66
BİR TÜRK ZEKÂ OYUNU OLARAK SATRANÇ SATRANCIN KÖKENİ Arslan Küçükyıldız 1 Summary Chess is undoubtedly considered as the most important intelligence game in the world based on logic and mind. Having been played lovingly for centuries by the Turks a rich heritage have been formed around this game. By contrast with the intensity of the researches on chess in the world ,there have been no sufficent scientific studies about the history, the roots and the evaluation of chess in Turkey. In this essay starting from the enriched heritage of chess we try to summarize the origins of this game and emphazise it's role in our lives. The first chess pieces belongs to the Kushan Turks period and the first fragments of chess have been found in the Afrasiyap excavations in Samarkand. The first abstract chess set is Great Seljuk Empire's set. European historical findings have a storng resemblances with this abstract Seljuk chess set. Chess penetrates in Turkish people's lives deeply. Starting from sagas to poetry and architecture, from caligraphy till weaving chess is everywhere. All our accumulations seem to provide more than enough material for the researchers to be able to discuss freely from the first findings till today. In the light of these material in this essay the thesis on the origins of chess examined and a new thesis named "Turan Thesis " is explained. Keywords: Chess, Şıdıra, Şatıra,, Turkish Chess Culture Özet Satranç, hiç şüphesiz dünyanın şansa yer olmayan, akla ve mantığa dayanan en önemli zekâ oyunudur. Yüzyıllar boyuncu Türkler tarafından sevilerek oynanan bu oyun çevresinde zengin bir miras oluşmuştur. Dünyadaki satranç araştırmalarının yoğunluğunun aksine Türkiye'de satranç konusunda yeterli bilimsel çalışma yapılmamış; satrancın tarihi, kökeni, gelişmesi üzerinde durulmamıştır. Bu çalışmada satrançla ilgili olarak sahip olduğumuz zengin mirastan hareketle satrancın kökeni ve hayatımızdaki yeri üzerinde bir değerlendirme yapılacaktır. İlk satranç taşı Kuşhan Türkleri dönemine aittir. İlk satranç taşları Semerkant'ta Afrasiyap kazılarında bulunmuştur. İlk soyut satranç takımı Büyük Selçuklu Satranç takımıdır. Avrupa 1 TRT Yapımcı-Yönetmen [email protected]

Bir Türk Zekâ Oyunu Olarak Satranç; Satrancın Kökeni

Embed Size (px)

Citation preview

BİR TÜRK ZEKÂ OYUNU OLARAK SATRANÇSATRANCIN KÖKENİ

Arslan Küçükyıldız1

Summary

Chess is undoubtedly considered as the most important intelligence game inthe world based on logic and mind. Having been played lovingly forcenturies by the Turks a rich heritage have been formed around this game.By contrast with the intensity of the researches on chess in theworld ,there have been no sufficent scientific studies about the history,the roots and the evaluation of chess in Turkey. In this essay startingfrom the enriched heritage of chess we try to summarize the origins ofthis game and emphazise it's role in our lives.

The first chess pieces belongs to the Kushan Turks period and the firstfragments of chess have been found in the Afrasiyap excavations inSamarkand. The first abstract chess set is Great Seljuk Empire's set.European historical findings have a storng resemblances with this abstractSeljuk chess set. Chess penetrates in Turkish people's lives deeply.Starting from sagas to poetry and architecture, from caligraphy tillweaving chess is everywhere. All our accumulations seem to provide morethan enough material for the researchers to be able to discuss freely fromthe first findings till today. In the light of these material in this essaythe thesis on the origins of chess examined and a new thesis named "TuranThesis " is explained.

Keywords: Chess, Şıdıra, Şatıra,, Turkish Chess Culture

Özet

Satranç, hiç şüphesiz dünyanın şansa yer olmayan, akla ve mantığa dayananen önemli zekâ oyunudur. Yüzyıllar boyuncu Türkler tarafından sevilerekoynanan bu oyun çevresinde zengin bir miras oluşmuştur. Dünyadaki satrançaraştırmalarının yoğunluğunun aksine Türkiye'de satranç konusunda yeterlibilimsel çalışma yapılmamış; satrancın tarihi, kökeni, gelişmesi üzerindedurulmamıştır. Bu çalışmada satrançla ilgili olarak sahip olduğumuz zenginmirastan hareketle satrancın kökeni ve hayatımızdaki yeri üzerinde birdeğerlendirme yapılacaktır. İlk satranç taşı Kuşhan Türkleri dönemineaittir. İlk satranç taşları Semerkant'ta Afrasiyap kazılarında bulunmuştur.İlk soyut satranç takımı Büyük Selçuklu Satranç takımıdır. Avrupa

1 TRT Yapımcı-Yönetmen [email protected]

buluntuları da bu soyut satranç takımı şeklindedir. Satranç Türk hayatınınher bölümüne girmiştir: Destanlardan başlayarak şiirden mimariye, hatsanatından dokumalara kadar... İlk satranç buluntularından günümüze kadarsatrançla ilgili birikimlerimizin, araştırmacılara bu konuda rahatçakonuşabilmek için oldukça fazla malzeme verdiği görülmektedir. Bumalzemeler ışığında, makalede, Satrancın kökeni ile ilgili tezlerincelenmiş ve yeni bir tez olan “Turan Tezi” açıklanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Satranç, Şıdıra, Şatıra, Türk Satranç Kültürü

Giriş

Bilindiği gibi satranç, dünyada şansa yer olmayan en önemli oyundur.Bu yönüyle zekâ oyunları içinde sivrilmiş ve büyük ilgi görmüştür.Dünyada satrançla ilgili çok çeşitli çalışmalar yapılmış, oyuncularyetiştirilmiş, yardımcı ders malzemesi olarak kullanılmıştır.Tarihçesi, nasıl oynandığı hakkında kitaplar, makaleler yazılmış,web siteleri kurulmuş, bilgisayarla oynanabilen hale getirilmiş,yeni türleri icat edilmiş, satranç tahtası ve taşlarının yenitasarımları yapılmıştır. Ülkemizde yapılan yayınlarda genelliklesatrancın nasıl oynandığı üzerinde durulmuştur. Nasıl bulunduğu,kökeni araştırılmamıştır.

Buluş ya da icat, daha önce bulunmayan bir ürünün insan çabasısonucu ortaya çıkmasıdır. Yeni bir düşünce, yöntem ya da aygıtüretmektir. Yeni bir düşünceyle, bir soruna çözüm bulunabilir ya dabulunmuş çözüm daha da geliştirilebilir. Her buluş düşünmeklebaşlar. Buluş yapmak için yeni bir düşünceye ihtiyaç vardır amadüşünceler gökten elma gibi düşmez. Bir düşünce geliştirmek içinbelirli bir yöntem izlemek gerekir. Buluş yapmak için işekoyulduğunuzda bir sorun bulmak zordur. Buluş yapmanın ikinci adımıise, soruna çözüm yolları bulmaktır. Bir düşünce yakalamak… Ancak,yakaladıktan sonra bu düşünceyi geliştirmek daha kolaydır.

Buluşun nasıl oluştuğuna bakalım: Şans eseri ortaya çıkan icatlarınsayısı azdır. Çoğu icat önceden var olan ürünlerin bazıteknolojilerle veya emek harcanarak ilerletilmiş halidir. Bu yeniürün, belirli bir ihtiyacı karşılama çabası sonucunda, mucidin birişi daha çabuk ya da verimli yapma isteğiyle, hatta rastlantıylaortaya çıkmış olabilir. Bireysel çalışmanın bir sonucu olabileceğigibi, ekip çalışmasıyla da gerçekleştirilmiş olabilir. Zaman zaman

1

icatların dünyanın farklı kesimlerinde aynı sıralarda, amabirbirinden bağımsız olarak ortaya çıktıkları da görülür.

Satrancın Hindistan’da ve başka birtakım yerlerde bulunduğuna dairtezler vardır. Ancak Satrancın kökeni üzerinde yapılan çalışmalarhenüz tamamlanmış değildir. İddialar kesinlik kazanmamıştır. Eksikbelgeler, zorlama yorumlarla sunulmuştur. Mevcut bilgiler ve tezleryeterince tartışılmamıştır. Oyunun kökeni konusundaki çelişkilianlatımları ortadan kaldırarak Satrancın hangi millet tarafındangeliştirildiğinin bulunması gerekir.

Satranç nerede bulundu sorusunun cevabını bulmak için mevcutbilgilerden geriye doğru gidilmesi gerekir. Şu bilgiler sabittir:“Satranç, Araplar aracılığıyla IX. yy. ’da Batı dünyasınatanıtılmıştır. Bu durum Halife Harun Reşid’in Charlemagne’a hediyeettiği Satranç takımıyla çarpıcı bir biçimde belgelenmiştir.”Tarafsız bir araştırmacı, Satrancın Avrupa’da yayılmasına Araplarınsebep olduğunu öğrendiğinde, Arapların bunu nereden bildiklerini,kendi icatları olup olmadığını sorar. Sorularına, Satrancın neredenpeyda olduğunu gösteren bilgiye ve bu bilginin kaynağına ulaşıncayakadar devam etmiş olmalıdır. Sonra bu icadı yapan milletin, bu icadagelinceye kadar hangi benzer oyunlara sahip olduğunu araştırır.İcadın nasıl doğduğunu, felsefesini anladıktan sonra da bu icadınnasıl geliştirildiğini, taşıyıcıların kimler olduğunu, taşıyanlarınicada ne gibi katkılar yaptığını öğrenmeye çalışır. Herhangi biraraştırmacımızın da uygulaması gereken yöntem aşağı yukarı budur. Neyazık ki kaynaklarımız eksik, yanlış, müphem bilgiler vermektedir.Muhtemelen Satranç Tarihi ile ilgilenen Avrupalıların verdikleribilgilerde de netlik olmadığı için yazdıkları eserlerde bazıhususları belirsiz ve karanlık bırakılmıştır. Çünkü onlareserlerinde Satrançla ilgili olarak sadece kendi ilave vekatkılarını ayrıntılı olarak aktarmış, ötesini yazmamış, eşeğinaklına ot düşürmemek için, köken konusunu karanlıkta bırakmıştır.Bizim kaynaklarımız da bu belirsizliği, eksik ve yanlış bilgileriolduğu gibi aktararak, bir ezbere dönüştürmüşlerdir. Peki, biz bugünSatranç Tarihi’ni nasıl araştırabiliriz? Elbette Satrancın kaynağıolarak gösterilen bölgelerle ilgili çok çeşitli alanlardakibilgileri gözden geçirerek; bu bölgeler gerçekten satranca kaynaklıkedebilecek durumda mı, değil mi araştırarak!

2

Satrancın Kökeni

Satranç Nerede Doğdu?

“Satranç nerede doğdu?” sorusuna verilen cevap, genellikle“Satrancın Dünyaya Yayıldığı Merkezler” olmuştur: (Elbette bunlarfarklı konulardır.) Bu konuda yedi temel iddia vardır sonuncusu bizeaittir): 1. Mısır’dan dünyaya yayılmıştır. 2. Hindistan’dan İranyoluyla Arabistan’a, oradan da dünyaya yayılmıştır. 3. İran’danArabistan yoluyla dünyaya yayılmıştır. 4. Çin’den dünyayayayılmıştır. 5. Truva’dan; bugünkü Türkiye topraklarından dünyayayayılmıştır. 6. Kuşhan Türk Devleti zamanında Hindistan’dan. 7.Turan’dan (Türkistan’dan, Altay bölgesinden) dünyaya yayılmıştır.2

Bu temel iddialara ilave başka birtakım iddialar da vardır.Bunlardan biri de (8. İddia) Arnavutluk’tan dünyaya yayıldığıtezidir. Bu tez hakkında küçük bir bilgi verelim: İngiliz

Arkeologlar 2002 Temmuzu sonunda, yaptıkları biraraştırmanın şaşırtıcı bildirgesini sunmuştur.Güney Arnavutluk'taki Butrinti bölgesinde eski birBizans Sarayı kazısında çok değerli, az hasarlıfildişi bir satranç taşı bulunmuştur. Güney Avrupa(Balkan) kiliselerinin çatısını anımsatmaktadır.Araştırmacılardan Prof. Richard Hodges, taşhakkında "bizce bu bir kral veya kraliçe çünküüzerinde bir küçük haç var ama tama emin değiliz. "şeklinde bir açıklama yapmıştır.3 Bu buluntu

satrancın kökenini Avrupa’da göstermek için dayanak yapılmıştır.Satranç araştırmacısı İskender Altındiş bu taşın bulunmasıylayapılan zorlama yorumlar için şunları söylüyor: “Avrupa’daki en eskisatranç buluntusu Arnavutluk’ta bulunan, MS 465 yılına tarihlenen vesatranç taşı olduğundan kuşkulanılıyor. Yanında diğer taşlarbulunmadığı için, bu bir satranç taşı mıdır yoksa bir süs eşyası mı,

2 Turan coğrafi bir terimdir. Batıda Hazar Deniziyle doğuda Orta Asya Dağlarının batı sıraları, güneyde İran ve Afganistan’ın kuzey dağlarıyla kuzeyde Kırgız Stepleri arasında bulunan geniş sahadır. Turan ülkesinin özelliği, Ural-Altay dil grubuna bağlı büyük toplulukların anavatanı oluşudur. Turan’ın diğer ismi de "Aral-Hazar Havzası"dır. Fakat bu isim Avrupa’nın Volga ve Ural nehirlerinin Hazar’a dökülmeden önce geçtikleri sahaları da içine alır. Bu itibarla geniş manalıdır. Fakat dar manada ise, Amuderya ve Sirderya (Seyhun ve Ceyhun) nehirlerinin geçtiği çukur alanlarla, döküldükleri Aral Gölü havzasından ibarettir.3 http://history.chess.free.fr/images/medi...-chess.jpe

3

emin olunamıyor. Eğer bu taşın satranç taşı olduğu anlaşılırsa, bu,Balkanlar’da Hindistan’dan önce satranç oynanıyordu anlamınagelecek. Hiç kuşkum yok ki ileride Avrupa’daki kazılardan başkabuluntular da kesinlikle çıkacaktır. Belki zaten çıkmıştır bile.Arnavutluk’ta bulunmuş satranç taşından haberdar olmamızın bana göretek nedeni, bir Bizans sarayında bulunmuş olmasıdır. Böylelikle,‘Bizans’ta zaten satranç vardı’ diyorlar. Ama bunu yarım yamalaksöyleyebiliyorlar, çünkü satrancın yaratıcısı olarak Avrupalılarıortaya koymak, satranç tarihi ve genel Tarih çizgileri içerisindeöyle kolay değil. Yapabildikleri kadarını zaten yapıyorlar: SatrancıDoğu’ya İskender’in yaydığını öne sürüyorlar. Ancak, neüsteleyebiliyorlar ne ikna ediciliğe yaklaşabiliyorlar.”4

Resimde Arnavutluk Butrinti bölgesinde bulunan satranç taşıolduğundan kuşkulanılan taş görülüyor.

Tezlerin Kaynakları

Çeşitli bilim adamları satranç için çeşitli kökenler buldular: Russatranç tarihçi Pavle Bidev, “Satranç Çin’den geliyor." dedi. MyronJ. Samsin, Satrancın Doğu ve M.S. 180 sıralarında Baktriya sonrasıİskender dönemi Batı oyunların melezleşmesi olduğunu işaret etti.Gerhard Josten ise coğrafi olarak ikisi arasında, Kuşanİmparatorluğu tarafından M.S. 50 – 200 arasında bulunduğunu söyledi.Ancak, muhtemelen güçlü - ya da belki en şamatacı - gerekçelersatranç M.S. 600 sıralarında Hint yarımadasında doğmuş olduğunudüşünenlerden geldi. Bu görüş 1694’de Hyde, 1913 yılında Murray veAntonius van der Linde (1833-1897) tarafından geliştirildi vesonradan 20. yüzyıl başlarında Yuri Averbak tarafından desteklendi.(Averbak’ın kitabı 1993’de yayınlandı.)

Hindistan kökeni tezinin öncüsü Thomas Hyde’dır. 1600’lerde yaşamış,İngiliz sömürüsü altındaki Hindistan’da çeşitli araştırmalar yapmış,ulusal amaçlarla satrancı Hindistan’a ilk olarak dayandıranİngiliz’dir. Hindistan’da İngiliz sömürgeciliği 1600 yıllarında DoğuHindistan Şirketi ile başlar. Araştırmacılar bu sürece kendiaçılarından yardımcı olmuşlardır. Thomas Hyde 1694 yılında satrançtarihinin ilk ciddi kitabı olan "Mandragorias, Seu HistoriaSahiludii" yayınladı. Kitabının önsözünde satrancın Doğu Hindistankökenli olduğunu açıkladı. Hyde’a göre, satranç yaklaşık 1000 yıl

4 İskender Altındiş; http://forum.satranc.biz/archive/index.php?thread-3727.html

4

önce ortaya çıktı. Bu görüş günün önde gelen aydınları tarafındankabul edildi. Ağırlıklı olarak etimoloji üzerindeki düşünceleredayanıyordu. Hyde, kitabını yazdığında Doğu Hindistan Şirketi az yüzyaşındaydı ve İngilizler Hindistan sömürgesinde önemli başarılarsağlamıştı. Ellerini uzattığı her şey altındı ve bir gün vakitdaralabilirdi. Hindistan'ın büyük parçaları İngilizlere aitti veHint olan bir şey, aynı zamanda İngiliz idi. Kitap, 94 yıldatoplanan ve içlerinde Hint hazineleri de bulunan çok sayıda parçadanoluşmuştu. Yalnız Hint hazinesi değildi, böylece başka bir hazineeklemek doğal oldu. Bu sözde hazine çok sayıda diğer hazinelerarasında dikkat çekmiyordu. Hyde bir sömürgeci araştırmacısıydı.Hindistan kökeni tezi abartılıydı. Onun eksikliklerini H.J.R. Murrayyazdığı hacimli bir kitapla gidermeye çalıştı: İngiliz sömürgedönemi bitmek üzere iken; 1913 yılında satrancın Hint kökenliolduğunu iddia eden son büyük İngiliz girişimi ortaya çıktı: H.J RMurray, hâlâ Hindistan’da yaygın olan "Doğru ya da yanlış, her zamanülkem" sloganına göre oyunun kesin sahibi olarak Hindistan’ıgöstermeye çalışan "Satranç Tarihi" kitabını yayınladı. Sömürgecimantığıyla yazılmış bu kitap kendinden sonraki araştırmacılara çokkötü bir miras oldu. “İngiliz sömürgeciliğinin kötü mirası”, “Hakedilmemiş bir miras” yargılarının sahibi Gerhard Josten’dir ve“Satrancın kökeni Kuşhanlardır” tezinin de sahibidir.

Tezler / İddialar

Makedonya satranç taşı iddiası Batılıların ilmi olmayan, romantikbir zorlamasından ibarettir ve üzerinde durmak bile gereksizdir. Biziki çalışmamızda diğer iddialar üzerinde durmuştuk.5 Burada Hindistankökeni ile ilgili tez ve dolayısıyla Hindistan üzerinde biraz durmakistiyoruz:

Hindistan’da Satrancın doğduğu söylenen dönem, Türk hâkimiyetdönemidir. Türk hâkimiyeti M.Ö. 400 yıllarında başlar ve 20.yy.akadar uzanır. Ayrıca Türk anlayışında da dört yön sembolizmi vardır.Hindistan, milattan önce ve sonra birçok Türk akınına ve Türkhanedanının yönetimine sahne olmuş bir bölgedir. SatrancınHindistan’a tacirler veya Türk fatihler eliyle götürülmesi çokmümkündür. Hintlilerin Türklerle ilişkileri çok eski tarihleredayanmaktadır. M.Ö. 1000’li yıllarda Hintliler demiri kullanmaya

5 http://arslanevi.blogspot.com.tr/2013/09/satrancn-tarihi-ve-kokeni-uzerine.html ve http://arslanevi.blogspot.com.tr/2014/05/satranc-bir-turk-zeka-oyunudur.html

5

başlarlar. Hindistan’a demiri o dönemlerde Orta Asya Türkleriningetirdiği yönünde kayıtlar mevcuttur. Hatta Hindistan’daki yerlidillerde birçok Türkçe kelime vardır. Bunların M.Ö.2500-1500 yıllarıarasında yayılmış olabileceği yönünde görüşler tebliğ edilmiştir.Hindistan’a en çok tesir eden topluluk Türklerdir.

Hindistan’daki Türk Devletlerine kısaca bakalım: Kuşanlar, Akhunlar,Gazneliler (1001-1187) Gaznelilerden sonra çeşitli hanedanlardanTürk padişahları, Hindistan İmparatoru olarak XIX. asra kadar tahttakalmışlardır. Bu devlete Delhi Sultanları, Hindistan Padişahları dadenir. Hanedanlar şunlandır: Gurlular (1187-1206), Memlüklüler(1206-1290), Halaçlar (1296-1320), Tuğluklar (1320-1414), Seyyidler(1414-1451), Lûdîler (1451-1526), Sûrîler (1540-1555), Timuroğulları(1526-1540 + 1555-1858)6

Hindistan’da Kuşan dönemi M.S. I- IV. yy. arasıdır. VI. yy.a kadarbu bölgede etkin olan Kuşanlar’dır. Bunlar Türkistan kökenlidirler.Bu dönemde heykellerde Türk süvarilere ait elbiseler ve paralarüzerinde Türkçe güzel anlamına gelen Kucula gibi unvanlar vardır.Hatta Budizm, Kuşanlar sayesinde cihanşümul bir din halinegelmiştir. Tamamen Türk adı olan Manas kelimesi de bu dönemdeBrahmaputra nehrinin bir koluna ad olarak verilmiştir. Kuşanlardansonra Akhunlar (Hünaslar) dönemi gelir. Akhunlar daha sonraGazneliler, Gurlular, Temürlüler’in de yaptığı gibi Afganistan’ıHindistan’a bağlayan yol güzergâhında bulunan Gazne şehrindenhareket ederek Orta Asya’dan daha verimli olan ve daha fazla yağmuralan Pencap bölgesine doğru akınlar başlatırlar. Toraman ve dahasonra Mihrakula başkanlığında (515-550) Kuzey Hindistan’ı tamamenele geçirirler. 557’de Batı Göktürk ve Sasani ittifakı sonucuAfganistan’da iktidarı kaybeden Akhunlar Hindistan’da da gerilemedönemine girerler. VII. yy başında ise Hintli racalar tarafındanortadan kaldırılırlar. Böylece İran- Afganistan ve KuzeyHindistan’dan geçen ticaret yolu Akhunlar’ın elinden çıkar. Ancakburada bir gurup Türk Şahiler 870 yılına kadar Afganistan-Hindistansınırındaki Ohint’de varlıklarını sürdürürler. Daha sonra bunlarGazneli Mahmud’un Hint seferlerinde önemli rol oynar; hemHindistan’da kurulacak Türk hâkimiyeti için temel teşkil ederler vehem de bugünkü Pakistan’ın ortaya çıkmasını sağlarlar.

Hindistan milat öncesinden beri Türklerin hâkimiyetinde bircoğrafyadır. M.Ö. IV asrın sonunda, Makedonyalılar (Büyük İskender),6 Hindistan,Yeni Türk Ansiklopedisi, sf. 1300

6

Hindistan’ın batısını istila etmişlerdir. Daha sonra Türk İskitlergelmişlerdir. Onların dışında, Hindistan’ın kuzeyinin büyük kısmını,Orta Asya’daki büyük topraklarla beraber hâkimiyetlerine alan ilkTürk kavimleri, hemen Milat asırlarında Akhunlar ve Kuşanlardır. Buiki Türk İmparatorluğu, beraberinde gelen Türkler Hind kavimleriiçinde erimiştir. 711 yılında Emevi kumandanı Muhammed İbni’l-Kasım,Hind bölgesini fethetmiştir. Böylece İslam dini, ülkenin batısınagirmiştir. Fakat bütün Hindistan’da İslam dinini yayan ve bütünkıtayı Müslüman hâkimiyetine alan Gazneliler ile başlayan Türkhanedanlarıdır. Hindistan fatihi, bilhassa Ganj bölgesi ileGücerat’ı ve daha Kuzey ile batıdaki ülkeleri fetheden (SatrancınHindistan’dan geldiğini söyleyen Firdevsi’nin Şehnameyi yazmasınavesile olan) Gazneli Sultan Mahmud’dur.

Bu asıl Hindistan Türk İmparatorluğu dışında Hindistan’da birçokTürk Devleti kurulmuştur. 1347–1686 arasında Güney Hindistan’da dabir Türk Devleti kurulmuş, 1525’e kadar Behmenî ve bu tarihten sonraÂdil-Şâhlar hanedanlarının idaresinde muhteşem devletler olmuştur.Haydarâbâd Nizâmlarının da menşei Türk’tür. Türkler ülkeyi emsalsizmimari eserleriyle donatmışlardır. Hindistan’ın Kuzey, hatta ortakesiminde ne kadar muhteşem abide varsa çoğunlukla Türklerineserleridir, az bir kısmı da İngilizlerden kalmadır. Hindulardankalan şeyler azdır ve güneyde yoğunlaşır. Bilhassa HindistanTimuroğulları, ülkeye bütün tarihlerinin, hatta bugün cihantarihinin en kudretli ve muhteşem dönemlerinden biriniyaşatmışlardır. Görüldüğü gibi Hindistan milat öncesinden beri birTürk yurdudur. Ancak İngiliz hâkimiyetinden sonra Türkler vebıraktıkları eserler unutturulmuştur. Bu bilgilerden yola çıkılırsa,Satrancın kökeni ve Hindistan deyince akla Hintlilerden hemen sonraTürklerin gelmesi gerekirdi. Ancak öyle olmamış, İngilizler,Hindistan’dan kovulmadan önce ve sonrasında, büyük bir maharetle,Türklerin Hindistan’daki izlerini ve etkilerini görünmezkılmışlardır. İngilizler ve Avrupalılar bunu hep yapmaktadır.

Dört Unsur / Dört Yön Sembolizmi

Kaynaklarda Satranç kelimesinin aslının Sanskritçe catur anga (dörtunsur) olduğu, bunun Farsça’ya çet- reng ve oradan Arapça’ya şatrancşeklinde geçtiği söylenmektedir. “Hintliler’e göre bu dört unsuratlar, filler, savaş arabası ve piyadelerdir. Buna göre savaştaktiklerinin teorik biçimde tahta üzerinde uygulandığı bir oyunolan satrancın esasen dört bölümden oluşan Hint ordusunu temsil

7

ettiği anlaşılmaktadır. Kral ordunun üstünde ve karar vericikonumunda bulunduğu, vezir de onun yardımcısı olduğu için oyundabunlar ordudan sayılmaz.” denilmektedir. (Bu ordu sistemiHindistan’da satrancın bulunduğu söylenen tarihten bin yıl öncekullanılmış, terk edilmiştir.) Ayrıca Türklerde de tarih öncesindenberi dört unsur anlayışı vardır: Dört unsur anlayışı Hintlilerde vardiye oyunu illa oraya bağlamanın bir anlamı var mı?7

Solda Türk Memlüklü Minyatürü(13. yy.) ve sağda Selçuklu halısı

Nuray Bilgili’nin verdiği bilgilere göre Türklerde Kozmoloji ileBağlantılı Dört Yön Sembolizmi vardır. Türkler kutup yıldızınınetrafında dönen takımyıldızlarını At olarak düşünmüşlerdir. Dört yönsembolizminde kullanılan renkler ve atların renkleri birbiriyleörtüşür. Güney yönü Kırmızı At ile, kuzey Alaca At ya da Siyah Atile, doğu Mavi At ile, batı ise Beyaz At ile sembolize edilir.Ortadaki yuvarlak sembolizm, evren tasavvurudur ve içindeki su akananın çıktığı ve Ülgen'e yaratma ilhamını verdiği Sonsuz Sularısembolize eder. "Sonsuz Su" arketipi hemen her toplumun yaratılışile ilgili, mitolojik ve dini söylencelerinde vardır. Aslında SonsuzSular evrenin Kaos Süreci’dir. Türklerde Kraliyet Yıldızları ve buyıldızların bulunduğu Takımyıldızlar, yönler ve renkler ileilişkilendirilmiştir. Alderaban, Regulus, Anteres ve Formalhaut.Türklerde bu Kraliyet Yıldızları dört ana yöne yerleştirilen, KaplanTakımyıldızı, Kızılsaksağan Takımyıldızı, Ejderha Takımyıldızı veKaplumbağa-Yılan Takımyıldızı'nın içinde yer alır. Elbette Türklerkendilerini, bu takımyıldızların İçinde en çok Ejderha Takımyıldızıve bu burcun Kraliyet Yıldızı Anteres ile ilişkilendirmişlerdir.Antares, kadim toplumlarda ve Türklerde Mars ile ilişkilendirilen ve7 İskender Altındiş; http://forum.satranc.biz/archive/index.php?thread-3727.html

8

onun gibi zafer ve savaş gezegeni olan bir yıldızdı. Günümüzastrolojisinde Ejderha Takımyıldızı Akrep Takımyıldızı’dır vegezegeni Mars, Kraliyet Yıldızı Antares'tir. Akrep, Mars ve Antares,Türklerin Mitolojilerinde ve Sembolizminde inanılmaz bir yeresahiptir.

Satrancın Kökeninin Hindistan Olduğunu Gösterdiği Söylenen Resim veMinyatürler

Satrancın Hindistan kökenliolduğunu gösterdiği söylenen eneski belge, Tanrı Krishna veRadha’yı “Chaturanga” oynarkengösteren soldaki bu resimdir! Buoyun resminin hangi yüzyıldaçizildiği, ressamı ve kaynağıbelirtilmemiştir.8 Altta solda

Satranç oyununun kökeni olarak gösterilen Çaturanga oyununun 8x8=64kareli ashtapadası (yani tablası), oyunun oynanışıyla ilgiliçizimler ve en altta sağda günümüzde de oynanan Peçiç oyunununtablası görülüyor. Peçiç oyunu Türklerde Kös ve başka adlarlaoynanmaktadır.

8 http://en.wikipedia.org/wiki/Chaturanga#/media/File:Radha-Krishna_chess.jpg

9

9

10

Tanrı Krishna ve Radha’nın oynadıkları oyun yakından incelendiğindeoyun tablasının belirgin, taşların belirsiz olduğu görülür. Kökençalışmalarında Hindistan’da kareli tablalar üzerinde oynanan Peçiçgibi başka oyunlar da olduğu unutulmamalıdır. Çaturanga oyunununtablası Tuva’daki Şıdıra türlerinden birinin tablasına11, Altay’dakiŞatra veya Kırgızistan’daki Kişte12 oyun tablasına benzer. Ancakoynanışı satranç gibi değildir.

Hint dini metinlerinde Kirişna’nın oynadığı söylenen Çaturanga adlıbu oyun da Turan kökenli bir Türk zekâ oyunudur. Arkeolojik bazıveriler Çaturanga’nın da ata yurdunun Turan olduğunu göstermektedir:Göktürk ve Uygur devletlerine başkentlik yapan Karabalgasun şehrindeyapılan kazılarda çıkan aşağıdaki oyun tahtası neredeyse Çaturangaoyun tahtasıyla örtüşmektedir. Karabalgasun’da bulunan bu taşlamakalede de resim ve çizimlerin altına bunun Çaturanga tablasıolduğu notu düşülmüştür. “Зураг 3. a. Гол модны хүннү булшнаас

9 http://history.chess.free.fr/ashtapada.htm 10 http://www.tradgames.org.uk/games/Pachisi.htm 11 http://tyvalib.ru/Book/TyvaOyunnar#/page/45 12 Aymira Maratkızı, Erhan Taçbaş. Acta Turcica Dergisi. Yıl 2, Sayı 1, Ocak2010 “Kültür Tarihimizde Yarış”, Editörler: Emine Gürsoy Naskali, Hilal Oytun Altun

10

гарсан хөлөг; b. Энэтхэгийн Чатуранга; c. Согдын Пайкенд хотынмалтлагаас олдсон хөлөг” 13

Satrancın Hindistan kökenli bir oyun olduğunu göstermek için ilerisürülen diğer resimler, daha doğrusu minyatürler de ne tesadüftürkiTürk kütüphanelerindeki kitaplardan yırtılarak kaçırılmış olanminyatürlerdir ve üzerlerinde oynanmıştır. Minyatürlerin hangikitaptan aşırıldığı açıkça ifade edilemediği için tarihlendirmelerdede sıkıntı yaşanmaktadır. Şehname’nin dünyadaki en eski nüshası 12-13. yüzyıl tarihlidir. Bayasanghori Sahnamesi 1430 tarihlidir. ŞahTahmasb’ın Şehname kitabından alındığı söylenen minyatür de 1530-35yıllarında yapılmıştır. Şehname’de bahsedilen Çaturanga’nınminyatürlerde görülen Satranç ile bir ilgisi olmaması gerekir. Küçükde olsa bir dönüşüm yaşanması gerekir. Firdevsi’nin destanlardaoynandığını söylediği Çaturanga’yı, 15-16. yy. minyatür sanatçıları,çok iyi bildikleri ve çevrelerinde oynanan satranç şeklinderesmetmişlerdir. Bu konuda bir karanlık veya karartmadan söz etmekgerekir. Mevlana’nın Mesnevi’sinden koparılan ve Şems-i Tebrizî’yisatranç oynarken gösteren minyatür, Satrancın Hint veya İrankökeniyle ilgili kaynaklarda belge olarak kullanılmaktadır.14

Hindistan’a özgü kaynağı belirtilmeyen bu Kirişna resmi ve yine Türkve doğu kütüphanelerinden kaçırılan benzeri resimler Satrancınkökeninin Çaturanga olduğunu göstermeye yetmez. Çaturanga’nın bugünnasıl oynandığı, eski Çaturanga’da ne gibi dönüşümler yaşanarakSatranca evrildiği araştırılmalıdır. Arkeolojik buluntular olmazsabir ilerleme sağlanamaz.

13 У. ЭРДЭНЭБАТ1, Т. БАТБАЯР2, Д. СОДНОМЖАМЦ3. ХАР БАЛГАСААС ОЛДСОН ХӨЛӨГТ ТОГЛООМ Mongolian Journal of Anthropology, Archaeology and Ethnology, Vol. 7, № 1 (378): 114 - 133 (2012) (sf. 129)14 https://en.wikipedia.org/wiki/History_of_chess

11

Göktürk ve Uygur Başkenti Karabalgasun’da bulunan “Çaturanga”,Satranç Tablası

Hindistan Tezini İnceleyen İskender Altındiş’in Değerlendirmesi

Satranç araştırmacısı İskender Altındiş, bizimle paylaştığıçalışmasında şu sonuçlara varmıştır:

“1) En eski yazılı belge olarak kabul edilen, 625-640 yıllarıarasına tarihli bir şair kitabı, Çaturanga’dan söz ediyor, ama hangiÇaturanga’dan söz ettiği belli değil. Ve aynı tarihlerde, İrancoğrafyasında çatrang'ın adını anan kitaplar var. Bir tanesi, 620tarihli. Yani Hindistan'daki kitap, diyelim ki bildiğimiz satrançtansöz etse bile, satrançtan söz eden ilk kitap değil. Dahası, aslındaHindistan'da bile Çaturanga'dan söz eden ilk kitap değil. Çaturangaadını anan ilk kaynak, Mahabarata adlı, Sanskırit dilinde yazılmışdestandır. Tarihi, MÖ 500 dolayı olarak verilir.

2) Hindistan'da, 1500'lü yılların sonuna kadarsatranç taşı olduğundan emin olunan hiçbir buluntu yoktur.3) Satranç kurallarından söz eden, bilinen ilk kitaplar 850 yılındanbaşlıyor ve Arapça. 4) 11.yüzyıl öncesine ait, daha önce sözünü ettiğim iki Farsça kitap,satrancın Hint'ten geldiğini yazıyor. Ama söylenen o ki İran'da 11.yüzyılın sonuna kadar Hint ile kastedilen coğrafya, Hindistanyarımadası değil, bugünkü Pakistan çevresi. Yani satranç İran

12

coğrafyasına, ilk satranç taşlarının bulunduğu bölge dolaylarındangirmiş.

Anlayacağınız, satrancın Hindistan'da doğması şöyle dursun,Hindistan'da geç yıllara kadar gerçekte, bildiğimiz satrancınoynandığını gösteren bir belge bile yok. 400'lü yılların başlarındaHindistan'ı dolaşan ve epey kapsamlı bilgiler verdiği söylenen Çinlibir Budist rahibin, satrançtan veya çaturangadan hiç söz etmemişolması da ayrıca ilginçtir. Belli ki Batılılar, Çaturanga'nın (veyaÇatrang'ın) kurallarını, 850’den sonraki Arapça satrançkitaplarından alıntıladıktan sonra, hangi Çaturanga’dan söz ettiğibelli olmayan bir şair kitabını işaret ederek, satrancınHindistan'da, 600'lerde doğduğunu öne sürmüş. Yine Çaturanga adındansöz eden MÖ 500 dolayındakine ise uzak durmayı yeğlemişler. Herkesde bunu bilimsel yorum olarak kabul ediyor. Bu yalanın Hindistan’ısömürmeye başlayan İngilizler tarafından nasıl ve neden uydurulduğu,şu bağlantıdan okunabilir:15 Peki bugün bile Hindistan’da diretmekneden? Bunun gerçek yanıtı, asılsız bir kurama olan hevesteyatmaktadır: ‘Hint- Avrupa’ kuramı.”16

Gerhard Josten’in Tezi, “Yaşayan Fosil Satranç”

Satrançla ilgili çeşitli araştırma ve yayınları olan Gerhard Josten,2001 yılında Köln’de Chess - a living fossil (Satranç, YaşayanFosil) adlı bir çalışma yayınladı. Bu çalışmasında SatrancınKuşhanlar tarafından bulunduğunu ortaya koydu. Gerhard Josten’in birbaşka kitabı İpek Yolu üzerinde Satranç adını taşımaktadır. GerhardJosten, (Köln, 2001) Akademik araştırmaların sadece edebi kaynaklarve heykel incelemesi ölçütleriyle sınırlı kaldığını, 1962de JosephNeedham’ın ve 1994’de Hans Hollander’in oyunun yapısının incelenmesigerektiğini söylediğini, kendisinin de bu yöntemi uyguladığınısöyler. 1975’de Isaak Lindner’in Hindistan ve Çin ile de ilişkileriolan Kuşhan İmparatorluğuna; oyunun oluşumu için gerekli olanmotiflerin, çeşitli kültürlerin, sanatsal geleneklerin unsurlarınınmükemmel koşullarda uyumlu bir bileşimine dikkat çektiğini belirtirve tezinin de buradan doğduğunu söyler: “Askeri, hayali,matematiksel veya diğer teorilerle satranç oluşturmadık, bu teorilersatranç oyununu izledi. Aksine, Kuşan İmparatorluğundaki sofistikeoyun kavramlarının sistematik kombinasyonu bu oyunun başlangıcı idi,

15 http://www.schachquellen.de/15038.html 16 İskender Altındiş; http://forum.satranc.biz/archive/index.php?thread-3727.html

13

Kuşhan İmparatorluğu (1-3.yy) konusunu edebi eserler ve arkeolojikbulgularla desteklemek kimsenin aklına gelmedi” der ve şunları ilaveeder: “Satranç; Çin, Hindistan veya Ortadoğu bölgelerinden birindedoğup diğer iki bölgeye girmemiştir. Bu oyun, önceki oyunlardan, herbiri bu bölgelerden birine özgü olan birer özellik almıştır.Satrancı yaratanlar, bu üç özelliği bileştirmiş ve söz konusu üçbölgeye de buradan yayılmıştır. Peki bunu kim yapmış olabilir: Herüç bölgeyle de bağlantısı olanlar. Bunlar kimler olabilir: İpekYolu’ndakiler. Oyunların evrimine bakıldığında, hangi tarihte,kimdir bunlar: MÖ 50 ile MS 200 arasında, Kuşhanlar. Kazıbilimdekiilk buluntuların hep bu dolaylarda çıkmış olması da bu düşünceyigüçlendiriyor.” “Kuşhanların kademeli parçalanmasının ardından,galip komşu devletlerin her biri, satrancın zihinsel yaratıcılarınınkendileri olduğunu savladı. Kimse, yenilen Kuşhanlardan söz etmedi.Kuşhanların yıkılması, birçok gerçeğin neden kaybolduğunun ve nedensatrancın kökenine ilişkin, inandırıcılıktan uzak bu kadar çoksöylencenin ortaya çıktığının asıl nedeni olabilir. Kuşhanlar’ınzihinsel yapıtı, yerini çeşitli söylencelere bıraktı.”

Solda Satrancın Kuşanlar’dan yayılmasını gösteren harita, sağdaKuşhanlar Türk Devletinin Haritası

Josten’in Kuşhanlar Kökeni Tezinin özeti şudur: Who? ►The Kushans /Where? ►In Central Asia / When? ►Between 50 BC and 200 AD / How? ►Bysystematic combination of three sophisticated game concepts / Why?►Because of the Kushan syncretism17

Satranç araştırmacısı İskender Altındiş, Josten’in Kuşhanlar teziiçin diyor ki: “Birçok gerçeğin kaybolduğu”ndan söz eden Yostın’ın,tezinde geçen iki ifadesine dikkat çekeceğim: Kuşhanlar’dan sözederken, bir ara ayraç içinde, “Yoksa Tomıs Hayd, araştırmalarısırasında, gizlenmiş bir belirti mi buldu?” biçiminde bir ifade17 http://www.schachquellen.de/media/josten.pdf, http://www.schachquellen.de/15038.html

14

kullanıp, Viktır Kits’in satranca ilişkin bir kitabına göndermeyapmış (Victor Keats - Chess, Its Origin) …Yostın, düşüncelerinigeliştirerek(!) dolaylı yoldan demiş ki: ‘Satranç, belli bircoğrafyaya özgü bir oyun değildir, İpek Yolu’nun merkezindeki Kuşhanülkesinde, farklı farklı kültürler, farklı oyun yapılarınıbirleştirerek satrancı yaratmıştır. Satrancı tek bir ulusunyarattığını düşünmeyelim. Satrancı Çin, Hint, Ortadoğu veya başkasıyarattı diye kavga edeceğimize, herkesin katkıda bulunduğu birbileşim olarak görelim. ‘ Yostın’ın bu iki ifadesi, burnuma bazıtanıdık kokular getiriyor: Anlaşılan o ki Gerhard Yostın adlı Alman,kuramının, satrancın yaratıcısı olarak Türkleri işaret ettiğiningayet farkında. Hatta satrancın yaratıcısı olarak Türkleri söyleyenbir belgeden haberdar bile olabilir. Bu belge, örneğin Tomıs Hayd’ıngizlediği bir belge olabilir. Satrancı Türklerin yarattığınıbaşkalarının da öğrenmesi arifesinde, bu oyunun sahipliğini tek birulustan (yani Türklerden) alıp, bütün dünyaya yamamaya çalışıyormuşizlenimi uyandırıyor. Ne zaman önemli bir değerin yaratıcı sahibininTürkler olduğu anlaşılsa, hemen o sahipliğin “önemi yoksanarak”,bütün dünyaya mal edilmeye çalışılır ve şöyle bitirilir: “Böylesinebir kardeşlik, daha güzel bir tablo değil mi?” Gerçeklerin üzeri“güzellikle” örtülür… Türk tarihini inceleyenler, buna benzeryığınla örnek bilir. Kuşhanların tarihini incelemiş olmasına rağmen,Yostın’ın Türk adını hiç anmaması ve Kuşhanlar’ı “kayıp uygarlık”tadında tanımlaması, bu açıdan özellikle dikkate değerdir. GerhardYostın (Gerhard Josten) ve Ayzek Lindır (Isaak Linder) adlı satrançtarihçileri, oyunun evrim ve çeşitliliğine bakarak, satrancın ilkizlerinin, bir Türk devleti olan Kuşhanlara kadar takipedilebildiğini belirtip, tarih olarak da MÖ 50 ile MS 200 yıllarıarasını verir. Özellikle Yostın, satrancın Kuşhan kaynaklı olduğuiddiasındadır. Yostın, satrancın, Kuşhan Türkleri döneminde, Kaşgardolaylarında doğduğunu öne sürüyor Ama diğerleri gibi O daKuşhanların Türk olduğuna değinip de "satrancı Türkler yaratmıştır"demez.”18

Araştırmacı Horst Remus de şunları söylüyor: “Ne yazık ki, satrançveya onun gelişimine dair yazılı kaynak olarak yaklaşık MS.600yıllarına ait iki Farsça kayıtlarından öncesi henüz bulunamamıştır.Bu Satranç, neredeyse bugün oynanan satranç gibi, aniden bir kişitarafından icat edilerek ortaya çıkması çok düşük ihtimaldir...18 İskender Altındiş; http://forum.satranc.biz/archive/index.php?thread-3727.html

15

Köken alanı olarak özellikle Kuşan alanı görülmektedir. Çünkü Kuşanİmparatorluğu bölgede bulundu, ikinci yüzyıldan itibaren iki kazıdançıkan ve tartışılan parçaların, satranç taşı olması son derecemümkündür. Benim düşünceme göre, tartışılmakta olan Çin menşeimuhtemelen zayıf ihtimallerden biridir. Jøsten hipotezi çok ilginçama yine de biraz daha çalışılması gerekiyor. Hindistan’ın asıl ülkeolması konusundaki teori şimdilik en geçerli teori gibi görünüyorama MS 600 den sonraki 500 yıl boyunca Hindistan içinde konununtakibi konusundaki çalışmaların eksikliği, bir başka teoriye geçitvermek zorunda kalacaktır.”19 Anlaşılan dünyada da Turan Tezi gibidaha kapsayıcı bir teze ihtiyaç duyulmaktadır. Bizim de tezimiziileri sürme vaktimiz gelmiştir.

Satrancın Kökeni Hakkında Yeni Bir Tez

“Satrancın Kökeni Turan’dır.”

“Satranç, Turan’dan (Türkistan’dan, Altay bölgesinden) dünyayayayılmıştır.” tezi yeni bir tezdir. Tezin ileri sürülmesininsebebi, mevcut açık bulgulara rağmen şimdiye kadar böyle biriddianın maalesef ortaya atılmamış olmasıdır. Bu yüzden tezimiziortaya koyduk. Amacımız sadece ilmi gerçeklerin ortaya çıkmasıdır.Çok yenidir; henüz kaynaklarda, ansiklopedilerde, derskitaplarında... yer almamıştır. Tezin sahibi de biziz. İlk olarak2010’da yazdığımız bir makalemizde ileri sürdüğümüz bu tezintartışılmasına vesile olan Sayın İskender Altındiş’in konuyla ilgiliaraştırmalarının önemi ayrıca vurgulanmalıdır; çalışmamızda sık sıkbulgu ve görüşlerine başvurduk. Bildirinin hacmi açısındanelimizdeki bütün verileri de kullanamadığımızı belirtmek isterim.Benim tezime göre oyunun erken hali Kuşanlar’a önceki Türkdevletlerinden intikal etmiştir.

Turan Tezi’nin Gerekçesi

Satranç’tan söz edilirken, Satrancın Turan kökenli olabileceğinedair mevcut bilgiler unutulmuş, unutturulmuş, göz ardı edilmiştir.Adeta Satrancın doğduğu ve yayıldığı başka bölge ve yollar daolabileceğinin düşünülmesi istenmemiştir. Mesela Hindistan, milattanönce ve sonra birçok Türk akınına ve Türk hanedanının yönetimine

19 http://www.silkroadfoundation.org/newsletter/volumeonenumberone/origin.html

16

sahne olmuş bir bölgedir. Satrancın tacirler veya Türk fatihlereliyle Hindistan’a götürülmesi çok mümkündür. Bu konudaki bilgilerise açıktır. İpek yolu gerçeği vardır. Avrupa’ya Kuzeyden gelmişolabileceği üzerinde de durulmamıştır.

Zekâ oyunlarına sahip olmak çok önemlidir.20 Türkler, Satranç gibibir savaş oyununu icat edebilecek yeteneğe sahiptir; atıevcilleştirmeleri, dünyadaki ilk savaş taktiklerinin sahibiolmaları, Çin’e Çin Seddi’ni yaptırmaları gibi hususlar bunugöstermektedir. Türkler Satranç’a benzer (taşla oynanan) başka zekâoyunlarına da -bol miktarda-sahiptir. Oyunların çoğu kendi içindeçeşitli zorluk derecelerine sahiptir. Oyunların bazı özelliklerinibirleştirerek, zorluk derecesi yüksek bir oyun olan satrancı bulmuşolmaları yüksek ihtimaldir. Bilindiği üzere Satranç’ta da çeşitlizorluk dereceleri oluşturmuşlardır; Timur Satrancı buna örnektir.Bir Hint satranç çeşidi olduğu söylenen “Türk Büyük Satrancı” bunabir başka örnektir. Benim görüşüme göre bir buluştaki daha üstseviyedeki değişimi, öncelikle o buluşun sahiplerigerçekleştirebilir.

Avrupa'nın ve Asya’nın çeşitli yerlerinde birçok Ortaçağ satrançsetleri veya müstakil satranç taşları bulunmuştur: İspanya,Katalonya, Fransa, İtalya, Floransa, Sicilya, Polonya, İngiltere,Almanya, Hollanda, Norveç, Danimarka, İskandinavya, Arnavutluk,Rusya, Özbekistan, İran, Afganistan, Türkiye’dir. Müzelerdeki bazıeserlerin bulundukları yerler belirsizdir. Bazı eserler de sadecebir heykelcikten ibarettir. (Bunların Satranç taşı olduğutartışmalıdır.) Bu satranç takımı ve taşları buluntuları, 9 ila14.yy. arasında tarihlendirilmiştir.21

Turan Tezi’nin Dayanakları

Turan Tezi’nin dayanakları şunlardır: 1. Arkeolojik buluntular 2.Edebi eserler 3. Seyahatnameler 4. Türk Sanatı 5. Halkbilim 6. TürkMedeniyeti 7. Sosyal hayat 8. Diğer bilimsel veriler

Arkeolojik Buluntular

20 Abdulvahap Kara. Dört Bin Yıllık Zekâ Ve Strateji Oyunu Dokuz Kumalak (Dokuz Taş).Türk Dünyası Tarih Dergisi, Eylül 200721 http://history.chess.free.fr/first-european.htm

17

Dünyanın En Eski Satranç Taşları, En Eski Satranç Takımı ve En EskiEksiksiz Satranç Takımı Türklere Aittir:

Asya ve Avrupa’da yapılan kazılarda birçok soyut ve somut satrançtaşları ve satranç takımları bulundu: Somut satranç taşı olaraktahmin edilen taşların en eskisinin M.S. 2. yüzyıla, soyut satrançtaşı olduğu tahmin edilen en eskisinin M.S. 8. yüzyıla ait olduğukabul ediliyor. Taşları tamam satranç takımlarına bakılaraköncekilerin durumu tayin edilebiliyor. Bu takımlar da; Somut satrançtakımının en eskisi Özbekistan sınırları içindeki Semerkant’ta;destanlarımızda Alp Er Tunga olarak geçen Afrasiyab’ın kalesindeyapılan kazılarda bulundu. M.S. 7. yüzyıla ait. Soyut satrançtakımlarının en eskisi de İran / Nişabur’da bulundu; 11. yüzyıla,Büyük Selçuklu Devleti dönemine ait. Tarihin ilk satranç taşları,Özbekistan'daki Delverzin Tepe kazılarında bulunmuştur. MS 100'lüyıllara tarihlidir. Yani Hintlilerin Çaturangasının başlatıldığından500 yıl öncesine ait bu satranç taşları Türk coğrafyasındabulunmuştur. Satranç tarihi uzmanı Linder, bunların satranç taşlarıolmayabileceğini ancak satrancın öncüsü olabileceğini söyler. Bubuluntu satrancın tarihini kabul edilenden daha öne çekmektedir. Herne kadar bu iki taşın satranç taşı olduğu konusunda kuşkular varsada, yaygın kanı, bunların satranç taşları olduğu biçimindedir.Irak’ta ve Hindistan’ın kuzeyinde, satranç taşı olduğundankuşkulanılan başka buluntular da vardır, ama içlerinden en eskibilineni budur.22 Bu buluntulardan daha eski olduğu söylenen ikibuluntudan daha söz edilmektedir: Bunlardan birincisi Moğolistan’daHun dönemine ait bozulmamış bir satranç takımıdır.23 Diğeri deKazakistan’da tarihi Otrar şehrinde yapılan arkeolojik kazılardabulunduğu söylenen satranç taşlarıdır. Bu iki buluntu ile ilgiliaraştırmamız sürmektedir.

22 http://history.chess.free.fr/images/pers...in%202.jpg ve http://history.chess.free.fr/images/pers...verzin.jpg Rusların ünlü satranç dergisi 64'ün Kasım 1991 sayısında da, bu satranç taşlarına değinilmiştir.23 Dünyanın en önemli satranç müzelerinden biri olan Uluslararası Zekâ Müzesi sahibi Tümen Ulzıı Zandraa ile söyleşimizden.

18

Tirmiz’e 60 km uzaklıktaki antik kale Dalverzintepe’de 1972 debulunup Özbekistan Arkeoloji Müzesine gelen taşlar, Afrasiab taşlarıolarak bilinen satranç taşlarına çok benzer. Kuşan Türk Devletidönemine ait bu iki parça, Satranç Tarihi için çok önemlidir:Dünyanın ilk satranç taşlarıdır. (2.yy) Delverzin Tepe, Hindistan’ıfetheden Kuşhan Türklerinin başkentidir.

Satranç arkeolojisine göre ilk arkeolojik kanıtlar; en eski açıkçatanınabilir satranç taşları, iddia edilenin aksine satrancın kökenigösterilen Hindistan’da değil, -Hind kültür alanlarında satrançtaşlarının bulunmamasına tezat- eski Afrasiyab (antik Semerkand)kazılarında bulunmuştur! Semerkant bir Türk Yurdudur. Afrasiyap(Alper Tunga) bir Türk Hakanıdır.Afrasiab 712. beri senin İslâm

egemenliğialtında idi.Sonraki Satrançtaşları (üçfigürler kibunlar soyutsatrançtaşlarıdır)Nişabur’dangeliyor vesonraki

19

Tarihin ilk satrançtaşları,Özbekistan'daDelverzin Tepekazıları MS 100'lü

zamanlarda, 9. veya 10. yüzyıla ait olsa da 11. yy.a ait başka birfildişi takım keşfedildi. Selçuklu satranç takımı dediğimiz bu takımöncekilerin de satranç takımı parçası olduğunun ispatı oldu.

1977 yılında arkeolog ve tarihçi Prof Jurij F. Burjakov tarafından Özbekistan Semerkant yakınlarındaki Afrasiyab kazılarında bulunan, Dünyanın bilinen en eski satranç takımı; 7 parça satranç seti, Semerkant, Afrasiyap kazıları, M.S. 762

Afrâsiyâb İran millî destanında İran düşmanı olarak gösterilen Turanhükümdarıdır. Adı Eski Farsça (Avesta dili) metinlerde Frangrasyan,Orta Farsça’da (Pehlevî dili) Frasyav, Frasiyâk, Frangrasyâk; Arapçakaynaklardan Taberî’de (Târîh, I, 339, 453) Frâsiyâb ve Frâsyât,Mes‘ûdî (Mürûcü’z-zeheb, II, 117) ve Bîrûnî’de (Âsârü’l-bâkıye, s.104) Ferâsiyâb, Seâlibî’de (Gurer, s. 15, 106-108, 111-137 vd.) veİran millî destanı Firdevsî’nin Şahnâme’sinde (I, 197) Efrâsiyâb(Afrâsiyâb) olarak geçer.24

24 http://www.tdvislamansiklopedisi.org/ 20

Şehname Sultan Mahmut döneminde, onunhimayesinde yazılmıştır. Sultan Mahmud 23Rebîülâhir 421’de (30 Nisan 1030) Gazne’devefat etti. İdarî kabiliyeti, siyaseti vemuazzam fütühatı ile Türk-İslâm dünyasınınmüstesna devlet adamlarından biri olanMahmud hayatının büyük kısmını savaşmeydanlarında geçirmiştir. Hindistan’a 17seferi olmuş. Fetihler yapmıştır. Öldüğüzaman Gazneli Devleti batıda Azerbaycantopraklarından doğuda Hindistan’ın YukarıGanj vadisine, kuzeyde Hârizm’den güneydeHint Okyanusu sahillerine kadar uzanan çokgeniş bir sahayı içine alıyordu. Mahmud

dindar, zeki, ileri görüşlü, ihtiyatlı ve âdil bir hükümdardı. BugünAfganistan adıyla bilinen topraklar Güney Türkistan’dır ve GazneliMahmut’un hüküm sürdüğü topraklardır. Murray, Hyde gibi İngilizlerinSatrancın kökeni Hindistan’dır tezine dayanak yaptıklarıFirdevsi’nin Şehnamesi, her türlü bilgiyi aktarması açısındanMevlana’nın Mesnevi’sine benzer. Birtakım hikâyeler biraz daabartılarak anlatılmıştır. Satrançla ilgili ilk efsane de buabartılardan biridir. Kahraman Efrasiyab, korkak birisi olarak, 296yaşında gösterilmiştir. Maddi sıkıntı içindeki Firdevsi Türk HakanıGazneli Mahmut’tan daha çok para alabilmek için eserinde herduyduğunu, doğruluğunu araştırmadan anlatmış olmalıdır. 25

Şah Tahmasb’ın Şehnamesi 1530 -35 yıllarında Abdülvahhap tarafındançizilmiş bir resim.26

25 İskender Altındiş; http://forum.satranc.biz/archive/index.php?thread-3727.html 26 http://www.metmuseum.org/collection/the-collection-online/search/452180

21

Solda Afganistan’da bulunan MS 500'lü yılların başına tarihliSatranç taşı ve ortada Kuzey Afganistan'da bulunan, 500-700'lüyıllar arasında tarihli bir satranç takımı27 Sağdaki buluntununhikâyesi ilginç: Amerika’da birisi, çok eskilere ait satranç taşıbuluntularını, bir koleksiyoncuya satmış. Bu taşların bu Amerikalıyave Amerika’ya nasıl gittiği belli değil. Taşların tarihi hakkında dabilgi yok. Satıcının yalnızca, bu taşların Afganistan’ın kuzeyindebulunduğunu belirttiği biliniyor. Buna rağmen, birisi çıkıp bunlarısatın almış ve bu taşlar, şimdi özel bir koleksiyonun parçasıymış.28

27 http://history.chess.free.fr/images/pers...otta-a.jpg. 28 http://history.chess.free.fr/images/persian/Afghan-elephant2-a.jpg Aynı şekilde uğrulanan taşlardan biri de şurada: http://history.chess.free.fr/images/pers...ant2-a.jpg.

22

Satranç taşı olduğundan kuşkulanılan şu taş, Doğu Türkistan’da;bugün Çin sınırları içindeki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeTurfan'ın 30 kilometre güneydoğusunda, İpek Yolu üzerindeki eski birvaha şehri olan Karahoca’da bulunmuştur.29 Tarihi bilinmiyor.

Rusya’nın çeşitli yerlerinde Türk medeniyetine dair yerleşimyerlerinde satranç taşları bulunmuştur. Ruslar bu taşların vesatrancın Hazar Volga boyu yolu ile geldiğini söylemektedir. Butaşlar Afrasiyap taşlarıyla benzerlik arz etmektedir.

Soldan itibaren sırasıyla: Kraliçe, fildişi, 12. c Lukoml, BeyazRusya, Belarus Devlet Müzesi; Kral, fildişi, 12. c Slutsk, BelarusBilimler Akademisi Bielorussian, Minsk; 8. yy-10.yy arasındatarihlenen sağdaki buluntu, Karadeniz'in kuzeyinde, Ten (Don) ırmağıçevresinde bulunmuştur: O dönemler, bu bölge, Türklerin yurduydu.Bunların en başında da Hazarlar ve Kumanlar (Kıpçaklar) gelir. Filfildişi, Sarkel arasında ancint Khazar kalesinde bulunan taş.Satrancın Hazar-Volga yolla Rusya'da geldiğini kanıtlıyor. Ermitage,St Petersburg, Rusya.

29 http://history.chess.free.fr/images/pers...hariot.jpg. Afrasiab parçaları gibi olan bazı taşlar Albert von Le Coq tarafından ortaya çıkarıldı. Aşağıdaki parça, İpek Yolu'nun Taklamakan çölünde Turfan yakınında bir vahada bulundu. 1902/1903 (CHOTCHO, Koeniglich Preussische Turfan-Expeditionen, Verlag Dietrich Reimer, Berlin 1913, s 218 bakınız)

23

Nişabur / 11-12.yy. Selçuklu Satranç Seti Metropoltan Müzesi

Nişabur’da bulun Dünyanın en eski ve neredeyse tamamı korunmuş (birtaşı yoktur) satranç takımı da Türklere aittir. Selçuklu SatrançTakımı olarak kayıtlara geçmiştir. Bugünkü İran’da Nişabur’dabulunmuştur. 12.yy. a aittir. Büyük Selçukluların 1092’deki en genişsınırları içinde... Büyük Selçuklu Devleti dönemine ait muhteşemsoyut satranç takımı Asya, Avrupa ve Afrika’da bulunan bazıparçaların; kendinden önceki buluntuların bir satranç takımı parçasıolduğunu doğrulamaktadır. Bu satranç takımı satranç tarihinde veTürk satranç tarihinde çok önemli bir yere sahiptir.30

Satrancın Kökeni ve Yayılması

Satranç tartışmalı bu rivayetlere göre Hindistan’da doğmuştur.Hâlbuki satrançla ilgili ilk somut bulgular; ilk satranç taşları(Afrasiyap, M.S. 760) ve ilk satranç takımı (Nişapur) Türkistan’da

bulunmuştur. Satranç taşına benzer taşlarM.S.100. yıl Kuşhan Devleti başkentiDervazintepe’de bulunmuştur. Tarafsız kaynaklar

30 Bugünkü İran sınırları içinde kalan Nişabur, Türklerin hep yoğunlukta olageldiği önemli bir şehirdir. Altındiş, Nişabur adındaki “bur” ekine dikkatinizi çeker, “Burg” ve “Burç” sözcüklerinin atası olan Türkçe “Bur” köküne dikkat çekmektedir.

24

satrancın Hindistan’a Kuşhan Türklerince getirildiğinibildirmektedir. Asya’dan İran, Arabistan, İspanya / İtalya üzerindenAvrupa’ya gitmiştir. Kuzey Avrupa ve Bizans üzerinden gittiğine dairrivayetler de bulunmakla beraber, kesin olan satrancın Türkistancoğrafyasından Avrupa’ya taşındığıdır. Satranç 800 yıllarında EmeviDevleti döneminde Araplar tarafından İspanya'ya taşındı. Avrupa’yaburadan yayıldı. Aynı dönemlerde İtalya yolu ile de yayılmalarmevcut. Arnavutluk taşına istinaden Bizans üzerinden yayıldığınadair tahminler de vardır. Kaynaklar Avrupa’daki ilk satrançtakımının Halife Harun Reşid tarafından Fransa Kralı Charlemagne'yehediye edilen satranç takımı olduğunu kaydetmektedir. (Nedensekaynaklarda satrancın Avrupa’ya Kuzey Avrupa yolu ile de gelmişolabileceği üzerinde fazla durulmamıştır.)31

Satrancın Yayılma Güzergâhları

Satrancın kaynağı gösterilen veya yayılma güzergâhı olarak adı geçenbütün ülkelerin Türklerin komşularıdır. İpek yolu ise en önemlitaşıyıcı yoldur.32 İpek Yolu aynı zamanda satranç yoludur. Birkaynakta şunlar yazıyor: “Satrancı kimin yarattığına ilişkin hangikuram doğru olursa olsun, oyunun yayılmasında İpek Yolu’nun önemitartışılmaz”. “Satrancın doğduğu iddia edilen bütün coğrafyalardakiortak ve belirleyici nokta, Türklerdir” dememişler de “Satranç, İpekYolu’yla yayıldı” demişler. İpek Yolu’nun haritasına şöyle birbakmak bile, bu yolun Türklerin denetiminde bir ticaret, düşünce vekültür yolu olduğunu anlamaya yeter: Tarihsel gerçek de budur. Yanioyunun yayılmasında “Türklerin önemi” dememişler de “İpek Yolu’nunönemi” demişler. Bu arada, kendilerine sormak gerekir: “Mademsatranç İpek Yolu’yla her yere yayıldı, öyleyse satrancınAvrupa’daki yayılışını Endülüs zamanındaki Araplara bağlamak niye?Yani satranç, İpek Yolu’yla her köşeye girmeyi başardı da bir tekAvrupa’ya mı girmeyi başaramadı?”33 M. Ali Doğan’ın belirttiğine göreHaçlılar bu savaşlar sırasında Müslümanlardan öğrendikleri diğerşeylerin yanında ‘satranç’ oyununu da Batı’ya taşıyıp tanıttılar.34

Satranç hem Araplar üzerinden Avrupa’ya ulaşmış, hem de bugünküTürkiye ve Karadeniz’in kuzeyinden Avrupa’ya ulaşmıştır. DoğuAvrupa’da bulunan ve satranç taşına benzeyen buluntuların varlığı,

31 http://www.egitimdokumani.com/satrancin-ilk-ortaya-cikisi-ve-gelisimi 32 http://www.eokul-meb.com/wp-content/uplo...ekyolu.jpg. 33 İskender Altındiş; http://forum.satranc.biz/archive/index.php?thread-3727.html 34 http://www.slideshare.net/malidogan/hacli-seferleri

25

Avrupa’da Vezir’in Kraliçe’ye dönüşümü ve Şah’a veya Kral’a görekonumu bu görüşü desteklemektedir.

Satranç Taşları Batıya Türkiye Üzerinden Gitti

Bodrum Serçe Limanı Cam Batığı buluntusu Türk tipi satranç seti,satranç setlerinin yalnız Araplar üzerinden değil doğrudan Türkiyeüzerinden Avrupa’ya geçtiğini göstermektedir. Serçe Limanı CamBatığı Kazısı, Türkiye / 11.yy, Satranç seti parçaları gemibatığında bulundu. Satranç Setleri kara veya deniz yoluyla Avrupa’yaulaşıyordu. Türkiye Bir gemi batığında, geminin kıç bölgesinde birtavla zarı ile birlikte bulundu.

Cam Batığı, Bodrum

Avrupa Satranç Setleri

Avrupa'nın çeşitli yerlerinde; İspanya, Katalonya, Fransa, İtalya,Floransa, Sicilya, Polonya, İngiltere, Almanya, Hollanda, Norveç,Danimarka, İskandinavya’da birçok Ortaçağ satranç setleri veyamüstakil satranç taşları bulundu. Müzelerdeki bazı eserlerinbulundukları yerler belirsizdir. Buluntular 9-14.yy. arasındatarihlendirilmiştir. Aşağıdaki resimde görülen ve Avrupa’da bulunansoyut satranç setleri veya taşlarının büyük bir kısmı bu Selçuklusatranç seti ve taşlarına benzemektedir: Aşağıda Avrupa’da bulunanve Selçuklu takımına benzeyen taşlardan örnekler:

1 2

26

3 4

1. Araplardan alındığı için Mozarab (Mustarip)adı verilen kristaltakım, Museu de Leida Diocesa, İspanya, 9-11. Asratarihlendiriliyor. 2. Sandomierz Takımı, 11t-12. asır, DisctricMuseum, Sandormiertz, Polanya 3. İskandinav Takımı, Nuremberg,Germanisches Nationalmuseum, 11-12 asır. 4. Venafro buluntuları,Venafro, Campania, İtalya, 10 asır sonları.35

Görüldüğü gibi en eski satranç taşı, taşları, takımı Türkistan’dabulunmuştur. Dünyanın başka taraflarında bulunan somut veya soyutsatranç takımları da ipek yolu üzerinden taşınmıştır. Türkistan’dabirçok iç ve dış istilaların, savaşların olduğunu, bu savaş veişgaller sonucu Turan Medeniyeti’ne dair birçok eserin yokedildiğini biliyoruz. Yine de mevcut arkeolojik bulgular, maddidelil bakımından satrancın kökeninin Turan olduğu iddiasınayeterince ispat gücü vermektedir: Günümüze kadar bulunan en eskisatranç taşı, somut satranç taşıdır ve Dervazintepe’de, GüneyTürkistan’da bulunmuştur. En eski satranç taşları somut satrançtaşlarıdır ve Afrasiyab’da, Semerkant’ta, Özbekistan’da bulunmuştur.En eski satranç takımı Büyük Selçuklu dönemine ait olup İran’dabulunmuştur ve soyut satranç takımıdır. İlk satranç taşları,takımları somut taşlar ve takımlardır. Moğolistan UluslararasıEntelektüel Satranç Müzesi sahibi, satranç uzmanı Tümen UlziiZandraa’nın verdiği bilgilere göre Moğolistan’da 2000 yıllık birsomut satranç takımı, tahtası yıpranmış ama taşları bozulmamış birhalde bir Hun mezarında bulunmuştur. Moğol tarihçi Baljinyam konuylailgili bilgileri kitabının 3. Cildinde vermektedir. Biz kitabı vebuluntunun resmini görme imkânı bulamadık. Ancak Tümen Beyin verdiğibilgiler doğruysa satrancın tarihi 2000 yıl öncesine gidecek ve Türkkökeni kesin olarak ortaya konulmuş olacaktır. Yüzey araştırmacısıServet Somuncuoğlu Taştaki Türkler adlı ölümsüz eserindeMoğolistan’da Hun-Göktürk dönemine ait bir Şatırçulu (Satranç Taşı)adlı mezarlık bulmuş ve eserinde yayınlamıştır: 35 http://history.chess.free.fr/first-european.htm

27

36

Yazılı Belgeler

Satrancın 600'lü yılların başında Çaturanga olarak Hindistan'daortaya çıktığı savı, Hindistan'da Bina adlı bir şairin, 625-640yılları arasında yazdığı kitabında, Çaturanga'dan söz etmesinedayanıyor. Hindistan'da bildiğimiz satranç anlamındaki Çaturanga'dansöz ettiği söylenen en eski kaynak, bu. • Satrancın İran kaynaklıolduğunu savlayanlar, "çatrang"tan söz eden ve 600'lü yılların ilkyarısına tarihlendirilmiş üç farklı Farsça kaynaktan bahseder.Bunlardan biri 620 yılına tarihlidir. Yani Hindistan'dakinden birkaçyıl eski. Bu kaynak, uydurma bir satranç hikâyesi verir. Hikâyeuydurmadır ama satrancın İran'a Hint'ten geldiğini belirtmesiaçısından dikkat çekicidir. 10. yüzyılda yaşamış Firdevsi deŞehname’sinde, satrancın İran'a Hint üzerinden geldiğini anlatır.Satrancın İran'da doğduğunu savlayanlar ise bu konuda, "İran'ıntarihsel kaynaklarında Hint adı, 11. yüzyılın sonuna kadar Hindistanyarımadası için değil, İran'ın bugünkü Pakistan sınırı içinkullanılmıştır" der. Sınırın öte yanı, Sind (İndüs) ırmağıbölgesidir. Aynı bilgileri, Biritanyalı satranç araştırmacısıKenneth Whyld da vermiş. Bu Farsça kaynaklar arasından en eskiyegönderme yapanı, Sasaniler döneminde (MS 226-651) yazılmış birkitaptır. Bu kitapta, Sasani devletini kurmuş olan Ardişir’in,çevgan ve çatrang oyunlarında herkesten üstün olduğu yazılıdır. Buda Hindistan’daki kitabın belirttiğinden 400 yıl öncesi demektir.37

Görüldüğü gibi yazılı belgeler konusu tartışmaya açık bir konudur.Yine yazılı belgelerde geçen satranç taşı Beydak (Piyâde) adıTürkçedir. Bugün “piyon” veya “er” denilen satranç taşının adıdır.Eski metinlerde daha çok “piyâde” olarak geçer. Ayrıca “yayak” veya“yaya” diye de adlandırılır. Eski satrançta, beydak (piyon)

36 Servet Somuncuoğlu, Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler, İstanbul, Meritlife, 2008, sf.182-16737 İskender Altındiş: http://forum.satranc.biz/archive/index.php?thread-3727.html

28

günümüzdeki gibi ilk oynayışta iki kare gidemez ve son sırayaulaştığında da vezirden başka bir taş alamaz. 38

Satrancın Atası Türk Zekâ Oyunlarıdır

Satrancın kökeni olarak söylenen Hindistan oyunu Çaturanga’nın,veMısır kökeni olarak gösterilen Mısır oyunu Senet’in, satranca bazıyönleriyle az çok benzeyen ama başka oyunlar olduğu görülür.Satrancın Türk zekâ oyunu olan Köçürme (Mangala) ile olan ortakyönleri, bu oyunlarla ortak yönlerinden çok daha fazladır. Türkçocuk oyunları ve zekâ oyunlarının bazı özellikleri birleşereksatrancı oluşturmuştur. Türkler göçebe avcılık döneminde aşık ve taşoyunları oynarken zamanla oyunları geliştirerek satrancı bulmuştur.Satranç oyununun öncülü denebilecek; dışarıda ve evde oynanabilençocuk oyunları, kuyu-taş-tahta oyunları, üçtaş, dokuztaş, kurtkoyun, dama, mangala, kös (tavla) gibi oyunlar Türkler arasında çokyaygındı. Şatra oyunu satrancın atası olduğu muhakkak bir oyundur.Bu çocuk oyunları incelendiğinde satrancın hangi oyunlarımızdankaynaklanabileceği açıkça görülür. Bir çalışmamızda Satrançla diğerTürk Zekâ Oyunlarının ilişkilerini incelemiştik. Söz konusuçalışmamızda Köçürme(Mangala) oyununun Satrancın atası olanoyunlardan biri olduğunu gösterdik ve satrancın hangi oyunlardanyararlanarak geliştiğini, evreleriyle ortaya koymaya çalıştık. 39

Burada görüleceği gibi Satranç, Türkçesiyle söylemek gerekirseŞıdıra veya Şatra Oyunu, kendisinden önceki Türk Oyunlarının birmürekkebidir. Satrancın öncülü olan diğer oyunlarımıza bakmak bilesatrancın kökenini göstermektedir. Han Vezir / Şah Vezir oyunlarısatrancın öncülü olan oyunlardan sadece ikisidir.40

Satranç ve Don Değiştirme (Kabulgan)

Satranç tahtasında, adım adım ilerleyen satranç taşları olduğu gibiuçarak giden taşlar da bulunmaktadır. Bu taşlar neden uçurularakoynanmakta veya belli bir konuma gelen piyon, niçin kılıkdeğiştirerek vezir veya başka bir oyuncu olabilmektedir? Türkkültüründeki don değiştirme ve uçma konusu ile satrançtaki bu dondeğiştirmenin bir ilgisi var mı? Bu Türk düşüncesinin çeşitli

38 Aysun Eyduran. Turkish Studies International Periodical For theLanguages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 5/3 Summer2010, sf. 190http://turkishstudies.net/Makaleler/158038256_8eyduran_aysun.pdf 39 Satrancın Atası Olan Türk Zekâ Oyunu: Mangala adlı makalemiz.40 Özhan- Muradoğlu, 1997: 27-28, 34

29

alanlardaki yansıması ve oyunlara bu düşüncenin uygulanmasıdır. TürkKültürü’nde Don Değiştirme, Uçarak Don Değiştirme kavramıyansımaları yaygındır. Kavramın dayandığı inançlar çok eskileredayanmaktadır. Uçma ile şekil veya kılık değiştirme anlamındaki DonDeğiştirme olguları destanlarda, efsanelerde, tasavvufta,masallarda, halk hikâyelerinde, çocuk oyunlarımızda, taşoyunlarımızda, zekâ oyunlarımızda ve nihayet satrançta karşımızaçıkmaktadır. Köçürme (Mangala) oyununda da bazı özel taşlar vardır;Sıradan bir taş iken özel taş konumuna geçer. Bu durum Dama veSatranç’ta sıradan taşların önemli taşlar haline gelişinihatırlatmaktadır. Türk Zekâ Oyunlarının (3 Taş, Dokuz Taş veyaDokurcun, 12 Taş oyunları ile Mangala, Dama Satranç vb.) çok önemlibir ortaklığı ve benzerliği vardır. Üç Taş’ın gelişmişi olan DokuzTaş’da 3 taşı kalan oyuncunun üç taşı da uçabilme özelliği kazanıpoyun tahtasının istediği yerine konabilmektedir. İşte bu kuralTürklerin buldukları dâhice bir kuraldır. Bu kural, Köçürme Oyunundakuyulardaki taşlar belli bir sayıya ulaştırıldığında (3, 4, 5),kuyunun içine farklı renkteki bir taşı, kemiği veya Tuzdık’ıkoyabilme kuralına benzemektedir. Bu taşın konduğu kuyu kapanır veyakuyuya düşen her taşı alabilme imkânı doğar (Satrançtaki vezir gibibir güç yüklenir). Kurt-Koyun Oyununda koyunlar karşı kıyıyaulaştığında her yöne hareket edebilme kabiliyeti kazanır. Kurt-Koyunoyununun gelişmişi olduğunu düşünülen Dama oyununda son çizgiyeulaşan taşınız farklı bir özellik kazanır (Önünde taş yoksauçabilir). Tıpkı Satrançta olduğu gibi: Satrançta piyonunuzu sonçizgiye ulaştırdığınızda istediğiniz oyuncuya dönüşür. Mevcut biroyuncunun veya savaşçının, oyunun veya savaşın durumuna görebirdenbire farklı bir güç, ruhi bir destek kazanması savaşınçehresini değiştirmesi anlamına gelmektedir. Bu taktik, savaşsanatını iyi bilen Türkler tarafından sık sık kullanılmış olmalıdır.Yakından bakıldığında Türklerin Üç Taş, Dokuz Taş, Oniki Taş,Mangala, Tavla, Dama, Kurt- Koyun ve Satranç gibi oyunları şüphe yokki birer savaş oyunudur. 41

Satranç’ın Öncülü: Şatra (Altay Satrancı)

Türkler birçok zekâ oyununa sahiptiler. Ancak bu oyunların herbirini kendi içinde zorluk derecelerine göre çeşitlendirmişlerdi.

41 http://arslanevi.blogspot.com.tr/2014/12/satrancve-don- degistirme-kabulgan.html

30

Bunun için oyunlarında tektipleştirme (standardizasyon)yapmıyorlardı. Bu yüzden birçok satranç çeşidine sahiptiler.

Altay Şatra Oyunları

Şatra, satrancın kadim zamanlarına ait bir satrançtır. Dağlık Altaybölgesi Türklerince halen oynanmaktadır. Askerlerin bulunduğu asılalan dışında Hakan’ın bulunduğu bir alan mevcuttur. Hakan, küçükbölümde ortadaki oyuncudur. Diğer Oyuncular: Batır(Vezir), Asker veYedek’tir. Sahalar bu satranca Sonor, Hakaslar Hazık diyorlar.42

Satranç çok eski Türk oyunudur. Oyunun bugünkünden daha ilkel birçokfarklı çeşidi Türk ülkelerinde oynanmaktadır. Tıva’da Satrançınöncülü olan oyunlar Şıdıra veya Şatıra adıyla, Altay’da Şatraadıyla, halen, oynanmaktadır. Moğolistan’da satrancın adıŞatar’dır.43 Tıva Oyunnar adlı kitabın yazarı İrgit UngulçekoviçSambu, Tuva Türklerinin “höl-şıdıraa, buga-şıdıraa” gibi türlüisimlerle şıdıraa oyunlarını satrancı çok eskiden beri oynadığındanbahseder.44

Yedi Yıl Satranç Oynayan Destan Kahramanları / Savaş SırasındaSatranç

Altay Türklerinin Kan-Ceeren Attu Kan-Altın Destanı'nda, destankahramanı Kan Altın’a, yeraltına Erlik Biyi ile savaşmaya gittiğinde

42 Google’a Shatra yazıp Altay Satrancı Şatra hakkında bilgi bulmak isterseniz karşınıza çeşitli çadır resimleri çıkar. Bu da Şatra’nın çadır’dan, çatma’dan, çatışmadan geldiğini gösteren bir delildir. Bkz: http://www.math.bas.bg/~iad/tyalie/shatra/shatrax.html 43 http://ancientchess.com/page/play-shatar.htm 44 İrgit Ungulçekoviç Sambu, Tıva Oyunnar, Kızıl, 1992, Sf. 43-58

31

yardıma gelen Cebelek, Kan Altın’a kendisine ve atı Kan Ceeren’e birzarar gelmemesi için onunla birlikte yeraltına indiğini; hedefineulaşabilmesi için boğa başlı sopayı verdiğini; Erlik Biy’in kızıAbram Moos’la yedi yıl boyunca şatra(satranç) oynadığını anlatır.45

Bu örnek destanlarımızla sınırlı değildir ve geçen yüzyıla kadarörnekleri görülen bir hadisedir. Satranç Oynarken Devleti ve SavaşıUnutmuş Medemim Han örneği 1855 yıllarındaki Türkmenistan’dan:“Şonda Tekeler çozma uruşa girişýärler. Çar tarapdan «Çoz Teke , ýaAllah!» diyşip, atly hem pyýadalar gylyç oýnadyp, naýza sanjyp,tüpeñ atyşyp, her hilli hünärlerini ýerlikli ulanýarlar. Bularyñşeýle gahramançylykly söweşmekleri netijesinde Hiwa hanynyñ goşunyýeñilip ýeliñ ugruna gaçyp başlalaýar. Olaryñ bir toparlary tozan-topar boluşyp ýaraglaryny taşlap,gollaryny galdyryp durýarlar.Ençeme bolsa ýaragyny taşlap çöke düşüp oturýarlar. Tekelerniñçalasyn nökerlerniñ bir topary Hiwa goşunynyñ 3-4 çakyrymdaky tugunatarap gaçanlaryñ izindan ýetip, çapyp baryşlaryna Mädemin Hanyñçadyryna baranlarynada düýman galýarlar. Mädemin Han bolsadüýşeninden bihabardy. Ol ýagly kişmişli palawdan doýup,şatranç(küşt) oýnap, humarly başyny galdyrman, ýeñşe garaşýardy.Hanyñ tuguna baran çalasyn ýigitler şol ýerde orta boýly,garaýagyzrak, hyýrsyz adama gözleri düşüp, derrow oña gylyç salypöldürýärler. Onuñ Mädemindigini soñra bilip galýarlar. Gowşut,Nurberdi Han dagy bir näçe ýaşulular, sypaýylar bilen Mädeminiñtuguna gelip görseler, ol öldürlipdir. Onuñ öldürilmegine gatygynanan hem gaharlanan Gowşut Han: - Siz, Hanyñ, Patyşahnyñdüzgünini bilmeýän bir topar nadanlar muny kim öldürdi? diýip, hälkiýigitlere käýäpdir.” Medemin Han (Mehmed Emin Han) 1846’da Hivetahtına geçen II. Mehmed Emin Han, birçok cami, medrese ve sulamakanalları yaptırır. Hive’deki Medemin / Mehmed Emin Medresesişehirdeki en önemli eserlerdendir. Biz burada ‘Savaşı satrançyüzünden unutması’ ile ilgiliyiz. 46

J. F. Verbruggen’in kitabında Haçlı savaşları sırasında OtağındaSatranç Oynayan Musul Selçuklu Atabeyi Kerboğa (kaynakta Kerbugha

45 Pınar Zaloğlu, Orta Asya ve Sibirya Türklerinin Kahramanlık DestanlarındaKahramanlara Yardımcı Tipler, Yüksek Lisans Tezi, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Balıkesir, 2011. 318 sf. (Sf. 183-186) https://www.yumpu.com/tr/document/fullscreen/16734319/orta-asya-ve-guney-sibirya-turklerinin-kahramanlk-destanlarnda- 46 http://turkmenkultur.com/menu/ml/t10/gawshut.html ve http://www.tdvislamansiklopedisi.org/dia/ayrmetin.php?idno=180170

32

yazıyor) hakkında ayrıntılı bilgi vardır. Kerboğa satranç düşkünlüğüyüzünden savaşı kaybetmiştir. 47

Gerd Wilhelm Hörning / Gerhard Josten. Schachzwischen Krieg und Kunst (Savaş ve sanat arasındakisatranç), Edition Jung 2004 kitabın kapağında birArapla çadır girişinde satranç oynayan bir

batılının resmi bulunmaktadır. Bu resim Avrupa’nın ilk satrançkitabından alınmıştır.

Biraz daha günümüze doğru gelelim ve Trablusgarp Savaşı ve satrançilişkisini şu ibretlik olayla görelim: 1 Nisan 1910’da Arnavutlukayaklanması çıktı; 9 Mayıs 1910’da da Girid meclisi, Yunan kralınabağlılık yemîni etti. Bu sırada, harbiye nâzırı olan Mahmûd ŞevketPaşa, Trablus’taki askeri Yemen’e sevk etmek, bir çok ihtarlararağmen mühimmâtı da İstanbul’a getirmek sûretiyle bu bölgeyimüdâfâdan mahrum bıraktı. İtalyanların teşebbüsleri üzerineTrablusgarb vâli ve kumandanı Müşir İbrâhim Paşa da, vazîfedenazledilerek bu vilâyet kumandansız ve vâlisiz bırakıldı. Romahükûmeti de bu vaziyetten istifâdeyle İttihat ve TerakkininTrablusgarb ve Bingâzi’deki halkı İtalyan aleyhinde tahrik etmesinive Osmanlı vapurlarıyla oralara asker ve mühimmât sevk olunduğunuiddiâ ile 23 Eylül 1911’de verdiği bir ültimatomla Trablus veBingâzi’nin boşaltılmasını ve teslim edilmesini istedi. Daha sonrada harb îlân etti. Ciddî bir tedbîr alınmadığı için Trablusgarb’ınelden çıkmasına sebeb olundu. Harb îlânını bildiren ültimatomgeldiğinde, İttihatçıların hâriciye nâzırı, İtalyan sefîri ilesatranç oynamaktaydı.48

Satranç Türkler Arasında Çok Yaygındır

Satranç bütün Türk topluluklarında, eğitimli eğitimsiz herseviyedeki kişilerce çok yaygın olarak oynanan bir oyundur. Mesela;Ankara’nın Çamlıdere ilçesine gidin kahvelerde satranç oynayan

47 J. F. Verbruggen. The Art of Warfare in Western Europe During the Middle Ages: From the Eighth, Sf. 227 48 http://www.dallog.net/kurumlar/itterak.htm

33

köylüler görürsünüz. 491671’de Manisa’da durum şudur: Akhisar Paşa(Sarı Ahmet Paşa) Camisinin girişi üzerinde yer alan yazıtta, 1005H. /1469 M. yılında Sarı Ahmet Paşa tarafından yaptırıldığıyazılıdır. 1671 de Akhisar’ı ziyaret eden Evliya Çelebi, “Paşa camive hamamı önünde bir geniş meydanda ulu çınar ağaçların olduğunu,bunların altında 500 kişinin oturup kahve içtiklerini, tavla vesatranç oynadıklarını” anlatmaktadır.50

Şems-i Tebrizî’nin satranç hikâyesi meşhurdur: Mevlana oğlu SultanVeled’e dedi ki, “Git Hz Şems’i getir”… Sultan Veled atına atladı veŞam’a gitti, Hz Şems’i herkese sordu, böyle bir derviş tanıyormusunuz diye araştırdı… Falan yerdeki kahvede satranç oynar, gidiporada bulabilirsin dediler. Hz Şems’in yanına geldiğinde hasırdaoturmuş, bir rahle üzerinde satranç oynuyorlardı. Hasırın kenarınagelince ayakkabılar çıkarılır, hasıra öyle oturulurdu. Sultan Veled,tıpkı babası Hz Mevlâna gibi çok şık kıyafetlerle kahveye gelmişti.O havanın atmosferinde çok yabancı kaldı. Bir şehzade geliyor,ayakta duruyor, babası gibi elini kalbinin üzerine koyup, başını sol

49 http://www.sondakika.com/haber-koyluler-satranc-oynamak-icin-ilceye-geliyor/ ve http://www.gazetepusula.net/haberler/38/bu-kahvede-sadece-satranc-oynaniyor_38233.html 50 http://thyateirakazisi.com/category/kazidetaylari/page/2/

34

Solda AnadoluSelçukluDevletinde, halkınen fazla ilgigösterdiğioyunlardan birtanesi de satranç

omzuna doğru eğiyor Sultan Veled ve niye geldin sözüne bir cevapolsun diye, Hz Şems’in ayakkabılarını alıyor, Konya’ya doğruçeviriyor. Bu o kadar nazik bir hâdisedir ki… Babam bekliyordiyemiyor…51

Türklerde satranç oyunu çok yaygındı. Herfırsatta satranç oynayanlara rastlanılabilirdi.Osman Hamdi Bey bunu nefis bir yağlıboya tablo

ile canlandırmıştır.

İlk Kahvehane ve Satranç

Osmanlı’da İlk Kahvehane, 1554 yılında Kanuni Sultan Süleymanzamanında açılmış, sonra, bir çığ hızıyla Osmanlı İmparatorluğu’nunmuhtelif köşelerine yayılmıştır. Kahve o çağa kadar sadece Araplartarafından biliniyor ve kullanılıyordu. O devirde Araplar, Türkimparatorluğunun tebaası idiler. Sık sık gidip gelen kervanlar,Doğu’nun bu bilinmeyen lezzetli içkisini de İstanbul’a getirmişti.Peçevi Tarihi, ilk kahvehanenin açılışını şöyle anlatır: 1554yılında, Halebli Hakem ve Suriyeli Şems adında iki şahıs,Tahtakale’de birer kebir dükkân açıp kahve-furuşluğa başladılar.Keyfe müptelâ bazı yârân-ı safâ, hususiyle okuryazar makulesindennice zürefa toplanır oldu. Yirmişer, otuzar yerde meclis durur oldu.Kimi kitap okur, kimi tavla ve satrançla meşgul olur, kimi nevgüftegazeller getirip marifetten bahsolunurdu…

51 http://www.semazen.net/sp.php?id=241 35

Osmanlı satranç takımları, Topkapı Sarayı

Satranç, Osmanlı Sarayı’nda da sevilerek oynanan bir oyundu. TopkapıSarayından bir murassa satranç takımı. Ajur ve firuzekârî tekniğiyleyapılmış çeşitli motiflerle bezenmiştir. Tepelerinde altın yuvalıkabaşon yakut veya firuze taşlar vardır. Taşlardan dokuzunun tepesiyakutlu, altısı firuzelidir. Satranç takımlarının 16. yüzyıldangünümüze ulaşabilmiş küçük, zarif parçalarının birbirinebenzeyenleriyle bir yarım set oluşturulmuştur.52 Özellikledevletlerarası ilişkilerde, önemli kişilere satranç takımı hediyeedilirdi. 1672 yılında III. Sultan Ahmet tarafından Polonyahükümdarına, satranç takımı hediye edilmişti. Bu takım Krakovmüzesindedir.

Türklerin En Eski Satranç Kitabı

Prof. Dr. Ahmet Bekmuradov’a göre, X. yy.’da satranç ile yakındanilgilenen Türklerden büyük üstatlar yetişmiştir. Yazara göre;Türklerin satranç tarihine ve teorisine ait en eski elyazması 1140yılında yazılmıştır ve bu yazma İstanbul’da bulunmaktadır. Buyazmanın adı “Satranç Hakkında Kitap”tır. Al- Adlî’nin, As-Suli’ninve diğerlerinin eserlerinden seçmeler yer almaktadır. Satranç oyunuile çok yakından ilgilenen Türkler, Doğu Satrancı’nın en eskimeselelerinden birisini “Atın karşısına Ruh (Kale)” şeklindeadlandırmışlardır.53 1500 yıllarına ait başka el yazması kitaplar davardır. Bunlardan ilki, Kanuni Sultan Süleyman dönemindeSeferihisarlı İsmail Şaban'ın derlediği elyazmasıdır. Bu kitap,satrancın yararları ve geçmişini anlatmaktadır. İkinci Kitap:Firdevsî-i Rûmî, Satranç-nâme (1503) Üçüncü kitap da, 1680 yılında

52 http://www.toplantidunyasi.com/harem-i-humayun-sergisi-topkapi-sarayinda-acildi/ 53 Bekmuradov 1990; 1993: 34-49

36

Kahire Mevlevihanesi Şeyhi Vanlı Dede'nin Mısır Valisi AbdurrahmanPaşa'ya gönderdiği kitaptır.54

Edebiyatımızda Satranç: Firdevsî-i Rûmî, Satranç-nâme

Divan Şairi Firdevsî-i Rûmî, (d.857/1453-ö.922’den sonra/1517’densonra) Satranç-nâme’sini H. 909 (M.1503) da Balıkesir’de yazmış veII. Bâyezit’e takdim etmiştir. Kitap 95 varak, manzum–mensur karışıkbir eserdir. İçinde tecrübe edilmiş yetmiş yedi çeşit satranç oyunuşekilleri vardır. Birinci nüshası Nûruosmâniye Kütüphanesi, ikincisiBerlin ve üçüncüsü Münih’te bulunan bu eserin yurt dışında bulunmasıönemini bir kat daha artırmaktadır. Satrancın sekiz hanesine uygunolarak, eserini sekiz bölüme ayırmıştır: Satrancın doğuşunu, satrançustaları arasındaki meseleleri, satranç oynamanın şartlarını,edebini, zamanını ve kaidelerini, satranç hanelerinin taksimin ilm-igeometri gereğince nasıl olduğunu, satranç oyununun tertibini,tecrübe edilmiş meşhur yetmişyedi satranç oyununun çizilmişşekilleri ve oynanışını ve satranç oynamanın din ehline göre harammı helal mı olduğu, ayet, hadis ve fetvalarla ortaya konulmuştur.Oyunların oynanışını anlatırken de “Açuk Türki” diliylesöylediğinden, elfaz, ibârat ve terkip gözetmediğinden bahseder. Buifadelerinden dolayı Firdevsî-i Rûmî’ye asrının Türkçecilik cereyanısavunucularından biri gözüyle bakılabilir. Satranç-nâme Türk dilitarihinin ve Türkçe’nin güzide eserleri arasında sayılabilir.55

Satranç konulu eserler tarihle sınırlı değildir. Günümüzromanlarında da, mesela Yedi Kule romanında (Yazar ErdalKüçükyalçın) Türk Satrancına rastlanmaktadır: “Romanlarda (Satranc-ıRumi) Anadolu’da 16. yüzyıla kadar satrancın biraz farklı biçimdeoynandığını biliyoruz. Sonra unutulmuş. 64 kareden oluşan klasiksatranca karşın Satranc-ı Rumi’de şahın bulunduğu sütunun arkasındada kareler var. Harem denilen bu bölümde şah herhangi bir taştarafından tehdit edilemez. Oyunda bir zar var ek olarak. Şahınharemde kalma süresini belirliyor ve bir yerde kaderi temsil ediyor.Oyunun klasik satrançtan bir farkı da, kalenin bulunduğu yerdeki

54 W. R. Reinfeld, Gün Yayıncılık, A’dan Z’ye Satranç Öğreniyoruz. Orhan Tuncay’ın önsözü https://books.google.com.tr/books?id=uBT-BwAAQBAJ&printsec=frontcover&hl=tr#v=onepage&q&f=false 55 T.C. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı Firdevsî-i Rûmî ve Tarihçiliği, Doktora Tezi, Danışman Doç. Dr. İlhan Erdem, Hazırlayan Bekir Biçer, Konya, 2005, Sf. 60-61’denhttp://www.academia.edu/3331072/FIRDEVSI-I_RUMI_ve_TARIHCILIGI

37

taşın casus özelliği göstermesi. Aldığı taşın hareketleriniyapabiliyor ve onun rengine bürünüp karşı takımın alanından oyunabaşlayabiliyor. - Satranca entrika katılmış gibi.. -Evet öyle. Birtür padişahlık oyunu...”56 Küçükyalçın’ın verdiği bilgi çokönemlidir. Bahsettiği Satranc-ı Rumî tıpkı Altay Şatra oyunu gibibir oyundur.

Gerek Halk Edebiyatında gerekse Divan Edebiyatında satranç sık sıkişlenmiştir. Konu ayrıntılı bir biçimde işlendiğinden buradaüzerinde durmayacağız. Türk Edebiyatı’nda satranç konulu oldukçahacimli bir bibliyografyaya sahibiz.57

58

Hakanların Hocaları Satranç Bilmeliydi

Türk Hakanları, Hakanların Oyunu olarak bilinen Satrancı iyiderecede bilir, çok sever ve oynarlardı. Şehzadeler eğitimlerisırasında satranç öğrenirdi. Danışmanları da mutlaka satranç bileninsanlardan olurdu. Göktürkler’de, Selçuklular’da Memlüklüler’de,Osmanlılar’da durum değişmezdi. Osman Turan'ın Türkiye SelçuklularıHakkında Resmi Vesikalar makalesinden aktarılan bilgiye göre Anadolu

56 Yazar Erdal Küçükyalçın’la söyleşi’den: http://www.aksam.com.tr/cumartesi/osmanli-tarihi-satranc-i-rumi-oyunu-gibidir-/haber-163503 57 Eski Türk Edebiyatında Satranç ve Tavla – Murat Uluğtekin Gazi Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi’nden derlenmiştir: http://satrancim.com/turk-edebiyati-eserlerinde-satranc-bibliyografyasi/ 58 http://en.wikipedia.org/wiki/Shatranj

38

Selçuk Sultanları boş vakitlerini av vs. yanında satranç oynayarakgeçirirdi. • Türk hakanlarının, padişahların hocalarının satrançbilmeleri bir mecburiyetti. Hakanların danışmanı olabilmek için desatranç bilmek gerekliydi. Böyle hocalar elinde yetişen Türkhakanları, devlet adamları, aydınları, sanatçıları, önemliinsanları, Satranç bilir ve oynardı. Timur, Babür, Kanuni, Yavuz,Atatürk, İnönü iyi oyunculardı.

“Persian manuscriptfrom the 14th centurydescribing how anambassador from Indiabrought chess to thePersian court.”notuyla takdim edilenbu minyatür, bize görebir Pers Sultanı –

Hint Elçisi karşılaşması değil, bir Türk Hakanının bir satrançmüsabakasını seyrettiğini göstermektedir.59 Başlarındaki şapkalaradikkat!

Kutadgu Bilig’de Satranç

Tarihî kaynaklar eski zamanlarda Türklerin satranç oyunu ile çokyakından ilgilendiğini göstermektedir. Bunun bir örneği olarakKutadgu Bilig eserini (Yusuf Has Hacip 1017-1077) gösterebiliriz.“Kitablar okır hem bilir erse söz, Ukar erse şiir, koşar erse öz,Yana nerd-ü şatranç bilir erse ked, Harfleri andın ulır erse ked.”60

Burada, insan eğitiminde sözün, şiirin, satrancın büyük biröneminin, faydasının olduğu anlaşılmaktadır.

İlk Dünya Satranç Şampiyonu Sûlî

Sûlî, Ebû Bekir (Ebû Bekr Muhammed b. Yahyâ b. Abdillâh b. Abbâs b.Muhammed b. Sûl-Tegin el-Bağdâdî eş-Şatrancî es-Sûlî adıyla bilinir.Türk asıllı tarihçi, edip ve şairdir. (869-71/946) İlk dünya satrançşampiyonu kabul edilir. Bağdat’ta doğdu. Satrançta devrin en ustaoyuncusu olması dolayısıyla “Şatrancî” ve ilk İslâm fetihlerisırasında Cürcân’ın Türk hâkimi olan Sûl-Tegin’in soyundan geldiği

59 http://en.academic.ru/pictures/enwiki/80/Persianmss14thCambassadorfromIndiabroughtchesstoPersianCourt.jpg 60 Arat-KB 1991: 276.

39

için Sûlî nisbesiyle tanınır. Sûl-Tegin’in oğlu Ebû Umâre Muhammed,Abbâsî ihtilâlinin önde gelen dâîlerindendi. İlk Abbâsî halifesiEbü’l-Abbas es-Seffâh tarafından Musul ve Azerbaycan valiliğinetayin edilmişti. Sûl-Tegin’in diğer oğlu Said’den olan torunu EbûAmr Mes‘ade, Halife Ebû Ca‘fer el-Mansûr zamanında hâcib olarakgörev yapmış, oğlu Amr b. Mes‘ade es-Sûlî de Halife Me’mûn devrindeönemli görevler üstlenmiştir. İbrâhim b. Abbas es-Sûlî ve Abdullahb. Abbas es-Sûlî de Abbâsîler döneminin önde gelen edip, şair vekâtiplerindendir. Devrin meşhur âlim ve ediplerinden ders alan EbûBekir es-Sûlî Mu‘tazıd-Billâh, Müktefî-Billâh, Muktedir-Billâh veRâzî-Billâh dönemlerinde sarayda nedim olarak bulundu. Râzî-Billâh’ın muallimlik ve mürebbiliğini yaptı. Satrançta devrin ustasıolan Muhammed b. Ahmed el-Mâverdî’yi yenmesi kendisine büyük itibarkazandırdı.61 Sûlî’nin ataları Bağdat’a Türkmenistan’dan gitmiştir. 62

Emir Timur (1336 – 1405) ve Timur Satrancı

Büyük Türk Hakanı Emir Timur, Çok zeki bir hakandı. Savaşlardakibaşarısını bu müthiş zekâsına borçlu olduğu söylenir. Satrancı çokseverdi. Hüküm sürdüğü 35 yıl boyunca ordusuyla katıldığı savaşlardayenilgi yüzü görmemiş olan Timur (Demir), satranç oyununda daustaydı. Dönemin tarihçisi Ahmet İbni Arapşah’tan öğrendiğimizegöre, o devrin en büyük usta oyuncularını yenmiştir. Arapşah,Timur’u şöyle tanımlamaktadır: “Zekâsını bilemek için düzenli olaraksatranç oynardı. Fakat bildik satrancı kibrine yediremediği için,bunun yerine büyük satranç oyununu oynardı. Bunun tahtası, 10×11kareden oluşur; iki deve, iki zürafa, iki bekçi, iki kale, bir vezirve birkaç fazla taş daha ilave edilirdi. En zor oyunlardan biri olanbu oyun, Timurlenk satrancı olarak bilinirdi.” İcat ettiği satrancıat üstünde (Körleme) oynadığı rivayet edilmiştir. Bugün geçer piyonolarak bildiğimiz hareket de büyük olasılıkla Timur satrancındakiYalın Er’in özel bir hareketinden uyarlanmıştır. Söylenen odur ki,Timur yine bir gün oyunu oynarken rakibine Şah-Ruh yaptığı sıradaTimur’a iki müjde getirilmiştir. Bunlardan birincisi bir erkek çocuksâhibi olduğu, ikincisi de Ceyhun nehrinin Hıta tarafındaki kıyısınainşa ettirmekte olduğu şehrin tamamlandığı idi. Bunun üzerine Timuroğluna Şahruh, şehre ise Şahruhiyye adını vermiştir. Timurlulardöneminde (1370-1507) eğer bilge biri olmak isteniyorsa, satranç

61 http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=370492 62 http://nexttm.com/view/234/

40

oynamayı bilmek gerekirdi. Örneğin, budönemin en büyük şairlerinden Ali ŞirNevai (1441- 1501) satranç oyununa tutkunve iyi bir oyuncu olarak bilinirdi. Timursatranç oynamayı çok sever ve çoksinirlendiği zamanlarda da bu oyunuoynayarak rahatlardı. Satrancı mükemmelbir şekilde oynadığı için çok az kimseninkendisiyle satranç oynamaya cesaretedebildiği Timur, normal satranç ileoynamayı aşmış ve büyük satrançlaoynamaya başlamıştı. Yani satrançtahtasını ona onbire çıkarmış ve taşlaraiki deve, iki zürafa, iki boğa, ikiaslan, iki debbâbe, iki öncü, bir vezir,bir gözcü ve diğer bazı taşları

eklemiştir. Timur’un satranççıları arasında Muhammed b. el-Akîl el-Haymî, Zeyneddin el-Yezdî ve başka kimseler vardı. Amasatrançılarının pîri aynı zamanda fakih ve muhaddis olan Alâeddinet-Tebrizî idi. Alâeddin et-Tebrizî ile büyük satranç oynayanTimur’un, satranç oyununun konumları ile hamleleri hakkında daşerhleri vardır. İbn-i Arabşah, Timur ile Alâeddin et-Tebrizi’ninyanlarında ayrıca bir yuvarlak bir de uzun satranç gördüğünü ifadeetmektedir.63 Türk Hakanlarının Satrançtaki ustalıkları o derecefazla idi ki mevcut satranç oyunu kendisine zevk vermeyince yeni birsatranç şekli icat eden Timur gibi Türk Hakanları mevcuttu. TimurSatrancı bugün hâlâ yeterince çözülebilmiş değildir. Solda İbn-iArabşah metni görülüyor.

Emir Timur Satrancı 63 http://tr.wikipedia.org/wiki/Timur

41

Osmanlı Padişahları ve Satranç

II. Mustafa besteci, şair, hattat, mühür kazıcı ve usta birsatranççı idi. Dördüncü Muratla ilgili bir iddia şöyledir: Osmanlıpadişahı Dördüncü Murat kendisini satrançta yeniyor diye bir hekiminöldürtmüştür. Söylendiğine göre öldürttüğü hekimi Murat’ın hastalığıkonusunda çok iyi bir ilerleme kaydetmiş bu da yetmezmiş gibihastalığına tedavi bulmasına ramak kalmıştır • İçkiyi ve afyonuyasaklamasıyla ünlü Dördüncü Murat, Hekimbaşı Emir Çelebi ilesatranç oynamayı çok severdi. Afyon bağımlısı olan Hekimbaşı’nınpadişah ile arasını bozmak isteyen meslektaşları Emir Çelebi’yiDördüncü Murat’a ihbar ettiler. Dördüncü Murat, satranç oynamayadavet ettiği Hekimbaşı’yı korkutarak elbisesinde sakladığı bir torbaafyonu çıkarttırdı ve “Sultanım hepsini yutarsam ölürüm” demesinealdırmadan hepsini yutturdu. Yanından ayrılıp panzehir almasın diyede üst üste üç kez satranç oynamaya zorladı ve Hekimbaşı afyonzehirlemesi sonucu öldü. Hamleler yazılmadığı için oyunları kiminkazandığı bugün bilinmiyor ama Emir Çelebi’nin son hamlesi DördüncüMurat’ın ölümüne neden oldu. Çünkü Hekimbaşı, padişahın hastalığıiçin hazırladığı ilacı yok etti ve bu ilaçtan da başka kimsedeyoktu. Dördüncü Murat da bir süre sonra öldü. Hastalığı sirozdu.Herkese yasakladığı içkiyi kendisi de sürekli olarak ve ölçüsünedikkat etmeden içiyordu.64

Kadın şairlerin şiirlerinde satranç

XII yy. Türk kadın şairlerinden Menice Mehesti de satranç oyununuiyi bilenlerden birisidir. Onun yazdığı şiirler satranç oyunuhakkında derin bir bilgisi olduğuna şahitlik etmektedir. “Ruhu karşıkoyamam Emir ruhuna, Ordu çıkmaz filin ayak astındın, Böyle bir ruhkatsaydım onun ruhuna, Hakana çıkış yok, ferz destindin, Mat olsamne olur aydın siz bana, Ben Senin ruhuna kurban olayın, Bakayın mıoyuna ya da onun ruhuna, O şahı ağdardı atın üstünden”65

Kadı Burhanettin’in Şiirlerinde Satranç

64 http://www.uslanmam.com/osmanli-tarihi/216147-padisahlarin-bilinmeyen-yonleri.html https://umutsayman.wordpress.com/2014/12/20/dorduncu-muratin-olumune-neden-olan-oyun/ http://bizans.tumblr.com/post/5574236094/dorduncu-murat-hekimbas-emir-celebi-yle-satranc 65 Bekmuradov 1993: 34-49.

42

Satranç taşlarından esinlenerek şiirler yazan Türk şairlerinden biride 1345-1398 yılları arasında yaşamış olan Kadı Burhaneddin’dir:“Şah yoluna saldım atım eve ben, Vuram ruhunu ruhuna fikir edemem,Ruh ruhuna ger vuraydım şah ile, At bolsa-yu ki tutardım mat ine”

Bir Şiir Türü

Satranç medeniyetimizin o kadar içindedir ki sadece büyüküstadların, hakan şairlerin yazabildiği bir şiir türü olarakkarşımıza çıkmaktadır. Satranç, örneği az olan Aruz kalıplı bir şiirtürümüzdür. Soldan sağa, yukarıdan aşağıya okunduğunda da kelimelerdeğişmez.66

Satranç Ustası Babür

Türk Edebiyatında bu tip şiir örneklerinin ilkine hükümdar şairBabür'ün divanında rastlıyoruz. Babür'ün tek dörtlük olarak yazdığıve her mısraı ayrı kalıpta olan şiir şöyledir: I. - -. / .- -. / .-- - / - II. - -. / .- -. / .- - - / - III. - -. / .- -. / .- - - /-- IV. .- -. / .- -. / .- -. / .- I. Yitti mini öltürgeli âhırhicrân II. Öltürgeli koyma mini kutkar iy cân III. Ahır mini kutkarbu firâk asru yaman IV. Hicrân i(y) cân asru yaman âh u figân(Hicran, sonunda beni öldürmek üzere ulaştı. Ey can (sevgili) beniölmeye bırakma kurtar. Bu ayrılık çok yaman, artık beni kurtar. Eycan (sevgili) ayrılık ah ve figan, çok yaman.) Böyle şiirleresatranç denilmesinin sebebi, meşhur satranç oyununun tahtasındakişekil gibi, sözlerin soldan sağa-yukarıdan aşağıya okunabilecekşekilde dizilmiş olmasının benzerliğidir.67

Nesirde de Satranç

Son devir Osmanlı âlimi ve devlet adamı Ahmed Fâiz Efendi (1842-1907)nin Kitâbu İkdi’l-leâl fimâ havâ tarifati’l-ulûm ve yukraü alâisney aşere minval adlı eseri satranç usulüyle yazılmıştır. Gubârîta’lik hatla yazılmış küçük bir risaledir. Ahmed Faiz Efendi’ninsanatkâr yönünün de ortaya koyan eser, satranç usulüylehazırlanmıştır. Sağdan sola ve yukarıdan aşağıya doğru okunduğundakelâm, tefsir, hadis, rivayet usulü, fıkıh, ilm-i hikmet, mantık,66 http://dogankaya.com/fotograf/satranc_ve_vezn-i_aher_uzerine_dusunceler.pdf , http://www.turkuler.com/thm/halksiirinin.asp ve http://www.murtecisozluk.com/nedir.php?&q=satranc%20i%20urefahttp://www.murtecisozluk.com/nedir.php?&q=satran%E7 67 http://dogankaya.com/fotograf/satranc_ve_vezn-i_aher_uzerine_dusunceler.pdf

43

meâni, bedî ve beyân gibi ilimlerin tarif edilip konularınınaçıklandığı görülmekte, sonunda ise aynı tarzda yazılmış Türkçe birkaside yer almaktadır. Arapça olan kitabın kullanılışı önsözdeTürkçe olarak açıklanmıştır. Sultan II. Abdülhamid’in doğum gününerastlayan 21 Eylül 1895’te tamamlanan eserin bulunabilen tek nüshasıİstanbul Üniversitesi Kütüphanesindedir (AY, nr. 4691) 68

Halkbilim Verileri

Meşhur hikâyeye göre satrancı bir Brahman'ın bulmuş ve Şah'a armağanetmiştir. Şah, buna karşılık Brahman'a "Ne istediğin varsa kabuledeceğim." der. O da, Şah'tan 64 kareli satranç tahtasının ilkkaresine bir, ikinci karesine iki, üçüncü karesine dört, yani herkareye bir öncekinin iki katı buğday koyarak doldurmasını ister.Şah, Brahman'ın alçak gönüllülüğüne hayran kalarak isteğinin yerinegetirilmesini emreder. Brahman'ın isteği yerine getirilmeyebaşlanırken ülkedeki buğdayların yetmeyeceği anlaşılır. O zamanyapılan hesaplar sonunda, Brahman'ın Şah' tan18.446.744.373.709.551.615 tane buğday istediği ortaya çıkar. Bukadar buğdayı yetiştirmek için, dünyanın 64 misli büyüklüğünde birkara parçasına ihtiyaç olduğunu görülünce, Şah Brahman'ı tebrikeder…69 Kaynaklarda gerçek bir olaymış gibi anlatılan bu şehirefsanesinde satrancı icat eden Brahman Hintli, satrancın hediyeedildiği kişi de İran Şahıdır. Ancak, Kırgızistan’da anlatılan birhikâyeye göre bu hadiseyle ilgili adı geçen Hükümdar, Hakan, BabürHan’dır. Bişkek’te yaşayan Eldar Orazaliyev, hikâyeyi dedesindendinlediğini bize aktarmıştır. Buna göre, satrancı icat etmesininkarşılığı olarak, her kare için katlamalı buğday tanesi istenen Han,“Babür Han” dır.70

Yavuz / Şah İsmail Karşılaşması

Yavuz Sultan Selim, Osmanlı İmparatorluğunun sınırlarını doğudagenişleterek, hem doğuda bir birlik sağlamayı düşünüyor, hem deOsmanlı'ya gelebilecek tehlikeli gelişmelerin önünü kesmeyiplanlıyordu. İran Şahı İsmail, satranca düşkün olduğundan veülkesindeki herkesi yendiğinden Yavuz Sultan Selim, kendisi iletemasa geçebilmek için kıyafet değiştirerek, derviş kılığında İrantopraklarında herkesle satranç oynayıp, herkesi de yenerek bir üne68 Mustafa Uzun. Ahmed Fâiz Efendi, TDV İslâm Ansiklopedisi, C.2. sf. 64-6569 http://www.marmarissatranc.com/drupal-6.13/node/26 70 http://arslanevi.blogspot.com.tr/2011/02/satranc-tarihine-halkbilim- katkisi.html (Eldar Orazaliyev, Talas, 1986 doğ.)

44

kavuşur. Sonunda Şah İsmail de bu kişi ile satranç oynamak ister.İki ünlü komutan ve devlet adamı karşılıklı çetin bir satranç oyunuoynarlar. Sonuçta, Çaldıran savaşında da olacağı gibi Yavuz SultanSelim, Şah İsmail’e karşı, galip gelir. Şah İsmail, tanımadığısıradan bu kişiye yenilmeye dayanamaz, sinirlenir. Bir avuç altınıYavuz Sultan Selim’in suratına fırlatır. Sultan bu şiiri orada Şahİsmail’e söyler. Yavuz Sultan Selim altınları, kimseye gözükmeden,sarayın bahçesinde bir yere gömer. Daha sonra İran'ı fethedince de,bu altınları çıkarıp, fakirlere dağıtır.71

Yavuz Sultan Selim ve Satranç Usulü Şiiri

“Sanma şahım herkesi sen sadıkane yâr olur / Herkesi sen dost musandın belki ol ağyar olur / Sadıkane belki ol alemde serdar olur /Yar olur ağyar olur serdar olur didar olur” Yavuz Sultan Selim'in buşiirinde aşağıda açıklandığı üzere şiir soldan sağa okunduğu gibi,sırasıyla birinci mısradan itibaren bölünmüş kelimeleri alt altagetirdiğimizde yine anlam bütünlüğü bozulmadan şiir bütünlük içindeyukardan aşağı da sırasıyla aynen okunmuş olur. Şimdi yukardanaşağıya okunur durumuna bakalım: 1. Sanma şahım / herkesi sen /sadıkane / yar olur 2. Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol /ağyar olur 3. Sadıkane / belki ol / alemde / serdar olur 4.Yarolur / ağyar olur / serdar olur / dildar olur.

Semâi’de satranç

Semâî saz şairlerinin koşmadan sonra en çok kullandıkları nazımbiçimidir. Kendine özgü bir ezgi eşliğinde söylenir. Semaiçeşitlerinden biri Ayaklı (yedekli) semâidir: Aruz ölçüsünün dört“mefâîlün” kalıbıyla yazılmış semâilerin her mısraından sonra “me-fâîlün / faûlün” veya “mefâîlün / mefâîlün” kalıbına uygun parçalareklenmek suretiyle söylenen semâilerdir. Ayaklı semâiler klasik Türkedebiyatındaki müstezad gazel örnek alınarak söylenmiştir: “Hayâl-igül ruhunla bekledim ben bunca gülzârı / Edip bülbül gibi zârı /Bana göstermedi bahtım medet ol subh-i dîdârı / Edip hasretgiriftârı” (Beşiktaşlı Gedâyî). Ayaklı semâilerin bir kısmı da,“Efendim gel bana bildir bu istiğnâ ne âdettir / Bana bildir buistiğnâ ne âdettir adâlettir / Bu istiğnâ ne âdettir adâlettirhalâvettir / Ne âdettir adâlettir halâvettir nezâkettir” (Hengâmî)şeklinde olup saz şairlerinin şiirde ustalıklarını göstermek için

71 http://pakdamar.blogcu.com/satranc-yavuz-sultan-selim/6262433 45

söyledikleri satranç nazım biçimi gibi mısralar hem soldan sağa hemyukarıdan aşağıya doğru dört eşit parçaya ayrılıp okunabilir.72

Saz Şairlerinde Satranç Usulü

Saz şairleri tarafından aruzun müfte’ilün müfte’ilün müfte’ilünkalıbıyla ve musammat gazel şeklinde yazılan şiirler. Musammatbeyitlerden oluştuğu için, her mısra kafiyeli iki eşit parçayabölünür. Bu parçalar alt alta yazıldıklarında dörtlüklerden meydanagelen yeni bir şekil ortaya çıkar. Bu şeklin kafiye şeması şöyledir:abab cccb dddb… Örnek: /Sevdi gönül bir püsteri / Sanatı terzigüzeli/Hüsnünü bir muhtasarı / Şerh ederek söylemeli/Matlanınfâikını / Sohbetinin lâyıkını/Ben gibi bir âşıkını / Eylemiş aşkıyledeli/Düştü gönül çâresine / Kaşlarının karesine/Çehre-i menâresine /Yandı derûnum göreli/Vardı ellerim eline / Tutuldu dilimdiline/Kâkülünün bir teline / Bağladı bu cân ü dili/Emrahî 73

Aşık Musikisinde Satranç

Âşık mûsikisinin bugün görülen bazı önemli tür ve biçimlerişunlardır: Ağıt, başayak, destan, divan, lebdeğmez, duvak kapma,geraylı, güzelleme, hiciv, herbe zorba, hurufat, kalenderî, kıta,koçaklama, koşma, muamma, mühemmes (veya muhammes), satranç, selîs,semâi, tekellüm (veya tekerleme), taşlama, tecnis, üstadnâme,varsağı, vezn-i âher, vücutnâme, yanıltma, yıldız. Kars-Erzurum veyöresi âşık havalarının belli başlıları şunlardır: Divanî güzelleme,tecnis, Kerem havaları, muhammes, satranç, nasihat, yanıltma,taşlama, tekellüm, destan, deyiş, koçaklama, derbeder, hoş damak,zarıncı, civan öldüren, garibî, Sümmânî, erdiş, geraylı, cenkleme,yedekleme, şikeste, üç kollu, beg usulü, çakışdırma, keşişoğlu,dûbeyt, zencirleme, dudak değmez, durnalar, semâyi, Köroğlu, Köroğlugüzellemesi, Köroğlu koçaklaması, yar havası, maya, sarı yıldız veTürkmanî.74

Satranç Usulü Tarih Düşürme

Serhan Alkan İspirli’nin belirttiğine göre Türk Edebiyatında çeşitlitarih düşürme usulleri vardır. Bunlardan biri de Satranç Usulü Tarih72 http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=360460&idno2=c360305 Nurettin Albayrak. Semâi TDA cilt: 36; sayfa: 460 73 http://kurgun.com/sozlukler/index.php?a=term&d=27&t=381 ve http://www.kastamonukultur.gov.tr/TR,63866/halk-kulturu.html 74 Süleyman Şenel. Âşık Mûsikisi, TDA cilt: 3; sayfa: 554 http://www.tdvislamansiklopedisi.org/dia/ayrmetin.php?idno=d030554

46

(Vefk Usulü Tarih) düşürmedir: Kareler içine yerleştirilenbeyitlerin yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya, soldan sağa, sağdansola veya çapraz olarak hesaplandığında aynı tarihi vermesidir.Hayli güç bir tarihleme türüdür.75

Hat Sanatında Satranç Usulü

İnsan elinin yazmak hususunda âciz kalacağı derecede iri olan celîhatlar, önce küçük nisbette yazılır, sonra satranç usûlü ileistenilen eb'âda getirilir. Hepimizin talebelik zamanımızda resim veharita büyütmek için kullandığımız bu kareleme (terbî') usûlünegöre, küçük olarak yazılan hat nümûnesinin her tarafı karelere(murabbalara) bölünür (karelere bölünmüşlük, satranç tahtasınıhatırlattığından, bu isim Osmanlı devrinde verilmiştir). Yazı nebüyüklükte olacaksa, o kadar misli büyük karelere ayrılmış bir başkakâğıda- karelerin mukabili bulunarak- harf ve işaretlerinkıyılarından ince ve düzgün bir şekilde çizilmek suretiyleaktarılır. … Aslı küçük eb'âdda yazılıp satranç usûlü ilebüyütülerek kubbeye varak altınla işlenen bu âyet bölümü (Kur'ân-ıKerîm, XXIV "NNr", 35), İstanbul'da Hırka-ı Şerîf, Büyük Kasımpaşa,Sinan Paşa Yahyâ Efendi câmilerine de - kubbenin eb'âdına göre aynıusûlle farklı boylara getirilerek- işlenmiştir.76

Kitabelerde Satranç Usulü

Hatay Ulu Cami minaresinin gövdesine yerleştirilen satranc usulükitabe yapının tarihi açısından dikkat çekicidir. Bu kitabe onaltıkareye bölünmüş bir panodur: 1. sırada; tı, ye, ha, mim/ 2.sırada;ha, mim, tı, ye / 3.sırada; mim, ha, ye, tı /4.sırada; ye, tı, mim,ha. Burada sıralanan harflerin rakamsal karşılığı şudur: 1. Sıra;9, 10, 8, 40 / 2. Sıra; 8, 40, 9, 10 / 3.Sıra; 40, 8, 10, 9 / 4.Sıra; 10, 9, 40, 8. Kitabede her sıra 67 sayısına eşit olup 10 adet67 sayısı bulunmaktadır. Bunu on ile çarpımı 670 hicri tarihinivermektedir. H. 670 tarihi miladi 1271 tarihine tekabül etmektedir.Bu kitabe; Baybars’ın 1268 yılında Antakya’yı feth etmesinden sonrayaptırdığı caminin inşasına işaret etmektedir.77

75 Serhan Alkan İspirli. Türk Edebiyatında Tarih Düşürme Geleneği. Erzurum, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S.14, 2000, sf. 8876 Türk Hat Sanatında "Celî" Kavramı / Prof. h.c. M. Uğur Derman http://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=384318 77 Hatay İlinde Türk Mimarisi I. (Doktora Tezi) Fuat Şancı Tez Danışmanı Prof. Doç. Dr. Nusret Çam, Ankara, 2006 Satranc usulü tarih düşürme için ayrıca bkz: Yakıt, İsmail; Türk İslam Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih

47

Mimarîde Satranç

Konu tam da buraya gelmişken, doğu şehirlerinin gizemli ve daracık,şaşırtıp ayartan sürpriz beklentisi içinde insanı heyecanlandıran,tanımak için zamana ihtiyaç duyduran, kendini her tekrardayenileyen, her hatırlamada ayrılaştıran dişi şehirleri ile satrançtahtası kesinliğinde bölünmüş, sürprizlere yer bırakmayacak kadaraçık ve net, keskin ve köşeli mimarisi ile bezenmiş batı kentleriarasındaki farka dikkatlerinizi çekmek isterim. Ancak Türk ŞehirMimarisinde de satranç usulü kullanılmaktadır. Satranç usulü şehirmimarisine en güzel örnek Kapalıçarşı’dır. Halil İnalcık’ın verdiğibilgilere göre Türk şehirleri, özellikle çarşıları, arastalarıkareli sokaklara ayrılır: Fatih Sultan Mehmed, 878'den (1473) önce.Büyük Çarşı'nın güneydoğu köşesinde ipek ticareti için yeni birbedesten (Darü'l-bezzaziye el-cedlde) inşa ettirdi. (bugün açıkarttırma yeri). Daha sonra Sandal Bedesteni denilen bu bina devletinen büyük bedesteni olup içinde 124 sandık, dışında ise yetmiş ikidükkân vardı. İstanbul’un fethinden önce kurulan diğer Osmanlışehirlerinde olduğu gibi, bedestenin dört kapısından kan dört anayol ve onlara paralel satranç tahtası düzenindeki sokaklarda esnafiçin çarşılar inşa edilmişti. 894 (1489) yılı vakıf kayıt defterinegöre 641 dükkân vardı. Müslüman. Ermeni, Yahudi ve Rumlar'ındükkânları aynı sokakta idi. Büyük Çarşı zamanla genişletilereknihayet 1000 dükkâna ulaşmış, üzerine çatı yapılarak on iki büyük veyirmi küçük kapısı olan Kapalı Çarşı haline getirilmiştir.78

Türk Bahçeciliğinde Satranç

Hayatın çeşitli alanlarında kullanılan satranç usulüne bir örnek debahçeciliğimizden: Kayısı yetiştiriciliğinde bahçe işlerinin kolayve seri yapılabilmesi için fidanların toprağa muntazam bir şekildedikilmeleri gerekir. Bahçe tesisinde kullanılan dikim sistemlerişunlardır: Kare usulü bahçe tesisi, Dikdörtgen usulü bahçe tesisi,Üçgen usulü bahçe tesisi, Satranç usulü bahçe tesisi.79

Dokumacılıkta Satranç

Düşürme, İstanbul, 1992, s. 37478 Yasemin Civelek. An’dan Lâ Zaman’a, Ari’den Karmaşığa, Saf’tan Meleze, Kutsal Mekândan Lâ Mekân’a… Mimarinin Yolculuğu. http://okuyoruzz.blogspot.com.tr/2011/10/normal-0-21-false-false-false-tr-x-none.html 79 http://www.camli.com.tr/uploads/2013/07/kays_convert.pdf

48

Anamur’da dokumalar arasında Çul dokumacılığı önemli bir yer tutar.Anamur’da dokunan çulları birkaç çeşide ayırmak mümkündür. Bunlarızeminlerine göre, kenarsularına göre ayırmak mümkündür. Zeminlerinegöre olan çullarda Anamur yöresinde dokunan çulun ismi “tırnakzeminli çul” olarak söylenir. Bunlar zeminleri itibari ile girilendesenlerle(bıçkılarla) karelere veya eşkenar dörtgenlerebölünmüştür. Bu dörtgenlerin orta yerinde “satranç” adı verilen karenakışlar (yanış) bulunur. Yine zeminlerine göre çullarda Anamur’dakare veya eşkenar dörtgenlerin nakışlar şeklinde oluşturulduğuçullara rastlanır. Bunlara satranç denilir ve satranç çul diyesöylenir.80 Uşak Karahallı’da tekstil üretimi Osmanlı İmparatorluğudöneminde el tezgâhları ile başlamıştır. 1940''lı yılların sonlarınakadar daha çok beyaz mal yani astar ve kaput dokunurdu. O dönemderenkli dokumalar da yapılıyordu. Kareli bez dokunurdu. Buna satrançtablasına benzediği için satranç da denirdi.81 Satranç bir dokumadesenidir. Malatya Arapgir’de dokunan “Manusa” ya da “ArapgirAlacası” denilen pamuklu(az da olsa ipekli) kumaş dokumalarına adınıveren desenler Kemha, Arap dudağı, Kırmızı çiçekli, Lacivertçiçekli, Simsimi, Dimi, Kareli, Yılan eğrisi, Sandıklı, Kuş gözü,Muş çiçek, badem, Dal çiçek, Altı parmak, Peş parmak, Top çiçek, ÜçÇiçek, Tabura Çiçek, Germesut, Sıçan dişi, Satranç ... dır.82

Mendilden Satranç Tahtası Tahtadan Satranç Taşları

Türkler arasında her yerde, her zaman oynanan zekâ oyunları vesatranç çok yaygındı. Yanlarında satrançlı (kareli) mendiltaşıyorlar veya yere çizgilerini çekiveriyorlardı. Satranç taşlarınıyanlarında taşımıyor, tıpkı Köçürme (Mangala) oyununda yerdekitaşlardan yararlanıldığı gibi, tabiattaki nesnelerden satranç taşıyapıyorlardı. Mesela bir dal parçasını düzeltip, satranç taşlarıyapıyorlardı. Soyutlamanın kökeni bu kolaycılığa dayanır. Türklerinen fazla ilgi gösterdiği oyunlardan biri de satranç oyunuydu. SadeceAnadolu’da değil Orta Asya Türk topluluklarında da satranç yaygınolarak oynanan bir oyundu. Fransız gezgin H. Blocgueville 1860yıllarında o bölgeleri gezmiş. Orada edindiği izlenimlerini80 http://www.anamurunsesi.com/kultur/dokumalar/cul.htm 81 http://users6.nofeehost.com/haber2/db/pop_printer_friendly.asp?TOPIC_ID=416 82 Bu makale IV. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, "Medya ve Geleneksel Kültür" oturumunda bildiri olarak (Kültür Bakanlığı, Ankara 2002, s.178-192) sunulmuştur. http://www.antropoloji.net/index.php?option=com_content&view=article&id=385:arapgir-postasi&catid=81:calisma-defteri&Itemid=476

49

“Türkmenler Arasında” adlı bir kitapta toplamıştır. Bu anılara göre,“Türkmenlerin, boş zamanlarında en çok sevdikleri şey satrançoynamaktı. Üzerinde satranç oynadıkları şey siyahlı beyazlı karelereboyanmış mendil, taşlar da tahtadan oyulmuştu. Türkmenler bunu daimayanlarında taşırlardı.”83

Satrancı Urefa

Satranç ile Türk sosyal hayatı o kadar iç içedir ki tasavvufiterbiye metodu olarak satranç benzeri bir oyun kullanmış, adına daSatrancı Urefa (Ariflerin Satrancı) demişler. Her evde varmış. •Atılan zara göre oyun tahtasında kare kare piyonunuzuilerlettiğiniz, her karede bir kelime olan, geldiğiniz kareninkelimesini açıklamaya çalıştığınız oyundur. Oyun tahtasında başı birkareye, kuyruğu bir kareye gelen yılanlar, oklar vardır. 10x10 101tane kare bulunan bu oyunda amaç son kareye yani "visale"ulaşmaktır.

Türkmen Masallarında Satranç

Türkmen Ertekilerinden(masallarından) Ýüz tylla(Yüz altın)’dasatranç bilmenin önemi anlatılmıştır. Türkmen edebiyatında halkıdolandıran ve satrançta kimseye yenilmeyen Padişahın kızınısatrançta yenen Mämmet’in hikâyesi anlatılır: “… - Siziň ýurduňyzykim dolandyrýar? - diýip, Mämmet ondan soran. Söwdegäriň ogly: -Patyşanyň gyzy dolandyrýar. Ol ýaňy-ýakynda: “Meni küştde kim utsa,şoňa ere barjak?” diýip, bütin halkyň arasynda jar çekdirdi -diýipdir. Mämmet: - Onuň köşgüne nädip baryp bolar? - diýip soran.Söwdegäriň ogly: - Ýok, dost, sen oňa gitjek bolup hyýalam etme, onyutmak kyn, eýýäm birnäçe adam janyny gurban etdi, çünki kim utulsa,ol gyz ony öldürdýär, küştde ol gyzy hiç bir utup bilen ýok - diýen.…”84

Satranç ve Sevgili

Satranç Türk hayatında çok önemli bir yere sahiptir ve çok çeşitlialanlarda karşımıza çıkmaktadır. Divan şairleri, şiirlerinde“satranç, nat’, şah, vezir, kale, mât, mât etmek, mansûbe, ruh,ferzin, kec-rev, esb, pîl, piyade, lu’b, açmaz, Leclâc, beydak, fil,taş sürmek” gibi satrançla ilgili kelimeleri çeşitli anlamlariçerisinde birtakım edebî sanatlarla sıkça kullanmışlardır. Divan

83 http://salihlisatranc.com/satranc-oyunu/turkiyede-satranc/ 84 http://www.tkm.8m.net/ert-100tylla.htm

50

şiirinde satrançla ilgili sıkça kullanılan bazı kelimelerle bunlarınçeşitli teşbih, mecaz ve tasavvurlarla kullanıldığının örnekleriçoktur. Şah, satranç oyunundaki en önemli taştır. Padişahanlamındaki bu kelime, divan şiirinde satranç oyununun söz konusuedildiği beyitlerde şairler tarafından genellikle tevriyeli olaraksevgili anlamında kullanılır. Satranç oyunundaki şahtan sonra enönemli taş, vezirdir. “Ferz, ferzîn, ferzâne” olarak da adlandırılanbu taş, şah olan sevgilinin yanında genellikle âşığı temsil eder.Beyitlerde piyâde olarak da karşımıza çıkan beydak, satrançta endeğersiz taştır. Siyah rengi ve küçüklüğünden dolayı sevgilininyanağındaki benler, bu taşa benzetilir. Yanak anlamına gelen ruhkelimesi, satranç oyununda kale anlamında kullanılır. Satrançtahtasının iki köşesinde bulunduğu için yine sevgilinin ikiyanağındaki benlere benzetilir.85

Satranç ve Dil

Satranç Adları

“Satranç” adı nereden gelmiştir? Dünyanın çeşitli ülkelerindesatranç hangi adlarla biliniyor? Bu adlar nasıl bir değişimeuğrayarak o şekilde kullanılır olmuştur? Bilindiği gibi birkelimenin değişik dillerdeki yazılış ve okunuşlarına internettenulaşmak mümkündür. Biz de aynı yolu takip edebiliriz. Bu kelimelerinanlamlarına, köküne, ekine bakmadan sadece okunuşlarını dinlemekbile Satrancın kökeni hakkında bir fikir verecektir. Dünyadasatranca verilen adlar satrancın yayılma yolunu da ortayakoymaktadır. Google Çeviri yardımıyla kolayca elde edilecekSatrançla ilgili okunuşların, telaffuzun benzerliğinden yolaçıkılarak Satranç’ın takip ettiği yol hakkında görüş ileri sürmekgerekirse, mevcut iddiaların aksine Satranç Turan’da doğmuştur.Hindistan’a inmiştir. Oradan İran yoluyla Araplara geçmiş,sonrasında Avrupa ilk olarak Harun Reşid zamanında Şharlamaigne’yehediye edilen Satranç vesilesiyle tanışmış ve nihayet Satranç

85 Yunus Kaplan-Yakup Poyraz. Dvan Şiirine Kaynaklık Etmes Bakımından Oyunlar, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Volume: 3, Issue: 15 Klâsik Türk Edebiyatının Kaynakları Özel Sayısı -Prof. Dr. Turgut KARABEY Armağanı- http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt3/sayi15pdf/kaplan_yunus_yakuppoyraz.pdf

51

Endülüs yoluyla İspanya üzerinden Avrupa’ya girerekyaygınlaşmıştır.86

Türkçe ile Satranç Oyununun Ortak Kuralları

Türkmenistanlı Prof. Dr. Berdi Sarıyev, dilin modern teoriterazisinin bir kefesine en eski dillerden biri olan Türk dilininkurallarını, ikinci bir kefesine de bütün dünyada bilinen Satrançoyununun kurallarını koyarak karşılaştırma yaptığı araştırmasında;ses bilgisi, şekil bilgisi ve söz dizimi açısından Türkçe ileSatranç arasında olağanüstü ortaklıklar tespit etmiştir.87

Türkçedeki “Ç”-“S” Dönüşmesi

Hindistan’dan İran’a geçerken Şatarang adını almış olan satranç’ın,Türkçedeki “Ç”-“S” dönüşmesi ile bir ilgisi olabilir mi? Bu soruyuTürkçemizdeki ilginç bir kelime ile örneklendirmek isterim. Bukelime, Satma’dır. Satma kelimesinin aslı Çatma’dır. Tarla ve bağbekçilerinin geceleri barınmaları için bir ağaç üzerine yüksekçeyaptıkları kulübe veya çardağa bazı yerlerde verilen isimdir. İsterTürkçedeki Çat sözü isterse ç-s dönüşümünden kaynaklanan Sat sözüile ilgili olsun, Satranç sözünün Türkçe bir kelime olmasıdüşünülmelidir. Bizi bu düşünceye getiren kelimelerden biri deKırgızistan’da bugün kullanılan ve tıpkı Satranç tahtasına benzeyenKareli defter anlamındaki Çatıraş kelimesidir. Çatıraş’ın karelidefter için kullanılması, satranç tahtasının da kareli defterebenzemesi çok önemlidir.

Çaturanga Sözü Nereden Geliyor?

Sözcüklerin kökenbilimi konusunda uzman Adnan Atabek'in yaptığıçözümleme şöyle: Satranç sözü için batı dilcileri, Sanskritçe"çaturanga" sözünü köken olarak gösterirler ve Hint-Arap-Avrupatrafiğini öne sürerler. Ben de buna bir koşulla katılıyorum.Satrancın, nesnel kökeni damadır. Yani 8x8 kutulardan oluşan birçizgi ızgarası üzerinde oynanan oyun. Taşlar (aşık kemikleri)önceleri tek tip iken sonra çeşitlendirilmiş. Taşlar, çizgilerinkesim noktalarına konulurken (9x9), kutu içine konmaya başlamış.Dokuz taşla oynanırken, sayı değişmiş. 'Dokuztaş', 'üçtaş' gibi

86 http://arslanevi.blogspot.com.tr/2013/09/satrancn-tarihi-ve- kokeni-uzerine.html 87 http://mtad.humanity.ankara.edu.tr/ctas/e-bildiriler/ctas2002/3ctas2002_govde.pdf

52

oyunlarımızın kökü de aynı. Değişmeyen tek şey, kutulardan oluşanızgara olmuş. Türkler, kesişen çizgilerden oluşan elek, kalbur gibinesnelere, damaya, ızgaraya, "çatura", "şadra", "şedre" diyorlar.Sakalardan tut, Anadoluya kadar bu deyimler var.88

Çaturanga / Çatmalı / Kareli / Satrançlı (Kareli)

Çatıraş: Kırgısiztan’da kareli defter için “Çatıraş” kelimesi kullanılmaktadır. Satrancın doğduğu topraklarda satranç kelimesi için “Şatra”, “Şatıra”, “Şıdıra” veya “Şator” kelimeleri kullanılmaktadır. çatlaş: çapraz (Tatar ağzı, Türk Lehçeleri Sözl.,Kültür Bak.) çatmak: damalı (DS) Satranç: Satranç tahtası gibi haneli (TDK. Türkçe Sözlük. TTK Basımevi. Ankara. 1969. 5. bsk. sf. 643) Satrançlı: Satranç tahtasıgibi dördüllere ayrılmış bir şekilde basılmış olan: Satrançlı kumaş (TDK. Türkçe Sözlük. TTK Basımevi. Ankara. 1969. 5. bs. sf. 643)

Satrançlı: Satranç tahtası gibi karelere ayrılmış bir şekilde yapılmış veya çizilmiş olan: Satrançlıkumaş, satrançlı mendil. (Sabah Meydan Larausso. 17.c, 353.sf.)

satraslı: aykırı (Kazak ağzı, Türk Lehçeleri Sözl.,Kültür Bak.) siede: elek, kalbur (Sakaca, Vasiliev)

siit: elek (Teleüt Ağzı Sözlüğü, TDK) şedre: iri gözlü kalbur (DS:

Derleme Sözlüğü) şadara: kalbur(Azeri ağzı, Türk Lehçeleri Sözl.,Kültür Bak.)

şatra: dama (Altay ağzı, Altayca Türkçe Sözlük,TDK) şatıraş: dama, satranç (Kazak ağzı, Türk Lehçeleri Sözl., Kültür Bak.) Şatraşlı: Tatarca’da “Şatraşlı” sözü kareli anlamında kullanılmaktadır.

Bir gün birisi tutmuş, damanın taşlarına kimlik kazandırmış. 'Fil','at' diye (çok büyük olasılıkla, bu hayvanların aşıklarıkullanılıyordu ve farklı ilerleme kurallarına sahiptiler). 'Çatura'olan adı da 'çatura anga' olmuş. Yani 'hayvan daması' veya 'hayvanlıdama'. Ang: yaban hayvan, geyik, karaca (Altay ağzı, aynı sözlük) Busöz, güneye, 'İndus' bölgesine indi. Sanskrit'leşti. Araplar dakendi söyleyişlerine uydurdular. Bizim Orta Asya kırsal alanındaki

88 http://forum.satranc.biz/showthread.php?tid=3727 53

şatıraş'ı, Horasan Harzemdeki çatranga'yı aydınlarımız komşudillerdeki satranç ile değiştirmişler.89

Çat / Sat / Şıdıra / Şadıra / Şedire / Satranç

Türkçemizde çatmak fiilinden gelen yüzlerce sözcük vardır. Biz birçalışmamızda bu sözleri tespit etmeye çalıştık. Hepsinde de çatma,çatılma, karşılaşma, çatışma gibi anlamlar bulunmaktadır. Çat, sat,çatır, çatıra, çatıraş, sataş, satır, şatıra, şadıraa gibikelimelere bakıldığında Satranç’ın da Türkçe bir kelime olduğudüşünülmektedir. İlk satranç adı olduğu söylenen Çaturanga kelimeside çatmak fiilinden Satranç adı ise satranç tahtasının şedireli(kareli) oluşundan; oyunun kareli bir zemin üzerinde oynanmasındanileri gelmektedir.90

Bütün zekâ oyunları: Şatra

Altay’da bütün zekâ oyunlarına Şatra denmektedir. Tuva’da Şıdıradenildiği gibi. Altay Türkleri’nin "Şatra" adıyla oynadıkları ve"Satranç"ın öncülü olan iki tür oyun gördük. Anlaşılan, tüm bu zekâoyunlarına, Altay Türklerinin "Şatra", Tuva Türklerinin "Şıdıra,Şatıra" demesinin nedeni, bu oyunların damalı, ızgaralı tabanlardaoynanmalarından kaynaklanmaktadır. Türkmenistan’da kareli tabanlarüzerinde oynanan oyunlara umumi olarak Düzzüm denilir. TıpkıHindistan'da kareli taban üzerinde oynanan her iki oyuna daçaturanga denmesinde olduğu gibi.

Satranç Taşlarının Tasarımı, Biçimi, Süslemeleri ve DerinGörüntüleri (Sembolleri)

Satranç taşları ile meselâ Türk Balballarının; Çadır geleneği veyaKümbet mimarisinin bir ilgisi olabilir mi? Çünkü bu taşların biçimive tasarımı mutlaka bir “şey”den esinlenmeli. Mutlaka bir “şey”ebenzemeli; ya somut, ya da soyut bir nesneye, eşyaya dayanıyorolmalı... Peki, satranç tahtası? Bu biçim ve şekiller neredengeliyor?

89 http://forum.satranc.biz/archive/index.php?thread-3727.html 90 http://arslanevi.blogspot.com.tr/2014/06/cadrdan- satranca.html

54

Pazırık İskit Kurgan Halısı (Kareli / Satrançvari düzen) M.Ö. 252-238. İskit Türk halısı. Dünyanın en eski halısının motifleri satrançtahtasını hatırlatan kare dilimler şeklindedir.

Memlüklü kumaş parçası TürkMemluklu Kumaş Parçası veÇarkıfelek İkonogrfisi 14.yy.

Satranç Taşları Tasarımları / Çintemani

Avrupa'da bulunan birçok soyut satranç takımları Müslümanimalatıdır. Batılıların kabulüne göre Soyut satranç taşı tasarımıMüslüman tasarımından ilham almıştır.91 Müslüman tasarımı de denilenbu tasarım da Türklerin tasarımı olup Türkler ve Türkiye üzerindenAvrupa’ya taşınmıştır. (Büyük Selçuklu Dönemi satranç taşlarıtasarımı) Günümüz satranç taşları biçimini ortaçağ soyut TürkSatranç taşlarından almıştır. Satranç taşlarının biçimini, soyut vesomut olarak ikiye ayırmak mümkündür. En eski somut biçimli satrançtaşları 5-6. yy.a ait Afrasiyap taşlarıdır; Semerkant’tabulunmuştur. Soyut satranç taşlarına ait ilk buluntular iseNişapur’da bulunmuştur. Avrupa’nın çeşitli yerlerinde Nişapur’dabulunan satranç taşlarına (neredeyse eksiksiz korunabilmiş olan12.yy.’a ait Selçuklu satranç takımına) benzer satranç taşlarıbulunmuştur. Bu soyut ve somut satranç takımı ve Türk Satranç taşıbiçimi, yüzyıllarca korunmuş, yeni biçimlere buradan geçiş

91 http://history.chess.free.fr/first-european.htm 55

yapılmıştır. (Batılılar bu tarzı Mozarab, Arap tarzı veya İslâmtarzı olarak adlandırmıştır.) Satranç taşları ve tahtasının biçim vetasarımı ile süslemelerine baktığımızda Somut ve soyut SatrançTaşları ile satranç tahtası, Türk medeniyetindeki çadır, güneş,balbal, kümbet, mezar taşı, at ve eğer kültürünün izlerini taşıdığıgörülmektedir. Bu da satrancın Hindistan kökenli değil Türkistankökenli olduğunun belgesidir. 92 Hun, Göktürk, Etrüks kayaresimlerindeki güneş şeklindeki sembol veya süsleme daha sonraGöktürk Alfabesindeki bir harfe dönüşmüştür. Bu süslemeye (güneş)ilk satranç buluntularında da tesadüf edilmektedir. Çok farklıyerlerde bulunan Satranç taşlarının bu süsleme ile süslendiğigörülmüştür. Batıda bulunan ilk satranç taşlarının süslemelerindeçadır, kümbet, balbal, kilim, eğer süslemelerinden yararlanılmıştır.Bu konuda bir sunum hazırlamıştık. İlgilenenler oradangörebilir.93Biz burada sadece Çintemani denilen süsleme için örneklervereceğiz:

92 http://www.slideshare.net/arslankucukyildiz/satranc- talar-ve-tahtasnn-biim-ve-tasarm-zerine- dnceler 93 https://www.academia.edu/9419654/Satran%C3%A7_Ta%C5%9Flar%C4%B1nda_G%C3%BCne%C5%9F

56

Üstte Delhi Türk Sultanlığı hükümdarıİltutmuş Kağan (Aralık 1210'dan, 27 Nisan1236'ya dek hüküm sürdü) dönemine aitparalar. Atın Sağrısında Türkçe AntOkunan Piktogram ve Hükümdarlık

İkonografisi var. İkinci sırada solda Hindistan Delhi Türk HakanıAlauddin Khilji döneminde Ülke sınırları. Ortada Hindistan DelhiSultanlığının Türk Hakanı Alauddin Khilji (D. 1316). SağdaMoğolistan’da bulunan, ateşte kızdırılarak atlara vurulan demir"Tamga" aleti. Türk Runik alfabesinde "Ant" okunan Piktogram..Türkler sahip oldukları hayvanlara hatta özel eşyalarına kendi aile,boy ve hükümdarlık tmgalarını vurmuşlardır. Türkolog Jean PoulRoux'a göre "Tamga" "Takma" fiilinden gelir. Çintemani ya da üçbenek motifi olarak da bilinen ve çok değerli Emel Esin'e göre "Ant"okunan bu piktogram, Türk Delhi Sultanı Kutbiddin Aybek dönemindekiparaların üzerindeki, Atların sağrısında da görülür. Öyleanlaşılıyor ki Osmanlıda da devam eden bu Hakimiyet ve Hükümdarlıkİkonografisi, 12. yy Türk Delhi Sultanlığında da kullanılmış. (NurayBilgili arşivinden) Üçüncü sıra sol altta Osmanlı padişah kaftanı,sağda Sandomierz satranç seti: Bu satranç setinde çadırdankaynaklanan çoğu benzerlikler bulunmaktadır: Sol üstteki taşın tepegörünüşü çadır tepesi şeklinde. Alt çizgiler Çadır kuşaklarışeklinde. Çintemani süslemeli. Nuray Bilgilinin açıkladığına göredaire içindeki nokta işaretleri güneş ve yıldız okunur. Türkçe runikharflerdendir ve "güneş" okunan piktogramdır. 94 Sandomierz Seti, 11-12.yy. Disctric Museum, Sandormiertz, Polanya. En altta iseGöktürkçe Runik Yazı ve Ant Okunan Piktogram var. Emir Timur'un

94 Ayrıca bkz. Arslan Küçükyıldız. Satranç Taşlarında Güneş: https://www.academia.edu/9419654/Satran%C3%A7_Ta%C5%9Flar%C4%B1nda_G%C3%BCne%C5%9F

57

bayrağının da üç benek motifli olduğunu dönemin kaynakları ışığındabiliyoruz.95

Solda Hindistan Delhi Türk Sultanı İltutmuş Kağan dönemine ait para.Elinde Türk gelenek ve ikonografisine uygun Topuz tutar ve atınınkuyruğu Türk usulü düğümlüdür. 1217-1220. Ortada Timur’un Ağustos1403’de Gortin Kalesi’ni kuşatması. Hakanın üstünde tutulan şemsiyeTürk Hakanlarının hakimiyet sembolüdür ve adı Çetr’dir. (Çadır)Solda Hakanın arkasındaki süsleme çadır duvarı gibi karelider. Alttasağda günümüz bir Kırgız çadırı (Boz üyü, evi); çadır duvarıkarelidir. Ortada Kırgızistan şedireli, kareli ve dört yönsembolizmini de gösteren halı kilimleri. En sağda ise Selçuklu’daşedireli, kareli, çadır duvarı şeklindeki duvar süslemesi.

The Turk

Türkler çok iyi satranç oynuyorlardı. İlk dünya şampiyonu birTürk’tü. (Suli) Avrupalılar satrancı bir Türk oyunu olarak tanıdı. Okadarki icat ettikleri bir satranç otamatına, makinasına “The Turk /Great Turk” adını verdiler. Batı’da yapılan ve hakkında çeşitlihikâyeler anlatılan ilk satranç makinesinin adının “The Turk” olmasıda satrancı Türklerin dünyaya yaydığını göstermektedir. Satranç birTürk Zekâ oyunu olarak bilindiği ve tanındığı için Karl Gottlieb vonWindisch’in kitabında bildirdiği ve Baron Kempelen tarafından1770’de Avrupa’da icat edilen ve başına bir Türk kıyafetli mankeninoturtulduğu ilk Satranç otomatına veya makinasına “The Turk” adı

95 http://www.twcenter.net/w/images/4/43/Symbol_timurids.jpg

58

verilmiştir.96 Bize satrançın kökeninin Türler olduğu bilgisiniaçıkça vermektedir. Avrupa’da oyunun kökeninin Türkler olduğubilgisi o kadar yaygındır ki oyunun makinası icat edilirken adınaTürk denilmiştir. Bu derin görüntü (imaj) yerleşik bir deringörüntüdür:

Solda The Turk otomatı. Sağda oyunun Türklerle ilgili deringörüntüsünün(imajının) yaygınlığının örneği: Oyuncu François-AndréPhilidor 1780’lerde Londra Parsloe’s Satranç kulübünde Satrancınsahibi olan milletin bir ferdinin gözetiminde satranç oynuyor.(Yazan: Courtesy Edward Winter). 97

Hindistan’daki Türk Büyük Satrancı

Satrancın bir Türk oyunu olduğuna dairbirçok bilgi mevcuttur. Makalenin hacmiaçısından fazla belge ve resimverilememiştir. Ancak satrancın kökeniolduğu ileri sürülen Hindistan’da oynanansatranç çeşitlerinden biri üzerinde durmakistiyoruz: Bu satrancın adı “Türk BüyükSatrancı”dır. Hintliler Türklerdenöğrendikleri oyunu doğal olarak Türklerinadıyla oynamaktadır! 98 “The Turk”

makinesinde olduğu gibi bir hak teslimdir. Bu da tezimizi doğrulayanbir belgedir. Hindistan'daki satranç çeşitlerinden biri, “Büyük

96 Konuyla ilgili Vikipedya ve Youtuba bakınız: http://www.youtube.com/watch?v=lfDDcaewlZU http://www.youtube.com/watch?v=RdT4yG8wczQ http://www.youtube.com/watch?v=R7tb6EfE1gw http://www.youtube.com/watch?v=I9qTypcVGrw 97 http://www.blindfoldchess.net/introduction/98 http://www.chessvariants.org/historic.di...angr1.html

59

Satranç” veya “Türk Büyük Satrancı” olarak adlandırılmıştır. Budemektir ki Hindistan coğrafyasındaki satranç çeşitlemelerinde bileTürk'ün izi, etkisi ve adı var. (Timur satrancına ne kadar benziyor)Resimde Hindistan’da oynanan “Türk Büyük Satrancı” görülüyor.

Değerlendirme ve Sonuç

Satrancın Kökeni ile İlgili İddialar

Satrancın kökeniyle ilgili çeşitli iddialar mevcuttur. Her iddiaiçin ayrı ayrı şu soruları sormamız gerekir: Belirtilen kökenhakkında somut bilgi, belge var mı? Çeşitli bilimlerce bu bilgilerdestekleniyor mu? Bu savaş oyununu nasıl, hangi zamanda meydanagetirmişler? Değişik şekilleri o milletlerde, ülkelerde, bölgelerdehalen yaşıyor mu? Bugün ne kadar yaygın? Satranca benzer başkaoyunları var mı? Satrancı icat eden millet savaşçı bir millet mi?Savaş taktiklerinden haberdar mı? Bu kültürü oluşturabilme şartlarınedir?

Hindistan Kökeni İddiası

Mahatma Gandi şöyle demiştir: “Hindistan bir anadır. Onun iki çocuğuvardır. Bunların biri Türkler diğeri ise Hintlilerdir”. TürklerHindistan'a girmeden çok çok zaman önce bile Hindistan'da yaşayançeşit çeşit ırklar ve topluluklar vardı. Gandi'nin "Hintliler"dediği, bunların tümü olsa gerek. Ancak, MÖ 3000'lerde Hindistan'ınkuzeybatısındaki İndüs (Sind) Irmağı bölgesinde görülen Türkuygarlığına kadar, Hindistan'da kayda değer hiçbir uygarlık yapıtıgörülmemiştir. Bir birlikleri, bir başkentleri, belli bir coğrafimerkezleri bile yoktu. Hindistan'daki bu Türk uygarlığı,Sümerlilerle aynı dönemdedir ve iki uygarlık, heykellerinde görüleninsanlara, ilahlara, tartılarına kadar aynıdır. Batılılar tıpkıSümerlilere Türk demekten kaçındıkları gibi, Orta Asya'dan geldiğikesin olanların Hindistan'da kurduğu bu uygarlığa da Türk demektenkaçınır. Türk demek yerine, "Sümerliler Hindistan'a da gitmiş"derler. Türklerin Hindistan'a bildiğimiz ilk girişi budur. Dahasonra da sürekli girmişlerdir. Satranç’ın kökeni ile ilgili temeliddialardan biri olan bu iddiayı ispatlamaya yetecek kadar bilgi vebelge yoktur. Miladın ilk yüzyıllarından beri, yani satrancınbulunuş tarihi olarak verilen tarihten asırlar önce, TürkHanedanları Hindistan’a akınlar yapmış, devlet kurarak hâkimiyetsürmüşlerdir. Savaşçılıktan uzak bir milletin bu oyunu meydanagetirmesi bir yana Türklerden öğrenmiş olmaları daha akla yatkın

60

gözükmektedir. Çünkü tam bir savaş oyunu olan bu oyunu vücudagetirmeleri sosyolojik, psikolojik ve dini sebeplerle imkânsızgözükmektedir.

Satranç’ın İran’dan kaynaklandığı iddiası

Satrancın İran’da çıktığı iddialarının bir dayanağı, bilinen ilksatranç takımının Özbekistan’da, Semerkant’ta bulunmuş olmasıdır. O

bölge, o dönemde İran’da hâkim olan Sasaniyönetiminde olduğu için, satranç İran’dadoğmuştur diyorlar ama orada yaşayanların Türkolduğundan söz eden yok. Satrancı İran’adayandıranların bir diğer nedeni, MS 600 lerdeyazılmış bir kaynaktır. Burada, MS 226 yılındaSasani devletini kurmuş olan Ardişir’in ustabir satranç oyuncusu olduğu yazılıdır. Bu daHindistan’da bulunduğu söylenen belgelerden 300- 400 yıl öncesi demektir. Ardişir’in çevganoynadığına dikkat ediniz. Çevgan (Polo),Milattan öncesine dayanan, at üzerinde oynananbir Türk savaş oyunudur. Yerli yabancı

tarihçiler tarafından, özellikle de Ardişir’in yaşadığı yıllar için,kişilerin veya toplulukların Türk kimliğini belirlemekte başlıbaşınabir ölçüttür. Sasani devletine adını veren Sasan, Ardişir’indedesidir. Şu iki bilgi, Tarih’le sabittir: 1) İstanbul surlarınakadar ilerleyen Sasani orduları, Kara Doğan adlı bir komutanınTürkler’den oluşan ordusuydu. 2) Sasaniler, Romalılardan aldıklarıganimetlerin bir bölümünü, Horasan'ın doğu sınırlarındaki Türkhakanına göndermiştir.

Resimdeki satranç oynayan Ardişir’in seyircileri Türk’tür.

Satranç’ın Eski Mısırdan kaynaklandığı iddiası

İddianın sahipleri Piramitlerde bulunan Senet oyunu tahtası vetaşları ile bu oyunu oynayanların resimlerini iddialarına kanıtolarak göstermektedir. Satranç, Senet oyunundan gelişti,demektedirler. Hâlbuki bu oyun, mantığı ve oynanışı tamamen farklıbir oyun olup, satranç oyununa taşlarının şekli ve oyun tahtasınınikili sıra kareli oluşu dışında bir benzerliği yoktur. Bir oyunungeliştiği söylenen oyuna benzer bir gelişim göstermesi gerekmez mi?Senet oyunu satrancın öncülü değildir. Başka bir oyundur. Az çok

61

nasıl oynandığı bilinmektedir. Buna karşılık Satranç, 4000 yıllıkbir Türk oyunu olan Mangala’ya birçok bakımdan benzemektedir.

Satranç’ın Çin ve Truva kökenli olduğu iddiaları

Çin kökenli olduğu iddiasının Çin’in Türklerle savaşan bir milletolması ve iç savaşlar dolayısıyla savaş kültürünün bulunmasısebebiyle akla gelmiş olacağı düşünülebilir. Yayılma alanlarınabakıldığında Çin’le ilgisi olmadığı açıkça görülmektedir. Eski Yunanveya Truva kökenli olduğu iddiasının da Eski Yunan Medeniyeti’neAvrupa’nın duyduğu hayranlıktan doğduğu ve Avrupalıların bu oyunu daher şey gibi Yunanlılara maledivermek düşüncesinden kaynaklandığısöylenebilir.

Satrancın Kökeni

Satrancın Kökeninin Hindistan, Kuşhanlar, İran, Mısır, Çin, Arap,Truva, Roma, Arnavutluk olduğu iddiaları vardır. Bu iddiaların engüçlüsü Hindistan ve Kuşhanlar’dır. Hindistan Milattan öncekiasırlardan beri kadim bir Türk Yurdudur. Kuşhanlar Türk Devletidir.Kanaatimizce satranç Kuşhanlar’a onlardan önce Türkistan’da kurulanönceki Türk Devletlerinden geçmiştir. Satranç taşlarının vetahtasının biçim ve tasarımındaki benzerlikler, Satrancın kökenininTürkler olduğunu göstermektedir.

“Satrancın Hindistan kökenli olduğu iddiası” ancak mevcut olduğusöylenilen belgelerin ortaya konmasıyla ispatlanabilir. Bu belgelerbulununcaya kadar, yukarıdaki kanıtlarımıza dayanarak, Satranç’ınTürk kökenli olduğunu iftiharla söyleme hakkına sahibiz.

Hayır, böyle önemli bir oyunu Türkler nasıl bulmuş olabilir, onlargöçebeydi, denilebilir; Bu takdirde satranca benzeyen tarihteki eneski oyun setinden de bahsetmeliyiz: Tarihteki İlk Oyun (İlkSatranç?) da Türkiye’dedir! Siirt teki Başur Höyük kazısında ErkenTunç Çağ’a tarihlenen mezarlar içerisinde satrancın atası olabilecekbuluntular bulduk. Bunların karbon-14 tarihlemeleri M.Ö. 3100-2900tarihleri arasını vermekte, bu buluntulardan daha erkene tarihlenenfigüratif oyun seti şimdilik yok. Bunlar Mezopotamya’da M.Ö. 4. binyılın sonunda yazının bulunması veya yazı ile birlikte kullanılan,yazının dışında objeler olmalılar, yani önce oyun vardı galiba,kültür oyunun etrafında gelişti gibi görünüyor. Bulunan mezarıniçerisinden iki çocuk bir yetişkin iskeletinin bulunmuş olması

62

nedeniyle oyun taşlarının çocukların eğitiminin bir parçası,strateji oyunu olduğunu düşünmekteyiz.99

5000 yıllık bu oyun parçaları farklışekillerde heykel ve yeşil, kırmızı,mavi, siyah ve beyaz boyalı 49 küçüktaştan oluşuyor. Bazılarında,

domuzlar, köpekler ve piramitler tasvir edilmiş, diğerlerindeyuvarlak ve mermi gibi şekiller bulunuyor.

Kaynaklar

ALBAYRAK, Nurettin. Semâi, TDA. cilt: 36; sayfa: 460 ALTINDİŞ, İskender; Satrancı Türklerin Yarattığına İki Gösterge http://forum.satranc.biz/archive/index.php?thread-3727.html AND, Metin (2007). Oyun ve Bügü, Türk Kültüründe Oyun, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.http://ocw.metu.edu.tr/pluginfile.php/2338/mod_resource/content/0/ceit706/week2/MetinAnd_oyun_bugu.pdf ARAT, R. R. (1991). Kutadgu Bilig. I Metin. Ankara. 3.Baskı. ARSLAN, Mehmet (2000). “Divan Şiirinde Satranç ve Satranç Istılahları” Osmanlı Edebiyat-Tarih Kültür Makaleleri, İstanbul: Kitabevi Yayınları, s. 1-25.ATEŞ, Ahmed (1954), Şâh-nâme’nin Yazılış Tarihi ve Firdevsî’nin Sultan Mahmud’a Yazdığı Hicviye Meselesi Hakkında‛, Türk Tarih Kurumu-Belleten, XVIII:LXX:159-168.BEKMURADOV, A. (1990). Sadrançnama, Aşgabat.BEKMURADOV, A. (1993). Edebi Miras-Ebedi Miras, Aşgabat. BİÇER, Bekir. (2005) T.C. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı Firdevsî-i Rûmî ve Tarihçiliği, Doktora Tezi, Danışman Doç. Dr. İlhan Erdem, Konya, Sf. 60-61BİLGİLİ, Nuray (2014) Türklerin Kozmik Sembolleri Tamgalar, İstanbul, Hermes Yayınları, 132 s. ISBN : 9789756130537

99 Arkeolog Haluk Sağlamtimur: http://arkeolojihaber.net/tag/basur-hoyuk/

63

CHOTCHO, Koeniglich Preussische Turfan-Expeditionen, Verlag DietrichReimer, Berlin, 1913, s 218 CİVELEK, Yasemin An’dan Lâ Zaman’a, Ari’den Karmaşığa, Saf’tan Meleze, Kutsal Mekândan Lâ Mekân’a Mimarinin Yolculuğu. http://okuyoruzz.blogspot.com.tr/2011/10/normal-0-21-false-false-false-tr-x-none.html DALKIRAN, H. S., (1995). Satranç Eğitim Metodu, İstanbul.DERMAN, M. Uğur. Türk Hat Sanatında "Celî" Kavramı http://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=384318EKER, Süer. (2012) ‘Orta Asya’nın Gizemli Halkı’: Soğdlular Soğd ve Soğdca, Türkbilig, S. 24, SF. 77-92.EYDURAN, Aysun (2010) Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 5/3 Summer, sf. 190 http://turkishstudies.net/Makaleler/158038256_8eyduran_aysun.pdfİSPİRLİ, Serhan Alkan. (2000) Türk Edebiyatında Tarih Düşürme Geleneği. Erzurum, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S.14, sf. 88KAPLAN, Yunus-POYRAZ, Yakup. Divan Şiirine Kaynaklık Etmesi Bakımından Oyunlar, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Volume: 3, Issue: 15 Klâsik Türk Edebiyatının Kaynakları Özel Sayısı-Prof. Dr. Turgut KARABEY Armağanı- http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt3/sayi15pdf/kaplan_yunus_yakuppoyraz.pdf KARA, Abdulvahap (2007) Dört Bin Yıllık Zekâ Ve Strateji Oyunu DokuzKumalak (Dokuz Taş).Türk Dünyası Tarih Dergisi, Eylül 2007KÜÇÜKYILDIZ, Arslan (2010) Satrancın Atası Türk Zekâ Oyunu Mangala (Günümüzde Çocuk Oyunlarında ve Oyuncaklarında Yaşanan Değişimler Sempozyumu, 9-10 Aralık 2010, Ankara / Türkiye) https://www.academia.edu/4457887/Satran%C3%A7%C4%B1n_Atas%C4%B1_Olan_T%C3%BCrk_Zek%C3%A2_Oyunu_Mangala KÜÇÜKYILDIZ, Arslan (2012) Satrancın Tarihi ve Kökeni Üzerine http://arslanevi.blogspot.com.tr/2013/09/satrancn-tarihi-ve-kokeni-uzerine.html KÜÇÜKYILDIZ, Arslan (2013) Çadırdan Satranca http://arslanevi.blogspot.com.tr/2014/06/cadrdan- satranca.html KÜÇÜKYILDIZ, Arslan (2014). Satranç ve Don Değiştirme (Kabulgan) http://arslanevi.blogspot.com.tr/2014/12/satrancve-don- degistirme-kabulgan.html

64

KÜÇÜKYILDIZ, Arslan. Satranç Bir Türk Zekâ Oyunudur (2014) http://arslanevi.blogspot.com.tr/2014/05/satranc-bir-turk-zeka-oyunudur.html KÜÇÜKYILDIZ, Arslan. Satranç Tarihine Halkbilim Katkısı (2011) http://arslanevi.blogspot.com.tr/2011/02/satranc-tarihine-halkbilim-katkisi.html KÜÇÜKYILDIZ, Arslan. Satranç Taşlarında Güneş (2014) https://www.academia.edu/9419654/Satran%C3%A7_Ta%C5%9Flar%C4%B1nda_G%C3%BCne%C5%9F KÜÇÜKYILDIZ, Arslan. Satranç Taşlarının Biçim ve Tasarımı Üzerine Düşünceler (2014) https://www.academia.edu/Documents/in/Satranc_Taslari_ve_Tahtasinin_Bicim_ve_Tasarimi ÖZHAN, Mevlüt - MURADOĞLU (1997) Malik. Türk Cumhuriyetlerinde ÇocukOyunları, Ankara, Kültür Bakanlığı, 1997, 143 Sf.SAMBU, İ., (1992). Tıva Oyunnar, Kızıl. Sf. 43-58 SOMUNCUOĞLU, Servet (2008) Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler, İstanbul, Meritlife, 2008 543 sf.ŞANCI, Fuat (2006) Hatay İlinde Türk Mimarisi I. (Doktora Tezi) Tez Danışmanı Prof. Doç. Dr. Nusret Çam, AnkaraŞENEL, Süleyman. Âşık Mûsıkîsi, TDA cilt: 3; sayfa: 554 ŞİŞMAN, Bekir ve KUZUBAŞ, Muhammet (2007). Şehnâme’nin Türk Kültür ve Edebiyatına Etkileri, İstanbul: Ötüken Yayınları.ULUĞTEKĠN, Murat (1994). Eski Türk Edebiyatında Satranç ve Tavla, Ankara: GÜSBE Yüksek Lisans Tezi.UZUN, Mustafa. Ahmed Fâiz Efendi, TDV İslâm Ansiklopedisi, C.2. sf. 64-65 VERBRUGGEN, J. F. The Art of Warfare in Western Europe During the Middle Ages: From the Eighth, Sf. 227 У. ЭРДЭНЭБАТ1, Т. БАТБАЯР2, Д. СОДНОМЖАМЦ3. ХАР БАЛГАСААС ОЛДСОН ХӨЛӨГТ ТОГЛООМ Mongolian Journal of Anthropology, Archaeology and Ethnology, Vol. 7, № 1 (378): 114 - 133 (2012)YAKIT, İsmail (1992) Türk İslam Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih Düşürme, İstanbul, s. 374Yeni Türk Ansiklopedisi, sf. 1300ZALOĞLU, Pınar (2011) Orta Asya ve Sibirya Türklerinin Kahramanlık Destanlarında Kahramanlara Yardımcı Tipler, Yüksek Lisans Tezi, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Balıkesir, 318 sf.

65