Upload
nevit-dilmen
View
1.382
Download
6
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Scleroderma hakkında yayınlanmamış tez.
Citation preview
T.C.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ
RADİODİAGNOSTİK ANABİLİM DALI
SİSTEMİK SKLEROZ TORASİK TUTULUM BULGULARININ
İNSPİRATUAR ve EKSPİRATUAR YÜKSEK ÇÖZÜNÜRLÜKLÜ
BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ, KLİNİK
LABORATUAR VE SOLUNUM FONKSİYON TESTLERİ İLE
KORELASYONU
(UZMANLIK TEZİ)
Dr. Navid Dilmaghanian
2003 - İstanbul
T.C.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ
RADİODİAGNOSTİK ANABİLİM DALI
SİSTEMİK SKLEROZ TORASİK TUTULUM BULGULARININ
İNSPİRATUAR ve EKSPİRATUAR YÜKSEK ÇÖZÜNÜRLÜKLÜ
BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ, KLİNİK
LABORATUAR VE SOLUNUM FONKSİYON TESTLERİ İLE
KORELASYONU
(UZMANLIK TEZİ)
Dr. Navid Dilmaghanian
2003 - İstanbul
boş
Bana yaşam ve çalõşmalarõmda destek olan ailem, eşim İlham ve kõzõmLeyla'ya,
Değerli hocalarõm Anabilim Dalõ Başkanlarõ Prof. Dr. Gülden ACUNAŞ ileSn.Em.Prof.Dr. Erdem GÖKMEN, Sn. Prof. Dr.Bülent ACUNAŞ;Sn.Em.Prof.Dr.Cahit BABUNA, Sn.Em.Prof.Dr.Uğur TALASLI,Sn.Em.Prof.Dr.İlhan KILIÇÖZLÜ, Sn.Prof.Dr. İzzet ROZANES, Sn. Prof.Dr.ÖzençMİNARECİ,Sn.Doç.Dr.Atadan TUNACI, Sn.Doç.Dr.Mehtap TUNACI,Sn.Doç.Dr.Gülgün ENGİN�e, Doç.Dr.Serra Sencer, Doç.Dr.Arzu Poyanlõ,
Tezimin hazõrlanmasõnda ve uzmanlõk eğitimimde her türlü konuda, bilimselkatkõ ve deneyimlerini esirgemeyen, yakõn ilgisini hep yanõmda hissettiğim kõymetliÖğretim Üyesi Sn. Doç.Dr. Atadan TUNACI�ya,
Asistanlõğõm boyunca bilgi ve tecrübelerinden istifade ettiğim,Uzm.Dr.İbrahim Sayõ, Sn.Uzm.Dr.Ali Kumbasar, Uzm.Dr.Kubilay Aydõn,Sn.Uzm.Dr. Başak Kumbasar ve Uzm.Dr.Ensar Yekeler�e,
Tezimin hazõrlanmasõndaki katkõlarõndan dolayõ İç Hastalõklarõ AnabilimDalõ, Romatoloji Bilim Dalõ Öğretim Üyesi Sn. Prof.Dr. Murat İnanç�a,
Tezimin hazõrlanmasõnda ve solunum fonksiyon testleriningerçekleştirilmesindeki katkõlarõndan dolayõ Göğüs Hastalõklarõ Anabilim DalõÖğretim Üyesi Sn. Prof.Dr.Levent TABAK�a,
İstanbul Tõp fakültesinde geçirdiğim yõllarda yakõn ilgi sevgi ve alakalarõnõeksik etmeyen Genel Cerrahi Anabilim Dalõ, Hepatobiliyer Cerrahi Bilim DalõÖğretim Üyesi Prof.Dr.Orhan Arõoğul'a ve Biofizik Anabilim Dalõ Öğretim ÜyesiProf. Demir Tiryaki'ye,
Literatür desteğinden dolayõ, İstanbul Tõp Fakültesi, Radiodiagnostik ABD.Doç.Dr. Atadan Tunacõ, İstanbul Tõp Fakültesi, Romatoloji BD'õndan Prof. Dr. Muratİnanç, ve Prof.Dr. Ahmet Gül, İstanbul Tõp Fakültesi, Göğüs Hastalõklarõ ABD'õndanProf.Dr. Levent Tabak, Doç.Dr.Tunçalp S. Demir, Dr. Naciye Mülayim Tokatlõ, Dr.İlyas Tokatlõ,
İç hastalõklarõnda sistemik skleroz hastalarõnõn klinik veritabanõnõ oluşturanProf.Dr. Murat İnanç, Dr.Mehmet Emin Kalender'e, hasta dosyalarõnõn taramasõndaemeği bulunan Dr. Yonca Çağatay'a, istatistiksel hesaplarõn gerçekleşmesindekatkõlarõ bulunan Cerrahpaşa Tõbbi Biyoloji ABD, Bioistatistik Bilimdalõndan SevimÖzden Purisa ve Yedikule Göğüs hastalõklarõ hastanesinden Dr.Atilla Uysal'a,
Tez'in redaksiyonunda değerli katkõlarda bulunan, Dr.Demet Parlar, Dr. SühaAkpõnar, Dr. İlham Tokatlõ, Dr. Yeşim Karagöz, Dr. Fatma Sakar, Dr. Kadir Asan'a
Çekimlerin gerçekleşmesinde Tek. Mahmut Say, Tek. Nursel Akpõnar'a
Yetişmemde en büyük katkõsõ olan Alborz Lisesi eski Müdürü, Shiraz
Teşekkür
Üniversitesi eski Rektörü ve Sharif Üniversitesi kurucusu ve eski Rektörü MerhumOstad.Dr. Mohmmad Ali Mojtahedi'ye,
Üç yõl uyum içerisinde birlikte çalõştõğõmõz, bilgi, tecrübe, fedakarlõk vedostluklarla örülü örnek bir çalõşma dönemini bana yaşatan değerli asistanarkadaşlarõma ve tüm radyoloji teknisyen, hemşire ve personeline,
Teşekkür ederim.
İçindekiler
Sayfa
Giriş ve amaç:....................................................................................................
Genel bilgiler:....................................................................................................
Sistemik skleroz özofagus tutulumu .................................................................
Sistemik skleroz akciğer tutulumu....................................................................
Sistemik skleroz'da pulmoner hipertansiyon ....................................................
İşlevsel solunum testleri....................................................................................
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ....................................................
Gereç ve yöntem................................................................................................
Sonuçlar.............................................................................................................
Tartõşma.............................................................................................................
Sonuçlar.............................................................................................................
Kaynaklar..........................................................................................................
A: Anterior
AIP:
dk: Dakika
FOV: Field of View, Görüntü Alanõ
FRC: Fonksiyonel Rezidüel Kapasite
HRCT: Yüksek Çözünürlüklü Tomografi
HU, HÜ: Hounsfield Ünitesi
IPF: İdiopatik Pulmoner Fibroz
Lt: Litre
L: Sol
MB: Megabayt, 1024 Kilobayt
ml: mililitre
mmH20 mm Su
mmHg: milimetre Civa
NSIP: Non-spesifik interstisyel pnömoni
p: probability, olasõlõk
P: Posterior
PA: Pulmoner arter, Posteroanterior
R: Sağ
RAM: Random Access Memory
RANTES: Regulated upon Activation normal T-cell Expressed and Secreted
RV: Rezidüel hacim
Scl-70a DNA Topoizomeraz-I
sn. Saniye
SS: Sistemik skleroz
TLC: Total akciğer kapasitesi
UCD: University of California - Davis
UIP: "Usual" interstisyel pnömoni
VC: Vital Kapasite
Simgeler ve Kõsaltmalar
Giriş ve Am aç
Giriş ve Amaç
istemik skleroz torasik tutulumu hastalõğõn mortalite ve morbiditesinde önemli
bir yere sahiptir. Buna karşõn yeni tanõsal yöntemlerin bu tutulumu tespit
etmedeki potansiyeli, görece yeni görüntüleme modaliteleri ile tespit edilebilen
bulgularõn anlam ve önemleri, bu bulgularõn klinik ve laboratuar spektrumundaki
bulgulardan hangileri ile ilişkili olduğu henüz tam olarak bilinmemektedir. Sistemik
skleroz hastalõğõnõn diğer kollajen doku hastalõklarõna göre daha seyrek rastlanõyor
olmasõ çalõşmalarõn zorluğu ve azlõğõnõn bir sebebi olabilir. Çalõşmada mevcut
literatür bilgileri ve farklõ görüşler incelendikten sonra yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi bulgularõ ayrõ ayrõ parametreler olarak ele alõnõp, bulgularõn
akciğer içindeki kraniokaudal, anteroposterior, sağ-sol dağõlõmõ ve görülme sõklõğõ
incelenmiştir. Ayrõca görüntüleme bulgularõnõn; sistemik skleroz etiyolojisinde rol
oynadõğõ düşünülen otoantikor çeşitleri, akciğer tutulumunu saptamada yararlanõlan
işlevsel solunum testleri, hastalõğõn klinik tipleri ve bazõ bulgularõ, akciğer
tutulumunda rol aldõğõ düşünülen özofagus - akciğer tutulum bağlantõsõ, pulmoner
hipertansiyon tanõsõnda kullanõlan non-invazif yöntemlerden ekokardiografi ile
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi bulgularõ arasõndaki ilişki araştõrõlmõştõr.
S
1
Genel B ilgiler
Genel Bilgiler
istemik skleroz T-hücre aktivasyonu, otoantikor oluşumlarõ, sitokin, kemokin
değişiklikleri ile karakterize, cilt, özofagus, intestinal trakt, akciğer, kalp,
böbrek, kas ve eklem gibi pek çok organ ve iç organda fibrozis, vaskülopati ve
inflamatuar değişiklikler ile seyreden, kronik, sebebi bilinmeyen bir hastalõktõr.
Hastalõğõn şiddeti ve seyri değişkendir. Sistemik skleroz klinik olarak daha hõzlõ
seyirli yaygõn deri tutulum tipi ve dekadlara yayõlmõş bir progresyon izleyen sõnõrlõ
deri tutulum tipi şeklinde sõnõflanmaktadõr. Sistemik skleroz başlangõç
semptomlarõndan en sõk olanõ Raynaud fenomenidir. Ekstremitelerde ödem ve
artralji, daha seyrek olarak ise retrosternal yanma, disfaji veya dispne başlangõç
semptomu olabilmektedir. Cilt sert, parlak ve hiperpigmente görünüm alõrken, yüz
maske benzeri görünüm alabilmektedir. Ciltte telenjiektaziler, cilt altõnda ise sõklõkla
kalsifik lezyonlar saptanõr. Tendon ve eklem tutulumu varlõğõnda dinleme ile
sürtünme sesi duyulabilmektedir. Özofagus disfonksiyonu en sõk rastlanan viseral
tutulumdur. İntestinal tutulum motilite bozukluklarõ, malabsorpsiyon ve anaerobik
bakteri sayõsõnda artõş ile seyredebilir. Kardiak tutulum kendini ileti defektleri, ritm
problemleri veya perikardit şeklinde gösterebilir.
S
Akciğer parenkim tutulumu ve pulmoner hipertansiyon solunum fonksiyon
parametrelerini etkileyerek prognoz ve yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiler.
Böbreklerde interlobüler ve arkuat arterlerin tutulumu sonucu malign hipertansiyon
gelişebilmektedir. Romatoid faktör hastalarõn yaklaşõk 1/3'ünde, anti-nükleer ve anti-
nükleoler antikorlar olgularõn yaklaşõk %90'õnda pozitiftir. Scl-70 antijeni olarak da
bilinen topoizomeraz-I'e karşõ antikorlar hastalarõn ¼ 'ünde pozitifken, sistemik
skleroz hastalarõn yaklaşõk %22'sinde anti-sentromer antikorlar izlenir.
2
Özofagus tutulum u
Özofagus tutulumu
ostprandial dönemde ve erüktasyon (geğirme) sõrasõnda reflü varlõğõ, reflünun
fizyolojik bir fenomen olduğunu düşündürmektedir. Gastrik basõncõn aşõrõ
yükseldiği durumlara karşõ gastroözofageal sfinkterin relaksasyonu olasõ koruyucu
bir işlev yerine getirmektedir. İnceleme teknikleri ile fizyolojik durumun patolojik
süreçlere dönüşümü takip edilmekte, bu dönüşümden sorumlu nedenler
aranmaktadõr.
P
Sistemik sklerozda izlenen gastrointestinal problemler özofagus dismotilitesi,
gecikmiş mide boşaltõm süresi, intestinal fibroz ve dismotilite, yalancõ divertiküller,
arterit, kolon tutulumu ve anorektal dismotilite olarak özetlenebilir. (|Baert1)
Sistemik skleroz gastrointestinal sistem tutulumunun ciddi sonuçlarõndan biri
malnutrisyondur. (|öz30)
Özofagus tutulumu interstisyel akciğer hastalõğõ sebepleri arasõnda ileri
sürülmektedir. (|marie4,36,37,38,39,40). Sistemik skleroz hem akciğer ve özofagusu
tutabilen sistemik bir hastalõk olduğundan gastroözofageal reflü ile pulmoner tutulum
arasõnda neden-sonuç ilişkisi incelemesini zorlaştõrmaktadõr. (|ing0) Yapõlan yeni
çalõşmalarda idiyopatik pulmoner fibrozlu hastalarda gastroözofageal reflü oranõnõn
normal kişiler ve diğer diffüz akciğer hastalõklarõna göre daha yüksek olduğu tespit
edilmiştir.
Gastroözofageal reflü ile astma, bronşiektazi, pnömoni, uyku apne sendromu
ilişkileri daha önce bildirilmiştir. (|ing1.2.3.4.5.6.7.8) Öksürük ve astmada izlenen
gastroözofageal reflü ise distal özofagus irritasyonuna bağlõ trakeobronşiyal refleks
mekanizmasõ ile açõklanmaktadõr. Diffüz akciğer hastalõklarõnda ise asitli mide
içeriğinin kronik mikroaspirasyonlarõ olduğu varsayõlmaktadõr. (|ing0)
Pearson ve Wilson (|ing9) diffüz akciğer fibrozu olan hastalarda gastroözofageal
3
Özofagus tutulum u
reflü ve hiyatus hernisi oranõnda artõş tanõmlamõştõr.
Mays ve arkadaşlarõ (|ing10) gastrik sekresyonlarõn küçük miktarlarda
trakeobronşiyal aspirasyonunun uzun süreler içinde idiyopatik pulmoner fibroza yol
açtõğõnõ tespit etmiştir. Mays ve arkadaşlarõnõn çalõşmasõnda 131 idiyopatik pulmoner
fibrozlu hastanõn 48'inde herhangi bir etyolojik faktör tespit edilemedi. Bu 48
hastaya üst gastrointestinal sistem pasaj incelemeleri yapõlõp, sonuçlar yaş
bakõmõndan eşleşen 270 normal kişinin pasaj grafileri ile karşõlaştõrõldõğõnda
idiyopatik pulmoner fibroz grubunda gastroözofageal reflü ve hiyatus hernisi
oranõnõn fazla olduğu saptandõ. Çalõşmada neden-sonuç ilişkisi tespit edilmedi ve bu
yönde bir çaba harcanmadõ. (|ing0)
Tobin ve arkadaşlarõ (|ing12) idiyopatik pulmoner fibrozlu 17 hastanõn 16'sõnda (%
94), çift kanal özofagus pH monitorizasyonu ile reflü saptarken, aynõ oran diffüz
akciğer hastalõğõ olan başka bir grupta %50 olarak bulundu. Gastroözofageal reflü
saptanan 16 hastanõn 12sinde gastroözofageal reflü ile ilgili herhangi bir yakõnma
öyküsü bulunamadõ. Yazarlar idiyopatik pulmoner fibrozda gastroözofageal reflü
oranõnõn normal popülasyon ve diffüz akciğer hastalõğõ olan diğer hastalara göre
yüksek bulmuş, asit reflüsunun idiyopatik pulmoner fibroz patogenezinde rol
alabileceğini önermiştir. (|ing0) İdiopatik pulmoner fibroz ve gastroözofageal reflü
arasõnda ilişkinin saptanmasõ kolay değildir. Bunun için belkide etkili anti-reflü
tedavisinin solunum fonksiyonlarõnõn seyrini, semptomlarõ ve prognozu anlamlõ
şekilde değiştirebildiğini göstermek gerekecektir. Alternatif bir yöntem ise hayvan
deneylerinin kullanõmõdõr. (|ing0)
Bazõ araştõrmacõlar sistemik sklerozdaki pulmoner lezyonlarõn özofagus tutulumuna
bağlõ aspirasyondan kaynaklandõğõnõ öne sürmüşlerdir (|arro94,95).Sistemik
sklerozda interstisyel akciğer tutulumu olan hastalarda %80 oranõnda özofagus
dilatasyonu gösterilmiştir. (|iFranquet8) Özofagus dilatasyonu ve dismotilite
aspirasyon pnömonisi ve bronşiolit predispozisyonuna yol açar. Aspirasyon
4
Özofagus tutulum u
pnömonisi, skleroderma, polimiyozit ve dermatomiyozit hastalarõnda ciddi morbidite
sebepleri arasõnda görülmektedir. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide
aspirasyon bronşioliti, hava veya mukus ile distandü, tübüler veya çatallanmõş
bronşiollerin varlõğõ ile tanõnõr. Bronşiolit ve aspiratõn transbronşiyal yayõlõmõ sonucu
akciğerde yama tarzõnda konsolidasyon alanlarõ izlenebilir. (|iFranquet8,57,60,74)
Özofagus tutulumu olmaksõzõn akciğer problemli hastalar bulunduğundan bazõ
otorler pulmoner tutulumun aspirasyon pnömonisi sonucu gelişmediğine
inanmaktadõr. (|arro30). Sistemik sklerozda özofagus tutulumunun sõk olmasõ,
gastroözofageal reflü ve diffüz akciğer hastalõğõ arasõnda neden-sonuç ilişkisinin
ortaya çõkarõlmasõnõ güçleştirmektedir. Alternatif görüş sahibi olanlar her iki
durumun ortak bir sistemik hastalõk sonucu geliştiğini savunmaktadõr. (|ing0)
Sistemik sklerozda karşõlaşõlan özofagus problemleri
● Özofagus motor disfonksiyonu
● Azalmõş motilite
● Azalmõş tonus
● Koordine olmayan peristaltik dalgalar
● Azalmõş peristaltik dalgalar
● Azalmõş gastroözofageal bileşke basõncõ
● gastroözofageal reflü
● Artmõş gastroözofageal bileşke basõncõ
● Akalazya benzeri özofagus
● Özofajit
● Kimyasal
● Bakteryel
● Fungal
● Barrett Özofagus (|öz152,156)
● Organik striktür
● Malignite gelişimi (Adenokarsinom) (|öz152,156)
5
Özofagus tutulum u
● Divertikül
● Fistül gelişimi (|öz167)
● Özofagusta bezoar (|öz183)
Sõklõk
Sistemik skleroz hastalarõnõn %40-50'si yanma ve disfaji gibi semptomlardan
yakõnõrken objektif ve duyarlõ testler ile %90 oranõnda özofagus tutulumu
bildirilmiştir. (|öz135) (|arro30,91,92) Reflü özofajit oranõ ise %50 oranõnda
bildirilmiştir. (|öz125) Mahrer ve arkadaşlarõ (|arro93) özofagus pasaj grafilerinde
hastalarõn %62'sinde dilatasyon ve peristaltizm problemleri bildirdiler (|arro71).
Gastroözofageal sfinkter basõncõnõn düşmesi ve özofagustaki hipomotilitenin
birlikteliği sistemik skleroz hastalarõnda özofagusun hasara maruz kalmasõnda etkili
olmaktadõr. (|öz125)
Semptomlar
Sistemik sklerozda özofagus tutulum semptomlarõ; pirozis: retrosternal, farinks,
epigastrik bölgede yanma, disfaji: yutma zorluğu, odinofaji: ağrõlõ yutma, non-
kardiak göğüs ağrõsõ ve regurjitasyon: ağõza acõ su gelmesidir. (|öz36) En sõk
rastlanan iki semptom ise yanma ve disfajidir (|öz301) . Kohler ve arkadaşlarõ
semptomlarõn değerini araştõrdõklarõ çalõşmalarõnda semptom varlõğõnõn tutulumu
yüksek oranda gösterdiğini, ancak semptom yokluğunun tutulumu ekarte
ettirmediğini saptamõştõr. Disfaji ve retrosternal yanma özofajit varlõğõ ile anlamlõ
ilişki göstermemektedir. (|öz55) Disfaji, yanma ve regurjitasyon gibi semptomlar
sõnõrlõ ve yaygõn tipte eşit oranlarda izlenmektedir, ancak sineradyografi ile yapõlan
bir çalõşmada yaygõn tipte motilite bozukluklarõna daha sõk rastlandõğõ bildirmiştir (|
arro92).
Patofizyoloji
6
Özofagus tutulum u
D'Angelo'nun (|arro32) yaptõğõ histopatolojik incelemelede 53 hastanõn 39'unda
kaslarda atrofi ve fibroz saptandõ. Hastalarõn %40'õnda ise reflüye bağlõ mukozada
ülserasyon, erozyon ve enflamasyon saptandõ (|arro32,94).
Sistemik sklerozda özofagus 2/3 distalinin dilatasyonu kolinerjik nöral fonksiyon
azlõğõ ve düz kas kaybõ sonucu gelişir. (|Bhalla3,8)
Özofagus alt uç sfinkter basõncõnda düşme ve özofagus peristaltik problemlerinin
mide içeriğinin mikroaspirasyonlarõna yol açarak interstisyel akciğer hastalõklarõna
sebep olduğu varsayõlmõştõr. Özofagus tutulumu ve akciğer fibrozu arasõndaki sebep
sonuç ilişkileri doğrulandõğõ takdirde tedavi protokollerinde değişikliklere yol
açabilir. İlişki doğrulandõğõ takdirde agresif reflü tedavisinin pulmoner tutulum ve
buna bağlõ morbidite ve mortalite üzerinde etkisi olabileceği düşünülmektedir. (|
marie0)
Nguyen ve arkadaşlarõnõn (|öz22) 2000
yõlõnda yayõnlanan çalõşmasõnda UCD 200
tavuklarõnda oluşan ilk özofagus
patolojisinin endotel hücre apoptozu
olduğu bildirilmiştir. Perivasküler
mononükleer ağõrlõklõ hücre infiltrasyonu
ve kollajen birikiminin apoptozu takiben
gerçekleştiği tespit edilmiştir. UCD200'de
apoptototik hücreler akciğer, özofagus ve böbreklerde eşzamanlõ gelişmektedir.
Özofagus tutulumuna yol açan patofizyolojik süreç daha ziyade düz kas atrofisi, daha
az oranda ise fibroza bağlõdõr. (|öz30)
Sistemik skleroz hastalarõnda izlenen otonom sinir sistemi patolojileri ağõrlõklõ olarak
parasempatik yetmezlik ve sempatik hiperaktivite olarak özetlenebilir. (|öz96)
Sempatik aktivitenin baskõlanmasõ alt özofagus basõncõnda artõş ile sonuçlanõr. (|
7
Şekil 1 UCD-200 skleroderma modeli
Özofagus tutulum u
öz96)
Belch ve arkadaşlarõ (|öz148) sistemik
skleroz ve Raynaud fenomeni pozitif olan
hastalarda özofagus vasküler yapõlarõnõn
normal bireylere göre soğuk stresine daha
uzun vazospastik yanõt verdiğini saptadõlar.
Sistemik skleroz hastalarõn özofagusunda kollajen işaretçisi olan Hidroksiprolin
miktarõ artmaktadõr. (|öz106)
Sistemik skleroz özofagusta fibrozis, musküler ve nöral doku harabiyeti ve vasküler
obliterasyon yapmaktadõr. Musküler yapõlarõn atrofisi hipokontraksiyona neden
olmaktadõr. Nöral ve musküler hasar kombinasyonu peristaltizm kaybõ ile sonuçlanõr.
(|Spechler53) Özofagusun distalindeki düz kas hücreleri daha fazla etkilenmekle
birlikte çizgili kaslar içeren proksimal özofagus bazõ vakalarda tutulmaktadõr. (|
Spechler53) (|Baert1) Eski kitaplar alt özofagus sfinkter basõncõnõ çok düşük olarak
tanõmladõğõ halde son çalõşmalar basõncõn normalden az farkla düşük olduğunu
saptamõştõr. (|Spechler53,54,55) .
Enfeksiyonlar
Akesson ve arkadaşlarõnõn (|öz198) serisinde asidite ve özofajit ilişkisi araştõrõldõ.
Asidite arttõkça özofajit artmasõna rağmen yüksek asit düzeylerinin mikotik
özofajitten koruduğu bildirildi. Özofagusta biriken sõvõnõn bakteri içeriği
incelendiğinde en sõk (%35) enterobakter grubuna rastlanmaktadõr. (|öz157) Sistemik
sklerozda Kandida özofajitine oldukça sõk rastlanmaktadõr. Geirsson ve arkadaşlarõ (|
öz145) 71 hastalõk serilerinde 8 hastada (%10) Kandida özofajiti bildirdiler.
Özofagus inceleme yöntemleri
8
Şekil 2 Kardia ve özofagus anatomisi
Özofagus tutulum u
Özofagus problemlerinin in-vivo değerlendirilmesi için farklõ fizyolojik ve
görüntüleme yöntemleri kullanõlabilmektedir.
Manometri
Sistemik sklerozdaki manometrik ölçümler özofagus alt 1/3'ünde peristaltism
azalmasõ ve sfinkter basõncõnda azalma göstermiştir.(|Baert1)
Özofagus manometrisinde dismotilite saptanmasõ özofajit ile anlamlõ şekilde ilişkili
bulunmuştur. (|öz55) Özofajit tanõsõnda altõn standart endoskopik incelemedir.
Sistemik sklerozda manometrik ölçüm bulgularõ bu hastalõğa özgü değildir, bu
nedenle sistemik skleroz özofagus teriminin kullanõmõ özendirilmemelidir ve
kullanõlmak istendiği durumlarda sadece sistemik skleroz olduğu bilinen hastalar ile
sõnõrõlandõrõlmalõdõr. Sistemik skleroz özofagus tutulumunun tanõmlanmasõ için
"inefektif özofagus motilite" terimi tercih edilmelidir. (|Spechler0)
Reflü irritasyonun yanõsõra, alkol bağõmlõlõğõ, diabet, sistemik skleroz ve amiloidoz,
gibi çeşitli hastalõklarda özofagusta yaygõn kontraksiyonlar izlenmektedir. (|
Spechler34) Sistemik sklerozlu hastalarda kontraksiyonlar düşük amplitüdleri ile
diğer hastalardan ayrõlmaktadõr ve bu kasõlmalarõn spasm olarak değerlendirilmemesi
gerekir. (|Spechler35)
Manometrik ölçümlerde özofagus patolojileri hastalarõn %80'inde bulunmaktadõr. (|
Spechler34)
Sridhar ve arkadaşlarõ (|öz32) 1998'de özofagus motilite problemi olan sistemik
skleroz hastalarõnõn 2/3'ünde mide boşaltõmõnõ etkileyen motilite problemi saptadõlar.
Çalõşmada ayrõca mide boşalõmõnõn motiliteyi etkileyen droglara yanõt verdiği, mide
9
Özofagus tutulum u
boşalõmõndaki gecikmenin gastroözofageal reflüya olumsuz katkõda bulunduğu
sonucuna varõlmõştõr.
Özofagus dismotilitesi ve tutulumu hastanõn beslenme tercihleri ve nütrisyonel
durumu üzerinde önemli etkilere sahiptir. (|öz95)
Sistemik skleroz hastalarõnda alt özofagus sfinkter basõncõ yaş ile birlikte
değişmemektedir.
Pasaj grafisi
Özofagus problemleri hastalõğõn presemptomatik evresinde pasaj grafileri ile tespit
edilebilmektedir (|arro71).
Baryumlu pasaj grafilerinde özofagus proksimalinde normal peristaltism izlenirken,
arkus aorta distalinde dalgalarõn yavaşladõğõ ve kaybolduğu izlenebilir. Ayakta
çekilen grafilerde bariyumun gravite etkisi ile adeta düşercesine geçtiği izlenirken,
yatar konumda staz, seviyelenme ve reflü bulgularõ saptanabilir. (|Baert1)
Schwickert ve arkadaşlarõ (|öz58) sistemik skleroz hastalarõnda motilite
bozukluklarõnõ yarõkatõ bariumlu pirinç ile inceledi ve bu yöntemin geleneksel
bariyumlu incelemelelere göre daha duyarlõ olduğu sonucuna vardõ. Bariumlu pirinç,
haşlanmõş pirinç ve barium sulfatõn yarõ oranõnda karõştõrõlmasõ ile elde edilmektedir.
10
Özofagus tutulum u
Videofloroskopi orofarinks ve servikal özofagus
patolojilerini gösterdiği halde manometri bu
bölgelerde değersizdir. (|öz109)
Pasaj grafilerinde rastlanan bulgular (|öz157) en sõk
distal özofagusta aperistaltism (%78),
Gastroözofageal reflü (%57), ince barsak anslarõnda
dilatasyon (%35) ve mukozada pili değişiklikleridir.
Schima ve arkadaşlarõnõn (|öz93) 1992'de yayõnlanan
çalõşmasõnda bariumlu videofloroskopi ile
manometri sonuçlarõ karşõlaştõrõldõ ve bariumlu
videofloroskopinin manometrik ölçümlerde
adinamik özofagusu olan tüm hastalarda doğru
tanõya vardõrdõğõnõ belgeledi. Manometrinin zor,
zaman alõcõ ve kolay ulaşõlamayan bir tetkik olduğu
düşünüldüğünde bu tür hastalarda
videofloroskopinin ilk tercih olarak kullanõlabileceği
belirtilmiştir.
Channer ve arkadaşlarõ ise transit süresinin
hesaplanmasõ için içi barium dolu bir kapsül kullanarak, sürenin arttõğõnõ tespit
ettiler. (|öz199)
pH ölçümü
Gastroözofageal reflünun tek güvenilir göstergesi pH ölçümleridir. (|öz72)
Basilisco ve arkadaşlarõnõn (|öz54) 1996'da gerçeleştirdiği çalõşmasõnda manometrik
ve pH ölçümleri ile yatay konumda sistemik skleroz hastalarõnõn özofagus asit
11
Şekil 3 Üç digital röntgen filmininbirleştirilmesinden elde edilen, SS.hastasõna ait dilate hipomotilözofagus. Kadioözofagel bileşkeve transdiafragmatiksegmentlerdeki ektazi dikkatiçekmektedir.
Özofagus tutulum u
klerans süresinin uzadõğõnõ tespit etmiştir. Sistemik sklerozda gravite özofagus
pasajõnda önemli bir rol oynar. Yatay konumda gecikmiş asit kleransõ erken tutulum
belirtilerinden biri olabilir.
1999 yõlõnda Carola ve arkadaşlarõ (|öz25) tarafõndan yayõnlanan yazõda sistemik
skleroz hastalarõnõn özofagusunda asiditeyi nötralize eden maddelerin bulunup,
bulunmadõğõ araştõrõlmõştõr. Çalõşmada özofagusta asiditeyi nötralize eden
maddelerin varlõğõnda artõş tespit edilmiştir.
Sintigrafi
1999 yõlõnda Bestetti ve arkadaşlarõ (|öz29) yatar durumda sintigrafi ile özofagus
geçiş ve boşaltõm sürelerinin arttõğõnõ tespit etmiştir.
Kinuya ve arkadaşlarõ (|öz5) özofagus sintigrafisi ile sistemik skleroz hastalarõ deri
tutulum tipi, anti-topoizomeraz-I ve akciğer tutulumu arasõnda anlamlõ düzeyde ilişki
saptamõştõr.
Bilgisayarlõ tomografi
Bhalla ve arkadaşlarõ 1993'te (|Bhalla0) 25 sklerodermalõ hastada yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ile asemptomatik özofagus dilatasyonu ve
lenfadenopati prevalansõnõ saptadõlar. Retrospektif olarak yapõlan çalõşmada diffüz
akciğer tutulumu olan 25 hastanõn yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografileri
değerlendirildi. Mediastinal adenopati için Amerikan Thoraks Cemiyetinin lenf nodu
haritalama şemasõ kullanõldõ. (|Bhalla0) Hastalarõn 20sinde (%80) dilatasyon tespit
edildi. 13 kişilik kontrol grubunda ise dilatasyon izlenmedi. Hastalarõn 15'inde ise (%
60) mediastinal lenfadenopati tespit edildi. (|Bhalla0)
Özofagus lezyonlarõnõn erken tanõsõ dismotilite ve reflüya bağlõ komplikasyonlarõn
12
Özofagus tutulum u
önlenmesinde, tedavi gerektiren hastalarõn
seçiminde yol göstericidir. (|Bhalla0) Aort
arkõ seviyesi altõnda özofagus içerisinde tek
ve loküle olmayan intralüminal hava
bulunmasõ ve genişlemenin koronal
düzlemde 10 mm'yi geçmesi durumunda
dilatasyon varlõğõndan söz edilebilir.
Bilgisayarlõ tomografi kesitlerinde normal
özofagus ovoid şekilde ve koronal çapõ
sagital çapõndan fazladõr, ancak bu genişlik
10 mm'yi aşmaz. Arkus aorta seviyesinin altõnda 10 mm'ye aşmayan küçük hava
paketleri dõşõnda hava, hava-sõvõ seviyesi, sõvõ kolleksiyonu patolojik kabul edilir ve
obstrüksiyon ve dismotiliteyi düşündürür. Özofagus normal duvar kalõnlõğõ: 3 mm
olarak kabul edilmektedir. (|Bhalla0)
Ultrasonografi
Sistemik sklerozda özofagus motilite ve dilatasyonu tanõsõ için ultrasonografi
kullanõmõ 1991 yõlõnda Takebayashi ve arkadaşlarõ (|öz113) tarafõndan tarif
edilmiştir. Miller ve arkadaşlarõ 1993'te (|öz87) sistemik skleroz hastalarõnda
özofagusu yüksek çözünürlüklü endoluminal sonografi ile inceleyerek sonuçlarõ
otopsi ile karşõlaştõrdõ. Yüksek çözünürlüklü endoluminal sonografide normalde
hipoekoik görünmesi gereken muskularis proprianõn hiperekojen görülmesinin
otopside bu katmanõn fibrozu ile, manometrik ölçümde ise hipomotilite ile ilişkili
olduğunu saptadõ.
Rezistometri
Özofagus manometrik ölçümlerinin akõşkanlara direnç ve kompliyans konusunda
bilgi vermediğini düşünen Mearin ve arkadaşlarõnõn (|öz17) gerçekleştirdiği
13
Şekil 4 Dilate Özofagus
Özofagus tutulum u
çalõşmada rezistometri yöntemi ile direnç ve komplians ölçümleri yapõlmõştõr.
Çalõşmada gastroözofageal bileşkede akõma karşõ direncin düştüğü, kompliansõn ise
sistemik skleroz hastalarõnda normal olduğu sonucuna varõlmõştõr.
Videoendoskopi
Cameron ve arkadaşlarõnõn (|öz31) videoskopik özofagus incelemesinde, sistemik
skleroz hastalarõnda lümeni kapatabilen kontraksiyonlarõn ciddi oranda azaldõğõ
tespit edilmiştir. Alt özofagus sfinkterinin ise hastalarõn çoğunda hiç bir zaman
kapanmadõğõ saptanmõştõr.
Reflü ve pulmoner fibroz ilişkisi
Mays ve arkadaşlarõ (|marie61) 1976 yõlõnda diffüz akciğer hastalõğõ ve
gastroözofageal reflü arasõndaki ilişkiyi bariyumlu pasaj grafisi ile saptamõştõr.
Diffüz akciğer fibrozu olan grupta pasajda reflü veya herni oranõ %54 iken negatif
grupta bu oran %8 olarak saptandõ.
Denis ve arkadaşlarõ 1981'de (|ing14) 24 sistemik skleroz hastasõnõ özofagus
motilitelerine göre üçe ayõrdõ. Motilitesi normal olan (n=8), peristaltizmi azalmõş,
ancak gastroözofageal sfinkter işlevi korunmuş olan (n=7) ve peristaltizm ve sfinkter
kusuru olan hastalar (n=9). Denis dinamik akciğer kompliansõnõn son grupta ilk iki
gruba göre anlamlõ şekilde azaldõğõnõ tespit etmiştir.
Johnson ve arkadaşlarõ (|ing15) 1989'da 13 sistemik sklerozlu hastayõ
özofagogastroduodenoskopi, Tc99 kolloid aspirasyon sintigrafisi, 24 saat pH
monitorizasyonu ve akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi ile inceledi. 11
hastada proksimal özofajit saptandõ. 12 hastada larinkste aspirasyon düşündürecek
değişikliklere rastlanõrken, 12 hastada akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi
değeri normalden düşük bulundu. Multipl regresyon analizinde akciğer karbon
14
Özofagus tutulum u
monoksit difüzyon kapasitesi pH ölçümü sonucu reflü değerleri ile korele bulundu.
Troshinsky ve arkadaşlarõ 1994 yõlõnda (|ing16) 36 hastada yaptõklarõ retrospektif
çalõşmada zorlu vital kapasite, zorlu ekspiratuar hacim 1, akciğer karbon monoksit
difüzyon kapasitesi ve gastroözofageal reflü veya motilite arasõnda anlamlõ ilişki
saptamadõ.
Tobin ve arkadaşlarõ (|marie69) 1998'de intraözofageal asidite ve biyopsi onaylõ
diffüz akciğer fibrozu arasõnda pozitif ilişki bulunduğunu gösteren bir çalõşma
gerçekleştirdi.
Lock ve arkadaşlarõ (|ing17) 43 sistemik skleroz hastasõnõ solunum fonksiyon testleri
ve motilite değerleri açõsõndan inceledi. Özofagus disfonksiyonu bulunan 26 kişilik
hasta grubunda total akciğer kapasitesi, inspiryumda vital kapasite, zorlu vital
kapasite anlamlõ şekilde düşük bulundu. Bu çalõşmada diğer çalõşmalar gibi iki
patoloji arasõndaki ilişkiyi göstermektedir, ancak ağõr hastalarda her iki organõn ortak
nedenlerden dolayõ daha fazla hasar gördüğü senaryosunu ekarte etmemektedir.
15
Şekil 5 IPF oluşumunda önerilen hipotezler
Özofagus tutulum u
Bu çalõşmalarda diffüz akciğer hastalõğõ tespiti için kullanõlan yöntemler duyarsõz
olmasõna karşõn, diffüz akciğer hastalõğõ ve gastroözofageal reflü arasõndaki ilişki
pek çok çalõşmada olduğu gibi ortaya çõkmõş, ilişki varlõğõ konusunda pek az şüphe
bõrakmõştõr. (|ing0)
İdiopatik pulmoner fibrozda olduğu gibi sistemik skleroz hastalarõnda anti-reflü
tedavinin pulmoner tutulumun önlenmesi ve seyri üzerinde etkisini gösteren herhangi
bir çalõşma bulunmamaktadõr. (|ing0)
Depagne ve arkadaşlarõ (|öz23) 1999 yõlõnda başlangõç semptomlarõ sadece
gastroözofageal reflü ve diffüz akciğer fibrozu olan bir sistemik skleroz vakasõ
bildirdiler.
2001 yõlõnda yayõnlanan Marie ve arkadaşlarõnõn çalõşmasõnda (|marie0) 43 sistemik
skleroz hastasõnõn özofagus manometrik incelemeleri yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi ve solunum fonksiyon testleri ile karşõlaştõrõldõ. Ayrõca 18
hasta iki sene takip edilerek özofagus tutulumunun pulmoner tutulumun kötüye gidişi
üzerindeki prognostik değeri irdelendi. Hastalar manometrik ölçümlerine göre ağõr
dismotilite bozukluğu, hafif dismotilite ve normal olarak üçe ayrõldõ. Üç grupta
akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi değeri karşõlaştõrõldõğõnda sõrasõyla
ortanca değer %68, 94 ve 104 olarak bulundu. Üç grupta yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografide bulgu prevalansõ incelendiğinde ise sõrasõyla %57, 27 ve 18
olarak bulundu. 18 hastanõn iki senelik takiplerinde ağõr dismotilite grubunda akciğer
karbon monoksit difüzyon kapasitesi değerinin daha belirgin bir düşüş ile seyrettiği
saptandõ(%16 - %1). Benzer şekilde yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
dismotilite grubunda %71 oranõnda pozitif iken diğer grupta %25 oranõnda pozitif
bulundu.
Gastroözofageal reflünun uzun süre ve agresif şekilde tedavi edildiği çalõşmalar,
gastroözofageal reflünun idiyopatik pulmoner fibrozun progresyonu üzerindeki
16
Özofagus tutulum u
etkisini ortaya çõkarabilir. Ancak fibrozun geri dönüşümsüz yapõsõ nedeniyle
iyileşme gerçekleşmediği takdirde gerçek ilişki olmadõğõ sonucuna varmak kolay
değildir. Sistemik skleroz hastalarõnda ise gastroözofageal reflü için radikal bir
tedavi bulunmamaktadõr. Mevcut tedaviler ile çoğu kez asit'in etkisi azaltõlmaya
çalõşõlmaktadõr. (|ing0) Asit içermeyen bir reflünun fibroza sebep olup olmayacağõ
konusunda bir çalõşma bulunmamaktadõr.
Tedavi
Cerrahi tedavi
Gastroözofageal reflü cerrahi tedavisinde sõklõklar kullanõlan yöntemler: Belsey
Mark IV, Collis-Belsey, Nissen, Collis-Nissen ve kolon interpozisyonudur. (|öz151)
Poirier ve arkadaşlarõ (|öz75) tarafõndan yayõnlanan cerrahi anti-reflü serisinde
semptomlarõn 14 hastanõn 10'unda, 24 saat pH monitorizasyonda ise asit tespit
oranõnõn %15'den %7'ye düştüğü bildirildi. Topart'õn cerrahi serisinde başarõ oranõ %
50 olarak bildirildi. (|öz151)
Prognoz:
Hendel ve arkadaşlarõ (|öz94) 25 hastada omeprazolun 5 yõllõk uzun dönemli etkisini
endoskopi, histopatoloji ve serum gastrin düzeyleri ile değerlendirmiştir. 5 senenin
sonunda özofajitli hastalarõn yarõsõnda tam iyileşme gerçekleşmediği sonucuna
varõldõ.
İnce barsak tutulumu
Sistemik skleroz ince barsak tutulumu; düz kas atrofisi, submukoza, musküler ve
17
Özofagus tutulum u
seröz katmanlarda kollajen depolanmasõ ile karakterizedir. Hastalarõn %90'õnda ince
barsak hipomotilitesi saptanabilir. (|Baert1)
Baryumlu incelemede dilate ve atonik bir duodenum, özellikle yatar konumda
proksimalde peristaltism azalmasõ, yine yatar konumda pasaj gecikmesi izlenebilir.
Uzun ve sirküler düz kaslar arasõnda eşit olmayan fibroz sonucu valvula
konniventesler arasõ mesafe azalabilir. Sistemik sklerozda uzun düz kaslar daha sõk
tutulmaktadõr. Düz kas atrofisi ve intestinal vasküler obliterasyon sonucu sakülasyon
ve geniş tabanlõ yalancõ divertiküller izlenebilir. (|Baert1)
Kolon tutulumu
Sistemik skleroz kolon tutulumuna bağlõ ortaya çõkabilen semptomlar konstipasyon,
fekal impaksiyon, psödö-obstrüksiyon ve inkontinansdõr. Baryumlu grafilerde
transvers ve inen kolon antimezenterik kenarõnda geniş tabanlõ divertiküller
izlenebilir. Spontan ve asemptomatik pnömoperiton gerçekleştiği bildirilmiştir.
Asemptomatik vakalar mikroperforasyonlar sonucu gaz kaçağõ ile açõklanmaktadõr.
Fekal impaksiyon, vaskülite bağlõ ülserasyon sonucu gelişen perforasyonlar ise
sõklõkla semptomatiktir. (|Baert1)
18
Sistem ik Skleroz Akciğer Tutulum u
Sistemik Skleroz Akciğer Tutulumu
ulmoner tutulum sonucu gelişebilen başlõca sorunlar, interstisyel akciğer
hastalõğõ, alveoler hasar gibi hava boşluğu patolojileri, bronşiektazi ve
bronşiolektazi gibi hava yolu patolojileri, plevral tutulum, pulmoner arteriel
hipertansiyon, aspirasyon pnömonisi, spontan pnömotoraks, bronkojenik karsinom
gelişimidir.
P
Genel bilgiler
Solunum semptomlarõ ve akciğer grafilerinde fibrotik değişiklikler bazen hastaya
tanõ konulmasõnda yardõmcõ olan cilt tutulumundan önce ortaya çõkabilir (|arro13).
Ancak solunum semptomlarõ nadiren başlangõç bulgusudur (|arro14). Başlangõç
semptomlarõ akciğer tutulumuna bağlõ olan hastalarõn çoğu erkektir ve
anamnezlerinde silika gibi maddelere maruz kalma öyküsüne rastlanabilir (|
arro13,15).
Sistemik skleroz hastalarõnda pulmoner tutulum sonucunda interstisyel fibroz ve
pulmoner hipertansiyon gelişebilir. (|silv0) İnterstisyel pulmoner fibroz hem sõnõrlõ
hem diffüz tipte görülebilmektedir (|silv0)
Sõklõk
Sistemik skleroz hastalarõnda pulmoner fibroz prevalansõ inceleme yöntemine göre
değişen rakamlar ile %25-90 arasõnda bildirilmiştir. Örneğin zorlu vital kapasitede %
80 eşik değer olarak alõndõğõnda Finlandiya'da (|white1) %25, Amerika'da %33 (|
white2) olarak bildirilmiştir. Bu rakam yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
kullanõlan serilerde (|white5,6) %90'lara, direkt akciğer röntegnogram ile (|white6) %
40'larda seyretmektedir.
19
Sistem ik Skleroz Akciğer Tutulum u
Zamanlama
Pulmoner fibrozun başlangõcõ çoğu hastada ilk 3 yõl içerisinde gerçekleşmektedir. (|
white3,4,16) Akciğer hacmindeki en büyük düşüş ilk iki sene içerisinde
gerçekleşmektedir. (|white4) Ağõr akciğer tutulumu gerçekleşen hastalarda yine
tutulum ilk 3 sene içinde gerçekleşmektedir. (|white16)
Sistemik sklerozda pulmoner tutulum formlarõ
(|silv0) :
● Enflamasyon:
● Aspirasyon pnömonisi
● Alveolit
● Fibroz ve ilişkili durumlar:
● İnterstisyel fibroz
● Bronşiolektazi
● Alveoler destrüksiyon
● Balpeteği
● Plevral düzensizlik ve kalõnlaşma
● Vasküler tutulum:
● Vaskülit,
● Pulmoner hipertansiyon
● Diğer:
● Malignite
● Kalsinöz
● Silikoz
20
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
İnterstisyel Akciğer Tutulumu
nterstisyel akciğer tutulumu, sistemik sklerozun en sõk akciğer tutulum tipi (%75)
olmasõna karşõn bu tutulum hastalarõn çoğunda asemptomatik ve erken evresinde
asemptomatiktir. (|iFranquet15) Sõnõrlõ sistemik sklerozda bildirilen en sõk ikinci
morfolojik patern "usual" interstisyel pnömonidir (|arro22,29,32,116). Bu tutulum
solunum fonksiyon testlerinde restriktif patern, akciğer grafilerinde ise bilateral
interstisyel opasiteler ve balpeteği görünümü ile bağlantõlõdõr (|arro29,46). Histolojik
incelemede, sõnõrlõ sistemik sklerozdaki "usual" interstisyel fibroz lezyonlarõ,
idiyopatik interstisyel pnömoni lezyonlarõ ile benzeşmektedir (|arro117). Nedbe
alanlarõnda vaskülopati (endarteritis obliterans) sõktõr, ancak sõnõrlõ sistemik
sklerozda parenkimin fibrotik olmayan alanlarõnda izlenebilen arteriel patolojiler,
sõnõrlõ sistemik sklerozu diğer "usual" interstisyel pnömoni formlarõndan ayõrõr (|
arro29). Yousem bu hastalarda interstisyel fibrozun pulmoner arteriel hipertansiyon
gelişimine neden olabileceğini ileri sürmüştür. Sistemik skleroz interstisyel
pnömonisi nedeniyle incelenen beş hastanõn tamamõnda sağ ventrikül hipertrofisi
saptanmõştõr (|arro29,42).
İ
Patogenez
Normal yara iyileşmesi
Normal yara iyileşmesi pozitif ve negatif geribildirimler ile çok sõkõ denetlenen bir
süreçtir. Patoloik fibrotik reaksiyon yara iyileşiminde yer alan pozitif geribildirim
sinyallerin sürmesi ve negatif geribildirim sinyallerin azlõğõ şeklinde gerçekleşebilir.
Doku hasarõnõ makrofajlar ve lenfositlerin gelişi, 3-5 gün sonra ise fibroblast
proliferasyonu ve fibroblastlarõn myofibroblastlara dönüşümü takip eder. (|kissin2)
Tenascin C erişkinde yara iyileşmesi dõşõnda izlenmeyen embriyonik döneme ait
hücre dõşõ matriks glikoproteinidir. Tenascin C sistemik skleroz hastalarõnda ve
tümor dokusu çevresindeki fibroblastlarda izlenmektedir. (|widom3) Fibroblastlar
21
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
alfa düz kas aktin proteini, fibronektin, vinkulin, kollajen içeren, yapõşkanlõk ve
gerilim özellikleri olan lifsel bağ dokusu matriks proteinleri üreten hücreleridir.
Yaralanmayõ takiben 2. haftadan sonra myofibroblastlar apoptoza uğrayõp matriks
sentezi azalma gösterir. (|kissin3)
Granulasyon dokusunda transforme edici büyüme faktörü - beta reseptör sayõsõ
fazladõr, ancak granulasyonda yeniden modelleme tamamlandõkça transforme edici
büyüme faktörü - beta reseptör sayõsõ azalõr. (|kissin13) kollajen matriksi arttõğõ
durumlarda fibroblastalar üzerinde bulunan integrin reseptörlerinin bağlanmasõ
kollajen yapõmõnõ azaltõr ve metalloproteinazlarõ aktive eder. (|kissin14)
Yerel immündisregülasyon, immünpatogenez
Sistemik sklerozda pulmoner tutulumun histopatolojik ve fizyolojik özellikleri
idiyopatik pulmoner fibroza benzemektedir (|arro82,118). Başlatõcõ etken belirsizdir
fakat bir dizi mediatörün yol açtõğõ enflamasyon ve fibrozun kronik interstisyel
akciğer hastalõğõ ile sonuçlandõğõ bilinmektedir. (|silv0).
Yayõnlarda multifaktoryel olarak sürekli
hiperproliferatif gelişim gösteren akciğer
fibroblastalarõndan, (|minai77) (|
arro119,120,121) kapiller endotel hasarõ
sonucu (|minai62,63) artan permeabilite (|
arro82,96,118) ve nötrofil, lenfosit,
makrofaj sayõsõnda artõşa sebep olan
alveolitten (|minai62, 63,133) (|
arro82,96,97) söz edilmektedir. Sürecin
sonucunda fibroz ve kapiller obliterasyon
gerçekleşir. Fibrotik süreç fibroblastlarõn bölgeye göç etmesi ve proliferasyonunu
etkileyen kemokin ve sitokinler tarafõndan kontrol edilmektedir. (|minai19)
22
Şekil 6 Klasik romatoid faktör: Fc kolundan IgMFab fragmanõna bağlanmõş IgG
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Hastalarõn %20-30'unda pozitif olmasõna karşõn romatoid faktör ve sistemik skleroz
akciğer tutulumu bağlantõsõ iyi bilinmemektedir.
Uyarõcõ ve baskõlayõcõ etkenler arasõndaki dengesizlik sonucunda yüksek
proliferasyon yeteneğine sahip fibroblastlar sayõca artar, hücre dõşõ matriks oluşumu,
tip I ve tip III kollajen yapõm artõşõ ve birikimi ile sonuçlanõr (|minai0) (|
arro7,82,96,97,118).
Hücre dõşõ matrikste kollajen dõşõnda proteinlerde artõş izlenebilir. Transfeksiyon
deneylerinde ETS faktörü GAPB'nin Sp1 ile birlikte etkili olduğu saptanmõştõr. (|
widom3) Sp1 fibroblastlarda kollajen genlerinin aktivasyonunda etkili olmaktadõr.
Dermatopontin, dekorin ve biglikan'a bağlanan ve hücre dõşõ kollajen liflerinin
yapõmõnda etkili olduğu düşünülen proteinlerden biridir. Kuroda ve arkadaşlarõ (|
widom5) sistemik skleroz kültür fibroblastlarõnda dermatopontin mRNA ve protein
salõnõmõn azaldõğõnõ tespit etmiştir. Normal fibroblastlarda transforme edici büyüme
faktörü beta verilmesi ile dermatopontin salõnõmõ azalmaktadõr. Sistemik skleroz
hastalarõnda dermatopontin salõnõmõnõn azlõğõ ise negatif düzenleyici yollarõn
etkinliğine bağlanmõştõr. (|widom0)
23
Şekil 8 TenascinŞekil 7 GAPB
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Vasküler geçirgenlik artõşõ
Sistemik sklerozda kapiller endotel hasar
mekanizmasõ belirsizdir (|arro1,121).
Bronkoalveolar lavajda hücresel
değişikliklerin yanõsõra vasküler
geçirgenliğin arttõğõnõ gösteren bulgulara
rastlanmaktadõr . Etkilenmiş hastalarda
pulmoner vasküler kaçağõ düşündürecek
şekilde bronkoalveolar lavaj sõvõsõnda
albümin konsantrasyonunda artõş izlenir (|minai63, 133)(|arro96,97). Bronkoalveolar
lavaj sõvõsõnda artan IgG (|minai131), nötrofil kollajenaz ve elastaz (|minai129)
düzeyleri kapillerlerden sõzõntõ varlõğõnõ düşündürmektedir. Sintigrafik tetkikte Tc99-
DTPA erken klirensi sistemik sklerozlu hastada vasküler geçirgenliğin değiştiğini
desteklemektedir (|silv25,26,46,69). Pulmoner vasküler sõzõntõ sistemik sklerozun en
erken pulmoner tutulum bulgularõndan biri olabilir. Sõzõntõnõn ne gibi bir klinik önem
taşõdõğõ bilinmese bile (|arro96) teorik olarak enflamasyon başlangõcõnda etkili olan
kandaki bazõ protein ve hücrelerin bu şekilde interstisyel alana geçebildiği tahmin
edilmektedir (|arro96). Bunlarsa fibroblastlarõ uyararak kollajen yapõmõnda
hõzlanmaya sebep olurlar. İnterstisyel fibroz hayvan deneylerinde, endotel hasarõ
pulmoner fibrozun biyokimyasal veya histolojik bulgularõndan önce
gerçekleşmektedir (|silv26,88). Histamin ve trombin vasküler geçirgenlik
24
Şekil 10 Kollajen Şekil 9 Transforme edici büyüme faktörü - beta ,TGF-beta
Şekil 11 Nötrofil Elastaz
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
değişikliklerine potansiyel katkõda bulunan maddelerdir.
Endotelin akciğerdeki patolojiyi
etkileyebilen potansiyel maddelerden
biridir (|arro124). Sistemik sklerozda
endotelin, vaskülopati ve bağ dokusu
oluşumu arasõnda potansiyel bir bağ
bulunabilir. Pulmoner vaskülopati endotele
bilinmeyen bir etken tarafõndan verilen
hasar sonucu oluşur. Hasar sonucu damar
cidarõndan sõzõntõ, alveolit ve pek çok mediatörün salõnõmõ zincirleme şekilde
gerçekleşmektedir. (|arro7,82,96,97,118).
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografisinde fibroz saptanan hastalarda
bronkoalveolar lavajda mast hücrelerinde artõş saptanmõştõr (|silv13). Sistemik
sklerozlu hastalarõn bronkoalveolar lavajõnda ayrõca histamin ve triptaz seviyelerinin
arttõğõ saptanmõştõr (|silv13) (|minai27). Sistemik skleroz'da mast hücrelerinin
alveolit patogenezinde önemli rol oynadõğõ düşünülmektedir.
Bronkoalveolar lavaj sõvõsõnda geçirgenlik için düzeltme faktörü kullanõldõktan sonra
bile immünoglobulin G düzeyinde artõş saptanmõştõr (|silv68). Benzer şekilde
25
Şekil 12 Trombin
Okuma hatasõ
Şekil 14 Beta TriptazŞekil 13 Endotelin
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
idiyopatik pulmoner fibrozlu hastalarda immünoglobulin G salgõlayan hücreler
bildirilmiştir (|silv38,60). Sistemik sklerozlu hastalarda immün kompleksler seruma
nazaran daha yüksek yoğunlukta bulunur ve bu alt solunum yollarõnda yerel
immünolojik aktivasyon varlõğõna işaret eder (|silv29,67). İdiopatik pulmoner
fibrozda rastlanan benzer sonuçlar; immün komplekslerin alveoler makrofajlar ve
diğer hücreleri uyararak kemotaktik maddeler, proteolitik enzimler ve serbest oksijen
radikallerinin salõnõmõna yol açtõğõ kuramõ ile açõklanmaktadõr (|silv28).
Proenflamatuar etki
Kondo ve arkadaşlarõ (|Gurtej26) sistemik skleroz hastalarõnda interlökin-6'nõn
muhtemel rolünü araştõrdõ. Kon-1 olarak adlandõrõlan B-hücre tipi sistemik skleroz ve
alveolitli hastalarda tespit edilmiştir. Kon-1 hücreleri ile kültürü yapõlan akciğer
fibroblastslarõnõn aşõrõ düzeyde interlökin-6 salõnõmõ gerçekleştirdiği saptandõ.
Pleitropik bir sitokin olan interlökin-6 hücre diferansiyasyonu, kollajen ve
glukoaminoglikan üretimi için gereklidir.
Atamas ve arkadaşlarõ (|Gurtej24) sistemik skleroz hastalarõnda CD8+ lenfosit
artõşõnõn sitokin artõş kaynaklarõndan biri olduğunu saptadõ. Tip-II olarak adlandõrõlan
sitokin artõş paterninin hastalarõn %67'sinde izlenmekte olup, CD8+ ile alveolit
ilişkisini göstermektedir.
Majumdar ve arkadaşlarõ (|Gurtej25) sistemik skleroz ve kriptojenik fibrozan
alveolitden oluşan küçük bir hasta grubunda açõk biyopsi ile sitokin gen
ekspresyonunu inceledi. Sistemik skleroz hastalarõnda interlökin-2 ve interferon-
gama ekspresyonununda belirgin artõş saptandõ. Kriptojenik fibrozan alveolitde
akciğerleri belirgin olarak tip-II (interlökin-4, interlökin-5 ) sitokinler salgõlarken,
sistemik skleroz hastalarõnda tip-I ve tip-II sitokinlerde artõş saptandõ.
Alveolit
26
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Sistemik skleroz hastalarõndaki alveolit granulosit (nötrofil ve eozinofiller) ve
lenfosit infiltrasyonu ile seyreder (|arro82,96,97). Bronkoalveolar lavajda erken
evrede nötrofil artõşõ saptanõr.
Bronkoalveolar lavajda izlenen lenfositlerin fenotipik özellikleri normal kontrollere
benzer bulunmuştur (|silv55). Lenfositler ürettikleri immünoglobulin ve immün
kompleksler ile veya interferon-alfa, beta ve gama gibi fibroblastlarõn
replikasyonunu baskõlayan sitokinlerin üretimini durdurarak akciğer hasarõ
oluşumuna doğrudan veya dolaylõ yoldan katkõda bulunabilirler (|minai19,43, 133) (|
arro97,123).
Bronkoalveolar sõvõ analizinde genellikle
aktif alveoler makrofaj sayõsõnda normalin
2-3 katõ artõş saptanõr (|silv69,86). Sistemik
sklerozlu hastalarõn bronkoalveolar
lavajõnda alveoler makrofajlarõn yüksek
sayõlarda bulunmasõ dolayõsõyla işlevleri
araştõrõldõ (|arro7,97). Alveoler
makrofajlardan, fibroblastlarõn
proliferasyonu ve bağ dokusunda matriks
oluşumuna katkõda bulunan pek çok uyarõcõ ve inhibitör sitokin salõnmaktadõr. (|
arro7,97).
27
Şekil 17 Inteferon gamaŞekil 16 Interferon betaŞekil 15 Interferon alfa
Şekil 18 İnterlökin 1
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Sistemik sklerozda tüm olaylarõ tetikleyen
etken hala bilinmemektedir. Akciğer
fibrozunun farklõ sitokinler ve kemokinlerin
etkisi ile fibroblastlarõn aktivasyonu ve bağ
dokusunun yeniden modellenmesi
sonucunda oluştuğu düşünülmektedir.
Erken enflamasyon evresi tümor nekroz
faktörü-alfa, interlökin-1 gibi sitokinler ve
interlökin-8, makrofaj enflamatuar proteini-
1alfa ve RANTES gibi kemokinler tarafõndan başlatõlõyor olabilir. Enflamasyon
kronikleştikçe transforme edici büyüme faktörü-beta1 ve trombosit deriveli büyüme
faktörü benzeri diğer sitokinler ve büyüme faktörleri mezenkimal hücreleri uyararak,
proliferasyon, kollajen ve diğer ekstrasellüler matriks proteinlerin salõnõmõnda etkin
olabilirler. (|silv0).
Proteolitik Hasar
Sistemik sklerozda pek çok proteolitik enzim ve bunlarõn inhibitörlerinde değişiklik
izlenmektedir.
Nötrofillerin akciğer hasarõ gelişimindeki katkõsõ tartõşmalõdõr. Nötrofilik elastaz,
28
Şekil 20 RANTES
RANTES_1HRJ_
Şekil 19 Tümor nekroz faktörü
Şekil 21 PDGF, Trombosit deriveli büyümefaktörü.
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
kollajenaz ve serbest oksijen radikallerinin salõnõmõnda görev alarak akciğer
patolojilerinin oluşumuna katkõda bulunabilirler (|arro98,122). (|minai129, 156)
Nötrofilik kollajenaz ve nötrofilik elastaz, idiyopatik pulmoner fibroz ve sistemik
skleroz dahil pek çok kollajen doku hastalõğõnda bronkoalveolar lavaj sõvõsõnda
yükselmektedir (|silv14,36,66).
Sistemik sklerozda bronkoalveolar lavajda yükselen başka bir serin proteaz ise
trombindir (|minai99)(|silv53). Trombin endotel hasarõ sonucunda ortaya
çõkmaktadõr. Trombinin vasküler permeabiliteyi, granulosit yapõşkanlõğõnõ artõrarak
ve fibroblastlar için mitojen özellikleri ile sistemik sklerozda akciğer hasarõ
oluşturduğu düşünülmektedir. Kapiller permeabilitenin artmasõ enflamatuar hücreler
ve proteinlerin interstisyuma sõzmasõna izin vererek fibroblast stimulasyonu ve
kollajen sentezinde artõşa yol açmaktadõr. (|minai63) Trombinin mitojen etkisini
trombosit deriveli büyüme faktörü-AA üzerinden gösterdiği düşünülmektedir (|
silv53). Trombin ayrõca akciğer fibroblastlarõnda interlökin-6 ve interlökin-8 protein
ekspresyonunu arttõrdõğõ bilinmektedir. (|silv0).
Plasminojen aktivatör etkinliği sistemik skleroz dahil pek çok kollajen doku
hastalõğõnda artar. Buna alfa2-makroglobulin ve alfa1-proteaz inhibitör artõşõ eşlik
eder (|silv45,66). Antiproteazlardaki görece artõşa karşõn interstisyel akciğer
hastalarõnda görülen fibrotik ve yapõsal hasarõn yerel etki gösteren kollajenaz,
elastaz, plasminojen aktivatör ve trombine bağlõ olduğu düşünülmektedir. Plasmin,
latent formdaki transforme edici büyüme faktörü-beta yõ aktif formuna dönüştürerek
güçlü etkili bir fibrojenik sitokin oluşumuna katkõ sağlar. (|silv51).
Oksidatif hasar
Interstisyel akciğer hastalõğõ patofizyolojisine katkõ yapan mekanizmalardan biri
oksidatif hasardõr.
1996'da Jack ve arkadaşlarõ (|montuschi12) idiyopatik pulmoner fibrozda serum
29
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
serbest radikal seviyesini yüksek bulmuştur. 1996'da Lenz ve arkadaşlarõ (|
montuschi12) bronkoalveoler lavaj sõvõsõnda oksidatif hasara uğramõş proteinlerde
artõş saptadõ. (|montuschi1,2,3,4,5) F2-izoprostan, prostaglandin-F2 benzeri bir
madde olup, in vivo olarak sikloksijenazdan bağõmsõz olarak oluşmaktadõr.
İzoprostanlar, araşidonik asit'in serbest radikallerce katalize edilmiş peroksidasyonu
sonucu oluşmaktadõr. (|montuschi13,14,15,30) Araşidonik asit ise membran
fosfolipidlerinin fosfolipaz A2 tarafõndan parçalanmasõ sonucu oluşur. F2-
izoprostanlarõn ölçümü in vivo olarak oksidatif stres hakkõnda bilgi sağlayan
güvenilir yöntemlerden biridir. Montuschi ve arkadaşlarõ (montuschi0)
bronkoalveoler lavaj sõvõsõnda en bol bulunan F2-izoprostanlardan biri olan 8-
izoprostan düzeylerini ölçmüş ve sistemik skleroz, kriptojenik fibrozan alveolit
hastalarõnda yüksek bulmuştõr. Çalõşmada 8-izoprostan bronkoalveoler lavaj
düzeyleri ve ekspirasyon havasõndaki NO düzeyleri karşõlaştõrõldõğõnda, arada
anlamlõ ilişki saptanmõştõr. (montuschi0) Bir F2-izoprostan metaboliti olan tetranor-
dikarboksilik asit idrar düzeyi sistemik sklerozda artar ancak pulmoner oksidatif
hasar için özgü değildir. (|montuschi19)
Profibrotik etki
Pulmoner fibroz, bilinen ve bilinmeyen pek çok etkene karşõ akciğerin klişeleşmiş
yanõtõdõr. Fibroz bağ dokusu oluşumunun kontrol edilememesi, yeniden
modellenememesi, geri dönüşümsüz akciğer doku hasarõ ve işlev bozukluğuna yol
açar. (|silv0)
Fibrotik yanõt ile ilgili süreçler
Kollajen sentez artõşõ
Fibronektin sentez artõşõ
Artan fibrillin/anormal fibrillin
Matriks metalloproteinaz sentez artõşõ
30
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Fibroblast transforme edici büyüme faktörü - beta reseptör artõşõ
Myofibroblast oranõnda artõşõ
Fibroblast ve myofibroblast apoptozunda azalma
Serum interlökin- 4 düzeyinde artõş
Fibroblastlarda interlökin- 4 reseptör sayõsõnda artõş
Reaktif oksijen türevleri ve hemoksijenaz-1 artõşõ
Bağ dokusu büyüme faktörü artõşõ
Glikozaminoglikan sentezinde artõş
Lenfositlerin etkisi
Sistemik sklerozda yardõmcõ T (TH-2) hücre tarfõndan salõnan profibrotik etkileri
bulunan sitokinlerden interlökin-4 ve interlökin-13 düzeyleri artar. (|kissin21,22)
Enflamatuar dönemde interlökin-13, transforme edici büyüme faktörü - beta
üretimini artõran monosit kemotik protein-1 üretimini kemokin reseptör 2 (CCR2)
üzerinden stimüle eder. (|kissin21,22)
Sistemik skleroz erken evresinde lenfositlerden salõnan interlökin-17 yapõşkanlõk
molekülleri ICAM-1 ve vasküler hücre adhezyon molekülü (VCAM-1) salõnõmõ ve
fibroblast proliferasyonunu arttõrõr. (|kissin25) .
Makrofajlarõn etkisi
Makrofajlar tarafõndan ayrõca trombosit deriveli büyüme faktörü adõ verilen, düz kas
ve fibroblast gibi mezenkimal hücrelerin yanõsõra endotel, epitel, üzerinde kuvvetli
mitojen ve kemotaktik etkileri olan bir madde salgõlanõr. Trombosit deriveli büyüme
faktörü-alfa tarafõndan uyarõlan mezenkimal hücreler indiferansiye şekilde
çoğalmaya başlar ve fibroz ile sonuçlanõr. (|Gurtej0) Hasara uğrayan endotel
hücreleri ise trombosit deriveli büyüme faktörünün başka potansiyel kaynağõdõr. (|
minai19) Ludwicka (|Gurtej22) ve arkadaşlarõ trombosit deriveli büyüme faktörünün
31
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
her üç türü -AA, -AB ve -BB'nin ve sistemik skleroz akciğer fibroblastlarõ için
mitojen olduğunu bildirmiştir. Ludwicka (|Gurtej22) ve arkadaşlarõ sistemik skleroz
hastalarõnda bronkoalveoler lavaj sõvõsõnda transforme edici büyüme faktörü-beta1,
trombosit deriveli büyüme faktörü -AA ve -BB düzeylerinde artõş bildirmiştir(|
silv41). Her üç türün konsantrasyonu sistemik sklerozlu hastalarõn bronkoalveolar
lavaj sõvõsõnda normal deneklere göre daha yüksek bulunmuştur (|silv41). İn vitro
şartlarda idiyopatik pulmoner fibroz ve kollajen doku hastalarõndan (sistemik skleroz
dahil) elde edilen fibroblastlarõn spontan olarak daha fazla trombosit deriveli büyüme
faktörü ürettiği saptanmõştõr (|silv44,83). Transforme edici büyüme faktörü-beta'nõn
mitojenik etkilerini trombosit deriveli büyüme faktörü ve trombosit deriveli büyüme
faktör reseptörleri üzerinden yaptõğõ düşünülmektedir.
Alveoler makrofajlar bleomisin ve silika
gibi etkenler ile uyarõldõklarõnda interlökin-
1 ve tümor nekroz faktörü-alfa salgõlarlar.
İnterlökin-1 ve tümor nekroz faktörü-alfa
gibi monosit kaynaklõ sitokinler dokularda
doğrudan etki gösterip hücre dõşõ matriks
gen ekspresyonunu değiştirirler (|silv22).
Makrofajlar ve monositler tarafõndan
eksprese edilen interlökin-1beta nitröz
oksit aracõlõğõ ile alfa düz kas aktin eksprese eden fibroblastlarõn selektif apoptozunu
önler. (|kissin26) Interlökin-1beta ayrõca transforme edici büyüme faktörü - beta 'ya
bağlanarak etkinliğini azaltan dekorin üretimini önler. (|kissin28) Hayvan
modellerinde anti-tümor nekroz faktörü-alfa antikorlarõ ve interlökin-1 reseptör
antagonistleri ile tedavi, bleomisin ve silika kaynaklõ fibrozu önleyebilmektedir (|
silv56,57). Faregillerde tümor nekroz faktörü-alfa transgen ekspresyonu lenfositik
fibrozan alveolit ile sonuçlanõr (|silv48). Bazõ çalõşmalarda sistemik sklerozlu
hastalarda bronkoalveolar lavajda tümor nekroz faktörü-alfa düzeyinin yüksekliğine
dikkat çekilmektedir (|silv9,83). Tümor nekroz faktörü-alfa erken etkisi ile,
32
Şekil 22 MCP, monosit kemotaktik protein
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
fibroblastlarõ uyararak interlökin-6, interlökin-8, monosit kemotaktik faktör gibi
diğer sitokinlerin salõnõmõna zorladõğõ düşünülmektedir (|silv22,75).
Alveoler makrofajlar tarafõndan üretilen
kemotaktik ajanlar içinde C5a, lökotrienB4
ve trombosit aktivasyon faktörü
bulunmaktadõr. Polimorf nüveli lokositleri
aktive eden diğer bir kemotaktik ajan ise
interlökin-8'dir. İnterlökin-8 dördüncü
kromozom üzerinde bulunan ve C-X-C
olarak kodlanan kemokin ailesine
mensuptur. İnterlökin-8 ekspresyonu bakteryel pnömoni, kistik fibroz, ve akut
solunum distres sendromu gibi akut bazõ enflamatuar olaylar ve astma, idiyopatik
pulmoner fibroz gibi kronik enflamatuar süreçlerde artar (|silv43,75). Bazõ
çalõşmalarda sistemik skleroz hastalarõndan elde edilen bronkoalveolar lavaj
sõvõsõnda interlökin-8'in arttõğõ bildirilmiştir (|silv9,73).
C-C olarak kodlanan sitokin ailesi 17. kromozom üzerinde yer alõr ve makrofaj
kemotaktik faktör, �Regulated upon Activation normal T-cell Expressed and
Secreted� (RANTES), makrofaj enflamatuar proteini-1alfa dan oluşur. C-X-C
kemokinler selektif nötrofilik uyarõcõ ve kemotaktik etkiye sahip olup, C-C
kemokinlerin monosit üzerine etkileri vardõr. Bolster ve arkadaşlarõ (|Gurtej23)
sistemik sklerozlu hastalarda, makrofaj enflamatuar proteini-1alfa, tümor nekroz
faktörü-alfa ve RANTES'in bronkoalveolar lavaj incelemesinde arttõğõnõ saptamõştõr.
makrofaj enflamatuar proteini-1alfa ayrõca alveoler ve interstisyel makrofajlarõn
yanõsõra akciğer fibroblastlarõnda saptanmõştõr (|silv76).
33
Şekil 23 PAF,Trombosit Aktivasyon Faktörü
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Sistemik skleroz ve idiyopatik pulmoner fibrozlu hastalarõn bronkoalveolar lavajõnda
bulunan alveoler makrofajlar normal deneklerden elde edilen alveoler makrofajlara
göre daha yüksek miktarda fibronektin salgõlarlar (|arro108). Silver ve arkadaşlarõ (|
arro97), alveolit geçiren sistemik sklerozlu hastalardan elde edilen alveoler
makrofajlarõn alveolit geçirmeyen sistemik sklerozlu hastalara göre daha fazla
fibronektin ürettiğini göstermiştir. Bir glukoprotein olan fibronektin, fibroblastlar
için bir büyüme faktörü olabileceği gibi mononükleer ve mezenkimal hücreler için
kemoatraktan etki göstermektedir (|arro7,97).
Fibroblastlarõn etkisi
Kronik enflamasyonda akciğerde fibroblastlar hem sayõ hem etkinlik bakõmõndan
artõş gösterirler. Fibroblastlarda sayõca artõş doku örneklerinde kolayca tespit
edilmektedir. Etkinliklerindeki artõş ise bronkoalveolar lavajda tip-III kollajen, NH2-
terminal peptidler, hiyaluronan ve fibronektin artõşõ ile kendini gösterir (|
silv13,26,35,58).
Sistemik sklerozlu hastalarõn akciğerinde yüksek derecede prolifere olan
fibroblastlarõn bulunmasõ, uyarõcõ ve baskõlayõcõ sitokinlerin varlõğõna bağlõ
olabileceği gibi ortamda bulunan (lenfositler, alveoler makrofajlar) diğer hücrelerce
üretilmiş kimyasallara da bağlanabilir (|arro7,97).
34
Şekil 25 MIP- 1, makrofaj enflamatuar proteini-1alfa
Şekil 24 Fibronektin
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Transforme edici büyüme faktörü-beta,
interlökin-1, insulin benzeri büyüme
faktörü-I alveoler makrofajlar tarafõndan
salõnan ve fibroblast proliferasyonunu
stimule eden faktörlerdir. (|minai0).
Transforme edici büyüme faktörü - beta
fibroblastlarõn doku ve endotel hasarõ
alanõna gelişi ve proliferasyonu sağlar ve
fibroblastlardan kollajen I, III, fibronektin üretiminin artmasõna yol açar. Transforme
edici büyüme faktörü - beta ayrõca profibrotik sitokinler olan trombosit deriveli
büyüme faktörü ve bağ dokusu büyüme faktörü üretimini artõrmaktadõr. (|
kissin11,12)
Hayvan modellerinde akciğer hasarõ modellerinden elde edilen bilgilerden
transforme edici büyüme faktörü-beta ve trombosit deriveli büyüme faktörünün
dokularda enflamasyonun ikinci aşamasõnda yer aldõklarõ bilinmektedir (|silv30).
Beta tipinde olan transforme edici büyüme faktörleri (1,2,3) büyümeyi kontrol eden
bir sitokin ailesidir. Bunlar arasõnda transforme edici büyüme faktörü-beta 1 en etkin
olanõdõr. Transforme edici büyüme faktörü-beta, kollajen ve diğer ekstrasellüler
matriks protein genlerinin transkripsiyonunu arttõrõr, kollajenaz üretimini inhibe eder
(|Gurtej0) , trombosit deriveli büyüme faktörü salõnõmõnõ ve trombosit deriveli
büyüme faktörü-alfa reseptör miktarõnõ artõrarak fibroblast proliferasyonunu stimule
eder ve mezenkimal hücrelerini daha az diferansiyasyon gösteren bir fenotipik türe
dönüştürerek etkisini gösterir (|silv22). Transforme edici büyüme faktörü-beta
normal yara iyileşimi sõrasõnda ve interstisyel akciğer hastalõğõ dahil fibroz ile
sonuçlanan pek çok hastalõk durumunda bulunabilir.
Deneysel pulmoner fibroz patogenezinde transforme edici büyüme faktörü-beta öne
çõkan bir sitokindir. Transforme edici büyüme faktörü-beta, bleomisin tarafõndan
35
Şekil 26 ILGF, Insulin benzeri büyüme faktörü
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
indüklenmiş akciğer fibrozuna konumsal ve zamansal olarak eşlik eder (|silv34).
Transforme edici büyüme faktörü-beta antikorlarõ bleomisinin oluşturduğu fibrozu
belirgin şekilde önleyebilmektedir (|silv24). Sistemik skleroz hayvan modellerinden
TSK ("tight skin") farelerinde anti- transforme edici büyüme faktörü - beta antikor
uygulamasõ bleomisin tarafõndan oluşturulan fibrozu önlediğini göstermiştir. (|
kissin48,49) Akciğer fibrozunun yapay modelinde myofibroblastlar, fibroblastlar ve
eozinofiller, artmõş transforme edici büyüme faktörü-beta1'in ana kaynağõnõ
oluşturmaktadõr (|silv95). İnsan akciğerinde transforme edici büyüme faktörü-
beta1'in fibroz oluşumundaki önemli etkisi Khalil ve arkadaşlarõ (|silv33) tarafõndan
idiyopatik akciğer fibrozlu hastalarda patolojik kesitlerin immünhistokimyasal
boyanmasõ ile gösterilmiştir. Broekelmann ve arkadaşlarõ (|silv11) idiyopatik
pulmoner fibrozda yüksek düzeyde fibronektin, prokollajen ve alfa düz kas aktin
lifleri içeren ve aktif fibroblastlarõn bulunduğu dokularda transforme edici büyüme
faktörü-beta1 varlõğõnõ göstermişler. İdiopatik pulmoner fibrozlu hastalarõn alveoler
makrofajlarõnda bol miktarda transforme edici büyüme faktörü-beta1 mRNA'sõ ve
transforme edici büyüme faktörü-beta proteinine rastlanmaktadõr (|silv11,31).
Transforme edici büyüme faktörü-beta1'in kültür fibroblastlarõnda ve granulasyon
dokusu myofibroblastlarõnda alfa-düz kas aktin ekspresyonunu arttõrdõğõ dikkate
alõndõğõnda sistemik sklerozlu hastalarõn akciğer dokusu ve bronkoalveolar lavaj
sõvõsõ myofibroblastlarõnda alfa-düz kas aktin varlõğõ daha anlamlõ olmaktadõr (|
silv17). Başka bir çalõşmada transforme edici büyüme faktörü-beta2 ve transforme
edici büyüme faktörü-beta2'nin insan akciğerinde yaygõn olarak bulunduğu ve
transforme edici büyüme faktörü-beta1'in akut ve kronik fibrotik lezyonlarda
bulunduğu saptanmõştõr (|silv32).
Sistemik sklerozlu hastalarõn akciğer dokularõnda transforme edici büyüme faktörü-
beta ekspresyonu çalõşmalarõ farklõ sonuçlar vermiştir. Moreland ve arkadaşlarõ (|
silv49) normal hastalardan elde edilen bronkoalveolar lavaj sõvõsõnda sistemik
sklerozlu hastalara göre daha fazla transforme edici büyüme faktörü-beta bulunduğu
yönünde bir çalõşma yayõnlamõştõr. Yine aynõ grup sistemik sklerozlu hastalarõn
36
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
makrofajlarõnda transforme edici büyüme faktörü-beta1'in normal kişilere göre daha
yüksek olduğunu bildirmiştir. Daha yeni çalõşmalara göre transforme edici büyüme
faktörleri arasõnda transforme edici büyüme faktörü-beta1'in düzeyi sistemik skleroz
hastalarõn bronkoalveolar lavaj sõvõsõnda daha yüksek bulunmuştur (|silv41).
Sistemik sklerozlu hastalarõn bronkoalveolar lavaj sõvõsõnda transforme edici büyüme
faktörü-beta1'in yüksek bulunmasõ, sistemik skleroz ile akciğer fibrozu arasõnda
bağlantõnõn kanõtõ olabilir. Fibroblastlarõn myofibroblastlara dönüşümü transforme
edici büyüme faktörü - beta tarafõndan yönlendirilir. (|kissin4) Bu düşünceyi sistemik
sklerozlu hastalardan elde edilen myofibroblastlarõn hücre kültüründe transforme
edici büyüme faktörü-beta1'e yanõt olarak proliferasyonu desteklemektedir (|silv42).
Bu etkinin kõsmen bile olsa trombosit deriveli büyüme faktörü ve trombosit deriveli
büyüme faktörü alfa reseptörü yolu ile olduğu tespit edilmiştir (|silv41).
Transforme edici büyüme faktörü � betanõn diğer bir etkisi yapõşkanlõk proteinleri ve
metalloproteinaz inhibitörlerin üretimini artõrmaktõr. Transforme edici büyüme
faktörü - beta ayrõca doğrudan metalloproteinaz üretimini baskõlayabilmektedir.
Hücre yoğunluğu transforme edici büyüme faktörü - beta üretimi ve aktivasyonunu
artõrmaktadõr. (|kissin5) Transforme edici büyüme faktörü - beta ayrõca
myofibroblastlarõ interlökin-1 beta ve Fas etkenli apoptozdan korumaktadõr. (|
kissin5,6,7)
Fibrozis ile sonuçlanan bazõ deneysel ve klinik çalõşmalarda, sistemik skleroz ve
idiyopatik pulmoner fibrozlu hastalarda granulasyon dokusu içerisinde
miyofibroblast adõ verilen ve sitokinlerin etkisi ile artan proliferasyon ve yapõm
yeteneği kazanan, düz kas diferansiyasyonu gösteren fibroblastlara rastlanmaktadõr.
(|minai82, 119) Transforme edici büyüme faktörü - beta fibroblastlarõn
myofibroblastlara dönüşümü hõzlandõrdõğõ gibi myofibroblastlarõn apoptoza direncini
artõrmaktadõr. Apoptozun azalmasõ dõş uyaran olmaksõzõn fibrotik sürecin devamõ
anlamõna gelmektedir. (|kissin7) Bleomisin ile oluşturulan fibrozda, pulmoner
parenkim hücrelerinde alfa-düz kas aktin lifleri saptanmõştõr (|silv47,53).
37
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Mast hücrelerinden histamin ve triptaz salõnõmõ myofibroblast oluşumunu
artõrmaktadõr. (|kissin99) Mast hücrelerinden heparin salõnõmõ fibroblastlarda matriks
metalloproteinaz 1 ve 3 etkinliğini ve proteolitik aktiviteyi azaltarak fibroza katkõ
sağlar. (|kissin100)
Fibroblast-matriks etkileşimi
Fibronektin kaplõ substrat üzerinde kültürü yapõlan fibroblastalar, kollajen kaplõ
substrata göre transforme edici büyüme faktörü � beta'ya yanõt olarak 2 kat daha
fazla myofibroblastlara dönüştüğü saptanmõştõr. Fibronektin, fibrillin, vitronektin
benzeri integrin reseptörlerine bağlan matriks proteinlerinin sistemik sklerozda
fibroblastlarõ apoptozdan korumasõ kõsõr döngüye yol açabilir. (|kissin102,103) Bazõ
çalõşmalarda sistemik sklerozda integrin reseptörlerinin azaldõğõnõ bildirmiştir.(|
kissin104)
TSK farelerinde fibrillin geninde duplikasyon sonucu anormal ve büyük fibrillin
molekülleri izlenmiştir. (|kissin107) Mutant TSK fibrillin ekspresyonu topoizomeraz-
1 ve fibrillin'e karşõ antikorlarõn oluşmasõna yol açar. (|kissin108) Anormal TSK
fibrillin molekülleri proteolitik hasara daha duyarlõ olup, normalden daha fazla
transforme edici büyüme faktörü - beta depolayabilir. (|kissin109,111) Proteolitik
hasar sonucu artan miktarda transforme edici büyüme faktörü - beta salõnõr. (|
kissin110)
İmmün Genetik
Sistemik skleroz ile ilişkili spesifik HLA-I ve HLA-II sõklõğõ ve ve otoantikor üretme
sõklõğõ farklõ subtipler ve değişik õrklar arasõnda farklõlõk gösterir.(|ahmed0) Briggs ve
arkadaşlarõ pulmoner fibroz ile ilişkili olan insan lökosit antijenleri arasõndan en
kuvvetli ilişkinin HLA-DR52 ile olduğunu saptamõş ve bu nedenle genetik bir
38
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
predispozisyon bulunduğu yönünde görüş bildirmiştir. (|minai21) Sistemik skleroz
tiplerinin bir popülasyondaki oranõ farklõ õrklara göre değişmektedir. Tan ve
arkadaşlarõ (elliot29) Bu farklõlõklar insan lökosit antijeninden etkilenmeyen genlere
bağlõ olabileceği gibi Haustein ve Anderegg'õn (|elliot13) belirttiği gibi farklõ
coğrafyalarda farklõ çevresel etkenlere bağlõ olabilir.
Hastalõğõn otoimmün özellikleri özellikle MHC-II ile bağlantõlõ bulunmuştur.
Sistemik skleroz da bazõ sitokinlerin polimorfizmi hastalõk ile bağlantõlõ
bulunmuştur. (|ahmed3)
Transforme edici büyüme faktör beta-2 ve TIMP-I inhibitörleri ile sistemik skleroz
ilişkisi anlamlõ bulunmuştur. Ekstrasellüler maktriks komponentlerinden fibrillarin
geni sistemik skleroz ile bağlantõlõ bulunmuştur. (|ahmed3) Farelerde FBN-1 geninin
duplikasyonu sert deri fenotipi ile bağlantõlõ bulunmuştur. (|ahmed0) TSK ("tight
skin") farelerinde transforme edici büyüme faktörü - beta allellerinden birinin
delesyonu cilt kalõnlõğõnda azalma ile seyretmiştir. (|kissin51)
Sistemik sklerozda genler
Sistemik skleroz araştõrmalarõnda kullanõlan yöntemlerden birisi ise sistemik skleroz
fibroblastlarõndan elde edilen genlere bakõlmasõdõr. Feghali ve Wright (|widom22) bu
39
Şekil 28 FibrillarinŞekil 27 TIMP
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
şekilde farklõ ekspresyon gösteren 21 mRNA tespit etmiştir. Bunlardan 3'ü mevcut
gen veritabanlarõ için yeni sayõlõp, 5'i bilinen bölgelere benzerlik taşõmaktadõr. 13'ü
ise adõ bilinen genlere ait olarak saptanõr. Adõ bildirilmiş genlerden sistemik skleroz
ile ilişkisi daha önce bildirilmiş tek gen fibronektin genidir. 13 genden hücre dõşõ
matriks yapõmõ ve sistemik skleroz patogenezi ile olasõ ilişkili genler arasõnda
fibronektin reseptör geni ve IGFBP-5 bulunmaktadõr.
Strehlow ve arkadaşlarõ (|widom23) farklõ bir ayrõşma tekniği kullanõp neksin 1
(PN1) ekspresyonunda belirgin farklõlõk saptamõştõr. Neksin 1 sistemik skleroz
fibroblastlarõndan salõnõrken normal fibroblastlardan salõnmamaktadõr. Neksin'in aşõrõ
ekspresyonu kollajen ekspresyonunu arttõrmaktadõr.
Kollajen gen ekspresyonu düzenleyici mekanizmalarõ
Kollajen gen ekspresyonu pozitif düzenleyici mekanizmalarõ
Sistemik skleroz hastalarõnda artan transkripsiyon sonucu tip-I kollajen yapõmõ
artmaktadõr. Araştõrmacõlar bu artõşõn nedenleri üzerinde odaklanmaktadõr. Artõş
genel olarak uyarõcõ faktörlerin artõşõ veya baskõlayõcõ faktörlerin azalmasõna bağlõ
olabilir. (|widom0)
Fibroz oluşumunda fibrojenik transforme edici büyüme faktör beta'nõn etkisi
bilinmektedir. Sistemik skleroz fibroblastlarõnda transforme edici büyüme faktör
beta'ya yanõt artõşõnõn sebepleri araştõrõlmaktadõr. Kawakami ve arkadaşlarõnõn
çalõşmasõnda transforme edici büyüme faktör beta reseptörlerinin sayõsõnda artõş
saptanmõştõr. (|widom0)
Transforme edici büyüme faktör beta'nõn farklõ bir kaç yoldan fibroza yol açtõğõ
düşünülürse bu yollarda her hangi birinde değişikliğin fibroza sebep olabileceği
unutulmamalõdõr. (|widom0)
40
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Uyarõcõ yollarõ iki geniş kategoride inceleme olasõdõr: Erken ve gecikmiş.
Transforme edici büyüme faktör beta
tarafõndan uyarõlmõş gen ekspresyonu yeni
protein sentezi gerekmeksizin ve herhangi
bir gecikme olmaksõzõn gerçekleşmektedir.
Diğer bir çok yolda gen ekspresyonunun
başlamasõ için ikincil faktörlerin
endüksiyonu gerekmektedir. Erken etki
hücre yüzeyinde bulunan reseptörlerin
smad olarak bilinen proteinler üzerinde etkili olmasõ sonucu gerçekleşmektedir.
Smadlar transforme edici büyüme faktör beta ve kemik morfojenik proteini hücresel
mediatörleridir. Smadlarõn transforme edici büyüme faktör beta reseptörleri
tarafõndan fosforillenmesinin nükleer translokasyona ve gen ekspresyonuna yol
açtõğõ düşünülmektedir. Massague ve Chen (|widom7,8) 2,3,4,6 ve 7 nolu smadlarõn
insan fibroblastlarõndaki yerini detaylõ olarak incelemiştir. Transforme edici büyüme
faktör betanõn smad üzerinden etkinliği, yeni protein sentezine gereksinim
duymadõğõndan erken etki sayõlmaktadõr. Transforme edici büyüme faktörü � beta,
nekleusta transkripsiyon yanõtõnõ düzenenleyen fibrozdan sorumlu SMAD-2/3 'ün
etkinliğini artõrõr. Transforme edici büyüme faktörü � beta ayrõca reseptör -SMAD
kompleks aktivasyonunda negatif düzenleyici olan SMAD-7 etkinliğinin artmasõna
yol açar. Çalõşmalar sistemik skleroz fibroblastlarõnda transforme edici büyüme
faktörü - beta 'nõn SMAD-3 etkinliğini daha fazla, SMAD-7 etkinliğinin ½ daha az
artmasõna yol açarak dengenin değişmesine sebep olduğunu göstermiştir. (|
kissin46,47)
Piccinini ve arkadaşlarõ (|widom9) sistemik skleroz hastalarõnda normal bireylerde
bulunmayan bir protoonkojen olan c-myb ekspresyonunda artõş saptamõştõr. Yazarlar
tip-I kollajen ve c-myb'in transforme edici büyüme faktör beta tarafõndan
41
Şekil 29 DNA-SMAD kompleksi
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
endüklendiğini tespit etmiştir. Anti-sens c-myb oligonükleotid ile c-myb'in
baskõlanmasõ fibroblastlarda kollajen gen ekspresyonunu azalmaktadõr.
Garcia-Trevijans ve arkadaşlarõ (|widom10) c-ERB beta'nõn kollajen
transkripsiyonunu arttõrdõğõ ve transforme edici büyüme faktör beta tarafõndan
endüklenebildiğini tespit etmiştir. C-ERB ailesini daha önemli kõlan husus tümör
nekroz faktörü alfa tarafõndan düzenlenen negatif düzenleyici mekanizmadaki
yeridir. (|widom0)
Duncan ve arkadaşlarõ (|widom11) transforme edici büyüme faktör beta tarafõndan
endüklenen bağ dokusu büyüme faktörünün amplifiye edici şekilde kollajen sentezini
arttõrdõğõnõ tespit etmiştir. Bağ dokusu büyüme faktörü indüksiyonunun, bağ dokusu
büyüme faktörü promoter bölgesine etkili cAMP tarafõndan baskõlandõğõ daha önce
bildirilmiştir. (|widom12) Kolera toksini veya cAMP analoğu 8-dibutiril cAMP ile
hücre içi cAMP etkinliğinin arttõrõlmasõ , bağ dokusu büyüme faktörü endüksiyonunu
ve kollajen yapõmõnõ arttõrmaktadõr. cAMP arttõrõcõ ilaçlar gelecekte anti fibrotik ilaç
olarak kullananõlabilir.
Preoteaz neksin-1 sistemik skleroz fibroblastlarõnda aşõrõ eksprese olmakta olup,
normal fibroblastlara aktarõldõğõnda kollajen geni transkripsiyonunu artõrmaktadõr. (|
kissin54) Kollajen gen ekspresyonunu denetleyen protein kinaz C-delta düzeyi
sistemik skleroz fibroblastlarõnda artmõştõr. (|kissin0)
Kollajen yapõmõnõn diğer sitokinler yolu ile arttõrõlmasõ
İnterlökin-1 alfanõn sistemik skleroz fibroblastlarõndaki artõşõ Kawaguchi (|widom13)
tarafõndan incelenmiştir.
Interlökin-6 ve trombosit deriveli büyüme faktörü normal fibroblastlarda eksprese
edilmeyen ancak interlökin-1 alfa tarafõndan uyarõlmõş ve sistemik skleroz
42
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
hastalarõnõn fibroblastlarõndan salõnan sitokinlerdir. Sistemik skleroz fibroblastlarõna
antisens oligodeoksinükleotidler verilmesi interlökin-6 ve trombosit deriveli büyüme
faktörü düzeylerinde azalmaya yol açar. Sistemik skleroz fibroblastlarõna interlökin-
6'ya karşõ bloke edici maddeler verildiğinde prokollajen miktarõ azalmaktadõr.
Deneylerde sistemik skleroz fibroblastlarõnda interlökin-1alfa ve interlökin-6 dõşõnda
bilinmeyen uyarõcõ yollarõn varlõğõnõ göstermiştir.
Baskõlayõcõ Yollar:
Fibroblastlarõn replikasyonunu baskõlayan sitokinlerde net bir düşüş fibroz sürecini
hõzlandõrabilir (|arro2,97). Baskõlayõcõ maddelerden bir kaçõ interferon-alfa, beta ve
gama ve prostaglandin-E2 dir (|minai19, 133) .
Gen ekspresyonu negatif düzenleyici yollar
Kollajen yapõmõnõn negatif düzenleyicisi olarak görev yapan tümör nekroz faktörü
alfa ve interferon gama pek çok çalõşmanõn odağõnõ oluşturmaktadõr. Normal
durumlarda var olan baskõlama mekanizmalarõnõn ortadan kalkmasõ matriks yapõm
artõşõ ve fibroz ile sonuçlanabilir. (|widom0)
Tümör nekroz faktörü alfa tarafõndan kollajen gen süpresyonu
Rippe ve arkadaşlarõ (|widom14) tümör nekroz faktörü alfa tarafõndan kollajen yapõm
süpresyonunu araştõrmõştõr. Tümör nekroz faktörü alfanõn pro enflamatuar etkileri iyi
bilinmektedir. Bu özelliklerin yanõsõra tümör nekroz faktörü alfa antifibrotik
özelliklere sahiptir.
Greenwel ve arkadaşlarõ (|widom15) tümör nekroz faktörü alfa tarafõndan
oluşturulmuş nükleer transkripsiyon faktörlerinin C/EBP beta, gama ve delta
bölgelerine bağlandõğõnõ saptamõştõr. Tümör nekroz faktörü alfa verilmiş hücrelerde
43
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
C/EBP beta mRNA ve proteini artarken alfa 2 (I) kollajen yapõmõ azalmõştõr.
Deneylerde farklõ hücre tiplerinde farklõ mekanizmalarõn etkili olabileceğinin
yanõsõra, tümör nekroz faktörü alfa tarafõndan oluşturulan etkinin deri
fibroblastlarõnda iç organlardan farklõ olabileceğine dair ipuçlarõ elde edilmiştir.
Interferon gama tarafõndan kollajen inhibisyonu
Interferon gamanõn antifibrotik etkileri uzunca zamandan beri bilinmektedir. (|
widom16) Yuan ve arkadaşlarõ interferon gama tarafõndan kollajen represyonunu
incelemiştir. Yuann ve arkadaşlarõ interferon gama baskõlayõcõ mekanizmalarõnõ
incelemiştir. (|widom17)
Staurosporin ile protein kinaz-C etkinliğinin baskõlanmasõ erişkin insan
fibroblastlarõnda interferon gamanõn kollajen baskõlayõcõ etkisini azalmaktadõr.
Interferon gamanõn etkisi, indüklenmiş transkripsiyon faktörü 1 üzerinden
gerçekleşmektedir. Interferon gama verilmiş fibroblastlarda 2 saat içerisinde
indüklenmiş transkripsiyon faktörü 1 sentezi başlar, 12 saatte zirveye ulaşõr. (|
widom0)
Taffe ve arkadaşlarõ (|widom18) interferon gama üzerinden etkili bir antifibrotik gen
tedavisi seçeneğini araştõrdõ. Akciğer fibroblastlarõna adenovirüs aracõlõğõ ile
interferon gama cDNA'sõ verildiğinde kollajen sentezinin %60'a kadar azalabileceği
gösterilmiştir. Böyle bir vektörün akciğer fibrozu tedavisinde olasõ yararlarõ
tartõşõlmaktadõr.
Metilasyon yolu ile resepsiyon
Sengupta ve arkadaşlarõ (|widom20) alfa2 (I) kollajen geninde metilasyon sonucu
negatif düzenleyici olan bir bölge saptamõştõr. Bu çalõşmada tip I kollajen promoter
bölgesindeki özel sekanslarõn gen supresyonu yaptõğõ saptanmõştõr.
44
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Türe özgü kollajen promoter farklõlõklarõ
Pterkofski (|widom21) insan ve fare promoter bölgesinin özel sekanslarda gen
supresyonuna yol açtõğõnõ tespit etmiştir. İnsan ve fare geni karşõlaştõrõldõğõnda
farklõlõklar saptanõr.
Atamas ve arkadaşlarõ (|Gurtej24) sistemik sklerozlu hastalarda interlökin-4 ve
interlökin-5 mRNA artõşõnõn interferon-gama mRNA artõşõna paralel seyretmediğini
saptamõştõr. Sağlõklõ bireylerde ise interferon-gama mRNA pozitifleştiği halde,
interlökin-4 ve interlökin-5'te artõş izlenmemiş.
Serum sitokinleri ve diğer çözünür faktörler
Hasegawa ve arkadaşlarõ (|Gurtej28) akciğer fibrozu ve düşük zorlu vital kapasite
değerleri olan yaygõn ve sõnõrlõ sistemik skleroz hastalarõnda serum tümor nekroz
faktörü düzeylerinde artõş bildirmiştir.
Bağ dokusu büyüme faktörü, transforme edici büyüme faktörü-beta'ya yanõt olarak
fibroblastlar tarafõndan salõnan sisteinden zengin bir proteindir. Bağ dokusu büyüme
faktörü transforme edici büyüme faktörü-beta üzerinde negatif etkilere sahiptir. (|
Gurtej0) Sato ve arkadaşlarõ (|Gurtej29) deri ve akciğer tutulumu olan sistemik
skleroz hastalarõnda yüksek bağ dokusu büyüme faktörü serum oranlarõ bildirmiştir.
Monosit kemotaktik protein-1, makrofaj enflamatuar protein-1alfa ve beta uyarõlmõş
pek çok hücre tipi tarafõndan salõnan ve interstisyel akciğer hastalõğõ oluşumunda
etkin olan maddelerdir. Hasegawa ve arkadaşlarõ (|Gurtej30) serum ve kültür
hücreleri supernatantõnda bu kemokinlerin düzeyini artmõş bulmuştur.
Monosit kemotaktik protein-1 ve monosit kemotaktik protein-1alfa serum
45
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
konsantrasyonlarõ pulmoner fibroz ile
koreledir. Monosit kemotaktik protein-1
ciltte akciğere nazaren daha yoğun eksprese
edilmektedir. (|Gurtej0)
Anti-topoizomeraz-1 varlõğõ tüm sistemik
skleroz hastalarõnda akciğer fibroz riskinin
yükseltmektedir. (|white11,12,13,14) Diffüz
tutulumu bulunan sistemik sklerozlu hastalarõn serumunda bulunan anti-
topoizomeraz-1 düzeyinin yaygõn sistemik skleroz hastalarõnda akciğer fibrozu ile
korele olduğu Diot ve arkadaşlarõ (|Gurtej31) tarafõndan gösterilmiştir. Rizou ve
arkadaşlarõ (|Gurtej32) farklõ uzun peptidlerin antikor reaktivitesini sõnadõklarõnda
topoizomeraz-1'e ait 4 majör epitop belirledikten sonra üçünün pulmoner fibroz
riskini en az üç kat arttõrdõğõnõ tespit ettiler. Bu ilişki epitop ayrõmõ yapõlmadan
belirlenen anti- topoizomeraz-1 riskine göre (1.7) daha yüksektir.
Anti-centromere antikor varlõğõ sistemik skleroz hastalarõnda akciğer fibroz riskini
düşürmektedir. (|white2,9,10,11) Sõnõrlõ tip sistemik sklerozlu hastalarda akciğer
fibroz bulunduğu taktirde anti sentromer antikorun nadiren pozitif bulunur. (|white2)
Akciğerdeki epitelyal hücrelerden Clara hücreleri ve alveoler tip-II hücreler A ve D
sürfaktan (SP-A, SP-D) proteinlerin üretiminden sorumludurlar. Bu proteinler
akciğerin doğal bağõşõklõk sisteminde önemlidirler. Takashahi ve arkadaşlarõ (|
Gurtej33) sistemik skleroz hastalarõnda bu proteinlerin serum düzeylerini inceledi.
Bilgisayarlõ tomografi tetkiklerinde fibroz saptanan hastalarda sürfaktan-A ve
sürfaktan-D proteinlerinin düzeyi, bilgisayarlõ tomografi negatif olan hastalara
nazaren anlamlõ şekilde yüksek bulundu. Sürfaktan-D proteininin akciğer fibroz
tanõsõndaki duyarlõlõğõ %77, sürfaktan-A proteininin duyarlõlõğõ %33 olarak tespit
edildi. Yazarlara göre yüksek sürfaktan değerleri tip-II alveoler hücreler ve alveol
destrüksiyonuna, epitel-endotel destrüksiyonu sonucu kan-alveol bariyer
46
Şekil 30 Topoizomeraz-I (SCL-70)
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
harabiyetine bağlõ olduğu düşünülmüştür. Tip-II hücreler tarafõndan üretilen KL-6
adlõ işaretçinin serum düzeyi ile sistemik sklerozda akciğer fibrozu arasõnda ilişki
saptanmõştõr. (|white37)
Sistemik sklerozda periferik dolaşõmdaki lenfositlerden salõnan interlökin-6'nõn
endotel hasarõnõn oluşumu ve sitotoksik ve yardõmcõ-T hücre yanõtõnõn artmasõnda
etkili olduğu düşünülmektedir. (|minai34)
Sistemik sklerozda akciğer tutulumunu başlatan sebep bilinmese bile (|arro2)
yukarõda sayõlan faktörler bu yolda hep birlikte etkili olmaktadõrlar. Uyarõcõ ve
inhibe edici dengeleri daha iyi öğrenmemizi sağlayacak araştõrmalar halen çeşitli
merkezlerde devam etmektedir (|arro7).
47
Şekil 31 Sürfaktan Şekil 32 Sürfaktan
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Patoloji
Sistemik skleroz hastalarõnõn farklõ patolojik inceleme serileri sonucu yaklaşõk %70
oranõnda interstisyel fibroz, pulmoner arteryel hipertansiyon saptanmõştõr. (|minai35,
100, 117, 165, 166)
Mikroskopik muayenede hastalõğõn erken evresinde interstisyel ödem, kapiler
konjesyon, alveol duvarlarõnda hücre artõşõ, alveoler septalarda fibrotik değişimler ve
interstisyel alanda mononükleer ve nötrofil birikimi izlenir. (|arro86,110,111)
Postmortem incelemede sistemik skleroz hastalarõnõn %70'inde interstisyel akciğer
hastalõğõ ve pulmoner vasküler hastalõk bildirilmiştir. (|arro29,31,32,42,46,67,74).
Makroskopik incelemede interstisyel akciğer hastalõğõ olan dokular daha sert ve
lastiksi kõvamda bulundu (|arro23). Akciğer yüzeyi yer yer subplevral yerleşimli,
boyutlarõ 1-2 cm'ye ulaşan kistler ile kaplõ olarak izlendi (|arro23). Küçük ve büyük
hava yollarõnda bronşiolektazi ve bronşiektazi ile uyumlu değişimler izlendi. (|
arro7,32,109) Hava yollarõnda izlenen mikroskopik değişiklikler ise, distorsiyon ve
düz kas hücrelerinin fibroza sekonder yok oluşu, kolumnar epitel hücrelerin yerlerini
küboid hücrelere bõrakmasõ ve normal submukozanõn da oblitere olmasõdõr (|
arro23,32)(|minai35, 52).
Hastalõğõn progresyon döneminde alveol
duvarlarõnda yoğun hücresel ve diffüz
fibrotik değişimler izlenir. Bu bulgular
romatoid akciğer hastalõğõ ve "usual"
interstisyel pnömoni ile benzeşmektedir (|
arro29,111,112). Fibrotik süreç çoğu kez
simetrik ve bazallere lokalizedir (|
arro32,71). Hastalõğõn progresyonu ile
birlikte alveol boşluklarõ birleşerek balpeteği adõ verilen, farklõ boyutlarda fibröz
48
Şekil 33 Balpeteği görünümü
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
dokularla çevrili kistik alanlar ve yaygõn parenkimal distorsiyon alanlarõ
oluşturmaktadõr (|arro23,86). Fibroz ve progresif akciğer hastalõğõ olan hastalardaki
vasküler değişiklikler, kapiller obliterasyon, arteriollerde intimal fibroelastoz ve skar
bölgelerinde kalõnlaşma olarak tanõmlanmõştõr (|arro29,31,32,113).
Postmortem incelemelerde bibaziler, simetrik interstisyel fibroz en sõk rastlanan
histolojik bulgudur. (|minai35, 102, 131, 137, 166) Alveoler septalar, bronş, bronşiol
duvarlarõnõn ve interstisyel alanlarõn fibrotik değişiklikleri kapiller ve alveoler
boşluklarda obliterasyon ile sonuçlanõr. Subplevral kistik değişiklikler ve intimal
proliferasyon kaynaklõ vasküler lezyonlar sõk izlenmektedir. Hastalõğõn son
döneminde çoğu kez hücre infiltrasyonu olmaksõzõn fibrotik değişiklikler
görülmesine rağmen antemortem incelemelerde sõklõkla fibroza eşlik eden hücresel
infiltrasyon varlõğõ gösterilmiştir (|silv15) (|minai35) . Harrison ve arkadaşlarõ (|
silv27) alveol duvarlarõnõn plasma hücreleri ve lenfositler ile infiltre edilmesinin en
erken bulgu olduğunu saptamõşlardõr. İdiopatik pulmoner fibrozlu hastalarla
karşõlaştõrõldõğõnda tek anlamlõ farkõn sistemik sklerozda fokal lenfoid hiperplazisi
olduğu saptanmõştõr. Elektron mikroskobu ile yapõlan ultrastrüktürel incelemelerde
endotel ve epiteliyal dokularda hasar (arteriolar fibroelastozis), interstisyel ödem ve
artmõş kollajen içeriği saptanmõştõr (|minai35, 131, 166) . İmmünohistokimyasal
boyama yapõldõğõnda sistemik sklerozlu hastalarõn cilt ve akciğer fibroblastlarõnda ve
idiyopatik interstisyel fibrozlu hastalarõn akciğer fibroblastlarõnda alfa-düz kas aktin
lifleri bulunmuştur (|silv54,63). Düz kas diferansiyasyonu gösteren fibroblastlar
ayrõca sistemik sklerozlu hastalarõn bronkoalveolar lavajõnda saptanmõştõr (|silv42).
Sistemik sklerozlu hastalarõn akciğer fibroblastlarõnda izlenen bu fenotipik değişim,
hipertrofik skar dokularõnda, fibromatoziste ve desmoplastik reaksiyonlarda
izlenebilmektedir. Hastalarõn %80'inde otopside plevral kalõnlaşma ve fibrozis
izlenir. (|minai35) Bu benzerlikler fibroblastlarõn sitokinler etkisi ile biyolojik ve
fenotipik değişiklikler göstererek dokularda kontraksiyona yol açtõğõ
spekülasyonlarõnõ gündeme getirmektedir.
49
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Harrison ve arkadaşlarõnõn (|Gurtej21) yaptõğõ õşõk mikroskopi çalõşmasõnda akciğerin
üst ve orta zonlarõndan alõnan örneklerde, fibrozun eşlik etmediği alanlarda alveolit
bulgularõna rastlanmõştõr.
Harrison ve arkadaşlarõ (|Gurtej21) elektron mikroskopu çalõşmasõnda endotel, epitel
ve interstisyumda patolojik bulgular tanõmlamõşlardõr. Işõk mikroskobunda normal
olarak izlenen endotel hücreleri elektron mikroskobu altõnda ödemli ve elektrolüsen
olarak izlenmiştir. Endotel hücre patolojisi saptanan hastalarda bazal membranda
kalõnlaşma saptanmõştõr. Fokal tip-II pnömosit proliferasyonu, yama tarzõnda
epitelyal ödem ve kan-hava bariyerinin kalõn tarafõnda kollajen ve elastin birikimi
izlenen diğer patolojiler arasõndaydõ. İnterstisyel fibroblastslar ile yakõn komşulukta
mast hücrelerinde sayõsal artõş dikkat çekmiştir.
1991'de Harrison ve arkadaşlarõ sistemik skleroz hastalarõnda detaylõ antemortem
çalõşmalarõnõn sonucunu yayõnladõlar. Çalõşmada kriptojenik fibrozan alveolit ve
sistemik skleroz akciğer tutulumu arasõnda lenfoid hiperplazi alanlarõ dõşõnda kalitatif
ve kantitatif bir fark bulunmadõğõ görüşü bildirildi. (|Fujita2) Ancak başka
çalõşmalarda sistemik skleroz pulmoner fibroz prognozunun kriptojenik fibrozan
alveolitten daha iyi olduğu bildirilmiştir. (|Fujita3,4,5)
1994'te Katzenstein ve Fiorelli (|Fujita6) idiyopatik pulmoner fibrozda, non-spesifik
interstisyel pnömoni için histolojik özellikler ve klinik önemin vurgulandõğõ bir
makale yayõnladõlar. İnceledikleri 64 vakada 3 histolojik non-spesifik interstisyel
pnömoni tipi tanõmladõlar. Non-spesifik interstisyel pnömoni grup-I olarak
tanõmlanan hastalarõn %48'inde fibrozis'in eşlik etmediği interstisyel hücre
infiltrasyonu hakimiyeti izlendi. Non-spesifik interstisyel pnömoni grup -II olarak
tanõmlanan ikinci grupta enflamasyon ve fibrozis birlikte izlendi. Non-spesifik
interstisyel pnömoni grup � III olarak tanõmlanan hastalarõn geri kalan %14'lük
kõsmõnda ise hücre infiltrasyonunun eşlik etmediği yoğun fibrozis ağõrlõklõ patolojiyi
oluşturmakta idi. (|Fujita6) Bjoraker ve arkadaşlarõ 1998'de "usual" interstisyel
50
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
pnömoninin diğer non-spesifik interstisyel pnömoni dahil diğer interstisyel pnömoni
tiplerine göre daha kötü prognoza sahip olduğunu bildirdiler. (|Fujita 13)
Son yõllarda sistemik skleroz akciğer tutulumunun sõnõflanmasõ konusunda önemli
değişiklikler yaşanmaktadõr. Japon Kagawa Üniversitesinden Fujita ve arkadaşlarõ
2001 yõlõnda 9 sistemik skleroz hastasõnõn akciğer örneklerini non-spesifik
interstisyel pnömoni ve "usual" interstisyel pnömoni ayõrõmõnõ yapacak özelliklerine
göre incelediklerinde ilk kez sistemik skleroz hastalarõnda non-spesifik interstisyel
pnömoni varlõğõnõ tespit ettiler. (|Fujita 0)
Sistemik skleroz akciğer tutulumunda patolojik olarak tanõmlanmõş majör lezyonlar
parenkimal fibroz, bronşiolektazi ve plevral kalõnlaşmadõr. (|Fujita1) Patolojik olarak
alveolit tanõmlanmõş olmasõna karşõn, alveolitin fibrozdan ayrõ mõ, önce mi, birlikte
mi, sonra mõ geliştiği kesinlik kazanmamõştõr. (|Fujita1)
Fujita ve arkadaşlarõ çalõşmasõnda sistemik skleroz hastalarõnõn 4/9'u açõk biyopsi ile
5/9'u ise postmortem olarak elde edildi. Patolojik incelemede %48 oranõnda "usual"
interstisyel pnömoni, %55 oranõnda (5 hasta) non-spesifik interstisyel pnömoni - II
saptandõ. Bunlardan biri non-spesifik interstisyel pnömoni II/III, diğeri ise non-
spesifik interstisyel pnömoni ve diffüz alveol hasarõ olarak tanõmlandõ. Bilgisayarlõ
tomografide balpeteği saptanan hiç bir hastada non-spesifik interstisyel pnömoni
saptanmadõ. Buzlu cam ve balpeteğinin birlikte görüldüğü bir hasta "usual"
interstisyel pnömoni, tek başõna buzlu cam ve buzlu cam+retikulonodüler patern
saptanan iki hasta ise non-spesifik interstisyel pnömoni olarak tanõmlandõ. Non-
spesifik interstisyel pnömoni - II/III olarak tanõmlanan 1 hastada retikulonodüler
patern tanõmlandõ. (|Fujita0)
Non-spesifik interstisyel pnömoni tek başõna bir kilinikopatolojik antite olarak
değerlendirilmemelidir. Non-spesifik interstisyel pnömoni saptanan hastalarõn %
16'sõnõn kollajen hastalõklar ile ilişkili olduğu, %17'sinin kimyasal madde temasõ
51
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
anamnezi taşõdõğõ, %8'inin ise akut solunum distres sendromu veya geçirilmiş
operasyon sonrasõ geliştiği bildirilmiştir. (|Fujita 0)
Küçük hava yolu tutulumu
Küçük hava yolu hastalõğõ sõnõrlõ sistemik sklerozlu hastalarõn %16'sõ ve yaygõn
variyantlõ hastalarõn %8'inde tarif edilmiştir (|arro22,44,46). Sõnõrlõ tipte hastalarõ
içeren bir otopsi serisinde olgularõn %47'inde küçük hava yollarõnda anomaliler
tespit edilmiştir. Bulgular, mural düz kaslarda atrofi, terminal ve respiratuar
bronşiollerde fibrozis olarak tanõmlanmõştõr. Ayrõca bronşiektaziye yol açan hasar
tanõmlanmõştõr (|arro29,31,32).
Plevral tutulum
Romatoid artrit ve sistemik lupus eritematozus'un aksine sistemik skleroz
hastalarõnda nadiren klinik önem taşõyan plevral efüzyon gelişir. 58 olguyu içeren
D'Angelo'nun otopsi serisinde 58 hastanõn (|arro32) 16'sõnda (%58) fibröz plörit,
38'inde (%66) plevral yapõşõklõklar saptanmõştõr. Plevral fibroz ve yapõşõklõklar başka
otopsi serilerinde %80 oranlarõnda tanõmlanmõştõr (|arro32).
52
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Akciğer Tutulumunun Klinik Özellikleri
Pulmoner semptomlar ve bulgular
Sistemik sklerozlu hastalarõn çoğunda hastalõk seyri sõrasõna fibrozan alveolit
bulgularõ gelişir, ancak %1'inden daha düşük bir grubu bu bulgular ile başvurur (|
arro14) . Sistemik sklerozlu hastada pulmoner semptomlar ve bulgular idiyopatik
pulmoner fibroza benzerdir. Özellikle bazõ erkek hastalarda görülen ve sistemik
skleroz sine scleroderma adõ verilen durumda deri değişikliklerinden önce dispne ve
diğer sistemik bulgular görülebilir. (|minai81) Bu hastalarõ idiyopatik pulmoner
fibrozdan ayõrt etmek için Raynaud fenomeni, pozitif anti nükleer antikor, özofagus
dismotilitesi ve anormal kapilleroskopik bulgular yardõmcõ olmaktadõr. (|minai16)
Dispne
Sistemik skleroz hastalarõnda en sõk pulmoner semptom %60 (%21-88) ile egzersiz
dispnesidir. (|arro7,14, 22, 55) (|minai20, 102, 142) Steen ve arkadaşlarõ (|arro25)
165 hastalõk serilerinde akciğer grafisinde fibroz ve solunum fonksiyon testlerinde
restriksiyon saptanan 21 hastanõn 15'inde (%71) dispne bulunduğunu saptadõ.
Akciğer grafisi ve solunum fonksiyon testlerinde tutulum bulgusu bulunmayan 95
hastanõn 27'sinde (%29) dispne saptandõ. Diğer 5 hastada ise akciğer grafisinde bulgu
veya solunum fonksiyon testlerinde tutulum olmayõp normal olarak değerlendirildi. (|
arro25) Sistemik skleroz hastalarõnda dispnenin genellikle hafif ve fibroz ile orantõlõ
olduğu bildirilmiştir. Sistemik sklerozlu olgularõn çoğunda dispne kõsa bir egzersiz
sonrasõ başlamaktadõr, hastalarõn %14'ünde ise istirahatte nefes darlõğõ bulunur. (|
arro22) Dispne çoğu kez fibrotik değişikliklere bağlõ akciğer kompliansõnda düşüşle
bağlantõlõdõr. (|arro26,14) Akciğer grafilerinde opasite değişikliği olmaksõzõn dispne
varlõğõ ise pulmoner vasküler hastalõklarõ düşündürmelidir. (|arro7)
Öksürük
53
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Sistemik skleroz hastalarõnõn %11-18'inde kuru öksürük bulunmaktadõr. (|minai14-
55) Öksürük sigara içenler ve sigara içme öyküsü pozitif olanlarda içmeyenlere
nazaren daha sõk rastlanõr. (|minai 89) Prodüktif öksürük aspirasyon pnömonisi veya
bronşiektaziyi düşündürmelidir. (|arro7,29)(|minai166) Sõnõrlõ, yaygõn ayrõmõ ve
sigara anamnezi gözetmeden hastalarõn %19'unda wheezing saptanõr. (|minai14) (|
arro 37)
Plöritik ağrõ
Sistemik sklerozlu hastalarõn %16sõnda hastalõk seyrinin herhangi bir döneminde
plöritik ağrõ izlenmektedir. (|arro22) Otopsi serilerinde hastalarõn %43-81'inde plörit
veya plevral sõvõ bildirilmiştir. (|arro31,32) Plöritik ağrõ ayrõca parenkimal akciğer
hasarõ sonucu gelişen pnömotoraks sõrasõnda da izlenebilir. (|arro33,35) Pulmoner
fibroz sonucu gelişen spontan pnömotoraks yine plöritik ağrõ ile ortaya
çõkabilmektedir.(|minai31)
Plevral efüzyon, sistemik sklerozda plevra tutulumuna bağlõ olabileceği gibi,
miyokard fibrozuna bağlõ konjestif kalp yetmezliği, infektif veya renovasküler
hipertansiyon kaynaklõ da olabilir.
Hemoptizi
Sistemik sklerozlu hastalarda hemoptizi nadir olarak görülebilir. Hemoptizi sebepleri
arasõnda sistemik sklerozda rastlanma sõklõğõ artan akciğer kanseri ilk sõrayõ
almaktadõr. (|arro36-39) Kanamanõn daha seyrek görülen sebepleri ise hava yollarõna
kanayan telenjiektaziler ve alveoler hemorajidir. (|minai31) Doku örneklerinde
kapillerit bildirilmiş olmasõna rağmen alveoler kanamanõn sebebi açõk olarak
bilinmemektedir. (|arro36) Alveoler hasarõn iki muhtemel sebebi immün hasar ve ilaç
tedavisi olarak sõralanabilir. Sistemik skleroz hastalarõnda kullanõlabilen D-
54
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
penicillamine hemoptizi yapabilen pulmonorenal sendromun bilinen sebepleri
arasõndadõr. (|arro40) (|minai31) Bronşiyal ağaçta telenjiektaziler sõnõrlõ ve yaygõn
tipte kanamanõn bilinen sebepleri arasõndadõr. (|arro39) Başka bir seride hemoptizili
15 hastanõn 6'sõnda normotansif mikroanjiopatik renal kriz, anemi ve trombositopeni
saptanmõş olup, telenjiektazi saptanmamõştõr. (|arro41)
Fizik muayene
Raller
Sistemik skleroz pulmoner tutulumun en sõk rastlanan fizik muayene bulgusu
�Velcro� ralleridir. Göğüs röntgenogramlarõnda pulmoner fibroz saptanan ve
solunum fonksiyon testlerinde restriktif paterni olan hastalarõn yarõsõnda (%50)
bibaziler "Velcro" - "Selofan" ralleri duyulur. (|arro25) Bu hastalarõn beş yõllõk
prognozu kötü olarak tahmin edilmektedir. (|arro25) Plevral efüzyon nadir olmasõna
rağmen hastalarõn %9'unda plevral sürtünme sesi duyulabilir. Raller radyolojik fibroz
bulgularõ ile, dispne ise solunum fonksiyon testinde restriktif patern ile daha
yakõndan ilişkilidir. (|minai142) Restriktif tipte solunum fonksiyon problemleri ve
akciğer grafilerinde fibrotik değişiklikler olmayan olgularõn sadece %5'inde bazal
raller duyulur. (|arro25)
Çomak Parmak
Çomak parmak pulmoner tutulumu olan sistemik sklerozlu hastalarda sõk izlenmeyen
bir bulgudur. (|arro30) Rastlanmayõşõ muhtemelen sistemik skleroz hastalarõnda
gelişen sklerodaktiliye bağlõdõr. (|arro7)
55
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Sistemik sklerozda Torasik Görüntüleme
Wong ve Ng tarafõndan (|abs16) Singapur'da yayõnlanan derleme ve eğitim
makalesinde sistemik sklerozun torasik tutulum tipleri tartõşõlmõştõr. Bu değişkilikler
pulmoner parenkim değişiklikleri, plevral değişiklikler, pnömotoraks, kardiak ve
özofagus tutulumlarõ, kemik değişiklikleri, yumuşak doku kalsifikasyonu olarak
özetlenebilir. Diğer kollajen doku hastalõklarõ gibi radyografik bulgularõn sõklõğõ
kullanõlan modalite ve uygulanan yönteme göre değişiklikler gösterir. Akciğer
grafilerinin bu konuda sõnõrlõ yararlanõm gösterdiği çeşitli çalõşmalarda belirtilmiştir.
Erken parenkim değişikliklerini değerlendirmede yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi ilk seçim olmalõdõr. (|iFranquet4,8,60,67) Göğüs röntgenogramlarõ
sistemik skleroz hastalarõnda yeterli duyarlõlõktan yoksundur. (|minai17, 131)
Arrolliga ve arkadaşlarõ (|Gurtej13) sigara kullanmayan 165 sistemik sklerozlu
hastada akciğer röntgenografik patolojilerini tanõmlamõşlardõr. Pulmoner fibroz ve
retikulonodüler patern, yaygõn tipteki 40 hastada %35, sõnõrlõ tipteki 33 hastada %18
oranõnda tanõmlanmõştõr. Röntgenografik şiddet ile solunum fonksiyon testleri
arasõnda korelasyon bulunmamõştõr.
Akciğer grafilerinde lineer ve retiküler dansite artõşõ ve daha ileri aşamalarda bal
peteği görülebilir. Konvansiyonel grafiler yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi kadar duyarlõ değildir. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide
akciğer grafisinde bulgular gelişmeden önce patolojik değişiklikler izlenebilmektedir
(|silv25,89). Yama tarzõnda izlenen buzlu cam alanlarõ aktif alveolit, retiküler alanlar
ise fibrotik değişiklikler ile uyumludur (|silv90). Kronik diffüz infiltratif akciğer
hastalarõnda, patolojik incelemeler ile birlikte yapõlan değerlendirmelerde, traksiyon
bronşiektazisiz/bronşiolektazisiz buzlu cam alanlarõnõn güvenilir enflamasyon
alanlarõ olduğu gösterilmiştir (|silv59). Buzlu cam alanlarõnõn bronkoalveolar
lavajdaki karşõlõğõ ise çoğu kez nötrofilik alveolittir (|silv89).
56
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Akciğer grafisi
Akciğer grafisinde sistemik skleroz pulmoner fibrozunun ilk tanõmlanmasõ Murphy
ve arkadaşlarõ tarafõndan 1941'de yapõlmõştõr. (|arro65) Akciğer radyografisi sistemik
skleroz pulmoner tutulumu olan hastalarda sõklõkla pozitiftir. Tüm kollajen doku
hastalõklarõ arasõnda otopsi ve göğüs röntgenogramlarõnda en sõk fibrotik
değişikliklere yol açan hastalõk sistemik sklerozdur. (|minai7)(|arro66) Akciğer
parenkim değişiklikleri direkt grafi serilerinde %25-65 oranlarõnda bildirilmiştir. (|
arro14,25,27,46,68,69,70) Röntgenografik bulgularõn şiddeti solunum fonksiyon test
sonuçlarõnõn ağõrlõğõ ile ilişkili bulunmamõştõr. (|minai7, 26, 62)
Sistemik sklerozda otopside görülen yüksek akciğer tutulum insidansõ ile (|arro31)
akciğer grafilerinde saptanabilir lezyon sayõsõ arasõnda ciddi farklõlõklar
bulunmaktadõr. (|arro69) Akciğer grafileri normal olan pek çok hastada biyopsi veya
otopsi sonucu idiyopatik pulmoner fibroz gibi pulmoner problemlere rastlanmõştõr. (|
arro79) Biyopsi ile diffüz infiltratif akciğer hastalõk tanõsõ almõş olan hastalarõn %
10'unda akciğer grafileri tamamen normal bulunabilir.
Sistemik skleroz akciğer röntgenografik değişiklikleri çoğu kez hafiftir. Diffüz
57
Şekil 34 SS hastasõnda Lat. akciğergrafisi
Şekil 35 SS hastasõnda PA akciğer grafisi
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
interstisyel akciğer hastalõğõ ve balpeteği görünümü sadece hastalõğõn ağõr
formlarõnda izlenir. (|arro66) Akciğer grafileri, semptomatik olan veya solunum
fonksiyon testlerinde problem saptanan hastalarda bile normal veya sadece ince
belirsiz interstisyel değişiklikleri içerebilir. (|arro7) Bu değişiklikler sõklõkla
bazallerde başlamaktadõr ve zaman içerisinde daha dens ve akciğerin alt üçte ikisini
tutacak şekilde genişleyebilir. (|arro7,71) Apeksler çoğunlukla tutulmaz. Akciğer
grafisindeki değişiklikler genellikle retikulonodüler tarzdadõr, ancak tek başõna
retiküler veya nodüler tarzda da izlenebilir. (|arro14) Hastalõğõn progresyonu bal
peteği şeklinde fibroz ile sonuçlanõr. Seri radyogramlarda apikodiafragmatik mesafe
ile temsil edilen akciğer volümünde progresif azalma saptanmõştõr. (|arro72)
Sistemik sklerozlu hastalarda akciğer grafileri başka veriler sağlamaktadõr. Örneğin
kemik rezorpsiyonuna bağlõ olarak üst kotlarõn üst kesimlerinde çentiklenme
saptanabilir. Owens ve arkadaşlarõ (|arro46) 61 diffüz sistemik sklerozlu hastanõn
10'unda çentiklenme saptamõştõr. Bu hastalarõn çoğunda ayrõca distal falanks
saçaklarõnda rezorpsiyon saptanmõştõr. Aynõ çalõşmada sõnõrlõ tipteki 43 hastanõn
29'unda (%67) ve yaygõn tipteki 43 hastanõn altõsõnda (%14) parenkimal
mikrokalsifikasyonlara rastlanmõş ancak pulmoner kalsifikasyonlar ile sõnõrlõ tipteki
hastalarda periferik subkutan dokularda izlenebilen kalsifikasyonlar arasõnda bir
ilişki saptanmamõştõr.
Pnömotoraks sistemik skleroz hastalarõnda nadir görülen ancak önemli bir bulgudur.
Azalmõş akciğer kompliansõ nedeniyle akciğer re-ekspansiyonu zor ve geç
gerçekleşir ve tekrarlama oranõ yüksektir. Bu hastalarda kimyasal veya cerrahi
plörödez uygulanabilir. (|minai94)
Toraks Bilgisayarlõ Tomografisi
Bilgisayarlõ tomografi teknolojisindeki gelişmeler akciğerde izlenen morfolojik
değişikliklere ilgiyi tekrar canlandõrmõştõr. (|arro80,81) Yapõlan çalõşmalarda
58
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
sistemik sklerozda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ akciğer tomografisinin minimal
parenkimal akciğer problemlerini göstermede daha duyarlõ olduğu bildirilmiştir. (|
arro80,81) Viyanadan Schurawitzki ve arkadaşlarõnõn (|abs35) ortalama hastalõk
süresi 9 yõl olan 23 sistemik sklerozlu hastada yaptõğõ çalõşmada, interstisyel akciğer
tutulumu tanõsõnda, akciğer grafisi ve yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
karşõlaştõrõlmõştõr. 21 hastada (%91) yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
bulgularõ pozitif iken en sõk bulgu olarak 17 hastada (%74) subplevral çizgiler
saptanmõştõr. Balpeteği görünümü 7 hastada (%30), parenkimal bantlar 6 hastada (%
26) izlenmiştir. Direk grafi ise hastalarõn 15'inde pozitif olarak görülmüştür. 9
hastada (%39) interstisyel opasite artõşõ, 6 hastada (%26) retiküler atenuasyon
alanlarõ saptanmõştõr. Çalõşma sonucu yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin
direk grafi'ye nazaran daha duyarlõ olduğu sonucuna varõlmõştõr. Schurawitzki
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ile yapõlan incelemede patoloji oranõnõn
otopside elde edilen rakamlar ile benzer olduğunu belirtmiştir. Harrison ve
arkadaşlarõ (|minai62) sistemik sklerozda akciğer röntgenogramlarõ patolojik olan
tüm hastalarda bilgisayarlõ tomografinin patoloji saptadõğõnõ, öte yandan akciğer
grafileri normal olarak değerlendirilen hastalarõn %44'ünde de bilgisayarlõ tomografi
ile patoloji saptandõğõnõ bildirmişlerdir.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide sõk görülen belirtiler ağõrlõklõ olarak
dorsalde izlenen subplevral retiküler opasiteler (%74), bal peteği (%30), parenkimal
bantlar (%26), kalõnlaşmõş septalar (%22) ve subplevral kistler (%17)'dir. (|minai62,
123) Diğer bulgular buzlu cam görünümü, traksiyon bronşiektazi, yapõsal
distorsiyon, plevral kalõnlaşma veya efüzyon, sentrilobüler mikronodüller (folliküler
bronşiolit) görünümüdür. (|arro70,82) (|iFranquet22,57,60) Bu bulgular çoğu hastada
birlikte görülür. (|arro70,82) Rotondo ve arkadaşlarõ (|abs29) tarafõndan Napoli'de
yapõlan çalõşmada sistemik sklerozun akciğer tutulumu yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi ve diğer yöntemler ile 28 hastada incelenmiştir. En sõk
görülen bulgular septal kalõnlaşma, intralobüler interstisyel kalõnlaşma ve buzlu cam
görünümü olarak saptanmõştõr. Dağõlõm genel olarak bazallerde ve posterior ağõrlõklõ
59
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
olarak izlenmiştir. Akciğer tutulumunun şiddeti ve deri tutulum paterni arasõnda ileri
derecede anlamlõ korelasyon saptanmõştõr. Hastalarõn %93'ünde yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide patolojik bulgulara rastlanmõştõr. Sonuç
olarak yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin diğer yöntemlere göre daha
etkili olduğu ve sistemik sklerozun interstisyel tutulumunun takibinde temel yöntem
olmasõ gerektiği sonucuna varõlmõştõr.Roma Sapienza Üniversitesinden Potente ve
arkadaşlarõ (|abs30) 26 sistemik skleroz hastasõnda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi değerlendirmeleri sonucu tüm hastalarda septal çizgilerde kalõnlaşma, 6
hastada (%23) paralel subplevral çizgiler ve iki hastada (%7.6) buzlu cam
saptamõşlardõr. Takiplerde bir hastada bronşiolitis obliterans organize pnömoni
saptanmõştõr. Muller-Leisse ve arkadaşlarõ (|abs****) kollajenozlarda yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi bulgularõ adlõ çalõşmalarõnda 73 hastada yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi bulgularõnõ incelemişlerdir. Hastalarõn %48'inde
üst zonlarda daha sõk izlenen intralobüler kalõnlaşma, belirgin interlobüler septalar
%37, subplevral çizgiler %33, alt ve anterior'de daha sõk izlenen parenkimal bantlar
%33, balpeteği %33, daha ziyade üst ve orta zonlarda görünen buzlu cam %29, üst
zonlarda daha sõk görünen mikronodüller %18 ve bronşiektazi %14 oranlarõnda
izlenmiştir.
Sistemik sklerozda gerçek interstisyel lezyonlarõn tamamõ hipoventilasyon ve
dependan stazõ ekarte etmek için yapõlan pron çekimlerde persiste eder. Daha ağõr
tutulumu gösterdiği düşünülen balpeteği görünümü ise, akciğer grafileri normal
bulunan hastalarõn yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografisinde daha az sõklõkta
görülür. (|arro82) Lezyonlar daha ziyade dorsal, bazal ve periferik bir dağõlõmla
izlenir. (|arro70,82) (|iFranquet22,57,60) Kranyokaudal yönde ise tutulum sõklõğõ
bazallerden apekslere doğru azalmaktadõr.
Wells ve arkadaşlarõ (|minai160) açõk akciğer biyopsisi ile elde ettikleri
histopatolojik materyal ile yaptõklarõ karşõlaştõrmada yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografinin 20 hastanõn 16'sõnda (%80) enflamasyonu başarõlõ şekilde
60
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
yerleşmiş fibrozdan ayõrt ettiğini saptamõşlardõr. Traksiyon bronşiektazisi
izlenmeyen buzlu cam alanlarõnõn devam eden enflamasyonu gösterdiği
bildirilmiştir. (|minai107) Bu hastalarõn bronkoalveoler lavaj incelemesinde
nötrofilik alveolit saptanmõştõr. (|minai157)
Wells ve arkadaşlarõnõn sistemik skleroz ve idiyopatik pulmoner fibrozlu hastalarõ
içeren çalõşmasõnda (|wellsa0) yaygõnlõğõn saptanmasõ için patolojik alanlar
yarõsaydam kağõda çizilmiş, alanlar kağõttan kesilerek toplam ağõrlõklarõ tartõlmõştõr.
Takiplerde ise tartõ işlemi tekrarlanarak alanlarda artõş ve azalmalar izlenmiştir. 21
idiyopatik pulmoner fibroz, 35 sistemik skleroza bağlõ fibrozan alveoliti olan toplam
56 hasta çalõşmaya alõnmõştõr. Takiplerde 56 hastanõn 15'inde artõş saptanmõş, 22
hastada değişiklik olmamõştõr. Lezyonlarõn sõnõflandõrõlmasõ için Müller ve
arkadaşlarõnõn önerdiği (|Wellsa10,13) yöntemi kullanõlarak "ağõrlõklõ olarak
fibrotik", "ağõrlõklõ olarak buzlu cam" ve "mikst" olarak değerlendirilmiştir. Fibrozan
alveolit hastalarõnda bilgisayarlõ tomografide retiküler görünüm histolojik olarak
fibrozis ile, buzlu cam ise histolojik olarak geri dönüşümlü enflamatuar değişiklikler
ile koreledir. Fibrozan alveolit olan hastalarõn büyük bölümünde buzlu cam pozitiftir.
Çalõşmanõn amacõ buzlu camõn prognostik değerini araştõrmaktõr. Lezyon çeşitleri
takip edildiğinde buzlu cam saptanan 28 hastanõn 5'inde buzlu camda artõş, 18'inde
azalma saptanmõştõr. Fibrotik lezyonlara sahip hastalardan ise 10'unda lezyonlar artõş
göstermiş, 18'i değişmemiştir. Fibrotik lezyona sahip hiç bir hastanõn lezyonlarõnda
azalma saptanmamõştõr. 4 hastada, bilgisayarlõ tomografi paterni buzlu camdan
fibroza değişirken fibrozdan buzlacama doğru bir değişiklik hiç bir hastada
izlenmemiştir. (|Wellsa0) Tedavi gören hastalarda lezyon regresyonu ilk bilgisayarlõ
tomografide ağõrlõklõ patolojinin buzlu cam olduğu olgularda izlenmiştir. Buzlu cam
ve retiküler paternin eşit oranlarda göründüğü hastalarõn küçük bir oranõnda
regresyon izlenmiştir. Hastalarõn solunum fonksiyon testlerinde iyileşmeler çoğu kez
buzlu cam regresyonuna eşlik etmiştir. Buzlu cam alanlarõ yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografide retiküler paternden önce ortaya çõkmaktadõr. (|Wellsa19)
Bulgular buzlu cam'õn enflamatuar dönem ile korele olup, fibrozan alveolit'te fibroz
61
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
ile sonuçlanan sürecin başlangõcõ ile uyumlu olduğu şeklindeki hipotezi
desteklemektedir. Sonuçta buzlu cam görünümünün tek başõna veya fibrozis ile
birlikteliğinin tedaviye yanõtõ ve regresyon şansõnõ etkilediği bildirilmiştir.
Harrison, yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide tespit edilen problemlerin
yaygõn ve sõnõrlõ tipte birbirine benzer olduğunu bildirmiştir. (|arro82) Çalõşmalarda
tanõmlanan sistemik skleroz interstisyel değişiklikleri spesifik değildir ve romatoid
artrit, idiyopatik pulmoner fibroz, mikst konnektif doku hastalõğõnda benzer
patolojiler izlenebilir. (|arro70,82). (|minai123)
Harrison ve arkadaşlarõ (|k90) çalõşmalarõnda bronkoalveolar lavaj ve yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografiyi karşõlaştõrmõş ve yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografinin asemptomatik hastalarda subklinik tutulumu
gösterebildiğini saptamõşlardõr. Wells, (|minai161) yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografideki retiküler patern ile bronkoalveolar lavaj sõvõsõnda nötrofili arasõnda ve
bronkoalveolar lavaj sõvõsõnda eozinofili ile buzlu cam arasõnda anlamlõ ilişki
bulunduğunu bildirmiştir.Witt ve arkadaşlarõ (|Gurtej16) 79 sistemik skleroz
hastasõnda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin duyarlõlõğõnõ araştõran bir
çalõşma yapmõşlardõr. Anormal bronkoalveoler lavaj sonucu olan hastalarda %89
oranõnda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ile interstisyel akciğer hastalõğõ
tespit edilmiştir. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi, bronkoalveoler lavajõ
negatif olan hastalarõn %53'ünde pozitif olarak izlenmiştir. İnterstisyel fibroz geri
dönüşümsüz bir süreç olduğundan fibroza yol açan sürecin aydõnlatõlmasõ prognoz ve
tedavi sürecini belirleyici şekilde etkileyecektir. (|abs11) Salaffi tarafõndan
gerçekleştirilen çalõşmada 24'u sistemik sklerozlu, 80 sigara kullanmayan kollajen
doku hastasõ, bronkoalveoler lavaj hücre profili alveolit, yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi tetkikleri buzlu cam ve fibroz varlõğõ açõsõndan
değerlendirilmişlerdir. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide retiküler
paternin görülmesi bronkoalveoler lavajda nötrofil oranõ ve artan total lökosit sayõsõ
ile, eozinofil ve lenfosit oranlarõ ise yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide
62
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
buzlu cam manzarasõ ile ilişkili bulunmuştur. Akciğer volümlerinin ölçüm sonuçlarõ
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi buzlu cam grubu ve retiküler grup
arasõnda belirgin farklõlõk göstermemiştir. Salaffi ve arkadaşlarõ (|abs8) tarafõndan 71
bağ dokusu hastasõnda radyolojik yaygõnlõk ve şiddet değerlendirmeleri
bronkoalveoler lavaj ve seroloji ile karşõlaştõrõlmõştõr. Hastalõğõn süresi, difüzyon
kapasitesi, bronkoalveoler lavajda nötrofil ve CD8 +T hücreleri, fibroz ile bağlantõlõ
bulunmuştur. Bronkoalveoler lavajda enflamatuar bir paterne işaret eden makrofaj,
lenfosit ve eozinofil artõşõ ise yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide buzlu
cam görünümü ile bağlantõlõ bulunmuştur. Solunum fonksiyon test
parametrelerinden vital kapasite ve zorlu vital kapasite, fibrotik patern ile negatif
korelasyona sahipken, enflamatuar süreçler ile herhangi bir bağlantõ saptanmamõştõr.
Paone ve arkadaşlarõ (|abs25) sistemik sklerozda pulmoner tutulum ile ilgili 9
hastada yaptõklarõ çalõşmada buzlu cam görünümünün bronkoalveolaer lavajda
alveolite eşdeğer olduğu hipotezini destekler bulgulara rastlamõşlardõr. Buzlu cam
progresyonun, akciğerde yapõsal tahribat ve balpeteği görünümüne yol açtõğõ
düşünülmektedir.
Hastalõk süresi ile yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide görülen hastalõk
şiddeti arasõnda bir bağlantõ saptanmamõştõr. (|arro70)
Bu çalõşmalar (|arro70,82) yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin minimal
akciğer parenkim hastalõğõnda başarõlõ olduğunu göstermektedir, ancak yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin prognostik değeri (|arro82) ve bulgularõn
tedavi şemasõnõ nasõl değiştirmesi gerektiği yönünde daha fazla çalõşmaya
gereksinim bulunmaktadõr. (|arro70,82)
Erken parenkim tutulumunu saptamada bilgisayarlõ tomografinin kuşku götürmez
şekilde üstün olduğu halde bu üstünlüğün klinik, tedavi ve prognozdaki değerinin
anlaşõlmasõ daha ileri araştõrmalarõ gerektirmektedir. (|k0)
63
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Sistemik sklerozda bronşiektazi sõklõğõnõn saptanmasõ için Andonopoulos ve
arkadaşlarõ (|abs3) tarafõndan Yunanistan'õn Patrras Tõp Fakültesinde yapõlan 22
hastalõk çalõşmada solunum fonksiyon testleri ve yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi birlikte değerlendirilmiştir. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografiler
bronşiektazi varlõğõ açõsõndan değerlendirilmiştir. 13 hastada (%59) bronşiektazi, 15
hastada (%68) buzlu cam, 9 hastada fibroz (%40) saptanmõştõr. Yaygõn sistemik
sklerozlularda bronşiektazi daha sõk görülmesine rağmen sõnõrlõ tip ile arasõnda
anlamlõ fark bulunmamõştõr.
1998 yõlõnda Fransanõn Torus kentinde Diot ve arkadaşlarõ tarafõndan (|abs13.)
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ve solunum fonksiyon testleri ilişkisinin
araştõrõlmasõ amacõ ile bir çalõşma yapõlmõştõr. 52 sistemik skleroz hastasõ solunum
fonksiyon testi non-invazif tetkik yöntemi olarak altõn standart kabul edilerek,
hastalar akciğer tutulumu pozitif ve akciğer tutulumu negatif olarak iki gruba
ayrõlmõştõr. Kriter olarak akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesinin %75'in
altõna inmesi ve total akciğer kapasitesinin %80'in altõnda bulunmasõ kullanõlmõştõr.
Warrick skoru ve solunum fonksiyon testi sonuçlarõ, ROC analiz yöntemi ile
karşõlaştõrõldõğõnda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide Warrick 7
skorunun en iyi duyarlõlõk (0,6) ve özgüllüğe (0,83) sahip olduğu belirlenmiştir. Tanõ
için yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi skor kriteri minimum 10'a
yükseltildiğinde özgüllüğün 1.0'e yükselip, duyarlõlõlõğõn 0,4'a kadar düştüğü
belirlenmiştir.
Seely ve arkadaşlarõ (|abs17) tarafõndan Kanada'da yapõlan bir çalõşmada sistemik
sklerozlu 11 pediatrik olguya yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ve
solunum fonksiyon testleri uygulanmõştõr. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografide 8 hastada (%73) buzlu cam, 5 hastada balpeteği (%45), 6 hastada lineer
opasiteler (%5) ve 7 hastada (%64) subplevral mikronodüller saptanmõştõr. Çalõşma
sonunda 11 hastanõn 10'unda (%91) yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ile
interstisyel tutulum bulgularõ saptanmõştõr. Çalõşmada sistemik skleroz süresi ile
64
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
interstisyel tutulum arasõnda bir bağlantõ saptanmamõştõr. Yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografide pozitif bulgularõ olan 7 hastada anormal solunum fonksiyon
testi değerleri bulunmuştur. Bunlar arasõnda anormal solunum fonksiyon testi
sonuçlarõ ile buzlu cam atenuasyon alanlarõ uyumlu bulunmuştur (p<0,01).
Roma'da Morelli ve arkadaşlarõ (|abs19) tarafõndan yapõlan çalõşmada yaygõn
sistemik skleroz (n=28) ve sõnõrlõ sistemik skleroz (n=24) hastalarõnda akciğer ve
deri tutulum paterni arasõndaki bağlantõ yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
ve solunum fonksiyon testleri ile incelenmiştir. Zorlu vital kapasite ve total akciğer
kapasitesi , yaygõn sistemik sklerozda sõnõrlõ sistemik skleroza göre anlamlõ olarak
düşük saptanmõş, ancak iki subgrup arasõnda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi skorlarõ açõsõndan anlamlõ fark bulunmamõştõr. Ancak yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi skoru 10 ve üzeri esas alõndõğõnda 10 üzerinde skoru olan
hasta sayõsõ yaygõn formda 10 iken sõnõrlõ formda 2 bulunarak anlamlõ bir fark olduğu
sonucuna varõlmõştõr. Yaygõn formda restriktif akciğer hastalõğõ daha sõk iken sõnõrlõ
formda pulmoner hipertansiyon daha yaygõn olarak bulundu. Çalõşmada ayrõca cilt
lezyonlarõ ile pulmoner lezyonlar arasõnda bir bağlantõ saptanamadõ.
Dellafiore ve arkadaşlarõ (|abs27) tarafõndan sistemik sklerozlu hastalarda akciğer
grafisi, yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi , solunum fonksiyon testleri ve
akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi incelemesi sonucu; akciğer
grafilerinin %42'sinde pozitif bulgulara rastlanõrken bu oran yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografide %71, solunum fonksiyon testlerinde %42 , ve akciğer
karbon monoksit difüzyon kapasitesinde %50 olarak bulundu. Yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografide en sõk bulgu ince retiküler ve buzlu cam görünümleri olarak
saptandõ. Ayrõca yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi olasõ tedavi edilebilir
lezyonlarõn tedavi edilemez lezyonlarõn ayõrt edilmesinde efektif bir yöntem olarak
önerildi.
1992'de Floransa'dan Pignone ve arkadaşlarõnõn yaptõğõ çalõşmada (|abs31) 18
65
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
hastada sistemik sklerozda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin değeri
araştõrõldõ. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi sonuçlarõ solunum fonksiyon
testleri, ve sintigrafi ile karşõlaştõrõldõ. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ile
direkt akciğer grafisi arasõnda anlamlõ ilişki saptandõ, ancak yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografinin daha duyarlõ ve özgül olduğu belirlendi. Ayrõca yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ve alveolokapiller geçirgenlik göstergeleri
(solunum fonksiyon testleri ve Sintiscan) arasõnda anlamlõ ilişki (p<0,001) saptandõ.
Macaristan'dan Devenyi ve Czirjak'õn (|abs21) yaptõğõ çalõşmada 101 sistemik
skleroz hastasõna yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi uygulandõ. Balpeteği
lezyonlarõna sahip hastalarõn çoğunluğunda anti-SCL-70 pozitif olarak bulundu.
Hastalõğõn sõnõrlõ formuna sahip 70 vakanõn %43'ünde yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi normal olarak değerlendirildi, %18 buzlu cam +- fibroz, %
22'sinde fibroz ve %15'inde subplevral veya diffüz balpeteği saptandõ. Yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide sõnõrlõ sistemik sklerozlu hastalarõn %60'õnda
fibroz saptandõ ancak diffüz sistemik skleroz hastalarõnda fibroz daha belirgin ve
yaygõn olarak karşõmõza çõkmaktadõr. Diot ve arkadaşlarõ (|abs10) tarafõndan 1999
yõlõnda Fransa'da 48 sistemik skleroz hastasõ üzerinde yapõlan çalõşmada anti-
topoizomeraz I antikorlar (eski adõyla anti-SCL70) ve pulmoner tutulum arasõndaki
ilişki araştõrõldõ. Yaygõn sistemik skleroz hastalarõnda Anti-topoizomeraz I antikorun
pulmoner tutulumu olan hastalarda %90, pulmoner tutulumu olmayan hastalarda %
20 olarak saptandõ. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi skoru ve Anti-
topoizomeraz I antikor ve total akciğer kapasitesi ve Anti-topoizomeraz I antikor
arasõndaki ilişki anlamlõ bulundu.
Mõsõr'da Shahin ve arkadaşlarõ (|abs2) tarafõndan 2001 yõlõnda yapõlan bir çalõşmada
22 hastada serum alpha1-antitripsin düzeyi ve yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi pulmoner tutulum ve solunum fonksiyon testleri arasõndaki ilişki
araştõrõldõ. Alpha1-antitripsin düzeyinin yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografide buzlu cam görünümleri ve akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi
66
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
düşüklüğü ile korele olduğu saptandõ. Son dönemlerde yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografinin en az açõk biyopsi kadar değerli olduğunu gösteren
çalõşmalar yapõlmõştõr. Ancak gerek fiyatõ gerek alõnan radyasyon dozu nedeniyle
tarama yöntemi arayõşlarõ devam etmektedir. Bu bağlamda Fransa'da Diot ve ark.
Serum Prokollajen-III'ün prediktif değerini incelediler. Çalõşmada serum
prokollajen-III'ün yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ile iyi korele olduğu
ancak spirometrik tetkikler ile korele olmadõğõ ortaya çõktõ. 1.1Ü eşik değer olarak
kullanõldõğõnda duyarlõlõk %66, özgüllük %94, positif prediktif değer %89, negative
prediktif değer: %79, yalancõ pozitiflik oranõ %6, yalancõ negatiflik oranõ ise %33
bulundu. Matucci-Cerinic ve arkadaşlarõ (|abs4) tarafõndan Floransa'da yapõlan bir
çalõşmada 44 hastada NGF ve VIP düzeyleri ile yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi ilişkisi araştõrõlmõş ancak NGF ve VIP düzeylerinin sistemik skleroz
hastalarõnda kontrollere göre daha yüksek olmasõna rağmen yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi ile anlamlõ bir ilişki saptanmayõp daha ziyade eklem tutulumu
ile korele bulunmuştur.
Bresica immünoloji Enstitüsünden Rizzini ve arkadaşlarõnõn (|abs28) yaptõğõ sistemik
otoimmün hastalõklarda intersitisyum incelenmesi amacõyla yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi adlõ çalõşmada 41 hasta arasõndan 17'si (%41) dispne
yakõnmasõ ile başvurup , akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi %53'ünde
azalmõş olarak saptandõ. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi bulgularõnõn
normal dõşõ olan hasta oranõ ise: %90,2 olarak saptandõ. Dispne yakõnmasõ ile gelen
hastalarõn sadece %41'inde belirgin yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
değişikliği saptanõrken, sadece 5 hastada akciğer karbon monoksit difüzyon
kapasitesi düşük bulundu. Sonuç olarak dispne ve fonksiyonel solunum testlerinin
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ile düşük kolerasyon gösterdiği saptandõ.
Osaka Üniversitesinden Johkoh ve arkadaşlarõ (|abs26) Kollajen hastalõklar ve
idiyopatik pulmoner fibrozlu 64 hastada yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
ve solunum fonksiyon testlerini karşõlaştõrmalõ olarak inceledi. Balpeteği görünümü
67
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
idiyopatik pulmoner fibrozda %100 (9/9) sistemik sklerozda ise %79 oranõnda
göründü. Buzlu cam görünümü oranõ idiyopatik pulmoner fibroz ve kollajen
hastalõklarda benzer olarak bulundu: (%89 (8/9), %85 (47/55). Difüzyon kapasitesi
sistemik sklerozda daha ziyade balpeteği görünümü ile korele bulundu.
Kortikostreoid tedavisine yanõt veren 15 hastanõn hiç birinde balpeteği görünümü
mevcut değildi.
Almanya'da Schnabel ve arkadaşlarõ (|abs15) tarafõndan yapõlan bir çalõşmada
kollajen hastalõklara bağlõ interstisyel akciğer tutulumunun siklofosfamid tedavisine
yanõtõ yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ve bronkoalveoler lavaj ile
izlenerek incelendi. Düşük attenuasyonlu opasiteler, siklofosfamid ile regresyona
uğrarken, retiküler lezyonlarda herhangi bir değişiklik izlenmedi. Çalõşma sonucu
bu tedavinin enflamatuar lezyonlarõ gerilettiği ancak fibrotik lezyonlara herhangi bir
etki yapmadõğõ sonucuna varõldõ.
(|abs****) Sistemik sklerozun en sõk organ tutulumlarõ akciğer ve özofagus'tur. 28
hastada modifiye yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ile hastalarõn %79'unda
pulmoner tutulum, %54'ünde ise özofagus tutulumunu gösterilmiştir. Çalõşma
sonucunda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin, akciğer grafisi, sintigrafi
ve solunum fonksiyon testlerinden daha duyarlõ olduğu sonucuna varõlmõştõr.
Lenfadenopati
Bilgisayarlõ tomografi ayrõca lenfadenopati tanõsõnda da yardõmcõ olabilmektedir.
Royal Brompton hastanesinden Garber 1992'de BJR'de yayõnlanan çalõşmasõnda (|
abs32) yumuşak doku penceresinde incelenen yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografinin sistemik sklerozda lenfadenopati tanõsõndaki yerini
araştõrmõşlardõr. Çalõşmada sistemik sklerozlu 78 hasta incelenmiştir. Hastalarõn
66'sõnda (%85) pulmoner tutulum bulgularõ gözlenmiştir. Pulmoner tutulumu olan
hastalarõn 21'inde (%32) mediastinal lenfadenopati saptanmõş, pulmoner tutulumu
68
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
olmayan hastalarõn sadece 1'inde (%8) mediastinal lenfadenopati saptanmõştõr.
Çalõşma sonucunda mediastinal lenfadenopati varlõğõ ve pulmoner tutulum arasõnda
anlamlõ bir ilişki bulunmuştur (p<0,025). Ancak tutulum tipi ve eritrosit
sedimantasyon hõzõ ile bir ilişki saptanmamõştõr. Çalõşmada ayrõca sistemik
sklerozda pulmoner tutulum varlõğõnda mediastinal lenfadenopatinin sõk rastlandõğõ
sonucuna varõlmõştõr. Sistemik skleroz hastalarõnda mediastinal lenfadenopati (kõsa
eksen >10 mm) varlõğõ başka çalõşmalarda da incelenmiştir. (iFranquet7,8,51,76)
Sistemik skleroz hastalarõnda lenfadenopatinin yaygõn tipte ve interstisyel tutulum
gösteren hastalarda daha sõk izlendiği saptanmõştõr. (|k90).
Sintigrafi
Gallium sintigrafisi
Gallium-67 sintigrafisi sistemik sklerozlu hastalarda parenkim değerlendirilmesi için
kullanõlmõştõr. Akciğerde enflamasyonu göstermede teorik yararlõlõğõna rağmen,
Gallium-67 yaygõn olarak kullanõlmamaktadõr. Akciğerde Gallium tutulumunda
artõşlar, fibrotik sürecin gelişmesine katkõda bulunduğu düşünülen aktif makrofaj
sayõsõ ile ilişkilidir. (|arro83) Bazõ çalõşmalarda sistemik skleroz hastalarõnõn
yarõsõnda aktif alveolit düşündürecek şekilde Gallium tutulumu artmõştõr. (|
arro55,84,85,86,87) Bu çalõşmalarõn çoğunda Gallium sonucu, hastalõğõn süresi,
klinik bulgular, solunum fonksiyon test sonuçlarõ veya akciğer grafisi ile ilişkisizdir.
(|arro84) Furst ve arkadaşlarõ (|arro55) Gallium tutulum derecesi ve dolaşõmdaki
immün kompleksler arasõnda ilişki bulamadõ. Miller ve arkadaşlarõ (|arro88) Gallium
sonucu ile bronkoalveolar lavaj, arteriel kan gazlarõ ve akciğer grafisi arasõnda ilişki
tespit etmedi. Owens ve arkadaşlarõ (|arro87) Gallium tutulumu ile sistemik sklerozlu
hastada yeni gelişen semptomlar arasõnda pozitif bağlantõ tespit etti. Gallium tetkiki
rutin uygulanma için uygun olmasa da (|arro89) bronkoalveolar lavaj yapõlamõyan
hastalarda akciğer enflamasyonunun yaygõnlõğõ ve şiddeti konusunda veri sağlamak
amacõ ile kullanõlabilir (|arro7). Ancak (|Gurtej16) Ga67 yeterli özgüllükten yoksun
69
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
olup, makrofaj aktivasyonu ile seyreden geniş bir hastalõk spektrumunda
pozitifleşmektedir. Sistemik sklerozda yaygõn kullanõlabilmesi için potansiyel
değerini daha iyi ortaya çõkaran ilave çalõşmalara gereksinim vardõr.
Richard ve arkadaşlarõ (|Gurtej17) mitokondriden zengin hücrelerde biriken tc99
hegzalis (2-metoksi izobutil izonitrat) )(MİBİ) ile 16 hastada deri tutulumu ve
akciğer patolojileri ile korele bulgulara rastladõ.
70
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Bronkoalveolar Lavaj
Geçen 3 dekadda bronkoalveoler lavaj araştõrma alanõnda önemli bir kaynak olarak
yer edindi. Bronkoalveoler lavaj incelemesi düşük komplikasyonlu, minimal invazif
bir tetkik sayõlõp, mortalite oranõ sõfõra yakõn kabul edilmektedir. (|Costabel2,3)
Bronkoalveolar lavaj sistemik skleroz gibi bir çok interstisyel akciğer hastalõğõnda
enflamasyonun değerlendirilmesi için duyarlõ ve güvenilir bir yöntemdir (|
arro82,85,86,87,88,96,97, 98,99,100,101,102,103). Bronkoalveolar lavaj alt solunum
sistemindeki hücre tipleri, sayõsõ ve patofizyolojik süreçlerde rol alan immün
kompleksler ve fibronektin gibi potansiyel maddelerin toplanmasõ yoluyla akciğere
değerli tanõsal bilgiler sağlayan bir pencere açmaktadõr. (|arro97)
Bronkoalveoler lavaj, biyopsi ile karşõlaştõrõldõğõnda daha büyük bir alanõn
örneklendiği ve temsil edildiği görülmektedir. (|Costabel0) Sistemik skleroz akciğer
tutulumunun diffüz doğasõ nedeniyle tek bir bölgeden yapõlan bronkoalveolar lavajõn
bir çok vakada tüm akciğeri yansõttõğõ tespit edilmiştir.(|arro88,89,90,99,105). (|minai
54, 74, 90)
Hücre sayõmõnda değişkenliğin ana sebebi farklõ merkezlerde hücre sayõmõ için
kullanõlabilen farklõ tekniklerdir, örneğin santrifüj ile yapõlan ölçümler lenfosit
sayõmlarõnda büyük hatalara yol açabilir (|arro106,107). Son zamanlarda Avrupa
solunum camiasõ, bronkoalveoler lavaj ile değerlendirilen hücresel olmayan
komponentlerin standardize edilmesi ile ilgili bilgileri güncellemiştir. (Costabel 7,8)
Bronkoalveoler lavajda değerlendirilebilen hücresel olmayan komponontlere kabaca
bakacak olursak farklõ kategorilerden maddelere rastlayabiliriz. Bunlar arasõnda
sürfaktan, immünoglobulinler, proteazlar ve anti-proteazlar, anjiotensin dönüştürücü
enzim, oksidan maddeler ve oksidasyon ürünleri, lipid mediatörler, sitokinler, çözelti
halindeki adhezyon molekülleri, fibroz işaretçileri ve hücre ölüm işaretçilerini
sayabiliriz. (|Costabel0)
71
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Bronkoalveoler lavajõn, yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ile birlikte
kulllanõmõ her iki tetkikin tanõsal gücünü arttõrmaktadõr. (|Costabel0)
Son yõllarda fibroza yol açan alveolitin interstisyel akciğer hastalõğõnõn ayrõlmaz
parçasõ olduğu düşüncesi kuvvet kazanmõştõr. İnterstisyel akciğer hastalõğõnõn akut
alveolitin devamõ olduğu düşünülmektedir. (|Gurtej0) Önceleri bronkoalveolar lavaj
ve Gallium sintigrafisine dayandõrõlan kuram daha sonralarõ açõk akciğer biyopsisi ve
histopatolojik veriler tarafõndan desteklenmiştir. (|silv0) Sistemik skleroz hastalarõnõn
yaklaşõk %50-60'õnda pozitif bronkoalveolar lavaj bulgularõna rastlanmaktadõr. (|
minai42, 155) (|arro85,98,99,101). Bronkoalveolar lavajda alveolit subklinik akciğer
patolojisinin en erken bulgusu olup, tespiti durumunda hastalõk seyrinin
değiştirilmesi için fõrsat yaratabilmektedir.
Alveolit şüphesi olan hastada daha ağõr dispne ve daha çok akciğer grafisi bulgusu
izlenir, ancak bu farklar 43 hastalõk bir seride istatistiksel olarak anlamlõ
bulunmamõştõr (|arro97). Sigara içenler, bronşit ve solunum yolu enfeksiyonu olan
olgular çalõşmaya alõnmadõ. Bronkoalveolaer lavaj bulgularõna göre alveolit
döneminde olan hastalar daha ağõr restriktif solunum problemi ve daha düşük akciğer
karbon monoksit difüzyon kapasitesi ile ilişkili bulundu. (|arro97)
İster yaygõn form, ister sõnõrlõ olsun bir çok çalõşmada bronkoalveolar lavaj sõvõsõnõn
incelemesi sonucu akciğer grafilerinde röntgenografik bulgular gelişmeden önce
aktif enflamasyon bronkoalveolar lavaj ile tespit edilebilmektedir (|arro82,96,101). (|
minai18, 62, 63, 90, 101, 110, 155) Alveoliti olan hastalarõn akciğer
röntgenogramlarõnda daha sõk bulgu verdiği, solunum fonksiyon testlerinde daha sõk
restriktif patern gösterdiği ve daha düşük karbon monoksit difüzyon kapasitesine
sahip olduğu tespit edilmiştir.
Sistemik sklerozlu hastalarda seri bronkoalveolar lavaj incelemeleri alveolitin
72
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
hastalõk süresince persiste ettiğini saptamõştõr (|arro97).
Başlangõç tetkiki normal olan hastalarõn muteakip tetkikleri çoğu kez normal olarak
bulundu (|arro86,87,97). Ardõşõk tetkiklerde bronkoalveolar lavaj pozitif olan
hastalarda zorlu vital kapasite ve akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi
değerlerinin normal bronkoalveolar lavajõ olanlar ve bronkoalveolar lavaj sonucu
sonradan normalleşenlere göre daha hõzlõ kötüye gittiği tespit edilmiştir. (|minai12,
133) (|arro97,98)
Sistemik skleroz hastalarõnda bronkoalveolar lavaj'õn hücresel bulgularõ
Fransa'nõn Lille bölgesinden Wallaert'in yazmõş olduğu derleme (|abs34) önemli
noktalara dikkat çekmektedir. Bir çok otoimmün hastalõkta izlenen subklinik alveolit
bronkoalveoler lavaj ile tetkik edildiğinde bunlarõn hücre tiplerine göre iki ana
grupta karakterize edildiği görülebilir. Lenfosit ağõrlõklõ alveolit ve nötrofil ağõrlõklõ
alveolit. Lenfositer alveolit daha ziyade Crohn, primer biliyer siroz, ekstratorasik
sarkoidoz, Sjörgen, romatoid artrit ve sistemik lupus eritematozus gibi hastalõklarda
tespit edilmektedir. Nötrofilik alveolit ise diğer kollajen hastalõklarda özellikle:
sistemik skleroz, dermatopolimiyozit ve Miks konnektif doku hast. gibi durumlarda
izlenmektedir. Buna ilave olarak spontan olarak aktive olan makrofajlar interstisyel
akciğer hastalõklarõna yol açan mediatörlerin salgõlanmasõndan sorumlu
tutulabilirler.
Akciğer grafilerinde interstisyel opasitelerin bulunmasõ veya bulunmamasõ
bronkoalveolar lavajda izlenen hücre profilini etkilememektedir (|arro82).
Bronkoalveolar lavajda çoğunlukla mutlak hücre sayõsõnda artõş, nötrofil ve eozinofil
ağõrlõklõ granulosit sayõsõnda artõş ve lenfosit ağõrlõklõ alveolit saptanmaktadõr (|
arro85,98). Bronkoalveolar lavaj çalõşmalarõnda sistemik sklerozlu hastalarõn %50-
60'õnda nötrofilik alveolit saptanmõştõr (|silv36,55,61,68,69,87), ayrõca eozinofil
sayõsõnda artõş bildirilmiştir (|silv61,68,87). Sistemik sklerozlu hastada lenfosit
73
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
sayõsõnda artõşlarõn çoğu kez Sjörgen sendromu ile birlikte olduğu gözlenmiştir (|
arro103). Sjörgen sendromu lenfositik pnömoni ile seyrettiğinden varlõğõ
bronkoalveolar lavajda lenfosit artõşlarõnõ izah edebilir (|arro103,106).
Silver ve Miller (|Gurtej9) tedavi görmemiş, sigara kullanmayan yaygõn sistemik
sklerozlu 43 hastanõn bronkoalveoler lavaj sonucunu 14 normal denek ile
karşõlaştõrdõ. Sistemik skleroz hastalarõnda granulosit sayõsõnda artõş saptadõ. 10
hastaya 1.4 yõl ortalama süre ile seri şekilde bronkoalveoler lavaj incelemesi yapõldõ.
Normal bronkoalveoler lavaj sonuçlarõ olan 4/5 hasta stabil solunum fonksiyon
testleri ile seyretti. Bronkoalveoler lavaj sonucu patolojik olan 5/5 hasta ise zorlu
vital kapasite ve akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi değerlerinde progresif
azalma ile seyretti.
Wells ve arkadaşlarõ (|Gurtej20) sistemik skleroz ve kriptojenik fibrozan alveolitte
bronkoalveoler lavaj profil karşõlaştirmasõ gerçekleştirdi. Kriptojenik fibrozan
alveolitte eozinofil sayõsõ sistemik skleroza göre daha yüksek bulundu. Nötrofil
sayõlarõ ise tutulum şiddeti dikkate alõndõğõnda her iki grupta eşit bulundu. Nötrofil
oranlarõ bilgisayarlõ tomografi fibrozis şiddeti ile orantõlõ olarak artmaktadõr.
Bronkoalveoler lavaj hücresel komponentlerinin sayõmõ sonucu distal hava
yollarõnda lenfosit, nötrofil, eozinofil, ağõrlõklõ patolojiler izlenebildiği gibi mikst
hücre paterni ile lökosit sayõsõnda artõş saptanabilir. İdiopatik pulmoner fibrozda
yardõmcõ-T2 (Th-2) ağõrlõklõ bir sitokin profili izlenirken, aşõrõ duyarlõk
pnömonilerde Th-1 ağõrlõklõ bir profil izlenmektedir. (|Costabel0)
Non-spesifik interstisyel pnömoni ile ilgili elde bulunan sõnõrlõ bilgilere bakõldõğõnda
bronkoalveoler lavajda ağõrlõklõ olarak lenfositik, daha az oranda ise eozinofililk ve
nötrofilik artõş saptanmõştõr. (|Costabel0)
Sistemik skleroz hastalarõnda bronkoalveolar lavaj'õn hücresel olmayan bulgularõ
74
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Alveol hasarõ sonucu kan dolaşõmõndan proteinler ve sõvõ alveol boşluğuna
geçebilmektedir. (|abs34) Bronkoalveolar lavajda enflamasyonu destekleyen bulgular
ise immünoglobulin-G ve immün komplekslerin artmasõ (|arro102) ve alveoler
makrofajlarda artan fibronektin salõnõmõdõr (|arro97,108). Solunum fonksiyon testleri
ve direkt akciğer grafileri normal olan hastalarda alveolit varlõğõ ve buna eşlik eden
tip-III kollajen sentezinde artõş izlenmesi bu bulgularõn interstisyel akciğer
hastalõklarõnda erken bulgular olduğunu düşündürmektedir (|arro82,96,97).
İdiopatik pulmoner fibrozda Th-2 ekspreseyon artõşõ , interlökin-4 ve interlökin-5
varlõğõ ile gösterilmektedir. (Costabel 26,27)
Hiperplastik tip-II hücre ürünleri
Son çalõşmalarda sitokeratin-19 (CK-19) ve karbohidrat antijenin (CA-19-9)
idiyopatik pulmoner fibroz ve kollajen doku hastalarõnda yükseldiği gösterilmiştir. (|
Costabel31,32,33)
Karbohidrat antijen-19-9 ve sitokeratin-19 düzeyleri bronkoalveoler lavaj nötrofili
ile, sitokeratin-19 ise bronkoalveoler lavajda eozinofil sayõlarõ ile ilişkili
bulunmuştõr.
Doku faktörü ve doku faktörü yolu inhibitörü Tip-II pnömositlerin lokalize olduğu
hiperplastik alanlarda artmaktadõr. İdiopatik pulmoner fibroz hastalarõnõn
bronkoalveoler lavaj sõvõsõnda doku faktörü ve doku faktör yolu inhibitörünün arttõğõ
göstermiştir.
İdiopatik pulmoner fibrozda surfaktanõn bronkoalveoler lavajda azaldõğõ
bildirilmiştir. (|Costabel35) İdiopatik pulmoner fibrozda yüzey gerilimin azaldõğõ
bilinmektedir. İdiopatik pulmoner fibrozda yüzey gerilimin azalmasõ, alveol kollapsõ
75
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
ve stabilite sorunlarõna yol açarak gaz değişimi problemlerinin artmasõna katkõda
bulunabilir.
1999 yõlõnda Suga ve arkadaşlarõ (Costabel19) idiyopatik pulmoner fibrozda hücresel
olmayan komponentlerden monosit kemoatraktan protein-1'i diğer hastalõklar ile
örtüşme yaratmayacak şekilde yüksek bulmuştur. (|Costabel0)
76
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Sistemik skleroz torasik tutulumuna ilişkin diğer özel problemler
Plevral tutulum
Akciğer grafilerinde plevral kalõnlaşma nadir olarak izlenir. Bu efüzyonlarõn
ekzudatif yapõda olduğu bildirilmiş ancak içerikleri daha fazla aydõnlatõlmamõştõr.
McCarthy ve arkadaşlarõ (|arro30) 36 hastadan sadece 3'ünde (%8) plevral effüzyon
saptadõlar. Diğer çalõşmalarda ise bu oran %11-%56 arasõnda değişmektedir.
Sistemik lupus eritematozus ve romatoid artrit ile karşõlaştõrõldõğõnda sistemik
sklerozda plevral effüzyon oranõ daha düşüktür. (|minai116) Effüzyonlar genellikle
ekzudatif karakterdedir ve sistemik skleroz plevral tutulumu, miyokard fibrozu
sonucu gelişen konjestif kalp yetmezliği veya renovasküler hipertansiyon sonrasõ
gelişebilir. Farklõ serilerde %8-56 oranõnda plevral effüzyon ve plevral kalõnlaşma
oranlarõ bildirilmiştir.
Hastalarõn yaklaşõk %9'unda plevral sürtünme sesi duyulabilir, ancak effüzyon
seyrektir. (|arro25,30)
Pnömotoraks
Sistemik skleroz hastalarõnda spontan pnömotoraks nadiren izlenir. Geliştiği zaman
ise etiyolojisi çoğu kez rüptüre olmuş sub plevral kistlerdir. (|arro33) Bilateral veya
tek taraflõ pnömotoraks geliştiği durumlarda klinik seyir hõzla kötüye gidebilir.
Akciğer kompliansõnõn düşük olmasõ sebebiyle reekspansiyon yavaş ve geç olup,
tekrar etme riski yüksektir. Tedavi uzun süreli negatif basõnçlõ tüp drenajõdõr,
gerektiğinde kimyasal plörodez uygulanabilir. (|arro34) Cerrahi plörodez seçilmiş
hastalarda yararlõ olabilmektedir.
Solunum kas problemleri
77
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Sistemik skleroz hastalarõnda solunum kaslarõ problemlerine sõk rastlanmaktadõr.
Solunum kas yetmezliğine bağlõ hiperkapnik nöbetler vaka sunumu olarak
bildirilmiştir. (|minai28, 66, 111)
Clements ve arkadaşlarõ (|arro58) rastgele seçilen 24 hastanõn 23'ünde proksimal
iskelet kas biyopsilerinde patolojilere rastlamõşlardõr. Bu hastalarõn çoğunda kas
hastalõğõ stabil veya yavaş progresyon ile seyretti. Bu bulgulara paralellik gösteren
başka bir veri ise solunum kaslarõ disfonksiyonu nedeniyle dispne ve hiperkapniye
girmiş olan sadece bir kaç bildirilmiş vaka olmasõdõr. (|arro59,60,61) Bu hastalarõn
en az biri kortikosteroid tedavisine yanõt verdi. (|arro60)
McCarthy ve arkadaşlarõ (|arro30) 13 sistemik sklerozlu ve 17 normal kişide
maksimal solunum kas gücünü ölçen bir çalõşma gerçekleştirdiler. Kas biyopsisi
yapõlmayan çalõşmada PE Maks (Maksimal Ekspiratuar güç) TLC ve FRC
yapõlõrken, PI Maks ise (Maksimal İnspiratuar güç) RV ve FRC sõrasõnda ölçüldü.
Sistemik sklerozlu hastalarda inspiryumda daha belirgin olmak üzere solunum kas
gücünün azaldõğõ tespit edildi. Kas gücü zaafiyetinin pulmoner fibrotik değişiklikler
ve pulmoner hipertansiyon gibi diğer problemler ile ilişkisi araştõrma gerektiren bir
durumdur.
Korpulmonale
İlerlemiş interstisyel akciğer hastalõğõ korpulmonaleye sebep olabilmektedir.
Korpulmonale kendini çift S2 sesi, ventriküler heave, triküspit veya pulmoner kapak
yetmezliği, periferik ödem ve siyanoz ile gösterir.
78
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Akciğer kanseri riski
Sistemik sklerozda akciğer kanseri oranõnda artõş saptanmõştõr. Adenokarsinom
akciğerde fibrozise yol açan süreçlerle bağlantõlõ bulunmuştur. Bronşioloalveoler
hücreli karsinom primer akciğer tümorlerin %10'undan az bir kõsmõnõ
oluşturmaktadõr. Bronşioloalveoler karsinomlarõn %50'si idiyopatik pulmoner fibroz
romatoid artrit ve sistemik skleroz nedbeleri zemininde gelişir. (|iFranquet62)
Skar, fibroz ve malignite ilişkisi uzun süreden beri bilinmektedir, ancak konu
araştõrma alanõnda hala güncelliğini korumaktadõr. (|ma0) Mukokutan kronik ulkus
zemininde gelişen maligniteler Marjolin ülseri adõ ile bilinmektedir. (|ma19-24)
Ciltte skar karsinomu pek çok cerrahi prosedür sonrasõ (|ma25-27) özofagusta
karsinom gelişimi ise skleroterapiyi takiben (|ma28) bildirilmiştir. (|ma29-30)
Radyasyon fibrozu zemininde malignite gelişimi ise normal dokulara nazaren daha
sõktõr. (|ma31) İç organlarda kronik enflamasyon, malignite gelişimi ilişkisi
enflamatuar barsak hastalõğõ (|ma32,33,34) kronik kolanjit ve kronik siyaladenit (|
ma35-37) için bilinmektedir. Akciğerde diffüz kronik enflamasyon ve fibroz
zemininde gelişen maligniteler, diğer organlardaki "skar malignitelerinin"
karşõlõğõdõr. (|ma0) Her iki durumun benzer mekanizmalar ile maligniteye yol açtõğõ
düşünülmektedir. (|ma0)
Zatucini (|arro128) ilk kez 1953'te sistemik skleroz hastalarõnda akciğer kanseri
insidansõnda artõş olduğuna dikkat çekti. Hiperplazi, displazi, malignite sõralamasõ
artõk pek çok yazar tarafõndan kabul görmektedir. Meyer ve Liebow (|ma44) ilk kez
1964'te balpeteği ve akciğer kanseri arasõndaki ilişkiyi tarif etmiştir. Daha sonraki
gözlemler (|ma45,46) ikilinin gözlemlerini doğrulamõş, fibroz alanlarõnda atipik
hücre değişikliklerinin invazif maligniteler ile sonuçlandõğõ kuramõ desteklenmiştir.
1981'de Talbott ve arkadaşlarõ (|arro129) dünya literatürünü tarayarak 41 sistemik
skleroz ve akciğer kanseri birlikteliğine rastladõlar. Bu kitlelerin ağõrlõklõ olarak
alveoler hücreli karsinomlardan oluştuğu bildirildi. Bu iki çalõşma sonucu akciğer
79
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
kanseri ve sistemik skleroz arasõnda bağlantõ olduğu tezi ortaya atõldõ.
Duncan ve Winkelmann (|arro130) ise sistemik sklerozda kanser oranõnõ %4 olarak
saptayõp, akciğer kanserinde artõşa rastlamadõ. Roumm ve Medsger (|arro131) ,
Peters-Golden ve arkadaşlarõ (|arro132) özellikle erkek hastalarda akciğer kanseri
insidansõnda küçük ama anlamlõ artõştan bahsetmektedirler. Roum ve Medsger (|
arro131) serilerinde adenokarsinom ve squamöz hücreli karsinomlar bildirmiş, ancak
alveoler hücreli karsinoma rastlamamõşlardõr.
Peters-Golden ve arkadaşlarõ (|arro132) 71 hastayõ ortalama 5 yõl süre ile takip edip,
3 akciğer kanseri vakasõ tespit etti. (8.6vaka/1000kişi/yõl) İncelenen populasyonda
beklenen oran 0,52 olarak hesaplandõ. Her üç hasta solunum fonksiyon testlerinde
veya radyografik olarak fibrozis bulgularõ gösterirken, tütün kullanõmõ ile bağlantõ
saptanmadõ. İncelenen populasyondaki sigara içme oranõnõn genel populasyon ile
eşdeğer olduğu bildirildi. Risk göreceli olarak hesaplandõğõnda sistemik sklerozlu
hastalarda genel populasyona göre 16.5 kat artõş saptandõ. Bu oran Turner-Warwick
(|arro133) tarafõndan idiyopatik pulmoner fibroz için bildirilen oran ile
benzeşmektedir.
Sistemik skleroz hastalarõnda sigara kullanõmõndan bağõmsõz malignite riskinin
arttõğõnõ gösteren çalõşmalar bulunmaktadaõr. (|bouros35) Cohort olarak yapõlan
büyük bir İsveç çalõşma grubunda normal bireylerde kanser gelişim insidansõ 1.5
iken değerlendirmeye alõnan 917 sistemik skleroz hastasõnda bu oran 4.9 olarak
bulundu. Çoğu vakada akciğer malignite gelişimine kanser tanõsõnõ takip eden 5-9
yõllõk dönem içinde rastlandõ. (|bouros36) Çalõşma tasarõmõ nedeniyle bu grupta
pulmoner fibroz veya tütün kullanõmõ konusunda bilgi edinilmedi.
Winkelmann ve arkadaşlarõ (|bouros37) sistemik sklerozlu 3550 kişilik popülasyonda
yaptõklarõ çalõşmada 14 akciğer kanseri vakasõ saptadõ. En az 8 vakada sistemik
skleroz başlangõcõ kanserden 6 sene öncesine rastlamaktaydõ. Bu seride en sõk
80
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
rastlanan histolojik tip 5 hastada saptanan küçük hücreli akciğer kanseri olarak
kaydedildi.
Diğer bir çalõşmada (|bouros38) 248 sistemik skleroz vakasõnõn 18'inde akciğer
kanseri geliştiğini tespit etti. Çalõşmada diğer malignitelerdeki insidans artõşõnõn
sistemik skleroz tutulumu sonucu gelişen fibrozis ile parallellik gösterdiği saptandõ.
(|bouros38)
Bu serilerde bildirilen çoğu akciğer kanseri vakasõnõn yaygõn tipte rastlandõğõ
izlenmektedir (|arro131,132). İnsidans çalõşmalarõ ve bir patoloji serisine göre sõnõrlõ
tipte bile insidans artõşõna işaret edilmektedir (|arro134).
Sistemik sklerozlu hastalarda varsayõlan akciğer kanseri insidansõndaki artõş bir kaç
nedene bağlanmaktadõr. Bunlar: immün yanõtdaki bozukluk, akciğerde yapõsal
değişiklikler nedeniyle karsinojen maddelerin uzaklaştõrõlmasõnda problemler ve
hücre hiperplazisine bağlõ malign transformasyona olan duyarlõlõlõk artõşõdõr (|
arro135).
Sistemik skleroz hastalarõnda immünobiyolojik çalõşmalar akciğerdeki fibrotik
değişiklikler ile birlikte kanser gelişimine zemin hazõrlayan ortak etiyolojik
faktörlere dikkat çekilmektedir. (|bouros40) Karsinoid gibi bazõ kitlelerden salõnan
maddeler ise sistemik skleroz benzeri değişikliklere yol açabilmektedir. (|bouros41)
Sistemik skleroz sürecinde malignite gelişiminin fibrotik organ hasarõnõ takip etmesi
sebep sonuç ilişkisini düşündürmektedir. (|bouros38)
Akciğerde kronik enflamasyon ve fibroz, tekrarlayan doku hasarõ ve reparasyon ile
karakterizedir. (|ma0)
Hayvan deneylerinde enjekte edilen karsinojen maddelerin akciğerin fibrotik
alanlarõnda daha fazla biriktiği ve malignite gelişiminin bu alanlardan başladõğõ
81
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
gösterilmiştir. (|ma41) Kollajen subtipleri ile ilişki arandõğõnda idiyopatik pulmoner
fibrozda tip IV ve V kollajen biriktiği, akciğer kanseri stromasõnõn ise tip III
kollajenden oluştuğu bildirilmiştir. (|ma42,43)
İdiopatik pulmoner fibrozda balpeteği ve metaplazi ilişkisi kolayca
saptanabilmektedir. İlginç noktalardan biri malignite gelişen idiyopatik pulmoner
fibroz hastalarõnda, malignite gelişmeyen idiyopatik pulmoner fibroz hastalarõna göre
daha fazla metaplaziye rastlanmasõdõr. (|ma5)
Sikloksijenazdan sorumlu Cox-2 geninin akciğer kanseri dahil pek çok malignitede
artan düzeyde eksprese olduğu gösterilmiştir. İdiopatik pulmoner fibroz ve sistemik
sklerozda epitel hücrelerinde Cox-2'nin artan düzeyde eksprese olduğu bildirilmiştir.
(|ma40,48)
ras gen ailesindeki mutasyonlarõn karsinom gelişimi ile ilişkisi bilinmektedir. 1989
yõlõnda Kahan ve arkadaşlarõ sistemik sklerozlu hastalarõn periferik kandaki T-
hücrelerinde c-myc, c-myb, and c-ras düzeylerini yüksek bulmuştur. (|ma49) 1999
yõlõnda Maeshima ve arkadaşlarõ (|ma47) subplevral fibrotik alanlarda metaplazi ve
K-ras gen mutasyonlarõ arasõnda ilişki tespit etmiştir.
82
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
İnterstisyel akciğer tutulumunun tedavisi
Sistemik skleroz'da interstisyel akciğer hastalõğõ tedavisi çoğu kez kontrolsuz ve
retrospektif çalõşmalara dayandõrõlmaktadõr. Ancak hastalõğõn patogenezi hakkõnda
daha fazla bilgi edinildikçe, pulmoner tutulum varlõğõnõ araştõrmak amacõ ile daha
fazla ilgi gösterilmesi gerektiği konusunda konsensusa yaklaşõlmaktadõr. Pulmoner
tutulumun daha etkin tedavisi için enflamatuar sitokinlerin interstisyel akciğer
hastalõğõ oluşumundaki rolü hakkõnda daha fazla bilgi edinilmesine gereksinim
duyulmaktadõr. (|Gurtej0)
Bazõ retrospektif çalõşmalarda D-penisilamin'in akciğer karbon monoksit difüzyon
kapasitesi ve kõsmen zorlu vital kapasitede iyileşmelere yol açtõğõ bildirmiştir. Ancak
Clements ve arkadaşlarõ (|Gurtej34) tarafõndan yapõlan kontrollü, 2 senelik prospektif
çalõşmada D-penisilamin'in deri skoru, akciğer ve böbrek tutulumu, akciğer karbon
monoksit difüzyon kapasitesi ve zorlu vital kapasite'de etkili olmadõğõ tespit edildi.
Steen ve arkadaşlarõ tarafõndan yapõlan karşõlaştõrmalõ retrospektif çalõşmada (|
Gurtej35) zorlu vital kapasitede anlamlõ iyileşme sadece siklofosfamid grubunda
izlendi.
Silver tarafõndan yapõlan açõk ve prospektif çalõşmada (|Gurtej36) zorlu vital
kapasitede anlõmlõ iyileşme siklofosfamid kombine tedavi grubunda izlendi. Akciğer
karbon monoksit difüzyon kapasitesi değerlerinde ise anlamlõ değişikliklere
rastlanmadõ.
Genel olarak interstisyel akciğer fibrozu tedavisi, özel olarak sistemik sklerozda
fibrozun tedavisi ciddi zorluklar ve başarõsõzlõklar ile doludur. Bugüne kadar yapõlan
çoğu geleneksel ve deneysel tedavi şekilleri aktif akciğer tutulumu bulunan sistemik
sklerozlu hastalarda işlevsel kötüye gidişi durduramamõştõr. Daha başarõlõ tedaviler
fibroza yol açan sürecin daha iyi anlaşõlmasõna bağlõdõr. Sistemik skleroz
83
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
hastalarõnda tedavi çalõşmalarõ çoğu kez retrospektif olarak ve kontrol grubu
içermeden yapõlmõştõr. Çoğu çalõşmada hasta grubu oldukça heterojen olup hastalar
farklõ farklõ evrelerde olup aynõ zamanda birbirinden farkõ tedaviler alabilmektedir.
Seri olarak yapõlan solunum fonksiyon testlerindeki değişkenlik (|arro28,45) ve farklõ
derecelerde pulmoner fibrozu olan hastalarõn aynõ kefeye konulmasõ medikal tedavi
çalõşmalarõnõn sonuçlarõnõ değerlendirmeyi zorlaştõrmaktadõr.
Tedaviye başlanmadan önce yapõlacak öndeğerlendirmenin amacõ sistemik skleroz
subtipini belirleme ve progresif pulmoner tutulum riski bulunup bulunmadõğõnõ tespit
etmektir. (|arro0) Sistemik sklerozda akciğer tutulumu düşünülen tüm hastalarda
bazal solunum değerlendirilmesi anamnez ve fizik muayenenin yanõsõra akciğer
grafisi, solunum fonksiyon testleri (spirometri, akciğer volüm ölçümleri, karbon
monoksit difüzyon kapasitesi ve solunum kas gücü) yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi ve bronkoalveolar lavaj incelemelerini içermelidir (|arro30). Yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ve bronkoalveolar lavaj, presemptomatik
subklinik dönemdeki tutulumu gösterdiğinden interstisyel pulmoner fibroz tanõsõ
amacõyla rutin olarak önerilmektedir (|arro79,82). (|arro138)
Farklõ farmakolojik ajanlarõ içeren bir çok çalõşma solunum fonksiyon testlerinde
çelişkili veya anlamlõ olmayan sonuçlar vermiştir. Colchicine (|arro140) ,
chlorambucil (|arro141) , 5-fluorouracil (|arro142) , plasma değişimi (|arro143) ,
cyclofenil (|arro144) , griseofulvin (|arro145) , D-penicillamine (|arro146,147) farklõ
başarõlar ile tedavi amaçlõ kullanõlmõşlardõr. Para-aminobenzoik asit, colchicine,
griseufulvin, chlorambucil veya ektrakorporeal fotoferez zorlu vital kapasitede
iyileşmeye yol açmamõştõr (|silv10). Zarafonetis ve arkadaşlarõ potasiyum para-
aminobenzoat ile tedavi edilen hastalarda zorlu vital kapasite düşme hõzõnõn azaldõğõ
karbon monoksit difüzyon kapasitesi düşme hõzõnõn ise değişmediğini saptadõ.
D-penicillamine kollajen biosentezini inhibe eden (|arro148) antifibrotik ve
immünsupresif bir ajandõr. İki çalõşmada D-penicillaminin cilt kalõnlaşmasõnõ
84
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
azalttõğõ veya stabilize ettiği ve akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesinde
iyileşmeye yol açtõğõ ve vital kapasitede herhangi bir değişiklik yapmadõğõ bildirildi
(|arro146,147). Bu çalõşmalar retrospektif olma, kontrol grubunun bulunmamasõ,
hasta populasyonunun heterojen olmasõ gibi yöntemsel problemler içerseler bile,
sonuçlarõ kronik D-penicillamine tedavisinin sistemik skleroz hastalarõnda iyi bir
seçenek olduğu savõnõnõ desteklemektedirler (|arro149). D-Penisilamin tedavisi alan
hastalarda deri skorunda iyileşme ve karbon monoksit difüzyon kapasitesinde
iyileşme izlendiği vital kapasitenin ise değişmediğini saptamõştõr. Hastalarõn
semptomlarõnda ise belirgin iyileşme saptanmadõ. Bulgular D-Penisilaminin
potansiyel yarar sağlayabileceği ancak kullanõmõna yönelik daha fazla prospektif
çalõşmanõn gerekli olduğu yönünde değerlendirilmektedir.
Lenfositler için sitotoksik olan siklofosfamid immünoglobulin üretimini, T ve B
hücre etkinliğini azalarak, fibrozisi olan sistemik skleroz hastalarõnda görece başarõ
ile kullanõlmõştõr.(|minai 0) Bazõ çalõşmalarda ise siklofosfamidin anlamlõ şekilde
zorlu vital kapasite iyileşimi sağladõğõ gösterilmiştir. (|silv1,70,79). Restriktif
tutulumlu, aktif alveolitli seçilmiş bir hasta grubunda siklofosfamid tedavi
başlangõcõndan 6 ay içinde zorlu vital kapasitede artõşa sebep olup, bu artõşõn 18-24
ay devam ettiği izlenmiştir. En büyük iyileşme ise akut faz reaktanlarõ yüksek
bulunan alt grupta görülmüştür. Başka bir çalõşmada ise günlük oral siklofosfamid ve
prednisolone tedavisi yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide görülen buzlu
cam alanlarõnda gerileme ile sonuçlanmõştõr. Sistemik skleroz akciğer hasarõnda
siklofosfamid etki mekanizmasõ bilinmemektedir. Ancak siklofosfamid'in B ve T
hücreleri üzerinde baskõlayõcõ etkileri olduğu, lenfositler üzerinde sitotoksik olduğu
ve immünoglobulin üretimini doğrudan baskõladõğõ bilinmektedir. Siklofosfamid
sistemik sklerozda aktif alveolit tedavisinde gelecek vaad etmektedir, ancak etkinliği
ve sağkalõm üzerindeki etkileri daha uzun vadeli çalõşmalarõ gerektirir.
Silver ve arkadaşlarõ (|arro97) bronkoalveolar lavaj ile yapõlan değerlendirmede
alveolit saptanan 43 hastada siklofosfamid ve kortikosteroid kullanõlmasõ ile dispne
85
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
şiddetinin azaldõğõnõ vital kapasite ve karbon monoksit difüzyon kapasitesi düşüş
hõzõnõn azalarak devam ettiğini saptadõ. Aynõ grubun 18 ve 24 aylõk takiplerinde
iyileşmenin sürdüğü saptanmõştõr. Bulgular başka çalõşmalarca teyit edilmiştir. (|
minai 3, 138) Bu rapor yüreklendirici olsa bile uzun dönemli prospektif çalõşmalarõn
gerekliliğini ortadan kaldõrmaz. Wells ve arkadaşlarõ günlük oral siklofosfamid ve
prednisone tedavisinden sonra yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide buzlu
cam manzarasõnda gerileme saptamõştõr. Behr ve arkadaşlarõ bronkoalveolar lavajda
alveolit bulgularõ olan 38 hastada sistemik steroid tedavisinin solunum fonksiyon test
parametrelerini stabilize ettiği veya iyileştirdiğini saptadõ.
Bronkoalveolar lavaj ve muhtemelen yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
tedavi için uygun hastalarõn seçimi ve izlenmesi konusunda yardõmcõ araçlar olarak
konumlarõnõ güçlendirebilirler. (|arro97)
Cerrahi tedavi
Terminal dönemdeki akciğer hastalarõnõn giderek artan bir kõsmõ transplantasyon
adayõ olmaktadõr. Ancak organ bulmada yaşanan sõkõntõlar ve hastalõğõn sistemik
yapõsõ sistemik sklerozlu hastalarõn bu tedaviden yarar sağlamasõnõ kõsõtlamaktadõr (|
silv0). Bilateral akciğer transplantasyonu için başarõlõ örnek sayõsõ literatürde az iken,
tek akciğerde transplantasyon başarõsõ diğer hastalõklar ile eşittir (|silv40).
86
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
Interstisyel akciğer tutulumunun seyir ve prognozu
Sistemik sklerozda Pulmoner tutulum varlõğõ hastalõğõn prognozu üzerinde önemli bir
etkiye sahiptir. Sistemik sklerozun akciğer tutulumu idiyopatik pulmoner fibroza
nazaran daha selim bir seyir izler ve prognozu daha iyidir. Patolojik olarak sistemik
sklerozdaki "usual" interstisyel pnömoni daha ince ve yaygõn bir tutulum gösterir ve
idiyopatik pulmoner fibroza nazaran daha az aktiftir. (|iFranquet15)
Cincinnati Üniversitesinde Altman ve arkadaşlarõnõn (|abs36) sistemik skleroz
prognozunu belirleyen faktörlerin araştõrõlmasõ amacõyla yaptõklarõ eski bir Cohort
çalõşmada 1973 ve 1977 yõllarõ arasõnda 29 merkezden sevk edilen ve ACR
kriterlerine göre kesin sistemik skleroz tanõsõ almõş 294 hastada 484 farklõ
demographic, klinik ve laboratuar parametre incelendi. Uzun vadeli takiplerde
hastalarõn %12'si takip dõşõ kaldõ. Takip edilebilenlerin %50'si kaybedildi, ölümlerin
%68'i sistemik skleroz ve buna bağlõ sebeplerden dolayõ gerçekleşti. En kötü
prognoz renal tutulum için kaydedildi. Renal tutulum sonrasõ ortalama sürvi süresi 3
ay olarak belirlendi. Böbrek tutulumunu takiben gelen süreler ise şöyle: Kardiak:
32ay, Pulmoner:78 ay, Gastrointestinal:99ay, Sistemik tutulum
bulunmayan=108ay. Tutulum sõklõğõna gelince, pulmoner tutulum n = 104 ile başõ
çekmte olup, bunu sõrasõ ile gastrointestinal n = 84, kardiak n = 15, renal n = 10,
Sistemik tutulum bulunmayan n = 51. Altman ve arkadaşlarõnõn (|abs36)
çalõşmasõnda kötü prognoza işaret eden faktörler (|abs36) : ilerleyen yaş, zorlu vital
kapasite < %80 + hemoglobin <14 gr/dl, zorlu vital kapasite < 64 + hemoglobin <
14 gr/dl, akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi < %50, kan üre nitrojeni > 16
g/dl, hemoglobin < 11 gr/dl, serum protein düzeyi < 6 gr/dl olarak tespit edildi.
Altman çalõşmasõnda pulmoner tutulumu olan hastalarõn sağkalõmõ (78+- 17 ay)
pulmoner tutulumu olmayan hastalara nazaren (108 +-9 ay) daha düşük bulunmuştur.
Bryan ve arkadaşlarõ (|marie12) 280 sistemik sklerozlu hastanõn 5 yõllõk takibinde
pulmoner sebeplerin ölüm nedenleri arasõnda en sõk neden (%21, 16/76) olduğunu
87
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
saptadõlar.
Sistemik sklerozlu hastalarda tanõ konulduğu tarihten itibaren mortalite oranõ 7.2
senede %50'dir. Renal, kardiak ve pulmoner tutulum sağkalõmda azalma ile
bağlantõlõdõr (|arro5,12,25,64,136). Daha önceleri majör ölüm sebebi olan renal
tutulum ile bugün anjiotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri sayesinde başarõlõ
şekilde başedilebilmektedir. Anjiotensin dönüştürücü enzim inhibitörlerinin klinik
kullanõmõndan sonra akciğer tutulumu sistemik skleroz hastalarõnda en sõk ölüm
nedeni olarak karşõmõza çõkmaktadõr.(|arro137) (|Gurtej1) İsveçte vefat eden 249
sistemik skleroz hastasõndan 49'unun ölüm nedeni incelenmiştir. (|Gurtej7) %12
oranõnda solunum yetmezliği, %4 oranõnda ise pulmoner fibroz ve pulmoner
hipertansiyon birlikteliği tespit edildi. (|Gurtej7) Kardiak ve renovasküler tutulum
olmaksõzõn akciğer tutulumu olan hastalarda ortalama sağkalõm 6.5 +/- 1.5 yõl olarak
hesaplandõ (|arro12).
Akciğer tutulumunda progresif seyir risk faktörleri, erkek cinsiyeti (|arro28,138) ,
düşük akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi (|arro139) ve sigara anamnezi
olarak bildirilmiştir. (|arro28,44,45,139). Sigara içen restriktif paternli sistemik
skleroz hastalarõnda vital kapasite ve akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi
içemeyenlere oranla daha düşük bulunmuştur (|arro24,25). Sigara içenlerde
restriksiyon oluşumundaki akselerasyon büyük ölçüde sigaranõn etkilerine
bağlanmõştõr (|arro49,139). Nikotinin oluşturduğu vasokonstrüksiyon pulmoner
vasküler yataktaki etkilerini artõrmaktadõr (|arro14).
Pulmoner tutulum, sağkalõm süresinde ciddi düşüşe yol açtõğõndan (|arro12)
pulmoner tutulumun erken tespit edilmesi ve tanõmlanmasõ sistemik sklerozlu
hastalarda yüksek öncelik taşõmaktadõr (|arro7).
Sistemik skleroz hastalarõnda zorlu vital kapasite ve karbon monoksit difüzyon
kapasitesi yüksek prognostik öneme sahiptir (|minai6) . Karbon monoksit difüzyon
88
İnterstisyel Akciğer Tutulum u
kapasitesinin beklenen değerin %45'inin altõna düşmesi 5 yõllõk sağkalõmõn %9
oranõnda olacağõnõn göstergesidir. Karbon monoksit difüzyon kapasitesinin %40'õn
üstünde olmasõ %75 beş yõllõk sağkalõm ile birliktedir (|minai104) .
Restriktif tipte solunum fonksiyon testi olan ve akciğer grafileri pozitif olan dispneik
hastada "Velcro" rallerinin duyulmasõ 5 senelik sağkalõmõn kötü olduğuna işaret eder
(|minai0).
Bronkoalveolar lavajda nötrofil artõşõnõn erken hastalõk tutulumu gösterdiği, çoğu kez
dispne solunum fonksiyon testlerinde patolojik sonuçlara eşlik ettiği saptanmõş olup,
tedavi edilmediği takdirde kötü prognoz göstergesidir. (|silv69,87). İnterstisyel
akciğer hastalõğõ ve sistemik skleroz hastalarõn bronkoalveolar lavaj sõvõsõnda
nötrofil sayõlarõndaki görece düşüklük idiyopatik pulmoner fibroz ile
karşõlaştõrõldõğõnda daha iyi prognozun işaretçisidir.(|minai0)
Riha ve arkadaşlarõ (d28) idiyopatik pulmoner fibroz hastalarõnda "usual" interstisyel
pnömoni ve non-spesifik interstisyel pnömoni prognozunu inceledikleri çalõşmada
tüm hastalara yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi çekildi. Yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide "usual" interstisyel pnömoni grubunda ince
retiküler izler %68 oranõnda, balpeteği %26, sõnõrlarõ belirsiz infiltratif alanlar %9,
buzlu cam %7.5 oranõnda izlenirken, non-spesifik interstisyel pnömoni grubunda
ince retiküler izler %71, yama tarzõnda belirsiz infiltrasyon alanlarõ %43, buzlu cam
ve balpeteği tek rakam olarak %14 oranõnda bildirildi. "usual" interstisyel pnömoni
grubunda ortalama sağkalõm 78 ay iken, non-spesifik interstisyel pnömoni grubunda
ortalama 178 ay olarak saptandõ.
89
Sistem ik Skleroz Hastalarõnda Pulm oner Hipertansiyon
Sistemik Skleroz Hastalarõnda Pulmoner Hipertansiyon
ulmoner hipertansiyon interstisyel fibrotik değişikliklerin yanõsõra sistemik
skleroza bağlõ pulmoner vaskülopati ile birlikte fibrozdan bağõmsõz
mekanizmalar ile gelişebilmektedir (iFranquet7,8,51,76)
PPulmoner arteriel hipertansiyon, kor pulmonale ve ölüm ile sonuçlanabilen sistemik
sklerozun iyi bilinen bir sonucudur (|arro22,25,29,42,46,51,73,74). Normal pulmoner
arter basõncõ sistolde <20, diastolde <10, ortalama pulmoner arter basõncõ ise 10-18
mmHg arasõnda değişmektedir. Pulmoner hipertansiyon dinlenme sõrasõnda pulmoner
arter basõncõnõn 25 mmHg veya egzersizde 30 mmHg üzerinde bulunmasõ şeklinde
tanõmlanmõştõr (|silv0).
Etiyoloji
Pulmoner venöz hipertansiyon, pulmoner "wedge" basõncõnõ yükselterek pulmoner
arteriel hipertansiyona sebep olabilir. Sebepleri arasõnda sol atrium ve sol ventrikül
disfonksiyonlarõ, mitral kapak hastalõklarõ ve pulmoner venöz trombusler sayõlabilir.
(zackon2000)
Hiperkinetik pulmoner hipertansiyonlarda "wedge" basõncõ genellikle normal
bulunur. Soldan sağa şant çeşitleri pulmoner debiyi yükselterek pulmoner
hipertansiyona yol açabilirler. (zackon2000)
Obstrüktif pulmoner hipertansiyonda pulmoner vasküler yatak toplam genişliğinin
azalmasõna bağlõ direnç artar. "Wedge" basõncõ genellikle normal bulunur. Pulmoner
yatak genişliğinde azalma vazokonstrüksiyondaki gibi fonksiyonel veya yapõsal
sebeplere bağlõ olabilir . Yapõsal sebepleri trombus ve emboli gibi intralüminal,
vaskülit gibi intramural ve tm.-fibrozis gibi ekstramüral olarak ayõrmak mümkündür.
(zackon2000)
90
Sistem ik Skleroz Hastalarõnda Pulm oner Hipertansiyon
Amfizem ve rezeksiyon obliteratif tipte pulmoner hipertansiyona yol açabilirler.
Ayrõca pulmoner hipertansiyon yukarõdakilerin farklõ oranlarda etkileşimi sonucu
kombine olarak izlenebilir. (zackon2000)
Herhangi bir sebebe bağlanamayan pulmoner hipertansiyon idiyopatik � primer
olarak adlandõrõlõr. Primer pulmoner hipertansiyonda "wedge" basõncõ sõklõkla
normaldõr. (zackon2000)
Sistemik sklerozda vasküler disfonksiyon yaygõn şekilde küçük ve büyük damarlarõ
etkilemektedir. (|herrick1,2,3) Patofizyolojik bakõş açõsõndan araştõrma konusu olan
vazodilatasyon ve vazokonstriksiyon arasõndaki dengesizliğe yol açan nedenlerdir.
Hastalarõn büyük bir kõsmõ periferik vasküler semptomlarõ hissederken, iç
organlardaki benzer damar tutulumlarõ majör morbidite hatta mortalite sebepleridir.
Sistemik sklerozda pulmoner arteriel hipertansiyon ağõr interstisyel fibroz ve
restriktif hastalõğa sekonder olarak gelişebilir, ancak özellikle sõnõrlõ tipteki
hastalarõn bir subgrubunda interstisyel fibroza rastlanmadan tek başõna pulmoner
hipertansiyon gelişebilmektedir (|arro19,42,51,73,74). Sistemik skleroz hastalarõnda
ayrõca pulmoner arter basõncõ sistemik hipertansiyon veya sol kalp yetmezliği sonucu
pasif şekilde artabilir.(|minai0) Kor pulmonale bulgularõ ilerleyen pulmoner fibroza
sekonder olarak veya pulmoner fibroz eşlik etmeden izole pulmoner arteriel
hipertansiyon eşliğinde izlenebilir.(|minai0) İzole pulmoner arteriel hipertansiyonun
sõnõrlõ tip sistemik skleroz hastalarõ ile bağlantõsõ ilk kez 1971'de Trell ve Linstrom
tarafõndan tarif edilmiştir. (|arro125)(|minai150) Bunu takiben Salerni ve arkadaşlarõ
(|arro74) 10 hastalõk bir grupta uzun süre sõnõrlõ sistemik skleroz nedeniyle takip
edilen ve akciğer grafileri normal veya hafif bulgular içeren hastalarda sendromu ve
bulgularõ tanõmladõ.
İnsidans
91
Sistem ik Skleroz Hastalarõnda Pulm oner Hipertansiyon
Pulmoner arteriel hipertansiyon tanõsõnda kullanõlan yöntem ve incelenen
popülasyona göre insidansõ %6-%60 arasõnda değişmektedir. (|arro26,51,73, silv0).
Sackner (|arro26) ve arkadaşlarõ muhtemelen seçilmiş bir hasta populasyonuna bağlõ
olarak toplamda daha yüksek (%60) bir sõklõk bildirdiler. Ağõr pulmoner
hipertansiyon sõnõrlõ tip sistemik sklerozlu hastalarõn %9'unda klinik olarak farkedilir
(|silv81). Otopside ise bu hastalarõn %65'inde pulmoner hipertansiyon belirtilerine
rastlanmõştõr (|silv93).
Ungerer ve arkadaşlarõ (|arro73) tarafõndan 1983'te invazif ve non-invazif yöntemler
birlikte kullanõlarak yapõlan çalõşmada pulmoner arteriel hipertansiyonun yaş,
cinsiyet ve hastalõk süresi ile ilişkili olmadõğõ tespit edildi. İzole pulmoner arteriel
hipertansiyon uzun süre Raynaud fenomeni pozitif olan hastalarda, Anti sentromer
antikor pozitif olanlar ve kapilleroskopik bulgunun pozitif olduğu hastalarda daha
yaygõndõr. Bir çalõşmada antihistone ve anti sentromer antikor varlõğõnõn vasküler
tutulum varlõğõ ile ilişkili olduğu savunmaktadõr.(|minai0) (|arro126).
Yaygõn ve sõnõrlõ sistemik sklerozda insidans farklõlõklarõ
Pulmoner arteriel problemlere daha çok sõnõrlõ tipte rastlanõr. Sõnõrlõ tipteki hastalarda
non-invazif klinik olarak %9 oranõnda pulmoner arteriel hipertansiyon saptanmasõna
rağmen (|minai11,16, 146, 152) patolojik incelemede bu oran %65 olarak
saptanmaktadõr. (|minai166) Ungener (|arro73) prospektif olarak 39 yaygõn, 10
sõnõrlõ, toplam 49 sistemik sklerozlu hastayõ inceledi. Pulmoner arteriel
hipertansiyon, pulmoner arter basõncõnõn dinlenmede >25 mmHg, egzersizde ise >30
mmHg olarak tanõmlandõ. Sõnõrda pulmoner arteriel hipertansiyon ise >20 mmHg
olarak tanõmlandõ. Sõnõrlõ tipteki hastalarõn %50'sinde, toplamda %33 oranõnda
pulmoner arteriel hipertansiyon saptandõ. Young ve Mark (|arro42) sõnõrlõ tip 6
olgunun 3ünde ve yaygõn tip 24 olgunun 2sinde pulmoner arteriel problemler
saptadõ. Stupi (|arro51) tarafõndan yapõlan klinik bir çalõşmada sõnõrlõ sistemik
92
Sistem ik Skleroz Hastalarõnda Pulm oner Hipertansiyon
sklerozlu 331 hastadan 20sinde (%6) sağ kardiak kateterizasyon yöntemi ile izole
pulmoner arteriel hipertansiyon tespit edildi. Yaygõn tipteki 342 olgunun hiçbirinde
izole pulmoner arteriel hipertansiyon saptanmadõ. Yousem (|arro29) , patoloji
serisinde benzer sonuçlar yayõnladõ. Pulmoner vaskülopatideki farklõlõklar hariç
hastalõğõn her iki formunda fizyolojik ve patolojik bulgular benzerdir (|arro29).
Patogenez
Sistemik sklerozda pulmoner hipertansiyon etyolojisi iyi anlaşõlmamõştõr. Endotel
hücrelerinde üretilen Nitröz Oksit' in vasküler yatak tonusunda belirleyici olduğu
bilinmektedir (|silv0). Pulmoner endotel hücrelerinde üretilen Nitröz oksit, sistemik
dolaşõmda olduğu gibi pulmoner vasküler yatağõn tonusunu kontrol eden önemli bir
etken maddedir. (|minai0).
Fatini ve arkadaşlarõ (|ahmed8) sistemik skleroz hastalarõnda anjiotensin dönüştürücü
enzim ve endotelial nitrik oksit sentaz tek nukleotid polimorfizminin artõşõ tespit
etmiştir. Anjiotensin dönüştürücü enzim, anjiotensin-I'i çok güçlü bir
vazokonstrüktör olan anjiotensin-II'ye dönüştürür. Anjiotensin dönüştürücü enzim
ayrõca damar yatağõnda nitrik oksit ve prostaglandinler yolu ile vazodilatasyon yapan
bradikininin parçalanmasõndan sorumludur. Renin-anjiotensin sistemi ayrõca dalakta
lenfosit proliferasyonunu sağlayan immün mekanizmadan sorumludur. (|ahmed9)
Eskiden endotel kaynaklõ relaksasyon faktörü olarak bilinen Nitrik Oksit, Arginin
'den Nitröz Oksit sentaz aracõlõğõ ile üretilmektedir. Nitrik oksit sentazõn üç türü
bulunmaktadaõr. Nitrik oksit sentaz -I nöral kaynaklõ olup, kalsiyum bağõmlõ olarak
çalõşõr. Nitrik oksit sentaz -II veya i-nitrik oksit sentaz, kalsiyumdan bağõmsõz,
indüklenebilir bir enzimdir. Tümor nekroz faktörü ve interlökin-1'e yanõt olarak
indüklenebilir. Nitrik oksit sentaz-III veya e-nitrik oksit sentaz endotelyal kaynaklõ
bir nitrik oksit sentaz dõr. (|ahmed10) Fatini ve arkadaşlarõ (|ahmed8) sistemik
skleroz'da anjiotensin dönüştürücü enzim-D ve endotelial nitrik oksit sentaz'õn
93
Sistem ik Skleroz Hastalarõnda Pulm oner Hipertansiyon
arttõğõnõ tespit etmiştir.
Sürekli Nitröz Oksit inhalasyonu hipoksik farelerde pulmoner hipertansiyondan
koruduğu gibi, kronik yoksunluğu yenidoğan kuzularda pulmoner hipertansiyona
sebep olmaktadõr (|silv0). Nitröz Oksit inhalasyonu pulmoner hipertansiyonlu
hastalarda pulmoner damar yatağõ basõncõnõ düşürmektedir (|silv20,37,71). Sistemik
sklerozda pulmoner hipertansiyon sebebi hakkõnda özel bilgi sahibi olunmamasõna
karşõn birçok pulmoner hipertansiyon tipi endotelde azalmõş Nitröz Oksit sentaz ile
bağlantõlõ bulunmuştur (|silv23).
Pulmoner hipertansiyonun ikincil sebepleri arasõnda sistemik skleroza bağlõ kalp
hastalõğõ ve daha sõk olarak interstisyel pulmoner fibroz gelmektedir. Parenkimal
akciğer fibrozuna bağlõ gelişen pulmoner hipertansiyon sõnõrlõ veya diffüz tutulumlu
sistemik sklerozlu hastalarda görülebilir (|silv81). Interstisyel akciğer hastalõğõ
pulmoner vasküler yapõlarõ komprese ve oblitere ederek pulmoner damar yatağõnda
dolaşan kan volümünde azalmaya sebep olmaktadõr. Pulmoner damar yatağõ volümü
ve vital kapasite (VC) arasõnda doğrusal bir bağlantõ bulunmaktadõr (|silv19). Vital
kapasitenin %50 ila 80 arasõnda değişmesi dinlenme sõrasõnda normal basõnç ve
egzersizde artmõş pulmoner arteriel basõnç ile ilişkilidir. Vital kapasitede %50'nin
üzerinde düşüş ise istirahat sõrasõnda pulmoner hipertansiyona eşlik etmektedir (|
silv19). Parenkimal ve vasküler tutulumun birlikteliği sistemik sklerozlu hastanõn
solunum fonksiyonlarõnda daha ağõr bozukluğa yol açabilir (|silv0).
Anti sentromer antikor sõnõrlõ tip sistemik sklerozlu hastalar için spesifiktir. Anti
sentromer antikor pozitif hastalarõn %95'inde sõnõrlõ tip sistemik skleroz
izlenmektedir (|silv24,80). Sõnõrlõ tip sistemik sklerozlu hastalarõn ise sadece %
43'ünde anti sentromer antikor pozitiftir (|silv80). Anti-centromere antikor pozitifliği
pulmoner hipertansiyon riski hakkõnda fikir vermemektedir (|silv80).
Pulmoner arteriel hipertansiyon için önerilen diğer bir mekanizma ise pulmoner
94
Sistem ik Skleroz Hastalarõnda Pulm oner Hipertansiyon
vasküler yapõlarda vazospasm gerçekleşmesidir. Sõnõrlõ tipteki hastalarda plazma
endotelin -I düzeyinin artmõş olmasõ bu tarz hastalarda vasküler hasarõn
gösterilmesinde tanõsal bir araç olarak yararlõ olacağõ düşünülebilir.Morelli ve
arkadaşlarõ tarafõndan yapõlan çalõşmada, (|Morelli0) vasküler endotelden salõnan en
potent vazokonstrüktör olan plasma Endotelin-I, 18 sağlõklõ gönüllü ve 20 sistemik
sklerozlu hastada incelendi. Sistemik sklerozda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi fibroz bulgularõ, ekokardiografide pulmoner hipertansiyon ve endotelin-I
arasõnda bağlantõ araştõrõldõ. Çalõşma sonucunda pulmoner hipertansiyon ve
endotelin-I arasõnda anlamlõ ilişki saptanmadõ, ancak Endotelin-I sistemik
dolaşõmdaki düzeyleri sistemik skleroz hastalarõnda normal popülasyona göre
anlamlõ olarak 3 kat yüksek bulundõ. (|Morelli0)
Cailes ve arkadaşlarõ (|herrick26) pulmoner hipertansiyon ve sistemik sklerozlu 5
hasta ve pulmoner hipertansiyonu olmayan sistemik sklerozlu 7 hastada pulmoner
damar yatağõnda endotele bağõmlõ bir madde olan substans-P'ye karşõ beklenen
vazodilatasyon yanõtõnõn gerçekleşmediğini saptadõlar. Aynõ yanõt endotelden
bağõmsõz bir mekanizma ile çalõşan Adenozin'e karşõ beklenen normal şekilde alõndõ.
Pulmoner Raynaud fenomeni
Soğuğun arterler ve difüzyon kapasitesi üzerindeki etkisi
Sistemik sklerozlu hastalarda akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesinin kõş
aylarõnda azaldõğõ hatta ve soğuğa bağlõ Raynaud fenomeni pozitif olan hastalarda
akut olarak düştüğü tespit edilmiştir(|silv18).. Sistemik sklerozlu hastalarda sõcak
havadan soğuk havaya geçiş sõrasõnda akciğer volümlerinde her hangi bir değişiklik
olmaksõzõn akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesinin azaldõğõ saptanmõştõr (|
silv18) bağ dokusu hastalõğõ bulunmayan ve Raynaud feonomeni pozitif hastalarda
ise soğuk havaya maruz kalmak akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesinde
artõş ile seyretmektedir. Benzerliği nedeniyle bu bulguya araştõrmacõlar arasõnda
pulmoner Raynaud fenomeni adõ verilmiştir. (|arro30,54,55,56,57) Pulmoner
95
Sistem ik Skleroz Hastalarõnda Pulm oner Hipertansiyon
vazospasm, akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesinde düşüş ve pulmoner
hipertansiyon ile bağlanõtlõ olabilir. (|silv78) Bu bulguyu destekleyen hemodinamik
çalõşmalarda, pulmoner arter basõncõ için yapõlan kateterizasyonlarda, kateterden
soğuk serum fizyolojik verildiğinde pulmoner hipertansiyon ataklarõnõn oluştuğu
saptanmõştõr (|silv52). Shuck ve arkadaşlarõ (|arro56) beşi yaygõn, dördü sõnõrlõ tipte
olan hastalarda ellerin soğuk suya daldõrõlmasõ ile pulmoner vasküler dirençte
anlamlõ bir değişiklik saptayamadõ. Bu çalõşmada akciğer karbon monoksit difüzyon
kapasitesi ölçümü yapõlmadõ. McCarthy ve arkadaşlarõ (|arro30) pulmoner Raynaud
fenomeninini araştõrõrken, 16 hastaya, ellerini soğuk suya sokarak veya oda
sõcaklõğõnda bulunan hastaya soğuk hava solutarak akciğerlere soğuk stresi
uyguladõrlar. Soğuk havaya maruz kalanlarda akciğer karbon monoksit difüzyon
kapasitesinde ufak ancak anlamlõ bir düşüş saptandõ. Total akciğer kapasitesi ve
birinci saniye zorlu ekspirasyon volümü anlamlõ olarak değişmedi, pulmoner
vasküler direnç bu çalõşmada ölçülmedi. İki hastada soğuk hava inhalasyonu
sõrasõnda parmaklarda Raynaud fenomeni gelişti. Benzer şekilde ellerde soğuk
uygulamasõ yapõlõrken akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesinde düşüş izlendi
ancak fark anlamlõ bulunmadõ. (|arro30,54) Bu bulgulardan yola çõkarak etkisi küçük
olsa bile �pulmoner Raynaud fenomeni� varlõğõnõ doğrulamak olasõdõr. Bu
fenomenin pulmoner gaz değişimi üzerindeki etkisi yukarõdaki çalõşmada ölçülmedi.
Pulmoner Raynaud fenomeninin kalõcõ pulmoner hipertansiyon üzerindeki etkisi,
invazif ve non-invazif tetkiklerin bir arada kullanõlmasõnõ gerektiren daha büyük
çalõşmalar ile netlik kazanacaktõr.
Patoloji
Otopsi incelemeleri pulmoner vasküler yapõlarda oluşan değişiklikler hakkõnda bize
bilgiler sağlamaktadõr. En belirgin değişiklikler intimal fibroz ve düz kas
hiperplazisidir (|silv62,81,93). Bu değişiklikler daha çok küçük ve orta boyutlardaki
arterlerde bazen büyük arterlerde de izlenmektedir. Pulmoner venler ve bronşiyal
arterlerde genellikle belirgin tutulum izlenmemektedir (|silv81). Vasküler yapõlardaki
96
Sistem ik Skleroz Hastalarõnda Pulm oner Hipertansiyon
değişiklikler parenkimal fibroz alanlarõ ile sõnõrlõ değildir (|silv81,93). Histolojik
incelemelerde vaskülit lehine bulgu izlenmez (|silv3,19).
Vasküler lezyon varlõğõ fibrozis varlõğõ ile ilişkili değildir. Ancak "usual" interstisyel
pnömoni benzeri tablo ile başvuran hastalarda ağõr arteriol hasarõ saptanabilir (|
arro29,42,74). Pulmoner vasküler lezyonlar genellikle musküler arteriollerde görülür
ve birden üçe, 3 farklõ şiddet derecesindedir (|arro29,42,114). Birinci derece
lezyonlarda musküler arterlerin mediasõnda musküler hipertrofi ve intimada
eşmerkezli bir dağõlõmla asit polisakaritlerden zengin kollajenlerden oluşan miksoid
madde birikimi izlenir. İkinci derece lezyonlar eşmerkezli fibroelastik intimal
plaklarõn lümeni %50'den fazla daralttõğõ zaman izlenir. 3. derece lezyonlar ise
arteriol lümenlerinin yeni fibromiksoid kollajen tarafõndan %75'den fazla oklude
edildiği zaman izlenir (|arro29). Rekanalizasyon, pleksiform lezyonlar ve nekrotrizan
vaskülit gerçekleşmez (|arro29,42). Adventisyada minör fibrotik değişiklikler
saptanabilir. (|arro42). Hastalõğõn yaygõn formunda benzer vasküler değişiklikler
daha düşük şiddet ve yaygõnlõkta olabilir (|arro32,113).
Young ve Mark (|arro42) otopsi serilerinde, ağõr izole pulmoner arteriel hastalõğõ
olan olgularda sağ ventrikül hipertrofisinin en ağõr formlarõnõ saptadõlar. Tek başõna
ağõr fibrozis ile seyreden hastalarda ise sağ ventrikül hipertrofisinin daha hafif
seyrettiği saptandõ. 30 hastalõk serilerinde ağõr pulmoner arter hastalõğõ olan 8
hastanõn 5inde pulmoner fibroz az veya yok denecek düzeyde bulundu (|arro42).
Pulmoner vaskülopati, hastalarõn klinik semptomlarõnõ ve korpulmonale bulgularõnõ
yeterli şekilde izah edebilir. 5 hastanõn 3ünde hõzlõ bir kötüye gidiş seyri izlendi.
Yousem (|arro29) , 17 hastalõk serisinde bu bulgularõ onaylayarak pulmoner
hipertansiyonu olan tüm hastalarõda 3. derece vaskülopati saptadõ. 2. ve 3. derece
vaskülopatili bazõ hastalarda pulmoner hipertansiyon saptanmadõ. Bu bulgular
pulmoner vaskülopatinin pulmoner hipertansiyondan önce geliştiği ve sonucu
olmaktan ziyade sebebi olabileceğini düşündürmektedir.
97
Sistem ik Skleroz Hastalarõnda Pulm oner Hipertansiyon
Yousem (|arro29) ayrõca arteriol duvarlarõnda fibroelastik plaklarõn içerisinde yüksek
oranlarda mononükleer hücre infiltrasyonu bildirmiştir. Bu endoteliyozis bulgularõ,
arteriel değişikliklerin etiyolojisinde otoimmün veya enflamatuar hasarõ
düşündürmektedir (|arro22,29).
Young, Mark (|arro42) ve Naeye (|arro115) bronşiyal arterlerde ve pulmoner
venlerde tutulum saptamamasõna rağmen, Yousem ve arkadaşlarõ (|arro29) bronşiyal
arterlerde, musküler pulmoner arteriollerdekine benzer değişiklikler tanõmlamõştõr.
Yousem ayrõca pulmoner venlerde yaşla bağlantõlõ fleboskleroz saptadõ.
Non-invazif tanõ
Pulmoner hipertansiyon tanõsõ için non-invasif yöntem arayõşlarõ devam etmektedir.
Sistemik sklerozun bu çok önemli manifestasyonunun erken evrede saptanmasõ
oldukça zordur.
Semptomlar
Sistemik sklerozlu hastada izole veya sekonder pulmoner hipertansiyonun en sõk
semptomu dispnedir, ancak hastalarõn üçte biri semptomsuz seyretmektedir (|
silv82,93). Pulmoner hipertansiyon hastalarõnõn tamamõna yakõn bir kõsmõnda
Raynaud fenomeni izlenmektedir (|silv0). Raynaud fenomeni sistemik sklerozlu
hastalarõn %90'õnda, sõnõrlõ tip ve pulmoner hipertansiyonlu hastalarõn ise tamamõna
yakõn bir kõsmõnda rastlanmaktadõr (|silv18). Bir çalõşmada sõnõrlõ tip sistemik
sklerozlu ve izole pulmoner hipertansiyonlu hastalarõn %100'ünde ilk semptomun
Raynaud fenomeni olduğu gözlenmiştir (|silv81).
Fizik Muayene
Fizik muayenede belirgin Juguler "a" dalgasõ, parasternal çekilme, şiddetli pulmoner
98
Sistem ik Skleroz Hastalarõnda Pulm oner Hipertansiyon
kapanma sesi, sağ ventrikül presistolik galo gibi dört bulgu saptanmasõ kesin
pulmoner hipertansiyonda (>22 mmHg) %62 duyarlõlõlõk, sõnõrda pulmoner
hipertansiyonda (>=20 mmHg) %37 duyarlõlõğa sahiptir (|arro73)
Solunum fonksiyon testleri
Solunum fonksiyon tetkiklerinde akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesinde
azalma en sõk rastlanan bulgudur (|silv84)(|silv78). Akciğer karbon monoksit
difüzyon kapasitesinde %43'ün eşik değer olarak kabul edilmesi pulmoner
hipertansiyon tanõsõnda %87'lik bir duyarlõlõk sağlamaktadõr. İzole pulmoner
hipertansiyonlu hastalarda belirgin akciğer fibrozu bulunmadõğõndan solunum
fonksiyon test sonuçlarõ hafif restriktif veya normal olarak gelmektedir (|arro51,74).
Bunun tek istisnasõ akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesinin belirgin olarak
(<=%45) düşebilmesidir. Bu istisna akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesini
pulmoner hipertansiyonda tek ve en duyarlõ gösterge olarak öne çõkarmaktadõr (|
arro51,73).
Vital kapasitesi beklenen değerin %50-80'i arasõnda olan olgular, istirahatta normal
pulmoner arter basõncõ ve egzersizde artmõş pulmoner arter basõncõ ile ilişkilidir.
Vital kapasitenin %50'nin altõna düştüğü durumda ise istirahatta yüksek pulmoner
arter basõncõ saptanmõştõr. (|minai45)
Görüntüleme
Görüntüleme modaliteleri erken ve reversible safhada pulmoner hipertansiyon tanõsõ
konulmasõnda fazla yardõmcõ olmamaktadõr (|silv84).
Direkt grafi
Direkt grafilerde farkedilebilen problemler: Sağ kalp büyümesine bağlõ kardiak silüet
99
Sistem ik Skleroz Hastalarõnda Pulm oner Hipertansiyon
boyutu artõşõ, pulmoner vasküler paternde değişiklikler, pulmoner hipertansiyona
bağlõ pulmoner arter çapõnda artõş şeklinde özetlenebilir. (|arro0) (|iFranquet27)
Sullivan (|silv82) tarafõndan yapõlan bir çalõşmada pulmoner hipertansiyonlu
hastalarõn %73'ünde akciğer grafisi patolojisi veya anormal solunum fonksiyon tetkik
sonucuna rastlanmõştõr.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide bilgiler sõnõrlõ olmakla birlikte
pulmoner arter çaplarõnda artõş ve pulmoner arterlerin cidarõnda patolojik
kalsifikasyonlarõn yanõsõra bilateral diffüz mozaik atenuasyon, oligemi ve hiperemi
alanlarõ izlenebilir. (iFranquet7,8,51,76)
McCarthy ve arkadaşlarõ 36 sistemik sklerozlu hastanõn 6sõnda (%17) kardiak ve
pulmoner arter silüetlerinde büyüme saptadõlar. Kardiomegali saptanan 6 hastanõn
dördünde akciğer parenkim alanlarõ normal olarak değerlendirmiştir. Bu hastalarõn
sõnõrlõ mõ yaygõn tipte mi olduğu belirtilmemiştir. Owens ve arkadaşlarõ 61 hastanõn
4'ünde (%6) pulmoner arter çapõnda artõş saptadõlar. Pulmoner hipertansiyondan
başka sistemik sklerozlu hastalarda kardiomegali sebebi olarak perikard ve miyokard
hastalõklarõ düşünülebilir. (|arro26,51,73,74) Sistemik sklerozda pulmoner arter
çaplarõ ve vital kapasite arasõnda lineer ilişki saptanmõştõr. (|minai45)
Kardiak incelemede elektrokardiografi, tele grafisi, ekokardiografi, ve düşük akciğer
karbon monoksit difüzyon kapasitesi (=<%43) veya vital kapasite (<=%50),
pulmoner arter hipertansiyonu için özgül ancak duyarsõz belirteçlerdir (|arro73). Tek
başlarõna elektrokardiografi bulgularõ, vital kapasite düşüklüğü, tele grafilerde
değişiklik pulmoner hipertansiyon tanõsõnda %50 altõnda duyarlõlõk ve %85-%100
arasõnda özgüllüğe sahiptir (|arro73). Birlikte kullanõldõklarõnda düşük akciğer
karbon monoksit difüzyon kapasitesi , tele grafi (sağ interlobüler pulmoner arter
çapõ) (|arro127) , anormal ekokardiografi (küçük a dalgasõ, sistolik flutter, pulmoner
100
Sistem ik Skleroz Hastalarõnda Pulm oner Hipertansiyon
kapanmada çentiklenme, sağ ventrikül dilatasyonu) sonuçlarõ 33 hastanõn 32'sini
doğru şekilde pulmoner hipertansiyonsuz (%97) ve 8 hastanõn 6sõnõ (%75) doğru
şekilde pulmoner hipertansiyonlu olarak tanõmlanmasõna olanak tanõdõ (|arro73)(|
silv84). Bu çalõşmada sõnõrda pulmoner hipertansiyonu olan 8 hastanõn hiçbirinde
noninvazif tekniklerle pulmoner hipertansiyon tanõsõ konulamadõ. Bu hasta grubunda
doğru tanõnõn konulmasõ ancak pulmoner arteriel kateterizasyonla mümkün olabildi (|
arro73).
Ekokardiografi
Sistemik sklerozda pulmoner hipertansiyonu invazif yöntemler ile kanõtlanmõş olan
hastalara yapõlan ekokardiografinin sağ ventrikülde büyüme, asimetrik septal
hipertrofi, paradoksal septal hareketler ve diğer bazõ pulmoner hipertansiyon
bulgularõnõ başarõ ile gösterdiği bildirilmiştir (|silv72). Pulmoner kapağõn rahat
görüldüğü hastalarõn 1/3'ünde pulmoner hipertansiyon bulunmaktadõr.
Ekokardiografide sağ ventrikül dilatasyonu pulmoner hipertansiyonu düşündürür,
ancak sağ ventrikül boyutlarõnõn normal bulunmasõ pulmoner hipertansiyonu ekarte
ettirmez (|silv72). Ekokardiografi; orta ve ağõr pulmoner hipertansiyon vakalarõnõn
saptanmasõnda en etkin yöntem olmasõna rağmen erken veya hafif pulmoner
hipertansiyon tanõsõnda duyarlõ değildir (|silv72).
Pulmoner Hipertansiyon Tedavisi
Sistemik sklerozlu hastada pulmoner hipertansiyonun erken tanõsõ ve tedavisi halen
büyük problem olmaya devam etmektedir (|silv0). Sõnõrlõ sistemik sklerozlu
hastalarda denenen iv. Iloprost tedavisinin NewYork Heart Association fonksiyonel
sõnõflamasõnda ve egzersiz toleransõnda iyileşmeye yol açtõğõ saptanmõştõr (|silv16).
Bir çalõşmada (|arro150) (|silv50) hipoksemi, interstisyel fibrozun klinik, radyolojik,
patolojik bulgularõ ve pulmoner arteriel hipertansiyonun ekokardiografik bulgularõ
101
Sistem ik Skleroz Hastalarõnda Pulm oner Hipertansiyon
olan 8 hastanõn (tip belirtilmemiştir) hemodinamik parametreleri, yüksek debide
oksijen alõrken invazif yöntemler ile yakõndan incelendi. Çalõşma sonucunda
pulmoner vasküler direnç ve pulmoner arteriel basõncõn tedavi sonucu düştüğü,
kardiak debinin ise yükseldiği saptandõ. Bulgular pulmoner arteriel hipertansiyonun
her zaman anatomik sorunlardan kaynaklanmadõğõnõ, alveoler ve arteriel
oksijenizasyona olumlu yanõt verdiğini düşündürmektedir. Bu çalõşmanõn pratikte
etkisi, evde oksijen tedavisinin yararlõ olabileceği şekilde yorumlanabilir ancak bu
tedavinin etkinliği ve sağ kalõmda nasõl bir etkiye sahip olduğu henüz
bilinmemektedir. Kõsa dönemli olumlu etkiye karşõn Oksijen tedavisinin uzun
dönemli etkileri incelenmelidir.
Sistemik skleroz pulmoner hipertansiyon tedavisinde bir çok vazodilatör ajan
denenmiştir. Bazõ raporlarda bunlarõn etkili olabileceği iddia edilmiştir (|
arro151,152). Vazodilatör tedavisi sistemik kan basõncõnõ düşürmektedir böylece
kardiak output'da artõşa sebep olmaktadõr. Pulmoner vasküler yatakta obliterasyon
bulunan hastalarda artmõş venöz dönüşü tolere etme kapasitesi ciddi şekilde
azalmõştõr (|silv64). Ayrõca intimal proliferasyon ve fibroza bağlõ luminal
obliterasyon vazodilatör tedavisinin neden irreversible fibroz döneminde etkisiz
kaldõğõ yönünde bize ipucu verebilir (|silv3).Muhtemelen pulmoner hipertansiyonlu,
restriksiyonu ve fibrozu olmayan hasta alt grubu vazodilatörler için en tedavi
edilebilir topluluktur (|arro126).
Prostaglandin E1 (|silv5,6) , ketanserin (|silv64) , hydralazine (|silv0) ve nifedipine (|
silv52) pulmoner hipertansiyon tedavisinde denenmiş ve tamamen ya da kõsmen
etkisiz olduğu belirlenen ilaçlardõr.
Sfikakis ve arkadaşlarõ (|arro152) tarafõndan yapõlan bir çalõşmada pulmoner vasküler
direnci artmõş subklinik borderline pulmoner hipertansiyon hastalarõnda tek doz
nifedipin'in pulmoner vasküler dirençte %35 düşüşe yol açtõğõ saptandõ. Aynõ
çalõşmada (|arro152) Captopril etkisiz bulundu. Captopril ile yapõlan başka bir
102
Sistem ik Skleroz Hastalarõnda Pulm oner Hipertansiyon
çalõşma benzer sonuçlandõ (|arro153). Sfikakis (|arro154) daha önce nifedipin'in
akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesinde anlamlõ iyileşmeler ile
sonuçlandõğõnõ gösterdi. Bu çalõşmalar, pulmoner vasküler direncin damar hasarõ
sonucu oluşan anatomik bozukluğunun yanõsõra geri dönüşümlü vasokonstrüktif bir
komponentin işaretlerini taşõmaktadõr. Hidralazin ve fentolamin gibi başka
farmakolojik ajanlar ile yapõlan çalõşmalar benzer akut iyileştirici sonuçlar vermiştir
(|arro125). Prostasiklin ve analoğu iloprost ile yapõlan ilk çalõşmalar çelişkili
sonuçlar vermiştir (|arro125,155).
Bu sonuçlar, hekimleri pulmoner hipertansiyonun en erken tanõsõ için özendirmelidir
(|arro126). Böylece teorik olarak vasküler yatak direncin artmõş olduğu hastalar
erkenden tedavi edilip, intimal proliferasyon önlenebilir (|arro126). Bu hipotetik
yararõn sağlanmasõ için terapötik modalitelerin kontrollu ve prospektif olarak
yapõlmasõ gerekmektedir (|arro127). Ayrõca erken ve sõnõrda pulmoner hipertansiyon
tanõsõ için non-invazif modalitelerin geliştirilmesine gereksinim vardõr.
Damar yatağõnõn direncini değiştiren endotelin ve Nitröz Oksit gibi mediatörlerin
daha iyi anlaşõlmasõnõ sağlamak, yeni tedaviler için gereken kapõlarõn açõlmasõnõ
sağlayabilir(|silv0).
Pulmoner Hipertansiyonda Prognoz
Pulmoner arteriel hipertansiyon doğal seyri çoğu zaman hõzlõ progresyon ve ölüm ile
sonuçlanõr (|arro22,29,42,46,73,74). Bu özel pulmoner hipertansiyon durumu yaygõn
sistemik sklerozlu hastalarda renovasküler tutulum ile seyreden malign
hipertansiyona benzemektedir (|arro14). İzole pulmoner hipertansiyon prognozu ise
fibroza sekonder gelişmiş olan pulmoner hipertansiyona nazaran daha kötüdür (|
arro14). Kardiak ve renal tutulum olmaksõzõn pulmoner tutulum gösteren bir hasta
grubunda ortalama sürvi 78 +/- 17 ay olarak bulunmuştur (|silv4). Başka bir çalõşma
sistemik sklerozda en sõk ölüm sebebini pulmoner hipertansiyon olarak saptamõştõr (|
103
Sistem ik Skleroz Hastalarõnda Pulm oner Hipertansiyon
silv39). Pulmoner arter basõncõndaki hafif artõşlarõn prognoz üzerindeki etkileri
bilinmemektedir. (|silv0) Pulmoner arteriel hipertansiyon hastalõğõn süresinden ve
hastanõn yaş ve cinsiyetinden bağõmsõzdõr.(|minai0) Mortalitenin yüksek olmasõ
nedeniyle sistemik sklerozda pulmoner hipertansiyon tanõsõna yönelik daha iyi
tanõsal modaliteler ve daha iyi tedavi yöntemlerine gereksinim duyulmaktadõr.
Blann (|Blann97) VonWillebrand faktör artõşõnõn endotel hasarõ ve kötü prognoz
işaretçisi olduğunu bildirmiştir.
104
İş levsel Solunum Testleri
İşlevsel Solunum Testleri
Solunum; dõş ortamdaki oksijenin oksidasyon zincirinde kullanõlmak üzere
akciğerler ve sistemik dolaşõm yoluyla hücreye ulaştõrõlõp, ortaya çõkan
karbondioksitin aynõ yolla uzaklaştõrõlmasõ işlevidir. Solunumun gerçekleşmesi için
santral sinir sistemi, respiratuar sistem ve kardiovasküler sistemin koordineli olarak
çalõşmasõ gerekmektedir. Solunum fonksiyon testleri (b26), solunumsal işlevlerin
değerlendirilmesinde önemli bilgiler sağlayan laboratuar incelemeler topluluğudur.
Pulmoner işlevleri üç yönden incelemek olasõdõr: Perfüzyon, difüzyon ve
ventilasyon. Perfüzyon yönü pulmoner damar yatağõnda kan akõşõnõ inceler.
Difüzyon alveolokapiller membran üzerinden oksijen ve karbondioksit geçişini
inceler. Ventilasyon ise alveoler alan ve dõş ortam arasõndaki hava akõşõnõ inceler. (|
Pfbgs0) Solunum fonksiyon testleri gözden kaçma olasõlõğõ bulunan durumlarõn
tespiti, difüzyon, restriksiyon ve obstrüksiyon derecelerine bakarak olasõ tanõlarõn
ekarte edilmesi, ayõrõcõ tanõ listesinin daraltõlmasõ amacõyla kullanõlabilir. (|lynch0)(|
Crapo0) Solunum fonksiyon testleri çoğu kez hastalõğõn erken döneminde henüz
semptomlar ve fizik muayene bulgularõ gelişmemişken, sorunun türünü belirlemede
bize yardõmcõ olmaktadõrlar. (|Pfbgs0) Solunum fonksiyon testleri mevcut fonksiyon
bozukluğunu, nicelendirip, nitelendirerek hekimin hastalõğõn seyrini doğru bir
şekilde takibi, uygun tedavinin önerilmesi ve tedavi sonuçlarõnõn objektif
değerlendirebilmesini sağlar. Hekimlerin anamnze ve fizik muayene yöntemleri ile
doğru tanõya varmalarõ her zaman olasõ değildir. (|Crapo3,5) Solunum fonksiyon testi
talep eden hekimlerden testin sonucunu öngörmeleri istendiğinde obstrüktif paterni
olan hastalarõn %83'ünde (|Crapo4), normal veya restriktif paterni olan hastalarõn %
50 sinde doğru tahminde bulunabildikleri saptanmõştõr. Solunumsal fonksiyonlar,
radyografik olarak benzer bulgular gösteren hastalar arasõnda farklõlõk gösterebilir.
S
Solunum fonksiyon teslerinin bir çok spesifik kullanõm alanõ bulunmaktadõr.
Kardiopulmoner hastalõklarõn erken tanõsõ, dispnenin ayõrõcõ tanõsõ, hastalõk
progresyonunun izlenmesi, tanõsal ve girişimsel prosedürler için risk faktörlerinin
105
İş levsel Solunum Testleri
belirlenmesi bunlardan bir kaçõdõr. (|Pfbgs0)
Solunum fonksiyon testlerinin kullanõm alanlarõ
● Açõklanamayan nefes darlõğõnda hastalõk varlõk/yokluk ve niteliğinin saptanmasõ
● Mevcut hastalõğõn respiratuar etkilerini saptamada
● Akciğerde obstrüktif veya restriktif tip patolojiyi ayõrma
● Küçük hava yolu obstrüksiyonunun saptanmasõ
● Medikal ve cerrahi tedaviye yanõtõn takibi
● Bronş hiperreaktivitesinin saptanmasõ
● Preoperatif risk faktörlerinin değerlendirilmesi
● Yoğun bakõm ünitelerinde hasta izlenmesi
● Pulmoner nedenli dispneyi kardiak ve merkezi sinir sistem kökenliden ayõrmada.
Akciğerlerin ana fonksiyonu yeterli ventilasyon ve gaz değişimini sağlamaktõr.
Pulmoner dolaşõmõn ana görevi ise karbondioksit'ten zengin kanõ alveollere
ulaştõrmak ve oksijenlenmiş kanõ dokulara gitmek üzere sol atriuma ulaştõrmaktõr. (|
Pfbgs0)
Solunum inspirasyon ve ekspirasyon adlõ iki fazdan oluşmaktadõr.
İnspirasyon aktif bir eylemdir. Solunum kaslarõ kasõldõğõ zaman toraks ve içindeki
akciğer genişler. Kaslar kontrakte olduğu zaman alveoler basõnç atmosfer basõncõnõn
altõna iner. Bu havanõn trakea, bronşlar ve bronşioller yolu ile alveollere ulaşmasõnõ
sağlar. (|Pfbgs0) İnspirasyon sõrasõnda dõş interkostal kaslar, parasternal interkartilaj
kaslar ve diafragma asõl, sternokleidomastoid ve üç skalen kas (ant.mid.post.)
yardõmcõ rol oynar.
106
İş levsel Solunum Testleri
Sessiz ekspirasyon ise pasif bir eylemdir. Solunum sõrasõnda akciğer dokusu elastik
özellik gösterir. İnspiratuar kasõlma gücü son bulduğu zaman toraks ve akciğerler
dinlenme konumuna geri döner. Akciğerlerin elastik geri dönüşü alveol basõncõnõ
yükseltir ve havanõn dõşarõ çõkmasõnõ sağlar. (|Pfbgs0) Aktif ekspirasyonda ise iç
interkostaller, rectus abdominis, batõnda iç, dõş oblikler ve transvers kas katkõda
bulunur.
Solunum fonksiyon testleri obstrüktrif, restriktif veya her iki tip solunum
disfonksiyonun varlõğõ ve şiddeti ve türü konusunda bize önemli bilgiler sağlar.
İnfiltratif akciğer hastalõklarõnda bazen restriksiyon (total akciğer kapasitesinde
düşüş) ve obstrüksiyon (zorlu ekspiratuar hacim 1/ zorlu vital kapasitede düşüş)
birlikte görülebilir. Böyle bir durum akciğer parenkiminin küçük hava yollarõ ile
birlikte tutulduğu durumlarda veya restriktif bir hastalõğõn amfizem gibi obstrüktif
bir hastalõk ile birlikte aynõ hastada bulunduğu durumlarda izlenebilir. (|lynch0)
107
Şekil 36 Solunumu etkileyen güçler
İş levsel Solunum Testleri
Hava yollarõnda direnç artõşõ ile kendini
gösteren bir ventilasyon bozukluğu
obstrüktif olarak adlandõrõlõr.
Göğüs duvarõ hareket kõsõtlõlõğõ veya
akciğer komplians problemi nedeniyle
oluşan disfonksiyonlara ise restriktif adõ
verilir. (|Pfbgs0) Sentripetal yönde etkili
akciğer dokusu elastik kompliansõ
normalde sentrifugal yönde etkili olan
toraks duvarõ kompliansõ ile
dengelenmektedir. Restriktif paternin
anlamõ akciğer volümlerinin
beklenenden küçük olmasõdõr. (|Crapo0) Tanõ için kullanõlan primer kriter total
akciğer kapasitesidir. (|Crapo0) Bazõ zorunlu durumlarda ise vital kapasite
kullanõlmak durumunda kalõnabilir, ancak vital kapasitenin obstrüktif patolojilerden
etkilenebildiğinin unutulmamasõ gereklidir. (|Crapo0) Hastalarõn takibinde ise vital
kapasite total akciğer kapasitesinden daha yararlõdõr. (|Crapo0) Örneğin kanser
nedeniyle kemoterapi veya radyoterapi uygulanan hastalarda akciğerdeki fibrotik
değişiklikler solunum fonksiyon testleri ile takip edilmektedir. (|Crapo16,17)
Solunum disfonksiyonu hem hava yolunda direnç artõşõ hem hareket kõsõtlamasõna
bağlõ ise kombine veya mikst tip disfonksiyondan bahsedilir. (|Pfbgs0)
Solunum fonksiyon testleri ile akciğerlerin statik ve dinamik volümleri tesbit edilir.
Pratik olarak solunum sisteminin elastik özellikleri statik akciğer volümleri, elastik
olmayan özellikleri ise akõmlar ve dinamik akciğer volümleri ile ölçülür.(|b0)
Solunum fonksiyon testlerinden hangilerinin gerçekleştirileceği hastanõn durumu ile
ilgilidir. (|Crapo0) Havayolu patolojisi düşünülen hastalarda dinamik testler ve akõm
108
Şekil 37 Normal, Obstrüktif ve restriktif solunumpaternleri .
İş levsel Solunum Testleri
ölçümleri yeterlidir. (|Crapo0) Akciğer parenkim tutulumu düşünülen hastalarda ise
dinamik testler, volüm ve geçirgenlik parametreleri incelenmelidir. (|Crapo0)
Konjestif kalp yetmezliği gibi özel bir kaç durumda ise sadece volüm ölçümleri
yeterli olabilir. (|Crapo0)
Tetkik: Obstruksiyon Restriksiyon
Zorlu vital kapasite Normal veya Düşük Düşük
Zorlu ekspiratuvar hacim 1 Düşük Normal veya Düşük
FEV1/FVC Düşük Normal
FEF 25-75 Düşük Normal
Tablo 1 Obstruktif ve restriktif tip paternlerde solunum fonksiyon test değişiklikleri
Zorlu ekspiratuar hacim 1 azalmõşsa bu büyük olasõlõkla obstruktif bir bozukluktur.
Ancak restriktif bozukluklarda da azalabilir. Bu durumda zorlu ekspiratuar hacim 1/
zorlu vital kapasite azalmõşsa veya total akciğer kapasitesi artmõşsa, obstruktif bir
sürecin göstergesidir. Zorlu ekspiratuar akõm 25-75 genellikle zorlu ekspiratuar
hacim 1 ile aynõ paralelde değişir. Fakat erken havayolu obstruksiyonunu ortaya
koymada zorlu ekspiratuar hacim 1�den daha duyarlõdõr. Zorlu ekspiratuar hacim 1
normalken zorlu ekspiratuar akõm 25-75�in azalmasõ hafif obstruksiyonu gösterir.
Akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi / alveoler hacim , amfizem, akciğer
rezeksiyonu, multipl pulmoner emboli, anemi, gebelik, idyopatik pulmoner fibrozis,
sarkoidozis ve diğer interstisyel fibrozise yol açan hastalõklarda azalõr.(|*)
Solunum fonksiyon testleri yerine getirdiği işleve göre üç kategoriye ayrõlõr. (|
Pfbgs0)
1. Havayolu akõm ölçümleri: İnspiryum veya ekspiryum akõmõn tamamõ veya bir
bölümü zaman hõz ve volüm açõsõndan değerlendirilir. Hastadan maksimum
şiddette akõm istendiğinde tetkiklere zorlu veya forse adõ verilir. Farmasötik veya
uyarõcõ ajanlar kullanõlarak hava yolunda dilatasyon ve spasm yanõtlarõ
değerlendirilir.
109
İş levsel Solunum Testleri
2. Akciğer volüm ve kapasite ölçümleri: Değişik manevralar kullanõlarak
akciğerin farklõ kompartmanlarõndaki hava içeriği ölçülür. Ölçümler hacimlerdeki
artõş veya azalma hakkõnda bize bilgiler sağlar. Bu ölçümler ayrõca obstrüktif
süreçlerin restriktif süreçlerden ayõrt edilmesinde bize yardõmcõ olur.
3. Gaz değişim ölçümü (Difüzyon kapasitesi): Alveolokapiller membran
üzerinden gaz değişim oranlarõnõn hesaplanmasõna yardõmcõ olurlar. Bu değerler
interstisyel hastalõklar veya fibroz tanõsõnda yardõmcõ olduğu gibi anemi gibi
durumlarda değişiklik gösterebilir.
Beklenen değerler
Doğumdan itibaren adolesan çağa kadar zorlu vital kapasite , zorlu ekspiratuar hacim
1 artõş gösterirken, otuzlu yaşlardan sonra zorlu ekspiratuar hacim 1 değerleri
azalmaktadõr. Erkeklerde benzer yaş ve boydaki kadõnlara göre daha yüksek değerler
beklenmektedir. Yine boy ve kilo ile solunum fonksiyonlarõ arasõnda korelasyon
vardõr. Bu nedenle işlevsel solunum testleri öncesi hastanõn etnik kökeni, yaşõ,
cinsiyeti, boyu ve kilosu belirlenir, uygun beklenen değerler saptanõr, ölçülen
değerler regresyon hesaplamasõ yolu ile elde edilen beklenen değer ile karşõlaştõrõlõr
ve hastanõn õrk, yaş, cins, boy ve kilosu için hesaplanmõş beklenen değerin yüzdesi
olarak ifade edilir. Genelleme yapmak gerekirse çoğu ölçüm için %70-80'in üzerinde
bir değer normal olarak kabul edilebilir. (|Pfbgs0)
Akciğer Hacim ve Kapasiteleri (b27,28,29)
Normal ve zorlu solunum hareketleri sõrasõnda akciğerlere giren çõkan ve
akciğerlerde kalan hava bir takõm bölüm veya kompartmanlara ayrõlabilir. Tek
bölümden oluşan ölçümler akciğer hacimleri, iki veya daha fazla hacim toplamõndan
oluşan ölçümler akciğer kapasiteleri olarak ifade edilir. Zaman parametresinin
110
İş levsel Solunum Testleri
dikkate alõndõğõ hacim ve kapasiteler dinamik olarak adlandõrõlõr. (|b0) (|Pfbgs0)
A-Akciğer Volümleri (Hacimler)
1- Solunum Volümü
İstirahat halinde normal inspirasyonla akciğerlere giren hava hacmidir. Kadõnlarda
biraz daha az olmak üzere normal erişkinlerde 500 ml veya vücut yüzeyinin
metrekaresi başõna 200-220 ml kadardõr. Soluk hacmi, respiratuar volüm ve tidal
volüm eşdeğer terimlerdir. (|b0)
2- İnspiratuar Yedek Hacim
Normal bir inspirasyonu takiben sonra yapõlan güçlü bir inspirasyonla akciğerlere
giren hava miktarõdõr. Normalde total akciğer kapasitesinin %45-50 sinõ oluşturur.
2000-3100 ml kadardõr .(İnspiratuar reserve volum, IRV).(|b0)3- Ekspiratuar Yedek Hacim
Normal bir ekspirasyondan sonra yapõlan maksimum bir ekspirasyonla atõlan hava
miktarõdõr. Normalde total akciğer kapasitesinin % 20 sini oluşturur. 1100-1200 ml
Kadardõr . (Ekspiratuar reserve volum, ERV)..(|b0)4- Rezidüel hacim
Maksimum bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava volümüdür. Normalde
total akciğer kapasitesinin %22-30 unu oluşturur. Normal değerleri yaş, cinsiyet ve
boy ile orantõlõ olarak 1200-1500ml arasõnda değişir.(|Pfbgs0)
111
İş levsel Solunum Testleri
Rezidüel hacim değeri, restriktif ve
obstrüktif işlevsel solunum problemleri
arasõnda ayrõm yapõlmasõna yardõmcõ
olabilir. Bu değer maksimum
ekspirasyondan sonra akciğerde kalan
hacmi yansõtõr. Akciğer doğumdan
sonra hiç bir zaman tamamen
boşalmadõğõndan rezidüel hacim,
ekspirasyon rezerve volümünün
fonksiyonel rezidüel kapasiteden
çõkartõlmasõ ile elde edilir. (Pfbgs0)
Rezidüel hacim referansõn >%125
olmasõ maksimum ekspirasyona rağmen akciğerler içinde büyük miktarda hava
kaldõğõnõ (hava hapsi, hava tuzağõ, "air trap") gösterir. Rezidüel hacim ve
fonksiyonel rezidüel kapasite her zaman olmasa bile çoğu kez birlikte yükselir.
Rezidüel hacmin %75'in altõna inmesi interstisyel fibroz gibi restriktif süreçleri
gösterir. Bazen alveollerin büyük kõsmõnõ oklude eden süreçler rezidüel volümde
azalmaya yol açabilir. (Pfbgs0)
5- Alveoler Hacim
Alveoler hacim hesaplamasõnda inspiratuar hacim, rezidüel hacim ve anatomik ölü
boşluklar hesaplanarak elde edilebilir, ancak sõklõkla He dilüsyon yöntemi ile
hesaplanmaktadõr. He yerine bazen Ne, Ar, ve metan kullanõmõ bildirilmiştir.
Alveoler hacim hesaplamalarõnda anatomik ölü boşluk ve cihaz ölü boşluğu dikkate
alõndõğõndan zayõf veya aşõrõ kilolu olgular ve çocuklarda bu durum dikkate
alõnmalõdõr. Ayrõca solunum fonksiyon test cihazõ bağlantõlarõnda ölü boşluk
değişecek şekilde oynama yapõldõğõ takdirde yeni ölü boşluk değeri hesaplamada
kullanõlmalõdõr. Ciddi havayolu obstrüksiyonu olan hastalarda gazõn alveollere
112
Şekil 38 Hacim ve kapasiteler
İş levsel Solunum Testleri
ulaşõmõndaki problemler nedeniyle He dilüsyon yöntemi bazen yanõltõcõ sonuçlar
verebilmektedir. İnspiratuar havanõn kuru olduğu durumda ölçümler ATPS (vucut
sõcaklõğõ, standart basõnç ve su buharõ ile doymuş) şartlarda gerçekleşmediği için
akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi %3 oranõnda düşük çõkmaktadõr.
Alveoler hacim ile ilgi başka bir sorun ise literatürde yaş ve cinsiyet için normal
değerlerine kolay ulaşõlamõyor olunmasõ. (|atsdlco0)
Mayo kliniğinden Douglas ve arkadaşlarõ tarafõndan 2000 yõlõnda yayõnlanan
idiyopatik pulmoner fibrozlu hastalarda sürviye yönelik yapõlan çalõşmada
multivaryant analiz sonrasõ solunum fonksiyon testlerinden düşük akciğer karbon
monoksit difüzyon kapasitesi ve düşük alveoler volüm değerlerinin kötü prognoz
belirtileri olduğu saptandõ. (|d27)
B-Akciğer Kapasiteleri (Statik Volümler)
Zorlu ekspirasyon manevrasõ (spirometri) obstrüktif hastalõklarõn kantitatif
değerlendirilmesinde kullanõlõr. Astma ve hava hapsi yapan hava yolu hastalõklarõnda
düşer. Ağõr hastalarda beraberinde volüm kaybõ görülebilir. (|Pfbgs0)
1- Vital Kapasite (VC,VK)
Vital kapasite maksimum inspiryumdan sonra akciğerlerden hõz ve zorlama
kullanmaksõzõn çõkarõlabilen maksimum hava hacmidir. Miktarõ inspiratuar kapasite
+ ekspiratuar yedek hacim'e eşittir.(IK+ERV). (|lynch0)Vital kapasite BTPS (vücut
sõcaklõğõ, standart basõnç ve su buharõ ile doymuş) şartlarda Litre olarak ifade edilir.(|
atssos0). Maksimum inhalasyon ve maksimum ekshalasyon arasõnda kalan hava
hacmine eskiden yavaş vital kapasite denilirdi. Hastanõn acele ettirilmediği bu tetkik,
günümüzde ise bazõ merkezlerde zorlu vital kapasiteden ayrõlmasõ için relakse vital
kapasite olarak adlandõrõlõr. Vital kapasite inspirasyon yedek volümü, ekspirasyon
yedek volümü ve solunum volümünün toplamõndan ibarettir. Normalde total akciğer
113
İş levsel Solunum Testleri
kapasitesinin %75-80 ini oluşturur. 3-5 litre arasõnda değişir. Bazõ hastalarda vital
kapasite zorlu vital kapasiteden daha doğru bir ölçüm sonucu verir. Hava yolu
obstrüksiyonu olan olgularda ve yaşlõ hastalarda zorlu vital kapasite değeri vital
kapasite değerinden 1 litre kadar daha düşük olabilir. (|atssos0) Değerler yaş, boy,
cinsiyet ve etnik yapõ ile değişiklik gösterir. Örneğin 30 yaşõn üzerinde vital kapasite
düşmeye başlar ve erkekte kadõnlara göre daha fazladõr. Bu yüzden mutlak değer
yerine beklenen değerin %'si olarak ifade edilir. Değerin %80'in altõna inmesi
patolojik olarak kabul edilir. Vital kapasite restriktif ve obstrüktif süreçlerde
beklenen değerin altõna inebilir. Ayrõca solunum merkezi depresyonu, nöromusküler
hastalõklar, toraks duvar hareketlerinin kõsõtlanmasõ (skleroderma), plevral effüzyon,
pnömotoraks, gebelik, asit, kifoskolyoz ve bazõ kitleler değerin düşmesine sebep
olabilir. Hastanõn yeterince efor sarfetmemiş olmasõ düşük çõkmasõnõn olasõ nedenleri
arasõndadõr. (|Pfbgs0)
2- Total Akciğer Kapasitesi
Total akciğer kapasitesi derin inspirasyon sonrasõ akciğerin içerdiği gaz hacminin bir
göstergesidir. Vital kapasite + rezidüel hacim 'e eşittir. Çoğu kişi için beklenen değer
5400- 6000 ml kadardõr. İşlevsel solunum testlerinde restriktif patern total akciğer
kapasitesinin beklenen değerin %80'inin altõna inmesi ile karakterizedir. Total
akciğer hacminin düşmesi genellikle vital kapasite, rezidüel hacim, ve işlevsel
rezidüel hacim'de paralel düşme, ve rezidüel hacimde paradoksal artõş ile seyreder. (|
lynch0)
3- İnspiratuar Kapasite
Normal bir ekspirasyondan sonra yapõlan maksimum derinlikte bir inspirasyon ile
akciğerlere giren hava miktarõdõr. Solunum volümü ile inspirasyon yedek volümünün
toplamõndan oluşur. 2500- 3600 ml dir.
4- Fonksiyonel Rezidüel Kapasite
Fonksiyonel rezidüel kapasite veya torasik hava hacimi normal ekspirasyon
114
İş levsel Solunum Testleri
sonrasõnda akciğerlerde kalan hava miktarõdõr. Rezidüel hacim ve ekspiratuar yedek
hacim toplamõndan oluşur. (RV+ERV) 2300-2500 ml dir. (|lynch0)
C-Dinamik Hacimler
Dinamik hacimler hava akõşõnõ ölçen aletlerle (flowmeter) ya da spirometrede zaman
veya akõma yönelik çizilen eğrilerden hesaplanõr.(|b0) Ne kadar Litre cinsinden
birimler ile ifade edilse de gerçekte akõma karşõ direnç göstergeleridir.
1- Zorlu Vital Kapasite (FVC, WC, ZVK)
Maksimum inspiryumdan sonra maksimum zorlama ile yaptõrõlan bir ekspirasyondan
elde edilen hava volümüne zorlu vital kapasite değeri adõ verilmektedir. BTPS (vucut
sõcaklõğõ, standart basõnç ve su buharõ ile doymuş) şartlarda Litre cinsinden ifade
edilir.(|atssos0)
Zorlu ekspirasyon manevrasõ (spirometri) obstrüktif hastalõklarõn kantitatif
değerlendirilmesinde kullanõlõr. Astma ve hava hapsi yapan hava yolu hastalõklarõnda
düşer. Ağõr hastalarda beraberinde volüm kaybõ görülebilir. (|Pfbgs0)
2- Zamansal Zorlu Ekspiratuar Hacim (FEVt)
Zorlu vital kapasite ölçümü sõrasõnda tanõmlanan zaman periodu içerisinde (t)
çõkarõlan hacim. BTPS (vucut sõcaklõğõ, standart basõnç ve su buharõ ile doymuş)
şartlarda Litre cinsinden ifade edilir. Zamansal başlangõç noktasõnõn "back
extrapolation" yöntemi ile belirlenmesi ve zaman aralõklarõnõn hesaplanmasõ için
bilgisayar yardõmcõ olmaktadõr. 1, 2 ve 3. saniyelerde ölçülebilir. (|atssos0) Normalde
vital kapasitenin %75-83 ü 1. saniyede, %97 si ilk 3 saniyede dõşarõ atõlõr. En geç 6
saniye içinde vital kapasitenin tamamõ boşaltõlmasõ beklenir.
2- Zorlu Ekspirasyon 1. saniye hacmi (FEV1)
115
İş levsel Solunum Testleri
FEV1 zamansal zorlu ekspirasyon hacimler arasõnda klinik ile en yakõn korele
olanõdõr. Tam bir inspirasyondan sonra yapõlan zorlu bir ekspirasyon manevrasõ
sõrasõnda bir saniyede çõkarõlan hava volümüdür. Sağlõklõ bireylerde ilk saniyede
vital kapasitenin yaklaşõk %70-80�i çõkarõlabilmektedir.
3- Zorlu ekspiratuar hacim 1 / Zorlu vital kapasite (FEV1/FVC)
Hastanõn kendi vital kapasitesinin ne kadarõnõ bir saniyede çõkardõğõnõ gösteren
orandõr. Normal değeri %75-80 arasõnda değişir. Zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu
vital kapasite hava akõmõ obstrüksiyonu şiddetinin belirlenmesinde önemlidir. (|
lynch0)
D- Akõm ölçümleri
Zorlu ekspirasyon ortasõ akõm hõzõ (FEF25-75)
Zorlu vital kapasite manevrasõnõn ortasõndan (%25-%75 arasõndan) elde edilen akõm.
Maksimal mid-ekspiratuar hacim ve maksimum ekspiryum ortasõ akõm değeri olarak
da bilinir (mmEF). BTPS (vucut sõcaklõğõ, standart basõnç ve su buharõ ile doymuş)
şartlarda litre/saniye olarak ifade edilir. (|atssos0)
FEF 25-75 orta ve küçük hava yollarõnõn göstergesi olarak kabul edilir. Diffüz
obstrüktif akciğer hastalõklarõnda erken değişiklikler çaplarõ 2 mm den küçük hava
yollarõnda gelişmektedir. Ancak küçük hava yollarõnõn total hava yolu direncine
katkõsõ %20 den az olduğundan, bu hava yollarõndaki belirgin direnç artõşlarõ bile
rutin hava yolu direnç ölçümleri ile ortaya çõkarõlamamaktadõr. Zorlu ekspiratuar
akõm 25-75 ve mid- ekspiratuar akõm volüm eğrisi, küçük hava yollarõ direnç
artõşlarõnda izlenen düşük hacimlerdeki akõm hõz değşimlerini göstermektedir.(|b0)
Obstrüktif hastalõklarõn erken döneminde daha FEV1 değeri etkilenmeden
azalabilmektedir. Zorlu ekspirasyon ortasõ akõm hõzõ tekrarlanabilirliği düşük bir
parametredir. Değeri kişinin gösterdiği efor, kooperasyon ve teknik nedenler ile
116
İş levsel Solunum Testleri
değişir.
Maksimum Akõm, Zirve Ekspiratuar Akõm (PEF)
Maksimum inspiryumdan sonra maksimum zorlama ile yapõlan ekspirasyonda en
yüksek akõm hõzõ 40-80ms'lik süre içinde ölçülür. BTPS (vucut sõcaklõğõ, standart
basõnç ve su buharõ ile doymuş) şartlarda Litre/saniye olarak ifade edilir. National
Asthma Education Program ölçümün 80 yerine 40ms'de yapõlmasõnõn %5-8 oranõnda
daha yüksek akõm hõzlarõ ile sonuçlandõğõnõ belirlemiştir. Maksimum akõm
ölçümündeki karõşõklõk nedeniyle ölçümün hassasiyeti düşüktür ve Amerikan Toraks
Cemiyeti ölçümlerde %10 kadar yüksek bir hata payõnõ kabul etmektedir. (|atssos0)
E- Statik basõnçlar
Solunum kaslarõnõn ürettiği güç, zorlu inspiratuar veya ekspiratuar manevralar
sõrsõnda ağõz içinde oluşan statik basõnçlarõn manometrik ölçülmesi ile
belirlenebilmektedir. Ağõz içi basõnç değerlendirilmesi özellikle nöral ve musküler
tutulumu bulunan hastalõklarda önem kazanmaktadõr.
PiMaks
Maksimal inspirasyon sõrasõnda ölçülen basõnçtõr. İnspirasyon kaslarõnõn durumu
hakkõnda bilgi sağlar.(MIP)
PeMaks
Maksimal ekspirasyon sõrasõnda ölçülen basõnçtõr. Ekspirasyon kaslarõnõn durumu
hakkõnda bilgi sağlar.(MEP)
Kaslarõn ürettiği güç uzunluklarõ ile orantõlõ olduğundan maksimal inspiratuar basõnç
kaslarõn en avantajlõ konumda olduğu ekshalasyon sonrasõnda, maksimal ekspiratuar
basõnç ise tam bir inspirasyon sonrasõnda ölçülmektedir. (|atssos0)
117
İş levsel Solunum Testleri
F- İşlevsel Eğriler
" Basõnç � Hacim Eğrileri
" Hacim � Zaman Spirogramõ
" Akõm � Hacim Döngüleri
Hacim - Basõnç
Basõnç � hacim eğrileri yolu ile akciğer kompliyansõnõn ölçümü diğer solunum
fonksiyon testleri ile kararsõz kalõndõğõ durumlarda yardõmcõ olabilmektedir.
Restriksiyon sonrasõ toraks veya akciğer normalden daha sert olup kompliyansõ
düşüktür. Böyle bir durumda volümde artõş sağlanmasõ için daha yüksek basõnç
gradiyenti gerekldir. Amfizematöz akciğer ise daha düşük bir basõnç gradiyenti ile
kolay genişlemektedir. Akciğer kompliyansõnda düşüş interstisyel akciğer
hastalõklannda en erken bulgulardan biri olabilmektedir. (|lynch0) Restriktif tipte
solunum fonksiyon testi statik basõnç-hacim eğrisinin sağa ve aşağõ doğru kaymasõ
ile karakterizedir. (|mart0)
Fizyolojide Hacim/Basõnç değişikliğine komplians adõ verilir. Komplians grafiğinin
biçimi solunumun niteliği, akciğer ve toraks duvarõ elastik geridönüş özellikleri
konusunda değerli bilgiler vermektedir. Toraks duvarõ ve akciğer komplianslarõ ters
yönde olduğundan izlenen komplians artõ ve eksi değerlerin toplamõ olarak
yorumlanmalõdõr. (|*)
118
İş levsel Solunum Testleri
Akõm � Hacim eğrileri
Manevralarõ spirometriye benzerdir ancak
zorlu ekspirasyon sonuna zorlu inspiryum
eklenerek döngü tamamlanõr. (|Pfbgs0)
Sadece rakamlar değil aynõ zamanda
döngünün şekli de akciğer mekaniği
hakkõnda değerli bilgiler sağlar. Akõm
dikey eksende Litre/saniye, hacim ise yatay
yönde Litre cinsinden gösterilir. Akõm ve
hacim ölçekleri arasõnda ise 2/1 oranõ
mevcuttur. Örneğin 2L/saniye akõmõn grafi
üzerindeki uzunluğu 1L hacime eşittir. (|
atssos0) Akõm-Volüm eğrilerinde standart
olarak ekshalasyon akõmlarõ yukarõ doğru,
ekshalasyon hacimleri ise sağa doğru
çizilir.
İnspirasyon simetrik iken, ekspiratuar akõm
başlangõçta hõzla zirve yapõp daha sonra azalmaktadõr. Zirve öncesi akõmõ belirleyen
asõl güçler; ekspirasyon kaslarõ, büyük hava yollarõnõn rezistansõ ve solunum
merkezidir. Eğrinin ikinci bölümünde belirleyeci güçler ise distal hava yollarõ direnci
ve akciğerin elastik recoil özelliğidir. Akõm hacim döngü eğrileri restriktif süreçlerde
şekil olarak normal eğrilere benzemekle birlikte daha küçüktürler. (|Pfbgs0)
Obstrüktif hastalõklarda ise hava yolu tutulum bölgesinde yükseklik ve akõm hõzõ
azalõr. Hava akõm eğrilerinden hesaplanarak elde edilebilen bazõ değerler şunlardõr:
zorlu vital kapasite, zorlu ekspiratuar hacim 1, zorlu ekspiratuar akõm 25-75.
119
Şekil 39 Akõm/Hacim ve Hacim/Zaman eğrileri
İş levsel Solunum Testleri
Hacim - zaman spirogramlarõ
Hacim-zaman spirogramlarõndan hesaplanabilen değerler, Zorlu vital kapasite (N:
beklenen değerin %70-80'i) ve Zorlu ekspiratuar hacim 1 (N: zorlu vital kapasitenin
%80-85'i) dir. (|*)
Prosedürler
Spirometre
Normal ve zorlu solunum hareketleri sõrasõnda akciğerlere giren ve çõkan havanõn
hacim ve akõmõ genel olarak spirometre olarak adlandõrõlan cihazlar ile zaman türevi
olarak ölçülerek tesbit edilir. Spirometreleri genel olarak iki türe ayõrõmak
mümkündür. Volüm ölçüm tipi ve akõş ölçüm tipi. Yõllarca Collins Stead-Wells adõ
ile bilinen çan tipi volüm spirometreler yaygõn olarak kullanõldõ. Çan ağõrlõğõ
dengelenmiş şekilde su dolu bir kap içerisinde inspiryum ve ekspiryuma yanõt olarak
yukarõ ve aşağõ hareket ederken, çan hareketleri, sabit hõzda dönen bir silindir
üzerinde traseler çizen kimograf adõ verilen cihaz yolu ile kaydedilirdi. (|Pfbgs0)
120
Şekil 41 Distal hava yolu patolojisinin eşlikettiği restriktif akõm-volüm patern örneği
Şekil 40 Restriktif tipte akõm-volüm örneği
İş levsel Solunum Testleri
Dõşarõdan inspire edilen serbest havanõn spirometre içine ekspire edildiği eski açõk
spirometri uygulamasõnõn yerini günümüzde inspirasyon ve ekspirasyon'un
spirometre içinden yapõlan kapalõ devre spirometreler almõştõr. Zaman içerisinde
volüm tipi cihazlar yerini tamamen akõş ölçümüne dayanan elektronik cihazlara
bõrakmõştõr. Bu cihazlar bir direnç elemanõ üzerindeki basõnç gradyentine dayanarak
hõz ve volüm ölçümlerini gerçekleştirirler. (|Pfbgs0)
Aşağõda kabaca tarif edilen prosedür zorlu vital kapasite , zorlu ekspiratuar hacim 1,
zorlu ekspiratuar hacim 1/ zorlu vital kapasite ve zorlu ekspiratuar akõm 25-75 için
geçerlidir.
Hasta ayakta veya oturtularak ölçüm yapõlõr. Spirometreye bağlõ bir ağõzlõk verilir ve
burun bir mandal ile kapatõlõr. Hastadan derin inspiryum yapõp, nefesini kõsa bir süre
tuttuktan sonra maksimum ekspirasyon ile duraksamaksõzõn tam olarak nefesini
boşaltmasõ istenir. Kõsa dinlenme aralõklarõndan sonra aynõ işlem iki kez daha
tekrarlanõr ve en az 3 başarõlõ trase elde edilir. En iyi iki trasenin birbirinden %5den
daha fazla bir fark göstermemesi gerekir. Ölçümler yaklaşõk 15-20 dakika içinde
tamamlanõr ve en iyi trase değerlendirmeye alõnõr.(|Pfbgs0)
Yukarõdaki hacim ve kapasitelerden rezidüel hacim, alveoler hacim, fonksiyonel
rezidüle kapasite ve total akciğer kapasitesi spirometre ile ölçülemez, bunlarõn
ölçümü farklõ donanõmlarõ gerektirmektedir. Bunlar için sõklõkla kullanõlan yöntemler
gaz dilüsyonu ve vucüt pletismografisidir.
Gaz dilüsyonu
Akciğerden dolaşõma geçmeyen, atmosferde yoğunluğu düşük, fizyolojik olarak inert
bir gaz kullanõlarak gerçekleştirilir. Genelde Helyum kullanõlõr. Gaz hava yollarõnõn
açõk olduğu akciğer alanlarõnda dağõlõr. Gazõn dağõldõğõ alan c1�v1=c2�v2
denkleminden hesaplanabilir.
121
İş levsel Solunum Testleri
Vücut pletismografõsi
Pilot kabinine benzeyen saydam pleksiglasdan yapõlan kapalõ bir sistemdir. Kapõsõ
kapatõlõnca dõşarõsõ ile hava bağlantõsõ kesilir. Hasta içi kompartmanda bulunan hava
miktarõ basõnç hacim değişimlerinden p1�v1=p2�v2 denkleminden hesaplanõr. Bu
yöntemin avantajõ hava yollarõ ile bağlantõsõ olmayan kapalõ akciğer alanlarõnõn
volümün hesaplanabilir olmasõdõr.
Akciğer Total Karbon monoksit Geçirgenlik (Difüzyon) Kapasitesi
Fick prensibi ile difüzyon, herhangi bir maddenin yüksek konsantrasyonlu bölgeden
düşük yoğunluklu bölgeye kõsa mesafeli transferidir. Akciğer karbon monoksit
difüzyon kapasitesi veya transfer faktörü, inspiryumdaki gazõn alveolokapiller
membran üzerinden kapiller yatağa geçişinin göstergesidir.(|atsdlco0) (|Pfbgs0) 1
mmHg basõnç farkõ altõnda 1 dakikada alveollerden kana geçen gaz miktarõna
difüzyon kapasitesi denir. Bu gaz parsiyel basõnçlarõ ve difüzyon yüzeyinin natürü ile
belirlenir. Akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi akciğerde alveolokapiller
membranõn toplam yüzeyi düştüğü, alveolokapiller membranõn kalõnlaştõğõ, alveol
ventilasyonun azaldõğõ durumlarda azalmaktadõr. Alveolokapiller membran
özelliklerinin yanõsõra, pulmoner vasküler patolojilerden, kapiller yatak hacimi,
perfüzyonu etkileyen diğer faktörlerden, hemoglobin konsantrasyonu, karbon
monoksit düzeyi ve hemoglobin ilişkisinden etkilenen karmaşõk bir süreçtir.(|
atsdlco0) Difüzyon kapasitesi tedavi etkisini ve prognozunu değerlendirmede değerli
bir testtir.
Karbon monoksit difüzyon kapasitesi düşük bulunduğunda karbon monoksit
difüzyon kapasitesinin alveoler volüme oranõna bakõlmalõdõr. Oran normal sõnõrlarda
ise karbon monoksit difüzyon kapasitesindeki düşüş restriksiyon ya da parenkimal
değişikliklere bağlõdõr. Oran azalmõş ise düşüş obstrüksiyon ya da ölü boşluk artõşõna
bağlõdõr.
122
İş levsel Solunum Testleri
Testin mekanizmasõ karbon monoksitin oksijene nazaran Hemoglobin'e 210 kat daha
kuvvetli bağlanmasõ temeline dayanmaktadõr. Kanda hemoglobin ve karbon
monoksit oranlarõ normal sõnõrlarda olduğu zaman testi etkileyen tek faktör karbon
monoksitin alveolokapiller membrandan geçiş oranõdõr. Hemoglobine bağlõ
değişiklikerin tespiti için hemoglobin için uyarlanmõş karbon monoksit difüzyon
kapasitesine bakõlmasõ gerekir. (|Pfbgs0)
Uygulama, Tek nefes tekniği
Amerikan Toraks Cemiyeti 1987 ve 1995 yõllarõnda yayõnladõğõ tavsiye raporlarõ ile
tetkikin standardizasyonu ve farklõlõklarõn azaltõlmasõnõ amaçlamõştõr. (|atsdlco0)
Teknik gelişmeler sayesinde gaz konsantrasyonunun dinamik analizi olasõdõr ancak
klinik kullanõm için henüz yeterli veri bulunmamaktadõr. (|atsdlco0)
Hasta maksimum inspiryum sonrasõ %10 Heliyum, %0,3 karbon monoksit ve oda
karõşõmlõ havasõ soluduktan sonra nefesini 10-12 saniye tutar ve ekspirasyon yapar.
Ölü boşluk havasõ atõldõktan sonra geriye kalan ekspirattan 1 litre toplanõr ve karbon
monoksit oranõ hesaplanõr. (|Pfbgs0) Heliyum inspire edilen gazõn akciğer gazõ ile
dilüsyonunu verir ve böylece ilk alveolar karbon monoksit parsiyel basõncõ saptanõr.
Alveol gazõndan kaybolan karbon monoksitin nefes tutma sõrasõndaki karbon
monoksit parsiyel basõncõ ile orantõlõ olduğu kabul edilirse difüzyon kapasitesi
alveolar karbon monoksit parsiyel basõncõnõn mmHg'si başõna dakikada alõnan
karbon monoksit volümü olarak hesaplanõr. Karbon monoksit ile hesaplanan
difüzyon kapasitesi akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi ile gösterilir.
Bugün laboratuarlarda en sõk 10sn tek nefes tutma tekniği uygulanmaktadõr.
Hesaplama sõrasõnda ise Oglive, Jones ve ESP tarafõndan önerilen yöntemler
arasõndan klasik olarak adlandõrõlan Oglive yöntemi ve Jones yöntemleri daha sõk
kullanõlmaktadõr. ESP kullanõmõ ise yaygõn değildir. Klasik yöntem daha kolay
olmasõna rağmen Jones yönteminin kullanõmõ daha hassas sonuçlar verdiği için
123
İş levsel Solunum Testleri
önerilmektedir. (|atsdlco0)
Akciğer total karbon monoksit difüzyon kapasitesi ölçüm sistemlerde bir gaz kaynağõ
bulunmaktadõr. Bu kaynaklar sõkõştõrõlmõş halde gazlarõ içeren kapsüller, hava
karõştõrma torbasõ ve bağlantõlardõr. Ağõzlõğa yakõn şekilde yerleştirilmiş ölçüm
cihazlarõ: pnömokimograf, pnömotakograf ve sürekli/statik gaz analiz duyargaçlarõn
Amerika ve Avrupa toraks cemiyetlerince belirlenmiş minimum standartlara uygun
olmasõ gerekmektedir. (|atsdlco0)
Koşullar
Akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi ölçümünün geçerli sayõlmasõ için
aşağõdaki şartlarõn gerçekleşmesi gerekmektedir. (|atsdlco0) Uygun kalitede ekipman
kullanõmõ, 4sn'den kõsa sürede vital kapasitenin %90'õndan fazlasõnõn inhale edilmesi,
10sn lik nefes tutma süresinde hava kaçağõ, Valsalva ve Müller izleniminin
alõnmamasõ, ekspirasyonun 4sn'den kõsa sürede ölü boşluklar atõldõktan sonra yeterli
örnek oluşturacak şekilde gerçekleşmesi.
Ölçümler 2 saat açlõktan sonra ve hasta en az 5 dakika oturarak dinlenmeden sonra
yapõlõr. Nefes tutma sõrasõnda Valsalva manevrasõ yapõlmasõ akciğer karbon monoksit
difüzyon kapasitesini düşük, Müller manevrasõ yapõlmasõ ise yüksek çõkmasõna sebep
olur. (|atsdlco0)
Akciğer karbon monoksit difüzyon kapasite değeri oturur pozisyonda ölçülmelidir.
Ayakta ve yatar pozisyonda yapõlan ölçümler geçersiz sonuçlar doğurabilir. Akciğer
karbon monoksit difüzyon kapasitesi ayakta düşük ve yatar durumda yüksek
çõkmaktadõr. (|atsdlco42,43)
Hastalar akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi ölçümüne alõnmadan önce ağõr
egzersiz ve yemek gibi pulmoner kapiller yatak hacmini etkileyen faktörlerden uzak
124
İş levsel Solunum Testleri
tutulmalõdõr. (|atsdlco0)
Sağlõklõ bir ölçüm için olgunun 24 saat öncesinden itibaren sigara içmemesi
önerilmektedir. Alkol alõmõ ise en az 4 saat önceden sonlandõrõlmalõdõr. (|atsdlco0)
Geçersiz solunum fonksiyon testleri
Solunum fonksiyon testlerinde kalite en önemli kaygõ kaynağõdõr. İyi merkezlerde
tetkikte varyasyona sebep olan bir nolu değişken hastanõn etkin efor ve katõlõmõdõr.
Çoğu merkezde kullanõlan cihazõn standartlara uygun olduğu varsayõlõr. Ancak
1990'da yapõlan bir çalõşmada cihazlarõn ancak %57'sinin standratlara uygun
koşullarda bulunduğunu tespit edilmiştir. (|Crapo42)
Solunum fonksiyon testlerinin geçersiz sayõlmasõna sebep olan bazõ faktörler
şunlardõr: Öksürük, glottis kapanmasõ, erken terminasyon, kesintili veya değişken
efor, hava sõzõntõsõ, tõkalõ bağlantõ parçalarõ. Testin geçerli sayõlmasõ için gerekli olan
başka bir koşul ise iyi bir solunum başlangõcõdõr. Bunun için zirve ekspiratuar akõma
ulaşma süresinin 120ms'den kõsa olmasõ gerekir. (|atssos0)
Tekrarlanabilirlik:
Zorlu vital kapasite ve zorlu ekspiratuar hacim 1 ölçümlerinde birbirinin aynõsõ olan
3 tetkik elde edilmelidir. İzin verilen maksimum farklõlõk 0,2 Litre'dir. Fark
saptandõğõ takdirde ve hasta koopere ise ölçüm 8 kez tekrarlanabilir. (|atssos0
Amerikan Thoraks Cemiyetinin "Standardization of Spirometry November 1994
Update" (|atssos0) Amerikan Toraks Cemiyetinin yayõnladõğõ ikinci ve son
güncellemedir. Önerilerin büyük bir kõsmõnda major bir değişiklik olmadõğõndan
Amerikan Toraks Cemiyeti -94 belgesinde yer almayan detaylar için daha kapsamlõ
kaleme alõnan 87 yõlõndaki belge (|atssos2) kullanõlmalõdõr. Güncelemede özellikle
125
İş levsel Solunum Testleri
iyi spirometri sonuçlarõ alõmõnda prosedür ve teknisyenin önemi konusunda yeni
anlayõşlar yansõtõlmõştõr. Bunun yanõsõra BTPS (vücut sõcaklõğõ, standart basõnç ve su
buharõ ile doymuş), bulaşõcõ hastalõklarõn spirometri ile bulaşmasõnõ önleme ve kalite
kontrol konusunda ilaveler yapõlmõştõr. Bu belge solunum fonksiyon testini
uygulamasõnõ gerçekleştirenlere yönelik tavsiyeler içerdiği gibi cihaz üreticilerine
yönelik tavsiyeler de içermektedir. (|atssos0)
Cihaz üreticilerine getirilen şartlardan biri FEV1 gibi ölçümlerde gerekli olan sõfõr
noktasõ "zero point" veya "start-of-test time" hesaplanmasõ için "back extrapolation"
yönteminin kullanõlmasõdõr. Önerilen ancak şart koşulmayan özelliklerden biri ise
cihazõn teknisyene test'in yeterliliği hakkõnda bir takõm bilgiler vermesidir. (|atssos0)
80'li yõllarõn sonlarõnda spirometri'de değişik sonuçlar elde etmenin cihazlara bağlõ
olduğu düşünülmekte idi. Ancak modern ve iyi kalibre edilmiş cihazlar ile bu sorun
önemli ölçüde giderilmiştir. 1991 yõlõnda Amerikan Toraks Cemiyetinin yayõnladõğõ
raporda (|atssos3) geçen şu ibare dikkat çekicidir: "olgu içi variasyonlarõn en büyük
sebebi spirometrinin uygunsuz uygulanmasõdõr". (|atssos0)
Spirometri bireyin inhalasyon veya ekshalasyon hõz ve volümünün zaman eksenine
göre ölçümüdür. Solunum fonksiyon testleri hastanõn eğitimi, anlama gücü,
koordinasyonu ve işbirliği ve aktif çaba göstermesini gerektiren tetkiklerdir.
Sonuçlar hõz, volüm, oran ve eğriler ile ifade edilmektedir. Spirometri sonuçlarõ
çeşitli durumlarda morbidite ve yaşam beklenti süreleri ile yakõn korelasyon
göstermektedir. Spirometri ayrõca solunum fonksiyon probleminin natürü, şiddeti ve
tedaviye yanõtõ konusunda değerli bilgiler vermektedir.(|atssos0)
Amerikan Toraks Cemiyetinin kalite kontrolda ilk adõm olarak gördüğü cihaz
standardizasyonudur. Amerikan Toraks Cemiyeti cihaz standartlarõ konusunda
önerilerde bulunmakta ancak kendisi cihaz testi ve onayõ gerçekleştirmemektedir.
Cihazlarõn test edilmesi için bağõmsõz kaynaklarõn kullanõlmasõnõ önermekle birlikte
126
İş levsel Solunum Testleri
cihazlarõn sahipleri tarafõndan rutin olarak kalite performansõ açõsõndan sõnanmalarõnõ
önermektedir. Amerikan Toraks Cemiyeti bilgisayarlõ cihazlarõn yazõlõm ve
donanõmõnda yapõlan her güncelleme sonrasõ kalite kontrol testlerini zorunlu kabul
etmektedir. (|atssos0)
Kalite kontrolünden geçmiş bir cihaz ile ölçüm aşağõdaki adõmlardan oluşmaktadõr.
Olguya Yaptõrõlan Manevralar > Ölçüm süreci > Kabul edilebilirlik >
Tekrarlanabilirlik > Referans Değerler ile Karşõlaştõrma > Klinik Değerlendirme ve
Kalite Kontrolü ( > teknisyene Feedback) (|atssos0)
Elde edilen eğri kalite açõsõndan incelenmelidir. Spirometri kalitesi,
tekrarlanabilirliği ve kabul edilebilirliği hakkõndaki bilgiler, kabul edilebilir ve hatalõ
eğri örnekleri Amerikan Toraks Cemiyeti dokümanõnda bulunabilir. Klinik
değerlendirme spirometrinin standart bir parçasõ olarak görülmelidir. (|atssos0)
Spirometri'de bazõ kavramlarõn tanõmõ üzerine "American College of Chest
Physicians" (ACCP) ve Amerikan Toraks Cemiyeti ortak komisyonu tarafõndan
uzlaşmaya varõlmõştõr. (|atssos12) Buna göre hassasiyet hatasõ "accuracy error"
ölçülen değer ve gerçek değer arasõndaki sistematik fark olarak tanõmlanõr. (|atssos4)
Spirometri'de hassasiyet çevre faktörlerine duyarlõlõk, sistemin ve işlemcinin yanõt
sõklõğõ ve doğruluğu, kalibrasyon ve hata düzeltme faktörlerin yeterliliğine bağlõdõr.
Presizyon ise sinyal/gürültü oranõ ve çözünürlükle ilişkilidir. (|atssos4) Presizyon
hatalarõ tekrarlanabilirliği (arka arkaya yapõlan benzer ölçümler arasõndaki fark'õ)
doğrudan etkiler. Örneğin bir cihaz tüm ölçümleri 1 litre fazla okuyorsa hassasiyet
hatasõ 1 litredir ancak ölçümler arasõnda fark olmadõğõndan tekrarlanabilir sonuçlar
alõnmaktadõr. Peak Ekspiratuar akõm gibi bazõ ölçümler için presizyon, hassasiyetten
daha önemlidir. (|atssos0)
Kapalõ sistem ve açõk sistem: Açõk sistem olarak adlandõrõlan spirometri'de olgu
127
İş levsel Solunum Testleri
spirometri ağõzlõğõ takõlmadan önce derin bir inspiryum yapar. Bu yöntemde hasta
cihazdan soluk almadõğõndan kontaminasyon potansiyeli daha düşüktür. Kapalõ
sistem olarak adlandõrõlan yötemde ise hasta ilk inhalasyonunu cihazdan yapar.
Kapalõ sistemde hastanõn çõkardõğõ CO2 sistem içerisinde abzorbe edilmeli ve yerine
yeterli miktarda O2 konulmalõ. Bu sõrada O2 ve CO2 miktarlarõnda bir dengesizlik
oluşursa ölçüm hatalarõ ile sonuçlanabilir. Her iki yöntemin artõlarõ ve eksileri
bulunmakta olup iki yöntem'de Amerikan Toraks Cemiyeti tarafõndan
önerilmektedir. Örneğin Ekspiratuar Rezerv Volum, Tidal Volüm ve inspiryum
akõmlarõ sadece kapalõ devrede ölçülebilmektedir. (|atssos0)
Amerikan Toraks Cemiyeti cihazlarõ üç kategoriye ayõrmaktadõr. Tarama amaçlõ,
Monitorizasyon amaçlõ ve Tanõsal amaçlõ. Diğer iki kategorideki cihazlarõn hata
paylarõ yüksek olduğundan tanõsal amaçlarla kullanõlmalarõ sakõncalõdõr. (|atssos0)
Eğriler / Kayõtlar
Eğriler ve kayõtlar bir kaç açõdan gereklidir. Manevralarõn kalite kontrolu ve kabul
edilemeyen manevralarõn elimine edilmesi. Sistem donanõm ve yazõlõmlarõndaki
hatalarõn giderilmesi. Bilgisayaraõn çõkardõğõ sonuçlarõn hatalõ olduğu durumlarda
manuel olarak hesaplarõn tekrar yapõlmasõ. Elde edilen sonuçlarõn kalõcõlaştõrõlmasõ
ve kanõtlanabilmesi. (|atssos0)
Solunum fonksiyon testlerinde tüm ölçümler BTPS adõ verilen ve normal Body
Temperature 370C , ambient Pressure, Saturated with water vapor (vucut sõcaklõğõ,
standart basõnç ve su buharõ ile doymuş) şartlarda yapõlõr. BTPS (vucut sõcaklõğõ,
standart basõnç ve su buharõ ile doymuş) şartlarõnda yapõlmayan tetkiklerde ise uygun
düzeltme yapõlmasõ zorunludur. Düzeltmenin uygun yapõlmamasõ potansiyel hata
kaynaklarõndan biridir. Değişik şartlarda yapõlan öçlümlerde BTPS (vucut sõcaklõğõ,
standart basõnç ve su buharõ ile doymuş) düzeltme faktörü %10'a kadar
çõkabilmektedir. Buna rağmen Amerikan Toraks Cemiyeti bazõ durumlarda
128
İş levsel Solunum Testleri
ölçümlerin düzelmeye rağmen sağlõklõ olmadõğõnõ belirtmektedir. Örneğin 170C nin
altõnda ve 400C'in üstünde yapõlan ölçümler hatalõ sonuç vermektedir. Cihaz içi
sõcaklõğõn değişmesi ve cihaz içinde su buharõnõn birikmesi yine potansiyel hata
kaynaklarõndandõr. (|atssos0)
Solunum Fonksiyon testleri en az 1 yõl deneyimli bu konuda gerekli eğitimi görmüş
teknisyenler tarafõndan göğüs hastalõklarõ uzmanõ hekim gözetiminde gerçekleştirilir.
(|atssos0)
Akciğer Karbon Monoksit Difüzyon Kapasitesinde, tuzaklar, varyasyonlar ve hatalar
Anormal akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi değeri alveolokapiller
düzeydeki gaz transferinin bozulduğunu gösteren nonspesifõk bir indikatördür;
değişikliği pulmoner vasküler veya alveolar hastalõğa ve diğer başka faktörlere bağlõ
olabilir. (|b0)
Normal değeri yaklaşõk olarak 25 ml/dk/mmHg'dõr ancak normal değeri hastanõn
boyu, yaşõ ve cinsiyetine göre değişiklik gösterir. Bu nedenle aşağõdaki formülden
beklenen değer hesaplanõr:
Erkekte akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi = 0,0984(boy)-0,177 (yaş) +
19.93
Kadõnda akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi =0,1118(boy)-0,177(yaş)+7.72
Milyonlarca alveolun karbon monoksit difüzyon kapasitesini tek bir değerde
toplanmasõ yöntemin doğasõnda bulunan bir sõnõrlamadõr. Normal akciğerlerde bile
akciğerin bazalõ ve üst segmentleri arasõnda graviteye bağlõ perfüzyon farklõlõklarõ
bulunmaktadõr. (|atsdlco-18,19) Testin karmaşõklõğõndan dolayõ olgu içi ve olgular
arasõ belirgin farklõlõklar gözlenebilmektedir ancak farklõ çalõşmalar akciğer karbon
129
İş levsel Solunum Testleri
monoksit difüzyon kapasitesinin akciğer hastalõklarõnõn şiddeti ve kan gazlarõ
üzerindeki etkisi ile yakõn korelasyon içerdiğini göstermiştir. (|atsdlco0)
Akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi akciğer fibrozu, skleroderma,
pulmoner emboli, akciğer rezeksiyon sonrasõ, anemi, karbon monoksit kan
değerlerinde artõş durumlarõnda azalõr. Polisitemi, soldan sağa şant, pulmoner
kanama ve egzersiz sonrasõ artar. (|Pfbgs0)
Clausen ve meslektaşlarõ akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi için
laboratuararasõ %12.7 farklõlõk oranõ bildirmiştir, zorlu vital kapasite için bu oran
aynõ çalõşmada 3.4 olarak bildirilmiştir. (|atsdlco27) Kangalee ve Abboud (|
atsdlco28) tek ve sağlõklõ bir olgunun 13 yõl boyunca akciğer karbon monoksit
difüzyon kapasitesi ölçümlerinde 42 ml karbon monoksit/dk/mmHg kadar bir
farklõlõk izlenebileceğini bildirmiştir. Wanger ve Irvin (|atsdlco30) beş bireyin 13
laboraturda yapõlan ölçümlerinde %41'e varan farklõlõklar bildirmiştir. Cotes ve
arkadaşlarõ ölçüm hatalarõndan dolayõ %53-125 arasõnda farklõlõklara rastlamanõn
olasõ olduğunu bildirmişlerdir. (|atsdlco32)
Kronik sigara kullanõmõ akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi üzerinde ciddi
değişikliklere yol açabilir. (|atsdlco21,78) Akut sigara kullanõmõ karboksihemoglobin
oluşturarak geridönüşümlü bir akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi
değişikliğine sebep olur. Normal akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi
ölçümü kandaki karbon monoksit düzeyinin sõfõr olduğu varsayõmõ ile
gerçekleştirilir. Etanol kullanõmõ akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesinin %
15 kadar düşük çõkmasõna sebep olabilmekte. (|atsdlco77)
Bir kaç yazar akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesinin gün içerisinde düşecek
şekilde diurnal varyasyon gösterdiğini bildirmiştir. (|atsdlco74,75) Menstruasyon ile
birlikte akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesinin %13 kadar düştüğü
bildirilmiştir. (|atsdlco76) akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesinin kan
130
İş levsel Solunum Testleri
hemoglobin düzeyi ile yakõn ilişkisi vardõr. Pek çok merkezde normal hemoglobin'e
sahip olmayan olgular için düzeltme kullanõlmaktadõr. (|atsdlco45,107)
Kardiopulmoner egzersiz testi ise efor kõsõtlõlõğõnõn derecesi ve etiyolojisinin
aydõnlatõlmasõna yardõmcõ olabilmektedir. (|lynch2) PaO2'deki azalma ve A-a
gradiyentine artõş dinlenme sõrasõnda ölçülen değerlerden daha duyarlõ sonuçlar
vermektedir. Egzersiz sõrasõnda kan gaz değerleri ve solunum fonksiyon testleri
normal iken, kan oksijen satürasyonu egzersizde belirgin olarak düşebilmektedir.
Hastalarõn çoğunda egzersiz intoleransõnõn sebebi pulmoner iken detaylõ araştõrmalar
kardiak, pulmoner vasküler, kasiskelet sistemi sorunlarõnõ ortaya çõkarabilir. (|
lynch0)
Fizyolojik sürece duyarlõlõğõ ile egzersiz testlerinin seri olarak tekrarlanmasõ tedaviye
yanõtõn erken evrede değerlendirilmesini sağlayabilir. (|lynch0)
Interstisyel akciğer hastalõklarõnda statik akciğer volümleri tipik olarak azalõr. Çoğu
kez vital kapasite, total akciğer kapasitesi ve zorlu rezidüel kapasiteden daha fazla
düşüş gösterir. Zorlu vital kapasite fizyolojisini etkileyen majör iki sebep sigara
kullanõmõ ve cinsiyet olarak belirtilmektedir. (|mart0)
Solunum fonksiyon testleri pek çok nedenle idiyopatik pulmoner fibrozda
kullanõlmaktadõr. Bunlar arasõnda 1, tanõnõn desteklenmesi, 2, hastalõklarda ağõrlõk
derecesinin tespiti, 3, prognozun tanõmlanmasõ ve 4, hastalõk seyrinin takibi, tedaviye
yanõtõn düzenlenmesi. (|mart0)
Bazõ merkezlerde solunum fonksiyon testlerini interstisyel akciğer hastalõklarõnõn
ayõrõcõ tanõsõnda kullanõlmak amacõ ile çalõşmalar yürütülmüştür. Maalasef çeşitli
hastalõklarõn bulgularõ arasõnda önemli oranlarda örtüşme bulunup klinik pratikte
kullanõlabilir yararlõlõkta bir sonuç çõkarõlamamõştõr. (|mart1) Ayrõca çeşitli histolojik
bulgular ile solunum fonksiyon testlerinin fizyolojik bulgularõnõ karşõlaştõran
131
İş levsel Solunum Testleri
çalõşmalarda herhangi bir sonuca varõlamamõştõr. (|mart21,22)
Solunum fonksiyon testlerinin basit ve bir çok yerde ulaşõlabilir olmasõ dolayõsõyla
immün baskõlamaya yanõtõn bu yolla saptanmasõ denenmiştir. Ancak hastalõğõn
hücresel şiddeti ile bir korelasyon kurulamamõştõr. (|mart3,7) Solunum fonksiyon
testleri ile sigara içimi ve fibrozisin şiddeti arasõnda anlamlõ bir ilişki bulunmuştur.
İdiopatik pulmoner fibrozda düşük zorlu vital kapasite (<%60) ve düşük karbon
monoksit difüzyon kapasitesi (%40), düşük sürvi ile ilişkilidir. Vital kapasite ve total
akciğer kapasitesinde kombine bir düşüş, sistemik skleroz sürvisinde büyük bir
azalma (%46) ile birliktedir. Panos ve arkadaşlarõ zorlu vital kapasitenin <%50,
karbon monoksit difüzyon kapasitesinin %45'in altõnda olduğu vakalarda yüksek
pulmoner hipertansiyon riski bulunduğunu saptamõştõr. (|mart0)
Çok az çalõşmada fizyoloji ve yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin hastalõk
aktivitesini belirlemedeki yeri karşõlaştõrõlmõştõr. Wells çalõşmasõnda yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide buzlu cam görünümünün yüksek pozitif
kestirim değerine sahip olduğunu saptamõştõr.(|mart0)
Solunum fonksiyon testleri basitliği ve kolay yapõlabilirliği, klinik pratikte tedaviye
yanõtõn belirlenmesinde ve hastalõk progresyonunun izlenmesinde yaygõn olarak
kullanõlmaktadõr. (|mart0)
Kõsaca (|mart0)
● 1. Solunum fonksiyon testleri tanõda yardõmcõ olmakla birlikte anomali paternleri
non-spesifiktir.
● Hastalõğõn histolojik şiddeti hakkõnda bilgi vermekle birlikte, fibroz ve
enflamasyon tanõsõnda yardõmcõ olmamaktadõr.
132
İş levsel Solunum Testleri
● Baz olarak yaptõrõlan solunum fonksiyon testleri, prognoz hakkõnda fikir verebilir.
● Seri olarak yaptõrõlan solunum fonksiyon testleri hastalõğõn ilerlemesi ve tedaviye
yanõtõn değerlendirilmesi konularõnda bilgi verebilir.
● Sağladõklarõ bilgi açõsõndan Zorlu vital kapasite ve karbon monoksit difüzyon
kapasitesi diğer testler arasõnda öne çõkan iki testtir.
133
İş levsel Solunum Testleri
Solunum işlev bozukluklarõ
Akciğer röntgenografik bulgularõ negatif olsa bile hastanõn ilk başvurusunda çoğu
kez patolojik bir solunum fonksiyon test sonucuna rastlamak mümkün. (|minai16)
Ventilasyon
Solunum işlevleri sistemik sklerozlu hastalarda ayrõntõlõ biçimde incelenmiştir.
Sistemik sklerozda Restriktif patern ve pulmoner fibrotik değişiklikler ilk kez 1949
yõlõnda Baldwin ve arkadaşlarõ (|arro43) tarafõndan bildirildi. McCarthy ve
arkadaşlarõ tarafõndan yapõlan bir çalõşmada 34 hastanõn üçte birinde normal
fonksiyon, üçte birinde restriktif tipte, üçte birinde ise küçük hava yolu hastalõğõ
saptandõ. (|arro30) Diğer çalõşmalarda benzer sonuçlar bildirildi. (|
arro7,14,30,45,46,47)
Restriktif tipte bir bozukluk zorlu vital kapasite, total akciğer kapasitesi ve rezidüel
volümde azalma olarak tarif edildiğinde restriktif tipte bozukluk oranõ %30 - %60
arasõnda bildirilmiştir. (|arro7,14,30) En sõk restriktif tipte patoloji izlense de
sistemik skleroz hastalarõ küçük havayolu hastalõğõ, veya normal solunum fonksiyon
testlerine sahip olabilirler. Sistemik skleroz hastalarõnda vital kapasite, zorlu
ekspiratuar hacim 1, azalma gösterir (|silv0).
Sistemik sklerozda en kapsamlõ solunum fonksiyon değerlendirilmesi Owens ve
arkadaşlarõ tarafõndan yapõlmõştõr. (|arro46) Çalõşma grubu; bilinen başka akciğer
hastalõğõ bulunmayan, sigara içmeyen 165 yaygõn ve sõnõrlõ skleroderma hastasõndan
oluşmuştur. Hastalarõn 109'unda (%66) solunum fonksiyon testlerinde problem
saptanmõştõr. Problem hastalarõn %28'inde restriktif, hastalarõn %12'sinde obstrüktif
olarak saptanmõştõr. Obstrüktif problem yaygõn tipte olgularõn (n=77) %8'inde, sõnõrlõ
tutulum gösteren hastalarõn (n=88) %16'sõnda saptanmõştõr. Saptanan problemler
çoğu kez orta şiddette değerlendirilmiştir. Problemlerin dağõlõmõ ve sõklõğõ sõnõrlõ ve
134
İş levsel Solunum Testleri
yaygõn tipte benzer olarak saptanmõştõr.
Guttadiuria ve arkadaşlarõ (|arro44) ortalama 4.25 yõl (5ay-20yõl) takip altõnda olan
45 hastayõ değerlendirmiştir. Yaklaşõk üçte biri sigara içiyordu. Tüm hastalarda
solunum işlev problemleri saptanmõştõr. Guttaduria çalõşmasõnda en sõk solunum
fonksiyon test problemi olarak %92 ile rezidüel hacimde artõş bildirilmiştir. Rezidüel
hacimde artõşlar dinamik havayolu kollapsõ ve küçük havayolu hastalõklarõnõ
düşündürmektedir. Bu bulgunun küçük hava yollarõnda geçişin erken tõkanmasõ ile
bağlantõlõ olduğu tahmin edilmektedir. %30'unda restriktif tip problemler
saptanõrken, %70'inde karbon monoksit difüzyon kapasitesi düşük bulundu.
Hastalarõn %27'sinde büyük hava yolu tutulumunu düşündürecek şekilde zorlu
ekspiratuar hacim 1/ zorlu vital kapasite, beklenen değerlerin %75'inden düşük
olarak saptanmõştõr.
Sistemik skleroz hastalarõnda küçük havayolu hastalõğõ varlõğõ henüz bazõlarõ için
tartõşmalõ olsa da farklõ kaynaklarda varlõğõ %13-25 arasõnda bildirilmiştir. (|minai24,
139) Bazõ kaynaklar D-penicillamine gibi droglarõn küçük havayolu hastalõğõ
gelişimine katkõda bulunabileceğine dikkat çekmektedir. Pulmoner tutulumun diğer
formlarõ olmadan tek başõna bronşiolit nadiren ağõrdõr.
Statik akciğer kompliansõ akciğer mekaniğini en iyi gösteren ölçümlerden biri
olmasõna karşõn çok az çalõşmada kullanõlmõştõr. (|minai 15, 109, 121) Scheja ve
arkadaşlarõ statik akciğer kompliansõnõn karbon monoksit difüzyon kapasitesi ve vital
kapasite ile ilişkişli olduğunu saptamõştõr. (|minai121) Bazõ araştõrmacõlar statik
akciğer kompliansõ değerinin karbon monoksit difüzyon kapasitesinden daha duyarlõ
olduğunu bildirmiştir. (|minai106)
Difüzyon kapasitesi
135
İş levsel Solunum Testleri
Akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi skleroderma hastalarõnda sõklõkla
düşük bulunur. (|arro7,50) karbon monoksit difüzyon kapasitesi düşüklüğü akciğer
fibrozu, pulmoner hipertansiyon veya her ikisinin bulgusu olabilir.
Owens ve arkadaşlarõnõn çalõşmasõnda hastalarõn 37'sinde (%22) karbon monoksit
difüzyon kapasitesinde düşüş saptandõ. Azalmõş karbon monoksit difüzyon kapasitesi
sistemik skleroz hastalarõnda sõk izlenen alveol duvar kalõnlaşmasõ ve vasküler
obliterasyon ile ilişkilidir. Azalmõş karbon monoksit difüzyon kapasitesinin, sistemik
skleroz hastalarõnda en erken bulgu veren solunum fonksiyon testi ve aynõ zamanda
en duyarlõ test olduğu saptandõ (|minai2,8,121) . Düşük karbon monoksit difüzyon
kapasitesine sõnõrlõ tipte daha sõk rastlanõr (|minai100) . karbon monoksit difüzyon
kapasitesinin artmasõ nadir görülse bile 6 hastada bildirilmiştir (|minai40) . Bu
çalõşmayõ gerçekleştiren araştõrmacõlar hastalõğõn geç döneminde fibrozun yerleşmesi
ile birlikte enflamatuar komponentin azalmasõ sonucu geçirgenlik artşõnõn mümkün
olabileceğini belirtmiştir.
Akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi düşüş düzeyi genellikle restriktif süreç
ile parallellik gösterir ancak hastalarõn %15'inde (%0-%30) diğer solunum fonksiyon
testleri normal bulunduğu halde akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi düşük
bulunur. (|arro7) Bu izole akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi düşüklüğü
sõnõrlõ tipte biraz daha sõk görülür. (|arro14,46) Bazõ yazarlar bu sõklõğõ sõnõrlõ tipte
daha sõk görülen pulmoner vasküler problemlere bağlamõştõr. (|arro42) Akciğer
karbon monoksit difüzyon kapasitesinde izole şekilde belirgin düşüklük (<%45)
erken pulmoner hipertansiyon bulgusu olarak kabul edilmektedir. (|arro51) Pulmoner
vaskülopatili hastalarda akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesinde düşüklük,
pulmoner kapiller dolaşõmda kan volümünün düşmesi ve kan-gaz bariyerinde
ventilasyon/perfüzyon oranõ değişikliklerine bağlanmõştõr. (|arro52)
Bazõ yazarlar akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesindeki düşüşün en erken ve
en duyarlõ pulmoner tutulum belirtisi olarak kabul edilmesi gerektiğini önermişlerdir.
136
İş levsel Solunum Testleri
(|arro14,24,31,47) Bazõ çalõşmalarda ise bu bulgu sadece sõnõrlõ sayõda hastada
pozitifleşmiştir. (|arro44,49) Bazõ araştõrmacõlarlarsa akciğerde elastik geri dönüş
(elastik recoil) kuvvetinin azalmasõnõ fibroz ve sistemik sklerozda en erken akciğer
bulgusu olarak kabul etmek gerektiğini bildirmişlerdir. (|arro53) Bu görüşe göre
elastik dokunun kaybõ ve kollajen liflerinde artõş akciğer kompliansõnda düşüşe
sebep olmaktadõr. (|arro53)
Solunum işlevlerinin doğal seyri
Sistemik sklerozda pulmoner tutulumun seyri değişken olabilmektedir, (|
arro28,45,47,62,63,64) ancak çoğunlukla zorlu vital kapasitenin azalmasõ ile birlikte
olan ilerleyici bir gelişim izlenir (|arro45). Schneider ve arkadaşlarõ sistemik
sklerozlu 38 hastayõ ortalama 63 ay boyunca takip ettiler 38 hastanõn 27sinde (%71)
zorlu vital kapasitenin normal populasyona göre 3 kat daha hõzlõ düşüşle seyrettiğini
saptadõlar. Başlangõçta zorlu vital kapasitesi normal ve patolojik olan hastalarõn
takibinde fonksiyon düşüş hõzõnda anlamlõ bir fark saptanmadõ. Akciğer karbon
monoksit difüzyon kapasitesi takibi yapõlabilen 28 hastada ise akciğer karbon
monoksit difüzyon kapasitesi normal populasyon ile orantõlõ bir düşüşle seyretti. Bu
çalõşma, zorlu vital kapasite ve akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi
başlangõç değerlerinin bize pulmoner hastalõk prognozu ile ilgili fazla fikir
vermediğini göstermiştir. Sigara içenlerde ise zorlu vital kapasite ve zorlu
ekspiratuar hacim 1/ zorlu vital kapasite, sigara içmeyenlere göre daha hõzlõ bir
şekilde düşmüştür.
Sistemik skleroz hastalõğõnõn doğal seyri değişken olmasõna karşõn (|minai 8, 30, 55,
65, 103, 122) sistemik skleroz hastalarõnda zorlu vital kapasitenin normal
popülasyona göre 3 kat daha hõzlõ azaldõğõ saptanmõştõr. (|minai122) Karbon
monoksit difüzyon kapasitesi düşüş hõzõ normal popülasyona eşit bulunmuştur. (|
minai122) Zorlu ekspiratuar hacim 1/ zorlu vital kapasite ve zorlu vital kapasite
sigara içenlerde daha hõzlõ bir düşüş ile seyretmektedir. Zorlu vital kapasite ve
137
İş levsel Solunum Testleri
karbon monoksit difüzyon kapasitesinin ilk ölçümlerinden hastalõk prognozu
konusunda bir bilgi elde edilmesi olasõ olmamõştõr. (|minai0)
Greenwald ve arkadaşlarõ (|arro28) tarafõndan yapõlan prospektif bir çalõşmada sigara
anamnezinden bağõmsõz olarak ortalama 3 yõl takip süresinde (1-9yõl) akciğer
hacimleri ve difüzyon kapasitesindeki düşüşün beklenenin üstünde olduğu tespit
edilmiştir. (|arro28) Basõnç volüm indekslerinde (total akciğer kapasitesinin %
90'õnda statik rekoil ve komplians) akciğerde sertleşme bulgularõna rastlanmõştõr. Bu
bulgular diffüz interstisyel akciğer hastalõğõ progresyonu ile uyumludur. Akciğer
hacimlerinde normale nazaran daha hõzlõ bir düşüşe rağmen hastalarõn
semptomlarõnda hissedilir bir değişiklik gerçekleşmedi. Bu bulgular skleroderma
akciğer tutulumunun yavaş ilerleyici bir seyir izlediğini desteklemektedir. (|arro28)
Kan gazlarõ
Solunum fonksiyon testleri normal bulunan sistemik sklerozlu hastalarõn arteriel kan
gazlarõ dinlenme ve egzersiz sõrasõnda çoğu kez normaldir. (|arro30,48,49) (|
arro7,50) Solunum fonksiyon testleri restriktif tipte olanlarda ise egzersiz ile kötüye
giden bir kan gazlarõ tablosu izlenebilir. (|minai53, 89) Egzersiz sõrasõna sõklõkla
alveoloarteriel oksijen gradientinde artõş saptanõr. Dinlenme ve egzersiz sõrasõna
PaCO2 normal veya düşüktür. (|minai53, 89) (|arro30,48) Bu bulgular diğer
interstisyel akciğer hastalõklarõ ile benzeşmektedir. Kanda karbon dioksit parsiyel
basõncõ dinlenme ve egzersiz sõrasõnda, azalmõş veya normal bulunmuştur. (|
arro30,48)
Arroliga ve arkadaşlarõ (|Gurtej13) sigara kullanmayan 165 sistemik skleroz
hastasõndan %37'sinin izole akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi
düşüklüğüne sahip olduğunu, 77 yaygõn sistemik skleroz hastasõnda %37 normal
solunum fonksiyon testi, %34 restriktif, %8 obstrüktif, %14 izole akciğer karbon
monoksit difüzyon kapasitesi düşüklüğü, 88 sõnõrlõ sistemik skleroz hastasõnda ise %
138
İş levsel Solunum Testleri
28 normal, %23 restriktif, %16 obstrüktif, %23 izole akciğer karbon monoksit
difüzyon kapasitesi düşüklüğü saptadõ.
Dujic ve arkadaşlarõ (|Gurtej19) 6 hastada paradoksal akciğer karbon monoksit
difüzyon kapasitesi yüksekliği bildirmiştir.
139
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi (|a7 ACR):
lk kez 1978'de AJR'de yayõnlanan postmortem bir çalõşma ile gündeme gelen
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi (|d4), 1982'de Kyoto Üniveristesinden
Todo tarafõndan klinik olarak tanõmlandõ. (|d5) Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi diffüz infiltratif akciğer hastalõklarõnõn tanõsõnda değerli ve halen
vazgeçilmez bir yöntemdir. (|g36, g62, g71, g105) Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi, akciğer parenkiminin görüntülenmesinde, konvansiyonel bilgisayarlõ
tomografi ve PA akciğer röntgenogramlarõna üstünlüğü ispatlanmõş bir görüntüleme
modalitesidir. (|d16, d17) Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin yerine çok
yakõn gelecekte başka bir kesitsel veya volümetrik yöntem gelmesi
beklenmemektedir. Aralõksõz 10 mm kesitler ile yapõlan konvansiyonel bilgisayarlõ
tomografi, interstisyel akciğer hastalõklarõ için gerekli duyarlõlõğa sahip değildir ve
buzlu cam gibi bulgularõ kalõn kesit nedeniyle göstermediği bilinmektedir. (|d16,
d17) Bir çok çalõşmada histospesifik tanõ, geri dönüşümlü diffüz akciğer hastalõklarõ
konusunda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin direkt grafiye
üstünlüklerini ortaya koymuştur. Son 15 sene içinde yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi için pek çok endikasyon belirlenmiştir. (|g37, g71, g79, g106)
80li ve 90lõ yõllarda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi akciğer patolojileri
konusunda yeni bir ilginin uyanmasõna neden olmuştur. Buzlu cam gibi bazõ
durumlarda bulgularõn daha iyi anlaşõlmasõ sağlandõğõ gibi, görüntülerin olağanüstü
kalitede olmasõ görüntülerin mikroskopik gerçek olarak algõlanmasõ yanõlgõsõna
sebep olmuştur. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografiden azami yararõn
sağlanmasõ için anatomi ve patofizyoloji bilgisinin yanõsõra bilgisayarlõ tomografinin
temel fizik ilkeleri ve tekniği konusunda bilgi sahibi olunmasõ gereklidir. Patolojik
tanõda olduğu gibi yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ile tanõda da yanõlgõ
payõ bulunmaktadõr. (|g 64, g81) İlk yõllarda patognomonik olarak düşünülen pek çok
bulgunun artõk patognomonik olmadõğõ bilinse bile bu istisnai durumlar pek sõk
değildir. (|g31, g75)
İ
140
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Bilgisayarlõ Tomografinin 1970'lerde klinik kullanõma girmesi ile bronkoskopi ve
bronkografi gibi invazif yöntemler patolojilerin incelenmesinde ikinci tercih olmaya
başladõ. (|i0) Bilgisayarlõ tomografi teknolojisindeki sürekli gelişmeler, özellikle çok
detektörlü bilgisayarlõ tomografinin klinik kullanõma girmesi ile birlikte bu
gelişmelerin süreceği sinyali verilmektedir. Bronkografinin hastaya rahatsõzlõk verme
ötesinde, potansiyel allerjen anestezi ve kontrast madde gerektirmesi ve solunumu
geçici olarak duraklatmasõ dezavantajlarõ bulunmaktadõr. İnceleme bronş ağacõ ile
sõnõrlõ kalmakta olup, akciğer parenkimi hakkõnda bilgi sağlamadõğõ bilinmektedir.
Bronkografide her seansta tek bir akciğer incelenmektedir. Zahmetli olmasõna karşõn
bazõ bronşlarõn doldurulamamasõ nadir değildir. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi bronkografiye belirgin olarak üstündür. (|i8, i37) Bilgisayarlõ tomografi
eşliğinde lezyon biyopsisi ise modern radyolojinin tõbba kazandõrdõğõ ve artõk günlük
kullanõlan diğer bir gelişmedir.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide histospesifik tanõ
Diffüz tutuluma yol açan akciğer patolojilerinin sayõsõ düşünüldükçe ilk tanõnõn
doğru çõkma olasõlõğõ beklenmedik şekilde yüksektir. Bu başarõ büyük ölçüde
hastalõklarõn sõklõklarõnõn bilinmesi, anamnez ve klinik bilgiler, daha düşük ölçüde
hastanõn fizik muayene bulgularõna bağlõdõr. En deneyimli radyologlar sadece
görüntülerden elde edilen bilgilerden yola çõkarak iki seçenek ile sõnõrlõ tanõ
koymaya zorlandõklarõnda, vakalarõn yarõsõnda doğru tanõya varõlmaktadõr. (|g69)
Mathieson ve arkadaşlarõnõn (|g67) yaptõğõ çalõşmada bilgisayarlõ tomografik
incelemede ilk tanõ doğruluk oranõ %97 olarak bulunurken bu oran direkt grafide %
77 olarak bulunmuştur (p<0,001). Grenier ve arkadaşlarõ (|g32) yaptõklarõ analizde,
ardõşõk bilgi edinme yöntemlerinin tanõdaki değerini araştõrmõşlar ve tek başõna klinik
bilginin kullanõmõnõn tanõsal değeri %27 iken radyografik yöntemlerin kullanõmõ ile
%53'e, yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin kullanõmõ ile %61'e çõktõğõnõ
saptamõşlardõr.
141
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide alõnan õşõn dozu aralõksõz kesitleme
yapan bilgisayarlõ tomografiye göre yaklaşõk 6-7 kat daha düşük olmasõna rağmen bu
bilgi, yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin sorumsuz bir şekilde
kullanõmõna gerekçe olamaz. (|g104) Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide
alõnan õşõn dozu iki yönlü akciğer grafisinde alõnan dozun yaklaşõk 12 katõdõr.
Yapõlan değişik çalõşmalarda miliAmper 2-10 kat düşürüldüğünde bile kabul
edilebilir tanõsal değer taşõyan yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografiler elde
edildiğini bildirilmiştir, (|g68, g122) ancak pratikte bu uygulamanõn yaygõn olmadõğõ
izlenmektedir. Bilgisayarlõ tomografi kullanõmõ sõrasõnda õşõn kulanõldõğõnõn
bilinmesi klinisyenler ve radyologlar tarafõndan hasta seçimi ve çekim
protokollerinde daha özenli davranmayõ beraberinde getirecektir. (|g15, g63, g121)
Yüksek Çözünürlüklü Bilgisayarlõ Tomografi Duyarlõlõğõ
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin mikroskopik bir tetkik yöntemi
olmadõğõ başlangõçtan beri bilinen bir gerçektir. Zerhouni ve arkadaşlarõnõn belirttiği
gibi yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin çözünürlüğü 200mikronda
histolojiden 2-3 kata daha düşüktür. Başka bir deyişle yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografinin normal olmasõ interstisyel akciğer hastalõğõnõ ekarte
ettirmez. Biyopsi ile fibrozis olduğu ispatlanmõş hastalarõn küçük bir kõsmõnda
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi incelemesi normal bulunmuştur. Bu
bilgilere rağmen pratikte klinik olarak anlamlõ şekilde diffüz akciğer hastalõğõ
düşünülen hastalarõn çok az bir kõsmõnda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
normal bulunur.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin duyarlõlõğõnõ ölçme konusunda
literatürdeki mevcut zorluklardan biri solunum fonksiyon testleri ve biyopsi ile
karşõlaştõrma güçlüğüdür. Akciğer grafileri normal olan sistemik sklerozlu
hastalarõn%30'unda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide pozitif bulgular
142
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
bulunur. Değişik çalõşmalardan elde edilen duyarlõlõk sonuçlarõnõn ortalamasõ yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide %94, direkt grafide ise %80 olarak
hesaplanmõştõr. İşin önemli olan kõsmõ bu duyarlõlõk artõşõnõn, özgüllükte bir kayõp
olmadan gerçekleşmesidir. Diffüz akciğer hastalõklarõnda yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi incelemelerinin yalancõ pozitifliği oldukça enderdir. Bir
çalõşmada direk grafinin özgüllüğü %82, yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografinin özgüllüğü ise %100 olarak saptanmõştõr. Bu rakamlar henüz solunum
kontrolu gelişmemiş pediatrik yaş grubu için geçerli değildir.
Bazen akciğerin normal ve hastalõklõ alanlarõ arasõndaki attenuasyon farkõ gözle
görülecek kadar belirgin değildir. Böyle durumlarda dansite ölçümünün asbestos gibi
hastalõklarõn tanõsõnda yol gösterici olabileceği gösterilmiştir. Ancak buzlu cam gibi
radyolojik bulgularõn çoğu görsel olarak tanõmlanmõştõr.
Kantitatif bilgisayarlõ tomografi, pulmoner patofizyoloji hakkõndaki anlayõşa yeni
açõlõmlar getirip hastalõklarõn oluşum sürecini aydõnlatmada bize yardõmcõ olabilir. (|
k1, k27, k30, k50) Ayrõca hastalõklarõn oluşumunda, farklõ anatomik bölgelerin
hastalõk sürecine katõlõmõ konusunda bize non-invazif bir yöntem aracõlõğõ ile detaylõ
bilgiler verebilir. Yüksek Çözünürlüklü Bilgisayarlõ Tomografi ile Patoloji Korelasyonu
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi görüntüleri otopsiden veya akciğer
biyopsisinden elde edilen akciğer dokusunun makroskopik anatomisine
benzetilebilir. Deneyimli bir patolog bir çok durumda mikroskopa başvurmadan
makroskopik doku incelemesinden spesifik bir tanõya ulaşabilir. (|g13) Kendine özgü
makroskopik görünümü olan hastalõklarda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi ile benzer şekilde özgül tanõya ulaşõlabilmesi sürpriz olmamalõdõr. Ancak
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi, tekniğin uzaysal çözünürlüğü ile sõnõrlõ
olup, mikroskopik detaylarõ değerlendirme olanağõna sahip değildir. Buna karşõn
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi, akciğerin tamamõna yakõn örneklenmesi
143
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
ile hastalõğõn akciğerdeki şiddet ve dağõlõmõ
konusunda değerli bilgiler sağlamaktadõr.
Küçük, tahmine dayalõ bir alandan alõnan
biyopsi materyalleri bu konuda yetersiz
kalmaktadõr (|g78).
Çeşitli akciğer hastalõklarõnõn
görüntülenmesinde bazõ özelliklerin farklõ
düzeylerde örtüşmesi kaçõnõlmazdõr.
Değişik akciğer patolojileri arasõndaki
ayrõm çizgisinin eskiden zannedildiği gibi
keskin olmadõğõ artõk bilinmektedir. (|g43,
g70, g116) Ayrõca son yõllarda gözlemciler
arasõndaki farka daha sõk dikkat
çekilmektedir. İlginçtir ki patoloji
literatüründe radyoloji literatüründeki kadar
sõk gözlemci farklõlõğõndan
bahsedilmemektedir. (|g11) Yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
görüntüleri in vivo olarak akciğerin büyük
resmini temsil ettiğinden pek çok patolog eldeki materyali inceleyip karara varmadan
önce görüntülemeden elde edilen bilgileri merak etmektedir. (|g13) Bir çok merkezde
güvenli şekilde tanõya ulaşma yolunda patoloji, radyoloji, pulmonoloji departmanlarõ
arasõnda takõm ruhunun benimsenmesinin yararõ hatta zorunluluğu üzerinde
durulmaktadõr. (|g99)
Yüksek Çözünürlüklü Bilgisayarlõ Tomografi Endikasyonlarõ
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi, kronik veya aktif infiltratif akciğer
hastalõğõ olduğu bilinen veya şüphelenilen hastalarõn değerlendirilmesinde
144
Şekil 42 Patolojik preparatta balpeteğigörünümü ve fibrozis
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
kullanõlmaktadõr. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi, diffüz parenkimal
akciğer hastalõklarõnõn tanõsõnda uzun süreden beri kullanõlmakla birlikte, küçük hava
yolu hastalõklarõ ve obstrüktif akciğer hastalõklarõ tanõsõ için kullanõmõ daha yeni
olup, giderek artmaktadõr. (f68, f102). Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
akciğer grafileri ile karşõlaştõrõldõğõnda, hastalõk paterninin, dağõlõmõnõn ve
yaygõnlõğõnõn daha iyi değerlendirilmesini sağlar. Bulgular bir hastalõk için yeterince
özgün ise çoğunlukla biyopsi gibi invazif girişimlerin gerekliliğini ortadan kaldõrõr.
Bulgular bir hastalõk için spesifik değilse uygun biyopsi yönteminin seçiminde ve
optimum biyopsi yerinin seçilmesinde yardõmcõ olur. Yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi ayrõca normal veya şüpheli bir akciğer grafisi varlõğõnda
hastalõk bulunup bulunmadõğõnõ tespit etmekte kullanõlmaktadõr. (|e0)
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi endikasyonlarõndan başlõcalarõ şunlardõr
(|a3, Padley BJR1995):
● Akciğer grafilerinde izlenen diffüz lezyonlarõn değerlendirilmesi,
● Patolojik tanõ için biyopsi yapõlacak konumun belirlenmesi,
● Akciğer tutulumu düşünülen, ancak akciğer grafileri normal veya sõnõrda olan
hastalar,
● Küçük hava yolu hastalõğõ değerlendirilmesi,
● Bronşiektazi şüphesinin değerlendirilmesi,
● Diffüz akciğer hastalõğõnõn takibi ve tedavi etkinliğinin değerlendirilmesi.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin mutlak kontrendikasyonu yoktur.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide intravenöz kontrast günlük pratikte
gerekli değildir ve kullanõlmaz, ancak nadir olarak spesifik problemlerin çözümü için
yararlõ olabilir.
Bilgisayarlõ Tomografi Teknisyeni
145
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Hastanõn rahatõ, hazõrlanmasõ, çekim için gerekli pozisyonun verilmesi ve çekim
sõrasõnda izlenmesinden sorumludur. Teknisyen radyolog hekim tarafõndan belirlenen
biçim ve yöntemle bilgisayarlõ tomografi çekimini sonuçlandõrõr. Teknisyen ayrõca
fizikçi ile birlikte cihazõn günlük bakõm ve kalite kontrolundan sorumludur. (|a7)
Başarõlõ bir yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin vazgeçilmez bir parçasõ
bilgisayarlõ tomografi teknisyenidir. Bilgisayarlõ tomografi teknisyeninin hareket
artefaktlarõnõ farkedebilmesinin ve elde edilen görüntüleri bu açõdan
değerlendirmesinin çekim kalitesini belirgin olarak arttõrdõğõ gösterilmiştir.
Teknisyen, çekim öncesi ve çekim sõrasõnda solunum hareketlerini hastayõ eğiterek
yaptõrõr ve mümkün olduğunca artefaktsõz çekimlerin gerçekleşmesini sağlar.
Hastaya çekim sõrasõnda rahat duyacağõ bir sesle iyi nefes tutmanõn anlatõlmasõ işleri
herkes için kolaylaştõrõr. Bilgisayarlõ tomografi cihazlarõnda iyi bir zamanlama ile
önceden kaydedilmiş sesli komutlarõn hastaya dinletilmesi çekim kalitesini
yükseltmektedir. Çekim sõrasõnda harekete bağlõ artefaktlar izlendiğinde bu bilginin
hastaya iletilmesi ve kooperasyonun sağlanmasõ teknisyenin görevleri arasõndadõr.
Hasta kooperasyon kurulamayacak durumda ise hekime danõşõlarak çekim
konusunda gerekli kararlar verilir. (|e0)
Çekimin özellikleri ve gerçekleşmesi (|a1, Mayo RCNA, 1991)
Bilgisayarlõ tomografinin bir çok çalõşma özelliği otomatikleştirilmiş olmasõna karşõn
bazõ teknik parametrelerin kullanõcõya bağõmlõ olmasõ kaçõnõlmazdõr. Bu parametreler
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin tanõsal değerini ciddi şekilde
etkilediğinden, parametrelerin etkileri bilen bir hekim tarafõndan belirlenmesi
gerekir.
● Radyasyon dozu (mA, kV ve Sn)
● Kolimasyon (Kesit kalõnlõğõ)
● Kesit aralõğõ,
146
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
● Görüntü alanõ, "Field of View"
● Pencere merkezi ve genişliği, "Window Center", "Width"
● Rekonstrüksiyon algoritmasõ
Bilgisayarlõ tomografi çekimi, sorumlu radyolog hekimin aktif katõlõmõ ile, hastanõn
anamnezi, daha önce yapõlan tüm görüntülemelerden elde edilen sonuçlar ve klinik
endikasyon õşõğõnda optimize edilir (|a2 Murata, Invest Radiolog1988) .
Çekim protokolleri endikasyona göre, en iyi tanõsal bilgiyi verecek ve hastaya kabul
edilebilir en az radyasyon dozunu uygulayacak şekilde yapõlõr. Her endikasyon için
aşağõdaki faktörler belirlenmelidir. (|a7 ACR)
● Kemik veya yüksek uzaysal çözünürlüklü algoritma,
● Kolimasyon (kesit kalõnlõğõ) <2 mm
● Kesit aralõğõ
● Görüntü alanõ
● 120-140 kVp ve 240 mAs veya gerektiğinde zayõf hastalar ile sürekli yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi çektiren hastalar için daha düşük dozlar.
● Görüntülenecek alanõn alt ve üst sõnõrõnõn belirlenmesi
● Hastaya verilecek basõlõ film için pencere merkezi ve aralõklarõnõn belirlenmesi
● Yüzüstü ve veya sõrtüstü çekim pozisyonun belirlenmesi.
● Çekimin inspiryumda mõ ekspiryumda mõ yapõlacağõnõn belirlenmesi.
Çekim protokolleri dönem dönem yeni bilgiler õşõğõnda değiştirilip güncellenmelidir.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide amaç, uzaysal çözünürlüğü
arttõrmaktõr. Fokal spot büyüklüğü, detektörlerin geometrisi ve dizilimi, verilerin
örneklenmesi gibi bazõ faktörler bilgisayarlõ tomografi cihazõna bağlõdõr ve kullanõcõ
tarafõndan değiştirilemezler. Ancak kolimasyon, rekonstrüksiyon algoritmasõ, görüş
alanõ, kilovolt peak değeri, miliAmper saniye, pencere aralõğõ ve merkezi gibi
147
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
kullanõcõya bağõmlõ ve uzaysal çözünürlüğü etkileyen çok sayõda parametre vardõr. (|
e0)
Bilgisayarlõ tomografi özellikleri
Amerikan Radyologlar Birliği 2000 yõlõ standartlarõna göre kabul edilebilir sõnõrlarda
toraks yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi çekiminin yapõlabilmesi için
bilgisayarlõ tomografi cihazõ en az aşağõdaki özelliklerde, tercihen daha iyi olmalõdõr.
(|a7 ACR 2000)
● 2 sn altõnda tarama zamanõ.
● 2 mm altõnda kesit kalõnlõğõ alabilme.
● Yüksek çözünürlüklü veya kemik algoritmasõ ile görüntüleme.
● Üretici tarafõndan iddia edilen fabrika çözünürlüğünün pratikte yerine getirilmesi.
Tarama Süresi
Kõsa tarama süresi hareket artefaklarõnõ en aza indirmektedir. Kesit alma süresi çoğu
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi incelemede 0, 5-2 sn arasõndadõr.
Algoritma
Yüksek çözünürlüklü veya kemik algoritmasõ ilk kez 1987'de Mayo tarafõndan
fantom üzerinde kullanõlmõştõr. (|b36 Mayo radiology 1987) Bilgisayarlõ tomografi
cihazõ x-õşõnõ algõ ünitelerinden gelen bilgiyi işlenmemiş bilgi "raw data" olarak
depolar. İşlenmemiş bilgileri görünebilir görüntüler haline getirme işlemine yeniden
yapõlandõrma veya "rekonstrüksiyon" adõ verilmektedir. Bu yeniden yapõlandõrma
sõrasõnda farklõ matematik formüller kullanõlarak görüntü keskinliği arttõrõlabilir veya
yumuşatõlabilir (|c4, b36). Konvansiyonel bilgisayarlõ tomografide standart veya soft
adõ verilen bir rekonstrüksiyon algoritmasõ kullanõr. Bu algoritma görsel gürültüyü
148
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
azaltarak görüntüyü yumuşatõr. Standart rekonstrüksiyon küçük dansite
farklõlõklarõnõn bulunduğu alanlarda kontrastõ arttõrmaktõr, ancak bu özellik akciğer
gibi kendiliğinden yüksek kontrastlõ olan organlarda yararsõzdõr. Keskinleştirme
işlemini içeren rekonstrüksiyon algoritmasõna yüksek çözünürlüklü algoritma veya
kemik algoritmasõ denmektedir. Bu tür bir işlemden geçmiş görüntülerin, doğal
dansite kontrastõnõn yüksek olduğu kemik ve akciğer gibi bölgelerde küçük yapõlarõ
görmeyi %28 (|c10, Zwirewich ajr 89) oranõnda kolaylaştõrdõğõ bildirilmiştir. (|c1, c4,
b36, c9, c10) Yüksek uzaysal çözünürlük algoritmasõ (kemik) kullanõlmõş
görüntülerde yan etki olarak görsel gürültü artar ve özellikle paraspinal bölgelerde
artefaktlara neden olur, ancak bu gürültü artõşõ görüntülerin yorumlanmasõnda ve
akciğer gibi yüksek kontrastlõ organlarda herhangi bir sorun oluşturmaz. (|c4, b36,
c9, c10).
Kesit Kalõnlõğõ
Bilgisayarlõ tomografide her kesit, üç boyutlu bir kesitin iki boyutlu görünümüdür.
Üçüncü boyut yani kalõnlõk görüntüde izlenememesine karşõn görüntü oluşumunu
doğrudan etkiler (|c3, c4). Görüntüde bir kesit elemanõnõn (piksel) dansitesi, kesit
hacim elemanõnõn (voksel) kalõnlõğõnda içerdiği tüm yapõlarõn ortalama attenuasyon
değerlerine eşittir. İnce kolimasyon (kesit kalõnlõğõ) daha küçük volüm elemanlarõ
(voksel ) elde edilmesi ile sonuçlanõr. İnce kesit kalõnlõğõ, pulmoner parenkimal
yapõlarõn volüm averajõnõ en aza indirmek küçük yapõlarõ çözümleme için gereklidir.
Kolimasyon büyüdükçe hacim averajõ artarak dokulardaki küçük ve oblik yapõlarõn
çevre dokulara karõşmasõna yol açar. İnce kolimasyon parsiyel volum averajõnõ
azaltarak, interlobüler septalar, bronşiol duvarlarõ gibi küçük yapõlar ve ince buzlu
cam opasitelerinin daha iyi görüntülenmesini sağlar. (|e0) Kalõn kesitlerde, kesite
paralel damarlar volüm ortalamasõnõn az olmasõ nedeniyle, ince kesitlere göre daha
küçük çaplõ izlenir. Kesite paralel gelen bronşlarõn, duvar kalõnlõklarõ ve lumen
genişlikleri de ince kesitlerle daha iyi değerlendirilir (|c1). Kesite dik gelen
bronkovasküler yapõlarõn genişlikleri kalõn ve ince kesitlerde değişmemektedir (|c1).
149
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi, eldeki bilgisayarlõ tomografi cihazõnda
bulunan en ince kolimasyon değeri ile gerçekleştirilmelidir. Genellikle bu değer 0,7-
1.5 mm arasõnda değişmektedir. 3 mm üzerinde gerçekleştirilen incelemelerin
geleneksel bilgisayarlõ tomografiye herhangi bir üstünlük sağlamadõğõ gösterilmiştir.
1 mm altõnda ise uzaysal çözünürlük artmadõğõ gibi, kuantum artefaktõna bağlõ
beneklenme gürültüsü artar.(|c3, c4). Bilgisayarlõ tomografi teknolojisindeki
gelişmeler, yakõnda, submilimetrik taramalarõn rutin olarak uygulanmasõnõ olanaklõ
kõlabilir. (|d4. Kazerooni, ajr 2001)
Konvansiyonel bilgisayarlõ tomografi incelemesinde, 512 matriks (0,26 megapiksel)
ve standart rekonstrüksiyon algoritmi kullanõlmaktadõr. Kesit kalõnlõğõ rutin toraks
bilgisayarlõ tomografide 3-10 mm dir. Kesit kalõn olduğunda akciğerlerin en küçük
ünitesi olan sekonder pulmoner lobülleri görüntülemek mümkün değildir. Bunun için
X-õşõnõ demeti inceltilerek 1-2 mm kalõnlõğõna inecek şekilde kolime edilir. (|c3) İnce
kesit ve kemik algoritminin yol açtõğõ gürültü artefaktõnõ azaltmak için yüksek kV ve
mA kullanmak gerekebilir (b11, b36).
Görüntü Alanõ (FoV)
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide görüntü alanõ akciğer boyutlarõna göre
ayarlanmalõdõr. Bu, kullanõlan matriks boyutundan bağõmsõz olarak piksel boyutunu
küçültür, volüm averajõnõ azaltõr ve uzaysal çözünürlüğü arttõrõr. Görüntü alanõ her
iki akciğeri, parenkim dokusunu kesmeyecek şekilde ayarlanmalõdõr. Garantili olmasõ
açõsõndan görüntü alanõ kotlarõn dõş kenarõndan geçecek şekilde ayarlanabilir. Toraks
duvarlarõnõ ciltten cilde içeren aşõrõ geniş alanlõ çekimlerden kaçõnmak gerekir.
Literatürde bazõ kaynaklar ve bazõ görüntüleme merkezleri görüntü alanõnõ tek
akciğeri içerecek şekilde hedeflenmesini ve her seviyede sağ ve sol için ayrõ görüntü
alõnmasõnõ önermiştir. Geriye dönük odaklama veya "retrospektif targeting" denen bu
işlem yüklü miktarda bilgi, zaman ve emek gerektirdiği, çift film basõmõ, sağ ve sol
150
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
akciğerin ayrõ spotlarda olmasõ, mediastinal yapõlarõn bölünmesinden dolayõ
yorumlamada ortaya çõkan zorluklar gibi, sürecin bütününde kontrol edilemeyen
faktör sayõsõnõ arttõrdõğõndan tek başõna sõk kullanõlmaz. (|e0)
Çözünürlük
Geometrik çözünürlük iki faktör tarafõndan belirlenir: Kesit kalõnlõğõ ve görüntü
alanõndaki piksel sayõsõ. (|c3). Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide ince
kesit kalõnlõğõ (1-2 mm) ve yüksek rekonstrüksiyon algoritmi kullanarak akciğer
parenkimini ince anatomik detaylarõna kadar görüntüleme amaçlanõr. (|b11, b30-
b38). Görüntü alanõnõ küçültme şeklinde zumlama yapõlarak görüntünün uzaysal
çözünürlüğü arttõrõlabilir. 512*512 matriks (0,26 megapiksel) ve 40 cm görüntü alanõ
ile piksel boyutu 0, 78 mm ölçülür. (400 mm/512=0,78 mm) görüntü alanõnõ 25
cm'ye indirmek piksel boyutunu 0, 49 mm'ye düşürür. Daha küçük görüntü
alanlarõnda geometrik rezolüsyon artar, ancak görüntü akciğerin kõsõtlõ bir bölümü ile
sõnõrlanõr. Örneğin 512 matrikste 12, 8 cm görüntü alanõnda piksel boyutu 0,25
mm'dir. 1 mm kolimasyon ile piksel boyutunu 0,25 mm'den daha küçük yapmak
ilave yarar sağlamaz. (|b11, b32, a1, b36).
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
standartlarõ belirtilirken "resolution"
kelimesi tõp literatürüne uzaysal ayrõşõm
gücü anlamõnda kullanõlmõştõr ve 90'lõ
yõllarda üretilen çoğu cihazda yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
görüntülerinin piksel çözünürlüğü 512*512
matriks, 262144 piksel veya 0,26
megapiksel olup konvansiyonel bilgisayarlõ
tomografide kullanan piksel
çözünürlüğünden daha fazla değildir. 512*512 matriks (0,26 megapiksel) matriksin
151
Şekil 43 Çözünürlük artmazsa büyütmelerdesadece piksellerin boyutu artar.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
en yüksek çözünürlük olduğu cihazlarda radyolog hekime tanõnan tek seçenek geriye
dönük hedefleme (retrospektif targeting)dir. Bunun yerine cihaz üreticilerinin daha
yüksek görüntü çözünürlüğü olan cihazlar üretmeleri yararlõ olur. 40 cm görüntü
alanõnõn görüntülenmesinde 512*512 matriks (0,26 megapiksel) kullanõldõğõnda
piksel kenar boyutu 0,78 mm, 1024*1024 (1.04megapiksel) kullanõldõğõnda piksel
boyutu 0,39 mm, 2048*2048 (4.09megapiksel) kullanõldõğõnda piksel 0,19 mm
olacaktõr. Görüldüğü üzere 512 matriks ile "raw data"dan maksimum bilginin tek
görüntüde elde edilmesi mümkün değildir. Matriks boyutu 1024 olduğunda piksel
boyutu 0,39 mm olarak hesaplanõr ve bu değer optimum 0,25'den büyüktür. Bu
nedenle optimum yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografilerin elde edilmesi için
2048 matriks kullanõmõ ve mevcut cihazlarõn yazõlõm ve donanõmlarõnõn bu yönde
güncellenmesi gereklidir. "Raw data"dan optimum bilginin elde edilmesi ilk kez
1990 yõlõnda Astinet tarafõndan (|d1 Astinet 1990) temporal kemik yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografisinde 1024 matriks ile denenmiştir. Ancak 1990-
2001 yõllarõ arasõnda literatürde bu konuda başka gelişmeye rastlanmamaktadõr.
Piksel çözünürlüğünü artõrmak yoluyla çekim sõrasõnda elde edilen ancak
rekonstrüksiyon sõrasõnda piksel azlõğõ nedeniyle kaybedilen bilgiler kurtarõlmõş
olacaktõr.
Kilovolt (Peak) ve Miliamper
Yüksek çözünürlük görüntü netliğini arttõrdõğõ gibi görsel gürültüyü de arttõrõr.
Gürültü hastadan geçen foton sayõsõnõn karesi ile ters orantõlõ olduğundan foton sayõsõ
üç yöntemle artõrõlarak gürültü azaltõlabilir (|c1). Kilovolt, miliAmper ve saniye
arttõrõldõğõ takdirde gürültü azalmaktadõr, ancak sürenin uzatõlmasõ hareket
artefaktlarõnõ beraberinde getirir. Akõm veya voltajõn arttõrõlmasõ pratikte kullanõlan
yöntemlerdir. Genellikle 120-140kVp ve 200-300mAs uygun kalitede görüntüler
elde etmek için yeterlidir. Yapõlan çalõşmalar çoğu merkezde kullanõlan akõmõn 200-
350mA olduğunu ortaya çõkarmõştõr. (|d19, d20) Görüntü kalitesini fazla
etkilememesi nedeniyle teknik faktörlerin değiştirilmesi uygulayõcõya bõrakõlmõştõr (|
152
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
c1, c7). Daha fazla X-õşõnõ attenue eden, göğüs duvarõ kalõn ve kilolu hastalar için
mAs'õn zorunlu olarak 300'e kadar çõkarõlmasõ yardõmcõ olabilir. (|e0) Ancak tüm
çabalara karşõn aşõrõ kilolu hastalarda tanõsal değerde yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi elde edilmesi mümkün olmayabilir.
Düşük Doz tekniği
Azaltõlmõş doz tekniği tüp akõmõnõn 40mAs gibi düzeylere kadar düşürülmesi ile
uygulanõr. (|d6)
Zwirewich ve arkadaşlarõ (|b36) düşük doz
(20 mA) ile yüksek dozu (200 mA)
karşõlaştõran 31 olguluk çalõşmalarmda, iki
teknik arasõnda istatistiksel olarak belirgin
tanõsal fark bulamamõşlar ve ikisinin de
doğruluğunu yaklaşõk %97 olarak
değerlendirmişlerdir. Düşük doz tekniğinde
elde edilen görüntülerin daha kötü kalitede
olduğu ve çizgisel "lineer streak"
artefaktlarõn daha belirgin olmasõna karşõn
yorumlamadaki kaliteyi etkilemediğini
belirtmişlerdir. Çocuklarda ve genç
yetişkinlerde, radyasyon dozunun önemli
olduğu hasta takiplerinde düşük doz tekniği
önermişlerdir (|b11).
Bazõ yazarlar kabul edilebilir kalitede görüntüler için minimal 160 mAs'õn gerekli
olduğunu belirtmişlerdir. Bu düzeyin altõnda subplevral çizgiler ve buzlu cam
opasitelerin gözden kaçabildiğini vurgulamõşlardõr. Düşük doz tekniği obez hastalara
uygulanamaz ve kaçõnõlmasõ gerekir. (|d6, d7, d8, d9)
153
Şekil 44Obez hastalarda düşük doz tekniğiuygun değildir.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Tarama protokolu
Kesit Aralõğõ
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide kullanõlacak kesit aralõklarõ konusunda
fikir birliğine rastlamak oldukça güçtür. Optimal yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi kesit sayõsõ hastanõn klinik durumuna bağlõdõr. Pek çok yazar, az sayõda
kesitin diffüz parenkimal akciğer hastalõklarõ tanõsõ için yeterli olduğunu belirtirken,
diğer yazarlar bunun diğer düzeylerde değerli bilgilerin gözden kaçmasõna yol
açabileceğini belirtmekte, interstisyel akciğer hastalõğõ veya bronşiektazi düşünülen
hastalarda 10 mm aralõklarla bütün toraksõn doğrudan yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi kesitleri ile taranmasõnõ önermektedirler.(|c16,b11). Çoğu
klinikte, kolimasyonun 1-1.5 mm arasõnda, çekim aralõklarõnõn ise 10 mm olduğu,
derin inspiryumda çekimler uygulanmaktadõr. Makine hõzlõ ise tek nefes tutma
sõrasõnda birden fazla kesit elde edilebilir. Her çekimin gerekirse endikasyona göre
özel olarak planlanmasõ gerekir. (|e12, c12). Çok detektörlü bilgisayarlõ tomografi
cihazlarõnõn klinik kullanõma girmesi ile kesintisiz ince kesit alma olanağõ
sağlandõğõndan mevcut bilgilerin bir kaç senede güncellenmesi gerekecektir.
Işõn dozu
PA ve lateral akciğer grafilerinde hastaya verilen dozlar sõrasõ ile 0,5 ve 0,8 mGy
civarõndadõr. Konvansiyonel bilgisayarlõ tomografi hastanõn aldõğõ doz ise 36.3
mGy'dir. (|d18) Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide hastanõn aldõğõ
yaklaşõk doz ise 2-4.4 mGy arasõnda değişmektedir. (|d18) İnceleme alanõnda
radyasyona en duyarlõ organ ise memedir.
Schoepf ve arkadaşlarõ (|schoepf0) spiral bilgisayarlõ tomografi, yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi ve çok detektörlü bilgisayarlõ tomografinin hastaya verdiği
154
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
dozu hesapladõklarõnda, kullandõklarõ kV ve mAs için spiral toraks tomografide 4.25
mSv, yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide 1.35 mSv ve çok detektörlü
bilgisayarlõ toraks tomografide 5.55 mSv değerlerini elde etmişlerdir. Bu durumda
çok detektörlü bilgisayarlõ toraks tomografisinde, hastaya yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi ve spiral toraks tomografisi toplamõna eşdeğer doz
verilmektedir.
Hasta Pozisyonu
Çoğu yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi tetkiki hasta supin pozisyonda iken
gerçekleştirilir. Hastalõk parenkimde yaygõn ise çoğu kez supin çekilmiş tomografiler
yeterli olmaktadõr. Ancak graviteye bağlõ posterior buzlu cam veya atelektazi
şüphesinde bunun gerçek bir hastalõğa bağlõ olup olmadõğõnõn tespiti için doğrudan
pron pozisyonunda ya da supin ve pron pozisyonda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi gerekir (|c16). Ayrõca dependan alanlarda fibrozis yaptõğõ bilinen asbestoz,
sistemik skleroz gibi durumlarda çekimin pron olarak yapõlmasõ gerekir. Gerçek
patolojilerin tersine alveollerin geçici kollapsõna bağlõ mikro-atelektaziler pron
pozisyonda kaybolur.(|c2). Opasitelerin azaldõğõ ancak kaybolmadõğõ durumlarda ise
hastalõk ve dependan dansite artõşõnõ birlikte düşünmek gerekir. Ayrõca kesitlerin
derin inspiryumda alõnmasõ dependan opasitelerin oluşmasõnõ engeller.
Otomatikleştirilmiş sesli komutlar
Birçok bilgisayarlõ tomografi cihazõnda bulunan otomatikleştirilmiş sesli komutlarõn
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide çekim kalitesini düşürdüğü
bildirilmiştir. (|d22) Bunun nedeni zaten çoğu solunum sõkõntõsõ çeken hastalar için
kesitler arasõnda yeterli zaman ayrõlmamasõdõr. Makine özellikleri elverişli ise sesli
komut ve kesit alõmõ arasõnda geçen süreyi uzatmak veya bu özelliği tamamen devre
dõşõ bõrakmak sorunu çözecektir. (|d22) Hareket artefaktõnõn süre yetersizliğine bağlõ
çekim hatasõndan kaynaklanõp kaynaklanmadõğõnõ belirlemek için film üzerinde
155
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
tarih-saat bölümündeki saniye bilgisine bakmak yeterlidir.
Çok detektörlü bilgisayarlõ tomografi
Tüm akciğerin spiral veya ardõşõk teknik ile ince kesitler şeklinde taranmasõ, gereken
zaman, süre ve hastaya verilen radyasyon dozu açõsõndan gerçekçi değildir. (|
schoepf0) Çok detektörlü bilgisayarlõ tomografi hava yollarõnõn görüntülenmesine
yeni potansiyel olanaklar sağlamaktadõr. Bilgi edinilmesindeki hõz artõşõ tüm toraksõ
ince kolimasyonla tek solukta tarama olanağõ sağlamaktadõr. (b0)
Çok detektörlü bilgisayarlõ tomografinin kullanõma girmesi ile birlikte akciğerin ince
ve kalõn kesitleri tek nefes tutumunda gerçekleşen bir çekim sonrasõ ayrõ ayrõ elde
edilebilmektedir. (|schoepf0) Çok detektörlü bilgisayarlõ tomografide kalõn kesitler
ince kesitlerin averajõ alõnarak birleştirilmesi ile elde edilebilmektedir. Bu şekilde
elde edilen füzyon kesitlerin geleneksel spiral bilgisayarlõ tomografi ile elde edilen
kesitlere göre daha az gürültü ve daha fazla detay içerdiği bildirilmiştir. (|
schoepf0,5,7) Çok detektörlü bilgisayarlõ tomografinin başka bir avantajõ ise voksel
en, boy ve yükseklik değerlerinin bir birine yakõn olmasõ nedeniyle istenilen
düzlemde geriye dönük izovolümetrik rekonstrüksiyon kesitler yapma olanağõ
sağlamasõdõr. (|schoepf0) Gelecek nesil tomografi cihazlarõ 0,5 mm mertebesinde
kesitlemeye olanak tanõdõğõ takdirde gerçek izotropik vokseller içeren görüntüler
oluşturulmasõ olanak dahilinde olacaktõr. İzovolümetrik voksellerin başka bir
avantajõ sanal gerçeklik uygulamalara uygunluğudur. (|schoepf0) Sanal bilgisayarlõ
tomografi bronkografi görüntüleri, ince kesitlerden yapõlan 3 boyutlu
rekonstrüksiyonlar sayesinde elde edilebilir. (|i0) Bu tarz uygulamalarõn önündeki en
büyük engel eğitilmiş elemanlarõn yoğun ve uzun süren emeğine gereksinim
duymasõdõr.
156
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Çok detektörlü bilgisayarlõ tomografide işlenmemiş bilgi silinmediği takdirde küçük
ve milimetrik lezyonlara yönelik geriye dönük hedefli rekonstrüksiyonlar yapmak
olasõdõr. (|schoepf0)
Çok detektörlü bilgisayarlõ tomografide fuzyon kesitlerin elde edilmesinde kullanõlan
dansite averajõ yerine maksimal dansite sunumu veya minimal dansite sunumu
teknikleri, tomurcuklanan ağaç bulgusu "tree in bud" ve amfizem gibi durumlarda
özel yarar sağlayabilir. Bu tekniklerin pratik olup olmadõğõ ve tanõsal değerini bize
zaman gösterecektir. Aynõ kesitleme yararlõ görüldüğü takdirde 2 ve 3 boyutlu
rekonstrüksiyon kesitlerinde kullanõlabilecektir.
İşlevsel ve Ölçeklenebilir Bilgisayarlõ Tomografi
Kantitatif bilgisayarlõ tomografi incelemelerinin klinikte yararlõ hale gelip
kullanõlabilmesi için kolayca uygulanabilir, tekrarlanabilir, gözlemciden bağõmsõz
olmasõnõn yanõsõra hastalõk hakkõnda geçerli bilgiler sağlamalõ, fizyolojik ve
patolojik bilgiler ile paralellikler içermelidir. Görüntüleme protokollerinde kantitatif
bilgilenmeyi mümkün kõlacak şekilde modifikasyonlar gerçekleştirilmelidir. (|
k14,k15) Radyologlar yapõsal değişiklikleri tanõmlamanõn ötesine geçip, işlevsel
parametreler konusunda kantitatif bilgilenmeyi sağlamakta geç kalmõşlardõr.
Kantitatif bilgisayarlõ tomografi yeni gelişim gösteren bir modalite olduğundan
157
Şekil 45 Dört detektörlü BT ile elde edilenSagital planda reformat görüntüsü
Şekil 46 Dört detektörlü BT ile elde edilenkoronal planda MINIP (minimal dansitesunumu) görüntüsü
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
üzerinde uzlaşõlmõş protokollere rastlamak zordur. Bilgisayarlõ tomografide
kantifikasyon radyolog hekim(ler) tarafõndan çõplak gözle, otomatize bilgisayarlõ
sistemlerle veya radyolog hekim-bilgisayar işbirliği ile yarõ otomatize şekilde
yapõlabilir.
Geleneksel olarak yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi tam inspiryumda
gerçekleştirilir. Ekspiryum sonu çekimler vasküler ve hava yolu kaynaklõ nonspesifik
attenuasyon değişikliklerinin ayõrõcõ tanõsõnõn yapõlmasõnda ve inspiryum sonu fazda
gözden kaçabilen hava hapsi alanlarõnõn tanõsõnda yardõmcõ olmaktadõr. Sõk
kullanõlan yöntem, çekimin ekspirasyon sonu ve inspirasyon sonunda iki kez
gerçekleştirilmesidir. Küçük havayolu hastalõklarõnda, ekspiryum sonu çekimlerde
hava hapsõ alanlarõ hipoatenüe alanlar olarak izlenir. (|e0, f93, f103) Ekspirasyon
sonunda elde edilen kesitlerde parenkim dansitesi inspiryuma göre artmõş olup,
trakeanõn posterior membranõ trakea lümenine doğru bombeleşir. Tarama yapõlõrken
az sayõda seviyeden veya patoloji bulunan alanlardan kesit alõnmasõ avantajlõ gibi
görünse de hava hapsi alanlarõ beklenmedik seviyelerde bulunabildiğinden düzenli
aralõklar ile tarama yapõlmasõ gerekir. (|f7, f60, f74, f78) Bazõ merkezler inspiryum
ve ekspirasyon sonu çekimleri 10 mm kesit aralõklarõ ile gerçekleştirirken diğerleri,
ekspiryum sonu çekimleri daha 10 mm'den büyük düzenli aralõklar ile
gerçekleştirmektedir.
Günümüzde yaygõn klinik uygulama alanõ bulunmayan diğer fizyolojik tetkiklerde,
farklõ solunum fazlarõnda akciğer parenkimin görüntülenmesi için farklõ dinamik
bilgisayarlõ tomografi teknikleri uygulanabilir. Kantitatif bilgisayarlõ tomografi, tek
bir değer veren klasik solunum fonksiyon testlerinin duyarsõz olduğu bilinen bölgesel
yapõ ve işlev farklõlõklarõn değerlendirilmesi, patolojilerin erken tanõsõ ve yeni tedavi
şekillerinin hassas takibinde kullanõlabilir. Bu teknikleri aynõ solukta yapõlan
tetkikler ve farklõ soluklarda yapõlanlar diye ayõrabiliriz. Tarihi daha eskiye dayanan
farklõ soluklarda yapõlan incelemeden yukarõda kõsaca bahsedildi. Tek solukta
inspirasyon ve ekspirasyon fazlarõnõn ardõşõk kesitlerle görüntülenmesi, aynõ
158
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
seviyenin solunumla birlikte değişen attenuasyon farklarõnõ vermektedir. Günümüzde
hõzlõ bir makine ile 50ms'de bir kesit alõnabilmektedir. Çekimlerin gerçekleşmesinde
solunum fonksiyon testleri ve bilgisayarlõ tomografi ile entegre edilmiş volüm tetikli
cihazlar kullanõlmaktadõr. Ancak bu tarz cihazlarõn ticari sürümleri yok veya oldukça
kõsõtlõdõr. Volüm tetikli cihazlar dõşõnda 50-100ms aralõklar ile gerçekleşen
çekimlerin solunum fonksiyon test eğrisi ile karşõlaştõrõlmasõ olasõdõr. (|k0) Tetkikin
spirometri eşliğinde yapõlmasõ durumunda her kesitin ait olduğu solunum fazõ kabaca
hesaplanabilir. Respirasyon fazlarõnda elde edilen zaman-atenüasyon eğrisine
bakõlarak imajlar kantitatif ve kalitatif olarak değerlendirilebilir. Pratik sorunlar
nedeniyle bu tetkik genellikle en fazla 3 seviye ile (arkus aorta, karina ve
supradiafragmatik) sõnõrlõ tutulmaktadõr. Spirometri tetikli adõ verilen başka bir
tomografi tekniğinde ise (|f41, f42, f49) valflõ spirometre yardõmõ ile solunum
istenilen faz(lar)da durdurulur ve çekim bu faz(lar)da gerçekleştirilir.
Kantitatif bilgisayarlõ tomografi değerlendirilmesinde görsel skorlama sistemleri,
anatomik görüntü kantifikasyonu ve akciğer dokusunun bölgesel kantitatif
değerlendirmesini (havayolu çapõ ve tüm hacime oranõ, bölgesel attenuasyon
karakterizasyonu) içermektedir. (|k8,k20,k28,k95,k97) Görsel skorlama sistemleri
geliştirirken görsel her parametrenin solunum sistemi üzerinde özel işlevsel etkisi
ayrõ ayrõ ve dağõlõmõ dikkate alõnarak hesaplanmalõdõr. (|k0) İki gözlemci tarafõndan
yapõlan değerlendirmelerde, puanlama iki kişinin verdiği puanõn ortalamasõ yöntemi
veya puan üzerinde uzlaşõ yöntemi ile yapõlabilir. Elde edilen puanlar gözlemciye
bağõmlõ olup, tekrarlanabilirliği gözlemci içi ve gözlemcilerarasõ değişkenlik
gösterir.
Otomatize bilgisayarlõ sistemde bilgisayarlõ tomografiden elde edilen bilgiler,
bilgisayarlõ tomografi bilgisayarõndan işlem bilgisayarõna "work station" aktarõlõr.
Bilgisayar destekli tanõ sistemlerinde solunum ve dolaşõm sistemlerine ait değişik
bölgeler analiz öncesi işaretlenir. Farklõ sofistikasyonda yöntemler ile torasik
kullanõm amaçlõ geliştirilen yazõlõmlar aracõlõğõ ile bu bölgelerden bazõ veriler
159
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
toplanõr. Değerlendirmede havayollarõ ve
akciğerin farklõ bölgelerindeki attenuasyon
ve dokusal farklõlõklarõ dikkate alõnõr. Farklõ
yazõlõmlar farklõ sorularõn yanõtõnõ aramak
için geliştirilmiştir ve işlevleri arasõnda
farklõlõklar ve örtüşme noktalarõ
bulunmaktadõr. (|k12, k20, k58, k59, k60,
k82) Çoğu sistemde alan bölgelendirme
işlemi otomatiktir ancak hata yapõlma
olasõlõğõna karşõn manuel müdahele imkanõ
sağlanmõştõr. Her bölge içinde kalan bölümde çoğu sistem için ortak olan üç
değerlendirme yapõlõr: Alanõn şekli ve genişliği, alan içi attenuasyon istatistikleri ve
alan içi doku analizi. Solunum fonksiyon testlerinden elde edilen bilgilerin
entegrasyonu ile her bölgenin veya tüm bölgelerin (akciğer tamamõnõn) zaman-
parametre analizleri yapõlabilir. Bunlar arasõnda en sõk kullanõlan zaman-attenuasyon
eğrileridir. Hounsfield ünitesi-zaman eğrilerinde, attenuasyon zamana karşõ
işaretlenir. Yapõlan incelemelerde akciğer attenuasyon değişikliklerinin en çok 2 ila
4. saniyeler arasõnda gerçekleştiği saptanmõş. Havayolu tutulumu olan hastalarda,
Hounsfield ünitesi-zaman eğrileri yassõlaşõp sola kaymaktadõr.(|k0) Zamana bağlõ
analiz edilen diğer parametreler, bölgesel ve total hacim, alan şekil değişiklikleri ve
dokusal yapõdõr. Solunuma bağlõ gerçekleşen değişikliklerin yönü ve natürü
kantifikasyona uygundur. (|k33,k34, k53, k89, k95, k96, k98) Akciğer dansitesine
uygulanan diğer bazõ hesap yöntemleri: otokorelasyon, kovaryans ve fraktal
analiz'dir.
Delrome (|k20) 1997, çalõşmasõnda astma, amfizem ve skleroderma'ya bağlõ fibrozu
%70-80 oranõnda ayõrt eden bir yazõlõm geliştirdi. Delrome yazõlõmõnda ağõrlõklõ
olarak doku analiz tekniklerini kullanmõştõr. Uppaluri uyum özellikleri modeli adõnõ
verdiği metodunda (|k95) benzer sonuçlara varmõştõr.
160
Şekil 47Çekimin ekspiryum sonundagerçekleştiğinin göstergesi olarak trakealmembranda bombeleşme.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Hartley ve arkadaşlarõ (|k36) fibrotik ve normal akciğerlerde Hounsfileld ünitesi
histogramõnõ incelediklerinde, normal olgularda eğrinin normal Gauss eğrisine
nazaren daha sivri, kurtotik ve sola skewotik olduğunu, fibrotik hastalarda ise
histogram eğrisinin normal olgulara göre daha az skewotik ve kurtotik olduğunu
gözlemlemişler. Dansite, skewoz ve kurtoz ölçümleri solunum fonksiyon test
ölçümleri ile korele olarak değerlendirildi. (|k36) Goldin ve arkadaşlarõ dansite ve
"second information of correlation and contrast" adlõ yöntem ile normal ve
skleroderma'lõ hastalarõ %91 duyarlõlõkla ayõrdetmiştir. (yayõnlanmamõş data |k0) Bu
çalõşmada ilginç olan nokta çõplak gözle normal olarak değerlendirilen bazõ olgularõn
bilgisayar tarafõndan patolojik olarak değerlendirilmesidir. Çalõşmada bronkoalveoler
lavaj pozitif ve bronkoalveoler lavaj negatif hastalar %92 duyarlõlõk ile
ayõrtedilmiştir. (yayõnlanmamõş data |k0)
Daha önceleri sadece düşük çözünürlüklü nükleer tõp alanõnda kullanõlan işlevsel
incelemelerin başka örnekleri ise ventilasyon değerlendirilmesi için Xenon kontrastlõ
bilgisayarlõ tomografi ve pulmoner perfüzyon değerlendirilmesi için bolus kontrastlõ
incelemelerdir. Bölgesel ventilasyon ve perfüzyon değişimleri zaman atenuasyon
eğrileri olarak veya bilgisayar desteği ile görüntü üzerinde renk kodlanarak
verilebilir. (|d13) Gelişmiş bilgisayar yazõlõmlarõ ve hõzlõ çekim teknikleri ile tek
soluk ve dinamik "multi-breath", "wash-in" ve "wash-out" kontrast madde eğrileri şu
anda hayvan deneyleri fazõnda uygulanmaktadõr. (|d14, d15)
Kantitatif bilgisayarlõ tomografide gelecek ne getirecek?
Hõzlõ, yüksek çözünürlüklü volümetrik görüntüleme sekanslarõ sofistike yazõlõmlar
ile işleme olanağõnõn, bölgesel akciğer yapõ-işlev bağlantõlarõnõn araştõrõlmasõnda
yeni olanaklar yarattõğõnõ şimdiden gözlemlemek olasõdõr. Bunun için gereken alt
yapõ çalõşmalarõ, normal değerleri içeren tablolarõn ve patolojilere ilişkin bilgilerin
toplanmasõdõr. Solunum yolundan verilen Xenon gibi gaz yapõsõnda, veya parenteral
yoldan verilen bio-parçalanabilir sõvõ (|k105) kontrast maddeler; ventilasyon,
161
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
perfüzyon ve hücresel işlevler konusunda gerçek zamanlõ bilgiler sağlayabilir. Daha
hõzlõ bilgisayarlar ve normal ve patolojik değerlere ilişkin bilgiler, daha fazla
otomasyon, daha iyi yazõlõmlar, kantitatif görüntülemenin bir araştõrma aracõ
olmaktan çõkõp, klinikte kullanõmõ olan bir araca dönüşmesi sürecinde olgunlaşmasõ
gereken aşamalardõr. (|K0)
Yapõsal � İşlevsel Uyumsuzluk Sorunlarõ
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin akciğer yapõlarõnõ göstermedeki gücü
araşõrmacõlarõ yapõ-işlev bağlantõlarõnõ araştõrmaya itmiştir. Erken yapõ-işlev
çalõşmalarõnda bilgisayarlõ tomografideki hastalõk yayõlõmõ ile işlev arasõnda küçük
ilişkiler bulunmuştur. (|g94 ) Kullanõlan yöntemlerden biri lober veya kesitsel bir
yöntem ile görsel olarak tutulum gösteren akciğer oranõnõ subjektif olarak
değerlendirmektir. (|g1, g19, g24, g35, g76) Bu yöntemin dezavantajlarõndan biri
gözlemciler arasõndaki uyumsuzluktur. (|g6 ) Bazõ merkezlerde bilgisayar destekli
tanõ yöntemleri geliştirilmiştir. (|g119 ) Kronik havayolu hastalõklarõ için geliştirilmiş
bir sistemde hava hapsi alanlarõ genellikle grid yardõmõ ile sayõlmaktadõr. (|g4 ) Bu
tarz bir değerlendirme çok fazla insan gücü gerektirdiğinden yaygõn kullanõm
bulmamõştõr. Küçük havayolu hastalõklarõ için ise semikantitatif yöntemler
geliştirilmiştir. Görsel skorlama sistemlerine özgü "kabaca tahmin" probleminin
aşõlmasõna karşõn tam, otomatik sistemlerin geliştirilmesi zordur ve gözlemciler ile
uyum sorunlarõ yaratmaktadõr. Bu yüzden bazõ merkezler yarõ otomatik sistemlerin
geliştirilmesini önermektedir. (|g76 ) Otomatik sistemlerde belli bir dansitenin
altõnda veya üstünde olan yapõlar makine tarafõndan otomatik olarak
haritalandõrõlmaktadõr.
Pulmoner fibroz hastalarõnda dansite histogramõnõn analizi ve akciğer parenkimin
dokusal analizi gibi daha karmaşõk yaklaşõmlar kantitatif değerlendirme amacõyla
denenmiştir. (|g41 ) Pulmoner fibrozlu hastalarda dansite histogramõ fonksiyonel
korelasyon amacõyla eğim ve kurtosis değerlendirmesine tabi tutulmuştur.
162
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Operatörden bağõmsõz olan bu yöntem yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografiden elde edilen görselin fraktal analizi üzerinde yapõlõr ve fibrotik sürecin
kantitatif değerlendirilmesinde başarõlõ olduğu bildirilmiştir. (|g91 )
Yapõsal bozuklukluklarõn (yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografiden elde edilen
bilgiler) işlevsel bozuklukluklara (Solunum fonksiyon testleri) yol açtõğõ teorisinden
yola çõkan pek çok çalõşma yapõlmõştõr. Korelasyon derecesi iki sürecin
bağlantõlarõnõn yanõsõra ölçüm yöntemleri tarafõndan sonuca dahil edilen gürültü
olarak adlandõrõlan bilgilerden etkilenmektedir.
Aşağõda görsel işlevsel bağlantõlarda kopukluğa yol açabilen faktörler irdelenmiştir.
Patolojik Sürecin Doğasõ
Patolojik açõdan bakõldõğõnda çok az hastalõğõn saf obstrüktif veya saf restriktif
olarak sõnõflandõrõldõğõnõ görmekteyiz. Bazen yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografiden elde edilen görüntülerin makroskopiyi değil mikroskopiyi yansõttõğõ
sanõlõr. İşlevsel etkileri büyük olan ekstra pulmoner pek çok neden sayõlabilir. (|g47 )
Ölçüm Hatalarõ
Ölçüm hatalarõ hem solunum fonksiyon testleri hem yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi için geçerlidir. İkisinin de subjektif olmasõna karşõn, akciğer grafisinin
görsel değerlendirilmesi, yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografiden daha fazla
gözlemci yorumuna açõktõr. (|g14 ) Gaz difüzyon kapasitesinin ölçümü her zaman
standardize değildir ve laboratuardan laboratuara farklõlõk gösterebilir. (|g50)
Kantifikasyon yöntemi ne kadar güçlü olursa olsun korelasyonlar ölçüm yönteminin
gücü ile sõnõrlõdõr.
Seçim Önyargõsõ
163
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Korelasyonlarõn gücü seçilen hasta popülasyonuna bağõmlõdõr. Genel hasta
popülasyonunu temsil etmeyen hasta grubu seçimleri, gerçekleri yeterince
yansõtmadõğõ gibi zayõf ve yanõltõcõ sonuçlar doğurabilir. Eşlik eden hastalõk, yaşam
alõşkanlõklarõ ve tedavi şemalarõ, seçilmiş topluluğu, sonuçlarõ ve bağlantõlarõ
etkileyebilmektedir. Buna örnek olabilecek bir durum sigaraya bağlõ amfizemin
fibrotik akciğer hastalõğõna eşlik etmesidir. (|g111 )
Uygunsuz Bilgisayarlõ Tomografi kantifikasyon yöntemleri
Eski teknoloji ve standartlara uygun olmayan çekimlerin sonuçlarõ etkilediği açõktõr.
Aşõrõ titiz hazõrlanmõş görsel skorlama sistemleri gözlemciler arasõnda anlaşmayõ
zorlaştõrdõğõ gibi gerçek bağlantõlarõn gözden kaçmasõna sebep olabilir. Tersi de
geçerlidir, kabaca hazõrlanmõş bir görsel skorlama sistemi bağlantõlarõn gücünün
gözden kaçmasõna sebep olacaktõr. Uniform dağõlõmõ olmayan hastalõklarda akciğerin
üst ve alt zonlarõnõn işlevsel katkõlarõ dikkate alõnmalõdõr.
Solunum Fonksiyon Testlerinin Doğasõ
Solunum fonksiyon testleri doğalarõ gereği tek değerli sonuçlar verirler. Bu değerin
akciğerin değişik bölgelerindeki yerel işlev farklõlõklarõnõ yansõtmasõ beklenemez.
Ayrõca birbirini zõt şekilde etkileyen patolojik süreçlerin sonuca tam yansõmadõğõ
düşünülmektedir. Buna örnek olarak idiyopatik pulmoner fibrozlu bir hastada alt
zonlarda fibrozis ve volüm azalmasõ varken üst zonlarda amfizem ve volüm artõşõ
bulunmasõdõr. Bu hastanõn pletismografi ile ölçülen akciğer volümleri normal
çõkabilmektedir. (|g20 )
Solunum fonksiyon tesleri ve bilgisayarlõ tomografi arasõnda fizyolojik farklõlõk
Solunum fonksiyon teslerinin çoğu dinamik bir yapõya sahip iken, rutin bilgisayarlõ
164
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
tomografi incelemeleri durağan yapõdadõr. Teorik olarak bilgisayarlõ tomografi
çekiminde hastanõn pron olsun, supin olsun yatay durumda olmasõ ve solunum
fonksiyon tesleri sõrasõnda dikey durumda olmasõ bir farklõlõk yaratabilir. Dikkate
alõnmasõ gereken başka bir faktör solunum fonksiyon testlerinin fizyolojik
süreçlerden dolayõ labil yapõda olmasõdõr. İki tetkikin eş zamanlõ ve eşit şartlarda
yapõlmasõ bu farkõ ortadan kaldõrõr.
Hastalõk Reversibilitesinin Değerlendirilmesi
Eskiden beri akciğer biyopsi materyallerinin histopatolojik olarak incelenmesi takip
ve tedaviye yanõt açõsõndan en güvenilir yöntem olarak kabul edilirdi. (|g10, g102)
Akciğer grafisi, solunum fonksiyon testleri, sintigrafi ve bronkoalveolar lavaj aktif
geri dönüşümlü süreçler ve geri dönüşümsüz süreçler arasõnda prognostik ayrõm
yapmaya fazla yardõmcõ olmaz. (|g114, g12, g113, g108, g45 ) Bu yüzden yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin hastalarda geri dönüşümlü süreçleri saptayõp
saptayamadõğõ, prognoz ve sürvi hakkõnda ipucu verip vermeyeceği konularõnda
büyük bir ilgi bulunmaktadõr. (|g74, g110 ) Mevcut bilgiler ve tedavi opsiyonlarõ
bağlamõnda genel terimler ile konuşmak gerekirse, hastalarda fibrozis bulgularõ
geridönüşümsüz süreçleri yansõtõr. Buzlu cam görünümü ise her zaman olmasa bile
çoğu kez geridönüşümlü süreçleri yansõtõr. (|g57, g74, g107, g112)
Fibrozun retraksiyon yolu ile bronşlarda dilatasyona yol açmasõ, buzlu cam
alanlarõnda balpeteği gelişmeden önce fibroza işaret eder, ancak dolaylõ yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi bulgularõnõn her zaman güvenilir olmadõğõ
gerçeği gözden kaçõrõlmamalõdõr. Tekrar vurgulamak gerekirse buzlu cam alanlarõnda
bronşiyal genişleme ince interstisyel fibroza işaret eder, ancak buzlu cam alanlarõnda
bronş dilatasyonu akut sõkõntõlõ solunum sendromunda da görülebilir. İnce retiküler
patern geridönüşümsüz yapõsal değişikliğin belirtisidir. (|g0 ) Nitrofurantoin
kullanõmõ gibi sõk rastlanmayan bir kaç durumda ince retiküler değişiklikler
geridönüşümlü olabilmektedir. (|g93 )
165
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin fibrotik akciğer hastalõğõnda tek
başõna prognostik değeri araştõrõlmaktadõr. (|g110 ) Histolojik olarak yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin buzlu cam görünümleri, nonspesifik
interstisyel pnömoni veya daha az olarak deskuamatif interstisyel pnömoni olarak
tanõmlanmaktadõr. (|g9, g16 ) Hastalar yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
görünümlerine göre kabaca retiküler, mikst ve buzlu cam olarak üçe ayrõlabilir. (|g14
)
Fibrotik akciğerlerde değişikliklerin kronolojik takibi klinik ve fonksiyonel
incelemeler ile kolay değildir. (|g84 ) Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin
bu konuda sağlamõş olduğu üstünlük anatomik ve teknik olarak benzer tetkikleri
gerektirir. Teknik olarak her zaman aynõ noktalardan geçen kesitlerin elde edilmesi
zor olduğundan, (|g109 ) değerlendirme subjektif insan faktörüne bağlõ olduğundan,
görüntüleri kantitatif rakamlara dönüştürmedeki zorluklardan dolayõ hala takip
yöntemi olarak solunum fonksiyon testleri kullanõlmaktadõr.
Bilgisayarlõ Tomografi Görüntülerinin Fotoğraflanmasõ
Pencere merkezi ve genişliği
Her pikselin attenuasyon değeri, içinde bulunan yapõlarõn ortalama dansitesi ile
orantõlõ olup, Hounsfield ünitesi ile ölçülmektedir. Hounsfield ünitesi suyun
attenuasyon değerinin 0, havanõnkinin -1000 olarak kabul edilmesi ile elde edilen bir
birimdir ve tõpta kullanõlan tüm bilgisayarlõ tomografi cihazlarõnda bu birim
kullanõlõr. Akciğer parenkim attenuasyonu genellikle -800 civarõndadõr. (|e0)
Uygun pencere aralõklarõnõn seçimi, yapõlarõn görünümlerini ve boyutlarõnõ
etkilemektedir. (|e7, e8, e12) Pencere merkezi, Hounsfield ünitesinden pencerenin
median attenuasyon değerini, pencere aralõğõ veya genişliği ise pencere içerisinde gri
166
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
sklalada gösterilecek Hounsfield ünite sayõsõnõ ifade eder. Bu aralõğõn altõnda kalan
tüm Hounsfileld değerleri gri skalada siyah, üstünde kalanlar ise beyaz olarak
gösterilir. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin değerlendirilmesinde
kullanõlan pencere aralõklarõ ve merkezleri makineden makineye ve tercihe göre
değişir ancak yaygõn olarak pencere merkezi için -500 ile -700 ve pencere aralõğõ için
1000-1500 Hounsfield ünite arasõ değerler kullanõlmaktadõr. Klinikte kullanõlacak
değerlere karar verildikten sonra kesitler arasõ, hastalar arasõ, ve aynõ hastanõn
takiplerinde bu değerlerin korunmasõ ve gerekmedikçe değiştirilmemesi gerekir.
Özel amaçlar için modifikasyonlar gerektiğinde tercihen bunun monitörden izleme
amacõ ile yapõlmasõ gerekir. (|e0)
Zumlama
Rekonstrüksiyon görüntülerin sonradan büyütülmesi, detay elde edilmesi açõsõndan
ilave yarar sağlamaz ve çözünürlüğü artõrmaz. Görüntünün büyütülmesinde doğru
yaklaşõm bu işlemin "raw data"dan yapõlmasõdõr.
Film basõmõ
Daha büyük görüntüler için filme daha az görüntü basõlmasõ, görüntüleri
büyütmesine karşõn çözünürlüğü arttõrmaz. En sõk kullanõlan 16 ve 20'lik
formatlardõr.
Tuzaklar
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide rastlanan en sõk tuzaklar hareket
artefaktõ, quantum gürültüsü ve beam hardening artefaktõdõr. Tuzaklar hasta kaynaklõ
olanlar, cihaz ve teknik kaynaklõlar olarak ikiye ayrõlabilir. Hastadan kaynaklanan
tuzaklara örnek olarak hareket artefaktlarõ, hastanõn kilolu olmasõndan doğan
artefaktlar, beam-hardening artefaktõnõn bazõ formlarõ, pozisyona ve solunum
derinliğine, havayolu ve vasküler hastalõğa, normal transvers torasik ve subkostal
kaslara bağlõ oluşan artefaktlar verilebilir. Teknik tuzaklara ise kolimasyondan
167
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
kaynaklanan, yanlõş kV ve akõm, yanlõş
rekonstrüksiyon algoritmasõ, yanlõş pencere
aralõklarõ ve genişliği örnek verilebilir.(|e0)
Hareket
Solunum ve kalp hareketleri yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide
yorumlayõcõ için potansiyel tuzaklar içeren görüntüler oluşturabilir. Yeterli soluk
tutma ile bile bazen lingula ve sağ orta lobda artefaktlar oluşabilmektedir. Hareket
artefaktlarõ, aynõ anatomik yapõnõn gantrinin bir dönüşü sõrasõnda birden fazla
konumda bulunduğu durumlarda ortaya çõkmaktadõr. Bu artefaktlar en kolay
farkedilen artefaktlar arasõndadõr ve genellikle tanõsal problemlere yol açmazlar.
Hareket artefaktlarõ görüntüde damarlarõn çift görünmesi, normal detaylarõn flu
çõkmasõ, buzlu cam görünümleri ve yüksek dansiteli yapõlar çevresinde çizgilenmeler
ve yõldõz artefaktlarõna yol açabilir. Fissür, damar ve bronş duvarõ gibi çizgisel
yapõlarõn hareketi paralel opasitelerin görülmesine yol açabilir.(|e0)
Yõldõz artefaktõ bir damarsal yapõnõn kesit planõna dik şekilde hareket etmesi sonucu
oluşur. Yõldõzlar arasõnda kalan lüsensi alanlarõ dikkatsizlik sonucu bronşiektazi
olarak yorumlanabilir (|c7).
168
Şekil 48 Parmakizi vb. film üzerinde sonradanoluşan lekeler buzlucam ve diğer lezyonlarõtaklit edebilir.
Şekil 49 Harekete bağlõ çift kardiak kontur velineer yapõlarda çift görünüm.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Harekete bağlõ lineer yapõlar bronşiektaziyi taklit edebilir (psödobronşiektazi),
harekete bağlõ buzlu cam görünmesi ise infiltratif süreçler ile karõşabilir, ancak
genellikle hareketin diğer belirtileri bu bulgulara eşlik ettiğinden ayõrõcõ tanõ
kolaylaşmaktadõr. (|e0) Psödobronşiektazi en sõk lingulada görülür. (|d24)
Toraksta artefakta yol açan diğer bir hareket ise solunum hareketedir. Görüntü
kalitesini ciddi şekilde düşürdüğünden hasta ile kooperasyon kurularak önlenmeye
çalõşõlmalõ, izlendiğinde kesit çekimi tekrar edilmelidir.
Benekli Kuantum Gürültüsü
Kuantum gürültüsü "Quantum mottle noise"
piksel başõna yeterince foton toplanmadõğõ
durumlarda ortaya çõkar ve görüntüde
beneklenme ile kendini belli eder. Özetle,
yüzeyel dokuda çoğu düşük enerjili foton
absorbe edildiğinden, derin dokularõn
optimum görüntülenmesi için yeterli sayõda
foton yoluna devam edememektedir.
Hastadan kaynaklanan nedenler, toraksõn
posteriorunda kemik yoğunluğunun daha
fazla olmasõ, hastanõn kollarõnõn baş
seviyesinin üstüne kaldõrõlmamõş olmasõ ve
hastanõn kilolu olmasõ olarak sayõlabilir. (|
e0)
Işõn sertleşme Artefaktõ
169
Şekil 50KC'den geçen kesitte Benekli QuantumGürültüsü
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Işõn sertleşme artefaktõ önemli patolojileri taklit etmez ve çoğu kez önemli detaylarõn
kaybõna yol açmaz. Bilgisayarlõ tomografi X-õşõnõ enerjisi vertebra korpusu gibi
yüksek dansiteli yapõlardan geçtiğinde özellikle düşük enerjili fotonlar diğer
fotonlara nazaren daha fazla emilir. Geriye kalan ve sert foton adõ verilen yüksek
enerjili fotonlar ise daha yumuşak olan diğer dokular tarafõndan durdurulamadan
detektöre kadar yollarõna devam ederler. Bunun sonucu olarak yollarõ üzerindeki
dokular rekonstrüksiyon hesaplarõ sõrasõnda olduklarõndan daha düşük dansiteli
görülebilir. Bu durum õşõn dozuna bağlõ olduğundan kV ve mAs artõrõlarak
üstesinden gelinebilir.(|e0)
"Beam hardening artefakt", çevresine göre
yüksek dansite farkõ gösteren yapõlar
etrafõnda õşõnsal şekilde görülür. Sõk
görüldüğü noktalar kateterler,
kalsifikasyonlar, metalik protezler, bronş
duvarlarõ, damarlar, kotlar, vertebra
korpuslarõdõr. Kuantum gürültüsü gibi
artefaktõ da toraksõn posterior bölümlerinde
daha sõk görülür. Yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografide kullanõlan yüksek
çözünürlük algoritmasõ, õşõn sertleşme artefaktõnõ abartarak daha belirgin
görülmesine yol açar. (|e3)
İnce Kolimasyon Sorunlarõ
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin dezavantajlarõndan biri ince
kolimasyon nedeniyle parenkimin %90'õna yakõn bir bölümünün
görüntülenmemesidir. Bunun sonucu olarak bazõ patolojiler kõsmen, bazõ patolojiler
ise tamamen gözden kaçar. İnce kolimasyonun yarattõğõ başka bir tuzak ise damarsal
170
Şekil 51 Metallik obje varlõğõna bağlõ yõldõzşeklinde õşõn sertleşme artefaktõ
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
yapõlarõn küçük nodülleri taklit edebilmesine yol açmasõdõr. Damar kõsa bir
segmentte kesite dik olarak geçtiği takdirde yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografide nodülleri taklit edebilir, konvansiyonel bilgisayarlõ tomografide bu
problem daha seyrektir. (|e0)
Kesintisiz ince kesit tarama tekniğinin sakõncasõ, yüksek doz radyasyon ve uzun
tetkik zamanõdõr. Bu nedenle bütün akciğerin rutin olarak tek detektörlü yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ile kesintisiz şekilde taranmasõ pratik değildir (|
b11, a1, b37). Ancak 1-1.5 mm kalõnlõkta 10-20 mm aralõklõ kesitlerde
bronkovasküler yapõlarõ traseleri boyunca izlemek zordur (|c9). Kesite dik gelen
damarlar nodüllerle karõşabilmektedir. Bu nedenle, nodülleri karakterize etmede
veya bronkovasküler demeti tutan hastalõklarda 3 mm lik kesitlerin daha yararlõ
olduğu belirtilmektedir (|c9). Çok detektörlü bilgisayarlõ tomografi çok az bir doz
artõşõ ile tüm akciğerin ince ve yüksek çözünürlükte kesitlenmesini olasõ kõlmaktadõr.
Pencere Merkezi ve Aralõğõ Sorunlarõ
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin doğru yorumlanmasõ uygun
pencerelerin seçilmesini gerektirir. Pencere aralõklarõnda yapõlan değişiklikler
deneyimsiz kişilerin yanlõş yorumlar yapmasõna yol açabilir. (|e7, e8, e12) Bu
problemi aşmanõn yolu, sürekli aynõ pencere ayarlarõnõn kullanõlmasõ veya
yorumlayõcõnõn tuzağa düşmeyecek kadar deneyimli olmasõdõr. (|e0)
Gerekenden daha dar bir pencere aralõğõ bronş cidarlarõnõn olduğundan kalõn
görülmesine ve parenkimde yalancõ buzlu cam görünümüne yol açar. (|d10)
Gerekenden daha geniş bir pencere atenuasyon azalmasõ yolu ile tanõnan amfizem ve
kistler gibi durumlarõn gözden kaçmasõna sebep olur.
Farklõ zamanlarda çekilen filmler kõyaslanacaksa her iki film aynõ pencere
171
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
değerlerinde basõlmalõdõr. Aksi takdirde yanlõşlõkla lezyonlarõn ilerlediği veya
gerilediği kanõsõna varõlabilir.
Vücut Pozisyonu ve Solunum Derinliği
Normal akciğerde yer çekimine yakõn olan bölümler daha dens görülür. Bu
attenuasyon farkõ, yer çekimi nedeniyle kan ve sõvõlarõn posterior, gazlarõn ise
anteriora doğru yer değiştirmesi sonucu olmaktadõr. (|e10, e12) Dependan
bölümlerde oluşan atelektazi, dansite artõşõ veya subplevral çizgilenmeler şeklinde
görülebilir. Dependan bölgelerde venöz göllenme, septalarda seyreden venlerde
dolgunluğa yol açarsa yanlõşlõkla septal kalõnlaşma olarak yorumlanabilir. (|d21)
Bazõ vakalarda dependan atelektazi ve dansitelerin gerçek hastalõk sürecinden
ayõrtedilmesi için pron görüntülerin elde edilmesi gerekebilir. Pron pozisyonlar
bibaziler fibroz düşünülen hastalarda ve asbest öyküsü olan kişilerde yararlõdõr. (|
e10) Hastanõn pron pozisyonundan potansiyel yarar sağlayõp sağlamayacağõna
akciğer grafileri incelenerek karar verilebilir. Bu durumda ikinci çekimden
kaynaklanan ekstra maliyet, şua, zaman ve emek kaybõndan kaçõnõldõğõ gibi, hasta
memnuniyeti de artmaktadõr. (|e12)
Pulmoner Kan Akõmõnõn Yeniden Dağõlõmõ
Vasküler ve intrensek havayolu hastalõklarõ sonucu pulmoner dolaşõmõn yeniden
dağõlõmõ, beraberinde bazõ tuzaklarõ getirmektedir. Kronik pulmoner emboli gibi kimi
patolojiler bazõ bölümlere dolaşõm azalmasõna yol açabilir. Entrensek havayolu
hastalõklarõ, iyi havalanmayan segmentlerde refleks vazokonstrüksiyona ve diğer
bölümlerde göreceli perfüzyon artõşõna yol açabilirler. Yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografide hiperperfüze alanlarda buzlu cam görünümüne yol açan bu
paterne mozaik perfüzyon adõ verilmektedir. Tanõya yardõmcõ olan işaretlerden biri
hiperperfüze alanlardaki damarsal yapõlarõn çapõnda dikkati çeken göreceli artõştõr.
172
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
İntrensek havayolu hastalõklarõnda hava hapsi alanlarõnda daha küçük çapta damarlar
izlenebilir, akciğer daha saydam görünümdedir. Hava hapsi alanlarõndaki saydam
görünümün ve çevre parenkim ile olan dansite farkõnõn ekspirasyonda çekilmiş
grafilerde artmasõ beklenir. (|e0)
Transvers Torasik ve Subkostal Kaslar
Bu kaslar kotlarõn iç tarafõnda yumuşak doku dansiteleri olarak görülerek plevral
kalõnlaşmayõ taklit edebilirler. Kalõnlaşmõş plevranõn çoğu yerde kot ve interkostal
kaslardan 1-4 mm arasõnda değişen kalõnlõkta bir yağ dokusu ile ayrõlmasõ beklenir.
Toraksta paravertebral alanda akciğere komşu kas bulunmamasõ nedeniyle bu
konumda görülen kalõnlaşmalar ve kaslar arasõnda ayõrõcõ tanõda bulunmak
gereksizdir. (|e5, e7, e8)
173
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Yüksek Çözünürlüklü Bilgisayarlõ Tomografi için Normal Anatomi
Akciğerlerin primer fonksiyonu kanõn oksijenlenmesi ve karbondioksitten
arõndõrõlmasõdõr. Bu işlev için hava yollarõnõn açõk, hava boşluklarõnõn aere, geçiş
membranõ ve vasküler yatağõn sağlam olmasõ gereklidir. Akciğerlerin yapõsõ bu
fonksiyonlarõnõ sürdürebilecek en uygun şekilde tasarlanmõştõr (|uta1).
İnspiryumda, akciğer volümünün %80 ini hava, %10 unu kan, %10 unu ise dokular
oluşturur. Bu kadar küçük akciğer dokusu, yaklaşõk bir tenis kortu (100-200 m2)
kadar bir alana dağõlmõştõr. (|ut0) Akciğer interstisyumu bir kaç alana ayrõlabilir:
Peribronkovasküler veya aksiyel interstisyum, büyük arterler ve bronşlarõ içeren ve
bunlarõn hemen komşuluğundaki alandõr. Sentrilobüler interstisyum lobüler arterler
ve bronşiolleri çevreleyen alana verilen isimdir. İntralobüler interstisyum ise alveoler
duvarlar ve interlobüler septalarõn içini ve hemen septa komşuluğundaki alanõ
kapsar. Subplevral interstisyum viseral plevra komşuluğundaki alandõr. Histolojik
olarak bu birbirinin devamõ olan ve net bir ayrõmõ olmayan alanlarõn iyi bilinmesi
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide hastalõğõn dağõlõmõnõ saptama ve
tanõmlama sõrasõnda gereklidir.(|e0)
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ile pulmoner arterler 16. jenerasyona
kadar, bronşlar ise duvar kalõnlõğõ 300 mikron civarõnda olan 8. jenerasyona kadar
izlenir, sonraki bronşlar yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide izlenemezler.
Bronşiollerin görülmesi çaptan çok duvar kalõnlõğõna bağlõdõr. Normalde duvar
kalõnlõğõ bronş çapõnõn 1/6 - 1/10 u kadardõr. Bu nedenle 0,15- 0,05 mm duvar
kalõnlõğõna sahip intralobüler ve asiner bronşioller görüntülenememektedir.
Normalde plevral yüzeye 2-3 cm uzaklõkta bronşioler dal görülmemelidir.(|ut0)
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide 0,2-0,5 mm boyutundaki küçük
yapõlar bazen izlenebilmektedir. Örneğin plevraya 5-10 mm mesafede 0,5 mm
çapõndaki sentrilobüler arter sõklõkla izlenebilmektedir. Bronş ve bronşioller plevraya
20 mm mesafeye kadar izlenebilir. İntralobüler bronşioller ise 0,1 mm duvar
174
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
kalõnlõktadõr ve normalde yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografide izlenemezler.(|e12) İnterlobüler septalar yine
yaklaşõk 0,1 mm kalõnlõktadõr ve nadiren bazallerde ve
anterolaterallerde izlenebilir. (|e0)
Plevra konvansiyonel kalõn kesitli bilgisayarlõ tomografilerde
görünür olmamasõna rağmen, plevra yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografide izlenebilir. Normal viseral plevra
kalõnlõğõ 0,1-0,2 mm olup, parietal plevra kalõnlõğõ 0,1 mm'dir.
Parietal plevra dõşõnda endotorasik fasya, ekstraplevral yağ
dokusu ve iç interkostal kaslar bulunur. Endotorasik fasya
toraks duvarõ boyunca 0,25 mm kalõnlõğõnda devam eder.
Ekstraplevral yağ dokusu yağ dansitesi dolayõsõyla rahatlõkla
ayõrt edilir. En iç interkostal kaslar 1-2 mm kalõnlõğõndadõr ve
interkostal aralõklar ile sõnõrlõ olup paravertebral fasyaya
uzanõm göstermezler. (|e5, e7, e8)
Normal torasik yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide
gravite nedeniyle, dansite, posteriorda perfüzyona bağlõ biraz
artar, anteriorda ise hiperaerasyona bağlõ minimal azalabilir. (|
e10, e12) Homojen dansiteye sahip normal bir akciğerde
attenuasyon -700 HÜ ila -900 HÜ arasõnda değişir ve
dependan � nondependan alanlar arasõndaki dansite farkõ 50-
100 HÜ olarak ölçülür. Ekspirasyonda anterior-posterior
gradienti arttõğõ gibi, akciğer attenuasyonu ortalama 200 HÜ
artar. Ekspirasyonda çekilmiş yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografiyi farketmek için iyi bir ipucu trakeanõn
posterior membranöz kõsmõna bakmaktõr. İnspirasyonda yassõ
veya konkav olan bu bölüm ekspirasyon sõrasõnda
konveksleşir. (|e12)
175
Şekil 52 Hava yollarõnõnanatomisi
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Akciğer parenkiminin incelenmesinde yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin
kullanõmõ, normal akciğer anatomisinin ve karşõlaşõlabilecek patolojilerin detaylõ
olarak anlaşõlmasõnõ gerekli kõlar. Ancak bunun için tüm akciğer anatomisini gözden
geçirmek gereksizdir. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi kesitlerini doğru
yorumlayabilmek için, büyük bronşlar ve damarlar, sekonder pulmoner lobül,
fõssürler ve subplevral interstisyum yapõlarõna iyi konsantre olmak önemlidir.(|*)
Havayolu Anatomisi
Karmaşõk hava yolu anatomisi kabaca üç
anatomik ve işlevsel bölgede ele alõnarak
basitleştirilebilir: İleti, geçiş ve respiratuar.
(|j10,j28) İleti yollarõ trakeadan başlar ve en
az 16 kez dallanan bronşlar ile devam eder.
İleti yollarõnda alveol veya benzeri gaz
değişim yapõlarõ bulunmamaktadõr bu
nedenle ileti yollarõnda bulunan hacim
anatomik ölü boşluk olarak
adlandõrõlmaktadõr. Bu bölüm tüm solunum
sisteminin en uzun ve akõm hõzõ en yüksek
bölümü olmasõna karşõn toplam hacmin
sadece 150ml'sini oluşturmaktadõr.
Respiratuar alan ise yaklaşõk 3L hacminde
olup, ağõrlõklõ olarak gaz değişiminden sorumlu olan alveollerden oluşmaktadõr. Bu
alanda akõm hõzõ oldukça düşüktür. (|j28) Santral hava yollarõnda çap 2-3 cm üstünde
iken periferde bu çap 2-3 mm altõna iner. (|j10,j15) Ancak periferde yaklaşõk 200.000
respiratuar bronşiol bulunmasõ nedeniyle hava yolu çapõ toplamda artmõş olup,
direnci daha düşüktür. Periferik hava yollarõ direnci toplam havayolu direncinin %
25'ini oluşturmaktadõr. (|j10) Havayolu direncinin büyük kõsmõ santral havayollarõ
176
Şekil 53
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
tarafõndan oluşturulduğundan periferik havayolu hastalõklarõnõn solunum fonksiyon
testlerini etkileyecek düzeye gelmesi için hastalõklarõn yaygõn olmasõ
beklenmektedir. Bu durum görüntüleme modalitelerinin distal havayolu patolojileri
yakalamadaki önemini artõrmaktadõr.
Pulmoner Dolaşõm
Pulmoner arterler, hilus lokalizasyonunda ana bronş komşuluğundaki gevşek bağ
dokusu içinde akciğere girerler. Büyük arterler ve bronşlar hiluslardan perifere doğru
alveoler keselere kadar uzanõrlar. Birbirlerine paralel seyrederler ve çaplarõ hemen
hemen eşittir. Bronşlar ve arterler dikotomik (ikiye aynlarak) dallanma gösterirler
(uta1,4). Bronşlar 23, arterler 28 jenerasyondur (|uta1). Çevreleri bronkovasküler
demet denilen konnektif doku kõlõfõyla sarõlmõştõr. Arterler dallanarak respiratuar
bronşiol düzeyine kadar uzanõm gösterirler. Pulmoner venler, hilusta ana bronş ve
pulmoner arter komşuluğundadõr. (|d25)
Anatomik olarak, pulmoner vasküler yapõlar hava yollarõna benzer şekilde iki gruba
ayrõlõrlar:
Ekstraalveolar: Peribronkovasküler kõlõf ve interlobuler septa içinde olup, terminal
177
Şekil 54 A: B:
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
respiratuar üniteye kadar uzanõm
gösterirler. Ana bronştan intraasiner
respiratuar bronşiol ve daha ilerisine kadar
tüm hava yollarõ ve eşlik eden arterler,
Weibel' in (|b39) "aksial lifler sistemi" diye
tanõmladõğõ güçlü bir bağ dokusu ile
sarõlõdõr. Bazõ hastalõklar, santral veya
büyük bronş ve pulmoner damarlarla
ilişkili parahiler akciğerde aksial
interstisyumun kalõnlaşmasõna yol açar.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografide santral pulmoner arterler,
hemen hemen eşit boyutlu, ince duvarlõ bronşlarõn eşlik ettiği, yuvarlak veya oval
dansiteler olarak görülür. Arter ve bronşun dõş duvarlarõ, çevreleyen akciğerle
düzgün ve keskin bir arayüz oluşturur. Büyük bronş duvarlarõ, dõşarda akciğer, içerde
bronş lümeni havasõ ile sõnõrlanmõş olarak düzgün ve uniform kalõnlõktadõr (|b39).
Alveolar arterler: Alveol duvarõ içinde lokalize olup, intraalveolar basõnç
değişikliklerinden etkilenirler. (|d25)
Sekonder Pulmoner Lobül Anatomisi ve Komponentleri
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin yorumlanmasõ sekonder pulmoner
lobül anatomisi hakkõnda bilgilenmeyi gerektirir. Özellikle interstisyel hastalõklar
lobüler anatomide karakteristik değişiklikler yapabilir. (|b31, b39, b40) Sekonder
pulmoner lobül, memeli hayvanlarda bağ dokusu tarafõndan çevrelenen en küçük
akciğer birimidir. (|d23) 10-25 mm çapõnda olan lobül çokgen şekilde olup, ortasõnda
lobülü besleyen arter ve havalanmayõ sağlayan bronşiollerden oluşan bronkovasküler
demet bulunur. Şekilleri çok değişik olmakla birlikte, akciğer periferinde sõklõkla
koniler şeklinde (tabanõ plevral yüzeyde, apeksleri santrale yönelmiş) ve santralde
178
Şekil 55 Pulmoner ve bronşioler arterler vepulmoner venler.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
kabaca hekzagonaldirler (|b30, b31, b33, b39). Sekonder pulmoner lobüller periferde
daha gelişmiştir. Pulmoner venler lobülü periferden çevreleyen bağ dokusu septada
bulunur, lenfatikler ise hem merkezde hem periferde bulunabilirler. Sekonder
pulmoner lobüller 3-5 terminal bronşiolden oluşur. Her lobül birer terminal bronşiol
ile bağlantõlõ dört ila sekiz asinüs ve 30-50 primer lobülden oluşur. Terminal
bronşioller hava ileti yollarõnõn gaz değişimine katkõda bulunmayan son dallarõdõr.
Asinüs ise gaz değişimine katkõda bulunan en büyük akciğer birimidir. (|e0)
Lobüler Merkez
Lobülün santral bölümünde birlikte seyreden bronşiol, lobüler pulmoner arter ve
bunlarõ çevreleyen destekleyici bağ dokusu mevcuttur. Spesifõk bir dallanma
paternleri olmadõğõ için bunlara dayanarak sekonder lobülü tanõmlamak zordur.
Dallanan bronşiol ve arteriol düzensiz dikotomoz şekildedir.
Lobüler merkez yapõlarõnõn yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi görünümleri
ve görülebilirlikleri öncelikle boyutlarõna bağlõdõr. Sekonder lobülü besleyen arter ve
bronşioller 1 mm çapta, intralobüler terminal bronşiol ve arterler 0,7 mm çapta,
asiner bronşiol ve arterler ise 0,3- 0,5 mm çaptadõrlar.(|uta2). Yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi kesitlerinde ise, lobülün merkezinde veya plevral yüzeye 1 cm
mesafede lineer, dallanan veya nokta şeklinde dansiteler intralobüler arter dallarõnõ
gösterir. Görülebilen en küçük arterler plevral yüzeye veya lobüler kenara 3-5 mm
mesafededir ve asiner dallarõ temsil eder. 0,2 mm çaptaki arterler intralobüler arterler
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide izlenebilirler. (|j17) Atelektazi yokken,
görülebilir lobüler merkez yapõlarõ plevral yüzeye kadar uzanmazlar.
Sağlõklõ akciğerlerde, bronş duvarõnõn kalõnlõğõ bronş çapõndan daha önemlidir.
Sekonder lobülü havalandõran 1 mm çapõndaki bronşiolün duvar kalõnlõğõ yaklaşõk
0,15 mm dir ki bu, yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi rezolüsyonunun
sõnõrõndadõr. Terminal bronşiol duvarõ 0,1 mm, asiner bronşiolün ise sadece 0,05 mm
179
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
kalõnlõktadõr. İntralobüler bronşioller normalde görülemez; plevral yüzeye 2-3 cm
mesafede bronşiol görülmesi beklenmez. (|b31, b33, b39, b40).
Lobüler Parenkim
Primer lobül akciğerin en küçük fonksiyonel birimidir. Lobüler merkezi çevreleyen
ve interlobüler septa içinde yer alan maddedir. Respiratuar bronşiolün distalindeki
yapõlarõ içerir. Bir primer lobül içinde 10 ila 20 kadar alveol yer almaktadõr. Asinüs,
yaklaşõk 400 alveol içerir, akciğer parenkiminin terminal bronşiolün distalinde kalan
bölümü olup, infiltre olduğu zaman yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ile
saptanabilen en küçük akciğer birimidir. Alveol, alveoler duktuslar ve eşlik eden
pulmoner kapillerler olarak adlandõrõlan fonksiyonel akciğer parenkiminden oluşur.
Bu parenkim, intralobüler septal sistem adõnõ alan bağ dokusu ile desteklenmiştir.
İntralobüler septal lifler, aksial ve periferal lif ağõyla birleşerek akciğerin sürekli lif
iskeletini oluştururlar.(|b0)
Lobüler parenkim, yani lobüler merkez ve septa arasõndaki bölge, bol miktarda
alveol, küçük vasküler ve bronşiol dallarõ içerdiğinden yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi kesitlerinde havadan daha yüksek dansitede izlenir. Weibel
aksiyel, periferik ve septal olmak üzere üç interstisyel fiber sistem tanõmlamõştõr.
Aksiyel olan, lobül merkezindeki arter ve bronşiolü kõlõf şeklinde sarar. Periferal
fiber sistem interlobüler septayõ oluşturur. Septal olansa alveollerle ilişkili olarak
lobülün parenkimine uzanõr (|b39, b40).
İnterlobüler Septalar
Sekonder pulmoner lobüller bağ dokusundan interlobüler septalarla sõnõrlanõr. Bunlar
Weibel' in tanõmladõğõ periferik interstisyel lifler sisteminin parçalarõdõr ve direkt
grafi için tanõmlanmõş Kerley B çizgilenmeleri ile aynõ anatomik yapõya işaret
ederler. Pulmoner ven ve lenfatikler, lobülü çevreleyen bu bağ dokusu içinde
180
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
uzanõrlar.(|b0)
Subplevral lokalizasyonda septa yaklaşõk
0,1 mm kalõnlõktadõr. Bu, yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
çözümleme gücünün alt limitine yakõndõr.
0,1 mm kalõnlõktaki interlobüler septalar
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografide rutin olarak izlenemezler. (|
j25,j26) Periferdeki septalar daha iyi
geliştiği ve kalõn olduğu için özellikle
akciğerlerin anterior, lateral ve
diyafragmatik yüzlerinde ince, uniform,
1-2 cm uzunlukta plevral yüzeye uzanan dik çizgiler şeklinde izlenmesi kolaydõr. (|
d23) Santral akciğerde ise; septalar daha az geliştiği ve daha ince olduklarõ için
görülmeleri daha güçtür. Santralde çok sayõda intertobüler septa izlenmesi patolojik
kabul edilmelidir. 0,5 mm çaptaki periferik venler bazen yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografide izlenebilirler.(|j0) Septalarõn görülmediği bölgelerde
pulmoner venlerin dallanmalarõ izlenerek lobüllerin ayõrõmõ yapõlabilir. Venler geniş
açõlarla dallanõrlar ve beraberlerinde bronşiyal yapõ yoktur. Periferal dallanma
göstermezler. Bu nedenle görülmeleri daha zordur. Dallanma noktalarõ genellikle
plevraya 1-2 cm uzaklõkta olur (|uta3).Pulmoner ven dallarõnõ temsil eden
submilimetrik nokta sõralarõ görüldüğünde pulmoner venüller dolaylõ olarak lokalize
edilebilirler (|b30, b31, b39).
Fissürler ve Subplevral İnterstisyum
Fissürler komşu iki viseral plevra yaprağõnõn yan yana gelmesinden oluşur ve normal
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide iki katmanõ bitişik hale geldiği için
daha kolay görülür. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide fissürlerin
181
Şekil 56 Pulmoner venülleri temsil eden periferiknokta sõralarõ
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
görünümleri kesit planõna yaptõklarõ açõ ile
bağlantõlõdõr. Fissür kesit planõna dik bir açõ
ile geçiyorsa düzgün, ince, sürekli,
hiperdens bir çizgi olarak görülebilir. (|
b39). Fissürün kendisi izlenemiyorsa,
konumu etrafõndaki hipodens avasküler
bantlartan tahmin edilebilir. Fissür kesit
planõna paralel bir şekilde geçiyorsa,
normal yapõlarõn izlenmediği buzlu cam
görünümünü taklit edebilen homojen bir
alan olarak dikkati çeker. (|e0)(|uta5).
Kalõnlaşmõş subplevral interstisyum en iyi kostal yüzlerde ve fissürlerde izlenir.(|
uta0).
Periferik interlobüler septalar, viseral
plevra yaprağõna komşu olarak, akciğer
yüzeyi boyunca yayõlan periferik
interstisyel kompartmanla bitişiktir.
Subplevral interstisyum olarak da
adlandõrõlõr. İnterlobüler septalarõ etkileyen
herhangi bõr interstisyel akciğer hastalõğõ subplevral interstisyumu da tutabilir. (|
uta4).
Lenfatikler
182
Şekil 57 Kesite dik (beyaz oklar) ve paralel (griok başlarõ) seyirli fissürler.
Şekil 58 Fissürde kalõnlaşma
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Akciğerler sõvõ homeostazõnõn
sürdürülmesi ve solunum sistemi savunma
mekanizmasõnõn sürekliliği için yaygõn
lenfatik sistem ağõna sahiptir. (|d25)
Alveol duvarõ intertisyel boşluğunda
oluşan lenf, ilk olarak gevşek bağ dokusu
içindeki lenfatik kapillerlere iletilir, oradan
da toplayõcõ lenfatikler aracõlõğõyla akciğerden uzaklaştõrõlõr. Kapiller lenfatikler,
alveol duvarõndaki bağ dokusunda bulunmazlar.(|d25)
Toplayõcõ lenfatikler, düz kas ve valvül içerdiklerinden kapiller lenfatiklerden
kolaylõkla ayrõlõrlar. Fonksiyonlarõ, akciğer periferinden hiler ve mediastinal lenf
nodlarõn transportu sağlamaktõr. Akciğerdeki lenfatikler lokalizasyona göre;(|d0)
Yüzeyel lenfatikler, viseral plevra bağ dokusu içindedirler.
Derin lenfatikler, peribronkovasküler bağ dokusu içindedirler.
Kapiller lenfatikler ve toplayõcõ lenfatikler birlikte olabilir. Bunlar hava yollarõ
periferinde lokalize olup, periferden respiratuar bronşiollere kadar uzanõrlar.
Yüzeyel ve derin lenfatikler arasõnda, pulmoner lenfin çift yönlü akõmõnõ sağlayan,
interlobuler septalar boyunca uzanan lenfatiklerin oluşturduğu bağlantõlar vardõr.
Lenf, sentripedal olarak hilusa veya pulmoner ligamanlara, oradan da bölgesel lenf
nodlarõna ulaşõr. Trakea ve primer bronşlar çevresinde lokalize olan lenf yollarõna
akõm olur. Son olarak, akõm sağ lenfatik duktus (sağ bronkomediastinal) veya torasik
duktusta sonlanõr.(|d25)
Akciğer parankimi içinde lenfoid doku bulunmaktadõr. Trakeobronşiyal ağaç
boyunca ve daha az olarak da vasküler yapõlar boyunca dağõlmõştõr. Antijenik
183
Şekil 59 Lenfatik dolaşõm
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
uyarõlara cevap olarak ortaya çõkar, hücresel ve antikora bağõmlõ immün cevapta
önemlidir.(|d25)
Mediastinal lenf nodlarõnõn lokalizasyonu Amerikan Toraks Cemiyetinin (ATS-
"American Thoracic Society") haritasõna göre belirlenmiştir.(|d26) Hiler (2R ve 2L)
ve proksimal trakeobronşiyal (10R ve 10L) gruplarõnõ ayõrmak radyolojik ve cerrahi
olarak oldukça güçtür ve bu ayrõm cerrahi ve cerrahi dõşõ tedavinin belirlenmesinde
önemlidir.
Mediasten lenf bezleri, tanõmlar ve Amerikan Toraks Cemiyetine göre maksimal
sõnõrlar:(|Bhalla25)
● X: Supraklavikular nodlar
● 2R: 8 mm Sağ üst paratrakeal nodlar, trakea orta hattõnõn sağõnda, trakea ile
brakiosefalik arterin kaudal kenarõnõn kesim noktasõnõn apeksine kadar uzanan sağ
paratrakeal bölge (en üst sağ mediastinal nod dahil)
● 2L: 8 mm Sol üst paratrakeal nodlar (supraaortik), trakea orta hattõnõn solunda,
arkus aortanõn üst kenarõ ile akciğer apeksi arasõndaki sol paratrakeal bölge, (en
üst sol mediastinal nod dahil)
● 4R: 10 mm Sağ alt paratrakeal nodlar, trakea orta hattõnõn sağõnda, azigos veninin
sefalik kenarõndan brakiosefalik arterin kaudal kenarõnõn trakeayõ kesim noktasõna
kadar uzanan sağ paratrakeal bölge (bazõ pretrakeal ve parakaval nodlar dahil)
● 4L: 10 mm Sol alt paratrakeal nodlar, trakea orta hattõnõn solunda, arkus aortanõn
üst kenarõ ile karina seviyesi arasõnda, ligamentum arteriozumun medialindeki sol
paratrakeal bölge (bazõ pretrakeal nodlar dahil)
● 5: 8 mm Aortapulmoner nodlar, ligamentum arteriozumun lateralinde aort ile sol
pulmoner arterin ilk dalõnõn proksimali arasõndaki subaortik ve paraaaortik nodlar
● 6: 8 mm Anterior mediastinal nodlar, asendan aorta veya brakiosefalik arterin
önündeki nodlar (bazõ pretrakeal ve preaortik nodlar dahil)
● 7: 12 mm Subkarinal nodlar, karinadan 3 cm kraniokaudal mesafedeki nodlar
184
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
● 8: 8 mm Paraösofageal nodlar - özofagusun sağ ve sol yanõndaki nodlar
(subkarinal nodlar dõşõndaki retrotrakeal nodlar dahil)
● 9: Sağ ve sol pulmoner ligaman nodlarõ, sağ ve sol pulmoner ligaman içindeki
nodlar (görüntülenmesi zordur)
● 10R: 10 mm Sağ trakeobronşiyal nodlar, trakea orta hattõnõn sağõnda, azigosun
sefalik kenarõ seviyesinden sağ üst lob bronşu çõkõşõna kadar uzanan nodlar
● 10L: 8 mm Sol peribronşiyal nodlar, trakea orta hattõnõn solunda, karinadan sol
üst lob bronşuna kadar uzanan, ligamentum arteriosumun medialindeki nodlar
● 11: İntrapulmoner nodlar, çõkarõlan sağ ve sol akciğer spesimenlerindeki nodlar +
ana bronş veya sekonder karinanõn distalindeki nodlar (interlober ve segmental
nodlar dahil)
Yüksek Çözünürlüklü Bilgisayarlõ Tomografi Patolojik Bulgularõ
Anormal yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi interstisyum tutulum bulgularõ:
● Arayüz bulgusu
● İnterstisyel nodül
● Retiküler örnek: İnce, Orta, Geniş
● Buzlu cam dansitesi
● Hava boşluğu tutulumu
● Asiner nodüller
● Konsolidasyon
● Hava yolu tutulumu
● Bronşiyal duvar kalõnlaşmasõ
● Bronşiektazi
● Dansitede azalma
Toraks bilgisayarlõ tomografisinde "bulgu", özgül bir hastalõk sürecine işaret eden
radyolojik belirtiye verilen isimdir. Bulgunun anlamõnõ bilmek, radyolojik belirtilerin
185
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
anlaşõldõğõnõ gösterir. Bulgularõn isimleri klinisyenler ve radyologlar arasõnda
iletişimin sağlanmasõ için gereklidir, ancak bulgunun ismini bilmek, belirtileri
farketme ve yorumlama yetisinden daha önemli değildir. Toraks bilgisayarlõ
tomografisinde "patern" nonspesifik olarak bir veya bir kaç hastalõğõ düşündüren,
belirti veya belirtiler topluluğuna denir. (|h0)
Arayüz Belirtisi
Arayüz Belirtisi interstisyel hastalõklarõn, kalõnlaşmanõn, en erken ve en sõk izlenen
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi bulgusudur (|utb1). Akciğerlerin
mediastinal, parahiler peribronkovasküler ve viseral plevral yüzlerinde kalõnlaşma ve
düzensizlik izlenmesidir (|b41). İnterlober fissürlerde düzensizlik ve kalõnlaşma
kolayca farkedilmektedir (|utb1-4). Parahiler bölgede, peribronkovasküler
interstisyumun kalõnlaşmasõna bağlõ olarak bronş duvarlarõ ve damarlarõn konturlarõ
düzensizleşir. Damarlarõn kenarlarõ testere dişi gibi düzensiz görülür. Yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide arayüz bulgusu görülen olgularda düz
röntgenogramlar normal olabilir (|utb1).
186
Şekil 60 Elementer akciğer lezyonlarõndan örnekler
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Amfizemli olgularda da akciğerlerin
yüzlerinde düzensizlikler izlenebilir. Ancak
bu düzensizlik yalnõz amfizemli bölgeyle
sõnõrlõdõr, interstisyel hastalõklardaki gibi
yaygõn değildir.
Arayüz belirtisi bronşiyal duvar
kalõnlaşmasõ şeklinde olabileceği gibi
vasküler yapõlarõn çevresindeki aksiyal
interstisyumun kalõnlaşmasõ nedeniyle normalden geniş görülmesi şeklinde de
olabilir. Bronşiyal duvar kalõnlaşmasõ düz röntgenogramlarda peribronşiyal
kõlõflanma ("cuffing") denilen görünümün karşõlõğõdõr (|utb5-7).
Retiküler Patern (retiküler örnek)
Retiküler patern yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide ağ, file veya örgü'ye
benzer tarzda iç içe geçmiş opasitelerin oluşturduğu görünümdür. Retiküler patern,
kesişen ve çaprazlaşan çizgiler şeklinde ince ağsõ yapõdan balpeteğine kadar
değişkenlik gösteren bir spektrumu tanõmlamak için nonspesifik bir terim olarak
kullanõlmaktadõr. (|Wellsa0) Birçok interstisyel akciğer hastalõk çeşidi ile
bağlantõlõdõr. Bunlar içinde idiyopatik pnömoniler ( "usual" interstisyel pnömoni
[UIP], deskuamatif interstisyel pnömoni [DIP], akut interstisyel pnömoni [AIP],
nonspesifik interstisyel pnömoni [NSIP]); idiyopatik interstisyel fibroz, sistemik
skleroz gibi kollajen doku hastalõklarõ, ilaca bağlõ akciğer hastalõklarõ, radyasyon
pnömonisi, asbestos gibi hastalõklar bulunmaktadõr.(|h0)
Retiküler Patern Çeşitleri
İnterstisyel aralõk, sõvõ ve toz partikülü birikimi, fibröz doku artõmõ, hücre
187
Şekil 61 Fissürde kalõnlaşma ve testeregörünümü
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
infiltrasyonu sonucu yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi kesitlerinde lineer
veya körvilineer opasiteler şeklinde belirginleşir. Tutulan interstisyel bölgeye göre
değişen görünümler ortaya çõkar.
Peribronkovasküler interstisyum kalõnlaşmasõ: Perihiler bölgedeki bronşlarõn
tutulumu peribronkovasküler kalõnlaşma, lenfanjitis karsinomatoza, interstisyel
fibroz, sarkoidoz gibi birçok hastalõkta görülebilir (|utb7-9). Bronşiektazi gibi hava
yolu hastalõklarõnda bronş duvar kalõnlõğõnõn artmasõyla birlikte bronş lümeni de
genişler ve düzensizleşir.(|utb10).
Sentrilobüler interstisyum kalõnlaşmasõ:
İntralobüler aksiyal (peribronkovasküler)
aralõğõn tutulumunda normalde lobül
santralinde nokta şeklinde veya "Y"
şeklinde dallanma gösteren pulmoner arter
belirginleşir (|utb5,8,11). Genellikle
lenfanjitik yayõlõmda ve fibroz durumunda
görülür. Ancak aynõ görünüm
peribronşiolar enflamasyonda, asbestoziste,
silikoziste, interstisyel ödemde, sarkoidoz
ve histiositoz X'de de izlenebilir (|utb5,8).
İnce Retiküler Patern
İntralobüler interstisyum, interlobüler septa haricinde pulmoner lobüllerin ağ
dokusunu destekleyen yapõlara verilen isimdir. Normal olarak yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografide izlenmez. Alveollerin içinde bulunan çok ince bağ dokusu
liflerinden oluşmuş ağa işaret eder. Alveoler septalarõn yani Weibel'in septal
188
Şekil 62 Sentrilobuler kor yapõlarõn kalõnlaşmasõ
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
interstisyumunun tutulumu sonucu
intralobüler bantlar ve çizgilenmeler ince
örümcek ağõ görünümü oluşturur. (|b31, 39,
40, 42). Bu görünüm, Zerhouni tarafõndan
ince retiküler örnek olarak adlandõrõlmõştõr
(|utb16).İntralobüler septa kalõnlaşmasõ, bir
çok hastalõkta erken fibroz bulgusu olup,
bunun dõşõnda interstisyel pulmoner ödem,
karsinomanõn lenfanjitik yayõlõmõ, miliyer
tüberküloz, alveolit, alveoler proteinozis,
kanama ve diğer infiltratif akciğer
hastalõklarõnda izlenebilir.(|b39, b40)(utb1,utb16) Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografide distal peribronkovasküler interstisyel dokularda tutulum, görülen
lobüllerin içinde ince çizgilerden oluşmuş bir ağ olarak izlenir. Bu problem arter ve
bronşlarõn arayüzünde düzensizliğe (arayüz bulgusu) katkõda bulunur. (|h0)
Balpeteği Görünümü
Akciğer destrüksiyonu ve disorganizasyonu
sonucu ortaya çõkan, birkaç mm'den birkaç
cm ye kadar değişen çaplarda, sõklõkla
periferik yerleşimli ve kalõn ve fibrotik
duvarlarõ bronşiol epiteli ile kaplõ kistik
hava boşluklarõ topluluğu ile karakterizedir.
Pulmoner fibrozisle hem ilişkili hem de
sonucudur. (|utb1-5).Fibrotik süreçlerle
bağlantõlõ alveollerin destrüksiyonu ve
asiner yapõnõn kaybõ sonucu, ileri
bronşiolektazi gelişmesi ile oluşur.
Balpeteği, Zerhouni tarafõndan orta retiküler patern olarak adlandõrõlmõştõr (|utb16).
189
Şekil 63 İnce retiküler örnek
Şekil 64 Balpeteği görünümü
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Kistik yapõlarõn subplevral alanda daha sõk görünmesi paraseptal amfizemden
ayrõlmalarõ için tipiktir. (|h0)
Balpeteği, yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografide tipik görünümü nedeniyle
akciğer fibrozunu güvenilir şekilde gösterir.
(|h12 ) Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografide kistlerin boyutu bir kaç
mm'den bir kaç santimetreye kadar
değişmekle birlikte ortalama boyutlarõ 1 cm
civarõndadõr. Kolaylõkla seçilebilen 1-3 mm
kalõnlõğõnda duvarlarõ bulunmaktadõr.
İçerikleri hava doludur ve komşu
parenkime nazaran daha saydam görülürler.
Balpeteği sõklõkla fibrozun diğer bulgularõ olan yapõsal distorsiyon, traksiyon
bronşiektazisi ve interlobüler septa, intralobüler ve subplevral interstisyum
kalõnlaşmasõna bağlõ düzensiz lineer opasiteler ile birlikte görülür. İntralobüler
bronşioller görünür hale gelir. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide
balpeteği, en sõk idiyopatik pulmoner fibroza bağlõ "usual" interstisyel fibroz ,
sistemik skleroz gibi kollajen vasküler hastalõklar, asbestos, kronik hipersensitivite
pnömonisi ve ilaca bağlõ fibrozda izlenir. (|h0) Etyolojisi ne olursa olsun bal peteği
görünümü akciğer parenkiminin son dönem değişikliklerinin göstergeç paternidir
(b39, b41).
Septal kalõnlaşma ve Geniş Retiküler Görünüm
İnterstisyel hastalõklarõn çoğunda görülen ve oldukça kolay tanõnan geniş retiküler
görünüm, interlobüler septalarõn fibroz, ödem veya hücresel infiltrasyon sonucu
kalõnlaşmasõdõr. Kalõn septalarla çevrelenmiş ikincil lobüller izleniyorsa, bu
görünüme geniş retiküler örnek denir.
190
Şekil 65Balpeteği görünümü
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
İnterlobüler septum ikincil pulmoner lobulun duvarlarõnõ oluşturmaktadõr ve iç
yapõsõnda pulmoner ven ve lenfatikleri barõndõrmaktadõr. Normal septalarõn
kalõnlõklarõ yaklaşõk 0,1 mm, uzunluklarõ 1-2 cm'dir ve yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografide nadiren izlenirler. Kalõnlaşmõş septalar akciğer grafilerinde
tarif edilen Kerley B çizgilerinin karşõlõğõdõr. (|h0)
Periferik akciğerde 1-2 cm uzunluğunda bir veya birden fazla kalõnlaşmõş
interlobüler septa ikincil pulmoner lobül duvarõnõn bir kõsmõ veya tamamõnõ
sõnõrlayacak şekilde izlenir. Bu çizgilerin bir kõsmõ plevral yüzeye dik olarak uzanõr,
diğer çizgiler ile birleştiğinde ise tabanõ plevraya bakan, kenarlarõ 1-2 cm
uzunluğunda poligonal kemerler oluştururlar. Santralde ve fazla sayõda interlobüler
septa izlenmesi patolojiktir (|utb7). Santral akciğerde septal kalõnlaşma hegzagonal
veya poligonal şekilde görülür. Kõsa çizgilenmeler, periferik kemer, poligon, yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi için eşdeğer terimlerdir.
İnterlobüler septal kalõnlaşma düz, nodüler veya düzensiz biçimde olabilir. (|h14 )
Düz kalõnlaşma pulmoner ödem veya kanama, daha seyrek olarak lenfanjitik
191
Şekil 67 İnterlobüler septal kalõnlaşma. Beyazoklar lobüler kor yapõlarõnõ göstermektedir.
Şekil 66 Septal kalõnlaşma ve geniş retikülergörünüm.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
karsinom yayõlõmlarõ, lenfoma, lösemi, amiloidoza eşlik eden interstisyel infiltrasyon
ve bazõ pnömonilerde görülebilir. Nodüler, boncuk dizisi veya tespih tarzõnda
kalõnlaşma karsinomlarõn lenfanjitik yayõlõmlarõ, lenfoma, sarkoidoz, silikoz, kömür
işçisi pnömokoniyozu, lenfositik interstisyel pnömoni ve amiloidozda görülebilir. (|
utb17-19) Düzensiz kalõnlaşma interstisyel fibrozu olan hastalarda izlenir.(|utb12)(|
h0)
Bazen 2-5 cm uzunluğunda, kalõn çizgiler izlenebilir. Ardõşõk ileri derecede
kalõnlaşmõş interlobüler septalar, parenkimal bantlar veya uzun çizgiler olarak
adlandõrõlõr. Subsegmental atelektazi veya kaba skarlaşma benzer görünüm yapabilir
(|b31, 32, 34, 39, 42). Patoloji karşõlaştõrmalõ çalõşmalarla peribronkovasküler
fibrozisin parenkimal bantlarõ septal yapõlar ile birlikte oluşturduğu gösterilmiştir (|
utb20).
Subplevral çizgiler
İlk kez asbestozisli olgularda tanõmlanan
ancak daha sonra asbestozise spesifik
olmadõğõ gösterilen bu çizgiler, plevral
yüzeye paralel seyreden, plevraya yaklaşõk
1 cm uzaklõkta, birkaç mm kalõnlõğõnda
körvilineer çizgilerdir (|utb20). Asbestoz,
idyopatik pulmoner fibrozis ve sistemik
sklerozda görülebilir. Sağlõklõ olgularda
akciğerlerin dependan bölgelerinde
yerçekimõne bağlõ geçici atelektazilere veya
pulmoner konjesyona bağlõ olarak da izlenebilmektedir. (|b39) Bu nedenle bu
bulgunun görüldüğü olgularda hastanõn pozisyonu değiştirilerek çizgilerin kaybolup
kaybolmadõğõ araştõrõlmalõdõr (|utb20,21).
192
Şekil 68 Subplevral çizgiler
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Kistik yapõlar
Kist terimi akciğerde keskin hatla çevrili içi hava dolu lezyonlarõ kapsar. Terim
nonspesifiktir ve genelde ince duvarlõ (<3 mm), iyi sõnõrlõ, iç yapõsõ hava veya sõvõ ile
dolu, fibroz veya epitelyal duvarlõ, 1 cm'den büyük lezyonlara denir. (|h25 )
Amfizemli alanlarda duvar izlenmez. Bu bulgu balpeteği kistlerinden ayõrt etmede
yardõmcõ olur (|utb7). Bazen fibrozisle birlikte skatrisyel amfizem görülebilir.
Akciğer yapõsõnda bozulma vardõr. Bu duruma düzensiz havayolu genişlemesi
(paraskatrisyel amfizem) denilmektedir (|utb27).
Kistler düzgün konturlu ince duvarlõ (< 3
mm) hava içeren lezyonlardõr. Çaplarõ 1 cm
veya daha fazla olabilir.
Lenfanjioleyomiyomatozisde ise kist
duvarlarõ iğsi kas hücreleri tarafõndan
oluşturulur (|utb7).
Akciğer kistleri
lenfanjioleyomiyomatozisde ve histiositoz X'de görülür (|utb29). Her iki hastalõk da
çok sayõda kistlerle karakterizedir. Fibrozisin olmayõşõ, kistlerin normal parenkim
içinde bulunmasõ ve ince duvarlõ olmalarõ, balpeteği görünümünden ayõrt etmede
yardõmcõ olur. Histiositoz X' de kistler birleşip büyük boyutlara ulaşabilir. Bu durum
lenfanjioleyomiyomatozisde daha nadirdir (|utb7). Bu iki hastalõk dõşõnda tüberoz
sklerozis ve lenfositik interstisyel pnömonide de kistler izlenebilir (|utb30).
Akciğer kistlerinin bül, bleb ve pnömatosel gibi diğer hava içeren lezyonlardan ayõrt
edilmesi gerekir.
Sabun Köpüğü Görünümü
193
Şekil 69 Düzgün duvarlõ kist formasyonu
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
İçinde iki veya daha fazla kist bulunan belirgin konturlu lezyonlardõr.
Büller ve blebler
Büller keskin sõnõrlõ, ince duvarlõ (<1 mm) amfizematöz alanlardõr. Çaplarõ 1 cm
veya daha büyük olabilir. Apeksler dõşõnda, yaygõn amfizem olmadan genellikle tek
başlarõna izlenmezler. Ancak her zaman gerçek kistlerden ayõrt etmek mümkün
olmayabilir.
Blebler, visseral plevra içinde hava içeren alanlardõr. Radyolojik olarak, genellikle
apikal bölgelerde, plevrayla devamlõlõk gösteren ince duvarlõ fokal lusent alanlar
olarak izlenir. Bleb ve bül ayõrõmõ pratikte fazla yarar sağlamadõğõndan her iki
görünüm için daha çok bül terimi kullanõlmaktadõr.
Nodüler opasiteler
Nodüler opasiteler hem interstisyel hem de hava yolu hastalõklarõnda görülebilir.
Nodüler patern boyutlarõ 1 mm'den 1 cm'ye kadar değişen multiple yuvarlak
opasitelerin varlõğõna denir. Nodüller çapõna göre milier (Latince: darõya benzer),
küçük, orta ve büyük olarak, konturlarõna göre düzgün ve düzensiz kenarlõ,
dağõlõmlarõna göre sentrilobüler, perilenfatik, gelişigüzel ve kavitasyon içerip
içermediklerine göre alt gruplara ayrõlabilirler. (|h11 ) Nodüller histolojik olarak
kazeifiye olmayan küçük granulomlarõn birleşmesi sonucu oluşabilmekle birlikte
mantar enfeksiyonu ve metastazlar ile birlikte görülebilirler. Akciğerde nodüler
patern için ayõrõcõ tanõ listesi oldukça uzundur ancak nodüllerin sõnõflanmasõ sonucu
bu liste kõsaltõlabilir.(|h0)
İnterstisyel nodüller: Yoğun ve iyi sõnõrlõ , yuvarlak opasitelerdir. Yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi ile 1-2 mm lik küçük nodüller izlenebilmektedir
(|utb3,5,7,12).Sarkoidoz, silikoz, tüberküloz, eozinofõlik granülom gibi granülomatöz
194
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
hastalõklõ kişilerde saptanabilir (|b33, b39).
Hava aralõğõ (asiner) nodülleri: Belirsiz
konturlu, birleşmeye meyilli homojen
opasitelerdir. Peribronşiolar ve sentrilobüler
dağõlõm gösterirler.
Kaviter nodüller: Kistlerden daha kalõn ve
düzensiz duvarlõ lezyonlardõr. Bu tür
nodüller, histiositoz X de bildirilmiştir;
ancak, tüberkülozda, sarkoidozda, romatoid
akciğer hastalõğõnda, septik embolide,
pnömoni ve metastazlarda da (larinks, farinks, genital sistem tümörleri) görülebilir (|
utb7, utb23, utb24).
Ay ile hale görünümü: nodül veya kitleyi çevreleyen buzlu cam görünümüdür.
Çevrelediği lezyonda kanama, enflamatuar değişiklik veya sõvõ artõşõ sonucu izlenir.
Hava boşluğu patolojileri
Asiner nodül
Sõnõrlarõ keskin olmayan, birleşme eğilimi gösteren, birkaç mm den birkaç cm ye
kadar değişen çaplarda, küçük nodüler opasitelerdir. Lobüler pnömoni,
transbronşiyal tüberküloz, diffüz panbronşiolit, organize pnömonili hastalarda
görülür. Boyutlarõ asinüse uyduğundan, asiner gölge olarak adlandõrõlmõş, ancak
araştõrmalar sentrilobüler peribronşiyal lokalizasyonda olduğunu göstermiştir. Bu
nedenle hava boşluğu nodülü terimini tercih edenler vardõr (|b39).
Buzlu cam dansitesi
195
Şekil 70 Asiner Nodül
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Buzlu cam manzarasõ ardõndaki mekanizma hava oranõ değişmesinden başka bir şey
değildir. Buzlu cama yol açan kompleks patofizyolojik süreçler ilk bakõşta karõşõk
gelebilecek aşağõdaki tanõm içerisinde kapsanmõştõr:
"Hava yollarõnõn kõsmi doluşu, interstisyel kalõnlaşma, alveollerin kõsmen kollapsõ,
normal ekspirasyon, artmõş kapiller kan hacmi gibi nedenlerle akciğer
attenuasyonunun zemindeki bronş ve vasküler yapõlarõn konturlarõnõ kapatmayacak
derecede silik olarak artmasõ". (|g5) (|utb12, utb22)
Akciğerin grileşmesi belirsiz olduğu zaman
komşu normal akciğer ile dansitenin
karşõlaştõrõlmasõ gerekebilir. (|g21, g89)
Normal akciğer alanlarõnõn bulunduğu
zaman buzlu cam alanlarõnõn tanõnmasõ
daha kolaydõr. Buzlu camõn tanõnmasõ
pencere ayarlarõ ile yakõndan ilişkilidir.
Buzlu cam görünümüne benzer artefaktlara
yol açan faktörler arasõnda gereğinden
geniş pencere aralõklarõ, kontrast ve
parlaklõk ayarlarõ, lazer printerler ve
monitörler sayõlabilir. Normal hastalarda ekspirasyon sõrasõnda buzlu cam ile
ayõrtedilmesi zor bir görünüm izlenir (|g86).
Buzlu cam görünümü (|h3 ) yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi çözünürlük
limiti altõndaki lezyonlarõ gösteren sõk, ancak nonspesifik bir belirtidir. Patolojik bir
seride %54 oranõnda interstisyel, %32 interstisyel ve hava yolu, %14 ise hava yolu
hastalõğõnda rastlanmõştõr. Özel durumlarda spesifik klinik bir tanõyõ, çoğu kez ise
nonspesifik olmakla birlikte potansiyel olarak tedavi edilebilir bir hastalõğõ gösterir
(b34, b39). Radyolog, bronkoskopist ve cerraha biyopsi alanõnõ seçiminde yardõmcõ
196
Şekil 71 Buzlu cam opasitesi
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
olabilmektedir. (|h6 )Buzlu cam görünümü tedaviye cevabõ kontrolde iyi bir
kõlavuzdur (b34, b39) (|h0)
Histolojik düzeyde buzlu cam görünümüne yol açan faktörler tanõmdan anlaşõldõğõ
gibi karmaşõktõr ve tek bir faktöre bağlõ olabileceği gibi multifaktöryel olabilir (|g89).
Kazanõlmõş immün yetmezlik hastalarõnda buzlu cam görünümü P. carinii hastalõğõnõ,
akciğer transplantlõ hastalarda ise sitomegalovirüs gibi farklõ enfeksiyöz tutulumlarõ
gösterebilir. (|h0) Özetle buzlu cam görünmesi tanõsal açõdan özgül değildir, bu
yüzden klinisyenlerin çoğunda yaygõn olan buzlu cam eşittir alveolit kanõsõ yanlõş bir
kanõdõr.
Buzlu cam'a sebep olan durumlarõn bir kõsmõ aşağõda sõralanmõştõr:
● Aşõrõduyarlõk pnömonisi
● Pulmoner ödem
● Pnömosistis veya CMV pnömonisi
● Nonspesifik interstisyel pnömoni
● Bronşioloalveoler hücre karsinomu
● Akut solunum distres sendromu
● Akut interstisyel pnömoni
● İdiopatik pulmoner hemoraji
● Respiratuar bronşiolit � interstisyel akciğer hastalõğõ
● Alveoler proteinozis
● Deskuamatif interstisyel pnömoni
● Lenfatik interstisyel pnömoni
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi çözünürlüğünün ayrõşõm eşiğinin altõnda,
birbirinden bağõmsõz süreçler buzlu cam görünümü oluşturabilir. Çoğu kez, buzlu
cam görünümü geri dönüşümlü süreçleri göstermektedir. (|g58) Bu kuralõn istisnalarõ
bulunmaktadõr. Non-spesifik interstisyel fibroz gibi yaygõn ince intralobüler fibrozla
197
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
seyreden süreçler buzlu cam görünümüne yol açabilirler. Bu durumda fibroza bağlõ
olarak bronşiektazi ve bronşlarda distorsiyon izlenenmesi tanõyõ kolaylaştõrõr. (|g46,
g88) Buzlu cam zemininde dilate bronşlarõn farkedilmesi her zaman kolay değildir.
Buzlu cam zemininde bronşlarõn göreceli olarak siyah görünmesi yanlõşlõkla dilate
olduklarõ izlenimine yol açabilir.
Buzlu cam lezyonlarõn dağõlõmõ odaksal veya "fokal", yama tarzõnda veya parçalõ ve
yaygõn şekilde izlenebilir. Buzlu cam genellikle yama tarzõnda jeografik dağõlõm
gösterir, ancak akciğerin büyük bölümü etkilendiği zaman tanõnmasõ daha zordur.
Buzlu cam görünümü ile karõşõklõğa yol açan başka bir durum ise akciğerde yama
tarzõnda hipoperfüzyon veya hipoventilasyona yol açan durumlardõr. Pulmoner kan
akõmõnda yerel değişiklikler akciğer opasitesinde mozaik oligemi adõ verilen
değişikliklere yol açabilirler. (|g66) Örnek olarak pulmoner embolili hastalarda
normal akciğer dokusu buzlu cam görünümü ile karõşabilir. Bu patern ayrõca küçük
havayolu hastalõğõ olan olgularda hipoventile olan bölümlerin hipoattenue, diğer
bölümlerin ise buzlu cam benzeri görünmesine yol açar. Hipoventilasyon'un refleks
olarak hipoperfüzyona yol açtõğõ gösterilmiştir. (|g85, g116) Bu durumda
ekspirasyonda çekilen bilgisayarlõ tomografiler bu görünümün kaynağõ konusunda
bilgi verebilir. (|g97, g98)
Arnavut kaldõrõmõ "Crazypaving" görünümü
Retiküler görünüm ile buzlu cam görünümün birlikteliğne verilen isimdir.
Başlangõçta alveoler proteinozis için patognomonik olduğu sanõlõrken bugün BOOP,
akut interstisyel pnömoni gibi pek çok hastalõkta görülebileceği bilinmektedir.
Kar fõrtõnasõ görünümü:
Tüm akciğeri kaplayacak kadar yaygõn miliyer lezyonlar ile karakterizedir.
198
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Konsolidasyon
Dansite artõşõnda damarlar örtülüyor veya konturlarõ siliniyorsa konsolidasyon terimi
kullanõlõr. (|utb12,utb22).Konsolidasyon lober, segmental veya odaksal yoğunluk
artõmõ şeklinde görülür ve sõklõkla hava bronkogramlarõna sebep olur.
Konsolidasyon, alveoler havanõn sõvõ, hücre, doku veya başka bir madde ile yer
değiştirmesi sonucu oluşur. (|h0) Konvansiyonel radyografi veya bilgisayarlõ
tomografi tanõ için genellikle yeterlidir (|b39, b41).Konsolidasyonda yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin önemi, lezyonlarõn düz röntgenogramlardan
önce kolaylõkla tanõnabilmesidir (|utb22)
Ayrõk Plevra
Normalde iki plevra yaprağõ bilgisayarlõ tomografide ayrõ yapõlar olarak karşõmõza
çõkmazlar. Ampiyem veya başka bir süreç iki yaprağõ ayõrdõğõnda, kontrast tutan iki
katman arasõnda kontrast tutmayan bir katman izlenir. (|h22 )
Hava yolu Patolojileri
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide bronşiektazi tanõsõnda anahtar nokta
bronşlarõn iç çaplarõnda genişlemenin saptanmasõdõr. Hava yolunun akciğer
periferine doğru incelmemesi (|i19, i28) ve izlenmemesi gereken bölgede akciğer
periferinde bronşlarõn seçilmesi yine bronşiektazi lehine değerli bulgulardõr. Yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide bronşiektazi lehine dolaylõ bulgular ise bronş
duvar kalõnlaşmasõ, mukus tõkacõ ve yerel hava hapsidir. (|i28)
Normal yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide bronşlar akciğerin periferik 2
cm'lik alanõnda izlenemezler. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
teknolojisindeki gelişmeler ile bu mesafe 1 cm'ye düşmektedir. (|i0)
199
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Bronşiyal duvar kalõnlaşmasõ ve bronşiektazi
Bilgisayarlõ tomografide normal bronş çaplarõ henüz belirlenmemiştir. Yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide bronş segmentleri en fazla 7-9. bölünmeye
kadar izlenebilir. (|k48, k57, k66, k100 ) Özellikle küçük bronşlarõn kaçõncõ seviyede
olduğunun belirlenmesi ve çaplarõnõn ölçümü zaman alõcõ ve zahmetlidir. Bunun
yerine genişlemenin saptanmasõ için görsel ölçütler kullanõlmaktadõr. (|i6, i12, i19,
i26, i31, i33)
Bunlar arasõnda en bilineni bronş iç çapõnõn
komşu arter dõş çapõ ile kõyaslanmasõdõr.
Normal durumlarda bronş iç çapõ eşlik eden
arter çapõ ile eşittir. Bronş çapõnõn herhangi
bir düzeyde arterden daha geniş olmasõ
günümüzde en yararlõ tanõ anahtarõnõ
oluşturmaktadõr. Dilate kalõn duvarlõ
bronkusa (yüzük, halka), pulmoner arter
veya nadiren dilate bronşiyal arterin (taş)
eşlik etmesi ile taşlõ yüzük görünümü
200
Şekil 72Fibrozis ve peribronşial kalõnlaşma Şekil 73Parenkimal fibrozis ve peribronşiyalkalõnlaşma
Şekil 74 Bronşiektazi'de taşlõyüzük görünümü.Dilate bronş halkayõ, arter (oklar) taşõ temsiletmektedir.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
oluşmaktadõr. Bu bronşiektazi için diagnostiktir. Oysa diğer nedenlerle oluşan
aksiyel interstisyum kalõnlaşmasõnda pulmoner arter ve komşu bronşun birbirine eşit
olan çap ilişkisi bozulmaz (|utb10).Çap karşõlaştõrma yönteminin doğruluğu
bronkografi ile eşzamanlõ yapõlmõş bir kaç çalõşmada sõnanmõş ve doğrulanmõştõr. (|
i5) Yöntemin sõnõrlarõ ise bronş ve arterin kesit planõna oblik seyretmesi, arter ve
bronş çapõnda değişim ve dispariteye yol açan fizyolojik süreçlerdir. Örneğin arteryel
dilatasyon durumlarõnda bronşiektazi tanõsõ atlanabilirken, tersi durumda yalancõ
pozitif sonuçlar alõnabilmektedir. (|i19) Altta yatan nedene bağlõ olarak bronşiektazi,
yerel veya yaygõn olabilmektedir. (|i0)
Bronşiektazi şiddetine göre sõrasõyla, silindirik, varikoz ve kistik olarak sõnõflanõr.
Silindirik olarak dilate olan bir bronş kesit planõna paralel seyrederken tren rayõ
şeklinde izlenmektedir. Varikoz bronşiektazide dilate olan bronşun kesit planõna
paralel olmasõ durumunda ise fokal genişlemeleri gösteren boncuklu tarzda "beaded"
izlenebilir. Kistik bronşiektazide ise yuvarlak ve bazen ayrõk kistler sõralõ veya küme
yapmõş tarzda izlenebilir. (|i0)
Traksiyon bronşiektazisi
201
Şekil 76 Kistik bronşiektaziŞekil 75Sakuler bronşiektazi
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
İleri derecede pulmoner fibrozis sonucu hava yollarõnda dilatasyonlar gelişir. Yaygõn
akciğer fibrozisi olan olgular inspirasyonda daha fazla güç harcarlar. Bu
transpulmoner basõncõn artmasõna neden olur. Plevranõn uyguladõğõ negatif basõnç
arttõğõ için bronşlarda daha fazla hava toplanõr. İnspiryum sõrasõnda fibrotik doku
bronşlara daha fazla güç uygular. Sonuçta bronşlarda boncuk dizisi gibi tortiyöz bir
genişleme oluşur.(|utb0) Proksimal bronşlarda, duvarlarõn kartilaj dokuyla
desteklenmesi nedeniyle genişleme görülmez. Ancak bronşiyal ağacõn distal
kesiminde kartilaj dokunun azlõğõ traksiyon bronşiektazisinin en sõk segmental ve
subsegmental düzeylerde görülmesine neden olur. Periferde küçük bronşlarda da
görülebilir(|utb12,13).
Bronşiolektazi
Sentrilobüler yapõlardan biri olan intralobüler bronşiol normalde yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi kesitlerinde görülmez. Bronşiol aşağõdaki
kombinasyonla görünür hale gelebilir:
● Etrafõndaki akciğer dansitesinin artmasõ,
● Çevre interstisyumun kalõnlaşmasõ (peribronşiyal kalõnlaşma),
● Çevre fibrozu sonucu oluşan bronşiyal dilatasyon (traksiyon bronşiektazisi).
Eğer intralobüler bronşioller görülebiliyorsa, bu durum sentrilobüler interstisyum
kalõnlaşmasõnõ ve fibrozis sonucu bronş lümenin genişlemesini (traksiyon
bronşiolektazisi) düşündürmelidir (|utb12,13). Ayrõca panbronşiolit, kistik fibrozis
gibi hava yolu hastalõklarõnda da sentrilobüler bronşioler anormallikler görülebilir.
Bronşioller içerisinde müküs ve püy birikimi sonucu yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi kesitlerinde sentrilobüler, belirsiz konturlu, yuvarlak opasiteler
izlenebilir (|utb14,utb15).
202
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
Dansite azalmasõ
Amfizem, akciğer kistleri, hava hapsi ve mozaik perfüzyonu kapsar. Hava hapsi hava
yolu tutulumu erken bulgularõndan biri olarak giderek daha fazla farkedilmektedir.
Bronşiektazi olmaksõzõn izlenen hava hapsi alanlarõnõn hastalõğõn öncü bulgusu
olduğu söylenmektedir. (|i22, i24) Mozaik perfüzyonda en yoğun alanlar normaldir.
Azalmõş dansiteli alanlardaki damarlar daha küçüktür. (|b39).
Azalmõş Attenuasyon
Hipoattenue (siyah akciğer) akciğer alanlarõnõn patolojik korelasyonu buzlu cama
göre daha problemsizdir. Ancak her hipoattenue alanõ sõkça yapõldõğõ gibi doğrudan
amfizem olarak adlandõrmak kolaycõlõk sayõlõr. Obstrüktif akciğer hastalõğõnda
azalmõş attenuasyon alanlarõnda damar çaplarõnda (amfizemde olduğu gibi) azalma
izlenebilir ancak distorsiyon izlenmez. (|g0) Tek başõna bilgisayarlõ tomografi ile
panasiner amfizem ve obstrüktif bronşiolit ayrõmõnõn yapõlmasõ kolay değildir. (|g61)
Ayrõmõn yapõlmasõ açõsõndan solunum fonksiyon testleri yardõmcõ olabilir. (|g 26,
203
Şekil 78Akciğer periferinde bronşioliektaziŞekil 77 Peribroşial kalõnlaşma ve akciğerperiferinde bronşiolektazi(ok)
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
g29) Amfizemin aksine küçük havayollarõ tutulumunda difüzyon kapsitesinde
değişim beklenmez. (|g25, g28)
Konstrüktif bronşiolit, peribronşiolar veya submukozal fibroz proliferasyon sonucu
bronşiolun konsantrik obstrüksiyonudur. Bronşlarõn lümeni hava yerine mukus gibi
başka bir madde ile dolu olduğu durumlarda bilgisayarlõ tomografi görünümleri
belirgin olarak değişmektedir. (|j5,j7,j15,j29) Hartman (|j9), Müller ve Miller (|j15)
bulgularõ direkt ve dolaylõ olarak ikiye ayõrdõ. Tek direkt bulgu olan duvar
kalõnlaşmasõ, senrilobüler dallanma gösteren opasiteler olarak izlenebilir. Bronş kesit
olarak izlendiğinde nodüler bir yapõ, kesit planõna paralel seyrettiğinde ise tübüler
veya dallanan bir yapõ olarak karşõmõza çõkmaktadõr. Kronik vakalar kalsifik olarak
izlenebilirken, lümenin dolu olduğu bazõ vakalarda vasküler yapõlar ile ayrõm için
kontrast kullanõmõ gerekebilmektedir(|i0) .Santral bronşiektazi, mozaik attenuasyon
paterni ve ekspiratuar hava hapsi daha sõk izlenen dolaylõ bulgulardõr. (|j5,j9,j15,j29)
Mozaik Perfüzyon
Mozaik görünüm attenuasyonu artmõş veya azalmõş alanlarõn rastgele yanyana gelişi
ile oluşmaktadõr. Amfizem ve kistik lezyonlar olmadan ventilasyon ve perfüzyon
bozukluklarõnda da akciğer dansitesinde yer yer azalmalar görülebilir. Fokal, lobüler,
lober veya multifokal olabilir. Bu görünüm daha çok bronşiolitis obliteransda
izlenmektedir. Ancak pulmoner embolide de benzer görünüm bildirilmiştir (|utb5,
utb7, utb31).
Bronşiolitis obliteransta ventilasyon ve perfüzyonun bozuk olduğu bölgelerde
akciğer dansitesi azalõr. Damarlarõn çaplarõ küçülür. Dolaşõmõn normal bölgelere
şantõ nedeniyle dansite artmõş olarak izlenir. Farklõ dansitedeki alanlar, mozaik
perfüzyon görünümüne neden olur. Görünüm buzlu cam görünümüyle
kanştõrõlmamalõdõr. Buzlu cam görünümünde damar çaplarõ değişmez. Ayrõca
bronşiolitis obliteransta lüsent alanlarda bronşiyal değişiklikler (bronşiektazi)
204
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tom ografi
gözlenir (|utb5, utb7).
205
Gereç ve Yöntem
Gereç ve Yöntem
İncelenen olgularõn seçimi ve profili
alõşmaya İstanbul Tõp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalõnda 1978-2002 yõllarõnda
sistemik skleroz tanõsõ ile takip edilen 31K(%91), 3E(%9) toplam 34 hasta
alõndõ.
Ç
Sistemik skleroz tanõsõ Amerikan Romatoloji Birliğinin tanõ kriterlerine (|ref) uygun
olarak İstanbul Tõp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalõnda görevli hekimlerce konuldu.
Tanõsõ kesinleşmeyen, örtüşme sendromlarõ ve diğer kollajen doku hastalõklarõ
değerlendirmeye dahil edilmedi. Aktif solunum yolu enfeksiyonu olan hastalar,
prodüktif öksürüğü olan hastalar çalõşmaya alõnmadõ.
Hastalarõn klinik muayene ve tetkikleri İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tõp Fakültesi,
Romatoloji Bilim Dalõnca hazõrlanmõş protokole uygun olarak burada görevli
hekimler tarafõndan gerçekleştirildi.
Hastalarõn yaş (yõl), ağõrlõğõ (kg), boylarõ (cm), kaydedildi.
Hastalar (n=34) klinik olarak yaygõn deri tutulumlu ve sõnõrlõ deri tutulumlu olmak
üzere ikiye ayrõldõ.
Ortalama hastalõk süresi ay olarak kaydedildi. Hastalarda majör kriterler, ilk
semptom kaydedildi.
Olgular eklem kontraktürü, artralji, eklem şişliği, şiş parmaklar, proksimal kas zaafõ,
miyalji, proksimal digital ülserler, digital gangren, digital amaputasyon, parmakta
skleroz, gövdede skleroz , kalsinozis, kserostomi, telenjiektazi, digital pitting skar,
206
Gereç ve Yöntem
digital pitting skar, ödem, halsizlik, kilo kaybõ, başağrõsõ, depresyon varlõğõ, istirahat
dispnesi, disfaji, şişkinlik, pirozis, diare, bazal raller, frotman, sistemik
hipertansiyon, kalp sesleri, sert P2 varlõğõ ve aritmi açõsõndan incelendi.
Soygeçmişte romatolojik hastalõklar araştõrõldõ.
Ekokardiografi ile pulmoner hipertansiyon, sağ/sol ventrikül hipertrofisi, sol
ventrikül ejeksiyon fraksiyonu, aritmi varlõğõ değerlendirildi.
Elektrokardiografi ile kardiak ileti defekti değerlendirildi.
Pasaj grafisi ile özofagial striktür ve hipomotilite araştõrõldõ.
Klinik ve Laboratuar inceleme yöntemleri
Hastalarõn rutin tetkikleri arasõndan Kreatinin, kreatin klirensi, proteinüri, hematüri,
piyüri, kan üre Nitrojeni, hemoglobin, hematokrit, total lökosit, trombosit, albumin,
Eritrosit sedimantasyon hõzõ değerleri kaydedildi.
Rutin idrar tahlili ve serum kreatinin değerleri dõşõnda proteinüri var olan hastalarda
ESBACH tetkiki ile böbrek tutulumu varlõğõ değerlendirildi.
Serolojik olarak "indirekt immünfloresan" yöntemi ile anti nükleer antikor bakõldõ ve
anti nükleer antikor 1/80 titre ve üzeri "pozitif" olarak kabul edildi. "Immünblotting"
yöntemi ile anti-Scl-70 ve anti-RNP antikor tetkiki yapõldõ. Olgularda nefelometre
yöntemi ile Romatoid faktör bakõldõ.
Sistem sorgulamasõnda "göz kuruluğu" tarif eden hastalar "Schirmer testi" ile
değerlendirildi.
207
Gereç ve Yöntem
Tedavi
Hastalarõn kullandõğõ ilaçlar arasõnda Ca kanal blokerleri 29 hasta, (%85),
Anjiotensin dönüştürücü enzim blokerleri 6 hasta (%18), Pentoksifilin 8 hasta (%23),
prokinetik ajanlar 13 hasta %34, NSAİD 22 hasta (%64), düşük doz steroidler 13
hasta (%28), D-penicillamine 1 hasta (%3), Metotraksat 6 hasta (%18), Azatioprin 2
hasta (%6), E-vitamini 20 hasta (%58), siklofosfamidn 1 hasta (%3), puls
siklofosfamid 4 hasta (%12), Kolşisin 18 hasta (%53), Quensyl 2 hasta (%6) ve nazal
Oksijen bulunmaktadõr. Tüm hastalar (n=34) %100, proton pompa blokeri veya H2
bloker tedavilerinden birini almakta idi.
Solunum fonksiyon testleri
Solunum fonksiyon testleri ve pulmoner tetkikler, İstanbul Tõp Fakültesi Göğüs
hastalõklarõ Anabilim dalõnda görevli hekimler denetiminde önceden hazõrlanmõş
protokole uygun olarak deneyimli solunum fonksiyon laboratuarõ teknisyenleri
tarafõndan yapõldõ.
Solunum fonksiyon testleri İstanbul Tõp Fakültesi Göğüs hastalõklarõ Anabilim
Dalõnõn donanõmlõ solunum laboratuarõnda Sensormedics 2400 (Viasys-
Sensormedics, Yoba Linda, CA. USA, http://www.sensormedics.com) cihazõ ile
gerçekleştirildi.
Spirometrik tetkiklerde kapalõ sistem kullanõldõ. Solunum fonksiyon testleri otutur
pozisyonda gerçekleştirildi.
Aktif solunum yolu enfeksiyonu ve enfeksiyonu düşündüren prodüktif öksürüğü olan
hastalar değerlendirilmeye alõnmadõ. Akciğer karbon monoksit difüzyon kapasitesi
ölçümlerini etkildediği bilindiğinden sigara içen hastalardan tetkiklerden 24 saat
önce sigara içmemeleri istendi.
208
Gereç ve Yöntem
Zorlu vital kapasite hastalarõn tamamõnda (n=34, %100) ölçüldü, sonuçlar Litre ve
beklenen değerin yüzdesi olarak kaydedildi. Zorlu ekspiratuar hacim-1 34 hastada
(%100) ölçüldü, sonuçlar Litre ve beklenen değerin yüzdesi olarak kaydedildi. Zorlu
ekspiratuar hacim-1/ zorlu vital kapasite 34 hastada (%100) hesaplandõ, sonuçlar
yüzde olarak kaydedildi. Zirve ekspirasyon akõm %25-75 hastalarõn 34'ünde (%100)
hesaplandõ, sonuçlar Litre/saniye ve beklenen değerin yüzdesi olarak kaydedildi.
Zirve ekspiratuar akõm hastalarõn amamõnda (n=34, %100) hesaplandõ, sonuçlar
Litre/saniye ve beklenen değerin yüzdesi olarak kaydedildi. Zirve ekspiratuar akõm-
25, hastalarõn 26'sõnda (%76) hesaplandõ, sonuçlar Litre/saniye ve beklenen değerin
yüzdesi olarak kaydedildi. Zirve ekspiratuar akõm-50 hastalarõn 26'sõnda (%76)
hesaplandõ, sonuçlar Litre/saniye ve beklenen değerin yüzdesi olarak kaydedildi.
Zirve ekspiratuar akõm-75 hastalarõn 26'sõnda (%76) hesaplandõ, sonuçlar
Litre/saniye ve beklenen değerin yüzdesi olarak kaydedildi. Zirve inspiratuar akõm
hastalarõn 28'inde (%82) hesaplandõ, sonuçlar Litre/saniye ve beklenen değerin
yüzdesi olarak kaydedildi.
Akciğer volüm ve kapasite ölçümlerinde gaz dilüsyon yöntemi kullanõldõ. Total
akciğer kapasitesi 21 olguda (%62) ölçüldü, sonuçlar Litre ve beklenen değerin
yüzdesi olarak kaydedildi. Rezidüel hacim 21 olguda (%62) ölçüldü, sonuçlar Litre
ve beklenen değerin yüzdesi olarak kaydedildi.
Karbon monoksit difüzyon kapasitesi ölçümlerinde %10 Heliyum, %0,3 karbon
monoksit ve oda havasõ karõşõmlõ gaz ve 10 saniyelik tek nefes yöntemi kullanõldõ.
Karbon monoksit difüzyon kapasitesi 31 olguda (%91) ölçüldü, sonuçlar
mL/mmHg/dk ve beklenen değerin yüzdesi olarak kaydedildi. Alveoler hacim 31
olguda (%91) ölçüldü, sonuçlar Litre olarak kaydedildi. Alveoler hacim için
düzeltilmiş karbon monoksit difüzyon kapasitesi 31 olguda (%91) ölçüldü, sonuçlar
mL/mmHg/dak/L ve beklenen değerin yüzdesi olarak kaydedildi.
209
Gereç ve Yöntem
İnspiratuar maksimal ağõz içi basõnç 22 hastada (%65) ölçüldü. Sonuçlar mmH20
olarak kaydedildi. Ekspiratuar maksimal ağõz içi basõncõ yirmibir hastada (%62)
ölçüldü, sonuçlar mmH20 olarak kaydedildi.
Solunum Fonksiyon Test Sonuçlarõnõn değerlendirilmesi
Obstrüksiyon tanõsõ zorlu ekspiratuar volüm-1 / zorlu vital kapasite oranõ düşüklüğü
esas alõnarak konuldu. %60'in altõndaki değerler düşük kabul edildi.
Restriksiyon tanõsõ için total akciğer kapasitesi %80'in altõ kriter olarak alõndõ.
Total akciğer kapasitesi %100'ün üzerinde bulunan hastalarda hiperenflasyon tanõsõ
konuldu
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ akciğer tomografisi
Olgularõn tamamõna (n=34, %100) yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi yapõldõ.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi tetkikleri İstanbul Tõp Fakültesi,
Radiodiagnostik Anabilim Dalõnda deneyimli radyoloji teknisyenleri tarafõndan
hekim gözetiminde gerçekleştirildi.
210
Gereç ve Yöntem
Çekimler İstanbul Tõp Fakültesi
Radiodiagnostik Anabilim dalõnda Siemens
Somatom Plus-S Spiral özellikli
bilgisayarlõ tomografi (Erlangen, Almanya,
http://www.siemens.de ) cihazõ ile
gerçekleştirildi.
Hastalarõn büyük bir çoğunluğu (n=xxx)
yüzüstü pozisyonda "pron" çekim yapõldõ.
Yüzüstü pozisyonu tolere edemeyen
hastalarda çekimler sõrtüstü "supin" pozisyonda yapõldõ. Her hastaya inspiryum sonu
çekim gerçekleştirildikten sonra, eksipiriyum sonu ilave kesitler elde edildi. Koopere
olamayan bir kaç hastada (n=xxx) eksipiratuar çekimler gerçekleştirilemedi.
İncelemede 0,7 saniye tarama süresi, 195 miliAmperSaniye akõm, 120 KiloVolt
gerilim, 1 mm kesit kalõnlõğõ ve 10 mm kesit aralõğõ kullanõldõ. Kilolu hastalar için
daha yüksek değerler,1 saniye tarama süresi, 275 miliAmperSaniye akõm, 120
KiloVolt gerilim kullanõldõ. Tüm kesitlerin rekonstrüksiyonu yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ akciğer tomografisi için özel yazõlmõş "Ultrahigh" algoritmasõ ile
gerçekleştirlidi.
Rutin olarak akciğer apekslerinden çekime başlandõ ve kostofrenik sinüslerdeki her
iki akciğer parenkiminin bitimine dek kesitlemeye devam edildi.
Çekim gerçekleştirilmeden önce teknisyen veya radyolog hekim tarafõndan
inspirasyon ve ekspirasyon manevralarõ hastaya detaylõ olarak anlatõldõ ve komutlarõn
anlaşõldõğõndan emin olunmak amacõyla çekim öncesi manevralarõn provasõ
yaptõrõldõ. Çekim sõrasõnda otomatikleştirilmiş sesli komutlar kullanõldõ. Komutlar,
hasta kooperasyonu ve genel durumuna göre kesitlemeden 5-9 sanyie önce
dinlettirildi. Koopere olamayan hastalarda süre uzatõldõ. Manvera bitimini işaret eden
211
Şekil 79 Siemens Somatom Plus-S
Gereç ve Yöntem
zil sesi ve sesli komut ise kesit bitimini takiben dinlettirildi. Elde edilen görüntü
anõnda ekrandan izlenerek görüntü kalitesi ve hastanõn gereken manevrayõ yapõp
yapmadõğõ kontrol edildi. Artefaktlõ olan veya hastanõn koopere olmadõğõ anlaşõlan
kesitler için çekime ara verilerek, ilave açõklamalardan sonra en fazla 3 kez olmak
üzere kesit tekrar edildi.
Göüntülemede cihazõn sahip olduğu en yüksek matriks olan 512x512 matriks (0,26
megapiksel) kullanõldõ.
Görüntü alanõ ("FOV", "Field of View") rutinde akciğerleri kesmeyecek şekilde, en
geniş yerinde plevradan plevraya içerecek şekilde alõndõ. Özel durumlarda ilave
olarak tek akciğere veya lezyon düşünülen alanlara işlenmemiş veri üzerinden
büyütme uygulandõ.
Görüntüler 1500 HÜ pencere aralõğõ ve 600 HÜ pencere merkezi ile filme aktarõldõ.
Çekim sõrasõnda şüpheli mediasten lezyonu izlendiğinde görüntü 240-350 HÜ
pencere genişliği ve 0-60 HÜ pencere merkezi değerleri ile ekrandan incelendi.
İncelemelerde oral veya intravenöz herhangi bir kontrast madde kullanõlmadõ.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografinin akciğer grafisine üstünlüğü
bilindiğinden çalõşmamõzda hastalarõn akciğer röntgenogramõndan elde edilen
bilgiler dahil edilmedi.
Hastalar tetkikin amacõ ve potansiyel sonuçlarõ konusunda bilgilendirildi.
Kurumumuzda yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi sistemik skleroz
hastalarõnõn akciğer tutulumunu incelemede rutin olarak kullanõldõğõndan ilave bir
izin alõnmasõna gerek görülmedi.
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisinin yorumlanmasõ
212
Gereç ve Yöntem
Akciğerler
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografi kesitleri filme basõldõktan sonra
negatoskopta incelendi.
İnspiratuar yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi görüntüleri aşağõdaki lezyonlar
açõsõndan skorlama amacõyla görsel olarak değerlendirildi.
● Buzlu cam,
● İnce retiküler,
● Düzensiz plevral kontur,
● Septal veya subplevral çizgiler,
● Balpeteği,
● Fibrotik kistler,
● Bronşiolektazi ve
● Hava hapsi
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografi
kesitleri geçtikleri konuma göre kranio
kaudal olarak üst zon (zon1), orta zon
(zon2) ve alt zon (zon3) olarak üçe ayrõldõ.
Üç zondan her biri sağ akciğer, sol akciğer,
anterior ve posterior olarak dört alana
bölündü. Alanlar aşağõda daha detaylõ
tanõmlanan spesifik lezyonlarõn varlõğõ
açõsõndan görsel olarak gözden geçirildi.
Her alan için lezyon yok=0, lezyon var=1
şeklinde bir değerlendirme puanõ verildi.
Lezyon yaygõnlõğõ ise hiç bir bölgede lezyon bulunmadõğõnõ gösteren "0" ile 12
213
Şekil 80 Karinokaudal yönde zon 1, II, III. ZonII arkus aorta alt düzeyi-trakea bifurkasyonbaşlangõcõ ile pulmoner venlerin inferioruolarak tanõmlandõ.
Gereç ve Yöntem
bölgede lezyon bulunduğunu gösteren "12" skoru arasõnda değişen skorlar ile
değerlendirildi.
Bu şekilde yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisinde izlenebilen yukarõda
sõralanan ve aşağõda tanõmlanan lezyon tiplerinin her biri için 0-12 arasõnda değişen
bir yaygõnlõk skoru elde edildi.
Buzlu cam: akciğer attenuasyonun zemindeki yapõlarõ kapatmayacak şekilde silik
olarak artmasõ şeklinde tarif edildi.
İnce retiküler örnek, intralobüler bant ve septal kalõnlaşmalarõn oluşturduğu ağ
olarak tarif edildi.
Düzensiz plevral kontur, Akciğer ile plevra yüzeyi arasõndaki konturda izlenen
düzensizlikler olarak tarif edildi.
Septal veya subplevral çizgiler plevraya dik 10-20 mm uzunluğundaki kalõnlaşmõş
lineer opasiteler veya plevraya paralel 10-20 mm uzunluğundaki lineer opasiteler
olarak tarif edildi.
Balpeteği dokusu birkaç mm den bir cm ye kadar değişen çaplarda birbirine komşu,
kalõn duvarlõ, multiple kistler olarak tarif edildi.
Fibrotik kistler 1-3 cm çaplarõnda içleri hava dolu, kalõnlaşmõş duvarlara sahip
lezyonlar olarak tarif edildi.
Bronşiolektazi periferik küçük hava yollarõnda genişleme olarak tarif edildi.
Hava hapsi yapan lezyon küçük havayolu hastalõklarõnda izlenen hipoatenüe alanlar
olarak tarif edildi.
214
Gereç ve Yöntem
Yapõsal distorsiyon anatomik yapõlarda yer değişikliğine yol açan süreçler olarak
kabul edildi.
İnsiratuar yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi kesitleri ayrõca,
● Bronşiektazi,
● Peribronşiyal kalõnlaşma
● Mikronodüller,
● Makronodüller,
● Konsolidasyon
● Yapõsal distorsiyon
● Yer kaplayan lezyon / mass
varlõğõ ve yokluğu açõlarõndan değerlendirildi, sonuçlar skorlama yapõlmadan var/yok
şeklinde kaydedildi.
Ekspiratuar yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi görüntüleri hava hapsi varlõğõ
açõsõndan değerlendirildi. Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografi kesitleri geçtikleri
konuma göre kranio kaudal olarak üst zon (zon1), orta zon (zon2) ve alt zon (zon3)
olarak üçe ayrõldõ. Üç zondan her biri sağ akciğer, sol akciğer, anterior ve posterior
olarak dört alana bölündü. Alanlar hava hapsi varlõğõ açõsõndan görsel olarak gözden
geçirildi. Her alan için lezyon yok=0, lezyon var=1 şeklinde bir puan verildi. Lezyon
yaygõnlõğõ ise hiç lezyon yok =0, tüm bölgelerde lezyon var =12 arasõnda değişen bir
skor ile değerlendirildi.
Akciğerde fibroz göstergeleri olduğu düşünülen: ince retiküler örnek, düzensiz
plevral kontur, septal sub-plevral çizgilenmeler, balpeteği, kistler ve bronşiolektazi
skorlarõ dikkate alõnarak, toplamlarõndan fibröz endeksi elde edildi.
215
Gereç ve Yöntem
Mediasten
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisinde mediasten bölgesi
● Özofagus dilatasyonu
● Özofagus'ta hava sõvõ seviyesi varlõğõ
● Lenfadenopati varlõğõ
● Pulmoner arter çaplarõ
açõsõndan değerlendirildi.
Özofagus çapõ bilgisayarlõ tomografi monitöründen uzunluk ölçüm aracõ
kullanõlarak yapõnõn en geniş görüldüğü kesitten ölçülerek kaydedildi.
Dilate segment uzunluğu monitör veya filmden saylarak değerlendirildi. Özofagus
çapõ mm olarak, dilate segment uzunluğu cm olarak kaydedildi. 3 kesitten fazla bir
uzunlukta 10 mm'nin üstündeki çaplar dilatasyon olarak kabul edildi.
Özofagusta hava sõvõ seviyelenmesi varlõğõ görsel olarak değerlendirildi.
Pulmoner arterler: Ana pulmoner arter, sağ pulmoner arter ve sol pulmoner arter
çaplarõ bilgisayarlõ tomografi monitöründen uzunluk ölçüm aracõ kullanõlarak her
yapõnõn en geniş görüldüğü kesitten ölçülerek kaydedildi. N=34 (%100) Arter çaplarõ
mm olarak kaydedildi.
216
Şekil 83 Olgu 30 PA ölçümleriŞekil 82Olgu 16 PA ölçümleri,parenkim penceresi
Şekil 81Olgu 16 PA ölçümleri
Gereç ve Yöntem
Sonuçlarõn hesaplanmasõ İstatistiksel değerlendirme
Veriler analizi ve sonuçlarõn hesaplanmasõ amacõ ile Windows için SPSS 11.0.0
yazõlõmõ (19 Eylül 2001, SPSS Inc. Chicago, Illinois, ABD http://www.spss.com )
kullanõldõ.
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi bulgularõ ile hastalõk ve semptom süreleri,
sigara kullanõm öyküleri, solunum fonksiyon test sonuçlarõ ve serolojik test sonuçlarõ
arasõndaki ilişki verilerin tipine bağlõ olarak Mann-Whitney U sõnamasõ, ki-kare,
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõ, Pearson ki-kare sõnamasõ, Pearson korelasyon,
Kendall'õn tau-b testleri kulanõlarak araştõrõldõ.
İki satõr ve iki kolondan oluşan çapraz tablolarda ki-kare testi uygulandõ. 2X2 den
büyük çapraz tablolar için Pearson ki-kare sõnamasõ kullanõldõ.
Nümerik ve sõralõ değerler içeren satõr ve kolonlara sahip tablolarda Kendall'õn tau-b
korelasyon katsayõsõ kullanõldõ. Rho değeri sõralar arasõndaki ilişkiyi göstermektedir.
Sürekli nümerik değerlerden oluşan kantitatif verilerde Pearson korelasyon katsayõsõ
kullanõldõ. r değeri parametreler arasõndaki doğrusal ilişkiyi göstermektedir.
Mann-Whitney U sõnamasõ non-parametrik ve bağõmsõz iki grup arasõndaki farkõn
sõnanmasõnda kullanõldõ.
Normal dağõlõmlõ eşli veriler için, eşli t-testi, parametrik olmayan veriler için
Wilcoxon testi kullanõldõ. Wilcoxon testi bir gruba ait eşli parametreler arasõndaki
farkõn anlamlõ olup olmadõğõnõ sõnamak için kullanõldõ. Eşli olmayan iki grup
arasõndakikarşõlaştõrmalar için non-parametrik Mann-Whitney U sõnamasõ kullanõldõ.
217
Gereç ve Yöntem
Veri özetleri ortanca ve değer aralõklarõ ve ortalama ± standart sapma olarak ifade
edildi.
Sõfõr hipotezinin olasõlõk (p) değerinin 0,05'den küçük olmasõ anlamlõ, 0,01'den küçük
olmasõ ileri düzeyde anlamlõ, 0,001'den küçük olmasõ çok ileri derecede anlamlõ
olarak kabul edildi. P değerinin 0,05'den büyük olmasõ anlamlõ değil şeklinde
değerlendirildi. Bu durumlar için p değeri yorumu sõrasõ ile (*), (**), (***) ve (AD)
şeklinde işaretlendi.
218
Bulgu ve sonuçlar
Bulgu ve sonuçlar
Klinik ve Laboratuar
Anamnez
Hastalarõn (n=34) yaş ortalamasõ 47 ± 11 (24-63 arasõ), kadõn hastalarõn (n=31) yaş
ortalamasõ 48 ± 12 (24-63 arasõ) erkek hastalarõn (n=3) ise, yaş ortalamasõ 38 ± 9
(29-46 arasõ) olarak belirlendi. Yaygõn deri tutulum tipinde (n=16) yaş ortalamasõ 43
± 12 (24-62), sõnõrlõ deri tutulum tipinde (n=18) yaş ortalamasõ 50 ± 10 (29-63)
olarak belirlendi. Yaygõn deri tutulum tipinde olan kadõnlarda (n=15) yaş ortalamasõ
43 ± 12 (24-62), sõnõrlõ deri tutulum tipinde (n=16) yaş ortalamasõ 53 ± 9 (37-63)
olarak belirlendi. Yaygõn deri tutulum tipinde olan erkeklerde (n=1) yaş 46 , sõnõrlõ
deri tutulum tipinde (n=2) yaş ortalamasõ 33 ± 6 (29-37) olarak belirlendi.
Hastalarõn ağõrlõk ortalamasõ 63.4 ± 12.5 kg (42-91 arasõ), boy ortalamasõ ise 156 ±
7,3 cm (145-175 arasõ) olarak belirlendi. Vücüt kitle endeksi ortalamasõ 26 ± 5 (17-
42 arasõ) olarak belirlendi. Zayõf (endeks<18,5) hasta sayõsõ 1 (%3), normal (18,5-25)
15 (%44), obez (25-30) 11 (%32), ileri obez (30-40) 6 (%18), morbid obez (>40)
hasta sayõsõ 1 (%3) olarak belirlendi.
16 hastada (%47) yaygõn deri tutulumu saptanõrken, 18 hastada (%53) sõnõrlõ deri
tutulumu tespit edildi.
Hastalarõn (n=34) ortalama hastalõk süresi 165 ± 117 ay (18-540 ay arasõ) / (13.75 ±
9.75 yõl) olarak tespit edildi. Yaygõn sistemik skleroz hastalarõn ortalama hastalõk
süresi (n=16) 107 ± 81ay iken sõnõrlõ tutulum tipinde (n=18) 216 ± 123ay olarak
tespit edildi. Aradaki fark ileri derecede anlamlõ bulundu. p=0,007 Hastalarõn 9'u (%
26) 5 yõldan kõsa süre ile hasta iken, 4'ü (%12) 5 yõldan uzun, 21'i (%62) 10 yõldan
219
Bulgu ve sonuçlar
uzun hastalõk süresine sahipti. Hastalarõn 6'sõ (%18) 3 yõldan kõsa süre ile hasta iken,
28'i (%82) 3 yõldan uzun süreli hastalõğa sahipti.
İlk semptom 26 hastada (%76) Raynaud fenomeni, 5 hastada (%16) el ve ayak ödemi
olarak belirlendi.
Hastalarõn (n=28) 15'inde (%53) eklem kontraktürü tespit edildi. Hastalarõn (n=30)
16'sõnda (%53) artralji, 5'inde (%17) eski artralji öyküsü tespit edildi. Seri içerisinde
aktif artrit açõsõndan sorgulanan (n=27) hastalarõn hiçbirinde aktif artrit saptanmadõ.
Bir hasta (%4) geçmişte artrit geçirdiğini ifade etti. Hastalarõn (n=27) birinde eklem
şişliği saptandõ. Hastalarõn (n=28) 14'ünde (%50) şiş parmaklar saptandõ.
Hastalarõn (n=28) 3'ünde (%11) proksimal kas zaafõ tespit edildi. Hastalarõn (n=29)
4'ünde (%14) miyalji tespit edildi.
28 hasta proksimal digital ülserler varlõğõ açõsõndan değerlendirildi, 8 hastada (%28)
proksimal digital ülser saptandõ. 28 hasta digital gangren varlõğõ açõsõndan
değerlendirildi, bunlardan iki hastada (%7) gangren tespit edildi. 28 hasta digital
amaputasyon açõsõndan değerlendirildi, 2 hastanõn (%7) ampute olduğu izlendi.
Majör tanõ kriterleri hastalarõn (n=34) 23'ünde (%68) pozitif bulundu. 32 hastada (%
94) sklerodaktili, 23 hastada (%68) pitting, 31 hastada (%97) Raynaud fenomeni
pozitifliği saptandõ. Majör kriterler yaygõn tipte 14 hastada (%41) pozitifken, sõnõrlõ
tipte 9 hastada (%27) pozitif bulundu. Fischer kesin olasõlõk testine göre p=0.03 (*)
anlamlõ bulunmuştur.
28 hasta parmakta skleroz, 27 hasta ekstremitede, 27 hasta yüzde, 27 hasta gövdede
skleroz açõsõndan değerlendirildi, 26 hastada parmakta skleroz (%89), 13 hasta (%
48) ekstremitede, 24 hastada (%89) yüzde, 5 hastada (%19) gövdede skleroz
saptandõ. 28 hastada melanoderma varlõğõ açõsõndan değerlendirme yapõldõ. 12
220
Bulgu ve sonuçlar
hastada (%42) pozitif olarak değerlendirildi. 27 hasta kalsinozis açõsõndan
değerlendirildi, 8 hastada (%29) kalsinozis saptandõ. Kserostomi açõsõndan
değerlendirilen 27 hastanõn 12'sinde (%44) kserostomi saptandõ.
Telenjiektaziler açõsõndan 27 hasta incelendi. 17 hastada (%63) telenjiektazi izlendi,
10 hastada (%37) izlenmedi. 16 hastada (%60) yüzde, üç hastada (%11) dudakta, 6
hastada (%22) ekstremitede telenjiektazi tespit edildi.
27 hasta digital pitting skar açõsõndan değerlendirmeye alõndõ. Bunlardan 22'sinde (%
81) digital pitting skar tespit edildi.
Hastalarõn (n=30) 14'ünde (%47) halsizlik tespit edildi. Hastalarõn (n=30) 16'sõnda
(%53) kilo kaybõ saptandõ.
Sorgulamada hastalarõn (n=34) 10'unda (%29) istirahat dispnesi varlõğõ tespit edildi.
Hastalarõn (n=34) 13'ünde (%38) disfaji tespit edildi. Hastalarõn (n=30) 6'sõnda (%
17) iştahsõzlõk tespit edildi. 29 hastanõn şişkinlik varlõğõ açõsõndan anamnezi alõndõ.
10 hastada (%34) şişkinlik tespit edildi. Pirozis açõsõndan anamnez ile
değerlendirilen 27 hastanõn 14'ünde (%51) pirozis saptandõ.
32 hasta diare açõsõndan sorgulandõ, 4 hastada (%12) aktif, 2 hastada (%6) geçmişte
var olan diare anamnezi alõndõ.
Hastalarõn (n=30) 4'ünde (%13) sistemik hipertansiyon tespit edildi.
Başağrõsõ açõsõndan sorgulanan hastalarõn (n=29) 14'ünde (%48) migren tipinde
başağrõsõ tespit edildi. 2 hastada (%7) ise trigeminal nevralji tespit edildi. Depresyon
varlõğõ açõsõndan sorgulanan hastalarõn (n=29) 9'unda (%31) depresyon tespit edildi.
221
Bulgu ve sonuçlar
33 hasta soygeçmişte romatolojik hastalõk açõsõndan değerlendirildi. 7 hastada (%21)
pozitif aile anamnezi saptandõ.
Fizik Muayene
Fizik muayenede (n=30) 13 hastada (%43) dinlenmede bazal raller pozitifken, 17
hastada (%57) negatif. Hastalarõn (n=33) plevral frotman açõsõndan dinleme bulgusu
arandõ. bir hastada (%3) pozitif bulundu.
28 hastada ödem varlõğõ değerlendirildi. 15 hastada (%53) ödem tespit edildi.
Deri skoru (modifiye Rodnan) 27 hastada ölçüldü. Ortalama 8 ± 8,5 , yaygõn deri
tutulum tipinde (n=13) 11,8 ± 10 , sõnõrlõ deri tutulum tipinde 4,5 ± 4 olarak
belirlendi.
Hastalarõn (n=34) 7si' (%21) aktif sigara kullanan kişilerden oluşmaktadõr. Sigara
içenlerde ortalama tüketim 8.7 paket/yõl ±10,2, (1-30 arasõ) olarak belirlendi. Yaygõn
ve sõnõrlõ tip hastalarõn sigara tüketimi arasõnda anlamlõ fark bulunmadõ. Yaygõn tipte
iki hasta (%6) sigara kullanõrken, sõnõrlõ tipte 5 hastanõn (%15) sigara kullandõğõ
tespit edildi.
28 hasta sert P2 sesi açõsõndan değerlendirildi ve 11 hastada (%39) P2 sertliği
saptandõ.
33 hasta aritmi açõsõndan dinleme bulgularõ ile değerlendirildi. 5 hastada (%15) ritm
problemi saptandõ.
32 hastada perikardit araştõrõldõ ve üç hastada (%9) perikardit saptandõ. 29 hasta
perikardial frotman açõsõndan değerlendirildi ve bir hastada (%3) frotman saptandõ.
222
Bulgu ve sonuçlar
32 hasta miyokardit ve 32 hasta kalp yetmezliği açõsõndan değerlendirildi. Hiç bir
hastada miyokardit bulgusuna rastlanmazken, bir hastada (%3) kalp yetmezliği tespit
edildi.
Elektrokardiografi
32 hasta kardiak ileti defekti açõsõndan elektrokardiografi ile değerlendirildi. 4
hastada (%12) ileti defektleri saptandõ.
Ekokardiografi
Ekokardiografi ile 29 hastada pulmoner hipertansiyon varlõğõ araştõrõldõ, 8 olguda (%
28) pulmoner hipertansiyon tespit edildi. 30 hastada ventrikül hipertrofisi araştõrõldõ,
6 olguda (%20) sol ventrikül hipertrofisi, 2 olguda (%7) sağ ventrikül hipertrofisi
tespit edildi. Pulmoner hipertansiyon yaygõn ve sõnõrlõ deri tutulum tipinde eşit ve 4
hastada (%14) oranõnda izlendi. 8 Kadõn hastada (%28) pulmoner hipertansiyon
oranõnda sapanõrken, hiç bir erkek hastada (%0) pulmoner hipertansiyon saptanmadõ.
24 hastada sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu değerlendirildi, %60'õn altõ düşük
kabul edildi ve 2 hastada (%8) düşük bulundu.
30 hasta elektrokardiografi ile aritmi açõsõndan değerlendirildi, 5 hastada (%17) ritm
problemleri saptandõ.
Pasaj grafisi
25 hastada pasaj grafisi ile özofagial striktür ve hipomotilite araştõrõldõ. 18 hastada
(%72) hipomotilite, 5 hastada (%20) özofagial striktür tespit edildi.
Rutin kan ve idrar tetkikleri
223
Bulgu ve sonuçlar
32 hastanõn hiç birinde dializ öyküsüne rastlanmadõ. Kreatinin artõşõ açõsõndan
değerlendirilen hastalarõn (n=27) hiç birinde kreatinin artõşõ saptanmadõ. Kreatin
klirensi açõsõndan değerlendirilen hastalarõn (n=28) hiç birinde azalma saptanmadõ.
Proteinüri açõsõndan değerlendirilen (n=28) hastalarõn 3'ünde (%9) proteinüri
saptandõ. Hematüri açõsõndan incelenen hastalarõn (n=32) hiç birinde hematüri
saptanmadõ. Piyüri açõsõndan incelenen 30 hastadan birinde (%3) piyüri tespit edildi.
Hemoglobin ve hematokrit değerlerine n=33 hastada bakõldõ. 16 hastada (%49)
hemoglobin normal değerler altõnda blundu. Ortalama hemoglobin değeri erkek
hastalarda (n=3) 13,3 ± 1,3, kadõn hastalarda (n=30) 12 ± 1,3 bulundu. Yaygõn
tutulum tipinde (n=15) hemoglobin 11,5 ± 1,5 , sõnõrlõ tipte (n=18) 12,6± 1,1
bulundu. Mann-Whitney U sõnamasõna göre p=0,044 ve fark anlamlõ bulundu.
Hematokrit değeri (n=33) ortalama 37,4 ± 3,7, erkek hastalarda (n=3) 40,7 ± 4,2,
kadõn hastalarda (n=30) 37,0 ± 3,5 bulundu. Hematokrit değeri yaygõn tipte (n=15)
35,4 ± 3,5, sõnõrlõ tipte (n=18) 39±3 bulundu. Mann-Whitney U sõnamasõna göre
p=0,003 ve fark ileri derecede anlamlõ (**) bulundu. Hematokrit 17 hastada (%50)
düşük olarak tespit edildi. Total lökosit değerleri (n=32) dört hastada (%12) düşük,
26 hastada (%81) normal, 2 hastada (%6) normal değerlerin üzerinde bulundu.
Trombosit değerleri (n=33) bir hastada (%3) düşük, 28 hastada normal (%85), dört
hastada (%12) yüksek bulundu.
Eritrosit sedimantasyon hõzõ (n=31), 15 hastada (%48) normal, 16 hastada (%52)
artmõş olarak bulundu.
Kan Üre Nitrojeni (n=32) üç hastada (%9) düşük, 27 hastada (%84) normal, 2
hastada yüksek bulundu. Kreatinin (n=33) 15 hastada (%45) düşük, 18 hastada (%
55) normal bulundu.
Albumin (n=32) 27 hastada (%84) normal, 5 hastada (%16) düşük bulundu.
224
Bulgu ve sonuçlar
Serolojik testler
Anti nükleer antikor 32 hastadan biri erkek, yirmibirinde (%66) pozitif, onbir hastada
(%34) negatif olarak değerlendirildi. Yaygõn deri tutulum grubunda (n=15)
antinükleer antikor 12 hastada (%80) pozitifken, sõnõrlõ grupta (n=17) 9 olguda
pozitif (%53) olarak izlendi.
Anti-Scl-70 30 hastadan tümü kadõn 13'ünde (%43) pozitif iken, 17 hastada (%57)
negatif olarak değerlendirildi. Yaygõn deri tutulum grubunda (n=16) anti-
topoizomeraz 7 hastada (%54) pozitifken, sõnõrlõ grupta (n=14) 6 olguda (%46)
pozitif (%53) olarak izlendi.
Anti-RNP 29 olgudan 2 sinde (%7) pozitif bulundu, 27 hastada (%93) ise negatif
olarak değerlendirildi. Her iki hastanõn kadõn ve sõnõrlõ tutulum tipinde olduğu
izlendi.
Romatoid Faktör 23 hastanõn 4 ünde (%17) pozitifken, 19 hastada (%82) negatif
olarak değerlendirildi. Dört hastadan üçü sõnõrlõ tipte iken, hepsinin kadõn olduğu
izlendi.
13 hastanõn (%38) kompleman (C3, C4) düzeyleri değerlendirildi. Kompleman-3
düzeyi yaygõn tutulumlu bir kadõn hastada (%7), kompleman-4 düzeyi yaygõn
tutulumlu 2 kadõn hastada (%15) pozitif olarak değerlendirildi.
Hastalarõn 27'si (%80) anti Centromer antikor varlõğõ açõsõndan değerlendirildi. Anti
centromer antikor 24 hastada (%88) negatif iken, tümü kadõn, biri yaygõn, üç hastada
(%12) pozitif bulundu.
Anti-SS-A ve Anti-SS-B 26 hastada değerlendirildi. Anti-SS-A tümü kadõn 4 hastada
(%15), Anti-SS-B ise 2 kadõn hastada (%7) pozitif bulundu.
225
Bulgu ve sonuçlar
İncelenen 11 hastanõn tamamõnda antikardiolipin IgM ve IgG negatif bulundu.
--
"Schirmer testi" yapõlan hastalar (n=28) arasõnda, 10 mm'nin altõnda bulunan 8 hasta
(%29) pozitif olarak kabul edildi. Bu olgularõn tümünün kadõn, 2'si (%7) yaygõn
tipte, 6'sõ (%21) sõnõrlõ deri tutulum tipinde olduğu sapandõ.
226
Bulgu ve sonuçlar
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi
Akciğer
üksek çözünürlüklü akciğer tomografisinde bronşiektazi açõsõndan yapõlan
değerlendirmede 4 hastada (%12) bronşiektazi saptandõ, 30 hastada ise
bronşiektazi saptanmadõ.
YPeribronşiyal kalõnlaşma açõsõndan yapõlan
yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi
değerlendirmede 11 olguda (%32)
peribronşiyal kalõnlaşma saptandõ, 23
olguda ise peribronşiyal kalõnlaşma lehine
bulgu izlenmedi.
Yüksek çözünürlüklü akciğer
tomografisinde yapõsal distorsiyon
açõsõndan yapõlan değerlendirmede 12
olguda (%35) yapõsal distorsiyon izlendi, 22 olguda yapõsal distorsiyon saptanmadõ.
Parenkimal mikronodül varlõğõ açõsõndan yapõlan yüksek çözünürlüklü akciğer
227
Şekil 86 Olgu 21, Akciğer posterioru ve subplevral alandaizlenen yüksek dansiteli mikronodüller.
Şekil 85 Olgu 17, fissürdedeformasyon ve yapõsaldistorsiyon.
Şekil 84 Olgu 7, Peribronşiyal kalõnlaşma,traksiyon bronşiektazi alanlarõ ve balpeteğigörünümü.
Bulgu ve sonuçlar
tomografisi değerlendirmesinde 7 olguda (%21) parenkimal mikronodüller
izlenirken, geri kalan 27 olguda mikronodül izlenmedi.
228
Şekil 89 Parenkimal mikronodül varlõğõ % Şekil 90 Parenkimal makronodül varlõğõ %
Şekil 87 Bronşiektazi varlõğõ %
Şekil 88 Peribronşiyal kalõnlaşma varlõğõ %
Bulgu ve sonuçlar
Parenkimal makronodül varlõğõ açõsõndan yapõlan yüksek çözünürlüklü akciğer
tomografisi değerlendirmesinde 3 olguda (%9) parenkimal makronodüller izlenirken,
geri kalan 31 olguda makronodül izlenmedi.
Yer kaplayan lezyon açõsõndan yapõlan değerlendirmede bir hastada (%3) yer işgal
eden lezyon saptandõ. Geri kalan 33 olguda yer kaplayan oluşum izlenmedi.
229
Şekil 94 Fibrokalsifik nodül, olgu 3Şekil 93 Konsolidasyon varlõğõ %
Şekil 91 Yapõsal distorsiyon varlõğõ % Şekil 92 Yer kaplayan lezyon varlõğõ %
Bulgu ve sonuçlar
2 (%6) hastada yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisinde parenkimal
konsolidasyon alanõ izlendi.
Lezyon varlõğõ açõsõndan değerlendirme yapõldõğõnda (n=34) buzlu cam lezyonlarõnõn
on dokuz hastada (%56) pozitif olduğu, ince retiküler lezyonlarõn yirmi altõ hastada
(%77), düzensiz plevral kenarlarõn yirmi üç hastada (%68), septal subplevral
çizgilerin yirmi üç hastada (%68), balpeteği lezyonlarõnõn 21 olguda (%62),
230
Şekil 95 İnce retiküler örnek varlõğõ % Şekil 96 Buzlu cam lezyonlarõnõn varlõğõ %
Şekil 98 Septal / subplevral çizgiler varlõğõ %Şekil 97 Düzensiz plevral kenar varlõğõ %
Bulgu ve sonuçlar
parenkimal - subplevral kistlerin dokuz hastada (%27), bronşiolektazinin 20 hastada
(%59), inspiratuar hava hapsinin 3 olguda (%9) pozitif olduğu izlendi. Ekspiratuar
hava hapsi (n=32) 20 olguda (%63) pozitif olarak tespit edildi.
231
Şekil 102 İnspiratuar hava hapsi varlõğõ %
Şekil 101 Broşiolektazi varlõğõ %
Şekil 99 Bal peteği varlõğõ % Şekil 100 Kistlerin varlõğõ %
Bulgu ve sonuçlar
Tüm akciğerde kriterler için skorlarõn
ortalama ve standart sapmalarõ buzlu cam
skoru için 2,29±3,1, ince retiküler skor için
4,59±4,0, düzensiz plevral kontur 2,94±3,4,
septal / subplevral çizgiler 3,50±3,6, bal
peteği 1,94±2,4, kistler skoru 0,53±1,2,
bronşiolektazi 2,56±3,0, inspiratuar hava
hapsi 0,18±0,7, ekspiratuar hava hapsi için
(n=32) 1,63±2,0 olarak hesaplandõ.
Bronşiektazi / Peribronşiyal kalõnlaşma
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
peribronşiyal kalõnlaşma ile dinleme bulgusu bazal raller arasõnda anlamlõ bağlantõ
n=30, p=0,023 (*) saptandõ.
232
Şekil 104 Farklõ lezyonlarõn pozitif bulunmayüzdesi.
Şekil 105 Farklõ lezyonlara ait skorlarõnortalamalarõ..
Şekil 103 Eksipiratuar hava hapsõ varlõğõ %
Bulgu ve sonuçlar
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre
proksimal kas zaafõ ile yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi bronşiektazi arasõnda
anlamlõ bağlantõ n=28, p=0,023 (*)
saptandõ.
233
Şekil 108 Olgu 16, peribronşial kalõnlaşma
Şekil 106 Olgu 3, peribronşiyal kalõnlaşma Şekil 107 Olgu 2, Peribronşiyal kalõnlaşma
Bulgu ve sonuçlar
Buzlu cam
Buzlu cam skoru üst zon'da 28 hasta (%82) için 0, dört hastada 1, birer hastada 3 ve
4, orta zonda skor 27 hasta (%79) için 0, 1 hasta için 1, ikişer hasta için 2,3,4, alt
zonda skor on altõ hastada (%47) 0, dört hastada 1, beş hastada 2, iki hastada 3 ve
yedi hastada 4 olarak belirlendi. Zon 1,2,3 için ortalama ve standart sapmalar
0,32±0,87, 0,56±1,2, 1,41±1,6 olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi
uygulandõğõnda buzlu cam için zon 1 ve zon 2 arasõndaki farkõn anlamlõ olmadõğõ,
zon 1 ve zon 3 arasõndaki farkõn p=0,000 çok ileri derecede anlamlõ olduğu (***) ,
zon 2 ve zon 3 arasõndaki farkõn p=0,001 çok ileri derecede anlamlõ olduğu (***)
izlendi.
234
Bronşiektazi
Yok Var
Bazal raller
Yok 15 2
Var 11 2
Toplam 26 4Tablo 2 Bazal raller ile bronşiektazi arasõndaanlamlõ fark saptandõ. *
Bronşiektazi
Yok Var Toplam
Proksimal kas zaafõ
Yok 24 1
Var 1 2
Toplam 25 3Tablo 3 Bronşiektazi ile proksimal kas zaafõarasõnda anlamlõ fark saptandõ. *
Bulgu ve sonuçlar
Buzlu cam skoruna bakõldõğõnda anteriorda yirmi iki hastada (%65) skor 0 iken,
ikişer hastada 1 ve 4, beş hastada 2, birer hastada ise 3, 5,6 olarak saptandõ.
Posteriorda on altõ hastada (%47) skor 0 iken, altõ hastada 1, beş hastada 2, üç
hastada 3, iki hastada 4 ve birer hastada 5 ve 6 olarak tespit edildi. Anterior ve
posterior bölgeler için ortalama ve standart sapmalar 1,0±1,7, 1,29±1,6 olarak
hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda aradaki farkõn anlamlõ olmadõğõ
izlendi.
Buzlu cam skoruna bakõldõğõ zaman on yedi hastada (%50) sağda skorun 0 olduğu,
yedi hastada 1, dörder hastada 2 ve 4, birer hastada ise 3 ve 6 olduğu izlendi. Solda
ise on dokuz hastada (%56) 0, altõ hastada 1, ikişer hastada 2 ve 4, üç hastada 3, ve
birer hastada 5 ve 6 olduğu izlendi. Sağ ve sol akciğerler için ortalama ve standart
sapmalar 1,18±1,6, 1,12±1,7 olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda
aradaki farkõn anlamlõ olmadõğõ izlendi.
235
Şekil 109 Olgu 34, dilate ve hava sõvõseviyelenmesi gösteren özofagus ve buzlu camgörünümü.
Şekil 110 Olgu 6, Dilate özofagusta hava sõvõseviyelenmesi ve parenkimde yama tarzõndabuzlu cam görünümü.
Bulgu ve sonuçlar
Buzlu cam skoru ile ince retiküler skor arasõnda (n=34) Kendall tau-b yöntemi ile
ileri derecede anlamlõ derecede korelasyon 0,36 , p=0,01 (**) saptandõ. Buzlu cam
ile balpeteği arasõnda (n=34) anlamlõ korelasyon 0,29 , p=0,04 (*) saptandõ. Buzlu
cam ile bronşiolektazi arasõnda (n=34) anlamlõ korelasyon 0,29 , p=0,04 (*) saptandõ.
Buzlu cam skoru ile Medsger skalalarõndan ağõrlõk skalasõ arasõnda (n=27) Kendall
tau-b yöntemi ile anlamlõ derecede korelasyon 0,4 , p=0,02 (*) saptandõ. Buzlu cam
skoru ile Medsger skalalarõndan periferik damar tutulumu skalasõ arasõnda (n=27)
Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ derecede korelasyon 0,37 , p=0,03 (*) saptandõ.
Buzlu cam skoru ile Medsger skalalarõndan kalp tutulumu skalasõ arasõnda (n=27)
Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ derecede korelasyon 0,42 , p=0,02 (*) saptandõ.
236
Şekil 111 Buzlu cam lezyonlarõnõn dağõlõmõ, zone I-III ve II-III arasõndaki farklar ileri derecedeanlamlõ bulundu. (***)
Buzlucam
RA RP
I 3 3
II 5 4
III 9 16
Tablo 4 Buzlucam lezyonlarõnõn dağõlõmõ
Bulgu ve sonuçlar
Buzlu cam skoru , deri tutulum tipine göre
gruplanarak karşõlaştõrõldõ. Yaygõn deri
tutulum tipinde buzlu cam skoru daha
yüksek olarak izlendi. Mann-Whitney U
sõnamasõ (n=34) uygulandõğõnda aradaki
fark ileri derecede anlamlõ bulundu p=0,01.
(**) Skor ortalamasõ yaygõn tipte(n=16)
3.25 ± 2.9 sõnõrlõ tipte (n=18) 1.44 ± 3.2
bulundu.
Buzlu cam skoru, özofagus dilatasyonu
olan ve olmayan gruplarda Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=34) ve
aradaki fark ileri derecede anlamlõ bulundu p=0,01. (**) Buzlu cam skor ortalamasõ
dilatasyon olan grupta (n=23) 2.9 ± 3.2 iken dilate olmayan grupta (n=11) 0,9 ± 2.4
bulundu. Buzlu cam skoru , özofagusta hava sõvõ seviyesi bulunmasõna göre
karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,03. (*) Buzlu cam skor
ortalamasõ seviyelenme olan grupta (n=12) 3.83 ± 3.8, seviye izlenmeyen grupta (n=)
237
Şekil 113 Buzlu cam skoru ile balpeteği skoru-korelasyonu p=0,04
Şekil 112 Buzlu cam skoru ve ince retiküler skorkorelasyonu p=0,01
Şekil 114 Buzlu cam skoru ile broşiolektaziskoru korelasyonu p=0,04
Bulgu ve sonuçlar
1,5 ± 2,4 bulundu.
Buzlu cam skoru, hastalõk süresi 10 yõldan kõsa ve uzun olan gruplarda Mann-
Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark anlamlõ bulundu
p=0,05. (*) Buzlu cam skor ortalamasõ hastalõk süresi 10 yõldan kõsa olan grupta
(n=13) 3,6 ± 3,7 iken dilate olmayan grupta (n=21) 1,5 ± 2,5 bulundu.
238
Şekil 116 Buzlu cam skoru histogramõŞekil 115 Yaygõn deri tutulum tipinde buzlu camskoru daha yükseki bulundu p=0,01
Şekil 117 Özofagus dilatasyonu olan gruptabuzlu cam skoru daha yüksek bulundu p=0,01
Bulgu ve sonuçlar
İnce retiküler örnek
İnce retiküler skor, üst zonda yirmi hastada (%59) 0, altõ hastada 1, ikişer hastada 2
ve 3, dört hastada 4 olarak belirlendi. Orta zonda skor on yedi hastada (%50) 0, üçer
hastada 1 ve 3, beş hastada 2 ve altõ hastada 4 olarak belirlendi. Alt zonda 1bir
hastada (%32) 0, bir hastada 1, üç hastada 2, beş hastada 3 ve on dört hastada 4
olarak belirlendi. Zon 1,2,3 için ortalama ve standart sapmalar 0,94±1,4, 1,35±1,6,
2,29±1,8 olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda ince retiküler skor
için zon 1 ve zon 2 arasõndaki farkõn p=0,019 anlamlõ olduğu *, zon 1 ve zon 3
arasõndaki farkõn p=0,000 ileri derecede anlamlõ olduğu ***, zon 2 ve zon 3
arasõndaki farkõn p=0,004 ileri derecede anlamlõ olduğu (**) izlendi.
239
Şekil 118 Özofagusta hava sõvõ seviyesi olangrupta buzlu cam skoru daha yüksek bulundup=0,03
Bulgu ve sonuçlar
İnce retiküler skor anteriorda onbir
hastada (%32) 0 olarak bulundu. iki
hastada 1, altõ hastada 2, dört hastada 3,
beşer hastada 4 ve 6, bir hastada ise 5
bulundu. Posterior ince retiküler skor on
hastada (%29) 0, ikişer hastada 1, 3, 4, on
iki hastada 2, bir hastada 5 ve beş hastada
6 olarak bulundu. Anterior ve posterior bölgeler için ortalama ve standart sapmalar
2,38±2,1, 2,21±2,0 olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda aradaki
farkõn anlamlõ olmadõğõ izlendi.
Sağda ince retiküler skor dokuz hastada (%27) 0, dört hastada 1, altõşer hastada 2 ve
6, beş hastada 3, üç hastada 4 ve bir hastada 5 olarak belirlendi. Solda ise on hastada
0, beşer hastada 1 ve 2, sekiz hastada 3, birer hastada 4 ve 5, dört hastada 6 olarak
saptandõ. Sağ ve sol akciğerler için ortalama ve standart sapmalar 2,47±2,2, 2,12±2,0
olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda aradaki farkõn anlamlõ*
olduğu izlendi. p=0,038
240
İnce Retiküler
RA RP LA LP
I 12 7 8 5
II 15 10 12 9
III 17 23 17 21
Tablo 5 İnce retiküler örnek lezyonlarõnõndağõlõmõ
Şekil 119 İnce retiküler lezyonlarõnõn dağõlõmõ
Bulgu ve sonuçlar
İnce retiküler skor ile düzensiz plevral kontur skoru arasõnda (n=34) Kendall tau-b
yöntemi ile ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,41 , p=0,000 (***) saptandõ. İnce
retiküler örnek ile balpeteği arasõnda (n=34) ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,43 ,
p=0,000 (***) saptandõ. İnce retiküler skor ile bronşiolektazi arasõnda (n=34) ileri
derecede anlamlõ korelasyon 0,44 , p=0,000 (***) saptandõ. İnce retiküler örnek ile
septal subplevral çizgiler arasõnda (n=34) ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,37 ,
p=0,01 (**) saptandõ.
241
Şekil 123 Broşiolektazi skoru ile ince retikülerskor arasõnda korelasyon p=0,000
Şekil 122 Balpeteği skoru ve ince retiküler skorarasõnda korelasyon p=0,000
Şekil 120 İnce retiküler skor histogramõ Şekil 121 İnce retiküler skor ile düzensiz plevralkenar arasõnda korelasyon p=0,000
Bulgu ve sonuçlar
Ince retiküler skor ile Medsger skalalarõndan ağõrlõk skalasõ arasõnda (n=27) Kendall
tau-b yöntemi ile anlamlõ derecede korelasyon 0,37 , p=0,02 (*) saptandõ. Ince
retiküler skor ile Medsger skalalarõndan eklem tendon tutulumu skalasõ arasõnda
(n=27) Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ derecede korelasyon 0,36 , p=0,02 (*)
saptandõ. Ince retiküler skor ile Medsger skalalarõndan kan skalasõ arasõnda (n=27)
Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ derecede ters korelasyon -0,38 , p=0,02 (*)
saptandõ.
İnce retiküler skor, torasik lenfadenopatisi
bulunan ve bulunmayan gruplarda Mann-
Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ
(n=34) ve aradaki fark ileri derecede
anlamlõ bulundu p=0,000. (***)
Lenfadenopati bulunan grupta (n=18) ince
retiküler skor 6.7 ± 3.9, bulunmayan grupta
(n=16) 2.2 ± 2,6 bulundu.
İnce retiküler skor, özofagus dilatasyonu
olan ve olmayan gruplarda Mann-Whitney
U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,02. (*) İnce
retiküler skor özofagus dilatasyonu olan grupta (n=23) 5,4 ± 3,5, olmayan grupta
(n=11) 2,8 ± 4,8 bulundu. İnce retiküler skor, özofagusta hava sõvõ seviyesi
bulunmasõna göre karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,04. (*)
İnce retiküler skor özofagusta hava sõvõ seviyesi olan grupta (n=12) 6,7 ± 4,3,
olmayan grupta (n=22) 3,5 ± 3,5 bulundu.
242
Şekil 124 ince retiküler skor ile septal /subplevral çizgiler skoru arasõnda korelasyonp=0,01
Bulgu ve sonuçlar
İnce retiküler skor, anti-Scl-70 sonucuna
göre gruplanarak Mann-Whitney U
sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=30) ve aradaki
fark anlamlõ bulundu p=0,04. (*) Anti-Scl-
70 pozitif olan grupta (n=13) ince retiküler
skor 5,8 ± 4,2, negatif olan grupta (n=17)
2,7 ± 2,9 bulundu. İnce retiküler skor ,
romatoid faktor sonucuna göre gruplanarak
(n=23) ve aradaki fark anlamlõ bulundu
p=0,04. (*) İnce retiküler skor romatoid
faktör pozitif grupta (n=4) 9 ± 3,2, negatif
grupta (n=19) 3,8 ± 4,1 bulundu.
243
Şekil 127 Özofagusta hava sõvõ seviyesi pozitifgrupta ince retiküler skor daha yüksek bulundup=0,02
Şekil 126 Özofagus dilatasyonu bulunan gruptaince retiküler skor yüksek bulundu p=0,02
Şekil 125 Lenfadenopati bulunan grupta inceretiküler skor daha yüksek bulundu p=0,000
Bulgu ve sonuçlar
Düzensiz plevral kontur
Düzensiz plevral kontur skoru, üst zonda 19 hasta (%56) için 0, dörder hasta için 1
ve 2, 5 hasta için 3 ve iki hastada 4 olarak belirlendi. Orta zonda on dokuz hastada
(%56) 0, yedi hastada 1, beş hastada 2 ve üç hastada 4 olarak belirlendi. Alt zon için
skor on dokuz hastada 0, altõ hastada 1, bir hastada 2, dörder olguda 3 ve 4 olarak
belirlendi. Zon 1,2,3 için ortalama ve standart sapmalar 1,03±1,4, 0,85±1,2, 1,06±1,5
olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda düzensiz plevral kontur için
zon 1 ve zon 2, zon 1 ve zon 3, zon 2 ve zon 3 arasõndaki farkõn anlamlõ olmadõğõ
izlendi.
244
Şekil 128 Topoizomeraz-1 pozitif grupta inceretiküler skor daha yüksek bulundu p=0,04
Şekil 129 Romatoid faktör pozitif grupta inceretiküler skor yüksek bulundu p=0,04
Bulgu ve sonuçlar
Düzensiz plevral kontur skoruna anteriorda bakõldõğõnda on sekiz hastada (%53) 0
olduğu, beş hastada 1, ikişer hastada 1 ve 6, dört hastada 3 ve üç hastada 4 olduğu
izlendi. Posteriorda düzensiz plevral kontura bakõldõğõnda on üç hastada (%38) 0,
6'şar hastada 1 ve 2, üçer hastada 3 ve 4, iki hastada 5 ve bir hastada 6 olarak izlendi.
Anterior ve posterior bölgeler için ortalama ve standart sapmalar 1,32±1,8, 1,62±1,8
olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda aradaki farkõn anlamlõ
olmadõğõ izlendi.
245
Plevral Kalõnlaşma
RA RP
I 10 8
II 8 11
III 9 11
Tablo 6 Plevral kalõnlaşma dağõlõmõ
Şekil 131 Düzensiz plevral kenar histogramõ
Şekil 130 Kalõn - Düzensiz plevra lezyonlarõnõn dağõlõmõ
Bulgu ve sonuçlar
Sağda düzensiz plevral kontur skoru on üç
hastada (%38) 0, altõ hastada 1, üç hastada
2, sekiz hastada 3 ve ikişer hastada 5ve 6
olarak belirlendi. Solda skor on sekiz
hastada (%53) 0, altõ hastada 1, üç hastada
2, ikişer hastada 3, 4, 5, bir hastada ise 6
olarak belirlendi. Sağ ve sol akciğerler için
ortalama ve standart sapmalar 1,71±1,8,
1,24±1,8 olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ
testi uygulandõğõnda aradaki farkõn
anlamlõ* olduğu izlendi. P=0,026
Düzensiz plevral kontur skoru ile septal subplevral çizgiler skoru arasõnda (n=34)
Kendall tau-b yöntemi ile ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,45 , p=0,000 (***)
saptandõ. Düzensiz plevral kontur ile bronşiolektazi arasõnda (n=34) ileri derecede
anlamlõ korelasyon 0,42 , p=0,000 (***) saptandõ. Düzensiz plevral kontur ile
balpeteği arasõnda (n=34) ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,37 , p=0,01 (**)
246
Şekil 132 Olgu 16, Plevral konturda düznsizlikve kalõnlaşma
Şekil 133 Olgu 17, Plevral konturda düznsizlikve kalõnlaşma
Şekil 134 Plevral kalõnlaşma ve düzensizlik, olgu7
Bulgu ve sonuçlar
saptandõ.
Düzensiz plevral kontur skoru, torasik
lenfadenopatisi bulunan ve bulunmayan
gruplar Mann-Whitney U sõnamasõ ile
karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark ileri
derecede anlamlõ bulundu p=0,000 ***.
Lenfadenopati bulunan grupta (n=18)
düzensiz plevral kenar skoru 4,3 ± 3,4,
bulunmayan grupta (n=16) 1,4 ± 2,8
bulundu.
Düzensiz plevral kontur skoru , deri
tutulum tipine göre gruplanarak Mann-
Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark anlamlõ bulundu
p=0,05. (*) Düzensiz plevral kenar skoru yaygõn deri tutulum tipinde (n=16) 1,6 ±
2,1 sõnõrlõ tipte (n=18) 4,1 ± 3,9 bulundu.
247
Şekil 137 Düzensiz plevral kenar ile balpeteğiskoru arasõnda korelasyon p=0,01
Şekil 135 düzensiz plevral kenar ile septal /subplevral çizgiler arasõnda korelasyon p=0,000
Şekil 136 Düzensiz plevral kenar ilebroşiolektazi skoru arasõnda korelasyonp=0,000
Bulgu ve sonuçlar
Düzensiz plevral kontur skoru , romatoid faktor sonucuna göre gruplanarak Mann-
Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=23) ve aradaki fark ileri derecede anlamlõ
bulundu p=0,01. (**) Romatoid faktör pozitif grupta (n=4) düzensiz plevral kenar
skoru 8,5 ± 2,6 negatif grupta (n=19) 2,2 ± 3,1 bulundu.
Septal ve subplevral çizgiler
Septal ve subplevral çizgiler skoru üst zonda 23 (%68) hasta için 0, üçer hastada 1 ve
3, beş hastada 2 olarak belirlendi Orta zon'da skor yirmi hastada (%59) 0, üç hastada
1, beş hastada 2 ve altõ hastada 4 olarak belirlendi. Alt zonda skor on dört hastada (%
41) 0, dört hastada 1, üç hastada 2, iki hastada 3 ve onbir hastada 4 olarak belirlendi.
Zon 1,2,3 için ortalama ve standart sapmalar 0,65±1,0, 1,09±1,5, 1,76±1,8 olarak
hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda septal ve subplevral çizgiler için
zon 1 ve zon 2 arasõndaki farkõn anlamlõ olmadõğõ, zon 1 ve zon 3 arasõndaki farkõn
248
Şekil 140 romatoid faktör pozitif grupta düzensizplevral kenar skoru yüksek bulundu p=0,01Şekil 139 Sõnõrlõ deri tutulum tipinde düzensizplevral kenar yükseki bulundu p=0,05.
Şekil 138 Lenfadenopati bulunan gruptadüzensiz plevral kenar skoru yüksek bulundup=0,000
Bulgu ve sonuçlar
p=0,002 ileri derecede anlamlõ olduğu (**), zon 2 ve zon 3 arasõndaki farkõn p=0,011
anlamlõ olduğu (*) izlendi.
Septal ve subplevral çizgiler anteriorda değerlendirildiğinde on yedi hastada "(%50)
0, üçer hastada 1 ve 6, altõ hastada 2, bir hastada 3 ve ikişer hastada 4 ve 5 olarak
izlendi. Septal ve subplevral çizgiler skoruna posteriorda bakõldõğõnda onbir hastada
(%32) 0, dört hastada 1, dokuz hastada 1, birer hastada 3 ve 6, altõ hastada 4, bir
249
Şekil 143 Septal - Subplevral çizgisel lezyonlarõn dağõlõmõ
Şekil 141 Septal / subplevral çizgiler histogramõ Şekil 142 Olgu 3, Nokta şeklinde lobüler koryapõlarõ ve etrafõnda poligonal şekildekalõnlaşmõş interlobüler septalar.
Bulgu ve sonuçlar
hastada ise 6 saptandõ. Anterior ve posterior
bölgeler için ortalama ve standart sapmalar
1,59±2,1, 1,91±1,8 olarak hesaplandõ.
Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda
aradaki farkõn anlamlõ olmadõğõ izlendi.
Septal subplevral çizgiler skoru sağda 11 hasta (%32) için
0 olarak belirlendi. altõ hastada 1, yedi hastada 2, dörder
hastada 3, 5, birer hastada 4 ve 6 olarak belirlendi. Solda
on beş hastada (%44) 0, üçer hastada 1, 4, yedi hastada 2,
bir hastada 3, beş hastada 5 olarak belirlendi. Sağ ve sol
akciğerler için ortalama ve standart sapmalar 1,82±1,8,
1,68±1,9 olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi
uygulandõğõnda aradaki farkõn anlamlõ olmadõğõ izlendi.
Septal subplevral çizgiler skoru ile balpeteği skoru
arasõnda (n=34) Kendall tau-b yöntemi ile ileri derecede
anlamlõ korelasyon 0,46 , p=0,000 (***) saptandõ. Septal
subplevral çizgiler ile bronşiolektazi arasõnda (n=34) ileri
derecede anlamlõ korelasyon 0,51 , p=0,000 (***)
saptandõ. Septal subplevral çizgiler ile kistler arasõnda (n=34) anlamlõ korelasyon
0,35 , p=0,02 (*) saptandõ.
Septal / subplevral çizgiler ile Medsger skalalarõndan periferik damar tutulumu
skalasõ arasõnda (n=27) Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ derecede korelasyon 0,4 ,
p=0,02 (*) saptandõ.
Septal subplevral çizgiler skoru, torasik lenfadenopatisi bulunan ve bulunmayan
gruplar Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark anlamlõ
250
Şekil 144 Olgu 7, subplevralçizgiler
Septal Subplevral Çizgiler
RA RP
I 6 7
II 9 10
III 13 7
Tablo 7 Septal subplevral çizgilerin dağõlõmõ
Bulgu ve sonuçlar
bulundu p=0,02 (*). Septal / subplevral çizgiler skoru lenfadenopati olan grupta
(n=18) 4,6 ± 3,4, olmayan grupta (n=16) 2,2 ± 3,5 bulundu.
Septal subplevral çizgiler skoru, özofagus
dilatasyonu olan ve olmayan gruplarda
Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ
(n=34) ve aradaki fark anlamlõ bulundu
p=0,03. (*) Septal / subplevral çizgiler
skoru özofagus dilatasyonu olan grupta
(n=23) 4,5 ± 3,6 olmayan grupta (n=11) 1,4
± 2,7 bulundu.
251
Şekil 147 septal / subplevral çizgiler ile kistlerskoru arasõnda korelasyon p=0,02
Şekil 146 Septal / subplevral çizgiler ilebroşiolektazi skoru arasõnda korelasyonp=0,000
Şekil 145 Septal / subplevral çizgiler skoru ilebal peteği skoru arasõnda korelasyon p=0,000
Bulgu ve sonuçlar
Septal subplevral çizgiler skoru, anti-
Centromere antikor sonucuna göre
gruplanarak Mann-Whitney U sõnamasõ ile
karşõlaştõrõldõ (n=28) ve aradaki fark
anlamlõ bulundu p=0,04. (*) Anti-
centromere antikor pozitif olan grupta
(n=3) septal / subplevral çizgiler skoru 0 ±
0 negatif olan grupta 3,5 ± 3,6 bulundu.
Bal peteği
Bal peteği skoru zon 1'de 29 olguda (%85) 0, 4 olguda 1, 1 olguda 2 olarak
belirlendi. İkinci zonda skor 26 olguda (%77) 0, ikişer olguda 1 ve 3, 4 olguda ise 2
olarak belirlendi. Alt zonda on dört hastada (%41) 0, yedi hastada 1, beşer hastada 2
ve 3, üç hastada ise 4 olarak belirlendi. Zon 1,2,3 için ortalama ve standart sapmalar
0,18±0,5, 0,47±0,9, 1,29±1,4 olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda
252
Şekil 150 Anti-centromere antikor negatif gruptaseptal/subplevral çigiler skoru daha yüksekbulundu p=0,04
Şekil 149 Özofagus dilatasyonuseptal/subplevral çigiler skoru daha yüksekbulundu p=0,03
Şekil 148 Lenfadenopati bulunan gruptaseptal/subplevral çigiler skoru daha yüksekbulundu p=0,02
Bulgu ve sonuçlar
Bal peteği için zon 1 ve zon 2 arasõndaki
farkõn p=0,026 anlamlõ olduğu (*) , zon 1
ve zon 3 p=0,000 ***, zon 2 ve zon 3
p=0,000 (***) arasõndaki farklarõn çok ileri
derecede anlamlõ olduğu izlendi.
Anteriorda bal peteği skoruna bakõldõğõnda
yirmi iki hastada (%65) skor 0, dört hastada
1, beş hastada 2, bir hastada 3, iki hastada 5
olarak belirlendi. Bal peteği skoru
posteriorda on beş hastada (%15) 0, sekiz hastada 1, dört hastada 2, beş hastada 3, iki
hastada 4 olarak belirlendi. Anterior ve posterior bölgeler için ortalama ve standart
sapmalar 0,79±1,4, 1,15±1,3 olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda
aradaki farkõn anlamlõ olmadõğõ izlendi.
253
Şekil 151 Bal peteği skoru histogramõ.
Balpeteği
RA RP
I 3 0
II 4 5
III 7 13
Tablo 8 Balpeteği lezyonlarõnõn dağõlõmõ
Balpeteği
Yok Var
Bazal raller
Yok 10 7
Var 1 12
Toplam 11 19Tablo 9 Balpeteği varlõğõ ile bazal rallerarasõndaki ilişki. *
Bulgu ve sonuçlar
Bal peteği skoru sağda on yedi hastada (%50) 0, on hastada 1, iki hastada 2, üç
hastada 3, birer hastada 4 ve 5 olarak belirlendi. Solda on yedi hastada (%50) 0, yedi
hastada 1, altõ hastada 2, iki hastada 3, birer hastada 4 ve 5 olarak belirlendi. Sağ ve
sol akciğerler için ortalama ve standart sapmalar 0,94±1,3, 1,00±1,3 olarak
hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda aradaki farkõn anlamlõ olmadõğõ
izlendi.
254
Şekil 152Balpeteği, kalõn ve düzensiz plevrakonturu ve özofagusta hava-sõvõ seviyesi (oklar),olgu 32
Şekil 153 Balpeteği görünümü, olgu 30
Şekil 154 Balpeteği lezyonlarõnõn dağõlõmõ
Bulgu ve sonuçlar
Balpeteği skoru ile kistler skoru arasõnda (n=34) Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ
korelasyon 0,36 , p=0,02 (*) saptandõ. Balpeteği ile bronşiolektazi arasõnda (n=34)
ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,47 , p=0,000 (***) saptandõ.
Balpeteği skoru , özofagus dilatasyonu olan ve olmayan gruplarda Mann-Whitney U
sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,02. (*)
Özofagus dilatasyonu olan grupta (n=23) balpeteği skoru 2,3 ± 2,2 olmayan grupta
(n=11) 1,2 ± 2,8 saptandõ.
255
Şekil 156 Bal peteği ile broşiolektazi skoruarasõnda korelasyon
Şekil 155 Bal peteği ile kistler skoru arasõndakorelasyon p=0,02
Bulgu ve sonuçlar
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre bazal
raller ile balpeteği varlõğõ arasõnda ileri
derecede anlamlõ ilişki n=30 , p=0,007 (**)
saptandõ.
Kistler
Kistler skoru üst zonda otuz iki hastada (%94) 0 iken, bir hastada 1, bir hastada 2
olarak belirlendi. İkinci zon'da otuzbir hastada (%91) 0 iken birer hastada 1 ve 2
olarak belirlendi. Alt zon'da otuzbir hastada (%91) 0 iken, bir hastada 1, iki hastada 2
olarak belirlendi. Zon 1,2,3 için ortalama ve standart sapmalar 0,09±,4, 0,15±0,5,
0,29±,7 olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda buzlu cam için zon 1
ve zon 2, zon 1 ve zon 3, zon 2 ve zon 3 arasõndaki farklarõn anlamlõ olmadõğõ
izlendi.
256
Şekil 157 özofagus dilatasyonu olan grupta balpeteği skoru yüksek bulundu p=0,02.
Bulgu ve sonuçlar
Anteriorda kistler skoru yirmi dokuz hastada (%85) 0 olarak izlendi. dört hastada 1,
bir hastada ise 2 olarak saptandõ. Posterior kistler skoru yirmi altõ hastada (%77) 0,
altõ hastada 1, birer hastada ise 2 ve 4 olarak belirlendi. Anterior ve posterior
bölgeler için ortalama ve standart sapmalar 0,18±0,46, 0,35±0,8 olarak hesaplandõ.
257
Şekil 158 Olgu7, Balpeteği görünümü ve kistformasyonlarõ
Şekil 159 Olgu 30, Balpeteği görünümü septalkalõnlaşmalar ve kalõn duvarlõ kist formasyonu.
Subplevral Kistler
RA RP
I 2 0
II 1 1
III 0 3
Tablo 10 Subplevral kistlerin dağõlõmõ
Şekil 160 Olgu 32, subplevral kist formasyonlarõ
Bulgu ve sonuçlar
Sağda kistler skoru yirmi dokuz hastada (%85) 0, üç hastada 1, iki hastada 2 olarak
izlendi. Solda kistler skoru yirmi altõ hastada (%77) 0, altõ hastada 1, birer hastada 2
ve 3 olarak belirlendi. Sağ ve sol akciğerler için ortalama ve standart sapmalar
0,21±0,5, 0,32±0,7 olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda aradaki
farkõn anlamlõ olmadõğõ izlendi.
Kistler skoru, kilo kaybõ varlõğõ ve yokluğuna göre gruplanarak Mann-Whitney U
sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=30) ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,05. (*) Kilo
258
Şekil 162 Kilo kaybõ olan grupta kistler skorudaha yüksek bulundu p=0,05.
Şekil 161 Kistler skoru histogramõ
Şekil 163 Kistlerin dağõlõmõ
Bulgu ve sonuçlar
kaybõ olan grupta (n=16) ortlama skor
0,7 ± 1,4 olmayan grupta 0,1 ± 0,3
bulundu.
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre
istirahat dispnesi ile kistler arasõnda ileri
derecede anlamlõ ilişki n=34 , p=0,009
(**) saptandõ.
Bronşiolektazi
Bronşiolektazi skoru 1. zon'da otuzbir hastada (%91) 0, bir hastada 1 ve iki hastada 2
olarak saptandõ. Orta zon'da yirmi üç (%67) 0 iken, üçer hastada 1 ve 4, dört hastada
2, bir hastada ise 3 olarak belirlendi. Alt zon'da 15 (%44) hastada 0, üçer hastada 1
ve 3, dört hastada 2, dokuz hastada ise 9 olarak saptandõ. Zon 1,2,3 için ortalama ve
standart sapmalar 0,15±0,5, 0,76±1,3, 1,65±1,7 olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ
testi uygulandõğõnda bronşiolektazi için zon 1 ve zon 2 arasõndaki farkõn p=0,003
ileri derecede anlamlõ olduğu **, zon 1 ve zon 3 arasõndaki farkõn p=0,000 çok ileri
derecede anlamlõ olduğu ***, zon 2 ve zon 3 arasõndaki farkõn p=0,002 ileri derecede
anlamlõ olduğu (**) izlendi.
259
Şekil 164 Bronşioliektazik lezyonlarõn dağõlõmõ
Kistler
Yok Var Toplam
İstirahat dispnesi
Yok 21 3
Var 4 6
Toplam 25 9Tablo 11 İstirahat dispnesi ile kistler skoruarasõndaki ilişki
Bulgu ve sonuçlar
Anteriorda bronşiolektazi skoru on sekiz
hastada (%53) 0, altõ hastada 1, dört hastada
2, bir hastada 3, üç hastada 4 ve iki hastada
6 olarak saptandõ. Posterior bronşiolektazi
skoru on altõ hastada (%47) 0 olarak
belirlendi, üçer hastada 1 ve 3, yedi hastada
2 ve beş hastada 4 olarak belirlendi.
Anterior ve posterior bölgeler için ortalama
ve standart sapmalar 1,21±1,7, 1,35±1,5
olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi
uygulandõğõnda aradaki farkõn anlamlõ
olmadõğõ izlendi.
Sağda bronşiolektazi skoru on altõ hastada (%47) 0, beş hastada 1, yedi hastada 2, iki
hastada 3, üç hastada 4, bir hastada 5 olarak belirlendi. Solda skor on altõ hastada (%
47) 0, beşer hastada 1 ve 2, dört hastada 3, ikişer hastada 4 ve 5 olarak tespit edildi.
Sağ ve sol akciğerler için ortalama ve standart sapmalar 1,24±1,5, 1,3±1,6 olarak
hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda aradaki farkõn anlamlõ olmadõğõ
izlendi.
Bronşiolektazi skoru , özofagus dilatasyonu olan ve olmayan gruplarda Mann-
Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark ileri derecede anlamlõ
bulundu p=0,01. (**) Bronşiolektazi skoru özofagus dilatasyonu olan grupta (n=23)
260
Şekil 165 Broşiolektazi skoru histogramõ
Bronşiolektazi
RA RP
I 3 0
II 6 7
III 9 17
Tablo 12 Bronşiolektazi lezyonlarõnõn dağõlõmõ
Bronşiolektazi
Yok Var
Bazal raller
Yok 10 7
Var 2 11
Toplam 12 18Tablo 13 bronşiolektazi ile bazal rallerarasõndaki ilişki.
Bulgu ve sonuçlar
3,4 ± 3,1 olmayan grupta (n=11) 0,9±1,9 bulundu.
Bronşiolektazi skoru, torasik
lenfadenopatisi bulunan ve bulunmayan gruplarda Mann-Whitney U sõnamasõ ile
karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark ileri derecede anlamlõ bulundu p=0,01. (**)
Bronşiolektazi skoru torasik lenfadenopatisi bulunan grupta (n=18) 3,6 ± 2,9
olmayan grupta (n=16) 1,4 ± 2,7 bulundu.
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre bazal raller ile bronşiolektazi arasõnda anlamlõ
ilişki n=30 , p=0,026 (*) saptandõ.
İnspiratuar hava hapsi
İnspiratuar hava hapsi skoru 1 zon'da otuz
üç (%97) 0, bir hastada 1 olarak belirlendi.
Orta zon'da otuz üç hastada (%97) 0 , bir
hastada 2 olarak belirlendi. Alt zon'da otuz
iki hastada (%94) 0, birer hastada 1ve 2
olarak belirlendi. Zon 1,2,3 için ortalama
261
İnspiratuar Hava Hapsõ
RA RP
I 1 0
II 0 1
III 0 2
Tablo 14 İnspiratuar hava hapsõ dağõlõmõ
Şekil 167 Lenfadenopati olan gruptabroşiolektazi skoru daha yüksek bulundup=0,01.
Şekil 166 Özofagus dilatasyonu olan gruptabroşiolektazi skoru daha yüksek bulundu p=0,01
Bulgu ve sonuçlar
ve standart sapmalar 0,03±0,2, 0,06±0,3, 0,09±0,4 olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ
testi uygulandõğõnda inspiratuar hava hapsi için zon 1 ve zon 2, zon 1 ve zon 3, zon 2
ve zon 3 arasõndaki farklarõn anlamlõ olmadõğõ izlendi.
İnspiratuar hava hapsi skoruna bakõldõğõnda anteriorda, otuz üç hastada (%94) 0, bir
hastada 1 olarak izlendi. Posteriorda ise otuz iki hastada (%94) 0, birer hastada 1
olarak izlendi. Anterior ve posterior bölgeler için ortalama ve standart sapmalar
0,03±0,2, 0,15±0,7 olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda aradaki
farkõn anlamlõ olmadõğõ izlendi.
Sağda inspiratuar hava hapsi skoru otuzbir hastada (%97) 0, iki hastada 1 ve bir
hastada 2 olarak bulundu. Solda ise otuz üç hastada (%97) 0, bir hastada 2 olarak
tespit edildi. Sağ ve sol akciğerler için ortalama ve standart sapmalar 0,12±0,4,
0,06±0,3 olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda aradaki farkõn
anlamlõ olmadõğõ izlendi.
262
Şekil 168 İnspiratuar hava hapsõ lezyonlarõn dağõlõmõ
Bulgu ve sonuçlar
Ekspiratuar hava hapsi
Ekspiratuar hava hapsi skoru (n=32) yirmi dört hastada (%71) 0, birer hastada 1 ve 2,
iki hastada 3, dört hastada 4 olarak saptandõ. Zone 2'de hava hapsi skoru on sekiz
hastada (%52) 0, bir hastada 1, sekiz hastada 2, beş hastada 4 olarak belirlendi. Zon
1,2,3 için ortalama ve standart sapmalar 0,78±1,5, 1,16±1,5, 1,25±1,5 olarak
hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda buzlu cam için zon 1 ve zon 3
arasõndaki farkõn p=0,042 anlamlõ olduğu *, zon 1 ve zon 2, zon 2 ve zon 3
arasõndaki farklarõn anlamlõ olmadõğõ izlendi.
Ekspiratuar hava hapsi alanlarõ skoru (n=32) anteriorda on sekiz hastada (%53) 0,
dörder hastada 1 ve 6, ikişer hastada 2, 3, 4 olarak belirlendi. Posteriorda ise birer
hastada 1 ve 5, dört hastada 2, üç hastada 4, beş hastada 6 olarak belirlendi. Anterior
ve posterior bölgeler için ortalama ve standart sapmalar 1,44±2,1, 1,75±2,4 olarak
hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda aradaki farkõn anlamlõ olmadõğõ
izlendi.
263
Şekil 170 Ekspiratuar hava hapsi skoruhistogramõ
Şekil 169 İnspiratuar hava hapsi skoruhistogramõ
Bulgu ve sonuçlar
Sağda ekspiratuar hava hapsi skoru (n=32) on iki hastada (%37) 0, dokuz hastada 1,
üçer hastada 2 ve 6, ikişer hastada 3 ve 4, bir hastada 5 olarak bulundu. Solda on altõ
hastada (%50) 0, dörder hastada 1 ve 3, üç hastada 2, bir hastada ise 4 olarak
bulundu. Sağ ve sol akciğerler için ortalama ve standart sapmalar 1,63±2,0, 1,5±2,1
olarak hesaplandõ. Wilcoxon sõralõ testi uygulandõğõnda aradaki farkõn anlamlõ
olmadõğõ izlendi.
Ekspiratuar hava hapsi skoru ile Medsger skalalarõndan ağõrlõk skalasõ arasõnda
(n=27) Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ derecede ters korelasyon -0,38 , p=0,03 (*)
saptandõ.
Ekspiratuar hava hapsi skoru, kilo kaybõ varlõğõ ve yokluğuna göre gruplanarak
Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=28) ve aradaki fark anlamlõ bulundu
p=0,02. (*) Ekspiratuar hava hapsi skoru kilo kaybõ olan grupta (n=14) 1,9 ± 3,5
olmayan grupta (n=14) 4,4 ± 3,8 bulundu.
Ekspiratuar hava hapsi skoru, anti-nükleer anikor sonucuna göre gruplanarak Mann-
Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=30) ve aradaki fark anlamlõ bulundu
p=0,03. (*) Ekspiratuar hava hapsi skoru anti-nükleer anikor pozitif grupta (n=21)
264
Ekspiratuar Hava Hapsõ
RA RP
I 7 6
II 10 9
III 7 13
Tablo 15 Ekspiratuar hava hapsõ dağõlõmõ
Şekil 171Ekspiratuar hava hapsõ lezyonlarõnõn dağõlõmõ
Bulgu ve sonuçlar
2,2 ± 3,8 antinükleer antikor negatif grupta (n=9) 5,4 ± 4,2 bulundu.
Ekspiratuar hava hapsi, özofagusta hava sõvõ seviyesi bulunan ve bulunmayan
gruplarda Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark anlamlõ
bulundu p=0,04. (*) Ekspiratuar hava hapsi özofagusta hava sõvõ seviyesi bulunan
grupta (n=11) 1,27 ± 2,2 bulunmayan grupta (n=21) 4,2 ± 4,4 bulundu.
Ekspiratuar hava hapsi, hastalõk süresi 2 seneden kõsa ve uzun olan gruplarda Mann-
Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=32) ve aradaki fark anlamlõ bulundu
p=0,026. (*) Ekspiratuar hava hapsi 2 seneden kõsa olan grupta (n=5) 0,2 ± 0,4
bulunmayan grupta (n=27) 3,7 ± 4,1 bulundu.
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre kilo kaybõ ile ekspiratuar hava hapsi arasõnda
anlamlõ ilişki n=28 , p=0,046 (*) saptandõ.
265
Şekil 173 Antikor pozitif olan grupta ekspiratuarhava hapsi skoru daha düşük bulundu p=0,03
Şekil 172 Kilo kaybõ bulunan grupta ekspiratuarhava hapsi skoru düşük bulundu p=0,02
Bulgu ve sonuçlar
Fibroz endeksi
Hastalarda en düşük fibroz endeksi değeri 0 ile dört vakada izlenirken, en yüksek
değer olan 45, olgu 7'de izlendi. Fibroz endeksi ortalamasõ 16,06±13.2 olarak
bulundu.
266
Şekil 174 Özofagusta hava sõvõ seviyesi bulunangrupta ekspiratuar hava hapsi skoru daha düşükbulundu p=0,04.
Şekil 176 Olgu 07'de fibroz endeksi 45 olarakhesaplandõ.
Şekil 175 Fibroz endeksi 0 olan hastalardanolgu 23.
Bulgu ve sonuçlar
Fibroz endeksi ile Medsger skalalarõndan periferik damar tutulumu skalasõ arasõnda
(n=27) Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ derecede ters korelasyon -0,31 , p=0,05 (*)
saptandõ.
Fibroz endeksi, özofagus dilatasyonu olan
ve olmayan gruplarda Mann-Whitney U
sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki
fark ileri derecede anlamlõ bulundu p=0,01.
(**)
Fibroz endeksi , torasik lenfadenopatisi
bulunan ve bulunmayan gruplarda Mann-
Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ
(n=34) ve aradaki fark ileri derecede
anlamlõ bulundu p=0,000. ***
Fibroz endeksi , romatoid faktor sonucuna göre gruplanarak Mann-Whitney U
sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=23) ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,05. *
267
Şekil 179 Fibroz endeksi histogramõ
Şekil 178 Lenfadenopati bulunan grupta fibrozendeksi yüksek bulundu p=0,000
Şekil 177 Özofagus dilatasyonu bulunan gruptafibroz endeksi yüksek bulundu p=0,01
Bulgu ve sonuçlar
Fibroz endeksi , anti-Centromere antikor sonucuna göre gruplanarak Mann-Whitney
U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=28) ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,04. (*)
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre akciğer fibrozu ile buzlu cam arasõnda anlamlõ
fark n=34 , p=0,025 (*) saptandõ.
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre dinleme bulgusu bazal raller ile akciğer
fibrozu arasõnda ileri derecede anlamlõ ilişki n=30, p=0,01 (**) saptandõ.
268
Buzlu cam
Yok Var
Akciğer Fibrozu
Yok 7 2
Var 8 17
Toplam 15 19Tablo 16 Buzlu cam varlõğõ ile akciğer fibrozuarasõnda fark saptandõ. *
Akciğer Fibrozu
Yok Var
Hemoglobin
Düşük 1 15
Normal 8 9
Toplam 9 24Tablo 17 Akciğer fibrozu ile hemoglobin değeriarasõnda anlamlõ fark saptandõ.
Şekil 180 Fibroz endeksi lenfadenopati pozitifgrupta daha yüksek bulundu p=0,000.
Şekil 181 Fibroz endeksi romatoid faktörpozitifken daha yüksek bulundu p=0,05
Bulgu ve sonuçlar
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre
akciğer fibrozu ile hemoglobin arasõnda
anlamlõ bağlantõ n=33, p=0,017 (*)
saptandõ.
269
Akciğer Fibrozu
Yok Var
Bazal raller
Yok 7 10
Var 0 13
Toplam 7 23
Tablo 18 Akciğer fibrozu ve bazal rallerarasõnda anlamlõ fark bulundu. *
Bulgu ve sonuçlar
Özofagus
21 Kadõn 2 erkek, 34 hastanõn 23'ünde (%68) özofagusta dilatasyon saptandõ. 11
hasta sõnõrlõ deri tutulum tipinde iken 12 hastanõn yaygõn deri tutulum tipinde olduğu
izlendi. Dilatasyon saptanan hastalarda ortalama özofagus çapõ 25 mm ± 11 (10-50
arasõ) ölçüldü. Dilate segment uzunluğu ortalama 12.1 cm ± 5.4 , (4-22 cm arasõ)
olarak belirlendi.
270
Şekil 182 Hastalarõn %67'sinde özofagusdilatasyonu saptandõ.
Şekil 184 Özofagus çapõ ile özofagusta dilatesegment uzunluğu korelasyonu p=0,000
Şekil 185 Olgu 34, Özofagusta dilatasyon vehava sõvõ seviyelenmesi
Şekil 183 Hastalarõn %35'inde özofagusta havasõvõ seviyesilenmes saptandõ.
Bulgu ve sonuçlar
On iki hastada (%35) özofagus içerisinde hava-sõvõ seviyelenmesi izlendi.
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi özofagus çapõ (mm) ile dilate özofagus
segment uzunluğu (cm) arasõnda (n=34) Pearson yöntemi ile ileri derecede anlamlõ
korelasyon 0,71 p=0,000 (***) saptandõ.
271
Şekil 186 Özofagusta dilate segment uzunluğuhistogramõ.
Şekil 187 Özofagus çapõ histogramõ
Şekil 188 Özofagus çapõ ile buzlu cam skoruarasõnda korelasyon p=0,000
Şekil 189 Özofagusta dilate segment uzunluğuile buzlu cam arasõnda korelasyon p=0,01
Bulgu ve sonuçlar
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisinde özofagus çapõ (mm) ile buzlu cam
skoru arasõnda (n=34) Kendall tau-b yöntemi ile ileri derecede anlamlõ korelasyon
0,44, p=0,000 (***) saptandõ. Dilate özofagus segment uzunluğu (cm) ile buzlu cam
skoru arasõnda (n=34) ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,36 , p=0,01 (**) saptandõ.
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre buzlu cam varlõğõ ile özofagus dilatasyonu
arasõnda ileri derecede anlamlõ ilişki n=34 , p=0,003 (**) saptandõ. Fischer kesin
olasõlõk sõnamasõna göre özofagus dilatasyonu ile bronşiolektazi arasõnda anlamlõ
ilişki n=34 , p=0,023 (*) saptandõ.
Özofagus çapõ (mm) ile ince retiküler skor arasõnda (n=34) Kendall tau-b yöntemi ile
ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,48, p=0,000 (***) saptandõ. Dilate özofagus
segment uzunluğu (cm) ile ince retiküler skor arasõnda (n=34) anlamlõ korelasyon
0,25 , p=0,05 (*) saptandõ.
Özofagus çapõ (mm) ile septal sub-plevral çizgiler skoru arasõnda (n=34) Kendall
tau-b yöntemi ile ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,42, p=0 .000 (***) saptandõ.
Dilate özofagus segment uzunluğu (cm) ile septal subplevral çizgiler skoru arasõnda
272
Şekil 190 Özofagus çapõ ile ince retiküler skorarasõnda korelasyon p=0,000
Şekil 191 Özofagusta dilate segment uzunluğuile ince retiküler skor arasõnda korelasyonp=0,05
Bulgu ve sonuçlar
(n=34) ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,55 , p=0,000 (***) saptandõ.Fischer kesin
olasõlõk sõnamasõna göre özofagus dilatasyonu ile septal subplevral çizgiler arasõnda
ileri derecede anlamlõ ilişki n=34 , p=0,001 (***) saptandõ. Özofagusta hava sõvõ
seviyesi ile septal subplevral çizgiler arasõnda ileri derecede anlamlõ ilişki n=34 ,
p=0,003 (**) saptandõ.
Özofagus çapõ (mm) ile bal peteği skoru arasõnda (n=34) Kendall tau-b yöntemi ile
anlamlõ korelasyon r=0,32, p=0,02 (*) saptandõ. Dilate özofagus segment uzunluğu
(cm) ile balpeteği skoru arasõnda (n=34) ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,42 ,
p=0,000 (***) saptandõ.Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre özofagus dilatasyonu
ile balpeteği varlõğõ arasõnda ileri derecede anlamlõ ilişki n=34 , p=0,008 (**)
saptandõ.
273
Şekil 193 Özofagusta dilate segment uzunluğuile septal / subplevral çizgiler skoru arasõndakorelasyon p=0,000
Şekil 192 Özofagus çapõ ile septal / subplevralçizgiler skoru arasõnda korelasyon p=0,000
Bulgu ve sonuçlar
Dilate özofagus segment uzunluğu (cm) ile kistler skoru arasõnda (n=34) Kendall
tau-b yöntemi ile ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,37 , p=0,01 (**) saptandõ.
Özofagus çapõ (mm) ile bronşiolektazi skoru arasõnda (n=34) Kendall tau-b yöntemi
ile ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,34, p=0,000 (***) saptandõ. Dilate özofagus
274
Şekil 195 Özofagus çapõ ile bal peteği skoruarasõnda korelasyon p=0,02
Şekil 194 Özofagus dilate segment uzunluğu ilebal peteği skoru arasõnda korelasyon p=0,000
Bulgu ve sonuçlar
segment uzunluğu (cm) ile bronşiolektazi skoru arasõnda (n=34) ileri derecede
anlamlõ korelasyon 0,41 , p=0,000 (***) saptandõ.
275
Şekil 197 Özofagus çapõ ile broşiolektazi skoruarasõnda korelasyon p=0,000
Şekil 196 Özofagusta dilate segment uzunluğuile kistler skoru arasõnda korelasyon p=0,01
Bulgu ve sonuçlar
Özofagus çapõ (mm) ile fibroz endeksi
arasõnda (n=34) Kendall tau-b yöntemi ile
ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,42,
p=0,000 (***) saptandõ. Dilate özofagus
segment uzunluğu (cm) ile fibroz endeksi
arasõnda (n=34) ileri derecede anlamlõ
korelasyon 0,44 , p=0,000 (***) saptandõ.
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre
özofagus dilatasyonu ile yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi akciğer
fibrozu arasõnda ileri derecede anlamlõ
bağlantõ n=34, p=0,002 (**) saptandõ. Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre
özofagusta hava sõvõ seviyesi varlõğõ ile akciğer fibrozu arasõnda anlamlõ bağlantõ
276
Şekil 200 Özofagusta dilate segment uzunluğuile fibroz endeksi arasõnda korelasyon p=0,000
Şekil 199 Özofagus çapõ ile fibroz endeksiarasõnda korelasyon p=0,000
Şekil 198 özofagusta dilate segment uzunluğu ilebroşiolektazi skoru arasõnda korelasyonp=0,000
Bulgu ve sonuçlar
n=34, p=0,013 (*) saptandõ.
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi dilate özofagus segment uzunluğu (cm) ile
zorlu vital kapasite % arasõnda (n=34) Pearson yöntemi ile anlamlõ ters korelasyon
-0,41, p=0,02 (*) saptandõ.
Dilate özofagus segment uzunluğu (cm) ile zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu vital
kapasite arasõnda (n=34) ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,45, p=0,01 (**)
saptandõ. Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi özofagus çapõ (mm) ile zorlu
ekspiratuar hacim 1 / zorlu vital kapasite arasõnda (n=34) Pearson yöntemi ile
anlamlõ korelasyon 0,41, p=0,02 (*) saptandõ.
277
Özofagus dilatasyonu
Yok Var Toplam
Akciğer Fibrozu
Yok 7 2 9
Var 4 21 25
Toplam 11 23 34Tablo 20 Özofagus dilatasyonu ile akciğerfibrozu arasõnda fark. **
Özofagusta Hava Sõvõ Seviyesi
Yok Var Toplam
Akciğer Fibrozu
Yok 9 0 9
Var 13 12 25
Toplam 22 12 34
Tablo 21 Özofagusta hava sõvõ seviyesi varlõğõile akciğer fibozu arasõnda fark . *
Buzlucam
Yok Var Toplam
Özofagus dilatasyonu
Yok 9 2 11
Var 6 17 23
Toplam 15 19 34Tablo 19 Özofagus dilatasyonu ile buzlu camvarlõğõ arasõndaki anlamlõ ilişki.
Bulgu ve sonuçlar
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi
dilate özofagus segment uzunluğu (cm) ile
karbon monoksit difüzyon kapasitesi
mL/mmHg/dk % arasõnda (n=31) Pearson
yöntemi ile ileri derecede anlamlõ ters
korelasyon -0,48, p=0,01 (**) saptandõ.
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi
dilate özofagus segment uzunluğu (cm) ile
PIMaks/PEMaks arasõnda (n=21) Pearson yöntemi ile anlamlõ korelasyon 0,48,
p=0,03 (*) saptandõ.
278
Şekil 203 Zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu vitalkapasite ile dilate segment uzuluğu arasõndakorelasyon p=0,02
Şekil 202 Zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu vitalkapasite ile özofagus çapõ arasõnda korelasyon
Şekil 201 Zorlu vital kapasite ile özofagus dilatesegment uzuluğu arasõnda ters korelasyonp=0,02
Bulgu ve sonuçlar
Özofagus çapõ (mm) pitting varlõğõ ve yokluğuna göre gruplanarak Mann-Whitney U
sõnamasõ ile karşõlaştõrõlmõş (n=31) ve aradaki fark ileri derecede anlamlõ bulundu
p=0,000. (***) Özofagus çapõ pitting olan grupta (n=23) 20,3 ± 14,9 olmayan grupta
(n=8) 3,9 ± 7,4 bulundu. Dilate özofagus segment uzunluğu (cm), pitting varlõğõna
göre gruplanarak karşõlaştõrõlmõş (n=31) ve aradaki fark ileri derecede anlamlõ
bulundu p=0,01. (**) Dilate özofagus segment uzunluğu pitting olan grupta (n=23)
279
Şekil 207 Pitting izlenen grupta özofagus dilatesegment uzunluğu daha yüksek bulundu p=0,01
Şekil 206 Pitting izlenen grupta özofagus çapõdaha yüksek bulundu p=0,000
Şekil 205 PIMaks/PEMaks ile özofagus dilatesegment uzuluğu arasõnda korelasyon p=0,03
Şekil 204 Özofagus dilate segment uzunluğu ilekarbon monoksit difüzyon kapasitesi arasõndaters korelasyon saptandõ p=0,01
Bulgu ve sonuçlar
10 ± 6,9 olmayan grupta (n=8) 2,1 ± 3,9 bulundu.
Özofagus çapõ (mm), torasik lenfadenopatisi bulunan ve bulunmayan gruplar Mann-
Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark ileri derecede anlamlõ
bulundu p=0,01. (**) Özofagus çapõ torasik lenfadenopatisi bulunan grupta (n=18)
23,4 ± 15,2 olmayan grupta (n=16) 9,4 ± 10,1 bulundu.
Dilate özofagus segment uzunluğu (cm), kilo kaybõ varlõğõ ve yokluğuna göre
gruplanarak Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=30) ve aradaki fark
anlamlõ bulundu p=0,03. (*) Dilate özofagus segment uzunluğu kilo kaybõ olan
grupta (n=16) 10,9±7 olmayan grupta (n=14) 5,1±6,1 bulundu. Özofagus çapõ (mm) ,
kilo kaybõna göre gruplanarak karşõlaştõrõldõ (n=30) ve aradaki fark anlamlõ bulundu
p=0,04. *Özofagus çapõ kilo kaybõ olan grupta (n=16) 21,8±14,7 olmayan grupta
(n=14) 10,8±13,8 bulundu.
Dilate özofagus segment uzunluğu (cm), anti-nükleer anikor sonucuna göre
gruplanarak Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=32) ve aradaki fark
anlamlõ bulundu p=0,03. (*) Dilate özofagus segment uzunluğu anti-nükleer anikor
sonucu pozitif olan grupta (n=21) 10,4±7,1 negatif olan grupta (n=11) 4,7±6,7
280
Şekil 209 Kilo kaybõ olan grupta özofagus dilatesegment uzunluğu daha fazla bulundu p=0,03
Şekil 208 Lenfadenopati izlenen grupta özofagusçapõ daha yüksek bulundu p=0,01
Bulgu ve sonuçlar
bulundu.
Dilate özofagus segment uzunluğu, yapõsal distorsiyon olan ve olmayan gruplarda
Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark anlamlõ bulundu
p=0,03. (*) Dilate özofagus segment uzunluğu yapõsal distorsiyon olan grupta (n=12)
12,3±6,0 grupta (n=22) 6,7±7,2 bulundu.
281
Şekil 212 Yapõsal distorsiyon bulunan gruptaözofagus dilate segment uzunluğu daha yüksekbulundu p=0,03
Şekil 213 Schirmer testi pozitif olan gruptaözofagus dilate segmenti daha kõsa bulundup=0,04
Şekil 210 Kilo kaybõ olan grupta özofagus çapõdaha fazla bulundu p=0,04
Şekil 211 Anti nükleer antikor pozitif olangrupta özofagus dilate segment uzunluğu fazlabulundu p=0,03
Bulgu ve sonuçlar
Dilate özofagus segment uzunluğu, Schirmer testi sonucuna göre gruplanarak Mann-
Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=28) ve aradaki fark anlamlõ bulundu
p=0,04. (*) Dilate özofagus segment uzunluğu, Schirmer testi pozitif olan grupta
(n=8) 4,1±5,5 negatif olan grupta (n=20) 10,2±7,2 bulundu.
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
özofagus hava sõvõ seviyesi varlõğõ ile kilo
kaybõ arasõnda ileri derecede anlamlõ
bağlantõ n=30, p=0,002 (**) saptandõ.
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre özofagusta hava sõvõ seviyesi varlõğõ ile
hemoglobin düzeyi arasõnda çok ileri derecede anlamlõ fark n=33, p=0,001***
saptandõ.
Pearson ki-kare sõnamasõna göre karbon monoksit difüzyon kapasitesi kategorileri ile
özofagusta hava sõvõ seviyesi varlõğõ arasõnda anlamlõ bağlantõ n=31, p=0,021 (*)
saptandõ.
282
Özofagusta Hava Sõvõ Seviyesi
Yok Var Toplam
Kilo Kaybõ
Yok 13 1 14
Var 6 10 16
Toplam 19 11 30
Tablo 22 Özofagusta hava sõvõ seviyesi ve kilokaybõ arasõnda fark p=0,002
Şekil 214 DLCO ve Özofagusta hava sõvõseviyesi gruplarõ arasõnda anlamlõ fark p=0,021
Bulgu ve sonuçlar
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi
özofagusta hava sõvõ seviyesi ile dinleme bulgusu bazal raller arasõnda ileri derecede
anlamlõ bağlantõ n=30, p=0,008 (**) saptandõ.
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre özofagusta dilatasyon varlõğõ ile balpeteği
varlõğõ arasõnda ileri derecede anlamlõ bağlantõ n=34, p=0,008 (**) saptandõ.
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre özofagusta dilatasyon varlõğõ ile
bronşiolektazi varlõğõ arasõnda anlamlõ ilişki n=34, p=0,023 (*) saptandõ.
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre anti-nükleer antikor ile yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi özofagus dilatasyonu arasõnda anlamlõ bağlantõ n=32, p=0,013
(*) saptandõ.
283
Balpeteği
Yok Var Toplam
Özofagus dilatasyonu
Yok 8 3 11
Var 5 18 23
Toplam 13 21 34Tablo 25 Özofagus dilatasyonu ile balpeteğivarlõğõ arasõndaki fark p=0,008
Bronşiolektazi
Yok Var Toplam
Özofagus dilatasyonu
Yok 8 3 11
Var 6 17 23
Toplam 14 20 34Tablo 26 Özofagus dilatasyonu ile bronşiolektaziarasõndaki anlamlõ fark p=0,023.
Özofagusta Hava Sõvõ Seviyesi
Yok Var Toplam
Hemoglobin
Düşük 6 10 16
Normal 16 1 17
Toplam 22 11 33Tablo 23 Özofagusta hava sõvõ seviyesi varlõğõile hemoglobin düşüklüğü arasõndaki farklar.
Özofagusta Hava Sõvõ Seviyesi
Yok Var Toplam
Bazal raller
Yok 14 3 17
Var 4 9 13
Toplam 18 12 30Tablo 24 Özofagusta hava sõvõ seviyesi varlõğõile bazal raller arasõndaki farklar.
Bulgu ve sonuçlar
Pearson ki-kare sõnamasõna göre özofagus hava sõvõ seviyesi varlõğõ ile pirozis
arasõnda anlamlõ bağlantõ n=27, p=0,027 (*) saptandõ. Pearson ki-kare sõnamasõna
göre antinükleer antikor ile pirozis arasõnda anlamlõ bağlantõ n=27, p=0,046 (*)
saptandõ.
284
Septal/Sub.Plevral Çizgiler
Yok Var Toplam
Özofagus dilatasyonu
Yok 8 3 11
Var 3 20 23
Toplam 11 23 34Tablo 27 Septal � subplevral çizgiler veözofagus dilatasyon durumuna göre fark p=0,xxxx
Özofagus dilatasyonu
Yok Var Toplam
Anti nükleer antikor
Negatif 7 4 11
Pozitif 3 18 21
Toplam 10 22 32Tablo 28 Antinükleer antikor pozitifliği ileözofagus dilatasyonu arasõnda anlamlõ farksaptandõ p=0,013
Şekil 216 Pirozis ve anti nükleer antikor Şekil 215 Pirozis ve özofagusta hava sõvõ seviyesi
Bulgu ve sonuçlar
Lenfadenopati
18 hastada (n=34) %53 lenfadenopati saptandõ.
Hastanõn yaşõ, torasik lenfadenopatisi bulunan ve bulunmayan gruplar Mann-
Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark ileri derecede anlamlõ
bulundu p=0,000.*** Hastanõn yaşõ lenfadenopati pozitif olan grupta (n=19)
52,8±7,8 olmayan grupta (n=16) 40,6±12,2 bulundu.
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre lenfadenopati ile balpeteği varlõğõ arasõnda
anlamlõ fark n=34 , p=0,012 (*) saptandõ. Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre
lenfadenopati ile ince retiküler örnek arasõnda anlamlõ ilişki n=34 , p=0,014 (*)
saptandõ.
285
Şekil 217 Olgu 17, kalsifiye hiler LAP Şekil 218 Olgu 27, Kalsifiye hiler LAP
Bulgu ve sonuçlar
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre
lenfadenopati ile bronşiolektazi arasõnda
anlamlõ ilişki n=34 , p=0,035 (*) saptandõ.
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre
lenfadenopati ile septal subplevral çizgiler
arasõnda anlamlõ ilişki n=34 , p=0,09 (*)
saptandõ. Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna
göre lenfadenopati ile düzensiz plevral
kontur arasõnda ileri derecede anlamlõ fark
n=34 , p=0,009 (**) saptandõ.
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre anti-scl70 ile yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
286
Şekil 219 Hastanõn yaşõ lenfadenopati bulunangrupta daha yüksek bulundu p=0,000
Balpeteği
Yok Var Toplam
Lenfadenopati
Yok 10 6 16
Var 3 15 18
Toplam 13 21 34
Tablo 29 Balpeteği ve lenfadenopati arasõndaanlamlõ fark saptandõ p=0,012
İnce retiküler
Yok Var Toplam
Lenfadenopati
Yok 7 9 16
Var 1 17 18
Toplam 8 26 34
Tablo 30 İnce retiküler patern ve lenfadenopatiarasõnda anlamlõ ilişki saptandõ. *
Bronşiolektazi
Lenfadenopati
Yok Var
Yok 10 6
Var 4 14
Toplam 14 20
Tablo 31 Bronşiolektazi ve lenfadenopatiarasõnda anlamlõ ilişki p=0,035.
Septal/Sub.Pl. Çizgiler
Yok Var
Lenfadenopati
Yok 9
Var 2 16
Toplam 11 23
Tablo 32 Düzensiz plevral kontur ile septal �subplevral çizgiler ileri derecede anlamlõ ilişkisapandõ p=0,009.
Bulgu ve sonuçlar
tomografi lenfadenopati arasõnda anlamlõ fark n=30, p=0,025 (*) saptandõ.
Pearson ki-kare sõnamasõna göre lenfadenopati ile yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi lezyon tipi arasõnda anlamlõ fark n=34, p=0,035 (*) saptandõ.
287
Şekil 220 Lenfadenopati varlõğõ ile lezyontipindeki farklõlõklar. p<0,05
Düzensiz Plevra
Yok Var
Lenfadenopati
Yok 9 7
Var 2 16
Toplam 11 23
Tablo 33 Düzensiz plevra ve lenfadenopatiarasõnda anlamlõ fark saptandõ.**
Anti- Scl 70
Negatif Pozitif Toplam
Lenfadenopati
Yok 12 3 15
Var 5 10 15
Toplam 17 13 30
Tablo 34 Anti- Scl 70 ve lenfadenopati arasõndaanlamlõ fark saptandõ. *
Bulgu ve sonuçlar
Pulmoner arterler
Sağ pulmoner arter çapõ 19 mm ±3, (10-26m), sol pulmoner arter çapõ 19 mm ± 3
(14-29 mm), ana pulmoner arter çapõ 26 mm ±5 (18-40 mm)olarak ölçüldü.
288
Şekil 223 Sol pulmoner arter çap histogramõ
Şekil 224 sağ, sol ana pulmoner arter çaptoplamõ histogramõ
Şekil 222 Sağ pulmoner arter
Şekil 221 Ana pulmoner arter çap histogramõ
Bulgu ve sonuçlar
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisinde ana pulmoner arter çapõ (mm) ile
yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi düzensiz plevral kontur skoru arasõnda
(n=34) Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ korelasyon 0,26 , p=0,05 (*) saptandõ. Sağ
pulmoner arter çapõ (mm) ile düzensiz plevral kontur skoru arasõnda (n=34) ileri
derecede anlamlõ korelasyon 0,36 , p=0,01 (**) saptandõ. Sol pulmoner arter çapõ
(mm) ile düzensiz plevral kontur skoru arasõnda (n=34) anlamlõ korelasyon 0,29 ,
p=0,03 (*) saptandõ. Sağ, sol ve ana pulmoner arter çap toplamlarõ (mm) ile düzensiz
plevral kontur skoru arasõnda (n=34) ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,35 , p=0,01
(**) saptandõ.
289
Şekil 226 ana pulmoner arter ve düzensiz plevralkenar ilişkisi p=0,05
Şekil 225 Sağ, sol ve ana pulmoner arter çaplarõ
Bulgu ve sonuçlar
Ana pulmoner arter çapõ (mm) ile septal subplevral çizgiler skoru arasõnda (n=34)
Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ korelasyon 0,31 , p=0,02 (*) saptandõ. Sağ, sol ve
ana pulmoner arter çap toplamlarõ (mm) ile septal subplevral çizgiler skoru arasõnda
(n=34) anlamlõ korelasyon 0,28 , p=0,03 (*) saptandõ.
290
Şekil 228 Sol pulmoner arter ile düzensiz plevralkenar skoru arasõnda korelasyon p=0,03
Şekil 227 Sağ pulmoner arter ile düzensizplevral kenar skoru arasõnda korelasyon p=0,01
Şekil 230 Ana pulmoner arter ile septal /subplevral çizgiler arasõnda korelasyon p=0,02
Şekil 229 Sağ, sol, ana pulmoner arterler çaptoplamlarõ ile düzensiz plevral kenar skoruarasõnda korelasyon p=0,01
Bulgu ve sonuçlar
Ana pulmoner arter çapõ (mm) ile balpeteği
skoru arasõnda (n=34) Kendall tau-b
yöntemi ile anlamlõ korelasyon 0,31 ,
p=0,02 (*) saptandõ. Sağ pulmoner arter
çapõ (mm) ile balpeteği skoru arasõnda
(n=34) anlamlõ korelasyon 0,31 , p=0,02 (*)
saptandõ. Sol pulmoner arter çapõ (mm) ile
balpeteği skoru arasõnda (n=34) anlamlõ
korelasyon 0,26 , p=0,05 (*) saptandõ. Sağ,
sol ve ana pulmoner arter çap toplamlarõ
(mm) ile balpeteği skoru arasõnda (n=34)
ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,37 ,
p=0,01 (**) saptandõ.
291
Şekil 233 Ana pulmoner arter çapõ ile balpeteğiskoru arasõnda korelasyon p=0,02
Şekil 232 Ana pulmoner arter ile septal /subplevral çizgiler arasõnda korelasyon p=0,02
Şekil 231 Sağ, sol, ana pulmoner arterler çaptoplamlarõ ile septal / subplevral çizgiler skoruarasõnda korelasyon p=0,03
Bulgu ve sonuçlar
Sağ pulmoner arter çapõ (mm) ile bronşiolektazi arasõnda (n=34) Kendall tau-b
yöntemi ile anlamlõ korelasyon 0,29 , p=0,03 (*) saptandõ. Sol pulmoner arter çapõ
(mm) ile bronşiolektazi skoru arasõnda (n=34) ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,4 ,
p=0,000 (***) saptandõ. Sağ, sol ve ana pulmoner arter çap toplamlarõ (mm) ile
292
Şekil 237 Sağ pulmoner arter ile broşiolektaziskoru arasõnda korelasyon p=0,03
Şekil 236 Balpeteği skoru ile sağ, sol, anapulmoner arterler çap toplamlarõ arasõndakorelasyon p=0,01
Şekil 235 Sol pulmoner arter çapõ ile balpeteğiskoru arasõnda korelasyon p=0,05
Şekil 234 Sağ pulmoner arter çapõ ile balpeteğiskoru arasõnda korelasyon p=0,02
Bulgu ve sonuçlar
bronşiolektazi skoru arasõnda (n=34) ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,33 , p=0,01
(**) saptandõ.
Sağ pulmoner arter çapõ (mm) ile ekspiratuar hava hapsi skoru arasõnda (n=32)
Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ korelasyon 0,3 , p=0,03 (*) saptandõ.
Sağ pulmoner arter çapõ (mm) ile fibroz endeksi arasõnda (n=34) Kendall tau-b
293
Şekil 241 Sağ pulmoner arter çapõ ile fibrozendeksi arasõnda korelasyon p=0,03
Şekil 240 Sağ pulmoner arter çapõ ileekspiratuar hava hapsõ arasõnda korelasyonp=0,03
Şekil 239 Sağ, sol, ana pulmoner arterler çaptoplamlarõ (cm) ile bronşiolektazi arasõndakorelasyon p=0,01
Şekil 238 Sol pulmoner arter çapõ ilebronşiolektazi arasõnda korelasyon p=0,000
Bulgu ve sonuçlar
yöntemi ile anlamlõ korelasyon 0,27 , p=0,03 (*) saptandõ. Sol pulmoner arter çapõ
(mm) ile fibroz endeksi arasõnda (n=34) anlamlõ korelasyon 0,29 , p=0,02 (*)
saptandõ. Sağ, sol ve ana pulmoner arter çap toplamlarõ (mm) ile fibroz endeksi
arasõnda (n=34) ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,32 , p=0,01 (**) saptandõ.
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi ana pulmoner arter çapõ (mm) ile karbon
monoksit difüzyon kapasitesi mL/mmHg/dk % arasõnda (n=31) Pearson yöntemi ile
ileri derecede anlamlõ ters korelasyon -0,48, p=0,01 (**) saptandõ. Sol pulmoner arter
çapõ (mm) ile karbon monoksit difüzyon kapasitesi arasõnda (n=31) ileri derecede
anlamlõ ters korelasyon -0,47, p=0,01 (**) saptandõ. Sağ, sol, ana pulmoner arter çap
toplamlarõ (mm) ile karbon monoksit difüzyon kapasitesi mL/mmHg/dk % arasõnda
(n=31) Pearson yöntemi ile ileri derecede anlamlõ ters korelasyon -0,48, p=0,01 (**)
saptandõ.
294
Şekil 243 Sağ, sol, ana pulmoner arterler çaptoplamlarõ ile fibroz endeksi arasõnda terskorelasyon saptandõ p=0,02
Şekil 242 Sol pulmoner arterler çapõ ile fibrozendeksi arasõnda ters korelasyon saptandõp=0,02 .
Bulgu ve sonuçlar
Sağ, sol, ana pulmoner arter çap toplamlarõ, yapõsal distorsiyon olan ve olmayan
gruplarda Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark ileri
derecede anlamlõ bulundu p=0,01. (**) Sağ, sol, ana pulmoner arter çap toplamlarõ
yapõsal distorsiyon olan grupta (n=12) 70,0 ±9,5 olmayan grupta (n=22) 60,7±9,0
bulundu. Sağ pulmoner arter çapõ, yapõsal distorsiyon olan ve olmayan gruplarda
karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark ileri derecede anlamlõ bulundu p=0,01.** Sağ
pulmoner arter çapõ yapõsal distorsiyon olan grupta (n=12) 21 ±3,1 olmayan grupta
295
Şekil 246 Sağ, sol, ana pulmoner arterler çaptoplamlarõ ile karbon monoksit difüzyonkapasitesi arasõnda ters korelasyon saptandõp=0,01 .
Şekil 247 Yapõsal distorsiyon varlõğõndapulmoner arter çap toplamlarõ daha yüksekbulundu p=0,01 .
Şekil 245 Sol pulmoner arterler çapõ ile karbonmonoksit difüzyon kapasitesi arasõnda terskorelasyon saptandõ p=0,01 .
Şekil 244 Ana pulmoner arterler çapõ ile karbonmonoksit difüzyon kapasitesi arasõnda terskorelasyon saptandõ p=0,01 .
Bulgu ve sonuçlar
(n=22) 17,8±3,0 bulundu. Sol pulmoner arter çapõ, yapõsal distorsiyon olan ve
olmayan gruplarda karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,05. (*)
Sol pulmoner arter çapõ, yapõsal distorsiyon olan grupta (n=12) 20,7±3,5 olmayan
grupta (n=22) 18,5±3,2 bulundu. Ana pulmoner arter çapõ, yapõsal distorsiyon olan
ve olmayan gruplarda karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,03.*
Ana pulmoner arter çapõ yapõsal distorsiyon olan grupta (n=12) 28,3±5,4 olmayan
grupta (n=22) 24,4±4,5 bulundu.
296
Şekil 249 Yapõsal distorsiyon varlõğõnda solpulmoner arter çapõ daha yüksek bulundup=0,05.
Şekil 248 Yapõsal distorsiyon varlõğõnda sağpulmoner arter çapõ daha yüksek bulundup=0,01 .
Bulgu ve sonuçlar
Sağ, sol, ana pulmoner arter çap toplamlarõ (mm), anti-Centromere antikor sonucuna
göre gruplanarak Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=27) ve aradaki fark
anlamlõ bulundu p=0,02. (*) Sağ, sol, ana pulmoner arter çap toplamlarõ anti-
centromere antikor pozitif olan grupta (n=3) 52,7 ±4,2 negatif olan grupta (n=24)
64,0±8,9 bulundu.
297
Şekil 250 Yapõsal distorsiyon varlõğõnda anapulmoner arter çapõ daha yüksek bulundup=0,03.
Şekil 251 Anti-centromere antikor pozitifliğidurumunda toplam pulmoner arter çapõ dahadüşük bulundu p=0,02
Bulgu ve sonuçlar
Sağ, sol, ana pulmoner arter çap toplamlarõ (mm) , anti-ribonükleoprotein sonucuna
göre gruplanarak Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=32) ve aradaki fark
anlamlõ bulundu p=0,03. (*) Sağ, sol, ana pulmoner arter çap toplamlarõ anti-
ribonükleoprotein pozitif olan grupta (n=2) 81,5±3,5 negatif olan grupta (n=27)
62,6± 8,5 bulundu. Ana pulmoner arter çapõ (mm), anti-ribonükleoprotein sonucuna
göre gruplanarak karşõlaştõrõldõ (n=32) ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,04. (*)
Ana pulmoner arter çapõ anti-ribonükleoprotein pozitif olan grupta (n=2) 32,5±0,7
negatif olan grupta (n=27) 25,0±4,5 bulundu. Sağ pulmoner arter çapõ (mm) , anti-
ribonükleoprotein sonucuna göre gruplanarak karşõlaştõrõldõ (n=29) ve aradaki fark
anlamlõ bulundu p=0,04. (*) Sağ pulmoner arter çapõ anti-ribonükleoprotein pozitif
olan grupta (n=2) 24 ±1,4 negatif olan grupta (n=27) 18,7±2,9 bulundu.
Pearson ki-kare sõnamasõna göre rezidüel hacim / total akciğer kapasitesi ile sağ, sol,
ana pulmoner arterler çap toplamlarõ (cm) arasõnda anlamlõ fark n=29, p=0,029 (*)
saptandõ.
Pearson ki-kare sõnamasõna göre ilk semptom ile sağ, sol, ana pulmoner arterler çap
toplamlarõ (cm) arasõnda anlamlõ bağlantõ n=34, p=0,021 (*) saptandõ.
298
Şekil 253 Ana pulmoner arter çapõ anti-RNPpozitif grupta daha yüksek bulundu p=0,04
Şekil 252 Pulmoner arterlerin çap toplamõ anti-RNP pozitif grupta daha yüksek bulundu p=0,03
Bulgu ve sonuçlar
Fischer testine göre pulmoner hipertansiyon ile interstisyel akciğer tutulumu arasõnda
anlamlõ fark n=26, p=0,023 (*) saptandõ.
Pearson ki-kare sõnamasõna göre rezidüel hacim / total akciğer kapasitesi ile
pulmoner hipertansiyon arasõnda anlamlõ bağlantõ n=19, p=0,044 (*) saptandõ.
299
Pulmoner Hipertansiyon (Eko)
Yok Var Toplam
İnterstisyel akciğer tutulumu
Yok 9 0 9
Var 9 8 17
Toplam 18 8 26
Tablo 35 Pulmoner hipertansiyon ve interstisyelakciğer tutulumu çapraz tablo p=0,023.
Bulgu ve sonuçlar
Solunum Fonksiyon Testleri
Zorlu vital kapasite
Zorlu vital kapasite (%) ortalamasõ 83,76±22,8 , yaygõn deri tutulum tipinde (n=16)
85,4±26,3 , sõnõrlõ deri tutulum tipinde (n=18) 82,3±20 bulundu.
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi kistler skoru ile zorlu vital kapasite %
arasõnda (n=34) Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ ters korelasyon -0,32 , p=0,02 (*)
saptandõ.
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi fibroz endeksi ile zorlu vital kapasite %
arasõnda (n=34) Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ ters korelasyon -0,25 , p=0,05 (*)
saptandõ.
Zorlu vital kapasite % , romatoid faktor sonucuna göre gruplanarak Mann-Whitney
U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=23) ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,03. (*)
Zorlu vital kapasite romatoid faktor pozitif olan grupta (n=4) 61,0±14,7 grupta
(n=19) 88,6±21,3 bulundu.
300
Şekil 254 Zorlu vital kapasite % histogramõ
Bulgu ve sonuçlar
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre zorlu
vital kapasite ile yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi yapõsal distorsiyon
arasõnda anlamlõ bağlantõ n=34, p=0,013 (*)
saptandõ. Zorlu vital kapasite ile
bronşiektazi bulgusu arasõnda anlamlõ
bağlantõ n=34, p=0,033 (*) saptandõ.
301
FVC
>%70 <%70 Toplam
Distorsiyon
Yok 20 2 22
Var 6 6 12
Toplam 26 8 34Tablo 36 Zorlu vital kapasite ile yapõsaldistorsiyon arasõnda ilişki saptanmõştõr.
FVC
>%70 <%70 Toplam
Bronşiektazi
Yok 25 5 30
Var 1 3 4
Toplam 26 8 34Tablo 37 Zorlu vital kapasite ile bronşiektaziarasõnda anlamlõ ilişki saptanmõştõr.
Şekil 255 zorlu vital kapasite ile kistler skoruarasõnda ters korelasyon p=0,02
Şekil 256 Zorlu vital kapasite ile fibroz endeksiarasõnda ters korelasyon p=0,05
Şekil 257 romatoid faktör pozitif grupta zorluvital kapasite % daha düşük bulundu p=0,03
Bulgu ve sonuçlar
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre zorlu vital kapasite ile proksimal kas zaafõ
arasõnda anlamlõ bağlantõ n=28, p=0,017 (*) saptandõ.
Zorlu hacimler
Zorlu ekspiratuar hacim 1
Zorlu ekspiratuar hacim 1 (%) ortalamasõ 81,21±21,1, yaygõn deri tutulum tipinde
(n=16) 83,6±22 , sõnõrlõ deri tutulum tipinde (n=18) 79,1±21 bulundu.
302
Zorlu vital kapasite
>%70 <%70 Toplam
Proksimal kas zaafõ
Yok 20 5 25
Var 0 3 3
Toplam 20 8 28
Tablo 38 Zorlu vital kapasite ile proksimal kaszaafõ arasõnda anlamlõ ilişki saptandõ. (*)
Şekil 258 Zorlu ekspiratuar hacim 1 histogramõ
Bulgu ve sonuçlar
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisinde düzensiz plevral kontur skoru ile zorlu
ekspiratuar hacim 1 % arasõnda (n=34) Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ ters
korelasyon -0,26 , p=0,05 (*) saptandõ. Kistler skoru ile zorlu ekspiratuar hacim 1
(%) arasõnda (n=34) anlamlõ ters korelasyon -0,33 , p=0,02 (*) saptandõ.
Zorlu ekspiratuar hacim 1 % , romatoid faktöre göre gruplanarak Mann-Whitney U
sõnamasõ kullanõlarak karşõlaştõrõldõ (n=23) ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,02.
(*) Zorlu ekspiratuar hacim romatoid faktör pozitif olan grupta (n=4) 58,8 ±13,2
negatif olan grupta (n=19) 85,3±19,9 bulundu. Zorlu ekspiratuar hacim 1 %, anti-
Centromere antikor sonucuna göre gruplanarak karşõlaştõrõldõ (n=28) ve aradaki fark
anlamlõ bulundu p=0,05. (*) Zorlu ekspiratuar hacim anti-Centromere antikor pozitif
olan grupta (n=3) 98,7±7,0 negatif grupta (n=24) 75,6±21,9 bulundu.
Zorlu ekspiratuar hacim 1 % , kilo kaybõ varlõğõ ve yokluğuna göre gruplanarak
Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=30) ve aradaki fark anlamlõ bulundu
p=0,03. (*) Zorlu ekspiratuar hacim 1 kilo kaybõ olan grupta (n=16) 71,3 ±18,1
olmayan grupta (n=14) 89,1±22,8 bulundu.
303
Şekil 260 zorlu ekspiratuar hacim 1 ile kistlerskoru arasõnda korelasyon p=0,02
Şekil 259 zorlu ekspiratuar hacim 1 ile düzensizplevral kenar arasõnda korelasyon p=0,05
Bulgu ve sonuçlar
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre zorlu ekspiratuar hacim 1 ile kistler arasõnda
ileri derecede anlamlõ ilişki n=34 , p=0,009 (**) saptandõ.
Zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu vital kapasite
304
Şekil 261 Romatoid faktör pozitif grupta zorluekspiratuar hacim 1 daha düşük bulundu p=0,02
Şekil 262 Anti-centromere antikor pozitif gruptazorlu ekspiratuar hacim 1 daha yükek bulundup=0,05
Kistler Var/Yok
ZEV1 Yok Var
<70 4 6
>70 21 3
Toplam 25 9
Tablo 39 Kisler varlõğõ ile zorlu ekspiratuarhacim 1 arasõnda farklar
Şekil 263 Kilo kaybõ olan grupta zorluekspiratuar hacim 1 daha düşük bulundu p=0,03
Bulgu ve sonuçlar
Zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu vital kapasite (%) ortalamasõ (n=34) 84,4±11,5,
yaygõn deri tutulum tipinde (n=16) 86,4±11 , sõnõrlõ deri tutulum tipinde (n=18)
82,7±12 bulundu.
Septal subplevral çizgiler skoru ile zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu vital kapasite
arasõnda (n=34) Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ ters korelasyon -0,32 , p=0,03 (*)
saptandõ.
305
Şekil 264 Zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu vitalkapasite histogramõ
Bulgu ve sonuçlar
Zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu vital kapasite % değeri, Schirmer testi sonucuna
göre gruplanarak Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=28) ve aradaki fark
ileri derecede anlamlõ bulundu p=0,000. (***) Zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu vital
kapasite % Schirmer testi pozitif olan grupta (n=8) 74,5±11,1 negatif grupta (n=20)
89,1±10,8 bulundu.
Pearson ki-kare sõnamasõna göre zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu vital kapasite
kategorileri ile proksimal kas zaafõ arasõnda ileri derecede anlamlõ bağlantõ n=28,
p=0,005 (**) saptandõ.
Pearson ki-kare sõnamasõna göre zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu vital kapasite ile
plevral kalõnlaşma arasõnda anlamlõ bağlantõ n=29, p=0,036 (*) saptandõ.
Pearson ki-kare sõnamasõna göre zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu vital kapasite ile
istirahat dispnesi arasõnda anlamlõ bağlantõ n=34, p=0,012 (*) saptandõ.
Pearson ki-kare sõnamasõna göre zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu vital kapasite ile
parenkimal makronül varlõğõ arasõnda anlamlõ bağlantõ n=34, p=0,013 (*) saptandõ.
306
Şekil 265 zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu vitalkapasite arasõnda korelasyon p=0,03
Şekil 266 Zorlu ekspiratuar hacim 1 / zorlu vitalkapasite Shcirmer testi pozitif olan grupta dahadüşük bulundu p=0,000
Bulgu ve sonuçlar
Hacimler ve akciğer kapasiteleri
Total akciğer kapasitesi
Total akciğer kapasitesi (%) ortalamasõ (n=21) 104.0±55,1, yaygõn deri tutulum
tipinde (n=10) 127,7 ± 66, sõnõrlõ deri tutulum tipinde (n=11) 82,4 ± 32 bulundu.
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisinde düzensiz plevral kontur skoru ile total
akciğer kapasitesi arasõnda (n=21) Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ ters korelasyon
-0,34 , p=0,04 (*) saptandõ.
Zorlu vital kapasite / total akciğer kapasitesi değeri , majör kriterlerin varlõğõ ve
yokluğuna göre gruplanarak Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=21) ve
aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,04. (*) Zorlu vital kapasite / total akciğer
kapasitesi değeri majör kriterlerin pozitif olduğu olgularda (n=13) 50,8±17,7 negatif
grupta (n=8) 68,1±12,6 bulundu. Total akciğer kapasitesi % , majör kriterlerin varlõğõ
ve yokluğuna göre gruplanarak karşõlaştõrõldõ (n=21) ve aradaki fark anlamlõ bulundu
p=0,05. (*) Total akciğer kapasitesi değeri majör kriterlerin pozitif olduğu olgularda
307
Şekil 267 Total akciğer kapasitesi histogramõ
Bulgu ve sonuçlar
(n=13) 121,9±61,8 negatif grupta (n=8) 74,9±23,8 bulundu.
Pearson ki-kare sõnamasõna göre total akciğer kapasitesi ile deri tutulum tipi arasõnda
anlamlõ bağlantõ n=21 p=0,034 (*) saptandõ.
308
Şekil 268 Total akciğer kapasitesi ile düzensizplevral kenar arasõnda korelasyon p=0,04
Şekil 269
Şekil 270 Total akciğer kapasitesi majörkriterlerin pozitf olduğu grupta daha yüksekbulundu p=0,
Bulgu ve sonuçlar
Rezidüel hacim
Rezidüel hacim (%) ortalamasõ (n=21) 146,5 ± 136,7 , yaygõn deri tutulum tipinde
(n=10) 210 ± 163, sõnõrlõ deri tutulum tipinde (n=11) 89 ±77 bulundu.
Pearson ki-kare sõnamasõna göre rezidüel hacim ile düzensiz plevral kontur arasõnda
anlamlõ ilişki n=21 , p=0,032 (*) saptandõ.
Rezidüel hacim (%), deri tutulum tipine göre gruplanarak Mann-Whitney U sõnamasõ
ile karşõlaştõrõldõ (n=21) ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,04. (*) Rezidüel hacim
% , majör kriterlere göre gruplanarak karşõlaştõrõldõ (n=21) ve aradaki fark anlamlõ
bulundu p=0,05. (*) Rezidüel hacim deri tutulum tipine göre değerlendirildiğinde
yaygõn deri tutulum tipinde (n=10) 209,7±162,9 sõnõrlõ grupta (n=11) 89,1±76,6
bulundu. Rezidüel hacim / total akciğer kapasitesi % , majör kriterlerin varlõğõ ve
yokluğuna göre gruplanarak Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=21) ve
aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,03. (*) Rezidüel hacim / total akciğer kapasitesi
majör kriterlerin bulunduğu grupta (n=10) 48,4±19,3 olmayan grupta (n=11)
309
Şekil 271 Rezidüel hacim histogramõ
Bulgu ve sonuçlar
33,5±13,5 bulundu.
Pearson ki-kare sõnamasõna göre miyozit ile rezidüel hacim / total akciğer kapasitesi
arasõnda anlamlõ bağlantõ n=14, p=0,040 (*) saptandõ.
Rezidüel hacim / total akciğer kapasitesi
310
Şekil 272 Majör kriterlerin pozitif olduğu gruptarezidüel hacim daha yüksek bulundu
Şekil 273 Rezidüel hacim yaygõn deri tutulumtipinde daha yüksek bulundu p=0,04
Bulgu ve sonuçlar
Rezidüel hacim / total akciğer kapasitesi (%) ortalamasõ (n=21) 40,6 ± 17,8 , yaygõn
deri tutulum tipinde (n=10) 48,4±19,3 , sõnõrlõ deri tutulum tipinde (n=11) 33,5± 13,5
bulundu.
311
Şekil 274 Rezidüel hacim / total akciğerkapasitesi % histogramõ
Şekil 275 Rezidüel hacim / total akciğerkapasitesi % majör kriterlerin bulunduğu gruptadaha yüksek bulundu p=0,
Bulgu ve sonuçlar
Alveoler hacim / total akciğer kapasitesi
Ekspiratuar akõmlar
Zorlu ekspiratuar akõm 25-75
Zorlu ekspiratuar akõm 25-75 (%) ortalamasõ (n=34) 67,5±24,6, yaygõn deri tutulum
tipinde (n=16) 72±25 , sõnõrlõ deri tutulum tipinde (n=18) 63,4±24 bulundu.
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisinde düzensiz plevral kontur skoru ile zorlu
ekspiratuar akõm 25-75 % arasõnda (n=34) Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ ters
korelasyon -0,31 , p=0,02 (*) saptandõ.
312
Şekil 277 alveoler hacim / total akciğerkapasitesi histogramõ
Şekil 276 Romatoid faktör pozitif grupta alveolerhacim daha düşük bulundu p=0,0
Bulgu ve sonuçlar
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi balpeteği skoru ile zorlu ekspiratuar akõm
25-75( %) arasõnda (n=34) Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ ters korelasyon -0,26 ,
p=0,05 (*) saptandõ. Balpeteği skoru ile zorlu ekspiratuar akõm 75 (%) arasõnda
(n=34) anlamlõ ters korelasyon -0,31 , p=0,04 (*) saptandõ.
313
Şekil 283 Romatoid faktör pozitif grupta zorluekspiratuar akõm 25-75 değerleri daha düşükbulundu. p=0,02
Şekil 278 Zorlu ekspiratuar akõm 25-75histogramõ
Şekil 279 Zorlu ekspiratuar akõm 25-75 düzensizplevral kenar ile ters korelasyon p=0,02
Şekil 281 Zirve ekspiratuar akõm % ile düzensizplevral kenar arasõnda ters korelasyon p=0,0
Şekil 280 Zorlu ekspiratuar akõm 25-75 ilebalpeteği skoru arasõnda ters korelasyon p=0,05
Şekil 282 Yapõsal distorsiyon saptanan gruptazorlu ekspiratuar akõm 25-75 değerleri dahadüşük bulndu. p=0,000
Bulgu ve sonuçlar
Zorlu ekspiratuar akõm 25-75 % , romatoid faktöre göre gruplanarak Mann-Whitney
U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=23) ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,02. (*)
Zorlu ekspiratuar akõm 25-75 % romatoid faktör pozitif olan grupta (n=4) 39,8±14,3
negatif olan grupta (n=19) 74,0±25,3 bulundu.
Zorlu ekspiratuar akõm 25-75 %, yapõsal distorsiyon olan ve olmayan gruplarda
Mann-Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark ileri derecede
anlamlõ bulundu p=0,000. (***) Zorlu ekspiratuar akõm 25-75 % yapõsal distorsiyon
olan grupta (n=12) 50,3±15,8 olmayan grupta (n=22) 76,8±23,7 bulundu.
Pearson ki-kare sõnamasõna göre pirozis ile zorlu ekspiratuar akõm 25-75 arasõnda
anlamlõ bağlantõ n=27, p=0,018 (*) saptandõ.
Zorlu ekspiratuar akõm(lar) 25, 50,75
Zorlu ekspiratuar akõm 25, 50, 75 (%) ortalamalarõ (n=26) 75.6±20,6, 75,8±27,8,
62,0±31,7, yaygõn deri tutulum tipinde (n=14) 81,7±20 , 80,6 ± 28, 68,3 ± 34, sõnõrlõ
deri tutulum tipinde (n=12) 68,5 ± 19 , 70,2 ± 28, 54,8 ± 28 bulundu.
314
Şekil 284 Zorlu ekspiratuar akõm 25 histogramõ Şekil 285 Zorlu ekspiratuar akõm 50 histogramõ
Bulgu ve sonuçlar
Düzensiz plevral kontur skoru ile zorlu ekspiratuar akõm 25 % arasõnda (n=34)
Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ ters korelasyon -0,31 , p=0,04 (*) saptandõ.
Düzensiz plevral kontur skoru ile zorlu ekspiratuar akõm 75 % arasõnda (n=26)
anlamlõ ters korelasyon -0,29 , p=0,05 (*) saptandõ.
315
Şekil 286 Zorlu ekspiratuar akõm 75 histogramõ Şekil 287 zorlu ekspiratuar akõm 75 ile balpeteğiskoru arasõnda ters korelasyon
Şekil 288 Zorlu ekspiratuar akõm 25 ile düzensizplevral kenar arasõnda ters korelasyon p=0,04
Şekil 289 Zorlu ekspiratuar akõm ile düzensizplevral kenar arasõnda ters korelasyon p=0,05
Bulgu ve sonuçlar
Zorlu ekspiratuar akõm 25, 50, 75 değerleri %, (n=26) yapõsal distorsiyona göre
karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki farklar anlamlõ bulundu p=0,02, 0,04, 0,02. (*) Zorlu
ekspiratuar akõm 25, 50, 75 değerleri yapõsal distorsiyon olan grupta (n=9)
63,00±16,1 , 63,9±17,1 , 42,8±16,2 olmayan grupta (n=17) 82,3±19,9 , 82,1±30,7 ,
72,2± 33,5 bulundu.
316
Şekil 290
Şekil 291 Şekil 292
Bulgu ve sonuçlar
Zirve ekspiratuar akõm
Zirve ekspiratuar akõm (%) ortalamasõ (n=34) 73.41±20,3 yaygõn deri tutulum
tipinde (n=16) 75,7±19,8 , sõnõrlõ deri tutulum tipinde (n=18) 71,3±21 bulundu.
Kendall tau-b yöntemi ile düzensiz plevral kontur skoru ile zirve ekspiratuar akõm %
arasõnda (n=34) anlamlõ ters korelasyon -0,29 , p=0,03 (*) saptandõ.
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi kistler skoru ile zirve ekspiratuar akõm %
arasõnda (n=34) Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ ters korelasyon -0,3 , p=0,03 (*)
saptandõ.
317
Şekil 293
Bulgu ve sonuçlar
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisi ekspiratuar hava hapsi skoru ile zirve
ekspiratuar akõm % arasõnda (n=32) Kendall tau-b yöntemi ile anlamlõ doğrusal
korelasyon 0,26 , p=0,05 (*) saptandõ.
Zirve ekspiratuar akõm %, yapõsal distorsiyon olan ve olmayan gruplarda Mann-
Whitney U sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark ileri derecede anlamlõ
bulundu p=0,01.** Zirve ekspiratuar akõm % değeri yapõsal distorsiyon olan grupta
(n=12) 59,2±19,5 olmayan grupta (n=22) 81,2±16,4 bulundu.
Basõnç
Maksimal inspiratuar basõnç (n=22) PI Maks cmH2O % ortalamasõ 76,4±29,4,
yaygõn deri tutulum tipinde (n=10) 83 ± 41, sõnõrlõ deri tutulum tipinde (n=12) 71 ±
14 bulundu.
Maksimal ekspiratuar basõnç PEMaks cmH2O % ortalamasõ (n=21) 57,1±31,1 yaygõn
deri tutulum tipinde (n=10) 46 ± 24, sõnõrlõ deri tutulum tipinde (n=11) 67 ± 35
bulundu.
Maksimal inspiratuar / ekspiratuar basõnç (%) ortalamasõ (n=21)155,9±61,5,yaygõn
318
Şekil 294 Şekil 295
Bulgu ve sonuçlar
deri tutulum tipinde (n=10) 182 ± 48, sõnõrlõ deri tutulum tipinde (n=11) 132 ± 65
bulundu.
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisinde buzlu cam skoru ile PIMaks/PEMaks
arasõnda (n=21) Kendall tau-b yöntemi ile ileri derecede anlamlõ korelasyon 0,42 ,
p=0,01 (**) saptandõ.
319
Şekil 296 Şekil 297
Şekil 298
Bulgu ve sonuçlar
Karbon monoksit difüzyon kapasitesi mL/mmHg/dk %
Karbon monoksit difüzyon kapasitesi (n=31) %-mL/mmHg/dk ortalamasõ 57.2±21.9,
alveoler hacim için düzeltilmiş karbon monoksit difüzyon kapasitesi %-
mL/mmHg/dk ortalamasõ 65,5±21,8 olarak hesaplandõ.
Alveoler hacim için düzeltilmiş karbon monoksit difüzyon kapasitesi %-
mL/mmHg/dk ortalamasõ 65,5±21,8, yaygõn deri tutulum tipinde (n=15) 64 ± 19,
sõnõrlõ deri tutulum tipinde (n=16) 67 ± 25 bulundu.
Yüksek çözünürlüklü akciğer tomografisinde buzlu cam skoru ile karbon monoksit
difüzyon kapasitesi mL/mmHg/dk % arasõnda (n=31) Kendall tau-b yöntemi ile
anlamlõ ters korelasyon -0,31 , p=0,02 (*) saptandõ. Düzensiz plevral kontur skoru ile
karbon monoksit difüzyon kapasitesi % arasõnda (n=31) Kendall tau-b yöntemi ile
anlamlõ ters korelasyon -0,3 , p=0,03 (*) saptandõ. Septal subplevral çizgiler skoru ile
karbon monoksit difüzyon kapasitesi % arasõnda (n=31) anlamlõ ters korelasyon
-0,3 , p=0,03 (*) saptandõ. Balpeteği skoru ile karbon monoksit difüzyon kapasitesi
% arasõnda (n=31) anlamlõ ters korelasyon -0,32 , p=0,02 (*) saptandõ. Kistler skoru
ile karbon monoksit difüzyon kapasitesi % arasõnda (n=31) anlamlõ ters korelasyon
320
Şekil 299 Şekil 300
Bulgu ve sonuçlar
-0,31 , p=0,03 (*) saptandõ. Fibroz endeksi ile karbon monoksit difüzyon kapasitesi
% arasõnda (n=31) ileri derecede anlamlõ ters korelasyon -0,39 , p=0,000 (***)
saptandõ.
Karbon monoksit difüzyon kapasitesi % ile Medsger ağõrlõk skalasõ arasõnda (n=24)
ileri derecede anlamlõ ters korelasyon -0,37 , p=0,01 (**) saptandõ.
321
Şekil 301 Şekil 302
Şekil 304Şekil 303
Bulgu ve sonuçlar
karbon monoksit difüzyon kapasitesi
mL/mmHg/dk % , Schirmer testi sonucuna
göre gruplanarak Mann-Whitney U
sõnamasõ ile karşõlaştõrõldõ (n=25) ve aradaki
fark çok ileri derecede anlamlõ bulundu
p=0,000. (***) Karbon monoksit difüzyon
kapasitesi Schirmer testi pozitif olan grupta
(n=7) 76,9±14,3 negatif olan grupta (n=18)
47,2±18,6 bulundu. Karbon monoksit
difüzyon kapasitesi % , özofagusta hava
sõvõ seviyesi varlõğõna göre karşõlaştõrõldõ (n=34) ve aradaki fark ileri derecede
anlamlõ bulundu p=0,01. (**) Karbon monoksit difüzyon kapasitesi özofagusta hava
sõvõ seviyesi bulunan grupta (n=11) 43,5±18,9 özofagusta hava sõvõ seviyesi
bulunmayan grupta (n=20) 64,9±20,1 bulundu. Karbon monoksit difüzyon
kapasitesi, kilo kaybõ varlõğõ ve yokluğuna göre gruplanarak karşõlaştõrõldõ (n=27) ve
aradaki fark ileri derecede anlamlõ bulundu p=0,01. (**) Karbon monoksit difüzyon
kapasitesi, kilo kaybõ olan grupta (n=15) 47,2±23,6 olmayan grupta (n=12)
70,3±15,1 bulundu. Karbon monoksit difüzyon kapasitesi değeri, ekokardiografide
pulmoner hipertansiyon varlõğõ ve yokluğuna göre gruplanarak karşõlaştõrõldõ (n=26)
322
Şekil 307
Şekil 306Şekil 305
Bulgu ve sonuçlar
ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,04. (*) Karbon monoksit difüzyon kapasitesi
pulmoner hipertansiyon olan grupta (n=7) 42±16,5 olmayan grupta (n=19) 62,5±24,1
bulundu.
Alveoler volüm için düzeltilmiş karbon monoksit difüzyon kapasitesi mL/mmHg/dk
% , romatoid faktör sonucuna göre gruplanarak Mann-Whitney U sõnamasõ ile
karşõlaştõrõldõ (n=32) ve aradaki fark anlamlõ bulundu p=0,05. (*) Alveoler volüm
için düzeltilmiş karbon monoksit difüzyon kapasitesi romatoid faktör pozitif olan
323
Şekil 308 Şekil 309
Şekil 310 Şekil 311
Bulgu ve sonuçlar
grupta (n=3) 89,0±10,4 negatif grupta (n=19) 61,3±24,4 bulundu.
Fischer kesin olasõlõk sõnamasõna göre karbon monoksit difüzyon kapasitesi ile septal
subplevral çizgiler arasõnda anlamlõ ilişki n=31, p=0,022 (*) saptandõ.
Pearson ki-kare sõnamasõna göre dinleme bulgusu bazal raller ile karbon monoksit
difüzyon kapasitesi kategorileri arasõnda anlamlõ bağlantõ n=27, p=0,017 (*)
saptandõ.
324
Septal/Sub.Pl. Çizgiler
Yok Var Toplam
DLCO
%>70 5 2 7
<%70 5 19 24
Toplam 10 21 31Tablo 40 Septal subplevral çizgiler ile karbonmonoksit difüzyon kapasitesi arasõndaki ilişki.
Tartõşm a
Tartõşma
Çalõşmamõzda hasta sayõsõ çok yüksek olmamakla birlikte istatistiksel anlamlõlõk
açõsõndan yeterli sayõda olup, literatürdeki orta ölçekli yayõnlara yakõndõr. Bulgularõn
sõklõğõ literatür bilgileri ile karşõlaştõrõlõp, incelenen popülasyonda seçim önyargõsõ
nedeniyle oluşmuş olabilecek hatalarõn gözden kaçmamasõna çalõşõlmõş, sonuçlarõn
yorumlanmasõna bu bilgiler õşõğõnda kolaylõk sağlanmõştõr. Kõsõtlõ verileri kapsayan
çalõşmalardan farklõ olarak hastalarõn pek çok klinik ve laboratuar bilgisi
veritabanõna alõnmõştõr. Klinik ve laboratuar bilgilerinin radyolojik olarak yüksek
çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografiden elde edilen bulgular ile karşõlaştõrõlmasõ
yapõlmõş, anlamlõ ilişkilerin varlõğõ araştõrõlmõştõr. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi bulgularõ açõsõndan karşõlaştõrma yapõldõğõnda çalõşmamõzda toplam 22
parametre (Buzlu cam, Çizgiler, İnce retiküler, Mikronodül, Konsolidasyon,
Düzensiz plevral kenar, Bal peteği, Kistler, Bronşiektazi, Peribronşial kalõnlaşma,
Bronşiolektazi, Makronodül, Yer kaplayan lezyon, Yapõsal distorsiyon, İnspiratuar
hava hapsi, Ekspiratuar hava hapsi, Akciğer tutulumu, Akciğer Fibrozu, Özofagus
tutulumu, Özofagus dilatasyonu, Özofagusta hava sõvõ seviyesi , Lenfadenopati)
değerlendirmeye alõnmõş olup, diğer literatür çalõşmalarõna bakõldõğõnda tüm
parametrelerin eşzamanlõ tek hasta grubunda değerlendirildiği başka çalõşma
bulunmamaktadõr. En fazla (sekiz) parametre Marie ve arkadaşlarõ (Marie0) (Buzlu
cam, Çizgiler, ince retiküler, Mikronodül, Düzensiz plevral kenar, Bronşiektazi,
Akciğer tutulumu) çalõşmasõnda değerlendirmeye alõnmõştõr. Marie çalõşmasõnda asõl
amaç sistemik skleroz Özofagus tutulumu ile akciğer tutulumu arasõndaki ilişkiyi
irdelemek olarak belirtilmiştir. Bu çalõşmada yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
akciğer tomografisi ile saptanan bulgular diğer çalõşmalara göre belirgin olarak
düşük bulunmuştur. Ancak Marie çalõşmasõnda radyolog bulunmamasõ farklõlõğõn bir
nedeni olabilir. Ayrõca bu çalõşmada kullanõlan yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi tekniği ve kullanõlan cihaz hakkõnda ayrõntõlõ bilgi verilmemiştir.
325
Tartõşm a
Yüksek parametre sayõsõna sahip diğer bir çalõşma Remy-Jardin ve arkadaşlarõnõn
1993 yõlõnda yaptõğõ çalõşmadõr. (iFranquet60) Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografi ile buzlu cam, çizgiler, mikronodül, konsolidasyon, bal peteği,
makronodül, yer kaplayan lezyon, akciğer tutulumuna bakõlmõştõr. Bu çalõşmada da
kesit kalõnlõğõ gibi detaylõ teknik bilgiye ulaşõlamamõştõr. Çalõşmada elde edilen
sonuçlar bizim sonuçlar ile paralellik göstermektedir.
En yüksek hasta sayõsõ n=78 Garber çalõşmasõnda (1992) olmasõna karşõn bu
çalõşmada (abs32) yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi akciğer tutulumu
var/yok şeklinde genel olarak değerlendirilmiş olup, lenfadenopati ile karşõlaştõrma
yapõlmõştõr.
1999 yõlõnda yapõlan Witt ve arkadaşlarõnõn 73 hastalõk çalõşmasõnda (ist67) kesit
kalõnlõğõ yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi kriterlerine uygun olmasõna
karşõn değerlendirmenin tutulum varlõğõ ve yokluğu şeklinde yapõldõğõ bildirilmiştir.
Bazõ çalõşmalarda kesitleme aralõğõ, kesitleme süresi, kesit kalõnlõğõ, akciğer
tutulumunun hangi kriterlere göre belirlendiği verilerine ulaşõlamamõştõr. Bu
çalõşmalarõ ilk planda değerlendirmeye almamak bir seçenek gibi görünse de
sistemik skleroz konusundaki çalõşmalarõn azlõğõ eldeki verileri değerlendirme
gereğini ortaya çõkarmõştõr.
Çalõşmamõzda klinik örtüşme sendromlarõnõn, sonucu kontrol edilemeyen biçimde
etkileyebileceği düşünülerek bu olgular değerlendirmeye dahil edilmemiştir.
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi genel:
326
Tartõşm a
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi sonuçlarõnõ yorumlama ve skorlama
biçimleri farklõ çalõşmalarda çeşitlilik göstermektedir. Bazõ çalõşmalarda akciğeri
temsilen sõnõrlõ sayõda kesit alõnmakta olup (3-5) diğer çalõşmalarda düzenli aralõklar
ile (en sõk l0 mm) kesitler alõnarak değerlendirme yapõlmõştõr. Eski çalõşmalarda
yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi kesit kalõnlõklarõ 3mm'e kadar,
kesitleme süresi 5 saniyeye kadar çõkabilmektedir. Bu çalõşmalarõ modern kriterler
ile yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi çalõşmasõ olarak adlandõrmak güçtür.
Daha ziyade ince kesitli bilgisayarlõ tomografi çalõşmasõ olarak değerlendirilmeleri
gerekir. Çalõşmalardan bir kõsmõ kesitleri supin olarak alõrken, bir kõsmõ graviteye
bağlõ buzlucam etkisinin azaltõlmasõ için pron çekimlere başvurmuştur. Çalõşmalarõn
çoğu İnspiratuar fazda değerlendirmeler içermektedir. Sadece ekspiratuar veya
İnspiratuar + ekspiratuar içeren sistemik skleroz çalõşmasõ literatürde
bulunamamõştõr. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi yorumlarõnda bazõ
çalõşmalar, sadece klinik branştan hekimlerin yorumlarõna, tutulum var/yok, fibrozis
var/yok şeklinde yer vermiştir. PA akciğer grafisinde kullanõlan non-spesifõk
terimlerden farklõ olarak yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide yorum, yerini
spesifik terimlere bõrakmõştõr. Çoğu çalõşmada yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ
tomografiden elde edilebilecek bilgilerin sadece bir kõsmõ değerlendirilmiş, elde
edilebilecek diğer bulgular hakkõnda değerlendirmeler non-spesifõk terimler ile
yapõlmõş veya hiç değerlendirmede bulunulmamõştõr. Farklõ çalõşmalarda
değerlendirilen bulgu sayõsõ 1-8 arasõnda değişmektedir.
Farklõ kaynaklardan edinilen bilgiler sistemik sklerozun rastlantõsal bir yaş
dağõlõmõna sahip olmadõğõnõ ve orta yaş grubunda daha sõk izlendiğini
göstermektedir. Laing çalõşmasõnda, (laing97 ) yaygõn ve sõnõrlõ deri tutulum tipi olan
beyaz kadõnlarda yaş ortalamasõnõ, birbirine benzer ve 45-54 arasõnda bildirmiştir.
Çalõşmamõzda yaş ortalamasõ (47) Avrupa sistemik skleroz çalõşma grubu (EscSG
2000) rakamõna (53) yakõndõr. Kadõn yaş ortalamasõ (48) literatür ile uyumlu
327
Tartõşm a
bulunmuştur. En düşük yaş ortalamasõ (33), 2 hastadan oluşan sõnõrlõ deri tutulumlu
erkek grubunda saptanmõştõr. (|laing97, Paquette2003)
Hastalarõn (n=34) yaş ortalamasõ 47 ± 11 (24-63 arasõ), kadõn hastalarõn (n=31) yaş
ortalamasõ 48 ± 11 (24-63 arasõ) erkek hastalarõn (n=3) ise, yaş ortalamasõ 38 ± 8
(29-46 arasõ) olarak bulunmuştur. Yaygõn deri tutulum tipinde (n=16) yaş ortalamasõ
43 ± 12 (24-62), sõnõrlõ deri tutulum tipinde (n=18) yaş ortalamasõ 50 ± 10 (29-63)
olarak belirlenmiştir. Hastalarõn yaş ortalamasõnõn literatüre göre daha genç olduğu
izlenmektedir. (EscSG2000) (Medsger1971)
Hasta popülasyonunun heterojenitesinden doğan değişkenlerin etkisini sõnamak için
testler bir çok değişken için tekrar edilmiştir.
Çalõşmamõzda incelen popülasyondaki kadõn:erkek oranõ 10:1, (%91K) EscSG'de
bildirilen %84'e yakõn olup, Japonya'dan bildirilmiş olan (|mayes21) 14:1 ve
İzlanda'dan (|mayes22) bildirilmiş 8:1 oranlarõ arasõndadõr. Oran Steen'in bildirdiği
(mayes9) 3:1 ve Mayes'in bildirmiş olduğu (mayes11) 5:1 oranõndan yüksek
bulunmuştur. Farklõ çalõşmalarda farklõ oranlar bildirilmiş olsa bile, çalõşmamõzda
olduğu gibi, kadõn oranõ hepsinde erkeklerden daha fazla bulunmuştur.
Çalõşmamõzda izlenen sõnõrlõ:yaygõn deri tutulum tipi oranõ 0,88 ( %47:53), Reveille
serisindeki (|mayes31) Amerikan zencileri 38:62, İspanyol kökenli Amerikalõlar %
39:61 ile Amerikalõ beyazlar %54:46 arasõndadõr. Laing serisinde ise oran (|
mayes30) Amerikalõ zencilerde %30:70, beyazlarda %69:31 olarak bildirilmiştir.
Çok merkezli Avrupa sistemik skleroz çalõşma grubunda oran %43:57 (0,75)
bulunmuştur. (EscSG2000) Çalõşmamõzda incelenen toplulukta yaygõn : sõnõrlõ
oranlarõ, Amerikan topluluğundan farklõ olup, çok merkezli Avrupa çalõşmasõna
328
Tartõşm a
yakõndõr.
İncelenen popülasyona bakõldõğõnda, çoğu uzun süreli takipli, geç dönem hasta
kategorisinde değerlendirilebilir. Ortalama hastalõk süresi (13,8 yõl) EscSG 2000
çalõşmasõnda bildirilen hasta popülasyonundan (10,1 yõl) biraz daha uzundur.
(EscSG2000) İnceleme topluluğunda 3 yõldan kõsa süreli hastalõğa sahip hasta sayõsõ
6 (%18), 5 yõldan kõsa süreli hasta olanlar ise 9(%26) bulunmuştur. Bu durum erken
dönem tutulum bulgularõnõn sonuçlara daha az, geç dönem bulgularõnõn sonuçlara
daha fazla yansõmasõna yol açmaktadõr. Neden sonuç ilişkilerinin incelenmesi, geç
dönem tutulumlu hastalarõn ağõrlõklõ olduğu bir toplulukta zorlaşabilmektedir. Sonuç
ortaya çõktõktan sonra, neden ortadan kalkmõş ise ilişkinin gözden kaçmasõna neden
olacak, ancak sadece sürekli nitelikte olan neden sonuç ilişkilerinin ortaya
çõkarõlmasõ olasõ olacaktõr. İncelenen toplulukta yaygõn ve sõnõrlõ alt gruplarõnõn
hastalõk süreleri ileri derecede anlamlõ olarak farklõ olup, sõnõrlõ grupta yaygõn gruba
göre 1,3 kat daha uzun bulunmuştur. (216ay / 165ay) Sistemik sklerozda tanõya kadar
geçen sürenin uzun olmasõ ve hastalõk insidansõnõn düşük olmasõ nedeniyle erken
dönem tutulumlu hastalara (<6ay) ulaşõlmasõ ve incelenmesini zorlaştõrmaktadõr.
Larinks, Özofagus ve gastroözofageal bileşke problemlerini non-spesifõk ve dolaylõ
olarak yansõtan disfaji, hastalarõn 13'ünde (%38) tespit edilmiştir. Özofagus
problemlerinin daha objektif incelenmesi pasaj grafileri ile mümkündür. Bilgisayarlõ
tomografide ise, Özofagus dilatasyonu ve dilate segment uzunluğu objektif ve
kantitatif bulgular olarak değerlendirilebilir.
Dispne kardiovasküler ve respiratuar sistemin problemlerini gösterebilen non-
spesifõk ve geç dönem bulgusudur. Sorgulamada hastalarõn 10'unda (%29) istirahat
dispnesi tespit edilmiştir.
329
Tartõşm a
Solunum sistemi muayenesinde tutulumu gösterebilen bazal railer 13/30 hastada (%
30) pozitif olarak bulunmuştur. Bir/33 hastada (%3) plevral sürtünme sesi tespit
edilmiştir.
Diğer klinik bulgular
Çalõşmamõzda incelenen popülasyonda yorgunluk yakõnmasõ yurtdõşõ serilere göre
daha yüksek bulunmuştur. Artralji, şiş parmak, eklem kontraktürü, kas zaafõ,
Raynaud fenomeni, digital ülser, telanjiektazi oranlarõ ve ortalama deri kalõnlõk
skorunun diğer çalõşmalara yakõn olduğu izlenmiştir. (|medsger1996) (EscSG2000)
Periferik bulgular ile akciğer bulgularõ arasõnda paralel ilişki varlõğõ, akciğer
tutulumu sebepleri arasõnda ortak humoral veya immün etiyolojiyi gösterebilir.
Periferik tutulum bulgularõ ile akciğer tutulumu arasõndaki bağlantõ incelendiği
zaman çoğu kez anlamlõ ilişki saptanmamõş veya zayõf ilişkiler tespit edilmiştir.
Radyolojik bulgular
Buzlucam oranõ çalõşmamõzda %56 oranõnda izlenmiştir. Literatürde Kim ve
arkadaşlarõ (ist27) buzlucam rastlanma oranõnõ %100, Andonopoulos ve arkadaşlarõ
(ist38) %68, Remy-Jardin (iFranquet60) %49, Marie (Marie0) %16 olarak
bildirmiştir. Çalõşmamõzda izlenen buzlu cam oranõ literatür sõnõrlarõ içerisindedir.
Buzlucam lezyonlarõnõn dağõlõmõna bakõldõğõnda superiordan inferiora doğru artõş
dikkati çekmektedir. Ancak sağ ve sol akciğer, anterior ve posterior arasõnda anlamlõ
fark saptanmamõştõr. Lezyonlarõn inferiora doğru artõş göstermesi graviteye sekonder
asimetrik kan dağõlõmõna veya mikroaspiratlarõn inferiora gitmesine bağlõ olabilir.
330
Tartõşm a
Çalõşmamõzda buzlu cam skoru ile ince retiküler skor, balpeteği ve broşioliektazi
arasõnda anlamlõ ilişki saptanmõştõr. Bu bulgular akciğer tutulumunun bir arada
izlenen farklõ evrelerini yansõtabilir. Ancak patolojik olarak saptanabilen çok ince
retiküler görünüm radyolojik olarak buzlucam şeklinde karşõmõza çõkabilmektedir.
Deri tutulum tipine göre değerlendirildiğinde yaygõn deri tutulum tipinde buzlucam
skoru daha yüksek bulunmuştur.
Septal - subplevral çizgiler çalõşmamõzda %68 oranõnda saptanmõştõr. Kim ve
arkadaşlarõnõn çalõşmasõnda bu oran %90 bildirilmiştir. Remy-Jardin ise %15,
Schurawitzki (abs35) bu oranõ %74 olarak bildirmiştir. Marie ise çalõşmasõnda bu
oranõ %17 olarak bildirmiştir. Çalõşmamõzda izlenen septal - subplevral çizgiler oranõ
literatür sõnõrlarõ içerisindedir.
Septal / subplevral çizgiler alt ve orta zonlarda superiora nazaren daha sõk izlenmekte
olup, sağ-sol anterior-posterior arasõnda anlamlõ farklar izlenmemiştir. Lezyonlar
bazallerde daha sõk izlenmesi öncelikle gravite ve bölgeler arasõ vaskülarizasyon
farklõlõğõna bağlanmõştõr.
Septal / subplevral çizgiler skoru ile bal peteği, broşiolektazi skoru ve kistler
arasõnda anlamlõ korelasyon saptanmõştõr. Hepsi fibrosis göstergeleri olarak
değerlendirilmiştir.
Anti-sentromer antikor pozitif olanlarda septal / subplevral çizgiler skoru yüksek
bulunmuştur. Bu bulgu daha yüksek hasta sayõlõ çalõşmalarda teyit edildiği takdirde
ortak etkenin varlõğõ konusunda ipuçlarõ sunacaktõr.
331
Tartõşm a
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografide retiküler örnek varlõğõ hemen her
zaman ciddi akciğer tutulumunu göstermektedir. Çalõşmamõzda ince retiküler örnek
%76,5 oranõnda izlenmiştir. Marie (marie0) çalõşmasõnda bu oranõ %32 oranõnda
bildirmiştir. İnce retiküler örnek oranõ Marie çalõşmasõndan farklõ olmasõna karşõn
Marie' deki kesitleme aralõğõ ve kesit kalõnlõğõ bilinmediğinden farkõn kökeni
konusunda yorum yapõlamamõştõr.
İnce retiküler skor dağõlõmõna bakõldõğõnda superiordan inferiora doğru artõş dikkati
çekmektedir. Ancak anterior ve posterior arasõnda anlamlõ fark saptanmamõştõr.
Lezyonlarõn inferiora doğru artõş göstermesi graviteye sekonder asimetrik kan
dağõlõmõna bağlõ veya mikroaspiratlarõn inferiora gitmesi sonucu olabilir.
Lezyonlarõn sağda daha sõk izlenmesi yine mikroaspirasyonlara bağlõ olabilir.
İnce retiküler örnek ile düzensiz plevral kenar, bal peteği, bronşiolektazi, septal /
subplevral çizgiler arasõnda ileri derecede anlamlõ korelasyon saptanmõştõr. Bu
bulgular fibrozis göstergeleri olduğundan izlenen ilişki bu şekilde izah edilmiştir.
İnce retiküler skor anti-scl-70 ve romatoid faktör pozitif olanlarda yüksek
bulunmuştur. Bu faktörler ile akciğer tutulumu arasõndaki ilişki, sistemik etkenlerin
akciğer tutulumuna yol açtõğõ yönergesini desteklemektedir.
Mikronodüller çalõşmamõzda %20 oranõnda saptanmõştõr. Kim çalõşmasõnda bu oran
%70, Remy-Jardin çalõşmasõnda bu oran %37 olarak bildirilmiştir. Marie serisinde
bu oran %20 olarak bildirilmiştir. Çalõşmamõzda izlenen oran literatür rakamlarõna
yakõndõr. Mikronodül gösteriminde yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi,
bilgisayarlõ tomografiye üstündür. Kalõn kesitli bilgisayarlõ tomografide vasküler
332
Tartõşm a
yapõlar yanlõşlõkla nodüler yapõlar olarak yorumlanabilmektedir.
Konsolidasyon çalõşmamõzda %5,9 oranõnda saptanmõştõr. Kim çalõşmasõnda bu oran
%32 olarak bildirilmiştir. Remy-Jardin çalõşmasõnda ise konsolidasyon oranõ %0
olarak bildirilmiştir. Konsolidasyon, sistemik sklerozun primer bulgusu olmamakla
beraber varlõğõ çalõşmamõzda dikkate alõnmõştõr. İzlenen oran literatürdeki rakamlar
arasõndadõr.
Düzensiz plevral kenar çalõşmamõzda %67,6 oranõnda saptanmõştõr. Marie
çalõşmasõnda (marie0) bu oran %18,6 olarak saptanmõştõr. Marie çalõşmasõnda teknik
hakkõnda bilgi verilmediğinden farklõlõklarõn kökeni hakkõnda yorum yapõlamamõştõr.
D'Angelo'nun otopsi serisinde %60 civarõnda olan plevral tutulum serimizde tespit
edilmiş olan orana yakõndõr. (|arro32)
Düzensiz plevral kenar üst, orta ve alt zonlarda, anterior ve posteriorda eşit derecede
izlenmiştir. Sağda soldan fazla izlenmesi mevcut bilgiler ile izah edilememiştir.
Septal / subplevral çizgiler, bal peteği, bronşiolektazi skorlarõ ile düzensiz plevral
kenar arasõnda ileri derecede anlamlõ ilişki saptanmamõştõr. Bu bulgular fibrozis
göstergeleri olduğundan izlenen ilişki bu şekilde izah edilmiştir.
Yaygõn deri tutulum tipinde sõnõrlõ deri tutulum tipine göre düzensiz plevral kenar
skoru daha yüksek bulunmuştur.
Romatoid faktör pozitif olanlarda düzensiz plevral kenar skoru ileri derecede yüksek
bulunmuştur. Bu bulgu diğer serozitler ile romatoid faktör arasõnda ilişkiyi
333
Tartõşm a
düşündürmektedir.
Bal peteği görünümü çalõşmamõzda %61,8 oranõnda saptanmõştõr. Kim çalõşmasõnda
bu oran %30, Jokoh çalõşmasõnda (Ist 124) %79, Remy-Jardin çalõşmasõnda %36,
Schurawitzki çalõşmasõnda %30 (abs35), Marie çalõşmasõnda (marie0) %9 olarak
bildirilmiştir. Bal peteği görünümü serimizde literatüre oranla daha yüksek oranda
izlenmiştir.
Balpeteği lezyonlarõ belirgin şekilde alt zonlarõ tercih etmektedir. Bal peteği
lezyonlarõnda sağ-sol anterior - posterior farklarõ izlenmemiştir. Lezyonun bazal
zonlarõ tercih etmesi öncelikle kanlanma farklõlõğõna bağlõ olabileceği gibi,
mikroaspirasyonlarõn bazallerde daha sõk ve yoğun etki yapmasõ da diğer bir faktör
olabilir.
Balpeteği skoru ile kistler ve bronşiolektazi skoru arasõnda ileri derecede anlamlõ
ilişki saptanmõştõr. Bu bulgular ileri fibrosis göstergeleri olarak bilinmektedir.
Kistlerin varlõğõ çalõşmamõzda %26,5 olarak saptanmõştõr. Literatürdeki çalõşmalarda
sistemik sklerozda kist varlõğõ açõsõndan değerlendirme yapõlmamõştõr.
Bronşiektazi oranõ çalõşmamõzda %11,8 olarak saptanmõştõr. Andopoulos (ist38)
çalõşmasõnda bu oran %59 olarak bildirilmiştir. Marie ( marie0) çalõşmasõnda oran %
9 olarak bildirilmiştir. Sistemik skleroz hastalarõnda bronşiektazi ve
bronşiolektazinin altta yatan parenkim hasarõ ve traksiyon mekanizmasõ ile geliştiği
düşünülmektedir. Çalõşmamõzdaki oran Andopoulos ve Marie arasõnda olduğundan
literatür bilgileri dahilindedir. Çalşmalar arasõndaki farklar incelenen popülasyona
göre değişebildiği gibi teknik farklõlõklara bağlõ olabilir.
334
Tartõşm a
Çalõşmamõzda Peribronşial kalõnlaşma %32,4 oranõnda izlenmiştir. Bu bulgu sõklõğõ
ile ilgili literatürde bilgiye rastlanmamõştõr.
Bronşiolektazi çalõşmamõzda %58,8 oranõnda izlenmiştir. Bu bulgu ile ilgili literatür
taramasõnda bilgiye rastlanmamõştõr.
Bronşiolektazi diğer bulgularõn çoğu gibi bazallerde daha sõk izlenirken, sağ-sol ve
anterior - posterior farkõ izlenmemiştir. Bazallerde sõklõğõ mikroaspirasyonlar veya
vaskülarizasyon farklarõna bağlõ olabilir.
Makronodüller çalõşmamõzda %8,8 oranõnda izlenmiştir. Remy-Jardin çalõşmasõnda
bu oran %0 olarak bildirilmiştir. Akciğerde makronodüller malignitelere bağlõ
olabileceği gibi, selim oluşumlar ve intrapulmoner lenf nodlarõna bağlõ olabilir.
Kollajen vasküler hastalõklarda vaskülite bağlõ olan ve olmayan fibrotik veya
granülomatöz nodüller izlenebilmektedir. (Yoshitomil995, Feiginl988)
Yer kaplayan lezyon çalõşmamõzda %2,9 oranõnda izlenmiştir. Remy-Jardin
çalõşmasõnda bu oran %0 olarak bildirilmiştir.
Çalõşmamõzda yapõsal distorsiyon oranõ %35,3 olarak bulunmuştur. Parenkim
distorsiyonu Fibrozu ilerlemesi sonucu oluşan son dönem hasarõnõ göstermektedir.
Tutulumda bölgesel farklõlõklar nedeniyle bir lob veya segmentte yapõsal distorsiyon
izlenirken diğer bölgeler sağlõklõ kalabilmektedir. Bu bulgu ile ilgili literatür
taramasõnda bilgiye rastlanmamõştõr.
İnspiratuar hava hapsi oranõ çalõşmamõzda %8,8 olarak bulunmuştur. Bu bulgu ile
335
Tartõşm a
ilgili literatür taramasõnda bilgiye rastlanmamõştõr. Hava hapsi lezyonlarõnõn küçük
havayolu tutulumuna bağlõ olduğu düşünülmüştür.
Ekspiratuar hava hapsi oranõ çalõşmamõzda %62,5 olarak bulunmuştur. Bu bulgu ile
ilgili literatür taramasõnda bilgiye rastlanmamõştõr. İnspiriyum ve ekspiriyum lezyon
tespit oranlarõnõn farklõ olmasõ nedeniyle küçük havayolu lezyonlarõ arandõğõnda
ekspiratuar çekim önerilmektedir.
Çalõşmamõzda akciğer tutulumu oranõ %79,4 olarak bulunmuştur. Holzmann (Ist
120) çalõşmasõnda bu oran %79, Witt çalõşmasõnda %70 (ist67) bulunmuştur. Remy-
Jardin çalõşmasõnda %60 (xxx), Garber çalõşmasõnda %85 (abs32), Schurawitzki
çalõşmasõnda %91 (abs35), Marie çalõşmasõnda %39 (marie0), Diot çalõşmasõnda %
40(absl0) bulunmuştur.
Çalõşmamõzda akciğer Fibrozu bulgularõ %73,5 oranõnda saptanmõştõr. Andopoulos
çalõşmasõnda bu oran %40, Morelli çalõşmasõnda %60 olarak bulunmuştur. Akciğer
fibrozu çalõşmamõzda Morelli çalõşmasõna göre yüksek bulunmuştur. Karşõlaştõrma
yapõlabilecek faktörler arasõnda Morelli çalõşmasõnda hasta sayõsõnõn daha az (20),
kesit kalõnlõğõnõn daha fazla (2mm) olmasõnõ sayabiliriz.
Çalõşmamõzda kullanõlan fibroz endeksi Özofagus dilatasyonu olanlarda daha yüksek
bulunmuştur. İlişki, ortak sistemik neden veya mikroaspirasyonlara sekonder
gelişebilecek fibrosis ile açõklanabilir.
Romatoid faktör ve anti-sentromer antikor pozitif olanlarda fibroz endeks daha
yüksek bulunmuştur. Bu iki faktörün endekste anlamlõ değişiklik yapmasõ nedeniye
akciğerde fibrogenetik etkileri açõsõndan değerlendirmeleri uygun olacaktõr.
336
Tartõşm a
Akciğer fibrozu bulunan grupta yüksek oranda buzlucam oranõ saptanmasõ
istatistiksel olarak anlamlõ bulunmuştur. Serimizde hastalar daha çok kronik hastalõk
döneminde olduğu için bu ilişki neden sonuç ilişkisinden ziyade eş zamanlõ var
olabilecek lezyonlar olarak değerlendirilmiştir.
Özofagus tutulumu çalõşmamõzda %67,6 olarak bulunmuştur. Holzmann
çalõşmasõnda %54 (ist120), Schurawitzki çalõşmasõnda %52 (abs35) olarak
bulunmuştur.
Özofagus dilatasyonu çalõşmamõzda %67,6 olarak saptanmõştõr. Bhalla çalõşmasõnda
%80 (bhalla0) olarak bulunmuştur.
Özofagusta hava sõvõ seviyesi çalõşmamõzda %35,3 olarak bulunmuştur.
Özofagus dilatasyonu ve Özofagusta hava sõvõ seviyesi bulunanlarda buzlucam skoru
ve ince retiküler skor daha yüksek bulunmuştur. Bu bulgular buzlucam ve ince
retiküler skor ile özofagustan kaynaklanan mikroaspirasyonlar arasõnda neden sonuç
ilişkisi bulunmasõ lehine yorumlanabileceği gibi, ortak sistemik nedenin bu iki
bulgunun eş zamanlõ rastlanmasõna yol açtõğõ şeklinde de yorumlanabilir. Tek bir
nedenin değil de multifaktoryel şekilde gelişebilecek akciğer lezyonlarõ da olasõlõk
dahilindedir. Örneğin tekrarlayan mikroaspirasyonlar aberan iyileşme süreci ile
birleştiğinde akciğer lezyonlarõna yol açmasõ olasõdõr.
Özofagus dilatasyonu olanlarda septal / subplevral çizgiler, balpeteği ve
bronşioliektazi skorlarõnõn yüksek bulunmasõ mikroaspirasyonlardan ziyade, ortak
337
Tartõşm a
sistemik etki sonucu gelişebilen fibrosis ile bağlantõlõ olabileceğini
düşündürmektedir. Nitekim fibroz endeksi ile Özofagus çapõ ve Özofagus
dilatasyonu arasõnda ileri derecede anlamlõ ilişki saptanmõştõr.
Antinükleer antikor pozitif grupta dilate Özofagus segment uzunluğu daha yüksek
bulunmuştur.
Özofagus dilatasyonu lenfadenopati pozitif grupta daha yüksek bulunmuştur.
Lenfadenopatinin torasik enflamatuar süreçlere sekonder geliştiği düşünülmüştür.
Torasik lenfadenopati olanlarda düzensiz plevral kenar kontur, ince retiküler, septal /
subplevral çizgiler, bronşiolektazi skorlarõ yüksek bulunmuştur. Torasik
lenfadenopati akciğer tutulumuna sekonder gelişebileceği gibi, sistemik bir etkenin
sonucu olabilir.
Torasik lenfadenopati bulunanlarda fibroz endeksi yüksek bulunmuştur. İlişki kronik
akciğer tutulumuna sekonder olarak değerlendirilmiştir.
Literatürde sistemik skleroz hastalarõnda Schirmer test insidansõ ile ilgili bilgiye
ulaşõlamamõştõr. Ancak çalõşmamõzda izlenen %29'luk pozitiflik, Avrupa çok
merkezli sistemik skleroz çalõşmasõnda Sicca sendromu için bildirilen (%26) orana
yakõndõr. (EscSG200Q) EscSG 2000 çalõşmasõnda Sicca sendromu oranlarõ, ağõz ve
göz kuruluğu %27, ağõz veya göz kuruluğu %57 oranõnda bildirilmiştir.
Çalõşmamõzda izlenen %28'lik pulmoner hipertansiyon oranõ literatürde bildirilen
geniş aralõk (%6-60) dahilindedir. (Launay2001) Battle ve arkadaşlarõnõn sistemik
sklerozda ekokardiografi ile pulmoner hipertansiyon prevalansõnõ inceledikleri
çalõşmada oran %35 olarak bildirilmiş olup çalõşmamõza benzerdir. (battle96)
338
Tartõşm a
Çalõşmamõzda antinükleer antikor pozitifliği (%66) Avrupa çok merkezli sistemik
skleroz çalõşmasõna göre (%94) daha düşük oranda izlenmiştir. (EscSG2000)
Anti topoizomeraz-1 pozitifliği (%43) Avrupa çok merkezli sistemik skleroz
çalõşmasõna benzer (%43) bulunmuştur. (EscSG2000)
Romatoid faktör pozitifliği (%17) Avrupa çok merkezli sistemik skleroz çalõşmasõna
(%23) yakõn oranda izlenmiştir. (EscSG2000)
Anti-sentromer antikor pozitifliği (%12) Avrupa çok merkezli sistemik skleroz
çalõşmasõna göre (%23) daha düşük oranda izlenmiştir. (EscSG2000)
339
Sonuç
Sonuç
Çalõşmamõzda yüksek çözünürlüklü bilgisayarlõ tomografi elementer bulgularõnõn
sistemik skleroz hastalarõnda sõklõğõ ve akciğer içinde kraniokaudal, sağ � sol ve
anteroposterior dağõlõmõ tanõmlanmõştõr. Elementer lezyonlarõn birbiri ile ilişkili olup
olmadõğõ incelenmiştir. Lezyonlarõn sõnõrlõ ve yaygõn deri tutulum tipleri arasõnda
anlamlõ farklar gösterip göstermediği araştõrõlmõştõr.
Ayrõca görüntüleme bulgularõnõn; sistemik skleroz etiolojisinde rol oynadõğõ
düşünülen otoantikor çeşitleri, akciğer tutulumunu saptamada yararlanõlan işlevsel
solunum testleri, hastalõğõn klinik tipleri ve bazõ bulgularõ, akciğer tutulumunda rol
aldõğõ düşünülen Özofagus - akciğer tutulum bağlantõsõ ile yüksek çözünürlüklü
bilgisayarlõ tomografi bulgularõ arasõndaki ilişki araştõrõlmõştõr.
1) Çalõşmamõzda plevral kalõnlaşma haricinde radyolojik bulgularõn akciğerde
superiordan inferiora doğru artõş gösterdiği tespit edilmiştir. Ayrõca akciğer tutulum
göstergeleri (buzlucam, ince retiküler, septal / subplevral çizgiler, bal peteği,
broşiolektazi, fibroz endeksi) ile Özofagus tutulumu arasõnda anlamlõ ilişki
saptanmõştõr. 2) Yaygõn deri tutulum tipinde buzlucam anlamlõ olarak daha fazla
görünmüştür. 3) Buzlucam haricindeki elementer akciğer tutulum bulgularõ ve
Özofagus tutulumu yaygõn ve sõnõrlõ deri tutulum tipleri arasõnda anlamlõ farklõlõk
göstermemiştir.
4) Serolojik testlerden romatoid faktör pozitif grupta düzensiz plevral kenar, ince
retiküler skor ve fibroz endeksi anlamlõ olarak yüksek bulunmuştur. 5) Anti-scl-70
pozitif grupta ince retiküler skor anlamlõ olarak yüksek bulunmuştur. 6) Septal /
subplevral çizgiler skoru ve fibroz endeksi anti-centromere antikor pozitif olan
grupta anlamlõ olarak daha düşük izlenmiştir. Bu bulgu literatürdeki başka çalõşmalar
ile uyumludur.
340
Tablolar
Tablolar
341
Şekiller
Şekiller
342
Kaynaklar
Kaynaklar
343
Türkçe Özet
Türkçe Özet
344
Summary
Summary
345
Belge İstatistikleri
Belge İstatistikleri
Belge: tez_total_37
Sayfa sayõsõ: 354
Paragraf sayõsõ: 4367
Kelime sayõsõ: 59183
Harf Sayõsõ: 473170
Tablo sayõsõ: 40
Şekil Sayõsõ: 311
Nesne sayõsõ: 0
346