54
Grup Yorum Almanya’da IRKÇILIĞA KARŞI TEK SES TEK YÜREK 12 Bin Kişiydik.. Yarın Yüzbinler Olacağız... Türkiye Halkları Olarak Birlik Olacağız Bizi Diri Diri Yakanlardan Hesap Soracağız! www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 320 10 Haziran 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com AKP’nin Katil Polisi Hesap Verecek! AKP’nin katil polisleri Çanakkale’de de saldırdı! 10 Dev-Genç’li hastanelik oldu. Bugüne kadar gaz bombalarından tam 11 kişi öldü! GAZ BOMBALARI, HALKIN CANINA KASTETMEKTİR! AKP İktidarında Gaz Bombası İle Katledildiler 1 Mayıs 2007: İbrahim Sevindik 4 Nisan 2009: Mahsum Karaoğlan 6 Ekim 2009: İshak Kalvo 9 Ekim 2009: Mehmet Uytun 27 Nisan 2011: Kazım Şeker 31 Mayıs 2011: Metin Lokumcu 12 Haziran 2011: Hatice İdin 26 Temmuz 2011: Doğan Teyboğa 28 Ağustos 2011: Yıldırım Ayhan 21 Mart 2012: Hacı Zengin 27 Mayıs 2012: Çayan Birben

yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/320.pdfyuruyus-info.org

Embed Size (px)

Citation preview

Grup Yorum Almanya’daIRKÇILIĞA KARŞI TEK SES TEK YÜREK

12 Bin Kişiydik.. Yarın Yüzbinler Olacağız...Türkiye Halkları Olarak Birlik Olacağız

Bizi Diri Diri Yakanlardan Hesap Soracağız!

www.yuruyus.com

[email protected]

info

@yu

ruyu

s.c

om

Haftalık Dergi / Sayı: 32010 Haziran 2012

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

AKP’nin Katil Polisi Hesap Verecek!

AKP’nin katil polisleri Çanakkale’de de saldırdı!10 Dev-Genç’li hastanelik oldu.

Bugüne kadar gaz bombalarından tam 11 kişi öldü!

GAZ BOMBALARI, HALKIN CANINA KASTETMEKTİR!

AKP İktidarında Gaz Bombası İle Katledildiler1 Mayıs 2007: İbrahim Sevindik

4 Nisan 2009: Mahsum Karaoğlan

6 Ekim 2009: İshak Kalvo

9 Ekim 2009: Mehmet Uytun

27 Nisan 2011: Kazım Şeker

31 Mayıs 2011: Metin Lokumcu

12 Haziran 2011: Hatice İdin

26 Temmuz 2011: Doğan Teyboğa

28 Ağustos 2011: Yıldırım Ayhan

21 Mart 2012: Hacı Zengin

27 Mayıs 2012: Çayan Birben

Sahibi ve Sorumlu YazıişleriMüdürü: Mustafa DOĞRUAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu / İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro

www.yuruyus.com [email protected]ık Süreli Yerel Yayın

Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

Gerisi hayat...Gerisi hayat...

ÖRGÜTLÜ OLUN

ÖRGÜTLÜ OLAMIYORSANIZ

DEVRİMCİLERİ DESTEKLEYİN

Eski dünyaya meydan okuyanların yeni ideolojisi, yeniahlakı ve muazzam iradesini örnek alın. O iradeden öğrenin.

Yaşam sensizde yürüyor ama bu yaşamın dışında kalmak

yaşamak değildir.

ÖRGÜTLÜ OLUN!

Olamıyorsanız;

DEVRİMCİLERİ DESTEKLEYİN!

DEVRİMCİLER DÜNYANIN EN SOYLU DAMARIDIR!

DEVRİMİ VE DEVRİMCİLERİDESTEKLEMEYENLER kendilerini ne şekilde göstermiş

olurlarsa olsunlar devrim

karşıtıdırlar.

DEVRİMCİLERİ DESTEKLEYİN!

DEVRİMCİLERİ SAHİPLENİN!

Bunu hayat söylüyor!

Hayatın size söylediğini yapmış olacaksınız.

İÇİN DE Kİ LER

Kur tu luş’tan ................................................................................................................................................4 Ortadoğu Tarihine Genel Bakış ve Emperyalizmin Suç Dosyası.............................................................5 Emperyalizmin Ortadoğu’daki Varlığı Yağma, Sömürü ve Katliam Demektir...................................15 Emperyalizmin Ortadoğu’ya Müdahale Nedenleri ve Yöntemleri.......................................................37 Egemenlerin Halklar Üzerindeki Sömürü Silahı Din....................................................................................77Mısır, Tunus, Libya… ABD Emperyalizminin BOP Planı Çerçevesinde Değiştirilen Yönetimler.......971990’lardan 2011’e Reformist, Oportünist Sol ve Kürt Milliyetçilerinin Yanılgısı................................105Emperyalizmin Ortadoğu Projelerinde Kürtler ve Kürdistan..................................................................123ABD Ordusunun Irak’tan Ayrılması, İşgalin Ortadan Kalktığı Anlamına Gelmez...........................131Arka Kapak İçi..........................................................................................................................................141

Çıktı

İİ ç i n d e k i l e r

6 AKP 5 yılda 11 kişiyi

gaz bombalarıyla katletti

9 İşbirlikçi AKP’nin polisi katildir,

halk düşmanıdır

10 Halk Düşmanı AKP: Halk

düşmanı AKP, kanlı elleriniçocuklarımızın üzerinden çek!

12 Yalanlar değil gerçekler kazanacak

15 Haberler...

16 TAYAD’lı Aileler:

Hapishanelerdeki tecrite,işkenceye ve ahlaksız aramalarakarşı sahiplenmeyi büyütelim

17 Devrimci İşçi Hareketi: AKP grev

yasaklayarak halk düşmanlığınadevam ediyor

19 Emek Haberleri...

20 Anadolu halklarının geleneğinde

arkadaşını satma, yarı yoldabırakma değil ölümünesahiplenme vardır

4 AKP halkı teslim alamayacak

İşbirlikçi AKP’ninpolisi katildir

34 Gelenek yaşıyor

Dev-Genç’liler savaşıyor!43 yılık kavga sürüyor

21 Tarihimizden Öğreniyoruz:Tarih yazılan iki gün 15-16Haziran 1970 barikatlarıyıkan yürüyüş

23 DHF, demagojilerle Gaziayaklanmasındaki gerçekleri

değiştiremez! (İkinci bölüm)

26 Yalan söyleme, kışkırtıcılıkyapma diye eleştiriyoruz:EMEP; Evrensel’deilanımızı yayınlamıyor!

29 Yasalarnız zorbalığınızın üstünüörtemez (3)

31 Haklıyız Kazanacağız:Yasaları halk yapar...AKP’nin yasalarınıtanımıyoruz! AKP bize,direnmekten başka yolbırakmamıştır!

32 Halkın Hukuk Bürosu: Halkınevlerini başlarına yıkmak,tekellerin yağma ve talanı içinçıkarılmıştır

Ülkemizde Gençlik

37 Gençliğin Gündeminden:AKP’nin gerici faşist eğitim

sistemine mahkum değiliz

38 Gençlik Federasyonu’ndan:Dev-Genç’i bitiremezsinizdemek için; Gülşah ve Meral’inserbest bırkılması için;12 Haziran’da Ankara’dayız!

39 Gençlikten haberler...

42 Liseliyiz Biz: AKP’nin sondakika düzenlemeleri bitmiyor

45 Hayatın Öğrettikleri: Halkınadaleti halk düşmanlarınakorku salıyor

46 Stadyumda kurultay yapma yarışı

47 Cansel Malatyalı’nın direnişi100. gününü doldurdu

49 Avrupa’daki Biz: Belçikadevleti hangi haklaevlatlarımızın cenazelerinivermiyor?

50 Avrupa’da Yürüyüş: IrkçılığaKarşı on bin yürek olduk yarınyüzbinler olacağız

52 Yitirdiklerimiz...

54 Siz Kim ölüm orucu

yapmak kim

55 Öğretmenimiz

Bursa Haklar Derneği'nin adresi ve telefon numarası değiştiYeni Adres ve telefon

Ortabağlar Mahallesi Prof. Tezok CaddesiNo: 9 Kat: 3 Daire: 5 Yıldırım / Bursa

TEL: 0224 223 43 19

Dev-Genç’liler Meclise YürüyorİstanbulAnkara’ya yola çıkışTarih: 12 Haziran 2012Yer: Sibel Yalçın Parkı

OkmeydanıSaat: 07:00

AnkaraAÇLIK GREVİTarih: 12 Haziran 2012Yer: Yüksel Caddesi

Kızılay13 Haziran günümeclise yürüyüş

Biber gazının 1997 yılında Kim-yasal Silahlar Anlaşması ile kul-

lanılmasının yasaklanmasına rağmenAKP’nin polisi adli, siyasi demedenher olayda biber ya da bilmediğimizgazları kullanıyor. Son 5 yıl içindeAKP’nin polisleri tam 11 kişiyi sık-tığı gaz ve gaz bombaları ile katlet-ti.

Biber gazının bütün bu öldürücüetkisi bilinmesine rağmen gaz sı-

kılması öldürme kastıdır. Gaz sıktık-tan sonra insanlara ne olduğu, in-sanların nasıl etkilendiği polisin umu-runda bile değil.

Biber gazıyla katledilen 11 kişininhepsi de AKP iktidarında katle-

dildi. 11 kişi katledildikten sonra katilpolislere ne yapıldığına bakın. Yargı-lanan, ceza alan polis yok. Hepsinde dekatil polisler devletin en üst makamlarıtarafından sahiplenilmiştir. Onun içinpolisler bu kadar pervasız, onun için bukadar saldırganlar.

Başbakan Erdoğan İstabul’da 5Haziran’da başlayan Dünya Eko-

nomik Forumu’nun açılış konuşma-sında her zaman olduğu gibi yine İs-rail’in katliamlarından, Esad’ın hal-kına zulüm yaptığından bahsetti. Hal-kın üzerine bombalar yağdırılırken,çoluk çocuk öldürülürken sessiz olu-namayacağını söyledi. Bunları di-yen kişiye bakın. Sahtekarlığa, iki-yüzlülüğe bakın. Uludere’de çoğuçocuk 34 kişinin savaş uçaklarıyla kat-ledilmesinin baş sorumlusu Ulude-re’deki katliam hakkında konuşul-masını dahi yasaklıyor, Suriye’deolanlara sessiz kalınamaz diyor.

AKP’nin faşist polisi neredeyse ik-tidar muhalifi her türlü eylemde

gaz sıkıyor. Cenaze, düğün demiyorpolis, deprem demiyor, kaza demiyor,adli, siyasi, toplumsal, ya da bireysel...İktidar aleyhine yapılan her eylemdeinsanların özellikle gözüne gözüne ba-sınçlı spreylerle gaz sıkıyor. Halkınüzerine gaz sıkmak polis için artık

alışkanlık olmuş.

Geçtiğimiz hafta Çayan Birben, ar-kadaşları arasında çıkan kav-

gayı ayırırken, polisin sıktığı gaz so-nucunda katledildi. Birben, “ben as-tım hastasıyım sıkmayın” demesinerağmen polis gazı sıktı ve Birben’ikatletti.

AKP’nin polislerinin tavrı sanki buolay hiç olmamış gibi, gaz sık-

maya devam ediyor. Birben’in katle-dilmesinde bir hafta sonra Çanakka-le’de Füze kalkanını protesto eyle-minde tutuklanan Gülşah ve Me-ral’in serbest bırakılması için meşa-leli eylem yapan Dev-Genç’lilerinüzerine gaz bombalarıyla saldırdı.AKP’nin işkenceci polisleri Birben’inkatledilmesinden ders çıkartmışlar;Dev-Genç’lilere saldırırken bu kezyanlarında birde ambulans götürdü-ler. Amaçları eylemi dağıtmak dadeğil, eyleme katılanları, analarındandoğduğuna pişman etmek. Eylemi iz-leyenlere “sakın ha!.. Ayağınızı denkalın” demek... Öldüresiye saldırıyorpolis, ama öldürmüyor, yanlarındadoktor ve ambulansları var. Saldırı-nın dozunu ayarlıyorlar. Durumuağırlaşanlar ambulansa alınıp doktormudahale ediyor. Öğrenciler nefessizkalana kadar gaz sıktılar. Ambulansaalınan 10 kişi hastaneye kaldırıldı.

12 Eylül hapishanelerinde, polisinişkence tezgahlarında yapılıyordu

bu uygulama. İşkencenin dozajınıayarlamak için işkenceciler yanlarındadoktor bulunduruyorlardı. Şimdi dedoktor kontrolünde gaz işkencesi ya-pıyorlar.

AKP TERÖRLE HALKI TES-LİM ALAMAYACAK! Ça-

nakkale’de polisin gazlı saldırısına uğ-rayan Dev-Genç’liler sıkılan gazın“biber gazı olmadığnı, her zaman-kinden farklı bir etki yarattığını” söy-lüyor. Düşünebiliyormusunuz, in-sanlar artık gazın yarattığı tahribatagöre cinsini tanır oldu. Polis halka kar-

şı kullanmak için yeni yeni gazlar kul-lanıyor. Yeni yeni silahlar alıyor. Çe-şitli anlaşmalarla yasaklanan silahlarhalkımızın üzerinde pervasızca kul-lanılıyor. Ama yine de bunlar yetmi-yor AKP’ye. AKP, şimdi de polisle-rine “portatif cop” alıyor. Portatifcopları da yetmeyecek AKP’ye, hal-kı sindiremeyecekler.

AKP gayrı-meşru bir iktidardır.Bu artık halkın büyük kesimi ta-

rafından da görülüyor. AKP gayrı-meşruluğunu çıkarttığı yasalarla meş-rulaştırmaya çalışıyor ancak bu ya-salar da AKP’yi hiçbir şekilde meş-rulaştırmayacaktır. Tam tersine, dü-zenin yasalarının da her geçen gün,halk düşmanı yasalar olduğu, zorba-lığın, zulmün, terörün yasalarla meş-rulaştırılmaya çalışıldığı, halkın hertürlü direnme hakkının yasalarla gaspedildiği ortaya çıkmaktadır.

Kanun Hükmünde Kararname-lerle yapılan düzenlemeler, Eği-

tim ve sağlık alanında çıkartılan ya-salar, Kentsel Dönüşüm Yasası, İmarve kıyı kanunlarında yapılacak deği-şiklikler, meclise getirilen Yapı De-netimi Hakkında ve bazı kanunlardayapılacak değişiklikler, kamu emek-çilerinin grev hakkının gasp edilme-si, sendikaların örgütlenmesinin önü-ne çıkartılan engeller, işçilerin kaza-nılmış haklarının gasp edilmesi, Hava-İş’in grev hakkının gaspı, artan iş ka-zaları ve işci güvenliğinin tekelleredevredilerek işçilerin canı üzerindenyeni bir sömürü alanının açılması,kürtaj tartışması ve daha yapılmak is-tenen bir çok yasalar... Hepsi halkadüşman yasalardır. Yağma, talan, sö-mürü, gasp yasalarla meşrulaştırıl-maya çalışılıyor. Tek başına terörünyetmediği yerde yasalarla halkın hertürlü itiraz hakkı, direnme hakkı gaspedilmeye çalışılıyor. Halkın eli kolubağlanıp elindeki, avcundakine gözdikiliyor.

AKP Halkı Teslim Alamayacak!

44

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

DOKTOR KONTROLÜNDE GAZ İŞKENCESİ

Ancak bu mümkün değil. Halk elikolu bağlı duramaz. İnsanlar

nefes alabildiği sürece yaşamak zo-rundadır. AKP halkın yaşam hakkınakasdediyor. AKP ne kadar saldırgan-laşırsa saldırganlaşsın halk bir şekil-de yaşamak zorunda. Yaşamak içinAKP’nin ne terörüne ne de terör ya-salarına teslim olmayacaktır. Nitekimteslim olmuyor. Gazlara, coplara,gözaltılara, tutuklamalara, gayrı-meşru yasalara karşı direniyor.

AKP, onun için iktidara boyuneğmeyenleri tamamen karşı-

sına alıp, kendi oy tabanını dini kul-lanarak kemikleştirmeye çalışıyor.Onun için, sosyal yaşamın her alanı-na dini hakimkılmaya çalışıyor.Halka yönelik saldırıları dini temel-lere dayandırarak yapıyor.

Kürtaj tartışması bunun son ör-neklerinden birisidir. Kürtaj tar-

tışmasıyla AKP’liler adeta “yaşamhakkı” savunucusu kesildiler. Her-kesten “demokrat” onlar oldu. Oysagericilik, ırkçılık, faşist terör... AKP po-litikalarının tamamına hakim olandır.

Başbakan Erdoğan, “Yatıyorsunuzkalkıyorsunuz Uludere diyor-

sunuz; her kürtaj bir Uludere’dir di-yorum. Anne karnında bir yavruyuöldürmenin, doğumdan sonra öl-dürmekten ne farkı var... Kürtaj, bumilleti dünya sahnesinden silmekiçin sinsice hazırlanmış bir plandır...Ekonominin en önemli gücü insan-dır, genç nüfusa sahip olmalıyız...”diyerek tartışmayı başlattı. AKP’lilerve AKP yalakalarından Erdoğan’ıdestekleyen birçok açıklama yapıldı.Aksini söyleyenler burjuva basındazaten konuşturulmuyor. Diyanet İşleriBaşkanı Mehmet Görmez de, “annekarnındaki ceninin de kendine aithayat hakkı vardır. Ne annesinin nede babasının, onun üzerinden mül-kiyet hakkı olmadığı gibi, onun ha-yatı üzerinden vazgeçme, sonlan-dırma yetkisi de yoktur. İnsanın ha-yat hakkı, bedeni üzerinden hakkı,bir mülkiyet hakkı değildir” diyerekdini referans olarak Erdoğan’a des-tek verdi.

AKP’ler anne karnındaki “ce-nin”in yaşam hakkından bah-

sediyorlar. Bu kadar riyakar, bu kadarsahtekar, bu kadar ikiyüzlülük ancakdin maskesi altında sürdürülebilirdi.AKP halkın inançlarını böyle kulla-nıyor. Halkın inançlarını gerici, ırk-çı, faşist politikalarının maskesi ya-pıyor. “Yaşam hakkı”nı gerici, faşist,ırkçı politikalarına maske yapan

AKP’nin tablosuna bakın:

Anne karnındaki “cenin”in yaşamhakkı var, doğduktan sonra bebeğintüm hakları gasp ediliyor. Yaşamhakkı yok: Her gün onlarca bebek ölü-yor, ölen onlarca bebeğin sorumlusuAKP iktidarıdır. Her gün 5 kadın öl-dürülüyor, 5 kadının ölümündensorumlu olan AKP iktidarıdır. Hergün iş cinayetlerinde 3 işçi öldürü-lüyor, 3 işçinin öldürülmesinden so-rumlu olan AKP iktidarıdır.

Küba’da canlı doğan her bin be-bekte ölüm oranı 4.5’tir. Türki-

ye, tüm AB ve diğer aday ülkeler ara-sında bebek ölüm oranının en yüksekolduğu ülkedir. Ülkemizdeki bu oranbinde 35.3’tür.

Meclis komisyonunun 50 ildeyaptığı araştırmaya göre 40

bin çocuk sokakta yaşıyor. 635 binçocuk ise “kısmen” sokakta yaşıyor.

SGK verilerine göre 2002-2011yılları arasında 735 bin 803 iş ka-

zası olmuş. Bu kazalarda toplam 10bin 804 işçi öldü. 14 bin 665 işçi isesakat kadı.

“Cenin”in yaşam hakkından bah-seden AKP’nin yönettiği ülkede

06-14 yaş arasında 945 bin çocukokulda okumuyor. 22 bin çocuk işteçalışıyor. 194 bin çocuk yoksulluktandolayı hiç okula gidemiyor.

Son 12 yıl içinde 49 bin öğrencihakkında soruşturma açıldı. 35

bin öğrenciye çeşitli cezalar verildi.13 bin üniversite öğrencisi okuldanuzaklaştırıldı. 600’ün üzerinde öğ-renci aylardır hapishanelerde tu-tuklu. Bu rakamlar AKP’nin iktidarageldiği günden beri her yıl artıyor.

“Çocukta olsa, kadın da olsa gereğiyapılacaktır” diyerek, Kürdis-

tan’da çocukların katledilmesi emriniveren Erdoğan “yaşam hakkı”ndanbahsedebilir mi? Nitekim kendi açık-laması içinde de kürtaja neden kar-şı olduğunu söylüyor Erdoğan: “Eko-nominin en önemli gücü insandır,genç nüfusa sahip olmalıyız”diyor.Erdoğan için bizim çocuklarımızucuz işçidir. Patronların kölesidir. Üççocuk demesi de, kürtajı yasaklamakistemesi de böyle faşist bir anlayışınsonucudur. Bizim çocuklarımız em-

peryalist ve işbirlikçi tekellerin köle-si yapılarak ülkeyi “kalkındıracak-lar.” Doğan çocukların hangi koşul-larda yaşadığının hiç önemi yok, ha-pishanelere de doldurulsa orda daköle olarak çalıştırılacak.

Bütün bunlar AKP’nin hesapları.AKP, meclisteki çoğunluğu, ik-

tidar olmanın gücüyle neye ihtiyacıvarsa yasalarda o düzenlemeyi yapı-yor, istediği yasaları istediği zamanmeclisten çıkartıyor. Bu konuda önün-de ciddi bir engel yok. Ancak çıkart-tığı yasaların hiçbir meşruluğu yok-tur. AKP her geçen gün düzen içindekimeşruluğunu yitiriyor. Parasız Eği-tim istediği için pankart açan Fer-hat ve Berna’ya “örgüt üyesi” ol-maktan 8.5 yıl ceza verdiler. AKP, bucezanın meşruluğunu kimseye anla-tamayacaktır. Bu gayrı-meşruluğuy-la istediği kadar terör estirsin, istedi-ği kadar zorbalık yapsın halkı teslimalamayacaktır. Halk gayrı-meşruluğateslim olmayacak, AKP zulmündenzarar gören halkın her kesimi dire-necek ve direnişler büyüyecektir.

AKP her geçen gün düzeniçindeki meşruluğunu

yitiriyor. Parasız Eğitim is-tediği için pankart açan Ferhat veBerna’ya “örgüt üyesi” olmaktan

8.5 yıl ceza verdiler. AKP, bu cezanınmeşruluğunu kimseye anlatamaya-

caktır. Bu gayrı-meşruluğuyla istedi-ği kadar terör estirsin, istediği kadar

zorbalık yapsın halkı teslim alamaya-caktır. Halk gayrı-meşruluğa teslimolmayacak, AKP zulmünden zarar

gören halkın her kesimi direnecek vedirenişler büyüyecektir.

55

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

Biber gazı 1997’de“Kimyasal SilahlarAnlaşması” ileyasaklandı.

AİHM, gazın halkayönelik olarakkullanılmasını hak ihlaliolarak kabul etti.

Halk düşmanı AKP’ninfaşist polisi halkasaldırıları sonucunda11 kişiyi katletti!

AKP’nin katil polisleriÇanakkale’de de saldırdı!10 Dev-Genç’li hastanelikoldu.

Gaz bombası ilk olarak 1871 yı-lında üretilmeye başlandı. Göz ya-şartıcı maddelerin, sprey ve bombahalinde yaygın olarak kullanılmayabaşlanması da 1990’lı yıllarda ger-çekleşti. Türkiye’de gaz bombasınınkullanımı da bu yıllardan sonra hergeçen gün arttı.

Biber gazı nedeniyle ölen sonkişi Çayan Birben oldu. Haber ka-nalları bu haberi verirken Çayan Bir-ben’in son kişi olduğuna vurgu ya-pıyorlardı, çünkü gaz bombası-bibergazı sonucu ölümler kanıksanmayabaşlandı. Bu nedenle de, “son kişi”demek devamının geleceğini de bek-lemek demektir.

Katil polis diyerek evlatlarınınkatledilmesine tepki gösteren aileninüzerinede de aynı şekilde biber gazısıkıldı. AKP’nin işkenceci-katil polisi,halka karşı saldırının başını çekmek-tedir. Sokakta yaşanan bir tartışmadada, evlatlarının hesabını sormak is-teyenlere de biber gazı sıkılmaktadır.AKP halka düşmandır…

Sağlık Bakanlığı,yaşanan ölümlere rağ-men gaz bombasının-biber gazının ölümcülolmadığını, insan sağ-lığına zarar vermedi-ğini açıkladı.

İnsan sağlığınazararsız öyle mi,ölüme sebep vermezöyle mi? O zaman sıkılan gaz bom-balarından dolayı kaç kişinin öldü-ğünü söyleyelim:

- 1 Mayıs 2007’de polisin attığıgaz bombası, bir kahvehaneninönünde oturan 75 yaşındaki İbra-him Sevindik’in ölümüne nedenoldu. Aynı gün Taksim İlk YardımHastanesi’nin Acil Servisi önünede gaz bombası attılar; kime venereye attıklarını dahi görmediler.

- 4 Nisan 2009’da, Urfa'nınHalfeti İlçesi'ne bağlı Ömerli Köyü'negitmek isteyen kitleye askerler gazbombaları kullanarak saldırdı. Mah-sum Karaoğlan ve 27 yaşındakiMustafa Dağ öldürüldü.

- 6 Ekim 2009’da İstanbul Har-biye Kongre Merkezi’nde yapılanIMF-DB toplantısını protesto edenkitleye polisin gaz bombalarıyla sıl-dırması sonucunda kalp krizi geçirenİshak Kalvo hayatını kaybetti.

- 9 Ekim 2009’da Cizre’de atılangaz bombasının kafasına isabet et-mesiyle Mehmet Uytun hayatınıkaybetti.

- 27 Nisan 2011’de Bismil’degaz bombası nedeniyle 60 yaşındakiKazım Şeker kalp krizi geçirerekhayatını kaybetti.

- 31 Mayıs 2011’de Metin Lo-kumcu Hopa’da Erdoğan’ı protestoeylemine katıldığı için polisin attığıgaz bombaları nedeniyle kalp krizigeçirerek hayatını kaybetti.

- 12 Haziran 2011’de Şırnak’taseçim sonrası yürüyüş yapan halkagaz bombası atarak Hatice İdin’inölümüne sebep oldular.

- 26 Temmuz 2011’de Şırnak Si-lopi’de düzenlenen bir eylemde başınagaz bombası isabet eden 13 yaşındakiDoğan Teyboğa hayatını kaybetti.

- 28 Ağustos 2011’de Hakkari’ninÇukurca ilçesinde BDP Van İl Meclisiüyesi Yıldırım Ayhan gaz bomba-sıyla öldürüldü.

- İstanbul’da 21 Mart 2012’depolis, Newroz kutlamalarına katılanhalka saldırdı. Atılan gaz bombasıkafasına isabeten eden BDP Arna-vutköy İlçe Yöneticisi Hacı Zenginhayatını kaybetti.

- 27 Mayıs 2012’de arkadaşlarıarasında çıkan bir kavgayı ayırırkenpolisin, astım hastası olduğunu söy-lemesine rağmen Çayan Birben’inüzerine sıktığı biber gazı sonucundakatledildi.

- 2 Haziran 2012’de Çanakka-

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

AKP 5 Yılda 11 Kişiyi Gaz Bombalarıyla Katletti!

6

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

le’de Dev-Genç’lilere doktor kont-rolünde saldırdı. Sıkılan gazdan 8kişi zehirlenerek hastaneye kaldırıldı.

Bu liste AKP’nin halka düşman-lığının bir göstergesidir. Bu liste buölümleri kanıksamaya başlamaklauzayıp gidecektir.

Atılan gaz bombaları anne kuca-ğındaki çocuklarımızın da ölümünesebep olmuştur. Daha doğmamış ço-cukları çok düşündüklerini göstermekiçin kürtajın katletmekle eş değerolduğunu söyleyen AKP, gaz bom-balarıyla 6 aylık Mehmet’in, 2 aylıkBerfin’in, katledilmesine sebep ol-muşlardır.

AKP, halkın eylem yapmasını is-tememekte, protesto eylemi yapantüm kesimlere saldırmaktadır.

Gaz bombasının insan sağlığınaolan zararı bilimsel olarak ispatlanmışolmasına rağmen, İçişleri Bakanlığı veEmniyet Müdürlüğü tarafından kul-lanımı devam etmektedir. “Polisinkullandığı gazlar öldürmez” diyerek,halka karşı silahlanmaya devam edi-yorlar.

Avrupa İşkence ve Kötü Mua-melenin Önlenmesi Komitesi (CPT),2001 yılında yayınlandığı raporda,biber gazının potansiyel olarak teh-likeli bir madde olduğunu belirtiyor.Raporda biber gazının kapalı alan-larda kullanılmaması uyarısı yapı-lırken, açık havada kullanılması ko-nusunda da çekinceler ifade ediliyor.Yani nasıl ve nerede kullanılırsa kul-lanılsın zarar verdiği kesin.

Türk Tabipler Birliği (TTB), Ağus-tos 2011'de yayımladığı “KimyasalSilahlar Gösteri Kontrol Ajanları”raporunda; gaz bombasının halksağlığına zararlarını şöyle belirt-miş;

"Göz yaşartıcı gazların ani etkileriarasında; göz yaşarması, hapşırık,öksürük, zorlu soluma, gözlerdeağrı, geçici körlük, göz kapaklarında,

boğazda ve midede tahriş, bulantı,kusma, ishal ve deride tahriş, tan-siyon yüksekliği… Toplumsal gös-terilerde kullanılan gazlar ölümcülsonuçları olan kimyasal silahlar.Bu silahların hava ile dağılımı ne-deniyle atıldığı çevredeki tüm yaşamıetkileyecek şekilde yayılıyor."

Göz yaşartıcı gazın astım atakla-rına neden olduğu, yüksek miktarlardakullanılması durumunda ise solunumfonksiyonunda bozukluk meydanagetirdiği vurgulanmış, göz yaşartıcıgaza yüksek miktarlarda maruz kal-manın kalp yetmezliği, karaciğerhasarı ve ölüme neden olduğu dabilimsel verilerle ortaya konulmuş-tu.

Biber gazı 1997’de KimyasalSilahlar Anlaşması ile yasaklandı.AİHM, gazın halka yönelik olarakkullanılmasını hak ihlali olarak kabuletti. Kurumların vs. kabul etmesi deçok önemli değil, somut bir gerçekvar. 11 kişi polisin attığı gaz bombalarısoncunda katledildi. Kendi halkınasaldıran, katleden bir devlet var.

Çayan Birben, bu katliamcı ikti-darın canını aldığı son kişi oldu. Ço-cuklarımızı öldürüp, arkasından ses

çıkartmamamızı da istiyorlar.AKP’nin bu pervasızlığına karşıhesap sormak amacıyla birlik olma-lıyız.

AKP’nin polisi öldürmekastıyla gaz sıkıyor

Gaz bombası sıkmak AKP’ninpolisi için refleks haline gelmiş.Siyasi adli her türlü eylemde, olaydayaptığı şey hemen gaz sıkmak oluyor.

Çayan Birben iki arkadaş arasın-daki kavgayı ayırırken polisin gazzıkması sonucu katledildi.

Polis o kadar pervasız ki, gazsıkan polise Çayan Birben’in “gazsıkmayın, ben astım hastasıyım” diyeuyarmasına rağmen gaz sıkıldı. Bir-ben’in rahatsızlanmasına rağmenpolis ambulansla hastahaneye görü-receği yerde önce delilleri yok etmeyeçalıştı.

Katil polisler için öncelikli olano anda birisinin yaşamını yitirmesideğil, kenidilerine bir zarar gelme-mesi...

Çayan Birben’i biber gazıyla kat-letti AKP’nin polisi.

Doktor kontrolünde gaz terörü

Çayan Birben’in katledilmesininüzerinden bir hafta geçmeden Ça-nakkale’de Dev-Genç’lilere yapılansaldırıları protesto etmek için meşaleliyürüyüş yapmak isteyen Dev-Genç’li-lere polis yine gaz bombalarıyla sal-dırdı.

Öğrenciler arasından astım has-taları olduğu uyarısı yapılmasına rağ-men polis gaz sıkmaya devam etti.

CIA’nın yetiştirmesi katil polis-lerin doktor kontrolünde işkence yap-ması eskiye dayanır. İşkenceci polislerişkencenin dozunu ayarlamak içinişkenceyi doktor kontrolünde yapı-

GAZ BOMBALARININANİ ETKİLERİ

Göz yaşarması, Hapşırık, öksürük,

zorlu soluma, Gözlerde ağrı, Geçici körlük, Göz kapaklarında,

boğazda ve midedetahriş,

Bulantı, kusma, ishalve deride tahriş,

Tansiyon yüksekliği…

7

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

yorlardı. Ne kadar işkence yapılaca-ğını doktorlar ayarlıyordu.

Çayan Birben’in katledilmesindenbir hafta sonra polis Dev-Genç’lileresaldırırken bu sefer hazırlıklıydı. Yan-larında bir de ambulans getirmişler.Dev-Genç’lilerin eylemini dağıtmakiçin polis doktor kontrolünde ger-çekleştirdi saldırısını. Öğrencilerin

içlerinde astım hastaları olduğu uyarısıyapmalarına rağmen alçak, katil polisgaz sıkmaya devam etti.

Polis elindeki gazın öldüreceğinibildiği halde gaz sıktı. Onlarca öğrencigazdan ağır etkilenmesine rağmengaz sıkmayı bırakmak yerine bay-gınlık geçirenleri ambulansa alıp öl-memesi için müdahale etti. Diğer ta-

raftan gaz sıkmaya devam etti.

AKP’nin bu saldırısı sonucunda11 Dev-Genç’li ağır bir şekilde ra-hatsızlandı ve hastaneye kaldırıldı.

Katil polis, işkencelerle, gaz bom-balarıyla, katliamlarla, gözaltı ve tu-tuklamalarla Dev-Genç’lileri teslimalamayacaksınız. Katliamlarınızın, iş-kencelerinizin hesabını vereceksiniz.

AKP’nin yıkım saldırısına karşıHalk Cephelilerin çalışmaları devamediyor. Yoksul halkımızın oturduğugecekondu mahallelerinde yapılançalışmalarla, Halk Komiteleri’nde ör-gütlenme çağrısı yapıldı. Örgütlen-meden evlerimizi koruyamayacağımızvurgulanarak, gücümüz birliğimizdirdenildi.

Küçük Armutlu1 Haziran günü Küçükarmutlu

Cemevi'nde AKP iktidarının kentseldönüşüm adı altında milyonlarca ge-cekonduyu yıkmak istemesine karşıHalk Komiteleri tarafından halk top-lantısı düzenlendi.

Yapılan toplantıda konuşan ÜmitÇimen, AKP’nin halka bakış açısınışu sözlerle dile getirdi; “AKP çıkar-dığı kentsel dönüşüm yasasıyla halkınsuyunu, doğalgazını, elektriğini ke-seceğini söylüyor. Yaşama hakkıvermeyeceğini söylüyor. Halka ya-şama hakkı tanımayan bir iktidarbizler için, ülkemiz için ne kadargüzel şeyler yapabilir? Elbette kiyapmayacaktır. Nazi’ler Yahudileriöldürdükleri kampları çok güzelmişgibi anlatan filmler çektiler. İnsanlarıkandırmak için. AKP’nin yaptığı da

aynıdır. FAŞİZM-DİR.” dedi. Dahasonra ise AKP ik-tidarının yaptığı

hazırlığı anlatarak, halkın da HalkKomiteleri'nde hazırlanması gerek-tiğini söyledi.

Daha sonra söz alan Özgür Ka-rakaya ise; “Yapılan saldırı hazır-lıkları tüm yasal dayanakları kaldır-mıştır. Bizlerin önünde yapılacaktek şey direnmektir. AKP iktidarıönümüzdeki 20 yıllık ekonomik gi-derlerini yıkımlardan elde edeceğiparaya bağlamış durumda. Bizlerimahallelerimizden kovacak, eldeedeceği alanları zenginlere ve em-peryalistlere satacak. Buna izin ver-memeliyiz. Bizlerin kurulu düzeninibozmak, şehir merkezinin dışına at-mak istiyor. Dozerler kapımıza da-yanmadan güçlü bir ses çıkarmalıyız.Küçükarmutlu tarihi direnişlerle dolu.Diğer gecekondu mahallelerine örnekolmalıyız. Burada kuracağımız halkkomiteleriyle çevre mahallelere degiderek oralarda da Halk Komitelerikurmalıyız. Örgütlülüğümüzü bü-yütmeliyiz.” dedikten sonra, HalkKomiteleri'nde görev almak isteyen-lere söz verildi.

Bir kişi; “Küçükarmutlu’nun tümsokaklarında birer temsilci seçmeli-yiz. Sokak temsilcileriyle Halk Ko-miteleri'ni daha güçlü kılabiliriz.

Evlerimiz bizim namusumuzdur.AKP’nin evlerimizi yıkmasına izinvermeyeceğiz.” sözleriyle evlerimizinönemine vurgu yaptı.

100 kişinin katıldığı toplantı so-nunda 15 kişi Halk Komitesi'ndegörev alacağını söyledi.

Küçük Armutlu'da 1 Hazirangünü de “Evimizi Yıkanın VillasınıYıkarız – Halk Komiteleri” yazılı 2adet pankart asıldı; 7 adet de “Yıkı-ma, Sürgüne, Soyguna Hayır Demekİçin Yürüyoruz - Halk Komiteleri"yazılaması yapıldı.

Seyrantepe5 Haziran günü Seyrantepe Keçi

Deresi, E-6 yolu Aslantepe stadıkarşısı, Kağıthane inişi ve GültepeDeresi civarına yapılan 6 tane “Yı-kıma Sürgüne Soyguna Karşı Yürü-yoruz - Halk Komiteleri” yazılama-larıyla yıkımlara karşı direnme çağrısıyapıldı.

3 Haziran günü Antakya Yeşilpınar’da “HazirandaÖlmek Zor” adıyla düzenlenen anma programı ile Haziranayında ölen Nazım Hikmet, Ahmet Arif ve Orhan Kemalanıldı. 30 Mayıs günü Yeşilpınar’da esnaflar ve evlertek tek dolaşılarak anmanın duyurusu yapıldı.

Bazı dükkanlara veönemli yerlere anmanınafişleri asıldı. Sokaklardaokuldan çıkan çocuklaraaileleri ile birlikte gel-meleri söylendi. 5 saatsüren çalışma sırasındahalk yoğun ilk gösterdi.

Yıkımlara Karşı Temel Yasamız:Direnmek Meşrudur!

Halkın Aydınları BıraktıklarıEserlerle Yaşıyorlar

Armutlu

8

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

AKP, polisin elini daha da güç-lendiriyor. Polisin elinin soğumama-sını isteyen AKP, polisinin demokratikeylemlerde halka karşı kullandığı bi-ber gazını, tazyikli suyu ve copu ye-tersiz görmüş olacak ki; şimdi birde portatif cop alacak.

Polis deyince insanların aklınane geliyor?

Polis deyince insanların aklınagelen şeyleri sıralayalım: İşkencecilik,katliamcılık, tehdit, şantaj, komplo,sahtekarlık, ahlaksızlık, namussuzluk,şerefsizlik, sapıklık, hırsızlık, yol-suzluk, rüşvet, uyuşturucu satmak…Bu liste uzar gider. Tek bir hırsızlıkçetesi yoktur ki içinde üst düzey birpolis şefi bulunmasın. Tek bir uyuş-turucu, fuhuş, çetesi yoktur ki içindepolis olmasın. İşkencecilik, katliam-cılık, halk düşmanlığı polisin temelkarakteri zaten. Aksini iddia edenvarsa polisin 9 Mayıs 2012 tarihindeGençlik Federasyonu’na yaptığı bas-kına baksınlar. Polis gecenin bir vaktiGençlik Federasyonu’nu basıyor, iş-kenceyle Dev-Genç’lileri gözaltınaalıyor. Bastıkları büroda kadınlarıniç çamaşırlarıyla erkeklerin iç ça-maşırlarını karıştırıyorlar. Sonra daSibel Yalçın Parkı’na atıyorlar.

AKP’nin Polisi KatildirPolislerin sokak ortasında infaz

ettikleri onlarca devrimci var. 1 Mayıs1989’da Mehmet Akif Dalcı’yı ka-fasından vurdular. Dergimizi dağı-tırken hedef alarak ateş ettikleriFerhat Gerçek’i sakat bıraktılar. Ferhatiçin adalet isteyen Engin Çeber’ikatlettiler. Şimdiye kadar yuzlercedevrimciyi katlettiler. Katledilen herdevrimcinin uzerinden onlarca kurşunçıktı. Katliamdan sonra havaya da-kikalarca ateş ederek, kanlı zaferlerinikutladılar.

Polisin katliamına bir örnek daha:Çayan Birben’i katleden polis, şimdide olayı kapatmak için hastanedoktorlarını ve gazetecileri tehdit

ettiği, Çayan'ın madde bağımlısı ol-duğunu ve polise saldırdığı dediko-dusunu yaymaya çalışıyor. Bütünpolis katliamlarında böyledir. Polislerya, görevlerini yapmıştır! İktidarlartarafından açıkça savunulurlar ya daçeşitli gerekçelerle polisler suçsuzbulunur.

AKP’nin Polisi Halk Düşmanıdır

Her şeyden önce polisin eğitimine,sahip olduğu silahlara bakın: Hep-sinde açıkça düşman olarak görülenhalktır. Ki, polisin pratiği ortada:Halkın en meşru taleplerle yaptığıeylemlere bile nasıl düşmanca sal-dırdığını görüyorsunuz. En sıradanbir arkadaş kavgasını ayıranlara bilegaz sıkıp katledebiliyor.

Polisler yargılanıyor vb. diyenler,torbadaki çürük elma edebiyatı ya-panlar, içlerinden iyi polisler de vardiyenler, polisin Okmeydanı’nda yap-tıklarına baksınlar. 10 Mayıs 2011tarihinde Okmeydanı Haklar ve Öz-gürlükler Derneği'ne yapılan baskındatekerlekli sandalyede bulunan İrfanYılmaz ve Ferhat Gerçek de polissaldırısına uğradı. İrfan Yılmaz, has-talığı nedeniyle vücut dengesini sağ-layamayan, ayakta duramayan, yü-rüyemeyen, elini kolunu zor hareketettiren, tekerlekli sandalyeye mahkumbirisi. Polis İrfan Yılmaz’ı tekerleklisandalyeden yere attı, yerlerde sü-rükledi, yüzüne ve çeşitli yerlerinetekmeler attı, ardından da elleriniarkadan kelepçeledi. Polis kurşunuylafelç bırakılarak tekerlekli sandalyeyemahkum edilen Ferhat Gerçek'e dekatil polis tehditler savurarak "Seninbacaklarını kırdık ellerini de kı-racağız" diye saldırdı. Kudurmuşköpekler gibi saldıran insanlıktannasibini almamış polis, Ferhat'ın kol-larını, bileklerini morarttı. Ve ardındanda Ferhat’ı tokatladı. Daha ne deni-lebilir ki? Felçli bir insana bunlarıhalka düşmanlık duymayan bir kişi

yapabilir mi? Değilse nasıl sakat birinsanı oradan oraya atabilir, nasılyumruklar, ayakta duramayan birininasıl kelepçeleyebilirler?

Polis İşbirlikçidir, Komplocudur

Polisin bir devrimciyi gözaltınaalmak, tutuklamak için bir gerekçeyeihtiyacı yok bugün. Klasik senaryoaynı: “Evlerinde yapılan aramalardabol miktarda örgutsel dökuman veyasak yayınlar ele geçirildi...” An-kara’da komplo sonucu tutuklanandevrimcilerin tutuklanma gerekçe-lerine bakın: “Basın açıklamasınakatılmak, Halk Cephesi pankartınınönünden geçmek, basın açıklamasıyapan grubun resimlerini çekmek”Düşünün, bu gerekçelerle insanlar FTipi hapishanelerde yatıyor. BunlarAKP’nin işbirlikçi polisleridir. Eği-timlerini CIA’dan alırlar. CIA’nınyetiştirmesidir. Tüm dünya haklarınındüşmanı olan Amerikan yetiştirmesipolisten halkın dostu olması bekle-nemez.

Halkımız; Bu katillere güvenmeyin. Bu ka-

tillere inanmayın. Bunlar halk düş-manlarıdır. Çocuklarınızı polis yap-mayın. Bunların terörüne boyun eğ-meyin. Mahallelerinize sokmayın,mahallenize pislik getirir. Selam ver-meyin borçlu çıkarsınız, zarar verirler.Aynı binada oturmayın. Onlara kiralıkev vermeyin. Unutmayın: Halka düş-man olandan kimseye dost olmaz.Onlardan düşmanlık hariç her şeyiniziesirgeyin.

İşbirlikçi AKP’nin PolisiKatildir, Halk Düşmanıdır

99

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

25 Mayısgünü 5. Ulus-lararası Par-lamenterler

Konferansı’nda konuşan BaşbakanTayyip Erdoğan “Açıkça söylüyorum.Sezaryene karşı olan bir Başbaka-nım. Cinayet olarak görüyorum.Buna kimse müsaade etmemeli. Haana karnında ha doğduktan sonraöldürmüşsün.” dedi.

Erdoğan, 26 Mayıs günü de AKPKadın Kolları 3. Olağan Kongre-si’nde yaptığı konuşmada “Yatıyor-sunuz kalkıyorsunuz Uludere di-yorsunuz; her kürtaj bir Ulude-re’dir diyorum. Anne karnında biryavruyu öldürmenin, doğumdansonra öldürmekten ne farkı var.”dedi.

Erdoğan konuşurda diğerleri dururmu? Diğer AKP’liler ve yalakaka-rından da Erdoğan’ı destekleyenaçıklamalar geldi.

Sağlık Bakanlığı bu yönde hızlayasal düzenlemeler yapılacağınısöyledi.

Hayatın her alanında kendi geri-ci düşüncelerini yaymak, hayata ge-çirmek isteyen AKP, bu konuda dayine halka düşman bir şekilde hare-ket etmektedir.

Kürtaj tartışmasında AKP’nin ge-rici, ırkçı, faşist anlayışının karşısın-da “beden benim bedenim kimse be-denime karışamaz” diyen soruna“kadın bedeninin özgürlüğü” açısın-dan bakmakta yanlış bir bakış açısı-dır.

Kürtaj konusu, ailenin kurulması-korunması konusunda tartışılacaktali konulardan birisidir. Bunlar nüfusplanlamasının bir parçasıdır. Amakürtajdan önce konuşulması gere-ken konu, nüfus planlamasının nasılyapılması gerektiği, gebelikten ko-runma yöntemlerinin halka ne kadaranlatıldığı ve ulaştırıldığıdır.

Doğum kontrolü hakkında yeterlibilgilendirme yapılmadığı için halkı-mızın önemli bir kısmının hala ilkel,geleneksel yöntemlere başvurduğu

gerçektir. Geleneksel yöntemleri kullanım

oranı 2010 yılında yapılan bir araş-tırmaya göre kırsal bölgelerde %35dir. Türkiye genelinde ise bu oran%28,5. Teknolojinin, ulaşım ve ile-tişim araçlarının bu kadar geliştiği birdönemde bu çok yüksek bir rakam-dır. Bu rakamlar doğum kontrolükonusunda halkın bilgilendirilmekonusunda ne kadar eksik olduğunugöstermektedir. İlkel, geleneksel yön-temlerle yapılan kürtajların anneölümlerine neden olduğunu düşün-düğümüzde bu devlet açısından halkagerekli bilgiyi vermediği için başlı ba-şına bir katliamdır.

Bu sorunlar çözülmeden kürtajkonusunu tartışmak AKP'nin gericikafa yapısının ürünüdür. Halkımızındini duygularını kullanarak, suçlulukpsikolojisi yaratmaktadır AKP. Amaasıl sorumlu devlettir. Bebek katilivarsa ortada bu AKP’dir.

Halk giderek yoksullaştırılırken,10 milyon’un üzerinde insanımızaçlık sınırının altında yaşam müca-delesi verirken 3 hatta 5 çocuk ya-pılmasını isteyen Erdoğan, anne kar-nındaki “cenin”in yaşam hakkındanbahsedemez.

Anne ve bebek sağlığını güven-ceye almayan, bebeklerin borçlu ola-rak doğmalarına sebep olan AKP, aç-lıktan ölen bebeklerin katilidir. AKP,geçtiğimiz sene Samsun'da açlıktanölen 2,5 aylık Kübra bebeğin hesabınıvermelidir önce. Hastane enfeksiyo-nundan, açlıktan, hastalıktan, yanlışiğneden, tedavi edilmediği için, yok-sulluktan ölen bebeklerin katili AKPiktidarıdır.

Her yıl 1 yaşını doldurmadan 60bin bebek, 5 yaşını doldurmadan72 bin bebek ölmektedir. Yaşaya-bilenleri bekleyen hayat ise Na-zım’ın şiirinde çizdiği tablodur. Aç-lıktan, yoksulluktan, sıtmadan, çi-çekten, tifodan vb. hastalıklardanölmemişse depremden ölür. Dep-remden kurtulmuşsa soğukta donarakya da çadırda yanarak ölür. Oradan

DüşmanıHalk

AKP

Halk Düşmanı AKP, Kanlı ElleriniÇocuklarımızın Üzerinden Çek!

10

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

kurtulmuşsa tekellerin ucuz iş gücüordusuna karışır. Ucuz köle yapılır.

2002-2011 yılları arasında 735 bin803 iş kazası olmuş. Bu kazalarda 10bin 804 işçi ölürken 14 bin 665 işçisakat kaldı. İş kazalarında her gün 3işçi ölüyor. Bu rakamlar AKP iktida-rında ikiye katlandı. AKP, anne kar-nındaki ceninin “yaşam hakkı”ndanbahsederken kendi katliamcılığının üs-tünü örtmeye kalkıyor.

AKP 10 yıldır iktidarda, kürtajınkatliam olduğunun bugün mü farkınavarmış. Doğan her çocuğun adil-eşit öz-gürce yaşam hakkını güvence altına al-madan açlık ve yoksulluğa mahkum ol-ması için kürtajı yasaklamak “yaşamhakkı”nı savunmak değildir.

Çocuklarımıza işkence yapan, ha-pishanelerde tecavüz eden devletin,doğmuş ve doğacak çocuklarımız üze-rinde hiçbir tasarruf hakkı yoktur.Halka kürtaj konusunda söz söyleme,yasaklama getirme hakları yoktur.

Sorun, kürtaj değil; anne ve bebeksağlığı, ailenin korunması ve nüfusplanlaması sorunudur. Halk düşma-nı iktidarların bu konularda halka ve-recekleri hiçbir şey yoktur.

Sosyalist Küba’da 2011 yılındakibebek ölüm oranı binde 4.9 idi. Bebekölümlerinin hiç yaşanmadığı şehirlervar. Bu oran Türkiye’de 2011 yılındabinde 9.1 olarak açıklandı. AKP’nin ra-kamları, istatistik bilgileri işine geldi-ği gibi çarpıttığı bir gerçek iken, bebekölümündeki gerçek rakamların da açık-lananların çok üzerinde olduğudur.

Ülkemizde 1 milyon sokak çocu-ğu var. Sağlık Bakanı Recep Akdağ,“Çocuklara bakamazsanız devletbakar” diyor. Devletin, koruması al-tındaki çocuklara nasıl baktığını çok iyibiliyoruz. Çocuk esirgeme yurdunda-ki çocuklara, hapishanelerdeki tutukluçocuklara tecavüz eden, işkence yapanbu devlettir. 1 milyon çocuğu sokak-larda yaşamaya mahkum eden bir dev-let ne hakla çocuklar üzerinde bir ta-sarrufta bulunabilir.

Çocuklarımızı açlıktan ölsünler,hapishanelerde tecavüz edilsinler,sokak çocuğu olsunlar, eğitim hakları

gasp edilsin, tedavi olamasınlar, yan-lış tedavi ile sakat bırakılsınlar,çocuk yaşta emekleri sömürülsün…diye mi doğuracağız?

Anne-babalar, bakamayacaklarıbebeğin doğmasını istemediği içinKATİL, AKP çocuklarımızın baş ko-ruyucusu öyle mi? Bu sahtekarlık, ri-yakarlık, ikiyüzlülüktür.

Adana’da 2 çocuğunun eline ısın-maları için saç kurutma makinesinitutuşturarak intihar eden 26 yaşın-daki Emine Akçay mı katil?

Yoksa çocuklarını Amerika’da oku-tan, Dünya Bankası’nda işe sokan,milyon dolarlık villa satın alan TayyipErdoğan mı katil?

Biz katilin kim olduğunun çok iyibiliyoruz.

Açlığın, yoksulluğun olmadığı;onurun, namusun erdem olduğu, ezenve ezilen ayrımının olmadığı bir va-tanda her anne baba halkı için yararlı,onurlu çocuklar yetiştirmek ister. Bu an-neler-babalar çocuklarını doğuracaklarda, işte bu özlenen dünyayı bu çocuk-lar kuracak.

AKP, yoksul halk çocuklarındankorksun! Hem de çok korksun! Bu ada-letsizliğin, eşitsizliğin hesabını er ya dageç bu çocuklar soracak!

AKP, 1 milyon sokak çocuğundankorksun!

AKP, Pozantı’da tecavüze uğra-yan çocukların öfkesinden korksun!

AKP, 4+4+4’le emeğini sömürme-ye çalıştığı çocuklarımızdan korksun!O çocuklar AKP’nin sonunu getirecek.

hoş geldin bebek

yaşama sırası sende

senin yolunu gözlüyor kuşpalazıboğmaca kara çiçek sıtma

ince hastalık yürekenfarktı kanser filan

işsizlik açlık filan

tiren kazası otobüs kazası uçakkazası iş kazası yer depremi sel

baskını

kuraklık falan

karasevda ayyaşlık filan

polis copu hapisane kapısı falan

senin yolunu gözlüyor atombombası falan

hoş geldin bebek

yaşama sırası sende

senin yolunu gözlüyor sosyalizmkomünizm filan.

Nazım Hikmet

Elbistan E Tipi Kapalı Hapishanesi’nde kalan Cen-gizhan Pilaf, 28 Mayıs günü, kendisine haber verilmedenani bir biçimde Rize L Tipi Kapalı Hapishane’ye sürgünedildi.

Hiçbir akraba ve arkadaşının olmadığı Rize’de bulu-nun L Tipi Hapishane’ye götürülen Pilaf, hücrede tek ba-şına tutuluyor. Daha önce yakınlarının ya da arkadaşla-rının bulunduğu yerlerdeki hapishanelere sevk edilmekiçin aylarca başvuru yapan Pilaf’ın bu başvuruları, türlübahanelerle reddedilmişti.

Pilaf, Rize Hapishanesi’nde yapılan onursuz aramaya di-rendiği için işkence gördü, boynu boğulacak hale getirilin-ceye kadar sıkıldı, kolları kırılma derecesinde büküldü.

Havalandırma ve ortak kullanım alanı olarak kullanılanyerin sürekli kamera ile gözetlenmesi nedeniyle, hava-landırmaya çıkmayı reddeden Özgür Tutsak Pilaf, ken-disine yapılan işkenceyi ve sürekli kamera ile izlenme-yi protesto etmek için açlık grevine başladı.

Halkın Hukuk Bürosu (HHB), 5 Haziran’da yaptığıaçıklamada Pilaf’a yapılan işkenceler hakkında bilgi ve-rerek, “Sürgün devlet politikasıdır. Sürgün, daha fazla iş-kence demektir. Hapishanelerde sürdürülen tecrit politi-kalarının bir parçasıdır. Müvekkillerimizi ne işkence ıslahetti, ne sürgün sevkler. Müvekkillerimiz tecrit politika-sına karşı dünyada eşi benzeri görülmemiş bir direniş des-tanı yarattılar, yaratmaya devam ediyorlar. Her türlü uy-gulamaya karşı direniyorlar. Diğer iktidarlar, nasıl dire-nişi bitiremedilerse AKP iktidarı da direnişi bitiremeye-cek, başaramayacaksınız.” dedi.

Sürgün Sevk İşkencedir Cengizhan Pilaf Açlık Grevinde

11

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Geçtiğimiz günlerde BBC isimliİngiliz yayın kuruluşu Suriye'de ya-şanan bir katliamın haberini yaparkenbir fotoğraf kullanıyor... Başlık "Hu-la’da Suriye katliamı kınandı, öfkebüyüyor"... Yayınlanan fotoğrafınne Hula ile ne de Suriye ile birilgisi yoktu. Fotoğraf Irak'ta geçmişyıllarda çekilmiş bir fotoğraf... Fo-toğrafı çeken kişinin farketmesiyleyalan ortaya çıkar ve BBC özürdiledi. Ancak fotoğrafın sahibi ortayaçıkmazsa bu yalan kimbilir kaç kezve nasıl kullanılmaya devam ede-cekti.

Çünkü bu ve buna benzer yalanlaremperyalistler ve onların medyasıiçin çok sıradanlaşmıştır... Halklarakarşı tüm saldırganlıklarını yaptıklarıyalan propaganda ile perdelemek,saldırıya meşruluk kazandırmak onyıllardır vazgeçemedikleri bir poli-tikalarıdır.

BBC'nin Suriye için yayınladığıbu haberin de gerçeği hiçbir biçimdeyansıtmadığı çok geçmeden açığaçıkmıştır. Ancak ne gam buna rağmenyalanlar devam etmekte ve buna rağ-men emperyalist ülkelerin propagandabombardımanı ve yaptırımları bu ya-lanlara yaslanarak yapılmaktadır.

Suriye'de Yaşanan Son Gelişmeler

Suriye'nin Humus kenti yakınla-rındaki Hule köyünde geçtiğimizgünlerde 49'u çocuk, 34'ü kadın 110kişinin katledildiği bir saldırı yaşandı.Bu saldırının hemen arkasından iseemperyalist ülkeler başta olmak üzereTürkiye gibi ülkelerin de dahil olduğubir çok işbirlikçi ülke Suriye ile iliş-kileri kesme kararı aldılar ve Suri-ye'nin diplomatlarını sınır dışı ettiler.

Ancak bu katliamı yapanların Su-riye ordusu ve milisleri olmadığı daçok geçmeden ortaya çıkacaktı.. Kat-liam El Kaide tarafından yapılmıştı...Ki bu El Kaide'nin elemanları da fi-

nansmanı da emperyalistler ve Tür-kiye oligarşisi tarafından yapıldığınadair de bir çok iddia ve belge ortayaçıkmıştır... Türkiye'den Suriye'yegönderilen istihbaratçılardan suikast-çılara kadar çeşitli insanların Suriyetarafından yakalandığı basına yansı-yan haberlerdir. Keza açıktan des-teklenen “Özgür Suriye Ordusu”adındaki işbirlikçiler de yine emper-yalizmin beslediği ve Suriye halkınıkatleden bir güçtür. Emperyalistlerkendi yaslandıkları güçleri halk gibigöstermeye çalışsalar da Suriye'dehalkı katledenler bu güçlerdir. Gerekbu güç ve gerekse de El Kaide gibiörgütler emperyalistlerin güdümündeçalışan ve emperyalizme hizmet edengüçlerdir.

Hule'deki katliamda bunların ese-ridir. Ancak bu bilinmesine ve ortayaçıkmasına rağmen gerek Türkiye'dekiAKP hükümeti ve gerekse de em-peryalist ülkeler buna dayanarak Su-riye ile diplomatik ilişkilerini kestiler.

Hele de BBC'nin yalanıyla birlikteolayın nasıl bir yalan perdesinin ar-dına gizlenmeye çalışıldığı ve em-peryalistlerin yalanlarla beslenen pro-paganda aygıtının nasıl işlediği ortayaçıkınca bu kez de işi pişkinliği vur-maya çalışmışlardır.

Suriye yönetiminin yaşanan kat-liam sonrasında kendi içinde yaptığıaraştırmanın sonucunu 3 Hazirangünü Beşar Esad şu sözleriyle açık-lamıştır:

"Katliamı kınıyorum. Böyle birkatliamı canavarlar bile yapmaz.Katliamla ilgi eğer üzülmezsek demekki insan değiliz. Terörizme karşı koy-maya devam edeceğiz”

"Suriye'de reformlara rağmen te-rörizm devam ediyor. Terör fark gö-zetmeden herkesi vuruyor, iç aletlerledış kaynaklı bir savaşla karşı karşı-yayız... Biz fitne ve ülkenin yok edil-mesiyle karşı karşıyayız, Maskelerdüştü ve ülkedeki olaylarda dış dün-

yanın rolü ortaya çıktı. Dış kaynaklıolmadığı sürece muhaliflerle görüş-meye hazırız"

Esad'ın bu açıklamaları karşısındaBaşbakan Erdoğan şunları söylemek-tedir;

“Beşşar Esad, ne zaman toplukatliam olsa bu toplu katliamlarınhepsini dış kaynaklı olarak gösteri-yor.”

Sanki kendilerinin bu tür katliamve saldırılarda hiçbir payı yokmuşgibi konuşuyor.. Sanki açıktan ülke-miz sınırları içinde Suriye'ye karşıbir orduyu beslemiyor ve onun eği-timini ve lojistiğini sağlamıyorlargibi konuşuyor. Sözde Suriye halkınıkurtarma adına yaptıkları tüm hazır-lıkları ve emperyalist efendileriylebirlikte oluşturdukları ve eğittikleriÖzgür Suriye Ordusu diye bir güçyok sanki...

Daha bu katliamdan kısa süreönce Şam'da yaşanan ve 55 kişininöldüğü, 372 kişinin yaralandığı birsaldırı olmamış gibi.

Bu saldırıyı da yine El Kaidebağlantılı El Nusra örgütü yapmışve o zaman üstlenmiştir...

Ki bu saldırının ardından SuriyeBM Daimi Temsilcisi Beşşar Cafferi,Şam yönetiminin tespit ettiği 26 ya-bancı uyruklu teröristin listesini BMGenel Sekreteri Ban Ki Mun'a veriyor.Bunların ülke içinde faaliyetlerininneler olduğunun belgelerinin de ol-duğu bir dosya ile birlikte sunuyor.Bu listede yer alanların içinde Fransa,İngiltere, Belçika vatandaşları da bu-lunuyor.. Ve bunların çoğunun ElKaide bağlantılı olduğu açıklanıyor.

Ve yine aynı günlerde Halep'te1.2 ton patlayıcı taşıyan bir araç bu-lunuyor ve araçtakiler yakalanıyor...

Bunlar çok açık gerçekler olma-sına ve belgelerle kanıtlanmasınarağmen ne AKP'nin ne de emperya-listlerin umurunda bile değildir. Çün-kü onlara bu gerçekler lazım değildir.

Emperyalist Yalan Makinesi Dün Irak'da, Libya'da Bugün Suriye'de İşliyor

Yalanlar Değil Gerçekler Kazanacak

112

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Bu noktada ikiyüzlülükte ve yalan-cılıkta hiçbir sınır tanımıyorlar. Çünküonların gerçek amacı Suriye halkınıngeleceği ve kurtuluşu değildir. Çünküemperyelizmin çıkarları adına yolaçıkmışlardır ve gerçeklere değil ya-lanlara ihtiyaçları ihtiaçları vardır.Dün Irak'ta, Libya'da vb. nasıl yap-mışlarsa bugün Suriye'de de aynı şe-kilde emperyalist çıkarlar için herşeyi yapmaktadırlar.

Emperyalizm destekli saldırı vesaldırı hazırlıklarının son uygulandığıyer Hula katliamı olmuştur. Bunadayanılarak ve yalan propaganda dadevreye sokularak Suriye'ye karşıdaha geniş yaptırımlar gündeme ge-tiriliyor ve diplomatik ilişkiler kesi-lerek Suriye daha fazla köşeye sı-kıştırılmaya çalışılıyor.

EmperyalistYalan MakinesiYeni Çalışmıyor!

Emperyalist yalan makinesi tarihinbir çok kesitinde emperyalizmin po-litikalarına meşruluk kazandırmakamacıyla devreye sokulmuştur. Bun-ların hepsi de sonradan bir bir açığaçıkmıştır. Bu yanıyla BBC bu konu-daki ilk örnek olmadığı gibi sonörnek de olmayacaktır. Çünkü em-peryalistlerin yalandan başka daya-nacakları bir şey yoktur. Onlar tarihselolarak haksızlıklarını yalanların ardınagizlenerek savunmaya çalışırlar.

İşte emperyalist yalan makinesininnasıl işlediğine ilişkin bazı örnekler:

1990'lı yıllarda sosyalist ülkeler-deki yönetimleri devirmek için em-peryalislerin birbiri ardına tezgahla-dıkları komplolardan biri de Roman-ya'da gündeme gelmiştir. Döneminsosyalist devlet başkanı olan Çavu-şesku iktidarına karşı düzenlenenkomplo ve ayaklanma ile Çavuşes-kular’ın tutuklanması üzerine yalanlarda emperyalist politikanın en büyükdesteği olarak gündeme getirilmiştir.O dönem neler söylenmemiştir ki;

“Çavuşesku'nun yurtdışında, İs-viçre bankalarında milyonlarca dolarhesabı vardı!.. 2000 öğrenci katle-dilmişti... Hayır, daha fazlaydı... Ülke

çapında 80 bini aşmıştı Çavuşeskuyönetiminin katlettiklerinin sayısı...

“Emperyalist TV'ler, hastalıktanölen bebeklerin morglardaki ceset-lerini gösterip bunları Çavuşesku-lar'ın öldürttüğünü yalanını haberolarak yayınladılar günlerce.

“Yalanda, ahlaksızlıkta sınır yoktu,öylesine alçaklaşmışlardı ki, Çavu-şesku'yu bir sapık olarak lanse ettiler.

“Komplo, "halk ayaklanması"olarak tanıtıldı medya tekellerince.Emperyalizmin CIA ve medya tekelleriaracılığıyla gerçekleştirdiği komplo-nun Romanyalı figüranları da o gü-nün modasına uygun olarak "özgürlüksavaşçıları" ilan edildiler hemen. Ogünler, emperyalist medyada karşı-devrimcilerin ilerici, sosyalizmi sa-vunanların "muhafazakar, tutucu"ilan edildiği günlerdi.

“Romanya Devlet Başkanı Niko-lay Çavuşesku ve eşi Elena Çavu-şesku, karşı-devrimin "adaleti" kar-şısında, ne o gün, ne de ondan sonrahiç kanıtlanamayacak olan adice ya-lanlarla suçlandılar. Evleri "altınmusluklar", "yıllanmış şaraplar","mücevherler", "kürkler"le doluyduiddiaya göre.” (Yürüyüş, Aralık2007)

Bu yalanların karşısında dik duranÇavuşesku'lar emperyalizme boyuneğmediler ve idam edildiler. Ancakyalanların açığa çıkması da çok uzunsürmedi.. Fakat bu yalan propagandao dönem sol kesimi dahi emperya-list propagandın güdümüne sok-muştur. Ki o dönem, dünyada bununbir komplo olduğu ve emperyalistyalanlara inanmamak gerektiğini sa-vunan tek örgüt Devrimci Sol ol-muştur.

Emperyalistlerin yalan propagan-dasının tek örneği olmamıştır bu...Daha sonraki yıllarda Irak'ta, Afga-nistan'da ve daha bir çok ülkede em-peryalist yalan aygıtı işlemeye devametmiştir.

Emperyalistlerin Irak'a saldırısınınen temel gerekçelerinde biri halinegetirilen biyolojik silah olduğu id-diasının nasıl bir yalan olduğu dahasonrasında Iraklı Kimya Mühendisi

Rafid Ahmed Alwan el-Janab ta-rafından açıklanmıştır... Bu kimyamühendisi Irak Lideri Saddam Hü-seyin’in elinde “biyolojik silah bu-lunduğunu kendisinin söylediğini”bir İngiliz gazetesine itiraf etmiştir...

Yine Irak'a yönelik saldırı hazır-lıkları sırasında yaşanan bir gelişmeve sonrasında yaşananlar: “ABD Dış-işleri Bakanı Colin Powell, BM Gü-venlik Konseyi’nde bir konuşma yap-tı: “Bakın bakın seyyar labaratuvarnasıl da hareket ediyor, bu kamyon-larda kitle imha silahları üretiyorlar”diyor. Söylediklerinin hiçbirinin “ka-nıt”ı yok. Bunun orada bulunan her-kes biliyor, görüyor. Powell de kanıtsunmuyor, gerçekte herkesi tehditediyor. ‘Biz öyle açıklama yapıyoruz:Siz buna inanacaksınız’ diyor.

Söylediği her şey yalan: “Bu uydufotoğrafları, grafikler Irak'ın cepha-neliklerini gösteriyor. Bu tesisleriniçinde kitle imha silahları var. Buelim de gördüğünüz tüp, Irak'ın çiçekvirüsü üretebilecek ve bunu silaholarak kullanabilecek kapasiteye sa-hip olduğunu gösteriyor. Dinleyinkasetteki albay ve generalin konuş-malarını... Irak lideri Saddam Hü-seyin'in El Kaide örgütüyle arasındatehditkar bir bağlantı var. Irak;Rusya, Romanya, Slovenya ve Hin-distan'dan uranyumu zenginleştir-mekte kullanılacak elektromanyetikmalzeme alma girişiminde bulundu.Irak'ın 100 ila 500 ton kimyasalsilah malzemesi bulunduğunu tahminediyoruz. Görgü tanıkları anlatımı,Irak'ta mobil biyolojik silah labora-tuvarları olduğunu gösteriyor.”

Ve Powell bir yıl sonra Irak’takimyasal silah olmadığı açığa çıkıncayine BM’de yaptığı konuşmasındaşöyle açıklama yapmıştı: “Bu banasağlam temellere dayanan bir is-tihbarat gibi sunuldu, ancak şu anöyle değilmiş, o kadar sağlam te-mellere dayanmıyormuş gibi görü-nüyor.” (Yürüyüş, Şubat 2011)

Keza yine hatırlardadır... BirinciKörfez savaşı olarak bilinen ABD'ninIrak'a ilk saldırısı döneminde petrolebulanmış bir karabatak örneği vardır.

Kuveyt'te denize akan petrolden

113

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

zehirlenip ölmek üzere olan bir ka-rabatağın görüntüleri günlerce tel-evizyon ekranlarında düşürülmedi..Irak halkının tepesine bombalar yağ-dırılırken dünya halkları karabatakgörüntüsüyle bu saldırının haklı ol-duğuna ikna edilmeye çalışıldı.

Ancak daha sonra öğrenildi ki,bu karabatak görüntüleri Basra kör-fezinde değil, Kuzey Denizi'nde veemperyalislere ait bir tankerin bat-masından sonra çekilmiştir.

Emperyalistler için dilin kemiği,yalanın da sınırı yoktur...

Bu yalanlar karşısında dik durul-madığında ve emperyalizm gerçeğiunutulduğunda sürekli yanılmalar veemperylizmin dümen suyunda yü-rümek de kaçınılmaz son olur.

Ancak buna karşı dik duranlartarih karşısında ve halklar karşısındada her zaman dik ve onurlu olacak-lardır...

Çavuşeskular böyle yapmışlardır..Hayatlarını vermişlerdir ama son an-larına kadar da gerçeğin savunucusu

olmuş ve emperyalistlere asla boyuneğmemişlerdir. Yalanlarını ispat et-meye davet etmişler ve soyalizminonurunu savunmuşlardır.

Keza Saddam Hüseyin de kendigerçekliği içinde son anına kadaremperyalist yalanlara rağmen kendimücadelesinin haklılığını savunmuşve emperyalistlere teslim olmamıştır.Ki bunlar emperyalist yalanların daçabuk açığa çıkmasını sağlamıştır.

Bugün Esad yönetimini de aynıkararlılıkla emperyalizm karşısındadurması önemlidir. Ki son yapılanlarda bunu göstermektedir. Emperya-listlerin ve işbirlikçilerinin yalan pro-pagandayla beslemeye çalıştıklarıdiplomatları sınır dışı etme kararınakarşı Suriye yönetimi de aynı karar-lılıkla cevap vermiş ve bu ülkelerindiplomatlarını “istenmeyen kişi” ilanederek ülkesinde kovmuştur.

En son emperyalistler ve işbir-likçileri 6-7 Haziran tarihleri arasındaİstanbul’da yine “Terörizmle Müca-dele Küresel Formu” adı altında top-landı “Suriye muhaliflerini destek-

leme” kararı aldılar.

Daha geçen hafta yazmıştık em-peryalistlere işbirlikçi dayanmıyordiye. Suriye Ulusal Konseyi BaşkanıBurhan Galyum seçildikten bir haftasonra istifa etmişti. Yani ortada esa-sında gerçek anlamda bir muhalifyok. Emperyalizmin işbirlikçileri,uşakları var. Emperyalistler zorla iş-birlikçi yaratmaya çalışıyorlar. Ajan-larıyla, kontrgerilla, kiralık katilleriyle,işbirlikçileriyle Suriye’de provakas-yonlar, komplolar kurarak, halkı kat-lederek, iç savaşla Esad iktidarınıdevirmeye çalışıyorlar. İstanbul’daalınan karar budur. Dünyanın en bü-yük teröristleri emperyalistler ve on-ların uşaklarıdır.

Ancak emperyalizmin tüm komplove saldırılarına rağmen emperyalizmkarşısında boyun eğenler değil dikduranlar her zaman kazanmıştır vekazanacaktır. Emperyalizmin yalan-larının hükmü geçicidir, kalıcı olanher zaman gerçekler olmuştur veolacaktır.. Suriye'de de kazanan ger-çekler olacaktır..

TBMM Adalet Komisyonu, 31 Mayıs’ta yaptığı top-lantıyla kamuoyunda “3. Yargı Reform Paketi” olarak bi-linen ve 108 maddeden oluşan düzenlemeyi kabul etti.Bu pakette AKP tarafından son anda sunulan ve MHP’limilletvekilleri tarafından da desteklenen teklifle 12Eylül’de halka karşı suç işleyen; içerisinde devrimciler,bilim insanları, sendikacılar bulunan onlarca insanımızıkatleden ve şu anda hapishanede bulunan bazı hükümlülerinserbest bırakılmasına ilişkin yasal düzenleme de yer aldı.

Bu düzenlemenin yasalaşması halinde BahçelievlerKatliamı, Balgat Katliamı ile içerisinde Bedri Karafa-kioğlu, Kemal Türkler, Cavit Orhan Tütengil, DoğanÖz, Bedrettin Cömert, Ümit Kaftancıoğlu gibi aydınlarınolduğu onlarca insanımızı katleden Ünal Osmanoğlu,Bünyamin Adanalı, Muhsin Kehya, İhya Vural, İsmailBandırmalı gibi katiller serbest bırakılacak.

Katillerimizin serbest bırakılması için yapılan dü-zenleme, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbulŞubesi tarafından 2 Haziran’da yapılan açıklama ileprotesto edildi.

AKP’nin düzenlemeyi, “12 Eylül mağdurlarınınserbest bırakılması” olarak yansıtmasının açık bir ah-laksızlık örneği olduğunu belirten ÇHD, “Yoksul halkı-

mızın yaşadığı mahallelere saldırılar düzenleyen, kahvebombalayan, üniversite önlerinde hocalara arkadan kal-leşçe kurşun sıkanlar elleri onlarca insanımızın kanınabulaşanlar mağdur değil, KATİLDİRLER. Bu katillerbırakınız mağdur olmak hiçbir zaman gerçek suçlarındanyargılanmadıkları gibi cunta tarafından verilen yenisefer emirlerini yerine getirmişlerdir. AKP ve bu katiller12 Eylül’ün bizzat kendisidirler.” ifadesinde bulundu.

AKP iktidarının bu düzenleme ile birlikte 12 Eylül’ükesintisiz sürdürdüğünü bir kez daha gösterdiğinin vur-gulandığı açıklama şöyle devam etti: “Bugün, halkı içinmücadele etmiş Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, İbrahimKaypakkaya başta olmak üzere devrimci önderleri anmakterör suçu olarak kabul edilip onlarca yıl hapis cezalarınahükmedilirken, halka karşı suç işlemiş ve bu suçlarınbüyük çoğunluğu yargılama konusu bile yapılmamış ka-tillerin ‘darbe mağduru’ kabul edilerek serbest bırakılmayaçalışılması, üstelik bunun yargı reformu adı altındayapılması siyasi ve ahlaki çürümüşlüğün göstergesi olduğugibi AKP’nin ne kadar halk düşmanı olduğunun daispatıdır.”

Açıklama, halka karşı suç işleyen katillerin serbestbırakılmasını engelleme çağrısıyla bitirildi.

Halka Karşı Savaşan, Katilleri KoruyanAKP’nin Karşısında Sadece Biz Varız

114

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

115

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Ergene Sadece Bir Nehir Değil,Trakya Halkının YaşamıdırYaşam HakkımızınÇalınmasınaSessiz Kalmayacağız

Trakya Halk Komitesi, “Ergene Trakya’dır Em-peryalizmin Çöplüğü Olmayacaktır!” sloganıyla devameden kampanya çerçevesinde Trakya’nın köylerini zi-yaret etmeye devam ediyor.

28 Mayıs günü Babaeski’ye bağlı Çiğdemli Köyü’negiden komite üyeleri köydeki kahvehaneleri ve koo-peratifi ziyaret ettiler. Köylüler kendi köylerine yakınolan bir ambalaj fabrikası ile bir süt ürünleri fabrika-sının derelerini kirlettiğinden bahsettiler. Yapılan ça-lışmaları desteklediklerini söylediler.

29 Mayıs günü de Pehlivanköy’e bağlı Yeşilpınar Kö-yü’ne giden 3 komite üyesi ev ev dolaşarak kampan-yayı anlatıp imza topladılar. Ergene Nehri’nin hemenyanı başındaki köylüler konuyla ilgili şikayetlerini an-lattılar.

31 Mayıs günü ise Babaeski pazarında pazarcılar-dan ve alış verişe gelen halktan imza toplandı. Özellikleköylerden gelenlerin yoğun ilgisiyle karşılaşan TrakyaHalk Komitesi üyeleri halkla sohbetler etti.

3 günlük çalışma sonunda Çiğdemli Köyü’nden 40,Yeşilpınar Köyü’nden 45 ve Babaeski Pazarı’ndan 225olmak üzere toplam 310 imza toplandı ve yaklaşık 300kampanya bildirisi halka ulaştırıldı.

Trabzon Solaklı vadisinde kurulan 30’u aşkın HES’ekarşı yürütmeyi durdurma kararı alınmasını isteyen köy-lülere 30 Mayıs günü 700 jandarma tarafından saldırıldı.Bugato isimli şirketin HES kurabilmesi için Derebaşı mev-kiini ablukaya alan jandarma, hiçbir aracın geçişine izinvermeyerek, HES şantiyesi kuruluncaya kadar bölgede ka-lacağını açıkladı. 47 aracın çalıştığı şantiyede konuşan jan-darma komutanı, “Gerekirse 49 yıl bu vadiden çıkmayızda, bu şantiyeyi gene kurarız.” dedi.

Bizzat devletin kolluk güçlerinin denetiminde şanti-ye kurulurken; HES’lerin durdurulması için aylardır bi-lirkişi incelemesini bekleyen Solaklı halkına da 700 jan-darma saldırdı. 70 yaşındaki bir kadının biber gazı sıkı-larak yerlerde sürüklendiği, evlerden gözaltına alınan köy-lülerin olduğu ve gözaltıların süreceği öğrenildi.

Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şubesi, Solaklı’dayaşanan saldırıyla ilgili olarak 2 Haziran’da yazılı bir açık-lama yaptı. Açıklamada, “Yaşam alanlarını savunan köy-lülere yapılan saldırıları kınıyor, gözaltıların derhal ser-best bırakılmasını istiyoruz.” denildi.

3 Haziran günü Antakya Yeşilpınar’da “Haziranda Öl-mek Zor, Ustaları Anıyoruz” adıyla düzenenle anma prog-ramı ile Haziran ayında ölen Nazım Hikmet, Ahmet Arifve Orhan Kemal anıldı. Hatay Özgürlükler Derneği ta-rafından Yeşilpınar Sosyal Tesisleri’nde düzelenen an-mada “İbrahim Arslanhan, Selda Özçelik, Yılmaz Vira-ner Serbest Bırakılsın” ve parasız eğitim pankartları açıl-dı. Kitap ve dergi standları ile Gülşah, Meral ve Gülçin’inserbest bırakılması talebinin dile getirildiği Dev-Genç ma-sası da açıldı.

Anma, saygı duruşu ile başladı. “Haziranda ÖlmekZor” şiirinin okunduğu gecede Bahar Uçucu, HalkCephesi adına konuşma yaptı. Uçucu, AKP iktidarınınson günlerde devrimcilere yönelik yaptığı saldırılara de-ğinerek, saldırıları boşa çıkarmanın yolunun bir araya ge-lip örgütlenmek olduğunu vurguladı. Ustaların şiirleri-nin okunduğu anmada, Dev-Genç’liler adına Ahmet Atıl-

gan tarafın-dan bir ko-

nuşma yapıldı. Türkiye genelinde yapılan saldırılara de-ğinen Atılgan, “Gülşah ve Meral şahsında tüm tutsak öğ-rencilerin özgürlüğü için şimdi de Ankara’ya gidiyoruz.12 Haziran’da Ankara’da kampanyamızın son eyleminigerçekleştireceğiz” dedi.

Yapılan konuşmanın ardından Grup Yorum korosu sah-neye çıkarak bir saat boyunca şarkılar ve marşlar söyledi.Arapça şarkılarında olduğu 15 şarkı seslendiren koro üye-leri de ustaları andılar, coşkulu halaylar çekildi.

Programın sonunda yerli bir grup olan Grup Butimaryerini aldı. Programa 170 kişi katıldı.

Halkın Aydınları BıraktıklarıEserlerle Yaşıyorlar

TopraklarımızınSuyumuzunYağmalanmasınaİzin VermeyeceğizZafere KadarMücadelemiz Sürecek

Hapishanelerde ve özellikle FTipi hücre hapishanelerinde yapılanuygulamalar, tecrite karşı direnmeninve mücadele etmenin ne kadar gerekliolduğunu her seferinde hatırlatıyorbize.

Hapishaneler tam bir işkence mer-kezi ve hemen her uygulama işken-ceye dönüştürülmüştür.

İstiyorlar ki evlatlarımız boyun eğ-sin, düşünce ve ideallerini terk etsin.Ama, F Tipi hapishanelerin uygula-maya geçtiği 19 Aralık 2000'den buyana bu amaçlarına ulaşamadılar.Direniş hiçbir zaman ülkemiz top-raklarında bitmedi. 122'lerimiz veonların yolunda yürüyen yoldaşları,tecrit saldırısının önündeki en büyükbarikat oldu.

Her adımda teslimiyet dayatılıyorevlatlarımıza...

Hapishaneye ilk girişte işkence veonursuz arama dayatması başlıyor. Gi-rişte, boyun eğmenin ilk adımı attı-rılmak isteniyor. Dayatılmak istenenher koşulda boyun eğme ve teslimi-yet. Ve bu dayatma bir yerde durmu-yor. Bunun için bu dayatmalara veonursuzlaştırmaya karşı yapılacaktek şey direnmektir. Bunun dışında-ki her yol teslimiyete götürür.

Aşağıda anlatacağımız örnek ha-pishanelerde yaşanılan ahlaksızlığı, iş-kenceyi ve keyfi uygulamaları gözlerönüne sererken, direnişi büyütmek dı-şında başka bir seçeneğin olmadığı-nı da hatırlatıyor.

Geçtiğimiz günlerde Adana Ka-rataş Hapishanesi'nden İzmir AliağaŞakran Hapishanesi'ne sevkedilen si-yasi kadın tutukluların girişte yaşa-dıkları, hapishanelerde yaşanılan iş-kence ve baskıları bir kez daha ka-muoyuna hatırlattı.

Birgün gazetesinin haberindenaktarıyoruz orada yaşatılanları; "Ka-rataş Cezaevi'nden Şakran Ceza-

evi'ne sürgün edilen SibelMustafaoğlu, Hanım Aydın, HafizeToprak, Eylem Etli ve Sevcan Atakisimli kadınlar, cezaevine girişindeçıplak aramayı kabul etmedikleriiçin saçlarından tutularak yerlerde sü-rüklendiklerini, kaba dayağa ve iş-kenceye maruz kaldıklarını belirterek,üzerlerinde elbiselerin zorla çıkarı-larak çırıl çıplak şekilde askerlere iz-lettirildiklerini söyledi. Maruz kal-dıkları işkenceden dolayı vücutla-rında morluklar oluşan kadınlaracezaevi reviri, rapor vermezken, ce-zaevi yönetimi ise, çıplak halde as-kerlere izlettirilen kadınlar hakkındadisiplin soruşturması açtı."

Saldırı ve işkenceyi yaşayan kadıntutsakların anlatımlarına bakın:

"Ben ringten indirilip arama oda-sına götürüldüğümde önüme sepet fır-latıp 'soyun' dediler. Çırılçıplak so-yunmamı istediler. Bu uygulamayıonur kırıcı bulduğum için kabul et-mediğimi belirtince de iki gardiyankolumdan tutup kıyafetlerimi zorla çı-karmaya çalıştı. Kıyafetlerimi çıkarangardiyanlardan bir tanesi adeta benidövmekle görevliydi. Beni süreklitekmeleyip, tokatlıyor, beni odanındört bir yanında sürükleye sürükleyekıyafetlerimi çıkarmaya çalışıyor-lardı. İki de bir saçımı çekip, taciz edi-yorlardı. Aramadan sonra götürül-düğümüz koğuşa kadar bize ağzaalınmayacak küfürler ettiler..."

"Bana sepeti fırlatıp 'Çabuk soyun'dediler. Ben de bunu kabul etmeyin-ce 5-6 gardiyan bir anda üzerime çul-landı. Önce saçlarımdan tutup sü-rüklediler. Bir kaçı beni tutarak tacizederek kıyafetlerimi çıkarmaya çalı-şırken, biri de boğazımı sıkarak tek-me tokat ve yumruklarla saldırıyor-du. Gardiyanlar saçlarımdan tutarakkollarımı, bükerek yüzümü duvara da-yayıp üstümdeki bütün kıyafetlerimialıp çıkardılar... Bu sırada odanın

karşısındaki sandalyede oturan ko-mutan istifini bozmadan arsızca be-denimi izliyordu."

"Giriş işlemleri yapıldıktan sonraarama odasına girmeden darp edil-meye başlandım. Arama odasına atı-lır atılmaz bir gardiyan kollarımdanikisi bacaklarımdan beni tutup yereyatırıp, soymaya çalıştılar. Ben di-renince kollarımı tutan önce saçla-rımdan tutup kafamı sert şekilde yerevurmaya başladı. Ben slogan atıp di-renince de bu sefer de biri diziyle bo-ğazıma yüklenirken, diğeri ise benitekme tokat döverek ağza alınmaya-cak küfürler ederek, beni soymayabaşladılar. Kıyafetlerim çıkartılır-ken kapı açık bırakılıp askerlere iz-letildik."

Bu tür uygulamalar artık hapis-hanelerin değişmez bir parçası hali-ne getirilmiştir ülkemizde. Bunlarakarşı örgütlenme ve dayanışma ey-lemlerini büyüterek duyarlı her kurumve kişiyi harekete geçirmeliyiz.

Düşman kinle saldırıyor tutsakla-rımıza ve amacına ulaşana kadar busaldırıları arttırmayı bir politika halinegetirmiştir. Ki, amacının ne olduğubelli: Teslimiyet! Bizler, evlatları-mızı katledenlere, işkence yapanlaraolan öfkemizle sahiplenmemizi bü-yüteceğiz ve işkencecilerden hesap so-racağız.

Bugün hapishanelerde işkence,tecrit, sürgün sevkler, iletişim ya-sakları, görüş yasakları, ahlaksız ara-malar... kısacası her türlü insanlık dışıuygulama sürmektedir. Buna karşı da-yanışmayı büyütmeliyiz. İçeride dev-rimci tutsaklar, dışarıda biz tutsak ai-leleri bu direnişi büyütmeliyiz.

Tutsak aileleri olarak, sadece ev-latlarımızı sahiplenmekle kalmama-lı onların sesini her yere ulaştırmakiçin daha çok çaba sarfetmeliyiz

Hapishanelerdeki Tecrite, İşkenceyeve Ahlaksız Aramalara Karşı

Sahiplenmeyi Büyütelim! TAYAD’lı Aileler

16

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

AKP Hükümeti, işçi sınıfının en demokratik,meşru ve büyük bedellerle kazandığı grev hakkını, ha-vayolları "stratejik sektör" gerekçesiyle yasakladı.

"Torba Kanun" içerisinde pekçok değişik yasa mad-desi ile birlikte bir anda oldu bitiye getirilen grev yasa-ğı hemen yürürlüğe koyuldu. Havayolu işçilerininin di-renişi karşısında iyice hırçınlaşan AKP iktidarı, bizzat baş-bakanın ağzından, "gereği yapıldı" denilerek 305 işçi-yi işten attı.

AKP ve iktidarın başı Tayyip Erdoğan, halk düşma-nı yüzünü gizlemeye artık ihtiyaç duymuyor. Bundan son-ra da sıkça kullandığı takiyeye gerek duymadan açıktansaldırılarına devam edecektir. Çünkü AKP artık yönete-miyor.

AKP halk düşmanıdır. Çünkü halkın bütün kesimlerineişbirlikçi tekellerin çıkarları için saldırıyor. İşçileri köle-lik koşullarında çalışmaya mecbur bırakıp, direnişler kar-şısında işten atmaları, grev yasaklarını devreye sokuyor.

Kamu emekçilerini "toplu görüşme-sözleşme" oyun-larıyla aldatarak yüzdelik maaş artışlarına mahkum edip,direnen kamu emekçilerine ise soruşturmalar açıyor.

Karadeniz'de çay üreticileri, Niğde'de patates üretici-leri emeklerinin karşılığını alamadıkları için ürünlerini yol-lara döküyor. Emeğinin karşılığını isteyen köylüye jan-darma dipçiği, copu reva görülüyor.

Parasız eğitim, halk için eğitim istedikleri için binlerceöğrenciye soruşturmalar açılıp okullardan atılıyor, 600 öğ-renci uydurma gerekçelerle tutuklanıyor. Ferhat Tüzer İleBerna Yılmaz’a Parasız Eğitim istediği için 8.5 yıl hapiscezası verildi.

HES saldırısıyla köylünün topraklarına, sularına el ko-yuluyor.

Kürt Halkına katliamlar, Uludereler, Alevilere Sivaskatiamı ve asimilasyon, dindar halkımızın inançları sö-mürülüyor.

AKP İşçi Sınıfının Düşmanıdır! AKP iktidarı ve temsil ettiği zihniyet yeminli işçi düş-

manıdır. 10 yıllık iktidarları boyunca işçi sınıfını ve eme-ğiyle geçinen bütün halkı yoksulluğa mahkum etmiş, em-peryalistleri ve işbirlikçi tekelleri ise baştacı yapmıştır.

İktidarı boyunca halkın dini duygularını, inançlarını sö-mürerek kendi zenginlerini, "müslüman" sosyetesini ya-ratmıştır. Bütün bunları yaparken "fakir-gureba" de-magojisini de elden bırakmamıştır.

AKP işçi düşmanıdır. Çünkü, iktidarı boyunca 11 binişçi, iş kazalarında ölmüş, on binlercesi sakat kalmış,meslek hastalıklarına yakalanmıştır.

Bütün sözlerine rağmen sendikal çalışma önündeki hiç-bir engeli kaldırmamış ve yeni yasaklar getirmiştir.TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ gibi yandaş ve işbirlikçi sendika-

larla birlikte işçi sınıfını tam bir kuşatmaya almıştır. Hazırladığı yasa tasarılarıyla kıdem tazminatının kal-

dırılmasından, bölgesel asgari ücrete, ulusal istihdam stra-tejisinden, sendikal örgütlenmenin önüne yeni engeller çı-karmaya varan hazırlıkları devam ettirmektedir.

Bu gerçekler ışığında AKP'nin havayollarında "stra-tejik" gerekçeyle grev yasaklaması süpriz değildir, bek-lenendir. Ve yeni "stratejik gerekçelerle" başka ya-saklarda gündeme gelecektir.

Mesele işkollarının stratejik olup-olmaması değildir.Mesele, emperyalistler ve işbirlikçi tekeller için dikensizgül bahçelerinin yaratılmasıdır. Sendikanın, örgütlen-menin, direnişin ve grev hakkının olmadığı yer, işçileriçin cehennem, patronlar için cennettir. AKP patronlarıncennetlerini büyütme çabasındadır.

Düzen İçi SendikacılıkDireniş Örgütleyemez!

AKP'nin işçi sınıfı başta olmak üzere bütün halka sal-dırısı on yıllık iktidarı süresince artarak devam ediyor. Busaldırılar karşısında etkili ve sonuç alıcı bir direniş ör-gütlemeyen sendikaların, sendikacıların bugün yakınmayabir hakkı yoktur. Çünkü, AKP'den demokrası bekleyen,İLO sözleşmelerine uymasını isteyen kendileridir.

Düzen içi sendikacılık, işçi sınıfını bilinçlendirip ör-gütlemeyen, ekonomik-demokratik haklarını geliştirmekiçin mücadele etmeyen sendikacılıktır. Direniş yerine, uz-laşma-icazet üzerine şekillenen ve asıl olarak işçilere kar-şı örgütlenen bir sendikacılıktır. Sendikalardaki yolsuz-luklar, devrimci işçilerin tasfiyesi, iktidar partileri ve pat-ronlarla kol kolalık, düzen içi sendikacılığın bugün en be-lirgin yanıdır.

Havayollarında ki grev yasağı ile başlayan direniştede yaşanan budur. Grev yasağı sadece havayolları çalı-şanlarını ve sendikasını ilgilendiriyormuş gibi bir tavır ser-gilenmiştir. Hava-İş Sendikası’nın bağlı olduğu TÜRK-İŞ başta olmak üzere diğer sendikalarda bu saldırının bü-tün işçi sınıfına, sendikal örgütlenmeye karşı bir saldırı ol-duğu gerçeğini görmezden gelmişlerdir. Etkili, bütün sen-dikalı-sendikasız işçileri kapsayan bir direniş ortaya ko-yulmamıştır.

Grev yasağının muhatabı olan Hava-İş Sendikası da,düzeniçi sendikacılığın yaşadığı açmazı yaşamıştır. Ne ken-disi etkili bir teşhir ve direniş ortaya koymuş, ne de diğersendikaları sürece dahil etmiştir. "Her koyun kendi ba-cağından asılır" misali yanlız kalmıştır. Ve asıl olarak yinedüzen içi çözümlere yönelmiştir.

Örneğin Hava-İş Sendikası saldırılar karşısında bir di-reniş programı açıklama yerine asıl beklentisini yine dü-zenin kurumlarında aramıştır. Hava-İş Genel Başkanı Atil-

AKP Grev YasaklayarakHalk Düşmanlığına

Devam Ediyor!

Devrimci İşçiHareketi

17

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

la Ayçin yaptığı açıklamada, "henüz herşeyin bitmediğidaha Cumhurbaşkanlığının onayı (ki Cumhurbaşkanıjet hızıyla yasayı onayladı), CHP'nin Anayasa Mahke-mesi'ne götürmesi ve Avrupa-AHİM süreci olduğunu"belirtmiştir.

Burada çok açık olan çözümü, meşru-militan bir mü-cadele de değil, düzen içerisinde ve emperyalist kurum-lardan beklemektir. Düzen içi sendikacılığa devam edi-leceğinin açıklanmasıdır. Bu ise, işçi sınıfını ve sendika-ları kazanımlara değil, daha kötü koşullara sürükleyecektir.

Sendikalar ve sendikacılar, düzenin hukukuna, em-peryalist devletlere güvenmek yerine, işçi sınıfına ve ken-di meşruluklarına güvenmelidirler. Havayolu işçilerininbir günlük iş bırakmasının ne kadar etkili olduğunu ve bur-

juvaziyi, AKP'yi nasıl korkuttuğunu görmelidir. İşte gö-rülmesi ve güvenilmesi gereken yer işçi sınıfı ve müca-delesidir.

İşçi sınıfımızın bir mücadele tarihi ve geleneği vardır.Doğru ve devrimci önderlikle bedelleri de göze alacak-tır. Grev yasaklarına, anti-demokratik uygulamalara ve bü-tün saldırılara karşı gideceğimiz tek yer sınıfımızdır. Gü-veneceğimiz işçi-memur, köylü-esnaf tüm halkımızdır.

AKP'nin saldırmaktan başka şansı yoktur. ANAPgibi, DYP gibi yok olana kadar saldırmaya devam ede-cektir. Bizim ise direnmekten başka seçeneğimiz yoktur.

HAVA YOLLARINDA GREV YASAĞINA SON! İŞÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!

DEVRİMCİ İŞÇİ HAREKETİ

Aleviliğin Devrimci Özünü KoruyacağızHiçbir Güç Alevilerin DevrimleBağını Koparamayacaktır!

Devrimci Alevi Komitesi (DAK), “İnanç Özgürlüğü İstiyoruz” kampanyasıçalışmaları kapsamında, 3 Haziran günü İstanbul Belgrad ormanlarında Kan-gal Dernekleri Federasyonu tarafından gerçekleştirilen Kangal Türküsü YazaMerhaba pikniğinde stant açtı.

Kangal’a bağlı 35 köy derneğinin ve köylülerinin buluştuğu piknikte, Dev-rimci Alevi Komitesi “İnanç Özgürlüğü İstiyoruz” adlı bildiri ve tanıtım bro-şürlerini halka ulaştırdılar. Stantta, Alevilikle ilgili kitaplar Kangallılara ulaş-tırılırken; masaya gelen insanlarla Alevilikle ilgili sohbetler edildi.

İzmir’de Gültepe Halk Komitesi, mahallelerine cem-evi yapılması için başlattıkları kampanya çerçevesinde

2 Haziran günü imza topladı. 3 saat süren çalışma sıra-sında halka çağrı yapılarak, yapılan çalışmalara katılmalarıistendi. CHP’li belediyenin cemevi sözünü tutmaması kar-şısında, birleşerek, örgütlenerek bu çalışmanın sonuç ge-tireceği anlatıldı. Ayrıca 100 adet Yürüyüş dergisi hal-ka ulaştırıldı.

18GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Komploları Boşa Çıkaracağız!Ankara'da 24 Mart günü dernek ve ev baskınlarıyla

gözaltına alınıp, Ankara Emniyeti’nin hazırladığı kom-ployla tutuklanan 6 devrimcinin serbest bırakılmasıiçin, 5 Haziran günü Adliye önünde Halk Cephesi tara-fından eylem yapıldı.

15 kişinin katıldığı eylemde yapılan açıklamada,“An-kara Emniyeti, kurduğu komplo sonucu tutuklanan dev-rimcilere hazırladığı polis fezlekesinden oluşan dosya-nın kabarık olmasına çok önem verdi. Böylelikle tutuk-lamaları kendince meşrulaştıracaktı. Ancak Ankara Em-niyeti ne yaparsa yapsın halkın gözünde hep devrimci-ler meşru olacaktır. Çünkü halkı seven ve halkı düşünensadece devrimcilerdir.

Komplo ile tutukladığınız her bir arkadaşımızı hüc-relerinizden çekip alacağız. Kurduğunuz komploların iş-lemesine izin vermeyeceğiz!” denildi.

Açıklamanın ardından yarım saatlik oturma eylemi ger-çekleştirildi. Yüksel Caddesi'ne kadar bildiri dağıtarak yü-rüyen Halk Cepheliler, burada, içerdeki tutsaklara kart ya-zılması için bir masa açtılar. Masada postaya verilmeküzere 15 kart yazıldı. 3 haftadır her Salı günü saat 12.30'daAdliye önünde yapılan eylemin bu son seferinde toplam4000 bildiri dağıtıldı.

Düzen Partilerine Değil, Halkın Örgütlü Gücüne İnanıyoruz!

Cemevini Kuracağız!

31 Mayıs ve 1 Haziran günleri Taksim’de eylem ya-parak BEDAŞ önüne yürüyen BEDAŞ işçileri, 6 Hazirangünü BEDAŞ'ın Taksim’deki Genel Müdürlüğü önündeçadır açtı.

Maaşlarını zamanında alamayan ve Enerji-Sen'de ör-gütlü olan 120 işçi, sendikalı oldukları için işten atılmıştı.Grup Yorum türküleriyle direnişe başlayan ve direnişi so-nuna kadar götüreceklerini belirten işçiler, “Direne DireneKazanacağız", "Üreten Biziz Yöneten de Biz Olacağız","İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” sloganlarıyla direnişlerinisürdürüyorlar.

EMEK

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB)42. Olağan Genel Kurulu 31 Mayıs-1 Haziran tarihlerin-de Ankara Kocatepe Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.

Genel Kurul’un ilk gününde ilk olarak Divan oluştu-ruldu. Divan Başkanlığına Kaya Güvenç (MMO), başkanyardımcılıklarına Jale Alel (İMO), Doğan Albayrak(MMO), yazman üyeliklere Ufuk Serdar İnci (HKMO),Mehmet Ali Demirören (MADENMO), Leman Ardoğan(MO) ve Deniz Kimyon (ŞPO) seçildi.

Genel Kurul’un ilk günü olan 31 Mayıs günü, AKP İk-tidarının TMMOB‘yi etkisizleştirmeye yönelik girişim-lerine karşı, Genel Kurul salonundan Çevre ve ŞehircilikBakanlığı’na bir yürüyüş gerçekleştirilmek istenildi. An-cak TMMOB üyelerinin önü, Olgunlar Sokağı’nın Ata-türk Bulvarı çıkışında polis tarafından kesildi. Polisin yü-rüyüşe izin vermemesi üzerine, Madenciler Anıtı önün-de bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

Yaklaşık 300 kişinin katıldığı eylem atılan sloganlar-la sona erdi.

Ardından Genel Kurul’a konukların konuşmalarıyla de-vam edildi.

2. gün ise Genel Kurul’a delegelerin konuşmalarıyladevam edildi. İMO Merkezi tarafından işten atılan Can-sel Malatyalı’dan da bahsedildi ve delegeler tarafındanİMO’ya işe geri alınması çağrısında bulunuldu. Devrim-ci Mücadelede Mühendis Mimarlardan, EMO İstanbul

Şube delegesi Serdar Aslan da kürsüden yaptığı konuş-masında, emperyalizme bağımlı faşizmle yönetilen bir ülkeolduğumuzu ve her geçen gün baskıların demokratik kit-le örgütleri üzerinde ve halkın tüm kesiminin üzerinde gi-derek arttığından dolayı 42. dönem olağan genel kurulundaalınacak kararların ülke ve meslektaşları açısından haya-ti önem taşıdığını belirtti.

Aslan, halkın tüm kesimlerine yönelik bir saldırı ol-duğunu belirterek, Halk Cephesi ve Gençlik Federasyo-nu’na düzenlenen baskınlar hakkında bilgi verdi. +İVMEdergisi çalışanı Barış Önal’ın da bu baskınlarda gözaltı-na alınarak tutuklandığını söyleyerek, İnşaat Mühendis-leri Odası’na üye olan Önal’a TMMOB’un destek olma-sı gerektiğini belirtti. 100 günü aşkındır İMO önünde di-renişini sürdüren Cansel Malatyalı’nın da derhal işe gerialınması istendi.

Önal’ın, Genel Kurul’a gönderdiği bir mektup da ku-rulun 2. günü olan 1 Haziran’da, EMO Ankara Şubesi de-legesi Barış Yüksel tarafından okundu.

105 gündür İMO önünde direnişini sürdüren CanselMalatyalı da yerini aldı. Malatyalı’nın işe geri alınmasıiçin 150 delege imza verdi.

Devrimci Mücadelede Mühendis Mimarlar'ın "Cansel Ma-latyalı’ya destek için 1 karanfil de sen getir" çağrısına cevapveren mühendis mimarlar İMO önüne giderek karanfilleri-ni ve desteklerini Cansel Malatyalı'ya ulaştırdılar.

TMMOB Halkın İçinde Olmalıdır

Direne Direne Kazanacağız!

Devrimci İşçi Hareketi (DİH), Hava-İş grevinin ya-saklanmasıyla ilgili olarak 5 Haziran’da yazılı bir açık-lama yaptı. Açıklamada; “Tayyip Erdoğan ‘Gereği Ya-pıldı’ Dedi; Hava İş Grevini Yasakladı, Sendikalar da Ge-reğini Yapmalı; Tek Yol Direnmek!” başlıklı açıklama-da, “Hiçbir yasa, hiçbir hukuk direnme hakkını yok sa-yamaz. Direnme hakkını yasaklayamaz. Böyle bir yasa,böyle bir hukuk meşru değildir. Böyle bir yasa, böyle birhukuk faşizmin hukukudur. Emperyalizmin, faşizminmahkemelerine, onun standartlarına değil; KENDİMEŞRULUĞUMUZA VE GÜCÜMÜZE GÜVENE-LİM! Faşizme, onun hukukuna karşı direnmek tek yol-dur. Faşist düzene karşı bizlerde GEREĞİNİ YAPALIM;

BİRLEŞELİM, DİRENELİM, KAZANALIM!” de-nildi.

119

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Grev Yasaklarını TanımıyoruzÖrgütlenme ve Direnme Hakkımızı

Sonuna Kadar Savunacağız

Ankara polisi işbirlikçilik tekliflerinebir yenisini daha ekledi. 22 Mayıs günü,Ankara Gençlik Derneği’ne gidip gelenbir kişinin staj yaptığı yere giden SiyasiŞube polisleri, “Sana yardım edelim.Ailenin üzülmesini istemezsin değil mi?Seni kullanırlar, biz aslında seni kurtarmakistiyoruz...” gibi yalanlarla işbirlikçilikteklifinde bulundu.

Ankara polisi, 1 Haziran günü AnkaraAdliyesi önünde yapılan basın açıkla-masıyla teşhir edildi. 15 kişinin katıldığıbasın açıklamasında; “Emperyalizmin veonun en sadık uşağı olan AKP iktidarıDev-Genç’lileri onurlu mücadelesindenvazgeçirmek için her türlü yönteme baş-vuruyor. Ajanlaştırma; onurunu, namusunuüç kuruşu satan AKP polisinin yıllardırvazgeçmediği bir yöntemdir. 12 Eylülfaşizminin en çok başvurduğu yöntem-lerden biri olan işbirlikçilik teklifleri gü-nümüzde sıkça yapılmaktadır. İşbirlikçilikdünyanın en onursuz, en alçakça işlerindenbiridir. Ancak bu teklifi yapanlara layıkbir alçaklık ve soysuzluktur işbirlikçilik.Anadolu halklarının geleneğinde arka-daşını satma, yarı yolda bırakma değil,ölümüne sahiplenme vardır. Bu dün deböyleydi, bugün de böyle olacaktır. Bugüzel değerlerin tek takipçisi biziz, dev-rimcileriz. Vatanı sevmenin ustası Dev-Genç’liler olarak AKP’nin işbirlikçilik,ajanlık teklifleri bizi mücadelemizdendöndüremez! Emperyalizm ve yerli iş-birlikçileri şunu bilsinler ki Anadolu halkıişbirlikçileri içinde barındırmaz ve yaşamhakkı tanımaz. AKP polisinin oyunlarını

boşa çıkaracak ve hesabını soracağız”denildi.

İzmir polisi de, ajanlaştırma faaliyetiyürütüyor. İzmir polisi, 31 Mayıs günüİzmir Özgürlükler Derneği’ne gelip git-mekte olan Osman Bezek’e işbirliği tek-lifinde bulundu. Yaklaşık bir aydır Be-zek’in çalıştığı büfeye gidip gelen vekendisini narkotik polisi olarak tanıtanFatih adında bir kişi, Bezek’e “KardeşimOsman, sen çok iyi, çok güzel bir insansın,ben sana narkotik polisiyim dedim. Amaasıl görevim Siyasi Şube’de. Geçen haftaseni yağmurda ıslanmış gördüm. İçimacıdı. Burada kaç paraya çalışıyorsun.Ben sana daha güzel bir iş bulayım” di-yerek işbirliği teklifinde bulundu.

Osman Bezek, polisi kovarak, yaşa-dıklarını arkadaşlarına anlattı ve polisinoyununu açığa çıkardı. İzmir Halk Cep-hesi, 4 Haziran günü yaptığı açıklamaile “Anadolu halkı işbirlikçileri içindebarındırmaz ve yaşam hakkı tanımaz.AKP polisinin oyunlarını boşa çıkaracakve hesabını soracağız. Arkadaşımızınbaşına gelecek her şeyden AKP`nin kom-plocu polisi sorumludur.” dedi.

Ailelerimizi KorkutmayıBaşaramayacaksınız

Hatay’da ise AKP’nin faşist polisleri,Dev-Genç’lilerin ailelerini arayarak, “çayiçmeye” davet etti. Emniyet binasınagiden Dev-Genç’lilerin ailelerini, HikmetSami Türk'e karşı eylem yapan DidemAkman'ı ve yine halkını sevdiği için

canını feda eden Şengül Akkurt'u göste-rerek "Oğlunuz-kızınız bu dernekleregiderse sonları böyle olur" diyerek kor-kutmaya çalıştılar.

Hatay Gençlik Derneği Girişimi 4Haziran tarihli açıklamasında polisin teh-ditleriyle ilgili olarak şunları belirtti:“Bizler Dev-Genç'liyiz. Ailelerimiz üze-rinden bizlere baskı kurmaya çalışanHatay polisine sesleniyoruz: Bizleri tu-tuklayarak teslim alamadınız. Ailelerimizikullanarak da teslim alamayacaksınız. Buülkede faşizm oldukça onlara karşı mili-tanca,fedakarca savaşan Dev-Genç'lilerde olacak. ‘Bu vatan bizim’ diyerek em-peyalizme karşı savaşmaya ve parasızeğitim için mücadele etmeye devam ede-ceğiz.”

Hatay’da Halk Cepheliler, polisin ai-lelere yönelik tehditleriyle ilgili olarak2 Haziran Ulus Meydanı’nda eylem yap-tılar. Bahar Uçucu tarafından yapılanaçıklamada, “Hatay polisine sesleniyoruz:Kaç insan bu ülkenin karakollarında kat-ledildi, kaç insan sizin karakollarınızdaişkencelerden geçirilerek sakat bırakıldı?Bunların cevabını verebiliyor musunuz?Veremezsiniz. Devrimcilerin derneğinegidenleri hazmedemeyen sizler, ancakaileleri korkutmayı bilirsiniz. Vazgeçinoyunlarınızdan.” denildi.

Uçucu son olarak, Grup Yorum kon-seri düzenlediği için tutuklanan arka-daşlarının bir an önce serbest bırakılmasınıistedi. Eylem çekilen halaylarla sonaererken, halkın alkışlarla eyleme destekverdiği görüldü.

2 Haziran günü uyuşturucu satıcılarının Küçükarmutlu’daoturan insanlara saldırması üzerine Küçükarmutlu halkı 4Haziran günü Pir Sultan Abdal Kültür ve Cemevi'nde birarayagelerek saldırıyla ilgili neler yapılabileceğini tartıştılar.

Mahalle halkına öncelikle saldırıyı yapan Ali ve TuğrulYıldız, Nihat… İsimli kişilerin uyuşturucu satıcısı ve polis iş-birlikçileri olduğu anlatıldı. Mahallede artık uyuşturucu satıcı-larının olmaması gerektiği, yapılan saldırının cevapsız kalmamasıgerektiği ve mutlaka bir çözüm bulunması gerektiği dilegetirildi. Daha sonra mahalle halkından kişiler söz alarak gö-rüşlerini anlattı. Toplantıda ortak bir karar alınması ve vakitgeçirilmeden uygulanması gerektiği sıklıkla dile getirildi.

Toplantı sonunda uyuşturucu satıcılarının bu mahallede yaşa-yamayacağı ve bu mahalleyi terk etmeleri gerektiği kararıalındı.

Daha sonra ise “Uyuşturucuya Hayır, ÇeteleşmeyeHayır, Yozlaşmaya İzin Vermeyeceğiz”, “Çeteler HalkaHesap Verecek” sloganlarıyla uyuşturucu satıcılarının otur-duğu evin önüne kadar gidilerek; derhal bu mahalleyi terketmeleri, mahallede istenmedikleri dile getirildi. Evde bu-lunanların mahalle halkına hakaret etmesi üzerine ise, hakettikleri ceza verilerek oradan ayrılındı. “Çetelerden HesapSorduk Soracağız” sloganlarıyla cemevi bahçesine kadartopluca dönüldü. Uyuşturucu satıcıları mahalleyi terk edenekadar mücadele edileceği ortak kararının alınmasının ar-dından, iradi olarak herkes evlerine dağıldı. Toplantıya veyürüyüşe 100 kişi katıldı.

Anadolu Halklarının Geleneğinde Arkadaşını Satma,Yarı Yolda Bırakma Değil, Ölümüne Sahiplenme Vardır!

Küçük Armutlu'da Yozlaşmaya İzin VermeyeceğizHalk Düşmanlarını İçimizde Barındırmayacağız!

220

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Türkiye’de 1960 sonrası işçi, köylüve öğrenci gençlik mücadelesinin hızlayükseltmeye başladığı bir dönem oldu.Tek tek işyerlerinde yürütülen müca-delelerle giderek bilinç düzeyi yükselenyeni ve mücadeleci bir işçi kitlesininortaya çıkması, işçi eylemlerinin art-masını ve yaygınlaşmasını beraberindegetirmişti.

24 Temmuz 1963 tarihinde çıkarı-lan, 274 Sayılı Sendikalar Kanunuve 275 Sayılı Toplu İş SözleşmesiGrev ve Lokavt Kanunu sonrasındaişçilerin örgütlenmesinde ciddi bir can-lanma yarattı. 274 Sayılı SendikalarYasası, sendikalara işyeri esasına göreörgütlenme kolaylığı getirdiğinden,bir işyerindeki işçileri örgütleyen tekbir sendika bile, işletme ve işkolu ba-rajı olmadığından, o işyerinde yetkilisendika olarak toplu sözleşme yapa-biliyordu.

Bu durumun en belirgin sonucusendika sayısının hızla artması oldu.Kimi işyerlerinde patronlar kendilerinebağlı sarı sendikalar kurdururken, çoksayıda işyerinde işçilerin çıkarları doğ-rultusunda hareket eden mücadelecisendikalar kurulmaya başladı. 13 Şubat1967'te kurulan DİSK, Amerikancısendikacılığı benimseyen Türk-İş'tenumudunu kesen işçi sınıfı için kısasürede çekim merkezi oldu.

Sermaye iktidarı DİSK'in önünükesmek için, "sendikaların Türkiyeçapında faaliyeti için işkolunda ça-lışan sigortalı işçilerin en az üçte bi-rini üye yapması zorunluluğu" getirenbir değişikliği gündeme getirdi. AP’liÇalışma Bakanı Seyfi Öztürk'ün "ya-kında DİSK'in çanına ot tıkanacak"diye ilan ettiği, 274 Sayılı SendikalarKanunu ile 275 Sayılı Toplu Sözleş-me, Grev ve Lokavt Kanunu'ndabazı değişiklikler yaparak esas olarakTürk-İş'ten DİSK'e işçi akışını ön-lemeyi amaçlamaktaydı. AP hüküme-tinin meclise getirdiği kanun tasarısıTÜRK-İŞ ve CHP'nin de desteğiyle,TBMM'de kabul edildi. Yasa taslağı

11 Haziran 1970'te CumhurbaşkanıCevdet Sunay'ın onaylamasıyla yü-rürlüğe girdi.

Bu saldırıya karşı işçiler “Müca-dele” dediler. "Taban" konuşmaya baş-ladı. Fabrikalarda alınan kararlar,14 Haziran'da DİSK kararına dön-üştü. 15 Haziran'da işyerlerinden çı-karak yürüme kararının altındaki asılimza, DİSK üst yönetiminin değil,işçilerindi. 15-16 Haziran'ın en ayır-dedici yanlarından biri budur. Türk-İşyönetimi DİSK'e yönelik bu saldırılaradestek verirken kararın fabrikalardaalınması nedeniyle, Türk-İş üyesi iş-çiler de direnişin içinde yeraldılar.

1500 işçinin çalıştığı Türk DemirDöküm'de DİSK'li bir işçi temsilcisi,işçilerle toplantıda şöyle diyordu: "Dev-rimci sendikalar tabandan idare edil-diği için karar tabandan veriliyor.Burada kardeşlerim kararı bizler ver-meliyiz. Bizler de Demir Döküm İş-çileri olarak karar verdik ve ant içtik."

Bir başka fabrikada Otosan İşçilerişöyle diyordu,"... Arkadaşlar biz bugünaltıyüz işçi bu kanun için ölmeye ha-zırız ve direnmeye hazırız arkadaşlarsavaş başladı..."

15 Haziran günü İstanbul ve İzmit’tehemen hemen tüm büyük fabrikalardaçalışan işçilerin çoğu üretimi durdurarakyürüyüşe geçtiler. İlk gün sayıları 70bini bulan işçiler İstanbul’da üç koldan,İzmit’te iki koldan ilerlemeye başladılar.Polis zaman zaman yürüyüş kollarınamüdahale edip işçileri gözaltına almayaçalıştıysa da, işçiler polisin elinden buarkadaşlarını alarak eylemlerine devamettiler.

Ertesi gün devam eden yürüyüşekatılan işçilerin sayısı 150 bine ulaş-mıştı. Bu durum karşısında paniğe ka-pılan oligarşi, hareketi durdurabilmekiçin polisle birlikte orduyu da devreyesoktu. Asker ve polislerin kurduklarıbarikatlar işçiler tarafından birer birerparçalanarak aşılıyordu. Asker ve pol-islerin ateş açmaları sonucu MustafaBaykam, Abdurrahman Bozkurt veYaşar Yıldırım adlı işçiler şehit düş-tüler, yüzlerce işçi yaralandı. Patlayandireniş karşısında şaşkınlık ve korkuya

kapılan DİSK yöneticileri işçilere ey-leme son vermeleri için radyo vegazetelerden çağrı yaptılar.

İşçi sınıfının bu eyleminde ön saf-larda yer alan yine DEV-GENÇ’lilerdi.DİSK’li yöneticiler DEV-GENÇ’lileriprovokatör ilan ederek, işçilerden bun-lara uymamalarını istiyorlardı. İşçilerinbu büyük direnişi karşısında çare-sizleşen egemenler geri adım atmakzorunda kaldılar ve 274 ve 275 sayılıkanunlarda değişiklik öngören kanuntasarısını geri çektiler. Zafer direnenemekçilerin oldu.

DEV-GENÇ’liler direniş boyuncaişçilerle omuz omuza dövüştüler, onlarlabirlikte hapishanelere girdiler, onlarlaberaber direndiler.

15-16 Haziran Direnişi Nasıl Örgütlendi?

- İşçilerin sendikalı ve sendikasızolarak çalıştığı işyerlerinde, atölyelerde,fabrikalarda devrimci politikalarla ha-reket eden, işçi sınıfının ideolojisinibenimsemiş öncü işçiler vardı.

- İşçiler devrimci politikalarla ha-reket ederek, İşçilerin söz sahibi ol-duğu, kararlar alıp uyguladığı dü-zenin sınırları içerisinden sıyrılmış,meşru taban örgütlenmeleri olan işyeri komiteleri, işçi meclisleri kur-muştular.

- Bu sayede 15-16 Haziran geldi-ğinde halkın en geniş katılımı sağlandı.Sendikalı, sendikasız işçilerin başlattığı,memurun, köylünün, öğrencinin, ge-cekondu halkının destek vermesiylebütünleşen bir direniş yaratıldı. Saldı-rılara karşı DİSK'in uzlaşmacı tavrınarağmen militanca mücadele edildi.

15-16 Haziranları Yaratan Koşullar Bugün Fazlasıyla Var

Bunun nedeni bugün iş yerlerinde,atölyelerde ve fabrikalarda devrimcipolitikalarla hareket eden taban ör-gütlenmelerinin olmayışıdır.

Sendikaların pasif eylemleridir. Sa-dece basın açıklamaları ile yetinen,

GÜNÜMÜZÜ AYDINLATAN

21

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Tarih Yazılan İki Gün 15-16 Haziran 1970Barikatları Yıkan Yürüyüş

sonuç almaktan uzak protestocu an-layıştır. Bu tutum yaşanan saldırılarakarşı işçileri kayıtsız kalmaya teşviketmektedir. Gerek işçilerin birliğininsağlanması, gerekse 15-16 Haziran di-renişi bugün sendikacıların ve Sol'unbüyük bir kesiminin dilinden düşmez.Ancak bu örgütlenmeleri hayata geçi-recek bir çalışma içerisine de girmezler.Bugün çağdaş sendikacılık denilerekbizlere yutturulmaya çalışılan uzlaş-macı, reformist sendikacılık anlayışınınterk edilerek devrimci sendikacılığınhayata geçirilmesi gereklidir.

Devrimci İşçiler! Bugün işçi sınıfın tarihinin en kap-

samlı saldırılarıyla karşı karşıya. İşçi-lerin kazanılmış hakları birer birergasp ediliyor. Grev hakkı olmayansendika sendika değildir. Kamu emek-

çilerinin grev hakkı gasp edildi. İşçisendikalarının da bazı iş kollarındabaşladı birer birer gasp ediliyor. Hava-İş’in grev yasağı Cumhurbaşkanlığıtarafından onaylandı. Grev yasağınıprotesto eden işçiler işten atıldı. AKPkıdem tazminatlarımızı da gasp etmekistiyor.

Ulusal İstihdam Stratejisi dediklerikölelik yasalarıyla işçiler köleleştiriliyor.Örgütlenme hakları tamamen yok edil-mek isteniyor.

Taşeronlaşma çalışma hayatının he-men her alanına hakim olmuş durumda.Her gün üç işçi iş cinayetlerinde kat-lediliyor. İş kazalarında Avrupa’da bi-rinci, dünyada ikinciyiz. Çünkü iş ci-nayatlerinde katledilen işçinin yarın-larına ödenen tazminat kazalara karşıönlem almaktan daha ucuz. Çünkü pat-ronları iş kazlarına karşı önlem alınmasıiçin sıkıştıracak örgütlü işçiler yok.

Unutmayalım ki işçi sınıfına karşıyapılan tarihin en büyük saldıralarıicazet dilenerek, düzenle uzlaşılarakgeri püskürtülemez.

15-16 Haziran'dan dersler çıkart-malıyız. İşçilerin örgütsüzleştirilmekistendiği, ulusal istihdam strateji ileAKP iktidarının sömürüyü arttırarakköle pazarlarını yaratmaya çalıştığı,kıdem tazminatlarımızı gasbetmeyeçalıştığı günümüzde, işçi sınıfının di-reniş tarihine yeni direnişler eklemekbiz devrimci işçilerin görevidir. Bunuyapmanın yolu işçi komiteleri, işçimeclisleri ve işçi cepheleri kurmaktangeçer. İşçi sınıfı devrimci politikalarla,doğru önderlik altında yeni gelenekleryaratacak ve Sosyalizm mücadelesin-deki yerlerini alacaktır. 15-16 Hazi-ranların mirası bize bunu söylüyor.

Emperyalist-Uluslararası kurumve kuruluşlar saldırı politikalarınameşruluk kazandırmak, dahası em-peryalist kurum ve kuruluşlara meş-ruluk kazandırmak amaçlı toplantılardüzenliyorlar.

Bunlardan biri de geçtiğimiz gün-lerde (15-16 Mayıs 2012) BirleşmişMilletler Kalkınma Programı (UNDP)tarafından Japonya’nın Tokyo kentindedüzenlenen Birleşmiş Milletler İstih-dam ve Kalkınma Zirvesi’ydi.

Birleşmiş Milletler (BM) emper-yalizmin güdümünde uluslararası birkurumdur. BM emperyalizmin saldı-rılarına meşruluk kazandıran emper-yalist bir kurum işlevine sahiptir.

BM Güvenlik Konseyi’nde dün-yanın önde gelen emperyalist-kapi-talist ülkeleri var. BM’ye bağlı örgütve kuruluşlar; Uluslararası ÇalışmaÖrgütü-ILO, Uluslararası Para Fonu-IMF, Dünya Bankası, Dünya SağlıkÖrgütü, Gıda ve Tarım Örgütü-FAO,Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu,Uluslararası Adalet Divanı esas olarakemperyalizmin hizmetindeki kurumve kuruluşlardır.

Bu kurum ve kuruluşların stan-

dartları esasta sömürüyü meşru gören,en fazlası kapitalizmin vahşi yüzünütörpüleyen, “insancıllaştıran” standartve ölçütlerdir. Uluslarası Çalışma Ör-gütü-ILO böyledir örneğin.

DİSK zaman zaman “ILO NORM-LARI UYGULANSIN” diyor. Buyaklaşım yanlış, çarpık bir yaklaşım-dır. Uluslararası Adalet Divanı’ndaörneğin emperyalist, siyonist haydutve katiller yargılanmazlar, yargılan-mamışlardır. Atom Enerjisi Kurumu,emperyalist kapitalist ülkelerin, si-yonist İsrail’in nükleer silahlanmasınases çıkartmazken Irak, İran, KuzeyKore’yi insanlığı tehdit eden nükleersilahlanma içinde olmakla suçlar.

IMF, Dünya Bankası ile bağımlı,geri bıraktırılmış, sömürge ülkeleriiliklerine kadar sömürürler. Bir kaçemperyalist-kapitalist ülkenin içindebulunduğu Güvenlik Konseyi dünyahalklarının geleceğini belirliyor.

BM şimdi de Suriye’ye saldırıyaonay vermeye hazırlanıyor. BM böylebir kurumdur işte. DİSK gibi her türlüeksiklerine rağmen onurlu bir geçmişesahip ve bugün de işçi sınıfını temsileden bir emek örgütünün BM prog-

ramlarında, onun kurum ve kuruluş-larında bir yeri yoktur, olmamalıdır.

Sosyal hakları ortadan kaldıran,güvencesizleştiren, temel sendikal hak-ları yokeden, eğitim ve sağlık hakkınıgasp eden, çevreyi yıkıma uğratanemperyalizmdir. BM’de emperyalizminpolitikalarını onaylayan, meşrulaştıranuluslararası bir kurumdur.

DİSK’in de bir uzmanıyla temsiledildiği BM Kalkınma ve İstihdamZirvesi toplantısına dünya genelindehükümetler, kitle örgütleri, üniversitetemsilcileri katıldı. DİSK, BM’ninİstihdam ve Kalkınma Zirvesi’ndensosyal güvenceyi sağlayacak, temelsendikal hakları koruyacak ... “YENİBİR PLANLAMA” talep ediyoruzdiyor. Hayır biz dünya halklarınınkatilleriyle bir planlama yapmayız.Biz tüm emperyalistlere DEFOL di-yoruz. Halklara kurtuluşumuz kendiellerimizde ve sosyalizmdedir diyoruz.

DİSK’de tüm işçi emekçi örgütleride meşruluklarını bu zeminlerde ara-malıdır. Emperyalist haydutların yada onların etkisindeki kimi örgütlerinolduğu ortamlarda, onların kurumla-rında ve standartlarında değil…

İşçi Sınıfının Meşruluğu Taleplerinde ve Kendi Mücadelesindedir

22

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Demokratik Haklar Federasyonu(DHF) Gazi Halk Cephesi’nin 2012Gazi Anması için BDSP, DHF, Kal-dıraç, Mücadele Birliği, PDD’ninoluşturduğu Gazi 12 Mart Platformuüzerine Yürüyüş dergisinin 307. sa-yısında yayınlanan açıklamasına Hal-kın Günlüğü dergisinin 34 ve 35.sayılarında cevap yerine yaptığı de-magojilere ilişkin yazımıza devamediyoruz.

DHF, eleştirilerimize cevap ver-mek yerine yaptığı demagojiye ze-min yapmak için inkarcılık yapıyor.

İnkarcılık, Türkiye devrim mü-cadelesi tarihinde önemli bir yeresahip olan Gazi ayaklanmasını kü-çümsemeye kadar gidiyor.

DHF, Halkın Günlüğü’nün 35.sayısında ikinci bölümü ile devamettikleri cevapta Cephe’nin Gaziayaklanmasına önderlik etmesini eleş-tiriyor ve şöyle diyor: “Aklıselimkimse Gazi direnişine önderlik yaptıktarzında bir iddiadan-söylemden ol-gunlukla sakınır. Kendiliğinden pat-lak veren bir direnişe (...) önderlikyaptık iddiasıyla ortaya çıkmak inan-dırıcı ve ciddi olmaktan yoksun-dur.”

DHF’nin bu sözleri diyalektikbilmine aykırıdır. Devrimci olduğunusöyleyen bir hareketin böyle bir de-ğerlendirme yapması sol adına sefa-lettir.

Neden Gazi’de? Neden başka birmahallede değil? Faşist terör yok,kontrgerilla yok... Kendiliğinden olu-vermiş... Devrimci, sosyalist, komü-nist bir hareket böyle bir değerlen-dirme yapamaz.

Hiçbir şey kendiliğinden yoktanvar olmaz. Gazi ayaklanması da du-rup dururken olmamıştır. Yaşlı birdedenin kontrgerilla tarafından kat-

ledilmesi sonucu da olmamıştır.Dede’nin katledilmesi bardağıtaşıran son damladır.

DHF’nin Gazi’deki Cephegerçeğini görmek istememesininnedenidir onlara böyle bir de-ğerlendirme yaptıran. Cephe’nin,Gazili tam 26 şehidinden bah-sediyoruz. 26 şehidin hiçbir an-lamı yok mu? Gazi’nin kurulu-şundan beri Cephe’nin yürüttüğükesintisiz bir mücadele var. Bu-nun hiçbir anlamı yok mu? Ga-zi’de patlayan ayaklanma on-larca yıllık yaşanan birikiminsonucudur.

Evet, Gazi ayaklanmasına Cep-heliler önderlik yapmıştır. Bu bir bö-bürlenme değil gerçektir. Alevi dedesiHalil Kaya’nın vurulmasından sonratoplanan kitleye “Hedef karakol”diye öncülük yapan, karakol etrafındabarikatlar kuran Cephelilerdir. Sizinyalanlarınız, çarpıtmalarınız, dema-gojileriniz bu gerçeği değiştirmez.

Çarpıtmaya bakın, utanmazlığabakın: “Hatırlanırsa polis panzer-lerinin üzerine çıkanlar vb. “HalkCepheli” değil, diğer hareketler-dendi. Şehit düşenler, yaralananlar,işkence görenler ve tutuklananlarçeşitli devrimci yapılardan, örgütsüzve halktan direnişçilerdi.”

Panzer üzerindeki üç gençten ikisiCephe şehidi Hasan Gürgen ve AliYıldırım’dır.

DHF’liler ayaklanmada kendi-lerinin belirleyici bir rolleri olmadığıiçin ısrarla döne döne ayaklanmanınkendiliğinden sıradan halktan insanlartarafından başlatıldığını söylüyorlar.Ancak bunu söylerken kendi kitlesinibile inandıramayacaklarından olsagerek oldukça sıkıntılılar.

İşte bir paragraf: “Her hareketkendi çapında belli bir kitleye (kit-

lesine) hitap ediyor, o kitleyi yön-lendiriyordu. Direniş içinde oluştu-rulan ortak komite de kitlenin yön-lendirilmesinde rol oynuyor, inisiyatifkullanıyordu… Direniş realitesi vedireniş sureci, kendiliğinden patlamaniteliğinde, gelişip direniş içindekomunist ve devrimcilerin iradimudahalede bulunması şeklindeiken ve hemen her harekette benzerçaba ve guç halindeyken herhangibir hareketin önderliğinden söz et-mek zorlama bir savunu olur. Kitlelerkendiliğinden direnişe geçti, devrimciyapılar bu noktadan sonra devreyegirip direnişe nitelik vermeye, dire-nişte yer almaya, direnişi olumlu-devrimci mecrada yönlendirme vbvs şeklindeki devrimci kaygılarla roloynamıştırlar. Elbette kimileri de çe-şitli yararlar sağlamayı esas alarak,bu kaygıları öne çıkararak direnişterol oynadılar. Kısacası, hiç kimse-hiçbir yapı önderlik yapmadı. Kitlelerdirenişe geçti, devrimciler sonradangidip dahil oldu! Bedel ödediler, fe-dakarca direndiler, devrimci pratikgerçekleştirdiler vb. ama kitlelerkendiliğinden direnişe geçti. Kim-senin önderliğinde değil.”

DHF, Gazi Ayaklanması konu-sunda kendilerinin ne yaptığını an-

İKİNCİ BÖLÜM

DHF, DemagojilerleGazi Ayaklanmasındaki

Gerçekleri Değiştiremez!

23

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

latamıyor. Cepheliler’in ayaklan-maya önderlik yapmadığını kanıt-lamaya çalışıyor.

İşte bir paragraf daha: “HalkCephesi’nin” Gazi direnişinde ön-derlik yaptığını gösteren ne var?Ne gösterilebilir? Gazi direnişinde“Cephenin” damgasını taşıyan hangigenel özellik ve yan vardı? Ayak-lanmanın niteliğine, gelişim seyrive surecine yön veren hangi “Cephe”özelliği vardı? Gazi ayaklanmasınakatılan geniş kitleler “Cephe’nin”sloganları, bayrağı, inisiyatif ve yön-lendiriciliği altında mı harekete geç-ti? Bu iddiada bulunanlar mantığauygun biçimde ve somut verilerle buiddianın altını doldurmaklayukumludurler. “Biz yaptık” demekleyapmış olunmuyor. Geniş kitlelerkendi tecrubeleriyle yaşadı bu dire-nişi” diyor.

DHF’nin sorularının cevabı pra-tiğin içindedir. Cevabı Gazi şehitle-rimizdir! DHF, Cephe’nin 6 şehidinintesadüf olduğunu iddia etmiyorsacevap şehitlerimizdir.

Kelimeler üzerinde yapılan de-magoji oportünizmin gerçeklerdenkaçma yöntemlerindendir.

DHF, Gazi Halk Cephesi’nin bil-dirisindeki “Gazi onur, Gazi namus,Gazi vatandır. Gazi Cephe’dir.” söz-leri üzerine şöyle diyor. “Gazi’ninşimdiki hali veya direnişçi ve devrimcikitlesi dışında, karşı-devrimci gericikesimlerin de Gazi’de olduğuduşunulurse, sanırız bu durumda

“Gazi Halk Cephesi” Gazi’nin onurolduğunu, namus olduğunu ve Cepheolduğunu söylemez-söylemek iste-mez.”

Gazi’yi devrimci mücadeleyle,Gazi halkıyla değil de, karşı-devrimci,gerici güçlerle özdeşleştirerek onur-dan, namustan söz edilemeyeceğinisöyleyenlere sözümüz yok.

Gazi bizim için her zaman onur-dur, namustur, vatandır. Gazi’dekimücadeleden, yaratılan değerlerdenbihaber olanlar namus, onur, vatankavramlarından birşey anlamaz.Bu kavramları “feodal, ulusçu-va-tancı” bulurlar.

Her cümlesi kendi içinde kendinireddeden bir yazı. Bir de kavramlarüzerinden, mantık üzerinden, bizeders veriyorlar.

Bakın şu paragrafa; “Gazi direnişidevrimci geleneğin bir parçası vebuyuk bir direniştir, ne ki aşırıya va-ran abartı kadar olağanustu bir fe-nomen değildir; kendiliğinden gel-meciliğin önunde amade olan anla-yışlar, Gazi direnişini gereğindenfazla yucelterek yere-göğe sığdıra-mamaktadır. Elbette ki buyuk bedellerverilen bu buyuk direniş aslakuçumsenemez ama her şeymiş gibide abartılamaz abartılmamalıdır. Buanlamda Gazi ayaklanması onur de-ğildir, Cephe hiç değildir.”

Ne anlatmak istiyorsunuz. Neyiispatlamaya çalışıyorsunuz?

“Gazi Namustur” sözune gelince;feodal kavram ve argumanlarla mo-tivasyon sağlamanın devrimci birmanası-değeri yoktur” diyor DHF.

Siz “çağdaş” komünistlersiniz.“Onur, namus” kavramları feodaliz-min kavramlarıdır. Siz bunları çoktanaştınız. Sizin ilginizi artık lezbiyenler,gayler, homoseksüeller, biseksüeller,feministler çekiyor. Siz feodalizmindeğerlerini çoktan aştınız. “Ulus-va-tan” kavramları da sizin için çok“banel” kavramlardır...

Çapsızlığınızla ukalalık, laf ebeliğiyapmayın. Söylediğimiz her şey netve açıktır.

DHF’nin çapsızlığına, ukalalığınaörnek bir paragraf daha aktaralım:

“Gazi Cephe’dir” lisanı, “Gazi Cep-he’nindir” lisanının gelişmiş haliveya yeni doğumu olsa gerek. “Cep-he”nin bildik klasik kulturune kalsaher yer “Cephe’dir.” Ve lisanın birsonraki gelişme aşaması muhteme-len, “Cephe olan yere kimse izinsizgiremez” repliği olacaktır. Zira dahaönce bazı semtler için “izin-icazetalmadan giremez, faaliyet yurute-mezsiniz” çıkışlarının yapıldığınıhatırlamakta-bilmekteyiz. Şimdi deyapılan anmalar ve anma için oluş-turulan platform için gurultu ko-parıp, “biz bedel ödedik” edebiyatıyapılıyor.”

Cephe hiç bir mahallede hiç kim-seye yasak koymamıştır. İstanbul’unbütün mahalleleri tüm sola açıktır.Cephe’nin örgütlü olduğu bir ma-hallede hiç bir bedel ödemeden, öde-nen bedeller üzerinden siyaset yap-maya kalkmak da solculuk, komü-nistlik değildir.

İstanbul’un 39 ilçesi var, 876 ma-hallesi, binlerce sokağı var. Koda-manların yaşadığı mahalleler sayılıdır.Yüzlerce mahallede, binlerce sokaktayoksul halkımız yaşıyor. İstediğinizher mahalleye gidebilirsiniz. Örgüt-lenme yapabilirsiniz. Ama siz bunlarıyapmıyorsunuz. Bunları yapmak dev-rimci bir çalışma gerektirir. Halkınsorunlarına eğilmek gerektirir. Halklabirlikte olmak gerektirir. Emek, sabır,çaba gerektirir. Daha da ötesi senörgütleme yaparken düşman saldı-racaktır. Düşmanın saldırılarını gö-ğüslemek gerektirir. Israrla örgüt-lenmek için bedel ödemeyi göze al-mak gerektirir. Ama bunu yapmı-yorsunuz. Yüzlerce mahalleyi bırakıpörgütlü bir mahalleye Çayan’a geli-yorsunuz. Nasıl olsa emek harcayanharcamış, bedel ödeyen ödemiş...

DHF’liler geçen sene Çayan Ma-hallesinde provakatörce tavırlar içindeoldular. Sola yasak koyduğumuzusöylediler. Bizim söylediğimiz çokaçıktı.

Devrimcilerin örgütlü olduğu ma-hallede provokatörlük yapan DHF’li-ler polisin mahalleye yönelik onlarcasaldırısında burnunu dahi göstermedi.

Ödenen bedellerden bahsedilme-

Her DHF sempatizanı

düşünmelidir:

NEDEN ÇAYAN?

İstanbul’un tam 39 ilçesi var,

876 mahallesi,

Binlerce sokağı...

Soruyoruz:

NEDEN İLLA ÇAYAN?

Nurtepe de değil; ÇAYAN

Hepi topu 4 tarladan ibaret

NEDEN? İşte soru bu!

224

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

sine “edebiyat” diyen DHF’ye çap-sızlıktan başka söyleyecek sözümüzyok.

Onlarca şehit vermiş bir hare-ketin bu denli hafifleşmesi sol adınautanç vericidir

“Duşmanın Cirit Attığı BirMekana ‘Namus’ DemekTalihsiz Bir Beyan” mış!

Emperyalizmin yeni-sömürgecilikdöneminde emperyalizmin ve işbir-likçi iktidarların gelişmiş örgütlülüğükarşısında devrimcilerin hiçbir böl-gede düşmanın etkinliğine son verme,kurtarılmış bölgeler ilan etme gibidüşüncesi yoktur. Devrimcilerin enörgütlü olduğu yerde düşman örgüt-lenmesi de en yoğundur. Gazi’dekiyozlaşmadan hırsızlığa, uyuşturucu-dan fuhuşa, polis terörüne kadarhepsi düşmanın devrimci mücadeleyiengellemek için yaptığı savaşın takendisidir. Düşman Gazi’de cirit atı-yor diye Gazi’nin devrimci mücadelegerçeği değişmez. Gazi onurdur, na-mustur elbette.

Namus ve onur gibi “feodal” kav-ramları aşan DHF’liler burjuvazininlügatıyla konuşmayı nasıl da öğren-mişler. “Dolayısıyla bunları (taktikmeseleleri) “namus” derekesinde elealamayız. Aksi halde “namus”a zevalgetirmemiz gundeme gelebilir. Kı-sacası, “namus” meselesini ulu ortakullanmamalıyız!” diyor.

Siz kullanmayın, sizin için o kav-ramlar içi boş feodal kavramlardır.Ama bizim için içi çok dolu kav-ramlardır. Namussuzca, onursuzcayaşamaktansa ölümü tercih ederiz.

“Cephe”deki “Vatan”Paradoksu, “Cephe”ninKırılma Noktası”ymış!

Size ne anlatalım bu konuda.Marksizmin Leninizmin ABC’siniyeniden okuyun başka ne diyelim...

Ulus kavramı kapitalizmin serbestrekabet aşamasında burjuvazinin ken-di ulusal pazarına sahip olma müca-delesinin sonucunda oluşan bir ol-gudur. Bu süreçte ulusal mücadelenin

bayraktarlığını işçi sınıfının da des-teğini alan burjuvazi yapmıştır. Ancakkapitalizmin emperyalizme evrilme-siyle birlikte burjuvazi uluslararasıbir nitelik kazanarak ulusal niteliğiniyitirmiştir. Tekelci burjuvazi için“ulus, vatan” kavramları halkıkendine yedeklemek için yapılandemagojiden başka bir şey değildir.

Emperyalizm döneminde ulusalsorunun çözümü devrim sorunudurve ulusal mücadele proletarya parti-sinin bayrağı altında sürdürülür.

“Ulus ve vatan” kavramları pro-letaryaya yabancı kavramlar değildir.Emperyalizmin sömürge ve yeni-sö-mürge ülkelerinde emperyalist ve iş-birlikçi tekellerin işgal ve sömürüsüneson vermek; bağımsızlık mücadele-sinin temelini oluşturur.

İşçi sınıfının vatanı vardır. Üze-rinde yaşadığı toprakların gerçek sa-hibi işgalci sömürücü emperyalistve işbirlikçi tekeller değil, üzerindeyaşayan halklardır.

Ve bu meşrulukla vatanında tümhalklarla birlikte eşit özgür ve sö-mürülmeden yaşamak ister. Vatanıolmayanın uğrunda savaşacağı değeride yoktur. Bu kavramı işbirlikçi bur-juvazi halkı kandırmak için kullanıyordiye devrimciler kullanmamazlık ya-pamaz.

Reformist, oportünist solun çü-rüyen bir yanı da budur.

DHF, “vatan” kavramının gerici-liğini ispatlamak için sefilce 2. En-ternasyonalde Avrupa reformist solpartilerini örnek veriyor.

İkinci paylaşım savaşında emper-yalist işgale karşı Balkanlardan Çin’ekadar Komünist partilerin öncülü-ğünde kurulan Vatan cephelerini ne-den örnek vermiyorsunuz?

Devrim önderlerinin vatan üzerinesöylediği bir alıntıyı biz aktaralım.“Burjuva Milliyetçiliğiyle sürekliolarak ve şiddetle savaşan Lenin,1914'de yazdığı «Rusların UlusalGururu Üzerine» adlı makalesindeulusal duygular meselesine yönel-menin doğru yolunu bize göstermiş-tir” diyor Dimitrov ve Lenin’den şucümleyi aktarıyor: “Biz ulusal gururduygusuna karşı hissiz, sınıf bilinciolan Rus proleterler miyiz? Elbetteki hayır. Dilimizi ve ana vatanımızıseveriz.” (Dimitrov, Faşizme KarşıBirleşik Cephe, sayf: 115)

Bir örnek de Mao’dan aktaralım.Ulus ve vatan kavramlarını en çokkullanan önderlerden birisidir. Şöylediyor Mao; “Bugun, atalarımızın hiç-bir zaman girişmediği bir işi başar-maya çalışıyor, buyuk ve şanlı birdava uğruna mucadele ediyoruz. He-defimize ulaşmalıyız. Hedefimize ke-sinlikle ulaşabiliriz, Ülkemizin 600milyonluk halkı, birleşelim ve ortakdavamız için mucadele edelim! YA-ŞASIN YÜCE ANAVATANIMIZ!(Mao Zedung, Seçme eserler cilt 5,syf: 161)

Bu iki alıntının Sol’un vatan üzerinetüm söylemlerinin komünizm dema-gojisinin arkasına sığınarak ülke vedevrim gerçeğinden kaçmaktan başkabir şey olmadığını göstermeye yeterlidir.

DHF’liler geçen seneÇayan mahallesinde pro-vokatörce tavırlar içindeoldular. Sola yasak koy-duğumuzu söylediler.Bizim söylediğimiz çokaçıktı. Devrimcilerin ör-gütlü olduğu mahalledeprovokatörlük yapanDHF’liler polisin ma-halleye yönelik onlarcasaldırısında burnunu dahigöstermedi.

Düşmanın karşısında icazetli, devrimcilere karşı provokatörlükte “kah-raman” kesilen DHF’ye soruyoruz: Düşman Çayan’a saldırırken nerelerdesiniz?Niye yoksunuz ortalıkta? Hangi deliğe giriyorsunuz? Siz Çayan’a sadeceprovokasyon çıkartmak için mi gelirsiniz?

225

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Evrenselciler her hafta Evren-sel’de parayla yayınlanan Yürüyüşdergisinin ilanını yine yayınlamadı.Yine diyoruz; çünkü Evrensel bunuhep yapıyor. İlanı bir koz, bir tehditaracı olarak kullanıyor.

“Beni eleştirmeyeceksin” diyor,“ben yalan söylerim, kışkırtıcılık ya-parım, sen bana cevap vermeyecek-sin” diyor.

“Yalan söylüyorsun, kışkırtıcılıkyapıyorsun” diye yalan ve kışkırtı-cılığını ortaya koyup eleştirince; “ha-yır ben yalancı değilim, kaşkırtıcılıkyapmadım” demiyor.

“İLANINIZI YAYINLAMAM”diyor. İşte EMEP’in komünistliği, işte

işçi sınıfının ‘biricik’ partisi.14 Mayıs tarihli Evrensel’de ya-

yınlanan, Seyit Aslan imzalı, “1 Ma-yıs’ın Gösterdikleri ve Görevler 1Mayıs’a Yurt Genelinde YüzbinlerceEmekçi Katılmıştı” başlıklı yazıdaaçıkça yalan söylenmiş ve kışkırtıcılıkyapılmıştı.

Bu yazıya 27 Mayıs 2012 tarihliYürüyüş’ün 318. sayısında cevapverdik. Evrensel bu cevap üzerineher hafta yayınlanan ilanımızı ya-yınlamadı.

Yapılan görüşmede Evrenselciler“Bizim için sorun olan şey, etikolarak doğru bulmadığımız şey birkişinin hedef gösterilmesi, onunhakkında yalancı kışkırtıcı denilmesi.Birebir hedef göstermek düşmancatakınılmış bir tavırdır. Biz bunu etikbulmadığımız için gazetemizde builana yer vermedik” diyor.

Görüyor musunuz; yalancılık yap-mak, kışkırtıcılık yapmakta bir mahzurgörmüyor. Yalancılık, kışkırtıcılık

“etik bulunuyor” ama yalancıya ya-lancı, kışkırtıcıya kışkırtıcı demek“etik” bulunmuyor. Bu nasıl anlayışböyle? Burjuva basının bile kendiiçinde bir hukuku var. Yalan, yanlışbir haber olunca tekzip yayınlıyor.Özür diliyor. Karşı tarafa cevap hakkıveriyor.

Siz ne yapıyorsunuz? Beni eleş-tirdin ilanınızı keserim... Bu nasıladalet böyle? Sen yalan, yanlış ağzınageleni yaz. Biz cevap verince “ila-nınızı keserim”. Böyle adalet olurmu?

Evrensel söz konusu yazının sa-hibi Seyit Aslan’ın hedef gösterildi-ğini iddia ediyor. Bu doğru değil.Kime hedef göstermişiz? Bu söy-lemler burjuvazinin savcılarının söz-leridir.

Biz kimseyi kimseye hedef gös-termeyiz. Bizim tarihimizde sol içiçatışma yoktur. Devrimciler arasındatek mücadele yolu ideolojik müca-deledir.

Ancak ideolojik mücadele denenşey yalan ve kışkırtma değildir. Soliçi ideolojik mücadele eleştiri veözeleştiri yapmaktır.

Eleştiri ve özeleştiri ideolojik güçister. Yapılacak eleştiri muhatabınaaçıkça yapılır. Dolambaçlı yollarla,imalarla eleştiri yapılmaz. Eleştiriadına yalan söylemek, kışkırtıcılıkyapmak ideolojik mücadele değil-dir.

Tekrar ediyoruz: Seyit Aslan’ınsözkonusu yazısı özensizlikle ya-pılmış bir hata, yanlışlık değildir.

Kürt milliyetçi hareketin defalarcasilahlarla, molotoflarla, sopalarla, kar-maskesi takarak kurumlarımızı bastığı,insanlarımızı yaraladığı, tehditler yağ-dırdığı tüm sol tarafından bilinmesine

rağmen doğru olmayan kışkırtıcı id-dialarda bulunmanın amacı nedir?

Seyit Aslan söz konusu yazısındaşöyle demişti: “2012 1 Mayıs’ındagörünür olana ayrışma nedeni, Suriyemeselesi, kesintili eğitim olan 4+4+4ve Kürt Sorunun demokratik çözü-münün ortak metinde yer almasınınistenmesi. Ancak sorunun sadece buüç talep olmadığı anlaşıldı. Aslındaher konfederasyon baştan bir arayagelmemek için şartlanmış ve gardınıalmıştı diyebiliriz.

Türk-İş, Hak-İş, Kamu-Sen veMemur-Sen bu taleplerden uzak dur-mak istemiş, ve bunların bildirilerdeyer almamasını isteyerek ayrışmayabir gerekçe bulmuşlardır. Bunun kar-şısında DİSK ve KESK bu talepleriolmazsa olmaz olarak ortaya koyarakbaştan birleşmemenin zeminini ha-zırlamış oldular. Tabi ki bu taleplerişçi ve emekçilerin savunması gerekentalepler ve haklı taleplerdir. Ancakne yazık ki diğerlerine “dayatılan”ve ayrışma gerekçesi olan bu taleplerkarşısında ne DİSK ne de KESKbildirilerinde bu taleplere sahip çık-mamıştır. KESK başkasına dayattığı“Kürt sorunun demokratik çözümü-ne” kendi bildirisinde yer vermemiştir.DİSK Genel Başkanı yapmış olduğukonuşmada Kürt sorununa değin-memiştir ve genel şeyler arasındayuvarlamıştır. ”

Yalan 1: Seyit Aslan’ın söylediğigibi ortak metinde yer alması istenenDİSK’in talepleri arasında “Kürtsorununun demokratik çözümü”diye bir talebi yoktur. Bu açıkça ta-leplerin çarpıtılmasıdır. Her şeydenönce faşist düzende “Kürt sorununundemokratik çözümü” olamaz.

Kürt sorunuyla ilgili talep; “Kürt

Eleştiri, özeleştiri ideolojik güç ister. Yalan söyle, kışkırt,baktın olmuyor, bu kez cevap hakkını gasp et! İşte EMEP, işte Evrensel’in ideolojik gücü!

Yalan Söyleme, Kışkırtıcılık Yapma Diye Eleştiriyoruz:

EMEP; Evrensel’de Yayınlananİlanımızı Yayınlamıyor!

226

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

halkının demokratik talepleri kabuledilsin” şeklindedir.

Yalan 2: Söz konusu taleplerinne KESK, ne de DİSK tarafındansahiplenilmediği söyleniyor. Bu doğrudeğildir. Bizzat DİSK Genel BaşkanıErol Ekici tarafından bu talepler ya-pılan yazılı ve sözlü tüm açıklama-larda sahiplenilmiştir.

Yalan ve kışkırtma 3: Seyit As-lan, “DİSK Genel Başkanı yapmışolduğu konuşmada Kürt sorununadeğinmemiştir ve genel şeyler ara-sında yuvarlamıştır” diyor. Birincisiaynı cümlede önce “değinmemiştir”deyip devamında “genel şeyler ara-sında yuvarlamıştır” diyerek kendikendi yalanlamaktadır.

Gerçekte DİSK Genel BaşkanıErol Ekici gerek 1 Mayıs konuşma-sında gerekse basına ve televizyonlarayaptığı tüm açıklamalarda bu talepleriaçıkça savunmuştur.

Böyle olduğu halde Evrensel ya-zarı Seyit Aslan’ın yaptığı açıkça

kışkırtmadır. Kimseyi kimseye hedef göster-

miyoruz. O işler bizim işimiz değil,imalı, üstü kapalı bir şey söylemi-yoruz. Muhatabımız kimse, kimlerseaçıkça eleştiriyoruz.

Siz ne yapıyorsunuz? Eleştirile-rimize cevap vermek yerine ilanı ya-yınlamayı kesiyorsunuz. Bu mu “etik”olan? Bu mu sizin “etik” anlayışı-nız?

Ki, bu tartışma sizinle yeni deyapılmıyor. Aynı şeyi 2001 yılındahem de düşmanla ölüm kalım savaşıverirken yaptınız.

F Tiplerindeki devrimci tutsaklarıntaleplerini içeren ilanı yayınlamadınız. Şimdi başa dönüp aynı tartışmaları

yine yapıyoruz. Tekrar ediyoruz; Sol içi ideolojik

mücadelenin yolu imasız, yalansız,kışkırtmasız açıkça eleştirmektir.Eleştiriye eleştiri ile cevap verilir.Cevap vermek yerine hapishanelerdetecrit altındaki tutsaklar için özel bir

önemi olan ilanı yayınlamamak asladevrimci bir yöntem değildir.

Bu yöntemleri tecrit altındaki tut-saklara düşman yapıyor. Dediğimiziyapmazsanız, bize boyun eğmezsenizmektup hakkından, telefon hakkından,ziyaret hakkından şu kadar ay menederim” diyor. Daha da ıslah olmadınmı, infazını yakarım diyor.

Tutsaklar on yıllardır düşmanınbu dayatmalarına boyun eğmediğiiçin yılları bulan mektup cezalarına,görüş cezalarına çarptırılmıştır. On-larca tutsak yıllarca hapis yatıp tah-liyeleri geldiği halde bu cezalardandolayı tahliye edilmemektedir.

Tutsaklar için verilen bu ilanınyayınlanmaması düşmanın tutsaklarıcezalandırma mantığından farksızdeğildir.

Bu yöntem asla devrimci değildir.Evrenselciler açıkça dostça eleştiriyeeleştiri ile cevap vermelidir. İlanlacezalandırma yöneteminde vazgeç-melidir.

Aşağıdaki yazı Evrensel’in 2001 yılında ölüm Orucundakitutsakların verdiği ilanı yayınlamaması üzerine 2 Temmuz2001 tarihli Yaşadığımız Vatan dergisinin 97. sayısındanalınmıştır.

“Ölüm orucu direnişine karşı uygulanan kopkoyusansür herkesin malumu. Bütün burjuva medya, elelevermiş, tutsakların sesini boğmaya çalışıyor, direnişin kı-rılması için katliamcılara, işkencecilere, zorla müdahalecilere,SANSÜR gücüyle destek veriyor.

Onları anlıyoruz. Onlar devrimcilere düşman.

Onlar, IMF’ye, emperyalizme karşı yükselen sesleredüşman.

“Borsanın çıkması” için bu seslerin boğulması gerek.

Onların sansürünün anlaşılır nedenleri var.

Ölüm orucu direnişine, tutsakların sesine karşı, geçtiğimizhafta bir sansür de Evrensel gazetesi tarafından uygulandı.

Direnişteki TÜM TUTSAKLARIN ortak ilanını almadıEvrensel.

Niye mi? Bu yoğun sansür, tutsakların talepleri üzerineher türlü spekülasyonun yapılmasına elverişli bir ortamoluşturuyordu.

Tutsaklar bu spekülasyonları dağıtmak için, talepleriniortaklaştırmış ve somut olarak yeniden ifade etmiş vebunu tüm halka duyurmak istiyorlardı.

Bunun için ortak taleplerini içeren bir ilanı da Ev-rensel’e gönderdiler.

İşte Evrensel bu ilanı almayı reddetti?

(...)

Niye mi, diye tekrar tekrar soruyoruz. Çünkü, cevabınainanmakta güçlük çekeceksiniz?

Anlatalım:İlan bir tutsak yakını tarafından götürüldü.İlk önce olmaz dediler. Neden dedik?

Hukuki olarak sakıncalı dediler. Sakıncalı kelimeleriçıkaralım dedik. Çok büyük dediler. Bundan dahaönemli bir mesele mi var dedik?

Sonuçta anlaşıldı. İlanı yayınlayacaklardı.

İki saat sonra... Bir telefon...

-Evrensel: İlanı yayınlamayacağız.

- Neden?

- Evrensel: Vatan’da çıkan yazıdan dolayı böylebir karar aldık.

- Tüm tutsakların ilanının Vatan’la ne ilgisi var, Va-tan’ın üslubu hoşunuza gitmediyse, yazar eleştirirsiniz.Bu ölüm orucundaki tüm tutukluların ilanıdır. Yanişimdi bunu biz değil de Devrimci Demokrasi’den birigetirseydi, basacak mıydınız?

- Evrensel: Ama imza var orada, Ercan Kartal

Evrensel’in bir ilanı almayışının, ilanıdır

227

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

yazıyor...

İşte bu kadar.

“Ama orada Ercan Kartal yazı-yor...”

Gerekçe işte bu! “Niye?”nin cevabıbu!

Aslında ötesinde fazla da söze ge-rek yok belki.

Vatan ilanından vazgeçtik, tutsak-ların ilanını bile almıyor. Bütün ruhhali burada ortaya çıkıyor.

Gerekçe ne olursa olsun, direnişedüşmanlık var bu tavırda. “Şu direnişbitse de kurtulsak” diyen ruh hali var.(...)

Bitse de kurtulsak... Sami Türk’leinanın çok benzerdir bu ruh hali.

Evrensel, EMEP’in elinde bir oyun-cak sanki. Evrensel istediğini söyle-yecek, direnenlere, şehitlere “müna-sebetsiz” diyecek, ama kimse onlarıeleştirmeyecek... Eleştirirseniz, ilanınızı

almaz!.. Tutsaklar, ölmüş kalmış, Ev-rensel’e ne, onu eleştirip sırmalarınıdökmeyecektiniz? O da böyle yaparişte...

(...)

Evrensel, ideolojik mücadeledenkorkuyor. Eleştirilere cevap veremeyip“İlan almama” tavrına girmek, güç-süzlüktür.

“İlan” silahını kullanıyor Evrensel.Onu kullanırken de, 57 şehidin veölüm yatağındaki yüzlerce tutsağınkanını, canını düşünemeyecek kadarda sorumsuz, ciddiyetsiz.

(...)

Alttaki soruyor. Direnenler dev-rimci mi, karşı-devrimci mi?

Biz F Tiplerine karşı değil miyiz?

O zaman ne yapıyoruz? Evrensel’inasıl olarak buna verecek cevabı ol-madığı için, ideolojik mücadeledenkaçıyor.(*)

Geriye ne kalıyor? Direnişe karşıduyarsızlıklarını eleştiriyorsunuz, “cep-te keklik mi sandınız”(**) diyor.

Bunu eleştiriyorsunuz, “ilanını al-mam ha!” diyor.

Bunun adı siyaset falan değil. Sol,sosyalist, komünist görünüm altında,basbayağı burjuva politikacılığı, bur-juva gazeteciliği.

Devam edin. Tutsaklar ölmüş kal-mış size ne? Evrensel de “cepte keklik”olmadığını kanıtladı. Öyle ölüm ya-tağındaki “münasebetsizler” istedidiye, Evrensel ilan yayınlamaz. AferinEvrensel’e. Ne büyük ders olmuşturiçerideki tutsaklara.

Devam edin. Size ne ölenlerdenkalanlardan. Siz, oligarşinin borçlarınıödeme programının ilanlarıyla dol-durun Evrensel’inizi.

Devam edin “komünistlik” palav-ralarınıza.

Katliamları, gözaltıları, tutukla-maları her gün duyuyoruz. Artık ya-şananlar herkese normal gelmektedir.Çünkü düzen bu yaşananları sıradanbir şeymiş gibi verir, gösterir bize.Önemsizleştirmeye çalışır. Ama Cep-heli bunları kesinlikle kanıksamaz.Normal karşılamaz. Çünkü yaşa-nanlar, düzenin bize yaşattıkları nor-mal şeyler değildir. Açlık, yoksullukhalkların kaderi değildir. Yaşananadaletsizliklere karşı çıktığımızdave en ufak bir hak arayışımızda dahigözaltına alınıyor, tutuklanıyoruz.

Cepheli yaşanan bu adaletsizlik-leri görür. Bütün bunlar düzeningerçek yüzüdür. Cepheli bunu bilir.Örneğin düzenin kendi yaptığı ya-salarında "Eğitim parasızdır veherkesin hakkıdır". Ama bugünparası olmayan kesinlikle okuyamaz.Herkes okumak için para verir. Kimsebu benim hakkım deyip savunmaz.

İşkence yapmak yasalarda suçtur.Ama ülkemizde binlerce insan iş-kencelerde katledilmiştir ve kimseyargılanıp ceza almamıştır. Engin

Çeber’in katilleri işkence yaptıklarıispatlanmış olduğu halde yargıla-maları halen sürmektedir.

Bunlar düzenin halkı sindirme,susturma, yok etme politikalarıdır.Düzen bu politikalarını bize kanık-satmaya çalışır. Kanıksatmak, sus-turmaktır. Ama Cepheli bütün buyaşananların farkındadır. Cepheliasla düzenin dayattığı bu kanıksatmapolitikasını kabul etmez.

Cepheli hesap sorma bilincinesahiptir. Kanıksamaz, alışmaz, hesapsorar. Örgütler, mücadele eder, sa-vaşır, savaştırır ve hakkını alır.

Aynı şeyler mücadelemiz içindede geçerlidir. Cepheli mücadele içe-risinde de kendisinde bir yanlış varsadüzeltir. Çünkü Cepheli bilir ki, eğeryanlışları kanıksar ve mücadele et-mezse örgütlülüğümüz, mücadelemizzarar görür.

Cepheli mücadelemize zarar ve-recek, engelleyecek herkese ve her-şeye karşı savaşır.

Yanlışları kanıksamaz, benimse-

mez, umursamazlık yapmaz. Yan-lışların üzerine gider. Mücadeleninönündeki engelleri kaldırır. Cephelibunu yaparken nedenlerini ve ni-çinlerin sorgular. Yok saymak, yanlışıgörüpte bir şey olmaz diye bakmak,yaşanan yanlışları, haksızlıkları nor-mal görmek Cepheli'yi çürütür. Buyüzden Cepheli karşılaştığı, tanıkolduğu, yaşadığı çelişkilerin nedenini,niçinini hemen sorgular ve düzeltir.İç veya dış düşman olsun mücadeleyiengelleyecek her şeyi, herkesi ka-nıksamak örgütlülüğü bitirir.

Halkının sorunlarına uzaklaşmış,sömürüyü kanıksamış; kin, öfke duy-gusunu yitirmiş birisi artık Cephelilikniteliğini kaybetmiştir. Cepheli kendihalkının ve tüm ezilen dünya halk-larının yaşadığı her acı için direnen,düşünen, üreten, mücadele edendir.

Kanıksamak, uzlaşmaktır. Cephelibu sorumluluk ve bilinçle hareketeder. Örgütlülüğü ve cepheyi, çeliş-kileri görerek ve çelişkileri çözerekbüyütür.

Kendini Geliştirmeyen Düzeni Geliştirir

Cepheli Kanıksamaz,Kanıksamak Uzlaşmaktır

28

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Borçlandırma ve Mülksüzleştirme

Yılların birikimiyle yaptık evle-rimizi. Bu uğurda neler çektiğimizibizden başka kimse daha iyi bilemez.Ve şimdi AKP çıkıyor diyor ki, buevler yıkılacak. Bizi kandırmak içinsöyledikleri kuyruklu yalan ise bizedaha güzel evler verecekleri yalanı.AKP, evlerimizi gasp ettiğinde kar-şılığında bize para vermeyecek. Yıkımparasını dahi bizden alacak ve bizidevlete borçlandıracak. Tek göz ge-cekondu da olsa evi olan halk, küçükTOKİ binalarında kiracı olacak.

AKP, halkın evlerini yıkarak, yı-kım masrafını halkın sırtına yükle-yecek. Evlerimizi alarak, borçlandı-racak. Aylık ödemeleri karşılaya-madığımızda ise TOKİ binaların-dan çıkmak zorunda kalacağız.Yani bizi bekleyen güvencesiz birgelecek var.

Mülk sahibi iken birdenbire mülk-süz, evsiz olacağız. Bir gün önce evsahibi iken, bir gün sonra kiracı ola-cağız. Ev sahibimiz ise TOKİ olacak.Sulukule halkı bu durumu yaşadı.Evleri gasp edilen Sulukuleliler,TOKİ evlerinin borcunu ödeyeme-dikleri için oralardan da ayrılmakzorunda kaldılar. Yani evsiz kaldılar.

Bu proje ile, halihazırda kiracıolanlar ise sokakta kalacak. KentselDönüşüm yasası kiracılara yönelikbir düzenleme getirmiyor. AKP’ningözü arazilerde olduğu için, halkıdüşünmedikleri için kiracıları daunutmuşlar. Tabii bu basit bir unut-kanlık değildir. Halkın konut hakkı

AKP’nin umurun-da bile değil.

Bizi zorla“borçlu” yapacak-lar. 10 yıldır dep-

rem vergisi ödeyen biz değil miyiz?Bizim vergimizle duble yol yapanAKP değil mi? AKP soyguncudur,talancıdır. TOKİ, yıkılan binalarınyerine yenilerinin yapılması için ihale

bile açmayacak. İhaleler zaten gö-rüntüyü kurtarmak içindir. Soygunu,talanı, hırsızlığı kitabına uydurmakiçindir. Şimdi o görüntüyü bile ver-mek zorunda hissetmiyorlar kendi-lerini. Araziler tekellere açıkça peşkeşçekilecek. Kendi adamlarıyla anlaş-malar yapıp, ihale olmadan araziyeinşaat hakkını onlara verecekler.Ranttan asıl payı alacak olanlarAKP’ye yakın olanlar olacak.

Borcunu ödeyemeyenler mülk-süzleştirilecek. Ve borç yükü altındakihalk giderek daha fazla yoksullaşacak.

Yalan ve Demagoji!İyi-kötü, borç-harç yaptığımız ev-

lerimiz için ikinci kez para ödememizisteniyor. Bu akıl dışı uygulamanınhalkın depremden korunması içinyapıldığı yalanını söylüyor AKP. Veyalanların arkası bitmiyor:

- Depremden koruyacağız- Ev sahibi yapacağız- İnsan gibi yaşatacağız- Yeşil alanların sayısını

arttıracağız- Yıkıp daha sağlamını

yapacağız- Yeni yapılardan pay

vereceğiz…AKP iktidar olduğu yıllar boyunca

halkın güvenliği için parmağını dahikıpırdatmazken, şimdi Türkiye’yiparsel parsel satabilmek için bu ya-lanları söylüyor.

Türkiye genelinde 7 milyon konutyıkmayı planlıyorlar. On yıllara ya-yılan bir süreç bu. İnşaat hali, tekel-lerin para kazanmaları için yeterlizamanı ve aracı verecek. Bu pazaralanını ellerinde tutabilmek ve dahafazla kar elde etmek için halka sal-dırmaya da devam edecekler.

YASALARINIZ ZORBALIĞINIZINÜSTÜNÜ ÖRTEMEZ!

HALKIMIZIN HAKLARI BU DÜZENİNYASALARINDAN DAHA GÜÇLÜDÜR!

Haklılık ve Meşruluk Yaşamda ve Bilinçlerdedir!

Yasalar kağıt üzerinde vardırlar ve her şey biravuç işbirlikçi tekelci sömürücünün çıkarı içindir.

Haksızlık, sömürü ve zulüm düzeninin devamıiçindir. Kendisi yasadışı ve gayrımeşru olan

faşizmin uygulamalarına karşı çıkmak, direnmekve mücadele etmek son derece meşrudur. Halkın

mücadelesi haklı ve meşru oluşunu düzeninyasalarından değil kendi yaşam mücadelesinden,

bilincinde yarattığı meşruluğundan alır.

KENTSEL DÖNÜŞÜMYASALAŞTI

AKP, halka “senin evini,arsanı gasp edeceğim,bana itiraz etmeyeceksin”diyor

İtiraz Yok, Hapis Var!

Elektrik-Su-DoğalgazKesilecek!

Katliama Gelir GibiHazırlanıyorlar!

Tek ÇözümÖrgütlenmek, Direnmek!

Evlerimiz YalvarmaklaDeğil, DirenmekleKorunur

Hayat DirenişiDayatıyor

Direnmek Meşrudur

Direnmek DüşmanıYenmektir!

Faşizmi Yeneceğiz

Direnmekten BaşkaSeçenek Yoktur

3

29

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Ama krizlerinin sonu yok.Sata sata nereye kadar sata-caklar? Yıka yıka daha nekadar yıkabilecekler? Yıktık-larının yerine ne yapacaklar?AKP, yıka sata, sata yıka bi-tiremez. Yalanlarının sonu dagelecek elbet bir gün. Amabiz en başından bu yalanlarıgörmeli ve bunlara inanma-malıyız. Yalan ve demagojifaşizmin yöntemidir. Gerçek-lerin üzerine kapatarak, iste-dikleri gibi at koşturmak istiyorlar.

ZorbalıkDevletin tüm kurumlarını ele ge-

çiren AKP, yasalarıyla saldırıyor. Ha-vayolu çalışanlarının grev yapmasını1 gecede çıkardığı yasayla yasakladı.1 düzenleme ile sınava 2 hafta kalaLYS Ortaöğretim Başarı Puanı’nınhesaplanmasını değiştirdi. Sanat eser-lerini yıktılar, tarihi şehirleri sularaltında bıraktılar, halkı yoksullaştır-dılar – sadakaya muhtaç hale getir-diler, memura grev hakkını yasakla-dılar, sağlık hakkımızı da bir yasaylaçaldılar, parasız eğitim hakkımızı çı-kardıkları yasalarla gasp ettiler…

Kentsel Dönüşüm Projesi kapsa-mında ise halka düşman bir çok yasaçıkarıldı, düzenleme yapıldı.

- Yabancıların satın alabileceğitoprak miktarını 12 kat arttırdılar.Yani 2,5 hektar toprak alma hakkıolan yabancılar şimdi 60 hektar toprakalabilecek.

- Orman vasfını yitirmiş arazilerikamulaştırıyorlar.

- Afet Riski Altındaki AlanlarınDönüştürülmesi Hakkında Kanun ileistedikleri yeri yıkma hakkını eldeettiler.

Halkın evini elinden almak içintüm yetkileri eline alan AKP, halkakarşı saldırının hazırlığını ise, yıkımişini jandarma ve polisin denetiminielinde tutan valiliklere vererek yaptı.Onlara bu önlemleri aldıran, yıllardırsürdürülen gecekondu mücadeleleridir.

Yıkım kararını aldıklarında elek-triğimizi-suyumuzu-doğalgazımızı ke-secekler. Savaşa gelir gibi gelecekler.

Arkalarına emperyalizmi almış

olmanın cüretiyle, yasalarıyla geli-yorlar. Ama halkı yok saymanın ce-zasını er ya da geç görecekler. Zor-balık, gücüne güvenerek başkasınınhakkını almaktır. Zorbaların hükmüsonsuza kadar geçmez. Zorbalığınkarşısında biz varız, halk var. Dağınıkolan güçlerimizi birleştirerek tek he-defe, AKP’ye yöneltmeliyiz.

YozlaştırmaAKP, Kentsel Dönüşüm’ü bir ya-

nıyla rant için istiyorsa, diğer biryanıyla da “terörü” bitirmek için is-tiyor. Halk düşmanlarının terör dediğihalkın direnişidir. Halkın direnişinibitirmek için, kendi düzenlerinin de-vamını sağlayabilmek için halkı şehirdışına sürmek istiyorlar. Böyleliklegüvende olacaklarını düşünüyorlar.Emperyalistlerin işgal ettikleri ülke-lerde denedikleri gettolar, şimdi adıfarklı olsa da halkımıza da uygulan-mak isteniyor. Bunun adı tecrittir.Şehir merkezlerinden uzak, denetimeaçık yerleşim yerlerinde oturacakolan halk, düzeni yıkmaya çalıştığındarahat bir şekilde engel olmak isti-yorlar. Sokak sokak, kapı kapı kiminnerede oturduğunu kayıt altına almakistiyorlar. Gecekondu mahallelerininpolisin saldırısına uygun olmayanşartlarını yok etmek istiyorlar.

Tecrit etmekle de kalmayarak, yoz-luğu artırmak için çalışıyorlar. Ma-hallelerimize uyuşturucuyu, fuhuşu,kumarı sokarak halkı yozlaştırıyorlar.Beyni kirlenen, uyuşturulan insanlarda AKP’den hesap sormuyorlar. Bizbu gidişata dur diyeceğiz. Kirlenmenin,yozlaşmanın sorumlusu olan AKP’denbunun hesabını soracağız. Bizi kir-letmelerine izin vermeyeceğiz.

KomitelerAKP, tüm ku-

rumlarıyla birliktesaldırırken, yasala-rıyla elimizden ala-mayacağı tek şey bi-zim direnme hakkı-mızdır. Örgütlenerek,halk komitelerini ku-rarak yıkım saldırı-sının önüne set ola-biliriz. Halkın örgütlügücüyle evlerimizi

koruyabiliriz. Tüm ezilenlerin, tümyoksul halkın çıkarı ortaktır. Bu çıkarlaretrafında birleşip, halk düşmanlarınıyenebiliriz.

Yıllardır aynı mahallelerde otu-ruyor ve birbirimizi tanıyoruz, bili-yoruz… Birbirimizden başka güve-necek kimsemiz yoktur. AKP’ye gü-venmiyoruz.

Aramızda görev paylaşımı yapa-rak, kapı kapı, ev ev örgütlenmemizioluşturmalıyız. Halk komitelerindedireniş programımızı hazırlamalıyız.Dozerlerini, yıkım ekiplerini mahal-lelerimizden içeri sokmamalıyız.

Bize “işgalci” diyen AKP’nin ma-hallelerimizi işgal etmesine izin ver-meyeceğiz. AKP mutlak güç değildir,zorbadır. Ve tarihte zorbalara hadlerinibildiren bir halk her zaman olmuştur.Yasaları var diye, evlerimizin anah-tarlarını ellerine verecek değiliz. Bi-zim de kendi yasalarımız var.

Konut hakkı tek başına bir barın-ma sorunu değildir. Bizim yaşamhakkımızdır aynı zamanda. Ve AKPbunu bizi korkuyla-tehditle sindirerekalmak istiyor. Zorbaların yaşam hak-kımızı yok etmesine izin vermeye-ceğiz.

Ve İşte Tüm Bu SaldırılaraKarşı; Örgütlenmeli veYıkımlara Karşı BarikatOlmalıyız.Gücümüz Birliğimizdir! Bize Direniş Hakkını VerenAKP’nin Zorbalığıdır.Halkın Evleri Değil,Zorbanın Düzeni Yıkılacak!

330

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Evet AKP, bize yıkımlara karşıyasal mücadele hakkı bırakmamıştır.Yasalar açık. İtiraz hakkı yok, yıkımkararının durdurulması yasal olarakmümkün değil. AKP savaş ilan et-miştir. Ve bilmelidir ki, AKP’nin so-nunu getirecek olan da bu savaştır.Bizi çocuk uyutur gibi ayaklarındasallayabileceklerini sanıyorlarsa ya-nılıyorlar. Bizi yasalarıyla teslim ala-bileceklerini sanıyorlarsa aldanıyorlar.

O yasalar ki bizi aç, açıkta bıra-kıyorsa susup oturur mu bu halk?Gırtlağına çöken ele sessizce izinmi verir? Ancak halkın gücünü bil-meyenler buna inanabilir. Oysa bizbiliyoruz. Tarihler değiştiren, dev-rimler yapan, işgalciye karşı omuzomuza savaşan bir halkı kimse kü-çümsememeli. AKP’nin övünüp dur-duğu, şaşalı kutlamalar yaptığı “İs-tanbul’un fethi”ni bile Fatih SultanMehmet yapmamıştır. Gemileri ka-radan yürüten, kardeş katili bir Sultandeğil, tüm dinlerden, tüm milliyet-lerden Anadolu halklarıdır.

“Önce Siz Ateş Edin Mösyö Bur-juvazi” diyor Engels. MÖ 73 yılında

yaşanan Spartaküs isyanından1917 Sovyet devrimine kadar

böyle olmuştur ve hala da böyledir.İlk şiddet uygulayanlar egemenlerolmuşlardır. Ve tarih göstermiştir ki,halka saldıranlar ne kadar büyük kat-liamlar yaparlarsa yapsınlar kaybedentaraf olmaya mahkumdurlar.

AKP, saldırısını yasal zemindegöstermek için yasalar çıkartıyor.Yasal olarak bizim elimizi kolumuzubağlıyor. Ama bu bizim çözümsüzolduğumuz anlamına gelmiyor, aslagelmez. Halkın yasalarını ancak halkyapar. AKP’nin halk düşmanı yasa-larını tanımıyoruz, tanımayacağız.Bizden yalvarmamızı bekliyorlarsa,yanılmaya devam ediyorlar demek-tir.

Onurlu Anadolu halklarını ağlar-ken, sızlarken, yalvarırken göreme-yecekler. Evlerimizi yıktırmayacağız.Yasalarını da kendilerini de tanımı-yoruz. Ama onlar bizi, örgütlü halkınyenilmez gücünü tanıyacak.

Bu savaşı AKP başlatmıştır, ilkşiddeti de o kullanacaktır. Halkınkaybedecek bir şeyi kalmamıştır.Bunu yaratan düzen, kendi sonunu

da hazırlamaktadır. Kaybedecek birşeyi olmayanların öfkesini hiçbir güçdurduramaz.

60 yaşındaki kadınlarımız “Dev-letime başkaldırmıyorum ama onu-rumla yaşamak istiyorum, ölürümde evimi vermem” diyebiliyorsa; buöfkeyi yaratan AKP düzenini ayaktatutamayacak demektir.

Evi yıkılan, evsiz bırakılan, borç-landırılan, yoksullaştırılan bu halk“Yasalar böyle diyor” denildiğinde,ellerini kucağında birleştirip “pekiöyleyse” deyip bir kenara çekilme-yecektir.

Konut hakkımızın gasp edilmesinesessiz kalmayacağız.

YALVARARAK DEĞİLDİRENEREK; AĞLAYARAKDEĞİL DİRENEREKÇIKACAĞIZ KARŞILARINA!

KENDİ YASALARIMIZIKENDİMİZ YAPACAĞIZ!

YIKIMLARA KARŞI İLKYASAMIZ: DİRENİŞMEŞRUDUR, BİRLEŞELİMDİRENELİM KAZANALIM!

Yasaları Halk Yapar... AKP’ninYasalarını Tanımıyoruz! AKPBize, Direnmekten Başka Yol

Bırakmamıştır!

OnlarOnlar ki toprakta

karınca suda balık

havada kuş kadar çokturlar,

korkak, cesur, cahil, hakim

ve çocukturlar ve kahreden

yaratan ki onlardır, destanımızda

yalnız onların maceraları vardır.

Onlar ki uyup hainin iğvasına

sancaklarını elden yere düşürür

ler ve düşmanı meydanda koyup

kaçarlar evlerine ve onlar ki bir

nice murtada hançer üşürürler

ve yeşil bir ağaç gibi gülen ve

merasimsiz ağlayan ve ana avrat

küfreden ki onlardır

destanımızda yalnız onların

maceraları vardır. Demir, kömür,

ve şeker ve kırmızı bakır ve

mensucat ve sevda ve zulüm ve

hayat ve bilcümle sanayi kolları

nın ve gökyüzü, ve sahra

ve mavi okyanus ve

kederli nehir yollarının sürülmüş

toprağın ve şehirlerin bahtı

bir şafak vakti değişmiş olur,

bir şafak vakti, karanlığın kena

rından onlar ağır ellerini toprağa

basıp doğruldukları zaman.

En alim aynalara

en renkli şekilleri aksettiren

onlardır. Asırda onlar yendi, on

lar yenildi. Çok sözler edildi on

lara dair ve onlar için: ‘zincirle

rinden başka kaybede cek

şeyleri yoktur’ denildi.

Nazım Hikmet

331

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

AKP’nin Kentsel Dönüşüm adı al-tında sürdürdüğü yıkım saldırısınayeni bir boyut kazandıracak olan “AfetRiski Altındaki Alanların Dönüştü-rülmesi Hakkında Kanun” geçenhafta mecliste kabul edilerek yasalaş-tı. AKP’nin “ustalık dönemi” ürünüolan ve “seçim kaybetmek pahasınada olsa yapacağız” dediği yasa, dep-rem korkusunu kendisine dayanak ya-parak milyonlarca evi yıkmayı amaç-lıyor.

Öncelikle AKP’nin yasayla neyiamaçladığına bakalım:Yasanın adınabaktığımızda ilk bakışta afet riskininsöz konusu olmadığı yerlere ilişkinde düzenlemeler olduğu düşünülebilir.Ancak yasanın bütününe, hazırlanış sü-recine ve gerekçelerine baktığımızda“afet riski” ile kastedilenin asıl olarak“deprem” olduğu, bunun dışında diğer“afetlere”, örneğin ülkemizde yetersizaltyapı hizmetlerinden dolayı sıkçagündeme gelen “sel felaketi”ne ilişkinhiçbir düzenlemeye yer verilmediği degörülmektedir.

Hazırlanan yasaya dikkatle baktı-ğımızda AKP’nin derdinin “depremriskine karşı vatandaşın canını, ma-lını korumak” olmadığı açıkça görü-lüyor. Ekonominin çarkları artık ara-zi rantı ve inşaat sektöründeki büyümeüzerinden döndüğünden, amaç elbet-te tekellerin karı için halkın malınıngasp edilmesidir. Yoksa depreme ya dadiğer afetlere karşı önlem almak gibibir dertleri yoktur. Bunu deprem ver-gisi adı altında toplanan paraların dub-le yol yapımında kullanılmasındantutun da İstanbul’da acil eylem planıçerçevesinde “çadır kent” alanı olaraktespit edilen ve yerleşime kapatılan yer-lere rezidanslar, alışveriş merkezleri(AVM) yapılmasına kadar 10 yıllıkAKP pratiğinden biliyoruz. Ayrıcadeprem riskine karşı binaların güç-lendirilmesi yerine tek çözüm olarak yı-kımın gündeme getirilmesi de bununaçık göstergesidir. AKP halktaki dep-rem korkusunu kullanarak yoksul hal-

kın evlerini yıkacak, halkı yerlerindenyurtlarından sürüp bu alanları inşaat te-kellerine peşkeş çekecek.

İnşaat Mühendisleri Odası’nın ra-porlarına göre Türkiye’nin %92’sinindeprem riski altında olduğu da düşü-nülürse “afet yasası” ile deprem riskialtında olduğu iddia edilerek her yer-de Kentsel Dönüşüm uygulanabilecek.Bunun yanında, yasa ile Hazine dı-şındaki kamu kurumlarına ait taşın-mazlar da, üstelik bu alanların risklialanda olma koşulu da aranmadan, Ba-kanlığa tahsis edilebilecek. Böylecekentlerimizin rantı yükselen merkezibölgelerindeki kamu tesislerine (okul,hastane vb.) yönelik talan süreci hız ka-zanacak.

Yasada “afet riski”ne karşı dönü-şüm uygulanabilmesi için önceliklerisk belirlemesi yapmak gerektiğiyer alıyor. Risk tespitini ise yapı ma-liklerinin yaptırması gerekecek. Çev-re ve Şehircilik Bakanlığı, süre vere-rek, belirlediği bir alandaki yapı ma-liklerinden riskli yapılarının tespitiniyaptırmasını da isteyebilecek. Verilensürede tespit yapılmazsa bakanlık veyaidare (belediye) riskli yapıların tespi-tini yapabilecek, bu tespitin bedelini detapuya ipotek ettirebilecek.

Diyelim ki, evinizin ya da apart-manın riskli olduğu tespit edildi. Butespite karşı 15 gün içinde itiraz hak-kınız var; ancak itirazı tamamını ba-kanlığın belirleyeceği üyelerden olu-şan ve içerisinde bakanlık görevli-lerinin de olduğu kurul karara bağ-layacak. Yani aslında karara karşı iti-raz yolunuz kapatılmış olacak. Zira evi-nizle ilgili yıkım kararını veren de iti-razı inceleyip karar verecek olan da as-lında aynı makam, Çevre ve Şehirci-lik Bakanlığı’dır. Zaten bu yasayla dep-rem bahanesiyle yapılacak KentselDönüşümde tüm yetkiler de bu ba-kanlıkta toplanmış.

Yasaya göre, yapılan risk tespitin-de sizin oturduğunuz bina risksiz,yani sağlam çıkmış olsa bile binanın

bulunduğu alan riskli ise, yani riskbölgesi olarak tespit edilmişse sizin bi-nanız da “proje bütünlüğünü boz-mama” gerekçesiyle yıkılabilecek.Üstelik yasada hangi hallerde bu hük-mün uygulanabileceğine ilişkin birhüküm, yani bir sınırlama da yok. Bune anlama geliyor? Diyelim ki bulun-duğunuz bölgede 100 konut var. bun-lardan sadece 10’u riskli çıktı. Sağlamolan diğer 90 konut da proje bütünlü-ğü gerekçesiyle yıkılabilecek. Böyle-ce, bu yasayla, burjuvazinin çıkarlarıgereği kutsal saydığı mülkiyet hakkı dayine burjuvazinin, tekellerin çıkarlarıiçin, üstelik proje bütünlüğü gibi ne ol-duğu belirsiz bir gerekçeyle yok sayı-lıyor.

Yasanın önemli maddelerinden biride belediyelere ve ilgili kurumlarariskli bölge ilan edilen alanlara elek-trik, su, doğalgaz vb. hizmetlerin ve-rilmemesi, verilen hizmetlerin de dur-durulmasını düzenleyen maddesi. Bumaddeyle amaçladıkları, riskli bölgeilan edilerek yıkılacak olan alanlarda-ki halkı elektriksiz, susuz, çaresiz bı-rakmak; böylece evlerini yıktırma-mak, barınma hakkını savunmak içindirenmelerini engellemek, evlerinikendi rızalarıyla terk etmelerini sağ-lamak. Yani tam anlamıyla zorbalıkyasası.

Yasanın “tahliye ve yıktırma”başlıklı 5. maddesinde riskli yapılarınyıktırılmasında anlaşma yolunun esasolduğu belirtilmiş ancak devamındakimaddelerde “acele kamulaştırma”dahil farklı yöntemler öngörülerek buhüküm boşa çıkarılmıştır. Bu madde-de “anlaşma ile boşaltılan yapılarınmaliklerine veya mâlik olmasalar bilekiracı veya … bu yapılarda ikametedenlere veya bu yapılarda işyeri bu-lunanlara geçici konut veya işyeritahsisi ya da kira yardımı yapılabilir.”denilmektedir. Yani kanun, anlaşma yo-luyla evini yıktıranlara konut veyakira yardımı “yapılır” demiyor sadece“yapılabilir” diyor. Bu da açıkça key-

Afet Yasası Halkı Depremden Korumak İçin Değil,Halkın Evlerini Başlarına Yıkmak,

Tekellerin Yağma ve Talanı İçinÇıkarılmıştır!

Halkın HukukBürosu

332 GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

fiyet anlamına geliyor. Yani siz evini-zi yıktırdığınızda yerine bir ev verile-ceğinin veya ev verilinceye kadar kirayardımı yapılacağının hiçbir garantisiyok

Yasanın 5. maddesinin 3. fıkrasın-da “riskli yapıların yıktırılması için,bu yapıların maliklerine otuz gündenaz olmamak üzere süre verilir.” de-nilmiş. Eğer bu süre içinde evinizi yık-tırmazsanız “idari makamlarca yıktı-rılacağı belirtilerek ve tekrar süre ve-rilerek tebligatta bulunulur.” Verilen busüre içinde de evinizi yıktırmazsanızeviniz belediye veya bakanlık tarafın-dan yıktırılır. Beşinci maddenin dör-düncü fıkrası, “süresinde yıktırılma-dığı tespit edilen riskli yapıların yık-tırılması, Bakanlıkça yazılı olarakİdareye bildirilir. Buna rağmen yıktı-rılmadığı tespit edilen yapılar, Ba-kanlıkça yıkılır veya yıktırılır. Uygu-lamanın gerektirmesi halinde, Ba-

kanlık, yukarıdaki fıkralarda belirti-len tespit, tahliye ve yıktırma iş ve iş-lemlerini bizzat da yapabilir.” de-mektedir.

Beşinci maddenin son fıkrasında dabakanlık veya belediye tarafından yı-kılacak binaların yıktırma masrafla-rının tapuya ipotek ettirileceği ya-zılmış. Yani hem halkımızın binbir güç-lükle, alın teriyle yaptığı evlerini, ge-cekondularını başlarına yıkacak hem debunun parasını da yine yoksul halktanalacak.

Son olarak, evinizin riskli olduğu-nun veya riskli alanda bulunduğununtespit edilmesinden sonra yıktırılmasıiçin size (30 günden az olmamak üze-re) süre verildiği tebliğ edildiğinde teb-liğ edilen bu işleme karşı 30 gün için-de idare mahkemesine dava açabilir-siniz. Ancak açacağınız davada “yü-rütmeyi durdurma” kararı alabil-meniz mümkün değil. Zira yasanın

“uygulama işlemleri” başlıklı altıncımaddesinin dokuzuncu fıkrasında açık-ça, “Bu kanun uyarınca tesis edilen ida-ri işlemlere karşı tebliğ tarihinden iti-baren otuz gün içinde … dava açılabilir.Bu davalarda yürütmenin durdurul-masına karar verilemez.”denilmek-tedir. Bu ne anlama geliyor? Evinizinyıkılmasına ilişkin karara karşı dava aç-sanız bile dava sonuçlanıncaya kadar(yürütmenin durdurulmasına karar ve-rilmediği için) yıkım işlemi devam ede-bilecek. Yani açtığınız davayı ka-zansanız bile eviniz çoktan yıkılmışolacak, böylece dava açmanızın hiç-bir anlamı kalmayacak.

Bunun için halkın düzen sınırlarıiçinde, hukuki yollardan hak araması-nın bile önünü kapatıyor. Bu durum-da evleri yıkılacak, yerinden yur-dundan edilecek halkımıza diren-mekten başka yol kalmıyor.

AKP’nin yıkım saldırısına karşıHalk Cephelilerin çalışmaları de-vam ediyor. Yoksul halkımızın otur-duğu gecekondu mahallelerinde ya-pılan çalışmalarla, Halk Komitele-ri’nde örgütlenme çağrısı yapıldı.Örgütlenmeden evlerimizi koruya-mayacağımız vurgulanarak, gücü-müz birliğimizdir denildi.

Okmeydanı: 29 Mayıs günü,Okmeydanı Anadolu Kahvesi dura-ğına “AKP 1 Milyon Evi YıkacakYıktırmayacağız – Halk Cephesi” ya-zılı pankart asıldı. İşbirlikçi AKP’ninfaşist polisi aynı gün pankartı indi-rerek halk için değil, tekellerin çıkarıiçin görev yaptıklarını gösterdi.

31 Mayıs günü Okmeydanı’ndan6 farklı yere “Yıkıma, Soyguna,Sürgüne Hayır Demek İçin Yürü-yoruz – Halk Komiteleri” yazıla-ması yapıldı.

2 Haziran’da da toplu bildiri da-ğıtımı yapıldı. Sibel Yalçın Par-kı’ndan başlayan bildiri dağıtımında,Mahmut Şevket Paşa Mahallesi veAcı Su bölgesi dolaşılarak 1000 adetbildiri halka ulaştırıldı. Dağıtım sı-rasında yapılan ajitasyonlarla

AKP’nin “Kentsel Dönüşüm” adıaltındaki yağma ve talan politikala-rı teşhir edildi. 1,5 saat süren bildiridağıtımına 30 Halk Cepheli katıldı.

İkitelli: İkitelli Atatürk Ma-hallesi’nde 29 Mayıs günü, HalkKomiteleri tarafından “Yıkımlara,Soyguna, Sürgüne Hayır Demek İçinYürüyoruz” yazılamaları yapıldı.

Gazi Mahallesi: Gazi Ma-hallesi’nde 30 Mayıs günü yıkımlarakarşı pankart asıldı. Mahalle girişineve gecekondu bölgesine asılan “Evi-mizi Yıkanın Villasını Yıkarız” ve“Zengine Tapulu Villa Yoksula PolisZabıta Mafya - Halk Cephesi” yazılıpankartlarla AKP’nin halka yıkımlasaldırmasına sessiz kalınmayacağıgösterildi.

Çağlayan: Halk Ko-miteleri, 28 Mayıs günü Çağ-layan Kağıthane yol bağlantı-sı civarında yaptığı 3 yazılamaile yıkımlara karşı yürüyüşyapacaklarını duyurdu. Yapılan“Yıkıma, Sürgüne, SoygunaKarşı Hayır Demek için Yü-

rüyoruz - Halk Komiteleri” yazıla-maları halka mücadele çağrısı oldu.

Esenler: Esenler KarabayırMahallesi’nde 28 Mayıs günü yı-kımlara karşı bildiri dağıtıldı, kuşla-ma yapıldı. Kapı kapı dolaşılarak hal-ka yıkım gerçeği anlatıldı. Çalışma sı-rasında toplam 1000 adet, “YıkımlaraKarşı Birleşelim Direnelim”, “Evi-mizi Yıkanın Villasını Yıkarız”, “Di-reneceğiz Kazanacağız -Halk Cep-hesi" yazılı kuşlamalar yapıldı.

Esenyurt: 30 Mayıs günüEsenyurt Yeşilkent'te Balık YoluKöprüsü üstüne "Yıkıma SürgüneSoyguna Hayır Demek İçin Yürü-yoruz - Halk Komiteleri" yazılı pan-kart asıldı.

Yıkımlara Karşı Temel Yasamız: DİRENMEK MEŞRUDUR!

Küçük Armutlu

33

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Dev-Genç Merkezileşiyor

1975 Aralık’ında Devrimci GençlikDergisi çıkarılmaya başlandı. Bununikinci adımı olarak, ülke çapındakigençlik örgütlenmelerinin merkezi-leştirilmesi gündeme geldi. Faşist sal-dırı ülke çapında azgınlaşırken, gen-çliğin bu saldırılar karşısında merkezibir politikasının olabilmesi, hiç kuşkuyok ki, merkezi bir örgütlenmesininolmasına bağlıydı. İşte bu ihtiyacınve sürecin sonucu olarak 1976 Ağus-tos’unda Devrimci Gençlik Dernek-leri Federasyonu (DGDF) kuruldu.

Bu dönemde birçok üniversite vefakültedeki faşist işgal Dev-Genç’inönderliğinde kırıldı. Faşistler işgalleridevam ettirebilmek için 16 Mart1978 günü okuldan topluca çıkmaktaolan öğrencilerin üzerine bomba ata-rak taradılar; biri Dev-Genç'li 7 öğ-renci katledildi, 100'den fazla öğrencide yaralandı.

Kampüsü işgal eden devrimciler,Dev-Genç’lilerin öncülüğünde, ertesigün İstanbul tarihinin gördüğü enbüyük anti-faşist gösterilerinden biriniörgütlediler. Katliamdan sonra ka-patılan okul açılır açılmaz hemenilk gün 16 Mart'ın öfkesiyle faşistleriamfilerden ve okuldan atan Dev-Genç’liler, faşistlerin egemenliğinede son verdiler.

Kavga Büyüyor, Dev-Genç Yine En Önde

Cepheliler’in ideolojik mücadelesi

de bir yandan de-vam ediyordu.THKP-C düşünce-sini tasfiye etmeyeçalışan DevrimciYol’a karşı tavıralan Cepheli kad-rolar, 1 Mayıs1978’de DevrimciSol adıyla çıktılaralana. Dev-Genç’liler de, pekçok şehirdeTHKP-C düşünce-sinin tasfiyesine

karşı çıkarak, bu ayrışmada, devrimciçizgiden yana yer aldılar. Parti veCephe’yi yeniden yaratmayı, devrimihedefleyen bu kadrolar, gençlik ala-nında da yeni bir örgütlenmeye gitmegöreviyle karşı karşıyaydılar...

Türkiye Sol’undaki bu tarihselayrılıkta ve yeni bir devrimci hare-ketin yaratılması sürecinde, Dev-Genç’liler yine belirleyici ve tarihselbir rol oynuyorlardı. Dev-Genç kadrove militanları, mücadelelerini artıkDevrimci Sol önderliğinde sürdüre-ceklerdi.

Bu dönemde İYÖD de kapatıldı.Artık her koşulda örgütlenmeyi sür-dürmeyi öğrenmiş, demokratik alandada tecrübe kazanmış Dev-Genç’liler,Devrimci Gençlik Federasyonu’nu(DGF) kurdular. Ağustos ayında daDev-Genç dergisi yayınlanmaya baş-landı. Derginin ilk sayısının kapağındaşu slogan yazıyordu: “Dev-Genç'iYaşatacağız!”

DGF, faşist saldırıların ortasındakurulmuştu. 74’te başlayan saldırılarda,‘75 Mart’ına kadar 30’a yakın ilericiişçi ve öğrenci katledildi. 1976-77 öğ-renim yılında saldırılar iyice boyutlandı.1977-78 öğrenim yılında Dev-Genç’li-ler, üniversitelerdeki faşist işgali kır-mayı ve örgütlü bir anti-faşist güç ya-ratıp, aynı zamanda kitlelerin akade-mik-demokratik taleplerine sahip çı-karak bu talepler için mücadeleyi ge-liştirmeyi hedefliyordu.

24 Aralık 1978’deki Maraş kat-liamı, faşist teröre karşı devrimcişiddet ve misilleme çizgisinin ne ka-dar kaçınılmaz olduğunu da gösteri-

yordu. Dev-Genç, birçok ilde ger-çekleştirdiği gösteri ve işgallerle kat-liamın karşısına dikildi. Katliamınardından sıkıyönetimin ilan edilmesiüzerine, “Sıkıyönetim Halka Kar-şıdır” şiarıyla mücadeleyi sürdürdü.Sıkıyönetimle birlikte federasyon dakapatıldı.

Dev-Genç mücadelesini yasal der-neklerle sınırlamamıştı. DGF'nin ku-ruluşunun ardından yayınlanmayabaşlayan Dev-Genç dergisinde şöyledeniyordu. "Ülkemizde... sınıf mü-cadelesi her geçen gün daha da kes-kinleşip yeni yeni boyutlar kazan-maktadır. Dev-Genç'in yeri bu somutmücadele içinde halkının yanındayer almak olmalıdır. Üniversitelerde,gecekondu mahallelerinde, fabrika-larda, köylerde verilen mücadeledevrimci gençliğin mücadelesindenkopuk, ondan bağımsız bir mücadelegibi değerlendirilemez. Aksine dev-rimci gençliğin mücadelesi bu mü-cadelelerle bütünlük gösteren onunayrılmaz bir parçası olmalıdır. Dev-Genç bu mücadeleler bütünü içeri-sinde bizzat yer alarak gençliğinkendiliğindenci olan mücadelesinibilinçli, iradi bir mücadele halineçevirmekle yükümlüdür." (DEV-GENÇ, Sayı: 1, Ağustos 1978, s.8)

12 Eylül cuntasına kadar, açıkbir tek dernek kalmamasına rağmen,Dev-Genç örgütlülüğü kesintisiz sür-dü. Dev-Genç önderliğinde gençliğinakademik-demokratik ve siyasal ta-lepli mücadelesi yükseltilirken, Dev-rimci Hareket, bu dönemde gençliğinmücadelesini diğer halk sınıf ve ta-bakalarının mücadelesiyle birleştir-meye, gençliği ezilen ve sömürülenhalkla kaynaştırmaya çalıştı. Bundada büyük mesafeler katedildi.

Gençliğin Öncüsü Dev-Genç’liler Teslim Alınamaz

12 Eylül’le birlikte ise Dev-Gençde ülke çapındaki örgütlenmesi açı-sından önemli darbeler aldı. Sıkıyö-netim mahkemelerinde Dev-Genç’li-ler de “sanık” sandalyelerindeydiler.On binlerce Dev-Genç’li gözaltına

GELENEK YAŞIYOR DEV-GENÇ’LİLER SAVAŞIYOR

43 YILDIR KAVGA SÜRÜYOR

Bölüm 2

334

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

alındı, tutuklandı, işkencelerdengeçirildi. Cuntanın estirdiği teröründiğer yüzünde ise yasal, kurumsaldüzenlemeler yer alıyordu. Budüzenlemeler içinde en öncelikliolanlardan biri de Yüksek ÖğretimKurumu (YÖK) oldu. Öğrenciler,öğretim görevlileri ve üniversiteçalışanları üzerinde açık bir terörestirildi. 3 bine yakın öğretimüyesi atıldı veya istifa etmek zo-runda bırakıldı.

Devrimci-demokrat, ilerici öğ-rencilerden hapishanelere atılma-yanlar, okullardan atıldı. Üniver-sitelerin giriş kapıları her günokulla ilişkisi kesilen, aranır du-rumda olan öğrencilerin isim lis-teleri ve fotoğrafları ile dolduruldu.Öğrenciler amfilerden, derslikler-den askere, polise teslim edildi.Cunta okullarda bir sürek avı baş-latmıştı. Sürek avının öncelikli hedefiise, Dev-Genç’lilerdi. Böyle olmasıda doğaldı. Cuntanın terörü altındaYÖK’e Hayır kampanyası, DevrimciSol’un cuntaya karşı direniş pers-pektifiyle hareket eden Dev-Genç,hem okullarda, hem okul dışındacuntaya karşı direniş çizgisini hayatageçirmeye çalışıyordu. 12 Eylül’ünardından, daha ilk birkaç ay içindeörgütlü bir gençlik hareketi olaraksadece Dev-Genç kalmıştı okullarda.

12 Ekim 1980 günü DevrimciSol'un Dev-Genç kökenli kadrola-rından Ahmet Karlangaç İstanbulGayrettepe'de işkencede katledildi.Aynı günlerde yurtsever bir hareketinkadrosu Ekrem Ekşi de işkencedekatledildi. Ahmet de, Ekrem de İTÜöğrencisiydiler. Devrimci GençlikİTÜ öğrencilerini, iki devrimcininkatliamını protesto etmeye çağırdı.İTÜ'nün bütün öğrencileri bu çağrıyauydu. Bir günlük boykot yapıldı.Cuntanın terörünün en azgın biçimdesürdüğü 1981 sonunda “YÖK’e Ha-yır” kampanyası örgütlendi. Kam-panyanın en etkili eylemlerinden biriYÖK binasının bombalanması oldu.

Cuntacılar, tecrübeliydiler; genç-liğin dinamizmini ve ruhunu yok et-mek için “depolitizasyon” ve “deje-nerasyon” politikalarını yürürlüğe

koydular. 12 Eylül’ün programınagöre, gençlik duyarsız, ilgisiz, bilgisizve hepsinden önemlisi, tepkisiz ol-malıydı. Gençler de dahil tüm toplum“kışla disiplinine” boyun eğmeli,yozlaşmış ve politikadan uzaklaşmışbir ortam yaratılmalıydı.

Bu amaçla '82-'84 arası sürdürülenöğrenci kıyımıyla '80 öncesiyle bağıolan öğrencilerin üniversitelerden te-mizlenmesi görevi tamamlandı. Cun-tacılar, YÖK'ün önünü açabilmekiçin bir kuşağı toptan tasfiye ettiler.İkinci adım ise, ideolojik, kültüreldüzeyde atılacaktı. Bu çerçevede ise,hem burjuva ideolojisinin tüm tü-revleri, hem de feodal ideolojininbir ifadesi olan “din” gençliğin gün-demine sokuldu.

Gençliğin politikleşmesinden kor-ku o kadar büyüktü ki, düzen parti-lerinin bile gençlik kolları kurmasıyasaklandı. Öğrencilerin, memurların,kamu denetimindeki hemen herkesin,derneklere, sendikalara, partilere üyeolmasına yasaklamalar konuldu. Fakatbütün bunlara rağmen, cunta ne gen-çliğin örgütlenmelerini tam olaraktasfiye edebildi, ne de politikleşmişkesimleri yok edebildi.

Devrimci Sol’un ülkedeki siyasigelişmelerle ilgili sürdürdüğü herkampanyada, Dev-Genç’de kendi bi-rim örgütlülüğüyle katkıda bulunu-

yordu. Devrimci Sol önderliğindegerçekleştirilen “Cezaevlerindekiİşkencelere Karşı Çıkalım” kam-panyası (birincisi 1981 Eylül-Ekimve ikincisi 1982 Nisan-Mayıs ay-larında hayata geçirildi), Mart1982'de “Cunta Devrimcileri Yar-gılayamaz” kampanyası, 1982'de“Faşist Cuntanın AnayasasınaHayır” kampanyası, 1983'te 6 Ka-sım seçimleri boyunca “CuntanınSeçim Oyununu Reddedelim”kampanyası gibi birçok direnişte,Dev-Genç'lilerin emeği, kahraman-lığı da vardı. Tutsak düşen, şehitolan Devrimci Sol kadrolarınınpek çoğu da ya Dev-Genç köken-liydi, ya Dev-Genç'liydi. 1984’te,Devrimci Solcu tutsaklar hapisha-nelerde ölüm orucu direnişine baş-ladıklarında, dışarıdaki Dev-Genç'liler tüm güçleriyle bu direnişe

destek olmaya çalıştılar.

İşte bu direniş dolu yıllar, sonrakidönemde Dev-Genç'i gençliğin ön-cüsü haline getirdi. Dev-Genç’liler,bu karanlık yıllarda liselerde, üni-versitelerde cuntaya boyun eğmemişolmanın ötesinde, cuntanın halka yö-nelik her saldırısına karşı direnmişolmanın onuru ve gururuna sahiptirler.

‘86-87, Dev-Genç'in bir yandanmilitan mücadele hattıyla gençlikhareketinin önünü açtığı, diğer yandandemokratik, legal, illegal her düzeydeörgütlenmesini geliştirdiği bir dö-nemdir. 2 Nisan 1987’de ANAP ik-tidarı, üniversiteli gençliğin okullarınkendi resmi dernekleri dışında başkaderneğe üye olamayacağı kararınıçıkardı.

Yasaya karşı ilk eylem 10 Nisan1987’de Ankara ODTÜ’de gerçek-leştirildi. Daha sonra direniş dalgadalga yurdun dört bir yanındaki üni-versitelere yayıldı. 14-15-16 Nisangünleri, kitlesel açlık grevleri, yürü-yüşler, polisle çatışmalar, yüzlerceöğrencinin gözaltına alınması, bunarağmen eylemlerin sürmesiyle geçti.Nisan eylemleriyle ANAP iktidarıgeri adım atmak zorunda kaldı veyasa tasarısı geri çekildi. Bu gençlikiçin gerçek anlamıyla siyasal bir za-ferdi.

35

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Militanlık Dev-Genç Ruhunun Temel Özelliğidir

Kitlesel, militan ve örgütlümücadele hattı gelişiyordu. 28Nisan’da İstanbul ÜniversitesiRektörlüğü işgal edildi. Polis rek-törlük binasının kapısını kırarakişgalci öğrencilere saldırdı ve300’den fazla öğrenci dövülerekgözaltına alındı. Yıldız Üniver-sitesi’nde polisin baskılarına karşıBeşiktaş istikametine doğru düzen-lenen yürüyüşte, gençliğin 12 Ey-lül’den sonra ilk kez, sokakta polisleaçıktan çatışmaya girmesi bu gelişi-min göstergesi olan eylemlerden iki-siydi.

Keza, Filistin’de katliama karşıeylemler, Migros greviyle dayanışma,1 Mayıs 1989’da Dev-Genç’lilerin1 Mayıs alanını kazanma kavgasındayer alışları, Dev-Genç’in halkın herkesimiyle omuz omuza olma gele-neğinin devam ettiğini gösteriyordu.

Bu süreçte doğrudan YÖK’e karşımücadele de giderek sistematik birhal kazandı. 1989’un 6-13 Kasımtarihleri “YÖK’ü protesto ve De-mokratik Üniversite için mücadelehaftası” olarak ilan edildi.

1 Aralık 1989 günü Basın YayınYüksek Okulu’na faşistler saldırdı.Ancak faşistler amaçlarına ulaşamadı.Çünkü okulda bulunan bir Dev-Genç’li faşistlerin astığı her afişi tekbaşına indiriyordu. Bu Dev-Genç’liHamiyet Yıldız’dı. Olayın duyul-masıyla birlikte 3 bin öğrenci toplandı,önce faşistlere karşı yürüyüş yapıldı,daha sonra okul işgal edildi.

Bu süreçte Devrimci Hareketin‘90 Atılımı yaşanıyordu. Bu atılım,doğal olarak gençlik alanında dayansımasını bulmuştu. Dev-Genç,hem örgütlenmede daha sistematik,hem mücadelede daha cüretli ve ini-siyatifliydi artık. İstanbul gençliğininmerkezi gençlik örgütü olarak İYÖ-DER kuruldu. İller çapında merkezidernekler yaygınlaştı.

6 Kasım ‘89'da YÖK’e karşı genelboykot yapıldı. Sadece İstanbul'da100'ü aşkın Boykot Komitesi kuruldu,

bu komitelerde 1000'e yakın öğrencigörev aldı. Öğrenci gençlik ilk defa6 Kasım'la ülke genelinde iradi vemerkezi bir eylemlilik gerçekleştirdi.YÖK’e karşı bu tavır alış, Dev-Genç’in önderliğinde gelenekselleşti.

Nisan 1991’de TÖDEF (TürkiyeÖğrenci Dernekleri Federasyonu)kuruldu.

Bu, 12 Eylül’le dağıtılan gençliğinmerkezi örgütlenmesinin yenidenoluşturulması demekti. TÖDEF, bumisyonuna uygun olarak ‘90’lı yıllarboyunca gençlik mücadelesine dam-gasını vuran örgütlenme oldu; Türkiyeçapında sayısız eylemin gerçekleşti-rilmesine önderlik etti. 1991 yılının10 Nisan’ında Türk, Kürt ve tümmilliyetlerden öğrenci gençliğin ör-gütlü gücü olarak, gençlik üzerindekifaşist baskılara son verilmesi ve Kürthalkına uygulanan baskıların durmasıtalebiyle Türkiye genelinde boykotkararı alındı.

Faşizm bu boykotu engellemekiçin polisini, jandarmasını, sivil fa-şistleri seferber etti. Ama buna rağ-men, 10 Nisan boykotu, TÖDEF’inörgütlü olduğu illerde % 80 başarıylahayata geçirildi.

Ardından “Kürdistan Kürt Hal-kınındır” ve “Kürdistan’da Emper-yalist İşgale Son” sloganlarıyla genişkapsamlı bir kampanya yürütüldü.Newroz’da Kürt halkına karşı ger-çekleştirilen katliamlara, TÖDEF’liöğrenciler, gösterilerle, Hasköy Lisesive DYP Beşiktaş İlçe Merkezi’ninişgaliyle cevap verdiler.

TÖDEF’in önemli faaliyetlerindenbiri de, okulların açılış dönemindekurulan Rehberlik ve Dayanışmamasalarıydı. TÖDEF 1991’de bufaaliyeti içinde Seher Şahin’i şehit

verdi. Sonraki yıllarda Reh-berlik ve Dayanışma Masala-rı’na Seher Şahin’in adı verildi.

1991 Ekim’inde 1. GençlikKurultayı toplandı. Kurultayagelen 300'e yakın öğrenci, ku-rultaya katılamadan gözaltınaalındı. Bu koşullarda toplananGençlik Kurultayı, gençlik ha-reketini geliştirecek önemlikararlar aldı.

Gençlik hareketinin TÖDEF ön-derliğinde gösterdiği bu gelişme, ik-tidar tarafından tehlikeli bulunmaktagecikmedi. Devlet terörüyle SonerGül, Hüsamettin Yaman, Ali veAyhan Efeoğlu gibi Dev-Genç’inönder yönetici kadroları infaz edildi,kaybedildi. Gençlik bu terör altında,seçim kampanyalarından, devrimcitutsakların direnişlerinin desteklen-mesine, kadar hayatın her alanındakimücadelesini sürdürdü.

1990’ların ortalarına doğru gençlikhareketinde kısmi bir durağanlık gözeçarpıyordu. '92'den '95'e kadar gençlikalanında yürütülen hemen tüm kam-panyalar ve eylemler, Dev-Genç'inöncülüğüyle gerçekleşmişti. Bunlarındışında hakim hava durağanlıktı.Durgunlukta iki etken önemliydi, ör-gütsüzlük ve artan devlet terörü.Devlet terörüne karşı direnilecekti.Bu tartışmasızdı.

Demokratik, illegal ayrımı yap-maksızın gençliğe yöneltilen saldı-rılarda, Dev-Genç yöneticilerindenErol Yalçın, Dev-Genç’li SelmaDoğan, Uğur Yaşar Kılıç, ŞengülYıldıran, Diyarbakır’da 4 TÖDEF'liRefik Horoz, Reyhan Havva İpek,Hüseyin Deniz, Selim Yeşilova kat-ledildiler. Bu süreçte (1992-93) Dev-rimci Hareket’te yaşanan darbe desüreci olumsuz etkileyen nedenlerdenbiriydi. Hareket içinde ortaya çıkandarbeci kontra çetesi, birçok alandamücadeleye ve örgütlenmelere debüyük zararlar vermişti. Dev-Genç’inbu ihanet karşısındaki tavrı, onundevrimci geleneklerinin ne kadaroturmuş, kökleşmiş olduğunun birgöstergesi olarak tarihe geçti.

Sürecek

36

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

ÜÜlkemizde Gençlik

AKP iktidarı 4+4+4’lük yeni eğitim sistemiyle gen-çliği “dindar gençlik” olarak yetiştirmeye çalışıyor. Üs-telik bu çalışmasını, daha 5 yaşındaki çocukları kendi is-tediği şekilde yetiştirerek başlıyor ve çocuğun bu yaştaokula göndermek istemeyen anne babaya para cezası uy-gulatacak. Henüz hiçbir ayrıntısı kamuoyuna açıklanmasada bu seneden itibaren her kademedeki öğrenci için yenisistem uygulanacak. Bu yeni sistemle İmam Hatipler deilkokuldan başlayacak. Gerici AKP iktidarı çocuklara 10yaşından itibaren geleceğini planlayacağı yalanını söy-lüyor. Oysa yapılacak tercihler oligarşinin ihtiyacı olanucuz iş gücünü daha 10 yaşındaki çocuklara dayatıyor.Meslek liselerindeki haliyle de sömürüye ortam hazırla-yan stajlar ilkokula kadar düşürülecek.

Yeni sistem bu haliyle herkese İmam Hatipler'de oku-mayı dayatıyor. İmam Hatiplerde uygulanan gerici, ez-berci eğitim sistemi çocuklarımıza dayatılıyor. Halkın ço-cuklarına 2 seçenek dayatılıyor. Ya oligarşinin kalifiye ele-manı olacak, ya da gerici saflarda yerini alacak.

AKP iktidarı ezberci, gerici eğitim sistemi yetmemişgibi şimdi de öğrencilerin, okul bilgisayarlarından Go-ogle’a erişimini engellemek istiyor. İnternet sansürü araş-tırma hakkımızı bile elimizden alacak boyutlara ulaştı. Go-ogle internet üzerinden araştırma yapmayı kolaylaştıranbir arama aracıdır. Bu sitenin engellenmesi bilgiye ulaş-ma ve bize dayatılanlarla gerçekleri kıyaslamamız için ya-pılmıştır. Zaten yaygınlaşan İmam Hatipler bilimsel

eğitimin önündeki en büyük engelken öğrencilerin araş-tırma yapabileceği sitelerinde kapatılması AKP faşizmi-nin ne boyuta ulaştığının kanıtıdır.

AKP bize yalnızca kendi söylediklerinin doğru ol-duğunu ve bunların tartışılmasının bile imkansız olduğubir yapıyı dayatıyor. Çoğu devlet okulunda yeterli kü-tüphane laboratuar yokken AKP iktidarı okullardaki ek-sikleri kapatacağına Google'ı kapatıyor.

Normal lise ve ilkokulların bölüm derslerine öğretmenataması yapmazken tüm okullara binlerce İmam Hatipmeznunu öğretmenleri yerleştiriyor.

2009’dan beri yapılan araştımalar bu bilimselliktenuzak din öğretmenlerinin okullara gelir gelmez idareci ola-rak görev yaptığını da gösteriyor.

İşsizlik ve sınavlarla dolu bir gelecek kurarak bizle-ri umutsuzluğa ve rekabetçiliğe sürüklüyor. Düşünmeyen,düşündüğünü ifade edemeyen bir gençlikle birlikten de-ğil, bireysel çabalarından medet uman bir toplum yarat-mak istiyor. Bize dayatılan bunca baskıya rağmen çözümbu gerici, ezberci sistemden bir şey beklememektedir. Çö-züm parasız , bilimsel, demokratik eğitim talebini dahagür bir sesle tüm halka duyurmaktır.

Gençler, AKP’nin gerici eğitim sistemini kabul et-meyin. Aileler, analar, babalar, çocuklarınızın AKP’ningerici eğitim sistemiyle dinci, gerici, işbirlikçi, faşist genç-ler olarak yetiştirilmesini kabul etmeyin.

GençliğinGündeminden

AKP’nin gerici faşist eğitim sistemine mahkum değiliz

Dev-Genç’liler,Mevzileri Güçlendirip,Safları Sıklaştıralım!

Çanakkale’deki Dev-Genç’liler, yaşanan tüm baskı-lara, yapılan tüm saldırılara rağmen Çanakkale Genç-lik Derneği’ni kurdular. Dernek, 2 Haziran günü dü-zenlenen programla açıldı. Açılışa gelen herkesle sohbetedilip, derneğin hedefleri hakkında görüşleri alındı.

Açılış, Dev-Genç’lilerin derneğin kurulmasının anlamıve önemi üzerine yaptıkları konuşma ile başladı. Derneğinkuruluş amacı anlatılarak, Dev-Genç’in tarihinden bah-sedildi. Ardından geçmişten bugüne kadar Çanakkale’deyapılan çalışmaların anlatıldığı bir sinevizyon gösterimiyapıldı. Son olarak da Grup Gündoğdu’nun söylediği tür-küler eşliğinde halaya durulup, zılgıtlar çekildi. Çoşku-lu geçen açılışa 35 kişi katıldı. Aynı gün akşam saatle-rinde, füze kalkanına karşı pankart açtığı için tutuklananGülşah ve Meral'in serbest bırakılması için meşaleli yü-rüyüş düzenleyen Çanakkale Gençlik Derneği üye-

lerine AKP'nin işkenceci polisleri saldırdı ve 8 Dev-Genç’liyi gözaltına aldı. Bu saldırı nedeniyle 10 Dev-Genç’lirahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı.

Gençlik Federasyonu, gençlik mücadelesinin Çanak-kale’deki yeni mevsiziyle ve polisin saldırısıyla ilgili ola-rak 3 Haziran’da bir açıklama yaptı. Açıklamada, “AKP'yeAnadolu'nun her karış toprağında karşı çıkacak, bedel öde-tecek ve bedel ödeyecek bir Dev-Genç’li her zaman çı-kacaktır. Korkuları da bundandır. Devam edin... Saldırın...Gözaltına alın... Tutuklayın... Hatta katledin... Karşınızdaki42 yıllık bir tarih var. Bizi yok edemezsiniz ” denildi.

37

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

4 ay önce "Parasız Eğitim Sınav-sız Gelecek Hakkımız, İstiyoruz,Alacağız" adıyla bir kampanyaya baş-ladık ve bu kampanyanın, ülkemizgençliğinin ve ailelerin sahipleneceği,mücadele edeceği temel talepleri içer-diğini belirtmiştik ve düşmanın tüm butaleplere pervasızca saldıracağını dasöylemiştik ve öyle de oldu.

Kampanyamız dahilinde masalaraçtık Anadolu' nun dört bir tarafında,ülkemiz gençliğinin temel sorunlarıkonu alan anketler yaptık . Ve demo-kratik-parasız eğitim talepli pankartastıkları için tutuklanan Gülşah veMeral arkadaşlarımız için yürüyüşleryaptık; dersanelere, adliyelere pan-kartlar astık; saldırılara uğradık, iş-kencelerle gözaltlarına alındık. An-talya' da üniversite öğrencisi Gülçinarkadaşımız tutsak arkadaşlarımızısahiplenmek için Milli Eğitim Mü-dürlüğü’nün önünde yaptığı zincirlieylem sırasında gözaltına alındı ve çı-karıldığı mahkemece tutuklandı. Yanitutsaklarımızı sahiplenmek için tutsakdüşerek yeni bedeller ödedik.

Halk düşmanı AKP iktidarı, dev-rimci gençliğe ve süren kampanyamı-za engel olabilmek için Anadolu ve İs-tanbul'da yaptığı eş zamanlı baskınlar-la evlerimizi ve derneklerimizi bastı, iş-kence ile gözaltına aldı, kampanya eş-

yalarımızı çaldı, zarar verdi, 39 insa-nımızı komik gerekçelerle tutukladı.

Düşmanın bu saldırılarla amaçla-dığı belliydi: Anadolu topraklarındanDev-Genç' i silmek, gençliğe gözda-ğı vererek sindirmek ve devlete mu-halif olan herkese neler yapabileceğinikanıtlamaktı.Ancak AKP iktidarı baskınlardan vetutuklamalardan sonra hiç de umduğugibi bir tablo bulmadı karşısında. Ak-sine daha da fazla kenetlendik birbiri-mize, kampanyamıza. Yapılan adalet-sizliklerin yarattığı kinle, sahiplenme-mizle çıktık düşmanın karşısına. Veşimdi de kampanya taleplerimizi hay-kırmak ve son süreçte

Dev-Genç veDev-Genç’lilere YönelikYapılan Sardırıları TeşhirEtmek İçin 12 Haziran'daAnkara'ya Gidiyoruz.

Dev-Genç'i bitirebileceklerini sa-nıyorlar, baskınlarla, tutuklamalarlabizleri yaldıracaklarını sanıyorlar, buhalkın umudu Dev-Genç'in meşrulu-ğunu bitirmeye çalışıyorlar... Başara-mayacaklar... Biz 42 yıllık bir tarihiz,bu halkın, gençliğin umuduyuz, dire-nen en meşru, en kararlı sesiz, gücüz,dinamiğiz. Bu misyonla, bu bilinçle

daha da güçlü haykırıyoruz düş-mana sloganlarımızı, bir dahabir daha çıkıyoruz karşına düş-manın. Bu topraklarda vatan-sever bir gençlik var oldukçaDev-Genç de bitmeyecektir.

AKP istiyor ki, halkın evle-rini sessiz sedasız yıkayım, istiyor kidindar gençlik adıyla gerici, işbirlik-çi, biat eden bir gençlik yaratayım, is-tiyor ki verdiği üç kuruş maaşla hal-kın iliğini kemiğini sömüreyim. Ha-yır, buna izin vermeyeceğiz! Düşmandiyor ya " Siz bir avuçsunuz, gençlikheyecanı ile yapıyorsunuz..." İşte o biravuç insandan korktuğunuz için geceyarıları uzun namlulu silahlarınızlageldiniz derneklerimizin kapılarına,korktunuz sloganlarımızdan, işkenceile gözaltına alırken bile gözlerinizdenokunuyordu bu korkunuz. Korktu-ğunuz ise örgütlediğimiz ve örgütle-yeceğimiz ülkemiz gençliğiydi.

12 Haziran'da AKP'ninKorkusunu Büyütmek İçinAnkara'da Olacağız.

1 gün boyunca sloganlarımızla,marşlarımızla, türkülerimizle, yapa-cağımız etkinliklerle Ankara'da anla-tacağız kampanyamızı halkımıza. VeDev-Genç'i bitiremediklerini düşma-na Ankara'da da haykıracağız Dev-Genç’liler olarak. Tüm ülke gençli-ğimizi ve halkımızı Dev-Genç'i sa-hiplenmeye çağırıyoruz. Dev-Genç'isavunmak onuru, namusu ve halkı sa-vunmaktır, yapılan adaletsizlikleregür bir sesle hayır diyebilmektir.

Dev-Genç'i Bitiremezsiniz Demek İçin;Gülşah ve Meral'in Serbest Bırakılması İçin;

12 Haziran'da Ankara'dayız!

Gençlik Federasyonu’ndan

Saldırılarınız, BaskınlarınızBoşunadır, Her Yerdeyiz!

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki Dev-Genç’lilerin, Ru-melihisarüstü Mahallesi’nin değişik yerlerine yaptıklarıyazılamalardan bazıları; korkularını duvarlardaki Dev-Gençyazılarına bile yansıtan, AKP’nin işkenceci polisleri ta-rafından sprey boyayla kapatıldı. Bunun üzerine Dev-Genç’liler 5 Haziran gecesi, yoksul halkın ve öğrenci gen-çliğin yaşadığı yerlerden birisi olan RumelihisarüstüMahallesi’nde silinmeye çalışılan yazılamaların üzerine“Dev-Genç’i Bitiremezsiniz” yazılaması yaptılar.

İstanbul Kar-tal'da da 3 Hazi-ran günü TürkKızılayı KartalAnadolu Lisesi,Kartal Ticaret Li-sesi ve Kartal En-düstri Meslek Li-sesi'ne 5 adetDev-Genç, 5 adetde Dev-Genç'i Bitiremezsiniz-Halk Cephesi yazılamalarıyapıldı ve faşistlere ait iki adet yazılama karalandı.

Boğaziçi

38

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Ülkemizde Gençlik

Parasız Eğitim Hakkımızİçin 13 Haziran’da Meclis’eYürüyoruz

Dev-Genç’liler “Paralı Eğitim,Sınavsız Gelecek İstiyoruz, Alacağız”kampanyası kapsamında eylemlerinebu hafta da devam ettiler. Kampanya,13 Haziran’da Ankara’da Meclis’e ya-pılacak yürüyüş ve imzaların Meclis’eteslim edilmesiyle sürecek.

İstanbulYıldız Teknik Üniversitesi Da-

vutpaşa kampüsünde 29 Mayıs günümasa açılarak, imza toplandı. Dev-Genç’liler, parasız eğitimin bir hak ol-duğunu, ancak bu hakkı savunanGülşan, Meral ve Gülçin’in tutsak ol-duğunu anlatarak, serbest bırakılma-ları için imza topladılar. “YaşasınDev-Genç” pankartının açıldığı ma-sada 20 imza toplanırken, 70 bildiridağıtıldı. Ayrıca Yürüyüş dergisi deöğrencilere ulaştırıldı.

Gürsel Mahallesi'nde de LiseliDev-Genç’liler tarafından, Gülşahve Meral’in serbest bırakılması için 5Haziran günü köprü üstüne pankartasıldı. Pankart asıldıktan sonra Gür-sel Mahallesi’nde Yürüyüş dergisi da-ğıtırken yolda polis tarafından GBTbahanesiyle önleri kesilen 2 LiseliDev-Genç’li Dilan Poyraz ve MahirMete Kul, AKP’nin işkenceci polis-leri tarafından gözaltına alınarakÇağlayan Polis Karakolu'na götürül-düler. Daha sonra yaşları 18’den kü-çük olması nedeniyle Çeliktepe Ço-cuk Büro Amirliği'ne götürülüp aynı

akşam serbest bırakıldılar.

Ankara31 Mayıs günü, Ankara Üniver-

sitesi Cebeci Kampüsü’ne Dev-Genç'liler tarafından, Gülşah ve Me-ral'i anlatan afişler asıldı. Kampanyayısahiplenerek afişlemeye yardım eden-ler oldu. Toplam 30 adet afiş ve 15adet pul yapıştırıldı.

2 Haziran’da da Kızılay AVMönünde Dev-Genç’liler tarafındanzincirleme eylemi yapıldı. Gülşahve Meral'in serbest bırakılması ve pa-rasız eğitim talebini duyurmak içinkendilerini zincirleyen Dev-Genç’li-ler, “Parasız Eğitim İstedikleri İçin Tu-tuklanan Gülşah ve Meral Serbest Bı-rakılsın-Gençlik Federasyonu” ya-zılı pankart astılar.

Yaklaşık 15 dakika boyunca yap-tıkları konuşmalarla halka, Gülşah veMeral'in, füze kalkanına hayır de-dikleri, demokratik ve parasız eğitimistedikleri için aylardır tutuklu oldu-ğunu anlattılar. Ali Altunsoy ve ElifYönden isimli Dev-Genç'liler,AKP'nin işkenceci polisi tarafından iş-kenceyle gözaltına alındı. Eylem sı-rasında Dev-Genç'lilere pankartı aç-maları için yardım edenler oldu. O sı-rada eylemi görüntülemekte olan Ay-lin Atar da zorla gözaltına alındı. Si-yasi Şube’ye götürülen Dev-Genç’li-ler aynı gün serbest bırakıldılar.

AntalyaDev-Genç’liler 11 değişik yerde

yazılamalar yaptı. Birey Dershanesi,

75. Yıl Lisesi çevresi ve Elmalı Ma-hallesi’nde yapılan yazılamalardaduvarlar “Gülçin Bulut Serbest Bı-rakılsın”, “Gülşah ve Meral SerbestBırakılsın”, “Parasız Eğitim SınavsızGelecek İstiyoruz Alacağız”, “Dev-Genç'i Bitiremezsiniz - Dev-Genç”sloganlarıyla donatıldı.

3 Haziran günü Zafer Dershane-si'nin terasına pankart“Gülşah veMeral Serbest Bırakılsın -Dev-Genç"yazılı pankart asıldı. Pankart 5 saatiaşkın süre asılı kaldı.

MersinDev-Genç’liler, 29 Mayıs’ta Mer-

sin Üniversitesi yolu ve Çiftlikköy’de“Yaşasın Dev-Genç Yaşasın Dev-Genç’liler”, “Dev-Genç’i Bitireme-yeceksiniz”, “Dev-Genç”, “Cephe”yazılamaları yaptılar.

1 Haziran’da da Mersin Üniversi-tesi çarşısında masa açılarak afişlemeyapıldı. Masada ayrıca 8 adet Yürüyüşve 3 Tavır dergisiyle Grup Yorum fu-larları öğrencilere ulaştırıldı.

5 Haziran günü Mersin Üniversi-tesi Rektörlük binası karşısındakimerkezi yemekhanenin 2. katına “Pa-rasız Eğitim İstedikleri İçin Tutukla-nan Gülşah ve Meral Serbest Bıra-kılsın - Gençlik Federasyonu” yazı-lı pankart asıldı. Pankart 7 saat bo-yunca asılı kaldı.

Bursa31 Mayıs günü Heykel’de “Para-

sız Eğitim Sınavsız Gelecek Hakkı-mız İstiyoruz Alacağız/Gençlik Fe-

Eğitim Haktır! Paralı Eğitim Gasptır!

Ülkemizde Gençlik

Ankara Bursa

39

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

derasyonu” pankartı açılarak eylemyapıldı. Gülşah, Meral ve Gülçin’inserbest bırakılmasının talep edildiğibasın açıklamasının ardından LiseliDev-Genç’liler bildiri dağıtıp, imzatopladılar. 1 saat süren ve 10 kişininkatıldığı çalışmada 95 imza toplandı.

Bursa Uludağ Üniversitesi’nde 5Haziran günü Dev-Genç’liler, İktisadive İdari Bilimler Fakültesi'nde "Pa-rasız Eğitim Sınavsız Gelecek Hak-kımız İstiyoruz, Alacağız/GençlikFederasyonu" pankartını sallandır-dılar. Açılan pankarta öğrencilerin il-gisi yoğun oldu.

Edirne1 Haziran günü Edirne'de Dev-

Genç’liler meşaleli yürüyüş düzen-lediler. İlhan Koman Parkı’nda top-lanan Dev-Genç’liler, Saraçlar Cad-desi boyunca sloganlarla yürüyerekPTT önüne geldiler. PTT'nin önündebasın açıklaması yapılarak, kampan-ya anlatıldı ve Gülşah’la Meral hak-kında bilgi verildi. Sloganların ar-dından açıklama bitirildi. Halk 13 ki-şinin katıldığı eylemi büyük bir ilgiyleizledi.

İzmir 30 Mayıs’ta Bornova Metro’da

imza masası açıldı. 13 Haziran’da An-kara’da büyük bir yürüyüş yapılarakkampanya boyunca toplanan imzala-rın Meclis’e verileceği duyuruldu.Toplam 150 bildiri dağıtılan, 150imza toplanan masada ayrıca Yürüyüşdergisi tanıtımı da yapıldı.

31 Mayıs ve 1 Haziran günleriBuca Forbes'te masa açıldı. Dev-Genç'liler, ajitasyon konuşmaları ya-parak, neden masa açtıklarını veimza topladıklarını halka anlattılar. 2gün boyunca 255 imza toplandı, 60 dabildiri dağıtıldı.

2 Haziran günü ise KarşıyakaÇarşı'da karakol yanındaki Karacan

Dershanesi'ne “Parasız Eğitim İste-dikleri İçin Tutuklanan Gülşah ve Me-ral Serbest Bırakılsın - Gençlik Fe-derasyonu” yazılı pankart asıldı. Pan-kart 2 saat boyunca asılı kalırken, busüre zarfında polis otosu çarşı bo-yunca tur attı; sivil polislerse her ta-rafta pankart asan Dev-Genç'lileriaradı. Aradıklarını bulamayan sivil po-lisler 2 saat sonunda pankartı indirmekzorunda kaldılar.

4 Haziran'da ise Dev-Genç'lilerKonak YKM'nin karşısına masa aç-tılar. 1 saat boyunca açık duran ma-sada Dev-Genç'liler halka Gülşah veMeral'in neden tutuklandığını anla-tarak, 80 tane imza topladılar. Masa-da ayrıca 5 Yürüyüş dergisi halkaulaştırıldı.

Dev-Genç'liler, 3 Haziran günüBornova metronun önündeki AnkaraCaddesi üzerinde "Parasız EğitimSınavsız Gelecek Hakkımız İstiyoruzAlacağız" kampanyası kapsamındayol kesme eylemi yaptı.

Eylem, "Bizler Dev-Genç'lileriz!Parasız, bilimsel, demokratik eğitim is-tiyoruz ve bu yüzden tutuklanıyoruz.Bugün burada 10 dakikalık yol kesmeeylemimizi başlatıyoruz." diyerek hal-ka duyurulduktan sonra, "Parasız Eği-tim Sınavsız Gelecek İstiyoruz Ala-cağız" yazılı pankart açılarak başladı.

Halka yönelik konuşma yapılarak,eğitimin parasız olması gerektiği,eğitimin içinin boşaltıldığı ve tekel-lerin kârı için bir araç haline getiril-diği anlatıldı. Parasız eğitim talebinidile getiren, ülkesinin Amerika'yapeşkeş çekilmesine ses çıkaran Gül-şah ve Meral'in 5 ay önce AKP hü-kümeti tarafından tutukladığı halkateşhir edildi.

Eylem sırasında trafik polisi ey-lemi engellemek istedi. Dev-Genç'li-ler polisi uzaklaştırırken, assubay ol-duğunu söyleyen birisi arabasını Dev-Genç'lilerin üzerine sürdü. Bununüzerine trafik polisi de, araç sahiple-rine, arabalarını Dev-Genç'lilerinüzerine sürmelerini söyledi. Araba-larda bekleyen İzmirliler, Dev-Genç'li-leri desteklediklerini ve hiçbir yere git-meyeceklerini söylediler. Halkın yo-ğun ilgi gösterdiği eylem sloganlar-la ve alkışlarla sona erdi.

Tekirdağ30 Mayıs günü, Namık Kemal

Üniversitesi önünde Tekirdağ Genç-lik Komitesi tarafından, Türkiye’nin14 ilinde Halk Cephesi'ne ve Dev-Genç’lilere karşı yapılan tutuklama vegözaltı terörüyle ilgili eylem yapıldı.Yapılan açıklamada, AKP’nin terö-rüne teslim olunmayacağı, Dev-Genç’lilerin her yerde direnişte ol-duğu söylendi.

“Baskılar Bizi Yıldıramaz”, “Ya-şasın Dev-Genç,Yaşasın Dev-Genç'li-ler”, “Baskılar Bizi Yıldıramaz”,“Kahrolsun Faşizm Yaşasın Müca-delemiz”, “Halkız Haklıyız Kazana-cağız" sloganlarının atıldığı eyleme 10kişi katıldı. Yurtsever Gençlik'ten debir öğrenci destek verdi

4 Haziran'da da Gündoğdu Ma-hallesi'nde 3'er adet "Halk Cephe-si/Dev-Genç", "Dev-Genç" yazıla-maları yapıldı.

Çanakkale2 Haziran akşamı Çanakkale’de,

arkadaşları Gülşah ve Meral’in serbestbırakılması talebiyle meşaleli yürüyüşyapmak isteyen Gençlik Federasyo-nu üyesi öğrencilere polis saldırdı.Saldırıda yoğun gaz bombası kullananpolis, 5 kişiyi gözaltına aldı. Eylem-de bulunan 10 Dev-Genç’li gazdan et-kilenerek hastaneye kaldırıldı. Geceyarısı hastaneye gelen polis, iyileşen3 Dev-Genç’liyi daha gözaltına aldı.Çanakkale Anafartalar Polis Kara-kolu’na götürülen Dev-Genç’lilerinisimleri şöyle: Aysel Hacıoğlu, Ali Ay-taş, Ali Çağlar Kale, Tayfun Bellisoy,Murat Çelik, Deniz Öner, Özlem Ki-litli ve Rıdvan Coşkun.

Gençlik Federasyonu, gençlik mü-cadelesinin Çanakkale’deki yeni mev-siziyle ve polisin saldırısıyla ilgili ola-rak 3 Haziran’da bir açıklama yaptı.Açıklamada, “AKP'ye Anadolu'nunher karış toprağında karşı çıkacak, be-del ödetecek ve bedel ödeyecek birDev-Genç’li her zaman çıkacaktır.

Ülkemizde Gençlik

Antalya

İzmir

440

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Korkuları da bundandır. Devam edin...Saldırın... Gözaltına alın... Tutukla-yın... Hatta katledin... Karşınızdaki 42yıllık bir tarih! Bu gerçek, bizi ayak-ta tutan ve güçlendirendir.” denildi.

Çanakkale Dev-Genç'liler, Gülşahve Meral'in serbest bırakılması içinbir gün önce yapmak istedikleri ancakpolisin saldırısı nedeniyle yapamadık-ları eylemlerini 3 Haziran günü kordonboyundaki Truva atının önünde yaptı-

lar. Yapılan açıklamada, polisin saldı-

rılarının Dev-Genç’i yıldıramayacağıbelirtilerek, mücadelenin daha çok bü-yüyerek devam edileceği söylendi. Ba-sın açıklamasından sonra oturma eyle-mine geçen Dev-Genç'liler, HaklıyızKazanacağız, Dev-Genç, Zafer Yakındave Gündoğdu marşlarını büyük bircoşkuyla söylediler. 26 kişinin katıldı-ğı eylem sloganlarla bitirildi.

Liselileri YozlaşmanınBatağına İtmelerine İzinVermeyeceğiz

Ankara'nın Şirintepe, Ege ve Mut-lu mahallelerinde, 2 ve 5 Haziran gün-lerinde, “Yozlaşmaya Karşı Lise Şen-liği”nin afişleri asıldı. Yapılan 200 ci-varındaki afişle, lise öğrencilerinin 17Haziran günü yapacakları alternatifşenlik halka duyuruldu.

Geçen sene Dersim’de, “Devrim Yürüyüşümüz Sürüyoruz” is-miyle yapılan Grup Yorum halk konserinin 2.si 17 Haziran günüSeyit Rıza Parkı’nda yapılacak. Konser öncesinde konser komite-lerinin çalışmaları da başladı. 3 Haziran günü, merkeze bağlı Mo-ğultay Mahallesi’nde başlayan çalışmalarda 100 afiş asılırken, biryandan da halka konser davetiyeleri dağıtıldı. Halk Cepheliler afişyaparken, halk da yardımcı oldu. Akşam saatlerinde Seyit Rıza’dabulunan kafelerde ve çay bahçelerinde de davetiye dağıtıldı. 3 adetkonsere çağrı pankartı asıldı.

Dağıtılan her bildiride bunun sıradan bir konser olmadığı anla-tılıyor. Devrim yürüyüşünün sürdüğü ve bu yürüyüşün 42 yıldır ol-duğu gibi, ısrarla kararlılıkla bedellerle sürdüğü anlatılıyor. Yapılanher şeyin o büyük güne daha hızlı varmak için olduğu anlatılıyor.

4 Haziran’da ise üç grup oluşturularak, bir yandan afişler ve elilanları dağıtıldı, bir yandan da Seyit Rıza Parkı’nda masa açılarakhalka, umudun şarkılarını söyleme çağrısı yapıldı.

Atatürk Mahallesi’nde yapılan afiş çalışmalarında, iki grup oluş-turularak, bir yandan afişleme yapıldı, bir yandan da halka dave-tiyeler dağıtıldı. 200 afişin yapıldığı çalışmalarda yüzlerce konserdavetiyesi halka ulaştırıldı.

Geçtiğimiz Mart ayında Ankara'da dernek ve evbaskınları sonucu gözaltına alınıp, Ankara Emniye-ti’nin kurduğu komplo sonucu tutuklanan devrimcilerinserbest bırakılması için 29 Mayıs günü eylem yapıldı.

Adliye önünde toplanan 18 Halk Cepheli, bir açıkla-ma yaptı. Açıklamada, “İktidarın halk düşmanı politi-kalarının önündeki tek engel uzlaşmayan, ıslah olmayandevrimcilerdir. İşte bu yüzden demokratik haklara sahipçıkıldığında, polis ‘terörist var terörist’ diye komplo ku-ruyor, mahkeme tutukluyor, medya ise, bu komploya, yap-tığı haberlerle ortak oluyor. AKP polisinin tüm yalanla-rını boşa çıkartacağız! Haklar ve özgürlükler mücadelesini

yalanlara mahkûm etmeyecek, gerçekleri dile getirme-ye devam edeceğiz.” denildi.

Basın açıklamasının ardından, Adliye önünde yarımsaatlik oturma eylemi yapıldı. Oturma eyleminin ardın-dan, Yüksel Caddesi’ne kadar bildiri dağıtılarak gerçeklerhalka anlatılmaya devam edildi. Yürüyüş güzergahına pul-lama yapıldı. Eylem Yüksel Caddesi’nde sona erdi.

İstanbul Esenyurt’ta, Kuruçeşme HalkKomitesi’nin başlattığı “Yozlaşmaya KarşıHalk Kültürümüzü Koruyalım” kampanyasıkapsamında 3 Haziran günü Kıraç-Kuruçeş-me cemevinde “Yozlaşmaya ve Uyuşturucu-ya Karşı Halk Toplantısı” yapıldı. Halk top-lantısı sinevizyonla gösterimiyle başladıktansonra, konuşmacılar, Kuruçeşme’deki uyuş-turucu kullanımının 12 yaşa kadar düştüğünü,gençlerin uyuşturucuyu alabilmek için hırsızlıkyaptığını anlattılar. “Gençlerimizi bu batak-lıktan kurtarmak için birlik olmalıyız” deni-len halk toplandısında, daha önce uyuşturu-cu kullanmış ve Halk Komitesi’nin çalışma-larıyla bırakan bir kişi de konuştu. 1 saat sü-ren halk toplantısına 150 kişi katıldı.

Ülkemizde Gençlik

Yozlaştırma, AKP’ninHalkı Teslim Alma

SaldırısıdırKuşatmayı Örgütlenerek

Yarabiliriz

Grup Yorum Dersim'denHaykıracak: Devrim

Yürüyüşümüz Sürüyor

Yalanlarla KomplolarlaMücadelemizi

Bitiremeyecekler

41

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS)16 Haziran’dan itibaren başlıyor.AKP iktidarı dönemindeki bitmekbilmeyen halk düşmanı düzenleme-lerden birisi daha yapıldı ve üniver-site yerleştirme puanlarının hesap-lanma yöntemi değişti.

871 bin 313 liseli LYS'ye girmekiçin başvuru yaptı. Geleceklerinin sı-navla belirlendiği bu düzende yaşıt-larıyla yarışmak için bir okul döne-mi boyunca ter döktüler, emek ver-diler. İstediği halde, koşulları yeter-li olmadığı için çalışamayanlar daoldu ve hatta sınava giremeyenlerde...

YGS'ye 1 milyon 895 bin 476öğrenci başvurmuştu. 1 milyon 24bin öğrenci ilk sınavda elendi. Şim-di sıra ikinci elemede.

AKP, öğrencileri elemeye de-vam ediyor. Eleğin üstünde kalanlarıbir kısmı da diplomalı işsiz olmaküzere meslek sahibi yapacak, elek-ten aşağıya düşenleri ise ucuz iş gü-cünün bir parçası haline getirecek.Tıpkı ilk sınavda elenmiş olan 1 mil-yon 24 bin öğrenci gibi.

Bu düzen adaletsizdir. Eğitimhakkını paralı hale getiren AKP,bunu dahi herkese vermiyor. Sına-vı zorunlu tutuyor. Şimdi eleme sis-temini kendi çıkarları için kullan-mak için yeni bir düzenleme dahayaptılar.

Yine liselilere soru sormadan,onaylarını almadan, onların hayat-larını yakından ilgilendiren bir kararverdiler. Tartışma yok, AKP dediy-se yapılmalı, yapılacak... AKP öyleistiyor...

Yapılan düzenleme ile LYS pu-anlarının hesaplanma yöntemi de-ğiştirildi. Okul başarı puanı değil deöğrencilerin kendi diploma notları

esas alınacak. Ve diploma notları 5 ile çar-pılarak, çıkan sonuç başarı puanı olarak ka-bul edilecek. Liseler arasında adaletsizliği kö-rükleyecek olan bu düzenleme ile not ada-letsizliği daha da artırılacak. Yeterli eğitimalamayan liseliler yine az puan alacak, pa-ralı eğitimin bütün nimetlerinden yararla-nabilenler ise yüksek puan alacaklar.

Öğretmenlerin, okulların öğrencilere notverme sistemleri değişecek. Üniversite sı-navında başarılı olmak isteyen okullar, öğ-rencilerine fazla fazla puan verebilecekler. Busistem adaletsizliği daha da büyütmektedir.

Hakkımızı çalmak için bize sormadan birgecede karar alıyorlar, değişiklik yapıyorlar.Bu bizim geleceğimiz üzerinden, kendikadrolarını üniversiteye sokma çabasıdır.Buna izin vermemeliyiz. Geleceğimizi sı-navlarla belirleyenlere, eğitimi paralı hale ge-tirenlere karşı çıkmadıkça liseliler düzene uy-gun olarak yetiştirilecektir.

Bizi uyutmak istiyorlar. Sınav sisteminikanıksamamız, soru sormadan yapılanlarakafa sallamamız isteniyor. Kafa sallamayıphesap soran öğrencileri ise baskı bekliyor.

Sınava az bir zaman kaldı. Heyecanla sı-navı bekleyen tüm liselilere sesleniyoruz. Dü-zenin bizi kullanmasına izin vermeyelim.AKP’nin eleme sistemine karşı örgütlü gü-cümüzle çıkalım. Sınavlara girmeyelim.Biz birer yarış atı, koşum hayvanı değiliz. Ge-leceği yaratma gücünü elinde bulunduran di-namik gençliğiz biz. Ve bizim elimizden kur-tulabilecek hiçbir şey yoktur. İstersek herşeyibaşarırız. Biz bu halkın çocuklarıyız.

Umutlarımızı sınavlara bağlamayalım.Hele ki sınavlardan alınacak düşük puanla-rın ardından canımıza kıymayalım. Hayat sı-navlardan ibaret değildir. Halk için yaşayan,çalışan, örgütlenen, mücadele eden LiseliDev-Genç’liler var. Geleceğimizi paralıeğitimle, sınav sistemiyle çalan iktidarakarşı direnmek bizim meşru hakkımızdır.LYS’ye girmeyelim, AKP’nin geleceğimi-zi çalmasına izin vermeyelim.

AKP’nin Son Dakika Düzenlemeleri Bitmiyor!Bizim İçin Değişen Bir Şey Yok,

Çalınan Bizim Geleceğimizdir, İzin Vermeyelim!

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!

Liseliyiz Biz

42

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Liseliyiz Biz

Liseli Dev-Genç’li Tutsaklarını Sahiplenendir!

Bir önceki yazımızda kampları-mızın geleneksel olduğunu anlatmıştık.Gençlik Federasyonu olarak 2002 yı-lında kurulmuş olsak da, kökümüzDEV-GENÇ'e dayanır.

Bu yanıyla, Dev-Genç'liler olarakilk kampımızı yaptığımız '89 yılındanbugüne kadar zaman zaman kesintile-ree uğrasa da kamp faaliyetimizi sü-reklileştirdik ve gelenekselleştirdik.Gençlik Federasyonu kurulduğundanbu yana ise yaşadığımız tüm baskıla-ra rağmen her sene kamp faaliyetimi-zi gerçekleştirdik.

'89'dan bugüne gerçekleştirdiği-miz tüm kampların ortak özelliği ney-di? "Paylaşım, tartışma-eğitim prog-ramları, kahvaltıdan akşam uykusaatine kadar ki tüm faaliyetlerinhep birlikte örgütlenmesi, ateş başısohbetleri, üretim" diyebiliriz ve dahapek çok şey ekleyebiliriz elbette.

Kamplarımızın en önemli yanı heranın örgütlü ve planlı-programlı geçi-rilmesidir. Böyle olmasının iki nedenivardır. Birincisi; biz devrimciyiz. Dev-rimcilik ise bir yaşam biçimidir, yazın"tatile" girmez. Bu nedenle yaşamı-mızın her anını ideolojimiz yönlendi-rir. Kamp ile tanıştığımız insanlar da buvesileyle bizi daha iyi tanıma fırsatı bu-lurlar. İkinci neden ise; yeni insanı ya-ratma iddiamızdır. Yeni insan yaşamıniçindeki tüm alışkanlıkları ile yeniyitemsil etmelidir. Bu anlamda eğlenceanlayışımız da düzenin yoz kültürünekarşı alternatiftir.

Bu bakış açımızdan kaynaklı hemen

her sene çeşitli baskılara maruz kalı-yoruz. Bunlardan bir kaçını sıralarsak;

- '96 yılında Kürdistan'da düzenle-diğimiz kamp, kontrgerilla tarafındanbasılmış, arkadaşlarımız hukuksuz ge-rekçelerle tutuklanmışlardır.

- 2002 yılında yine bir arkadaşımız,geçmiş davalarından biri gerekçe gös-terilerek tutuklanmıştır.

- 2005 yılında Kürdistan bölgesin-den gelen arkadaşların bir etkinlikte ge-rillayı canlandırdıkları tiyatronun fo-toğrafları gizlice çekilip, ailelerinegönderilerek, aileler "bakın, terör ör-gütü çocuklarınıza askeri eğitim ve-riyor" denilerek korkutulmaya çalı-şılmıştır.

- 2006 yılında Balıkesir'de yaptı-ğımız kamp siyasi şube polisleri tara-fından basılmış, 19 arkadaşımız hak-kında çıkarılan gıyabi tutuklamalarnedeni ile gözaltına alınmış, ifadeleri-nin alınmasının ardından ise serbest bı-rakılmışlardır.

- 2009 yılında Çanakkale'de dü-zenlediğimiz kampta ise, 6 gün bo-yunca kesintisiz bir şekilde jandarmatarafından tehdit ve tacize uğradık. Osene kamp yeri olarak Tekirdağ İğ-neada'da bir yer belirlemiştik ancakkamptan bir gün önce işletme sahibi po-lis tarafından tehdit edildiğini ve kork-tuğunu söyleyerek sözleşmeyi iptaletti. Hemen aynı gün yeni yer bulduk,yerleştik. Daha ilk günden jandarmahem işletme sahibine, hem de bize yö-nelik tehditlere başladı. Önce işletmesahibini bize karşı kışkırtmaya çalıştı.

Ancak işletme sahibi ile konuşarak kimolduğumuzu, neden bu tür baskılaramaruz kaldığımızı anlatıp, ikna ettik. Buyöntemden sonuç alamayınca bu defaonlarca arkadaşmızı GBT'lerinde gıyabitutuklama kararı olduğu gerekçesi yada ifade vermediği dosyalar bulundu-ğu gerekçesi ile gözaltına alındı. İfa-deleri alındıktan sonra serbest bırakıl-dılar. Başka bir arkadaşımız ise bir da-vası ile ilgili ifade eksikliği olduğu ne-deniyle yol tutuklaması verilerek ilçehapishanesine götürüldü. Son olarak ise18 yaşın altındaki arkadaşlarımız ai-lelerinin izni olmadığı gerekçesiylegözaltına alınmak istendi. Buna karşıbiz de bu gerekçenin uydurma oldu-ğunu söyleyerek hiçbir şekilde arka-daşlarımızı vermeyeceğimizi söyle-dik. Arkadaşlarımız ailelerinin de bizidesteklemesiyle bu saldırıyı da boşa çı-kardık. Bu açıdan baktığımız da 2009yılındaki kamp bugüne kadar düzen-lediğimiz kamplar içinde en çok bas-kıya uğradığımız kamptı diyebiliriz.Ancak tüm bu baskılara ve saldırılararağmen kamp faaliyetimizi örgütle-mekten vazgeçmedik, vazgeçmeye-ceğiz. Düzenin istediği gibi bir genç-lik olmayacağız.

YAZ KAMPLARI -II

Ülkemiz koşullarında haklar ve özgürlükler mü-cadelesi vermek, devrimcilik yapmak bedel ödemeyi ge-rektiriyor. Bu bedellerden biri de tutsaklık. Şu anyanımızda olan yoldaşlarımız, birlikte mücadele ver-diğimiz arkadaşlarımız yarın tutsak düşebilir. Tut-saklıklar bizleri yıldırmak yerine daha fazla çelikleş-tirmeli, umudu büyütmek için bir adım daha öne çık-malıyız. Faşizm her geçen gün kendini biraz daha faz-la gösteriyor.

Düşmanla sürekli karşı karşıyayız. Mücadele için-de olan her insanın yaşayabileceği şeydir tutsaklık. Oli-garşi özgür tutsaklarımızın dışarıyla olan bağını kop-

armak için tecrit işkencesiyle saldırıyor. Onların busaldırılarını etkisiz kılmak için tutsaklarımızı sahip-lenmeli, onlarla iletişimimizi koparmamalı, düzenli mek-tup yazmalıyız. Onlardan geriye kalan boşlukları dol-durmalıyız. Liseli Dev-Genç yıllarıdır süren mücade-lesinde birçok tutsak bir o kadar da şehit vermiştir. Buonurlu tarihi sahiplenmeliyiz.

Mücadeleyi büyütmek, kavgayı daha fazla büyütmek,sorumluluklarımızı çoğaltmak bizlerin görevidir. Tut-saklarımıza karşı sorumluluğumuzu en genel an-lamıyla onlardan boşalan yeri alarak yerine getiririz.

43

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Liseliyiz Biz

Okullar kapanınca üç aylık bir tatil başlıyor. Bugün genç-lik yazın ne yapıyor? Kesin okullarda, yürüttüğümüz ça-lışmaları yazın gençlerin olduğu yerler de devam ettirme-liyiz. Çünkü gençliğe biz ulaşamazsak, düzen ulaşır. Biz ör-gütlemezsek, düzen örgütler. Bu yüzden yazın tatillerde,okullar kapalı diye çalışmalarımızı durdurmamalıyız.

Yazın gençlik daha çok mahallelerinde oluyor. Ma-hallelerdeki gençlere yönelik çalışmalar yapmalıyız.Öncelikle çalışma yapacağımız mahallelerimizi iyi ta-nımalıyız. Daha sonra mahalledeki gençleri tanımalıyız.

Peki nasıl tanıyacağız? Liseli gençlik, üniversiteligençlik diye ayırabiliriz. Ne yaparlar, nasıl yaşarlar,nasıl vakit geçirirler, ne yapmaktan hoşlanırlar, öğ-reneceğiz. Gidip her biriyle tek tek tanışacağız. Tanışmakiçin yol, yöntem bulacağız.

Örneğin, geçen sene yazın İstanbul özelinde Ok-meydanı ve Derbent mahallelerinde gençliğe yönelik birkampanya yürütülmüştür. Kampanyamızın amacı, yazınmahalllerinde olan gençliğe ulaşmak, onları örgütlemekti.Kampanyamızın adı "Mahallemize, kültürümüze sa-hip çıkıyoruz!" idi. Kampanyamız çerçevesinde gençliğeyozlaşmayı, ülkemiz sorunlarını, nasıl bir ülkede yaşa-dığımızı anlatıp, alternatif olduğumuz vurgusunu yaptık.Açtığımız kurslarla ilişkilerimizi geliştirdik. 1 ay boyuncatanışmak hem de kurslara gelmek isteyenlerin kayıtları-nı yapmak için mahallelerimizde masalar açtık. Günbo-yu açık kalan masalarımızda hem mahalle halkıyla, hemde gençlerle tanıştık. Kim olduğumuzu anlattık. Kursla-rımızdan bahsettik. İlk günlerde ilgi göstermeyen ma-halledeki halk ve gençlik bir hafta sonra bizi tanımak içinmasamıza geldiler. Sohbetler ettik, bir çok gençle tanış-

tık, ilişki kurduk. Bağla-ma, halk oyunu, tiyatro,matematik, türkçe gibidersler verdiğimiz kurs-

larımıza gençlik çok ilgi gösterdi. Bir çok kayıt aldık.Kampanyamızı yürüttüğümüz bir ay boyunca hem biz ma-hallelerimizi, gençleri tanıdık, hem onlar bizi tanıdı. Masada tanıştığımız bir çok gençle daha sonradan ilişkileri-mizi daha da geliştirdik. Örgütlendik.

İstanbul özelinde yürütülen gençliğe yönelik bukampanya gibi bir çok çalışma yapabiliriz

Mahallelerimiz de liseli gençliğe yönelik ayrı, üni-versiteli gençliğe yönelik ayrı çalışmalarda yapabiliriz,tüm gençliğe yönelik çalışmalarda yapabiliriz. Amacımızörgütlenmek. Örgütlenmeye ne daha iyi hizmet edecek-se, onu belirleyip ona göre bir program çıkarmalıyız. Me-sela futbol turnuvaları düzenlenebilir, film gösterimleriyapılabilir, ihtiyaca göre çeşitli kurslar verilebilir. Ma-hallelerimizi, gençliği iyi tanımalı ve o koşullara, o özel-liklere göre çalışma yürütmeliyiz.

Sadece mahallelerdeki tatil yapan gençliği değil, ya-zın çalışan gençliğinde yanında olmalı, onlara da ulaş-malıyız. Çalıştığı işyerinde, iş çıkışına gitmeliyiz. Onun-la vakit geçirmeli ve mücadeleye nasıl katacağımızı dü-şünmeliyiz. Köyünde tarla da çalışıyorsa, biz de gidiponunla tarla da çalışabilmeliyiz. Onlara ulaşmak için on-lara gideceğiz, yanlarında olacağız. Ancak bizi kendile-rine yakın gördüklerinde örgütleneceklerdir. Gençlik ne-redeyse biz oraya gitmeliyiz.

Gençlik olarak okullar kapandı, tatile girdik diye ör-gütlenmemiz, çalışmalarımız durmamalı. Çünkü dev-rimciliğin tatili olmaz. Hergün, her saat örgütlenmeyi dü-şünmeliyiz ve bu doğrultu da çalışmalıyız. Tüm gençli-ği Dev-Genç saflarında mücadeleye katmalıyız.

Yazın Gençlik Ne Yapmalı?

Ferhat ve Berna’ya Hapis Cezasıİsteyenler Eğitim Hakkımızı GaspEden Halk Düşmanlarıdır!

Ferhat Tüzen ve Berna Yılmaz, Tayyip Erdo-ğan’ın karşısında “Parasız Eğitim İstiyoruz, Alacağız”pankartını açtıkları için tutuklanmıştı. Dev-Genç’lilerkararlı ve ısrarlı mücadeleleri sonucunda Ferhat veBerna’yı 19 ay sonra zulmün elinden aldılar. AKP ikti-darı, beraat kararını isteyen savcının görev yerini de-ğiştirdi. Onun yerine getirilen savcı, silahlı terör örgü-tüne üyelikten 15 yıl hapis cezası istedi.

Dev-Genç’liler mahkemeden önce basına ve halkımızaaçıklama yaparak Ferhat ve Berna’nın neden yargılan-dıklarını anlattılar. Tek suçlarının parasız eğitim istemekolduğunu anlatan Dev-Genç’liler, “Biz parasız eğitim ta-lebini haykırmaya devam ediyoruz. Ülkemizde paralı eği-

tim görüyoruz. Yoksul halkın çocukları okuyamazken biravuç sömürücünün çocukları rahatlıkla okuyabilmekte-dir. İşte bunun için Bernaların hakkında bu kadar ağır ce-zalar istiyorlar. Dev-Genç’liler parasız eğitimi savunmayadevam edecektir.” denildi.

“Parasız Eğitim İstemek Suç Değildir”, “Yaşasın Dev-Genç, Yaşasın Dev-Genç’liler”, “Öğrenciyiz Haklıyız Ka-zanacağız” sloganlarının atıldığı eyleme 15 kişi katıldı.

44

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Anadolu'da bir hapishanede 30 civarında özgür tutsak,pürdikkat televizyonun başına toplanmıştı. İstanbul'da Sa-bancı Holding'e ait ikiz gökdelenlere bir saldırı olmuştu.Biraz önce altyazıda geçmişti. Kanaldan kanala geçip ha-berin aslını öğrenmeye çalışıyorlardı. Saat başı gelince öğ-rendiler. ATV'den Ali Kırca, eylemi DHKC'nin üstlendiğinisöyleyince fırtına koptu. Havalandırmaya fırlayan tut-sakların attığı "Yaşasın Halkın Adaleti" sloganı bomba gibipatladı.

O anda koğuş kapısı açıldı. Temsilciye seslenen gardiyan"müdür çağırıyor" dedi. Müdürün odasına vardığında, ma-sada ve koltukta Cumhuriyet Başsavcısı'nın oturduğunu gör-dü. Müdür bir sandelye çekmiş başsavcının yanında oturu-yordu. Daha kapıdan içeri girer girmez Başsavcı sordu:

- Sabancı'yı siz mi vurdunuz?- Haberlere bakılırsa evet... bizim örgüt vurmuş.Bunun üzerine Müdüre dönen Başsavcı:- Müdür bey arkadaşların daha önce bizden talepleri

vardı. Neydi onlar?- Sakıncalı dergi, gazete ve kitapları istiyorlardı.- “Hepsini verin... Baksana 25. kata çıkmışlar, Sabancı'yı

vurmuşlar. Bizim gökdelenlerimiz yok. Odamız ise zeminkatta” dedi.

Temsilci koğuşa kucağında bir balya dergi ile döndü."Bunlar Sabancı'nın armağanları" dedi.

Herkes güldü. Bir gün sonra komüncü bütün koğuşabaklava dağıt

Hayatın Öğrettikleri

Halkın Adaleti HalkDüşmanlarına Korku Salıyor

3 Haziran günü dayanışma pikniğinde buluşan HalkCepheliler, yarışmalar, türküler ve halaylarla coşkulu birpiknik yaşadı. Piknik alanına, yıkımlara karşı direniş çağ-rılarının olduğu pankartlar asılırken, gelenleri “DayanışmaPikniğimize Hoşgeldiniz-Halk Cephesi” pankartı karşı-lıyordu.

Gelenler, önce kahvaltılarını hazırladılar. Ardından-yarışmalarla piknik programına başlandı. Halat çekme,yumurta yarışı ve voleybol yarışmaları yapıldı. Çekiş-melere sahne olan halat çekme yarışında TAYAD birin-ci olurken, yumurta yarışında da 30’a yakın çocuk yarıştı.

Bir yandan programlar sürerken öte yandan gelen her-kes mangalını yakıyor, yemeklerini hazırlıyordu. HalkCephesi adına yapılan konuşma ile pikniğin tiyatro ve mü-zik programına başlandı. Yapılan konuşmada dayanış-manın önemine değinilerek, halkların en büyük gücününbu olduğu vurgulandı. “Yozlaşmaya, "Yıkımlara, gözal-tı ve baskınlara karşı halkların dayanışmasını örgütle-yeceğiz” denilen konuşma, “Bağımsız Türkiye Konserinde

350 bin kişiydik, 1 Mayıs’ta on binlerceydik, bu gücü bü-yüteceğiz. Bu pikniğimiz dayanışma kültürümüzün mü-tevazı bir programıdır. mücadeleyi büyüteceğiz. Bununiçin hepimize daha fazla iş düşmektedir. Hepimiz yaptı-ğımızın iki katını yaparak bu gücü büyüteceğiz. Pikni-ğimize hepiniz hoşgeldiniz” sözleri ile sona erdi.

Piknik programına Liseli Dev-Genç’lilerin ülkemiz-deki seçimleri ve ABD’ye olan bağımlılığı konu alan ti-yatrosu ile devam edildi. Tiyatrodan sonra Kamu Emek-çileri Cephesi’nin müzik grubu söyledikleri türküler vehalaylarla programa katılanları coşturdu.

Piknik gününün 3 Haziran olması ve bugünün usta-larımız Ahmed Arif, Orhan Kemal ve Nazım Hikmet’inölüm yıldönümü olması nedeniyle, bir de anma yapıldı.Ahmed Arif’in, Nazım Hikmet’in şiirleri okundu.

Halaylarla programını sonlandıran müzik grubundansonra bu kez sahne, pikniğe katılan insanların söylediğitürkülere bırakıldı. Halkın Hukuk Bürosu avukatları, ma-halleden amcalar ve türküsünü söylemek isteyenler aldımikrofonu. 300 kişinin katıldığı ve güzel geçen piknikböylelikle sona erdi.

TAYAD’lı Aileler, gözaltında kay-bedilen Ayhan Efeoğlu için 1 Hazirangünü Galatasaray Lisesi önünde masaaçarak, yapılacak yürüyüşe çağrıilanları dağıttılar. 1.5 saat içinde yüz-lerce ilan dağıtıldı. Yürüyüş dergisi-nin de halka ulaştırıldığı masayı ya-zar Metin Yeğin de ziyaret etti.

Yürüyüş saati gelince masayı top-layarak yürüyüş hazırlıklarına başla-yan TAYAD’lılar, sloganlar eşliğinde

Taksim Tramvay durağından Galata-saray Lisesi’ne doğru yürümeye baş-ladılar. Dev-Genç marşını hep birağızdan söyleyen TAYAD’lılar, İs-tiklal Caddesi üzerinde bir süre otu-rarak, Galatasaray Lisesi’ne doğru yü-rüyüşlerine devam ettiler.

Lise önüne gelindiğinde yapılanaçıklamada “Mezar hakkımız içinaylardır meydanlardayız. Halkı, de-mokrasi nutuklarıyla aldatmaya çalı-

şan AKP’den ve ‘Bağımsız Yargı’danhala bir cevap yok. İşte AKP'nin ve‘Bağımsız Yargı’nın gerçek yüzü bu-dur. Halkı aldatmalarına izin verme-yeceğiz, cenazemizi alana kadar mey-danlarda hesap soracağız.” denildi.Eylem, “Başaramayacaklar! Ayhan-larımızı, evlatlarımızı her koşuldasahipleneceğiz. Ayhan Efeoğlu’nuncenazesini alana kadar bu bilinçle mü-cadelemizi sürdüreceğiz!” sözleri ilesona erdi. Eyleme 32 kişi katılırken,haftaya yine Taksim’de olunacağıbelirtildi.

445

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Cephelilerin Sofraları Bile DevrimeHizmet Eder, Paylaşımı Büyütür

Evladının Mezarını Bırakan Ana Gördünüz mü?Anaların Öfkesi Katilleri Boğacak

Geçtiğimiz hafta gazetelerde“AKP’den arena şovu’’ başlıklımanşetler yer aldı. “AKP İstanbul ilbaşkanlığı 4. Olağan kongresi, TTArenada, Başbakan ve onbinlercekişinin katılımıyla gerçekleşti. On-binlerce kişi arenaya akın ederkenstadın bütün koltukları doldu.” (30Mayıs Milliyet)

Günlerce televizyonda gazetemanşetlerinde yer alan ve gündemdetutulmaya çalışılan “büyük arenaşovu!” ile ilgili açıklama yapan Er-doğan: “Biz il kongresini dahi stad-yumlarda yapan bir partiyiz. Bu muh-teşem manzarayı kıskananlar ola-caktır, il kongrelerinde havalardasandalyelerin uçuştuğu partiler bizlerikıskanacaktır.” dedi.

“Biz de arenayı doldururuz.”AKP’nin kongresinin ardından Şişlibelediye başkanı Mustafa Sarıgülbiz de arenayı doldururuz . 1977'deMustafa Sarıgül Gençlik Kolları Baş-kanı iken, Bülent Ecevit taksim mey-danı'nda 600 bin kişiyi topladı. Buörgütçülük tabi” açıklamasını yap-tı.(Milliyet 30 Mayıs)

Stadyumlarda kurultay yapmakadeta bir yarışa dönüştü.

Erdoğan “herkes kıskanacak”dediği bu kongre için tüm olanaklarıile çalıştı. Bütün kurumları bu yönde

çalışmaları için seferber etti. Nasılolsa her şey onun elindeydi. Bütünsemtlerden otobüsler kaldırdı insanlarıtoplamak için. Sesinin ulaşmadığıyer kalmamalıydı çünkü bir gövdegösterisi yapacaktı. Satın aldığı bur-juva medya da onun hizmetindeydi.Belediyeler reklamlarıyla yineAKP’nin hizmetindeydi. Sonuç on-binlerce kişi. Aylardır çalışıldı, bukongre için milyarlarca para harcandı.Rüşvetlerle, yardım paketleriyle top-layabildiği kitle bu kadardır. GrupYorum’un “Bağımsız Türkiye” kon-serinin üçte biri kadar bile değil.

Grup Yorum’un 15 Nisan’da Ba-kırköy’de Bağımsız Türkiye Kon-seri’ne 350 bin kişi geldi. Bu konserinçalışmaları reklam ajansları ile be-lediyenin yardımları ile yapılmadı.Aksine engellenmeye çalışıldı. Asılanpankartlar afişler söküldü. Buna rağ-men ev ev sokak sokak gezip el ilanıile çağrılar yapıldı. Grup Yorum kon-serinden sonra Radikal gazetesindenMurat Yetkin, “bir partiyi kıskandı-racak bir kitle” diye söylemişti.

Hiçbir parti Yorum’un topladığıkitleyi toplayamaz. Arena Stadyu-mu’nun kapasitesi 52 bin saha içiile birlikte en fazla 70 bin kişi yapar...Erdoğan’ın tüm çabaları işte bu ka-dardır. Grup Yorum Konseri’ne 350bin kişi katıldı.

Onların stadyumda kongre me-rakları da Grup Yorum’dan gelmek-tedir. Grup Yorum’la kendilerini kı-yaslıyorlar. Halka sömürü ve zulüm-den başka bir şey vermeyen biriktidar, milyonları biraraya getirmeyinasıl hedefleyebilir. Kendisi gibi dü-şünmeyen herkese saldıran bir iktidaro koltukta daha ne kadar kalabilirki?

Grup Yorum, halkları yaşadıklarıortak sorun çerçevesinde birleştiriyor.Açlığın, işsizliğin sorumlusunu gös-teriyor. Halkların kurtuluşunun ba-ğımsız demokratik ve sosyalist birTürkiye’de olduğunu bunun için bir-leşmemiz gerektiğini türküleriyle an-latıyor. 350 bin kişi hep bir ağızdan“Bağımsız Türkiye” ve “FaşizmeKarşı Omuz Omuza” sloganını atıyor.AKP iktidarına karşı öfkesini haykı-rıyor yüzbinler. İşte bu güç milyonlarıörgütleyebilir. Düzen partileri değil,halkların sorununu çözenler ancakmilyonları toplayabilir.

Düzen partileri boşuna stadlardakonferans verme yarışına girmeyin,stadlara toplamayı düşlediğiniz halkelbette biraraya gelecek ama sizinboş vaatlerinizi dinlemek için değil,birleşip savaşarak iktidarı elinizdenalmak ve halk iktidarını kurmak içingelecek.

Stadyumda Kurultay Yapma Yarışı

Devrimci Mücadelede Mühendis Mimarlar’ın(DMMM), mühendis, mimar ve şehir plancılarını işsiz-leştiren, çalışanları güvencesizleştiren, sendikasızlaştıransaldırı politikalarına, yasadışı ve kuralsız çalıştırılmauygulamalarına karşı “Emek Sömürüsüne ve GüvencesizÇalışmaya Karşı Örgütlenmeye, Mücadeleye” başlığıile 24 Mart’ta başlattığı kampanya çalışmaları sürüyor.30 Mayıs günü mühendislerin iş çıkış saatinde Türk Te-lekom Şişli Müdürlüğü'ne gidilerek 500 adet bildiri da-ğıtımı yapıldı. Mühendislerin kullandıkları servislerdenbirkaçının içine girilerek, DMMM’nin kim olduğuanlatıldı ve kampanyanın tanıtımı yapılarak, bildiri da-

ğıtıldı.28 Mayıs’ta İstanbul Avcılar Beledi-

yesi’nde çalışan mühendis, mimar veşehir plancılarına 40 adet kampanya bil-dirisi dağıtıldı.

30 Mayıs’ta Ankara ODTÜ’de masaaçılarak, bildiri dağıtıldı. Ayrıca ODTÜ

kampüsü içerisindeki TEKNOKENT’te de bildiri dağıtımıyapıldı.

31 Mayıs’ta Yeni-mahalle BelediyesiPark ve Bahçeler Mü-dürlüğü’ndeki, mü-hendis ve mimarlarınodasına tek tek gidilipkampanya hakkındabilgi verildi, bildiridağıtıldı.

Mimarlar, Mühendisler, Şehir Plancıları!Emeğimizi Halkın Yararına Kullanalım, Halk

Düşmanlarının Sömürmesine İzin Vermeyelim!

İstanbul

446

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Adı sendikadır, meslek örgütüdür,demokratik kitle örgütüdür. Sözdedevrimcidirler, demokrattırlar. Eme-ğin, emekçinin hakkını savunduğunusöyleyen sendikalar patronla kol kolagirip işine gelmediği işçiyi sokağaatıyor.

İnşaat Mühendisleri Odası’ndaçalışan Cansel Malatyalı oda yönetimitarafından “performans düşüklüğü”gerekçe gösterilerek işinden atıldı.İnşaat Mühendisleri Odası’nın yö-netiminde bulunanlar sözde demok-rattırlar. Bu düzene alternatif olduk-larını söylerler. Hatta devrimci ol-duklarını iddia ederler. Bu nasıl birdevrimcilikse işten atma gerekçeleridahi burjuvazinin işçileri atma ge-rekçesiyle aynı. Cansel Malatyalı’nınPerformansı düşükmüş.

Aynı burjuva patronlar gibi ça-lıştırdıkları işçiyi köle gibi çalıştırmakistiyorlar. Nasıl ölçtünüz performan-sını Malatyalı’nın?

Fakat İMO yönetiminin böyle dü-şünmeleri de normaldir. Bakmayındevrimci-demokrat olduklarını söy-lemelerine oda yönetimindekilerinbüyük çoğunluğu zaten patrondur.Bir şirket sahibidir. Ele geçirdiklerikurumları yaptıkları işte araç olarakkullanmaktadırlar. Mesleki anlamdainşaat mühendislerinin haklarını ko-rudukları falan yoktur.

***

Cansel Malatyalı, “İşimi GeriAlıncaya Kadar Oturma Eylemin-deyim” pankartının altında İnşaatMühendisleri Odası önünde 100 gün-dür direniyor. Mesai saatleri boyuncayaptığı eylemini, son 42 gündürgece gündüz çadırlı oturma eyle-mine çevirdi.

Tez-Koop-İş: Adı sendika. Amasendikacılıkla, üyelerinin patronlarakarşı hakkını korumakla bir ilgisiyok. İşçiyi örgütleyerek o işyerindeörgütlenmemiş. İşverenle anlaşmışişçinin daha mücadeleci bir sendikayaüye olmasını engellemek için pat-

ronlarla anlaşarak örgütlenme yapmış.Böyle bir sendika işçinin hakkınıkorur mu? Elbette korumaz. Koru-muyor da...

Cansel Malatyalı’nın eyleminebaşladığı gün “İşimi Geri AlıncayaKadar Oturma Eylemindeyim”pankartının altında bulunan Tez-Koop-İş imzası artık yok. Eyleminbaşından beri iyi niyetli üyeler veçalışanların eylem alanını ziyaretleridışında, sendikanın sürece katkısıeylemi sonuca ulaştıracak irade vekararlılık bir kenara dursun; CanselMalatyalı’nın destekçisi olmaktanöteye gidememiştir.

Türkiye sendikal mücadele ta-rihine kara bir leke daha eklenmiş,yine bir işçi direnişi yine bir sendikatarafından yarı yolda bırakılmıştır.Cansel Malatyalı’nın işten atılır atıl-maz yardım istediği ilk yer sendikasıoldu. Sendikasıyla görüştükten sonrakendisine destek olabilecek kişi vekurumları durumdan haberdar etmişve Devrimci İşçi Hareketi’nin du-rumdan haberdar olması da bu za-manda olmuştur. Haberdar olduğu-muz andan itibaren Cansel Malatya-lı’ya destek verdik. Sendika yönetimiise derhal toplantılar yapacağını buişin peşini kesinlikle bırakmayacağınıbelirtmiş, kendi üyeleriyle yapacağınısöylemesine rağmen Cansel Malat-yalı’nın direnişe başlamasını geçik-tirmekten başka birşey yapmamıştır.

Cansel Malatyalı Oturma eylemine20 Şubat’ta başladı. Meslek odalarınave sendikalara eylemin duyuru ya-pılmaya başlanınca Tez-Koop-İş sen-dikası da harekete geçmek zorundakalmıştır.

Direnişin başlamasından sonrasendika maddi her türlü ihtiyacı kar-şılamıştır. Sendika üyeleri, çalışanlarıve yöneticileri kendi koşulları doğ-rultusunda günün belli saatlerindedireniş alanını ziyaret etmiştir. Direnişalanındaki malzemelerin sendikadadurmasını ve çay, tuvalet gibi ihti-yaçların sorunsuz olarak karşılan-

masını sağlamıştır.

İMO çalışanlarının Tez-Koop-İşsendikasına yazdığı eleştiri yazısınacevaben Cansel Malatyalı direnişininsonuna kadar arkasında olduğunu“Talebimiz ve direnişimiz haklıdır,meşrudur. Cansel Malatyalı İnşaatMühendisleri Odası’nda tam 4,5 yıl,işinin hakkını vererek, başı dik ça-lışmıştır. ‘Performans yetersizliği’gibi dayanaksız bir gerekçeyle iştenatılması kabul edilemez. Hoş görü-lemez. Haklı talebimiz, meşru dire-nişimiz asılsız iddia ve kara kam-panyalarla kirletilemez.” diyerek,Cansel Malatyalı’nın arkasında ol-duğunu vurgulamıştır.

Eylemin 48. gününde Cansel Ma-latyalı, sendika yönetimine yalnızcamesai saatlerinde yaptığı direnişinigece gündüz oturma eylemine çe-virmek istediğini bunun için de 17Nisan tarihini uygun gördüğünü be-lirtmiştir.

10 gün boyunca sendika yönetimibu konuda hiçbir hazırlık yapma-mıştır. Eylemin 58. gününe kadarsendika direnişin zafere dönüşmesinisağlayacak bir program ortaya koy-mamıştır.

Cansel Malatyalı’nın çadırına po-lisin saldırma ihtimalinin olduğunubildiği halde ne bir üyesini, ne biryöneticisini, ne de bir avukatınıdireniş alanında görevlendirmemiş,Cansel Malatyalı’yı polis saldırısıkarşısında yalnız bırakmıştır.

Tüm bu sorunlar yaşanırken Tez-Koop-İş sendikası genel merkezi, İMO

Cansel Maltyalı’nın Direnişi 100 Günü Doldurdu İşbirlikçi Tez Koop-İş’e ve Sözde Solcu İşci Düşmanlarına Rağmen

Son Sözü Direnenler Söyleyecek!

447

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

ve Makina Mühendisleri Odası yöne-ticileri ile görüşmeler yapmış; ve son-rasında, Tez-Koop-İş Genel SekreteriCansel Malatyalı’yı çağırmış, direnişinibırakmasını istemiş; İMO’nun zatenkendisini işe almayacağını, boş yereuğraşmaması gerektiğini ifade etmiştir.Cansel Malatyalı direnişi kesinliklebırakmayacağını söylemiştir. Bu gö-rüşmenin gecesinde polis, Cansel Ma-latyalı’nın çadırına saldırmış, direnişedestek verenleri ve kardeşini gözaltınaalmıştır.

Tez-Koop-İş ise direnişi büyütmekyerine Cansel Malatyalı’yı sendikagenel merkezine çağırmış ve direnişibırakmasını istemiştir. Bu görüşmedeözellikle dikkat çekici olan sendikanınCansel Malatyalı’ya başka bir yerdeiş teklifinde bulunması ve İMO Ge-nel Kurulu sonrasına kadar direnişiertelemesi, yani bitirmesi üzerineTez-Koop-İş sendikası 2 No’lu şubebir toplantı yapmış ve direniştençekilme kararı almıştır.

Aynı akşam polis Cansel Ma-latyalı’nın çadırına tekrar saldırmışve Cansel Malatyalı da dahil 4 kişigözaltına alınmıştır. Gözaltını habervermek için Tez-Kop-İş 2 Nolu Şubebaşkanı aranmış ve polis müdahale-sinden yarım saat önce durumdanhaberdar olduğunu fakat tüm çabalararağmen engelleyemediğini söylemiş-tir.

Bu olayın ardından, Tez-Koop-

İş, Cansel Malatyalı’yı sendikayaçağırmış ve direnişten çekildiğiniaçıklamıştır. Direnişten çekilirkenCansel Malatyalı’nın önüne 2 adetaçıklama koymuştur; birisi CanselMalatyalı da direnişi bırakırsa açık-lanacak olan metin, diğeri ise CanselMalatyalı direnişi bırakmazsa açık-lanacak olan metin. Cansel Malatyalıyine direnişi bırakmayacağını söy-lemiş fakat bu açıklamada yer alan“Cansel Malatyalı örgütsel zaafiyetgöstermektedir” gibi subjektif kı-sımların çıkarılmasını istemiştir.

Açıklamada Cansel Malatyalı’nın“sendikanın kural ve disiplinineaykırı davrandığı” iddia edilmiştir.

Nedir kural ve disipline aykırıolan? Direnmek mi? Malatyalı atıldığıişine geri dönmek için direnişe baş-ladı. İşine geri dönmeden direnişisürdürdüğü için mi kuralsızlık yapmışoluyor. Sendikaya bakın. Bunlar mıişçinin hakkını koruyacaklar. Patronsendikaları bunlar. İMO’nun GenelKurulundan sana ne? İMO değil misenin üyeni kapı dışarı atan? Sen ki-min sendikasısın?

Bir başkası da kendisine “HalkınGazetesi” diyor. Burjuva basına al-ternatif olduğunu söylüyor. Direnişinsürdüğü 65 gün boyunca onca polissaldırısına rağmen direnişin haberiniyapmayan ÖDP’nin Birgün GazetesiTez-Koop-İş’in açıklamasına daya-narak direnişin bittiği haberini yaptı.

Direnişler ÖDP’lileri hep korkut-muştur. Onun için direniş haberlerinisevmezler. Adeta direnişlerin yenil-mesinden zevk alırlar. Kendileri di-renemeyince bütün direnenlerin bur-nunun sürtünmesini isterler. Direnişinbittiği haberini de bu ruh halindeyapmışlardır. Cansel Malatyalı’yasorma gereği bile duymamışlardır.

Başbakan Erdoğan mı gazeteci-lerin işten attırır sadece. Ellerindeimkan ve güçleri olsa onu hiç dearatmazlar: Birgün gazetesinde stajyapan bir arkadaşımız Cansel Ma-latyalı’ya destek verdiği için iştenatıldı. Gerekçe olarak Birgün Vakfıbaşkanının, Cansel Malatyalı’yı iştenatan İMO yönetim kurulu üyelerindenbiri olduğu söylenmiştir.

Tez-Koop-İş sendikası açık birşekilde İMO ve TMMOB’den gelenbaskıya dayanamamış, direnişi bıra-kırken Cansel Malatyalı’ya iftira at-mıştır. Kapalı kapılar ardında üyesiniişten atan İMO ile pazarlıklar yap-mıştır.

Cansel Malatyalı’nın direnişi 100gününü doldurdu. Cansel işine dönenekadar da direniş sürecektir. Sözdedemokrat, solcu, emekten yana gö-züken işçi düşmanlarına sesleniyoruz:Siz ne kadar yabancılaşsanız da;

SON SÖZÜ DİRENENLERSÖYLER!

İŞÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANA-CAĞIZ!

Ankara’da İnşaat Mühendisleri Odası’nda (İMO)çalışırken, 31 Ocak günü uydurma gerekçelerle işten çı-kartılan Cansel Malatyalı'nın, işine geri dönmek içinbaşladığı direnişin 100. gününde Yüksel Caddesi'ndenİMO önüne yürünerek bir eylem gerçekleştirildi.

29 Mayıs’ta yapılan yürüyüş boyunca, “İMO'da OdaAğalığına Son”, “Cansel Malatyalı İşe Geri Alınsın”,“Zafer Direnen Emekçinin Olacak”, “İşçiyiz HaklıyızKazanacağız” sloganları atıldı. Necatibey Caddesi'ndeyürüyüşün yapıldığı sırada trafiği kapatarak ortamıprovoke etmeye çalışan Çevik Kuvvet polisinin tehditlerisonuçsuz kaldı. 83 kişinin katıldığı yürüyüşte, CanselMalatyalı yaptığı açıklamada, “Performans yetersizliği

gibi daya-naksız birgerekçeyleişten atıl-mam ka-

bul edilemez. Hoşgörülemez. Haklıtalebim, meşru di-renişim asılsız id-dia ve kara kam-panyalarla kirle-tilemez. Dire-nişim süresince sendikam tarafından yalnız bırakıldım,İMO yönetimi ve çalışanlarının saldırısına uğradım; 3kez polis tarafından işkencelerle, kardeşim ve beni des-tekleyen devrimcilerle birlikte gözaltına alındım. Baskılarbeni yıldıramaz. İşimi geri alıncaya kadar direnişimedevam edeceğim” dedi. Ardından eylem bitirildi.

Tek Tek Direnişlerden ÖğreniyoruzToplu Direnişlere Hazırlanıyoruz!

448

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

Uğur ve Süleyman Aygün 18Eylül 2010'da vurularak öldü-rüldü.

2 yıl oldu, cenazeler morgdabekliyor, alamıyoruz cenazelerimi-zi. Dile kolay 2 yıl! Kimin çocuklarıonlar? Nereden geldiler? Kimleronlar? Bir anne ve babanın ciğerle-ri parçalanarak çektiği acıyı anlamakiçin illa akraba mı olmak gerekir?

6 tane çocuğu babasız bırakanbu düzene öfke duymak için, tanı-mamız mı gerekir o iki evladımızı?6 yetim çocuğun gidecekleri bir mezarları dahiolmayışını bilmek için örgütlü mü olmakgerekir?

Aygün kardeşleri ve ailesini tanımıyoruz.Tanımaya gerek yoktur. Biz aynı vatanın ço-cuklarıyız. Aynı kültüre, aynı değer yargıla-rına sahibiz. Bizim kültürümüzde bencillikyoktur. Zorda olana çelme takmak, karalamakyoktur. Zorda olanın koluna girmek vardır.

Evet tanımıyoruz Emirdağlı aileyi? Amaonlar gibi çaresizlik içinde olan yüzlerce ai-leyi tanıyoruz.

Evet çok öfkeliyiz! Bizim değerlerimiz-de cenazelerimiz çok önemlidir. Kendi kül-türümüze göre defnetmek isteriz. Dünyanıntüm halkları için mezarları kutsaldır. Bizim içinde öyle. Cenazelerimizi kendi vatanımızagötürmek isteriz.

Belçika devleti, basınıyla, savcısıyla, po-lisiyle cenazemizi vermemek için ellerindengeleni yapıyor.

Belçika gazeteleri haberler yaptılar. "Ar-kasında örgüt var" diye. Bu haberi yapma-ları masum mu sizce? Hayır değil? Neyiamaçlıyorlar? Gitmeyin ha, sahiplenmeyin. Gi-derseniz sizde o örgütün "yandaşı" sayılır-sınız.

Evet örgütlü olmak gerektiğini, birlik ol-mak gerektiğini savunuyoruz. Evet örgütlü ol-mak gerekir, örgütlü olsaydık birlik olsaydık,Belçika devleti bunları yapmaya cesaret ede-mezdi. Örgütlü olamadığımız için 6 çocuk ye-tim kaldı. Gidecek bir mezarları dahi yok. Sa-hipsiz insanlarımız var. Çaresiz bir anne vebaba var.

Asıl Belçika Devleti Örgütlüdür!Yargısı, Hakimi, Savcısı,Polisiyle Örgütlüdür!Onlar Adletsizliğin Örgütü!Irkçılığın Vicdansızlığın Örgütü!

Biz ise iki evladımızın cenazelerini iste-yen, Aygün ailesini sahiplenmeye çalışan, bir-

lik olmayı savunanların örgütüyüz. Kim ala-cak o çocukların cenazesini?

KİM? “Örgüt var” diyenler gidin alın? Cenaze-

ler 2 yıldır morgdalar. Cenazemizi bile ver-miyorlar. Belçika basını basın ilkelerine uya-rak haber yapacaksa önce Belçika devletinesormalı: Bu cenazeleri ne hakla iki yıldır ai-lesine teslim etmiyor? Ne amaçla iki yıldır ce-nazeleri morgda bekletiyor?

Belçika basını nerede? Onların amacıçok açık, onlar "demokrat" ülkelerini koru-yorlar. Sözde demokratlar, sözde insan hak-ları savunucuları neredesiniz?

Avrupa dünyaya insan hakları dersi verirher zaman. Hani demokrasi? Bu nasıl de-mokrasi böyle?

Emperyalist demokrasi böyle oluyor. Belçika devletinin kanlı tarihini de çok iyi

biliyoruz, halkları birbirine düşürüp sonra ora-daki halkın zenginliklerini sömürdüğünü de.

Evet Türkiye'den daha iyi koşullarda ya-şıyor olabiliriz. Ama kara kaşımız, kara gö-zümüz için kalmıyoruz bu yaban ellerinde,emeğimizle yaşıyoruz.

Kendi halkları nasıl zengin bunu da çokiyi biliyoruz, bizim gibi ülkeleri iliklerine ka-dar sömürdükleri için onlar zengin.

O çocuklarımızın neden öldüğünün birönemi yok. Bu düzenin yüzünden öldüler. Budüzen çocuklarımızı kendi kültürlerine uzak-laştırıyor, kendi anadillerini dahi doğru düz-gün konuşamıyorlar. İki evladını kaybettiAygün ailesi. Onları o yaşa getirdiler, emekverdiler. Bir günde ellerinde kayıp gitti ev-latları. Kim bunun suçlusu?

Vatanımızdan, köyümüzden çok isteyerekmi geldik Avrupa'ya? Çok mu isteyerek kalı-yoruz? Belçikası, Avrupası, Amerikası ülke-mizi sömürmeyip defolup giderlerse bizde ül-kemizde açlığın, yoksulluğun olmadığı bir ül-kede yaşamayı isteriz.

Bizi vatanımızdan eden bu düzen şimdi ikievladımızdan etti.

Örgüt var diyenler? Tamam biz ol-mayalım, siz yapın bir şeyler. Ama alıno çocuklarımızı o buz gibi morgdan.Neyi bekliyoruz? Almanya’da ırkçılardiri diri yakıyor. Sadece dilimizden, di-nimizden, saçımızın renginden kay-naklı. Belçika’da da cenazelerimizi ver-miyorlar.

Neyi Bekliyoruz? Bugün AygünAilesi, Yarın Sizin Çocuğunuz?

Kortrijk Bölge Savcısı Marc Al-legaert ırkçıdır. Vicdansızdır. Belçika

devletini ve savcı Marc Allegaert'i bulundu-ğumuz her yerde teşhir edeceğiz. Nazilerin de-vamcıları olduklarını anlatacağız. Avrupa’dakibütün Belçika elçiliklerinin önüne gideceğiz.Avrupa’nın bir çok ülkesinde Belçika devle-tinin "CENAZELERİMİZE EL KOYDU-ĞUNU" anlatacağız, eylemler yapacağız.

Zanlılar yakalanmış, otopsiler yapılmış,olay yeri tatbikatı yapılmış, daha neden tutu-yorsunuz cenazelerimizi. Bir anne baba içinevlatlarını 2 yıldır toprağa verememek ne de-mek biliyor mu Savcı Marc Allegaert. Sizinmanevi değerleriniz, vicdanınız olmayabilir.Ki olmadığı görülüyor. Ama o anne, baba veçocuklarının buna dayanacak gücü kalmadı.Bir de üzerine para alıyorsunuz, günlük 70euro morg parası. Bu nasıl bir adalet, bu na-sıl bir ahlak ve vicdan?

Bizim tek bir çocuğumuz dahi yoktur Bel-çika devletine vereceğimiz. Sahipleneceğiz in-sanlarımızı. Sahipsiz değil bizim halkımız, ça-resiz de değil.

CENAZELERİMİZİ İSTİYORUZ,VERİN, vatan toprağına vereceğiz çocukla-rımızı.

CENAZEMİZİ İSTİYORUZ. Sizin tekparça toprağınızı istemiyoruz.

VERİN ÇOCUKLARIMIZIN CENA-ZESİNİ, VATANIMIZA GÖTÜRECEĞİZ.

VERİN CENAZEMİZİ! EVLATLARIMIZIN CENAZELERİNİ

ALMADAN, BELÇİKA MAKAMLARI-NIN ÖNLERİNDEN AYRILMAYACAĞIZ!

Halkımıza sesleniyoruz;Onlar bizim evlatlarımız, dünyanın hiç bir

yerinde cenazelere el konulamaz. Bunun hiç-bir yasada, hiç bir dinde, hiçbir vicdanda yeriyoktur. Sahip çıkalım. Bugün onlara olan ya-rın sizin evlatlarınızın başına gelebilir. Bizimkültürümüzde birlik ve dayanışma vardır.Sahip çıkalım ve alalım çocuklarımızın ce-nazelerini o buz gibi morgtan.

ANADOLU FEDERASYONU

AVRUPA’dakiBİZ BELÇİKA DEVLETİ HANGİ HAKLAEVLATLARIMIZIN CENAZELERİNİ

VERMİYOR? ARKALARINDA "ÖRGÜT" VAR DİYEREK

HALKIMIZI KORKUTARAKCENAZELERİMİZİN SAHİPLENMESİNİENGELLEMEYE ÇALIŞIYOR BELÇİKA

DEVLETİ!ALMANYA'DA DİRİ DİRİ YAKIYORLAR!

BELÇİKA'DA CENAZELERİMİZE ELKOYUYORLAR!

49

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

2 Haziran günü Almanya’nın Düs-seldorf şehrinde Mitsubishi Halle’deon bini aşkın kişiyi bir araya getirenGrup Yorum; “Irkçılığa Karşı Tek SesTek Yürek” adıyla büyük bir konsergerçekleştirdi. Salonun kapasitesi ye-tersiz kaldı ve birçok dinleyici kon-seri koridorlardan ve bahçeden din-lemek zorunda kaldı. İngiltere, Fran-sa, Belçika, Hollanda, Avusturya, İs-viçre ve Avrupa’nın birçok ülkesindenbinlerce kişinin katıldığı konserde,Grup Yorum’a Erdal Bayrakoğlu,Burhan Berken, ve şair Nihat Behrameşlik etti. Aylin Aslım ise geçirdiğikaza sonucu ayağının kırılması ne-deniyle sesini ve görüntüsünü Türki-ye’den konser ekranlarına ulaştırarakUlaşır Sana şarkısını seslendirdi.

Avrupa’da ilk kez bir senfoni or-kestrasıyla konser gerçekleştiren GrupYorum’a Essen Senfonik Project eş-lik etti. Sahnede ayrıca Grup Yo-

rum’un Avrupa’daki öğrencilerindenoluşan Yorum Korosu da vardı. Kon-ser boyunca dev ekranlardan ırkçılı-ğı, gurbetteki emekçilği, Türkiye’de-ki mücadeleyi anlatan görüntüler gös-terilirken, şarkı aralarında İdil Tiyat-ro Atölyesi ve Köln Sanat Atölyesioyuncuları tarafından hazırlanan gös-teriler ve şiirler de seyirciyle paylaşıldı.

Konser, Anadolu Federasyonuadına Tuncay Yılmaz’ın konuşmasıylabaşladı. Irkçılığa karşı düzenlenen bugecenin önemini ve Avrupa’da yaşa-yan emekçi halkımızın, yaşanan ırk-çı saldırılara karşı nasıl örgütlenme-si gerektiğini belirterek; “Canımızı gü-vene almanın tek yolu örgütlenmek-tir. Irkçılığa karşı örgütleneceğiz.Yarın ırkçılar kapımıza, bıçaklarıgırtlağımıza, silahları ensemize da-yanmadan birleşeceğiz, kendi canı-mızı kendimizi güvene alacağız. Hal-kın, halkların düşmanı faşizmin tor-

tusu ırkçılığa karşı binlerce, on bin-lerce yürek, giderek yükselen tek birsesle haykırıyoruz: Irkçı saldırılardankorkarak değil, örgütlenerek koruna-biliriz. Bunun için örgütlenmekten,mücadele etmekten, ırkçılığa karşıkimliğimizi ve onurumuzu dimdikayakta tutmaktan vazgeçmeyeceğiz.Biz ölülerimiz için de, bugün mil-yonları bulan dirilerimiz için deADALET İSTİYORUZ. Öldürülenher insanımızın katillerinin cezalan-dırılmasını istiyoruz.” dedi.

Konserde ayrıca, Anadolu Gen-çliği adına Dilber Güneş; “Avrupa'nındört bir yanından gelip Düsseldorf'tabirleşen bu güçlü sesi Anadolu Genç-lik olarak coşkuyla selamlıyoruz. Biz-ler, çoğu Avrupa'da doğan, büyüyen,kendi anadilini bile konuşamayangençleriz. Bizler iki kültür arasında ka-lan, ne Avrupalı ne Türkiyeli sayılankuşaklarız. Bizler vatan denilen o

Av ru pa’da

Irkçılığa Karşı On Bin Yürek OldukYarın Yüz Binler Olacağız!

50

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

büyük sevgiyi fotoğraflardan, tele-fondaki dede, nine seslerinden tanı-maya çalışan çocuklarız. Ama bizasla teslim olmayan bir gençlik ku-şağıyız. Kendi yabancı aksanımızlakonuştuk belki, belki kıyafetlerimiz bi-raz daha farklılaştı… Biz yine deasla kültürümüzden, değerlerimizdenvazgeçmedik.” diye seslendi.

Alman Die Linke adlı sol partidenUla Jelpke’nin asistanı ve Alman

Birleşik Hizmet Sendikası ve Ver.di-NRW Göçmenler Sözcüsü İbrahimIşık da birer konuşma yaparak daya-nışmalarını dile getirdiler.

Ardından senfoninin çaldığı Dev-rim Yürüyüşümüz Sürüyor şarkısıeşliğinde Grup Yorum elemanları tektek sahneye çıktılar. Aşık Mahsu-ni’nin Çeşmi Siyahım türküsü hep bir-likte söylendi. Arapça Weyn el Ma-lain, Kürtçe ve Lazca potboriler,

Cemo, Hasta Siempre, Çav Bella,Haklıyız Kazanacağız gibi şarkılarseslendirildi. Konser boyunca dinle-yicilerin hiç susmadığı, bütün türkü-ler coşkuyla eşlik ettiği gözlendi.Konser sonunda ise ırkçılığa karşıGrup Yorum elemanları tarafındansahneden mücadele yemini ettirildi.Hep bir ağızdan on bini aşkın kişi ırk-çılığa karşı mücadele etme ve bir ara-ya gelme sözü verdi.

Biz halkımıza hep çok güvendik ve inandık. Halkımızaarkamızı dayamaktan asla vazgeçmedik. Halkımızın var-lığı bizim gücümüz oldu her zaman. İnancımızın, değer-lerimizin gücünü siz halkımızdan aldık.

Düsseldorf'ta Grup Yorum konserini tıka basa doldu-ran 12.000 kişiye çok TEŞEKKÜR EDİYORUZ! Biz, Al-manya'da yaşayan yaklaşık 3 milyon olan halkımızın birgün bizimle birlikte olacağına inanıyoruz.

"Irkçılığa Karşı Tek Ses, Tek Yürek" konseri, bizim is-tediğimizde nasıl birlikte olabileceğimizin, ırkçılarınkarşısında dimdik durabileceğimizin göstergesidir.

Naziler bizi yakarak, katlederek inançlarımızdan, kül-türümüzden, onurumuzdan vazgeçiremezler. Biz aslaasimile olmayacağız. Asla vatanımızı sevmekten vaz-geçmeyeceğiz.

Biz Türkiye halkı olarak gerektiğinde yüzbinler ola-biliriz. Geleceğimize sahip çıkalım. Irkçılığa karşı tek sesolmaya devam edelim, daha da büyüyerek, güçlenerek.

Halkımız; asla umutsuzluğa kapılmayın! Kendi gü-

cünüze, birlik olmanın gücüne inanın. Hem de çok ina-nın! İstediğimizde aşamayacağımız dağlar yoktur.

Irkçılığı birlik olarak yok edeceğiz.

Türkiye Bizim Vatanımız! Orada adaletsizliğe açlığa,yoksulluğa karşı bir gün milyonlar olacağız. Avrupa'daemeğimizle varız biz. Burada da ırkçılığa karşı yüzbinlerolacağız. Bunu biliyoruz, buna inanıyoruz. Çünkü biz ken-dimize ve halkımıza güveniyoruz.

Kollektif Bir Çalışma Dağları Devirir!Bunun Sonucudur Grup Yorum Konseri!Irkçılığı’da Birlik Olup, MücadeleEderek Yok Edeceğiz!

Grup Yorum konserinin başarısı kolektif bir çalışma-nın başarısıdır. Arkadaşlarımız emek harcadı, çalıştı ve so-nucunu aldılar. Gerçek olan şudur: Halka gitmek. Halkınolduğu her yerde bizde olmalıyız.

Yöre dernekleri, camiler, cemevleri, Alevi dernekle-ri, piknik alanları, halkımızın olduğu her yere gi-decek ve gerçekleri halka anlatacağız. Irkçılığıngerçek sorumlusu "Alman devleti"nin politika-lardır, bu gerçeği halkımıza anlatmalıyız.

Irkçılığı örgütlenirsek yok edebiliriz. Bunu bık-madan, usanmadan, emek ve sabırla anlatacaca-ğız. Bugün kapısından çevirecek, ısrar edeceğiz,tekrar anlatacağız, tekrar gideceğiz.

Konser çalışmasını yürüten arkadaşlarımız!Önümüzde 16 Haziran'da "Irkçılığa Karşı Tek SesTek Yürek" yürüyüşü var. Çalınmadık kapı bı-rakmayalım, elimizden gelenin fazlasını yapalım.Ah vah etmek yok. Umutsuzluğa kapılmak yok.Yılgınlığın sesine kulaklarımızı tıkayacağız. Yü-zümüzü halka döneceğiz. Halka güveneceğiz.

Irkçılığa Karşı Bizimle Tek Ses Olan, Bizi YalnızBırakmayan Halkımıza Çok Teşekkür Ediyoruz!

Yüreğinize Sağlık!

51

10 Haziran2012

Yürüyüş

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!

YitirdiklerimizBağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

16 Haziran - 22 Haziran

1956 Dersim doğumludur. 1977-78’de Dev-rimci Sol’a duyduğu sempatiyle başladı müca-delesi. Adli bir olaydan 1974-1983 arası hapis-te yattı. 1987’de örgütlü ilişkiler içinde yer aldı.Devrimci yaşamında, Zeytinburnu Halkevi yö-neticiliğinden Malatya dağlarında gerilla olma-ya kadar birçok alanda görevler üstlendi. 16Haziran 2001 tarihinde, büyük direnişte sür-

dürdüğü ölüm orucunun 240. gününde şehit düştü.

Veli GÜNEŞ

1974 Sivas doğumludur. 1996’da Anka-ra’da gençliğin mücadelesine katıldı. TokatBölgesi’nde Benli Yaylası yakınlarında Kara-deniz Recai Dinçel Silahlı Propaganda Birli-ği'ne bağlı bir grup gerillayla oligarşinin aske-ri güçleri arasında 22 Haziran 2004’te çıkançatışmada şehit düştü.

Hasan Hüseyin, 1996'da Ankara'da genç-lik örgütlenmesi içinde katıldı mücadeleye.

AYÖ-DER Komitesi’nde yer aldı, daha sonra Ege TÖDEFsorumluluğunu üstlendi. Ne defalarca geçtiği işkenceler,ne ağabeyi Haydar Boyraz’ın katledilmesi onu yıldıramadı.

Hasan HüseyinBOYRAZ

1959 Malatya do-ğumludur. Adana veçevresindeki müca-deleye önderlik etti.Adana’da sol içi birsorunu çözmek ister-ken kendine “Dev-rimci Kurtuluşçu” di-

yen biri tarafından 19 Haziran1979’da öldürüldü. Mehmet, bölge-nin yönetici kadrolarından biriydi.

Mehmet BÜÇKÜN

Adalet Yıldırım, 1977 Dersim doğumludur.Henüz 15 yaşındayken Dersim Kır Gerilla Bir-liği’ne katıldı. Daha sonra İstanbul şehir birlik-lerinde yer aldı. 22 Haziran 1996’da hapisha-nelerde yoldaşlarına uygulanan baskıların he-sabını sormak için DYP İstanbul Kağıthaneilçe binasına düzenlenen baskında, eylemdensonra çatışma çıktı. Adalet kendini feda ederek

diğer yoldaşlarının geri çekilmesini sağladı ve çatışarak şehitdüştü. Şehit düştüğünde 19'unda komutan yardımcısıydı.

Adalet YILDIRIM

KenanAyde-mir’in ce-naze töre-ni sırasın-da, jan-darmanıncenazeye

katılanlara açtığı ateşsonucu 21 Haziran1979’da şehit oldu.

İlhami ÇAVUŞOĞLU

Bekir Baturu ve Hüseyin Çukurluöz’ün 22 Haziran günü be-denlerini tutuşturarak şehit düşmelerine tanıklık eden bir tutsa-ğın, o günü, saati, anı anlatımıdır...

Uzandı, sessizce yattı. Kafasında günlerdir, belki de aylardırdeğerlendirdiği düşünceler olgunlaşmış, “vaktin geldiğine” kararvermişti. Muharrem’in bedenini tutuşturarak, direnişin iradesiniortaya koyduğu günden bu yana üç çift göz birbirini izliyordu. An-lamıştı Muharrem’in ne demek istediğini. Bekir de aynı düşün-ceyi taşıyordu. Üstelik Bekir’in durumu da kötüleşiyor, zorla mü-dahale için cehennem zebanilerinin hastaneye kaldırıp direnişi-ni kırmak için kollarına zorla serum bağlamaları an meselesiy-di. “Gece yapacağız” dedi kendi kendine. “Gece olmalı, karan-lığı ateşimizle aydınlatmalıyız. Hücrenin içinde olmalı, bu tecrithücrelerini tutuşan etlerimizle eritme kararlılığımızı herkes gör-meli.” Kalkıp ölüm orucunda olmayan yoldaşını yanına çağırdı.

Hüseyin: "Bu gece çok düşündüm, eylemi bugün yapacağız... Partiye

yazmak isterdim. Sen söylersin, zamanım yok buna. Partiye se-lamlarımı söyle. Özellikle '96 gazilerinin tümüne özel selamımısöyle. Kamile'ye yaz söyle ki, 12'lerin yadigarı olan kazağıyla gi-diyorum. Bu bizim için de bir nokta, senin için de bir nokta olmalı.Ölümün gölgesinde mutluluk olmaz. Mutluluk ölümü alt ederkenyakalanır. İnanç ve iradeyi asla elden bırakmayacaksın. İnanç veirade herşeye galip gelir. Tüm yoldaşlara selamımı söylersin

22 Temmuz sabahı direnişin iradesine bir kez daha tanık olu-nacaktı. 05.30'da kalktılar. Hüseyin bir pankart asmaya, halkı bi-linçlendirmek için bir bildiri dağıtmaya gider gibi, bir gecekondudirenişinde barikat kurar gibi, her adımını iradi atıyor, şaşılacakderecede serinkanlı davranıyordu. Bekir’in bakışları “seninle her

şeye varım” dediği Hüseyin’in gözlerine dikilmiş, büyük bir yol-daş sevgisiyle, güvenle bakıyordu. "Son sigaralarımızı içelim" dediHüseyin. Üçü plastik masanın etrafına toplandı. Bir tek tanıkla-rı vardı bu destansı anda. 250 gündür açlıklarında yanlarında,aynı hücrede, içeriyi kaplayan açlığın nefes kokusunu solu-muşlardı. Yoldaşına döndü, "250 gündür yanımızdasın, tanıksın,bizi yoldaşlarımıza olduğumuz gibi anlat. Anlat ki arkadaşlar ders-ler çıkarsınlar." dedi.

“Burada, bu hücrenin içinde yapacağız” dedi, Hüseyin. “Buhücrede bitireceğiz. Buradan ölümüz çıkacak...”

Kararının netliğiyle "tamam” demekle yetindi Bekir. Nevresimler söküldü, hücrenin uygun bir yeri hazırlandı, be-

denlerini tutuşturmak için gerekli tüm malzemeler hazırlandı. Gü-lerek yoldaşına baktı Hüseyin. Bekir sabırsızca "başlayalım” dedi.Hüseyin, “Acele etmeyelim, saatimizi bekleyelim” diye cevapla-dı onu. Savaş alanında düşman taarruzunu püskürtmek için enuygun anı bekleyen komutan gibiydi Hüseyin. “Sessiz yapaca-ğız bu işi." diye tekrarladı.

Yakılacak malzemelerden genişçe bir öbek yaptı Hüseyin, el-yafları önlerine, vücutlarına yerleştirdi. Öbeğin önünde küçük biryol yaptı. Buradan gireceklerdi alevin ortasına. Bu yol zafere ula-şılacak yol olmuştu o an. Boşuna ölüyorsunuz diyenlerin pespayeteorilerine meydan okuyan bir törensellikle yola koyulmaya ha-zırdılar. Yaşamı kazanmak için bu yolun yürünmesi gerektiğininbilincindeydiler. Hüseyin Bekir’in elinden tuttu. Elele yürüdüler ateşçemberinin ortasındaki yoldan. Girdiler ateşin içine. İçlerine çek-tiler ateşi.

Hüseyin, Bekir’in elinden tutarak ayağa kaldırdı. Tutuşan san-ki onlar değildi. Yanyana dimdik, el ele durdular. Hüseyin sağ ko-lunu kaldırıp zafer işareti yaptı. Bir anda alevler içinde kaldılar.Ateş çok hızlı büyüdü. Öbek ile bedenlerinde alev birleşti, yük-seldi. Ateş bu anı bekliyordu adeta, zafer işaretiyle birlikte alev-leri de şaha kalktı. İlk slogan Hüseyin’den duyuldu: "Yaşasın FedaEylemimiz", "Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz"...

ATEŞTEN İRADE: Hüseyin Çukurluözve Bekir Baturu’nun feda anı

Anıları Mirasımız

“Disiplin ve kuralların olmadığı yerdezafere ulaşılmaz.”

Veli GÜNEŞ

Ölüm oru-cu direnişçi-siydiler. 27 yıl-lık devrimci 42yaşındaki Çu-kurluöz’le, 36yaşındaki 11yıllık devrimci

Baturu, 22 Haziran 2004’teSincan F Tipi’nin bir hücresinde elele,aynı ateş çemberinin içinde bedenlerinitutuşturarak şehit düştüler. Çukurluöz,feda eylemini gerçekleştirdikleri gün, 22Haziran’da şehit düşerken, Baturu bir günsonra şehit düştü.

Hüseyin Çukurluöz, Çorum'un Sun-gurlu Kazası’nın Çukurlu Köyü'nde doğdu.13 yaşındayken çalışmak için Ankara'yageldi. 1978 başında Bedii Cengiz'le tanı-şarak mücadeleye katıldı. 1980 Nisan’ın-da tutsak düştü ve 11 yıl hapishanelerdekaldı. Tahliyesinden sonra Gebze'de faali-yet yürütürken yeniden tutuklandı. 1996Ölüm Orucu’nda Birinci Ölüm Orucu Eki-bi’nde yer aldı. 19 Aralık 2000 katliamındaağır yaralandı. 20 Ekim 2003' te 10. ÖlümOrucu Ekibi’nde yer alarak direnişin bay-rağını omuzladı.

Bekir Baturu, 1968 Gaziantep do-ğumludur. Öfkeliydi düzene ama 20 yaşı-na kadar politik bir bilince dönüşmedi budüşünceleri. '93 yılında Kastamonu genç-lik örgütlenmesinde yer aldı. Faşist saldı-rılarda yaralandı, polis işkencelerindengeçirildi, tutsaklık yaşadı. '94’te Batı Kara-deniz'de öğrenci gençliğin örgütlenmesin-de görevlendirildi. '97 Kasımı’nda tutuk-landı. 19 Aralık 2000 katliamında Bar-tın’da daha sonra şehit düşecek yoldaşla-rıyla omuz omuza direndi. Onlardan öğre-nerek devrimciliğini büyüttü. Büyüyeninancı ve kararlılığıyla alnına kızıl bandıtaktı. Tecrite karşı direnişte ölümsüzleşti.

HüseyinÇUKURLUÖZ

Bekir BATURU

5 Temmuz 1857’de birköy öğretmenin kızı olarakdünyaya geldi. Gençlik yılla-rında sosyalist düşüncelerletanıştı. Almanya’da müca-delenin en zorlu dönemle-rinde mücadeleye büyükkatkılar sundu. 1889’daki 2.

Enternasyonal’in hazırlanmasına katıldı.Spartaküstlerin kurulmasına önderlik etti.20 Haziran 1933’te aramızdan ayrıldı.

Clara ZETKİN

Kenan Aydemir, 1961 do-ğumludur. Devrimci Sol sa-vaşçılarındandı. Kocamusta-fapaşa MHP binasının yakıl-ması eylemi sırasında ağıryaralandı. Kaldırıldığı hasta-nede kurtarılamayarak 20Haziran 1979’da şehit düştü.

Kenan AYDEMİR

53

Yürüyüş dergisi okurları yoksulgecekondu halkına yoksuzluğunnedenini, gerçekleri anlatmaya de-vam ediyor.

İstanbul: 31 Mayıs günü Yü-rüyüş okurları Gazi sokaklarındasloganlarla marşlarla Yürüyüş’ühalka ulaştırdılar.

AKP iktidarının yalanlarla, hal-kı aldatmak beynini teslim almakiçin kullandığı burjuva basına kar-şı Yürüyüş okurları gerçekleri veyoksulluktan, zulümden kurtulma-nın yolunu dergilerinin dağıtımıylahalkla paylaştı. 17 Yürüyüş okuru-nun katıldığı dağıtım sırasında, Yü-rüyüş dergisi dağıttığı için Engin Çe-ber’i katleden, Ferhat’ı sakat bıra-kan düzene karşı sessiz kalınmaya-cağı, Yürüyüş'e saldırıldıkça dahafazla sahiplenileceğine vurgu yapı-larak Gazi sokakları ve pazarın içigezildi. Dörtyol ve eski karakoldacadde üzerinde durularak sloganlarladergi dağıtımına devam edildi. 2 saatsüren dağıtım sırasında 240 dergihalka ulaştırıldı. Yürüyüş okurlarıher hafta dergilerini toplu olarak da-ğıtacaklarını ve tüm halka ulaştıra-caklarını söyleyerek dağıtıma sonverdi.

Erzincan: 2 Haziran günü Er-zincan’ın Geçit beldesinde Yürüyüşdağıtımı ve tanıtımı yapıldı. 4 saatsüren tanıtımda halka, son dönem-deki gözaltı ve tutuklama terörü an-latıldı. AKP'nin işkenceci polisleriteşhir edildi. Yapılan çalışmadatoplam 40 adet Yürüyüş ve 4 adetde Tavır dergisi halka ulaştırıldı.

Mersin: Dev-Genç’liler Mer-sin’in Karaduvar Mahallesi’nde, es-naflara ve evlere giderek, YürüyüşDergisi’nin tanıtımını ve satışınıyaptılar. 2 saat süren dağıtım sıra-

sında mahalle halkı ile sohbetleredildi. Toplam 50 dergi halka ulaş-tırıldı.

İzmir: İzmir’de Yürüyüş dergi-si okurları 3 Haziran günü Yaman-lar Mahallesi’nde ve Bademler Kö-yü’nde Yürüyüş dergisinin tanıtımınıve dağıtımını yaptılar. Yapılan soh-betlerde mahalle halkı, yıkımlar-dan tedirgin olduklarını belirttiler.Yürüyüş okurları, bunların arkasın-daki rantı, bu saldırıyla da halkın kül-türünü, değerlerini yok etmeye ça-lıştıklarını anlattılar. İki buçuk saat-te yapılan dergi tanıtımında Ya-manlar Mahallesi’nde 38, BademlerKöyü’nde 30 Yürüyüş dergisi halkaulaştırıldı.

Ankara: 18 aydır her haftaCuma günleri olduğu gibi 1 Hazi-ran günü de saat 18.00'de SakaryaCaddesi'nde bir araya gelen HalkCepheliler, Yürüyüş Dergisi çalı-şanlarının serbest bırakılması içineylem yaptılar. Yapılan açıklama-da, AKP'nin halka yönelik saldırı-larının karşısında bir tek devrim-cilerin duracağı ve bundan kaynaklıda son birkaç senedir devrimcile-re yönelik bir tutuklama terörü ol-duğu söylendi.

Açıklamada ayrıca, “On sekizaydır tutuklu bulunan devrimcilerçıkartıldıkları mahkemelerde yar-gılanan değil, yargılayan oldular. 12Eylül askeri cuntasını 32 yıl sonrabir kez daha kendi mahkeme sa-lonlarında yargılayan devrimcilervardı karşılarında. Hesap soran,yargılayan devrimcilerdi.” denile-rek, 12 Haziran günü Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesi’nde Yürü-yüş Dergisi çalışanlarının yargı-landığı davaya katılım çağrısı ya-pıldı. 35 kişinin katıldığı eylem slo-ganlarla sona erdi.

Yoksul Mahallelerde Her Evde Yürüyüş Olacakİddiamızın Kaynağı 25 Yıllık Yayın Tarimizdir

İzmir Ankara

Geçtiğimiz günlerde Cemil Çiçekve Kemal Kılıçdaroğlu arasındaölüm orucu yapma üzerinden yapılanbir tartışmaya tanık olduk.

TMMOB'un 31 Mayıs'ta başlayanve Ankara'da yapılan 42. Olağan Ge-nel Kurul toplantısına katılan CHPGenel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in par-tiler arası uzlaşma konusunda “Benne yapayım, ölüm orucu mu tuta-yım?” dediğini ifade ederek, "Yasama,yürütme, yargı dedik, yasama orga-nının hali ortada. Yürütme organınınemrinde. Ben söylemiyorum bunu,yasama organının başındaki kişi 'Elimkolum bağlı' diyor. 'Ben ne yapayım'diyor Sayın Cemil Çiçek, 'Ölüm orucumu tutayım' diyor. Evet Sayın Başkanbu ülkeye demokrasi gelecekse ge-rekirse oturup ölüm orucu tutacak-sın. Bu kadar basit'' diye konuştu.

Bu tartışmayı yürütenler kim,ölüm orucu yapacaklar kim!

Bakın kimliklerine; Cemil Çiçekyıllarca, F Tipi hücre hapishanelerinekarşı ölüm orucu direnişinde yer alanve bu uğurda şehit düşen devrimcitutsaklara ve ölüm orucuna saldıran,ölüm orucu hakkında demediğini bı-rakmayan ve hapishanelerdeki sal-dırıların arttırılmasından da sorumluolan biri. Emperyalizmin çıkarları

ve kendi çıkarları için her rengegirebilen bir katil.

Kılıçdaroğlu ise, burjuva siyasetiniçinde yer alan ve direnenleri CHPile düzende tutmaya çalışan bir po-litikacı.

Bugüne kadar ülkemiz ve dünyatarihi böylesi kişilerin direndiğine,heleki ölüm orucu gibi sonunda kendicanını feda etmek olan bir eylemledirendiğine tanık olmadı. Bundansonra da tanık olmayacak, çünküburjuva siyasetin özünde çıkar vardırve burjuva siyasetçiler çıkar ilişki-lerinin içinde en kirlenen kesimdir.Yaptıkları, bir yanıyla ölüm orucugibi bir eylemi kendi siyasi çıkarlarıiçin kullanmaktır sadece.

Halk ve vatan için böylesi diren-işleri ancak devrimciler yapar. Tecritekarşı 2000-2007 yılları arasında 7 yılsüren ve 122 şehidin verildiği BüyükDireniş, direnen her kesime yol gös-termeye devam ediyor. Bu direniş,direnmenin meşruluğunu yeniden ka-zandırma savaşı olarak geçti tarihimize.

Cemil Çiçek ve Kılıçdaroğlu'nabu sözleri söyleten direnişin yarattığıbu meşruluktur. Artık herkes, di-renmeden ve bedel ödemeden hiçbirşeyin kazanılamayacağını biliyor,görüyor. Burjuva siyasetçiler de bunugörmek zorunda kalıyor. Bu tartışma

bunun en somut örneği. Bir yanıylaölüm orucu direnişinin meşruluğunuitiraf etmek zorunda kalıyorlar.

Hatırlanacaktır; direnmek, ölümorucu direnişi yapmak veya ölümorucuna teşvik etmek suç sayıldıülkemizde. Bundan dolayı yargıla-nanlar, ceza alanlar oldu. Bu saldırılarıyapanlar, aynı siyasetin insanlarıydı.Bir yandan çıkarılan yasalar, diğeryandan zorla müdahale ile ölüm orucudirenişini tecrit etmeyi ve nihayetindebitirmeyi hesapladılar. Yüzlerce insanınhafızası çalındı, yüzlerce insan katle-dildi. Bu çıkarılan yasalarla hapisha-neler doldu, taştı. Ölüm orucu yapmayıve direnmeye ülkemiz topraklarındansöküp atamadıkları gibi, ölüm orucubugün direnen her kesimin baş-vurmak zorunda kaldığı bir direnişsilahı haline geldi. Şimdi bunu kendiağızlarıyla da itiraf ediyorlar.

Asıl meşru olan halkların direni-şidir. Bunu herkes görecek. Halklarındirenişini hazmedemeyenler de bunugörecek, halkların direnme hakkınınmeşruluğundan kaçamayacaklar.

Tüm bunların ışığında bir kezdaha soruyoruz;

Siz kim, ölüm orucu yapmak kim?Halk sevgisi, vatan sevgisi, devriminancı olmayanlar ölüm orucu yapa-maz, ölümü göze alamaz.

SİZ KİM, ÖLÜM ORUCU YAPMAK KİM?Ölüm Orucu Yapmak Halk ve Vatan Sevgisi İster!Devrim Gibi Soylu Bir Davaya Adanmak İster...

Grup Yorum’u Sahiplenmek Umudumuzu Sahiplenmektir

Mersin’de 4 Haziran günü GrupYorum masası açıldı. Mersin Üni-versitesi çarşısında Dev-Genç’lilertarafından açılan masada, Grup Yo-rum fularları, Tavır ve Yürüyüş der-gileri, Grup Yorum 25. Yıl KonserDVD’si ile Tavır, Boran ve Yar ya-yınlarından çıkan kitaplar satıldı.Masaya gelen öğrencilerle sohbetedilerek, 12 Haziran’da Ankara’dayapılacak olan eyleme çağrı yapıldı.

Artvin Hopa’nın Kemalpaşa Bel-desi’nde, dönüm başına 10 kilo çayalınması kararına karşı Kemalpaşa Çay-kur Fabrika Müdürü ve muhtarlarla 14Mayıs günü yapılan görüşmeden birsonuç alınamayınca, 300 kişiye yakınçay üreticisi 15 Mayıs’ta eylem yaptı.Fabrika önündeki uluslararası yolu yak-laşık iki saat “Halkız Haklıyız Kaza-nacağız”, “Üreten Biziz Yöneten deBiz Olacağız”, “Müdür İstifa, ÇaydaKotaya Kontejana Son”, “KöylüyüzHaklıyız Kazanacağız”, “KemalpaşaUyuma Çayına Sahip Çık" sloganlarıyla

trafiğe kapattılar. Köylülerin bir bölümü de fabrikaya

girip, Kemalpaşa halkına hesap vermesiiçin Çaykur Fabrika Müdürü’nü fabrikaönüne çıkardılar. Halkın kararlı duruşukarşısında dili tutulan müdür, eylemsonunda çayın dönümünü 15 kiloya çı-karttı. Eylem devam ederken gelenHopa Kaymakamı Abdullah Akdaş“İkinci bir Metin Lokumcu vakası ol-masını istemiyorsanız dağılın.” tehdi-dinde bulunarak, halkın karşısında nekadar aciz olduklarını gösterdi. EylemeHalk Cepheliler de katıldılar.

Çayımız Emeğimizdir, Emeğimiz Ekmeğimizdir, Gasp Edenler Öfkemizden Kurtulamaz

54

Yürüyüş

10 Haziran2012

Sayı: 320

GAZ BOMBALARI ÖLDÜRME KASTIDIR!