184

Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen
Page 2: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

ISTANBUL TİCARET ODASI

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA,

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI VE

HİDROJEN ENERJİSİ: TÜRKİYE

DEĞERLENDİRMESİ HAZIRLAYANLAR

Prof. Dr. Mithat Zeki Dinçer Yrd. Doç. Dr. Özgür Aslan

YAYIN NO: 2009-51 İstanbul, 2008

Page 3: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Copyright © ÎTO

Tüm haklar saklıdır. Bu yayının hiç bir bölümü, yazarm ve İTO'nun önceden yazılı izni olmaksızın mekanik olarak, fotokopi yoluyla veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz. Eserin bazı bölümleri veya paragraftan, sadece araştırma veya özel çalışmalar amacıyla, yazarın adı ve İTO belirtilmek suretiyle kullanılabilir.

ISBN 978-9944-60-530-4 (Basılı) ISBN 978-9944-60-531-1 (Elektronik)

İTO ÇAĞRI MERKEZİ Tel: (212) 444 O 486

İTO yayınları için ayrıntılı bilgi Bilgi ve Doküman Yönetimi Şubesi

Dokümantasyon Servisi'nden alınabilir.

Tel : (212) 455 63 29 Faks : (212)512 06 41 E-posta : ito.yayin(a)ito.org.tr İnternet: www.ito.org.tr

Odamız yayınlarına tam metin ve ücretsiz olarak internetten ulaşabilirsiniz.

YAYINA HAZIRLIK, BASKI, CİLT MG AJANS

Reklamcılık Matbaacılık Tel: 0212 565 19 09 Faks: 0212 565 30 14

E-posta: [email protected]

Page 4: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

ÖNSÖZ Çağımızın kilit sözcüklerinden biri olan enerji; üzerine yapılan tercihler neticesinde sadece devletlerin değil insanlığın geleceği üzerinde de etkin rol oynamaktadır.

Enerji üretiminde fosil temelli kaynaklardan özellikle petrol ve doğalgaz öne çıkmaktadır. Ancak, bu kaynaklara sahip olan birçok ülkenin, tüketici ülkelere nazaran gelişmişlik seviyelerinin daha düşük olduğu da gözlenmektedir. Petrol gelirleri bazı ülkelerde toplumsal refahı ve endüstriyel gelişmişliği sağlamaktan ziyade suni zengin devletler yaratılmasına yol açmıştır. Bununla birlikte, tüketici ülkeler açısından enerjide dışa bağımlılığın toplumsal gelir üzerindeki sarsıcı etkisi de yadsınamaz boyuttadır. Bahsedilen sorunların yanı sıra, enerjinin arz güvenliği konusu da, her iki taraf açısından günümüzün sorunlarını özetleyen ana başlıklar arasında yer almaktadır. Buna ilaveten, gündeHk yaşantımızda küresel ısınma ve karbon salınımı gibi fosil kaynaklann en önemli etkeni olduğu sorunlarla da karşı karşıya kalınmaktadır.

Sadece ekonomik açıdan değil çevre ve insanlığın geleceği konusunda da yaklaşan tehlikeyi en azından erteleyeceği ve belki de kahcı bir çözüm bulmaya yardımcı olacağı düşünülen yenilenebilir enerji kaynaklan ister istemez zihinlere; "yenilebilir enerji tercih mi, yoksa zorunluluk mu?" sorusunu getirmektedir.

Kalkmma hamlelerinin yerini, sürdürülebilir niteliğe bürünme aşamasına bıraktığı günümüzde, yenilenebilir enerji-sürdürülebilir kalkınma birlikteliği önem arz etmektedir. Yenilebilir kaynaklardan enerji üretimi, fosil kaynaklardan enerji üretiminin hem ekonomik hem de çevresel etkilerini ortadan kaldırmakla birlikte, endüstriyel bağlamda gün geçtikçe artan kullanım alanı neticesinde teknolojik açıdan da daha ucuz ve çevreci enerjiye ulaşmayı kolaylaştırmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimi mikro enerji santralleri gibi uygulamalara imkan verebilmesi sebebiyle kolay uygulanabilir olma vasfını taşımaktadır. Enerji üretim maliyetinin, teknolojik yeniliklerin önemli etkisi ile düşmesinin yanı sıra çevreci nitelikte bir üretim sağlanmasını da beraberinde getiren bu yeşil enerji kaynağının kitabımız özelinde üzerinde durulan parçasını hidrojen enerjisi oluşturmaktadır. Başka kaynaktan üretilen ve enerjiyi bünyesinde barındırarak bir enerji taşıyıcısı

Page 5: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

hüviyetinde olan hidrojen, artan enerji talebinin sürdürülebilir ve çevreci bir yöntemle karşılanmasını sağlayacak teknolojik bir sistem olarak ön plana çıkmaktadır. Hidrojen enerjisi üretim, depolanma, taşınma, kullanım açısından maliyetli bir enerji olmakla birlikte, teknolojik ilerlemeler neticesinde pozitif yönlü bir maliyet düşüşü de vuku bulmaktadır. Ayrıca, bu alandaki sıkıntılardan biri de halihazırda yeterli altyapı yatırımının ve bilinçlenmenin sağlanamamış olmasıdır.

"Sürdürülebilir Kalkınma, Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve Hidrojen Enerjisi: Türkiye Değerlendirmesi" adlı yayının, kamuoyunu bilinçlendirmesinin yanı sıra sektöre, karar alıcılara ve tüm ilgililere faydalı olmasını diler, çalışmayı Odamız adına gerçekleştiren Prof. Dr. Mithat Zeki Dinçer ve Yrd. Doç. Dr. Özgür Aslan'a teşekkür ederim.

Dr. Cengiz Ersun Genel Sekreter

Page 6: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

İÇİNDEKİLER GİRİŞ 19

BİRİNCİ BÖLÜM SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA

1.1. ÇEVRESEL PROBLEMLER 23 1.1.1. ASİT YAĞMURLARI 23 1.1.2. OZON TABAKASININ İNCELMESİ 24 1.1.3. SERA ETKİSİ (KÜRESEL ISINMA) 25

1.2. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANIN TARİHSEL GELİŞİMİ 28 1.2.1. STOCKHOLM KONFERANSI 28 1.2.2. BRUNDTLAND RAPORU/ORTAK GELECEĞİMİZ 28 1.2.3. RİO 1992 KONFERANSI 29 1.2.4. RİO+5 ZİRVESİ 29 1.2.5. KYOTO PROTOKOLÜ 30 1.2.6. JOHANNESBURG ZİRVESİ 31

1.3. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA: KAVRAM VE ÇERÇEVE 32 1.4. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMAYA FARKLI YAKLAŞIMLAR....34 1.5. DOĞAL SERMAYE 34

1.5.1. DOĞAL SERMAYENİN ÖZELLİKLERİ VE FONKSİYONLARI.. 3 5 1.5.2. ZAYIF VE GÜÇLÜ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK 36

1.6. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE ETİK 39 1.7. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA İÇİN GEREKLİ FAKTÖRLER..4O 1.8. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE TEKNOLOJİK GELİŞME...42

1.8.1. TEKNOLOJİK GELİŞME VE YENİLİK 42 1.8.2. TEKNOLOJİ-YENİLİK POLİTİKASI VE ÇEVRE 44

1.9. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANIN ÖLÇÜLMESİ 46 1.9.1. EKONOMİK GÖSTERGELER 48 1.9.2. SOSYO-POLİTİK GÖSTERGELER 49 1.9.3. EKOLOJİK GÖSTERGELER 51 1.9.4. ÇEVRESEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ENDEKSİ 52 1.9.5. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ENDEKSİ..55 1.9.6. DİĞER BAZI GÖSTERGELER 57

Page 7: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

İ K I N C I B Ö L Ü M

Y E N I L E N E B I L I R E N E R J I K A Y N A K L A R ı

2.1. ENERJI KULLANıMıNıN TARIHSEL GELIŞIMI 61 2.2. ENERJI VE EKONOMIK BÜYÜME ILIŞKISI 62 2.3. ENERJI VE SÜRDÜRÜLEBILIR KALKıNMA ILIŞKISI 65 2.4. YENILENEMEZ (FOSIL) ENERJI KAYNAKLARı 6 7

2.4.1. KÖMÜR 6 7 2.4.2.PETROL 6 8 2.4.3.DOĞALGAZ 69 2.4.4.GEÇMIŞTEN GÜNÜMÜZE NÜKLEER ENERJI 7 0 2.4.5. NÜKLEER FÜZYON TEKNOLOJISI 7 4

2.5. YENILENEBILIR-YEŞIL ENERJI KAYNAKLARı 75 2.5.1. GÜNEŞ E N E R J I S I 7 7 2.5.2. RÜZGAR ENERJISI 79 2.5.3. BIYOKÜTLE ENERJISI 83 2.5.4. DENIZ KAYNAKLı ENERJILER 85 2.5.5. HIDRO-ENERJI 88 2.5.6. JEOTERMAL ENERJI 90

Ü Ç Ü N C Ü B Ö L Ü M

H I D R O J E N E N E R J I S I V E E K O N O M I S I

3.1. HIDROJEN VE HIDROJEN ENERJISI 97 3.1.1. YAKıT OLARAK HIDROJEN 9 8 3.1.2. HIDROJENIN ÜRETILMESI 100 3.1.3. HIDROJENIN DEPOLANMASı 102 3.1.4. BIR HIDROJEN TAŞıYıCıSı OLARAK BOR 103 3.1.5. HIDROJENIN TAŞıNMASı 105 3.1.6. HIDROJENIN KULLANıMı 106

3.1.6.1.HIDROJENIN IÇTEN YANMALı MOTORLARDA K U L L A N ı M ı 106

3.1.6.2.YAKıT HÜCRELERI 107 3.1.7. GEÇMIŞTEN GÜNÜMÜZE HIDROJENIN KULLANıM

A L A N L A R ı 109 3.2. HIDROJEN EKONOMISI 110

3.2.1. HIDROJEN EKONOMISI KAVRAMı 111

Page 8: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

3.2.2. HİDROJEN EKONOMİSİNE GEÇİŞTE ENGELLER 113 3.2.3. HİDROJEN EKONOMİSİNE GEÇİŞTE DİKKAT EDİLECEK

UNSURLAR 114 3.2.4.HİDROJEN EKONOMİSİNE GEÇİŞ AŞAMALARI 115

3.3. ÜLKELERİN HİDROJEN ENERJİSİ ÇALIŞMALARI 116 3.3.1. ABD'DE HİDROJEN ENERJİSİ ÇALIŞMALARI 116 3.3.2. JAPONYA'DA HİDROJEN ENERJİSİ ÇALIŞMALARI 119 3.3.3. AVRUPA BİRLİĞİ VE ENERJİ 120

3.3.3.1.AVRUPA BİRLÎĞİ'NİN ENERJİ POLİTİKALARI 120 3.3.3.2.AVRUPA BİRLİĞÎ'NDE HİDROJEN ENERJİSİ

ÇALIŞMALARI 124 3.3.4. İZLANDA'DA HİDROJEN ENERJİSİ ÇALIŞMALARI 125 3.3.5. LİTVANYA'DA HİDROJEN ENERJİSİ ÇALIŞMALARI 127 3.3.6. BREZİLYA'DA HİDROJEN ENERJİSİ ÇALIŞMALARI 128 3.3.7. DİĞER BAZI ÜLKELER VE ULUSLARARASI ÇALIŞMALAR.. 128

D Ö R D Ü N C Ü B Ö L Ü M

T Ü R K I Y E ' D E Y E N I L E N E B I L I R E N E R J I

K A Y N A K L A R ı V E H I D R O J E N E N E R J I S I N I N

D E Ğ E R L E N D I R I L M E S I

4.1. TÜRKİYE'NİN YENİLENEMEZ ENERJİ KAYNAKLARI 133 4.1.1. KÖMÜR 133 4.1.2. PETROL 133 4.1.3. DOĞAL GAZ 134 4.1.4. NÜKLEER ENERJİ 135

4.2. TÜRKİYE'NİN YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI 136 4.2.1. GÜNEŞ ENERJİSİ 136 4.2.2. RÜZGAR ENERJİSİ 138 4.2.3. BİYOKÜTLE ENERJİSİ 139 4.2.4. DALGA ENERJİSİ 141 4.2.5. HİDRO-ENERJİ 141 4.2.6. JEOTERMAL ENERJİ 142

4.3. TÜRKİYE'DE HİDROJEN EKONOMİSİNE GEÇİŞ ÇALIŞMALARI 143

4.3.1. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ULUSLARARASI HİDROJEN ENERJİSİ TEKNOLOJİLERİ MERKEZİ 144

Page 9: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

4.3.2. TÜRKİYE'DE YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR 146 4.4. TÜRKİYE'DE HİDROJEN ENERJİSİNİN DURUMUNA İLİŞKİN

GÜÇLÜLÜK, ZAYIFLIK, FIRSATLAR, TEHDİTLER ANALİZİ.. 151 4.4.1. GÜÇLÜ YANLAR 152 4.4.2. ZAYIF YANLAR 153 4.4.3. FIRSATLAR 155 4.4.4. TEHDİTLER 157

SONUÇ 158 KAYNAKÇA 162

Page 10: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

TABLOLAR Tablo 1: Doğal Sermayenin Özellikleri 36 Tablo 2: Sürdürülebilirlik Düzeyleri ve Özellikleri 38 Tablo 3: Yenilik ve Sürdürülebilirlik 43 Tablo 4: Yeni ve Eski Misyona Yönelik Politikalarm Özellikleri 45 Tablo 5: 2005 Yılı Seçilmiş Ülkelerin Çevresel Sürdürülebilirlik Endeksi

Puan ve Sıralamaları 53 Tablo 6: ÇSİ'yi Oluşturan 5 Bileşen ve 21 Gösterge 54 Tablo 7: Birleşmiş Milletler Endeksini Oluşturan 15 Tema ve 44 Alt Tema...56 Tablo 8: Çevresel Değerlendirme ve Gelişme İçin Seçilmiş Yöntem ve

Araçlar 57 Tablo 9: Seçili Ülkeler İçin Üretim Faktörlerinin ve Toplam Faktör

Verimliliğinin GSYİH Büyümesine Katkıları, 1980-2001 63 Tablo 10:2008 Yılı Haziran Ayı İtibariyle Nükleer Güç Reaktörleri 72 Tablo 11: Elektrik Santrallerinin Yatırım ve Birim Enerji Maliyetleri 82 Tablo 12: Biyokütlenin Olumlu ve Olumsuz Yönleri 85 Tablo 13: Farklı Ülkelerde Hidroelektriğin Elektrik Üretimine Katkısı 89 Tablo 14: Dünya'da Kurulu Jeotemial Elekrik Üretimi Kapasitesi 93 Tablo 15: Hidrojenle İlgili Tarihsel Gelişmeler 98 Tablo 16: Yakıtların Çevresel Zarar ve Çevresel Uygunluk Değerleri 99 Tablo 17: Türkiye'nin Aylık Ortalama Güneş Enerjisi Potansiyeli 137 Tablo 18: Jeotemial Elektrik Üretim Projeksiyonu (Teknik Yaklaşım,

Tahmini Güç) 142 Tablo 19: Marmara Araştırma Merkezi Yakıt Hücresi Projeleri 148

Page 11: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

ŞEKİLLER

Şekil 1: Asit Yağmurlanna Yol Açan Süreç 24 Şekil 2: Sera Etkisinin Şematik Gösterimi 25 Şekil 3: Karbondioksitin Atmosferdeki Yoğunluğuna İlişkin Öngörüler...26 Şekil 4: Sürdürülebilir Kalkmmanm Yapı Blokları 33 Şekil 5: Yaşam Kalitesinin Giderek Tüketim Toplumuna Katılımla Eş

Sayılması 40 Şekil 6: Barrera-Roldan ve Saldivar-Valdes Sürdürülebilir Kalkınma

Endeksi 47 Şekil 7: Gerçek Tasarruf Oranının Hesaplanması 49 Şekil 8: Örnek Ülkeler İçin Kalkınma Elmasları 51 Şekil 9: ÇSİ Puanının Oluşturulma Süreci 54 Şekil 10:Sürdürülebilir Kalkınmayı Etkileyen Faktörler ve Birbirleri ile

Olan İlişkileri 66 Şekil ll:Bölgelere Göre Kömür Üretimi ve Tüketimi 68 Şekil 12:2008 Yılı Ocak Ayı İtibariyle Bölgelere Göre Kanıtlanmış Petrol

Rezervleri 69 Şekil 13:Bölgelere Göre Doğalgaz Üretiminin Yıllara Göre Değişimi 70 Şekil 14:Nükleer Elektriğin Toplam Elektrik Üretimindeki Payı 73 Şekil 15:Enerji Küpü 78 Şekil 16:Rüzgar Türbininin Şematik Gösterimi 80 Şekil 17:Küresel Kümülatif Rüzgar Gücü Kapasitesi 83 Şekil 18:Hidro-Elektrik Santralinin Şematik Gösterimi 88 Şekil 19:Bölgelere Göre Yapım Aşamasındaki Hidrogüç Kapasitesi 90 Şekil 20:Jeotermal Enerjinin Şematik Gösterimi 91 Şekil 21:Çevreye Dost Yeşil Enerji Temelli Hidrojen Enerji Sistemi 101 Şekil 22:Alkali, Fosforik Asit ve PDZ Yakıt Hücreleri 109 Şekil 23:Hidrojen Enerji Sistemi 111 Şekil 24:Hidrojen Ekonomisini Teşvik Eden ve Engelleyen Unsurlar.... 113 Şekil 25:Hidrojen Ekonomisinin İnşası 115 Şekil 26:İzlanda'da Enerji Kullanımının Tarihsel Gelişimi 126 Şekil 27:Türkiye İçin Hidrojen Üretimi, Depolanması ve Taşınmasına

Yönelik Yol Haritası 150

Page 12: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

KISALTMALAR A A

A A E T

A B

A B D

A E B

A K Ç T

B M

B M K P

B M S K Ö

B T E P

Ç E D

Ç S E

D A

D E A

D H E K

D M I

E ı A

EİE E I K Ö

E P D K

E R E C

E T S E

E Ü A Ş

G J

: Alternatif Akım (Alternative Current-AC) : Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (European Atomic Energy Community-EURATOM)

; Avrupa Birliği ; Amerika Birleşik Devletleri ; Amerika Enerji Bakanlığı (Department of Energy-DOE) ; Avrupa Kömür ve çelik Topluluğu (European Coal and Steel Community-ECSC)

: Birleşmiş Milletler Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (United Nations Development Program-UNDP) Birleşmiş Milletler Sanayi Kalkınma Örgütü (United Nations Industrial Development Organization-UNIDO) Bin Ton Petrol Eşdeğeri Çevresel Etki Değerlendirmesi (Environmental Impact Assessment-EIA) Çevresel Sürdürlebilirlik Endeksi (Environmental Sustainability Index-ESI) Doğru Akım (Direct Current-DC) Dünya Enerji Al (World Energy Network-WE-NET) Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansları (World Hydrogen Energy Conferences-WHEC) Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü ABD Enerji Enformasyon Dairesi (Energy Information Administration-EIA) Elektrik İşleri Etüd İdaresi Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (Organization For Economic Co-Operation and Development-OECD) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Avrupa Yenilenebilir Enerji Konseyi (European Renewable Energy Council-EREC) Japonya Ekonomi Ticaret ve Sanayi Bakanlığı (Ministry of Economy, Trade and Industry-METI) Elektrik Üretim Anonim Şirketi Gigajoule

Page 13: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

G S M H : Gayri Safi Milli Hasıla G S Y I H : Gayri Safi Yurtiçi Hasıla GT : Gerçek (Genişletilmiş) Tasarruf (Genuine (Extended)

Savings-GS) G W : Gigawatt O W E : Gigawatt elektrik GWH : Gigawatt Saat H E M E K : Hidrojen Ekonomisi Miami Enerji Konferansı (The

Hydrogen Economy Miami Energy Conference-THEME) I G D A Ş : İstanbul Gaz Dağıtım Sanayi Ticaret A.Ş. İTO : İstanbul Ticaret Odası K A A T : Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı (North Atlantic

Treaty Organization-NATO) K Ç F : Küresel çevre Fonu (Global Environment Facility -GEF) KW : Kilowatt K W / H : Kilowatt/Saat M A A : Materyal Akış Analizi (Material Flux Analysis-MFA) M A M : Marmara Araştırma Merkezi M B : Milyonda bir (Parts Per Million-PPM) M T E P : Milyon Ton Petrol Eşdeğeri (Million Tone of Oil

Equivalent-Mtoe) M W : Megawatt M W E : Megawatt Elektrik M W T : Megawatt Termal N B V : Net Birincil Verimlilik (Net Primary Productivity-NPP) O D T Ü : Orta Doğu Teknik Üniversitesi P A N K O B I R L I K : Pancar Ekicileri Kooperatifleri P D Z : Proton Deiğim Zarı (Proton Exchange Membran-PEM) P I E Ö : Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (The Organization of

the Petroleum Exporting Countries-OPEC) R A A U P : Rüzgar Atlası Analizi ve Uygulama Programı (Wind

Atlas Analysis and Application Program-WASP) S E R E : Sürdürülebilir Ekonomik Refah Endeksi (The Index of

Sustainable Economic Welfare-ISEW) S K : Sürdürülebilir Kalkınma S S E : Sürdürülebilir Süreç Endeksi (Sustainable Process Index- SPI) T A E K : Türkiye Atom Enerjisi Kurumu

Page 14: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

T B M M

T K

T K A P

TOBB T P A O

T Ü B I T A K

T Ü S I A D

T Y

U E A

U H E T M

U H U D

U T D R

W / K G

W / L

Y D D

: Türkiye Büyük Millet Meclisi : Taraflar Konferansı (Conference of Parties-COP) : Taşıma Kapasitesi (Carrying Capacity-K) : Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği : Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı : Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kurumu : Türk Sanayicileri ve İşadamlarI Demeği : Tarih yok : Uluslararası Enerji Ajansı (International Energy Agency-

lEA) : Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi

(International Center for Hydrogen Energy Technologies-ICHET)

: Amerika Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (National Aeronautics and Space Administration-NASA)

: Uluslararası Termonükleer Deney Reaktörü (International Thennonuclear Experimental Reactor-ITER)

: Watt/Kilogram : Watt/Litre : Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (Life Cycle

Assesment-LCA)

Page 15: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

AÇIKLAMALAR*

Alkali metal: Alkali metaller periyodik tablonun birinci grubunda yer alan metallerdir.

Anaerobik: Biyolojik, kimyasal veya fiziksel reaksiyonlar için moleküler oksijenin bulunmadığı ortam.

Bar: Hava basıncı birimi.

Biyodizel: Kolza (kanola), ay çiçek, soya, aspir gibi yağlı tohum bitkilerinden elde edilen bitkisel yağların veya hayvansal yağların bir katalizatör eşliğinde kısa zincirli bir alkol ile (metanol veya etanol) reaksiyonu sonucunda açığa çıkan ve yakıt olarak kullanılan bir üründür.

Biyoetanol: Hammaddesi şeker pancarı, mısır, buğday ve odunsular gibi şeker, nişasta veya selüloz özlü tarımsal ürünlerin fermantasyonu ile elde edilen ve benzinle belirli oranlarda harmanlanarak kullanılan alternatif bir yakıttır.

Borat: Bor asidi ile bir oksidin birleşmesinden oluşan tuzdur.

Dekar: 1000 m2 değerinde yüzey ölçü birimi.

Diyot: Sadece bir yönde akım geçiren devre elemanıdır.

Ekserji: (1) Belirli bir haldeki sistemin yapabileceği en çok iş. (2) Bir enerji şeklinin ya da maddenin ekserjisi, onun çevre üzerinde değişim yapabilme potansiyeli, kalitesi ya da kulamşlılığmm bir ölçüsüdür.

Entalpili: Jeotermal kaynaklar akışkanlann sıcaklıklarına ve taşıdıkları ısı enerjisine bağlı olarak düşük entalpili (akışkan sıcaklıkları 160 °C'den küçük), orta entalpili (akışkan sıcaklıkları 160 °C - 190 °C arasında), yüksek entalpili (akışkan sıcaklıkları 190 °C'den büyük) olarak ayrılmaktadırlar.

Etanol: Nişastanın, şekerin veya şekerli meyve sularının mayalanması ve ele geçen sıvı karışımının damıtılması ile elde edilen renksiz, uçucu, C2H50H fomıülüne sahip, yakıt olarak, tıbbi amaçlarla ve endüstri ara maddesi olarak kullanılan, bütün alkollü içkilerin yapısında bulunan ve sarhoşluk etkisi veren organik bir alkol.

Page 16: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Fermantasyon: Enzim veya mikroorganizmalar yardımı ile bir organik bileşiği, havasız ortamda, daha basit bileşiklere dönüştürme işlemi. Glukoz, havasız ortamda uygun mikro organizmalarla fermante edilerek etanol ve karbondioksite dönüştürülür. Ekmek mayalanırken, undaki nişastanın bir kısmı, mikroorganizmalar yardımı ile karbondioksite kadar parçalanır.

Foton: Işık taneciği. Işık ışınının enerjisi bu fotonlar içinde yoğunlaşmıştır.

Fotosentez: Yeşil bitkilerin kloroplâstlarında karbon kaynağı olarak karbondioksidin, hidrojen kaynağı olarak da suyun kullanılması ile yeşil pigment olan klorofilde tutulan güneş enerjisiyle ATP oluşması ve karbonhidratların sentezlenmesi.

Fotovoltaik Güneş Pilleri: Fotovoltaik piller de denen bu yan-iletken malzemeler güneş ışığını doğrudan elektriğe çevirirler.

Grafit: Parlak siyah renkli, yumuşak, altıgen prizma örgülü, iletken karbon kristalidir.

Güneş paneli: Isınma veya suyu ısıtma amacıyla güneş ışığından yararlanmayı sağlayan araç.

Halon: Yangın söndürmede kullanılan bileşiklerin genel adı. Bu bileşikler genellikle halojenler dizilmiş alifatik hidrokarbonlardır. Metan veya etandan türemişlerdir.

Helyum: Atom numaıası 2, yoğunluğu 0,13 olan, havada az miktarda bulunan soygazlardan biri.

Hidrat: Bir cismin suyla birleşmesiyle veya bazı madenler üzerinde suyun etkisiyle oluşan bileşik.

Hidrokarbon: Hidrokaibon, sadece karbon ve hidrojen atomlarından oluşan kimyasal bileşiklerin genel adı. Örneğin metan, bir karbon ve dört hidrojen atomundan oluşan bir hidrokarbondur.

Inç: Uzunluğu 2,54 cm olan İngiliz uzunluk ölçü birimi.

İndüksiyon: Herhangi bir olayı başlatma, belli bir etken yardımıyla herhangi bir olayın başlamasına yardımcı olma. 2. Elektrikle yüklü bir cismin diğer bir cisme teması sonucu o cisimde de elektrik akımı oluşturması, elektrikleme, indükleme.

Page 17: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Joule: 1 ohm'luk direnç içinden geçen 1 amperlik akımın 1 saniyede tükettiği enerjiye eşdeğer olan ısı miktarı birimi Kadmiyum: Kadmiyum, kimyasal simgesi Cd olan, gümüş beyazlığında, elektrik, seramik, pil ve akü sanayisinde kullanılan yumuşakça, kanserojen, toksik bir ağır metal element. Karbondioksit: Renksiz, kokusuz, yoğunluğu 152,0 °C de ve 36 atmosfer basıncında kolayca sıvılaşan ekşimsi tatta bir gaz.

Katalizör: Kimyasal tepkimenin olmasını veya hızının değişmesini molekül yapısını değiştirmeden sağlayan, katalitik etkiye yol açan madde. Kimyasaltepkimeyi hızlandıran fakat kendisi değişmeden kalan madde.

Katı oksit yakıt hücresi: Yakıttan doğrudan elektrik üreten, elektrokimyasal bir dönüşüm aygıtıdır. Bu yakıt hücresinin elektrolit malzemesi katı oksit veya seramiktir. Seramik yakıt hücreleri, polimer esaslı olanlardan çok daha yüksek sıcaklıklarda çalışırlar. Kinetik enerji: Bir cismin hareketini sağlayan veya hareket eden cisimlerde bulunan enerji. Kloroflorokarbon gazları: Kloroflorokarbon gazı atmosfere parfümlerden yayılmaktadır. Ozon ile tepkimeye girerek, ozon tabakasını delmektedir. Sera gazlarmdan olan kloroflorokarbon küresel ısınmanın da başlıca sebeplerindendir. Kojenerasyon: Kısaca, enerjinin hem elektrik hem de ısı formlarında aynı sistemden beraberce üretilmesidir. Kompresör: Genel olarak havayı veya diğer gazları atmosfer basıncından daha yüksek basınçlara sıkıştırmak için kullanılan makina.

Manifold: Birkaç ağızlı boru, taksim borusu. Metan: Çürümekte olan karbonlu maddelerden çıkan, havada sarı bir alevle yanan, renksiz bir gaz, bataklık gazı (CH4). Metanoi (metil alkol): Formülü CH30H olan, çözücü olarak kimyasal sentezlerde, formaldehidt eldesinde, antifirizlerde kullanılan, karbonmonoksit ve hidrojenden yüksek basınç altında elde edilen keskin kokulu, alev alan, zehirli, etanolden daha iyi çözücü özelliğine sahip bir alkoldür.

Nanoteknoloji: Maddenin atomik veya moleküler boyutta işlenerek mikroskobik boyutta ürünlerin üretilmesi yöntemi.

Page 18: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Orojenik: Dağoluş

Parabolik aynalar: Yansıtıcı yüzeyleri parabolik olan aynalardır. Otomobil farlarındaki aynalar birer parabolik aynadır.

Periyodik tablo: Periyodik tablo elementlerin kimyasal ve fiziksel özelliklerini periyodik olarak gösteren çizelge.

Piroliz: Organik bileşiklerin, alkanlara uygulandığında kraking adını alan, sıcaklıkla parçalanması.

Propan: Formülü CjHg, k.n. - 190 olan doğal gaz, petrol ve sıvılaştırılmış petrol gazlarının bileşeni bir hidrokarbon.

Proton: Atomun çekirdeğinde bulunan kütlesi 1 akb lik +1 yüklü atom altı parçacıkları.

Redresör: Alternatif akımı, doğru akıma çevirmeye yarayan aygıt.

Rotor: Alternatif akımlı elektrik motor veya dinamolarında hareketli bölüm. Elektrik motor ve üreteçlerinde, durağan bölümlerin dışında kalan devingen bölüm.

Selüloz: Bitkilerde hücre yapısının büyük bir bölümünü oluşturan kâğıt, yapay ipek ve patlayıcı maddelerin yapımında kullanılan bir karbonhidrat.

Sensor: Önceden belirlenmiş ışığı veya nesneyi algılayıp gerekli hareketi başlatan aygıt.

Termodinamik: Isı enerjisi ile kinetik enerji arasındaki ilgileri ve bu konuyla ilgili olayları inceleyen fizik kolu.

Termoliz: Isıl ayrışma

Turba: Az çok kömürleşmiş bitkilerden oluşan yakıt.

Watt: Değeri 1 joule/sn. olan elektriksel güç birimi. * Açıklamalar kısmının hazırlanması sırasında http://www.tdk.gov.tr, http://www.eie.gov.tr,http://www.turkcebilgi.com,http://www.kimyasozlugu.co m, http://www.ekserji.com ve http://www.yeminlisozluk.com adresli internet sitelerinden faydalanılmıştır.

Page 19: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen
Page 20: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

GİRİŞ

Enerji günlük hayatımızın devamı açısından önem taşımaktadır. Bununla birlikte, kullanılan enerjinin fosil temelli kaynaklardan karşılanması çeşitli çevresel problemlere yol açmaktadır. Asit yağmurlan, ozon tabiikasmm delinmesi, küresel ısınma ve yerel hava kalitesinin düşmesi gibi çevresel sorunlar çoğunlukla fosil enerji kullanımından kaynaklanmaktadır.

Günümüzün en ciddi çevresel problemlerinden biri olan küresel ısınma tüm dünya ülkeleri için büyük bir tehdit olarak algılanmaktadır. Bu nedenledir ki; küresel ısınma tüm ülkelerin birlikte hareket etmesini gerektirmektedir. Enerji kullanımının artışı özellikle karbondioksit salmımını arttırmakta; bu durum yerkürenin ısınmasıyla sonuçlanmakta ve sürdürülebilir kalkmmanm sağlanmasını sekteye uğratmaktadır.

Sürdürülebilir kalkınma düşüncesi günümüzden oldukça öncelere gitmesine karşın, son zamanlarda çevresel kaygıların artmasının da etkisiyle yoğun şekilde tartışılır hale gelmiştir. Sürdürülebilir kalkınma sadece çevre boyutu olan bir kavram değildir. Çevre boyutuna ek olarak sosyal, ekonomik ve enerji boyutu sürdürülebilir kalkınmayı tamamlamaktadır.

Yenilenebilir enerji kaynaklan ve özellikle hidrojen enerjisi, sürdürülebilir kalkınma-enerji ilişkisinde çok büyük roller üstlenmektedir. Bu nedenle birçok ülke, yeşil enerji kaynakları olarak da bilinen bu kaynaklar ile temiz bir yakıt ve enerji taşıyıcısı olan hidrojenin enerji sistemine uyarlanması ve hatta gelecek dönemlerde tamamıyla yeşil enerji temelli hidrojen enerji sistemini oluşturmak amacıyla çalışmalar yapmakta ve sürdürülebilir kalkınma amacına ulaşmaya çalışmaktadır.

Bu çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde çevresel problemler genel hatlarıyla incelenmekte, sürdürülebilir kalkınma kavramı, sürdürülebilir kalkınma kavramının tarihsel gelişme süreci, sürdürülebilir kalkınmanın boyutları, diğer alanlarla ilişkisi ve sürdürülebilir kalkınmanın ölçülmesi konuları bir bütünlük içerisinde değerlendirilmektedir.

Yenilenebilir enerji kaynakları başlıklı ikinci bölümde, enerjinin büyüme ve

Page 21: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

sürdürülebilir kalkınma ile olan ilişkisi incelenmektedir. Fosil ve yenilenebilir enerji kaynakları, dünyadaki durumlarına ilişkin değerlendirmelerle birlikte sunulmaktadır.

Hidrojen enerjisi ve ekonomisi başlıklı üçüncü bölümde öncelikle, hidrojenin özellikleri, üretilmesi, depolanması, taşınması ve kullanılması konuları anlatılmaktadır. Hidrojen ekonomisi kavramı, hidrojen ekonomisine geçişte engeller, dikkat edilmesi gereken unsurlar ve hidrojen ekonomisine geçiş aşamaları incelenmektedir. Üçüncü bölümün sonunda ise seçilmiş bazı ülkelerde hidrojen enerjisi ile ilgili çalışmalara yer verilmektedir.

Dördüncü ve son bölümde ise Türkiye'nin fosil ve yenilenebilir enerji kaynak potansiyeli ele alınmaktadır. Türkiye'de hidrojen enerjisine ilişkin olarak yapılan çalışmalar özetlenmekte ve Türkiye'de hidrojen enerjisine ilişkin olarak "Güçlülük, Zayıflık, Fırsatlar ve Tehditler" (GZFT) analizi yapılmaktadır.

Page 22: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

BIRINCI BOLUM

Page 23: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen
Page 24: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

1. SÜRDÜRÜLEBILIR KALKıNMA 1.1. ÇEVRESEL PROBLEMLER Tarihte ilk kez insan faaliyeti, gezegenin iklimini ve biyolojik karışımını değiştirebilecek düzeye ulaşmıştır. Üretim faaliyetleri için kullanılan enerji, fosil yakıtlarm yanmasmdan elde edilmekte ve bu durum da zararlı emisyonlarm ortaya çıkmasına yol açmaktadır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra hızlanarak artan gaz emisyonu, yeryüzünün iklimini değiştirmeye başlamıştrr. Biyologlar dünyada son eUi yüdrr biyolojik çeşitliliğin kaybolduğunun altım çizmektedirler. Sanayileşmiş ülkelerin büyük ölçüde doğal kaynakları doyumsuz bir şekilde kuUanımma; gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasmdaki kaynak kullammı ve refah düzeyinde ortaya çıkan artışlar eşlik etmektedir (Chichilnisky, 1997: 467).

Günümüzde enerji kullanımı, çeşitleri ve enerji verimliliği çevresel sorunları etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Diğer faktörler olarak da, sanayi üretiminde kullanılan hammadde çeşitleri, nüfus artışı, kentleşme, aşın tüketim, katı atıklann geri dönüşümü, ormanlarm yok olması, hava-su-toprak kirlenmesi, doğal değişimler (kuraklık, sel, yangın, volkanik patlamalar, deprem, hortum, hastalık vb.) ve bunlara ek olarak dereceli değişimler olarak bilinen iklim değişikliği, ozon tabakasının delinmesi, asit yağmurları ve türlerin göçü sayılabilir. Hava kirliliği; havanın doğal yapısında bulunan esas maddelerin nispi olarak değişmesi veya yapısına yabancı maddelerin girmesi sonucu insan sağlığını ve huzurunu bozan hayvan, bitki ve eşyaya zarar verecek derecede kirlenmiş olan havadrr. Hava kirliliği sonucu ortaya çıkan en önemli küresel problemler; asit yağmurlan, ozon tabakasmm delinmesi ve sera etkisidir (Selici vd, 2005: 1).

1.1.1. ASİT YAĞMURLARI özellikle kömür ve petrol gibi yenilenemeyen yakıtların yakılması sonucu; kükürtdioksit, azot oksitler ve karbon gazları atmosfer boyunca taşınmakta ve yağmur damlalan ile birleşerek asit, nitrik asit ve karbonik asit oluşturmaktadır. Yeryüzünde tarım alanlarına, insanlara ve tüm canlılara büyük zarar veren bu asit yağmurları, ciddi bir çevresel sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Asit yağmurları nedeniyle Avrupa, Amerika ve daha birçok kıtada büyük miktarda ormanlık alan hasar görmüştür. Bu hasarlar, 1985 yılından sonra hesaplanmaya ve fosil yakıtların sosyal maliyeti, diğer bir deyişle insanlığa verdiği zararlar incelenmeye başlanmıştır (Türe-Engin, 2001: 4).

Page 25: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Şekil 1: Asit Yağmurlarına Yol Açan Süre

Hakim Rüzgar Yönü

Bulut Kimyası HjO + SO2 + d iğer k lmyasa l lo f H SO^ (suHürik Q S | | HjO + N O 3 * d i ğ e r k imyasaJtar = HNO3 (nitr ik asit)

Kuru Çökelme

Emisyonlar

Çürüfücüfer

Toprak ? •.

Kaynak: T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, (ty.). w w w .meteor. go v. tr/FILES/genel/s s s/asity agmurlari .pdf.

Asit yağmurlarının en iyi bilinen olumsuz etkileri arasında; göllerin, akıntılann ve yeraltı sulannın asitlenmesi dolayısıyla balıkçılığın ve deniz yaşamının zarar görmesi ve ormanlar ile tarımsal ürünlere verdiği zarardır. Aynca binalar, metal yapılar ve fabrikalar gibi yapılar da tahribata uğramaktadrr (Dinçer, 2000: 160).

1.1.2. OZON TABAKASININ İNCELMESİ Ozon, üç oksijen atomunun bir araya gelmesiyle oluşan bir moleküldür. Ozon yeryüzünden 40 kilometre yüksekliğe kadar atmosferin her yerinde oluşmaktadır. Yer seviyesinde ise kirli sisin bileşenlerindendir ve bundan dolayı yararlı bir unsur değildir. Buna karşın, yaklaşık 12-25 km yükseklikteki stratosfer olarak bilinen atmosfer tabakası, güneşten gelen zararlı ışınlan emerek ve cilt kanserine yol açabilen ultraviole ışınları yeryüzüne ulaşmadan tutarak, canlılan bu ışınların zararlı etkilerinden korumaktadır (Bockris vd., 2001: 77).

1985 yılında dünya üzerinde yörünge dolanımı yapan ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (UHUD-National Aeronautics and Space Administration-NASA)

Page 26: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

uydusundan gelen bilgiler, bilim adamlarmm ozon tabakasmm inceldiği konusundaki görüşlerini doğrulamıştır. Antarktika üzerinde ozon tabakasında önemli bir incelme gözlenmiştir. Ozon tabakasının incelmesi demek, bu atmosfer katmanmdaki ozon moleküllerinin bazı kimyasal maddeler tarafından oksijene dönüştürülerek ozon moleküllerinin azalması anlamına gelmektedir. Bu süreçle ilgili olarak ozon moleküllerini ayrıştıran 95 civannda zararlı madde olduğu bilinmektedir. Bunlar içerisinde, kloroflorokarbon gazları ve balonlar gibi maddeler bulunmaktadır ki en tehlikelisi, 1920'li yıllarda "mucize kimyasal maddeler" olarak nitelenen kloroflorokarbon gazlarıdır, çünkü bu kimyasalların bir molekülü binlerce ozon molekülünü ayrıştırabilmektedir (Çepel, 2003: 151).

1.1.3. SERA ETKİSİ (KÜRESEL ISINMA) Karbondioksit gezegenimizdeki yaşam için gereklidir. Hayvanlar, bitkiler, volkanlar, okyanuslar ve ormanlar karmaşık dengeye sahip ve hassas bir sistemde atmosferdeki karbondioksit yoğunluğunu kontrol etmektedir. Bu denge içinde, çok düşük veya çok yüksek değerler, küresel iklim değişmelerine yol açabilir ve bu da yeryüzünün soğuması veya ısmmasıyla sonuçlanabilir (Conte vd., 2001: 171). Şekil 2'de Sera etkisi şematik olarak gösterilmektedir.

Şekil 2: Sera Etkisinin Şematik Gösterimi

Emilen Atmosfer

Karbondioksit, Azotoksin, Klorofolorokarbon, Halon ve Ozon Yoğunluğundaki Artış

Isıyı Hapseder ve Yeryüzündeki Sıcaklığı Artırır

Sera Etkisi

Emilen

Yüzey

Yansıyan

Kaynak: Dinçer, 2000: 165.

Page 27: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Şekil 3'den izlenebileceği üzere, sanayi çağından önce karbondioksidin doğal yoğunluğunun 280 milyonda bir (MB-Parts Per Million-PPM) seviyelerinde olduğu tahmin edilmektedir. Günümüze kadar bu yoğunlukta yaklaşık % 30'luk bir artış olmuş ve yoğunluk 370 MB'e ulaşmıştır. Bu artış sonucundaki sıcaklık yükselişi, büyük ölçüde fosil yakıtların kullanımına bağlanabilir (Conte vd., 2001: 171). Alman fizik topluluğuna göre; atmosferik karbondioksit içeriği 1850-1950 yılları arasında yaklaşık % 15, 1950-1988 yılları arasında yıllık yaklaşık % 0,3-0,5'lik artış göstermiştir (Goltsov ve Veziroğlu, 2001: 910).

Şekil 3: Karbondioksitin Atmosferdeki Yoğunluğuna İlişkin Öngörüler

ppm 800

700

600

500

400

300

200

100

O

2000

(IPCC) j

^ ^ ^ ^ ^ ^ __mı-es^^^^^^^^^^^

\ Sanayileşme Öncesi Yoğunluk: 280 ppm

' 1 1" 1 1 1

YIL

Kaynak: Conte vd., 2001: 172.

Sera olayının en büyük etkisinin, kutuplardaki buzulların erimesine yol açacağı ve denizlerin yükselerek birçok ülkenin sular altında kalacağı konusunda değişik senaryolar üretilmektedir. Bu senaryolara göre, karbondioksit (C02) yoğunluğu 2050 yılında ikiye katlanmış olacak ve 2100 yılında ise, kabul edilebilir sınırların çok ötesine geçecektir.

Page 28: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Bu konuda yapılan çalışmalar, fosil yakıt tüketiminin aynı hızla sürmesi durumunda, önümüzdeki 50 yıl içinde dünyamızın sıcaklığının 5°C artacağını ve bunun da büyük felaketlere yol açacağını göstermektedir. Okyanus yüzeyi sıcaklığının 1°C artması bile fırtınalardaki en küçük dayanabilirlik basıncını 15-20 milibar arasında azaltmakta ve bu da tayfunların daha sık ve şiddetli olması anlamına gelmektedir. Kutuplardaki buzulların erimesi sonucu okyanusların 1.5-2 metre dolayında yükselmesi ile birçok ada ve ülke toprakları sular altında kalacaktır. Bütün bunların sonucu olarak da, insan kaybı ve büyük maddi zararın meydana gelmesi beklenmektedir (Türe-Engin, 2001: 3).

Ayrıca, sera etkisi nedeniyle yeryüzü sıcaklığının artmasıyla, denizlerden, göllerden ve nehirlerden daha çok buharlaşma gerçekleşecek, dolayısıyla daha fazla yağmur ve doğal sel felaketleri olacaktır. Bu durumun yanı sıra, rüzgarların yön değiştirmesi sonucu, yağış alan yerlerde aşırı kuraklık görülmesi de olasılık dahilindedir. 1980 yıllarından başlayarak günümüze değin Dünya üzerinde hiç görülmeyen yerlerde aşırı kuraklığa rastlanması da sera etkisi ile açıklanmaktadır (Türe-Engin, 2001: 3). Genel olarak küresel ısınmanın etkisi nedeniyle (Kayhan, 2006: 12);

• Tropikal kasırgaların sayısında ve kuvvetinde önemli artışlar,

• Sıcak hava dalgasından dolayı büyük miktarda ölümler,

• Yağış azlığı nedeniyle su kıtlığı ve buna bağlı derin kuraklıklar ve hidroelektrik santrallerinin devre dışı kalması sonucunda enerji sıkıntısı,

• Sıcaklıklara bağlı olarak orman yangınları,

• Tarımsal üretimde önemli azalışlar,

• Sağlıklı kalabilmek amacıyla, soğutma ve serinletme işlemlerinin artmasından kaynaklanan yüksek enerji tüketimi,

• Meteorolojik karakterli doğal afetlerin sayısında ve kuvvetinde belirgin artışlar görülebilecektir.

Sera gazlannm yoğunluğundaki artışla ilgili küresel iklim değişmelerini değerlendirmek zor olsa da, uzmanlara göre "sürdürülebilir" düzeyin kesinlikle 550 MB 'nin altında kalması gerekmektedir. Bilim adamları tarafından küresel değişmeleri minimize etmek amacıyla bu rakam maksimum kabul edilebilir değer olarak görülmektedir (Conte vd., 2001 :b 171).

Page 29: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

1.2. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANIN TARİHSEL GELİŞİMİ 1.2.1. STOCKHOLM KONFERANSI Çevreciliğin 1960'lı yıllarda uyanışı, Kuzeyin sanayileşmiş ülkeleri ile sınırlı durumdaydı. Güneyin gelişmekte olan ülkeleri için ise çevre politikaları lüks olarak görülmekteydi. 1972 yılındaki "İnsan Çevresi" başlıklı Stockholm Konferansı'na değin uluslararası çevre politikası gelişme gösterememiştir. Konferans, "Birleşmiş Milletler Çevre Programı"nın oluşturulmasına ve Kuzey ülkelerinde ulusal çevre koruma ajanslarının ortaya çıkmasına yol açmıştır (Pearce ve Turner, 1991: 23). Ayrıca Konferans'taki tartışmalar süresince adı geçen "eko-kalkınma" kavramı ile 1987 yılında ortaya çıkacak olan "sürdürülebilir kalkınma" kavramının temelleri atılmıştır (Kaynak, 2005: 31).

Stockholm Konferansıyla aynı yıl Donella Meadows ve ortak yazarlardan oluşan bir ekip tarafından hazırlanan "Büyümenin Sınırları" başlıklı rapor, çevre üzerine olan ilginin artmasına katkı sağlamıştır. Malthusyen özelliklerin öne çıktığı bu raporda, insanlığın bu çevresel sorunların üstesinden gelebilmesi için hala büyük bir şansı olduğundan söz edilmektedir (Singer, 1992: 156).

1.2.2. BRUNDTLAND RAPORU/ORTAK GELECEĞİMİZ Stockholm Konferansı'ndan sonra 1983 yılında Birleşmiş Milletler bünyesinde, Gro Harlem Brundtland başkanlığında, "Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu" kurulmuştur. Komisyon üyeleri 4 yıl için dünya üzerinde çevre ve ekonomik kalkınma konularında incelemelerde bulunarak, bir rapor hazırlamışlardır. Sürdürülebilir kalkınma (SK) kavramının ilk ortaya çıkışı, 1987 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu'nca hazırlanan "Ortak Geleceğimiz" adlı rapora dayanmaktadır (Meadowcroft, 2(X)0: 370). Raporda SK, "bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların kendi gereksinimlerini karşılayabilme yeteneğinden ödün vermeksizin karşılamak" olarak tanımlanmıştır (WCED, 1987: 43). Sürdürülebilirliğin adı geçen bu tanımında iki önemli unsur yer almaktadır.

Page 30: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Bunlardan ilki, bölge farkı gözetmeksizin tüm insanların yaşamlarının devamı için temel gereksinimlerinin karşılanması, diğeri ise ekonomik gelişmenin itici gücü durumundaki teknolojiye, çevre duyarlılığı nedeni ile konulan sınırlamalardır (Yalçın ve Yalova, 2005: 59).

1.2.3. RİO 1992 KONFERANSI 1992 yılında Rio de Jenerio'daki Birleşmiş Milletler Yeryüzü Zirvesi'nde, SK uluslararası politika açısından en acil konulardan biri olarak ortaya konmuştur (Chichilnisky, 1997: 467). Rio Konferansı'nda "insanoğlunun SK'nın odağında yer aldığı, her insanın doğa ile uyumlu, sağlıklı ve verimli bir yaşam hakkı olduğu" kabul edilmiştir. Rio Konferansı ile birlikte, SK kavramının kapsamı oldukça genişlemiş, kavram birçok disiplinin çalışma alanında kendine yer aldığı, her insanın doğa ile uyumlu, sağlıklı ve verimli bir yaşam hakkı olduğu" kabul edilmiştir. Rio Konferansı ile birlikte, SK kavramının kapsamı oldukça genişlemiş, kavram birçok disiplinin çalışma alanında kendine yer bulmuştur. Konferans'ta kabul edilen "Gündem 21" adlı belgede, SK kavramının yanı sıra sürdürülebilir insan yerleşiminin, sürdürülebilir dağ geliştirmenin, sürdürülebilir tarım ve kırsal kalkınmanın teşvik edilmesi, sürdürülebilir orman gelişimi gibi kavram ve konular üzerinde de oldukça ayrıntılı bir biçimde durulmuştur. Konferansın getirdiği yeni kavramların, SK ile son derece sıkı bir ilişki içinde olduğu; sürdürülebilir kalkınmaya ulaşma konusunda çevre, ekonomi, kentleşme ve yönetim gibi alanlarda yapılması gereken faaliyetleri işaret ettiği gömlmektedir (Bozlağan, 2005: 1020).

1.2.4. RİO+5 ZİRVESİ 1997 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun özel bir oturumu, 1992 Rio Konferansı'nda alınan kararları ve Gündem 21'in uygulanması konusundaki gelişmeleri gözden geçirmek üzere Rio+5 Zirvesi (Dünya Zirvesi 2) adıyla toplanmıştır (Nemli, 2004: 10) Bu zirvenin düzenlenmesindeki amaçlar (http://www.habitaticingenclik.org.tr/dl/bm/bm-04.html):

• Sürdürülebilir kalkınma için alınan sorumluluklan canlandmnak ve yenilemek,

• Başarısızlıkları açıkça tanımlamak ve sebeplerini bulmak,

• Başarıları tanımak ve bunları arttıracak, güçlendirecek eylemler geliştirmek.

Page 31: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

• 1997 sonrası dönemde öncelikleri belirlemek,

• Rio Konferansı'nda eksik bir şekilde değinilen konulan gündeme getirmektir. Adı geçen toplantının sonuçları ise aşağıda belirtildiği gibidir (http: //www. habitaticingenclik. org .tr/dl/bm/bm-04 .html):

® Toplantının en önemli katkısı, 1992'den bu yana genel bir değerlendirmenin yapılması, ulusal raporların değerlendirilmesi, tematik komite raporlannm, bölgesel çalışmalann ve birçok çalışmanın değerlendirilmesinin yanı sıra, tüm ülkelerin sürdürülebilir kalkınma için ulusal stratejilerini (Ulusal Gündem 21 'lerin oluştumlması, sürdürülebilir kalkmma eylem planlan vb.) oluşturmalandır.

• Bu toplanti, ülkelerin farkh öncelikleri, eksiklikleri ve gereksinimleri doğrultusunda kendi sürdürülebilir kalkınma yaklaşımlarını geliştirme çabalanın teşvik etmiş ve canlandırmıştır.

Zirve'de SK'nm küresel çapta finansmam konusunda özellikle Kuzey-Güney ülkeleri arasmdaki fikir aynlıklan yüzünden önemli bir üerleme kaydedüememiştir. Çevre koşullarının Rio 1992 Konferansı'ndan beri bozulmaya devam ettiği, sera etkisinin arttığı, kimyasal kirlenmenin ve katı atıkların artmaya devam ettiği, katılımcı ülkeler tarafından kabul edilmiştir. Zirve'de Gündem 21'in SK hedefine ulaşmada çok önemli olduğu bir kez daha vurgulanmış ve ülkelerin 2002 yılında yapılacak olan gözden geçirme toplantısına kadar bu hedefe doğru daha fazla ilerleme kaydetmiş olmaları talep edilmiştir (Nemli, 2004: 10).

1.2.5. KYOTO PROTOKOLÜ iklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında alman kararla belirlenen amaçlann gerçekleştirilmesi, geliştirilmesi ve gözetilmesi amacıyla, her yıl tüm tarafların söz sahibi olduğu Taraflar Konferansı (TK-Conference of Parties-COP) düzenlenmesi kararlaştırılmıştır.

Kyoto Protokolü olarak anılan III. TK (C0P3), 1997 yılında Japonya'nın Kyoto şehrinde düzenlenmiş ve katılan ülkeler, iklim değişikliğine yol açan ve sera etkisini arttıran karbondioksit, metan, kloroflorokarbon ve asitoksit gibi gazlarm emisyonlarmm azaltılmasma yönelik yükümlülükleri ve uygulanabilecek mekanizmaları belirleyen protokolü imzalamışlardır (Şahin-Adem, 2006: 91).

Page 32: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Protokol 1997 yılında oluşturulmasına karşın, ancak 2005 yılının Şubat ayında yürürlüğe girebilmiştir. Kyoto Protokolü'nün yürürlüğe girmesi, 1990 yılı itibariyle, sera gazı emisyonlarının en az yüzde 55'inden sorumlu olan 55 ülkenin onayına bağlıydı. Rusya'nın 2004 yılı Kasım ayında protokolü onaylamasından sonra bu rakamlara ulaşılmış ve protokol yasal açıdan bağlayıcı olarak yürürlüğe girmiştir. Buna göre, protokolü onaylayan 38 sanayileşmiş ülke, başta karbondioksit ve metan olmak üzere, atmosfere saldıkları sera gazlarında, 2012 yılma kadar, 1990 yılındaki düzeyinden toplam yüzde 5,2 oranında bir indirime gitmeyi kabul etmişlerdir. Kyoto Protokolü sanayileşmiş ülkelerin önüne, sera gazı emisyonlarında 2012 yılına kadar ne kadar indirime gideceklerini belirleyen somut hedefler koymaktadır. Bu hedeflerin konmasına ABD karşı çıkmaktadır. ABD, küresel ısınmaya ilişkin bilimsel verileri sorgulamakla birlikte, çözümün sera gazı salımmında indirime gitmek olmadığını; temiz enerji kaynaklarını geliştirmek olduğunu savunmaktadır. Kyoto Protokolü'nü onaylayan sanayileşmiş ülkeler ise 2012 yılına kadar üstlendikleri hedefleri yerine getiremeyebilecekleri uyarısında bulunmaktadır. Türkiye ise, 24 Mayıs 2004'te BM iklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf olmuştur (TOBB, 2007: 61). Türkiye'nin, 5 Şubat 2009'da TBMM Genel Kurulu tarafından alınan kararla, ülkelerin sera gazı emisyonlarını düzenlemeye yönelik en önemli ve tek uluslararası yasal araç olan Kyoto'yu imzalaması; yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yatırımlarını teşvik edeceği ve enerji güvenliğinde gelişmeler kaydedeceği anlamına geldiği belirtilmektedir (http://www.wwf.org.tr/haberler/haberler/ archive/2009/subat/06/haber/ tuerkiye-en-sonunda-kyotoyu-imzaladi).

1.2.6. JOHANNESBURG ZİRVESİ 2002 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti'nin en büyük kenti Johannesburg'ta gerçekleştirilen "Dünya Sürdürülebilir Kalkmma Konferansı"nda, 1992 yıhndaki Rio Konferansı'nda alınan kararların uygulanması sürecinin genel bir değerlendirilmesinin yapılması amaçlanmıştır. Konferans, soyut ve genel nitelikli vaatlerin ötesine geçerek, somut projelerin tartışıldığı ve geliştirildiği küresel bir etkinlik halini almıştır. Johannesburg Konferansı'nda "Eylem Planı" ve "Johannesburg Bildirgesi" olarak adlandmlan iki temel uluslararası belge kabul edilmiştir. Bunlara ilaveten, hükümetlerin özel sektör temsilcileri ve sivil toplum örgütleri ile imzaladıkları "ortak girişim" metinleri de mevcuttur (Bozlağan, 2005: 1024-1025).

Page 33: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

1.3. SÜRDÜRÜLEBILIR KALKıNMA: KAVRAM VE ÇERÇEVE Son yıllarda, "sürdürülebilir kalkınma" kavramına duyulan ilgi dünya çapında artmıştır. SK, uzun dönemli istikrarlı çevre kalitesi ve kaynak mevcudiyeti ile tutarlı ekonomik kalkınma olarak yorumlanabilir. Ekonomistler tarafından ekonomi ve biyofiziksel çevre arasındaki etkileşime verilen önem, 18. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Tarımsal ürünlerin ve tarımsal araçların mevcudiyetinevurgu yapan Thomas Malthus ve David Ricardo, "büyümenin sınırları" kavramını ilk kez fonnüle etmişlerdir (Mulder ve Bengh, 2001: 110).

SK uluslararası kalkınma, uygun teknoloji ve çevresel akımlara tepki niteliğindedir. Bu kavram aynı zamanda, birçok tanıma da sahiptir.

Tanımlardan bir kısmı, tükenebilir kaynakların stoğunu devam ettirirken, yenilenebilir kaynakların kullanımına vurgu yapmakta; bazıları kaynak temelini düşürmeksizin net sosyal faydayı maksimize eden optimal kaynak yönetimine önem vermektedir. Bununla beraber, bazı tanımlar ise yeşil teknolojilerin kullanımını ve sağlık, eğitim, insanlann kararlara katılımı ve sosyal refahtaki iyileşmeleri içermektedir (Sarkar, 1997: 98).

Ekonomistler SK'yı gelecek nesillere, aynı veya daha fazla sermaye stoğunun (doğal, beşeri, insan yapımı) intikal etmesi olarak karakterize etmektedirler (Custance ve Hillier, 1998: 282). Repetto'ya göre SK, "mali ve fiziksel varlıklann yanı sıra, tüm varlıklann, doğal kaynaklar ve beşeri kaynaklarm, insanlığın uzun dönemli refah ve iyiliği için yönetilmesi ve işletilmesini sağlayan bir kalkınma stratejisi"dir (Bozlağan, 2004: 2). Dünya Bankası'na göre SK; devamlılık arzeden bir kalkınmadır ve bu kalkınma sadece ekonomik büyümeyle ilgili değildir. Önem taşıyan unsurlardan biri, hem şimdiki hem de gelecek nesiller arasındaki eşitliktir (Sarkar, 1997: 98).

SK'nın tanımlarıyla ilgili olarak uzlaşma bulunmamasına karşın, SK'ya rehberlik yapabilecek genel kabul görmüş belirli prensipler bulunmaktadır. Bu prensipler çevresel, ekonomik ve toplumsal (sosyal) sürdürülebilirlik olarak üç grup altında incelenebilir. Şekil 4'ten görülebileceği üzere, bu prensiplerin üzerinde, SK'nın sürekli dinamik bir denge süreci olduğunu vurgulayan "uyum yeteneği" bulunmaktadır (Plessis, 1999: 379).

Page 34: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Şekil 4: Sürdürülebilir Kalkınmanın Yapı Blokları

ÇEVRE

Yenilenebilir kaynakların kullanımı ile çevreyi muhafaza ve koruma arasında denge kurmak

EKONOMİ

Adil fakat etik temel bağlamında yaşanabilir ekonomik sistemler meydana getirmek

TOPLUM

Hakkaniyeti ve sosyal/kültürel sistemler ve değerler içerisindeki sorumluluğu teşvik etmek

Kaynak: Plessis, 1999: 379.

Başlangıçta SK, sadece çevreyi ve doğal kaynakları koruma ve insan neslinin kalkınma ile ilgili ihtiyaçlarına cevap verme arasındaki çatışmayı vurgulamak için kullanılmıştır. Buna karşın, daha sonraları SK'nın hem insanlar, hem de uluslar arasındaki gelir dengesizliğinin azaltılması ve sosyal eşitliğin daha fazla sağlanması gibi belirli sosyal ve ekonomik değişimler olmaksızın mümkün olamayacağının farkma varılmıştır (Plessis, 1999: 379). SK, gelişmekte olan ve gelişmiş ülkeler arasındaki ilişkilerin yeniden tanımlanması dahil olmak üzere politik, sosyal, ekonomik, kurumsal ve teknolojik düzende önemli ilerlemeler gerektirmektedir (Asafu-Adjaye, 2005: 307).

SK tüm dünyadaki politikacılar tarafından kullanılan bir terim olmasına karşın, hala yenidir ve tek bir yorumu bulunmamaktadır. SK kavramı gelişmeye devam etmekte, sürekli olarak rev ize edilmekte, genişletilmekte ve rafine edilmektedir (Soubbotina, 2004: 8). Dünya Bankası'na göre SK, "insanların karşı karşıya oldukları fırsatlan korumak ve arttırmak için varlıklar portföyünü yönetme sürecidir". SK ekonomik, çevresel ve sosyal sürdürülebilirliği içermektedir ve bu fiziksel, doğal ve beşeri sermayenin akılcı biçimdeyönetilmesiyle başarılabilir (Soubbotina, 2004: 144).

Page 35: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

1.4. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMAYA FARKLI YAKLAŞIMLAR Neo-klasik iktisada göre; doğal sermaye ve insan yapımı sermaye arasında fark görülmemekle birlikte doğal, beşeri ve fiziksel sermayenin birbirlerini yüksek oranda ikame edilebilecekleri varsayılmaktadır. Üstelik yukarıdaki ifadeler doğal sermaye stoğundaki ve çevre kalitesindeki değişimleri göz ardı etmekte ve SK'yı, sürdürülebilir ekonomik büyümeyle aynı kabul etmektedir. Buna karşın, ekonomik büyümedeki artış, zaman boyunca refahm/yaşam kalitesinin arttığı anlamına gelmemektedir (Asafu-Adjaye, 2005: 304).

Ekolojistler, küresel ekosistemin bütünsel dengesi için oldukça önemli olduğu gözlemlenen ekolojik alt sistemlerin bütünlüğünün korunmasına dikkat çekmektedirler (Serageldin, 1993: 7). Ekolojistlere göre, yaşam kalitesi çevre kalitesine dayalıdır. Bu nedenle, ekolojik bütünlüğü ve doğal çevrenin sindirme kapasitesini muhafaza etmek, ekonomik sistemin fonksiyonlarını icra etmesi açısından önem taşımaktadır (Asafu-Adjaye, 2005:304).

Sosyologlara göre, çevresel-ekonomik sistemdeki kilit oyuncular insanlardır. İnsanların organizasyon kalıpları SK'ya ulaşmada uygulanabilir çözümler geliştirmek için önemlidir. Bu bakış açısına göre; kalkınma sürecinde sosyal faktörlere yeterince önem vermemek, SK'ya ulaşmayı amaçlayan program ve politikaların işleyişini ciddi biçimde engelleyecektir (Asafu-Adjaye, 2005: 305).

1.5. DOĞAL SERMAYE Doğal sermaye, insanlar tarafmdan kullanılan su, hava, toprak, ormanlar, mineraller ve balıklar gibi kaynaklardan oluşmaktadır. Diğer bir ifadeyle insan yaşamma destek olan ekolojik sistemlerin toplamı doğal sermayeyi oluşturmaktadır (Nemü, 2004: 23).

Klasik iktisat üç çeşit sermaye tanımlamaktadır; bunlar, toprak, emek ve insan yapımı (bazen sadece "sermaye" denilmektedir) sermayedir. Neo-klasik üretim fonksiyonları toprağı dikkate almamakta ve sadece emek ve sermaye üzerine odaklanmaktadır. Ekolojik iktisatçılar için, doğal sermaye kilit bir kavramdır ve sermayenin biçimlerinden biri olarak görülmektedir. Buna

Page 36: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

karşın, sermaye biçimlerinin bölünüşü üzerine uzlaşma bulunmamaktadır. Costanza ve Daly geleneksel ve ekonomik üretim faktörlerine uygun olarak doğal sermaye, beşeri sermaye ve üretilmiş sermaye terimlerini kullanmaktadır. Ekins ise sermaye stoklarım; doğal, beşeri, sosyal/organizasyonal ve üretilmiş olarak dörde ayırmıştır (Cochrane, 2006: 319).

İnsan yapımı veya üretilmiş sermaye; ekonomik faaliyet, insan yeteneği ve teknolojik değişim yoluyla ortaya çıkan sermayedir. Bu sermaye üretim sürecine katkı yapan fakat çıktıda içerilmemiş araçlar, makinalar, binalar ve altyapı gibi materyal mallardan oluşmaktadır (Cochrane, 2006: 319).

Doğal sermayenin, doğal ve insan yapımı sermaye arasında bulunan "işlenmiş doğal sermaye" adında bir alt kategorisi bulunmaktadır. Bu sermaye türü fidanlık ve tanmsal mahsul gibi unsurları içermektedir (Cochrane, 2006: 319).

1.5.1. DOĞAL SERMAYENİN ÖZELLİKLERİ VE FONKSİYONLARI Doğal sermaye, doğanın unsurlarının insan topluluğu için önemini gösteren önemli bir kavramdır. Doğal ekosistemler sırasıyla ekosistemin mal ve hizmetler sunma kapasitesini belirleyen bir dizi çevresel özellikler yoluyla tanımlanabilir (Ekins vd., 2003: 169). Tablo l'de doğal sermayenin özellikleri yer almaktadır. Çevresel fonksiyonlar ise farklı şekillerde tanımlanabilir ve sınıflandırılabilir:

• Düzenleme fonksiyonu: Gerekü ekolojik süreçlerin ve yaşam destek sistemlerinin (iklimin düzenlenmesi, suyun arıtılması gibi) düzenlenmesi.

• Üretim fonksiyonu: Örneğin; doğal ekosistemden yiyecek, hammadde ve genetik kaynakların kullanılması.

• Mesken fonksiyonu: Doğal ekosistemin vahşi bitkilere ve hayvanlara sağladığı ortam dolayısıyla biyolojik ve genetik çeşitliliğe ve evrimsel süreçlere katkı sağlanması.

• Bilgi fonksiyonu: Rekreasyon, estetik haz, kültürel ve tarihsel bilgi, artistik ve manevi ilham, eğitim ve bilimsel araştırma için birçok olanağın tedariki (Ekins vd., 2003: 170).

Page 37: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Tablo 1: Doğal Sermayenin Özellikleri \nnlar llwsistimhi foııksiyonlanııı InlirUyen ana özellikler

Hava

Su

Toprak

Mesken

Atmosfer özellikleri ve iklimsel süreçler (hava kalitesi, yağış, sıcaklık ve rüzgar)

Su süreçleri ve özellikleri (su havzaları, yağmurun emilmeyerek toprak üzerinde kalan kısmı, su kalitesi ve yeraltı suyu)

• Taş yatağınm özellikleri ve jeolojik süreçler • Jeomorfolojik süreçler ve özellikler • Toprak süreçleri ve özellikleri (biyolojik faaliyet, verimlilik, doku) • Bitki örtüsünün özellikleri (yapı, biyokütle) • Flora ve fauna (tür çeşitliliği, dinamikler ve besin değeri) • Yağam topluluğu özellikleri (besin zinciri etkileşimleri, parçalanma)

Kaynak: Ekins vd., 2003: 169.

Cochrane (2006: 319)'a göre doğal sermaye dört farklı fonksiyonu yerine getirmektedir. Üretim için kaynak sağlamaktadır: Kereste, yakıt ve yiyecek haline gelen hammaddeler. Hammadde olarak doğal sermaye yenilenebilir veya yenilenemez olabilir ve bu stokun kullanılması birçok ekonomik faaliyetin temelidir. İkinci olarak, hem ürün süreçlerinden hem de ürünlerin kendilerinden kaynaklanan atıklar için lavabo görevi görmektedir. Üçüncü fonksiyonu birçok yaşam destek fonksiyonu veya sel ve erozyon kontrolü ve iklim istikrarı gibi çevresel hizmetler sağlamasıdır. Dördüncüsü ise çekici yerler gibi güzellik hizmetleri yoluyla insan refahına doğrudan katkı yapmaktadır. Pearce ve Turner ise çevresel fonksiyonları; kaynak, lavabo ve hizmet olarak üçe ayırmaktadır. Noel ve O'Connor bunlara manzara, mevki ve yaşam destek fonksiyonlarını da eklemektedir (Ekins vd., 2003: 170).

1.5.2. ZAYIF VE GÜÇLÜ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Hızla büyüyen SK yazmmda, zayıf ve güçlü sürdürülebilirlik kavranılan yoğun şekilde tartışılmaktadır. Kavramsal olarak, zayıf sürdürülebilirlik evrensel

Page 38: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

ikame edilebilirliği savumnaktadrr. Eğer bu varsayım olanaklıysa; ekonominin doğal sermaye oranı düşse bile, bunu telafi eden yeterli bir üretilmiş sermaye yaratılması durumunda ekonomi sürdürülebilir demektir (Gowdy ve O'Hara, 1997: 240). Tablo 2'de sürdürülebilirlik düzeyleri ve özellikleri gösterilmektedir.

Zayıf sürdürülebilirliğin altında yatan temel varsayım, sermayenin değişik biçimleri veya sermayenin meydana getirdiği refah çeşitleri arasında fark olmadığıdır. Bu teorik olarak en azından, sermayenin tüm türleri ve bunlar tarafından oluşturulan hizmetlerin ve refahın aynı parasal birimle ifade edilmelerini olanaklı kılmaktadır (Ekins vd., 2003: 168). Söz konusu yaklaşıma göre, çevreyi (doğal sermayeyi) ayrıcalıklı bir biçimde, diğer sermaye türlerinden ayırmak gereksizdir; çevre de sermayenin bir başka biçimidir. Bu nedenle SK için gerekli olan, şu andaki mevcudiyetinden daha az olmayan toplulaştırılmış sermaye stoğu transferidir. Çevresel kayıplar, makine ve yol stokları veya insan yapımı sermaye arttırıldığı sürece gelecek nesillere intikal edebilir (Turner vd., 1994: 56).

Page 39: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Tablo 2: Sürdürülebilirlik Düzeyleri ve Özellikleri

Sürdürülebilirlik Durumu

Özelliklerin Tanımı

Çok Zayıf

İnsan merkezli ve faydacı; büyümeye yönelik ve kaynaklan sömürücü; doğal kaynaklar, bireysel tüketici seçiminin doyurulmasmda serbest piyasa uygulamalan aracdığıyla ekonomik olarak en optimal şeküde kuUamlmaktadır; doğal ve insan yapımı sermaye arasmda sınırsız ikame olanaklı olmaktadır; ekonomik büyüme ve teknik yenilikle refah garanti edilmektedir.

Zayıf

İnsanmerkezli, faydacı; kaynak korumacı; büyüme yönetilir ve yenilenir; kuşaklar arası ve kuşaklar üstü adalet vasıtasıyla kalkınma maliyet ve karlarının dağıtılması üe ügüi; (ozon tabakası ve bazı doğal ekosistemler gibi) kritik sermaye olarak doğal dünyanın bazı yönlerinin tanınması üe doğal ve insan yapımı sermaye arasmdaki smırsız ikamenin reddi; negatif çevresel etkileri ekonomik büyümeden ayn tutmak.

Güçlü

Ekosistem perspektifli; kaynak korumacı; ekosistem-fonksiyonel bütünlüğünün devam ettirilmesini insanın bütün kaynaklan kullanması ile ortaya çıkan ikincil değerin üzerinde olmak üzere birincü değer olarak tanır; bireysel tüketicilerinkinden daha çok ağırlık verilen koUektif tükeci yararı; sıfır ekonomik büyüme ve nüfus artığı.

Çok Güçlü

Biyoetik ve eko-merkezli; doğal kaynaklar için sağlanan faydanın en aza indiği yerde kaynak korumacı; doğa haklan ve Gaianizm'in yorumu altında insan dışındaki yaşayan tüm organizmalar ve hatta biyolojik unsurlann kendine özgü değer ve önemleri; ekonomik büyüme karşıtı ve azaltılmış nüfus artışı.

Kaynak: Hunter, 1997: 853.

Page 40: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Sermayenin değişik biçimleri arasmda tam ikame geçerli bir varsayım değildir. Doğal sermaye stokunun bazı unsurları (sınırlı bir kısmı dışında) fiziksel sermaye tarafından ikame edilememektedir. Ekosistemin bazı fonksiyon ve hizmetleri, insan hayatının devamı için çok önemlidir; bunlar yaşam sağlayan hizmetlerdir ve bunların yerleri başka unsurlarla doldurulamamaktadır. Diğer ekolojik varlıklar açıkça hayatta kalmak için gerekli olmasa da, en azından insan refahı için gereklidir. Bu varlıklar "kritik doğal sermaye"dir ve kolaylıkla ikame edilemediklerinden "güçlü sürdürebilirlik" kuralı onları korumamız gerektiğini vurgulamaktadır (Turner vd., 1994: 56). Aynca, sermaye "stoku" sadece mevcut kaynaklarm miktan üe değü, kaynakların kalitesiyle de ilgilidir (Custance ve Hillier, 1998: 282).

1.6. SÜRDÜRÜLEBILIR KALKıNMA VE ETIK Gelişmekte olan ve gelişmiş dünyada farklı yorumlanan "insan ihtiyaçları" kavramı tartışmalı bir nitelik arz etmektedir. Yaşam için nelerin gerekli olduğu sorusu, teknolojik düzeyi hızla artan dünyada bulanıklaşmaktadır (Plessis, 1999: 380).

Her toplum "ihtiyaçlarını" kendi koşullarına göre belirlemektedir ve onlara farklı bir öncelik sırası vermektedir. Buna karşm, hangi toplumun üıtiyaçlarınm en fazla ağırlığı taşımayı sürdüreceği konusu, temel sorunlardan biri olarak ortaya çıkmaktadır. Aynca insan ihtiyaçlarının diğer türlerin ihtiyaçtan üzerinde bulundurmak veya genelde çevrenin korunması gibi etik problemler de vardır. Küresel ölçekte insan ihtiyaçlarından ne kastedildiğinin açık bir şekilde tanımlanması gerekeceği açıktır ve bu aynm insan ihtiyaçlan ve insan istekleri arasında yapılacaktır (Plessis, 1999: 381).

Page 41: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Şekil 5: Yaşam Kalitesinin Giderek Tüketim Toplumuna Katılımla Eş Sayılması

Kaynak: Plessis, 1999: 381.

Çözüm gerektiren diğer bir sorun yaşam kalitesidir; bu yaşam standardıyla karıştırılmamalıdır. Yaşam standardı yaklaşımı günümüz ve onun maddesel ihtiyaçlarına odaklanırken, yaşam kalitesi hem günümüzü hem de geleceği göz önünde bulundurmakta ve ruhsal ve duygusal kaliteyi de içermektedir. Buna karşın. Şekil 5'te de görülebileceği üzere, yaşam kalitesi gittikçe tüketim toplumuna katılma ile veya diğer bir deyişle ulaşılabilir yaşam standardıyla ölçülmektedir. Bu kavram; yaşam kalitesinin, refahın artmasına ve tüketime bağlı olduğu varsayımı üzerine temellenmektedir (Plessis, 1999: 381).

1.7. SÜRDÜRÜLEBILIR KALKıNMA IÇIN GEREKLI FAKTÖRLER SK'ya ulaşma konusunda bazı parametreler önem taşımaktadır. Bu parametreler aşağıdaki gibi sıralanabilir (Dinçer, 2000: 172-173):

Page 42: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

• Kamu Bilinci: Kamu bilincinin oluşturulması ilk basamaktır ve sürdürülebilir enerji programlarının başarıya ulaşmasında çok önemli bir yere sahiptir. Bu, medya aracılığıyla ve kamu ve/veya profesyonel organizasyonlar tarafından gerçekleştirilmelidir.

• Enformasyon: Enerji kullanımı, çevresel etkileri, yenilenebilir enerji kaynaklan ile ilgili gerekli enformasyon, kamu ve hükümet kanallarınca sağlanmalıdır.

• Çevre Eğitimi ve Öğretimi: Eğitim ve öğretim faaliyetleri, enformasyonun tamamlayıcı parçası olarak düşünülebilir. Bütünsel eğitim ve öğretim içeriği bulunmayan yaklaşımlar, büyük ölçüde başansızlıkla sonuçlanmaktadır. Bu durum, eğitim ve öğretimin sürdürülebilir enerji programını başarıya ulaştırmanın önkoşullarından biri olduğunu göstermektedir.

• Yenilikçi Enerji Stratejileri: Bunlar etkin sürdürülebilir enerji programlan için geliştirilmelidir. Bu yüzden, yeni yöntemleri temel alan ve kamu ilişkilerini, öğretimi ve danışmanlığı içeren enformasyonun etkin dağılımı gerekmektedir.

• Yenilenebilir Enerji Kaynaklarmm Teşviki: Çevreye zararlı olmayan sürdürülebilir enerji programları oluştunnak için, yenilenebilir enerji kaynakları her aşamada teşvik edilmelidir. Bu kısa ve uzun dönemli politikalar için güçlü bir temel teşkil edecektir.

• Finansman: Esas amaca ulaşmak için kullanılabilecek çok önemli bir araçtır ve üstelik ülkenin sürdürülebilir enerjide ilerlemesi için yenilenebilir enerji sistemlerinin ve teknolojilerinin tamamlanmasını hızlandıracaktır.

• İzleme ve Değerlendirme Araçları: Programların ne kadar başarıyla ilerlediğini görmek için her bir adımı izlemek ve elde edilen veri ve bulguları değerlendirmek büyük önem taşımaktadır (Dinçer, 2000: 172-173).

Page 43: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

1.8. SÜRDÜRÜLEBILIR KALKıNMA VE TEKNOLOJIK GELIŞME Doğayı kirleten ve kaynakları israf eden teknolojilerin, çevreye duyarlı "yenilenebilir teknoloji'lerle değiştirilmesi gerekmektedir. Çevre ile ilgili haklı duyarlılığın popüler baskıya dönüşerek, teknolojik değişikliklerden beklenen sosyo-ekonomik sonuçların normal gelişimini engellememesi gerekmektedir. Özellikle teknolojik gelişme yansının başında olanlar, çevre bilinci ile geleceğe ipotek koyan tepki arasındaki ince çizgiyi ayırt etmek zorundadıriar (DPT, 1994: 26).

1.8.1. TEKNOLOJİK GELİŞME VE YENİLİK Teorik olarak yenilik, ulusal teknolojik gelişme için itici bir güçtür. Diğer yandan, yenilik yüksek düzeyde risk taşımaktadır ve yenilikten beklenen getiri belirsizdir; özellikle büyük ölçekli bütünleşmiş sistemler ve ileri teknoloji ürünleri için bu dumm daha da yaygmdır. Bu açıdan bakıldığında, devlet müdahalesi gereklidir. Gelişmiş ülkelerin deneyimleri yenilik için elverişli koşulların, açık ve demokratik bir toplumun varlığına, üstün bir ulusal yenilik sistemine ve uygun devlet müdahalesine bağlı olduğunu göstermektedir (Shyu ve Chiu, 2002: 369).

Teknolojik yenilik; yeni ürün ve süreçlerin üretilmesi, geliştirilmesi ve ticari alanda tanıtımını içeren bir faaliyetler dizisidir. Bazı araştırmacılar, bu tanıma yeni ürün ve süreçlerin yayılmasını da (pazara giriş) dahil etmektedir (Roessner, 1984: 434). Yenilik ve sürdürülebilirlik ilişkisine farklı yaklaşımlar, Tablo 3'de gösterilmektedir.

Page 44: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

TabIo3 : Yenilik ve Sürdürülebilirlik

Çevre iktisadi

Verimlilik yaklaşımı Schumpeteryan^ yaklaşım

Ekolojik İktisat

Çevresel problemlere neoklasik teorinin uygulanması, tahsis kuralma yoğunlaşma, dışsal etküerin j içselleştirilmesi. j

Kaynak etkinliği

Yörüngelere yeniden uyum, karmaşık öğrenme ^ süreçleri, kurumsal değişme, yenilik stratejileri ve niteliksel büyüme. İnsan tercihlerinin, teknolojinin, organizasyonun ve ekolojik koşuUarm evrimi, ekolojik boyutların ekonomi teorisine entegrasyonu (ölçek, zaman dinamikleri, taşıma kapasitesi), dağıtım konulan; dünya nüfusunun eşit yaşam koşullan, nesiller arası eşitlik.

Yumri&t Coase, Baumol/Oates, Siebert Porter, Lovins, V. Weizsacker

Freeman, Krupp

Dally, Costanza, Martinez Alier

Kaynak : Kuntze vd., 1998:6.

SK'da teknolojinin merkezi önemini gösteremek amacıyla aşağıdaki eşitlik kullanılabilir.

Kirlilik=NüfusxGSHMxKirlilik Nüfus GSHM

Page 45: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Belirtilen bu eşitlikte, ekonomik kalkmma GSMH (Gayri Safi Milli Hasıla)'nm Nüfusa bölündüğü terimde özetlenmektedir. Nüfus dışsal varsayılmakta ve bundan dolayı üçüncü terimin fonksiyonu olan ve çıktının kirlilik yoğunluğu olarak düşünülebilen toplam dünya çapındaki kirlilik, teknolojinin fonksiyonu olmaktadır. Birçok durumda, verili bir görevi yerine getirmek için teknolojiler mevcuttur ve teşvikler sürdürülebilir faaliyetleri (yani üçüncü terimin değerini azaltmak için) özendirmek için yapılandırılmalıdır (Sarkar, 1997: 99-100).

1.8.2, TEKNOLOJİ-YENİLİK POLİTİKASI VE ÇEVRE Yenilik politikası, toplumdaki yenilik sürecini teşvik etmek veya toplumun ulaşmak istediği belirli amaçlar doğrultusunda devlet ve kamu otoriteleri tarafından sağlanan teşvikler (fonlama, düzenleme ve yasal girişimler, eğitim vb.) seti olarak tanımlanabilir (Godoe ve Nygaard, 2006: 1700). Teknoloji politikası, ulusal teknoloji çıktısının düzey ve bileşimini yükseltmek için, genel bir toplumsal kabul çerçevesinde hükümetlerce öngörülen önlemler/düzenlemeler bütünüdür. Bu politika; bilim ve teknolojide öncelik verilecek alanlarm saptanması; Ar-Ge'ye ayrılan kamu fonlarının bu önceliğe göre yönetilmesi; yine bu önceliğe göre sağlanan kamu desteği; özendirici önlemler; ticari, mali ve sanayi düzenlemeler yoluyla uygulanmaktadır (DPT, 1994: 2)

Teknoloji politikaları ve sonuçlan kendi başlarına sürdürülebilir kalkınmayı garanti eden sosyo-ekonomik sistemi oluşturamazlar. Buna karşın, bu amacın gerçekleştirilmesi doğrultusunda önemli katkılar sağlayabilirler (Kuntze vd., 1998: 4). Teknoloji politikalarının çevresel amaçlara ulaşmak için kullanılması teknoloji politikası için yeni bir odak oluştumıaktadır. İlk bakışta bu 1950-1960'larda uygulanan misyona yönelik politikalara benzetilebilir. Bununla birlikte, ömeğin nükleer güç, savunma ve uzay programı gibi hedefler belirleyen eski misyona yönelik politikalarla, çevresel sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen yeni projeler arasında temel farklılıklar bulunmaktadır (Kuntze vd, 1998: 13). Tablo 4'te eski ve yeni misyona yönelik politikaların özellikleri karşılaştırılmalı olarak verilmektedir.

Page 46: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Tablo 4: Yeni ve Eski Misyona Yönelik Politikaların Özellikleri

• Misyon, ekonomik uygulanabil irl iklerine daha az

dikkat çekilen, teknik i lerlemelerin sayısına göre

bel ir lenmektedir.

• Teknolojik gelişmenin amaçları ve yönü küçük bir

uzmanlar grubu tarafından önceden belirlenir.

. Devlet yönetimi içerisindeki merkezi kontrol önem

taşır.

• Sonuçların merkezi katılımcıların dışına yayılmasına

az önem verilir veya bu fiili olarak engellenir.

. Az sayıda radikal teknolojiye odaklanıldığmdan,

katılabilecek küçük firmalar grubu sınırlıdır.

. Tamamlayıcı politikalara az ihtiyaç duyan, kendi

kendine yeten projeler birlikteliğe az önem vermek.

• Teknik değişmenin yönü hükümet, özel finnalar ve

tüketici gruplanjıı içeren geniş bir aktörler grubundun

etkilenir.

• Merkezi olmayan kontrol söz konusudur.

• Sonuçlarm yayılması merkezi bir amaçtır ve fiili

olarak teşvik edilir.

• Tamamlayıcı politikalar başarı için hayatidir ve

diğer amaçlarla olan birlikteliğe önem verilir.

• Bkçok firmanın katılabUmesine olanak vemıek

için, hem radikal hem de artımsal yeniliklerin

artımsal geliştirilmesine vurgu yapılmaktadır.

Kaynak: Kuntze vd., 1998: 14.

Özel firmaları, çevresel olarak sürdürülebilir teknolojiler geliştirmeye yönlendirmek için dört ana politika aracı bulunmaktadır: bunlar; doğrudan düzenlemeler, ekonomik araçlar, satın alma ve teknik değişimin sosyal bağlantılarımdeğiştirecek politikalardır (Freeman ve Soete, 2003: 470).

Doğrudan düzenlemeler: Kirlenmenin önüne geçebilmek için, kirlenmeye yol açan faaliyetleri kısıtlayıcı yasal düzenlemeler yapılmaktadır (Dinler, 2002: 294). Teorik açıdan bu düzenlemeler, daha az kirleten teknolojik yenilikleri teşvik eden ekonomik araçlara göre etkinliğinin düşük olması nedeniyle eleştirilere konu olmaktadır. Yine de, minimum standartlar koymak ve zararlı maddelerin çıkışmı önlemek bakımından düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır (Freeman ve Soete, 2003: 470).

Ekonomik araçlar: Piyasa temelli araçlar olarakta bilinen bu araçlar, ekonomik ajanların kirliliği önlemelerini teşvik etmek doğrultusunda fiyat veya diğer bazı ekonomik değişkenleri kullanmaktadırlar (Asafu-Adjaye, 2005: 86). Ticarete konu olabilen kirletme izin belgeleri, kirletme ve bazı ürünlerde çevre vergileri, bazı durumlarda da mali desteklerdir. Ekonomik

Page 47: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

araçlar; doğrudan düzenlemeden kirletme standartları belirlenmediği için ayrılmaktadırlar. Kirletmeye izin verilir, ancak kirleten bunun maliyetini doğrudan öder (Freeman ve Soete, 2003: 471).

Satın alma politikaları ya çevreye yararlı teknolojilerin firmalar içinde geliştirilmesi ya da doğrudan Ar-Ge faaliyetlerine mali destek yollarıyla, sürdürülebilir kalkınma amacına ulaşmada önemli rol oynamaktadır. Enerji, ulaşım ve atık toplama sistemleri gibi alt yapı sistemlerinde kullanılacak yeni teknolojilerin geliştirilmesindeki en uygun yöntem, muhtemelen doğrudan satın almadır. Mali yardımlar, ömeğin vergi indirimleri veya özel ve kamu araştırma enstitüleri arasındaki ortak araştırma projeleri belki de temiz teknolojilerin geliştirilmesi için en etkin araçlardır (Freeman ve Soete, 2003:471).

Bir teknolojinin sosyal bağlantıları o kadar geniş bir alanda etkilidir ki; sosyal ve ekonomik bakımdan yapılabilir teknoloji çeşitlerinin bazılarını sınırlamaktadır. Bunlar, tüketici talebini etkileyen ve firma yönetimlerinin çevre sorunlarma eğilmesini sağlayan faktörlerdir. Bu etkiler, eğitim programlan yoluyla ortaya çıkabilir. Ömeğin; yöneticiler ve mühendisler için çevre kursları, yaptıkları işlerde onların otomatik olarak çevre etkilerini değerlendirmelerine yol açacaktır. Başka bir amaç da, firmalara "çevre sorunlarını bir firmanın genel iş stratejisiyle bütünleştirmelerini sağlamaktır". Buna çevre hedeflerini göz önüne alan değerlendirme ve incelemeler yoluyla içten ve dıştan baskılar uygulayacak organizasyonlara destek verme ömek gösterilebilir (Freeman ve Soete, 2003:472).

1.9. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANIN ÖLÇÜLMESİ Kişi başına düşen GSMH (Gayri Safi Milli Hasıla) ve GSYİH (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla) düzeylerini karşılaştırmak, ülkelerin kalkınma düzeylerini değerlendirmede kullanılan en yaygın yaklaşımdır. Fakat bir ülkedeki kişi başına yüksek gelir düzeyi, o ülke insanının daha düşük gelir düzeyindeki ülkenin insanından daha iyi dummda olduğu anlamına gelmemektedir. Çünkü insan refahının bu göstergeler ile ölçülemeyen bazı yönleri bulunmaktadır. Kalkmma için daha iyi ölçüler arayan uzmanlar, ortalama gelir ile ortalama sağlık ve eğitim düzeyi üzerine verileri bütünleştiren farklı

Page 48: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

yöntemler kullanmaktadır. Bu yöntemler, ülkenin hem ekonomik kalkınmasını, hem de beşeri kalkınmasını değerlendinneyi olanaklı kılmaktadır (Soubbotina, 2004: 110).

Şekil 6: Barrera-Roldan ve Saldivar-Valdes Sürdürülebilir Kalkınma Endeksi

Ekonomik Göstergeler

Kişi Başına GSMH

İstihdam

Elektirik Yoğunluğu

Çevresel Varlıklar

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA

ENDEKSİ

Sosyal Göstergeler

Okumamışlık 1 Okumamışlık Eğitim

1 Eğitim Düzeyi

Sağlık

Çocuk Ölümleri

Fakir l ik

Tıbbi Bakım

İçilebilir Su Mevcudiyeti

Kanalizasyon Altyapısı

Elektr ik Mevcudiyeti Bitki Örtüsün

Tarafından jYapılan Oksijen|

Katkısı

Yerleşim

Doğaylaİlgili Göstergeler

Hidrolojik Denge

— I — • Su Kalitesi

Hava Kalitesi

Bitki Örtüsündeki

Değişme

Toprak Kullanımı

Erozyon

Ekolojik

Korunmuş Alanlar

Kaynak: Barrera-Roldan ve Saldivar-Valdes, 2002: 254.

Şekil 6'dan görülebileceği üzere, Barrera-Roldan ve Saldivar-Valdes 2002 yılında; yirmibir göstergeden oluşan ve ekonomik, sosyal ve doğayla ilgili

Page 49: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

olmak üzere üç temel ayak üzerine oturan "sürdürülebilir kalkınma endeksi"ni hazırlamışlardır. Ayrıca yazarlar, ortaya koydukları endeksi Meksika'nın bir bölgesinde yer alan yedi belediyeye uygulamışlardır. Bu çerçevede, belediyeler O ve 1 arasında yer alan bir değerlendirmeye tabi tutuhnuşlardır. Adı geçen değerlendirmeye göre, l'e yakınlık sürdürülebilir kalkınmaya ulaşıldığınıgöstermektedir.

1.9.1. EKONOMİK GÖSTERGELER Yeşil Net Ulusal Hasıla: Yeşil Net Ulusal Hasıla, GSMH'den varlıkların aşınma değerlerinin düşülmesiyle bulunmaktadır. Yeşil Net Ulusal Hasıla denklem şeklinde de gösterilebilir.

Yeşil Net Ulusal Hasıla = GSMH - (D + R + E)

Yukarıdaki denklemde, (D) üretilmiş varlıklardaki aşınmayı, (R) Kaynak stoğundaki aşınmayı (örneğin petrol gibi yenilenemez kaynaklardaki azalmayı), (E) ise çevresel pasiflerdeki değişikliği (örneğin hava kirliliğinden kaynaklanan çevresel bozulma) göstermektedir (Atkinson, 2000: 98).

Gerçek (Genişletilmiş) Tasarruf (GT-Genuine (Extended) Savings-GS): GT ekonomideki kaynakların üç unsurunun toplam değerindeki değişikliği verili bir süre zarfmda (genellikle bir yd) ölçmektedir. Örneğin, doğal kaynaklarm tüketimi ve yok olma süreci, doğal, fiziksel veya insan sermayesindeki yeni bir telafi yatırım tarafından dengelenmediği zaman GT düşmektedir (Asafu-Adjaye, 2005: 313). Şekil 7'de Gerçek Tasarruf oranının hesaplanma yöntemi gösterilmektedir.

Page 50: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Şekil 7: Gerçek Tasarruf Oranının Hesaplanması

GERÇEK TASARRUF

ORANI

Fiziksel Sermayedeki

Artış

Doğal Beşeri Sermayedeki J g Sermayedeki

Artış ' Artış

Gayri Safi Milli Hasıla

Kaynak: Soubbotina, 2004: 115.

1.9.2. SOSYO-POLİTİK GÖSTERGELER Sürdürülebilir Ekonomik Refah Endeksi (SERE-The Index of Sustainable Economic Welfare-ISEW): SERE, GSYİH\GSMH'dan daha iyi bir ekonomik gelişme göstergesi ve refahtaki değişimlerin alternatif bir ölçüsüdür. Bu endeksin hesaplanması normal olarak gelir eşitsizliği endeksiyle temellendirilmiş kişisel tüketim harcamalannm hesaplanmasıyla başlamaktadır. Daha sonra, refahla ilgili ev emeği hizmetleri, cadde ve otoyoUan hizmeti gibi katkılar eklenmektedir. Diğer taraftan, savunma harcamaları, çevre kirliliği maliyetleri, yenilenemeyen kaynakların tüketim masraflan ve uzun dönemli çevresel hasarlar gibi refahla ilgili kayıplar tahminlerden çıkarılmaktadır. SERE aşağıda gösterildiği üzere denklem biçiminde de ifade edilebilir (Asafu-Adjaye, 2005: 314).

SERE= T+P+G+W-D-E-N

T=ağırlıklı tüketim harcamaları P=savunma dışı kamu harcamaları G=sermayedeki büyüme ve uluslararası pozisyondaki net değişiklik W=refaha parasallaştırılmamış katkıların tahmini

Page 51: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

D=savunma harcamalan E=çevresel bozulmanın maliyeti N= doğal sermayedeki aşınmalar

SERE parasal birimlerle açıklanmakta ve artan değer ekonominin daha sürdürülebilir olduğunu gösterirken, azalan değer sürdürülemezliği göstermektedir (Asafu-Adjaye, 2005: 314).

Beşeri Kalkınma Endeksi: Beşeri sermaye ile ekonomik kalkınma arasındaki ilişkilerin teorik olarak tartışılmaya başlandığı yıllarda, Birleşmiş Milletler Kalkınma Teşkilatı, ülkelerin gelişmişlik düzeylerini ölçmek için "Beşeri Kalkınma Endeksi" adı altında çalışmalara başlamıştır (Tuna ve Yumuşak, 2002: 8). Beşeri yetenekler yaklaşımmı uygulamaya dönüştürmek için ilk önemli adım 1990 yılındaki beşeri kalkınma raporu ile atılmıştır. Bu raporun temel hedefi, beşeri kalkınma ölçütü olarak çeşitli sosyo ekonomik göstergeleri bir araya getirmek, böylelikle nicel bir yaklaşım oluşturarak insan refahı ve insan gelişimini açıklayabilmektir. Beşeri kalkınma, insanlann seçeneklerini arttmna süreci olarak tanımlanmakta; mal ve hizmetlerin üretim ve dağılımı ile beşeri yeteneklerin kullanım ve geliştirilmesini birlikte ele almaktadır (Çetin, 2005: 61). Bu bağlamda Beşeri Kalkınma Endeksi'nin üç boyutu bulunmaktadır. Birinci boyut olan uzun ve sağlıklı yaşam, ortalama yaşam beklentisiyle ölçülmektedir. Bilgi ve eğitim olan ikinci boyut ise okur-yazarlık ve okullaşma oram ile ölçülmektedir. İyi bir yaşam sürdürebilmek için gerekli kaynaklara sahip olmak, beşeri kalkınmanın üçüncü ve ölçülmesi en güç olan boyutunu temsil etmektedir (Tuna ve Yumuşak, 2002: 9).

Kalkınma Elmasları: Dünya Bankası'ndan uzmanlar "kalkınma elmasları" adı verilen yöntemi; verili bir ülke için dört sosyo-ekonomik gösterge arasındaki ilişkileri, bu ülkenin dahil olduğu gelir düzeyi grubunun ortalamasına göre göstermek için kullanmaktadırlar. Her bir eksende doğumda yaşam beklentisi, ilkokula kayıt, güvenli suya erişim ve kişi başına GSMH gösterilmekte, daha sonra ise poligon oluşturmak için kalın çizgilerle birbirlerine bağlanmaktadırlar. Bu "elmasın" biçimi; ülkenin gelir grubunun ortalama değerlerini gösteren elmas ile kolaylıkla karşılaştırılabilinmektedir. Referans elmasın dışındaki herhangi bir nokta, grup ortalamasından daha iyi bir değeri, içerisinde kalan noktalar ise daha düşük bir değeri göstermektedir (Soubbotina, 2004: 110).

Page 52: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Şekil 8: Örnek Ülkeler İçin Kalkınma Elmasları Y a ş a m B e k l e n ı s ı , 1 9 9 8

1.5

1.5 Kişi Başına ^ GSMH ($) ^

1999

İlk Okul Kayıtlan, 1997

Güvenli Suya Erişim, 1995

Düşük Gelirli Ülkelerin Ortalaması

Etiyopya Hindistan

Kaynak: Soubbotina, 2004: 111.

Şekil 8'de düşük gelir grubuna dahil olan iki ülke Etiyopya ve Hindistan karşılaştmimaktadır. Renklendirilmiş elmas grup ortalamasını göstermektedir. Kesikli çizgiler Etiyopya'ya, düz olanlar ise Hindistan'a aittir. Şekilden de görüleceği üzere, Etiyopya tüm göstergeler açısından dahil olduğu gelir grubunun ortalama değerleri altında bir performans göstermiştir. Hindistan ise sadece ilkokula kayıt değeri açısından ortalamanın altında kalmıştır.

1.9.3. EKOLOJİK GÖSTERGELER Net Birincil Verimlilik (NBV-Net Primary Productivity-NPP) ve Taşıma Kapasitesi (TKAP-Carrying Capacity-K): NBV, bir sistem içinde mevcut yiyecek kaynağının bir ölçüsüdür. Bu kavram; gelecek dönemlerde türleri destekleme yeteneğini azaltmadan, veriü bir alanm destekleyebüeceği maksimum nüfus olarak tanımlanan taşıma kapasitesi (TKAP) kavrammdan türetilmiştir.

Page 53: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Herhangi bir ülke için NBV/TKAP oranı, o ülkenin taşıma kapasitesinden ne kadar uzak ya da ne kadar yakın olduğu şeklinde yorumlanabilir. Örneğin NBV/TKAP=1 olması verili cari yiyecek gereksinimleri ya da yiyecek tüketiminde sürdürülebilir nüfus seviyesini göstermektedir (Asafu-Adjaye, 2005: 315).

Ekolojik Ayak İzleri: Ekolojik ayak izi, toplumun çevre üzerindeki etkilerini, toplumun cari yaşam stilini sürdürmesi için gerekli olan toprak miktarı yoluyla gösteren basit bir göstergedir. Bu gösterge, yaşanan alanların taşıma kapasitesini açığa vurarak insan gelişiminin sınırlarını belirtmektedir. Sürdürülebilir toplum sadece yerel veya bölgesel olarak mevcut olan toprak miktarını tüketmektedir (Stöglehner, 2003: 267).

Kişi başına düşen enerji, yiyecek ve kereste tüketimi, bu miktarları üretmek için gerekli olan toprak alanları açısından açıklanmaktadır. Verili ülkenin ayak izi mevcut toprak alanlarına göre hesaplanmaktadır. Bu yaklaşımda, pozitif bir ayak izi (ekolojik açık olarak da adlandınlır), ülkenin doğal sermayesinin tükendiği ya da alternatif olarak diğer ülkeler üzerinden ithalat aracılığıyla onun ayak izinin diğer ülkelere yüklenen parçası anlamına gelebilir. Ekolojik ayak izi kavramı, tek sürdürülebilir enerji formunun, yenilenebilir kaynaklardan elde edilen olduğunu kabul etmektedir. Ekolojik ayak izi ölçüsünün eleştirildiği temel husus; tahmin edilebilir bir ölçüm olmadığıdır (Asafu-Adjaye, 2005: 316).

1.9.4. ÇEVRESEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

ENDEKSİ Çevresel Sürdürülebilirlik Endeksi (ÇSE-Environmental Sustainability Index-ESI) "Dünya Ekonomik Forumu", "Colombiya Üniversitesi Uluslararası Yerbilimi Enformasyon Ağı Merkezi", "Yale Üniversitesi Çevre Hukuku ve Politikası Merkezi" ve "Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi"nin ortak çalışmaları sonucu geliştirilmiştir. Endeks kapsamında 146 ülke değerlendirilmeye alınmakta ve ülkeler elde ettikleri ÇSE puanına göre sıralanmaktadır. Tablo 5'te 2005 yılında seçilmiş ülkelerin Çevresel Sürdürülebilirlik Endeksi puanları ve sıralamaları verilmektedir.

Page 54: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Tablo 5: 2005 Yılı Seçilmiş Ülkelerin Çevresel Sürdürülebilirlik Endeksi Puan ve Sıralamaları ÇSE Sıralaması

Ülke Adı ÇSE Puanı ÇSE Sıralaması Ülke Adı ÇSE Puanı

1 Finlandiya 75.1 128 Zimbabve 41.2 2 Norveç 73.4 129 Lübnan 40.5 3 Uruguay 71.8 130 Burundi 40.0 4 isveç 71.7 131 Pakistan 39.9 5 izlanda 70.8 132 Iran 39.8 6 Kanada 64.4 133 Çin 38.6 7 isviçre 63.7 134 Tacikistan 38.6 8 Guyana 62.9 135 Etiyopya 37.9 9 Arjantin 62.7 136 Suudi Arabistan 37.8

10 Avusturya 62.7 137 Yemen 37.3 11 Brezilya 62.2 138 Kuveyt 36.6 12 Gabon 61.7 139 Trinidad & Tobago 36.3 13 Avustralya 61.0 140 Sudan 35.9 14 Yeni Zelanda 60.9 141 Haiti 34.8 15 Letonya 60.4 142 Özbekistan 34.4 16 Peru 60.4 143 Irak 33.6 17 Paraguay 59.7 144 Türkmenistan 33.1 18 Kosta Rika 59.6 145 Tayvan 32.7 19 1 Hırvatistan

59.5 146 Kuzey Kore 29.2

Kaynak: Yale Center for Environmental Law derlenmiştir.

and Policy vd., 2005: 4-5'ten

Tablo 5'ten görüleceği üzere ÇSE'de en yüksek puanı elde eden ilk üç ülke Finlandiya, Norveç, Uruguay iken; sıralamada en sondaki ülke Kuzey Kore'dir. Onu Tayvan ve Türkmenistan izlemektedir. Türkiye ise bu endekste 46,6 puan elde ederek 91. sırada yer almaktadır (Yale Center for Environmental Law and Policy vd., 2005: 4-5). ÇSE puanının oluşturulma süreci Şekil 9'da gösterilmektedir.

Page 55: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Şekil 9: ÇSE Puanının Oluşturulma Süreci

ÇSE Puanı ÇSE Puanı

i Bileşenler 5 tematik

kategorideki gösterge - ^ M M değerlerini özetler

5 Bileşen

i 21 Gösterge

ÇSE, bu 21 göstergenin eşit olarak ağırlıklandırılmış ortalamasıdır i

ÇSE, bu 21 göstergenin eşit olarak ağırlıklandırılmış ortalamasıdır

76 Değişken

Kaynak: Yale Center for Environmental Law and Policy vd., 2005: 13.

ÇSE'ye göre; sürdürülebilirlik kendi kendini zaman boyunca devam ettirebilen, belirlenebilen, kesin bir son noktası bulunmayan ekonomik sistemler özelliği olarak görülmektedir (Yale Center for Environmental Law and Policy vd., 2005: 11). Tablo 6'dan görüleceği üzere, ÇSE puanının belirlenmesinde; "çevresel sistemler", "çevresel baskılan azaltma", "insanlann incinebilirliğini azaltma", "sosyal ve kurumsal kapasite" ve "küresel söz sahipliği" gibi beş ana bileşen; bu bileşenleri oluşturan 21 adet gösterge ve bu göstergeleri oluşturan 76 adet değişken kullanılmaktadır.

Tablo 6: ÇSE'yi Oluşturan 5 Bileşen ve 21 Gösterge Çevresel Sistemler

•Hava kalitesi

.Su kalitesi

•Su Miktan

.Biyoçeşitlilik

.Toprak

Çevresel Baskıları Azaltma

İnsanların İncinebilirliğini Azaltma

.Hava kirliliğinin azaltılması .Ekosistem baskısının azaltılması .Nüfus baskısmm azaltılması .Atık ve tüketim baskısmm azaltılması .Su baskısının azaltılması •Doğal kaynak yönetimi

.Çevre sağlığı

I .Temel insan beslenmesi

•İnsanlann çevreyle ilgili doğal

felaketlerden etkilenme düzeylerinin

azaltılması

Sosyal ve Kurumsal Kapasite •Çevresel yönetişimj

•Eko-etkinlik

.Özel sektör

sorumluluğu

•Bilim ve teknoloji

Küresel Söz Sahipliği

•Uluslararası işbirükçi]

çabalara katılım

•Sera gazı

emisyonları

•Sınırlar ötesine taşan

çevresel baskılann

azaltılması

Kaynak: Yale Center for Environmental Law and Policy vd., 2005: 14-15.

Page 56: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

ÇSE, ulusların çevreyi koruma yeteneklerini kıyaslamaktadır. ÇSE için kullanılan göstergeler ve değerler sürdürülebilirliğin belirli bir yönünü sunmamalarına karşın: (1) ülkelerin ilerlemesini ölçmede GSYİH ve Beşeri Kalkınma Endeksi'ne alternatif, (2) çevresel performansı kıyaslamak için kullanışlı bir mekanizma ve (3) çevresel karar vermeyi daha sağlam temele yerleştirmede daha güçlü bir araç olma gibi belirli noktalarda katkı sağlamaktadır (Yale Center for Environmental Law and Policy vd., 2005: 1).

1.9.5. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ENDEKSİ 1992 yılında Rio Zirvesinden sonra "Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu" oluşturulmuştur. Bu Komisyon, çevre ve kalkınma ikilemine dengeli çözümler bulmak ve ulusal ve uluslararası düzeyde çevresel araçların geliştirilmesine katkı sağlayacak bir forum oluşturmak amacıyla kurulmuştur. 52 üye ülkenin temsilcilerinden oluşan komisyon, çeşitli Birleşmiş Milletler kuruluşları tarafından yürütülen programların tutarlılığım ve koordinasyonunu hedeflemektedir. Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu, 1995 yılında "Sürdürülebilir Kalkınma Göstergeleri Çalışma Programı "m başlatmıştır (Nemli, 2004: 31). Bu çabalar sonucunda, 1996 yılında Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu tarafından sürdürülebilirlik göstergeleri oluşturulmuştur. Bu göstergeler 2001 yılında rev ize edilmiş, 4 Ocak 2007 tarihinde ise geliştirilmiş üçüncü ve son şekli yayımlanmıştır.

Yayımlanan son baskı 98 göstergeden oluşmaktadır. Fakat yeni çerçevede göstergeler açık bir şekilde, sürdürülebilir kalkınmanın dört maddesi ile (sosyal, çevresel, ekonomik ve kurumsal) kategorize edilmemektedir. Yeni çerçeve, tema, 44 alt temayı içermektedir. Tablo 7'den görülebileceği üzere fakirlik, yönetim, sağlık, doğal felaketler, atmosfer, toprak, eğitim, demografi, ekonomik kalkınma, küresel ekonomik işbirliği, tüketim ve üretim kalıpları, okyanuslar, denizler ve kıyılar, tatlı su, biyoçeşitlilik gibi konular bu tema altında toplanmaktadır.

Page 57: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Tablo 7: Birleşmiş Milletler Endeksini Oluşturan Tema ve 44 Alt Tema p

Tema ' Fakirlik *

-viı lemd ael ir düşüklüğü

( ael i r eşitsizliği Sağlık koruma çecek su

Enerjiye erişim Yaşam koşul lan

Yönetim Rüşvet Sue

Sağlık Ölüm oram Sağlık Sağlık-bakım dağıtımı Beslenme durumu Sağlık durumu ve riskleri

Eğitim Eğitim seviyesi Eğitim Okuryazarlık

Demografi Nüfus Demografi Turizm

Doğal felaketler Doğal felaketlerden zarar görme Doğal felaketler Felaketlere hazırlılık ve cevap

Atmosfer İklim değişmesi Atmosfer Ozon tabakasının delinmesi Hava kalitesi

Toprak Toprak kullanımı ve durumu Toprak Çölleşme T a n m Ormanlar

Okyanuslar, denizler ve kıyılar Kıyısal alan Okyanuslar, denizler ve kıyılar Balıkçılık Deniz çehresi

Tatlı su Su mik tan Tatlı su Su kalitesi

Biyoçeşitlilik Ekosistem Biyoçeşitlilik Türler

Ekonomik kalkınma Makroekonomik performans Ekonomik kalkınma Sürdürülebilir kamu finansmanı İstihdam Enformasyon ve iletişim teknolojileri Araştırma ve geliştirme Turizm

Küresel ekonomik işbirliği Ticaret Küresel ekonomik işbirliği Dış finansman

Tüketim ve üretim kalıpları Materyal tüketimi Tüketim ve üretim kalıpları Enerji kullanım Atık üretimi ve yönetimi Ulaştırma

Kaynak: United Nations, 2007: 10-14.

Page 58: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

1.9.6. DIGER BAZI GÖSTERGELER Bir enerji sistemi normalde farklı beklentileri (yük, çevresel ve sosyal beklentiler gibi) karşılamak ve farklı koşullar altında çalışmak için tasarlanmaktadır. Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (YDD-Life Cycle Assessment-LCA); bir enerji sisteminin ve yaşam döngüsünün tüm aşamaları boyunca sürdürülebilirlik kriterini karşılaması için sistemin alt sistemlerinin tasanmına yardımcı olmak doğrultusunda uygulanabilir (Dinçer ve Rosen, 2005: 181). Tablo 8'de mevcut çevresel yöntem ve araçlar gösterilmektedir. Tablo 8: Çevresel Değerlendirme ve Gelişme İçin Seçilmiş Yöntem ve Araçlar

Risk Çevresel Araçlar Termodinamik Sürdürülebilirlik Değerlendirmesi •Çevresel performans Araçlar Araçları

göstergeleri •Ekserji analizi •Yaşam döngüsü •Çevresel etki •Materyal akış analizi değerlendirmesi

değerlendirmesi •Sürdürülebilir süreç endeksi •Ekolojik ayak izleri

Kaynak: Dinçer ve Rosen, 2005: 181.

• Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi: YDD, ürünün yaşam döngüsünün farklı aşamalarındaki çevresel ürün yükünü değerlendirmede kullamlan analitik bir araçtır. Diğer bir deyişle, YDD bu ürünleri "beşikten mezara" kadar incelemektedir. Bu bağlamda kullanılan "ürün" terimi hem fiziksel mallar hem de hizmetler anlamına gelmektedir.

• Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED-Environmental Impact Assessment-EIA): ÇED ileri sürülmüş bir faaliyetin potansiyel çevre etkisini değerlendirmede kullanılan çevresel bir araçtır. Elde edilen bilgi ileri sürülen faaliyetin herhangi bir olumsuz çevresel etki gösterip göstermeyeceğine karar vermede yardımcı olabilir. ÇED süreci, etkilerin düzeyini değerlendirmekte ve bu etkilerin çevre üzerindeki etkilerini minimize etmede önerilerde bulunmaktadır.

• Sürdürülebilir Süreç Endeksi (SSE-Sustainable Process Index-SPI): SSE malları üreten sürecin sürdürülebilirliğini ölçme aracıdır. Ölçüm birimi toprak m 's i dir. Bu endeks, hammaddeler, altyapı ve üretim tesisleri ile atıkların atımım sağlamak için gerekli toplam toprak alanından hesaplanmaktadır.

Page 59: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

• Materyal Akış Analizi (MAA-Material Flux Analysis-MFA): MAA spesifik sistem sımrı boyunca işin unsurlarının hareketini izlemede kullanılabilecek bir materyal muhasebe aracıdır. Bu araç çevresel açıdan uygun seçeneklerin bulunması amacıyla alternatiflerin karşılaştırılmasında kullanılabilir.

• Risk Değerlendirmesi: Risk değerlendirmesi potansiyel etki olasılığı ile hem etkinin hem de etkinin ortaya çıkma olasılığmm belirsizlik düzeyini tahmin etmede kullanılmaktadır.

• Ekserji Analizi: Ekserji, enerji veya cismin yararlı bölümlerini gösteren cismin veya enerjinin akış kalitesidir. Bir süreç içerisindeki enerjinin dönüşümü, enerji kalitesinin tüketimi tarafından sürüklenmektedir. Fiziksel kaynakların tüketiminin tahmini için ekserji kavramının kuUanılmasmın YDD için gerekli olan veri kalitesini iyileştirebileceği bulunmuştur (Dinçer ve Rosen, 2005: 182).

Page 60: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

IKINCI BOLUM

Page 61: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen
Page 62: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

2. YENILENEBILIR ENERJI KAYNAKLARı

2.1. ENERJİ KULLANIMININ TARİHSEL GELİŞİMİ 18. yüzyılın sonlarında kömür ve ham petrol, enerji arzı açısından uygun enerji biçimleri durumunda değildi. Yakacak odun ile rüzgar ve su gücünden faydalanmayı sağlayan teknikler, tüm enerji talebini karşılamaktaydı. Su ve rüzgar değirmenleri, bu dönemin en belirgin enerji kaynaklarıydı. 1769 yılında James Watt, buhar makinesini geliştirerek, Sanayi Devrimi'nin temellerini atmıştır. Buhar gücü ve daha sonra ortaya çıkan içten yanmalı motorlar, mekanik rüzgar ve küçük su sistemlerinin hızlı bir şekilde yerini almış, kömür, en önemli enerji kaynağı haline gelmiştir. 20. Yüzyılın başlarında ise motorlu yol trafiğinin artan önemi, ham petrole olan talebi hızla arttırmıştır. Yakacak odun, sanayileşmiş ülkelerdeki önemini yitirmiş, büyük hidroelektrik güç tesisleri su değirmenlerinin yerini almıştır (Quaschning, 2005: 6).

Dünya enerji talebi 1930'lu yılların Büyük Depresyonumdan sonra hızlı bir biçimde yükselmiştir. II. Dünya Savaşı'nın ardından, doğal gaz ortaya çıkmıştır. 1960'larda ise nükleer enerji geleneksel enerji kaynaklarına eklenmiştir. Göreceli olarak yeni olan bu kaynaklar, kömür ve ham petrolün hakimiyetini henüz kıramamıştır, fakat doğal gaz hızla büyüyen bir enerji kaynağı olarak dikkat çekmektedir. Günümüz birincil enerji talebi içerisinde nükleer enerjinin payı hala düşüktür. Fosil enerji kaynakları-kömür, ham petrol ve doğal gaz-dünya birincil enerji talebinin % 85'inden fazlasını karşılamaktadır (Quaschning, 2005: 6).

Buna karşın, birincil enerji kaynağı olarak fosil yakıtlar dünya enerji talebi ve enerji tüketimindeki hızlı artışın sonucu olarak ihtiyaçlara cevap veremeyecek duruma gelecektir. Son 80 yılda fosil yakıt türlerinin göreceli kullanımlarında önemli değişimler yaşanmıştır. 1925 yılında gerekli enerjinin % 80'i kömür ile karşılanırken, son birkaç on yılda enerji ihtiyacının % 45'i petrolden, % 25'i doğal gazdan ve % 30'u kömürden sağlanmıştır. Dünya nüfusundaki artış

Page 63: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

dolayısıyla, fosil yakıt rezervleri yakın gelecekte enerji ihtiyacını karşılamaya yetmeyecektir. Enerji uzmanları petrol rezervlerinin 40 yıldan az, doğal gazın 60 ve kömürün ise 250 yıllık bir rezervi olduğunun altını çizmektedirler. Bu nedenle fosil yakıtlann maliyetleri yakın gelecekte artacaktır. Bu durum güneş, rüzgar, hidrojen gibi yenilenebilir kaynaklarm daha fazla kullanımına olanak sağlayacaktır (MidiUi vd., 2005: 258).

2.2. ENERJI VE EKONOMIK BÜYÜME ILIŞKISI Enerji tüketimi ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki, uzun süredir iktisatçılar ve politika analistleri arasmda yoğun bir şekilde tartışılan konulardan biri olmuştur. Diğer yandan, konu ile ilgili uygulamalı çalışmaların elektrik tüketimi ile ekonomik büyüme arasındaki nedensellik üzerine yoğunlaştığı söylenebilir (Kar ve Kınık, 2008: 336).

Bir ülkenin enerji tüketimindeki artış, ülkenin ekonomik kalkınmasının yanı sıra sosyal kalkınmasına da olumlu etkiler yapmaktadır. Üstelik düşük fiyatlı temiz yakıtların arzı ve kullanımı, özellikle küresel istikrar ve barış açısından önem taşımaktadır; çünkü enerji dünya genelinde sanayi ve teknolojik gelişmede hayati bir rol oynamaktadır. 21. yüzyılda kritik enerji sorunları; 21. yüzyılın ortalarında 12 milyara ulaşması beklenen dünya nüfusu için enerji güvenliğini ve büyük ölçüde fosil yakıtların yakılmasıyla ortaya çıkan C02 emisyonlarının yol açtığı küresel ısınmayı içermektedir. 1990'lı yıllarda dünya, fosil yakıtlann yetersizliği ve oluşturduğu İdrlUik gibi önemli problemlerle uğraşmak zorunda kalmıştır. Bununla birlikte, dünyanın enerji ihtiyacı çoğalan dünya nüfusundan, teknolojik gelişmeden ve yükselen yaşam standartlarından dolayı artmaktadır. Bu faktörler; açlığa, çevresel problemlere, kötüleşen sağlık ve salgın hastalıklara, terörizme, enerji ve doğal kaynaklarla ilgili kaygılara ve savaşlara yol açmaktadır (Midilli vd., 2005: 256).

Uluslararası Enerji Ajansı (UEA-International Energy Agency-IEA) tarafından yayımlanan "World Energy Outlook 2004" adlı yayında, üretim fonksiyonuna enerji eklenmiş ve 1980-2001 dönemi için seçili ülkelere uygulanmıştır. Sonuçları Tablo 9'da yer alan çalışmada kullanılan standart "Cobb-Douglas" tipi üretim fonksiyonu aşağıda gösterilmektedir (IEA, 2004: 332):

Page 64: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Y, = A, (Kt ) « ( L t )i-3(Et

Y: Gayri Safi Yurtiçi Hasılayı, K: Sermaye stokunu, L: Emek gücünü, E: Birincil enerji kullanımı, A: Ekonominin toplam faktör verimliliğini, t: Zamanı ifade etmektedir.

Çalışmanın sonuçlarının gösterildiği Tablo 9 incelendiğinde; enerji, seçilen tüm ülkelerde ekonomik büyümeye belirgin biçimde katkı yapmakta ve özellikle Brezilya, Kore ve Türkiye'de ekonomik büyümenin ardındaki temel belirleyici olmaktadır.

Tablo 9: Seçili Ülkeler İçin Üretim Faktörlerinin ve Toplam Faktör Verimliliğinin GSYİH Büyümesine Katkıları, 1980-2001

Ortalama Yıllık GSYİH

Büyümesi (%)

Üretim Faktörlerinin ve Verimliliğin GSYİH Büyümesine Katkıları (GSYİH Büyümesine %

Olarak Katkı)

Ortalama Yıllık GSYİH

Büyümesi (%) Enerji Emek Sermaye Toplam Faktör Verimliliği

Brezilya 2,4 77 20 11 -8 Çin 9,6 13 7 26 54 Hindistan 5,6 15 22 19 43 Endonezya 5,1 19 34 12 35 Kore 7,2 50 11 16 23 Meksika 2,2 30 60 6 4 Türkiye 3,7 71 17 15 -3 A.B.D. 3,2 11 24 18 47

Kaynak: lEA, 2004: 333.

Ekonomik ve sosyal yaşantımızın vazgeçilmez bir unsuru, itici gücü olan enerji sektöründe, zaman içerisinde uygulanan politikaların ekonomi politikaları ile paralellik gösterdiği bir gerçektir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da başlatılan hızlı inşa ve sanayileşme hamlesini gerçekleştirmek için devlet, ekonomide ve sosyal yaşamda düzenleyici ve destekleyici bir rol üstlenmiştir(Özden, 2006: 62-63).

Enerji verimliliği, enerji politikası ve stratejileri için kilit unsur olarak ortaya

Page 65: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

çıkmış durumdadır. Ülkelerin birçoğunda, enerji verimliliği programları hem arz hem talep tarafından sürdürülmektedir. Bu programlar; üretimde, sanayi kullanımında ve güç üretimi yanında, ışıklandırmada, ev aletlerinin kullanımında, taşımacılıkta ve binaların ısıtılması/soğutulmasında verimliliği arttırıcı çeşitli önlemleri içermektedir. Bu konuda ilerleme, gelişen teknoloji ve yönetime ek olarak politika önlemleri ile başarılabilir. Bu nedenle, verimlilikteki kazanımlar, enerji yoğunluğunun (aynı üretim için daha az enerji girdisi) iyileştirilmesine katkı yapan ana faktör haline gelmektedir (Gururaja, 2003: 53).

Günümüzde enerjiyle ilgili olarak birçok farklı sorunla karşı karşıya bulunmaktayız. Bunlar içinde son zamanlarda oldukça dikkat çekenler aşağıda sıralanmıştır (Dinçer ve Rosen, 2005 : 171):

• Artan enerji talebi: Günümüzde dünya genelinde yıllık nüfus artış oranı % 2 düzeyinde iken; buna karşın birçok ülkede söz konusu artış bu oranın oldukça üzerindedir. 2050 yılında dünya nüfusunun 2 kat artacağı ve ekonomik kalkınmanın birçok ülkede yaşam standartlarını iyileştirerek süreceği tahmin edilmektedir. Sonuçta enerji hizmetlerine olan küresel talebin, 2050 yılında 10 kat ve birincil enerji talebinin 1.5-3 kat artacağı beklenmektedir.

• Belirli enerji biçimlerine aşırı bağımlılık: Toplumlar, belirli enerji türlerine aşırı derecede bağlıdırlar. Örneğin, birkaç gün süren elektrik kesintileri, birçok faaliyeti sekteye uğratmakta ve önemli kayıplara yol açabilmektedir.

• Enerjiyle ilgili çevresel faktörler: Enerji süreçleri; küresel iklim değişikliği, asit yağmurları, ozon tabakasının incelmesi ve hava kalitesinin bozulması gibi çevresel sorunlara yol açmaktadır.

• Sürdürülemez ve yenilenemeyen kaynakların hakimiyeti: Yenilenebilir enerji kaynakları ve ilgili teknolojiler, günümüzün ve geleceğin enerji kaynak kıtlığına potansiyel çözümler sunmalarına karşın, sınırlı düzeyde kullamimaktadırlar. Mühendislik uygunluğu, güvenilirliği, uygulanabilirliği, ekonomik ve kamu kabul edilebilirliği göz önünde bulundurularak sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji kaynakları için elverişli kullanımlar bulunabilir.

• Birçok uzmana göre, enerji fiyatları hala gerçek sosyal maliyetleri yansıtmamaktadır.

Page 66: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

• Enerji kullanımındaki küresel eşitsizlik: Dünya nüfusunun % 25'ini barındıran zengin sanayileşmiş ülkeler, dünyanın enerji arzının yaklaşık % 75'ini kullanmaktadırlar.

2.3. ENERJI VE SÜRDÜRÜLEBILIR KALKıNMA ILIŞKISI Enerji ve ulaştırma Sürdürülebilir Kalkınma için temel bir ikilem yaratmaktadır. Hem enerji hem de ulaştırma sosyo-ekonomik amaçlara ulaşmada gerekli olmalarına karşın, fosil temelli enerji sistemleri özellikle atmosfer kirliliği ve iklim değişmesi gibi çevresel bozulmalar ile yakından bağlantılıdır (Gururaja, 2003: 53). Ayrıca, iklim değişikliği, küresel çözümler gerektiren küresel bir sorundur. Bu sorunla ilgili olarak, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde tartışılan konular farklılık göstermektedir. Sanayileşmiş ülkelerde temel konular enerji verimliliği ve daha az kirletici özelliğe sahip enerji kaynaklarına geçiştir. Gelişmekte olan ülkelerde ise enerjiye, yoksulluğun azaltılmasım sağlayacak ekonomik büyümeyi sağlamak için ihtiyaç duyulmaktadır. Aynı zamanda, artan enerji ihtiyaçları, daha önceki deneyimlerden ders alarak teknolojik işbirliği stratejisiyle karşılanmaktadır (Stigson, 1999: 428).

Uygun maliyetli ve istikrarh enerji arzı, sanayi ve sanayi dışı sektörlerde sosyal ve ekonomik kalkınma için bir ön koşuldur. Bununla birlikte, enerji üretimi ve tüketimi ciddi sorunlara, hatta gezegenin ekosisteminin uzun dönemli sürdürülebilirliğini riske atan önemli çevresel problemlere yol açmaktadır. Bu yüzden, enerji tüketimi ile sürdürülebilirlik arasmdaki ilişki oldukça karmaşıktır. Şekil lO'da Sürdürülebilir Kalkınma, çevresel, ekonomik, sosyal ve enerji/kaynak sürdürülebilirliğiolarak dört alt temelde gösterilmektedir (Midim vd.,2006: 3624).

Page 67: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Şekil 10: Sürdürülebilir Kalkınmayı Etkileyen Faktörler ve Birbirleri ile Olan İlişkileri

Sosyal Sürdürülebilirlik

Çevresel Sürdürülebilirlik

Enerji/Kaynak Sürdürülebilirliği

S Ü R D Ü R Ü L E B I L I R K A L K ı N M A

Ekonomik Sürdürülebilirlik

Kaynak: Midilli vd., 2006: 3625.

Sürdürülebilir Kalkınmayı gerçekleştirebilmek için yeşil (yenilenebilir) enerji, hem sanayi hem yerel uygulamalardaki enerji ihtiyacını karşılamada önemli rol oynayabilir. Bu nedenle, bir ülkedeki SK politikalarının amacına ulaşması için yeşil enerji stratejileri ve teknolojilerinin geliştirilmesine ve kullanılmasına öncelik verilmesi gerekmektedir. Yeşil enerji kaynaklarının ve teknolojilerinin yaygın kullanımı, hem gelişmekte olan hem de gelişmiş ülkelerdeki enerji sektöründeki sürdürülebilirlik için önemlidir. Bu bağlamda, yeşil enerji kaynaklan ve uygulamaları üç temel sebep dolayısıyla SK'nın önemli bileşenleridir (Midilli vd., 2006: 3625).

• Bu kaynaklar diğer enerji kaynaklarına göre daha düşük çevresel etki yapmaktadırlar. Yeşil enerji kaynaklarının çeşitliliği, kullanımları için daha esnek seçenekler sunmaktadır.

• Bu kaynaklar tükenmemektedir. Uygun uygulamalar çerçevesinde kullanıldıkları takdirde, güvenli ve sürdürülebilir enerji arzı sunmaktadırlar. • Bu kaynaklar, adem-i merkezciliği ve yerel çözümleri desteklemekte, bu da ulusal ağdan bir bakıma bağımsız olma anlamına gelmektedir. B

Page 68: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

sistemin esnekliği artmakta ve şebekeden uzak bulunan küçük nüfus bundan ekonomik fayda sağlamaktadır (Midilli vd., 2006: 3625).

Güvenli enerji kaynaklan arzının, bir toplumun kalkınması için gerekli fakat yeterli bir unsur olmadığı görüşü genellikle kabul görmektedir. Üstelik Sürdürülebilir Kalkınma, sürdürülebilir enerji kaynaklarmm arzını gerektirmektedir. Sürdürülebilir enerji hizmetlerine erişim Sürdürülebilir Kalkınmanın gerekli unsurlarından biridir (Volpi, 2005: 84).

Sürdürülebilir Kalkınma, enerji kaynaklarının olabildiğince verimli kullanımını gerektirmektedir. Bu doğrultuda, toplum enerji kullanımıyla ilişkili negatif etkileri minimize ederken, enerji kaynaklarının kullanımından elde edeceği faydaları maksimize edebilir. Enerji kaynaklarının verimli kullanımı. Sürdürülebilir Kalkınmaya katkı yapabilir (Dinçer ve Rosen, 1999: 437).

2.4. YENİLENEMEZ (FOSİL) ENERJİ KAYNAKLARI 2AA. KÖMÜR Kömür takip eden beş yılın en hızla büyüyen yakıtı olmuştur. Küresel kömür tüketimi 10 yıllık ortalama olan % 3.2'nin üzerinde bir büyüme göstererek, % 4.5 artmıştır. Kömür tüketimi, Orta Doğu'nun dışında kalan bölgelerde 10 yıllık ortalamayı aşmıştır. Küresel kömür tüketiminin yaklaşık 2/3'ünü gerçekleştiren Çin'de tüketim % 7.9, Hindistan'da % 6.6 ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (EİKÖ-Organization For Economic Co-Operation and Development-OECD) bölgesinde % 1.3 oranında artmıştır (BP, 2008: 5). Şekil 11 'de bölgelere göre kömür üretimi ve tüketimi gösterilmektedir.

Page 69: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Şekil 11: Bölgelere Göre Kömür Üretimi ve Tüketimi tİEEIİM(imy«ntonpeü^l eşdeğeri) TTJmiM(myo«tonpetrol eşdeğeri) ,^j.,.p^i£h

Asya-Pasifik

A ı n ç a v e Avrasj-a

AiTiçave AiTasya

Kuz.}' Gimej 'veMerk« OrtaDogu K^ıey Güney ve ftferkez Anıerilta Amerika ve A M t a . .Werilia Ajuenha ' ^ ' ^ ^

Kaynak: BP, 2008: 33.

Dünya genelinde kanıtlanan kömür rezervinin 907 milyar ton olduğu belirtilmektedir. Enerji eşdeğeri terimler açısından, bu rezerv bilinen petrol ve gaz rezervlerinin toplamından daha fazladır. Küresel kömür üretiminin yıllık olarak % 1,4 artacağı ve 2030 yılmda 7 milyar tona ulaşacağı beklenmektedir. Çin'in 2030 yılına kadarlık süreçte, kömür üretimindeki dünya liderliğini sürdüreceği ve küresel artışm yansmdan sorumlu olacağı tahmin edilmektedir. 2030 yılında diğer lider üreticilerin ABD, Hindistan ve Avustralya olması beklenmektedir (lEA, 2004: 174-175).

2.4.2. PETROL Şekil 12'den de izlenebileceği üzere, 2008 Yılı Ocak ayı itibariyle kamtlanmış dünya petrol rezervleri 1,332 milyar varil olarak tahmin edilmektedir. Bu rezervin ise % 56'lık kısmı Orta Doğu'da yer almaktadır. En fazla rezerve sahip 20 ülke içerisinde Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (PİEÖ-The Organization of the Petroleum Exporting Countries-OPEC) üyesi 11 ülke,

Page 70: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

dünya toplam rezervinin % 69'luk kısmmı elinde bulundurmaktadır (EIA, 2008: 32). Orta Doğu 748 milyar varil, Kuzey Amerika, 211 milyar varil, Afrika 115 milyar varil, Merkez ve Güney Amerika 110 milyar varil, Avrasya 99 milyar varil, Asya 34 milyar varil ve Avrupa 14 milyar varillik rezerve sahip bulunmaktadır.

Şekil 12: 2008 Yılı Ocak Ayı İtibariyle Bölgelere Göre Kanıtlanmış Petrol Rezervleri

Orta Doğu Kuzey Amerika

Afrika Merkez ve Güney

Amerika Avrasya

Asya Avrupa

200 400 600 Milyar Varil

Kaynak: EIA, 2008: 32.

2.4.3. DOĞAL GAZ

Doğal gaz, petrolün oluşumu sürecinde, petrol yataklarında ham petrolün içinde karışık olarak veya onun üzerinde ayrışmış bir şekilde bulunmaktadır. Doğal gazı çıkarmak, göreceli olarak daha kolay olsa da, gazm bulunduğu yerden tüketim noktalarına dağılımı, ya çelik doğal gaz boruları içinde gaz halinde veya basınca dayanıklı çelik tüplerde sıvılaştırılmış halde gerçekleştirildiğinden dolayı, sistemin ilk kuruluş maliyeti oldukça yüksektir. Doğal gaz, çevre açısından oldukça temiz bir enerji kaynağı olmasının yanında, çeşitli amaçlarla yaygın olarak kullanılmaktadır. Doğal gazın başlıca kullanım alanları, suni gübre, demir-çelik, petro-kimya ürünleri ve çimento sanayi ile termik santrallerdir. Ayrıca doğal gazdan, konutların ısıtılmasında ve diğer evsel kullanımlarda yararlanılmaktadır (Özsabuncuoğlu

Page 71: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

ve Uğur, 2005: 182). Şekil 13'de bölgelere göre doğalgaz üretiminin yıllara göre değişimi gösterilmektedir.

Şekil 13: Bölgelere Göre Doğalgaz Üretiminin Yıllara Göre Değişimi Djmyaıujı geı î İcaluu Ajya-Pasifih A ımça Avrasj-a Kuzey Amenka

Milyar metrekiç

Kaynak: BP, 2008: 26.

Dünya doğal gaz tüketimi, 2007 yılında % S.l'lik bir artış göstermiştir. Amerika, soğuk geçen kış ve güç üretimine yönelik yoğun talep dolayısıyla dünya tüketiminin neredeyse yarısını gerçekleştirmiştir. Çin'in tüketimi % 19.9 artış göstermiştir. Avrupa Birliği'nin ise tüketimi, ılık geçen hava koşullarının da etkisiyle % 1.6 oranında azalmıştır. Doğalgaz üretimi 2007 yılında % 2.4 oranında artış göstermiştir. Amerika'da üretim % 4.3 artarken, Avrupa Birliği'nde üretim % 6.4 gerilemiştir. Çin üretim artış oranında ikin­ci. Katar ise üçüncü srrada yer almıştır (BP, 2008: 4).

2.4.4. GEÇMİŞTEN GIJNÜMÜZE NÜKLEER ENERJİ Nükleer güç kısa bir tarihe sahiptir. 20. yüzyılın başında, bu alanda teorik çalışmalar yapılmaya başlanmasma karşm, fizikçilerin nükleer fizyonu bulması, 1939 yılından sonradrr. İlk zincir reaksiyonu, 1942 yılının Aralık ayında gerçekleştirilmiştir. Fizyon süreci, 1951 yılında ilk olarak deneysel temelde

Page 72: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

elektrik üretiminde kullanılmıştır. İlk ticari nükleer elektrik üretim istasyonu, 1957 yılında elektrik üretmeye başlamıştır. Fizyonun keşfi ile ilk ticari nükleer elektrik üretimi istasyonu arasında geçen süre yirmi yıldan daha azdır (Parsons, 1995: 85).

O yıllarda Almanya'nın da nükleer fizyon üzerinde çalıştığı bilinmektedir. Bu durum, 1941 ve 1942 yılları arasmdaki savaş döneminde ABD'nin bu konudaki araştırma çabalarını yoğunlaştırmasına neden olmuştur. 1942 yılının yazında, Savunma Bakanlığı, atom araştırması ve gelişimi konusunda orduyu görevlendirmiştir. Ordu, bu görev için Manhattan bölgesi Ordu Mühendisler takımını toplamıştır. Enrico Fermi'nin denetçiliği altında çalışarak, Manhattan projesi araştırmacılarmdan bir grup. Aralık 1942 tarihinde Chicago Slagg Field'da bir tenis kortunda ilk zincir reaksiyonu gerçekleştirmiştir. Buna rağmen, projenin amacı silah geliştirilmesine yönelik olmuştur ve nükleer gücün barışçı kullanımı bir müddet beklemiştir. Fakat askeri araştırmanın sonuçları daha sonra sivil elektrik gücü üretimine ivme kazandırmıştır (Parsons, 1995: 86).

Kimyasal ve nükleer enerji arasındaki fark, aynı ağırlıktaki iki yakıttan alabileceğimiz enerji miktarındadır. Atomun çekirdeğindeki enerji serbest kaldığında, elektronlardan aldığımız enerjiden bir milyon kere daha büyük bir enerji açığa çıkmaktadır (Bockris vd., 2001: 42).

Nükleer fizyon teknolojisiyle ilgili temel sorunlardan biri, yüksek düzeyde radyoaktif atık taşıyan yakıt çubuklarının atılması için çevresel ve sosyal olarak kabul edilebilir bir yol bulmaktır. Atıklar konusu, nükleer enerjiyle ilgili tartışmaların çoğunun odağında yer almaktadır. Nükleer fizyon tesisleri tarafından ortaya çıkarılan atık biyolojik olarak ölümcül radyasyon salmakta ve bulunduğu bölgeyi yüzlerce yıl boyunca kirletebilmektedir. Diğer yandan, çevresel olarak uyumlu saklama seçenekleri geliştirilmeye çalışılmaktadır. Saklama seçeneklerinden bir tanesi kullanılmış nükleer yakıtı, jeolojik olarak kararlı bir çevrede saklamaktır (Fanchi, 2005: 189-190).

Page 73: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Tablo 10: 2008 Yılı Haziran Ayı İtibariyle Nükleer Güç Reaktörleri İşletmede İnşa Halinde Tekrar Çalıştırılmamak

Üzere Kapalı

Uzun Süredir Kapalı

ülke Ünite Sayısı

Toplam Megawatt Elektrik

Unite Sayısı

Toplam Megawatt Elektrik

Unite Sayısı

Toplam Megawatt Elektrik

Ünite Sayısı

Toplam Megawatt Elektrik

ABD 104 100582 1 1165 28 9764

Almanya 17 20470 19 5944

Arjantin 2 935 1 692

Belçika 7 5824 1 11

Brezilya 2 1795

Bulgaristan 2 1906 2 1906 4 1632

Çek Cum. 6 3619

Çin 11 8572 6 5220

Çin Tayvan 6 4921 2 2600

Ermenistan 1 376 1 376

Finlandiya 4 2696 1 1600

Fransa 59 63260 1 1600 11 3951

Güney Afrika 2 1800

Hindistan 17 3782 6 2910

Hollanda 1 482 1 55

İngiltere 19 10222 26 3324

Iran 915

İtalya 4 1423

ispanya 8 7450 2 621

isveç 10 9014 3 1225

isviçre 5 3220

Japonya 55 47587 866 3 320 1 246

Kanada 18 12589 3 478 4 2568

Kazakistan 1 52

Kore Cum. 20 17451 2880

Litvanya 1 1185 1 1185

Macaristan 4 1829

Meksika 2 1360

Pakistan 2 425 300

Romanya 2 1300

Rusya 31 21743 3639 5 786

Slovakya 5 2034 2 518

Slovenya 1 666

Ukrayna 15 13107 2 1900 4 3500

Toplam 439 371936 34 28193 119 35165 5 2814

Kaynak: http://www.taek.gov.tr/bilgi/sss/durum.html.

Page 74: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Tablo lO'dan da izlenebileceği üzere, Haziran 2008 itibariyle dünyada 31 ülkede ticari olarak işletilmekte olan 439 nükleer reaktörün toplam kapasitesi yaklaşık 372 gigawatt elektrik'tir. Reaktör güce sahip ülkeler ele alındığında, ilk sırayı 104 reaktörle ABD almaktadır. Onu 59 güç reaktörüyle Fransa, 55 reaktörle Japonya ve 31 reaktörle Rusya Federasyonu izlemektedir. Reaktörler tarafından üretilen elektriğin toplam elektrik üretimi içerisindeki payı incelendiğinde ise; ilk sırayı % 76,9'luk payla Fransa, ikinciliği % 64,4 pay ile Litvanya ve üçüncü sırayı % 54,3 pay ile Slovakya almaktadır. Ayrıca bazı ülkelerde reaktör inşa çalışmaları sürmektedir. Şekil 14'de, nükleer elektriğin toplam elektrik üretimindeki payı verilmektedir.

Şekil 14: Nükleer Elektriğin Toplam Elektrik Üretimindeki Payı iÇin 1,9 3 Pakistan 2,3 •Hindistan 2,5 • Brezilya 2,8 = l H o l l a n d a 4 , l zm Meksika 4,6 = l G . A f r i k a 5 , 5

I Arjantin 6,2 I Romanya 13,0

1 Kanada 4,7 lİngiltere 15,1 1 Rusya 16,0

I İspanya 17,4 l A B D 19,4

„.,.,.., - • aAlmanya 27,3 •Japonya 27,5 Z^Finlandia 28,9 = l Ç e k Cum 30,3

lBulgaristan32,l I Kore Cum 44.735,3 ^Macaris tan 36,8

İsviçre 40,0 ıSIovenya 41,6

I Ermenistan 43,5 = 3 İsveç 46,1

I Ukrayna 48,1 I Belçika 54,1

• Slovakya 54,3 - ^ L i t v a n y a 64,4

I Fransa 76,9

Kaynak: http ://w w w. taek. go v. tr/bilgi/s s s/durum.html.

Page 75: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

önceleri tükenmez bir elektrik kaynağı olarak düşünülen nükleer enerji, 1940'lann sonu ve 1950'lerin başmdaki durumuna göre bir imaj değişimine uğramıştır. Bugün, başlangıçta düşünüldüğü gibi, nispi olarak ucuz olmasına karşın nükleer enerji, nükleer santrallerin inşa, çalışma ve bakımındaki pahalılıktan dolayı, yüksek maliyetli bir özellik arz eder hale gelmiştir (Bockris vd., 2001:40).

2.4.5. NÜKLEER FÜZYON TEKNOLOJISI Nükleer füzyon teknolojisi modelini; enerjisini hidrojeni yakarak elde eden güneşten almaktadır. Bu teknolojide temel amaç, bu süreci yeryüzünde uygulamak üzere kopyalamaktır (Quaschning, 2005: 19).

Nükleer füzyon reaktörleri, nükleer fizyon reaktörlerine göre daha güvenli görünmektedirler. Nükleer füzyon enerjisi ile ilgili temel sorun, teknolojisinin hala geliştirilmekte oluşudur; henüz ticari ve teknik olarak uygulanabilir nükleer füzyon reaktör teknolojisi mevcut değildir. ABD Enerji Bakanlığı için yapılan bir panel çalışmasında; eğer nükleer füzyon teknolojisini geliştirmeye yeterli destek sağlanırsa, 21. yüzyılın ortalarında nükleer füzyonun elektrik üretmek için enerji sağlayabileceği belirtilmiştir (Fanchi, 2005: 190-191).

Füzyon teknolojisinin geliştirilmesi için büyük miktarda harcama yapılmasına karşı olan görüşler de mevcuttur. Füzyon teknolojisi günümüz nükleer fizyon undan çok daha pahalı olacaktır. Diğer yandan, yenilenebilir enerjiler büyük olasılıkla 50 yıl sonra nükleer füzyondan çok daha ekonomik olacaklardır. Nükleer füzyon tesisleri de radyoaktif maddeler üreteceklerdir, bu da çevre açısından önemli bir sorun teşkil etmektedir. En önemli sebep ise bu teknolojiyi uygun hale getinnek için ihtiyaç duyulan zamanın uzunluğudur (Quaschning, 2005: 19).

Dünyanın ilk nükleer füzyon reaktörünün, Fransa'nın Cadarache şehrinde, 2008 yılında inşa edilmesine karar verilmiştir. "Uluslararası Termonükleer Deney Reaktörü" (U T ER -1 n tern at i o n al Thermonuclear Experimental Reactor-ITER) başlıklı projenin amacı, Güneş ve yıldızlarda meydana geldiği şekliyle, nükleer füzyon teknolojisiyle enerji üretmektir. Nükleer füzyon, temiz ve tükenmez enerji kaynağı olarak geleceğin teknolojisi olarak tanımlanmasına karşın, bilim dünyası bu teknolojiyi henüz tam anlamıyla kullanabilmiş değildir. ÜTER projesinin enerji üretmesinin en az 30 yıl

Page 76: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

alacağı tahmin edilmektedir. Çevre örgütleri, nükleer füzyonun atık problemi nedeniyle doğa dostu sayılamayacağını vurgulamaktadırlar. Çevreciler, nükleer füzyonun gelecek 50 yılda alternatif olabilmesi için çöp sorununun çözülmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır. Çevrecilere göre, nükleer füzyonun çıkaracağı atık, geleneksel nükleer reaktörlerin atığından daha az olmayacak ve küresel ısınmayla ilgili çabaların geri plana atılmasına neden olabilecektir (www.ntvmsnbc.com/news/391595 .asp).

2.5. YENİLENEBİLİR-YEŞİL ENERJİ KAYNAKLARI Yeşil enerji teknolojilerinin, geleceğin sürdürülebilir enerji senaryolannda kilit rol oynayacağı beklenmektedir. Yeşil enerji ve teknolojilerinin rollerini belirleyecek öncelikli faktör enerji talebi olacaktır. Bu yüzden; hidrogüç, güneş, rüzgar, jeotermal, dalga, biyokütle v.b. gibi yenilenebilir enerji kaynakları yeşil enerji üretimi için gerekli enerji ihtiyacını karşılayabilecektir (Midilli vd., 2006: 3626).

Yenilenebilir enerji kaynakları yakıtın yakılması veya yok edilmesini gerektinneyen kaynaklardır. Fosil yakıtlar yenilenebilir değildir. Çünkü stokları tükendiğinde bitmişlerdir. Fosil yakıtlar, onları kullanım hızımız ölçüsünde kendilerini y e n i l e y e m emekledi r l e r (C arrow, 1999: 5). Bunun aksine yenilenebilir enerji kaynakları rüzgar ve güneş enerjisi gibi sürekli olarak kendilerini yeniledikleri için tükenmemektedirler. Yemlenebilir enerjilerin çoğu doğrudan ya da dolaylı olarak güneşten kaynaklanmaktadır. Güneş ışığı ya da güneş enerjisi ısınmak ve aydınlanmak için evlerde ve diğer binalarda doğrudan kullanılırken, elektrik üretmek, su ısıtmak, soğutmak ve çeşitli ticari ve endüstriyel amaçlarla da dolaylı olarak kullanılmaktadır. Yenilenebilir enerjiler sağladığı faydalar açısından önem taşımaktadır. Bu faydalar aşağıda ele alındığı gibidir (Akgün, 2005a: 33-34):

Çevresel faydalar: Yenilenebilir enerji teknolojileri çevreyi fosil enerji teknolojilerinden daha az etkilemektedir.

Gelecek nesillerin de kullanacağı bir enerjidir: Diğer enerji kaynakları sonlu ve sınırlı iken yenilenebilir enerjiler tükenmemektedir.

Page 77: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

iş ve ekonomi: Yenilenebilir enerji tesislerinin çoğu, yüksek maliyetli enerji dış alımları yerine, malzeme ve insan gücüne dayanarak gerçekleştirilebilir. Yenilenebilir enerji için yapılan yatırımlar tesisin kurulduğu yörede kalır ve yerel ekonomiler için enerji kaynağı oluşturur. Yenilenebilir enerji teknolojileri zaman içinde oldukça gelişmiştir, enerji üreten çoğu ülke yenilenebilir enerji ve teknolojilerini satarak ticari açıklarını kapatmaktadırlar.

Enerji güvenliği: 1970'lerin başında petrol teminindeki zorluklardan sonra, bazı ülkeler yabancı petrole olan bağımlılıklarını azaltma girişimlerinde bulunmuşlardır. Bazıları da azaltmak yerine dışa bağımlılığı artırarak sürdürmüşlerdir. Her iki durum, ülkelerin enerji politikalannm üzerinde etkili olmuştur. Bu enerji kaynaklan ülkeler arasında enerji rezervleri v.b. ile ilgili yaşanan çatışmaları azaltma konusunda fayda sağlayabilir (Midilli vd., 2006: 3626).

Dünya üzerindeki enerji arzının büyük bir kısmı devamlı olarak bizi ısıtan ve fotosentez yoluyla bitkilerin büyümesini destekleyen güneşten gelmektedir. Güneş enerjisi toprağı ve denizi farklı ısıtmakta ve sonuçta dalgalara yol açmaktadır. Ayrıca, güneş enerjisi buharlaşmayı sürüklemekte bu da yağmura ve hidro güce dönüşmektedir. Gelgit ay ve güneşin çekim gücünün etkisi sonucu ve jeotermal enerji ise yerküredeki hareketliliğin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır (Dinçer ve Rosen, 2005 : 170).

Bugün kullanılan yenilenebilir enerji teknolojilerinin çoğu piyasa gelişiminin erken aşamalannda bulunmaktadır. Dolayısıyla, maliyetleri, rekabet ettikleri geleneksel sistemlerden genellikle daha yüksek düzeydedir. Maliyetler ayrıca rüzgar rejimi, ucuz biyokütle arzına erişebilirlik ya da yeni bir hidroelektrik tesisi kurarken doğayı koruma şartlarının gerekliliği gibi yerel koşullara bağlı olabilir (Greenpeace ve EREC, 2007: 30).

Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı son yıllarda hızlı bir şekilde artmıştır. Önümüzdeki dönemlerde bu eğilimin hızlanarak devam edeceği beklenmektedir. Elektrik üretimi ve ısınma için yenilenebilir enerji kaynaklarına ve biyoyakıtlara yapılan yatırımlar dikkate değer biçimde artış göstermiştir. Buna karşın, klasik biyokütle dışarıda bırakıldığında; yenilenebilir enerji hala düşük bir paya sahiptir. Bu kaynaklar 2006 yılında küresel birincil enerji ihtiyacının sadece % 7'sini karşılamıştır. Adı geçen pay

Page 78: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

ısınma için % 6 ve ulaştırma için % l'dir. Yenilenebilir kaynaklar elektrik üretiminin ise % 18'lik kısmından sorumlu olmakla birlikte, bunun önemli bir kısmı toplam elektrik enerjisinin % 16'sını üreten hidrogüçten gelmektedir (lEA, 2008: 160).

Yenilenebilir enerji kaynaklarının sunduğu enerjiyi, ekonomik ve çevresel olarak faydalı hale getirmede, aşağıda yer alan faaliyetler dizisi harekete geçirilebilir (Dinçer, 2000: 169):

• Araştırma ve geliştirme: Ar-Ge öncelikleri, endüstri ile yakın müzakere ilişkileriyle oluşturulmalıdır. Çoğu araştırma maliyet paylaşımlı anlaşmalar yoluyla yürütülmektedir.

• Teknoloji değerlendirmesi: Veri laboratuarlarda toplanmalı ve ilerleme için fayda-mahyet, güvenilirlik, çevresel etküer, güvenlik gibi faktörler üzerinde denenmelidir. Bu veri, teknoloji durum genel değerlendirmelerinin ve Ar-Ge planlarının hazırlanmasında yardımcı olabilir. • Standart geliştirme: Standart geliştirme süreçleri ulusal ve uluslararası standart belirleyen organizasyonlann yanında, diğer ulusal ve yerel düzenleme organlarıyla işbirliği yapılarak yürütülmelidir.

® Teknoloji transferi: Ar-Ge sonuçlarının öğretim el kitaplannın ve tasarım araçlannın geliştirilmesine katkıda bulunmasının yanında; teknik çalıştaylara, seminerlere ve konferanslara sponsorluk vasıtasıyla aktarılması büyük önem taşımaktadır (Dinçer, 2000: 170).

2.5.1. GÜNEŞ ENERJİSİ Bu enerjiden yararlanmak için, binaların ve yerleşim birimlerinin mimarisini bu amaca yönelik olarak şekillendiren "pasif yöntemler"e ek olarak, halen uygulamada olan iki aktif yöntem vardır. Bunlardan birincisi, güneş ışınlarının enerjisini ısıya çevirmektir. Yüzeyi güneş ışınlarını emen bir maddeyle kaplı olan ısı toplayıcıları, içlerinden geçirilen suyu ısıtır ve bu su, konut ve işyerlerinin sıcak su gereksinimini karşılar. Halen en yaygın olan güneş enerjisi uygulaması budur. Birim enerji maliyeti, yıldaki güneşli gün sayısına bağlı olarak 2-13 sent/kws aralığında değişmektedir. Bu yöntemle buhar elde etmek istenildiğinde, gereken sıcaklıkları sağlayabilmek için ışınlan yoğunlaştırmak gerekmektedir. Bunu gerçekleştiren ve güneşin konumunu bilgisayar yardımıyla otomatik olarak izleyen parabolik aynalar, topladıklan

Page 79: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

ışınları, içinden su geçirilen emici yüzeyli boruların üzerine düşürürler. Diğer yöntem güneş ışınlarının enerjisini doğrudan elektriğe çevirmektir. Bu işlem, fotovoltaik hücrelerden (güneş pili) oluşan paneller aracılığıyla olmaktadır (Altın, 2002: 18).

Güneş pili, güneş enerjisini doğrudan elektrik enerjisine dönüştüren bir yarı iletken diyottur. Güneş pillerindeki ana prensip, fotovoltaik dönüşümdür. Bu prensibe göre; yüzeye gelen güneş foton lan; eklem bölgesindeki serbestleştirdikleri yükleri yapısal olarak var olan bir elektrik alanı yardımıyla birbirinden ayırmakta ve elektrik akımı meydana gelmektedir. İlk güneş pillerinin ortaya çıkışı 40 yıl öncesine değin gitmektedir. Ticari anlamda bu noktaya gelene kadar geçen süre ve araştırmaların başlangıcı ise 100 yıl öncesine kadar uzanmaktadır (Türkiye Çevre Vakfı, 2006: 50).

Çin dünyanın en büyük "güneş su ısıtıcı" üreticisi ve kullanıcısı durumundadır. 2002 yılının sonunda Çin'deki güneş yerel sıcak su sistemlerinin kurulu alanı 40 milyon m^'ye ulaşmıştır. Çin'de bir milyar Euro'nun üzerinde bir getiriyi gerçekleştiren, güneş-termal sistemleri üreten ve satan lOOO'in üzerinde üretici bulunmaktadır (Quaschning, 2005: 46). Şekil 15'de güneş enerjisinin potansiyelini gösteren enerji küpü verilmektedir.

Şekil 15: Enerji Küpü

Yıllık güneş ışıması

Pet ro l

U r a n y u m

Caz

Kömür

• Yıllık T o p l a m kürese l ener j i ener j i r eze rv le r i talebi

Kaynak: Quaschning, 2005: 22.

Page 80: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Fotovoltaik tipleri genel olarak şu şekildedir (Greenpeace ve EREC, 2007: 30):

• Şebekeye bağlı; Gelişmiş ülkelerde evler ve işyerlerinde kullanılan en popüler güneş fotovoltaik sistemidir. Yerel elektrik ağı bağlantısı sayesinde üretilen fazladan elektrik şebekeye satılmakta, gün ışığı olmayan saatlerde ise elektrik şebekeden geri alınmaktadır. Sistem tarafından üretilen "doğru akım-DA" tipi elektrik, bir redresör vasıtasıyla, normal elektrik cihazlarında kullanılmak üzere "alternatif akım-AA" tipi elektriğe dönüştürülmektedir.

• Şebeke destekli: Bu sistem yerel elektrik ağına olduğu gibi, yedek bataryalara da bağlanabilir. Batarya dolduktan sonra güneş elektriğinin üretmiş olduğu fazlalık şebekeye yönlendirilir. Bu sistem özellikle sık sık elektriği kesilenbölgeler için oldukça uygundur.

• Şebeke bağlantısız: Elektrik şebekesinden tamamıyla bağımsız bir sistemdir. Sistem, elektriği depolayan ve ana güç vericisi olarak görev yapan bir yük denetleyicisi vasıtasıyla bir bataryaya bağlanmaktadır. Elektrikli cihazlarda kullanılmak üzere bir redresör vasıtasıyla "alternatif akım" tipi elektrik sağlanabilir. Bu sistem en çok kırsal elektriklendirmede ve cep telefonu istasyonlarında kullanılmaktadır.

• Karma sistemler: Kalıcı elektrik arzını garanti altına almak için güneş sistemi başka bir enerji kaynağı ile bir biyolojik güç jeneratörü, bir rüzgar türbini ya da dizel jeneratörü bütünleştirilmektedir. Karma bir sistem, şebekeye bağlı, şebeke destekli ya da şebekeden tamamen bağımsız olabilir.

Dünya çapında fotovoltaik hücrelerden elektrik üretme potansiyeli oldukça büyük olmasına karşın, güneş fotovoltaiklerden elektrik üretimi oldukça düşük kalmaktadır. 2006 yılında kurulu küresel fotovoltaik kapasitesinin 6 Gw dolayında olduğu belirtilmektedir. Bununla birlikte kurulu kapasitenin büyük çoğunluğunun Almanya (2.9 Gw), Japonya (1.7 Gw) ve Amerika'da (0.6 Gw) oluşu dikkat çekicidir (lEA, 2008: 168).

2.5.2. RÜZGÂR ENERJİSİ Rüzgâr enerjisi, çevrime uğramış güneş enerjisidir. Güneş, yer yüzeyine her saat i00.000.000.000.000 Kwh'lik enerji göndermektedir. Başka bir deyişle, yeryüzeyi Güneş'ten 1017 watt gücünde enerji almaktadır. Güneş'ten gelen enerjinin yaklaşık % \ -2'si rüzgâr enerjisine dönüşmektedir. Yani rüzgâr

Page 81: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

enerjisi, kinetik enerjiye dönüşmüş güneş enerjisi olarak görülebilir (Karadeli, 2001: 1). Güneş enerjisinin karalan, denizleri ve atmosferi her yerde aynı ölçüde ısıtmamasının sonucu olarak oluşan sıcaklık ve basınç farkları rüzgârı meydana getirmektedir. Kutuplar ve ekvator arasındaki hava akımlanna bağlı belli rüzgarlar varsa da, enerji üretimi açısından denizler, karalar, dağlar ya da vadiler arasındaki hava akımlarına dayalı yerel rüzgarlar daha önemlidir (Cerit vd., 2004: 592). Rüzgâr enerjisi, yüzyıllar boyunca başlıca çevirici güç kaynaklarından biri olmuştur. Bunlardan sabit olanlar yel değirmenleri, hareketli olanlar yelkenli gemilerdir. Rüzgâr enerjisinin tarihsel gelişimine bakıldığında, ilk olarak 1772 yılında "Andrew Meikle" adında bir teknisyen ve daha sonra 1789'da Kaptan "Stephen Hooper" kanatlı türbinler üzerinde özel tertibatlar yaparak sistem üzerinde çalışmışlardır. Rüzgâr türbinleri üzerinde "John Smeaton" tarafından yapılan deneylerin sonucunda çok büyük ilerlemeler sağlanmıştır (Cerit vd., 2004: 592). Şekil 16'da rüzgar türbini şematik olarak gösterilmektedir.

Yüzyıllardır dünyanın birçok ülkesinde rüzgar enerjisinden, rüzgar milleri yardımıyla, su pompalama ve tane öğütme işlemlerinde yararlanılmıştır. Rüzgâr millerinin bugünkü modem karşılıklan, elektrik üretmek için rüzgar enerjisini kullanan rüzgar türbinleridir. Rüzgâr türbinleri tek başına uygulamalarda, bir güç şebekesine bağlı olarak veya bir fotovoltaik sistemle birlikte kullanılmaktadır. Rüzgâr enerjisinin kaynak kuUanmı ölçeği için, çok sayıda rüzgar türbini bir rüzgâr çiftliğini oluştumıak için birbirine yakın olarak inşa edilmektedir (Akgün, 2005b: 36). Şekil 16: Rüzgâr Türbininin Şematik Gösterimi

Türbün bıçakla

Kaynak: Carrow, 1999: 7.

Page 82: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Rüzgâr enerjisi, çevresel etkileri oldukça düşük düzeyde kaldığından bir yeşil enerji teknolojisi olarak düşünülmektedir. Rüzgâr enerjisi temiz bir enerji kaynağıdır. Bugün dünyanın en önemli çevre sorunu, atmosfere C02 salımı artışından ve sera etkisinden kaynaklanan küresel ısınmadır. Rüzgâr enerjisi ile elektrik üretimi yöntemi, çevre dostu, asit yağmurlarına yol açmayan, küresel ısınmaya neden olmayan, karbondioksit salimini azaltan, fosil yakıt tasarrufu sağlayan, radyoaktif etkisi olmayan bir yöntemdir. Ayrıca rüzgar enerjisi; hammadde sıkıntısı olmayan, devamlı kullanılabilen, ekonomik üretimi sağlayan, teknolojik gelişimi hızlı, döviz kazandırıcı, dışa bağımlılığı olmayan, kısa sürede devreye alınabilen ve kısa sürede sökülebilen bir güç kaynağıdır. Rüzgâr santrallerinin görsel ve estetik olarak kişileri rahatsız etmesi, gürültü yapması, kuş ölümlerine neden olması, gerek radyo ve televizyon alıcılarında parazitler oluşturması gibi olumsuz çevre etkileri ile kaza olasılıkları da bulunmaktadır (Karadeli, 2001: 31). Rüzgar enerjisinin olumlu yönleri, aşağıda sıralanmıştır (Karadeli, 2001: 10-11):

• Sonlu fosil kaynakların kullanımını azaltmakta ve bugünkü enerji üretim kaynaklarına destek olmaktadır.

• Türbinlerin oturduğu alan çok küçüktür ve türbinler arası alanlarm kullanımına olanak vermektedir.

• Rüzgâr gücünün elektriğe verimli dönüşümünü sağlamaktadır.

• Ömrü dolan türbinleri söküp kaldırmak kolaydır. Bu sayede, arazi yeniden kullanılabilir.

• Rüzgâr endüstrisi tüm dünyada hızla gelişmektedir.

• Rüzgâr santrali projeleri basittir ve türbünlerin bakımı kolaydır.

• Bu enerji, elektrik üretiminde kaynak çeşitliliği sağlamaktadır.

• Teknolojik alt yapı bulunmaktadır.

• Rüzgâr santrali kunnak için gerekli kredi faiz oranlan düşmüştür ve yatırımcılar için rüzgâr santrali kurmak çekici hale gelmiştir.

Rüzgâr enerjisi maliyeti için 1980 yılında 3000 $/kW olan yatırım maliyeti, 2000 yılında 980 $/kW'a düşmüş ve bu sürede üretim maliyeti de 20 sent

Page 83: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

(centj/kwh'den 7 sent/kwh'e inmiştir. Birçok rüzgâr türbini üreticisi firma, yeni geliştirdikleri santrallerle 5 m/s'nin altmdaki ve 20 m/s'nin üstündeki rüzgâr hızlarmda da çalışan türbin motorları kullanarak maliyeti 4-5 sent/Kwh'e indirdiklerini belirterek, 5 sent/Kwh'i garanti edebilmektedirler. Halen petrol ve doğal gazla elektrik enerjisinin üretim maliyetinin 4-6 sent/Kwh olduğu düşünülürse, artık günümüzde rüzgâr santrallerinin geleneksel sistemlerle rahatlıkla rekabet edebileceği düşünülmektedir (Köse ve Özgören, 2005: 20). Tablo 11 'de elektrik santrallerinin yatırım ve birim enerji maliyetleri gösterilmektedir.

Tablo 11: Elektrik Santrallerinin Yatırım ve Birim Enerji Maliyetleri Elektrik Santralinin Cinsi Kuruluş Maliyeti Birim Enerji

($/Kwh) Maliyet Aralığı (sent/Kvvh)

Termik Santral (kömür) 1200-1369 4.80-5.50

Doğalgaz Santrali 500-600 3.90-4.40

Biyokütle-Atık - 5.80-11.60

Rüzgâr Santrali 1000-1100 4.00-6.00

Güneş Pili 3000-6000 25.0-100

Nükleer Santral 3500-4000 11.10-14.50

Hidroelektrik Santral 800-1000 5.10-11.30

Kaynak: Köse ve Özgören, 2005: 21.

Rüzgâr gücü küresel piyasası, diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına göre daha hızlı büyümüştür. 1995 yılında 4,800 Mw olan dünya toplamı 20 kattan daha fazla bir artış göstererek, 2005 yılı sonunda 59,000 Mw düzeyine ulaşmıştır. Bu endüstrinin başarısı, finans ve geleneksel enerji sektöründen yatırımcıların ilgisini çekmektedir (Global Wind Energy Council ve Greenpeace, 2006: 5).

Bazı ülkelerde rüzgar gücünden üretilen elektriğin oranı geleneksel yakıtlardan elde edilenler ile boy ölçüşebilecek düzeye ulaşmış durumdadır. Danimarka'da elektriğin % 20'si rüzgârdan elde edilmektedir. İspanya'da ise bu oran % 8'dir ve 2010 yılma kadar bu oranın % 15'lere çıkarılması amaçlanmaktadır. 2005 yılında rüzgâr enerjisi sektörü 11,531 Mvv'lık yeni kurulu kapasitesi ile rekor kırmıştır (Global Wind Energy Council ve Greenpeace, 2006: 5). Şekil 17'de küresel kümülatif rüzgâr gücü kapasitesi gösterilmektedir.

Page 84: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Şekil 17: Küresel Kürnülatif Rüzgar Gücü Kapasitesi 1 '

60.000 _

f MV/1 50.000 — ' '

40.000 _

30.000 —

20.000 —

10.000 _

0 _ ,

1995 1

1995 T* 1997

1998 1

1 » 9

•!İ|İI

2001

! -".: J2

1 2003

1 2004

1 2005

4,800 6,100 7,600 10,200 13.600 17,400 23,900 31,100 3 9 3 4 1 47,620 59,084

Kaynak: Global Wind Energy Council ve Greenpeace, 2006: 9.

Günümüzde enerji kaynağı olarak razgar, dünya genelinde 50'nin üzerinde ülkede kurulu durumdadır. En yüksek kurulu kapasiteye sahip ülkeler başta Almanya (18,428 Mw) olmak üzere, İspanya (10,027 Mw), ABD (9,149 Mw), Hindistan (4,430 Mw) ve Danimarka'du- (3,122. Mw). İtalya, İngiltere, Hollanda, Çin, Japonya ve Portekiz ise 1,000 Mw'lik düzeye ulaşmış durumdadırlar(Global Wind Energy Council ve Greenpeace, 2006: 9).

2.5.3. BİYOKÜTLE ENERJİSİ Bitkilerin fotosentez yoluyla bünyelerinde depoladığı enerji biyokütle kaynakların esasını oluşturmaktadır. Biyolojik kökenli bu enerji kaynaklarının kendilerini yenileyebilme gücü, bitkiden bitkiye değişıklilder göstermektedir. Bitkilerin yetişmesi ise, başta iklim koşullan olmak üzere, mevsimlere, uygulanan tanm tekniklerine ve bitkinin biyolojik yapısına göre değişiklikler arzetmektedir. Dünya enerji ihtiyacının % 15'ini karşılayan klasik biyokütle kaynakları yenilenebilir enerji kaynakları arasında önemli bir yer tutmaktadır (Akova, 2003: 65).

Biyokütle, yenilenebilir enerji kaynakları arasında elektrik üretiminde temel yük özelliğini sağlayacak en büyük potansiyele sahip bir kaynak durumundadır.

Page 85: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Ayrıca yakın gelecekte ekonomik olarak, geleneksel yakıtlarla rekabet etmesi de beklenmektedir. Biyokütle her ne kadar bir enerji kaynağı ise de erozyon, çölleşme, biyoçeşitliliğin korunması, ekosistem, toprak ıslahı, kırsal kalkınma konulan ile iklim değişikliği ve kuraklaşma ile savaşımda da önemli faktörlerden biridir (Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2007: 22).

Biyokütlenin enerji kaynağı olarak kullanılması sonucu atmosfere karışan kirleticiler de mevcuttur. Genel anlamda yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının çevre sorunlarına yol açmayan enerji kaynakları olduğu görüşüne ters bir durum gibi görünmesine rağmen, gerçekte biyokütle yakıt türleri çevre sorunlanna yol açmamaktadır. Bunun sebebi olarak da biyokütle enerji kaynaklarının, bitki olarak yetiştikleri dönemde atmosferden almış oldukları gazları, enerji kaynağı olarak tüketildiklerinde tekrar atmosfere bıraktıklarından, fazladan bir kirliliğe neden olmadıkları ileri sürülmektedir. Halbuki önemli bir kısmı bitki ve hayvan fosillerinden oluşan geleneksel yakıtların kullanımı sırasında atmosfere salınan kirleticiler, milyonlarca yıl önceki atmosferden alınıp, fosil olarak saklanan kirleticiler olduğundan, çevre sorunlarına yol açmaktadırlar (Akova, 2003: 65).

Fotosentez yoluyla enerji kaynağı olan organik maddeler sentezleşirken; tüm canlıların solunumu için gerekli olan oksijen de atmosfere verilmektedir. Üretilen organik maddelerin yakılması sonucu açığa çıkan karbondioksit ise, daha önce bu maddelerin oluşumu sırasında atmosferden alınmış olduğundan, biyokütleden enerji elde edilmesi sırasmda çevre, C02 salımı açısmdan korunmuş olacaktır. Görüldüğü gibi bitkiler yalnız besin kaynağı değil, aynı zamanda çevre dostu tükenmez enerji kaynaklarıdır (Türe-Semra, 2001: 1). Tablo 12'de biyokütlenin olumlu ve olumsuz yönleri özetlenmektedir.

Enerji kaynakları arasında en çok bilinen ve ilk kullanılanı ise odundur. Biyokütle enerjisi olarak odun, yetişmesi uzun yıllar alan ağaçlann kesilmesi ile elde edildiğinden, ormanlann yok olmasına ve büyük çevre felaketlerine yol açmaktadır. Günümüzde biyokütle enerjisini, klâsik ve modem olarak ayırmak olanaklıdır. Ağaç kesiminden elde edilen odun ve hayvan atıklarından oluşan tezeğin basit şekilde yakılması, klâsik biyokütle enerjisi olarak tanımlanırken; enerji bitkileri, enerji ormanlan, ve ağaç endüstrisi atıklarmdan elde edilen, biyodizel, etanol gibi çeşitli yakıtlar, modem biyokütle enerjisinin kaynağı olaraktanımlanmaktadır (Türe-Semra, 2001: 2).

Page 86: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Tablo 12: Biyokütlenin Olumlu ve Olumsuz Yönleri Olumlu Yönleri

• Hemen her yerde yetiştirilebilmesi

• Üretim ve dönüşüm teknolojilerinin iyi bilinmesi • Her ölçekte enerji üretimi içi uygun olması • Düşük ışık şiddetlerinin yeterli olması • Depolanabilir olması • 5-35 derece arasında sıcaklık gerektirmesi • Sosyo-ekonomik gelişmelerde önemli olması • Çevre kirliliği oluşturmaması • Sera etkisi oluşturmaması, böylece atmosferdeki C02 dengesini sağlaması • Asit yağmurlarına yol açmaması

Olumsuz Yönlen Düşük dönüşüm verimine sahip olması Tanm alanları için rekabet oluşturması Su içeriğinin fazla olması

Kaynak: Türe-Semra, 2001: 3.

Latin Amerika, Avrupa ve geçiş ekonomilerinde, gerek sabit uygulamalarda gerek taşımacılık sektöründe, modem teknolojileri kullanmak yönünde büyük bir potansiyel bulunmaktadır. Uzun dönemde, bu bölgelerin biyokütle potansiyelinin % 60'ını tarımsal enerji ürünlerinden, geri kalanını da orman artıkları, endüstriyel odun atıkları ve samandan karşılayacaklan varsayılmaktadır. Orta Doğu, Güney Asya ya da Çin gibi diğer bölgelerde, biyokütlenin mevcut kullanımına ilave yapılması sınırlandırılmıştır. Bu bölgelerde, söz konusu ürünler ya mevcut değildir ya da hâlihazırda yüksek düzeyde geleneksel olarak kullanılmaktadırlar. Geleneksel kullanımdan modem teknolojilere geçiş, herhangi bir ilave yapılmadan dahi mevcut biyokütle kullanımının verimliliğini ve sürdürülebilirliğini artıracaktır (Greenpeace ve EREC, 2007: 32).

2.5.4. DENİZ KAYNAKLI ENERJİLER Rüzgarm deniz ve okyanus yüzeylerindeki hareketleri ile meydana gelen dalgalar da birer enerji birimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Rüzgarların sınır tabakasındaki sürtünme dolayısı ile ortaya çıkardıkları dalgalar, deniz yüzeyinin tamamen rastgele iniş ve çıkışlara sahip olmasına neden olmaktadır. İşte bu iniş ve çıkışlar senelerce birçok kişinin farklı nedenlerle ilgisini çekmiştir. Dalgalar üzerine son 100 yılda değişik bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Dalga enerjisinin kullanımı düşüncesi, 1970 sonrası enerji

Page 87: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

krizinin ortaya çr'onası ile daha da belirgin hale gelmiştir. Dalgadan elde edilecek enerji temiz, yenilenebilir ve çevre dostu olması ile de ilgi çekmekted.ir (Şen, 2002: 180). Dalgaların ortaya çıkardığı potansiyel enerjiyi kullanmak, düşünen ve düşündüğünü uygulamaya koyabilen insanoğlu için yeni bir enerji kaynağı olmuştur. Denizlerdeki dalgalar temelde üç şekilde meydana gelmektedir (Uygur vd., 2006: 8):

• Denizlerde oluşan depremlerin ve deniz dibi çökmelerinin oluşturduğu dalgalar,

• Rüzgârların ve fırtınaların oluşturduğu dalgalar,

• Gel-git olayından kaynaklanan dalgalar.

Fosil temelli yakıt üretim tesislerinin yüksek maliyeti yakıtın fiyatına yansımaktadır. Buna karşın, iyi tasarlanmış bir deniz ve okyanus dalgalarından enerji temin ünitesi ile tesisin işletme maliyeti daha az olduğundan, minimum maliyet girdisi ve maksimum elektrik enerjisi temini gerçekleştirilebilir. Denizlerde oluşan dalgaların sahip olduğu enerji potansiyelini; doğada bulunan durumuna doğal potansiyel, sahip olduğumuz teknoloji ve pratik bilgiler ışığında faydalanılabilir ve iş görür enerjiye dönüştürülmüş durumuna teknik potansiyel ve tüm diğer enerji kaynaklarıyla kıyaslanması neticesinde ekonomik olarak nitelenebilinen; ekonomik potansiyel olarak adlandırabiliriz. Norveç, okyanus kıyılarında öncü santraller kurmuştur. Dünyadaki birçok dalga tesisi benzer ancak uyarlanmış tasarım mantıklarıyla bulundukları bölgenin kaynaklarından en fazla istifade edecek biçimde tasaıianıp inşa edilmektedir (Uygur vd., 2006: 9).

Dünya üzerindeki birçok tasarım genellikle dalgaların seviye yükselmesine göre yapılmış, ayrıca dalganın geri çekilirken sahip olduğu küçük enerjiden yaraılanılacak tasarımlar üzerinde çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu uygulamalar özellikle gel git olayının meydana getirdiği seviye farkından dolayı ortaya çıkan dalgaların her iki yöndeki hareketlerinde ortaya çıkabilecek enerjiyi kullanmak için tasarlanmıştır. Adı geçen uygulama teknolojileri ile dalga enerjisinin dönüştürülmesindeki en önemli dezavantaj, süreksizlik ve enerji düşümünün en aza indirgenmesidir (Uygur vd., 2006: 9).

Gel git akımı gel-git hareketi sonucunda su hacminin hızlı akmasıdır. Gel git akım teknolojilerinde, gel git yükselmesi ve alçalması ile oluşan gel git akımmdaki kinetik enerjiden elektrik üretilmektedir. Gel git akımı genellikle

Page 88: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

suyun daha hızh akmasına neden olan doğal boğazların olduğu sığ sularda oluşmaktadır. Gel git akım teknolojisi bazı farklılıklara sahip olsa da, rüzgar enerjisi teknolojisine çok benzemektedir. Gel git akımları düşük hızlara (2-3 m/s) sahiptir. Ancak bu hız, yerel yüzey özelliklerine göre değişebilmektedir. Özellüde adalar arasmda veya ada ile anakara parçası arasmdaki boğazlarda akım hızı artmaktadır. Gel git akım hızı rüzgar hızından düşük olmasına rağmen, su havadan 800 kat daha yoğundur. Deniz suyunun daha yoğun olması demek, aynı hızdaki rüzgarın enerjisinden daha yüksek bir enerji yoğunluğuna sahip olması anlamına gelmektedir (Özsabuncuoğlu ve Uğur. 2005: 201). Bu enerjinin özellikleri:

• İhmal edilebilir çevresel etkiye sahiptir.

• Enerji gigawatt boyutunda projelerde oldukça büyüktür.

• Akım enerjisi gel git enerjisinden dolayı tam olarak tahmin edilebilir.

• Gel git akımları genellikle, % 40-60 aralığında yüksek kapasite faktörüne sahiptir.

• Akan suyun güç yoğunluğu diğer yenilenebilir enerjilerden oldukça fazladır.

• Düşük malzeme maliyetli olan bu teknoloji, endüstriler için önemli bir fırsat sunmaktadır (Özsabuncuoğlu ve Uğur, 2005: 202).

Bazı yerlerde, aynen hidroelektrik üretiminde olduğu gibi birkaç küçük ölçekli barajdan elde edilebilecek kadar elektrik enerjisi elde edilmesini sağlamaktadır. Teknoloji bu küçük ölçekli barajların hemen hemen aynısıdır. Gelgit istasyonunda elde edilecek elektrik enerjisinin miktarı zamanla değişmektedir. Bugün için en büyük kapasiteli gelgit enerjisi üretme yeri Kuzey Fransa'nın Brittany kıyılarında ve 240 Mvv kapasitededir (Şen, 2002: 191). Diğer yandan, gelgit barajları Fransa'da. Çin'de ve Kanada'da uygu­lanmıştır, ancak yüksek maliyetlerle birlikte kıyı meskenleri üzerindeki etkileri üzerine çevresel kaygıların gelişmesi sistemin yaygınlaşmasını önlemiştir (Greenpeace ve EREC, 2007: 78).

Teknolojinin maliyetini düşürecek kadar büyük dalgalar kıyıdan uzakta açık denizde bulunmakta ve deniz dibine yerleştirilmiş pahalı elektrik kablolarına ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca enerji dönüştürücüleri de oldukça fazla yer tutmaktadır. Dalga enerjisinin avantajı, rüzgar enerjisine oranla üreteceği enerjinin daha öngörülebilir olmasıdır. Ayrıca, görsel estetiği bozmadan deniz

Page 89: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

açıklarına yerleştirilebilir. Halen ticari düzeyde lider bir dalga enerjisi teknolojisi mevcut değildir. Prototip olarak farklı teknolojiler denenmektedir. Hawaii'de 50 Kw gücünde şamandıralı bir sistem, İskoçya'da 750 Kw gücünde yarı batmış bir sistem, batı İngiltere'de gelgit'le çalışan 300 Kw'lik bir sistem denenmektedir. Dalga enerjisi ile çalışan 500 Kw'lik bir sistem İskoçya'nın "Islay" adasında çalışmaktadır. Geliştirme çalışmaları daha çok İngiltere tarafından yürütülmektedir (Greenpeace ve EREC, 2007: 78). UEA'nın (lEA, 2008: 171) referans senaryosuna göre; günümüzde 1 Tw/h'ten az olan dalga ve gelgit enerjisi gücünün 2030 yılında 14 Tw/h'e ulaşması beklenmektedir.

2.5.5. HİDRO-ENERJİ Su gücünün kullanımı tarihsel olarak, birçok ülkede oldukça gerilere gitmektedir. İlk olarak su milleri, su gücünü mekanik enerjiye dönüştürmek için kuUamlmıştrr. Su gücünden elektrik üretimi, 19. yüzyılın sonlannda başlamış ve günümüzde teknik olgunluğa ulaşmıştır. Bir su bendi, bendin önünde ve arkasında bir yükseklik farkı oluşturmaktadır. Bu potansiyel fark, bir güç tesisi tarafmdan kullanılabilinmektedir. Su, potansiyel enerjiyi mekanik enerjiye dönüştüren bir türbin boyunca akmaktadır. Bir elektrik jen­eratörü ile bu, elektrik enerjisine çevrilmektedir (Quaschning, 2005: 29). Şekil 18'de hidro-elektrik santrali şematik olarak gösterilmektedir.

Şekil 18: Hidro-Elektrik Santralinin Şematik Gösterimi

Tn^ıif^foıınv

h m

1

l Alas luzı 1 Tm'bm '""s*^

Kaynak: Quaschning, 2005: 29.

Page 90: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Dünya su arzı ve kullanımında bazı bölgelerde su bolluğu yaşanırken, diğer bazı bölgelerde ise su sıkıntısı çekilmektedir. Bu, kısmen su kaynaklarının yetersizliğinden; kısmen de gerekli yatınmlann finansman eksikliği sebebiyle yapılamamış olmasındandır. Dünyanın ekonomik olarak gelişmiş bölgelerinde hidroelektrik yatırımlar büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir. Hidroelektrik enerjinin gelişme oranları Kuzey Amerika'da % 69, Avrupa'da % 75 ve Avustralya'da % 49 iken, Afrika'da % 7, Asya'da ise % 22 düzeyindedir (Türkiye Çevre Vakfı, 2006: 187). Tablo 13'de farklı ülkelerde hidroelektriğin elektrik üretimine katkısı gösterilmektedir.

Tablo 13: Farklı Ülkelerde Hidroelektriğin Elektrik Üretimine Katkısı Ulke Paraguay Norveç Brezilya izlanda Venezüella Avusturya Kanada Pay (%) 100 99 89 83 75 71 60 Ülke Rusya Çin Avustralya ABD Almanya İngiltere Hollanda Pay (%) 19 17 8 7 4 1.4 0.1

Kaynak: Quaschning, 2005: 29.

Gelecekteki çeyrek yüzyılda dünyadaki birçok ülke için su, kritik kaynak haline gelecektir. Hızla artan nüfus, sosyal refah ve ekonomik gelişmenin getirdiği su kullanım artışının yanı sıra, küresel ısınma ve yaşanan iklim değişiklerinin sebep olduğu bazı bölgesel kuraklıklar suyu yakın bir gelecekte petrol ve doğal gaz kaynakları gibi stratejik kaynak haline getirecek ve su uluslararası anlaşmazlık konulan arasında ilk sırayı alacaktır (Türkiye Çevre Vakfı, 2006: 187).

Hidrogüç üretiminin 2006 yılındaki 3035 Tw/h'lik düzeyinden 2015 yılında 3730 Tw/h'e, ve 2030 yılında da 4810 Tw/h'e ulaşması beklenmektedir. Buna karşın hidrogücün toplam elektrik üretimindeki paymm ise 2006 yılındaki % 16'lık seviyesinden 2015 yılmda % 15'e 2030'da ise %14.5'e gerileyeceği tahmin edilmektedir (lEA, 2008: 165). Şekil 19'da bölgelere göre yapım aşamasındaki hidro güç kapasitesi gösterilmektedir.

Page 91: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Şekil 19: Bölgelere Göre Yapım Aşamasındaki Hidrogüç Kapasitesi

cm İDIGERAf^YA

I LAim .AI\.IEEJIl-\

OECİ)

I RU^YA

Xaynak: lEA, 2008: 166.

2 . 5 . 6 . JEOTERMAL ENERJİ Jeotermal kaynak, kısaca yer ısısı olup, yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde birüaniş ısmm oluşturduğu, kimyasallar içeren sıcak su, buhar ve gazlardrr. Jeotermal enerji ise jeotermal kaynaklardan doğrudan veya dolaylı her türlü faydalanmayı kapsamaktadır. Jeotermal enerji yeni, yenilenebilir, sürdürülebilir, tükenmeyen, ucuz, güvenilir, çevre dostu, yerli ve yeşil bir enerji kaynağıdır (http://www.jeotermaidemegi.org.tr). Jeotermal enerji, yeryüzünün derinliklerinden gelen sıcak suyun veya buharın elektriğe çevrilmesiyle elde edilmektedir. Sıcak suyu veya buharı elektriğe çeviren jeotermal tesisler henüz yaygın düzeyde değildir. Bununla birlikte, jeotermal tesisler çok az hava kirliliği oluşturmakta ve çevreye çok az düzeyde zarar vermektedir (Carrow, 1999: 6). Ayrıca, yerkabuğundaki jeotermal enerjinin % riik kısmının enerjiye çevrilmesi dummunda, halen mevcut petrol ve doğalgaz yataklarının rezervlerinin vereceği enerjinin 500 katı enerji elde edilebileceği belirtilmektedir (Akova, 2003: 62). Şekil 20'dejeotermal enerji, şematik olarak gösterilmektedir.

Page 92: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Şekil 20: Jeotermal Enerjinin Şematik Gösterimi

Kaynak: http ://w w w. j eotermaldemegi. org. tr.

Bilinen tarihi kayıtlar Türklerin, Romalıların, Japonların, İzlandalıların ve Merkezi Avrupalıların jeotermal enerjiyi yıkanma, ısınma ve pişirme amaçlı olarak kullandıklarım göstermektedir. Roma İmparatorluğundaki banyolar, Osmanlılar dönemindeki Türk hamamları, ılıca ve kaplıcalar toplumların sosyal yaşamlarında sağlık ve yıkanmaya yönelik geleneklerde, jeotermal enerjinin etkisini açıklamaktadır (Satman, 2005: 3).

Jeotermal enerji yeryüzünün her tarafında aynı yoğunlukta görülmemektedir. Okyanus ortası, Filipinler, Japonya, Endonezya, Yeni Zelanda, El Salvador, Nikaragua, Şili, volkanik ada zonlan ve genç orojenik kuşak üzerinde yer alan Fas, Cezayir, İtalya, Eski Yugoslavya, Yunanistan, Türkiye, İran, Hindistan ve Çin gibi ülkeler, jeotermal enerji potansiyeli açısmdan önemh avantaja sahiptirler. Levha hareketleri bakımından çok aktif bir kuşakta yer alan Türkiye, jeotermal enerji potansiyeli bakımından, sahip olduğu lOOO'in üzerindeki kaplıca varlığı da dikkate alındığında, önemli olanaklara sahiptir. Özellikle, Denizli, Aydın ve Çanakkale'de bulunan ve rezerv sıcaklık itibariyle elektrik enerjisi üretimine uygun jeotermal kaynaklardan bir kısmı

Page 93: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

değerlendirilmesine rağmen (Denizli-Kızıldere-Buharkent jeotermal alamnda olduğu gibi), yararlanılabilinecek diğer jeotermal kaynaklar da mevcuttur (Akova, 2003: 62).

Yeryüzündeki ilk jeotermal enerji santrali, 1904 yılmda İtalya'da faaliyete geçen ve üretimini hâlâ sürdüren Larderello elektrik santralidir. Kaliforniya Geyser sahasmda 48 yıldır jeotermal elektrik üretilmektedir. 1890'dan beri AB D'deki Boise Idaho'da ve 1934'den bu yana İzlanda'nın başkenti Reykjavik'te merkezi ısıtma sistemi bulunmaktadır. Aynca, Paris'in banliyölerinde 85.000 civarında konut jeotermal enerji vasıtasıyla ısıtılmaktadır (http://www.jeotermaldemegi.org.tr). Bunların dışında jeotermal enerjiden yalnız elektrik enerjisi üretiminde değil; aynı zamanda konutların ve seraların ısıtılmasında, düşük sıcaklıklara ihtiyaç duyan sanayi tesislerinde proses ısısı olarak kullanılmada, termik sıcaklık kaynağı olarak da yararlanılmaktadır. Elektrik üretimi için jeotermal rezerv sıcaklığının 150°C ve üzerinde olması gerektiğinden, dünyadaki yaygın kullanım şekli termik sıcaklık biçimindedir. Buna karşın, daha düşük sıcakiıklardaki jeotermal kaynaklardan da elektrik elde edilebilmesi için çalışmalar devam etmekte ve gelecek vaadeden sonuçların alındığı bildirilmektedir (Akova, 2003: 63).

Page 94: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Tablo 14: Dünya'da Kurulu Jeotermal Elekrik Üretimi Kapasitesi U l k e 1990 Mwe 1995 Mwe 2000 Mwe 2005 Mwe A r j a n t i n 0.67 0.67 0 0

A r j a n t i n 0.67 0.17 0.17 0.2 A v u s t u r y a 0 0 0 1 Ç i n 19.2 28.78 29.17 28

K o s t a R i k a 0 55 142.5 163

El S a l v a d o r 95 105 161 151

E t i y o p y a 0 0 8.52 7 F r a n s a ( G u a d e l o u p e ) 4.2 4.2 4.2 15

A l m a n y a 0 0 0 0.2

G u a t e m a l a 0 33.4 33.4 33

i z l a n d a 44.6 50 170 202

E n d o n e z y a 144.75 309.75 589.5 797

i t a l y a 545 631.7 785 790

J a p o n y a 214.6 413.71 546.9 535

K e n y a 45 45 45 127

M e k s i k a 700 753 755 953

Y e n i Z e l a n d a 283.2 286 437 435

N i k a r a g u a 35 70 70 77

P a p u a Y e n i G i n e 0 0 0 6

F i l i p i n l e r 891 1227 1909 1931

P o r t e k i z ( A z o r e s ) 3 5 16 16

R u s y a ( K a m c h a t k a ) 11 11 23 79

T a y l a n d 0.3 0.3 0.3 0.3

T ü r k i y e 20.6 20.4 20.4 20.4

A B D 2774.6 2816.7 2228 2544

T O P L A M 5831.72 6833.38 7974.06 8912

Kaynak: http://iga.igg.cnr.it/geoworld/geoworld.php?sub=elgen

Tablo 14'te 1990, 1995, 2000 ve 2005 yılları için jeotermal enerjiden elektrik üretimi sağlayan ülkelerin kurulu güçleri yer almaktadır. Bu konuda en ileri ülkeler ABD, Filipinler, Meksika, Endonezya ve İtalya'dır. Bu beş ülkedeki kurulu güç 8.912 Mwe olup; dünya kapasitesinin neredeyse % 80'ine yaklaşmaktadır. Türkiye'de ise kurulu güç, Türkiye'nin taşıdığı yüksek potansiyele karşın, 20.4 Mwe ile oldukça düşük bir düzeydedir.

Page 95: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen
Page 96: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen
Page 97: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen
Page 98: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

3. HIDROJEN ENERJISI VE EKONOMISI "Peki kömürün yerine ne yakılacak ?"

"Su" diye yanıtladı Cyrus Smith "Su" diye haykırdı Pencrojf "buharlı gemileri ve lokomotifleri çalıştırmak için,

suyu ısıtmak için su !" "Evet, ana elementlerine ayrıştırılmış su, ve elbette o sırada çünkü tüm büyük

keşifler açıklanması imkansız bir kural gereği aynı ana denk düşer ve birbirlerini tamamlar-etkili ve kontrol edilebilir bir güç haline gelecek olan elektriğin ayrıştırdığı

su. Evet dostlarım, sanırım birgün su yakıt olarak kullanılabilecek ve onu oluşturan oksijen ve hidrojen ayrı ayrı ya da birlikte, taşkömürünkinden daha yoğun ve bitmek

tükenmek bilmeyen bir ısı ve ışık sağlayacaktır. Birgün gemilerin ve lokomotiflerin ocakları kömür yerine, onları büyük bir ısı ile yakacak bu iki sıkıştırılmış gazla dolacak.

Yani kaygılanacak bir durum söz konusu değil. Üzerinde yaşayanlar oldukça dünyada ne ısı, ne ışık, ne de hayvansal, madensel ve bitkisel ürünler eksik olacak. Yani taşkömürü yatakları tükendiğinde ısı kaynağı olarak sudan yararlanılacağına

inanıyorum. Su geleceğin kömürüdür"

Jules Verne, "Esrarlı Ada", 1874, s. 18-19.

3.1. HİDROJEN VE HİDROJEN ENERJİSİ Hidrojen Yunanca su anlamına gelen "hydro" ve oluşturan anlamına gelen "genes" sözcüklerinden meydana gelmiştir (Midilli vd., 2005: 261). Yalnızca bir proton ve bir elektrondan oluşan ve periyodik tablonun başında yer alan hidrojen en hafif elementtir. Hidrojen evrendeki en bol bulunan elementlerden biridir. Güneş ise tamamıyla hidrojenden oluşmuş bir yıldızdır. Güneşten aldığımız enerji, hidrojenin füzyon reaksiyonu sonucunda helyuma dönüşmesiyle ortaya çıkan enerjidir. Renksiz, kokusuz, tatsız ve zehirsiz özeUiklere sahip hidrojen, içtenyanmalı motorda yakıldığında neredeyse hiç zararlı emisyon açığa çıkarmazve tek yan ürün sudur (Johnston vd. 2005: 570).

Hidrojenin bulunması 16. yüzyılda Paracelsus tarafından olmuştur. Paracelsus asitlerin metallerle tepkidiğinde, çabuk ateş alan bir gazın çıktığını gözlemlemiştir (Romm, 2004: 69). 1781 yılında ise Henry Cavendish, hidrojenin havayla birleşerek yandığmda, atık olarak suyun ortaya çıktığım deney yoluyla keşfetmiş, böylece oksijen ve hidrojenden su üreten ilk kimyager olmuştur (Türe-Engin, 2001: 8). Fransız bilim adamı Antoine Lavoisier 1783 yılında

Page 99: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Cavendish'in çalışmalanm tekrarlamış ve genişletmiştir. Lavoisier, Yunanca "su" ve "oluşturan" sözcüklerinden hareketle hidrojene adını vermiştir (Romm, 2004: 69). Tablo 15'te hidrojenle ilgili tarihsel gelişmeler ve katkı yapan araştırmacılar gösterilmektedir.

Tablo 15: Hidrojenle İlgili Tarihsel Gelişmeler Zaman Bilim Katkı Aralığı Adamı 16.yy Paracelsus Hidrojenin yanabilme dahil, özelliklerinin anlaşılması

16.yy Van Helmot Hidrojenin özel tür bir gaz olarak tanımlanması

IV.yy Robert Boyle Demir ve asitle deney yaparken, hidrojen gazınm üretümesi

18.yy Henry Cavendish Hidrojenin farklı bir element olarak ilk defa tanıtılması

18.yy Lavoisier Hidrojen adı

19.yy Anonim Hidrojenin yenilenebilir enerji kaynaklarmm kullanımım kolaylaştırabilecek bir enerji taşıyıcısı olması fikrinin gelişmesi

19.yy Carl Bosh Hidrojenin gübrelerin (verim arttmcılann) üretilmesinde kullanılması

20.yv Kordesch Hidrojenin araçlarda kullanımı

20.yy Nejat Veziroğlu Hidrojen eneıjisi çalışmalarının ve kullanımının tüm dünyada yaygınlaşmasma yol açan hidrojen enerjisi üzerine sempozyum organizasyonu

Kaynak: Midilh vd., 2005: 262.

Evrende en bol bulunan element olmasına karşın, hidrojen gezegenimizde saf halde bulunmamaktadır. Hidrojen, suda oksijenle birleşik olarak ve fosil yakıtlarda ve sayısız hidrokarbon bileşiklerde, karbon ve diğer elementlerle birleşik halde bulunmaktadır (Penner, 2006: 34).

3.1.1. YAKIT OLARAK HİDROJEN Hidrojenin, kendisini ideal bir enerji taşıyıcısı yapan özellikleri bulunmaktadrr. Bunları ele alacak olursak: Hidrojen elektrikten üretilebilir ve yüksek bir etkinlikle elektriğe dönüştürülebilir, üretimi için hammaddesi doğada bolca bulunan sudur, hidrojen tamamıyla yenilenebilir bir yakıttır, gaz formunda (büyük ölçekli depolamaya uygun), sıvı formda (hava ve uzay ulaştırmasına uygun) veya metal hidrit şeklinde (yer araçlarına ve diğer göreceli olarak küçük depolama ihtiyaçlarma uygun) depolanabilir, uzak mesafelere boru hatlan ve tankerler vasıtasıyla taşınabilir, diğer enerji formlarına diğer yakıtlara nazaran daha fazla yoldan ve daha etkin bir şekilde dönüştürülebilir, çevresel açıdan uygundur; çünkü üretimi, depolanması, ulaştmiması kolaydır ve son kullanımı herhangi bir kirletici / sera gazı üretmemektedir (Sherif vd., 2005a: 62-63). Tablo 16'da yakıtlann çevresel zarar ve çevresel uygunluk değerleri gösterilmektedir.

Page 100: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Tablo 16: Yakıtların Çevresel Zarar ve Çevresel Uygunluk Değerleri

Enerji Sistemi Yakıt Çevrese l Zarar Çevrese l

(ABD $/Gj)* U y g u n l u k Faktörü Fosil Yakıt 8.42

Kömür 9.82 0.047 Petrol 8.47 0.054 Doğal gaz 5.60 0.082

Köınür/sentettik yakıt 10.47 Sent, gaz 13.77 0.033 S. doğ. gaz 9.13 0.050

Güneş-hidrojen 0.46

Hidrojen 0.46 1.000

* Gigajoule Kaynak: Tüsiad, 1998: 208.

Hidrojenin hızla dağılma özelliğinden dolayı^ herhangi bir tehlike anında hızla yukarı doğru uçtuğundan, diğer gazlar gibi tehlikeli değildir. Bir yangın durumunda, hidrojen gazı hemen yanmakta ve hızla yukarı çıkmaktadır. Diğer gaz ve yakıtlar ise yanarken çevrelerinde tahribata yol açmaktadırlar. 1 kg sıvı hale getirilmiş hidrojenin ısıl değeri 120 milyon joule'dir. 1 kg sıvı uçak yakıtının ısıl değeri ise 44 milyon joule'dur. Hidrojenin ısıl değeri bütün yakıtlardan daha yüksektir. Hidrojenin bu özelliğinden dolayı, uzay araçlarında sıvı hidrojen kullanılmaktadır (İTO, 2005: 21).

Günümüzde Keban Barajı'nda üretilmekte olan elektiriği ulaştırırken, çok büyük miktarda kayıplar meydana gelmektedir. Kaçak dışında, normal hatlarda bile elektrik kaybı görülmektedir. Hidrojende böyle bir durum söz konusu değildir. Boru hatlanyla taşındığında, eğer boruda kaçak yoksa hidrojende kaçak olmamaktadır. Diğer yandan, hidrojeni çok uzak yerlere taşımak da gerekmeyecektir, çünkü bölgesel olarak her yerde üretilebilinecektir (İTO, 2005: 30).

Hidrojen, yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişimini kolaylaştırmak amacıyla

Page 101: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

kullanılabilir. Çünkü hem bir enerji taşıyıcısı, hem de pek çok yenilenebilir kaynağın aralıklı olma özelliğini dengelemek için bir depolama aracıdır. Yenilenebilir kaynakları ve hidrojeni kullanarak, hem elektrik sektörüne, hem de ulaştırma sektörüne hizmet sunulabilir (Clark II ve Rifkin, 2006: 2631).

Ekonomik olabilmesi için, bir ürünün yaygın olarak üretilmesi ve kullanılması gerekmektedir. Halen yaygın olarak üretme ve kullanma olmaması nedeniyle, hidrojen henüz tam anlamıyla ekonomik değildir (İTO, 2005: 31).

3.1.2. HİDROJENİN ÜRETİLMESİ Hidrojenin üretiminde çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Aslında doğa, en önemli ve en verimli hidrojen üreticisidir. Bitkiler, fotosentez yoluyla karbondioksit ve suyu; güneş ışığının yardımıyla, önce hidrojen ve oksijene dönüştürmekte, hidrojenden karbonhidratları üretirken, oksijeni de diğer canlıların soluması için atmosfere salmaktadır. Bu süreç, milyonlarca yıldır devam etmektedir. Tek hücreli organizmalar ve bakteriler de normal sıcaklıklarda, çeşitli moleküler süreçler yardımı ile hidrojen elde etmektedirler (Çıracı vd., 2006: 3).

Günümüz hidrojen üretim teknolojileri, aşağıdaki gibi sıralanabilir (İder, 2003: 101-105):

• Kömür, doğalgaz, benzin gibi fosil yakıtlardan termokimyasal yöntemlerle hidrojen elde edilmektedir. Günümüzde buhar metan reformasyon yöntemi yaygın kullanıma ulaşmış durumdadır. Bu üretim yöntemi iki adımdan oluşmaktadır. İlk adımda doğalgaz yüksek sıcaklıkta buhara tabi tutularak hidrojen, karbonmonoksit ve karbondioksit elde edilmektedir. İkinci adımda ise karbonmonoksit buhara tabi tutulmakta ve tekrar hidrojen ve karbondioksit üretilmektedir (Bozkurt, 2005: 10). Doğalgaz şu ana kadar en yaygın hidrojen kaynağı olmuştur. Buhar metan reformasyonu küresel hidrojenin % 50'sini, ABD hidrojeninin % 90'ım üretmektedir (Romm, 2004: 72-73). Kömür de hidrojenin diğer önemli bir kaynağıdır. Hidrojen üretmek için kömür gazlaştırılmakta ve hidrojen açığa çıkmaktadır (Romm, 2004: 81).

• Su hidrojenin diğer bir yaygın kaynağıdır. Elektrik kullanarak suyu hidrojen ve oksijene ayırma işlemi, "elektroliz", dünya genelinde çok saf hidrojen üretmek için kulkmüan gelişmiş bir teknolojidir. Elektroliz yönteminin tipik verimi % 70'lere ulaşmaktadır (Shinnar, 2003: 458). Elektroliz gelişmiş bir teknolojiye sahip olmasına karşın, dünya hidrojeninin küçük bir kısmı bu yolla üretilmektedir.

Page 102: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

• Fotoelektrokimyasal yöntemle güneş enerjisinden hidrojen elde edilmektedir. Elektroliz yönteminin bir benzeridir. Elektrik akımı, suya batırılmış güneş pillerinden sağlanmaktadır. Normal elektroliz yönteminden daha verimlidir.

• Fotobiyolojik yöntemle, yeşil yosunlardan doğal fotosentez faaliyetlerinden faydalanarak hidrojen elde edilmektedir.

• Çeşitli hidrit bileşiklerinden kimyasal yöntemlerle hidrojen elde edilmektedir. Bunların en önemlisi sodyum bor hidrit'tir.

• Alternatif olarak, nükleer enerji kullanarak hidrojen üretimine, dünya çapında ilgi uyanmıştır. Hidrojen; nükleer reaktörler kullanılarak elektroliz veya termoliz yöntemiyle karbondioksit emisyonuna yol açmadan üretilebilir (Committe on Alternatives and Strategies for Future Hydrogen Production and Use, 2004: 95). Şekil 2l'de, çevreye dost yeşil enerji temelli hidrojen enerji sistemi gösterilmektedir. Şekil 21: Çevreye Dost Yeşil Enerji Temelli Hidrojen Enerji Sistemi

Ve§U e n e r j i k a y n a k l a r ı

îçilebili:

- Amonyak sentezi - Gübre üretimi - Petrokimyasal üretim - Knerji depolama - Elektrik endüstrisi • Nükleer reaktörler • Cam ve fiber üretimi

~ Güç üretimi - Gemi motorlara - Savunma - İletişim - Ulaştırma - Xurizm - ICimlik Kontrolü

- Gaz türbünleri - Jet motorları - Savunma sanayi - Roketler - Füzesavarlar - Uzay sanayi - Enerji Depolama

- Yakıt hücreleri - İçten yanma - Savunma sanayi - Ulaştırma - Etkinlik artışları

Kaynak: Midilli ve Dinçer, 2007: 514

Page 103: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

3.1.3. HİDROJENİN DEPOLANMASI Hidrojenin, günlük ve sezonluk enerji arz ve talebi arasındaki farklılıkların üstesinden gelebilmek için depolanmasına gerek duyulmaktadır. Depolama boyutuna ve uygulamaya bağlı olarak, farklı hidrojen depolama sistemleri bulunmaktadır (Sherif vd., 2005b: 649). Hidrojenin düşük yoğunluğundan dolayı zorlu depolama sorunları ortaya çıkmaktadır. Sanayi sektöründe hidrojenin depolanması tuz yatakları, yeraltı boru hatları veya basınçlı tanklar yoluyla gerçekleşmektedir (Johnston vd., 2005: 573).

Sıkıştırılmış Gaz: Hidrojen konusunda en bilinen depolama yöntemi, gaz olarak basınçlı tanklarda depolamaktır. Hidrojen, günümüzde genellikle 50 litrelik silindir tanklarda 200-250 (bu değer 600-700 bar'a kadar çıkabilmektedir) bar'lık basınç altında depolanmaktadır. Ancak hidrojen çok hafif olduğundan dolayı hacimsel enerji yoğunluğu çok düşüktür. Bunun dışında, yüksek basınç sebebiyle depolama tankları çok ağır olmaktadır. Bu durum, hidrojenden alınacak olan verimi düşümıektedir (Şimşek vd., 2006: 82).

Sıvı Hidrojen: Hidrojenin sıvılaştırılması enerji yoğun bir süreçtir. Bu işlem sıvı hidrojenin enerjisinin yaklaşık 1/3'ü kadar enerji gerektirmektedir. Hidrojen sıvılaştırılması ve sıvı hidrojenin kullanılması, genellikle sadece uzay çalışmalarmdaki gibi yüksek depolama yoğunluğunun zaruri olduğu yerlerde uygulanmaktadır. Bazı prototip hidrojenle çalışan otomobillerde özel olarak geliştirilmiş sıvı hidrojen tankları kullanılmaktadır (Sherif, 2005b: 649). Hidrojen petrole göre dört kat fazla hacim kapladığından, bu hacmi küçültmek için hidrojeni sıvı halde depolamak gerekmektedir. Bunun için de yüksek basınç ve soğutma işlemine ihtiyaç duyulmaktadır. Sıvı hidrojen, 900 bar basınç altındaki hidrojen gazıyla aynı yoğunluğa sahiptir. Ancak sıvı depolama, gaz sıkıştırmaya göre daha düşük basınçlarla çalıştığı için daha güvenlidir. Ayrıca sıvı hidrojenin depolama tankına ağırlık olarak oranı % 26 dolayındadır (Şimşek vd., 2006: 82).

Hidrokarbonlar: Metanoi, etanol gibi hidrokarbonlu yakıtlar birim hacim ve basınçta saf sıvı hidrojenden daha fazla hidrojen içermektedir. Hidrokarbonlardan yüksek sıcaklıkta su buharı kullanılarak hidrojen ayrıştırılabilir. Metanoi diğer hidrokarbonlu yakıtlara göre çok daha kolay bir şekilde (200-300°C) ayrışmakta ve ayrıca daha az emisyon oluşturmaktadır.

Page 104: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Metanoi ve hidrokarbonlu yakıtlar pahalı hidrojen depolama ve dolum tesislerine ihtiyaç bırakmadığından, hidrojen enerjisine geçişte önemli bir alternatif olarak görülmektedir. Diğer taraftan araçta bir hidrojen dönüştürücüye gerek duyulması bu yöntemin en büyük eksikliği olarak görülebilir (Şimşek vd., 2006: 83).

Karbon Nanotüpler: Bu teknik, hidrojeni basınç altında oldukça gözenekli süper aktif grafit yüzeyine depolamaktadır. Bazı uygulamalarda soğuk ortam, bazılarında oda sıcaklığı gereklidir. Mevcut sistem ağırlık olarak % 4 hidrojen depolamaktadır. Bu verimin % 8'e çıkması beklenmektedir. Adı geçen teknik sıkıştırılmış gaz depolamaya benzemektedir. Fakat burada basınçlandırılmış tank, grafit ile doldurulmaktadır. Grafitler ek ağırlık getirmesine rağmen, aynı basınçta ve tank boyutunda daha fazla hidrojen depolanabilmektedir. (Şimşek vd., 2006: 83).

Metal Hidritler: Metal hidrit, hidrojeni emen bir metaldir (Fanchi, 2005: 144). Belirli metal ve alaşımlar, hidritlerin oluşum yolu ile ılımlı basınç ve sıcaklık altında devamlı olarak hidrojeni emebilir ve serbest bırakabilir (Rand ve Dell, 2005: 573). Metal hidrit oluşumu boyunca, hidrojen molekülleri ayrışmakta ve hidrojen atomları uygun metal ve alaşımların kafesleri içerisindeki boşluklara sokulmaktadır (Sherif, 2005b: 649). Hidrojenin metal tarafından emilmesi ve salınması süreçleri belirli parametrelere bağlıdır. Prensipte bunlar; (1) hidrojenin basıncı, (2) metalin sıcaklığı, (3) hidrojenin akış hızıdır (Cicconardi vd., 1997: 898).

Küçük boy hidrojen-hidrit pilleri ve elektrikli otomobiller için büyük piller ticarileştirilmiştir. Hidrojen hidrit klima sistemleri, soğutucu ve ısı pompa cihazları projelendirilmektedir. Bunların kloroflorokarbona ihtiyacı yoktur dolayısıyla bu sistemlerin ozon tabakasına zararı da olmayacaktır. Hidrojen-hidrit klima ve buzdolabı sistemlerine geçişin ozon tabakası üzerinde olumlu sonuçlar vereceği beklenmektedir (Mom iri an ve Veziroğlu, 2002: 171).

3 B I R HIDROJEN TAŞıYıCıS ı OLARAK BOR Bor elementi, doğada ancak genelde boratlar olarak adlandırılan bileşikler şeklinde ve tüm yerkabuğunda yalnızca 10 MB oranında bulunmaktadır. Bor mineralinin bir enerji hammaddesi olarak kullanılabilirliği hakkında, 1950

Page 105: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

yılından günümüze değin yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Bor mineralinin; hidrojen taşıyıcısı olarak, doğrudan enerji hammaddesi olarak, füzyon reaktör-lerinde yakıt olarak kullanımı üzerinde durulmaktadır. Günümüzde yakıt pil­leri üzerinde yapılan çalışmalar bor mineralini ön plana çıkarmıştır (Atmaca ve Sevim, 2005).

Kuvvetli indirgenme özelliğine sahip bir bor bileşiği olan sodyum bor hidrit (NaBH4) günümüzde kağıt hamurunun ağartılması, çözeltilerden değerli metallerin (kadmiyum, cıva vb.) giderilmesi, vitamin, antibiyotik gibi bazı organik kimyasalların üretilmesi gibi pek çok alanda ticari olarak kullanılmaktadır (Atmaca ve Sevim, 2005). Sodyum borhidrit, yakıt pilleri ve hidrojen yakan içten yanmalı motorlar için bir hidrojen kaynağı olarak da değerlendirilmektedir. Sodyum bor hidrit, yakıt hücresinde yakıt olarak doğrudan kullanılabileceği gibi hidrojen depolayan bir ortam olarak da görev yapabilmektedir. Sodyum bor hidrit ağırlık olarak % 10,6 hidrojen içermekte olup; bu değer hidrojen depolayıcı birçok bileşikten çok daha yüksektir. Bununla birlikte hidrojen tüketen sistemlerde sodyum bor liidrit kullanımınm bazı avantajları bulunmaktadır (Bilici, 2004: 46):

• Reaksiyonun kontrol edilebilirliği oldukça yüksektir (katalizömn ortamdan uzaklaştırılması ile reaksiyon durmaktadır).

• Reaksiyon oda sıcaklığı ve basıncında oluşmaktadır. Diğer bir deyişle, hidrojenin serbest hale geçmesi için ek bir enerjiye ihtiyaç yoktur.

• Küçük miktardaki hidrojen üretimi için diğer yöntemlere göre çok daha basit ve ucuz bir yöntemdir. • Düşük basınçlı hidrojen üretimi için çok uygundur (yüksek gaz basıncı yakıt pilleri için zararlıdır). • Eğer sistem ısıtılırsa, oluşan su buharı hidrojen ile karışabilmektedir (Bu durum PDZ tipi yakıt pilleri için istenen bir durumdur).

• Reaksiyon hızı oldukça kararlı olup, hidrojen üretimi yavaş ve kararlıdır.

• Katalizörler pek çok kez kullanılabilmektedir.

Page 106: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

3.1.5. HIDROJENIN TAŞıNMASı Günümüzde, hidrojenin sıvı halde ulaştırılmasının en ekonomik taşıma yöntemi olduğu kabul edilmektedir. Hidrojen gazı, doğalgaz veya hava gazına benzer olarak borular aracılıyla her yere kolaylıkla ve güvenli olarak taşınabilmektedir. Hidrojenin boru ile taşınmasına, Teksas'ta petrol sanayi tarafından kullanılmakta olan ve 80 km uzunluğuna sahip boru şebekesi ile Almanya'da Ruhr havzasında 1938 yılında işletmeye açılan ve bugün 15 atmosfer basınç altında hidrojen taşımaya devam eden 204 km'lik boru hattı örnek olarak gösterilebilir. Basınçlı hidrojenin çelik tüpler içine yerleştirilerek taşınması, bugüne kadar geliştirilen birçok deneme amaçlı hidrojenle çalışan taşıtta kullanılan yöntem olmuştur. Burada görülen en büyük sorun çelik tüplerin kendi ağırlıklarıdır. Benzinli bir otomobil ortalama olarak 65 litre (47 kg) benzin almakta olup, bu da enerji olarak 17 kg hidrojene karşılık gelmektedir. Hidrojenin sıvı olarak depolanmasının ağırlık sorununun yanında, tank hacmi ve dolayısıyla maliyet artmaktadır. Diğer bir sorun ise hidrojenin gaz haline geçmesi ile oluşan kayıplar ve yakıt ikmali zorluğudur (Bozkurt, 2005: 26).

Taşıma yöntemi ve mesafe, taşıma maliyeti üzerinde etkili olan faktörlerdir. Boru hattı ile taşımada birim zamanda taşman enerji miktan da maliyet üzerinde etkilidir. Yapılan maliyet çalışmalarında genellikle doğalgaz boru hatları temel alınmıştır. Diğer yandan, Veziroğlu ve Barbir 1998 yılında yaptıkları çalışmada hidrojen boru hatlarının maliyetinin doğal gaz boru hattı maliyetinin % 50-80 üzerinde olacağını öngörmüş, Kirk-Othmer ise 1991 yılındaki çalışmalarında hidrojenin doğal gaza göre düşük enerji yoğunluğu nedeniyle maliyetin 5 katma kadar çıkabileceğini belirtmiştir. Yine Kirk-Othmer'e göre, doğalgaz boru hatlarının bazı parçaları hidrojen taşımasında kullanılabilse de, kırılganlık problemi nedeniyle kompresör ve ölçü cihazlarının değiştirilmesi gerekmektedir. Karayolu ile taşımada; mesafe ve taşman miktar arttıkça, taşıma masrafları da artmaktadır. Bu taşıma yönteminde maliyet üzerinde işçilik maüyeti de önemli bir yer tutmaktadır. Deniz yolu ile taşımada uzun seyahat süresi nedeniyle sadece sıvılaştırılmış hidrojenin taşınması uygun görünmektedir (Bozkurt, 2005: 26).

Günümüzde hidrojenin büyük bir kısmı ya sıvılaştırılmış olarak tankerlerde ya da silindirlerde sıkıştırılmış olarak tırlarda taşınmaktadır. Her iki yöntemin de verimli olduğu söylenememektedir. Örneğin sıkıştırılmış hidrojeni 240 km taşımak için hidrojenin depoladığı enerjinin % l l'ine eşdeğer dizel yakıt

Page 107: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

yakılmaktadır. Aynca; pekçok sefer yapılması da gerekmektedir. 800 arabayı dolduracak kadar benzin taşıyan 44 tonluk bir araç, sadece 80 araca yetecek kadar hidrojen taşıyabilmektedir (Çervataoğlu, 2007: 19).

3,1.6, HİDROJENİN KULLANIMI 3.1.6.1. HİDROJENİN İÇTEN YANMALI MOTORLARDA

KULLANIMI Hidrojen; benzin, dizel yakıtı, sıvı petrol gazı ve doğalgaz gibi içten yanmalı motorlarda yakıt olarak kullanılabilmektedir. Yakıt içerisindeki kimyasal bağ enerjisi yanma sonrası ısıya ve buradan da mekanik enerjiye dönüştürülmektedir. Hidrojen yakıtlı motorlarda; fosil yakıtlarda görülen buhar tıkacı, soğuk yüzeylerde yoğuşma, yeterince buharlaşamama, zayıf karışım gibi somnlar göılilmemektedir (Oral ve Çelik, 2005: 33). Hidrojen motorunun avantajları ve dezavantajları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Avantajları: Çevre koruyucu olması: Motorda yanan hidrokarbon olmadığından, karbonmonoksit ve karbondioksit gibi zararlı emisyonların oluşumu engellenmektedir. Yanma havadan gelen oksijenle sağlandığı için azot oksit emisyon değerlerinde belirgin bir artış meydana gelmektedir. Buna rağmen mevcut sistemlere göre oldukça çevrecidir (Şahin-Mükerrem, 2006: 162).

Hidrojen ve havanın fakir karışım oluşturması: Bir karışımda hava miktarının yakıt miktarına oranı birden büyükse, yani çok hava az yakıt karışmışsa bu karışım fakir karışım olarak adlandırılmaktadır. Motorun fakir karışımla çalışması yakıttan büyük tasarruf sağlar. Hidrojenin çok küçük bir tutuşma enerjisi ve çok geniş bir yanma aralığı vardır. Fakir karışım oranı benzinde 1.4, doğalgazlı motorda 1.8'e ulaşırken, bu değer hidrojen motor için 5.5'e kadar çıkmaktadır (Şahin-Mükerrem, 2006: 162).

Yüksek yanma verimi: Hidrojenle çalışan motorun çalışma verimi, benzinli motora oranla oldukça yüksektir. Ayrıca dağılma hızının geleneksel diğer yakıtlara göre yüksek olması hidrojenle çalışan motorun veriminin % 40'a kadar çıkmasına neden olmaktadır. Bu değer, benzinli motorlarda hareket halindeyken % 23 ve sabit konumdayken % 37'den büyük olamamaktadır. Bu verimi motor gücü ile karıştırmamak gerekmektedir. Çünkü, hidrojen motorun gücü benzinli motorlara oranla düşüktür (Şahin-Mükerrem, 2006: 162).

Page 108: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Dezavantajları: Geri tutuşma ve erken ateşleme: Hidrojenin içten yanmalı motorlarda kullanılmasıyla birlikte bir takım problemler de oluşmaktadır. Bunlardan en önemlileri; geri tutuşma ve erken ateşlemedir. Yanma odasına gönderilen hava-yakıt karışımının silindire girmeden önce tutuşması sonucu, motor emme manifoldu içinde geriye doğru alev tutuşması meydana gelmektedir. Bu ise emme sisteminde yer alan elemanları tahrip etmekte ve bu da emniyet somnları doğurmaktadır. Motorun yüksek yükte çahşması dummunda; yanma odasındaki sıcak noktalar karışımın erken ateşlenmesine sebep olmaktadır (Oral ve Çelik, 2005: 34).

Taşıma kayıplarından kaynaklanan verim düşüşü: Hidrojenle çalışan yanmalı motorların gücü yüksek verimli yanmaya rağmen geleneksel benzini i motordan daha düşüktür. Benzin; yakacak şekilde düzenlenmiş bir motor hidrojen yaktığında % 55 ile % 75 arasında bir güç kaybı göstermektedir. Hidrojen/hava karışımı hacimsel olarak oldukça düşük bir yanma verimi göstemıekte; bu da taşıma kaybı olarak adlandırılmaktadır (Şahin-Mükerrem, 2006: 163).

Hidrojenin yeteri kadar kaygan olmaması: Hidrojen yakıt hidrokarbon içermediğinden, yeteri kadar kaygan özelliğe sahip değildir. Hidrojenin yakıt olarak kullanılacağı durumlarda piston ve diğer aksamlarda sürtünmeye karşı daha dayanıklı malzemeler kullanılması gerekmektedir. Bu durum, maliyetleri yükseltici etki yapmaktadır (Şahin-Mükerrem, 2006: 163).

3.1.6.2. YAKIT HÜCRELERİ Yakıt hücreleri, doğrudan biçimde hidrojeni veya hidrojen-zengin yakıtları yanma sürecinden ziyade, kimyasal bir süreç kullanarak elektriğe dönüştüren elektrokimyasal cihazlardır (Fanchi, 2005: 141). Her yakıt hücresi, biri pozitif (katot) biri de negatif (anot) olmak üzere iki elektrottan oluşmaktadır ve elektrik üretme reaksiyonları buralarda gerçekleşmektedir. Her yakıt hücresinde ayrıca yüklü paı-çacıklan bir elektrottan diğerine taşıyan elektrolit ve reaksiyonları hızlandırmaya yarayan katalizörler bulunmaktadır. Kimyasallar olarak da hidrojen (temel yakıt) ve oksijen kullanılmaktadır. Hidrojen sisteme saf olarak ya da bileşik halinde girebilmektedir. Yakıt hücrelerinde saf hidrojen kullanılması durumunda elektrik ya da diğer bir deyişle enerji üretilmesi sırasında, atık olarak ortaya sadece su çıkmaktadır (Çıracı vd., 2006: 8).

Page 109: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Yakıt hücrelerinin çalışma prensibi 1839 yılında Christian Friedrich Schönbein tarafından ortaya atılmıştır. Bu fikirden yola çıkan Sir William Robert Grove, 1843 yılında ilk yakıt hücresini tasarlamıştır (Winter, 2005: 681). Daha sonra yakıt hücresi olarak isimlendirilecek bu icatla, her ne kadar hidrojen ve oksijen kullanılarak elektrik üretilebilse de, ortaya çıkan enerji pratik uygulamalar için henüz yeterli düzeye ulaşmamıştır. Bu tür sistemler için yakıt hücresi terimi ilk defa 1890'lı yıllarda kullanılmaya başlanmış ve hücrelerin verimliliğini artırmak için değişik çalışmalar yapılmıştır. Francis T. Bacon, II. Dünya Savaşı süresince, İngiliz Kraliyet Donanmasının denizaltı 1 arında kullanılabilinecek bir yakıt hücresinin geliştirilmesi üzerine çalışmış ve 1958 yılında, İngiliz "National Research Development Corporation" Şirketi için 10 inç çapında elektrotları olan bir küme kullanarak, alkali hücreyi çalıştırmayı başarmıştır. Hemen hemen aynı dönemde, Harry Karl Ihrig, Allis-Chalmers Şirketi için 20 beygir gücünde bir traktör üretmiştir ve bu traktör aynı zamanda yakıt hücresi kullanarak çalışan ilk araç olmuştur. Bacon'un yakıt hücresi, oldukça pahalı olmasına rağmen, "Pratt&Whithey" firmasının dikkatini çekecek kadar güvenilir olduğunu ispatlamıştır. Şirket, Bacon'un yakıt hücresine, Apollo uzay aracında kullanılmak amacıyla lisans vermiştir (Bıyıkoğlu, 2003: 524). Günümüzde uzay mekiklerinin elektriği ve mürettabatın su ihtiyacı yakıt hücreleri tarafından karşılanmaktadır (Çıracı vd., 2006: 9).

UHUD, yakıt hücre teknolojisi ile ilgili yüzlerce araştırmayı desteklemiştir. Günümüzde birçok üretici, içlerinde büyük araba üreticileri ve çeşitli yakıt hücre araçları ve diğer uygulamaların da olduğu yakıt hücre teknolojisini geliştirmeye yönelik araştırmaları desteklemeye devam etmektedirler. 1993 yılında yakıt hücresi ile çalışan ilk otobüs üretilmiştir. Daimler Benz ve Toyota 1997 yılında yakıt pilli prototip arabalan üretmiştir. Diğer büyük otomobil şirketlerinin de bu konuda yoğun çalışmaları devam etmektedir (Çıracı vd., 2006: 9). Yakıt hücre enerjisinin; yakın gelecekte geleneksel güç kaynaklarının, hücre telefonlarında kullanılacak mikro yakıt hücrelerinden, otomobil yarışlarında kullanılacak yüksek güçlü yakıt hücrelerine kadar değişen alanlarda, yerini alması beklenmektedir (Bıyıkoğlu, 2003: 525).

Günümüzde farklı özelliklere sahip ve gelişme saflıasında bulunan çeşitli yakıt hücreleri bulunmaktadır. Bu yakıt hücrelerinden birçoğu hidrojeni kullanarak % 60'ın üstünde bir etkinliğe ulaşmaktadır (Conte vd., 2001: 179). Prensipte altı olan bu yakıt hücreleri, çalışma sıcaklıklanna göre aşağıdaki gibi gruplanabilir (Rand ve Dell, 2005: 574):

Page 110: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

• Düşük sıcaklık (20-150 OC): Alkali, proton değişim zarı (proton exchange membrane- PDZ) ve doğrudan metanol yakıt hücreleri,

• Orta sıcaklık (yaklaşık 200 OC): Fosforik asit yakıt hücresi,

® Yüksek sıcaklık (600-1000 OC): Erimiş karbonat ve katı oksit yakıt hücreleri. Şekil 22'de alkali, fosforik ve PDZ yakıt hücreleri şematik olarak gösterilmektedir.

Şekil 22: Alkali, Fosforik Asit ve PDZ Yakıt Hücreleri Alkail Yakıt

Hücresi Elektron A A ~

ak.§ı I AA/V— Yük

Hidrojen

Su

Oksijen

Anot Elektrolit Katot

Fosforik Asit ve P.E.M Yakıt Hücresi

Elektron ^ —• akis, I A/W

Yük

Hidrojen Oksijen

Anot Elektrolit Katot

Kaynak: Çıracı vd., 2006: 7.

Bu geniş çeşitliliğe karşın, sadece PDZ yakıt hücreleri hafif ve araç kullanımına yetecek hafiflikte bulunmaktadır. Bu tip yakıt hücrelerinin en büyük dezavantajı, seri üretimde bile her birinin 36 bin dolar tutarındaki maliyetidir (Çervatoğlu, 2007: 21).

3.1.7. GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE HİDROJENİN KULLANIM ALANLARI Günümüzde uzaya gönderilen, haberleşme ve gözlem uyduları götürüp yörüngeye yerleştiren, çeşitli bilimsel deneyler gerçekleştiren ve uluslararası uzay istasyonlannm parçalarmı taşıyan Amerikan uzay mekikleri bulunmaktadır. Rusya otomatik olarak inip kalkan pilotsuz bir uzay mekiği üretmiştir. Avrupa, Sanger Sistem denilen iki uzay gemisi projesini hazırlamış durumdadır (Bockris vd., 2001:24).

Page 111: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Hidrojen, özellrklerinden dolayı uçaklar için ideal yakıt olarak görülmektedir. "Pratt & Whitney" firmasının geliştirmiş olduğu hidrojen yakıtlı turbo jet motoru, 1956'da bir B57 bombardıman uçağının bir tarafına yerleştirilmiş ve bazı uçuş verileri toplanmıştır (Momirlan ve Veziroğlu, 2002: 168).

1988 yılında hidrojen motorlu ilk yolcu uçağı Moskova yakınlarında uçuşunu gerçekleştirmiştir. Bu uçağın modeli Tupolev 155'tir ve biri hidrojenle, diğeri jet yakıtıyla çalışan iki motor, bir sıvı hidrojen tankı, bir hidrojen destek ve kontrol sistemiyle donatılmıştır. Jet yakıtıyla havalanan ve iniş yapan uçak, uçuş esnasmda yakıt olarak hidrojen kullanmıştır. Günümüzde Rusya'nm çeşitli havacılık kumluşlan ve Tupolev Enstitüsü, Tupolev 204 olarak isimlendirilebüecek tamamen hidrojenli ses üstü hızla uçabilen bir yolcu uçağının tasarım ve geliştirilmesi üzerinde çalışmaktadır. Avrupa Airbus Şirketi ise hidrojen yakıtlı hava taşımacılığına yönelik araştırma-geliştirme programı başlatmış bulunmaktadır (Veziroğlu, 2004: 481-483).

Almanya ve Rusya hidrojen yakıtlı hava taşımacılığınm geliştirilmesine yönelik bir işbirliği anlaşması imzalamış bulunmaktadır. Japonya ses hızı ötesi taşımacılık için araştırma-geliştirme çahşmalarını sürdürmektedir (Bockris vd., 2001: 25, Veziroğlu, 2004: 483).

3.2. HİDEOJEN EKONOMİSİ Hidrojen ekonomisinde elektrik ve hidrojen büyük miktarlarda üretilmekte ve fosil yakıtların günümüzde kullanıldığı tüm uygulamalarda yer almaktadır. Bu büyük ölçekli sanayi tesislerin yanmda; birincü enerji kaynaklannm (güneş, nükleer hatta fosil) bulunmadığı merkezi olmayan birimleri de içennektedir. Elektrik doğrudan kullanılmakta veya hidrojene çevrilmektedir. Büyük ölçekli depolama için hidrojen eski maden yataklarında, mağaralarda depolanmaktadır. Son kullanıcılara enerji ulaştırması, uzaldığa ve ekonomik koşullara bağlı olarak elektrik formunda veya hidrojen fonnunda gerçekleştirilmektedir. Hidrojen boru hatları veya süper tankerler tarafından taşınmaktadır. Hidrojen ulaştırma, sanayi, konut ve ticari alanda yakıt olarak kullanılmaktadır. Bunun bir kısmı, talebe, coğrafi konuma ve günün saatine dayalı olarak yakıt hücreleri vasıtasıyla elektriğe çevrilmektedir (Sherif vd., 2005a: 63).

Page 112: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

3.2.1. HİDROJEN EKONOMİSİ KAVRAMI Karbonsuzlaştırmaya yönelik eğilim, birçok enerji tahmincisinin, hidrojenin gelecekte yakıt tercihi olacağı iddiasını yansıtmaktadır. Ortaya çıkan ekonomiler, hidrojene dayalı olacak ve hidrojen ekonomileri olarak adlandırılacaktır. Küresel ısınmayla ilgili kaygılar ve sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirme isteği, hidrojenin yakıt olarak kullanımına ilişkin ilgiyi canlandırmıştır (Fanchi, 2005: 143).

"Hidrojen ekonomisi" terimi, enerjimizin büyük bölümünün sera gazına yol açmayan kaynaklardan üretilen hidrojen tarafından sağlandığı bir zaman dilimini ifade etmektedir (Romm, 2004: 19). Hidrojen ekonomisinde, hidrojenin üretilmesi, depolanması, taşınması ve tüketilmesi için ileri teknolojilerin geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır (Fanchi, 2005: 144). Şekil 23'te hidrojen enerji sistemi gösterilmektedir.

Şekil 23: Hidrojen Enerji Sistemi Depoluma Kıdlaıuın

NüMeer

Fosu yakıtlar

Teiniz yeıülenebiliı

kaMialdai

Güneş

{ Gaz n

Tu taşunacılığı

DeıniiTohı

Siluıdü

Hiclıit

l e k t i T İ Elektılk üıetiıni

Ticaret Konut

Boııı hattı Sıvı lıidıojen

Ulastııma

Sana\1 Kaynak: Bockris, 1999: 3.

1974 yılında hidrojen ekonomisi üzerine düzenlenen ilk konferans olan Hidrojen Ekonomisi Miami Enerji Konferansı (HEMEK-The Hydrogen Economy Miami Energy Conterence-THEME) esnasmda, hidrojen enerji sisteminin

Page 113: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

zamanı gelmiş bir fikir olduğu üzerine görüş birliğine varılmış ve toplantıda, hidrojen enerjisi üzerine resmi bir kurumun gerekip gerekmediği konusu tartışılmıştır. Yapılan tartışmalar sonucunda, aynı yılın sonlanna doğru, "Uluslararası Hidrojen Enerjisi Kurumu" (International Association for Hydrogen Energy-IAHE) kurulmuş ve çalışmalarına başlamıştır (Veziroğlu, 2000: 1143).

HEMEK'ten önce, bir enerji kaynağı olarak hidrojen enerjisi üzerine fazla durulmamıştır. "Hidrojen enerjisi", "hidrojen ekonomisi", "hidrojen enerji sistemi" gibi kavramlar, enerji uzmanlarının büyük kısmı için bile bir anlam ifade etmemekteydi. Bugün ise, adı geçen terimler yapılan yoğun çalışmaların sonucu olarak artık iyi bilinmektedir ve kabul edilmiş durumdadır. Sadece bilim adamları ve mühendisler değil, geniş halk kitleleleri bile bu kavranılan bilir duruma gelmiştir. Popüler basında, hidrojenin geleceğin yakıtı olması, çevre için sağlayacağı faydalar ve hidrojen enerjisi teknolojilerinde yapılan çalışmalar hakkında çok daha fazla makale ve kitap göze çarpmaktadır (Veziroğlu, 2000: 1145).

Uluslararası Hidrojen Enerjisi Kurumu'nun ilk faaliyetlerinden biri. Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansları'nı (DHEK-World Hydrogen Energy Conferences-WHEC) düzenlemek olmuştur (Mom iri an ve Veziroğlu, 2002: 162-163). Dünyanın birçok ülkesinde yapılan, DHEK konferanslaıının sonuncusu Avustralya Brisbane'da 2008 yılında gerçekleştirilmiştir.

30-40 yıl önce, hidrojen enerjisiyle ilgili bir organizasyon bulunmamaktaydı. Günümüzde, hidrojen enerjisine yönelik ulusal ve uluslararası organizasyonlar mevcuttur. Bu tür organizasyonları ABD'den Japonya'ya, Kore'den İsveç'e kadar bütün dünyada görmek mümkündür. Bu organizasyonların birçoğu çevreci gruplarla ortak çalışmalar yapmakta, toplantılar düzenlemekte ve eğitim faaliyetinde bulunmaktadır (Veziroğlu, 2000: 1145).

Günümüzden 30-40 yıl önce, hidrojen enerjisini konu alan periyodik bir dergi mevcut değildi. lAHE'nin resmi yayını olan Uluslararası Hidrojen Enerjisi Dergisi (International Journal of Hydrogen Energy-IJHE) otuz dört yıldır faaliyetini sürdürmektedir. Dergi 1975'te yayın hayatına yılda dört defa yayınlanacak şekilde başlamıştır. Üç yıl sonra iki ayda bir yayınlanmış; 1982'de aylık hale gelmiştir. Bugün Uluslararası Hidrojen Enerjisi Dergisi'nin yanı sıra, farklı dillerde yayınlanan birçok süreli yayın göze çarpmaktadır (Veziroğlu, 2000: 1145).

Page 114: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

3.2.2. HİDROJEN EKONOMİSİNE GEÇİŞTE ENGELLER Uzun dönemli amaç olarak, hidrojen ekonomisinin geliştirilmesi konusu üzerine olumlu gelişmelere rağmen; teknolojisinin geliştirilmekte oluşu, piyasanuı kabulü ve hidrojene yönelik yatuımlar ile ilgili aşılması gereken engeller göze çarpmaktadır (Dixon, 2007: 331). Hidrojen ekonomisi en son durumda, rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen hidrojen üzerinde temellenecektir. Buna karşın, bu yolla hidrojen üretimi henüz ekonomik değildir. Ayrıca, hidrojen temelli bir enerji sistemine geçişin uzun bir zaman alması muhtemeldir (Midilli vd., 2005: 266). Şekil 24'de hidrojen ekonomisini teşvik eden ve engelleyen unsurlar gösterilmektedir.

Şekil 24: Hidrojen Ekonomisini Teşvik Eden ve Engelleyen Unsurlar

: l b §

-w .i: -S

S 3 a « cs -o > b

>0D

.5

Kaynak: Midilli vd., 2005: 267.

Yakıt hücrelerinin ve diğer hidrojen teknolojilerinin kitleler tarafından kabulü için maliyet ve teknolojiyle ilgili sorunların üstesinden gelinmesi zorunludur. Hidrojen kullanan yakıt hücreleri; durağan güç üretimine yönelik temiz ve etkin enerji tedariki için gelecek vaat etmektedir. Fakat bu, sadece hidrojen temiz şekilde üretilirse sağlanabilir (Midilli vd., 2005: 266).

Mirza'ya göre; hidrojen temelli toplum, hem bilim hem de teknolojideki ilerlemelere ihtiyaç duyacaktır. Günümüz teknolojileri ile piyasa kaynaklı

Page 115: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

hidrojen ekonomisinin ihtiyaçları arasmda belirgin açıklar bulunmaktadır. Birçok çalışmada, kilit hidrojen teknolojilerinin, enerji taleplerimizi karşılama konusunda halen yetersiz ve pahalı oldukları belirtilmektedir.

Hidrojen ekonomisine geçiş, hidrojen altyapısının inşası ve yakıt hücreli araçların desteklenmesi amacıyla ekonomik teşvik sistemlerinin tasarlanması ve uygulanmasını gerektirmektedir. Öncelikle kısıtlı ekonomik teşviklerle hidrojen teknolojilerinin piyasaya girebileceği piyasalar belüienmelidir. Teknolojik öğrenme ve ölçek ekonomilerinin devreye ginnesiyle hidrojen teknolojilerinin yayıhmı hız kazanacaktır. Bununla birlikte (Mirza vd., 2009: 1113):

• Daha etkin ve daha ucuz hidrojen üretim yollan geliştirilmelidir.

• Ulaştırma sektöründeki hidrojen depolama sistemleri kritik öneme sahiptir.

• Yakıt hücresi fiyatlannın düşüşüne karşın, çalışma süreleri arttırılmalıdır.

• Yakıt hücreli araçların piyasaya girişi ve araç sayısının artması için ön koşul, yeterli hidrojen dağıtım altyapısının mevcudiyetidir.

3.2.3. HİDROJEN EKONOMİSİNE GEÇİŞTE DİKKAT EDİLECEK UNSURLAR Clark II ve Rifkin (2006)'ya göre, fosil yakıt temelli bir ekonomiden, güneş rüzgar ve su gibi enerji kaynaklarının kullanıldığı yeşil hidrojen temelli bir ekonomiye geçişte, bazı kritik unsurlar dikkate alınmalıdır:

• Devlet teşvikleri, vergi indirimleri, sübvansiyonlar ve hatta tedarik politikası, yeni teknolojilerin ticarileştirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Yönetmelikler ve standartlar da bu amaca hizmet eden önemli politika araçları olarak kullanılmaktadır (Clark 11 ve Rifkin, 2006: 2632). Teknoloji standart olmadan kökleşememekte ve evrensel teknoloji de uluslararası standartlar olmadan kurulamamaktadır. 1990'da, Cenevre'deki Uluslararası Standartlar Teşkilatı, İsviçreli Gustov Grob'un girişimi ve teklifiyle, hidrojen enerjisi teknolojileri için uluslararası standartlar hazırlama zamanının geldiği konusunda görüş birliğine varmıştır. Bu standartları hazırlamak üzere bir komisyon (ISO/TC-197) oluşturulmuştur. Komite, ilk toplantıda Hidrojen Enerji Teknolojileri'nin standartları üzerinde çalışacak on alt komisyon oluşturmuştur (Veziroğlu, 2000: 1150).

Page 116: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

• Hidrojene geçiş çok büyük bir paradigma değişikliği olduğundan, sağlam ve iyi düşünülmüş bir değişim ihtiyacı göz önünde bulunduaılmalıdır (Clark II ve Rifkin, 2006: 2634).

• Enerji verimi ve enerjinin saklanması, sürdürülebilir bir hidrojen geleceğine geçişin önemli unsurlarındandır (Clark II ve Rifkin, 2006: 2635).

• Küçük ve orta ölçekli işletmelerin hidrojen Ar-Ge ve yayma faaliyetlerine katılımlannm sağlanması gerekmektedir (Clark II ve Rifkin, 2006: 2633).

3.2.4. HİDROJEN EKONOMİSİNE GEÇİŞ AŞAMALARI Veziroğlu (2000: 1150)'na göre; 20. yüzyılın sonlarına doğru, hidrojen enerji sisteminin ve güçlü kurumlarmm temelleri atılmıştır. 21. yüzyılda hidrojen enerji sisteminin çeşitli bileşenlerinin gelişim ve ticarileşmesi hız kazanacaktır. Sonuç olarak dünya ekonomisi 21. yüzyılın 3. çeyreğinin sonlarma doğru hidrojen enerjisine dayalı hale gelmiş olacaktır. Şekil 25'te hidrojen ekonomisinin inşası gösterilmektedir.

Şekil 25: Hidrojen Ekonomisinin İnşası

Geçişin

Kaynak: Veziroğlu, 2000: 1150.

Page 117: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Hidrojen ekonomisinin uzun dönemde gerçekleşeceği beklenmekte ve bunun birkaç safhayı içereceği düşünülmektedir. Kısa dönemde hidrojen, öncelikli olarak hem merkezi hem de merkezi olmayan uygulamalarda doğalgazm ileri buhar biçimlendirmesi ile üretilecektir. Bu süreç atmosfere salman karbondioksit miktarını azaltmada fırsat sunmaktadır; çünkü buhar biçimlendirmesinin yan ürünü olan yüksek saflıkta karbondioksit toplanabilir ve kullanılabilir veya tükenmiş doğalgaz alanları ve kömür yataklarında depolanabilir (Midilli vd., 2005: 263).

Orta dönemde hidrojen kullanan yakıt hücreleri elektriğin yerinde üretimini sağlayabilecektir. Elektriğe ilaveten yakıt hücreleri sıcak su, alan ısıtması ve sanayi süreçleri için termal enerji üretecektir (Midilli vd., 2005: 265-266).

Çevre dostu yakıt olarak hidrojenin tüm faydaları, hidrojen yenilenebilir enerji kaynaklanndan üretilip kullanıldığında ortaya çıkacaktır (Sherif vd., 2005b: 659). Uzun dönemde güçlenmiş hidrojen piyasaları ve büyüyen hidrojen altyapısı yenilenebilir hidrojen sistemleri için fırsatlar sunacaktır. Ömeğin; rüzgar türbinleri veya fotovoltaik enerji teknolojileri, yakıt hücreleri için hidrojen üretimini sağlayan elektrolizi besleyecektir. Yakıt hücreleri, hidrojeni yüksek talep zamanlannda elektrik sağlamak veya aralıkh enerji kaynaklarım tamamlamak için kullanacaktır. Ayrıca bu dönemde hidrojeni su ve güneş ışığından üreten ve hidrojeni yüksek enerji yoğunluğunda depolayan ileri teknolojilerin ortaya çıkışının ve gelişiminin görülmesi olasıdır (Midilli vd., 2005: 266).

3.3. ÜLKELERIN HIDROJEN ENERJISI ÇALıŞMALARı Takip eden bölümlerde verilmekte olan program ve faaliyetler, özet şeklinde olup, dünya üzerinde yapılan çalışmaların bir kısmını kapsamaktadır.

3 3 1 . ABD^DE HİDROJEN ENERJİSİ ÇALIŞMALARI ABD'de Enerji Bakanlığı'mn (AEB-Department of Energy-DOE) 1979 yılında başlayan Hidrojen araştırma-geliştinne programı; hidrojen üretimi, depolanması ve kullanımı alanlarındaki uygulamalı araştırma-geliştirme faaliyetlerini fabrikalarda, binalarda ve ulaşımda hidrojeni maliyet etkin enerji taşıyıcısı yapma doğrultusunda teşvik etmektedir. Enerji Bakanlığı'mn hidrojen

Page 118: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

araştırma-geliştirme programının amaçları fosil yakıt temelli kaynaklardan, yenilenebilir kaynaklara hidrojen enerjisi üretimine geçişi kolaylaştırmak ve ticarileştirmeye yönelik üretim, saklama ve kullanım teknolojilerine yönelik maliyeti özel sektörle paylaşmaktır. Bu program hidrojen teknolojileri ile yakından ilgili bulunan birkaç Enerji Bakanlığı programıyla koordine halindedir. Örneğin; Yakıt Enerjisi Ofisi'nin yürüttüğü kömür gazlaştırılması ve yakıt hücreleri programlan, Ulaşım Teknolojileri Ofisi'ne bağlı araç yakıt hücresi programı ve "Kamu Hizmeti Teknolojileri Ofisi" bünyesindeki biyokütle gazlaştırma programı gibi. Hidrojenle ilgili diğer bir program ise "Vizyon 21" programıdır (Conte vd., 2001: 181).

Yakıt pilleri ile ilgili araştırmaları üstlenen AEB, katı oksit yakıt hücresi ve erimiş karbonat yakıt hücresi araştırmaları için 2003 yılında 47 milyon ABD doları yatırım yapmış ve yaklaşık 11,5 milyon ABD doları Vizyon 21 programı kapsamında temiz üretim teknolojileri merkez istasyonlarının geliştirilmesinde kullanmıştır. Kalan miktar, genel olarak merkezi olmayan üretim uygulamalarını fonlamıştır. Önemli faaliyetlerden biri de; katı oksit yakıt pillerinin merkezi olmayan üretim uygulamalarında kullanımının geliştirilmesi ve tanıtılması için kurulan Enerji Bakanlığı, Ulusal Laboratuvarlar ve endüstri ile yapılan Katı Hal Enerji Dönüşüm Birliği'dir (Solid-State Energy Conversion Alliance-SECA). Enerji Bakanlığı ayrıca sabit ve taşıma sistemleri için yakıt pillerini özellikle PDZ yakıt pillerini geliştirmek için çalışmaktadır. FreedomCAR, PDZ yakıt pillerinin otomotiv sektöründeki gelişimi için AEB ve Amerika Otomotiv Araştırma Konseyi'nin (United States Council for Automotive Research-USCAR) (General Motors, Ford ve Daimler Chrysler'ı içeren, rekabet öncesi araştırmalar için kurulan bir organizasyon) kurduğu bir birliktir. AEB, PDZ yakıt pillerinin uzun dönem kullanımı için önemli olan hidrojen altyapı çalışmalarının yanı sıra; taşınabilir ve merkezi olmayan üretim sistemleri için PDZ yakıt pillerinin gelişiminden sorumlu durumdadır. 2003 mali yılı kapsamında AEB'nin bütçesinin 92 milyon ABD doları düzeyinde olduğu bilinmektedir. Bunun 52 milyon ABD doları PDZ yakıt pillerinin araştırma ve geliştirme çalışmalarında kullanılırken, 40 milyon ABD dolan, hidrojen üretimi, alt yapısı ve depolama araştırmaları için kullanılmıştır (Yazıcı vd., 2008: 596).

ABD Enerji Bakanlığı tarafından, 2025 yılında Amerika'nın toplam enerji tüketiminin % 10'unun hidrojenle karşılanması ve bu sayede petrol ithalatının

Page 119: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

azaltılması amaçlanmaktadır (Türkiye Çevre Vakfı, 2006: 176). Diğer yandan, ABD eski başkam George W. Bush 28 Ocak 2003 tarihinde yaptığı bir konuşmada, hidrojen enerjisini hüiTİyet yakıtı olarak tanımlamış ve bu alandaki çalışmalara destek sağlamak amacı doğrultusunda 1.7 milyar ABD dolan tutannda bir kaynak ayrıldığım belirtmiştir (http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/ hidrojen/teknolojik_gelismeler.html).

Amerika'daki bir programda nihai hedef, nükleer santraller ile birleştirilmiş termal ve elektrolitik hidrojen üretim metodudur. Üretim süreçlerinin hidrojen fiyatım 2015 yılına kadar 3 ABD dolarının altına çekmesi hedeflenmektedir (Yazıcı vd., 2008: 593).

AEB tarafından belirlenen yakıt hücresi performans hedefleri genelde bütün dünyaca referans olarak alınmaktadır. Bu hedefler şunlardır (Yazıcı vd., 2008: 595):

• Ulaşımda 2010 yılına kadar (hidrojen depolama dahil olmak üzere) 45 $/Kw, 2015 yılına kadar 30 $/Kw maliyetle % 60 verimli, dayanıklı, doğrudan hidrojen yakıt hücresi sistemleri geliştimıek.

• Ulaşım için temiz hidrokarbon ya da alkol temelli, emisyon standartlarını karşılayan, 30 saniyelik başlangıç zamanlı, ve projelendirilmiş üretim maliyeti 2010'da 45 $/kW, 2015'te 30 $/kW olan, % 45 verimli dönüştürücü temelli yakıt hücresi sistemi geliştirmek.

• Doğal gaz ya da propan ile çalışan, % 40 elektrik verimine ve 40.000 saat ömre sahip PDZ yakıt hücre sistemini merkezi olmayan üretim yapısıyla 2010'da 400-750 $/Kw maliyetle geliştirmek.

• 2010'a kadar, uygun enerji yoğunluğuyla tüketici elektroniği için yakıt hücresi sistemi geliştirmek.

• 2010'a kadar destek güç üniteleri (3-30 Kw) için sabit 150 w/kg gücünde ve 170 w/l güç yoğunluğunda yakıt hücresi sistemi geliştirmek.

Page 120: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

3.3.2. JAPONYA'DA HİDROJEN ENERJİSİ ÇALIŞMALARI Japonya'nın Dünya Enerji Ağı (DEA, World Energy Network-WE-NET) projesi, dünyada üzerinde en fazla durulan ve en geniş kapsamlı hidrojen programıdır. Japonya, enerji sistemini hidrojene çevirebilmek için yapmış olduğu planlar dahilinde, 2020 yılına kadar 4 milyar ABD doları harcamayı öngörmektedir (Momirlan ve Veziroğlu, 2002: 171). Ayrıca Japonya, Pasifik Okyanusu'nun ekvatoral bölümünde yapay bir ada yapmayı ve deniz suyundan elektroliz yoluyla hidrojen üretmeyi de planlamaktadır (Goltsov ve Veziroğlu, 2001: 911).

DEA'mn 1993-98 yılları arasındaki ilk aşamasındaki Ar-Ge çalışmaları hidrojen kullanımının uzun vadeli anlayışı üzerinde durmuştur. Bu safha, hidrojen arz ve talep ağı için zaruri olan kilit teknolojilerin geliştirilmesi ve hidrojen altyapısının kurma temel amaçlarım içermektedir. Bu çabaların sonucu olarak 7 Şubat 2002'de Japonya'daki ilk hidrojen dolum istasyonu Osaka'da kurulmuştur. 28 Şubat 2002'de de Tokamatsu şehrinde ikinci hidrojen dolum istasyonu kurulmuştur (http://www.enaa.or.jpAVE-NET/newinfo/station_taka _e.html).

Projenin 1999-2002 yıllarını kapsayan ikinci aşaması, seçilmiş hidrojen teknolojileri ve altyapısının tanıtılması ve test edilmesine ek olarak, araştırma ve planlamaya odaklanmıştır (Solomon ve Banerjee, 2006: 788).

Japon Hidrojen ve Yakıt Hücresi Kanıtlama Projesi 2002 yılında, büyük otomobil firmaları, Japonya elektrik idaresi ve enerji firmaları ile Japonya Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı (ETSB-Ministry of Economy, Trade and Industry-METI)'nın ortak girişimince başlatılmıştır. Günümüze kadar bu proje altında inşa edilmesi düşünülen onbir yakıt istasyonunun dokuzu Tokyo bölgesinde bulunmaktadır ve istasyonların hepsi farklı teknolojileri kullanmaktadır. Bu istasyonların işletilmesinden öğrenilenler, gelecekte ülkedeki yakıt doldurma altyapısının geliştirilmesine uygulanacaktır. Ayrıca, projede yakıt hücreli araba ve otobüsler, gerçek koşullar altındaki performans, emniyet ve yakıt tüketimi ile ilgili bilgileri değerlendirmek için test edilmeye başlanmıştır (Solomon ve Banerjee, 2006: 789).

Page 121: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Halen Japonya'da "Tokyo Electric Company" tarafmdan kurulan 11 Mw'lik elektrik santralı "Rokko" adasının elektrik ve ısı ihtiyacım karşılamakla birlikte, kapasiteleri 50 ile 500 Mw arasında değişen yüzlerce yakıt pilUi tesis bulunmaktadır. Sadece Tokyo'da şehrin elektrik ihtiyacının 40.000 Kw'lik bölümü hidrojen enerji sistemlerinden sağlanmaktadır (http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/ hidroj en/teknoloj ik_gelismeler.html).

Japonya'da foto-hidrojen üretimi için moleküler cihaz gelişimini araştıran "Uluslararası Birleşik Araştırma Fonu" kabul edilmiştir. Japonya'dan yedi araştırma grubu ile Fransa ve Almanya; ışık enerjisi ile sudan hidrojen gazı üretmek için biyomoleküler makine gelişimini amaçlayan bir çalışma yürütmektedir (Yazıcı vd., 2008: 593-594).

Japonya yakıt hücresi teknolojisinin gelişmesinde, dünyaya öncülük etmektedir. Son 20 yıldır yüksek ya da düşük sıcaklıkta çalışan yakıt hücresi sistemlerine yapılan kesintisiz devlet ve özel sektör yatırımları bu başarıyı beraberinde getinniştir. Günümüzdeki odak noktası; PDZ tipi yakıt pillerinin taşımacılık uygulamalarında ticarileşmesi ve konut ya da ofis binalarında yerleşik enerji üretimidir. Japon elektronik firmaları başta mobil uygulamalar için güç kaynakları olmak üzere, mikro yakıt hücresi uygulamaları üzerine yoğun bir şekilde çalışmaktadır (Yazıcı vd., 2008: 597).

3 J J . AVRUPA BİRLİĞİ VE ENERJİ 3.3.3.1. AVRUPA BİRLİĞİ'NİN ENERJİ POLİTİKALARI Enerji sektörü, Avrupa Birliği'nin önemli sektörlerinden biridir. Kömür ve nükleer güç dikkate alındığında, Avrupa Birleşmesinin gündeminde enerji oldukça uzun bir süreden beri bulunmaktadır (Laubert, 2005: 203). Enerji politikaları; birliğin, piyasalann bütünleşmesi, sürdürülebilir kalkınma, tüketicinin komnması, ekonomik ve sosyal uyum gibi ilkelere dayanan genel iktisat politikalarının bir parçası durumundadır (İktisadi Kalkınma Vakfı, 2005: 86). Avrupa Birliği enerji politikasının amaçları; rekabet edebilirliğin iyileştirilmesini, enerji arz güvenliğinin sağlanmasını ve çevrenin komnmasını kapsamaktadır. Enerji müktesebatı; özellikle rekabet ve devlet yardımları (kömür sektörü dahil), enerji iç pazarı (örneğin elektrik ve gaz piyasalarının açılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi, kriz yönetimi ve petrol stok güvenliğine ilişkin yükümlülükler), enerji verimliliği ve nükleer enerji ile ilgili kural ve politikalardan oluşmaktadır (Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu, 2004: 105).

Page 122: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Bu temel amaçlar bağlamında tüketicilere daha ucuz, kesintisiz ve kaliteli enerji sağlanması esastır. Ancak uygulanan politikalarm her üç amaçla uyumlu olmasını sağlamak, her zaman kolayhkla gerçekleştirilememektedir. Bu bakımdan, özellikle rekabet edebilirliğin artırılması ve çevrenin korunması amaçlarının birbirini tamamlayıcı bir yaklaşımla ele alınması büyük öneme sahiptir (İktisadi Kalkınma Vakfı, 2005: 86).

Ortak enerji politikası "kurucu ülkeler" tarafmdan unutulmamıştır: Enerji sektörüne kömürle ilgili Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu Antlaşması'm (AKÇT-European Coal and Steel Community-ECSC) ve nükleer enerjiyle ilgili Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (AAET-The European Atomic Energy Community-EURATOM) anlaşmasını adamışlardır. Bununla birlikte, Avrupa Ekonomik Topluluğu kurumlarına, karbon sektörüyle ilgili açık herhangi bir sorumluluk tanımamıştır. Günümüz açısından bu durum sorgulanabilir; buna karşın 1950'lerde kömür arzı bol olmakla birlikte, nispi olarak ucuz sayılmaktaydı ve altı kurucu ülkenin ihtiyacının % 65'lik kısmını karşılamaktaydı (Moussis, 2004: 426-427).

Avrupa Birliği enerji politikalarının gelişimi ele alındığında, II. Dünya Savaşı sonrası dönemde, 1957 yılına kadar enerji arzı konusu üzerinde, AKÇT'nin altı üyesi tarafından önemle durulduğu görülebilir. Bu bağlamda, 1951 yılında AKÇT'nin kuruluş amacı da başta kömür olmak üzere enerji kaynaklarının en iyi şekilde ortak bir biçimde yönetimini öngönnekteydi. 1957 yılında ise AAET ile Avrupa Ekonomik Topluluğu'nu kuran Anlaşmalar imzalanmıştır. AAET nükleer enerji alanında işbirliğini öngörmekteydi ve o dönemde nükleer enerjinin, gelecekte çok önemli bir rol üstleneceği düşünülmekteydi (İktisadi Kalkınma Vakfı, 2005: 87).

Savaş sonrası dönemden 1970'lerin başına kadar, petrolün ucuz ve arzının garantili olduğu o yıllarda ortak, hatta ulusal bir petrol politikasına çok da gerek duyulmamıştır. Batılı petrol şirketlerinin Orta Doğu ve Afrika'daki büyük petrol keşifleri ve petrol rezervlerinin kullanımını düzenleyen yasal sistem, bu dönemin temeli olarak görülebilir. Bu sistemin temel ilkesi, üretici ülkenin verili bir alanda petrol arama ve çıkarma tekelini bir ya da birkaç yabancı şirkete vermesidir. Bu şirketlerin faaliyet alanı petrol sanayisi ile ilgili bütün faaliyetleri kapsamaktaydı ve şirketler petrol çıkarma ve pazarlama koşullarını düzenlemelerini olanaklı kılan güçlü bir konuma sahip durumdaydılar (Moussis, 2004: 427).

Page 123: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

1972 ile 1985 yılları arasında, enerji konuları; artan petrol fiyatları ve petrol arzı güvenliği sorunları şeklinde tekrar gündeme gelmiş, ancak bu alanda Birlik üyelerinin uyguladıkları farklı ulusal politikalar nedeniyle, herhangi bir ortak politika oluşturmak mümkün olamamıştır. Bu dönemden sonra, günümüze kadar enerji alanında ortak bir politika oluşturma girişimlerinin arttığı bir süreç başlamıştır. Rekabet politikasının etkin rol oynadığı iç pazarın oluşumu, Avrupa Birliği'nin bir ortak çevre politikası oluştunna çabaları ve nihai olarak Avrupa Birliği'nin enerji arzı güvenliğine katkıda bulunmak amacıyla uluslararası işbirliği çerçevesinde gündeme gelen "Avrupa Enerji Şartı" ve "Anlaşması" enerji alanında da ortak politikaların oluşturulması için gerekli zemini hazırlamaktadır (İktisadi Kalkınma Vakfı, 2005: 87).

Aralık 1995'te, Avrupa Komisyonu "Avrupa Birliği İçin Enerji Politikası" adını taşıyan bir belge yayınlamıştır. Bu belgeye göre, Komisyon ortak ve toplumsal bir enerji politikasına resmi bir temel oluşturmuştur. Komisyona göre, ortak bir enerji politikası, Avrupa Birliği içerisinde ekonomik entegrasyonu ilerletecek ve tek bir Avrupa pazarının gerçekleştirilmesine katkı sağlayacaktır (Uslu, 2004: 161).

Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu, Aralık 1997'de Avrupa Komisyonu'nun Topluluk Stratejisi ve Faaliyet Planı olarak "Beyaz Kitap"ı (White Paper for a Community Strategy and Action Plan) benimsemiştir. Bildiride, yenilenebilir enerjilerin gelişmesini teşvik eden somut hedefler belirlenmiş olmakla birlikte, yenilenebilir enerji kaynaklarının ithalat bağımlılığının azaltılmasına ve kaynak güvenliğinin arttırılmasına bir ölçüde yardımcı olabileceği üzerinde de durulmaktadır (Türkiye Çevre Vakfı, 2006: 267). Beyaz Kitap'da, alternatif enerjinin toplam enerji tüketimindeki payının 2010 yılı itibariyle % 6'dan % 12'ye (elektrik ve ısıtma), 2020 itibariyle de % 22'ye çıkarılması hedeflenmiştir. Bu amaca dönük olarak, üye ülkeler yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek adına çeşitli politikalar uygulamaktadır. Bu alandaki ulusal politikanın, AB hedeflerine uyumlu olmaması durumunda, komisyonun uyulması gereken zorunlu hedefler koyabileceği öngörülmektedir (Candan, 2005: 17).

Avrupa Birliği'nin yenilenebilir enerji için öngördüğü 2010 yılında % 12 oranını yakalayabilmesi için, 1990-1999 yılları arasındaki yenilenebilir enerji artış oranının 2 katına ulaşması gerekmektedir. Bu dönemdeki toplam artış % 15 oranında olmuş, bu oran toplam enerji tüketimine ise % 4.5-5 olarak yansımıştır (Candan, 2005: 17).

Page 124: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Beyaz Bildiri'den üç yıl sonra, 2000 yılında "Enerji Kaynak Güvenliği İçin Avrupa Stratejisine Doğru Yeşil Kitap" kabul edilmiştir. Adı geçen kitapta, AB'nin kullandığı enerjinin % 50'sinin ithalata bağımlı olduğu ve önlem alınmaması durumunda, bu bağımlılığın gelecek 20-30 yıl içinde % 70'e kadar ulaşacağı belirtilmiştir. 2002 yılı'nda yayınlanan Yeşil Kitap'ın sonuç raporunda, Avrupa'da kaynak güvenliğinin arttırılmasında yenilenebilir enerji kaynaklarının önemli bir potansiyele sahip olduğu, ancak kullanımının arttırılmasının oldukça büyük çaplı politik ve ekonomik çabalar gerektireceği ve bu enerji kaynaklarının ihmal edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır (Türkiye Çevre Vakfı, 2006: 268).

Aralık 2005 tarihinde İngiltere/Hampton Court'ta bir araya gelen Avrupa Birliği liderleri, Avrupa Birliği'nin enerji konusunda ortak bir yaklaşım ve tek bir sese sahip olması gereğini vurgulamış ve Avrupa Birliği Komisyonu'ndan bu yönde bir çalışma yapmasını istemişlerdir. Bunun üzerine Komisyon'un Mart 2006 tarihinde yayınladığı "Enerji Yeşil Kitabı" ile birlikte Avrupa enerji politikasının geleceği üzerine tartışmalar başlatılmıştır. Avrupa Enerji Politikası'mn temelini oluşturmak üzere hazırlanan Yeşil Kitap'la ilgili öneri ve görüşler, Komisyon tarafından incelenerek, Avrupa Birliği Konseyi ve Avrupa Parlamentosu'na sunulmak üzere bir rapor haline getirilmiştir. Bildirge halinde yayınlanan raporda, hazırlanacak olan bir dizi önlem planına ve stratejiye katkı sağlamak hedeflenmektedir. Enerjinin sürdürülebilir olması gerektiği belirtilen bildirgede, Avrupa Birliği'nin enerji ithalatına büyük ölçüde bağımlı olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, enerji tedariki güvenliğinin büyük önem taşıdığı vurgulanmaktadır (Ateş ve Çakır, 2006: 1).

12 Mart 2007 tarihinde Avrupa Birliği liderleri tarafindan, iklim değişikliğiyle mücadele planları kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı için zorunlu hedefler konulmasına karar verilmiş ve Brüksel'de yapılan AB Zirvesi'nde, 2020 Yılı'na kadar AB'de tüketilen enerjinin % 20'sinin güneş, rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması taahhüdünde bulunulmuştur (Türkiye Çevre Vakfı, 2008: 15).

Varılan mutabakata göre, AB'ye üye 27 ülke bu hedefi nasıl tutturacaklarına kendileri karar verecektir. Buna karşın, devletler şartlarına uygun kendi ulusal planlarını hazırlayarak, komisyona bildireceklerdir. Üye ülkeler, kendi şaitlaııyla uyumlu olarak; elektrik, biyoyakıtlar, ısıtma ve soğutma için hedeflerini ortaya koyacaklar ve AB, bunların AB hedeflerini karşılama yönünden yeterli olup olmadığını kontrol edecektir (Türkiye Çevre Vakfı, 2008: 15).

Page 125: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

3 3 3 . 2 . AVRUPA BİRLİĞİ'NDE HİDROJEN ENERJİSİ

ÇALIŞMALARI Eğer hiçbir faahyet gösterilmezse, Avrupa Birliği 20-30 yıl içinde % 90 oranında petrol, % 70 oranında gaz ve % 100 oranında kömür ithalatına bağımlı hale gelecektir. Avrupa Komisyonu, "Bağımlılığımızın Üstesinden Gelelim" adlı raporunda; yenilenebilir enerji kaynaklannm ve yeni teknolojilerin, Avmpa Birliği'nde enerji arzınm sağlanmasma yardımcı olabileceği belirtilmektedir (Milciuviene vd., 2006: 862).

2003 yılından itibaren hidrojen ekonomisi kavramı, Avrupa Birliği'nde bir strateji haline gelmiş ve aynı yıl "Hidrojen ve Yakıt Hücresi Teknoloji Platformu" oluşturulmuştur (Milciuviene vd., 2006: 862). Bu Platform; dünya klasmanında maliyet rekabeti sağlayacak, Avrupa hidrojen ve yakıt hücresi temelli enerji sistemlerinin geliştirilmesine ve bu sistemlerin ulaşım, durağan ve taşınabilir güçler için uygulanmasında yararlanılan teknolojilerin yayımına destek vermek ve bu süreci hızlandırmak amacıyla kurulmuştur. Bu sistemler gelecekte, Avrupa Enerji Politikası'mn sera etkisi yapan gazların salınımımn azaltılması ve arz güvenliğinin geliştirilmesi hedeflerine ulaşmada anahtar araçlar olacaklardır (Tübitak, 2006: 17).

Avrupa Birliği Hidrojen Yakıt Hücresi Teknoloji Platformu'nun iki temel faaliyeti bulunmaktadır: Stratejik Araştırma Gündemini Geliştirme ve Yayma Stratejisi. Stratejik Araştırma Gündemi 29 Mart 2004'te Hollanda'da başlatılmıştır. Altı çalışma grubu: (1) hidrojen üretimi (2) hidrojen dağıtımı ve saklanması (güvenlik, standartlar vb.) (3) ulaştırma için yakıt hücreleri (4) durağan uygulamalar için yakıt hücreleri (5) taşınabilir yakıt hücreleri ve (6) sosyo-ekonomik alanlarında oluşturulmuştur. Bu alanlar için teknik ve teknik olmayan engeller tanımlanacak ve araştırma öncelikleri belirlenecektir (Zegers, 2006: 499).

Yayma Stratejisi, rekabetçi ve dünya klasmanında hidrojen teknolojisi ve yakıt hücresi uygulamalarını yayarken karşılaşılan teknik, sosyo-ekonomik ve politik zorlukları çözmeyi hedef almaktadır. Bu strateji gelecek 15 yılın yol haritası modellerini detaylandıran "Kalkınma Raporu"nun da tamamlayıcısıdır. Yayma Stratejisi'nde, 2020 yılı ile birlikte yakıt hücrelerinin taşınabilir uygulamalarının (bilgisayar, jeneratör) piyasaya girmeyi başaracağı

Page 126: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

tahmin edilmektedir. Durağan yakıt hücreleri piyasasınm büyümeye devam edeceği ve karayolu taşımacılığı uygulamalannm yeni piyasalara açılacağı öngörülmektedir (Tübitak, 2006: 19).

AB 6. Çerçeve Programı (2002-2006) dahilinde oluşturulan "NATURALHY" projesi de AB üyesi ülkelere ait 39 sanayi kuruluşu, şirket ve üniversitenin katılımıyla gerçekleştirilmiş olan önemli bir projedir. Projenin amacı, mevcut doğal gaz boru hatlarına hidrojen eklenmesi ve bu doğal gaz boru hatlarını hidrojen taşıyıcı ağ sistemi olarak da kullanabilmektir. Bu proje, 8 iş paketi ile organize edilmiştir. İş paketleri sosyo-ekonomik analizler, doğal gaz/hidrojen karışımının depolama ve dağıtım sürecindeki güvenliği, doğal gaz boru hattına hidrojen ekleme yüzde hesaplan, ekleme sürecinde oluşabilecek boru hattı problemleri, kullanım aşamasında filtrasyon işlemleri, teknik-sosyal eğitim/tanıtım ve proje yürütücülüğü şeklinde tanımlanmaktadır. Bu proje 7. Çerçeve Programı kapsamında devam etmektedir. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) bu projenin Stratejik Danışma Komitesi üyesidir (Yıldınm vd., 2008: 248).

Avrupa Komisyonu Altmcı Çerçeve Programı'nda hidrojen üretim projelerinin çoğu amaçlarına uygun ilerlemiştir. Yedinci çerçeve programında hidrojen ve yakıt hücresi destekleri "Ortak Teknoloji Girişimi" çatısı altmda sağlanmaktadır (Yazıcı vd., 2008: 593).

3.3.4. İZLANDA'DA HİDROJEN ENERJİSİ ÇALIŞMALARI izlanda'da son 20 yıldır fosil yakıtların yerine ülkede üretilen hidrojen veya hidrojen temelli yakıtları geçirme olanakları yaygın bir şekilde tartışılan konulardan biri olmuştur. İzlanda'nın bir miktar turba rezervi dışında, fosil enerji kaynağı bulunmamaktadır. Buna karşın, 270.000'lik nüfusuyla karşılaştırıldığında, bol miktarda su enerjisine ve jeotermal enerjiye sahiptir. Ülkenin ekonomik olarak kullanılabilecek 30 Twh yıllık hidroelektrik potansiyelinin sadece % 15'i kullanılmaktadır. Ekonomik potansiyel olarak 200 Twh/yıl olduğu düşünülen jeotermal enerjinin ise sadece % l'lik kısmı değerlendirilmektedir (Amason ve Sigfusson, 2000: 389).

İzlanda'mn hidrojeni mevcut enerji sistemine entegre etme noktasmda avantajlan

Page 127: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

bulunmaktadır. Hidrojen teknolojileri jeotermal uygulamalar ve sabit sistemlerle kolaylıkla bütünleştirilebilinir. Bu durum, jeotermal kaynaklar bakmıından zengin olan İzlanda'ya önemli bir avantaj sağlamaktadır (Maack ve Skulason, 2006: 54).

İzlanda'daki hidrojen araştırma faaliyetlerinin temel köşe taşlanndan biri, 1992 yılında İzlanda'nın başkenti Reykjavik'te düzenlenen Alman-İzlanda hidrojen sergisidir. Diğer bir gelişme ise 1999 yılında kumlan İzlanda Hidrojen ve Yakıt Hücresi Şirketi'dir. Bu şirketin amacı, fosil yakıtların yerini alacak hidrojenle ilgili araştırma yapacak ortak bir girişim kurmaktır. Bu doğrultuda izlanda, hidrojen ekonomisi alanında pilot ülke olabilmiştir. Firmanın yabancı oıtakları arasında "Daimler Chrysler", "Shell International" ve "Norsk Hydro" bulunmaktadır (Arnason ve Sigfusson, 2000: 390).

İzlanda Hükümeti, üniversiteler, ulaştırma firmaları, balıkçılık filosu işletmecileri, kamu hizmet kumluşları ve çok uluslu araba ve petrol firmaları bir konsorsiyum oluşturmuştur. Bu kummlar, 2030 yılında İzlanda'yı tamamıyla bir hidrojen ekonomisine çevinnek doğrultusunda çalışmaktadırlar (Goltsov ve Veziroğlu, 2001: 911). Şekil 26'da İzlanda'da enerji kullanımının tarihsel gelişimi gösterilmektedir.

Şekil 26: İzlanda'da Enerji Kullanımının Tarihsel Gelişimi HitU'oelektıilc Hitlı-ojeıı

Ekonoımsiiîiıı Oltaya Çıkışı

MS 1940 i

MS 1900

MS 1800 i

MS 1700

Jeotemial Alaıı Isıtıvıas]

Hiclıoelektılk Eneıjisi

İtlini Lilcit Fosil Yalaüaı

İtlıal KSmiu ve Kok

MS 874 I ' '«'""• '™> Kıuıüıısu Othmve Tıub.ı

Kaynak: Arnason ve Sigfusson, 2000: 391.

Page 128: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

3.3.5. LİTVANYA'DA HİDROJEN ENERJİSİ ÇALIŞMALARI Litvanya'da hidrojen enerjisi teknolojileri konusundaki mevcut faahyetler, araştırma-geliştirme ve eğitimle ilgilidir. Bu faaliyetler kapsamında başlıca oyuncular; devlet üniversiteleri ve araştırma enstitüleridir. Hidrojen enerjisi teknolojilerini teşvik etmeye çalışan Litvanya Hükümeti, hidrojen enerjisi teknolojileri için yeni materyallerin geliştirilmesine vurgu yaparak, nanoteknolojiler alanında bir öncelik olan ulusal ar aş t ır m a- ge 1 i ş t i rm e faaliyetlerini açıklamıştır. Litvanya hükümeti, nanoteknolojiler ve nanomateryallerle ilgili araştırmaları finanse etmek için, ek fonları onaylamıştır (Milciuviene vd., 2006: 864).

Litvanya Enerji Enstitüsü, Litvanya'daki enerji teknolojileriyle ilgili araştırma-geliştirme faaliyetlerini koordine eden birimdir. Enstitü, "Hidrojen Uygulama Anlaşmasının" üyesi durumundadır. Litvanya Enerji Enstitüsü, Vytautas Magnus Üniversitesi, Yarıiletken Fizik Enstitüsü ve Litvanya Bilimsel Topluluk Enstitüsü, Avrupa Birliği ortaklarıyla birlikte, 6. Çerçeve Programı ve ulusal fonlar tarafından finanse edilen Litvanya'daki Nanobilimler, Materyal ve Enerji üzerine bir "Yüksek Kalite Araştınna Ağı" kurulmuştur. Bu ağın hedefi, hidrojen enerjisi teknolojileri için nanomateryallerin geliştirilmesi konusundaki ulusal faaliyetlerin koordinasyonunu sağlamak ve uluslararası işbirliğini teşvik etmektir (Milciuviene vd., 2006: 864).

2004 yılından bu yana, Litvanya Enerji Enstitüsü, Marie Curie Araştırma Eğitim Ağı "Hidrojen Depolama Araştırma Eğitim Ağı"na (HYTRAIN) katılmaktadır. Hidrojen Depolama Araştırma Eğitim Ağı'nın başlıca hedefi, araştırma-geliştirme faaliyetlerini hidrojen depolamaya entegre etmek ve Avrupa Birliği'ni hidrojen depolama alanında en önemli uluslararası kilit oyuncu haline getirmektir. Hidrojen Depolama Araştırma Eğitim Ağı'nın temel araştırma hedefleri aşağıdaki gibidir (Milciuviene vd., 2006: 864):

• Tam mühendislik tasarımı açısından, yenilikçi hidrojen depolama yöntemleri önermek ve değerlendirmek.

• Prototip aşamasına doğru hızlı değerlendirme ve gelişme sağlamak suretiyle, tavsiye edilen yeni hidrojen depolama materyallerine daha iyi bir tepki süresi sunmak.

Page 129: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

• Araştırma sonuçlarının, ilgili mühendislik uygulamalarına hızlı biçimde aktanlmasım sağlamak. • Temel araştırmanın sanayi, ekonomik ve sosyal unsurlar tarafından bilgilendirilmesini sağlamak.

Litvanya Enerji Enstitüsü ve Vytautas Magnus Üniversitesi, hidrojen enerjisi teknolojileri alanında eğitim kurslarının geliştirilmesi için Avrupa'dan yapısal fon kullanmıştır. Bu eğitimler, yüksek lisans ve doktora çalışmalarım hedeflemektedir. Ayrıca, Litvanya Enerji Enstitüsü, araştırma-geliştirme ve eğitim amaçlı donanım cihazları sağlamak için yapısal fon başvurusunda bulunmuştur. Bu bağlamda, Litvanya Enerji Enstitüsü ve Vytautas Magnus Üniversitesi, hidrojen enerjisi teknolojilerinde eğitim almış uzmanlar için bölgesel bir uzmanlık merkezi kurmaya çalışmaktadır. Merkez, sadece üst düzey uzmanlara eğitim vermekle kalmayacak, toplumu eğitecek ve hidrojen enerjisi teknolojileri hakkında bilgi verme görevi üstlenecektir (Milciuviene vd., 2006: 864-865).

3.3.6. BREZİLYA'DA HİDROJEN ENERJİSİ ÇALIŞMALARI Brezilya Bilim ve Teknoloji Bakanlığı'mn bir yakıt hücresi programı bulunmaktadır. Bu program. Küresel Çevre Fonu'ndan (KÇF-Global Environment Facility-GEF) gelen yardım ile birlikte, 200rin sonlarından bu yana sekiz hidrojen yakıt-hücreli otobüsün çalışmasını ve analizini desteklemiştir (Solomon ve Banerjee, 2006: 786).

Brezilya'da ABD işbirliğiyle hidrojen ve yakıt sektörü programı başlatılmıştır. Brezilya "Petroblas" ve "Lactec" gibi lider organizasyonlarla birlikte "Mükemmeliyet Merkezleri "ne sahiptir. Brezilya biyoyakıtlann üretiminde dünyadaki lider ülkelerden biridir ve biyokütleden hidrojen üretimini arttırmayı hedeflemektedir (Dixon, 2007: 334).

3.3.7. DİĞER BAZI ÜLKELER VE ULUSLARARASI ÇALIŞMALAR Norveç'te yenilenebilir elektrik üretiminin tamamı bol miktardaki hidroelektrik kaynaklanndan sağlanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, Norveç hidrojen enerjisine

Page 130: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

geçmede oldukça uygun durumdadır. Norveç'te "Ulusal Hidrojen Komisyonu" 2003 yılında kurulmuş ve 2004 yılında raporunu yayınlamıştır. Stavanger ve Oslo arasında 580 km'lik hidrojen yolu ile birlikte, yol üzerine yeni birkaç yakıt istasyonunun yapımı başlamış durumdadır (Solomon ve Banerjee, 2006: 787).

PDZ yakıt hücresi üzerine yapılan çahşmalann öncüsü olan Kanada, güvenilirlik, materyal maliyeti, yeni elektro katalizörler, doğrudan yakıt üretimi, sensörler ile materyal performansı arıtırımı ve yeni mimari üzerine çeşitli Ar-Ge programlan yürütmektedir. Yakıt pülerinin taşımada ve şebeke dışı uygulamalarmı da kapsayan sabit sistem uygulamaları üzerinde çalışılmaktadır. Program faaliyetleri, kısa ve orta vadede ticari potansiyele sahip teknolojilerin geliştirilmesine göre yönlendirilmektedir (Yazıcı vd., 2008: 596).

Almanya da ise Neurenburg yakınlarında mini bir hidrojen enerji sisteminin kurulduğu bir program yürütülmektedir. Ayrıca Almanya, Suudi Arabistan ile ortak yürüttüğü "HYSOLAR" programı ile, Suudi Arabistan'ın Riyad yakınında güneş hidrojen üretim tesisi kurmayı planlamaktadır (Ün, ty).

Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi (UHETM), Fas ve Moritanya'da "Sahara Wind" şirketi tarafından koordine edilen "Sahara Rüzgar-Hidrojen Projesi" adı verilen bir rüzgar hidrojen projesine destek olmuştur. Bu çaba sonucunda Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı'nın (KAAT-North Atlantic Treaty Organization-NATO)'nun "Barış İçin Bilim" sözleşmesi imzalanmıştır. Proje 2007 yılının ikinci yarısında başlamış olup, 3 yıllık bir süreyi kapsaması beklenmektedir. Proje, Fas'tan on ve Moritanya'dan sekiz ortak ile ABD, Almanya, Fransa ve Türkiye'den dört ortak koordinatör içermektedir (http://www.unido-ichet.org/ichet.org/activities/ intemational_projects/sahara_project/sahara_project.html).

Son yıllarda hidrojen yakıtını kullanan kara taşıt araçlan gösterime girmiştir. Yolcu araçlannda BMW, Renault ve ZEVCO; kamyonet tipi araçlarda Daimler-Benz, Hamburg Hidrojen Demeği, PSA ve ZEVCO ve şehir otobüslerinde ise Ansaldo, Daimler-Benz, Hidrojen sistemleri, MAN, Neoplan firmaları, hidrojen ile çalışan araçlanm gösterime sokmuşlardır. Bunlara ek olarak araçların % 65'inin küçük motosiklet olduğu Tayvan'da yakıt hücreli küçük motorsiklet kullanımı desteklenmekte ve "sıfır salınımlı küçük motorsiklet" Asya Pasifik Yakıt Hücre Teknolojisi Ltd. ve Kwang-Yang Motor Co. işbirliği ile üretilmektedir (Ün, ty).

Page 131: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen
Page 132: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Page 133: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen
Page 134: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

4. TÜRKIYE'DE YENILENEBILIR ENERJI KAYNAKLARı VE HIDROJEN ENERJISININ DEĞERLENDIRILMESI

4.1. TÜRKIYE'NIN YENILENEMEZ ENERJI KAYNAKLARı 4.1.1. KÖMÜR 2007 yılında ülkemizin toplam birincil enerji tüketimi 106 Mtep olarak gerçekleşmiştir. Kömür, enerji tüketiminde % 28 gibi oldukça önemli bir paya sahiptir. Linyit, ısıl değeri düşük, barındırdığı kül ve nem miktarı fazla olduğu için kömür sıralamasında en alt sırada yer alan ve genellikle termik santrallerde yakıt olarak kullanılan bir kömür çeşididir. Yerli kaynak potansiyelimizin 10,4 milyar tonunu linyit, 1,33 milyar tonunu taşkömürü oluşturmaktadır (http://www.enerji.gov.tr/index.php?sf=webpages&b=komur &bn=223&hn=12&nm=384&id=385&).

Ülkemiz linyit rezervleri açısından zengin sayılabilir; toplam dünya linyit rezervinin yaklaşık % 1,6'lık kısmı ülkemizde bulunmaktadır. Bununla beraber, linyitlerimizin önemli bir kısmının ısıl değeri düşük olduğundan termik santrallerde kullanımı ön plana çıkmış durumdadır. 2007 yılında yapılan 31,6 milyon ton toplam kömür satışının, % 79'u termik santrallere, % 21'i ise ısınma ve sanayiye yapılmıştır. Linyite dayalı termik santrallerimizin kurulu gücü 6.549 Mw olup toplam kurulu gücümüzün % 28'ine karşılık gelmektedir. Taşkömürüne dayalı termik santralimizin kurulu gücü 300 Mw olup, toplam kurulu gücümüzün % 8'ine karşılık gelmektedir (http ://w w w .enerj i .go v. tr/index. php?sf=webpages&b=komur&bn=223&hn=12&nm=384&id=385&).

41 .2 . P E T E O L ülkemizin 2006 yılında tükettiği toplam enerjinin % 61*1 petrol ve doğalgazdır. 2006 yılında harcanan 31 milyon ton petrolün yaklaşık % 90'ı ve 30 milyar metreküp doğal gazın ise tamamına yakım ithal edilmiştir. Yapılan

Page 135: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

ithalat için ödenen döviz uluslararası petrol piyasalanndaki fiyat hareketlerine bağh olarak önemli meblağlara ulaşmaktadır. Petrol fiyatlarmdaki 1 dolar/variUik artış Türkiye'nin petrol faturasına 200 milyon dolar civarında ek yük getirdiği dikkate alındığında, petrol fiyatları Türkiye'nin makro ekonomik dengeleri açısından çok büyük önem taşımaktadır. Ülkenin her yıl giderek artan enerji talebi nedeniyle yakın bir zamana kadar ihtiyacın yüzde 25'ini karşılayan iç üretim, bugün % 7'sini ancak karşılamaktadır. Yeni rezervlerin bulunamaması halinde dogalgazın yanı sıra petrolde de tamamen dışa bağımlı hale gelinmesi söz konusudur (Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2007: 12).

Türkiye'nin sahip olduğu en eski boru hattı Kuzey Irak'ta yer alan Kerkük petrollerini batıya ulaştıran, Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Haiti'dir. Hattın taşıdığı ham petrol miktarı 1999 yılında 305 milyon varile ulaşmış, yapılan sabotajlar ve Kerkük'te yaşanan sorunlar nedeniyle hattın taşıdığı ham petrol miktarı 2006 yılında 10.9 milyon varile düşmüştür. Petrol taşıyan bir diğer boru hattı, 28 Mayıs 2006 tarihinde faaliyete geçen Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Bom hattıdır. Adı geçen hattın taşıdığı ham petrol miktarı şu anda oldukça sınırlı olmakla birlikte, orta ve uzun vadede hattın taşıma kapasitesinin artacağı beklenmektedir (lıttp://www.eneji.gov.tr/index.php?sf=webpages&b= petrol& bn=222&hn=12&nm=384&id=385&).

Yerli kaynak potansiyelimiz 6,72 milyar varildir. 2008 Ağustos ayı itibariyle Türkiye petrol rezervleri 37,3 milyon ton, 2007 tüketimi 31 milyon ton, ülkemizde petrol arama faaliyetlerinin başladığı tarihten 2008 yılı Eylül ayı sonuna kadar ham petrol üretimi ise 130,1 milyon tondur (http://www.enerji. gov.tr/index.php?sf=webpages&b=petrol&bn=222

4.1.3. DOĞALGAZ Dokuzuncu Kalkınma Planı döneminde birincil enerji talebinde, ekonomik ve sosyal kalkınmayla orantılı olarak yıllık ortalama yüzde 6,2 oranında artış öngörülmektedir. Enerji tüketimi içinde dogalgazın 2005 yılında % 28 düzeyinde olan payının % 34'e yükselmesi, petrol ürünlerinin payının ise % 37'den % 3re gerilemesi beklenmektedir. Diğer yandan. Plan döneminde elektrik talebinin, ağırlıkla sanayi üretim ve hizmetler sektöründeki gelişmelere paralel olarak, yılda ortalama yüzde 8,1 oranında artış göstereceği tahmin edilmektedir (DPT, 2006: 58-59).

Page 136: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

ülkemizde doğalgaz üretimi, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nm I no'lu Marmaı-a petrol bölgesindeki Hamitabat, Umurca, Değirmenköy, Karaçalı, Silivri, Yulaflı, Sevindik, Güney Karaçalı, Seymen, Vakıflar, Kavakdere, Turgutbey, Kumrular ve Kuzey Marmara, X no'lu Siirt petrol bölgesindeki Çamurlu sahalan ile "Thrace Basin Nat. Gas Corp. + Pinnacle Turkey Lie." ortakhğınm I no'lu Marmara petrol bölgesindeki Hayrabolu ve Gelindere sahalan, "Thrace Basin Nat. Gas Corp.+Enron Tlirace Exploration and Production B.V." ortaklığının Tekirdağ Sığ, Gazioğlu ve Mavi Marmara sahalan ve "Thrace Basin Nat. Gas Corp." şirketinin Tatarli sahası ile "Amity Oü Int.+ TPAO'nun Göçerler, Adatepe, D.Adatepe Çayırdere sahasmdan aynca "N.V.Turkse Perenco" şirketinin XI no'lu Diyarbakır petrol bölgesindeki Derin Barbeş sahasmdan yapılmaktadır (Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2007: 13).

Doğalgazda yerli potansiyelimiz 21,86 milyar m^'tür. 2008 yılı sonunda doğalgaz tüketiminin bir önceki yıla göre % 5,5 oranında artarak 33,6 Mtep düzeyine ulaşması beklenmektedir (http://www.enerji.gov.tr/index.php?sf= dogalgaz&bn=221&hn=12&nm=384&id=385&).

4.1.4. NÜKLEER ENERJİ Nükleer enerjinin Türkiye enerji karışımına entegrasyonu da artan elektrik talebi karşılanırken ithal yakıtlara bağımlılığm arttmlmasmdan kaçmılmasınm bir yolu olarak görülmektedir. 5710 Sayılı "Nükleer Güç Santrallerinin Kumlması ve İşletilmesi ile Enerji Satışma İlişkin Kanun" 21 Kasım 2007 tariliinde kabul edilmiş olup, 5000 Mw kurulu güce tekabül edecek nükleer güç santrallerinin 2015'den sonra devreye alınması beklenmektedir. Mersin Akkuyu'da inşa edilmesi öngörülen ilk nükleer santrale ilişkin ihale duyurusu. Mart ayında yapılmış ve son başvuru tarihi 24 Eylül 2008 olarak belirlenmiştir. Bahsi geçen ihale çerçevesinde Atomstroiexport-Inter Rao-Park Teknik Konsorsiyumu bir öneride bulunmuş olup, öneri halen ilgili kurumlarca incelenmektedir. İlgili şirketlerin Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından sunulan kıstaslara uymaları gerekmektedir (T.C. Dışişleri Bakanlığı, 2009: 9).

Page 137: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

4.2. TÜRKIYE'NIN YENILENEBILIR ENERJI KAYNAKLARı 4.2.1. GÜNEŞ ENERJİSİ Türkiye'de 1960'lann başlarında güneş enerjisi ilk defa alternatif enerji kaynağı olarak anlaşılmış ve bazı yatırımcıların girişimleri ve üniversitelerde verilen tezler ile bu konuda çalışmalar başlamıştır. 1970'li yılların ortalarında, dünyadaki güneş enerjisi teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak, ülkemiz-de de özellikle güneş enerjisinin ısıl uygulamalan konusu üniversiteler, devlet ve sanayi açısından önem kazanmış ve güneş enerjisi çalışmaları bu tarihten itibaren artan bir hızla gelişmeye başlamıştır. Güneş enerjisi konusundaki ilk ulusal kongre, 1975 yılında İzmir'de gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte, ilk pasif güneş enerjisi uygulaması, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) bünyesinde 1975 yılında gerçekleştirilmiştir (Eskin, 2006: 75).

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü'nde (DMİ) mevcut bulunan 1966-1982 yıllannda ölçülen güneşlenme süresi ve ışınım şiddeti verilerinden yararlanarak, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü (EİE) tarafından yapılan çalışmaya göre; Türkiye'nin ortalama yıllık toplam güneşlenme süresi 2640 saat (günlük toplam 7,2 saat) olup, en yüksek değer 365 saat ile temmuz ayında ve en düşük değer ise 103 saat ile Aralık ve Ocak ayında gerçekleşmektedir. Türkiye'nin en fazla güneş enerjisi alan bölgesi Güney Doğu Anadolu Bölgesi'dir. Bu bölgeyi, Akdeniz Bölgesi izlemektedir. Yıllık ortalama toplam ışınım şiddeti ise 1311 Kwh/m_ (günlük toplam 3,6 Kwh/m_)'dir (Atcı, 2008: 301). Aylara göre; Türkiye güneş enerji potansiyeli ve güneşlenme süresi değerleri ise Tablo 17'de verilmiştir.

Page 138: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Tablo 17: Türkiye'nin Aylık Ortalama Güneş Enerjisi Potansiyeli AYLAR AYLAR Aylık Toplam Güneş Enerjisi

(Kilokalori/cm2-a y) ( VYLAR Aylık Toplam Güneş Enerjisi KiIokalori/cm2-ay)

[OCAK 4,45 51,75 103,0 jŞUBAT 5.44 63,27 115,0 pVlART 8.31 96,65 165,0 ^ İ S A N 10.51 122,23 197,0 pVIAYIS 13.23 153,86 273,0 [HAZİRAN 14.51 168,75 325,0 [TEMMUZ 15,08 175,38 365,0 lAĞUSTOS 13,62 158,40 343,0 ^ Y L Ü L 10,60 123,28 280,0 [EKİM 7,73 89,90 214,0 pKASIM 5,23 60,82 157,0 [\RALIK 4,03 46,87 103,0 [TOPLAM 112,74 1311 2640 ORTALAMA 3008,0 Kalori/cm2 gün 3,6 Kwh/m2-gün 7,2 saat/gün

Kaynak: Atcı, 2008: 302.

Buna karşın, adı geçen değerlerin, Türkiye'nin gerçek potansiyelinden daha az olduğu, daha sonra yapılan çalışmalar ile anlaşılmıştır. 1992 yılından günümüze kadar, EİE ve DMİ, güneş enerjisi değerlerinin daha sağlıklı olarak ölçülmesi amacıyla enerji amaçlı güneş enerjisi ölçümleri almaktadır. Halen süren ölçüm çalışmalarının sonucunda, Türkiye güneş enerjisi potansiyelinin eski değerlerden % 20-25 oranında daha yüksek çıkması beklenmektedir (http: //www.eie.gov.tr/turkceA^EK/gunes/tgunes.html).

Ülkemizde Akdeniz ve Ege Bölgelerinde, güneş enerjisini ısı enerjisine dönüştüren sıcak su üretme sistemleri yoğun şekilde kullanılmaktadır. Halen ülkemizde kurulu olan güneş koUektörü miktarı yaklaşık 12 milyon olup, yıllık üretim hacmi 750 bin m_'dir ve bu üretimin bir miktarı da ihraç edilmektedir. Güneş enerjisinden elde edilen ısı enerjisinin yıllık üretimi 420 Btep civarındadır. Bu haliyle ülkemiz dünyada kayda değer bir güneş toplayıcısı, üreticisi ve kullanıcısı durumundadır (http://www.eie.gov.tr/tuikce/gunes/tgunes.html)

Güneş pilleri, halen ancak elektrik şebekesinin olmadığı, yerleşim yerlerinden uzak yerlerde ekonomik yönden uygun olarak kullanılabilmektedir. Bu nedenle ve istenen güçte kurulabilmeleri nedeniyle genellikle sinyalizasyon, kırsal elektrik

Page 139: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

ihtiyacının karşılanması gibi uygulamalarda yer almaktadır. Ülkemiz-de Orman Bakanlığı Orman Gözetleme Kuleleri, Türk Telekom, deniz fenerleri ve otoyol aydınlatmasında. Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü, Muğla Üniversitesi, Ege Üniversitesi gibi kamu kuruluşlarında olmak üzere küçük güçlerin karşüanması ve araştırma amaçlı kuUandan güneş pili kurulu gücü 1 Mw'a ulaşmıştır (http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/gunes/tgunes.html).

4.2.2. RÜZGAR ENERJİSİ Türkiye'de rüzgar enerjisi konusundaki bilimsel çalışmalar 1950'lerin sonlarında üniversitelerimizde başlatılmıştır. Konunun Bakanlık seviyesinde ele alınması ise tüm dünyayı sarsan ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ilgiyi arttıran petrol bunalımından sonra olmuştur. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na bağlı EİE bünyesinde 1981 yılından bu yana rüzgar enerjisi çalışmaları yürütülmektedir. Bununla birlikte, 1989 yılında "Rüzgar Enerjisi Şube Müdürlüğü" adıyla ayrı bir birim de oluşturulmuştur.

Bu çalışmalar Türkiye'de rüzgar enerjisi potansiyelinin belirlenmesi, enerji amaçlı ve bilgisayar destekli gözlem istasyonları kumlması üzerine toplanmış, çeşitli rüzgar türbinleri üzerinde gösteri amaçlı uygulamalar yapılmıştır (Cent vd., 2004: 593).

EİE ile DMİ tarafından rüzgar enerji sektörünün alt yapısını oluşturmak ve sektörün kısa-orta-uzun dönemlerde etkili ve verimli yönde gelişimini sağlamak amacı doğrultusunda, Türkiye'nin rüzgar potansiyelinin belirlenmesi ve buna göre yatırım çalışmalarında yol gösterici olması nedeniyle "Rüzgar Atlası" çalışması bitirilerek, 2002 yılının Haziran ayında yayınlanmıştır (Akpınar vd., 2008: 20). Rüzgar verilerinin, yer yüzeyinden 10 m yükseklikte yapılmış ölçüm istasyonlanndan elde edildiği bu çalışmada, 50 m yükseklikteki rüzgar potansiyelleri Rüzgar Atlası Analizi ve Uygulama Programı (RAAUP-Wind Atlas Analysis and Application Program-WASP) modeli ile belirlenmiştir. Bu çalışma sonucunda, türbin eksen yüksekliklerinin genellikle 50-70 m arasında olduğu göz önüne alındığında, özellikle Güney ve Batı Anadolu'nun rüzgar enerjisinden yararlanabilmek için oldukça uygun olduğu görülmektedir (Güngör, 2008: 28). Rüzgar enerjisi açısından Bandırma, Antakya, Kumköy, Mardin, Sinop, Gökçeada, Çorlu ve Çanakkale zengin bölgeler olarak tespit edilmiştir. Ayrıca Bozcaada, Çeşme, Gökçeada, Bandınna, Çanakkale, Karadeniz Ereğlisi, Siverek ve Florya gibi bölgelerde yerel potansiyel belirleme çalışmaları da yapılmıştır (Akpınar vd., 2008: 20).

Page 140: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Türkiye Rüzgar Atlası'na göre, Türkiye'nin teknik rüzgâr enerjisi potansiyeli 88000 Mw, ekonomik rüzgâr enerjisi potansiyeli ise 10000 Mw dolayındadır. Son yıllarda, rüzgâr enerjisine olan ilgi, rüzgâr güç santrallerinde özel sektör yatırımları sayesinde hızla artmaktadır. Halen, Çanalckale'de ve İzmir'de üçer adet, İstanbul'da iki adet, Manisa ve Balıkesir'de birer adet olmak üzere on santralin toplam kurulu rüzgar güç kapasitesi 146.25 Mw düzeyindedir. Türkiye, teorik olarak yıllık 160 Twh'lik rüzgâr potansiyeline sahiptir. Bu potansiyel ile Avrupa'daki teknik rüzgâr enerji potansiyelinin en yüksek kısmına sahip bulunmaktadır. İşletilen bu santrallerin dışında rüzgâr enerjisi üretmeye yönelik birçok proje bulunmaktadır. Toplam 1876.46 Mw'lik 53 proje için lisans alınmıştır. Ayrıca, 5561.15 Mw'lik 117 adet başvuru ise Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK)'nda değerlendirme aşamasında bulunmaktadır (Akpınar vd., 2008: 20).

4 .23 . BİYOKÜTLE ENERJİSİ Biyokütle enerjisi Türkiye'de klasik yönteme dayanılarak, daha çok ticari olmayan yakıt biçiminde kullanılmakta ve yerli enerji üretiminin dörtte birini karşılamaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, odun ile hayvan ve bitki atıklarını kullanan klasik biyokütle enerji üretiminin 2020 yılında 7530 Btep olmasını planlamıştır. 2000 yılında 17 Btep ile başlayan modern biyokütle üretimi ise hiç öngörülmemiştir. Bununla birlikte, ticari olmayan klasik biyokütle enerji üretiminin giderek azaltılması ve modern biyokütle enerji üretimine başlanarak bu üretimin artırılması gerekmektedir. Modem biyokütle enerjisi kullanımına geçilmesi, ülke ekonomisi ve çevre kirliliği açısından önem taşımaktadır. Birçok ülke bugün kendi ekolojik koşullarına göre en uygun ve ekonomik tarımsal ürünlerden alternatif enerji kaynağı sağlamaktadır. Türkiye'de ekolojik açıdan bu potansiyele sahip ülkeler arasındadır. Türkiye biyokütle materyal üretimi açısmdan; güneşlenme ve alan kullanılabilirliği, su kaynakları, iklim koşullan gibi özellikleri uygun olan ülkedir. Modern biyokütle teknikleri kapsamında, enerji ormancılığı ve enerji bitkileri tarımından yararlanılması büyük önem taşımaktadır. Biyokütle enerji kapsamında, çöp termik santralleri de yaygınlaştırılmalıdır (Topal ve Arslan, 2008: 243-244).

İstanbul Teknik Üniversitesi'ne (2007: 110) göre ülkemizde biyoelektrik üretimi için enerji ormancılığı potansiyeli mevcut bulunmaktadır. Türkiye'de enerji ormancılığına uygun (kavak, söğüt, kızılağaç, okaliptüs, akasya gibi hızlı büyüyen ağaçlar) 4 Milyon hektar devlet orman alanına sahiptir. Söz konusu alan, uygun planlamalar dahilinde, modem enerji omıancüığmda değerlendirilmeli.

Page 141: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

değerli ağaçların yakacak olarak kesimi önlenmelidir. Biyokütlenin Türk kömürleri ile birlikte yakılarak biyoelektrik üretimi için değerlendirilmesinin ülkemiz için büyük kazanç olacağı belirtilmektedir.

Türkiye'de biyogaz üretim potansiyeli 1,5-2 Mtep; 2,5-4 milyar m^; 25 milyon Kw/h olarak öngörülmektedir. Toplam biyogaz potansiyelinin % 85'i gübre gazından; kalanı ise katı atık düzenli depolama sahası gazındandır. Gübre gaz potansiyelinin % 50'si koyundan, % 43'ü büyük baş ve % 7'si ise kümes hayvanlanndan elde edilmektedir. Hayvan gübrelerinden ve çöpten biyogaz elde edilmesi konusuna dikkate değer bir ilgi yerel yönetimlerde, özel sektörde ve çiftçilerde bulunmaktadır. Çöplerin düzenli depolama ile elektrik üretilmesinde değerlendirilmesi de göz ardı edilmemelidir. Ülkemizdeki günlük 65000 ton endüstriyel ve evsel çöpün aynştmlarak düzenli depolanması ve anaerobik fermentasyonu ile % 40 ila % 60 oranında metan içeren çöp gazı üretimi olanağı mevcuttur. Bazı belediyelerde bu yönde fizibilite çalışmaları yapıldığı bilinmektedir. Organik kökenli bitkisel ve hayvansal atıkların doğrudan, verimsiz yakılması veya tarım topraklarına gübre olarak verilmesi yerine, anaerobik fermentasyon ile % 40-% 70 metan içerikli biyogaz üretimi için Tanm Bakanlığının da iştirakiyle halkın yönlendirilmesi, tesisler için teşvik uygulanması önem taşımaktadır (Topal ve Arslan, 2008: 245).

Türkiye'de biyoetanol üretimine bakıldığında, 150000 ton/yıldır. Ancak yasal düzenlemeler nedeniyle bunun ancak 40000 tonu kullanılabilmektedir. Özellikle şeker pancarından biyoetanol üretimi düşünüldüğünde, Türkiye'de sula-nabilir pancar ekim alanı 32 milyon dekar, pancar yetiştirilecek alan ise 8 mil-yon dekardır. Şeker pancarı üretimine kota uygulaması nedeniyle bunun ancak 3.5 milyon dekar alanında şeker pancan üretimi yapılabilmektedir. Geriye kalan 4.5 milyon dekarlık alanda üretilebilecek biyoetanol değeri en kötü şartlarda bile 2 milyon ton olarak karşımıza çıkmaktadır (Acaroğlu, 2008: 361).

Türkiye'de küçük ve orta ölçekli fabrikalarda biyodizel üretimi yapılmakta ve büyük kapasiteli tesis kurma çalışmaları da hızla sürdürülmektedir. Türkiye'de başarılı motor biyoyakıtı uygulaması için önem taşıyan eşdeğer başarı enerji tarımıdır. Şeker pancarı tarımının yakıt alkolü üretimi, biyodizel üreticilerinin de yağh tohum bitkileri tanmınm arttıniması yönünden desteklenmesi önemli görülmektedir. Pancar Ekicileri Kooperatifleri (Pankobirlik) rakamlanna göre, ülkemizde biyoetanol üretimine yönelik şeker pancarı yapılabilecek alan 4.5 Milyon dekar (2-2.5 Milyon ton alkol) olup, bu güç iyi bir planlama ile ihracat gücüne dönüşebilir (İstanbul Teknik Üniversitesi, 2(X)7:110).

Page 142: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

4.2.4. DALGA ENERJİSİ Türkiye kıyılarının % 20'sinden yararlanılarak sağlanabilecek dalga enerjisi teknik potansiyelinin, 18.5 milyar Kwh dolaylarmda olduğu tahmin edümektedir. Bu oran Türkiye'nin enerji ihtiyacının yaklaşık % 13'üne karşılık gelmektedir. Açık deniz kıyıları 8 bin 200 km'yi bulan ülkemiz gündemine henüz girmeyen dalga enerjisini en kısa zamanda kullanma ve değerlendirme yoluna gidilmesi büyük önem arz etmektedir. Ülkemizden daha az kıyı şeridi ve su potansiyeli bulunan Norveç'te okyanus kıyılarında öncü santraller kurulmuş durumdadır (Uygur vd., 2006: 9).

4.25. HİDRO-ENERJİ Türkiye'de yıllık ortalama yağış yaklaşık 643 mm olup, yılda ortalama 501 milyar m^ suya karşılık gelmektedir. Bu suyun 274 milyar m 'ü toprak ve su yüzeyleri ile bitkilerden olan buharlaşmalar yoluyla atmosfere geri dönmekte, 69 milyar m^'lük kısmı yeraltı suyunu beslemekte, 158 milyar m^'lük kısmı ise akışa geçerek çeşitli büyüklükteki akarsular vasıtasıyla denizlere ve kapak havzalardaki göllere boşalmaktadır. Yeraltı suyunu besleyen 69 milyar m 'lük suyun, 28 milyar m 'ü pınarlar vasıtasıyla yerüstü suyuna tekrar katılmaktadır. Ayrıca, komşu ülkelerden ülkemize gelen yılda ortalama 7 milyar m^ su bulunmaktadır. Böylece ülkemizin brüt yerüstü suyu potansiyeli 193 (158+28+7) milyar m^ olmaktadır. Yeraltı suyunu besleyen 41 milyar m^ de dikkate alındığında, ülkemizin toplam yenilenebilir su potansiyeli brüt 234 milyar m^ olarak hesaplanmıştır. Ancak, günümüz teknik ve ekonomik şartlan çerçevesinde, çeşitli amaçlara yönelik olarak tüketilebilinecek yerüstü suyu potansiyeli yurt içindeki akarsulardan 95 milyar m^, komşu ülkelerden yurdumuza gelen akarsulardan 3 milyar m^ olmak üzere yılda ortalama toplam 98 milyar m3'tür. 14 milyar m^ olarak belirlenen yeraltı suyu potansiyeli ile birlikte ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar m^ olmaktadır (http://www.dsi.gov.tr/topraksu.htm).

Ülkemizdeki brüt hidroelektrik potansiyel 433.000 Gwh/yıl, teknik potansiyel 216.000 Gwh/yıl ve ekonomik potansiyel ise 127.381 Gwh/yil'dir. Türkiye'nin 433.000 Gwh/yıl olan brüt potansiyeli Dünya'nın toplam potansiyelinin %ri, Avrupa'nın toplam potansiyelinin % 16'sı civarındadır. Ülkemizdeki elektrik tüketimi ise her yıl % 8-10 arasında artış göstermektedir (Acar ve Doğan, 2008: 676-677).

Page 143: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

4.2.6. JEOTERMAL ENERJİ Türkiye'de jeotermal enerji araması 1960'lı yılların ilk yarısında başlamıştır. Başlangıçtaki arama çabaları, elektrik üretim potansiyeli olan yüksek entalpili sahalar üzerinde odaklanmış ve Kızıldere, Germencik gibi sahalar keşfedilmiştir. Daha sonraki arama çalışmaları Seferihisar, Simav, Salavatlı, Tuzla, Dikili, Caferbeyli gibi bazı orta entalpili sahaların keşfini sağlamıştır (İstanbul Teknik Üniversitesi, 2007: 100). Ülkemizde 31.500 Mwt olarak tahmin edilen jeotermal ısı potansiyelinin ve toplam jeotermal elektrik kapasitesinin 2000 Mwe (16 Milyar KwhA^il) olarak açıklanmış olmasına karşın halen, 30 Mwe elektrik üretimi yapılmaktadır. Türkiye'nin 2013 yılı jeotermal enerji'den elektrik üretim hedefi ise 550 Mwe (4 Milyar Kwh/Yıl) olarak gösterilmektedir. Ülkemizde mevcut jeotermal enerjinin kullanımı 1077 Mwt olarak Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü tarafından açıklanmaktadır. Bu enerjinin 750 Mwt'i konut, sera ve termal tesislerin ısıtılması tarafından kullanılmaktadır. Türkiye'deki jeotermal sahaların % 42'si konut ısıtmacılığına uygun sıcaklıktadır (Haklıdır, 2008: 648). Tablo 18'de Türkiye jeotennal elektrik üretim projeksiyonu (teknik yaklaşım, tahmini güç) verilmektedir. Tablo 18: Jeotermal Elektrik Üretim Projeksiyonu (Teknik Yaklaşım, Tahmini Güç)

Saha adı Sıcaklık (OC) 2010 Tahminleri (MWe)

2013 Tahminleri(MWe)

Denizli-Kızüdere 200-242 75 80

Aydın-Germencik 200-232 100 130

Manisa-Alaşehir-Kavaklıdere 213 10 15

Manisa-Salihli-Göbekli 182 10 15

Çanakkale-Tuzla 174 75 80

Aydın-Salavatlı 171 60 65

Kütahya-Simav 162 30 35

İzmir-Seferihisar 153 30 35

Manisa-Salihli-Caferbey 150 10 20

Aydm-Sultanhisar 145 10 20

Aydın-Yılmazköy 142 10 20

İzmir-Balçova 136 5 5

İzmir-Dikili 130 30 30

Toplam 455 550

Kaynak:http://ww.eie.gov.tr/turkceA^K/jeotermal/13nırkiyedeJeotermal_enerji.html

Page 144: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Dünyada yaygın olarak yiyecek kurutulması, kağıt üretimi, dokuma ve boyacılık, konserve yapımı vb. alanlarda jeotermal akışkanlar kullanılmasına karşın, ülkemizde bu konu henüz yaygın değildir. Ülkemizde 120.00 ton/yıl karbondioksit (kuru buz) üretimi yapılmaktadır. Denizli ve Ağrı'daki tesislerde jeotermal enerjiden karbondioksit üretimi yapılmaktadır. Bunun dışında deri tabaklama (Balıkesir-Gönen) ve yün ağartmada (Denizli-Sarayköy'de) jeotermal enerji kullanılmaktadır (Haklıdır, 2008: 649).

Ülkemizde 200'e yakın kaplıca bulunmaktadır. Bu kaplıcaların bir kısmı termal turizme yönelmişler ve otele dönüşmüş, bir kısmı fizik tedavi uygulamalarının da yapıldığı termal sağlık otelleri olarak hizmet vermektedir (İzmir-Balçova Termal Tesisleri gibi) (Haklıdır, 2008: 649).

Türkiye'de jeotermal enerjinin doğrudan kullanımı daha çok merkezi ısıtma sistemleri vasıtasıyla gerçekleşmiştir. İlk merkezi ısıtma sistemi 1987'de kurulmuş ve 12 merkezi ısıtma sistemi daha sonra devreye alınmıştır. 13 adet merkezi ısıtma sisteminin toplam kapasitesi yaklaşık 300 Mwt'a erişmiştir. Türkiye'de jeotermal enerjinin doğrudan kullanım alanları arasında en hızlı gelişmeyi sera uygulamaları göstermektedir. 2005 yılında 810 dekar olarak bilinen toplam sera alanı Aralık 2006 itibariyle yaklaşık 1500 dekara ulaşmış durumdadır (İstanbul Teknik Üniversitesi, 2007: 100).

4.3. TÜRKIYE'DE HIDROJEN EKONOMISINE GEÇIŞ ÇALıŞMALARı "Türkiye'nin enerji politikasının ana hedefi, diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, sürdürülebilir kalkınmaya özel bir önem vererek, ekonomik ve sosyal kalkınmayı destekleyecek şekilde ve çevre ile ilgili konuları dikkate alarak, rekabet edebilir fiyatlarda, yeterli ve güvenilir enerji arzını sağlamak olarak belirlenmiştir". Adı geçen hedef, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi çerçevesinde hazırlanan Birinci Ulusal Bildirim'de de vurgulanmaktadır. Bu kapsamda, yerli kaynaklara mümkün olduğu kadar öncelik vermek, sera gazlarının azaltılmasına katkıda bulunacak olan enerji verimliliğini geliştirmek, yenilenebilir enerji kaynaklannın kullanımını artırmak gibi politikalar yer almaktadır. Buna karşın, politikaların uygulanmasında yeterli düzeye ulaşı 1 amamaktadır. Enerji Verimliliği ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunlarının yayınlanması ve "Türkiye için Enerji Verimliliği Stratejisi"nin

Page 145: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

hazırlanması olumlu gelişmelerdir. Ancak, enerji politikalarında sera gazlarının azaltılmasına yönelik hususlar olmakla birlikte, doğrudan iklim değişikliği ile ilgili herhangi bir politika ve strateji bulunmamaktadır (Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2008: 25).

Diğer yandan, Türkiye, Avrupa Birliği enerji piyasasına entegrasyonu hedefi doğrultusunda, 2001 yılında kabul edilen "Elektrik Piyasası Kanunu" ve "Doğalgaz Piyasası Kanunu" ile AB direktiflerini uygulayarak, elektrik ve doğalgaz piyasalanm yeniden yapılandınna ve serbestleştirme konusunda dikkate değer bir ilerleme göstermiştir (T.C. Dışişleri Bakanlığı, 2009: 8).

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu elektrik, doğalgaz, petrol ve sıvılaştırılmış petrol gazlan piyasalannın düzenlenmesi ve denetlenmesi görevlerinden sorumlu olarak 2001 yıhnda kurulmuştur. Yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin olarak, serbestleştirilmiş enerji piyasalarında yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini teşvik etmek üzere "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun" 2005 yılında kabul edilmiştir. Mayıs 2007'de ise Enerjinin verimli kullanımı, israfın önlenmesi, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün azaltılması, enerji kullanımında verimliliğin arttırılması ve çevrenin korunması amacıyla "Enerji Verimliliği Kanunu" kabul edilmiştir. Bu Kanun ile; enerji verimliliğini artırmak ve enerji tasarrufu sağlamak amacıyla, ulaşım, enerji, sanayi ve konut sektöründen kaynaklanan sera gazı emisyonlarını düşürmek ve kontrol etmek için gerekli önlemlerin alınması hedeflenmektedir (T.C. Dışişleri Bakanlığı, 2009: 8).

4.3.1. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ULUSLARARASI HİDROJEN ENERJİSİ TEKNOLOJİLERİ MERKEZİ Birleşmiş Milletler Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin (UHETM-Intemational Centre of Hydrogen Energy Technologies-ICHET) kurulmasma ilişkin anlaşma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Smai Kalkınma Örgütü arasında, 21 Ekim 2003 tarihinde Viyana'da imzalanmıştır. Ülkemiz ile birlikte, uluslararası enerji çevrelerinin büyük önem verdiği ve geleceğin enerjisi olarak adlandırılan hidrojenin İstanbul'da kurulan merkezinin başlıca amaçlan aşağıdaki gibi sıralanabilir (Veziroğlu, 2004:504):

Page 146: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

• Kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkeler arasmda bir köprü vazifesi görerek; hidrojen araştırma, geliştirme ve yatırımcı kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak ve gelecekteki hidrojen teknolojisi ve endüstrisinin uygulama alanlarını tespit etmek,

• Hidrojen teknolojisi uygulamalarında barışçıl ve kalkınmaya yönelik işbirliğini geliştirmek,

• Hidrojen araştırma ve geliştirme çalışmalannm arttırılması için kalkınmış ülkelerin bilim adamlanm ve uzmanlanmn doğrudan katkılarını sağlamak,

• Kalkınmakta olan ülkelerin Ar-Ge merkezlerinin ve programlarım desteklemek, hidrojen teknolojileri alanındaki yatmmlan teşvik etmek olarak belirtilmiştir.

UHETM'nin faaleiyetleri (http://www.eie.gov.tr/hidrojen/ichet.html);

• Uzun ve kısa dönemli atölye çahşmalan, büimsel toplantılar, bilim adamlan ve uzmanlarm katılacağı uygulamah eğitim programlan düzenlemek, • Ar-Ge ve teknoloji transferi yapmak,

• Danışmanlık hizmeti sunmak,

• Endüstri ile işbirliği kurmak,

• Hidrojen enerjisi teknolojilerini tanıtmak amacıyla katılımcı ülkelere tekno-ekonomik çalışmalar, teknoloji izleme ve tahmini konulannda destek vermek, Ar-Ge, teknoloji transferi, eğitim, burs ve danışmanlık alanlannda hizmet sağlamaktır.

UEOETM'nin çalışma kapsamı içerisinde yer alan maddeler aşağıdaki gibidir (http://www.eie.gov.tr/hidrojen/ichet.html):

• Hidrojen enerjisi poHtikası oluşturulması, büyük miktarlarda hidrojen üretimi ve hidrojen enerji teknolojilerinin uygulanmasının ve çevresel çalışmalann ekonomik analizi,

• Diğer yenilenebilir enerji sistemleriyle hidrojen üretim tekniklerinin bütünleştirilmesi,

® Hidrojen depolama teknikleri.

Page 147: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

• Klima sistemleri ve hidrojen depolamada metal hidritlerin kullanımı,

• Boru ile hidrojen nakli; • Sıvı hidrojen teknolojileri; • Hidrojenle çalışan taşıtların yaygınlaştmlması (otobüsler, kamyonlar, otomobiller, iki ve üç tekerlekli taşıtlar); • Yakıt hücresi uygulamaları (merkezi olmayan enerji üretimi ve taşıtlar);

• Hidrojen alt yapısının geliştirilmesi; • Kimyada, enerji üretiminde, gaz, petrol endüstrisinde ve metalürjide hidrojen uygulamaları.

4.3.2. TÜRKİYE'DE YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR UHETM Türkiye'de ve yurt dışında çeşitli projelere destek sağlamaktadır. Bu projeler şu şekildedir:

Biyokütle-Hidrojen Projesi: 755,390 dolar bütçeli bu projenin konsorsiyum ortaklan; UHETM, "Pankobirlik", "Erikoğlu Holding", "Sanko Holding"dir. UHETM Pankobirlikle Birleşmiş Milletler Kalkınma Programinın (BMKP-United Nations Development Program-UNDP) "Milenyum Gelişim Hedefi" adındaki yeni fon programına başvurmuştur. Teklif BMKP tarafından değerlendirilmektedir. Teklifin kabul edilmesi durumunda 700,000 dolar tutanndaki fon serbest bırakılacaktır. Proje, en ucuz hidrojen üretme yöntemi olan biyokütleden hidrojen üretimini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Projenin amacı %14-18 şeker içeriği ve yüksek kalori değeri olan şeker pancarı ve tatlı sorgumdan hidrojen üretmektir. Projenin ilk safhasında tatlı sorgum ve şeker pancarı tohumlan ekilecektir. Hasat sonrası mekanik, biyolojik ve temıo-kimyasal süreçlerle hidrojen üretilecektir. 4 Hektarlık bir alana toplam 10 kg tatlı sorgum tohumu ve 6 kg şeker pancan tohumu ekilecek ve ekilenlerden 16.8 ton hidrojen üretilecektir (http://www.unido-ichet.org/ichet.org/activities/ turkish_local_projects/biomass/biomass.html). Deniz Taksi Projesi: 447,080 dolar bütçeli projenin konsorsiyum ortaklan: UHETM, "Labranda Marine and Composite Materials Manufacture and Trade", "Okted A.Ş", "BOS", "Technology Holding" adlı şirketlerdir. UHETM tarafından 2 adet hidrojenle çahşan deniz motoru sipariş edilmiştir. Uzun sahil kıyılarını ve suyoUanm kullanan deniz taşımacılığı, İstanbul'da

Page 148: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

hayatın önemli bir parçasıdır. Yolcuları taşıyarak şehrin karayolu taşımacılığındaki yoğunluğunu önemli derecede rahatlatması dolayısıyla deniz taksileri İstanbul'un trafik problemine uygulanabilir alternatif bir çözüm olduklarını kanıtlamıştır. Bu proje finansal olarak kısmen UHETM tarafından desteklenmektedir. Projeye göre, hidrojenle çalışan 240 beygir gücündeki iki içten yanmalı motor deniz taksisine entegre edilmektedir. Projenin izleyen aşamalannda elektrik üretecek güneş panelleri (fotovoltaik) deniz taksisinin üzerine monte edilecektir (http://www.unido-ichet.org/ichet.org/ activities/turkish_local_projects/seataxi/seataxi.html).

Yakıt Hücreli Forklift Projesi 202,380 $ bütçeli projenin konsorsiyum ortakları: UHETM, Çukurova Holding, "BOS A.Ş" (United Oxygen Industry)dir. UHETM tümleşik hidrojen saklama ve ulaştınna unsurları olan yakıt hücresi siparişi vermiştir. "Çukurova Holding" yakıt hücresi sistemini forklifte uygulayacaktır. Kısmen UHETM tarafından fonlanan proje, 5 Kw düzeyinde enerji üreten yakıt hücrelerinin forklifti beslemede kullanılmasını gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Hidrojen suyun elektroliziyle üretilecek ve fabrika da gücünü yakıt hücresinden alan forkliftte yakıt olarak kullanılacaktır. Yakıt hücresi UHETM tarafından satın alınacak ve hidrojen arzı Türkiye'nin ilk hidrojen yakıth arabası olan Hyundai-Tucson için hidrojen sağlayan konsorsiyum ortağı "BOS A.Ş." tarafından sağlanacaktır (http://www.unido-ichet.org/ichet.org/activities/turkish_iocal_projects/forklift/forklift.html).

Hidrojen Adası (Bozcaada) Projesi'nde amaç; yenilenebilir enerji kaynaklanndan (rüzgar ve türbini ve fotovoltaik güneş hücreleri) üretilen elektriğin elektroliz sürecinde kullanılmasıyla hidrojen üretilmesi ve bu hidrojenin durağan ve ulaştırma uygulamalarında kullanılmasıdır (ICHET, 2009, 2).

Hidrojen İçten Yanmalı Motor ve Hibrit Otobüs Projesi'nde 150 beygir gücündeki hidrojen içten yanmalı motor ve elektrik hibrit sistem özel tasarlanmış belediye otobüsüne monte edilecektir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu projenin ortağıdır (ICHET, 2009, 3).

Hidrojen PDZ yakıt hücreli Otobüs Projesi'nde 150 beygir gücündeki PDZ yakıt hücresi özel tasarlanmış otobüse monte edilecektir. Yerel bir otomotiv firması otobüsü üretecektir. UHETM hidrojen sistemini fonlamamn yanında mühendislik çalışmalarında da bulunacaktır (ICHET, 2009, 4).

Hidrojen PDZ Yakıt Hücreli Yolcu Gemisi Projesi'nde toplam 48 Kw gücündeki PDZ yakıt hücresi ile donatılmış gemi, istanbul Haliç'te gezinti

hizmeti verecektir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin sahibi olduğu projeye, hidrojensistemlerini UHETM sağlayacaktır (ICHET, 2009, 4).

Page 149: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

UHETM, İstanbul Boğazı'nm Amavutköy taraflannda denizaltma bir Kobold türbini yerleştirilerek elektrik üretilmesi projesme de destek vermektedü-. İstanbul Boğazı'nm akmtı değerlerinin tespiti konusunda "Denizcilik Müsteşarlığı", "Boğaz Komutanlığı", "İstanbul Enerji" ve çeşitli kurumlarla birlikte çalışılmaktadır. Proje kapsamında 8 metre çapında bir platform üzerine yerleştirilmiş jeneratör yaldaşık 20 Kw elektrik üretecektir. Türbin, yüzeyin yaklaşık sekiz metre altmdaki su akmtılanm kullanacak ve deniz üzerine bir platform yerleştirilecektir. Bu nedenle türbinin, Boğaz'm seyrüsefer smırlan dışında ve sahile çok yakın konumda olması gereklilik arz etmektedir. Elde edilen elektrik enerjisinin, diğer bir proje olan deniz suyunun elektroliz edilerek hidrojen üretilmesi için kullanılması düşünülmektedir (http://www.yenienerji.info/?pid=11427).

UHETM ve Bor Enstitüsü başladıkları ortak bir proje kapsammda, bor madenini hidrojen taşıyıcısı olarak kullanmayı amaçlamaktadır. Hidrojen, araçlarda kullanddığı zaman tüp içinde 350 bar'lık bir basmç altmda bulunmaktadır. Bu çok büyük basınç önemli riskleri de beraberinde getirmektedir. Buna karşın, bor madenine hidrojeni emdirerek Sodyum Bor hidrit (NaBH4) olarak depolamak ve kullanma yerinde hidrojeni basit bir kimyasal işlemle açığa çıkartıp doğmdan kullanmak mümkündür (http://www.yenienerji.info/?pid.=l 1427

Marmara Araştırma Merkezi'nin (MAM), yakıt hücresi ile ilgili tamam­lanmış ve halen devam etmekte olan çahşmalan bulunmaktadır. Tablo 19'da tamamlanan ve devam eden projeler gösterilmektedir.

Tablo 19: Marmara Araştırma Merkezi Yakıt Hücresi Projeleri Tamamlanmış Projeler

'Temiz Enerji Üretimine Yönelik Yakıt Hücresi

'Teknolojilerinin Geliştirilmesi, 2003-2004.

Polimer Elektrolit Membranlı Yakıt Hücresi Modül

Bileşenlerinin Geliştirilmesi ve Üretilmesi 2004-2006.

'PDZ Yakıt Pilli Güç Üretim Kaynağmm Geliştirilerek

Evsel Uygulamalarda Kullanımı, 2005-2007.

Doğrudan Sodyum Bor Hidritli Yakıt Hücresi Üretimi ve

Entegrasyonu, 2004-2007.

Devam etmekte olan projeler Polimer Elektrolit Membranlı Yakıt Hücresi

Modelleme, Membran ve Bipolar Plaka Üretimi, (Demirdöküm) 2006-2008 •Yakıt Pilli Mikro Kojenerasyon Sistemi-Mikro Kojen, (TÜBİTAK Kamu Kurumlan Araştırma ve Geliştirme •Projelerini Destekleme Programı, 1007) 2006-2010.

Sabit Uygulamalar İçin Doğrudan Sodyum Borhidritli Yakıt Hücresi Sistemi Geliştirilmesi (BOREN), 2008-2009. •Katı Oksit Yakıt Hücresinde Performans ve Dayanıklılığı Arttırmak için Yüksek Yüzey Alanlı Elektrot/Elektrolit Arayüz Geliştirilmesi (TARAL 1001), 2009-2011

Kaynak: Sanoğlan, 2009'dan derlenmiştir.

Page 150: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Devam etmekte olan diğer önemli projeler aşağıdadır (Türkiye Çevre Vakfı, 2006: 179-180):

Ambarlı Santrali Hidrojen Projesi: Projede Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) ve İstanbul Gaz Dağıtım Sanayi Ticaret A.Ş. (İGDAŞ) tarafından bir konsorsiyum kurulmuştur. Proje, hidrojenin üretilip doğalgaz boru hattına verilmesi prensibine dayanmaktadır. Hidrojen gece kullanılmayan elektrikten üretilecektir. Doğalgaz boru hatlarına verilen hidrojenin oram zamanla artarak, 50 yıl içinde şimdiki doğalgaz boru hattı hidrojen boru hattı haline gelmiş olacaktır.

Hidroelektrik-Hidrojen Projesi: EÜAŞ, TPAO ve İGDAŞin meydana getirdiği konsorsiyumla, uygun bir hidroelektrik santralinden hidrojen üretilip, doğalgaz boru hattına verilecektir. Projenin, Haziran 2009'da faaliyete geçmesi beklenmektedir.

Güneş-Hidrojen Projesi: Projede, hidrojen güneşten üretilecektir. Güneş pilleri araçların üstüne konacak, buradan elde edilen enerji ile hidrojen yakıt hücresini dolduracaktır. Bu şekilde, küçük araçlarla motosikletlerin yakıtı karşılanabilecektir.

İzmit Belediyesi Otobüs Projesi: İzmit'te 10 otobüsün hidrojenle çalışmasını sağlayacak projede, otobüsleri TEMSA üretecek, hidrojeni ise BOS veya TPAO sağlayacaktır.

Şekil 27, Türkiye için hidrojen yol haritasını göstermektedir. Hidrojenin depolanması-taşınması ve üretilmesi alanlarının gösterildiği yol haritasında, hidrojenin üretilmesi için aşamalar şu şekildedir: 1) 2010-2015 yılları arasında hidrojenin jeotermal, rüzgar ve hidrogüçten üretilmesi ve biyokütleden hidrojen üretimi gösterme projesi, 2) 2015-2020 yılları arasında güneşten hidrojen üretme çalışmaları ve Karadeniz dip sularından hidrojen üretimi gösterme projesi, bu safhanın sonunda biyokütleden hidrojen üretimi pazara sunum için hazır durumdadır, 3) 2020-2025 yılları arasında linyitten hidrojen üretimi, dönemin sonunda Karadeniz'deki hidrojen sülfürden hidrojen üretiminin pazara sunulması, 4) 2025-2030 nükleer enerjiden hidrojen üretimi, dönemin sonunda linyitten hidrojen üretiminin pazara sunulması, 5) 2030-2035 nükleer hidrojenin pazara sunulması.

Page 151: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Şekil 27: Türkiye İçin Hidrojen Üretimi, Depolanması ve Taşınmasına Yönelik Yol Haritası

Kaynak: Yümaz, 2007: http://hydrogen.cankaya.edu.tr/sunum/sunuml4.ppt.

Page 152: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

4.4. TÜRKIYE'DE HIDROJEN ENERJISININ DURUMUNA ILIŞKIN GÜÇLÜLÜK, ZAYıFLıK, FıRSATLAR, TEHDITLER ANALIZI Stratejik yönetimin en önemli konularmdan birisi "Güçlülük (G), Zayıflık (Z), Fırsatlar (F) ve Tehditler (T)" (GZFT) analizidir. GZFT analizi, bir organizasyonun iç ve dış çevresinin değerlendirilmesine olanak veren bir analiz tekniğidir. İngilizce SWOT analizi olarak bilinen GZFT, aşağıdaki İngilizce kelimelerin baş harflerinden oluşturulmuş bir kısaltmadır (http://www.canaktan.org/yonetim/stratejik-yonetim/swot.htm):

"S: Strength" (üstün/güçlü olunan yönlerin belirlenmesini ifade etmektedir).

"W: Weakness" (güçsüz/zayıf olunan yönlerin belirlenmesini ifade etmektedir).

"O: Opportunity" (sahip olunan fırsatları ifade etmektedir).

"T: Threat" (karşı karşıya bulunulan tehditleri/tehlikeleri ifade etmektedir).

GZFT analizi incelenen kurumun, tekniğin, sürecin, durumun veya kişinin güçlü ve zayıf yönlerini belirlemekte ve dış çevreden kaynaklanan fırsat ve tehditleri saptamakta kullanılan bir tekniktir. GZFT analizinde amaç; iç ve dış etkenleri göz önünde bulundurarak, mevcut güçlü yönlerden ve fırsatlardan en üst düzeyde yararlanmak; tehditlerin ve zayıf yanlarm etkisini en aza indirecek plan ve stratejileri geliştimıektir. GZFT analizi, sadece güçlü olunan ve büyük fırsatların bulunduğu alanlara odaklanmayı sağlamakla kalmayıp, zayıf olunan ve gelecekte ülkeyi, kurumu veya kişiyi bekleyen tehditlerinde önceden görülmesine yardımcı olmaktadır. Başka bir deyişle, GZFT analizi (http ://w W W . soruman .com/swot-analizi-nedir-nasil-yapilir/):

• Çevresel faktörlerin incelenmesini,

• Fırsatların araştırılmasını,

• Tehditlerin anlaşılmasını.

Page 153: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

• Kuvvetli yönlerin tespitini ve

• Zayıf yönlerin ele alınmasını kapsayan bir yöntemdir.

GZFT analizinin iş dünyasında genel olarak uygulandığı durumlar şu şekilde sıralanabilir (http://wv^w.somman.com/swot-analizi-nedir-nasil-yapilir/):

• Yeni bir pazara girerken pazarın yapısının çözümlenmesinde,

• Stratejik bir plan geliştirilmesi aşamasında,

• İş süreçlerinin geliştirilmesinde,

• Sorun tanımlama ve çözüm oluşturulması aşamalarında,

• İnsan kaynakları geliştirilmesinde ve performans yönetiminde,

• Nicel verilerin yetersiz ve bilgilerin kişilerin belleklerinde olduğu durumlarm analizinde.

GZFT analizinin en önemli yönü organizasyonun hem iç, hem de dış durum değerlendirmesine olanak tanımasıdır. Organizasyonel başarı için; organizasyondaki yapı ve sistemin, çalışanlann durumunun, çevre ve çalışma ortamının, teknoloji yapısının, müşteri profilinin, organizasyon kültürünün, performans göstergelerinin, enformasyon akışının ve benzer tüm unsurlann dikkate alınması gerekir. GZFT analizi bu tür bir değerlendirmeyi mümkün kılmaktadır (http://www.çanaktan.org/yonetim/stratejik-yonetim/swot.htm).

Bu çalışmada Türkiye'deki hidrojen enerjisinin GZFT analizinin yapılması esnasında; Uluslararası Hidrojen Enerjisi Demeği'nden Prof. Dr. Nejat Veziroğlu ve Uluslararası Hidrojen Teknolojileri Merkezi Ar-Ge ve Eğitim bölümü direktörü Dr. Süha Yazıcı'nm görüşlerinden faydalanılmakla birlikte, kaynakçada yer alan Türkiye Çevre Vakfı (2006), Lymberopoulos (2006), Tübitak (2003), İstanbul Teknik Üniversitesi (2007), Veziroğlu (2004), Yılmaz (2007), Midilli vd. (2005) adlı çalışmalardan da yararlanılmıştır.

4.4.1. GÜÇLÜ YANLAR • Türkiye'nin çok büyük ölçüde güneş potansiyeli bulunmaktadır. Fazladan üretilen enerji, hidrojene dönüştürülebilir ve bu hidrojen araç ulaşımında kullanılabilir.

Page 154: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

• ülkemiz hidrolik kaynaklar açısmdan zengin durumdadır.

• Ülkemiz, oldukça yüksek düzeyde rüzgar gücü potansiyeline sahiptir.

• Ülkemizde hidrojen üretiminde kullanılabilecek jeotermal kaynakların potansiyeli fazladır.

• Ülkemizde girişimci sanayi yapısı mevcut durumdadır.

• Yeni enerji teknolojilerinde (özellikle hidrojen) yararlanılabilecek stratejik kaynakların miktarı oldukça fazladır.

• Türkiye'nin genç ve dinamik bir nüfusu vardır.

• Türkiye'nin her zaman varolan modernleşme ve gelişme yönündeki kararlı tutumu sürmektedir.

® Ülkemizdeki yetişmiş insan gücü mevcudiyeti geüşmekte olan diğer ülkelere kıyasla daha fazladır.

® Üniversitelerimizde hidrojen ile ilgili bilimsel çalışmalar yapılmaktadır.

® Hidrojenin özellikleri, geleneksel enerji sistemleriyle karşılaştırıldığında, çevreye yönelik olumsuz etkileri azalmaktadır.

• Hidrojenle rekabet halindeki ana sistemlerin yüksek gürültü düzeyleri bulunmaktadır.

4.4.2. ZAYIF YANLAR • Kamu ve özel sektöre yönelik uzun dönemli politikaların eksikliği, önemli bir zayıf nokta olarak ön plana çıkmaktadır. • Türkiye'de "bor" minerali üzerine vurgu yapılmaktadır. Buna karşın, yapılan çahşmalar borda hidrojen depolamamn hala oldukça pahalı olduğunu göstermektedir.

• Teknolojik ve bilimsel alt yapı yetersizliği bulunmaktadır. • Üniversitelerde hidrojenle ilgili çalışmalar yapılmasına karşın, Ar-Ge ödenek ve faaliyetleri yetersiz düzeydedir.

• Araştırma-geliştirme faaliyetleri dağınık durumdadır. Bu durum Ar-Ge çalışmalarında tekrarlara ve kaynak israfına yol açmaktadır.

Page 155: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

• Jeotermal kaynaklar önemli bir avantaj olarak dikkat çekmektedir. Fakat bunun çeşitli kanıtlama projeleri şeklinde gösterilmesi hususunda eksiklikler bulunmaktadır. • Devlet desteği, Türkiye'de dış ülkelerle karşılaştırıldığında yetersiz düzeyde kalmaktadır. Özellikle, üniversite ve diğer araştırma kurumlarında hidrojen enerjisi ile ilgili çalışmalara verilen destek ve önem yeterli düzeyde değildir. • Devlet açısmdan, birtalam kurumlarm özel olarak fmansman sağlaması noktasmda eksiklikler vardır.

• Türkiye'de teşvikler noktasında eksiklikler bulunmaktadır.

• Hidrojen teknolojileri ile ilgili maliyetler hala çok yüksek düzeyde seyxetmektedir.

• Hidrojenin yeni bir kaynak olarak görülmesi ve kabul edilmesi için gerekli kamuoyu desteği henüz oluşmamıştır.

• Hidrojenin üretimi ve bunu kullanan araçların maliyetleri, geleneksel sistemlere göre yüksektir. • Depolanması teorik olarak çeşitli biçim ve usullerde mümkün olmakla birlikte, kolay değildir ve bu işlemin maliyeti yüksektir.

• Türkiye'de hidrojen enerjisi ile ilgili yeterli bir hukukî düzenleme mevcut değildir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve işletilmesine yönelik yasa ve mevzuat yeni yayımlanmıştır. Bu durum geleneksel enerji kaynaklarının hukuki alt yapısı ile karşılaştırıldığında, söz konusu enerji piyasanın ülkemizde yeni yeni gelişmekte olduğu ve düzenlemelerde aksaklıklar yaşandığı gözlenmektedir.

• Türkiye'de hidrojen enerjisiyle ilgili kod ve standartlar bulunmamaktadır.

• Ülkemizde kurumlar arasında işbirliği ve eşgüdüm eksikliği vardır.

• Ülkemizin kararlı bir enerji politikası bakımından eksikleri vardır. Enerji planlarının uygulanmasında istikrarsızlık söz konusudur.

• Ar-Ge kültürünün zayıflığı, finansman kaynaklarının sınırlı olması ve hazır sistemlerin tercih edilmesi önemli bir eksikliktir. • Araştırmaların ağırlıkla temel bilimler alanında değil, aynı zamanda mühendislik alanında da yapılması gerekmektedir.

Page 156: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

• Teknoloji üretimi ve uygulamalan için gerekli ara eleman eğitimi yetersizdir.

• Ülkemizde hidrojen piyasa potansiyeli, şirketler tarafmdan henüz anlaşılamamıştır.

• Potansiyel son kullanıcıların hidrojen teknolojileriyle ilgili deneyiminin olmaması önemli bir eksikliktir.

4.4.3. FIRSATLAR • Türkiye'de mevcut geleneksel sistemlerden, temiz yenilenebilir enerji temelli,hidrojen enerji sistemine sıçrama (leap-frog) yapılabilinir.

• Küresel ısınma probleminin çözülmesi önemli bir aşamadır.

• Ülkemiz açısından hidrojen enerji sistemine geçiş, merkezi olmayan enerji uygulamaları için önemli avantajlar sağlayabilir.

• Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin ülkemizde kurulmuş olması önemli bir avantaj olarak değerlendirilebilinir.

• Jeopolitik konumdan kaynaklanan potansiyel avantajların (büyüyen pazarlara yakınlık, enerji köprüsü olma imkanı) çok iyi değerlendirilmesi gerekmektedir.

• Teknoloji transferinde seçenek çokluğu, denenmiş ve olgunlaşmış teknolojileri tercih etme imkanı sağlamaktadır.

• Yeni bir enerji teknolojisi ihracat potansiyeli meydana getirecektir. • Türkiye'nin imajı yükselecektir.

• Yenilenebilir enerji teknolojilerine girme ve öncü olma imkanı söz konusudur.

• Büyük ölçekli hidrojen enerji uygulama piyasaları ortaya çıkacaktır. • Yeni iş olanakları meydana gelecektir.

• Enerji kaybı olmaksızın mevsimsel enerji depolama imkanı bulunacaktır. • Enerji piyasasına katılan firmalar çeşitlenecektir.

• Fosil temelli enerji kaynaklarıyla kıyaslandığında, olumsuz çevresel etkiler

Page 157: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

de önemli ölçüde azalma görülecektir. Özellikle yerel hava kalitesinde iyileşme, asit yağmurlarında azalma olacaktır.

• Fosil enerji kaynaklanna olan bağımhiık azalacaktu". • Enerji kaynaklan üzerinde daha fazla hakimiyet olanağı bulunacaktır. Bu durum, Türkiye'ye Sürdürülebilir Kalkınma çerçevesinde enerji bağımsızlığı ve kontrolünü verebilir. • Geleceğin teknolojisine yönelik altyapının gerçekleştirilmesi ve yatırım yapılması, teknolojik liderliği beraberinde getirebilecektir. • Karadeniz tabanında kimyasal olarak depolanmış hidrojen, Türkiye'nin hidrojen üretimi açısmdan fırsat olarak değerlendirilebilinecek hususlardan biridir. Karadeniz'in suyu hidrojen sülfür içermektedir. 1000 m derinlikte SmlAitre olan hidrojen sülfür yoğunluğu, tabanda 13,5 mlAitre düzeyine ulaşmaktadır. Karadeniz'de hidrojen sülfür'den hidrojen üretimi konusunda yapılmış çalışmalar bulunmaktadır. • Türkiye ihtiyaç duyduğu enerjiyi; güneş enerjisini, rüzgâr enerjisini, hidro gücü ve jeotermal enerjiyi kullanarak hidrojen olarak üretebilir. Bu durum, Türkiye'nin büyük ölçüde enerji ithalatından kaynaklanan ticaret açığının sonlanmasma ve ülkenin ekonomik kalkınmasının hızlanmasma yol açacaktır. • Günümüzde fosil yakıtlar Türkiye'de 60 milyar dolarlık sağlık ve çevre zararına yol açmaktadır. Hidrojen enerji sistemi bu zararların hepsini ortadan kaldıracaktır. • Bor için çok yaygm hiı kullanım olanağı sağlayan sodyum bor hidrit üretimi ve yakıt pillerinde kullanımı, Türkiye açısından yeni fırsatlar yaratacaktır.

• Teknolojik verilere ve Türkiye'nin enerji-ekonomi verilerine göre; 1995-2095 arasında güneş-hidrojen sistemi ile yapılabilecek yakıt üretimi ve bunun fosil yakıtlarla rekabet imkânı, özel bir simülasyon modeli kapsammda bilgisayar çözümleri ile araştırılmıştır. Bu ulusal modelde, hidrojen üretiminin artışı için yavaş ve hızlı olmak üzere iki ayrı seçenek ele alınmıştır. Her iki seçenekte de, 2010-2015 döneminde hidrojen enerjisi maliyetinin fosil enerji maliyetmin altına düşebileceği, ancak yapılabilecek yerli hidrojen üretiminin 2,3 Mtep'in altmda kalacağı görülmüştür. 2020-2025 döneminde ise, yerli hidrojen üretiminin 10 Mtep'in üzerine çıkabileceği, 2015 yılından sonra da, fosil yakıt ithalatını düşürücü etki yapacağı sonucuna ulaşılmıştır.

Page 158: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

4.4.4. TEHDİTLER • Ülkelerin genel sorunu olan enerji arz güvenliği, Türkiye açısından da büyük önem taşımaktadır.

• Enerji fiyatlarındaki dalgalanmalardan ve bunun olumsuz etkilerinden Türkiye de zarar görmektedir.

• Türkiye'nin ithalatının önemli bir kısmını petrol, doğalgaz ve kömür oluşturmaktadır. Bu durum ticaret açıklanmn artmasına neden olmaktadır.

• Türkiye'nin nüfusu artmaktadır ve enerji ihtiyacı da buna eşlik etmektedir. Türkiye enerji ihtiyacmm tamammı: 1) artan ticaret açıklarından, 2) artan enerji fiyatlarmdan dolayı ithalatla karşılayamamaktadır. Bu durum, Türkiye'nin ekonomik büyümesinin yavaşlamasına, durmasına ve hatta ekonomisinin küçülmesine yol açabilecektir.

• Ekonomik, teknolojik, siyasi ve bilimsel yönlerden dış müdahalelere açık olunacaktır.

• Karbondioksit yoğunluğunda artış ve küresel ısınmada hızlanma söz konusudur.

• Küresel iklim değişikliği sonucu sel felaketleri ve kuraklık görülecektir.

• Toplumsal dengelerin ve iç huzurun inşasında güçlüklerle karşılaşılacaktır.

• Bölgemizdeki (Kafkaslar, Orta Doğu ve Balkanlar) olası olumsuz gelişmelerden Türkiye de etkilenecektir.

• İç siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklann artma olasılığı yüksektir .

• Fosil enerji kaynaklanna bağımlılıktan kaynaklanan küresel istikrann bozulması sonucu uyuşmazlıklar yaşanabilinecektir.

• ülkemizden dışarıya giden genç beyin göçünde artış görülebilir.

• Hızlı nüfus artışı ve iç göç plansız kentleşmeyi beraberinde getirecektir.

Page 159: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

SONUÇ Günümüzde asit yağmurlan, ozon tabakasmm delinmesi ve küresel ısmma sorunlarmm giderek daha ciddi bir hal alması, sürdürülebilir kalkınma konusunu daha da ön plana çıkannaktadır. Kökenleri çok daha eskiye giden ve önceleri sadece gelişmiş ülkelerin üzerinde durduğu bir konu olan sürdürülebilir kalkınma son yıllarda gelişmekte olan ülkelerin de dikkatini çekmektedir. Sosyal, ekonomik, çevresel ve enerji boyutları olan sürdürülebilir kalkınma bu unsurların bir arada sağlanması vasıtasıyla gerçekleştirilebilir.

Günlük faaliyetlerimizin ve hatta yaşamımızın devamı için gerekli olan enerji, sürdürülebilir kalkınma açısından büyük bir öneme sahiptir. Enerji ihtiyacımızı karşılamak amacıyla yüzyıllardır kullanılan fosil temelli yakıt olan kömür günümüzde yerini birçok uygulamada petrol ve doğalgaza bırakmış bulunmaktadır. Kömürün yanı sıra özellikle petrol ve doğal gaza aşırı bağımlılık, ülkelerin enerji arz güvenliğini ciddi biçimde tehlikeye sokmakla birlikte, çevre açısından sorunlan da beraberinde getirmektedir.

Fosil enerji kaynaklarının belli bölgelerde yoğunlaşmış olması dünyanın belirli bölgelerinde bu kaynakların rezervlerinin çok az oluşu veya hiç olmayışı ciddi bir problem yaratmakta ve bu ülkeleri enerji bakımından dışa bağımlı kılmaktadır. Aynca enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar, enerji kaynaklan açısından fakir ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri üzerinde de olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Enerji fiyatlarındaki artış bu ülkelerin ödemeler bilançolarında açıkların oluşmasına ve ülkenin sınırlı olan döviz rezervlerinin erimesine ve dış ticaretlerinde tıkanıklıklara yol açmaktadır.

Diğer yandan, fosil enerji kaynaklarının kullanımı çevrenin bozulmasına ve geri döndürülemez sonuçlara yol açmaktadır. Tüm dünya ülkelerini çok yakından ilgilendiren küresel ısınma probleminin başlıca sorumlusu kullanılan fosil yakıtlardır. Sanayi devrimi sonrası hızlanan enerji kullanımına atmosferdeki karbondioksit yoğunluğundaki artış eşlik etmektedir. Artan karbondioksit yoğunluğu iklim koşullarının değişmesine ve bunun sonucu olarak buzulların erimesine ve dünyadaki birçok bölgenin sular altında kalmasına ve iklimle ilgili felaketlerin artmasına yol açacaktır.

Page 160: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Günümüzde bu süreçler başlamış durumdadır. Dünyanın ısısı artmakta, iklimsel koşullar yavaş bir şekilde değişmekte ve biyolojik çeşitlilik hızla azalmaktadır.

Diğer fosil yakıtlara göre çok daha ucuz ve büyük bir enerji ortaya çıkarabilen nükleer enerji konusu ciddi tartışmalara neden olmaktadır. Her ne kadar enerji üretme kapasitesi yüksek olsa da; nükleer enerjiyle ilgili bazı kaygılar bulunmaktadır. Nükleer enerji santrallerinin en önemli tehlikesi radyasyon yayma ihtimalidir. Çernobil faciasından da bilindiği üzere, bu reaktörlerde meydana gelebilecek bir kaza telafi edilemez sorunlara yol açabilmektedir. Bununla birlikte, nükleer santrallerle ilgili atık ve bu santrallerin bakım ve söküm maliyetlerinden kaynaklanan sorunlar, nükleer enerjinin olumsuzlukları arasında sayılabilir. Günümüzde kullandığımız nükleer santraller fizyon reaktörlerini kullanmaktadır. Dünyada füzyon reaksiyonunu gerçekleştirmek yoluyla elektrik üretmek için çalışmalar yapılmaktadır. Fakat bu teknolojinin geliştirilmesinin çok uzun yıllar süreceği tahmin edilmektedir.

Yenilenebilir enerji kaynakları çevreye dost uygulamalar olmaları dolayısıyla sürdürülebilir kalkınma amacına ulaşmada çok büyük avantaja sahiptirler. Güneş, rüzgar, hidro, jeotermal ve deniz kaynaklı enerjilerden oluşan bu kaynaklar çevresel, ekonomik sosyal ve enerji açısından çok önemli katkılar sağlayabilirler. Bazı yenilenebilir enerji kaynaklarının kolaylıkla uygulanabilir oluşu, genel şebekeden bağımsız birimlerin enerji ihtiyaçlarını karşılayabilmektedir. Ayrıca bu kaynaklar fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmakta ve ülkelerin enerji arz güvenliğini sağlamalarına yardımcı olmaktadır.

Diğer yandan, bazı yenilenebilir kaynaklanıl enerji birimi başına düşen maliyetleri geleneksel sistemlerle karşılaştırıldığında yüksektir. Fakat bu durum hızlı teknolojik gelişmelerin etkisiyle yenilenebilir enerji kaynaklarının lehine dönmektedir. Örneğin bazı ülkelerde güneş ve rüzgar enerjisinden elde edilen elektriğin birim maliyeti geleneksel kaynaklardan elde edilen elektriğin maliyetine eşit hatta ondan daha düşük durumdadır. Bu durum yenilenebilir enerji kaynaklarını ön plana çıkarmakta ve birçok ülkenin yenilenebilir enerjilere olan yatırımlarını arttırmalarına yol açmaktadır.

Sürdürülebilir kalkınma, enerji ilişkisinde hidrojen oldukça önemli bir konumdadır. Hidrojen bir enerji kaynağı değil bir enerji taşıyıcısıdır. Başka kaynaklardan üretilmekte ve enerjiyi bünyesinde barındırmaktadır. Çevre

Page 161: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

açısmdan hidrojenin önemi çok temiz bir yakıt olmasmdan kaynaklanmaktadır. Hidrojen içten yanmalı bir motorda yakıldığında, fosil yakıtlarla karşılaştırıldığında oldukça düşük zararlı emisyona yol açmaktadır. Hidrojen bir yakıt hücresinde yakıldığında ise emisyon olarak su çıkmaktadır.

Günümüzde hidrojen hem fosil kaynaklardan hem de yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilebilmektedir. Hidrojen üretimi için fosil yakıtlann kullanımı sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirmeyi olanaklı kılmamaktadır. Sürdürülebilir kalkınma için esas amaç yenilenebilir enerji temelli bir hidrojen enerji sistemi olmalıdır. Bu hem çevreyi korumayı olanaklı kılacak, hem de enerji arz güvenliğini sağlama konusunda yardımcı olacaktır. Çevre ve enerji arz güvenliği konulan açısından en uygun seçenek, yenilenebilir kaynaklardan hidrojen üretimidir. Yenilenebilir kaynaklardan üretilen hidrojen, sera gazlan salınımım azaltma potansiyeli yanmda, fosil kaynaklann ithaline büyük ölçüde bağlı olan ülkelerin enerji arz güvenliğinin iyileştirmesine de yardımcı olabilir.

Hidrojen üretiminin yanı sıra, hidrojenin depolanması, taşınması, kullanılması ve güvenliği konusunda da bazı aşılması gereken engeller bulunmaktadır. Hidrojen depolama, taşıma ve kuUamlması konulan teknolojik bazı engellerle karşı karşıya bulunmaktadır. Fakat bu durum teknolojik ilerlemelerle zamanla çözülebilecek durumdadır. Diğer bir sorun altyapı sorunudur. Hidrojen enerji sisteminin kurulması oldukça maliyetlidir. Aynca kamuoyunun hidrojen ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmaması gelişmekte olan hidrojen enerji sistemini sekteye uğratmaktadu*.

Türkiye açısından yenilenebilir enerji kaynaklanna ve hidrojene geçiş önemli fırsatlan beraberinde getirmektedir. Türkiye enerji bakımından dışa bağımlı durumdadır. Yenilebilir temelli bir hidrojen enerji sistemi Türkiye'nin enerji dışa bağımlılığım azaltabilir ve sınırlı kaynaklarını eğitim ve teknoloji geliştirme gibi diğer öncelikli alanlara aktarmasını sağlayabilir. Aynca yenilenebilir temelli bir hidrojen enerji sistemi Türkiye'nin sürdürülebilir kalkınma amacına daha büyük ölçüde katılmasını ve bu konuda söz sahibi olmasını sağlayacaktır.

Tüm bunlara karşın, Türkiye'nin yenilenebilk temelli hidrojen ekonomisine geçişte uygulanan "Güçlülük, Zayıflık, Fırsatlar ve Tehditler" (GZFT) analizinde de belirtildiği üzere, yapması gereken konular bulunmaktadır:

Page 162: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

• Türkiye'de kamu ve özel sektöre yönelik uzun dönemli enerji politikalannm olmayışı önemli bir eksikliktir. Türkiye'de enerji açısından hidrojen ve yenilenebilir enerji kaynaklarının yer aldığı uzun dönemli bir enerji politikası oluşturulmalı, ivedilikle hayata geçirilmeli ve kararlılıkla uygulanmalıdır.

• Üniversitelerimizde hidrojen ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Fakat bu çalışmalar yeterli destekten yoksundur. Üniversitelere bu konuda daha fazla teşvik sağlanmalıdır. Diğer yandan, üniversitelerimizdeki araştınna ve projelerin, disiplinler arası bir yaklaşımla tüm alanların işbirliğini kapsayacak biçimde geliştirilmesi önem taşımaktadır.

• Kurumlar arasında işbirliğini ve eşgüdümü sağlamak amacıyla çalışmalar yapılmalıdır. Bu çalışmalar kaynak israfını azaltacaktır.

• Ülkemizde özellikle hidrojenin yeni bir kaynak olarak görülmesi ve kabul edilmesi için gerekli kamuoyu desteği henüz oluşmamıştır. Bu sorun eğitim faaliyetleriyle, sergilerle, konferanslarla ve bilgilendirilme toplantılarıyla aşılmalıdır.

• Türkiye'de hidrojen enerjisi ile ilgili yeterli bir hukuki düzenleme mevcut değildir. Yenilenebilir enerji kaynaklannın kullanımı ve işletilmesine yönelik yasa ve mevzuat yeni yayınlanmıştır. Diğer enerji teknolojilerindeki gelişmeler takip edilerek yasa ve mevzuatlar güncellenmeli ve bunlara işlerlik kazandırılmalıdır.

• Teknoloji üretimi ve uygulamalan için gerekli ara eleman eğitimi yetersizdir. Bu durum hidrojen enerjisi sisteminin gelişimini olumsuz etkilemektedir. Bunun çözümü için eğitim faaliyetleri desteklenmeli ve nitelikli beyin göçünün önüne geçilmelidir.

Page 163: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

KAYNAKÇA MAKALE VE KİTAPLAR

Acar, Esin ve Doğan, Ahmet (2008); "Türkiye'nin Rüzgar ve Hidroelektrik Enerji Potansiyeli ve Çevresel Etkilerinin Değerlendirilmesi", VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu-UTES'2008, 17-19 Aralık 2008, İstanbul, s. 675-682.

Acaroğlu, Mustafa (2008); "Türkiye'de Biyokütle-Biyoetanol ve Biyomotorin Kaynaklan ve Biyoyakıt Enerjisinin Geleceği", VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu-UTES'2008,, İstanbul, s. 351-362.

Akgün, Nezihe (2005a); "Yenilenebilir Enerji Kaynakları", Dört Mevsim Meteoroloji Bülteni, Yıl 1, Sayı 1, s. 33-35.

Akgün, Nezihe (2005b); "Rüzgar Enerjisi", Dört Mevsim Meteoroloji Bülteni, Yıl 1, Sayı 1, s. 36-38.

Akova, İsmet (2003); "Dünya Enerji Sorunu ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımı", İstanbul Üniversitesi Coğrafya Dergisi, Sayı ll ,s. 47-73.

Akpmar, Adem; Kömürcü, Murat; Filiz, Mustafa H. (2008); "Türkiye'nin Yeni Enerji Kaynakları ve Çevre, Sürdürülebilir Kalkınma ve Temiz Enerji Kaynakları", VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu- UTES'2008, İstanbul, s. 12-24.

Altın, Vural (2002); Yeni Ufuklara: Enerji, Bilim ve Teknik Dergisi Ocak 2002 Sayısı Ücretsiz Eki, Ankara.

Amason, Bragi ve Sigfusson, Thorsteinn I. (2000); "Iceland-a future hydrogen economy", International Journal of Hydrogen Energy, Volume 25, Issue 5, s. 389-394.

Asafu-Adjaye, John (2005); Environmental Economics For Non-Economists, World Scientific, Second Edition, Singapore.

Atci, Hüseyin (2008); "Fotovoltaik Pillerin Yapısı Ve Çalışması", UGHEK'2008: II. Ulusal Güneş Ve Hidrojen Enerjisi Kongresi 12-13 Haziran 2008, ESOGÜ, Eskişehir, s. 300-311.

Ateş, Dilek İştar ve Çakır, Meltem (2006); "Avrupa Enerji Politikası: Yeni Bir Sanayi Devrimi", Tüsiad Avrupa Birliği Temsilciliği-Brüksel, TS/BXL/ 07-02.

Atmaca, Hatice ve Sevim, İbrahim (2005); "Bor'un Otomobil Yakıtı Olarak Kullanılması", EMO-III. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu, Mersin.

Page 164: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Atkinson, Giles (2000); "Technology and Sustainable Development", İçinde Frameworks to Measure Sustainable Development, OECD Publications.

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu (2004); Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Katılım Sürecine İlişkin 2004 İlerleme Raporu, Ankara.

Barrera-Roldan, Adrian ve Saldivar-Valdes Americo (2002); "Proposal and application of a Sustainable Development Index", Ecological Indicators, Volume 2, Issue 3, s. 251-256.

Bıyıkoğlu, Atilla (2003); "Yakıt hücrelerinin tarihsel gelişimi, çalışma prensipleri ve bugünkü durumu". Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 16 (3), s. 523-542.

Bilici, M. ve Uğur, S. (2004); "Enerji Taşıyıcısı Hidrojen, Hidrojen Taşıyıcısı Sodyum Bor Hidrür", Teknoloji, Ocak 2004, s. 43-47.

Bockris, J. O'M. (1999); "Hydrogen economy in the future". International Journal of Hydrogen Energy, Volume 24, Issue 1, s. 1-15.

Bockris, J. O. M.; Veziroğlu, Nejat T.; Debbi, L. Smith (2001); Geleceğin Enerjisi: Güneş ve Hidrojen, Çev: Ömer Faruk Noyan, Kaynak Yayınlan, İstanbul.

Bozkurt, Serhat (2005); Hidrojen Teknolojileri ve Uygulamaları Araştırması, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Yayınları, No. 154, Ankara.

Bozlağan, Recep (2004); "Sürdürülebilir Gelişme Kavramı Üzerine Yapılan Tartışmalaıa Bir Bakış", Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 18, Sayı 3-4, s. 1-19.

Bozlağan, Recep (2005); "Sürdürülebilir Gelişme Düşüncesinin Tarihsel Arka Planı", Sosyal Siyaset Konferansları (Prof. Dr. Nevzat Yalçmtaş'a Armağan Özel Sayısı), 50. Kitap, s. 1011-1029.

BP (2008); BP Statistical Review of World Energy, June 2008, United Kingdom.

Candan, Armağan (2005); Avrupa Birliği'nin Enerji Politikası, İktisadi Kalkınma Vakfı 15 Soruda 15 AB Politikası Serisi, No: 13, 3. Baskı, İstanbul.

Canow, Robert (1999); Energy Systems, McGraw-Hill Professional Book Group.

Cerit, Bülent; Onural, Ali Şükrü ve Doğdu, Nafel (2004); "Rüzgar Enerjisi ve Orta Akdeniz Bölgesinde Rüzgar Enerjisi Potansiyeli Üzerine Bir Araştırma", Teknoloji, Cilt 7, Sayı 4, s. 591-597.

Chichilnisky, Graciela (1997); "What is sustainable development?". Land Economics, Vol. 73, Issue 4, s. 467-491.

Page 165: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Cicconardi, S. P.; Jannelli, E. ve Spazzafumo, G. (1997); "Hydrogen energy storage: Hydrogen and oxygen storage subsystems", International Journal of Hydrogen Energy, Volume 22, Issue 9, s. 897-902.

Clark II, Woodrow W. ve Rifkin, Jeremy (2006); "A green hydrogen economy". Energy Policy, Volume 34, Issue 17, s. 2630-2639.

Cochrane, Phoebe (2006); "Exploring cultural capital and its importance in sustainable development". Ecological Economics, Volume 57, Issue 2, s. 318-330.

Committe on Alternatives and Strategies for Future Hydrogen Production and Use (2004); Hydrogen Economy: Opportunities, Costs, Barriers, and R&D Needs, USA: National Academy Press, Washington DC.

Conte, M.; lacobazzi, A.; Ronchetti, M. ve Vellone, R. (2001); "Hydrogen economy for a sustainable development: state-of-the-art and technological perspectives". Journal of Power Sources, Volume 100, Issues 1 -2, s. 171-187.

Custance, John ve Hillier, Hilary (1998); "Statistical issues in developing indicators of sustainable development". Journal of the Royal Statistical Society: Series A (Statistics in Society), Vol. 161, Issue 3, s. 281-290.

Çepel, Necmettin (2003); Ekolojik Sorunlar ve Çözümleri, TÜBİTAK Popüler bilim Kitapları 180, 2. Basım, Ankara.

Çervatoğlu, Nilgün K. (2007); "Hidrojenle İlgili Gerçekler", Mühendis ve Makina, Sayı: 546, s. 17-21.

Çetin, Murat (2005); "Türkiye'de Beşeri Kalkınma: Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme", Atatürk Üniversitesi iktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 19, Sayı 2, s. 59-73.

Çıracı, Salim; Özensoy, Emrah ve Durgun, Engin (2006); Yeni Ufuklara: Hidrojenli Gelecek, Bilim ve Teknik Dergisi Ekim 2006 Sayısı Ücretsiz Eki, Ankara.

Dincer, ibrahim ve Rosen, Marc A. (2005); "Thermodynamic aspects of renewables and sustainable development". Renewable and Sustainable Energy Reviews, Volume 9, Issue 2, s. 169-189.

Dincer, Ibrahim (2000); "Renewable energy and sustainable development: a cmcial review", Renewable and Sustainable Energy Reviews, Volume 4,Issue 2, s. 157-175.

Dincer, Ibrahim ve Rosen, Marc A. (1999); "Energy, environment and sustainable development", Applied Energy, Volume 64, Issues 1 -4, s. 427-440.

Dinler, Zeynel (2002); İktisada Giriş, Ekin Kitabevi, Gözden Geçirilmiş Sekizinci Basım, Bursa.

Dixon Robert K. (2007); "Advancing Towards A Hydrogen Energy Economy: Status, Opportunities And Barriers", Mitigation and Adaptation Strategies for Global Change, 12, s. 325-341.

Page 166: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

DPT (1994); Bilim ve Teknoloji Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT yay No. 2357, ÖİK 425, Ankara.

DPT (2006); Dokuzuncu Kalkmma Planı (2007-2013), DPT Yayınlan. Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi (2008); İklim Değişikliği ve

Enerji Sektörü, Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi-Enerji ve Çevre Çalışma Grubu.

Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi (2007); 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, DEK-TMK Yayın No: 0004/2007, Ankara.

EIA (2008); International Energy Outlook 2008, America Energy Information Administration.

Ekins, Paul; Simon, Sandrine; Deutsch, Lisa; Folke, Cari ve Groot, Rudolf De (2003); "A framework for the practical application of the concepts of critical natural capital and strong sustainability". Ecological Economics, Volume 44, Issues 2-3, s. 165-185.

Eskin, Nurdil (2006); "Türkiye'de Güneş Enerjisi Araştırma ve Geliştirme", Tesisat Mühendisliği Dergisi, Sayı: 91, s. 74-82.

Fanchi, R. John (2005); Energy in The 21st Century, World Scientific Publishing Company.

Freeman, Christopher ve Soete, Luc (2003); Yenilik İktisadı, Çev. Ergun Türkcan, Tübitak Yayınları Akademik Dizi, 1. Baskı, Ankara.

Global Wind Energy Council ve Greenpeace (2006); Global Wind Energy Outlook 2006.

Godoe, Helge, Nygaard, Stian (2006); "System failure, innovation policy and patents: Fuel cells and related hydrogen technology in Norway 1990-2002", Energy Policy, Volume 34, Issue 13, s. 1697-1708.

Goltsov, Victor A. ve Veziroğlu, T. Nejat (2001); "From hydrogen economy to hydrogen civilization". International Journal of Hydrogen Energy, Volume 26, Issue 9, s. 909-915.

Gowdy, John ve O'Hara, Sabine (1997); "Weak sustainability and viable Technologies", Ecological Economics, Volume 22, Issue 3, s. 239-247.

Greenpeace ve EREC (2007); Enerji Devrimi: Sürdürülebilir Bir Dünya İçin Enerji Yol Haritası.

Gururaja, J. (2003); "Energy for sustainable development: Review of national and international energy policies". Natural Resources Forum, Volume 27, Issue 1, s. 53-67.

Güngör, Afşin (2008); "Türkiye'de Rüzgar Enerjisi Çalışmalarının WEIBULL Dağılım Fonksiyonu göz önüne Alınarak İrdelenmesi", 1. Temiz Enerji Kurultayı-1. Temiz Enerji Gençlik Kurultayı, Cilt 1, Ankara, s. 27-34.

Page 167: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Haklıdır, Füsun Servin Tut (2008); "Türkiye'deki Jeotermal Alanlar ve Bu Alanlardaki Farklı Güncel Uygulamalara Bakış", VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu-UTES'2008, 17-19 Aralık 2008, İstanbul, s. 645-650.

Hunter, Colin (1997); "Sustainable Tourism As An Adaptative Paradigm", Annals of Tourism Research, Vol. 24, No. 4, s. 850-867.

ICHET (2009); A Brief Introduction to The Activities Intemational Centre For Hydrogen Energy Technologies (ICHET), 20th Januaray 2009, UNIDO-ICHET.

lEA (2004); World Energy Outlook 2004, lEA. lEA (2008); World Energy Outlook 2008, lEA. ider, Kemal S. (2003); "Hidrojen Enerji Sistemi", TMMOB Metalürji

Mühendisleri Odası Dergisi, Sayı 134, s. 101-105. İktisadi Kalkınma Vakfı (2005); Avrupa Birliği Müktesebatının

Uygulanışının Türk İş Dünyasına Etkileri Projesi Seminer Bilgi Notları, İKV yayınları. Yayın No: 182, İstanbul.

İstanbul Teknik Üniversitesi (2007); Türkiye'de Enerji ve Geleceği: İTÜ Görüşü, Editör: Abdurrahman Satman, İTÜ.

İTO (2005); Hidrojen Enerji Sistemleri ve Türkiye Açısıdan Önemi, Yayın No: 2005-27, İstanbul.

Johnston, Brenda; Mayo, Michael C. ve Khare, Anshuman (2005); "Hydrogen: the energy source for the 21st century", Technovation, Volume 25, Issue 6, s. 569-585.

Kar, Muhsin ve Kınık, Esra (2008); "Türkiye'de Elektrik Tüketimi Çeşitleri Ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişkinin Ekonometrik Bir Analizi", Afyon Kocatepe Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi, C.X ,S II, 2008, s. 333-353.

Karadeli, Selçuk (2001); Rüzgar Enerjisi, Temiz Enerji Vakfı Yayınları, No 5, TÜBİTAK Matbaası, Ankara.

Kayhan, Mahmut (2006); "Küresel İklim Değişikliği ve Türkiye'ye Olası Etkileri", Dört Mevsim Meteoroloji Bülteni, Yıl 2, Sayı 5, s. 5-12.

Kaynak, Muhteşem (2005); Kalkınma İktisadı, Gazi Kitabevi, Baskı Yok, Ankara.

Köse, Faruk ve Özgören, Muammer (2005); "Rüzgar enerjisi potansiyeli ölçümü ve rüzgar türbini seçimi". Mühendis ve Makina, 46(551):20-40.

Kuntze, Uwe; Meyer-Krahmer, Frieder; Walz, Rainer (1998); "Innovation and Sustainable Development", Lessons for Innovation Policies", içinde Innovation and Sustainable Development-Lessons for Innovation Policies, Ed. Frieder Meyer-Krahmer, Physica-Verlag, s. 3-33.

Page 168: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Laubert, Vokmar (2005); "European Union Policy Towards Renewable Power", içinde. Switching to Renewable Power: A Framework For the 21th Century, Ed. Laubert, Vokmar, Earthscan Publications, s. 203-216.

Lymberopoulos N. (2006); "Hydrogen from Renewables", NATO ARW Workshop, ITU Campus, 7-10 August, 2006, http://www.unido-ichet.org/ARW/aug06/presentations/Hydrogen%20from%20Renewables.ppt.

Maack, Maria H. ve Skulason, Jon Bjom (2006); "Implementing the hydrogen economy". Journal of Cleaner Production, Volume 14, Issue 1, s. 52-64.

Meadowcroft, James (2000); "Sustainable Development: a New(ish) Idea for a New Century?", Political Studies, Volume 48, Issue 2, s. 370-387.

Midilli, A.; Ay, M.; Dincer, I. ve Rosen, M. A. (2005); "On hydrogen and hydrogen energy strategies: I: current status and needs". Renewable and Sustainable Energy Reviews, Volume 9, Issue 3, s. 255-271.

Midilli, Adnan; Dincer, Ibrahim ve Ay, Murat (2006); "Green energy strategies for sustainable development". Energy Policy, Volume 34, Issue 18, s. 3623-3633.

Midilli, Adnan ve Dincer, Ibrahim (2007); "Key strategies of hydrogen energy systems for sustainability". International Journal of Hydrogen Energy, 32, s. 511-524.

Milciuviene, S.; Milcius, D. ve Praneviciene, B. (2006); "Towards hydrogen economy in Lithuania", International Journal of Hydrogen Energy, Volume 31, Issue 7, s. 861-866.

Mirza, K. Umar; Ahmad, Nasir; Harijan, Khanji ve Majeed, Tariq (2009); "A Vision for Hydrogen Economy in Pakistan", Renewable and Sustainable Energy Reviews, Vol. 13, s. 1111-1115.

Momirlan, M. ve Veziroğlu, T. N. (2002); "Current status of hydrogen energy". Renewable and Sustainable Energy Reviews, Volume 6, Issues 1-2, s. 141-179.

Moussis, Nicholas (2004); Avrupa Birliği Politikaları Rehberi, Çev. Ahmet Fethi, Mega Press, İstanbul.

Mulder, Peter; Van Den Bengh, Jeroen C. J. M. (2001); "Evolutionary Economic Theories of Sustainable Development", Growth & Change, Vol. 32 Issue 1, s. 110-124.

Nemli, Esra (2004); Sürdürülebilir Kalkınma: Şirketlerin Çevresel ve Sosyal Yaklaşımları, Filiz Kitabevi, İstanbul.

Oral, Erdal ve Çelik, Veli (2005); "Hidrojen yakıtlı motor teknolojisi". Mühendis ve Makina, 46 (540), s. 30-40.

Page 169: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

özden, Süreyya Yücel (2006); "Küreselleşme Ekseninde Dünyada Enerji Politikaları ve Geleceğe Yönelik Perspektifler", İçinde Türkiye'de Enerji ve Kalkınma Sempozyumu, Tasam Yayınları, Yayın No: 24, s. 59-69.

Özsabuncuoğlu, H. İsmail ve Uğur, A. Atilla (2005); Doğal Kaynaklar: Ekonomi, Yönetim ve Politika, İmaj Kitabevi, Ankara.

Parsons, R. M. (1995), "History of Technology Policy-Commercial Technology Policy", Journal of Professional Issues in Engineering Education and Practice, Vol. 121, Issue 2, s. 85-98.

Pearce, David W. ve Turner, Kerry R. (1991); Economics of Natural Resources and the Environment, Second Printing, The Johns Hopkins University Press, Great Britain.

Penner, S.S. (2006); "Steps toward the hydrogen economy", Energy, Volume 31, Issue 1, s. 33-43.

Plessis, Chrisna Du (1999); "Sustainable development demands dialogue between developed and developing worlds". Building Research & Information, Vol. 27, Issue 6, s. 378-389.

Quaschning, Volker (2005); Understanding Renewable Energy Systems, Earthscan, First Published.

Rand, D.A.J, ve Dell, R.M. (2005); "The hydrogen economy: a threat or an opportunity for lead-acid batteries?". Journal of Power Sources, Volume 144, Issue 2, s. 568-578.

Roessner, David (1984); "Innovation Policy in The United States: An Overview of the Issues", Review of Policy Research, Volume 3, Issue 3-4, s. 429-435.

Romm, Joseph J. (2004); The Hype About Hydrogen: Fact and Fiction in The Race To Save The Climate, Island Press.

Sarioğlan, Alper (2009); "Enerji Enstitüsü Hidrojen & Yakıt Pili Aktiviteleri", 1. Hidrojen Günleri, 12 Şubat 2009, İstanbul, http://www.unido-ichet.org/ichet.org/news/2009_02_12_presenta-tions/2009_02_l 2_presentations.html.

Sarkar, Amin U. (1997); "Sustainable Development and Technology", The Environmentalist, Vol. 17, s. 97-102.

Satman, Abrurrahman (2005); "Jeotermal Enerjinin Doğası", Jeotermal Enerji Semineri Kitabı, MMO Yayın No: E/2005/393-2, s. 3-18.

Selici, Tülay, Zafer Utlu, Nadir İlten (2005); "Enerji Kullanımının Çevresel Etkileri Ve Sürdürülebilir Gelişme Açısından Değerlendirilmesi", EMO-III. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu, Mersin.

Page 170: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Serageldin, ismail (1993); "Making Development Sustainable", Finance and Development, Issue 30/4, s. 6-10.

Sherif, S. A.; Barbir, Frano ve Veziroğlu, T. N. (2005a); Towards a Hydrogen Economy", The Electricity Journal, Volume 18, Issue 6, s. 62-76.

Sherif, S. A.; Barbir, Frano ve Veziroğlu, T. N. (2005b); "Wind energy and the hydrogen economy-review of the technology". Solar Energy, Volume 78, Issue 5, s. 647-660.

Shinnar, Reuel (2003); "The hydrogen economy, fuel cells, and electric cars". Technology in Society, Volume 25, Issue 4, s. 455-476.

Shyu, Joseph Z. ve Chiu, Yi-Chia (2002); "Innovation policy for developing Taiwan's competitive advantages", R&D Management, Vol. 32, Issue 4, s. 369-374. Singer, S. Fred (1992); "Sustainable Development vs. Global Environment", Columbia Journal of World Business, Fall/Winter 92, Vol. 27 Issue 3/4, s. 154-162.

Solomon, Barry D. ve Banerjee, Abhijit (2006); "A global survey of hydrogen energy research, development and policy". Energy Policy, Volume 34, Issue 7, s. 781-792.

Soubbotina, Tatyana P. (2004); Beyond Economic Growth: An Introduction To Sustainable Development, The World Bank, Second Edition, Washingon, D.C..

Stigson, Bjom (1999); "Sustainable development for industry and society", Building Research & Information, Vol. 27, Issue 6, s. 424-430.

Stöglehner, Gemot (2003); "Ecologic Footprint-A Tool For Assessing Sustainable Energy Supplies", Journal of Cleaner Production, Vol. 11, Issue 3, s. 267-277.

Şahin, Mükerrem (2006); "Hidrojenin İçten Yanmalı Motorlarda Getireceği Avantajlar ve Karşılaşılan Problemler", İçinde III. Ulusal Hidrojen Enerjisi Kongresi Bildiri Kitabı, s. 159-164.

Şahin, Adem (2006); "Türkiye'nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri İçerisinde Enerjinin Yeri ve Önemi", Türkiye'de Enerji ve Kalkınma Sempozyumu, Tasam Yayınları, Yayın No: 24, s. 89-98. Şen, Zekai (2002); Temiz Enerji ve Kaynakları, Su Vakfı Yayınları, İstanbul.

Şimşek, Eyüp; Şen, Ünal; İder, Muhsin ve Ata, Ali (2006); "Hidrojen Depolayıcısı Garak Sosdyum Borhidrür Kullanımı", İçinde III. Ulusal Hidrojen Enerjisi Kongresi Bildiri Kitabı, s. 81-85.

T.C. Dışişleri Bakanlığı (2009); Türkiye'nin Enerji Stratejisi, Enerji, Su ve Çevre İşleri Genel Müdür Yardımcılığı, Ocak 2009.

Page 171: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü (ty.); Asit Yağmurları ve Etkileri www.meteor.gov.tr/FIELS/ genel/sss/asityagmurlari.pdf.

TOBB (2007); "İnceleme: 21. yy'm Kabusu Küresel Isınma ve Kuraklık", Ekonomik Forum, Ocak 2007, s. 60-63.

Topal, Murat ve Arslan, E. Işıl (2008); "Biyokütle Enerjisi Ve Türkiye", VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu-UTES'2008 17-19 Aralık 2008, İstanbul, s. 241-248.

Tuna, Yusuf ve Yumuşak, İ. Güran (2002); "Kalkınmışlık Göstergesi Olarak Beşeri Kalkınma İndeksi ve Türkiye Üzerine Bir Değerlendinne", İstanbul Üniversitesi İktisat Fakütesi Mecmuası, 52. Cilt, Sayı 1, s. 1-26.

Turner, Kerry R.; Pearce, David ve Bateman, lan (1994); Environmental Economics-An Elementary Introduction, Harvester Wheatsheaf.

TÜBİTAK (2003); Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Projesi Enerji ve Doğal Kaynaklar Paneli Raporu, 24 Temmuz 2003 Ankara.

TÜBİTAK (2006); Avrupa Teknoloji Platformları Durum Raporu, TÜBİTAK Avrupa Birliği Çerçeve Programları Müdürlüğü, Mayıs, Ankara.

Türe, Engin (2001); Hidrojen Enerjisi, Temiz Enerji Vakfı Yayınları, No 9, TÜBİTAK Matbaası, Ankara.

Türe, Semra (2001); Biyokütle Enerjisi, Temiz Enerji Vakfı Yayınları, No 7, TÜBİTAK Matbaası, Ankara.

Türkiye Çevre Vakfı (2006); Türkiye'nin Yenilenebilir Enerji Kaynakları, TÇV Yayınları, Ankara.

Türkiye Çevre Vakfı (2008); Avrupa Birliği'nde ve Türkiye'de Yenilenebilir Enerji Mevzuatı, TÇV Yayınları, Ankara.

TÜSİAD (1998); 21. Yüzyıla Girerken Türkiye'nin Enerji Stratejisinin Değerlendirilmesi, Yayın No. TÜSİAD-T/98-12/239, İstanbul.

United Nations (2007); Indicators of Sustainable Development: Guidelines and Methodologies, Third Edition, United Nations Publication.

Uslu, Kamil (2004); "Avrupa Birliği'nde Enerji ve Politikaları", Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt XIX, Sayı 1, s. 155-172.

Uygur, İlyas, Demirci, Recep, Saruhan, Hamit; Özkan, Arif; Belenli, İbrahim (2006); "Batı Karadeniz bölgesindeki dalga enerjisi potansiyelinin araştırılması", Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Mühendislik Bilimleri Dergisi, 12 (1), s. 7-13.

Ün, Ümran Tezcan (ty.), "Hidrojen Enerjisi" http://www.genbilim.com/ index.php?option=com_content&task=view&id=1893.

Page 172: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

Verne, Jules (1874); Esrarlı Ada Cilt II, Çev. Volkan Yalçıntoklu, İthaki Yayınlan, 2. Baskı, İstanbul.

Veziroğlu, T. Nejat (2000); "Quarter century of hydrogen movement 1974-2000", International Journal of Hydrogen Energy, Volume 25, Issue 12, s. 1143-1150.

Veziroğlu, T. Nejat (2004); Dünya Barışı İçin Türkiye, Dünya Barışı İçin Hidrojen, Der. Ayfer Kale, Editör Ö. Faruk Noyan, Kaynak Yayınlan, İstanbul.

Volpi, Giulio (2005); "Renewable Energy For Developig Countries: Challenges and Opportunities", İçinde Switching to Renewable Power: A Framework For the 21th Century, Ed. Volkmar Laubert, Earthscan Publications.

WCED, (1987); Our Common Future, Commission on Environment and Development, Oxford University Press, Oxford, UK.

Winter, Carl-Jochen (2005); "Into the hydrogen energy economy-milestones". International Journal of Hydrogen Energy, Volume 30, Issue 7, s 681-685.

Yalçın, Cengiz ve Yalova, Yüksel (2005); Bilim ve Teknoloji Politikaları Işığında Türkiye, Nobel Yayın Dağıtım, 1. Basım, Ankara.

Yale Center for Environmental Law and Policy vd. (2005); 2005 Environmental Sustainability Index-Benchmarking National Environmental Stewardship, Yale Center for Environmental Law and Policy.

Yazıcı, M. Süha, Gülşah Yeğen, Evren Erkan, Gökhan Kepoğlu (2008); "Hidrojen & Yakıt Pilleri Projelerine Bir Bakış", VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu-UTES'2008, 17-19 Aralık 2008, İstanbul, s. 591-598.

Yıldırım, Ayşe, Serdar Doğan, Erkan Kartaloğlu (2008); "Enerji Kaynağı Olarak Hidrojen ve Temiz Enerjilerin AB Müktesebatı ve Uyum Sürecindeki Yeri", UGHEK'2008: II. Ulusal Güneş Ve Hidrojen Enerjisi Kongresi, 12-13 Haziran 2008, ESOGÜ, Eskişehir, s. 242-250.

Yılmaz, Pelin (2007); "Hidrojen Ekonomisine Geçiş Stratejileri ve Türkiye", Hidrojen Enerjisi Eğitim Programı 2, 2-3 Haziran 2007, Ankara, http://hydrogen.cankaya.edu.tr/sunum/sunuml4.ppt.

Zegers, P. (2006); "Fuel cell commercialization: The key to a hydrogen economy". Journal of Power Sources, Volume 154, Issue 2, s. 497-502.

Page 173: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

INTERNET KAYNAKLARı ® http ://www.eie.gov.tr/turkceA^EK/jeotermal/13turkiyede_jeotermal_ enerji.html ® http://www.eie.gov.tr/turkceA^EK/hidrojen/teknolojik_gehsmeler.htmL ® http://www.unido-ichet.org/ichet.org/activities/turkish_local_projects/ biomass/biomass.html ® http://www.unido-ichet.org/ichet.org/activities/intemational_projects/ sahara_project/sahara_project.html ® http://www.unido-ichet.org/ichet.org/activities/turkish_local_projects/ seataxi/seataxi.html ® http://www.unido-ichet.org/ichet.org/activities/turkish_local_projects/ forklift/forklift.html ® http://www.somman.com/swot-analizi-nedir-nasil-yapilir/ ® http ://www.canaktan.org/yonetim/stratejik-yonetim/swot.htm ® http://www.yenienerji.info/?pid=l 1427 ® http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/gunes/tgunes.html ® http ://w ww.eie .gov .tr/hidrojen/ichet.html ® http://www.dsi.gov.tr/topraksu.htm ® www.ntvmsnbc.com/news/391595.asp ® http://www.wwf.org.tr/haberler/haberler/archive/2009/subat/06/haber/ tuerkiye-en-sonunda-kyotoyu-imzaladi ® http ://w w w. enerj i. gov. tr/index .php? sf=webpages&b= komur&bn=223&hn=12&nm=384&id=385& ® http://www.enerji.gov.tr/index.php?sf=webpages&b= petrol&bn=222&hn= 12&nm=384&id=385& ® http://www.enerji.gov.tr/index.php?sf=webpages&b= dogalgaz&bn=221 &hn= 12&nm=384&id=3 85& ® http://iga.igg.cnr.it/geoworld/geoworld.php?sub=elgen ® http ://w w w .habitaticingenclik. org. tr/dl/bm/bm-04 .html ® http://www.taek.gov.tr/bilgi/sss/durum.html. ® http://www.enaa.or.jp/WE-NET/newinfo/station_taka_e.html ® http://www.eie.gov.tr ® http://www.jeotermaldemegi.org.tr. ® http://www.tdk.gov.tr ® http://www.turkcebilgi.com/

Page 174: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

http://www.yeminlisozluk.com http://www.kimyasozlugu.com http://www.ekserji.com

Page 175: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

ITO YAYıNLARı (2008) 2008-1 Türkiye'nin Küreselleşmesi Fırsatlar ve Tehditler (3 cilt) 2008-2 İnternet Üzerinde Hukuki Yükümlülükler Bilişim Suçları 2008-3 Avrupa Birliği'ne Uyum Sürecinde Otomotiv Sektörü Rehberi 2008-4 Türkiye'de KOBİ'lerin BASEL IFye Uyum Süreci ve Öneriler 2008-5 Orta Asya'da Girişimcilik: Fırsatlar, Sorunlar ve Çözüm Önerileri 2008-6 Lonca'dan Oda'ya Nadir Eserler Katalogu 2008-7 Organik Pamuk ve Tekstil Sanayii 2008-8 İş Dünyasına Yönelik Bilgi Merkezleri 2008-9 İstanbul Ticaret Odası Görev ve Hizmetler 2008-10 Uluslararası Hizmet Ticaretinde Gelişmekte Olan Ülkeler ve Türkiye 2008-11 İstanbul'da Şiddet ve Şiddetin Sosyolojik Arka Planı 2008-12 İhracat Yönelimli Yabancı Yatırım Ortamı: Karşılaştırmalı Bir Analiz

ve Politika Önerileri 2008-13 AB ve Diğer Uluslararası Birlikler ile iüşküerde Türkiye'nin Seçenekleri

(2 cilt) 2008-14 Yöneticilerin Toplantı Yönetimi Becerileri ve Çalışanlann Kararlara

Katılma Düzeyleri Arasındaki ilişkinin Değerlendirilmesi 2008-15 Yöneticilerin Liderlik Stilleri, Değişim Yönetimi ve Ekip Çalışması

Arasındaki İlişkilerin Çok Yönlü Olarak Değerlendirilmesi 2008-16 Kozmetik, Güzellik ve Itriyat Sektörünün Sorunlan, Çözüm Önerileri

ve Geleceği 2008-17 Fiyat İndeksleri (=Price Indices) 2008-18 Öğrenci Yönetmeliği 2008-19 Yeni Başlayanlar İçin Tüccarlığın Prensipleri 2008-20 Dersaadet / istanbul Ticaret ve Sanayi Odası'nda Kayıtlı Olan Banker,

Tüccar ve Komisyoncuların İsimleri 2008-21 istanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası 2008-22 Sigortacılık Yasası, Yeni Yönetmelikler, Yeterlilik Belgesi ve Levhalar 2008-23 Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelere Yönelik Vergi Teşvik Politikası 2008-24 Küreselleşme Sürecinde Rekabet Gücünün Artırılması ve Türkiye'de

KOBİ'ler 2008-25 Sigorta Sektörünün, Sigorta Düzenleme ve Denetleme Yasasından

Beklentileri ve Vergi Problemleri 2008-26 Türkiye'de Sınır Ticaretinin Gelişimi ve Mevcut Durumu 2008-27 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Eksik ve Aksak Yönleri

Page 176: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

ile Tadiline İlişkin Çözüm Önerileri 2008-28 Mesleki Eğitim ve Teknik Eğitim Fakülteleri Araştırması 2008-29 Meslek Yüksek Okulları Araştırması 2008-30 Solvent ve Baz Yaşların Kullanımına Yönelik Karşılaşılan Sektör

Sorunları 2008-31 Enerji ve Çevre Uyumu 2008-32 Dünyada Türkiye ve İstanbul (Broşür) 2008-33 Turkey & İstanbul in the World (broşür) 2008-34 Türkiye'de Kongre Turizmini Geliştirme İmkanları 2008-35 Sahra Altı Ülkeleri Pazar Araştırması: Senegal, Mali, Fildişi Sahili,

Gana 2008-36 Avrupa Birliği Vergi Sisteminde Gelişmeler 2008-37 Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları (2.baskı) 2008-38 20 Soruda Reach: AB'nin Yeni Kimyasallar Stratejisi 2008-39 Mikroenerji Santralleri 2008-40 AB ve Türkiye'de Sosyal Diyalogun Gelişimi 2008-41 İş Makinası Tescil Belgesi İşlemleri 2008-42 Milano Ulusal ve Uluslararası Tahkim Odası Tahkim Kuralları 2008-43 Makro Ekonomik Göstergeler (=Macroeconomic Indicators) 2008-44 Kamu İhale Kanunu'na Göre Sağlık ve İnşaat Sektörlerinde Teklif

Hazırlama ve Sözleşme Yönetimi 2008-45 Rakamlarla İstanbul Ekonomisi 2008-46 İstanbul in Figures 2008-47 İktisadi Stanbul Bilarkam 2008-48 Rakamlarla İstanbul Ekonomisi (Rusça) 2008^9 Türk Yan Sanayi Borsası Üye Profili Araştırması (=Turkish Subcontracting

Exchange Members Profile Survey) 2008-50 Türk Bankacılık Sektöründe Yabancılaşma: Risk mi. Fırsat mı? 2008-51 Uluslararası Finans Merkezi Olarak İstanbul'un Yapılanması ve

Finans Kümelenmesi 2008-52 Taşınmaz Kültürel Miras Yönetimi ve Mali Teşvikler 2008-53 Uluslararası Ticarette Risk Yönetimi 2008-54 Bavul Ticareti ile Başlayan Tekstil Dış Ticaretinin Sorunları ve

Çözüme Yönelik Beklentileri 2008-55 İstanbul'da Gayrimenkul Pazarı 2008-56 Türkiye Ekonomisinde Son Yıllarda Yaşanan Yüksek Oranlı Büyüme

Rakamlarının İç Piyasa Üzerindeki Etkileri 2008-57 Türkiye'de Katılım Bankacılığı

Page 177: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

2008-58 Somlarla Açıklamalı Güncel Kambiyo Mevzuatı 2008-59 Türkiye'de Yayın Hayatı 2008-60 Publication Sector in Turkey 2008-61 Publikationen in der Turkei 2008-62 Triko Sektöründeki Mevcut Durum ve Gelişmeler ile Kayıt Dışı

Ekonominin,Vergi ve Sigorta Denetimlerinin Sektöre Etkileri 2008-63 Rakamlarla Türkiye Ekonomisi 2008-64 Turkey in Figures 2008-65 Yer-Yüzey, Havuz Suyu Kimyasallan Mevzuat, Somnları ve Çözüm

Önerileri 2008-66 2007 Yüı İstanbul Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırması 2008-67 Türk Tekstilinin Altyapısının Yaşaması için Alınması Gereken Önlem

ve Çözümler 2008-68 Trafik Kaza Tutanakları ile İlgili Uygulamada Karşılaşılan Somnlar

ve Çözüm Önerileri 2008-69 Sosyal Güvenlikte Yeni Dönem ve İstihdam Paketinin Getirdikleri 2008-70 Bir Zamanlar İstanbul: Şehir Mektupları 2008-71 Yargıtay Kararları Işığında Sorularla 4857 Sayılı İş Yasası (gncl.2.bs) 2008-72 Hamdım...Çizdim...:Mesnevi'den Çizgiler (=1 Was Raw, I Drew

Sketches From Masnawi) 2008-73 Türkiye'de Tarımsal Kooperatifçilik ve AB Modeli 2008-74 İstanbul'un

Esnaf Lokantaları (=Trademen's Traditional Restaurants in İstanbul) 2008-75 Başarılı Vergi Mükellefleri' 2007 (kitap-cd) 2008-76 2023 İçin 13 Genç Fikir 2008-77 Elektronik Ticaretin Vergilendirilmesi 2008-78 Ottoman Hospitality and Its Impact on Europe 2008-79 Başarılı İhracatçılar (^Outstanding Exporters) : 2007 (kitap-cd) 2008-80 İstanbul'un Ekonomik ve Sosyal Göstergeleri 2008-81 Social and Economic Indicators of İstanbul 2008-82 Türkiye El Halıcılığı Sektör Araştırması 2008-83 Ekonomik Rapor: 2008 Yılında Türkiye ve Dünya Ekonomisi 2008-84 Economic Report: Turkish & World Economy in 2008

ITO YAYıNLARı (2009) 2009-1 Züccaciye-Turizm Sektörleri Ekonomik Etkileşimi 2009-2 Züccaciye-Turizm Sektörleri Ekonomik Etkileşimi (broşür)

Page 178: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

2009-3 Organik Tanm Bakımmdan Türkiye'nin Potansiyeli, Bugünkü Durumu ve Geleceği

2009-4 Sosyal Güvenlik ve Vergi Mevzuatmdaki Düzenlemelerin Etkileri 2009-5 Profesyonel Mutfak ve Ekipmanları İçin Avrupa Direktifleri ve

Standartlarının Uygulama Rehberi 2009-6 Haberlerden Yansıyan İTO 2009-7 Toptancı Hallerin Tanm Sektörüne Kalkılan ve Ekonomideki Önemi (cd) 2009-9 e-Ticaret Güvenlik Rehberi 2009-10 Türkiye'de Optometrik Ürünler Sektörü 2009-11 Meslek Dalları İtibariyle İstanbul'daki Meslek Liseleri 2009-12 Fiyat İndeksleri (=Price Indices) 2009-13 İstanbul Balık Hali'nin Pazarlama ve S atı? Durumu 2009-14 Türkiye'de ve Dünyada Tanmsal Destekleme Politikası 2009-15 Türkiye'de Madencilik 2009-16 Düzenleyici Etki Analizi Rehberi 2009-17 İstanbul'da Kırk Yıllık 40 Lezzet (=40 Relais Gourmands, 40 Ans

d'Histoire de s Saveurs d'İstanbul) 2009-18 Türkiye'de Otelciliğin ve Kongre Turizminin Geliştirilmesi 2009-19 Halkla İlişkiler Yönetimi 2009-20 Geçmişten Günümüze İstanbul Hanları 2009-21 Herkes İçin Ekonomi 2009-22 Makıoekonomik Göstergeler (=Macroeconomic Indicators) 2009-23 İşletmelerde İş Etiği 2009-24 Özürlüler Vadisi 2009-25 Telif Hukukunda Yayın Sözleşmesi Örnekleri 2009-26 Vergi-Sosyal Güvenlik ve Ticaret İşlemleri Açısından Fatura Uygulama

Rehberi 2009-27 KOBİ Girişimcileri İçin Yatınm Projelerinin Hazırlanması ve Değeıiendiıilmesi 2009-28 İstanbul'un Esnaf Lokantaları (İngilizce-Almanca) 2009-29 Forty Years Old 40 Taste Havens in İstanbul (=Geschmacksoasen in

İstanbul 40 Vierzig Jahre Tradition) 2009-30 Dünden Bugüne Kapalıçarşı 2009-31 Yaşayıp Unuttuğumuz İstanbul 2009-33 Türk İşletme Kültüründe Ortaklık ve Güven 2009-34 Devletin Bankacılık Sektöründe Düzenleyici Denetleyici Rolü ve

Türkiye Uygulaması 2009-35 Türk Bankacılık Sektöründe Pazar Hakimiyeti ve Sektörün Rekabet

Gücünün Uygumalı Analizi

Page 179: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen

2009-36 e-İhale 2009-40 2010 Avmpa Kültür Başkenti İstanbul'da Gıda İşyerlerinin Potansiyeli

Paneli (dvd) 2009- 45 İstanbul'un Ekonomik ve Sosyal Göstergeleri 2009^6 Social and Economic Indicators of istanbul 2009-49 Türkiye'de Yayın Hayatı (Türkçe-İng-Alm.Fr.)

* Kasım itibariyle Not: 2004 Yılı ve Sonrası Çıkan Bütün Yayınlarımıza İnternet Sitemizden Tam Metin Olarak Ücretsiz Ulaşılabilmektedir.

Page 180: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen
Page 181: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen
Page 182: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen
Page 183: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen
Page 184: Sürdürülebilir kalkınma, yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrojen