7
ULUSAL SAVUNMA, ÜRÜNE DÖNÜK ARGE ve ARGE'YE DAYALI TEDARİK KAPSAMINDA ÜNIVERSITELER, TÜBİTAK ve ULUSAL ENDÜSTRİ Levent Sevgi İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Savunma Teknolojileri, Maslak / İstanbul İTÜV-SAM Savunma Araştırmaları Merkezi, Kıyı Apt. No:4/8, Moda, İstanbul E_posta: [email protected] [email protected] Tel: 532 - 599 5090 Özet Bu yazıda, Cumhuriyet tarihinin en büyük sıkıntılarını yaşadığımız ve ülke geleceğini, borçlu olduğumuz uluslararası sermaye kuruluşlarının atadığı görevlilere bırakmayı içimize sindirebildiğimiz günlerde, çağı yakalamanın ve toplumsal kalkınmanın olmazsa olmaz koşulu olan üretimi arttırmak, ürüne dönük ARGE çalışmalarına yönelmek tartışmaları ulusal savunma ekseninde ele alınmıştır (konu ulusal savunma temelinde işlenmesine karşın tartışılan parametreler tüm alanlar için geçerlidir). Bu kapsamda ileri ve kritik teknolojilerin belirlenmesi çabaları özetlenmiş ve bu yönde üniversiteler, TÜBİTAK ve ulusal endüstri kurumları değerlendirilmiştir. Tüm bu tartışmalarda insan faktörü "kritik teknolojiler mi - kritik kafalar mı" sorusu temelinde tartışmaya açılmıştır, çözüm önerileri sıralanmıştır. I. Giriş Ülkelerin gelişmişlik düzeyi, bilimsel olarak saptanan parametreler gözden geçirilerek belirlenir. Gelişmiş ya da az gelişmiş ülke tanımı kişi başına düşen gayri safi milli hasıladan, kişi başına kullanılan tuvalet kağıdına, nüfus artış hızından bebek ölüm oranına, okur-yazar oranından kurumlaşan yolsuzluklara, nüfusa göre araç sayısından, yıllık kaza, ölüm oranlarına dek seçilen yüzlerce parametreye dayanır. Bu parametreler ışığında değerlendirildiğinde ne yazık ki Türkiye az gelişmiş ülkeler arasında bile gelir dağılımı, rüşvet, vb. parametreler açısından liderliğe oynamaktadır. Yirminci yüzyılın en önemli ulusal kurtuluş savaşını vermiş bir ülke olmamıza karşın Türkiye yetmiş yıllık Cumhuriyet Tarihinde geldiğimiz noktada bilime eğitime güvenmeyen, planlamadan vazgeçen, üretmeyen, sormayan ve sorgulamayan ve vatandaş olmamış insan topluluğu görüntüsündedir. Oysa, birçok Avrupa Birliği ülkesinin nüfusundan fazla genç ve dinamik nüfusa sahip olan Türkiye gerek coğrafi konumu, gerek geçmişte başardıkları ve gerekse sahip olduğu ama unutulmaya başlanan değer yargıları ile büyük bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin kullanılması ise araştıran, sorgulayan ve kendini geliştiren ulusal değerlere sahip yeni kuşakların iş başına gelmesiyle olasıdır. Bu ise uzun ve yorucu bir süreç olan, insana yatırımın - eğitimin - baş tacı edilmesiyle sağlanabilir. Bu yazıda, TÜBİTAK tarafından düzenlenen "Kritik Teknolojiler 2001" sempozyumunda ulusal savunma ekseninde kritik teknolojiler, kritik kararlar ve çözüm yolunda aşılması gereken aşamalar ele alınmıştır. Önce ulusal savunma ve olmazsa olmaz koşulu olan ürüne dönük araştırma-geliştirme (ARGE) ve ARGE'ye dayalı tedarik konuları tartışılmıştır. Ardından konuyla ilgili olarak üniversiteler, TÜBİTAK ve endüstri irdelenmiştir. Son olarak önemli görülen çözüm önerileri sıralanmıştır. II. Ulusal savunma projeleri, ürüne dönük ARGE ve ARGE'ye dayalı tedarik Ulusal savunma ulus olmanın temel koşullarından birisidir. Ulusal savunma denince akla sadece uluslararası silah tekelleri, yüksek teknolojiye sahip firmalar, Milli Savunma Bakanlığı'nda bu tekellerin işlerini takip eden emekli Silahlı Kuvvetler mensupları, yerli savunma sanayi görüntüsü altında bu tekellerin yan kuruluşları, komisyoncular, yine bu tekellerin renkli ve pahalı baskılı dergileri, vb. gelmemelidir [1,2]. Aksine, ulusal savunma denince asker- sivil kişi/kurum/kuruluşlarıyla tüm ulusun sorumluluk duyacağı bir konu olduğu göz önünde tutulmalıdır. Ulusal savunma, barış zamanında hazırlıklı ve caydırıcı olmayı, bir saldırı durumunda ise en az kayıpla en etkili karşı koymayı içeren ulusal bir görevdir. Etkili silah geliştirme, güvenli haberleşme ve gözetleme ağı kurma, kimyasal, biyolojik, nükleer silahlara karşı topyekün koruma sağlama, istihbarat, caydırıcılık, vb. birçok yönleri bulunur. Ulusal savunmanın olmazsa olmaz koşulu ileri ve yüksek teknolojinin geçerli olduğu, teknoloji yoğun, dolayısıyla bilim yoğun, güçlü bir ulusal sanayiye sahip olmaktır. Bir ülkede ulusal savunma sanayinin gücü doğrudan o ülkenin bilimsel birikimleri ve teknolojik yeteneklerince belirlenir. Bu nedenle ulusal savunmanın temel stratejisi, ülkede bilim ve teknoloji yeteneklerinin yükseltilmesi, ARGE olanaklarını arttırması olmalıdır.

ULUSAL SAVUNMA, ÜRÜNE DÖNÜK ARGE ve ARGE'YE DAYALI TEDARİK KAPSAMINDA ÜNIVERSITELER, TÜBİTAK ve ULUSAL ENDÜSTRİ

  • Upload
    okan

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

ULUSAL SAVUNMA, ÜRÜNE DÖNÜK ARGE ve ARGE'YEDAYALI TEDARİK KAPSAMINDA

ÜNIVERSITELER, TÜBİTAK ve ULUSAL ENDÜSTRİ

Levent SevgiİTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Savunma Teknolojileri, Maslak / İstanbul

İTÜV-SAM Savunma Araştırmaları Merkezi, Kıyı Apt. No:4/8, Moda, İstanbulE_posta: [email protected] [email protected] Tel: 532 - 599 5090

ÖzetBu yazıda, Cumhuriyet tarihinin en büyük sıkıntılarını yaşadığımız ve ülke geleceğini, borçlu olduğumuzuluslararası sermaye kuruluşlarının atadığı görevlilere bırakmayı içimize sindirebildiğimiz günlerde, çağıyakalamanın ve toplumsal kalkınmanın olmazsa olmaz koşulu olan üretimi arttırmak, ürüne dönük ARGEçalışmalarına yönelmek tartışmaları ulusal savunma ekseninde ele alınmıştır (konu ulusal savunma temelindeişlenmesine karşın tartışılan parametreler tüm alanlar için geçerlidir). Bu kapsamda ileri ve kritik teknolojilerinbelirlenmesi çabaları özetlenmiş ve bu yönde üniversiteler, TÜBİTAK ve ulusal endüstri kurumlarıdeğerlendirilmiştir. Tüm bu tartışmalarda insan faktörü "kritik teknolojiler mi - kritik kafalar mı" sorusu temelindetartışmaya açılmıştır, çözüm önerileri sıralanmıştır.

I. GirişÜlkelerin gelişmişlik düzeyi, bilimsel olarak saptanan parametreler gözden geçirilerek belirlenir. Gelişmiş ya da azgelişmiş ülke tanımı kişi başına düşen gayri safi milli hasıladan, kişi başına kullanılan tuvalet kağıdına, nüfus artışhızından bebek ölüm oranına, okur-yazar oranından kurumlaşan yolsuzluklara, nüfusa göre araç sayısından, yıllıkkaza, ölüm oranlarına dek seçilen yüzlerce parametreye dayanır. Bu parametreler ışığında değerlendirildiğinde neyazık ki Türkiye az gelişmiş ülkeler arasında bile gelir dağılımı, rüşvet, vb. parametreler açısından liderliğeoynamaktadır. Yirminci yüzyılın en önemli ulusal kurtuluş savaşını vermiş bir ülke olmamıza karşın Türkiye yetmişyıllık Cumhuriyet Tarihinde geldiğimiz noktada bilime eğitime güvenmeyen, planlamadan vazgeçen, üretmeyen,sormayan ve sorgulamayan ve vatandaş olmamış insan topluluğu görüntüsündedir.

Oysa, birçok Avrupa Birliği ülkesinin nüfusundan fazla genç ve dinamik nüfusa sahip olan Türkiye gerek coğrafikonumu, gerek geçmişte başardıkları ve gerekse sahip olduğu ama unutulmaya başlanan değer yargıları ile büyük birpotansiyele sahiptir. Bu potansiyelin kullanılması ise araştıran, sorgulayan ve kendini geliştiren ulusal değerleresahip yeni kuşakların iş başına gelmesiyle olasıdır. Bu ise uzun ve yorucu bir süreç olan, insana yatırımın - eğitimin- baş tacı edilmesiyle sağlanabilir.

Bu yazıda, TÜBİTAK tarafından düzenlenen "Kritik Teknolojiler 2001" sempozyumunda ulusal savunma eksenindekritik teknolojiler, kritik kararlar ve çözüm yolunda aşılması gereken aşamalar ele alınmıştır. Önce ulusal savunmave olmazsa olmaz koşulu olan ürüne dönük araştırma-geliştirme (ARGE) ve ARGE'ye dayalı tedarik konularıtartışılmıştır. Ardından konuyla ilgili olarak üniversiteler, TÜBİTAK ve endüstri irdelenmiştir. Son olarak önemligörülen çözüm önerileri sıralanmıştır.

II. Ulusal savunma projeleri, ürüne dönük ARGE ve ARGE'ye dayalı tedarikUlusal savunma ulus olmanın temel koşullarından birisidir. Ulusal savunma denince akla sadece uluslararası silahtekelleri, yüksek teknolojiye sahip firmalar, Milli Savunma Bakanlığı'nda bu tekellerin işlerini takip eden emekliSilahlı Kuvvetler mensupları, yerli savunma sanayi görüntüsü altında bu tekellerin yan kuruluşları, komisyoncular,yine bu tekellerin renkli ve pahalı baskılı dergileri, vb. gelmemelidir [1,2]. Aksine, ulusal savunma denince asker-sivil kişi/kurum/kuruluşlarıyla tüm ulusun sorumluluk duyacağı bir konu olduğu göz önünde tutulmalıdır.

Ulusal savunma, barış zamanında hazırlıklı ve caydırıcı olmayı, bir saldırı durumunda ise en az kayıpla en etkilikarşı koymayı içeren ulusal bir görevdir. Etkili silah geliştirme, güvenli haberleşme ve gözetleme ağı kurma,kimyasal, biyolojik, nükleer silahlara karşı topyekün koruma sağlama, istihbarat, caydırıcılık, vb. birçok yönleribulunur. Ulusal savunmanın olmazsa olmaz koşulu ileri ve yüksek teknolojinin geçerli olduğu, teknoloji yoğun,dolayısıyla bilim yoğun, güçlü bir ulusal sanayiye sahip olmaktır. Bir ülkede ulusal savunma sanayinin gücüdoğrudan o ülkenin bilimsel birikimleri ve teknolojik yeteneklerince belirlenir. Bu nedenle ulusal savunmanın temelstratejisi, ülkede bilim ve teknoloji yeteneklerinin yükseltilmesi, ARGE olanaklarını arttırması olmalıdır.

Ulusal savunma stratejileri ülkelerin bulundukları coğrafi bölgelere, komşu ülkelerin siyasi, ekonomik ve kültürelyapılarına ve uluslararası konjektüre bağlıdır. Örneğin, iki tarafı okyanusla (doğal güvenli sınır) kaplı olan AmerikaBirleşik devletleri yada Kanada gibi ülkelerin savunma anlayışları ve stratejileri, Türkiye yada İsrail gibi dört biryanı sorunlu ülkelerle çevrili ülkelerden çok farklıdır. Bununla birlikte bütün ulusal savunma stratejilerindebelirleyici olan elektronik harp ve elektronik savunmadır. Artık ülkeler tüm savunmalarını belli merkezlerden 24-saat, kesintisiz kontrol edebilecek gözetleme, izleme, kontrol etme, karar verme, savunma silahlarını uzaktankumanda edebilme gibi kavramlar üzerine oturtmaktadırlar. Üç tarafı denizlerle çevrili ve doğusunda ve batısındasorunlu sınırlara sahip Türkiye için savunma 24-saat kesintisiz gözetleme, haberleşme, komuta/kontrol, erken uyarıve çabuk yer değiştirme, uzaktan atış kontrol gibi önemli etmenlerle belirlenecektir [3-6].

Günümüzde ulusal savunma sistemleri ileri teknoloji gerektiren pahalı ve karmaşık sistemlerdir. İleri teknolojiyesahip elektrik-elektronik cihazlar yanında hızlı ve yüksek kapasiteli donanımlara ve akıllı algoritmalara sahiptirler.Bu nedenle, örneğin sadece belli bir bölgeyi gözetlemek için kurulacak orta düzeyde bir sistemin maliyeti onlarcamilyon ABD dolarından başlayabilmekte ve milyarlarca dolara dek çıkabilmektedir.

Ulusal savunma projelerinin maksimum düzeyde ulusal kaynaklarca sağlanması zorunludur. Teknoloji, yedek parça,bakım, yenileme açılarından dışa ya da tek merkeze bağımlılık en az düzeyde olmalıdır. Savunma sistemlerinin satınalınıp, kurulduktan sonra sürekli çalışır durumda kalması ve hatta modernizasyonu sağlamak sistemi kurmak kadarönemlidir. Yüz milyonlarca ABD doları verilen bir savunma sisteminin birkaç yıl içerisinde eski teknoloji durumunadüşmemesi için alıcının da satıcı kadar sistem hakkında yeterli birikime sahip olması gerekir.

Ulusal savunma projelerinde, doğası gereği, başlangıcında büyük sıkıntılar yaşanır. Bazı kavramlara yabancı olmak,teknolojiyi günü gününe izleyememek yada yeni sistemleri zamanında tanıma olanağı bulamamak ve benzerinedenlerle proje başlangıcında bir süre bazı gelişmeler, deyim yerindeyse, el yordamı ile sağlanmak zorundakalınabilir. Gereksinimler tam ve net olarak ifade edilemeyebilir. Bu durumun en aza indirilmesi ulusal araştırmakurumlarının kapasitesi ve yetkinliğine bağlıdır. Bu kapasite ve yetkinlik ise kurumlarda yönetim ve araştırıcısürekliliği ile doğru orantılıdır.

Ulusal savunma ille her şeyin ulusal olması, içeride üretilmesi, geliştirilmesi anlamına gelmez. Belirlenen kritikalanlar dışında ARGE’ye dayalı tedarik, güven ve karşılıklı çıkara dayalı uluslararası işbirlikleri gereklidir. Eskidenağır sanayi gereksinimi ve bunun sadece birkaç ülkede olması bizim gibi ülkelerin az gelişmişlik zincirini kırmasınıneredeyse olanaksızlaştırırken, bilgi teknolojileri çağına girdiğimiz günümüzde belirleyici faktör insan ve insanayapılan yatırım olmuştur. Bugün yetişmiş ve iyi yönlendirilmiş kadrolarla çözülemeyecek sorun neredeysekalmamıştır. Ulusal savunmada da bir yandan kritik teknolojiler ve alanlarda yatırımlar yapılırken bir yandan dakarşılıklı saygı ve ortak çıkarlara dayalı uluslararası işbirlikleri kurabilecek kadrolara gerek duyulmaktadır. Ancak ,bir an için tamamen anahtar teslimi bir sistemin alınması düşünülse bile

! Uygun bir sistemin aranması ve bulunması! Bu sistemin satın alınmasında amaçlara uygunluğunun saptanması! Sistemlerin teknik özellikleri ile sistem isterlerinin uyuşması! Pazarlık aşamasında teknik ve parasal konularda açık noktaların kalmaması! Tarafların çıkarlarının çelişmesi durumunda hukuksal boşluklara meydan verilmemesi

gibi noktalarda son derece dikkatli davranmak gerekir. Bunu yapabilmenin ön koşulu sistemleri, satıcı ülke vekuruluşları, uluslar arası güncel teknolojik durumları ve geleceğe dönük trendleri bilen kadroların olmasıdır. Böylebir sistemin satın alınıp kurulmasına yönelik alt yapı çalışmaları bile ARGE çalışmaları niteliğinde olup yıllarcasürebilmektedir [7].

III. Ulusal Savunma ve kritik teknolojilerUlusal savunmada önemli unsurlardan birisi geleceğin savunma teknoloji ve techizatının yeterince öncedenkestirilebilmesi ve bu yönde hazırlıkların zaman içerisinde güncelleştirilerek sürdürülmesidir. Bu görüşdoğrultusunda, Bakanlar Kurulunun 20 Haziran 1998 tarihinde yayımlanan 98/11173 sayılı "Savunma SanayiiPolitikası ve Stratejisi Esasları" kararı ile savunma teknolojilerinin oluşturulmasında ilke ve öncelikler belirlenmiş,kısıtlı kaynakların öncelikle millî olması gereken sistem ve teknolojiler ile kritik sistem ve teknolojilere tahsisedilmesi öngörülmüştür. Söz konusu karar ile savunma sanayii faaliyetlerinin yürütülmesinde yurt içindekipotansiyelin en iyi şekilde değerlendirilmesi için belirlenen öncelikli alanlarda Milli Savunma Bakanlığıöncülüğünde Teknoloji Panelleri (TP) kurulmuştur [8]. Bu şekilde belirlenecek öncelikli teknolojilerde; kullanıcı(Türk Silâhlı Kuvvetleri, TSK), tedarikçi (Millî Savunma Bakanlığı, MSB), sanayici ve araştırıcı (AraştırmaKurumları ve Üniversiteler) arasında sağlam bir iş birliği ve koordinasyon oluşturulması amaçlanmıştır.

MSB ARGE ve Teknoloji Dairesi Başkanlığı koordinatörlüğünde faaliyetlerini yürütecek olan sekiz ayrı TeknolojiPanelinin isimleri

BSTP : Bilişim Sistemleri TP SESTP: Sensörler ve Elektronik Sistemler TPHUSTP: Hava ve Uzay Sistemleri TP KDATP: Kara ve Deniz Araçları TPMSTP : Malzeme ve Süreçler TP KBNTP: Kimyasal, Biyolojik ve Nükleer TPSSTP : Silâh Sistemleri TP EMTP : Enerjitik Malzemeler TP

şeklinde belirlenmiştir [8]. Üniversiteler, ARGE kurumları ve endüstri kuruluşlarının önde gelen uzmanlarındanoluşan TP'lerin ele alacağı araştırma projelerinin öncelikleri ise Tablo 1.'deki gibi tespit edilmiştir.

Tablo 1: Ulusal savunmada belirlenen proje öncelikleri

Öncelik Süreç1 Ulusal olması zorunlu Sistem Geliştirme Projeleri2 Ulusal olması zorunlu Teknolojik Alt Yapı Oluşturma Projeleri3 Ulusal olması zorunlu Temel Araştırma Projeleri4 Kritik olan Sistem Geliştirme Projeleri5 Kritik olan Teknolojik Alt Yapı Oluşturma Projeleri6 Kritik olan Temel Araştırma Projeleri

TP'nin görevleri arasında ARGE ve teknoloji faaliyetlerinde TSK, üniversiteler ve ARGE ve sanayi kuruluşlarıarasında uyumlu, katılımcı, paylaşımcı bir işbirliği sağlanması, özgün tasarım ve ürünlerin ortaya çıkabileceğiortamın hazırlanması, teknolojik bilgilerin derlenmesi, saklanması, kolay erişimin sağlanması, karşılıklı bilgideğişimi ve danışmanlık hizmetleri gibi faaliyetler yer almaktadır..Teknoloji Panelinin Temel Görevleri [8];

1. Uzun vadede yurt içinde geliştirilmesi zorunlu “ulusal olması zorunlu - sistem ve teknolojiler”, yurt içindegeliştirilmesi gerekli “kritik sistem ve teknolojiler” ile yurt içinde geliştirilmesi tercih edilen “diğer sistemve teknolojiler” ‘in belirlenmesinde öncelikli listeleri hazırlamak ve güncelleştirmek,

2. Araştırma ve teknolojiler konusunda yurt içinde mevcut olan yeteneklerin saptanması, gelişmedinamiklerinin değerlendirilmesi, değişimin yönlendirilmesi, araştırma, eğitim ve öğretim kurumları ileüretici kuruluşların kabiliyetlerinin artırılması amacıyla gerekli politika ve stratejilerin belirlenmesineyönelik görüş ve öneriler hazırlamak,

3. Kurum ve kuruluşlar arasında panelin faaliyet alanı ile ilgili bilgi toplama, değerlendirme, bilgi üretme,bilgi aktarma gibi faaliyetleri yürütmek ve koordine etmek, bu konularda kullanıcı, tedarikçi, araştırıcı veüretici arasında rekabet öncesi iş ve güç birliği oluşturmak,

4. Ulusal sistem ve teknolojiler, kritik sistem ve teknolojiler ile diğer sistem ve teknolojiler konusunda yurt içipotansiyeli tespit etmek, sistem geliştirme, teknolojik alt yapı oluşturma ve temel araştırma konuları ile çiftkullanımlı teknolojileri belirlemek,

olarak belirlenmiştir. Bunların yanında

1. Savunma ARGE ve Teknoloji Plânı (SAGTEP) ve Savunma, ARGE ve Teknoloji Programı (SAGTEPR)dokümanlarının güncelleştirilmesi için tavsiye kararları almak, danışmanlık taleplerini yerine getirmek,teknoloji önem ve öncelikleri üzerinde tavsiyelerde bulunmak, teknoloji kestirimi yapmak,

2. SAGTEP kapsamı dışında ortaya çıkan yeni konuları ve ihtiyaçları değerlendirmek, çözüm yolları içintavsiyelerde bulunmak,

3. Panelin savunma araştırma ve teknoloji alanındaki faaliyetleri ile, ikili ve çoklu uluslar arası işbirliğikapsamında NATO Araştırma ve Teknoloji Organizasyonu (NATO RTO), Batı Avrupa SilâhlanmaOrganizasyonu (WEAO) tarafından yürütülen faaliyetler arasında paralellik ve uyum sağlamak,

4. SAGTEP kapsamında yer alan ihtiyaçları ARGE’ye dayalı tedarik yöntemiyle karşılamak üzere; rekabetöncesi geliştirme faaliyetlerini plânlamak, araştırma yapılacak konularda Çalışma Grubu oluşturmak, etütveya rapor hazırlamak veya hazırlatmak,

5. Yurt içi potansiyelin yetersiz kaldığı durumlarda yurt dışından teknik destek almak veya yurt içindeteknolojik alt yapı oluşturmak konusunda maliyet/etkinlik analizi yaptırmak,

6. Teknolojilerle ilgili doküman üretimi için temel teknik verileri hazırlamak, tanım ve terim birliği sağlamak,7. Panelin teknoloji alanı ile ilgili olarak yurt içi ve yurt dışı faaliyetleri takip etmek, seminer, sempozyum,

konferans ve çalıştaylar düzenlenmesi konusunda danışmanlık yapmak,

benzeri görevleri de bulunmaktadır.

Kuruluşunda TÜBİTAK temsilcisi olarak yer aldığım SESTP yaptığı bir dizi toplantı sonucu kritik alanlara ilişkinalt başlıkları, hem teknoloji hem de sistem/ürün bazında, Tablo 2'de verildiği gibi belirlemiştir.

Tablo 2: SESTEP alanında belirlenen kritik teknolojiler

Teknoloji bazındaRF Elemanlar ve Aygıtlar Elektro Optik Elemanlar ve Aygıtlar LazerlerAkustik Elemanlar ve Aygıtlar Elektronik Destek Tedbirleri Elektronik Karşı TedbirlerElektronik Koruma Tedbirleri Sensör Tümleştirme Elektro Optik TeknolojiMikro Elektronik Nanoteknoloji TerateknolojiElektronik/Fotonik/Optik Malzeme Yalıtkanlar Yarı İletkenlerKara/Deniz/Hava/Uzay Muh. Ortam. Süper İletkenler Güç Üreteçleri

Sistem/ürün bazındaAlgılayıcılar Elektronik İstihbarat Sistemleri Elektronik Harp Sistemleri

TSK, bu şekilde, Kuvvetlerden başlayarak ihtiyaçlarını belirlemekte ve Stratejik Harekat Planları (SHP) ile OnYıllık Tedarik Planları (OYTEP) hazırlamaktadır. Hazırlanan OYTEP TP’inden gelen değerlendirmeler ışığında heriki yılda bir gözden geçirilrek güncellenmektedir. Hangi ihtiyaç nasıl ve nereden karşılanacak, doğrudan satın mıalınacak, ARGE yoluyla mı tedariği sağlanacak, vb. sorularının yanıtları sistematik biçimde verilmeyeçalışılmaktadır.

IV. Elektronik gözetleme, komuta/kontrol sistemleri ve yeni algılayıcılarBugün ulusal savunma denince öncelikle akla sınırlarımızın denizden, karadan, havadan ve hatta denizaltından 24-saat kesintisiz gözetlenmesi ve kontrol edilmesi gelmektedir. Çok algılayıcılı tümleşik gözetleme, komuta/kontrol veatış destek sistemleri bu kavramın birer parçalarıdır. Silahlı Kuvvetlerin yürütülmekte olan ADOP2000 (KKK),Uzun Ufuk (DzKK) ve NATO ve Ulusal Güvenlik Şemsiyesi (HKK) benzeri çalışmaları bu kapsamda ele alınacakprojelerden sadece bir kaçıdır [3].

Söz konusu elektronik sistemlerinin temel taşı amaca uygun seçilecek olan radarlardır. Özellikle bilgisayarteknolojilerindeki gelişmelere paralel olarak güçlü sayısal işaret işleme tekniklerinin uygulanabilir olmasıyla HF veVHF radarları gibi yeni algılayıcı tipleri kullanılır olmuştur. Bu radarlar geliştirme ve deneme aşamalarındankullanım aşamasına geçmeye başlamışlardır. Önceleri mikrodalga radarlarını tamamlayıcı algılayıcılar olarakdüşünülürken artık ana algılayıcı olarak da kullanılabilecek seviyeye gelmeye başlamışlardır [9,10]. Örneğin,Kanada Donanması Kanada hükümeti ve Raytheon Kanada firmasının yaklaşık on yıldır ortaklaşa sürdürdükleriçalışmalar sonucu geliştirilen ve denenen iki radarlı sistemi yakın zaman önce ulusal sistemine katmış vekullanmaya başlamıştır [5,6]. Avrupa Birliği üye ülkelerinden Almanya, Norveç, İngiltere ve İspanya'nın birlikteyürüttüğü önemli bir çalışma olan EuroROSE (European Radar Ocean Sensing) projesinde ise yine yer dalgalı HFradarlarından küçük ve orta ölçekte kapsamalar için kullanılan Codar ve Wera sistemleri [11] başarıyladenenmektedir. Bu sistemlerle, örneğin Kanada hükümeti Atlas okyanusunda zengin petrol yataklarının bulunduğuTerra Nova bölgesindeki dev petrol platformları için tehdit oluşturan kuzey buzullarını gözetlemekte hem desavunmasını güçlendirmektedir. Norveç hükümeti benzer amaçlarla batı kıyılarında bir HF radarı kullanmaktadır.İspanya oşinografik amaçlı bir HF radarını yine EuroROSE projesi çerçevesinde denemektedir. Almanya, denizticaretinin önemli bir yükünü taşıyan Hamburg limanı çevresinde hem oşinografik hem de deniz trafiğinin kontrolüamaçlarıyla HF radarları kullanmaktadır. ABD’de Teksas A&M Üniversitesi öncülüğünde Teksas kıyıları vekörfezi, fırtına, dalga yüksekliği, akıntı yönleri, vb. açılarından orta düzeyde mobil HF radarlarıyla süreklidenetlenmektedir. Avustralya, Yeni Zelanda, Hong Kong ve Singapur'da da benzer çalışmalar yer almaktadır.

HF radarlarının kullanımına tipik bir örnek aşağıdaki şekilde verilmiştir. Burada değişik kapsama özelliklerinesahip altı adet HF radarı ile tüm kıyılarımızın, üstelik Birleşmiş Milletler UNCLOS (United Nations Convention onthe Law of the Sea) anlaşmasında belirtilen 200 deniz mili açıklara dek nasıl kapsanabildiği gösterilmiştir. Şekildekisenaryoya bakıldığında ikişer adet yer dalgalı HF radarı ile neredeyse Akdeniz girişi (yani Girit bölgesi) dahil EgeDenizi'ndeki kritik bölgelerin tümü, Karadeniz ve Doğu Akdeniz bölgesinde, özellikle Kıbrıs ve arkasıkapsanabilmektedir. Kurulmakta olan Uzun Ufuk Sistemi içerisinde, başlangıçta (1993) mikrodalga radarlarını,özellikle ada arkalarındaki kör bölgeleri kapsayabilmesi nedeniyle, takviye edici bir rol biçilen yer dalgalı HFradarları son yıllardaki ARGE çalışmalarına paralel olarak birincil algılayıcı olarak da kullanılabileceklerinigöstermişlerdir. Bu nedenle, yerde sabit ve havada hareketli platformlara konuşlanan çok sayıda mikrodalgaradarlarının kapsaması, örnekte gösterildiği gibi, iki yer dalgalı HF radarı ile elde edilebilir duruma gelmiştir. Her ne

kadar yer dalgalı HF radarlarının çözünürlüklerimikrodalga radarları kadar olamasa da güçlüyazılımlarla kabul edilebilir performanslar eldeedilebilmektedir. HF radarları savunma amaçlıgözetleme yanında, kıyılarımızda balıkçılık veavlanma bölgelerinin denetlenmesi, kaçakçılık,göçmen ticareti, kıyılardan terör amaçlı sızma veoşinografik değerlendirme amaçlı dakullanılabilmektedir.

Yine HF radarları kullanılarak, örneğin İzmir,İskenderun, İstanbul gibi yükleme limanlarındaoşinografik olduğu kadar deniz trafiğinindüzenlenmesi söz konusudur. Örneğin, Boğazlargemi trafiğinin düzenlenmesi amacıyla kurulmaktaolan Türk Boğazları Gemi Trafik Yönetim ve Bilgisistemi [12] (Türbo-GTYBS) içerisinde de yerdalgalı HF radarı kullanılabilecektir. Ayrıca, tek bir yer dalgalı HF radarı ile hemen tüm Marmara Denizinikapsanabilir, böylece Boğazlara giren - çıkan trafiğin izlenmesinde süreklilik sağlanabilir. Ya da, küçük menzilli üstHF frekanslarını kullanan yer dalgalı HF radarlarından birer adet Çanakkale ve Karadeniz çıkışlarına kurularakBoğazların güvenliği ve trafiğin düzenli seyri gerçeklenebilir.

Öte yandan, 30-300MHz frekans bölgesini kullanan VHF radarları da oldukça değişik amaçlarla kullanıma girmeyebaşlamıştır. HF radarlarına göre çok daha küçük olan kapsama alanları, yine mikrodalga radarlarının göremediğiufuk ötesinde, kırınım etkisiyle kapsamaya olanak sağlamaktadır. Örneğin, toprak altında gömülü sığınak,cephanelik, karargah gibi nesnelerin saptanmasında, bir yamaç gerisinde konuşlanmış atak helikopterini görmedensaptanabilmesinde VHF radarları kullanılmaya başlanmıştır. Taşınabilir ve küçük boyutlu olmaları, ucuz ve heryerden sağlanabilecek elektronik cihazlarla kurulabilmeleri en büyük özellikleridir. Basit bir HF/VHF vericisi veküçük ve elektronik taramalı alıcı diziler, güçlü ve akıllı yazılımlarla bu radarlar küçük bir ekip tarafından bilegerçeklenebilir ve kurulabilir.

Türkiye, bugün gelinen noktada özellikle yüksek teknolojiye mahkum olmadan bu yeni tip HF ve VHF radarlarınakolay ve ucuz yollardan sahip olma olanağına sahiptir. Konuyla ilgili birikime sahip olma yanında [1-6] bu sistemiistenirse tamamen yerli (örneğin TÜBİTAK ve ASELSAN benzeri kurumlarla birlikte) ya da uluslararasıkonsorsiyum şeklinde ama büyük bir oranda yerli katkıyla geliştirilebilecek ve kurulabilecek ulusal deneyim debulunmaktadır. Bu amaçla, TÜBİTAK-MAM’da Dz.KK ile başlatılan çekirdek proje çok önemlidir [13]. Bu, TSKile gerçeklenecek büyük bütçeli projelerin deneme niteliğindeki ilk adımıdır. Bu adımın heba edilmesi, TSK’nin bukonuda TÜBİTAK-MAM’dan umudunu yitirmesi anlamına gelecektir ki, aklı başında hiçbir yurtseverin bunukabullenmesi olası değildir.

V. Ulusal savunma: Üniversiteler, TÜBİTAK ve ulusal endüstriUlusal savunmada ihtiyaç sahibi TSK ve MSB bu çalışmaları yürütürken üniversitelerimiz, TÜBİTAK ve endüstrikuruluşlarında durum nedir?

Üniversiteler açısından kişisel çabalar ve İTÜ gibi köklü üniversitelerde cılız da olsa bir takım çalışmalar dışındaduruma olumlu bakmak oldukça zordur. Örneğin, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü bünyesinde Savunma TeknolojileriYüksek Lisans Programları açılmasına karşın bugüne dek ciddiye alındığı söylenemez. Uzun süredirüniversitelerimizde masa başında, ulusal gereksinimlerden kopuk, bir ürüne yönelmeyen kişisel akademik yükselmeamaçlı çalışmalar yapma ve sadece ülke yayın sayısının artmasına yönelik çabalar desteklenmektedir. Türkiye'dekiüniversitelerde genelde "teorik" ya da "uygulamalı" çalışma biçimleri akademisyenlerin kendi seçimleridir. Ve neyazık ki, çoğumuz odalarımızda, masa başında yapabileceğimiz, kimseye hesap vermek zorunda olmadığımız,zaman ve bütçe tasası olmayan "teorik" çalışmaları seçmekteyiz. Bugün, mühendislik fakültelerinde, yaşamıboyunca eline ölçü aleti almamış, bir sistem tasarlamamış, bir aksaklıkla boğuşmamış, bir cihaz bozmamış, amabirçok makalesi olan etkin bir kitle var. Bu kadrolarla yüksek öğrenimi sürdürebilirsiniz, teorik bilgilerle yüklenmişverebilirsiniz, ama bu kadro ile sistem kuran, sanayinin problemini çözen, ve üretime dönük ARGE yapabilengençler yetiştirmeniz hayalden öte gidemez. Bugünlerde bazı akademisyenler "güçlü sanayi ve teknolojiolmadığından teorik çalışmalara yöneldiklerini" savunma gereği duymaktadırlar. Oysa, bizim gibi ülkelerde hemproje üretmek hem de bu projelerden bilimsel yayınlar çıkarmak, gelişmiş ülkelerden hiç de az değildir. Başta ulusalsavunma olmak üzere sanayinin sorunlarıyla ilgili çalışma ve bunlarla ilgili bilimsel yayın yapabilmenin belirleyicikoşulu gelişmişlik ya da teknolojik düzey değildir. Belirleyici koşul mühendislik fakültelerini dolduranakademisyenlerin mühendis deneyimine ve birikimine sahip olmayı hedeflemesi ve bu uğurda çaba harcamasıdır.

Kumanda Merkezi

HF

HF HF

HF

HF HF

TÜBİTAK açısından durum biraz farklıdır. Bünyesinde Ulusal Elektronik ve Kriptoloji araştırma Enstitüsü(UEKAE), Savunma Sanayi Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü (SAGE), Bilgi Teknolojileri ve Elektronik AraştırmaEnstitüsü (BİLTEN) benzeri özel amaçlı birimler yanında Marmara Araştırma Merkezi (MAM) gibi merkezler debarındırmaktadır. Özellikle çok disiplinli bir ARGE birimi olan TÜBİTAK-MAM, plansızlık ve uzman kadroyetersizliği nedeniyle kıt olan kaynakları hovardaca harcayabilmesine, başlanan projelerin bir çoğunun istendiği gibibitirilememesine karşın TSK ve MSB gibi kurumlarca, özellikle kritik ve ulusal olması gereken savunmaprojelerinde, doğal adres olarak görülmesinin avantajlarını iyi kullanmak zorundadır.

Ulusal savunma projelerinde, özellikle ARGE'ye dayalı tedariklerde ulusal endüstri kuruluşları önemli bir yertutmaktadır. TSK’nin genel stratejisi uluslararası firmalarla çalışırken ARGE temelli çalışmalarda TÜBİTAK -MAM'ı tedarik gerektiren projelerde en az bir ulusal endüstri kuruluşunu konsorsiyum içerisinde hatta başındagörmektir. Bu ulusal kurumlarımız için büyük bir şanstır. Ne yazık ki, bir ikisi dışında özel sektör sadeceuluslararası firmaların komisyoncusu gibi çalışmaktadır. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ARGE'ye yatırım yapan,bütçe ayıran firma olmanın çok uzağında sadece komisyon alan mantıklarla ulusal endüstri firması olunamayacağınıendüstrinin bilmesi gerekir. Uluslararası firmaların bunu istemesi anlaşılabilir, ancak birçok projede görüldüğü gibi,TÜBİTAK - MAM'ın kendine sekreterya görevi biçmesi, ulusal endüstri kurumlarımızın ise komisyoncuyaklaşımları bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüklerdendir.

VI. Sonuçlar ve ÖnerilerÜlkemizi, içine sürüklediğimiz dışa bağımlı, az gelişmiş, üçüncü sınıf bir ülke konumundan çıkarmanın yol veyöntemleri siyasi, ekonomik, teknolojik, eğitimle ilgili, vb. olmak üzere gruplandırılabilir. Bu yazıda konunun ulusalsavunma ekseninde üniversiteler, TÜBİTAK ve endüstri ilişkileri ele alınmıştır. Ulusal savunmada kritik sistemlerintartışılacağı "Kritik Teknolojiler 2001" Sempozyumunda hem kritik teknolojiler sıralanacak hem de teknolojilerkadar kritik olan üretim, ürüne dönük ARGE ve ARGE'ye dayalı tedarik konularının kritikliği vurgulanacaktır.

Temel sorunlar ve bazı çözüm önerileri şöyle sıralanabilir:

• Ulusal savunma projeleri genelde TSK ve MSB-ARGE dairesi yada SSM (Savunma Sanayii Müşteşarlığı)gibi kurumlarca organize edilir. Bu kurumlar sınırlı kadrolarla birçok projeyi hem teknik hem de idari ve maliaçılardan başlatır, kontrol eder ve sonuçlandırmaya çalışır. Bu sınırlı kadroların bu görevleri nasıl birözveriyle yürüttüklerini ancak böyle projelerde uğraşanlar bilirler. Bu kurumlardaki uzman sayılarıarttırılmalıdır.

• Özellikle İTÜ, ODTÜ gibi köklü teknik üniversitelerin ulusal savunma projelerinde belirleyici rolüstlenebilmeleri uzun ve planlı çalışmalar gerektiren bir süreçtir. Akademisyenlerin kendilerini kapattıklarıodalarından çıkarılmaları şarttır. Bugün teknik üniversitelerde "masa başı" çalışmalar yapan, mühendislikproblemleriyle uğraşmamış, bir projede yer almamış ama yönetimde etkin bir kitle vardır. Hiç mühendislikyapmamış bu kitlenin mühendislik fakültelerinin ufkunu açmaları, başta savunma olmak üzere endüstrininsorunlarına çözüm üretebilmeleri olası değildir. Bu, kırılmak zorundadır. Bu amaçla, örneğin, mühendislikfakültelerinde akademisyenlerin , mutlaka, askeri-sivil ulusal ARGE ve endüstri kurumlarında birhatta iki yıl geçirmeleri zorunlu hale getirilebilir. Ayrıca, TÜBİTAK-MAM benzeri kurumlarınuzmanlarının da üniversitelerde yarı zamanlı görev alabilmeleri ve akademik yükseltmelerden(profesörlük dahil) yararlanabilmeleri sağlanmalıdır.

• İster ARGE temelli ister tedarik olsun savunma projeleri çok disiplinli olduğundan TSK, üniversiteler veTÜBİTAK gibi kurumların eşgüdümünü gerektirir. Bu amaçla TSK tarafından İTÜ ve ODTÜ bünyesindekurulan Modelleme ve Simülasyon (MODSIM) laboratuarları diğer alanlara da yaygınlaştırılaraketkinleştirilmelidir. Ayrıca TÜBİTAK - MAM ve İTÜ, ODTÜ gibi üniversiteler arasında imzalananprotokoller savunma alanında etkin biçimde kullanılmalıdır.

• Başta TÜBİTAK-MAM olmak üzere İTÜ, ODTÜ gibi köklü üniversitelerin bünyelerinde SavunmaAraştırmaları birimleri kurulmalı ve uzman çekirdek kadrolar yetiştirilmelidir. Yetiştirilecek bu kadrolar,bugüne dek olduğu gibi siyasi amaçlarla, hemşericilik yada çıkar amaçlı olarak, harcanmamalıdır.Unutulmasın ki, ARGE konusunda uzman yetiştirmek çok uzun ve zahmetli bir süreç iken bu kadrolarıharcamak çok kolaydır. Bu vatan hainliği artık durdurulmalı ve yetiştirilen ulusal kadrolar göz bebeğigibi korunmalıdır.

• İleri teknoloji gerektiren ulusal savunma projeleri büyük bütçeli, genelde uzun süreli ve ileriye dönüköngörülerin, kestirimlerin zor yapılabildiği tiptendir. MSB ARGE ve Teknoloji Dairesi'nce koordine edilenprojelerde daha çok TÜBİTAK, ASELSAN gibi özgün kurumlarımızın, İTÜ, ODTÜ gibi önde gelenüniversitelerimizin ve yerli savunma şirketlerinin yer alması teşvik edilmektedir. MSB ARGE bunu yaparkenbir yandan ulusal endüstri ve ARGE kurumlarının birikimlerini arttırmayı, öte yandan kritik sistemgereksinimlerini içeriden karşılamayı hedeflemektedir. Ancak, uzun dönemli sürekliliğin sağlanamamasınedeniyle MSB bu kurumlarla sıkça sorunlar yaşamaktadır. Başından itibaren sonuna dek bir projeyi aynı

ekibin götürmesi neredeyse ender rastlanan bir durumdur. Proje başında yetkiyi ve kaynakları paylaşan ekipile işler ters gittiğinde (genelde karşılaşılan bir durumdur) sorumluluğu paylaşan ekibin farklı olması MSB’yikarşısında muhatap bulmak açısından zor durumda bırakabilmektedir. Her ne kadar kurumsal sorumluluk vardense de uygulamada projenin başarımı açısından bu bir anlam ifade etmeyebilmektedir. Özetle;

⇒ Savunma projelerinin genelde başarımı deneyimli bir iki lider etrafında kurulançekirdek kadrolarla yürütülmesinde yatmaktadır.

⇒ Bir kurumda belli bir birikime (bir lidere ve/veya bir iki uzmana) güvenilerek verilenbir projenin bu ekip ayrıldığında başarım şansı son derece azalmaktadır.

⇒ Belli bir kuruma verilen bir proje imzalandıktan sonra, bütçesinin önemli bir kısmınınkurumun diğer açıklarının kapatılmasına ayrılması proje ekibini zorasokabilmektedir.

Bu nedenle, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, kişiye özgü proje verilmesi dönemibaşlatılmalıdır. Bu sayede, olumsuzlukların sorumlusu her koşulda belli olacak, başarı ya dabaşarısızlık, hiçbir bahaneye gerek kalmadan, projeyi üstlenen kişi ya da grubun olacaktır.Başarısızlık bu kişi ya da grupların kariyerini etkileyeceğinden başarım şansı çok yükselecektir.

Kritik teknolojilerin belirlenmesinde başarım ihtiyaç sahibinin bunun ayırdında olmasıdır. Örneğin, ulusalsavunmada ihtiyaç sahibi TSK’nin kendisidir ve yukarıda anlatılan çalışmalar TSK adına MSB tarafındanyürütülmektedir. Sağlık, ulaşım, enerji, tarım, sanayi, hizmet gibi diğer sektörlerde ise ihtiyaç sahibi bakanlıklardır.Yani enerji sektöründe Enerji Bakanlığı, sağlık sektöründe Sağlık Bakanlığı ileriye dönük gereksinimlerininayırdında değilse bu çabaların pek anlamı kalmayacaktır. Bakanlıklar kritik teknolojiler, ürüne dönük ARGE veARG'ye dayalı tedarik konularında itici ve toparlayıcı güç olmak zorundadır.

Kaynaklar:[1] L. Sevgi, "Ulusal Savunma Sistemleri – Ulusal ARGE Kuruluşları", MSB Araştırma Teknoloji ve Faaliyetleri

Bülteni, Sayı 11, sayfa 22-30, Kasım 1999[2] L. Sevgi, "Ulusal Savunma ve Ulusal ARGE Kurumları:TÜBİTAK-MAM, Marmara Araştırma Merkezi",

Cumhuriyet Bilim Teknik, sayı 738, 12 Mayıs 2001[3] L. Sevgi, "HF-VHF Radarları ve ulusal Savunma Ağındaki Yeri", Silahlı Kuvvetler Dergisi, Ekim 2001

sayısı (basılacak)[4] L. Sevgi, “Target Reflectivity and RCS Interaction in Integrated Maritime Surveillance Systems Based on

Surface Wave HF Radar Radars”, IEEE Antennas and Propagation Magazine, Feb. 2001[5] L. Sevgi, A. M. Ponsford & H.C. Chan, “An Integrated Maritime Surveillance System Based on Surface

Wave HF Radars, Part I – Theoretical Background and Numerical Simulations”, IEEE Antennas andPropagation Magazine, (to appear) Aug. 2001

[6] L. Sevgi, A. M. Ponsford & H.C. Chan, “An Integrated Maritime Surveillance System Based on SurfaceWave HF Radars, Part II – Operational Status and System Performance”, IEEE Antennas and PropagationMagazine, (to appear) Oct. 2001

[7] İTÜV-SAM, "Uzun Ufuk Sistemi ve Yüzey Dalgalı HF Radarları ARGE çalışmaları", İTÜV-SAM, SavunmaAraştırmaları Merkezi, Dz.H.O. Tuzla / İstanbul, 1993-1997

[8] Ayrıntılı bilgi için bkz http://www.msb.gov.tr[9] L. Sevgi, "Uzun Menzilli Füzeler ve Erken Uyarı Sistemleri", KKK Hava Savunma Okulu ve Eğitim Merkez

Komutanlığı Hava Savunma Dergisi, Eylül 1999, İstanbul[10] L. Sevgi, "Gömülü, Örtülü ve Gizlenmiş cisimlerin Saptanması ve Algılayıcı Tipleri", KKK 21inci Yüzyıl

Harekatı ve Modern İstihkam Techizatı Sempozyumu, 7-8 Ekim 1999, İzmir[11] H. Gunther, et all, "The EuroROSE Project", Proceedings of the 16th International Conference of the

American Meteorological Society on "Interactive Information and Processng Systems (IIPS) forMetereology, Oceanography and Hydrology", California, USA, pp 214...217, 9.-14. January 2000

[12] İTÜV-SAM TÜRBO-GTYBS Türk Boğazları Gemi Trafik Yönetimi ve Bilgi Sistemi Projesi, İTÜV-SAM,Savunma Araştırmaları Merkezince alt yapısı hazırlanan ve T.C. Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı'ncakurulmakta olan sistem, 1997-2001

[13] TÜBİTAK-MAM - DzKK ARMERKOM projesi, "Uzun Ufuk Sistemi ARGE desteği: (i) Mikrodalga ve HFradar simülatörü, (ii) HF radarı teknik analizi", Mayıs 2000