17

Sonuç Yerine: Barış Sürecinde Yoldaki İşaretler

  • Upload
    selcuk

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

İçindekiler | iii

İçindekiler

Takdim .............................................................................................................................................. v

I. Bölüm: Kuram ve Kavramlar 1- Önsöz Yerine: Çatışma Analizi ........................................................................................... 3

Hüseyin Bağcı 2- Çatışma Yönetimi: Kavramsal ve Kuramsal Bir Analiz ................................................. 18

Nezir Akyeşilmen 3- Çatışma Çözümüne Temel Yaklaşımlar .......................................................................... 45

Havva Kök Arslan ve Fırat Çapan II. Bölüm: Bazı Çatışma Konuları

4- Çatışma ve Çatışma Yönetiminin Sosyal-Psikolojik Temelleri..................................... 61 Özlem Dirilen Gümüş

5- Çatışma Dili: Bir Söylem Analizi ...................................................................................... 87 Segah Tekin

6- Çatışma Yönetimi Aracı Olarak Uluslararası Örgütler ............................................... 108 Duygu Özlük

7- Çatışma Sonrası Ulus/Devlet İnşası: ‘STTK Afganistan Modeli’ ............................... 131 Merve Seren ve Yusuf Özer

8- Bıçak Sırtı: Çatışmadan İşbirliğine Enerji Kaynakları ................................................. 158 İdris Demir

III. Bölüm: Küresel Siyasi Çatışmalar

9- Uluslararası Çatışmaların Seyri: Son Asrın Çatışma Trendleri .................................. 177 Ali Yıldız

10- Kıbrıs Sorunu: BM Neden Başaramadı? ........................................................................ 195 Dilek Latif

iv | İçindekiler

11- Çatışma Çözümleri Perspektifinden Suriye-İsrail Meselesi ........................................ 217 Pınar Akpınar

12- Dağlık Karabağ Sorunu: Çözüm Arayışlarında Minsk Grubu ve Bölgesel Aktörler .............................................................................................................. 239 M. Fatih Öztarsu

13- Kosova: Kimin Barışı? ...................................................................................................... 261 Metin Aksoy, Armand Polisi ve Mehmet Büyükçiçek

14- K.İrlanda: Bitmeyen Bir Barış Hikâyesi ......................................................................... 277 Kısmet Metkin ve Murat Çemrek

15- Bask: Egemenlik Paylaşımı ya da Bağımsızlık ............................................................... 295 Bülent Erdoğan

16- Srilanka Modeli: Kaplanlar Gitti, Tamil Sorunu Kaldı Yadigâr ................................. 317 Yusuf Çınar

17- Fildişi Sahilleri: Etnisite, Kimlik ve Çatışma ................................................................. 350 Hayati Ünlü

18- Güney Afrika: Apartheit’den Demokrasiye Çatışma Dönüşümünde Bir Başarı Hikâyesi ........................................................................................................... 373 Cüneyt Özşahin

IV. Bölüm: Türkiye’de Siyasi Çatışmalar

19- Türkiye’de Kürt Sorunu: Çatışma mı, Çözüm mü? ...................................................... 403 Bilal Sambur

20- Çözülemeyen Sorun: Alevilik Meselesi ......................................................................... 422 Bilal Sambur

21- Çoğunluğu Marjinalleştiren Çatışma: Başörtüsü Sorunu ........................................... 435 Neslihan Akbulut Arıkan

Sonuç

22- Sonuç Yerine: Barış Sürecinde Yoldaki İşaretler .......................................................... 449 Yılmaz Ensaroğlu ve Nezir Akyeşilmen

Barışı Konuşmak | 449

Sonuç Yerine: Barış Sürecinde Yoldaki İşaretler

Yılmaz ENSAROĞLU♣ Nezir AKYEŞİLMEN♣

Giriş Çatışma, çok boyutlu ve disiplinlerarası bir kavram olduğundan birbirinden farklı tanım-

lamalara rağmen, basitçe fikir ayrılığından savaşa kadar bir dizi çatışmalı ilişki türlerini ve davranışlarını ifade eden bir kavramdır. Diğer pek çok tanım gibi eksik ve yetersiz olmakla birlikte, bu tanımın en iyi tanım olduğu düşüncesi oldukça yaygındır.

Çatışmayı tanımlamak zor olsa da, nedenleri üzerinde görece daha geniş bir uzlaşıdan bah-setmek mümkündür. Çatışmanın doğası ve dinamikleri sektörden sektöre farklılık gösterirken, çatışmalı ilişkilerin itici güçleri genellikle benzerlikler sergilemektedir. Bu itici güçler, temelde kişi ya da grupların çıkarlarını, ihtiyaçlarını, değerlerini ve isteklerini gerçekleştirmek isterken başka kişi ya da gruplarca engellenebileceği algısına kapılmasıyla oluşur. Yeterince yoğunlaştı-ğında, bu algı eyleme dönüşür ve ötekinin hilafına, çıkar ve taleplerini gerçekleştirmeye çalışır ki, bu da, taraflar arasında gerginliğin oluşmasına ve nihayetinde çatışmaya neden olabilir.1452

Bu çalışmanın konusu olan siyasi çatışmaların nedenleri de, Vidal’ın vurguladığı gibi diğer çatışmalardan birtakım farklılıklar arz etse bile temelde benzerdirler.1453 Nieuwmeijer, Louise ve Cloete’e göre, siyasi çatışmaların nedenleri, değer farklılıkları, siyasi, ideolojik, ekonomik, kültürel ve etnik farklılıklar, sosyal, psikolojik ve coğrafi unsurlardır.1454 Ho-Wong Jeong’e göre, çoğu çatışmada değer farklılıkları ve güç dengesizliği yer alırken, çatışmalı ilişkilerin

♣ SETA Hukuk ve İnsan Hakları Direktörü. ♣ Yrd.Doç.Dr., Selçuk Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü. 1452. Nieuwmeijer, Louise ve Fanie Cloete, (ed.) “Conflict Management: Theory, Analysis and Practice” 2001,

s. 2. http://www.sopmp.sun.ac.za/faniecloete/Papers/conflictmngt.doc (19.10.2011). 1453. Vidal, Gore, 2002, s. ix. 1454. Nieuwmeijer, Louise ve Fanie Cloete, (ed.) 2001, s. 7-11.

450 | Sonuç Yerine: Barış Sürecinde Yoldaki İşaretler gelişmesinde yanlış algı ve iletişim eksikliği önemli rol oynamaktadır.1455 Daha önce de vurgu-landığı gibi, çatışma gerçek nedenlere dayanmayabilir. Bazı durumlarda, hatta çoğunlukla, potansiyel nedenler ve yanlış algı sonucunda da çatışmalar ortaya çıkmaktadır.

Bu bölüm, kitapta yer alan çalışmaların kısa bir değerlendirmesinden yola çıkılarak bir sis-tem dahilinde çatışma yönetiminin ya da başarılı bir barış sürecinin kılavuzunu, başka bir ifade ile bu yoldaki işaretleri ele almaya çalışmaktadır. Doğal olarak, birbirinden farklılık arze-den binlerce çatışmaya tek reçete sunmak sağlıklı olmadığı gibi mümkün de değildir fakat çoğu çatışmada tekrar eden kimi benzerliklerden yola çıkarak ve insanlık tecrübesinden de yararlanarak bazı genellemeler yapmak mümkündür.

Her Çatışma Özeldir Dünyada her yıl kayıt altına alınan sadece siyasi çatışmaların sayısı yüzlerle ifade edilmek-

tedir. Örneğin, 2009 yılında bu sayı 400 civarındadır.1456 Bu çatışmalar dünyanın yedi kıtasın-da, farklı nedenlerle ortaya çıkabilmekte ve farklı rejimlerde görülebilmektedir. Bir kısmı, kısa zamanda çözülürken, bazıları on yıllarca devam edebilmektedir. Çözümler de toplumların medeniyet ve barış düzeylerine, aktörlerin adalet, ahlak ve vicdan gibi insani değer ve meleke-lerinin derecelerine bağlı olarak değişmektedir. Bazı durumlarda, sorunlar aktörleri de aşarak uluslararası bir mesele haline gelebilmekte ve çözümleri de toplumları aşabilmektedir. Bu nedenle, sorunların çözümünde uluslararası toplumun rolüne tarih boyunca genellikle büyük önem atfedilmektedir.

Aktörler, dinamikler, nedenler, yapılar, etki alanı, yoğunluk ve şiddetle ilişki düzeyleri birbirinden farklı olduğundan her çatışma özeldir ve analiz edilirken de kendi özelinde değer-lendirilmelidir. Çatışmalar analize tabi tutulurken, doğal olarak özel durumları dikkate alınır ancak insanlık tecrübesi, bazı durumların, olayların ve benzerliklerin çoğu çatışmada tekrar ettiğini hem teoride hem de pratikte bizlere göstermektedir. Bu kitapta analiz edilen uluslara-rası siyasi çatışmaların büyük bir kısmı da, aktörler, dinamikler, zaman ve mekan farklı olsa da, benzer nedenlerle ortaya çıkmışlar, aktörler benzer reaksiyonlar geliştirmişler ve benzer süreçlerde benzer gelişmeler sergilenmiştir. Bu kitabın üçüncü ve dördüncü bölümlerinde analiz edilen siyasi çatışmalarda da tekrar eden temel benzerliklerin bir kısmını şu şekilde sıralayabiliriz: Ulus devlet inşa sürecinde ya da rejim değişikliklerinde çoğunluğun eşitliği kabul etmemesi ve azınlıkların hak ve hukukunu reddetmesi, zamanla bu ret edişi inkar ve imha politikalarına dönüştürmesi ve nihayetinde zamanlama farklı olsa da bir dirençle karşı-laşması. Diğer önemli bir ortak benzerlik, George Orwell’in Hayvan Çiftliği’nde olduğu gibi, güçlü olan aktörlerin zamanla ve yavaş yavaş yasal ve anayasal değişikliklerle gücü tamamen elinde toplaması ve diğer toplum kesimleriyle güç paylaşımını reddetmesi. Başka bir ortak özellik, gücü elinde bulunduran çoğunluk ya da azınlık gruplarının “öteki”nin ekonomik,

1455. Jeong, Ho-Wong, Understanding Conflict and Conflict Analysis, London: Sage, 2008, s. 15. 1456. HIIK, “Conflict Barometer 2009”,2010,s.1. http://www.hiik.de/en/konfliktbarometer/pdf/Conflict Baro-

meter_2009.pdf (20.10.2011).

Barışı Konuşmak | 451 sosyal, kültürel ve siyasal tüm haklarını yok sayması hatta yok etme politikasına dökmesi. Daha da önemlisi, bunu güç-bilgi işbirliğiyle doğru, gerçek ve kaçınılmazmış gibi bir inanca dönüştürmesi. Dünyadaki çatışmalarda diğer önemli bir ortak özellik de, çatışmaların çözülme süreçlerine girmesiyle şiddetin tırmanmasıdır. Bu ve bunlar gibi çeşitli benzerlikler, zamanla birtakım genellemeleri de beraberinde getirmiş ve bugüne kadar bu genellemelerden yola çıkılarak başarılı barış süreçleri üretilmiştir. Bu kitapta yer alan farklı çalışmalarda ayrı ayrı ve detaylıca vurgulanan bazı genellemeler ya da yoldaki işaretler olarak şunlar vurgulanabilir: Sorunun taraflarca kabul edilmesi; çatışmanın doğru teşhisi, analizi ve yönetimi; çatışma dili-nin terk edilmesi; taraflararası diyalog; güçlü ve tecrübeli bir arabulucunun varlığı; adil ve eşitlikçi yapısal ve anayasal refromlar; entegrasyon ve rehabilitasyon çalışmaları vs. Şimdi de bu kritik köşe taşlarına biraz daha yakından bakalım:

1- Bir sorunumuz var: Bütün taraflar ortak bir sorunlarının var olduğunu kabul edecek. Siyasi çatışmaların ilk safhalarında taraflar ortak sorunu görmek yerine, genellikle bir-birlerini sorun olarak görürler. Bu nedenle, sorunu ortaya çıkaran nedenleri ortadan kaldırmak yerine, birbirlerini ortadan kaldırmaya çalışırlar. Bu “ortak sorun” süreci uzadıkça sorunun kendisi de yeni boyutlar kazanmakta ve çözümü de o derece zorlaş-maktadır. Bu nedenle, çatışma yönetiminin ya da barış sürecinin ilk adımı taraflarca ortak bir sorunlarının var olduğunun kabul edilmesidir. Sorunun varlığı kabul edildi-ğinde, bu defa sorunu tanımlama problemi ortaya çıkmaktadır ki, en zor ve en önemli süreç de budur.

2- Sorunumuz nedir? Bu safha, çözüm sürecinin kilit noktasını teşkil etmektedir. Yapıla-cak tanım, teşhis ve analiz ya bir çözüm üretir ya da uzun vadeli bir çatışmanın fitilini ateşler. Tanımın doğru yapılması teşhisin de sağlıklı yapılmasını temin edecek, buna karşılık, yanlış yapılması ya da bilerek çarpıtılması ise uzun vadeli bir çatışmayı berabe-rinde getirecektir. Bu kitabın birinci bölümünde üzerinde durulan kavramsal analiz, teori ve çatışma analizi bu konuda bize ışık tutmaktadır.

Çatışma analizleri değişik formatlarda yapılabilir; farklı çatışma nedenlerinin, dinamikle-rinin, taraf ve aktörlerinin değerlendirilmesinden oluşabilir. Fakat bu kitapta analiz edilen siyasi çatışmaların neredeyse tümünde, ilk makalede yer alan ve aşağıdaki tabloda özeti veril-miş olan Stratejik-Diyalog Plan Çerçeve analizi dikkate alınmıştır.

Bu kitapta analizi yapılan uluslararası çatışmalarda Tablo-1’de formüle edilen Stratejik-Diyalog çerçevesini oluşturan ilk üç unsur, yani sorunu tanımlama, aktör analizi, bazı makale-lerde strateji oluşturma bölümü de dikkate alınmıştır.1457

1457. Bu makaleler birer barış-süreci oluşturma planları olmadığından, planın son bölümü olan “uygulama”

süreci hiçbir çalışmada dikkate alınmamıştır.

452 | Sonuç Yerine: Barış Sürecinde Yoldaki İşaretler

A.1 Arkaplan analizi

A.2 Çatışmanın mevcut durumu

A.3 Yönlendirici güçlerin etkisi

B1. Aktör/koalisyon (SWOT) analizi

B.2 karşılaştırmalı aktör analizi

C.1 Diyalogun stratejik hedefleri

C.2 Stratejik konu ve öneriler

D.1 Eylem Planı

D.2 Ayrılan kaynaklar

D.3 İzleme süreciKaynak: FNST, International Academy for Leadership, 01-08 Şubat 2008, "Conflict Prevention and Conflict Management (CPCM)-II Program notları.

Tablo-1 Stratejik-Diyalog Planı Çerçeve Unsurları

A. Sorunu Tanımlama

B. Aktör analizi

C. Strateji Oluşturma

D. Uygulama

Sorunun tüm yönleriyle doğru tanımlanmasının, çatışmanın çözümünde önemli olduğu

gerçeği yukarıda vurgulanmıştı. Bu bağlamda, sorun tanımlanırken aşağıdaki hususların dik-kate alınması önemlidir:

A-Sorunu Tanımlama: Bu kısımda daha çok sorunu anlama, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel nedenleri, dinamikleri ve içeriği üzerinde durulmaktadır.

A.1 Sorunun doğası ve tarihsel arkaplanı - Siyasi: Siyasi yapı, güç dağılımı, sivil asker ilişkisi, STK’ların rolü, medyanın rolü, insan

haklarının durumu gibi hususlar göz önünde bulundurulur. - Ekonomik: Kişi başı gelir, doğal kaynaklar, ticaret, şehirleşme, kaynak çeşitleri, üretim,

uluslararası ekonomi ile bağımlılık, entegrasyon gibi unsurlar dikkate alınır. - Sosyal: Nüfus yapısı, eğitim, eşitlik, ayrımcılık ve sağlık dikkate alınır. - Kültürel: İdeolojik, etnik, dini yapılar, dil, gelenek, kimlik, kültür, tolerans vb. Hususlar

ele alınır. A.2 Çatışmanın mevcut durumu - Aktörler: Yerel, bölgesel ve uluslararası, doğrudan ve dolaylı aktörler. - Dinamikler: Süre, yoğunluk, kapsam, son gelişmeler, dünyanın bakışı, uluslararası iklim,

iletişim… A.3 Yönlendirici güçlerin etkisi (Çatışmanın geleceğini etkileyebilecek faktörler) * Çevre durumu (ulusal, lokal, bölgesel vs), * Medya ve iletişim araçlarına ulaşma, * Kimlik farklılıkları, * Güvenlik, tolerans,

Barışı Konuşmak | 453

* Uluslararası ilişkiler, * Güvenlik güçleri, * Silahlı gruplar, * Yönetim, * Ekonomik durum (GDP, üretim, enflasyon vs), * Eğitim, * İstihdam, * Fırsat eşitliği, * Yeme, giyinme, barınma ve sağlıkd urumları, * Dini ve etnik etkiler, * Doğal kaynaklar, * Siyasi katılım, temsil, STKlar… Özetle, siyasi (siyasi yapı, güç dağılımı, sivil asker ilişkisi, STK’lar, medya, insan hakları

durumu), ekonomik (gelir, doğal kaynaklar, ticaret, şehirleşme, kaynak çeşitleri, üretim, ulus-lararası ekonomi ile bağımlılık derecesi), sosyal (nüfus yapısı, eğitim, eşitlik, ayrımcılık, sağlık, demografi) ve kültürel (ideolojik, etnik, dini tablo, dil, gelenek, kimlik, demokrasi kültürü, tolerans) nedenlerden oluşan arkaplan analizi, çatışma ile ilgili doğrudan ve dolaylı aktörlerin yapıları ve çıkarları ile çatışmanın yoğunluğu, kapsamı, süresi, son gelişmeler, dış dünyanın algısı gibi unsurlardan oluşan çatışmanın mevcut durumu ve yönlendirici güçlerin etkisi ola-rak bilinen çevre durumu (ulusal, local, bölgesel vs), medya ve iletişim araçlarına ulaşma, kimlik farklılıkları, güvenlik, tolerans, uluslararası ilişkiler, güvenlik güçleri, silahlı gruplar, yönetim, ekonomik durum (GDP, üretim, enflasyon vs), eğitim, istihdam, fırsat eşitliği, yeme, giyinme, barınma ve sağlık durumları, dini ve etnik etkiler, doğal kaynaklar gibi çatışmanın geleceğini etkileyen faktör gibi çok geniş bir perspektifle çatışmayı tanımlamaya çalışır. Bu konuda Rastislav Vrbensky de çatışma nedenleri konusunda geniş bir liste sunmakta ve çatış-ma nedenlerini yapısal, siyasi, ekonomik, çevresel ve kültürel olmak üzere beş farklı gruptain-celemektedir.1458

B. AKTÖR ANALİZİ 1. Aktör/Koalisyon SWOT-Analizi 2. Seçilmiş Aktör/Koalisyon Eylem Analizi 3. Aktör/Koalisyon Karşılaştırmalı SWOT-Matriksi *Aktörlerin Kapsamlı Değerlendirilmesi, • durumları, çıkarları, ikincil aktörlerin çıkarları, • uluslararası örgütler ve komşu ülkelerin durumu ve bakışı • Aktörlerin zayıf ve güçlü yanları, fırsatlar ve tehditler Aktör analizinde çatışmada yer alan aktörlerin (çoğu zaman taraf da denilmektedir) yapı-

ları, çıkarları, ihtiyaçları, pozisyonları, zayıf ve güçlü yanları ile fırsatlar ve tehditler ve birbi- 1458. Vrbensky, Ratislav, “Can Development Prevent Conflict: Integrated Area-Based Development in the

Western Balkans”, Conflict, Security and Development, Vol.9, Sayı 1, 2009, s. 81.

454 | Sonuç Yerine: Barış Sürecinde Yoldaki İşaretler riyle olan ilişkileri incelenir. Bu bölümde, aynı zamanda, aktörlerin barış kapasiteleri, barışa bakışları ve yakınlıkları da incelenir. Aktörler çatışmaya taraf olmaları yönüyle doğrudan ya da dolaylı aktörler ya da birincil ve ikincil aktörler1459 olarak sınıflandırılır. Bu bölümde cevabı aranan sorulardan bazıları şunlardır: Çatışmada yer alan tarafların ilişkileri nasıldır? Ne tür ittifaklar mevcuttur? Kim kimi etkilemektedir? Kimin tüm taraflarla ilişkisi vardır? Çatışan tarafların çıkarları, pozisyonları, ihtiyaç ve beklentileri nelerdir? Tarafların temsilcileri kim-lerdir? Çatışmadan kim zarar, kim yarar sağlamaktadır? Çatışmaya ve olası barış süreçlerine bakışları nasıldır? Çatışmayı sürdürme kapasite ve istemleri ne durumdadır, barışa ne kadar yakındır? Bu temel sorulara cevap aramanın yanında Stratejik-Diyalogun üzerinde en çok durduğu unsur, aktörlerin ya da aktör koalisyonlarının SWOT analizidir. SWOT analizi, bir-çok bilim dalında kısa zamanda karmaşık konuları açıklığa kavuşturmak için kullanılan me-totlardan biridir.

C. Strateji Oluşturma: Bu bölümde, özellikle üçüncü taraf olarak bilinen arabulucu, ko-laylaştırıcı ya da danışman, sorunu tanımlama kısmında, yani siyasi, ekonomik, sosyal, kültü-rel ve çevre nedenleri, çatışmanın mevcut durumu, çatışmayı etkileyen faktörler ve aktör ana-lizi kısmında elde ettiği aktörlerin çıkarları, gizli ajandaları, ihtiyaçları, pozisyonları ile zayıf ve güçlü yanları, fırsatlar ve tehditler analizinden elde ettiği verileri dikkate alarak öncelikle barış planı için stratejik hedefler koyar. Bu hedeflere ulaşmak için de stratejik öneriler geliştirir. Stratejik hedefler çatışmanın durumuna göre farklılık gösterir. Örneğin bir çatışmada stratejik hedef, çatışmayı yatıştırma, çatışmayı çözme ya da çatışmayı dönüştürme olabilir. Arabulucu, kolaylaştırıcı ya da danışman, bu hedefi belirledikten sonra stratejik öneriler geliştirir. Stratejik hedefi çatışmayı yatıştırma ise -ki, bu durumda söz konusu olan, genellikle şiddet içeren ça-tışmalardır- bu durumda ateşkesin sağlanması gerekir; ateşkesin sağlanabilmesi için öneriler geliştirmek durumundadır. Ya da çatışmayı çözme stratejik hedef olarak belirlendiyse, o za-man daha uzun vadeli, süreç odaklı politik önermeler geliştirmelidir. Örneğin, müzakerelerin başlaması, ufak tefek birtakım yasal düzenlemelerin yapılması ya da daha ileri safha bir barış projesi geliştirilebilir. Stratejik hedef eğer çatışmayı dönüştürmek ise, o zaman uzun vadeli yapısal değişiklikler gerektiren öneriler geliştirmelidir. Örneğin, yeni bir anayasa yapmak gibi, devletin yönetim şeklinin daha katılımcı ve demokratik hale dönüşmesini sağlayan öneriler oluşturulur. Ya da bütün farklılıkları içeren bir yeni ulusal kimlik tanımı yapılır ve ona göre yasal ve siyasal reformlar önerilir.

3- Sorunumuz nasıl Çözülür?: Sorunun varlığı tüm taraflarca kabul edildikten ve sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel tüm boyutlarının incelendiği doğru bir tanımı yapıldık-tan sonra barışçıl çözülme yöntemleri üzerinde durulur. Barışçıl zira barışçıl yöntemler dışında yeryüzünde hiçbir sorun çözülmemiştir ve çözülmesi de mümkün değildir. Ba-rışçıl çözüm sosyal adalet ve eşitliğin sağlandığı gerçek barışın sağlandığı nihai çözüme işaret eder. Bunun da Bu kitabın Nezir Akyeşilmen tarafından yazılmış olan “Çatışma

1459. Leonhardt, Manuela, Conflict Analysis for Project Planning and Management, Eschborn: Dtz, 2001,

s. 18-19.

Barışı Konuşmak | 455

Yönetimi: kavramsal ve Kuramsal Bir Analiz” başlıklı makalesinde açıklandığı gibi ça-tışmayı yatıştırma, çözme ve dönüştürme şeklinde safhâlârı ve süreçleri vardır. Söz konusu makalede vurgulanan süreçler dışında çatışma dilinin terk edilmesi ve taraflar arası diyalog gibi unsurlar başarılı bir çatışma yönetimi için önemli faktörlerdir.

4- Çatışma dilinin terk edilmesi: Çatışmada taraflar hep karşı tarafı ötekileştirir, kötü-lüğün kaynağı olarak görür, her türlü olumsuzluğu ona yükler, kötüler ve hatta insan-dışılaştırır. Tarafların kullandığı bu tarz suçlayıcı, ötekileştirici ve aşağılayıcı dil, taraf-lar arasında nefreti ve düşmanlığı körükler. Zamanla bu dil normalleşir ve nefret diline dönüşür ki, bu da, tarafların mantıklı düşünmesinin önüne geçecek bir inanca dönüşe-bilir. Çatışma dili olarak bilinen bu dilin terk edilmesi, tarafların birbirini anlama ve diyaloga hazır olma sürecini hızlandırabilir.

Bu konuda kitabın ikinci bölümünde yer alan Segah Tekin’e ait Çatışma Dili başlıklı maka-le çok yararlı ipuçları vermektedir. Ona göre, çatışmaların dile yansıması, çatışma gruplar veya ülkeler arasında olsa bile, iki kişi arasındaki basit diyaloglardan siyasilerin ve medyanın söy-lemlerine kadar toplumun çeşitli kesimlerinin düşüncelerini ifade ediş biçimlerinde ve hayatın değişik anlarında gözlemlenebilir. Kullanılan dilin hem söyleyen hem de muhatabı için düş-manlık taşıyabilen iki ayrı boyutu vardır. Bu açıdan, kelimelerin nasıl anlamlandırıldığı, söyle-yen ve/veya muhatabının sosyal konumundan bağımsız olarak ele alınamaz. Özellikle farklı etnik kökenlerin veya eşitsizliklerin olduğu toplumlarda gündelik iletişimin farklı kesimler arasındaki ilişkileri etkilediği, hiçbir sözcüğün masum kalamayacağı, düşmanlık hislerine yol açabileceği açıktır.1460

Çatışma dilinin günlük söyleme ve medyaya hakim olması çatışmaları derinleştirir ve çö-zümü zorlaştırr. Çatışmalarda dilin günlük hayattaki kullanımı, eşitsizlikleri ve anlaşmazlıkları açığa çıkarırken siyasetçiler, kanaat önderleri ve medya tarafından nefreti tırmandırmak veya kamuoyunun düşünceleri yönlendirilerek ayrımcı politikaları ya da fiziksel güç kullanımını meşrulaştırmak için de kullanılır. Çatışmalarda dilin olumsuz işlevi, farklılıkların altını çizen, düşmanlık taşıyan, gerginliği tırmandıran veya gerçekleri çarpıtan bir dil kullanımında, bir çatışma veya tahakküm aracı olarak propagandada ve kendi söylemini hâkim kılma çabasıyla karşı tarafı baskı altına almada kendini göstermektedir. Dilin düşünsel bir ürün olup somut bir silah olmaması, zarar verme kapasitesinin bulunmadığını göstermez.

Kullanılan dil, aynı zamanda bir bütün olarak toplumun vicdan, ahlak ve adalet duygusu-nu zamanla etkileyebilmektedir. Bu nedenle, çatışma dilinin özellikle toplumu etkileyen ve yönlendiren kişi ve kurumlarca kullanımı, onarılması zor durumlara neden olabilir. Bu neden-le, bilhassa siyasetçiler, yazarlar, medya mensupları, dini liderler, diğer toplum liderleri, aka-demisyenler ve toplumdaki diğer görünür kişilerin çatışma dilini kullanmaktan kaçınması gerekir.

1460. Pierre Bourdieu, Language and Symbolic Power, Polity Press, 1991, s. 40

456 | Sonuç Yerine: Barış Sürecinde Yoldaki İşaretler

5- Diyalog: Taraflar arasında diyalogun olması, çözüm süreci için önemli bir unsurdur. Zira diyalog, tarafların birbirini tanıması, anlaması, var olan önyargıların yıkılması, empati kurulabilmesi, ortak çıkarların görülmesi açısından önemlidir. Diyalog çözüm için en önemli unsurlardan biridir. Diyalog doğal olarak iletişimi gerekli kılar. Başarılı bir iletişimin sağlanabilmesi de genellikle arabulucu, kolaylaştırıcı ya da danışman ola-rak bilinen üçüncü bir tarafın varlığına bağlıdır. Diyalogda bir grubun diğerini dinle-mesi ve o grubun da kendini anlatabilmesi esastır. Her diyalog sürecinde olması gere-ken dört aşamadan ilkinde, taraflar birbirlerinin kim olduklarını, ikincisinde nerede olduklarını, üçüncüsünde nerede olmak istediklerini ve dördüncü aşamada üzerlerine düşen görevin ne olduğunu ortaya koyarlar.1461

6- Geçmişle Yüzleşme: Soruna barışçıl ve kalıcı çözüm bulunabilmesi için geçmişte ya-şanan acıların, şiddetin, faili meçhullerin ve mağduriyetlerin bütün toplum tarafından bilinmesi gerekir ki gerçekleri öğrenme, empati yapma ve vicdanları harekete geçirme süreci başlayabilsin. Güney Afrika’daki Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu ile Ruwan-da’daki Gakaka sistemine benzer bir mekanizmanın kurulmasıyla gerçeklerin tüm çıp-laklığıyla ortaya çıkması gerekir.

7- Üçüncü tarafın varlığı: Çatışma yönetiminde arabulucu, kolaylaştırıcı ya da danışman olarak bilinen üçüncü bir tarafın varlığı, çözüm sürecini kolaylaştıran bir faktördür. Zi-ra hiç kimse, hem hakem hem de oyuncu olma özelliğine sahip değildir. Nihayetinde çıkar çatışması durumunda işine geldiği gibi hareket edecektir. Bu nedenle, dünyadaki siyasi çatışmaların çözüm süreçleri incelendiğinde, gizli ya da açık, üçüncü bir taraf olmadan çözülen çatışmanın olmadığı görülmektedir. Bu nedenle, tarafsız, adil, güçlü ve tecrübeli bir üçüncü tarafın varlığı çözüm için danışmanlık, bilgi sağlama, arabulu-culuk, yönlendirme ve teşvik etme gibi hayati görevleri görür. Güçlü bir üçüncü taraf, yeri geldiğinde barışı empoze etme, taraflara baskı uygulama ya da ödüllendirme yön-temlerini de kullanarak tarafları çözüme zorlayabilmektedir. Üçüncü taraflar, bu kita-bın ikinci bölümünde Duygu Özlük tarafından kaleme alınan Çatışma Yönetimi Aracı Olarak Uluslararası Örgütler başlıklı makalede üzerinde durulan uluslararası örgütler, uluslararası sivil toplum kuruluşları, devletler ya da kişiler de olabilmektedir. Değişik çatışmalarda farklı üçüncü taraflar yapıcı roller oynayabilmektedirler.

8- Yapısal ve anayasal reformlar: Demokratik ve katılımcı bir anayasa, önemli bir ça-tışma yönetimi belgesi olabilir. Bu kitapta analiz edilen çatışmaların neredeyse tümün-de, siyasi çatışmaların kaynağı demokratik olmayan yasa ve anayasalardır. Barışçıl bir-liktelik toplumsal mentalitede, kültürde ve anlayışta barışçıl unsurların ağır basmasıyla mümkün olabilir fakat, modern çağda toplumları dizayn eden, onları yeniden biçim-lendiren ve bazı davranışlara zorlayan anayasal yapılar olabilmektedir. Anayasalar bir yerde gücü tek elde toplar, bazı kesimleri yok sayar hatta ötekileştirir ve adaletsiz bir

1461. Clinton, William. One America: In the 21st century: The president’s initiative on race. Washington, DC:

The White House, 1998.

Barışı Konuşmak | 457

toplumsal düzen kurarsa, orada barış beklemek zordur. Dolayısıyla tek başına yeterli bir faktör olmasa bile, demokratik ve katılımcı bir anayasa, topluma barışı sağlayan önemli bir unsur olabilir. Bunun en güzel örneği Güney Afrika Cumhuriyeti’dir. Bö-lünmüş toplumlarda (divided societies) farklı toplum kesimleri arasında siyasal iktidar paylaşımına imkan veren yapılar, aynı zamanda demokrasinin sağlıklı bir biçimde işle-yebilmesini de mümkün kılar. Ayrıca farklı seslerin duyurulmasına imkan tanıyacak oydaşmacı bir demokrasi ve anayasal tasarım, demokrasinin devamı ve barışın tesisi açısından da önem kazanmaktadır.1462 Bu çerçevede, bölünmüş bir toplum1463 olarak de-ğerlendirilen Güney Afrika’da demokratik dönüşümün başarısı, taraflar arasında hakça bir güç paylaşımına (power sharing) izin veren anayasal bir sistem sayesinde mümkün olmuştur.1464 Özellikle beyaz azınlığı temsil eden Ulusal Partinin iktidar paylaşımına izin verecek mekanizmaların kurulması konusunda ısrarcı olduğu ifade edilebilir.1465

9- Toplumsal entegrasyon çalışmaları: Çatışmalar ayrıştırıcı olduğundan genellikle ça-tışmalı ilişkilerin yoğun olduğu toplumlarda topluluklar arası ilişkiler ötekileştirmeye, ayrımcılığa, bölünmeye dayalıdır. Toplum kesimleri parça parçadır ve birbirleriyle iliş-kileri asgari düzeydedir ya da var olan ilişkiler de zaten çatışmacıdır. Bu nedenle, bir çatışma, çözülme safhasında mesafe alsa, katılımcı, eşitlikçi ve demokratik bir yasal ve anayasal düzen bile kurulsa toplumsal entegrasyon sağlanamamaış olabilir. Zira çatış-ma döneminde yapılan haksızlıklar, yaşanan acılar, travmalar, kullanılan çatışma ve nefret dili, yürekleri ve beyinleri ayrıştırmada derin izler bırakmış olabilir. Bunun yasal ve anayasal reformlarla telafi edilmesi imkansızdır. Bu, daha çok psikolojik bir sorun-dur ve çözümünde de psikolojik unsurların dikkate alınması gerekir. Bu konunun de-tayları, Özlem Dirilen Gümüş’ün Çatışma ve Çatışma Yönetiminin Sosyal ve Psikolojik Temelleri başlıklı makalesinde ele alınmaktadır. Gümüş’e göre, çatışma durumları için birtakım entegrasyon çözümleri de üretilmiştir. Bunlardan ilki ortak egemenlik (shared sovereignty) ve ikincisi de faydacı entegrasyon (utilitarian integration) stratejileridir. Her iki stratejinin de ortak hedefi, ortak bir üst kimlik altında tarafları birleştirmektir. Örneğin, Siyah Amerikalıların zihninde “Sen beyazsın, ben siyahım ama her ikimizde Amerikalıyız.” gibi bir düşüncenin oluşturulmasıdır. Ayrıca çatışma durumlarında gü-vensizlik en üst düzeydedir. Hiçbir taraf, baskın kültürün içine asimile olup kendi kül-türel özelliklerini kaybetmek istemez. Burada alınması gereken bazı psikolojik ve siyasi önlemler vardır. İlk olarak, her bir kimliğin varlığını tehdit etmeyecek üçüncü bir kim-lik yaratılmalıdır. Bu durumda hiçbir grup kendi kimliğini kaybetme riskiyle karşı kar-

1462. The Politics of Accommodation. By Arend Lijphart. (Berkeley: University of California Press, 1968; De-

mocracy in Plural Societies. By Arend Lijphart. (NewHaven: YaleUniversity Press, 1977. 1463. Hennie Kotze and Pierre Du Toit, The State, Civil Society, and Democratic Transition in South Africa: A

Survey of Elite Attitudes, The Journal of Conflict Resolution, Vol. 39, No. 1 (Mar., 1995), pp. 27 1464. Lijphart, A., Power-Sharing in South Africa." Berkeley: University of California,1985 1465 . Michael Macdonald, Power Politics in the New South Africa, Journal of Southern African Studies, Vol.

22, No. 2 (Jun., 1996), s. 222

458 | Sonuç Yerine: Barış Sürecinde Yoldaki İşaretler

şıya kalmayacaktır. İkinci olarak, gruplar arasındaki alt sınıf, üst sınıf kategorileri yok edilmeli ve grupların birbirlerinin farklılıklarına saygılı olmaları sağlanmalıdır. Bunun için grupların birbirine eşit olarak, uzun süreli etkileşimde bulunabileceği ortamlar ya-ratılmalıdır.1466 Siyasi olarak da her grubun kendine yetecek gücü kazanabileceği kanal-lar bulunmalıdır. Yani güce erişim eşit haklar prensibine bağlanmalı ayrıca gruplar arası işbirliği artırılmalıdır. Bu sayede kimliklerle ilgili pazarlık yapılamayacağı fakat il-gi alanlarıyla ilgili pazarlığın mümkün olduğu taraflarca anlaşılmalıdır.1467

Entegrasyon stratejilerinden ilkine, yani ortak egemenlik stratejisine göre, her gruba kendi yaşadıkları yerin yönetimiyle ilgili haklar verilmelidir. Tam bağımsızlık için yeterince gücü olmayan gruplar için bu yetki çok önemlidir.1468 Burada dikkat edilmesi gereken husus, gruplar arası eşitliğin sağlanması ve merkezi otoritenin sağlamlığı ve tarafsızlığıdır.1469 Böyle durum-larda, askeri gücü kullanım hakkı da belli kimliklerin, özellikle çoğunluğun elinde bulunma-malıdır. Diğer gruba önyargılı davranmamak da öğrenilebilecek bir davranış olduğundan bununla ilgili birtakım eğitimler verilebilir. Empati ve empatik olma yolları eğitim programı içerisinde yerini almalı ve tarafların kendilerini birbirlerinin yerine koyabilmeleri sağlanmalı-dır ki, bu, aynı zamanda, eşitlikçi anlayışın da yerleşmesine hizmet etsin.1470

Grup psikolojisinin çatışmaları anlamada kullanılabilecek diğer bir çalışma alanı da grup düşüncesi (groupthink) dir. Bu konuyla ilişkili olarak, Janis’in1471 çalışmaları önemlidir. Ja-nis’a göre, grup düşüncesi, aşırı düzeyde uzlaşmaya varma isteğinden kaynaklanan zihinsel verimliliğin azalması, gerçekliğe uygunluk testinin zayıflaması ve ahlaki yargının bozulması durumudur1472 ve grup düşüncesinin iç ya da dış politikada bir çatışmaya yol açıp açmayacağı-na ilişkin öngörü geliştirmek için grubun bazı belirtileri göstermesi gerekmektedir.1473 Bu belirtiler kısaca şunlardır: 1) Büyük riskleri göze almaya ve iyimser düşünmeye yol açan “bize bir şey olmaz” sanrısının (ilüzyonunun) grubun bütün üyelerince paylaşılıyor olması, 2) grup üyelerinin sahip oldukları görüşleri değiştirmeye zorlayan herhangi bir uyarının inandırıcılık düzeyiyle ilgili bahaneler üretmeleri, 3) grup üyelerinin yaptıklarının ahlaki sonuçlarını dü-

1466. Allport, Gordon. The nature of prejudice. Cambridge, MA: Addison Wesley, 1954.; Fiske, Susan T. Stere-

otyping, prejudice, and discrimination. D.T. Gilbert, S.T. Fiske ve G. Lindrey (Eds.), The handbook of so-cial psychology (4. baskı, Cilt. 2), içinde. New York: McGraw-Hill, 1998, s. 357.

1467. Rothman, Jay ve Olson, Marie L. From interests to identities: Towards a new emphasis on interactive conflict resolution. Journal of Peace Research, Cilt. 38, 2001, s. 289.

1468. Rabie, Mohamed. Conflict resolution and ethnicity. Westport, CT: Praeger, 1994. 1469. Horowitz, Donald L. Ethnic groups in conflict. Berkeley: University of California Press, 1985. 1470. Galinsky, Adam D. ve Moskowitz, Gordon B. Perspective taking: Decreasing steretype expression, stere-

otype accessibility, and in-group favoritism. Journal of Personality and Social Psychology, Cilt. 78, 2000, s. 708.

1471. Janis, Irving L. Victims of groupthink: A psychological study of foreign-policy decisions and fiascoes. Boston: Houghton Mifflin, 1972.; Janis, Irving L. Groupthink (2.baskı). Boston: Houghton Mifflin, 1982a.

1472. Franzoi, Stephen L. Social Psychology. New York: McGraw-Hill, 2009. 1473. Janis, Irving L. Groupthink: Psychological Studies of Policy Decisions and Fiascoes. Boston: Houghton

Mifflin Company, 1982b, s. 174.

Barışı Konuşmak | 459 şünmelerini engelleyecek düzeydeki mutlak ahlaklı olduklarına ilişkin yaygın kanıları, 4) grup-taki düşmanlar ve rakipler hakkındaki uzlaşma aramaya yeltenmeyecek kadar kötü oldukları-na ilişkin kalıp yargısal düşünceler veya düşmanların yapılanlara karşı koyamayacak kadar güçsüz ve beceriksiz olarak algılanması, 5) grup üyelerinin kalıp yargı, sanrı ve inanışlarına karşı çıkan diğer grup üyeleri üzerinde doğrudan baskı uygulaması ve bu tarz ayrılıkçı düşün-celerin sadık üyelerden beklenmediğinin bu üyelere açıkça ifade edilmesi, 6) gruptaki bireyle-rin grubun uzlaşılarından sapma gösteren inanışlarına oto sansür uygulaması ve bireylerin kendi kuşku ve karşı savlarının önemsizliği konusunda kendi kendilerini ikna etmeleri, 7) sessizliğin razı olmanın göstergesi olduğu inanışıyla da beslenmiş bir fikir birliği sanrısının oluşması, 8) grubu karşı fikirlerden korumak, kendi etkinlik ve ahlakiliklerine gölge düşürecek tehditleri önlemek amaçlı, kendinden menkul zihin bekçilerinin (mind guard) ortaya çıkması. Janis’in sıraladığı bu sebepler, iç ve dış politikada alınan birçok hatalı kararın kökeninde nele-rin bulunabileceğine ilişkin geniş bir bakış açısı geliştirmemize yardımcı olmaktadır.

Bu çeşit çeşit nedenlerin ortaya çıkardığı ayrışma ve bölünmenin giderilmesi, toplumsal entegrasyonun sağlanması için çokboyutlu entegrasyon politikalarının geliştirilmesi gerekir. Yasal ve anayasal reformların yanında, sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik politikaların, eylem ve faaliyetlerin yaygınlaştırılması gerekmektedir. Toplumda empati düşüncesinin geliş-tirilmesi, farklı dini grupların kültürel entegrasyonu için ortak faaliyetler yapması, farklı etnik grupların birbirlerinin dilini ve kültürünü öğrenmeleri için ortamların hazırlanması gibi faali-yetlerin yapılması gerekir.

Sonuç olarak, yeryüzünde hiçbir çatışma sonsuza dek sürmemiştir. Er ya da geç bir çözüm bulunmuştur. Fakat önemli olan, insanoğlunun daha az bedel ödeyerek barışı gerçekleştire-bilmesidir. Ne var ki, insanoğlu tüm insanlık tarihindeki acı tecrübelerine rağmen hep yeniden tecrübe etmeyi tercih etmekte ve bedel ödemektedir. Barış süreci ise o acı bedelleri takip et-mektedir. William Zartman, çatışan tarafların bir anlaşmaya varabilmesi için iki şartın gerçek-leşmesi gerektiğini söylemektedir. Birincisi, tarafların karşılıklı acı veren bir kördüğüm içinde bulunmaları ve şiddeti devam ettirerek veya artırarak içinde bulundukları kördüğümü aşama-yacaklarını anlamaları durumudur. İkinci şart, tarafların müzakere yolu ile bir çözüme varabi-leceklerine inanmalarıdır. Zartman bu iki şartın gerçekleştiği anları ‘olgun zamanlar’ olarak adlandırmaktadır.1474

Kaynakça Allport, Gordon, The nature of prejudice. Cambridge, MA: Addison Wesley, 1954. Clinton, William. One America: In the 21st century: The president’s initiative on race.

Washington, DC: The White House, 1998. Fiske, Susan T. Stereotyping, prejudice, and discrimination. D.T. Gilbert, S.T. Fiske ve G.

Lindrey (Eds.), The handbook of social psychology (4. baskı, Cilt. 2), içinde. New York: McGraw-Hill, 1998.

1474. Zartman, I.William, “The Timing of Peace Initiatives: Hurting Stalemates and RipeMoment” , The Global

Review of Ethnopolitics, Vol. 1, No. 1, September, 2001.

460 | Sonuç Yerine: Barış Sürecinde Yoldaki İşaretler

Franzoi, Stephen L. Social Psychology. New York: McGraw-Hill, 2009. Galinsky, Adam D. ve Moskowitz, Gordon B. Perspective taking: Decreasing steretype ex-

pression, stereotype accessibility, and in-group favoritism, Journal of Personality and Social Psychology, Cilt. 78, 2000.

Groupthink: Psychological Studies of Policy Decisions and Fiascoes. Boston: Houghton Mifflin Company.

Hennie Kotze and Pierre Du Toit, The State, Civil Society, and Democratic Transition in South Africa: A Survey of Elite Attitudes, The Journal of Conflict Resolution, Vol. 39, No. 1, 1995.

HIIK, “Conflict Barometer 2009”, 2010, http://www.hiik.de/en/konfliktbarometer/pdf/ ConflictBarometer_2009.pdf.

Horowitz, Donald L. Ethnic groups in conflict. Berkeley: University of California Press, 1985.

Janis, Irving L., Groupthink (2.baskı). Boston: Houghton Mifflin, 1982. Janis, Irving L. Victims of groupthink: A psychological study of foreign-policy decisions

and fiascoes. Boston: Houghton Mifflin, 1972. Jeong, Ho-Wong, Understanding Conflict and Conflict Analysis, London: Sage, 2008. Leonhardt, Manuela, Conflict Analysis for Project Planning and Management, Eschborn:

Dtz, 2001. Lijphart, Arend, Democracy in Plural Societies, New Haven: YaleUniversity Press, 1977. Lijphart, Arend, Power-Sharing in South Africa." Berkeley: University of California,1985. Lijphart, Arend, The Politics of Accommodation, Berkeley:University of California Press,

1968. Macdonald, Michael, Power Politics in the New South Africa, Journal of Southern Afri-

can Studies, Vol. 22, No. 2, 1996. Nieuwmeijer, Louise ve Fanie Cloete, (ed.) “Conflict Management: Theory, Analysis and

Practice” 2001, s. 2. http://www.sopmp.sun.ac.za/faniecloete/Papers/conflictmngt.doc. Pierre Bourdieu, Language and Symbolic Power, Polity Press, 1991. Rabie, Mohamed. Conflict resolution and ethnicity. Westport, CT: Praeger, 1994. Rothman, Jay ve Olson, Marie L. From interests to identities: Towards a new emphasis on

interactive conflict resolution. Journal of Peace Research, Cilt. 38, 2001. Vrbensky, Ratislav, “Can Development Prevent Conflict: Integrated Area-Based Develop-

ment in the Western Balkans”, Conflict, Security and Development, Vol. 9, Sayı 1, 2009. Zartman, I.William, “The Timing of Peace Initiatives: Hurting Stalemates and Ripe-

Moment”, The Global Review of Ethnopolitics, Vol. 1, No. 1, September, 2001.