44
iLiMLERDE VI KURUCU UNSURLARI:· " . " USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF A . ve ISLAM FELSEFESI ihtisas 14- 15 2015 Üsküdar Belediyesi Sabahattin ve Kültür Merkezi Büyük 2016

İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

İSLAMI iLiMLERDE METODOLOJİIUSÜL-VI

İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:·

" . " USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF • A . •

ve ISLAM FELSEFESI

Tartışmalı İlm1 ihtisas Toplantısı

14-15 Kasım 2015

Üsküdar Belediyesi Sabahattin Zalın Eğitim ve Kültür Merkezi

Büyük Çamlıca-Üsküdar /İstanbul

İstanbul 2016

Page 2: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

III

BiRLEŞEN VE AYRIŞAN YÖNLERİYLE USÜL-İ FIKIH,

KELAM, TASA VVUF, İSLAM FELSEFESi

Ömer TÜRKER•

Felsefe, kelfun, tasavvuf ve fıkıh usUlünün birleşen ve ayrışan yönlerinin neler olduğu sorusu, iki alt soruya ayrılabi­lir. Birincisi; İslam' da felsefi ilimler ile di.nl bilimlerin hangi meselelerde kesiştiği ve ayrıştığı sorusudur. İkincisi de kelfun, tasavvuf ve fıkıh usUlünün hangi meselelerde kesiştiği ve ay­rıştığı sorusudur. Ayrıca kesişme ve ayrışma, sadece mesele­lerde buluşma ve ayrışma anlamında değil de görüş birliği ve ayrılığı anlamında anlaşılırsa söz konusu disiplinlerin kesiştiği meselelerde farklı ve ortak görüşlerin neler olduğu da sorula­bilir. Ancak bu soruları cevaplamaya geçmeden önce felsefi ve dinl ilimierin konularına ve kesiştiği rneselelere kısaca işaret etmek gerekir.

1,. Konu ve Meseleler Bakımından Felsefi ve Dini İlim­ler Arasındaki ilişki

A. Şer'i Bilimler

Şer'i veya dinl bilimler; kelfun, tefsir, kıraat, hadis,. fıkıh, fıkıh usUlü, ferruz ve tasavvuf kısımlanna ayrılır. Kel~ ilmi, aşağıda daha aynntılı bahsedileceği üzere başlangıçta inançla ilgili ayetlerin bir tefsiri konumunda iken ikinci asrın sonlarına doğru özellikle Nazzam, Ebü'l-Hüzeyl el-Allaf ve Cah.iz gibi Mutezile kelfuncıların nezdinde dinl nassları dikkate alarak

• Doç. Dr., Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi İslam Felsefesi, [email protected]

Page 3: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLAR!: UsUl-i Fılah, Kelam, Tasavvuf ve İslam Felsefesi

varlığın bütünü hakkında araşhrma yapan ve bu anlamda eş­yanın hakikatini kavramayı amaçlayan bir tümel disipline dö­nüşmüştür .. Dolayısıyla bu ilmin konusu "mevcut olmak ba­kımından mevcut"; meseleleri, mevcut olmak' bakımından mevcuda ilişen durumlar; gayesi ise hakikat araşhrmasının nihai sonucu olan Tanrı'yı bilmektir. Bir kısım kelamcılar ise Mutezilenin yoklukta sübutu bulunan sabit şeyler ile varlık ve yoklukla nitelenemeyen haller görüşü kelamda incelendiği halde "mevcut olmak bakımından mevcudun" dışında kalaca­ğı gerekçesiyle kelfunın konusunun "ma'lG.m" olduğunu ve kelam ilminin ma'lG.mu dini aleidelerinin ispatıyla ilişkili ol­ması bakımından ineelediğini iddia etmişlerdir. Bu durumda kelfunın meseleleri ma'lG.ma ait olup dini inançlarla ilgili olan bütün nazari hükümler olmaktadır.1 Konusunun bütün mev­cutları kuşatmasından ötürü kelam ilmi, şer'! ilimierin en ge­nelidir. Bu ilmin ilkeleri, ya kendiliğinden açık olan kavram ve önermelerdir ya da yine bu ilirnde açıklanan kavram ve öner­melerdir. Kelam ilminin en önemli meselesi Tanrı'nın zatı ve sıfatları olduğundan bu ilme "ilmü't-tevhld ve's-sıfat"; nazar ve istidla.I yöntemini kullandığından "ilmü'n-n~ar ve'l­istidlal"; dinin asli yani inançla ilgili hükümlerini incelediğin­den "usUlü' d-dm" adı verilmiştir.

Tefsir ilminin konusu, murada delalet etmesi bakımın­dan Kuran ayetleridir; meseleleri ise ayetlerin bu yönden özel­likleridir. Buna göre "tefsir, Allah'ın kelfunının Onun muradı-

1 Kelamm konusu hakkındaki tarhşmalar ve farklı görüşler için bk. Seyyid Şerif Cürcaru, Şerhu'l-Mevakıf Mevakıf Şerhi, çev. Ömer Tür­ker, İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, 2015, I, 134-45. Konunun tarihsel bir incelemesi için bkz. İlyas Çelebi, "Ortaya Çıkışından Günümüze Kelfun İlminde "Konu" Problemi", Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, 2005/1, sayı: 28, s. 5-35.

Page 4: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Aynşan Yönleriyle İsHim Felsefesinin Usiü-i Eıkı.h, Kela m, Tasavvuf ile Olan İlişkisi 333

na delalet etmesi bakımından hallerinin incelendiği ilimdir" .2

Bu inceleme, dil bilimlerinden ve diğer şer'! bilimlerden destek . alınarak yapılır.3 Kıraat ilmi, Kuran lafızlaorun nasıl okunaca­ğını inceler. Dolayısıyla kıraat ilminin konusu, Kuran iken me­seleleri bu yönden Kuran lafızlarına ilişen durumlardır. Hadis ilminin konusu, Hz. Peygamber'in sözleri, fiilieri ve halleridir. İlkeleri, hadislerin durumlan ve özellikleridir. Meseleleri ise bu ilmin ulaşmayı amaçladığı şeylerdir. Hadis ilmi, temelde rivayetlerin derlenmesini amaçlamakla birlikte rivayetlerin hangi şartlarda muteber kabul edile_ceği,· sıhhat açısından fark­Wıklan ve nasıl tasnif edileceğine ilişkin kural ve terimleri de içerir. Söz konusu kural ve terimler, özellikle ilk üç yüzyılda hadis mecmualarının baplandırılmasında ve kitap içinde ha­disle ilgili değerlendirmelerde doğrudan veya dalaylı olarak ifade edilirken ilerleyen yüzyıllarda ya hadis kitaplannın giri­şinde ya da "mustalahu'l-hadls" denilen müstakil bir litera­türde incelenmiştir.

Fıkıh ilminin konusu, vaciplik, mendupluk, helallik ve haramlık bakımından mükelleflerin fiilleridir. Meseleleri ise arneli dini hükümlerdir. Fıkıh; Kuran, sünnet, İslam ümmeti- · nin icmfu ve kıyas olmak üzere dört delil üzerine kuruludur. Bu nedeille bir kısım aliınler fıkhı "şer'! arneli hükümlerin ay­rınblı delillerden hareketle bilinmesidir" şeklinde tanımlamış­lardır. Fıkhın amacı, dini bakımdan sonimlu kimsenin bütün arneli fiilierinin dinin temel esaslan açısından durumunu belir­lemektir. Bu nedenle kelam ve tasavvufun yanı sıra dini nass­ların yaşanan hayatla veya insan fiilieriyle doğrudan ilişkisini kurmayı yani dini nassların yorumlanması işini üstlenen temel

2 Cürcaru, Hfişiye ale'l-Keşşaj, (Keşşaf hamişinde basılnuştır, Beyrut ts.), ı, ıs. 3 B k. Muhyiddin Kafiyeci, et-Teıjslr fi kavfiidi ilmi't-tefslr, nşr. İsmail Cerrahoğlu (Ankara: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 1989), s. 14-21.

Page 5: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

334 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLAR!: Usfıl-i Fıkıh, Kelam, Tasavvui ve İslam Felsefesi

bilimlerden biri olup insan fulleriyle ilgili çok geniş bir araş­tırma s~asına sahiptir. Fıkıh da diğer şer'! ilimler gibi Basra, Küfe, Medine ve Mekke gibi belli başlı şehirl~rde tedris faali­yeti yürüten sahabilerin etrabnda oluşan halkalann sonucu olarak gelişmiş olup birey, toplum ve devletle ilgili pratik so­runların çözümü amaayla yapılan yorum (içtihat) f~aliyetleri­nin ürünüdür. Ancak ilk asırda müçtehitlerin tikel hükümler­den ayrıştırarak müstakil bir yöntem olarak tedvin etmediği nasslardan hüküm çıkarmanın kuralları, ikinci asrın sonlann­da İmam Şa..ffi tarafından (ö. 204) tespit edilerek fıkıh faaliyeti­nin yöntemi tedvin edilmeye başlanmıştır. ilerleyen yüzyıllar­da Ebfı. Hanife, Malik b. Enes ve Ahmed b. Hanbel gibi müçte­hit imamların takipçileri de kendi yöntemlerini tikel fı.khl hü­kümlerden aynştırarak müstakil eserler telif etmişlerdir. Dola­yısıyla fıkıh ilmi, Kuran, sünnet, iqna ve kıyastan arneli hü­kümler çıkarmanın keyfiyetini inceleyen ve diğer şer'! ilimler­de de kullanılabilen bir alet ilminin doğmasını sağlamıştır: Fıkıh usfı.lü. Fıkıh usfı.lü, tahkiki olarak fıkıh yapmayı sağlayan tümel kuralların bilgisidir. Bu bakımdan fıkıh usfı.lünün konu­su, şer'! deliller ve hükümlerdir. Bu ilmin meseleleri, delillerin ve hükümlerin kendilerine has özellikleri; ilkeleri ise doğrulu­ğu kabul edilerek meselelere dayanak teşkil eden kavram ve önermelerdir. Fıkıh usfı.lü ilkelerini, genellikle dil bilimleri, kelam ve fıkıhtan alır.

Yukarıda fıkıhla ilgili açıklamalar, fıkhın insanın dış or­ganlarıyla gerçekleştirdiği fullerin hallerini ineelediğini gös­termektedir. Fakat insan fiilleri, dış organlarla yapılan fiiller­den ibaret değildir; bunun yansıra İslam düşünürlerinin "l<al­be" ait olduğunu söylediği bir takım fiiller vardır. Bu fiilierin bir kısmı inançlar iken bir kısmı da korku, ümit, haya, edep gibi kalbin halleridir. İnançlar kısmı yukarıda zikredilen kelam ilmi tarafından incelenir. Erken dönemde hem inançlar hem de dış fiiller için fıkıh kelimesi kullanılabildiğinden kelam ve fıkhı

Page 6: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Aynşan Yönleriyle İslam Felsefesinin U~-i Fılo.h, Kela m, Tasavvuf ile Olan İlişkisi 335

ayrrmak için birincisine "el-fıkhü'l-ekber", ikincisine ise el­fıkhu'l-asğar" deruniştir. Kalbin halleri kısmıru ise tasavvuf ilmi konu ediruniştir. Tasavvufun gayesi, Kuran ve sünnete tabi olmak suretiyle kalbi arındırarak marifetullaha ulaşmak­m. Dolayısıyla bu gayede kelam ilmi ve felsefenin metafizik kısmıyla ortaktır. Ancak her ikisinden de yöntemiyle ayrışır: Allah'ı bi1mek, kalbin arnellerle saflaştuı1ması sayesinde Al­lah'ın kulun kalbine tecellisiyle gerçekleşir. Sılfiler, kelfuiı: ve felsefenin kullandığı istidla.I yönteminin yanlış olduğunu de­ğil, eksik olduğunu iddia ederler. Onlara göre istidla.I süreci, kulun Allah' a yaklaşmasını engelleyen nefsani afetleri ort~ dan kaldırmadığı ve kalbi safiaştırmadığından şeylerin hakikatle­rini olduğu gibi kavramakta yetersizdir. Bu nedenle · kişi, Hz. Peygamber'in sünnetine tabi olarak "Allah'ın ahlakıyla ahlak­landığı" takdirde marifetullaha ulaşabilir. Bu anlayış, hicri ilk iki asırda daha ziyade bir tavır olarak görünmesine rağmen ilerleyen yüzyıllarda belirli bir zümrenin temsil ettiği, kendisi­ne özgü terimleri ve kaideleri olan bir bilim olarak temayüz etmiştir. Ancak tasavvufun gerçek anlamda metafizik bir di­siplin olarak kuru1ması, Gazzili sonrasında İbnü'l-Arab1 ve Sadreddin Konevi tarafından gerçekleştiri1miştir. Konevi, ta­savvufun konusunu "varlık olmak bakımından varlık (Tanrı)"; ilkelerini Tanrı'nın isimleri; meselelerini ise Tanrı-alem ilişkisi olarak tespit etmiştir.4

B. Felsefi Bilimler

Bilindiği üzere felsefi bilimler, teorik ve pratik olmak üzere iki ayrılır. Teorik ili.mler, bir eyleme götürmesi amaç-

4 Sadredelin Konevi, Miftah-ı Gaybi'l-Cem ve'l-Vücud, çev. Ekrem Demirli (İstanbul: İz Yayınalık, 2013), s.l-5. Tasavvufun konusu ve meseleleri hakkında aynnblı bir tartışma için bk. Ekrem Demirli, Sadreddin Konevl'de Bilgi ve Varlık, İstanbul: İz Yayınolık, 2005, s. 63-

95.

Page 7: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

336 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI: Usıll:i Fılah, Kelim, Tasavvuf ve İslam Felsefesi

lanmayan ve bilginin kendisinin amaç olquğu ilimlerdir. Pra­tik ilimler ise bilginin kendisi nedeniyle değil, bir eyleme gö­türmesi içi!\ elde edildiği ilimlerdir. Teorik ilimler; doğa ilimle­ri, matematik ve metafizik olmak üzere üçe ayrılrr. 'Bu üç ilmin ilmin hiyerarşideki yeri, konularına göre belirlenir. Hiyerarşi­nin tepe noktasında metafizik buiunur. Çünkü metafiziğin konusu, "mevcut olmak bakınundan mevcut"; meseleleri, zo­runlu, mümkün, birlik, çokluk, kuvve, fiil, illet, malili vb. mev­cudun mevcut olması bakımından ilişenleri; ilkeleri ise kendi­liğinden açık ve herhangi bir ilimde ispatlanmaya ihtiyaç duymayan kavram ve önermelerdir.s

Dolayısıyla dışta varlığı bulunan her şey metafiziğin kapsamına girmektedir. Ancak bütün mevcutları tek tek ince­lemek hem mümkün olmadığı hem de aynı varlık tarzına sa­hip mevcutların ayrı ayrı konu başlığı yapılması gereksiz ol­duğundan mevcutlar akli ve maddi kıs~arına ayrılarak me­selelerin konuları oluşturulmuştur. Akli mevcutlar kapsamına Tanrı, göksel akıllar, göksel cisimlerin nefisleri ve insan nefsi; dsimler kapsamına bütün cisimler girer. Bütün cisimler de cevher ve araziardan oluşan kategorilere ayrıldığından metafi­zik, varlığın kategorilerini inceler. Metafizik, bütün mevcutları

5 İbn S'ına, Kitabu'ş-Şifa: Metafizik (D_ çev. Ekrem Demirli ve Ömer Türker (İstanbul: Litera Yaymolık, 2013), s. 8-15. Teorik ve pratik ilimler ayrımı Aristoteles'e dayansa da teorik disiplinlerden metafi­ziğin konusunu Farabi'İrin kısa ama derinlikli nsalesinden (Risale .fi ağrazi'l-Haklm) sonra aynnhlı bir şekilde ele alan ilk düşünür İbn• Sina olmuştur. İbn Sina'nın bu incelemesi kendinden sonra kelam ve ta­savvufun konularının belirlenmesinde metodolajik bir rol oynamış­tır. Metafiziğin konusu tartışması için bk. Ömer Türker, "Metafizik Nedir? İbn-i S'ına'run Kitabu'ş-Şifa el-İlaruyyat'ı Bağlamında Bir Tahlil", Eş-Şeyhu'r-Reis İbıı-i Sinıl, {Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2015), 45-62.

Page 8: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Aynşan Yönleriyle İslam Felsefesinin Usıil-i Fıla.h, Kelii m, Tasavvuf ile Olan ilişkisi . 337

apaçık kavram ve önermelerden hareketle incelediği için felsefi bilimlerin zirvesinde yer alır ve en üstünü kabul edilir.

Metafiziğin hemen altında bulunan matematik ise ancak maddeye karışık olarak var olan ama maddeden soyutlanarak düşünillebilen varlıkları inceler. Matematiğin konusu, ya biz­zat maddeden soyut niceliktir ya da nicelikli şeydir. Matema­tikte niceliğe nicelik olması bakımından ilişen haller inceleı:ıiT ve bu ilmin tanımlannda bir madde türü veya hareket gücü kullanılmaz. Metafiziğin aksine matematik tek bir _ilim değil, aritmetik, geometrik, optik, astronorni,, musiki, meka.nik ve ağırlık ilimlerini kapsayan bir ilimler mecmuasırun adıdır. Do­layısıyla matematiğin konusu ya zihinde maddeden soyut­lanmış ölçü veya zihinde madde ile birlikte .. alınan ölçü; ya maddeden soyutlanmış sayı veya bir maddede olan sayıdır. Matematik ölçünün soyut ya da bir maddede bulunan ölçü olduğunu veya sayının soyut ya da bir maddede bulunan sayı olduğu kabul edildikten sonra ölçü ve sayıya ilişen halleri in­celer. Matematiğin kapsamına giren ilimler de sayı ve ölçü daha özel olarak kabul edildikten sonra sayı ve ölçüye ilişen arazları araştırır.

Matematik bilimlerin altında hem dışta hem de zihinde maddede bulunan, yani tanımında maddesi alınan şeyleri in­celeyen doğa bilimleri (el-ulumu't-tabil) yer alır. Doğa bilimle­ri, fizik; gökyüzü ve alem, oluş ve bozuluş, etkiler ve edilgiler, mineraloji, meteoroloji, psikoloji, botanik ve zooloji kısımla­rından oluşur. Fiziğin konusu, hareket ve sükfuıa konu olma­ları bakımından doğal cisimlerdir ve bu ilim cisimlere bu yön­den doğrudan (bizzat) ilişen arazları inceler. Gökyüzü ve alem, alemin unsurlarını oluşturan cisimleri ve hallerini inceler. Do-. layısıyla bu ilmin ikincil konuları gökler, dört unsur, dört un­surun doğaları, hareketleri ve konumlarıdır. Oluş ve bozuluş; olma ve bozulma, doğurma, büyüİne, yaşlanma, dönüşüm vb. durumları inceler ve bu ilirnde söz konusu halleri kabul eden

Page 9: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

.....

338 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI: Usiıl-i.Fıkıh, Kelim, Tasavvuf ve İslim Felsefesi

ilk cisi.mlerin sayılan araştırılır. Etkiler ve edilgiler, dört unsu­ra, imtizacdan (kanşım) önce göklerin tesiriyle ilişen hareket, genleşme ve. yoğunlaşma vb. halleri inceler. Diğer bilimlerin konuları ise açıktır. '

Pratik felsefe de üç ilimden oluşur: Ahlak, ev idaresi ve siyaset. Ahlak, insan bireyini; ev idaresi aileyi; siyaset ise top­lumu konu edinir. Buna göre ahlak, erdemierin türlerini, bun­ların nasıl kazanılacağıru, erdemsizliklerin türlerini ve bunlar­dan nasıl kaçınılacağıru inceler. Dolayısıyla ahlak, esas itibariy­le nefiste ortaya çıkan halleri inceler. Ev idaresi, aynı evde ya­şayan kimseler arasındaki ortak durumlan inceler. Siyaset ise yönetimlerin, reji.mlerin, medeni toplumların hallerini inceler; üstün ve düşük yönetimleri tespit eder. Bu üç ilmin de bir teo­rik bir de pratik kısımları vardır. Teorik kısmı, inceledikleri meselelerde tümel önermelerin ortaya konulmasıdır. Pratik kısım ise tümelierin tikel durumlara uyaİlanmasuu içerir.6

Ak1l bilimlerin esaSJ?l oluşhıran teorik ve pratik bilimle­rin yanında bir de bu bilimlerde kullanılacak yöntemi incele­yen manb.k sanatı vardır. Bütün bilimler, bilinenlerden hare­ketle bilinmeyeniere gitmek sfuetiyle konuları hakkında bilgi­ye ulaşmayı amaçladıklarından mantık, bilinenlerden bilinme­yeniere gitmenin tümel formlarını inceler. İnsanın bütün bilgi­leri, kavram ve önermelerden oluştuğundan mantığı konusu, kavramlar ve önermeler yani bilinenlerdir ve mantık bilinenle­ri belirtilen açıdan inceler. Ancak manb.k, bilenenden bilinme­yene gitmenin doğru formlarının yanı sıra yanlış formlarını da -bunlardan kaçınılması amacıyla- araştırır. Dolayısıyla mantık,

6 Ahiakın felsefi disiplinler içerisindeki konumu ve İslam medeniyeti içerisindeki yansımalan için bk. M üstakim Ancı, "Ahlak Neyi Bilmektir? Bir ilim Olarak Ahlak", İslam AhlaJc Literatiirü: Ekaller ve Problemler, ed. Ömer Türker ve Kübra Bilgin (Ankara: Nobel Yayınlan, 2015}.

Page 10: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Ayrışan Yönleriyle İslam Felsefesinin UsUl-i Fıkıh, KeHi m, Tasavvuf ile Olan ilişkisi 339

hem doğru düşünmenin kurallarım hem de hangi formlarda düşünmenin doğruluğunun ihlal edileceğini ortaya koyar. Bu nedenle mantık, tarif teorisinin temelini oluşturan beş tümelin incelendiği isagoji, önermeler, kıyas, burhan, cedel, hitabet, safsata ve şiir kısımlanndan oluşur. Aristoteles'in mantık için­de ele aldığı kategoriler, İbn sına tarafından metafiziğin konu­su olduğu gerekçesiyle mantıktan çıkanlnuştır. 7 Sayılan -bö­lümler içinde kıyas ve burhan manhğın özünü oluşturur. İsa­goji ve önermeler, kıyasa hazırlık olarak; cedel, hitabet, safsata ve şiir kısımları ise kesin sonuç vermeyen kıyaslan açıklamak amacıyla manhğa dahil edilmiştir.8

Gazzili samasında Sühreverdi'yle birlikte İslam felsefe­sinde İşrililik adı verilen yeni bir tavır gelişmiştir. Bu tavır, Meşşru felsefe karşısında manhğı içermekle birlikte onu aştığı­nı düşündüğü bir yöntem teklif etmiştir. Bu yöntem, İbn sına'nın el-İşiiriit ve't-tenbzhiit adlı eserinin "makam~tü'l-fui.fin" bölümünde izlerini gördüğümüz ve Sühreverdl öncesinde İslam dünyasında silfilere ve başka medeniyet ve kültürlerde mistiklere nispet edilen riyazet ve mücahede yöntemidir. Süh­reverdi mantık sanatında en yetkin ifadesini bulan istidlru yön-

7 İbn sına kategorileri Şifa külliyatının mantık kısrrunda incelese de Kategoriler kitabında bu konuların mantığın bir parçası olmadığını ve metafizikte incelenmesi gerektiğini, fakat .Meşşru geleneğe uyarak mantık içerisinde ineelediğini belirtmektedir. İbn Sina, Kitabu'ş-Şifti: Kategoriler, çev. Muhittin Macit (İstanbul: Litera Yayıncı.İık, 2010), s. ~5. s Nakli ve akü bilimlerin ayrıntılı olarak tasviri ve tasnifi için Farabi'nin İhsiiu'l-ulılm'u ile İbn Sina'nın Risiile fi aksiimi'l-ulUmi'l­akliyye'sine bakılabilir. ilimler tasnifinin tarihi incelemesi için bk. Ömer Türker, "İslam Düşüncesinde İlimler Tasnifi", İstanbul Sosyoloji Dergisi, 22 (2011), s. 533-556; Selirne Çınar, "Farabi'den Taşköp­rizade'ye: İslam Medeniyetin~e İlimler Tasnifinin Gelişimi", Yayım­lanmanuş Yüksek Lisans Tezi, FSM Üniversitesi: İstanbul, 2014, s. 1-12.

Page 11: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

340 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI: U sill-i Fıloh, Kelam, Tasavvuf ve İslam Felsefesi

temi ile mücah~de yöntemini birleştiren hakimlerce hakikatın en yetkin kavrayışına ulaşıldığıru savunmuştur.9

Hem şer'! bilimlerin hem de akli bilimlerin t-emel amacı, insanın bu dünyada ve öldükten sonraki hayatta - çünkü en azından doğu İslam dünyasının önde gelen bütün filozof!~ ruhun ölümsüzlüğü hususunda hemfikirdirıo_ mutluluğudur.

Bu nedenle, konularından da anlaşılacağı üzere, akll bilimlerin bir kısmı şer'! bilimlerle kesişmektedir. Özellikle metafizik, kelam ve müteahhirfin dönem tasavvufu, aynı konu başlıkla­rını incelerler.

. Ahlak ve ev idaresi, kısmen fıkıhla ama özellikle de ta­savvufla; siyaset bilimi, lasmen fıkıh lasmen de ahkam-ı sultaruye eserlerinde ortaya konan verilerle kesişmektedir. Mantık; delalet, tarif, layas teorisinde fıkıh usUlüyle kesişmek­tedir. Bu bakımdan İslam düşüncesi tarihinde akll ve nakli bilimlerin kesiştiği konularda filozoflarla şer'! ilimiere mensup düşünürler arasında yoğun tarhşmalar yaşanmıştır. Gazzan öncesi manb.ğa ve felsefeye yönelik bir tepki bulunmakla bir­likte Gazzan ve özellikle Fahreddln Razi ile birlikte doğu İslam coğrafyasında akll ilimler yaygınlık kazanmış; fıkıh usillü,

9 Ömer Türker, "İşrakilik Yeni Bir Metafizik Midir?", Sühreverdi ve İşra~ Felsefesi, ed. M. Nesim Doru, Kamuran Gökdağ, ve Yunus Kaplan (İstanbul: Otto Yayınevi, 2014)·. ıo Bu yargı doğu İslam dünyası için geçerlidir, zira Endülüs'ün üç önemli filozofu olan İbn Bacce, İbn Tufeyl ve İbn Rüşd arasından sadece İbn Tufeyl ruhun bireysel varlığım sürdüreceğini savunmuş­tur. İbn Bacce ruhun külli ruha karışacağını söylerken İbn Rüşd İbn S'ına ve İbn Bacce'nin görüşleri etkisinde kalmakla birlikte son kerte­de daha Aristocu olduğunu düşündüğü ruhun bedenden bağımsız var olamayacağı görüşünü benimsedi. Bk. Atilla Arkan, İbn Riişd Psikolojisi (İstanbul: İz Yayıncılık, 2006), s. 250- 260.

Page 12: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Aynşan Yönleriyle İslam Felsefesinin Usfıl-i Fıkıh, Kela m, Tasavvuf ile Olan İlişkisi 341

kelam, tasavvuf gibi önde gelen şer'i ilimler, mantık ve felsefe­nin meselelerinden habersiz öğrenilemez hale gelmiştir.

C. Kelam, Metafizik ve Tasavvuf

Yukarıda yapılan açıklamaları dikkate aldığımızda İslam dünyasında Tanrı-alem-insan üçlemesi hakkında üç disiplinin birbirine alternatif açıklamalar yapması beklenif: Kelam, Meta­fizik ve Tasavvuf. Bu disiplinler arasındaki ilişkinin anlaşılma­sında kelfunın bilimsel kimliğinin aydınlatılması büyük önemi haizidir. Bu nedenle önce kelfunın bilimsel kimliğine ilişkin kısa bir değerlendirme yapılacak, ardından tek tek her bir me­selede söz konusu bilimler arasındaki ilişki tahlil edilecektir.

Bilindiği gibi kelam ilminin kuruluşunu hazırlayan tar­hşmalar ashap dönemindeki iç savaşlara uianır. İç savaşlar, başlangıçta büyük günah işieyenin dini durumu hakkında İslam dünyasındaki mezhep haritasını önemli ölçüde şekillen­diren bir tartışmaya yol açmıştır. Bu tartışmalarda Müslüman­lar, ilk önemli teorik sorunu- insan özgürlüğü sorununu- keş­

feQ:nişler ve "insan yaptığı fiilierin faili midir" sorusunu sor­muşlardır. İnsan özgürlüğü sorunu, kısa süre içinde, Tanrı'nın özgürlüğü yahut kudretinin mutlaklığı sorununa evrilmiştir. Tartışma insanın iradesinin ilaru kudretten özgür olup olma­dığı hillında olduğu için Müslümanlar, ilaru kudretin mut­laklığının ne anlama geldiği cevaplamadan insan özgürlüğü sorusuna cevap veremeyeceklerini fark etmişlerdir. İlahi bir sıfat hakkında konuşmak ise ilaru sıfatıarın tamamı hakkında kapsamlı bir teoriyi gerektirdiğinden tartışma zat-sıfat ilişkine dönüşmüştür.

Önceleri daha ziyade di.ni nasların bir yorumu görüntü­sü veren bu tartışma, çok geçmeden Tanrı'nın zah ve sıfatları­nın bilinip bilinemeyeceğine ve bilinebilir ise nasıl bilineceğille ilişkin bir bilgi teorisi sorusuyla daha geniş bir alana taşınmış­tır. Kelamalar, bu soruya bilgi verilerini sağlayan araçları tes-

Page 13: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

~··

342 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI: Usü.!-i Fılah, Kelam, Tasavvuf ve İslam Felsefesi

pitle cevap vermişlerdir: Akıl, duyular ve nal<il. İmam Eş' ari ve Ebu Bekir İbnü'l-Arabi gibi kimi kelfuncıların nispeten farklı duruşları qlsa da genel olarak kelamcılar, söz konusu her üç aracın da diğermden elde edilmesi mümkün olıriayan bir id­rakler bütününe ulaştırdığını iddia etmişlerdir. Buna göre in­san, bilen bir özne olmaya elverişli hale geldiği ilk durumda akılda başlangıç bilgileri (el-ilmü'l-mübtede') yarablır. Bu bil­giler, insanın kendisini bilmesi gibi herhangi bir şekilde duyu­lara irca edilemezler. Evveü adı verilen bu bilgilerin dışında aklın ulaştığı bütün bilgiler ya duyular vasıtasıyla doğrudan elde edilir yahut duyuların sağladığı veriler üzerine aklın na­zar etmesiyle ulaşılır ve ulaşma durumuna göre zorunlu ve nazari yahut bedihl ve kesbi olarak adlandırılır. Bu bağlamda duyular, fiziksel dünyanın idrakine vesile olurlar. Göz görü­lenleri, kulak işitilenleri, dil tadılanları, dokunma gücü doku­nulurları, burun koklananları idrak ederek insanın fiziksel dünyayı idrakini sağlar. Bu duyular vasıtasıyla idrak eden akıldır ve bütün idrakler, akıl tarafından bilgiye çevrilir.

Akıl, kelamcılara göre, nihai tahlilde fiziksel olan bir mevcutta fiziksel olanın ötesine geçme yani fiziksel olmayan yegane varlık olan Tanrı'yı bilme özelliğine sahiptir. Çünkü Muammer b. Abbad es-Sülem1 hariç kelamcılar, bilme dediği­miz eylemin özü gereği anlamlarla ilgili olduğu ve böyle oldu­ğu sürece de bilen öznenin, fiziksel olup olmadığı sorusundan bağımsız ele alınabileceğini düşünmüşlerdir. Nakil ise akıl ve duyuların ya ahiret balıisieri gibi kendi başına ulaşması müm­kün olmayan yahut Allah'ın zatı ve sıfatları hakkındaki bir kısım bilgiler ile bazı şer'i hükümler gibi çok uzun sürede ula­şabileceği verilerin elde edildiği araçtır. Dolayısıyla nakil, tıpkı duyular gibi idrak eden özne olan akla veri ulaştıran ve nihai tahlilde duyulardan işitme kanalı kapsauunda değerlendiril-

Page 14: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Ayrışan Yönleriyle İslam Felsefesinin UsUl-i Fıkıh, Kelii m, Tasavvuf ile Olan İlişkisi 343

mesi gereken bir araçtır. Bu sebeple kelfunolar, nakle işitme anlamında sem' aduu vermişlerclir.11

Ardından kelfunolar, bilgi araçlarını ve bunların idrak alanlarını belirleyerek kelamm temel meseleleri hakkında zo­runlu ve/veya bedlhl bilgilerden nazari bilgilere ulaştıran yön­temleri tespit etmişlerdir. Aklın zorunlu bilgilerinden kesb1 bilgilere geçişi, genel anlamıyla duyu verileri yardımıyla ·ger­çekleştiğinden Tanrı'nın zah ve sıfatlan, mevcutların tarnanu­na yüklem olan durumlar, fiziksel varlığın gözleme konu ol­mayan yapısı ( cevher ve arazların hükümleri) gibi meseleler hakkında teorik bilgiler, fiziksel dünyanın araştırılmasıru ge­rektirmiştir. Bu sebeple kelamolar, hem ilahiyat bahislerine temel oluşturması hem de genel olarak varlık tasavvurunun bir parçası olması bakınundan fizik dünyanın teorik inceleme­sini kelamm bir parçası haline getirmişlerdir. Böylece hicrl birinci yüzyılın ilk yansında büyük günah işieyenin diııl ko­numunun ne olduğu sorusuyla inşa edilmeye başlanan kelfun ilmi, bilhas~a Mutezile kelamoları tarafından hicrl ikinci yüz-

ıı Mütekaddimıln dönemi bilgi tartışınaları için bk. Matüridl, Kitt1bu't-Tevhid, nşr. Bekir Topaloğlu ve Muhaınıned Aruçi, Beyrut: Daru Sadır, 2003, s. 69-76i Bakıllaru, el-İnsfif, nşr. Muhammed Zahid el-Kevseri, Kahire: el-Mektebetü'l-Ezheriyye li't-Türas, 2000, s. 13-1Si aınlf., Kitabu't-temhid, nşr. Ahmet Haydar, Beyrut: Müessesetü'l­Kutubi's-Sekafiyye, 1987, s. 25-36i Kadi Abdülcebbar, el-Muğni fi ebvabi't-tevhid ve'l-adl: en-Nazar ve'l-Mefirif, nşr. İbrahim Medkfu, Kahire: ed-Daru'l-Mısriyye li't-Te'lü ve't-Terceıne, 1963, s. 3-40i aınlf., el-Mııgni fi ebvabi't-tevhid ve'l-adl: et-Teklif, s. 309-344i amlf., Şerhıı'l-Usuli'l-hamse, çev. İlyas Çelebi, İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınlan, 2013, s. 72-99i Cüveyni, el­Bıırlıfin fi usuli'l-fikh, nşr. Abdülazim ed-Dib, Daha: Cfuniatu Katar, 1978, s.lll-158i İbn Ffırek, Mücerred makalati'ş-şeı;h Ebi'l-Hasan el­Eş'ari, nşr. Daniel Giınaret, Beyrut: Daru'l-Maşnk, 1987, s.9-19i Nureddin es-Sabuni, el-Kifaye fi'l-hidaye, nşr. Muhammed Aruçi, İstanbul: Daru İbn Hazın, 2014, s. 39-52.

Page 15: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

344 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI: Usill-i Fıkıh, Kelim, Tasavvuf ve İslam Felsefesi

yılın ortalanndan itibaren sistemli bir hakikat araşbrmasına dönüştürülmüştür. Kelfun ilminiın bilgi, yöntem (nazar), genel durumlar (el-umfu el-amme), cevherler, arazlar! Tanrı'nın zab. ve sıfatlan, nübüvvet, ahiret, şer'! isimler ve imarnet şeklinde bütün dönemlerde tahsil edilen konu sıralaması da bu dönem­de oluşmuştur. Bu sıralama incelendiğinde kelfun ilminin ma­hiyeti ve diğer dini ilimlerle ilişkisi hakkında iki önemli husus dikkat çeker.

Birincisi: Mutezile kelfuncıları, kelfun ilmini geniş anla­mıyla bir ·varlık araşb.rması olarak tasarlamışlardır. Nasıl ki teorik felsefede, fizikten metafiziğe insan iradesinden bağımsız var olan şeylerin tamamı araştırma konusu haline getirilmişse kelfunda da insan iradesinden bağımsız var olan şeylerin ta­mamı araşbrma konusu haline getirilmiştir. 12 Bu bağlamda kelfun, tam da Sadeddin et-Teftazaru'nin söylediği gibi teorik felsefeniİl mukabili olacak şekilde tasarlanmışb.r. Fakat kelfun tarih boyunca teorik felsefeden esaslı bir farka sahip olagelmiş­tir: Teorik felsefenin kapsamına giren mineraloji, meteoroloji, botanik, zooloji, .psikoloji, aritmetik, geometri, astronomi, mu­siki, optik gibi disiplinler, fizik veya matematik varlığı belirli yönleriyle araşbrma konusu haline getirir. Bu ilimler, fizik ve

ıı Bu hususta bk. Cahi.z, Kitiibu'l-Hayeviin, nşr. Abdüsselam Muham­med Harun, Kahire: Mektebetu Mustafa el-Babi el-Haleb! ve Evladuhu, 1938, II, 134-35; amlf., Risiile fi sıniiati'l-keliim, Resiiilü 'l­Ciihiz, içinde, nşr. Abdüsselfun Muhammed Harun, Kahire: Mektebe­tü'l-Hanô, 1979, IV, 243-250. Aynca Cahi.z'ın Kitiibu'l-Hayeviin'da, Ka'bl'nin Kitiibu'l-Makiiliirta, Eşari'nin Makiiliit'ta ve Kad.! Abdül­cebbarın el-Muğnl' de önceki ~elamcıların görüşlerini aktardığı konu başlıkları ile İbn Nedim'in önceki kelfuncıların yazdığı eserler hak­kında verdiği listeler Mutezile tarafından inşa edilen kelfunın yapısı­nı açıkça koyar. Konuyla ilgili geniş bir değerlendirme için bk. Ömer Türker, ''Kelfun İ1minin Metafizikleşme Süreci", Dlviin: Disiplinlerara­sı Çalışmalar Dergisi, 2007/2, cilt: XII, sayı: 23, s. 75-92.

Page 16: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Ayrışan Yönleriyle İslam Felsefesinin Usül-i Fıkıh, Kela m, Tasavvu.f ile Olan ilişkisi 345

matematik varlığı inceledikten sonra araştırınayı metafiziğe bırakır. Metafizik, hem fizik ve matematiğin inceleme kapsa­mına girmeyen mevcutları inceler hem de bütün mevcutların varlık tarzlarını inceler. Bütün bu araştırmaların yöntemi, mantığın kıyas ve burhan sanatında ortaya konur ve söz konu­su araştırmaların sonucunda burharu bilgiye ulaşılması amaç­lanır. Oysa'kelfun mevcutların tamamını incelemesine rağm~n hiçbir zaman böylesi bir bilimler zeminine sahip olmamıştır. Evet, kelamm bilgi ve yöntem kısmı, teorik felsefenin mantığı­na, cevher ve arazlar kısmı, fizik ve m~tematik ili.mlere, ilahi­yat ve sonraki bahisler J?letafiziğe, genel durumlar kısmı, me­tafiziğin ilgili bölümüne tekabül eder. Fakat kelanun cevher ve arazlar kısmı, fiziksel varlığın dış duyulara göre taksim edilip ortalama insaııl tecrübenin eleştirel bir tahlilini içerir, fizik ve matematik ilimlerde olduğu gibi ilgili varlık alanının tecrüb1 araştırmasını içermez. Bu nedenle de kelam, kapsam itibariyle teorik felsefenin mukabilinde bulunsa da bilimsel araştırmanın keyfiyeti itibariyle teorik felsefeyle aynı konumda değildir. Evet, mütekaddiınfın döneminde bilhassa Mutezili kelamcılar, doğa bilimlerine merak salıp önceki dönemlerden intikal eden doğa bilimleri mirasına ilgi duymuştur.ı3

Bilhassa müteahhirfın döneminde Fahreddin. er-RaZı' den itibaren kimi kelamcılar meslekten bilim adamı sayılacak denli doğa bilimleriyle meşgul oldu. Fakat bu durum, kelanun teorik fiziğiyle uyumlu bir bilimler hiyerarşisi inşa etme ve fizik ve matematik alanda bilimsel faaliyet gerçekleştirme noktasına hiçbir zaman ulaşmadı. Tam tersine kelamcılar, İbn S'ına felse­fesini tevarüs ettikleri dönemde dahi Meşşru bilim geleneği içifide üretim yaptılar. Bu bağlamda kelam, konu çeşitliliği

ı3 Erken dönem Mutezile kelamcı.laruun doğa ilimleri mesaisi hak­kında kapsamlı bir tahlil için bk. Hayretlin Nebi Güdekli, "Kelfunın Tümel Bir Disiplin Olarak İnşası", Yayı.mlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi: İstanbul, 2015, s. 131-74.

Page 17: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

....

346 iS!AM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARJ: UsUl-i Fılah, Kelim, Tasavvuf ve İslam Felsefesi

bakımından teorik felsefenin mukabilinde iken inceleme tarzı itibariyle metafiziğin mukabilinde olmak gibi karmaşık bir konumda bulunur. Kelfun, mevcut olmak bakınundan mevcu-

. 1

du konu yapması itibariyle meıtafiziğe benzer. Nitekim kelam-cılar, kelfunı elini ilimierin tümeli olarak görür ve metafiziğin felsefi ilimler üzerindeki konumuyla kelfunın dini ilimler üze­rindeki konumunun aynı olduğunu iddia eder. Mevcutların varlık tarzını ve Tann-alem ilişkisini inceliyor olması bakımın­dan bu iddianın doğru olduğu da söylenmelidir. Fakat kelfun, fiziksel varlıkları duyu idraklerine göre tasnif edip incelemesi itibariyle de metafizikten esaslı bir şekilde aynlır. Zira metafi­zik, kelamda olduğu gibi, söz gelişi koku ve tat türlerini kesin­likle incelemez çünkü bu, tikel bilimlerin yapacağı bir araştır­madır. Bu açıdan kelfun, teorik tikel disipliniere benzer ama çelişkili bir şekilde kelfuncı tikel ilim_ erbabı değildir ve bu bö­lümlerin içeriği ya sağın gözlemlerden ya da felsefi tikel ilim­lerden alınmıştır. Dolayısıyla kelfun, tarih boyunca metafizik olmak ile tikel bilimlerin ikincil konuları hakkında açıklamalar bütünü sunmak arasındaki gerilimi yansıtmışt:ır.

İkincisi ise kelfunın dini ilimierin tümeli olduğu iddiası­

nın müteahhirf:m döneminde tasavvufun metafizikleşmesiyle güç kaybına uğramasıdır. Her ne kadar Gazzili öncesi dö­nemde mutasavvıflar, müstakil bir zümre haline gelip marile­tuilah iddiasında bulunsalar da Ebu Zeyd ed-Debbusi'nin el­Emedü'l-Aksa'sı ve İbn Ffuek'in el-İbane an turııki'l-kasıdfn adlı eserlerinin, dahası Serrac, Kelabazi ve Hücvirl'ye ait tasavvuf klasiklerinin gösterdiği gibi kelfuncılar ve bilhassa Ehl-i Sünnet kelfuncıları tasavvufu d.inin de:runl yaşantısı olarak değerlen­dirmişlerdir. Yine her ne kadar bir kısım fakih ve muhaddisle­rin kelama karşı olumsuz tavırları bulunsa da kelamcıların fıkha yaklaşımı da tasavvufa yaklaşınuna benzer. Diğer deyiş­le kelfuncılar, kendilerinin teorisini ortaya koyduğu dini dü­şüncenin pratiğinin fıkıh ve tasavvuf tarafından gerçekleştiril-

Page 18: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Ayrışan Yönleriyle İslam Felsefesinin Usül-i Fıkıh, Kela m, Tasavvuf ile Olan İlişkisj 347

diğini, fıkhın azaların arnellerini ve tasavvufun da kalbin arnel­lerini düzenlediğini düşünmüşlerdir. Çünkü dini düşüncenin ilkeleri olan Tanrı'nın varlığı, Kadir-i Muhtar olduğu, genelde peygamberliğin özelde Hz. Peygamber'in peygamberliğinin ve ahiretin imkarn kelam ilminde karutlanıyordu. Bu sebeple mü­tekaddimiln döneminde kelam ile tasavvuf ve kelam ile fıkıh arasında en azından kelamcılar açısından bir tümel-tikel ilişki­si bulunduğu söylenebilir. Fakat tasavvufun İbnü'l-Arab! tara­fından metafizikleştirilmesiyle birlikte mutasavvıflar, açık bir şekilde tasavvufun tümel bir disiplin olduğunu iddia etmişler ve Farabki sudur düşüncesini tevarüs ederek Tanrı-alem iliş­kisini kelamcılardan farklı tarzda ele alıruşlardır. Bu dönem­den itibaren İbnü'l-Arabi takipçisi sfrfiler, Tanrı'nın varlığı, peygamberlik ve ahiret gibi d.irU düşüncenin temelini oluştu­ran meselelerle ilgili kanıtlama çabasını bırakıp dini nasların bütününü dikkate alarak açıklama çabasına girmişlerdir.

Doğrusu kelam ile diğer dini disiplinler arasındaki irti­batın müteahhirfin dönemi tasavvufu ile diğer d.irU disiplinler arasında kurulup kurulamadığıru söylemek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç bulunmaktadır. Bununla birlikte en azından kelamcıların yeni tasavvuf hakkında Teftazaru ile Cürcaru'nin temsil ettiği olumsuz ve olumlu tavırlar arasında bölündüğü ve mütekaddimiln dönemindeki ittifakın bozulduğu söylene­bilir. Teftazaru'nin Şerhu'l-Makôsıd' da v~det-i vücfıda yönelik eleştirile~, 14 her ne kadar yazarın şöhreti nedeniyle meşhur olmuşsa da kelfun kitaplarında aynı meseleler hakkında

14 Teftazaru'nin eleştirileri, esas itibariyle İô'nin el-Meviikıfta vahdet-i vüeud, hulw ve itt:ihad görüşlerine yönelik eleştirilerinin geliştirilmiş halidir ve kelamalar yönünden dikkate değer ilk ciddi eleştiri, benim tespit edebildiğim kadanyla hulw ve ittihad bağlamında oldukça muhtasar şekilde İd' den gelmiştir. Bk. el-Meviikıf fi ilmi'l-keliim, Bey­rut: Aıemü'l-Kütüb, ts, s. 274-75. Cürcaru yorumu için bk. Şerhu'l­Meviikıf, ID, 52-56.

Page 19: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

348 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI: Usıll·i Fıloh, Keiam, Tasavvuf ve İslam Felsefesi

kelfuna ve filozofların görüşlerinin yanı sıra mutasavvıflarının görüşlerinin de tarbşıldığı bir literatürün oluştuğu söylene­mez. Molla Canu'nin mütekellim, filozof ve :tnutasavvıfların varlık anlayışıru inceleme amaa güden ed-Dürretü'l1ahira'sı oldukça zayıf bir teşebbüstür ve kendisi ile birlikte Musli­huddln el-Lar! tarafından şerh edilmişse de devamının geldiği söylenemez. ıs

Bu açıklamaların ardından genelde şer'i ve akli bilimler özelde de kelam-metafizik-tasavvuf ve usUl-i fıkıh-manbk ara­sındaki ortak ve farklı yönleri bilgi teorisi, doğa· teorisi, metafi­zik olmak üzere üç ana başlık albnda tartışmak mümkündür.

2. Bilgi Teorisi

Filozofların bilgi görüş]eri münhasıran nefsin manevi /akli cevher olduğuna dayalıdır. Buna göre insan, akli ve maddi olmak üzere iki yöne sahiptir. Akli yön, nefse tekabül ederken maddi yön bedene tekabül eder. Bilen özne, nefistir. Yani insanın "ben" derken işaret ettiği ve onun farklı kuvve ve parçalardan oluşan birleşik varlığını bütünleyen nefistir. Nefis, bedenin oluşumuyla birlikte metafizik illetten feyz olduğun­dan hadistir. Dolayısıyla nefis ile beden arasında ancak bede­nin ölümüyle bozulabilecek biricik ve tekrarlanamaz bir ilişki vardır. Filozoflar insanın bu ikili yapısım akıl ve arzu (şevk veya nüzu') güçleriyle ifade ederler. Nefis, zab itibariyle sade­ce bilme özelliğine sahiptir. Soyut bir varlık olduğu için nefis, yalnızca tümelleri bilir. Nefsin cisimler dünyasıyla irtibabnı sağlayan ise bedende yer aları güçlerdir. Bedendeki güçler te-

ıs Tasavvufun teorik dönüşümü ve metafizikleşme süreci için bk. Ekrem Demirli, "İslam Metafizik Düşüncesinin Serüveni: Sadreddin Konevi ve Takipçilerinde İbn Sma Etkisi", Uluslararası İbn Sfnii Sem­pozyumu Bildiriler, ed. Mehmet Mazak, Nevzat Özkaya, İstanbul : İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., 2008, II, 353-358.

Page 20: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Aynşan Yönleriyle İslam Felsefesinin UsUl-i Fıkıh, Kela m, Tasavvuf ile Olan ilişkisi 349

melde müdrik ve muharrik olmak üzere iki kısma aynlır. Mu­harrik gücün ismi, şevk veya nüzu' gücüdür. Bu güç, beden­deki bütün organ ve kuvvelerin kendi işlevlerini yerine getir- .

· meleri için onlara hareket verir. Diğer deyişle her bir güç ve orgarun kendi fiiline yönelik arzu ve hareketinin kaynağı, şevk gücüdür. Bu sayede nefis, hem idrak hareketlerini hem de iracü ve gayri iradi hareketleri gerçekleştirebilir. Müdrik güç-. ler, dış ve iç idrak güçlerinden oluşur. Görme, işitme, dokun­ma, tatma ve koklamadan oluşan dış güçler, madcü dünyayla doğrudan temas eder ve maddi nesnelerir.ı özelliklerini iç güç­lere aktarır. Dış güçlerden gelen idrak verileri, ortak duyuda (hiss-i müşterek) birleşir, oradan hayale geçer. Hayal, gelen verilerin hem depolandığı hem de soyutlama işleminin başla­dığı güçtür. Hayalde depolanan veriler, vehim tarafından id­rak edilince ikinci bir soyutlamaya tabi tutulur. Hayaldeki so­yutlama, dış idraklerin verileri arasında terkip ve tahlil işlemi iken vehimdeki soyutlama, anlamı açığa çıkarma işlemidir. Fakat vehim anlamı tümel olarak değil, tikel olarak kavrar. Vehmin kavradığı anlamlar hafıza gücünde depolanır ve hatır­lama gücüyle de gerekli durumlarda hatırlanır.

İnsaııl bütünlüğü sağlayan ve benliği oluşturan akıl ol­duğundan vehi.m -gücüne kadar gelen bütün süreç, akıl tara­fından yönetilir. Bu nedenle de vehmin anlamı tekil olarak idraki, aklın tümel olarak idraki için hazırlık oluşturur. Anlamı tümelliğiyle kavramaya hazırlanan akıl, FaaJ. Akıl'ın feyziyle tümel anlamı idrak eder. VeNroden akıl gücüne herhangi bir anlam intikal etmez, zira madcü bir cevherden akll bir cevhere herhangi bir intikal mümkün değildir. Bu nedenle akılda mey­dana ·gelen anlam, aklın vehme kadar gelen süreci yönetmesi sayesinde anlamı kavramaya hazırlanması ve FaaJ. Akıl'dan gelen feyizle de kavramanın bilfiil gerçekleşmesi sayesinde olur. FaaJ. Akıl' dan nesnelerin hakikatleri feyiz olurken bu ha­kikatler arasında ilişki kurma ve terkipler oluşturma insan

Page 21: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

350 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNS~LARJ: UsUl-i Fıkıh, Kelam, Tasavvuf ve İsi~ Felsefesi

aklırun kendi fiilidir. Diğer deyişle anlamlar, vehimde olduğu gibi, akılda da terkip ve tahlil işlemine konu olur ve tasdikler oluşur. Dolayısıyla hükmü oluşturan şey, ~-kendisidir. Bu nedenle filozoflar hakikate ilişkin idraki dikkate aldıklarında bilgiyi bazen fişeyin suretinin akılda meydana gelmesidir11

şeklinde tarumlamışlardır. Kuşkusuz bu tarifte 11Sllretin akılda meydana gelmesil/ sözüyle 11akılda meydana gelen sureti/ kas:­tedilmektedir. Bazen de filozoflar akıldaki kesin hükümleri dikkate aldıklarında bilgiyi 11 A'run B olduğunu idr ak etmek ve yanı sıra B olmamasının imkansız olduğuna ilişin ikinci bir idrake sahip olmaktır" şeklinde tarumlarlar.ı6

Nefis başlangıçta her türlü bilgiden yoksun ve bilgilerle donarup biçimlenmeye müsait bir akıldır. Nefsin bu durumu­na heyfılaru akıl denir. Duyu algıları belirli bir yekfuıa ulaştı­ğında insanda "bir şey ya vardır ya yokturu ve "bütün parça­dan bü}rüktür" gibi ilksel (evveli) bilgiler meydana gelir. Fakat aklın ilk bilgilerle donarup heyfılaru akıldan bilmeleke akla intikali, kuvveden fiile intikaldir ve her türlü kuvveden fiile intikal, halihazırda bilfiil olan başka bir varlığı gerektirir. Çün­kü bilkuvve olan şey, kendi başına fiil haline geçemez. İşte heyfılaru aklı, kuvveden fiile intikal ettiren şey, Fa§l Akıl' dır.

Nefis yine duyu idraklerinin yardınuyla evveli bilgiler­den nazari bilgilere geçerek bilfiil akıl seviyesine intikal eder. Bu intikal de ayru şekilde kuvveden fiile geçiştir ve Faai

16 Bk. Farabi, Kitabu'l-Burlıfin, çev. Ömer Türker ve Ömer Maltir Al­per, İstanbul: Klasik Yayınları, 2008, s. 12; İbn Sina, Kitabıı'ş-Şifa Burhan, çev. Ömer Türker, İstanbul: Litera Yayıncılık, 2006, s. 1-2.

Filozofların nefs teorileri hakkında detaylı bilgi için bk. Ali Durusoy, İbn Sina Felsefesinde İnsan ve Alemdeki Yeri, İstanbul: Marmara Üniver­sitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı, 2012, s. 58-130; Ömer Türker, İbn Szna Felsefesinde Metafizik Bilginin İmkanı Sorunu, İstanbul: İSAM Yayınlan 2010, s. 19-167.

Page 22: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birl~en ve Aynşan Yönleriyle İslam Felsefesinin Usül-i Fıkıh, Keli m, Tasavvuf ile Olan İlişkisi 351

Akıl'ın yardımıyla gerçekleşir. Dolayısıyla netiste meydana gelen bilginin kaynağı, metafizik illettir. İster iç idrak güçleri­nin ister organların hareketleri olsun aklın idrakini hazırlayan bütün fiziksel süreçler, nefsin FaaJ. Akıl' dan feyiz alması için hazırlık vazifesi görür. Bu bilgilerone süreci aynı zamanda nefsin teorik olarak yetkinleşme sürecidir. Nefsin yetkinleşme­si, maddeye bağımlılıktan, filozofların ifadesiyle maddi alaka­lardan kurtulma ve soyutlanma (tecerrüd) sürecid.ir. Nefis bil.: gilendikçe bilgiye konu olan nesnelerin maddi tahakkuklarına ihtiyacı kalmaz. Bu bakımdan filozoflar bilgiyi kimi zaman adeı:nl bir durum olarak değerlend.irip "nefsin soyutlanması" şeklinde tanımlamışlardır.

Akılda meydana gelen bilgilerin hazırlık süreçleri hem bilgiye konu olan şey bakımından hem de bilen öznenin mi­zaçsal ve kültürel özellikleri bakımından aynı değildir. Bu ne­denle en genel haliyle evveli ve kesbi olarak ikiye ayrılan bilgi­ler, kavram veya önermenin herhangi bir çaba göstermeden doğrudan oluşması veya önermeyi oluşturan kavramlar kesbe ihtiyaç duysa bile hükmün kesbe ihtiyaç rluymaması bakımın­dan becühl ve nazari kısımlarına ayrılır. Biraz önce belirtildiği üzere nazar! bilgilerin kazanımında bireyin mizaçsal özellikleri ve kültürel ortamı etkili olur. Bu bağlamda aklın bir durumu meydana getiren nedeni yani orta terimi defaten kavramasına sezgi (hads) adı verilir.

Bilgilerin kesinlik bakımından sınıflandırılmasında ve­him ve akıl güçleri hayati işieve sahiptir. Çünkü her iki güç de terkip ve tahlil işlemlerini yapar ve karar verme özelliğine sa­hiptir. İnsani öznenin bütünlüğü akıl tarafından sağlandığı ve sonuçta vehim akla nispetle bir araç işlevi gördüğü için veh­min verdiği hükümlerin insanın kararı ve bilgisi haline gelme­sini filozoflar, vehmin akla tahakkümü olarak değerlendirir. Aklın hükmünün vehmi ve diğer güçleri etkilernesi ise insan!

Page 23: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

352 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI: .Usül-i Fılah, Kelam, Tasavvuf ve İslam Felsefesi

bütünlüğün kendi gereğini icra etmesi olarak değerlendirilir. Bir önermenin kesinlik değeri, konu, yüklem ve ikisi arasında­ki nispetin kavramasında dış duyuların nesneyi idrakinde sağ­lıklı olmasının yaru sıra vehmin yahut aklın ' idraki ve hükmü kesinlemesine bağlıdırP

Kelfuncıların idrak eden özneye ve bilginin tarumına iliş­kin millahazaları bilhassa Gazzill öncesinde filozoflardan epeyce farklilık gösterir. Meşhur Mutezile imaını Muammer (ö. 215) hariç mütekaddimı1n dönemi kelfuncıları, herhangi bir yaratılmış nesnenin ak1l varlığa sahip olmadığını iddia eder. Onlara göre Tanrı dışındaki her şey dsınin latif veya kesif ha­linden ibarettir, dolayısıyla da hadistir. Filozoflar Tanrı ve ilam varlıkların (akıllar, nefisler) insan tarafından bilinebilmesi için insanın mutlaka ak1l bir yöne sahip olması gerektiğini düşü­nürken Muammer hariç kelfuncılar insan ruhunun böyles{ bir varlık tarzı birliğini gerekli olmadığİnı düşünürler.ıs .

Bununla birlikte kelfuncıların ruh görüşleri epeyce farklı bir yelpazeye yayılır. Muammer, yukarıda filozoflıınn ruh­beden ilişkisine dair görüşleriniıl bir benzerini savunur. Aslın­da Nazzfun da keskin bir şekilde ruh.ve beden ayrımı yaparak hpkı filozofların düşündüğü gibi ruh ile beden arasında

mukarenet ilişkisi olduğunu düşünür. Nazzfun'ın farkı, ruhun dsınin bir hali olduğunu düşünmesidir. Mutezile kelfuncıları­nın Ebu Haşim kanadı, ruh ve beden ayrımı kabul etmez ve böylesi bir ayrımın insani bütünlük ve birliğe aykırı olduğunu düşünür. Eşari ve Maturidl kelfuncılar ise meşhur latif dsim

17 Burada kısaca ifade ettiğimiz filozofların bilgi teorisine ilişkin daha detaylı bh inceleme için bk. Ömer Türker, İbn Sina Felsefesinde Metafizik Bilginin İmkaııı Sorunu, s. 1- 97. 1s Muammer'in ruh hakkında mütekaddimlin kelamcılarının genel tavrından farklı ve filozoflarayakın görüşü için b k. Hayretlin Güdek­li, "~elfunın Tümel Bir Disiplin Olarak İnşası", s. 86-89.

Page 24: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Ayrışan Yönleriyle İslam Felsefesinin UsUl-i Fıkıh, Keli m, Tasavvuf ile Olan İlişkisi 353

görüşünü savunarak ruhun bedene gül suyunun güle sirayet etmesi gibi yerleştiğini (sereyaru hulill) savunur. Dolayısıyla mütekadclim:un kelfunolar, idrak eden ve bilen öznenin mahi­yeti hususunda filozoflardan keskin bir şekilde ayrışır.ı9

Ruh ve beden ilişkisindeki fark1ılıklara rağmen kelamcı­lar bilgilerin oluşması hususunda daha uyumlu bir tavır için­dedir. Onlara göre insan yaratıldığı esnada ilk olarak ''bir -şey

ya vardır ya yoktur" gibi ilk bilgiler de yaratılır. Bu bilgilerin özelliği doğrudan Allah tarafından yaratılmış olmalarıdır.

Kelamolar bu özelliği vurgulamak amaCıyla "el-ilmü'l­mübtede"' (başlangıçtaki bilgi) terkibini kullanmaktadırlar.

Bu, filozofların evveli bilgilerine tekabül eder. Fakat onlardan farklı olarak kelfunolar bu bilgilerin oluşumunda duyu· algıla­rırun hazırlık sürecini şart koşmaz. Duyu algılarının doğrudan verileri kelfuncılara göre de bed.Thi idraklerdir. Fakat başlangıç bilgilerinin oluşumu, duyu idraklerinden bağımsız olduğu için bu bilgiler, duyu algılarına indirgenemez.

Bilindiği gibi her iki ekol de peygamberlikte rüya ve il­hamın işlevini kabul eder. Bu bağlamda Farabl' den itibaren filozoflar, rüya ve vahyi hayal gücünün bir işlevi olarak değer­lendiregelm:iştir. Filozoflara göre diğer bütün insanlar~ gör­düğü royaların bir kısmı, metafizik illet olan Faa.I Akıl'dan gelen feyzin hayal gücüyle somutlaştırılmasından ibarettir. Hayal gücünün arınmışlığına ve anlamnomutlaştırma kapasi­tesine bağlı olarak yoruma muhtaç olmayan veya çeşitli dere­celerde muhtaç olan rüyalar görülür. Bunun bir aşaması da vahiy olarak adlandırılır. Dolayısıyla özelde vahiy ve genelde rüya, insan mütehayyilesinin bir işlevi olarak açıklanır. Bunun-

ı9 Aynnh için bk. Kadi Abdülcebbar, el- Muğnl fi ebvabi't-tevhld ve'l­adl: et-Teklif XIII, ed. Muhammed Ali En-Neccar ve Abdilihalim En­Neccar, Kahire: ed-Daru'l-Mısriyye li't-Te'lif ve't-Te.rceme, 1963, s. 309-344; Cürcaru, Şerhu'l-Meviikıf, IT, 1220-30.

Page 25: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

~··

354 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLAR!: Usiil-i FıJah, Ketaın, Tasavvuf ve İsianı Felsefesi

la birlikte rüya da vahiy de hakikat bilgisini doğrudan ifade etmez ve yoruma muhtaçtır. Diğer deyişle nasıl ki duyulur nesnelerin hakikatine ulaşmak için onların b_ireyselliklerini soyutlamak gerekiyorsa rüya ve vahyin ic;erdiği hakikate ulaşmak için de onların somutl~arıru so.yutlamak ve anlam­larına ulaşmak gerekir. Bu ise türsel anlamları araştıran felsefe tarafından yapılabilir. Dolayısıyla bu hususta rüya ve vahiy, duyu verileri gibidir. Kelamalar da doğal olarak peygamberlik söz konusu olduğunda rüya ve vahyin bir bilgi kaynağı olaca­ğını kabul eder. Zira vahyin formlarından biri de rüyadır. Fa­kat kelamalara göre vahiy, insan güçlerinden herhangi birine nispetle açıklanmaz, aksine hpkı mübtede bilgide olduğu gibi doğrudan Allah tarafından kulun/peygamberin kalbinde yara­tılır. Çünkü kelamalar, hem nedenselliği ve birden ancak bir çıkar ilkesini hem de madde-sfiret teorisini reddettiğinden iç duyular görüşünü kabul etmez.

Rüyada sadık olduğu takdirde vahiy gibidir. Diğer rü­yaların da ya yoruma ihtiyacı vardır ya da yorumlanamayacak derece karışıktır {adğasü ahlam). Fakat her iki ekole göre de vahyin aksine rüya nesnel bir değer ifade etmez. V ahyin ifade ettiği nesnel değer ise filozoflara göre hakikatierin somut ve insanların geneli için anlaşılır bir anlahmı ve yasaların vaz edilmesi iken kelamalara göre ilaveten Tanrı ve Tann-alem ilişkisi hakkında bilgi kaynağı işlevi görür. Fakat kelamalara göre de vahyin bilgi kaynağı olması, işitme kanalından alınan verilerin akıl tarafından bilgiye dönüştürülmesinde olduğu gibi vahyin akıl tarafından bilgiye dönüştürülmesi anlamına gelir.

Hem kelamalara hem de filozoflara göre duyu algıları, bedihi idraklerdir ve kelamcıların deyişiyle başlangıç bilgileri veya filozofların ifadesiyle ilksel bilgiler ve bu bedihi idrakle-

Page 26: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Ayrışan Yönleriyle İslam Felsefesinin UsUl-i Fıkıh, Kela m, Tasavvuf ile Olan ilişkisi 355

rin birleştirilmesiyle kesb1 kavram ve önemıeler türetilir. 20

Kesb1 bilgilerin nasıl türetildiği hususunda gerçekte kelfun ve Meşşru felsefe gelenekleri ortak bir tavra sahiptir. Her iki ekol de mantık sanahru ya da istidla.I yöntemini kulların. İstidla.Iin temel formları, mütekaddimıln kelammda da esas itibariyle Aristoteles mantığında ortaya konan kıyas formlarıyla aynıdır. Çünkü akıl yürütmenin temel formları, yüklemli kıyas (kel~­cıların zaman zaman el-kıyasu'l-müstaklm dediği kıyas türil), istisna.Iı kıyas (kelfuncıların sebr ve taksim dediği kıyas türü) ve hulfi kıyastır. Ayrıca mütekaddimı1n kelfuncılar, nedensel­lik ilkesini anlamlar düzeyinde kabul ettiğinden kıyas teori­sinde ortaklık herhangi bir kargaşa ya yol açmamıştır.

Cüveyni'nin haller teorisini terkedip cqılamlardaki ne­denselliği eleştirmesi ve Gazzau'nin de bu eleştiriye destek vermesiyle sonraki kelfuncılarca haller teorisi ve anlamlardaki nedensellik tamamıyla terkedilmiş olsa bile kıyasın öncülleri ile sonucu arasında bir ilişki olduğu hususunda kelfuncılar ile filozoflar hemfikirdir. Fakat filozoflar, öncüller ile sonuç ara­sında ak1l zorunluluk ilişkisi bulunduğunu düşünürken Mute­zill kelfuncılar, tevlid ilişkisi olduğunu, Eşarl kelamcılar ise adetsel bir ili.şki olduğunu düşünmüşlerdir. Bu noktada öncül­ler ve sonuç arasında bir tür zorunluluk olduğunu düşünen Cüveyni ve Fahreddln er-Razl'yi genel Eşarl çizgiden istisna etmek veya ana çizgiyle uyumlu olacal5 şekilde yorumlamak gerekir. Bununla birlikte bilhassa müteahhirı1n döneminde kelam ve felsefenin kıyas teorisi arasında uygulamada herhan-

ıo Kavrarnların kesbl olmayacağı hususunda daha özel bir tartışmaya işaret edilebilir. Son döneminde Cüveyni ve Fahreddin er-Razi, ta­savvurların kesbi olamayacağıru iddia eder. Ayrıntı için bk. Teftazaru, Şerhu'l-Makasıd, nşr. Salih Musa Şeref, Beyrut: Aıemü'l­kütüb, 1998, I, 21-24; Cürcaru, Şerhu'l-Meviikıf, I, 178-212.

Page 27: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

356 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLAR!: Usül-i Fıkıh, Kelam, Tasavvuf ve İslam Felsefesi

gi bir farklılık gözlenmez.21 Şu halde kelfunalar ile filozofların bilgi teorilerindeki temel farklılık, Meşşaılerin determinizmi ve madde-sfuet teorisini kabul etmesinden, kelam,aların ise her iki teoriyi de reddedip atomcu ve vesileci anlayışı benimserne­lerinden kaynaklanır.

Bilgi teorisinde sUfiler, Gazzili öncesi dönemde ilham ve rüyayı bilgi verileri getiren bir araç kabul etmekle kelfunalar­dan ayrılır. İnsa.nl kesbin bir vesile olduğu hususunda kelfuncı­larla ortak oldukları gibi alınan verilerin Tanrı'nın zatı ve sıfat­ları, peygamberlik, Tanrı-alem ilişkisi gibi hususlarda Kuran ve Sünnetten çıkarılan tümel ilkeler doğrultusunda yorumla­nacağı hususunda da kelfuncılarla hemfikirdirler. Her ne kadar Keşfu'l-mahcub, Katü'l-kıılılb gibi tasavvuf klasiklerinde istidlai yöntemine yönelik eleştiriler yer alsa da bu eleştiriler, aklın çeşitli yollarla ettiği bilgi verilerinde:r: bilinen kıyas formlarını izleyerek soimç çıkarmasına yönelik değil, bizzat verilerin top­lanması sürecine yöneliktir.

Diğer deyişle sUfilerin farklılığı, düşünmenin ilkelerinde değil, düşünmeye konu olan verilerin toplanma sürecindedir. Onlar, istidlru yöntemini kullanan nazari düşünce gelenekle­rinden farklı olarak rüya ve hatır (varid) gibi olgulara önem atfederek havf, reca, .haşyet, üns gibi kalbin halleri üzerine yoğunlaşarak Kuran ve Sünnetten hareketle ins~ kendisine dair derinlikli bir kavrayışın, Tanrı-alem ilişkisini anlamaya imkan verdiğini savunurlar. SUfilerin yönteme ilişkin iddiaları, esas itibariyle Allah'ın kula yönelik inayetine bir güvenin so­nucu olarak ortaya çıkar. Anlaşılması epeyce güç olmakla bir-

ıı Bk. Ömer Türker, "Bir Tümdengelim Olarak Şahitle Grube İstidiili Yöntemi ve CüveyıU'nin Bu Yönteme Yönelttiği Eleştiriler", İslam Araştırmaları Dergisi, 2007, sayı: 18, s. 1-26; amlf. "Eş'ari Kelfunının Kınlma Noktası: Cüveyni'nin Yöntem Eleştirileri", İslam Araştınnaları Dergisi, 2008, sayı: 19, s. 1-24.

Page 28: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Aynşan Yönleriyle İslam Felsefesinin Usfil-i Fıkıh, Kela m, Tasavvuf ile Olan İlişkisi 357

likte yöntemi şu cümle de özetlemek mümkündür: Allah' a kul­luk, Hz. Peygamber' de (sav) ortaya çıkhğı haliyle yapıldığında mürnin de bir ahlak ortaya çıkarır ve bu ahlak, Allah' tan kula gelen feyzi saf bir şekilde kavramaya imkan verir. Bu nedenle SU.filer, ahlak üretmeyen bir namazın, orucun veya herhangi bir ibadetin Allah' a veya Allah-aJ.em ilişkisine dair herhangi bir bilgi vereceğini kabul etmez. Fikir gücüne yönelik eleştid­leri, esas itibariyle fikir gücünün istidlaJ. sürecinde maddi ilgi­lere bağımlılığından yani bilgiyi üreten temel güç olan aklın veya latife-i insaniyyenin kavrayışının safiaşmadığını dile ge­tirmeyi amaçlar. Bu bağlamda süfiler, bilginin üretildiği verile­ri sağlayan araçlar üzerine yoğunlaşırlar. Çünkü veriler elde edilince tümelden tikelin çıkarılması veya til<;~lden tikele gi­dilmesi şeklinde icra edilen akıl yürütme formları tamamıyla aynıdır. Bu nedenle tasavvufun İbnü'l-Arabi öncesi tarihi, da­ya ziyade insana ilişkin farkındalık üzerinde yoğunlaşıp haller ve makamları tespit ederek berraklaşhrınayı ve buradan Tan­n'ya ilişkin farkındalığa ulaşmayı amaçlarken İbnü'l-Arabi ve sonrasındaki tarihi, haller ve makamların metafizik ilkelerini belirgin kılıp haller ve makamların yeniden yorumlanmasını amaçlıyor görünür. Dolayısıyla mütekaddimlln. ve müteah­hirllnlll1 tasavvufu, en azından İbnü'l-Arabi'nin bütünleyici teorisinde birbirini ikmal eder. Bu bağlamda İbnü'l-Arabi ve sonrası söz konusu olduğunda kelam ~e felsefe ile tasavvuf arasındaki en önemli fark şudur:

Filozoflar ve iç idrakleri kabul eden kelamcılar, hayali maddi idrakleri algılayan bir güç olarak değerlendirirken İb­nü'l-Arabi hayali varlığın her türlü taayyününde teşahhusu kavrayan bir güç olarak değerlendirir. Bu anlayışın genel ola­rak İbnü'l-Arabi düşüncesinde nübüvvetin ve velayetin izahı ve istidlili bilgiden farklı bilgi tarzlarının açıklanmasında esas­lı bir işlevi vardır. Bununla birlikte süfiler, Gazzili veya daha hususi ifadesiyle İbnü'l-Arabi öncesinde tabiat teorisi ve meta-

Page 29: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

358 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARı: UsUl-i Fıkıh, Keliın, Tasavvuf ve İslam Fe~efesi

fiziğin temel önermelerinde kelamalarla önemli ölçüde·. aynı çizgide yer alırlar.

Fıkıh usfılü, müstakil bilgi teorisine sahip olmaktan zi­yade kelamcı ve filozofların kullandığı kı yas teorisinin Kur' an, Sünnet ve müçtehit imamların içtihatlarına tatbikini amaçla­yan ve bu tatbik için gerekli kavramsal araçları ortaya koyan tikel bir disiplindir. Bu nedenle yöntem olarak bir yönüyle mantığın bir alt dalı olarak değerlendirilebilir, bir yönüyle de mantıktan farklı olarak Kur'an ve Sünnetin insan iradesiyle meydana gelen varlık alanına kaynaklık etme keyfiyetini orta­ya koyar.

3. Tabiat Teorisi

Tabiat teorisinde kelam ve felsefe arasındaki en önemli ortaklık~ her ikisinin de parçacıkçı bir teorik fizik benimsemiş olmalarıdır. Hem kelamcılar hem de filozoflar cisimlerin nihai parçalarının "dış dünyada kendi başına var olan şey'' anla­mında cevherlerden oluştuğunu düşünür.22 Farklılık ilk aşa­mada bu parçaların ne olduğunda ortaya çıkar. Kelamalara göre bu parçalar, bir cismi bölme işleminin sonunda kendileri­ne teorik olarak ulaşabileceğiıniz cevherlerdir. Kelamalar bu cevherlerin hacimsiz ve mütehayyiz olduğunu düşünürler fakat biçimleri hus~sunda oldukça farklı görüşler beyan eder­ler. Cevherlerin bir araya gelmesiyle cisimler oluşur. Kaç bö­lünmez cevherin bir araya gelmesiyle cisimlerin oluşacağı hu-

22 Kelamcılar kanadında Nazzam'ı bundan istisna etmek gerekir. Zira Nazzam, madde-sılret teorisine oldukça benzer bir fizik teorini be­nimsemiş olmasına rağmen Tanrı dışındaki her şeyin araziardan oluştuğunu düşünür. Yine Neccar ve Dırar b. Amr da bütün alemin araziardan oluştuğunu iddia etmiştir. Bk. Cürcaru, Şerhıı'l-Mevakıj, ll, 760i Mustafa Öz, "Dırar b. Amr", TDV İslam Ansiklopedisi, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 1994, IX, 274-75.

Page 30: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birle.şen ve Ayrışan Yönleriyle İslam Felsefesinin UsUl-i Fıkıh, Kela m, Tasavvuf ile Olan İlişkisi 359

susundada farklı görüşler ileri sürülmüştür. Atomlar seviye­sinden cisimler seviyesine geçişte araç işlevi gören birkaç ilke vardır. Bunlardan biri, atomların özü gereği mütehayyiz olma­sıdır. İkincisi ise atomlar arasında ittisalin bulunmaması yani her birinin diğerinden ayrışnuş olarak var olmasıdır. Bu iki ilke hem atomcu teorinin bütün aYTıntılarını kendilerinden çıkaracağımiz hem de atomculuğu, Meşşauerin madde-sfu~t teorisinden ayrıştıracağınuz tfunel ilkelerdir. Buna göre atom­lar, bir araya geldiklerinde içtima, aYTJldıklarında iliirak oluş­turur. Atomlar özü gereği mütehayyiz olduğundan bir. atom var olduğunda bir mekan işgal eder. Şayet atom işgal ettiği mekanda iki veya daha fazla anda bulunursa sükı1n, tek bir anda bulunursa hareketoluşur. ·

Kelamcılar hareket, sükfin, içtiina ve iliiraktan oluşan bu dört duruma, dört oluş (el-ekvanü'l-erbaa) adını verir. Hareket ve sükfin, kolaylıkla anlaŞılacağı üzere, felsefi teorilerin kelama girmesini öneeleyen dönemde tamamen mekansal kav­ramlardır. Diğer deyişle hareket, kuvveden fiile intikal değil, bir mekandan diğerine intikaldir. Bu sebeple de söz koriusu dört oluş, bir yandan atomların mütehayyiz oluşuyla, diğer yandan da gaYTı muttasıl oluşuyla ilgilidir. Mütehayyiz olu­şuyla ilgisi açıktır. Gayrı muttasıl oluşuyla ilgisi ise mekanın ve anın bölünmez ve birbirinden ayn parçalara bağlı olarak atomik parçalardan oluştuğunun düşünülmesidir. Bu bağlam­da Nazzam ve Cahiz'ın tabiat görüşünü istisna edersek müte­kaddimfin döneminde kelamcılar, tabiat kavramına ve. şeyler ( cevherler ve arazlar) arasında nedensel bir ilişki buluİı:duğu görüşüne tamamen karşı çıkmışlardır.

Kelamcılar, Allah' ın dışındaki her şeyin atomlardan oluştuğunu düşündüğünden dört oluş, ister latif ister kesif olsun bütün yaratılnuşların ortak hallerini ifade eder. Bu aşa­madan sonra nesnelere ilişkin araştırma, onların duyu araçla­ona göre taksim edilerek incelenmesi şeklinde cereyan eder.

Page 31: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

360 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI: Usiil-i Fılah, Kelam, Tasavvul ve İslam Felsefesi

Yani kelamcılar, nesneleri, görülenler, işitilenler, tadılanlar,

dokunulanlarve koklananlar olmak üzere onlan algılayan du­yu araçlarına göre kısırnlara ayrılarak incelerunjşlerdir. Aynca aşağıda daha ayrıntılı belirtileceği üzere kelamcılar, cevheri ve arazıyla bütün varlıkların doğru .Tanrı tarafından yaratıldığını düşündüğünden 23 kozmolojilerini sudur teorisinde olduğu gibi Tanrı' dan aşağı doğru sıralanan bir varlık düzerri, şeklinde değil, Tanrı dışında, Onun iradesine bağlı ve bu nedenle de zorunsuz bir düzenlilik üzerine kurmuşlardır.

Kelam ilmi matematik ilimlerden ve bilhassa astronomi­den yoksun olduğundan kelamm kozmolojisi, metafizik ilkeler ile teorik fiziğin şekillendirdiği bir kozmolojidir. Fahreddin er­Raz!'yle birlikte kelfunın fizik bölümündeki inceleme, Meşşru geleneğin on kategorisi esas alınarak yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyle birlikte Meşşru tal;>iat teorisinin dört neden, kuvve, fill, istidat ve mizaç gibi temel görüşleri kelama girdiği gibi kozmolojisi de sudurcu teorinin etkisiyle genişlemiştir. Çünkü bilhassa Seyyid Şerif el -Cürcaru ve Ali Kuşçu gibi aynı zamanda fizik ve matematik bilimlerle de ilgili bir kısım kelamcılar eliyle mütekaddimiln kelamcılarının neredeyse ittifakla reddettiği akil mevcutlar görüşü kelama girmiş, hare­ket kuvveden fiile çıkış olarak tanımlanarak mütekaddimiln kelamcılarının mekansal hareketi diğer hareket türlerini içere­cek şekilde genişletilmiş, astronomi bahisleri kelama dahil edi­lerek cisimlerdeki hareketlerin açıklanmasında doğal mekan, tabiat, nefis ve akıl kavramiarına başvurulmuştur.

Kelamdaki bu teori genişlemesinin nasıl gerçekleştiği daha derinlikli araştmlıp tarhşılmaya muhtaç olmakla birlikte kelamcıların sudur teorisini kabul etme zorunluluğu görmek-

23 Ebu Ali el-Cübbai ve takipçilerinin kulnn doğrudan ihtiyari fiilie­rinin kendisi tarafından yaralıldığı görüşiinü bu yargıdan kısmi bir istisna kabul edebiliriz.

Page 32: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Aynşan Yönleriyle İslam Felsefesinin Usıll-i Fıkıh, Kela m, Tasavvuf ile Olan İlişkisi 361

sızın söz konusu revizyonlara başvurduğu belirtilmelidir. Muhtemelen bunun nedeni, kozmolojinin zaten sudur teori­sinden önce teşekkül etmesi ve sudurcu metafiziği gerektir­memesiclir. Bu bağlamda kelfuncılar, imkan ve zorunluluğun vucudl durumlar değil, akll ruspetler olduğunu iddia ederek hem maddenin ezeli olduğunu düşüncesinden hem de madde­suret teorisinin sudurcu sonuçlarını teseliüro etmekten kaçın­mışlardır. Bununla birlikte kelfun kitaplannda şu veya bu öl­çüde anlablıruş olsa da İô ve Teftazaru gibi kelfuncılar, tarihsel olarak neredeyse sudurcu metafiziğin zorunlu bir neticesi ha­line gelmiş veya Farabi ve İbn S"ına felsefesiyle birlikte sudur teorisiyle bağlaşık hale gelmiş felsefi kozmolojiyi eleştirmekten geri durmam.ışlardır.24 Sonraki dönem kelamp..lan, henüz bu açıdan yeterli bir çalışmaya konu olmamıştır.

İster Meşşailik isterse müstakil bir ekol olduğunu kabul etmemiz halinde İşrakllik olsun İslam dünyasındaki filozofla­rın tam~, cisimlerin madde ve suretten oluştuğunu düşü­nür. Kelamcıların atomlarına benzer şekilde madde ve suretler de kendi başına var olan cevherlerdir. Madde kuvve haline, suret fiil haline tekabül eder ve ikisi bir araya geldiğinde cismi meydana getirir. Sfuetin maddeye yerleşmesinin ve ondan ayrılmasının ismi, oluş ve bozuluştur ve zaman zaman cevheri hareket olarak da adlandırılır.

Bir şey dışta salt suret olarak bulunuyorsa akll bir varlığa sahip demektir. Şayet bu cevher, bütün bakımlardan bilfiil ise ayrık akıl, varlığı bakınundan bilfiil ama özellikleri bakımın­dan bilkuvve ise nefistir. Eğer bir şey dışta salt suret olarak meydana gelme gücüne sahip değilse onun var olma imkfuunı

24 Örneğin Teftazaru bu konuda şöyle demektedir: "Kelamda bu hu­susların [felsefi kozmoloji] zikredilmesi, filozofların babl görüşlerini ortaya koymak içindir. Diğer türlü bunlar lüzumsuz sözlerden iba­rettir." Bk. Teftazaru, Şerhu'l-Makasıd, nşr. Salih Musa Şeref (Beyrut: Alemu'l-Kutub, 1998), I, 179.

Page 33: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

362 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI: Ustıl-i Fılah, Kelam, Tasavvuf ve İslam Fels~fesi

taşıyan bir maddeye muhtaçtır ve maddesine onun sureti ola­rak yerleştiğinde ikisinden bir cisim oluşur. Atomcu teorinin öngördüğü cisim anlayışından tamamen farklı ,olarak ittisal içinde bulunan cisimler, en genel olarak unsurlardan oluşanlar ile unsurlardan oluşmayan semavi cisimler olmak üzere iki ayrılır. Unsurlardan oluşan cisimler oluş ve bozuluşa konu olurken diğerleri oluş ve bozuluşa konu olmayıp ezelden ebe­de süren bir hareket halindedirler. Cisimler dokuz kategoriyle ifade edilen araziara sciliiptir ve arazsız bir cisim var olamaz.

Akıllardan cisimlere uzanan sıralama, mevcutlarm hem varlık tarzları bakımından düzenini hem yalınlıktan bileşikliğe dönüşen yapısal düzenini hem de nesneyi var eden nedenlerin artış düzenini ifade eder. Buna göre suret aslında suret olmak bakınundan maddeye muhtaç değildir ve kendi başına dışta var olabilir. Böylesi sııretin yalmzca fail ve sfırl nedeni olabilir. V ar olmak için bir maddeye yerleşmek zorunda olan suret, . cisimlik suretidir. Böylesi bir nesne ise var olmak için fail, maddi ve sun nedenlere muhtaçtır. Aristoteles nesneyi var ederek ona gaye veren dış bir metafizik fail fikrine sahip ol­madığından bir nesnenin oluş sürecindeki hareketinin yönünü açıklamak için gaye düşüncesini ihdas etmişti. Bu nedenle bir madde ve suretten birleşen nesnelerin maddi, sfırl ve fail ne­denlerinin yanı sıra bir de gaye nedeni vardır. Fakat Yeni Pla­toncu. filozoflar, fizik ve metafizik neden aynmı yaptıklarmdan gaye nedenin fallin zihninde önceliğini savunarak onun, nes­nenin var oluşuna katılma şeklini değiştirerek savımdu.lar. Onlara göre madde hazırlandığında ona metafizik illetten bir suret feyz olur. Nesnenin hazırlanması ise hem unsurlarm hem göksel kürelerin katılımıyla oluşan karmaşık bir hareketler bütününün tesiriyle gerçekleşir.25

ıs İbn S'ına'mn sılret konusırnda tevarüs ettiği geleneğe yönelik başa­rılanndan biri suretin yüklemsel ve ontolojik birliğini sağlanuş olma-

Page 34: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Aynşan Yönleriyle İs !am Felsefesinin Usül-i Fılah, Ke!a m, TasaYYl;lf lle Olan ilişkisi 363

Filozoflar, kelfuncılardan farklı olarak cismin cisim ol­mak bakınundan mütehayyiz olduğunu kabul etmez. Çünkü felek-i muhit cisim olduğu halde herhangi bir rnekarn yoktur. Mekan, ancak bir cisim tarafından kuşatılan cisim için geçerli­dir. Felek-i muhitin hareketli olduğunu habrladığmuzda filo­zofların hareketten sadece mekansal intikali anlamayacağı açıkbr. Onlara göre hareket kuvveden fiile intikaldir. Cis~ hareket edebilmesi için onun hareketini mümkün kılan bir tabiata (felek cismi söz konusu olduğunda bir taba) sahip ol­ması gerekir. Hangi yöne gerçekleşiyors~ ona doğru bir meyli (kelfuncılar buna itimad demiştir) gerektiren hareketler en te­melde doğal, iradeli ve zorlamalı olmak üzere üçe ayrılır. Do­ğal hareket, unsurlardan oluşan cisimlerin doğal mekanların­dan uzaklaşmasından kaynaklanır. Zorlamalı hareket, unsur­lardan oluşan bir cisimde bir dış etkenin meydana getirdiği harekettir.

Feleklerin cisimlerinde zorlamalı hareketten bahsedile­mez. Eğer hareket, doğal mekandan uzaklaşmaktan kaynak­lanmıyorsa veya bir zorlayıcının zoruyla gerçekleşmiyorsa mutlaka cisme yerleşmiş ve cisimden bağımsız varlığa sahip bir nefsi gerektirir. Bu bakımdan sadece idrak güçlerine sahip nefisler iraeli hareket oluşturabilir. İraeli hareketler ise cisimler ve nefisler dünyasını ayrık akıllara ve bunlar aracılığıyla da Tanrı'ya bağlar. Dolayısıyla Meşş§l ve İşrlli felsefelerin hare­ket teorisi, kelamm kurucu düşünürlerinin hareket teorilerin­den köklü bir şekilde farklılaşarak fizik ile metafizik arasında b4' köprü oluşturur. Zira kelamm kurucu düşünürleri, atom­lardan oluşan cisimler dünyasını hareket ve varlık ayrımı

sıdır. İbn. Sina böylece Yeni Platoncu meydan okumalara karşı Meşş§i çerçeveden vazgeçmemiş ve özgün bir senteze ulaşmıştır. Bk. İbrahim Halil Üçer, "İbn Sina Felsefesinde Suret Anlayışı", Yayımlanmamış Doktora Tezi, (Sakarya Üniversitesi SBE, 2014), s. 68-154.

Page 35: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

364 isLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLAR!: Usiıl-i Fılah, Kelam, Tasavvuf ve İslam Felsefesi

yapmadan ilahi iradeye bağlamışlardı ve kelfu:n en azından ilke olarak bu görüşten hiç vazgeçme di.

Filozofların tabiat teorisinin en aynşhrıcı yenü, nesne var olduğu sürece zorunlu olan bir tabiat ve mizaç kavramına da­yanmasıdır. Mizaç, cisimsel bir nesneyi oluşturan unsurların belirli bir oranda karışımını ifade ederken tabiat, o karışımda metafizik ilietin etkisiyle meydana gelen sfueti ifade eder. Mi­zaç ve tabiat, fail ilietin müdahalesinden tamamen bağımsız düşünülen bir istidatlar bütününü gerektirir. Dolayısıyla bir nesnede ortaya çıkabilecek bilfiil durumların tamamı, o nesne­nin isti~adı tarafından tayin edilir. Fakat istidadın fii1 haline çıkabilmesi için bir hazırlık (teheyyü') gerekir. Başka bir deyiş­le, bir nesnedeki her türlü değişim bir hazırlığı gerektirir. Bu hazırlık ise cisimler dünyasındaki hareketler aracılığıyla sağla­nır. Nitekim fiziksel ilietin işlevi hazı..:lığı vermekten ibarettir.26

Kelamcılar mütekaddimı1n döneminde fail-i muht§r Tanrı ta­savvuruna aykırı olduğu gerekçesiyle bu kavramlar öbeğini kullanmayı reddetmişlerdir. Mütea.hlı.irfin döneminde ise İbn Sinacı imkan ve mahiyet teorilerinin kelama uyarlanmasıyla bu kavramlar dağarcığı da kelfunın temel ilkeleriyle uyumlu hale getirilerek kullanılmıştır.

Her iki teoriye göre de bir şeyi bilmek, onu oluşturan un­surları bilmektir. Oluşturucu unsurlar ise ya nesnenin bizzat kendisinin bir parçasıdır ya da o parçaları bir araya getiren ilke/ler/dir. Filozoflar, İbn Sina'nın ifadesiyle mahiyeti ve var­lığı meydana getiren bu oluşturucu unsurları nesnenin neden­leri olarak değerlendirir. MütekaddimUn. kelfu:ncılar ise bu

26 Filozofların istidad ve teheyyü' anlayışı hakkında tarihsel ve prob­lematik bir inceleme için b k. İbrahim Halil Üçer, "Aristotelesçi Dunamisin Dönüşümü: 'İbn Smacı Doğal İsti'dad ve Teheyyu' Anlayışı Üzerine", Nazariyat: İslam Felsefe ve Bilim Tarihi Araştınnaları Dergisi, Cilt. 2, sayı 3 (2015), 35-74.

Page 36: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Aynşan Yönleriyle İslam Felsefesinin UsUl-i Fılah, Kela m, Tasavvuf ile Olan ilişkisi 365

oluşturucu unsurların anlamsal olarak nedenliğini kabul et­mekle birlikte varlık bakınundan nedeni olduğunu kabul et­mezler. Diğer deyişle kelfuncılar, bilgi bakınundan neden ol­mak ile varlık olmak bakınundan neden olmayı aynşhrırlar. Cüveyni'nin nedensellik eleştirisiyle birlikte kelfuncılar, bilgi bakımından nedenselliği de bir ilke olarak benimsemekten vazgeçmişler fakat kıyas teorisini kullanmaktan geri durama­rruşlardır. Bu sebeple de kesb teorisini kıyas teorisine de tatbi­kini devam ettirerek kıyasın öncülleri ile sonucu arasındaki ilişkinin adetsel bir zorunluluk olduğunu iddia etmişlerdir. Burıurıla birlikte uygulamada filozofların kıyas teorisi ile kelfuncıların kıyas teorisi arasında hiçbir fark yoktur. Bu ne­denle de kelam ve Meşşa! felsefenin yöntemi a_ı:asında kıyasın formu söz konusu olduğurıda hiçbir farklılık yoktur. Fıkıh usffiünde, zımnında kesb teorisi bulunmak kaydıyla, müte­ka~dimfuı döneminde oluşturulan illiyet teorisi olduğu gibi devam ettirilmiştir.

Mutasavvıflar, mütekaddimfuı döneminde oldukça pragmatist davranarak bir yandan kelamın teorik fiziğini be­nimsemiş bir yandan da madde-sfuet teorisinin kavramsal dağarcığını kullaruyar görünürler. İbnü'l-Arabi'yle birlikte ise tam olarak İbn Sina felsefesinde gördüğümüz teorik fiziği be­nimseyip Meşşa! felsefesinin mizaç ve istidat teorisini di.nl dü­şünceyle uyumlu hale getirirler. Aslına bakılırsa tasavvuf, fi­ziksel dünyanın teorik açıklaması hususunda ta.ı:iJıiııin hiçbir döneminde iddialı görünmez. Tasavvufun metafizikleştiği

dönemde bile fizik teorisiyle ilgili bahisler, tamamen metafizi­ğin bir· parçası olduğu sürece değerlidir ve fiziksel dünyanın fizik bilimlerinin yöntemine uygurı bir açıklaması çabasına girişildiği -en azından mevcut çalışmalar ışığında- görülmez.

Page 37: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

366 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI: UsUl-i Fıla.h, Kelam, Tasavvuf ve İslam Felsefesi

4. Metafizik

Fetsefe, kelfun ve tasavvuf arasındaki asıl aynşma hiç kuşkusuz metafizikte görünür, Bundan önceki'bahislerde dile getirilen aynşmalar da aslında metafizikteki aynşmaların bir uzanb.sıdır. Bilindiği gibi hem kelfuncılar hem sfifiler Kadir-i Muhtar bir Tanrı anlayışını benimseyerek birincisi, nedenselli­ği reddeder; ikincisi de Allah ile yaratılmışlar arasında doğru­dan bir ilişki olduğunu kabul eder. Bu bağlamda nedenselliğin reddi, bütün dönemlerde di.nl düşünce akımlarının ortak görü­şüdür. Kuşkusuz bu reddirı amao, iradeli bir Tanrı anlayışını mümkün kılmakbr. Manevi sıfatları reddederek Allah'ın sıfat­larının onun zatıyla özdeş olduğunu (msl. Allah alimdir ve ilim Onun zatıdır formu) ya da zıtlarıyla nitelenmernek anla­mında (msl. Allah cahil olmamak anlamında ilimdir formu) Allah'ın sı!atlarla nitelendiğini iddia eden Mutezile düşünürle­ri bile Kadir-i Muhtar bir Tanrı anlayışını temellendirebilmek için iradeyi Tanrı'nın zatıyla özdeşleştirememişlerdir. Aslında kelfun ve tasavvufun kendi aralarındaki ortaklığı ve herhangi bir felsefi ekaiden farklılığı tam da bu ilkenin ayrıntılannda ortaya çıkar. Kelfuncılara göre Allah var olduğunda maliliünü de herhangi bir gecikme olmaksızın var eden bir illet değildir. Kelfun kitaplarında "Allah ilk illet değildir" sözüyle anlatıl­mak istenen budur. Dolayısıyla yaratılmışlar ezeli değildir ve Allah'ın iradesiyle yine onun takdirine göre yaratılnuşbr. Ya­ratma ise yoktan var etme tarzındadır.

Kelfuncıların yoktan yaratma sonucuna nasıl vardığı hu­susunda çeşitli yorumlar yapılmakla birlikte gerek Kur'an'da yaratmayla ilgili "eb dea" ve "halaka" gibi lafızların gerekse yaratan ve yaratılanın varlık tarzında herhangi bir ortaklığın bulunmaması gerektiği düşüncesinin bu karoya varmalarında etkili olduğu söylenebilir. Dolayısıyla kelfuncılara göre alem hadistir ve Allah ezeli bilgisiyle bildiği malUmları dilediğinde

Page 38: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Aynşan Yönleriyle İslam Felsefesinin Usfıl-i Fılah, Kela m, Tasavvuf ile Olan İlişkisi 367

meydana getirir. Nazzam ve Cahiz gibi filozofların tabiat teo­risini kabul eden ve Ebu Ali el-Cübbru gibi insanın iraeli fiilie­rinin yaralıcı olduğunu i~dia eden bazı Mutezile kelamcıları­nın aykırı görüşleri istisna edilirse ilahi sıfatıarın ontolojisiyle ilgili olanca ihtilaflarına rağmen kelamcılar, yaratmanın Tanrı dışındaki bütün varlıkları kuşattığı ve alemi oluşturan nesne­ler ile Tanrı arasındaki herhangi bir vasıta olmadığı, Tanr(nın herbir nesneyi doğrudan yarattığı noktalarında birleşir. ·Bu bakımdan kelfuncıların Tanrı-alem ilişkisine dair temel görüş­leri, ilahi iradeyi belirleyecek ve yaratmanın yönünü tayin ede­rek varlık verme fiilini edilgenleştirecek bir tabiat ve istidat fikrine kapalıdır. Bu durumdan yine Basra Mutezilesinin "yok­lukta sabit olan şeylerini" istisna etmemiz gerekir. Zira yokluk­ta sabit olan şeyler, varlık verme fiilinin mafüyetini köklü bir şekilde değiştirmektedir. Fakat sabit madUmların şeyliği görü­şü, kelam tarihini şekillendiren bir genel kabule ulaşmamıştır.

Bu görüş kelamcıların metafiziğin ontoloji kısmını oluş­turan genel kavrarnlara yaklaşımını da şekillendirm.iştir. Mü­tekaddimfin dönemi kelamının ontolojisi, iki ana kavrama da­yanır: Kıdem ve hudU.S. Herhangi bir şeyle öneelenmemiş ol­mak anlamında kıdem, Tanrı'nın herhangi bir şeyin kendisine ortak olamayacağı en özel sıfatı kabul edilir. Hudfis ise yara­tılmış bir nesnenin sonradanlığını ifade eder. İsbat-ı vacib, esas itibariyle hudus teorisine dayanır ve ke.lamcılar, hudfis sıfatıy­la nitelenmeyen bir mevcudun yaratılmış olmakla niteleneme­yeceğini iddia eder. Böylece alemin sonradanlığını hem Tan­rı'nın varlığına hem de Tanrı'nın iradesine delil yaparak Tanrı­alem ilişkisi hususunda determinist açıklamanın önüne geç­meyi amaçlarlar.

SU.filer de İbnü'l-Arab1 öncesinde bu hususta esas itiba­riyle kelamcılarla aynı çizgide yer alır. Her ne kadar ruhun ezeli olduğu anlamına gelen bir kısım cümlelerin Hallac ve Bayezid gibi meşhur sfi.filere nispet edildiği gözlense de Ekrem

Page 39: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

....

368 İSLAM D"(iŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLAR!: Usül-i Fılah, Kelim, Tasavvuf ve İsl.am Felsefesi

Demirli ve Hacı Bayram Başer gibi akademisyenlerin çalışma­lan, bu türlü sözlerin genel kabullerden bir sapma olmadığım ve Ehl-i .Sünnet kelfururun ana ilkeleri çerçevesinde yorumla-nabileceğin.i göstermektedir. '

Filozoflar metafizik söz konusu olduğunda mütekad­dimU.n kelamcı ve sfi.filerden keskin şekilde farklılaşır. Önce­likle metafizik bütünüyle nedensellik ilkesine dayanır. Birden ancak bir çıkar ilkesiyle formüle edilen nedensellik ilkesi, ister . Farabi ve İbn S"ına gibi sudurcu olsun ister Ebt1'1-"6erekat ve İbn Rüşd gibi suduru reddetsin isterse I<indl gibi hudus taraf­tarı olsun bütün filozofların ortak kanaatini ifade eder. Zira filozoflar, nedensellik kabul edilmeden ne varlığın ne de bilgi­nin temellendirilemeyeceğin.i iddia ederler. Kuşkusuz neden­sellik ilkesi, her şeyden önce Tanrı'nın ilk neden olmasını ge­rektirir. Bu bağlamda nedensellik ilkesinin ilk önemli sonucu, kelamcıların anladığı anlamda iradesiz bir Tanrı düşüncesini gerektirmesidir. Her ne kadar İbn Sma gibi filozoflar Tanrı'nın akll iradesi olduğunu dile getirmiş olsa da filozoflar kelamcıla­rın anladığı anlamda "birden çok şıktan herhangi birini diğe­rine gerekçesiz tercih etme özelliği" olarak özetlenebilecek iradenin doğru olmadığım :ve şıklar arasında tercihte bulun­manın ancak yetkinleşme sürecinde bulunan bir varlığın özel­liği olabileceğini iddia ederler. Filozofların kıyameti teorik olarak mümkün görmeyen bir kozmik düzen fikrine sahip olmalarının temelinde de bu ilke yatar.27 ·

Nedensellik ilkesinin ikinci önemli sonucu, alemin her ne kadar unsurlardan oluşan cisimler seviyesinde hudusu barın­dırsa da bir bütün olarakezeli olduğu düşüncesidir. Herhangi

21 İhvan-ı Safa felsefesinde olduğu gibi felsefe geleneğinde yer alan bazı öğretilerde kıyametin imkanından bahsedilir fakat bunlar, ne­densellik ilkesi dikkate alındığında teorik olarak temellendirileme­yen görüşlerdir.

Page 40: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Aynşan Yönleriyle İslam Felsefesinin Usiil-i Fılah, Kela m, Tasavvuf ile Olan İlişkisi 369

bir yetkinlik beklentisi ql.mayan, bütün bakımlardan tam ve bilfiil bir Tanrı'nın fiili de filozoflara göre zamansız olmalıdır. Kuşkusuz filozoflar, alemin ezel.l oluşundan hiçbir zamanda illetsiz var olrnasıru anlamarruş ve yalnızca Tanrı'nın tam ve tamlık ötesi oluşunun alemin varlık bakımından Tanrı' dan hemen sonra olrnasıru gerektirdiğini düşünmüştür. Kinili gibi nedenselliği kabul ettiği halde ai.emin hudusunu savunan ay­kın bir örneği istisna edersek filozoflar, alemin Tanrı' dan "fası­lasız var olması anlamında ezel.l olduğunda hemfi.kirdir. Bu sebeple kelamaların vehınl bir şey kabul ettiği zaman, filozof­lara göre vucudl bir <;!urum olup Felek-i Muhit'in hareketiyle başlar ve bu feleğin hareketinin ölçüsüdür.

Nedensellik ilkesiriin üçüncü önemli s~mucu, Amiri'nin insan nefslerinin ibda' yoluyla yaratıldığı düşüncesini kısmi bir istisna kabul edersek Tanrı ile nedensel hiyerarşinin alt basamaklarında bulunan mevcutlar arasındaki ilişkinin vasıta­lı bir ilişki olduğudur. Filozofların fizik ve metafizik illet ayrı­mırun temelini oluşturan bu sonuç, nübüvvet olgusunun açık­lanmasında açıkça görüleceği üzere di.rU düşünce gelenekleri ile felsefe gelenekleri arasında gerilim oluşturan birçok görü­şün de kaynağıdır.

Nedensellik ilkesi metafiziğin ontolojisini de şekillendi­rir. Düşüncelerini hudfts ve kıdem karşıtlığı üzerine kuran kelamalardan farklı olarak filozoflar, İbn S'ına felsefesinde en yüksek ifadesini bulan imkan ve zorunluluk üzerine kurarlar. Bu bağlamda filozoflara göre bir nesneyi fail nedene muhtaç kılan temel özellik, hudus değil, im.kandır. Bir nesne kendisi açısından varlık ve yokluğa eşit nispette değilse onun bir fail tarafından var edilmesinden de söz edilemez. Dolayısıyla fail ilietin bir şeyi meydana getirmesi, onun kendinde varlık ve yokluğa eşit nispette olmasına dayalıdır ve mümkün, var ol­mak için mutlaka varlık veren bir iliete muhtaçtır. Varlık veren

Page 41: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

~·.

370 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI: UsUl-i Fılo.h, Kelim, Tasavvuf ve İslam Felsefesi

illet ise ya kenc:Jinde zorunlu olmalı ya da zorunluluğunu bir başkasından almış olmalıdır.

İbn Sl.na mahiyet ve varlık aynrnını zorunlu-mümkün aynrruyla birleştirerek zorunluluğu f§.il ilietin verdiği varlığa, imkaru da f§.il illetten gelen varlığı alan mahiyete tahsis etmiş­tir. Bu durumda İbn Sına felsefesinde varlığı kendinden olan f§.il ilke, salt zorunluluk olmakla yalın varlıktan ibaret bir f§.il illet olarak açıklaruruştır. Yalın varlıktan ibaret olan söz konu­su ilkenin doğal olarak hiçbir sıfatı olmayacak ve onun mey­dana getirdiği mevcutlar da onun varlığından başka bir varlığa sahip olacaktır. Onun varlığı, bir başkasından gelmediği ve mutlak bir basitliğe sahip olduğundan onda varlığı kabul eden bir mahiyetten bahsedilmesi de imkansız olacaktır. Zaman zaman Zorunlu Varlık'ın varlığı ve mahiyeti özdeştir dendi­ğinde kastedilen, Zorunlu'nun mahiyetinin varlığından ibaret olması, yani mahiyetinin olmamasıd.ı.i.28 Onun bir şeye varlık vermesi de o şeyin var olmayı kabul edecek bir im.k§.runın bu­lunmasını gerektirdiğine göre mümkün mevcutların tamanu bir mahiyete sahip olmak durumundadır. Dolayısıyla mahiyet i.mkana, varlık zorunluluğatekabül eder. İbn sına. böylece bir şeyin başka bir f§.il tarafından var edilmiş olmasını, sonraki bütün dönemleri etkileyecek şekilde, onun mümkün olmasına dayandırdı ve kelamcıların bir şeyin yaratılnuş olmak için hadis olması gerektiği iddiasının teorik temellerini yıktı.

Yeni Platoncu felsefeden gelen "yoktan hiçb4" şey çık­maz" ilkesini de koruyarak Zorunlu'nun varlık vermesini, bir şeyi yokluktan varlığa çıkarmak değil, ondan varlığın bir taş­ması (feyiz ve sudur) şeklinde açıkladı. Diğer deyişle varlık

ıs İbn Sina'nın Tanrı'da varlık-mahiyet aynnuna dair açıklamalannın Fahreddin Razi tarafından ta.kri.ri ve eleştirileri hakkında bk. Eşref Altaş, Fahreddiıı er-Razf'nin İbn sına Yorımıu ve Eleştirisi (İstanbul: İz Yayınalık, 2009), s. 150- 180.

Page 42: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Aynşan Yönleriyle İslim Felsefesinin UsUl-i Fılah, Kela m, Tasavvuf ile Olan İlişkisi 371

vermeye ilişkin saf Aristotelesçi açıklamayı değil, sudfucu açıklamayı tevarüs etti. İbn S'ına'run tevarüs ettiği kozmoloji, önce Yeni Platoncu filozoflar tarafından sudfucu metafizilde uyumlu hale getirilmişti. Dahası, "külli akıl, kilili nefs ve ci­simlerden" oluşan bu kozmik düzen, Farabi tarafından Bat:. lamyusçu kozmolojiyle ikmal edilmişti. Bilindiği gibi Farabi ve İbn S'ına tarafından tevarüs edilen Yeni Platoncu felsefe, Platc:ın metafiziği ile Aristoteles fiziğinin varlık veren illetler ile hare­ket veren illetierin ayrışhrılması esasına dayalı bir uzlaşbnl­masıru ifade eder. Bu esas, İbn Sl.na'nın, zorunlu-mümkün ve varlık-malıiyet ayrımlarıyla di.rU düşünce mensuplarının da kabulüne mazhar olacak bir felsefi güce kavuşmuştur.

MütekaddimU.n döneminde hudils teorisinin şekillendir­diği deliller, Gazzan ·sonrasında imkan teorisi tarafından şekil­lendirilmiştir. Bilhassa Fahreddin er-Razi'nin imkan ve zorun­lu kiplerini akli nispetlere dönüştürmesi, kelamcılara hudıls teorisinden taviz vermeden imkan ve malıiyet teorisinin bütün olumlu sonuçlarını kullanma imkarn vermiştir. Yine Fahreddln er-Ra.zl'nin kelarnm fizik balıisierini mantıktaki kategorileri kullanarak yeniden düzenlemesi, kelamcılara filozofların fizi­ğin altına giren disiplinlerinde söylediklerini kendi temel ka­bullerine göre dönüştürme imkarn vermiştir.

Yukanda hareket teorisi anlatılırken bunun bir örneği verilmişti. Bu durum, müteahhirı1n döneminde kelamcılann aynı zamanda mantıktan metafiziğe dek bütün balıisierde bi­rer İbn sına şarihi olmalarına yol açmıştır. Öyle ki ~e denli kelamcı ilkeleri benimserse benimsesin Fahreddin er-Razı son­raşında filozof olduğunu söyleyebileceğimiz hiçbir düşünür, mesela Katibi el-Kazvini veya Seyyid Şerif el-Cürcaru' den daha fazla felsefi otoriteye sahip değildir. Böylece İslam dünyasında F alıreddin er-Razi' den sonra onun eleştirel ve karşılaştırmalı inceleme yöntemiyle felsefe ve kelam okuması yapan güçlü bir

Page 43: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

372 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLAR.I: Usül-i Fıkıh, Kelam, Tasavvuf ve İslam Felseiesi

gelenek oluşmuştur.29 Fakat kelfun ve felsefe mezci, beklenenin t~ aksine felsefe ve kelamm ilkeler seviyesinde bir kanşıınını doğurmamış, tam tersine ayrıştıncı yönlerin öne, çıkanlmasına yol açrruştır. Bu bağlamda kelfuncılar, hudus ' düşüncesinden ve nedensellik reddinden vazgeçmemişler ama mütekad­dimün kelfuncılarda ve bilhassa Mutezile kelfunmda gördü­ğümüz tavn esneterek alemin ezen olmasının aklen mümkün olduğunu savurunuşladır.30

Metafizik seviyede bir teori değişikliği, İbnü'l-Arahl'yle yeni sürece giren tasavvufta görülür. Mutasavvıflar, en yetkin hali İbn S'ına' da görülen sud ur teorisini tevarüs etmişler ve bir yandan dinl düşüncenin temel sorunlarını bu teorinin imkanlanyla yorumlanuşlar diğer yandan da Kadir-i Muhtar Tanrı anlayışı ve nedenselliğin reddi ilkelerini koruyarak su­dur teorisini dinl düşüncenin duyarl.ıJ,ıklarıyla yeniden yorum­lamışlardır. Bu bağlamda İbnü'l-Arab1, tıpkı filozoflar gibi Tanrı'nın mutlak varlık olduğunu iddia eder. Fakat filozoflar­dan farklı olarak ona göre mutlak· varlık, dışta mutlak varlık­tan pay alan mevcutlardan ayrı bir varlığa sahip değildir.

Diğer deyişle Tanrı, bir varlık ferdi değildir, aksine var­lık olmak bakımından varlığın kendisidir ve ondan başka bir varlık (vücüd) yoktur. Bu anlamıyla Mutlak Varlık, hem Karlir­i Muhtardır hem de cömertliğinin bir gereği olarak alem ondan zorunlulukla sudur eder. Dolayısıyla İbnü'l-Arab1, Gazzili öncesinde kelfuncılar ile sllfiler arasında tesis edilen uzlaşıyı

bozarak alemin ezen olduğunu kabul eder ve yaratmanın da yoktan olmadığını~ Tanrı' dan bir taşma yoluyla gerçekleştiğini iddia eder.

29 Bk. Ömer Türker, "Kelam ve Felsefe Tarihinde Fahredd.in er-Razi", İslam Düşüncesinin Dönüşüm Çağmda Fahreddin er-Razi, ed. Ömer Türker ve Osman Demir (İstanbul: İSAM Yayınları, 2013), 17-41. 30 Mesela bk. Cürcaru, Şerlıu'l-Mevakıf, I, 436.

Page 44: İSLAM DÜŞÜNCESİNİN KURUCU UNSURLARI:· USUL-I FlKlH, KELAM, TASAVVUF ve ISLAMisamveri.org/pdfdrg/D250744/2016/2016_TURKERO.pdf · 2018. 5. 29. · 332 İSLAM DÜŞÜNCESİNİN

Birleşen ve Aynşan Yönleriyle İsJ.am Felsefesinin Usül-i Fıkıh, Kela m, Tasavvuf ile Olan İlişkisi 373

Diğer yandan İbnü'l-Arabi kendisine kadar gelen süreçte sud ur teorisi taraftarlarırun uzlaşısıru da bozar. Çünkü sud ur teorisini savunanlar, nedensellik ilkesini kabulde de hemfikir idiler. Fakat İbnü'l-Arabi, varlık feyzinin yalruzca Tanrı' dan ve doğrudan geldiğini ve diğer nesneler arasında yalnızca anlam­sal seviyede bir nedensel ilişki olduğunu söyleyip nedensellik ilkesini vesileciliğe çevirerek filozofların uzlaşısıru da boz.muş­tur. 3ı İbnü'l-Arabi Mutezilenin sabit şeyler teorisi ile . İbn Sina'nın mahiyetler teorisini ayan-ı sabite teorisine dönüştüre­rek şeylerin külli akıl seviyesinde ilahi ilirnde tümelliğini~ külli nefs seviyesinde ise ilahi ilimdeki ·tikelliğini temellendirdi. Mutlak Varlık'ın tüm mevcutları kuşatan bir tabii külli olduğu ilkesiyle bütün mevcut seviyelerinde varlığın Tanrı'ya nispet edilmesi, şeylerin tümel ve tikel bilgisinin aYnı anda hem doğ­rudan hem de dolaylı olarak Tanrı'ya ruspetini mümkün kıldı. Böylece bütün mevcutları çeşitli seviyelerde Varlık'ın isim ve sıfatları yaparak kelfuncıların sıfatıara ilişkin duyarlılığını,

tümelden tikele doğru seyreden sudur düzeniyle de filozofla­rın akıllar, nefisler ve asimlerden oluşan kozmolojik sıralama­sım korudu. Bu nedenle İbnü'l-Arabi metafiziği, kelam ve fel­sefe geleneklerinin üst ilkelere bağlı olarak yeniden yorumlan­dığı son büyük teori olarak görülebilir.

3i İbnü'l-Arabi'rtin varlık ve neden kavramlaruu yeniden yorumu için b k. Ekrem Demirli, '"Varlık Olmak Bakımından V ar lık' İfade~inin Sfıfilerce Yeniden Yorumlanması ve Bu Yorumun Metafizik Sonuçta­n", İslam Araştırmaları Dergisi, 2007, sayı: 18, s. 27-48; amlf., "İbnü'l­Arabi ve Takipçilerinin Tann Anlayışı: Tenzih ve Teşbih Hükümleri­Itin Birleştirilmesi", İslam Araştırmaları Dergisi, 2008, sayı: 19, s. 25-44.