99

Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016. 9. 17. · Holmes’in dediği gibi, bir saat kadar sonra kendimi Exeter yolunda birinci sınıf vagonun bir köşesinde buldum

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • SirArthurConanDoyle

    SHERLOCKHOLMES

    ÜÇÇATILIEV

    Çeviren:UğurGülsün

  • CepYayınNo:33SherlockHolmes-ÜçÇatılıEvSirArthurConanDoyleGenelYayınYönetmeni/AhmetİzciEditör/İrfanBülbülÇeviren/UğurGülsünİçTasarım/ÇelebiŞenelKapak/YunusKaraaslanT.C.KültürBakanlığıSertifikaNo:14111©AvrupaYakasıYayıncılık2012AvrupaYakasıYayınları,İlgiYayınlarınınmarkasıdır.AvrupaYakasıYayıncılıkÇatalçeşmeSokak.No:27/10Cağaloğlu/İSTANBULTel:02125263975Belgegeçer:02125263976www.avrupayakasiyayinevi.com

  • SirArthurConanDoyle

  • GÜMÜŞŞİMŞEK

  • BirsabahberaberkahvaltıyaoturmuştukkiHolmes:

    “Watson,korkarımgitmekzorundayım,”dedi.

    “Gitmekmi?Nereye?”

    “King’sPyland,Dartmoor ’a.”

    Bunahiç şaşırmamıştım.Aslında, günlerdir İngiltere’nin bir uçtanbir uca dilinde olanböyle birhadiseyenasıloldudakarışmadıdiyemeraktaydım.Günboyuçenesigöğsünemıhlı,çatıkkaşlarıylaodadabirileri,birgerivoltaatıpdurmuş,piposudefalarcaenserttütünüyledolupdolupboşalmıştı.Sorularıma,lafatmalarımakarşıtepkisizdi.Haberajansımızıngönderdiğigünlükgazetelerişöylebirgöz attıktan sonra bir köşeye fırlatmıştı. Hiç konuşmuyor olsa da aklından geçenleri pekâlâbiliyordum.WessexKupası’nınfavoriatınınortadankayboluşuveterbiyecisininacıklıölümütamdaonun analiz yeteneklerini gıcıklayacak şekilde kamuoyu önüne düşmüştü. Tam bu yüzden, olayıngeçtiğiyeregitmeniyetiniaçıklamasınıdörtgözlebekliyor,umuyordum.

    “Sanaayakbağıolmayacaksambendeseninlegelmektenmutlulukduyarım.”dedim.

    “SevgiliWatson,gelseninançokiyiedersin.Zamanınıboşaharcamışolmayacaksın,zirabuolayıbenzersizderecedeözel yapacakbazı noktalar var.SanırımPaddington’daki treneyetişecekyeterlizamanımız var, meseleyle ilgili ayrıntıları sana yolda anlatırım. Şu harika dürbününü de yanınaalırsansevinirim.”

    Holmes’in dediği gibi, bir saat kadar sonra kendimi Exeter yolunda birinci sınıf vagonun birköşesinde buldum. Sherlock Holmes, seyahatlerde kullandığı, kulakları yukarı kıvrık şapkasınınçevrelediğisertvehevesliyüzüyle,Paddington’dansatınaldığıgünlükgazeteleredalmıştı.Reading’idebitiripsonuncugazeteyikoltuğununaltınaaldıvebanapurokutusunuuzattı:

    Pencereden dışarıyı izlerken saatine baktı, “İyi gidiyoruz,” dedi, “şu anda hızımız saatte elli üçbuçukmil.”

    “Çeyrekmilişaretlerinigörmedimben,”dedim.

    “Ben de görmedim ama bu hattaki telgraf direkleri atmış metre aralıklarla dikildiğine görehesaplaması kolay. John Straker cinayeti ve Gümüş Şimşek’in kayboluşuyla ilgili detaylı bilginvardırherhalde.”

    “TelegraphveTheChronicle’dayazanşekliylebiliyorumolayı.”

    “Bu vaka, dedektifin sanatını yeni kanıtlar toplamakta değil, bilinen detayları ayıklamaktagöstereceğitürdenbirvaka.Yaşananlaralışılmışındışında,oldukçakarmaşıkveçoklarıiçinkişiselönem taşıyan bir trajedi olduğu için, sayısız tahmin, varsayım ve hipotezle çepeçevre sarılıbulunuyoruz. Zor olan da işte gazetecilerin, teorisyenlerin süsleyerek abarttıkları şeyler arasındangerçeği,mutlakveinkâredilemezgerçeğiortayaçıkarmak.Busağlamtemelleredayandıktansonrayapmamız gereken, ne tür çıkarımlar yapılabileceğini görmek ve bütün bu esrarın neyin üzerindedönüpdurduğunusaptamakolacak.SalıakşamıhematınsahibiAlbayRoss’tan,hemdevakayabakanMüfettişGregory’den,yardımımıisteyenbirertelgrafaldım.”

    “Salıakşamıha!”diyeatıldım.“VebugünPerşembe.Nedendünhareketegeçmedin?”

  • “Çünküyanıldım, sevgiliWatson,üstelikkorkarımbuyanılgıyabeni seninhikâyelerin sayesindetanıyan çoklarının zannettiğinden daha sık düşüyorum. İngiltere’de böylesine ünlü olmuş ve gözeçarpanbiratınheledeKuzeyDartmoorgibiyerleşiminseyrekolduğubirbölgede,uzunsüregizlikalacağınıtahminetmemiştim.Dünsaatlerboyuatınbulunduğunu,onukaçıranındaJohnStraker ’inkatili ileaynıkişiolduğunuduymayıbekledimdurdum.AncakbirgündahageçipdegençFitzroySimpson’un tutuklanmasından başka bir gelişme olmayınca, harekete geçme zamanımın geldiğinihissettim.Yinedebirşekildedünüdeboşageçirdiğimidüşünmüyorum.”

    “Ozamanbirteorikurdunkafanda.”

    “En azındanvakanın ana unsurlarını yakaladım.Bunları sana teker teker anlatacağım.Bir vakayıbirine anlatınca her şey zihinde daha da aydınlanıyor, hem sana başlangıç noktamızı anlatmazsambanayardımetmengüçolur.”

    Yastığımadoğruyaslandımvepuromutüttürmeyebaşladım.Holmesdeöneeğilmiş,biryandansağelinininceuzunparmakuçlarıylasolelininavuçiçiniyoklarken,diğeryandanbizibuyolculuğaitenolaylarınbirözetiniyaptı:

    “GümüşŞimşek,Isonomy’ninsoyundangeliyorveünlüatasıgibiparlakrekorlaraimzaatmış.Şuanda beş yaşında ve talihli sahibi Albay Ross’a birçok ödül kazandırmış. Bu talihsiz olaya kadarWessexKupası’nındaimabirnumaralıfavorisiydi.Herdörtkişidenüçübahislerdeonaoynuyordu.Bahisçileri şimdiye kadar hiç hayal kırıklığına uğratmadığı için de bu oranlara rağmen üstündeinanılmaz paralar dönüyordu. Tüm bu nedenlerle,Gümüş Şimşek’in bir sonraki Salı günü bayrakdüştüğündeyarışsahasındaolmasınıengellemekisteyenbirsürüinsanolduğuaşikârdı.

    Bu gerçek hiç şüphesiz, Albay’ın ahırının yer aldığı King’s Pyland’da da biliniyordu. Yıldız atıkorumakiçintümönlemleralınmıştı.AtınyetiştiricisiJohnStraker, tartıdaağırgeldiğigünekadarhepAlbayRoss’unatlarınabinmişeskibirjokeymiş.AlbayRoss’abeşyıljokeyolarak,yediyıldayetiştirici olarak hizmet etmiş. Her zaman gayretli ve sadık bir hizmetkâr olmuş. Tesis küçükolduğundanveyalnızcadörtatbarındırdığından,Straker ’inemrindeyalnızcaüçgenççalışıyormuş.Bugençlerdenbirihergeceahırdaduruyor,diğerleride tavanarasındauyuyormuş.Üçüdeseçmegençlermiş.JohnStraker,evlibiradamolduğuiçinahırlarayaklaşıkikiyüzyardauzaktakiküçükbirvillada yaşıyormuş. Çocukları yokmuş, bir hizmetçiyle rahat içinde yaşıyorlarmış. Köyün çevresioldukçaıssız.Yalnızcayarımmilkuzeyde,hastalarvetemizDartmoorhavasıalmakisteyenleriçinTavistocklu bir müteahhit tarafından inşa edilmiş bir dizi villa var. Tavistock da iki mil batıdabulunuyor. Fundalık arazinin öte yanında da yine iki mil uzakta, Lord Backwater ’e ait Mapletonadında daha büyük bir yetiştirme çiftliği bulunuyor. Çiftlik Silas Brown tarafından yönetiliyor.Fundalığın diğer tarafları tam bir boşluk. Birkaç göçebe Çingene dışında oralarda yaşayan yok.Olayıngerçekleştiğigeçenpazartesigecesidegeneldurumbundanfarklıdeğildi.

    Oakşamherzamanolduğugibiatlaratalimleriyaptırılmış,sularıiçirilmişti.Saatdokuzdaahırlarkilitlendi. Gençlerin ikisi yetiştiricinin evine bir şeyler atıştırmak için gitmişti. Üçüncü genç, NedHunter da ahırda nöbet tutuyordu. Saat dokuzu birkaç dakika geçe, hizmetçi Edith Baxter, Ned’inbaharatlı koyun etinden oluşan yemeğini getirmek üzere ahırlara doğru geldi. İçecek bir şeygetirmemişti çünkü ahırda bir çeşme bulunuyordu. Zaten nöbetçinin sudan başka bir şey içmesiyasaktı.Havakaranlıkveahıragidenyolçalılıkolduğundanhizmetçikızelindebirfenertaşıyordu.

    AhırlaraotuzyardakadarkalmıştıkikaranlıktanbiradamçıkagelmişveEdithBaxter ’adurmasınısöylemiş.Adamfenerinsarıışığınınaydınlattığıçemberedoğrubiradımdahaatıncakızadamıdahanetgörmüş.Adamyünlüİskoçkumaşındangribirtakımelbisegiyiyormuş.Tozlukları,tokmaklıağır

  • bastonuvekumaşşapkasıylabeyefendigörünüşlübiradammış.Ancakençokdikkatçekenözelliğiaşırısolukvetedirgingörünüşlüyüzüymüş.Hizmetçiyegöreadamınyaşıotuzdanaşağıdeğil.

    ‘Söylermisiniz,neredeyimben?’diyesormuş.‘Tamçalılıklarınarasındauyumayakararvermiştimkifenerinizinışığınıgördüm.’

    ‘King’sPylandahırlarıcivarındasınız.’demişkız.

    ‘Sahi mi? Ne şans!’ diye haykırmış adam. ‘Sanırım orada bir genç her gece yalnız kalıyor.Elinizdekideakşamyemeğiolmalı,onagötürüyorsunuz.Belkideyenibir elbiseparasıkazanmakistersiniz.’demişveyeleğinincebindenkatlanmışbeyazbirkâğıt çıkarmış. ‘Eğerbugeceogencebunuverirseniz,paranınsatınalabileceğiengüzelelbisesizinolacak.’

    Kız, adamın bu davranışından korkarak yanından kaçmış ve her zaman yemeği getirip uzattığıpencereyedoğruyönelmiş. Pencere zaten açıkmış veHunter içerideki küçükmasadaoturuyormuş.Tam Hunter ’a olan biteni anlatmaya başlamış ki, yabancı gene gelmiş, pencereden içeri başınıuzatarak:

    ‘İyi akşamlar,’ demiş. ‘Seninle konuşmam lazım.’ Kız adam konuşurken kapalı olan elininarasındanküçükbirkâğıtpaketinsarktığınıgördüğünüsöylüyor.

    ‘Neişinizvarburada?’diyesormuşHunter.

    ‘Cebinidoldurabilecekbir iş,’demişadam.‘BuradaWessexKupası’nakatılacak iki taneatınvar;GümüşŞimşekveBayard.Banagerçeğisöyle,sendekazan.KoşudaBayard’ınGümüşŞimşek’ebinyardadayüzyardafarkatacağıvebuahırdadaonaoynanacağıdoğrumu?’

    ‘Demek sende o lanet tüyoculardanbirisin!’ diye bağırmış genç adam. ‘ŞimdiKing’sPyland’dasenin gibilere ne yapıldığını göstereceğim sana.’ Yerinden fırlamış ve ahırın öte yanına köpeğiçözmeye gitmiş. Kız, eve doğru koşmuş, koşarken adamın pencereye doğru eğildiğini görmüş.Ancak bir dakika sonra Hunter dışarı çıktığında adam ortalarda yokmuş. Tüm binaların etrafınıaramasınarağmenadamdanbirizbulamamış.”

    “Birdakika,”dedim,“Ahırdakigenç,köpeğiylebirliktedışarıçıkarken,kapıyıaçıkmıbırakmış?”

    “Harika Watson, harika!” diye mırıldandı Holmes. “Bu noktayı ben de merak ettim ve konuyuaçıklığa kavuşturmak için dün Dartmoor ’a özel bir telgraf çektim. Delikanlı çıkarken kapıyıkilitlemiş.Sensormadansöyleyeyim;penceredebiradamıngirebileceğikadargenişdeğilmiş.

    Hunter, arkadaşlarıgelinceyekadarbeklemiş.Straker ’edeolanbiteni anlatanbirnotgöndermiş.Straker her ne kadar meselenin ciddiyetini kavrayamamış gibi görünse de durumu öğreninceheyecanlanmış, huzursuzlanmış. Bayan Straker gece saat birde uyandığında, kocasını giyinirkengörmüş. Karısının sorularına karşılık da, atlar için endişe ettiğini ve bu nedenle uyuyamadığını,ahırlara gidip her şeyin yolunda olduğunu gözleriyle görmek istediğini söylemiş. Yağmurdamlalarınıncamlardatıkırdadığıgecedekadın,kocasınınevdekalmasıiçinısraretmiş.Ancaktümısrarlararağmenadamgenişyağmurluğunualıpeviterketmiş.

    BayanStrakersabahyedideuyandığındakocasınınhâlâdönmediğini farketmiş.Aceleylegiyiniphizmetçiyi çağırmış, birlikte ahırlara gitmişler. Ahırların kapısı açıkmış ve içeride Hunter,sandalyede baygın bir şekilde oturuyormuş. Şampiyon atın ahırı boşmuş ve Bay Straker ’den eseryokmuş.

  • Koşum odasının üstündeki samanlıkta uyuyan iki genci hemen uyandırmışlar. Her ikisinin deuykusu ağır olduğundan, gece boyunca bir şey duymamışlar. Hunter muhtemelen ağır bir ilacınetkisindeolduğundan,onuuyandırmakmümkünolmamış.Onuoradabırakıp iki kadınve iki gençdışarıda kayıpları aramaya başlamış. Bay Straker ’in bir sebeple atı sabah erkenden çalışmayagötürdüğüdüşüncesiylearamayadevametmişler.Ancakevinyakınlarındaçevreyehakimbirtepeyeçıktıklarında, bir trajedinin tam ortasında olduklarını fark etmişler. Attan hiçbir iz yokmuş amaahırların çeyrek mil ötesinde bir çalının üzerinde John Straker ’in yağmurluğunun sallandığınıgörmüşler. Biraz ötede de çalılıkların arasında leğen şeklinde bir çukurun dibinde zavallı BayStraker ’incesedinibulmuşlar.Kafatasıağırbirsilahlaparçalanmışvebaldırındaçokkeskinbiraletleaçıldığı belli olan uzun ve düzgün bir yarık varmış. Anlaşılan, Straker kolay pes etmemiş vesaldırganlarakarşıkendisinicanlabaşlasavunmuş.Sağelindesapınakadarkanabulanmışkısabirbıçak, sol elinde ise kırmızılı, siyahlı ipek bir kravat varmış. Hizmetçinin söylediğine göre, bukravat,öncekiakşamgelenyabancınınkravatıymış.SonradanHunterdaayılıncakravatınsahibininoadamolduğukonusundaoldukçaeminkonuşmuş.Ayrıcapencereönünden,yemeğineilaçatarakahırıgözcüsüzbırakanındaaynıadamolduğundaneminmiş.Kayıpatagelince;boğuşmanıngerçekleştiğiçamurlualandakiayakizlerinebakılırsa,odaboğuşmasırasındaoradaymış.Ogündenberiatkayıp.KoyulanbüyüködülnedeniyleDartmoor ’unbütünÇingenelerionunpeşinde.Bunarağmenhâlâattanhaberyok.Sonolarak;gençadamınyemekartıklarındayapılanincelemedehatırısayılırmiktardatozafyonarastlanmış.Aynıyemektenbütünevhalkıyediğihalde,Hunter ’danbaşkasınabirşeyolmamış.

    İştebütünspekülasyonlardanarınmışvemümkünolabildiğinceçıplakgerçeklerbunlar.Şimdidepolisinbuvakadaneleryaptığınabakalım:

    Vakayı üstlenenMüfettiş Gregory, son derece başarılı bir polis. Eğer biraz hayal gücü olsaydı,kariyerindeoldukçaiyiyerleregelebilirdi.Olayyerinegelirgelmez,derhalaklailkgelenşüpheliyibulup tutuklamış.Sanadahaöncebahsettiğim şuvillalardanbirindeoturduğu için onubulmak zorolmamış.AdamınadıFitzroySimpsondiyegeçiyor.İyibirailenineğitimliçocuğu.Atyarışlarındabüyükbirservetkaybettiktensonraşimdi,Londra’nınsporkulüplerindeküçükbahislerleilgileniyor.Oynadığı bahislere bakıldığında, favori atımızın rakiplerine onun adına beş bin pound yatırıldığıgörülüyor. Tutuklandığında, Dartmoor ’a King’s Pyland atları hakkında biraz tüyo almak içingeldiğinikabuletmiş.AyrıcaSilasBrownyönetimindekiMapletonahırlarınadaikincifavoriatolanDesboroughhakkındatüyoalmayagittiğinieklemiş.Öncekiakşamanlatıldığıgibidavrandığınıinkâretmeyekalkmamış.Kötübirniyetiolmadığını,yalnızca ilkelden tüyoalmak istediğini ifadeetmiş.Kravatıkendisinegösterildiğinde isebetibenziatmış.Maktulünelindenearadığı sorulduğunda isecevapverememiş.Islakelbiseleri,ogecekifırtınadadışarıdaolduğunugösteriyor.KurşunkaplamalıPenang-lawyer tipibastonudaBayStraker ’inkafasındakidarbe izlerini açıklar türden.Öteyandankendisihiçyaraalmamış.Budamaktulünelindekibıçağınnasılkanabulandığısorusunugündemegetiriyor. İşteözet olarak tümolayböyleWatson,meseleyebirazolsun ışık tutabilirsen çokmutluolurum.”

    Holmes’in kendine has açık seçikliğiyle önüme serdiği durumu büyük bir ilgiyle dinlemiştim.Anlatılanlarınçoğunaaşinaolmaklabirlikteolaydakiönemlerinivebirbirleriarasındakiilgiyiyeterikadarkavrayamamıştım.

    “Straker ’in, boğuşma sırasında aldığı beyin hasarından sonra kendi bıçağıyla kendini yaralamışolmasımümkündeğilmi?”dedim.

    “Mümkünden de öte kuvvetle muhtemel,” dedi Holmes. “Bu durumda zanlının lehine olannoktalardanbiriortadankalkmışoluyor.”

  • “Amayinedepolisinkafasındakisenaryonunneolduğunuhâlâanlayabilmişdeğilim,”dedim.

    “Korkarımoluşturduklarıteorineolursaolsun,onaciddiitirazlarolabilir.”diyecevapladıHolmes.“Polisegöre, anladığımkadarıyla,FitzroySimpson,delikanlıyı ilaçlauyuttu,bir şekildeyedekbiranahtar ele geçirdi, ahır kapısını açtı ve atı çıkardı, koşum takımlarını giydirdi ve öylece kaçırdı.Kapıyıdaaçıkbıraktı.Atıfundalıkalanadoğrusürdü.Derken,atınyetiştiricisiylekarşılaştı.Haliylearalarında bir kavga başladı. Simpson, Straker ’in kendini savunmak için kullandığı bıçağından biryaradahialmadanağırbastonuylaonunbeyninidağıttı.Sonradahırsız,atıgizlibiryeregötürdüyada at, boğuşma sırasında kaçtı. Eğer kaçtıysa şu an fundalık alanda dolaşıyor olmalı. İşte polisingözündeolayböylegerçekleşti.Evet,bupekolasıgörünmüyoramadiğersenaryolardahadazayıf.Olay yerine gittiğimde tüm bu varsayımları hızlıca gözden geçireceğim, o zamana kadar şubulunduğumuznoktadandahaileriyebirçıkışnoktasıgöremiyorum.”

    DevasaDartmoorçemberininortasındabirkalkangöbeğigibiduranküçükTavistockkasabasınavardığımızda akşam oluyordu. İstasyonda bizi iki beyefendi bekliyordu. Birisi aslan yelesi gibisaçlarıvesakalı,deliciaçıkmavigözleriyleuzunboylusarışın,diğeridefrakceketivetozluğu,kısafavorileri ve gözlüğüyle kısa boylu, hareketli iki beyefendiydi. İkincisimeşhur spor adamıAlbayRoss’tu.DiğeriiseİngilizDedektifServisi’ndehızlaisimyapmışMüfettişGregoryidi.

    “Geldiğinizeçoksevindim,BayHolmes,”dediAlbay,“Müfettişburadayapılmasıgerekenherşeyiyaptı, ancak zavallı Straker ’in katilinin ve atımın bulunması konusunda kapalı bir nokta kalmasınistiyorum.”

    “Tazebirgelişmeoldumu?”diyesorduHolmes.

    “Üzülerekbelirteyimki,pekbirgelişmeolmadı,”dediMüfettiş.“Dışarıdabirarababizibekliyor,hiçşüphesiz, sizdekaranlıkbastırmadanolayyerinigörmek istersiniz,onun için,dilersenizyoldakonuşmayadevamedelim.”

    Çok geçmeden konforlu faytonumuza binmiş, tarihî Devonshire şehrinin içinden yol almayabaşlamıştık.MüfettişGregory,vakayla iyicehaşırneşirolduğundan,hemennebiliyorsaanlatmayabaşladı.Holmes ara sıra bir soruyadayorumla arayagiriyordu.AlbayRoss, arkasınayaslanmış,kollarınıkavuşturmuş,şapkasıgözlerininüstünedüşmüşşekildeoturuyordu.Bensebuikidedektifinkonuşmalarınıcankulağıyladinliyordum.Gregory,teorisiniayrıntılarıylaanlatıyordu.Anlatılanlar,Holmes’intrendeanlattıklarınınneredeyseaynısıydı.

    “Fitzroy Simpson’un çevresindeki ağ gittikçe daralıyor. Bence adamımız o. Fakat tabii kikanıtlarımıztamamendolaylıtürden,yaniyenibirgelişmetamamenbudurumudeğiştirebilir.”

    “PekiyaStraker ’inbıçağı?”

    “Düşerkenkendikendiniyaraladığıneredeysekesin.”

    “DostumDr.Watsondaburayagelirkenöyledüşündüğünüsöylemişti.Eğerdurumböyleyse,budaSimpson’unaleyhineolur.”

    “Şüphesiz. Üzerinde ne bir bıçak izi ne de başka bir yara izi bulundu. Kanıtlar kesinlikle onunaleyhinde. Favori atın kaybolması en çok onun işine gelirdi. Ahır nöbetçisini uyutma konusundaşüpheli, fırtınadadışarıdaymış,elindeağırbirbastonvarmış,kravatıdamaktulünelindebulunmuş.Bütünbunlarbencemahkemeyeçıkmakiçinyeter.”

    Holmesbaşını salladı; “Akıllı bir avukatla tümbukanıtları çürütmekmümkün,”dedi. “Nedenatı

  • ahırdançıkarsınki?Onuyaralamakniyetindeysebunupekâlâahırdadayapamazmıydı?Cebindebiranahtarbulundumu?Tozafyonuonakimsattı?Hepsindenönemlisi;onungibibölgeyeyabancıbiri,heledeöylebir atı nereye saklayabilir?Hizmetçidennöbetçiye iletmesini istediği kâğıt konusundakendiaçıklamasıneoldu?”

    “OnPoundlukbirbanknotolduğunusöylüyor.CüzdanındabuonPoundbulundu.Amasöylediğinizdiğer hususlar göründükleri kadar sağlam değil Bay Holmes. Bir kere, adam bölgenin yabancısıdeğil. İki kez yazın Tavistock’ta kalmış. Afyon, muhtemelen Londra’dan getirilmiş. Anahtarı, işibittiktensonrabiryerlereatmışolabilir.Atıdafundalıktabiryerlerdebirçukurundibineveyaeskibirmadensahasınaatmışolabilir.”

    “Pekiyakravathakkındanesöylüyor?”

    “Kravatın kendisine ait olduğunu, fakat kaybettiğini söylüyor. Vaka hakkında yaşanan yeni birgelişmedeonunatıahırdançıkarankişiolduğunadelilsayılabilir.”

    Holmeshemenkulakkabarttı.

    “Pazartesigecesi cinayetin işlendiğinoktanınbirmilkadaruzağındabirgrupÇingene’ninkampyaptığınadairizlertespitettik.Salıgünüoradanayrılmışlardı.SimpsonvebuÇingenelerarasındabiranlaşma olduğunu varsayarsak, atı onlara teslim etmiş olamaz mı? O zaman Çingeneler atı alıpgötürmüştür.”

    “Bukesinliklemümkün.”

    “Fundalıkta bu Çingeneleri aratıyorum. Ayrıca Tavistock’taki bütün ahır ve müştemilatı on milçapındabirbölgedearattırdım.”

    “Anladığımkadarıylaoldukçayakındabiryetiştirmeçiftliğidahavar,değilmi?”

    “Evet,budagözdenkaçırılmamasıgerekenbirnokta.OnlarınatıDesboroughdabahislerdeikincisıradageldiğiiçin,favoriatınkaybolmasıonlarındaişinegelirdi.AtyetiştiricisiSilasBrown’undayarışa büyükmiktarlarda para yatırdığı ve zavallı Straker ile arasının pek hoş olmadığı biliniyor.Ancakonundaahırlarınıaraştırdım,konuylailgilibirbulguyarastlayamadım.”

    “PekiyaşuSimpson’unMapletonahırlarıylabirbağlantısınarastlandımı?”

    “Hayır,rastlanmadı.”

    Holmes,arkasınayaslandıvekonuşmabitti.Birkaçdakikasonradaarabacımız,yolkenarındasade,küçük,saçaklı,kırmızıtuğlalıbirvillanınönündedurdu.Birazötedebirçayırınötesindegrirenkli,enlemesine uzun bir müştemilat binası yer alıyordu. Diğer tüm yönlerde soluk eğreltiotlarınınbronzlaştırdığıfundalığınalçakkıvrımlarıufkadoğruboyluboyuncauzanıyordu.BumanzarayıyeryerTavistock’unçankulelerivebatıyadoğruMapletonahırlarıveçevresindekibirdizievkesintiyeuğratıyordu.Holmeshariçhepimizarabadanatlamıştık.Holmes isehâlâarkasınayaslanmış,başınıhavayakaldırmış,ilerisindekigökyüzünegözlerinidikmiş,tamamenkendiiçdünyasındadüşünceleredalmıştı.Kolunadokunmamlasıçrayıp,arabadanatlamasıbiroldu.

    Şaşkın şaşkın bakanAlbayRoss’a dönerek “Bağışlayın,” dedi, “hayallere dalmışım.”Gözlerindeışık,davranışlarındabastırmayaçalıştığıbircoşkuvardı.Bubenimalışıkolduğumbirdurumduvesanırımyenibirdelilbulmuştu.Amaneredenvenasılbulduğunadairenküçükbirfikrimyoktu.

  • “BelkidehemenolayyerinegitmekistersinizBayHolmes.”dediGregory.

    “Sanırım burada biraz daha kalıp detaylarla ilgili bir iki soru sorsam daha iyi olacak. GalibaStrakerburayagerigetirildi,değilmi?”

    “Evet,üstkattayatıyor.Otopsiyarınyapılacak.”

    “HizmetinizdeuzunyıllarçalışmıştıdeğilmiAlbayRoss?”

    “Herzamanbenimiçinmükemmelbirçalışanoldu.”

    “Sanırımöldüğündeceplerindebulunanlaradairbirdökümyapmışsınızdır,Müfettiş…”

    “Cebindençıkanlarıarzuedersenizoturmaodasındagörebilirsiniz.”

    “Çokmutlu olurum.” Hep beraber ön odada, odanın ortasındaki yuvarlak bir masada toplandık.Müfettiş,kareşeklindetenekebirkutuyuanahtarıylaaçtıktansonra,içindençıkanlarıönümüzeyığdı.Yığınıniçindebirkutukibrit,ikiinçlikbiryağlımum,gülağacıkökündenbirpipo,fokderisindenyapılmışbirkese içindeyarımonsluk irikesimCavendish tütünü,altınzincirligümüşbirsaat,beşİngiliz altını, alüminyumdan bir kalemkutusu, birkaç kağıt ve üstündeWeiss&Co.Londra yazanfildişisaplı,oldukçaincevebükülmezbirbıçakvardı.

    Holmesbıçağıelinealdıvedikkatliceinceledi,“Buoldukçaözelbirbıçak,”dedi.“Üzerindekikanizlerinebakılırsacesedinelindebubıçakvarmış.Watson,tabiibubıçakseninalanınagiriyor,değilmi?”

    “Evet,bubizim‘kataraktbıçağı’dediğimizbıçak.”dedim.

    “Sanırım. İnce işler için yapılmış oldukça ince bir bıçak. Böylesine zorlu bir keşif için oldukçagaripbirseçim.Üstelikkatlanıpcebeatılırbirbıçakdadeğil.”

    “Bıçağınkeskinucubirmantarlakapatılmış.Bumantarıdacesedinyanındabulduk.”dediMüfettiş.“Karısınındediğinegörebubıçak,yatakodasında,makyajmasasınınüstündeduruyormuş,Straker,odadan çıkarken onu da yanına almış. Silah olarak kötü bir seçim ama belki de o an elinegeçirebildiğieniyişeybuydu.”

    “Bu,pekâlâmümkün.Pekiyaşukâğıtlar?”

    “Üçtanesisamantüccarlarındanalınmışfaturalar.BirtanesiAlbayRoss’undirektifleriniiçeriyor.DiğerideBondCaddesi’ndekişapkacıMadamLesuriertarafındanWilliamDerbyshireadınakesilmişotuzyedionbeşPound’lukbirfatura.BayanStraker ’insöylediğinegöre,Derbyshirekocasınınbirarkadaşıymışvearasıraonlarınadresinikullandığıoluyormuş.”

    Holmes, faturaya bakarak “Madam Derbyshire’in biraz pahalı zevkleri varmış.” dedi, “Tek birgiyecekiçinoldukçayüksekbirmeblağbu.Herneyse,görünüşebakılırsaburadaöğrenilecekbirşeykalmadı,artıkolayyerinegidebiliriz.”

    OturmaodasındantamçıkmıştıkkikoridordabekleyenbirkadınileriatıldıveMüfettiş’inkolunututtu.Zayıfyüzündeyabanivesabırsızbirifadevardı.Yaşadığıkorkununiziyüzündebirdamgagibiduruyordu:

    “Onlarıyakaladınızmı?Buldunuzmuonları?”diyeinledi.

  • “Hayır, Bayan Straker. Fakat Bay Holmes bize yardım etmek için ta Londra’dan kalkıp geldi.Elimizdengelenherşeyiyapacağız.”

    “SizinlebirsüreöncePlymouth’tabiraçıkhavapartisindekarşılaşmamışmıydık,BayanStraker?”dediHolmes.

    “Hayırbayım,yanlışınızvar.”

    “Olur şey değil! Buna yemin edebilirim. Üzerinizde deve kuşu tüylü, süslü, kül rengi ipek birkıyafetvardı.”

    “Hiçöylebirelbisemolmadıbayım.”diyecevapladıkadın.

    “Ah,hayAllah!”dediHolmes.ÖzürdileyerekMüfettiş’itakipetti.Fundalıktaküçükbiryürüyüştensonracesedinbulunduğuçukuraulaştık.Çukurunhemenyanındadapaltonunasılıolarakbulunduğuçalılarvardı.

    “Ogecehiçrüzgâryokmuşherhalde.”dediHolmes.

    “Hayır,fakatşiddetliyağmurvardı.”

    “Budurumdapaltoorayarüzgârınetkisiyleuçmamış,götürülüpbırakılmış.”

    “Evet,çalılarüstüneserilmişolarakbulundu.”

    “İştebubeniçokmeraklandırdı.Ogündenberiherhaldeburadagezinmeyenkalmamıştır.Pazartesigecesindenbuyanaburayaçokayakbasmıştır.”

    “Hayır,çukurunyanınabiryerebirörtüserdikvehepimizorayabastık.”

    “Mükemmel.”

    “BuçantadaStraker ’inveFitzroySimpson’unayakkabılarındanbirertanegetirdim.BirdeGümüşŞimşekiçinyapılannallardanaldım.”

    “SevgiliMüfettiş,kendiniziaşıyorsunuz!”

    Holmes çantayı aldı ve çukura indi.Örtüyü dahamerkezi bir noktaya itti. Sonra yüz üstü uzanıpçamuruniçindekiayakizleriniyakındanincelemeyebaşladı.“Vaycanına!”diyebağırdı.“Budane?”Elinde tuttuğu,yarısıyanmışbirkibritti.Çamuraöylebirbatmıştıki ilkbakıştabirodunparçasınabenziyordu.

    “Nasıloldudaonuatlayabildim?”dediMüfettiş.Canıoldukçasıkılmıştı.

    “Çamuruniçindegörünmezvaziyetteydi.Bengördüm,çünküonuarıyordum.”

    “Nasıl?Onumuarıyordunuz?”

    “Evet,bulmayıumuyordum.”

    Botlarıçantadançıkardıveherbiriniyerdekiizlerlekarşılaştırdı.Sonrayukarıçıktıvesürünerekçalılarınarasındadolaştı:

    “Korkarımbaşkaizyok,”dediMüfettiş.“Bölgeyiheryöneyüzyardakadardikkatliceinceledim.”

  • “Gerçektenmi?”dediHolmes,başınıkaldırarak.“Şimdisizbunusöylediktensonrasaygısızlıkedipbir de ben bakmayayım o zaman. Fakat karanlık basmadan önce fundalıkta küçük bir yürüyüşyapmalıyımkiyarınbölgeyitanıyabileyim.Buaradaşansgetirmesiiçinşunalıdacebimeatayım.”

    Dostumun bu sakin ve sistemli çalışmasını ne zamandır izleyenAlbayRoss sabırsızlıkla saatinebaktı. “Siz benimle gelirseniz sevinirimMüfettiş,” dedi, “Tavsiyenizi almak istediğim birkaç konuvar.ÖzellikledeKupanınbaşlangıcındaatımızınadınılistedençekipçekmemekonusundakonuşmakistiyorum.”

    “Tabiikihayır!”diyebağırdıHolmes,kararlılıkla.“Benolsamismilistedençekmezdim.”

    Albaybaşıylaselamladı,“Bufikirdeolmanızaçoksevindimbayım.”dedi.“YürüyüşünüzbittiğindebizimerhumStraker ’inevindebulabilirsiniz,oradanhepbirlikteTavistock’agideriz.”

    Müfettişle ikisi geri döndüler,Holmes ve ben de fundalıkta ağır ağır yürümeye başladık.Güneş,Mapleton ahırlarının arkasından batmaya başlamıştı, önümüzdeki uzun ve eğimli ova akşamgüneşiyle altın sarısı bir renge bürünmüştü. Derinliklerde, soluk eğreltiotlarının üzerinde bu renkkızılımsıkahverengiyedönüşüyordu.Arazidekibuışıkoyunları,dostumunumurundabiledeğildi;oçoktanenderindüşünceleredalmıştıbile.

    “ŞuradangideceğizWatson,”dedisonunda.“Şimdilik‘JohnStraker ’ikimöldürdü?’sorusunubirkenara bırakıp, ata ne olduğuna yoğunlaşmalıyız. Boğuşma sırasında olay yerinden kaçtığınıvarsayarsak, nereye gitmiş olabilir? Atlar sürü halinde yaşamayı seven yaratıklardır. Eğer kendihalinebırakıldıysa,yaKing’sPyland’adönmüşyadaMapleton’agitmiştir.Nedenfundalıktadolaşıpdursun ki?Zaten öyle olsa, çoktan bulunurdu.Çingeneler onu neden kaçırsın?Bu insanlar belanınadını duysalar, ortadan sıvışırlar. Polisle başları derde girsin istemezler. Böyle bir atı satmayı dadüşünemezler.Onu almakla bir şey kazanamayacakları gibi, büyük de bir riske girmiş olurlar, buapaçıkortada.”

    “Öyleyseatnerede?”

    “Söylediğim gibi; ya King’s Pyland’a ya da Mapleton’a gitmiş olmalı. King’s Pyland’da yok.ÖyleyseMapleton’da.Bunubirhipotezolarakalalım,bakalımbizinereyeulaştıracak.Fundalığınbukısmı,Müfettişindesöylediğigibioldukçasertvekuru.BuistikametdoğrudanMapleton’açıkıyor.Gördüğün gibi ileride uzunca bir çukurluk var, Pazartesi gecesi o bölge iyice ıslanmıştır. Eğervarsayımımızdoğruysa,atoradangeçmişolmalı.Dolayısıylaizleriniarayacağımızbölgedeorası.”

    Bukonuşmasırasındatempolubirşekildeyürümeyedevamediyorduk,çokgeçmedenbahsigeçençukuravardık.Holmes’inisteğiüzerinebensağyakayageçtim,Holmesdesolyakayıaldı.Elliadımatmamıştımki,Holmes’inçığlığınıduydum.Banadoğruel sallıyordu.Yanınagittiğimdeönündekiyumuşakzemindeatizlerinindüzbirçizgihalindeuzandığınıgördüm,üstelikizler,cebinekoyduğunalladabirebirörtüşüyordu.

    “Şimdianladınmıhayalgücününönemini?”dediHolmes,“Gregory’ninsahipolmadığışeydetambu.Neolmuşolabileceğinihayalettik,varsayımımızagörehareketettikvevarsayımımızdoğrulandı.Haydiilerleyelim.”

    Çamurlu zemini geçtik ve çeyrek mil kadar kuru, yoğun çimenlikli bir bölgeye geldik. Derkenzeminyenideneğimkazandıveyenidenizlerlekarşılaştık.Yarımmilkadarizlerikaybettik,yenidenbulduğumuzda Mapleton’a oldukça yaklaşmıştık. Onları yine ilk gören Holmes oldu ve zafersevinciyledurupbanagösterdi.Atizininyanındabirdeinsanizigörünüyordu.

  • “Dahaönceatyalnızdı,”diyebağırdım.

    “Kesinlikle.Önceyalnızdı.Vaycanına,budane?”

    İkili iz, sert bir dönüşle yeniden King’s Pyland’a doğru yöneldi. Holmes ıslık çaldı ve izlerinpeşinden biz de döndük. Onun gözleri izler üzerindeydi, bense biraz yan tarafa bakınca, izlerinyenidengeridönüpeskiistikametimizegittiğinişaşkınlıklafarkettim.

    İzleri gösterince “Yaşa Watson, bizi uzun bir yürüyüşten kurtardın. Az kaldı kendi izlerimizüzerindengeridönüyorduk.Dönüşizlerinitakipedelimhadi.”

    Çok fazla gitmedik. İzler, Mapleton’un kapılarına kadar uzanan asfalt zeminde bitti. Biz birazyaklaşıncabirseyis,kapılardanbizedoğrukoşarakgeldi:

    “Gidinburadan!Buradaserserilereyeryok.”dedi.

    “Sadecebirsorusormakistemiştim,”dediHolmes,eliniyelekcebinesokarak:

    “PatronunuzBaySilasBrown’uyarınsabahbeştegörmeyegelsemçokmuerkenolur?”

    “Ah!BakınosaattegezecekbirisivarsaodaBayBrown’dır.Herzamanilkkalkanoolur.Amaişte,sorularınıza bizzat cevap vermek üzere zaten kendisi de geliyor. Hayır bayım, hayır, paranızadokunduğumugörürseeniyiihtimalleişimdenolurum.Dursun,belkisonraalırım.”

    SherlockHolmes, cebinden çıkardığı yarımkronu yeniden usulca içeri sokarken, sert görünüşlüihtiyarbiradam,elindebinicikırbacıylauzunadımlarladışarıfırladı:

    “Ne oluyor Dawson?” diye bağırdı. “Çene çalmayı bırak! İşine dön! Size gelince, ne şeytanlıkpeşindesiniz?”

    Holmes,entatlısestonuylacevapverdi:“Sizinleondakikagörüşmekistiyoruznazikbayım.”

    “Herönümegelenlekonuşacakvaktimyokbenim.Buralardayabancıistemiyoruz.Çabuktozolun,yoksaköpeğimayaklarınızadalacak!”

    Holmes öne doğru eğildi ve eğiticinin kulağına bir şeyler fısıldadı.Adamduydukları karşısındaküplerebindi:

    “Yalanbu!”diyebağırdı,“İğrençbiryalan!”

    “Çokgüzel.Konuyuburada,herkesinönündemitartışacağız,yoksaodanızamıgeçelim?”

    “Peki,dilerseniziçerigeçelim.”

    Holmesgülümsedi.“Seniyalnızcabirkaçdakikabekleteceğim,Watson,”dedi.“PekâlâBayBrown,hizmetinizdeyim.”

    Yirmi dakika geçmişti ki daha onlar içeriden çıkmadanyelkenler suya indi.Okadar kısa süredeSilas Brown’un yüzünde gördüğüm değişikliği başka yerde görmemiştim. Yüzü solmuş, kül gibiolmuştu, alnı boncuk boncuk ter içinde kalmıştı. Elindeki kırbaç, rüzgâr önündeki ağaç dalı gibititriyordu. O zorba, kendinden emin tavırları gitmiş, sahibinin peşinden giden bir köpek gibidostumunardınadüşmüştü.

    “Söyledikleriniziharfiyenyerinegetireceğim,hepsiniamahepsini!”dedi.

  • Holmes,etrafınabakarak“Hataolmamalı,”dedi.Silas,Holmes’ingözlerindekitehditdoluifadeyigörüncedahadasindi:

    “Hayır,hayır,hataolmayacak.Oradaolacak.Öncelikledeğiştireyimmi,yoksa…”

    Holmes biraz düşündükten sonra kahkahayı patlattı, “Hayır, hayır,” dedi, “ben sana yazacağım.Oyunyok,unutma,yoksa…!”

    “Banagüvenebilirsiniz,gerçekten!”

    “Evet,sanırımgüvenebilirim.Pekâlâ,yarınbendenhaberalacaksınız.”Kendisineuzanantitreyeneliumursamadantopuklarıüzerindegeridöndü.YenidenKing’sPyland’adoğruyolaçıktık.

    Holmes dönüş yolunda söze girdi; “Zorbalık, korkaklık ve sinsiliğin böylesine birleştiği SilasBrowngibibiriyleçoknadirkarşılaşmışımdır.”

    “Demekatondaymış…”

    “Esti,gürlediamaosabahkiyaptıklarınıöyleayrıntısıylaanlattımkionuizlediğimisandı.İzlerinarasındaki garip, köşeli ayakuçlarını herhalde fark ettin. Ayağındaki botlar o izlerle birebirörtüşüyordu.Yinebunuondanbaşkasıdayapmayacesaretedemezdizaten.Adetiolduğuüzereyinesabahherkestenöncekalktığını, fundalıktabir atınbaşıboşgezdiğini farkettiğinionagörmüşgibianlattım.Nasılmerakedipyanınagittiğini,alnındaonaadınıverenbeyazlekeyigörünceşaşırdığınıbirbirsıraladım.Parasınıyatırdığıatıgeçebilecektekatıellerininaltındabulmakonuniçinbüyükbirşanstı.İlktepkiolarakonuKing’sPyland’agötürmeyidüşündüğünüveorayayöneldiğini,fakatsonandaşeytanauyup,yarışbitinceyekadaronuMapleton’asaklamayakararverdiğinianlattım.Onaherşeyidetaylarıylaanlatınca,herşeyiunuttu,kendipostununderdinedüştü.”

    “Fakatonunahırlarıdaarandı?”

    “Onungibibirihtiyarkurttanenumaralarvardırkimbilir…”

    “Amaatıonunellerindebırakmaktançekinmiyormusun?Onazararvermekiçinihtiyarınhertürlünedenivar…”

    “Sevgili dostum, merak etme, ona gözü gibi bakacaktır. Atın kılına bile zarar gelmeyecek.Kendisiniaffettirmekiçintekşansıbu.”

    “AlbayRoss,neşekildeolursaolsun,affedicibiradamizlenimivermedibana.”

    “İşiAlbayRoss’abırakacakdeğilim.Benimkendimehasyöntemlerimvar.Neyinekadarazyadaçokanlatacağımabenkararveririm.Serbestçalışıyorolmanınavantajıdabuişte.Sendefarkettinmibilmem, Watson, fakat Albay’ın tavrı bana biraz ukalâca geldi. Bunun karşılığında biraz olsuneğlenmesırasıbende.Sakınonaattanbahsetme.”

    “Elbette,senizinvermedensöylemem.”

    “VetabiikiJohnStraker ’ikiminöldürdüğüsorusununyanındabütünbunlarhiçkalıyor.”

    “Sendeasılbunaeğileceksin,değilmi?”

    “Tamtersine,gecetreniyleLondra’yadönüyoruz.”

    Dostumun bu sözleri üzerine yıldırım çarpmışa dönmüştüm. Yalnızca birkaç saattir

  • Devonshire’deydikveoldukçaparlakbaşlayanbiraraştırmayıyarıdabırakmasıinanılırgibideğildi.Merhum Straker ’in evine varıncaya kadar ağzından tek bir kelime dahi alamadım. GeldiğimizdeAlbayveMüfettişsalondabizibekliyorlardı.

    “Arkadaşım ve ben gece ekspresiyle dönüyoruz,” dedi Holmes, “Güzelim Dartmoor havasınıteneffüsetmişolduk.”

    Müfettişingözlerifaltaşıgibiaçıldı,Albaydaalaycıbirşekildedudakbüktü:

    “DemekzavallıStraker ’inkatilinibulmaktanümidinizikestiniz.”

    Holmes,omuzsilkti,“Önümüzdeciddiengellervar,”dedi.“Ancak,Salıgünüatınızıngeridönerekstartalacağınaolan inancımhâlâoldukçagüçlü.Lütfenogün için jokeyinizihazır tutun.BayJohnStraker ’inbirfotoğrafıvarsaalabilirmiyim?”

    MüfettişelindekizarfıniçindenbirfotoğrafçıkarıverdiveHolmes’euzattı.

    “SevgiliGregory,tümisteklerimihemenkarşılıyorsun.Eğerbirazbeklerseniz,gidiphizmetçikızabirşeysormakistiyorum.”

    Holmes dışarı çıkınca Albay Ross, “Londralı danışmanımızın beni hayal kırıklığına uğrattığınısöylemeliyim.”deyiverdi,“Geldiğindenberibiradımileriyegitmişdeğiliz.”

    “Enazındanatınızınkoşacağınısöylediya…”dedim.

    “Evetsöyledi,”dediAlbay,omuzsilkerek,“amaatımıgetirmesinitercihederdim.”

    Holmesodayagirdiğindetamdaonusavunacakbirşeylersöylemeküzereydim.

    “Pekâlâbaylar,”dediHolmes,“Tavistock’agitmekiçinhazırım.”

    Bizarabayabinerken,ahırdaçalışangençlerdenbirikapıyıbizimiçintuttu.Holmesbirdenaklınabirşeygelmişgibieğildivegencinkolunadokundu:

    “Çayırdaotlayanbirkaçkoyununuzvar,onlarakimbakıyor?”dedi.

    “Benbakıyorumefendim.”

    “Songünlerdeonlardabirgariplikgördünmü?”

    “Aslındapekbirşeygörmedimefendim,yalnız,üçtanesibirazaksıyor.”

    Kıkırdayıpelleriniovuşturmasından,Holmes’inoldukçasevindiğigörülüyordu:

    “TamisabetWatson,tamisabet!”dediHolmes,kolumuçimdikleyerek,“Gregory,koyunlardaçıkanbusalgınadikkatetmeniöneririm.GidelimArabacı!”

    AlbayRoss,dostumakarşıduyduğugüvensizliğigösterenbakışlarladikiliyordu,amaMüfettiş’inbakışlarımerakdoluydu.

    “Bununönemliolduğunudüşünüyormusunuz?”

    “Hemdeçok.”

    “Özellikledikkatimiçekmekistediğinizbirnoktavarmı?”

  • “Köpeğinogecekigaripdavranışları…”

    “Ogeceköpekbirşeyyapmamış…”

    “Garipolandabuya…”dediSherlockHolmes.

    Dört gün sonraHolmes ve ben yeniden trendeydik.Winchester ’dakiWessexKupası’nı izlemeyegidiyorduk. Albay Ross, anlaştığımız gibi bizi istasyonun dışında karşıladı ve arabasıyla şehrindışındakiyarışsahasınagötürdü.Vakurbiryüzüvardı,davranışlarıiseaşırısoğuktu.

    “Hâlâatımdanbirizyok,”dedi.

    “Sanırımonugörsenizhementanırdınız,değilmi?”diyesorduHolmes.

    Albay çok sinirlenmişti. “Yirmi yıldır yarış dünyasındayım, böylesi bir soruya hiç muhatapolmadım.”dedi.“BeyazalnıvealacalıönayaklarıylabirçocukbileGümüşŞimşek’itanır.”

    “Bahislernedurumda?”

    “İşingariptarafıdaburada.Dünekadarbireonbeşveriyordu,şimdiiseokadardüştükibireüçbilevermesizor.”

    “Hmm,birileribirşeylerbiliyor,bukesin.”

    Araba,tribünlerinyakınındakikapalıalanageldiğinde,girişlerigörmekiçintabelayabaktım:

    WessexKupası

    YeniParkur(2700m)

    1. BayHeathNewton’un“Siyahi”si(Kırmızıkep,bordoceket.)2. AlbayWardlaw’ın“Kavgacı”sı(Pembekep,mavivesiyahceket.)3. LordBackwater ’in“Desborough”u(Sarıkepvekolluk.)4. AlbayRoss’un“GümüşŞimşek”i(Siyahkep,kırmızıceket.)5. BalmoralDükü’nün“İris”i(Sarıvesiyahçizgiler.)6. LordSingleford’un“Rasper”i(Morkep,siyahkolluk.)

    “Ekürimizibırakıpbütünumudumuzusizinsözünüzebağlamıştık,”dediAlbay,“Odane?GümüşŞimşekyazıyor!”

    “Gümüş Şimşek’e karşı beşe dört!” sesleriylemeydan inledi. “Gümüş Şimşek’e karşı beşe dört!Desborough’akarşıbeşeonbeş!Beşedörtganyan!”

    “Bakınyarışakatılannumaralarıkaldırdılar.”diyeatıldım,“Altısıdaorada!”

    “Altısımı?Öyleysebenimatımdakoşuyor!”diyebağırdıAlbay,büyükbir coşkuyla. “Amaonugöremiyorum,benimrenklerimgeçmedi.”

    “Beştanesigeçti,buoolmalı.”

    Benbunlarısöylerken,tartıyerinden,güçlüdorubiratçıkarakönümüzdengeçti.SırtındaAlbay’ınoçokmeşhurkırmızı-siyahrenklerinitaşıyordu.

    Albay, “Bu benim atım değil!” diye bağırdı. Bu yaratığın vücudunda bir tek beyaz kıl bile yok.

  • NedirbuyaptığınızBayHolmes?”

    Dostum hiç istifini bozmadan “Pekâlâ, bırakın da ne yapacağını görelim.” dedi, sonra dadürbünümdenyarışıizlemeyebaşladı.“Harika!Mükemmelbirçıkış!”diyehaykırdı.“İştegeliyorlar,köşeyidönecekler!”

    Bulunduğumuzyerdenatlarmükemmelgörünüyordu.Altıat,birbirineokadaryakınkoşuyorduki,üstlerinebirhalısersenizhepsinikapatacaktı.Yarışınortalarında,Mapleton’unsarısıönegeçti.Sonrabize yaklaşırlarken, Albay’ın atı, Desborough’u geçmeyi başardı ve üstelik altı boy da fark attı.Balmoraldükününİris’iancakuzakaraüçüncüolabildi.

    Albay,eliylegözleriüstündenbirkavisçizerek“Öyleyadaböyle,yarışıbenaldım,”dedi,“Amaitirafedeyimkibuiştenhiçbirşeyanlamadım.SizcedebugizemyeterikadaruzunsürmedimiBayHolmes?”

    “TabiikiAlbay,herşeyianlayacaksınız.Fakatöncehepberabergidipatabirbakalım…Hah,işteburada!” dedi. Tartı bölümüne doğru yolumuza devam ettik. Bu bölüme yalnızca at sahipleri veonlarınyakınlarıgirebiliyordu.“Tekyapmanızgereken,yüzünüvebacaklarınıalkollesilmek.EskiGümüşŞimşektekrarkarşınızda.”

    “Benihayrettenhayretedüşürüyorsunuz!”

    “Onubirfakirinelindebuldumvegörünüşünühiçbozmadankoşsunistedim.”

    “Sevgilibayım,harikalaryarattınız.Atçoksağlıklıvezindegözüküyor.Hayatındahiçbukadariyikoşmamıştı.Yeteneklerinizdenkuşkuyadüştüğümiçinsizebinkezözürborçluyum.Atımıbulmaklabana çokbüyükbir iyilikyaptınız. JohnStraker ’inkatilinedebir el atarsanız, çokdahabüyükbiriyilikyapmışolursunuz.”

    “Elattımzaten,”dediHolmessakince.

    Albayvebenmeraklaonadoğrubaktık:

    “Onubuldunuzmu?Neredeozaman?”

    “Burada.”

    “Buradamı?Nerede?”

    “Şuandayanımda,benimleberaber.”

    Albayöfkedenkıpkırmızıoldu,“SizeçokşeyborçluolduğumunfarkındayımBayHolmes,”dedi,“fakatşusöylediğinizyaçokkötübirşakayadabirhakaret.”

    SherlockHolmesgüldü,“SiziteminederimkicinayetlesiziilişkilendirmekgibibirkastımyoktuAlbay,”dedi,“katilhemenarkanızdaduruyor.”İlerlediveelinicinsatınparlakboynunakoydu.

    Albayvebenhepbirağızdanbağırdık;“Atmı?”

    “Evet,at!AncakbunumeşrumüdafaaamacıylayaptığınıveJohnStraker ’inaslagüveninizelayıkbiriolmadığınısöylesembelkiatınızınsuçubirazhafifler…Neyse,zilçalıyor,sonrakiyarıştadabirşeylerkazanabilmeyiumuyorum,ayrıntılıaçıklamayışimdilikdahauygunbirzamanaerteliyorum.”

    Londra’yadönüşyolundayataklı treninbirköşesindekendimizeyerbuldukve sanıyorumAlbay

  • Ross ve benim için yolculuk epey kısa geldi. Zira dostum, yol boyu Dartmoor ’daki yetiştirmeçiftliğindePazartesigecesindenberiolanbitenherşeyisankikendigörmüşgibitektekanlattı:

    “İtiraf ediyorum,”dedi, “gazetehaberlerindenedindiğimbilgilerlekurduğum tüm teorileryanlışçıktı. Sadece belli başlı detaylara eğilmeleri onların da gerçeği görmesini engelledi.Devonshire’egiderken, aleyhindeki delilleri yeterli bulmamakla beraber, suçlunun gerçekten Fitzroy Simpsonolduğuna inanmıştım. Arabayla Straker ’in evine vardığımızda, o akşam çalışanlara yedirilenbaharatlı koyun etinin anlamı birden zihnimde belirdi. Hepiniz arabadan indiğiniz halde arabadaotururvaziyettebirsürebeklediğimihatırlıyorolmalısınız.Osıradaböylesineaçıkbirkanıtınasılolupdaatladığımaşaşıyordum.”

    Albaysözegirdi;“Hâlâbununnedemekolduğunuanlamışdeğilim.”

    “Bu kafamda kurduğum sebep sonuç zincirinin ilk halkasıydı. Toz afyonun kendine has bir tadıvardır. Rahatsız edici değildir ama fark edilmemesi imkânsızdır. Sıradan bir yemeğe katıldığında,tadankişikesinlikleonufarkedecekvedahafazlayemeyecektir.Baharat,butadıgizleyecekenidealşeydi. Fitzroy Simpson’un, Straker ’in evinde o akşam baharatlı bir yemeğin servis edilmesinisağlaması veya böyle bir yemeğin çıktığı bir akşam elinde toz afyonla gelmesi akıldan uzak birihtimalolurdu.Böylebirşeydüşünülemez.Dahabunoktadan,Simpson’uelemekmümkündü.Hemenşüpheninodağınaoakşamyemekolarakbaharatlıkoyunetiseçiminiyapabilecekikikişiyi,Strakerve eşini yerleştirdim.Afyon, nöbetçinin yemeği hazırlanıp da bir kenara koyulduğunda katılmıştı,çünkü diğerlerinde böyle bir etki görülmedi. Peki hizmetçi kız görmeden o tepsiye kimmüdahaleetmişolabilirdi?

    Bu soruya cevap vermeden önce, köpeğin sessizliği dikkatimi çekti, zira doğru bir çıkarım herzamandiğerlerini tetikler.Simpsonolayınedeniyleahırlardabirköpekolduğunubiliyordum,fakatbirileri içeri girip bir atı dışarı çıkarmış, köpek havlayıp da yukarıda yatan iki delikanlıyıuyandırmamıştı.Bellikigeceziyaretçisi,köpeğintanıdığıbiriydi.

    Artık ahırlara gidip Gümüş Şimşek’i çıkaranın John Straker olduğuna ikna olmuştum, ya daneredeyse ikna olmuştum. Peki niyeti neydi? Tabii ki kötü bir niyetti bu, yoksa neden kendiçalışanının yemeğine ilaç katsındı?Yine de nedenini hâlâ anlamamıştım.Daha önce de eğiticilerinrakipatlaraparayatırıp,hileilekendiatlarınınkazanmasınıengellediklerinivebuyollaciddiparalarkazandıklarını duymuştum. Bunu bazen jokeyle yaparlar, bazen de daha kesin ve radikal yollarseçerler. Peki buradaki etken neydi? Maktulün cebinden çıkanların beni bir sonuca ulaştıracağınıumuyordum.

    Öyledeoldu.Maktulünelindebulunanoözelbıçağıunutmuşolamazsınız;aklıbaşındahiçkimsesilah olarak öyle bir bıçak seçmez. O bıçak, Dr. Watson’un da dediği gibi, cerrahide en hassasoperasyonlar için kullanılan bir alettir. O gece de yine böylesine hassas bir operasyon içinkullanılacaktı.AlbayRoss,sizdeatyarışlarıkonusundakiengintecrübelerinizdenbilirsiniz,atınkabaetindentendonlarınaciltaltındanatılacakufakbirkesikle,hiçbirizbırakmadanonusakatbırakmakmümkündür.Böylebirişlemyapıldığındaat,hafifçeaksayacaktır,buaksamadayoğunegzersizeyadaromatizmayayorulacakveaslahileolarakdüşünülmeyecektir.”

    “Hain!Alçakherif!”diyebağırdıAlbay.

    “JohnStraker ’in atı neden fundalığa götürdüğü şimdi anlaşılıyor, değilmi?Böylesine güçlü birhayvan,bıçağınucunuetindehissettiğianda,enağıruykucularıbileçığlığıylauyandırabilirdi.Bunuaçıkhavadayapmakkesinlikleşarttı.”

  • Albayhaykırdı,“Nekadardakörmüşüm!Demekbuyüzdenorayamumvekibritgötürdü.”

    “Kesinlikle… Fakat şansım varmış ki eşyalarını incelediğimde yalnız suçun işlenme yönteminideğil, aynı zamanda buna sevk eden sebepleri de anlamış oldum. Hepimiz bu dünyada yaşıyoruzAlbay, insanlar başkalarına ait faturaları ceplerinde taşımazlar.Zatenkendimizinkiler bizeyeter deartar bile. Bunu düşünerek Straker ’in iki ayrı hayat yaşadığını, ikinci bir adresi daha olduğunuanladım. Faturanın içeriğine bakılırsa işin içinde bir de kadın vardı ve bu kadın pahalı zevkleresahipti.Sizingibiçalışanlarınakarşıcömertbirpatronunelemanıolsabile,kimsebirgiysiyeöyleyirmiGine’yikolaykolayödemez.BayanStraker ’eöylebirgiysisiolupolmadığınıöğrenmekiçinzarfatmıştım,anladımkiogiysionunelinegeçmemiş.Şapkacınınadresininotetmiştim.OrayaBayStraker ’in resmiyle gidersem şu gizemli Bay Derbyshire’in de kim olduğunu öğrenebileceğimihissetmiştim.

    Gerisi zaten çorap söküğü gibi geldi. Straker atı o çukura götürmüştü. Böylece mumun ışığıuzaktan görünmeyecekti. Simpson, bölgeden ayrılırken kravatını düşürmüş olacaktı. Straker de birsebeple,belkideatınbacağınıbağlamakiçinbukravatıyanınaaldı.Çukuraininceatınarkasınageçtivekibritiçaktı.Oandahayvanürktüvekötübirşeylerinolacağınadairhayvansaliçgüdüleriyleçifteatarak, çeliknallarınıStraker ’in alnındapatlattı.Adamyağanyağmura rağmen işinikolayyapmakiçinzatenpaltosunuçıkarmıştı.Darbenin tesiriyleyeredüşerkenelindekibıçakdabaldırınıboydanboyayardı.Yeterinceaçıkoldumu?”

    “Mükemmel!”diyebağırdıAlbay,“Mükemmel!Sankisizdeoradaydınız!”

    “Yaptığım son kestirim ise, ne yalan söyleyeyim, epey sağlamdı. Straker gibi kurnaz bir adamprova yapmadan böyle bir tendon operasyonuna kalkışmış olamazdı. Peki bu provayı ne üzerindeyapacaktı? Gözüm koyunlara takılıp da sorduğum soruya o cevabı alınca, varsayımımın doğruolduğunuşaşırarakanladım.

    Londra’ya döndüğümde şapkacıyı buldum. Resmi gösterdim, hemen tanıdı. ResimdekininDerbyshireadındaçokiyibirmüşterisiolduğunu,BayDerbyshire’inpahalıgiysileredüşkünoldukçaalımlı bir eşi olduğunu söyledi. Bu bayanın Bay Straker ’i boğazına kadar borç batağınasürüklediğindenhiçkuşkumyok.Adamdabudurumdankurtulmakiçinböylesineçirkinbiryöntemebaşvurdu.”

    “Herşeyiaçıkladınızamabirşeyhâlâgizeminikoruyor,”dediAlbay,“pekiyaatneredeydi?”

    “Ha,omu?Odafırlayıpkaçtıtabii.Komşularınızdanbiri,sağolsun,onuhimayeetmiş.Artıkbukonuda affedici olmak lazım. Yanılmıyorsam, Clapham ayrımına geldik, on dakikaya kalmazVictoria’ya varmış oluruz. Eğer daireme kadar gelip bir puromu içerseniz Albay, orada ilginiziçekecekbaşkaayrıntılarıdamemnuniyetleanlatırım.”

  • ÜÇÖĞRENCİNİNHİKÂYESİ

  • Sene95’teşimdianlatmakistemediğimbirdiziolayneticesindeSherlockHolmesvebenogüzelüniversite şehirlerimizden birinde birkaç hafta kalmıştık. İşte o günlerde başımızdan size şimdiaktaracağım küçük fakat eğitici bir hadise geçmişti. Olayı hikâye ederken çok doğaldır kiüniversiteninyadasuçlununadınıvermeyeceğim;zirabuçoknahoşvedüşüncesizcebirhareketolur.Böylesine can sıkıcı bir skandal pekâlâ unutulmaya terk edilebilirdi, fakat birtakım isimleriaçıklamadan, sadece olaylar üzerinden gidersek, bu dostumun bazı niteliklerini gözler önüneserecektir.Böyleceolaylarıbelirlibirmekânlasınırlamayacak,bahsigeçecekinsanlarailişkindebiripucuvermeyeceğiz.

    Osıralar,SherlockHolmeseskiİngilizsözleşmeleriyleilgiliyorucubirçalışmayürütüyordu.Buçalışmalardaoldukçaçarpıcısonuçlareldeettiğinisöyleyebilirim.Belkionlaradabirbaşkayazımdadeğinirim.Holmes’inçalıştığıkütüphaneyeyakın,dayalıdöşelikonutlardakalıyorduk.Birakşambirdostumuz,St.LukeÜniversitesindeöğretimüyesiolanBayHiltonSoamesbizi ziyaretegeldi.BaySoames,uzunboylu,ince,gergin,heyecanlıbiradamdı.Onuhepbuheyecanlıfıtratıylatanıdımamaoakşamheyecanıkontroldençıkmıştı,belliydikiolağanüstübirşeyolmuştu.

    “BayHolmes, değerli vaktinizden birkaç saatinizi bana ayırabilirmisiniz? St. Luke’de gerçektencansıkıcıbirolayyaşadık,eğerşanseseriburadaolmasaydınızneyapardım,bilmiyorum.”

    “Bugünlerdeçokyoğunumvedoğrusuhiçbirşeyinbeniişimdenalıkoymasınıistemiyorum,”dediHolmes,“Bencesizeniyisipolisebaşvurun.”

    “Hayır, hayır bayım,bukesinlikle imkânsız.Kanunbir kerebu işekarıştımıonudurduramayız.Üniversitemizin itibarı için skandallardan uzak durmamız şart. Yeteneklerinizin yanı sıra gizlilikkonusunda gösterdiğiniz özenle de ayrıcalıklı bir yere sahipsiniz. Bu dünyada bana sizden başkakimseyardımedemez.YalvarırımBayHolmes,elinizdengeleniyapın.”

    Dostumun sinirleri Baker Caddesi’nin alışıldık çevresinden ayrıldığından beri yatışmamıştı. Notdefterleri, kimyasalları, düzensiz ev düzeni olmadan onu rahat ettirmek imkânsızdı. İsteksizce birkabulleomuzlarınısilkti,konuğumuzdabunufırsatbilerekheyecanlıelkolhareketleriylealelacelehikâyesinianlatmayabaşladı:

    “Önceliklebelirteyimki,BayHolmes,FortescueBurslarıiçinaçılansınavlarınilkgünüyarın.Bendesınavkurulundayım.BenimkonumYunanca;ilkverileceksınavkâğıdındadaadaylarındahaöncegörmediği uzun bir Yunanca tercüme metni olacak. Bu metin şu anda sınav kâğıtlarına basılmışdurumda. Tabii herhangi bir öğrenci bu metni önceden görüp hazırlanırsa, diğer adaylara göreönemlibiravantajyakalamışolacaktır.Bunedenlesınavkâğıtlarınıngizlitutulmasıiçinbüyüközengösteriyoruz.

    Bugün saat üç civarında bu sınav kâğıtlarının taslak hâli matbaadan elime ulaştı. KâğıttaTukidides’ten bir pasajın yarısı var. Metnin tamamen hatasız olması için çok dikkatli okumamgerekiyordu. Saat dört buçukta işim daha bitmemişti. Ne var ki bir dostumun ofisinde çayadavetliydimvegeleceğimedairsözvermiştim,buyüzdentaslağımasamınüstündebırakarakodadanayrıldım.Odadanbirsaattenfazlaayrıldım.

    Biliyorsunuz BayHolmes, bizim üniversitede kapılar çifttir; iç tarafta yeşil çuha kaplı bir kapı,dışarıdadasağlammeşedenbirkapıvardır.Dışkapıyayaklaştığımdaüzerindebiranahtarolduğunuşaşırarakfarkettim.Birankendianahtarımıoradaunutmuşolabileceğimidüşündüm.Cebimebaktım,

  • anahtarcebimdeydi.Anahtarınbildiğimkadarıylavarolantekyedeği,onyıldırhizmetimdeçalışanve dürüstlüğünden kesinlikle emin olduğum yardımcım Bannister ’de bulunur. Baktım ki anahtargerçektendeonunduveçayisteyipistemediğimisormakiçinodamagirmişti.Çıkarkendeunutarakanahtarı kapıda bırakmıştı. Normal bir zamanda böyle bir unutkanlığı pek dikkate almazdım amabugünözelbirgündü,böylebirhataaffedilemezdi.

    Masamabaktığımandabirilerininkâğıtlarımıkarıştırmışolduğunuhemenanladım.Taslaküçuzunkağıttan oluşuyordu, odadan ayrılırken hepsini bir araya toplayıp bırakmıştım.Geldiğimdeyse biriyerde,biripencerekenarındakimasada,sonuncusudabıraktığımyerdeduruyordu.”

    Holmes ilk defa kımıldandı ve: “Yerde olan ilk sayfaydı, pencere kenarında olan ikinci sayfa,olduğuyerdedurandaüçüncüsayfaydı.”dedi.

    “TamtamınaöyleydibayHolmes,benişaşırtıyorsunuz.Nasılbilebildinizbunu?”

    “Lütfendevamedin,hikâyeoldukçailginçgidiyor.”

    “Biraniçin,Bannister ’inaffedilemezbirşeyyapıpkâğıtlarımıkarıştırmışolabileceğinidüşündüm.Onasorduğumdasamimiyetlebunuinkâretti;banadoğruyusöylediğineiknaolmuşdurumdayımşuan.Başkabirolasılıkdabenimdışarıdaolduğumubilenbirilerininoradangeçerkenanahtarıkapıdagörmesi ve kâğıtlara bakmak için içeri girmesi olabilir.Oldukça yüklü bir para söz konusu, bursoldukçadolgun.Vicdansızbiri, rahatlıkla arkadaşlarınakarşı avantaj sağlamak içinböylebir riskigözealabilir.

    Bannister bu olay nedeniyle çok üzüldü. Kağıtların karıştırılmış olduğunu görünce neredeysebayılıyordu.Onabirazkonyakverdimvebirsandalyeyeoturtupsakinleştirdim,busıradadaodadadikkatli bir inceleme yaptım. Çok geçmeden içeri sızan kişinin kâğıtlar dışında başka izler debıraktığınıfarkettim.Pencerekenarındakimasadabirkalemaçılmıştı.Kırılmışbirkalemucudaaynıyerde duruyordu. Belli ki ahlaksız herif, kağıdı alelacele kopya etmeye çalışmış, kalemin ucukırılıncadaucunuyenidenaçmıştı.”

    “Harika,” dedi Holmes, konuyla ilgilenmeye başlamış, neşesi yerine gelmişti, “şansınız yavergitmiş.”

    “Hepsibukadardadeğil.Yüzeyiçokgüzel,pürüzsüz,kırmızıderikaplıyenibiryazımasamvar.Bende,Bannisterdeomasadaenufakbirpürüzvelekeolmadığınayeminedebiliriz.Geldiğimdeomasada da yaklaşık üç parmak uzunluğunda düzgün bir kesik vardı. Belli belirsiz bir çiziktenbahsetmiyorum,basbayağıbirkesikbu.Bununladabitmiyor,masanınüstünde, içindetalaşgibibirşeylerinolduğuyuvarlaksiyahbirhamuryadakilgibibirşeyvardı.Buizlerinkâğıtlarıkarıştırankişiyeaitolduğundaneminim.Kimliğinitespitetmemizeyarayacaknebirayakizinedebaşkabirizvardı.Çıldırmaküzereydimkiaklımasizinşehirdeolduğunuzgeldivehiçzamankaybetmedenolayısizeanlatmayageldim.BanayardımedinBayHolmes!İçindebulunduğumikilemigörüyorsunuz.Yaokişiyibulacağımyadayenikâğıtlarhazırlanıncayakadarsınavıerteleteceğim.Tabiibunuyapmakiçin olup biteni açıklamak gerekecek, bu da skandal anlamına geliyor. Sadece kolejin değil,üniversiteninde şanıgölgelenme tehlikesi içinde.Hepsindenöte,benmeselenin sessizcevegizliceçözülmesiniistiyorum.”

    “Olayı inceleyip size elimden gelen yardımı yapmaktanmutluluk duyarım.” dediHolmes, ayağakalktıvepardösüsünügiydi.“Hiçdeyabanaatılırbirolaydeğil.Kâğıtlarelinizeulaştıktansonrasiziodanızdaziyaretedenoldumu?”

  • “Evet; genç Daulat Ras, aynı katta oturan Hintli bir öğrenci, bana sınav hakkında bazı sorularsormayagelmişti.”

    “Gireceğisınaviçinmi?”

    “Evet.”

    “Vekâğıtlarmasanızdaydıdeğilmi?”

    “Hatırladığımkadarıylaosıradarulohalindeduruyorlardı.”

    “Fakatonlarınsınavtaslaklarıolduğufarkedilebilirdiherhalde.”

    “Bumümkün.”

    “Başkagelenolmadımı?”

    “Hayır.”

    “Pekibutaslaklarınoodadaolacağınıbilenbirivarmıydı?”

    “Hayır,yalnızcamatbaacıbiliyordu.”

    “PekişuBannisterbiliyormuydu?”

    “Hayırkesinliklebaşkabilenyoktu.”

    “Bannisterşuannerede?”

    “Buolayyüzündenhastaoldu,zavallıadam,onusandalyedeyığılmışolarakbıraktım.Sizegelmekiçinaceleediyordum.”

    “Kapıyıaçıkmıbıraktınız?”

    “Öncekâğıtlarıbiryerekilitledimtabii.”

    “O halde bu şu anlama geliyor Bay Soames, eğer Hintli öğrenci o ruloların soru taslaklarıolduğunu fark etmemişse, kâğıtları karıştırankişi onları odada şans eseri buldu, oradaolduklarınıbilmiyordu.”

    “Banadaöylegeliyor.”

    Holmesgizemlibirgülümsemeyle:

    “Pekâlâ,” dedi, “Haydi gidip bakalım. Bu iş sana göre değilWatson, fiziksel değil, zihinsel birmesele…Neyse,yinedeistiyorsangelebilirsin.PekâlâBaySoames,emrinizdeyim!”

    Dostumuzun oturma odası, alçak, demirli bir pencereyle tarihi kolejin yosun renkli avlusunaaçılıyordu. Gotik tarzda kemerli bir kapıdan köhne taşlardan yapılmış bir merdivene çıkılıyordu.Zemin katta eğitmen odası yer alıyordu. Üst katlarda ise her bir katta birer tane olmak üzere üçöğrencikalıyordu.Olayyerinevardığımızdaalacakaranlıkçökmüştü.Holmesdurakladıvedikkatlepencereyiinceledi.Sonrayaklaştıveparmakuçlarınabasarak,boynunuuzatıpodayadoğrubaktı.

    Çokbilmiş rehberimizkonuştu:“Kapıdangirmişolmalı.Birpencerevebirkapıdanbaşkaodayaaçılanbiryeryok.”

  • “Olurşeydeğil!”dediHolmes,BaySoames’ebakaraktuhafbirşekildegülümsedi.“Pekâlâ,buradagörülecekbaşkabirşeyolmadığınagöre,içerigirsekiyiolacak.”

    Hoca,dışkapınınkilidiniaçtıvebiziodasınaaldı.Holmeskapıgirişindehalıyıincelerkenbirsüreeşiktebekledik.

    “Maalesef burada bir iz yok.” dedi. “Böyle yağmursuz bir havada zaten bir iz olması dabeklenemez. Yardımcınız sanırım iyice kendine gelmiştir. Onu bir sandalyede bırakmıştınız, değilmi?Hangisandalyeydio?”

    “Şupencereninyanındaolan.”

    “Anlıyorum, şu küçükmasanın yanındaki. Tamam içeri girebilirsiniz, halıyla işim bitti.Önce şuküçük masayı ele alalım. Tabii olup biten oldukça açık. Adam girdi ve kâğıtları tek tek ortadakimasadanaldı.Kâğıtlarıpencerekenarındakimasayagötürdü,çünkübusayedesizingelişinizigörüpkaçabilecekti.”

    “Aslınabakarsanızkaçamazdı,”dediSoames,“çünkübenyankapıdangirdim.”

    “Haabuiyi!Yinedeadamınaklındabuolsagerek.Şukâğıtlarabirbakayım.Parmakiziyokgaliba;hayıryok!Neyse, ilk sayfayıaldıvekopyaetti.Mümkünolan tümkısaltmalarıkullanarakbununekadarsüredeyapmışolabilir?Onbeşdakika,dahaazdeğil.Sonrakâğıdıaşağıattıveikinciyikaptı.Sizdöndüğünüzdetambuişüzereydiveaceleylegeriçekildi,çokacele…Öyleki,odayabirileriningirdiğiniaçıkçabelliedecekşekildekâğıtlarıorayaburayasaçılmışşekildebıraktıvehızlıcakaçtı.Dışkapıdangirerken,merdivenlerdebirkaçışsesiduymadınızmı?”

    “Hayır,duyduğumusöyleyemem.”

    “Pekâlâ,öylehızlıyazıyorduki,kalemininucukırıldı.Sizindegördüğünüzgibikalemini tekraraçtı. Bu ilginç, Watson. Kalem sıradan bir kalem değildi. Normalden büyük, yumuşak uçlu birkalemdi.Dışılacivertboyalı,üzerindeüreticininismigümüşrengiyleyazılmış.Kaleminkalankısmıyaklaşık dört santim uzunluğunda… Bu kalemi bulun Bay Soames, böylece adamınızı yakalamışolursunuz.Ayrıcakullandığıkalemtıraşdabüyükvekörbıçaklıbirşey.Alınsizebiripucudaha…”

    Bay Soames bu bilgi bombardımanından sonra biraz şaşırdı, “Bu dediklerinizi ben desöyleyebilirdim,”dedi,“fakatkaleminuzunluğu…”

    Holmes,üzerinde‘NN’yazanveardındayazısızküçükbirbölümolanparçayıtuttu:

    “Gördünüzmü?”

    “Sanırımhayır…”

    “Watson, sanırım sana haksızlık etmişim, senin gibi başkaları da varmış… Sizce bu ‘NN’ neolabilir?Birkelimeninsonundayeralan iki ‘N’harfi. JohannFaberençokbilinenkalemmarkasıdeğil mi? Açılan kısım buraya kadar gelmişse, kalan kalem uzunluğu da yaklaşık söylediğimkadardır.”Küçükmasayı elektrik lambasına doğru tuttu, “Eğer yazıyı yazdığı kâğıt, yeterince inceolsaidi,yazdığıyazınınizidebumasanınparlakyüzeyinegeçerdi.Amahayır,birşeygöremiyorum.Burada görülecek bir şey kaldığını sanmıyorum. Gelelim ortadaki masaya. Şu küçük topak,sanıyorumbahsini ettiğiniz siyahhamurumsumaddeolmalı.Kabacapiramit şeklindeveanladığımkadarıyla içi oyulmuş. Söylediğiniz gibi içinde talaş benzeri bir şeyler var. Olur şey değil, bugerçektenilginç.Veşukesik,yırtıkgibibirşey.İncebirçiziklebaşlamışvesonundaçentikşeklinde

  • bir deliğe dönüşmüş. Bu olay hakkında yardımımı istediğiniz için size şükran borçluyum, BaySoames.Şukapınereyeçıkıyor?”

    “Yatakodama.”

    “Buolaydansonraodayagirdinizmi?”

    “Hayır,doğrudansizegeldim.”

    “Orayadabirbaksamiyiolacak.Ahnekadarhoş,klasikbiroda!Lütfenzemini incelerkenbanabiraz izin verin. Hayır, bir şey göremiyorum. Şu perde nedir? Hmm, giysilerinizi bu perdeninarkasına asıyorsunuz. Eğer biri bu odada saklanmaya kalksa burayı seçerdi; yatağın altı oldukçaalçak,gardıropdaepeydar.İçeridekimseyoktursanırım.”

    Holmesperdeyisıyırdığındayüzündeolabileceklerekarşıtetiktebirifadevardı.Aslınabakarsanızperdeninarkasındadakancalaraasılıüçdört takımelbisedenbaşkabir şeyyoktu.Holmesarkasınıdöndüvebirdenbireyereeğildi:

    “Vaycanına!Budanedir?”dedi.

    Çalışmaodasındakimasanınüzerindebulunanınaynısı,hamurdanbirpiramittibuda.Holmesaçıkavucununiçindepiramidiışığadoğrututtu:

    “Ziyaretçiniz, görünüşe göre sadece oturma odasında değil, yatak odasında da iz bırakmış, BaySoames.”

    “Oradanearamışolabilirki?”

    “Sanırımbu çok açık.Umulmadıkbir yoldangeri döndüğünüz için, siz kapınınönünegelinceyekadarsizifarketmedi.Ozamanbuanidurumdaneyapacaktı?Odayagirmişolduğunubelliedecekherşeyihızlıcatoparlamayaçalıştıvesaklanabileceğitekyerolanyatakodanızdaaldısoluğu.”

    “AmanTanrım,BayHolmes,demekbençalışmaodasındaBannisterilekonuşurkenadamkıskıvrakelimizdeymişdehaberimizyokmuş.”

    “Benceöyle.”

    “Tabiibaşkabiralternatifdevar,BayHolmes.Bilmemkiyatakodamınpenceresinedikkatettinizmi?”

    “Tahtakafesli,kurşunçerçeveliüçpencere,birtanesimenteşeli,açılıpkapanabiliyorvebiradamrahatlıklaoradançıkabilir.”

    “Kesinlikle.Ayrıcaavluyaöylebiraçıylaaçılıyorki,insankısmengörünmedenburadançıkabilir.Adam ilkbaştaoradangirmişolabilir.Yatakodasındangeçerken izlerbırakmıştır, sonradakapıyıaçıkbuluncaoradankaçmıştır.”

    Holmes,sabırsızlıklabaşınısalladı:

    “Biraz pratik olalım.” dedi, “Yanlış hatırlamıyorsam bu katı kullanan üç öğrenci olduğunusöylemiştiniz,süreklikapınızdangeçerlerdeğilmi?”

    “Evet,doğru.”

  • “Veüçüdebusınavahazırlanıyor,değilmi?”

    “Evet.”

    “Bunlardanbirinden,diğerlerindendahafazlaşüphelenmekiçinbirnedeninizvarmı?”

    Soamestereddütetti:

    “Busonderecezorbirsoru.”dedi.“Ortadabirkanıtyokkenbirinesuçatmakistemem.”

    “Benşüphelerinizialayımdakanıtlarınicabınabakarım.”

    “O halde size birkaç cümle ile burada kalan bu üç öğrencinin kişilikleri hakkında bir şeylersöyleyeyim.En altta kalanGilchrist, iyi bir öğrenci ve atlet.Kolejde rugby ve kriket takımlarındaoynuyor.Engelliyarışveuzunatlamadaderecelerivar.Yiğitbirdelikanlı.BabasıSirJabezGilchrist,atyarışlarındabütünparasınıkaybetmeklemeşhuroldu.Çocukbundansonraepeyfakirdüştü,ancakçokçalışkanvegayretlidir.Başarılıolacağınainanıyorum.

    Onun bir üstünde şu bahsini ettiğimHintli,Daulat Ras kalıyor.Hintlilerin birçoğu gibi sakin veiçtenpazarlıklıbirgenç.Derslerindeoldukçaiyi,nevarkienzayıfolduğudersdeYunanca.Tutarlıvesistemliçalışanbiröğrenci.

    EnüsttedeMilesMcLarenkalıyor.Yeterkiçalışmakistesin,çokparlakzekâlıbirçocuk.Belkideüniversitenin en zeki çocuklarından biri. Ama aksi gibi, kararsız, pejmürde ve disiplinsiz birkarakterivar. İlk senesindekâğıtoyunlarıyüzündenazkaldıuzaklaştırmaalıyordu.Bu sınavadörtellesarılmasıgerekirkendönemboyuncaderslerlehiçilgilenmedi.”

    “Ozamanşüphelendiğinizo.”

    “Öyledesöylemekistememdoğrusu.Fakatüçününiçindenenyakınşüpheliadayıo.”

    “Kesinlikle.ŞimdiBaySoames,yardımcınızBannister ’edabirbakalım.”

    Bannister, kısa boylu, beyaz ve tıraşlı yüzlü, elli yaşlarında kır saçlı bir adamdı.Hayatının sakintemposu içindemeydana gelen bu ani olay karşısında hâlâ üzüntüsünü yenememişti. Tombul yüzüheyecanlaseğiriyor,parmaklarıbirtürlüsabitdurmuyordu.

    “Şutalihsizolayıaraştırıyoruz,Bannister,”dediBaySoames.

    “Evetefendim.”

    “Anladığımkadarıyla,”dediHolmes,“anahtarınızıkapıdaunutmuşsunuz.”

    “Evetefendim.”

    “Özellikleböylehassasbirzamanda,kâğıtlariçerideykenbunuyapmanızgaripdeğilmi?”

    “Büyükbirtalihsizlikefendim.Fakatdahaöncedeaynışeyiyaptığımolmuştur.”

    “Odayanezamangirdiniz?”

    “Saatdörtbuçukgibiydi.BaySoames’inçaysaatinde…”

    “Odadanekadarkaldınız?”

  • “BaySoames’iniçerideolmadığınıgörürgörmezdışarıçıktım.”

    “Masadakikâğıtlarabaktınızmı?”

    “Hayırefendim,kesinliklehayır.”

    “Nasıloldudaanahtarıkapıdabıraktınız?”

    “Elimdeçaytepsisivardı.Dönüşteanahtarıgelipalmayıdüşünüyordumamaunutmuşum.”

    “Dışkapıdayaylıkilitvarmı?”

    “Hayırefendim.”

    “Öyleysedışkapıherzamanaçıkduruyor,değilmi?”

    “Evetefendim.”

    “İçeridekibiriozamanrahatlıkladışarıçıkabilir.”

    “Evetefendim.”

    “BaySoamesgeridönüpdesiziçağırdığında,çokrahatsızoldunuz,değilmi?”

    “Evet efendim. Burada çalıştığım yıllar boyunca böyle bir hadise asla olmamıştı. Üzüntümdenneredeysebayılacaktım.”

    “Pekibudurumadüştüğünüzdeneredeydiniz?”

    “Neredemiydimefendim?Yani,burada,kapınınönündeydim.”

    “Buçokgarip, çünküköşededuran şu sandalyeyeoturdunuz.Neden şu sandalyeleri atlayıpda taorayakadargittiniz?”

    “Bilmiyorumefendim,neredeoturacağımapekdikkatetmedim.”

    “Bunun çok da farkında olduğunu sanmıyorum Bay Holmes. Çok kötü görünüyordu, beti benziatmıştı.”

    “BaySoamesayrıldıktansonrabirsüredahaodadakaldınızdeğilmi?”

    “Sadecebirdakikakadar.Sonrakapıyıkilitledimveodamageçtim.”

    “Sizkimdenşüpheleniyorsunuz?”

    “Oo,böylebircürettebulunamamefendim.Buüniversitedeböylebirharekettenfaydaumacakbiriolduğunainanmıyorum.Hayırefendim,bunakesinlikleinanmıyorum.”

    “Teşekkür ederim, bu kadar yeterli.” dedi Holmes. “Ha bu arada son bir şey daha… Bu üçbeyefendidenbirinetersgidenbirşeylerolduğundanbahsettinizmi?”

    “Hayırefendim,tekkelimeetmedim.”

    “Herhangibirinigördünüzmüpeki?”

    “Hayırefendim.”

  • “Çokgüzel.ŞimdiBaySoames,dilersenizavludabirazyürüyüşyapalım.”

    Karanlıkavluyuüçışıkaydınlatıyordu:

    “Kuşlarınızın üçü de yuvalarında,” dediHolmes, pencerelere bakarak. “Vay canına, o da ne?Birtanesiepeyhuzursuzgörünüyor.”

    BahsettiğiHintli öğrenciydi.Karanlık silueti perdesinevuruyordu.Odasının içindebir oraya, birburayadönüpduruyordu.

    “Aslındaherbirinebirziyarettebulunmakisterim.”dediHolmes.“Bumümkünolurmu?”

    “Dünyada imkânsız diye bir şey yok.” diye cevapladı Soames. “Bunlar üniversitenin en eskiodalarıdır,ziyaretçilerinburalarauğramasıalışılmadıkbirşeydeğil.Gelinsizibizzatgezdireyim.”

    “Yalnız isim vermek yok, lütfen!” dedi Holmes, Gilchrist’in kapısını çalarken. Uzun boylu, sarısaçlı,incebirgençkapıyıaçtı,gelişnedenimizianlayıncaiçeribuyuretti.İçerideortaçağdankalmagayet ilginçbirmimari estetikgözeçarpıyordu.Holmesmimariörneklerindenbirineokadar ilgiduyduki,onunbirresminidefterineçizmekistedi,çizerkenkalemininucunukırdı,evsahibimizdenbir tanekalem istemekdurumundakaldı, sonradakendikalemininucunuaçmak içinbirdekalemaçacağı ricaetti.Aynı tuhafkaza,Hintlininodasındadagerçekleşti.Sessiz, sakin,ufak tefek,kargaburunlubirgençtivebizeşüpheilebakıyordu.Holmes’inmimarihevesisonlanıncamemnuniyetiniaçıkçabelli etti.Bu ikikattadaHolmes aradığıkanıtlaraulaştımı, pek fark edememiştim.Üçüncüodadaiseyaptığımızziyaret teşebbüsüsonuçvermedi.Kapıyıçaldıkamaaçanolmadı,onunyerinekaba saba sözler bir yağmur gibi başımızdan aşağı yağdı. İçerideki, bütün şiddetiyle bağırıyordu;“Kim olduğunuz umurumda bile değil. Cehennemin dibine kadar yolunuz var! Yarın sınavagireceğimvekimseninbenirahatsızetmesineizinvermeyeceğim.”

    Merdivenlerden aşağı inmeye başlamıştık ki “Kaba çocuk,” dedi Bay Soames, sinirden küplerebinmişbirşekilde.“Tabiikapıyıçalanınbenolduğumufarketmedi,fakatherneolursaolsuntepkisiçoksaygısızcaidi.Bukoşullaraltındaaynızamandaşüpheuyandırıcı…”

    Holmes’intepkisigaripti:

    “Delikanlınınboyutamolaraknekadar?”diyesordu.

    “BayHolmes, bunu tamolarak söylemek zor.BoyuHintliden uzun amaGilchrist kadar da uzundeğil.Sanırımbiratmışsekizcivarıdır.”

    “Buçokönemli,”dediHolmes,“EvetBaySoames,sizeiyigecelerdiliyorum.”

    “Bay Soames şaşkınlık içinde perişan, haykırdı; “Fakat Bay Holmes, herhalde beni bu şekildebırakıpgitmeyeceksiniz!Olayınvahametinianlamışgörünmüyorsunuz.Sınavyarın…Bugeceyarıniçinbirkararalmalıyım.Sınavkâğıtlarıylaoynanmışkensınavınyapılmasınaizinveremem.Olayınçözülmesigerekiyor.”

    “Herşeyiolduğugibibırakın.Yarınsabaherkendengeleceğimvekonuyu tekrarkonuşacağız.Ozamantambirkararverebiliriz.Busıradasizhiçbirdeğişiklikyapmayın,hiç…”

    “PekâlâBayHolmes.”

    “Kesinlikleiçiniziferahtutun.Busıkıntıdankurtulmanınbiryolunuelbetbulacağız.Siyahçamuruyanımaalıyorum,kalemtalaşlarınıda…Hoşçakalın.”

  • “Karanlık avluya yeniden çıktığımızda pencerelere bir daha baktık. Hintli hâlâ odasında voltaatmayadevamediyordu.Diğerlerigörünmüyordu.”

    Caddeye çıktığımızda “PekâlâWatson, ne düşünüyorsun?” diye sordu Holmes. “Tam bir kumaroyunu gibi, değilmi? ‘Bul karayı, al parayı!’Üç tane adamımız var. Suçlu bunlardan biri olmalı.Seçiminiyap,senintahmininhangisi?”

    “Bence suçlu, şu üst kattaki kaba herif. En kötü nama sahip olan o. Gerçi o Hintli de az sinsisayılmaz.Niyeodadavoltaatıpduruyor?”

    “Bundagaripsenecekbirşeyyok.Birşeylerezberlemeyeçalışanherkesbunuyapabilir.”

    “Amabizeçokacayipbakıyordu.”

    “Ertesigünbirsınavagirecekolsanvehersaniyendeğerliolsa,birgrupyabancıdaseniziyaretegelse,sendeöylebakardın.Bundadaşüpheçekecekbirşeygörmüyorum.Kalemvekalemtıraşlardagayetnormalçıktı.Amaoadambenişüphelendiriyor.”

    “Kim?”

    “Kimolacak,Bannister.Onunbuiştekirolüne?”

    “Oldukçadürüstbirgörünüşüvar,bendedeöylebirizlenimbıraktı.”

    “Bendede…Zatenanlaşılmazolandabu.Nedenböyle sonderecedürüst bir adam…neyse, iştebüyükbirkırtasiyedükkanı…Araştırmamızaburadanbaşlayacağız.”

    Kasabadayalnızcadörttanekırtasiyevardı.HerbirindeHolmeselindekikalemtalaşlarınıçıkardıveaynısındanbirkalemiçinyüksekfiyatteklifetti.Herbirikalemigetirtmeyerazıolduamastandartboyutlarda bir kalem olmadığı için nadiren depolarında tuttuklarını belirtiler. Dostum duyduklarıkarşısında üzülmüşe benzemiyordu, yalnızca dükkânlardan yapmacık bir şekilde omuz silkerekayrıldı.

    “İşeyaramadı,sevgiliWatson.Tekveeniyikanıtımızhiçişimizeyaramadı.Amaonsuzdasonucaulaşabilirizsanıyorum.Vaycanına!Sevgilidostum,saatneredeysedokuzolmuş.Evsahibemizsaatyedi buçukta yeşil fasulyeyi hazır edecekti. Senin şu müzmin tütün tüketimin ve düzensiz yemealışkanlıklarınyüzündenkadınbizievdenatacak,seninyüzündenbenideatacak.Fakatönceşuasabihoca,dikkatsizhizmetçiveüçaçıkgözöğrencisorununuçözmemizlazım.

    Holmesogecekonuylailgilibaşkabirşeysöylemedi,fakatgecikmişakşamyemeğimizinardındanşöylebiroturupuzunsüredüşünceleredaldı.Ertesisabah,tamhazırlanmıştımkisaatsekizdeodamageldi:

    “EvetWatson,”dedi.St.Luke’egitmezamanı.Kahvaltıetmedenyapabilirmisin?”

    “Tabii.”

    “PozitifbirşeylerduyuncayakadarSoamesdikenüstündeolacak.”

    “Elindepozitifbirşeylervarmıpeki?”

    “Sanırım.”

    “Birkararavardınmı?”

  • “EvetsevgiliWatson,meseleyiçözdüm.”

    “Fakattazebirkanıtbulamadannasıloldubu?”

    “Sabahınsaataltısındayataktankalktıysamherhaldeboşadeğil.İkisaatliksıkıbirçalışmayaptımvekaydadeğerbirşeygösterebilmekiçinenazbeşmilyürüdüm.Şunabirbak!”

    Eliniuzattı.Avucundaüçküçüksiyahhamurdanpiramitvardı.

    “Holmes,bununeredenbuldun?Dünelindeikitanepiramitvardı!”

    “Üçüncüdebusabaheklendi.Diğerikisineredengeldiyse,üçüncüsüdedoğalolarakoradangeldi.NedersinWatson?HaydigidipdostumuzSoames’iacılarındankurtaralım.”

    Odasınagittiğimizdezavallıhocaperişanhaldeydi.Sınavınbaşlamasınabirkaçsaatkalmıştı,oiseolan biteni açıklamakla, suç failinin de katılacağı şaibeli bir sınav yapmak arasında ikilemdeydi.Yerindeduramıyordu;Holmes’igörürgörmezelleriniuzatarakonadoğrukoştu:

    “Tanrıyaşükür,geldiniz!Birşeybulamayıncaişibıraktınızsanmıştım.Şimdineyapacağım?Sınavyapılacakmı?”

    “Evet,mutlakasınavyapılmalı.”

    “Pekiyaoserseri?”

    “Osınavagirmeyecek.”

    “Onubuldunuzmu?”

    “Sanırım.Eğerbuolayınduyulmasınıistemiyorsak,kendimizebazıyetkilertanıyıp,küçükbirözelmahkemekuracağız.RicaetsemşurayaotururmusunuzBaySoames?Watsonsendeşuraya!Bendeşu ortadaki koltuğa oturayım. Sanırım şimdi suçlu bir insanın yüreğine korku salacak görüntüyüsağladık.Şimdiziliçalın!”

    Bannisteriçerigirdiğinde,oluşturduğumuzmahkemeheyetinigörüncekorkuveşaşkınlıklaköşeyesindi.

    “Lütfen kapıyı kapatın,” dedi Holmes. “Şimdi Bay Bannister, dünkü olayın gerçek yüzünü bizeanlatırmısınız?”

    Adamsaçdiplerinekadarbembeyazkesildi:

    “Sizeherşeyianlattımefendim.”

    “Ekleyeceğinizbirşeyyokmu?”

    “Hayırefendim.”

    “Peki öyleyse, biraz hatırlatma yapalım. Dün o sandalyeye oturmanızın nedeni, faili ortayaçıkarabilecekbirobjeyisaklamaisteğinizolabilirmi?”

    Bannister ’inbetibenziatmıştı:

    “Hayırefendim,kesinliklehayır.”

  • “Şuanyalnızcaseslidüşünüyorum,”dediHolmes,yumuşakbirifadeyle.“Samimiyetlesöyleyeyim,bunuşuanispatedemiyorum,ancakkuvvetlemuhtemelkiBaySoamesarkasınıdönerdönmez,yatakodasındasaklanankişiyisalıverdiniz.”

    Bannister,kurumuşdudaklarınııslattı:

    “Odadakimseyoktuefendim.”

    “Çok yazık Bay Bannister. Şimdiye kadar doğru söylemiş olabilirsiniz, ama şimdi yalansöylediniz.”

    Adamınyüzünemeydanokurcasınasomurtkanbirifadeyerleşmişti:

    “KimseyoktuodadaBayım!”

    “HadiBayBannister,doğruyusöyleyin!”

    “HayırBayım,kimseyoktu.”

    “Budurumdabizebaşkabirşeysöylemeyeceksiniz,anlaşıldı.Lütfenburadakalın.Yatakodasınınkapısıönündedurun.ŞimdiBaySoames,sizdenricaetsemgidipbirzahmet,gençGilchrist’iburayaçağırabilirmisiniz?”

    Çokgeçmedenhoca,öğrencisiylebirliktegeldi.Gilchrist,oldukçaatletikgörünüşlü,uzunboylu,kıvrak,çevik,güzelyüzlübirgençti.Endişelimavigözleriyleönceherbirimizisüzdü,sonragözlerikaramsarbirifadeyleötededuranBannister ’dekalakaldı.

    “Lütfen kapıyı kapatın,” dedi Holmes. “Evet, Bay Gilchrist, burada bizden başka kimse yok.Konuşacaklarımızdan kimsenin haberi olması gerekmiyor. Birbirimize karşı son derece açıkolabiliriz.Bilmekistiyoruz,BayGilchrist,nasıloldudasizingibionurlubirgenç,dünküyaptığınızhareketekalkışır?”

    Çaresizgençadam,sendeledi,dehşetvesitemdolubakışlarlaBannister ’ebaktı:

    Bannister,“Hayır,hayır,BayGilchrist,efendim;birkelimebilesöylemedim!”diyehaykırdı.

    “Hayır ama şimdi söylediniz.” dedi Holmes. “Şimdi Bayım, Bannister ’in sözlerinden sonradurumunuzumutsuz,tekşansınızkaldı,odaherşeyiaçıkçaitirafetmek.”

    Gilchristbiraneliyleyüzhatlarınıkontroletmeyeçalıştı,sonradamasanınyanındadizleriüzerineçöktü,yüzünüelleriarasınagömdüvehıçkırarakağlamayabaşladı.

    “Sakin olun, sakin olun,” dedi Holmes, kibarca, “hata yapmak insana mahsustur, böylesinesoğukkanlı bir suçlu olduğunuzdan dolayı kimse sizi kınayamaz. Belki de Bay Soames’e olanbitenleribenanlatmalıyım,sizdeyanıldığımyerlerolursadüzeltirsiniz.Öylemiyapalım?Peki,peki,cevapvermeyin.Dinleyinveyanlışsöylediğimyerlerolursadüzeltin.

    Bay Soames, siz hiç kimsenin, Bay Bannister de dahil, kâğıtların odanızda olduğunu birilerinesöylemiş olamayacağını belirttikten sonra, olay kafamda belli bir şekil aldı.Matbaacıyı da eledik,sonuçtaistesesizevermedenöncekâğıtlarıinceleyebilirdi.Hintlihakkındabirşeydüşünmedim.Rulohalindegelentaslaklarınneolduğunubilmesineimkânyoktu.Öteyandan,hembiradamodayagirmecesaretinigösterecek,hemdekâğıtlarmasanınüstündeolacak,bukadar tesadüfbiraradaolmazdı.Buihtimalieledim.İçerigirenkişikâğıtlarınoradaolduğunubiliyordu.Pekinasıl?

  • Odanıza yaklaştığımda pencereden baktım. Tüm bu birbirine bakan pencereler arasındagüpegündüzbirininpenceredengirmişolmasıihtimaldışıydı.Pencereninönündengeçerkeniçeridemasada duran kâğıtları görebilmek için bir insan ne kadar uzun boylu olmalıydı diye düşündüm.Benim boyum 183 cm ve pencerenin önünden geçerken biraz çabayla içeriyi görebildim. Bendendahakısabirininiçeriyigörmeşansıolamaz.Eğeröğrencilerinizdenboyuuzunolanbirivarsa,ençokşüphelenilecekkişioydu.

    İçerigirdiğimde,pencereninyanındakiküçükmasahakkındakonuştuk.Gilchrist’inuzunatlamacıolduğunusizsöyleyinceyekadarortamasahakkındabirşeysöyleyemiyordum.İşteozaman taşlarbirdenyerineoturdu,sonrageriyesadecekanıtlarbulmakkaldı.Onlarıdahızlaeldeettim.

    Olay şuydu: Bu genç, öğleden sonra atletizm sahasında atlama çalışmıştı. Atlama ayakkabılarıelinde,geridöndü.Bildiğinizgibibuayakkabılarınaltındasivriçivilervardır.Pencerenizinönündengeçerkenuzunboyu sayesinde,masanızınüzerindekikâğıtlarıgördüvebunlarınneolduğunu farketti. Kapının yanından geçerken, uşağınız tarafından unutulmuş anahtarı görmeseydi hareketegeçmeyecekti.Birdengördüğükâğıtlarınsınavtaslaklarıolupolmadığınımeraketti.Buçoktehlikelibirhamlededeğildi,sonuçtaodayabirsorusormakiçingirmişolduğudüşünülebilirdi.

    Neyse, odaya girip de kâğıtların gerçekten sınav taslakları olduğunu görünce, şeytana uydu.Ayakkabılarınımasanınüstünekoydu.Pencereninyanındakisandalyeyenekoymuştunuz?”

    “Eldivenlerimi…”dedigençadam.

    Holmes gururla Bannister ’e baktı: “Eldivenlerini sandalyenin üstüne koydu ve taslakları, kopyaetmekamacıylatektekaldı.Hocaanakapıdangirecektiveodabulunduğuyerdenhocayıgörecekti.Bildiğimiz gibi, hoca yan kapıyı tercih etti. Birden hocanın ayak sesleri kapının önünde duyuldu.Kaçılacakbiryeryoktu.Eldivenleriniunuttu,ayakkabılarınıkaptığıgibiyatakodasınakoştu.Masaüstündeki çiziklere dikkat edin, yatak odasına bakan kısmı daha derin.Bu bile ayakkabıların yatakodasıyönündeçekildiğinivesuçlununorayakaçtığınıgöstermeyeyeter.Çivininetrafındakiçamur,masanınüzerinde, ikincibirparçadayatakodasındayerdeydi.Ayrıcaekleyeyim,busabahatletizmsahasında bir yürüyüş yaptım ve atlama pistinde atletlerin kaymaması için üzeri talaş örtülü siyahçamuruoradadagördümvebirnumunealdım.BurayakadarherşeydoğrumuBayGilchrist?”

    Gilchristdoğruldu,“Evet,efendim,doğru.”dedi.

    Soameshaykırdı,“Tanrıaşkına,başkabirşeysöylemeyecekmisin?”

    “Söyleyeyim efendim, kusura bakmayın, bu utanç verici durumun ortaya çıkması beni birazsersemletti. Burada, elimde, yoğun geçen bir gecenin sonunda bu sabah erkenden size yazdığımmektup var. Suçumun ortaya çıktığını bilmeden yazdım bunu. İşte burada efendim. Bakın neyazmışım; “Sınava girmemeyekarar verdim.RodezyaPolis teşkilatında bir görev teklifi aldımveGüneyAfrika’yagidiyorum.”

    “Yakaladığınbuhaksızavantajıkullanmayayeltenmemenbenigerçektensevindirdi.”dediSoames,“Fakatnedenfikrinideğiştirdin?”

    GilchristBannister ’igösterdi:

    “İştebanadoğruyugösterenbuadamdır.”dedi.

    “BayBannister,böylegelin.”dediHolmes.“Bugenciodadandışarısalansizdenbaşkasıolamazdı,çünküodadasizkaldınız,dışarıçıkarkendekapıyıkilitlemişolmalısınız.Penceredenkaçmışolması

  • dainanılmaz.Hikâyeningizlikalanyanınısizdendinlesek…”

    “İşinaslınıbilseniz,aslındaçokbasitefendim.Amaoncazekânızarağmenbunubilmenizimkânsız.Bir zamanlar, efendim, bu genç adamın babası Sir Jabez Gilchrist’in yanında uşak olarakçalışıyordum.O iflas edince ben de kolejde çalışmaya başladım. Fakat beş parasız kaldı diye eskipatronumuunutacakdeğildim.Eskigünlerinanısınaoğlunuhepkoruyupgözettim.Neyseefendim,dün bu odaya girdiğimde ilk gözüme çarpan Bay Gilchrist’in eldivenleriydi. O eldivenleri ve neanlama geldiklerini iyi biliyordum. Eğer Bay Soames onları görseydi iş bitecekti. Hemen osandalyeye oturdumveBaySoames size gitmek için oradan ayrılıncaya kadar kalkmadım.Hemenardından, dizimde büyüttüğüm genç efendim içeriden çıkageldi ve bana her şeyi itiraf etti. Onukorumaya çalışmamdan ve ölmüş babasının yerine geçerek ona nasihat etmemden, bu yollarakiplerininönünegeçmesininyakışık almayacağını söylememdendahadoğalneolabilirdiki?BuyaptığımdandolayıbenisuçlayabilirmisinizBayım?”

    “Hayır, tabii ki…” dedi Holmes içtenlikle ve ayağa fırladı. “Evet, Soames, sanırım küçükprobleminizi çözmüş bulunuyoruz, evde kahvaltımız bizi bekler.GelWatson! Size gelinceBayım,eminim Rodezya’da sizi parlak bir gelecek bekliyor. Bir kerelik hata yapmış olabilirsiniz, artıkgelecektebunutelafietmenizibekliyoruz!”

  • GLORIASCOTTVAKASI

  • Bir kış akşamı ateşin başında oturuyorduk; dostum Sherlock Holmes “Burada birtakım kâğıtlarvar,” dedi, “bir göz atsan iyi edersin. Bunlar esrarengizGloria Scott vakası hakkında, bu da SulhHukukMahkemesiHâkimiTrevor ’udehşetedüşürenvekalptengötürenmesaj.”

    Çekmeceden biraz yıpranmış bir rulo çıkararak bandını açtı ve barut rengi yarım bir kâğıdaaceleylekaralanmışkısabirnotubanauzattı:

    ‘OyunbiletleriLondra’dabitti.’diyebaşlıyordu;‘KeyfiminkâhyasıHudsonbirçırpıdaheraklınagelenşeyisülünyavrusunaanlatmış.Bukadarçabukdavrananbirinekaçinsaflıinsankurtulbendendiyebilir?’

    BuacayipmesajıokuyupdabaşımıkâğıttankaldırdığımdayüzümünaldığışekildendolayıHolmeskıkırkıkırgülüyordu:

    “Neoldu,afalladın?”dedi.

    “Böylesibirmesajinsanınasıldehşetedüşürür,anlayamadım.Dahaçokgülünçgeldibana…”

    “Öyleolmalı.Fakatbunuokuyanadamdaaklıbaşındabiradamdıneticede,okuduğundakafasınadipçikyemişgibioldu.”

    “Beni meraklandırıyorsun,” dedim. “Peki az önce neden bu vakanın ilgimi çekebileceğinisöyledin?”

    Çünkübubenimilgilendiğimilkvakaydı.”

    Dostumunbudedektiflikişlerinehangivakaylagirdiğinihepmeraketmiştim.Fakatonudahaöncehiç bu konuda konuşmaya istekli görmediğimden, sorup öğrenememiştim. Koltuğunda öne doğrueğildivebelgeleridizininüstüneyaydı.Sonrapiposunuyaktıvebirsüresayfalarıçevirdi.”

    “SanahiçVictorTrevor ’danbahsetmişmiydim?”dedi.“Kolejdegeçirdiğimikiyıldatekarkadaşımoydu.Benhiçbir zamanöyle çokgirişkenbiri olmadım,Watson, her zamanodamakapanıpkendidüşünce dünyam içine gömülmek en büyük tutkum oldu. Bu nedenle de akranlarım içine aslakarışmadım.Eskrimveboksgibibazısportiffaaliyetlerimdışında,onlarlapaylaşabileceğimbirilgialanım da olmadı. Benim çalışma alanlarım onlarınkilerden çok farklıydı. Trevor görüştüğüm tekkişiydi. Onunla tanışmamız da kiliseye giderken, köpeğinin beni ayaklarımdan yakalaması sonucuolmuştu.

    Arkadaşlık kurmak için oldukça can sıkıcı bir nedendi ama işe yaradı.On gün boyunca ayağımyüzündenyataktanhiççıkamadım,Trevordabusüredesıksıkgeliphalimihatırımısordu.Başlardabu ziyaretler bir dakika sürüyordu, fakat zamanla daha da uzun ziyaretlerde bulunmaya başladı,döneminsonunadoğruartıkçokyakınarkadaşolmuştuk.İçtenvesıcakkanlıbirgençti,hayatdoluveenerjikti.Birçokkonudabenimtamzıddımdıamabazıortakyanlarımızdavardı.Meselaikimizindebaşkaarkadaşıyoktu,budurumbizibirbirimizedahaçokbağladı.SonundabenibabasınınNorfolk,Donnithorpe’dekievinedavetetti.Uzuntatiliminbirayınıonunevsahipliğindegeçirdim.

    Trevor ’unbabası,bellikivarlıklıvenüfuzlubiradamdı,topraksahibiydi.SulhHukukMahkemesihakimiydi. Donnithorpe, Langmere’nin kuzeyinde, Broads kırsalında küçük bir köydür. Ev klasikmimaride,geniş,tavanlarımeşeden,tuğlabirbinaydı.Binayasırasıraıhlamurağaçlarıylaçevrilibir

  • yoldangeçerekgiriliyordu.Yabanördeğiavıiçinbölgeçokmüsaitti,epeybalıkdaçıkıyordu.Evinküçük ama seçme kitaplarla dolu bir kütüphanesi vardı. Kütüphane anladığım kadarıyla evin eskisahibi