View
3.789
Download
0
Category
Preview:
Citation preview
METĠNLERĠN SINIFLANDIRILMASI
1
Metinler; gerçeklikle ilişkileri, işlevleri ve yazılış amaçlarına göre gruplara ayrılır.
2
Hangisi gerçek, hangisi kurmaca
3
• Emma Bovary denen kız hiç yaşamadı;Madam Bovary kitabı ise sonsuza dek yaşayacak. Nabokov
4
• Kurmaca ;
Gerçekle dolaylı bir bağları vardır.Gerçekler değişikliğe uğrar.Genellikle edebi metinler bu türdedir.Her dönem ilgi görür.Çoğunlukla estetik duygulara hitap etmek için yazılır.
5
• Gerçeklik;
Gerçekle doğrudan bağlantılıdır.Gerçek değiştirilmeden esere yansıtılır.Bilimsel metinler bu türdedir.Zamanla ilgiyi ve inandırıcılığını yitirebilir.Öğretme, yol gösterme, mesaj vermek için yazılır.
6
7
Sanat metinleri, gerçeklerin sanatçının hayal, duygu ve düşünce dünyasında yeniden yorumlanmasıyla meydana gelir.
Öğretici metinlerde amaç gerçeğin yeniden yorumlanması değil olduğu gibi anlatılmasıdır. Bu nedenle öğretici metinlerde ifadeler açık ve nettir. Her okunduğunda farklı yorumlanmaz.
8
ANLATIM TÜRLERİ
9
10
Anlatım Türü Anlatım Türünün Amacı Kullanılan Dilin ĠĢlevi Kullanıldığı Edebi Türler
ÖyküleyiciAnlatım
Bir olayı olay, mekân, zaman, kiĢi ve anlatıcı kavramları çevresinde okuyuculara anlatmayı amaçlar.“Ne olmuĢ”
Dilin heyecana bağlı iĢlevini kullanır.
BaĢta roman, hikâye ve tiyatroda kullanılır. Bu türlerin dıĢında öğretici metinlerden olan gezi yazısı, anı, günlük, biyografi, denemelerde de kullanılabilir.
Betimleyici Anlatım
Betimleyici anlatım, okuyucunun gözünde bir durumu, mekânı veya kiĢiyi canlandırmak için kullanılır.“Kelimelerle resim yapmak”“Nasıl bir varlık”
Kullanıldığı metne göre dilin iĢlevi de değiĢir. Sanatsal metinlerde kullanılan betimleyici anlatımda dilin heyecana bağlı iĢlevi kullanılırken bilgi vermeyi amaçlayan metinlerde dilin göndergesel iĢlevi kullanılır.
Daha çok anlatmaya bağlı metinlerde kullanılan betimleyici anlatım, birçok öğretici metinde bilgi vermek amaçlı kullanılabilir.
CoĢku ve Heyecana Bağlı (Lirik) Anlatım
Bu anlatım türü, sanatçıya duygu ve heyecanlarını okuyucuya duyurmasında yardımcı olur.
Bu anlatım türünde daima dilin heyecana bağlı iĢlevi kullanılır.
Daha çok Ģiirde kullanılan bu anlatım türüne roman ve hikâyede de sıkça baĢvurulur.
Destansı (Epik) Anlatım
Bir milletin baĢından geçen önemli olayların anlatıldığımetinlerde kullanılan destansı anlatım, içerdiği olağanüstülüklerden dolayı öyküleyici anlatımdan ayrılır.
Bu anlatım türünde daima dilin heyecana bağlı iĢlevi kullanılır.
Daha çok Ģiirde kullanılan bu anlatım türünün roman ve hikâyede de kullanıldığı olur.
Emredici Anlatım Bu anlatım türü okuyucusunu bir iĢ yapmaya, bir eylemde bulunmaya, bir davranıĢ gerçekleĢtirmeye zorlar.
Bu anlatım türünde dilin alıcıyı harekete geçirme iĢlevi kullanılır.
Kanun, kural ve yönetmeliklerin açıklandığı metinlerde,kullanmakılavuzlarında,siyasi amaçla hazırlanan ve propaganda yapılan metinlerde, siyasetname ve vasiyetlerde, ilan ve reklam metinlerinde emredici anlatım kullanır.
Öğretici Anlatım Öğretici anlatım, bilgi verme, okuyucuyu aydınlatma ve açıklama yapma amacıyla oluĢturulan metinlerde kullanılan anlatım türüdür.
Bu anlatım türünde dilin göndergesel iĢlevi kullanılır.
Daha çok ders kitaplarında ve ansiklopedik bilgi veren metinlerde kullanılır.
11
Açıklayıcı Anlatım
Açıklayıcı anlatım okuyucuya bilmediği bir konuda bilgi vermek ve açıklama yapmak amacıyla hazırlanan metinlerde kullanılan anlatım türüdür.
Bu anlatım türünde dilin göndergesel iĢlevi kullanılır.
Bu anlatım türü daha çok öğretici metinlerde kullanılsa da romandan hikâyeye ondan da deneme, anı ve gezi yazısına kadar değiĢik türlerde kullanılabilir.
TartıĢmacı Anlatım
Yazarın düĢüncelerini okuyucuya kabul ettirmeyi amaçladığı metinlerde kullanılan anlatım türüdür.
Bu anlatım türünde dilin göndergesel iĢlevi kullanılır.
Bu anlatım türü makale, fıkra, denemelerde sıkça kullanılır.
Kanıtlayıcı Anlatım
Yazar tarafından belirlenen bir önerinin okuyucuya ispatlandığı metinlerde kullanılan anlatım türüdür.
Bu anlatım türünde dilin göndergesel iĢlevi kullanılır.
Bu anlatım türü makale, fıkra, denemelerde sıkça kullanılır.
DüĢsel (Fantastik) Anlatım
Gerçeğe dayalı olmayan ve olay, mekan ve kahramanların olağanüstü özellikler gösterdiği metinlerde kullanılan anlatım türüdür.
Bu anlatımda dilin heyecana bağlı iĢlevi kullanılır.
Daha çok roman ve hikâyede kullanılan bu anlatıma günümüzde pek çok sinema metninde de baĢvurulur.
Gelecekten Söz Eden Anlatım
Geleceğe ait tahminlerde bulunarak gelecekten haber vermeyi amaçlayan metinlerde kullanılır.
Kullanıldığı metne göre dilin iĢlevi de değiĢir. Sanatsal metinlerde kullanılan gelecekten söz eden anlatımda dilin heyecana bağlı iĢlevi kullanılırken bilimsel verilere dayanılarak yapılan tahminlerde dilin göndergesel iĢlevi kullanılır.
Bazı bilim kurgu romanları, fal ve burç yorumları, meteoroloji tahminleri, ütopyalar bu anlatımla oluĢmuĢ metinlere sahiptir.
SöyleĢmeye Bağlı Anlatım (Diyalog)
KarĢılıklı konuĢmayla oluĢmuĢ metinlerde kullanılan anlatım türüdür.
Bu anlatım türünde dilin heyecana bağlı iĢlevi kullanılır.
Tiyatro metinlerinde, söyleĢilerde, röportajlarda, roman ve hikâyede bu anlatım türü kullanılabilir.
Mizahi Anlatım
Okuyucuyu düĢündürmeyi ve güldürmeyi amaçlayan metinlerde kullanılan anlatım türüdür.
Dilin heyecana bağlı iĢlevini kullanır.
Fıkra ve nüktelerde, tiyatroda, roman ve hikâyede, reklam ve sinema metinlerinde bu anlatım türü sıkça kullanılır.
12
Edebi Türler
Düz Yazı
Türleri
ÖĞRETĠCĠ METĠNLER• MEKTUP
• GÜNLÜK
• HATIRAT(ANI)
• BĠYOGRAFĠ-OTOBĠYOGRAFĠ
• GEZĠ YAZISI
• SOHBET(SÖYLEġĠ)
• FIKRA
• MAKALE
• DENEME
• ELEġTĠRĠ
SÖZLÜ ANLATIM
• RÖPORTAJ
• MÜLAKAT
• SÖYLEV
13
14
MEKTUP
• Genel anlamıyla ;kiĢinin bir haberi, olayı, duyguyu bir baĢkasına anlattığı yazılardır.
• Mektup, yazının bulunduğu tarihe kadar gidebilen en eski edebiyat türlerinden biridir. Eldeki en eski örnekler, Mısır firavunlarının (M.Ö 14-15. yüzyıllar) ve Hititlerin mektuplarıdır.
• Günümüzde uygarlığın geliĢmesiyle eski önemini kaybetse de, kiĢinin iç dünyasını yansıtması ve düĢüncelerini paylaĢması bakımından yerini korumaktadır.
15
16
Mektup türü dört ana gruba ayrılır:
Özel mektuplar
Edebî mektuplar
İş mektupları
Resmî mektuplar
17
Özel Mektuplar
• Birbirlerini tanıyan kişilerin duygu ve düşüncelerini paylaşmak için birbirlerine gönderdikleri mektuplardır.
• Mektuplaşan kişiler arasındaki samimiyet, özel mektupların değerini artırır.
• Özel mektuplar her konuda yazılabilir, o nedenle konuları çok çeşitlidir. Ancak konularda güncellik ağır basar.
18
Aile mektupları veya sağlık mektupları (eşe, dosta, yakın akrabaya yazılanlar),
Tebrik mektupları (herhangi bir başarı, nikâh, nişan, düğün, bayram, yılbaşı gibi sebeplerle yazılanlar),
TeĢekkür mektupları (iyilik veya yardım görme gibi sebeplerle yazılanlar),
Davet mektupları (davetiyeler, nişan, düğün, gezi vs. sebeplerle yazılanlar),
Taziye mektupları,
Özür mektupları vs.
Bu türdeki mektupların gizliliği vardır ve bu gizlilik kanunla korunmuştur.
19
20
Edebî Mektuplar
Edebiyatçıların birbirlerine ya da dostlarına yazdıkları sanatsal değer taĢıyan mektuplardır.
Edebî mektuplar, dil ve anlatım açısından sanat değeri taĢır.
Edebî mektuplar belge niteliği taĢıdıklarından önemlidirler. Bu tarz mektuplardan yazıldıkları döneme ait sanat, edebiyat ve fikir olayları hakkında bilgi edinmek de mümkündür.
Edebi mektuplar da esas itibariyleözel mektuplar grubundadır.
21
Prenses Elisabeth'e
Egmond, 6 ekim 1645 Madam,
... Ġnsanın kendinden çok baĢka insanlara iyilik etmesi daha yüksek ve daha Ģerefli bir Ģey olduğuna göre, buna en fazla meyledenler ve sahip oldukları nimetlerden en az bahsedenler, gene en yüksek ruhlardır. Ancak zayıf ve alçak ruhlardır ki kendilerine gerektiğinden fazla değer verir, ve üç damla su ile ağzına kadar dolan vazolara benzerler. Altesinizin bunlardan olmadığını biliyorum, bu alçak ruhları ancak, kendileri için bir menfaat göstererek, baĢkaları için zahmete teĢvik etmek mümkün olduğu halde, Altesinizin menfaati için, kendilerine, ancak kendisini ihmal ettiği takdirde, sevdiklerine uzun zaman faydalı olamayacağını göstermek; ve sağlığıma bakmasını yalvarmak gerektir. Benim de yaptığım budur.
Descartes.
22
ĠĢ Mektupları
• Endüstri, iş ve ticaret
alanlarında ya da iş
yerleriyle kişiler arasında
yazılan mektuplardır.
• Bu mektuplarda içtenlik
aranmaz. İstenilen, açıkça
ve anlaşılır bir dille belirtilir.
23
05 Haziran 2007
Sayın MüĢterimiz,
ġirketimiz 15/06/2007 tarihinde
MeĢrutiyet Caddesi No: 12‟deyeni bir
Ģube açmaktadır. AçılıĢ Töreninde sizleri
de aramızda görmekten mutluluk
duyacağız.
Saygılarımızla
ÇENSA MAĞAZALARI
Ek: 1. Hediye Çeki
24
Resmî Mektuplar
• Devlet dairelerinin kendi aralarında veya kiĢilerle devlet daireleri arasında yazılan mektuplardır.
• Bu tür mektuplarda, konunun uzunluğuna göre tam veya yarım sayfa boyutunda çizgisiz, beyaz kâğıtlar kullanılır.
• Konu dıĢında ayrıntılara ve özel isteklere yer verilmez. Konu en açık ve yalın biçimde ele alınır.
25
• ĠKĠNCĠ ĠNÖNÜ ZAFERĠ ÜZERĠNE ATATÜRK ĠLE ĠNÖNÜ ARASINDA YAZIġMA
Metristepeden1.4.1921Saat 6,30 sonrada Metristepeden gördüğüm durum: Gündüzbey kuzeyinde sabahtan beri direnen ve artçı olduğu sanılan bir düĢman birliği sağ kanat grubunun saldırısı üzerine, dağınık olarak çekiliyor. Yakından kovalanıyor. Hamidiye yönünde karĢılaĢma ve çatıĢma yok. Bozüyük yanıyor. DüĢman, binlerce ölüleriyle doldurduğu savaĢ alanını silâhlarımıza bırakmıĢtır.
Batı Cephesi KomutanıĠsmet
26
• Dilekçe; birçok kiĢinin yazdığı bir resmi mektuptur.
• Bir isteği bildirmek, bir Ģikâyeti duyurmak veya herhangi bir konuda bilgi vermek amacıyla resmi ve özel kurumlara yazılan mektuptur.
27
Dilekçe metni genellikle kısa olur. Ancak bazı özel durumlarda kâğıdın ön yüzü yeterli olmazsa kâğıdın arka yüzüne yazılmaz ikinci bir kâğıt kullanılır.
Konular kısa ve öz olarak belirtilir. Gereksiz ayrıntılara yer verilmez.
Dilekçe bilgisayarla, daktiloyla veya mavi ya da siyah mürekkepli dolma kalemle yazılır. Tükenmez kalemle veya kurĢun kalemle dilekçe yazılmaz.
Dilekçe metni, sayfaya güzel bir kompozisyonla yerleĢtirilir (Yukarıda kâğıdın dörtte biri kadar, sol tarafta en az 3 cm ve sağ tarafta 1 cm boĢluk bırakılmalıdır.).
Anlatımın yalın ve duru olmasına özen gösterilir.28
29
Mektup Yazarken Dikkat Edilecekler Mektup kâğıdı temiz ve çizgisiz olmalıdır.
Mektupların mürekkepli kalemle ya da bilgisayarla yazılmasına özen gösterilmelidir.
Mektup kâğıdının sağ üst kısmına yazıldığı yer ve tarih konulmalıdır.
Mektup, yazıldığı kiĢiye uygun bir sesleniĢle baĢlamalı ve sesleniĢten sonra virgül iĢareti konulmalıdır.
Mektupta karalamalar yapılmamalı ve yazım kurallarına uyulmalıdır.
Selam ve saygı sözleri sonuç bölümünde yer almalı, selâm, saygı ve teĢekkürlerde aĢırılığa kaçılmamalıdır.
Mektup bitince sağ alt köĢesi imzalanmalıdır.
Anlatılacak konu kesin ve açık bir dille ifade dilmeli; cümleler kısa olmalıdır.
Sözcüklerin kısaltmaları kullanılmamalı; yanlıĢ anlama gelecek sözlere yer verilmemelidir.
30
• Fuzuli‟nin «ġikâyetname»si bu türün önemli örneklerinden biridir.
• Tanzimat'tan bu yana yazılan özel mektuplarda doğal, açık, süssüz bir anlatım yeğlenmiĢtir.
• Kimi yazarlarımızın mektupları bir araya getirilerek yayımlanmıĢtır. Bunlardan bazıları Ģunlardır:
• Namık Kemal - Namık Kemal'in Hususi Mektupları,
• Abdülhak Hâmit Tarhan - Mektuplar,
• Ahmet Mithat-Muallim Naci - Muhaberât ve Muhâverât,
• Halikarnas Balıkçısı - Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı,
• Nazım Hikmet - Kemal Tahir'e MapushanedenMektuplar,
• Ahmet Hamdi Tanpınar - Mektuplar,
• Cahit Sıtkı Tarancı - Ziya'ya Mektuplar...31
SES BİLGİSİ
32
BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU(Kalınlık-Ġncelik Uyumu)
• Çok heceli kelimelerde ünlüler hep kalın ya da hep ince olmalıdır.Buna kalınlık incelik uyumu denir. çocuklar → Hepsi kalın ünlülerden oluĢmuĢtur.bekledim → Hepsi ince ünlülerden oluĢmuĢtur.
Ses değiĢikliğine uğrayarak büyük ünlü uyumuna uymayan sözcüklerde vardır. Anne, kardeĢ, hangi, elma…
Türkçede bazı ekler(-ken, -leyin, -daĢ, -yor, -imtrak, -msi, -gil) kimi kelimelerde uyumu bozar. KoĢarken, akĢamleyin, geliyor…
Tek heceli kelimelerde ve birleĢik kelimelerde ünlü uyumu aranmaz.
33
Küçük Ünlü Uyumu
• Bir kelimenin ilk hecesinde düz sesli harf (a,e,ı,i) varsa, diğer hecelerinde de düz sesli harf olması gerekir. Kelimenin ilk hecesinde yuvarlak sesli harf (o,ö,u,ü) varsa, diğer hecelerinde ya düz-geniĢ (a,e), ya da dar-yuvarlak (u,ü) sesli harf bulunması gerekir. Buna küçük ünlü uyumu kuralı denir.
*** (Kelimenin ilk hecesinde) (Diğer Hecelerde)Düz ( a-e-ı-i) Düz(a-e-ı-i)Yuvarlak(o-ö-u-ü) Düz-geniĢ(a-e)
Dar-yuvarlak(u-ü)
34
Ünlü(Hece) DüĢmesi• Ġki heceli kimi kelimeler ünlüyle baĢlayan bir
ek alınca, kelimenin ikinci hecesindeki dar ünlü düĢer. Buna hece düĢmesi denir.Omuz-u → omzu ağız-ı → ağzı
Yapım eki almıĢ bazı kelimelerde de ünlü düĢmesi görülür.
sarı-ar-mak → sararmak devir-ik→devrik
Koku-la-mak →Koklamak Yanıl-ıĢ →YanlıĢ Bazı birleĢik kelimelerin oluĢumu
sırasında ünlü düĢmesi görülür. Kayıp etmek →kaybetmek ne için →niçin
kahve+altı →kahvaltı Ġki heceli kimi yabancı kökenli kelimelerde
de ünlü düĢmesi görülür.Ģehir-i →Ģehri hüküm-ü →hükmü
35
Ünlü Türemesi ve Ünlü Daralması
• Bazı Türkçe kelimeler sonlarına –cik/-cık ekini aldıklarında bir ünlü türemesi olur.
bir-cik → biricik
dar-cık →daracık
genç-cik → gencecik
• “a” “e” ünlüleriyle biten fiillerden sonra –yor eki gelirse fiilin son ünlüsünde daralma olur.
baĢla-yor -baĢlıyor
gelme-yor-gelmiyor
de- ve ye-fiillerinde de daralma görülür.
36
Kaynaştırma ve Ulama
• Türkçede iki ünlü yan yana gelmez. Ünlüyle biten bir kelimeden sonra ünlüyle baĢlayan bir ek gelirse, araya y,Ģ,s,n seslerinden biri girer. Bu olaya kaynaĢtırma denir.
elma-y-ı, aklı-n-ı, altı-Ģ-ar
• Ünsüzle biten bir
kelimeden sonra, ünlüyle
baĢlayan bir kelime gelirse,
ilk kelimenin son sesi ikincinin
ilk hecesine bitiĢik okumaya
ulama denir.
Seni bir gün çekip aldılar benden.
Benzedin köksüz bir ağaca
37
Sert Sessiz BenzeĢmesi
Dilimizde sert ünsüzle (f,s,t,k,ç,Ģ,h,p) biten kelimelere c,d,g ile baĢlayan bir ek getirildiğinde c,d,g ünsüzleri sertleĢir, ç,t,k‟ ye dönüĢür. Bu olaya sertleĢme denir.hafif-ce →hafifçe balık-cı →balıkçı piĢ-gin → piĢkin
Not: SertleĢme rakamların sonuna getirilen eklerde de aranır.
1923‟te, 1960‟ta
38
Ünsüz DüĢmesi
• Türkçede k sesiyle biten kelimelerden sonra – cik eki gelirse kelimenin sonundaki k sesi düĢer.
Küçük-cük → küçücük ufak-cık → ufacık
minik-cik → minicik
Not :“ufak, yüksek, alçak…” kelimelerinden (–e)l ekiyle türetilmiĢ fiillerde de ünsüz düĢmesi görülür:
ufak-l →ufal- yüksek-l →yüksel-
39
Ünsüz Türemesi ve Göçüşme• Ünlüyle baĢlayan bir
ek alan bazı sözcüklerde ve yardımcı fiille yapılmıĢ bazı birleĢik fiillerde ünsüzün türediği görülür.
Hak-ım → hakkım
ġık-ı → Ģıkkım
his etmek→hissetmek
af etmek → affetmek
zan etmek→zannetmek
• Türkçede bazı kelimelerde ünsüzlerin yer değiĢtirdiği görülür. Yerel söyleyiĢlerden kaynaklanan bu durum yazı dilinde görülmez.
kibrit → kirbit
ekĢi → eĢki…
40
• AĢağıdaki cümlelerde, altı çizili kelimelerdeki ses olaylarını belirleyiniz.
1.Oraya çabucak gitmeliyiz
2.Hafifçe bir rüzgar esiyor.
3. PadiĢahın buyruğu var.
4.Yazısı gerçekten güzel.
5.Yarın Ankara‟ya gidiyor.
6.Bebeği ağlatmayın.
7.Devrik cümleler kurmayın.
8. Güzel bir kitap istiyor.
9. Ġzmit‟te oturuyor.
41
42
GÜNLÜK
43
44
Öğretmeye bağlı, gerçekçi anlatım türlerinden biri olan günlükler, bir kiĢinin önemli ve kayda değer bulduğu olayları , gözlem , izlenim duygu düĢünce ve hayallerini günü gününe tarih belirterek anlattığı yazdığı yazı türüdür.
45
Günlüğün belirleyici özellikleri nelerdir?
Bir iç dökme ihtiyacı sonucu doğmuĢtur; konuĢma diline yakın ve samimi yazılardır.
Günlüklerde yaĢanmakta olan anlatılır.
Günü gününe yazılan yazılardır
Yayımlandığında, artık geçmiĢi anlattığı için bu yazılar da tarihe ıĢık tutar.
Birinci kiĢi ağzından yazılan kısa ve özlü yazılardır.
YaĢanılanlar değiĢtirilmeden yazılmalıdır.
• NECĠP FAZIL‟DAN
Cuma, 9 Ocak
Bugün hava yagmurlu ve puslu… Saat 2’ye 5 var… Bu âna kadar defterimi açamadım. Halim bir tuhaf…
Bugün anladım ki, beni delikten çağırdıkları, meydancı gelip “Bir isteğin var mı?” diye sorduğu, berberin tıraşa geldiği, hasılı insanlarla temas ettiğim an, üstüme acayip bir uyuşukluk, sinsi bir donukluk, anlatılmaz bir garipseme hissi çöküyor. Hayret! Bir aylık yalnızlığın tesirine bakın! Hayırdır inşallah; nereye gidiyorum?
Perşembe, 15 Ocak
Şiir kitabımı bitirdim; ve güya rahat bir nefes aldım. Hava suratlı…
Saat üç buçuk… Gaz sobam trampet çalıyor. Yevmiyemin 40’ıncı gününe rastlayacak olan 20 Ocak Salı gününün iple çekiyorum.
Cuma, 16 Ocak
Allah… Başka tek kelime söyleyemeyecek haldeyim.
(Kırk Günlük Hapishane Yevmiyesi-Cinnet Mustatili)Sayı: 19Bölüm: Kapak
•46
GÜNLÜK ÇEġĠTLERĠ
1 – Ġçe Dönük Günlükler ( özel ruhbilimsel günlük ) Yazarın bir bakıma kendi kendi ile konuşmasıdır içinde bulunduğu doğal ve toplumsal çevreden, yazgısından yakınır. Bu metinlerde yazarın yaşadığı duygusal coşkunluğu bulabileceğimiz gibi, çeşitli kavramlar hakkındaki düşüncelerin yazarın bilincindeki açılımlarını da bulabiliriz. Stendhal’ıngünlüğü, Rus yazar Alexander SergeyeviçPuşkin’in “ Gizli Günce” bu metinlere örnek gösterilebilecek niteliktedir. Fransız yazarı Andre Gide ve bizde Nurullah Ataç bu türün başta gelen ustalarındandır.
47
2 – DıĢa Dönük Günlükler : Bu tip günlüklerde yazarlar, alaycı bir tavırla dönemin olaylarını, siyaset ,sanat ve edebiyat adamlarını ya da gündelik sıkıntılarını öykü tekniği kullanılarak anlatmaktadırlar. Bu tür günlüklerde yazar kendi zaman dilimi içindeki tutum vedavranışlardan,düşünsel akımlardan haber verir.Bu nedenle de bu günlükler birer belge değeri taşır..Ünlü ressam Paul Gaugin’in o dönemde Fransız kolonisi olan Markiz adalarında yazdığı günlük, dışa dönük günlüklere örnek olabilir
48
Ayrıca;
• Siyasi ve askeri muhtevalı günlükler: Atatürk‟ün Anafartalar SavaĢı sırasında tuttuğu günlüğü,
• Seyahat günlükleri: Ahmet Hikmet Müftüoğlu , Ahmet Refik Altınay (Kafkasya Hatıraları), Falih Rıfkı Atay (Yolculuk Defteri),
• Edebiyat, Sanat ve Kültür Muhtevalı Günlükler: Ömer Seyfettin (Balkan Harbi Ruznamesi), Ali Cani Yöntem, Salah Birsel (Günlük , KuĢları Örtünmek, Nezleli Karga, Bay sessizlik, Aynalar Günlüğü), Nurullah Ataç (Günce, UçuĢ Günlüğü, Gazi Günlüğü Avusturya Günlüğü), Oktay Akbal (Yeryüzü Korkusu, GeçmiĢin KuĢları, Anılarda Görmek), Tomris Uyar (Gündökümü, Sesler, Yüzler, Sokaklar, Günlerin Tortusu).
49
GÜNCENĠN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ :
• Ġlk defa Romalılar günlük kullanmıĢtır. Edebi içeriktenyoksun, devlette yapılan iĢlemlerin veya savaĢlarınunutulmaması için tutulan ve “commentarii” adıyla anılan builk günlükler, duygusallıktan uzak notların kabacabirleĢiminden oluĢmaktadır. Edebiyat değeri taĢımayan bugünlükler Ģüphesiz tarihçiler için önemli kanıtlardır.
• Günlükler edebi değer kazanmaya ancak Rönesanssonlarına doğru Ġngiltere‟de baĢlamıĢtır. 19. yüzyılınortalarına doğru, romantizm akımının en yoğun döneminiyaĢamasıyla birlikte günlükler, edebi değeri ve içeriğibakımından çoğalmaya, yaygınlaĢmaya ve yazarlarının içdünyasını yoğun duygularla yansıtmaya baĢlamıĢtır.
•
50
Türk edebiyat tarihinde ise, Divan edebiyatı dönemindetutulan “Ruzname” isimli savaş notları ile Evliya Çelebi’nin“Seyahatname”si tam bir günlük niteliği taşımasa da bazıbölümleriyle günce türüne yakınsamakta ve tarihimizdeki ilk günlükörneklerini oluşturmaktadır. Asıl olarak günlüklerin, batıedebiyatındaki biçim ve içeriğiyle Türk edebiyatında yer almasıTanzimat dönemine denk gelmiştir. Direktör Ali Bey’in “SeyahatJurnali”(1897) adlı gezi kitabı batıdaki anlamıyla Türk edebiyatındagörülen ilk günlüktür. Bunu şair Nigâr Bint-i Osman’ın “ HayatımınHikayesi” adlı eseri izler.
• Günlükler, 1950 yılında Nurullah Ataç’ın bir gazetede günlükyazıları yazmasından ve yoğun ilgi çekmesinden sonra önemkazanmaya başlamıştır. Nurullah Ataç bu yazılarına başlık olarak“Günlük” yerine “Günce” deyişini kullanarak bu deyişi yazınhayatımıza kazandırmıştır.
• İzzet Melih’in Sermet(1981) ve Reşat Nuri’nin Çalıkuşu (1922)romanları günlük-roman özelliği göstermektedir.
• Türk edebiyatındaki en seçkin günlüklerin başında OğuzAtay’ın günlüğü ile Cemal Süreya’nın “Günler” adlı eseri gelmektedir. Cumhuriyet döneminde yayımlanan ilk günlük kitabı Salah Birsel’e(Günlük-1955) aittir.
51
• ANI ( HATIRA)
Bir çift güvercin havalansa Yanık yanık koksa karanfil Değil bu anılacak Ģey değil Apansız geliyor aklıma
Nerdeyse gün doğacaktı Herkes gibi kalkacaktınız Belki daha uykunuz da vardı Geceniz geliyor aklıma
Sevdiğim çiçek adları gibi Sevdiğim sokak adları gibi Bütün sevdiklerimin adları gibi Adiniz geliyor aklıma
Rahat döĢeklerin utanması bundan ÖpüĢürken o dalgınlık bundan Tel orgunun deliğinde buluĢan Parmaklarınız geliyor aklıma
Nice aĢklar arkadaĢlıklar gördüm Kahramanlıklar okudum tarihte Cağımıza yakıĢan vakur, sade DavranıĢınız geliyor aklıma
Bir çift güvercin havalansa Yanık yanık koksa karanfil Değil, unutulur Ģey değil Çaresiz geliyor aklımaMelih Cevdet ANDAY 52
ANI ( HATIRAT )
53
Sanat, bilim ve meslek dallarında ün yapmıĢ kiĢilerin kendi baĢlarından geçen ve devirlerinde olup biten olaylarla ilgili duygu, düĢüncelerini,bilgi ve gözlemlerini anlattığı yazılara anı denir.
Anılardan ünlü kiĢilerin gizli kalmıĢ yönlerini, tarihin bilinmeyen noktalarını öğreniriz. Anılarını anlatan kiĢi, kendi hayatını hikâye etmekten çok yaĢadığı dönemin olaylarına ıĢık tutacak bir yol izler.
Anı anlatılırken içten, akıcı ve anlaĢılır bir dil kullanılmalı, gereksiz abartılardan kaçınılmalıdır.
54
Öğretici ve bilgi
verici yazılardır.
Yaşanılmış zaman
dilimi ben etrafındaanlatılır.
ANI TÜRÜNÜN
GENEL
ÖZELLİKLERİ
Anılar iddia ve ispat yazıları değildir.
Olay, kişi ve dönem
hakkında gözlem ve
izlenimler anlatılır.
Yazarın içten
üslup kullandığı
bir yazı türüdür.
56
ANI ĠLE GÜNLÜĞÜN BENZER VE FARKLI YANLARI
• Anı da günlük gibi bir kiĢinin baĢından geçen gerçek yaĢantılardan kaynaklanan yazı türüdür.
• Günlük yaĢanırken anı ise yaĢandıktan sonra yazılır .
• Anılar, yazarların yaĢlılık çağlarında yazdıkları ve yaĢamları boyunca karĢılaĢtıkları olayları nesnel bir Ģekilde ortaya koyan yazılardır Günlükler ise daha öznel, derin, içten ve ruhun derinliklerinden kopup gelen Anlık duygu ve düĢünceler hakimdir.
• Anı yazılarının anlatım açısından kurgusal niteliklere sahip olduğunu da söyleyebiliriz Günlükler ise kurgudan uzak yoğun düĢüncelerin toplamıdır.
• Günlükler anıdan daha fazla ayrıntıya sahiptir.
ANI ĠLE OTOBĠYOGRAFĠ ARASINDAKĠ FARK
• Hem anıda hem de otobiyografide anlatım birinci kiĢi ağzıyla yapılır.
• Otobiyografide kiĢinin kendisi ön plandadır, anıda ise kiĢinin yanı sıra, kiĢinin çevresindeki kiĢiler, yaĢadığı dönem, tanık olduğu toplumsal olaylar da anlatılır.
• Anıda kiĢinin yaĢamından belirli kesitler sunulur, otobiyografide ise kiĢinin yaĢamı baĢından sonuna kronolojik bir Ģekilde anlatılır. Yani otobiyografiye kiĢinin bütün yaĢamı dersek, anıya bu bütünden birkaç küçük parça diyebiliriz. Otobiyografiler, anıya göre daha geniĢ, daha uzun bir süreyi kapsar.
57
Anı ile Gezi Yazısı Arasındaki Fark
• Gezi yazılarında önemli olan, gezip görülen yerlerin anlatılmasıdır. Gezi yazılarının merkezinde dıĢ dünya vardır. DıĢ dünyaya ait gözlemler ön plandadır. Anılarda ise ön planda olan kiĢinin kendisidir. KiĢi baĢından geçen olayları, yaĢadığı dönemde tanık olduğu olayları anlatır. Anılarda çevreye, dıĢ dünyaya ait tasvirler gezi yazılarındaki kadar ayrıntılı ve güçlü değildir.
58
Eski fotoğraflarınıza bakmak ya da yakınlarınızla geçmiĢte yaĢadıklarınızı konuĢmak size neler hissettirir?
59
Konuları bakımından Anılar
• Anılar konuları itibariyle genellikle siyasî ve edebî olmak üzere iki kategoride değerlendirilmektedir.
• Bunlar kesin sınırlandırmalar değildir. Bir siyasî anı kitabında edebî anılar da olabilmektedir.
• Kimi anı kitapları da toplum içinde belli özellikleriyle seçilmiĢ kiĢilerin portrelerinden oluĢmaktadır.
60
61
Anı Türünün GeliĢimi
Edebiyatımızdaki en eski anı örneği Babür ġah‟ın Babürname‟sidir.
Tanzimat‟tan sonra anı türü, yaygınlaĢmaya baĢlamıĢtır. Birçok sanat ve düĢünce adamımız anılarını yazmıĢtır:
Ziya PaĢa, Defter-i Amal adlı eserinde ağırlıklı olarak çocukluk anılarını anlatır. Ziya PaĢa bu eserini Jean JacquesRousseau!nun Ġtiraflar adlı eserinden çok etkilendiği için yazmıĢtır. Muallim Naci, Ömer‟in Çocukluğu adlı eserinde sekiz yaĢına kadar olan anılarını anlatır. Halit Ziya UĢaklıgil, Kırk Yıl adlı eserinde çocukluk döneminden 1909 yılına kadar olan yaĢamını anlatır. Bu eser Abdülhamit devri sanat ve edebiyat anlayıĢını, yazarın Ġstanbul ve Ġzmir‟deki sanat ve edebiyat çevrelerini yakından tanıtır.
Babur ġah , Baburname (16, yy.)Ebulgazi Bahadır Han , ġecere-i Türk (17.yy)Ziya PaĢa , Defter-i AmalNamık Kemal, Magosa HatıralarıAhmet Rasim, ġehir MektuplarıCenap ġahabettin, Hac YolundaMuallim Naci, Ömer‟in ÇocukluğuHalit Ziya UĢaklıgil , Kırk Yıl - Saray ve Ötesi - Bir Acı HikâyeYahya Kemal Beyatlı , Çocukluğum- Gençliğim -Siyasî ve Edebî Hatıralarım
62
Yakup Kadri Karaosmanoğlu , AnamınKitabı -Zoraki Diplomat -Gençlik ve Edebiyat HatıralarıHalide Edip Adıvar , Türk‟ün AteĢle Ġmtihanı Mor Salkımlı EvFalih Rıfkı Atay , Çankaya - ZeytindağıYusuf Ziya Ortaç , Portreler Abdülhak ġinasi Hisar , Boğaziçi YalılarıAhmet Rasim , EĢkal-i Zaman - Falaka Salah Birsel, Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu
63
Anı ÖrneğiAfyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç
Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.- Binbaşı mısınız?- Hayır.- Albay mı?- Hayır.- Korgeneral mi?- Hayır.
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..
General SHERRIL64
ZARF TÜMLECĠ
Yüklemi; durum, zaman, miktar, yer-yön ve sebep gibi yönlerden tamamlayan öğelerdir.
Yükleme sorulan „nasıl, ne zaman, ne kadar, nere(ye), neden, niçin, niye, ne‟ amaç, araç, birliktelik, neden yönlerinden tamamlayan „ne ile, kiminle, kimin için, ne için‟ sorularıyla bulunur.
Söylediğim filmi akĢam izleyebildin mi?
GüneĢ doğmadan yola çıkacağız.
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden.
65
66
BĠYOGRAFĠBiyografi, ünlü sanatçıların,
ülkesine ve insanlığa yararı dokunmuĢ kiĢilerin yaĢam öyküsünü anlatan eserdir. Bazen bir makale kadar kısa, bazen bir kitap olacak kadar uzun çalıĢmalardır.
Biyografiler sayesinde o kiĢinin sanatı, düĢünceleri, yaptığı iĢler hakkında bilgileniriz. Biyografiler aynı zamanda iyi bir belgeseldirler. Edebiyat alanında çalıĢacaklara ve biyografisi oluĢturulan kiĢinin yaĢadığı dönemin özelliklerine kaynaklık eder.
67
Biyografi‟nin özellikleri
DüĢünsel plânla yazılır. Kaynak olarak, eğer yaĢıyorsa, ünlü kiĢinin
kendisine ulaĢılır; eserleri, anılarıincelenir; sağ değilse onun yakınlarına, onu
tanıyanlara ulaĢılır. Varsa daha önceyazılmıĢ biyografi ve inceleme yazıları
incelenir. Biyografi yazarı objektif olmak zorundadır.
Kendi subjektif olamayacağı gibi,derlediği bilgilerden de subjektif olanları
ayıklar. Tarafsız ve gerçekçi olunmalıdır. Bilgi, belge, tanık ve kanıtlara
dayandırılmalıdır.
YaĢamı yazılan kiĢinin kendisi tarafından değil, onunla ilgili araĢtırma yapan, bilgi ve belgelere ulaĢan veya onun yaĢamına yakından tanıklık etmiĢ kiĢiler tarafından kaleme alınır.
Kronolojik sıra izlenebilir. KiĢiyi tüm yönleriyle tanıtır. KiĢinin
önemi, değeri, benzerlerinden farkı belirlenmelidir.
Öznel bir tutum izlenmemeli, kiĢinin yaĢamı aĢırı yerme ve övmelerden uzak tutulmalıdır.
Açık, sade bir dil kullanılır. Divan edebiyatında Ģairleri anlatan
bu eserlere, "Tezkire" denirdi. Türün ünlüleri; Mithat Cemal Kuntay,
ġevket Süreyya Aydemir.68
Yazım tekniğine göre biyografiler
Bilimsel biyografiler
Biyografik bilgileri kronolojik bir sıra içerisinde,alt baĢlıklar halinde,onun dönemi içindeki konumunu, getirdiği yenilikleri,gösterdiği baĢarıları,eserlerini,eserlerinin değiĢik özelliklerini eleĢtirel bir tutumla,belgelere dayalı veren çalıĢmalara bilimsel biyografi denir.
Bu tür eserlerde kiĢinin doğumu,yetiĢmesi,öğrenimi,çalıĢma hayatı,eserleri,baĢarıları,ödülleri ve baĢka özellikleri bölümler halinde verilir.
69
Biyografik roman:
Ünlü kiĢilerin hayatlarını roman, hikâye gibi tahkiye kurgusu içerisinde, olay anlatımı üslûbuyla kiĢiyi bir roman kahramanı gibi olayların içindeki konumlarıyla sunan eserlere biyografik roman denir. Roman, edebî biyografi ya da biyografik roman denir. Biyografik romanlarda kiĢinin ruhsal ve fiziksel özellikleri, davranıĢları, duyguları, düĢünceleri, tepkileri, tavır alıĢları, giyiniĢi gibi pek çok değiĢik özellikleri ayrıntılı olarak verilip bir anlamda onun portresi çizilir.
70
• Hayatı içerisinde canlı, yaĢayan bir kiĢilik olarak sergilenir. Buna örnek olarak M. Emin EriĢirgil'in Mehmet Akif /Ġslâmcı Bir ġairin Romanı (1956); Tahir Alangu'nun “Ömer Seyfettin “(1968) adlı eserleri verilebilir. Ayrıca Oğuz Atay'ın “Bir Bilim Adamının Romanı” (1975) adlı romanı da bu türün en iyi örneklerindendir. Yazar bu romanında hocası Mustafa Ġnan'ı merkez alarak bir dönemin idealist neslinin hayatını yansıtmıĢtır.
71
Nekroloji:
Ölen ünlü bir kiĢinin hemen ölümünden sonraki günlerde genellikle gazete ve dergilerde yakın çevresinde yer alan kiĢiler tarafından onun üstün niteliklerinin, erdemlerinin, çalıĢmalarının ve diğer özelliklerinin anı üslûbuyla anlatıldığı yazılara denir. Bu yazılar bir anlamda öleni çok seven birinin ağıtları, duygusal, öznel açıklamalarıdır.
72
• Bu tür yazılara örnek olarak Yahya Kemal'in ölümü dolayısıyla kaleme alınmıĢ Ģu yazıları verebiliriz: Vehbi Cem AĢkun, "Ġstanbul AĢığını Kaybetti" (Dün-ya, 5 Kasım 1958); Nimet Behsuz, "Büyük ġairin Arkasından" (Yeni Gün, 3 Kasım 1958); Cenap Gedikoğlu, "Bir Dev ġair Göçtü" (Yeni Gün, 5 Kasım 1958)
73
TARĠHĠ GELĠġĠMĠ
Türk edebiyatında ilk biyografik eser, Malik BahĢi'nin Feridüddin-i Attar'dançevirmiĢ olduğu “Tezkiretü'l-Evliya”dır.Daha çok mesleklerine göre düzenlenmiĢ ve birden fazla kiĢinin biyografisinin yer aldığı tezkire, menakıb, hadika, fihrist, Ģairname, gazavatname, gibi adlar altında birçok eser kaleme alınmıĢtır.
Menakıpname ya da velâyetname denilen eserlerde tarikat büyüklerinin, evliyaların, pir ve Ģeyhlerin olağanüstü halleri, kerametleri ve diğer kiĢisel özellikleri anlatılır.
74
Vakayinamelerde de birçok devlet adamının biyografilerine ait malzemeler bulmak mümkündür.
ġuara Tezkireleri:
ġairlerin biyografilerine, eserlerine yer veren, Ģiirleri hakkında değerlendirmelerin bulunduğu eserlere Ģuara tezkiresi denir.
75
Özne-Yüklem Uyumsuzluğu
Bir cümlede özne-yüklem
arasında uyumluluk
aranır.Bu uyumun
bozulmasıyla cümlede
anlatım bozukluğu
meydana gelir.
76
1.Teklik-çokluk yönünden uyumluluk
a. Tekil öznelerin yüklemi tekil,çoğul öznelerin yüklemi de çoğul olur.
*Öğrenciler,öğretmenlerini dikkatle dinlediler.
b. Öznesi insan olan cümlelerde özne bir toplumu ifade ediyorsa yüklem tekil de olabilir.
* Meclis bu aralar toplanacak.77
Bazı durumlarda özne çoğul da olsa yüklem tekil olur..Ağaçlar yapraklarını düküyor.
. Günler geçmiyor.
. Gözlerim görmez oldu.
.Kulaklarım basınçtan tıkandı.
Not: KiĢileĢtirme yapılan insan dıĢı varlıklarda özne çoğul ise yüklem de çoğul olabilir.
Çiçekler sevinç içinde birbirlerine “günaydın” dediler.
78
2. KiĢi yönünden uygunluk
a. Özne kaçıncı kiĢiyse yüklem de aynı kiĢinin ekini alır
*Biz bu konuları öğrenmedik.
*Ebru ve kardeĢi sinemaya gitmiĢler.
b.2.tekil kiĢiler saygı anlamında 2. coğul kiĢi olarak kullanılırlar.
*Siz, Ģöyle buyurunuz.
79
80
OTOBĠYOGRAFĠ
Bir düĢünürün, bir sanatçının kendi yaĢam öyküsünü anlattığı eserdir. Kaynak olarak kiĢi kendini ve aile büyüklerinden aldığı bilgileri kullanır. Otobiyografi yazmak çok güçtür, çünkü insanın kendinden söz ederken objektif olması zordur. Otobiyografiler sayesinde o kiĢinin sanatı, düĢünceleri ve imza attığı baĢarılı iĢler hakkında bilgileniriz.
Otobiyografileri okumak, kendi deneyimlerimize bir yaĢam deneyimini, yaĢayanın ağzından katmak demektir. Sanatçıların nasıl baĢarıya ulaĢtıklarını bize otobiyografiler sunar.
81
Otobiyografinin belirleyici özellikleri
Otobiyografi düĢünsel plânla yazılır.
Otobiyografi, belgelere dayanılarak yazılır. Rivayetlere ve tartıĢmalara yol açacak bilgilere yer verilmez.
Derlenen bilgiler bilimsel araĢtırma yöntemiyle bir araya getirilmelidir.
Otobiyografi yazarı objektif olmak zorundadır.
Biyografi yazarı objektif olmak zorundadır.
82
GEZĠ (SEYAHAT) YAZISI
Yurt içinde ve dıĢında yapılan gezilerde görülenlerin
anlatıldığı yazı türüne gezi yazısı denir.
Bu tür yazılar; gezilip görülen yerlere iliĢkin bilgi
vermek, o yerlerin güzelliklerini ve görülmeye değer yanlarını göstermek
amacı taĢır. Bu türde bir yazı okuyan kiĢi, anlatılan yerler hakkında bilgi sahibi olur.
83
• Dünya edebiyatında bu türde eser verenlerin baĢında Herodotos (Heredot), Marco Polo (Marko Polo), Ġbn-i Batutagelir.
• Türk edebiyatında, 16. yüzyılda BabürĢah‟ın Doğu Türkçesiyle yazdığı Babürname‟si ve Seydi Ali Reis‟in Mir‟atü‟l-Memalik adlı eserleri gezi türünün ilk örnekleri kabul edilir.
• 17. yüzyılda yazılan Evliya Çelebi‟nin Seyahatname‟si gezi türünün önemli eserlerinden biridir.
• 18. yüzyılda, Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet tarafından yazılan Sefaretname de gezi türünün örneklerindendir.
• Tanzimat‟tan sonra, Avrupa‟yı ve baĢka ülkeleri dolaĢan yazarlar arasında gezi notlarını yazma merakı da artmıĢtır. Namık Kemal, Ali Suavi, Ziya PaĢa gibi sanatçılar, yurt dıĢı gezilerini yazmıĢlardır.
84
Gezi türünde eser veren yazarlarımızdan bazıları Ģunlardır:
•Ahmet Mithat Efendi: Avrupa‟da Bir Cevelan •Direktör Ali Bey: Seyahat Jurnalı•Ahmet Ihsan Tokgöz: Avrupa‟da Ne Gördüm•Cenap ġahabettin: Hac Yolunda, Afak-ı Ġrak, Avrupa Mektupları•Mehmet Akif Ersoy: Berlin Hatıraları •Ahmet HaĢim: Bize Göre, Frankfurt Seyahatnamesi•Falih Rıfkı Atay: DenizaĢırı, Zeytin Dağı, TaymisKıyıları, Yolcu Defteri•Selahattin Batu: Romancero, Isviçre Günleri•ReĢat Nuri Güntekin: Anadolu Notları•Azra Erhat: Mavi Yolculuk•Haldun Taner: DüĢsem Yollara Yollara•Oktay Akbal: HiroĢimalar Olnıasın•Attila Ġlhan: Abbas Yolcu
85
SOHBET (SÖYLEŞİ)
Yazarın bir konu hakkındaki görüĢ ve düĢüncelerini sanki biriyle konuĢuyormuĢ gibi samimi bir üslupla kaleme aldığı gazete yazılarıdır. Yazar bu yazı türünde kendine bazı sorular sorar ve bunlara yanıtlar verir.
86
SöyleĢinin belirleyici özellikleri nelerdir?
DüĢünsel plânla yazılır.
Yazar anlattıklarının doğruluğuna, okuyucusu ile olan bağına güvenmeli, anlattıklarını günlük konuĢma havasıyla, fakat mantık çerçevesinden ayrılmadan anlatabilmelidir.
Kolay okunabilir bir üslup yakalayabilmelidir.
Yazar “senli benli” bir üslupla,okuyucuyla konuĢuyormuĢçasına eseri kaleme alır.
Türkçede Gereksiz Sözcük Kullanımı
İyi bir cümle sözcük sayısı bakımından yeterli olmalıdır.Gereksiz sözcük kullanımı cümlenin durukuğunu bozar ve anlatım bozukluğuna sebep olur. *Mecburen okula gitmek zorundakaldım.
*Uzun süre arkadaşıyla karşılıklı tartıştı.
87
Türkçede “ki”lerin yazımı
Türkçede üç çeşit “ki” bulunur.Bunlardan sadece bağlaç olan “ki” birkaç özel durum dışında eklendiği kelimeden ayrı yazılır.Diğer ikisi daima eklendiği kelimeye bitişik yazılır.
88
1.Sıfat yapan –ki:
Bir cümlede sıfat yapan “-ki”yiayırt etmek için önündeki isme “hangi” sorusunu sorabilirsiniz.Eğer mantıklı bir cevap alabiliyorsanız o sıfat yapan –”ki”lerdendir.
Evdeki eşyalar
Duvardaki tablolar
Ağaçtaki kuşlar
89
2. Ġlgi zamiri –ki:
Bir cümlede ilgi zamiri olan
“-ki” yi Ģu Ģekilde bulabiliriz:
“-ki”den sonra “-ler” çokluk eki getirilebiliyorsa o zamirdir.
Benim sınavım seninkindengüzel geçti.
Bizim okul sizinkinden güzel.
90
3. Bağlaç olan “-ki”:Bağlaç olan “-ki” yi cümleden
çıkardığımızda anlam bozulur.
*Dersi iyi dinle ki sınavda baĢarılı olasın.
NOT: “-Ki” bağlacı kalıplaĢmıĢ bazı örneklerde bitiĢik yazılır.
belki,çünkü,halbuki, mademki,meğerki,oysaki,
sanki
91
Türkçede “de”lerin yazımı
Türkçede bulunma hali olan”-de” ve bağlaç olan “-de” olmak üzere iki çeĢit “-de” vardır.
.Bulunma hali olan”-de”:
Ek cümleden çıkarıldığında anlam bozuluyorda o bulunma hali ekidir.
*Bahçede çocuklar koĢuĢuyor.
92
Bağlaç olan “-de”
Bağlaç olan “-de”cümledençıkarıldığında anlam bozulmaz.
Tiyatroya gideceğin zaman bana da haber ver.
Toplantıda o da düĢüncelerini dile getirdi.
93
Türkçede “-mi” soru eklerinin yazımı
“-mi” soru eki genelde kelimeden ayrı yazılır.Soru ekinden sonra gelen ekler ise bu eke bitiĢik yazılır.Bu ek sorudan baĢka görevde kullanıldığında da ayrı yazılır.
Gelecek misin?
Ağladın mı?
Kar yağdı mı,yollarda periĢan oluyoruz.
94
HABER YAZILARI
95
HABER YAZISI
Güncel ve ilginç bir olayın oldukça nesnel bir biçimde, değiĢik kaynaklarla (gazete, dergi, televizyon…) halka sunulmasıdır.
96
ĠKĠ KELĠMENĠN ANLAMINI ĠYĠ BĠLMEK GEREKĠYOR
YAYIN:Basılıp satıĢa çıkarılan kitap, gazete gibi okunan veya radyo, televizyon aracılığıyla halka sunulan, duyurulan, iletilen Ģey, neĢriyat. YAYIM: Yayma iĢi; kitap, gazete vb Ģeylerin basılıp dağıtılması, neĢir; herhangi bir eserin radyo, televizyon aracılığıyla kitleye ulaĢtırılması.
97
HABER YAZISININ ÖZELLİKLERİ
1.Haber giriĢ (olay özetlenir),geliĢme (ortaya konur) ve sonuç(etkileri, sonuçları) bölümlerindenoluĢur. 2.Haberin baĢlığı, haberiokutacak kadar ilgi çekmeli. 3.Haber kitleye uygun olmalı. Çünkü yaĢa, cinsiyete, mesleğe,ihtiyaca göre algı değiĢir. 4.Bir haberin değerini okunması (tirajı) belirlediği için her olay haber
olamaz.
5.Haber duyulmamıĢ olmalı.
98
6.Haber doğru olmalıdır. Yalan
bir haberi sunmak, bir daha
okunmamak için yeterli olacaktır.
7.Muhabir haberi tarafsız yazmalıdır. Yorum köĢe yazarlarının iĢidir.
8.Muhabir okuyucuyu haberle baĢ baĢa bırakmalı, kendi varlığını hissettirmemeli.
9. AnlaĢılır ve ciddi bir üslup kullanılmalı.
99
10. Yazıyı farklı yollarla (resim, grafik,..) görselleĢtirmek etkileĢimi arttırır.
11. Amaç bilgi vermek, farklıyı ortaya koymak, tabiri caizse olayın resmini baĢka yerlere yaymaktır.
12. Bazı kavramların haber yazılarında iyi bilinmesi gerekir.
100
• HABER: Bir olay, bir olgu üzerine
edinilen bilgi, salık.
• SÜTUN: Gazete, dergi, kitap gibi
yazılı Ģeylerde, sayfanın yukarıdan
aĢağıya doğru ayrılmıĢ
bölümlerden her biri, kolon. MANġET: . Gazetelerin ilk sayfasına iri puntolarla konulan baĢlık. SÜRMANġET: Gazetelerin birinci sayfasındaki logonun üzerinde kullanılan baĢlık.
• AJANS: Haber toplama, yayma ve üyelerine dağıtma iĢiyle uğraĢan kuruluĢ.
• TEKZĠP: Yalanlama.
• ASPARAGAS: Uydurma, yalan.
101
• KÖġE YAZISI: Gazete veya
dergilerde gündelik konuları
bir görüĢ ve düĢünceye bağlayarak
yorumlayan ciddi veya eğlendirici
yazı türü, fıkra.
HABER YAZISINI HAZIRLAYAN
GAZETENĠN GELĠġĠMĠHaberleĢme dumandan, davuldan,
kuĢtan, atlı postalardan, mektuplardan; gazetelere, radyoya, televizyona, internete doğru bir geliĢim göstermektedir. Ġleride daha neler olabilir?
102
• Tarihte ilk yazılı olarak haber
verenler bir nevi duvar gazetesi
kullanan romalılardır.
• Osmanlı‟da bunu Kanuni Sultan
Süleyman, savaĢ bilgilerini
vermesiyle baĢlatır.
• Gazete kelimesi, Venedik‟te bilgi
yazılarını okuma karĢılığı ödenen
en küçük Venedik parası olan
“Gazetta”dan doğmuĢtur.
103
• Günümüzdeki anlamıyla ilk
gazete, “Relation oder Zeitung”
adıyla haftalık çıkan Alman gazetesidir.
• Ġlk Türk basımevi Ġbrahim Müteferrika ile 1727‟de açıldı.
• Türkiye‟de ilk gazete Fransız konsolosluğunun çıkardığı
“Haberler Belleteni”dir.
104
• Türkçe basın hayatı ise 1
Kasım 1831‟de resmi gazete
Takvim-i Vekayi ile baĢlar.
• Daha sonra yarı resmi Ceride-i
Havadis‟i W.Churchill (1840)
çıkarır.
• Agah Efendi‟nin 1860‟da
çıkardığı Tercüman-ı Ahval ilk özel
gazetedir.
105
• Habercilik ayrıca 5N 1K ilkelerinin cevaplanmasıdır.
. Haberde “ne, nerede, nasıl,
niçin, ne zaman ve kim” sorularının
eksiksiz cevaplanması gerekir ki amaca
ulaĢılabilsin.
106
GELİN VE DAMADA KURŞUN PARASIYLA İNEK ALINDI
• MuĢ'ta, Düğünlerde Silah Atma Geleneğini Yasaklayan YerolukKöylüleri, Mermiye Harcadıkları Para ile Yeni Evlenen Çifte Hediye Alma Uygulaması BaĢlattı. Köylüler, Gelin ve Damada Ġnek Aldı.
PİLOT UÇUŞ SIRASINDA UYUYA KALDI
Uçuş sırasında uyuyakalan pilotun,iniş esnasında da uyanmaması üzerine,uçak iniş pistini geçti.Yolcularda büyük panik oluştu.
107
Cümlede mantık hataları
Ġyi bir cümle temel mantık ilkelerine kesinlikle uygun olmalıdır,aksi taktirde bu durum anlatım bozukluğuna yol açar.
*Önlem alınmassa bu hastalık ölüme,hatta kısmi felce neden olabilir.
108
Cümlede öğe eksikliği
Cümlede kullanılması gereken bir ögenin bulunmaması, analtımbozukluğuna yol açar.
Masa örtüsüne yağ damlatmak dirsekleri dayamak beni kızdırır.
(Nesne eksikliği)
Yeni yetiĢen sanatçılara yardım eder,ilgilenirdi.
109
Anlatımın açık olmaması
Cümlelerin ve sözcüklerin kolay anlaĢılır olması, yanlıĢ anlamalara yer bırakmayacak Ģekilde düzenlenmesi açıklık olarak ifade edilir.Açık olmayan cümlelerde anlatılmak istenenler bazen az çok anlaĢılır fakat çoğu zaman cümlede ne söylenmek istendiği belli değildir.
*Bu bayanın vücudunda estetik var mı?
(Estetik ameliyatı kastediliyor.)110
111
1. Nokta (.)Cümlenin sonuna konur.
“Çocuklar bahçede oynuyor.”
Kısaltmaların sonuna konur.“Dr. Ayhan Bey tanıdığımızdır.” (doktor)
Sayılardan sonra sıra bildirmek için konur. (-ıncı, -inci anlamında)“YarıĢmada 1. olmuĢ.” (birinci)
112
Tarihlerin yazılıĢında gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur.“Yazar, 10.10.1973 tarihinde doğmuĢ.”
Saat ve dakika gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur.“Okulumuz sabah saat 08.30‟da açılıyor.
113
2. Virgül (,)
EĢ görevli kelime ve kelime gruplarının arasına konur.“Rıfkı akıllı, çalıĢkan, terbiyeli bir öğrencidir.” (sıfatların arasına)“Çantasına kitabını, defterini, kalemini özenle yerleĢtirdi.” (nesnelerin arasında)
114
Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.“Ülkemi seviyorum, insanlarımı tanıyorum, kendimi biliyorum.”
Hitap için kullanılan kelimelerden sonra konur.“ArkadaĢları, yarın yazılımız var!”
115
Bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime veya kelime gruplarıyla bağlantısı olmadığını göstermek için konur.“Genç, doktorlar yardım istedi.”
Cümlede ara sözlerin baĢına ve sonuna konur.“Yazar, Ömer Seyfettin, sade bir Türkçe ile yazmıĢtır.”
116
Özne ile yüklem arasına baĢka ögelergirmiĢse özneden sonra kullanılır.“Kitap, kültürü nesillerden nesillere aktarmak için çok önemli bir köprü görevindedir.”
Bir durum, düĢünce veya soruya kabul veya reddetmek için kullanılan “evet, hayır” gibi sözcüklerden sonra kullanılır.“Evet, bu kitabı ben yazdım.”
117
3. Noktalı Virgül (;)
Cümle içinde virgülle ayrılmıĢ tür veya takımları birbirinden ayırmak için konur.“Bu bölgede genellikle erkek çocuklara Ali, Tuğrul, Cem; kız çocuklara ise Fatma, Aynur, Demet adları verilir.”
Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.“EĢek ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır.”
118
4. Ġki Nokta (:)
Kendisinden sonra örnek verilecek cümlenin sonuna konur.“Anlatılanlardan Ģunu anladım: Sanat topluma geliĢtirir.”
Kendisinden sonra açıklama yapılacak cümlenin sonuna konur.
Doğrudan yapılan aktarmalarda, aktarılan söz ya da yazıdan önce konur.Öğretmenimiz: “Planlı çalıĢanlar baĢarılı olur.” dedi. 119
5. Üç Nokta (...)
Tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur.
“Karşımızda yemyeşil bir ova...”
Alıntılarda; başta, ortada ve sonda
alınmayan kelime ve bölümlerin yerine
konur.
“.... Demek ki edebiyat bir toplumun vazgeçilmezlerindendir.”
120
6. Soru ĠĢareti (?)
Soru bildiren cümle veya sözlerin sonuna konur.“Bu Ģiiri kim yazmıĢ?”
Bilinmeyen yer, tarih, vb. durumlar için kullanılır.“Yunus Emre (? - 1320) dilimizi çok iyi kullanırdı.”
121
7. Ünlem ĠĢareti (!)Sevinç, kıvanç, acı, korku, ĢaĢma gibi
duyguları anlatan cümlelerin sonuna konur.“Yeter, susun artık!”“Allah Allah!” Nerede çocuk?
Hitapların ve seslenmelerin sonuna gelir.”“Ey Türk Gençliği!”
Parantez içindeki ünlem (!) iĢareti söylenilene inanılmadığı, alay edildiği anlamını verir.“Rıfkı, sınıfın en akıllı (!) öğrencisidir.”
122
8. Kısa çizgi (-)
Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna konur.“Kitap okumanın değerini bilmeyen ulusların ileri gitme-
si olanaksızdır.”
Cümlede ara sözleri ve ana cümleleri ayırmak için kullanılır.“Bu filmi - film seyretmeyi çok severim - geçen yıl izlemiĢtim.”
123
9. Uzun çizgi (–)
Yazıda satır baĢına alınan konuĢmaları göstermek için kullanılır.– Bu araba senin mi?– Evet!– Niçin buraya bıraktın?– BaĢka yer bulamadım...
124
10. Tırnak ĠĢareti (“ ”)
BaĢka bir kimseden veya yazıdan olduğu gibi aktarılan sözler tırnak içinde yazılır.Atatürk öğretmenlere:“Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” dedi.
Özel olarak belirtilmek istenen (vurgulanan) sözler tırnak içine alınır.“Ülkemizde “çevre” konusunda yetiĢen duyarlı olan kiĢi pek az.”
125
11. Kesme iĢareti (‟)
Özel isimlere getirilen çekim eklerini ayırmak için kullanılır.“Atatürk‟ün Türkiye‟si çok geliĢti.”Özel isimlere getirilen yapım ekleri
kesme iĢaretiyle ayrılmaz.“Ġzmirliler bu olaya çok sevinmiĢti.”Kısaltmalara getirilen ekler kesme
iĢaretiyle ayrılır.“23 Nisan 1920'de TBMM‟nin açılıĢı yapıldı.” 126
* Bir harf veya ekten sonra gelen ekleri ayırmada kullanılır.“Alfabemizde u‟dan önce t harfi vardır.”m(metre), l(litre), km(kilometre) gibi kısaltmalardan sonra kesme iĢareti kullanılmaz.“Yüz kg. lık yükü taĢıdı.”
*Sayılara getirilen ekleri ayırmak için konur.“ġirketimizin 50. yılıncı kutladık.”
*Özellikle belirtilmek ve gösterilmek istenen harf veya kelimeden sonra kesme iĢareti getirilir.“Bağlaç olan ile‟nin yerine ve getirilebilir.”
127
12. Yay parantez (ayraç) iĢareti (( ))Yazının veya sözün aslında olmayıp, sonradan
eklenmiĢ, açıklayıcı kelimeleri, söz gruplarını, sözün söylendiği anda olup biteni belirtmek için kullanılır.“Bu kitabı (Nutuk) herkes okumalı.”
Tiyatro eserlerinde konuĢanın hareketlerini, durumunu açıklamak için kullanılır.Adam: (Hafif gülümseyerek) Beni duymadın mı?Kadın: (Dikkate almıyormuĢ gibi davranak) Ne dediniz?
128
13. Düzeltme ĠĢareti (^)
YazılıĢları bir, anlamları ve okunuĢları ayrı olan kelimeleri ayırt etmek, inceltmek ve okunuĢları uzun olan ünlülerin üzerine düzeltme iĢareti konur.
• adem (yokluk), âdem (insan)adet (sayı), âdet (gelenek, alıĢkanlık)
129
* Yabancı dillerden Türkçemize giren birtakım kelime ve eklerde “g, k, l” ünsüzlerinin ince okunduğunu göstermek için bu ünsüzlerden sonra gelen “a ve u” sesleri üzerine düzeltme iĢareti konur. Hangi harfin üzerine konursa o harfi ve o harften önceki harfi ince okutur.“hikâye, dükkân, kâğıt, kâr, ahlâk, hilâl, üslûp, istiklâl, lâle, felâket, rüzgâr...”
130
131
FIKRA ( KÖġE YAZISI)
Yazarın günlük olaylar hakkındaki görüĢ ve düĢüncelerini kaleme aldığı gazete yazılarıdır.
132
Fıkranın belirleyici özellikleri nelerdir?
Makale gibi düĢünsel plânla yazılır. Fakat makaleden kısa yazılardır.
Yazar anlattıklarını kanıtlamak zorunda değildir. Bilimselden çok kiĢisel görüĢünü açıklar, okuyucusunu kendisi gibi düĢündürme kaygısı yoktur.
Günübirlik yazılardır, en beğenileni bile birkaç gün sonra unutulur.
Yazar, yapmacıklıktan uzaktır. Anlatım yalın ve sade bir dille yapılır. Samimi bir dille yazılırlar.
Anlatım yazarın kendine özgü olmalıdır.
Makale ile Fıkra Arasındaki Farklar:
1 - Makale yazarı ele aldığı fikirleri bilimsel bir yaklaĢımla incelerken fıkra yazarı yazarı kiĢisel görüĢle ele alıp inceler. (Nesnel – Öznel)2 - Makalede yazar fikirlerini kanıtlamak zorundadır. Bunun için sağlam güçlü kanıtlar göstermesi gerekir. 3 - Fıkrada ise böyle bir zorunluluk yoktur. Fıkra yazarı isterse ispatlama yoluna gider isterse gitmez, her türlü örneği kul1anabilir.4 - Makale bilimsel bir yazı olduğu için resmi ve ciddi bir anlatım kul1anılır. Fıkrada ise samimi, rahat ve içten bir anlatım vardır.
5- Makaleler kalıcı, fıkralar ise günübirlik yazılardır.
133
1. Anlam geniĢlemesi
Bir varlığın bir türünü anlatan ve baĢlangıçta kullanılıĢ alanı sınırlı olan sözcüklerin zamanla o varlığın bütününü,bütün türlerini anlatır duruma gelmesine anlam geniĢlemesi denir.
“Ödül” sözcüğü zamanında sadece güreĢlerde kazananlara verilen bir “mükafat” anlamında kullanılırken, günümüzde her türden yarıĢma sonunda verilen “mükafat” için kullanılmaktadır.
134
2. Anlam daralmasıBir sözcüğün pek çok anlamı varken bu
anlamlardan bazılarını zamanla kaybetmesine anlam daralması denir.
“Oğul” sözcüğü eskiden çocuklar için kullanılan bir söz iken zamanla yalnızca erkek çocukları için kullanılan bir sözcük haline gelmiĢtir.Artık kız çocukları için “oğul” sözcüğü kullanılmamaktadır.Sözcük bu Ģekilde anlam daralmasına uğramıĢtır.
135
136
DENEME
Herhangi bir konu üzerinde yazarın kesin sonuçlara varmadan, kiĢisel görüĢ ve düĢüncelerini anlattığı yazı türüne deneme denir.
16. yüzyılda yaĢayan Fransız yazarı Montaigne (Monteyn)'den beri, bağımsız bir edebiyat türü olarak biçimlenmeye baĢlayan deneme, "yazara göre yazı" diye anlatılabilir.
137
• Bir yazarın herhangi bir konu üzerindeki kiĢisel duygu ve düĢüncelerini kesin yargılara varmadan anlattığı yazı türüdür.
• Ġnsanı düĢünmeye yorum yapmaya sürükler.• Yazar konuyu düĢüncelerini açıklamak için araç olarak
kullanır.• Konu sınırlaması yoktur.• Denemeci yazısını konuĢma havası içinde kendisiyle
konuĢuyormuĢ gibi yazar.• Ġçten ve etkileyici bir üslup kullanılır.• DüĢünceler kesin değiĢmez bir sonuca
bağlanmaz. • Deneme yazarı, denemeyi “ben “ diliyle yazar.• Batı edebiyatında türün kurucusu Fransız Montaigne ve
Ġngiliz Bacon‟dur.• Türk Edebiyatında Ahmet HaĢim,Nurullah
Ataç,Sabahattin Eyüboğlu Ve Suut Kemal Yetkin‟dir.
138
Deneme türünün eski örneklerini Eski Yunan ve Lâtin edebiyatlarında görmekteyiz. Bunlar; Epiktetos„dan Sohbetler, Eflatun„dan Kimi Diyaloglar, Çiçero„dan, kimi eserleridir.
Deneme türü 18. yüzyılda önemli bir geliĢme göstermiĢtir.
139
Fransız edebiyatında, Montaigne, Alain (Alen); Ġngiliz edebiyatında Bacon (Beykın), Charles Lamb (ÇarlsLamp),daha sonraki dönemlerde Anatole France ve Hippolyte Taineönemli deneme yazarlarıdır.
Deneme türüne Cumhuriyet döneminde yazarların önem verdikleri görülür.
TÜRK EDEBĠYATINDA DENEME TÜRÜ
Batı edebiyatlarının etkisiyle Tanzimat'tan sonra girmiĢ ve Cumhuriyet'ten sonra geliĢmiĢtir. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ahmed HaĢim ve Fatih Rıfkı Atay aynı zamanda baĢarılı deneme yazarlarıydı. Deneme türünün en güzel örneklerini ise Nurullah Ataç verdi. Bu türde örnekler veren öbür önemli
yazarlarımız arasında ise Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Eyüboğlu, Suut Kemal Yetkin, Vedat Günyol, Melih Cevdet Anday, Onat Kutlar, Mehmet Fuat, Salah Birsel, Nermi Uygur, Fethi Naci, Cemal Süreyya, Füsun Altıok ve Selim Ġleri sayılabilir.
140
141
Edebiyatımızda deneme türünde eser veren yazarlar Ģunlardır:
• Adnan Adıvar: Dur Düşün• Nurullah Ataç: Günlerin Getirdiği• Ahmet Hamdi Tanpınar: Yaşadığım Gibi• Sabahattin Eyuboğlu: Sanat Üzerine Denemeler• Suut Kemal Yetkin: Düşün Payı• Melih Cevdet Anday: Konuşarak• Mehmet Kaplan: Nesillerin Ruhu• Ceyhun Atuf Kansu: Köy Öğretmenine Mektuplar• Mermi Uygur: Güneşle• Salâh Birsel: Kurutulmuş Felsefe Bahçesi• Vedat Günyol: Daldan Dala• Oktay Akbal: Yaşamı Yeniden Kurmak
DOĞRU ĠLE YALANHer doğruyu söylemeye gelmezmiĢ,
birtakım doğruları yaymamak, çokluktan, kamudan gizlemek gerekmiĢ... Peki ama, bir doğruyu söylemek, gizlemek, yayılmasını önlemeğe çalıĢmak o doğrunun yerinde duran yalanı sürdürmek demektir. Yalanın yalan olduğunu bilerek sürmesine bırakmaya hakkınız var mıdır?... Bu yalanlar kutsalmıĢ, onlara dokunmaya gelmezmiĢ... Bir Ģeyin yalan olduğunu anladık mı kutsallığına inanmıyoruz demektir; bunun için "kutsal yalan" sözü bir Ģeyin hem köĢeli hem de yuvarlak, hem katı hem de biçimsiz olduğunu söylemek gibi bir saçmadır. Ama duygularını birer düĢünce saymaktan çekinmeyenler böyle saçmalarla kolayca bağdaĢabiliyor.
142
Birtakım doğruların gizlenmesi gerektiğini ileri sürmek eski kibarlık, asillik (aristocratie) -aristokrat- düĢüncenin bir kalıntısıdır. Bir yanda büyükler, kibarlar, damarlarında mavi kan akanlar var, onlar doğruları bilirler, onların bilmesinden bir kötülük gelmez; ama küçüklere, kibar olmayanlara, kölelere sakın açmayın!... Öyledir kiĢioğlu: kendisi için ille birtakım ayrıcalıklar ister. Eski acunun kibarlığı, aristokratlığı yıkıldı ama onun yerine aydınlar türedi...Bir kiĢi olarak ilk ödevimiz, yalan olduğunu anladığımız düĢüncelerden benzerlerimizi yani bütün kiĢileri kurtarmaya çalıĢmaktır.
143
"Ben bunun yalan olduğunu biliyorum, ben buna inanmıyorum, ama kamunun bu bağlar altında kalması, onun anlamaması daha iyi olur." diyen kimse, öğrendiği anladığı doğrulara layık olmayan kimsedir. Ġnandığı bir Ģey yoktur onun: Bir Ģeyin ne doğru olduğunu düĢünür, ne de yalan olduğunu. Ancak kendisini düĢünür, büyük görmek için bir yol arar.
Her doğru söylenebilir, her doğru söylenmelidir, yoksa çevremizi aldatıyoruz, çevremize yalan yayıyoruz demektir.
Nurullah Ataç
144
1. EĢ Anlamlı (AnlamdaĢ) Sözcükler
YazılıĢları farklı anlamları aynı olan sözcüklere eĢ anlamlı sözcükler denir.EĢ anlamlı sözcüklere bakıldığında genellikle bunlardan birinin Türkçe,öbürünün yabancı kökenli sözcük olduğunu görürüz.
Annesine çok değerli bir hediye almıĢ.
Çocuklar doğmadan isim kavgasına baĢladınız.
145
2. Zıt Anlamlı Sözcükler:
Birbirlerine anlam bakımından bütünüyle zıt olan durum ve kavramları ifade eden sözcüklere zır alamlı sözcükler denir.
Tanzimat romanlarında karakterler ya hep iyi ya hep kötüdür.
Karamsar insanları sevmek Ģöyle dursun onlardan nefret ediyorum.
146
3. EĢ sesli sözcükler
YazılıĢları ve söyleniĢleri aynı, anlamları farklı olan sözcüklere eĢ sesli sözcük denir.
.Sen hala onun söyledikelrinekan.
. Yüzünde kan lekesi var.
147
148
MAKALE
Yazarın herhangi bir konu üzerindekigörüĢ ve düĢüncelerini kesin sonuçlaravararak ve bunları belgelere dayandırarakanlattığı yazı türüne makale denir.
Makalenin belirleyici özellikleri nelerdir? Makale türüyle yazılan yazılar denemeye
göre daha bilimsel gazete yazılarıdır. Makalede denemeye göre daha resmi bir
dil kullanılır. Makale nesnel( objektif) bakıĢ açısıyla
kaleme alınır; deneme ise öznel(subjektif) bakıĢ açısıyla kaleme alınır.
DüĢünsel plânla yazılır.
149
Yazar anlattıklarının doğruluğuna güvenmeli, anlattıklarını bir mantık çerçevesine oturtabilmelidir . Anlattıkları birbiriyle çeliĢmemelidir.
ĠĢlenen konu kendinden önceki söylenmiĢlerden, yazılmıĢlardan ayrı olmalıdır.
Okuyucuya konunun önemini kavratabilmek için örnekleme, karĢılaĢtırma, tanık gösterme gibi nesnel verilerden yararlanmalıdır.
Kalıcı yazılardır.
En önemli özelliği ileri sürülen düĢünce kanıtlanmalıdır.Bunun için yazar kesin kanıt ve deliller sunmalıdır.
TÜRK EDEBİYATINDA MAKALE TÜRÜ
Makale , düĢüncehayatımıza Tazminatlabirlikte girmiĢtir.ĠLKmakale örneği Tanzimatsanatçısı ġinasitarafından Tercüman-ıAhval‟de “Mukaddime”baĢlığıyla yayınlamıĢtır.Bu tür gazeteciliğingeliĢmesiyle yayılmıĢtır
150
Küresel Çevre Kirlenmesi
Günümüzün dünyasında çevre kirliliği, tüm
gezegeni kaplayan boyutlara ulaşmış durumda.
Dünyanın birçok bölgesinde insanlar, çevre felaketine karşı korumasız, nükleer tehdit ve radyasyondan
habersiz bir yaşam sürmektedir. Bilim adamları ise bu
olumsuzlukların devamı halinde dünyadaki tüm
canlıların ciddi biçimde tehdit altında olduğunu
vurguluyorlar.Halbuki insanoğlunun gelişimi başlarda yaşam ve
doğal çevre ile uyum içinde sürmüştür. Ancak
dünyadaki toplumsal ve teknolojik
151
gelişmelerin hızla artışı karşısında ekolojik sistemin bu
hassas dengesi giderek bozulmuştur. Bu tehlikeli
gelişmenin seyircisi durumunda olan insanlık ise
dünyada dengeli bir çevrenin korunamaması halinde
tüm canlıların varlığının sürmesinin olanaksızlığını
acaba ne zaman anlayacak?
Dünyadaki benzer sel baskınlarının verdiği zararlar
ürkütücü boyutlara ulaştı. 240 milyon kişiyi etkilediği
söylenen bu yazın selleri, resmi açıklamalara göre
şimdiye kadar 2 binin üzerinde insanın ve sayısı
bilinmeyen diğer canlıların yaşamlarına mal oldu.
Yaklaşık 14 milyon kişi evini terk etmek zorunda kaldı.
Bu durum, insana, Çinlilerin “Su ile şaka olmaz”
özdeyişini hatırlatıyor.
152
İnsanların yazgıları ile ilgili dehşet dolu olası
tehlikelere karşı evrensel yurttaş girişimlerinin etkinliği
attırılmalıdır.
Hepimizin paylaştığı bu dünyayı, bu gezegeni
gelecek kuşaklara kirli ve çirkin bırakmaya hakkımız
var mı? Geleceğe bir borcumuz yok mu?
Hatalarımızın bedelini henüz doğmamışlara
ödetmemeliyiz.
Doğa ananın yasalarına yeterince duyarlılık
göstermeli ve doğal afetlerini ciddiye almalıyız. Doğal
zenginliklerle dolu olması gereken bir dünyadan daha
fazla yoksun olmamalıyız.
(Şaban Ali Yaşaroğlu, 3 Ekim 1998)
153
154
ELEġTĠRĠ
Herhangi bir kişiyi, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlışlarını okuyucuya göstererek anlatmak, değerlendirmek amacıyla yazılan yazılara eleĢtiri denir.
155
KONULARINAGÖRE
ELEġTĠRĠ
Topluma Dönük Sanatçıya Dönük Yapıta DönükOkuyucuya Dönük
156
ELEġTĠRMENĠNTUTUMUNA GÖRE
ELEġTĠRĠ
Ġzlenimsel
Öznel Yargılar
NesnelTarafsız GözleBelli Ölçütlere Göre Yargılar
157
ELEġTĠRĠ YAZARININ ÖZELLĠKLERĠ
1-EleĢtirmeci, bir sanat eserinin gerçekdeğerini,değerli-değersiz yanlarını ortayakoyar.
2-EleĢtirmecinin görevi güzellik ortayaçıkarmak değil, ortaya çıkarılmıĢ güzelliğiyargılamak, okurlara tanıtmaktır.
3-EleĢtiri yazarı objektif olmalı, eseridikkatle inceleyebilmeli; analizyapabilmeli, yorumlayabilmeli geniĢ birbilgiyle eseri değerlendirme kabiliyetinesahip olmalıdır.
4- EleĢtiri yazarı, her konuda eleĢtiriyazısı yazamaz, ancak uzmanı olduğualanda yazabilir.
158
159
Türk Edebiyatında EleĢtiri
• Tanzimat döneminde temsilcileri: Şinasi, Namık Kemal, Recaizade Ekrem, Abdülhak Hamid, Samipaşazade Sezai, Beşir Fuad, NabizadeNazım’dır.
• Serveti Fünun döneminde, Cenap Şahabettin, Halit Ziya, Mehmet Rauf, Nabizade Nazım, Hüseyin Cahit dönemin eleştiricileridir.
• Cumhuriyetin ilk yıllarında eleştiri, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’le başlar. İsmail Habip Sevük ve Ahmet Hamdi Tanpınar eleştiriyi edebiyat tarihi içinde ele alırlar. Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin iki öznelci eleştirmendir.
•
160
EleĢtirinin Özellikleri:
1- Eleştiri düşünsel plânla yazılır.2- Eleştiride konu sınırlaması yoktur.3- Eser ile ilgili, değerli ve değersiz diye gösterilen yargılar, eserden alınacak örneklere dayandırılmalıdır.4- Yazar, yargılarında belirli ölçülere bağlı kalmalı yani eleştirileri nesnel olmalı: “beğendim, hoşuma gitti…” gibi öznel değerlendirmelerden kaçınmalıdır. 5-Eleştirisi yapılan çalışma, bütün boyutlarıyla ele alınmalı, kendi türü içinde bilimsel, sanatsal veya toplumsal bir zemine oturtulmalıdır.
• Sistematik eleştirmenler: Asım Bezirci, Fethi Naci, Hüseyin Cöntürk(bağımsız yöntemi geliştirdi). Sabahattin Eyüboğlu ve Vedat Günyol ise hümanist eleştirmenlerdir.
• Çağdaş eleştirmenler: Mehmet Kaplan, Tahir Alangu, Mehmet Fuat, Nihat Sami Banarlı, Cemil Meriç, Melih Cevdet, Orhan Şaik Gökyay, Cevdet Kudret, Agâh Sırrı, Yaşar Nabi,Fuat Köprülü’dür.
161
162
• Dünya edebiyatında Boielau, A. France
• Türk edebiyatında Mehmet Kaplan,
Nurullah Ataç, Cemil Meriç ve Hüseyin
Cahit Yalçın eleştiri türünün önemli
temsilcileridir.
• Edebiyatımızdaki ilk eleştiri Namık
Kemal’in Tahrib-i Harabat’ıdır.
163
EleĢtiri Örneği
18. yüzyılın ünlü aşk romanı yazarı JaneAusten’ın hayatından yolan çıkılarak çekilenAşkın kitabı Austen’ın gençliğinde yaşadığıaşk macerasını ve onu yazarlık mesleğiniseçmeye iten olayları konu alıyor. İlginç olanfilmin biyografik bir değer taşımasından çok,taklit bir Austen romanı havasını yakalamışolması. Filmde rahatsızlık veren başka birunsur da Austen’ı canlandıran oyuncununrolüne tam oturmamış olması. Bunun dışındafilmin görüntüleri ve kurgusu oldukça başarılı.Özellikle kostümleri göze çarpan balo vedans sahneleri çok iyi çekilmiş.
164
RÖPORTAJ
Yazarın, okuyucuyu bir konuyainandırmak için kişi, eşya, eser yada yer ile ilgili yaptığı incelemelerifotoğraflarla süsleyerek kendigörüşlerini de katarak yazdığı gazeteve dergi yazılarına röportaj denir.
165
• Röportaj, gazeteciliğin gelişmesi ile ortaya çıkmıştır.
• Bu sözcük Latince toplamak getirmek anlamındadır.
• Türk edebiyatında 1960 yılından sonra halkın sorunlarını yansıtmak gazetelerin vazgeçilmez bir birimi olan röportajla sağlanmıştır.
166
Röportajın özellikleri• Yazar bilgiden başka izlenimlerini yazmalıdır,
öznellik hakimdir. • Röportajdaki konu iyice öğrenilmeli, gerekli
incelemeler yapılmalıdır.• Birinci tekil kişi ağzından yazılır.• Okuyucuda heyecan yaratmalı, özelden genele
gidilmelidir.• Röportajlarda ses kayıtları, fotoğraflar, filmler
vb. teknolojik aletler kullanılmalıdır.• Röportajda öyküleyici, betimleyici,
öğretici,açıklayıcı anlatım türleri kullanılır.• Öğretici metinlerdendir ve dil göndergesel
işlevde kullanılır.
167
Röportajda konularına göre üç’e ayrılır:
1- Bir yeri konu alan röportajlar: Buröportajlarda tanıtılan yer ve yaşamkoşulları her yönüyle ele alınır.
2- Eşyayı konu alan röportajlar: Eşyanındikkat çekici özelliği, düşündürücüözellikleri ele alınır.
3- İnsanı konu alan röportajlar: Belli bir ünekavuşmuş kimselerin, dikkat çeken vedüşündüren yönleri belirtilir.
168
Dünya edebiyatında; • Jack London,• Heming Way• Selohow Sortre, röportaj
örneği vermiş sanatçılardır.Türk edebiyatında;• Rujen Eşref Ünaydın• Falih Rıfkı Atay• Abdi İpekçi• Fikret Otyam• Yaşar Kemalröportaj örneği vermiştir.
169
Cem Yılmaz Röportajı
6 Aralık 2008
Filmde evrim teorisini de yerle bir ettiniz.
• Buna inanıp inanmamak ayrı ama ben inanmıyorum açıkçası. Film buna komik bir eleştiri getiriyor. Yani maymun insandan daha aşağı bir şeyse geçmişte maymun olmak değil de asıl şimdi maymun olmak bir anlam kazanıyor. Ama şimdi bunun bilimsel bir gerçeklikten ziyade bir alay unsuru olması daha kıymetli.
Parayla ilgili şakalarınız çokluğu neden kaynaklanıyor?
• Yıllardır sahnede para ile ilgili şaka yapmamın sebebi insanların ilgilendiği bir konu olması. Bahsedilen imaj şu: Parayı götürüyor, hatta evde para sayma makinesi var. Evinde para sayma makinesi olan artist var mı? Var! O bilgi bende var mı? Var! Ama o ben değilim. O evinde para sayma makinesi olan artisti bir yardım konserinde görürsünüz ancak.
170
MÜLAKAT(GÖRÜġME)
Mülakat; buluşma, görüşme, konuşmademektir.
Zamanın ünlü kişilerini herhangi birgazetecinin ziyaret etmesi ve ona alanıylailgili sorular sorarak sorularına cevapalmasıdır.
171
Mülakat yapan kişi;
Mülakat yapacağı kişiden görüşme zamanını belirlemesini istemeli,
Konuşacağı kişi ve konu hakkında bilge edinmeli, ön hazırlık yapmalı,
Sabırlı, dikkatli ve nazik olmalı,Söz başka bir konuya atlarsa, tekrar konuyu toparlamalı ve konuya dönmeli,
Kültürü ve becerisiyle karşısındakini konuşmaya ikna edebilecek beceriye sahip olmalı,
Hep kendi konuşarak karşısındaki kişiyi sıkmamalıdır.
172
Özellikleri
Mülakat metinleri öğretici ve ufuk açıcıdır.
Alanında tanınmış kişilerle mülakat yapılır.
Alınan cevaplar, aynen ve yorumlanmadan yayımlanır.
Mülakat yazılarında; görüşülen kimsenin adı, ne işle uğraştığı, hangi amaç için kendisiyle konuşulduğu, buluşma yeri; sorular ve cevaplar; mülakat yapılan kimsenin o konu üzerindeki temel görüşü belirtilmelidir.
Cümleler açık, yalın olmalı; diyalog çizgisinden ve tırnak işaretinden faydalanılmalıdır.
Genelde söyleşmeye bağlı anlatım türü kullanılır.
173
Söylev (Nutuk-Hitabet)
• Bir topluluğa belli birdüşünceyi aşılamak,topluluğuetkilemek,hareketegeçirmek amacı taşıyangüzel ve etkili konuşmayadenir.
• Eskiden topluluk karşısındasöz söyleme sanatınahitabet,konuşmalarahitabe,söz söyleyen kişiyehatip denirdi.
174
Söylev çeşitleri
• Siyasal
• Dinsel
• Hukuksal
• Akademik
175
Konuya
hakim
anlattıklarına
inanan
CanlılıkSesin
ayarlanması
Doğru
söyleyiş
Sesin
işitilebilir
olması
HATİPTE
BULUNMASI
GEREKEN
ÖZELLİKLER
176
Söylevin Özellikleri
• Geniş bir kültür birikimi
• Samimi içten bir ifade
• Anlaşılır bir dil
• Etkili kısa cümleler
• Tutarlı metin
• Akıcı metin
• Metni zihinde kalacak cümlelerle bitirme
177
• Latin Edebiyatı’nda Çiçero alanın temsilcisidir.• Türk tarihinde ilk söylev 8.yy Göktürk
Yazıtları’dır.• Mehmet Akif Ersoy,Halide Edip Adıvar ve
Hamdullah Suphi söylevleriyle milli mücadele döneminde halkı bilinçlendirmişlerdir.
• Atatürk’ün Gençliğe Hitabe ve Nutuk adlı eserleri türe örnektir.
178
179
Recommended