmiş , ca n ­

I a n m ı ş olduğ u n uz h a l d e c ı k ıyors u n uz.

Gayet m ü n a k ka h , vaz ı h , veciz bir Ifade, gayet vüs'at­i i , v e l O d b i r m u h ayy i l en i n dOğ u r d u ğ u efkeı ra b : r şekl - i me­t i n vere re k b u k ita bı v ü cuda get i rm iş . Son rada n to h k i k et­t im k i m ü e l l i f H i nd ista n 'd a d o ğ u p d ü nya n ı n pe k cak ye r­ler i n i dolaşmış genc, h e n ü z otuz üc ya ş ı n d a , fa kat b i r

şöh ret-i a l e m - gir- i d a h iyaneye mal i k bir şa i rd i r.

O! • .. '

1 03

Page 104: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

işte i n g i l iz ed l b i n l n ş u rada pek m uhtazar bi r icma l I l e . a n l at m a k isted i ğ i m ve a n lata m a d ı ğ ı m b u ese ri n i okudu k­tan sonra z i h n i m kend i l i ğ i n den y u ka rık i m ü l ô h aza r a ra ka­p ı l d ı . D ü ş ü n d ü m k i . b i zde böy le kaviü ' l - bü nye ese r l e r vü­cuda gelemiyo r. Buna b i rçok tees s ü f ett i m . Fa kat ist ih­za -yı h a k i kate ba k ın k i hemen o s ı rada -Servet-l Fünun' un b u son n ü s h a s ı ic in m ü svedde ler im a ra s ı n d a mevz u n b ı r eser a ra şt ır ı rken- e l i m e gecen ma nzume şu o ldu : Acı k l ı . hasta. pür-fütur b i r eser !

PERDE- i TESELLI

işte se kse n yaş ı nda bl r sô l l Ya ş a m ış k a l na t ı görmeyerek; Yaşa m ı ş . m evte o l m a m ış ka l l : Yaşa m a k ayrı . görme k ayrı demek.

lv'I ü tehaşşid m ezô h l r - I z u lemat. Göz ac ı ld ı kca ruh perdelen ı r; Acı b i r levha ş ü bhe yok kı hayat. Görmeme k o n büyü k tese l l id ı r.

Ah. ey plr-I ser-sefid - I hazin. Seni görme k l e Işte ö ma cım Yine b ir c a k teessü röta . . . SevIn

Sen o z u l met- feza tece l l iye: I şte ba k . ben de ben de m uhtacım Öy l e bir perde-I tese l l iye !

,1 04

Servet-i Fünun. nr. 429. 20 Mayıs 1315

1 Haz.iran 1899. 8. 195-197

Page 105: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

S Ö Z L Ü K

ab il tdb : güzellik, parlaklık acibe-nümun : şaşacak şey gösteren adavet : d üşmanlık Adem evlad ı : insanoğlu fıf dk : ufuklar Mitab : güneş ag uş-ı i I�tirab : korku içinde bulunan göğüs agıiş-ı mesar : mu tl uluğun kucağı, sovinç kucağ) ag ıiş-ı ter : taze göğüs ahenin : demir gibi , demirden ahfad : hafidler, torunlar ahkdm-ı hendesiye : geometri kuralları akabat : korkunç hadiseler dkıl : akıllı dkim : kısır aks-i avaze-i heycd : savaış seslerinin yankısı aktar-ı fikret : fiki r ülkeleri aldim-i zaaf : acizlik alame tleri aldy ık : alakalar alel-ıtlak : genellikle, genel olarak alem-i e rvdh : ruhlar aJe mi alem-i ldhut-nişan : uluhiyet alemi gibi bir dünya alil : illetl i , hastalıklı dlude-i keldl ü kesel : bıkkınlık ve gevşeklik bulaşmı� dmade-i pe rvaz : uçmağa hazır an-ı sekera t : sarhoşluklar anı an-ı semen-fam : yasemin renkli an dsude-ruh : ruhu rahat, huzur içinde arais-i cema l : güzellik gelinl eri dsar-ı nefise-i mimariye : güzel mimari eserler

1 05

Page 106: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

asüman : gökyüzü dsüman-ı kebud : mavi gökyüzü aşk-ı (üsunkar : büyüleyici aşk dşube : kargaşa üteşin-cerbeze : ateşli bir şekilde konuşan dU : gelecek ati-i sakit : sessiz gelecek avalim : alemler avaze-i muteıntan : tantanah ses dv ize- i raksa n : rakseden avize

ayine-i in' ikas : bir şeyin kendisinde aksettiği ayna ayyiLka ser çekme k : göğün en yüksek yeri ne yükselrnek

azamet-i muşaşaa : göz kamaştıran, şaşaalı büyüklük azim : niyetli bad-ı serma : soğuk rüzgAr bağ teten : ansız ın bahşetmeh : bağışlamak bakıyye-i enkaz-ı har : yakı cı enkazın lcalıntısı bal : k a l b , yürek, gönül, hatır bal : kanat

bala-rev : yüksekten giden baran : yağmur bar-ı hazer : çekin me, kaçınma, korunma yükü bcirilw : şimşek, yıldırım

basıra : görmo bedahaten : açıkça. bedeıy i : eşi ve benzerI olmayan güzel ve mükemmel şeyler beday i-i edebiye : edebi güzell ikler bedi : eşi ve benzer i olmayan bedidar : aç ık , meydanda, görünür bed!" : dol unay behic : şen, güzel , güleryüzl ü behre : hisse, pay be ka : bakili k, daimilik belaga t : güzel konuşma, güzel söz söyleme bereylernek : yutmak berk : yıldırım beşiLş : güleryüzlü, şen beyahan : çöl

106

Page 107: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

bi-ara m : durup dinl enmeyen bi-de rman : dermansız bi-gaye : gayesiz bi-hab : uykusuz bi-had : hadsiz hesapsız. pek çok bi-hazer : korkusuz bi - lwYd : kayıtsız bikl' : bakir olma. bikr-i giil-nikab : penbe yüzlü genç kız bU'akis : aks i n e bim : kork u , tehl iko bi-nam : i s i m s i z bi-se ha b : b u l u tsuz bi-se her : sabahsız bi-sud : boş, fu ydasız bi -ta blıh : yorgu n l u k . halslzIik bi-ve fa, : vefasız bive-i Mkir : el d eğmemiş dul bıi.m-ı bed-li ka : çirk i n yüzlü baykuş bü/uz : ağlama, ağlay ış bü/end : yüksek. yüco bünyan : yapı bürude t : soğukl uk ca.n-feza : can arttıran , cana can katan caniş in-i hicran : h i cranın yerine geçen can-pezir : can bul an cazibe-i Zetafet : güzelliğin çekiciliği cebel : dağ cebin : a l ı n cebri : zorb ce laiZ-i a hldk : ahl akın yücel ikl ori cemadiyye t : ruhsuzluk. cansızlık cennel : orman cevf-i esMir : masalların boşluğu cevv : boşl uk cidal-i maişe t : geçi m kavgası cilve-i ncizende : nazl ı c i l va cO,şa n e tme k : coşturmak cüş-aver : coşturucu

1 07

Page 108: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

dLŞtş-i alızan : kederlerin coşkusu cüybdr-ı lehib : ateş ten nehir cüst ü cü-yı gıda-yı hayat : hayat gıda-sını arama ça r-pa : dört ayakh ( h ayvan lar) çehre-i girye-nikab : gözyaşı yle örtülü çehre çehre-i pür-va'd-ı emel : emel vaadiyle dolu çehra çare-i teennüs : al ı şma yol u

çekaçak-ı şerer-ndk-i süyu' : kılıçlann vuruşmasından mey-dana gelen kı vılcımlı ses

çeşman-ı kebud : mavi gözler çeşm-i şühüd : gören göz çin-i bülend : yüksek kıvnm dahl etmek : kanş mak dahme-i mersıis-ı havatır : hatıralann sağlam mezan ddniş : bilgi, i l im da ra ban : çarpıntı , vuruş, çarpma darbe-i cenah : kanat darbesi da rbet-i şemşir ü sinan : kılıç ve mızrak darbesi da rb- ı şeş-per : altı d i l i mH topuzun darbesi deha-yı nar : ateşin dehası dehr : dünya dem : un dem- be-dem : zaman zaman de mdeme-i dlv-i memat : ölüm devinin sövüp sayması dem-s{ız : dost, sırduş den! : alçak

de rece-i taliYB : ikinci derecede der-i mesdüd-ı necat : kurtuluşun kapalı kapısı de rmonde : zavallı, aciz, düşkün dest-gtr : elden tutucu, yard ım ed ici dest-i hıyane t : hı yanet, hainlik eli dest-i maharet : maharet ell, hüner eli, (hünerli eD dı rahşan : parlak dide : göz dide-i idrak : anlayış gözü dil-him : içi kan ağlayan div-i mukayyed : bağlı dev diLd : duman diLd-ı muannid : inatçı duman

108

Page 109: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

dÜ6 : omuz eb'ad-ı hayat : hayatın boyutları e b r-İ hevam : böce kler bulutu ecdad : cellar, a talar ecrdm : yı l d ı zlar ec sad : cesetler ecza-yı m ü relıkebe : birleşik parçalar ede b iyat-ı hazıra : aktüel edebiyat edi m-i arz : yeryüzü edydn : di nler efldk-ı sun' u icaz : bulma ve yaratma felekleri, gökleri efrdd : fertler efsü rde : d o n m u ş , d u ygusuz efvd/ı-ı kadide : kadid ağızlar elhan-ı muhabbet : aşk şarkılan elvalı : l e v h a lar, satıhlnr, yüzoyler eıvdh-ı ma/wbir : mezarların satıhlan

elvan-ıziya iye : ış ıklı ren k l er emraz-ı ma raziye : hastalık belirtileri emraz-ı m üzmine : kronik, müzmin hastalıklar

eni,n : in i l li enva r-ı cemal : güzelliğin nurIan, ışıklan enzar-ı hevesda r-ı garam : aşk heveslisinin bakışlan e n zar-ı temn.şa : hayranlıkla seyreden bakışlar

erdzil : rezi l ler e rvdh : ruhlar

esô.fil : s e f i l l er esatir-i evve l : m i toloj i esba b-cüydne : se bep Oer) ararcasma es bab- ı re /lO : kurtuluş sebepleri eser-i hüzdl : zayıfl ık, bitkinl i k belirtisi esir-i kuvv e t : kuvvetin t u tsağı esm dr-ı bünye-hız : vü cud u canland ıran, besleyen meyvalar esrar-ı ıstıfa : bir şeyin en temizinin sırlan eş'ar-ı nev-d-nev : yeni yen i ş i irler eş'a r-ı pü r-6Jıenk : ahen k d olu şi irler eşba. h : şahıs l ar, vücu tIar, cisimler, �övdeler; karartılar

eş bdh-ı mümhina t : var l ı k lar eşk-i. reyan : gözyaşı, akan yaş

Page 110: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

eşrô.f : şeref ve i tibar sahibi kimseler. ileri gelenler

e tbak-ı hayal : hayal tabakaları e tbak-ı ş d n k : parlayan , parlak tabalçalar e traf-ı cdme-hdb : yatağı n et rafı evlıam : vehimler, l< urun tular ev tci.r-ı ihtisas : hislenme, du ygulanma telleri eyya m-ı şebab : gen ç l i k günleri ez-cümle : bu cümleden olarak. bunun gibi. bu arada ezhan : zi h i n l er ezhar : ç i çekler fdc i rc-i d e h r : dünyanın gün ahkarı fciril� olmak : fark etmel{. ayırmak

fa k rii 'd-de m : kansızl ık fasalıat : güzel ve açık konuş ma fazl-ı ta b iat : tabi a tı n fazlalığı , bolluğu fecr-i balıari : bahara ai t fecir f e c r - i lıande-zad-ı haya t : hayatın gülfışten Q.oğan fecri fe hm : anlama. anlayış fe l' : parlakltk, aydınlık fe rda : ertes i gü n fe rsiıde : eski fe rş : yeryüzü , kır, sahra fe rtüt- ı m usalılı i r : teshir eden , büyüleyen llunak fe ryad-ı mübalıa t : ö v ü n m e feryad ı fevdid-i maneviye : manevi fay dalar fev l�attabia : olağanüstü fi rds-ı uzl e t : i n ziva yatağı füs hat : gen i ş l i k füsım : sihir, bü yü fü tu r : bıl{kınlık, usanç galeyan-ı behime : hayvani taşkınlık gam-d l üde : keder l i , hüzünlü gam-dide : gam görmü ş garik-i süriır : sevince gark olmuş, dalmış gaveiii : gaileler, dertler, sıkıntılar

gavr : d i p , esas, hakikat gayet-i acz : aczin gayesi . sonu gayıir : gayret l i gayyd : cehennemde bir ku yu

1 1 0

Page 111: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

gcyz : h!ddet, öfke ge rd-i haşy e t : korku toprağı gevherin : m ü cevher g i bi gılze t : galizlik, kabalık, sertlik gı rra : guru rl u gir{m-biır-ı sefaZet : sefaletin ağır yükü g i rdüb- ı üfül : ölüm girdabı g i ryan : ağl a yan g ird-bad- ı hcvay ic : ihtiyaçların kasırgası g irye : gözyaşı girye-i bi-faide : faydasız gözyaşı g ıılg ule : gürü l tü, şe.mata a unüde : uyumuş gurrende : gürleyen gurüb : güneşin batışı güş : kula k

güş etmek : işi tmek guş-ı rulı : ruhun kulağı güş-ı tecessüs : merak kulağı gülbiin : gül bahçesi

günbed-i varüne-i cev : boşluğun uğursuz kubbesi giizariş-i satvet-medar : ezici kuvvet sebebi olan geçiş güze rgôJı-ı le tafe t : güzellik yahı hadşe-res-i halb-i menün : zamanın kalbine merak veren hafi : gizli hafv-ı müsellah : silahlı korku hak : toprak hakayıh-ı ilmiye : ilmi hakikatler hakUıat-i halde : gerçekte halli : toprağa ai t hak-i siyah : kara toprak hak-nümun : adale t gösteren halds-ı meşkiır : şükre layık kurtuluş halecan : kal b çarpı ntısı Hallah-ı la-ye miıt : ölümsüz Allah ham i : koru yucu hamle-i saf-ş iken-i can-figen-i pil-i deman : kükremiş filin

can alıcı, saf kırıcı hamlesi

1 1 1

Page 112: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

heimuş hdmuş : sessiz sessiz hem : yemek sofrası hande : gül üş hande-i bum : bayku ş gülüşü hande-i tulu-ı haya : yüzünde haya doğuran gü!üş hande-i ze h rin : zehirli gülüş hcin- ı iş tiha : i ş tah sofrası han-t p ü r-nevd : zeng i n sofra

han-t zi-safd : safa sahibi sofra ha rikat- ı ukul : akıllara hayret veren harikalar harut : sihir yapan, büyücü has a rat : h asarlar, ziyanlur hase b : asi l l i k

has e na t : yapılm asıyle sevap kazanılan güzel şeyler

hdşi : alçak gön üllülük gösteren haşye t : korku

hatar-n işan : teh l i k e işare ti hatf eyleme'� : ş i mşeğin göz kamaştırması hatifi : sesi iş i tilen kendi görülmeyene ait hatm eylem ek : bi tirmek hatva : a d ı m ha tve-i sam i t : sessiz adım hav ass : duyular hayaldt-t perişa n : perişan hayaller haya l-i m u hal : ol mayacak hayal , gerçekleşmesi mümkün

olmayan h ayal

haya t-ı hakil�iye : gerçek h ayat hayat-ı mürgane : k u ş l ar gi bi bir hayat hem aheng-i g ı riv-i hacemat : hücum gürültüsüyle aynı

ahenkte

hem-ser : arka d a ş , karadar hey' e t : şek i l , görünü ş , hal, durum heyula : gözön ü n d e canlandırı lan korkunç varlık hırs ü heva : sonu gelmez arzu ve istek hici-i mu' hiş : korku ve dehşet veren hiçlik hilka t : yaratıl ı ş

hin-i güza r : geçiş anı, geçme esnası hoduam : egoist

1 12

Page 113: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

hod-pesend : kendini beğenen him : kan hun-ı şu' Ze-pe rver : ışıklandıran kan huruşan : coşkun huruş-ı efkar : fikirlerin coşması

huruş-ı hamuş-ı div-i jeyan : kükremiş deyin, sessiz gürül-tüsü

huşunet : haşinIik hüsn : güzellik hüsn-i şe bo.b : gençlik güzelliği hüsn-i zi-hicab : hi cablı , utan�n . güzellik hüveyda : açık, aşikar, meydandu. Iıüzn-engiz : hü zün veri ci io.ne : yardım i b re t-hiz : ibret uyandıran , ibret ve r ı c ı

ibtika-yı hayat : hayatın ağlamas ı ictira : cür'etlenme, cesaret bulma i htisasat-ı hasisa : kendine mahsus h isse tmeler, d u ygulan-

malar ihtizaz : titreme i k ro.r-ı acz : güçsüzl üğü kabul e tme, güçsüzl üğü söyleme

ilka-yı ruh etmek : ruha terk etmek iltiham : lokma yapma, yu tma i l t ima-ı saf-ı kame r : ayın saf pan ld a m ası il tizaz- ı şebab : gençlikten zevk alma imtizac : kaynaş ma. uygunluk

inc ila : parlama. açılma incizab-ı ruh : ruh cazibesi inhitat : çökme, çöküş intibo. : izlenim intibo.h : uyanma. uyanıklık inzimam : katılma, eklenme isabe t-i e nzariye : görü şün isabetl i , teşhisin doğruluğu isar etmek : dökmek. saçmak istihrac : mana çıkarma. ileriyi görme

istihza : alay etme is timdad : yardım isteme, meded umma iştibah : şüphelenme iş tiM : şikayet etme

1 1 3

Page 114: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

ilild : yük5elme itildf .' uyuşma, uygunluk itilc1-karin .' yükselm eya yakın izhar eyleme k .' göstennek, meydana çıkarmak jenp - i hacalet .' uta n ç kiri, pası

.

kafile-i sür .' sur d izisi kail olma k : razı ol mak, boyun e�ek kdinat-ı efkdr : f ikirl er Alemi

kalb-i şikeste .' kırık kalb kalb-i şir .' arsknın kalbi ka'kaa .' kılıç, süngü gibi silahların çatışmasından çıkan

601

kamer .' ay kanurı-ı mü bln .' iyiyi kötüyü ayırt eden kanun lcdrbdrı : kervan karha-i hayat : hayat yarası ko'r-ı b,]yarı .' ifadenin derinliği ka'r-ı ndr .' cehennem derinliği katr • .' damla kavdid .' kaideler, kurallar lıov iii. ' l-bii.rıye : bünyesi kuvvetli, yapısı güçlü kavarıin : kanunlar

kem : köt ü , çirkin hes b-i ta ra ve t : tazel lk kazanma. kesel : gevşold ik, uYU$ukluk l� e tıbe-i ralışa rı-ı manıaret .' övünmenin parlak alayı kevkebe .' gök teki yı l d ı z kill�-i füsün-sdz .' büyüleylcl kamıı; kalem kişver .' ii l k e

kitle-i. münevvere .' ışıklı yı�ın kizb-i muhakkala .' gerçek yalan kudret-i ceveları .' gezinme, dolaşma. kudreti kudüm .' ayak basma, gel me kıı,l u b-ı huzzar .' hazır bulunanların kalbIeri kü, .' kös hüşdda : açık lagzide-pd .' ayağı &ürçmü�, ayağı kaymı, Idim .' yüze k�ı çekiştiren

1 1 4

Page 115: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

fc1mise : dokunma duygusu ldnl! : yuva 14ne-i dvdre : başıboş , tasasız yuva ld-yet2ndhi : sonsuz lc1yuadd : sayılamayacak kadar çok leb-i hdr : harare tli , yakıcı dudak Zeb-i i'cdz : az sözle çok şey söyleyen dudak, mucizeH du>-

dak lem'a : parıltı , parIayış lemha : göz atış ; parıltı leng : topal , aksak lerzan : ti trek, ti treyen lerze-dar : ti trek lerziş-i heyecan : heyecan ti trernesi leniş-i nefre t : nefret ürpermesi levdzını-ı haya tiye : hayati ih tiyaçlar levm : paylarna, azarlama levs : kir

leyl-i iş tibah : şüphe gecesi leyl-i serdir : s ı rlar gecesi leyl-i serd : soğul< gece leyl-i ydd : hatıra n ı n gecesi leyle-i aşlı : aşk gecesi lika : yüz, çehre

lika-yı şefkat : şefkat yüzü l iva : bayrak lücce-i sükut : sessizlik dalgası mader : anne mağnııım : gamh , kederl i mahfe : devenin üzerine konulan üstü örtülü oturma yeri mahfi : gizli mahuf : korlmIu mah-ı arş-drd : arşı süsleyen ay mahşer : kalabal ık mahşer-i müntin : kokmuş, pis kokan kalabalık mahmil-i ezkdr : zikir yükleri konulan yer mdil-i faza il : faziletlerin he veslisi, düşkünü ma' kes : akseden yer

1 1 5

Page 116: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

makhur-ı nedame t : pi ş manlıktan kahrolmuş ma k ruıı : yakın

malcimcil : ağzına kadar dolu, dop dolu nıanz ur olmak : görünmek maraz : hastalık mareke-i cuşcicuş : coş kun savaş meydaru mareke-i tıyn u guba r : çamurl u v e tozl u savaş m c ydanı marız : hasta masnuat-ı ne fise : güzel eserler masuniye t : dokunulmazlık matQm-i be rpci : ayakta , yıkılm a m ı ş , b i tmemiş matem matlub : taleb ed ilen, istenilen ma' tuf : eğilmiş, yönel miş ma t ' ün : ayıplan m ı ş mave rci : art, geri, b i r ş e y i n arkasında bulunan mavtın : va tan , yurt ed ini len yer

nıa zi-i p ü r-milıen : sıkı ntı dolu geçmiş me bcini-i münacaat : içinde du a edilen binalar ınebguz : nefret edilmiş meblıut : hayre tte kalmış , şaşmış mec ruh : yaralı , yaralanm ı ş

nıeczub-ı mü talaa : okumaya kapı lmış nıedar-ı husul : çı kış noktası medfen : mezar medid : u z u n nıeftuniyet : vurgun o l m a , aşırı h a yranlık

mehabe t : azamet, büyü k l ü k , u l u l u k nıehasin-i sınaiye v ü edebiye : edebiyat v e sanata dair gü-

zellikler melıcur-ı hcib ü ra hat : u ylm ve rahattan u zaklaşmış mehd : beşik mehd-i hilkat : yarad ı l ı ş ı n beşiği nıelw r i m : keremler, cömertlikler, iyi ahlaklar mekmr?n-i p ü r-hab-ı eşirrd : kö tülerin uyku dol u pusu yeri melcil : hüzün, üzün tü, sıkıntı me' ıur : alışm ış memat : ö lüm m e na k ı b : menkabeler mendzır-ı hoş-te r : çok hoş manzaralar

1 1 6

Page 117: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

menhe l : durulacak sulak yer

menst : unutulmuş mesaib : musibetler, felake tler mesakin : meskenler, evler meserre t : sevinç meshiıf : susamış, suya kanmamış meshil r : büyülenmiş , b ü y ü l ü gibi l u tk u n

meskene t-fihen : miskinliği gideren mes m iım : zehirlenmiş, zehirli mt!sriır : memnun, sevinçli meşbu-ı hahr ü gazab : gazab ve kah ı rla d ol u meşce r : ağaçlık, koru meşyet : yürüme, yürü yüş

me taib : meşakkatler mevc-i sahabi : bulu ta al t dalga mevce : dalga

mevc u rma k : dalgalanmak mevkib-i zafe r : zafer alayı mevkuf : durdurulmuş meydan-ı intişar : yayınlan ma meydan ı meyyal-i tefekkü r : tefekküre meyyal mezahim : sıkıntılar, eziyetler mindrat : minareler mina-yı makal : sözün inceliği minlGar-ı ateşin : yakıcı gaga, ateşten gaga mir' a t-ı sem-aliıd : zehir bula ş m ı ş ay na mudkıb : cezalandıran muatta r : güzel kokulu mu'ciz : kimsenin yapamayacağ ı kadar ü s tün ol a n mu' ciz-eda : hal i , tavrı başkaları n a benzameyen muğber : gücenmiş, küskün muğfel : iğfal olunmuş , aIdatı Imış muhakkar : hakarete uğramış m uhal : mü mkün olmayan muhtazar : ölüme hazır muhtazır : can çekişen muhtecib : örtülü , örtünmüş, gizlenen muhte ri : mucid, bir şey icad e d en

muhte riat-ı fenniye : fenni icadlar, tekn i k bul uşlar

1 17

Page 118: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

muhteriz : çekinen, I'lakınan muhyi : ihya eden, dirilten, canlandıran, hayat veren mu kass, : kasve tli , sıkın tılı

mulzte rib : gam1ı, tasulı, kaygılı mııntazır : in tizar eden, bekleyen musa b : isa bet etmiş, musibete uğramı� muta rra : taze mu tasavv er : tasavvur edilmiş, tasarlanmış, düşünülmü15 m u t ı : u ysal mu tmain : e min m u t ta rid : d ü zgün

m u t lasL! : arul ıks ız, hiç durmadan mu'vee : eg i k, egilmiş muzlim : karunlık muztarr : çaresiz kalmış mübeddel : degişmiş, değiştirilmiş mübtehil : yal varan, dua eden mücme l : kısa, öz müdekl?ik : dikkatle tedkik eden, araştırıcı müebbeden : ebudiyen, sonsuza kadar müe�ses : tesis ol unmuş, kurulmuş müess ir : tesir edici müfid : faydalı müftehir : iftihar eden, övünen mü kedder : kederli mükev keb : y ı l dızlı mülevven : renkl i müncezib : çekilmiş, çekilen münaklwh. : sade ve özlü mündem iç : saklı, içinde olan münevve r : nurl u . ı ş ı klı münezze h. : arı n d ırılmış münfait : gücenmiş münlıarif : sapan, do� gitmeyen mün' ım : doyuran

mün tesir : saçı lan. yayılan. dağılan müsalemet : barış içinde olma, barışıklık müstehak : layık müşafehat-ı riyah : rüzgarların ağız ağıza konuşmaları

1 1 3

Page 119: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

müşaşaa : şaıaalı müşe rrih : teşrih eden, anatomist müştak : iştiyuklı . özleyen. göreceği gelen. can atar.. müş tah-ı feyz ü nur : ışık ve feyze hasre t duyan müşte-zen : muş ta vuran müştekı : ,ikayet eden mütecerrid : tecerrüd eden, soyunan. vazgeçtlı:' mütelili : yücelen, yükselen

mütebliid : uzaklaşan mü teenni : temkinli mütegayyı r : değ işen mütehal i lı : acele eden müteharrik : hareke t eden, kımıldayan mütehaşşicl : biriken, toplanan

mü tekeddir : ked erli mütelevvin : renkli mütenevv i r : nurIanan, parlayan mütesadil : tesad üf eden müteşekki : şikayet eden, sızlanan mütevahhiş : korkan, ürken müteve rrim : verernH

mütezdy id : çogalan. artan müzehheb : yaldızlanmıı, müzehhe r : çiçekli, çiçe klenmiş, çıçek aÇIDı, müzeyyen : süslü, süslenmi!J müz' iç : rahatsız eden nd-çar : çaresiz ndcli-i n iam : nimetler topluluğu nddim : piş man nMi : faydalı nagam-ı ruh-nevaz : ruhu okşaya.n nağmeler, ,arkılar ndgehan : ansızın nağme-sdz : şarkı söyleyen ndhid : genç kız ndim : uyu yan, uykuda bulunan nakkare : da vul, kös nasb-ı nigdh-ı dikkat : dikkat bakışını bir noktaya dikme. nasib-i inşirah : ferahlama hissesi nc1siye : alın

1 1 9

Page 120: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

natıka-ı ercz ü elem : aciz ve elem ifadesi

natıka-asa : dokunaklı konuşma gibi nay : ney nazar-ı şiIGarane : bakışı yakalayan, bak ı ş ı cezbeden nazende : nazlı nrizil olmak : inmek nazra-i nefrin : lanet bak ı ş ı nef' : fayda, menfaat

nefha-i cennet : cenne tin nefesi nefha-i inbisat : ferahlık nefesi nefrin : beddua, lanet olmma

neseb : soy neş'et e tmek : çıkmak, kaynaklanmak ne�ide-i garaib : g ariplikler türküsü neva : ses, sada, makam , ahenk, nağmcı nev ha-ger : ölü ağlayıcısı nev-hande : yeni gülen nev'i : cins, tür nevvar : ışıklı, parlak, aydınlık nısf.,ı şeb : gece yarısı

nidri-yı nefret : nefret bağırması nigrih-ı teellüm : düşü nme bakı ş ı , etraflıca değerlend irme

bakışı nigehban : bekçi , gözcü nigun : başaşağı etme növbet : nöbet nuhbe-i medl : mtınAnın en sonu nukuş : nakışIar nur-ı dide : göz nuru nutk-ı bi-zebdn : dilsiz, sözsüz n u tuk nümayan olmak : görünmek., meydanda olmak nümayiş-i handan-ı mefharet : övü nmenin sevinçl i gös teriş i nüzul : indirilme nüzul e tmek : inmek ad : ateş o misil lu : bu şekilde, böylece, öylece ömr-i bahari : bahara ait ömür ömr-i gam-alud : gam bulaşmış ömür ömr-i muhayyel : hayali ömür

1 20

Page 121: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

öm r-i mübtehil : yalvaran ömür panıaı· /, gııba r : toprağın ayaklar altında olması pa-yı tü ra b : ayağın bas tığı toprak

pendlı-ı sükun-ü hasret ; sü k u n ve hasret sığınağı pençe-i tazyik : baskı pençesi pe restdr-ı Iıem-denı-i e nzar : bak ışlarm dos t hayranı , kul u pervaz : uçma pervaz-ı hamuşane : sessiz, suskun uçuş

perverde e tnıek : beslemek, büyü tmek peydpey : azar azar peydd : meydanda, açıkta peyg ule - i temeddün : medenileşme köşesi pey rev o lmak : arkası sıra gi tmek, uymak, izinden gi tmek pinhan : gizli pir-i se r-sefid-i hazin : hüzün verici ak saçlı ihtiyar pirdme n : etraf, çevre piş : ön p işani : alın

piş-i m e hasin : güzelliklerin önü , i lerisi piş-i nazar : göz önü piş ü pes : önünde ve arkasında puşide-se r : başı örtülü puyan : koşan pür-heves : heves dolu pü r-huruş : coşku dolu

pür- ihtizaz : titreme dolu pü r-nisyan : unutma dolu pü r-sü kun : sükıln, sakin l ik dolu pür-tehalük : aceleyle pü r-tüvan : güçlü pü r-ü nı id ü heves : heves v e ü m i t dolu

rab ı ta : münasebet, ilgi, alaka, bağ raci : ait, münasebeti olan

ra' d-efşan : gökgürültüsü saçan

ra'd-ı heyahay-ı ve le h-za-y ı sufuf : saflarm şaşırmı ş hey-heylerinin yarattığı gökgürültüsü

rahne : delik rahşan : parlak rahş-ı savaik-peyrev : yıld ırı mlara uyan gös terişli a t

1 21

Page 122: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

rdkid : durgun. hareketsiz ra'şan ra' şan : tilreye ti treye ravza-i hayal : hayal bahçesi rayiha : güzel koku reha-engiz : kurtuluşa götürücü rehave t : gevşeklik reh-güzar : geçi t. geçecek yol re h-i pabus : ayak öpme yolu re's-i fürübürde : öne eğilmiş baı, reşk- i melaik : melekleri kıskandlran reva : layık, yakışır revna k : parlaklık. güzellik. tazelik reyyarı-ı te bessüm : tebessüme kanmış rida-yı siyah : siyah örtü ruh-ı amal : emellarin ruhu ruh-ı mecruh : yaralı ruh ru-y ı ze rd-i sefalet : sefale tin san yüzü rücu : dönme. sözünü geri alma sabL : çocuk ıada-yı ahen : kılıç sesi sada-yı müheykel : heykelleşmiş ses sadr-ı pelengane : pantere benzc;:r göğüs safha-i emvac : dalgaların y üzü safha-i ziya-bar : ı ş ı k saçan y üzey scifiye t-i v ecd-ave r : vecd ge tiecn sanık safvet-i masume : masum sanık sahaif : say falar. ya praklar

sahba : şarap; al . kırmızı sahL : cömert sahne-i garra : gösterişl i . şatafatlı sahne sahne-t temcişci : seyir sahnesi. tiyatro sahnesi sahne-i zi-şaşaa-i haile-pira : faciayı süsleyen şaşaalı sahne sahn-ı hakikat : hakikat sahnesi iiahn-ı mezdlim : işkence sahnesi sail- i sdbir : sabreden dilenci sakf : çatı. tavan . dam scilib-i kara r ü ihtiyar : karar ve seçme ye teneğini yok eden samit : sessiz. sesi çıkmayan samt : susma

1 22

Page 123: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

.amt-ı ndıan : inleyen soss l.ı.l.ı :, sam t- ı ulvl : yüce sessizlik samut : susmuş , suskun �atıh : yüzey savle t-i gürz-i giran : ağır topuzun hücumu savt : ses sovt-ı hazfn : hazin, hüzünl ü ses savt- ı kildb : köpeklerin sesi sa'y : çalışma sayd- ı haydlcit : hayallerin avı sdye-i l�a h r : kahrın gölgesi Bayha-i şum : şom, uğursuz bağırma secde-g i r- i istiğfar : töv bo için secdeye varan see le : dilencUer sehab-ı J�esif : yoğun bulut seher-hiz : erken kalkan selılıar : büyücü, büyüleylci sekte : durma sem' : kulak, duyma, işitme sema-pare-i nev-dide : yeni görülen gök parçası ser-dzdde : başı boş ser-be-se r : baştanbaşa se r-geş te : sersem, şaşkın se rgüzeşt-i mü' lim : elernH macera sermedi : daimi , sürekli ser-nüviş t-i dlem : insanlık aleminin satırbaşlan Beyf-i dmirane : h ükmeden, hükmedici kı lıç seyldbe : sel, sel suyu seyyie : fenalık, kötü l ük sıyah-ı matem : matem haykınşlan sıya ne t : koruma sıyt-ı velval-i vega : savaş kargaşasının gürültüsü sihr-i nazar-pe rver-i sanat : sanatı besleyen bakışın büyüsü slne-i cirdm : dinlenilecek göğüs sine-i meshuf-ı sefaha t : sefahete doymamış göğüs sitdre-i nev : yeni yıldız sud/dt : sualler, sorular su- be-su : taraf taraf subh-ı pür-füsun : büyü dolu sabah

123

Page 124: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

sukut : düşme sı'lr : bayram suüd : y ükselme süda-yı se r : baş ağrı sı süklzan-ı zar ü hair : ağlayan ve şaşlon sakinler, oturanlar sükün-ı mehib : heybetli sessizlik sükün-pezir : sakinlik bulma sünühat : içe doğan şeyler sü rüd-ı şuh-ı bahar : bah arın şuh şarkısı sü rür-ı intikaı.-:ı : inti kam sevinci sütre : perde s ü tre-i muzlim : karanl ık örtü sütüde : ö vülmüş, övgüye değer şair-i şayeste-guru r : gurura lüyık şair

şamme : koku alma duyusu şaşaa-i letafe t : güzelliği n parıl tıs ı , göz kamaş tırması

şataf : gösteriş şeHı r : neşeli, şen

ş edid : şiddetli şegaf : delicesine sevme ş egaf-dar : delirtici şehbal : kuş kanadının e n uzun tüyü şckl-i metin : sağlam şekil şehralı- ı n u rani : ı ş ıklı yol şekl-i sahabi : buluta a i t şekil ş e k v e - i tali .' talihten şikayet etme şer : kötü lük şerha .' kesilm i ş , yan l m ı ş şe rha şe rha : d i l i m , kes i k kesik

şe rmende-i itab : azarlanma utancı şe tare tli : neşeli şev k-i fuad : gönlün şevki

ş e ba b : gençlik

şe b-i a'mak : derinliklerin gecesi şeb-i saf : saf gece şikaye t : şikaye tler şinah e tme k : suda yüzrnek ş i ta b .' acele, sür'at. koşma şita ban : koşan. acele eden

· · 1 24

Page 125: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

şive-i tahakküm : hakim olma edası şive-i takrir : konuşma üslübu şöhre t-i alem-gir : alemi tutan, zapteden şöhret şua : ışık ş ule-i endişe : düşünce alevi ş ule-i rakika : ince ışık

ş uün : hadiseler, olaylar tab: tabiat, huy, yaratılış tabl-ı sı mah-ı g e rdun : dünyanın kulağının zarı tagayyür : değişme taharri : arama tahass ü r : hasret çekme ta hassüs : duygulanma tair : uçan, uçucu takarrü r eyleme h : kararlaşmak, karar kılmak takaza : sıkıştırma ta ltif : mükafatlandırm a , gönlünü alm� ta'mik : derinleş tirme ; inceleme, araş tırma tar-ı hayat : hayatın tel i tasa rruf : sahip olma tasavvur-ı batıl : batı i istek tay f- ı nüralnü r : ışı klı hayalet tazyilı : baskı tealı : yükselme te bah : m ahvolma tecdid-i hayat : hayatı yenileme teceddüd : yen ilenme, yenilik tece lligah : görüntü yeri tecessüın : şekil l enme, bir cisim şekl i n d e görünme teellüm : kederlenme, tasalanma teemmü l : dü şünme teessü r : duygulan ma tehevvü r : öfkelenme

teheyyüc : heyecanlanma, coşma tehy ic : heyecanland ırma

tehziz etmek : ti tretmek te kellüf : k ü lfe tl i olma telwllüm e tmek : konuşmak telhi-i nefre t : nefre t acılığı terin e tmek : lanetlemlilk

1 25

Page 126: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

tetinat : lanet okumalar temdid : uzatma temeyyüz : s i vri l m e, kendini gösterme tenasüb : uygunluk te nazur : s i m e tri teneffu : fayd alnnma. tenşi t : sev i n d irme tenvir etmek : aydınlatmak terıine-i ıyd : bayram şarkısı te re ffu : yükselme tervic etmek : kıymet ve itibannı arttırmak terzil ıztmelı : rezil etmek tesettür : örtün me tesir-i tarab : coşkunluğun ve sevinçliliğin etkisi tesliye : tesel li verme tesmım e tmek : zeh i rlemek teşdid-i ig tizab : öfkelenmenin şiddetlenm e:;i teşek/�i : şikAyet e tme teşne : susamış, ço k istekli teveibi : tAbi olanlar, uşaklar, birinin hizmetinde olanlar tevehhüm etmek : zannetmek tezad- ı sük ün u tanin : sessizlik ve çınlama tezadı tezlil �tmek : zel i l e tmek, tahkir e tmek, hor görmek tıfleine : çocuks u , çocu kça tiraje-nümei : gökkuşağı gibi renk renk görünen tüde : y ı ğı n , küme tüde-i ezha r-ı mu lıayyel : hayali çiçekler yığını tüde-i zinde : can l ı , zinde yığın tüf-ı lerze-riz-i tehevvür : öfkelenmenin titreme saçan yan-

kısı türab : toprak türab-ı siyah : kara toprak tünd : sert, haşin tü rab olmak : toprak olmak, ölmek ufk-ı meşhud : görünen ufuk ukuZ : akı l l ar uluvv-i kal b : kalb yüceliği umk-ı haya t : hayatın derinliği urüh : damarlar

Page 127: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

Ilde M-yı halıı ra : günün edebiyatçıları üftllde : d ü şmüş ümmid-i haZôs : kurtuluş ümidi va'd-ı mtıhal : gerçekl eşmesi mümkün olmayan vaad vasf-ı celi l : yüce vas ı f vaz-ı tefekkür : d üşün me durumu vecd-ave r : büyük heyecan veren vedia : hediye vehm-alüd : vehim, kurun tu dolu velüd : doğurgan velvele-i ceng-i cüyuş : askerlerin savaş şamatası verz iş : çal ı ş m a. vüs' a t : genişl ik yad- ı ul"i : u l vi , yüce hatıra ya r-ı nagamh a r : şarkı söyleyen sevglli yebüset-i muha rrilw : yakıcı kuruluk yelda : yı l ın en uzun gecesi za" - ı mahz : halis zaaf zaid : fazla zdika : ta t alma duyusu zail : sona eren, geçen, geçmiş zamime-i hassasiye t : etkiyi çoğaltına zebün : aciz, zayıf, güçsüz zehı : ne? zehrdbe-i lanet : lanetin zchlrl i suyu zehre-çak : öd ü pntla mış , korkunç zemze me-i hil kat : yaradılışın şarkısı zerrat : zerreler zikr-i Ha llak : Allah'ın adını zlkratme zlldZ-i ehval : dehşe tleri n , korkuların gölgeieri zıll-ı cenah : kanad ı n gölgosi zıll-ı kesU : yoğu n gölge zır-i bal : kanad ı n al tı zır ü bemm-i saz : sazm en ince ve en kal ın teli zulmet : karan l ı k

zulme t- feza : karanlığı arttı ncı zu/m e t-i beyzd : beyaz karanl ık

%ulmet-i makber : mezar karanl ıkı zulme t-i yelda : en uzun gecenin karanlığı

1 27

Page 128: Mehmet KAPLAN - Tevfik Fikret

TEVFtK FtKRET

Tevfik Fikl"et,w Servet-i Fünun edebiyatmm en tanınmış ve nesillere tesir etmiş bir şairidir. II. Me�rutiyet'e kadar da­ha ziyade tabiat ve duygu şiirleri yazan Fikret, 1908'den son­ra sosyal konulara yönelir.

Prof. ur. Mehmet Kaplan'ın bu sahadaki araştırmalarına dayanılarak hazırlanan bu kitap, Tevfik Fikret'in hayatı ede­bi şahsiyeti ve eserlerinden ö rnekleri içine almaktadır.

430 TL.