Upload
others
View
9
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
KAMU İCRA HUKUKUNDA SÜRELER
Hamit GÖRÜR
İZMİR 2010
İÇİNDEKİLERKISALTMALAR__________________________________________ivGİRİŞ____________________________________________________vI. SÜRE KAVRAMI VE SINIFLANDIRILMASI________________1
A. Genel Olarak......................................................................................................1
B. Vergi Hukukunda Sürelerin Sınıflandırılması................................................21. Genel Olarak...................................................................................................22. Organik Sınıflandırma...................................................................................3
a. Kanuni Süreler............................................................................................3b. İdari Süreler................................................................................................4
ba. İlk Kez İdare Tarafından Belirlenen Süreler....................................5bb. Kanuni Sürelerin İdare Tarafından Uzatılması................................6
c. Yargısal Süreler..........................................................................................63. Sürelerin Yöneldikleri Kişilere Göre Sınıflandırılması..............................7
a.Vergi Yükümlüleri ve Sorumluları İçin Konulan Süreler.......................7b. İdare İçin Konulan Süreler........................................................................7c. Yargı Organları İçin Konulan Süreler.....................................................8
4. Hukuki Niteliklerine Göre Süreler................................................................8a.Hak Düşürücü Süreler................................................................................8b. Vergi Ödevleri İle İlgili Süreler...............................................................10c. Müsamaha (Hoşgörü) Süreleri................................................................10d. Zamanaşımı Süreleri................................................................................11e. Düzenleyici Süreler...................................................................................12
II. KAMU İCRA HUKUKUNDA SÜRELER___________________13A. Genel Olarak....................................................................................................13
B. Kamu Alacağının Muacceliyeti ve Vadesi.....................................................141. Genel Olarak.................................................................................................142. Tecil ve Yürütmenin Durdurulması............................................................14
C. Kamu İcra Hukukunda Yargı Yolu Süreleri................................................171. Ödeme Emrinde............................................................................................172. İhtiyati Haciz ve İhtiyati Tahakkukta........................................................183. Hacizde...........................................................................................................184. Hükümsüz Tasarrufun İptalinde................................................................19
D. Sürelerin Hesaplanması..................................................................................19
E. Kamu İcra Hukukunda Zamanaşımı Süresi.................................................211.Zamanaşımı Kavramı....................................................................................212.Tahsil Zamanaşımı........................................................................................23
a.Genel Olarak..............................................................................................23b.Tahsil Zamanaşımının Durması...............................................................23c. Tahsil Zamanaşımının Kesilmesi.............................................................24
F. Sürelerin Uzaması............................................................................................25
ii
1. Genel Olarak.................................................................................................252. Mücbir Sebep................................................................................................26
a. Genel Olarak.............................................................................................26b. Mücbir Sebep Sayılan Haller..................................................................27c. Mücbir Sebebin Geçerlik Alanı...............................................................28d. Mücbir Sebebin Sonuçları.......................................................................30
3. Zor Durum....................................................................................................304. Ölüm...............................................................................................................315. Mali Tatil.......................................................................................................32
SONUÇ__________________________________________________34
iii
KISALTMALAR
Bkz. : bakınız
C. : Cilt
dn. : dipnot
D. : Danıştay
D :Daire
E. : Esas
İYUK. : İdari Yargılama Usulü Kanunu
K. : Karar
RG. : Resmi Gazete
s. : sayfa
S. : Sayı
v.b. : ve benzeri
v.d. : ve devamı
VUK. : Vergi Usul Kanunu
iv
GİRİŞ
Süre, soyut bir kavram olan zamanın somut bir kesimini ifade etmektedir.
Doğal bir olay olan zamanın geçmesi, kendisine bağlanan hukukî sonuçlar nedeniyle,
aynı zamanda bir hukukî olaydır. Diğer hukuk disiplinlerinde olduğu gibi, kamu icra
hukuku alanında da bazı işlemlerin yapılması ya da bazı görevlerin yerine getirilmesi
için süreler belirlenmiştir. Bu sürelerin geçmesi halinde haklar ortadan kalkmakta
veya ek yükümlülükler ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle söz konusu sürelerin ortak
yanlarının araştırılmak suretiyle sınıflandırılması önemli bir gerekliliktir.
Kamu alacaklarının takip ve tahsilinde iki temel ilkeden söz edilmektedir.
Bunlardan birincisi, kamu alacağını ödemekle yükümlü olanlara ödeme bakımından
her türlü kolaylığın sağlanması, ikincisi ise, kamu idarelerinin alacaklarını birtakım
güvencelere bağlayarak bunların kolay ve seri şekilde tahsil edilebilmelerinin
mümkün kılınmasıdır. Bu kapsamda belirlenen süreler de, bir yandan kamu
borçlusuna yükümlülüklerini yerine getirmesi için güvence ve belirlilik sağlamakta,
diğer yandan da kamu alacağının süratle ve etkili bir biçimde toplanmasını
sağlamaktadır.
Kamu icra hukuku mali hukukun, idare hukukunun ve genel icra
hukukunun belli özelliklerini ve tekniklerini bünyesinde toplayan bir hukuk dalıdır.
Bu nedenle kamu icra hukukunda süreler incelenirken, mali hukuk alanında ve
özellikle de geniş anlamda vergi hukukunda sürelerin ele alınış biçimi de önemli bir
yere sahiptir. Nitekim 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun ile de süreler konusunda 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na atıf yapılmıştır. Bu
nedenle çalışmamızda öncelikle süre kavramı, vergi hukukunda sürelerin
sınıflandırılması ele alınacak, daha sonra ise kamu alacaklarında süreler, bu
kapsamdaki yargılamaya yönelik süreler, zamanaşımı süresi ve sürelerin uzaması
konuları incelenecektir.
v
I. SÜRE KAVRAMI VE SINIFLANDIRILMASI
A. Genel Olarak
Süre hukuki anlamda, önceden belirlenebilir ve sınırlandırılmış zaman
kesitini ifade etmektedir1. Bu zaman kesiti, düzenlediği hukuki ilişkinin çeşitli hukuki
sonuçlar doğurmasını sağlamak amacıyla kullanılmaktadır2. Hukukta süreler hakların
ve yetkilerin kazanılması, kullanılması ve kaybedilmesi yönünden büyük önem
taşımaktadır3. Süre, yükümlüler için ödevlerin yerine getirilmesi bakımından bir
belirlilik, kesinlik ve güvence sağlarken, devlet bakımından da alacağın süratle ve
etkili olarak toplanması amacını taşımaktadır4. Bu nedenle, sürelerin, birbirine zıt gibi
görünen bu amacı bağdaştırmaya elverişli biçimde belirlenmesi gerekmektedir5.
Sürelerin bu öneminin yanı sıra, kanun koyucunun güttüğü amacın ve süre
hükümlerinin doğurduğu sonuçların farklı oluşu da, sürelerin somutlaştırılması
çabasının bir başka nedenini oluşturmaktadır6.
Kamu alacaklarının tahsil aşamasını düzenleyen asıl kaynak, 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’dur. Bu Kanunda Vergi Usul
Kanunu’ndan daha geniş olarak sadece vergilerin değil, tüm kamu alacaklarının ya
da kamu alacağı sayılan alacakların tahsil aşamasını düzenleyen ilke ve hükümler yer
almaktadır7. Bu kapsamda hem kamu alacaklısı idarenin, hem kamu borçlusunun,
hem de yargı organlarının uyması gereken birtakım süreler söz konusudur. Süreler
bir yandan kamu borçlusuna yükümlülüklerini yerine getirmesi için güvence ve
belirlilik sağlamakta, diğer yandan da kamu alacağının süratle ve etkili bir biçimde
toplanmasını sağlamaktadır8.
1 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.109; Karakoç, Genel Vergi, s.324; Atar, s.97.2 Çağan, s. 1; Öncel-Kumrulu-Çağan, s.3 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.109-110; Şenyüz-Yüce-Gerçek, s.173; Bilici, s.80; Mutluer, s.165.4 Atar, s.975 Karakoç, Sürelerin Hesaplanması, s.83.6 Çağan, s. 15.7 Karakoç, Kamu Alacakları, s.139.8 Kırbaş, s. 152.
1
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanununun
“Tebliğler ve Müddetlerin Hesaplanması” başlıklı 8’inci maddesinde, “hilafına
hüküm bulunmadıkça, bu kanunda yazılı müddetlerin hesaplanmasında ve tebliğlerin
yapılmasında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur” hükmü ile süreler
konusunda Vergi Usul Kanunu’na atıf yapılmıştır. Kanunun diğer maddelerinde de,
kamu alacaklarının tahsiline ilişkin çeşitli işlemlerle ilgili süre hükümleri yer
almakta ve 102, 103 ve 104’üncü maddelerinde kamu alacaklarına ilişkin tahsil
zamanaşımı hükümleri düzenlenmiştir. Ayrıca, kamu alacaklarının takip ve tahsilinin
idari nitelikleri gereği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nda yer verilen süre
hükümleri de konuyla ilişkilidir.
B. Vergi Hukukunda Sürelerin Sınıflandırılması
1. Genel Olarak
Çeşitli hukuk dallarında süre kavramı değişik açılardan
sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırmanın en yaygın olanı, zamanaşımı süresi ve hak
düşürücü süre biçiminde yapılanıdır9. Sürelerin sınıflandırılmasındaki en önemli
sebep, ulaşılmak istenen amaca ve sürelerin hukukî niteliklerine göre, bunlara
uyulmaması halinde karşılaşılacak yaptırımların da farklı olmasıdır10. Sürelerin
belirginliği, mükellefler için idareye karşı önemli güvencelerden birini
oluşturmaktadır11.
Vergi hukuku, vergileme yetkisine sahip kamu idaresi ile vergi yükümlüsü
veya sorumlusu kişiler arasında, vergi kanunları dolayısıyla ortaya çıkan hukukî
ilişkileri düzenleyen bir kamu hukuku dalıdır12. Hem maddî, hem de şeklî vergi
hukukuna ilişkin kurallarda süre ile ilgili hükümler geniş yer tutmaktadır. Bu hü-
kümler vergi yükümlülüğü ve sorumluluğu bakımından önemli sonuçlar doğururlar.
Dolayısıyla süre ve sürelerin sınıflandırılması vergi hukukunda büyük önem
9 Karakoç, Genel Vergi, s.325.10 Çağan, s.15; Mutluer, s.166.11 Şenyüz-Yüce-Gerçek, s.173.12 Çağan, s.4.
2
taşımaktadır13. Vergi hukukunda süreler; farklı ayrımlar da bulunmakla birlikte genel
olarak süreyi koyan organın niteliğine göre, sürelerin yöneldikleri kişilere göre,
sürelerin ifade ediliş biçimlerine göre ve hukuki niteliklerine göre
sınıflandırılmaktadır.
2. Organik Sınıflandırma
Vergi Usul Kanunu’nun 8’inci maddesi uyarınca vergilendirme
işlemlerinde kişiler, vergileme yetkisine sahip kamu idaresiyle veya kendi aralarında
sözleşme yaparak, tabi olacakları süreleri saptamak olanağına sahip değillerdir. Bu
durum, vergi hukukunun bir kamu hukuku kolu olmasının bir sonucudur14. Öte
yandan, vergi yükümlü ve sorumluları ile idarenin süreler karşısında eşitliği ana ilke
olarak benimsenmiştir. Kural olarak aynı işlem bakımından ilişkinin taraflarına göre
farklı süre hükümleri kabul edilmemiştir15. Bu ilkenin istisnasını ise, Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 66 ve 67’nci maddelerinde
düzenlenen hacizden doğan istihkak iddialarına ilişkin süre hükümleri
oluşturmaktadır16.
Organik sınıflandırma, süreleri koyan devlet organı açısından
yapılmaktadır. Vergi hukukunda süreler; yasama organınca, yürütme organınca ya da
yargı organınca saptanabilir. Buna göre organik bakımdan kanuni, idari ve yargısal
sürelerden söz edilebilir.
a. Kanuni Süreler
Kanunla belirlenmiş olan sürelere kanuni süreler denilmektedir17. Vergi
hukukunda süreler, kural olarak vergilerin kanuniliği ilkesi gereğince, kanunla
belirlenmiş, idarenin yetki alanı dar tutulmuştur. Özellikle hak düşürücü nitelikte olan
sürelerin kanunla düzenlenmesi zorunluluğu kişilere güvence verilmesi amacına
13 Karakoç, Genel Vergi, s.325.14 Çağan, s. 16; Karakoç, Genel Vergi, s.326.15 Çağan, s. 16.16 Karakoç, Genel Vergi, s.326.17 Karakoç, Genel Vergi, s.326; Mutluer, s.166.
3
yöneliktir18. Kanuni sürelerin içeriği, uzatılması ve bu sürelerin işlemesine engel olan
nedenlerin de kanunlarda açık olarak belirtilmesi gerekir19.
Nitekim, Vergi Usul Kanunu’nun 14’üncü maddesine göre, vergiye ilişkin
işlemlerde süreler vergi kanunlarıyla belli edilmektedir. Vergi kanunu deyimi ise,
Vergi Usul Kanunu ve bu kanun hükümlerine tabi vergi, resim ve harç kanunlarını
içermektedir. Kanuni süreler, doğrudan doğruya kanundan ötürü işlemeye başlarlar.
Bu sürelere uyulup uyulmadığı yargı organlarınca re’sen denetlenir. Kanuni sürelerin
başka bir özelliği de kural olarak kesin oluşlarıdır. Bu süreler, ancak yine kanunda
belirtilen nedenlerden ötürü uzatılabilirler. İdare ve yargı organları bu süreleri
uzatmaya veya kısaltmaya yetkili değildir20.
b. İdari Süreler
Vergi kanunları vergileme ilişkisinin her aşamasında vergi yükümlü ve
sorumlularının tabi olacakları süreleri göstermemiş, idareye bazen süreyi belirleme
konusunda yetki ve görev vermiştir21. Diğer bir deyişle, kanunda sürenin olacağı
belirlenmiş, ancak ne kadar olacağı belirlenmemiştir. Sürenin ne kadar olacağını
belirleme yetkisi idareye verilmiştir22. Bu kapsamda idari süreler, kamu idaresi
tarafından konulan sürelerdir23. Ancak, idarenin belirlediği sürenin kanunda
düzenlenmemiş olması gerekir24. İdare bazen de yine kanunun açık hükümleri
gereğince, kanuni süreleri uzatmak yetkisine sahiptir. Buna göre idari süreler ikiye
ayrılarak incelenebilir25.
18 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.110; Atar, s.97.19 Çağan, s. 18.20 Çağan, s. 17.21 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.111.22 Şenyüz-Yüce-Gerçek, s.175.23 Mutluer, s.167.24 Karakoç, Genel Vergi, s.327; Şenyüz-Yüce-Gerçek, s.175.25 Çağan, s. 19.
4
ba. İlk Kez İdare Tarafından Belirlenen Süreler
Vergi Usul Kanununun 14’üncü maddesinin 2’inci fıkrasına göre,
kanunda açıkça yazılı olmayan hallerde 15 günden aşağı olmamak şartıyla bu süreyi,
tebliği yapacak olan idare ilgiliye tebliğ eder. Buna göre idarenin süre belirlemesinde
iki şart vardır. İdari süreler, 15 günden az olmamak üzere belirlenmeli ve mutlaka
ilgili kişiye tebliğ edilmelidir26. Vergi kanunlarında bunun çeşitli örneklerine
rastlamak mümkündür. Örneğin, Vergi Usul Kanununun 30’uncu maddesinin 3’üncü
fıkrasına göre, yükümlü verdiği beyannamede vergi matrahına ilişkin bilgileri
göstermemişse kendisine takdir komisyonu tarafından 15 günden az olmamak üzere
bir mühlet verilerek vergi matrahına ilişkin bilgileri vermeye ve kanuni defterlerini
ibraz etmeye davet edilmektedir.
İdare tarafından verilecek bu süre Vergi Usul Kanununun 14’üncü
maddesi uyarınca 15 günden az olmayacak ve ilgililere tebliğ edilecektir. Burada
idari sürelerin alt sınırının bu şekilde saptanmasının nedeni, vergi yükümlülerinin ve
sorumlularının idare tarafından çok fazla baskı altına alınmalarını önlemektir27. İdare
tarafından ilk kez belirlenen süreler henüz sona ermeden, bu süreleri koyan idareler
tarafından uzatılabilecekleri gibi, sürenin dolması durumunda da yeni bir süre
verilmesi olanağı vardır. Ayrıca haklı gerekçelerin varlığı halinde ikinci ya da üçüncü
kere bir süre verilmesini önleyen bir hüküm 14’üncü maddede yer almamaktadır28.
Yine Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 9’uncu
maddesinde de kaçakçılık halinde inceleme memurlarınca yapılan hesaplara göre
tahsil dairelerince bir teminat isteneceği hükme bağlanmış, ancak bunun hangi süre
içinde olacağı kanunda belirtilmemiştir. Bu durumda da Kanunda yapılan atıf gereği
Vergi Usul Kanununun 14’üncü maddesinin 2’inci fıkrası uygulanacaktır29.
26 Karakoç, Genel Vergi, s.327.27 Çağan, s.19-21; Öncel-Kumrulu-Çağan, s.111; Karakoç, Genel Vergi, s.327.28 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.111.29 Çağan, s. 20.
5
bb. Kanuni Sürelerin İdare Tarafından Uzatılması
Bu durumda süreyi belirleme yetkisi idare olmamasına rağmen, kanunla
belirlenen sürenin uzatılması idare tarafından yerine getirilmektedir. Örneğin, Vergi
Usul Kanununun 17’nci maddesine göre, zor durumda olmaları nedeniyle vergi
işlemleri ile ilgili ödevleri süresi içinde yerine getiremeyecek olanlara, kanuni
sürenin bir katını geçmemek üzere Maliye Bakanlığınca uygun bir süre verilebilir.
Bunun gibi Vergi Usul Kanununun 111’inci maddesinin 5’inci fıkrası da, yükümlü
sayısı 500 ü aşan vergi daireleri bakımından taksitleri ödeme süresinin en çok 15 gün
uzatılması konusunda Maliye Bakanlığına yetki vermiştir.
Uzatma yetkisi kural olarak idareye bir olanak olarak verilmekte ise de
bazı durumlarda uzatma zorunluluk olarak görülmüştür. Örneğin, Vergi Usul
Kanununun 342’nci maddesine göre, veraset ve intikal vergisine ilişkin
mükellefiyetlerde tahakkuk muamelesi yapılmak için beyanname verme süresinin
sonundan başlayarak 15 gün beklenir. Beyanname bu süre içinde verilirse vergi ziyaı
olmamış sayılır. Ayrıca mükellefe tebliğ edilmek şartı ile yeniden 15 günlük bir
mühlet verilir.
c. Yargısal Süreler
Vergi hukukunda yargısal süreler, vergi yargısı organları tarafından
belirlenen sürelerdir30. Yargısal sürelerde aynı idari sürelerde olduğu gibi kanunda bir
süre ve ve sürenin ne kadar olacağı yönünde bir hüküm bulunmamaktadır31. Sürenin
verilmesine ilişkin yetki, kanun ile yargı organına verilmektedir32. 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu’nun 16’ncı maddesine göre, idari davalarda ve vergi
davalarında kural olarak davalının vereceği ikinci savunmaya karşı davacının cevap
vermesi için bir süre verilebilir. Bu süre, yargı organı tarafından verileceğinden
yargısal bir süredir. Burada da süre verildiğine ilişkin kararın ilgilisine tebliğ edilmesi
gerekir33.
30 Çağan, s.21; Karakoç, Genel Vergi, s.327; Mutluer, s.168.31 Şenyüz-Yüce-Gerçek, s. 178.32 Atar, s.98.33 Karakoç, Genel Vergi, s. 327.
6
3. Sürelerin Yöneldikleri Kişilere Göre Sınıflandırılması
Vergi Hukukunda süre hükümleri birbirlerinden çok değişik amaçlarla
konulduğu için, bu süreler yöneldikleri kişilere göre de sınıflandırılabilirler. Bir kısım
süreler, vergi yükümlülerinin ve sorumlularının çeşitli hak ve ödevleri, bir kısım
süreler ise idare ve yargı organlarının işlemleri için öngörülmüştür34.
a.Vergi Yükümlüleri ve Sorumluları İçin Konulan Süreler
Vergi kanunlarına bakıldığında süre ile ilgili hükümlerin büyük bir
çoğunluğun vergi yükümlüleri için konulduğu görülecektir. Örneğin, Vergi Usul
Kanununun 168’inci maddesinde yer alan bildirme süreleri ve Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanununun 58’inci maddesinde yer alan ödeme emrine itiraz
süresi ve çeşitli vergi kanunlarında yer alan beyanname verme ve ödeme süreleri
vergi yükümlüleri için konulmuştur. Yine Gelir Vergisi Kanununun 98’inci
maddesine göre, vergi kesintisi yapmak zorunda olanlar, kestikleri vergileri ertesi
ayın yirmi üçüncü günü akşamına kadar vergi dairesine bildirmekle yükümlüdürler.
b. İdare İçin Konulan Süreler
Vergi borcu ilişkisinin alacaklı tarafı, devletin idare organı olduğu için
vergi hukuku kuralları arasında idare için konulmuş çeşitli süre hükümleri de yer
alır35. Vergi Usul Kanununun 132’nci maddesinin 1’inci fıkrasına göre yoklama
fişlerinin birinci nüshası yoklaması yapılan şahıs veya yetkili adamına bırakılır.
Bunlar bulunmazsa bilinen adresine 7 gün içinde posta ile gönderilir. Yine Vergi
Usul Kanununun 145’inci maddesinin 1’inci fıkrasına göre, arama neticesinde alınan
defter ve vesikalar üzerindeki incelemeler en geç üç ay içinde bitirilerek sahibine bir
tutanakla geri verilir. Buradaki süreler, idareye o zaman diliminde hareket etme
yükümlülüğü getirmektedir ve daha çok düzenleyici niteliğe sahiptirler.
34 Çağan, s.23.35 Çağan, s. 24.
7
c. Yargı Organları İçin Konulan Süreler
Vergi hukukunda yer alan sürelerin bir kısmı da yargılamanın daha iyi ve
hızlı bir şekilde sonuçlanması amacıyla idari organları için konulmuştur36. Örneğin,
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanununun 58’inci maddesinde, ödeme
emrine yapılan itirazların itiraz komisyonlarınca en geç 7 gün içinde hükme
bağlanacağı belirtilmiştir. Vergi yargılaması hukukunda yargı organına ilişkin
süreler; tebliğ süreleri, inceleme süreleri, karar verme süreleri ve gönderme süreleri
olarak çeşitli süreçlere bölünebilir37. Örneğin yargılamanın duruşmalı yapılması
durumunda İdari Yargılama Usulü Kanununun 17’nci maddesinde vergi yargısı
organının duruşma yapılmasına ilişkin davetiyeleri duruşma gününden en az otuz gün
önce taraflara göndermesi gerektiği düzenlenmiştir.
4. Hukuki Niteliklerine Göre Süreler
Vergi hukukunda süreler hukuki niteliklerine göre de sınıflandırılabilir.
Bu sınıflandırmada ölçüt, sürelere uyulmaması halinde doğacak hukuki sonuçlar ve
uygulanacak yaptırımlardır38. Buna göre süreler, hak düşürücü süreler, vergi ödevleri
ile ilgili süreler, müsamaha süreleri, zamanaşımı süreleri ve düzenleyici süreler
olarak sınıflandırılabilir39.
a.Hak Düşürücü Süreler
Hak düşürücü süreler bir hakkın varlığını ve kullanılmasını belirli bir
zaman ile sınırlandırmaktadır40. Diğer bir deyişle, sürenin geçmesi ile bir hakkın
kullanılması imkânı ortadan kalkıyorsa bu süre, hak düşürücü süredir41. Bu sürelere
uyulmaması halinde sahip olunan hak, kullanılamaz hale gelmektedir42. Vergi
36 Karakoç, Süreler, s.163-165.37
38 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.112.39 Çağan, s.19-21; Öncel-Kumrulu-Çağan, s.110-111, Karakoç, Genel Vergi, s.327.40 Çağan, s.26.41 Şenyüz-Yüce-Gerçek, s.176; Mutluer, s.168.42 Karakoç, Genel Vergi, s.313.
8
hukukunda hak düşürücü süreler, gerek vergi yükümlülerinin ve sorumluların, gerek
idarenin çeşitli talepleri için konmuştur. Kanunda bir süreye uyulmaması halinde,
sürenin ilişkin bulunduğu hakkın “düşeceği”, “ortadan kalkacağı”,
“kullanılamayacağı”, belirtilmişse, bu süre hak düşürücü niteliktedir; ya da süre ile
ilgili düzenlemenin içeriğinden o sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu anlaşılır43.
Hak düşürücü süreler, esas itibariyle vergi yükümlüsü ve sorumlularının
idare ve yargı organlarına başvurmaları bakımından önemlidir. Ancak bu süreler aynı
zamanda hem idare hem de yargı organları yönünden de önemlidir44. Hak düşürücü
sürelere örnek olarak, Vergi Usul Kanununun 120’nci maddesindeki bir yıllık süre,
yine Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanununun 105’inci maddesinin
2’nci fıkrasında yer alan, terkin için ilgili kamu idaresine altı aylık başvurma süresi
verilebilir.
Ayrıca vergi hukukuna ilişkin dava açma süreleri de, genel olarak hak
düşürücü nitelikte kabul edilmekte ise de45, bu süreler kamu hukukuna ilişkin dava
veya kanun yoluna başvurma süreleri olarak nitelendirilmelidir. Bunun nedeni ise,
hak düşürücü sürelerin durması veya kesilmesi, uzaması ya da ek süre verilmesi söz
konusu değildir. Oysa dava açma ve kanun yollarına başvuru sürelerinin durması,
kesilmesi, ek süre verilmesi ve uzaması mümkündür46.
Hak düşürücü süreler, kanunla belirlenen bir zaman noktasından
başlayarak işlemeye başlarlar ve yine kanunla belirlenen bir anda sona ererler47. Hak
düşürücü sürelere uyulmamasının yaptırımı, sürenin ilişkin bulunduğu hakkın sona
ermesi ve bununla ilgili işlemin yapılamamasıdır. Burada vergi ilişkisinin her iki
tarafı için de hakkın düşmesi söz konusu olmaktadır48.
b. Vergi Ödevleri İle İlgili Süreler
43 Çağan, s. 26; Öncel-Kumrulu-Çağan, s.112; Mutluer, s.168.44 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.112.45 Çağan, s. 27-28; Öncel-Kumrulu-Çağan, s.112.46Karakoç, Süreler, s.48.47 Çağan, s. 28.48 Karakoç, Genel Vergi, s.328; Mutluer, s. 168.
9
İşe başlama, işi bırakma, adres değişikliğini bildirme, beyanda bulunma,
ödemede bulunma gibi birtakım ödevlerin yerine getirilmesi için kabul edilmiş olan
süreler vergi ödevleri ile ilgili sürelerdir49. Bu süreler, hukuki sonuçları bakımından
hak düşürücü sürelere benzerler. Ancak bu sürelerin hak düşürücü sürelerden farkı,
hak düşürücü sürelerin en belirgin özelliği olan zamanın geçmesi yoluyla bir hakkın
yitirilmesinin burada söz konusu olmayıp bir yaptırımla karşılaşmanın söz konusu
olmasıdır50. Vergi ödevi ile ilgili sürenin geçirilmesi halinde uygulanacak yaptırım
her olay bakımından değişiklik göstermektedir51.
Vergi hukukunda diğer hukuk kollarına oranla ödevlerle ilgili sürelere
daha geniş yer verilmiştir. Bunun nedeni ise, vergi borcu ilişkisi, devletin tek taraflı
olarak düzenlediği ve kişilerin uymak zorunda olduğu kurallardan oluşmaktadır. Hak
düşürücü süreler yalnız kanunla konulabildiği halde, vergi ödevleri ile ilgili süreler,
idare ve yargı organlarınca konulabilirler ve yine bu organlar tarafından uzatılabilir52.
c. Müsamaha (Hoşgörü) Süreleri
Kural olarak vergi yükümlüsünün vergi ödevine ilişkin sürelere uyması
gerekir. Ancak kanun koyucu, vergi ödevine ilişkin sürelere uyulmamasına rağmen
iyiniyetli yükümlülerin yararlanabileceği birtakım süreler kabul etmektedir53. Bu
sürelere müsamaha (hoşgörü) süreleri denilmektedir. Bu tür süreler, pişmanlık ve
ıslah ile cezalarda indirimde karşımıza çıkmaktadır54. Vergi Usul Kanununun
371’inci maddesine göre, belirli koşullar altında vergi suçu işleyen kişiler, bunu
kendiliklerinden yetkili makamlara bildirdikleri takdirde haklarında vergi cezası
kesilmez. Aynı şekilde Vergi Usul Kanununun 376’ncı maddesine göre ise,
haklarında vergi cezası kesilenlerin belirli şartlar altında ceza indiriminden
yararlanabilmesi mümkündür. Bu müsamaha hükümlerinden yararlanmak için yasada
öngörülen süreler içinde belirli işlemlerin yapılması gerekir; bu işlemler ödev
49 Karakoç, Genel Vergi, s.29.50 Şenyüz-Yüce-Gerçek, s.177.51 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.113.52 Çağan, s. 29-30.53 Şenyüz-Yüce-Gerçek, s.178; Mutluer, s.170.54 Karakoç, Genel Vergi, s.329.
10
niteliğindedir. Öte yandan bu sürelere uyulmadığı takdirde pişmanlık ve ceza indirimi
hükümlerinden yararlanmak mümkün değildir55.
Müsamaha süreleri vergi ödevleri ile ilgili sürelerle hak düşürücü süreler
arasında yer almaktadır56. Müsamaha sürelerinin, gerek hak düşürücü sürelere, gerek
vergi ödevleri ile ilgili sürelere benzeyen yönleri vardır. Bu sürelere uyulmadığı
takdirde pişmanlık ve ceza indirimi müesseselerinden yararlanma hakkı düştüğü için,
bu süreler hak düşürücü sürelere benzerler. Öte yandan, bu haklardan yararlanmak
için belirli süreler içinde yapılması gerekli işlemler aynı zamanda ödev
niteliğindedir57.
d. Zamanaşımı Süreleri
Zamanaşımı, uzun bir süreden beri hem özel hukuk hem de kamu hukuku
içinde yer alan, hak kazanmayı veya bir külfetten kurtulmayı sağlayan bir
kurumdur58. Vergi hukukunda zamanaşımı, idarenin kamu alacağını tarh etme
yetkisini veya tahakkuk etmiş bir kamu alacağını tahsil etme yetkisini ortadan
kaldırmaktadır59. Zamanaşımı süresinin geçmiş bulunması, vergi alacağının esasını
doğrudan doğruya etkilediği için bu süreler kanun koyucu tarafından diğer sürelerden
farklı olarak hükme düzenlenmiştir. Vergi hukukunda zamanaşımı süreleri, etkileri
yönünden hak düşürücü sürelere çok yakındır. Bunun nedeni vergi hukukunun bir
kamu hukuku kolu oluşudur60. Vergi hukukunda temel olarak Vergi Usul Kanunu’nda
düzenlenen tarh zamanaşımı ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun’da düzenlenen tahsil zamanaşımı olmak üzere iki tür zamanaşımı süresi
vardır. Bunlara ek olarak vergi cezalarının kesilmesi imkânını ortadan kaldıran ceza
kesme zamanaşımı ile vergilendirme işlemlerindeki hataların düzeltilmesi için kabul
edilmiş olan hata düzeltme zamanaşımı vardır.
55 Çağan, s. 31; Karakoç, Genel Vergi, s.329.56 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.113; Karakoç, Genel Vergi, s.315.57 Çağan, s. 31.58 Arslan, s.25-26.59 Karakoç, Genel Vergi, s.330.60 Çağan, s.33.
11
e. Düzenleyici Süreler
Düzenleyici süreler, özellikle idarenin ve yargı organlarının görevlerinin
gereği olan bazı işlemleri belirli süreler içinde yapmalarını sağlamak amacıyla kabul
edilmiştir61. Vergi Usul Kanunu’nun 132. maddesi uyarınca yoklama fişinin yedi gün
içinde gönderilmesine, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 58’inci
maddesi uyarınca mahkemenin yedi gün içinde karar vermesine, Gelir Vergisi
Kanunu 109’uncu maddesi uyarınca posta ile gönderilen beyannamelere ilişkin tarhın
yedi gün içinde yapılmasına ilişkin süreler düzenleyici sürelere örnek gösterilebilir.
Düzenleyici sürelerin amacı idare ve yargı organlarının işlemlerinin
düzenli olarak yürütülmesini ve işlerin süresi içinde sona erdirilmesini sağlamaktır62.
Bu sürelerin diğer sürelerden farkı, yaptırımlarının olmamasıdır63. Başka bir ifadeyle,
bu sürelere uyulmadığı takdirde ne olacağı kanunda gösterilmemiştir64. Düzenleyici
sürelere uyulmaması esasa ilişkin bir şekil noksanı sayılmamakta ve bu süreler, kamu
görevlilerinin görevlerini savsaklamadan daha dikkatli yapmaları için konulmuş
bulunmaktadır. Bununla beraber, idare ve vergi yargısı organları bu sürelere kusurlu
olarak uymamışlarsa ve bundan bir zarar doğmuşsa bir yandan idarenin
sorumluluğuna gidilebilmeli, diğer yandan da görevliler hakkında disiplin
soruşturması açılabilir65.
II. KAMU İCRA HUKUKUNDA SÜRELER
A. Genel Olarak
Kamu icra hukuku, kamu alacaklarının cebrî icra yolu ile tahsilinde
alacaklı kamu idaresi ile kamu borçlusu arasındaki ilişkileri düzenlemektedir. Kamu
61 Karakoç, Genel Vergi, s.316.62 Şenyüz-Yüce-Gerçek, s.178; Mutluer, s.169.63 Karakoç, Genel Vergi, s.330; Şenyüz-Yüce-Gerçek, s.177.64 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.115.65 Çağan, s. 34; Öncel-Kumrulu-Çağan, s.114-115;Karakoç, Genel Vergi, s.330.
12
borcunun ödenmesi, kamu hukukundan doğan bir yükümlülük olduğu için
borçların ödenmesine yönelik özel hukuk hükümleri uygulanmaz66. Kamu
alacaklarının takip ve tahsilinde iki temel ilkeden söz edilmektedir. Bunlardan
birincisi, kamu alacağını ödemekle yükümlü olanlara ödeme bakımından her türlü
kolaylığın sağlanması, ikincisi ise, kamu idarelerinin alacaklarını birtakım
güvencelere bağlayarak bunların kolay ve seri şekilde tahsil edilebilmelerinin
mümkün kılınmasıdır67. Bu kapsamda belirlenen süreler de bir yandan kamu
borçlusuna yükümlülüklerini yerine getirmesi için güvence ve belirlilik sağlamakta,
diğer yandan da kamu alacağının süratle ve etkili bir biçimde toplanmasını
sağlamaktadır68.
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 8’inci
maddesine göre, aksine bir hüküm bulunmadıkça, bu kanundaki sürelerin
hesaplanmasında ve tebliğlerin yapılmasında Vergi Usul Kanunu hükümleri
uygulanır. Ancak bununla birlikte Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun özel olarak düzenlediği durumlarda, Vergi Usul Kanununun genel süre
ve tebligat hükümleri uygulanmayacaktır. Bu hükümle şekli vergi hukukuna
ilişkin işlemlerde, genel süre hükümlerinin ve tebligat hükümlerinin uygulanması
bakımından bir birlik sağlanmıştır69.
B. Kamu Alacağının Muacceliyeti ve Vadesi
1. Genel Olarak
Kamu borcunun muaccel olması, kamu alacaklısının bunu talep
edebileceği ve yükümlünün de bu talebe uyarak borcunu yerine getirmekle yükümlü
olduğu zamanı ifade etmektedir Kamu borcunun ödeme süreleri vergi ve diğer
66 Çağan, s. 93.67 Karakoç, Kamu İcra, s.122.68 Kırbaş, s. 152.69 Çağan, s.93.
13
kanunlarda özel olarak belirlenmiştir. Ödeme sürelerinin son günü, borcun vade
tarihidir. Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 37’inci maddesine
göre yükümlüler muaccel hale gelmiş, başka bir deyişle tahakkuk etmiş bulunan
borçlarını, vade tarihinden önce ödeyebilirler. Ancak tahakkuk etmemiş bulunan
kamu borçları henüz muaccel olmadıkları için ödenmeleri de söz konusu değildir.
Kamu alacaklarının vade tarihleri tahsil zamanaşımının başlangıcı yönünden de
önem taşır 70.
Kamu alacaklarının vadesi bazen haklı nedenlerin bulunması durumunda
öne alınabileceği gibi, bazen de kanunla veya idare ve yargı organlarının kararları ile
daha sonraki tarihlere ertelenebilirler. Kamu alacaklarının vadesinin ertelenmesi
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda tecil ve İdari Yargılama
Usul Kanunu’nda yürütmenin durdurulması kurumları olmak üzere
düzenlenmiştir.
2. Tecil ve Yürütmenin Durdurulması
Kamu icra hukukunda vergi yükümlülerinin borçlarını ödemekte güçlük
çekmeleri durumunda bu borçların bazı koşullar altında vadelerinin ertelenmesi
kabul edilmiştir. Tecil ile borcun vadesinin ertelenmesi durumu ortaya çıkar. Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48’nci maddesinin 1’inci fıkrasına
göre kamu borçlarının vadesinde ödenmesi, haciz uygulanması veya haczedilen
malların paraya çevrilmesi kamu borçlusunu çok zor duruma düşürecekse talep
üzerine ve teminat karşılığında, kamu alacağı kamu idarelerince vergi, resim harç,
ceza tahkik ve takiplerine ait mahkeme masrafları, vergi cezası, para cezası ve
gecikme zammı alacakları iki yılı, bu alacaklar dışında kalan amme alacakları ise beş
yılı geçmemek üzere ve faiz alınarak tecil olunabilir.
Tecile yetkili makamlar, devlete ait kamu alacaklarında ilgili bakanlar, il
özel idarelerine ait alacaklarda valiler, belediyelere ait alacaklarda belediye
70 Çağan, s. 94.
14
başkanlarıdır. Tecile yetkili olanlar bu yetkilerini kısmen veya tamamen mahalli
örgütlere devredebilirler. Nitekim, Maliye Bakanlığı tecil ve taksitlendirme yetkisini
kısmen mahalli örgüte devretmiş olduğundan bu yetki defterdarlar, vergi dairesi
müdürleri, bunların yokluğunda vekilleri tarafından kullanılmaktadır71.
Yetkili kamu idarelerince tecil yapılabilmesinin ön koşulu, kamu
borçlularının çok zor durumda olduklarının kanıtlanmasıdır. Çok zor durum
koşulunda, sübjektif ve kişisel bir değerlendirme söz konusudur. Ancak, burada
borcun vadesinin ertelenmesi söz konusu olduğundan, bu koşulu ekonomik anlamda
değerlendirmek daha yerinde olacaktır72. Borçlunun tecil talebinin kabul edilmesi
halinde, kamu alacağı tecil süresince tahsil edilebilirliğini kaybetmektedir. Böyle bir
alacağın tecil süresi içinde ödeme emri ile istenmesi mümkün değildir. Ancak, söz
konusu kamu alacağı tecil süresinin dolmasıyla veya tecil şartlarına uyulmaması,
değerini kaybeden teminat veya hacizli malların tamamlanmaması veya yerlerine
başka malların gösterilmemesi hallerinde muaccel hale gelmekte, yani tahsil
edilebilirliğini yeniden kazanmaktadır73.
Yetkili idare, yükümlünün çok zor durumda bulunduğuna ilişkin bildirimi
ile bağlı kalmayarak yükümlünün ekonomik durumunu incelemektedir. Uygulamada
bu incelemeler çoğu kez oldukça uzun bir zaman almakta ve kamu alacağının vadesi
geçtikten çok sonra sonuçlanmaktadır. Kanunda idarenin tecil taleplerini
cevaplandırılması ile ilgili bir süre öngörülmemiştir. Cevapların vade tarihinden
sonra verilmesi gecikme zammının uygulanmasına engel teşkil etmemektedir.
Tecil taleplerini kabul etme konusunda idareye geniş bir takdir yetkisi
tanınmıştır. Örneğin, borç ödemede iyi niyet sahibi olmadığı görülen bir kişinin tecil
talebi reddolunabilecektir. Bunun gibi çok müsrif bir yaşantı sürdüren bir kişinin
tecil talebini reddetme olanağı vardır. Ancak tecil talebini kabul etme veya reddetme
71 Karakoç, Kamu Alacakları, s. 180.72 Çağan, s. 95.73 Karakoç, Kamu Alacakları, s. 135-136.
15
konusunda idarenin sahip olduğu takdir yetkisi keyfi bir yetki değildir. Bu yetkinin
yerinde kullanılıp kullanılmadığı yargısal denetimine tabidir74.
Yürütmenin durdurulması ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 27’nci maddesinde düzenlenmiştir. Anılan düzenlemenin vergi
yargısına ilişkin 3’üncü fıkrasına göre, vergi mahkemelerinde, vergi
uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile
benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen
bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. Ancak, 26’ıncı maddenin 3’üncü fıkrasına
göre işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında tahsil işlemi devam eder. Bu
şekilde işlemden kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulması ile ihtirazi kayıtla
verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan
davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması
istenebilir. Diğer kamu alacakları yönünden idare mahkemesinin görevine giren
davalarda genel olarak 27’nci madde hükümleri geçerli olacaktır.
Daha önce tecil edilmiş bir vergi alacağı hakkında yargı organlarınca
yürütmenin durdurulmasına karar verilmişse, vadenin ertelenmesi bakımından
bunlardan hangisinin geçerli olacağı konusunda Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkımda Kanunun 49’uncu maddesi bir hüküm getirmiştir. Buna göre,
yargı organlarınca yürütmenin durdurulmasına karar verilen hallerde, bu süre
tecil süresinden kısaysa daha önce yapılan tecil geçerlidir, Ancak tecil olunan
alacak, yürütmenin durdurulduğu sürenin sonundan tecil süresi sonuna kadar
olan zaman içinde yeniden taksite bağlanarak alınır. Yargı organlarınca
yürütmenin durdurulduğu süre, tecil süresinden uzunsa o zaman daha önce
yapılmış olan tecil geçersiz sayılır.
C. Kamu İcra Hukukunda Yargı Yolu Süreleri
1. Ödeme Emrinde
74 Çağan, s. 96.
16
Vadesi gelmiş bulunan kamu borçları, kanunlarda gösterilen ödeme
süreleri içinde ödenirler. Usulüne uygun olarak tarh ve tebliğ olunan ve belirli
vade gününde ödenmeyen kamu borçları için Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 55’inci maddesine göre ödeme emri tebliğ edilir.
Ödeme emri kanunda belirtilmiş şekle uygun olarak düzenlenir ve
yükümlülerden borçlarını yedi gün içinde ödemeleri veya mal bildiriminde
bulunmaları istenir. Yükümlü bu süre içinde borcunu ödemezse ve mal
bildiriminde bulunmazsa bunun yaptırımı, cebri icra yollarına baş-
vurulmasıdır75.
Genel dava açma süresinden farklı olarak, ödeme emrine karşı dava açma
süresi Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkımda Kanunun 58’nci
maddesinde düzenlenmektedir. Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri
ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 13’üncü
maddesinde Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkımda Kanunda geçen
“itiraz” deyimi, “vergi mahkemesinde dava açılması” şeklinde değiştirilmiştir.
Dolayısıyla, madde metnindeki, “…itiraz edebilirler” ibaresi, “vergi
mahkemesi nezdinde dava açabilirler” biçiminde anlaşılmalıdır76.
Söz konusu maddeye göre ödeme emrine karşı dava açma süresi
yedi gündür. Ödeme emrine karşılık yedi günlük dava açma süresi, İdari
Yargılama Usulü Kanununun 7’nci maddesinin 1’nci bendinde belirtilen özel
dava açma sürelerindendir77. Ödeme emrine karşı açılan davanın süresi
içerisinde açılıp açılmadığı vergi mahkemesi tarafından resen incelenmekte,
süre geçtikten sonra açılan davalar süre aşımı yönünden reddedilmektedir.
2. İhtiyati Haciz ve İhtiyati Tahakkukta
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 13’üncü
maddesi belirli koşulların meydana gelmesi halinde tarh ve tebliğ edilmemiş 75 Çağan, s. 99.76 Karakoç, Kamu Alacakları, s. 79.77 Karakoç, Süreler, s. 95.
17
veya tahakkuk edipte henüz vadeleri gelmemiş kamu alacaklarını güvence
altına almak amacıyla, bir tedbir olarak ihtiyati haciz yolunu kabul etmiştir.
Kanunun 17’nci maddesine göre belirli vergi ve resimler bakımından kamu
alacağının tahsilinin tehlikeye girmesi halinde henüz tahakkuk etmemiş bu
vergi ve resimler için ihtiyati tahakkuk yapılabilir. Bu durumda da yine
ihtiyati haciz uygulanır.
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkımda Kanunun 15’inci
maddelerine göre haklarında ihtiyati haciz uygulananlar ile ihtiyati tahakkuk
işlemi üzerine ihtiyati haciz uygulananların, haciz sırasında hazır bulunmaları
halinde ihtiyati haczin uygulandığı, haczin gıyapta uygulanması halinde ise,
haciz tutanağının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren 7 gün içinde
ihtiyati haciz işlemine karşı dava açmaları mümkündür78.
3. Hacizde
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 62’nci
maddesine vadesinde ödenmemiş kamu alacaklarına karşılık borçlunun borca
yetecek miktardaki malları haczedilip paraya çevrilerek cebren tahsil
edilebilir. Tahsil dairelerince uygulanan haciz işlemlerine karşı Kanunda
başvurulacak yol veya davanın hangi sürede açılması gerektiği hususunda
herhangi bir hüküm yer almamaktadır. Burada hakkında özel kanunlarda bir
hüküm bulunmayan yükümlendirme işlemlerine karşı vergi mahkemelerinde
açılacak davalar için kabul edilmiş bulunan 30 günlük dava açma süresi
içinde bu davanın açılması gerekmektedir. Bu süre, haciz kamu borçlusunun
hazır bulunması suretiyle yapılmışsa haczin gerçekleştiği tarihten, haciz
gıyapta yapılmış ise, tutanağın tebliği tarihinden itibaren başlamaktadır.
Kamu borçlusunun üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının haczinde veya
taşınmazların haczinde dava açma süresi, haczin öğrenildiği tarihten
başlamaktadır79.
78 Karakoç, Süreler, s. 93 – 94.
79 Karakoç, Kamu Alacakları, s. 171.
18
4. Hükümsüz Tasarrufun İptalinde
Vergi alacağı vadesinde ödenmemişse ve borçlu hakkında yapılan
takip sonuçsuz kalmış, alacak güvence altına alınamamışsa idare, genel
mahkemelerde dava açıp, yükümlünün bazı tasarruflarını iptal ettirebilir.
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 26’ncı maddesine göre
dava açma süresi tasarrufun meydana geldiği tarihten itibaren beş yıl olarak
saptanmıştır. Bu süre maddenin kenar başlığında “Hükümsüz sayılmada
zamanaşımı” sözleri yer almış olmasına rağmen hukuki niteliği bakımından
hak düşürücü bir süredir. Bu sürenin hiçbir şekilde durması ve kesilmesi söz
konusu değildir. Süre geçtikten sonra artık kanunda belirtilen tasarrufların
iptali için dava açılamaz80.
D. Sürelerin Hesaplanması
Vergi ve kamu icra hukukunda sürelerin hesaplanması esas itibariyle
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre olmakla birlikte İdari Yargılama Usul
Kanunu’nun 8’inci maddesinde yargısal sürelerin hesaplanmasına ilişkin hükümlere
yer verilmiştir. Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine ilişkin olarak kabul edilmiş
olan günlük, haftalık ve aylık sürelerin hesaplanması ile resmi tatil günlerinin
sürelerin hesaplanmasına etkisi konuları Borçlar Kanunu’nun sürelerin
hesaplanmasına ilişkin hükümlerine paralel olarak Vergi Usul Kanununun 18’inci
maddesinde düzenlenmiştir. Bu konuya ilişkin bazı hükümler ise, Mali Tatil İhdas
Edilmesi Hakkında Kanun’da yer almaktadır. Vergi yargılaması hukukunda yer alan
sürelerin hesaplanması, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 8’inci maddesine göre
yapılmaktadır. Sürelerin Vergi Usul Kanununun 18’inci maddesine göre hesabında;
-Süre gün olarak belli edilmişse, “başladığı gün hesaba katılmaz” ve son
günü tatil saatinde sona ermektedir. Buna göre gün olarak belirlenen sürelerde,
sürenin başladığı gün hesaba katılmayacak, ertesi günden itibaren hesaplanacaktır.
Ancak ifade amacı ifade etmeye yeterli değildir. Başladığı gün hesaba katılmayan bir
80 Çağan, s. 102.
19
sürenin başlaması ve sona ermesi mümkün görünmemektedir. Bu nedenle, kanundaki
düzenlemenin “süre gün olarak belirlenmişse, tebliğ tarihinden itibaren başlar”
biçiminde değiştirilmesi daha yerinde olacaktır81.
-Süre, hafta veya ay olarak belli edilmişse, başladığı güne son hafta veya
ayda karşılık gelen günün tatil saatinde sona ermektedir. Sürenin bittiği ayda
başladığı güne tekabül eden bir gün yoksa süre, o ayın son gününün tatil saatinde
sona ermektedir.
-Sonu belli bir gün ile tayin edilen sürelerde, süre o günün tatil saatinde
sona erecektir. Örneğin; kanun sürenin son gününü Ocak ayının son günü olarak
belirlemişse, süre Ocak ayının son günü tatil saatinde sona ermektedir.
-Resmi tatil günleri süreye dâhildir. Buna göre, sürelerin hesaplanmasında
sadece çalışma günleri değil, tatil günleri de hesaba dahil edilmektedir. Ancak,
sürenin son günü resmi tatile rastlarsa tatili takip eden ilk iş gününün tatil saatinde
sona ermektedir. Örneğin; bir temyiz süresinin son günü resmi tatile rastlamışsa
temyiz dilekçesi bu tatili izleyen ilk iş günü verilebilecektir.
E. Kamu İcra Hukukunda Zamanaşımı Süresi
1.Zamanaşımı Kavramı
Genel olarak zamanaşımı, kanun tarafından tayin edilen sürelerin geçmesi
ve şartların gerçekleşmesi ile fiili durumun kanuni duruma çevrilerek devlet otoritesi
tarafından korunmasıdır82. Özel hukukta zamanaşımı, kazandırıcı (iktisabi)
zamanaşımı ve düşürücü (iskati) zamanaşımı olmak üzere iki ayrı anlamda
kullanılmaktadır. Kazandırıcı zamanaşımı, bir ayni hakkın belli şartlarda belli süre
devam eden zilyetlik sonucu kazanılmasını ifade ederken, düşürücü zamanaşımı ise,
belli bir süre içinde hakkını talep etmemiş olan alacaklının, alacağını dava yoluyla 81 Karakoç, Genel Vergi, s. 356.82 Arslan, s.25
20
elde etme imkânını kaybetmesidir83. Böylece zamanaşımı ile birlikte bir hak kazanma
veya bir külfetten kurtulma söz konusu olmaktadır84. Borcun zamanaşımına
uğramasıyla borç sona ermemekte, sadece alacaklının dava yoluyla alacağını elde
etme imkânı, alacağın dava edilebilme niteliği ortadan kalkmaktadır. Dolayısıyla
zamanaşımına uğramış bir borç, ifa edilebilen fakat dava edilemeyen bir eksik borç
haline dönüşmektedir85.
Yine özel hukukta zamanaşımı süreleri ile hak düşürücü süreler arasında
belirgin bazı farklılıklar vardır. Hak düşürücü süreler, yargı organları tarafından
re’sen nazara alındığı halde, zamanaşımı, ancak bir borçlu tarafından def’i olarak ileri
sürülebilir. Öte yandan hak düşürücü sürelerin durması veya kesilmesi söz konusu
olmadığı halde, zamanaşımı sürelerinin durması ve kesilmesi kabul edilmiştir. Buna
göre zamanaşımı, bir hakkın kullanılmasını, hak düşürücü süreler ise varlığını süre ile
sınırlandırırlar86.
Kamu icra hukukunda zamanaşımı, genel zamanaşımının yanı sıra,
kendine has bazı amaçlar da göz önünde bulundurularak düzenlenmiştir87. Bu
yönüyle özel hukuktaki borç-alacak ilişkisini düzenleyen zamanaşımından farklı bazı
nitelikler taşır ve kamu hukukundaki zamanaşımının özelliklerini gösterir. Özel
hukuktaki borç-alacak ilişkisinde zamanaşımı, taraflarca ileri sürülmesi gereken bir
husus olup hâkim tarafından kendiliğinden araştırılıp dikkate alınmazken, kamu icra
hukukunda mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın
hüküm ifade eder88.
Kamu icra hukukunda zamanaşımı, borç ilişkisini sona erdiren bir sebep
olarak görülmektedir89. Zamanaşımına uğramış kamu alacağı büsbütün ortadan
kalkmamakta, tabii borç haline gelmektedir90. Bu durumu Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun’nun … maddesinde yer alan kamu alacağının 83 Karakoç, Genel Vergi, s. 331.84 Arslan, s.26.85 Karakoç, Genel Vergi, s.331.86 Çağan, s. 32-33.87 Saban, s.148; Arslan, s.43.88 Uluatam-Methibay, s. 146; Saban, s. 149; Atar, s. 103.89 Saban, s. 149. Aksoy, s. 128.90 Karakoç, Genel Vergi, s. 331.
21
zamanaşımına uğraması halinde; yükümlünün isterse kamu borcunu ödeyebilmesi
ilkesi de destekler niteliktedir. Burada rızaen yapılmış bir ödemenin olup olmadığı
konusu önemlidir91.
Kamu icra hukukunda zamanaşımı, ödeme ve tahsil dışında vergi borcunu
sona erdiren bir nedendir92. Zamanaşımı kurumunun benimsenmesi, idareyi
alacaklarını daha özenli istemeye yönelteceği, devlet ile mükellef arasındaki alacak-
borç ilişkisini çok uzun zaman askıda bırakmanın ortaya çıkarabileceği belirsizliği
gidereceği, vergi idaresine etkinlik kazandırıcağı, mükellefin defter ve belgelerini
yıllarca saklama külfetinden kurtaracağı, yargı organlarının aşırı yükünden
kurtaracağı gibi gerekçelere dayandırılmaktadır93.
Zamanaşımı kurumu bu faydalarına rağmen bir takım sakıncaları da
beraberinde getirmektedir. Özellikle yükümlüklerini düzenli şekilde yerine getiren ve
borucunu zamanında ödeyen kişiler aleyhine, ancak bu hususlara daha az duyarlı
kişiler lehine, bir eşitsizlik ortaya çıkmaktadır94. Bu durum mali aflarda olduğu gibi,
borcunu önceden ve zamanında ödeyen kişiler üzerinde olumsuz bir etki yaratacak
niteliktedir95.
2.Tahsil Zamanaşımı
a.Genel Olarak
Kamu icra hukukunda, belli bir süre içinde ödenmeyen veya idarece
cebren tahsil edilmeyen kamu alacaklarının artık istenememesi ilkesi kabul
edilmektedir. Bir hakkın doğmasının üzerinden yıllar geçtiği halde bu istenmemiş
91 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.144.92 Arslan’a göre, kamusal yükümlülüklerin konulması ve kaldırılmasına ilişkin kurallar maddi hukuk içinde yer alması, dolayısıyla vergi hukukunda zamanaşımının da, vergi ilişkisini ortadan kaldıran bir neden olarak yükümlülük koyan vergi kanunları içinde yer alması gerekirken, şekli yükümlülüğün düzenlendiği Vergi Usul Kanunu ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun içinde yer yer alması yerinde olmamıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Arslan, s.42. 93 Çağan, s.105; Öncel-Kumrulu-Çağan, s.131-132; Uluatam-Methibay, s.147; Karakoç, Genel Vergi, s.332; Arslan, s.44.94 Şenyüz-Yüce-Gerçek, s.179.95 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.132; Uluatam-Methibay, s.148; Karakoç, Genel Vergi, s.332.
22
veya çeşitli sebeplerle alınamamış ise, artık bu konuda var olan durumun hukukiliğini
kabul etmek, ilişkilerde etkinlik, güven ve istikrar sağlamak bakımından daha uygun
görülmektedir96. Tahsil zamanaşımı, vergi ve diğer bütün kamu alacakları için geçerli
olmak üzere, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda düzenlenmiştir.
Bu Kanunun 102’nci maddesine göre kamu alacağı, vadesini izlediği yılın başından
itibaren beş yıl içinde tahsil edilmezse, zamanaşımına uğrar. Tahsil zamanaşımı
süresi dolduktan sonra alacaklı kamu idaresinin vergiyi tahsil edebilme yetkisi
ortadan kalkar. Ancak yükümlünün rızası ile yapacağı ödemeler kanun gereği kabul
edilmektedir.
b.Tahsil Zamanaşımının Durması
Zamanaşımının durması, daha önce işlemiş olan süreyi yok etmemekte;
sadece işlemesini durdurmaktadır. Zamanaşımının işlemesini durduran sebep ortadan
kalktığında, zamanaşımı kaldığı yerden işlemeye devam etmektedir97. Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 104. maddesine göre, tahsil
zamanaşımı süresini durduran sebepler; kamu borçlusunun yabancı ülkede
bulunması, hileli iflas etmesi ve terekenin tasfiyesi dolayısıyla hakkında takibat
yapılmasına imkan bulunmaması olmak üzere üç grup halinde düzenlenmiştir.
c. Tahsil Zamanaşımının Kesilmesi
Tahsil zamanaşımının kesilmesi ise, kesilme anına kadar işlemiş bulunan
sürenin bütün sonuçlarının ortadan kalkması, kesilmenin rastladığı takvim yılını
izleyen takvim yılı başından başlayarak beş yıllık zamanaşımının işlemeye
başlamasıdır98.
Tahsil zamanaşımını kesen sebepler ise Kanunun 103’üncü maddesinde
sayılmıştır. Buna göre,
-Kısmi ödeme,
96 Karakoç, Genel Vergi, s. 345.97 Karakoç, Genel Vergi, s. 346; Yılmaz, s. 129.98 Arslan, s.201.
23
-Haciz uygulaması,
-Cebren tahsil ve takip işleri sonunda yapılan her çeşit tahsilât,
-Ödeme emri tebliği,
-Mal bildirimi, mal edinme ve artmalarının bildirilmesi,
-Yukarıda sayılan işlemlerden herhangi birinin kefile veya yabancı kişi ve
kurumlar temsilcilerine uygulanması veya bunlar tarafından yapılması,
-Uyuşmazlık konusu kamu alacaklarında yargı organlarınca bozma kararı
verilmesi,
-Kamu alacağının teminata bağlanması,
-Yargı organlarınca yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi,
-İki kamu idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı kamu idaresi
tarafından borçlu kamu idaresine borcun ödenmesi için yazı ile başvurulması,
-Kamu alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere başvuruda
bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması tahsil zamanaşımını kesen sebepler
arasında belirtilmiştir.
Zamanaşımı süresi, kesilmenin rastladığı yılı izleyen takvim yılı başından
itibaren yeniden işlemeye başlar. Ancak zamanaşımının bir bozma kararı ile
kesilmesi halinde sürenin başlangıcı, yeni vade gününün rastladığı takvim yılının ilk
günü olmaktadır99. Kamu alacağının teminata bağlanması veya yürütmenin
durdurulması hallerinde zamanaşımı süresi, teminatın kalktığı tarihi izleyen veya
yürütmenin durdurulduğu sürenin sona erdiği tarihi izleyen takvim yılının ilk
gününden itibaren işlemeye başlar100. Nihai karar olumsuz karar biçiminde ise, karar
tarihi yürütmenin durdurulması süresinin sona erme tarihi olarak alınmalıdır101.
F. Sürelerin Uzaması
1. Genel Olarak
99 Yılmaz, s. 129.100 Uluatam-Methibay, s. 148-149.101 Karakoç, Genel Vergi, s. 347.
24
Kural olarak kanunla ya da kanunun verdiği yetkiye dayanılarak idarece
belirlenen sürelerin değiştirilmesi ve uzatılması olanaklı değildir102. Ancak, bazı
durumlarda sürelerin uzatılması hakkaniyet gereği kanun koyucu tarafından kabul
edilmiştir. Böylece mücbir sebep, ölüm hali, zor durum gibi hallerde bu kural
yumuşatılarak ve uygulanması gereken yaptırımların ertelenmesi gündeme gelmiştir.
Bu hallerde süreler yine kanunda belirtilen koşullara göre uzayabilmektedir103.
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda sürelerin uzaması
ile ilgili herhangi bir hükme yer verilmemektedir. Ancak bu Kanunun 8’inci
maddesinde, sürelerin hesaplanmasında ve tebliğlerin yapılmasında Vergi Usul
Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu yollamanın sadece Vergi Usul
Kanununun 18’inci maddesinde yer alan sürelerin hesaplanmasına ilişkin hükmü
değil, 14-18’inci maddelerin yer aldığı üçüncü bölümün tamamını kapsadığı kabul
edilmektedir. Bu itibarla sürelerin uzaması, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunda yer alan süreler bakımından da geçerlidir104. Örneğin bir verginin
tahakkuk etmesinden ve ödeme emrinin de gönderilmesinden sonra meydana gelen
bir mücbir sebep halinin, yükümlünün vergi borcunu ödemesi için bazı hazırlıklar
yapabilmesi açısından, vade tarihini geri atması gerekir. Meydana gelen mücbir
sebebin bu hazırlıkları etkilediğini ve ödeme süresini durdurduğunu kabul etmek
gerekir105.
2. Mücbir Sebep
a. Genel Olarak
Mücbir sebep bir hakkın kullanılmasını, bir borcun ya da ödevin yerine
getirilmesini engelleyen, önceden bilinmesi ve engellenmesi mümkün olmayan her
türlü olaydır106. Diğer bir deyişle, sahip olunan her türlü imkân ve araca, bütün
tedbire rağmen bir olayın sonuçlarının önlenmesi mümkün değilse, o olay mücbir
102 Atar, s.99.103 Kırbaş, s. 154.104 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.117; Tuncer, s. 57-58.105 Karakoç, Genel Vergi, s. 351.106 Karakoç, Genel Vergi, s. 347.
25
sebep olarak kabul edilmektedir107. Süresi içinde bir mücbir sebep veya beklenmeyen
hal nedeniyle kullanılmamış olan hakkın kullanılabilmesi hukukun genel ilkeleri
içinde yer almaktadır108. Mücbir sebebin en belirgin özelliği, kişinin iradesi dışında
meydana gelen kaçınılamaz ve karşı konulamaz bir olay oluşudur109. Burada mutlak
ve objektif bir karşı konulmazlık söz konusudur110. Mücbir sebep, insan iradesi ve
ihtiyarı dışında meydana gelen tesadüfî olayları ifade etmektedir111
Vergi hukukunda mücbir sebep, tüm vergi ödevleri bakımından geçerlidir.
Vergi Usul Kanununun 15’inci maddesi mücbir sebebin sürenin işlemesini durduran
bir neden olduğunu belirtmektedir. Mücbir sebep varsa, mücbir sebebin doğduğu
tarihten ortadan kalktığı tarihe kadar süreler işlememektedir. Dolayısıyla mücbir
sebep sürelerin işlemesini kesmeyip sadece durdurmaktadır112. Mücbir sebebin
vergiye ilişkin ödevlerin yerine getirilmesini engelleyecek nitelik ve ağırlıkta olması
gerekir. Kanun, mücbir sebebin yerine getirilmesine engel olacak ödevler açısından
sınırlama getirmemiştir.
b. Mücbir Sebep Sayılan Haller
Vergi Usul Kanununun 13’üncü maddesinde, mücbir sebebin tanımı
yapılmamış, ancak mücbir sebep sayılabilecek bazı hallere örnekler verilmiştir.
Belirtilen haller dışında, mahiyet itibarıyla bunlara benzeyen olaylar maddenin
sonuna “gibi haller” denmek suretiyle mücbir sebep kabul edilebilecek niteliğe
kavuşturulmuştur113. Vergi Usul Kanununda mücbir sebep olarak sayılan haller
şunlardır:
-Vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak
derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk114,
107 Saban, s. 146; Şenyüz-Yüce-Gerçek, s.185.108 D. 7.D., 06.04.1976 gün ve E.1975/3921, K.1976/1010, Danıştay Dergisi, S.24-25, s.314-317.109 Çağan, s. 140; Atar, s. 99.110 Saban, s.145.111 D.7.D. 4.12.1985 gün ve E. 1984/4380, K. 1985/2889, Danıştay Kararlar Dergisi, S. 30, s. 52.112 Karakoç, Genel Vergi, s.348.113 Şenyüz-Yüce-Gerçek, s. 186.114 “…Tutukluluk hali, beyanname verilmemesinin mücbir sebebi sayılır…”, D.4.D., 14.10.1983 gün ve E.1982/2323, K.1983/7533, Danıştay Dergisi, S.54-55, s.183-184; “…Şirket müdürünün tutukluk
26
-Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı
ve su basması gibi afetler,
-Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler,
-Sahibinin iradesi dışındaki sebeplerle defter ve vesikaların elinden çıkmış
bulunması gibi hallerdir.
Görüldüğü üzere, bu sebepler sınırlı sayı ilkesine tabi tutulmamıştır.
Dolayısıyla, bu sayılanlar dışında ortaya çıkabilecek mücbir sebepler de aynı sonucu
yaratmaktadır115. Mücbir sebep konusunda çok çeşitli ölçütler ileri sürülmesine
rağmen, belirli nitelikteki olayların önceden mutlak bir şekilde mücbir sebep olarak
kabul edilmesi söz konusu değildir. Her olay kendi koşulları ve özellikleri içinde ayrı
ayrı değerlendirilmelidir116. Bu açıdan, genel mücbir sebep kuramının vergi hukuku
alanında da uygulama yeri bulunduğunu kabul etmek gerekir117. Başka bir deyişle,
kanunda hem mücbir sebeplerin tam bir listesi verilmeyerek “gibi haller” diye
yoruma elverişli bir alan bırakılmakta hem de mücbir sebep halinin süreleri durdurma
niteliği yükümlünün “vergi ödevlerini yerine getirmesini engelleyecek” ölçüde olması
şartına bağlanarak takdire dayalı bir uygulama imkanı tanımaktadır118.
c. Mücbir Sebebin Geçerlik Alanı
Mücbir sebeplerin sürelerin işlemesini durdurucu etkisi, kural olarak vergi
yükümlüleri ve sorumluları bakımından kendisini göstermektedir. Mücbir sebebin
muhatabı, hukuken kendisinden vergi ödevini yerine getirmesi beklenen kimsedir.
Mücbir sebep, vergi yükümlüsünün genel vekilini etkilediği takdirde sürelerin durup
durmayacağı konusunda ise farklı yaklaşımlar vardır. Genel vekili etkileyen mücbir
sebep halinin süreleri durdurduğunun kabul edilmesi halinde ise, vergilendirme
işlemlerini takip etmek üzere genel vekil tayin etmiş olan yükümlüyü etkileyen bir
mücbir sebebin, artık vergi ödevleri ile ilgili süreleri durdurmaması gerekir119. Vergi
halinin şirket açısından mücbir sebep sayılamayacağı hakkında…”, D.4. D., 23.06.2004 gün ve E.2004/178, K.2004/1479, Yaklaşım Dergisi, Y.13, S.147, Mart 2005, s.308-309.115 Karakoç, Genel Vergi, s.349.116 Balcı, s.233.117 Çağan, s.140.118 Karakoç, Genel Vergi, s.349.119 Çağan, s. 151-152.
27
yükümlü ve sorumlularının yakın akrabalarına yönelen mücbir sebepler, vergi
yükümlü ve sorumlularının vergi ile ilgili ödev veya işlemlerinin süresi içinde yerine
getirilmelerini engellese bile, bu durum, mücbir sebep sayılmaz. Yine işletmenin
vergi işleriyle görevli muhasebecisine yönelen mücbir sebep, bu kişi hiçbir şekilde
vergi sorumlusu sayılmayacağından, sürelerin işlemesini engellemez120.
Mücbir sebebin kimin tarafından ispat edileceğinin bilinmesi
gerekmektedir121. Mücbir sebep herkes tarafından bilinen bir olaydan
kaynaklanıyorsa, yani örneğin tabi afet gibi objektif bir mücbir sebep varsa bunun
ispatına gerek yoktur. Fakat mücbir sebep herkes tarafından bilinmeyen bir olaydan
kaynaklanıyorsa, yani sübjektif bir mücbir sebep söz konusu ise, ispat yükü buna
dayanan ilgiliye ve yükümlüye düşmektedir122.
Vergi hukukunda mücbir sebeplerin, sürelerin işlemesini durdurucu etkisi
değişik hukuki nitelikteki bütün süreler bakımından geçerli kabul edilmelidir123.
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da mücbir sebeple ilgili herhangi
bir hükme yer verilmemekle birlikte, bu Kanunun 8’inci maddesinde sürelerin
hesaplanmasında ve tebliğlerin yapılmasında Vergi Usul Kanunu hükümlerinin
uygulanacağı belirtildiğinden, mücbir sebeplerin meydana gelmesi durumunda
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da yer alan sürelerin de
işlemediği kabul edilmektedir124.
Mücbir sebepler nedeniyle sürelerin uzaması konusunda yargılamaya
ilişkin olarak İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda bir hüküm yer almamaktadır.
Danıştay’ın genel uygulaması İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda böyle bir hüküm
yer almadığı için davacının mücbir sebepten yararlanamayacağı şeklindeydi. Oysa,
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31’nci maddesinde Vergi Usul Kanunu’na
yapılan atfın mücbir sebeplere ilişkin hükümleri de kapsadığı kabul edilerek, sorunun
çözümlenmesi mümkündür. Ayrıca böyle bir hüküm olmasa dahi mücbir sebep
120 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.120; Tuncer, s. 54-55.121 Saban, s.147.122 Karakoç, Genel Vergi, s. 349-350; Tuncer, s. 56123 Atar, s.99.124 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.351; Karakoç, Genel Vergi, s.351.
28
halinin sürelerin işlemesini durdurması bir genel hukuk ilkesi olarak kabul
edilmelidir125.
Nitekim, Danıştay Afyon/Dinar depremine ilişkin bir kararında, özellikle
doğal afet gibi, kişilerin iradeleriyle değiştiremeyecekleri veya önleyemeyecekleri
durumlarda mücbir sebep halinin nazara alınmayarak dava açma süresinin işlediğini
kabul etmenin haklı bir nedeni olamayacağı, depremden sonra yörede yaşayanların
tamamına yakınının can derdine düştüğü ve yaşam savaşı verdikleri, kişilerin normal
zamanlarda yapabildikleri işlerin hiçbirini yapamayacak bir ortamda bulundukları, bu
şartlar altında, normal süresinden 7 gün sonra açılan davanın, mücbir sebebin ortadan
kalkmasından sonra makul sürede yargı yerine başvurulduğu göz önünde tutularak,
esası incelenerek sonuçlandırılması gerektiği yönünde karar vermiştir 126. Bu karara
göre, mücbir sebebin ortadan kalkmasından sonra “makul bir süre” içinde davanın
açılabileceği kabul edilmektedir.
d. Mücbir Sebebin Sonuçları
Mücbir sebebin meydana geldiği, vergi yükümlüleri ve sorumluları
tarafından kanıtlandığı takdirde, vergi işlemleri ve ödevleri ile ilgili süreler engel
durum devam ettiği sürece durur. Bu takdirde tarh zamanaşımı, işlemeyen süreler
kadar uzar. Bir olayın mücbir sebep olup olmadığını vergi idaresi takdir eder. Vergi
idaresi mücbir sebep iddiasını kabul etmemişse vergi yükümlüleri bu konuda vergi
yargısı organına başvurabilirler. Vergi Usul Kanunu’nun 15’inci maddesi uyarınca
Maliye Bakanlığı mücbir sebep sayılan haller nedeniyle, mükellefler için il, ilçe veya
bölgeler itibarıyla mücbir sebep hali ilan etmeye ve bu sürede vergi ödevlerinden
yerine getirilmeyecek olanları tespit etmeye yetkilidir.
Mücbir sebebin sürelerin işlemesini durdurucu etkisinin bir sonucu olarak,
mücbir sebep ortadan kalktıktan sonra yapılan işlemler ve ödevler zamanında
yapılmış gibi geçerli sayılır. Yine Vergi Usul Kanunu 373’üncü maddesi uyarınca
mücbir sebebin bulunduğu şartların mükellefin suç işleme konusundaki
125 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.117; Karakoç, Süreler, s.124 vd.126 D.4.D. 20.06.1996 gün ve E. 1995/6183, K. 1996/2698, Danıştay Dergisi, S.92, s.420-423.
29
kusurluluğunu ortadan kaldırdığı kabul edilir. Mücbir sebeplerin meydana geldiğinin
kanıtlanması halinde suç oluşmadığı için vergi cezası da kesilmez.
3. Zor Durum
Vergi Usul Kanununun 17’nci maddesine göre zor durumda olmaları
nedeniyle vergi işlemleri ile ilgili ödevleri süresi içinde yerine getiremeyecek
olanlara yasal sürenin bir katını, yasal sürenin bir aydan az olması halinde bir ayı
geçmemek üzere Maliye Bakanlığınca uygun bir süre (mühlet) verilebilir. Maliye
Bakanlığı bu yetkisini tamamen veya kısmen mahalline devredebileceği gibi,
bölgeler, iller, ilçeler veya sektörler ile iş kolları ya da yükümlü grupları itibarıyla
yazılı başvuru şartı aranmaksızın da kullanılabilmektedir.
Süre talebinde bulunanların bu talebinin kabul edilebilmesi için kanun
bazı koşullar öngörmüştür. Bu koşullar; mühlet isteyen, sürenin bitmesinden evvel
yazı ile istemde bulunmalı, istemde gösterilen mazeret, mühlet verecek makam
tarafından kabule layık görülmeli, mühletin verilmesi halinde verginin alınması
tehlikeye girmemelidir.
Vergi Usul Kanununda zor durum da tanımlanmamıştır. Bu sebeple “zor
durum” un ne olduğunun takdiri idareye kalmıştır127. Mücbir sebep sayılmamakla
birlikte yükümlünün vergi işlemlerini ve ödevlerini yerine getirmesini engelleyen
birçok neden “zor durum” kavramına girebilecektir128. Örneğin; annesinin ağır
hastalanması yükümlü yönünden mücbir sebep sayılmasa da Maliye Bakanlığınca zor
durum sayılabilecektir129. Bununla birlikte veraset ve intikal vergisinde veraset
yoluyla intikal eden malların pek çok ve dağınık olması halinde zor durum söz
konusu olabilmektedir130. Mücbir sebep durumunda sürenin uzaması kendiliğinden
gerçekleşirken, zor durumda süre vermede idareye başvurulması ve idarenin zor
durumu kabul ederek ek süre vermesi gerekmektedir131.
127 Şenyüz-Yüce-Gerçek, s.29.128 Atar, s.102.129 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.121.130 Kırbaş, s. 155.131 Karakoç, Genel Vergi, s. 353.
30
Zor durum sebebiyle uzatılabilecek süreler, vergi ödevine ilişkin
sürelerdir. Ödeme ile ilgili sürenin uzatılması ise, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunda (m.48) düzenlenmiş olan tecil kurumundan yararlanabilmenin bir
şartı olarak, “çok zor durum” diye ifade edilebilecek birtakım şartların gerçekleşmesi
halinde ve ancak belli sınırlar içinde idarenin takdirine bağlı olarak mümkündür132.
4. Ölüm
Vergi Usul Kanunu, ölümü bir süre uzaması nedeni olarak ve fakat mücbir
sebeplerin dışında düzenlemektedir. Vergi Usul Kanunu’nun 12’nci maddesine göre,
yükümlünün ölümünde vergiye ilişkin ödevleri yerine getirme sorumluluğu mirası
kabul etmiş olan kanuni ve mansup mirasçılara geçmektedir. Yine Vergi Usul
Kanunu’nun 16’ncı maddesi uyarınca vergi kanunlarında aksine bir hüküm yoksa
ölüm dolayısıyla mirasçılara geçen vergi ödevlerinin yerine getirilmesinde,
bildirimde bulunma ve beyanname verme sürelerine üç aylık bir süre eklenmektedir.
Bu hüküm, Türk Medeni Kanununun 606’ncı maddesinde yer alan mirası ret süresi
(üç aylık süre) ile uyum kurmak amacıyla getirilmiştir. Mirasın reddi halinde, miras
bırakana ait yükümlülüklerin yerine getirilmesi söz konusu olmayacaktır133.
Dolayısıyla ölüm halinde, mirasın reddedilmemesi durumunda süreler üç ay
uzamaktadır. Ancak Gelir Vergisi Kanununda ölüm halinde beyannamelerin ölüm
tarihinden itibaren dört ay içinde verileceği düzenlendiğinden, özel nitelikte olan bu
hüküm gelir vergisi beyanname verme süresi bakımından geçerli olup bu dört aylık
süreye Vergi Usul Kanununun 16’ncı maddesi uyarınca bir üç ay daha
eklenmeyecektir134.
Vergi Usul Kanununun 16’ncı maddesindeki genel hüküm dışında ölüm
halinde varislere bazı kolaylıklar sağlayan hükümler de bulunmaktadır. Örneğin;
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 50. maddesinde, ölüm halinde
132 Karakoç, Genel Vergi, s. 353.133 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.121.134 Öncel-Kumrulu-Çağan, s.121.
31
takibin üç gün geri bırakılacağına ilişkin hüküm getirilmiştir135. Bunun dışında
uzatılan süreler arasında verginin ödenmesine ilişkin süre belirtilmemektedir136.
5. Mali Tatil
Vergi hukuku bakımından sürelerin bazen uzamasına, bazen de durmasına
yol açan hallerden birisi mali tatil uygulamasıdır. Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında
Kanun137 uyarınca, her yılın Temmuz ayının birinden yirmisine kadar (yirmisi dahil)
mali tatil uygulanır. Haziran ayının son gününün tatil günü olması halinde, mali tatil,
Temmuz ayının ilk iş gününü takip eden günden başlamaktadır. Ancak, Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre belirlenen ödeme sürelerinin
mali tatil nedeniyle uzaması mümkün değildir138.
135 Mutluer, s. 172.136 Karakoç, Genel Vergi, s. 353.137 15.03.2007 tarih ve 5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun ( RG. 28.03.2007, S.26476)138 Karakoç, Genel Vergi, s. 356; Şenyüz-Yüce-Gerçek, s.191.
32
SONUÇ
Mali hukuk alanında süre bükümleri hukukî nitelikleri bakımından diğer
hukuk kollarında düzenlenmiş sürelere benzemekle beraber bunlarla tamamen aynı
hukukî sonuçları doğurmazlar. Zamanaşımı süreleri ve şeklî nitelikteki süreler mali
hukukun özellikleri dikkate alınarak hükme bağlanmıştır. Örneğin, diğer hukuk
kollarından farklı olarak mücbir sebeplerin meydana gelmesi halinde zamanaşımı
süreleri de dahil olmak üzere bütün sürelerin işlemeyeceği kabul edilmiştir. Öte
yandan sürelerin geçirilmesi durumunda, buna bağlanan yaptırımlar da diğer hukuk
kollarından değişiklikler göstermektedir.
Kamu icra hukukuna ilişkin kanunlarında yer alan sürelerin uzunluğu
veya kısalığı konusunda çeşitli eleştiriler yapılabilir. Kanun koyucunun elinde
sürelerin uzunluğunun saptanması ile ilgili olarak çok belirli ölçütler yoktur.
Sürelerin uzunluğu, bunların ilişkin bulunduğu hak, işlem veya ödevin nitelik ve
özellikleri dikkate alınarak belirlenecektir. Öte yandan hukuk ve ekonomi
politikaları düşünceleri de süreler belirlenirken göz önünde tutulacaktır. Sürelerin
uzunluğunun saptanmasında, sürelerle güdülen, amacın gerçekleşebilmesine
33
dikkat edilmeli ve bu sürelerin uzunluğunun doğurabileceği yan
etkiler üzerinde de durulmalıdır.
Bu nedenle, özellikle kamu icra hukukunun devletin hukuka bağlı şekilde,
hızlı ve etkin biçimde gelir elde etme amacı da göz önünde bulundurulmak suretiyle
sürelerin düzenlenmesinde, sadelik ve birlik esas alınmalıdır. Sürelerin uygulanması
eşitlik ilkesini zedeleyecek yorumlamalara açık olmamalıdır. Örneğin, sürelerin
uzatılması ve bunların işlemesine engel olan nedenlere yer verilirken, bunların
uygulanma koşulları çok açık bir biçimde düzenlenmelidir. Yine hukukî
uyuşmazlıkları azaltmak üzere bu konu üzerinde özellikle dikkatle durulmalıdır.
Ayrıca sürelerin hesaplanmasına ilişkin hükümler de kişilerin hak ve ödevlerini
yakından ilgilendirdiği için çok açık ve yoruma muhtaç olmayacak biçimde
düzenlenmelidir.
34
KAYNAKLAR
AKSOY, Şerafettin, Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, 4. Baskı, Filiz
Kitabevi, İstanbul 1996.
ARSLAN, Mehmet, Vergi Hukukunda Zamanaşımı, Yaklaşım Yayıncılık,
Ankara 2007.
ATAR, Yavuz, Vergi Hukuku Genel Esaslar, Gözden Geçirilmiş 2. Baskı,
Konya 1994.
BALCI, Mustafa, Türk Vergi Hukukunda Mücbir Sebep ve Sürelere Etkisi,
Kazancı Hukuk Dergisi, S.53-54, s.229-243.
BİLİCİ, Nurettin, Vergi Hukuku, Genel Hükümler, Türk Vergi Sistemi,
Güncelleştirilmiş ve Geliştirilmiş 21. Bası, Seçkin Yayınları, Ankara 2009.
ÇAĞAN, Nami, Vergi Hukukunda Süreler, Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Yayınları, No:389, Sevinç Matbaası, Ankara 1975.
KARAKOÇ, Yusuf, Genel Vergi Hukuku, Gözden Geçirilmiş ve
Genişletilmiş 5. Bası, Yetkin Yayınları, Ankara 2011, ( Genel Vergi).
35
KARAKOÇ, Yusuf, Kamu Alacaklarının Tahsili Aşamasında Ortaya Çıkan
Ve Vergi Yargısında Çözümlenen Uyuşmazlıklar, Yetkin Yayınları, Ankara 2000,
(Kamu Alacakları).
KARAKOÇ, Yusuf, Vergi Yargılaması Hukukunda Süreler, Yetkin
Yayınları, Ankara 2000, ( Süreler).
KARAKOÇ, Yusuf, Vergi Yargılaması Hukukunda Sürelerin Hesaplanması,
Vergi Sorunları Dergisi, S.148, Ocak 2001, 82-93, (Sürelerin Hesaplanması).
KARAKOÇ, Yusuf, Kamu Alacaklarının Tahsili: Kamu İcra Hukuku, Vergi
Sorunları Dergisi, S.153, Haziran 2001, s.116-135, (Kamu İcra).
KIRBAŞ, Sadık, Vergi Hukuku, Temel Kavramlar İlkeler ve Kurumlar,
Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 14. Baskı, Siyasal Kitabevi, 2002.
MUTLUER, M. Kamil, Vergi Genel Hukuku, İstanbul Bilgi Üniversitesi
Yayınları 121, İstanbul 2006.
ÖNCEL, Mualla, KUMRULU, Ahmet, ÇAĞAN, Nami, Vergi Hukuku,
Gözden Geçirilmiş Değişiklikler İşlenmiş 19. Bası, Ankara 2010.
SABAN, Nihal, Vergi Hukuku, Gözden Geçirilmiş 5. Bası, Beta Yayınları,
İstanbul 2009.
ŞENYÜZ, Doğan, YÜCE, Mehmet, GERÇEK, Adnan, Vergi Hukuku
Ekin Kitabevi Yayınları, Bursa 2010.
TUNCER, Selahattin, Vergi Hukuku ve Uygulaması, Yaklaşım Yayınları,
2003.
36
ULUATAM, Özhan, METHİBAY, Yaşar, Vergi Hukuku, Değişik
Dördüncü Baskı, İmaj Yayınları, Ankara 2000.
YILMAZ, Kazım, Türk Vergi Hukuku, Vergi Sisteminin Esasları, Temel
Kavram ve Kurumlar, Değiştirilmiş 6. Baskı, Ce-Ka Yayınları, Ankara 2007.
37