7. Sınıf Vücudumuzda Sistemler

Preview:

Citation preview

VÜCUDUMUZDA

SİSTEMLER

SİNDİRİM SİSTEMİ

• Çalışan bir makinenin enerjiye ihtiyacı olduğu gibi insanın da sürekli enerjiye ihtiyacı vardır.

• İnsan vücudunun büyümesi, gelişmesi ve yaşlanan dokuların onarılması için çeşitli maddeler gerekir.

• Bu maddeler besinlerdir.

• Besinlerden enerji elde edilebilmesi için besinlerin önce kana, sonra da kandan hücrelere geçmesi gerekir.

• Vücudumuz milyonlarca hücreden oluşmuştur ve her bir hücrenin besine ihtiyacı vardır.

• Yediğimiz besinler sindirim işlemi sonucunda hücrelerimize geçebilecek duruma gelir.

• Yediğimiz besinler sindirim işlemi sonucunda hücrelerimize geçebilecek duruma gelir; hücrelerimizde enerji verici, yapıcı-onarıcı ve düzenleyici olarak kullanılırlar.

•Besinlerimizin vücudumuzda yararlı hâle gelebilmesi için değişime uğraması gerekir. •Bu değişim sindirimle gerçekleşir. •Sindirim büyük moleküllü besin maddelerinin hücrelerimizin kullanabileceği kadar küçük moleküllere dönüştürülmesidir.

•Yediğimiz bir bisküvi ancak on iki saat içerisinde tam olarak sindirilir. Besinleri hücrelerimiz tarafından kullanılabilecek kadar küçük parçalara bölerek kana geçişini sağlamak sindirim sisteminin görevidir.

•Sindirim organları ve enzimleri yenilen besinleri fiziksel ve kimyasal olarak değişikliklere uğratacak özelliktedir. •Sindirim çiğnemeyle başlar. •Besinlerin çiğneme ve kas hareketleriyle fiziksel olarak küçük parçalara ayrılması mekanik sindirimdir.•Besinlerin sindirim enzimleri yardımıyla parçalanması ise kimyasal sindirimdir.

•Sindirim enzimleri sindirim sisteminin organ ve yapıları tarafından salgılanır ve besinlerin sindirimini kolaylaştırır. •Enzimler bütün canlılık olaylarında görev alır. •Mekanik sindirim kimyasal sindirimi kolaylaştırır. •Kimyasal sindirim sonucu, besinlerdeki büyük moleküller enzimlerin yardımıyla kendilerini oluşturan yapı taşlarına ayrılır.

Sindirim Sistemimizi Oluşturan Yapı ve Organlar

Ağız Besinlerin dişler yardımıyla koparılıp, çiğnenip parçalanarak ve tükürükle ıslatılarak yumuşatıldığı yerdir. Ağızda hem mekanik hem kimyasal sindirim gerçekleşir. Besinlerin mekanik sindirimi çiğneme ile gerçekleşir. Besinlerden sadece karbonhidratların kimyasal sindirimi ağızda başlar. Bu ise tükürük içinde bulunan enzimler sayesinde gerçekleşir.

Yutak Besinlerin ağızdan yemek borusuna iletilmesini sağlar. Ağız ve burun boşluğuyla, yemek ve soluk borusunun birleştiği bir kavşak gibidir. Yutma sırasında küçük dil soluk borusunu kapatarak besinlerin soluk borusuna kaçmasını engeller ve besinler yemek borusuna geçer. Bu sırada solunum kısa bir süre için durur. Yutakta mekanik ve kimyasal sindirim olmaz.

Yemek Borusu Yapısında bulunan kasların peşpeşe aşağı doğru kasılmasıyla besinlerin mideye iletilmesini sağlar. Bu kasların ters yönde kasılması kusmaya neden olur. Yemek borusunda mekanik ve kimyasal sindirim olmaz.

Mide Besinler burada uzun süre bekletilir. Besinlerin mekanik sindirimi midenin kasılıp gevşeme hareketi ile; kimyasal sindirim ise mide özsuyu içinde bulunan mide asidi ve enzimler ile gerçekleştirilir. Böylece besinler parçalanarak küçük moleküller hâline getirilmiş olur. Proteinlerin kimyasal sindirimi midede başlar.

İnce Bağırsak Yağların kimyasal sindirimi ince bağırsakta başlar. İnce bağırsağa gelen safra, pankreas özsuyu ile yağların, karbon hidratların ve proteinlerin sindirimi tamamlanır. Besinler ince bağırsakta en küçük moleküllerine kadar parçalanır. Bu moleküllerin ince bağırsaktan kan damarlarına geçmesi olayına emilim adı verilir.

İnce bağırsak sindirim sistemimizin en uzun bölümüdür. İnce bağırsakların iç yüzeyi villüs adı verilen ince parmak şeklindeki çıkıntılarla kaplıdır. Emilim, villüslerde gerçekleşir. Villüsler ince bağırsaklardaki emilim yüzeyini artırır.

Kalın Bağırsak Kalın bağırsak besinlerde kalan su, vitamin ve minerallerin emilerek kana geçirilmesini sağlar. Böylece yararlı maddelerin dışarı atılmasını önler. Besin maddelerinin parçalanmayan bölümleri olan atık maddeleri ise anüse doğru hareket ettirir.

Anüs Sindirim sisteminin son bölümüdür. Besin maddelerinin vücudumuz tarafından kullanılamayan bölümü anüs yoluyla atık madde olarak vücuttan uzaklaştırılır.

Anüs

Sindirim Sisteminin Yardımcı Organları

Karaciğer ve pankreas sindirim sistemine yardımcı organlardır. Bu organlar ürettikleri salgıları birer kanalla ince bağırsağa aktarır.

Karaciğer Karaciğer hücreleri safra adı verilen bir salgı üretir. Yağların kimyasal sindirimi için gerekli bir salgı olan safra, ince bağırsağa gönderilir.Pankreas Pankreas öz suyunu salgılar. Pankreas öz suyu proteinlerin, karbonhidratların ve yağların kimyasal sindirimini gerçekleştiren enzimler içerir.

Sindirim Sisteminin Sağlığı

•Sindirim sistemimizin sağlığını korumak için başta dengeli ve yeterli beslenmeyi öğrenmemiz ve öyle beslenmemiz gerekir. •Vücudumuzun günlük enerji gereksinimini karşılamak, büyümemiz ve gelişmemizin sağlıklı olabilmesi için dengeli ve yeterli beslenmemiz gerekir.• Yemek yemek temel ihtiyaçlarımızdandır. •Ancak vücudumuz besinlerin ihtiyacımızdan fazla olan kısmını harcayamaz ve bunları yağa dönüştürerek depolar.• Depolanan yağlar ise zamanla şişmanlığa sebep olur.

Sindirim Sisteminin Sağlığı •Dengeli ve yeterli beslenme; besin maddelerinde olan protein, karbonhidrat, yağ, vitamin, mineral ve suyun, ihtiyacımızı karşılayacak oranda ve birlikte alınmasıdır.•Stres ile dengesiz ve yetersiz beslenme sindirim sistemi sağlığını olumsuz etkileyen faktörlerdendir. Lifli besinleri tüketmek, dengeli ve yeterli beslenmek ise sindirim sisteminin sağlığını olumlu etkiler.

Dengeli ve yeterli beslenmek dışında sindirim sistemimizin sağlığını korumak için:

Çok sıcak ve çok soğuk şeyler yiyip içmemeliyiz. Lokmaları iyice çiğnemeli ve yavaş yemeliyiz. Sofradan tam olarak doymadan kalkmalıyız. Yemek sırasında ve yemekten sonra fazla su içmemeliyiz.Yemekten sonra bir saat kadar istirahat etmeliyiz.Yemeğe çiğ salata veya taze meyve ile başlamalıyız.

Sindirime yardımcı olmak ve kabızlığı önlemek için öğün aralarında bol su içmeliyiz, Yenilen besinlerin temizliğine dikkat etmeliyiz, Et ve süt ürünlerini çiğ olarak tüketmemeliyiz,Fazla tuzlu, baharatlı yemeklerden uzak durmalıyız,Sigara içmemeliyiz,Stres ve ruhsal gerginliklerden uzak durmalıyız.Kafeinli ve asitli içeceklerden uzak durmalıyız.Ağız-diş sağlığımızı korumalıyız,

Sindirim Sistemi Hastalıklarından Bazıları Şunlardır

• Midenin iç yüzeyindeki mukoza tabakasının iltihaplanması gastrit hastalığına neden olur. Mukoza tabakasının aşınarak yaraların oluşması ise ülsere neden olur. Bu yaralar midede ağrılara neden olur. •Stres, üzüntü gibi nedenler mide kaslarında kısa veya uzun aralıklarla ve normalin dışında kasılmalara neden olur. Bu kasılmalar sırasında midede ağrılar oluşur. Buna mide krampı denir.

•Karaciğer hücrelerinin bozulması ile karaciğer küçülür. Bu durum karaciğerin görevini yapamamasına neden olur. Bu hastalığa siroz denir. Sirozun en önemli nedeni alkollü içeceklerin aşırı kullanımıdır. •Bağırsak iltihapları, zehirlenmeler ve beslenme bozuklukları ishale neden olur. İshalli hasta dışkı ile birlikte bol miktarda su ve minerali de dışarı atar. Vücudun su-mineral dengesi bozulur.•Selülozlu besinlerin yeterince ve düzenli olarak yenmemesi, düzenli tuvalet alışkanlığı edinmemek vb. kabızlık nedenidir. Sık aralıklarla gebe kalmak ve fazla sayıda doğum yapmak da kadınlarda kabızlığa neden olur.

•Reflü hastalığı mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. Asitli mide içeriğinin yemek borusuna gelmesi ve uzun süre temas etmesiyle, yemek borusunun asitten kendini koruma özelliği yok olur. Kişinin yaşamında yapacağı bazı düzenlemeler reflü hastalığının ilerlemesini engelleyebilir.

•Yatarken vücudun üst kısmı ile başın yüksekte olmasını sağlamalı• Yatmadan 2 saat önce besin almamalı•Yemeklerden sonra bir süre yatmamalı veya uzanmamalı•Sigara ve alkol kullanmamalı•Kolalı içecekler, kahve, çikolata, yağlı, acılı, baharatlı yiyeceklerden kaçınmalı•Karın bölgesini sıkan kıyafetlerden kaçınmalı•Bir defada çok fazla yemek yerine, sık sık ve az miktarda yemek tercih edilmeli •Düzenli spor yaparak ve dengeli beslenerek fazla kilodan korunmalıdır.

Alkol ve Sigaranın Sindirim Sistemine Etkisi

Alkol, midenin iç yüzeyini örten tabakayı tahriş ederek gastrite ve kusmaya yol açabilir. Midenin üst bölümüyle yemek borusunun alt bölümünde küçük yırtıklara sebep olabilir. Alkolün uzun süre kullanılması özellikle B vitaminlerinin ve diğer besinlerin emilimini engelleyebilir. Ayrıca yüksek miktarda tüketilen alkol, karaciğer için önemli bir tehdit oluşturur. Sigara içme alışkanlığı da benzer sorunlara yol açar.

BOŞALTIM SİSTEMİ

•Besin içeriklerinin hücrelerimiz tarafından kullanılması sonucunda atık maddeler oluşur. •Oluşan bu atık maddeler hücrelerimizden kanımıza geçer. •Atık maddeler vücudumuza zarar vermemesi için bir an önce temizlenmesi gerekir. •Bu atık maddeler vücudumuzdan boşaltım yoluyla uzaklaştırılır.

Atık Maddeleri Vücudumuzdan Uzaklaştıran Organlar

•Boşaltım sistemimizi böbrekler, üreter, idrar kesesi ve üretra oluşturur. Akciğerler, karaciğer, deri ve kalın bağırsak atık maddeleri vücudumuzdan uzaklaştıran yardımcı organlardır. Bu organlar atık maddeleri idrar, solunum, terleme ve dışkı yoluyla atar.

•Üre ve karbon dioksit ile suyun ve tuzun fazlası vücudumuzdan uzaklaştırılması gereken atık maddelerdir. Bu atık maddeler vücudumuzdan uzaklaştırılmadıkları takdirde zehirleyici olabilir. Bunun sonucu olarak vücudumuz görevlerini yerine getiremez.

Böbrekler• Bel omurlarımızın iki yanında yer alan organlarımızdır. Böbreğin şekli fasulyeye benzer. Yaklaşık uzunluğu 10 cm’dir. • Böbreklerimizin görevi, vücudumuzun çeşitli faaliyetleri sonucu oluşan atık maddeleri kanımızdan süzerek uzaklaştırmaktır.

•Kanımızda atık maddelerin yanı sıra karbonhidrat, yağ ve protein gibi büyük moleküllü besin maddelerinin sindirilmesi sonucunda oluşan küçük moleküller ile vitamin ve su gibi yararlı maddeler de bulunur. •Böbreklerimizin kanımızı süzerken kanımızın içindeki yararlı maddeleri koruyup atık maddeleri uzaklaştırması gerekir. •Kanımız, böbreğimizin temel birimi olan nefronlar tarafından süzülerek temizlenir.

Her bir böbrekte, yaklaşık bir milyon nefron bulunur. Nefronlar atık maddeleri kandan süzer ve idrar oluşumunu sağlar, böylece kanımızı temizler. İdrarın oluşumu ise şöyledir:

1.Kan, böbrek atardamarları yoluyla böbreklere gelir ve nefronlarda süzülür.

2.Kan içindeki yararlı maddeler, süzülme sırasında nefronlarda emilir ve tekrar kana geçer.

3.Süzülerek temizlenen bu kan, böbrek toplardamarı ile böbreklerden çıkar.

4.Süzülmeden sonra kalan tuzun ve suyun fazlası ile üre idrarı oluşturur.

5.İdrar, üreterde ve idrar kesesinde toplanır. 6. İdrar üretra ile vücuttan dışarı atılır.

Boşaltım Sisteminin Sağlığı Boşaltım sisteminin sağlığını korumak için: • Bol su içmeliyiz. Az su içilmesi halinde böbrek taşı oluşabilir. Özellikle sıcak ve kuru havalarda daha fazla sıvı almalıyız. • Tuzlu, acı ve baharatlı yiyeceklerden kaçınmalı, alkol kullanmamalıyız.

•Vücudumuzu üşütmemeliyiz. •İdrarımızı uzun süre tutmamalıyız. Uzun süre tutulan idrar böbrek taşlarının oluşumuna neden olur. • İdrar yaparken ağrı, acı oluyorsa, idrarla kan geliyorsa vakit geçirmeden bir doktora başvurmalıyız. •Diş çürüklerimiz varsa en kısa sürede tedavi ettirmeliyiz.

•Boğaz enfeksiyonlarımız varsa tam olarak tedavi ettirmeli, tam iyileşme sağlamalıyız. Boğaz enfeksiyonuna yol açan bazı mikroplar böbreklerde iltihaplanmaya neden olur. Böylece nefrit hastalığı meydana gelir. •Böbrek iltihabı rahatsızlıklarımızda tedaviyi yarıda kesmemeli, doktorun verdiği ilaçları tam olarak kullanmalı ve tedavi sonrasında kontrol için doktora gitmeliyiz.

Böbrek Hastalıkları •Böbrek iltihabı, böbrek iç yapısında iltihaplanmanın olmasıdır. •Hastalığa genel olarak orta kulak ve deri iltihapları ile bademciklere yerleşen mikroplar neden olur. •Hastalık, idrarda fazla sayıda akyuvar bulunması, yüksek ateş, halsizlik, üşüme, titreme ve bel ağrısı belirtileri ile ortaya çıkar. Hemen tedavi edilmezse nefrit oluşabilir.•Nefrit, nefronların iltihaplanmasıdır. Hastalık yüzde ve ayak bileklerinde şişme gibi belirtilerle ortaya çıkar.

•Normalde idrar içinde erimiş halde bir çok madde kristali vardır. •Böbrekler için bazı olumsuz sebeplerle bu kristaller birleşerek katı bir kütleyi yani böbrek taşını oluşturur. •Besinlerle çok fazla alınan kalsiyum ve D vitamini taş oluşumuna sebep olabilir. •İdrar yolları iltihabı gibi bazı böbrek hastalıklarında böbrek taşı oluşması kolaylaşır. •İdrar tahlilinde aşırı kalsiyum ve ürik asit görülmesi ve röntgen ile taşın varlığı anlaşılır.

•Böbrek taşı dayanılmaz ağrılara neden olur. Son yıllarda ameliyat yerine yüksek frekanslı ses dalgaları veya lazer ışınları ile taşlar parçalanarak tedavi edilmektedir. Taş oluşumunu önlemek için günde en az iki litre su içmek, süt ürünlerinin ve tuzun aşırı miktarda tüketilmesinden uzak durmak, günlük düzenli egzersizler yapmak gerekir.

•Böbrek yetmezliği, böbrek fonksiyonlarındaki kalıcı bozukluk nedeniyle böbrekle atılması gereken zararlı maddelerin atılamamasına bağlı olarak ortaya çıkan bir hastalıktır. •Böbrek yetmezliği ilerler ve kalıcı hâle gelirse başka tedavi yöntemlerinin uygulanması gerekir. •Bunlar, diyaliz tedavisi ve böbrek naklidir.

•Böbrekler yeterince çalışmadığı zaman, idrarla atılması gereken üre gibi bazı zararlı maddeler atılamaz ve kanda birikir. •Diyaliz cihazı kandaki bazı zararlı maddeleri süzerek kanın temizlenmesini sağlar. Bu yöntemle kalıcı tedavi sağlanamadığından hastalarımız cihaza bağımlı yaşamaktadır. Bu yüzden “ böbrek nakli” daha da önem kazanmaktadır. •İdrar torbası iltihabı, idrar torbasının bakteri ya da virüsten dolayı iltihaplanmasıdır. Çok sık idrara çıkma, idrar yollarında yanma, idrar torbası iltihabının belirtilerindendir.

DENETLEYİCİ VE

DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

DENETLEYİCİ ve DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşiyor. Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor, gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz. Aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor. Büyümek için özel bir çaba harcamadığımız hâlde büyüyoruz. Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir. Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı doğduğumuz andan itibaren kolaylıkla yapabiliyoruz. Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak, acıkmak, susamak, yorulduğumuzu hissetmek, üzülmek, heyecanlanmak sonradan öğrendiğimiz işler değildir. Yazma, okuma, hesap yapma gibi daha birçok şeyi ise sonradan öğreniyoruz. Arkadaşlarımızın isimlerini, çarpım tablosunu, eşyaların adını, yabancı dillerdekikelimeleri, sevdiğimiz bir şarkının sözlerini hafızamıza kaydediyor ve gerektiğinde kullanıyoruz.

•Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşiyor. •Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor, gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz. •Aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor.

DENETLEYİCİ ve DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşiyor. Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor, gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz. Aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor. Büyümek için özel bir çaba harcamadığımız hâlde büyüyoruz. Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir. Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı doğduğumuz andan itibaren kolaylıkla yapabiliyoruz. Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak, acıkmak, susamak, yorulduğumuzu hissetmek, üzülmek, heyecanlanmak sonradan öğrendiğimiz işler değildir. Yazma, okuma, hesap yapma gibi daha birçok şeyi ise sonradan öğreniyoruz. Arkadaşlarımızın isimlerini, çarpım tablosunu, eşyaların adını, yabancı dillerdekikelimeleri, sevdiğimiz bir şarkının sözlerini hafızamıza kaydediyor ve gerektiğinde kullanıyoruz.

•Büyümek için özel bir çaba harcamadığımız hâlde büyüyoruz.•Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir.•Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı doğduğumuz andan itibaren kolaylıkla yapabiliyoruz.•Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak, acıkmak, susamak, yorulduğumuzu hissetmek, üzülmek, heyecanlanmak sonradan öğrendiğimiz işler değildir.

DENETLEYİCİ ve DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşiyor. Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor, gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz. Aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor. Büyümek için özel bir çaba harcamadığımız hâlde büyüyoruz. Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir. Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı doğduğumuz andan itibaren kolaylıkla yapabiliyoruz. Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak, acıkmak, susamak, yorulduğumuzu hissetmek, üzülmek, heyecanlanmak sonradan öğrendiğimiz işler değildir. Yazma, okuma, hesap yapma gibi daha birçok şeyi ise sonradan öğreniyoruz. Arkadaşlarımızın isimlerini, çarpım tablosunu, eşyaların adını, yabancı dillerdekikelimeleri, sevdiğimiz bir şarkının sözlerini hafızamıza kaydediyor ve gerektiğinde kullanıyoruz.

•Yazma, okuma, hesap yapma gibi daha birçok şeyi ise sonradan öğreniyoruz. •Arkadaşlarımızın isimlerini, çarpım tablosunu, eşyaların adını, yabancı dillerdeki kelimeleri, sevdiğimiz bir şarkının sözlerini hafızamıza kaydediyor ve gerektiğinde kullanıyoruz.

DENETLEYİCİ ve DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşiyor. Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor, gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz. Aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor. Büyümek için özel bir çaba harcamadığımız hâlde büyüyoruz. Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir. Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı doğduğumuz andan itibaren kolaylıkla yapabiliyoruz. Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak, acıkmak, susamak, yorulduğumuzu hissetmek, üzülmek, heyecanlanmak sonradan öğrendiğimiz işler değildir. Yazma, okuma, hesap yapma gibi daha birçok şeyi ise sonradan öğreniyoruz. Arkadaşlarımızın isimlerini, çarpım tablosunu, eşyaların adını, yabancı dillerdekikelimeleri, sevdiğimiz bir şarkının sözlerini hafızamıza kaydediyor ve gerektiğinde kullanıyoruz.

•Duyuları algılamak, düşünmek, yürümek, konuşmak gibi birçok olay aynı anda gerçekleşir. •Ancak bu kadar çok ve karmaşık olan bu olaylar birbirinden bağımsız ve kontrolsüz değildir. •Bütün bu olaylar sistemlerimiz tarafından gerçekleştirilir. •Vücudumuzun iç çevresi ve dış çevresi arasında iletişim kurmasını ve vücut sistemlerimizin düzenli ve birbiriyle uyumlu çalışmasını sağlayarak vücut bütünlüğünü koruyan sistem denetleyici ve düzenleyici sistemdir.

DENETLEYİCİ ve DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşiyor. Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor, gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz. Aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor. Büyümek için özel bir çaba harcamadığımız hâlde büyüyoruz. Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir. Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı doğduğumuz andan itibaren kolaylıkla yapabiliyoruz. Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak, acıkmak, susamak, yorulduğumuzu hissetmek, üzülmek, heyecanlanmak sonradan öğrendiğimiz işler değildir. Yazma, okuma, hesap yapma gibi daha birçok şeyi ise sonradan öğreniyoruz. Arkadaşlarımızın isimlerini, çarpım tablosunu, eşyaların adını, yabancı dillerdekikelimeleri, sevdiğimiz bir şarkının sözlerini hafızamıza kaydediyor ve gerektiğinde kullanıyoruz.

Denetleyici Düzenleyici Sistem

Sinir Sistemi

Merkezi Sinir Sistemi

Çevresel Sinir Sistemi

İç Salgı Sistemi

DENETLEYİCİ ve DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşiyor. Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor, gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz. Aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor. Büyümek için özel bir çaba harcamadığımız hâlde büyüyoruz. Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir. Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı doğduğumuz andan itibaren kolaylıkla yapabiliyoruz. Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak, acıkmak, susamak, yorulduğumuzu hissetmek, üzülmek, heyecanlanmak sonradan öğrendiğimiz işler değildir. Yazma, okuma, hesap yapma gibi daha birçok şeyi ise sonradan öğreniyoruz. Arkadaşlarımızın isimlerini, çarpım tablosunu, eşyaların adını, yabancı dillerdekikelimeleri, sevdiğimiz bir şarkının sözlerini hafızamıza kaydediyor ve gerektiğinde kullanıyoruz.

•Sinir sistemi ve iç salgı sistemi vücudumuzda iletişim ağı oluşturur. •Örneğin vücudumuzun herhangi bir yerinde yaralanma, iltihaplanma ve yanma gibi durumlar olduğu zaman adeta tüm vücut alarma geçer.•Tehlikelere karşı tetikte durmamızı veya tepkide bulunma yeteneğimizi bu iki sistemin birlikte çalışması sağlar.

•Konuşmak, acıkmak, yürümek, dengede durmak, yazmak, okumak gibi birçok işi gün boyunca gerçekleştiririz.•Vücudumuzda bu işleri gerçekleştiren sinir sistemidir.•Sinir sistemimiz, vücudumuzu ağ gibi saran milyarlarca sinirden meydana gelir. •Vücudumuzu saran bu sinirleri, binlerce sinir hücresi (nöron) oluşturur.

DENETLEYİCİ ve DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşiyor. Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor, gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz. Aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor. Büyümek için özel bir çaba harcamadığımız hâlde büyüyoruz. Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir. Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı doğduğumuz andan itibaren kolaylıkla yapabiliyoruz. Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak, acıkmak, susamak, yorulduğumuzu hissetmek, üzülmek, heyecanlanmak sonradan öğrendiğimiz işler değildir. Yazma, okuma, hesap yapma gibi daha birçok şeyi ise sonradan öğreniyoruz. Arkadaşlarımızın isimlerini, çarpım tablosunu, eşyaların adını, yabancı dillerdekikelimeleri, sevdiğimiz bir şarkının sözlerini hafızamıza kaydediyor ve gerektiğinde kullanıyoruz.

Sinir Sistemi

Merkezi Sinir Sistemi

Beyin

Beyincik

Omurilik Soğanı

Omurilik

Çevresel Sinir Sistemi

Beyin •Merkezî sinir sistemimizin en gelişmiş organıdır.•Çok sayıda sinir hücresinden meydana gelir. •Vücudumuzun öğrenme, hafıza ve yönetim merkezi beynimizdir.

Beynin görevlerini şöyle özetleyebiliriz: •Duyu organlarımızdan gelen bilgileri değerlendirir. •Konuşmalarımızın ve istemli hareketlerimizin gerçekleşmesini sağlar. • Acıkma, susama, uyku ve uyanıklık gibi yaşam olaylarımızı düzenler.

•Kan basıncımızı ve vücut sıcaklığımızı ayarlar. •Merkezî sinir sistemimizdeki diğer organların yardımıyla organlarımızın ve sistemlerimizin çalışmasını düzenler.

Beyincik İskelet kaslarının hareketini düzenler ve vücudumuzun dengesini sağlar.

Omurilik SoğanıOmurilik soğanı soğana benzer bir şekle sahip olduğundan böyle isimlendirilmiştir. Beyin ile omurilik arasında yer alır. Böylece beyin ve diğer vücut organları arasındaki bağlantıyı sağlar. Solunum, dolaşım, sindirim ve üreme gibi olaylarla, çiğneme, yutkunma, kusma, hapşırma ve öksürme gibi refleksleri düzenler.

Omurilik•Omurilik soğanından başlayıp kuyruk sokumuna kadar uzanan omurgamız içerisinde yer alan bir sinir kordonudur. •Organlardan beyne ve beyinden diğer organlara gelen sinirler omurilikten geçer. •Refleks merkezi olarak görev yapar.•Beyinle diğer organların arasındaki bilgi iletimini sağlar. •Çevresel sinir sistemi ile beynin bağlantı kurmasını sağlar.

Çevresel Sinir Sistemi •Merkezî sinir sistemi dışında yer alan milyonlarca sinir hücresi, çevresel sinir sistemini oluşturur. •Çevresel sinir sisteminin yapı ve görev birimi sinir hücreleridir. •Her sinir hücresi binlerce başka sinir hücresi ile bağlantılıdır.

•Çevresel sinir sistemini oluşturan sinirler beyin ve omurilikten çıkarak vücuda dağılırlar. •Çevresel sinir sistemi, merkezî sinir sistemi ile organlar arasındaki iletişimi sağlar.

Sinir Sisteminde Mesaj İletimi •Sinirler beyin ve omurilikten çıkarak vücudumuzun her yerine dağılır. •Sinirleri, telefon kablolarına benzetebiliriz. •Telefon kabloları gibi sinirler de bilgi taşıyarak vücudumuzda iletişimi sağlar. •Sinirler, vücudumuzdan ve çevreden aldıkları bilgileri elektrik mesajları şeklinde, beynimize iletir.

•Beynimiz gelen bilgiyi değerlendirerek ne yapılması gerektiğine karar verir ve bir cevap oluşturur. •Beyin oluşturduğu cevabı gerekli yapı ve organlara yine sinirler aracılığıyla iletir. • Sinirlerin bilgi taşıma özelliği sayesinde, çevremizde ve vücudumuzda meydana gelen değişimler hakkında hızlı bir şekilde bilgi ediniriz. Böylece vücudun düzenli çalışması sağlanır.

Sinirlerin Mesajları Beyne Taşıması

•Vücudumuzun içinde veya çevremizde meydana gelen ve vücudumuzda belirli bir tepkiye sebep olan fiziksel, kimyasal veya biyolojik etkilere (ses, ışık, koku, tat, basınç gibi) uyarı denir. •Uyarılar, duyu organlarımızda bulunan özel hücrelerle alınır. •Alınan uyarı sinir hücreleri ile merkezî sinir sistemine taşınır.

•Uyarılar sinir hücrelerimizde değişikliğe yol açar.• Bir uyarının sinir hücresinde oluşturduğu değişikliğe uyartı mesajı adı verilir. •Uyartı mesajını merkezî sinir sistemine, merkezî sinir sisteminde bu mesaj için oluşan cevabı kaslara, organlara ve salgı bezlerine sinirler iletir. •Uyartı mesajı beynimizdeki ilgili bölümde değerlendirilir ve uyarıya karşı bir cevap oluşur. •Beynimizde oluşan bu cevap yine sinirler aracılığıyla ilgili organ ya da yapılara iletilerek uyarıya tepki verilir.

Refleks•Vücudumuzun dışarıdan gelen ışık, ses gibi bir uyarıya ani ve hızlı bir hareketle tepki göstermesine refleks denir. •Refleksler, sürekli ve hızlı bir biçimde gerçekleşir ve bu sayede vücudumuzun kendini savunmasını sağlar. •Elimizi yanan bir muma yaklaştırdığımızda derimizdeki acı hissini alan sinirler bunu omuriliğe iletir. •Omurilik hemen kaslarımızın kasılarak elimizin çekilmesini sağlar.

•Çeşitli nedenlerle güleriz, öksürürüz, yüzümüz kızarır.•Vücut sıcaklığımız biraz yükselince terlemeye başlarız. Loş bir ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz hemen büyürken ışığa bakınca aniden küçülür. •Yeni doğan bebeğin emme hareketi, yanan parmağın hızla geri çekilmesi, yüksek sesten ürkmek, öksürmek, hapşırmak, yutkunmak gibi hareketleri düşünmeden gerçekleştiririz. •Bütün bunlar doğuştan kazanılan reflekslerdir.

•Bazı refleksler ise sonradan kazanılır. Örneğin araba ve bisiklet sürmek, örgü örmek, dans etmek, yüzmek, limon görünce ağzımızın sulanması.•Bu hareketler öğrenilinceye kadar beyin tarafından denetlenir.• Öğrenildikten sonra beyin devreden çıkar ve omurilik devreye girer. •Refleks kısa yoldan omurilikten gelen emirle gerçekleşir; ancak olayın sonucu beyne iletilir. •Yani her reflekste bir bilgi edinme ve öğrenme olayı vardır. •Çünkü omuriliğe gelen uyartı aynı zamanda beyne de gitmektedir.

İç Salgı Bezleri•İç salgıbezleri denetleme ve düzenleme görevini hormon adı verilen özel salgıları üreterek yerine getirir.• Hormonlar vücuttaki çeşitli organların düzenli bir şekilde çalışmasını sağlayan kimyasal maddelerdir. •İç salgıbezlerinin salgıladığı hormonlar kan yoluyla vücuda dağılarak görevli oldukları organlara ulaşır.•Hormonların fazla ya da az salgılanmaları durumunda vücudumuzda anormallikler ortaya çıkar. •İç salgıbezlerinin genel kontrolünü sinir sistemi yapar.•İç salgıbezlerimiz, denetleyici ve düzenleyici görevlerini yavaş, uzun sürede ve sürekli gerçekleştirirken sinir sistemimiz, çok hızlı ve kısa süreli bir şekilde çalışır.•Her bir hormon, farklı organlar tarafından üretilir ve farklı etkilere sahiptir.

Başlıca İç Salgı

Bezleri

Hipofiz Bezi

Pankreas

TiroitBöbrek üstü

bezleri

Eşeysel Bezler

Hipofiz Bezi •Vücuttaki bir çok olayı düzenleyen çok sayıda çeşitli hormonları ve büyüme hormonunu salgılar. •Hipofiz bezi hormonları tüm iç salgı bezlerinin çalışmasını denetler ve düzenler; iç salgı bezleri ile sinir sistemi arasındaki uyumu sağlar.•Büyüme hormonu genel olarak vücudun büyümesini sağlar. Eğer bu hormon büyüme döneminde fazla salgılanırsa devliğe, az salgılanırsa cüceliğe neden olur.

Pankreas•Sindirim sisteminde ince bağırsağa gönderdiği sindirim enzimleri ile tanıdığımız pankreas aynı zamanda bir iç salgı bezidir. •Kanla hücreler arasında glikoz (şeker) geçişini düzenler. •Bu bezin çalışmasındaki düzensizlikler şeker hastalığına neden olur. •Salgıladığı hormonlar insülin ve glugakondur. •Bu hormonlar kan şekerinin ayarlanmasında görev yapar.

Böbreküstü Bezleri •Böbreklerin üzerinde bulunan iki adet salgı bezidir. Bezlerin böbreklerle doğrudan ilişkisi yoktur. •Salgıladığı hormonlardan biri adrenalin hormonudur. •Bu hormon korku, coşku, heyecan ve öfke anlarında metabolizmayı hızlandırır. •Herhangi bir güçlükle karşılaşıldığı zaman kandaki adrenalinin seviyesi artarak bireyi zor duruma karşı hazırlar. •Böbreküstü bezlerinin salgıladığı hormonlardan diğeri aldesteron hormonudur. •Aldesteron hormonu kandaki mineral oranını düzenler.

Tiroit Bezi •Soluk borusunun önünde, gırtlağın altında bulunan, elinizle yoklayarak bulabileceğiniz bir iç salgı bezidir. •Salgıladığı hormon tiroksindir. •Tiroksin hormonu büyüme, gelişme ve vücuttaki tüm kimyasal olayların düzenlenmesinde rol oynar. •Vücut yeteri kadar iyot alamadığı zaman tiroit bezi büyür.• Sonuçta guatr denilen hastalık ortaya çıkar.

Eşeysel Bezler•Kadınlarda yumurtalık, erkeklerde de testisler üreme hücrelerini üretmelerine ek olarak, iç salgı bezi olarak da görev yapar. •Eşeysel bezler, ergenlik döneminden sonra hipofiz bezinin etkisiyle faaliyet gösterir.•Yumurtalıklar ürettikleri hormonlarla ergenlik döneminde dişiye özgü özelliklerin (meme büyümesi, kalça genişlemesi, dişi vücut görünümü) ortaya çıkmasını sağlar. •Dişide üreme olaylarını düzenler.•Testisler ürettikleri hormonlarla ergenlik döneminde erkeğe özgü özeliklerin (ses kalınlaşması, sakal ve bıyık çıkması, omuzların genişlemesi, karşı cinse ilgi duyma vb.) ortaya çıkmasını sağlar. •Erkekte üreme olaylarını düzenler.

Denetleyici ve Düzenleyici Sistemin Sağlığı

•Denetleyici ve düzenleyici sistemin sağlığını korumak, bir dereceye kadar ruh sağlığımızı korumak anlamına da gelir. •Çevremizdeki olumsuz uyaranların denetleyici ve düzenleyici sistem üzerinde oluşturduğu bozukluklar diğer sistemlerin de yavaş yavaş bozulmasına neden olur. •Uyku sırasında metabolizma artıkları beyinden uzaklaştırılır ve beyin dinlenir. •Uzun süre uykusuz kalmak sinir sisteminin sağlığını bozar.•Grip, bademcik iltihabı gibi hastalıklar ve zehirlenmeler beyin zarı iltihabına (menenjit) neden olabilir. •Alkol damar tıkanıklığına ve beyin kanamasına yol açabilir. Bu durumdaki hasta felç olabilir.

•Salgı bezlerimizin salgıladığı hormonların yetersiz ya da fazla salgılanması büyüme ve gelişmede anormalliklere, metabolizma faaliyetlerinde yavaşlamaya veya hızlanmaya neden olur. •Salgı bezlerinin bir kısmının etkinliği dışarıdan alınan besinlerle etkilidir. •Örneğin tiroit bezinin salgı üretebilmesi için iyoda ihtiyaç vardır. •İyot yetersizliği tiroit bezi salgısının azalmasına ve buna bağlı rahatsızlıkların artmasına neden olur. •Ayrıca çocukluk döneminde geçirilen kabakulak gibi hastalıklar bazı durumlarda testislerde küçülmeye ve testosteron salgısında azalmaya dolayısıyla kısırlığa neden olur.

Denetleyici düzenleyici sistemin sağlığını korumak için yapılması gerekenleri şöyle sıralamak mümkündür:

Sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanmamalı, Sürekli yorucu çalışmalardan kaçınmalı, dinlenmek için yeterince zaman ayırmalı, spor ve resim yapma gibi etkinliklerde bulunmalı, Doktorun tavsiyesi dışında ilaç kullanmamalı,Günlük yaşamın getirdiği streslere karşı dayanıklı olmalı ve ruh sağlığını bozacak ortamlardan uzak durmalı, Yeterli ve dengeli beslenmeli, Çocuk felci aşısı gibi aşıları zamanında yaptırmalı, Özellikle kafatası ve omurga gibi organlarımızı darbelere karşı korumalıyız.

DUYU ORGANL

ARI

KULAK

DİL

GÖZ BURUN

DERİ

•Çevremizi algılamamızda görevli olan göz, kulak, burun, dil ve deri duyu organlarımızdır. •Duyu organları çevreyle ilgili bilgi edinmemizi sağlar. •Çevremizdeki cisimlerin sesini, rengini, kokusunu, sertliğini, yumuşaklığını, sıcaklığını vb. özelliklerini duyu organlarımız sayesinde hissederiz. •Beş duyu organımızın her biri için beyinde ayrı bir merkez vardır. •Fakat bir darbe sonucu beyindeki görme merkezimiz görev yapamaz hâle gelirse, gözümüz sağlam bile olsa göremeyiz.

•Duyu organları duyu almaçları yardımıyla çalışır. •Uyarıları dış ortamdan alarak sinirlere aktaran, duyu organlarının yapısında bulunan özel hücrelere duyu almaçları adı verilir. •Duyu almaçları ya sinir uçlarıdır ya da özelleşmiş hücrelerdir. •Farklı duyu organlarımız için farklı almaçlar vardır. •Uyarı, ilgili almaç tarafından alındığı zaman uyartıya dönüşür. •Uyartılar, duyu almaçları sayesinde, duyu-sinir yolu ile beyindeki duyu merkezlerine iletilir.

Okuduklarımızın .......................................................................... %10’unu Duyduklarımızın .......................................................................... %20’sini Gördüklerimizin .......................................................................... %30’unu Hem görüp hem duyduklarımızın ............................................... %50’sini Söylediklerimizin ......................................................................... %80’ini Hem söyleyip hem de davranışa dönüştürdüklerimizin .............. %90’ını hatırlarız.

•Bu merkezler, kendilerine ulaşan uyartı mesajını değerlendirir, mesajın gerektirdiği cevabı vücudun ilgili bölümlerine gönderir ve bu bölümlerin cevabı yerine getirmesini kontrol eder. •Bu sayede dış ortamdan gelen uyarıları algılarız.•Vücudumuzda ortamdaki değişiklikleri algılayan tat, koku, dokunma, görme ve işitme duyuları vardır.

Dil•Dil, tat alma organıdır. •Dilimizin tat alma görevi yanında çiğneme, yutma ve konuşmaya yardımcı olma gibi görevleri vardır.•Dilin ucunda, yanlarında ve arkasında tat alma tomurcukları yer alır. •Aynada dilimizin üzerine büyüteçle bakılırsa tat tomurcukları görülebilir. •Tat alma tomurcuklarında tatları algılamaya yarayan almaçlar bulunmaktadır.

•Bu almaçlar duyu sinirleri ile bağlantılıdır.•Dilimizin her bölgesi her tadı alabilir. •Ama bazı tatları alan tat tomurcukları dilimizin bazı bölgelerinde daha fazladır.• Dilimizin ucu tatlı, arkası acı, ön yanları tuzlu ve arka yanları da ekşi tatları daha fazla alır. •Söz gelimi; bir şeyin tuzlu olup olmadığı dil ucu ile de anlaşılabilir.

Dil sağlığımız için; •Ağız temizliğine önem vermeliyiz. •Çok sıcak ya da çok soğuk yiyecek ve içeceklerden kaçınmalıyız. •Alkol ve sigara kullanmamalı ve dilimize zarar verebilecek bazı kimyasal maddelerden uzak durmalıyız.

Bazı Dil Hastalıkları

Tat Körlüğü •İnsanların bir kısmı bazı maddelerin tatlarını alamazlar. Kalıtsal olan bu duruma tat körlüğü denir. Dil İltihabı•Çürük dişler, diş eti iltihabı, sigara, çok sıcak veya çok soğuk şeyler yemeyi alışkanlık hâline getirmiş kimselerde görülebilen bir tür hastalıktır. Dil Yaraları•Dilin etrafında görülen kızarıklık ve içi su dolu küçük kabarcıklar dil yaralarının belirtileridir. Bu hastalık hazımsızlık veya gripten kaynaklanabilir.

Burun

•Burun, koku alma ve solunum organımızdır. •Bu organ, alınan havanın temizlenmesini, ısıtılmasını, nemlendirilmesini ve kokusunun algılanmasını sağlar. •Bir süre aynı koku alınacak olursa bu koku bir müddet sonra hissedilmez. •Ancak ortama değişik bir koku geldiğinde bu yeni koku fark edilir.

•Burun kemik ve kıkırdakla desteklenen bir organdır. •Burun boşluğu bir bölmeyle ikiye ayrılır. •Burun boşluğu arkada yutağa bağlıdır. •Burun boşluğu duvarı tek sıra hücreyle kaplıdır. •Mukus salgısı üreten bu tabaka mukoza olarak adlandırılır. •Mukoza burnun içinin nemli kalmasını sağlar. •Koku almakla görevli koku almaçları burun boşluğunun üst kısmında, mukoza içinde gömülü küçük bir alanda bulunur.

•Koku alanı sarımsı renktedir. •Koku almaçlarının yoğunlaştığı bu bölgeye sarı bölge denir. •Kokulu cisimlerden buharlaşarak ayrılan ve havaya karışan tanecikler, burun boşluğuna gelerek sarı bölgedeki mukus sıvısında çözünür. •Çözünen tanecikler koku almaçlarını uyarır. •Almaçlarda böylelikle oluşan uyartılar duyu sinirleri ile beyindeki koku alma merkezine iletilir ve böylece koku algılanmış olur.

Havaya Karışan

Koku Tanecikle

ri

Bazı Burun Hastalıkları Sinüzit•Sinüslerin iltihaplanmasına sinüzit denir. •Doktorun tavsiye edeceği ilaçlarla tedavi edilebilir.Saman Nezlesi•Saman nezlesi bir alerjidir. •İlkbahar ve yaz aylarında polenler rüzgârlara kapılarak geniş alanlara yayılır.•Aldığımız nefesle burnumuza yerleşen polenler şiddetli hapşırıklar eşliğinde burnun suya benzer bir akıntı salgılamasına neden olur. •İlaçlarla ya da aşı yapılarak tedavi edilebilir.

•Burun Akıntısı•Burun akıntısı; nezle, saman nezlesi, sinüzit, alerjik burun iltihabı veya burna herhangi bir şey kaçmış olması nedeniyle oluşabilir. •Ayrıca kızamık başlangıcında da burun akıntısı görülür.

Burun Kanaması•Büyümeye bağlı olarak ergenlik döneminde burun kanamaları görülebilir. •Orta yaşlarda ise tansiyon yüksekliğinden kaynaklanan burun kanamaları görülebilir. •Burun kanamalarını durdurmak için yapılacak ilk yardım hastayı hemen oturtmak, başını öne doğru hafifçe eğip, burnunun kanayan deliğini on dakika kadar bastırmak, bu sırada ağızdan nefes almasını ve yutkunmasını söylemektir.

•Koku ve tat alma organlarımız birbiriyle uyumlu olarak çalışır.• Koku ve tat duyuları beyinde birbiriyle bağlantılı sinirler tarafından yorumlanır. •Örneğin tadı bilinen bir yemeğin kokusu alındığında tadı da anımsanır. •Dilimiz bir besinin tadını, burnumuz da kokusunu algılar. •Kokusu iyi alınamayan besinlerin tadı da iyi alınamaz. •Örneğin nezle olduğumuzda kokuları tam olarak alamadığımız için besinlerin tadını da tam olarak alamayız. •Besinlerin tadını tam olarak alabilmek için burun ve dilin birlikte görev yapması gerekir.

Deri•Deri dokunma duyusu organıdır. Bütün vücudumuzu bir örtü gibi sarar. •En büyük duyu organımızdır. •Bir maddenin sertliği, yumuşaklığı, pürüzlü olup olmadığı, sıcak ya da soğuk olduğu dokunma duyusu organımız olan deri ile anlaşılır. •Çünkü derinin üzerinde basıncı, ağrıyı, sıcağı, soğuğu vb. duyuları algılayan almaçlar vardır.

Derinin görevleri şu şekilde özetlenebilir :

•Vücuda şekil ve bütünlük kazandırmada etkilidir,•Mikropların vücuda girmesini önler, •Deri altındaki vücut yapılarını dış etkilerden korur, •Derideki özel renk hücreleri vücudu güneşin zararlı etkilerinden korur, •Vücudun aşırı su kaybetmesini önler, •Ter bezleri yardımıyla boşaltıma yardımcı olur, •Yağ bezleri, ter bezleri ve kan damarları aracılığıyla vücut sıcaklığının sabit kalmasına yardımcı olur.

Derinin Bölümleri

a) Üst Deri • Derinin alt bölümlerini koruyan çok katlı hücre

tabakasıdır.• Üst deride kan damarları ve sinirler bulunmaz.

Bu tabakanın üst bölümündeki hücreler ölüdür. • Alt bölümündeki hücreler ise canlıdır ve sürekli

bölünerek yeni hücreler oluşturur. • Böylece üstteki dökülen ölü hücrelerin yerini

alacak hücreler oluşur. • Üst deri tabakası, deriyi güneşten gelen

zararlı ışınlardan korur. • Ayrıca burada deriye rengini veren özel renk

hücreleri bulunur.• Üst derinin kalınlığı vücut bölgelerinde farklılık

gösterir.• Örneğin elin üstündeki üst deri kalınlığıyla

ayak tabanındaki üst deri kalınlığı farklıdır.

b) Alt Deri •Üst deriye göre daha kalın olan alt deri, canlı hücrelerden oluşur.• Alt deride kan damarları, kıl kasları, sinirler, ter bezleri, yağ bezleri, kıl kökleri ve duyu almaçları yer alır. •Bu bölümün en altında ise yağ tabakası bulunur.•Alt deride bulunan duyu almaçları farklı uyartıları almak üzere farklı özelliktedir. •Derinin her yerinde aynı oranda almaç yoktur. Bu nedenle hissetme her yerde aynı değildir.

•Örneğin parmak uçları ve dudaklarda hissetme daha fazladır. •Alt deride milyonlarca dokunma duyu almacı bulunur. •İnsanların çoğu ayak tabanından gıdıklanır. •Ayak tabanının vücudun diğer bir çok yerinden daha çok gıdıklanması, burada daha çok duyu almacı olmasından kaynaklanır.•Ter bezleri, salgı kanallarıyla üst deriyi geçerek dışarıya açılır. •Böylece deri, atılan ter sayesinde boşaltıma yardımcı olur.

•Yağ doku tabakası, alt derinin en alt kısmında bulunur. •Bu tabaka vücudu çarpma ve basınç sonucu oluşabilecek ezilme, zedelenme vb. durumlara karşı korur. •Ayrıca ısı kaybını önleyerek vücut sıcaklığının korunmasını sağlar.•Alt derideki duyu almaçları sıcak, soğuk, basınç, sertlik, yumuşaklık gibi duyuları algılar. •Duyu almaçları ile alınan duyular, sinirler yoluyla beyne iletilir ve burada değerlendirilip algılanır.

Deri sağlığımız için;

•Derimizi ezilme, kesilme ve yanmalardan korumalıyız.• Derimizin yaralanması halinde yaranın kenarını temiz tutmalı, uygun şekilde tedavi etmeliyiz.•- Vücudumuzu temiz tutarak deri üzerinde mikropların üremesine engel olmalıyız. •Bunun için derimizin üstündeki kirleri ve ölü hücreleri, sık sık yıkanarak vücudumuzdan uzaklaştırmalıyız.

Deri Hastalıkları ve Bu Hastalıkların Tedavi Yolları

•Deri hastalıkları fiziki sebeplerle (kesici, ezici vb. cisimler ile kimyasal maddeler gibi) oluşabildiği gibi parazitler sebebiyle de ortaya çıkabilmektedir. •Bunlardan bazıları mantar hastalıkları ile pire ve kene gibi parazitlerin ısırmalarından meydana gelen deri bozukluklarıdır. •Deri iltihaplanmalarına yol açan bazı mikroorganizmalar da derideki herhangi bir yaranın üzerine kolayca yerleşebilir. •Alerjik deri hastalıkları arasında ise kurdeşen ve egzama sayılabilir.

Kulak •Kulak işitmemizde ve denge sağlamamızda görevli organımızdır. •Kulaklar başımızın yanlarında, şakak kemikleri içindeki oyuğa yerleşmiş olarak bulunur. •Suya atılan bir taşın oluşturduğu dalgalar gibi havada da ses dalgaları mevcuttur. •Gözümüzle göremediğimiz ses dalgaları kulaktaki duyu almaçlarını uyarır.

Kulağın bölümleri şu şekildedir:

a) Dış Kulak• Kulak kepçesi ve kulak yolundan oluşur. • Kulak kepçesi kıkırdak bir yapıya sahiptir. • Kulak yolu, kulak kepçesini orta kulağa bağlayan

bir kanaldır. • Kulak yolunun sonunda orta kulağa ait olan

kulak zarı bulunur. • Kulağımız kulak kiri olarak adlandırılan bir sıvı

salgılar. • Bu sıvı, kulak yolundaki kıllar ile birlikte kulağa

giren toz vb. maddelerin kulak zarına ulaşmasını engeller.

• Dış kulak, kulak kepçesi ile ses dalgalarını toplayarak orta kulağa iletir.

b) Orta Kulak•Orta kulakta çekiç, örs, üzengi kemikleri, östaki borusu ve oval pencere bulunur. •Orta kulak dış kulaktan kulak zarı ile, iç kulaktan ise oval pencere ile ayrılmıştır. •Orta kulak içinde örs, çekiç ve üzengi adıyla anılan üç küçük kemikçik vardır. •Bunlar ses dalgalarının orta kulaktan iç kulağa iletilmesini sağlarlar.

•Orta kulak, östaki borusu ile yutağa bağlıdır. •Östaki borusu yutkunma sırasında kulak içi hava basıncı ile açık hava basıncını dengeleyerek kulak zarının yırtılmasını engellemiş olur.

c) İç Kulak•Dalız, salyangoz ve yarım daire kanallarından oluşur.•Dalız, oval pencereden gelen ses dalgalarını salyangoza iletir. •Salyangozda işitme hücreleri ve işitme sinirleri vardır. •Gelen ses dalgaları işitme sinirleri ile beyne iletilir. •Zarsı ve kemiksi yapıdaki kanallar, salyangoza benzediği için bu adı almıştır. •Salyangozun içi bir sıvı ile doludur.•Salyangozun üst kısmındaki yarım daire kanalları, vücudumuzun dengesini sağlamada görevlidir. •Vücudumuzun dengesinin bozulup bozulmadığını beyinciğe bildirir.

Ses Dalgaları

Kulak Kepçesi Kulak Yolu Kulak Zarı

ÇekiçÖrsÜzengiOval Pencere

Dalız (Sıvı) Salyangoz(Sıvı) Korti Organı İşitme Duyu

Hücreleri

İşitme Duyu Sinirleri

Beynin İşitme Duyu

Merkeziİşitme Olayı

Kulak sağlığını korumak için şunlara dikkat etmeliyiz :

Kulağa herhangi bir cisim sokulmasından kesinlikle kaçınmalıyız, Kulaklarımızı soğuktan korumalıyız. Kulak enfeksiyonlarının zamanında tedavi edilmesine özen göstermeliyiz, Kulak temizliğine dikkat etmeli, özel kulak temizleyicileri kullanmalı ve kulağın sadece dış kısmını temizlemeliyiz, Çok yüksek ses ve sürekli gürültünün olduğu ortamlardan kaçınmalıyız,Kulakta bir rahatsızlık varsa banyo ve yüzme sırasında su kaçmaması için gerekli önlemleri almalıyız, Şiddetli gürültü ya da patlama sırasında ağzımızı açık tutmalı, kulaklarımızı kapatmamalıyız. Kulaklarımızı dış darbelerden korumalıyız.

İşitme Bozuklukları ve Bunların Tedavi Yolları

•İşitme bozukluklarının birçok sebebi vardır. •Bunların bazıları işitme kaybına, bazıları da sağırlığa yani hiç duymamaya yol açabilir. •İşitme bozuklukları doğuştan olabileceği gibi sonradan da oluşabilir. •Kulak zarı sertleşmesi, orta kulakta kemik kaynaması ve iç kulaktaki zedelenmeler doğuştan olabilir. •Bazen bir hastalık ya da yüksek şiddette sesler kulağa zarar verip işitme kaybına sebep olabilir. •İşitme kaybı oluşursa işitme cihazı kullanılması gerekir.

İşitme Cihazları•Dışarıdan gelen seslerin şiddetini yükselterek onları kulağın duyabileceği seviyeye getiren küçük elektronik aletlerdir.•Genellikle iç kulakla ilgili işitme kayıplarında kullanılır ancak bazen orta kulak rahatsızlıkları için de kullanılabilmektedir. •İşitme cihazı sesi yükseltir ama işitme kaybını düzeltmez. •Mikrofon, pil ve kulaklık gibi bazı temel parçalardan oluşur. •İşitme cihazları duyma bozukluğu olan her yaştaki insan tarafından kullanılabilir.

Wireless Teknolojisi•Duymayan kulaktan duyan ya da az işitme kaybı olan kulağa kablosuz iletim sağlayan yeni bir teknolojidir. •Hasta bu cihazla, sesleri daha iyi duyar.•Hastada mevcut işitme kaybının ilaçla ya da ameliyatla düzelme ihtimalinin olmadığı veya düzelme ihtimali olsa bile özellikle ameliyatların riskli bulunması durumunda dışarıdan gelen seslerin şiddetini yükselterek kulağın duyabileceği seviyeye getiren elektronik aletler olan işitme cihazları kullanılır.

Göz

•Göz görme duyusu organıdır. •Göz, çevremizden aldığı ışık sayesinde görmemizi sağlar. •Göz görmeyi sağlayan yapılar ile bunların koruyucu kısımlarından oluşur. •Gözde görmeyi sağlayan yapılar; mercek, duyu almaçları ve sinirlerdir.

•Gözümüzü koruyan yapılar kaşlar, kirpikler, göz kapakları ve gözyaşı bezleridir. •Kaşlar, kirpikler ve göz kapakları göze yabancı bir maddenin girmesini engeller. •Gözümüzde ayrıca bu yapıların hareketini sağlayan kaslar bulunur. •Göz kaslarının göze sağladığı hareket hem görme yönünü ayarlar hem de göz kapaklarının kırpma hareketi ile birlikte gözyaşı bezlerinin salgıladığı maddeyi göz içine yayarak gözü sürekli olarak nemli tutar.

a) Sert Tabaka • Göz yuvarlağının en dış kısmını oluşturur. • Beyaz renkli, sert ve koruyucu bir tabakadır. • Bu tabakanın ön tarafı ışığın geçmesine

olanak sağlayacak şekilde saydamlaşmış olup kornea adını alır.

b) Damar Tabaka• Sert tabaka ve ağ tabakanın arasında bulunan,

damarlarca zengin olan tabakadır. • Gözün beslenmesini sağlar.• Göz bebeği ve iris bu tabakada bulunur.• İris, damar tabakanın gözün ön bölümünde

kalınlaşarak oluşturduğu renkli bölümdür.

• İrisin taşıdığı renk maddesine göre kahverengi, yeşil, mavi vb. renklerde olabilir.

• İrisin ortasında göze ışığın girmesini sağlayan bir açıklık bulunur.

• Gelen ışığın şiddetine göre büyüyüp küçülebilen bu açıklığa göz bebeği denir.

c) Ağ Tabaka (Retina) • Gözün en iç tabakasıdır. • Işığa karşı duyarlı almaçların bulunduğu kısımdır. • Ağ tabakadaki sinirler birleşerek göz yuvarlağının

arka tarafından çıkıp beyne gider.

• Sinirlerin göz yuvarlağından dışarı çıktığı yere kör nokta adı verilir.

• Kör nokta ışığa karşı duyarlı değildir ve burada görüntü oluşmaz.

• Kör noktanın üst kısmında ve göz bebeğinin hizasında bulunan çukur bölgeye sarı leke denir.

• Sarı leke ışığa duyarlı almaçları içerir. • Görüntü sarı lekede meydana gelir. • Ağ tabakanın ön kısmında göz merceği bulunur. • Göz merceği, göz bebeğinden geçen ışığın sarı

beneğe düşmesini sağlar. • İnce kenarlı bir mercektir

Cisim (Cisimden Çıkan veya Yansıyan Işınlar)

Saydam Tabaka Ön Oda Göz Bebeği

Arka OdaGöz MerceğiCamsı CisimSarı Benek

Görme Duyu Hücreleri

Görme Duyu Sinirleri

Beyin Görme Duyu

MerkeziGörme Olayı

(Görüntü)

Göz sağlığımız için;

Gözlerimizi temiz tutmalıyız. Başkalarına ait havlu ve gözlükleri kullanmamalıyız. Gözümüzü televizyondan çıkan zararlı ışınlardan korumalıyız. Televizyonu uzun süre ve yakından izlememeliyiz. Okuma sırasında gözlerimiz ile kitap arasındaki uzaklığın 20–35 cm olmasına dikkat etmeliyiz.Gözlerimizi aşırı ışıktan korumalıyız. Gözlerimizin görme yeteneğini artırmak için A vitamini içeren besinler yemeliyiz.Göz doktorlarınca önerilmedikçe kesinlikle gözlük kullanılmamalıdır. Bazı mikroorganizmalar göz hastalıklarına neden olur. Bu nedenle vücut temizliğine dikkat etmeliyiz.

Göz Kusurları ve Bu Kusurların Tedavi Yolları

•Görüntü, mercekteki sorunlara ya da göz yuvarlağının boyutlarındaki değişmelere bağlı olarak sarı benek üzerine düşmeyebilir.• Bu durumda görüntü net olmaz ve göz kusurları ortaya çıkar. •Göz kusurları doğuştan olabileceği gibi sonradan da oluşabilir.

Miyopluk •Yakının görülüp uzağın net görülememesidir. •Görüntü sarı lekenin önünde oluşur. •Kalın kenarlı mercek ile tedavi edilir.

•Hipermetropluk •Uzağın görülüp yakının net görülememesidir. •Görüntü, sarı lekenin arkasında oluşur.•İnce kenarlı mercek ile tedavi edilir.

Astigmatlık •Göz merceği yüzeyinin pürüzlü bir hâl alması ya da gözün önündeki saydam kısımların küresel bir simetriye sahip olmaması durumunda ortaya çıkar. •Bu nedenle göze gelen ışınlar her yönde eşit olarak kırılmaz ve cisimler bulanık olarak görülür.•Miyopluk, hipermetropluk ve astigmatlık çeşitli özellikteki merceklerle görüntünün sarı benek üzerine düşmesi sağlanarak düzeltilir.

Katarakt •Genellikle yaşlılığa bağlı olarak göz merceğinin saydamlığını yitirmesiyle görüntü sarı lekeye düşmez. •Bu göz kusuru ameliyatla yeni bir mercek takılarak giderilir.

Doğuştan olan bazı göz kusurları şunlardır:

Renk körlüğü (Daltonizm)•Bazı renkleri ayırt edememe durumudur. •Renk körleri çoğunlukla kırmızı ve yeşili ayırt edemez. •Tedavisi yoktur.

Şaşılık •Gözü hareket ettiren kasların uyumsuzluğu ile oluşan bir göz kusurudur. •Genellikle ameliyatla düzeltilebilir.

•Gözlük ve kontak lensler, bazı göz kusurlarının tedavisinden kullanılan teknolojik araçlardandır. •Saydam tabakadaki saydamlığın bozulduğu veya yok olduğu ya da bu tabakanın şeklinin değiştiği durumlarda hastalara kornea nakli yapılır. •Kornea nakli, gözün bozuk olan korneasının sağlam bir kornea ile değiştirilmesi işlemidir.•İşitme engellilerin dış dünya ile iletişimlerini sağlamak için bir dil geliştirilmiştir. •İşitme engelliler çevreleriyle iletişim kurmak için işaret dilini kullanırlar. •Bu işaret dili harfleri veya kelimeleri anlatmak için sadece ellerin kullanıldığı sembolik işaretlere dayanmaktadır. •Bu dil, işitme ve konuşmanın yerini tam olarak almasa da işitme engellilerin iletişim sorununu büyük oranda çözmektedir.

•Görme engelliler için kullanılan Braille (Breyıl) Alfabesi’nde, kabartma noktalardan oluşan karakterler kullanılmaktadır. •Görme engelliler parmaklarının uçlarını kullanarak bu alfabeyle yazılmış yazıları okuyabilmektedir.•Çevremizde bulunan engelli kişilere karşı daima anlayışlı olmalıyız.•Engelli kişileri yaptıkları işlerde teşvik ederek, onlarla dalga geçmemeli ve onların kendilerine olan güvenlerini arttırmalarını sağlamalıyız.

Vücudumuzdaki Sistemlerin Sağlığı

•Vücudumuzda gerçekleşen her olay ve yaptığımız her iş, vücudumuzdaki sistemlerin birlikte ve uyumlu bir şekilde çalışması ile gerçekleşmektedir. •Sistemlerimizden birinin çalışmasında herhangi bir aksaklık olursa, bu durumdan diğer sistemlerimiz de etkilenir. •Örneğin denetleyici ve düzenleyici sistemindeki bir aksaklık kasları ve dolayısıyla hareket sistemini etkilemektedir.•Sabah okula gitmek için ayarladığınız çalar saatin sesini kulağınızla duyar, uyandığınız zaman acıktığınızı hissedersiniz.• Bunu size midenizden aldığı haberle sinir sisteminiz haber verir.

•Sigara ve Alkol Bağımlılığı Sigara ve alkol gibi bağımlılık yapan maddelerin sindirim bozuklukları,•bağırsak,•böbrek, •karaciğer, •kalp ve damar hastalıkları, •gırtlak ve akciğer kanseri gibi birçok hastalığa sebep olduğu araştırmalarla belirlenmiştir.•Ayrıca bu alışkanlıklar görme bozukluğu ve dikkat dağınıklığına sebep olduğundan, çeşitli kazaların ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir.

Organ Bağışının Önemi

•Organ bağışı ihtiyacı olan insanların yeniden hayata dönmesini sağlar. •Kişinin hayatta iken kendi iradesi ile ölümünden sonra doku ve organlarının başka bir insanın tedavisi için kullanılmasına izin vermesine organ bağışı denir. •Görmeyen bir insanın görmesini ya da hayatını diyaliz cihazına bağlı olarak sürdüren bir böbrek hastasının hayata dönmesini sağlar.

•Sağlıklı her organ bağışlanabilir. •Ülkemizde; kalp, akciğer, böbrek, karaciğer ve pankreas gibi organlar; kalp kapağı, gözün kornea tabakası, kas ve kemik iliği gibi dokular başarıyla nakledilebilmektedirler. •Organlarını bağışlayan bir kişi birçok insana yaşama şansı verebilir. •Organ bağışı ile ilgili yasa gereği; organ bağışı yapabilmek için 18 yaşını doldurmuş olmak gerekir. •Bu isteğin tanıklar huzurunda sözlü ve yazılı olarak yapılması ve ayrıca bunun bir doktor tarafından onaylanması gerekir. •Organ bağışında bulunmak isteyen kişi “Doku ve Organ Bağış Belge”sini doldurur ve bu belgeyi bir kimlik gibi sürekli yanında bulundurur.

• Görev yapmayacak durumda olan veya hastalık sonucu bedenimize zararlı hale gelen bir organın yerine sağlam bir organın nakledilmesi işlemine organ nakli denilir. •Organ nakli canlı veya beyin ölümü gerçeklemiş kişilerden alınan organlarla yapılır. •Canlı kişilerden organ nakli, organ veren kişinin yaşamını riske sokmayacak çift organların birini almak ile mümkündür (böbrek, parça olarak karaciğer ve pankreas gibi). • Organ nakli Sağlık Bakanlığı ve Üniversite hastanelerinin “Organ Nakil Merkezleri”nde gerçekleştirilir.

HAZIRLAYAN

AYLİN ÇELİK

Recommended