24
''Atatürk Barajı'ndan Asi Dostluk Barajı'na Türkiye-Suriye İlişkilerinde Su Meselesi'' İÇİNDEKİLER GİRİŞ.....................................................................................1 1. SINIRAŞAN SU VE ULUSLARARASI SU KAVRAMLARI...............3 1.1. Türkiye ve Suriye'nin Su Politikaları..........................4 1.2. Fırat ve Asi Nehri Su Paylaşımı............................7 1.2.1. Fırat Nehri.......................................7 1.2.2. Asi Nehri...................................9 2. SUYUN TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİNE ETKİSİ....................10 2.1. 1987 Protokolü ve Atatürk Barajı........................11 2.2. Adana Mutabakatı.............................................12 3. BEŞAR ESAD DÖNEMİ'NDE TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİ.........16 4. ASİ DOSTLUK BARAJI..................................18 SONUÇ......................................................................20 BİBLİYOGRAFYA.......................................................21 GİRİŞ Ortadoğu Devletleri'nden olan Irak ve Suriye ile Türkiye arasındaki su paylaşımı meselesi Soğuk Savaş Dönemi'ne dayanmaktadır. Özellikle Türkiye'nin 1984 yılında Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) olarak adlandırdığı kapsamlı projeyi hayata geçirilmeye başlanmasıyla su meselesi, bu ülkelerin birbirleriyle olan ilişkilerinde önemli bir yere sahip olmuştur. 1

Atatürk Barajı'ndan Asi Dostluk Barajı'na Türkiye-Suriye İlişkilerinde Su Meselesi

Embed Size (px)

Citation preview

''Atatürk Barajı'ndan Asi Dostluk Barajı'na Türkiye-Suriye İlişkilerinde Su Meselesi''

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ.....................................................................................1

1. SINIRAŞAN SU VE ULUSLARARASI SU KAVRAMLARI...............3

1.1. Türkiye ve Suriye'nin Su Politikaları..........................4

1.2. Fırat ve Asi Nehri Su Paylaşımı............................7

1.2.1. Fırat Nehri.......................................7

1.2.2. Asi Nehri...................................9

2. SUYUN TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİNE ETKİSİ....................10

2.1. 1987 Protokolü ve Atatürk Barajı........................11

2.2. Adana Mutabakatı.............................................12

3. BEŞAR ESAD DÖNEMİ'NDE TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİ.........16

4. ASİ DOSTLUK BARAJI..................................18

SONUÇ......................................................................20

BİBLİYOGRAFYA.......................................................21

GİRİŞ

Ortadoğu Devletleri'nden olan Irak ve Suriye ile Türkiye arasındaki su paylaşımı

meselesi Soğuk Savaş Dönemi'ne dayanmaktadır. Özellikle Türkiye'nin 1984 yılında

Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) olarak adlandırdığı kapsamlı projeyi hayata

geçirilmeye başlanmasıyla su meselesi, bu ülkelerin birbirleriyle olan ilişkilerinde

önemli bir yere sahip olmuştur.

1

Çalışma Türkiye ve Suriye'nin su meselesi bağlamında ilişkilerine yoğunlaştığı için,

Irak bu çerçevenin dışında tutulacaktır. Soğuk Savaş'ın sona ermesi ile birlikte

Türkiye-Suriye ilişkileri bölgesel ve karşılıklı ilişkiler bağlamında şekillenmeye

başlamış ve iki ülkenin sınırlarından geçen Fırat ve Asi nehir sularının paylaşımı

noktasında bir takım problemler gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.

1990'lı yıllar boyunca su meselesi, güvenlik problemi haline gelmiş ve Suriye'nin

terör örgütü PKK'yı Türkiye'ye karşı bir koz olarak kullanması, iki ülkeyi savaşın

eşiğine getirmiştir. Bunun yanında, Türkiye'nin İsrail ile geliştirdiği ilişkiler Suriye

tarafından bir tehdit olarak algılanmıştır. Türkiye su paylaşımı konusunda, sınıraşan

su tanımlaması yaparak söz konusu meselede haklılığını ortaya koymaya çalışırken,

Suriye ise uluslararası su olarak kabul ettiği nehirler üzerinde kullanım hakkını

geliştirmeye çalışmıştır. Tüm bu gelişmelerin sonucunda Türkiye ve Suriye 1998

yılında imzalanan Adana Mutabakatı'nın hemen öncesinde savaşın eşiğine gelmiştir.

Atatürk Barajı'nın 1990 yılında doldurulmaya başlanması, Türkiye ile Suriye

ilişkilerinin tam anlamı ile kriz dönemine girdiğinin başlangıcı olarak kabul

edilebilir. Hem uluslararası hem de bölgesel gelişmelerin iç içe geçerek ülkelerin

politikalarını şekillendirdiği bu dönemden Asi Dostluk Barajı'nın yapılmasına

başlanmasına kadarki dönem, ilişkilerin negatif ilerlemeden pozitif ilerlemeye doğru

evirildiği zaman aralığını ifade etmektedir. Çalışmanın konusu da bu noktada önem

kazanmakta ve su paylaşımı meselesinin, iki ülkenin söz konusu zaman aralığında

çatışma ihtimalinden çözüm noktasına doğru ilerlediği bir serüveni ortaya

koymaktadır.

Bu doğrultuda çalışma dört bölümden oluşacaktır. Birinci bölümde, sınıraşan su ve

uluslararası su kavramları, uluslararası hukuk bağlamında gözden geçirilecek ve

Türkiye ve Suriye'nin meseleye bakış farklılıkları ortaya koyulacaktır. Ayrıca Fırat

ve Asi nehirleri de bu bölümde ayrı ayrı ele alınacaktır.

İkinci bölümde, 1987 Protokolü ile Atatürk Barajı'nın inşa edilmesinden Adana

Mutabakatı'na kadarki süreç ele alınacaktır. 1998 yılındaki Mutabakat'ın

imzalanması ile olumlu manada yeni bir döneme giren ilişkiler üçüncü bölümde,

Beşar Esad'ın Devlet Başkanı olması ile birlikte değerlendirilecektir.

2

Dördüncü bölümde ise, Türkiye-Suriye ilişkilerinin 2000'li yılların başından 2011

yılına kadar geçirdiği evreler ve geldiği nokta, Asi Dostluk Barajı gibi somut ve

düşünsel olarak çeşitli anlamlar ifade eden bir sembol olarak ele alınacaktır.

1. SINIRAŞAN SU VE ULUSLARARASI SU KAVRAMLARI

Sınıraşan su ya da uluslararası sular iki ya da daha fazla ülkenin topraklarından geçen

su olarak tanımlanmaktadır. Günümüz dünyasında bir çalışmaya göre 263 adet1 diğer

1 KORKMAZ, Hüseyin ve KARATAŞ, Atilla, Asi Nehri'ne Su Yönetimi ve Ortaya Çıkan Sorunlar, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 12, s. 36.

3

bir çalışmaya göre de 214 adet2 sınır aşan akarsu bulunmaktadır ve dünya nüfusunun

%40'ından fazlası doğrudan sınıraşan sulara bağımlı olarak yaşamaktadır.3

Su paylaşımı meselesi, günümüzde devletler arasında çözülemeyen başlıca

problemler arasındadır. Uluslararası hukukun temel kaynakları arasında olan

anlaşmalar, teamüller ve genel hukuk ilkeleri içerisinde ''tüm devletleri bağlayan,

özellikle tabii suların endüstriyel ve tarımsal amaçlı kullanımına yönelik herhangi bir

evrensel anlaşma yoktur.''4 Ayrıca ortak sulara sahip olan ülkelerin kendi aralarında

yapmış olduğu anlaşmalar da günümüze kadar bu konunun çözülmesinde örnek

teşkil edici bir özelliğe sahip olamamıştır.

Uluslararası akarsu ve sınıraşan su kavramları, uluslararası hukukun en tartışmalı

konuları arasında yer almaktadır. Kavramlar zaman içinde değişikliği uğrayarak

günümüze kadar gelmiş ve elan ortak bir fikir birliği etrafında belirli tanımlamalar

kabul edilememiştir. Ancak yine de ortak anlayışlar çerçevesinde bir takım

tanımlamalar yapılmıştır. Bu doğrultuda uluslararası su, 'iki devleti birbirinden

ayıran akarsular ve ulusal olmayan, çok uluslu akarsular olarak' tanımlanabilir.5Bu

anlayışta egemenlik hakkı yoktur. Sınıraşan sular ise yine bir devletin sınırları

içerisinde doğan ve iki ya da daha fazla devletin sınırlarından geçerek, devletlere

doğal kaynakların kullanımı konusunda egemenlik hakkı verir6 ve uluslararası suların

kullanım haklarından farklı olarak devletler bu anlayış çerçevesinde politika belirler.

Uluslararası su anlayışında akarsu iki ülke arasında sınır oluşturur; sınır aşan su ise

bir ülkeden doğan suyun diğer ülkenin sınırları içinden geçmesi ve sınır

oluşumundan ziyade ülke sınırları içerisinde mesafe alması önemlidir. Uluslararası

Hukuk'un bu konuda somut olarak belirlediği bir tanım olmadığından böyle bir

durum ortaya çıkmaktadır. Böylece aşağı ülke ve yukarı ülke kavramları ortaya

çıkmakta ve su paylaşımında bu durum göz önünde bulundurulmaktadır.

2 AYTEMİZ, Levent, KODAMAN, Timuçin, Sınır Aşan Sular Kullanımı ve Türkiye-Suriye İlişkileri, TMMOB Su Politikaları Kongresi Bildiri Metni, s. 528.3 MADEN, Tuğba Evrim, Türk Dış Politikasında Suriye Örneği ile Sınıraşan Sular, Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi, s. 89.4 ŞALVARCI, Yakup, ''Türkiye-Suriye İlişkilerinde Su Sorunu'', İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2002, s. 9, Yazarın Dipnotu: ''Hüseyin Pazarcı, 'Su Sorununun Hukuksal Boyutları', Ortadoğu Ülkelerinde Su Sorunu, TESAV, Ankara, 1994, s. 40.''5 KAPAN, İsmail, ''Türkiye ile Suriye ve Irak Arasında Su Anlaşmazlığı'', Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, s. 16.6 KAPAN, a.g.e., s. 12-13.

4

'Gayrı resmi bir kuruluş olan Uluslararası Hukuk Derneği'nin Helsinki kararları,

1996 yılında bu konunun çözümüne bir takım katkılarda bulunmuştur. Kıyıdaş

ülkelerin su kullanımında ''hakça'' ve ''makul'' davranma yaklaşımı geliştirmiştir. Bu

maddeler içerisinde yer alan devletlerin birbirlerine zarar vermeden ve ekonomik-

sosyal ihtiyaçları karşılama amacına yönelik bir paylaşımın, sorunların ele

alınmasında ön planda tutulması tavsiye edilmiştir; aynı şekilde 1994 yılında

Birleşmiş Milletler Uluslararası Hukuk komisyonunda da 'kıyıdaş ülkelerin birbirine

zarar vermeden'' su paylaşımında bulunması ele alınmış ve bu yönde bir metin

imzalanmıştır. 7 Ancak bu metinde uluslararası akarsu konusunda 'çeşitli bölümleri

değişik devletlerde bulunan akarsulardır'8 şeklinde bir tanım yapılmakta ve bu suların

paylaşılabilirliği noktasında kesin bir hüküm getirilmemektedir.

1.1. Türkiye ve Suriye'nin Su Politikaları

Türkiye bulunduğu coğrafyanın 1. Dünya Savaşı'ndan sonra şekillendirilmesi

sonucu, komşu ülkeleriyle sınır aşan sulara sahip olmuştur. Bulgaristan'la Meriç,

Ermenistan'la Arpaçay, Suriye ve Irak'la Fırat ve Dicle ve yine Suriye ile Asi nehri

Türkiye'nin sınır aşan en büyük akarsularıdır. Dolayısı ile Suriye ve Türkiye arasında

su sorunlarına neden olan nehirler Fırat ve Asi nehirleridir. Suriye'nin Dicle nehri

üzerinde ise bir katkısı bulunmamaktadır.

Türkiye, 1950'li yıllardan itibaren güneydeki sınır komşuları olan Irak ve Suriye'den

geçen akarsular üzerinde bir takım projeler uygulamaya koymaya başlamıştır. Devlet

Su İşleri'nin 1954 yılında kurulması ve 1984 yılında Güneydoğu Anadolu Projesi

(GAP) ile Fırat Nehri üzerinde 22 adet baraj yapılmasına yönelik projeler

üretilmesine Suriye'nin cevabı gecikmemiş, terörü koz olarak kullanmış ve sonuç

olarak iki ülke Fırat nehri üzerinde karşılıklı olarak barajlar inşa etmeye başlamıştır.

Türkiye ve Suriye arasında su problemin neden olan bir takım anlayış farklılıkları,

sınıraşan suların iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların temel sebebi olarak

görülmektedir. Suriye, Fırat suyunu uluslararası su olarak tanımlarken, Türkiye ise

söz konusu nehri sınır aşan suyu olarak kabul etmekte ve haklarını genişletmek

istemektedir.

7 ŞALVARCI, a.g.e., s. 11-12.8 ŞALVARCI, a.g.e., s. 13

5

Türkiye'nin su paylaşımı meselesine yaklaşımı 'uluslararası' ve 'sınıraşan' sular

eksenindedir. Bu doğrultuda, Fırat ve Dicle sularının paylaşılmasını öngören 'Üç

Aşamalı Plan'9 1980'lerde Türkiye tarafından ortaya atılmış ancak Irak ve Suriye

anlaşmaya yaklaşmamıştır. Hakça ve makul kullanım ve ülkelerin birbirine zarar

vermeden su paylaşımında bulunmaları ilkeleri de Türkiye'nin yaklaşımının ana

prensiplerini oluşturmaktadır.

Suriye'nin bu konuya yaklaşımı ise Fırat ve Dicle nehirlerinin uluslararası su olduğu

ve ortak olan bu suların kıyıdaş ülkeler tarafından belli oranlarda paylaşılması

yönündedir.10 Suriye'ye göre böyle bir yolla uluslararası su olarak betimlediği su

meselesine yaklaşımı Türkiye'nin tezleriyle zıtlık oluşturmaktadır. Ancak uluslararası

hukuk kurallarında yer alan 'hakça' ve 'adil' kullanım prensibi ile Suriye'nin ortak

kullanıma yönelik politikası birbiriyle çelişir bir görüntü sergilemektedir. Suriye bu

politikasını özellikle Atatürk Barajı'nın doldurulması esnasında daha sık gündeme

getirmiştir. İki ülkenin su politikalarını özetleyen tezlerini maddeler halinde

sıralarsak:

''1. Türkiye, Fırat ve Dicle'yi sınıraşan, Suriye ise uluslararası su olarak kabul

etmektedir,

2. Türkiye, Fırat ve Dicle sularının ilgili ülkeler arasında hakkaniyete dayalı

tahsisini öngörürken; Suriye paylaşma ilkesini savunmaktadır,

3. Türkiye, bu akarsuların kendi topraklarındaki bölümünün egemenliğinin

kendisine ait olduğunu ileri sürerek, suların paylaşımı konusundaki bir anlaşmanın

hukuki değil, siyasi bir tavır olacağını ileri sürerek reddetmiştir. Suriye ise

uluslararası sular olarak nitelediği bu nehir sularının paylaşımı konusunda Irak'la

beraber üçlü bir anlaşma yapmak istemiştir.''11

Türkiye-Suriye ilişkilerini günümüze kadar şekillendiren başlıca konular Hatay, su

ve terör meselesidir. Bunun günümüze kadar tarihsel olarak serüveni ise, Hatay

meselesi (1939), 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatı, 2000 yılında Beşar

Esad'ın Devlet Başkanı seçilmesi, 2003 yılında ABD'nin Irak'a müdahale etmesi ve

9 ŞALVARCI, a.g.e., s.20.10 ŞALVARCI, a.g.e., s. 46.11 UĞURLU, Fatih, ''Adana Mutabakatı'na Giden Süreç ve Sonrasında Türkiye-Suriye İlişkileri'', Atılım Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Yüksek Lİsans Tezi, s. 42.

6

2011 yılının Mart ayında Suriye'de başlayan halk ayaklanmalardır.12 Bu gelişmelerin

su ile ilgili olan kısmı ise sıralanan bu gelişmelerle ilintili olarak ya kriz haline

dönüşmüş ya da işbirliğine zemin hazırlamıştır.

Bu doğrultuda çalışmanın sonraki bölümünde, iki ülkenin sınırları içerisinde akan en

büyük akarsular olan Fırat ve Asi nehirlerinin özelliklerine değinmek yerinde

olacaktır.

1.2. Fırat ve Asi Nehri Su Paylaşımı

1.2.1. Fırat Nehri

Fırat Nehri13:

12 MADEN, Tuğba Evrim, Türkiye-Suriye İlişkilerinde Suyun Rolü, Ortadoğu Analiz Dergisi, Kasım 2011, s. 34.13 Harita Kaynak: http://commons.wikimedia.org/wiki/File:F%C4%B1rat-Dicle.png, 07.12.2014.

7

Fırat Nehri, Elazığ'ın Keban ilçesinden başlar ve Kuzeydoğu Suriye'yi boydan boya

kat ederek Basra Körfezi yakındalarında Dicle Nehri ile birleşerek Basra Körfezi'ne

dökülür.14 Nehrin toplam uzunluğu 2700 km'dir, nehre en büyük katkıyı Türkiye

sağlarken (%90), Suriye'nin katkısı %10 civarındadır.15 Türkiye'nin su potansiyelinin

%28.4'ü bu havzadan sağlanmaktadır.16 Türkiye, Fırat nehri konusunda memba yani

yukarı ülke durumunda, Suriye ise mansap yani aşağı ülke pozisyonundadır. ve bu

anlayışın bir sonucu olarak akarsu üzerinde bir takım haklar iddia etmektedir.

1960'lı yıllardan itibaren Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde barajlar inşa edilmeye

başlanmış ve suların verimli bir şekilde tarım arazilerinde kullanılarak, akarsu

havzasının bulunduğu yerleşim yerlerinde maksimum düzeyde fayda sağlanması 14 GAYTANCIOĞLU, Kaan, Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Türkiye-Suriye İlişkilerinin Ortadoğu Politikasına Etkisi, Yüksek Lisans Tezi, s. 68.15 AYTEMİZ, Levent, , KODAMAN Timuçin, Sınır Aşan Sular Kullanımı ve Türkiye-Suriye İlişkileri, TMMOB Su Politikaları Kongresi Bildiri Metni, s. 530-531.16 MADEN, Tuğba Evrim, Türk Dış Politikasında Suriye Örneği ile Sınıraşan Sular, Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi, s. 90.

8

hedeflenmiştir. Bu doğrultuda Fırat Nehri üzerinde Türkiye günümüze kadar, Keban,

Karakaya, Atatürk, Birecik ve Kargamış barajlarını, Suriye ise Tabka, Baas, Tisrin

barajlarını inşa etmiştir.17

1964 yılında Fırat Nehri sularının verimli bir şekilde kullanılabilmesi için Türkiye,

Suriye ve Irak, Ortak Teknik Komite'nin (OTK) kurulması konusunda anlaşmışlardır;

1980 yılına kadar bir çözüm getiremeyen komite, 1980-1992 yılları arasında 22 kez

toplantı düzenlemiştir.18

1.2.2. Asi Nehri

Asi Nehri19:

17 MADEN, Tuğba Evrim, Türkiye-Suriye İlişkilerinde Suyun Rolü, Ortadoğu Analiz Dergisi, Kasım 2011, s. 34.18 MADEN, Tuğba Evrim, Türk Dış Politikasında Suriye Örneği ile Sınıraşan Sular, Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi, Yazarın Dipnotu: 'Ali İhsan Bal , “Turkey’s Hydropolitics of the Euphrates-Tigris Basin, International Journal of Water Resources Development”, 13:4, s.199, s.577.' s. 92.19 Harita Kaynak: Korkmaz, a.g.e., s. 21.

9

Asi Nehri, Lübnan sınırları içinde Lübnan Dağları'ndan kaynağını alır. Suriye

topraklarından geçerek Türkiye topraklarına ulaşır ve Akdeniz'e dökülür. Nehrin

uzunluğunun 40 km'si Lübnan, 366 km'si Suriye, 98 km'si ise Türkiye topraklarında

bulunduğu tespit edilmesine rağmen20 Suriye'nin Hatay ve Asi nehri konusundaki

negatif tutumu, nehrin uzunluğunun net olarak belirlenmesi noktasında da sorunlara

neden olmaktadır. Bu rakamlardan farklı olarak çeşitli kaynaklarda birbirinden farklı

rakamlara yer verilmiştir.21

Asi Nehri suyunun paylaşımı konusunda Lübnan ve Suriye arasında herhangi bir

anlaşmazlık oluşmamıştır. Ancak Suriye ile Türkiye arasında Suriye'nin 2000'li

20 KORKMAZ, a.g.e., s.22.21 Detaylı bilgi için bkz. : Orsam Rapor No:47 , Orsam Su Araştırmaları Programı, Rapor No:5, Mayıs 2011

10

yıllara kadar Hatay'ı kendi toprağı olarak kabul etmesi nedeniyle, suların paylaşımı

konusunda herhangi bir çözüm arayışına girilmemiştir. Ayrıca nehirden Türkiye'ye

gelen su miktarında da 2000'li yıllara kadar sürekli bir azalma tespit edilmiştir.22

Suriye, Asi Nehri üzerine bazı barajlar inşa etmiştir. Bunlardan bazıları Rastan,

Katina, Mahardeh, Zezun ve Kastan barajlarıdır.23

1986 yılında dönemin Başbakanı Turgut Özal tarafından başta Suriye ve Irak olmak

üzere tüm Ortadoğu ülkelerinin su sorunlarını barışçıl yollarla çözmek üzere teklif

edilen Barış Suyu Projesi'ne Arap ülkelerinin destek vermemesi sonucunda Türkiye,

ikili ilişkiler çerçevesinde sorunun çözümüne yönelmiştir.

2. SUYUN TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİNE ETKİSİ

Türkiye ve Suriye ilişkilerinde su başlığı altında yaşanan ilk gerginlik 1984 yılında

Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) olarak adlandırdığı projeyi

uygulamaya başlaması ile ortaya çıkmıştır. GAP, Türkiye'nin Güneydoğu bölgesini

kalkındırmak üzere, bölgede bulunan Fırat ve Dicle sularının etkili ve verimli bir

şekilde kullanılmasını amaçlayan ve tarım, enerji, ulaşım, sağlık ve eğitim gibi

sektörlerdeki yatırımları kapsayan bütüncül bir projedir. Bu projeyle 22 tane baraj ve

17 tane de hidroelektrik santral yapılması planlanmıştır.24

Türkiye'nin bu projeyi hayata geçirmeye başlaması ile Fırat Nehri üzerine yapılmaya

başlanan barajlara bir tepki olarak Suriye, 1984 yılından itibaren bölücü faaliyetlere

başlayan terör örgütü Kürdistan İşçi Partisi'ne (PKK) destek vermeye başlamıştır ve

terörü bu konuda siyasi bir araç olarak kullanmıştır.25 Türkiye politikasını terör

ekseninde şekillendiren Suriye, PKK militanlarının sınırları içerisinde kamplarda

eğitim görmeleri sağlanmıştır. Helve Kampı, bu eğitimlerin gerçekleştirildiği

kamplardan biridir.26 Ayrıca PKK'nın yanında Ermeni terör örgütü ASALA ve sol

görüşlü kişilerin oluşturduğu terörist gruplara da fiili olarak destek verilmiştir.

22 Ayrıntılı bilgi için: Korkmaz, a.g.e., s. 24.23 Sınır aşan Sularda Örnek İşbirliği, Asi Nehri Havzasında Türkiye-Suriye İş Birliği, ORSAM Rapor No: 47, ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No:5, s. 1424 ARAS, Damla, ''Ortadoğu'da Su Sorunu, Türkiye ve Çözüm Önerileri'', Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 1996, s. 64.25 GAYTANCIOĞLU, a.g.e., s. 66.26 GAYTANCIOĞLU, a.g.e., s. 86.

11

2.1. 1987 Protokolü ve Atatürk Barajı

Söz konusu terör desteğinin durdurulması için 1987 yılında Suriye'ye başbakanlık

seviyesinde bir ziyaret gerçekleştiren Türkiye ile Suriye arasında, terör ve su

konularını kapsayan iki adet protokol imzalanmıştır. Bu protokollerden birisi

Suriye'nin PKK'ya olan desteğinin son bulması ilgili, diğeri ise Türkiye'nin Fırat

nehri üzerinden 'yılda ortalama 500 metreküp/sn suyu Türkiye-Suriye sınırına

bırakması ile ilgilidir.'27 Ancak bu protokol Suriye'nin teröre olan desteğini

sonlandırmasını sağlamamıştır ve bu destek 1998 yılına kadar sürmüştür. Ayrıca

paylaşılması taahhüt edilen su miktarının yanında suyun kalitesiyle ilgili sorunlara da

çözüm bulunamamıştır.

Atatürk Barajı, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ile yapılması planlanan 22

barajdan bir tanesidir ve sulama barajıdır. Türkiye bu barajın yapımında yaşadığı

finansman zorluğunu kendi kaynaklarıyla gidermeye çalışmıştır. Suriye ve Irakİ Fırat

Nehri üzerinden gelen suyun miktarında yaşanabilecek azalmaya karşı, Türkiye'nin

aleyhine uluslararası kredi kuruluşlarını etkilemeye çalışmışlardır.

Karakaya Barajı bitirilmeden Atatürk Barajı'na başlanmasıyla, Türkiye, Avrupa ve

ABD bankalarından yalnızca '571 milyon dolar kredi bulabilmiş ve 1.5 milyar doları

aşan yatırım giderlerinin büyük bir kısmını kendi kaynakları ile sağlamıştır.28 Bu

doğrultuda Türkiye Atatürk Barajı'nın yapımını tamamlaya başlamış ve 23 Kasım

1989 tarihinde barajın doldurulması için nehrin akışını 13 Ocak-13 Şubat tarihleri

arasında değiştireceğini duyurmuş ve Suriye bu karara karşı çıkmıştır; Türkiye'ye

nota vererek Arap Birliği'ne şikayet etmiştir.29 Suriye'nin itirazları da bu noktada

başlamış ve Türkiye'nin 1987 Anlaşması ile taahhüt ettiği su miktarını yerine

getirmediği yönünde de itirazlar ortaya koyarak fazla su talep etmiştir. Türkiye'nin

Atatürk Barajı'nı doldurma süresini zamana yaymayarak yaklaşık 3 hafta içine

sığdırması hem Suriye'ye hem de Irak'a yönelik bir gözdağı olarak da yorumlanabilir.

27 MADEN, Tuğba Evrim, Türk Dış Politikasında Suriye Örneği ile Sınıraşan Sular, Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslar arası Avrasya Strateji Dergisi 1, s. 92.28 ŞALVARCI, a.g.e., s. 60, Yazarın Dipnotu: ''Uluatam, a.g.e., s. 66''.29 UĞURLU, Fatih, ''Adana Mutabakatı'na Giden Süreç ve Sonrasında Türkiye-Suriye İlişkileri'', Atılım Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2005, s. 41.

12

Türkiye söz konusu aksaklığı telafi edeceğine garanti vermesine karşın Suriye'nin

memnuniyetsizliği devam etmiştir.30 25 Temmuz 1992 yılında tamamlanan Atatürk

Barajı'nın açılış töreninde Cizre'de meydana gelen terör saldırısı Suriye'nin teröre

verdiği desteğin bir kanıtı olarak yorumlanmıştır.31

Atatürk Barajı'nın inşası ve doldurulması sürecinde Türkiye-Suriye ilişkilerinin

geldiği boyut aslında 1990 yıllar boyunca da gelişmelerin ne yöne doğru

ilerleyeceğinin de habercisidir. Türkiye'nin, uluslararası arenada Suriye ve Irak'ın

olumsuz politikalarına rağmen ve barajın inşası için yeterli miktarda kredi

sağlayamadığı bir dönemde, kendi imkanları ile barajı tamamlaması ilişkilerin

negatif yönde ilerlemesine ve teröre olan desteğin artırılmasına neden olan etkendir.

Hafız Esad yönetimi, Atatürk Barajı'nın dolmaya başlamasını, Türkiye'nin eline

geçen politik bir inisiyatif olarak değerlendirmiştir. Bu doğrultuda su paylaşımı diğer

konularla birlikte iç içe ve birbirinin nedeni ve sonucu olarak şekilde bütünlüğün

içinde yer almış ve zamanla bir 'güç'e dönüşmeye başlamıştır.32 Bu açıdan bakıldığı

zaman Adana Mutabakatı'na giden süre içerisinde Atatürk Barajı, ilişkilerin yeterince

gerilmesi için bir neden olmuş ve Türkiye'yle Suriye bu sürecin sonunda savaşın

eşiğine gelmiştir.

2.2. Adana Mutabakatı

Sovyetler Birliği'nin 1990'lı yılların başında dağılması ile birlikte Suriye İki Kutuplu

Dünya Düzeni'nde Ruslardan aldığı siyasi ve askeri desteği kısmen yitirmiştir ve

küresel çapta yeni güvenlik problemleriyle karşı karşıya kalmıştır. Türkiye'nin

İsrail'in bağımsızlığını tanımasından (1950) itibaren karşılıklı geliştirdiği ilişkiler ve

imzaladığı askeri anlaşmalar Suriye tarafından tepkiyle karşılanmıştır ve tehdit

olarak yorumlanmıştır.33

1990'lı yıllar PKK'nın faaliyetlerini artırarak devam ettiği bir dönemdir. Böylece

Türkiye'nin Suriye ile ilişkileri, terör meselesinin ön planda olması nedeniyle

güvenlik ekseninde şekillenmiştir. Türkiye bu dönemi toprak bütünlüğünü korumak 30 MADEN, Tuğba Evrim, Türkiye-Suriye İlişkilerinde Suyun Rolü, Ortadoğu Analiz Dergisi, Kasım 2011, s.36, Yazarın dipnotu: A.Kibaroğlu ve W. Scheumann, s. 281.31 GAYTANCIOĞLU, a.g.e., s. 77, Yazarın Dipnotu:' Kodaman, 2007:75'.32 ŞALVARCI, a.g.e., s. 72.33 GAYTANCIOĞLU, a.g.e., s. 89.

13

ve ulusal güvenliği sağlamak olarak değerlendirip su ve güvenlik konularını

birbirinden ayırmış, Suriye ise, terörü Türkiye'yle devam eden su paylaşımı

problemleri için bir koz olarak değerlendirmiştir.

Su konusu, Suriye için yalnızca tarımsal sulama alanlarından sulanan arazilerden

alınan verimi artırmanın bir mücadele alanı olarak değerlendirilmemiş, 'kimlik, kendi

kendine yeterlilik, bağımsızlık, Arap milliyetçiliği ile ilişkilendirilerek'34 mesele

ulusal boyutta değerlendirilmiştir. Suriye'nin teröre olan desteği, bu anlayış

çerçevesinde daha iyi anlaşılmaktadır. Ayrıca Suriye'nin bu yıllarda halen Hatay'ı

kendi sınırları içinde kabul etmesi de bu çerçeve içinde değerlendirilmelidir.

Dönemin Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel, 1992 yılında yaptığı bir

konuşmada 'ne Suriye ne Irak Ankara'nın onların petrol kaynakları üzerindeki

iddialarından daha fazla Türkiye'nin nehirleri hakkında iddiada bulunmaya hakları

yoktur... bizim istediğimizi yapmaya hakkımız vardır. Su kaynakları Türkiye'nin,

petrol kaynakları ise onlarındır. Biz onların petrol kaynaklarını paylaşmayı

söyleyemeyeceğimiz gibi onlar da bizim su kaynaklarını paylaşmayı söyleyemezler.'

demiştir.35 Yine Demirel, 1993 yılında Suriye ziyaretinde bulunmuş ve Devlet

Başkanı Hafız Esad'la su ve terör konularını görüşmüştür.36 1996 yılında kurulan

Refah-Yol hükümetinin 'kardeş ülke Suriye' sloganı ile meseleleri çözme yaklaşımı

ise slogan olarak kalmış ve yine aynı yıl içerisinde Türkiye, Suriye'ye ''PKK'ya olan

desteği ile ilgili bir tezkere göndermiştir.''37 Ancak bu da Suriye'nin geri adım

atmasını sağlamamıştır. Aynı yıl içerisinde Türkiye, Fırat Nehri üzerinde Birecik

Barajı'nın inşasına başlamıştır. Suriye bu konuda itirazda bulunmuş ve diğer Arap

Devletlerini de itirazına ikna etmeye çalışmıştır.

1990'lı yılların ortalarında terör meselesi Türkiye'nin Suriye ile olan ilişkilerinde

birinci gündem maddesini oluşturmuştur. PKK'nın terör faaliyetlerinin yine bu

yıllarda zirveye çıkması Suriye'ye askeri bir müdahalenin yapılabileceği sinyallerinin

verilmesine neden olmuştur. 1997 yılında Necmettin Erbakan'ın yerine Başbakan

olan Mesut Yılmaz, her fırsatta Suriye'nin teröre verdiği desteği sonlandırması

34 MADEN, Tuğba Evrim, Kriz Dönemlerinde Su Politikaları, Ortadoğu Analiz Dergisi, Ağustos 2012, s. 90.35 AYTEMİZ ve KODAMAN, a.g.m., s. 529.36 GAYTANCIOĞLU, a.g.e., s. 86.37 ORSAM Su Raporu, s. 21.

14

gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri de bu süreçte Suriye

sınırında 10.000 askeri hazır bekletmiştir.38

1997 yılında, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında düzenlenen 'Milli Askeri ve

Stratejik Konsept' kamuoyunu duyurularak, terör tehlikesinin 'askeri güç kullanma

ihtiyacı doğurabileceği belirtilmiş,'39 meselenin çözümünde askeri yolların da

kullanılabileceğinin sinyali verilmiştir.

Suriye'ye askeri müdahale konusunda 2. Ordu Komutanı Orgeneral Atilla Ateş'in ve

dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in sırasıyla şu sözleri önemlidir:

''Şunu açıkça söylemek istiyorum: Türk milleti artık bu konuda göstereceği iyi niyetin sonuna gelmiştir. Sabrımız tükenmek üzeredir. Sabrımızı taşırmasınlar.”40

''Suriye’ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu, sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha dünyaya ilan ediyorum''41

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kuvrıkoğlu ise:

'' İlan edilmemiş bir savaş hali bulunmakta olup, Suriye sabrımızı zorlamamalıdır ve

sabrımız bu ülkenin uyarılarımıza uymasıyla sınırlıdır”42 demiştir.

Suriye'nin terör örgütüne sağladığı desteği ise şu başlıklar altında toplamak

mümkündür:

''1. Abdullah Öcalan'a barınma imkanı sağlamak,

38 MADEN, Tuğba Evrim, Türk Dış Politikasında Suriye Örneği ile Sınıraşan Sular, Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslar arası Avrasya Strateji Dergisi 1, s. 93.39 GAYTANCIOĞLU, a.g.e., s. 91-92.40 GAYTANCIOĞLU, a.g.e., s. 94, Yazarın Dipnotu: Cumhuriyet, 17.09.1998.41 GAYTANCIOĞLU, a.g.e., s. 94, Yazarın Dipnotu: Ayın Tarihi, 01.10.1998.http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1998/ekim1998.htm (22.03.2007).42 BULUT, Mehmet Telli, ''Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Türkiye-Suriye İlişkileri ve Su Sorunu'', Balıkesir Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2008, s. 49.

15

2. Öcalan'ın Şam'da diplomatlarla, gazetecilerle ve uluslararası kuruluşların

temsilcileriyle görüşmesini sağlamak,

3. PKK'nın sabit kamp yeri açmasına ve eğitim yapmasına müsaade etmek,

4. PKK yayınlarının basım ve dağıtımına imkan sağlamak,

5. PKK mensuplarının ülkede serbestçe dolaşmasına ve üçüncü ülkelere geçişlerine

kolaylık sağlamak,

6. PKK'nın her türlü kaynaktan gelir elde etmesine müsaade etmek,

7. PKK'nın Suriye'de temsilcilikler açmasına izin vermek,

8. PKK kongrelerinin Suriye'de toplanmasına izin vermek.''43

Türkiye Suriye'de bulunan terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye iade

edilmesini talep etmiş ve Hatay'ın Türkiye toprağı olduğunu defalarca dile

getirmiştir. Burada dikkat çeken iki noktadan birincisi, PKK terörünün

sonlandırılmasında Türkiye kararlı bir tutum ortaya koymuş olması ve uluslararası

arenada yalnızlaştığı bir dönemde Suriye ile savaşmayı göze almasıdır.

Bir diğer nokta ise yine Türkiye'nin Suriye ile olan ilişkilerinin ülke güvenliğini

tehdit etmesine rağmen nehirler üzerinden su paylaşımı meselesinde herhangi bir

kısıtlamaya gitmemiş olmasıdır. Türkiye burada 'aşağı ülkelere önemli zarar

vermeme ilkesine uygun bir politika izlemiştir'44 ve günümüzde halen bu politikasına

devam etmektedir. Suriye su meselesini ulusal boyutlara taşıyıp bağımsızlığının bir

sembolü olarak kullanırken, Türkiye terör meselesini ön planda tutup, tehlikeyi

tamamen ortadan kaldırmaya odaklanmıştır.

Suriye, Türkiye'nin bu kararlı tutumu karşısında geri adım atmış ve kriz politikasını

daha fazla sürdüremeyeceğinin farkına vararak, Adana Mutabakatı'nın görüşmeleri

sürecine derhal katılma kararı almıştır.45 Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in

arabuluculuğu ile taraflar Adana Mutabakatını imzalamışlar (20 Ekim 1998) ve savaş

ihtimali ortadan kalkmıştır. Bu mutabakat sonucu ile Suriye PKK'ya olan desteğini 43 UĞURLU, a.g.e., s. 51.44 AYTEMİZ ve KODAMAN, a.g.m., s. 534.45 GAYTANCIOĞLU, a.g.e., s. 100.

16

çekmiştir ve ülke içinde yer alan PKK kampları boşaltılmıştır. Örgüt lideri Abdullah

Öcalan da bu süreç sonunda Suriye'den ayrılmak zorunda kalmış ve 16 Şubat 1999

tarihinde46 yakalanarak Türkiye'ye getirilmiştir.

1996 yılından itibaren İsrail'le Türkiye'nin yakınlaşması da Suriye'nin

memnuniyetsizliğini tetikleyen bir başka etken olmuştur. Bu işbirliği ile bölgede

yalnızlaşan Türkiye, İsrail ile ilişkilerini karşılıklı ziyaretlerle geliştirerek, Arap

ülkelerinin tepkisini toplasa da, özellikle 1990'lı yıllar boyunca bir hayli sorunla karşı

karşıya olan Türkiye'nin böyle bir stratejik hamleden başka, dönem itibariyle, bir

şansı olmadığı görülmektedir.

3. BEŞAR ESAD DÖNEMİ'NDE TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİ

1998 yılına kadar su kaynaklarının paylaşımı konusu terör probleminin gölgesinde

varlığını korumuştur. Adana Mutabakatı'nın imzalanmasıyla birlikte iki ülke ilişkileri

karşılıklı olarak yeniden düzenlenme sürecine girmiş ve '2000 yılına kadar güven

inşa etme çalışmaları başlamıştır.'47 1999 yılında Suriye Enformasyon Bakanı ile

Hasan Cemal'in yaptığı röportajda, bakanın altını çizdiği şu nokta, 2000'li yılların

hemen öncesinde inşa edilmeye çalışılan ilişkilerin özeti niteliğindedir:

''PKK artık yok, güvenlik sorunu çözüldü; komisyonlar çalışmaya devam etsin. Şimdi

masaya 'su'yu koyma zamanı...''48

2000 yılında, Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad'ın ölmesi üzerine dönemin

Cumhurbaşkanı olan Ahmet Necdet Sezer'in Esad'ın cenaze törenine katılması

ilişkilerin yumuşamasına katkıda bulunmuştur. O'nun yerine Devlet Başkanlığı

makamına gelen Beşar Esad'la birlikte de Türkiye-Suriye ilişkileri yeni yüzyılla

birlikte işbirliği boyutu kazanmaya başlamıştır. Dönemin Başbakan Yardımcısı

Abdulhalim Haddam'ın Türkiye ziyareti ve GAP Bölgesi Kalkınma İdaresi ile Suriye

GOLD (General Organization for Land Resources) arasında imzalanan işbirliği

protokolü49 su meselesinin çözümüne dair atılan ilk adımdır. Bu adımı 2001 yılının

46 http://dosyalar.hurriyet.com.tr/hur/turk/99/02/16/html/sondakika1.htm, 07.12.2014.47 MADEN, Tuğba Evrim, Türkiye-Suriye İlişkilerinde Suyun Rolü, Ortadoğu Analiz Dergisi, Kasım 2011, s. 37.48 UĞURLU, a.g.e., s. 81.49 KİBAROĞLU, Ayşegül, Türk Dış Politikası ve Su, Ortadoğu Analiz Dergisi, Mayıs 2013, Sayı:53, S. 53.

17

Şubat ayında Suriye Dış İşleri Bakanı Faruk El Şara'nın Ankara'ya yaptığı ziyaret

takip etmiş ve 'Hatay ve su sorunu konularında geçmişteki söylemlere göre daha

yumuşak bir tutum sergilendiği gözlemlenmiştir.'50

Türkiye'de 2002 yılında yapılan seçimlerle Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP)

iktidara gelmesi ile Türk Dış Politikası'ndaki dönüşüm Suriye ile olan ilişkilerin

olumlu yönde seyretmesine katkı sağlamıştır. İktidarın Ortadoğu'ya dönük siyaseti ve

sahip olduğu dünya görüşü de Suriye ile olan ilişkilerin olumlu hale gelmesine zemin

hazırlamıştır.

Türkiye-Suriye ilişkilerinin bu tarihlerde pozitif bir yükseliş yaşanmasında AKP

kadrolarının iktidarda bulunması kadar bölgesel ve küresel gelişmeler de iki ülkeyi

birbirine yaklaştırmıştır. 2003 yılında ABD'nin Irak'a askeri müdahalesi ile birlikte,

Suriye işgal edilme tehlikesi hissetmeye başlamıştır. Bu nedenle ortaya çıkan

güvenlik kaygıları, 'izole edilmiş hissi ve Irak'ın parçalanma ihtimali'51 iki ülkeyi

birbirine yakınlaştıran önemli nedenler olmuştur. Yine bu yıl içinde Temmuz ayında

17 yıl sonra Türkiye'yi ilk kez ziyaret eden Suriyeli Başbakan Mustafa Miro, 'Irak'ın

toprak bütünlüğünün korunmasını desteklediklerini'52 ifade etmiştir.

22 Aralık 2004 tarihinde ise iki ülke arasında Serbest Ticaret Anlaşması

imzalanmıştır ve Suriye Hatay'ın 'Türkiye sınırları içinde olduğunu kabul etmiştir.'53

Bu tanıma ile çözülmesi için adımlar atılan su meselesine yeni bir boyut daha

eklenmiştir: Asi Nehri.

4. ASİ DOSTLUK BARAJI

2004 yılında Suriye Başkanı Beşar Esad'ın ve yine aynı yıl dönemin Başbakan'ı

Recep Tayyip Erdoğan'ın karşılıklı ziyaretleri yeni dönemin önemli gelişmeleri

arasında yer almıştır. Esad'ın bu ziyareti, 1946 yılından 2004 yılına kadar 'bağımsız

Suriye tarihinde ilk defa Suriyeli bir devlet başkanının Türkiye'yi ziyaret etmesi

50 DOSTER, Barış, Suriye'nin Bölgesel Politikalarının Türkiye'nin Bölgesel Politikasına Etkileri, Yazarın Dipotu: 'Kirişçi, 2002: 76', s. 70.51 ORSAM Su Raporu, s. 22.52 UĞURLU, a.g.e., s. 84.53 MADEN, Tuğba Evrim, Türkiye-Suriye İlişkilerinde Suyun Rolü, Ortadoğu Analiz Dergisi, Kasım 2011, s. 37. Yazarın Dipnotu: ''A.Kibaroğlu, A.Klaphake, A. Kramer, W. Scheumann, A.Carius, “Cooperation Turkey’s Transboundary Waters”, Adelphi Papers, October, 2005, s. 71.''

18

bakımından önemlidir.'54 Tayyip Erdoğan'ın ziyareti esnasında da Suriye Başbakanı

Otri ile yaptığı görüşmede Asi Nehri üzerine yapılabilecek ortak bir baraj fikri

gündeme gelmiştir.55

Bu ziyaretleri takiben 2007 ve 2008 yıllarında su sorunlarını çözmek üzere Suriye'de

üst düzey toplantılar gerçekleştirilmiştir. 2009 yılında ise İstanbul'da bir araya gelen

taraflar, 'Fırat ve Dicle havzası sularının kalite ve meteorolojik bilgilerini paylaşma

kararına varmışlardır.'56 Yine 2009 yılında iki ülke arasında 'Yüksek Düzeyli

Stratejik İşbirliği Konseyi Anlaşması' imzalanmış ve bunu takiben aynı yıl Halep ve

Gaziantep'te 'Birinci Bakanlar Toplantısı' düzenlenerek 50 adet mutabakat zaptı

imzalanmıştır.57

Asi Dostluk Barajı, 22-23 Aralık 2009 tarihlerinde imzalanan58 bu 50 adet mutabakat

metinlerinin sularla ilgili olan kısımlarında yer almıştır. Mutabakat metinlerinde yer

alan Asi Dostluk Barajı'nın inşasını öngören ve iki ülkenin su problemlerine çözüm

arayan maddeleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

'' - Türkiye Cumhuriyeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti, Türkiye-Suriye sınırında Asi

nehri üzerinde Asi Dostluk Barajı'nı yapacaktır,

- Suriye Arap Cumhuriyeti sınırları içinde Dicle nehrinden yılda 1,25 Milyar

metreküp su çekmek amacıyla pompa istasyonu kurulacaktır,

- Türkiye ve Suriye, su kaynaklarının verimli kullanımı ve kuraklık ile mücadele

çalışmalar yapacaktır.

- İki ülke arasında meteoroloji alanında işbirliği yapılacaktır,

- Çevre Koruma Alanında işbirliği yapılacaktır.''59

54 ORSAM Su Raporu, s. 22.55 ORSAM Su Raporu, s. 22, Yazarın Dipnotu, '84 A.Kibaroğlu, s.71.' 56 MADEN, Tuğba Evrim, Türkiye-Suriye İlişkilerinde Suyun Rolü, Ortadoğu Analiz Dergisi, Kasım 2011, s. 37.57 MADEN, Tuğba Evrim, Türkiye-Suriye İlişkilerinde Suyun Rolü, Ortadoğu Analiz Dergisi, Kasım 2011, s. 37-28.58 ORSAM Rapor, Yazarın Dipnotu: ' Veysel Ayhan, “Turkiye-Suriye İlişkilerinde Yeni bir Donem: Yuksek Duzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi”. OrtadoğuAnaliz, Cilt 1, Sayı 11, Kasım, 2009, s. 27; T.C. İcişleri Bakanlığı, Basın Acıklaması, No: 2009/107. s. 22.59 MADEN, Tuğba Evrim, Türk Dış Politikasında Suriye Örneği ile Sınıraşan Sular, Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi, s. 95-96.

19

Bu maddeler uyarınca Türkiye ve Suriye sınırında iki ülkenin '%50-%50'60 katkısı ile

barajın yapılması planlanmıştır; 6 Şubat 2011 tarihinde de iki ülkenin başbakanının

katılımı ile barajın temeli atılmıştır. Bu doğrultuda '22.50 metre olarak yapılması

planlanan baraj, sulama, taşkın koruma ve elektrik üretme amacıyla yapılacaktır ve

8000 hektar arazinin sulanması planlanmıştır; 9 MW kurulu güçle yılda yaklaşık 16

GWh enerji üretilmiş olacaktır.'61

Asi Dostluk Barajı, imzalanan mutabakatta bu şekilde planlanmasına rağmen

temelinin atıldığı tarihten kısa bir süre sonra Arap coğrafyasını derinden etkileyen ve

Arap Baharı olarak isimlendirilen sürecin Mart ayında Suriye'de baş göstermesinden

sonra, Türkiye'nin Suriye'ye yönelik politikasının negatif yönde değişimi ile

devletlerarası ilişkilerde ve su sorununun çözümünde yeni bir aşamaya girilmiştir.

1998'de imzalanan Adana Mutabakatı'ndan halk hareketlerinin Suriye'de baş

gösterdiği 2011 yılına kadar gelişen olumlu ilişkiler bu yıldan itibaren yeni ve negatif

bir sürece girmiş bulunmaktadır. Su kaynaklarının paylaşımı konusunda, 1990'lı

yılların kriz dönemindekine benzer bir şekilde ilerleyen gelişmeler, problemin

çözümsüzlüğünün devamına neden olmuştur ve baraj yapımı durdurulmuştur.

Altını çizmemiz gereken bir diğer husus da Türkiye'nin Suriye rejimine karşı Beşar

Esad'ın görevini bırakmasına yönelik sert politikasında dahi Fırat nehir sularının bu

ülke ile paylaşımında herhangi bir kısıtlama yolunu tercih etmemiş olmasıdır.

SONUÇ

Soğuk Savaş Dönemi'nin hakim olduğu 'İki Kutuplu Dünya Düzeni'nde farklı

güçlerin ittifakı içerisinde yer alan iki ülke olan Türkiye ve Suriye ilişkileri, Sovyet

Bloğu'nun son yıllarından itibaren su sorunu başta olmak üzere, 90'lı yıllar boyunca

negatif yönde bir ilerleme kaydetmiştir.

60 MADEN, Tuğba Evrim, Kriz Dönemlerinde Su Politikaları, Ortadoğu Analiz Dergisi, Ağustos 2012, s. 92.61 MADEN, Tuğba Evrim, Kriz Dönemlerinde Su Politikaları, Ortadoğu Analiz Dergisi, Ağustos 2012, s. 92-93.

20

Suriye'nin terör örgütü PKK'ya açık destek vermesi ve terörü bir koz olarak su

kaynaklarının paylaşımı meselesinde kullanması, Türkiye'nin 1998 yılında Suriye'ye

askeri ve siyasi baskı kurarak örgüt liderinin 1999 yılında yakalanması ile

sonuçlanmıştır. 2000 yılında Beşar Esad'ın Devlet Başkanı olması ve ABD'nin Irak'a

2003 yılındaki müdahalesi ve Suriye'nin Türkiye'yi Batı'ya açılan bir kapı olarak

görmesi, iki ülke ilişkilerinin olumlu yönde ilerlemesine neden olmuştur. Bu olumlu

ilerlemenin ilk somut örneği ise Suriye'nin Hatay'ın kendi toprağı olduğu iddiasını

bir kenara bırakması ve Asi nehir sularının kullanılması noktasında tarafların ilk kez

masaya oturmuş olmalarıdır.

İlerlemenin ikinci somut örneği ise çalışmanın da odaklandığı ve noktalandığı konu

olan Asi Dostluk Barajı inşasıdır. Bu proje iki ülkenin ilişkilerinin geldiği noktayı

anlamak adına hem somut hem de sembolik bir örnek olma özelliğine sahiptir.

Masrafları iki ülke tarafından karşılanacak olan ve faydaları da yine iki ülke

tarafından paylaşılması planlanan bu proje, Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin

sekteye uğrattığı bir sembol olarak durmaktadır.

Yapımı durdurulan Dostluk Barajı'nın önümüzdeki süreçteki değişimi Türkiye-

Suriye ilişkilerinin gelecekte ulaşmış olacağı noktayı da temsil edecek ve bu iki ülke

arasındaki su paylaşımı ilişkilerinin, Türkiye'nin günümüz Suriye politikaları ile

hangi yöne ve hangi manaya evrileceği ise merak konusudur.

BİBLİYOGRAFYA

ALBAYRAKOĞLU, Esra Pekin, ''Climate Change and Security: The Case for

Turkey'', Akademik Bakış, Cilt:5, Sayı:9, 2011.

21

AKYÜREK, Salih ve YILMAZ, Cengiz, ''Suriye Sorunu ve Türk Dış Politikasına

Toplumsal Bakış'', BİLGESAM, Temmuz 2012,

http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-127- 2014031828rapor50.pdf.

ARAS, Damla, ''Ortadoğu'da Su Sorunu, Türkiye ve Çözüm Önerileri'', İstanbul

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Yüksek

Lisans Tezi, İstanbul, 1996.

AYTEMİZ, Levent ve KODAMAN, Timuçin, ''Sınıraşan Sular Kullanımı ve

Türkiye-Suriye İlişkileri'', TMMOB Su Politikaları Kongresi,

http://topraksuenerji.org/tmmob_su_politikalari_kongresi/Bildiriler/51.pdf.

BULUT, Mehmet, Telli, ''Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Türkiye-Suriye İlişkileri ve

Su Sorunu'', Balıkesir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi

Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2008.

DEMİR, Şerif, ''The Middle East and Policy of Turkey From Past to Present'',

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History

of Turkish or Turkic Volume 6/3, Summer 2011.

DURSUN, Abdulkadir, ''Sınıraşan Sular Fırat ve Dicle Nehirlerinin Türkiye Suriye

ve Irak İlişkileri Üzerine Etkileri'', Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2006.

ERCİYES, Erdem, Ortadoğu Denkleminde Türkiye-Suriye İlişkileri, IQ Kültür

Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2004.

GAYTANCIOĞLU, Kaan, ''Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Türkiye-Suriye

İlişkilerinin Ortadoğu Politikasına Etkisi'', Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2008.

KAPLAN, İsmail, ''Türkiye ile Suriye ve Irak Arasında Su Anlaşmazlığı'', İstanbul

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Doktora

Tezi, 2006.

KİBAROĞLU, Ayşegül, ''Türk Dış Politikası ve Su'', ORSAM, Ortadoğu Analiz

Dergisi, Cilt:5, Sayı:53, Mayıs, 2013.

22

KODAMAN, Timuçin, Fırat - Dicle Meselesi ve Türkiye - Suriye İlişkilerine

Etkisi, Asil Yayınevi, Ankara, 2007.

MADEN, Tuğba Evrim, ''İklim Değişiminin Arap Baharı'nda 'Tehdit Tetikleyici'

Rolü ve Suriye'', ORSAM, Ortadoğu Analiz Dergisi, Cilt:5, Sayı: 58, Ekim, 2013.

MADEN, Tuğba Evrim, ''Kriz Dönemlerinde Su Politikaları: Türkiye-Suriye'',

ORSAM, Ortadoğu Analiz Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 44, Ağustos, 2012.

MADEN, Tuğba Evrim, ''Türk Dış Politikasında Suriye Örneği ile Sınıraşan Sular'',

Çankırı Karatekin Üniversitesi, Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi, Sayı:1.

MADEN, Tuğba Evrim, ''Türkiye-Suriye İlişkileri: Sınıraşan Sularda Örnek İşbirliği

Olarak Asi Dostluk Barajı'', ORSAM Rapor No: 47, ORSAM Su Araştırmaları

Programı, Rapor No: 5, Mayıs, 2011.

MADEN, Tuğba Evrim, ''Türkiye-Suriye İlişkilerinde Suyun Rolü'', ORSAM,

Ortadoğu Analiz Dergisi, Cilt:3, Sayı:35, Kasım, 2011.

SÜMER, Vakur, ''AB Su Politikası ve Türkiye: Uyum Sürecine Kurumsal Bir

Yaklaşım'', ORSAM, Ortadoğu Analiz Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 53, Mayıs, 2013.

ŞALVARCI, Yakup, ''Türkiye-Suriye İlişkilerinde Su Sorunu'', İstanbul Üniversitesi,

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi,

2002.

TUNÇ, Mehmet, ''Siyasi Coğrafya Açısından Ortadoğu'da Su Sorunu'', İstanbul

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı, Yüksek Lisans

Tezi, 2005.

TURAN, İlter, ''Ortadoğu'da Su Krizi ve Türkiye: Sorun ve Çözümler'', İstanbul

Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Sayfa:3-5, 1993.

UĞURLU, Fatih, ''Adana Mutabakatı'na Giden Süreç ve Sonrasında Türkiye-Suriye

İlişkileri'', Atılım Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler

Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2005.

23

KORKMAZ, Hüseyin ve KARATAŞ, Atilla, ''Asi Nehri'nde Su Yönetimi ve Ortaya

Çıkan Sorunlar'', Mustafa Kemal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,

Cilt:6, Sayı:12, 2009.

24