Upload
others
View
8
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İLKÖĞRETİM ANA BİLİM DALI
GERÇEKÇİ MATEMATİK EĞİTİMİ DESTEKLİ ÖĞRETİM YÖNTEMİNİN
İLKÖĞRETİM 6. SINIF ÖĞRENCİLERİNİN MATEMATİK BAŞARILARINA
VE TUTUMLARINA ETKİSİ
Tuğçe Ece TAŞ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA / 2018
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İLKÖĞRETİM ANA BİLİM DALI
GERÇEKÇİ MATEMATİK EĞİTİMİ DESTEKLİ ÖĞRETİM YÖNTEMİNİN
İLKÖĞRETİM 6. SINIF ÖĞRENCİLERİNİN MATEMATİK BAŞARILARINA
VE TUTUMLARINA ETKİSİ
Tuğçe Ece TAŞ
Danışman: Doç. Dr. Ayten Pınar BAL
Jüri Üyesi: Prof. Dr. Perihan Dinç ARTUT
Jüri Üyesi: Yrd. Doç. Dr. Orkun COŞKUNTUNCEL
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA / 2018
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne;
Bu çalışma, jürimiz tarafından İlköğretim Ana Bilim Dalında YÜKSEK LİSANS
TEZİ olarak kabul edilmiştir.
Başkan: Doç. Dr. Ayten Pınar BAL
(Danışman)
Üye: Prof. Dr. Perihan Dinç ARTUT
Üye: Yrd. Doç. Dr. Orkun COŞKUNTUNCEL
ONAY
Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.
….…/…….2018
Prof. Dr. H. Mahir FİSUNOĞLU
Enstitü Müdürü
NOT: Bu tezde kullanılan ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve
fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.
ETİK BEYANI
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Yazım Kurallarına uygun
olarak hazırladığım bu tez çalışmasında;
Tez içinde sunduğum verileri, bilgileri ve dokümanları akademik ve etik
kurallar çerçevesinde elde ettiğimi,
Tüm bilgi, belge, değerlendirme ve sonuçları bilimsel etik ve ahlak
kurallarına uygun olarak sunduğumu,
Tez çalışmasında yararlandığım eserlerin tümüne uygun atıfta bulunarak
kaynak gösterdiğimi,
Kullanılan verilerde ve ortaya çıkan sonuçlarda herhangi bir değişiklik
yapmadığımı,
Bu tezde sunduğum çalışmanın özgün olduğunu,
bildirir, aksi bir durumda aleyhime doğabilecek tüm hak kayıplarını kabullendiğimi
beyan ederim. 05/ 01/ 2018
Tuğçe Ece TAŞ
iv
ÖZET
GERÇEKÇİ MATEMATİK EĞİTİMİ DESTEKLİ ÖĞRETİM YÖNTEMİNİN
İLKÖĞRETİM 6. SINIF ÖĞRENCİLERİNİN MATEMATİK BAŞARILARINA
VE TUTUMLARINA ETKİSİ
Tuğçe Ece TAŞ
Yüksek Lisans Tezi, İlköğretim Anabilim Dalı
Danışman: Doç. Dr. Ayten Pınar Bal
Ocak 2018 , 90 sayfa
Bu araştırma, gerçekçi matematik eğitimi destekli öğretim yönteminin ortaokul 6.
Sınıf öğrencilerinin matematik dersindeki başarılarına ve tutumlarına etkisini belirlemek
amacıyla nicel model kullanılarak tasarlanmıştır. Bu kapsamda, öğrencilere ön test – son
test ve tutum ölçeği uygulanmıştır. Araştırmanın çalışma evrenini 2015-2016 eğitim
öğretim yılı ikinci döneminde, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin Adıyaman ilinde bulunan
bir köy okulunun, 6/A ve 6/B sınıflarındaki öğrenciler oluşturmaktadır. Araştırmada deney
ve kontrol grupları, akademik başarı ve cinsiyet dağılımı homojen olan 39 öğrenciden
oluşmaktadır. Araştırmanın deney ve kontrol grubunu, 2015-2016 öğretim yılı birinci
dönem sonunda matematik dersi ortalaması birbirine yakın ve homojen dağılımları olan
6-A ve 6-B sınıfları oluşturmaktadır.
Çalışmaları uygulama sürecinde deney grubunda gerçekçi matematik eğitimi
destekli öğretim yöntemiyle ‘Hacim Ölçme ve Sıvıları Ölçme Birimleri’ konusu
anlatılırken , kontrol grubuna ise 2015–2016 Matematik Dersi Öğretim Programına göre
hazırlanan kılavuz kitap doğrultusunda mevcut öğretim yöntemi kullanılmıştır. Deney ve
kontrol grubunun dersleri araştırmacı tarafından yürütülmüştür.Veri toplama aracı olarak
, ‘Matematik Başarı Testi’ ve ‘Matematik Tutum Ölçeği’ kullanılmıştır. ‘Matematik
Başarı Testi’ ve ‘Matematik Tutum Ölçeği’ deney ve kontrol gruplarına ön test, son test
ve kalıcılık testi olarak kullanılmıştır. Gerçekçi matematik eğitimi uygulamalarının,
öğrencilerin deney öncesi ve sonrasındaki ‘Matematik Başarı Testi’ ve “Matematik
Tutum Ölçeği” puanlarında istatiksel bir etkisinin olup olmadığını test etmek amacıyla
Tek Faktörlü Kovaryans Analizi kullanılmıştır. Nicel verilerin analizinde SPSS 22.0
kullanılmıştır. Bu verilerin yorumlanmasında p=0,01 anlamlılık düzeyi kabul
v
edilmiştir.Araştırma sonucunda, “Hacim Ölçme ve Sıvıları Ölçme Birimleri” konusunun
öğretiminde deney grubuna uygulanan GME destekli öğretim yönteminin öğrencilerin
başarılarını arttırdığı, kalıcılık ve tutumu etkilemediği görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Gerçekçi matematik eğitimi (GME), matematik öğretimi,
matematik başarısı, hacim ölçme, sıvı ölçme birimleri
vi
ABSTRACT
THE EFFECTS OF REALISTIC MATHEMATİCS EDUCATIONS ON 6 TH
GRADE STUDENTS’ ACHIEVEMENTS
Tuğçe ECE TAŞ
Master Thesis, Department of Elementary Education
Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Ayten Pınar BAL
January 2018 , 90 pages
This study is designed in order to determine the effects of ‘Realistic Mathematics
Education Method’ on the mathematical attitudes and success of sixth grade students. It
is designed by using ‘Quantitative Model’. In this process, pre-test, post-test and attitude
scale was carried out to students. This study has been conducted in a village school in
Adıyaman,Southeastern Region of Anatolia within students in 6/A and 6/B classes in
second term of 2015-2016 Education Year. In research, control and sample groups was
consisted of 39 students that have similar academic success and whose gender have been
dispersed homogeneously. Control and sample groups of this study was comprised of
students in 6-A and 6-B whose math marks are close to each other at the end of the first
term of 2015-2016 Education Year.
In practice process, the topic of ‘Volume Measurement and Liquid Measurement
Units’ was taught by Realistic Mathematics Education Method,while it was taught by
current method in the control group according to the mathematics course book of 2015-
2016 Education Year.The courses of sample and control groups was taught by researcher.
The data has been collected by using ‘Mathematics Achievement Test’, ‘Mathematics
Attitude Scale’. ‘Mathematics Achievement Test’ and ‘Mathematics Attitude Scale’ have
been applied to both sample and control groups as pre-test, post-test and permanence test.
‘Single Factor Covariance Analysis’ has been carried outin order to find out whether it
has any statistical effects on the points of ‘Mathematics Achievement Test’ and
‘Mathematics Attitude Test’ before and after the experiment. SPSS 22.0 has been used in
the analysis of the quantitative data. In all statistical analysis significance level criteria
have been set to 0.01. At the end of the research, it has been seen that Realistic
Mathematics Education Method has increased the achievement of sample group students’
vii
success, but it isn’t effect the attitude and permanence of students’ in teaching the topic
‘Volume Measurement and Liquid Measurement Units’.
Key Words: Realistic mathematics education (RME), volumetric analysis, liquid
measuring units, mathematics success, mathematics teaching.
viii
ÖNSÖZ
Araştırma sürecinde, çalışmalarımın her aşamasında benden hiçbir desteği
esirgemeden yardım eden, sonsuz sabır ve anlayışıyla beni her zaman destekleyen değerli
danışmanım sayın Doç. Dr. Ayten Pınar BAL’a, derslerindeki özverili tavırlarıyla beni
bilgilendiren ve ileriye gitmemi sağlayan değerli hocalarım Sayın Prof. Dr. Perihan DİNÇ
ARTUT, Sayın Prof. Dr. Filiz YURTAL’a , Sayın Prof. Dr. Kamuran TARIM’a ve Sayın
Yrd. Doç. Dr. Sencer BULUT ÖZSEZER’e katkılarından dolayı teşekkürlerimi sunarım.
Eğitim hayatımın her aşamasında olduğu gibi çalışmamda da bana olan güvenini
benden esirgemeyen biricik babam Hüseyin ECE’ye, beni bu günlere sevgi ve saygı
kelimelerinin anlamlarını bilecek şekilde yetiştirerek getiren ve vazgeçmeden mücadele
etmeyi öğreten şefkat dolu annem Gülay ECE’ ye ve varlıklarıyla hayatıma anlam katan
sevgili kardeşlerim Ali Emre ve Elif Gökçe ECE’ye sonsuz teşekkürler.
Benim en güzel yanım, hiçbir durumda beni yalnız bırakmayan en büyük
yardımcım, öğrettiği her bilgiyle bana ışık tutan her daim destek olan biricik eşim Ahmet
TAŞ’a hayatımı güzelleştirdiği için teşekkür ediyorum. Ayrıca araştırmaya katkısı olup
adını burada anamadığım herkese teşekkür ediyorum.
Tuğçe ECE TAŞ
Ocak / 2018
ix
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET ............................................................................................................................. İV
ABSTRACT ................................................................................................................... Vİ
ÖNSÖZ ....................................................................................................................... Vİİİ
KISALTMALAR ........................................................................................................ Xİİ
TABLOLAR LİSTESİ .............................................................................................. Xİİİ
ŞEKİLLER LİSTESİ ................................................................................................ XİV
EKLER LİSTESİ .......................................................................................................... xv
BÖLÜM I
GİRİŞ
1.1. Problem ...................................................................................................................... 3
1.2. Araştırmanın Amacı ................................................................................................... 6
1.3. Araştırmanın Önemi .................................................................................................. 7
1.4. Sayıltılar ..................................................................................................................... 9
1.5. Sınırlılıklar ............................................................................................................... 10
1.6. Tanımlar ................................................................................................................... 10
BÖLÜM II
KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
2.1. Matematik Nedir? .................................................................................................... 12
2.2. Matematik Eğitimi ve Öğretimi ............................................................................... 14
2.3. Uzunluk, Alan ve Hacim Kavramlarının Öğretimi .................................................. 16
2.4. Geleneksel Öğretim Yöntemi .................................................................................. 18
2.5. Aktif Öğrenme ......................................................................................................... 18
2.6.1. GME’nin Tarihçesi ........................................................................................ 22
2.6.2. GME’nin Temel Özellikleri ........................................................................... 23
2.6.2.1. Gerçek Hayat Problemleri ................................................................. 23
2.6.2.2. Model Kullanımı ............................................................................... 24
2.6.2.3. Öğrencilerin Kendi Yapılarını Kullanmaları ..................................... 24
2.6.2.4. Etkileşim ............................................................................................ 25
x
2.6.2.4. Kenetlenmiş Matematiksel Birimler ................................................. 25
2.6.3. Matematikleştirme ......................................................................................... 26
2.6.3.1. Yatay Ve Dikey Matematikleştirme .................................................. 27
2.6.4. GME’nin Temel İlkeleri ................................................................................ 27
2.6.4.1. Aktivite İlkesi .................................................................................... 28
2.6.4.2. Gerçeklik İlkesi ................................................................................. 28
2.6.4.4. Birbiriyle İlişki İlkesi ........................................................................ 29
2.6.4.5. Etkileşim (İşbirliği) İlkesi ................................................................. 29
2.6.4.6. Rehberlik (Yönlendirilmiş Yeniden Keşfetme) İlkesi ...................... 30
2.6.5. GME’nin Eğitsel Tasarı İlkeleri ................................................................... 31
2.6.5.1. Yönlendirilmiş Yeniden Keşfetme .................................................... 31
2.6.5.2. Didaktik Fenomenoloji ( Gerçek Hayat Olaylarını İnceleme
Bilimi) .............................................................................................. 32
2.6.5.3. Kendi Kendine Gelişen Modeller ..................................................... 33
2.6.6. GME Yaklaşımında Ders Materyallerinin Tasarlanması .............................. 34
2.6.6. 1. Sınıf Düzeyi (Yerel Düzey) .............................................................. 34
2.6.6.2. Ders Düzeyi (Eğitici Düzey) ............................................................. 35
2.6.6.3. Kuramsal Düzey ................................................................................ 35
2.6.7. Gme’ Ye Uygun Ders Planının Tasarlanması .............................................. 36
2.6.7.1. Hedefler ............................................................................................. 36
2.6.7.2. Materyaller ........................................................................................ 36
2.6.7.3. Etkinlikler .......................................................................................... 36
2.6.7.4. Değerlendirme ................................................................................... 36
2.6.8. GME’de Öğretmenin Rolü ............................................................................ 37
2.7. İlgili Yayın ve Araştırmalar ..................................................................................... 38
2.7.1. Gerçekçi Matematik Eğitimi İle İlgili Yapılan Ulusal Ve Uluslararası Yayın
ve Çalışmalar .................................................................................................. 38
3.1. Araştırma Modeli ..................................................................................................... 49
3.2. Çalışma Grubu ......................................................................................................... 49
3.2.1. Deney ve Kontrol Gruplarının Belirlenmesi.................................................. 50
3.2.1.1. Deney Ve Kontrol Gruplarının Akademik Başarı Düzeyinde
İncelenmesi ......................................................................................... 50
3.2.1.2. Deney Ve Kontrol Gruplarının Cinsiyet Açısından İncelenmesi ...... 51
xi
3.2.1.3. Deney Ve Kontrol Gruplarının Matematik Ön-Test Başarı Puanı
Açısından İncelenmesi........................................................................ 52
3.3. Veri Toplama Aracı ................................................................................................. 52
3.3.1. Başarı Testi .................................................................................................... 52
3.3.2. Tutum Ölçeği ................................................................................................. 54
3.3.3. Uygulama ....................................................................................................... 54
3.3.3.1 Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri Kazanımlarına Ait Gme
Temelli Ders Planı .............................................................................. 55
3.4. Veri Analizi .............................................................................................................. 63
BÖLÜM IV
BULGULAR
4.1. Birinci Alt Amaca İlişkin Bulgular .......................................................................... 65
4.2. İkinci Alt Amaca İlişkin Bulgular ........................................................................... 66
4.3. Üçüncü Alt Amaca İlişkin Bulgular ........................................................................ 67
4.4 Dördüncü Alt Amaca İlişkin Bulgular ...................................................................... 69
BÖLÜM V
TARTIŞMA VE YORUM
5.1. Akademik Başarı ...................................................................................................... 71
5.2. Kalıcılık ................................................................................................................... 73
5.3. Matematiğe Karşı Tutum ......................................................................................... 73
BÖLÜM VI
SONUÇ VE ÖNERİLER
6.1. Sonuçlar ................................................................................................................... 75
6.2.Öneriler ..................................................................................................................... 75
KAYNAKÇA ................................................................................................................. 77
EKLER .......................................................................................................................... 84
ÖZGEÇMİŞ .................................................................................................................. 90
xii
KISALTMALAR
MEB: Milli Eğitim Bakanlığı
GME: Gerekçi Matematik Eğitimi (Realistic Mathematics Education)
RME: Realistic Mathematics Education
TIMMS: (Trends in International Mathemetics and Science Study) Uluslararası
Matematik ve Fen Bilimleri Araştırması
NCTM: ( National Council of Teachers of Mathemetics) Ulusal Matematik
Öğretmenleri Kurulu
SPSS: (Statiscal Package for the Social Sciences) Sosyal Bilimler İçin İstatistik Paketi
PISA: (Program for International Student Assessment) Uluslar arası Öğrenci
Değerlendirme Programı
OECD: (Organisation for Economic Co-operation and Development) Ekonomik
Kalkınma ve İşbirliği Örgütü
xiii
TABLOLAR LİSTESİ
Sayfa
Tablo 1. Yıllara göre matematik okuryazarlığı ortalama puanları ................................. 5
Tablo 2. Çalışma Grubundaki Öğrencilerin Şube ve Cinsiyete Göre Dağılımları ......... 50
Tablo 3. Deney ve Kontrol Gruplarının Akademik Başarı Düzeyinde Sınıf
Denklikleri ........................................................................................................ 51
Tablo 4. Deney ve Kontrol Gruplarının Cinsiyet Açısından Sınıf Denklikleri .............. 51
Tablo 5. Öğrencilerin Matematik Ön Test Başarı Puanlarına İlişkin Bağımsız Gruplar
T-Testi Analizi Sonuçları ................................................................................ 52
Tablo 6. Matematik Başarı Testinin Madde Güçlük İndisleri (pj), Standart Sapmaları
(sj), Ayırıcılık İndisleri (rjx), t ve p Değerleri ................................................. 53
Tablo 7. Öğrencilerin Matematik Tutum Testine İlişkin Bağımsız Gruplar T-Testi
Analizi Sonuçları ............................................................................................. 54
Tablo 8. Deney Grubunda Yapılan Etkinliklerin Haftalara Göre Dağılımı ................... 56
Tablo 9. Kontrol Grubunda Yapılan Etkinliklerin Haftalara Göre Dağılımı ................. 58
Tablo 10. Son Test Puanlarının Deney ve Kontrol Gruplarına Göre Ortalama ve
Düzeltilmiş Ortalama Puanları ....................................................................... 65
Tablo 11. Ön Teste Göre Düzeltilen Son Test Ortalama Puanlarının Deney Ve Kontrol
Gruplarına Göre ANCOVA Sonuçları............................................................. 66
Tablo 12. Kalıcılık Test Puanlarının Deney ve Kontrol Gruplarına Göre Ortalama ve
Düzeltilmiş Ortalama Puanları ...................................................................... 66
Tablo 13. Son Teste Göre Düzeltilen Kalıcılık Test Ortalama Puanlarının Deney Ve
Kontrol Gruplarına Göre ANCOVA Sonuçları ............................................. 67
Tablo 14. Son Test Tutum Puanlarının Deney ve Kontrol Gruplarına Göre Ortalama ve
Düzeltilmiş Ortalama Puanları ....................................................................... 68
Tablo 15. Ön Test Tutum Ölçeğine Göre Düzeltilen Son Test Tutum Ölçeği Ortalama
Puanlarının Deney Ve Kontrol Gruplarına Göre ANCOVA Sonuçları ........ 68
Tablo 16. Kalıcılık Tutum Ölçeği Puanlarının Deney ve Kontrol Gruplarına Göre
Ortalama ve Düzeltilmiş Ortalama Puanları ................................................. 69
Tablo 17. Son Test Tutum Ölçeğine Göre Düzeltilen Kalıcılık Test Tutum Ölçeği
Ortalama Puanlarının Deney Ve Kontrol Gruplarına Göre ANCOVA
Sonuçları ........................................................................................................ 70
xiv
ŞEKİLLER LİSTESİ
Sayfa
Şekil 1: GME’ye Göre Öğrenme Döngüsü .................................................................... 21
Şekil 2: Yönlendirilmiş Yeniden Keşfetme Modeli ....................................................... 32
Şekil 3: GME Ders Materyallerinin Hazırlanma Modeli ............................................... 35
Şekil 4: Eş Küplerle Yapı Oluşturma Etkinliği .............................................................. 59
Şekil 5: Dikdörtgenler Prizması Örneği… ..................................................................... 60
Şekil 6: Sıvı Ölçme Kapları Örneği ................................................................................ 62
xv
EKLER LİSTESİ
Sayfa
Ek 1. Tutum Ölçeği ........................................................................................................ 84
Ek 2. Başarı Testi ........................................................................................................... 85
1
BÖLÜM I
GİRİŞ
İnsanlığın varoluşundan bugüne kadar toplumu sürekli ilgilendiren alanlardan biri
eğitimdir. Tarihte her dönemde, insanlar eğitimle ilgili ilerleme sağlama zorunluluğunu
hissetmişlerdir. Tarihsel ve toplumsal şartlar doğrultusunda gelişen insanlığın gelişim
sürecinde, eğitimde de gelişmeler olmuştur (Kaf, 1998).
Gelişmiş ülkelerde ve bazı gelişmekte olan ülkelerde, eğitimde karşılaşılan
sorunlarla baş edebilmek ve daha çağdaş eğitim imkanlarını her yaş grubundan kişilere
sunabilmek adına çeşitli yeniliklere ihtiyaç duyulmaktadır (Ersoy, 2003).
Bilginin önemi, 21. yüzyıl teknoloji çağında hızlı şekilde artmakta ve bununla
birlikte “bilgi” kavramı ve “bilim” anlayışı değişmekte, teknoloji ilerlemekte, demokrasi
ve yönetim kavramları farklılaşmakta, tüm bu değişimlere uyum sağlayabilmek adına
toplumların bireylerinden beklediği beceriler de değişme göstermektedir. (Milli Eğitim
Bakanlığı [MEB], 2009).
Matematik de başka bilgilerde olduğu gibi, insan keşiflerinin ve sosyal
etkinliklerin ürünü olarak ortaya çıkar. Sabit olan, değişmeyen bir yapıya sahip değildir,
gerçeklikten doğar ve bireysel veya toplu öğrenme süreçleriyle birlikte sürekli olarak
gelişme ve büyüme gösterir (Van Den Heuvel-Panhuizen, 2003).
Toplumlar, günümüzde sorunların üstesinden gelebilen, problem çözebilen
bireylere ihtiyaç duymaktadır. Bireylerin problem çözme becerileri edinerek, bu
becerileri günlük yaşamdaki problemlerini çözmede kullanabilmeleri için bazı
matematiksel becerileri geliştirmeleri gerekmektedir. Hızlı bir şekilde gelişim ve değişim
gösteren dünyada, öğrencilerin genellikle sıkıcı ve soyut bir disiplin olarak gördüğü
matematiği öğrenmenin önemi giderek artmaktadır. Matematiğin, bu özellik ve öğelere
dayanarak, yeni bilgilerin ortaya koyulması, elde edilen bilgilere açıklık getirilmesi,
kontrol edilmesi ve sonraki kuşaklara taşınabilmesi adına güvenilecek bir araç olduğunu
söyleyebiliriz (Ergöz, 2000).
Araştırmaların çoğunda, toplumun matematiğe karşı olumsuz baktığı ve
matematiğin toplum içinde fazla sevilmediği görülmektedir (Aydın, 2003). Matematik
dersinin önemli bir ders olduğunu ama aynı zamanda oldukça da zor olduğunu sürekli
olarak çevresindekilerden duyan öğrenciler, matematik dersiyle ilgili olumsuz tutuma
sahip olmaktadırlar. Matematik korkusu ve kaygısı konusunda ortaya koyulan bazı
2
çalışmalarda, çocukların matematikle ilgili yaşantıları arttıkça, bu derse karşı olumsuz
tutumlarında artış olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Altun, 2001). Olumsuz tutum
geliştirdikleri objelere karşı ilgisiz kalan, onu sevmeyen, takdir etmeyen ve onunla
uğraşmayıp, kendisine göre bir iş olmadığını düşünen bireylerin tutumu, çocuklarda
matematik dersine karşı bir korku ve başaramama duygusunun başlamasına neden
olmaktadır (Baykul, 2001).
Doğada var olan, insan zihninin ürettiği yapı ve olguları açıklamak için kurulan
bir sistem olan matematik, düşünülenin aksine soyut, karmaşık ya da zor değildir. Fakat
matematiği öğretirken uygulanan yöntemler soyut, sıradan ve ezberi gerektiren bir yapıda
olduğu zaman, matematiğin hayattaki gerçek yerinin ne olduğunun anlaşılmasını
zorlaştırmaktadır. Diğer yandan, birçok sınava yönelik düşünmeden çözüme götüren
pratik yolların öğretilmesi, öğrencilerin düşünme becerileri kullanmalarını ve
matematiğin mantıksal yapısını kavramalarını engellemektedir. Bu yüzden, ders işleme
sürecinde matematiğin gerçek hayatla bağını kurabilecek örneklere yer verilmesi ve
benzer şekildeki örneklerin öğrencilerden istenmesi bahsedilen zor ve algılama
şekillerinin karmaşık olma durumunu değiştirebilecektir (Abdik, 2002).
Matematiğe karşı hissedilen korkunun temel sebebi anlamada kopukluktur ve bu
durum ancak konunun somut hale getirilmesiyle giderilebilir. Peki, somutlaştırma işi nasıl
gerçekleştirilebilir? En kolay yolu bireylere, kendi çevrelerinden ve hayatlarından
örnekler vermektir. İşte bu yapılan örneklendirmeler Gerçekçi Matematik Eğitimi’nin
kapsamında bulunmaktadır. GME, öğrencilerin matematikle iç içe olmalarını sağlar ve
daha formal bir çözüm üretirken daha rahat bir ortam içinde tartışmayı destekleyen çok
çeşitli şekillerde çözümler ileri süren gerçek hayatla bağlantılı konuları içine alır
(Benson,2004). GME sadece sınıfta yardımcı olmakla kalmaz, dış dünyada da yardımcı
olur (Talati, 2004).
GME’de gerçeğe dayalı problem durumlarının kullanılması en temel özelliklerden
biridir. Çocukların matematiği öğrenebilmeleri için, problemleri çözerken etkin yollar
geliştirmeleri gerekir. GME’de öğrenciler matematiği, matematiksel kavram ve araçları
günlük hayatla ilişkilendirerek ve gelistirerek öğrenmelidirler (Van den Heuvel-
Panheuizen 2004).
Yenilenen ilköğretim matematik programının tanıtılması için hazırlanan
kitapçıkta Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu (2007), “Matematiği öğrenmek;
temel kavram ve becerilerin kazanılmasının yanı sıra matematikle ilgili düşünmeyi, genel
problem çözme stratejilerini kavramayı ve matematiğin gerçek yaşamda önemli bir araç
3
olduğunu takdir etmeyi de içermektedir. Yenilenen matematik dersi programı ile
hayatında matematiği kullanabilen, problem çözebilen, çözümlerini ve düşüncelerini
paylaşabilen, ekip çalışması yapabilen ve matematiğe yönelik olumlu tutum geliştiren
bireylerin yetiştirilmesi amaçlanmıştır.” ifadesine yer vermiştir.
İlköğretimdeki temel amaç, öğrencileri hem sosyal hem de akademik yönden
kendilerine güvenen, karşılaştıkları durumlara karşı farklı çözümler üretebilen ve etkili
iletişim kurabilen bireyler olarak yetiştirmektir denilebilir. Tabi ki bu durum her ders için
geçerlidir. Gerçekçi Matematik Eğitimi ile yürütülen matematik dersi için bakıldığında
ise, ders işlenişindeki temel özellikler ilköğretimin amaçlarıyla paralellik göstermektedir.
Okullarda okutulan matematik dersinin birçok öğrencinin korkulu rüyası haline
gelmesinde (Sertöz, 1998) matematik öğretimi sırasında tercih edilen yöntemlerin ve
öğretmen davranışlarının da etkisi fazladır (Dursun ve Peker, 2003). Matematik dersinin
zor ve anlaşılmaz bir ders haline gelmesinde, etkili olmayan öğretim yöntemlerinin
kullanılması ve matematik öğretimi alanındaki yeni gelişmelerden faydalanılmaması yer
alır. Ölçme öğrenme alanı konuları, diğer bazı matematik alanlarına göre daha fazla soyut
kavram içermektedir ve bundan dolayı konunun çeşitli araç ve gereçlerle
somutlaştırılarak ve gerçek hayatla bağlantı kurularak işlemesini gerektirmektedir.
Literatüre bakıldığında ülkemizde; uzunluk, alan ve hacim gibi ölçme öğrenme
alanındaki konuların öğretimine yönelik araştırmaların oldukça az olduğu görülmektedir.
Araştırmada incelenen konunun öğretiminde GME yaklaşımı kullanılması durumunda,
gerçek hayatla ilişkilendirildiği için öğrencilerin öğrenme güçlüklerinin üzerinden
gelinebileceği düşünülmektedir. Bundan dolayı, ölçme öğrenme alanındaki hacim ölçme
ve sıvı ölçme birimleri konusunun öğretimi üzerinde çalışılmıştır.
1.1. Problem
Günümüzün gelişen dünyasında düşünce biçimi ve evrensel bir dil olan matematik
birey, toplum, bilim ve teknoloji için vazgeçilmez durumda bir alandır. İletişim
kurabilme, genelleme yapabilme, yaratıcı ve eleştirel düşünebilme gibi günlük yaşamda
gerekli olan üst düzey davranışların gelişmesini sağlayabilmek için matematiğin
öğrenilmesi gerekmektedir (Akkaya, 2006).
Çoğu insana göre matematik, insanın içinde korku oluşturan sınavlardan ve okulu
bitirdiği anda kurtulacağı bir kabustan ibarettir. Bu durumun tam tersine bazı kişiler içinse
matematik, hayatı anlayabilmek ve sevmek için bir yol olmuştur. Her şeyde olduğu gibi
4
bu durumda da sevmenin yolu, anlamaktan geçer. Sadece anlayabildiğimiz şeyleri
severiz. Anlamadığımız her şeye karşı ise olumsuz tutum geliştiririz. Matematiği tam
anlamıyla anlayamayan insanlar, anlayamadıklarından dolayı bu derse için olumsuz
tutum ortaya koymaktadırlar (Yıldızlar, 2001).
Öğrenci matematik öğrenirken konunun mantığını kavrayamazsa, iki durumla
karşı karşılaşır. Birinci durumda ezber yoluna gitmeyi seçer, ikinci durumda ise
matematik dersindeki başarısızlığı kabullenir. Her iki durumda da, öğrenci matematiğe
karşı olumsuz tutum geliştirir (Demirdöğen, 2007). Matematiğe karşı geliştirilen olumsuz
tutum, sadece konunun somut hale getirilmesiyle giderilebilir. Somutlaştırma durumu
bireylere, kendi çevrelerinden ve hayatlarından örneklendirmeler verilerek yapılabilir.
Eğitim sürecinde doğru planlamanın ve programlamanın yapılabilmesi için, Milli
Eğitim Bakanlığı da diğer ülkeler gibi eğitim-öğretim kurumlarından elde edilen verilere
dayanarak ulusal (Öğrenci Başarılarının Belirlenmesi Sınavı-ÖBBS) ve uluslararası
(PISA, TIMMS) büyük ölçekli (large scale) sınavlar ile ölçme yapmaktadır (Kurt, 2015).
Yapılan sınavlarla eğitim sisteminde ortaya çıkan ürünler ve bu ürünlerin kalitesi,
ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerinin başarıları, almış oldukları eğitim-öğretim
sonucunda kazanmaları öngörülen becerileri ne ölçüde kazandıkları, öğrencilerin eksik
kaldıkları durumlar ve ülkemizin diğer ülkeler arasındaki başarı düzeyi tespit
edilmektedir (MEB 2009a: 2).
Son yıllarda, ülkemizde eğitim sisteminde önemli değişimler olmasına rağmen
PISA sonuçlarında istenilen seviyeyi yakalayamamış durumdayız. Türkiye, PISA
matematik okuryazarlığı alanında; 2003 yılındaki uygulamada 423 puan, 2006 yılında
424 puan, 2009 yılında 445 puan, 2012 yılında 448, 2015 yılında ise 420 puan
alabilmiştir. Ülkemiz, matematik okuryazarlığı alanında bir önceki uygulamaya göre 3
puanlık bir artış göstermiştir ve 65 ülke arasında 44. sırada yer almıştır. 2003 yılından
2012 yılına kadar olan süreçte PISA sınavlarına katılan ülkeler arasında hem matematik
skorunu hem de eşitliği artıran üç ülkeden birisi Türkiye’dir. Bu sonuca rağmen
Türkiye’ye ait ortalama skorlar hala OECD ülkelerinin seviyesine ulaşamamıştır (Milli
Eğitim Bakanlığı, 2014). Türkiye’de uygulanan ortaöğretime ve üniversiteye giriş
sınavlarında matematik test ortalamalarının oldukça düşük olduğu görülmektedir ve
bundan dolayı matematik eğitiminde farklı yollar ve uygulamaların kullanılmasına
ihtiyaç duyulmaktadır (Kaylak, 2014).
Tablo 1
5
Yıllara göre matematik okuryazarlığı ortalama puanları
Milli Eğitim Bakanlığının yapılandırmacı yaklaşıma uygun olarak yeniden
düzenlediği matematik programı, geleneksel öğretim yöntemine göre çok fazla yenilikler
getirmiş olsa da, alan içinde yapılan çalışmaların ve uluslararası düzeyde yapılan TIMSS,
PISA ve matematik olimpiyatları gibi sınavların sonuçları, matematik alanındaki sorun
günümüzde de devam ettiğini göstermektedir. Bu problemlere çözüm olarak, gerçekçi
matematik eğitimi yaklaşımının matematik öğretim programında kullanılması yararlı
olabilecektir (Yağcı ve Arseven, 2010: 268).
GME ile ilgili yapılan araştırmalar incelendiğinde ülkemizde ve yurtdışında çeşitli
araştırmalar bulunmaktadır. İlkokul 3. Sınıflarla yapılan çalışmalar; GME’nin kesirler
konusunun öğretiminde başarı kalıcılık ve öğrenci tutumuna etkisi, uzunlukları ve sıvıları
ölçme konusunda GME nin öğrenci başarısına ve öğrenmenin kalıcılığına etkisi
şeklindedir. 4. Sınıflarla yapılan çalışmalar; GME nin uzunluk ölçme konusunda başarı
ve kalıcılığa etkisi, GME nin ilkokul öğrencilerinin görsel matematik okuryazarlığına ve
problem çözme becerilerine etkisi, ondalık kesirleri anlamlandırmada GME kullanımı,
GME nin 4. Sınıf öğrencilerinin erişilerine ve motivasyonlarına etkisidir. 5. Sınıflarda
ise, GME nin 5. sınıflarda uzunluk,alan ve hacim kavramlarının öğretimine etkisi
şeklindedir.6. sınıflarla yapılan çalışmaların konuları ise şu şekildedir; GME öğretiminin
hesapsal tahmin başarısına ve strateji kullanımına etkisi, kesirlerle çarpma ve bölme
işlemlerinin GME nin öğrenci başarısına etkisi, analitik geometrinin koordinat sistemi ve
doğru denklemi kavramlarını yapılandırıcı öğrenme ve GME ye göre oluşturulması
süreçlerinin araştırılması, GME eğitimi yönetiminin cebir ve alan konularında öğrenci
başarısına ve tutumuna etkisi, GME nin 6. Sınıflarda kesir kavramının öğretimine
etkisidir.7. sınıflarla yapılan çalışmalar; yüzdeler ve faiz konusunun GME ye dayalı
olarak işlenmesinin başarı ve tutuma etkisi, oran- orantı konularının öğretiminde GME
nin öğrenci başarısına ve öğrenmenin kalıcılığına etkisi, GME ye dayalı ders
PISA 2015 PISA 2012 PISA 2009
OECD Ortalaması 490 494 496
Tüm Ülkeler
Ortalaması
461 470 465
Türkiye Ortalaması 420 448 445
Sıralama 50 44 41
Katılan Ülke Sayısı 72 65 65
6
etkinliklerinin dörtgenlerin alanlarını bulma konusunda öğrenci başarısına etkisi, GME
öğretiminin olasılık ve istatistik kazanımlarının öğrenci başarısına etkisi, GME nin oran-
orantı konusunun öğretiminde ve orantısal akıl yürütme becerilerinin geliştirilmesindeki
etkisi, olasılık ve istatistik alanında yer alan kavramların GME ye ve yapılandırmacılık
kavramına uygun bilgi oluşturabilme sürecinin incelenmesi, GME nin 7. Sınıftaki
öğrencilerin tamsayılarla çarpma ve bölme konusundaki başarılarına ve matematiğe karşı
tutumlarına etkisi, GME nin 7. Sınıftaki öğrencilerin birinci dereceden bir bilinmeyenli
denklemler ve eşitsizlikler konusundaki başarılarına ve matematiğe karşı tutumlarına
etkisi şeklindedir.Örneklemi 8. Sınıf öğrencilerinden oluşan araştırmalar, GME nin
altında eğim kavramını oluştuma süreçlerinin APOS teorik çerçevesinde incelenmesi ,
GME nin yüzey ölçüleri ve hacim ölçmedeki öğrencilere ait başarıya etkisi ve öğretime
yönelik olan öğrenci görüşleri şeklindedir. 9. sınıflarda GME yaklaşımıyla geliştirilmesi
sağlanan bilgisayar destekli mantık öğretimi materyallerinin matematik dersinde
uygulanma sürecinin ve sonucunun değerlendirilmesi ve GME nin kümeler öğretiminde
öğrenci başarısına etkisi çalışmaları yapılmıştır. 12. sınıflarda ise GME nin 12. sınıf
integral öğretiminde öğrenci başarısına etkisi başlığı incelenmiştir.
Tüm bu çalışmalardan yola çıkarak, hala eksik kalan bazı konuların olduğu
görülmektedir. İlköğretim 6. Sınıf konularının birçoğu GME altında incelenmiştir. Fakat,
örneklemini 6. Sınıfların oluşturduğu ‘Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri’ konusu
GME altında incelenmediğinden dolayı bu araştırmada yer verilecektir.
Sonuç olarak; bu çalışmanın amacı ‘Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri’
konusunun GME yaklaşımına göre nasıl uygulanabileceğini belirlemek ve bu yaklaşımın
öğrencilerin matematik dersine ilişkin tutumlarında etkili olup olmadığını ortaya
koymaktır. Bu nedenle araştırmanın problemi gerçekçi matematik eğitimi destekli
öğretim yönteminin ilköğretim 6. sınıf öğrencilerinin matematik başarılarına ve
tutumlarına etkisi nedir şeklinde ifade edilmiştir.
1.2. Araştırmanın Amacı
Araştırmadaki amaç, ilköğretim 6. sınıflarda ‘Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme
Birimleri’ öğretiminin, Gerçekçi matematik eğitimi (GME) destekli öğretim yöntemiyle
veya mevcut öğretim yöntemine uygun olarak yapılmasının öğrenci başarısı üzerinde
anlamlı fark oluşturup oluşturmadığını belirlemektir.
7
Bu amaç doğrultusunda cevaplanması öngörülen başlıca sorular şu şekilde ifade
edilmiştir:
1) Gerçekçi matematik eğitimi yönteminin uygulandığı deney grubu ile mevcut
öğretimin uygulandığı kontrol grubundaki öğrencilerin,“hacim ölçme ve
sıvıları ölçme birimleri başarı testi” ön test puanları kontrol altına alındığında
, hacim ölçme ve sıvı ölçme birimleri başarı testi son test puanları arasında
anlamlı bir farklılık var mıdır?
2) Gerçekçi matematik eğitimi yönteminin uygulandığı deney grubu ile mevcut
öğretimin uygulandığı kontrol grubundaki öğrencilerin,“hacim ölçme ve
sıvıları ölçme birimleri başarı testi” son test puanları kontrol altına
alındığında, hacim ölçme ve sıvı ölçme birimleri kalıcılık test puanları
arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?
3) Gerçekçi matematik eğitimi yönteminin uygulandığı deney grubu ile mevcut
öğretimin uygulandığı kontrol grubundaki öğrencilerin, ön tutum ölçeği
puanları kontrol altına alındığında, son tutum ölçeği puanları arasında anlamlı
bir farklılık var mıdır?
4) Gerçekçi matematik eğitimi yönteminin uygulandığı deney grubu ile mevcut
öğretimin uygulandığı kontrol grubundaki öğrencilerin, son tutum ölçeği
puanları kontrol altına alındığında, kalıcılık tutum ölçeği puanları arasında
anlamlı bir farklılık var mıdır?
1.3. Araştırmanın Önemi
Matematik eğitiminde amaç, günlük hayatta kişilerin karşılarına çıkabilecek
problemleri çözmede işlerine yarayacak bilgi ve becerileri kazanmalarına yardımcı
olarak, akıl yürütme yoluyla her türlü sorunlarında eleştirel düşünebilen ve bunları
gerçekleştirirken kullanılacak matematiksel kavramların ve işlemlerin arasındaki bağları
kurabilen bireyler olarak yetişmelerini sağlamaktır (Yazıcı, 2004).
Matematiği kullanabilmeye ve anlayabilmeye olan ihtiyaç günümüzde önem
kazanmakta ve sürekli olarak artmaktadır. Matematiği anlayanlar ve matematiği
yapabilenler, değişen dünyada geleceğini şekillendirirken diğerlerine göre daha fazla
alternatife sahip olmaktadırlar (MEB, 2009).
8
Ülkemizde öğrenim gören birçok öğrenci, matematiği zor olarak görmekte,
matematiği başaramayacağını düşündüğünden dolayı kaygı sahibi olmakta ve bu kaygı
da matematikle ilgili olumsuz tutum geliştirmelerine sebep olmaktadır. Maalesef bu
durum, ilköğretimde ilk kademeden başlayıp, hayat boyu artarak sürmektedir. Olumsuz
duygular; güdüsüzlük, ders çalışma isteğinin yok olmasına ve kaygı seviyesinin artmasına
neden olduğundan dolayı matematik dersinde elde edilen akademik başarıyı olumsuz
yönde etkileyip düşürmektedir (Bulut, 2006).
Öğrencilerin bilişsel düzeyleri, genellikle soyut kavramlardan ve soyut
kavramların birbirleriyle olan ilişkilerinden oluşan matematikteki bilgileri kazanma
konusunda ne yazık ki yetersiz kalmaktadır. Bundan dolayı, öğrencide matematikle ilgili
bir önyargı oluşmaktadır. Bu durum da eğitimine devam eden öğrenciyi olumsuz olarak
etkileyebilmektedir. Dede (2003), soyut kavramların somutlaştırılmadığı sürece zihindeki
kalıcılığının kısa süreli olacağını belirtmiştir.
Matematikte öğrenci konunun mantığını kavrayamadığı zaman, iki durumla
karşılaşır. İlk durumda ezber yoluna gitmeyi seçer, ikinci durumda ise matematik
dersindeki başarısızlığı kabullenir. Her iki seçenekte de, öğrencide matematiğe karşı
olumsuz tutum gelişir (Demirdöğen, 2007). Ancak, konunun somutlaştırılmasıyla
matematiğe karşı geliştirilen bu olumsuz tutum giderilebilir. Bireylere, kendi
çevrelerinden ve hayatlarından örneklendirmeler verilerek bu somutlaştırma
gerçekleştirilebilir.
Gerçeğe dayalı problem durumlarının kullanılması, GME’de en temel ögelerden
biridir. Çocuklar, problemleri çözmek için etkin yollar geliştirebildikleri sürece
matematiği öğrenebilirler. GME’de öğrencilerin matematiği öğrenebilmeleri için,
matematiksel kavram ve araçları günlük hayattan problem durumlarına uyarlamaları ve
geliştirmeleri gerekmektedir (Van den Heuvel-Panheuizen, 2004).
Yapılan birçok araştırma ve yayında, matematiğin gerçek yaşam durumlarıyla
bağlantılı olmasının, matematiksel kavram ve süreçlerin öğrenilmesinde oldukça olumlu
etkiler yaratacağı vurgulanmasına rağmen, günümüzde halen birçok farklı öğrenme
ortamında gerçek hayatla hiç bağlantının kurulmadığı ya da çok az bağlantının kurulduğu
geleneksel öğretim yöntemleri kullanılmaktadır (Cankoy, 2002).
Öğretmen merkezli olan geleneksel matematik öğretiminde, öğrenciler kendi
düşüncelerini genellikle ifade edemezler, bundan dolayı derslerde güçlük çektikleri
noktalar kolay kolay anlaşılamaz, yerinde ve zamanında düzeltmeler yapılamaz.
Öğretmenin aktardığı bilgiler öğrenciler tarafından not alınır ancak bilgilerin doğruluğu
9
çok fazla sorgulanmaz, konular hakkında derinlemesine düşünülmez. Bu yüzden, en iyi
öğrencilerin düşünceleri bile pasifleştirilebilir (Ünal, 2008).
Pusey (2003), matematiğin özellikle de geometri konularının, öğrencilerin
zorlanma yaşadıkları, olumsuz tutum geliştirdikleri ve bazı ön yargılara sahip oldukları
konular olduğunu ifade etmektedir. Öğrencilerin bu tarz davranışlara sahip olmalarının
sebebi verilen eğitimin etkileridir. Öğrencilerin bu davranış kalıplarından vazgeçmeleri
ve geometri konularına karşı olumlu tutum geliştirebilmeleri için, verilen eğitimin ve bu
eğitimi verecek öğretmenin rolü çok fazladır. Geometride gelecekteki yıllarda başarılı
olmaları erken yaşlarda alınan geometri eğitimiyle yakından alakalıdır. Öğrencilere
geometri ile ilgili sağlanacak eğitim ortamlarının zengin yaşantılarla desteklenerek ve
onların düşünce yapılarına uygun olarak verilmesi bu açıdan çok önemlidir.
Battista’nın (2007) vurguladığı durumlar, hacim kavramının öğretimi sırasında
matematiksel kavramların anlamlandırılması, içselleştirilmesi ve kavramların
ilişkilendirilmesinin önemidir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken şey, özellikle hacim
kavramının doğrudan “en x boy x yükseklik” formülü ile bağdaştırılmasının öğrenciler
için hacmin kavramsallaşmasının önüne geçtiğinin farkında olmaktır (Battista ve
Clements, 1996).
Diğer bazı matematik alanlarına göre ölçme öğrenme alanı konuları daha fazla
soyut kavram içermektedir ve bu yüzden konuların çeşitli araç ve gereçlerle
somutlaştırılarak ve gerçek hayatla bağlantısı kurularak işlenmesini gerektirmektedir.
Ülkemizde yapılan araştırmalar incelendiğinde; uzunluk, alan ve hacim gibi ölçme
öğrenme alanındaki konuların öğretimine yönelik araştırmalara oldukça az yer verildiği
görülmektedir. Bu araştırmada GME yaklaşımı kullanılarak incelenen konunun
öğretiminde, öğrencilerin öğrenme güçlüklerinin üzerinden gerçek hayatla ilişki
kurularak gelinebileceği düşünülmektedir.
1.4. Sayıltılar
1) Araştırmaya katılım gösteren öğrenciler soruları içten ve samimi şekilde
cevaplandırmışlardır.
2) Deney ve kontrol gruplarının her ikisi de kontrol edilemeyen değişkenlerden
aynı biçimde etkilemişlerdir.
3) Matematik başarı testinde bulunan sorular çözüme ulaştırıcı ve amaca
uygundur.
10
4) Deney ve kontrol grubunda bulunan öğrenciler sınıf ortamı dışında
birbirlerinden hiçbir şekilde etkilenmemişlerdir.
5) Ölçme araçlarının uygulandığı zamanlarda öğrenciler yaklaşık olarak aynı
derecede güdülenmişlerdir.
1.5. Sınırlılıklar
1) Araştırma 2015-2016 eğitim öğretim yılı bahar döneminde,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi Adıyaman ilinde yer alan bir köy okulunun,
6/A ve 6/B sınıflarındaki öğrencilerle sınırlıdır.
2) Araştırmanın konusu 6.sınıf ‘Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme
Birimleri’ ile sınırlandırılmıştır.
3) Araştırmanın bulguları öğrencilerin matematik başarı testinden
aldıkları puanlarla sınırlıdır.
1.6. Tanımlar
Gerçekçi Matematik Eğitimi (GME):1970’li yıllarda ilk olarak Hans
Freudenthal ve meslektaşları ile birlikte Hollanda’daki Freudenthal Enstitüsü'nde
geliştirilen ve tanıtılan, matematik öğretiminde yer alan bir öğrenme ve öğretme teorisidir
(Van den Heuvel-Panhuizen, 1998). Öğrencinin, var olan problem durumunu gerçek
yaşam durumlarıyla ilişkilendirerek matematiği yeniden keşfetme sürecidir.
Öğretmen:Bu araştırmada altıncı sınıfları okutan kişi ve branş matematik
öğretmeni olarak tanımlanmıştır.
Öğrenci: İlköğretim altıncı sınıflarda okuyan öğrenciler olarak tanımlanmıştır.
Ölçme: Esas olarak betimleme, değişkenin çeşitli değerlerine, belirli kurallar
doğrultusunda simgeler verme işlemine verilen isimdir (Lin, 1976; aktaran Karasar, 2012:
136).
Başarı: Bir dersten veya akademik programlardan okul ortamında bireyin ne
seviyede yararlanabildiğinin göstergesidir. Okulda kazanılan başarı, bir akademik
programdaki derslerden öğrencinin elde ettiği notların veya puanların ortalaması şeklinde
açıklanabilir (Özgüven, 1998).
Matematik Başarı Testi: İlköğretim 6. Sınıf matematik dersi “Hacim Ölçme ve
Sıvı Ölçme Birimleri” konusunun kazanımlarıyla tutarlı ve öğrencilerin öğrenme
11
düzeyini belirlemeye yönelikolarak hazırlanmış olan, deney ve kontrol gruplarına ön-son-
kalıcılık testi olarak uygulanan 28 sorudan oluşan test.
12
BÖLÜM II
KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
2.1. Matematik Nedir?
Matematiği tek bir tanımla açıklamak mümkün değildir. Hızlı bir şekilde gelişim
ve değişim gösteren bilgi çağında sürekli olarak matematiğin yeni tanımları karşımıza
çıkmaktadır. İnsanlar, matematiği farklı boyutlarda inceleyerek değişik tanımlamalar
yapmaktadırlar. Bu tanımlamaların çeşitliliği, matematiğin ne kadar geniş bir alanının
olduğu göstermektedir ve matematiğin birçok özelliği hakkında bize ipucu vermektedir.
Matematiğin ne olduğuna ilişkin arayışlar bilim adamları tarafından Antik
Yunan’dan günümüz zamanına kadar devam ettirilmiştir. Fakat geçmişte de günümüzde
de matematiğin tanımı hakkında fikir birliği oluşturularak kesin olan bir tanım
yapılamamıştır. Bunun öncelikli sebepleri, matematiğin ne olduğuyla alakalı felsefi
yaklaşımların ve amaçların çeşitli şekillerde olması, biraz da değişik seviyelerde
matematik yapanların matematiği anlayışlarındaki farklılıkların var olmasıdır (Altun,
2002, s.1).
Türk Dil Kurumu (TDK)’na göre matematik: “Aritmetik, cebir, geometri gibi sayı
ve ölçü temeline dayanarak niceliklerini inceleyen bilimlerin ortak adı, riyaziye. Sıfat.
Sayıya dayalı, mantıklı, ince hesaba bağlı.” şeklinde açıklanmıştır.
Büyük Larousse Ansiklopedisi içeriğinde matematiğin tanımına “tümdengelimli
akıl yürütme yoluyla, soyut varlıkların (sayılar, geometrik şekiller, fonksiyonlar, uzaylar
vb.) özelliklerini ve bunlar arasında kurulan bağıntıları inceleyen bilim” ifadesiyle yer
verilmiştir.
Busbridge ve Özçelik (1997), çevremizde bulunan ve deneyimlerimize girmiş
olan olguları organize etme ve açıklama girişimlerinin bir ürünü olarak matematiği
tanımlamışlardır.
Reys ve ark. (1998), matematiği; yapılara ve ilişkilere ait bir çalışma, bir düşünme
yolu, diziliş ve iç uyum ile karakterize edilen bir sanat, tanımlanmış olan terim ve
sembolleri dikkatli bir şekilde kullanabilen bir dil, bir alet şeklinde farklı başlıklar altında
yorumlamışlardır. (Pesen ve Odabaş, 2000, s.1-2).
Baykul (2002), bir sistem şeklinde kabul ettiği matematiğin ardışık soyutlamalar
ve genellemeler süreci olarak geliştirilmesi sağlanan yapılar ve bağıntılardan oluştuğunu
düşünmekte, şu durumlara dikkat çekmektedir: matematiğin bir sistemdir, yapılardan ve
13
bağıntılardan oluşur, bu yapılar ardışık soyutlamaların ve genellemelerin yer aldığı bir
süreç ile oluşturulur. Olkun ve Toluk (2003) ise, matematiği desenler ve düzen bilimi
olarak tanımlamaktadırlar.
Matematik, günlük hayatta karşımıza çıkan problemleri çözerken kullandığımız
sayma, hesaplama, ölçme ve çizimlerin yanında, insanda mantıklı düşünmeyi geliştiren
sistemli bir bilgi bütünüdür (Altun, 2004b). Diğer bir deyişle, matematik dünyayı ve
yaşadığımız çevreyi anlamayı sağlayan ve geliştirmeye olanak tanıyan, kullandığımız
sistemli ve kapsamlı bir düşünme sürecidir.
Yaşamımızı sürdürdüğümüz çevrenin anlaşılması ve geliştirilmesi konusunda
yardımcı olan matematik, sistemli düşünmeyi geliştiren bir bilim dalıdır (Ellez, 2004,
s.2).
Soyut düşüncelerimizi sistematik şekilde açıklayabilmemize olanak sağlayan
evrensel dil, evrensel kültür ve bir yazılım teknolojisi, matematiktir (Hacısalihoğlu,
Mirasyedioğlu ve Akpınar, 2004, s.1).
Altun (2008, s.5), matematik tanımı için birkaç ifadeye yer vermiştir: sayı ve uzay
bilimidir, tüm oluşturulabilecek örüntülerin incelenmesidir, aritmetik, cebir, geometri
gibi sayı ve ölçü temeline dayanan niceliklerin özelliklerini inceleyen bilimlerin ortak
adıdır.
Aydın-Ünal (2008), matematiği mantıksal düşünmeyi kavramaya, kesinliğe
ulaşmaya ve uluslararası doğruları bulmaya yarayan bir araç olarak tanımlamışlardır..
Onu kullanabilmek faydalıdır.
Freudenthal’a göre matematik tamamen bir insan aktivitesidir ve keşfedilemez
ancak icat edilebilir. Kaynağı çevredir ve çevre; öğretimin en önemli öğesidir (Altun,
2008).
Matematik, bazı kişilere göre soyutlama ve modelleme bilimi olarak kabul edilse
de, bazılarına göre bilimin ortak bir dili ve aracıdır. Burada önemli olan nokta şurasıdır:
Matematik, evrensel, soyut bir iletişim dili ve aynı zamanda tüm bilimlerin ortak dilidir.
Galileo, yıllar öncesinde “bilim gözlerimiz önünde açık duran evren dediğimiz o görkemli
kitapta yazılıdır. Ancak yazıldığı dili ve alfabesini öğrenmeden bu kitabı okuyamayız. Bu
dil matematiktir; bu dil olmadan kitabın bir tek sözcüğünü anlamaya olanak yoktur”
demişti (Ersoy, 2003, s.20).
14
2.2. Matematik Eğitimi Ve Öğretimi
Matematik kadar eskiye dayanan matematik eğitiminin geçmişte yer edinmiş
derin kökleri ve felsefesi bulunmaktadır. Matematik eğitimi, yalnızca temel bir bilim
alanı, toplum bilimi, ya da psikoloji konusu olarak bunların basit bir toplamı değildir,
birçoğunun senteziden meydana gelmektedir (Ersoy, 2003, s.20).
Matematik eğitiminin kapsamında, matematiği öğrenme ve öğretme süreci vardır.
Bu süreçte uygulanan etkinliklerin hepsi zihinsel becerilerin kazandırılmasına yöneliktir.
Öğrencilere matematikle ilgili tutum ve becerileri kazandırabilmek için, yeni
matematiksel kavramları zihinde yapılandırmalarını sağlanmak gerekir (Hacısalihoğlu,
Mirasyedioğlu ve Akpınar, 2004, s.1).
Matematik dersinin eğitimi sürecinde karşılaşılan problemlerle baş edebilmek ve
daha çağdaş eğitim imkanlarını öğrencilere sunarken, matematik öğrenme ve öğretme
sürecini de daha etkili hale getirebilmek için çeşitli öğretim yöntemleri hakkında
çalışılmaktadır ve bunların öğrenme ve öğretme sürecinde yarattığı etkiler
araştırılmaktadır. Öğrencilerin, matematikteki kavramları (kavramsal bilgi), matematik
hakkındaki işlemleri (işlemsel bilgi), kavramların ve işlemlerin arasında bulunan bağları
(kavramsal ve işlemsel bilgiler arasındaki ilişki) kurmayı anlayabilmelerini sağlamak
adına yapılan öğretime matematik öğretimi denir (Van de Walle, 1989, Akt: Altunay,
2004).
Matematiğin tartışılamaz, sabit kural ve bilgiler bütünü olduğu; bunların da
ezberleyerek öğrenilebileceği fikri matematik öğretimi ile ilgili sürekli dile getirilen
fikirlerin başında gelmekteydi. Matematikçiler matematik disiplinini farklı gözle
görmeye başladıkları zaman matematik öğretimi anlayışında da değişikliklere gidilmiştir.
“Matematikte en iyi öğretim şekli nedir, öğrencilerin matematiğe ilgileri nasıl artırabilir,
öğrenciler matematiği gerçek anlamda nasıl öğrenirler, matematiğin hayattaki önemi
nedir” şeklindeki sorular sonucunda bilginin pasif bir şekilde alınamayacağı, öğrenenlerin
kendi etkinlik ve çabalarının sonucu alınabileceğini belirtilmiştir. Bu durumlardan dolayı,
matematik eğitimi ve öğretiminde yeni yaklaşımlar ortaya çıkmaya başlamıştır (Nelissen,
1999).
Pesen (2008), matematiğin bir düşünme yolu olduğunu ve matematik
öğretimindeki amacın öğrenciye bilgi yüklemesi yapmak yerine, öğrencinin zihinsel
gelişimine katkıda bulunma düşüncesi olması gerektiğini savunmaktadır. Bundan dolayı,
15
matematik öğretimindeki içeriklerin ve yöntemlerin öğrenciler üzerinde bu tür değişimler
oluşturacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.
Öğrencilerin gerçek yaşantılarından yola çıkılması, matematik öğretiminde
doğrudan bir öneme sahiptir. Etkinliklerde ilk olarak öğrencilerin yaşantılarında yer alan
durumlarda var olan güçlüğün saptanması, sonra bulunan güçlüğün problem şeklinde
ifade edilmesi, daha sonrasında çeşitli işlemler yoluyla çözüme ulaşılması ve son olarak
elde edilen çözümün gerçek hayattaki zorluklara bir çözüm olup olamayacağının
denetlenmesi öngörülür. Böylece okullardaki eğitim sürecinde, tüm bu basamakların
kullanılmasına olanak sağlanarak matematiksel düşünme becerisinin ön plana çıkarılması
için çalışılmalıdır (Busbridge ve Özçelik, 1997).
Matematik, günlük hayatta karşılaştığımız problemlerin çözümünde
kullandığımız sayma, hesaplama, ölçme ve çizimlerin yanında insanda mantıklı
düşünmeyi geliştiren sistemli bilgiler bütünüdür (Altun, 2004b). Diğer bir deyişle,
matematiği dünyayı ve yaşadığımız çevreyi anlamada ve geliştirmede kullandığımız
sistemli ve kapsamlı bir düşünme süreci olarak açıklayabiliriz. Okul öncesi
programlardan yükseköğretimde yer alan programlara kadar her seviyede ve her farklı
alanda matematik bulunmaktadır (Baykul, 2004). Bundan dolayı, eğitim sürecinin
neredeyse her kademesinde matematik öğretimi için geniş zaman dilimi ayrılmıştır.
İlköğretim Matematik Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzunda öğrencilere
bahsedilen becerilerin kazandırılması hususunda genel amaçlar detaylı biçimde ve
maddeler halinde belirtilmiştir (MEB, 2009a). Bu amaçlar; matematiksel kavramların ve
sistemlerin anlaşılması, bunlar arasında ilişkilendirme yapılabilmesi, bu kavram ve
sistemlerin günlük hayatın içinde ve farklı öğrenme alanlarında kullanılabilmesi,
matematikte ya da diğer alanlar hakkında ileri seviyede bir eğitim alabilmek amacıyla
gerekli matematiksel bilgi ve becerilerin kazanılabilmesi, mantıksal tümevarım ve
tümdengelimle alakalı yorumlar yapılabilmesi, matematiksel problemleri çözme
aşamasında kendine ait matematiksel düşünce ve akıl yürütmelerinin açıklanabilmesi,
matematiksel fikirlerini mantıklı bir yolla açıklamak ve paylaşmak için matematiksel
terminolojinin ve dilinin doğru kullanılabilmesi, tahmin etme ve zihinden işlem yapma
becerilerinin aktif olarak kullanılabilmesi, problem çözme stratejileri geliştirerek bunların
günlük hayatın içindeki problemlerin çözümünde kullanılabilmesi, model inşa ederek,
modelleri sözel ve matematiksel ifadelerle ilişkilendirebilmesi, matematikle ilgili olumlu
tutum geliştirilebilmesi, matematiğin gücünün ve ilişkiler ağı içeren yapısının takdir
edilebilmesi, entelektüel merakın ilerletilerek geliştirilebilmesi, matematiğin tarihteki
16
gelişimini ve buna destek olarak insan düşüncesinin gelişme göstermesindeki rolünün,
değerinin ve diğer alanlarda var olan kullanımının öneminin kavranabilmesi, sistemli,
dikkatli, sabırlı ve sorumlu olma özelliklerinin geliştirilebilmesi, araştırma yapma, bilgiyi
üretme ve kullanabilme gücünün geliştirilebilmesi, matematiği sanatla ilişkilendirerek
estetik duygular geliştirilebilmesi şeklinde sıralanmıştır.
İfade edilen genel amaçların kapsamlı matematik öğretim sürecini gerektirdiği
düşünüldüğünde, bu doğrultuda yapılan araştırmaların büyük çoğunluğunun öğretme-
öğrenme süreçlerine ve geliştirilen etkinliklere odaklanması, bu süreçlerle ve etkinliklerle
doğrudan ya da dolaylı olarak ilişkilendirilebilecek çeşitli model ve yaklaşımları
kapsaması beklenen bir durumdur.
2.3. Uzunluk, Alan Ve Hacim Kavramlarının Öğretimi
Matematikte nokta, doğru, düzlem, düzlemsel şekiller, uzay, uzaysal şekiller ve
bunların kendi arasındaki ilişkilerle geometrik şekillerin uzunluk, açı, alan, hacim gibi
ölçülerini konu alan bilim dalı geometridir (Baykul, 2000).
İnsanların yaşadığı çevrenin her yerinde geometrik eşya ve yapılar bulunmaktadır.
Kullandığımız eşyaların tümü çeşitli geometrik cisimlerin tek başına ya da birleşmiş
hallerinden meydana gelmiştir. Bunları tanıyabilmek, insanlar için hayatın her alanında
sıkça merak konusu olmuştur (Özsoy, 2003).
Geometri, şekilleri ve şekillere ait özellikleri anlamaları geliştirebilmeleri için
öğrencilere yardımcı olur ve tecrübe edebilmelerine olanak verir. Aynı zamanda, konuyla
alakalı problemleri çözmelerine ve geometrik özellikleri gerçek hayat problemleri içinde
uygulamalarına fırsat tanır (Üstün ve Ubuz, 2004).
İlköğretim birinci kademede geometriye ait konulara yer verilmesinin
sebeplerinden bazıları; geometriyle iligili çalışmaların öğrencilerin eleştirel düşünme ve
problem çözme becerilerini geliştirmeye katkıda bulunması; geometri konularının
matematikteki diğer konuların öğretiminde yardımcı olması; geometrinin matematiğin
günlük hayatın içinde kullanılabilen önemli parçalarından biri olması; bilim ve sanatta
kullanılması çok tercih edilen bir araç olması; öğrencilerin yaşamayı sürdürdükleri
dünyayı daha yakın şekilde tanımalarına ve değerini takdir etmelerine yardımcı olması ve
öğrencilerin hoş vakit geçirmelerine imkan vermesi, hatta matematiği sevmeleri için bir
araç olması şeklinde ifade edilmektedir (Baykul, 1999).
17
Geometri dersinin amacı, programın içerdiği bilgi ve becerileri öğrencilere
kazandırarak onların çevrelerini tanımlayabilmelerini ve problem çözümü sırasında
geometriyi kullanabilmelerini sağlamaktır. Bu amacın gerçekleşebilmesi için, geometrik
kavramların öğrencilerin zihninde kesin ve açık bir şekilde oluşması gerekir. Kavramların
tam anlamıyla anlaşılmaması eğitimdeki hedeflerin gerçekleşmesine engel olur.
Öğrenciler kavramları öğrenemedikleri zaman ezberlemeyi tercih ederler. Ezberlenen
kavramlarda özelliklerinin ne olduğu anlayamazlar. Kavramların doğru olarak
anlaşılmaması kavramlar arasında yer alan ilişkilerin ve bağıntıların da tam anlamıyla
anlaşılmamasına sebep olur. Bu durumdan dolayı karşılaşılan farklı olaylara ve
problemlere çözüm getirilemeyebilir ve uzun süreli bir öğrenme gerçekleşmez. Sonuç
olarak, geometri öğrenciler için, şekillerle ilgili anlamsız özellik ve formüllerden oluşan
bir ders haline gelir (Çelik, 2001).
Öğrencilerin hayatlarında sıklıkla karşılaşacakları ya da ihtiyaç duyacakları temel
bilgilere ve becerilere yer veren öğrenme alanlarından biri olan ‘ölçme’ alanıyla ilgili
kavram ve beceriler, ilköğretim matematik programında yer almaktadır.
Ölçme konusunun öğretiminde öğrencilerin matematiği günlük hayatta
kullanmalarının ve birçok matematiksel kavram ve becerinin geliştirilmesinin önemli bir
yeri vardır (Tan Şişman ve Aksu, 2009). Ölçme öğrenme alanında yer alan geometrik
şekillerin çevre ve alanlarını hesaplamada kavramların formüllerle ifade edilerek
öğretilmesi öğrencilerin çevre alan kavramlarını çok iyi anlayamamalarına ve kavram
yanılgılarına sahip olmalarına neden olmaktadır (Bıldırcın, 2012).
Hacimle alakalı sıkça karşımıza çıkan yanılgıların, öğrencilere ezber yoluyla
öğretilen hacim formüllerinin temelinde yatan prensiplerin öğrenciler tarafından iyi
kavranamamasından kaynaklandığı görülmüştür. Ve yine, korunum ilkesinin
öğrenilememiş olması da hacim ölçümü yaparken yanlış algılamalara sebep olmaktadır
(Memnun, 2011). Öğrencilerin verilen şekillerde yalnızca dış yüzeylerde görülen küpleri
sayarak hacim hesabı yapma gibi bir kavram yanılgısına sahip oldukları Lehrer ve
arkadaşları (1998) tarafından belirtilmiştir.
Geometrik kavramlarla ilgili ölçme öğrenme alanında ulaşılan literatür
incelendiğinde, genel olarak öğrencilerin ölçme ile ilgili kavramları anlamada, bu
kavramları birbiriyle ilişkilendirmede ve problem çözme sürecine koyabilmeleri
konusunda sıkıntılar yaşadıkları; alan, çevre ve hacim gibi kavramların anlamlarını tam
olarak bilmeden ve mantığını anlamadan, ezbere öğrendikleri formüller ile sonuca
ulaşmaya çalıştıkları görülmüştür (Tan Şişman ve Aksu, 2009).
18
2.4. Geleneksel Öğretim Yöntemi
Geleneksel öğretim yöntemi, öğretmenin liderlik yaptığı içinde düz anlatım, soru-
cevap ve tartışma yöntemlerinin yer aldığı bir uygulama biçimidir. Fakat bu uygulamanın
dayandığı temellerin ne olduğu ve uygulayıcılarının bilinçli olarak hangi öğrenme
kuramını dikkate aldıkları tam olarak açıklanamamaktadır. Geleneksel öğretim
yönteminde dersin gidişatına, öğrencilere ne şekilde yön verileceğine ve
değerlendirmenin hangi yolla yapılacağına öğretmen karar vermektedir.(Gürses, 2010).
Öğrencinin görevi, doğru olduğu daha önce kararlaştırılmış olan bilgiyi olduğu şekliyle
kabul edip öğrenmektir (Altun, 2008, s.40).
Geleneksel (nesnelci) öğretim yaklaşımının temelini oluşturan felsefe
pozitivizmdir. Pozitivist bilgi felsefesine göre, bilgi nesneldir ve bireyin dışında gelişir,
bilimsel doğrular tek ve mutlaktır, bilimsel bilgi ise üretildiği toplumun inanç ve değerleri
ile alakalı değildir. Nesnelci görüş, bilginin değişmez olduğunu, çünkü nesnelerin gerçek
özelliklerinin zaten bilindiğini ve kişiden kişiye değişmediğini savunur. Bu görüşe destek
verenler, dünyanın olduğu gibi gerçekçi olarak algılanmasını kabul ederler. Bu anlayışa
göre bilimsel prensipler (teori, kanun, kavram gibi) doğada gizli şekilde bulunur ve bu
gerçekler yapılan araştırmalar sonucunda meydana çıkarlar (Özden, 2003).
Geleneksel öğretimde yer alan amaçlar, müfredat geliştiriciler tarafında belirlenir.
Hem içerik, hem de strateji çocuklara dışarıdan sunulur ve müfredat programı belirgin
şekilde oluşturulmuştur (Winn, 1991).
Geleneksel eğitim yaklaşımında öğretilmek istenen konuların yeri çok önemlidir.
Bilgilerin öğrenilmesi beklenir. Çocuklardan devamlı olarak dikkat et, sessiz dinle,
söylenenleri yap gibi emirlere uymaları istenir. Öğretmen öğretici olan, öğrenmeyi
kontrol eden, programın ve konuların belirleyicisi, sessizliğe önem veren bir rol içindedir.
Bir etkinliğin ne şekilde yapılacağını çocukların önünde göstererek onlara örnek olur.
Derste öğretme yöntemi olarak sadece sözel anlatım yöntemine yer verir. Arada sırada
yüksek sesle düşünerek yorumlarda bulunulur. Çocuklar söylenenleri dinlemekle ve aynı
şekilde yapmakla sorumludur. Söylenenler sırasında öğrenciler pasif ve alıcıdır. Okullar
yaşam ve toplumdan bağımsız şekilde var olurlar (Temel ve Dere, 1999).
2.5. Aktif Öğrenme
Aktif öğrenme, öğrenme sırasında öğrenen kişinin kendi sorumluluğunu aldığı,
öğrenen kişiye öğrenme sürecinin farklı tarafları ile ilgili karar alma ve öz düzenleme
19
yapabilme imkanlarının tanındığı ve karmaşık öğretimsel işlerle öğrenen kişinin öğrenme
sırasında zihinsel kabiliyetlerimi kullanmaya zorlandığı bir süreç olarak ifade edilir
(Açıkgöz, 2003).
Gür ve Seyhan (2006, s.21) ise aktif öğrenmeyi, “Öğrencilere öğrenme faaliyetleri
üzerinde belli bir düzeye kadar sahiplik ve kontrolün verildiği, öğrenme etkinliklerinin
önceden seçilmesinden ziyade açık uçlu olduğu ve öğrencilerin öğrenme deneyimine aktif
şekilde katılım göstererek şekillendirebildiği öğrenme aktivitelerinin kullanılması ve
öğrencilerin katıldığı uygulamalı çalışmalar, bilgisayar destekli öğretim, rol çalışması, iş
deneyimi, bireysel proje çalışmaları, işbirlikli problem çözme, proje ödevleri gibi bir
takım farklı öğretim etkinlikleridir.” şeklinde tanımlamışlardır.
Saban (2004)’ a göre, öğrenciler aktif öğrenme ilkesinde pasif değillerdir; yani,
belli bir konudaki bilgiler sıralarında pasif bir şekilde oturan öğrencilerin zihinlerine
başkaları tarafından aktarılamaz. Aktif öğrenmenin hedefi, ezberciliği önlemek,
düşünebilen, araştırabilen, üretebilen, sorun çözebilen ve eleştirel düşünce yapısına sahip
olan bireyler yetiştirmektir (Çelik ve diğer., 2005).
Aktif öğrenmede, öğrencinin öğrenme sırasındaki sorumluluğu ve yaptığı aktivite
öğretmenin ne yaptığından daha fazla önemlidir. Geleneksel öğretim yönteminde yer alan
öğretmen kontrolü ve akademik içeriğe verilen önemli yerin aksine, aktif öğrenmede
öğrencinin sorumluluğu ve aktivitesi, sürecin temelinde yer alır (Taçman, 2007).
Aktif öğrenmede öğrenciler, organize edebilme, düşünme, sorun çözebilme ve
demokratik davranış sergileme gibi özellikleri kazanırken; öğretmenler, öğrencileri
kendilerine ait öğrenme sorumluluklarını almaları konusunda teşvik ederler. Öğrenciler
aktif öğrenme basamakları kullanarak, öğrenecekleri konuyla alakalı araştırmaya dayalı
uygulamalar yaptıkları zaman sonuç olarak üst düzey düşünme becerilerini geliştirirler.
(Aydede ve Kesercioğlu, 2010).
Okullarda yıllar boyu uygulamada olan, kuralları ve çokça veriyi ezberlemeye
dayanan eğitim sistemine teknoloji toplumunda daha az ihtiyaç duyulmaktadır. Bilim ve
teknoloji toplumunda “problem çözme yeteneği, bir konunun özüne inerek düşünme,
kişiler arası etkili ilişkiler ve hayat boyu aktif öğrenme” gittikçe daha önemli hale
gelecektir. Bilgi ve teknoloji alışverişinin fazla yoğun olduğu çağımızda, okullar bireylere
meslek kazandırmaktan ziyade, bireylere sağlıklı bir kişilik temeli oluşturabilmeleri için
kendilerini gerçekleştirebilecekleri ortamlar sunmalıdır. Buna bağlı olarak, eğitimdeki
esas amaç, çevresiyle doğru ve etkili ilişkiler kuran, bilgiyi bulan, soru sorabilen
tartışabilen bireyler yetiştirmek şeklinde olmalıdır (Yavuz, 2005).
20
2.6. Gerçekçi Matematik Eğitimi (GME)
Matematik öğrenilmesi gereken kapalı bir sistem veya bir konu değildir bir insan
aktivitesidir ve her aktivite gibi gerçek yaşamla doğrudan ya da dolaylı şekilde bağlantılı
olması gerekir (Arseven, 2010; Bintaş, Altun ve Arslan, 2003).
Gerçekçi Matematik Eğitimi (GME), kurucusunun Hans Freudenthal olduğu; ilk
olarak Hollanda’daki Freudenthal Enstitüsü tarafından tanıtılan ve İngiltere, Almanya,
ABD, Japonya, Malezya, Vietnam, Endonezya gibi birçok dünya ülkesinde benimsenmiş
olan bir öğretim yaklaşımıdır (De Lange, 1996).
Freudenthal’e göre matematik, gerçeklikle ilişkilendirilmesi gereken ve insani
değerler bakımından topluma uygun olması beklenen bir olgudur. Bu bakış açısına
dayanarak matematik, bir insan etkinliği olarak görülmelidir ve günlük hayatın içinde
kullanılması adına öğretilmelidir (Gelibolu, 2008). Matematiksel bir etkinliğin konusu,
matematiğin içinden veya gerçek hayatımızdan seçilen bir problem için çözüm arayışıdır
(Freudenthal, 1973). Ona göre, matematiksel kabuller ve yöntemler keşfedilemez ancak
icat edilir, yani insanlar tarafından tasarlanır (Freudenthal, 1983).
Freudenthal, matematik öğrenmeyi bir anlamlandırma süreci olarak tanıtmıştır ve
düşüncesini “çocuk için matematik anlamlandırma yoluyla başlar ve gerçek matematik
yapmak için her yeni aşamada anlamlandırmanın temel alınması gerekmektedir.”
(Nelissen ve Tomic, 1998) açıklamasıyla ifade etmiştir.
İnsan çevresinde gerçekleşen olayları kontrolü edebilmek adına onları sayar,
ölçer, sınıflar, sıralar. Yani sosyal olgular ve ihtiyaçlardan matematik yapma ihtiyacı
doğar. Geleneksel öğretimin karşısında durmak adına ortaya çıkmış olan bu yaklaşım,
matematik öğretiminin gerçek hayatta var olan problemler ile başlaması gerektiğini
savunur ve matematik yapma ihtiyacının öğretimin temel ilkesi olması gerektiği konusu
üzerinde durur (Altun, 2008).
GME’nin Freudenthal’a göre iki önemli noktası vardır. Bunlar; matematiğin
gerçek yaşam durumlarıyla ilişkili olması ve matematiği insan etkinliği olması
gerektiğidir.
GME, bir konuyu zihinde gerçek olarak canlandırabilme konusu üzerinde durur.
Yani, öğrencilerin zihninde gerçek olarak algıladıkları durumları kasteder. Bu durum şu
anlama gelir; problem gerçek dünyadan bir şeyler içerebileceği gibi, peri masallarında
yer alan fantastik dünyandan ve matematiğin formal dünyasından bile, öğrencilerin
21
zihninde gerçeğe dönüşebilecek şekilde bir probleme uygun içeriğin de sunulabilmesidir
(Van den Heuvel-Panhuizen, 2000).
GME yaklaşımı gerçek yaşama ait bir problemle başladığı için, öğrenci bu
problemi çözdüğü süreç içerisinde matematiği öğrenir. Öğretmenin rehberlik ettiği
öğrenciler problemleri çözebilmek için kendilerine ait informal çözümlerini üretirler.
Kendi çabalarıyla ulaştıkları informal matematiksel bilgileri öğrenciler birbirleriyle
paylaşırlar. Bunun sonucunda daha somut olan matematiksel yöntemlerin gelişmişmesine
yardımcı olurlar. GME yaklaşımına uygun, öğrenme döngüsünün nasıl ilerlediği Şekil 1
ile gösterilmiştir (Olkun ve Toluk, 2003).
Şekil 1: GME’ye göre öğrenme döngüsü
Kaynak: Olkun ve Toluk, 2003
Gerçek yaşam problemleri ile sınıftaki matematik problemleri arasındaki en temel
fark, GME’ye göre ikincisinin birincisine göre daha yapılandırılmış bir içeriğe sahip
olmasıdır. Aralarındaki diğer farklılıkların kaynağı ise, sübjektif yargılar ve matematik
öğretiminde benimsenen yöntem, teknik ve etkinliklerdir. Öğrencilerin matematiği
22
algılarken sadece soyut ve sınıf sınırları içerisinde kalması gereken ya da gerçek yaşama
transfer edilme olanağı sınırlı, soyut işlemler takımı olarak görmelerini engelleme
potansiyeli sebebiyle, GME'de etkinlikler merkezi bir konumda yer almaktadır.
Öğrencinin gerçek yaşamla bağlantı kurmasını sağlamada etkili olan etkinlikler,
matematiğin bir düşünme ve problem çözme tarzı olarak algılamasına, alternatif çözüm
yolları oluşturulmasına ve bu yol aracılığıyla eleştirel düşünme becerilerinin
geliştirmesine yardımcı olmaktadır (Bıldırcın, 2012; Tunalı, 2010).
Sonuç olarak, GME’nin geleneksel yaklaşımlardan ve diğer yaklaşımlardan en
büyük farkı başlangıç noktasındadır. GME sürecinde somut durumlarda kullanılmak için
soyut ilkelerden, kurallardan başlanmaz ya da yardımcı bilgi olarak matematik bilgisine
odaklanılmaz (Arseven, 2010).
2.6.1. GME’nin Tarihçesi
1960 ve 1970’li yıllarda, Hollanda’da yürütülen Wiscobas Projesi (1968)
kapsamında matematik eğitiminde reform yapma fikri pekişmiştir. Wiskobas, ilk olarak
Hollanda hükümetinin 1961 yılında ortaokullardaki matematik eğitimini
modernleştirmek adına başlattığı bir projedir. Başlangıç olarak kabul edilen Wiskobas
projesinin devamında da çeşitli çalışmalar devam etmiştir. Freudenthal ve meslektaşları
da matematik eğitiminde gelişim sağlamak adına yaptıkları çalışmalar ve ortaya
koydukları düşünceler doğrultusunda, Freudenthal Enstitüsünü kurmuşlardır ve GME
yaklaşımı şekillenmeye başlamıştır (Ünal, 2008). İngiltere, Almanya, Danimarka,
İspanya, Portekiz, Güney Afrika, Brezilya, Amerika Birlesik Devletleri, Japonya ve
Malezya gibi farklı birçok dünya ülkesi bu öğretim yaklaşımını benimsemişlerdir (De
Lange 1996). Freudenthal, bir anlamlandırma süreci olarak matematik öğrenmeyi
incelemiş ve matematiksel kavramların öğretilmesinde anlamlandırmanın temel nokta
olması gerektiğini vurgulamıştır (Nelissen ve Tomic 1998; Akt. Altun 2008).
Günümüzde, Hollanda’da bulunan ilköğretim okullarının %75inde GME ye
dayalı ders kitapları kullanılmaktadır. GME, uzun yıllardır var olmasına rağmen hala
gelişim göstermektedir. GME’yi geliştirmek için hala birçok tez ve araştırma projesi
yürütülmektedir. GME, kendisini bazı kuramlar gibi tamamlanmış olarak görmemektedir,
tamamlanmamış bir kitaba benzetmektedir (Özdemir,2008).
Gerçekçi Matematik Eğitimi’nin bugün var olan ilkeleri, çoğunlukla geçmişte
gerçekleştirilen projeler zamanında, Freudenthal’ın açıklama getirdiği matematik ve
23
matematik eğitimi ile ilgili düşüncelerden elde edilmiştir. Günümüzde de Freudenthal
Enstitüsü, bu yaklaşım ile ilgili çalışmaları yürütmektedir (van den Heuvel-Panhuizen,
1996, s.1-2 ve 2000; Bakker, 2004, s.5-6).
2.6.2.GME’nin Temel Özellikleri
GME’nin barındırdığı birçok özellik bulunmaktadır ve bu özellikler birçok
kaynakta beş ana başlık altında toplanmıştır (Gravemeijer, 1994; Treffers,1987;
Streefland, 1991). Bu başlıklar aşağıda sıralanmış ve ilgili açıklamalara yer verilmiştir
(Gravemeijer, 1994).
1. Gerçek Hayat Problemleri
2. Materyal Kullanımı
3. Öğrencilerin Kendi Yapılarını Kullanmaları
4. Etkileşim
5. Kenetlenmiş Matematiksel Birimler
2.6.2.1. Gerçek Hayat Problemleri
GME yaklaşımında, öğrencilerin bir konuyla hızlı şekilde ilgilenmelerini
sağlayacak, onlar için anlamlı olmasını gerçekleştirecek bir gerçek yaşam durumunun
öğrenmenin başlangıç noktasında yer alması önemlidir. Bu durum, formal matematik
sistemiyle öğretmin başlamaması gerektiği anlamına gelir (Zainurie, 2007).
Başlangıç noktasının, tam anlamıyla gerçek yaşam durumları içermesi
gerekmemektedir. Önemli olan, başlangıç noktasında sunulan problemin öğrenci
tarafından gerçekmiş gibi algılanabiliyor olmasıdır (Olkun ve Toluk, 2003). Diğer bir
deyişle, GME’ye dayalı öğrenme süreci öğrenciler için, somut bir durum ya da birçok
durumdan hareketle uygun bir kavram bulma ve/veya oluşturma süreci olarak
açıklanabilir. Bu süreç içinde öğrencinin olayı keşfetmesi, geçerli örüntüleri bulup
açıklaması, şematize etmesi ve matematiksel bir kavramdan kapsamlı bir modele
ulaşması sağlanır. Bu sayede, öğrenciler gerçek dünyanın yeni alanlarına matematiksel
kavramları uygulayabilir ve kavramları birbirleriyle ilişkili olacak şekilde bütüncül bir
yapı içerisinde değerlendirebilirler (Üzel, 2007; Arseven, 2010; Bıldırcın,2012).
24
2.6.2.2. Model Kullanımı
Öğrencilerin kendi kendilerine geliştirdikleri durumsal modeller ve matematiksel
modeller, model terimini betimlemektedir. Bu açıklama, öğrencilerin problem çözme
sürecinde modeller geliştirdikleri anlamına gelmektedir. Model, ilk başta öğrenciler için
tanıdık bir durumu ifade etmektedir (Bıldırcın, 2012). Genelleştirme ve formülleştirme
süreciyle birlikte model, kendi kendine bir varlık ya da oluşum haline dönüşür. Bu sayede,
matematiksel çözümü bir modelle ifade etmek daha gerçekleştirilebilir bir hale gelebilir
(Üzel, 2007).
Modellemenin GME’ye dayalı yapılan öğretimde 4 aşaması bulunmaktadır. İlki,
bir durumu gözlemleme, o durum içindeki problemi belirleme ve problemi etkileyen
etkenleri (değişkenler, parametreler) ayırt etmedir. İkincisi, karşılaşılan durumla ilgili bir
model oluşturabilmek için, etkenler arasındaki ilişkileri fark etme ve bunları
matematiksel olarak yorumlamadır. Üçüncüsü, uygun görülen matematiksel analizleri
model üzerinde uygulamadır. Ve dördüncü aşaması; sonuçlar elde ettikten sonra sonuçları
başta gözlenen problem durumuna uyarlayarak kararlar vermedir. Ama eğer gerekiyorsa
bu sürece modelin testi ve gerekiyorsa modelin değiştirilmesi aşaması eklenerek beşinci
aşamadan söz edilebilir (Swetz ve Hartzler, 1991).
Ders başladğında, öğrencilerin bağımsız ürünler oluşturmalarına olanak vermek
için açık bir materyal düzenlemelidir. Sonrasında, GME’ nin özelliklerine göre ders
akışının planlanması gerekmektrdir (Zulkardi, 2002). Derse uyarlama aşamasında,
matematiksel materyaller anlamlı içeriklerden başlayarak gerçeklik ilkesi içerisinde
tasarlanır, matematiğin diğer ilgili konularıyla öğrenmeler arasında ilişki kurulur, kolektif
bir çaba ile öğrenme sürecinde semboller, diyagramlar ve yöntemlerle ilgili modellerle
araçlar üretilir, planının etkinlik bölümünde öğrenciler tartışma, müzakere ve işbirliği ile
birbirleriyle etkileşebilir ve böylece birlikte çalışabilirler. Bu durum, öğrencilerin
matematik yapmalarına ve matematik ile ilgili birbirleriyle iletişim kurmalarına fırsat
verir. Materyal değerlendirme sürecinde, öğrenciler serbest üretimler oluşturmalarına yol
gösterici açık uçlu sorular geliştirebilmelidir. Değerlendirme; öğrencilere ya öğretim
sırasında ya öğretim sürecinden sonra ya da ev ödevi olarak verilmelidir.
2.6.2.3. Öğrencilerin Kendi Yapılarını Kullanmaları
Öğrencilerden GME sürecinde somut çözüm yolları ve örnekler üretmeleri
beklenmektedir. (Üzel,2007). Çocuklar bazı içsel ve zihinsel betimlemeler inşa ederler.
Bunlara örnek, somut çizimler, taslaklar, prosedürler, sembolik soyut seviyede çalışma
25
yöntemleri, sezgiler, durumlar, çözüm taslakları veya düşünme deneyleri olabilir
(Nelissen, 1999). Her öğrenci serbest üretimler yaparak, kendi öğrenme sürecinde takip
ettiği yolu yansıtır. Aynı zamanda kendi yaptıkları üretimler, değerlendirmenin de önemli
bir parçası olarak kullanılabilir. Örnek olarak, öğrencilerden bir kompozisyon yazmaları,
deney yapmaları, bilgi toplayıp, bu bilgilere dayalı yorumlar yapmaları, bir testte
kullanılabilecek alıştırmalar hazırlamaları ya da diğer öğrenciler için bir test hazırlamaları
beklenebilir (De Lange, 1995).
2.6.2.4. Etkileşim
Öğrencilerin informal yöntemlerinin formal olanları elde etmek için kullandığı
yapılandırmacı öğrenme sürecinde, açık müzakere, müdahale, tartışma, işbirliği ve
değerlendirme, temel ögelerdir. Bu öğretim sistemi, öğrencileri açıklayan, savunan, aynı
fikirde ve ayrı fikirde olmayı ve alternatif fikirler üretmeyi öğreten bireyler haline
getirecektir (Zulkardi, 2002).
Öğrencilerin kendi aralarındaki ve öğrenciler ile öğretmenler arasındaki etkileşim,
GME’nin bir parçasıdır (Gravemeijer, 1994). GME’de öğrencilerin kendi aralarındaki ve
öğretmenleriyle olan iletişimleri önemli bir yer tutmaktadır. Buna göre, öğrenciler
çevreleriyle aktif biçimde etkileşimde bulunarak görüşme, tartışma, açıklama yapma, özet
çıkarma, fikirlere katılma veya savunma, soru sorma, alternatif fikirler üretme
faaliyetlerini gerçekleştirirler.
Öğrenciler açıklama, gerekçeleme, hemfikir olma ve olmama, alternatifleri
sorgulama ve yansıtma durumlarıyla etkileşimsel öğretimde uğraşırlar (Widjaja ve Heck,
2003). Bunların tartışılması ve paylaşımı keşif ve icat yapmak kadar önemlidir.
Münazaralar, tartışmalar, işbirlikçi etkinlikler yoluyla öğrenciler kendilerine ait fikirlerini
paylaşır, keşiflerini açıklar, doğrulamaya çalışır, başkalarının fikirlerini paylaşır, bu
fikirlere katılır ya da katılmazlar, yansıtırlar. Bu sayede, yeni keşiflere temel hazırlanmış
olur (Nelissen, 1999). Öğrencilerin kullandğı informal yöntemler bu şekilde formal
yöntemlere dönüşür (Zulkardi, 2006).
2.6.2.4. Kenetlenmiş Matematiksel Birimler
Freudenthal’ a göre, birbiriyle ilişkili konular çabuk öğrenilir ve uzun süre
unutulmazlar.
26
Matematiksel konuları birbirinden bağımsız olarak düşünmek mümkün değildir.
GME yaklaşımında, matematiksel içerikler küçük anlamsız parçalara ayrılamazlar.
Uygulamalarda alanların birlikte kullanılması gerekmektedir. Örnek olarak, yalnızca
cebir bilgisi veya geometri bilgisi uygulama sırasında yeterli gelmeyebilir. (Zulkardi,
2006).
GME'ye dayalı öğretim etkinlikleri uygulanırken, matematik dersinin üniteleri
birbirinden bağımsız şekilde ayrı ayrı incelenmez, iç içe geçmiş bütüncül bir bakış
açısıyla ele alınır. Çünkü; matematik doğrusal ilişkiler barındırıdığı kadar, çapraz, hatta
sarmal ilişkiler de içerir. Konular birbirinden bağımsız olarak işlendiği takdirde
uygulamalar zorlaşır buna bağlı olarak da öğrenme sürecinde anlam oluşturma son derece
güç hale gelir. (Gravenmeijer, 1994; Üzel, 2007; Bıldırcın, 2012).
2.6.3. Matematikleştirme
Freudenthal, gerçek hayat problemlerinin kullanıldığı matematiği kavrama
şeklinde gerçekleşen süreci matematikleştirme olarak adlandırmıştır. Öğretim sürecinde
matematikleştirme önemli bir role sahiptir ve bunun iki esas nedeni bulunmaktadır.
Birincisi, matematikleştirmenin sadece matematikçilerin işi olmadığıdır, herkesin işi
olduğudur, ikincisi neden ise “yeniden keşfetme” olgusudur. Matematiksel bilgilere
yeniden keşfetme ile ulaşılırken, formal matematiksel bilgilere (formüller, bağıntılar) en
son ulaşılır. Bu nedenle öğretilen matematiğin ilk noktasının, formal matematiksel
bilgiler şeklinde olmaması gerekir. Yeniden keşfetme matematik öğretiminin
vazgeçilmez ilkesidir (Altun, 2006).
Treffers (1987), bir süreç olarak matematikleştirmeyi yatay ve dikey
matematikleştirme olarak birbirine bağlı olan iki süreç yardımıyla ifade etmiştir.
Freudenthal, yatay matematikleştirmeyi, yaşamdan sembollere geçişi sağlamak; dikey
matematikleştirmeyi ise semboller dünyası içinde çalışmak, böylece kavramlar arasındaki
ilişkileri bulmak, bunlarla uygulama yapmak ve işlem süreçleri ile ilgili kısa yollar
üretmek şeklide açıklamıştır. Bu iki matematikleştirme türü de matematik öğrenmenin
her aşamasında yer almaktadır. GME’nin öğretim yöntemlerinde ana kaynağı yatay ve
dikey matematikleştirme oluşturur (Altun, 2002, Van den Heuvel-Panhuizen, 1996).
27
2.6.3.1. Yatay ve Dikey Matematikleştirme
Bağlamsal konularla birlikte değişme gösteren matematik problemlerini aktivite
etmek yatay matematikleştirme iken, dizi halindeki birtakım matematiksel kuralları
kullanarak matematiği farklı yollarla formüle etme işine dikey matematikleştirme
denilmektedir (Gravemeijer, 1994).
Yatay matematikleştirme sürecinde, öğrenciler gerçek yaşamla bağı kurulmuş bir
problemi düzenlemeye ve çözüme ulaşmaya yardım eden matematiksel araçlar
kullanırlar. Genel bir içerik içerisinde kendilerine özgü matematiği belirleme veya
tanımlama, şematize etme, formüle etme ve bir problemi birçok farklı yolla gözünde
canlandırma, gerçek bir dünya problemini matematiksel bir probleme dönüştürme yatay
matematikleştirme için verilebilecek örneklerdir (Aktaran: Zulkardi, 2000).
Genel bir problem, matematiksel bir problem haline dönüştürülmek isteniyorsa
dikey matematikleştirme kullanılarak yapılır. Freudenthal’e göre önceki ezberlerin
hatırlanması, soyut olan semboller dünyasında hareket edilmesi dikey
matematikleştirmede bulunmaktadır. Freudenthal, semboller dünyasının soyut
içeriklerden oluşmasından dolayı, dikey matematikleştirmenin sadece sınıf ortamında
uygulanabileceği inancına sahiptir (Gravemeijer ve Terwel, 2000).
Dikey matematikleştirme, matematiğin farklı seviyelerinde çözümlere imkan
sağlayarak sorunlarla ilişkili olarak geçekleştirilebilir. Freudenthal, dikey ve yatay
matematikleştirme arasında bulunan sınırın kişinin kendi kendine belirlemesi gerektiğini
söylemektedir. Matematiksel bir etkinliğin belli bir yönünün “dikey” veya “yatay”
olduğu, kişinin matematiksel gerçekliğindeki bazı bağlantılarla alakalıdır. Örneğin,
simgeleme aktivitesi bir öğrenci için her zaman yaptığı sıradan bir aktivite olabilir ve bu
öğrenci için yatay matematikleştirme durumundadır. Ancak, bu durumla paralel olarak
simgeleme başka bir öğrenci için yeni bir buluş halindeyse o zaman dikey
matematikleştirme gerçekleştirilmiş olur. Sonuç olarak, öğrenci kendine ait çözüm
yolunu daha açık, daha özel, daha organize olmuş bir halde veya daha kısa bir
matematiksel açıklama biçimiyle ifade edebiliyor ise dikey matematikleştirme
gerçekleşmiştir denilir (Gravemeijer ve Terwel, 2000).
2.6.4. GME’nin Temel İlkeleri
GME’nin temel ilkeleri öğrencilerin matematiği ne şekilde öğrendiği ve
matematiğin bireylere nasıl öğretilmesi gerektiği üzerine kuruludur. Treffers (1987)
28
tarafından ortaya çıkarılan ve Heuvel-Panhuizen tarafından geliştirilen GME ye ait altı
temel ilke bulunmaktadır. Bu ilkelerden bazıları öğrenme bakış açısını temel alırken,
bazıları da öğretme bakış açıyla ilgilidir (Heuvel-Panhuizen,2000: 4).
2.6.4.1. Aktivite İlkesi
Aktivite ilkesinde, öğrencilere bilgileri hazır şekilde sunmak yerine, onların
matematikleştirme sürecinde yaparak öğrenmelerinin gerçekleştirilmesi durumuna vurgu
yapılır. Bu ilkede öğrencilerin problemle karşılaştıkları anda, bunu kendilerine ait
bilgilerle çözmeye çalışmaları ve kendi ürünlerini ortaya koymaları üzerinde
durulmaktadır (Uça, 2014).
Eğitim sürecinde öğrenciler, hazır matematik alıcısı olmak yerine kullanılan
çeşitli matematik aletlerini ve fikirlerini geliştiren aktif birer katılımcı olarak rol
gösterirler. Freudenthal, hazır matematiğin sunulduğu yaklaşımlarla tasarlanmış
müfredatları kullanmanın daha az eğitici olduğunu, matematikleştirme kavramının en iyi
yapılarak öğrenilen bir aktivite olduğunu savunmaktadır. Aktivite ilkesi, öğrencilerin
kendilerine özgü bir yol oluşturabilecekleri informal çalışmaya dayalı problem
durumuyla karşı karşıya getirilmeleri anlamına gelmektedir (Akyüz, 2010).
2.6.4.2. Gerçeklik İlkesi
GME’nin amacı diğer yaklaşımlarda olduğu gibi öğrencilerde matematiğe
yönelme eğilimi oluşturmaktır. Matematik eğitimde genel hedef, öğrencilerin
problemleri çözebilmek için matematik aletlerini kullanıp matematiksel fikirler
üretmelerini sağlamaktır. Gerçeklik ilkesi, uygulamalı matematik öğretiminde bir
kaynak oluşturur. Gerçeğin matematikleştirilmesiyle ortaya çıkan matematik bilimi
gibi, matematiği öğrenme gerekliliği de gerçeğin matematikleştirilmesi
gerekliliğinden ortaya çıkmıştır (Akyüz, 2010).
Öğrenciler herhangi bir matematiksel bilgiyi yalnızca ezberleyerek
öğrendikleri zaman bunu hayatlarında uygulamadıkları için unuturlar. GME’de,
öğrenciler matematiksel bilgileri gerçek hayat problemleri ile öğrendikleri için
yaşamlarında kullanacaklardır ve unutmayacaklardır (Demirdöğen, 2007).
2.6.4.3. Seviye İlkesi
Öğrencilerin içerikle ilgili informal çözümlerden formal çözümlere ulaşma, çeşitli
aşamaları modelleme ve kısaltma, daha geniş boyutlardaki ilişkileri ayırt edebilmeye
29
kadar uzanan çeşitli anlama seviyelerinden geçmeleri matematik öğrenmenin anlamını
oluşturur. Başka bir seviyeye ulaşabilmek için öğrencinin gerçekleştirilen etkinlikler
üzerinde düşünebilemesi gerekir. Bu düşünme durumu ancak doğru etkileşimle
sağlanabilir. GME’de etkinliklerin hazırlanması aşamasında öğrencilerin hazır
bulunuşluk seviyeleri çok büyük önem taşır (Demirdöğen, 2007). Öğrenciler öncelikle
içeriğe bağlı olarak stratejiler geliştirirler. Sonrasında problemin çözümü modellenir ve
öğrenci modellerden faydalanarak formal matematiksel bilgiye ulaşır (Heuvel-
Panhuizen, 2000:5-6).
2.6.4.4. Birbiriyle İlişki İlkesi
GME yaklaşımında matematik konuları kendi aralarında örüntülü bir yapıya sahip
olduklarından, matematiğin farklı bölümlere ayrılmaması gerektiği öngörülmektedir.
Karmaşık problemlerin üstesinden gelebilmek için geniş bir matematik anlayışına ve
çeşitli matematik aletlerine sahip olmak gerekir. GME yaklaşımında matematiksel içerik
anlamsız küçük parçalara ayrılamayacağından dolayı, uygulamalarda sadece bir ünitenin
bilgisi yeterli gelmeyebilir, birkaç ünitenin bilgisinin birlikte uygulanması gerekebilir. Bu
ilkeye göre müfredatın tutarlı olmasını gerekmektedir (Akyüz, 2010).
Örneğin, öğrencilere çatısında bayrak olan bir bina resmi gösterildikten sonra
bayrağın büyüklüğünü tahmin etmeleri istendiğinde, matematiğin tahmin, ölçüm, oran,
geometri gibi alanlarıyla karşılaşacaklardır. Bu ilke sadece matematiğin farklı alanlarında
değil, alanların kendi içinde de geçerlilik gösterir (Van den Heuvel-Panhuizen ve Wijers,
2005). GME’de kullanılan bütünsel yaklaşım uygulamaları birleştiren, öğrenme
konularının ayrı varlıklar olarak ele alınamayacağı anlamına gelir. Yani problem çözme
aşamasında öğrenme konularının bir örüntüsü kullanılır (Gravemeijer, 1994b).
2.6.4.5. Etkileşim (İşbirliği) İlkesi
İşbirliği, öğrencilerin ortak bir amaç için birbirlerinin öğrenmelerine yardım
ederek birbirleriyle etkileşim kurmaları olayıdır. Öğrencilere işbirliği becerilerinin
kazandırılması için sınıfta etkileşime yer verilmesi gerekmektedir. Öğretim süreci
boyunca öğrencilere stratejilerini ve keşiflerini birbirleriyle paylaşmaları için olanak
sağlanmalıdır. Bu yolla öğrenciler yalnızca seçim yaparak, kararlara katılmazlar; aynı
zamanda başkalarını dinlemeyi, anlamayı ve başkalarıyla birlikte çalışmayı da
öğrenebilirler (Akyüz, 2010).
30
Etkileşim, öğrencilerin daha üst seviyede anlamalarını gerçekleştirecek
düşüncelerini harekete geçirir. Etkileşim (işbirliği) ilkesinin önemi; GME yaklaşımına
göre sınıfta gerçekleşen tüm öğretimin matematik eğitiminde önemli bir rolü olduğudur.
Bu öğrenme görüşüne göre, sınıfın, her öğrencinin kendi öğrenme yolunu izleyebilmesine
olanak sağlayacak küçük gruplara bölünmesi gerekir (Heuvel-Panhuizen & Wijers, 2005,
s.290).
GME’de etkileşim prensibi tüm sınıfın aynı anda ilerlediği, her öğrencinin aynı
yolları izlediği ve aynı zamanda aynı gelişim düzeyine ulaştıkları anlamına
gelmemektedir. Aksine, GME’de çocuklar bireydir ve her biri kendi öğrenme yolunda
ilerlemelidir. GME’de sınıfı bir organizasyon birimi olarak beraber tutmak ve eğitimi
öğrencilerin farklı yetenek seviyelerine göre düzenlemek için öncelik bulunmaktadır
(Demirdöğen, 2007).
2.6.4.6. Rehberlik (yönlendirilmiş yeniden keşfetme) İlkesi
GME’nin en fazla öneme sahip esas ilkelerden birisi, öğrencilere rehber olunarak
matematiği yeniden keşfetme fırsatlarının sunulması, öncelikli olarak vurgulanan öğretim
programlarının ve öğretmenin önceden tahmin edebileceği ortamların meydana
getirilmesidir. Öğretim programıyla beraber öğretmenler öğrenme sürecinde yönlendirici
olmalı ama aynı zamanda sınırlandırmamalıdırlar. Öğrencilerin kavramı yapılandırmasını
sağlayacakları, kendi anlamlandırmalarını ve ürünlerini oluşturabilecekleri ortamları
öğretmenler düzenlemelidir. Bu öğrenme ortamlarının düzenlenme sürecinde,
öğrencilerin nerede, nasıl, hangi tepkilerde bulunacağını öğretmenler önceden tahmin
edebilmelidir (Uça,2014).
Freudenthal’ın temel ilkelerine göre; matematik eğitiminde öğrencinin
matematiği yeniden keşfetmesinde “yol gösteren ve yönlendiren” imkanlar vermelidir.
Bu durum GME’de öğrencinin bilgiyi kazanması için, öğretmenin ve öğretim
programlarının ne derece önemli olduğunu göstermektedir. Öğretim programı yoluyla
öğrencilerin neler öğrenmek zorunda olduklarını göstermek yerine, öğrenme süreci
öğretmen tarafından yönlendirilmelidir.
Öğretim programları, öğrencilerin kavrayışlarında değişim yaratabilecek bir araç
olarak çalışabilecek potansiyele sahip senaryolar içermelidir. Bu senaryoların istenilen
amaçlara dayalı olarak uzun dönemli öğretme-öğrenme bakış açılarına sahip olması
31
gerekir. Bu bakış açıları olmadan programların öğrencilere kılavuzluk edebilmeleri
mümkün değildir (Heuvel-Panhuizen, 2000:9).
2.6.5. GME’nin Eğitsel Tasarı İlkeleri
Matematiksel bilginin oluşturulduğu süreçte, GME’nin üç tane anahtar ilkesi
bulunmaktadır. Bunlar, yönlendirilmiş keşfetme, didaktik fenomenoloji, ve kendi
kendine gelişen modellerdir (Altun, 2008). Aşağıda bu ilkelere ait açıklamalara yer
verilmiştir
2.6.5.1. Yönlendirilmiş Yeniden Keşfetme
Yönlendirilmiş yeniden keşfetme, öğrenenlerin kendilerine ait informal çözüm
stratejilerini geliştirme imkanı sunan ilkedir (Doorman, 2001). Bahsi geçen informal
çözüm yöntemi, aşama aşama matematikleştirme ile konuyu formülleştirerek
genelleştirebilir (Gravemeijer, 1994). Bu ilkenin etkili bir şekilde kullanılabilmesi için,
gelişmiş düzeyde matematikleştirmeye ulaştıracak çevresel problemlere yer verilmesi
gerekir (Altun, 2008). Öğretim modelinde kullanılacak içerikler matematikleştirmeye
yöneltmeli, öğrencilerin gerçek yaşam durumlarıyla alakalı olmalıdır (Freudenthal, 1973;
Gravemeijer, 1994; Treffers, 1987).
Bu ilkenin öğrenme sürecindeki öğrencilerin bilgiyi icat etmelerine imkan
sunmasından çok, Freudenthal tarafından öğrenme sürecinde yaptığı etkisine vurgu
yapılmaktadır. Freudenthal (1991) “Yeniden keşif olarak tanımladığım, genellikle buluş
ya da yeniden buluş olarak bilinir. Keşif sözcüğü seçildi. Çünkü öğretmence iyi bilinen
ancak öğrencilerin kendilerine yeni ve bilinmedik geleni bulmaları beklenmektedir.”
ifadesiyle yeniden keşif ilkesinin ne olduğuna dair açıklık getirmiştir. Özetle,
yönlendirilmiş keşif ilkesinde esas odaklanılması gereken noktanın keşif değil, öğrenme
süreci olması sonucu ortaya çıkmaktadır (Gravemeijer ve Doorman, 1999).
32
Şekil 2. Yönlendirilmiş yeniden keşfetme modeli
Kaynak: Gravemeijer, ve ark., 1990
2.6.5.2. Didaktik Fenomenoloji ( Gerçek Hayat Olaylarını İnceleme Bilimi)
Gravemeijer (1994), didaktik fenomonolojiyi matematik kavramlarının analizini
yapan, nasıl meydana geldiğini açıklayan bir olgu olarak açıklar. Bu ilkeye göre,
matematik konuları anlatılırken dikkat edilmesi gereken iki nokta vardır. Birincisi
planmış konuların nasıl uygulandığıdır, ikincisi ise bu konuların matematikleştirmeye
uygun olup olmadığıdır. Matematik pratik problemlerin çözümlerinden ortaya
çıktığından dolayı, ilerleyen çalışmalardan da matematiğin elde edilebileceği
unutulmamalıdır. Bu sayede kavram ve problem çözme stratejilerinin genelleşmesi ve
formalleşmesi mümkün olabilecektir. Bundan dolayı fenomenolojik tartışmanın amacı,
dikey matematikleştirmeye ait örnek çözüm problemleri bulmak ve yatay
matematikleştirmeye uyumlu problem durumları bulmaktır (Altun, 2008).
GME adına incelenmesi gereken, ilgili yaş grubu için uygun matematiksel
konuların didaktik yapıları nasıl bulunacaktır sorusudur. Bunun için konunun didaktik
fenomenolojisini bilmek gerekmektedir. Bu yalnızca ilgili kavramların matematiksel
yapısının bir açıklaması demek değildir, öğrencilerin konuya ilişkin düşünmeleri ve
konunun günlük hayata olan bağlantısıdır (Özdemir, 2008, s.26).
Öğretici olgu ilkesi, genelleme yapmaya imkan tanır, matematikte kavramlar ve
özelliklerin çözümüyle bağlantı kurulmasını gerçekleştirerek problem durumları
33
oluşturabilir. Olgu ve kavram arasındaki ilişkinin kurulabilmesi adına oluşturulacak ilk
bağlam, gerçek yaşam durumlarına sınır yaratmamalıdır. Oluşturulan bağlamlar
öğrenciler için anlaşılır olmalı ve gerçek hayatla ilişkili olmalıdır (Treffers, 1987; van den
Heuvel- Panhuizen, 2001).
Didaktik fenomenolojinin bir özelliği de geliştiricinin öğrencilere kendileri için,
gerçek veya anlamlı olan fenomenlerden alınmış gerçek yaşam problemleri sağlamak
zorunda olmasıdır. Fakat bazı zamanlarda matematikçiler GME’de yer alan gerçek ya da
gerçekçi kavramlarını yanlış anlamaktadırlar. Matematikçiler bu kavramları çevredeki
gerçek nesneler veya gerçek durumlar olarak açıklamaya çalışmaktadırlar. Bundan
dolayı, Gravemeijer konuya yaptığı açıklamayla açıklık getirmeye çalışmıştır.
Açıklamasında, gerçekçi kavramının kullanımının deneysel olarak öğrencilere göre
gerçek olan durumlardaki matematiksel bilginin oluşturulması olarak algılanması
gerektiğini, GME’deki gerçek hayat problemlerinin mutlaka günlük hayattaki gerçek
problemlerle ilgili olması gerekmediğini, önemli olanın içinde problemin yer aldığı,
öğrencilere deneysel olarak gerçek gelebilecek bir durum olması gerektiğini belirtmiştir.
Bu şekilde öğrencilerin verilen gerçekçi durum içinde, akılcı hareket edebileceklerini
söylemiştir. Hedefin, matematiğin kendiliğinden öğrenciler için deneysel olarak gerçek
durumlar oluşturabilmesi olduğunu vuruglamıştır (Fauzan, 2002).
2.6.5.3. Kendi Kendine Gelişen Modeller
Modelden kastedilen, öğrencilerin kendi informal aktiviteleri yoluyla
geliştirdikleri matematiksel modellerdir (Zainurie, 2007). Gelişim gösteren modeller,
informal bilgi ve formal bilgi arasında var olan boşluğun doldurulması adına bağlantı
görevinde bulunurlar. Bu modellerin bütüncül ve dinamik bir yapıları vardır. Bu
modelleme süreci içerisinde, öğrenciler bulunan etkinliğin modelinden daha gelişmiş ve
matematiksel akıl yürütmeyi içeren modele doğru zamanla değişim gösterirler
(Gravemeijer & Doorman, 1999).
Öğrenci, sahip olduğu kendi matematiksel bilgileri ile formal matematiksel bilgi
arasında bir ilişki kurar. Gerçekçi matematik eğitimi yaklaşımında, uygun olan modelleri
öğrencilerin geliştirmesi beklenmektedir. Burada söylemek istenilen öğrencilerin
problem çözme sürecinde uygun modeli geliştirmeleri gerektiğidir. Öğrencilerin kendi
deneyimleri yoluyla geliştirdikleri modeller kendileri için daha anlamlı olmaktadır.
34
Öğrencilerin geliştirmiş olduğu modeller sembollerle ifade edildiği zaman, matematiksel
bilgiye ulaşılmış olunacaktır (Altun, 2008, s.26).
2.6.6. GME Yaklaşımında Ders Materyallerinin Tasarlanması
Streefland (1991), GME yaklaşımına uygun bir materyalin, ders düzeyi, sınıf
düzeyi ve kuramsal düzey olmak üzere, üç seviyede tasarlanması gerektiğini belirtmiştir
(aktaran: Zulkardi, 2002). Bu düzeylere dair açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.
2.6.6. 1. Sınıf Düzeyi (Yerel Düzey)
Bu düzeyde dersler GME’nin kendine özgü bütün özellikleri göz önüne alınarak
tasarlanır ve yatay matematikleştirmeye odaklanılır. İlk önce açık bir materyal
öğrencilerin serbest yapılar oluşturabilmeleri için öğrenme ortamına katılır. Daha sonra
GME’ne uygun ders derse şu şekilde uygulanır (Zulkardi, 2002):
Uygulama alanında tasarlanmış olan gerçek materyal hazırlanır ve hazırlanan
materyalin matematik üretebilme potansiyeli olan uygun bir problem içermesi gerekir
(Bıldırcın, 2012). Öğrencinin geçmiş hayattaki öğrenmeleri ile ilişki kurulmalıdır (Üzel,
2007). Öğrenme sürecinde öğrencilerin semboller, diyagramlar, durumlar veya problem
modelleri gibi araçlar oluşturmasına fırsat verilmelidir (Zulkardi, 2002). Son olarak
öğrenci sürekli aktif tutulmalıdır. Bu sayede, öğrenciler görüşür, tartışır, etkileşir ve
işbirliği yaparlar. Kendi modellerini yaratabilecekleri ödevler yardımı ile öğrencilerin
yapısal aktivitelerinin devam ettirilmesi sağlanmış olur (Bıldırcın, 2012).
35
Şekil 3. GME ders materyallerinin hazırlanma modeli
Kaynak: Zulkardi, 2002
2.6.6.2. Ders Düzeyi (Eğitici Düzey)
Sınıf seviyesine uygun olarak hazırlanan materyal, dersin genel hatlarını anlamak
adına öğretici ve matematiksel ifadeler içermelidir. Bu aşamada sınıf seviyesinde
meydana getirilen materyalin değişik boyutlarını öğrenciler inceler, geliştirir ve benzer
uygulamalar yaparlar. Bu durum, öğrencilerin kendi materyallerini yaparak ilerlemeleri
gerektiği anlamına gelmektedir (Zulkardi, 2002, Üzel, 2007).
2.6.6.3. Kuramsal Düzey
Kurumsal düzeyde odaklanılması gereken dikey matematikleştirmedir. Önceki
düzeylerde yer alan geliştirme ve tasarlama, öğretici tartışmalar, sınıfta pratik yapma gibi
bütün faaliyetler bu seviye için uygun görülen materyallerdir.
Özellikleri olan bir konu için, öğretmen belli bir kuram oluşturur. Farklı uygulama
alanları için bu kuram araştırma yöntemleri kullanılarak incelenir. Materyalden bağımsız
olarak, sembolleşmeye gidilir ve ulaşılması beklenen tanıma ulaşılır. Bununla birlikte,
gerçek hayatta var olan fiziksel bir modelin, soyut ortama geçmesi sağlanır (Çakır,2013).
36
2.6.7. GME’ ye Uygun Ders Planının Tasarlanması
GME’ye uygun ders planının aşamaları hedefler, içerik (materyaller), etkinlikler
ve değerlendirme olarak 4 başlıkta toplanmaktadır (Üzel, 2007; Gelibolu, 2007).
2.6.7.1. Hedefler
Matematik eğitiminde hedef 3 düzeyde tanımlanmıştır. Bunlar alt düzey, orta ve
üst düzeylerdir. Geleneksel programın hedefleri incelendiğinde çoğunlukla düşük
hedeflerdir. GME’ de ise eğitimin hedefleri orta ve yüksek hedeflerden oluşur (De Lange,
1995, akt; Gelibolu, 2007). Üzel (2007), orta düzeydeki hedefleri alt düzeydeki hedeflerle
bağlantıların birleştirilmesi olarak ifade ederken, yüksek düzeydeki hedefleri ise düşünme
ve iletişim kabiliyeti ile kritik davranışların ilerlemesini sağlamak olarak açıklamıştır.
2.6.7.2. Materyaller
De Lange, materyallerin gerçek yaşam durumları ile ilişki kurması, durumsal bilgi
ve yöntemleri kapsaması gerektiğini belirtmiştir. Öğretmenler, öğretimde uygun olan
öğretim oluşumunu belirterek dikkat çeker ve değişik çözüm yolları barındıran
problemler bulma ihtiyacı güderler (Gelibolu, 2007; Üzel, 2007).
2.6.7.3. Etkinlikler
GME de sınıfta bulunan öğretmen kolaylaştırıcı, rehber, organize edici ve
değerlendirme yapan olmalıdır (Bıldırcın, 2012). Öğretmen konuyla alakalı problem
verir, ipucu verir, öğrencilerin bulgularını karşılaştırmalarını sağlar, öğrencilerden özgün
çözüm yolları üretmelerini bekler ve devamında öğrencilere konuyla alakalı problemler
verir. Zulkardi (1999) öğrenciden beklenen bireysel ya da grupça gerçekleşen çalışmaları
özgüvenlerini artırarak rahatça bilgi üretmeleri olduğunu ifade etmiştir (Üzel, 2007;
Gelibolu, 2007).
2.6.7.4. Değerlendirme
Değerlendirmeler ve görüşmeler, öğrencilerin stratejilerini açığa çıkarmayı
mümkün kılmalı, matematik eğitimindeki düşük, orta ve yüksek düzeyli tüm hedeflerin
tamamını kapsayabilmelidir. Test uygulamasının temel amacının, öğrenme ve öğretmeyi
geliştirmek olması gerekir. Kullanılan değerlendirme yöntemleriyle, öğrencilerin hangi
37
bilgiyi ne düzeyde bilip bilmediği öğrenilmeli ve birçok farklı strateji kullanılarak
probleme birden fazla çözüm yolu getirilebilmelidir. Bu sebepten dolayı yazılı testler
GME yaklaşımı için fazla uygun bulunmamaktadır. Öğretmen öğrencilerinden deney
yapmalarını, veri toplamalarını, bir kompozisyon yazmalarını veya sınavlarda
kullanılabilecek özellikte alıştırmalar hazırlamalarını isteyebilir. Değerlendirme, ev ödevi
verme yoluyla da yapılabilir. Fakat, bu noktada dikkat verilmesi gereken durum,
değerlendirme yöntemlerinin müfredatın hedeflerini yansıtmak zorunda olması
durumudur (Van den Heuvel-Panhuizen, 1996).
2.6.8. GME’de Öğretmenin Rolü
Norbury (2004) GME yaklaşımına uygun tasarısı yapılmış bir ders sırasında
öğretmenin dikkatini vermesi gereken durumları aşağıdaki şekilde sıraya koymuştur:
Öğretmen problemin matematiğe ilişkin kavramlardan hangisini
düşündürdüğünü iyi şekilde açıklamalıdır.
Doğru soruları seçerek, öğrencileri dikey matematikleştirmeye yönlendirmeyi
sağlamalıdır.
Öğrencilere, problem çözümü sırasında ortaya koyabilecekleri birçok farklı
stratejiler olduğu konusunda bilgilendirme yapmalıdır.
Kullanmayı seçtikleri stratejilerin ne kadar etkili olduğu konusunda
öğrencileri daha fazla düşündürecek sorulara yer vermelidir.
Yatay - dikey matematikleştirme veya başka bir yol içeren sorulara
yöneltilmelidir.
Biçimlendirilmiş haldeki stratejileri kullanarak, biçimlendirilmemiş stratejiler
geliştirmeye çalışan öğrencilere bu konuda yardımda bulunmalıdır.
Öğrenciler tarafından geliştirilen stratejilerin tartışıldığı sırada, arada anahtar
görevi gören strateji ve kavramların farkına varmalıdır.
Ortaya çıkan modellerin sunumu sırasında içeriğin kaybolmasına engel
olmalıdır.
Öğrenciler tarafından anlaşılmayan stratejilerin kullanılmasının ya da taklit
edilmesinin önüne geçebilmelidir.
GME’nin uygulanması sırasında matematiksel kavramlar birbirleriyle ilişki
içinde olduğundan dolayı öğretmen hangi kavramın oluşturulacağına ya da
38
oluşturulmayacağına karar verip yanlış yönlendirme yapabilecek stratejileri kabul
etmemelidir.
Sınıf içinde öğretmen yönetici olarak bulunmalı üstün bir rol içinde olmalıdır.
2.7. İlgili Yayın ve Araştırmalar
Literatürde konu ile ilgili araştırmalara bakıldığında, Gerçekçi Matematik Eğitimi
yöntemine ait çalışmaların özellikle Hollanda’da oldukça yoğun bir şekilde yapıldığı
görülmektedir. Uzun yıllardır kullanılmakta olan bu kuram İngiltere, Danimarka,
Almanya, İspanya, ABD ve Japonya gibi dünyanın birçok ülkesinde de ilerleyen
zamanlarda kabul görmüştür.
2.7.1. Gerçekçi Matematik Eğitimi ile İlgili Yapılan Ulusal ve Uluslararası Yayın ve
Çalışmalar
Gravemeijer, 1990 yılında yaptığı çalışmada gerçekçi geometri öğretimini
tanıtmış ve ilkokullar için gerçekçi ders kitabı serileri içinde önerilen birkaç etkinliği
kabaca açıklayarak bu tür geometri öğretiminin etkisinin ne olduğunu gözlenmiştir.
Çalışmanın sonucunda kavramsal problemlerin, benzer üçgenlerdeki sabit oranlar ve yön
belirleme konusunda yararlı olduğu görülmüştür. Gölge modelinin, gölgeler üzerine
sezgisel fikirler ve dik üçgen şekli ile kenar uzunluklarının oranları arasındaki
matematiksel ilişkiler arasında yararlı birbağlantı kurduğunu ortaya koymuştur.
Streefland (1991), GME’nin kuramsal temellerinin neler olduğu hakkında ve kesir
kavramı ile alakalı tanıtımını GME içeriğine uygun olarak “Gerçekçi Matematik
Eğitiminde Kesirler” adlı kitabında anlatmıştır.
Verschaffel ve De Corte (1997) ilkokul beşinci sınıf öğrencileriyle yaptığı
çalışmasında problem çözmenin GME temelli öğretimini gerçekleştirmiştir.
Araştırmalarında ön test – son test kontrol gruplu deneysel desen kullanmışlardır.
Araştırma sonuçlarına bakıldığında, deney grubunda bulunan öğrencilerin lehine anlamlı
bir fark olduğu görülmektedir. Deney grubuna uygulanan kalıcılık testi sonuçlarına göre
ise, öğrencilerin GME’ye uygun olarak öğrendikleri bilgileri unutmadıkları, kontrol
grubu öğrencilerinde ise öğrenilen bilgilerin kalıcı olmadığı görülmüştür.
Rasmussen ve King (2000), diferansiyel denklemler konusunda GME yaklaşımı
kullanımının öğrenme ve öğretme sürecini nasıl etkilediğini araştırmışlardır. GME
destekli öğrenme etkinlikleri ilk başta küçük grupların işbirliği içerisinde başlamış ve tüm
39
sınıf tartışmasıyla tamamlanmıştır. Üç basamaktan oluşan öğretimin ilk aşamasında
öğretmen, öğrencilerin diferansiyel denklem kullanarak çözebilecekleri bir gerçek yaşam
problemi bulmuştur. Yönlendirilmiş keşif ilkesi doğrultusunda derse, diferansiyel
denklemlerin doğuşu olan Newton’un kuvveti tanımlamasıyla başlanmıştır. İkinci
aşamada, ortaya koyulan problemin diferansiyel denklemlerle nasıl açıklanabileceği
tartışılmıştır. Üçüncü aşamada ise öğrenciler kavramlar arasında bağlar kurarak
diferansiyel denklemlerle ilgili formüle ulaşmışlardır.
Zulkardi ve arkadaşlarının 2002 yılında yayınladıkları çalışma 4 yıllık bir projenin
özeti halindedir. Çalışmanın amacı, Hindistan‘daki matematik öğretmen adaylarına
GME‘ nin tanıtılmasıdır. Bundan dolayı yürütülen kursta GME‘nin özellikleri, GME
materyallerinin neler olduğu ve materyallerin tekrar nasıl düzenleneceği, sınıfta GME
yaklaşımı kullanılarak öğretimin nasıl gerçekleştirileceği ve bu sınıflarda
değerlendirmenin nasıl olacağı başlıkları katılımcılara anlatılmıştır. Çalışma sonucunda
GME‘nin öğretmen adaylarının davranışlarını olumlu yönde değiştirdiği ve öğretmen
adaylarında teori ile pratik arasındaki ilişkiyi daha iyi algıladığı ve öğrenme çevresinin
katılımcılar üzerinde olumlu bir etki yaptığı sonucuna ulaşılmıştır.
Fauzan ve ark. (2002), özellikle geometri öğretimde bazı sorunları gidermek için
GME yaklaşımını kullanmışlardır. İki tane ilkokulda gerçekleştirilen araştırmada “alan
ve çevre” konusu hakkında çalışılmıştır. Çalışmanın verileri gözlem şeması, tutulan notlar
ve öğrencilerle yapılan görüşmelerden yola çıkarak elde edilmiştir. Araştırmanın
sonuçlarına bakıldığında GME yaklaşımının öğrenme ve öğretme sürecinde iyi bir
yaklaşım olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Görüşmelerin sonuçlara göre, öğrenciler yeni
yaklaşımı sevdiklerini, bu yaklaşımın muhakeme yeteneklerini geliştirdiğini, derslerde
daha yaratıcı ve aktif olduklarını söylemişlerdir. Öğretmenler, GME tabanlı derslerden
sonra öğrencilerin tutumlarında olumlu yönde değişiklikler gözlemlediklerini
belirtmişlerdir.
Altun (2002), yaptığı çalışmada sayı doğrusunun öğretimi ile ilgili olarak gerçekçi
matematik eğitimine uygun bir yaklaşımla deneysel bir çalışma yapmış ve sayı
doğrusunun kazandırılması için “elma merdiveni modeli” kullanmıştır. Çalışmanın
sonunda, model olarak kullanılan “elma merdiveni modeli” nin sayı doğrusu öğretiminin
gerçekleşmesi için iyi bir örnek oluşturduğu görülmüştür.
Widjaja ve Heck (2003), GME yaklaşımının bilgisayar destekli öğrenme ve
öğretme etkinliklerine etkilerini incelemişlerdir. “Hız, zaman ve uzaklık” konuları
40
üzerinde çalışmışlardır. Araştırmada öğrenme ve öğretme etkinliklerinin
yürütülebilmesine olanak sağlayan GME yaklaşımına uygun şekilde bilgisayar destekli
laboratuar ortamı oluşturulmuştur. Araştırmanın sonuçlarına göre, öğrenciler GME
yaklaşımına dayalı olarak uygulanan yönteme olumlu yaklaşmışlar ve etkileşim içinde
olmalarının çok faydalı olduğunu ifade etmişlerdir. Öğretmen ise öğrenme-öğretme
sürecine yönelik olumlu görüşler belirterek GME deki rolünü benimsediğini belirtmiştir.
Van den Heuvel-Panhuizen 2003 yılında yayınlanan çalışmasında “yüzdeler”
konusunun öğretimi için GME kullanımı önermiştir. GME’nin ilkelerine göre hazırlanan
materyalleri tanıtmıştır. Materyallerin “yüzdeler” konusuyla ilgili bir durumu gösteren
informal bir çözüm olmasından, daha genel bir seviyede bir çözümü gösterir hale nasıl
geldiğine açıklık getirmiştir.
Bintaş, Altun ve Arslan (2003) yapmış oldukları araştırmada 7.sınıf matematik
öğretim programında yer alan simetri konusuyla alakalı Gerçekçi Matematik Eğitimi
temelli ders planı tasarlanmışlardır. Öğretimin yapılma aşamasında öğrenciler ikişerli
gruplara ayrılmıştır ve öğrencilere doğruya göre simetriyle ilgili iki ana model
sunulmuştur. Sol kanatlarının ¾’ü koparılmış helikopter böceği birinci modelde verilmiş
ve öğrencilerden kanatları onarmaları istenmiştir. Etkinlik boyunca öğrencilere etkinlikle
ilgili gereken materyallerin hepsi temin edilmiştir. Araştırma sonuçlarına bakıldığında,
öğrencilerin zevkle yürüttükleri bu çalışmada simetri bilgileri olmamasına karşın etkinliği
kolay şekilde tamamlayabildikleri gözlenmiştir. Öğrencilerin etkinlik süresince informal
dil ve becerilerini zorlanmadan kullanabildikleri görülmüştür.
Keijzer, 2003 yılındaki çalışmasında 10-11 yaş öğrencileri üzerinde kesir
öğretiminde matematikleştirme sürecinin ne şekilde bir etkisi olduğunu araştırmıştır.
Araştırma sonuçlarına bakıldığında, deney grubundaki öğrencilerin kesirler konusunu
anlamlı olarak öğrendikleri ve kendilerine ait çözüm yolları üretebildikleri; kontrol
grubundaki öğrencilerin ise kesirler konusunda yeterince bilgiye ulaşamadıkları ve kendi
çözüm yollarını üretemedikleri görülmüştür.
Heuvel-Panhuizen ve Wijers (2005), yaptıkları çalışmada Hollanda’da
öğrencilerin Hollanda
Eğitim bakanlığı tarafından yayınlanan standartlara göre ne tür bir matematik
öğrenmeleri gerektiği sorusuna cevap aramışlardır. Bu çalışma, anaokulundan 8. sınıf
sonuna kadar (4-14 yaş) olan öğrencileri kapsamaktadır. Hollandalı öğrencilerin, ulusal
ve uluslararası başarı sonuçları bu çalışmaya destek vermektedir. Bu sonuçlar,
öğrencilerin matematiği anlaması konusunda standartların ne olduğunu göstermektedir.
41
Üzel ve Uyangör (2006), birinci dereceden bir bilinmeyenli denklemler ve
eşitsizlikler konusunda GME yaklaşımına uygun öğretim yapılmasının, ilköğretimin 2.
kademesindeki öğrencilerin konu hakkındaki tutumlarına etkisini araştırmışlardır.
Çalışmada 73 ilköğretim 2. kademe öğrencisiyle ön-son tutum testi içeren bir uygulama
yapılmıştır. Buna göre GME yaklaşımı ile öğretilen matematik dersinin, öğrencilerin
matematik dersine karşı tutumlarında olumlu sonuçlar meydana getirdiği görülmüştür.
Demirdöğen, ilköğretim 6.sınıflarda “Kesirler” konusunun GME yöntemi ve
geleneksel yöntemle öğretilmesinin öğrenci başarıları etkisi üzerine 2008 yılında bir
araştırma yapmıştır. Araştırmada, kontrol gruplu t-testi modeli kullanılması tercih
edilmiştir. Örneklemi, deney grubunda 22 ve kontrol grubunda 23 olmak üzere 45 tane
6.sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak konuyla alakalı başarı testi ve
GME ve geleneksel yaklaşım ilkelerine uygun ders planları geliştirilmiştir. Araştırma
sonuçlarına bakıldığında, GME destekli öğretimin geleneksel yönteme göre öğrencilerin
başarılarını olumlu yönde etkilediği sonucu ortaya çıkmıştır.
Gelibolu (2008), örneklemini 9. sınıf öğrencilerinin oluşturduğu çalışmasında
GME yaklaşımı ile geliştirilen mantık öğrenme materyallerinin matematik dersinde
uygulanmasının, geleneksel öğretim ile karşılaştırıldığında anlamlı bir fark oluşturup
oluşturmadığı sorusunu cevaplamaya çalışmıştır. Sonuçlara göre, GME yaklaşımı ve
buluş yoluna göre düzenlenmiş bilgisayar destekli öğretim materyalleri kullanılarak
eğitim gören öğrencilerin, geleneksel yöntemle eğitim görenlere göre mantık konusunda
daha başarılı olduğu görülmüştür.
Özdemir, 2008 yılında hem nicel ve hem de nitel yöntemlerin kullanıldığı GME
temelli olarak gerçekleştirilen “Yüzey Ölçüleri ve Hacim” ünitesinin öğretiminin öğrenci
başarısına etkisini ve öğretime yönelik öğrenci görüşlerini araştırmıştır. Araştırmada
örneklemi ilköğretim 8.sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak
araştırmada matematik başarı testi, matematik yeteneğini ölçmek adına denkleştirme
testi, GME’ye yönelik öğrenci görüşlerinin alınması için yarı yapılandırılmış görüşme
formu ve GME temel ilkelerine göre yapılan öğretimin değerlendirilmesi için öğrenci
görüşlerine yer veren değerlendirme formu kullanılmıştır. Araştırma sonucunda “Yüzey
Ölçüleri ve Hacim” ünitesinin öğretiminde GME’ye göre yapılan etkinliğin geleneksel
öğretimin yanında daha etkili olduğu, GME’ye dayalı olarak işlenen derse yönelik
öğrenci görüşlerinin genel itibariyle olumlu olduğu, öğrencilerin GME temel maddelerine
göre tasarlanan etkinliği ilkelere uyumlu bulduğu görülmüştür.
42
Ünal (2008) yaptığı araştırmasında, “Tam Sayılarda Çarpma ve Bölme”
öğretiminde Gerçekçi Matematik Eğitimi etkinliklerine yer verilmesinin, ilköğretim
7.sınıf öğrencilerine ait başarılarına, matematikle ilgili tutumlarına etkisini incelemiştir.
Araştırma bulgularına bakıldığında, GME yaklaşımıyla hazırlanmış olan tam sayılarda
çarpma etkinliklerinin öğrenci başarısı üzerinde geleneksel öğretim yöntemlerine göre
daha etkili olduğu, fakat tam sayılarda bölmeyle ilgili etkinliklerde deney ve kontrol
grupları arasında anlamlı bir farkın olmadığı, deney ve kontrol gruplarındaki öğrencilerin
uygulamadan sonra matematikle ilgili tutumlarında anlamlı bir farkın olmadığı
sonuçlarına ulaşılmıştır.
Sembiring, Hadi ve Dolk (2008), deneysel olan çalışmalarında, örneklemini
ilkokul öğrencilerinin oluşturduğu kesirler konusunun öğretimi üzerine hazırlanan
materyallerin etkililiğini incelemişlerdir. Araştırma Endonezya’da bulunan iki farklı
ilkokulda gerçekleştirilmiştir. Gerçekçi matematik eğitiminin ilkeleri göz önünealınarak
etkinlikler hazırlanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, GME etkinlikleri ile yapılan
öğretim iki okuldaki öğrenci ve öğretmenler üzerinde olumlu yönde etki bırakmıştır.
Öktem (2009), ilköğretimin ikinci kademesindeki öğrencilerinin gerçekçi cevap
vermeleri beklenen matematiksel sözel problemleri çözme seviyelerini belirlemek adına
bir çalışma yapmıştır. Bu çalışma; ilköğretimin 6, 7 ve 8. sınıflarında öğrenim gören
öğrencilerin arasından tesadüfî örnekleme yöntemi yoluyla seçilmiş 300 tane öğrenci ile
yürütülmüştür. Veri toplama aracından elde edilen verilerin yapılan ilk analizlerine göre
öğrencilerin bu problemlerle ilgili başarı yüzdelerinin düşük olduğu görülmüştür. Bu
araştırmada, öğrencilerin matematik ve gerçek hayat arasında bir ilişki kurmada
zorlandıkları sonucuna ulaşılmıştır.
Cassidy (2009), yaptığı çalışmada Gerçekçi Matematik Eğitimi destekli öğretimin
ilkelerine dayalı bir uygulamanın etkilerinin ne olduğunu araştırmıştır. Araştırmanın
amacı, öğrencilerin GME yaklaşımı içeren deneyimlerine olan tepkilerini öğrenmek ve
onların öğrenme ve öğretme sürecine etkilerini incelemektir. Çalışmanın örneklemini 6.
sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Çalışmanın sonuçları, tüm sınıf seviyesindeki
öğrencilerin problem çözme etkinliklerine karşı olumlu tutum içinde olduklarını
göstermiştir. Program süresince yüksek başarılı öğrenciler daha fazla özgürleşirken,
düşük başarılı öğrenciler öğretmen desteğine ihtiyaç duymuşlardır.
Akkaya’nın 2010’da yaptığı araştırmada örneklemi ilköğretim yedinci sınıf
öğrencilerinden oluşan, “Olasılık ve İstatistik” öğrenme alanına ait kavramların gerçekçi
matematik eğitimi ve yapılandırmacılık kuramına göre bilgi oluşturma süreçleri, RBC+C
43
modeli analitik araç olarak kullanılarak incelenmiştir. Araştırma, bir nitel araştırma
yöntemi olan örnek olay (durum) çalışması yöntemine göre yapılmıştır ve katılım
gösteren öğrencilerle odak grup görüşmeleri gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonuçları
incelendiğinde, öğrencilerin genel olarak yapılandırmacı yaklaşım ve GME kuramına
uyumlu olarak gerçekleştirilmiş bağımlı ve bağımsız olay ve deneysel-kuramsal olasılık
kavramları ile ilgili bir kısım yapıları oluşturabildikleri; bilgi oluşturma sürecinin çok
yönlü ve çeşitli olduğu, öğrenciler arasında farklı etkileşim örüntülerinin gerçekleştiği ve
gözlemlenen epistemik eylemlerin iç içe geçtiği tespit edilmiştir. Ayrıca öğreticinin ciddi
olarak müdahale etmesine gerek kalmadan öğrencilerin olasılıkla ile ilgili kavramları
oluşturabildiği, öğrenci keşiflerinin temele alınmasının öğretimin niteliğinde artış
yarattığı, gerçek veya oyun tarzındaki etkinliklerin öğretimde kullanılmasının
matematiksel bilginin oluşumuna olumlu olarak katkı yaptığı sonuçlarına ulaşılmıştır.
Akyüz, 2010 yılında yaptığı çalışmada ortaöğretim 12.sınıf “İntegral” ünitesinde
GME yönteminin kullanılmasının öğrenci başarısı üzerindeki etkisini incelemiştir.
Araştırma bulguları, GME yöntemine uygun olan etkinliklerin geleneksel öğretim
yöntemlerinden daha etkili olduğunu göstermiştir.
Tunalı (2010) nın, araştırmasında örneklemi oluşturan ilköğretim 3. sınıf
öğrencileri için “açı kavramının” öğretiminde işe yarayacak bir öğretim modeli önermek
ve yapılandırmacı yaklaşım ile GME yaklaşımı arasında karşılaştırma yapmak
amaçlanmıştır. Çalışmaya ait bulgularda GME ile birlikte yapılandırmacı yaklaşım;
öğretimin kalitesini arttırmada, öğretimi kolaylaştırma ve öğretimde bütünlüğü
sağlamada etkili olan iki yaklaşım olarak görülmüştür.
Arseven (2010), çalışmasında ‘Gerçekçi Matematik Eğitimine’ göre düzenlenen
öğretim etkinliklerinin 5. sınıf öğrencilerine ait matematikteki ders başarısı, problem
çözebilme becerisi ve matematikle ilgili tutumları üzerindeki etkisini belirlemek ve
gerçekçi matematik öğretimine göre hazırlanan öğretim etkinliklerinin uygulandığı
sınıftaki öğrencilerin görüş ve önerilerini öğrenmeyi amaçlamıştır. Araştırmadan elde
edilen sonuçlara bakıldığında gerçekçi matematik öğretimine göre işlenen dersin MEB
ilköğretim yeni matematik öğretim kılavuzuna göre anlamlı şekilde etkili olduğu
görülmüştür.
Çakır (2011), örneklemini 6.sınıf öğrencilerinin oluşturduğu araştırmasında
matematik öğretim programındaki ‘Cebir ve Alan’ konularında GME destekli öğretim
uygulamalarının hem öğrenci başarısına hem de öğrencilerin matematik dersine yönelik
44
tutumlarına etkisini incelemiştir. GME ile yapılan öğretimin, öğrencilerin başarılarını ve
matematiğe yönelik tutumlarını olumlu şekilde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.
Memnun (2011), yaptığı çalışmada Analitik Geometri’ye ilişkin kavramların
öğrenilmesi konusundaki bilgi oluşumunun niteliğinin değerlendirilmesini amaçlamıştır.
Bu amaç doğrultusunda, Koordinat Sistemi ve Doğru Denklemi kavramları
Yapılandırmacı Öğrenme ile Gerçekçi Matematik Eğitimi destekli öğretime uygun olarak
tasarlanan öğrenme ortamlarında uygulanmıştır. Bu araştırma nitel bir durum çalışmasına
örnektir. Örnek olay çalışmasında, araştırmadaki öğrenme kuramlarına uygun şekilde
hazırlanmış ve Analitik Geometri ile ilişkin temel kavramların öğrenimini içeren çeşitli
etkinlikler yapılmıştır.
Altaylı (2012)’nın yaptığı tez çalışmasında, ilköğretim 7.sınıf öğrencileri üzerinde
ilköğretim matematik öğretim programında yer alan “Oran orantının öğretimi ve orantısal
akıl yürütme becerilerinin geliştirilmesi” konusunda, geleneksel ve GME yaklaşımlarının
kullanılmasının öğrencilerin akademik başarılarına etkisinin olup olmadığı araştırılmıştır.
Araştırma bulgularına göre, GME yaklaşımına göre hazırlanmış derslerin öğrenci
başarıları üzerinde daha etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırma için deney
grubunda olan öğrencilerle yapılan görüşmelerde; öğrencilerin yapılan etkinlikleri ilgi
çekici ve eğlenceli buldukları, özgüveni artıran özellikte gördükleri, etkinliklerin grup
çalışmaları ile yapılmasının daha verimli olduğunu düşündükleri, matematiğin aslında
gündelik hayatın merkezinde yer aldığını ve matematiğin sınıf dışındaki alanlarda da
kullanılabileceğini ifade ettikleri belirtilmiştir.
Bıldırcın, 2012’de yaptığı çalışmasında ilköğretim 5. sınıflarda uzunluk, alan ve
hacim kavramlarının öğretilmesinde GME yaklaşımının kullanılmasının öğrenci başarısı
üzerinde nasıl etkide bulunacağını incelemiştir. GME yaklaşımı ile yapılan eğitimi alan
öğrencilerin programda yer alan yöntemlerle yapılan eğitimde yer alan öğrencilerden
daha başarılı olduğu sonucuna varılmıştır fakat matematiğe karşı olumlu tutum
geliştirmelerinde gruplar arasında anlamlı fark olmadığı görülmüştür.
Can (2012), ilköğretim 3. sınıf öğrencileriyle uzunluk ve sıvıları ölçme konusunda
çalışma yapmış ve yarı deneysel eşitlenmemiş son test grup modeli uygulamıştır. GME
ile geleneksel öğretimin öğrencilere ait başarıya ve öğrenilen bilgilerin kalıcılığına olan
etkisini araştırmış ve deney sonunda öğrenci başarısı üzerinde iki grup arasında anlamlı
bir fark bulunmadığı gözlemlemiştir. Buna karşın, öğretimden 5 hafta sonra yapılan
kalıcılık testine göre Gerçekçi Matematik Eğitimi uygulanan grubun geleneksel öğretim
45
yapılan gruba göre daha başarılı olduğu sonucu görülmüştür. Bu çalışmaya göre, GME
ile yapılan eğitimin kalıcılığının geleneksel eğitime göre daha iyi olduğu görülmektedir.
Boztaş (2012), 8. Sınıfta öğrenim gören öğrencilerle üçgenler alt öğrenme
alanının öğretiminde; aktif öğrenme yaklaşımının öğrenci başarısına ve kalıcılığına
etkisini incelemek için çalışmıştır. Araştırma bulgularında, aktif öğrenme yaklaşımına
göre gerçekleştirilen öğretimin, öğrencilerin matematik başarısını arttırmak adına
geleneksel öğretim yöntemle karşılaştırıldığında daha etkili olduğu görülmüştür.
Çakır (2013), örneklemi ilköğretim 4. Sınıf öğrencilerinden oluşan
araştırmasında, ölçme öğrenme alanındaki uzunluk ölçme, sıvıları ölçme, zamanı ölçme
ve ağırlık alt öğrenme alanlarının öğretiminde, Gerçekçi Matematik Eğitimi destekli
öğretimin öğrenci başarısı ve motivasyonu üzerine etkilerini incelemiştir. Araştırma
sonucunda, GME destekli öğretimin kullanıldığı matematik öğretiminin, ilköğretim
matematik öğretim programında var olan etkinlikler doğrultusunda yapılan öğretimden
daha etkili olduğu ve öğrencilerin motivasyonunu olumlu şekilde etkilediği sonucuna
ulaşılmıştır.
Ersoy 2013 yılında yaptığı araştırmasında 7. sınıf matematik dersi istatistik ve
olasılık kazanımlarının öğretiminde Gerçekçi Matematik Eğitimi yaklaşımın öğrenci
başarısına etkisi ve GME yaklaşımına ilişkin öğrenci görüşlerini incelemiştir. Sonuç
olarak, olasılık ve istatistik kazanımlarının öğretiminde deney grubunda uygulanan GME
yaklaşımının öğrencilerin başarılarını arttırdığı, kalıcılığa da etki ettiği ve ayrıca
öğrencilerin; GME yaklaşımına yönelik görüşlerinin olumlu olduğu ve matematik
dersiyle ilgili olumlu tutumlar edinmelerine yardımda bulunduğu görülmüştür.
Uça (2014), yaptığı araştırmada, Gerçekçi Matematik Eğitimi destekli öğretimin
ilkokul 4.sınıf öğrencilerinin ondalık kesirleri anlamlandırma süreçlerinde ne şekilde bir
yol izlediklerini açıklayabilmeyi amaçlamıştır. Araştırmanın sonucunda, öğrencilerin
parçadan bütüneulaşabildikleri, parça ile bütün arasında ilişki kurabildikleri, ondalık
kesirlerin okunuşlarını ifade edebildikleri, tam sayılı ondalık kesirleri
anlamlandırabildikleri veondalık kesir bilgisine ulaşabildikleri gözlemlenmiştir.
Kurt (2015) gerçekleştirdiği araştırmada, ilkokul dördüncü sınıflarda uzunlukları
ölçme konusunun öğretiminde, Gerçekçi Matematik Eğitimi (GME) destekli öğretim
yönteminin öğrenci başarısı üzerine etkisi, öğrenilen bilgilerin kalıcılığı ve GME destekli
öğretime ilişkin öğrenci görüşlerini ortaya koymayı düşünmüştür Araştırmanın sonunda,
“Uzunlukları Ölçme” konusunun öğretiminde deney grubuna uygulanan GME destekli
öğretimin, öğrencilerin başarılarını arttırdığı ve kalıcılığı olumlu yönde etkilediği açık
46
biçimde görülmüştür. Bununla birlikte, öğrencilerin; GME yöntemine yönelik görüşleri
olumlu yönde olmuştur.
Özdemir (2015) , 9. Sınıflarla yaptığı araştırmasında kümeler konusunun
öğretiminde geleneksel öğretim yönteminin ve gerçekçi matematik eğitimi yönteminin
öğrencilerin başarılarına olan etkilerini karşılaştırmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre,
üzerinde çalışılan her iki şubenin de ön test ve son test ortalamaları arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir farklılık olduğunu ama deney grubundaki başarı oranının daha yüksek
oranda arttığını görmüştür. Başka bir deyişle, kümeler alt öğrenme alanının öğretiminde,
deney grubunda kullanılan gerçekçi matematik eğitimi yönteminin başarıyı daha yüksek
oranda arttırdığını ifade etmiştir. Ayrıca deney grubu öğrencileriyle yaptığı yarı
yapılandırılmış görüşmeler sonucunda GME’nin öğrencilerin matematiğe karşı
tutumlarında olumlu yönde gelişmeler göstermelerine katkı sağladığını görmüştür.
Gözkaya (2015) , 7. Sınıflarla yaptığı çalışmasında gerçekçi matematik eğitimi
destekli öğretim yönteminin oran orantı konularının öğretiminde öğrenci başarısına ve
öğrenmenin kalıcılığına etkisini incelemiştir. Çalışmasının sonucunda, deney grubunda
uygulanan gerçekçi matematik eğitiminin akademik başarıyı arttırmada daha etkili bir
yöntem olduğunu, gerçekçi matematik eğitiminin matematik dersi 7. sınıf oran-orantı
konularının öğrenilmesi konusunda öğrencilerin başarılarını artırmakta önemli bir etkiye
sahip olduğu sonuçlarına ulaşmıştır. Ayrıca çalışma grubuyla yaptığı görüşmeler
sonucunda, GME ile yapılan öğretim öğrencilerin matematik dersine yönelik tutumlarını
ve olumlu anlamda etkilediği sonucuna ulaşmıştır. Ve yine benzer olarak GME’nin
öğrencilerin bilgi kalıcılığını olumlu yönde etkilediğini ifade etmiştir.
Cansız (2015) , araştırmasında GME yaklaşımına uygun tasarlanmış bir öğrenme
ortamının 12. sınıf öğrencilerinin türev ve türevin uygulamaları konusunda matematik
başarılarını ve yaratıcı düşünme becerilerini nasıl etkilediğini incelemiştir.
Araştırmasının sonucunda, yaratıcılık toplam puanlarına göre Alt Grup ve Üst Grup
olarak ikiye ayırdığı grupların GME yaklaşımına uygun olarak tasarlanmış bir ortamda
türev ve türevin uygulamaları konusunda öğrencilerin başarılarına pozitif bir katkı
sağladığını bulmasına rağmen, hangi grubun başarısını artırmada daha fazla etkili olduğu
hakkında kesin bir bilgiye ulaşamamıştır. Grupların yaratıcı düşünme becerilerinin
gelişimi konusunda kullandığı GME yaklaşımının genel anlamda Üst Gruptaki
öğrencilerin gelişimine daha fazla katkısı ve olumlu bir etkisi olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Çilingir (2015) , ilkokul 4. Sınıflarla gerçekleştirdiği çalışmasında, GME
yaklaşımının görsel matematik okuryazarlığına ve problem çözme becerilerine etkisini
47
incelemiştir. Araştırmasının sonucunda deney grubunda işlenen GME yönteminin kontrol
gruplarında işlenen mevcut planda yer alan ders seyrine göre öğrencilerin matematik
başarıları ön test ve son test matematik başarı puanları ortalamaları arasında anlamlı fark
bulmuştur. Bu bulguyu, grup ayrımı yapılmadığında öğrencilerin matematik dersi
akademik başarılarının uygulanan öğretim yöntemine bağlı olarak anlamlı şekilde
değiştiği şeklinde yorumlamıştır.
Aynı zamanda, GME ile öğretimin öğrencilerin matematik problemlerini çözmeye
yönelik tutumlarına istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Benzer olarak, GME ile öğretimin öğrencilerin görsel matematik okuryazarlığı,
özyeterlik algılarına istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi olduğunu çalışmasında ifade
etmiştir.
Özkaya (2016), 5. Sınıflarla yaptığı araştırmasında, matematik dersi ‘Doğal
Sayılar ve İşlemler‘ konusunun GME Yöntemiyle işlenmesinin öğrenci başarısına,
matematik dersine yönelik tutumuna ve matematik öz bildirimine etkisi olup olmadığını
incelemiştir. Yaptığı araştırmanın bulgularından elde edilen sonuçlara bakıldığında, 5.
Sınıf “Doğal Sayılar ve Doğal Sayılarda İşlemler” konusunun GME yönelik hazırlanan
etkinlikler doğrultusunda öğretiminin, mevcut programa göre, öğrenci başarısı üzerinde
daha etkili olduğunu; GME öğretiminin, mevcut programa göre, öğrencilerin matematik
dersine yönelik tutumları üzerinde daha etkili olduğunu; benzer olarak GME öğretiminin,
mevcut programa göre, öğrencilerin öz bildirimleri üzerinde daha etkili olduğunu ifade
etmiştir.
Çelik (2016) , liselerde Gerçekçi Matematik Eğitimi tabanlı verilen konikler
konusunu öğrencilerin anlamlandırma sürecinin nasıl olduğunu araştırmıştır ve
çalışmasını 11. Sınıflarla yürütmüştür. Yaptığı görüşmeler sonucunda, GME ile yapılan
konikler konusunun öğretimi sürecinde; araştırmada kullanılmak üzere konikler
konusuna ilişkin öncesinde literatürde bulunmayan GME tabanlı bağlam problemleri
üretildiğini belirtmiş, bu problemleri araç alarak tasarlanan öğretim ortamlarında dersin
kurgu ve senaryosunun güzel oluşturulmasıyla birlikte ders öğretmeninin özgüveninin
arttırdığını, öğrencilerin matematikten endişe duyup matematikten kaçınmadığını,
matematik öğrenmeye ilişkin heyecanlarını yitirmediğini, matematik yapmaktan
kaçınmadığını ve kavramsal yanılgılara düşmediklerini ifade etmiştir.
Cihan (2017), 8. Sınıflarla yaptığı çalışmada matematik dersi ''Olasılık ve
İstatistik'' konularında GME yaklaşımının öğrencilerin akademik başarısını,
motivasyonunu ve kalıcılığı etkileyip etkilemediğini incelemiştir. Araştırmasının
48
sonucunda, öğrencilerin matematik dersi akademik başarılarının uygulanan öğretim
yöntemine bağlı olarak anlamlı şekilde değiştiğini,
GME ve normal seyirde devam eden öğretime katılmanın, öğrencilerin matematik
başarılarını arttırmada farklı etkilere sahip olduğunu ifade etmiştir. Matematik başarı testi
puanlarında deney öncesine göre daha yüksek puan elde eden deney grubunda işlenen
GME yönteminin kontrol gruplarında işlenen mevcut planda yer alan ders seyrine göre
öğrencilerin matematik başarılarını arttırmada daha etkili olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Ayrıca, GME yönteminin uygulandığı deney grubu öğrencilerinin matematik dersine
yönelik motivasyon ölçeği boyutları olan içsel motivasyon ve dışsal motivasyon
puanlarında belli bir miktarda artış bulmuştur. Son test ile kalıcılık testi arasındaki geçen
sürenin öğrencilerin içsel motivasyonlarında olumlu bir etkiye sahip olduğunu, içsel
motivasyonlarının kalıcı olduğunu, çok az bir farkla GME yaklaşımının dışsal
motivasyona daha fazla etki ettiğini söylemiştir.
49
BÖLÜM III
YÖNTEM
Bu bölümde araştırmanın modeli, çalışma evreni ve örneklemi, verileri toplama
araçları, verilerin toplanması, verilerin çözümlenmesi ve yorumlanması başlıklarına ait
açıklamalara yer verilmiştir.
3.1. Araştırma Modeli
Gerçekçi Matematik Eğitimi ilkelerine uygun olarak gerçekleştirilen bu çalışma,
ilköğretim 6. sınıflarda öğrenim gören öğrenciler üzerinde ‘Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme
Birimleri’ öğretiminin, Gerçekçi Matematik Eğitimi ve Geleneksel Yöntemle
yürütülmesinin öğrenci başarısı üzerinde anlamlı bir fark oluşturup oluşturmadığını
belirlemek amacıyla öntest sontest kontrol gruplu yarı deneysel model ile yapılmıştır.
Araştırmanın bağımsız değişkeni Gerçekçi Matematik Eğitimi ile 2015-2016 eğitim
öğretim yılı matematik dersi öğretim programına uygun olarak yapılan matematik
öğretimi, bağımlı değişkeni ise öğrencilerin başarı testindeki başarı puanları, tutumları ve
başarının kalıcılığıdır.
Deneysel desen, değişkenler arasındaki neden-sonuç ilişkilerinin ne olduklarını
bulmak amacıyla kullanılan araştırma desenleri şeklinde tanımlanmaktadır
(Büyüköztürk, 2007). Yarı deneysel desenin ulaşmak istediği amaç da deneysel desenle
aynıdır. Aralarındaki farklılık, yarı deneysel desende, kontrol ve deney gruplarının
rastgele şekilde değil de ölçümlerle seçilmiş olmasıdır (Ekiz, 2003; Karasar, 2006).
Yapılan bu araştırmada, deney ve kontrol grubunu seçerken rastgele atama yapılmamış
ve araştırmanın bağımlı değişkeni olan akademik başarı bakımından grupların
öntestlerinin birbirine eşit olması kontrol edilmiştir.
3.2. Çalışma Grubu
Araştırmanın örneklemini, 2015-2016 eğitim öğretim yılı Güneydoğu Anadolu
Bölgesi Adıyaman ilinde yer alan bir köy okulunun 6. Sınıf öğrencileri oluşturmaktadır.
Örneklemde deney grubunu oluşturan 6 – A sınfı 22 kişi, kontrol grubunu oluşturan 6 –
B sınıfı 17 kişi olmak üzere toplam 39 öğrenci bulunmaktadır. Örneklem dağılımı Tablo
2 de cinsiyet dağılımı dikkate alınarak gösterilmiştir.
50
Tablo:2
Çalışma Grubundaki Öğrencilerin Şube ve Cinsiyete Göre Dağılımları
Şube Kız Erkek Toplam
Deney Grubu 6-A 16 6 22
Kontrol Grubu 6-B 11 6 17
Toplam 27 12 39
Bu araştırmada örneklem seçilirken kolay ulaşılabilir durum örneklemesi
kullanılması tercih edilmiştir. Kolay ulaşılabilir durum örnekleme yöntemi, yapılan
araştırmaya pratiklik ve hız kazandırır. Araştırmacı bu yöntemi uygularken, yakınında
bulunan ve erişmesinin kolay olduğu bir durumu seçer (Yıldırım ve Şimşek, 2005).
3.2.1. Deney ve Kontrol Gruplarının Belirlenmesi
3.2.1.1.Deney ve Kontrol Gruplarının Akademik Başarı Düzeyinde İncelenmesi
2015-2016 eğitim-öğretim II. yarıyılında Güneydoğu Anadolu Bölgesi Adıyaman
ilinde yer alan bir köy okulunun altıncı sınıf öğrencilerinin sınıf içi ders ve etkinliklere
katılım notları ile değerlendirme yapılmıştır. Bu değerlendirme sonucunda akademik
yönden birbirine en yakın şubelerde (6-A , 6-B) eğitim gören toplam 39 öğrenci ile
deneysel çalışma gerçekleşmiştir. Öğrencilerin akademik başarı açısından aralarında
anlamlı bir fark olup olmadığını belirlemek için birinci yarıyıla ait karnede yer alan
matematik notlarına kay kare analizi uygulanmıştır. Bu analiz sonuçları Tablo 3 yer
almaktadır.
51
Tablo 3
Deney ve Kontrol Gruplarının Akademik Başarı Düzeyinde Sınıf Denklikleri
Karne Notu
Gruplar Geçer ve Orta İyi ve Çok İyi N
Deney Grubu 8 14 22
Kontrol Grubu 10 7 17
X2=1,947 Sd=1 P=.163
Tablo 3 te görüldüğü gibi deney ve kontrol gruplarında bulunan öğrencilerin
matematik ön test puanlarının ve deney grubundaki öğrencilerin karne notları ile kontrol
grubundaki öğrencilerin karne notlarının biribirine yakın olduğu görülmektedir. Yapılan
kay kare analiz sonucuna göre de istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı
görülmektedir. Buna göre deney ve kontrol gruplarının akademik başarı açısından denklik
sağladığı söylenebilir.
3.2.1.2. Deney ve Kontrol Gruplarının Cinsiyet Açısından İncelenmesi
Öğrencilerin cinsiyet dağılımı açısından aralarında anlamlı bir fark olup
olmadığını belirlemek için kay kare analizi uygulanmıştır. Bu analiz sonuçları Tablo 4
yer almaktadır.
Tablo 4
Deney ve Kontrol Gruplarının Cinsiyet Açısından Sınıf Denklikleri
Cinsiyet
Gruplar Kız Erkek N
Deney Grubu 16 6 22
Kontrol Grubu 11 6 17
X2=0,290 Sd=1 P=.590
Tablo 4 te görüldüğü gibi deney ve kontrol gruplarında bulunan öğrencilerin
cinsiyet dağılımı açısından birbirine yakın oldukları söylenebilir. Yapılan kay kare analiz
sonucuna göre de istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir. Buna göre
deney ve kontrol gruplarının cinsiyet açısından denklik sağladığı söylenebilir.
52
3.2.1.3. Deney ve Kontrol Gruplarının Matematik Ön-test Başarı Puanı Açısından
İncelenmesi
Deney ve kontrol gruplarının matematik ön test başarı puanları arasında anlamlı
bir fark olup olmadığını belirlemek üzere bağımsız gruplar t testi yapılmıştır. Elde edilen
analiz sonuçları Tablo 5’te yer almaktadır.
Tablo 5
Öğrencilerin Matematik Ön Test Başarı Puanlarına İlişkin Bağımsız Gruplar T-Testi
Analizi Sonuçları
Gruplar N X S sd t p
Deney Grubu 22 8.64 3.98
37 0.467 .643 Kontrol Grubu
17 8.12 2.54
Tablo 5 te görüldüğü üzere uygulanan matematik ön-test başarı testine ilişkin
bağımsız gruplar t testi analiz sonucunda deney grubunda ve kontrol grubunda yer alan
öğrencilerin matematik ön test başarı puanları arasında anlamlı bir fark olmadığı ortaya
çıkmıştır.
3.3. Veri Toplama Aracı
Bu araştırmada denkleştirme için öğrencilerin karne not ortalamaları ve ‘Hacim
Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri’ konusu ile ilgili ön bilgileri ölçen bir ön test-son test
başarı testi ve bir tutum ölçeği kullanılmıştır. Kalıcılık düzeylerini öğrenmek amaçlı
öğretim süreci sonrası dönemden 5 hafta sonra “Matematik Başarı Testi ve Matematiğe
Yönelik Tutum Ölçeği” tekrar uygulanmıştır.
3.3.1. Başarı Testi
Öncelikli olarak, kazanımlara yönelik sorular gerçek hayattan yola çıkılarak testte
yer alacak soruların geliştirilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Oluşturulan ön formda 28
çoktan seçmeli soru yer almıştır. Bu süreçte hazırlanan “Matematik Başarı Testinin”
maddeleri Çukurova Üniversitesi’ndeki matematik eğitimi konusunda uzman üç öğretim
elemanına, aynı üniversitede yüksek lisans yapan üç matematik öğretmeni tarafından
53
incelenmiş ve gelen dönütler doğrultusunda 28 maddelik başarı testi oluşturulmuştur.
Hazırlanan başarı testi yedinci sınıfta öğrenim gören 131 öğrenciye uygulanmıştır. Testte
yer alan 28 sorunun madde güçlük derecesi (pj), standart sapması (sj), ayırıcılık indisi
(rjx) ve alt ve üst gruplar %27’lik dilimler için bağımsız gruplar t-testi hesaplanmıştır. Bu
analiz sonucunda iki (18 ve 23) soruda istatistiksel olarak p değeri .005’in altında
olmadığından testten çıkarılmıştır. Analizden elde edilen sonuçlar değerlendirilmiştir.
Madde analizine ilişkin bulgular Tablo 3’te verilmiştir.
Tablo 6
Matematik Başarı Testinin Madde Güçlük İndisleri (pj), Standart Sapmaları (sj),
Ayırıcılık İndisleri (rjx), t ve p Değerleri
*: Tablodaki verilere göre p değerinin istenilen aralığı sağlayamadığı için çıkarılan
maddeler.
Madde
No
pj sj rjx t p
1 ,64 ,48 .49** -6,989 ,000
2 ,83 ,39 ,30** -4,488 ,000
3 ,81 ,44 ,47** -4,205 ,000
4 ,71 ,54 ,55** -3,095 ,003
5 ,73 ,59 ,67** -6,315 ,000
6 ,93 ,53 ,84** -3,416 ,001
7 ,43 ,75 ,77** -2,714 ,008
8 ,34 ,80 ,85** -3,989 ,000
9 ,25 ,85 ,90** -3,226 ,002
10 ,88 ,88 ,91** -4,205 ,000
11 ,49 1,04 ,89** -2,714 ,008
12 ,46 1,12 ,91** -4,285 ,000
13 ,61 1,19 ,92** -4,225 ,000
14 ,44 1,28 ,94** -4,072 ,000
15* ,40 1,35 ,94** -2,393 ,020
16 ,68 1,43 ,94** -4,871 ,000
17 ,39 1,52 ,96** -4,179 ,000
18* ,54 1,60 ,95** -1,665 ,100
19 ,51 1,69 ,96** -3,005 ,004
20 ,69 1,76 ,96** -5,341 ,000
21 ,59 1,85 ,97** -5,224 ,000
22 ,52 1,94 ,96** -2,277 ,026
23* ,46 2,02 ,97** -1,474 ,145
24 ,78 2,09 ,97** -2,277 ,026
25 ,67 2,19 ,97** -3,253 ,002
26 ,48 2,28 ,98** -3,044 ,003
27 ,51 2,36 ,97** -2,080 ,041
28 ,55 2,45 ,98** -5,234 ,000
54
Tablo 3 incelendiğinde 18. Ve 23. Maddeler çıkartılarak 26 maddeden oluşan
başarı testi hazırlanmıştır (EK-2)
3.3.2. Tutum Ölçeği
Öğrencilerin ön tutumlarına ait bulgulara ulaşabilmek adına deney ve kontrol
grubunda bulunan öğrencilere “Matematik Tutum Testi” uygulanmıştır (EK:1)
Deney ve kontrol gruplarının matematik dersine karşı tutumları arasında anlamlı
bir fark olup olmadığını belirlemek üzere bağımsız gruplar t testi yapılmıştır. Elde edilen
analiz sonuçları Tablo 7’te yer almaktadır.
Tablo 7
Öğrencilerin Matematik Tutum Testine İlişkin Bağımsız Gruplar T-Testi Analizi
Sonuçları
Gruplar N X S sd t p
Deney Grubu 22 90.63 9.27
37 -1.774 .080 Kontrol Grubu
17 96.94 12.39
Tablo 4’te görüldüğü üzere uygulanan “Matematik Tutum Testine” ilişkin
bağımsız gruplar t testi analiz sonucunda deney grubunda ve kontrol grubunda yer alan
öğrencilerin matematik dersine karşı tutumlarında bir fark olmadığı sonucuna
ulaşılmaktadır.
3.3.3. Uygulama
Bu araştırmada öncelikle ‘Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri’ ile ilgili temel
özellikler hem kontrol hem de deney grubuna hatırlatılmıştır. Araştırmada, deney grubuna
‘Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri’ konusunun kavratılması için GME yaklaşımı
uygulanmıştır. Bu eğitimle ilgili öncelikle her bir alt kazanım için birer etkinlik
uygulanmış ve öğrencilerin hacim bulma formüllerine kendilerinin ulaşması sağlanmıştır.
Alt kazanımlar şu şekilde sıralanmıştır.
55
Dikdörtgenler prizmasının içine hiç boşluk kalmayacak şekilde yerleştirilen
birim küp sayısının o cismin hacmini oluşturduğunu anlar; verilen cismin
hacmini birim küpleri sayarak hesaplar.
Verilen bir hacme sahip birbirinden farklı dikdörtgenler prizmalarını birim
küplerle oluşturur; hacmin taban alanı ile yüksekliğin çarpımı olduğunu
gerekçesiyle birlikte açıklar.
Dikdörtgenler prizmasına ait hacim bağıntısını oluşturur; konuyla ilgili
problemleri çözer.
Standart hacim ölçme birimlerini tanır ve santimetreküp-desimetreküp-
metreküp birimleri arasında dönüşüm yapar.
Dikdörtgenler prizmasının hacmini tahmin eder.
Sıvı ölçme birimlerini miktar olarak tanır ve birbirine dönüştürür.
Hacim ölçme birimleri ile sıvı ölçme birimlerini ilişkilendirir.
Sıvı ölçme birimleriyle ilgili problemler çözer.
3.3.3.1. Hacim Ölçme Ve Sıvı Ölçme Birimleri Kazanımlarına Ait GME Temelli
Ders Planı
Bu araştırma için hazırlanan etkinlikler deney grubuna 15 ders saatinde yani
haftalık 5 ders saati şeklinde toplamda 3 hafta içerisinde araştırmacı tarafından
uygulanmıştır. Gerçekçi Matematik Eğitimi (GME) yaklaşımına göre ilköğretim 6. sınıf
öğrencilerine uygulanan çalışmada öğrenciler GME’nin işbirliği ilkesi çerçevesinde
öncelikle gruplara ayrılmıştır. Grup yapma işleminde heterojen gruplar oluşturmaya
dikkat edilmiştir. Her grupta farklı ilgi ve başarı seviyelerinden öğrenci bulunmasına
gayret gösterilmiştir. Burada araştırmacının öğrencilerin aynı zamanda matematik ders
öğretmeni olması ve öğrencileri iyi tanıması öğretmen için avantaj olmuştur. Grup
çalışmalarında her öğrencinin görev almasına özellikle dikkat edilmiştir.
Kazanımlara ait uygulanan GME temelli ders planının haftalara ve kazanımlara
göre dağılım içerikleri aşağıda verilmiştir.
56
Tablo 8
Deney Grubunda Yapılan Etkinliklerin Haftalara Göre Dağılımı
HAFTALAR
ETKİNLİKLER
1.Hafta
Öğrencilere GME hakkında bilgi verilerek konu hakkında
tartışılır ve öğrencilerin bu konu hakkındaki görüşleri alınır.
Sıralar U düzenine getirilerek sınıflar gruplara ayrılır.
Ön testler (matematik başarı testi, matematik tutum ölçeği)
uygulanır.
‘Hacim nedir?’ sorusunun ardından öğrencilerin önbilgileri
ölçülerek neler hatırladıklarına ve hacmi nasıl tanımladıklarına
bakılır. Ardından dikdörtgenler prizması şeklindeki farklı
büyüklükteki iki kutuya ellerinde bulunan küp şekerleri
dizmeleri ve kutuyu doldurmaları istenir. Küp şekerleri kutuya
doldurduktan sonra kutuların kaç küp şeker aldıktan sonra
dolduklarını söylemeleri ve tartışmaları istenir. Sonrasında aynı
işlem birim küplerle yaptırılarak buldukları sonuçları not etmeleri
ve tartışmaları istenir. Ardından birim küpleri sayarak hacim
bulmalarına olanak sağlayan soru örneklerini çözmeleri istenir.
2.Hafta
Öğrencilerden ilk olarak ellerindeki birim küplerle 24 birim
küpten oluşan bir dikdörtgen prizma oluşturmaları istenir. Ve her
öğrenciden oluşturduğu dikdörtgen prizmasına ait ayrıt
uzunluklarını not etmesi istenir. Sonrasında her öğrenci aynı
sayıda birim küp kullanarak elde ettiği prizmaların farklı ayrıtlara
sahip olabileceğini görür. Ayrıtlarla hacim arasında nasıl bir ilişki
olabileceği tartışılır. Prizmaların en, boy ve yükseklik uzunlukları
belirlenerek çarpımlarının hacime eşit olduğu sonucuna
ulaştırılır. Günlük hayattan örneklerle bağlantılı olan problemler
çözdürülür. Öğrencilerin de günlük hayatla bağlantılı bir cismin
hacmine ait örnekler vermeleri istenir. Öğrencilerden su
faturalarındaki ücretlerin, tüketilen suya göre nasıl
düzenlendiğini araştırarak sınıfa sunmaları istenir. Hacim ölçme
birimleri m3 , dm3 , cm3, mm3 ile sınırlandırılarak anlatılır. Kenar
uzunlukları 1 dm ve 1 cm olan iki ayrı küp oluşturmaları istenir
57
ve bunların boyutları hakkında tahminde bulunmaları istenir.
Birinin hacmi diğerinin kaç katı olabilir birbirinin içine
yerleştirilerek tahmin etmeye çalışılır. Günlük hayatta
kullandıkları dikdörtgen prizması şeklindeki cisimlerden
getirmeleri istenir. Örnek kutular, kalemlikler vb… Ardından
herkes getirdiği dikdörtgen prizmasının hacmi için bir tahminde
bulunur ve not alır. Cetvel yardımıyla dikdörtgen prizmasının
kenar uzunlukları ölçülerek gerçek hacmini hesaplamaları ve
tahminleriyle karşılaştırmaları istenir.
3.Hafta
Öğrencilerden farklı boyutlarda su şişeleri getirmeleri istenir.
Küçük olan şişe kullanılarak, büyük olan şişeler su ile doldurulur
ve ölçüler arasındaki bağlantıyı söylemeleri istenir.
Sıvı ölçme birimleriyle alakalı dönüşümler yalnızca litre
,santilitre ve mililitre arasında yapılır.
200 ml hacmindeki süt kutularıyla 1 litrelik kap doldurulur. Ve
kaç tane kutu kullanarak kabı doldurabildiğimiz not edilir.
Böylece mililitre ve litre arasındaki dönüşümün nasıl bir oranla
olacağını görülmüş olur.
Sıvıların hacminin aynı zamanda içinde bulunduğu kabın hacmini
aldığı da belirtilir.
Öğrencilerden çevrelerinde bulunan barajların su tutma
kapasitelerini araştırmaları ve sınıfta konu hakkında sunum
yapmaları istenir.
Sıvı ölçme birimleri, hacim ölçme birimleriyle ilişkilendirilir ve
sıvı ölçülerinin temelde özel birer hacim ölçüleri olduklarına
vurgu yapılır.
Son testler (matematik başarı testi, matematik tutum ölçeği )
uygulanmıştır.
Kontrol grubunda dersler olağan şekilde devam ederken, değerlendirme
sürecinde, öğretim sırasında ders kitabından yararlanılarak buradaki alıştırmaların
öğrenciler tarafından yapılması sağlanmıştır. Kontrol grubunda yapılan çalışmaların
haftalara göre dağılımı Tablo 9 da verilmiştir.
58
Tablo 9
Kontrol Grubunda Yapılan Etkinliklerin Haftalara Göre Dağılımı
HAFTALAR
ETKİNLİKLER
1.Hafta
Ders süresince neler yapılacağı hakkında öğrencilere bilgi
verilmiştir. Öntestler (matematik başarı testi, matematik tutum
ölçeği) uygulanmıştır.
2.Hafta
Mevcut öğretim programına göre hazırlanmış olan ders kitabında
bulunan etkinlikler ve örnekler üzerinde çalışılarak dersler
yürütülmüştür. Öğrendiklerimizi uygulayalım bölümü
öğrencilere ev ödevi olarak verilip sınıfta cevaplamaları
istenmiştir.
3.Hafta
Son testler ( matematik başarı testi, matematik tutum ölçeği )
uygulanmıştır.
Kazanımlara uygun olarak ders süresince yapılan etkinlikler aşağıda aşamalarıyla
birlikte verilmiştir.
Dikdörtgenler prizmasının içine hiç boşluk kalmayacak şekilde yerleştirilen birim küp
sayısının o cismin hacmini oluşturduğunu anlar; verilen cismin hacmini birim küpleri
sayarak hesaplar.
Öncelikle öğrencilere GME hakkında bilgi verilerek konu hakkında tartışılır ve
öğrencilerin bu konu hakkındaki görüşleri alınır. ‘Hacim nedir?’ sorusunun ardından
öğrencilerin önbilgileri ölçülerek neler hatırladıklarına ve hacmi nasıl tanımladıklarına
bakılır. Ardından dikdörtgenler prizması şeklindeki farklı büyüklükteki iki kutuya
ellerinde bulunan küp şekerleri dizmeleri ve kutuyu doldurmaları istenir. Küp şekerleri
kutuya doldurduktan sonra kutuların kaç küp şeker aldıktan sonra dolduklarını
söylemeleri ve tartışmaları istenir. Sonrasında aynı işlem birim küplerle yaptırılarak
buldukları sonuçları not etmeleri ve tartışmaları istenir. Ardından birim küpleri sayarak
hacim bulmalarına olanak sağlayan aşağıdaki soru örneklerini çözmeleri istenir.
59
Şekil 4. Eş Küplerle Yapı Oluşturma Etkinliği
Ellerindeki küp şekerleri veya birim küpleri kullanarak gördükleri şekilleri
oluşturarak sonuca ulaşmaları istenir. Boyut kavramına vurgu yapılır ve sınıfta tek, iki ve
üç boyutlu olabilecek cisimlere örnekler vermeleri istenir.
Verilen bir hacme sahip birbirinden farklı dikdörtgenler prizmalarını
birim küplerle oluşturur; hacmin taban alanı ile yüksekliğin çarpımı
olduğunu gerekçesiyle birlikte açıklar.
Öğrencilerden ilk olarak ellerindeki birim küplerle 24 birim küpten oluşan bir
dikdörtgen prizma oluşturmaları istenir. Ve her öğrenciden oluşturduğu dikdörtgen
prizmasına ait ayrıt uzunluklarını not etmesi istenir. Sonrasında her öğrenci aynı sayıda
birim küp kullanarak elde ettiği prizmaların farklı ayrıtlara sahip olabileceğini görür.
Ayrıtlarla hacim arasında nasıl bir ilişki olabileceği tartışılır. Prizmaların en, boy ve
yükseklik uzunlukları belirlenerek çarpımlarının hacime eşit olduğu sonucuna
ulaştırılır.Sonrasında örnek olarak hacmi 36 cm3 olan prizmanın tüm olası boyutlarını
yazmaları istenir.
Dik prizmaların hacim bağıntılarının sembollerle temsili yapılırken cismin ilgili
ayrıtlarının uzunluğunu göstermede çeşitli notasyonlar kullanılır.
60
V = a.b.c , V = x.y.h , H = u.v.k vb.
Dikdörtgenler prizmasına ait hacim bağıntısını oluşturur; konuyla ilgili
problemleri çözer.
Günlük hayattan örneklerle bağlantılı olan problemler çözdürülür. Öğrencilerin de
günlük hayatla bağlantılı bir cismin hacmine ait örnekler vermeleri istenir.
Başak’ın boya kalemleri kutusu dikdörtgenler prizması şeklindedir. Kutunun
taban alanı 24 cm2 ve yüksekliği 10 cm ise hacmi kaç cm3 tür?
Sağlıklı bir sınıf ortamı için her öğrencinin 6 m3 havaya gereksinimi vardır.
Boyutları 6 m x 10 m x 3 m olan bir sınıfın mevcudu en fazla kaç kişi
olmalıdır?
Hacmi 1 cm3 olan küpün içine, hacmi 1 mm3 olan kaç küp sığar?
Tabanının uzun kenarı 40 cm, kısa kenarı 30 cm ve yüksekliği 50 cm olan
dikdörtgenler prizması şeklindeki bir teneke peynir ile doldurulmak isteniyor.
Bu tenekeyi doldurmak için kaç cm3 peynir gerekir?
Şekil 5. Dikdörtgenler prizması örneği
Taban ayrıtlarının uzunluğu 6 ve 8 cm , yüksekliği 10 cm olan dikdörtgenler
prizması şeklindeki bir havuzun yarısı doludur. Havuzun tamamını
doldurmak için kaç cm3 suya daha ihtiyaç vardır?
61
Ayrıt uzunlukları 2 cm, 5 cm ve 8 cm olan dikdörtgenler prziması şeklindeki
kutulardan en çok kaç tanesini üst üste koyarak yüksekliği 64 cm olan bir
dikdörtgenler prizması elde edebiliriz.
Standart hacim ölçme birimlerini tanır ve santimetreküp-
desimetreküp-metreküp birimleri arasında dönüşüm yapar.
Öğrencilerden su faturalarındaki ücretlerin, tüketilen suya göre nasıl
düzenlendiğini araştırarak sınıfa sunmaları istenir. Hacim ölçme birimleri m3 , dm3 , cm3,
mm3 ile sınırlandırılarak anlatılır. Kenar uzunlukları 1 dm ve 1 cm olan iki ayrı küp
oluşturmaları istenir ve bunların boyutları hakkında tahminde bulunmaları istenir. Birinin
hacmi diğerinin kaç katı olabilir birbirinin içine yerleştirilerek tahmin etmeye çalışılır.
Dikdörtgenler prizmasının hacmini tahmin eder.
Günlük hayatta kullandıkları dikdörtgen prizması şeklindeki cisimlerden
getirmeleri istenir. Örnek kutular, kalemlikler vb… Ardından herkes getirdiği dikdörtgen
prizmasının hacmi için bir tahminde bulunur ve not alır. Cetvel yardımıyla dikdörtgen
prizmasının kenar uzunlukları ölçülerek gerçek hacmini hesaplamaları ve tahminleriyle
karşılaştırmaları istenir.
Sıvı ölçme birimlerini miktar olarak tanır ve birbirine dönüştürür.
Hacim ölçme birimleri ile sıvı ölçme birimlerini ilişkilendirir.
Sıvı ölçme birimleriyle ilgili problemler çözer.
Öğrencilerden farklı boyutlarda su şişeleri getirmeleri istenir. Küçük olan şişe
kullanılarak, büyük olan şişeler su ile doldurulur ve ölçüler arasındaki bağlantıyı
söylemeleri istenir.
Sıvı ölçme birimleriyle alakalı dönüşümler yalnızca litre ,santilitre ve mililitre
arasında yapılır.
200 ml hacmindeki süt kutularıyla 1 litrelik kap doldurulur. Ve kaç tane kutu
kullanarak kabı doldurabildiğimiz not edilir. Böylece mililitre ve litre arasındaki
dönüşümün nasıl bir oranla olacağını görülmüş olur.
Sıvıların hacminin aynı zamanda içinde bulunduğu kabın hacmini aldığı da
belirtilir.
62
Öğrencilerden çevrelerinde bulunan barajların su tutma kapasitelerini
araştırmaları ve sınıfta konu hakkında sunum yapmaları istenir.
Sıvı ölçme birimleri, hacim ölçme birimleriyle ilişkilendirilir ve sıvı ölçülerinin
temelde özel birer hacim ölçüleri olduklarına vurgu yapılır.
Şekil 6.. Sıvı ölçme kapları örneği
Bir litrelik bir sürahi suyla doldurularak bir kenarı 1 dm olan bir küpün içine
aktarılır ve aynı miktarda su aldığı görülür. 1 litrenin 1 dm3 olduğu belirtilir.
Sıvı ölçme birimleriyle ilgili problemler çözülür.
800 l kolonya 40 ml ‘lik şişelere dolduruluyor. Kaç tane şişeye ihtiyaç vardır
?
Bir meyve suyu kasasında 33ml’lik 12 şişe meyve suyu bulunuyor. 50 kasada
kaç litre meyve suyu vardır?
Elif , her gün sabah ve akşam birer bardak süt içmektedir.Bir bardak süt
250ml geldiğine gore Elif bir ay boyunca kaç litre süt içer ?
Sütçüden her gün 4 defa 250 ml süt alan bir aile 6 günde kaç litre süt almış
olur?
Dikdörtgenler prizması şeklindeki su deposunun uzun kenarı 20 dm, kısa
kenarı 3 dm ve yüksekliği 14 dm’dir. Bu depo kaç litre su alır?
Kare dik prizma şeklindeki deponun tabanının bir kenarı 3m, yüksekliği 12
m dir.Bu deponun içi, hacmi 0,008 m3 küp şeklindeki tuğlalarla dolu
olduğuna göre bu deponun içinde kaç tane tuğla vardır?
63
İki grupta da uygulamaların sonlandırılmasının sonra ‘Matematik Başarı Testi ve
Matematik Tutum Ölçeği’ son test olarak uygulanmıştır. Ön test ve son testlerden elde
edilen verilerin gerekli istatistiki teknikler uygulanarak analizleri yapılmıştır.
Uygulamanın bitiminden 5 hafta sonrasında kalıcılık testleri uygulanmıştır. Daha
sonra bu verilerin yine gerekli istatistiki tekniklerle analizleri yapılmıştır.
3.4. Veri Analizi
Elde edilen verilerin analizini yapmak için, alt problemler dikkate alınarak SPPS 22.0
sürümü kullanılmıştır. Araştırma sürecinde elde edilen verilerin yorumlanmasında
p=0,01 anlamlılık düzeyi kabul edilmiştir. Verilerin analizinde ANCOVA kullanılmıştır.
Analiz yapılmadan önce öğrencilerin matematik başarı testine ve matematik tutum
ölçeğine ilişkin verilerin gerekli sayıltıları sağlayıp sağlamadığına bakılmıştır. ANCOVA
yapabilmek için gerekli olan varyans homojenliği ve regresyon eğimlerinin eşitliği
varsayımları incelenmiş ve ANCOVA’nın yapılabileceği sonucuna ulaşılmıştır.
Kovaryans Analizi (ANCOVA): Tek faktörlü Kovaryans Analizi (ANCOVA),
etkisi test edilen faktörlerin dışında, bağımlı değişken ile ilişkisi bulunan bir değişkenin
veya değişkenlerin istatistiksel olarak kontrol edilmesini sağlar. Bağımlı değişken
üzerindeki etkisi kontrol edilecek değişkene ortak değişken (covariate) adı verilmektedir.
ANCOVA ile, bağımlı değişkenle ilgili yapılan her bir gözlem için, ortak
değişkene dayanan düzeltilmiş değerler üretilir ve bu değerlerden yola çıkarak
hesaplanmış düzeltilmiş grup ortalama puanları arasındaki farkların anlamlı olup
olmadığına bakılır.
Tek faktörlü Kovaryans Analizi (ANCOVA)’ nin varsayımları şunlardır:
1- Gruplar içi regresyon eğimleri (regresyon katsayıları) birbirine eşittir.
2- Randomize (seçkisiz) bir desende bağımlı değişken (Y) ve ortak değişken (X)
arasında doğrusal şekilde bir ilişki vardır.
3- Bir faktöre göre oluşan grupların her biri için bağımlı değişkene ait puanların,
a) Evrendeki dağılımı normaldir.
b) Varyansları eşittir.
4- Ortalama puanları karşılaştırılacak örneklem ilişkisizdir. Kovaryans analizi,
hata varyansını azaltır ve deneyin başlangıcında gruplar arasında farklar olduğu
drurumlarda deneydeki yanlılıkta bir azalma olmasını sağlar. (Büyüköztürk,
2004).
64
Araştırmanın alt problemleri ANCOVA analizi yapılarak incelenmiştir. Alt problemlere
aşağıda yer verilmiştir.
1) Gerçekçi matematik eğitimi yönteminin uygulandığı deney grubu ile mevcut
öğretimin uygulandığı kontrol grubundaki öğrencilerin,“hacim ölçme ve
sıvıları ölçme birimleri başarı testi” ön test puanları kontrol altına alındığında
, hacim ölçme ve sıvı ölçme birimleri başarı testi son test puanları arasında
anlamlı bir farklılık var mıdır? Alt problemini test etmek için ANCOVA
analizi yapılmıştır.
2) Gerçekçi matematik eğitimi yönteminin uygulandığı deney grubu ile mevcut
öğretimin uygulandığı kontrol grubundaki öğrencilerin,“hacim ölçme ve
sıvıları ölçme birimleri başarı testi” son test puanları kontrol altına
alındığında, hacim ölçme ve sıvı ölçme birimleri kalıcılık test puanları
arasında anlamlı bir farklılık var mıdır? Alt problemini test etmek için
ANCOVA analizi yapılmıştır.
3) Gerçekçi matematik eğitimi yönteminin uygulandığı deney grubu ile mevcut
öğretimin uygulandığı kontrol grubundaki öğrencilerin, ön tutum ölçeği
puanları kontrol altına alındığında, son tutum ölçeği puanları arasında anlamlı
bir farklılık var mıdır? Alt problemini test etmek için ANCOVA analizi
yapılmıştır.
4) Gerçekçi matematik eğitimi yönteminin uygulandığı deney grubu ile mevcut
öğretimin uygulandığı kontrol grubundaki öğrencilerin, son tutum ölçeği
puanları kontrol altına alındığında, kalıcılık tutum ölçeği puanları arasında
anlamlı bir farklılık var mıdır? Alt problemini test etmek için ANCOVA
analizi yapılmıştır.
65
BÖLÜM IV
BULGULAR
Bu bölümde; araştırma boyunca elde edilen veriler, araştırmanın amacıyla ilgili
soruların istatistiksel çözümlemeleri ve elde edilen bulgulara yer verilmiştir.
Araştırmanın bulguları her alt problem için tekrar yazılarak ifade edilmiştir.
4.1. Birinci Alt Amaca İlişkin Bulgular
Araştırmanın ilk alt amacına göre deney ve kontrol gruplarında yer alan
öğrencilerin ‘Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri’ başarı ön test puanları kontrol altına
alındığında düzeltilmiş son test ortalama puanları Tablo 10’de yer almaktadır.
Tablo 10
Son Test Puanlarının Deney ve Kontrol Gruplarına Göre Ortalama ve Düzeltilmiş
Ortalama Puanları
Tablo 10 incelendiğinde, deney grubundaki öğrencilerin son test ortalama
puanları 17,0455 iken bu puan ön test başarı puanları kontrol altına alındığında olduğu
17,178 görülmektedir. Kontrol grubu için ise son test ortalama puanı 11,7059 iken ön test
kontrol altına alındığında ise bu puan 11,534 olarak görülmektedir.
Hacim ölçme ve sıvı ölçme birimleriyle ilgili ön başarı testine göre düzeltilen son
test ortalama puanları arasında gözlenen farkın anlamlı olup olmadığına ilişkin yapılan
ANCOVA sonuçları Tablo 11'de gösterilmiştir.
Gruplar N Ortalama Düzeltilmiş Ortalama
Deney 22 17,0455 17,178
Kontrol 17 11,7059 11,534
66
Tablo 11
Ön Teste Göre Düzeltilen Son Test Ortalama Puanlarının Deney Ve Kontrol Gruplarına
Göre ANCOVA Sonuçları
Varyansın
Kaynağı
Kareler
Toplamı
sd Kareler
Ortalaması
F Anlamlılık
Düzeyi (p)
Kontrol Edilen
Değişken (Öntest) 150,074 1 150,074 5,173 ,029
Gruplama Ana
Etkisi 303,642 1 303,642 10,466 ,003
Hata 1044,410 36 29,011
Toplam 1467,897 38
Tablo 11 incelendiğinde, ANCOVA (Kovaryans analizi) sonuçları öntest
puanları kontrol altına alındığında, sontest düzeltilmiş ortalama puanları açısından
gruplama ana etkisi bağlamında anlamlı bir fark olduğu görülmektedir (F(1,36)= 10,466 ;
p<.01). Buna göre gerçekçi matematik eğitimi yaklaşımının uygulandığı deney
grubundaki öğrencilerin başarılarının kontrol grubundaki öğrencilere göre daha yüksek
olduğu söylenebilir.
4.2. İkinci Alt Amaca İlişkin Bulgular
Araştırmanın ikinci alt amacına göre deney ve kontrol gruplarında yer alan
öğrencilerin ‘Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri’ başarı son test puanları kontrol
altına alındığında düzeltilmiş kalıcılık test ortalama puanları Tablo 12’de yer almaktadır.
Tablo 12
Kalıcılık Test Puanlarının Deney ve Kontrol Gruplarına Göre Ortalama ve Düzeltilmiş
Ortalama Puanları
Gruplar N Ortalama Düzeltilmiş Ortalama
Deney 22 18,3182 16,833
Kontrol 17 11,3529 13,276
67
Tablo 12 incelendiğinde, deney grubundaki öğrencilerin kalıcılık test ortalama
puanları 18,3182 iken bu puan son test başarı puanları kontrol altına alındığında 16,833
olduğu görülmektedir. Kontrol grubu için ise kalıcılık test ortalama puanı 11,3529 iken
son test kontrol altına alındığında ise bu puan 13,276 olarak görülmektedir.
‘Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri’ ilgili son teste göre düzeltilen kalıcılık
ortalama puanları arasında gözlenen farkın anlamlı olup olmadığına ilişkin yapılan
ANCOVA sonuçları Tablo 13’te gösterilmiştir.
Tablo 13
Son Teste Göre Düzeltilen Kalıcılık Test Ortalama Puanlarının Deney Ve Kontrol
Gruplarına Göre ANCOVA Sonuçları
Varyansın
Kaynağı
Kareler
Toplamı
sd Kareler
Ortalaması
F Anlamlılık
Düzeyi (p)
Kontrol Edilen
Değişken
(Son test)
486,674 1 486,674 30,001 ,000
Gruplama Ana
Etkisi 98,730 1 98,730 6,086 ,019
Hata 583,981 36 16,222
Toplam 1535,897 38
Tablo 13 incelendiğinde, ANCOVA sonuçları son test puanları kontrol altına
alındığında, kalıcılık düzeltilmiş ortalama puanları açısından gruplama ana etkisi
bağlamında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir (F(1,36)= 6,086 ; p >.01). Buna göre
gerçekçi matematik eğitimi yaklaşımının uygulandığı deney grubundaki öğrencilerin
kalıcılık başarı puanlarının kontrol grubundaki öğrencilere göre farkı yoktur.
4.3. Üçüncü Alt Amaca İlişkin Bulgular
Araştırmanın üçüncü alt amacına göre deney ve kontrol gruplarında yer alan
öğrencilerin ön test tutum puanları kontrol altına alındığında düzeltilmiş son test tutum
ortalama puanları Tablo 14’te yer almaktadır.
68
Tablo 14
Son Test Tutum Puanlarının Deney ve Kontrol Gruplarına Göre Ortalama ve Düzeltilmiş
Ortalama Puanları
Tablo 14 incelendiğinde, deney grubundaki öğrencilerin son test tutum ortalama
puanları 84,32 iken bu puan ön test tutum başarı puanları kontrol altına alındığında 84,63
olduğu görülmektedir. Kontrol grubu için ise son test tutum ortalama puanı 89,35 iken ön
test tutum kontrol altına alındığında ise bu puan 87,31 olarak görülmektedir.
‘Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri’ ilgili ön test tutumuna göre düzeltilen
son test tutum ortalama puanları arasında gözlenen farkın anlamlı olup olmadığına ilişkin
yapılan ANCOVA sonuçları Tablo 15’te gösterilmiştir.
Tablo 15
Ön Test Tutum Ölçeğine Göre Düzeltilen Son Test Tutum Ölçeği Ortalama Puanlarının
Deney Ve Kontrol Gruplarına Göre ANCOVA Sonuçları
Varyansın
Kaynağı
Kareler
Toplamı
sd Kareler
Ortalaması
F Anlamlılık
Düzeyi (p)
Kontrol Edilen
Değişken
(Ön tutum)
679,781 1 679,781 9,639 ,004
Gruplama Ana
Etkisi 58,828 1 58,828 ,834 ,367
Hata 2538,874 36 70,524
Toplam 3461,744 38
Tablo 15 incelendiğinde, ANCOVA sonuçları ön test tutum puanları kontrol altına
alındığında, son test tutum düzeltilmiş ortalama puanları açısından gruplama ana etkisi
bağlamında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir (F(1,36)= , 834; p>.01). Buna göre
gerçekçi matematik eğitimi yaklaşımının uygulandığı deney grubundaki ve kontrol
grubundaki öğrencilerin tutumlarında bir değişiklik olmadığı söylenebilir.
Gruplar N Ortalama Düzeltilmiş Ortalama
Deney 22 84,32 84,63
Kontrol 17 89,35 87,31
69
4.4 Dördüncü Alt Amaca İlişkin Bulgular
Araştırmanın dördüncü alt amacına göre deney ve kontrol gruplarında yer alan
öğrencilerin son test tutum ölçeği puanlarının kontrol altına alındığında düzeltilmiş
kalıcılık tutum ölçeği ortalama puanları Tablo 16’da yer almaktadır.
Tablo 16
Kalıcılık Tutum Ölçeği Puanlarının Deney ve Kontrol Gruplarına Göre Ortalama ve
Düzeltilmiş Ortalama Puanları
Gruplar N Ortalama Düzeltilmiş Ortalama
Deney 22 82,59 84,591
Kontrol 17 84,00 81,41
Tablo 16 incelendiğinde, deney grubundaki öğrencilerin kalıcılık tutum ölçeği
ortalama puanları 82,59 iken bu puan son tutum ölçeği puanları kontrol altına alındığında
84,591 olduğu görülmektedir. Kontrol grubu için ise kalıcılık tutum ölçeği ortalama puanı
84,00 iken son test tutum ölçeği kontrol altına alındığında ise bu puan 81,41 olarak
görülmektedir.
‘Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri’ ilgili son tutum ölçeğine göre düzeltilen
kalıcılık tutum ölçeği ortalama puanları arasında gözlenen farkın anlamlı olup olmadığına
ilişkin yapılan ANCOVA sonuçları Tablo 17’de gösterilmiştir.
70
Tablo 17
Son Test Tutum Ölçeğine Göre Düzeltilen Kalıcılık Test Tutum Ölçeği Ortalama
Puanlarının Deney Ve Kontrol Gruplarına Göre ANCOVA Sonuçları
Varyansın
Kaynağı
Kareler
Toplamı
sd Kareler
Ortalaması
F Anlamlılık
Düzeyi (p)
Kontrol Edilen
Değişken
(Son tutum)
2674,271 1 2674,271 50,063 ,000
Gruplama Ana
Etkisi 90,176 1 90,176 1,688 ,202
Hata 1923,047 36 53,418
Toplam 4616,359 38
Tablo 17 incelendiğinde, ANCOVA sonuçları son test tutum ölçeği puanları
kontrol altına alındığında, kalıcılık test tutum ölçeği düzeltilmiş ortalama puanları
açısından gruplama ana etkisi bağlamında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir
(F(1,36)=, 1,688; p>.01). Buna göre gerçekçi matematik eğitimi yaklaşımının uygulandığı
deney grubundaki ve kontrol grubundaki öğrencilerin tutumlarında bir değişiklik
olmadığı söylenebilir.
71
BÖLÜM V
TARTIŞMA VE YORUM
Bu bölümde, araştırmanın bulguları, benzer alan yazın bulguları ışığında
tartışılmış ve bu tartışmalardan yorumlara ulaşılmıştır. İlköğretim 6. sınıflarda ‘Hacim
Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri’ konusuda, Gerçekçi Matematik Eğitimi yaklaşımının
öğrencinin matematik başarısına etkisine, başarının kalıcılığına etkisine ve öğrencilerin
tutum değişkeni açısından farklılık gösterip göstermediğine ilişkin elde edilen bulgulara
dayalı tartışma ve yorumlara yer verilmiştir.
5.1. Akademik Başarı
Bu çalışmada, ilköğretim 6. Sınıflarda ‘Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri’
konusunun öğretiminde Gerçekçi Matematik Eğitimi yaklaşımının öğrenci başarısına
etkisi incelenmiştir. 6. sınıf ölçme alt öğrenme alanından “Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme
Birimleri” konusu seçilerek Gerçekçi Matematik Eğitimi yaklaşımı ile ele alınan
araştırmada ön test-son test kontrol gruplu deneysel desen kullanılmıştır. Araştırmanın
başlangıcında iki gruba da ön test olarak 26 sorudan oluşan “Matematik Başarı Testi”
uygulanmıştır. Deneysel işlemde, deney grubuna ilköğretim 6.sınıf matematik
programının kazanımları doğrultusunda araştırmacı tarafından GME etkinlikleri içeren
matematik öğretimi uygulanmış, kontrol grubuna ise yine araştırmacı tarafından ders
kitabına bağlı olarak geleneksel öğretim yapılmıştır. Deneysel süreç sonunda deney ve
kontrol gruplarına “Hacim Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri Başarı Testi” son test olarak
uygulanmıştır.
Kontrol grubunda yer alan ve geleneksel öğretimin uygulandığı öğrencilerle
kıyaslandığında, deney grubunda yer alan ve GME yaklaşımının uygulandığı
öğrencilerin, deneyden önce ve sonra Matematik Başarı Testi puanlarında olumlu yönde
değişiklik gözlemlenmiştir. Deney grubundaki öğrencilere ait Matematik Başarı Testi
puanlarında artış gözlemlenirken, kontrol grubu öğrencilerinin puanlarında deney
grubunda görüldüğü kadar belirgin bir değişim olmamıştır.
Bu bulgulara göre, Gerçekçi Matematik Eğitimi'nin 6.sınıf öğrencilerinin ‘Hacim
Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri’ konusuyla ilgili kazanımları kavramada ve matematik
başarılarını arttırmada geleneksel öğretim yöntemine göre daha etkili olduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
72
Deney grubunda yer alan öğrencilerin matematik başarılarının artmasında,
öğrenmeye gerçek durum problemleri ile başlamalarının, yatay ve dikey
matematikleşmeyle öğrenci keşiflerinin temele alınarak soyut olarak verilen
matematiksel bilginin somut materyallerle anlamlandırılmasının sebep olduğu
söylenebilir. Diğer yandan, GME yaklaşımının akademik başarının arttırılması üzerinde
olumlu bir etkisi olduğu söylenebilir.
Araştırmada ulaşılan sonuçlar Gravemeijer 1990; Wubbles, Korthagen &
Broekman, 1997; Bintaş vd., 2003; Fauzan, Slettenhaar & Plomp, 2002; Kwon, 2002;
Widjaja 2002; Zulkardi,2002;; De Corte, 2004; Demirdöğen, 2007; Üzel, 2007; Ünal-
Aydın, 2009; Gelibolu, 2009; Akkaya 2010; Akyüz, 2010; Yağcı ve Arseven, 2010;
Çakır, 2011; Memnun, 2011; Bıldırcın, 2012; Çakır, 2013; Ersoy, 2013; Uça,2014; Kurt,
2015 tarafından yapılan araştırma bulguları ile benzerlik göstermektedir. Bu çalışmalarda
da GME'nin başarıyı arttırıcı bir etkiye sahip olduğu ortaya koyulmuştur.
Bıldırcın (2012) da 5. sınıf öğrencilerinin uzunluk, alan ve hacim kavramlarının
öğretiminde ve öğrencilerin başarılarını artırmada GME yaklaşımının olumlu yönde
etkide bulunduğunu belirtmiştir. Benzer şekilde Çakır (2013), ön test-son test kontrol
gruplu deneysel araştırmasında uzunluk ölçme, sıvıları ölçme ve zamanı ölçme alt
öğrenme alanlarının öğretiminde, GME yaklaşımının uygulandığı 4.sınıf öğrencilerinin
bu yaklaşımın uygulanmadığı gruba göre daha başarılı olduğunu ortaya koymuştur.
Gravemeijer ve Doorman (1999) günlük hayattaki problemlerin rolünün araştırıldığı
çalışmalarında, GME destekli öğretim modeli ışığında genel problemlerin, öğrencilerin
gerçeklikle ilişkilerini arttırdığına ve bu problemleri çözmenin öğrencilerin hesap
yeteneklerini geliştirdiğine vurgu yapmışlardır. Yüzey ölçüleri ve hacimler konusuna
yönelik yapılan öğretimde Özdemir (2008), ilköğretim 8.sınıf öğrencileri üzerinde ön
test-son test kontrol gruplu deneysel desen uygulamıştır. Elde edilen verilerin analizi
sonucunda GME’ye uygun matematik öğretiminin, geleneksel yöntemle yapılan
öğretimden daha etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu çalışmaların aksine Can (2012),
uzunlukları ve sıvıları ölçme konusunda GME yaklaşımına dayalı olarak hazırlanan
etkinliğin uygulandığı deney grubu ile yapılandırmacı öğretim yönteminin uygulandığı
kontrol grubunun akademik başarı son-test puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı
bir farklılık bulamamıştır.
73
5.2. Kalıcılık
Araştırmada uygulanan kalıcılık testi sonuçları analiz edildiğinde deney ve
kontrol grubu öğrencilerinin son test puanları ile kalıcılık testi puanları arasında anlamlı
bir fark olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu sonuç, daha önceki yıllarda kalıcıkla ilgili yapılan araştırmalarda (Can, 2012;
Verschaffel ve Corte, 1997; Ersoy, 2013; Gözkaya, 2015, Kurt,2015) ulaşılan GME
destekli öğretimin başarının kalıcılığını olumlu yönde etkilediği sonucu ile paralellik
göstermemektedir. Bu durumun nedeni örneklem farklılığından kaynaklanabilir. Bu
bağlamda Can (2012) araştırmasında üçüncü sınıf öğrencileriyle birlikte çalışmayı
yürütürken Ersoy ise (2013) çalışmasını yedinci sınıf öğrencileriyle matematik dersi
istatistik ve olasılık konusunda yürütmüştür.
5.3. Matematiğe Karşı Tutum
GME destekli öğretimin uygulandığı deney grubundaki öğrencilerle, mevcut
öğretim uygulamalarının kullanıldığı kontrol grubundaki öğrencilerin deney öncesi,
sonrası ve kalıcılık tutum puanlarının gözle görülebilecek biçimde değişmediği
görülmektedir.
Matematik öğretiminde, öğrenci merkezli yöntemlerle verilen öğretim sonrasında
matematik dersine yönelik tutumun nasıl olduğu konusunda birçok araştırma yapılmıştır.
Bu araştırmalarda; ortaöğretim sınıfındaki öğrencilerin tutumları orta düzeyde
etkilenirken, ilköğretim sınıfındaki öğrencilerin tutumları ise düşük düzeyde
etkilenmektedir sonucuna ulaşılmıştır (Topan, 2013). Bunun nedeni ise, küçük yaşlardaki
öğrencilerin tutumlarında kısa sürede belirgin bir şekilde değişim olmadığı yönünde
açıklanabilir.
Hem deney hem de kontrol grubundaki öğrencilerin mevcut tutumlarının
farklılaşmamasının nedeni, tutum değişkeninin duyuşsal bir içeriğe sahip olmasından ve
başarı değişkeni gibi daha çok bilişsel içeriğe sahip bir değişkene göre değişiminin daha
uzun zaman almasından (Arseven, 2010;Demirdöğen, 2007; Baykul, 1990) dolayı olduğu
şeklinde açıklanabilir.
Bu araştırmanın sonucuyla paralel olarak, Ünal (2008) ve Bıldırcın (2012)
tarafından yapılan GME destekli öğretimin yapıldığı araştırmalarda da, matematiğe karşı
olumlu tutum geliştirmelerinde deney ve kontrol grupları arasında anlamlı bir fark
gözlenmemiştir.
74
Ancak, yapılan diğer birçok deneysel çalışmalarda, GME yöntemi ile öğrenim
gören öğrencilerin, GME yöntemine ve matematik dersine karşı olumlu tutumlar
geliştirdikleri sonucuna ulaşılmıştır (Özdemir,2008; Üzel, 2007; Ersoy, 2013; Çakır,
2013). Çakır(2011) ilköğretim altıncı sınıf öğrencileri üzerinde yaptığı çalışmasında,
‘Alan ve Cebir’ konularının öğretiminde GME’ye dayalı etkinliklerin tutum üzerindeki
etkilerini incelemiştir ve söz konusu etkinliklerin öğrencilerin matematik dersine yönelik
tutumlarını anlamlı ve olumlu yöne etkilediği sonucuna varmıştır. Widjaja ve Heck
(2003), “hız, zaman ve uzaklık” konusu üzerinde GME tabanlı öğretim sonucunda
öğrencilerin uygulanan yöntemi benimsediklerini, sınıf içinde etkileşim içinde olmanın
oldukça faydalı olduğu sonucuna ulaşmıştır. Gerçekçi Matematik Eğitimi’ nin ilkelerine
dayalı bir uygulamanın etkilerini incelediği nitel araştırmasında Cassidy (2009), GME’ye
dayalı öğretim sonucunda öğrencilerin problem çözme etkinliklerine karşı olumlu tutum
geliştirdiklerini ortaya koymuştur. Akkaya (2010), olasılık ve istatistik öğrenme
alanlarındaki konuların ‘Yapılandırmacılık ve Gerçekçi Matematik Eğitimi’
yaklaşımlarına göre işlenerek örnek olay yönteminin kullanıldığı çalışmasında; GME’de
öğrencilerin yöntemlerini kendilerinin seçmesine fırsat verilince istenilen kavramları
oluşturdukları ve öğrencilerin kendi yöntemlerini belirleyerek kullanmalarının etkinlik
boyunca motivasyonlarını güçlü tuttuğu sonucuna ulaşmıştır. “Alan ve çevre” konusu
hakkında, ilkokul öğrencileri üzerinde çalışan Fauzan ve arkadaşları (2002), GME tabanlı
öğretim sonrasında öğrencilerin muhakeme yeteneklerinin geliştiğini, derslerde daha
yaratıcı ve etkin olduklarını ifade etmişlerdir. Öğretmenler de, GME tabanlı derslerden
sonra öğrencilerin tutumlarında olumlu değişiklikler olduğunu gözlemlediklerini
belirtmişlerdir
75
BÖLÜM VI
SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu bölümde elde edilen araştırma bulguları doğrultusunda ulaşılan sonuçlar yer
almaktadır. Sonrasında ise bu bulgular doğrultusunda hem uygulamaya yönelik hem de
araştırmaya yönelik önerilere yer verilmiştir.
6.1. Sonuçlar
İlköğretim 6. sınıflarda öğrenim gören öğrencilerle yapılan çalışmada ‘Hacim
Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri’ konusunun öğretilebilmesi için GME yaklaşımı
kullanılarak gerçekleştirilen öğretimin, geleneksel yönteme göre, öğrenci başarısı
üzerinde daha etkili olduğu gözlenmiştir. GME yaklaşımının öğrenci başarısı üzerinde
etkili olup olmadığını ölçmek amacıyla deney ve kontrol gruplarına öntest ve sontest
uygulanmıştır. Öntest sonuçlarına göre aralarında anlamlı bir fark olmayan grupların
sontestleri karşılaştırıldığında ise deney grubu lehine anlamlı bir fark olduğu
gözlemlenmiştir. Buna göre GME kullanılarak yapılan öğretimin öğrenci başarısı
üzerinde daha etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
İlköğretim 6. sınıflarda öğrenim gören öğrencilerle yapılan çalışmada ‘Hacim
Ölçme ve Sıvı Ölçme Birimleri’ konularının öğretiminde GME yaklaşımın öğrenci
tutumlarına etkisini ölçmek amacıyla deney ve kontrol gruplarına öntutum ve sontutum
ölçeği uygulanmıştır. Grupların tutum puanları arasındaki farka bakıldığında ise kontrol
grubu ve deney grubu öğrencilerinin sontutum puanları ve kalıcılık puanları arasında
anlamlı bir fark olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
6.2.Öneriler
Bu bölümde, araştırmanın sonucunda elde edilen bulgular göz önünde
bulundurularak çeşitli önerilere yer verilmiştir.
Gerçekçi Matematik Eğitimi'nin etkisinin neler olduğunu belirlemek ve
derinlemesine incelemek amacıyla nitel araştırmalara yer verilebilir.
Gerçekçi Matematik Eğitimi'nin matematiğin farklı konularındaki ve farklı
sınıf seviyelerindeki etkisini belirlemeye yönelik yeni çalışmalar yapılabilir.
76
Gerçekçi Matematik Eğitimi'nin etkisini daha iyi belirleyebilmek adına daha
geniş bir örneklem ile deneysel araştırmalar yapılabilir.
Üniversitelerde öğrenim gören sınıf öğretmenliği ve matematik öğretmenliği
bölümlerindeki öğretmen adaylarına verilen matematik öğretimi derslerinde
GME yaklaşımı anlatılarak ve GME’nin uygulamalarıyla ilgili örneklere yer
verilebilir.
Hizmet içi eğitim programları yardımıyla GME yaklaşımı öğretmenlere
tanıtılarak öğretmenlerin bu yaklaşımı derslerde kullanmaları teşvik
edilebilir.
Ülkemizdeki okullarda, GME yaklaşımının uygulanmasına olanak tanıyan
fiziksel şartlar sağlanabilir.
GME’ye uygun öğretim materyalleri geliştirilerek matematik öğretim
programına uygulamalarda dahil edilebilir.
GME etkinlikleri içeren örnek ders planlarına matematik dersine ait öğretim
programında yer verilebilir.
Öğretmen kılavuz kitaplarında ve kaynak kitaplarda Gerçekçi Matematik
Eğitimi yaklaşımına yer verilebilir.
GME’nin farklı öğretim yöntemleri ile karşılaştırılarak güçlü olduğu ve eksik
kaldığı özellikleri ortaya çıkarılabilir.
77
KAYNAKÇA
Abdik, E., 2002. Matematik dersleri politikası. V. Ulusal Fen ve Matematik Öğretimi
Kongresi’nde sunulmus bildiri, Ankara.
Açıkgöz, K. (2004). Aktif öğrenme. İzmir: Eğitim Dünyası Yayınları.
Altun, M.(2001). Eğitim fakülteleri ve ilköğretim öğretmenleri için matematik öğretimi.
İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım.
Altun, M., (2002). Sayı doğrusunun öğretiminde yeni bir yaklaşım. İlköğretim-Online,
1(2), 33-39.
Altun, M. (2004b). Matematik öğretimi (6, 7 ve 8. Sınıflarda). Bursa: Erkan Matbaası.
Altun, M. (2008). İlköğretim İkinci Kademe (6, 7 ve 8. Sınıflarda) Matematik Öğretimi.
Bursa: Aktüel Yayınları.
Altun, M. (2008). Liselerde matematik öğretimi. Bursa: Aktüel Alfa Akademi Bas. Yay.
Akkaya, R. (2006). İlköğretim altıncı sınıf öğrencilerinin cebir öğrenme alanında
karşılaşılan kavram yanılgılarının giderilmesinde etkinlik temelli yaklaşımın
etkililiği, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bolu: Abant İzzet Baysal
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Akyüz, M. C. (2010). Gerçekçi matematik eğitimi (RME) yönteminin ortaöğretim 12. sınıf
matematik (integral ünitesi) öğretiminde öğrenci başarısına etkisi,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü.
Arseven, A. (2010). Gerçekçi matematik öğretiminin bilişsel ve duyuşsal öğrenme
ürünlerine etkisi. Doktora Tezi, Ankara: Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
Aydın, B. (2003). Bilgi toplumu oluşumunda bireylerin yetiştirilmesi ve matematik
öğretimi, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi.
Aydın Ünal, Z.; Gerçekçi Matematik Eğitiminin İlköğretim 7. Sınıf Öğrencilerinin
Başarılarına ve Matematiğe Karsı Tutumlarına Etkisi. Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi. Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Erzurum.
Baykul, Y. (2001). İlköğretimde matematik öğretimi 1.-5. Sınıflar için, Ankara: Pegem A
Yayıncılık.
Baykul, Y. (2002). İlköğretimde matematik öğretimi 6.-8. Sınıflar için. Ankara: Pegem A
Yayıncılık.
Benson, N. (2004). Teaching and Learning RME.
78
Bıldırcın, V. (2012). Gerçekçi matematik eğitimi yaklaşımının ilköğretim 5. sınıflarda
uzunluk, alan ve hacim kavramlarının öğretimine etkisi. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Kırşehir: Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Bulut, Sa. (2004). İlköğretim Programlarında Yeni Yaklaşımlar, Matematik. Bilim ve
Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi,
Busbridge J. ve Özçelik, D.A. (1997). İlköğretimde matematik öğretimi. Ankara: Yüksek
Öğretim Kurumu/Dünya Bankası. Milli Eğitim Geliştirme Projesi. Hizmet Öncesi
Öğretmen El Kitabı. Ankara: Ajans-Türk Basın ve Basım A.Ş.
Büyüköztürk, S. (2007). Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı ( 8. Baskı). Ankara:
PegemA Yayıncılık.
Büyüköztürk, ġ. (2009). Bilimsel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Pegem A Yayıncılık
Bintaş, J., Altun, M. ve Arslan, K. (2003). Gerçekçi matematik eğitimi ile simetri
öğretimi. http://www.matder.org.tr./Default.asp?id=107 10 Şubat 2010’da
alınmıştır.
Can, m. (2012). İlköğretim 3. sınıflarda ölçme konusunda gerçekçi matematik eğitimi
yaklaşımının öğrenci başarısına ve öğrenmenin kalıcılığına etkisi, Yüksek Lisans
Tezi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Bolu.
Cankoy, O. (2002). Matematik ve Günlük Yaşam Dersi ile ilgili Görüşler. V. Ulusal Fen
Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi, 16-18 Eylül, ODTÜ, Ankara.
Çakır, Z. (2011). Gerçekçi matematik eğitimi yönteminin ilköğretim 6. sınıf düzeyinde
cebir ve alan konularında öğrenci başarısı ve tutumuna etkisi. Yüksek Lisans
Tezi, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Zonguldak.
Dede, Y. (2003). Arcs motivasyon modeli’nin öğrencilerin matematiğe yönelik
motivasyonlarına etkisi. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2 (14),
173-182.
De Lange, J. (1987). Mathematics, insight and meaning: Teaching, learning and testing
of mathematics for the life and social sciences. Utrecht: Ow & Oc.
De Lange, J. (1995). Assessment: No Change Without Problems, In: Romberg, Ta (Eds).
Reform in School Mathematics And Authentic Assessment . New York, Sunny Pres
De Lange, J. (1996). Using and Applying Mathematics in Education. In: Aj Bishop, Et
Al. (Eds). International Handbook Of Mathematics Education
Demirdöğen, N. (2007). Gerçekçi matematik eğitimi yönteminin ilkögretim 6. sınıflarda
kesir kavramının öğretimine etkisi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara:
Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
79
Dursun, Ş. Peker;, M. (2003). İlköğretim altıncı sınıf öğrencilerinin matematik dersinde
karşılaştıkları sorunlar. Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (27)1.
Ekiz, D. (2003). Eğitimde Araştırma Yöntem ve Metotlarına Giriş: Nitel, Nicel ve
Eleştirel Kuram Metodolojileri (1.Baskı). Ankara: Anı Yayıncılık.
Ergöz, N. (2000). Aritmetikten cebire kademeli geçişi vurgulayan eğitimin etkileri.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Boğaziçi Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü.
Ersoy, Y. (2003). Teknoloji destekli matematik eğitimi–1; Gelişmeler, politikalar ve
stratejiler. İlköğretim Online, 2(1), s.18–27.
Freudenthal, H. (1973). Mathematics as an educational task. Dordrecht: Reidel,
Netherlands. T. Dordrecht: Reidel.
Freudenthal, H. (1991). Revisiting Mathematics Education: China Lectures. Kluwer
Academic Publishers, 101 Philip Drive, Norwell, Ma 02061
Gelibolu, M.F. (2008). Gerçekçi matematik eğitimi yaklaşımıyla geliştirilen bilgisayar
destekli mantık öğretimi materyallerinin 9.sınıf matematik dersinde
uygulanmasının değerlendirilmesi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Ege
Üniversitesi, İzmir.
Gravemeijer, K. (1994). Developing realistic mathematics education. Utrecht: CD-ß
Pres/ Freudenthal Institue.
Gravemeijer, K. (1999). How emergent models may foster the constitution of formal
mathematics. Mathematical Thinking and Learning, 1(2), 155-177.
Gravemeijer, K. and Doorman, M. (1999). Context problems in realistic mathematics
education: A Calculus course as an example. Educational Studies in Mathematics,
39, 111-129.
Hacısalihoğlu, H. H., Mirasyedioğlu ve Ş., Akpınar, A. (2004). Matematik öğretimi
ilköğretim 6–8. (Birinci Baskı). Ankara: Asil Yayın Dağıtım.
Heuvel-Panhuızen, M. V. D. (2003). The didactical use of models in realistics
mathematics education: An example from a longitudinal trajectory on percentage.
Educational studies in mathematics. 54, 9-35.
Kaf, Ö. (1999). Hayat bilgisi dersinde bazı sosyal becerilerin kazandırılmasında yaratıcı
drama yönteminin etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Çukurova
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Karasar, N. (2006). Bilimsel Araştırma Yöntemi; Kavramlar, İlkeler, Teknikler
(16.baskı). Ankara: Nobel Yayınları.
80
Kaylak, (2014). Gerçekçi matematik eğitimine dayalı ders etkinliğinin öğrenci başarısına
etkisi. Yüksek lisans tezi, Konya: Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü.
Keijzer, R., Galen, F.H.J. Van and Oosterwaal, L., (2004). Reinvention revisited;
Learning and teaching decimals as example. Paper presented at ICME10,
Kopenhagen, Denmark.
Kurt, A., & Özel, M. E. (2013). İlköğretimde matematik kaygısına karşı "Gerçekçi
Matematik Eğitimi" yaklaşımı ve "Geometri Bahçesi"nin rolü.
Kurt, E. S. (2015). Gerçekçi matematik eğitiminin uzunluk ölçme konusunda başarı ve
kalıcılığa etkisi. Yüksek lisans tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Samsun.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2009a. ÖBBS 2008 İlköğretim öğrencilerinin
başarılarının belirlenmesi Türkçe, Matematik, Fen ve Teknoloji, Sosyal Bilgiler,
İngilizce Raporu. Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı Basımevi.
MEB. (2009b).İlköğretim Matematik Dersi 6-8. Sınıflar Öğretim Programı ve Kılavuzu.
http://ttkb.meb.gov.tr/program.aspx?islem=1&kno=32 adresinden 02.03.2012
tarihinde indirilmiştir.
NCTM (2000). Principle and standarts for school mathematics. http://standarts.nctm.org/
15 Aralık 2010’da alınmıştır.
Nelissen, J. & Tomic, W., 1998. Representations In Mathematics Education, Hearken.
ERIC Document Reproduction Service No. ED 428950.
Olkun, S. ve Aydoğdu, T. (2003). Üçüncü uluslararası matematik ve fen araştırması
(TIMSS) nedir? Neyi sorgular? Örnek Geometri Soruları ve Etkinlikler.
İlköğretim-Online, 2(1), 28–35.
Öktem, S. P. (2009). İlköğretim ikinci kademe öğrencilerinin gerçekçi cevap gerektiren
matematiksel sözel problemleri çözme becerileri. Yüsek Lisans Tezi, Çukurova
Üniversitesi, Adana.
Özdemir, S. (2005). MEB İlköğretim Programları Yeni Program Ne Getiriyor?.
http://www.iogm.meb.gov.tr 20 Eylül 2011 tarihinde alınmıştır.
Özdemir, E. (2008). Gerçekçi matematik eğitimine (RME) dayalı olarak yapılan “yüzey
ölçüleri ve hacimler” ünitesinin öğretiminin öğrenci başarısına etkisi ve öğretime
yönelik öğrenci görüşleri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Balıkesir: Fen
Bilimleri Enstitüsü İlköğretim Anabilim Dalı.
81
Özdemir, E. ve Üzel, D. (2011). Gerçekçi matematik eğitiminin öğrenci başarısına etkisi
ve öğretime yönelik öğrenci görüşleri. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi. 40, 332-343.
Pesen, C. (2002). Matematiğin estetiği üzerine. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi.
Pesen, C. (2006). Yapılandırmacı öğrenme yaklaşımına göre matematik öğretimi (3.
Baskı). Ankara: Pegem Yayınevi.
Reys, R. E.; Suydam, M. N; Lindquist, M. M & Smith, N. L. (1998) Helping Children
Learn Mathematics. Allyn and Bacon: USA.
Sertöz, S. (2008). Matematiğin aydınlık dünyası. Ankara: TÜBİTAK Popüler Bilim
Kitapları.
Talati,A. (2004). Teaching and Learning RME.
T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı. (2007). İlköğretim
Matematik Dersi (6-8. sınıflar) Öğretim Programı, Ankara.
Treffers, A., (1987). Three dimensions- a model of goal and theory description in
mathematics ınstruction. Dordrecht: Kluwer Academic.
Treffers, A., (1991). Didactical backround of a mathematics program for primary
eucation. In, L. Streefland (Ed.), Realistic Mathematics Education in Primary
School, 21-57, Utrecht, The Netherlands: Cd-B Pres.
Ünal, Z. A., (2008). Gerçekçi matematik eğitimi'nin ilköğretim 7. sınıf öğrencilerinin
başarılarına ve matematiğe karşı tutumlarına etkisi. Yüksek Lisans Tezi, Atatürk
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Erzurum.
Üzel, D. ve Uyangör, S. M. (2006). Attitudes of 7th class students toward mathematics in
realistic mathematics education. International Mathematical Forum, 1(39), 1951-
1959.
Üzel, D. (2007). Gerçekçi matematik eğitimi(RME) destekli eğitimin ilköğretim 7. Sınıf
matematik öğretiminde öğrenci başarısına etkisi. Doktora Tezi, Balıkesir
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Balıkesir.
Van Den Heuvel-Panhuizen, Marja; (1998), Realistic Mathematics Education work in
progress.
Van Den Heuvel-Panhuizen, M. (2003). The didactical use of models in realistic
mathematics education: An example from a longitudinal on percentage.
Educational Studies in Mathematics.
82
Van den Heuve-Panhuizen, M. ve Wijer, M. (2005) Mathematics Standards and Curricula
in the Netherlands, ZDM, 37 (4), ss. 287-307.
Van de Walle, J., (2004). Elementary and Middle School Mathematics. (Fifth Edition).
Boston: Pearson Education Inc.
Verschaffel, L., & De Corte, E. (1997). Teaching realistic mathematical modeling and
problem solving ın the elementary school. A teaching experiment with fifth
graders. Journal for Research in Mathematics Education, 28, 577-601.
Yağcı, E. & Arseven, A. (2010). Gerçekçi matematik öğretimi yaklaşımı. International
Conference on New Trends in Educational Their Implications, 11-13 November,
265-268.
Yazıcı, E. (2004). Öğrenme stilleri ile ilköğretimde beşinci sınıf matematik dersindeki
başarı arasındaki ilişki. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Selçuk Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü, Konya.
Yıldırım, A., Şimşek, H. (2005). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara:
Seçkin Yayınevi.
Yıldızlar, M. (2001). Matematik problemlerini çözebilme yöntemleri. Ankara: Eylül
Kitap ve Yayınevi.
Widjaja, W. & Stacey, K. (2006). Promoting Pre-Service Teachers’ Understanding Of
Decimal Notation And Its Teaching. in Novotná, J.; Moraová, H.; Krátká, M. and
Stehlíková, N. (eds), Proceedings of the 30th conference of the international
group for the psychology of mathematics education, (pp. 385-392), Charles
University in Prague, Faculty of Education, Prague, Czech Republic.
Widjaja, W. (2008) Local ınstruction theory on decimals: The case of ındonesian pre-
service teachers. Australia: University of Melbourne.
Zainurie, Z. (2007). Realistic Mathematics Education (RME) Atau Pembelajaran
Matematika Realistik, http://chixnie.wordpress.com/2008/06/27/realistic-
mathematics-education-rme-atau-pembelajaran-matematika-realistik/
Zulkardi, Z. (2000). How To Design Lessons Based On The Realistic Approach.
Http://Www.Geocities.Com/Ratuilma/Rme.Html
Zulkardi, Z. (2002). Developing A Learning Environment On Realistic Mathematics
Education, For Indonesian Student Teachers Twente, Enschede.
Zulkardi Vd. (2002). Designing, Evaluating And Implementing An Innovative Learning
Environment For Supporting Mathematics Education Reform in Indonesia: The
Cascade-Imeı Study, in P. Valero & O. Skovsmose (Eds.), Proceedings Of The
83
3rd International Mathematics Education And Society Conference, (108-112).
Copenhagen: Centre For Research in Learning Mathematics.
Zulkardi, Z. (2006). Gerçekçi matematik eğitimi yaklaşımının ilköğretim 5. sınıflarda
uzunluk, alan ve hacim kavramlarının öğretimine etkisi, Yüksek Lisans Tezi,
KırŞehir: Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
84
EKLER
Ek 1. TUTUM ÖLÇEĞİ
Sevgili Arkadaşlar;
Bu ankette matematikle ilgili 30 madde yer almaktadır. Bu
maddelerin herkes için geçerli doğru yanıtları bulunmamaktadır.
Bu nedenle lütfen aşağıda verilen tüm soruları dikkatle okuyarak
yanıtınızı, ifadenin karşısındaki seçeneklerden sizin için en uygun
olanı işaretleyerek belirtiniz. Zamanınızı paylaştığınız için teşekkür
eder, cevaplarınızın samimi ve içten olmasını dileriz.
AD Soyadı:
No/Sınıf:
Kes
inli
kle
Katı
lmıy
oru
m
Katı
lmıy
or
um
F
ikri
m Y
ok
Kıs
men
Katı
lıyoru
m
Tam
am
en
Katı
lıyoru
m
1) Matematik, çok sevdiğim dersler arasındadır.
2) Matematik çalışmak beni dinlendirir.
3) Matematik derslerindeki konular azaltılsa mutlu olurum.
4) Matematik çalışırken canım sıkılır.
5) Matematikle uğraşmak beni eğlendirir.
6) Boş zamanlarımda matematik çalışmaktan zevk alırım.
7) Matematik derslerinden korkarım.
8) Matematik problemi çözmek beni yorar.
9) Matematik bana korkutucu görünür.
10) Matematik problemi çözmekten zevk alırım.
11) Matematik, derslerin en güzelidir.
12) İlerde, matematikle yakından ilgili bir meslek seçmeyi isterim.
13) Matematikten hiç hoşlanmam.
14) Programda matematik ders saatlerinin sayısı azaltılsa mutlu
olurum.
15) İlerde, matematikle ilişkisi en az olan bir meslek seçmek
isterim.
16) Elime geçen her matematik problemini çözmek isterim.
17) Matematik konusundaki her şey ilgimi çeker.
18) Dersler arasında en çok matematikten hoşlanırım.
19) Matematik oyunlarından hoşlanmam.
20) Mümkün olsa, matematik yerine başka bir ders alırım.
21) Matematik ödevlerini sıkılmadan, zevkle yaparım.
22) Matematik derslerine mecbur olduğum için çalışıyorum.
23) Boş zamanlarımda matematik problemleri çözmek bana zevk
verir.
24) Bir matematik sorusunun cevabını bulmak için kendi kendime
uzun bir zaman harcamaktansa, onu bir bilenden sorup öğrenmeyi
tercih ederim.
25) Matematik dersinde kendimi rahat hissederim.
26) Diğer derslere göre, matematiği daha büyük bir zevkle
çalışırım.
27) Bana göre, matematik en çekici derstir.
28) Matematik derslerindeki konular azaltılsa sevinirim.
29) Matematik dersinden çekinirim.
30) Matematik dersine, sadece sınıf geçmek için çalışıyorum.
85
Ek 2 : BAŞARI TESTİ
6. SINIF HACİM ÖLÇME VE
SIVILARI ÖLÇME
BİRİMLERİ
1)
Yukarıda boyutları verilen akvaryum
su ile doldurulacaktır.
Bu akvaryumun tamamen su ile
dolması için kaç cm3 su gereklidir?
2)
Taban alanı 48 c m2 olan bir
dikdörtgenler prizmasının yüksekliği
15 cm olduğuna göre, bu prizmanın
hacmi kaç cm3’tür?
3)
Dikdörtgenler prizması şeklindeki bir
deponun hacmi 7000 m3’tür. Deponun
taban ayrıtları boyutları 10 m ve 20 m
olduğuna göre yüksekliği kaç m’dir?
4)
Yukarıda şekil I’de verilen
dikdörtgenler prizması şeklindeki bir
tahtanın boyalı kısmı kesilip şekil
II’deki gibi yapıştırılıyor.
Buna göre oluşan yeni cismin
hacmi için aşağıdakilerden hangisi
söylenir?
A) 40 cm3 artar. B) 40 cm3 azalır.
C) 24 cm3 artar. D) Değişmez.
5)
Yukarıdaki 2 parçadan oluşan
cismin hacmi kaç cm3’tür?
6)
Yukarıda verilen dikdörtgenler
prizmasını birim küplerle
doldurulmak istenirse bir kenarı 1 cm
olan kaç küp kullanılması
86
gerekir?
7)
Yandaki dik dört-
ler prizması
şeklinde- ki odanın
tavanı ve tabanının
alanları toplamı 1200 cm2 ve hacmi 12dm3
tür
Buna göre, bu prizmanın yüksekliği kaç
cm- dir?
A ) 0,2 B) 20 C) 200 D)2000
8)
6m
4m
4m
Kare prizma şeklindeki deponun içinde su
vardır. Suyun yüksekliği 6m dir. Depoya 64
m3 su ilave edilirse deponun tamamı
doluyor.
Buna göre, bu deponun yüksekliği kaç m
dir?
10)
3br
6br
10br
Ayrıtları 3br, 6 br ve 10 br olan
dikdörtgenler prizmasının içerisine bir
ayrıtı 1 br olan küplerden kaç tane
yerleştirilebilir?
A )60 B)90 C)130 D)180
11)
Tabanının bir ayrıtı 8 cm ve yüksekliği 1
dm olan kare dik prizmanın içine hacmi
8000 mm3 olan küplerden kaç tane sığar?
A ) 80 B ) 800 C ) 100 D ) 8
12)
87
A ) 4 B) 8 C) 10 D) 12
9)
2cm 8 cm
Bir ayrıtının uzunluğu 8 cm olan küpün
içine boşluk kalmayacak biçimde ayrıt
uzunluğu 2 cm olan küplerden kaç tane
yerleştirilebilir?
A ) 8 B) 16 C) 32 D) 64
13)
Kare dik prizma şeklindeki deponun
tabanının bir kenarı 3m, yüksekliği 12 m
dir.
Bu deponun içi, hacmi 0,008 m3 küp
şeklindeki tuğlalarla dolu olduğuna göre bu
deponun içinde kaç tane tuğla vardır?
A ) 13500 B ) 14600
C ) 135000 D ) 146000
17 ) Bir ayrıtının uzunluğu 60 cm olan
küp şeklindeki boş bir akvaryum yarısına
kadar su ile doldurulacaktır. Bunun için
kaç desimetreküp su gerekir?
A) 96 B) 108 C) 120 D)
216
18)
27 dm3 su alabilen ve tamamen boş olan
küp şeklindeki kabın bir ayrıtının
uzunluğu kaç cm’dir?
A ) 3 B ) 30 C ) 10 D )
300
19 ) Aşağıdaki eşitliklerden hangisi
yanlıştır?
88
14)
15)
16)
A) 54 mL = 5,4 cL
B) 30 cL = 0,3 L
C) 8 L = 800 cL
D) 5 dL = 50 L
20) 2 litrelik bir sürahiyi 100 ml ‘lik
bardakla kaç seferde doldururuz ?
A ) 20 B ) 30 C ) 25 D ) 10
21) 2 hm3 + 400 dam3 toplamı kaç m3
tür?
A) 402 B) 20400 C) 2400000 D)
4200000
89
22) I. 1.5 hm3 II. 140000 m3
III. 0,00013 km 3 IV. 1200 dam3
Yukarıdaki hacim ölçülerinin büyükten
küçüğe doğru sıralanışı hangisidir?
A) IV – II – I - III
B) I- II – IV -III
C) I- IV – II - III
D) II – III – I – IV
23)
I. 0,514 m3 = 514 L
II. 185 cL = 1850 cm3
III. 0,125 L = 125 000 mm3
IV. 0,025 m3 = 25 L
Yukarıdaki eşitliklerden kaç tanesi
doğrudur?
A) 4 B) 3 C) 2 D) 1
24 )
25) Ayrıtlarının uzunlukları 8 m, 3 m
ve 2m olan dikdörtgenler prizması
şeklindeki bir deponun içerisine bir
kenarı 50 cm olan küp şeklindeki
kutulardan en fazla kaç tane konulabilir?
A) 192 B) 262 C) 384 D) 768
26) Üç kardeş serinlemek için meyve
suyu içmek istiyorlar. Büyük kardeşin
bardağı 400 mL, ortanca kardeşin
bardağı 3,3 dL ve küçük kardeşin
bardağı 20 cL meyve suyu alabildiğine
göre bu üç karde- şin bardaklarını tam
doldurmak için en az kaç litre meyve
suyuna ihtiyaçları vardır?
A) 0,93 B) 0,96 C) 9,3 D) 9,6
27) Aşağıdakilerden hangisi 4000
mililitreye eşit değildir?
A) 4 dm3
B) 0,04 m3
C) 4000 cm3
D) 4 000 000 mm3
28) Günde 400 mL süt içen bir bebek bir
haftada kaç desimetreküp süt içer?
A) 2,8 B) 28 C) 280 D) 2800
90
ÖZGEÇMİŞ
KİŞİSEL BİLGİLER
Adı Soyadı : Tuğçe ECE TAŞ
Doğum Yeri Ve Yılı : Adana, 1990
E- Posta : [email protected]
EĞİTİM DURUMU
2014-2018 : Yüksek Lisans, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İlköğretim Anabilim Dalı, Adana.
2008-2012 : Lisans, Hacettepe Üniversitesi, İlköğretim
Matematik Öğretmenliği, Ankara.
2004-2008 : Lise, Adana İ.M.K.B. Anadolu Öğretmen Lisesi.
1999-2004 : Ortaokul, Celalettin Sayhan İlköğretim Okulu,Adana.
1997-1999 : İlkokul, Öğretmen Zeynep Erdoğdu İlköğretim Okulu, Adana.
İŞ DENEYİMLERİ
2017 – Devam Ediyor Doğankent Ümmü Gülsüm Hilmi Cananoğlu Ortaokulu/
Matematik Öğretmeni (Yüreğir/ Adana)
2014- 2017 Gölyurt Ortaokulu/Matematik Öğretmeni ve Müdür Yardımcısı
(Gerger/Adıyaman)