Transcript

Aydınlık9 Ağustos2013 Cuma

Yıl: 2 Sayı: 76

Aydınlık Gazetesi’nin ücretsiz ekidirKITA P.

Kitaplara müebbetKitaplara müebbetKitaplara müebbet

O eli bırakmayacağız

Geçen hafta 70.424 okura ulaştık

9 A�USTOS 2013 CUMA 3Aydınlık KİTAP

[email protected]

Baskı: Toros Yay. Mat. Tur. Org. San. Tic. Ltd. Şti.Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No:16Bahçelievler / İstanbul Tel: 0212 655 44 34

Yönetim Yeri İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu/ İstanbul Tel: 0212 251 21 14 / 251 21 15 / 251 55 04

Faks: 0212 252 51 22

Genel Müdür YardımcısıSaynur Okuroğlu

[email protected] Müdürü

Kamile Karakadı[email protected]

Aydınlık Gazetesi’nin ücretsiz ekidir

SahibiAnadolum Gazetecilik Basım Yayın

San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Yalçın Büyükdağlı

Genel Yayın YönetmeniMustafa İlker Yücel

Sorumlu MüdürMehmet BozkurtTüzel Kişi Temsilcisi

Metin AktaşYazıişleri İrem Halıç, Cenk Özdağ

Yazıişleri Müdürü Damla Yazıcı[email protected]

Yayın Yönetmeni Haldun Çubukç[email protected]

Reklam ServisiAydınlık

KITA P.

Yüzlerce kitap yazmışlar.Sanki yazdıkları kitaplarına koşut olarak yılları saymış da hüküm diyegeçmiş Ergenekon Davası’na bakanlar...50 küsür kitabına karşı 117 yıl Doğu Perinçek’e63 kitabına karşı 86 yıl Yalçın Küçük’e...Yazacaklarına da saymışlar yılları...

Kimi üniversite rektörü, kimi asker, kimi gazeteci, kimi yazar.Ama yazmayanları bile yazar yaptı Ergenekon süreci.Kitaplılar.Yazmak aydınlatmanın olduğu kadar mücadelenin de en özel biçimlerin-den ya...Onun için ikisi başlı başına üniversite: Doğu Perinçek üniversitesi ve Yal-çın Küçük üniversitesi.

Doğu Perinçek demişken...Aydınlık’ın başyazarıdır.O kadar değil elbette, Anayasa hukukçusu, FKF (Dev Genç) Başkanı,İşçi Partisi Başkanı...Fikir adamı, yılmaz, yenilmez, yorulmaz devrimci, bir Uzun Yürüyüş-çü’dür.

“Birikir damla damla karanlığı eritirAydınlık’ı yaratan halkın alın teridir”Doğru. Ama o alınteriningözesi, yatağı, denizi Doğu Perinçek’tir.Haftalık 70 binlere erişen bir okur oranında Kitap Eki’miz varsa ve benKitap Eki’nin yönetmeniysem... Onun sayesindedir.Evet, hepimiz gibi vatan aşkını, Atatürk sevgisini, namuslu, vicdanlı veonurlu olmayı ailemden öğrendim.Ama, Doğu Ağabey perçinledi o duyguları ve bilinç haline getirmemizi

sağladı.Herkesten daha çoktur üzerimizdeki emeği, sakınması, katkısı...O hep bizim için oldu, bundan sonra biz, hep onun için olacağız.Onun özlemlerini, düşlerini, ütopyasını gerçekleştireceğiz ve onunla öz-gürleşeceğiz.

Doğu Ağabey...Ergenekon’dan ikinci çıkışımızın demircisi,Sana saygı, sana teşekkür, sana sonsuz gönül borcumuzla...Senin kişiliğinde, gelmiş geçmiş bütün devrimcilerin, hapisane arkadaşla-rının o pak alınlarından, yazan ve yaratan ellerinden öpüyorum.

İzninle...12 Mart’ta yaptığın, sonra 12 Eylül darbesinde tutuklandığın zaman yap-tığın, sonra 1990’da, sonra 1998’deki davalarında ve en son Ergene-kon’da yaptığın ve aslında hep aynı şu sözü söylemiş olduğun savunmala-rının özüyle, o gür sesine katılıp, seninle haykırıyoruz:

“Biz, Kurtuluş Savaşı’nda sırtında mermi taşıyan kadınların ve cepheler-de savaşan işçi ve köylülerin bugünkü temsilcileriyiz. Biz, geleceğin sıh-hatli ve ahlaklı Türkiye toplumunun temsilcileriyiz. Her zaman halkımızalayık devrimciler olmaya çalıştık ve çalışıyoruz.Biz suçlu değiliz. Haklı bir davayı savunuyoruz. ‘Kahrolsun zalimler ve hainler!’ diye bağırmak da bizim için bir yurtse-verlik görevidir. Dünyada zalimler ve onlara hizmet eden hainler bulun-duğu sürece, milyonlarca halkın onları lanetlemesi önlenemez ve önlene-meyecektir.”

(17 Ocak 1974. Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı, 3 No’lu Askeri Mah-kemesi’nde yaptığı savunma)

HALDUN ÇUBUKÇU

Sayfa Sekreteri Alev Özgenç

“Kahrolsun zalimler ve hainler!”“Kahrolsun zalimler ve hainler!”“Kahrolsun zalimler ve hainler!”“Kahrolsun zalimler ve hainler!”“Kahrolsun zalimler ve hainler!”“Kahrolsun zalimler ve hainler!”

9 A�USTOS 2013 CUMA4 Aydınlık KİTAP

1. TÜRKİYE’DE SİYASİ PARTİLE-

RİN İÇ DÜZENİ VE YASAKLANMASI

REJİMİ (A.Ü.H.F Yayını, 1968)

2. TÜRKİYE İHTİLALCİ İŞÇİ KÖY-

LÜ PARTİSİ DAVASI SAVUNMA

(Arkadaşlarıyla birlikte, Eylül 1974)

3. KIVILCIMLI’NIN BURJUVA DEV-

LET VE ORDU TEORİSİNİN ELEŞTİ-

RİSİ (Aydınlık Yayınları, 1975)

4. FAŞİZM HALKIN MÜCADELE-

SİNİ DURDURAMAZ- SIKIYÖNETİM

MAHKEMELERİNDEKİ KONUŞMA

VE DİLEKÇELER

(Aydınlık Yayınları, 1975)

5. KIBRIS MESELESİ

(Aydınlık Yayınları, 1976)

6. ANAYASA VE PARTİLER REJİMİ

TÜRKİYE’DE SİYASAL PARTİLERİN

İÇ DÜZENİ VE YASAKLANMASI

(güncellenmiş) (Kaynak Yayınları)

7. BOZKURT EFSANELERİ VE

GERÇEK (Aydınlık ve Kaynak Yayınları,

1976, 1997)

8. SOSYAL- EMPERYALİZM VE

REVİZYONİZME KARŞI 1970’TE AÇI-

LAN MÜCADELE

(Aydınlık Yayınları, Temmuz 1976)

9. SAHTE TKP’NİN REVİZYONİST

PROGRAMININ ELEŞTİRİSİ

(Aydınlık Yayınları, 1976)

10. DOĞRU EYLEM NEDİR? (Ay-

dınlık Yayınları, iki basım 1977, 1978)

11. ANARŞİNİN KAYNAĞI VE DEV-

RİMCİ SİYASET (Aydınlık Yayınları, iki

basım 1978, 1979)

12. TÜRKİYE DEVRİMİNİN YOLU

(Aydınlık Yayınları, 1979)

13. ATATÜRK’ÜN BUGÜNKÜ

ÖNEMİ (Turan Güneş ve Emre Kongar ile

birlikte, Ekim 1980)

14. KEMALİST DEVRİM-1 TEORİK

ÇERÇEVE (Aydınlık ve Kaynak Yayınla-

rı, 1977, 1994)

15. KEMALİST DEVRİM-2 DİN VE

ALLAH (Kaynak Yayınları, 1994-1998)

16. KEMALİST DEVRİM-3 ALTI OK

(Kaynak Yayınları, 1999)

17. KEMALİST DEVRİM-4 KUR-

TULUŞ SAVAŞI’NDA KÜRT POLİTİ-

KASI (Kaynak Yayınları, Kasım 1999)

18. KEMALİST DEVRİM-5 KEMA-

LİZMİN FELSEFESİ VE KAYNAKLA-

RI (Kaynak Yayınları)

19. KEMALİST DEVRİM-6 ATA-

TÜRK’ÜN CHP PROGRAM VE TÜ-

ZÜKLERİ

(Kaynak Yayınları, Haziran 2008)

20. KEMALİST DEVRİM-7 TOP-

RAK AĞALIĞI VE KÜRT SORUNU

(Kaynak Yayınları, Mart 2010)

21. ANAYASA VE PARTİLER REJİ-

Mİ (Kaynak Yayınları, Mayıs 1985)

22. OSMANLI’DAN BUGÜNE TOP-

LUM VE DEVLET

(Kaynak Yayınları, 1987)

23. STALİN’DEN GORBAÇOV’A

(Kaynak Yayınları, Ocak 1990)

24. LENİN, STALİN, MAO’NUN

TÜRKİYE YAZILARI

(Kaynak Yayınları, 1977)

25. ABDULLAH ÖCALAN İLE GÖ-

RÜŞME (Kaynak Yayınları, Ekim 1990)

26. PARTİ VE SANAT

(Kaynak Yayınları, 1992)

27. TÜRK SORUNU

(Kaynak Yayınları, 1993)

28. AYDIN VE KÜLTÜR

(Kaynak Yayınları, Nisan 1996)

29. ÇİLLER ÖZEL ÖRGÜTÜ

(Kaynak Yayınları, 1996)

30. AVRASYA SEÇENEĞİ: Türkiye

İçin Bağımsız Dış Politika

(Kaynak Yayınları, 1996)

31. ÖDP’NİN KİMLİĞİ

(Kaynak Yayınları, Ekim 1998)

32. BİR DEVLET OPERASYONU

(Kaynak Yayınları, 1999)

33. 28 ŞUBAT VE ORDU

(Kaynak Yayınları, 2000)

34. EŞCİNSELLİK VE YABANCI-

LAŞMA (Kaynak Yayınları, 2000)

35. KAREN FOGG’UN E-POSTAL-

LARI (Kaynak Yayınları, 2002)

36. MAFYOKRASİ

(Kaynak Yayınları, 2004)

37. MEMİDİK KAPTAN’A MASAL-

LAR (Kaynak Yayınları, Mayıs 1998)

38. GLADYO VE ERGENEKON

(Kaynak Yayınları, Ekim 2008)

39. TÜRK ORDUSU’NDA STRATE-

Jİ SORUNU ÜÇ GENELKURMAY BAŞ-

KANI (Kaynak Yayınları, Aralık 2008)

40. TAYYİP ERDOĞAN’IN YÜCE

DİVAN DOSYASI (Kaynak Yayınları)

41. ERMENİ SORUNUNDA STRA-

TEJİ VE SİYASET (Kaynak Yayınları)

42. TÜRK ORDUSU KUŞATMAYI

NASIL YARACAK? (Kaynak Yayınları)

43. ERGENEKON SAVUNMASI

(Kaynak Yayınları)

44. GLADYO VE ERGENEKON

(Kaynak Yayınları)

45. BİLİMSEL SOSYALİZM VE Bİ-

LİM (Kaynak Yayınları)

HAZIRLADIĞI KİTAPLARKomintern Belgelerinde Türkiye Dizi-

si, 1-5 ciltler.

Atatürk Din ve Laiklik Üzerine, (Kay-

nak Yayınları, 1997).

ÇEVİRİLERİAntonoio Carlo, Sovyetler Birliği’nin

Sosyo-Ekonomik Yapısı (Kaynak Yayınla-

rı, 1975)

Jacek Kuron-Karol Modzelevski, Tekelci

Bürokratik Sosyalizm (Kaynak Yayınları,

1976)

Enver Hoca, Revizyonizm ve Macera-

cılık Yenilgiye Marksizm-Leninizm Zafere

Götürür (Şule Perinçek ile birlikte, Aydın-

lık Yayınları, 1975)

Ayrıca birçok broşürü, binin üzerinde

dergi ve gazete yazısı var.

Doğu PerinçekÜniversitesi

“Ergenekon”ad� alt�nda yürütülen

operasyonun, asl�ndaTürkiye’nin ayd�nlanma birikimine

kar�� karanl���n, ba��ms�zl�k veözgürlü�ün öncülerine kar��

emperyalizmin sald�r�s� oldu�u, tutsakal�nan ayd�nlar�m�z�n yazd�klar� kitaplar�

inceledi�imizde bir kez daha ortayaç�k�yor. �öyle de bakabiliriz:

cezaland�r�lan yazarlar ve kitaplard�r.Kitaplar� cezaland�rmaya kalk��anlar

da hep tarihin çöplü�üneat�lm��lard�r. ��te Ergenekon

davas�n�n san�klar� vekitaplar�...

9 A�USTOS 2013 CUMA 5Aydınlık KİTAP

Silivri Mahkemesi, Yalçın Küçük’e 22 yıl

altı ay hapis cezası kesti. Benim bilgime

göre Yalçın Hoca’nın yayımlanmış 62 ki-

tabı var. İlk kez Elence yayımlanan ve he-

nüz dilimize çevrilmeyen Kıbrıs Savaşı

anılarını da sayarsak 63 kitap. Bütün işi,

aydın sorumluluğuyla bağımsız, kendi-

ne güvenen, yurttaşları arasında eşitlik

ve kardeşlik bağları kurmuş, yüksek

ahlak, yüksek estetik, devrimci ruhla

dolu bir yaşam ülkesi kurmak için mü-

cadele etmek olan Yalçın Hoca’nın 63

kitabı bu kavganın silahlarıdır. Kendisi

de, henüz Silivri zindanına kapatılmadan

önce, bir tv programında, AKP’nin iş-

birlikçisi gazetecilerine birer bomba ni-

yetine bu kitaplarını fırlatmıştı. Cürüm

aletleri kitaplar ve yıllarca çalışmaları-

nın tutanaklarını içeren kartlar; onu hap-

se götürmek için evine gelen polisler, bu

tehlikeli silahları torbalara doldurup

karakollara taşıdılar.

İlk kitabı “Planlama, Kalkınma ve

Türkiye”nin basım tarihi 1971, demek ki

Yalçın Hoca, 42 yıla 63 kitap sığdırmış.

Bu hesapla yılda yaklaşık bir buçuk kitap

yazdığını görüyoruz. Hoca’nın kitapları-

nı okuyanlar bilir, ortalama kitaptan

daha hacimli, kimileri ansiklopedi bo-

yutunda kitaplardır bunlar. Yayımlan-

mamış çalışmalarını, yüzlerce gazete ve

dergi makalesini de katarsak Yalçın Ho-

ca’nın yılda iki kitap yazarak, aydın mü-

cadelesini müthiş bir üretkenlikle sür-

dürdüğünü saptıyoruz. Yalçın Hoca, dü-

şüncelerinin sarsıcılığı, yol açıcılığıyla

öğrencilerinden Mesut Odmanca, bir

“buzkıran” gemisine benzetilmişti. Bu

denli bilimsel üretimiyle de tek kişilik bir

üniversitedir. İyi bir Yalçın Küçük oku-

ru, birkaç üniversite bitirmiş ölçüde bil-

gilenir. Çünkü Yalçın Hoca, ansiklope-

dik bir yazardır. İlgi ve merak alanı ala-

bildiğine geniştir. Ken-

disi bu konuda Bal-

zac’la yarış halinde ol-

duğunu belirtir sık sık.

Uzmanlığın dar kalıp-

larına sıkışmamış bir

bilim insanıdır ve ay-

dının bir pratisyen he-

kim benzeri bütün bi-

lim alanlarını, felsefe-

yi, sanatı, yaşam serü-

venini kucaklamasını

gerekli görür. Son ça-

lışmalarından biri,

“Epilepsi ile Orgazm”,

Hippokrat’a uzanan

kaynaklarıyla büyük

ölçüde bir tıp kitabıdır.

Kitabın altbaşlığı “Me-

diko-Politik”dir ve ilk

eleştirilerinden birini

de, Yeni Harman der-

gisinde bir hekim yap-

mıştır. Yalçın Küçük’ün yazamadığı ki-

taplardan biri de “kanser” üzerine bir ki-

taptır. Kanserin, umutlarının en yüksek

düzeyinde beklenmedik bir yenilgiyle

karşılaşan insanların hastalığı olduğunu

düşünmektedir.

O, bir aydın, tek kişilik bir üniversi-

te, yeni ve aykırı düşünceleriyle sınırlarda

dolaşan ve sınırları aşan bir serüvenci dü-

şünür. Bir pratisyen bilimci. İktisat oku-

du, tarih yazdı, davalarında mahkeme

heyetlerine hukuk dersleri verdi. Odatv

duruşmasında kendisini yargılayan ha-

kimlere, “Beni yargılayan hakimler Yar-

gıtay’a gider” diyerek bunu anlatıyordu.

Demek ki yılda iki kitap yazmanın

karşılığında 22 yıl 6 ay ceza. Kitap başı-

na yaklaşık dört buçuk ay düşüyor. Ki-

tap başına neredeyse yazılma süreleri-

ne yakın bir ceza. Bu hapis hesabıyla,

mahkeme Hocamıza biraz daha hızlı

yazmasını dayatmaktadır. Yılda iki kitap

değil, üç kitap…

***

AKP diktatörlüğü iki yüz yıllık in-

sani birikimimizi kazımak için geldi.

Cumhuriyeti yok etmek için bilimsel

düşünceyi silmek zorunluydu. Üni-

versiteyi bitirdiler. Aydınlanmayı ka-

zımak için aydını hedef seçtiler. Tür-

kiye’nin aydın birikimini, yurtsever

iradesini, cumhuriyet kararlılığını Silivri

zindanında tutsak ettiler. Tek kişilik

üniversite Yalçın Küçük’e ve dava ar-

kadaşlarına verilen cezaların anlamı bu-

rada yerini buluyor. Yalçın Küçük Ho-

camız, bunların ilk teşhisini yapan ve

devrimci çaresini arayanlardan biriydi.

Kitaptan silah yaptı, kitap başına dört

buçuk yıl hapis kestiler.

Ama başaramadılar. Kazımak iste-

dikleri değerlerin ayağa kaldırdığı bir

halkla karşı karşıyalar. Şimdi aydınlar,

üniversite, Cumhuriyet iradesi bu halkın

bağrında her geçen gün büyümekte ve

harekete geçmektedir.

Kitap başına dört buçuk ay YALÇIN KÜÇÜK ÜNİVERSİTESİ

B. SADIK ALBAYRAK YALÇIN KÜÇÜK’ÜN KİTAPLARI

100 Soruda Planlama Kalkınma ve Türkiye(1971) (yeni basım: Planlama Kalkınma ve Türki-ye, 1975, 1978)Endüstrileşmenin Temel Sorunları: Sovyet Deneyi-mi, 1925-1940 (1975)Türkiye üzerine Tezler I (1978)Türkiye üzerine Tezler II (1979)Bir Yeni Cumhuriyet için (1980)Seçme Teknik Çalışmalar (1981)Aydın Üzerine Tezler, 1830-1980 (1984-1987) (5cilt)Bilim ve Edebiyat (1985)Quo Vadimus-Nereye Gidiyoruz? (1985)Türkiye üzerine Tezler III (1986)Küfür Romanları (1986)Estetik Hesaplaşma (1987)Sovyetler Birliğinde Sosyalizmin Kuruluşu (1987)İtirafçıların İtirafları: TKP Pişmanları (1988)Bir Soran Olursa (1987)Yirmi Bir Yaşında Çocuk: Fatih Sultan Mehmet(1987)Kurtuluş Yazısı (1988) (Çelik Bilgin ile birlikte)Türkiye üzerine Tezler IV (1989)Davalarım (1989)Ermeni Rahiple Mektuplaşmalar (1989)Kürtler Üzerine Tezler (1990)Türkiye üzerine Tezler V (1991)Sovyetler Birliğinde Sosyalizmin Çözülüşü (1991)Emperyalist Türkiye (1992)Marksist Damar (1992)Kürt Bahçesinde Söyleşi (1993), (Abdullah Öcalanile söyleşi)Bir Dikine Ülke (1993)Dirilişin Öyküsü (1993) (Abdullah Öcalan ile söy-leşi)Yürüyüş (1996)Bakış (1996)Tarihçe (1997)Sicil (1997)El Kitabı (1997)Sol Marksizm (1998)Aydınlık Zindan (2000), (Bilgesu Erenus ile birlikte)Tekelistan (2000)Sırlar (2001) (ikinci cilt: 2002)Şebeke: Network (2002) (genişletilmiş basım: Şe-beke-Network 1, 2004)İsimlerin İbranileştirilmesi / Tekelistan 1(2003) (2 cilt)Tekeliyet 1 (2003)Tekeliyet 2 (2003)Putları Yıkıyorum – Önsözler 1 (2004)İsyan 1 (2005)İsyan 2 (2005)Türkiye Büyülü Hapishanem (2005)Gizli Tarih 1 (2006)Ders 1: Küçülme Savaş (2006)Devlet ve Hürriyet (2006)Caligula: Saralı Cumhur (2007)Sol Müdahale (2007)Aforizmalar (2008)Epilepsi ile Orgazm: Mediko-Politik (2008)Çöküş (2010)Haberci (2010)Fitne (2010)Hasta Despot (2010)Cumhuriyet'e Karşı Küfür Romanları (2011)

9 A�USTOS 2013 CUMA6 Aydınlık KİTAP

HİKMET ÇİÇEK

1. HANGİ HİZBULLAH

2. DR. BAHATTİN ŞAKİR :

İTTİHAT VE TERAKKİ'DEN TEŞKİLATI

MAHSUSA'YA BİR TÜRK JAKOBENİ

3. ERGENEKON TERTİBİNDE GİZLİ TANIKLAR

TUNCAY ÖZKAN

1. ANNE CANIM HİÇ ACIMADI (2012)

2. HAPİSTE YATACAK OLANLARA ÖĞÜTLER (Ekim 2011)

3. ZORBALIĞIN PENÇESİNDE

4. BİR CASUSUN İFTİRALARI / TUNCAY GÜNEY HAKKINDA HER ŞEY

(Eylül 2009)

5. DANIŞTAY CİNAYETİ CUMHURİYET'E SALDIRI (Mayıs 2009)

6. YARAYA TUZ BASTIM 'ERMENİ SOYKIRIMI...' (Nisan 2007)

7. ABDULLAH ÖCALAN NEDEN VERİLDİ? NASIL YAKALANDI? NE OLA-

CAK? (Temmuz 2005)

8. CIA KÜRTLERİ-KÜRT DEVLETİNİN GİZLİ TARİHİ (Mart 2004)

9. MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI-MİT’İN GİZLİ TARİHİ (Kasım 2003)

10. BUSH VE SADDAM'IN GÖLGESİNDE ENTRİKALAR SAVAŞI (Ocak 2003)

11. OPERASYON (Şubat 2000)

12. PARSADAN HİKAYESİ (Temmuz 1996)

13. BİR GİZLİ SERVİSİN TARİHİ (Aralık 1996)

14. SUİKAST RAPORU 93/96 (Nisan 1996)

15. ÖLDÜRÜN O GAZETECİYİ (Ağustos 1994)

16. KIYAMET MAHKEMESİ (Şubat 1993)

1. DÖNEKRASİ (1996)

2. TÜRBAN KİME KURBAN (1997)

3. ÜLKELERE DEĞİL SAVAŞA DÜŞ-

MANIM (1997)

4. COPOKRASİ (1997)

5. CEPOKRASİ (1998)

6. BALKANLAR (1998)

7. ORTA(DAKİ) ASYA ÜLKELERİ

(1999)

8. YEMEN TÜRKLER MEZARLIĞI

(2000)

9. AFFEDERSİN LA FONTAİNE (2000)

10. YÜRÜT YA KULUM DEMİRELLER

TARİHİNDE 2. YAHYA VAK'ASI (2001)

11. GÜVERCİN, KURT, BİR DE ARI

ELE GEÇİRİNCE İKTİDARI (2002)

12. ÇİN'İN UZUN YÜRÜYÜŞÜ (2003)

13. AFRİKA'NIN UÇLARINDA (2003)

14. TARİHİN ARKA ODASI: AMERİKA

(2005)

15. İRAN RAPORU (2006)

16. SURİYE RAPORU (2006)

17. IRAK BATAKLIĞINDA TÜRK-

AMERİKAN İLİŞKİLERİ (2007)

18. DEVLET VE İSLAM (2007)

19. HEYECAN YAŞLANMAZ (2007)

20. ÇANAKKALE'DEN AVUSTRAL-

YA'YA ANZAK TÜRKLERİ (2008)

21. 12 EYLÜL SOL-KIRIMI, 78'LİLER

(2008)

22. NASREDDİN HOCA İLE EŞEĞİ

(2009)

23. NASREDDİN HOCA İLE ÇOCUK-

LAR (2009)

24. SİLİVRİ TOPLAMA KAMPI ZU-

LÜMHANE (2010)

25. DÜŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE SA-

NIĞIM ZULÜMNAME (2011)

26. DEMOKRASİ TANRISI ZULÜM-

DAR (2011)

27. GÜLÜMSEMEK DİRENMEKTİR

(2012)

28. HALİT ÇELENK ANLATIYOR –

DENİZLERİN DAVASI (2012)

29. "O MEKTUBU YAZAN BENDİM..."

(2012)

ESKİ GENELKURMAY BAŞKANI İLKER BAŞBUĞ’UN

SİLİVRİ’DE YAZDIĞI ÜÇ KİTAP

1. 20. YÜZYILIN EN BÜYÜK LİDERİ:

ATATÜRK

2. 20. YÜZYILIN EN BÜYÜK LİDERİ:

MUSTAFA KEMAL

3. TERÖR ÖRGÜTLERİNİN SONU

MUSTAFA

BALBAY

9 A�USTOS 2013 CUMA 7Aydınlık KİTAP

PROFESÖR EROL MANİSALI

PROFESÖR EMİN GÜRSES

PROFESÖR KEMAL GÜRÜZ

1. AYRILIKÇI TERÖRÜN ANATOMİSİ IRA-ETA-PKK

2. MİLLİYETÇİ HAREKETLER VE ULUSLARARASI SİSTEM

3. BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ

4. YENİ ORTADOĞU HARİTASI

5. ETNİK TERÖR

6. GELECEĞİN TÜRKİYESİ 

MEHMET PERİNÇEK

1. AVRASYACILIK TÜRKİYE'DEKİ TEORİ VE

PRATİĞİ BİR MİLLET UYANIYOR: 13

2. RUS DEVLET ARŞİVLERİNDEN 100 BELGEDE ERMENİ MESELESİ

3. ATATÜRK'ÜN SOVYETLER'LE GÖRÜŞMELERİ SOVYET ARŞİV BEL-

GELERİYLE

4. B.A. BORYAN'IN GÖZÜYLE TÜRK - ERMENİ ÇATIŞMASI

5. TÜRK-RUS DİPLOMASİSİNDEN GİZLİ SAYFALAR

6. SOVYET DEVLET KAYNAKLARINDA KÜRT İSYANLARI

7. RUS DEVLET ARŞİVLERİNDEN 150 BELGEDE ERMENİ MESELESİ

1. FOREİGN ECONOMİC RE-

LATİONS OF TURKEY - İstanbul

Üniversitesi İktisat Fakültesi Yayınları

(1979)

2. PLACE OF SMALL IN-

DUSTRY İN THE TURKİSH

ECONOMY - İstanbul Üniversitesi

İktisat Fakültesi Yayınları

3. ULUSLARARASI ENTEG-

RASYON TEORİLERİ VE GÜM-

RÜK BİRLİKLERİ - İstanbul Üni-

versitesi İktisat Fakültesi Yayınları

4. İKTİSADİ KALKINMA - İs-

tanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi

Yayınları

5. DIŞSAL EKONOMİLER VE

EKONOMİK GELİŞME - İstanbul

Üniversitesi İktisat Fakültesi Yayınları

6. SURVEY OF TURKİSH

TOURİSM INDUSTRY - İstanbul

Üniversitesi İktisat Fakültesi Yayınları

7. "A.E.T" KARŞISINDA DA-

YANIKLI TÜKETİM MALLARI"

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakül-

tesi Yayınları

8. BÜYÜK SERMAYE (DÜN-

YA'DA VE TÜRKİYE'DE) - Bilgi

Yayınevi

9. ATTİLA İLHAN'LA 1000

SAAT - Bilgi Yayınevi

10. AVRUPA'YLA DERİN

BAĞLAR – Cumhuriyet Kitapları

11. AVRUPA'NIN ASKERLE

KAVGASI - Cumhuriyet Kitapları

12. ASKERİ DARBEDEN Sİ-

VİL DARBEYE - Cumhuriyet Ki-

tapları

13. BIÇAK SIRTI - Bizim Ki-

taplar Yayınevi

14. BATI'NIN YENİ TÜRKİYE

POLİTİKASI - Cumhuriyet Kitapları

15. İNSANLAR İNSANLAR -

Cumhuriyet Kitapları

16. TÜRKİYE'NİN ASKERSİZ

İŞGALİ GÜMRÜK BİRLİĞİ -

Cumhuriyet Kitapları

17. ORTAK PAZARDAN AV-

RUPA BİRLİĞİNE - Cumhuriyet Ki-

tapları

18. BIÇAK SIRTINDAKİ CUM-

HURİYET - Der Yayınları

19. İKTİSADA GİRİŞ - Der Ya-

yınları

20. İSLAMCI SİYASET VE

CUMHURİYET - Derin Yayınları

21. AB SÜRECİ Mİ? SEVR

SÜRECİ Mİ? - Derin Yayınları

22. BEKLEME ODASINDA İĞ-

FAL - Derin Yayınları

23. MANASTIRDA BİR AME-

RİKALI JOHN MEULTKE - Derin

Yayınları

24. ULUSAL CEPHEDE VU-

RUŞANLAR - Derin Yayınları

25. GÖLGELER - Derin Yayın-

ları

26. KAPİTALİZMİN TEMEL

İÇGÜDÜSÜ - Derin Yayınları

27. SOĞUK SAVAŞ SONRA-

SINDA TÜRKİYE'NİN SEÇE-

NEKLERİ - Derin Yayınları

28. TÜRKİYE-AVRUPA İLİŞ-

KİLERİNDE SESSİZ DARBE -

Derin Yayınları

29. AKP, ORDU, AMERİKA

ÜÇGENİNDEKİ TÜRKİYE - Tru-

va Yayınları

30. FAŞİZMİN AYAK SESLERİ

- Truva Yayınları

31. 21. YÜZYILDA KÜRESEL

KISKAÇ - Truva Yayınları

32. KIRIK ÇİZGİLER - Bağlam

Yayınları

33. ZAMAN TÜNELİNDE BİR

ADAM - Bağlam Yayınları

34. GÜMRÜK BİRLİĞİNİN

SİYASAL VE EKONOMİK BE-

DELİ - Bağlam Yayınları

35. DÜNDEN BUGÜNE KIB-

RIS - Gündoğan Yayınları

YİRMİ Bİ-

RİNCİ

YÜZYILIN

BAŞINDA

TÜRK MİL-

Lİ EĞİTİM

SİSTEMİ

9 A�USTOS 2013 CUMA8 Aydınlık KİTAP

MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN

1. LAİKLİĞİN NERESİNDEYİZ KEMALİZM LAİKLİ-

ĞİNDEN TÜRK-İSLAM SENTEZİNE

2. İKİBİNLERİN EŞİĞİNDE KÜRT SORUNU

3. TÜRKÇENİN DÜNÜ VE YARINI

4. GELENEK VE GELİŞME

5. KÜRT SORUNUNDA TÜRKİYE'NİN ÇÖZÜMÜ

6. KÜRTÇE EĞİTİM SORUNU

ADNAN AKFIRAT1. ÇİLLER'İN ABD VA-

TANDAŞLIĞI

2. ÖZEL SAVAŞ PENTA-

GON VE CIA BELGE-

LERİYLE

3. MİT'İN YALANLARI

MAHKEME KARAR-

LARIYLA

4. EŞREF BİTLİS SUİ-

KASTI (BELGELERLE)

OKTAY YILDIRIM1. SAVAŞMADAN

KAYBETMEK

2. ERGENEKON

BOMBALARININ

SIRRI

3. MEHMETÇİK

4. DANIŞTAY'DAN

ERGENOKON'A

BİR SUİKASTİN İÇ

YÜZÜ

GÜLER KÖMÜRCÜ

1. EY OKURA

KIŞKIRTICI

YAZILAR

2. YOLSUZLUKLARIN ÇETELESİ

UFUK AKKAYATELE TAYYİP

AVUKAT NUSRET SENEM1. GENELKURMAY'A EŞ-

REF BİTLİS DOSYASI

2. FETHULLAH VE SU-

SURLUK

3. EMNİYET'İN IŞIK EV-

LERİ RAPORU

4. GENELKURMAY RA-

PORLARINDA FET-

HULLAH GÜLEN

5. EMNİYET İSTİHBA-

RATININ FETHULLAH

RAPORLARI

6. JANDARMA GENEL

KOMUTANLIĞI RA-

PORLARINDA FET-

HULLAH GÜLEN

7. NURCULUK VE FET-

HULLAH GÜLEN HAK-

KINDAKİ MAHKEME KARARLARI

8. FETHULLAH GÜLEN'İN KONUŞMALARI VE PEN-

SİLVANYA İFADESİ

9. MİT'İN ÇİLLER ÖRGÜTÜ RAPORU

ERGÜN POYRAZ1. İPLİKÇİ

2. KALPAZAN

3. TARİKAT, SİYASET, TİCARET VE CİNAYET

4. TAKUNYALI FÜHRER

5. AMERİKA'DAKİ İMAM

6. MUSA'NIN MÜCAHİTİ

7. MUSA'NIN GÜLÜ

8. MUSA'NIN ÇOCUKLARI TAYYİP VE EMİNE

9. KANLA ABDEST ALANLAR

10. PATLAK AMPUL

11. MUSA'NIN AKP'Sİ

12. HİLAFET ORDUSUNDAN ARAP KÜRT PARTİSİ'NE

13. FETULLAH'IN GERÇEK YÜZÜ

14. ÇOBAN SÜLÜ

15. AKPAPA'NIN TEMEL İÇGÜDÜSÜ

16. MİSYONERLER ARASINDA ALTI AY DÜNDEN BU-

GÜNE HIRİSTİYANLIĞIN VE YAHUDİLİĞİN ANALİZİ

17. KANLA ABDEST ALANLAR: SAİD NURSİ'DEN FET-

HULLAH GÜLEN, DEMİREL VE ECEVİT'E NURCU-

LUĞUN TÜM BİLİNMEYENLERİ

18. HİLAFET ORDUSUNDAN ARAP KÜRT PARTİSİNE

19. SAİD-İ NURSİ'DEN DEMİREL VE ECEVİT'E FET-

HULLAH'IN GERÇEK YÜZÜ

DENİZ YILDIRIM

TAYYİP'İN

VOLELERİ

HASANATİLLAUĞURABDULLAH

ÖCALAN'I NASIL

SORGULADIM

HASAN ATAMAN YILDIRIMERGENEKON KAZANINDA KURBAĞA

LEVENT ERSÖZSON GÖREV: KİM BU YALANCI PAPAZLAR?

9 A�USTOS 2013 CUMA 9Aydınlık KİTAP

Dünya böylesine güzel olur muydu yine diplomasını çerçeveleyip para kazanma derdine düşseydi Dr. Che yüreğini dağlara asmak yerineSunay Akın

Sanatın zinhar muhafazakar olması

fermanı, “ucube” nitelemesi suretiyle

eleştiri terminolojisine yapılan katkı,

tiyatro oyunlarından suç peyda edil-

mesi, yazılmamış kitaba darbe donu

biçilmesi, politikacılarımızın ülke sa-

natına yaptıkları onca hizmetin yalnız-

ca bir bölümüdür saygıdeğer okur.

Malumunuz biz yedi köyün fakiri

edebiyatçılarsa, “haşmetlu” dan arta

kalanlarla icra ederiz sanatımızı. Çöp-

lükten kelime devşiririz.

Hal böyle iken, son darbeyi de geç-

tiğimiz günlerdeki “Kredi kartı alma-

yın” açıklamasıyla yedik! Zira kredi

kartı edebiyatın ürünüdür! “Yahu ne

ilgisi var?” dediğinizi duyar gibiyim.

Sabır… On bir yıl sabrettiniz, iki para-

graf daha sabır…

Onu diyordum, politikacılarımız

sanata müdahilse; biz edebiyatçılarda

kırk yılın efeliği, Merkür’ün gerileme-

sinin de etkisiyle; politikaya, ekonomi-

ye müdahil olmalıydık; olduk!

Türkiye’de halihazırda aktif kredi

kartı sayısı elli altı milyonu aştı. Kanu-

ni takipteki kart adedi ise takriben iki

milyon yedi yüz bin. Kredi kartı, hane

halkının gider kalemi değil adeta do-

ğal kaynağına dönüşmüş durumda.

Yani her daim faiz ödenen ve temel

tüketim ihtiyaçlarını bile kart yoluyla

alarak, hiç kapanmayacak bir borç içe-

risinde olma hali mevzu bahis olan.

Ve nihayetinde, artık “ustalık” dö-

nemine erişmiş bir muktedirin, yarattı-

ğı eserin karşısına geçip “kredi kartı al-

mayın” demesi. Yanlış anlamayın, yine

sanat temayülünden bu kara mizah!

Gelelim Pandora’nın Kutusuna…

Edward Bellamy, 1850 yılında doğan

Amerikalı bir yazar. Bir süre hayatını

gazetecilik yaparak kazansa da, sonra-

sında kendini yalnızca edebiyat çalış-

malarına verdi. Öyküler, romanlar yaz-

dı. En ünlü eserini, 1888 yılında kale-

me aldı. Türkçe’ye “Geçmişe Bakış”

(Looking Backward) olarak çevrilen

ütopik-roman niteliğindeki kitap,

Amerikan Edebiyatı kategorisinde bir

milyonun üzerinde satan üçüncü ro-

man oldu.

Kitabın bir diğer özelliği ise, mo-

dern anlamda kredi kartının ilk kulla-

nıldığı 1914 yılından onlarca yıl önce-

sinde, “kredi kartı” uygulamasına kur-

guda yer vermesiydi. Anlayacağınız, fi-

kir bir edebiyatçının başının altından

çıkıyordu. Ama bakın nasıl?

“Her yılın başında her yurttaşa

kamu kayıtlarına göre, o yılın ulusal

üretiminden payına düşene denk bir

kredi ve bu krediyi gösteren bir kredi

kartı verilir. Bu kart yardımıyla yurttaş

her yerleşim biriminde bulunan kamu

depolarından, istediği şeyi, istediği za-

man sağlayabilir.” (sayfa:86)

Bellamy romanda, Julian West

isimli karakterin hikayesinden yola çı-

karak; çağını, adalet duygusunu ve en-

düstri toplumunun nasıl olması gerek-

tiğini sorguluyordu. Julian West, 1887

yılında otuz yaşlarında olan varlıklı, iş-

çilerin sorunlarına aldırış etmeyen ve

uykusuzluk çeken bir adamdı. Uyku

sorunu nedeniyle, zamanın uğraşı hip-

nozu çare olarak görmüş ve uykusuz

gecelerinde bu te-

daviye sığınmıştır.

Yine böyle geceler-

den birinde, West

tam yüz on üç yıl

sonra; yani 2000 yı-

lında uyanacaktır.

West, gözlerini aç-

tığı 2000 yılında;

emek-sermaye çe-

lişkisinin çözüme

kavuştuğu, reka-

betçi değil işbirlikçi

bir ekonomi mode-

liyle; insanların eşit

ve mutlu yaşadığı,

kırk beş yaşında

emekli olunan muazzam bir

düzen bulacaktı. Bu düzende kredi

kartı, bugün anladığımız gibi yüksek

faizli bir borçlanma aracı değil; insan-

ların emeklerinin karşılığı olarak al-

dıkları, para yerine de geçen bir alım

gücünü temsil edecekti. En önemli un-

sur da, herkesin eşit seviyede alım gü-

cüne sahip olmasıydı. Tercihler ise, ki-

şilerin kendisine bırakılıyordu.

“Tartıştığımız sorun hak etme so-

runu. Bu ahlaki bir sorun, üretimin

miktarı sorunu ise maddi bir sorun.

Ahlaki bir sorunu maddi bir ölçüyle

saptamaya çalışmak ilginç bir mantık

yürütme olurdu. Hak etme sorununa

temel olan, gösterilen çabanın miktarı-

dır. Elinden gelen çabayı gösteren her-

kes eşit çaba göstermiş demektir. Bir

kişinin yetenekleri ise, kişi ne denli üs-

tün olursa olsun, ancak onun görevi-

nin ölçüsünü saptar. Elinden gelenin

tümünü ortaya koymayan üstün yete-

nekli bir kişi, elinden gelen tüm çabayı

gösteren, az yetenekli birinden daha

çok iş yapmış olsa bile, daha az şey

hak etmiş olur ve insan kardeşlerine

borçlu kalarak ölür.” (sayfa:91)

Edward Bellamy, 1898 yılında öldü-

ğünde; 2000 yılında dünyanın böylesine

müreffeh, Tanrı buyruğuna uygun, in-

sanların birbirlerini ezmeden yaşaya-

cakları, sanata ve edebiyata yer ayıra-

cakları, yoksulluğun ve lüksün ortadan

kalkacağı bir saadet devri süreceğine

inanıyordu. Mezarında düz yatsın!

Saygıdeğer okur,

“Geçmişe Bakış” ın, Jack

London’un “Demir

Ökçe”sinden sonra beni

en çok sarsan ikinci kitap

olduğunu itiraf etmeliyim.

İki yüz altmış iki sayfalık

kitap, Say Yayınları tara-

fından basılmış; Fahri Ya-

raş tarafından dilimize

çevrilmiş. Kitabın girişin-

de, Mustafa Hazım Bay-

ka’nın, ütopik eserlerin ta-

rihçesine ait dipnotlar da

bulabileceğiniz oldukça

hacimli ve doyurucu bir ya-

zısını okumak mümkün.

Ayrıca Edwar Bellamy’nin

kendisine ait “Önsöz” de ol-

dukça anlamlı. Şöyle diyor

1888 yılından; “Yazarın ken-

disini geri planda bırakıp,

Bay Julian West’i konuştur-

duğu bu kitabın en büyük

arzusu, konuya ilgisi olan okuyucuları

bulmak ve sistemdeki kusurlara dikkat-

lerini çekebilmektir.”

Tavsiyem odur ki; bir kitapçıya gi-

dip, peşin fiyatına dört taksitle bu kita-

bı edinmelisiniz. Tek çekim hepimizi

aşar! Sahi avm yapacak olanlar, kredi

kartlarını iade ettirince; tüketicinin ce-

bine taksite mahal vermeyecek zammı

neyle koyacaklar?

Çünkü kitap karanlığa gönderilmiş

mektuptur!

Kredi kartı edebiyatınürünüdür!

DAĞHAN DÖ[email protected]

Edward Bellamy,Geçmi�e Bak��, Say Yay�nlar�,

Çev: Fahri Yara�, 262 s.

Bellamyromanda,Julian Westisimlikarakterinhikayesindenyola ç�karak;ça��n�, adaletduygusunu veendüstritoplumununnas�l olmas�gerekti�inisorguluyordu

Edward Bellamy

9 A�USTOS 2013 CUMA10Ahmet

Erhan, �iirinde ençok kendinden söz etti�ianda en çok ba�kalar�

olabilen bir �airdi;ba�kalar�ndan söz ederken

de düpedüz kendisiydi

‘Unutma yeteneği olmasaydı, insan delirirdi’

denmişti bir filmde. Oysa o, doğduğu an-

dan itibaren kaydedenler kulübünün en mi-

tolojik şahsiyeti, üstelik birden fazla dilde.

Oğluna daha çocukken satranç tahtasın-

da Zeno’nun paradoksunu öğreten baba-

sıdır belki de ona bildik duyuların da dı-

şından kaynaklarla algılayabilme düşüne-

bilme yaratabilme ve tanrıyla karşılıklı şa-

kalaşabilme yetisini kazandıran. Gerçi tan-

rı onu sekiz yüz bin kitaplık Arjantin Ulu-

sal Kütüphanesi’ne kör müdür olarak atar-

ken şaka dozunu ayarlayamamış olsa da o,

‘evrenin kütüphanecisi’ payesiyle ödüllen-

dirilmiştir okuyucuları tarafından.

Yazdıklarını okumak ezoterik bir tari-

katın kapısından girmek gibi geliyor bir çok

okura. Neler anlatmıyor ki yanıltıcı ayna-

lar ve meşale ışığında; İslam ve Yahudi mis-

tisizmi, etimoloji, masalsı tarih, tarihi de-

tektiflik; uçan bir halıyla us ve mit diyarında

ontolojik yolculuk. Yine de, son ve büyük

sırrı hâlâ kendine saklıyormuş gibi görü-

nüyor bu, körlüğüne rağmen labirent çıkı-

şını herkesten çok önce bulmuş bilge efen-

di. Boşuna değil yani öykülerine bir ‘önsöz’

yerine ‘önce yaşa/oku bakalım’ mahiyetinde

bir ‘son deyiş’ yazması.

Tüm külliyatının ve kendisinin ve bilip

de söylemediği ama sayfalarca yazdığının

özeti ‘El Libra di Arena’; Kum Kitabı gibi

görünüyor. Ne ilk sayfası var ne de son; bir

sayfasında gördüğünüz herhangi bir yazıyı

ya da resmi bir kez daha asla göremiyorsu-

nuz; tıpkı ne başı ne de sonu olan kum gibi.

Marquez’in anlattığına göre, Buenos

Aires sokaklarından birinde kendisine “Siz

Borges değil misiniz?” diye soran bir ya-

bancıyı “Evet, arada bir” diye yanıtlar ve

kendini şöyle tanımlar:

Zaman beni sürükleyen bir nehir; ama

nehir benim.

Beni parçalayan bir kaplan; ama kap-

lan benim.

Beni tüketen bir ateş; ama ateş benim.

Evren ne yazık ki gerçek... Ben ne ya-

zık ki Borges'im

Üç günlüğüne İstanbul’a gelip sırtını Sü-

leymaniye’ye vererek anı fotoğrafı da çek-

tiren Arjantinli yazar bir söyleşisinde şöy-

le diyor; “Bana göre ölüm umuttur. Yok ol-

manın akıldışı kesinliğidir, silinmek ve

unutulmaktır. Üzgün hissettiğim anlarda

şöyle düşünüyorum: bir 20.yy Güney Ame-

rikalı yazara ne olduğu ne fark eder ki?

Tüm bunlarla ne yapmam gerekir? Şimdi

bana ne olduğunun önemli olduğunu dü-

şünüyorsunuz, peki ya eğer yarın yok ola-

caksam? Tamamıyla unutulmayı umut

ediyorum. Sadece unutulmanın ölüm ol-

duğuna inanıyorum. Ancak, belki de ya-

nılıyorumdur. Belki de bir başka gezegen-

de, farklı şartlar altında bir başka yaşamı-

mız olacaktır. Bu hayatımızdan daha sıkı-

cı olmayan, o yaşamı da kabulleneceğim.

Tıpkı bu hayatı kabullendiğim gibi. Ancak

diğer yaşamımda gençken, buradaki ha-

yatımı unutmuş olmayı dilerim.”

JORGE LUİS BORGES

[email protected]

AHMET ERHAN’IN ARDINDAN...

5 Ağustos sabahı, ülke Silivri zulümhanesi-

nin metal barikatları önünde karanlık ve ay-

dınlık arasındaki çatışmaya mutlu acılarla ha-

zırlanırken, nicemizin dudaklarından dün yi-

tirdiğimiz şair Ahmet Erhan’ın “Alacaka-

ranlıktaki Ülke” kitabının adı ve dizeleri dö-

küldü: “Saatin kaç olduğunu biliyor musun?

/ Niye öyle uzak bana ellerim ayaklarım? /

Her yanım uyuşmuş, öldürseler duymam / Ül-

kem şimdi niye bu kadar yakın? / Kollarım-

la sarabilirim sanki, uzansam...” (Kuş Kanadı

Kalem Olsa [KKKO], Can Y., 1984, s. 12)

1970’lerde sağ - sol çatışmasında her gün

birkaç gencin yaşamını yitirdiği günlerde ya-

şamda kalma duygusunu içtenlikle yansıt-

mıştı: “Bugün de ölmedim anne” (s. 37) Ar-

kadaşları ölürken hayatta kalabilme sevin-

ci duymanın utanca dönüşmesini de: “Ken-

dimi suçlu hissettim, dimdik / Beklerken o

ölünün başında” (s. 43)

Bencillik, en olgun ve kültürlü sandığı-

mız insanlarda bile kendi duygu ve yöne-

limlerini haklı çıkarma girişimini körüklü-

yordu: “Herkes bıkıp usanmadan birbirini

suçluyor / Komşusuna atmaya çalışıyor,

yüreğinde bekleyen ölüyü.” (s. 22)

Ahmet Erhan’ın şiiriyle dönemin top-

lumsal ve bireysel acıları öylesine iç içedir

ki, şair, acılardan kurtulacaksa, karşılığında

şiiri terk etmeye bile razıdır: “Ülkemin üs-

tündeki bu alacakaranlık, /

Bu tedirginlik, bu çılgınlık,

bu sancı biterse eğer / Bıra-

kacağım şiir yazmayı / Gidip

portakal satacağım bir de-

nizin kıyısında / Ne bile-

yim, bir dalgıç da olabilirim

örneğin / Sabahlara kadar

yollarda dolaşabilirim / Üs-

telik sevdaya filan da tutul-

mamışken...” (s. 27)

İnsanların yüreğini öl-

dürülme korkusu bir tek sa-

niye bırakmazken, korku-

nun çileyle ve koyu yalnız-

lıklarla kaplanmış hüzünlü

lirizmi onun şiirine bütün

acılığıyla siner: “Yorganı başıma çekip bü-

zülüyorum yatağımda / Karnıma dayayarak

titreyen dizlerimi / Bir anda silah seslerine dö-

nüşüyor / Ötede, bozuk bir musluktan dam-

layan suyun sesi.” (s. 44)

Ahmet Erhan’ı biz 12 Eylül 180’in hemen

arifesinde bu şiirlerle tanıdık. Bu şiirlerle

1982’de Behçet Necatigil Ödülü’nü de ka-

zandı. Yıllar sonra, bu kez, “Çağdaş Yenil-

giler Ansiklopedisi” (Bilgi Y., 1997) kitabıyla

Cemal Süreya Ödülü ka-

zandığında, bugünkü Ulu-

sal Kanal binasının çatı ka-

tındaki Nâzım Hikmet Kül-

tür Merkezi’nde verilen

kutlamada, onun Partili şair

kimliğinin anlamına deği-

nirken, şiiriyle Cemal Süre-

ya arasındaki akrabalığı im-

lemek üzere andığım dize-

lerden biri de şuydu: “Bu

adam çiçeklere, kuşlara yeni

adlar verecek!” (s. 315)

Yazının burasına geldi-

ğimde, 1960’larda sosyalizm

davasının ön saflarına atıldı-

ğından beri zindanını sırtın-

da taşıyan Doğu Perinçek’e Silivri’de müeb-

bet hapis cezası verilerek zindan tescili ya-

pılmış oldu. Kendini bütün şairlerin akranı sa-

yan Doğu, halkımızın ezilmişlik duygusunu

Erhan’ın şiirinde yalın ve sımsıcak bulduğu-

nu söylerdi. İşte tam bu duyarlığı yansıtan şu

dizelerde Doğu’yu da buluyoruz: “Bana adı-

mı sorma, dünyanın bütün / İnsanlarından bir

şeyler taşıyor bedenim / Bir mürekkep hok-

kası, divit, beyaz bir kâğıt / Yetiyor bana –ar-

tık daha ne isteyebilirim?” (s. 320)

Ahmet Erhan, şiirinde en çok kendin-

den söz ettiği anda en çok başkaları olabi-

len bir şairdi; başkalarından söz ederken de

düpedüz kendisiydi. Şiirindeki bu birey

toplum örtüşmesinin en iyi anlatımını ise Be-

hiç Ak’ın bugünkü karikatüründe yer ver-

diği balonda buluyoruz: “Nasıl oldu bilmi-

yorum ama bireysel sorunlarla toplumsal so-

runlar artık aynı şey.

Şiirinde yalnızca Erhan’ı değil, “kuş

kanadı kalem olsa” günün yazmakla bit-

meyecek toplumsal dokularında tiftiklenmiş

ayrıntılarıyla, onu ve kendimizi ilikli düğ-

meler gibi bulacağız...

Aydınlık KİTAP

SEYYİT NEZİ[email protected]

KÂTİBE BARTLEBY’NİN YAZIHANESİ

Hem kör hem geveze, üstelik bilge

Dünyanın bütünuykularından uyanmak

9 A�USTOS 2013 CUMA 11Aydınlık KİTAP

İzmir’de “Herkesin Başkanı” olarak bilinen

1961 doğumlu Hakan Tartan, Tevfik Fikret

Lisesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve

İdari Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu.

Aynı üniversitede Sosyal Politika, Sosyal Di-

yalog ve AB Uygulamaları konusunda yük-

sek lisans ve doktora yaptı .Çeşitli gazeteler-

de muhabirlik, yöneticilik ve yazarlık görev-

lerinde bulunan Tartan’ın 4’ü şiir olmak

üzere 10 kitabı yayımlandı, 2 oyunu Devlet Ti-

yatroları’nda sahnelendi.

Edebiyatın hayatınıza girişi ve yazarlıkserüveniniz nasıl başladı?

Tiyatrocu bir anne ve babayla büyüdüm.

Bu da doğal olarak; Türkiye’nin çok değerli

ve önemli sanatçı ve edebiyatçılarıyla, onla-

rın eserleriyle erken yaşta tanışma olanağı ya-

rattı. Çocukluğumun ilgi ve hayranlığı, ço-

cukluğumda ve ilk gençlik yıllarımda şiir

başta olmak üzere, okumak, şiir yazmak,

oyun- drama yazmak ilişkisine beni taşıdı. Şi-

irlerimde insan sevgisi, barış, kardeşlik, bir ara-

da yaşamak, paylaşmak, adalet ve vicdan iliş-

kilerini ele almak; kendiliğinden oluşan bir

şey… Karakterim ve önceliklerim, değerle-

rim ve aldığım kültür bu alanda yürümemi

sağladı. Yani böyle yazayım da, şöyle yaz-

mayayım diye bir “akıl” yürütme değil; kav-

rayış bilincinin kendiliğinden bir farkındalık

ilişkisi denilebilir. Fransız şiirlerinden; Rim-

baud, Mallarme, Verlaine, Beuadlaire başta

olmak üzere, modern Fransız şiirini de tek-

rar okuyorum.

KENT� GELECE�E TA�IMAKSiyaset ve edebiyatın ortak paydasında

neyi görüyorsunuz? İki unsurun da sizin ha-yatınızda yer bulması karakterinizi, yaşa-mınızı nasıl şekillendirdi?

Asıl önemli olan bir belediye başkanı ken-

ti geleceğe taşıyan adam olmalı. Bunun için

de sihirli anahtara falan gerek yok;yapılacak

çok net; kenti bilim, eğitim ve kültür sanatla

ileriye taşımak. Yani kültürün ve eğitimin ay-

dınlığını topluma yansıtmak ben bunu yap-

maya çalışıyorum. Bir kente kültürü bilinci ya-

ratacak bir yandan da çağdaşlık ışığı ile

gençlerin ve kadınların önünü açmak için sa-

nata gücümüzün yettiği yere kadar ağır ve-

rebilmek. Bunun bir önderlik bilinci ve ter-

cihi olduğunu düşünüyorum. Değilse, hangi

partiden belediye başkanı olursanız olun; tüm

halka eksiksiz altyapı çalışmalarını yapmak ve

hizmet vermek zorundasınız. Bunun partisi

olmaz. Bunun dışında yaptığınız toplumsal

projeler, kent ve ülke kültürüne katkı, kültürler

ve ülkeler arası dayanışma ve zenginleşme iliş-

kilerine hizmet edecek farklı işler yapabil-

meniz önemlidir. Biz Konak Belediyesi ola-

rak, bunu ilk göreve geldiğimiz

andan bu yana gerçekleştir-

meyi hedeflemiş ve yapan bir

kurum olmanın sevincini taşı-

yoruz. Mask Müzesi, Oyun ve

Oyuncak Müzesi, Neşe ve Ka-

rikatür Müzesi… Yakında aça-

cağımız Kadın Müzesi, De-

mokrasi ve Radyo Müzeleri

bunun örneklerindendir. Yap-

tığımız ulusal ve uluslararası

kültür sanat festivalleri ve

şenlikler de öyle…

Sanatçının siyasete mü-dahil olması gerekli midir?

Sanatçı kimliğim ve kav-

rayış bilincim olmasaydı, bu

yolda sadece politikacı olarak ne kadar başarılı

olabilirdim sizce de? Sadece ortadaki sunu-

lanı değil, bilinmeyeni ve görülmeyeni de fark

edebilmek ve bunu bilince, işe ve üretime dön-

üştürmek hünerse eğer; bunu sanata ve sa-

natçı kavrayışa borçlu olduğumu da, ben çok

açıkça ve gururla belirtebilirim.Bir yerel yö-

netim, bir belediye başkanı elbette ki tüm ken-

tin alt yapı ihtiyaçlarını karşılayacak. Bunun

için de sihirli anahtara falan gerek yok;yapı-

lacak çok net; kenti bilim eğitim ve kültür sa-

natla ileriye taşımak. Yani kültürün ve eğiti-

min aydınlığını topluma yansıtmak ben bunu

yapmaya çalışıyorum. Bir kente kültürü bilinci

yaratacak bir yandan da çağdaşlık ışığı ile

gençlerin ve kadınların önünü açmak için sa-

nata gücümüzün yettiği yere kadar ağır ve-

rebilmek. Bunun bir önderlik bilinci ve ter-

cihi olduğunu düşünüyorum. Tüm halka ek-

siksiz altyapı çalışmalarını yapmak ve hizmet

vermek zorundasınız. Bunun partisi olmaz.

Bunun dışında yaptığınız toplumsal projeler,

kent ve ülke kültürüne katkı, kültürler ve ül-

keler arası dayanışma ve zen-

ginleşme ilişkilerine hizmet

edecek farklı işler yapabil-

meniz önemlidir. Biz Konak

Belediyesi olarak, bunu ilk

göreve geldiğimiz andan bu

yana gerçekleştirmeyi hedef-

lemiş ve yapan bir kurum ol-

manın sevincini taşıyoruz.

Tüm çalışma arkadaşlarımla

birlikte, birçok ilke imza at-

maktan da gerçekten onur

duyuyoruz. Mask Müzesi,

Oyun ve Oyuncak Müzesi,

Neşe ve Karikatür Müzesi…

Yakında açacağımız Kadın Mü-

zesi, Demokrasi ve Radyo Mü-

zeleri bunun örneklerindendir.

Yaptığımız ulusal ve uluslararası kültür sanat

festivalleri ve şenlikler de öyle. Umarım

Türkiye’deki tüm belediyeler, bu sorumluluk

bilinciyle ve uygulamalarıyla bize kardeş ve

yoldaş düşerler…

Yazarlık, belediye başkanlığı, TÜLOVVakfı’nın kuruculuğu, akademisyenlik gibipek çok alanda aktifsiniz. Bu alanlar içindenseçim yapmak zorunda kaldığınız dönemleroldu mu?

Yaşamın bir bütün olduğunu düşünen-

lerdenim. Sanat yapmak bir hobi değil; ilgi,

bilgi ve emek isteyen ciddi bir süreçtir. Sadece

şu ana ait bir yaratı değil; geçmişin köklü bil-

gi ve eğitimini de içerir. Sanat disiplinlerinin

birbirini, bu derin buluşmaların da politika-

yı ve yönetsel ilişkileri etkilediğini düşünü-

yorum. Bunu kavramış bir yönetici, politika-

cı ya da devlet insanı; hangi görevi yapıyor-

sa, daha başarılı ve etkili, daha adaletli, ses ge-

tiren güçlü ve değerli işler yapacaktır diye dü-

şünürüm. Şiir ve yöneticilik benim zenginli-

ğimdir. Benim bilgim dışında “Türkiye’nin şair

tek Belediye Başkanı” diye bir gün kürsüye

çağrıldığımda; yaşadığım sevinci ve heyeca-

nı anlatamam… Bunun hakkını vermeye

çalışıyorum. Bir süre önce Moskova Yazar-

lar Birliği Başkanı Bladimir Boyarinov bizim

etkinliğimize katılmak için İzmir’e geldi.

Kürsüye çıktı. Ve kürsüde şöyle bir cümle etti:

Bir kent için en büyük şans kültürle yoğrul-

muş şair yazar bir belediye başkanına sahip

olmaktır. Bu yüzden İzmir, Konak çok şan-

slı. Aslında benim için de şok oldu. Çok kısa

sürede tanıştığımız bir önemli edebiyat ada-

mından böyle sözler işitmek çok güzeldi. Aca-

ba kaçımız böyle bir değerlendirme yapmış-

tır. Ya da kültür ve sanatın aydınlığını toplu-

ma taşımak isteyen insanlara ne kadar sahip

çıkmıştır. Bir zamanlar şair başbakanın ba-

şarısını unutup, şairlik boyutuyla birleştiren

bir toplumdan kültür sanat boyutu ile taç-

landıran bir topluma geçebildik mi acaba?

Barışa geçmeli miyiz de hangi noktadayız? Bu

sorular bittiği zaman Türkiye adına da yeni

kazanımlar yaşanacak elbette.

Şiir yazmak sizin için ne ifade ediyor?Aragon şiir için; “şiir sanatı, eksiklikleri

güzelliklere çeviren bir simya gibidir” derken

şiirin ideal olandan daha çok estetik güzelli-

ğine atıfta bulunur. Baudelaire ise, roman-

tizmin belli ki felsefî idealizmden daha çok et-

kilenmesinden de olsa gerek; “şiirin ilkesi, in-

sanın üstün bir güzelliği özlemesidir. Bu ilke

bir coşkunlukla, bir ruh taşkınlığında kendi-

ni gösterir. Bu coşkunluk, aklın yoğurduğu ger-

çeğin dışındadır” der. Hislere sığmayanı, sa-

tırlara ve kelimelere sığdırmak. Size bir şiiri-

mi okumak istiyorum.

Kenti bilim ve sanatla ileriye taşımakKONAK BELEDİYE BAŞKANI DR.HAKAN TARTAN İLE SÖYLEŞİ

DİDEM AYDIN

Hakan Tartan

EGE BALIKLARIN10 metrekarelik bir oda buçift pencereli,göğe yakın, toprağa uzak.Bu yükseklik aslındayaşama tuzak.Duvarlar beyaz,duvarlar yazılı.Duvarlara kimbilir,ne aşklar kazılı.Gece lambası silik-sönük,ağzı kitli, biraz sihirli.Işığında ne çok Alaattin gizli.Kapıda en çok erkek eli,erkek izi.Sert, haşin, kaba.Bunca maçoluğa karşın,vidalar yine de yerinde ama.Aşağıda görkemli bir salon,akıllara zarar.Ege’yi tartışıyor koca koca adamlar.Hepsinin dilinde aynı sözcükler:Ege benim, benim.

A�k Her Zaman Yenidir,Toplumsal Dönü�üm

Yay�nevi, 94 s.

9 A�USTOS 2013 CUMA12 Aydınlık KİTAP

�mgenin �ktidarlar�

Louis Marin, Dost Kitabevi Yay�nlar�,Çev: Muna Cedden, 236 s.

İktidarın hangi imgesel karşılıklar üze-

rinden hayat bulduğunu kavramaya

çalışıyor elinizdeki kitap. İktidar kav-

ramına ilişkin bir temsil rejiminin var-

lık alanını, varlık sebeplerini, meşruiyet

taleplerini, imgenin tarihsel ve antro-

polojik içeriğini çözümleme projesine

girişiyor. İktidarı istenir kılan cezbeye,

iktidarı kişileştiren fetişist programa, ışık

ve sesin teofanisine, gücün akıl çelen ışıl-

tısına veriyor dikkatini. Bunu yaparken

de Rousseau’dan Diderot’ya, Shakes-

peare’den Corneille’e uzanan bir dizi ya-

zarın kimi başat metinlerini okuyor ve

yeniden yazıyor. Tanınmış Fransız dü-

şünür Louis Marin’den okuru oyuna ça-

ğıran incelikli, derin bir analiz.

Hükmen Yenik!

Da�han Irak, Evrensel Bas�m Yay�n, 200 s.

Politika ve futbol aynı “saha”da dans

eder. Zamanla dekor, “saha”, kostüm,

izleyici, müzik değişir... Lakin bu iki-

li, dans için gerekli bütün “yan öğeleri”

“yeniden üretir” ve tempo artarak de-

vam eder. Bu nedenle “büyük resmi”

görebilenler iyi bilir: Futbol, sadece

maç izleyerek anlaşılmaz! Onu anla-

mak ve anlatmak için en elverişli

“saha” siyasal tarihtir. Ne var ki, fut-

bolun “saha”sında politika, politika-

nın “saha”sında futbol ilişkisi de ko-

lay kolay görünür kılın(a)maz.

Dağhan Irak’ın araştırmasının id-

diası bu noktadadır; görünenin ar-

dındaki gerçeği ve ilişkileri ortaya çı-

karmak.

Flores Geceleri

Cesar Aira, Can Yay�nlar�,Çev: Emrah �mre, 128 s.

Semtin bu kısmındaki sokaklar oldukça

karanlıktı. Sıklıkla bozulan cıvalı am-

puller pembemsi bir parıltıdan öte ışık

yaymıyorlardı. Bozulmasalar da ağaçların

yaprakları üstlerini peçe gibi örttüğün-

den çukurlarla dolu çatlak kaldırımlara

ürkütücü gölgeler düşürüyorlardı. Rosa

ile Aldo kaldırımlardaki bu bozuklukları

çoktan ezberlemişlerdi, zaten kol kola gi-

rip sıklıkla duraksayarak yürüdükleri için

yaşıtlarının hayatını karartan düşüşler-

den korunuyorlardı.

Roberto Bolaño’nun “çağdaş İs-

panyolca edebiyatın en iyi yazarları” ara-

sında gösterdiği César Aira, kalıplara sığ-

mayan bu kitabında, gerçeküstüyle acı

gerçekler arasında mekik dokuyor.

Fay Bo�lu�u

Kadir Yüksel, Alakarga SanatYay�nlar�, 320 s.

“Fay Boşluğu”, yazınımızda bir ben-

zeri daha olmayan bir çalışma. Kadir

Yüksel, öykücülerimizin kaleminden

çıkmış deprem öykülerini bir araya ge-

tirmiş. Böylece ortaya doğusundan ba-

tısına hassas faylar üzerinde uzanan

ülkemizin yazınsal niteliği yüksek bir

deprem analizi çıkmış. Türk edebi-

yatının usta öykücüleri, insanlarımı-

za unutamayacakları acılar yaşatan bu

doğa olayını duyarlı, derinlikli göz-

lemleriyle ele alıyorlar. Kadir Yüksel,

bu özel seçkiyi oluştururken kitaba

özel bir kurgu yapmış: Deprem ön-

cesi, deprem süreci ve depremden ka-

lan acıların tortusunu işleyen öyküler

kitapta sırasıyla yer alıyor... 

Yar� Tanr�lar�mparatorlu�u

Cumhur Erdin, Favori Yay�nlar�, 438 s.

“Bize karşı çıkan devletleri komşularıyla

birbirine düşürecek durumda olmalı-

yız. Ancak eğer karşı çıkan devlet ve

komşularıyla birlik olarak bize karşı çı-

karlarsa o zaman dünya savaşı çıkara-

cak güçte olmalıyız.”

-Siyonist Protokoller-

“Bir dünya devleti ister istemez kuru-

lacak, tek sorun bu sonuca güzellikle mi,

yoksa zorlamayla mı ulaşılacak.”

-James Paul Warburg-

“İki şey sonsuzdur, insanoğlunun ap-

tallığı ve Evren. Fakat ikincisinden o ka-

dar emin değilim!”

-Albert Einstein-

Kutadgubilig Felsefe - Bilim Sözlü�ü

�. Teoman Dural�, Dergah Yay�nlar�, 557 s.

“Kutadgubilig Felsefe-Bilim Sözlü-

ğü” -varlık öğretisi, bilgi öğretisi, bilim

felsefesi, mantık, anlam, ahlâk ile din

felsefeleri gibi- felsefe ile bilimlere -bi-

yoloji/dirimbilim, coğrafya, fizik, kim-

ya, matematik, toplum ile insan araş-

tırmaları- ait Türkçedeki bellibaşlı ıs-

tılâhları/terimleri sıralayarak bunların

anlamlarını tarîf etmek; ayrıca Arap-

ça, Farsça, Yunanca, Latince, Fran-

sızca, İtalyanca, İspanyolca, İngilizce,

Almanca, Felemenkçe, Danca ile Rus-

ça, zaman zaman da Osmanlı Türkcesi

çeşidinden dünyanın başta gelen bü-

yük kültür dillerindeki karşılıklarını bil-

dirmek arzusundadır.

Özgürlük Üzerine Bir Deneme

Herbert Marcuse, Ayr�nt�Yay�nlar�, Çev: Soner Soysal, 96 s.

İleri endüstri toplumuyla rekabete gi-

ren sosyalist blok, bu rekabetin bir so-

nucu olarak, kendi hedeflerinden sa-

parak rekabet ettiği sistemin değerle-

rinin egemen olduğu bir sisteme kay-

mıştır. Bu kayma, Marcuse’ye göre, ge-

leneksel özgürlük anlayışını geçersiz kıl-

mıştır. Öyle ki, kendilerinin özgürce ge-

liştirdikleri gereksinimlere sahip ol-

madıkları sürece, üretim araçlarının iş-

çiler tarafından sahiplenildiği durum-

da bile, toplum baskıcı bir toplum

olabilir. Marcuse de, “Özgürlük Üze-

rine Bir Deneme” kitabında, bu yeni

durum içerisinde özgürlüğün yeni ola-

naklarını aramaktadır.

Nükleer Sava� ve Çevre Felaketi

Laray Polk, Noam Chomsky,�nk�lâp Kitabevi,

Çev: Melda Elif Keskin, 144 s.

“Türümüzün hayatta kalması açısından

iki temel sorun var: nükleer savaş ve

çevre felaketi,” diyen Chomsky, çağı-

mızın iki büyük sorununa ve bu so-

runların İkinci Dünya Savaşı’ndan bu

yana ortaklaştığı noktalara dikkat çe-

kiyor. Japonya, Vietnam ve Irak’ta

kullanılan nükleer silahların insanlar ve

çevre üzerinde oluşturduğu tahribat,

kısa vadeli çıkarları gereği küresel

ısınma gerçeğini reddeden politikacı-

lar ve şirket sahipleri, İran ile artan

nükleer gerilim, yakın gelecekteki

nükleer savaş ihtimalleri gibi pek çok

konunun tartışıldığı bu kitap, insanlı-

ğa bir uyarı niteliği de taşıyor.

YENİ ÇIKANLAR

9 A�USTOS 2013 CUMA 13Aydınlık KİTAP

“Bunun Adı Findel” ve “Karne Oyu-

nu” gibi tüm dünyada milyonlarca

okura ulaşan kitapların yazarı Andrew

Clements ile Günışığı Kitaplığı tara-

fından yayımlanan son kitabı “Sıradan

Bir Çocuk”tan yola çıkarak sıradanlı-

ğın çağdaş dünyada yüklendiği anlam-

lar ve yananlamlar üzerine konuştuk.

Yaratıcı kurgularıyla, öğretmen-öğren-

ci ilişkilerine ve okul yaşamına farklı

bir gözle bakmayı olanaklı kılan yaza-

rın okullara ve öğretmenlere dair dü-

şüncelerini öğrenmeyi de unutmadık.

“Sıradan Bir Çocuk”ta sıradan ol-mama mücadelesi veren küçük bir ço-cuk görüyoruz. Yaşamın her dakikası-nı olduğundan “daha fazla”sını olma-ya çalışarak geçirmek acıtıcı bir dene-yim. Bu kaygının modern kültürünürünü mü olduğunu, yoksa eski çağ-lardan bu yana süregelen ve insan ol-maya özgü doğal bir unsur mu oldu-ğunu düşünüyorsunuz?

İnsanın kendisini bir başkasıyla

karşılaştırma eğilimi kesinlikle yeni bir

şey değil. Ancak günümüzde çocuklar

–ve keza yetişkinler– kendi yaşamla-

rında atmaları gereken bir sonraki

doğru ve basit adımdan çok, başkaları-

nın ne yaptığı ya da neyi başardığına

odaklanmanın sıkıntısını çekiyorlar.

Ve tabii ki, tüm dünyada yaygınlaşan

ün ve şöhret takıntısı da bu durumu

körüklüyor. Bu, harika

yeteneklere sahip insan-

ların takdir edilmemesi

ya da alkışlanmaması ge-

rektiği anlamına gelmi-

yor. Tabii ki takdir edil-

meliler. Ancak her tür

onurlu çalışmanın değeri

bilinmeli. İnsanlığın bü-

yük bir bölümü bu “sıra-

dan” diye adlandırılan ki-

şilerden oluşur. İşte bu

insanlar, toplumlara yaşa-

yabilecekleri, öğrenebile-

cekleri ve gelişebilecekle-

ri iyi ortamlar sağlar, ev-

ler yapar, kentler kurarlar.

Bir çocuk gerçekten“ortalama” ya da “sıra-dan” olabilir mi?

Akademik başarı gibi bir

olgu ölçümlendiğinde, evet

belli bir topluluk içinde ve belli kriter-

lere göre bazı çocuklar “ortalama” ola-

rak adlandırılan bir performans göste-

receklerdir. Ancak bir çocuk ya da kişi

kendi bireysel kimliği içinde ele alındı-

ğında, her biri şaşırtıcı biçimde benzer-

siz ve harikadır.

Siz çocukluğunuzda sıradan mıyoksa parlak mıydınız? Bugün dünya-nın dört bir yanında insanlar sizin ki-taplarınızı okuyor ve sizin son dereceyetenekli olduğunuzu düşünüyorlar.Çocukken yeteneklerinizle ilgili nelerhissediyordunuz ve etrafınızdaki in-sanlar size neler hissettiriyorlardı?

Akademik olarak, özellikle dil ve

okuma yeteneklerim konusunda orta-

lamanın üzerindeydim. Ebeveynlerim

her zaman inanılmaz destekleyiciydi-

ler. Babam da, annem de, çok küçük

yaşlarımdan itibaren bana, onlar için

önemli olanın hayatımı kazanmak için

ne iş yaptığım değil, o işi nasıl yaptı-

ğım olduğunu öğrettiler.

Kitaplarınızın çoğunda, öğretmen-le çocuklar arasındaki çatışma, birey-sel ya da sosyal bir kazanım ya dailerlemeye yol açıyor. Betimlediğinizöğretmenler genellikle otoriter gibigörünmekle birlikte, destekleyici veadiller. Kafanızdaki ideal öğretmenimajı bu mu ve son yıllarda bu imajınfarklı bir biçime büründüğünü düşü-nüyor musunuz?

Her okul günü öğretmenler için

zorlu bir yolculuktur. Bir yanda belli

bir bilgi kümesini

sunmak ve belli ye-

teneklerin gelişme-

sini sağlamakla yü-

kümlüdürler. An-

cak aynı zamanda

da, her bir öğren-

ciyle şefkatle ilgi-

lenmek durumun-

dadırlar. Aslında,

çocuklar onların

yükümlülüğünde

olduğunda, yasal

olarak da öğret-

menler loco pa-

rentis (ebeveyn

yerine) addedilir-

ler. Çocuklar

okula yalnızca ge-

lecekteki yaşamla-

rına hazırlanmak

için gelmezler. As-

lında okul, onların bugünkü yaşamları-

nın önemli bir bölümünü geçirdikleri

yerdir. İyi öğretmenler bunun farkın-

dadırlar ve bir yandan onları geleceğe

hazırlamak için yeteneklerini geliştir-

meye çalışırken, bir yandan da bu genç

insanların bugünkü yaşamlarını yön-

lendirebilmeleri için sevgiyle yardımcı

olurlar.

Çocuğun özsaygısını büyük ölçüdeşekillendiren aileler ve öğretmenler,bir yandan başarılı ve sıra dışı olma-nın değil; mutlu ve onurlu bir yaşamsürmenin önemli olduğunu söylüyor-lar. Ancak öte yandan, özel bir yetene-ğe sahip olmak yüceltiliyor, başarı ne-redeyse dayatılıyor ve günümüzde sı-radan olanlar hor görülüyor. Yani birçeşit ikiyüzlülük olduğunu söyleyebili-riz. Çocukların bu durumla nasıl başedebileceklerini düşünüyorsunuz?

Birileri her zaman matematikte,

yazıda, kemanda veya koşuda diğerle-

rinden daha iyi olacaktır ve tabii ki her

birey, sahip olduğu yeteneği en üst dü-

zeye ulaştırmak için çalışmalıdır. Bu

kadar yetenekli olmayabilen her biri-

miz, bir başkasının başarısının bize kıs-

kançlık ya da eksiklik duygusu değil,

sevinç vereceği noktaya gelecek kadar

büyümeliyiz.

Ancak birtakım nitelikler vardır ki,

bunlar muhteşem derecede eşitleyici-

dirler. Çünkü her insan bu niteliklere

sahip olabilir. Herkes dürüstlük, neza-

ket, kararlılık, sabır, cesaret konusun-

da mükemmel olabilir. Kitabımda bu

fikri, bebek bakıcılığı gibi basit görü-

nen bir işin bile, çok iyi ve yaratıcı bi-

çimde yapılabileceğini ve yaşamın bir

alanında elde edilen beceri ve düşün-

celerin aslında diğer alanlara da akta-

rılabileceğini göstermeye çalıştım.

Bunu çok az kişi bilir ama “Sıradan

Bir Çocuk” kitabımı, Maine eyaletinin

yerel gazetesi The Bridgton News’daki

ölüm ilanlarından esinlenerek yazdım.

Hiçbir zaman ünlü, zengin olmamış;

yaşadıkları kasabanın, mütevazı işleri-

nin ve ailelerinin sınırları dışında ta-

nınmayan bu sade, dürüst, çalışkan

adam ve kadınların minyatür biyogra-

fileri, benim için oldukça esin vericiy-

di. Onların yaşamları o denli zengin ve

kesinlikle gerekliydi ki, her biri başka-

larının hayatında büyük değişimler ya-

rattı.

Samimi cevaplarınız için teşekkürediyoruz. Okurlarınıza son bir notu-nuz var mı?

Ne eğitim, ne çocuk yetiştirme, ne

de bahsettiğimiz moral ve kültürel ko-

nularda kesinlikle bir uzman olmadığı-

mı belirtmeliyim. Ben yalnızca bir

öykü anlatıcısıyım. Bununla birlikte,

dikkatli gözlemler ve dürüst saptama-

larla, çocukların hem kendileri hem

başkalarıyla ilgili berrak ve umutlu dü-

şünmelerine yardımcı olacak öyküler

sunabilmeyi diliyorum.

ELİF TEMEL

ÇOCUK - GENÇ

S�radan Bir Çocuk,Andrew Clements,

Gün����� Kitapl���, 128 s.

Andrew Clements

Sıradan olmak ya da olmamakSıradan olmak ya da olmamakSıradan olmak ya da olmamakSıradan olmak ya da olmamakSıradan olmak ya da olmamakSıradan olmak ya da olmamakSıradan olmak ya da olmamakSıradan olmak ya da olmamakSıradan olmak ya da olmamak

9 A�USTOS 2013 CUMA14 Aydınlık KİTAP

BULMACASOLDAN SA�A1. Mevlevilerde tarikat pirinin

gömülü oldu�u tekke -Hükümdar

2. Kemer, bele ba�lanan ku�ak -

Köy evlerinin odalar�ndakiduvara biti�ik peyke, sedir

3. Vilayet - Bat� edebiyat�na özgü birnaz�m �ekli ve türü - Garez

4. �çinde �arap yap�lan f�ç� -

Öldürme, yok etme5. Biçilmi� ama demet yap�lmam�� ot

ya da ekin y���n� - �ehirtoplulu�unun d���nda ya�ayan birtoplulu�un yerle�ti�i yer

6. Roma’n�n eski ad� - Hareketsiz,durgun - Küçük ma�ara

7. Kaba kuma� - Kabayel8. Nevroz - Tesir9. M�s�r’�n plakas� - Satürn

gezegeninin be�inci uydusu -Çok s�k dokulu ve sert birseramik hamuru türü

10. Dul kalan kad�n�n sadakatinigöstermek üzere kendini kurbanetmesi �eklinde bir Hindu gelene�i- Dü�ünce, fikir - Parlak, saydamk�rm�z� renkte de�erli bir ta�

11. A��r� �i�manl�k - Rusça’da “evet”12. Kümes hayvanlar�n�n civcivlikten

ç�km�� yavrular� - Bir halk oyunumuz

YUKARIDAN A�A�IYA1. Ha�in, kaba - Çekinik2. ��rnak’�n bir ilçesi -

Verme, ödeme3. Köpek - Don, �alvar - S�k gözlü

bir bal�k a�� türü4. Hitit döneminde K�z�l�rmak

yöresinin ad� - �talyan kökenli bir talih oyunu

5. “... Gündüz Kutbay” (ney üstad�) - Özsu - �lave

6. Türkiye para birimi - Dince uygun olan

7. Bir peynir türü - Güre�te bir oyun- Diyapozitif (k�sa)

8. Müzikte “yava�, a��r” - Baca��n alt bölümünü ve ayakkab�n�n üstünü örten bir tür tozluk

9. Kripton’un simgesi - Lokomotifinarkas�na ba�lanan, gerekli yak�t�,suyu ta��yan vagon - Sümerlerde “su tanr�s�”

10. Tenis oynama arac� - Yolcu evi11. A�abey (k�sa) - Türk ��veren

Sendikas� Konfederasyonu (k�sa)- Baya��, s�radan

12. Bir at arabas� türü - Batk�

GEÇ

EN H

AFTA

NIN

ÇÖ

ZÜM

Ü

Avludaki kuş sesleri duygulandırıyor ozanı.

Sonsuz bir maviliğin altında, yemyeşil doğayla

iç içe bir köy evinin avlusu değil burası. Bir ce-

zaevi avlusu. Avluda kuş sesleri, o seslerde de

hüzün var.

Halim Yazıcı, “Avludaki Kuş Sesleri” adlı

son kitabındaki şiirlerini 226 gün İzmir Buca

Cezaevi'nin tecritinde, koğuşlarında, ranza-

larında, avlularında, maltalarında, kelepçe ve

sessizliğin pembe soğuk demirlerinin eşliğinde

yazdığını, ancak bunların asla yalnızlığın ve ça-

resizliğin şiirleri olmadığını söylüyor ilk sa-

tırlarda. Önceki kitaplarında aşkı, umudu,

umutsuzluğu, hayal kırıklıklarını, yanılgıları

şiir diliyle anlattı Yazıcı. Yaşadıklarından

pişman değildi. “Yeniden yaşa/ deseler bana/

yine aynı/ cehennemi yaşarım/ iyi ki vardı/ olup

bitenlerim” diyecek denli sıkıntılar ve ya-

şanmışlıklarla olgunlaştı. Fakat yaşam öyle-

sine belirsizliklerle dolu ki son dönemde hiç

hatırda olmayan, ummadığı, beklemediği

günleri “demirlerin neden/ soğuk olduğunu/

bir kez daha anladım/ sensizliğin kokusunu”

dedirten saatleri; “önce sığırcıklar geldi/ bin-

lerce şiir bulutu/ otuz üç adımlık bahçemi/ göv-

desiyle kapladı/ her birinin gagasında/ aşk bir

mısra” dediği anları yaşamak

zorunda kaldı.

“Akşamüstü bizim avluda/

yüzümü kuşlar ıslattı/ toprak

yoktu/ betonu öptü kalbim”

dizelerindeki bir ortamdır

orası. Ne parmaklıklar far-

kındadır ne de şiirinin kanı.

Yeni rüyalar “bir tek zeytin

kokusu”. Ayrılıklar ceylanlar

kadar ürkektir. Gözlerden

gözlere son vapuru kalkarken

dünyanın, avluda martılarla

sevgili beklenir. Sabah sa-

yımında bölünür rüyalar.

Her sabah alnında eli, köşe

bucak güneş avlar. Sevgili

ince belli bulutlar gönde-

rir bitimsiz. Erguvan rengiyle gelir görüş

gününe. “Renklerinle, biliyorum/ ilk hâlim-

lesin” diye seslenir aşkına. Aşktır en büyük di-

renç kaynağı, sevgidir yaraları sağaltan. Dağ-

ların uçsuz kanatlarına kendi gülüşünü bı-

rakmasını ister sevgiliden. Onunla avunur. Gül

zamanıdır görüş anları. “Yarın

salı/ bi tanem/ gül yüzüne/ şiir

sürme zamanı/ dökülme günü

özgürlüğüne/ rüyalarında atına

binip/ kalbimdeki güneşten/

gül/ düşürme zamanı”

Halim Yazıcı şiiri için insa-

nı arındıran ve en zor koşullar-

da bile okuru düş kurup güzel-

liklere yönelten bir şiir. Birkaç

sözcükle oluşturduğu yalın söy-

leyişte çok başarılı. Kısa dizele-

rin ustası. Yazıcı’nın şiir dili

günlük konuşma diline yakın

görünse de okurun çabasını ge-

rektiren bir yapıda oluşu çok

belirgin. Kullandığı sözcükler

dekoratif (süsleyici) bir öğe

niteliğinde değil. Türkçenin olanaklarıyla

anlamı daraltmak tuzağına düşmeden söz-

cüklere farklı ve birden çok çağrışımlar yük-

leyerek; şiirini alışılmışın dışında imgelerle ör-

meyi yeğliyor. Sözcük aralarındaki bu çağ-

rımsal anlamı okur, araştırıcı bir çabayla iç-

selleştirebilir. İçeriğe uygun imgelerle zen-

ginleşen şiir demeti yapısal bir bütünlük

oluşturuyor. Bu anlayış, şiirdeki duyarlığın pay-

laşılmasına, daha açık bir söyleyişle ozanın

okurla birlikteliğine, duygu bütünlüğüne

ulaşmasına neden oluyor. Sözler ta derinle-

re işliyor. Düşünceden çok duygularını, iç dün-

yasını şiirleştiriyor.

Yazarın bekleyişinin ilke olarak bütün in-

sanlara yöneldiğini, söyler Sartre. Dar kalıp-

ların dışına çıkmak, evrensel okuyucu için yaz-

mak yüceltir sanatçıyı. Halim Yazıcı’nın di-

zeleri de o dört duvara ya da dışındaki birkaç

insana yönelik değil, onu yalnız bırakmayan

dostlarının kişiliğinde tüm insanlığadır ses-

lenişi. “Bütün çiçekleri dünyanın/ bir gün şiir

açacak” inancı ozanın onurlu şiir dünyasını,

sanat aşkını, inançlı duruşunu vurguluyor.

Güneşten gül düşürme zamanıBAHRİ [email protected]

Avludaki Ku� Sesleri,Halim Yaz�c�,

Cazkedisi Kitap, 95 s.


Recommended