Upload
others
View
5
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
UlUsl·nrası fiQ[iP rnzıl uısaunrnu SQrnPozuurnu
ULUSLARARASI NECİP FAZIL KISAKÜREK SEMPOZVUMU
20-22 MAYIS 2013 - KONYA f TüRKİYE INTERNAT!ONAL !\lECİP FAZIL KISAKÜREK SYMPOSIUM
llfıAY 20-22, 201 3 - KONYA j T URKEY
BİLDİRİLER KİLJ\BI / P ROCEEDINGS
KOORDİNATÖR f COORDİNATOR: DR. MÜCAHİT SAMİ KÜÇÜKTIGLI
EDİTÖRLER f EDİTÖRLER: PROF. DR. ALİM GÜR
Doç. DR. ALİ TEMİZEL
ÜKT. HARUN YILDIZ
EDİTÖR YARDIMCILARI/ AssİSTANT EDİTORS: AR. GÖR. AYSUN EREN
ISBN 978-605-389-128-4
KONYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KÜLTÜ~XAYINLARI/
THE METROPOLITAN MUNJC!PALITY OF
AR. GÖR. GAMZE GİZEM ERTAN
AR. GÖR. YAŞAR KESKİN
KONYA CULTURAL P UBLICATIONS: 228
SERTİFİKANO f PRODUCER CODE: 21473
BASKI-CİLT f ISSUE-VOLUME: OLGUN ÇELİK
+90 332 342 3220
FEVZİ ÇAKMAK MAH.10670 SOK. No:26
KARATAY /KONYA
. YAPIM j PRODUCTION: KÜLTÜR A.Ş.
+90 332 352 8111
K ONYA
NİSAN2014
KONYA BÜYÜKŞE~İR
BELEDiYESi
NECİP FAZIL'IN BABIALİ ESERİ VE BASINA ELEŞTİREL YAKLAŞIMI
A Critical Approach to The Press From Necip Fazıl and His Work 'Bçıbıali'
Caner ARABAO
Doç. Dı:, SelçıJ< Üııiversites~ iletişim Fal<ültesi, Gazetecilil< Bölümü Öğretim Üyesi
carahaci@selcukedıLl:r
Özet Necip Fazıl, şair, yazar olınanın çok ötesinde, bir düşünür ve düşüncelerini hayata geçirmek üzere çaba harcayan bir aksiyon adamıdır. Onun, kurguladığı medeniyet dünyası doğrultusunda, toplum siyaset, insan, lnuumlar tasarısı bulunmaktadır. Bu kurgunun eksenini, 1934'ten itibaren İslam Medeniyeti oluşturmak-tadır. Bu yüzden basına farklı bir bakışı bulunmaktadır. Çünkü basın, Necip Fazıl'ın benimsediğinden farklı, J...-ültür ve medeniyet değerlerini taşımaktadır. Onun erken yaşlarda tanıştığı basın dünyası ile ilişkileri, kendisini Babili'nin parçası haline getirmiştir. Bohem dönemi dahil, basın dünyası
ile organik bağı süreklidir. Basına, gelişme sürecinde yüklendiği misyondan dolayı, ağır eleştirilerle yüklendiği halde basın a!eıninden kopmamıştır. Osmanlı'nın son döneminde ve Cumhuriyet devrinde, fikir-düşünce dünyamızın Avrupa'ya açılan penceresi olan basın; yerli değerlere karşı duran bir araç kümesi gibidir. Batı etkisini, Tıirkiye'ye taşıyan bir zihniyetin sahibi gazetçci-yazar kesimi, Necip Fazıl'ın tepkisini çekmiştir. Batı kültürünü yakından tanıyan Necip Fazıl, eleştirilme ve eleştirme konusunda farklı bir zenginliğin salıibidir. Fikir grubu olarak Orak-Çekiç, Aydınlık gibi organların, din ve millet bağWarını, yobazlar diye suçlamasını; ahlaken sefil bir kadının, başkasını 'orospu' diye suçlaması olarak değerlendirir. Batıcılık konusundaki katı tutumu ile tanınan Nurııllah Ataç da eleştirdiklerindendir. Üstelik o, Necip Fazılın, meccani övücülerinden olduğu halde eleştiri oklarından nasiplenmiştir. Kısakii.reke göre; gazeteler riyakar, dergiler cansız, kitaplar köksüz, okuyucıılar sağırdır. Tipo baskı yerine ofsetin gelınesi, 5 bin yerine 500 bin baskı sayısına ulaşma, fikir adına fuhuş albümcülüğü tavrını değiştirmemiş, yanlışın yüz kat artmasını sağlamıştır. Onun için, tirajı artırmayı, gayri meşru hayatları meşrulaştırmada gören gazeteler, büyük gazete değildir. . Babili'nin bu durumu, geçmişe ait bir tespit değildir. Mevcut ha\liıJi• gelecekteki tavrını da kapsamaktadır. Bıibııi/i, zengin hatualar ağıyla, basın tarihimiz aÇısından pzenle değerlendirmeyi gereJ..."iirecek önemdedir. Babıali adlı eseri merkeze alınarak, Necip Fazıl'ın, ba/ına yö~elttiği eleştiriler ve gerekçeleri, bu tebliğde değerlendirilıneye çalışılnuştır. / _ /
Anahtar Kelimeler: Biiyiik Doğıı, Cinnet Mııstati/i, Babıali, Nımıllah Ataç.
Summary Necip Fazıl is a philosopher and an action man stıuggling to realize his ideas more than being a poet and a writer. He has projects about the society, politics, individuals and institutions in the direction of the civilized world which he envisaged. Islarnic Civilization forrns the axis !ine of this envisagement after 1934. Therefore, Necip Fazıl has a different view to the press. Because the press carries different values other than the cultural and civilizational values adopted by hirn. He becarne a part of Babıali thanks to his relations with the press world which he contacted with in his early ageas. Including his
l
ULUSLARASI NECİP FAZ!L KJSAKÜAEK SCı.t?OZYUMU 20-22 MAYIS 2.013 • KONYA 1 TÜRKİYE 1 113
iillHD!li&Hil
sumPDSium nmPfillilUiSdiüfOU
boheınian period,-his direct connection with the press world is permanent. Although Necip Fazıl was exposed to heavy critisim, he did not break with the press world because of his continued mission on development process of the press. Press e::ı.-plaining our ideas and thoughts to the European countries has been an obstacle standing against the national values during the !ast period of the Ottoman Empire and the Republiciaıı period. When the journalists and writers has started to carry the Westem influence to Turkey, they encountered with Necip Fazıl's strong response. Necip Fazıl knowing the Western cultu:e is open-minded about critisizing and being critisized. Some idea groups such as Communism and 'Aydınlık' accuse people depending on their religions and nations as bigots. According to Necip Fazıl this situation is like with the situation that an inımoral woman accuses an individual as 'bitch'. Although Nurullalı Ataç who known with hard-line about Westernism praises Necip Fazıl, Necip Fazıl critisizes hinı, too. According to Kısakiirek, newspapers are hypocritical, magazines are lifeless, books are baseless and readers are deaf. Using offset instead of letterpress printing and reaching 500 thousand prints instead of 5 thousand did not change Necip Fazıl's ideas and even these cases cause hundred-fold increse in false. According to Necip Fazıl newspapers which legitiınizes the illegitimate lives to incrase the circulation are not great. The situation of Babıali is not a detection of the past. Its current state includes its future state. Babıali having wealthy memories shou!d be evaluated carefully in terms of the press history. In this notification, Necip Fazıl's critisms about the press and their reasons are explained as centered his work 'Babıali'.
·,,
Key Words: Biiyiik Doğıı, Cinnet Mııstati/i, Babıali, Nurullah Ataç.
l,'fiERiJ!ıTi01.!.!.L NECİ? FAZil KISAKÜREKS'O.'.?OSIUl.'. r.tAY 20-22. 2013 - KmJVA f TURK::V
1 1
·- ı - . Giriş
--Necip Fazıl'ın, Kafa Kağıdı, O ve Ben, Cinnet Mııstatili, Benim Gözümde Menderes gibi haya
tının bir kesitini anlattığı hatıra türü eserleri içinde, Br'ibô./i'nin ayrı bir yeri vardır1• Bô.bıô.li2,
onun hayatının bir kesitini değil, basına karıştığı ilk gençlik çağından, eserini kaleme aldığı,
vefatından sekiz yıl öncesine kadar olan kısmını içine alır. Necip Fazıl, basın dünyası ile içli
dışlı olan ömrünü, Genç Şair, Mistik Şair, Sabık Şair olarak üç ana bölüme ayırarak aktarır.
Yalnız adlandırmalar, kendine ait değildir. Bu adlar, Necip Fazıl'a, Babali'deki bildik çevre
nin, bakış tarzını yansıtmaktadır. İlk ve uzun dilim, "Genç Şair." dönemini kapsamaktadır.
Bu kısım toplam, 365 sayfalık kitabın, 202 sayfasını yani yarıdan fazlasını kaplamaktadır.
Dönem okur-yazarları, mevcut hayatları içinden tanındığı için bu fazlalık normaldir. "Mistik
Şair" kısmı, gerçek hayattaki süresine de uygun olarak 1934-1943 yılları arası olduğu gibi
kısacadır; 202-273. sayfalar arasını kapsar. Geri kalan 273-363. sayfalar arasındaki doksan
sayfalık kısım, "Sabık Şair" diye adlandırıldığı, yani şairliği geçti-bitti dendiği halde, tezadı
bütün gücüyle ortaya koyar. Diğer dönemlerden daha verimli zaman dilimini içerir. Eser,
yazılış zamanı ve bakış tarzı itibariyle bir bütünlük ifade etmektedir.
Necip Fazıl'ın eseri,_ Ebüzziya Tevfik'in Yeni Osmanlılar Tarihi, Halit Ziya'nın Kırk Yil'ı,
Hüseyin Cahit'in Matbuat ve Edebiyat Hatıraları yada, Yakup Kadri'nin Gençlik ve Edebiyat
Hatıraları'na benzememektedir. Roman olmasına rağmen daha çok, Tarık Buğra'nm Dünya
nın En Pis Sokağı adlı eseri ile mantık itibariyle irtibat kurulabilir.
Bô.bıô.li'nin, amacı bellidir. Necip Fazıl, eserin başındaki "Bir İzah" başlıklı kısımda, kitabı
"İslamı gayeye" hizmet için yazdığını vurgular. Burada metod itibariyle iki hedef gözetmiştir.
Birincisi, anti tezden gelerek tezi ispat etmektir. Bunu metodların en kuşatıcısı görmekte
dir. Zira, "pislik, temizliğin tersinden ifadecisi olarak değer" kazanmaktadır. İstiklal belirtip
temizliğin yerine geçmek isterse bu bir felakettir (1976: 4, 7). İkincisi, Babıali' de yuvalanan
küfür kliğini oluşturan kesimi, teşhir etmektir. Çünkü, bizde bütün yollar Babıali' den geç
mektetedir. Fikir, sanat, ilim, politika adına öne çıkan kim varsa, çarşısını pazarını Babıfili'de
bulmaktadır (1976: 4, 11).
Necip Fazıl'ın, "yüzde yüz doğru" olayları aktardığını belirttiği eser, kendisi için aynı za
manda bir nefis muhasebesidir.
Babıali Tanımları .1 1
Necip Fazıl, Babıali'nin tarihi seyrini, dönemlere ayırarak anlatır. Buna göı'e 1Ş75'te filiz
verip kıvam tutmaya başlamıştır. 1900'e kadar ilkel bir saflık/arılık, zoraki paklık içindedir.
1900'den sonra, kontrolden çıkmış bir ağzı bozuk cesaret gösterir. İttihat ve Terakki devrin
de, tek partinin yumruğu altında kuyruğu kısık bir korkaklık içindedir. Fakat bütün devir
lerde kendi değildir. Hiç, katkısız/özgün, tefekkür, samimiyet sahibi olamamıştır (1976: 59).
Babıfili, "dönme gazeteci ve Niğdeli kağıtçıda sembolleşen fikri ve ticarliklim"dir. Aslında
"Babıali; hakikat avcılığı adına, hilfilin suda aksini yutmaya çalışan balıkların akvaryumu" dur
(1976: 353). Kitabın ikinci baskısının arka kapağı bu tanıma göre hazırlanmıştır.
Bu çalışmada, Necip Fazıl'ın kendisi hayatta iken ikinci baslasını çıkardığı. Haziran 1976 tarihli, Kaynakçada verilen eseri değerlendirilmiştir.
Babıali, sözlüklerde; kelime anlamı yönüyle, yüce kapı olarak tanımlanır. Siyasi tarihteki anlamı, Sadaret makamı, divan-ı hümayun ile dahiliye ve hariciye nezaretlerini ve de şura-yı devleti içine alan devlet dairelerinin bulunduğu yer. Osmanlı hfıkümeti demektir(Devellioğlu, 1986: 75; Pakalın, 1983: 136-139; Parlatır, 2006: 137). Babıali kavramının, sözlüklerde, hep yönetim merkezi anlamında kullanılması, Osmanlı son devri ve Cumhuriyet
l döneminde hazırlananlarda bile, basın merkezi olarak değerlendirilmemesi ilgi çekicidir. ___ _ ___________ _____/
ll l US t ö r ö S 1 nmP mıt mmm Sili! POZY UITTD
ilHflHillH
s Y m P o Si um BıriPfdliliildiUrni
Başlangıçta Babıali'yi meydana getirenleri de tanımlar. Bunlar; "Bakırcılar; hasırcılar"
(1976: 12) tipinde, Babıali esnafıdır:
Müzisyen tipi: "Rakısını tavuk göğsü mezesiyle içen bestekar tanburacı.
Kadın şarkıcı tipi: "Sanatını ağzından mı, göbeğinin altından mı devşirdiği belirsiz, yırtık
ve pişkin kadın şarkıcı".
Bilim adamı: İntihalci, Avrupa okul kitaplarından aşırdıklarinı, kendi adıyla yayınlayan
esersiz, çilesiz profesör.
Yazar: Karton adam kuklacısı, gayesiz romancı.
Gazeteci tipi: Aynı kaynaktan aynı şeyi çalmış gözükmemek için meslektaşları ile pazar- .
lık yapan, kaynakları bölüşen, makas ustası basın çalışanı.
Şair tipi: Yeni bir ağız getirdiği vehminde hokkabaz şair
Düşünce adamı: Kurtuİuş,reçeteleri üreten fikirsiz, kısır tipler (1976: 11 ).
Babıali, ona göre, "ilacı olmayan bir tımarhane': "ıstırabından bile habersiz hasta cüceler
panayırı"dır. Oradan Şinasi'ler; Namık Kemal'ler .. gelip geçmiştir (1976: 13). Kendi yakın
çevresini ise; Peyami Safa, Mesut Cemil, Mustafa Şekip, Fikret Adil, Burhan Ümit (Toprak),
Burunsuz Tevfik, Şeyh Nurettin, Abidin Dino, ArifDino oluşturmaktadır (1976: 12, 173).
Kitabında yer yer verdiği tanımlar; bir birini tamamlar; kıyasıya eleştiri, mahiyetindedir.
Gazeteci, yazar vb. kesimin toplandığı iki kahvehane vardır. İkbal ve Meserret. İkbal'i
şöyle tanımlar: "Babıali' de kahramanlaşmaya bakan, deha hasretlisi mustarip cücelerin ya
tağı . .'' Alıntı tanımı da bir benzeridir: "Esafil-i Şark: Şarkın Sefilleri (1976: 42, 43). Bir başka
yerde; "Hava; bir baştan bir başa hava! .. Olamayan bir cemiyette, anafor noktası Babıali ve
uzak, yakın her ferdi hava" (1976: 45). Ankara Babıali' si, yeni başkentte İstanbul'un küçül
tülmüş şekliyle oluşturulmuştur. Büyümüş ve şehirleşememiş Ankara'nın, Karpiç lokantası
ve İstanbul Pastahanesi basın mensuplarının buluşma yerleridir. Her türlü fikir çilesinden
uzak, dedikoducu, rejim meddahı bir ekip kümelenmiştir. Zaten 1928-29'da basın, rejime
köledir. "Sahibinin Sesi" durumundadır (1976: 91). Beyazlaştırılmış rakısı, cin çarpmış gibi
katı haliyle Aka Gündüz, sırıtkan Sadri Ertem, "onuncu sınıf şiir figüranı" Yaşar Nabi (1976:
150, 162), Ankara sosyetesini oluşturmaya başlayan Yakup Kadri, yeni eşi Mehruba Hanım
ile Falih Rıfkı vb .. Şevket Süreyya, Vedat Nedim, Burhan Belge, Yakup Kadri; Kadro tecrübe
sindedirler (1976: 208). Laik kafa yapısı öne çıkmaktadır. Vedat Nedim, Necip Fazıl'a mistik
yönelişinden dolayı bir gün: Sen bu kafayı değiştir!, der. Cevap: "Seninkiyle mi? .. Ben senin o
bücür gövden üzerinde bir kafa görmüyorum ki, değiştireyim!..'' olur (1976: 209).
Necip Fazıl'ın Gazeteciliği
Necip Fazıl, Darülfünun talebesi iken Vakit'e muhabir alınmıştır. Gazeteciliği böyle baş
lamıştır. İşinden memnun kalan Hakkı Tarık, Avrupa'ya gidiş işlemlerini tamamlaması için
gazetenin Ankara muhabiri yapar (Kısakürek, 1976: 41). Fransa dönüşü ayağının tozuyla
kapılandığı gazete yine, Vakit'tir. Yolculuk sırasında yakaladığı, önemli bir olayı haberleşti
rir. Gazete de birinci sayfa dağıtılarak, verdiği röportaj manşet yapılır. Üstüne de "hürmet
lice bir para", 25 Türk Lirası verirler. Artık Babıali' deki kapısı, Vakit'tir. O zaman, yirmi beş
bini aşan tirajıyla3 İstanbul'un yani Türkiye gazeteleri içinde en çok sa tanıdır. Sahipleri Asım
Us, Tarık Us, Rasim Us adlı üç kardeştir. Öğretmen kökenli, Türkçe, Arapça, Farsça dillerini
3 Necip Fazıl bir başka yerde, aynı gazete için 10-12 bin tiraj rakamını hatırlamaktadır (2010, 185-186).
l~!TERit:..T:C1P·L tlECIP FAZil K!S.t..KÜREK SY~.~?OS!W,1 l.~A Y 2iJ..22. 2013 ·KONYA.' TURKE'l'
iyi kullanan, aynı zamanda milletvekili olan Tarık Us, ağabeyi Asım ve küçüğü Rasim üze
rinde, "Gördesli tip" olarak hükmetmektedir (Kısakürek, 1976: 40). Pratik anlayış ve tedbir
geliştirmede kuvvetli, dinamik kavrama ve atakta zayıf birisidir. Gazetenin satışını yüksel
tici davranışlara şüphe ile bakıp değer vermezken, maliyeti düşürmek üzere, okkalık iade
fiyatlarını iyileştirmeye değer vermektedir. Bu, kazanmaya değil; kaybetmemeye, doğruyu
bulmaya değil aldanmamaya gayret eden bir anlayıştır. Kavrayışı çok daha geri durumda
olan ağabey Asım Us, kardeşine sorar: "Tarık duyduğuma göre, iadelerimize çok iyi bir fiat
bulmuşsun, öyle mi?" "Öyle diyelim ... " "Öyleyse niçin fazla basmıyoruz?" Gazeteci ailenin bü
yüğü, üretilen maddenin müspet satışından değil, elde kalan atık maddesinden kazanç ara
maktadır.. Çevresine hürmet telkin eden, ince altın çerçeveli gözlüklü, mavi gözlü, ağırbaşlı,
yapmacıksız halli Hakkı Tarık, gazetesini ocaklaştırmayı becermiş, meşhurları yetiştirmiş
veya yanına toplamıştır. Reşat Nuri romanlarını orada yazmakta, Deli Nizam (Nizamettin
Nazif) orada tarihi eser projelerini öne sürmekte, Abdülhak Hamid hatıralarını kaleme al
makta, "meşhur dönmebaşı Ahmet Emin Türkiye'yi Amerikan mandası, mandrasına sok
mayı orada ileri" sürmektedir. Yalnız Hakkı Tarık' ta, Babıali'yi, ''Anadolu çocuğu emrine ver
mek diye bir şuur mevcut" değildir (Kısakürek, 2010: 185-186). Babıali'nin genel eksikliği
burada da vardır. Durumu, Hakkı Tarık üstünden şöyle değerlendirir: "Şinasi, Agah Efendi
ve Namık Kemal' den beri umumiyetle Ermeniler, köksüzler, suyun öte tarafındakiler elinde
ki Babıali'ye ilk defa Anadolu çocuğunu getiren, fakat bu davayı şuurlandıramayan yarım bir
anavatan aydını.." (1976: 41).
Necip Fazıl'ın gazeteciliği, fiilen, bankacılık yaptığı zamanlarda, meslek olarak kesintiye
uğrar. Ama fikren devam eder. Osmanlı Bankasında 80 lira maaşla çalışırken istifa eder ve
böylece, on lira aldığı Tatar Osman'ın yönetimindeki Hayat mecmuasına, İstanbul'a döner.
Bu Babıali'ye kucak açma, aslında 1928-29'da, son kertesine kadar çıkardığı bohem hayatı
na dönüştür. "Çoğu içgüdülerinin fikirsiz kölesi Babıali kahramanları ile yanyana ve diz dize
bohem hayatını" yaşar. Çevresindekilerde içki, kadın tutkusu; onda kumar illeti bulunnrak~, tadır. Peyami Safa, Çallı İbrahim, Mesut Cemil, Eşref Şefik ve evi karargah olan Fikret ~di{ ekibidir (1976: 77-79). Kokain tutkusunun adı, "Beyza Hanımefendi"dir. Ve koka~e--ıdra sevdalı beşli; Eşref Şefik, Fikret Adil, Mesut Cemil, Peyami Safa, Elif Naci' den oluşmaktadır
(1976: 81-82).
Necip Fazıl, parasız kaldığı günlerde, başkasının yerine para karşılığı yazılar yazmıştır.
Va-Nü (Vata Nurettin), Akşam gazetesine, her biri üçer liradan hikayeler yazmaktadır. "Ko
münist dönmesi" bu yazardan, Necip Fazıl, para ister. Cevap, "geç şu masanın başına ve bana
tam 5 tane hikaye yaz! Ve yedibuçuk lira kazan! Ve hep devam et!" olur (1976: 93-94).
Necip Fazıl'ın polemiklerinde, karşı tarafın en çok kullandığı mal~eme, onun 1934 önce
si içinde bulunduğu bohem hayatıdır. O hayatı ilk anlatan, tavan arasındaki odasının iki met
rekarelik, perdelenebilen bir köşesinde yatıp kalktığı, içinde mum yakarak şiir ve yazılarını
yazdığı, mum ışığıyla ısındığı oda arkadaşı FikretAdil'dir. İçki, kumar, kadın dahil o dönemin
basın mensupları, sanat adamları çevresinin gözüktüğü bohem hayatı, Necip Fazıl'ın soün
raki hayatında da gözüken bazı özelliklerini yansıtır. Örümcek Ağı adlı eseri yayınlanmış,
Kaldırımlar adlı kitabı yeni çıkmıştır. O, "hiçbir içtima! kayıt" dinlemeyen, "herkesi kendine
borçlu" zanneden, yüzü tiklerle dolu bir gençtir. Bir akşam arkadaşları ile lokantaya çıka
caklardır. Ama hiçbirinde para yoktur. Necip Fazıl, "durun, şimdi on lira bulacağım" der ve
on dakika sonra parayı bulmuş olarak döner. Hayat mecmuasına, bir şiirini satmıştır. Arka
daşı Server Bedi, hangi şiir; Cumhuriyet'in edebiyat sayfası için verdiği mi olduğunu sorgu-
ulus l nr n s ı nYfiPflllllUISmm srnPOBUU
ULUSLAR..\Sl NEC!P FAZIL KlSAl<ÜREK SEt\POZ'ı'UMU 20·22 MAYIS 2013 • KGi~YA i TÜRKİYE
illiffiHiUidl
SYJllPOSiUJll fiQ[iP!ülilYiSüUllfQY
!ar; cevap vermez. Am·a aynı şiirdir. Bununla dokuz kişi yer içer. Kumar oynayan ve sürekli
kaybeden, kaybetmekten hoşlanan, bilerek kaybeden, başkalarını aldatmak için herkesi .
aptal zannetmenin aczine" düşmeyen birisidir. Bir defasında kazanmış ve oda arkadaşına,
"işte kartvizitim" diye yüz seksen liralık bir deste parayı fırlatmıştır. Paraya değer verme
yen birisidir. Necip Fazıl asker.e gidince, oda arkadaş! tavan arasında yalnız kalmıştır. "Yeni
harflerin kabulü dolayısıyla birden bire meydana çıkan buhran" sırasıdır (Fikret Adil, 1993:
71-73, 85-90).
1934' e kadar, kendi anlatımıyla, birbuçuk eser veren Necip Fazıl, dönüşünü gerçekleştir
dikten sonra, şiirde, fikirde ve ilimde en üstün verimine tırmanıp, 80-90 cilt eser vermiştir
(1976: 204, 274). Ama önceki dönemini göklere çıkartanlar; bu verimli devresine "Sabık
Şair" diyeceklerdir. Sabık Şair adını takan, gençlik arkadaşı Fikret Adil' dir (197 6: 2 75).
İlk yayın denemeleri °',
İş Bankası müfettişliği, Necip Fazıl'ın kalem hayatını kolaylaştıran bir ortam meydana
getirmiştir. Tohum tecrübesinden sonra, Ağaç adlı haftalık bir fikir sanat dergisini çıkar
mak ister. O sıra İktisat Bakanı olan Celal Bayar, emrindeki İş Bankası ve Sümerbank'ın bir
yıllık peşin ilan karşılığı olarak Necip Fazıl'a 1600 lira verdirir.Ağaç çıkarken Necip Fazıl'a,
"Babıali meddahlığı sedyesinden" bir örnek olarak Sait Faik, mektup gönderir. Oqıda, Necip
Fazıl'ın başına göğü yıkakarcasına bir ifadesi vardır: "Sen bir peygambersin!" (1976: 220).
Herkes aynı değildir. Ağaç üzerine Burhan belge, Necip Fazıl'a, "İs!am komünisti", Falih Rıf
kı, "İslam faşisti!': Yakup Kadri ise, "Neo Müzülman".der (1976: 251). Yalnız Ağaç dergisi,
Necip Fazıl'ı müthiş bir düş kırıklığına uğratmıştır. Türk fikir ve sanat adamının verimsiz
liği, okuyııcunun alaka sefaleti önünde hüsrana uğramıştır. Memlekette ne duygu, düşünce
vericisinden bir işaret vardır; ne de alıcısından .. Kaybedilen bir dünyanın ardından hiçlik
gelmektedir (1976: 224).
Necip Fazıl'ın dokuz yıllık İş Bankası memurluğu 1938'de sona erer. Zira, banka genel
müdürü, kendisine, cumhurbaşkanın sağlık durumu ile ilgili, "vaziyetin ağır olduğunu söy
lemişsiniz!" suçlamasını yöneltir. Büyükada Yat Kulübünde, Başbakan Cela.J Bayar'ın gaze
tedeki fotoğrafına bakarak, masada, "bu resim gösteriyor ki vaziyet ciddi" demiştir. Genel
müdür, bu suç üzerine, teftişi bırakın, hemen Ankara'ya dönün ve piyes yazmakla uğraşın,
emrini verir. O da istifa eder. Bundan sonra fiili gazetecilik yeniden başlayacaktır. Hakkı Ta
rık Us'un küçük kardeşi Rasim Us yönetimindeki, Haber gazetesine giı:er. Birinci sayfada
fıkracılık yapacaktır. Ayrıca, papazların yönettiği bir Fransız okulunda hocalık üstlenir. Ka
zancı, bankadan aldığının üçte biri değildir (1976:)58-260).
1939 Sonbaharına doğru Son Telgraf gazetesinde yazan Necip Fazıl, İkinci Dünya
Harbi'nin çıkacağını, "beşeri bir kıyamet" kopacak diye tahmin.etmektedir. Başta Zekeriya
Sertel olmak üzere başyazarlar; bir dünya. harbi kopmayacak düşüncesindedirler. Çünkü,
Türkiye'deki başyazarlar; bakkal Bodos'tan "kültürve idrakçe farksız"dırlar (1976: 261).
Kapatmalarla Büyük Doğu
Artık yeniden kendi yayınını çıkarma zamanı gelmiştir. Necip Fazıl, "hanımının kürk
mantosunu rehin götürdüğü fakat kabul ettiremediği Maraşlı bir pirinç tüccarının yardı
mıyla" ilk Büyük Doğu'yıı (1943) çıkartır (1976: 281). Şükrü Saraçoğlu imzası ile basına,
''.Allah ve ahlaktan bansetmek yasaktır!" emrinin geldiği sıralardır. Maarif Vekili H. Ali Yü-
li-.ıTERM,;Tımı,;ı._ 1/E:Ci? FP.2Jl KISAKÜREK SYl.~POS u~.· UAY 20·22. 2013- KO;JYA/TURKEY
cel, Büyük Doğu ve akademideki hocalık arasında, birini tercih etmesini ister, akademiden
kovulur. Mayıs 1944 tarihli Büyük Doğu kapağında, ''.Allah'a itaat etmeyene itaat edilmez!"
mealinde bir Hadis yayınlar. Bir Hadisi kapak yapmanın bedeli, o dönemde bellidir: Halkın
yöneticiler aleyhine kışkırtıldığı gerekçesiyle, bakanlar kurulu kararı üzerine dergi kapatılır
(1976: 285).
İkinci Dünya Harbi sona erince, ''.Amerikan zoru" ile hürriyet ve demokrasi tepemize
inmiştir. 1945'te, ikinci devre Büyük Doğu'larını çıkartır. 10-15 bin üstünde baskı sayısı
na ulaşır (1976: 295). İlk basın tuzağına da bu sıra düşer. Türkiye'nin Roma Büyükelçisi
Cemal Hüsnü, eşine sarkıntılık ettiği bir artist tarafından tokatlanmış, Necip Fazıl da bunu
yayınlamıştır. Eski Maarif Vekili de olan C. Hüsnü'ye, amirleri, rezaletini temizleme görevi
vermiştir. O da Büyük Doğu'ya dava açar. Peyami Safa ve Hakkı Tarık'ın telkini ile, Necip
Fazıl'a bir açıklama yazısı yayınlatılır. Cemal Hüsnü de davasından vazgeçer (1976: 299).
Büyük Doğu ikinci devrenin 58. sayı kapağında; "Kocaman bir kulak" ve üzerinde, "Başımız
da kulak istiyoruz" yazısını yayınlamıştır. Dergi kapatılır. Sır adlı piyes için de, "Milleti kanlı
ihtilale teşvik"ten, Örfi İdare Mahkemesine çıkarılır. Dergi kapalı olduğu için, bir köşk satın
alabilecek kadar bayi alacakları, gelmez. Bayilerin, kapalı dergiye, borçlarını ödeme adeti
yoktur. Aile parasızdır. Başbakan Recep Peker, 400 liralık bir havale gönderir. Ardından da
Ankara'ya görüşmeye davet edilir. Teklif, "Demokrat Parti aleyhine cephe almak ve İslam
davasını haddinden fazla açığa vurmamak şartıyla': üstünde Merkez Bankasının bandıyla,
bir paket binlik banknot (yüz bin lira) verilecektir. Değilse "bütün devlet kuvvetleriyle" ku
şatılacaktır. Havuç-sopa teklifinde yol, Başbakanlık kapısından zindan kapısına açılır (197 6:
301-303). Recep Peker'in İstanbul Örfi İdare Mahkemesinde açtırdığı, "halkı kanlı ihtilale
teşvik" davası, 1947'de beraetle sonuçlanır. Bunun üzerine bir tüccarın yardımıyla, üçüncü
devre Büyük Doğu'nun 59. sayısını çıkartır. Artık Büyük Doğu, her şeyi Necip Fazıl olan bir
dergidir (197 6: 307). Aynı yıl, dergide Rıza Tevfik' in Sultan Hamid'in Ruhaniyetinden İstim
dat başlıklı şiiri yayınlanmıştır. Bu şiir yüzünden, Necip Fazıl ve derginin sahibi gözüken ha
nımı Neslihan Kısakürek hapsedilir (1976: 309). Bir ara günlük gazete olan dergi, 1952'de
tekrar kapatılır. Necip Fazıl da bir sene üç gün zindanda ölüm ve cinnet terleri döker. Yahudi
öcünü almıştır (1976: 318).
Uzun süren Malatya hapsinden sonra, 1954 Büyük Doğu'larını çıkartır. İlk sayının kapak
resmi, ağlayan bir köylü kızı ve üstünde, "Milletçe Ağlıyoruz" yazısıdır. Çıkarılan hemen he
men her sayı, toplatılır. Bir kapak resmi; üstü arma işlemeli sanat eseri bir kumaştır. Bedes
tende örnekleri bulunan böyle bir kumaş resmi, savcılık tarafından "Padişahlık propagan
dası" addedilir. Necip Fazıl'ın savcıya savunması şöyledir: "İçinde adalet işlerine baktığınız
binanın (o zaman Büyük Postahane) tepesinde aynı arma var .. Siz de mi padişahlık propa
gandası yapıyorsunuz?" (Kısakürek, 2006: 261).
1958'de Büyük Doğu'lardan dolayı, parça parça yüz yıla yakın mahkı1mluğa uğratılmış
tır. Yatacağı yer Menderes tarafından Niğde'de hazırlatılmışken darbe olur. Darbecilerin
genel affıyla kurtulmuşken, yeniden Atatürk'e hakaret suçlaması ile bir buçuk yıl yatmak
üzere cezaevine gönderilir (1976: 337).
"Yoğurttan bir hükümete mukavvadan bir hançer saplanmış" olarak nitelendirdiği DP
hükümeti ile 27 Mayıs Darbesi üzerine, radyodan, darbecilerin ilk icraatlarından biri olarak,
Büyük Doğu'nun kapatıldığı anons edilmiştir. Halbuki, Büyük Doğu zaten kapalı ve çıkma
maktadır. Necip Fazıl, bildiriyi şöyle değerlendirir: "Ölü tekrar öldürülmüştür!" (Kısakürek,
2006: 278-279).
U lUSlHöSI miP rnııt ~ısmrnu S O ITT PO l g UITT U
ULUSL'"'RAS1 NECiP FAZlL KlSAKÜR=:K s:::r.~?OZl'W.\U 20·22 MAY!S ZOi3· KCINA!TÜRKiYE 1 119
illHBHill!l
SYPJPOSiUlll nmPflllilUiSmrnu
N. Fazıl, basın suçlarının affedildiği açıklandığı halde, 27 Mayıs ardından tutuklanıp hap
sedilmiştir. Bir buçuk yıl, yatırıldığı, işkence gördüğü Toptaşı Cezaevinden saçları kesilmiş
bir mahk:Um olarak Yassıada'ya tanık olarak götürülür. A. Menderes'in de hazır bulundurul
duğıı mahkemede, örtülü ödenek sorulur. Para aldığını, ama "bir rejim ve hüküm et meddah
lığı" yapmadığını, üstelik reklam parası gibi verilen paralar yüzünden, elinde avucunda ne
varsa harcamak, borca girmek durumunda kaldığını belirtir. Kayda alınıp yayınlanmayan
cevabının, son kısmı şöyledir: ''.Adnan Menderes, örtülü ödeneğiyle beni kollamış değil, asıl
ben onu idealim yolunda sebatsız karakteri yüzünden muvaffak olamamış bulunuyorum.
Benim, bir dava uğrunda .bir nevi vergi hakkıyle alabildiğim, reklam parasına bile yetmez
gülünç meblağlara karşılık kendisinden milyonlar devşirip şimdi gözünü oymaya bakan,
Büyük Doğu'yu örtülü ödenek beslemesi olmakla suçlayan ve hesap vermeye davet edil
meyen bazı gazetelerin hali, masumluk ve ulviliğimizin ters tarafından mükemmel bir ifa
desidir. İsterseniz bu gazete/erin hesabını yüksek huzurunuzda ortaya dökeyim.:' Hakimin
cevabı, "Hayır!" olacaktır (Kısak4rek, 2006: 284-285, 288-289).
Necip Fazıl, yayıncılığında, gerçeğe ulaşma konusunda yırtınan birisidir. Eski kolordu
komutanlarından Çolak Salahaddin Paşa ile tanışır. Paşa, başarıları gizlenen, gerçek bir kah
ramandır. Büyük Doğu'ya, hatıralarını yazmasını teklif eder. Paşa, "ömrünün son yıllarında
bu işi istemeyin", der. Gerekçesi, çok acıdır: "Hakikat! söyleyenleri bu memlekette yaşatmaz
lar.. Devrimiz malı1m (İnönü Devri) .. Çoluğıımu çocuğıımu düşünmeliyim!.. Ben öldükten
sonra ne yaparlarsa yapsınlar!.:' (1976: 358). Onun, Büyük Doğu serüveni, 1976'ya kadar
sürecektir.
Babıali'yi Anlamak
Babıali adıyla, Osmanlı son devrinden itibaren kasdedilen yer, basın yayın organlarının
kümelendiği mekandır. Bu dar alanın etkisi, ülke çapındadır. Düşünce, sanat adamları, ül
kenin okuyan gençliği bu merkezden çeşitli düşüncelere, hislere yönlendirilmektedir. Onun
için Babali, Necip Fazıl tarafından mercek altına alınmaktadır. Oradaki menfi dönüşüm, ülke
çapında olumsuzluğun kaynağı olmuş, oradaki olumlu değişim millet çapında iyiye yönel
menin kaynağı olacaktır.
Babali'deki menfiliğin kaynağı, Tanzimat'tan itibaren oluşan Batıcı okumuşlardır. Bun
ların başını Genç Osmanlılar çekıniştir. Genç Osmanlılar içinde, Şinasi başta gelmektedir.
Çocukluğunda Fransızca öğrenmiş, 18 yaşında eğitim için Fransa'ya gitmiş ve Batı düşün
cesine kapılanmıştır. Divan şairlerini taklitle işe başlayan Şinasi, artık Batının üstünkörü
gerçeklerinin tellalı olmuştur. Avrupa etkisi altındaki, "ilk ve küçük münevver örneği" olan
Şinasi, Tasvir-i Efkar gazetesi ile Batı fikir ve düşüncelerinin Türkiye' de yayıcısıdır (Kısakü
rek, 1992: 82-83).
Şinasi, ile tanıştığında, Namık Kemal 23 yaşında Divan Edebiyatı, tasavvuf etkisinde
bir şairdir. N. Kemal'e, Fransızca öğrenmesini tavsiye eder. Bundan sonra yönünü Batıya çeviren N. Kemal, süratle, abanarak Fransızca çalışırken, diğer yandan Şinasi'nin gazetesi
Tasvir-i Efkar da yazar. Yeni düşüncesinde, birkaç makalesi ile bu gazete tarafından, meşhur
ediliverir. Edebi, siyasi şöhretinin başlangıcı, Şinasi elinde ve gazetesinde başlar (Kısakürek,
1992: 85, 87). Bu sıra modernleşme ve Batılılaşma tarihimizin ilk politik örgütü olan Yeni
Osmanlılar Cemiyeti, 1865 yılında kurulmuştur. Karbonari tüzüğüne göre altı kişilik hüc
relere, yedincisi başkanlık edecek şekilde örgütlenmiştir. Yedinci kişiler, bir araya gelerek
JNTERNATIONAL NECiP FAZIL KISAKÜM!::K S'O,IPOS,L:'.' MAY 20-22. 2013 • KON-YA/TUAKEY
yapılacakları görüşmekte, altlarındakilere emretmektedirler. Namık Kemal, altı kişilik grup
İçindedir. Toplam 245 kişilik örgüt, Türkiye'nin kaderini etkileyecektir (Kısakürek, 1992:
90-98). Burada ilişki ağı hakkında bir küçük ayrıntı, kumpasın mahiyetini ele verecek du
rumdadır. Mısır Valiliğindeki varislik hakkı karşılığında, kendisine 4 milyon İngiliz lirası
verilen Prens Mustafa Fazıl, ekibin kasası görünümündedir. Courrier d'Orient sahibi Jean Pi
etri vasıtasıyla, M. Fazılın beyannamesi basılıp dağıtılır. Namık Kemal, Jean Pietri, M. Fazıl'ın
adamı İtalyan Sakakini aracılığıyla, Fransız Elçiliğinde elçi Mr. Bouretile buluşup yemek yer.
Sabaha yakın, elçilik arka kapısından, bir yabancı gemi Fresnie kumpanyasının (Bosphorre)
ile Fransa'ya gider. Tabi, Namık Kemal ve Ziya Paşa, M. Fazıl'ın ailelerine gönderdiği geçimlik
miktarı, yol parasını alarak Fransa'ya yollanmışlardır. "Türk'e kasdedici bir yabancı devlete
hizmet ettiklerinin farkında" değillerdir (Kısakürek, 1992: 100-115).
Tanzimatın zeminini oluşturduğu Genç Osmanlılar, "Batıdan sıçrama, frengi gibi bir mik
roptur." Onlar, memleketi öz nefis muhasebesine dayalı, bir vicdan tepkisiyle düzeltip, asil
cevherine döndürmek yerine, "düşman dünyanın rehberliğinde Türk'ü kökünden ayırmak
ve boşluğa düşürmek gayretini kukla şuursuzluğu içinde temsil" ederler. "Türkteki İslam
birlik ve bütünlüğü karşısında Batı adamının beş asırdır yapamadığını bir asra" sığdırırlar.
Genç Osmanlılar, İttihatçıların kahraman haline getirdiği karton adamlar kadrosudur. O sil
sile, İttihat ve Terakki, Cumhuriyet Halk Partisi ile devam etmektedir. İttihat ve Terakki, "en
kuduz hamlelerle, koca imparatorluğu iç ve dış temelinden yıkma başarısını" göstermiştir.
Buna karşılık, Cumhuriyet Halk Partisi, Genç Osmanlılar, İttihat ve Terakki ile süren, ruh
ta batırışın, içten çökertişin Batı planını, gerçekleştirmeye devam etmektedir (1976: 304-
305).
Bu atmosfer, o havayı soluyarak yetişenleri, ürünlerini etkilemektedir. "Gazete riyakar;
dergi cansız, kitap köksüz, okuyucu sağır. .. İşte Babıali'nin dünkü, bugünkü ve yarınki hali!..
Değişen (tip o) baskı yerine (ofset) baskı ve fikir adına fuhuş albümcülüğü ... Ve 5 bin yerine
500 bin tiraj ... Felaket 100 misline ulaşmıştır" (Kısakürek, 2010: 192).
Necip Fazıl'a, Yassıada'da "Büyük gazeteler de aleyhinizde .. Ne dersiniz?" sorusu soru
lunca, durumun mahkeme huzurunda tescillenmesini sağlar. Cevabı: "Büyük gazete'den
murat nedir? Tiraj sağlamak için işi, fuhuş albümcülüğüne döken baldırbacak gazeteleri
mi? .. Büyük gazetenin ne demek olduğunu arz edeyim mi?" Mahkeme reisi, "Hayır" der (Kı
sakürek, 2006: 288).
Kültür; medeniyet değerleri, sosyal ahlakta yabancılaşma ve yerli değerlere düşmanlık,
yükseliş değil sürekli çatışma ortamı oluşturmuştur. Onun için gelinen nokta, kimseyi tat
min etmemektedir.
Kıyasıya Eleştiri
Bunca yazar-çizer arasında, Necip Fazıl'ın, romanla ilgili görüşü çarpıcıdır: "Türk roma
nı yoktur. Çünkü Türk romanı denilen, evvela Batı örneklerine nispetle ilkokul yazı emek
lemelerinden daha iptidai eserler son yüz yıl içinde, ola ola, meselesiz, çilesiz ve ukdesiz,
kartondan adamların gidip geldiği, yollarında eğlencelik yemişler satılan bir panayır ye
rinden başka bir şey olmamıştır.. Halit Ziya başta olmak üzere bu çığırın (Edebiyat-ı Ce
dide) romancıları, yeni moda Batı taklitçiliği enayilerinin adi sokak zamparası ve 'onbaşı
kültürü'yle teçhizatlı tiplerinden öteye geçememiştir:' Halide Edip, "büyük mesele ve idrake
istidatsız, başta işe zarif bir kadın mizaç ve üslübiyle girişip sonda işi feci bir ukalalıkta biti-
lllllSlHüSI miPfülllYISmm srnıommu
ULUSLARASI NECiP FAZIL KISAKÜREK SE1.lPOZVUMU 20·22 MAYfS 2013 • KQi,,JYA ! TÜRKİYE 1 121
. iHHllli&i!l s g m Pos i um nmPfülilUilüUUfQU
ren ve -dönmeliği icabı- içinde yaşadığı cemiyetin bütün ananelerine karşı nefretini kusan,
sanatta hiçbir zaman küçük çapın üstüne çıkamayan bir kişi veya dişi.:'dir. "Mazisi dev bir .
milletin sahte aydınları"nın, eserleri de yerlerde sürünmektedir. Bu durumda, "büyük tefek
kür adamı yetiştirmekteki ırk! istidatsızlığımız"ın da rolü bulunmaktadır (1976: 181-184).
Edebiyat-ı Cedide, Fecr-i Ati, Hececiler; Yedi Meşale vlı. "edebi mektep hareketlerinden, dün
yanın hiçbir yerinde "1" numaralı sanatkar çıkmamıştır" (1976: 255).
Onun için Babıali'ye el atanlar içinde, Rusya hesabına çalışan, Türkçeyi çok iyi bilen Mi
hailof adında birisi de vardır. Babıali ele geçirilirse, Türkiye' de zafer kazanılacaktır. Mihailof,
kapı kapı dolaşan basma satıcıları gibi, Babıali'yi kolaçan eder ve çok önem verdiği iki kişiyi,
Peyami Safa ve Necip Fazıl'ı kazanmak ister. Bir gün ikisine: "Nazım Hikmet Türkiye'yi ne
kadar şaşırtırsa şaşırtsın, bizim gözümüzde (orijinal) ve Anadolulu ruhunu fethedebilecek
sanatkar değildir. Biz onun hangi Rus şairinin tesiri altında olduğunu biliyoruz. Bize sizin
gibiler lazım!" der. İkisini, R\ısy~ hesabına elde etme, başarısız teşebbüsünün sonuç cümlesi
şöyledir: "Siz komünist olsanız, misal bu ya, size Kremlin'in yarısını verirdik Ama zırnık
vermeyiz; çünkü olmayacağınızı biliriz!" (i976: 211-212).
Babıali mensuplarının, 1927-28'de biraraya gelip sohbet ettikleri yerlerden birisi,
MEB'nın çıkardığı, telif de veren Hayat mecmuasıdır. Orada, kıyasıya tenkitler yapılmakta
dır. Bunlardan bazı örnekler; basın yokuşundaki düşünce seviyesi ve ahlakı hakkında fikir
verecektir. Mütercim Rüştü Paşa, adı üstünde çevirmenliği öne çıkan şahıs olarak, Fransız
cadan bir eser tercüme etmiştir: Tıflıye Talimatnamesi. Yani çocuk yönetmeliği .. Halbuki,
eserin Piyade Talimatnamesi (Reglement de l'infanterie) diye çevrilmesi gerekmektedir.
Fransızca eserler yayınlayan Köprülüzade Mehmet Fuad, Moments critiques kelimelerini,
tenkit devirleri olarak çevirmiştir. Bunun anlamı "Nazik anlar" dır. Meşhur yazar; politikacı
Falih Rıfkı, "siyasi evrak/dosya/çanta" anlamındaki "serviette diplomatique" klişesini, "dip
lomatik havlu" diye tercüme etmiştir (1976: 18-19) .
Ahmet Haşim, Yahya Kemal'i yermekte deha sahibidir. Onu, yerde ne bulursa midesine
indiren bir elektrik süpürgesi, şiirini de "dıştan kopya" olarak tanımlar. Yahya Kemal de Ah
met Haşim için, "Bağdat fellahı': Aıus!lerden, aslını unutuyor; Türklük satmaya kalkışıyor.
Şiri de; sun'llik, zorakilik ve özenti sembolizm .. Ahmet Haşim hakkındaki yazıyla döğüş (po
lemik), sonunda Araplık-Türklük tartışması halinde ileri gider. Bunun üzerine, "babasının
Rum dönmesi olduğu söylenen Türkçülük kuyumcusu Hamdullah Suphi'den, Haşim'in tam
ayar Türk olduğuna dair bir 'bilirkişi' raporu" istenir.. (1976: 93).
Peyami Safa'ya göre Reşat Nuri'nin, Çalıkuşu romanı, Leon Frapye'nin Taşra Muallimesi
(Instutitrice de Province) romanından aparmadır. Muhsin Ertuğrul'un, İngilizce, Almanca,
Fransızcasından karşılaştırarak çevirdiğini belirttiği Hamlet tercümesi, Abdullah Cevdet'in
yıllarca önce eski harflerle bastırdığı çevirinin, ufak sadeleştirmelerle kopyasıdır (1976: 94-
95).
Necip Fazıl'ın, İş Bankası memuru/müfettişi olduğu sıralarda, yakından tanıdığı Yakup
Kadri için görüşü şudur: "Onda her şey bir özenti planında, çile ve ıstıraptan ve doğum san
cılarından uzak:' (1976: 102).
Şair Abdülhak Şinasi (Hisar), mikrop korkusu hastalığı (mikrobofob) olan biridir. Kızar
tılmış ekmek önüne, penseyle tutularak getirilmekte, çatal bıçağı kaynar su banyosundan
buğulu konmaktadır. Halbuki, pis ve korktuğu "mikrobun bizzat kendisi" olan bir tiptir. Sü
leyman Nazif'le iken, huyunu bilen bir pastahanede, garsondan çay isteı: Süleyman Nazif,
1 garsonu durdurup tenbih eder: "Dur oğlum, suyu çaydanlığa koymadan bir temiz yıkasını1. l~r! .. "(1976: 133). Necip Fazıl, Ankara' da Abdülhak Şinasi ile sık karşılaşır. O, adından, ''.Ab
dülhak" kısmını atacak kadar, "İslama nefretini ilan eden" biridir. Onu, Necip Fazıl, "Tanzi-
/
aksiyonuna aklı ermeyen" bir adamdır (1976: 185). Necip Fazıl'ın, olumlu yaklaşım gös-
Necip Fazıl, eleştiri oklarını kendinden de sakınmaz. 1924'te eğitim için Fransa'ya gön-
derildiğinde, daha kendilerini Marsilya'ya götürecek gemiye giderken sandalda, fesini ba-
şından çekip sulara fırlatmıştır. Batı hayranlığı, doğuya tepki onu," fesini hakaretle suya atan
züppe" haline getirmiştir. Fakat, yurda dönüşte, 1934'ten sonra, "içi necaset dolu bir lenger"
gözüyle baktığı için başına şapka geçirmez (1976: 21, 25). ''.Avrupa'yı memlekete getirmek
için gönderilen" talebelerin hali içler acısıdır. Abdülhamit devrinin İttihat ve Terakki kaça
ğı, Paris'e yerleşmiş politi.kacılar, otuz yılda yalnız "Garson dö şokola" (Garson bir kakao!)
demeyi öğrenmiş kumarcılar vardır. Orada kendisi de, "gün doğarken yatıp, gece başlan
gıcında hafakanlarla yatağından fırlayıp klübe koşan" bir kumarcı olur. Öyle ki, Milli Eği
tim müfettişi, kumardan dolayı eğitim tahsisatını keser. Türkiye'ye dönüş parası olarak iki
bin Frank verir. İlim tahsiline giden talebe, bunu da kumar sermayesi yapar. İki bin Frankı
tek hamlede kaybedip, gece on parasız Paris sokaklarını, karanlıkta kaldırımları adımlar.
Kaldırımları yazabilmek için, derunundaki o iniş ve çıkışları yaşaması gerekmiştir. Yalnız
arkadaşlarının, aralarında temin ettiği vapur biletinin, yer farkını da Marsilya'da kumar pa
rası yapıp, beş parasız kalır. Konsolosluktan aldığı, bin Frankı da "kumar vergisine" yatırır
(1976: 30, 32, 37). Dönüşte, bir hastalık halinde kumar tutkusu devam edecektir". Kendisini
kıyıcı bir şekilde eleştirip, anlatan kalem; başkaları hakkında da yürüyecektir.
Komünistlere Eleştiri
Necip Fazıl, Kafa Kağıdı'nda, Orak-Çekiç, Aydınlık gibi organların, "din ve millet bağlıla
rını", "Yobazlar" diye suçlamasını şöyle değerlendirir: "Oraspunun başkasını 'orospu' diye
suçlaması" (Kısakürek, 2010, 192).
Nurullah Ataç'a Eleştiri
"Tırnaklarını yemekten başka gıdası ve hiçbir (estetik) ve (poetik) şuuru bulunmayan,
(espri) hastası, sözde tenkitçi, nursuz Nurullah Ata, etrafımda pervane ... Güzeli tanımak ve
tadmakta bir zevk bedaheti vardır ya; onda o da yok .. Meccani meddahım olduğuna bak
mayıp, Babıali'nin 'Esafil-i Şark' kahvehanelerinden birinde kendisine bu hallerinden bah
settiğim bir gün çıldırmışcasına ayağa fırladı ve haykırdı: -Bana bir tokat atmazsan namus-
Necip Fazıl'ın, Çemberlitaş'taki büyük aile konağı, cici anne dediği babaannesine aittir. O, yurt dışında iken vefat ettiği için, dörtte bir hisse olarak kendisine 500 lira verilir. Çünkü konak, debdebe meraklısı hanımefendinin bir gözdesi tarafından daha hayatta iken parça parça iç edilmiştir. Necip Fazıl da konağa göre küçük, devre göre büyük parayı, bir hafta içinde kumarda harcar. Üstelik, bin liralık senet karşılığı 100 lira borç alıp, onu da kumara basar. Parasını._ sağlığını, haysiyetini, geleceğini, sanatını kumara feda ettiren sırn aramaktadır. Böylece düşünmemeyi, acıya battıkça daha fuzla batına ihtiyacını tatınin etınektedir (1976: 46-48, 50-51). İş bulduğu Hollanda Bankasından, kumar parası bulmak için istifa edip 29 günlük haklanı alarak oynar. Böylece, bir "Hasta Kumarbaz" serisinden biri olarak, hem parasız hem işsiz kalıp kaldırımlara düşer (1976: 71).
\
UlllSlHoSI nmPmnuısaunm SUfılPDZUU ITTU
ULUSLARAS1 rlECJP FAZJL KISAKÜR.::K SE1.IP02Ylıl.1U 2(}.22 f.1AYIS 2013- KOHYAJ TÜRKiYE 1123
illHlilillll
~rn~rnrn nmımnıimnm
suzsun! Hikayesi malum: Çat!!!" (1976: 43; Kısakürek, 2010: 193). Nurullah Ataç'ın, İslama 1 dönüşünden sonra Necip Fazıl muhabbet ve övücülüğü sona erer. Hayatının sonlarına doğ
ru, dini bayramlarda kapısına; "Müslümanların gününde ziyaret kabui etmiyorum!" diye
yazı asacak kadar, "kuduz İslam düşmanı" haline gelir (1976: 277).
Ispartalı Salih Zeki
Ispartalı şair Salih Zeki, Yunan hayranıdır. Ortadan aşağı bir Fransızca ile Eski Yunan'a
sarılmıştır. Dünyayı Yunan Mitolojisi gözlüğüyle seyretmektedir. Yalnız, kabuğunda takılı
kaldığı Grek'i de anlamaktan uzaktır. Kökünü kaybetme yoluna girmiş, kök bulayım derken,
en uyuşmaz maddeleri havanında dövüp, barıştırmaya yeltenmiştir. Elinde; ceketi, kravatı
gibi, kıyafet aksesuarı halinde, yaldızlı deri kaplı Fransızca bir kitap taşımaktadır. Okumak
tan çok, göstermeye meraklı olduğu bellidir. Yalnız Necip Fazıl'a o da ilk dönem hayrandır.
Abdullah Cevdet'in İçtihad'dergisinde, hararetli bir methiye yayınlamış, dergi kapağına da
Necip Fazıl'ın fotoğrafını koydurmuştıır (1976: 54-55).
Abdullah Cevdet
Necip Fazıl'ın, bizzat tanıdığı, konuşup hak.kında fikir sahibi olduğu Babıali'nin baş ör
neklerinden birisi Abdullah Cevdet'tir. Bu tiplerin ortak noktası, İslam ve Abdülhamit düş
manlığını birlikte yürütmeleridir. Ka.ldırımlar şairi olarak tanıştığında, ondan irkilmiştir.
Çünkü, "cehennemlik bir odun, daha doğrusu tezek kokusu" almıştır. Türkiye'de inkılap
adına bütün yapılanlar ve yapılacak olanlar, "benden kopya" demiştir. Bazı Müslüman ay
dınların "Adüvvullah Cevdet" (Allah düşmanı) diye tanımladıklari bu şahıs, batıcılık düşün
cesinin ideoloğudur. "Sırtı dikenli ve dişleri zehirli bir topyekün inkar ve Batıya teslim olma
örneği"dir. Yalnız "Batının hiçbir çilesini" görmemiş, derinliğine inmemiştir. Allah düşmanı
olarak anılması boş yere değildir. Necip Fazıl'a göre, vatanın kurtııluşunu, Batı kazanının
içine atlayıp, özünü inkar etmekte görenlerdendir.
İttihat ve Terakki'nin kurucuları arasında olduğu halde, onlara bile sapık, sapıtık gözü
ken geçimsiz bir tiptir. Fizi yapı itibariyle, çiçek bozuğu suratlı, sanki derisinin altı için için
iltihaplı birisidir. İki özelliği ile meşhur olmuştıır: İslama düşmanlığı ve hqsisliği. Küstah, '.
mecnun fikir formülleri ile "Küfür kuduzu" Abdullah Cevdet, Allah'a inanmamakta, İslamı
her türlü yükselişe engel saymaktadır. Üstadı, onuncu sınıf bir Fransız fikir adamı olan Güs
tav Löbon'un dar ve sınırlı hükümlerine, bütün insanlığı kurtaracak hayat iksiri olarak bağ
lanmıştır. Doktor Duzi'nin İslamiyet Tarihi'ni çevirmiş, hatta bu eserdeki İslam Peygamberi
ne yöneltilen bazı küçük düşürücü ifadelerden dolayı itikadı sarsılan bir tıp talebesi, intihar
etmiştir5. "Türk ırkını ıslah etmek için Macaristan' dan damızlık erkek getirme fikrini ortaya
atan" Abdullah Cevdet, öldüğünde, cenaze namazını kılmak üzere toplananları; orada bulu
nan "bir komünist'; "bu adam dinsizdi,.İslam düşmanıydı, namazı kılınamaz!" diye, yüksek
sesler uyarmıştır (197 6: 55-58).
Reinhart Pieter Anne Dozy (1820-1883) adlı Hollandalı şarkiyatçının eserini Abdullah Cevdet, Tarih-i İslamiyyet adıyla, Kahire'de (1908) Türkçeye çevirip yayınlamıştır. Abdullah Cevdet, Dozy (Duzi)'nin, İslama hakaret dolu eserinden dolayı Müslüman sayılması gerektiğini, onun eserinin, bütün İslam tarihlerinden üstün olduğunu iddia etmiştir. Bazı tıbbiyeli öğrencilerin intihan üzerine, İttihatçıların öne çıkardığı İbrahim Hakla Paşa hükümeti, 17Şubat1910'da kitabı yasaklamış, mevcut nüshalarının Galata Köprüsünden denize atılmasına karar vermiştir (Özdemir, 1994: 513-514).
ı:ITEF.~iATimlAL NECiP r;.zıL KlSAKÜREi\ 5Yf.'POSIU1.1 ı.ı. . .;Y 20-22. 2013 • KOı'JYA!TURK2f
Falih Rıfkı
Evine sık uğrayan Necip Fazıl'a, Falih Rıfkı; "İslamiyet deyince benim burnuma ayak ko
kusu gelir" der. Sonraları, Büyük Doğu'ya en şiddetli hücumlar ondan gelir. Bunun üzerine
şu karşılığa muhatap olur: "Vücudunda, kalemini sokacağın ve gizleyeceğin ve onu kullan
mayı gençliğinde pek iyi bildiğin bir menfez ara ve sus! Yoksa seni, ruhi ve uzvi bütün fu
huş menfezlerinle beraber ve çırılçıplak, ressam eline ve muharrir kalemine teslim etmek
boynumuza borç olsun!" Açık, yazılı tehdit ve vaat üzerine, Falih Rıfkı sessizliğe bürünür
(1976: 326-327). Burada olduğu gibi, Necip Fazıl'ı, polemiksiz6, kalem kavgası görülmeden
anlamak da anlatmak da mümkün değildir. Hatta karakter ve düşünce dünyasının sert çiz
gilerle farklılıklarının ifade edildiği yeri, en çok kalem kavgalarında bulmük mümkündür,
denilebilir.
Nazım Hikmet
Nazım'ı beden sıcaklığı mesafesinden, yani çok yakından tanıdıktan sonra, kanaati şu
olur: "Heykelleşmiş bir ahmak". Uzun boylu, altın renkli saçlı, çakır-çiğ gözleri, çilli-toz
pembe yüzü, küçücük ve yusyuvarlakcık kafası, maymunvar! içeriye doğru tuttuğu sarkık
elleriyle "bir aptal" .. Necip Fazıl'ın, kendinden önceki sınıflarda okuduğu Bahriye Mekte
binden beri tanıdığı birisidir. "Ben de müridinim işte Mevlana" diye şiirler yazarken, Rusya
seyahati sonrasında, "Hafız-ı Kapital olmak istiyorum!" diye nara atmaya başlamıştır. Necip
Fazıl, Nazım'ı; taklit ettiği Mayakofski'yi iyi takip etmemekle suçlamıştır. Ona, komünist re
jim kurulunca kafasına bir kurşun sıkarak intihar eden bu adamı, niçin sonuna kadar takip
etmediğini sorar.. Nazım, ruhi ölçü, ruhi olay diye bir şey tanımadığını söylemektedir. Ta
rihçi Emin Ali, beş lira karşılığında maddi ırzına talip olunca, "vecaı vardır" (ağrı, acı) diye
kabul etmez. Bunun üzerine "iki buçuk liraya" "badana edeyim" teklifine apışıp kalır. Ruhu
reddeden materyalist mantık, iflasa rağmen devam etmektedir.. Nazım ve Zekeriye-Sabiha
Sertel'lerin çıkardığı Resimli Ay ekibinin, "Putları Deviriyoruz" yaygarası vardır. Namık Ke-
ı mal, Abdülhak Hamid, Tevfik Fikret, Halit Ziya, Yakup Kadri, Ahmet Haşim aleyhinde yayın
yaparlar (1976: 85-87).
Necip Fazıl'ın gözünde "kurgulu bir robot, muhteşem bir ahmak" olan Nazım, 1938'de
Sultanahmet Cezaevinde hapistir. Ama, "Komünist misin?" diye soran hakime, "Topuğum
dan saçıma kadar!" diyecek derecede inancında samimi birisidir. Babıali ahlakından uzaktır.
İnanmış bir adamdır. Onun için Necip Fazıl, Rasim Us'la birlikte Nazım'ı ziyaret eder (1976:
260-261).
Peyami Safa
Peyami, kolay şiir söylediği için, "anadan doğma şair" (şair-i maderzad) denilen İsmail
Safa'nın oğludur (1976: 113). Necip Fazıl, bir ara Peyami Safa'nın Firuzağa tarafında tuttu
ğu, küçük apartman dairesinde kalır. Peyami, annesi ve Genç Şair beraber yaşarlar. Peya
mi, Server Bedi imzası ile polis hafiyesi Cingöz Recai hikayeleri yazmakta, romanlar tefrika
Polemik TDK'na göre; Siyasi, bilimsel, edebi konularda sert tartışma (www.tdksozluk.com/s/polemik/). Fransızca olan bu kelime, "söz dalaşı", edebiyatta "kalem kavgası", (www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_ gts&kelime=POLEM%C4%BOK) olarak algılanır. Bunun, "Siyasal, bilimsel, yazınsal konularda sert tartışma, kalem kavgası (savaşı)': (http://polemik.nedir.com/#ixzz2]y9KPPGf) olarak tanımlanması işin özünü değiştirmiyor. "Çözüme yönelik olmayan her tür tartışma, argümana verilen isim, basın yoluyla yapılan tartışma, atışma" (http://www.eksisozluk.com/) olarak da tarif edilir.
UlUSlHöSI DQfiPfölllUISmm SQmPDZUUU
ULUSLARASI NECiP FAZIL KISAKÜAEK SEMPOZYW.fü 20-22 MAY!S 2013 • KONYA/TÜRKiYE 125
illlflll i llll ırn~nrnm nmPıomıimnnı
edip 0 sayede geçinmektedir. Babıali dışında bir kazancı asla düşünmemektedir. O yüzdenjf
kendisine, nerde kalıyorsun, diye sorduklarında Peyami'de, der. O nerde oturuyor, diye ·ii·;
sorduklarında: Server Bedi'nin evinde, cevabını verir (1976: 90). Dostlukları sıkıdır. Güzef'D~! Sanatlar Akademisi balosunda Ahmet Haşim, Peyami Safa'ya hakaret edip, küfreder. Necip l; Fazıl, arkadaşına hakaret üzerine, Haşim' e sağlı. sollu iki tokat atar. Fakat, kısa süre sonra, "j•: Babıali' den aşağı inerken, Peyami ile Haşim'i kolkola görür. Peyami, içindeki yiğitlik ve hak } ~
asabiyetine rağmen, sadakatsiz adamdır (1976: 160-161). Peyami, uzun süre liberal geçi_n- .i '. miştir. Bir ara sola kayar gib.i olur. İkinci Dünya Harbi sırasında Nazizme yönelir. İslam da .. /-.· .. .. ·~.,-... vasının geleceği bakımından demokrasile_re destek olmayı savunan eski dostu Necip Fazıl'<ı. J -
~::::: =~~~~~:::~~~~ ~:::~:~::·:~:~~::~.::;:"~~~: ~~;~~:::" ;~~ı~.ııı görüş farkından dolayı yaptığını itiraf edince, Necip Fazıl da davadan vazgeçer. Peyami'nin W etkisinde olan gazete (CufTlhuriyet) sahibinin oğlu da Nazi taraftarıdıı: Bu sıra Babıali, İn~--:- j' ' :~
!iz, Alman ve Moskof elçiliklerinden para alan, "deliğine para atıldıkça işleyen şarkı makirie- i'
!eri" gibi çalışan, bir yerdir (1976: 264).
Fazıl Ahmet
w w ıl, .,
Cumhuriyet devrinin şairlerinden olan Fazıl Ahmet, bir şahsiyet ortaya koyamayanlar- '.;J!
dandır. Necip Fazıl, Cumhuriyetin onuncu yıldönümü sabahı Cumhuriyet gazetesini alır. Baş-ı sayfada Fazıl Ahmet'in inkılabı öven, şiir iddiası~daki yazısı vardır: ''Tevrat'ı yırttım, İncil'i l
yaktım, Kur'an'ı attım!" ifadelerinin yer aldığı şiiri, Abdülhak Hamid'in evinde şairiyle bir
likte konuşurlar. Necip Fazıl, Fazıl Ahmet'e; "Ben sizin elinizi sıkmam" der. Sebep, "gazetede _ 1
çıkan küfürna~-~'.z"d.ir. ~a(ir1i9n7c6ev1a4b0ı:)''.Ayol, sen o lafları samimi mi sandın?" olur. Ruhunun ı
iffet ve saflığını yıtırmıştır : .
Behçet Kemal 1
Necip Fazıl, Behçet Kemal'i; "Rejim methiyecisi şair'; "zoraki kafiye davulcusu" olarak ni- · · ı telendirir. Ulus gazetesinde yazmaktadır. Yahya Kemal'in de bulunduğu bir Çankaya toplan" ··• ı tısında, şiir okumuştı.İr. Yahya Kemal'e sorarlar, nasıl buluyorsunuz, diye. o. da, Harika!, der.
Behçet Kemal; "Nasıl oldu da benim için harika diyebildiniz?" diye sorunca, "Şair demedim /
ki, harika dedim!" cevabını verir (1976: 147-148). · I 1
Ahmet Emin Yalman
Babıali'nin renkli simalarından biri de Ahmet Emin Yalman' dır. Necip Fazıl'ın, Bir Adam
;::ı:~y:~::::::: ;tr::~~=~~:~i~i~:~:~~: ::ı:;~~::;:u:~:~:!:.'~;::~! . ,ı retle dolduran bu soruya cevap şudur: ''.Ahmet Emin Bey, böyle bir şüpheniz olsa bile bunu
nasıl sorabilirsiniz? .. Türklük anane ve ahlakında, karısına bu türlü dil uzatan bir adama
karşı, ya anlamamazlıktan gelme, yahut o adamı, çekip vurma vardır. Fakat böyle bir şey,
sizi ve karınızı bir kere bile görmemiş bir adama nasıl sorulur ve hangi haya ve iffet duygu
suna sığdırılabilir?" (1976: 245). Ahmet Emin Yalman, DP döneminde, kalemiyle Demokrat
Parti'yi iktidara getirdiği iddiasındadır. "(Vatan) satıcısı ve 'güzellik müsabakası' yaftasıyla
Müslüman Türk lazlarına dünya çapında 'avrat pazan' tertipleyicisidir" (1976: 326).
itlTEiirt.;rıo~gL ı;::ci? FA.Zil KISA:<U;;:x: S'iı.'?OSfü/.! ı.ı.;..'( ::0-22. 2J:.'.! . KO~IYA ırur.KEY
1
Sedat Simavi
Dersaadet, 7 Gün gibi bir çok yayın çıkaran Sedat Simavi, Hürriyet gazetesi hazırlığında
dır. Necip Fazıl ile görüşmelerinde S. Simavi, "Göreceksin, fikri idam edeceğim! Sadece resim
ve göze hitap! Yazıya göre resim değil, resime göre yazı .. " Fikirsiz gazete, "manzara resmi,
şehvet albümü gibi bir şey" olur itirazına Simavi'nin cevabı; "dava satmakta" der. Sarıklı
bir hocanın, açık-saçık kitap (bahname) yazıp sergilemesi gibi, baş tarafına Türk Bayrağını
oturtarak, şehvet kamçılayıcı yayına başlar. O zaman, 2.5 milyonu bulan Türk basınının, 1.5
milyonunu temsil eder hale gelir. Onların tirajı yükseldikçe, halkın ruh seviyesi düşmekte,
halkın ruhu düştükçe de onların kar seviyesi yükselmektedir. Etki büyük olur. Bütün basın,
bu yeni marifeti beyinsizce taklit eder. Seks gazeteciliği yüzde doksanı tutarken, fikire yüzde
sekiz kalmış, sağ basına da yüzde ikilik bir hisse düşmüştür (197 6: 312-314).
Necip Fazıl, Yassıada'da sorgulanırken, "Büyük gazeteler sizin aleyhinizde deniliyor, ne
dersiniz?" sorusuna; "Büyük gazeteden murat ne? .. Satışı yüksek fuhuş albümleri mi, yoksa
fedailerinin, göze çarpmasın diye tenhalarda okuduğu ateşten sahifeler mi?" cevabını verir
(1976: 338). Bu anlatım, Simavi'lerin gazeciliğini ifade e~ektedir.
Sonuç
Osmanlı son devrindeki oluşumu ile. Babıali, artık sadrazamlık, hüküm et değil, basın ya
yın mensuplarının, sanat adamlarının kümelendiği yerdir. Necip Fazıl'a göre, Tanzimat son
rasında buraya egemen olan insan tipi; Genç Osmanlı, ardından] ön Türk ve uzantısı olarak
Cumhuruyet Halk Partisi zihniyetinde insanlardır. Bunların ortak özelliği, yerli değerlere
yakın yönetimlere karşı darbeci, Batı değerlerine bağlı dikta yönetimlerine karşı, yaltakla
nıcı olmalarıdır. Dünya çapında fikir; sanat adamı çıkmadığı gibi, ahlaken de güvenilir; top
luma müspet yönde model olacak yapıda insanlar çıkmamaktadır. Orası, Batı değerlerinin
egemen olduğu, bir sosyal çürüme merkezidir.
Necip Fazıl, Türkiye'deki kültür ve değerler dünyasından sapma ile Batı Medeniye
ti doğrultusundaki değişmenin kaynağı olarak, Babıali'yi görmektedir. Çünkü, yazar, şair,
sanatkar, müzisyer, ressam vb. kültür ve sanat adamlarının kümelendiği yerdeki yöneliş, bü
tün toplumu etkilemektedir. Ülke çapında, olumlu yönde bir değişim olacaksa, bu öncelikle
Babıali' de müsbet bir gelişme ve dönüşümle olacaktır.
Necip Fazıl'a göre: "Türkiye'nin bir buçuk asırdır beklediği gerçek ruh ve kültür ihtilali,
önce Babali'nin millileştirilmesi, ahlakileştirilmesi ve temel görüşe oturtulmasıyla başlaya
caktır:' (1976: 363).
ll lllS lHôSI IlQ[iPfülllUISmrnu S rn P Dl g lllilll
ULUSLARASI iJEC!P F/.2!L K!SAKÜREK s::r.~POZYUi;!U 20-22 MAYJS 2013- KONYA fiÜRKİYE 1127
KAYNAKÇA DEYELLiOGLU Ferit, 1986, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi, Ankara.
FikretAdil, 1993, Asmalımescit 74 (Bohem Hayatı) intermezzo (Bohem Hayatı), İletişim Yayınlan, İstanbul. KJSAKÜREK Necip Fazıl, 1976: Babıali, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul. KJSAKÜREK Netip Fazıl, 1992, Şahsı, Eseri ve Tesiri ile Namık Kemal, Büyük Doğu Yayınlan, İstanbul.
KJSAKÜREK Necip Fazıl. 2010, Kafa Kağıdı, Büyük Doğu Y<ıyınlan, tstanbul.
KJSAKÜREK Necip Fazıl, 2006, Cinnet Mustatili -Yılanlı Kuyudan-, Büyük Doğu Yayınlan, İstanbul. ÖZDEMİR Mehmet, 1994, Dozy. Reinhart Pi eter Anne, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA}, İstanbul
Diyanet Vakfı yayını, c. 9, s. 513-514. '
PAKALIN Mehmet Zeki, 1983; Osmanlı Tarih Deyimleri ve terimleri Sözlüğü I, MEB yayını, İstanbul.
PARLATIR İsmail, 2006, Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, Yargı Yayınevi, Ankara.
-~ ı •TIQ!-IALNECİF FAZil KISAKÜREK 5·11.l?OS!Ul.I
~:~~~~z2_ 1Qj 3 . KGNYA inJ?.KEY