169

Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )
Page 2: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

1

Page 3: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

2 3

YILDIRIMBursa’nın Kartalı

Yayımlayan / PublishedYıldırım Belediyesi

Bursa-TürkiyeTel: 0216 559 39 47

Faks: 0216 596 49 59e-mail: [email protected]

Fotoğraflar / Photography Erdin Hasdemir

Sanat Yönetmeni / Art DirectorÖzlem Dikel

Yayına Hazırlayan / EditorÖmer Kaptan

Çeviri / English TextXXXXX

Baskı / PrintingXXXX Matbaa

Baskı Adedi / CopiesXXXX

Baskı Tarihi / Print on2015

© Yıldırım BelediyesiBütün hakları mahfuzdur. Bu yayının tamamı veya bir bölümü,

yayımcının yazılı izni olmaksızın, fotokopi dahil herhangibir yolla çoğaltılamaz, yeniden basılamaz.

All rights reserved. No parts of this publication may be reproduced or transmitted in any form or by any means, including photocopy, recording or any other information storage and retrieval system, without prior permission in

writing from the publisher.

Page 4: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

4 5

Page 5: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

6 7

Defining and explaining ourselves necessitates a wide time perspective. We should go back a thousand years by turning the pages of a history book and start reading about ourselves from the-re. The book in question has not been written only on paper. On the contrary, books that have been least damaged are the ones that were writ-ten on stones, granite and marble columns. Me-anings that could not be explained in words have been expressed in architecture and art. Reading about the past should be assessed in this way. We are opening our book of civilization and reading it by visiting all neighborhoods and streets in the beautiful district of Yıldırım.

Yıldırım that has an important place in the fo-undation of the Ottoman State- a great state that has deeply influenced and shaped the last seven centuries in history by providing material and moral support, hosts significant structures dating back to the foundation of the Ottoman State. Yıldırım has a unique treasure with its so-cial complexes, mosques, madrasas, almshouses, tombs, baths and similar structures that embody our universal vision and perception of civiliza-tion most gracefully. This book that has been written to bring this treasure to light once again, read and explain it, will shed light on our journey to the depths of history.

I would like to express my heartfelt thanks to everyone who contributed to this book, particu-larly our photographer-artist Mr. Erdin Has-demir who worked meticulously while taking pictures of historical structures and Mr. Ömer Kaptan who carried out the editorial work me-ticulously.

Yours faithfully,

İsmail Hakkı EdebaliThe Mayor of Yıldırım

Kendimizi ve günümüzü tanımlamak ve an-lamlandırmak geniş bir zaman perspektifine sahip olmayı gerektirir. Tarih kitabının sayfala-rında bin yıl geriye gitmek ve kendimizi oradan itibaren okumak gerekir. Bahsettiğimiz kitap yalnızca kağıda yazılmamıştır. Bilakis, günümü-ze en az tahribatla gelen kitaplar taşlara, granit kayalara, mermer sütunlara yazılmıştır. Keli-melere dökülemeyen manalar, mimaride ve sa-natta tebarüz etmiştir. Zamanda geriye doğru yapacağımız okumaları bu minvalde değerlen-dirmek gerekir. Güzel ilçemiz Yıldırım’ı ma-halle mahalle, sokak sokak gezerek medeniyet kitabımızın sayfalarını aralıyor ve okuyoruz.

Tarihin son yedi yüzyılına derinden tesir et-miş ve yön vermiş büyük bir devletin; Devlet-i Âli Osmanî’nin maddi ve manevi inşaasın-da önemli bir yer tutan Yıldırım, Kuruluş Devri’nin önemli yapılarına ev sahipliği yap-maktadır. Alem tasavvurumuzun ve medeni-yet algımızın en zarif haliyle tecessüm ettiği külliyeler, camiler, medreseler, imarethaneler, türbeler, hamamlar ve benzeri eserler açısın-dan Yıldırım benzersiz bir hazineye sahiptir. Bu hazineyi yeniden gün yüzüne çıkarmak, okumak ve anlamlandırmak üzere hazırlanan bu çalışma, tarihin derinliklerine yapacağımız yürüyüşte bizlere ışık tutacaktır.

Bu kitabın hazırlanmasında ve sizlere ulaş-masında emeği geçen herkese; özellikle tarihi yapıların fotoğraflanmasında çok titiz bir ça-lışma yürüten fotoğraf sanatçımız Erdin Has-demir Beyefendi’ye ve aynı titizlikle kitabın editöryal çalışmasını sürdüren Ömer Kaptan Beyefendi’ye çok teşekkür ediyorum.

Selam ve hürmetlerimle...

İsmail Hakkı EdebaliYıldırım Belediye Başkanı

Page 6: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

8 9

Yedi yüz bine yakın nüfusuyla Türkiye’nin en ka-labalık ilk on ilçesinden biri olan Yıldırım, ismini Sultan Yıldırım Bâyezid’den alıyor. Türkiye’nin pek çok şehrinden göç aldığı için oldukça zen-gin sosyo-kültürel alt yapı zenginliğine sahip olsa da Yıldırım’ın asıl zenginliği tarihinden ge-liyor. Dünya çapında önemsenen tarihi eserle-riyle bu yıl UNESCO Dünya Mirası listesine de giren Yıldırım, hak ettiği değeri artık daha fazla görüyor. Yalnızca listeye giren Cumalıkızık’ı ve Külliyesi ile mi? Hayır. Dünyanın en eski çarşı-lı köprüsü olan Irgandı’sıyla, Dünyanın en uzun hattına sahip olan Teleferiğiyle, Osmanlının ilk Namazgâhı olan açık mescidiyle, padişahları mi-safir eden Hünkâr Köşkü’yle, Osmanlı’dan bu yana en meşhur tarikatlardan olan Bektaşilik’in kurucusu kabul edilen Musa Baba’sıyla ve daha pek çok yapısıyla Yıldırım, yanı başımızda du-ran ama farkında olmadığımız bir hazine gibi-dir. Yıldırım’da derya içinde olduğunu bilmeyen mâhiler gibiyizdir. Sadece ismiyle bile enerji ve-ren Yıldırım’ın, Davutkadı’da heykeliyle karşılaş-tığımızda hangimiz heyecanlanmayız? Modern binalarımızın arasında karşılaştığımız mezarla-rıyla Karadavut’u, Bursalı Âşık Yunus’u, Molla Hüsrev’i, Sinan Dede’yi gördüğümüzde hangi-miz maziyi yâd etmez, maneviyatın ruhumuzu sardığını fark etmeyiz?

Yıldırım ilçesi, Sultan Yıldırım Bayezid’den ismi-ni alıyor. Sultan Beyazıt; çevik, atılgan, cesur ve ordusunu süratle sevk eden yapısıyla askerlerinin hayranlığını kazanmış ve kendisine “Yıldırım” la-kabı verilmişti. Daha sonra bu isim, gerçek ismi-nin önüne geçti. Sultan Yıldırım Bayezid, kuruluş döneminin en haşmetli hükümdarı ve hepsi bir-birinden kıymetli olan kuruluş devri sultanlarının en mağrur olanı ve bunu kendisine yakıştıranıydı. 14. yüzyılın en büyük savaşı (Niğbolu) ile 15. yüz-yılın en büyük meydan muharebesinde (Ankara savaşı) başrol oynamış ve bunu on üç yıllık kısa saltanat hayatına sığdırmış bir kumandandı Yıldı-rım Bayezid. Dört defa İstanbul’u kuşatmış olan,

Bursa’nın Kartalı The Eagle of BursaYıldırım, which is one of the ten most densely populated districts in Turkey with a populati-on of about seven hundred thousand, takes its name from Sultan Yıldırım Bayezid. Although it has a quite rich socio- cultural infrastructure due to immigration from many cities in Turkey, Yıldırım’s main richness stems from its history. Yıldırım has been included in a list of UNES-CO WORLD Heritage this year with its world-renowned historical works and the value it deser-ves is recognized more. Only with Cumalıkızık and its social complex that have been included in the list? No. Yıldırım, with its Irgandı bridge which is the oldest bridge with a covered bazaar in the world, the longest cable car system in the world, the first open-air mosque built by Otto-mans (Namazgah) , a royal residence that hosted Sultans, Musa Baba accepted as the founder of the Bektashi Order which has been one of the most well-known religious orders since Otto-mans, and many other structures is like a treasu-re that stands just beside us but we are not aware of it. We are like mahis who do not know that we are living in the sea in Yıldırım. Yıldırım even gi-ves us energy with its name and which one of us is not excited when we see the statue of Yıldırım in Davutkadı ? Which one of us does not recall the past and notice that spirituality fills our soul when we see the tombs of Karadavut, Minstrel Yunus from Bursa, Mollah Hüsrev and Sinan Dede among modern buildings?

The district of Yıldırım takes its name from Sul-tan Yıldırım Bayezid. Sultan Bayezid won the admiration of his soldiers with his agility, bold-ness, braveness and good commanding skills and was given the title of ‘Yıldırım’, which me-ans ‘Thunderbolt.’ Afterwards, this name was mentioned before his real name. Sultan Yıldırım Bayezid was the most stately ruler during the foundation of the empire and the mightiest of sultans during the foundation of the empire and the one who ascribed this to himself. Yıldırım

Page 7: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

10 11

torunu Fatihe ilhamlar veren ve Anadolu hisarını İstanbul Boğazı’nda yaptıran, fethin hazırlayıcı padişahıydı. Tuna nehrini ilk geçen Osmanlı pa-dişahı, Avrupa’nın içine girerken Niğbolu sava-şında yendiği şövalyeleri esir ettikten sonra ver-diği bir yemekte “Gidiniz, yeniden ordular toplayınız ve bizim üzerimize geliniz. Bana bir kere daha zafer kazanmak imkânı sağlamış olursunuz” diyen bir gu-rur abidesiydi.

Bu haşmetli hükümdar Bursa’da iki külliye yap-tıran da tek padişahtı. Ulucami külliyesini yap-tırmadan evvel, iktidara gelişinden kısa bir süre sonra (1390) şehrin doğusunda bir külliye yaptır-maya karar verdi. Dedesi Orhan’ın şehri surların dışında geliştirme projesine uygun olarak, ba-bası sultan Murad’ın şehrin batısında yaptırdığı Hüdavendigâr külliyesinin tam zıddında, şehrin en doğusunda bir tepenin üzerinde Kartal gibi duracak olan kendi külliyesini yaptırdı. Hisarı, bir hilal gibi içine alacak olan külliyeler dizisinin doğu ucunu oluşturdu. Haliyle Bursa kalesi de bu hilalin yıldızı oldu.

Yıldırım Külliyesi yapıldıktan sonra etrafında bir mahalle belirmeye başladı. Merkezine mabedi alacak olan bu mahallenin Osmanlı zamanında çekilmiş görüntüleri Osmanlı şehirleşmesinin en güzel örneklerinden birinin Yıldırım Külliyesi ve çevresi olduğunu bize gösterir. Yıldırım mahalle-si Bursa’nın en eski mahallelerinden biridir. Eski yıllarda bölge, ağaçlar içinde güzel bir av alanıdır. Bursa ansiklopedisinin verdiği bilgiye göre 1530 yılında 62 hane olan mahalle, 1573 yılında 257 haneye yükselmiştir ki bu hane sayısıyla Yıldırım, Emir Sultan’dan sonra Bursa’nın ikinci büyük mahallesi demektir. 16. yüzyılın ikinci yarısında Emir Sultan ile Yıldırım arasında bir kopukluk yoktur. Ancak sonraki yıllarda Yıldırım adeta kentten uzak bir köy gibi kalmıştır. Nitekim 1862 yılı Bursa planında bu açıkça görünür. Bu planda Yıldırım ve çevresinde hiçbir ev görünmez. 19. Yüzyıla kadar da bu bölgede mahalle kurulama-mıştı. 1877-1878 Osmanlı - Rus savaşı sonrasın-da mahalleye Batum’dan gelen göçmenler yerleş-

tirilmiştir. Böylece Yıldırım Mahallesi ikinci kez Kafkas göçmenleri ile kurulmuştur. 1889 yılında mahalleye 110 hane Batum ve Rumeli göçme-ni yerleştirilmiştir. Bugün mahallede çoğunluk-la 1880’li yıllarda gelen Gürcü göçmenler yaşa-maktadır. Bursa, Büyükşehir Belediyesi olunca merkez ilçelerden biri bu mahallenin adını almış olup, kaymakamlık ve belediye de bu mahallede kurulmuştur.(Kaplanoğlu)

Yıldırım mahallesi merkezinde gelişen Yıldırım ilçesi, şu anda doğusunda Kestel ve Gürsu ilçele-ri, batısında Osmangazi ilçesi, güneyinde Uludağ ve kuzeyinde Bursa ovasının yer aldığı Bursa’nın şehir merkezini oluşturan üç büyük ilçesinden biridir. İdari olarak 1987’de kurulan ilçe, nüfus bakımından Türkiye’nin pek çok ilinden büyük-tür. Yüzölçümü 399 kilometrekaredir. Denizden yüksekliği 150 metredir. İlçenin ortasından Bur-sa-Ankara otoyolu geçer.

Bayezid was a commander who played the lea-ding role in the biggest battle in the 14th cen-tury (Niğbolu) and the biggest battle in the 15th century (Ankara battle) and achieved this only during his 13-year rule. He was a sultan who besieged İstanbul four times, gave inspiration to his grandson Fatih, had the Anatolian fortress built in the Bosphorus and paved the way for the conquest of the city. He was an Ottoman sultan who crossed the Danube River for the first time and a source of pride who said as follows at a dinner after enslaving knights that he defeated in Niğbolu battle “Go and build your armies once again and attack us. You will give me the opportunity to win a victory once again.”

This stately ruler was the only sultan who had two social complexes built in Bursa. He decided to have a social complex built in the eastern part of the city shortly after ascending the throne (1390) after having Ulucami social complex bu-ilt. He had his own social complex that would stand like an Eagle on a hill in the easternmost point in the city built on the opposite side of Hüdavendigar social complex that his father sul-tan Murad had built in the western part of the city according to his grandfather Orhan’s project to expand the city beyond city walls. He formed the eastern point of a series of social complexes that would embody the fortress in like a cres-cent. Naturally, Bursa Castle became the star of this crescent.

A neighborhood started to appear around Yıldı-rım social complex after its construction. Pictu-res taken of this neighborhood that would have this shine at its center during Ottoman times in-dicate that Yıldırım social complex and the area around it are one of the most beautiful examples of Ottoman urbanization. Yıldırım neighborho-od is one of the oldest neighborhoods in Bur-sa. In the past, the area was a beautiful wooded hunting area. According to information given by Bursa encyclopedia, the number of houses in the neighborhood that was 62 in 1530 rose to 257

in 1573 and this means that Yıldırım was the se-cond largest neighborhood in Bursa after Emir Sultan. There was no disconnection between Emir Sultan and Yıldırım in the second half of the 16th century. However, in later years, Yıldı-rım was like a village far away from the city. This is openly seen in 1862 Bursa plan. No houses are seen in Yıldırım and the area around in this plan. No neighborhoods were built in the area until the 19th century. Immigrants from Batumi were allowed to settle in the neighborhood af-ter the Ottoman-Russian war between 1877 and 1878. Thus, Yıldırım neighborhood was built with Caucasian immigrants for the second time. Immigrants from Batumi and Rumelia were allo-wed to settle in 110 houses in the neighborhood in 1889. Today, Georgian immigrants who came in the 1880s live predominantly in the neighbor-hood. One of the central districts took the name of this neighborhood after Bursa became a met-

Page 8: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

12 13

İlçede sanayi gelişmiştir. Duaçınarı Mahallesinde dokuma sanayi gelişmiştir. Havlu, kumaş, astar, perde üretimi yaygındır. Vişne caddesi, tekstil sanayi merkezi konumundadır. Tekstil haricinde pek çok sanayi dalına ait tesis ve dükkânlar da ilçede bulunmaktadır.

Yıldırım’ın, zenginliğini öncelikle tarihinden al-dığını söylemiştik. İlçedeki tarihi yapılara baktı-ğımızda, ülkemizin en zengin tarihe sahip ilçele-rinden biri olduğunu görürüz: Yıldırım Külliyesi, Yeşil Külliyesi ve Emir Sultan Külliyesi haricinde Zeyniler Külliyesi, Umurbey Külliyesi, Piremir Camii, İbn Bezzaz Camii, Balaban Bey Kale-si, Hüsamettin Tekke Camii, Meydancık Camii, Emir Sultan Çeşmesi, Zehra Hanım Çeşmesi, Devlet Hatun Türbesi, Darüssaade Ağası Çeş-mesi, Ümmügülsüm Çeşmesi, Hünkâr Çeşmesi, Beşir Ağa Çeşmesi, Türk-İslam Eserleri Müzesi, Cumalıkızık Köyü, Irgandı Köprüsü, Namazgâh semtindeki Namazgâh, Mahfel, Kozaklık Han, Namazgâh Camii, Bursa Şehir Kütüphanesi, İpekçilik Okulu ve tüm bu tarihi yapıların hari-cinde tarihi yapıların küçük maketlerinin yer aldı-ğı Miniatürk Parkı, içerisinde dev bir akvaryumun da yer aldığı Kaplıkaya Cazibe Merkezi ve Telefe-rik, turistik mekânlar olarak ilgi çekmektedir.

ropolitan municipality and the district governorship and municipality were established in this neighbor-hood. (Kaplanoğlu)

The district of Yıldırım that developed at the cen-ter of Yıldırım neighborhood, is at present one of Bursa’s three largest districts that form the city cen-ter with the districts of Kestel and Gürsu to the east, the district of Osmangazi to the west, Mount Uludağ to the south and Bursa plain to the north. The district, which was established administratively in 1987, is bigger than any other provinces in Tur-key in terms of its population. It has a surface area of 399 km2. It is 150 m above sea level. A highway connecting Bursa and Ankara passes through the district.

Industry has developed in the district. Textile in-dustry has developed in Duaçınarı neighborhood. There is widespread production of towels, fabric, lining and curtains. Vişne Avenue is the center of textile industry. There are also many facilities and shops selling other industrial products besides tex-tiles.We have already said that Yıldırım’s richness stems primarily from its history. When we look at histori-cal structures in the district we see that it is one of the districts that has the richest history in our co-untry: Yıldırım social complex, Yeşil social complex, Emir Sultan social complex, Zeyniler social comp-lex, Umurbey social complex, Piremir Mosque, İbn Bezzaz Mosque, Balaban Bey Castle, Hüsamettin Tekke Mosque, Meydancık Mosque, Emir Sultan Fountain, Zehra Hanım Fountain, Devlet Hatun’s Tomb, Darüssaade Ağası Fountain, Ümmügülsüm Fountain, Hünkar Fountain, Beşir Ağa Fountain, Turkish and Islamic Arts Museum, Cumalıkızık Vil-lage, Irgandı Bridge, an open-air mosque (Namaz-gah) in the district of Namazgah, Officers’ Club (Mahfel), Kozaklık Inn , Namazgah mosque, Bursa City Library, Sericulture School, as well as a Minia-turk Park where models of historical structures are exhibited, Kaplıkaya Attraction Center that has a huge aquarium and Cable Car are notable tourist attractions.

Yeşil Külliyesi

Bursa’nın en güzel külliyesi kabul edilir. Beşinci Osmanlı padişahı Çelebi Mehmed’in yaptırdığı külliyede Bursa’nın simgelerinden Yeşil Türbe, Yeşil Camii, Yeşil Medrese, (Türk İslam Eserle-ri Müzesi) Yeşil Hamamı ve Yeşil İmarethanesi bulunmaktadır; ismini yeşil çinilerden alır. Vezir Hacı İvaz Paşa’nın mimarlık yaptığı külliyenin çini işlerini, Mehmet Mecnun Dede önderliğinde Tebrizli Ustalar, Mermer oymacılığını ise Bursalı ünlü şair Lamii Çelebi’nin dedesi Nakkaş Ali dede yapmıştır. Fetret döneminin ardından devletin gücünden hiçbir şey kaybetmediğini vurgulamak amacıyla olabildiğince şaşaalı yapılan külliye, tüm yapılarındaki tezyinatı ile göz doldurmaktadır. 1419 yılında tamamlandığı sanılan külliye yeşiliyle ve tarihiyle Bursa’yla özdeşleşmiş durumdadır.

Yeşil Socıal Complex

It is accepted as the most beautiful social com-plex in Bursa. The social complex commissioned by the fifth Ottoman Sultan Çelebi Mehmed in-cludes Yeşil Tomb, Yeşil Mosque, Yeşil Madrasa (The Turkish and Islamic Arts Museum), Yeşil Bath and Yeşil Soup kitchen, which are the sym-bols of Bursa. The social complex takes its name from green glazed tiles. Glazed tile work of the social complex, the architect of which was Vizier Hacı İvaz Pasha, was done by Masters from Ta-briz led by Mehmet Mecnun Dede and marble carving was done by the famous poet from Bursa Lamii Çelebi’s grandfather Ali Dede who was a painter. The social complex, which was built splendidly after interregnum to emphasize that the state had not lost its power, is eye-catching with decorations in all its structures. The social complex, believed to have been completed in 1419, is identified with Bursa, its green environ-ment and history.

Page 9: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

14 15

Yeşil Camii

Külliyenin merkezinde yer alan yapı, Ters T plan-lı – Kanatlı camilerin en güzel örneği kabul edilir. Zaviye planlı ya da tâbhaneli camiler de denilen bu camilerde, yapı yalnızca namaz kılmak için değil çok amaçlı olarak inşa edilmişlerdir. İlk dö-nemde yalnızca ön tarafta bulunan ve basamakla çıkılan bölüm mescid olarak kullanılırken günü-müzde yapının tamamı camiye dönüştürülmüş-tür. İlk yapıldığı dönemlerde sağ ve sol taraflarda bulunan odacıkların Anadolu’da gezgin olarak dolaşan dervişlerin (Seyyahun) misafir edildikleri misafirhaneler olarak kullanıldıkları düşünülmek-tedir. Aynı şekilde bu odaların gerisinde bulunan eyvanların mahkeme salonu olarak ve devlet adamlarının istişarelerini gerçekleştirdikleri oda-lar olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Yapının üst katı tüm eyvanları ve ana sahanlığı görecek şekilde hünkâr mahfili olarak tasarlanmıştır. Di-ğer camilerdeki hünkâr mahfillerinden farklı ola-rak padişah burayı yalnızca namaz kılmak için kullanmamış, geceleri ailesiyle birlikte burada kalmıştır. Bu da Yeşil Camii’nin hem cami hem saray olarak anılmasına sebep olmuştur. Caminin ortasındaki şadırvan ve tek parça mermerden oluşan fıskiyesi tam da bu amaçla caminin içine konmuştur. Cami çok amaçlı olarak kullanıldığı için, kalabalığın çıkardığı gürültünün ön tarafta namaz kılanları rahatsız etmemesi düşüncesiyle fıskiye açılmış ve su sesi diğer sesleri bastırmıştır. Yeşil Camii, çinilerinin güzelliğiyle ön plana çık-mıştır. 15 ve 16. yüzyılda sanatının zirvesine çı-kan İznik çinilerinin en güzel örneklerinin ser-gilendiği camilerden biridir. Özellikle altın varak kaplı çiniler, eyvanların üç yanında göz kamaştı-rıcıdır. Çinilerinin bu güzelliği pek çok ressama ilham kaynağı olmuştur. Ressam Osman Hamdi Bey, Kaplumbağa Terbiyecisi resmi başta olmak üzere pek çok tablosunu Yeşil Camii’nin içinden görüntülerle çizmiştir. Kaplumbağa Terbiyecisi resmindeki mekân, Yeşil Camii hünkâr mahfeli balkonunun hemen arka kısmıdır.

Yeşil Mosque

The structure located in the center of the so-cial complex, is accepted as the most beautiful example of mosques with a reverse T-plan- and wings. These mosques also called mosques with a plan of a small Islamic monastery or guestho-use have been constructed not only for perfor-ming prayers but also for different purposes. At first, the praying hall was at the front and reac-hed by staircases. Today, the structure has been fully converted into a mosque. It is believed that small rooms on the right and left sides were used as guesthouses for dervishes who travelled thro-ugh Anatolia when the structure was first built. It is also believed that iwans at the back of the-se rooms were used as courtrooms and rooms where statesmen held consultations. The upper floor of the structure overlooking all iwans and the main landing have been planned as a gathe-ring place for Sultans. Differently from other gathering places for Sultans in other mosques, the sultan did not only use this place for perfor-ming prayers but he would also stay here with his family. This resulted in Yeşil Mosque being called both a mosque and palace. A fountain and a one-piece marble sprinkler in the center of the mosque have been placed in the mosque for this purpose. As the mosque was used for different purposes, the sound of water from the sprink-ler suppressed noise made by people and those performing their prayers at the front were not disturbed.

Yeşil Mosque comes to the fore with beauty of its glazed tiles. It is a mosque where the most be-autiful examples of İznik glazed tiles that hit the top in the 15th and 16th centuries are displayed. Particularly gold foil tiles on the three sides of iwans are eye-catching. Beauty of these tiles has been a source of inspiration for many painters. Many of Osman Hamdi Bey’s paintings, particu-larly The Tortoise Trainer have scenes depicting Yeşil Mosque. The place in The Tortoise Trainer is the back of the balcony of the gathering place

Page 10: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

16 17

Yeşil Camii’yi ve içindeki meşhur Bursa kemerle-rini Nobel ödüllü yazar Andre Gide şöyle anla-tır: “Dinlenme, aydınlığa dalma, denge yeri, kutsal gök mavisi, kırışıksız gök mavisi, zihnin yetkin sağlığına kavuştuğu yer… Enfes bir tanrı yerleşmiş senin içine ey cami. Sivri kemerin silmesinin ortasında ve onu kıra-rak bu çakışma ve sevgi yerinde rahatlayan, çatışmaya ara verip dinlenmeye soyunan iki eğrinin tam kesişme-leri gereken bu gizli etkin yerde, insanlara öğüt veren ve bu yassı taşın manevi asılışını sağlayan o tanrıdır. Ey ince gülümseyiş! Parça aralıkları tam kıvamında ayarlı kemer! Karşılarında ne kadar da rahatça kuruluyorsun zihnimin zarif inceliği! Uzun süre bu kutsal mekânda derin derin düşündüm ve sonunda anladım ki ibadetle-rimizi bekleyen kusur bulma tanrısı buradadır ve bizi arınmaya çağırmaktadır.” (Andre Gide, Le Jurnal, çeviren Ali AKTOĞU)

Caminin içini dolaşan çini yazı şeridi, sadaka, cö-mertlik, yardımseverlik, misafirperverlik konula-rıyla ilgili hadisleri içerir. Fetret döneminden son-

ra yapıldığı için insanlar arasında unutulmuş veya göz ardı edilmeye başlanmış değerleri, yeniden Müslüman cemaate hatırlatmak hedeflenmiş-tir. Caminin her köşesinde bu vurguları görmek mümkündür. Caminin on metreden yüksek olan mihrabı bilinen en büyük çinili mihraptır. Camide devşirme mimari de vardır. Bizans döneminden kalma sütun başlıklarını caminin girişinde sağ ve sol merdiven altlarında görmek mümkündür.

Caminin girişindeki taç kapı mukarnaslarıyla, sü-lüs ve kûfi yazılarıyla ve şahane motifleriyle tam bir şaheserdir. Evliya Çelebi kapıyı şöyle anlatır: “Öyle bir kıble kapısı vardır ki, sağında ve solunda yük-sek kemerine varıncaya kadar kat kat düğüm düğüm rumîler ve zülüf Nigar fevkalade nakışlar vardır. Bun-lar öyle nakışlar ki, kâğıt üzerine hiç kimse kıl kalemle bile yazamaz amma mermer üstadı bu kapıya tam üç yıl ham mermer üzerine keser vurarak ustalığını göstermiş, binanın sahibi Mehmet Han’dan üç sene zarfında kırk bin altın almıştır, kara ve deniz seyyahları tarafından methedilmiş yüksek bir kapıdır.”

“Bu cennete benzer camide güzel sanatkârlar çeşitli işler yapmışlardır ki insan medihten acizdir. Güzel-liği ve letafeti yönünden yeryüzünde böyle bir insan işi yapılmamıştır.’’(Seyahatname)

for sultans in Yeşil Mosque.Nobel prize winning author Andre Gide desc-ribed Yeşil Mosque and famous Bursa vaults in it as follows: “A place to rest, plunge into brightness, a place of balance, holy sky blue, smooth sky blue and a place where the mind attains a more harmonious state… A gorgeous God has been placed in you, mosque. It is this God who relaxes in this place of convergence and love by breaking the archivolt in the pointed vault, advises people at this secret place where two curved lines are supposed to intersect by taking a break and resting and enables spi-ritual hanging of this flagstone. This thin smile! A vault in which pieces have been adjusted properly! My graceful mind is so carefree before them! I contemplated for a long time in this holy site and in the end I understood that the God who waits for our prayers and finds faults is here calls on us to purify ourselves.” (Andre Gide, Le Journal)

A string of writing on glazed tiles in the mosque includes hadiths about alms giving, generosity, benevolence and hospitality. The objective was

to remind the Muslim community about values that were forgotten or ignored by people after interregnum. It is possible to see these hadiths in every corner of the mosque. The niche of the mosque, which is higher than ten meters, is the biggest known niche with glazed tiles. Spolia has been used in the mosque. It is possible to see Byzantine column heads under the right and left staircases at the entrance to the mosque.

The crown gate at the entrance to the mosque is a real masterpiece with its muqarnas and ku-fic calligraphic writing. Evliya Çelebi defined the gate as follows: “There is such a qibla gate that there are rumi motifs in layers and excellent carvings like a lock of hair of the beloved on its right and left until its high vault. These are such carvings that no one can even write in a quill pen on paper but the marble master has shown his mastership by using his hatchet for three years and was given forty thousand gold coins by the owner of the building Mehmet Han in three years. This is a high gate that has been highly praised by travellers.”

“Artists have shown their exceptional skills in the mos-que that resembles heaven and their work is beyond prai-se. Such manmade work does not exist anywhere on earth from the standpoint of its beauty and grace.”

Page 11: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

18 19

Page 12: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

20 21

Page 13: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

22 23

Page 14: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

24 25

Page 15: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

26 27

Page 16: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

28 29

Page 17: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

30 31

Page 18: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

32 33

Page 19: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

34 35

Page 20: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

36 37

Page 21: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

38 39

Page 22: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

40 41

Page 23: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

42 43

Page 24: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

44 45

Page 25: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

46 47

Page 26: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

48 49

Page 27: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

50 51

Page 28: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

52 53

Page 29: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

54 55

Page 30: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

56 57

Page 31: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

58 59

Page 32: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

60 61

Yeşil Türbe

Konya Mevlana türbesinden sonra, Türkiye’nin en çok ziyaret edilen ikinci türbesidir. Beşin-ci Osmanlı padişahı Sultan Çelebi Mehmet ve çocuklarının yattığı türbedir. Hiçbir Osmanlı padişahının türbesinde görülmeyen özelliklere sahiptir. Sandukası ve dış cephesi çini kaplı tek padişah türbesidir. Timur’un bölgeyi işgalinden sonra Semerkant’a götürülen ve Timur’un vefa-tından sonra Tebrizli ustalarla birlikte geri dönen çini ustaları tarafından yapıldığı için türbede, Sel-çuklu ve Orta Asya mimarisinin etkileri görülür. Pencereleri üzerinde dünyanın geçiciliğini, ahre-tin ise bekasını anlatan hadisi şerifler yazılmıştır. Mihrap sır tekniğiyle yapılmış çinilerinin görsel zenginliğiyle bilinen en güzel türbe mihrapların-dan biridir. 1421 yılında tamamlanan türbe, iki katlı olarak inşa edilmiştir. Alt kat ziyarete açık olmayıp, mevtaların gömülü olduğu yer bodrum katıdır. Türbenin içinde, yeşilin beyaz, sarı, la-

civert, bordo ve mavi renkte birbi-rinden güzel çiniler kullanılmıştır. Türbenin avlusunda Yavuz Sultan Selim’in nedimi Hasan Can başta olmak üzere pek çok devlet adamı metfundur.

Yeşil türbesini gezdik dün akşamDuyduk bir musiki gibi zamandanÇinilere sinmiş Kuran sesiniFetih günlerinin saf neşesini… (Ahmet Hamdi Tanpınar)

Yeşil Türbe

It is the second most visited tomb in Turkey af-ter Mevlana’s tomb in Konya. It is a tomb crea-ted by the fifth Ottoman Sultan Çelebi Mehmet and his children. It has features not seen in any Ottoman Sultan’s tomb. It is the only Sultan’s tomb, the coffin and exterior of which have glazed tiled. As it was built by glazed tile mas-ters who were taken to Samarkand after Timur occupied the region and returned with masters from Tabriz after Timur’s death, the influen-ce of Seljuk and Central Asian architecture is seen in the tomb. Hadiths about temporariness of this world and permanence of afterlife have been written on windows. The niche is one of the most beautiful niches known for visual rich-ness of glazed tiles made with glazing techni-que. The tomb h was completed in 1421 and built as a two-storey structure. The ground floor is not open for visitors and corpses are buried

in the basement. Green, white, yel-low, navy blue, maroon and blue ti-les have been used inside the tomb. Many statesmen including Yavuz Sultan Selim’s courtier Hasan Can are buried in the courtyard of the tomb.

We visited Yeşil tomb last nightWe heard recitations of the QuranLike music from timeThe joy of conquest days…(Ahmet Hamdi Tanpınar)

Page 33: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

62 63

Page 34: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

64 65

Page 35: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

66 67

Page 36: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

68 69

Page 37: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

70 71

Page 38: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

72 73

Page 39: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

74 75

Yeşil Medrese(Türk İslam Eserleri Müzesi)

Yeşil Camii’nin batısında yer alır. Günümüzde Türk İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılmakta-dır. Avlusunda birbirinden kıymetli kitabeleriyle mezar taşlarını barındıran bu yapı Osmanlı dö-neminde şöhretli bir medrese idi. Bilhassa Molla Hayali, Molla Hüsrev gibi dönemin en meşhur âlimlerinin müderrislik (profesörlük) yaptığı za-manlarında bu medresenin şânı diğer İslam ülke-lerine kadar yayılmıştı. Yeşil Medrese ve Sultaniye Medresesi olarak anılan bu yapının Orta Asya’da-ki İslam ülkelerinde dahi tanınır, bilinir olduğunu gösteren çok ilginç bir darb-ı mesel vardı. Günü-müz tabiriyle havalı ve gösterişli bir şekilde yü-rüyen hocalara “Hayrola, Sultaniye Medresesi’ne mü-derris mi oldun!” derlerdi ki kastettikleri medrese Bursa/Yeşil’deki Sultaniye Medresesi idi. Bu gün müze olarak kullanılan bu medresenin içinde el yazması Kur’an-ı Kerimler, el yapımı Osmanlı el-biseleri, çiniler vb. materyaller sergilenmektedir.

Yeşil Madrasa (The Turkısh and Islamıc Arts Museum)

It is situated west of Yeşil Mosque. It renders service as the Turkish and Islamic Arts Muse-um today. The structure that has many valuable epitaphs and tombstones in its courtyard, was a well-known madrasa in the Ottoman period. Its fame had spread as far as other Islamic count-ries when the then famous scholars like Mollah Hayali and Molla Hüsrev were professors at the madrasa. There are many interesting sayings in-dicating that this structure known as Yeşil Mad-rasa and Sultaniye Madrasa was even known in Islamic countries in Central Asia. Professors who walked ostentatiously were asked whether they had become “professors at Sultaniye Madrasa” and the madrasa they meant was Sultaniye Mad-rasa in Bursa/Yeşil. Materials like handwritten Qurans, handmade Ottoman clothing, tiles and so on are exhibited at this madrasa that serves as a museum today.

Page 40: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

76 77

Page 41: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

1

Page 42: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

8180

Page 43: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )
Page 44: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

84 85

Page 45: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

86 87

Page 46: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

88 89

Page 47: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

90 91

Yeşil İmarethanesi

1420 yılında yaptırılan imarethane, külliyenin doğusundadır. Halktan fakir fukara kimselere ve medresedeki öğrencilere yemek verilmesi için yapılan imarethanede bazen bizzat padişah gelip kendi elleriyle yemek dağıtmış, böylece halkla bir araya gelmiştir.

Yeşil Soup Kitchen

The soup kitchen built in 1420 is located east of the social complex. Food was offered to the poor and students at the madrasa at the soup kitchen and sultans personally came to the soup kitchen, distributed food, and in this way came together with people.

Page 48: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

92 93

Page 49: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

94 95

Yıldırım Külliyesi Yıldırım Külliyesi, şehrin doğusunda dördüncü Osmanlı padişahı Sultan Yıldırım Bayezid tara-fından 1390-1395 yılları arasında yaptırılmıştır. Bursa’nın en büyük külliyelerinden biridir. Kül-liyenin görkemi, “Beylik”ten “Devlet”e geçişin mimariye yansıması olarak görülmüştür. Cami, türbe, medrese, hamam ve darüşşifadan oluşan külliye, ufak bir tepenin üzerinde inşa edilmiştir. Külliyenin niçin bu tepede inşa edildiği ile ilgili Sultan Yıldırım Bayezid’in ilginç bir uygulama-sı rivayet edilir. Bu rivayete göre, Sultan Bayezid yaptıracağı külliyeyi şehrin en havadar tepesinde yaptırmaya niyetlenir. En havadar, güzel tepeyi tespit edebilmek için de şehrin birkaç yüksek noktasına et astırır. Ve birkaç gün sonra etler sırayla çürümeye başlar. En son etin çürüdüğü tepe de, havası en güzel tepe olmalıdır. O tepe, Yıldırım Camii’nin bulunduğu tepedir ve padişa-hın isteğiyle külliyesi burada inşa ettirilir. Yıldırım Külliyesi burada 1390-95 yılları arasın-da inşa edilirken, elbette görüntüsü şimdiki gibi değildir. Caminin hemen altında bulunan Yıldı-rım İlkokulu’nun olduğu yerde, günümüze ula-şamamış olan imarethane ve padişahın av köşkü, bir zamanlar buralarda padişahın av yapabileceği cennet gibi bir yeşillik olduğunu hatırlatmaktadır. 1890’larda çekilmiş Bursa resimlerinde Yıldırım civarının ne kadar yeşil olduğu ve Gökdere’nin külliyenin yanından büyük bir ırmak olarak aktı-ğı açıkça görülebilmektedir. Evliya çelebi de bu camiyi “Cennet bahçesine benzer bir gül, gülistan içinde bir cami” olarak anlatır.

Karargâh KülliyeYıldırım Külliyesi ufak bir kale gibi inşa edilmiştir. Genellikle yüksek yerlere konumlandırılan külli-yeler etraflarındaki külliye duvarlarıyla adeta kü-çük bir kale gibidirler. Neşri’nin “İkindiden sonra o bölgeye gitmek isteyenler tereddüt ederlerdi” dediği ıssız ormanlık alanda bu külliye duvarının yapılması bir zorunluluktu. Günümüze ulaşmış olan tek külliye duvarı da Yıldırım Külliyesi’nin duvarlarıdır. Kuzey kısmında külliyenin giriş ka-

Yıldırım Mosque andIts Social ComplexYıldırım social complex was commissioned by the IV Ottoman Sultan Yıldırım Bayezid betwe-en 1390-1395 in the eastern area of the city. It is one of the biggest social complexes in Bursa. Magnificence of the social complex was a reflec-tion in architecture of transition from “Princi-pality” to “State.” The social complex consisting of a mosque, tomb, madrasa and a hospital has been built on a small hill.A story is told about Sultan Yıldırım Bayezid’s interesting practice as to why the social complex was built on this hill. According to the story, Sul-tan Bayezid intended to have the social complex built on the airiest hill in the city. He had meat hanged on a few high points in the city to find the airiest and most beautiful hill. A few days later, the pieces of meat started to spoil one by one. The hill where meat spoiled the last had to be the most beautiful hill. That hill is where Yıl-dırım Mosque is located and the social complex was built here as the Sultan wished. Yıldırım so-cial complex was built between 1390 and 1395 and naturally, its appearance was not like as it is now. The place where Yıldırım Primary School is located just below the mosque reminds us of the hospital and the Sultan’s hunting summer-house that have not remained intact up until the present day and verdant surroundings where the sultan went hunting once upon a time. In pic-tures of Bursa taken in the 1880s it is openly seen how Yıldırım and the area around it was verdant and Gökdere flowed as a large river be-side the social complex. Evliya Çelebi described this mosque as “a rose similar to the garden of Eden and a mosque in a rose garden.”

Social Complex as HeadquartersYıldırım social complex was built as a small fort-ress. Generally, social complexes built on high places are like small fortresses with walls sur-rounding them. Building walls around a comp-lex was mandatory in a deserted wooded area

Page 50: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

96 97

pısı hâlâ bulunmaktadır. Yıldırım’dan başka, bu yönünü muhafaza eden külliye kalmamıştır. Bu yönleri itibariyle külliyeler Ribat bölgesi konu-munda da olmuşlardır. Yani uç noktada askerle-rin karargâh merkezi, karar alma mekânı. Yıldı-rım Camisi’nin Yunan işgali yıllarında karargâh olarak kullanıldığını bilinmektedir. Aynı şekilde darüşşifa da Baruthane olarak kullanılmıştır. Bu karargâh cami için Kazım Baykal: “Şehrin en heybetli camisi” demiştir. Heybetli caminin bir asker gibi doğu sınırında yüksekte nöbet tutma-sından dolayı, Alman Mareşali Moltke: “Bursa’da-ki camiler arasında İnşa tarzı bakımından bana en mükemmel gibi görünen, Türklerin ‘Yıldırım’ dedikleri Bayezid’in camisidir” demiştir.

“Cedlerimiz inşa etmiyorlar, ibadet ediyorlardı. Maddeye geçmesini ısrarla istedikleri bir ruh ve imanları vardı. Taş, ellerinde canlanıyor, bir ruh parçası kesiliyordu. Duvar, kubbe, kemer, mihrap, çini, hepsi Yeşil’de dua eder, Muradiye’de düşünür ve Yıldırım’da harekete ha-zır, göklerin derinliğine susamış bir kartal hamlesiyle ovanın üstünde bekler. Hepsinde tek bir ruh terennüm eder.”(Ahmet Hamdi Tanpınar)

Yıldırım külliyesi ilklerin külliyesidir. Ramazan aylarında minareler arasına gerilen mahyalar ilk defa bu camide görülmüştür. Yük taşımayan, an-cak süs kemeri olarak kullanılan ve çok güzel bir görüntüye sahip olan Bursa kemerleri ilk defa bu camide ortaya çıkmıştır. Yine ilk Osmanlı hasta-nesi olan Yıldırım Darüşşifası bu külliyenin ya-pılarından biridir. Ortası bahçeli, önü kapalı ilk Osmanlı medresesi Yıldırım Medresesi iken, İlk revaklı türbe de sultan Yıldırım Bayezid’in türbe-sidir. Bu ilklere şimdi biraz daha yakından baka-lım.

as Neşri said: “Those who wanted to go to that area after the mid-afternoon prayer hesitated.” The only walls of a social complex that have re-mained intact up until the present day are those of Yıldırım social complex. The entrance gate of the social complex on its northern part is still intact. No other social complex besides Yıldırım has preserved its entrance gate. From this aspect, social complexes were like strongholds. That is to say they were the headquarters and decision making places of soldiers. Yıldırım Mosque was used as headquarters during the occupation of Greeks. In the same way, the hospital was used as a gunpowder factory. Kazım Baykal defined this mosque used as headquarters as the “state-liest mosque in the city.” The German Marshall Moltke said as follows due to this stately mosque keeping watch like a soldier at a high place on the eastern border: “It seems to me that the best mosque in terms of its style of construction among the ones in Bursa is the mosque commissioned by Bayezid whom Turks call “Thunderbolt”.“Our forefathers did not build but prayed. They had a soul and faith that they insistently wanted to pass to mat-ter. A stone came to life in their hands and became a part of soul. Walls, domes, arches, niches and glazed tiles all prayed in Yeşil mosque, contemplated in Muradiye and waited in Yıldırım like an eagle on a hill ready to take action towards the depths of skies. A single soul sang ple-asantly in all of them.” (Ahmet Hamdi Tanpınar)

Yıldırım social complex was the first of its kind. Mahyas that are strings of light strung between two minarets and the lights of which either form words or pictures were seen for the first time in this mosque. Bursa arches that did not carry any-thing but were used for decoration purpose and looked beautiful, appeared in this mosque for the first time. Yıldırım hospital that was the first Ottoman hospital was one of the structures of this social complex. Yıldırım madrasa with a gar-den in the center and an enclosed façade was the first Ottoman madrasa and the first tomb with a porch was that of Sultan Yıldırım Bayezid. Let’s take a closer look at these innovations.

Page 51: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

98 99

Page 52: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

100 101

Caminin İlkleri

Her külliyede olduğu gibi Yıldırım Külliyesi’nin merkezinde de camii bulunmaktadır. Bursa mi-marisinin zaviye planlı, kanatlı, ters T planlı, tabhaneli olarak anılan yapılarından olan Yıldı-rım Camii bu modelin Bursa’da en olgun haliy-le kendini gösterdiği iki yerinden biridir. Yeşil Camii’nin ön hazırlık aşamasıdır. Yeşil Camii’nde zirveye varacak olan bu kanatlı cami sisteminde, iki kubbe arasında Bursa kemeri yer alır. Yıldı-rım Camii’nde, Yeşil Camii’nden daha etkileyici duran bu süs kemeri, ön taraftaki namaz kılma bölümüyle, arkada kalan ve çok amaçlı olarak kullanılmış olan eyvan ve odaları birbirinden ayırmaktadır. İlk yapıldığı dönemlerde bu cami-lerde yalnızca bu ön kısımlarda namaz kılınmak-taydı. Bunun en belirgin göstergesi, hat yazı ve süslemelerinin yalnızca bu ön kısımda yer alıyor olmasıdır. Geride kalan kısımlar ise tamamen süssüz ve sadedir.

Caminin mihrap duvarında, boydan boya yer alan birbirinden güzel mesajlar bir bütünlük teş-kil edecek şekilde sunulmuştur. Mihrabın sağın-daki dairenin içinde şu ayet yazılıdır: “Fetekabbe-leha rabuha bikabulin hasenin” anlamı: “Rabbi onu en güzel bir biçimde kabul etti.” Mihrabın sol tarafında İhlas Suresi yazılmıştır. En alt kısımdan başlaya-rak, sol taraftan yukarıya doğru saatin dönüşü is-tikametinde bir daire çizerek çok güzel bir istifle sure yazılmış ve orta kısmında bir Davut Yıldızı oluşturulmuştur.

Mihrabın sağ alt kısmındaki dikdörtgen şeklin içinde, bir başka güzel sülüs yazı bulunur. Yine derin manaları ihtiva eden bu yazıda “Fe eynema tuvellu fe seme vechullah“ ayeti yazılıdır. Yani “Yüzü-nüzü nereye dönerseniz dönün Allah’ın yüzü de oradadır.” Bu ayet, İslam’ın hayatın her alanına ve her anına müdahil bir din olduğunu anlatan en veciz ifadelerden biridir. Bu ayetin gereği olarak da mihrabın diğer yanındaki dikdörtgen şeklin içindeki yazıda: “Ekmelül müminine imanen ehsenu-hum hulukan” “Müminlerin iman yönünden en kâmil,

Innovations in the Mosque

There is a mosque in the center of Yıldırım so-cial complex as in every social complex. Yıldırım Mosque which is one of the structures with a plan of a small Islamic monastery, wings, reverse T-plan and guesthouse, is one of the two places in Bursa where this model shows itself in the maturest way. It is the preparatory stage of Yeşil Mosque. There is a typical Bursa vault between two domes in this mosque system with wings that was highly developed in Yeşil Mosque. This decorative vault that is more impressive in Yıl-dırım Mosque than Yeşil Mosque separates the praying hall at the front and the iwan and rooms at the back that are used for different purposes. When these mosques were first built, prayers were performed only at the front part. The most notable indication of this is that only the front part has calligraphic writing and decorations. The remaining parts are simple and without any decorations.

Beautiful messages adorn the wall of the niche in the mosque. The following verse is written in a circle on the right side of the niche: “Allah ac-cepted him in the most beautiful way.” Surah Ihlas is written on the left side of the niche. The surah has been written beautifully by starting from the lowest part, from the left side upwards, forming a circle clockwise and there is a star of David in the middle.

There is another beautiful calligraphic writing in a rectangular shape on the right lower part of the niche. This is another verse that has a deep me-aning and says as follows: “Wherever you turn your faces there is the Face of Allah.” This verse is one of the most concise verses explaining that Islam is a religion that intervenes in all fields and moments of life. As part of this verse, a hadith is written in a rectangular shape on the other side of the niche. The hadith says as follows: “ The most perfect believer in respect of faith is he who is best of them in manners.” These writings that

Page 53: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

102 103

en olgun olanı ahlâkı en güzel olanıdır” hadisi yazıl-mıştır. Birbiriyle bağlantılı olarak yazılmış, ade-ta biri diğerini şerh ediyor gibi duran bu yazılar, Yıldırım Camii’ne gelen ziyaretçileri gönüllerini doldurarak uğurlar.

Dikkat çekici bu yazılar, caminin sadece mihrap duvarında yazılı değildir. Kenar duvarlarda da etkileyici istifler görülebilir. 1855 depreminden sonra yenilendiği tahmin edilen yazılarda, sağ ve sol duvarlarda karşılıklı olarak yazılmış olan Nebe Suresi istifiyle göz kamaştırır. Yine ortada bir yıl-dız oluşturarak daire çizen bu yazının yanında balık şekli oluşturarak yazılmış olan müsenna (si-metrik) yazıda ise Besmele-i Şerifler vardır. Yine bunların üst kısmında zarif süslemelerin içinde Cihar-ı yar-i güzin Efendilerimizin isimleri yazıl-mıştır.

İlk mahya süslemesi, Koca Mustafa Paşa zaviyesi Şeyhi Hasan Efendi tarafından kandilleri yakı-larak bu camide yapılmış, daha sonra sultan 4. Murat bu uygulamayı tüm Osmanlı topraklarına yaymıştır. 2012 yılında, Yıldırım Belediyesi tara-fından yenilenen Yıldırım minareleri bu güzel ge-leneğin ilk başladığı yerdir.

Yıldırım Camii’nin ilkleri sadece mahyaları da değildir. Mimaride “Bursa Kemeri” olarak ismi geçen hoş görünümlü süs kemerleri, Ye-şil Camii’nde bolca örneği sergilenmeden evvel bu camide kullanılmıştır. Caminin en etkileyici kısımlarından olan son cemaat mahfilindeki re-vakları süsleyen bu kemerler için Oktay Aslana-pa: “Uzaktan mermeri andıran gri kesme taşla kaplı gösterişli ve bir benzeri olmayan son cemaat yeri. Bursa kemerleri burada kullanılmıştır. Cami, en çok bu son ce-maat yeriyle dikkat çeker ve unutulmaz bir etki bırakır ”demiştir.

Caminin en dikkat çekici özelliklerinden biri de taş oymacılığıdır. Yapının iç ve dış cephelerinde taş ve mermer işçiliğinin bolca güzel örneğini görmek mümkündür.

are associated with one another and as if expo-und one another see visitors to Yıldırım mosque off by filling their hearts.

These writings that draw attention are not only written on the wall of the niche. Impressive wri-tings can also be seen on the sidewalls. Among these writings believed to have been rewritten after the 1855 earthquake, Surah Nebe written on the right and left walls impresses visitors. Basmala-i Sharif is written in a symmetrical way in the shape of a fish beside this circular writing in the shape of a star. The names of four great caliphs are written within graceful decorations on the upper parts of these names.

The first mahya decorations were made in this mosque and Sheikh Hasan Efendi who was in charge of Koca Mustafa Pasha Lodge lit the oil lamps. Afterwards, this practice spread to all Ot-toman lands under the reign of Murat IV. Yıldı-rım minarets that were restored by Yıldırım mu-nicipality in 2012 are places where this beautiful tradition started for the first time.

Mahyas were not the only innovations in Yıldı-rım mosque .Decorative vaults known as “Bursa vaults” in architecture, were used in this mosque before being displayed in Yeşil mosque. These vaults decorate porticos in the gathering place where people perform their prayers in congre-gation and which is the most impressive place in the mosque. Oktay Aslanapa said as follows about these vaults: “An unprecedented gathering place covered with gray cut stone that resembles marble from a distance. Bursa vaults have been used here. The mosque draws attention with this gathering place and leaves an unforgettable impression.”

One of the most impressive features of the mos-que is stone carving. It is possible to see many beautiful examples of stonemasonry and marble workmanship on the interior and exterior sides of the structure.

Page 54: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

106 107

Page 55: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

106 107

Page 56: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

108 109

Page 57: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

110 111

Page 58: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

112 113

Page 59: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

114 115

Page 60: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

38 39

Türkmen aşiretleri kendilerine yerleşecek yer arayışları sırasında Osman gazinin egemenliği altındaki to-praklara ulaşmışlardır. Bu dönemde Kızık köylerinin Bursa yakınında kurulması bölgede Müslü-man nüfusu arttırarak kentin Osmanlı topraklarına katılma sürecinde kolaylaştırıcı rol oynamıştır. 1301 yılından sonra Bursa ovasının Türkmenlerin yerleşimine açıldığı 1302 yılı olabileceği vurgulanmaktadır.

Page 61: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

118 119

Page 62: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

120 121

Page 63: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

122 123

Page 64: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

124 125

Page 65: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

128 129

Page 66: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

50 51

Page 67: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

132 133

Page 68: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

134 135

Page 69: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

136 137

Yıldırım Darüşşifası / İlk Osmanlı Hastanesi

Yıldırım Külliyesi’nden önce yapılmış olan kül-liyelerde pek çok yapı inşa edilmiş olmasına rağmen bir darüşşifa/hastane yapılmamıştır. İlk yapılan hastane Yıldırım Darüşşifası’ dır. Külli-yenin iki yüz metre kadar doğusunda, bir rivayete göre hastaların külliye merkezindeki kalabalıktan rahatsız olmamaları için, diğer bir rivayete göre ise külliye merkezinde bulaşıcı hastalık riski bu-lunmasın veyahut insanları rahatsız etme endişesi olmasın diye külliyenin biraz uzağında yapılmış-tır. Bu gün Göz Hastanesi olarak hizmet vermek-tedir. Bu hastane tarih boyunca hem bedeni hem de rûhi marazların şifasının arandığı bir merkez olmuştur. Bu yüzden darüşşifada delilerin de te-davi görüyor oluşu burasının ‘Bimârhane’ veya ‘Tımarhâne’ olarak anılmasına sebep olmuştur. Yıldırım Darüşşifası 1855 depreminde yıkılınca bir daha tamir edilip hastane olarak kullanılma-mıştır. Bu yıkık bina ordu tarafından Baruthâne olarak kullanılmıştır. Bu nedenle yanındaki me-zarlığın adı “Baruthane Mezarlığı” etrafındaki ma-halle de “Baruthânemahallesi”dir.

Yıldırım Hospital / The First Ottoman Hospital

Although many structures had been built in social complexes built before Yıldırım, a social complex and hospital had not been built. Yıldırım hospital was the first one. According to a story, the hospi-tal was built two hundred meters east of the soci-al complex for patients not being disturbed by the crowded social complex and according to another story the hospital was built a bit further due to the risk of infectious diseases or not to disturb peop-le. Today, it offers service as an Eye Hospital. This hospital has been a center where people were cured for their physical as well as mental illnesses throug-hout history. Therefore, this place was also called a mental hospital as people with mental illnesses un-derwent treatment. Yıldırım hospital was destroyed in an earthquake in 1855 and after that, it was not repaired or used as a hospital. This building was used as a gunpowder factory by the army. Therefo-re, a cemetery beside the hospital is called “Gunpow-der Factory” cemetery and the neighborhood around it “Gunpowder Factory neighborhood.”

Page 70: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

138 139

Page 71: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

140 141

Page 72: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

142 143

Page 73: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

144 145

Yıldırım Medresesi

Yıldırım Medresesi yapılmadan evvel hem Orhan Gazi, hem de Sultan 1. Murad (Hüdavendigâr Camisinin üst katında) Bursa’da medreseler yap-tırmışlardı. Fakat Osmanlı medreseleri olarak bilinen ortası bahçeli etrafında sınıf ve eyvanla-rın yer aldığı klasik Osmanlı medrese üslûbu ilk defa Yıldırım Medresesi’nde uygulanmıştır. Bah-çe ortadadır. Böylece öğrenci hava alma ihtiyacı duyduğunda dışarıya çıkıp zihnini dağıtmayacak medresenin içinde ferahlayabilecektir. Yıldırım Medresesi, Selçuklu geleneğinin bir devamı ol-masına rağmen önü kapalı, ortası bahçeli ilk Os-manlı medresesi olmuştur.

Yıldırım Madrasa

Both Orhan Gazi and Sultan Murad I had mad-rasas built in Bursa (on the upper floor of Hüda-vendigar mosque) before Yıldırım madrasa was constructed. However, the classical Ottoman madrasa style with a garden in the center sur-rounded by classrooms and iwans was put into practice in Yıldırım madrasa for the first time. The garden is in the center. Thus, students could go out for fresh air without being distracted and feel relieved in the madrasa. Although Yıldırım Madrasa maintained Seljuk tradition, it was the first Ottoman madrasa with an enclosed façade and a garden in the center.

Page 74: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

146 147

Page 75: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

148 149

Page 76: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

150 151

Page 77: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

152 153

Page 78: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

154 155

Page 79: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

156 157

İlk Revaklı Türbe

Timur’un esiri iken Akşehir’de vefat eden Sultan Yıldırım Bayezid, oğlu Emir Süleyman Çelebi ta-rafından yaptırılan 1406 yılında bu türbeye ge-tirilmiştir. Külliyenin en sevimli ve küçük yapısı olan Yıldırım Türbesi, kare planının önüne Os-manlı mimarisinin en güzel yanlarından biri olan revakların konmasıyla, başka bir ilki bu külliyeye yaşatmıştır. Türbede padişahın haricinde oğulları da yatmaktadır.

The First Tomb with a Porch

When Sultan Yıldırım Bayezid passed away in Akşehir where he was enslaved by Timur, his son Emir Süleyman Çelebi brought his body to this tomb built in 1406. Yıldırım tomb which is the smallest structure in the social complex inclu-ded another innovation –porches, which are the most beautiful aspect of Ottoman architecture, placed in front of the square plan. Besides the sultan, his sons are also buried in the tomb.

Page 80: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

162 163

Page 81: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

158 159

Page 82: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

160 161

Page 83: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

164 165

Page 84: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

1

Page 85: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

166 167

Emir Sultan Külliyesi

Emir Sultan Külliyesi, Bursa’nın en doğusundaki külliyelerden biridir. Bir padişah külliyesi olma-masına rağmen Bursa’da Osmanlı sultanlarının yaptırdığı külliyeler kadar büyük olan tek külli-yedir. Tüm külliyelerde olduğu gibi cami mer-kezdedir. Caminin haricinde türbe, imarethane, hamam, medrese gibi yapıların bulunduğu bir kompleks olarak inşa edilmiştir. Ancak medrese günümüze ulaşamamıştır. Dergâhında, yalnızca bir binası günümüze ulaşmış ve restore edilerek kültür merkezi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Hamam da günümüzde kültür merkezi olarak kullanılırken, imarethane büyük değişikliğe uğ-ramış ve günümüzde sağlık ocağına dönüştürül-müştür.

Emir Sultan Külliyesi Sultan Yıldırım Bayezid’in kızı Hûndi Fatıma Hatun tarafından, Emir Sultan hazretlerinin 1429 yılındaki vefatından sonra inşa edilmiştir. Emir Sultan Hazretleri’nin yaşadığı dönemde yalnızca talebelerini yetiştirdiği dergâhı bulunmakta iken, vefatından sonra önce türbesi daha sonra ise külliyenin diğer yapıları inşa edil-miştir. İlk yapılan cami şimdiki camiden farklı olarak çok kubbeli bir yapı iken, 1795 yılındaki bir yangında hasar görünce 1800’lerin başında Sultan 3. Selim zamanında yeniden yapılmıştır. Bu onarımın kitabesi, caminin giriş kapısının he-men üzerinde durmaktadır. Fakat bir süre sonra, 1855 yılındaki büyük Bursa depreminde cami ye-niden ciddi bir hasara uğrayınca, Sultan Abdüla-ziz zamanında 1868 yılında baştan sona yenilen-miş ve külliye bugünkü görüntüsüne bu onarım zamanında kavuşmuştur. Sultan Abdülaziz’in tuğrasıyla birlikte bu onarımın kitabesi de türbe-nin penceresinin hemen üzerinde yer almaktadır. Emir Sultan Külliyesi, Bursa’nın maneviyat mer-kezidir. Her gün mevlit okutulan camisi, yerli ve yabancı turistler tarafından sürekli olarak ziyaret edilmektedir. Sünnet düğünlerinde adet olarak çocuklar buraya getirilerek dua edilir. Yeni evli çiftlerin de, dua etmek için buraya geldiğini gör-mek mümkündür. Uludağ’ın yamaçlarındaki bir

Emir Sultan Social Complex

Emir Sultan Social Complex is one of the soci-al complexes on the easternmost part of Bursa. Although it is not a social complex commissio-ned by a sultan, it is the only social complex as big as social complexes commissioned by Otto-man sultans in Bursa. The mosque is in the cen-ter as in all social complexes. Besides a mosque, the social complex consists of a tomb, soup kitc-hen, bath and madrasa. However, the madrasa has not remained intact up until the present day. Only one building has remained intact up until the present day and this building has been resto-red and renders service as a cultural center today. The bath, too, renders service as a cultural center today. The soup kitchen has undergone a major change and converted into a health care center.

Sultan Yıldırım Bayezid’s daughter Hundi Fatima Hatun commissioned Emir Sultan Social Comp-lex after the death of Emir Sultan in 1429. When Emir Sultan was alive, the social complex only and a lodge where students received education; after his death first his tomb and then the other structures in the social complex were built. Unli-ke the present day mosque, the first mosque was a multi-domed structure and when it was dama-ged in a fire in 1795 it was rebuilt by Sultan Selim III in the early 1800s. The epitaph about repairs stands on the entrance gate of the mosque. Ho-wever, after some time when the mosque was se-riously damaged in a massive earthquake that hit Bursa in 1855 it was completely renewed during the reign of Sultan Abdulaziz in 1868 and the social complex attained its present appearance. The tughra (the official signature of the Sultan) of Sultan Abdülaziz and the epitaph about repa-irs are on the window of the tomb.Emir Sultan Social Complex is the spiritual cen-ter of Bursa. Local and foreign tourists, conti-nuously visit the mosque where Mevlid is recited every day. Children are brought here at circum-cision feasts as part of tradition and prayers are recited. It is possible to see newly-wed couples

Page 86: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

168 169

tepe üzerine kurulduğu için, dinlenmek ve man-zara seyretmek isteyenlerin gelmeyi en çok sevdi-ği yerlerin başında Emir Sultan Külliyesi gelmek-tedir. Bursa’daki tek etrafı revaklı kapalı avlu olan cami avlusunun ortasında sürekli akan mütevazı bir şadırvan ve fıskiyesi bulunur. Caminin çev-resinde de farklı zamanlarda yapılmış altı güzel çeşme vardır.

who come here to pray. As it stands on a hill on the slopes of Mount Uludağ, Emir Sultan Social Complex is also a popular destination for those who want to rest and enjoy the spectacular sce-nery. There is a simple fountain and its sprinkler from which water flows continuously in the cen-ter of the enclosed courtyard with a porch. Six beautiful fountains have been built at different times around the mosque.

Page 87: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

172 173

Page 88: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

170 171

Page 89: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

170 171

Page 90: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

170 171

Page 91: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

170 171

Page 92: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

170 171

Page 93: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

170 171

Page 94: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

174 175

Emir Sultan Hazretleri

Külliyeye ismini veren Emir Sultan Hazretleri, 1368-1429 yılları arasında yaşamış bir sûfidir. Orta Asya’nın tanınmış mutasavvıflarından Sey-yid Ali Efendi’nin oğlu olarak Buhara’da dünyaya gelmiştir. Gerçek ismi Muhammed Şemsettin el Buhari iken, Emir Sultan ismiyle meşhur olmuş-tur. Peygamberimizin soyundan geldiği için ismi-nin başında “Seyyid” ibaresi vardır. Çocukluk yıl-larını, hem hocası hem de mürşidi olan babasının yanında geçirmiş ve ondan çömlekçilik yapmayı öğrenmiştir. Babasının vefatından sonra bir kafi-leyle birlikte Buhara’dan yola çıkmış ve Mekke’ye gelmiştir. Burada hac farizasını yerine getirir. Ar-dından Medine’ye gider. Rivayete göre, Medine’yi çok seven Emir Sultan Hazretleri hayatının so-nuna kadar büyük dedesi olan Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) yanında kalmaya niyetlenir. Ancak gördüğü bir rüya üzerine Ku-düs, Şam ve Bağdat duraklarına uğradıktan sonra Rum diyarına kadar gelecektir. Rivayete göre rü-yasında peygamberimiz “Ey oğul, Hak tarafından sana işaret olundu ki, Anadolu’ya varıp ceddin Hz. Muhammed’in sünnetinin adabını Müslümanlara takva yolu ile açıklayasın!” diyerek onu yeni hizmet sa-hasına yönlendirirler. (Baldırzade’den nakleden Hüseyin ALGÜL, Gönül Sultanlarımız, Timaş yayınları, s.89)

Bursa’ya 1390’lı yıllarda varmıştır. Rivayete göre üç nurlu kandil kendisine eşlik eder. Bursa’ya vardıktan sonra, üç padişah döneminde yaşamış ve 1429 yılındaki veba salgınında vefat edinceye kadar Bursa’dan hiç ayrılmamıştır. Yaklaşık 40 yıl kadar Bursa’da kalmış ve şehrin manevi açıdan imarına çok önemli katkıları olmuştur.

Yıldırım Bayezid döneminde geldiği Bursa’da, ilk olarak Molla Fenari Hazretleri ile tanışır. Mol-la Fenari Hazretleri’nden Sadrettin Konevi’nin “Miftah’ul Gayb” adlı eserini okur. Emir Sultan Hazretleri’ni çok seven ve ona muhabbet besle-yen Molla Fenari, padişaha mektup yazarak Emir Sultan’dan övgüyle bahseder. Sultan Yıldırım Ba-yezid, Emir Sultan’la tanıştıktan sonra yanından

Emir Sultan

Emir Sultan after whom the social complex was named, was a sufi who was born in 1368 and died in 1429. He was born in Bukhara. His fat-her, Sayyid Ali Efendi was a well-known sufi in Central Asia. Although his real name was Mu-hammad Şemşettin al-Bukhari he became famo-us with the name Emir Sultan. The term Sayyid which is an honorific title to denote descendants of Prophet Muhammad is used before his name. He spent his childhood with his father who was both his teacher and guide and learned how to make pottery from him. After his father’s death, he set off for Mecca from Bukhara with a ca-ravan. He performed the Hajj in Mecca. Then he went to Medina. According to a story, Emir Sultan who loved Mecca intended to stay with his great grandfather Prophet Muhammad (saw) until the end of his life. However, after a dream that he had, he would travel as far as Greek lands after stopping over in Damascus and Baghdad. According to the story, Prophet Muhammad gu-ided him and sent him to serve by saying: “Son, this is a sign for you from God, you will go to Anatolia and explain Prophet Muhammad’s sunnah ( the way of life prescribed for Muslims on the basis of the teachings and practices of Prophet Muhammad) by way of taqwa (being constantly aware of both Allah’s presence and att-ributes).’’ (Hüseyin ALGÜL based on Baldırzade, Sultans of the Heart, Timaş Publications, p.89)

He arrived in Bursa in the 1390s. According to the story, three heavenly lights accompanied him. He lived in Bursa during the reign of three sul-tans and did not leave the city until his death in an outbreak of plague in 1429. He lived in Bursa for about 40 years and significantly contributed to the construction of the city spiritually.

He arrived in Bursa under the reign of Yıldı-rım Bayezid and first met Mollah Fenari who made him read Sadrettin Konevi’s work called “ Miftah’ul Gayb.” Mollah Fenari who was fond of Emir Sultan wrote a letter to the sultan pra-

Page 95: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

177176

ayırmaz ve pek çok işinde kendisine danışır. Sul-tanın kızı Hûndi Fatıma Hatun ile evlendirilir ve bu izdivaçtan iki kız bir erkek, üç çocuk dünyaya gelir. Bu gün Hûndi Fatıma Hatun ve üç çocuk-ları da Emir Sultan hazretlerinin türbesinde yat-maktadır.

Fetret döneminde ve Çelebi Mehmet zamanında da Bursa’da bulunan Emir Sultan Hazretleri’nin, Anadolu’da tanınırlığının artmasıyla birlikte ken-disine özel ziyaretler başlar. Bu özel ziyaretler Erguvan Faslı, Erguvan Bayramı olarak anılmış ve Anadolu’nun dört bir yanındaki tekkelerden zaviyelerden toplanan dervişler, Emir Sultan Hazretleri’ni ziyaret etmişlerdir. Bir hafta süren bu ziyaretlerde dervişler Emir Sultan Külliyesi civarında misafir edilerek ibadet ü taatle, zikir ve virdleriyle vakit geçirirlermiş. Bu gelenek Emir Sultan Hazretleri’nin vefatından sonra da devam etmiş ve tekkelerin kapatıldığı 1920‘lere kadar

yüzyıllar boyunca sürmüştür.

Emir Sultan Hazretleri, Kübreviye tarikatından-dır. Tarikatın piri olan ve Moğollara karşı savaşır-ken şehit olan Necmüddin-i Kübra gibi o da, fiili cihada iştirak edecek ve Sultan 2. Murat zama-nında İstanbul’un kuşatmasına katılacaktır. Yani o, bir yandan etrafına hikmet saçan bir bilge sûfî iken diğer yandan da bir aksiyon insanı olarak sürekli halkın ve padişahların yanında bulunmuş onlara vaazu nasihatlerde bulunmuş bir mücahid-dir. Katılmış olduğu bu kuşatmada dergâhından götürdüğü bazı talebeleri de şehit olmuşlardır. Emir Sultan Hazretleri Bursa’ya döndükten kısa bir süre sonra, 1429 yılında vefat etmiştir.

ising Emir Sultan. After meeting Emir Sultan, Sultan Yıldırım Bayezid asked him to stay and consulted him in many matters. He married the Sultan’s daughter Hundi Fatıma Hatun and had three children, two girls and a boy. Today, Hundi Fatıma Hatun and her three children are buried in Emir Sultan’s tomb.

As more people came to know about Emir Sul-tan who was in Bursa during interregnum and during the reign of Çelebi Mehmet, he started receiving special visits. These special visits were known as Erguvan (redbud) Faslı and Erguvan Feast and dervishes who gathered in lodges and zawiyahs (monastic complexes) across Anatolia visited Emir Sultan. The dervishes were hosted in Emir Sultan social complex during these vi-sits that lasted one week and spent their time praying, doing zikr (remembrance of Allah) and Daily Islamic practices. This tradition continued

for centuries after Emir Sultan’s death until the 1920s when lodges were closed down.

Emir Sultan was from Kübreviye sect. Just like Necmüddin-Kübra who was the founder of the sect and was martyred while fighting against the Moghuls, Emir Sultan too would take part in jihad and the conquest of İstanbul during the reign of Sultan Murat II. That is to say, on the one hand he was a sage sufi who spread wisdom to those around him and on the other hand he was a mujahid who always stood by people and sultans and advised them. Some of his students whom he took with him from his lodge to the siege of the city were also martyred. Emir Sultan passed away in 1429 shortly after returning to Bursa.

Page 96: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

179178

Gerçi âşıklara salâ dinüldiDerdi olan gelsin dermanı buldumAh ile vah ile cevlan ederkenCânımun içinde cânânı buldum Açılmış dükkânlar kurulmuş bâzârCanlar mezâd olmuş dellâlda gezerOturmış ümmetün beratın yazarCevahir bahş iden dükkânı buldum Erenler meydana doğru varurlarAnda cem’oluban virür alurlarCümle enbiyalar divan dururlarHakk’a mahbûb olan sultanı buldum Akar gözlerimden yaş yerine kanZerrece görünmez gözüme cihanDeryalar nûşidüb kanmaz iken canÂşıklar kandıran ummanı buldum Emir Sultan der ne hoş bâzâr imişÂşıklar seyridüb gezerler imişCümlenün maksûdı ol dîdar imişHakk’a karşı duran dîvânı buldum(Emir Sultan)

All lovers have been informed ofLet the ones who are troubled come and find a cureWhile roaming in painI have found my beloved

A bazaar with shops has been set upSouls are sold at auction by sellersAs the congregation sitsI have found a shop distributing jewels

Pious people go towards the squareWhere they act in unisonAll holy men are standing up out of respectI have found my real sultana

My eyes shed blood instead of tearsThe world has no importance to meAs the soul drinks all sea water and is still thirstyI have found the ocean that deceives lovers

Emir Sultan says it is such a pleasant bazaarWhere lovers roamEveryone desires that beloved with beautiful eyesI have found the right assembly(Emir Sultan)

Page 97: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

181180

Page 98: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

185184Emir kültür merkezi metni ilave metnin içinden! hamam

Page 99: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

183182

Page 100: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

187186

Zeyniler Cami ve Haziresi

Emir Sultan külliyesinin doğusunda, Derebahçe yolu üzerinde, II. Murad dö-neminde Abdüllatif-i Kudsî Hazretleri adına, Hoca Ramazan tarafından mescid olarak yaptırılmıştır. Osmanlı devrinin en meşhur tarikatlarından olan Zeyniyye tarikatının merkezidir. İsmini Zeynüddin Hafi’den alır. Tarikatı Bursa’ya getiren kişi de, Zeyniler Camii’nin hemen arka-sında türbesi bulunan Abdüllatif-i Kudsî Hazretleridir. “Abdüllatif-i Kudsî 1384’ te Kudüs’te doğdu. Kudüslü olanlara, Kudsî ya da Makdisî denirdi. Tanınmış bir ailenin ço-cuğu idi. Zekâ ve kabiliyeti ile hocaları-nın dikkatini çektiği yıllarda zahiri ilim-leri tahsil etti. Daha sonra tasavvufa ilgi duydu. Hacca giderken Kudüs’e uğrayan Zeyniyye tarikatının kurucusu Zeynüd-din Hafi’yi evinde misafir ederek sohbet-lerinden faydalandı.

Sonra onunla birlikte Horasan’a gitmiş ve seyr-i süluk’u başlamıştır. Şeyhinden ica-zet aldıktan sonra yeniden Kudüs’e gider ve 1448’de Konya üzerinden Bursa’ya varır. Evliya Çelebi’nin “büyük bir asita-ne” diye övdüğü Zeyniyye dergâhında ir-şat faaliyetlerini sürdürürken vefat eder. Kabri Bursa’da Zeyniler Camii haziresin-dedir. Abdullatif Kutsi’nin tasavvuf tari-hi açısından en önemli özelliği, Zeyniyye tarikatını Anadolu’ya getirmiş olmasıdır. Zahiri ve bâtıni ilimleri şahsında birleş-tirerek yalnızca dervişleri değil, zamanın güçlü âlimlerini de kendisine bağlayan Kudsî, bu özellikleriyle Osmanlı devleti-nin temelinde bulunan dini, fikri yapının mimarlarından biri sayılabilir.” (Mustafa Kara, D.İ.A., Kudsî Abdullatif maddesi)

Zeyniler Mosque and Hazire(Cemetery)

It was built east of Emir Sultan social complex, on Derebahçe road by Hoca Ramazan on behalf of Abdüllatif-i Kudsî during the reign of Mu-rad II. It was the center of Zeyniyye sect, which was the most well-known sect in the Ottoman period. It takes its name from Zeynüddin Hafi. The person who introduced this sect in Bursa was Abdüllatif-i Kudsî whose tomb is behind Zeyniler Mosque.

Abdüllatif-i Kudsî was born in Jerusalem in 1384. Those from Jerusalem were called Kud-sî or Makdisî. He was the son of a well-known family. He studied Zahiri - sticking to the mani-fest or apparent meaning of expressions in the Qur’an and the Sunnah during years when he draw his teachers’ attention with his intelligence and ability. Then he took an interest in sufism. He hosted in his home the founder of Zeyni-yye sect Zeynüddin Hafi who stopped over in Jerusalem while going to perform the Hajj and benefited from his conversation.

Then he went to Khorasan along with him and embarked on his spiritual journey. He went to Jerusalem once again after receiving consent from his sheikh and arrived in Bursa via Konya in 1448. He passed away while being engaged in spiritual activities in Zeyniyye lodge that he praised as “a big lodge.” His tomb is in the cem-etery of Zeyniler mosque in Bursa. Abdüllatif-i Kudsî’s most important characteristic was intro-ducing Zeyniyye sect in Anatolia. “Kudsî who com-bined zahiri (the Quran’s exterior or apparent meaning) and bâtın (the interior or hidden meaning of the Quran) sciences did not only influence dervishes but also the then well-known scholars. Therefore, with these characteristics he can be considered one of the architects of religious and intellectual structure that was the basis of the Ottoman state.” (Mustafa Kara, D.İ.A., Kudsî Abdullatif)

Page 101: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

189188

Haziresi

Hazire, etrafı çevrili mezarlık demektir. Genellik-le külliye, cami, mescit, tekke gibi dini yapıların avlularında yer alan etrafı duvar veya parmaklıkla çevrili mezarlıklara verilen isimdir.

Bursa’mızda pek çok külliyenin önemli hazire-si vardır. Ancak Zeyniler Haziresi, medfeninde bulunan büyük âlimlerin ve ünlü isimlerin şöh-retiyle tarih boyunca hep özenle anıla gelmiş-tir. İlk yapıldığında sadece Abdüllatif-i Kudsî Hazretleri’nin ebedi istirâhâtgâhı iken zamanla öyle genişlemiş ve öyle önemli isimleri medfe-ninde misafir etmiştir ki, Mustafa Kara’nın de-yimiyle Osmanlı döneminde sadece bu caminin haziresinde yatanları anlatan özel eserler, risaleler kaleme alınmıştır. Bir dönem herkesin defnedil-mek istediği bir yerdi Zeyniler haziresi.

Bu hazire esasında şimdi görüldüğü kadar kü-çük değildi. Molla Hüsrev hazretlerinin şimdi mezarının olduğu yeri kapsayan medreseyi ve Abdüllatif-i Kudsî’nin türbesini de içine alan büyük bir hazire idi. Abdüllatif-i Kudsî Hazret-lerinin türbesi, şu an mezarlığın dışında, binala-rın ortasında kalmış durumdadır. Yani şimdiki mezarlığın etrafındaki binalar gerçek mezarlığın üzerinde sonradan yapılmışlardır.

Büyük tarikatın başına Abdüllatif-i Kudsî haz-retlerinden sonra geçen Şeyh Tacettin, İbrahim Karamani ve ondan sonra geçen Şeyh Hacı Ha-life Kastamoni bu hazirenin diğer ulularındandır. Daha pek çok âlim, müderris, kadı, sûfî ve gönül ehli şair insanlar burada medfundurlar. Hazirede Fatih Sultan Mehmet’in hocaları Molla Hüsrev ve Molla Hayali’de yatmaktadır.

Hazire (Cemetery)

Hazire means an enclosed cemetery. It is gen-erally a name given to cemeteries surrounded by a wall or railing in the courtyard of religious structures like social complexes, mosques, small mosques and lodges.

Many social complexes in Bursa have cemeter-ies. However, Zeyniler cemetery has been con-sidered an important cemetery throughout his-tory due to great scholars and well-known names who have been buried here. When it was first built, it was a place for only Abdüllatif-i Kudsî’s eternal rest but in the course of time it expand-ed to such an extent that it was a burial place for so many well-known people that as Mustafa Kara has said, only special works about those entombed in the cemetery of this mosque were written in the Ottoman period. Zeyniler ceme-tery was once upon a time a place where every-one wanted to be buried in.

This cemetery was in fact not as small as it is today. It was a large cemetery that included a madrasa where Mollah Hüsrev’s tomb is located today and the tomb of Abdüllatif-i Kudsî. To-day the tomb of Abdüllatif-i Kudsî is outside the cemetery in the middle of buildings. Buildings around the present day cemetery were built on the old cemetery afterwards.

Sheikh Tacettin, İbrahim Karamani and Sheikh Hacı Halife Kastamoni who led the sect after Abdüllatif-i Kudsî were also buried in this cem-etery. Many other scholars, professors, Muslim judges, Sufis and poets were also buried here. The teachers of Fatih Sultan Mehmet (The Con-queror), Mollah Hüsrev and Mollah Hayali were also buried here.

Page 102: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

191190

Page 103: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

193192

Molla Hüsrev

Molla Hüsrev (Ö.1480) Osmanlı’da müderrislik, kazaskerlik ve en yüksek dini mevki olan şeyhü-lislamlık mertebesine yükselmiş ulu bir âlimdir. Fatih Sultan Mehmet’in hocalarındandır. Yazdı-ğı pek çok ünlü eseriyle meşhurdur ki bunların en önemlisi, İslam hukuku metodolojisine dair yazdığı “Gürer” ve onun şerhi olan “Dürer” kitaplarıdır. İstanbul’da padişahın himayesinde iken, Molla Hüsrev’in Ayasofya’ya her girişinde halkın ayağa kalkması ve ona hürmet etmesini gören Fatih Sultan Mehmet onunla ilgili olarak “Zamanımızın Ebu Hanife’si Molla Hüsrev’dir “ demiştir.

İbretlik Bir Hikâye

“Avusturyalı bir Profesör Molla Hüsrev’in Dürer ve Gürer adlı eserini okur ve hayran kalır. 1940’lı yıllarda ta Avusturya’dan kalkar Türkiye’ye Bursa’ya gelir. Çelik Palas’a yerleşir. Çelik Palas o senelerde yeni yapılmıştır. Geldiği günün sabahı smokinlerini giyer. Ve Çelik Palas yöneticilerine,-“Ben Molla Hüsrev’in mezarını, türbesini zi-yaret etmek istiyorum bana bir fayton tutar mı-sınız?” der. Otel idarecileri birbirlerine şaşkın şaşkın bakarlar bu isimde bir türbe bilmiyoruz derler. Otel idaresi önce vilayete sonra Vakıflar Müdürlüğü’ne ve Müze Müdürlüğü’ne sorarlar. Cevap aynı:-Bilmiyoruz.Bunun üzerine otel idaresi Maarif (milli eğitim) Müdürlüğü’ne müracaat eder, Maarif Müdürlü-ğü:– “Araştıralım” der.Evvelce Ulucami imam-ı salisi (üçüncü imamı) olarak görev yaparken Maarif Müdürlüğü’ne müfettiş olarak getirilen hafız Necip Aksoy Bey’e sorarlar ve nihayet ondan cevap alırlar. Necip Bey:-“Molla Hüsrev, Emir Sultan Zeyniler Camii bahçesinde medfundur” der. Ve misafir profesö-rü ile beraber kabri ziyarete giderler.Avusturyalı profesör kabri görünce şaşkına dö-

ner çünkü gördüğü manzara yürekler acısıdır. Mezarın başında kitabeyi ihtiva eden sadece ba-sit bir taş kalmıştır. Mezarın ortasında bir köpek yatmış güneşlenmektedir. Civarında da tavuklar eşinmektedir.Profesör renkten renge girer. Misafir olduğu için fazla konuşmaz. Sadece:-“Bu bilim adamı bizde olsa biz buna büyük bir anıt yaptırırız” der. Aynı gün Bursa’dan ayrılır.Bu olayı maarif müfettişi Necip Aksoy Bey’den ve Bursa’da uzun yıllar Milli Eğitim Müdürlüğü ve daha sonra da Milli Eğitim Bakanlığı İlköğ-retim Genel Müdürlüğü yapan Ertuğrul Seyhan Bey’den dinledim.”(Bayram Sarıcan, Bursa’da dini hayat)

Zeyniler (Beşevler) Köyü

Bursa’da şehir merkezinden dağa doğru bakıl-dığında görülen bir yol vardır. Bu yol başlangı-cındaki zikzaktan dolayı ‘Z’ harfine benzediği için halk arasında “Z” yolu olarak bilinir. Bu yol yamaç paraşütçülerinin atladığı yerde son bulur ve arkasındaki üç beş tane evin oluşturduğu kü-çük bir köyle biter. Bu yüzden buraya daha sonra Beşevler Köyü denmiştir. Burasının asıl ismi ise Zeyniler Köyü’dür. Zeyniler Köyü, Bir zamanla-rın Zeyniler Yaylası’dır. Yüzyıllar önce Zeyniyye dergâhı dervişlerinin ibadet, tefekkür için çıktık-ları bu yayla, zamanla mamur bir hale gelmiş ve şimdiki Zeyniler Köyü oluşmuştur. Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu” romanında Feride’nin gittiği, , kuş uçmaz kervan geçmez, çocuklarının çoğunun adının Ayşe ve Zehra olduğu o ilginç köy işte bu Zeyniler Köyü’dür…

Mollah Hüsrev

Mollah Hüsrev who died in 1480, was a great scholar who was a professor, judge of the army and rose to the position of Sheikh ul-Islam who held the highest rank. He was the teacher of Fatih Sultan Mehmet (The Conqueror). He is known for many famous works, the most impor-tant of them being his books on methodology of Islamic law called “Gürer” and its commentary “Dürer.” When he was under the sultan’s care in İstanbul, Fatih Sultan Mehmet (The Conqueror) who saw that everyone stood up and showed respect for Mollah Hüsrev every time he entered Hagia Sophia said: “ Mollah Hüsrev is Abu Ha-nifa of our time.”

An Exemplary Story

“An Australian Professor read Mollah Hüsrev’s book Dürer and Gürer and was impressed by it. He came to Bursa, Turkey all the way from Aust-ralia in the 1940s. He stayed in Çelik Palas hotel. Çelik Palas had newly been built in those years. The next morning he wore his tuxedo and told Çelik Palas managers as follows: “I want to visit Mollah Hüsrev’s tomb, can you get me a phae-ton?”Hotel managers stared wonderingly at each ot-her and said that they did not know such a tomb. They first asked the province and then to the Directorate of Foundations and Museums. They gave the same answer:-“We don’t know.” Then, hotel management consulted the Direc-torate of National Education. Officials said that they would search for it.They asked Mr. Necip Aksoy, a hafiz who was appointed as an inspector at the Directorate of National Education when he was the third imam at Ulumosque. He said:-“Mollah Hüsrev is buried in the garden of Emir Sultan Zeyniler Mosque.” He and the guest pro-fessor visited the tomb together.The Australian professor was astonished when

he saw the tomb because it was in a terrible con-dition. There was only a simple headstone with an epitaph on it left. A dog was lying in the sun in the middle of the tomb and there were chic-kens around it.The professor was upset but did not speak much as he was a guest. He only said: -“If this scholar was Australian, we would have a memorial erected to honor him.” He left Bursa on the same day.I have listened to this incident from Mr. Necip Aksoy who is an inspector at the Directorate of National Education and Mr. Ertuğrul Seyhan who was the director of national Education in Bursa for long years and was then appointed as the Ministry of National Education Primary Education Director General.” (Bayram Sarıcan, Religious Life in Bursa)

Zeyniler (Beşevler) Köyü

There is a road that is seen when one looks to-wards the mountain from the center of Bursa. As this road resembles the letter “Z” due to a zig-zag at its beginning, it is known as the “Z” road among people. This road ends where paragliders jump and in a small village consisting of three to five houses. Therefore, this place was called Be-şevler (Five Houses) Village. The real name of this village is Zeyniler Village which was, once upon a time, Zeyniler Plateau. This plateau whe-re dervishes in Zeyniyye lodge came for praying and contemplation, prospered in the course of time and Zeyniler Village was formed. The off the beaten track and interesting village where Feride the protagonist in Reşat Nuri Güntekin’s novel “The Wren” went to and where the names of most of girls are Ayşe and Zehra is Zeyniler Village…

Page 104: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

195194

Namazgâh Camii ve Sofu Mehmet Dede Mezarı

Namazgâh açık mescidinin kuzeyinde, Emir Sul-tan Hazretleri’nin hizmetkârlarından Sofu Meh-met Efendi tarafından yaptırılmış olan mescid bulunur. 14. Yüzyıl sonlarında yapıldığı tahmin edilen yapı 1977 yılında büyük bir onarım geçir-miştir. Minaresi eski ve orijinaldir. Caminin ya-nında, üzeri açık bir hazire içinde mezarlar vardır. Büyük olan mezar, kasaplıkla uğraştığı için “Etçi Dede” olarak da bilinen Sofu Mehmet Efendi’nin mezarıdır. Sofu Mehmet Efendi hizmetkârı oldu-ğu Emir Sultan Hazretleri’yle aynı tarihte, 1429 yılında vefat etmiştir.

Namazgâh Mosque and Sofu Mehmet Dede’s Tomb

A small mosque commissioned by Sofu Mehm-et Efendi who was one of the attendants of Emir Sultan is located north of the namazgâh. The structure believed to have been built in the late 14th century underwent major repairs in 1977. Its minaret is old and original. There are tombs in a cemetery next to the mosque. The big tomb is that of Sofu Mehmet Efendi who was known as “Etçi (meat seller) Dede” as he was a butcher. Sofu Mehmet Efendi passed away in 1429, on the same date as Emir Sultan.

Page 105: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

197196

Page 106: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

199198

Namazgâh

Namazgâh, cuma ve bayram namazları gibi top-luca kılınan namazlarda kalabalık cemaatin iştirak edebilmesi için oluşturulmuş açık mescitlere de-nir. Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönemlerin-de ordunun savaşa giderken bu namazgâhları kul-landıkları bilinir. Bursa Yıldırım’daki namazgâh, Türkiye’de açık namazgâh olarak inşa edilmiş olan yapıların ilki ve en güzelidir. Bursa’nın fet-hinden sonra, fetihlere gitmeden önce namaz kılmak için inşa edilen namazgâh günümüzde içinde bulunduğu mahalleye de ismini vermiştir.Namazgâh, Yıldırım ilçesinin güneybatısında, Yeşil Külliyesi’nin üst kısmında bulunur. Düz bir alanda yer alan bu açık ibadet mekânını, Umur Bey yaptırmıştır. Kare planlı sahanın etrafı alçak duvarla çevrili olup yapıldığı dönemde beş ka-pılı olduğu kayıtlıdır. Mihrab, Minber ve zemini mermerdir. Mihrapta altı sıra mukarnaslı kavsara vardır. Minber, 10 basamaklı, sekiz köşeli külahlı ve taç kapılıdır.

Açık Namazgâh bir dönem metruk vaziyette iken, bugün Büyükşehir Belediyesi tarafından çalışmaları ile asıl işlevi yeniden kazandırılmıştır. Ramazan ayında Teravih namazları burada kılın-maktadır.

Namazgâh(Open-air Mosque)

Open-air mosques to enable a large number of people to take part in congregational pra-yers performed on Fridays and religious festi-vals are called Namazgâhs. In earlier periods of Ottoman history, the Ottoman army used the-se Namazgâhs when it was going to battle. The namazgâh in Yıldırım, Bursa is the first and most beautiful of structures built as an open-air mos-que in Turkey. The namazgâh was built after the conquest of Bursa for performing prayers befo-re expeditions and the neighborhood where it is located has been named after it.

Namazgâh is situated southwest of Yıldırım dist-rict on the upper part of Yeşil Social complex. This open-air praying area situated in flatland was built by Umur bey. Low walls surround the area with a square plan and it is registered that there were five gates during the period when it was built. The niche, minbar (a raised platform in the front area of a mosque, from which sermons or speeches are given) and the floor are marble. There is a portal with six lines of muqarnas in the niche. The minbar has ten flights of stairs, is octagonal and has a portal.

The Namazgâh was not in a good condition in the past but it has started refunctioning as a result of work carried out by the Metropolitan Muni-cipality. The Teraveh Prayers are performed here during the holy month of Ramadan.

Page 107: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

203202

Page 108: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

205204

Pir Emir Camii ve Türbesi Buhara’dan gelip Emir Sultan Hazretleri’nin akrabası ol-duğunu bildiren ve dergâhta postnişin olmak isteyen Pir Emir adlı seyyid için yapılmıştır. O sırada, Emir Sultan’ın dergâhında Abdullah Efendi bulunmaktaydı. Bunun üzeri-ne Hoca Alizade Efendi, Pir Emir Sultan adına Mûsâ Baba semti civarında bir mescid ve bir dergâh inşa ettirdi. Pîr Emir Sultan, bu dergâhta ders verip talebe yetiştirmekle meşgul oldu. Vefat edince dergâhının bahçesine defnedildi. Molla Yegân’ın torunlarından Ahmet Efendi, mescidi camiye çe-virerek, kubbeli bir yapıya dönüştürmüştür. 1961 yılında bü-yük ölçüde harap durumda olan yapı, Eski Eserleri Sevenler Kurumu tarafından aslına uygun olarak onarılmıştır. Revak ve pencere kemerleri, saçaklar ve duvardaki tuğla rozetler, camiye bitişik minaresi ile merdiven başları o devir mimari modelidir. Yapının duvarları üç sıra tuğla ve bir sıra moloz taşıyla örülmüştür.

Toplam cemaat kapasitesi 200 kişi olan caminin, vakit na-mazlarında ortalama 40, cuma namazlarında 250, bayram namazlarında ise 500 kadar cemaati vardır.

Pir Emir Mosque and Tomb

It was built for a sayyid named Pir Emir who came from Bukhara and said that he was a relative of Emir Sultan and wanted to be the sheikh of the lodge. Abdullah Efendi was in Emir Sultan’s lodge at that time. Therefore, Hoca Alizade Efendi commissioned a small mosque and lodge in the area around Mûsâ Baba neighborhood for Pir Emir Sultan. Pir Emir Sultan started giving lessons to students in this lodge. He was buried in the garden of the lodge after he passed away. Ahmet Efendi who was one of the grandsons of Mol-la Yegân converted the small mosque into a domed mosque. The Association of Lovers of Antiquities had the structure that was seriously damaged in 1961 repaired. The porch and window arches, eaves and brick rosettes on the walls, its minaret and over easing reflect architecture of that time. Three layers of bricks and one layer of rubble stones were used in the construction of its walls.

The mosque with a total congregational capacity of 200 people, has a congregation of about 40 at prayer times, 250 on Friday prayers and 500 on Eid prayers.

Page 109: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

207206

Page 110: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

209208

Page 111: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

213212

Meydancık CamiiGökdere kavşağından incirli caddesine dönüş nok-tasında, Devlet Hatun türbesinin batısında bulunan cami, Bursa’nın kalkan duvarlı camilerinin en güzelle-rinden biridir. Meydancık Mahallesi Alancık Sokak’ta-dır. Fatih döneminde, Sole Mehmet Paşa tarafından 15. Yüzyıl sonlarında yaptırılmıştır. Kare planlı bir mahalle mescidi konumundadır. Caminin girişi sivri kemerli olup, duvarları üç sıra tuğla, bir sıra kesme taş ile örülmüştür. Asıl ibadet alanının üzeri büyük bir kubbe ile son cemaat yerinin üzeri ise tonoz ile örtülmüştür. Birçok kez onarımdan geçen Meydan-cık Camii, halen sağlam ve ibadete açık durumdadır. Girişinde tamirat kitabesi bulunmaktadır. Mescidin önünde tarihi bir çınar ağacı vardır. Caminin batısın-daki minare 1913 yılındaki onarımda yenilenmiştir.“Caminin toplam cemaat kapasitesi 175 kişi olup, vakit na-mazlarında 50. cuma namazlarında 100 ve bayram namaz-larında ise yaklaşık 150 kişi ibadet etmektedir.“ (Yıldırım Müftülüğü)

Meydancık MosqueThe mosque is situated at the turning point to İncirli road from Gökdere junction to the west of Devlet Hatun’s tomb. It is one of the most beautiful mosqu-es with gable walls in Bursa. It is in Alancık street in Meydancık neighborhood. It was commissioned by Sole Mehmet Pasha in the late 15th century during the reign of Fatih Sultan Mehmet (The Conqueror). It has a square plan. The entrance to the mosque is a pointed arch and three layers of bricks and one layer of cut stones were used in the construction of its walls. The main prayer hall is covered with a big dome and the gathering place where people perform their prayers in congregation has been covered with vault. Meydancık mosque that underwent repairs many times is still intact and open for prayers. There is an epitaph about repairs at the entrance. There is a centuries-old plane tree in front of the mosque. The minaret to the west of the mosque was repaired in 1913.“The mosque with a total congregational capacity of 175 pe-ople, has a congregation of about 50 at prayer times, 100 on Friday prayers and 150 on Eid prayers.” (office of Yıldırım Mufti)

Page 112: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

215214

Bursa İpekçilik Enstitüsü

Tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan Bursa, tarih boyunca hep ipekle birlikte anılmıştır. En güzel Han’ının ismi ipek kozalarının toplanma ve sa-tış yeri olduğu için Koza Han olan Bursa’da ipek böcekçiliği de her zaman önemli bir meslek dalı olmuştur. Bursa İpekçilik Enstitüsü de Bursa’da ipek üretimi üzerine eğitim veren, 2 Nisan 1888 tarihinde kurulmuş önemli mekânlardan biridir. İpekçilik Mektebi, Tohum Mektebi, Böcekha-ne gibi adlarla da anılmıştır. Kent kültüründe önemli bir role sahip olan İpekçilik Enstitüsü, bulunduğu mevki itibariyle ve ahşap binasının güzelliğiyle, Bursa’nın gözbebeği yapılarından biridir. Ünlü vali Ahmet Vefik Paşa dönemin-de yapılmıştır. İpekçilik Enstitüsü’nün ilk binası Şehreküstü Mahallesi’nde Kazaz Ahmet Muhtar Efendi’nin kiralanan evi iken, 1894 yılında şimdi-ki yerine taşınmış ve o güne kadar “Harir Dar-üt ta’limi” olan adı “İpek Böcekçiliği Enstitüsü” olarak değiştirilmiştir.

Türkiye’de kalorifer sisteminin ilk geldiği bina olarak bilinen enstitüde, tohum üretimi ve ipek böceği beslemesi üzerinde çalışılmış, Avrupa ve Orta Asya’ya uzman yetiştirilmişti. Cumhurbaş-kanlarımızdan Celal Bayar da, bu okulun mezun-ları arasındaydı.

1976 yılına kadar ipek böcekçiliği konusunda hiz-met veren bu yapı, 1983-85 yılları arasında Yük-sek İslam Enstitüsü olarak hizmet verdi. Kendi kaderine terk edilmiş haldeyken, Yıldırım Bele-diyesi tarafından restore edilerek 2010 yılında zi-yarete açılmıştır. İpekçilik Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin bahçesinde bulunan ve aslına uygun olarak restore ettirilen binada, Türk İslam sanat-ları ile ilgili bölümler bulunuyor. İpekçilik Ana-dolu İmam Hatip Lisesi tarafından kullanılan ta-rihi binada hat, tezhip, musiki odalarının yanında kütüphane ve ipekçiliğin tarihi ile ilgili sergi odası da yer almaktadır.

Bursa Sericulture Institute

Bursa situated on the historic Silk Road has been associated with silk throughout history. The most beautiful inn was called Koza (Coco-on) Inn because it was the place where silkworm cocoons were collected and sold. Sericulture has always been an important profession in Bursa. Bursa Sericulture Institute established on April 2,1888, is a significant institute that provides tra-ining regarding sericulture. It was called Sericul-ture School, Seed School and Silk Farming Place. Sericulture Institute that plays an important role in urban culture is the apple of Bursa’s eye with its location and beauty of its wooden buildings. The well-known governor Ahmet Vefik Pasha commissioned it. The first building of Sericul-ture Institute was Kazaz Ahmet Muhtar Efendi’s house that was rented in Şehreküstü Neighbor-hood. It was moved to its present location in 1894 and its name was changed to “Sericulture Institute.”

Seeds were produced, silkworms were raised and experts were trained for Europe and Central Asia at the Institute known as the first building where the heating system was installed. Turkey’s third President Celal Bayar graduated from this school.

The structure that served as a Sericulture Ins-titute until 1976, rendered service as a high Is-lamic Institute between 1983 and 1985. It was abandoned to its fate until it was restored by Yıldırım Municipality and opened for visitors in 2010. There are sections about Turkish and Isla-mic Arts at the building situated in the garden of sericulture Anatolian İmam Hatip High School (Religious vocational high school).Besides callig-raphy, ornamentation and music rooms, there is also a library and a room where the history of sericulture is exhibited at the historical building used by Anatolian İmam Hatip High School.

Page 113: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

217216

Page 114: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

219218

Page 115: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

221220

Page 116: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

223222

Umur Bey Külliyesi

Umur Bey Camii, tarihi Umur Bey hamamıy-la birlikte Umur Bey tarafından yaptırılmıştır. Bursa’nın en güzel yeşillik alanlarından biri olan Umur Bey’in bahçesinde Tofaş Anadolu Araba-ları Müzesi de bulunmaktadır.

Umur Bey, bir komutan ve devlet adamı oluşu-nun yanında bir aydın ve kitaplık kurucusu bir kitapsever olarak çok özel bir kimsedir. Bursa’da, hamamı başta olmak üzere yaptırdığı pek çok eserle tanınan Kara Timurtaş Paşa’nın(Demirtaş) oğludur. Asker olarak pek çok savaşa katılmış, Çelebi Mehmet zamanında Rumeli beylerbeyi, 2. Murat zamanında ise vezir olmuştur.

Umur Bey’in en önemli yanlarından biri, Türk diline yaptığı katkıdır. Pek çok önemli Arapça ve Farsça eseri çevirtmek için döneminin ünlü

Umur Bey Social Complex

Umur Bey Mosque and the historical Umur Bey bath were commissioned by Umur Bey. Tofaş Anatolian Cars Museum is located in the garden of Umur Bey, which is one of the most beautiful green areas in Bursa.

Umur Bey was a special person. Besides being a commander and a statesman, he was also an intellectual and a bibliophile who established a library. He was the son of Kara Timurtaş Pasha (Demirtaş) known for having built many struc-tures in Bursa including a bath. He took part in many battles and was appointed the governor of Rumelia during the reign of Çelebi Mehmet and a vizier during the reign of Murat II.

Umur bey contributed significantly to the Tur-kish language. He charged the then famous wri-

Page 117: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

225224

yazar ve şairlerini görevlendirmiştir. Onun emir ve teşvikiyle Ahmet Daî tarafından hazırlanan “Tercüme-i Tefsîr-i Ebü’l-Leysi’s-Semerkandî” isimli eser, Anadolu’da Türkçeye tercüme edi-len ilk Kur’an tefsiri tercümesi olarak kabul edil-mektedir. Kendi yaptırdığı camide bir kütüphane oluşturmuş ve kitaplar vakfetmiştir. Türk dili için birçok girişimlerde bulunan Umur Bey o tarihe kadar tüm vakfiyeler Arapça iken kendi vakfiyesi-ni Türkçe yazdırmıştır. Bursa’da bilinen ilk Türk-çe kitabe bu kitabe olup Umur Bey Camii’nin girişindedir. 1432 yılında tek mekânlı ve tek kub-beli olan camisine, sağlığında bir oda ekleterek büyütmüş ve muhtemelen vakfettiği kütüphane-nin korunmasını ve kitaplarının okunmasını sağ-lamaya çalışmış idi. 1461 yılında vefat eden Umur Bey, yaptırdığı caminin arkasına defnedilmiştir. Bursa Gemlik’teki Celal Bayar’ın mezarını bu-lunduran Umur Bey Köyü ise bahsedilen Umur Bey olmayıp, Lala Şahin Paşa’nın torunu olan başka bir Umur Bey’dir.

ters and poems with the task of translating many well-known works in Arabic and Persian into Tur-kish. The work called “Tercüme-i Tefsîr-i Ebü’l-Leysi’s-Semerkandî” written by Ahmet Daî upon his instructions and through his motivation is accepted as the first interpretation of the Quran translated into Turkish in Anatolia. He establis-hed a library in a mosque that he commissioned and turned it into a foundation. Umur Bey who made many initiatives for the Turkish language, had his foundation certificate-charter written in Turkish when all foundation certificate-charters had been written in Arabic until that date. This is the first known Turkish epitaph in Bursa and it stands at the entrance to Umur Bey Mosque. He enlarged the mosque that had one prayer room and dome in 1432, by adding another room to it and exerted efforts for the protection of the lib-rary that he turned into a foundation and books being read. Umur Bey passed away in 1461 and was buried behind the mosque that he had com-missioned. Umur Bey Village in Gemlik, Bursa where Celal Bayar’s tomb is located is not con-nected to Umur Bey but another Umur Bey who was the grandson of Lala Şahin Pasha.

Page 118: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

227226

Page 119: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

229228

Page 120: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

231230

Page 121: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

235234

Page 122: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

239238

Bir külliye olarak düşünülen Umur Bey kompleksinin en dikkat çekici tarihi yapıları cami, hamam ve türbedir. Cami ve Umur Bey’in mezarı günümüze kadar onarımlarla gelmişken hamam, restorasyondan sonra Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi bahçesine dâhil edilmiş ve kültür sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmaya başlamıştır.

The most interesting his-torical structures of Umur Bey social complex are its mosque, bath and tomb. The mosque and Umur Bey’s tomb were repaired and have remained intact up until the present day where-as the bath has been inclu-ded in the garden of Tofaş Anatolian Cars Museum af-ter undergoing restoration and hosts cultural and arts activities.

Page 123: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

241240

Page 124: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

243242

Page 125: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

1

Page 126: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

246 247

Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi

Umur Bey Mahallesi’nde, eski bir ipek fabrikası-nın 1998 – 2002 yılları arasında restore edilme-siyle oluşturulmuş bir müzedir. Müze; tekerleğin, at arabasından otomobile gelişimini sergileyen bir tarihsel seyir imkânı sunmaktadır. Türkiye’nin ilk ve tek Anadolu Arabaları Müzesidir. Bursa’da bir mezarda bulunan ve daha önce Bursa Arkeo-loji Müzesi’nde sergilenmekte olan 2600 yıllık bir savaş arabası, müzede sergilenen en önemli eser-lerden birisidir. 1430 tarihinde yapılan ve 2008 yılı şubat ayında restore edilerek, Tofaş Bursa Arabaları Müzesi bünyesinde katılan Umur Bey Hamamı da müzenin bahçesinde yer almaktadır. Geçtiğimiz yıl oyuncak müzesi olan hamamda şu anda saat galerisi sergilenmekte ve bahçesinde İstanbul Sultan Ahmet meydanındaki Dikilitaş’ın küçültülmüş bir örneği ziyaret edilebilmektedir.

Tofaş Anatolian Cars Museum

It is a museum that was established in Umur Bey neighborhood by restoring an old silk fac-tory between 1998 and 2002. The museum of-fers a historical journey from the wheel to horse-drawn carriages and cars. It is the first and only Museum of Anatolian Cars in Turkey. A char-iot dating back 2600 years that was found in a tomb in Bursa and was previously exhibited at the Archaeological Museum in Bursa is one of the most important artifacts exhibited at the museum. Umur Bey Bath that was built in 1430, underwent restoration in February 2008 and has become part of Tofaş Anatolian Cars Museum, also located in the garden of the museum. Toys were exhibited in the bath last year. A clock gal-lery is currently exhibited in the bath along with a small model of Dikilitaş (Obelisk) located at Sultan Ahmet square in İstanbul.

Page 127: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

248 249

Page 128: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

250 251

Page 129: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

252 253

Page 130: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

254 255

Page 131: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

257256

Page 132: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

259258

Page 133: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

261260

Mollayegân Medresesi

Molla Yegân Medresesi, Tatarlar Caddesi’nden Yıldırım Külliyesi’ne çıkan cadde içinde ve sol ta-raftadır. Yıldırım Beyazıt döneminde, Kara Eyne Bey tarafından yaptırılmış olmasına rağmen son-raki müderrislerinden Molla Yegân, medrese-ye mescit eklediği için medrese de Molla Yegân Medresesi olarak anılmıştır.Molla Yegân, ilk dönem Osmanlı Ulemasının en önemlilerinden biridir. Bursa Kadılığı da yap-mış olan büyük âlim, devrinin ünlü şahsiyetle-rinden biriydi. Bursa’da Molla Fenârî’den ilim öğrenip icazet aldı. Bursa’da çeşitli medreseler-de müderrislik yaptı. Kendi adıyla anılan Mol-la Yegân Medresesi’nde senelerce müderrislik yapıp, tâliblerine ilim öğretti. Molla Fenârî’nin vefatından sonra, baş müderris ve Bursa kadısı oldu. Sultan İkinci Murâd Han, bu kıymetli ilim

adamını çok severdi. Ona sık sık ihsan ve iltifat-larda bulunur, nasihatlerini dinlerdi. Hatta Molla Fenârî’den sonra onu Osmanlı Şeyhülislâmlığına tayin ettiği söylenir. Fatih Sultan Mehmet’in ho-cası Molla Gürânî’yi Arabistan’dan Osmanlı top-raklarına getiren zat da Molla Yegân olmuştur. “Bir ilim aşığı olan Molla Yegân’ın medresesine 2.900 adet kitap vakfedilmiştir. Bu sayıdaki kitap, büyük bir kütüphanede bile bulunmayacak bir sayıdır.” (Ekrem Hakkı Ayverdi) 1453 tarihinde Bursa’da vefat etti. Medresesinin yanına defnedildiği rivayet edilse de, bugün mezarından eser yoktur.Yıldırım Külliyesi’nin batısında kalan medrese, eskiden harabe durumda iken bugün restorasyo-nu yapılarak bir işletmeye kiralanmıştır.

Mollahyegân Madrasa

Mollah Yegân Madrasa is located on the left side of the road leading to Yıldırım Social Complex from Tatarlar Road. Although it was built by Kara Eyne Bey during the reign of Yıldırım Bayezid, afterwards Mollah Yegân who was a professor had a small mosque added to the ma-drasa and the madrasa was called Mollah Yegân Madrasa.Mollah Yegân was an important Otto-man Ulema (Ulema refers to the educated class of Muslim legal scholars who were polymaths engaged in several fields of Islamic studies). This great scholar who also served as the Mus-lim judge of Bursa was one of the well-known personalities in that period. He studied Islamic studies with Mollah Fenârî’ in Bursa and re-ceived his consent. He was a professor at dif-ferent madrasas in Bursa. He was a professor

at Mollah Yegân Madrasa named after him for years and taught Islamic studies to his students. He was appointed as a professor and the Muslim judge of Bursa after Mollah Fenârî’ passed away. Sultan Murâd Han II loved this valuable scholar. He often praised him and listened to his advice. It is said that he appointed him as the Ottoman Sheikh ul-Islam after Mollah Fenârî’. Mollah Yegân was the one who brought the teacher of Fatih Sultan Mehmet (The Conqueror) Mollah Gürânî’ from Arabia to Ottoman lands. “2.900 books were donated to Mollah Yegân’s madrasa. Even a big library does not have such a large number of books.” (Ekrem Hakkı Ayverdi) He passed away in Bursa in 1453. Although it is said that he was buried beside his madrasa, his tomb does not exist to-day.The madrasa located west of Yıldırım Social Complex fell into ruins in the past but it has un-dergone restoration and rented out to an estab-lishment.

Page 134: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

263262

Page 135: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

267266

Balaban Bey Kalesi Balaban Bey Kalesi, Osmanlı’nın Bursa’da yaptırdığı ilk eser olarak bilinir. Bursa’nın Mollaarap Mahallesi’nde, Yıldırım Be-lediyesi sınırları içinde yer alır. Kale, adını Osman Bey’in ünlü komutanlarından olan Balaban Bey’den alır.

1300’lü yılların başında Osman Gazi, Bursa Kalesi’ni almak ister. Fakat şehrin muhkem surlarını görünce kaleyi abluka al-tına alıp kendiliğinden teslim olmalarını bekler. Bu muhasara için önce şehrin doğu hududundaki Balaban Bey kalesini, daha sonra da batı tarafındaki Aktimur Kalesi’ni yaptırır. Yaklaşık yirmi yıl süren muhasaranın ardından Osman Gazi’nin vefatı-na yakın, oğlu Orhan Gazi’ye Bursa’yı göstererek “Beni şol gü-müşlü kümbetin altına defnet” vasiyetini bu kalenin üzerinde verdi-ği rivayet edilir. Kalenin günümüze az bir kısmı ulaşabilmiştir.

Harap durumdaki kalenin restorasyonu 2005 yılı içinde baş-lamış ve 6 Nisan 2006’daki “Bursa’nın Fethi Şenlikleri”nde ziya-rete açılmıştır. Yeni dönemde Yıldırım İlçesi Belediye Başka-nı İsmail Hakkı Edebali, Mollaarap Mahallesi ve Balaban Bey Kalesi’nin çevresine “Osmanlı Savaş ve Göç Müzesi” yapımının planlandığını belirtmiştir.

Balaban Bey CastleBabalan Bey Castle is known as the first structure built by Ot-tomans in Bursa. It is located in Mollaarap Neighborhood wit-hin the borders of Yıldırım Municipality in Bursa. The castle takes its name from Balaban Bey- the famous commander of Osman Bey.In the early 1300s, Osman Gazi wanted to capture Bursa Cast-le but when he saw the fortified city walls, he besieged the castle and waited for those living in the castle to surrender. For this siege, he first had Balaban Bey Castle built on the eastern border of the city and then Aktimur Castle on the western border. According to a story, after a siege that lasted twenty ye-ars and shortly before he passed away, he asked his son Orhan Gazi, by pointing to Bursa, to bury him “under the silver cupola” meaning the castle. Only some parts of the castle have remai-ned intact up until the present day.

The castle that fell into ruins underwent restoration in 2005 and it was opened for visitors on April 6, 2006 at celebrati-ons held to mark the anniversary of the “conquest of Bursa.’’ The mayor of Yıldırım Municipality İsmail Hakkı Edebali has recently said that an “Ottoman War and Immigration Museum” is planned to be established in the area around Mollaarap Neigh-borhood and Balaban Bey Castle.

Page 136: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

269268

Çoban Bey Türbesi

Çoban Bey Türbesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu olan Os-man Bey’in oğlu Çoban Bey’e aittir. Bursa Umur Bey Mahallesi’nde yer alan bu türbenin kitabesi bulunmamakla beraber, 14. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Türbenin içinde beş adet mezar bu-lunmaktadır.Osman Gazi’nin gerçekte kaç hanımla evlendiği ve çocuklarının hangi hanımlardan olduğuna dair kesin bilgi bulunmasa da, Orhan Bey ve Alaeddin Bey’den başka Çoban, Ali, Pazarlı, Melik ve Ha-mid adında oğullarının varlığı bilinmektedir. Bursa’nın muhasarası esnasında vefat ettiği için Balaban Bey Kalesi yakınlarında defne-dildiği düşünülebilir. Türbe bir kubbe ile örtülüdür. Moloz, taş ve tuğladan yapılmış, güney ve doğu yönlerindeki altlı üstlü ikişer pencere ile aydınlatıl-mıştır. Türbenin batı yönünde Çoban Bey’in mescidinden yalnızca temel kalıntıları günümüze gelebilmiştir. 1971 yılında Bursa Eski Eserleri Sevenler Derneği tarafından onarılmıştır. “Osmangazi’nin Oğlu Çoban Bey’i Anma Törenleri” geleneksel olarak her yıl Yıldırım Belediyesi tarafından düzenlenmekte olup misafir-lere mevlit sonrası pilav ve ayran ikram edilmektedir.

The Tomb of Çoban Bey

The tomb of Çoban Bey belongs to the founder of the Ottoman Empire Osman Bey’s son Çoban Bey. Although the tomb located in Umur Bey Neighborhood in Bursa, does not have an epitaph, it is believed that it was built in the 14th century. There are five tombs here.Although there is no precise information about how many wives Osman Gazi had and children that they gave birth to, we know that besides Orhan Bey and Alaeddin Bey, he had other sons named Çoban, Ali, Pazarlı, Melik and Hamid. It is believed that he was buried near Balaban Bey Castle as he passed away during the siege of Bursa.The tomb is covered with a dome. It is made of rubble, stones and bricks and illuminated by two windows each on its southern and eastern sides. Only ruins of the foundation of Çoban Bey’s small mosque to the west of the tomb have remained intact up until the present day. The Association of Lovers of Antiquities in Bursa had it repaired in 1971.Yıldırım Municipality organizes “ceremonies to commemorate Osman Gazi’s son Çoban Bey” every year and rice and ayran (a cold beverage made of yoghurt and water) are offered to guests following recita-tion of mevlit prayers.

Page 137: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

251270

Page 138: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

273272

Irgandı Köprüsü

Irgandı Köprüsü dünyanın en eski çarşılı köprü-südür. Şehri ikiye ayıran ve Osmangazi ile Yıldı-rım arasında sınır olan Gökdere üzerinde 1442’de sultan 2. Murat döneminde yapılmıştır. Dünya-da, bu çarşılı köprülerden yalnızca dört tane var-dır. Floransa, Venedik ve Bulgaristan Lofça’daki bu arastalı köprülerin hepsi Irgandı Köprüsün-den sonra yapılmışlardır.

‘Irgandı’, ‘sallandı’ demektir. Sallandı isminin ve-rilmesine gerekçe olarak farklı rivayetler nakledi-lir; ilk yapıldığı zamanlarda köprünün üzerinden geçerken köprü sallandığı için bu ismin verildiği rivayetler arasındadır.

Pir Ali oğlu Tüccar Muslihiddin tarafından yap-tırılan köprünün, tarihi kaynaklara göre üzerinde 31 dükkân ve bir mescit ile 2 adet depo (ahır) bu-

lunduğu bilinmektedir. 1922 yılında Yunanlıların şehri terk edişi sırasında ise bombalanarak tahrip edilmiştir.1949 yılında köprü betonarme olarak ve orijinal haline göre 60 santim daha yüksekte yeniden yapılmıştır. 2004 yılında ise 19. yüzyılda-ki durumuna uygun olarak Osmangazi Belediyesi tarafından yenilenmiştir. Şu anda, köprü üzerin-deki dükkânlarda farklı sanat dallarıyla uğraşan zanaatkârlar unutulmaya yüz tutmuş kadim sa-natlarımızı canlandırmaya devam etmektedirler.

Irgandı Bridge

Irgandı bridge is the oldest bridge with a covered bazaar in the world. It divides the city into two and was built over Gökdere which is the border between Osmangazi and Yıldırım, during the re-ign of Sultan Murat II in 1442. There are only four of such bridges in the world. These bridges with a covered bazaar are located in Florence, Venice and Lovech in Bulgaria and all of them have been built after Irgandı Bridge.“Irgandı” means “shook”. Different stories are told about the name of the bridge. According to a story, the bridge was given the name Irgandı because it was shaking as people crossed it.Muslihiddin who was Pir Ali’s son and a merc-hant had the bridge built. According to histori-cal sources, there were 31 shops, a small mosque and 2 storehouses (stables) on it. It was destro-yed in a bombardment when Greeks were lea-

ving the city in 1922. The bridge was rebuilt in 1949 in reinforced concrete and 60 cm higher than its original form. It was restored by Osman-gazi Municipality in 2004, according to its origi-nal form in the 19th century. Today, craftsmen engaged in different branches of art in shops on the bridge continue to keep alive old arts that are slowly forgotten.

Page 139: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

275274

Page 140: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

277276

Page 141: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

279278

Devlet Hatun Türbesi

Selçuklu üslubu konik kubbesi, etrafı açık meza-rı ve kitabeli güzel sandukasıyla bu türbe, İncirli Caddesi’nin girişinde yer alır. Türbeye ismini ve-ren kişi, Mevlana Celalettin Rumi Hazretleri’nin torunu olup Yıldırım Bayezid ile dillere destan bir düğünle evlendirilen ve Çelebi Mehmet’in de an-nesi olan Devlet Hatun’dur. Germiyan Beyi’nin kızı olan Devlet Şah Hatun, Büyük düğünlerle Sultan Murat Hüdavendigar devrinde Yıldırım Bayezid’e nikâhlanmış ve çeyiz olarak Kütahya bölgesini Osmanlı’ya getirmiştir.

The Tomb Of Devlet Hatun

This tomb with its Seljuk style conical dome, open area and beautiful sarcophagus with an epi-taph is located at the beginning of İncirli Road. The tomb was named after Mevlana Celalettin Rumi’s granddaughter Devlet Hatun who got married to Yıldırım Bayezid at a magnificient wedding and was also Sultan Çelebi Mehmet’s mother. Devlet Şah Hatun who was the daugh-ter of Germiyan Bey got married to Yıldırım Bayezid during the reign of Sultan Murat Hü-davendigar and brought Kütahya to Ottomans as her dowry.

Page 142: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

281280

Page 143: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

283282

Hocataşkın Mescidi

“Nizamoğlu Mescidi“olarak da bilinen bu mes-cit, Yeşil ile Emir Sultan arasındaki yolun hemen altında bulunan bir mahalle mescididir. Fatih döneminde Taşkın Sûfî adlı bir kişi tarafından yaptırıldığı için Hoca Taşkın adıyla bilinmektedir. Bu zat, Bursa’nın büyük müderrislerinden Fatih Sultan Mehmet’in hocası Molla Hüsrev’den ders alıp ona hizmet etmiştir. Tasavvuf yolunda ilerle-dikten sonra, yaptırdığı bu mescitte ders vermiş-tir. 2. Beyazıt döneminde vefat etmiştir.

Bursa’ya has kalkan planlı camilerden olan ve kare planlı olarak inşa edilen yapı, uzun yıllar ba-kımsız kalmıştır. Bir dönem mescid satılmış ve ev olarak kullanılmış, daha sonra bir hayırsever tara-fından yeniden aslına uygun olarak onarılmıştır. Önündeki çeşme yenilenmiştir. Caminin hemen arkasındaki hazirede Hoca Taşkın’a ait olduğu tahmin edilen bir mezar vardır. Tarihi okunma-yan bu mezar taşında “Hoca Hüseyin bin Abdul-lah” yazmaktadır.

Hocataşkın Mosque

This small mosque also known as “Nizamoğlu Mosque” is located in a neighborhood below the road connecting Yeşil and Emir Sultan. It was called Noca Taşkın as it was built by a person na-med Taşkın Sûfî during the reign of Fatih Sultan Mehmet (The Conqueror). This person took les-sons from Mollah Hüsrev- a well-known profes-sor in Bursa who was the teacher of Fatih Sultan Mehmet (The Conqueror) and served him. He progressed in his path to Sufism and gave les-sons in this small mosque that he commissioned. He passed away during the reign of Beyazıd II.

The structure that is one of the mosques with a gable plan in Bursa and was built with a square plan was for a long time uncared for. The small mosque was sold and used as a house for some time and then it was repaired according to its ori-ginal form by a benefactor. The fountain in front of it was restored. There is a tomb believed to be Hoca Taşkın’s in an enclosed cemetery behind the mosque. A headstone inscription the date of which is illegible reads as follows: “Hoca Hüse-yin bin Abdullah.”

Page 144: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

287286

Page 145: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

285284

Page 146: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

289288

Hünkâr Köşkü

Osmanlı Devleti’ne yaklaşık 130 yıl başkentlik yapmış olan güzel Bursa’mızın maalesef günü-müze ulaşmış bir sarayı yoktur. Başkentlik dö-neminde, Sultanların kullandığı Bey Sarayı 1801 yangınında hasar görmüş ve 1855 depreminde tamamen ortadan kalkmıştır. Ancak Bursa’mızın padişahları ağırlayan başka bir mekânı vardır ki, burası sapasağlam olarak günümüze kadar ulaş-mıştır.

Sultan Abdülmecit’in Bursa gezisi nedeniyle dönemin Bursa Valisi Mehmet Salih tarafından 1844 yılında Av Köşkü olarak yaptırılan Hünkâr Köşkü, Sultan Abdulaziz, 5. Mehmet (Reşat) ve Atatürk’ü ağırlayan Bursa’daki tek köşktür. Av Köşkü olarak inşa edilmiş olan yapı, Abdülme-cit Han’ın ziyaretine yetiştirilebilmesi için tam on dokuz günde tamamlanmıştır. Uludağ eteklerin-deki Temenyeri Parkı’nın güney-üst kesiminde şehre hâkim bir noktada yer alan yapı, Yıldırım ilçesindedir.

Tanzimat Fermanı’nın uygulanışını yerinde gör-mek amacıyla İzmit, Mudanya, Bursa, Gelibolu, Çanakkale, Limni, Midilli ve Sakız’ı kapsayan bir yurt gezisine çıkan Abdülmecit Han’ın, 9 Hazi-ran-2 Temmuz 1844 tarihleri arasında köşkte kal-dığı bilinmektedir. Daha sonra, “32. Osmanlı Padişahı Abdülaziz, beraberinde sonradan her biri Osmanlı tahtı-na çıkacak olan Şehzadeler, Murat, (Murat V) Abdülhamit (Abdülhamit II.) ve Mehmet Reşat (Mehmet V) olduğu halde, 1855 depreminin yol açtığı ve hazinenin yetersizliği dolayısıyla gerekli devlet desteği sağlanamadığı için onarımları yapı-lamayan, ata armağanı cami, medrese, türbe gibi yapıların durumunu yerinde görmek ve halk-la görüşmeler yapmak üzere gelmiştir. Atıcılar semtinde kurulan Otağ-ı Hümayun’da ağırlanan Padişah, bu günün gecesini Hünkâr Köşkü’nde geçirmiştir. Köşkün güneyindeki düzlükte ken-disini selamlamak üzere toplanan Bursalıları “Temenna”ya (Selamlamaya) çıkmış ve bu isim zaman-

The Sultan’s Pavilion

Unfortunately, no palace has remained intact up until the present day in the beautiful city of Bur-sa that has been the capital of the Ottoman State for about 130 years. Bey Palace which was the main residence of Sultans when Bursa was the capital, was damaged in a fire in 1801, and totally destroyed in an earthquake in 1855. However, another residence that hosted Sultans in Bursa has remained intact up until the present day.

The Sultan’s pavilion commissioned by the then Bursa governor Mehmet Salih in 1844 due to Sultan Abdülmecit’s visit to Bursa, is the only pavilion that hosted Sultan Abdülaziz , Mehmet (Reşat) V and Atatürk. The structure that was built as a hunting place, was completed in nine-teen days before Abdülmecit Han’s visit. The structure situated to the south of Temenyeri Park on the slopes of Mount Uludağ in a place overlooking the city in the district of Yıldırım.Abdülmecit Han who went on a tour of İzmit, Mudanya, Bursa, Gelibolu, Çanakkale, the is-lands of Lemnos, Lesbos and Chios to see how the Imperial Edict of Reorganization was imple-mented, stayed in the pavilion between June 9 and July 2, 1844.

Afterwards, ‘‘the 32nd Ottoman Sultan Abdül-aziz accompanied by his sons Murat (Murat V), Abdülhamit (Abdülhamit II) and Mehmet Reşat (Mehmet V) who would each ascend the Otto-man throne, visited Bursa to see the condition of structures like mosques, madrasas and tombs inherited from ancestors that could not be re-paired due to insufficient state support and were damaged in an earthquake in 1855 and hold talks with people. The Sultan stayed in the imperial tent complex in Atıcılar neighborhood and spent the night in the Sultan’s pavilion. He greeted (temenna means greet in Arabic) Bursa residents who gathered to the south of the pavilion to welcome him and this place was called ‘‘Temenyeri (greeting place) in the course of time.”

Page 147: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

291290

la Temenyeri olarak mevkie adını vermiştir.” (Zehra AN-BARTEPE)

Bursa’yı çok seven ve sık sık ziyarete gelen Ata-türk, şehre geldiği zamanlarda genellikle bu köşkte kalmış, bu yüzden köşk “Atatürk Köşkü” ismiyle de anılmıştır. 1925 yılındaki 4. Bursa ziya-retinde, 28 Eylül 1925 tarihindeki şapka devrimi-nin gerçekleştirildiği dönemlere denk gelen gezi-sinde, Hünkâr Köşkü’nün bahçesinde toplanan Bursalılar, şapkalarını giyerek Ata’nın konuşma-sını dinlemeye gelmişlerdir. Ayrıca bu gezi esna-sında, köşkün hemen yakınlarında oturan Sabiha Gökçen ile tanışan Atatürk, henüz 12 yaşında olan Gökçen’in anne ve babasının vefat ettiğini öğrendikten sonra kendisini manevi kızı olarak yanına almıştır. Köşkte şu anda Sabiha gökçen ve Ülkü Adatepe’nin de yatakları bulunmaktadır.

Yaklaşık 170 yıllık geçmişi bulunan köşk 1947 yılından bu yana Belediyenin mülkiyetidir. 1982-1983 yılında tadilatlardan geçtikten sonra 1995

yılında da kapsamlı bir onarım görmüştür. 2003 yılında müze olarak ziyarete açılmış ve Bursa Bü-yükşehir Belediyesi tarafından düzenlenerek 14 Temmuz 2009 tarihinde, önündeki bahçelerle birlikte sosyal tesis olarak kullanılmaya başlan-mıştır.Hafta içi 09:00 – 17:00 saatleri arasında ziyaret edilebilen Hünkar Köşkü, müzesinde insanı bü-yüleyen kalemişi süslemeler, değerli porselenler, çiniler ve eşine az rastlanır güzellikte avizeler 19. yüzyılın sanatsal etkilerini taşımaktadır. İlgi çekici pek çok odanın da yer aldığı köşkte hangi yönden bakılırsa bakılsın, bakan kişiye dönük konumda görünen aslan figüründen dolayı “Aslanlı Oda” olarak bilinen yemek salonu ile serin olmasından dolayı daha çok yazın kullanılan ve ortasındaki havuzdan dolayı ‘Havuzlu Oda’ olarak bilinen sa-lon bulunmaktadır. Aynı zamanda Atatürk’ün yatak odası ve çalışma odası da müzede ziyaret edilebilmektedir.

Bursa’nın şahane manzarasının seyredilebildiği nezih bahçesiyle de köşk, özel bir gezinti alanı sunmaktadır. Bahçenin üst kısmında Kütahya çi-nileri ile kaplanmış güzel bir çeşme bulunmak-tadır. Tamamı doğal form ve renklerde olup, tek tek elle toplanıp yine tek tek elle dizilerek oluştu-rulan bahçe zeminindeki çakıl mozaik döşemesi de ilgi çekicidir. Benzer bir örneğine Topkapı Sa-rayı Harem Dairesi girişinde rastlanan bu el sa-natı, köşk bahçesine ayrı bir güzellik katmaktadır.

(Zehra ANBARTEPE)Atatürk who loved Bursa and often visited the city, generally stayed in this pavilion when he visited the city so the pavilion was also called “Atatürk Pavilion.” Bursa residents gathered in the garden of the Sultan’s Pavilion during Atatürk’s 4th visit to Bursa in 1925 that coincid-ed with the Hat law of September 28, 1925, to listen to his speech wearing their hats. Atatürk also met Sabiha Gökçen, a 12-year-old girl, who lived near the pavilion during his trip and after learning that Gökçen’s parents had passed away he adopted her. Sabiha Gökçen and Ülkü Adate-pe’s beds are currently at the pavilion.

The pavilion dating back about 170 years, has been the property of the municipality since 1947. It underwent repairs in 1982 and 1983 and comprehensive repairs in 1995. It was opened as a museum in 2003 following which it was rear-ranged by Bursa Metropolitan Municipality on July 14, 2009 as a social facility with gardens.

The Sultan’s Pavilion is open from 09:00 a.m. to 5:00 p.m. on weekdays and captivating hand-carved decorations, valuable porcelains, glazed tiles and unique chandeliers reflecting the artistic influence of the 19th century are exhibited at the museum. There are many interesting rooms in the Pavilion; there is a dining room called “Lion Room” due to a lion figure that faces people no matter from what direction they look at it and a “Pool Room” that was used in summer as it is cool and there is a pool in the center. Atatürk’s bedroom and study hall can also be visited at the museum.

The palace with its garden where the spectacu-lar scenery of Bursa can be watched also offers visitors a special promenade. There is a beautiful fountain covered with Kütahya glazed tiles on the upper part of the garden. A pebble mosaic pave-ment of natural colors in the garden formed by placing each piece one by one is also interesting. A similar example to this handicraft seen at the entrance to the Harem section at Topkapı palace adds special beauty to the garden of the pavilion.

Page 148: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

293292

Page 149: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

295294

Page 150: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

297296

Page 151: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

299298

Hüsamettin Tekke Camii

Uludağ eteklerinde Gökdere mevkiinde yer alan bu tekke, 1632 yılında vefat eden Şeyh Hüsamet-tin Bursevi tarafından yaptırılmıştır. Temenyeri Mahallesi Köşk Caddesi’nde bulunan tekke gü-nümüzde mescit olarak kullanılmaktadır. 1972 yılında virane bir halde iken, 1974 yılında büyük bir onarımdan geçmiştir. Kare planlı olan mes-cit, 14 pencere ile aydınlatılmış ve moloz taş kullanılarak yaptırılmıştır. İki katlı ve çatı örtü-lüdür. Çeşitli dönemlerde yapılan onarımlar ne-deni ile orijinal konumundan uzaklaşmıştır. Ca-minin yanında Hüsameddin Bursevî’ye ait bir türbe ve kimlere ait olduğu bi-linmeyen dokuz adet kabir bulunmaktadır. Ayrıca caminin batı-sında avlu içinde, büyük servilerin altın¬da, ki-tabesiz kabirler vardır. Bu kabirler arasında Hü-sameddin Bursevî’nin hocası olduğu bilinen Ali Semerkandî’nin mezarı bulunmaktadır. Tekkede, Halvetiyye zikri yapılmaktaydı. Günümüzde ise mütevazı bir mahalle mescidi konumundadır. “Toplam cemaat kapasitesi 150 kişi olan camide, va-kit namazlarında ortalama 15, cuma namazlarında 80, bayram namazlarında ise 150 kişi ibadet etmektedir.’’ (Yıldırım Müftülüğü)

Hüsamettin Lodge Mosque

Sheikh Hüsamettin Bursevî who passed away in 1632 commissioned this lodge situated in Gök-dere area on the slopes of Mount Uludağ. This lodge on Köşk Road in Temenyeri Neighborho-od is used as a small mosque today. It was a ruined building in 1972 and underwent extensive repairs in 1974. The small mosque with a square plan has been illuminated with 14 windows and made of rubble stone. It is a two-storey roofed building. It has not preserved its original state due to repairs in different periods. There is a tomb belonging to Hüsameddin Bursevî beside the mosque and nine tombs that belong to unk-nown people. There are also tombs without an epitaph in the courtyard in the western part of the mosque under cypress trees. The tomb of Ali Semerkandî known as Hüsamettin Bursevî’s teacher is also among these tombs. Halvetiyye zikr was performed in the lodge. Today it is a modest and small neighborhood mosque.“The mosque with a total congregational capacity of 150 people, has a congregation of about 15 at prayer times, 80 on Friday prayers and 150 on Eid prayers.” (office of Yıldırım Mufti)

Page 152: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

301300

Page 153: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

303302

Page 154: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

305304

Molla Arap Camii

Bursa Ulucami’nin küçültülmüş bir kopyası olan Mollaarap Camii, Ulucami’ye Bursa’da en çok benzeyen yapıdır. 16. yüzyılda Molla Arap unva-nıyla anılan Mevlana Mehmed tarafından inşa et-tirilmiştir. Dokuz kubbeli olan cami, yakın tarih-lerde aslına uygun olarak restorasyonu yapılmış ve ibadete açılmıştır. Caminin yakınında, Molla Arap’a ait olduğu bilinen türbe mevcuttur.

Ulu Cami tipinde olan cami dikdörtgen bir plan üzerine oturtulmuş olup, dört büyük fil ayağı üzerine oturtulmuştur. Caminin duvarları üç sıra tuğla ve moloz taşı ile örülmüştür. Kuzeybatı kö-şesindeki minare tuğla gövdeli olup, sekizgen ka-ideden üçgenler aracılığı ile silindirik gövdeye ge-çilmektedir. Minarenin külahı, Bursa’daki hiçbir minarede benzeri olmayan şekilde boğuntulu ve sivridir. Caminin önünde büyükçe bir avlu vardır.

1940’lı yıllarda, Molla Arap Camii askeriyeye tahsis edilmiştir. Askeriye atlarını bağlamak için camiyi cemaate kapatarak etrafını çevirmiştir. Bu tahribattan sonra iki defa restore edilmiştir.

MollaArap (Mollah Arab) Mosque

Mollaarap Mosque which is a minimized copy of Ulumosque in Bursa, is a structure most similar to Ulumosque in Bursa. It was commissioned by Mevlana Mehmed known as Molla Arap (Mol-lah Arab) in the 16th century. The nine-domed mosque has recently been restored according to its original state and opened for prayers. There is a tomb known to belong to Molla Arap near the mosque.

The mosque built in the same style as Ulumos-que has a rectangular plan and stands on four big elephant feet. The walls of the mosque have been built with six lines of bricks and rubble stone. A minaret on its northwestern corner has a brick body and access to the cylindrical body is through triangles from an octagonal pedestal. The cone of the minaret is different from other minarets in Bursa. It is pointed. There is a quite big courtyard in front of the mosque.

In the 1940s, Mollaarap mosque was allocated for the military that closed the mosque to the congregation to tie horses. It has undergone res-toration twice after this damage.

Page 155: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

307306

Page 156: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

309308

Page 157: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

311310

İbni Bezzaz Camii

Bezzaz; kumaş satıcısı, manifaturacı demektir. Bezistan da kumaş, bez gibi eşyaların satıldığı mekândır. Zamanla bezistan kelimesi bedesten’e dönüşmüştür. Hanlarıyla meşhur Bursa’nın, bü-yük bir bedesten’i ve “Bezzaz” isminde iki camisi bulunmaktadır.

İbn Bezzaz, gerçek ismi Hâfızüddîn Muhammed bin Şihâb bin Yûsuf el-Kerderî olan büyük bir İslam âliminin lakabıdır. Osmanlı topraklarına gelmeden önce Kahire, Kırım, Eflak ve Bulga-ristan civarında bulunmuş ve Mekke’de 1424 yı-lında vefat etmiş dünya çapında ünlü bir âlimdir. Yazmış olduğu “Fetâvâ-yı Bezzâziye” İslam dün-yasında şöhret bulmuş bir eserdir. Kanuni Sul-tan Süleyman’ın Şeyhülislam’ı olan Ebussuûd Efendi’ye “Fıkıh konusunda böylesine derin bir âlimken niçin bir fetva kitabı yazmıyorsunuz?” diye sorulduğunda, “Fetâvâ-yı Bezzâziye gibi bir eser var-ken, fıkıh kitabı yazmaktan hayâ ederim” demiştir. (D.İ.A. Bezzazi maddesi)

Hanefî Mezhebi fıkıh âlimlerinden olan İbn Bezzaz, Harezm’in Kerder Köyü’ndendir. İlim tahsiline memleketinde başladı. Dört sene kadar İbn-i Arabşâh’ın yanında kaldı. Fıkıh ve usûl-i fı-kıh ilimlerini ondan tahsil etti. Kahire’ye gitti. Orada bulunan Emîn Aksarâyî, onu, kendisi ve cemaati için alıkoydu. Bir ara Kırım’a ve Eflâk’a gidip, iki sene kadar buralarda kaldı. Hac yaptık-tan sonra vatanına döndü. Daha sonra Osmanlı ülkesine geldi. Bursa’da Molla Şemseddîn Fenârî ile sohbet etti. “Bezzâziyye” adındaki fetva kita-bından başka “Menâkıb-ı İmâm-ı Ebî Hanîfe” kita-bı da meşhurdur.

Bu büyük âlimin, Osmanlı topraklarında bulun-duğu sırada Molla Fenari ile ilmi müzakereleri devam ederken bu camiyi yaptırdığı tahmin edil-mektedir.

Bursa İncirli Caddesi üzerinde bulunan İbn-i Bezzaz Camii’nin yapılışı, Çelebi Sultan Meh-

met dönemine denk gelmektedir. Bir mahalle mescidi hüviyetindeki bu cami, dikdörtgen plan-lı olup, son cemaat yerinin ortasındaki mermer söveli basık kemerli bir girişten ibadet mekânına girilmektedir. Bu kapının üzerinde sülüs yazı ile “İnnessâlâtekânetaleymü’mimine kitabe mevkuten” ayeti yazılmıştır. Anlamı: “Namaz müminlere va-kitli olarak farz kılınmıştır.” Caminin duvarları iki sıra tuğla ve aralarında da dikey tuğlalar bulunan bir sıra kesme taştan yapılmıştır. İbadet mekânı, duvarlara oturan pandantifli merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. İçerisi yan kenarlarda ve mih-rabın iki yanındaki iki sıra halinde pencerelerle aydınlatılmıştır. Caminin onarımları sırasında, mihrap orijinalliğini yitirmiştir. İç mekânın batı yönünden çıkılan minare onikigen kaideli, silin-dirik gövdelidir. Bu kaide iki sıra tuğla ve bir sıra kesme taş örgülüdür. Bursa depremleri sırasında birkaç kez yıkılan cami ve minaresi yenilenmiştir. Bursa’da Osmangazi Reyhan Mahallesi’nde bu-lunan Yeni Bezzaz Camii ise, Fatih Sultan Meh-met döneminde yapılmış olup İbn-i Bezzaz Camii’nden sonra yapıldığından ötürü bu camiye “Yeni Bezzaz Mescidi” ismi verilmiştir.

İbni Bezzaz Mosque

Bezzaz means clothier and draper. Bezistan is a place where goods like cloth and fabric are sold. The word bezistan has turned to bedesten in the course of time. Bursa which is famous for its inns, has a big bedesten and two mosques called “Bezzaz.”

İbn Bezzaz was a great Islamic scholar whose real name was Hâfızüddîn Muhammed bin Şihâb bin Yûsuf el-Kerderî. He was a world-renowned scholar who lived in Cairo, Crimea, Wallachia and Bulgaria before coming to Ottoman lands and passed away in Mecca in 1424. His book cal-led “Fetâvâ-yı Bezzâziye” is a well-known one in the Islamic world. When Ebussuûd Efendi who was appointed as Sheikh ul-Islam by Sultan Sule-iman the Magnificent was asked the reason why he did not write a fatwa (Islamic religious decree) when he had profound knowledge of fiqh (Isla-mic law) he replied by saying that he would be ashamed of writing a book about fiqh when the-re was a work called “Fetâvâ-yı Bezzâziye.” (D.İ.A. Bezzazi)

İbn mezzaz who was a fiqh scholar of Hana-fi Sect was from Kerder Village in Harezm. He started his education in his hometown. He stayed with İbn-i Arabşâh for four years and learned about fiqh and fiqh sciences from him. He went to Cairo where Emîn Aksarâyî made him stay to teach him and the congregation. Then he went to Crimea and Wallachia where he stayed for two years. He returned home after performing the Hajj. Then he arrived in the Ottoman lands. He conversed with Mollah Şemseddîn Fenârî in Bursa. His well-known works include his book about fatwa called “Bezzâziyye” and “Menâkıb-ı İmâm-ı Ebî Hanîfe.”

It is believed that this great scholar commissio-ned this mosque while he conversed with Mollah Fenârî about science when he was in Ottoman lands.

İbn-i Bezzaz mosque situated on İncirli Road in Bursa, was built during the reign of Sultan Çe-lebi Mehmet. This neighborhood mosque has a rectangular plan and the entrance to the pra-yer hall is through a flat arched entrance with a marble jamb in the center of the gathering pla-ce. The verse “İnnessâlâtekânetaleymü’mimine kitabe mevkuten” has been written on this door in callig-raphic writing meaning : “Performing five prescribed daily prayers is the religious duty of all Muslims.” The walls of the mosque have been made of two li-nes of bricks and a line of cut stone with vertical bricks among them. The prayer hall has a central dome with pendants on walls. The interior has been illuminated with windows on the sides and on both sides of the niche. The niche lost its originality when the mosque underwent repairs. The minaret on the western side has dodecagon pedestals and a cylindrical body. This pedestal has been made of two lines of bricks and a line of cut stone. The mosque and its minaret that were destroyed during earthquakes in Bursa have been restored.

Yeni (New) Bezzaz Mosque located in Osman-gazi Reyhan Neighborhood in Bursa was built during the reign of Fatih Sultan Mehmet (The Conqueror) and called “Yeni Bezzaz Mosque” as it was built after İbn-i Bezzaz Mosque.

Page 158: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

313312

Page 159: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

315314

Page 160: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

317316

Page 161: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

321320

Musa Baba Mescidi

Mescid, Orhan Bey döneminin ünlü dervişlerin-den olan Musa Baba’nın yaptırdığı tekke civarın-da olduğu için bu adı almıştır. Piremir Mahalle-sinde bulunan mescidi 16. yüzyılda Şeyhülislam Abdülkadir Efendi Musa Baba adına yaptırmıştır.Kubbeli tarzda yapılan caminin bir minaresi bu-lunmaktadır. Minaresi uzun süre yıkık kaldığın-dan dolayı halk arasında “Yıkık Minare Camii” olarak da bilinmektedir. 1972 yılında, Musa Baba Camii Yaptırma Derneği aracılığı ile temelleri üzerine tekrar yapılmış, 1979 yılında ibadete açıl-mıştır. Minaresi kentimizin en güzel minarele-rinden biridir. Mescidin güneydoğusunda Musa Baba’nın türbesi bulunmaktadır. Üzeri açık de-mir parmaklıkla çevrilidir. Mezar taşı okunmaz durumdadır.

Mescidi yaptıran Abdülkadir-Kadiri Efendi, 1584 yılında öldüğünde mescidin bahçesine gö-mülmüştür. Caminin duvarlarında ilginç kuş ev-leri vardır.

Osmanlı Beyliği’nin kuruluşuyla başlatılacak geçmişe sahip bir Allah dostu olan Musa Baba, diğer örnekleri gibi, Horasan’dan Anadolu’ya gelen ve Osmanlıların kuruluş döneminde ken-disine gönül veren müridleriyle devletin temelin-de bir harç olabilmeyi başarmış kişilerden biri-dir. Musa Baba “Abdal Musa” olarak da tanınır. Osmanlıların kuruluşu sırasında ve hatta önce-sinde Anadolu’ya gelen dört misafir zümreden birinin Abdalan-ı Rum olduğu bilinmektedir. Bu kavram, gaza faaliyetlerine katılmak için Orta Asya’dan ve özellikle Horasan’dan Anadolu’ya gelen tarikat mensuplarını tanımlamak için kul-lanılmaktadır. Horasan Erenleri de denilen bu kişiler, Anadolu’nun fethinde, bu coğrafyada yaşayan halkların Müslümanlaşmasında oldukça önemli rol oynadılar.

Musa Baba da, bizzat Bursa’nın fethine (1326) müridleriyle birlikte katılmıştı. Bursa’nın fethiy-le birlikte Belh, Buhara ve Horasan taraflarından

çok sayıda erenin bu şehre gelip yerleşmesi dikkat çekicidir. İlk dönem kaynakları ile daha sonraki bazı Osmanlı kroniklerinde de Musa Baba’nın Bursa’da medfun olduğu nakledilmektedir. Söz gelimi Hoca Sadeddin Efendi, onun kabrinin Bursa’da olduğunu ve buranın o dönemde ünlü bir ziyaretgâh olduğunu belirtir. (Mefail Hızlı, Bursa’da Zaman Dergisi, Sayı 3, sayfa 76)

Öte yandan bazı kaynaklarda Abdal Musa’nın Bursa’da bir süre kaldıktan sonra, Antalya’nın Elmalı ilçesine bağlı Tekke Köyü’ne gittiği ve orada vefat ederek türbesine gömüldüğü kayde-dilmektedir. Bursa’da da kaldığı yıllar hatırına bir makam kabri yapılmıştır.

Orhan Gazi döneminde, Musa Baba için bir za-viye yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Ayrıca aynı bölgede cami, medrese ve hamam inşa edilmiş, II. Bayezid’in torunu Hançerli Sultan tarafından mezarı türbeye dönüştürülmüşse de, bu yapılar-dan sadece cami ve mezar günümüze sağlam ola-rak ulaşabilmiştir.

Musa Baba Mosque

The Mosque was given this name as it is situ-ated near a lodge commissioned by Musa Baba who was a well-known dervish during the reign of Orhan Bey. The mosque located in Piremir Neighborhood was built for Sheikh ul-Islam Ab-dülkadir Efendi Musa Baba in the 16th century.The domed structure has a minaret. As its mina-ret was ruined for a long time, it is also known as a “Mosque with a Ruined Minaret” among people. It was rebuilt through the Association of Musa Baba Mosque Construction in 1972 and opened for prayers in 1979.

Its minaret is one of the most beautiful ones in the city. Musa Baba’s tomb is to the southeast of the mosque. It is surrounded by grate. The headstone is illegible. Abdülkadir- Kadiri Efen-di who commissioned the mosque was buried in the garden of the mosque when he passed away in 1584. There are interesting birdhouses on the walls of the mosque.

Musa Baba who lived during the period when the Ottoman principality was founded and was a true lover of God, was a person who suc-ceeded in contributing to the foundation of the Ottoman Empire with his followers after com-ing to Anatolia from Khorasan. Musa Baba was also known as “Abdal Musa.” Abdalan-Rum was one of the four guest communities that came to Anatolia during and even before Ottomans. This concept is used to define members of a sect who came to Anatolia from Central Asia and particu-larly Khorasan to take part in a holy war to pro-tect and spread Islam. These people also called Khorasan Erenleri (those devoted to serving God) played a significant role in the conquest of Anatolia and people living in these lands being Islamized.Musa Baba took part in the conquest of Bur-sa (1326) with his followers. Many holy people from Balkh, Bukhara and Khorasan came and settled in the city after the conquest of Bursa.

According to early sources and some Ottoman chronicles, Musa Baba was buried in Bursa. For instance, Hoca Sadeddin Efendi said that his tomb was in Bursa and it was a well-known place visited during that period.

On the other hand, according to some sources Abdal Musa went to Tekke village in the district of Elmalı in Antalya after staying in Bursa for some time, passed away, and was buried in this village. A grave was made for him in Bursa out of respect for the years he had stayed in the city.

It is believed that a zawiya was built for Musa Baba during the reign of Orhan Gazi. A mosque, madrasa and bath were also built in the same area. Although his tomb was converted into a shrine by Hançerli Sultan who was the grandson of Bayezid II, only the mosque and tomb have remained intact up until the present day among these structures.

Page 162: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

323322

Page 163: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

325324

Page 164: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

327326

Bektaşiliğin Kurucusu Bursa’da mı?

“Hacı Bektaş-ı Velî hakkında yaşadığı devirden ve çevresinden hemen hiçbir kaynağın hatta sûfî kaynaklarının bile kendisinden bahsetmemiş ol-ması bir hayli ilginçtir. Bunun bilimsel olarak tek bir anlamı vardır: Hacı Bektaşî Veli, yaşadığı devirde kendi çevresinin dışında pek tanınma-mıştır… Hacı Bektaş’ı, Hacı Bektaş yapan onu unutulmaktan çıkarıp üne kavuşturan gerçekte, Abdal Musa’dır…

14. yüzyıl başlarında Hacı Bektaş zaviyesinde ye-tişen bu Haydarî Şeyhi, o zamanlar diğer mes-lektaşlarının da yaptığı gibi gelecek vadeden Osmanlı topraklarına gitti. Orada Osmanlı gazi-leriyle birlikte ve müritleri yanında olduğu halde savaşlara katıldı. Alevi ve Bektaşi kökenli yazar-larımızın iddialarının aksine, bu tarihlerde henüz ne Alevilik ne de Bektaşilik tarikatı söz konusu olmadığı için tıpkı Hacı Bektaş-i Veli gibi birer Haydari şeyhinden (yahut zamanın ifadesiyle Rum abdalı) başka bir şey olmayan bu insanları Alevi ve Bektaşi terimleriyle nitelemek tarihi ol-guya ters düşer. Abdal Musa ve çevresindekiler belirttiğimiz faaliyetleri esnasında Türkiye din ve tasavvuf tarihinin en mühim olaylarından biri-ni meydana getirdiler: Hacı Bektaş kültünü Os-manlı topraklarında yönetici çevreler diğer Rum abdalları zümreleri ve halk arasında ve özellikle de birlikte savaştıkları Osmanlı gazileri arasında tanıttılar ve yaymaya başladılar. Bir başka ifadey-le Hacı Bektaş-ı Veli, vefatından 50-60 yıl sonra Abdal Musa sayesinde yeniden hayat buldu ve bi-zim tanıdığımız Hacı Bektaş haline gelmeye baş-ladı. İşte ünlü Velayetname’nin tasvir ettiği Hacı Bektaş-ı Veli, esas olarak bu dönemin ürünüdür. Hâlbuki bu sıralarda yine Osmanlı topraklarında Geyikli Baba ve benzerlerinin temsil ettiği Baba İlyas kültü belki 1240 isyanının siyasi nitelik-li şaibesinin tatsız hatırasını yansıttığı için Rum abdalları denilen Kalenderi, Haydari dervişleri arasında giderek itibarını yitirdi ve yerini Hacı Bektaş kültüne bıraktı. 15. yy. sonlarına gelindi-ğinde artık Vefai’liği ve Yesevi’liği kendi içinde

eriten Rum abdalları (Kalenderiler ve Haydariler) arasında bir tek kült hâkimdi: Hacı Bektaş kültü.” (Ahmet Yaşar Ocak, Türk Sufiliğine Bakışlar, İletişim Yayın-ları, s. 234)

Is the Founder of Bektashismin Bursa?

It is interesting that no sources, not even sufi sources mention about the period when Hacı Bektaş-ı Velî lived or his circles. There is only one scientific meaning of this: Hacı Bektaş-ı Velî was not known much outside his circles…In fact, Abdal Musa was the person who made Hacı Bektaş-ı Velî gain fame.

Haydarî Sheikh who was trained in a Hacı Bek-tash zawiya in the early 14th century, went to pro-mising Ottoman lands like his colleagues and he took part in wars with Ottoman veterans and his followers. Contrary to claims by Alevi and Bek-tashi writers, as neither Alevism nor Bektashism sect were in question at that time, defining the-se people like Hacı Bektaş-ı Velî who were only Haydarî Sheikhs ( Greek Abdals as they were cal-led at that time) with the terms Alevi and Bektas-hi is contrary to historical facts. Abdal Musa and those around him brought into being one of the most important events in the history of religion and Sufism in Turkey during these activities: they introduced and spread Hacı Bektash cult in Ot-toman lands, among administrative circles, Gre-ek Abdal communities and people and particu-larly among Ottoman veterans that they fought alongside. In other words, Hacı Bektaş-ı Velî was reborn thanks to Abdal Musa 50-60 years after his death and became Hacı Bektaş that we know. Hacı Bektaş-ı Velî portrayed in the well-known Velayetname is the product of this period. Per-haps as Baba İlyas cult represented by Geyikli Baba and others in Ottoman lands during this period was an unpleasant memory of political mistake of an uprising in 1240, Kalenderi cal-led Greek abdals gradually lost their reputation among Haydari dervishes and were replaced by Hacı Bektash cult. “Only a single cult dominated among Greek abdals (Kalenderis and Haydaris) after the Vefai and Yesevi sects melted away at the end of the 15th century and that was Hacı Bektaş cult.” (Ahmet Yaşar Ocak, A Look at

Turkish Sufism, İletişim Publications, p. 234)

Page 165: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

335334

Hacı Seyfettin Camii

Hacı Seyfettin Camii, İncirli caddesinde bulunan tarihi yapılardan biridir. İbn-İ Bezzaz Camii’nin doğusunda yer alır. 15. Yüzyılda yapılan cami, Bursa’nın kalkan girişli camilerinden biridir. Fa-tih döneminde inşa edilmiş olan yapıya ismini, camiyi yaptıran Başçı Hacı Seyfettin Efendi ver-miştir. Mahalle mescidi boyutlarında olan cami, ilk yapıldıktan kısa bir süre sonra yıkılmıştır. Ca-minin ikinci bânisi Mevlana Hayrettin’dir.

Tek kubbeli olan yapı, kare planlı olarak inşa edil-miştir. Klasik Osmanlı yapılarında görülen üç sıra tuğla, bir sıra moloz taş dizilimi, bu camide de kendini gösterir. Bu tuğla dizimi camiye sıcak bir görüntü verir. Bursa Ulucami’nin minaresini andıran minaresi, caminin batısında yer alır. Şe-refesinin altında sekiz sıra dizili mukarnas vardır. Caminin mihrabı dikkat çekicidir. Yapının önün-deki çeşme yenilenmiştir. Yıldırım Müftülüğü’ nün verdiği bilgiye göre caminin toplam cemaat kapasitesi 250 kişi olup, vakit namazlarında 60, cuma namazlarında 200 ve bayram namazların-da ise yaklaşık 300 kişi ibadet etmektedir. Cami-de bir imam-hatip ve bir müezzin-kayyım görev yapmaktadır. Caminin müştemilatında abdest alma yeri, yaz kursları için yapılmış olan Kur’an kursu binası, gasilhane ve dernek lokali bulun-maktadır.

Hacı Seyfettin Mosque

Hacı Seyfettin Mosque is one of the historical structures on İnçirli road. It is situated east of İbn-İ Bezzaz Mosque. The mosque built in the 15th century is one of the mosques with a gable entrance in Bursa. It was built during the reign of Fatih Sultan Mehmet (The Conqueror) and was named after Başçı Hacı Seyfettin Mosque who commissioned it. This neighborhood mosque was destroyed shortly after its construc-tion. The second person who had it built was Mevlana Hayrettin.

The single domed structure has a square plan. It has three lines of bricks and a line of rubble stone seen in classical Ottoman structures. These bricks give a pleasant appearance to the mosque. Its minaret that reminds one of Ulumosque in Bursa is to the west of the mosque. There are eight lines of muqarnas under the minaret balco-ny. The niche of the mosque attracts attention. A fountain in front of the structure has been restored. According to information given by the office of Yıldırım mufti, the mosque with a to-tal congregational capacity of 250 people, has a congregation of about 60 at prayer times, 200 on Friday prayers and about 300 on Eid prayers. An imam-preacher and muezzin-administrator work in the mosque. There is a place to perform ab-lution, a building for summer Quran courses, a section where the deceased’s body is washed and the lounge of an association in the annex of the mosque.

Page 166: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

337336

Page 167: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

329328

Telefirik

Türkiye’nin ilk teleferiği olan Bursa Teleferik, 1963 yılının Ekim ayında kullanıma girmiştir. Teleferik yapım çalışmaları, bir İsviçre firmasıyla anlaşılarak 1958 yılında başlamış ve beş yılda ta-mamlanarak 1963’te kullanıma açılmıştı. Başmü-hendisi Müslüman olduktan sonra Yusuf ismini alan Hubert Sonderman’dır. Teleferiği yapmak için geldiği Bursa’ya âşık olmuş, insanlarını sev-miş ve Müslüman olmuştur. Vefat edince de çok sevdiği Bursa’dan ayrılmak istememiş ve Emir Sultan mezarlığına defnedilmiştir. Bursalıların “Alman Amca” dedikleri Hubert Sonderman’ın mezarı, caminin altındaki taksi durağının yanın-da bulunan trafo binasının hizasında, üç kademe aşağıdadır.

Teleferik, Bursa’nın yerli ve yabancı turistleri ta-rafından en çok ilgi gören mekânlarından biri-dir. Eski bir mesire yeri olan Teferrüç bölgesinde başlangıç istasyonu vardır. Geçtiğimiz yıllarda başlayan projesiyle, dünyanın en uzun teleferik hattı olacak olan Teleferik’te çalışmalar tamam-lanmak üzeredir. 9 kilometrelik hattıyla, 22 sani-yede 1800 metre yükseklikteki oteller bölgesine yolcuları taşıyacak olan teleferiğin ilk iki durağı kullanıma açılmıştır. Kadıyayla durağı 1200 met-re yüksekliğe sahipken ikinci durak olan Sarıalan durağı 1600 metre yüksekliğe sahiptir. Bursa mer-kezi ile Sarıalan arasındaki mesafe 4500 metredir ve bu hat, şu an kullanımdadır. Sarıalan ve otel-ler bölgesi arasındaki mesafe olan 4500 metrelik hat da tamamlandığında 9 kilometre ile dünyanın en uzun teleferik hattı Bursa’da hizmet vermeye başlayacaktır.

Cable Car

Bursa cable car system, which is the first one in Turkey, became operational in October 1963. Cable car construction started in 1958 after an agreement was made with a Swiss company, was completed in five years and opened in 1963. Its chief engineer was Hubert Sonderman who took the name of Yusuf after converting to Is-lam. He came to Bursa to build the cable car and fell in love with the city, its people and converted to Islam. He did not leave the city that he loved after his death and was buried in Emir Sultan ce-metery. The tomb of Hubert Sonderman whom Bursa residents called “German Uncle” is farther down a power distribution unit next to a taxi stand near the mosque.

The cable car is a popular attraction for local and foreign tourists visiting Bursa. There is a depar-ture station in Teferrüç area, which is an old ex-cursion spot. The cable car project started in re-cent years. Construction of the cable car which will be the world’s longest cable car line is about to be completed. The first two stations of the cable car that will carry passengers to hotels at a height of 1800 m in 22 seconds with its 9 km line have become operational. Kadıyayla station is at a height of 1200 m and Sarıalan station, which is the second one, is at a height of 1600 m. The distance between the center of Bursa and Sarıa-lan is 4500 m and this line is in use. The world’s longest cable car line will start providing service in Bursa with its 9 km line once the 4500 m line between Sarıalan and the area where hotels are located is completed.

Page 168: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

331330

Page 169: Osmanlı Mirası Yıldırm ( An Ottoman Herritage Yıldırım )

333332