8
Tekstil İşçileri Bülteni Köle değil işçiyiz!.. 2009 sermayenin saldırıları ve direnişlerle geçti... Fiyatı 25 Kr. Ocak 2010 İşçi Bülteni Özel Sayı: 517 2010 işçi sınıfının mücadele yılı olacak!

TİB - Ocak 2010

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Tekstil İşçileri Bülteni - Ocak 2010

Citation preview

Page 1: TİB - Ocak 2010

Tekstil İşçileriBülteni

Köle değil işçiyiz!..

2009 sermayenin saldırıları ve

direnişlerle geçti...

Fiyatı 25 Kr. Ocak 2010

İşçi Bülteni Özel Sayı: 517

2010 işçi sınıfınınmücadele yılı

olacak!

Page 2: TİB - Ocak 2010

2010 yılının ilk Tekstil İşçileri Bülteni ilemerhaba! 2009 yılı sermayenin yeni saldırılarıdevreye soktuğu, işçi ve emekçilere dayatılan

yıkım ve köleliğin katmerleştiği bir yıl oldu. Etkisiniarttıran kriz işçilerin boynuna yeni kölelik prangalarıtakarken krizi fırsata çevirmeye çabalayan patronlartakımı kârlarına kâr, servetlerine servet kattılar.

2009 biz tekstil işçileri açısından da zor bir yıloldu. Kriz ile birlikte işverenler tarafından “öldük

bittik” naraları atılmaya başlandı. Bu naralar onların“bitiş”inden çok bizlerin zaten kıt kanaatsürdürdüğümüz yaşamımızın daha da zorlaşacağınınsinyalleriydi. Ve çok geçmeden krizden payımızadüşeni fazlasıyla aldık. İşten atmalar, ücretlerindüşürülmesi, taşeronlaştırma, sigortasız çalışma v.b…

Tüm bu uygulamalar devam ediyor. En küçük biriyileştirme isteği patronlar tarafından “kriz var ne

yapalım diye yanıtlanıyor” diye yanıtlanıyor. Amagelin görün ki patronlar kendi dergilerinde krizi nasılatlattıklarını, övüne övüne anlatıyorlar. Anlatıldığınagöre 2008’den bu yana devam eden ihracattaki düşüşyerini yıl sonunda artışa bırakmış. Özellikle Avrupapazarına ihracatta artış yaşanmaya başlanmış.Almanya’ya hazır giyim ihracatı yüzde 16.7’ye, tekstilihracatı ise yüzde 13.6’ya ulaşmış. Diğer ülkelerde iseyüzde 20-45’lik artışlar söz konusu.

O zaman sormak gerekiyor, “madem kriz

anlatılmış Kapanan bunca işletme, düşen ücretler,

artan mesailer, işten çıkarmalar, ücretsiz izinler neyin

nesi?” Yalnız bizim çalıştığımız alandan baksakMTK’da bir ayda 3500 işçi işten atıldı. Bu sayıBegos’ta binin üzerinde, Gıda’daki sayıyı tam vermekbile mümkün değil.

Oysaki hep söylediğimiz üzere bu bir kader değil.Biz gücümüzü birleştirip mücadele edersek, fabrikafabrika, atölye atölye örgütlenirsek haklarımızı söküpalırız. Bunun için Buca’da, MTK, Begos ve pek çokfabrikadan öncü işçiler olarak biz yeni yıla umutlagiriyoruz. Çünkü tüm bu olup bitenlere karşı mücadeleetme isteğimiz ve azmimiz var. Bir arayageldiğimizde patronların kaçacak delik arayacağını

biliyoruz. Ve geleceğin işçi sınıfının olacağına, bu

asalak patronların ve onların kan emici düzenlerininyerle bir edileceğine kesin olarak inanıyoruz.

2009 krizin faturasını reddeden işçilerin militaneylemlerine de sahne oldu. Özellikle 2009’u 2010’abağlayan ve birinci ayını geride bırakan TEKELdirenişi bize yürümemiz gereken yolu gösterdi.Eşleriyle, çocuklarıyla Ankara’ya giden ve eylemlerinisürdüren TEKEL işçilerinin yaktığı direniş ateşi2010’un sıcak geçeceğinin de ilk işaretlerini verdi.

Şimdi TEKEL işçilerinin tutuğu yoldan yürümeninzamanı! Sömürüye; güvencesiz, sigortasız, sendikasız,kölece çalıştırılmaya, sefalet ücretine razı olmamakiçin önümüzdeki tek yol birlikte mücadeleyiyükseltmek.

Begos’ta, MTK’da, Gıda’da ve tüm Buca’da hattatüm İzmir’de tekstil işçilerinin ortak bir örgütlenmeyeihtiyacı vardır. Vakit kaybedilmeden bu örgütlenmekurulmalıdır.

Biz Tekstil İşçileri Bülteni’ni çıkaran işçilerolarak tüm işçi kardeşlerimizin yeni yılını kutlarkengelecek senenin, geçen seneden daha iyi olabilmesiiçin hepinizi yürüttüğümüz mücadelelere omuzvermeye, gücümüze güç katmaya çağırıyoruz. 2010’usermayenin kabusu haline getirmek için kavgaya!

2 Tekstil İşçileri B

ülteni

2010 kavga yılı olacak!

Page 3: TİB - Ocak 2010

3

Kapitalist krizin patlak vermesinin ardındansermayenin saldırıları 2009’da daha da arttı.Dalga dalga gelen saldırılarla krizin faturası

işçi sınıfı ve emekçilere ödetilmek isteniyordu. İştenatmalar, ücretsiz izinler, ücret gaspları, sosyal haklarıntırpanlanması saldırıların başlıca biçimleriydi.

Krizin etkilerinin hissedilmesiyle birlikte işçi sınıfıfabrika işgal eylemleri yapmaya başladı. TezcanGalvaniz’de işten atılmalara karşı 400 işçinin polisbarikatlarını fiilen aşarak ve D-100 karayolunukapatarak şehir merkezine kilometrelerce yürümeleriniRenault, Bosch, Türk Philips ve Asil Çelik’te üretimeara verilmesi ve ücretsiz izinlere karşı işçilerin yaptığıprotesto yürüyüşleri takip etti. Bu fiili yürüyüşler metalsektöründe toplu sözleşmeler imzalanmadan öncegerçekleşen haftalık yürüyüşlerle artarak devam etti.

İşçi sınıfının kriz sürecindeki fiili protestoyürüyüşlerini Sifaş, Nergis Tekstil, Ünsa Ambalaj,Gürsaş, Koluman-Kogel, Lgs-Sky gibi birçokfabrikada işten atılmalara karşı ve sendikalaşmamücadelesi nedeniyle ortaya çıkan fabrika direnişleriizledi. Kitlesel gösterilerin yanısıra DESA, Yörsan,Unilever, IBM gibi uzun süreden beri devam eden işçieylemleri ve direnişler de yaşandı.

Vira ve Kürşat adlı taşeron firmalarda çalışanişçiler, sözleşmelerinin yenilenmesi ve kadrolu çalışmatalepleriyle direnişe geçtiler ve açlık grevi yaptılar.TORGEM Tersanesi işçilerinin üç aylık ücretlerini

alamamaları üzerine başlattıkları eylem ise kazanımlasonuçlandı.

Sinter işçileri 36 saat süren fabrika işgallerininardından sendika hakkı mücadelelerine fabrika kapısıönünde günlerce devam ettiler. Direniş nedeniylesıkışan Sinter patronu fabrikada bulunan makinelerikaçırmak zorunda kaldı.

2009 yılı boyunca mevzi direnişler sürekliliğini veyaygınlığını korudu. Sona eren direnişlerin yerini yenidirenişler aldı. DESA Deri, Kurtiş Matbaası, EntesElektronik, Grammer, Asil Çelik, Asemat, ŞirinTekstil, ATV-Sabah, E-Kart bu direnişlerin enönemlileriydi.

Fakat tüm bu direnişlerin hiçbiri sınıf hareketinisarsacak ve toparlayacak güçte bir etkide bulunamadı.Daha çok kendi yakın çevrelerindeki işçiler üzerindedolaylı etkileri oldu. Özgün bir örnek olan DESAdirenişi ise, direnme kararlılığının bir simgesi olmasıbakımından ayrı bir etki yarattı.

İşçi sınıfı, uzun süreli durgunluğunun ardından 2009yılında hissedilir bir şekilde yeniden hareketlenmiş,yaygın eylemliliklerle saldırılara karşı durmayaçalışmıştır. Halihazırda hareketlilik oldukça yoğundur.Örgütlü-örgütsüz birçok sanayi havzasında işçilersermayenin saldırılarına karşı ayaktadırlar. Buhareketlilik henüz merkezi bir yönlendiricilikten veortak bir örgütlenme zemininden yoksundur. Hattabazıları örgütlü bir güçle bağlantısı olmadığı ölçüdesessiz-sedasız yürümektedir. Ancak işçi sınıfı ilesermaye arasındaki karşıtlık büyümekte ve saflarbelirginleşmektedir. 2010 mücadelenin yükseldiği biryıl olacaktır!

2009 saldırılar ve direnişlerle geçti...

Page 4: TİB - Ocak 2010

4 Tekstil İşçileri B

ülteni

Sermaye devleti saldırılarını tüm arsızlığıylasürdürüyor. İşçi ve emekçilerin sessizliği ise buharamilere güç ve cesaret veriyor. Özelleştirme

saldırısının hedefinde bu kez TEKEL işçileri vardı.Devlet yine “özelleştir-güzelleştir” masallarıylafabrikalarını peşkeş çekmeyi, işçileri ise kapınınönüne koymayı amaçlıyordu. Ancak TEKEL işçileridevletin bu planlarını yerle bir etti.

İşletmelerinin kapatılmasına ve özlük haklarınıngaspına karşı çıkan binlerce TEKEL işçisi 15 Aralık2009 günü Ankara ayazında bir direniş ateşi yaktı.“Ölmek var dönmek yok!” diyerek devletin oyununubozan işçilere devletin yanıtı ise cop, biber gazı vetazyikli su oldu. İşçilere vahşice saldıran polis,hakkını arayanın hakkı dayaktır diyerek terör estirdi.Saldırı sırasında kalp krizi geçiren iki işçiden birininhayatını kaybetmesi de işçileri yollarındandöndüremedi.

TEKEL işçileri bir aya yakın süredir Ankara’danöbetlerini sürdürüyorlar. Soğuğa, açlığa kötükoşullara rağmen geri adım atmıyor ve aileleriylebirlikte taleplerini haykırıyorlar. Sermaye devletifabrikaları kapatılan işçileri 4-C statüsündeçalıştırmak istiyor. Bu ise üç kuruşa ve güvencesizçalışmak anlamına geliyor.

4-C’yi kabul etmeyen işçiler bir yandan dayakyerken diğer yandan başta Tayyip Erdoğan olmaküzere devletlilerin tehditlerine ve hakaretlerine maruzkalıyor. Emeğiyle yaşayan TEKEL işçileri “yan gelipyatan”, çalışmadan para kazanan kişiler olarakgösterilmeye çalışılıyor.

TEKEL işçilerinin direnişi yalnızca kendileri içindeğil tüm işçi ve emekçiler için büyük bir anlam ifadeediyor. Çünkü TEKEL işçileri sermayenin saldırılarınauzun süredir verilemeyen güçte bir yanıt veriyor.İşçiler sendika bürokrasisinin ilgisizliğine, sermayedevletinin tehditlerine ve düzen partilerinin gericikuşatmasına rağmen geri adım atmıyor. Bu yanıyla

TEKEL işçileri yalnızca kendi hakları için değil tümbir işçi sınıfı için direniyor.

Ankara’da bulunan çeşitli işçi ve memursendikaları, ilerici meslek örgütleri dayanışmaeylemleri ve maddi yardımlarıyla TEKEL işçilerinedestek veriyor. Ankaralı emekçiler işçi eşlerini veçocuklarını evlerinde ağırlıyor. Taksiciler “TEKELişçileri nereye giderse gitsinler para almayacağız”diyor, esnaflar maddi destekleriyle ve öğrencilereylemleriyle işçilerin yanında yer alıyorlar. Türk İşüyesi işçiler TEKEL işçilerinin taleplerinin kabuledilmesi için bir ay boyunca her Cuma iş bırakmaeylemi yapıyor. Geçtiğimiz hafta İstanbul’da boğazköprüsünü kesen işçiler, Ankara’da da AKP il binasınakendilerini zincirlediler. Hakları için mitinggerçekleştirecek olan TEKEL işçileri, eylemleriniaçlık grevleriyle, iş bırakma çağrılarıyla sürdürecek.

Tabii TEKEL işçilerinin direnişi sürdürmesi vehaklarını alması için snıf dayanışmasınınyükseltilmesi büyük önem taşıyor. Nasıl TEKELişçileri tüm işçi sınıfı adına direniyorsa işçi veemekçiler de bu direnişe kanıyla canıyla sahipçıkmalı. TEKEL işçileri bizlere yürünecek yolugösterdi. Şimdi sınıf dayanışmasını yükseltme veTEKEL işçilerinin açtığı yoldan yürüme zamanı!

Zafer direnen emekçinin olacak!Yaşasın sınıf dayanışması!

TEKEL işçileri hepimiz için

d i r e n i y o r !

Page 5: TİB - Ocak 2010

5

Yeni yıl hediyemiz zam yağmuru oldu

Yeni yılı sermaye iktidarının zam saldırısı altında karşılayan işçi ve emekçilere, asgari ücret (sefalet zammı)zammının ardından bir darbe daha indirildi. Yeni yılı milyonlarca emekçiye zehir etmekte kararlı olan sermayehükümeti, zam saldırısıyla açlık ve sefaleti daha da derinleştireceğinin mesajını verdi.

2009 yılının son gününde startı verilen zam yağmuru ilerleyen günlerde de sürdü. Akaryakıt ürünleri, sigara vealkollü içkilerdeki özel tüketim vergisi (ÖTV) tutarları arttırıldı. Akaryakıt ürünlerinde ÖTV oranı arttı. Harçlara yeniyılda geçerli olmak üzere zam yapıldı. Motorlu taşıt vergileri yüzde 3,3 arttı. Ayrıca vergilere de yeni artışlar getirildi.Otoyol ve köprü geçişleri 3 Ocak Pazar gününden itibaren yüzde 13.91 oranında zamlandı.

Zam saldırısına ilerleyen haftalarda ve aylarda yenilerinin eklenmesi bekleniyor. Elektrik, doğalgaz ve temeltüketim maddesi olan ekmeğin de 2010 yılında yeni bir fiyat düzenlenmesiyle zamlanması bekleniyor.

Sermaye iktidarı yeni yılda emekçilerin karşısına zam yağmuruyla dikilirken kapitalist krizin faturası altında ezilenişçi ve emekçilerin yaşamları ise zam furyasıyla daha da çekilmez hale geliyor. Böylesi bir dönemde “zamların gerialınması” talebinin yanısıra asgari ücretin “insanca yaşamaya yeten bir ücret seviyesine yükseltilmesi” talebiylemücadeleye atılmak önümüzde yaşamsal bir görev olarak duruyor.

Ben Gıda Çarşısı’nda çalışan bir işçiyim. Birsüredir çevremizdeki tekstil işçisi arkadaşlarlabiraraya geliyor ve sorunlarımızı tartışıyoruz. Bu

sayede haklarımızın neler olduğunu öğreniyor, diğerişletmelerde olup bitenlerden haberdar oluyoruz. Aynızamanda bir bülten de çıkartıyoruz. Geçenlerde buçalışmalardan haberdar olan bir arkadaş sorun yaşayanbaşka bir arkadaşı bize yönlendirdi. 350 TL maaşaldığını ve sigortasının doğru dürüst ödenmediğinisöyledi. Ben de asgari ücretin altında ve sigortasızçalıştırmanın yasak olduğunu söyledim. O da kimse sesçıkartmıyor dedi. Sonra da olayı anlattı. Hem dehşetekapıldım, hem de arkadaşlarım adına çok üzüldüm.

Patron şöyle bir uygulama yapıyormuş: İşçi maaşlarıiçin bankaya 750 TL yatırıp 400’ünü işçilerden gerialıyormuş. İşçiler de parayı kuzu kuzu veriyormuş! Benhep birarada davranırlarsa sorunu çözebileceklerini,parayı geri vermemeleri gerektiğini söyledim. Ama işçiarkadaş yaptığını o kadar doğal buluyordu ki “Nasıl olur,

o patronun parası, parasına nasıl el koyarız” demektesorun görmüyordu.

Patron işçilere öyle bir oyun oynuyordu ki hem 350TL’ye çalıştırıyor, hem de yasal kılıfını hazırlıyordu.Patronu Çalışma Bölge Müdürlüğü’ne şikayet etseler bilebordro 750 TL göründüğü için hiçbirşeykanıtlanamıyordu.

Arkadaşlar bizler cahil bırakılmış olabiliriz,çalışmaktan kendimizi eğitmeye vaktimiz de olmayabilir.

Ama kafayı kaldırıp bir bakalım şu dünyaya! Günde 10-12 saat çalışıp nasıl 350 TL ücrete razı olabiliriz ki? Hadirazı olduk diyelim, gözgöre göre patronun bizi böylekullanmasına, yasaları aşmak için hesabımıza parayatırmasına, sonra da bunu bizden geri almasına nasılevet deriz! Bu arkadaşlar birleşip mücadele etseler nekaybedecekler, 350 TL’yi mi? Ben asgari ücret alıyorum.Ama geçinemiyorum, pahalılık ortada. 350 TL ile buarkadaşlar ne yapıyorlar ki?

Lütfen bizi aptal yerine koyup aşağılamalarına,Ortaçağ köleleri gibi davranmalarına izin vermeyelim.Biz varsak onlar da var. Biz varsak yaşıyorlar. Bizürettiğimiz için rahat rahat gezip içip eğleniyorlar. Nedenonlar daha iyi yaşasın diye üç kuruşa evet diyelim ki?

Gıda Çarşısı’dan bir tekstil işçisi

Patronun kurnazlığı, işçinin saflığı!

Page 6: TİB - Ocak 2010

Bu yazının konusu aslında hepimizi çokyakından ilgilendiriyor. Son dönemlerdetelevizyon ve gazetelerde belki bir dakika

belki de bir kaç sütunla geçilen haberler var. Birkaçdakika, ama içimizi ürperten… “Nasıl? Bu kadar

basit mi? Bu sefer kim?” sorularını sorduran haberler.Bu haberlerden biri daha 19 Kasım’ın ardından

yansıdı gazete ve televizyonlara. Haberlerde polisleçatışan bir “terörist”in “ölü olarak ele geçirildiği”,“etkisiz hale getirildiği” söylendi. Haberlerde teröristolarak sunulan kişinin öldürülmesi adeta haklıbulundu.

Oysa devrimci bir işçi olan Alaattin Karadağ 19Kasım gecesi afiş yaptığı sırada önce polisin silahlısaldırısına uğramış, yaralı olarak yakalandıktan sonrayakın mesafeden üzerine ateş açılarak polis tarafındaninfaz edilmişti. Görgü tanıkları Karadağ’ın infazedilişini an be an anlattı, hastaneye dahigötürülmeyerek ağır yaralı biçimde ölümeterkedildiğini söyledi. Ancak bunların hiçbiriekranlara ve spotlara yansımadı.

Karadağ’ın katli dikkatleri bir kez daha polisinsınırsız terörüne ve cinayetlerine çekti. Ancak sınırlıve cılız tepkiler polis terörünü sonlandırmadı. Hakaramak için yollara düşen, “işimizi istiyoruz” diyen,12 bin tekel işçisi kolluk kuvvetlerinin vahşisaldırısına maruz kaldı. Saldırının dozu o kadar serttiki iki tekel işçisi kalp krizi geçirdi ve biri hayatınıkaybetti. Aynı gün İstanbul’da taşeronlaştırmauygulamasına karşı eylem yapan itfaiyeciler depolislerce biber gazına boğuldular.

Bilindiği gibi “Polis vazife ve salahiyetlerikanunu”nda yapılan değişikliklerle polis terörü vecinayetleri yasal kılıfa da uyduruldu.

Diyarbakır’da katıldığı eylemde polis kurşunuylaöldürülen üniversite öğrencisi Aydın Erdem,

İstanbul’da üzerinde kimlik olmadığı için, sivilpolisin göğsüne indirdiği tekme sonucu kalp krizigeçirerek ölen konfeksiyon işçisi Feyzullah Ete,

4 Ekim’de, 10 dakika içinde parkı terk et uyarısınauymadığı için 8 polis tarafından dövülerek komalık

edilen üniversite öğrencisi Güney Tuna,

Dergi sattığı için tutuklanarak, hem karakolda hemde cezaevinde işkence gömesi sonucu öldürülenEngin Ceber,

İzmir’de dur ihtarına uymadığı gerekçesiylepolislerce vurularak öldürülen Baran Tursun,

Antalya’da 17 yaşındaki Çağdaş Gemik,19 Kasım akşamı afiş yaptığı sırada katledilen

devrimci işçi Alaattin Karadağ, polisin kurbanlarınınsadece birkaçı.

Polis Vazife ve Selahiyeti Kanunu bir cinayet, birterör kanunudur. Polise öldürme hakkını veren kanunbizim sessizliğimiz kadar hızını arttırarak öldürmeyedevam ediyor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nınraporuna göre; Haziran 2007’de çıkan PVSKçıktığından günümüze değin tam 53 kişi polistarafından öldürüldü. 40’ı direk polis silahı ileöldürülürken 13 kişi ise polis merkezlerinde katledildi.

İşçi ve emekçilerin sessizliğinden güç alan çakallarterör ve cinayetlerini üzerimizden eksik etmiyor. Polisterörüne karşı yapılması gerekenleri bize en iyigösteren ise 16 yaşında Yunan polislerince öldürülenAleksis’in ardından günlerce greve çıkan emekçiler,okullarını boykot eden öğrenciler oldu. Polis terörüneve cinayetlerine son verecek yegane güç görüldüğügibi işçi ve emekçilerin örgütlü gücüdür. Yenicinayetlere engel olmak sorumluluğu bizimomuzlarımızda durmaktadır.

6 Tekstil İşçileri B

ülteni

Polis vuruyor, polis dövüyor, polis katlediyor...

Daha ne kadar sessiz kalacağız?!

Page 7: TİB - Ocak 2010

7

Patronun oyununu bozmak için gücü kullanalım!

Merhaba dostlar, bu yazdıklarımı benim gibi işçi arkadaşların okuyacağını bilmek beni çok mutlu ediyor.Bülten sayesinde derdimizi, sıkıntımızı dile getiriyoruz. Bunun ortak çözüm yolu aramamızın aracıolduğunu düşünüyorum.

Evet asgari ücret zammı açıklandı. Ancak çalıştığımız yerde patronlarımız devletin yapmış olduğu üç kuruşlukzammı bile vermemek için türlü oyunlar içerisine giriyorlar. Her sene ocak ayına yakın izne çıkarılıyoruz. “İş yok,işler kötü” gibi sözler söyleyerek zam yapmaktan kaçınıyorlar. İşe eski ücretten geri döndükten sonra diğer zammakadar çalışmamız devam ediyor.

Şu an yine izindeyiz. Patron yine aynı planı uygulamaya koydu. Ama biz bu sefer bu oyuna gelmeyeceğiz. Dahaöncesinden arkadaşlarla karar aldık. Yine zam yapılmazsa hep birlikte karşılarına dikilip sözümüzü söyleyeceğiz.Yapmayacaklarını söylerlerse üretimi yavaşlatacağız. Çünkü bizler anladık ki onların bizlere dayattıklarını kabulettikçe hersey daha kötüye gidiyor.

Kaybedecek birşeyimiz yok. Onurumuza, emeğimize sahip çıkmak zorundayız. Aldığımız ücretle zatengeçinemiyoruz. İnsanca yaşanacak ücret istiyoruz. Biliyoruz ki bizler olmasak onlar bir hiçtir. Çünkü var eden, üretenbiziz, güç biziz. Aslında istesek dünyayı durdururuz. Yeter ki gücün farkına varalım, patronlar dünyasına karşı bu gücükullanalım.

Sınıf bilinçli bir tekstil işçisi

Birlikteysek güçlüyüz!

Tekstil işçileri diğer sektörlere göre daha eğitimsizler. Bunun en önemli sebeplerinden biri ise öğrenimleriniyarıda bırakıp küçük yaşta çalışmak zorunda kalanların ilk tercihinin tekstilde çalışmak olması. Çocuk yaştaçalışmaya başlayıp günün büyük kısmını iş yerinde geçiriyoruz. Eve gidince tek isteğimiz yatıp dinlenmek

oluyor. Çoğu zaman kitap okumak bile zor geliyor. Haftanın altı günü geç saatlere kadar çalışan bir insanın ailesiylebile zaman geçirmesi çok zorken sosyal faaliyetlere zaman ayırmak neredeyse imkansız. Tabi bu da patronların işinegeliyor, kendi haklarını bilmeden çalışan, dünyadan bihaber bir işçi onlar için daha iyi tabi.

Ama bu bizim kaderimiz değil! Bunun böyle olmasının sebebi bizleriz, birlik olup değiştirebiliriz. Bizler olmasakonlar bir hiç bunu görmeliyiz. Birlikteysek güçlüyüz!

Bir tekstil işçisi

Kadınlar birlik olmalı!

Ben tekstilde çalışan bir kadın işçiyim. Yaşamak için çalışmak zorundayım. Tek maaşla geçinilmiyor. Çalışırken

kadın olduğumuz için iki kez sömürülüyoruz. Çalıştığımız yerlerde kadınlara karşı ayrımcılık ise had safhada.

Sürekli hakaretlere maruz kalıyoruz. İşyerinde mesaiye kalma zorunluluğumuz var. Kalmak istemediğimizde

ertesi gün burnumuzdan getiriliyor. Bize bırakılan kısıtlı zaman içerisinde diğer görevlerimizi yapmaya çalışıyoruz.

Robotlaşıyoruz.

İşyerindeki sömürü yetmezmiş gibi evde de işler bize bakıyor. Evdeki her iş, yapılması gereken her şey kadının

göreviymiş gibi algılanıyor. Kısıtlı boş zamanımda ev işlerimi yapmaktan eşime ve çocuğuma zaman ayıramıyorum.

Sosyal hayatımız yok.

Bu düzen böyle gitmemeli. Biz ezilmemeliyiz, kadınlar birlik olmalı. Örgütsüz halk köle halktır.Bir tekstil işçisi

Page 8: TİB - Ocak 2010

İşçi

Ocak ayına girmiş bulunuyoruz,biz işçiler ve tüm çalışanlar içinçok önemli olan asgari ücretin

belirlendiği dönem. Yapılan görüşmelerinardından asgari ücrete üç kuruşluk sefaletzammı yapıldığı açıklandı. Bizler de buzammın birşeyi değiştirmeyeceğinibilmemize rağmen zam aldığımız içinsevindik!

Hükümetin dalga geçercesine yaptığızam günde bir buçuk gevrek parasınıancak karşılamakta. Oysaki her yılelektriğe, suya, ulaşıma, eğitime, sağlığa,en temel ihtiyaçlarımıza yapılan zamlarbundan kat be kat fazladır.

Hükümetin kendi belirlediği açlıksınırı 850 TL iken asgari ücret 16yaşından büyükler için 577 TL’dir.Açıkça bizlerle alay edilmekte, “açlık, sefalet, yoksulluk içinde yaşayacaksınız, öyle istiyoruz”

denilmektedir. Devlet kafamızı karıştırmak için elinden geleni yapmaktan da geri durmamaktadır. KDV oyunu da bunun

bir parçası. Bizlerden alınan KDV’leri eskiden fiş yatırarak alıyorduk. Şimdi asgari geçim indirimi adıaltında maaşlarımızla birlikte alıyoruz. Çoğumuz bunun bizlerin yararına olduğunu sanıyor. Oysa bu biraldatmaca! Ödenen zaten bizim paramız! Eskiden başka biçimde ödeniyordu, şimdi başka biçimde...

Maaşımız sorulduğunda bile asgari geçim indirimini katarak söylüyoruz. Bu da patronun işine yarıyor.Oysa asgari ücret 577 TL, asgari geçim indirimi bekar işçiler için 54 TL’dir. Bizim maaşımız 577 TL’dir.Asgari geçim indirimi patronun cebinden çıkmaz. Bu bir aldatmacadır.

İşçileri bu sefalet ücretine reva görenlere, emekçinin sırtından zengin olan, tatillere giden, en pahalımarkalar giyen, özel araçlarla gezen kişilere 577 TL’yi verelim ve bir ay boyunca bu parayla yaşamalarınıisteyelim. Değil bir ay, bir gün bile yaşayamazlar!

Belirlenen asgari ücret bir aynaysa eğer bu ayna sadece sermaye sınıfının iğrenç yüzünü, bu düzenin işçive emekçiye karşı acımasızlığını göstermektedir.

Bizlere bu ücreti reva görenlere cesaret veren asıl şey ise işçi ve emekçi kitlesinin içinde bulunduğusessizliktir. İşçi ve emekçilerin birlik olmayışı, bilinçsizliği ve kendine güvensizliği onların bu kadar rahatetmelerinin en büyük nedenidir.

Tersinden ise sermaye hükümetini bu saldırı politikalarından alıkoyacak tek güç işçi ve emekçilerinbirleşmesi, bilinçlenmesi ve kendi talepleri için mücadele etmesidir.

İşçi ve emekçiler ayağa kalkmadıkça hükümet benzer saldırıları ve bizlerle alay etmeyi sürdürecektir.

Sefalet ücretini kabul etmeyelim!

İşçi Bülteni Özel Sayı: 517 * Fiyatı: 25 YKr * Ocak 2010 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Ayten Özdoğan * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Simsar Sk. No 5 D 3Fatih/İstanbul * Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat Davutpaşa Cad Güven Sanayi sit C Blok No: 242 Topkapı İstanbul * 577 54 92