Click here to load reader

ÖZOFAGUS KANSERİNDE CERRAHİ TEDAV VE SONUÇLARIMIZacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29268/tez.pdf · Apertura torasika superiordan trakeal bifurkasyona kadar olan özofagus, trakea

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • i

    TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ

    TIP FAKÜLTESİ

    ÖZOFAGUS KANSERİNDE CERRAHİ TEDAVİ

    VE

    SONUÇLARIMIZ

    Dr. Ali ÇELİK

    GÖĞÜS CERRAHİSİ ANABİLİM DALI

    TIPTA UZMANLIK TEZİ

    DANIŞMAN

    Prof. Dr. Hasan Şevket KAVUKÇU

    ANKARA

    2011

  • ii

    ÖNSÖZ

    Eğitimimin her aşamasında katkı ve desteklerini esirgemeyen başta tez

    danışmanım Sayın Prof. Dr. H. Şevket Kavukcu, Sayın Dekanım ve Anabilim dalı

    başkanım Prof. Dr. İlker Ökten, değerli hocalarım Prof. Dr. Murat Akal, Prof Dr.

    Adem Güngör, Prof.Dr. Hakan Kutlay, Doç Dr. Ayten Kayı Cangır, Yrd. Doç. Dr.

    Serkan Enön, Yrd. Doç. Dr.Cabir Yüksel ve Op. Dr Murat Özkan’a, araştırma

    görevlisi arkadaşlarıma, yardımcı sağlık personeline, sabırla bekleyen eşim ve kızıma

    sonsuz teşekkür ederim.

  • iii

    İÇİNDEKİLER Sayfa No:

    KABUL VE ONAY ...................................................................................................... i

    ÖNSÖZ ........................................................................................................................ ii

    İÇİNDEKİLER ........................................................................................................... iii

    SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ................................................................. v

    ŞEKİLLER DİZİNİ ..................................................................................................... vi

    TABLOLAR DİZİNİ ................................................................................................. vii

    1. GİRİŞ VE AMAÇ ................................................................................................. 1

    2. GENEL BİLGİLER .............................................................................................. 2

    2.1. Embriyoloji ve Histoloji ..................................................................................... 2

    2.2. Özofagus Anatomisi ........................................................................................... 4

    2.3. Özofagusun Fonksiyonu ..................................................................................... 6

    2.4. Özofagus Kanseri ............................................................................................... 7

    2.4.1. Tarihçe ............................................................................................................... 7

    2.4.2. Etiyoloji .............................................................................................................. 8

    2.4.3. Patoloji ............................................................................................................... 9

    2.4.4. Klinik ............................................................................................................... 10

    2.4.5. Tanı Yöntemleri ............................................................................................... 11

    2.4.6. Evreleme .......................................................................................................... 14

    2.4.7. Tedavi ............................................................................................................... 17

    3. MATERYAL VE METOD .................................................................................... 29

    4. BULGULAR .......................................................................................................... 30

    5. TARTIŞMA ........................................................................................................... 43

    6. SONUÇ .................................................................................................................. 53

  • iv

    ÖZET ........................................................................................................................ 55

    SUMMARY ............................................................................................................... 56

    KAYNAKLAR .......................................................................................................... 57

  • v

    SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ

    A Arter

    N Nervus

    V Ven

    G Glandula

    YHK Yassı Hücreli Kanser

    ADK Adenokarsinom

    ÜDK Üst Diş Kavsi

    TYH Taşlıyüzük Hücreli Karsinom

    BT Bilgisayarlı Tomografi

    ARDS Akut Respiratuar Disitres Sendromu

    SVO Serebro Vasküler Olay

    ABY Akut Böbrek Yetmezliği

    DİC Dissemine İntravasküler Koagülasyon

    PET Pozitron Emisyon Tomografisi

  • vi

    ŞEKİLLER DİZİNİ

    Şekil No Sayfa No

    Şekil 2.1.1 Önbağırsağın proksimal kısmından gelişen trakeobronşial 2

    divertikül ve özofagusun gelişimin değişik evrelerindeki durumu. 3.-4. Haftalar

    Şekil 2.1.2 Özofagusun tabakaları 3

    Şekil 2.4.5.1 Özofagus kanserinde baryumlu grafi ile dolum defektlerinin

    görüntüsü 13

    Şekil 2.4.5.2 Özofagus kanserinde BT kesitlerinde duvar kalınlaşması 14

    Şekil 2.4.7.1 17 cm de yassı hücreli ca baryumlu grafi ve BT kesiti 22

    Şekil 2.4.7.2 Hipofarenks karsinomunda çıkarılan piyes 22

    Şekil 2.4.7.3 Orta bölge tümörlerinde özofajektomi materyali 25

    Şekil 2.4.7.4 Alt torasik özofajektomi 26

    Şekil 2.4.7.5 Kardiya tümöründe çıkan piyes 27

    Şekil 4.1 Hastaların cinsiyete göre dağılımı 30

    Şekil 4.2 Endoskopik ve radyolojik bulgulara göre lezyonun yerleşimi 33

    Şekil 4.3 Yapılan cerrahi girişimlerin dağılımı 35

    Şekil 4.4 TNM sınıflamasına göre hastaların % dağılımı 38

    Şekil 4.5 Aylara göre sağkalım olasılığı 39

    Şekil 4.6 Evrelere göre sağkalım analizi 40

  • vii

    TABLO DİZİNİ

    Tablo No Sayfa No

    Tablo 2.4.3 Özofagusun malign tümörleri 10

    Tablo 2.4.6.1 Özofagus kanserinde TNM evrelemesi 16

    Tablo 2.4.6.2 Özofagus kanserinde evreleme grupları 17

    Tablo 2.4.7.1 Özofagusun rekonstrüksiyonu için kullanılan organların

    seçimini etkileyen aktörler 21

    Tablo 4.1 Hastaların yaş ve cinsiyete göre dağılımı 31

    Tablo 4.2 Hastaların yaşadığı bölgelerin dağılımı 32

    Tablo 4.3 Histopatolojik klasifikasyon 34

    Tablo 4.4 Yapılan cerrahi işlemin patoloji ve cinsiyete göre

    dağılımı 35

    Tablo 4.5 Postoperatif dönemde gelişen komplikasyonların

    dağılımı 37

    Tablo 4.6 Evrelere göre sağkalım analizi 39

    Tablo 4.7 Bölgelere göre sağkalım analizi 40

    Tablo 4.8 Cinsiyete göre sağkalım analizi 41

    Tablo 4.9 Patolojiye göre sağkalım analizi 41

    Tablo 4.10 Tümör lokalizasyonuna göre sağkalım analizi 41

    Tablo 4.11 Ameliyat yılına göre sağkalım analizi 41

  • 1

    1.GİRİŞ VE AMAÇ

    Özofagus kanseri tüm kanserler arasında 6. sırada yer almakta ve tüm gastrointestinal

    kanserlerin %5-7’sini oluşturmaktadır (1). Ortalama 60 yaş civarında görülmekte

    olup 30 yaş altında nadirdir. Erkeklerde kadınlardan 2-4 kat daha fazla görülmektedir

    (1,2).

    Günümüzde özofagus kanserinin en etkili tedavisi cerrahi ile sağlanabilmektedir.

    Özofagus kanserinin cerrahi tedavisinde farklı metodlar uygulanmakta olup, dünyada

    en sık Ivor Lewis (Transtorasik özofajektomi) ve Orringer (Transhiatal özofajektomi)

    metodları uygulanmaktadır.

    Özofagus kanseri, tanı ve tedavi yöntemlerindeki bütün gelişmelere rağmen,

    maligniteler içinde hala en kötü prognoza sahip olanlardan birisidir. Klinik bulgular

    ortaya çıktığı zaman hastalar çoğunlukla kürabilite sansını yitirmiş durumdadırlar.

    Özofagus kanserinin primer tedavisi, medikal kontrendikasyon veya metastatik

    hastalık olmadığı sürece cerrahidir.

    Çalışmamızın amacı kliniğimizde 9 yıllık süre içinde özofagus kanseri nedeniyle

    opere edilen hastalarda morbidite, mortalite ve sağkalım sonuçlarını incelemek ve

    literatür verileriyle karşılaştırmaktır.

  • 2

    2. GENEL BİLGİLER

    2.1 Embriyoloji ve Histoloji

    Sindirim sisteminin oluşması, sferoidal blastokistte endodermal tabakanın

    görülmesiyle başlar. Splanik mezoderm endoderme yaklaştığında birleşerek

    splankoplörayı oluşturduğunda iki tabakalı primitif bağırsaklar meydana gelir.

    Embriyo 3 haftalıkken, faringeal bağırsağın hemen bitim noktasında önbağırsağın ön

    duvarında, arkasındaki özofagustan özofagotrakeal septum ile ayrılan ve

    trakeobronşial divertikül adı verilen küçük bir şişkinlik belirir (Şekil 1). Böylece,

    önbağırsağın proksimal kısmının dorsalinden özofagus, ventralinden de primordial

    hava yolları gelişir. Başlangıçta çok kısa olan özofagus, akciğer ve kalbin aşağı

    inmesi ile birlikte hızla uzar. İki ayrı kanal haline gelen ancak hala birbiriyle

    devamlılık gösteren tek bir tüp halindeki özofagus ve trakea bir yandan boyca

    uzarken, bir yandan da iki yandan birbirine yaklaşan lateral kıvrımların karşı karşıya

    gelmesiyle, 3-4 haftalarda karina civarından başlayarak birbirinden ayrılmaya başlar.

    Ayrılma süreci trakeal bifurkasyon 4. torakal vertebra hizasına gelene kadar devam

    eder ve gestasyonun 36. gününde tamamlanır (3,4).

    Şekil 2.1.1 Önbağırsağın proksimal kısmından gelişen trakeobronşial divertikül ve özofagusun gelişimin değişik evrelerindeki durumu. 3.-4. Haftalar

  • 3

    Özofagus 4 tabakadan oluşur;

    Tunika mukoza: Yukarıdaki yutak mukozasının devamı olup keratinize olmayan çok

    katlı yassı epitel ile örtülüdür. Aşağıda özefago-gastrik bileşkede kolumnar epitel ile

    uzanır. Lamina propria ve muscularis mukozaya sahiptir. Lamina propria üst

    bölümünde glandula oesophagea propria olarak adlandırılan tübüloalveolar bezler,

    aşağıda kardiaya yakın bölümde gl. cardiaca oesaphagei olarak adlandırılan tübüler

    bezler bulunur. Bu bezler mukus salgılar.

    Tela submukoza: Boylu boyunca tubuloalveolar yapıda gl. oesophageales içerir. Bu

    bezlerin yaptığı mukus özofagus içeriğinin ıslatılmasını sağlar. Tele submukozada,

    bezlerin ve düz kasların fonksiyonlarını idare eden plexus nervorum submukozus

    (Meissner pleksusu) bulunur.

    Tunika muskularis: İçte sirküler dışta longitudinal seyirli kaslardan yapılmıştır. 1/3

    üst bölümü çizgili kas, 1/3 alt bölümü düz kas ve 1/3 orta bölümü karışık yapıdadır.

    Özofagus başlangıç bölümündeki sirküler kas lifleri, faringoözofageal sfinkteri

    oluşturur. Kardioözofageal geçişte böyle bir anatomik sfinkter olmayıp, fizyolojik bir

    sfinkter vardır. Sirküler ve longitudinal seyirli kas katmanları arasında pleksus

    nervorum myentericus (Auerbach pleksusu) yer almaktadır.

    Tunika adventisya: Abdominal özofagus bölümü hariç gevşek bağ dokusundan

    yapılıdır. Kan damarları ve pleksus özofagusa ait sinirleri içerir. Abdominal

    özofagusun dış kısmı tunica seroza (peritoneum) ile kaplıdır.

    Şekil 2.1.2 Özofagusun tabakaları

  • 4

    2.2 Özofagus Anatomisi

    Özofagus, boyun alt ucundan başlar ve midede sonlanır. Normal anatomik

    pozisyonda farinksten özofagusa geçiş 6. servikal vertebra (C6) alt hizasında olup

    mide içinde sonlandığı yer ise 11. torasik vertebra (Th11) hizasındadır. Başka bir

    ifadeyle özofagusun başlangıcı krikoid kartilaj, sonlandığı yer ise diafragma

    seviyesidir. Özofagus’un boyu, yaşa, cinsiyete ve kişinin boy uzunluğuna göre

    değişmekle birlikte genel olarak erkeklerde 23-30 cm (ortalama 25 cm), kadınlarda

    ise 20-26 cm’dir (ortalama 23 cm). Ön kesici dişlerden gastroözofagial bileşkeye

    kadar olan mesafe erkeklerde 38-40 cm kadınlarda ise 35-38 cm’dir (5).

    Özofagus servikal, torakal ve abdominal olmak üzere üç kısımdan oluşur. Servikal

    kısım C6-Th1 arasındadır. Krikoid kıkırdağın alt kenarı ile sternumun insisura

    jugularisi arasında yer alır. Torakal kısım Th1-Th10 arasındadır. Sternumun insisura

    jugularisi ile özofageal hiatus arasında yer alır. Abdominal kısım ise Th10-Th11

    arasındadır ve özofageal hiatus ile midenin kardiyası arasında yer almaktadır.

    Özofagus boyunca üç darlık bölgesi bulunmaktadır. Birinci darlık özofagusun hemen

    başladığı yerde, krikoid kıkırdağın altındadır. Burası özofagusun ve tüm

    gastrointestinal sistemin en dar yeri olup çapı 1.5 cm’dir. Erişkinde üst kesici

    dişlerden 12-15 cm mesafededir. İkinci darlığı özofagusun sol ana bronşu

    çaprazladığı yerdedir. Bu darlık bronş basısına bağlı gelişmektedir. Diş kavsinden

    24-26 cm uzaktadır. Üçüncü darlık ise alt özofagus sfinkter mekanizması tarafından

    oluşturulup özofagusun diyafragmayı geçtiği yerdedir. Kesici dişlerden 40-44 cm

    uzaktadır.

    Özofagusun servikal kısmı yaklaşık 3-4 cm uzunluğundadır. C6 seviyesinden başlar,

    trakea ile vertebral kolon arasından aşağıya doğru iner ve Th1-2 seviyesinde torasik

    kısım ile devam eder. Boyun bölgesinde prevertebral kaslar, servikal vertebralar,

    facia colli profunda, önde trakea, tiroid bezlerinin yan lobları, paratiroid bezler,

    nervus rekurrens, arteria karotis kommunis ve a.tiroidea inferior ile komşudur.

    Torasik kısım, yaklaşık 20 cm uzunluğunda olup arka mediastende seyretmektedir.

  • 5

    Apertura torasika superiordan trakeal bifurkasyona kadar olan özofagus, trakea arka

    duvarı ve prevertebral fasia ile yakın ilişkilidir. Trakeal bifurkasyonun hemen

    üzerinde özofagus aortanın sağına geçer. Bu durum baryumlu grafide görülen

    özafagus sol yan duvarı üzerindeki çentiklenmeyi oluşturur. Özofagus bu seviyede

    sol ana bronşu çaprazlar. Daha aşağıda subkarinal lenf nodlarının posterior yüzeyini

    geçer ve sol atrium arkasından aşağıya doğru ilerleyerek diyafragmatik hiatusa ulaşır.

    Torasik özofagus; torakal vertebralar, vena hemiazigos, duktus torasikus, inen aorta,

    sol subklavian arter, sol a. karotis kommunis, arkus aorta, sağ ve sol mediastinal

    plevra ve azigos ven ile komşuluk yapmaktadır. Özofagusun torakal kısmı hiatus

    özofagus denilen açıklıktan geçtikten sonra abdominal özofagus olarak devam eder.

    Abdominal kısmın ön yüzü ile sağ ve sol duvarları kısmen periton ile örtülüdür. Bu

    kısım karaciğerin sol lobunun kenarına hafifçe temas eder (5,6,7).

    Özofagus a. torasika interna, torasik aortadan çıkan dallar, a. gastrika sinistra ve sol

    a. frenikadan kanlanır. Venöz drenajı ise v. tiroidea inferior, v. azigos ve hemiazigos

    aracılığı ile v. kava superiora, v. gastrika sinistra aracılığı ile v. kava inferiora’dır.

    Özofagusta lenfatik drenaj, özofagus mukozasının lamina propria ile muskularis

    mukoza arasındaki kısımda ve submukozada çok zengin bir lenfatik ağ bulunur. Bu

    lenfatik damarlar musküler tabakadaki ve adventisyadaki lenfatiklerle

    anastamozlaşırlar. Musküler tabakadaki lenfatikler longitudinal uzanırlar. Bu nedenle

    karsinomların çevrelerindeki alanlara intramukozal ve submukozal yayılımı sıklıkla

    bulunur.

    Servikal segment lenfatikleri internal juguler ve üst trakeal lenf bezi gruplarına,

    torasik özofagus lenfatikleri üst, orta ve alt mediastinal lenf bezi gruplarına drene

    olur. Abdominal segmentin lenfatik drenajı ise superior gastrik, çöliak aks, ana

    hepatik arter, splenik arter çevresi lenf bezlerinedir. Bütün farklı drenaj bölgelerine

    karşın tüm lenfatik ağ arasında çok yoğun bir ilişki vardır. Tümörlerin yayılımında

    bu özelliğin önemi büyüktür.

  • 6

    Özofagus boyun bölümü inervasyonunu n. rekürrenslerden, torasik ve abdominal

    bölümü n. vagus ve turunkus sempatikustan oluşan pleksus özofagustan alır (5,7).

    2.3 Özofagusun Fonksiyonu

    Gastrointestinal sistemin başlıca görevi, vücuda sürekli olarak su, elektrolit ve besin

    sağlamaktır. Bunun için besin maddelerinin sindirim ve emilime uğruyabileceği

    uygun bir hızda gastrointestinal kanalda ilerlemesi gerekir. Bu bütünün içinde

    özofagus, besinlerin farinksten mideye iletilmesini sağlamaktadır. Özofagusun bu

    fonksiyonu ilk bakışta basit gibi görünmekle birlikte kompleks bir fizyolojik olaydır

    (8,9).

    Özofagusun esas fonksiyonu besini farinksten mideye iletmektir ve özofagusun

    hareketleri özellikle bu fonksiyon için organize olmuştur. Özofagusta esas olarak iki

    tip peristaltik hareket mevcuttur. Primer persitaltizm ve sekonder peristaltizm. Primer

    peristaltizm basitçe yutmanın farinks fazı esnasında farenkste başlayan ve özofagusa

    yayılan peristaltik dalganın devamıdır. Bu dalga farenksten mideye kadar olan tüm

    yolu 8-10 saniye içinde geçer. Dik pozisyonda ayakta duran bir kişide, yutulan besin

    özofagusun alt ucuna peristaltik dalgadan daha hızlı, yaklaşık 5-8 saniyede ulaşır,

    çünkü bu durumda yerçekimi de besini aşağıya çekmek için ek bir kuvvet

    uygulamaktadır. Eğer primer peristaltik dalga tümünü mideye gönderemezse,

    özofagusta kalan besinin özofagus duvarını gerdirmesi sonucu sekonder perilstaltik

    dalgalar gelişir ve bu dalgalar besinin hepsi mideye boşalıncaya kadar devam eder.

    Sekonder dalgalar kısmen özofagusun myenterik sinir sistemi içindeki intrensek

    devreler, kısmen de vagusun afferent lifleri ile özofagustan medulla oblangataya,

    oradan da yine vagusun efferent lifleri ile tekrar özofagusa iletilen refleksler

    vasıtasıyla başlatılır. Farinks ve özofagusun üçte birlik üst bölümünün kas yapısı

    çizgili kas tipindedir. Bu nedenle bu bölgelerde oluşan peristaltik dalgalar sadece

    glossofaringeus ve vagus sinirleri içindeki somatik sinir uyarıları tarafından kontrol

    edilir. Özofagusun üçte iki alt bölümünün kas yapısı düz kas niteliğindedir. Ancak

    özofagusun bu bölgeside myenterik sinir sistemi ile olan bağlantılar dolayısıyla

    vagus sinirleri tarafından kontrol edilir. Özofagusa giden vagus sinirleri kesildiği

  • 7

    zaman özofagusun myenterik pleksusu birkaç gün içinde yeteri kadar duyarlı hale

    gelerek, vagus sinirlerinin desteği olmadan da kuvvetli sekonder peristaltik dalgalara

    neden olabilirler. Böylece yutma refleksinin paralizisinden sonra alt özofagusa bazı

    diğer yollarla geçmesi zorlanan besin, buradan kolaylıkla mideye geçirilir (8,9).

    Özofagusun diğer bir fonksiyonu da mide içeriğinin yukarıya geçişini engellemektir.

    Bu işlevi, anatomik açıdan diğer bölümlerinden farklı olmayan ancak tonik olarak

    kasılı olan alt gastroozöfageal sfinkter ile gerçekleştirir.

    2.4 Özofagus Kanseri

    2.4.1 Tarihçe

    Mackenzie, 1884 yılında yayınladığı makalesinde kendisinden önce özofagus

    kanseriyle ilgili yapılan çalışmaları yayınlamıştır. Galen II. yüzyılda özofagusu

    kısmen ya da tamamen tıkayan et parçalarından söz eder. X. yüzyılda İbn-i Sina

    disfajiye neden olan çeşitli durumları tanımlamış ve tümörlerin disfajide önemli rol

    oynadığımı farketmiştir. Coiter 1686’da özofagusun alt bölümünü tıkayan ağır bir

    kitlenin bir kadının ölümüne neden olduğunu belirtmiştir. Boerhave ve Van Swieten

    1745’de özofagusun malign obstrüksiyon semptomlarını ayrıntılı bir biçimde

    tanımlamışlardır. Morgagni ve Lieutaud 1767, Ballie 1802’de ve Home 1805’de bu

    gibi hastalarla ilgili gözlemlerini yayınlamışlardır (8).

    Özofagus rezeksiyonu konusundaki ilk çalışma 1871 yılında Billroth’un köpekler

    üzerinde deneysel çalışmasıdır. Czerny, 1877’de servikal özofagusun ilk başarılı

    rezeksiyonunu yayınlamıştır. Mikulicz 1886 yılında ilk başarılı servikal özofagus

    rekontrüksiyonunu gerçekleştirerek bu alanda öncülük etmiştir. Bircher 1894 de ilk

    defa özofagoplasti için deri tüpü uygulamasını ortaya koymuştur. Voelcher 1908 de

    kardia tümörlü bir hastada laparotomi yoluyla ilk başarılı kardia rezeksiyonu ve

    özofagogastrostomiyi gerçekleştirmiştir. Adams ve Phemister 1938 yılında 1/3 alt

    özofagus kanserlerinde intratorasik özofagogastrostomiyi göstermişlerdir. Sweet’in

    sol gastrik arterin bağlanması ile midenin serbestleştirilmesini ve Garlock’un 1944,

  • 8

    Sweet’in 1945’de yaptığı yayınlarda arkus aortanın üzerindeki seviyelere kadar

    midenin rekontrüksiyon için çıkartılması bu gün cerrahi metodların gelişmesinde

    önemli adımlar olmuştur (1).

    2.4.2 Etiyoloji

    Özofagus kanseri dünya genelinde tüm kanserler arasında 6. sırada yer almaktadır ve

    sıklığı 6.4/100.000 olarak bildirilmektedir (8,10). Tüm kanserlerin %1.5-2’sini,

    gastrointestinal sistem kanserlerinin ise % 5-7’sini oluşturmaktadır (11,12). Ancak

    coğrafik dağılımı özelliklidir. Dünya üzerindeki bazı bölgelerde düşük riskli alanlara

    göre 500 kat daha fazla görülmektedir (10). Görülme sıklığı yüksek olan ülkeler İran,

    özellikle Hazar denizi kıyıları, Güney Afrika, Çin’in kuzey bölgeleri, Türkmenistan,

    İsviçre, Fransa, Hindistan, Portoriko, Singapur, Japonyadır. Ülkemizde hasta profili

    değerlendirildiğinde ise büyük bir çoğunluğunun Doğu Anadolu bölgesinde

    yaşamakta olduğu görülmektedir (13).

    Özofagus kanserinin otuzlu yaşlardan önce görülme sıklığı düşüktür, en çok 6. ve 7.

    dekatlar da rastlanır. Erkeklerde, kadınlara göre iki kat daha fazla görülmesine karşın

    kadın hastalar genellikle daha gençtir (8).

    Özofagus kanserinin etiyolojisi kesin olarak hala bilinmemekle birlikte sık olarak

    görüldüğü bölgelerin ortak özellikleri üzerinde durulmaktadır. Bu ortak noktalar

    yoksulluk, tütün bağımlılığı ve beslenme alışkanlıklarıdır. Yoksulluğun kaçınılmaz

    sonucu malnutrüsyondur ve buna bağlı olarak diyette yer alan hayvansal, bitkisel

    proteinlerin, eser elementlerin ve vitaminlerin yetersiz alımına neden olmaktadır.

    Beslenme alışkanlıklarında ise ortak öğe aşırı sıcak yiyecek ve içeceklerin olmasıdır.

    Ayrıca söz konusu olan bölgelerde alkol alımının ve tütün alışkanlığının yüksek

    olması da anlamlı olarak değerlendirilmektedir (8,11). Yine diyette nitrosamin içeren

    besinlerin alımınında etiyolojide etken olabileceği savunulmuştur.

  • 9

    Tylozis, otozomal dominant geçişli kalıtsal bir hastalıktır, ayak tabanında ve avuç

    içinde hiperkeratoz ile karakterizedir. Tylozis tanısı alan hastaların %35’inde

    özofagus kanseri riski vardır (8,11).

    Özofagus kanserinin etiyolojisinde kronik irritasyon, metaplastik striktür, Plummer-

    Vilson sendromu, akalazya ve Barret özofagusunun etkisi yüksektir (8,11).

    2.4.3 Patoloji

    Özofagus kanser histopatolojisi yassı hücreli karsinom (YHK),

    adenokarsinom(ADK) ve diğer tümörler olmak üzere üç başlıkta incelenir.

    Histopatolojik tiplerin büyük bir çoğunluğu YHK ve ADK tarafından

    oluşturulmaktadır. Yassı hücreli karsinom özofagus kanserinin %90-95’ini

    oluşturmaktaydı, fakat her geçen yıl gastroözofageal reflü ve Barret metaplazisi

    nedeniyle bu oran ADK lehine değişmektedir. Son yapılan çalışmalarda YHK %76,

    ADK %16, diğer tipler %3 ve metastatik lezyonlar %7.7 olarak bildirilmektedir

    (1,2).

    YHK dünyada en sık görülen özofagus malignitesidir. YHK sıklıkla multisentriktir

    ve hastaların %25’de ikinci senkron tümör bulunmaktadır. Bu senkron tümörler

    rölatif olarak erken evreli tümörler olmakta ve hastaların %20’sinde submukozayı

    tutmaktadır. İntramukozal invazyonu olan hastalarda intraepitelyal yayılım, direkt

    stromal invazyon ve direkt intraduktal yayılım yolları derin doku tutulum yollarıdır.

    Değişik YHK formları vardır. En sık görülenleri polipoid karsinoma ve verrükoz

    karsinomadır. Polipoid karsinoma atipik spindle şekilli hücrelerden ve sarkomatöz

    elementlerden meydana gelmiştir. Bazen psödosarkoma ve karsinosarkoma olarak

    ifade edilir (14).

    Özofagus distal kısımlarda ve kardiada YHK’den çok ADK gelişir. Bu tümörler

    yassı hücrelerle döşeli özofagustaki submukozal bezlerden, distal özofagustaki

    kolummar epitelden gelişir. Özofagusun ve kardianın adenokarsinomları batı

    yarımkürede kısmen daha sıktır. ADK tipik olarak tanı anında ilerlemiştir. YHK’e zıt

  • 10

    ADK multisentrik değildir ama proksimal submukozal yayılım sıktır. Ender görülen

    histolojik tipleri mukoepidermoid kanserler ve adenoid kistik karsinomlardır (1,14).

    YHK ve ADK her ikisinde de farklı histopatolojik ve klinik prognostik özelliklere

    sahip varyantları bulunmaktadır (Tablo 1).

    I-Primer Malign Tümörler

    A- Epitelyal Tümörler:

    1-Squamöz hücreli karsinoma varyantları

    Spindle hücreli karsinoma

    Karsinosarkoma

    Pseudosarkoma

    2-Adenokarsinoma

    Adenoakantoma

    Adenosquamöz karsinoma

    Mukoepidermoid karsinoma

    Adenoid kistik karsinoma

    3-Küçük hücreli karsinoma

    4-Melanom

    B- Sarkomlar:

    Leiomyosarkoma

    Malign melanoma

    Rhabdomyosarkoma

    Myoblastoma

    C- Lenfoma

    II- Metastatik tümörler

    Tablo 2.4.3 Özofagusun malign tümörleri

    2.4.4 Klinik

    Özofagus kanserinin ilk evreleri asemptomatik kabul edilmektedir. Özofageal

    fonksiyon bozukluğu, tümörün lokal yayılımı ve uzak organ metastazlarına bağlı

    olarak klinik belirtiler ortaya çıkabilir. En sık görülen semptomlar disfaji (%87) ve

    kilo kaybıdır (%70). Disfaji özofagusun çevresinin %60’ından fazlası tutulduğunda

    veya lümen açıklığın 13 mm nin altına indiğinde ortaya çıkar. Diğer semptomlar ise

    substernal ve epigastrik ağrı (%46), regurjitasyon veya kusma (%14), aspirasyon

    pnömonisi (%14), iştahsızlık (%7), ses kısıklığı (%7), hemoptizi (%4), öksürük (%3)

    ve hematemez (%3) şeklinde ortaya çıkmaktadır (1).

  • 11

    Hastalık genellikle tümör, lümenin 2/3`ünü dolduruncaya kadar semptom vermez. Bu

    durum hastalığın tanısını geciktirmektedir.

    2.4.5 Tanı yöntemleri

    Anamnez ve fizik muayene

    Özofagus kanserinin erken evrelerinde hastalık genellikle sessiz seyreder.

    Özofagusta kitleye bağlı lümen daralması arttıkça hastalarda disfaji şikayeti ortaya

    çıkar ve hastaların %90’ından fazlası disfaji şikayeti ile doktora başvurur. Özofagus

    kanseri nedeniyle disfaji şikayeti olan bir hasta gıdanın takıldığı noktayı parmağıyla

    lokalize edebilir. Nöromotor bozuklukta ise böyle bir durum söz konusu değildir.

    Fizik muayenede kaşeksi, lenfadenopati ve hepatomegali hastalığın ileri safhalarında

    ortaya çıkabilir ve kötü prognoz göstergesidir. Perküsyon ve oskültasyonda

    trakeoözofageal fistül, pnömoni, plevral effüzyon ve akciğer absesine ait bulgular

    elde edilebilir. Hastada ses kısıklığı bulunması rekürren laringial sinirin tutulduğuna

    işaret eder ve laringoskopide vokal kord paralizisi görülebilir (1,2,15,16).

    Özofagoskopi

    Özofagus kanserinin teşhisinde altın standarttır. Özofagus kanserinden şüphelenilen

    bütün olgularda yapılması gereken bir işlemdir. Son 20 yılda endoskopi özofagus

    hastalıklarında diagnostik ve terapötik amaçlarla sıklıkla kullanılmaktadır.

    Diagnostik endoskopi; nonkardiak göğüs ağrısı, persistan gastroözofageal reflü,

    tekrarlayan aspirasyon pnömonisi, disfaji, odinofaji, patolojik özofagus radyografisi,

    striktür, kanama ve yabancı cisim hikâyesi olan hastalarda uygulanmalıdır.

    Özofagoskopi sadece tanı koymakla kalmaz tedaviyi planlamada anormal dokunun

    seviyesini tespit etmeye de yarar. Endoskopla tümörlü bölgenin distaline geçilen

    vakalarda tümöral segmentin uzunluğu ölçülmelidir. Mümkün olan olgularda mide

    ve duadenumun proksimal parçası da dikkatli bir şekilde incelenmelidir. Anormal

    dokunun farklı yerlerinden forsepsle biyopsiler alınır (1,2,17).

  • 12

    Sitoloji

    Lezyonun direkt olarak görülmediği vakalarda sitoloji tanıya oldukça katkı

    sağlamaktadır. Özofagus kanserinin dünyada en sık görüldüğü yerlerden biri olan

    Çin’in Linxian bölgesinde balon fırça sitolojisi rutin olarak kullanılmaktadır. Bu

    şekilde yapılan taramalarda azımsanmayacak oranda asemptomatik tümörlü hastaya

    rastlanmıştır. Fakat endoskopik biyopsi, fırça sitolojisi veya eksfoliatif sitolojinin

    negatif olması özofagus kanserini ekarte ettirmez (3,18,19).

    Endoskopik Ultrasonografi

    Normal özofagus dokusu endoskopik ultrasonografi ile mukoza, lamina propriya,

    muskularis mukoza, muskularis propriya ve adventisya olmak üzere 5 tabaka

    seklinde görülür. Kanserli doku ise düzensiz sınırlı hipoekoik kitle olarak görülür.

    Günümüzde endoskopik ultrasonografi özofagus kanserinin tanı ve

    evrelendirilmesinde büyük bir öneme sahiptir. Bu yöntem ultrason probunun

    özofagus lümenini geçemediği vakalarda kullanılamamaktadır. Özellikle çevre

    dokulara invazyon yapan transmural tümörlerde endoskopik ultrasonografi etkili ve

    doğru bilgiler vermektedir. Endoskopik ultrasonografi ile mediastinal lenf nodları

    yaklaşık olarak %90 doğrulukla tespit edilebilmektedir (1,2).

    Bronkoskopi

    Trakea ve ana bronşlarla komşuluğu olan özellikle rezeksiyon planlanan özofagus

    kanserli bütün hastalarda bronkoskopik muayene gereklidir. Bronkoskopide hava

    yolu invazyonunun erken bulguları ödem, mukozanın kabarıklığı ve frajil yapı

    göstermesidir, ayrıca subkarinal lenf nodu tutulumunda karina küntlüğü görülebilir

    (2).

  • 13

    Radyolojik Yöntemler

    Direk grafi; özofagus kanseri semptomları olan bir hastada ilk başvurulacak

    görüntüleme yöntemi PA ve lateral akciğer radyografisidir. Genellikle özofagus

    kanserinde akciğer grafisi normaldir. Bazı vakalarda ise, mediastinal genişleme, kitle

    imajı, özofagusta hava-sıvı seviyesi, trakeada anteriora doğru yaylanma veya

    retrotrakeal yumuşak doku planında kalınlaşma görülebilir.

    Baryumlu özofagus grafisi; özofagoskopiden sonra hastalığın tanısında en önemli

    yöntemdir. Servikal bölge tümörlerinde tanı güçtür. Kardiyaya yakın tümörlerde de

    disfajiye neden olan diğer lezyonlarla karıştırılabilir. Radyolojik olarak lümende

    darlık, dilatasyon, dolma defekti ve dantelasyon (4D bulgusu) görülebilir.

    Şekil 2.4.5.1 Özofagus kanserinde baryumlu grafi ile dolum defektleriningörüntüsü

    Bilgisayarlı Tomografi (BT); özofagus kanserinin değerlendirilmesinde ve

    preoperatif evrelendirilmesinde standart radyolojik yöntemdir. BT ile özofageal

    malignitenin intraluminal ve ekstraluminal yayılımı hakkında fikir edinilir, invazyon

    varsa tesbit edilir. Lenf nodları, akciğer, karaciğer ve sürrenal metastazları tespit

  • 14

    etmede, özofagus duvar kalınlığı ve tümör uzunluğunu belirlemede oldukça

    faydalıdır.

    Şekil 2.4.5.2 Özofagus kanserinde BT kesitlerinde duvar kalınlaşması

    Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG); özofagus kanserinin evrelendirilmesindeki

    rolü kısıtlıdır. BT’den üstünlüğü multiplanar görüntü alınması ve yüksek kontrast

    rezolüsyonudur. Özellikle sagittal kesitlerde özofagusun trakea, perikardium, atrium

    ve aorta ile ilişkisinin değerlendirilmesinde faydalıdır (1,15,21).

    Pozitron Emisyon Tomografisi (PET); Son yıllarda evreleme için kullanılan bir diğer

    yöntemde pozitron emisyon tomografisidir. İncelemeler, bu tetkikin T ve N

    evrelerini belirlemede BT’ye denk bir doğruluk oranlarına sahip olduğunu

    göstermektedir. Yakın bir çalışmada PET’in lenf bezi metastazları için duyarlılığı %

    94, özgüllüğü % 92, doğruluğu % 92 olarak bildirilmiştir (20). Ayrıca, PET uzak

    metastazları göstermede BT’ye göre daha üstün gözükmektedir.

    2.4.6 Evreleme

    Özofagus kanserinin evrelendirilmesi hastalığın derecesini belirlemede, tedavinin

    planlanmasında ve prognoz tayininde çok önemlidir. Amerika kanser komitesi

    klasifikasyonuna (AJCC (American Joint Committee on Cancer)) göre TNM

    sınıflaması tablo 2’de gösterilmiştir. Özofagus kanserinde AJCC (American Joint

    Committee on Cancer)’nin TNM sistemine göre ilk evrelemesi 1987 yılında yapıldı

  • 15

    ve ilk düzenleme ise 2002 yılında gerçekleşmiştir. T değerlendirmesinde sadece

    penetrasyonun derinliğine bakılmaktadır. Tümörün uzunluğu, genişliği veya

    lümendeki daralma hesaba katılmaz. Tedaviye başlamadan önce hikaye, fizik

    muayene, biyopsi, laboratuar çalışmaları, endoskopik inceleme ve endoskopik

    ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, pozitron emisyon tomografisi gibi görüntüleme

    yöntemleri ile klinik evreleme yapılır. Patolojik evreleme ise cerrahi olarak özofagus

    rezeksiyonu ve lenf nodlarının incelenmesiyle yapılmaktadır. Servikal özofagus için

    bölgesel lenf nodları servikal ve supraklaviküler bölgedir. Torasik özofagus için

    mediastinal ve perigastrik lenf nodlarıdır (küçük kurvatur, fundus ve sol gastrik arter

    çevresi). Uzak nodüller servikal özofagus için mediastinal, torasik özofagus için

    servikal, supraklaviküler bölge, omentum, çöliak, abdominal periaortik bölge,

    hepatica comminis ve splenik hiler nodüllerdir (22,23).

  • 16

    Özofagus kanserinde TNM evrelemesi

    Primer tümör (T)

    TX: Primer tümör değerlendirilememektedir

    T0: Primer tümör belirtisi yok

    Tis: Karsinoma in situ

    T1: Tümör lamina propriya ve submukozaya invaze

    T2: Tümör muskularis propriaya invaze

    T3: Tümör adventisyaya invaze

    T4: Tümör komsu organlara invaze

    Bölgesel lenf dügümleri (N)

    NX: Bölgesel lenf düğümü değerlendirilememektedir

    N0: Bölgesel lenf nodu metastazı yok

    N1: Nölgesel lenf nodu metastazı var

    Uzak metastaz (M)

    MX: Uzak metastaz varlığı değerlendirilememektedir

    M0: Uzak metastaz yok

    M1: Uzak metastaz var

    Alt torasik özofagusun tümörleri

    M1a: Çölyak lenf nodlarına metastaz

    M1b: Diğer uzak metastazlar

    Midtorasik özofagusun tümörleri

    M1a: Uygulanabilir değil

    M1b: Bölgesel olmayan lenf nodları ve/veya diğer uzak metastazlar

    Üst torasik özofagusun tümörleri

    M1a: Servikal lenf nodlarına metastaz

    M1b: Diğer uzak metastazlar

    Tablo 2.4.6.1 Özofagus kanserinde TNM evrelemesi

  • 17

    Stage I: T1N0M0

    Stage IIA: T2N0M0; T3N0M0

    Stage IIB: T1N1M0; T2N1M0

    Stage III: T3N1M0; T4, herhangi bir N, M0

    Stage IV: herhangi bir T,N, M1

    Stage IVA: herhangi bir T,N, M1a

    Stage IVB: herhangi bir T,N, M1b

    Tablo 2.4.6.2 Özofagus kanserinde evreleme grupları

    2.4.7 Tedavi

    Özofagus kanserinin tedavisi cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ya da her üç yöntemin

    kombinasyonu ile yapılmaktadır.

    Cerrahi Tedavi

    Özofagus rezeksiyonu yüksek morbidite ve mortalite oranına karşın kürabilite ve iyi

    bir palyasyon ile uzun sağ kalım süresi sağlayan tek yöntem olması nedeniyle

    kontrendikasyon olmayan olgularda en iyi yöntemdir (24,25).

    Özofagus kanserinin cerrahi tedavisi radikal ya da palyatif cerrahi olmak üzere ikiye

    ayrılır. Radikal cerrahi, tümörün total olarak rezeksiyonu ile kürabiliteyi amaçlar. Bu

    tür girişimlerde kürabilite olmasa bile bölgesel nüks oluşumu çok düşüktür ve

    hastalar genellikle uzun bir sağ kalım süresi elde ederler. Palyatif cerrahi girişimler

    ise kürabilite şansı olmayan, oral ya da enteral beslenmeyle sağkalım süresini

    uzatmayı amaçlayan girişimlerdir (24,25).

    Özofagus kanserinde cerrahi rezeksiyon, genel durumu iyi olan, tümörün total olarak

    çıkarılmasının olası olduğu ve uzak organ metastazı olmayan tüm olgularda ilk tercih

    edilecek tedavi yöntemidir. Tümörün çevre organlara direk invazyonu olan T4

  • 18

    tümörde invazyon perikard ve diyafragma gibi rezeksiyonu olası organlarda ise bu

    olgularda da rezeksiyon önerilmektedir (26).

    Cerrahi tedavide, tümörün perforasyonu, trakea invazyonu ve trakeoözofageal fistül,

    aorta ve kalp invazyonu, intraabdominal yayılım, uzak organ metastazı direkt

    inoperabilite kriterleridir. Genel durumun ileri derecede bozuk olması, karaciğer,

    böbrek ve kardiyak fonksiyonların cerrahi girişimi tolere etmeyecek düzeyde olması

    ise indirek inoperabilite kriterleridir (24).

    Özofagusun rezeksiyonu ve rekontrüksüyonu çok değişik yöntemlerle yapılabilir.

    Cerrahi yöntemin seçimi tümörün yerleşim yeri, evresi, tümörlü özofagus

    segmentinin uzunluğu, yaş, eşlik eden hastalıklar, daha önce geçirilmiş

    gastrointestinal operasyonlara bağlıdır. Özofagusun submukoza tabakasında lenfatik

    drenajın yoğun olması, anastomoz hattındaki rekürrensin başlıca nedenidir.

    Submukozal infiltrasyonu olan tümörlerin 4-6 cm uzağa yayılması bilinen bir

    özelliktir; bu nedenle rezeksiyonlarda mümkünse tümöre en az 7-10 cm uzakta

    güvenli sınır bırakılarak rezeksiyon yapılması önerilir. Yöntem ne olursa olsun

    hepsinde temel prensip tümörlü özofagusun yeterli genişlikte çıkartılması, lenf nodu

    diseksiyonu ve hasta için en uygun yöntemle rekonstrüksiyondur (24-27).

    Diğer tümörlerde olduğu gibi özofagus tümörlerinde de lenfadenektomi uygulaması

    temel olarak kabul edilmektedir. Özofagus kanserlerinde lenfadenektominin üç farklı

    amaçlı endikasyonu bulunmaktadır. Diagnostik, lokal rekürrensin önlenmesi ve

    prognozu iyileştirmek için yapılmaktadır. Lenf nodu diseksiyonu iki sahalı(standart)

    ve üç sahalı (genişletilmiş) olarak yapılabilmektedir. Standart lenfadenektomide;

    periözofageal, sağ paratrakeal, infrakarinal, posterior mediastinal, mide küçük

    kurvaturunda perigastrik, sol gastrik arter ile çölyak lenf nodları çıkartılırken,

    genişletilmiş lenf nodu diseksiyonunda; üst mediastende sağ ve sol rekürren

    larengeal sinir zinciri, brakiosefalik arter, sağ vagus, superior vena kava boyunca

    olan lenf nodları ile sağ ve sol paratrakeal lenf nodları, tüm lenfolipomatöz doku ile

    birlikte özofagus enblok rezeke edilir. Daha sonra boynun her iki yarısında

    supraklavikular, derin juguler, paraözofageal, paratrakeal ve rekürren sinir arasındaki

  • 19

    lenf nodları rezeke edilir. Abdomende ise parakardial, küçük kurvatur, perigastrik

    nodlar, çöliak aks, sol gastrik arter, ana hepatik arter, splenik arter ve vena porta

    boyunca lokalize olan lenf nodları çıkarılır.

    Özofagus tümörleri yerleşimine göre 4 ayrı bölgede incelenir. Çünkü özofagus

    kanserinin davranışı, tedavi yöntemi, cerrahi tedavi için girişim yolu farklıdır. Bu

    anatomik sınıflama endoskopide üst diş kavsi (ÜDK) başlangıç noktası olarak kabul

    edilen ölçümlere göre;

    Servikal özofagus: Krikoid kıkırdağın alt kenarından başlar, torasik girişte yani

    suprasternal çentikte sonlanr. Endoskopik olarak ÜDK’dan itibaren 13-18 cm’ler

    arasındadır.

    Üst torasik özofagus: Torasik girişten trakea ayrımına kadar olan bölümdür.

    ÜDK’dan itibaren 18-24. cm’ler arasındadır.

    Orta torasik özofagus: Karinadan distal özofagusa kadar olan bölümdür. ÜDK’dan

    itibaren 24-32. cm’ler arasındadır.

    Alt torasik ve abdominal özofagus: Abdominal özofagus ve özofagogastrik bileşke

    dâhildir. ÜDK’dan itibaren 32-42. cm’ler arasındadır.

    Özofagus kanserinde toraks açılarak veya açılmayarak total veya parsiyel rezeksiyon

    yapılabilir. Özofagus kanseri submukozal olarak uzun mesafelere yayılabilmeleri ve

    squamoz hücreli kanserin longitudinal lenf akımının atlama alanları yapabilmesi

    nedeniyle geniş rezeksiyon yapılmalıdır. Küratif bir rezeksiyonda özofagusun total

    olarak çıkartılması, alt özofagus ve kardiya tümörlerinde %50’den fazla proksimal

    gastrektomi yapılması gerekmektedir (30,31).

    Özofagus üst uç, hipofarenks ve invaze larenks karsinomları ÜDK’dan itibaren 14-18

    cm’ler arasındaki tümörlerdir. Bu lokalizasyondaki tümörlere iki değişik girişim yolu

  • 20

    ile yaklaşılabilir. Transhiatal: Laparotomi + Apron kesisi ve Transtorasik: Sağ

    torakotomi + Laparotomi + Apron kesisidir.

    Palyatif ve radikal amaçla rezeksiyon kardia tümörleri için abdominal yaklaşım ile,

    torasik tümörler için torakotomiyle veya torakotomisiz servikal ve transhiatal

    özofajektomi ile yapılabilir. Distal özofagus veya kardia tümörlerinde sol

    posterolateral torakotomi arkus aorta seviyesine kadar özofagusun cerrahisine

    müsade eder ve diyafragmaya yapılan periferik insizyon ile üst abdominal organlara

    ulaşılabilir. Orta bölge özofagus tümörleri için göbek üstü median insizyon ile mide

    mobilize edildikten sonra sağ anterolateral veya lateral torakotomi ile toraksa

    girilerek anastomoz uygulanabilir. Alternatif olarak tek sağ torasik yaklaşımda

    özofagusun orta 1/3 tümörleri için kullanılır. Rekonstrüksiyon için özofageal

    hiatustan midenin mobilizasyonu yapılır.

    Özofagus rezeksiyonundan sonra sindirim kanalının devamlılığı için rekonstrüksiyon

    gerekmektedir. Ağız yoluyla alınacak gıdaların sindirim kanalına ulaşması, sızıntı

    olmaması, gıdaların ağıza gelmemesi ve mediastinumun enfekte olmaması,

    rekonstrüksiyonda aşılması gereken problemlerdir (29).

    Özofajektomi yapılan hastaların çoğuna rekonstrüksiyon için mide kullanılmaktadır,

    ayrıca kolon ve ince barsaklarda kullanılabilir. Bu organların kullanımındaki

    avantajlar ve dezavantajlar tablo 4’te sunulmuştur. Midenin asit salgısı ciddi reflü

    özofajite neden olabilir. Ameliyattan sonra şayet anastomoz yerinde fistül gelişirse

    bu bölgede mide mukozasının asit salgısı yara iyileşmesini engelleyerek fistülün

    ilerlemesine neden olur. Mide rezeksiyonunun fazla yapılması, büyük kurvaturun

    tüpleştirilmesi, mukoza asit üretiminin çoğunun ortadan kalkmasına, böylece özofajit

    ve aspirasyon ihtimalinin azalmasına neden olur. Kolon interpozisyonunda özellikle

    sol kolonun izoperistaltik segmenti en iyi fonksiyonlara sahiptir. Jejunum mezenter

    damarlarının kısalığı nedeni ile distal özofagus ve kardia tümörlerinde kullanılabilir

    (29).

  • 21

    Organ Avantajları Dezavantajları

    Mide Tek anastomoz

    Güvenilir kan desteği

    Uygun lokalizasyon

    Yeterli uzunluk

    Uzun sutür hattı

    Asid Salgısının olması

    Rezervuar fonksiyon kaybı

    Peristalsizmin yokluğu

    Çap uygunsuzluğu

    Sol Kolon Asid salgısının olmaması

    Midenin rezervuar

    fonksiyonunun korunması

    Çap uygunluğu

    Yeterli uzunluk

    Peristaltizm

    Birden fazla anastomoz

    Kanlanması zayıf

    Septik organ

    Jejunum İyi çap uygunluğu

    Peristaltizmin olması

    Asid salgısının olmaması

    Midenin rezervuar

    fonksiyonun korunması

    Birden fazla anastomoz

    Kanlanması çok zayıf

    Yetersiz uzunluk

    Tablo 2.4.7.1 Özofagusun rekonstrüksiyonu için kullanılan organların seçimini etkileyen faktörler

    Servikal Lezyonlara Yaklaşım

    Özofagus üst uç, hipofarenks ve invaze larenks karsinomları ÜDK’dan itibaren 14-18

    cm’ler arasındaki tümörlerdir. Bu bölge anatomik yapıların özelliği ve yaklaşımın

    güçlüğü nedeniyle rezeksiyonların en zor olduğu bölgedir. Bu lokalizasyondaki

    tümörlere iki değişik girişim yolu ile yaklaşılabilir (32,33,34). Transhiatal:

    Laparotomi + Apron kesisi ve Transtorasik: Sağ torakotomi + Laparotomi + Apron

    kesisidir. Bunlardan hangisinin hastaya uygulanacağı ise;

    • Transhiatal Girişim

    – Lokalize tümör

    – Solunum rezervi kısıtlı ileri yaştaki hastalar

    – Kardiak ve pulmoner risk

  • 22

    – Mediastinal lenf tutulumu (-)

    • Transtorasik Girişim

    – Mediastinal lenf tutulumu (+)

    – Trakeal invazyon

    – Torasik girişte lokalize tümör

    Şekil 2.4.7.1 17 cm de yassı hücreli ca baryumlu grafi ve BT kesiti

    Şekil 2.4.7.2 Hipofarenks karsinomunda çıkarılan piyes

  • 23

    Torasik İnletin Altındaki Tümörler İçin Cerrahi

    Torasik inletin altındaki lezyonlar lokalizasyonlarına göre üst özofagus (torasik

    inletin altında fakat karinanın üstünde), orta özofagus (karina ve inferior pulmoner

    ven arasında) veya alt özofagus (inferior pulmoner venin altında) olarak

    sınıflandırılır. Lezyon üst torasik özofagusta ise üç sahalı insizyon yapılmalıdır. Orta

    torasik özofagusta ise üç sahalı insizyon yapılabilir veya Ivor Lewis yaklaşımı uygun

    olabilir. Alt özofageal tümörlerde hem bu iki yaklaşım uygulanabilir hem de ilaveten

    transhiatal yaklaşım veya sol torakotomi ve distal özofajektomi yapılabilir (35,36).

    Orta Bölge Tümörlerinin Cerrahisi

    Bu bölge tümörlerinin rezeksiyonlarında cerrahların farklı değerlendirmelerine göre

    değişik girişim yolları kullanılmaktadır. Ivor Lewis tarafından ilk defa uygulanan 1.

    seansta laparotomi ve mide iskeletizasyonu daha sonraki günlerde 2. seansta

    torakotomi ile tümörün rezeksiyonu ve özofagogastrostomi bugün değişik şekillerde

    uygulanmaktadır.

    Bu seçenekleri sıralayacak olursak;

    • Aynı seansta laparotomi ve sağ torakotomi ile intratorasik anastomoz

    • Sağ torakotomi ile özofagusun serbestleştirilmesini takiben laparotomi ve sol

    servikal kesi ile özofagogastrostomi

    • Laparotomi+sol servikal kesi ile transhiatal özofagogastrostomi

    • Eksplorasyon için sağ torakotomi, tümör rezektabl ise laparotomi ile mide

    iskeletizasyonundan sonra sağ retorakotomi ile intratorasik özofagogastrostomi

    Bu seçenekler arasında tümörün rezeksiyonu için transtorasik veya transhiatal girişim

    olmak üzere iki değişik yöntem ortaya çıkmaktadır (37). Orta bölge tümörlerinin

    rezeksiyonlarında son yıllarda proksimal anastomoz hattının skip metastaz açısından

  • 24

    güvenilirliği düşünülerek geniş rezeksiyona olanak sağlayan servikalde

    özofagogastrostomi tercih edilmektedir.

    Ameliyat sağ torakotomi ve laparotomi ile aynı seansta yapılır. Hasta supin

    pozisyonda yatırılır. Trakeobronşial tutulumu ekarte etmek için bronkoskopi ve

    tümör lokalizasyonunu tespit etmek için özofagoskopi yapılır. Genellikle önce

    laparotomi yapılıp operabiliteye engel olan karaciğer metastazı, yoğun çölyak nod

    tutulması ve aortaya tümör fiksasyonu olup olmadığına bakılır. Mide sağ

    gastroepiploik arter korunarak serbestleştirilip bilateral vagotomi yapılır. Gerekli

    olgularda piloroplasti yapılabilir. Hiatus genişletilerek batın kapatılır. Alt özofagusun

    diseksiyonu ve hiatusun genişletilmesi abdominal yolla daha kolay olmaktadır.

    Hastaya çift lümenli endotrakeal tüp yerleştirilir. Sol lateral dekübit pozisyonu

    verilir. Daha sonra 4. veya 5. interkostal aralıklardan yapılan posterolateral

    torakotomi ile toraksa girilir, azigos veni kesilip bağlanır. Tümör serbestleştirilip 10

    cm üzerinden rezeksiyon yapıldıktan sonra mide toraksa çekilerek 10 cm sınır ile

    tümörün distali rezeke edilir. Azigos veninin üzerindeki seviyede özofagogastrik

    anastomoz yapılır. Midenin küçük kurvaturu ve gastroözofagial bileşke lineer stapler

    kullanarak rezeke edilir. Anastomoz sirküler stapler veya manuel teknikle

    oluşturulabilir. Manuel anastomoz seçilirse çift tabaka teknik kullanılır. 1942’de

    Churchill ve Sweet’in tanımladıkları çift tabaka tekniği günümüzde hala sıklıkla

    kullanılmaktadır (38). Bölgesel lenf bezlerinin tümünü ortaya koyan bir yaklaşımdır.

    Standart lenf nodu disseksiyonu yapılması için periözofageal, subkarinal, perigastrik

    ve çölyak aksın çevresindeki nodlar operasyon sırasında kolaylıkla disseke edilebilir.

    Servikal özofagogastrik anastomoz da oluşturulabilmesine rağmen en sık yüksek

    intratorasik anastomoz oluşturulur (38,38,40).

    Özofajektomi için sağ torakotomi aortik arkın sebep olduğu engelleme nedeniyle üst

    2/3 lezyonlarda tercih edilir. Aortik ark sol torakotomide özofagusun üst 2/3

    lezyonlarında değerlendirmeyi sınırlar. Ivor Lewis tekniği orta özofageal

    lokalizasyonlu hastalar için mükemmel bir cerrahi tekniktir. Ivor Lewis işlemi ön

    dişlerden itibaren 20 cm içinde lokalize yüksek yerleşimli özofageal kanserli hastalar

  • 25

    için uygulanamaz. Bu işlem önceden postoperatif adezyon nedeniyle sağ torakotomi

    geçiren hastalarda rölatif kontrendikasyon oluşturmaktadır (41).

    Şekil 2.4.7.3 Orta bölge tümörlerinde özofajektomi materyali

    Alt Bölge Tümörleri Cerrahisi

    Bu bölge tümörlerinin cerrahi tedavilerinde rezeksiyon sol torakotomi veya sol

    torakoabdominal girişim yoluyla yapılabilirse de, tümöral gelişme sınırları ve skip

    metastazların kesin belirlenemeyeceği düşüncesiyle laparatomi + sağ torakotomi

    veya orta bölüm tümörlerinde olduğu gibi sağ torakotomi + laparatomi + sol servikal

    girişim en uygun yöntemlerdir. Burada farklı olarak alt bölüm tümörlerinin mide

    invazyonu ve anrezektabilite kriteri olabilecek trunkus çöliakusa fikse, a.gastrika

    sinistra’yı da içine alan metastatik lenf ganglionlarının varlığının saptanması ileri

    teşhis tekniklerine rağmen bazı vakalarda mümkün olmayabilir. Burada abdominal

    eksplorasyon büyük önem taşır. Alt bölüm tümörlerinde mide invazyonunun

    yaygınlığı geniş mide rezeksiyonunu gerektirebilir, bu da ameliyat stratejisinin

    değiştirilmesine neden olabilir (42).

    Bu tip vakalarda göbek üstü kesi ile abdominal girişim yapılır. Karın içi

    eksplorasyonda inoperabilite ve anrezektabilite kriterleri yoksa mide iskeletizasyonu

  • 26

    yapılır, hiatus karın yoluyla genişletildikten sonra karın kapatılır. Ameliyatın ikinci

    evresine 6. kot yatağından posterolateral kesi ile torakotomi yapılarak devam edilir.

    Tümörün ve özofagusun mobilizasyonundan sonra toraks içinde aynı prensiplerle

    mide rezeke edilir. V.azigos bağlanarak v.azigosun üst seviyesinde terminolateral

    özofagogastrostomi yapılır.

    Şekil 2.4.7.4 Alt torasik özofajektomi

    Kardiya Tümörlerinde Cerrahi

    Lokalize kardiya kanserlerinde sol torakoabdominal kesinin önce 7. interkostal

    aralıktan geçen torakotomi kısmı yapılır, frenik sinir ve dalları korunarak yapılan

    kesi ile hiatusa kadar ilerlenerek diyafragma açılır, yeterli eksplorasyon

    sağlanamazsa torakotomi kesisi kıkırdak korpusu kesilerek ve abdomene uzatılarak

    genişletilir. Klasik mide iskeletizasyonuna ilave olarak burada tümörün ve mide arka

    duvarının, pankreasla komşuluğundan ayrılması, bilhassa a.gastrika sinistranın ve

    trunkus çöliakus lenf bezlerinin diseksiyonu önem taşımaktadır. Mide tarif edildiği

    gibi geniş olarak rezeke edildikten sonra ki genellikle 3/4 mide rezeksiyonu

    uygulamak gerekir, büyük kurvaturun a.gastroepiploika dekstra’nın alt kısmındaki

    kalan parçasıyla özofagusun inferior pulmoner ven seviyesinde anastomozu

  • 27

    gerçekleştirilir. Özofagus alt ucunda geniş invazyon belirlenen kardiya kanserlerinde

    laparotomi +sağ torakotomi ile rezeksiyon daha sağlıklı olacaktır (43,44,45).

    Şekil 2.4.7.5 Kardiya tümöründe çıkan piyes

    McKeown Ameliyatı (Sağ Torakotomi + Laparotomi+ Servikal İnsizyon)

    Sağ Torakotomi, laparotomi ve servikal insizyonu içeren üçlü yaklaşım, benign ve

    malign özofageal hastalıklar için tercih edilen transtorasik yaklaşımdır. Bu operasyon;

    torasik özofagusun bütün seviyelerinde, özofageal kanser rezeksiyonu için uygundur,

    daha ileri avantajı anastomoz hastanın boynundadır. Bu yaklaşımın insizyonları sırası

    ile olmak üzere önce torakotomiyle başlar ve torasik özofagus mobilize edildikten

    sonra torakotomi insizyonu kapatılır ve hasta laparotomi ve boyun diseksiyonu için

    supin pozisyona alınır. Laparotomi ile mide iskeletizasyonu yapılır. Sol servikal kesi

    ile torasik özofagus belirlenene kadar, mobilize servikal özofagus, superior

    mediastinuma doğru diseke edilir. Bu işlemden sonra, özofagus yerine kullanılacak

    yapı, boyuna taşınır ve servikal özofagusa anastomoz edilir (46,47).

  • 28

    Torakotomisiz transhiatal özofajektomi

    Özofagus ve kardiya tümörlerinde uygulanan torakotomi yapılmaksızın abdominal

    ve sol servikal insizyonlardan oluşan özofajektomi metodudur. İntraepidermal nodal

    metastazı olmayan kanserlerde küratif olabilen bir yöntemdir. Sağ gastroepiploik ve

    sağ gastrik arterler korunarak mide serbestleştirilir, Kocher manevrası ile duodenum

    serbestleştirilip, bilateral vagotomi yapıldıktan sonra hiatus genişletilip künt

    diseksiyonla özofagus çevre dokulardan ayrıştırılır. Cerrah elini hiatustan ve servikal

    insizyonlardan içeri sokarak künt disseksiyon ile iki el karşılaşıncaya kadar

    disseksiyona devam edilir. Özofagus servikal bölge ve kardiya hizalarından rezeke

    edilir ve mide arka mediastenden boyuna çekilerek özofagogastrik anastomoz

    oluşturulur. Transhiatal özofajektomi torasik ve servikotorasik malignitelerin küratif

    veya palyatif rezeksiyonu için uygulanır. Tümör ile hava yolları ve aorta gibi

    mediastinal dokular arasındaki yakın ilişki cerrahi esnasındaki major riskleri

    oluşturmaktadır. Bu seviyede trakea, ana bronş sistemi ve aortada künt veya keskin

    cerrahi diseksiyonun sonucu olarak torakotomisiz onarımı güç olan laserasyonlar

    meydana gelebilir. Bu yüzden transhiatal özofajektomi BT’de sadece trakeobronşial

    veya aortik arkta tutulum olmadığında güvenli bir işlemdir (48,49).

  • 29

    3. MATERYAL VE METOD

    Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalında Ocak 2002 -

    Kasım 2010 yılları arasında özofagus kanseri tanısı ile opere edilen 189 hasta

    retrospektif olarak değerlendirildi. İntraoperatif olarak inoperabl kabul edilerek

    rezeksiyon yapılamayan 11 hasta ve hipofarenks kanseri tanısı ile opere edilen 29

    hasta çalışma dışı bırakıldı.

    Bilgiler hasta dosyaları, ameliyat kayıtları, endoskopi ve patoloji raporları ile

    poliklinik kayıtları baz alınarak saptandı. Olgular yaş, cins, semptom, sigara

    alışkanlıkları, yaşadığı coğrafik bölge, eşlik eden hastalıklar, tümörün endoskopik

    yerleşim seviyesi, patolojik tipi ve evresi, yapılan cerrahi girişim, hastane yatış

    süresi, morbidite, mortalite ve survey oranları yönünden klasifiye edildi. Bulgular

    literatür verileri ile karşılaştırıldı. Sağkalım tayini T.C. kimlik numaraları

    kullanılarak Nüfus Müdürlüğü vasıtasıyla ve telefonla öğrenildi.

    İstatiksel Analiz

    İstatistiksel analizler SPSS for Windows Version 18.0 paket programında yapıldı.

    Sayısal değişkenler ortalama±standart sapma ve minimum-maksimum ile, nitelik

    değişkenler ise sayı ve yüzde ile özetlendi. Sağkalım olasılıkları ve süreleri Kaplan-

    Meier çarpım limit yöntemi ile hesaplandı. Gruplar arasında sağkalım olasılıkları

    bakımından farklılık olup olmadığına Log-Rank testi ile bakıldı. Anlamlılık düzeyi

    p

  • 30

    4. BULGULAR

    Kliniğimizde Ocak 2002 - Kasım 2010 yılları arasında özofagus kanseri tanısı ile

    opere edilen 189 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. İntraoperatif olarak

    inoperabl kabul edilerek rezeksiyon yapılamayan 11 hasta ve Hipofarenks kanseri

    tanısı ile opere edilen 29 hasta çalışma dışı bırakıldı. İnoperabl olan 11 hastada çevre

    yapılara invazyon (çöliak turunkus, aorta, trakea, ana bronş ve atrium invazyonu)

    nedeni ile rezeksiyon yapılamadı. Özofagus kanseri tanısı ile rezeksiyon yapılan 149

    hasta değerlendirildi.

    Çalışmaya alınan 149 hastanın 103’ü erkek (%69.1), 46’sı kadındı (%30.9).

    46

    103

    Erkek

    Kadın

    Şekil 4.1 Hastaların cinsiyete göre dağılımı

    Hastalarımızın yaş ortalaması 59.3 (30-88) idi. Erkeklerde yaş ortalaması 60,

    kadınlarda yaş ortalaması 57.6 idi. Hastaların yaş ve cinsiyete göre dağılımı Tablo 5

    de gösterilmiştir.

  • 31

    Yaş Erkek Kadın Toplam %

    30-40 4 6 10 6.7

    41-50 16 10 26 17.5

    51-60 36 10 46 30.9

    61-70 27 10 37 24.8

    >70 20 10 30 20.1

    Tablo 4.1 Hastaların yaş ve cinsiyete göre dağılımı

    En sık saptanılan semptom disfaji (%92.2) olup bunu kilo kaybı (%43.7), retrosternal

    veya epigastrik ağrı (%25.8) takip etmekteydi. Disfaji hikayesi iki hafta ile bir yıl

    arasında değişmekteydi.

    Hastaların 57’sinde (%38,3) hiç sigara kullanma öyküsü yoktu, 70’i (%46,9) aktif

    içici, 22’si (%14,8) sigarayı bırakmıştı. Komorbid hastalıklar sırasıyla, 30 (%20.1)

    hastada kardiovasküler hastalık, 8 (%5.3) hastada akciğer hastalığı, 12 (%8) hastada

    diabetes mellitus, 4(%2.6) hastada nörolojik hastalık ve 3 (%2) hastada karaciğer

    hastalığı vardı.

    Hastaların yaşadıkları bölgelere göre baktığımızda en fazla hastanın Doğu Anadolu,

    İç Anadolu ve Karadeniz bölgesinden başvurduğu belirlendi. Hastaların yaşadığı

    bölgelerin dağılımı Tablo 6 de gösterilmiştir.

  • 32

    Bölge Hasta sayısı %

    Doğu Anadolu 39 26.2

    İç Anadolu 38 25.5

    Karadeniz 37 24.8

    Güneydoğu Anadolu 12 8.1

    Akdeniz 7 4.7

    Marmara 9 6

    Ege 7 4.7

    149 100

    Tablo 4.2 Hastaların yaşadığı bölgelerin dağılımı

    Hastalar kliniğimize başvurduklarında tüm hastalardan rutin kan tetkikleri,

    elektrokardiyografi ve solunum fonksiyon testleri istendi. Elektrokardiyografi

    değişikliği olan, kardiyolojik ek hastalıkları olan ve 70 yaş üstü tüm hastalar

    kardiyoloji kliniğine konsülte edildi. Tüm hastalar direkt akciğer grafisi, baryumlu

    özofagografi, toraks bilgisayarlı tomografisi, distal özofagusda lezyon olanlardan üst

    abdomen tomografisi ve uygun vakalarda PET BT değerlendirildi. Trakeobronşial

    invazyon şüphesi olan tüm hastalara bronkoskopi yapıldı. Özofagus kanseri tanısı

    fleksbl veya rijit özofagoskopi ile konuldu ve seviyesi belirlendi.

    Genellikle özofagus kanserleri lokalizasyonlarına göre 1/3 üst, orta ve alt torasik

    olarak sınıflandırılsa da kanserin yayılma özelliği ve cerrahi girişimler göz önüne

    alındığında 1/3 alt torasik ve kardiya tümörlerini bir bütün olarak ele almak

    gerekmektedir. Çalışmamızda 1/3 alt torasik ve kardiya tutulumu olan tümörler

    sıklıkta idi. Tümör lokalizasyonu tablo 7’de gösterilmiştir.

  • 33

    14

    6669

    0

    10

    20

    30

    40

    50

    60

    70

    80

    Üst torasik Orta torasik Alt torasik veKardiya

    Lokalizasyon

    Has

    ta sa

    yısı

    hasta (n)

    Şekil 4.2 Endoskopik ve radyolojik bulgulara göre lezyonun yerleşimi

    Histopatolojik klasifikasyonda 96 (%64.4) hastada YHK tespit edilirken, 45 (%30.2)

    hastada ise ADK’ya rastlandı. Taşlı yüzük hücreli karsinom 3(%2) hastada,

    Adenosquamoz hücreli karsinom 1 (%0.7) hastada görülürken birer hastada

    sarkomatoid tümör, malign melanom, küçük hücreli karsinom ve kolon ca metastazı

    tespit edildi. Hastaların cinsiyete göre dağılımı tablo 8 de gösterilmiştir.

  • 34

    Tablo 4.3 Histopatolojik klasifikasyon

    Yapılan cerrahi yöntemlere baktığımızda 76(%51) hastaya sağ torokotomi +

    laporotomi + sol servikal insizyon, 37(%24.8) hastaya laporotomi + sağ torokotomi,

    30(%20.1) hastaya sol torakofrenotomi, 4(%2.7) hastaya transhiatal özofajektomi, 1

    hastaya laporotomi ile distal özofajektomi + Roux-and-Y + özofagojejenostomi, 1

    hastaya ise laporotomi + sol torokotomi + servikal eksplorasyon uygulandı.

    Özofajektomi yapılan hastaların çoğuna rekonstrüksiyon için mide kullanılmaktadır.

    Ayrıca kolon ve ince barsaklarda kullanılabilir. Bizim hasta grubunda rezeksiyon

    sonrası rekontrüksiyon için 143(%96) hastada mide, 5(%3.4) hastada jejenum,

    1(%0.6) hastada kolon transpoze edilmiştir.

    Patoloji Erkek Kadın Hasta

    sayısı

    %

    Yassı Hücreli

    Karsinom 59 37 96 64.4

    Adenokarsinom 38 7 45 30.2

    Taşlıyüzük hücreli

    karsinom 3 - 3 2

    Adenosquamöz

    Karsinom 1 - 1 0.7

    Malign Melanom 1 - 1 0.7

    Sarkomoid tümör - 1 1 0.7

    Kolon Ca metastazı 1 - 1 0.7

    Küçük hücreli

    karsinom - 1 1 0.7

    103 46 149

  • 35

    76

    37

    30

    4 2

    sağtorokotomi+laporotomi+solservikal kesiLaporotomi+sağ torokotomi

    Sol torakofrenotomi

    Transhiatal

    Diğer

    Şekil 4.3 Yapılan cerrahi girişimlerin dağılımı

    3’lü yaklaşım 2’li yaklaşım Sol torakofrenotomi

    Transhiatal

    yaklaşım

    Diğer

    Patoloji Erkek Kadın Erkek Kadın Erkek Kadın Erkek Kadın

    YHK 40 27 13 8 2 1 3 1 1

    ADK 5 1 10 2 22 4 - - 1

    TYH - - 2 - 1 - - -

    Diğer 2 1 1 1 - - - -

    Toplam 47 29 26 11 25 5 3 1 2

    76 37 30 4 2

    Tablo 4.4 Yapılan cerrahi işlemin patoloji ve cinsiyete göre dağılımı

    Kliniğimizde özofagus rezeksiyonu yapılan hastalarda rutin olarak piloroplasti

    yapılmamaktadır. Pilor kontrol edilir, geçirilmiş bir duodenum ülseri nedeniyle

    pilorda darlık veya deformasyon yoksa piloroplasti yapılmaz. Hastalarımızdan

  • 36

    sadece 6’sına (%4) piloroplasti yapıldı. Rezeksiyon sonrası anastomoz sirküler

    stapler veya manuel teknikle oluşturulabilir. Manuel anastomoz seçilirse çift tabaka

    teknik kullanılır. Churchill ve Sweet’in 1942’de tanımladıkları çift tabaka tekniği

    günümüzde hala sıklıkla kullanılmaktadır. Çalışmamızdaki hastalara baktığımızda 19

    (%12.8) hastada anastomoz sirküler staplerle, 130 (%87.2) hastada anastomoz

    manuel olarak yapıldı.

    Hastalar rutin olarak postoperatif dönemde göğüs cerrahisi yoğun bakımda takip

    edildi. Tüm hastalara nazogastrik drenaj uygulandı. Eritrosit süspansiyonu,

    hemoglobin seviyesi 8 g/dl altında olduğunda veya klinik tabloya göre verildi.

    Ortalama 1-2 ünite civarında, maksimum 3 gün önce hazırlanmış allojenik eritrosit

    süspansiyonu verildi. Postoperatif dönemde hastaların beslenmesi paranteral yolla

    veya enteral yolla (jejenostomi) yapıldı. Enteral yolla beslenme barsak seslerine göre

    veya postoperatif 3. gün minimal dozda jejenostomiden başlandı. Postoperatif 7-8.

    gün barsak sesleri ve gaz gaita çıkışına göre rutin olarak metilen mavisi ile ender

    olarak ürografin ile skopi altında anastomoz kaçağı kontrolü yapıldı. Ardından kaçak

    saptanmayan hastaların göğüs tüpü, nazogastrik sondası çekilerek sulu gıdaya

    başlandı. Sulu oral gıda alımı ardından katı gıda ve normal gıda alınımına devam

    edildi. Postop analjezi için intramuskuler aneljezi veya hasta kontrollü aneljezi

    cihazları kullanıldı. Postoperatif dönemde antibiyotik profilaksisi rutin uygulandı.

    Tromboemboli profilaksisi risk grubundaki hastalar dışında uygulanmadı. Takipte

    hastalar 45 derece yatırılmış, sekresyon stazı gelişenlere nazotrakeal drenaj ve

    devamında gerekirse bronkoskopi uygulandı.

    Özofagus rezeksiyonu yapılan 149 hastanın 54 (%36.2)’üne beslenme jejenostomisi

    açıldı. Jejenostomi kataterleri hasta taburcu olduktan bir ay sonra çekildi.

    Hastaların postoperatif ortalama hastanede kalış süreleri 16.7 gün olarak hesaplandı.

    Postoperatif dönemde yedi hastaya retorokotomi uygulandı. Retorokotomi beş

    hastaya kanama, bir hastaya şilotoraks, bir hastaya gastrobronşial fistül nedeni ile

    uygulandı.

  • 37

    Postoperatif dönemde genel komplikasyonlara baktığımızda 67 hastada 90 genel

    komplikasyon gelişti. Bu komplikasyonların dağılımı tablo 11’ de gösterildi.

    n %

    Yara yeri enfeksiyonu 15 10

    Anastomoz kaçağı 14 9.3

    Kontrlateral plevral effüzyon 11 7.3

    Aritmiler 7 4.7

    Ampiyem 7 4.7

    Sepsis 7 4.7

    Solunum yetmezliği 6 4

    ARDS 4 2.7

    MI 4 2.7

    Vokal kord paralizisi 3 2

    ABY 3 2

    SVO 2 1.3

    Şilotoraks 2 1.3

    DİC 1 0.6

    Kontrlateral pnomotoraks 1 0.6

    Gastrobronşial fistül 1 0.6

    Gastroplevral fistül 1 0.6

    Trakeoözofageal fistül 1 0.6

    Tablo 4.5 Postoperatif dönemde gelişen komplikasyonların dağılımı

    Anastomoz kaçağı 14(%9.3) hastada görüldü. Anastomoz kaçağı 9 hastada boyunda

    iken, 5 hastada intratorasik idi. Boyunda anastomoz kaçağı olan 3 ve intratorasik

    anastomoz kaçağı olan 1 hasta postoperatif dönemde ex oldu. Anastomoz kaçağı olan

    hastalarda manuel sütür tekniği kullanılmıştı.

    Hastaların postoperatif patolojik evrelemeleri tablo 12’de gösterilmiştir.

  • 38

    4,67

    34,50

    4,67 1,86

    54,20

    0

    10

    20

    30

    40

    50

    60

    I IIA IIB III IV

    Evre

    % %

    Şekil 4.4 TNM sınıflamasına göre hastaların % dağılımı Perioperatif mortalite 30 gün olarak hesaplandı. Perioperatif mortalite %10.7 (16

    hasta) idi. Perioperatif mortalite gerçekleşme zamanı 9.8 gündü. Ortalama yaş 69.5

    idi. Perioperatif mortalite nedenleri incelendiğinde 3 hasta miyokart enfarktüsü, 3

    hasta sepsis, 3 hasta ARDS, 2 hasta SVO, 2 hasta ampiyem, 1 hasta DİC, 1 hasta

    ABY, 1 hasta solunum yetmezliği idi. Hastane mortalitesi %16.7 (25 hasta) idi.

    Sağkalım analizleri kayıtlarına ulaşılabilen 125 hasta üzerinden yapıldı. 125 hastanın

    ortanca sağkalım süresi 21 ay (10 – 32 ay) olarak hesaplandı.

    1 yıllık sağkalım olasılığı: %64,8

    3 yıllık sağkalım olasılığı: %39,6

    5 yıllık sağkalım olasılığı: %32,8 olarak hesaplandı.

  • 39

    Şekil 4.5 Aylara göre sağkalım olasılığı

    Evrelere göre sağkalım analizi

    Tablo 4.6 Evrelere göre sağkalım analizi

    Evre Toplam N Ex olanlar Yaşayanlar 1 yıllık

    sağkalım 3 yıllık

    sağkalım 5 yıllık

    sağkalım Median

    sağkalım N N Yüzde Evre 0- I

    4 3 1 25,0% %50 %50 %25 10 (0 – 69)

    Evre IIA 35 15 20 57,1% %80 %58 %43 62 (0-129) Evre IIB 5 3 2 40,0% %60 %30 %30 35 (2-68) Evre III 54 31 23 42,6% %69 %29 %22 21 (9-33) Evre IV 2 1 1 50,0% %50 %50 %50 8

    (Hesaplanamaz)

  • 40

    Şekil 4.6 Evrelere göre sağkalım analizi

    Evreler arasında sağkalım süresi bakımından farklılık yok (p=0,526 , log-rank testi).

    Bölgelere göre sağkalım analizi

    Bölge

    Toplam N

    Ex olanlar Yaşayanlar

    1 yıllık sağkalım

    3 yıllık sağkalım

    5 yıllık sağkalım

    Median sağkalım

    N N Yüzde Akdeniz-Ege-Marmara

    19 8 11 57,9% %84 %57 %57 60 (39 – 82)

    Güneydoğu 10 2 8 80,0% %90 %80 %80 Hesaplanamaz

    İç Anadolu 32 23 9 28,1% %56 %24 %8 14 (4-24)

    Doğu Anadolu

    31 17 14 45,2% %69 %49 %43 21 (0-80)

    Karadeniz 33 23 10 30,3% %49 %23 %15 11 (2-20)

    Tablo 4.7 Bölgelere göre sağkalım analizi

  • 41

    Bölgeler arasında sağkalım olasılığı bakımından farklılık var (p=0,012 , log-rank

    testi). İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz’de sağkalım olasılığı daha düşük.

    Cinsiyete göre sağkalım analizi

    Cinsiyet

    Toplam N

    Ex olanlar Yaşayanlar

    1 yıllık sağkalım

    3 yıllık sağkalım

    5 yıllık sağkalım

    Median sağkalım

    N N Yüzde Erkek 90 56 34 37,8% %31 %37 %28 17 (4 – 30)

    Kadın 35 17 18 51,4% %74 %45 %45 25 (17 – 34)

    Tablo 4.8 Cinsiyete göre sağkalım analizi

    Erkek kadın cinsiyet arasında sağkalım olasılığı bakımından farklılık yok (p=0,105 ,

    log-rank testi).

    Patolojiye göre sağkalım analizi

    Patoloji

    Toplam N

    Ex olanlar Yaşayanlar

    1 yıllık sağkalım

    3 yıllık sağkalım

    5 yıllık sağkalım

    Median sağkalım

    N N YüzdeAdenokarsinom 40 21 19 47,5% %68 %53 %41 40 (5 – 75)

    Yassı hc. 77 47 30 39,0% %64 %34 %29 20 (10 – 30)

    Diğer 8 5 3 37,5% %63 %38 %38 14 (10 – 18)

    Tablo 4.9 Patolojiye göre sağkalım analizi Patoloji tipleri arasında sağkalım olasılığı bakımından farklılık yok (p=0,395 , log-

    rank testi).

    Tümör lokalizasyonuna göre sağkalım analizi

    Seviye

    Toplam N

    Ex olanlar Yaşayanlar

    1 yıllık sağkalım

    3 yıllık sağkalım

    5 yıllık sağkalım

    Median sağkalım

    N N Yüzde18-24 10 6 4 40,0% %50 %40 %40 13 (0 – 29)

    25-32 55 36 19 34,5% %60 %34 %27 20 (13 – 27)

    32+ 60 31 29 48,3% %70 %45 %34 35 (13 – 58)

    Tablo 4.10 Tümör lokalizasyonuna göre sağkalım analizi

  • 42

    Seviye grupları arasında sağkalım bakımından farklılık yok (p=0,371 , log-rank testi) Ameliyat yılına göre sağkalım analizi

    Yıl

    Toplam N

    Ex olanlar Yaşayanlar

    1 yıllık sağkalım

    3 yıllık sağkalım

    5 yıllık sağkalım

    Median sağkalım

    N N Yüzde2002-2004 37 30 7 18,9% %43 %27 %24 11 (4 – 18)

    2005-2008 35 26 9 25,7% %71 %34 %20 25 (9 – 41)

    2009-2011 53 17 36 67,9% %76 %67 %67 Hesaplanamaz

    Tablo 4.11 Ameliyat yılına göre sağkalım analizi Yıl grupları arasında sağkalım bakımından farklılık var (p=0,011 , log-rank testi).

    Yıllar ilerledikçe sağkalım oranı artmış.

  • 43

    5. TARTIŞMA

    Özofagus kanseri, sıklık açısından bütün kanserler arasında 6. sırada yer alır ve

    gastrointestinal sistem kanserlerinin %5-7’sini oluşturur (1). Özofagus kanseri, tanı

    ve tedavi yöntemlerindeki bütün gelişmelere rağmen, maligniteler içinde hala en kötü

    prognoza sahip olanlardan birisidir. Klinik bulgular ortaya çıktığı zaman hastalar

    çoğunlukla kürabilite şansını yitirmiş durumdadırlar. Özellikle ülkemizde özofageal

    kanserli hastaların çoğu lokal ileri evre hastalık veya uzak metastazlarla

    basvurmaktadır. Özofagus kanserinin primer tedavisi, medikal kontrendikasyon veya

    metastatik hastalık olmadığı sürece cerrahidir.

    Özofagus kanserinde kadın/erkek oranı 1/2-1/4 arasında değişmektedir. Literatürde

    büyük serilerde bu oran %69 erkek, %31 kadın olarak tespit edilmiştir (1). Son

    zamanlarda kadın cinsiyet lehine doğru bir meyil gözlenmektedir. İran’ın Mazodran

    bölgesinde kadınlarda erkeklerden daha sık görüldüğü rapor edilmiştir (1).

    Kliniğimizde opere ettigimiz hastalarda erkek hakimiyeti (erkek /kadın oranı 2.36)

    mevcuttu.

    Büyük serilerde özofagus kanserinin görülme yaşı 50-60 olarak belirtilmiştir. Ancak

    son zamanlarda özofagus kanserinin görülme yaşında genç nüfusa doğru kayma

    tespit edilmiştir (1,50). Çalışmamızda ortalama yaş 59,3 idi ve 40 yaş altı 10 hasta

    bulunmaktaydı.

    Özofagus kanserinin etiyolojisi tek bir etkene bağlı olmayıp, multifaktöriyeldir.

    Amerika Birleşik Devletleri ve Batı Avrupa’da özofagus kanserinde en önemli

    etiyolojik ajan sigara ve alkol kullanımıyken gelişmekte olan ülkelerde beslenme ile

    ilgili faktörler öne çıkmaktadır (51). Çalışmamızda hastaların 57’ si (%38,3) hiç

    sigara kullanmamıştı, 70’i (%46,9) aktif içici, 22’si (%14,8) sigarayı bırakmıştı.

    Hastaların yaşadıkları bölgelere göre baktığımızda en fazla hastanın Doğu Anadolu

    bölgesinden 39 hasta (%26.2), İç Anadolu bölgesinden 38 hasta (%25.5) ve

    Karadeniz bölgesinden 37 hasta (%24.8) başvurduğu belirlendi. Doğu Anadolu

  • 44

    bölgesinde özofagus kanserinde risk faktörlerinin araştırılmasına yönelik yapılan

    çalışmada sıcak ve kıtlama çay içiminin kontrol grubuna göre anlamlı derecede

    yüksek olduğu, antioksidan ve antikanserojen etkileri olduğu bilinen taze meyve ve

    sebze tüketiminin çok az olduğu, bölgede küflü peynir tüketiminin önemli bir risk

    faktörü olduğu, gelişmiş ülkelerde ilk sırada yer alan alkolün hastalarımızda bir risk

    faktörü olarak görülmediği ancak sigaranın bir risk faktörü olabileceği tespit edildi

    (1,52,53).

    Özofagus kanserinde en önemli semptom progresif disfajidir. Katlic ve arkadaşları

    çalışmalarında disfaji oranını %93, ortalama semptom süresini ise 3.7 ay (1-24 ay)

    olarak bildirdiler (54). Çalışmamızda hastalarımızda en sık saptanılan semptom

    disfaji (%92.2) olup bunu kilo kaybı (%43.7), retrosternal veya epigastrik ağrı

    (%25.8) takip etmekteydi. Disfaji hikayesi iki hafta ile bir yıl arasında

    değişmekteydi. Disfaji süresi ortalama 3.6 ay (2 hafta-1 yıl) olup disfajili hastaların

    %68.1’i sadece sıvı gıdaları yutabilmekteydi.

    Özofagus kanserinin lokalizasyonu klasik olarak 15:50:35 şeklinde ifade edilmiş

    olup bazı yazarlar 1/3 distal özofagusta daha fazla görüldüğünü belirtmektedir (1-

    11). Çalışmamızda 1/3 alt torasik ve kardiya tutulumu olan tümörler (66 hasta

    (%44.2)) sıklıkta idi. Bu durum toplumda artan reflü ve Barret özofagus sıklığı ve

    özofagus alt ucunu tutan kardiya kaynaklı tümörlerin tam ayrımının yapılamaması ile

    açıklanabilir.

    Geçmişte özofageal malignitelerin % 90-95’ ini YHK’ ler oluştururken, günümüzde

    bu oranın ADK lehine arttığı bildirilmektedir (55). Artık özofagus karsinomu ile

    YHK eş olarak kullanılmamaktadır. Özofagus ve bileşkenin ADK’ları Amerika

    Birleşik Devletleri’nde daha sık görülmektedir ve en hızlı artan solid kanser

    grubudur (11). ADK sıklığının artışı Barrett özofagusu olgularında daha yoğun

    tarama programlarının uygulanmasının yanısıra, sıklıkta gerçek artış ile de

    ilişkilendirilmektedir. ADK sıklığının 1976 da % 17 iken 1984’ de % 31’ e çıktığı

    bildirilmiştir (56). Kirby ve Rice 1994 yılında yayınladıkları bir çalışmalarında

    Cleveland Klinik materyalinde ADK sıklığının 1970’ lerin %10 oranından, %50-70

  • 45

    oranına çıktığını bildirmişlerdir (57). Bizim olgularımızda YHK ve ADK oranları

    sırası ile % 64.4 ve %30.2 olarak bulunmuştur.

    Özofagus kanserinin cerrahi tedavisinde farklı teknikler uygulanmaktadır. Güncel

    bilgiler tüm tedavi yöntemlerinin uygulanabilir olduğu yönündedir. Kombine

    abdominotorasik yaklaşımla, özofajektomi ve intratorasik özofagogastrostomi; daha

    iyi kür oranları sağlanacağı bildirimi ile radikal en-blok özofajektomi ile özofagus ve

    yandaş plevra, perikard ve lenfovasküler dokuların çıkarılması ve transhiatal

    özofajektomi özofagus kanserinin cerrahi tedavisinde kullanılan tekniklerdir.

    Cerrahların bu ameliyat tekniklerini seçimi farklı rasyoneller üzerine kuruludur.

    Orringer tüm olgularında ameliyata rutin olarak transhiatal teknikle başladığını

    bildirmekte, trakeobronşial invazyon, histolojik olarak kanıtlanmış uzak metastaz

    varlığı ve hiatal yoldan tümöre ulaşılamamasını diseksiyon güvenliği açısından

    kontrendikasyon olarak kabul etmektedir (55). Ancak kimi yazarlar transhiatal

    tekniğin kanser cerrahisi için uygun/ yeterli bir teknik olmadığını belirtmektedirler

    (58,59). Karşılaştırmalı çalışmalarda transhiatal tekniğin transtorasik rezeksiyon

    tekniğine göre daha güvenli bir ameliyat tekniği olduğu da gösterilememiştir (60).

    Kronik pulmoner, kardiak ve renal hastalığı olan olgularla, 70 yaşından büyük

    olguların dahil edilmediği 67 olguluk prospektif randomize bir çalışmada transtorasik

    ve transhiatal özofajektomi teknikleri arasında operatif mortalite açısından farklılık

    gösterilememiştir (61). Farklı özofajektomi tekniklerinden birinin seçiminde cerrahın

    kişisel deneyiminin belirleyici olması gerektiğine vurgu yapılmaktadır (62). Bizim

    olgularımızın cerrahi tedavisinde cerrahın tercihi ve olgunun özelliklerine göre farklı

    cerrahi teknikler kullanılmıştır. İntratorasik yerleşimli tümörlerde 76 hastada % 51

    oranı ile laparotomi, sağ torakotomi ve servikal yaklaşımla özofagogastrostomi,

    distal tümörlerde ise 37 hastada % 24,8 oranı ile laparotomi, sağ torakotomi,

    proksimal gastrektomi ve distal özofajektomi sonrası intratorasik özofago-

    gastrostomi ve 30 hastada %20,1 oran ile sol torakofrenotomi, proksimal gastrektomi

    ve distal özofajektomi özofagogastrostomi en sık yapılan ameliyatlar olmuştur.

    Lenf nodüllerinin en doğru değerlendirilmesi yalnızca yeterli lenfadenektomi ile

    mümkündür. Transtorasik özofajektomi ile mediastinal lenfadenektomi yapılan

    olgularda çıkartılan 20’ nin üstündeki lenf bezi evreleme için uygun lenfadenektomi

  • 46

    olarak kabul edilmektedir (63). Özofagus kanseri cerrahisinde geniş

    lenfadenektominin gerekliliğine inananlar, evreleme dışında bunun lokal rekürensi

    önlediği ve prognozu iyileştirdiği düşüncesi ile, lokorejyonel lenf nodüllerinin

    çıkarılabilmesi için, torakotomi ile mediastinal lenf nodu diseksiyonu

    önermektedirler (59).

    Transhiatal ve transtorasik yaklaşım özofajektomide kullanılan yöntemlerdir.

    Torakotomi orta ve üst torasik lezyonlarda iyi bir ekspojur sağlar ve tümörün

    mediastinal yapılardan direkt diseksiyonunu kolaylaştırır (64). Transhiatal

    rezeksiyonlar distal özofagus ve gastroözofageal bileşkedeki rezeksiyonlarda

    kullanılır. Orringer ve arkadaşları selim ve habis hastalıklı serilerinde tümör

    lokalizasyonundan bağımsız olarak transhiatal yaklaşımı önermişlerdir (65).Yine

    bazı çalışmalarda transhiatal prosedürlerde transtorasik prosedüre göre daha düşük

    oranda pulmoner komplikasyon ve mortalite geliştiği belirtilmiştir (66,67). Öte

    yandan Karl ve arkadaşları çalışmalarında transtorasik yaklaşımın komplikasyon

    oranlarının kabul edilebilir olduğunu göstermiştir (68). Buna ek olarak yapılan

    prospektif çalışmalarda her iki grupta benzer postoperatif sonuçlar alınmıştır (64).

    Cerrahi olarak hangi yöntemin seçileceği postoperatif morbidite ve mortalite

    açısından önem kazanmaktadır. Transhiatal rezeksiyonun potansiyel avantajları daha

    az invazif olması ve hızlı yapılabilmesidir. Torakotominin olmaması postoperatif

    ağrının az olmasına, akciğer komplikasyonlarının daha az gelişmesine ve daha çabuk

    iyileşmeye olanak sağlamaktadır. Transtorasik girişimde ise diseksiyonun direk

    görüş altında yapılması ve böylece olası trakeobronşial ağaç, vena azigos ve duktus

    torasikus yaralanmalarının daha az gelişmesi söz konusu olmaktadır. Transtorasik

    özofajektominin diğer bir avantajı ise mediastinum ve paraözefageal lenfatik

    diseksiyon yapılmasına olanak sağlamasıdır. İki büyük meta-analizde transtorasik

    girişimlerin daha yüksek bir perioperatif morbidite ve mortalite oranlarına yol açtığı

    ancak uzun süreli sağkalım açısından iki yöntem arasında belirgin bir fark olmadığı

    belirtilmektedir (68,69). En yüksek olgu sayısını içeren karşılaştırmalı bir çalışmada

    114 transtorasik girişim yapılan olgu ile 106 transhiatal girşim yapılan olgu

    karşılaştırılmıştır. Pulmoner komplikasyon oranı, ventilasyon zamanı, yoğun bakım

    ve hastanede kalış zamanı, transtorasik grupta daha yüksek bulunmuştur. Hastane

  • 47

    mortalitesi açısından gruplar arası fark bulunmamıştır. 5 yıllık sağkalım ve ortalama

    yaşam süresi transtorasik grupta sırası ile % 39, % 40; transhiatal grupta ise sırası ile

    % 27 ve % 29 olarak bulunmuştur (69).

    Transhiatal özofajektomi orta ve üst 1/3 torakal tümörlerde ve trakeobronşial

    dokularla yakın ilişkili tümörlerde uygun görülmemektedir. Neoadjuvan tedavi

    transhiatal girişimi tehlikeli hale getirmektedir. Sonuçta suprakarinal ve orta torakal

    özofagus da lokalize lezyonlarda transtorasik yaklaşım, distal özofagusta, özellikle

    kardiyoözofageal bölge kanserlerinde transhiatal yaklaşım önerilmiştir. Genel olarak

    transhiatal özofajektomi yapan cerrahlar bu girişimde sınırlı bir lenf diseksiyon

    yapılacağını bilmelidir. Bizim serimizde %97 oranında transtorasik özofajektomi

    uyguladık. Özofagus kanserlerin multisentrik yerleşim özelliği, daha geniş lenf

    diseksiyonu yapılabilmesi, daha iyi bir sağkalım avantajı sağlaması bu yöntemi

    seçmemizde önemli rol oynamıştır.

    Özofagus rezeksiyonundan sonra gastrointestinal sistemin devamlılığı için genelikle

    midenin kulanımı tercih edilir (71,72,73). İntratorasik midenin fonksiyonları, farklı

    yerleşimde olması ve deforme edilmesinden dolayı normal mideden farklı olup,

    replasmandan sonra önemli değişiklikler gelişir. Sol gastrik ve sol gastroepiploik

    arterlerin bağlanmasına bağlı olarak midenin kanlanması, fundus ve korpusun bir

    kısmının rezeksiyonundan dolayı midenin kapasitesi ve parietal hücre kitlesi azalır.

    Sonuçda mide motilite ve boşalımı gecikebilir (73). Normal peristalsizmin

    olmamasından dolayı torasik midenin boşalımı büyük oranda yerçekimine bağlı

    olmaktadır (71). Yemek alımından sonra hasta supin pozisyonunda kaldığı zaman,

    hem katı hem de sıvıların mideden boşalım süresi önemli ölçüde uzar. Buna karşılık

    yemekten hemen sonra hasta dik pozisyonda kalırsa midenin boşalımı hızlanır.

    Özofagus rezeksiyonu esnasında yapılan total vagotomi nedeniyle intratorasik mide

    tamamen vagotomize ve kısmen sempatektomizedir (75,76). Trunkal vagotomiden

    sonra midenin boşalma fonksiyonu yalnız beslenme yönünden değil, kardiyovasküler

    ve torasik fizyolojiyi etkilemesi açısından da üzerinde önemle durulması gereken bir

    konudur (77).

  • 48

    Nishikawa ve arkadaşlarının, çalışmalarında cerrahiden sonra intratorasik midenin

    motilitesinde ve asidite oranında önemli bir değişiklik olmadığını bildirmişlerdir

    (71). Bununla birlikte Sheiner cerrahiden sonra mide motilitesinde azalma olduğunu

    rapor etmiştir (78). Vagotomize olan intratorasik midenin piloru korunduğu zaman

    yemek sonrası dumping veya duodenogastri