View
4
Download
0
Category
Preview:
Citation preview
~- SELÇUK ÜNiVERSiTESi .- "" . - .. . . ILAH lY AT FA KUL TESI
DERGi·Si
Yıl : 1994· Sayı : 5
MEVLEVi DERViŞ AHMED DEDE'NiN ET~TUHFETU'L-BEHiVVE
ADLI ESERi VE ÇEViRiSi
Prof. Or. ismet KAVAOGLU (*)
1. GiRiŞ
Eviiyo menkabelerinin kültür ta·rih1mizdeki yerine çeşitli vesile·lerle yazaflar ve menkaba yayını hazırlayanlar tarafından temas edilmiştir. Or~ ta /\sya Türk kültüründe Manas, Ergenekon v.b. gibi destan'lar geleneği~ nin. islôm dininin bu toplum ve alanlarda yayılmasından sonra menôkıb~ name türüne dönüştüğüne şah'd olmaktayız. Bu edebi tür, yeni islômi ·inanç cerceve.sinde, dıin 'ic-in çarpışan 1kişNeri ve islôm veli·lerini anlatır ve bu ulu ·kişileri yüceltir. Bu 'kişiler olağanüstü olayla·rın 'kahramanfarı ola~ mk görülür. Et~Tuhfetu'I-Behiyye ti Tarikati'I-Mevleviyye bu tür üs~
lupro bir risaledir. Menôkıbname geleneğinin Anadolu'da, Anadolu Selcuk'luları zamanında Eflôki ve Hacı Bektaş~ı Ve'l'i'nıln eserlerinde görüldüğü ve hatta Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu ve Osman Beyi <lnlata·n yarı tarihi ·kaynaklar:a ~kadar devam ettiği malumlarıdır. ·
Bu itibar-la, burada metinde karşılaşılan konuların tarihi şeniyeti ko~nusundo :bir hükme varılamaz. Ancak, mavlevi loiteratüründe .mslanılan ve bi'linen olaylar ve şahıslar ha·kkında bi r ~karşılaştırma ·imkanı sağlar. Bu ulu 'kişilerin yapt_ı·kları işler gösterdikleri :kerametler ve hal·k gözündeki . yerleri ıhakkında bir .kanaat sağionacağı g·ibi, o dönemin düşünce atmos~ ferıi ·konusunda da bilg·i sahibi olmaktayız.
'Bu dsaiEmin dıiğer bir özelliğ i de 'i-nsanlara öğütler verecek atı'lôki kıs~ soların an:latrlmış otmasıdır.
ll. YAZAR VE RiSALE HAKKINDA :
Elimizdeki Ar.apca yazma, Kösec Ahmed Dede'ye ·ait olan et-Tuhfetü 'I~Behiyye fi Tarikoti'I-Mevleviyye'dir. Bu yazma rlsale 30 varak olup, istanbul Üniversitesi Kütüphanesinde AY 3905 nurnarada 1kayıtlıdır.
'Burada tercümesi sunulan yazmanın başındaıki not şöyledti·r : "Kösec Ahmed Efendi merhumun risalesidir. Merhum derviş Ahmed Efendi eva~ hir~i ömründe Konya'ya gidip Astône-i Aliyye-i Hazret-i Mevlana'da vefat
(*) Selçuk Ü'n}versitesi ilahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.
2 Prof. Dr. İ's-met KAYA!OÖLU
etmiştir." " ... Buna nazaran et-Tuhfetu'I-Behlyye, Kösec Ahmed'lndlr. Trabzoni Şeyh Ahmed ise Kösec Ahmed değildir."
Bu notlarda iki ayrı Mavlevi derviş olan Ahm-ed Dede'den bahsedilme'ktedir. Ve ·bunlar daha sonra ·karıştırıl·arak, eser :kôh birine 'kôıh diğer·ine ıat
fedilmiştir.
A. Gölpınarlı bu konuda " ... Fakat Kösec Ahmed Dede, Konya Mevfôna Müzesi Kitaplığında 2912 noda kayıtlı bir mecmuayı 1088 zifkade (1677) de vakfetmiştir, mühründe 1056 (1646) tarihi vardır. Aynca aynı kltap'lıkta 4108 no da kayıtlı arapea sarf ve nahive ait bir kitabı da 1059 da (1649) vakfetmiştir." demektedir. Buradan Kösec A'hmed Dede'nin daha önce yaşadığını göstererek Trabzoni Ahmed Dede He aynı şa'hsiyet a·Jmadığını göstermektedir (1}.
Elimizdeki vazmanın sonuna ilôve ·edilen bir ·kayıt (2) şu ifadeyi aynen yazmaktadır: "Kösec Ahmed Efendi (?) Konya'da Hz. Mevlôna Kütüphaneslnde, 2912 nurnarada mukayyed mecmuada 1082 tarihli vakıf yazısı bulunan ve 1056 tarihini taşıyan mührün sahibi olan zattır. 4018 numarada mukayyed kitapta 1059 tarihini taşıyan vakıf vardır. Trabzoni Şeyh Ahmed Ise, 1191 de vefat etmiştir. Huzur'un arkasında medfundur. Kitlibesi de mevcuttur. Buna nazaran et-Tuhfetu'I-Behiyye Kösec Ahmed'indir, Trabzoni Şeyh Ahmed ise Kösec Ahmed Dede değildir."
Bir Mevlevi derviş olan 'Kösec Ahmed'·ln 'hayatı ve :k~şHiği hak,kında
fazla ·bilgiye raslamıyoruz. Sadeddin Nüzhet (Ergun) Şeyh Gal.ip adlı eserinde ondan ·kısaca bahseder (3). Fakat burada Trabzoni Atımed Dede ile karıştırır. "1144 tarihinde hacc-ı şerif Icin istanbul'dao azimat edip Konya'ya vusulunda ... , Çelebi Ebubekir Efendi Hazretlerinin cemal-i hakemaileriyle müşerref olur"; denme-ktedir.
Eser Mevlevıt tarihi ve liter<ıtürü için küçük bir ·kayna•k sa·yılabilir. •Bu~ r.ada ·anlatılan fantasti·k olayiann ve 'kerametlerin Efioki ve Sadreddin Konevi Menkabaleri gibi kaynaklarlo mukabalesi yerinde olur. Bir menôkıb~ name türü olarak e·ıe alınması ve bu açıdan değerlendirHmesi ·lazım geld·iği -kanaatindeyiz.
(1) A. qölpınarlı, Şe-y>h Galip, Htisaı ü Aşk, Altın ~itaıpl'aır Yay., İstanibul 1968, s. 28 - '29; A . Gölpınarlı, Mevlana'dan sonra Me-vleıvH1ık, İnkıla.p Kitaıbevl, İst., '195~. s. 119'2.
(2) Vara'k numarası. 2:9 ola·rak gösterl!lnliştir. (3) . Sadeddin Nüzhet, Şeyh Galip, s. 26 ; 1. iKutluk, "Şeyh Galip ve as-Suhbetu's
Safiyye", İst. Üniv. T . Dili ve Edeb1yatı Derg. C. Hii, sayı 1'-2, .1948, s .. 21.
Me-vlew Derıviş Ahmed Dede'nin IEt-Tuhfetu'l-Behiyye Adlı... 3
M ET İ N
1. Maör:i·f rumuzunun ki'litlefini ilim ve amellerle açan, avarif hazi-nelerinin a·hva·hni tkilu kali terketmekle ·keşfeden, şehvet ve arneller pisliğinden mınanları 'kendine yaklaştıran, güzel ibadet ve •hasletlerle ta-~a·k:kuk ·edenileri ünsiyet •i·klimine ulaştıran AHah'a 'hamd olsun~ Kullanndan seçtiklarine celal ve cema:l ile tecelli eden, en güzele doğru yüzünü çevirmesini sağlayan, •iclal .makamında bi·rfıiğin sırla
rının bilg·isine mazhar kılan, sevgisinin pinariarından icirerek has kullar arasına ·k·atan Allah'ın şonı yüce olsun.
Umumi risalet bütün yaratl'klara Allah'ın peygamber gönderdiği ve ·iki yayın ucunun mesa·fesi kadar kendi·sine yaklaştıran Hz. Muhammed'e salat ve selam olsun. Ona mensup olmakla şerefler·in en yücesine ve oshabı olmakla :kemalin en alasına naH olan al·ine ve ashabına selam o1sun.
Şüphe yok •ki Allah'a ulaştıran en yakın yol· AHah'a dönüş yoludur. · Onun ·icin Hz. Peygamber "Rahman'ın cezbe'lerinden bir cezbe sekaleyn'in omeline denktir." buyurmuştur. Bir 'kimse Allah'ın vereceği kendinden geçme olmadan Allah'a ulaşamaz. Arif şeyhlerin ve Allah'a vasıl olan haHfelerinin yoUanndan birine süluk olmadan in-
2. sonda A:llah'dan başka bir cezbe zuhur etmez. Bunlar arasından bilhassa Mavlevi tarikatı ilahi cezbenin yolu, UbCıdiyet ôdabının mesleği, sünnete tabi olmanın metodu ve ·riyazetle azimetıin yoludur. Onun icin hiç, bir kimse sanmasin ki, Mevlana'nın sulOku sapıklık ve tarikatı sakatlık üzerindeydi. O bundan münezzehti. Al·lah O'nun tar:ikatını ·bu şeylerden korusun. Allah'ın bir velisi için kuHuğun adeplerinden bir.i ni terketmesi, tari·katının sünnete uymanıri dışında bir ş~y olduğu tasavvur edil·ir. Kendisi Mu·hammedi şeriatın evliyasın
dan ve ilahi edepl'i •ku~lanndandıt. O, ·büyük velayet dôiresinin sahi~ · bi ve yüce ıhi•lôfet mertebesin in varisidir. O Allah'a en güzel şeki·l·
de yaklaşmıştır. Selefte ori.flerin sultanı ve ha'lefte kutupluk liderJıi·
ğinin sohibidir. Makamının yüceliğini, şanının ve irfanının büyüklü· ğünü, kullukteki devamını ve sünnete tabi olmadak·i ihtimamını öğ
·renmek ~steyenler ·kitaplarını müt{llaa etsinler ve menakıbını okusunlar. Böylece kadrini, vüceliğ•ini ve tarikinin sıhhatini bil·sinle·r.
Anlattldığına göre sal·ih alimler ve · hayırlı şeyhlerden Şeyh Sadreddin Konevi'nin meclisinde bulunmuşlar, her bir·i Mevlana'yı sahip olduğu karametler ve 'kemalatlo övmüştür. Sonra Şeyh Sadreddin şöyle demiştir: Şeyh Ebu Yezid ei-Bistami ve Şeyh Cüneyd ei-Bağdadi onun vaktine erişenlerdi, . atının eğerini omuzlarda taşıyarak
4 Prot. Dr. İ'smet KAY.AIOÖLU ~~------------------------------------------------
3. orasında yürür ve iftihar ederlerdi. Çünkü günümüzde o, Muhammed! fakr erbabının relsidir. O'nun yüce makamını temenni eder ve Alla-h'ın ıkendisine verdi ği velôyete gıpto· ederiz. Şeyh Müeyyedüddin Mevlôna'yı övmek ictn söylediği beyitte şöyle demiştir: "Aramızda
uluhiyetin bir sureti olsaydı, kinayeslz ve tereddütsüz derdim ki odur."
·Bundan dolayı bir risale yazd ım· ve tari·ka~ının ôddbını zlikrettim. AhiO.k. riyôzôt, mücôhedôt ve ıkerômôtından menkıbeler ·naklettim kıl, ·karşı cıkanlar karşı erkmaktan vazgeçsinler ve bunu •ikrôr etsinler.
Rlsô.le üc bölüm ve -bir hôtimeden oluşma'ktadır. Adını "et-Tuh· fetü'f-Behlyye fi't·Tarikatl"j-Mevleviyye" koydum. Evliyanın ·isimleri ·ile teberruk etmek icin yüce şecereslni içinde zrkrettim. Çünkü satihler ztkreqildiğ·i zaman ırahmet iner. Mevlevi tarikatının ·kaynağını
ôriflerin ku~bu d'bidlerin ~ineti, yüce dlimleri·n sığmağı ve büyük veIllerin ıbarınağı, mavlevi h ilôfetin ve yüce postun sahibi, sıdd~klor süiôlesinin hüiôsası ve Bekiroğullarının süsü Ebu Bekir Çelebi efendiden rıal<lettim. O da 'babası Şeyh Muhammed Arif Çelebi'den almışhr. O da 'babası Sadreddin Çelebiden almıştır. O babası Şeyh Bestörn Çelebi -Efendi, o bobası Şeyh A'bdülhal·im Çelebi Efendi, o Şeyh Hüseyin Çelebi Efendi, o Şeyh Arif Calebi Efendi (tbnü'i-Çelebi Bahôüddin), o Şeyh EbO Bek·ir 'b. Ferre' Çe1ebi Efendi, o Şeyh Sistom
4. Çelebi Efend'i (ei-Kebi r), o babası Şeyh Ferrah Çelebi Ef-endi, ·o babası Şeyrh HusrevÇelebi Efendi (lbn Kadı Paşa), o Şeyh Cemôiedctin Çelebi Efendi, o babası Şeyh Emi.r Adil Çelebi Efendi, o Şeyh Emir •Arif (es-Sağir) ıibn Adil, o Şeyh Alim Çelebi, o şeyh Emir Adli (ei-Ke.bir) Çelebi Efendi, o Şeyh Bahôü'I ... Miıllet Çelebi Efendi, o Şeyh Vôcid Çelebi Efendi, o Şeyh Şeinseddin Emir Abid Çelebi Efendi, o Şeyh Celaleddin Emtr Arif Çelebi Efendi, o babası Bahôeddin Sulton Veled Çelebi, o Şeyh Hüsômeddin ·Efendi, o Kutbü'·I-Vôsı.ıin ve Gavsü'I-Arifin Mevlôno Hydôvendigôr Muhammed Celôleddin, o Seyyid Serdôr Burhôneddln, o Sultônü'I-Uiemô Sahdeddin, o Şemsü':I-Eim
me el-imôm es-Serohsi, o Şeyh Ahmed ei-Hati'bi, o Şeyh Ahmed Gazzôli,. o Şeyh Ebu 1Bekir en-Nessôc, o Şeyh Muhammed ez-Zeccôc, o Şeyh Şibli, o Şeyh Cüneyd ei-Bağdôdi, o Şeyh Sırri es-Sakati, o Şeyh Ma'ruf ei-Ker.hi, o Şeyh ıDôvOd et-Tôi, o Şeyh ei-Hobib el-Acemi, o Şeyh Hasan el-Basri, o Imam Ali b. Ebi Tôllb, o Seyyldü'I-AIem ve Şefiu 'I-Ümem Muhammed (S.A.V.l:den almıştır. ·Allah'ım, 'bizi onlardan faydalandır. Onların ıbereketini bizlere ver. Amin, Yô Mu In.
5.
6.
Mevlevıl Deııviş Ahmed Dede'nin !Et-Tuhfetu'l-Behiyye Adh... 5
Birinci Bölüm :
Zikrin telkini, tôcın giydirilmesi, Mavlevi rorikatının ve semônın ôdôbı hakkındadır. üc fa-sıl ihtiv·a eder. Birinci Fası·l, zrkrin lk~y.fiyeti, ôdôbı, tae ve hırkanın giydirlmesine dôirdir. Bil ·ki, zik1ir tariki, ashab yolu .He Hz. Peygamberden alınmıştır. Hivayete göre Hz. Ali RasCılülla·h'o "Bana daha kolay ve Allah yonında daha üstün bir yol göster" ded·iğ·i zaman, RasOiü)ilah ona şöyle buyurmuştur: "AI'Iah'ı
zlkret." O anda kendisine tevhid 'kel·imes<ini telkin etti. Çünkü ceti.n netisieri terbiye etme·k, sadık ·kalpleri tasfiye etmek ve tobia·tı kô·ide·ler.inden tecrid etmek, .mümkün ol·an vücudu Hnô etme·k ve gercek vücudu ıspat etmek, tevhiQ_ kelimesinin 'husus·iyetler.indendir. Onun için RasGiüllah ·ashabına nef·islerini yükseltmek ve ve·lôyet mertebesine cı·kormak icin bu güzel -kelfmeyi telkin ederdi. Cehris~nden hafıisiıne :kadar ·bütün tari'kotlarda velôyet niısbeti onunla teselsül etmiştir. Şeyhler başlangıçta sôli•k müridiere bunu te'l·k·in eder' ve onları bununla yetiştlı~irier. Mevlôno (Allah sırrını mukaddes etsin) bizzat sevginin tezahürü, ·birlik cezbesinin 1<oynağı olduğu icin Alla~'ın ismiyle meşgul olur ve müridiere onu tel·k·in ederdi. Çünkü cezbe oshabı nefye mu'htac deği·ldir. Allah'ın huzuruna vasıl olanlar ve ikutupluk mertebesine ermiş olonlor, onca'k bu Ism-i A'zam .iJe meşgul · alurlor.
Muinüddtn P.ervône Mevlônô'ya sordu: Esi<i şeyhlerden her biri•nin onunla zikir yaptıkları Allah'ın Esmôi Hüsnôsındon bir ismi va·rdır. SiZlin Esmôi Husnôdan kendisiyle ziklr yaptığınız isim hangi$ldir? Şu cevabı verdi: Biz tarikatımızda "Allah, Allah, Allah" diye zikrediyoruz. Çün'kü Allo·h'a mensuıbuz. Mlah'dan gelip Allah'-a gidiyoruz. Allah'dan ba$kasını Alloıh icin terkediyoruz. Babam Sultônü'I-Uiemô · da Allah, AJ:Iah diyerek zikrediyordu. Ancak Mavlevi tari·katı 'Ceroe tarikatı olduğundan onda sôlik nefye muhtôc değ·ild'ir. Sade·ce on-a zatın ıismini zi'kretmesi gerek-iyor. Ancak bunu izinli Şeyh'den mu·haıkkok telkinle olması :lazımdı-r. Çünkü te:lkin olmadan yapılan zlıkir ·semeresizdir.
Mevlônô'ya soruldu: Şeyhin telk·ini olmadon Alldh'ı z~kretmek
Allah'o ulaşır mı? Şöyle ded·i: Sô'liklerden biri devamlı All-a·h'ı zikred>iyordu. Fa•kat zikri fayda vermedi·. Rüyada nurun ağzından çı:kıp
toprağ-a girdiğini ·gördü. Bunu şeyhlerden birine anlattı. Şeyh ona, şeyhin tel•k.lni olmadan Allah'ı zırkrediyorsun dedi. Böyle deyince ondan zikri tel'kin -aldı. Rüyada zi'krin ağzından cıkıp göğe yükseldiğ•f.niJ gördü. Oünkü Alla-h: "Güzel söz ona yükselir" 'buyurur. Bu hikaye He Mevlana zikredecek J<ıişinin zi'k·rıi mutlaka şeyh'ten alma:sı gerek-
6 Prof. Dr. İ'smet KAYAOGLU
tiğini, çünkü zikrin ancak bunun'la Atlah'a ulaşıp sahibine fayda sağlayacağını anlatmak istemiştir.
Zikrin sünnete uygun olamk tetkini şöyle olur: Şeyh müridieri 7. sağ yanına oturtur, bütün günahlardan tevbe ettirir, ~yilik ve takva
ıkonuısunda ken_disinden söz alır. Yüksek sesle üç kere ~lkrederek tevhid ·kelimesi 1i·le zikretmesini telk'in ·eder. Mürid bunu olır ve zi:kreder. Şeyh sonra el:lerini ·kO'Idırır ve ona dua eder, mürid de amin der. Ism-i celôleti telkin etmenin keyfiyeti de tevhid :kelimesini telktn etme ıkeyfiyetinıin aynısıdır.
Zi·kr:in telkininden sonra Şeyh müridin alnından veya bıyıkların
dan ·üç veya daha fazıla kıl keser. Sünnette böyle varid olmuştur . . Bunun hlkmeti, müridin dünya iHşki·Jeri ile tüm iJıişkini kesme'ktir. Mavlevi tari:katının biotı ziıkr:in telkini iıle bu şe'kiılde -yapılır.
Tôc giymenin keyfiyatine gelince; Mürid başını acar ve Şeyhin önünde diz cöker yüzünü yere koyar sonra başını şeyhin diz·ine koyar, sonra şeyh, şeyhlerin sils-ilesini okur, tôc ve hırka giydirm~ zikir telkini anında sils'ileyi okumak sunnet'-i müekkededlr. Tôc ve hırka glydirme anında şeyh silsileyi önce okur, 'zi·kir telk·ini anmdo ise sonra okur. Şeyhler stlsilesini okuduktan sonra Şeyh üç kere tekbir getirir ve tôcı müridin başına giydirir. Allah'ın kendisine ma·nevi. tôcı vermes·ini ve fakirlik yolunda muvaffak etmesini niyet eder. Çünkü tôc ve ·~ırka giydirme anında şeyh-i kômil, müridini beşeri bütün sıfatlarından soyutlar ve ona 'Muhammedi ahiokı g·iydirir. Şeyh o ıniyet üzerine· fatihayı okur ve mürıki ·icin dua eder.
Hırka giydirmenin keyfiyatine gelince, bu da tôc giydirme keyf iyeti gibidi·r. Al')cak bunda şeyh tekbir getirmez ve müridilerini dizi
8. önünde oturtmaz. Sadece ayakta. durur. Şeyh yine şeyhlerin silsı.ıe
sini okur, mürlde dua eder ve fatihayı ~kur. Ayakta hırkayı ono giydirir. Mürid zikrin telkini. tôc ve hırkQnın giydirilmesinden sonra· şeyhin elini ve diz·ini öper, sonra hazır olan tari·kat 'kardeşlerinin el·lerinl öper.
Tqc ve hırka giydirme kômil fokiriere benzemek ·için · biatın başında olab'i·leceği gibi lüzumu halinde hi·lôfetin aılınması anında da ol-abilir.
lsm-·i A'zom z-ikri ada'b'ına gelince; zi·kreden · kişi bunu sesli veya gizli ve tertemiz ol~n bir yerde zi-kreder: Onun Vôctbülvücud olduğu ve benzeri hic bir şey bulunmadığı manasını mülôhaza eder; ·bütün vakitlerini zi·kre hasreder. Yirmidört saatte onu en ' az oniki bin de-
~.
9.
Mevlevi Deı.ıviş Ahmed Dede'ni-n iEt-Tuhfetu 'l-Behiyye Adlı.. . 7
fa zikreder. Sabah namazından sonra ücbin, kuşluk namazından sonra üçbin, yatsı namazından sonra üôbin ve teheccüd namazı~-' . don sonra üçbin. Ziıkredenin di'lle zi'kre devam etmesi, o 'zikri ka·l·be indirir. Kalp ·ile zi,kre devam ederse bu zikir ruha J.ner; sonra da sırra ·iner: Çünkü diün zi1krinden merksat kalbin zikri. ondan da ma·k·sat ' ruhun zikridir. Ondan maksat do sırrın zik:rini ·kazanmaktır.
Mevlônô şöyle der: Hakikatta meclislerimiz susma:ktır. Zi·krim;iz kalpten, ruhdan ve derundandır. Kalbin, ruhun ve sırrın Z·ikrinde dil~ lerin müda·halesi yoktur. Düşünmek kalbin zikri, aşk ruhun z·ikri ve ma'ri·fet sırnn zıikridir. Ziıkredi·ci ruhun zi•krine ulaştığı zaman .ona sema' gerekir .. Çünkü zikir ruha ulaşmadan önce sema' fayda değil zarar verir. Çünkü netiste hevoyı tahrik eder, nefsi· A•llah'tan başka~ sını sevmeye ısevkeder ve A'llah'tan gafil olmayı artırır.
Müridin tôc ve hırkayı tazim ve hürmet içinde giymesi, onlarla k-ir-lıi ve pis yerlere girmemesi gerekir. Haram olduğundan dünyevi ve şehevi işlerole uğraştığı zaman onları Cl'korması gerekir. Çünkü bunlar 'itaat ve ·salah elbisesidi·r. Allah'ın vel•ilerine emanetidir. Onun 'icrn bunlara tazim göstermek .lozımdır. Cebrôil'.in ce.nnet elbise'le~ rinden Hz. Peygambere dört tôc ve hulle getirdiğ i, RasOiüllah'ın
bunları Rôşid Halifelere, onlar da kendilerinden sonra müstehok olanlara giydirdiği söylenir. Şeyhlerde hırka ve tôc giyilmesi bu şe~ 'ki'ldedir.
Tôc ve hırka ·iki türlüdür. SOri (maddi) ve manevi, SOri, somut ·elbiseden olur. Manevi ise, ve'lôyet ve güzel ahlôk elbisesidrr. SQ.Iıik
· olon kişi manevi tôc ve hırkayı giydiğ i zaman kendisine Allah'tan hilôfet verilir. Ondan sonra· şeyh ona sCıri tôc ve hırkayı giydirir. ·lji~
lôfet ma-kamına ulaşmayanlar kômil halitelere benzeme:k için sOri tôc ve sOr! hırka g·iyerler.
ikinci Bölüm:
Mavlevi tarikatının ôdôbı ·hak'kındodır. Mesnevi ve Mevlônô'mn etiğer ·kitapl-arında zlkredi·len Mevlônô'mn zühd, takva, vera', farkr ve 'ifti'kar, bez! ve .;sôr, dünyayı terk ve Allah'tan .başkasını sevmekten
10. kalbi arın<lırma,· mevlôya kavuşmada yarış , emir·lere sanlma, yasaklardan kacınma, her vokitte zi:kri devam etfi.rme, şehvetleri terketme, günahlardan tevbe ·etme, az yeme, ·konuşmama, az uyuma, insanların eziyetlerine kotlanma, avôm ve sefi·hlerle oturmoma, toylor:la sohbetten· yüz çevirme, tefrikc ve muha-lefete yol açan yerlerde bu~ lunmakton sakınma, birlik ve beraber~iğe çqğıran yerlere ya·kın ol~
8 Prof. Dr. İsmet KAYAOGLU
ma, şeyh ve salihlere hizmet etme, şeyhin emrine teslim olma, iradeyi şeyhin iradesine terketme, şeyhin yanında ğasiHn elinde'ki cenaze gibi olma. şeyhin huzurunda onun -emr.i olmadı·kça namaz ve ·benzeri ibadetlerle meşgu l olmama, rütbesinde ve irşadında şeyhinden daha üstün kimsenin olduğuna •inanmoma, bütün ahvôlda şeriata sarılma, bütün farzları voktin evvel·inde yerine geti·rme, bütün ibôdet ve ôdetlerde sünnete uyma, itfkat ve amel cinsinden bütün bidatlardan kaçınma, muholefetlerle nefsi öldürme ve taatlarla onu diriltme, duyulan hissedilen şeylerle ·kapatma, 'kuvvetleri ·idrokklrdan uzaklaştırma, nefsi emellerden temizleme, netsin hazlarını ve rahatını terkederek saf bir zih·inle Allah'ın huzurunda bulunma, netsin düşmanlıkla rı nı hatı rioma ve onu sev.meme, ibadetlere sabretmey.i alıştırma, riyazatla eğitme, meşokkatlara da·lma, her işte i·hlas ve hakık ı •istemede kınayanların kınamolarına •kula:k asmama, her ·iş
için ·istihare yapma, şüphe·lere götüren her şüpheli şeyi terketme, 11. mübahiardan farzları bırakma, dua ve tazarruya devam etme, Al
lah'tan hidayet bekleme, ·ibadetler 'için sevap ummayı bımkma, ·keşt ve karametler ıstemekten yüz çevirme, münkerden ve kozadan korkma. ço·k ağlama, dünya 'işlerine ihtimamı bırakma, omellerde tedbiri bırakma, .. her halde Allôh'a tevekkül etme, netisieri gafletten koruma. Çünkü ınefs Al·lah'ın hadiyesidir ve korunması gerekir, her v·aklt nefsi muhasebe etme, bütün isteklerde nefse itaat etmeme, gece gündüz 1i·stiğfar etme, her sı·kıntıda Allah'tan kurtuluş isteme, her zorluk karşısında ondan yardım isteme, Alla·h'ın rahmetinden ümit kesmeme, ve ondan başkasına güvenmeme, ita·atları ertelememe, her zaman oalışma, kendi 'ibadetleııini beğenmekten sakınmo, temei!Jük ve tasarrufu terketme, şöhret ve tanınmadan :kaçınma, riyoset ve ·insanların teveccühünden sa'k ınma. insanlara karışma ve tanışmadan uzak durma, -acizl·i ği ve mazuriyeti ızhar etme. durumu gizleme ve açığa vurmama, görünen, işitilen veya -idrak edilen bir şey kendisine . uğr-ayacak olursa onu mutlaka şu hud haletine çevirmesi ve onu şuhud ruhu He algılaması gerekir. Her durumda r<rhman:i teneffüsü kabul etmesi , bütün ·ahva.lde dosdoğru olması 'lôzımdır.
Mevlevi fa·kirlerin in Alla'h'ın ·kendilerine verdiği -rızık 'konusunda tevekkül kabilinden sadece Mevlevr hônkôhlarda oturmaları, nafeka ve benzeri herha·ngi bir şey biriktir.memeleri gerekir. Cün'kü b irrktkmek tevekküle aykırıd ı r. Pişirme:leri gerek ir.
12. Teheccüd namazı oniki ;rekottı r. işrôk namazı dört. kuşluk na-mazı da ·se:kiz rekattır. Şeyh fakirlerini her sabah namazından sonra hônkôh'ta· toplamalı ve oturarak i şrak vaktine kadar ism-i Celôli zik-
f·
Mevlev·i Deıwiş Ahmed Dede'nin Et-Tuhfetu'l-Beh~yye Adlı... 9
retmel'i, paz·artesi ve Cuma gecelerinde yatsı namazından sonra da aynı işi ·yapmalıdır. Haftada bir ·sem'a meclisi onlara düzenlemeli, her cuma sohbet ve nasihat icin on ları toplamalr, tari•kat ôdôbını ve hakikat sırlarını onl·ar·a an:latmolı . ism-i Celôl zikrini 'bi:tirdi•kten son~a "AIIahü Ekber kebiran velhamdü lillôhi kesiran ve sübhônallahi bükraten ve asilan ve sallallahü alô cemi"ilenbiya ve'I-Mürselin ve'l~ hamdü llllôhi rabbilôlemln" demeJıid.i·r. Sonra orada bulunanlardon · biri Kur'ôn'dan bir aşır okur. Ondan sonra· şeyh ellerini ka,ldımrak şu duayı okuma·lıdır:
"Seyyide'I-Kevneyn ve RasQI~'s-Sekaleyn, Habib-1 Huda Mu~ hammed ei-Mustafô (S.A.V.)'in pôk, ınutahhor, münevver, şerif, latif, ruhi nazifleri icin, ôl ve ashôb hazretlerinin ervôh-ı tayyıbelerl için, hususan cihôr yôr-i güzin ve hazret-i imôm Hasan, Ali ve imam Hü~ seyin rıdvônüllôhi aleyhlm ecmein ervahları için, ve şühedôyi ~eşt-1 Kerbelô ervohları için ve cemi en bi yayı izôm ve . evllyôyı kirôm ve meşôyıhi zevi'l-ihtirôm ve'l-U'Iemôyı'I-Fihôm ervôhı şerifleri için ve ale'l husus hazretl Sultônil ulemô ve mişkôtı nurfl ihtida ve hazreti seyyid Burhôneddin Mu hakkik et-Tirmizi ve hazreti kutbll aktab el
13. ahyar ve ğavsil evliya el-ebrôr Mevlôna Hüdôvendigôr ervahı toyyl~ beleri için ve hazreti zinnurll mübin ve'l felekil yakin eş-Şeyh Şe~ seddin et-Tebrizi ve hozreti şeyh Hüsômeddin Çelebi ve hazretl sahibül mecd ve's su'dud Burhôneddin Sultan Veled ervahı şerifleri için ve tarikat-ı Mavieviyeden güzerôn eden çelebiyon ve meş6yihi kirôm vel fukara hazretlerinin ervohı tayyibeleri için ve seccôde nişin olon kerametlu ve şerafetlu çelebi efendi hazretlerinin sefômet-1iğl icin ve padişah-ı alempenohın selômeti icin ve bu mecliste hazır olan ihvan-ı ehll safanın husul-i meramları Icin ve ashab-ı hayrat ve . hasanat ervahları icin ve huccac-ı Beytillôhi'I-Horam ve asakjr-i islôm'ın selameti icin, hastaların şifası, medyumların edası ve mah~ pusların halôsı bütün ehli iman ve rızôi rohmôn Için el-Fatiha mc.-ossalavat."
Fatiha okunur sonra "ruh-i pôk-i Muhammed Mustafa ra salavOt;. sırr-ı pôki Muhammed Mustafa rô salavôt, fahri alem Muhammed Mustafa ra salavôt, Allahümme . sa'm ve selilm ala seyyldlna Mu~ hammed ve ala ôli seyyidina Muhammed, Azamat-i Hudô rô tekbir, Allahü Ekber Allahü Ekber la ilôhe illailah Vallohü Ekber, Allahü Ekber ve 'lillôhil hamd, essalatü vesselamü aleyke ya RasUiallah, essalatü vesselamü aleyke ya Nebiyyallah, essalatü vesselamü aleyke ya Habiballah, essalatü vesselômü oleyke ya seyyidel evveline ve'I-Ahirin ve selamün ale'I-Enbiya ve'l-Mürselln ve'I:-Hamdü Jillôhl Rabbi'I-Aiemin."
10 Prof. Dr. İsmet KAYlAOGLU
14. Söylendiğine göre, Hz. Peygamber Mi·rac gecesinde cennet el-bise'lerl giyinmiş bir suret görür ve beğenir, Cebrôil'e, bu gece çok suretler gördüm ama ~ic ·bfri bu suret kadar hoşuma gitmedi. acaba bir ne'binin ruhu mu. 'bir velinin ruhu mu diye sorar. Cebrôil şöyle der: O EbO 1Bekir es-Sıddi·k'in en ·büyük oğullarından bir·inin ruhônl suretidir ~~ onun adı Celôleddi·n'dir, şerıiatta ve tarikatta ·kamil ve mÜ'kemme.l olacak. varlığı ile dini tecdid edecek, alemi· nuru lle nur·landıracak, senin hadislerinin haki.katleri ve Kur'ôn 'ın in~eliklerinden söz edece'k insanlara •Allah ' ı tanıtacak, sOret ve siret bakımındon senin gibi olaca•ktır. Hi c bir peygamber yoktur ki, ümmetinden . bir benzeri olmasın, O, ümmetinden sa,na ·benzeyend·~r.
RosOiülla'h Ml'rac'dan dönünce EbO Bekr'e ve ashabına bu müjdeyi verdi. Buna çok cok sevindiler.
Sultan Ve·led'in şöyle dediği söylenir: Babam Hüdôvendlgôrı
bast hal'inde gördüm, makamının üstünlüğü ve yüce'lıiğ.inln büyüklüğünü bana açıklomasını Jstedıim. Şöyle dedi: Enbiya ile evUyamn makamları b;rbirinden üstündür, su.ıtanü'I-Enbi-yanın ma'kamı ·hepsinin makamından üstündür, i'ki kô'inat sultamnın nurunun va·ris•J olanın ma·kamkırı da nurun voris~ olmayan evl iyanın · makamlarından
15, hlc şüphesiz ıüstündür. Ben Rahmenın 'habibinin ve O'nun mazharının, Ha·kkın sevglllsinin, O'nun merğubunun, nurunun varislyim.
'Bundan dolayı Mevlônô, çocukluğunda ·kerametler.le desteki en- · miş harikuladeiiklerle yönlendiri-lmiştıl. Sultanülülemô şöyle qemişt·i: Oğ·lum Celôleddin cocuk ·Iken .komşu çocuklarıyla beraberdi. Çocuk:lardan biri diğer.ine. "gel bu damdan ötekine atlayalım" dedi. Mev:lôno o cocuğun sözünü duymuş, şöyle demiştir: Damdan dama at.J.omak ·ked·lnln -işidir. Gelin göğe yükselelim. Gözden ıkayboluncaya
:kadar göğe yükseldi. Çocuklar, Sultanülulemanın yanına gelip durumu haber veri·nce onlara mahzun olmayın, o ge·lece·k dedi. O anda Mevlana ·yüzü değişmiş olarak ge'ldi. Çocuklar nereye gittiğıin i ·sordular. Şoyle dedi: O anda yeşil elbise giyinmiş üc adam bana göründü; ·yanınızdan aldılar ve göklerde dolaştırdılar, melekOtun ·acaıipl.rk·ler·~ni ve ceberrutun garaipH·klerini gösterdi:ler. Ayrılığıma
üzülmeseydiniz ve habomın sevgisi o'lmasaydı bu süfli aleme dön-mezdim. ·
Sultanütu·lema yine şöyle demiştir: Oğlum Ce'lôleddin 'beş yaşın
da iken •inscmlorın evliyası, cinierin ebrarı ve meleklerin gezginleri ona z.ahir olmuştur. :Bunlar kendi-sine gayb erlerinin ahvalini arzeder, velôyet sı·r'larını ono keşfeder ve ruhani sıfatları öğreti·rle.rdi.
Onun icin cok kücÜ'k yaşta nef.si değ·işm:iş ve sfkıntı duymuştur. Öy-
Mevlev.i DeiiVlş Ahmed Dede'ni-n Et-Tuhfetu'l-Behlyye Adlı. . . 11
le b"ir: yerde karar •kı lmadan devaml ı yer değiştirmıiştir . . Bunun Icin kendisini gözeten, ve kiskananların gözünden saklayan bi·r hizmetçi olmak üzere kendisine hizmetc·i tayin edildim.
16. Na·kledildiğine göre babası Sultanülülema •lle ·beraber Boğdad'a geldiğinde Mustansırıyye medreses·ine inmişlerdi. Henüz altı yaşın
da idi. Medresenin kapıları gece -kapanırdı. Mev.lôna gece yarısı abdest icin ıbrık alır ve Medresenin kapısına yöneHr<fi. Ona. kapı açılır ve dışarı çıkardı. Dicleye gider, ıbrığı doldurur ve abdest almaları •icin babasına getirir-di. ıKapıcı bu durumu görmüş ve bazılarına on~ !atmıştı. Haber Sultanülulema'ya ulaşınca ·kapıcıyı 'çağırdı ve ona şöyle dedi: Bu sırrı artık ·~tmseye söy.leme y~ksa ·helak ~lurısun .
Mevlana bu zatıi ke·limeler ve .ilah( teyidler yanında zahi·ri ve ootıni ilimleri babası Sultanülulema'dan tahsil etm iş, zamanında eşS'iz
ve a·kranından ü-stün oluncaya kadar yükselmişti r . Sultonülulema vefat edince ölümünü T·irmiz'de Seyy.id Burhôneddin et-Tirmizi keş
fetm iş ve Mevlana'nın yanına ge1mek fstemiştıi·r. Bununla beraber uykuda Sultanüiulemanın kendisine: "Oğlum Hüdôvendigôr, Konya'da garip kaldı. Yanına git ve beraber ol benden aldığın emanet! ona ver" dediğini görmüştü . Burhaneddin Tirmizi de Sultanülulemanın halifesi idi. Samedi .cezbenin S'ahi·bi ve ehad~yyet teceiHyatının mazharı 'idt Anadolu'ya gitti. Konya'ya vardı . O zaman Mevlônô Larende'de 'bulunuyordu, Mektubu ona gönderdi ve Konya'ya ca-
17. ğırdı. Mektubu alıneo davetini ·kabul etti ve hemen Konya'Ya geldi. Beraber oldu ve terbiy.esi a:ltına girdi. Dokuz sene beraber ·kaldı ve sonra Seyyid onu halvete ·soktu. Bir testti su ve birkaç arpa ekmeği verdi. Halvet hücresinin kapısını taşla ördü ve camurla sıvodı. Kırk gün ona görünmedi. Sonra döndü ve ıkapıyı açtı. Baktı kıl Mevlôna namaza dcrlmış ve k·lmsenin mevcut olup olmadığını farketmeyeceık kadar kendinden geçmiştir. O durumda görünce çıktı ve kapıyı taş ve çamurla ördü. Kırk gün da·ha ona görünmedi. Tekr.ar döndüğünde Mev·lanô'nın· yine namaca daldığını gördü, te·kror kı rk gün aradan ayrı kaldı. Döndüğünde Mevlôna'nın namazdan ayrıldığı ve kendine geld iğini gördü. Mevlana, Şeyh 'Burha!)eddin'in yanına geldiğ ini
görünce tazim ve takdir •ile ·karşı·ladı, ondan sonra şeyh ona emeneti verdi, kutup olarak hatife tayin etti, sonra Kayseri'ye gitmek üzere kendisinden izin istediyse de Mevlana ·izin vermedi, oma o, Mevlana'nın iz·ni olmadon gitti. Sineği yolda tözekledl, mübarek ayağı yaralandı, Mev:Ian~'nın yanına döndü ve ona: "Ey gözümün nuru! Niçin bana izin vermedin de ayağım kınldı" dedi. Mevlônô ayağ ını
mübarek eliyle sıvaz.ladı ve o·nında· iyi:leşti. Mevlônô ona şöyle dedi: Nicin bizden uzak olmak ·istiyorsun? Şeyh şöyle dedi: AHah'a. hamd
12 Prof. Dr. İsme·t KAyı.AOÖLU
olsun · muradım yeri·ne geldi·, Velôyetinin namı etrafa yayılacak, Allah'ın arslanlarından bir a·rslan yanına gelecektir. İki arslan bir ara-
18. da olmaz. Bu sözı.e Şamseddin et-Tirmizi'r:ıin ge.lişine işaret etti. Bunun üzerine Mevlôna, ona hicret icin izfn verdi. .Ondan sonra Şeyh Burhôneddin, Kayseri'ye yöneldi. Ölünceye kadar orada ·kaldı .
Mevlônô'nın Şems lle biroraya gelme'sine gelince; Bu konuda ·işin gerçeği şudur: Mevlôna hiç bir zaman Şems'in müridi veya onu irşad eden biri değildir. Mevlônô'nın yüceliğin'! ve üstün"lüğünü bilmeyenler Mevlôna'nın · Şems'in müridi ve müsterşid1· olduğunu ileri sürerJer, bu nasıl olabilir? Halbuki Mevlôna onunla bir ar.aya gelmeden önce velayet~n en üstün mertebesine ulaşmış, :kutup1uk mak-amına yükselmiş, ariflerin bütün 'kemalatını cemetmiş, nebi ve rasüllerlın ohlaktyla ah'la·klanmıştır. Şemsle bir araya gelmeden önce, tarikat ada'bıylo müridieri terbiye ed·lyor ve sôliklere 'ha·kikat sır·ları
nı öğretiyordu. Al imierin giri·ft meselelerini çözüyor, ôriflerin ahva•Jin:in müşkillerini keşfediyordu.
Şamseddin Tebrizi de Mevlônô'nın ne müridi ne de kendis·inı i
irşôd edendir. Böyle bir şey nasıl olabi.lir ·ki? Çünkü Mevlônô ·lle bir oraya gelmeden önce mal ve makam sahibiydi. Tam 'bir şuhOd He Allah'a vasıl olmuştu . Arifler, sohbetini anlamaktan ve vôsıllor mo
·komını Idraktan ooi·z olmuşlardır. ikisi dost ve arkadaştır. Bi·ri diğerinde zati sevg:i ve ilahi tel·if ile fenô bulmuştu. Ha·l !kın on'lora ya·kışmayan şeyle·r söylemes·lnin · sebebi, onların kodrini bilmemeleri ve evliyaya korşı edepslzlikleri, !niuka·rrebleriın mahremi·yetini çiğneme
19. cesareti göstermelerindendir. Nakledildiğine göre, Mevlana'nın meclisinde bir adam ôh çekmiş; Mevlôna da sebebini sormuş, o da, Şems Tebriz! ile beraber olmadığına ôh çektiğini söylemiş, Mevlônô ona: "Her kılının başında bin tane Şems bulunan biriyle beraber bulunuyorsun" demiştir. Adam Mevlôıno'nın huzurunda edeps1zl·ik yaptığından cok utanmış ve altı ay hastalanmıştır. AHah'ın veli·leri hakkında edepsizHğin zararını ·gör.
Şem·s'in Mevlôna ile bir araya gelmesinin sebebi şudur: Şems sevgisinin maiharı ve ehadiyet cezbe·sinin matl·aı. :idi. Onun icin ondo ooalp haller ve -ga'ri·p sırlar ortaya çıkmış ~ı. şeyhi Ebu Be·kir .. ~ ...... et-Tebrizi bunları keşfedememiş ve ona şöyle demiştir: Ey Şems, sona memleketlerde dolaşmak ve ufuklarda yüzme'k ·icin izin verdim. Umulur ki, bu halleri sona keşfedecek bir arkadaşlo buluşursun . Şems kendisine bu halleri· keşfedecek bi-r -arkadaş bulmak icin dolaştı . Her tara.fı doloştt ve her taraf'(] gitti. Ama ahvalini ·keşfe
decek kimse 'bulamadı. Karşılaştığı ve ahvalini arzettiği ar·iflerin
Mevlev·i Det'viş Ahmed Dede'n'i-n Et-'I'uhfetu'i-Behıiyye Adlı.. . 13
hepsi kendisıi.ne bu ahvali keşfedemeyeceğini ve hakikatını onlayamayacağını söyledi. Şems rabbine yalvorıyor ve dHeğinl ondan istiyordu. Münôcatında bir gün şöyle dedi: AUah'ım, has ·ktdkınndon
·kimse durumu keşfedeb iliyor mu ve konuşmamı a-nlayabiHyor mu? 20. O anda gayb aleminden kendisi·ne bir ses geldi: Durumunu ıkeşıtede
cek ve konuşmanı an·ıayacak birini istiyorsan A·nadoluya git. O.royo. gitti. Vilôyetleri dolaştı, akşam vakti Konya'ya vardı, Şekerfur·uş ·ha-. nında konakladı. Mevlôna velôyet nuru ile Şems'in Şekerfuruş honında konakladığını keşfettl, sabahleyin onu karşılamak içıin medreseden çıktı, hana gitti, her taraftan ta•rika·t mensup'ları e·l;ini öpme·k ioin etrafına toplanmıştı. Hana girdi ve safasında oturdu, ka·rşı ta-·
~- raftakl safada Şems oturdu. Şems Mavıana'ya bakınca velôyet nu- .. ru ile gayb aleminden kendisine tarif edilen k•iı?i olduğunu on1adı.
ikisi birbirini tanıyıneo btr araya geldi.ler. ıBiraz duraklamadan sonro · Şems başını .murakabeden kaldırdı . Mevlôna'ya sordu: "EbQ Vezld ei-Bistôml'nln" Sübhône ma a'zama şani ve leyse fl cübbeti siva· allahi" = (AIIah'ım benim şonım ne yücedlr. Cü'b'bemln altında Allah'dan başkası yoktur.) sözü ile Peygamberimizin "Kalblml şehvet kaplıyor da her gün yetmiş defa ıstlğfar ediyorum" sözü hak·kında
ne dersin?" dedi.
Mevlônô da şöyle ded·l: "Ebu Vezid kamil evliyadan ve vasıl arifierdendir. Lakin mahdut bir makamı vardır ve onu aşomomıştır. Makamının üstündekinin azametini bilmemiş ve sırlarını keşfetme
miştir. Bunun için ırıakamının en üstün, derecesinin en yüksek oldu~ ğunu sanmıştır. Makamının azameti ona egemen oimuş ve istldadı onu ihata edememiştir. Hatta makamının azametinde aklı koybol· muş ve nefsi sürçmüştür. O makamın hükmüyle de yüce kellmelerle konuşmuştur.
21. Ama Hz. Muhammed, yüce makamıara terakki etme kuvveti ve ilahi sırları kabullenme istldadının genişliği -sebebiyle bir makmna yükseldikçe, ondan daha üstün bir makama yükselrnek ·tçln çalışır·
dı. O makamda kalmaktan dolayı Allah'a istiğfar ederdi. Her lstiğ-- .
farda bir makamdan diğer makama terakki etmiştir. Günde yetmiş defa lstiğfar ediyor ve yetmiş makama yükseliyordu."
Bu cevaptan son.ra tokalaşıp ·kucaklaştılar. Sonra Mevlônô · Şems'in etin'i tuttu ve hücresine götürdü. Kırk gün oradan çrkmadı.ıar. Üç ay koldıkları da söylen~r. Bu süre zarfında yly·IP içmediıler ve abdest bozacak bir şey yapmadılar. Yanlarına Sultan Veled ve Se·lôhaddin'den başkası girmedi. Bu süre Içinde sırların sohbeti ve nur• ların tecelliyatını müşohede lle meşgüldül.e-r. Selôhaddıin şöyle de•
14 Prof. Dr. İsmet KAYAOGLU
di: Hüoren•in ·icinden bazan ruhani-lerin ·kelimeler-in-i •işitir, ama manalarını anlamazdım. Bu süre sonunda -hücreden çrkınca değirmen gibi Semôa başladılar. MeVIônô'nın Hk semô'ı idi. .Su halvet ve bu sema'dan ·sonra Şems, Mevlôna nezdinde arkadaş ·ve cocuklarından daha sevimli ve daha değerliydi. Her zaman onunla beraberdi. 'Herkesle sohbeti bır-aktı ve başkasına bakmadı. Hatta o zaman söylediği bütün şii'rlerd·e Şems'·in ·adını z.ikretti. Onu ·bu şekilde çok severdi.
Mev~ônô'nın yücel·iği ve değerinin büyük-lüğü konusundo- da 22. Şems şöyle demiştir: Ari·fler iki kısımdır. Ahiret ehJ.i ve hak ehli, Ahi
ret ehH, Şibli gibidir, hak ehli de Mevlônô gibidir. Ben Mevlônô'da bono ve üçe yeterli olacak şeyleri bUldum. Bu üçün kim olduklarını sordular. Bunların Selôhaödin, Hüsômeddin ve Sultan Veled olduğunu söyledi. Mevlôna ile buluşmasaydım bir çok kemô.lottan mahrum olurdum. 'Bizi birbirimizden ayırmaması·r.ıı Ali'Cih'don dilerim. Bazan Şems şöyle diyordu: Alemde Mevlônô'nın sırrı gizli kolm ış ve mahlukattan k·imse. onu keşfetmemiştir.
Üçüncü Bölüm : Kutupluğuna, mükôşefelerine ve ·kerametlerine dôirdir.
Mevlônô, memleketlerin ·kutuplannın kutbu ve kulların tümü içiın blr :rahmetti. :Bugüne kadar bir takım insanlar onun şir'ôt denizinden kana ·kano icmiş, bazılorı da hayatında ve ölümünden sonra velôyet nurundan pay almışlardır.
Kutupluğuna şunlar delôlet ediyor: Arkadaşlarından biri zamanında islôm'ın şöhretıilnin ve ôlemin düzeninin selef zamanındakinden daha mükemmel olduğunu söylemiş ve buna hamdetmi~ti. Mevlônô şöyle dedi: Bugünlerde islôm'ın şohreti ve alemin nizarnı an- . cak benden olmuştur. Çünkü ben alemde mus'ka gi'biyim. Yaşadığım müddetce onda ne 'bir fitne olur, ne de bir afete uğror. Şöyle
devam etti : israiloğulları z.amamndo deve tek başına çölde yoyılır ve hiç bir yabani hayvan ona dokunmazdı. Boynunda bir muska asılıydı. Muska boynundo kaldığı müddetçe ona hiç bir şey o~madı,
ama musko k·aybolunoa yırtıcı hayvanlar onu parcaladı. Ben göçtükten sonra a!lemin hal·ini· göreceksiniz. Ölümünden sonra söyledi-
23. ği gibi oldu. Al·imler orasında fitne, hükümdarlar arasında ve insanlar arasında tefriko ortoyo· ctktı.
Kutupluğunu gösteren bir olay daha: Sultan Veled anlatıyor:
Bir gün Mevlôno halvette idi. Aniden yeşil elbise g iyinmiş üç asker belirdi. To'zimle Mev.lôrıô'ya selôm verd:irler. Edep'le oturup onunla ·konuştular. Onlar·a, böyle münasip ve makul Olduğunu söyledi. Ardından onlar kayboldu'lar. K·imler olduğunu sordum, kırkiardandır,
Meıvlev<i Del'lviş Ahmed Dede'ntn 1Et-Tuhfetu'l-Beh1yye Adlı... 15
dedi. Onlardan biri ölmüş, yerine birini bede'l istemeye gelmişler. Sekkö'yı benden istediler. ben de onu kendilerine verdim. Ondan sonra Sekkô'yı evimizde görmedim. Dostlarımız onu şehirde aradilar, ·bulamadılar. Mevlöna'mn ölümünden sonr·a cocuklarını ziyaret icin ge•ldi. Durumlarını anlattı, sonra da kayboldu.
A·bdöl-ı K·irôm'dan olduğunu da şu olay gösteriyor: Dostion onu bir gecede kırk meclise davet etmişler, hepsine de olur demiş. Sonra o gece sabaha kadar ha·lvette i badetle · meşgul olmuş, aynı zamanda davet edenlerin hepsinin evine de gitmiş, o gece onlarla sabaha kadar oturmuş. o m eel isierden her bi·rinde de ayakkubını·n teki·nıi bırakmış. mecJi.slerin ehlinden her biri o gece Mevlônô'nın yan-~larında geceled·iğini iddia etmiş, akşamdan sabaha kadar onlarda ık-almış, şöyle yaptığını ve şöyle konuştuğunu anlatmış, bıraktığı
ayakkabısının tek·ini göstermiş, sonm o aya'kkabıları parcalamış
lar, ashabından her biri teberrük için onlardan. bir porça yanına a·lmış, biri hastalandığı zaman ayakkabı parcasını suya koyar, o sudan içirir ve hasta iyi'feşirmiş. Gebe k·adına takılır ve kadın rahatlıkta doğum yapar:mış, bu şek·ilde her derde deva olurmuş.
24. Goyb erierinden olduğunu da şu olay gösteriyor:. Çok zengin ve varlıklı bir zatın o yıl•la·rda malları azalmıştır. Sebebini sorunca Mevlônô şöyle demiştir: Sebebi şudur: Frenokiere bir tioaret icin g•iderken yolda Al'lah'ın velilerinden birinin uyuduğunu gördün, ona i·ltifat etmedin ve tükürüp geçtin. işte geri·lemenin ve mallarının azalmasının sebebi budur. Onun için tek!rar frenklere ticaret icin gitmen ve veliyi görüp ondan af dilemen gereık·ir. · .Su söz karşısında. şaşırıp
'kalmış ve Mevlana'ya şöy:le demişti•r: Frenk memleketlerıi•ne bir daha gidip onunlo bi·r araya gelinceye kadar onun nezdinde benim icin şefaatta bulunabilir misiniz? Mevlônô almaz, ona gidip benden selam ~öylemen ve of dilemem lazım, dedi. Sonra mübarek elini duvara vurdu. O anda A·lloh ona bir kapı actı. Bu zato şu kapıdan bak, dedi. Baktığında o velinin hala yoldo uyuduğunu gördü. Sonra frenk memleketlerine gitti ve o velinin yanına vordı. Ha.ıa yolda uyuduğu:nu gördü. Yonında bekledi. Uyanınca kendis·ine Mev.lôna'nın seldmını söyledi, bağışlanmasını istedi. O veli kendisine şöyle dedi: Mevıana Hüdôvendigôr'ın hatırı için seni bağışladım. Sonro ona şöyle
dedi: BO'k bakalım, ne görüyorsun? Bakınca Mevlônô'mn o velinin yanında sema ile meşgul olduğunu gördü. Şu beyltieri okuyorQu:·
"Tanrı acıyan bir sultandır, Her tarz ono uygundur. ister aktk ·ister la'! ol. istersen tarlada kesek ve taş parçası ol. Seni ister bir mü'min arasın, isterse seni bir kôfir yıkasın. Bunu söyle; git ister sıddık ol, istersen frenk.
16 Prof. Dr. İsmet KAYAOÖLU
25.- Ondan sonra bu zat Konya'ya gelip bütün mallarını· fok'irlere do-ğıtmış ve Mevlôno'nın müridi olmuştur. Ölünceye kadar onun hizmetinde bulunmuştur.
Mükôşefelerinden biri de şudur: Muinüddin Pervane, Mev.Jôna'ya bir ziyafet vermiş, Şeyh Sadreddin ve diğer alim ve şeyhleri ca·ğırmış, ·hepsi g~lmiş ·ama Mevlônô gelmemişti. Alimlerden biri Sadreddin Konevi'ye şöy.le dem;·ş~ir: Mevlônô gelip bir şey konuşacak olurs-o ona muhalefet et ve bu mecl iste sustur. Konevi ona şöyle cevap verdi: Bu niyetten vazgee ve bu iddiayı bırak . Sen Mevlôna ile münazaraya güç yetiremezsin. Çün'kü o ledünni ilmin sahibi ve .i.fohi güç •ile desteklenmiştir. Onlar böyle konuşurken Mevlônô mec!lise ge·ldi ve şöyle dedi: Ben Ldoilôhe iHallah Muhammed Rasulüllah diyorum dedi. Mecl-istekHer şaşırdılar ve o alim Mevlônô'nın ayaklarına kapandı, niyet ve iddiasından istiğfor etti.
Kerametlerinden biri de şudur: Fahrünnisa adında bir kadın varmış, zühd ve takvodo Raıbiatü'I-Adeviyye g i-biymiş, bir çok ·kerametler·i ve acaip haller·i zahir olmuş, kadın- erke'k bir çok ta·lebeleri varmış, çok zaman MeV·Iônô'nın meclisine gelirmiş. Bu kadında bif aro Kôbe'yi z•lyaret etme arzusu bel:irmiş, kend isinden izin almak
·ıcin Mevlônô'ya gelmiş. Kadın konuşmadan önce Mevlônô onu görür görmez, "Umulur ki, Allah bana bu yıl Kôbe'yi ziyaret etmeyi na-
26. sip etsin" demiş ve başka söz söylememiştir. O gece Fahrünnisa Mevlônô'nın evinde kalmış, teheccüd namazından sonra Mevlônö büyük bir cezbeye kapılmış, bu esnada· Fahrünnisa'yı cağırm.ış, o gelince boşının üstüne ba•kmasını söylemiş, o da ba·kınca başının
üstünde Köbe'nln dolaştığı-nı görmüş, bir feryod basmış ve kendisinden geçmişt·i·r. işte o anda Mevlönö şu şi·iri söylemiş :
"Ka'be bir putun etrafında tava-f ediyor. Ey Tanrı, bu ne biçim put, ne biçim bir belô ve afettir? Ay onun yonında bir inci, bağlı kı-sıık bir yuvarlak . ...... onun şekerine konan sinek ......... ?
Kerometlerinden biri de şudur: Nokledi!.ldiğine göre, Şeyh Bedreddin et-Tebrizi ·'kimya ve diğer ilimiere saıhipmiş. Hükümdarlar onunla sohbet etmek istermiş ·ama kendisi red edermiş, Mevlônô'nın evsof ve menokıbını duyunca Konya'ya gelmiş, Mevlônô'ya gid-ip sohbetinde ·bulunmuş . Bi-r gün Sultan Veled'e şöyle demiş: Mevlônô'ya söyle, izin verirse ono fakiriere yedir:mek icin her gün bi·n sultani altın ,yapayım. Sulton Veled bunu Mevlönö'yo na·kletmiş, amo Mevlônô cevap olarak hiç bir şey söylememiş, Şeyh Bedreddin daha sonra Mevlônô'nın yanına gel•ince ona şöyle demiş: Sübhonallah. Bu tuho·f blır durumdur. Ben fa·kirlerin gönlünden fitne tozunun git-
Mevlev'd DerıViş Ahmed Dede'nin Et-Tuhfetu'l..;Behiyy.e Adlı... 17
2.7. masi icin a·ltını toprak yapma·k istiyorum; biri gelmiş toprağı ikisl·r yapıyorum, demiş, fitn~nin uykuda olduğunu ve onu uyandırana Allah'ın Icineti olacağını duymamış mı? Sonra şöyle demiştir: Kimya ~ömürle elleri ve yüzleri •karalama· sanatı değildir. Halbuki kimya şu.
direğe "altın ot" deyince, altın olmasıdır. Bu sözle direk som altın
olmuş, orada hazır olanlar hayıret etmiş, Bedreddin cığ·lııi< kopar_mış
ve bayılıp yere düşmüş, ayılınca sözlerinden istlğfar etmiş ve Mev·lônô'nın sadık mürid·lerinden oi.muştur. Sonra Mevlônô direğe seslenere'k "Ey mübarek, sana altın ol, demedim, astma dön dedim"
. demiş, o da eski ıha.line dönmüştür. Sonra şu şiiri söylemiş: • '
~ "Beni bir tama'kar kılığında bilmeyin. Biz . altını yaratanın sırrı-
nı bilmekteyiz. Dünya sattanatı ve altın sana yoldaş olmasın. Can ver, ·sarhoşlar bi ı: n azar için ...... .............. .. ..... "
Kerametlerinden biri de şudur: Na'kledildiğ.lne göre Mevlônô bir gün sema 'halindeydi. DeNişlerden Kemôl Kavvô·l kendıi kend~·ne
"Acaba bugün Mevlônô bana ne ikram edecek" diye düşünmüş, O arada Mevlônô ıbir avuç toprak a.lıp onun tef inin içine atmış ve "al, bu sana . yeter, gözün doysun" demiş, tef oniden altın la dolmuş, arkasından şu gazel·i söylem iş:
, "Ey aşıkları Ey aşık'lari Ben toprağı cevher yaparım. Ey Sazandelerı Ey sazendeler! Sizin tefinizi attınla doldururum."
Kemô·l Kavvol ömrünün sonundo •kör olmuş, bu . düşünce ile ed e- . bi terkettiği için .AJ.Iah'o istiğfar ediyormuş.
Ölüleri diriitme konusundaki 'k-erametlerine gelince, şöyle nak- · 28. ·!edilir: Hamza en-Nôyi (Neyci Hamza) ölmüş, Mevlônô'ya ha·ber ver
mişler, yıkanacağı zornan bono hober verin demiş, teneşire koyunca Mevlônô'ya haber vermişler, gelmiş ve eliyle kula·ğını tutmuş,
, kol'k ey Hamza en-Nôyl, sana thtiyacım var, demiş, derha·l Hamza dilli'lmiş ve kalkmış, neyi ulıp üflemiş ve şarkı söylemiş. Musiki makamında güzel şarkı söylermiş,· üç gün üç gece ney üflemiş, bu süre ·icinde Mevlana sema !ile meşgul olmuş imiş, semadon cıkıp kendine gelince Homza en-Nôyi'nin de canı çıkmış ve ölü olarak yere y~kı~mış . Bunu Mevlônô'ya haber verince, Allah'ın . emri böy.leymiş
emri yerine gelmiş, onu gömün demiş.
Tayy-i mekôn ·konusundaki ·kerametlerine gelince, ·karısı naklediyor: Bir gece Mevlônô evden kaybolur, korısı onu arar fa·kat evde bulama·z. Uykudan -uyanınca onu ayakları tozlu ve ayakkabisında
(F.: 2)
18 Prof. Dr. İsmet ·KAyı.AOGlKJ
kırmızı kumların bulunduğunu namazda görür. Sebebini sorunc_a Mevlônô şöyle cevap verir: Mekke'nin hareminde Allah'ın yelHerinden biri vGrdı, ona gittim. Bu kum Hicaz kumudur. Mevlônô bunu söyleyince. onun en kısa zamanda bu kadar uza·k mesa·feyi nasıl yürüdüğünü "düşündüm. O do hemen oklımdan geeenieni anladı ve şu mısrayı söyledi :
"~rmişler, gönül misôli ufuklara yolcu'luğa çıkarlar"
imdot isteyenlerin imdadıno koşması konusunda da şu keremetini Kadı ei-Kürdl ei-Konevi naklediyor: Gencliğ·imde ticaret icin iskenderiye'ye gittim, gemimiz karaya otu•rdu. Halk Allah'ın veHie-
29. rinden yardım istedi. ~Kurban ve adaklar adadı, ben de Mevlônô'dan yardım istedim ve ona yüksek sesle "Ey Mevlönô; gel bizi buradan kurtar" diye seslendim, hemen deniz tarafından göründü, geminin yanına geldi, ipleri·nden tutup deryıize çekti. Sonra yel·kenleri açtık ve rüzgar sürükledi ve kısa bir zamanda Lazk-iye'ye vardık. O zaman gemide bulunan herkes gemiyi Mevlônô'-nın kurtardığrnı gördü. Gemiden çıkıp Mevlônô'nın ziyaretine gittiğ·imizde şöy~e dedi: Size hizmette benıi mazur görün. Orada durumunuz nasıldı, Allah'a hamdolsun o belôdan Allah'ın izniyle kurtuldunuz. Sonra Şu beyiti söyled,i:
"Bize belô ulaşıyordu, fakat iyilikle geçip gitti."
Dördüncü Bölüm : Onun ahlakı, mücahedeleri, riyazatı, müridierine ve
başkalarına nasihatları hokkrndadır. Üç fasıldan oluşur. Birinci Fasrl, üstün vasıflar ve Muhammed! ahiO'kla muttosıf oluşuna dôirdir. Şamseddin Tabrizi şöyle ·der: "Aiimler peygamberlerin varisleridir", hadisinin sırrını anlama·k ve peygamberlerin ahlakına
muttali olma·k isteyenler MeVIônô'ya baksrnlar. Çünkü o Peygamberlerin ahlakının ma~harı ve ·bu zamanda siretlerinin toplamıdı-r.
Mlihammedl ahla'kta dünyada benzeri· olmadığı gibt ledünni i~imlerde ve i"lôhi maôr.ifte de onun eşi yoktur. Günümüzde cennet onun rızasına ve cehennem onun gazabına bağlıdır. Ben ıMevlônô'nın bü-
30; tün ahvaHni bilemi,yorum. Allah'ın vel•ileri ona erişmek isterler. Çün,kü o veli"lerin k·alplerinin sevgilis·idir. Bütün yaratıklar onun sevgisiyle sarhoştur. O, manalar denizinin dalgıcıdır. Mevlônô'nın
yüce kelimeler·le ifade ettiği bu manalan ariflerden kimse bulamamıştır.
Mevlônô, AHa'h'a k-arşı son derecede edep sahibidir. Ezan okunduğunu duyar duymaz meşgul olduğu dünyevi ve bütün basit işlerini bıra-ktığı, diz çöktüğü yahut ayağa· kalktığı ve ezon bitineeye kadar sünnete uygun olamk ezanı dinlediği an1atı.ıır. Ezandan sonm ne
MevleVIi [)erviş Ahmed Dede'nin Et-Tuhfetu'l-Behiyye Adlı. .. 19 ·
mütala<J ile, ne de sohbetle meşgul olurdu. Namaz kılmak dışında bir iş yapmazdı . Allah'a karşı utancından ayaklarını uzatmaz ve yan ge~ip yozmazdı. Yemes·i, icmes·i, bütün hareketleri ve sus·ı<uriluğu sünnete uygundur.
Yaşayan ve ölmüş bütün evliyaya 'karşı edepli davranırdı. Bedred·din Çelebinin odasına girdiği ve Haıkim Senôi'nin ilôhiname kitabını a-rk<Jsında bımktığını görünce ona, yatı p i·lôhinôme'yi arkaoda bırakıyorsun, Allah'ın velisinin kitôbına karşı böyle edep dışı . da•vranman doğru olur mu? Çünkü k•itabına korşı edepl·i olma·k' kendine karşı ede·pli olmanın aynısıdır, dediği söylenir.
Küçüklüğünde aHmlere karşı edebi konusunda da şöyle söylenir: Şemfeddin es-Semer·kandl anlatıyor: Mevlônô dokuz yoşındaydı . ANmlerle. tartışıyor ve onları yeniyordu. Anca·k eectel ehlinin galip geld·ikleri z<Jmon "bunu kabul etmiyoruz" dediıklerıl• g•ibi onlara "bunu kabul etmiyorum" demezdi. Ona ta-rtışma esnasında a-limler
31. "bunu kabul etmiyoruz" diyorlar ve galip geliyorlar, sen ise onlarla tartışıyor ve "bunu kabul etmiyorum" demeden ga·lip iken kerıd+nl mağlup glbt göste·riyorsun, dedim. Bana, onlar, benden daha yaşlıdır, onlara ga·flp gelmek icin "bunu kabul etmiyorum" nasıl diyebi'liorim? Bu edebe aykırıdır, dedi.
Mevlônô sabırlı ve dayanıklı idi. insanların eziyetler~ne kotla~ nırdı. Bir gün sema halindeydi. Bir sarhoş gelmiş, sema yapmış ve Mevlônô'nın üzerıine düşüp semôsını enge'llem lş. müridler; onun yaptığına engel olup. sema yerinden cıkarmak istemişler. Mevlônô anlam "O Içki içmiş, siz sarhoş olmuşsunuz, onu bırakınız", demiş, Onla·r da, "bu Hıristiyan'dır",demişler, Mevlônô onlara, korkmayın, ·demiş, ondan sonra ıcıerine büyük bir konku girmiş ve onu o durumda bırokmışlar, o onda sarhoş kendine gelmiş ve Mevlônô'mn önünde müslüman olmuştur. Sonra da ona mürid olmuştur.
'Bütün lnsanla·ro karşı a·ıcak gönüllüydü. Nokledlldiğ ine göre Hıristiyan memlekette rahip·ler~n büyüğü ve bilgini Mevlônô'nın ahlôk. keromet ve şemôilini duymuş, görmek istemiş ve z·iya.reti icin rahipler Konya'·ya gelmişlerdi. Papaza, Hırı.stiyanların bi,ri "işte bu gelen Mevlônô'dır" demiş, onu görünce edeple yönelmiş, yanına v.anncaya kador yedi defa yeri öpmüş, Mevlônô da popazın yaptığının aynısını yapmıştır. Velôyetlniın nurları popaza zahk olmuş, etk•isi d•ltında ·kalmış. irad·esi dışında yüzünü Mevlônô'nın ayağı altına koy:muş, cemaatlyle beraber müslüman olmuştur. Bu da a·lcak gönüllülüğünün berekatiyle olmuştur.
20 Prof. Dr. İ:s:met IKAJYI.AOGLU
32. . Miskinlere ve fakirlsre cok şe~katı-i ydl. Şöyle na·kledilir: Mulnüd· <:lin Pervône onu ve mürldlerini evine yemeğe .çağırmış, o do· davetini kabul etmiş ve mür-idleriyle beraber sarayın kapısına gitmiş, bütün müridieri · iceri girince-ye kadar kapıda beklemiş, sonro kendisi girmiştir. Hüsômedd·in bunun sebebini sorunca şöyle demişHr: Kapıcı bazı müridieri tanımayıp g1rmekten alıkoyabi.ıi-r. Bütün mürid·lerln girmesi ici·n kapıda bekledim ve kapıcının on·lan engeı·ıemes~ni
Önledim.
Yeratı'kiara karşı cak merhametli ve şefkatl'i idi. Şöy~e na·kled.ilir: Neflsüddin es-Sivösi'ye ıi'l~i dirhem verereık bununla bir ekmek alıp kendisine ·geti·rmesini söylemiş, ekme.ği getirince onu a'lmış, yo•la koyulmuş ve bir horaıbeye girerek orada doğum yapmış b'ir köpe-
. ğe onu yedirmiş. Nefisüddin onu g·izlıice a·rkadon izlemiş, kendisini izled·iğini anlayınca Nefısüddin'e. şöyle demiş: Bu köpek yedi günd·ür . b~r şey yememiş, şefkotiıiden dolayı yavrularından aynlmamış, onun iCi·n kendisine acıdım ve o ekmeğ·i ona yedıird:im . Çünkü Hz. Peygamber "Merhamet edenlere Allah da rahmet eder, yerdekilere merhamet edin, gökteki size rahmet eder" buyurmuştur. Nokleden kişi şöyle söylüyor: Bu sözü söylediği zaman ağiadım ve iki ayağını öptüm. Siz şefikat gösterilmes·l ı!Cizım olmayon şeylere de şefka-t gös-
33. ter:iyorsunuz, dedim. Şöyle dedi : Şefkatlerinin çokluğu ·sebebiyle· Alkı·h'·m erieri bütün yaratıklora merhamet ederler. Dostkınna do ör;ıcelikle merhamet ederler.
. Mev'Jdnô tam bir tevekkül, itminon ve yaki-n sah~blydıl. Şöyle
nakledHi-r: Her gün h·izmetcisine evinde bir şey olup olmadığtnı sorar, bir şey bulunmadığı cevabını aldığı zaman çok sev·inı~r ve Al·lah'a şükrederek "Bugün. evimiz Rasulüllah'ın evi gibidir" derdi. Bugün• :Jük bize yeteeek birşeylerin bulunduğuny öğ.renince de mahzun otur ve "Bugün evimizden Flravn'ııi ·evinin kokusu geiiyor" derdıi•. Şu tam tevekkülüne ve sünnete t<ım bağlılığına bakınız ..
Zühd, iffet ve vera sahibrydi. Zoruret onu dünyaya ve onun gösterişıler·ine teşvik etmezdi. Ashabında·n bir~nin kendisine biorcok di· narlar hediye ettiği anlatıl ır. Ama doğrudan 'kendisine veremediği
Icin gizlice hücresinin bir köşesine bımkır. Mevldnô onları görür a.ma hatırı kırılmasın d•iye geri vermez. Gece olunca mürldlere oıt·lorı · yola atmalarını söyler, onlaor da . atarlar ama, bu· işe de şaşınr-1-ar. Nicin 'bun'ları bl.ze vermiyor di-ye kendi· kendilerine söylenirler. Mevlônô bunların oklından geçenleri anlar ve şöyle der: Muhabbe· t>ln şartı iflsanın sevd iğine en ·sevimli şeyi vermes id~r. Benim yanım· da dünyadan ve Jcindek:il~rden daha kötü bi·r şey yoktur. Sen kötü
Mevlevıi Deıwiş Afuned Dede'nin iEt-TUhfetu'l-Beh~yye Adlı. .. 21
gördüğüm şeyi dostlarıma nasıl veri,rim. ÖzeJii·kle bu dostlar saıli:klerden olursa, onlara bunu na·sı:ı veririm. Nite'kim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Elini vicdanına koy, kendin için yapmak istedi· ğin şeyi kardeŞin Için de yap."
34. Mevlana zekat ve sadokayı almaz, dostlanndan ha.Jis olan he.-diyeden amaçsız ve Hletsiz olanı kabul ederdi. Sadece Allah icin bir sebep olduğu zaman hediyeyi alırdı . Dostlarından biri kendisine bir miktar incir 'hedi·ye etmiş, o da "bu güzel bir incirdir ama Içinde bir anormallik vardır'' demiş, kabul etmeyerek ona iltifat etmemiştir. Adam inoirler:i a·Jmış gitmiş, daha ·sonra tekrar dönmüş ve aynı inciır.Jeri getirmiş ve Mevlönô'nın ~nü_ge koymuş, bu defa "Bu incirele bir anormallik yoktur" demiş ve ondan yemiş . Sonıra hizmeteiye mecliste bulunan müridiere dağıtmasını söylemiş. Ama adam huzurdan ayrılınca, ona 'bu ·iŞin sırrını sormuşlar. O da şöyle demiş : ineiri arkadaşımın bahçesinden i·Z!insi.z olarak almıştım . Gel'irken· onunla korşılaşmadım, sahibine pa.rasını vermeden önce buraya getirdim. Onun icin ıMevılôna bunu I<'Obul etmecik Amo yanınd'an çı:kıp
gidince sahibiyle kaırşılaştım, · parasını verdim. ve buray-a getiırdıtm.
Onu kabul etti. . .
Insanların en cömerti idi. Biri kendisinden bi-r şey istediği zaman elindeki bütün dinar ve dirhemlerıi verirdi. Yanında dinor veya dirhem bulunmazsa ono yo S'arığını veya cübbesini veya ayakkabısını verirdi. Yahutta bunların dışında giydiğ·i bir elbisesini 'verirdi. Şöyle n01kledi J.iır: Bir gün namo'Z kı·lıyordu. ıBir hırsız gelip seecadesini · ayaklarının altında·n çaldı ve götürdü. Mevlônö'mn seecadesini · ayaklorımn oltından caldığını Mecdüddin e·I-Meraği'ye haber verdi-
35. ler. Mecdüddin hırsızm arkasından koştu ve ya.koladı, azorlayıp seccadeyi ondan aldı. Mevlônô bunu öğrenince şöyle dedi: Seccadeyi ondan almamatıydın. Onu bir zoruretten dola,yı almıştır. Onu kendi-
:sfnden para ile satın a~lman ve kendi·sini bağışlama·ı:ı uygun olurdu. Çünkü Allaıh bağışloyanl·arı ve ;ıhson sahiplerini seve:r. Onu bulman · ve lütuf ve ihson i·le gönlünü alman gerekir. işte bu Mu'hammedi bir ahlaktır. Ancak Muhammedi hHöfete va,ris olan kimseler bu a'h'lôko sahip ·olur.
Mevlana fnsanl·ann en cesuru Allah düşmanlannın amansız düşmanı, A'İiah'ın sözünü üstün krla~n bir kişiydi. Şöyle noklediHr:. Biırgün Mevlônö Celaleddin yanında güze1 aıtlar olan, ei-Kassab'a gider ve bana falan atı eğerle . der, o da eğerler ve kendisine ·getirir. Mevlônô ona biner ve ·kıble 'ta-rafına doğru yönelir gider. Akşam ol·unca dö'ner. Bu durum üç gün böyle devam eder. Sabah gid.er ak-şam döner. Ardında şu beyti söyler: · ·
22 Prof. Dr. İsmet KAY:AOÖLU
"Ey işaretle uğraşan güruh, O cehennem köpeği, cehenneme dönüp gitti"
Arkasındçın "Zalimlerin kökü kesildi, Hamd A'IQmlerin Rabbi olan Allah'adır" der. Celôleddin onun heybatinden bunu sormaya cesaret
36. edemedim. Bir kaç gün sonra, bir kafile Şam'dan geldi. Bazı kimseler Hülôgu'nun Şam'a büyük bir ordu gönderip onu kuşattığını söylediler. Halk onu defedemedi. Bunun üzerine Mevlônô Hüdôvendigôr gelip onlarla beraber Hülagu askerlerine karşı savaşınca düşmanın askerleri yenildL Celôleddin ei-'Kassôb bu haber·i öğrenince Mevlônô'nın yanına gitti. O da ei-Kassôb gelir gelmez şu beyti söyledi:
"O atlı, orduyu zafere ulaştırdı. Dindarlar içinde kalbi gören Sultan kimdir?"
Beşinci Bölüm : Mevlônô'nın riyazatı hakkındadır. Yetişkinliğinden ölü-
müne ·kadar Mevlana riyazatla meşgul olmuş, çocukluğun
da ve yaşlılığında onu bımkmomıştır. Sulton Veled anlatıyor: Bobom Hüdôvendigôr'ın şöyle dediğin'i işittim: Beş yaşımda iken netsim öldü. Ben de ömrümün sonuna doğru bu riyazat ile nefsini zorlaştırma, ona muhalefet edip ·rahatını terketme ve ona meşakkatlar
yüklemenin sebe'bi nedi·r? dedim. Şöyle dedi: Ey Bahaeddin. Nefis hilekör ve gaddardır, hissi ve gizl'i hileleri vardır. Korkarım ki, nefis başını kaldırır ve yapacağını yapar, onun icin en iyisi kişinin ölünceye kadar riyazatla meşgul dlmasıdır.
37. Şöyle devam. etti: Yed·i yaşında idim, sabah namazı kılıyor ve Kevser suresin·i okuyup ağlıyordum. Allah bana teceHi etti ve aklım başımdan gitti. Aklım başıma geldiğinden gaybten bir ses bana "Ey Celaleddin. Seni müşahede makamından kıldım, bugünden sonra senden mücôhede istemiyorum." O inoyetle şükür seedesine kapandım. Şimdi o inayetin bir ·şükrü olara.k, çetin riyaza~ ve mücahedelerde ·bulunuyorum. Bana uyanlara süiOk ydlunu kolaylaştırmak ist iyorum. Sonra şu i·ki beyti okudu:
"ŞuhOd aleminde gönüf ve can oteşe benzedi, Bana başı boş şekilde yüzünü gösterdi. Güç yolları sona erdlrmişim ·artık,
Kendilerine yolu kolayladım." Gece uyumayıp günler ve geceler boyu uykusuz kalarak yap
tığı riyazatı hakkında Muhnmmed ei-Hôdim şöyle der: Kırk sene Mevlônô i'le beraber kaldım. Yalnızlığında ne bir yatok ne bir yastık gördüm. Hiçbi-r gece uyumak veya 1stirahat etmek fç~n uzandığını
görmedim. Geceleri devamlı ibadet ederdi.
Mevlev!i. Derviş A'hmed Dede'nin Et-Tuhfetu'l-Behiyye Adlı.. . 23
Ashabıyla sema, ibadetlerle meşgul olup, gece- gündüz on gün uyumndılm, uykusuzluktan ·ashabı zayıf düştüler. Uyumadı~ları ;için zayıf düştüklerini ve kendisine karşı edepten. dolayı uykusuz kaldı~lannı anladı. Onlara acıdı, sırtını duvara dayadı. dizlerıini dFkti, başını .dizlerine ·koydu ve ashabına uyumalarını söyledi. On1or uyuyunca da kal·kıp sabaha kadar nama·zla meşgul oldu. O esnada şu beyltieri söyled-i:
,"Ben gönlü kırık dışında hepsi uyudular, beni uyku tutmadı. Biz gece boyunca gözümüzle felekleri :saydık,
Gözümüzden uyku o derece gitti ki, bir daha geri gelmedi. ı. Uykum senin her ayrılığının zehrinden gözlerini yummadı ve
öldü."'
38. Ac. susuz ve uykusuz ·kalarak yaptığı riyazat hakkında da şöyle anlatılır: Çocukluğunda oruç tutor ve bazan üç günde, bazan dört günde, bozan yedi günde -if'tor ederdi. Yi·ne bir defasında kırk günde bir ifta.r ettiğ·i oldu. Bazı yriia-r Ramaza-nı iki iftarla tutardı . Çoğu y~l
lar Bayrom gününe kodor Ramazanda iftar etmezdi. Şems..ıi Tabrizi Şam'dan dönüp i'kinci defo Mevlônô onunla bir araya geldiğinde onunla berober 'holvete girdi, altı ·av iftor etmedi. Kırk yıl geceleyin mi·desi·ne yiyecek girmediğini söyledi.
Sultan Veled an11atıyor: Mevlônô'nın tarik·atının ne olduğu sorulduğunda; bunun yemeyi terketmek ve açlık olduğunu söyledi. Yedi gün sema ile meşgul olup hiç iftar etmediği de söylenfr. Semô bitince ashabından bazılan ona yiyecek getıirdi ve önüne koydu. Yemeğe baiktı ve "Ey nefsim, Allah'ın kelômını dinle ve aclığa sabret ve şu yemekten yeme, aksi halde gerçekte bu yemek seni yer" dedi ve ondan yemedi, açlık, açlık, yine açlık, dedi. Sonra şu beytl söyledi:
"Eğer bir ·kez o nur yiyeceğini ye~sen,
Tandır ekmeğine toprak ~saçarsın (yemezsin)."
· 39. Mücôhedeleri hak'kında yine şöyle anlatılır: Kışın sağuğunda sa~-
baha kadar medresenin damında namaz kılardı. ŞiddetH soğuktan
ayokkabısı ayaklonno yapışırdı. Hizmetçi ayakkabılarını cıkarırken
oyaklorının derisi varılır, tabanı cotlar ve kanlar akordı. Ashabı ona ağlarken kendisi "Sevenin sevgiliyi izlemesi vaciptir, çünkü sevgilimiz Hz. Muhammed en uzun gecelerde, mağfiret dilemek için değil Allah'ın ilimetlerine şükretmek için ayakları şişinceye kadar namaz kılardı . Çünkü Allah geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamıştır."
24 Prof. Dr. İstMt KA'Y':AOGLU
Yine şöyle naktediHr: Kışın Medresenin avlusunda namaz kılar
ve taş üzerinde secde ederd'i. Secdenin uzunluğu ve göz yaşlarının çokiluğu sebebiyle göz yaşları donmuş ve alnı donari göz yaşianylo toşa y.apışmış ve sabaha kadar secde halinde böyle kalmış, ashabı onu bu durumda görünce taşa sıcak su dökmüşler, buzlar erimiş, o da secdeden başını kaldırmı~ır.
Namqzda bir, ik·i ve daha fazla gün kaldığı anlatılır. Cuma günü Kale mescidine gitm iş ve imamla- beraber cuma namazı ·kılmış namazda kendinden geçmiş, şu'hOd deni~ine dalmış ve ertesi Cuma'ya kadar kıyamda kalmıştır. Gelecek Cuma'da ruku'yo gitmiş, gelen pazartesi günü de namazını tomorİIIamıştır. Namazını bitirince hamama gitmiş, içeri girmiş, hamamdan Cl'kınca medreseye gitm1ş, üc gün üç gece sema ile meşgul olmuştur. Nam·az küçük yavrusuna
40. şefkatli ol·an anne gibidir, ona sütünden, loti-f ve leztiz yi·yeceklerden verir, her türlü yemekten kendi kendine yiyecek yaşa gel~nceye kıadar tedrici olaro'k onu : büyütür, namaz da böyledir. Kişi namaza devam eder ve ikmaline ça·lışırsa türlü teyizlere mazhar olur. Böylece ona batini kuwet hasıl olur, Alila·h'don her türlü hal ona sunulur ve müşahede makamlarında yü-ksel'ir, demiştir. Sonra şu beyitleri söyledi: .
"Tanrımız secde et ve yaklaş buyurdu. Bizim vücud seederniz ruhumuzun yaklaşması oldu. Eğer bu harap zindandon kurtulmak istiyorsan, Dosta isyan etme. Secde et ve yaklaş."
Cezbeler kazanmak ·icin sema ile mücahedeleri hakkında do şöyle anlatılır: Şeyh Nureddin sünnet düğününe onu çağırmış. daveti kabul ederek onun evine gitmiş, orada semaya boŞ'Iamış, on altı gün aralıksız sernova devam etmiştir. Bu süre ictnde ne yemiş,
ne icmiş, ne bir iş yapmış, sadece semoya devam etmiştir. Onyedinci gün yemek istemiş ve ondan yemiş, gelen bütün· yemekleri yemiş, oradakiler buna hayret etmiş, hayretlerini ·keşfederek şöyle
demiş: Eh'lulloh Hz. Musa'nın asa·sı gibidirler, bir halette ne yer ne içerler, bir halette de bir nefeste on iki bin si'hirbazın sihrini yutar·lar. Sonra sema'ya başlamış ve günlerce devoin etmişNr.
Bahôeddin ei~Bohrt şöyle der: Mevlôıiô ile beraber l·lgın k·oplı
calorıno gittik On gün havuzda kaldı ve ondan çıkmadı. Bu arada 41. hiçbir şey yemedi. Havuzdan çıkınca Türklerden biri ono bir kop yo~
ğurt getirdi'. Sarımsak döğüp içine ka·tma:lonnı söyledi. Onlar da bunu yaptılar. O yoğurdun hepsini yedi. Sonra kırk gün sema ile meşgul oldu ve bu süre içinde hic bir şey yemedi.
Mevlevl Deıwlş A'hmed Dede'D:l.:n !Et-Tuhfetu'l-Bebiyye Adlı.. . 25
Müşahede ile olao mücahedelerine gelince, şöyle anlatılır: Bir gün hamama gitm iş, su kazonına girm iş, üç gün ıcınde oturmuş,
Hüsameddin Çelebi yanına gidip oradan cıkmasını rica etmiş, çıktığında Hüsameddin onun vücudunun son derece zayıfladığını görmüş, yemek getirmiş ve ondan yemesini istemiş, vücudunuz cok zayıflamış bu yemekten yemenizi rica ederim, ctemlş. Mevlana ono şöyle demiş : Yüce Allah'ın bokışı ile TOr dağı yerinden oynayıp paramparça olmuştur. Celôl teceltilerinin güneşiyle üc gün iclnde vücuduma on yedi defa tecelli edince vücırdum nasıl sarsılmasın, de<H. Ondan sonra yedi gün sema yaptı.
Yine şöyle no·kledrlir: Kış günü medresenin havuzuno girmiş ,
havuzun oluğu altında üc gün üc gece oturmuş, bu SÜ'fe IC'inde ono kimse bir şey d iyememlş, üc gün sonunda Hoca Bohaeddln cesaret edip ona; "Efendimiz, bu günde soğuk su insanın vücuduna zarar verir, korkanmkl. size de zarar verir" demiş, O da "soğuğun zaroo havassa değfl, avama"dır, demiş. Sonra havuzdon crkıp yedi gün sema ile uğraşmış. Bu esnada cok ·güzel şiirler ve beliğ gazeller söylemişti r.
42. Riyazat ve mücahedeleri bu şekilde hoıii<uladeler ve keromet-lerle olmuştur. i1lôhi ·Iradeye itaat olarak her vaktin ha.k!kını verirdi. Bazan namaıla meşgul olur, bazan sema, bazan müşa'hedelerle uğ
raşırdı. Hasılı , Allah'a 'her tü rlü ya klaşmaktan ·hôli olmazdı.
Altıncı Bölüm : Mevlônö'nın cocukloflrta, dostlarına, itoatı , ve şerJ-.
ata muhalefeti bırakmalarına dair nasihatlarıdır. Nasihatların
dan birinde şöyle dediği nokledil-i r: Sultan Veled Bahoeddin'e şöyle demiştir: ihlôs suresini biliyor musun?, deyince, evet demiş, Oku de.m i ş, o da okumuş. Ondan sonra Me.vlônô şöyl,e demiş: YOce ANoh bu surede oğ lunun, babasının, annesinin, ortak ve benzerinin bulunmadığını buyurmuştur. Allah'ın erler-i bu şek ilde olurlar. Allah'tan başkasına nisbetleri olmaz. Nesabine güvenme. Mevlöiıô'nın oğluyum, de'tfıp ibadetlerde tembell ik yapma. Çünkü nesep uhrevi derece'lere seni yü.kseltmez. Yüce Allah Kur'an'da "O gün aralannda nesepler yoktur ve birbirlerine bir şey sormaztar" buyurmuştur. Gü-cünün yettiği kadar riyazot ve taatla meşgul ol. ·
Asha'bı bu nas~hattan ağladı ve şöyle dediler: Ahirette çocukla- · ırınız sizden yararlanmayaco·kllarsa, ah irette ·Jşlerlmiz nasıl olur? Şöyle ded+; Ümldln'lzi kesmeyın ve benden ümitsiz~lğe düşmeyin. Çünkü Allah'ın Izniyle dünyada sizi Alloh'ın marifetine ve ahirette
43. cennete ·ulaştırırım. Riyazatlarda tembel ve itaatlarda ihmatkdr ol-. maması icin oğula bu nasihatları yaptım, 'çünkü Allah tembel kişiyi
dost edlnmez, dedi. ·
26 Prof. Dr. İ'smet KAY'AOGLU
Ashabına y-aptığı· nasihatlardan biri de şudur: Biri size gelip falan kişi ha:kkınızda şöyle şöyle söylüyor, diyecek olsa, onun bu sözünü yedi şeki'lde tevil etmeniz gerekir. Sözü hiç bir şekilde tevil edilemiyorso, ona "söylediglnln sırrını o bizden daha Jyi bilir" deyin ve. kimseye buğzetmeyin, kardeşsiz de kalmayın, çünkü kusursuz k·ardeş ara·yan kişi kordeşsiz kalır. Sonra şu beyti söyledi:
"Var, hüzünlü bir can aynasıdır, Artık hiç bir aynanın üzerinde candan söz etmeğe kalkışma."
Ashabına yaptığı nasihatlardan biri de şudur: Oruç tutunuz, çünkü oruc gaybın anahtarlorındandır, ·ac ka:ıın, çünkü açlık hikmetin bulutu, .ka-lbin nuru, kulluğun kapısı, ihlasın yolu ve yakinin tar·lasıdır. Gece gündüz cok nafi'le namaz kılın, böylece dünya ve ahirette bütün mzulorınız yerine geJıi.r. Bütün kuşlar ve yabani hayvonlar ancak kendilerine mahsus tesbihleri terkett-ikleri icin onları avcı!lar avlamO'ktadır. Namaz kılmayan k'işinin evinin damı üzerinde uçan her kuş mutla·ka O·vcıJ.arın ağına düşer. Faırz namazlur avam ve havas 'bütün müslümanlar icin farzdı.r. Müslüman olan k·işi bun·lardan bir şey teırketmez. Ama yüce Allah'o özel yakınlık kazanmak isteyen kişinin farzl·arı terketmediği gibi nafileleri de terketmemesi gerekir.
44. Sulton Veled'e şöyle nasihat etti: Sana Hak (AJıla'h) Sübhane ve Teôlô'yı göstermemi ister misin? Evet, dedi. Şu şartla olur: Yirmidört saatin yirmiiki·sini yeme, içme, uyuma ve diğer alışkonlıkla·r ie'in iki saatinıi de tam bir cehd ve ciddiyetli AHah'o ibadet icin ayırman ve belli günden sonra yirmi saatini sayılan işler, dört saatini de Rabbin icin ayırma-n gere·kir. Bu şekilde :ibôdet ve murakabede iler'lersin. Ve yirmidört saati az- çok Rabbin ve diğer işler ici·n harcorsın. Nihayet Rabbi11 icin yirmi sa-ati, diğer işlerin için de dört saati horcarsın. işte o zama·n kullukta Allah'dan gofil olmaz, daima murakobe ve huıurda olursun, ruhaniyetinle yüksek huzura ulaşır ve süfli tabiatın kayıtlarından kurtulursun .. Böylece ma·ksuda ulaşır
sm~ Tıpkı yüce Allah'ın Hz. MOso'ya "Benim icin, istediğim gibi ol, sana senin istediğin gibi olayım" dediği gibi olursun.
Yine şöyle nasihat etmişUr: 'Bi·r gene diğer bi·r gence sövmüş, diğeri ona "Bana ne kadar söversen, sana bin katı olsun", demiş, o anda Mevlônô ·yanlarına gelmiş ve ona "Hayır, hayır, ey genç, gel bana söv ki, benden sana hiç bir sövme olmaz" demiş. Aralarını
45. bu·lmok ·icin bu sözlerini söylediğ'inden ve kuru . bi-r iddia oimadığında·n ·onları etk'ilemiş, ikisi· de gelmiş, ayaklarına kapanmış, tevbe edip huzurunda borışmış'lor.
iMevlevıi Der-Viş .Aiımed Dede'ni n !Et-Tuıhfetu'1-.Beh1yye Adlı.. . 27
Nasihatlarından biri daha: Cennetin ydlunda çO'k meşakkatlor
vardır. Cennet yoluna giırmek isteyenler o meşa·kkoUara katlanmalı
ve sabretnıel'idir . Görüyor musunuz, insan fani dünyada mal mül·k elde etmek isteyip, yolculuk yapmaz, yorulup uyku ve istirahatı terketme meşakk·atine katlanmazsa, servet ve mal sahibi olobiNr mi?. Aynı şekilde cennete girmek ve ateşten kurtulmak isteyen bir kişinin yemeyi, icmeyi·, rahatı ve uykuyu terketmesi, cennete gtrmek ve Ha'kla buluşabilmek icin nefsin isteklerini yerine getirmemesi gerekir. Seven kişiye hay.ret ediyorum ki, nasıl uyuyor. Ha·lbuıki seven kıiş"i-ye uyumak ha;ramdır. ·
Molotyalı Şemseddin'e yaptığı bir nasihatı Şemseddi·n şöyle a·nlatır: Bana dönerek şöyle dedi: Seni son derece seviyorum, ancak sen de bir tek kusur vardır, ondan seni kurtarmasını ve senden gidermesini Allah'dan di'liyorum. O da şudur: Batıl bir hayal lle Allah'ın varlığının bütün varlıklarda mevcut olduğunu hayaQ ediyor ve
·batı! hayel in arkasından g'idıiyorsun, -bu sana yakışmaz. Sonra şu beyti· söyledi:
"Bu attarlar çarşısında, Eli boştar gibi oraya buraya koşma, Bil"isinin dükkô.na sen de gir artık, Şeker, dükkanında bulunmaktadır."
Bu sözlerle naslhatı dinledikten . sonra tevbe ettim ve o hayalden 46. vazgectim. Ondan sonra gönlüm rahatladı ve =kalbim açıldı ve kôi
notta Hakk 'ın vahdan•iyetinin nurlarını müşa·hede ettim.
Nasihatlanndan birini de Şamsedd in e·I-Mard·ini nakledlyor: Yık·anmak icin hamama gittim, yolda karşıdan Mevlônô'mn geldiğ ini
gördüm, yıkanmadan önce onunla bir araya gelmeyi edebe aykırı ·
gördüm. Yolumu değiştirip başka bir yola girdim, o yolda do kendi-.siyle karşılaştHn . Yanına gittim ve elini 'öptüm. Bana "Niçin yolunu değiştirdin?" dedi. Bllldiğiniz gibi· yıkanmak vacip olduğu icin, dedim. Bu görünüşte bi·r edepti:r, ama gerçekte bu benden kocma1kıtlr. Hiç bir halde benden kaçmak coiz deği'ldir. Cün'kü Allah erlerinin ba:kış ı hamam suyundon aşağı değ'ildıir. Bôtın ın cünüplüğünden temlzlenmeye gücü yeten kişi , öncelikle zo'hirin cünüplüğünden temizlenmelidir; dedi, sonra şu beyti söyledi:
"Pislik bizim ırmağımızda tatlı su oluverir, Sinek bizim ayranımızda ·anka olur, doğan olur,"
Nasihatianndan biri : Müridin, asrında,· · şeyhinden daha büyük kimsenin bulunmadığına inanması gerekir.
28 Prof. Dr. İSınet KAYAıOÖLU
Yine Mevlônô blr defasında Hüsômeddin Çelebi'nin bahçesinM deydi. Orada sabahtan a:kşama kadar sema ıi'fe meşgul oldu. Semayı bitirdi ve şöyle dedi:
"Gellniz, geliniz, azim ve sabır kemerini tekrar kuşanınız." Sonra şöyle dedi: Bugün yoldan bir cemaat ge·lecek ve bizden helilla isteyecektlr. Helva pişi·rin. Pişirince de cemaat geldi. Onlara helva
47, getirdl'ler. Mevlônô on~a.ra helôl ve hoş olarak Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, aman .Miah'ın erlerkıden bir· şey isteyece:kseniz, onlordon dünya isteklerıini istemeyin. Benden helva isted'iğiniz zaman nefesleriniz her türlü hastalığa şifa olacak şe'kilde Peygamber aleyhisselôm .gibi olmayı benden lsteseydiniz, Allah aşkı ha'k•kı icin, o istediğiniz yerine gelirdi. Alllaıh ·erlerinden helva istemeyin, onun yerıine o nefesleri isteyıiniz ki, onlarla müşkHierinl·z cözülsün, kalb ve ruhlarınızın gıdası verilsin dedi. Cemaat ondan özür diledi ve kendisine mürid oldular.
ıBir nasilhatı da'ha·: Hz. Peygamber Ya:hudilerin kalesine saldır
dı, kuşattı ama kaleyi fethedemedi. Ashabına "kulluğun edep'jerinden bir edebi terkettiğiniz için kale fethedilmedi. Farz ve sünnet iba• detlerinizi kontrol ediniz" dedi. Kontrol ed·ince, akşam namazı abdestinde misvakı terketti'kie-rini anicrdılar, ondan tevbe etliler ve ·kusurlarından. özür dilediler. Ertesi gün kaleyi fethettıi·ler. Kul·laro · kulluk meselesi çok mühim olunca, sôliklerln farz ve sünnetlerden hic bir şeyi terketmemeleri gereki·r ki netisierinin kalesini fethetmek onlar ·icin kolay olsun. Çünkü kulluğun adeplerinden bi:rini ter.ketme·k sôliki yolundan alıkoyar. Ve maksuduna· ermesini engeller.
Bir nasihat daha : Büyük şeyhlerden bazıları müridiere soru sorma kapısını açtılar ve bunu onla-r icin côiz gördü'ler. Ama ben Hz. Peygamber'in sünnetini ihya etmek ve mümkün olduğu kadar ·soru sormdktan kacın" sözü ile ome! ederek müridierime ve dostla·
48. rıma soru sorrna kapısıını kapadım. Sonra Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "EIIeriniz ve alın terinizle kazandıklarınızdan yiyin" Sôlik•in, sanat öğrenmesi, helôı ve 'hoş ola·ndan yemesi, ha-k sahiplerinin rızasını alması ve helôl etmelerini istemesi, gercek halifeden tarikatı alması, gece- ·gündüz riyozatla uğraşması lazımdır.
Nasihatlarından birinde de Sultan Veled Bahaedd+n'e şöyle dedi: Düşmanının sana dost olmasını isNyorsan .onu kır.k gün 'haytrla an ve anmanın etk'isi kalbine kadar işlesin. O zaman kalpten onu seversiri, o da beni sever. · iki taraf b'ı.rbirini sevmiş olur. Çünkü Ras(HüHdh "Kalpten Kalbe yoj vardir" . buyl!rmuştıır. Aynı şek-ilde Es-
M~levi Der-viş Ahmed Dede'nin Et-'I'Uıhfetu'i-Behıiyye Adlı.. . 29
môi Hüsnôdan birine devam etme·kle Alla'h sevgisi meydana gelir, zik irle kalp temizliği oluşur. Zikirde bir yol izlemelisin ki, sevgi. zevk ve temizliğin gün'begün arts ın .
Nasihatlarından biri de şöyle nak1ediHr: Su'ltan Veled'ln kend'i sarığın ı Itina ile · sardığı "'e düzeni icin aşırı uğmştığı naklediHr. Mevlônô onun sarığının düzeniyle cok meşgul olduğunu görün~e
şöyle dedi: Saçmalamayı ve sonğmla bu kadar uğraşmavı bırak,
cünkü gençliğinde sarığ ı rnın düzeniyle cok uğraştığım Icin uzun süre 1-!ızırla biraraya. gelemedim:
ı- Bir nesihatta ashabına şöyle ded iği kaydedilir: Sôtı.klerden biri 49. Allah'a uzun yıllar Ibadet etmiş ve meşakkatli riyazat yapmış, sonra
·kendi kendine sormuş : Ben k•imim ve sen ·kimsi~? Nefsi ona sen sensin, ben de benim, dedi. Sonra uzun yıllar Ka'be'nln hizımetinde bulundu ve çalıştı . Meşakkat•ı ibadetler yaptı. Sonra nefsine Sen kimsin? Ben kimim? dedi: Birinci cevabın aynısını aldı. Sonra en 'büyük ıriyazatları yaptı ve en ·büyük mücahedelerde bulundu. Yine Sen kimsin? Ben kimim? diye sorunca, birinci cevabın aynısını atd~. Nihayet yeme ·icmeyi az~ttı ve oruç tuttu, şeyhlerin adabıyla adeplendi ve sülukunun sonuna geldi. Sonra nefslne, Ben .klml ı:n? Sen kimsin? diye sordu. O· zaman nefsi şöyle cevap verdi: Ben de sen de sensin. Onun icin ey dostlarım, alca'k nefse rahat vermemen·ız,
onu kendinize dost bilmemeniz, ·aclık nefse raha·t vermemenlz, onu kendinize dost bilmemeniz, açlık ve susuzlu'k ve şeyhlere tabi .PImoksızın , n'efsln sahibine 1itaat ed·eceğinıi sanmamanız IClzımdır. Sonra . şöyle dedi: lştahı olmadan sôlikin yemek yemesi ono günah olarak yeter.
Nasihatlarının birini de Bedreddin Çelebi naklediyor: Mevlônö eliyle bir kağıt yozomk elime tutuşturdu. Kağıtta şunları yazmıştı:
Şunu bil ki, sôlik içtn temizli·k ve ka-lp huzuru ancak susması halinde hasıi olur, ama sen susarsqn 'helôko ·yaklaş~r. gam. keder ve kotılığa maruz kalırsın. Bunun sebebi·ni biliyor musun? S_ebeb~ şudur:
Yüce Allah Kuluna tecelli edip gözünden perdeyi ko ldırdığı ve -hu-50. zuruna u laştırocağı zaman. 'konuşmak ve sohbet etmek ona yarar,
susmak da ona zoror verıir, oma vusuldan' önce sa·ıik çok konuşmakton dolayı makamdan düşer, meramdon uzakloşır: SCllikin konu,şma
sı bir bakıma ipek böceğlnin koZ!a örmesi grbldir. Böoek bi-r ev ördüğünü saiıır ve kendisine yarayoca·k bir iş yaptığını zanneder. Halbuk·i hiç de öyle deği'ldir. Cünkü aydınlık dünyayı karanlık, genl·ş
·alemi dar ve hotl·f yapar. Salik''in konuşmo-sı da böyledi·r. Onu yük-
30 Prof. Dr. İsmet KAYAOÖLU
sek makamdan uzaklaştım ve en aşağı mertebeye hapseder. Sonra şu ·iki beyti söyledi:
"Tarak gibi değiilm Bütün diller, her şeyi gösteren birer ôylne, Ama benim işlerimi açıklamadığı sürece, Gizli yardımlardan söz edip konuşuyorum"
Arkadaşlarıma tavsiyed·e buluna-ra.k şöyle demişti r: Kendinizden olmayanla·rla oturup katkmayın. Bu konuda onlar icin dua ederek şöyle demiştir: Allah siz·i zoh;r kazadan ve büyük kurtlardan korusun. Za·hir kaza ve büyük kurtların ne olduğunu sordular. Bun1arın
•kendi·lerıinden olmayan yabancılar olduğunu söyledi. Sonra şu beyti söylemişUr:
"Iyi olmayon dosttan el-aman, Ey oy yüzlüler, iyi bir dost söğüt gibidir."
·A'IIah aşkına, Allah aşkına birli·k olunuz. Sizden dlanlarla be-raber sevgi, ittifak ve ·ittihad ile birlik o·lunuz. Zira- Hz. Peygamber "Cemoat, rahmet, ayrılık ozaptır," buyurmuştur. Yine "En hayırlınız ülfet eden ve kendisiyle ülfet edilendlr" buyurmuştur.
Hôtime
Mevlônô'nın nesebi, doğumu ve ahirete intikali hakkındadır:
Nesebl: Sultanü'l-U!ema 'nın oğludur. O do Hüseyin el-Hatibi'-
51. nin, o da Ahmed ei-Hatibi ei-'Belhi'nin, o da Muhammed b. Mevdud'un, a da ibn Sôbit'in, o da: ibn Sit'·in, o da ibn Mazhar'ın , o da lbn Hommad'ın, o da ibn Abdurrahman'ın , o da ibn Ebi Bek·r es-Sıddtk'ındır. Alla'h hepsinden razı olsun. Hüseyin ei-Ha.tibl anne tarafın'dan seekin ve RosOlüllah'a kadar nesebi uzamrdı. Mevlônô da seck·in olmuş, ama nesep yönünden şöhreti Peygambere nisbetle olmamamıştır.
Doğumu Ise, B~lh şehrinde olmuştur. Hicri 604 yılının 6 Rabiulevvel ayında olmuştur. Belh'de 6 sene kalmış , sonra babası Sultanül Ulemô ile Anadoluya göc etmiş, Konya'da ikamet · etmiş ve ölümüne kadar orada ka l mıştır. Öldüğünde 68 yaşında idi.
Ölümü de şöyle olmuştur: Hastalandığında yer yedi· gün şiddetle sorsılmış. evler ve binalar yıkı l mış ve her gün gitti'kçe zelzele şid.
·detlenmiştir. Halk onun yanına gitmiş ve bunun önlenmesini ondan ·istemişler, o anda şöyle demiştir: Zavallı yer yağlı lokmo istiyor, onun icin harsket etmiştir, ona fokmasının verilmesi gere·kir, bunu söylediği anda zelzele durmuş ve yer sükOnete kavuşmuştur.
Mevlevt\ Derviş Ahmed Ded·e'nin Et-Tuhfetu'i-Beh!iyye Adlı .. . 31
Şeyh Sadreddin ve diğer alimierin onu ziyaret icin gitti'k~eri ve 52. Şeyh Sadreddin'in ona "geçmiş olsun." Bu sizin derecelerinizin yük
sekliğindendir. Size Allah'dan sıh'hat dileriz, çünkü siz alimierin ruhusunuz, dediği zik-rediiir.
Mevlônô şöyle demi·ştir: Artık bu günden sonra geemiş olsun, her şey sizin olsun, artık ôşı,k ile maşuk arasında kı ldan bir gömlekten başka bi·r şey kalmamıştır. O gömleği cıkarmalmını ve nuru nura ·kavuşturmalarını istemez misin•iz?
Bu söz üzerin~ Şeyh Sadreddin ve arkadaşları son derece r-üzüldüler. O anda Mevlônô şu iki beyiti söyl·edi:
·"Sen ne bilirsin? Benim içimde nasıl bir şôh dostum olduğunu .
Benim altın süslü yanağıma bakma, demir gibi bir ayağq sahibim.
O bizi gülyüzle yaratan Sultona binlerce aferin (şükür) derim."
Nakledildiğtne göre bütün arkadaşlarını yanına top1amış ve onlara şöyle demiştir: Ölümüme üzülmeyin, bu foni dünyadan intika.•imden de korkmayın. Ruhaniyet bakımından ben sizinle beraberim, sadece ci•smaniyet bakımından sizden aynlıyorum. Çünkü Hüseyin ei-Mansur ·ei-Hallac yüz elli sene sonm Feridüddin Attôr'ı lrşôd etmiştir. Hangi halda olursanız beni unutma·yınız ve hatı·rlayınız kt,
:herhangi bir surette size zahir olayım, .sizi destekleyey·im ve hakka irşad edeyim. Çünkü Allah'ın büyük veUieri hayatlannda olduğu glbi ölümlerinde de tasarruf ederler.
Ashabının kendisinden sonra yerine hllôfete birini tayin etmeler•inl istemiş, Hüsômeddin Cele'bi· seccôdemin üzerinde haHfemdir, demiş. Üc defa aynı şeyi sormuşla.r, hepsine cevap olarak da "Ha-
53. lifem . Hüsômeddin Çe'iebi'dir" demrştir: Sultan Veled'ıj· ni cin tıaHfe tayin etmiyorsun? demişler. O pehlivandır, tayin ve tavsiyeye ihtiyacı yok; demiŞtir. Namazını kim krldırsın? demlşfer. Sadreddin Ko-nevi demiştir. ·
Hastalığının yedi gün olduğu, üc gün hiç konuşmadığı ve kimsenin de onunla konuşmadığı nakledilir. Hüsameddin anl·attr: Son gün . orada güzel yüzlü bir gencin göründüğü, Mevlônô'nın onun icin ayağa kaiktığı ve ona yöneldiği, arkadaşlanndan yatağını koldır
malarını istediğ'ini naklleder. Ben de o gence hizmet ioin gitmiştim. Kimsin ve necisin? dedim. O da ben Az.ralllm, Mevlônô'ya geldim, emrlni bekliyorum dedi. Mevlônô bunun üzerıne:
32 Prof. Dr. İsmet KAYAOGLU
"Ey canım daha çok yaklaş, daha yaklaş, Sultanımın katında uydum benim"
dedi ve "Sana ne emredillrse yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi. Sonra ashabına kazanı su doldurmalarını istedi. Dokfurdular ve yanına getirdiler, aya~larını ic l·ne koydu, göğsünü ve ·alnını ısiatıyor ve şöyle diyordu:
"Eğer mü'min Isen, öylece mü'min ölmek ne totlıdır. Eğer köfirsen, kôfir olarak ölmek ise ne acıdır" dedıl· ve şu ru-
bôlyi söyledi:
"Gönül, senden uzakta, hakkinda kötü d~şündü,
0 ... , senden uzakta, kendi acizliğinden ... ... oldu. Hasta gönlün ağzı,_ kendi acılığını sana. yükler, Şeker, senden uzakta sana haset eder."
Bu ruba~yi söylediği anda bütün a·rkadaş1arina gitmelerini söy-54. ledi. Ağladılor. Ashabım ben+ şu tara·fa çekiyorlar, Şamseddin Teb
ri~i ise beni o tor<)fa çağırıyor. Allah'ın da'vetcisine icabet edin ve ono inanın, o tora·fa gitmem ve Allah'ın da~vetcistne ica·b~t etmem gerekir. Da·vete Icabet etti. Cenôb- ı t;ia-kk'a vasıl oldu. Pazar güriü gurOb va·kti Cumôdelôhiren~:n beşinde 672 hicri yılında öldü. Hüküm, Bir ve Kahhôr olan Allah'ındır. 'Biz Allah'dan geldik ve O'na döneceğ'iZ.
·lhtiyôruddin'in şöyle haber verdiği nakledilmiştir: Mevlönô'nın cesedini teneşire ·koydukları ve yıkadıklan vakit hazır olanlar yıkan
dığı suyu icmiş·ı er ve onun suyundan bir damla bile yere düşmemiştir. Tıpkı ashab Hz. Peygamber'in yıkandığı suyu içti'kieri gibi. Elimi ~evlônô'nı.n göğsüne koyduğum vakit büyük bir tepki ·i1e hareket etti. Istemeyerek büyük btr cığlık kopardım. Sonra yüzümü göğsüne koyup ağladım, o onda sağ eliyle ·kuloğımı tuttu, ·neredeyse aklımı kocırıyordum. Sonra gaybten bir sesin "Haberiniz olsun, Allah'ın vetllerine bir korku yoktur, mü'minler ölmezler, belki bir yerden başka bir yere nakledllirler" dediğ ini işittim.
Hasto1andığı haberi her tarafa yayı ldı. Halk ve hükümdar lar köy ve şehl~lerden ziyaretine geldiler. Nefsi mutmain ve razı olara-k All-oh'a dönünce, cenazesinde hükümdarla,r, ileri gel·enler, şeyhler,
allmler, cocukla-r ve kadınl·ar; Hıristiyan ve Y'O•hCıdiler ve sayılama
yaca'k . kadar muhtelif · inciıcıara mensup k·iş-Ner ve topluluklar katı ldılar.
Mevlevıi Derviş Ahmed Dede'nln Et -Tuhfetu'I-Behiyye Adlı... 33
Her kavim kendile~ine mahsus adet ve merasimi yaptı. Müslü· 55. manlar onları kı lıç ve sopalarla kovaladılarsa da gitmediler. Netice
de bu durumu Muinüddin Pervaneye arzettile'r. Muinüddin onlara "Bu olaydan size ne oldu?" diye sormalarını istedi. Mevlana ille ne münasebetin-iz vardır? O Allah'ın veli-lerinden salih, müttaki ve mü'mi·n bir kimsedir, niçin cenazesine gelip müslümonlarla çekişiyorsu
nuz? diye sorulunca, şöyle dediler: Bu salih adamda biz, peygamberlerimizin ahlakını ve saılihler·imizin vasıflarını gördük. Yüce zatı
hakikat güneşinin doğuşu ve bütün alemin ziyası idi. Bütün eşyanın neşmü neması ondan olurdu. Acizlere ya-rdım eder ve mu'htaçları
desteklerdi. Böyle bir hakikat güneşin·i hangi zerre aramaz?
Ondan sonra bir papaz gelip şöyle dedi: Hz. Mevlana dünyada bir ekmek gibi idi. Hangi kişi ekmekten müstağni olabllıir? Ayrılığı
na nasıl sabreder ve cenazesi.:ıde bulunmaz?
Ondan sonra, on·ları kendi hallerine bıraktılar. BÜtün grupla·ra adet ve uygulamalarını yaıpma·larma ıtz-i·n verdile.r. Bazı ip-rı -kit-aplarını okumakta meşgul oldu, bazılorı kasideler okudu. (Bir kelime okunamadı) bazıları göğsünü dövüyor ve yaka larını yırtıyor, başlann-a toprak saçıyordu. Yirmi yerde cemaatin durduğu ve ~aarif ehlinin düzenlediği
56. mersi·yel·eri okuduğu rivayet edilir. Erkeklerin mırıltıları, kadınların
a·llh vahlan, co"Cuklarrn ağiaşmaları ve atların kişnemeleri sebebiyle o gün sanki kıyamet kopmuştu. Toprağa vermek ioin cenazeyi sabahleyin cıkarmış, ama ancak a·kşamdan sonra mezara ulaştırmışlaırdı . Tabut altı defa kınımıştı ve yenilemişlerdi. Ceı:ıazesiriii musallaya koydukları ve Şeyh Sadreddin, vasiyyeti gereği, namazını ·kılmak icin Imamlığa yaklaşınca büyük bir cığlık koparmış, yere yıkılmış, sonra kal·kıp tek·rar namaza başlamış ve yeniden cığlık kopa•rarak yere yıkılmıştır. Ni·hayet kalkmış ve namazı tamamlamıştır.
Çığ·lık koparmasının sebebi sorulunca şöyle demiştir: Birinci çığlığın sebebi şudur: Mevlôna bono "Ey Şeyh, cenaze namazı mı kılı
yorsun?" dedi. Bu sözün heybeti karşısında dayanamadım ve çiğlı
ğı bastım . ikinci çığlığın sebebi de şudur: Havaya baktığım zaman ruhanilerden 'saflar gördüm, ona.namaz kı'lmak icin gelmişlerdi. Sanki onlar ei-Gara ehll olup kendisine üzülüp ağlıyorlardı. Bu durumun dehşetinden cığlı·k kopordım. Sonra Şeyh üzülür ve şöyle diyordu: Mevlana dünyaya geldi, halkdan· yüce kodrini ve ma·kamının üstünlüğünü kimse bilmeden göçtü gitti. Babası Sultanüluılema'nın
yanıbaşına gömdüler. Üzerine türbe bina edilmesini ve ve. kubbesl-
(F.: 3)
34 fuof. Dr. ıİ'S'm.et K.AY,AOÖLU
nin yü'kselmesın·ı vasiyyet etmiş ve şöyle demiştirr: Uza·ktan kubbemi görüp bana fatiha okuyan kimseye kıyamet günü şefaat ederim ve cennete koyanm. Allahım bana şefaatci kıl ve onun zümresine ilhak et. Amın, ·bi hurmeti seyyidilmürselin, ono ve hepsine salôt ve selôm olsun.
Recommended