290
..n Altaylardan Göç ZAMAN ZORGÜNLER CANALTAY Çeviren ve Dr. Tekin Tuncer lALTAYl YAYINLARI

~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

  • Upload
    others

  • View
    10

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

..n ~

~· Altaylardan İstanbul'a Göç Hatıraları

~ ÇETİN ZAMAN ~ ZORGÜNLER ~

~:

~ DELİLHAN CANALTAY ~

Çeviren ve Hazırlayan Dr. Tekin Tuncer

lALTAYl YAYINLARI

Page 2: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

ÇETİN ZAMAN ZOR GÜNLER

DELİLHAN CANALTAY

Page 3: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

Altay Yayınları: 3

Anı: 1

Kitabın Adı: Çetin Zaman Zor Günler

Kitabın Özgün Adı: Kıylı Zaman, Kıyın Künder

Yazar: Delilhan Canaltay

Kazakça Aslından Çeviren ve Hazırlayan: Dr. Tekin Tuncer

Editör: Prof. Dr. Abdulvahap Kara

Genel Yayın Yönetmeni: Muharrem Uçan

Kapak Tasarım©: Muharrem Uçan

Altay Yayınları, ®Kalender Yayınevi Markasıdır.

©Kalender Yayınevi

Üniversite Mahallesi, Çavuş Sokak No: 8-B

Avcılar / İstanbul

Telefon: 0212 593 60 71

0530 061 12 14

Web: www.kalenderyayinevi.com

E-Mail: [email protected]

1. Basım: Ocak 2019

ISBN: 978-605-67304-2-9

Yayınevi Sertifika Numarası: 27819

Basım: ATABASIM Sanayi ve Tic. Anonim Şti. Maltepe Mahallesi, Fazılpaşa Caddesi, Sezer Sanayi Sitesi No: 9/B Zeytinburnu/ İstanbul. Matbaa Sertifika Numarası: 36625 ©Tüm hakları saklıdır. Bu kitabın herhangi bir yöntemle çoğal-tılması, kopyalanması ve yayınlanması yasaktır. İnternet orta-mında ya da mekanik yöntemlerle yayınlanması yasaktır. Ese-rin izinsiz çoğaltılması maddi ve manevi her türlü tazminatı kabullenilmesi demektir. Kaset, CD, DVD, Elektronik Kitap ve benzeri şekillerde kullanımı yasaktır.

Page 4: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

Çetin Zaman Zor Günler

(Altaylardan İstanbul’a Göç Hatıraları)

Delilhan Canaltay

Çeviren ve Yayına Hazırlayan:

Dr. Tekin Tuncer

Page 5: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

DR. ÖĞRETİM ÜYESİ TEKİN TUNCER

25 Mart 1978 yılında Elazığ’da dünya gelmiştir. İlk, orta ve li-

se eğitimini Elazığ’da tamamladıktan sonra 2000 yılında Van 100.

Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun

olmuştur. Aynı yıl Van 100. Yıl Üniversitesi Yeniçağ Tarihi Ana-

bilim Dalında Yüksek Lisans yapmaya hak kazanmıştır. 2003 yı-

lında “9 Numaralı Niğde Şer’iyye Sicili H. 1326-1331/ M. 1908-

1912” adlı çalışması ile Bilim Uzmanı olmuştur. 2000-2010 yılları

arasında çeşitli özel okullarda öğretmenlik yaptıktan sonra, 2010

yılında Kırklareli Üniversitesi’ne Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Okutmanı olarak göreve başlamıştır. 2015 yılında Manisa Celal

Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Da-

lında çalışmasını yaptığı “1949-1964 Yılları Arasında Doğu

Türkistan’da İstiklal Mücadelesi ve Türkiye’ye Yapılan Göç-

ler” adlı tezi ile Doktor unvanını almıştır. 2015 yılında Nevşehir

Hacı Bektaş Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne

Yardımcı Doçent olarak atanmış ve halen aynı üniversitede Dr.

Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır.

Page 6: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

Yayınevi’nin Notu

Altay Yayınları 2014 yılı içerisinde kurulan bir yayınevidir.

Daha önce iki adet kitap yayınlamış olan Altay Yayınları, 2018 yılı

içerisinde Kalender Yayınevi yayın ailesine katılmıştır. Kalender

Yayınevi’nin markalarından olan İbn-i Sina Yayınları, Kalender

Çocuk Yayınları’na Altay Yayınları’nı da dahil ederek yayın yel-

pazemizi genişletme çabası içindeyiz. Altay Yayınları olarak 2019

yılından itibaren genel kültür başta olmak üzere, tarih, dünya ede-

biyatı, Türk klasikleri ve benzeri geniş bir yayın politikasına yöne-

lik yayınlar yapılacaktır. Altay isminin Türkler için çağrıştırdığı

anlam çok büyüktür. Bundan yola çıkarak Türk tarihine ait araştır-

ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna

sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

arasına katılmasından sonraki ilk kitabı elinizdeki Delilhan Canal-

tay’ın kaleme aldığı, Dr. Tekin Tuncer’in Kazakça’dan çevirip

hazırladığı “Çetin Zaman Zor Günler” kitabıdır. Delilhan Canal-

tay’ın Doğu Türkistan ve Türk toplulukları için önemi bilinmekle

birlikte yazdığı eserin de Doğu Türkistan tarihine yönelik çok

önemli bilgiler içerdiği anlaşılmaktadır. Bu kitap, günümüzde Çin

tarafından uygulanan baskı ve zulümle mücadele eden Doğu Tür-

kistan’da ve dünyanın diğer yerlerinde, Kazak, Uygur ve diğer

Türk kavimlerinin yirminci yüzyılda yaşadığı sıkıntıların ve katli-

amların sayfalara izdüşümüdür. İbret alınması ve ders çıkarılması

gereken çok değerli bilgilere sahip bu eseri yayınlama onurunu

yaşıyoruz. Güzel ve bilgilendirici yeni kitaplarda buluşmak umu-

duyla…

Altay Yayınları

13.01.2019

Avcılar/İstanbul

Page 7: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

İÇİNDEKİLER

Yayına Hazırlayanın Ön Sözü ................................................ 7

Yazarın Ön Sözü ................................................................... 13

Mübarek Hac Seferi .............................................................. 15

Canımhan Hacı Tilevbayoğlu ............................................... 35

Hazreti Atan .......................................................................... 41

Doğu Türkistan’ın Genel Durumu ........................................ 45

Yan Zı Şan Dönemi .............................................................. 49

Jın Şorin Dönemi .................................................................. 53

Şıng Şi Sey Dönemi .............................................................. 57

U Ji Şi Dönemi...................................................................... 93

Jang Je Jung Dönemi .......................................................... 107

Mesut Sabri Dönemi ........................................................... 119

Burhan Şahidî Dönemi ....................................................... 141

Elveda, Anayurt .................................................................. 177

Türkiye’ye Doğru ............................................................... 207

Memleket ile Münasebetler ................................................ 237

Resimler .............................................................................. 242

Kaynakça ............................................................................ 279

Page 8: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

7

YAYINA HAZIRLAYANIN ÖN SÖZÜ

Türklerin anavatanı olarak kabul edilen Türkistan sahası, ta-

rih boyunca hep işgallere maruz kalmış bir coğrafya olarak kar-

şımıza çıkmaktadır. Bu bölge özellikle ekonomik kaynaklar

bakımından zengin olduğu kadar aynı zamanda geniş bir sahayı

içinde barındırması sebebiyle hep birilerinin dikkatini çekmiştir.

Türkistan sahasının içinde bulunan Doğu Türkistan da bu işgal-

lerden nasibini almış ve halen işgal altında bulunmaktadır. 1911

sonrası umumi valilerin yönetimine bırakılmış, 1949 sonrası ise

Komünist Çin’in işgaline maruz kalmıştır. Bu coğrafyada yaşa-

yan insanlar Çin’in uyguladığı siyaset sebebiyle yüz yıldan fazla

bir dönemdir varlıklarını devam ettirme noktasında sıkıntı ya-

şamaktadırlar. Bu sıkıntıların dünya kamuoyuna duyurulması ve

buradaki insanların yaşadıkları sıkıntıların neler olduğunu an-

latmak çok önemli bir hizmettir. İşte biz de bu doğrultuda Doğu

Türkistan’da yaşanan olaylara şahitlik etmiş olan Delilhan Ca-

naltay’ın “Kıylı Zaman-Kıyın Künder” (Çetin Zaman-Zor Gün-

ler) adlı eserini Türkiye Türkçesine aktarmayı düşündük. Delil-

han Canaltay, Doğu Türkistan’ın Komünist Çin işgali öncesi ve

sonrasına şahit olmuş, burada mücadele etmiş önemli bir şahsi-

yettir. Kendi kaleminden çocukluğundan itibaren şahit olduğu

olayları belli bir kronoloji ile anlatmıştır. Delilhan Canaltay’ın

bu kıymetli hatıratını Türkçeye aktarmakla yetinmedik. Bunun

yanısıra hatıratın büyük bir kısmını teşkil eden siyasi tarih ve

göç kısmının daha rahat anlaşılabilmesi ve okuyucuların karşı-

laştırma yapmasına fırsat vermek için başka kaynaklardaki bil-

gilerle ile açıklamalar getirdik. Bunları hatıratın akışını bozma-

mak için dipnotlarda gösterdik. Böylece okuyucuların hem 1911

sonrası siyasi gelişmeler hem de göçler hakkında genel bir bilgi

sahibi olmasını faydalı gördük. Ayrıca hatıratta geçen birçok

Page 9: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

8

olay ve kişilerle ilgili açıklayıcı bilgiler ekleyerek olayların ve

hatıratın daha rahat anlaşılmasına yardımcı olmaya çalıştık.

Delilhan Canaltay’ın kaleme aldığı bu hatıratı daha iyi an-

layabilmek için hayatından kısaca bahsetmekte fayda var:

Delilhan Canaltay, 15 Haziran 1922 yılından Doğu Türkis-

tan’ın Altay ilçesi Altay ili Örmegeyti Yaylası’nda dünyaya

gelmiştir. Beş erkek ve beş de kız kardeş olmak üzere on kar-

deştiler. Babası Canımhan Hacı, oğlunun dini eğitim alması için

elinden geleni yapmıştır. Böylece baba himayesi sayesinde,

hocalarının emeğiyle Medrese-i Aliyeyi bitirmiştir. Hocaları

Abdullah Baykadamulı; Kazan’da Medrese-i Resuliyeyi bitirmiş

bir zattır. Abbas Müftü; Kahire Cemi’ul Ezher Üniversitesinden

mezundur. Musa Hidayetullah; Medrese-i Kaşgariye’yi bitirmiş-

tir. Profesör Muhammet İkbal Keşmirî; Arapça, Urduca ve İngi-

lizce’yi çok iyi derecede biliyordu. Bunlarla beraber Delilhan

Canaltay Urumçi’deki Çin Merkezi Eğitim Okulunun Doğu

Türkistan şubesi askeri kursunu tamamlamıştır. Yukarıda adı

geçen hocalarının sayesinde ana dili olan Kazakçayla birlikte

Arapça, İngilizce, Çince, Urduca, Rusça, Uygurca ve Türkçe

çok rahat konuşabilmiştir. Milleti ve dini için çalışarak sosyal

hizmetlerin farklı kollarında saygınlık kazanmıştır.

1940 yılından itibaren (18 yaşındayken) Doğu Türkistan

Kazak-Kırgız Kurultay’ının Altay ili şubesinde temsilci olarak

görev yapmıştır. Kurultayda farklı konular üzerinde yaşanan

tartışmalar sebebiyle çalışmaları uzun sürmüştür. Sonunda Irıs-

han liderliğindeki isyancılarla Sheng Şih-tsai (Şıng Şi Sey) hü-

kümeti arasında antlaşma yapılır. General Yang’ın emriyle Al-

tay ili temsilcileri adına Köktoğay’a gidip, anlaşmaya katılmış-

tır. 1941 yılında 7 ilçe şubesi ve 70 alt şubesi bulunan Altay ili

Kazak-Kırgız Derneği Başkanlığına seçilmiştir. 1943 yılında

Page 10: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

9

Urumçi’de Şıng Şi Sey’in açtırdığı Merkezi Eğitim Okulunun

Doğu Türkistan Eğitim Şubesinde askeri kursu tamamlamıştır.

1945 yılının ilk aylarında Doğu Türkistan Bölgesi valisi Wu

Chung-hsin’nin (U Ju Şi) talimatıyla bölge halkını sakinleştir-

mek için gönderilen heyetle Altay’a gitmiştir. 1945 yılında Ku-

zeybatı askeri-siyasi ve idari dairenin Doğu Türkistan Şubesinde

General Chang Chih-chung (Jang Je Jung) ve General Lu Ming

Çung’un yönetiminde albay rütbesiyle Urumçi’de görev yap-

mıştır.

1948 yılında ülkenin parlamento üyesi olarak aynı yıl Nisan

ayında yapılan Çin Halk Cumhuriyeti başkan seçimlerinde mil-

letvekili olmuştur. Bu görevi 1992 yılına kadar sürdürmüştür.

Yeni seçimlerle gidildiğinden bütün milletvekilleri gibi vekâlet-

lerini devretmiştir. 1949 yılında Urumçi’deki komünizme ve

komünistlere karşı derneğin kararına uygun Urumçi’deki bütün

görevlerinden istifa ederek, milleti bir araya getirip, siyasi mü-

cadeleyi güçlendirmek için babası, Osman Batur ve Barköl hal-

kıyla birlikte General Fin De Huy’un (Pen De Huvey) askeri

saldırısına karşı çatışmalara katılmıştır. 1950 yılında komünist-

lerle çatışma esnasında yaralanmıştır. Tibet’te komünistlerle

mücadele devam ederken 1951 yılında Hindistan’a geçmiştir.

1952 yılında Hindistan hükümeti İçişleri bakanlığında gö-

reve başlamıştır. Bu görevi 1969 yılına kadar sürdürmüştür. Bu

süre zarfında 1960 yılında Tayvan’a gitmiştir. Orada antikomü-

nist örgütlere üye olmuştur. Bir de Taipei’de yapılan Güneydo-

ğu Asya Ülkelerinin 6. Kurultayına temsilci olarak katılmıştır.

1970 yılında Türkiye’ye geldikten sonra Türkistan Kauçuk Şir-

ketinin ortağı olmuştur. 1971 yılında “Birlik Deri” İşleme Şirke-

tinin müdürü olarak seçilmiştir. Bununla birlikte Tayvan’da Çin

Halk Cumhuriyeti başkanı seçim kurultayına milletvekili olarak

Page 11: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

10

katılmış aynı yıl Tayvan’da okuması için farklı seviyelerde 30

öğrenci göndermiştir.

1972 yılında İstanbul’da Kazak Kenti Kurma Heyeti Baş-

kanı olmuştur. 1992 yılında Kazakistan Cumhuriyeti başkanının

daveti üzere Almatı’da yapılan Dünya Kazaklarının ilk kurulta-

yına katılmış ve kurultayda Dünya Kazakları Birliği Yönetim

Kurulu üyesi seçilmiştir. Türkiye’deki Kazakların, Kazakistan

ile olan ilişkilerindeki gayretleri sebebiyle 2001 yılında Kaza-

kistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev tarafından üstün

hizmet madalyası ile ödüllendirilmiştir. 15 Ocak 2012 yılında

90 yaşında İstanbul Bağcılar Güneşli’deki evinde hayatını kay-

betmiştir. Cenazesi Altınşehir Mezarlığı'na defnedilmiştir.

Delilhan Canaltay’ın hatıratı 157 sayfadır. Bu hatırat 14

başlıktan oluşmakta ve genel olarak Doğu Türkistan’da yöneti-

cilik yapan umumi valilerin döneminde yaşanan siyasi gelişme-

leri kendi gözünden aktarmaktadır. Canaltay ve babasının hacca

gidişi ile başlayan hatıratında; babası Canımhan Hacı’nın ailesi,

siyasi yaşantısı ve mücadelesinden bahsettikten sonra Doğu

Türkistan’daki siyasi gelişmelere giriş yapabilmek için Doğu

Türkistan’ın genel durumu hakkında bilgi vermiştir. Bundan

sonra komünist Çin’in işgaline kadar yöneticilik yapmış kişile-

rin dönemlerini ve kendi şahit olduğu olayları anlatmıştır. Bu

olayları anlatırken bu kadar detaylı bilgi verebilmesi, olayların

içinde olması kadar küçük yaştan itibaren anılarını yazması sa-

yesindedir. Komünist Çin’in Doğu Türkistan’ı işgali sonrasında

birçok Uygur ve Kazak Türkü gibi Delilhan Canaltay da Doğu

Türkistan’dan Hindistan’a göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göç

ve sonrasında yaşananların hatıratta detaylı bir şekilde anlatıl-

ması, tarihi açıdan çok önemlidir. Hindistan’a göç sonrası bura-

da yaşanan sıkıntılar ve göç edenlerin verdikleri hayat mücade-

lesi herkesin okuması ve ibret alması gereken tablolar barındır-

Page 12: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

11

maktadır. Hatıratın son kısımları ise Türkiye’ye göç etme süreci

ve Türkiye’ye göç ettikten sonra Doğu Türkistan davası nokta-

sında vermiş olduğu mücadelelerden oluşmaktadır. Son olarak

ise göç sonrası Doğu Türkistan ve Kazakistan’daki dost ve ak-

rabalar ile ilişkilerden bahsedilerek hatırat bitirilmiştir.

Son olarak eserin yayınlanmasına izin veren Canaltay aile-

sinin büyüklerine teşekkür ediyorum. Ayrıca yayın aşamasında

Prof. Dr. Abdulvahap Kara’nın verdiği yararlı tavsiyeleri için

müteşekkirim. Kitabın basılmasını sağlayan KATEAD Derneği

Başkanı Serkan Dinçtürk’e ve Kalender Yayınevi yöneticisi

Muharrem Uçan’a da şükranlarımı arz ederim.

İstanbul, 13 Ocak 2019

Tekin Tuncer

Page 13: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları
Page 14: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

13

YAZARIN ÖN SÖZÜ

Seksene merdiven dayadım. Çok zor günleri yaşamış biri-

yim. İyiyi de kötüyü de gördük. Bütün bunlar bir araya gelince

özellikle milletimiz için tarihi açıdan dikkate değer olaylar göz-

lerimin önünde film şeridi gibi canlanıyor adeta.

Altay’da ve Urumçi’de iken birçok makalelerim gazetelerde

yayınlandı. 1943 yılında “Cami’ul-Murat” adlı kitabım çeşitli

sebeplerle yayınlanmadı. 1945 yılında Altay, Doğu Türkistan’a

dâhil olunca Altay İli Dini Eğitim Dairesi adına bir kitap yaz-

mıştım. 1946 yılında o kitap basılmıştı. 1982 yılında memleket-

ten gelen vatandaşların yardımıyla o kitabın bir tanesi bana ulaş-

tı.

Yurt dışına çıktıktan sonra bizzat kendim kitap ve makale

yazmasam da yazarlar, gazeteciler, bilim adamları birçok ülkede

benimle ilgili yazılar yazıp yayınladılar. Keşmir’de 25 Temmuz

1952 tarihinde “Ni Lehir” (Yeni Dalga) gazetesinde, Veli Kay-

yum Han “Milli Türkistan” dergisinde, Mısır’da “Jana Dawir”

(Yeni Devir), “Türkistan Avazı” dergilerinde, Türkiye’de Ali

Çakır’ın “Türkistan Dramı” kitabında, Kazakistan’da “Şalkar”

gazetesinde (1992, Ercan Vays) ve 1997 yılında Almatı’da bası-

lan G. M. Mendikulova’nın “İstoriçeskiye Sudbıy Kazahskoy

diyasporıy” (Kazak Diasporasının Tarihi Kaderi) adlı kitabında

benim hayat hikâyemle ilgili birçok bilgi içeren yazılar çıktı.

“Bence, bunlar da yeterli” düşüncesiyle kitap yazmamıştım.

Buna rağmen Halife Altay’ın “Siz bir kitap yazsanız olmaz mı?”

fikri önayak olup, bu kitabı yazdım. Genel okuyucu kitlesine,

millete, özellikle gençlere benden bir hatıra olmasının yanı sıra

toplum için ihtiyaç duyulan tarihi bilgi olacağı kanaatindeyim.

Bu kitabın yazılması öncelikle o zor günlerde elimden dü-

şürmediğim günlüğümle ilgilidir; her olayın günü, ayı gibi tefer-

Page 15: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

14

ruata girmem bu nedenledir. Bunun içindir ki bu kitap belge

niteliği taşımaktadır. Yaşadığım net vakalar dışında ne bir ek-

leme ne de bir eksiltme yapılmıştır.

Belki, bazı olayların farklı algılanışı, belki de bugünün açı-

sından bakıldığında bazı düşünceler yanlış olduğu kanısına varı-

labilir. Fakat ben hakikatten, kendi vicdanımdan bir adım uzak-

laşmadım.

Öyleyse her şeye okuyucu hâkimdir.

Bu kitabın yazılmasında, yayınlanmasında yardımlarını

esirgemeyen milletimizin büyük üstadı yazar Kaldarbek Nay-

manbay Bey’e abisi olarak teşekkür ediyorum.

Delilhan Hacı Canımhanoğlu Canaltay

İstanbul 1999

Page 16: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

15

ÇETİN ZAMAN ZOR GÜNLER

MÜBAREK HAC SEFERİ

1936 yılının başında babam Canımhan Hacı Tilevbayoğlu1

birdenbire hastalandı. Hastalığı iki üç ay kadar sürdü. İyileşip,

kendine gelmeye başladığında bir gün beni yanına çağırıp, Altay

Valisi Şerifhan’a2 mektup yazdırdı. “Çok fena hastalanmıştım.

İyileştim. Seneye Hacca gitmeye niyetleniyorum” diyerek bölge

hükümetinden izin alması için ricada bulundu. Çünkü 1936 yı-

lında Doğu Türkistan Bölgesinden 300 kişi Hacca gitmişti. Yani

o sene Hacca gitme imkânı verilmişti. Bize yakın komşumuz

Uygur Öşir adlı kişi Hacca gidip gelmişti. Babam o adamı eve

davet edip, Hac seferi durumlarını öğrendi. Yolda kullanmak

için Altay kebek altını ve Çar yönetimindeki Rusya’nın altın

1 Kazak asıllı olan ve doğum tarihi bilinmeyen Canımhan Hacı, Kerey

Kazaklarındandır ve Osman Batur’un müttefikidir. 1946’da Chang Chih-

chung tarafından oluşturulan koalisyon hükümetinde Maliye Bakanı ola-

rak görev almıştır. 1951’de Gasköl Bölgesi’nde Çin Halk Kurtuluş Ordu-

sunun birlikleri tarafından yakalanmış ve Urumçi’de idam edilmiştir. Bkz.

(Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 448-449). (Y.N) 2 Kazak asıllı olan ve doğum tarihi bilinmeyen Şerif Han Töre, 1933 yı-

lında Altay Bölgesi’nde Chin Shu-jen’e karşı başlatılan ihtilâlin liderliğini

yürütmüştür (Karahoca, a.g.e., 1960, s. 13). Sheng Shih-tsai döneminde

de Çin birliklerine ve yönetimine karşı mücadele etmiştir. Ama daha

sonra Sheng Shih-tsai ile barışmış olması muhtemeldir. Çünkü Sheng

Shih-tsai, daha sonra Şerif Han isminde birini Altay Bölgesi’nin yönetici-

liğine atamıştır. Altay Bölgesi’ne atanan Şerif Han 1940’ta hizmetten

alınmıştır. Bkz. (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s.

466). 1939 yılında Sheng Shih-tsai tarafında tutuklanan Şerif Han Töre,

1942 yılında Urumçi’de işkence ile öldürüldürülmüştür. Bkz. (Altay,

a.g.e., 1998, s. 466; Oraltay, a.g.e., 1975, s. 100). (Y.N)

Page 17: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

16

parasının değerli ve geçerli olduğunu öğrendi. Gümüş para ve

jambı (dökme gümüş) gibi şeyleri ağır olmasıyla birlikte uzun

yol için gereksiz olduğu anlatıldı. Böylelikle kebek altınla yola

çıkmaya karar verildi. Yaklaşık 25 lang3 altın Mekke’ye gidip

gelmeye yetecek para olduğuna kanaat getirildi.

Böylece Hac seferine hazırlık başladı. Yakın akrabalara,

dostlara 1937 yılının başında Hacca gidileceği haberi verildi.

Bir ayda bizim köyden Hacca gitmeye dört kişi niyetlendi: ba-

bam, ben, Kapan Jengirulı (Affan Cihangiroğlu) ve Şıbar Hacı

(1905 yılında Hacca gitmiş). Başka sülalelerden de Mekke’ye

gitmeye niyet edenler belli oldu. Kultaybolat boyundan Şokay,

Jakıpbek, Kuvanış; Tasbiyke’den Alpıs, Niyazi; Şeruvşi’den

Tilevberdi; Şiymoyun’dan Malay; Uygur’dan Yusup. Bu şekilde

Altay ilinden 12 kişi Hacc’a gitmeye karar verdik. Bütün bilgi-

leri öğrendikten sonra yol durumunu kesinleştirmek için keçe

çadırları hazırlayıp, büyük dedemizin (dedenin babası) kardeşi

Jengir Aksakalı ve Buğra boyundan İmambay’ı da yanına alıp,

babam birkaç kişiyle il valisi Şerifhan’la görüşmek için Sarı-

sümbe şehrine gittik. Birkaç gün sonra dairesine çağırıp bizi

karşıladı.

“İki aksakalı da alıp geldiğinize bakılırsa, mevzu Hac sefe-

ridir. 1937 yılı için Doğu Türkistan’dan 300 kişi Hacca gidebi-

lir” diye güzel haberiyle bizi sevindirdi. Yeni hükümetin Müs-

lüman nüfusu desteklediğini söyleyerek Sovyetler Birliğiyle

dostluk ilişkilerini güçlendirmek için bu sefer Hacca gidecekler

Sovyetler Birliği üzerinden Suudi Arabistan’a gideceklerini

anlattı. Daha önce Hacı adayları Kaşgar’dan Hindistan üzerin-

den Mekke’ye gidiyorlardı. Bu sefer Tarbağatay, Şaveşek, Baktı

3 Çin para birimi. (Y.N)

Page 18: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

17

sınır kapısından geçecekleri anlatıldı. Kişi başı 25 lang altın

almaya izin verildi.

“Ticari mal almamaya ve ticaret yapmamaya dikkat edilsin.

Pasaportlar Altay Valiliğinden verilecektir. Sovyetler Birliği

vizesi Sarısümbe Konsolosluğundan halledilecektir. Diğer me-

seleler Tarbağatay Valiliği tarafından yapılacaktır. Pasaport

almak için pasaport dairesine kişi başı 12 fotoğraf verilecek. Bir

de Sovyetler Birliği Başkonsolosuyla tanışıp görüşmeniz mak-

buldür” dedi.

Bir süre sonra çay geldi. Şerifhan Bey, tekrar aksakallarla

görüşüp hal hatır sorup, şakalaşmaya başladı. Görüşme umdu-

ğumuz gibi geçti. Sevinçlerini gizleyemeyerek büyükler Şerif-

han Bey’e teşekkür edip, bol bol dua ettiler ve eve döndük.

Birkaç gün sonra babam, Hacı adaylarını yanına alıp, Sov-

yet Konsolosluğuna gitti. Bizi sıcak karşılayan Rus Konsolos:

“Yedi dil biliyorum diye Kazakça konuşmaya başladı. Yo-

lunuz açık olsun! Kazakistan üzerinden gideceksiniz, gü-

zergâhınızı söyleyeceğim, not al” dedi bana ve kendi kalemini

uzattı. İlk defa Ahmet Baytursun’un imlası ile babamın Hacca

gitme dilekçesini yazdığımda çok sevinmiştim. Bugün 1936 yılı

Mayıs ayının ortasında Sarısümbe’deki Rus Konsolosluğunda

güzergâhımızı not alarak daha mutlu hissediyorum kendimi.

“Baktı sınır kapısından Kazakistan’a giriş yapacaksınız. Sınır

kapısı görevlisi sizi karşılayacak, yanınıza aldığınız altınları

yazdıracaksınız. Az yazdırmayın. Üzerinizden fazla çıkarsa

orada alırlar. Tekrar verilmeyecektir. Arada bir şeyler satmaya

kalkışmayınız. Baktı’dan otobüsle Ayagöz’e gideceksiniz. Aya-

göz’den trenle Almatı’ya ulaşacaksınız. Almatı’dan Akmescit,

Orınbor (Orenburg), Sızran, Moskova, Kiyev’i de geçerek

Odessa’ya gideceksiniz. Orada birkaç gün kalacaksınız. Oradan

Page 19: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

18

Rus gemisiyle Türkiye’ye geçip, İstanbul’a ulaşacaksınız. Yol-

culuk sırasında herhangi bir sıkıntı yaşanmayacaktır. İyi karşıla-

nıp misafir edileceksiniz. Odessa limanında sağlık kontrolü ya-

pılacaktır. Karantinaya alınacaksınız.” dedi. Konsolosa teşekkür

ederek evimize döndük. Hacca gitme niyeti olanlara gerekli

makamlarla irtibata geçmeleri için babamın adına mektup yaz-

dım.

1936 yılında Mayıs ayının ortasında Sarışokı Yaylasına

geldik. Altın yatakları buradan 10 kilometre uzaklıktadır. Orada

Dunganlar4 altın madeni işletiyorlardı5. Daha sonra devlet tara-

4 Çinli olan Müslümanlara Doğu Türkistan’da Tungan, Dungan veya

Döngen denilir. Günümüzde Çin sınırları içinde Tunganların en çok bu-

lunduğu yer Doğu Türkistan dâhil olmak üzere Çin’in kuzeybatı kısmıdır.

Tunganların etnik yapıları hakkında bkz. (Togan, a.g.e., 1947, s. 25).

(Buğra, “Doğu Türkistan’a Dair”, 1964, s. 101)’de XIX. asrın başlarında

Shan-xi Eyaleti’nin Dong-guan şehrinde meydana gelen Müslüman isya-

nının bastırılmasından sonra Çinli Müslümanların Doğu Türkistan’a sür-

gün edildiklerinden bahsetmektedir. Dong-guan şehrine nispetle “Tun-

ganî” olarak adlandırıldıklarını ve bunun da zamanla Döngen şekline

dönüştüğünden bahsetmektedir. Krş. İçin bkz. (Kurban, a.g.e., 1992, s. 19

Dip. 41). (Y.N) 5 Bu maden işletmelerinin daha sonraları Çin ile Sovyetler Birliği tarafın-

dan işletilebilmesi için görüşmeler yapmışlardır. Bu görüşmeler sonucun-

da taraflar Doğu Türkistan’ın petrol ve maden kaynaklarının işletilmesi

konusunda 27 Mart 1950’de ortaklaşa kuracakları iki şirket konusunda

anlaşmaya varmışlardır. Bu şirketler eşitlik esasına dayalı olarak kurul-

muştur. Bu şirketlerin başkanları ve müdürleri iki ülke tarafından seçile-

cek ve her üç yılda bir başkanlar ve müdürleri seçen ülkelerin yer değişti-

rilmesi kararı alınmıştır. İlk genel müdürü ise Sovyetlerin seçmesi karar-

laştırıldığı gibi antlaşmanın süresi de 30 yıl olarak belirlenmiştir. Bkz.

(The Times, 1950; Beloff, Soviet Policy In The Far East (1944-1951),

1953, s. 100) Soviet News, 29 March 1950’den naklen (Calvocoressi &

Diğ, a.g.e., 1953, s. 361). Acheson, 31 Mart 1950 tarihli demecinde ise;

“Bu anlaşma, Doğu Türkistan’ın daha önceleri de denenmiş bir yolla,

Çin’den ayrılması demektir” ifadesini kullanmıştır (Calvocoressi & Diğ,

Page 20: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

19

fından altın üreten fabrika da kuruldu. Yaklaşık 20 kilometrelik

alanda “Haş Karağay” olarak bilinen yer tamamen altın çıkartı-

lan bölgedir. Hacca gidileceği haberi duyulunca altın madeninde

çalışanlar köye mal almaya gelmeye başladılar. Özellikle kuzu

çok alınıyordu. Böylelikle bir ayda ihtiyacımız olan altınları

satın aldık. Kışlık giyecek hazırlanıp, kurt işik (çift taraflı kürk),

tilki işik, saptama (kaliteli deriden bir tür uzun çizme) çizme,

pima (genellikle çizmenin üstüne giyilen keçeden çizme), iyice

kurutulmuş döş eti, sucuk, jent (bayat ekmek kırıntısıyla bal,

tereyağı ve çeşitli kuru yemiş katılarak yapılan bir nevi tatlı) ve

kurutulmuş kazı (atın sadece kaburga etinin herhangi bir işlem

yapılmaksızın bağırsağına doldurmak suretiyle yapılan sucuk),

buna benzer yol için yiyecek ve giyecek hazırlandı. Sıcak ülke-

lerde jent ve sucuk çok yararlı olduğu öğrenildi.

1937 yılı Ocak ayının ilk günlerinde yolcular dört kanatlı

keçe çadır (kanat: keçe çadırın “duvarını” oluşturan kerege adı

verilen parça, en küçük çadır dört kanatlıdır) kurup, bizim kış-

lamız olan Sargususun’dan göç ederek Narınkara’ya geldik.

Yolcu etmeye kadın erkek, büyük küçük kalabalık gelin alayı

gibi gidenlerin peşine ağlaşıyorlardı. Hac adaylarının da gözleri

yaşlı. Beni ata bindirip götürmeye başladıklarında birden ağla-

yıvermişim. Az daha attan düşecektim. (O zaman 15 yaşınday-

dım.) Hocam Musa Bey: “Delilhan! Sen Hacca gidiyorsun. Bu

mutlu yolculukta ağlama! Sen okumuş birisin, Beytullah’a gi-

dince bizim için dua et” diyerek dua etti. Kendimi zor durdur-

a.g.e., 1953, s. 361). Acheson’un bu beyanatına, aradan bir ay geçmeden

Sovyet basını; “Sermayede dış ülkenin payı olmasına rağmen, bu teşeb-

büs sömürücü değil, aksine Çin’in toprak bütünlüğüne saygı gösterilen

yapıcı bir anlaşmadır” şeklinde karşılık vermiştir New Times, 26 Nisan

1950’den naklen (Beloff, Soviet Policy In The Far East (1944-1951),

1953, s. 100). (Y.N)

Page 21: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

20

dum. Narınkara’da gecelediğimizde atın ayak sesleri duyuldu.

Baktığımızda biz köyden çıktıktan sonra Buvırşın ilçesinden

vedalaşmak için gelen Kılıç Teyci, Dolda Zalın bize yetişeme-

dikleri için Abdülmaçin Gün’ün oğlu Reşat, Zalınoğlu Japan’ı

peşimize göndermiş. Bir gece kaldıktan sonra ertesi gün geri

döndüler.

Biz Tarbağatay iline doğru yola çıktık. Beş kez geceleyerek

Kobık Uvan’ının (Muhtar gibi) kentine geldik. İki gün orada

bekledik. Uvan ölmüş, yerine Çinli gelin işi yürütüyormuş. On-

lar bizi saygıyla karşıladılar. Böylece Kegen (Baş Lama) ile

görüştük. “Bunlar bizim yemeği yemezler, Siz kesip yiyin” diye

koyun getirip verdiler. Babama da bir at hediye ettiler. Burada

Bitevirge’den Şokaylar da katılacaklar. Sohbet ederken Kegen:

“Siz lamalar baş ayak çıplak geziyorlar diye gülerdiniz. Mek-

ke’ye gidince siz de baş ayağınız çıplak gezeceksiniz”. Kegen

Hac adaylarının ihram giydiklerini biliyormuş. Onlar bize bir

kılavuz verdiler. Çünkü Dörbelcin kentine giden bir günlük yol

çok tehlikelidir. Birdenbire fırtına koparsa, yürümek mümkün

olmuyormuş. Orhun Nehrini geçerek tehlikeli yerdeki evde ge-

celedik. Sabah erkenden uyanan kılavuz “Bugün yola devam

edilebilir” dedi. Güneş batmaya yakın Orkaş Dağına geldik.

Bundan sonra tehlike yok diye dağı aşarak mola verdik. Ertesi

gün kılavuz geri döndü.

Böylece Dörbelcin kentine geldik. Burada babamı tanıyan

bir Nogay bilim adamı varmış. Onunla buluştuk.

“Yol yorgunusunuzdur. Eve buyurun” diyerek karşıladı.

Onun evinde iki gün kaldık. Oradan birkaç kez göçerek (gecele-

yerek) Şaveşek kentine geldik. Şehir sırtlarındaki açık alana

çadırımızı kurduk. Evde aşçı Omar ikimiz kaldık. Diğerleri vali-

liğe gittiler.

Page 22: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

21

Evden çıkalı 14 gün olmuştu. Para yatırmak, tren bileti al-

mak ve diğer işlerle meşgul olup on gün kaldık. Bu sefer bizi

Şanzun isminde bir Uygur karşıladı. Akşam eve dönüyoruz,

gündüz Haşim Şanzun’un evinde bulunuyoruz. Bu adam Şave-

şek kentinde yönetim tarafından hatırı sayılır itibarlı zenginler-

den biriymiş. Çok güzel huyluymuş. İki kardeşlermiş. Babamla

iyi tanışıp, dönüşte “Bizim evde misafir olunuz” dedi. Babam

hepimizin adına teşekkür ederek “Öyle olsun!” dedi.

Bu arada Şaveşek’ten Hacca giden Şerüvşi boyundan Min-

gat Bey, Sabit Bey, Savan’dan Yunus Bey (Barkı boyundan),

Manas’tan (Şubaraygır boyundan) Abdullah Bey, Öşir Bey ve

Urumçi’den, Barköl’den gelen bir grup insanla tanıştık. Kaşgar

ve başka yerlerden gelen Uygur ve Nogaylarla birlikte toplam

350 kişi birlikte gidecek olduk. Baktı Hudut Kapısı şehir mer-

kezinden 5 km. uzaklıktadır. Kendi at arabalarımızla sınıra gel-

dik. Altay’dan birlikte geldiğimiz arkadaşlar ağlayarak atımızı,

arabamızı alıp geri memlekete döndüler.

Hava soğuk, kar kalın, yolcu çok, kimse kimseyi tanımıyor.

100 metre çitle çevrilmiş düz yeri yürüyerek Rusların yük ara-

cıyla Sovyet sınırından gümrüğe geldik. Herkes sıraya girip

üzerindeki eşyalarını ve altınlarını göstererek listeye yazdırıp,

tarttırıp çantasıyla, torbasıyla teslim ettik. Hava çok soğuk -35

derece idi. Kasası açık bir kamyonla Baktı’dan Ayagöz’e doğru

yola çıktık. Arabanın üstünü kalın brandayla kapattık. Bütün

gece yol gittik, öğlene doğru Ayagöz’e geldik. Kar kalın, -40

derece soğuk. Her yerde karı küreyerek yol açan traktörler deve

kervanı gibi dizilmiş, bir o yana bir bu yana gidip hazırlık için-

deler.

Hayatımızda hiç görmediğimiz olaylara tanık oluyorduk.

Altay’dan gelen kişilerin yerleri ikinci sınıftı. “Üçüncü sınıfta

Page 23: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

22

gitmeyeceğiz” diyerek direndik. Akşama kadar bekledik. Yollar

kapalı, yetişmedi. “Almatı’dan ikinci sınıf hazırlayacağız” diye

söz verdiler subaylar. Akşam karanlık çökerken trene bindik.

Yatak yok, ama içi kaloriferli, soğuk değil, sıcakmış. Tan ağa-

rırken tuvalete gittim, bakılacak gibi değil çok kirliymiş. Ama

ne çare gidecek yer olmayınca dayanıyorsun.

İstasyonda sıcak su hazır bulunuyormuş. Tren durur durmaz

millet kaplarını alıp su getiriyorlar. Bu şekilde kendi çayımızı

kendimiz yapıp, içip, yemek yiyip, doyduk, rahatladık. Öğleden

sonra trenin yemekhanesine gidip rahat rahat oturup, bölke ek-

mek (bir çeşit ekmek türü) kapuska yemeği yedik. Böylece bir

günü geçirdik. Üçüncü günü ikindide Almatı Tren İstasyonuna

geldik. İlk defa havada helikopter görüp şaşırdım. Eskiden bil-

mediğimiz yenilikleri görüyoruz. Bizim için her şey yeni, her

şey ilginç. Akşama kadar orada kaldık. Akşam olur olmaz bizi

ikinci sınıf vagona getirdiler. Bir kompartımanda dört yatak. İçi

sıcak gereçleri tamam, sevindik. Duş alacak yeri de var. Günde

üç kez yemeği yemekhanede yiyoruz. İstediğin saatte çay hazır.

Koridorlarda bile halı serili. Her şey hoş, güzel. Satranç, dama

ve kâğıt oynamak için özel yerleri var. Bizi Karadeniz sahilin-

deki Odessa Limanına kadar kılavuzluk yapacak Kerim isminde

birisiyle tanıştık. Almatı’dan çıktıktan sonra hiçbir yerde dur-

madık.

Almatı’dan Orınbor’a (Orenburg) kadar yol üzeri hiç or-

manlık görmedik. “Kimseyle görüşmeyeceksiniz” talimatına

uyarak kimseyle görüşmedik de konuşmadık da. Buna rağmen

istasyonlarda su almaya indiğimizde demir yolları işçileriyle

görüşüp, onlarla konuştuk. “Nereye gidiyorsunuz?” diye sorduk-

larında “Hacca gidiyoruz” diye cevapladığımız zaman “Hac

nedir?” diye birbirlerine soruyorlardı.

Page 24: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

23

1937 yılı, Kazakistan için çok zor ve ağırdı. Kerim birçok

zorlukları anlatıyordu. “Trenden inmeyiniz”, “Şık giyinmiş olsa

da kimseyi kompartımanınıza almayınız” şeklinde uyarılmıştık.

Orınbor’a varmadan yaklaşık iki kilometre demir köprü varmış.

İdil ile Yayık nehirleri üzerine yapılmış. “Kız Jibek’in memle-

keti burası” dediler. Orınbor’dan çıkar çıkmaz kalın ormana

girdik. Moskova’ya kadar hep düzlük, dağ görmedik. Beşinci

gün öğleyin saat 12 sularında Moskova’daki Kiev Garında dur-

duk.

Kerim Bey, bizi kalacağımız eve götürdü. Bir odada beş ya-

tak. İhtiyaç duyulan her şey var. Üç öğün yemek yiyebileceği-

miz lokantası da var.

Kerim Bey, “Moskova’nın turistik yerlerini göstereceğim.

Gelin.” dedi.

O bize şehirdeki birkaç fabrikayla kooperatif mağazaları

gezdirdi. Yer altı metrosunu da gösterdi. Çok güzel ve terte-

mizmiş. Metronun kapıları otomatik açılıp kapanıyor. “Şimdilik

12 istasyon, sonra büyütülecek.” Metroyla Kızıl Meydan’a gel-

dik. Havanın soğukluğundan olacak karada araç az. Daha çok

yer altı kullanılıyor gibi. Yer altı metrosundan çıktığımızda on

altı kişilik araç bekliyordu.

“Bu yeni çıkan araç, bir tanesini Almatı’ya gönderdik” de-

di. Kerim.

Dar sokaklarda at arabası kullanılıyormuş. Yer yer de Sta-

lin’in portreleri ve Lenin’in heykelleri var. Daha önce yurtdışına

çıkmamış bizim için harika görünüyor. Şehir içi vasıtaları az,

hiçbir özel mağaza yok. Yüksek apartmanlar, kooperatif mağa-

zalar var. Etraf neşesiz.

Page 25: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

24

Beşinci gün yola çıkıp Kiev’e ulaştık. Burası yol kavşağı

gibi fabrikaların çok olduğu yermiş. Her taraftan dumanlar yük-

seliyordu. Her tarafa doğru trenler gidiyordu.

Kiev’ten çıkıp, Odessa’ya geldik. Doktorlar sağlık kontro-

lünden geçirerek sıcak suda yıkanmamızı sağlayıp, bir iğne ya-

pıp, geniş bir alana çıkardılar. Sonra misafirhaneye getirdiler.

Uyumlu hoş bir yermiş. Bir odada dört yatak varmış. Buharla

ısınıyormuş. Üç öğün yemek verdiler. Çamaşır yıkayan Rus

kadınlar, çay getiren kızlar her zaman hazırdalar.

Odadan çıkınca koridorda masanın üstünde bir şey varmış.

Zil sesi çıkınca bir kız onu kaldırıp konuşmaya başladı. Ara sıra

gülüyordu. Seyretmeye başladım. Bu anlattığım telefonmuş.

Kimse yokken dokunmak istedim, elime aldım. Herhangi bir ses

yok. Arapça “Esselamü aleyküm!” dedim. “Alo” diyen bir Rus-

ça ses çıktı. Kimse anlamasın diye hemen yerine koydum. Koşa-

rak odaya geldim. Kimse öğrenmemiş, hemen yattım. Biraz

sonra çay vakti geldi. Yemekhaneye gittik. Çok korkmuşum,

biraz kendime geldim. Kerim Bey, beni çağırdı, başka bir yere

gidip sohbet ettik.

“Sen mutlu bir çocuksun. Babanın varlığı sayesinde onunla

birlikte Hacca gidiyorsun. Dünya malı kimseye dost olmaz.

Eğlenmek, gezip görmek gerekir” dedi.

Babamdan izin alarak akşam yemeğinden sonra Kerim Bey

ile birlikte taksiye binip sinemaya gittik. Sinema salonunun de-

koru çok iyi, görmeye değermiş. Müzik başlamış. Salona girip

oturduk. Film başladı. Sovyetlerin Ekim devriminin başlaması,

muhalif harekâtçılara bir taraftan propaganda yaparak, diğer

taraftan güçle hâkim olduklarını gösterdiler. Kalabalık atlı as-

kerler bize doğru geliyorlar. Bizi ezeceği korkusuyla Kerim’e

yapıştım. Daha önce Altay’da sessiz sinema izlemişliğim vardı.

Page 26: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

25

Bir ara tüfek sesi geldi, makineli tüfek, top patlamaya başladı.

Kerim korktuğumu anlayarak “Bize bir şey olmayacak, bize

mermi gelmeyecek,” diye avuttu beni. Bir buçuk saat sonra film

bitti.

Kerim:

“Nasıl, iyi miymiş?” dedi.

“İyi, güzel” dedim.

Gördüklerimi babama anlattım. Babam, “ikinci kez evden

dışarı çıkma. O tür yerlere gitme” dedi.

Yarın Karadeniz üzerinden gemiyle Türkiye’ye gideceğiz

dediğimiz gün Kerim vedalaşarak:

“Bundan sonra buluşmayabiliriz, çok yaşa!” dedi ve bana

bir rozet verdi. Teşekkür ederek aldım. Fakat göstererek takma-

dım. Sakladım. Medine’ye ulaştığımızda ceketimin cebinden o

rozet çıkıverdi. İlginç buldum ve yakama taktım. Mescid-i Ne-

bevi’ye namaza giderken bir Özbek genç elimi tuttu. Rozeti

görüp:

“Siz bunu takmayınız. Bu komünistlerin taktığı rozet, iyi

olmaz” dedi. Hemen çıkarıp, iç cebime attım. Sonra kaybettim.

O zaman Şıng Şi Sey’in Sovyet Birliğiyle “dostluk” siyasetine

toz kondurulmadığı dönemdi. Genç bana:

“Sovyetler, İslam dininin düşmanıdır. Onlarla dost olma-

mak gerek” diyerek uyardı. Bu iki kelam beni çok etkiledi. Bu

olaydan sonra komünistler ve komünizm deyince çok düşünür

oldum.

Odessa Limanına geldiğimizde deniz sahilini buz tutmuştu.

Buzlar kırılarak hareket edecek olan gemilere yol açılıyordu. Bir

salona girdikten sonra:

Page 27: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

26

“Kışlık giysilerinizi buraya bırakın. Dönüşte alırsınız, kay-

bolmaz” dediler. Ondan sonra “Türkiye sıcak, ondan sonraki

ülkeler de sıcak olacak” şeklindeki talimatla kışlıklarımızı bı-

raktık. Dönüşte de bıraktığımız yerden aldık. “Karadeniz’in

dalgaları çok tehlikeli oluyor” demişti Altay’dayken Uşır Hacı.

Bu söz aklına gelenler “Bugün Salı, uğursuz gün” dediler. Ba-

bam:

“Bizim dedelerimizin uğurlu günü salıymış. Üstelik ikinci

gemi bir ay sonra kalkacak. Onu beklersek Hac dönemini kaçı-

rır, Arafat’a yetişemeyiz” dedi. Böylece tevekkül edip gemiye

bindik. Birinci sınıftan yer verdiler. Bir kamarada iki yatak,

rahat, her şey hazırdı. Dışarıdan bakıldığında gemi gibi görünse

de içeri adeta bir şehir. Gece deniz dalgalanmış. Biz uyumuşuz,

duymadık. Güneş denizden çıkıp, denize batıyor. Görünürde

denizden başka hiçbir şey yok. Gemideyken gemiyle yarışan

balıkları seyrederek eğlendik. Her odada radyo var. Kazakistan

radyosunu açıp, şarkı, dombıra, müzik dinleyerek rahatladık.

Öğleden sonra kaptan:

“Yarın İstanbul’a, Türkiye sınıra gireceğiz. Bundan sonra

yurtdışında kendi işinize kendiniz bakacaksınız. Dönüşte sizi

İstanbul Limanından Sovyet gemisi alacak. Tekrar görüşmeyi

nasip etsin, sağlıcakla kalın” dedi.

Üçüncü gün güneş doğar doğmaz İstanbul Boğazı girişin-

deki Anadolu Kavağı denilen yerde karantinaya alındık. Bir

hafta bekledik. Denizden karaya çıkarken ahşap odalara girip

yıkandık. Öbür taraftan çıktığımızda temiz giysilerimizi giydik.

Kirli giysilerimizi ve meslerimizi buharla dezenfekte ettiler.

Çuvaldaki bazı eşyalarımız buruşmuş, sert bir hal almış. Orada

karantinada beş gün kaldık. Küçük büyük abdest tahlili yapıldı.

Bu şekilde kontrolden geçtik.

Page 28: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

27

Beşinci gün Türk gemileri bizi İstanbul’un Karaköy Lima-

nına götürdü. Yeni dünya, Atatürk’ün demokrasi dünyasına

gelmiş olduk. Bizi Karaköy’ün üç katlı Romanya Oteline yerleş-

tirdiler. Oranın sahibi Mehmet Gül Efendi bizi karşıladı. Ye-

meklerimizi kendimiz pişirdik.

İstanbul cennet bahçesi gibi göründü. Pazarları çok güzel.

İstediğini alabiliyorsun. Söyleyecek laf yok.

Gemiyi 15 gün bekledik. Hac zamanına çok az kalmıştı.

Alelacele ticari gemiyle yola çıktık. Gemi ile Beyrut, Hayfa’yı

geçerek İskenderiye Limanına ulaştık. İskenderiye’den trenle

İsmailiye’ye, oradan da Kızıl Deniz üzerinden Cidde’ye geldik.

Mısırlı hacı adaylarını götürecek gemiye bindik. Kızıl Deniz’de

dalga yoktu. Cidde Limanı inşaatı henüz tamamlanmamış. Gemi

sahile yanaşmadan durdu. Oradan kayıkla sahile çıktık.

Orada ilginç bir olay yaşadık. Kayıkçılar yükten para ka-

zanmak için kayıklara fazla yük doldurmaya başladığında Junis

(Yunus) Hacı kalkıp bağırdı:

“Bizi öldüreceksiniz. Fazla yük almayınız” dedi. Kazakça

bilmeseler de Araplar onun ne demek istediğini anlamışlardı.

Fazla yük almadılar. Üstümüzde ihram vardı. “Allah” diyerek

tüm hacı adaylarının yüklerini sırtımıza alıp dışarı çıkardık.

Hacca gelenleri kuzu paylaşır gibi paylaşıyorlardı. Bizim ada-

mımız Abdullah Buhari adında biriymiş. Bize sahip çıkıp, yük-

lerimizi gümrükten geçirdi. Kamyona bindirip, Mekke-i Müker-

remeye gönderdi. Abdullah Buhari Özbekmiş. Bizi Mekke’deki

Kazakların aracısı Hüseyin Süruci’ye götürdü. Şehir dışında

zemzem satılan yer varmış. Orada zemzem içtik. Süruci’nin

mekânına geldik. Sabah namazı vaktinde Salih Süruci bizi Mes-

cid-i Harama getirdi, Beytullah’ı ziyaret ettik. Yorgun hacı

Page 29: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

28

adayları geri dönünce hemen yattılar. Öğleye yakın uyandık.

Hüseyin Süruci:

“Siz şanslı insanmışsınız, iki gün sonra Arafat’a gideceksi-

niz, bu sene yetişemeyen hacı adayları var” dedi. (Aracılar Uy-

gurca biliyorlar)

“Sizin geldiğiniz gemiyle Mısır Müftüsü, Beytullah’ın örtü-

sünü getirdi. Biz Arafat’a çıktığımızda onlar örtüyü yenileye-

cekler.”

Sabah namazından sonra ihramı çıkarıp giysilerimizi giy-

dik.

“Yanınıza bizden birini almadan pazara çarşıya çıkmaya-

caksınız. Namazı evde kılacaksınız. Hava sıcak. Dışarı çıkma-

yın. Başka namazlara bizimle gideceksiniz” dedi. Kabul ettik.

Çok sevindik. Arafat’a yetişemezsek geri dönmemiz gereke-

cekmiş veyahut bir sonraki seneyi beklemek gerekiyormuş.

İki gün sonra tekrar ihram giyip, bir deveye iki kişi binerek

Mina’ya vardık. Mina’dan ileri deveyle gitmeye izin vermiyor-

lar deyince arabayla Arafat’a ulaştık. Sabah namazından sonra

Arafat’a çıkıp namaz kıldık. Yağmur çiselemeye başladı. Arap-

lar çok sevindiler.

“Yine de çadırdan çıkmayasınız. Hava ısınırsa çok tehlikeli.

İnsan ölebilir. Öğlen ile ikindiyi birlikte kılacağız. Güneş batar

batmaz yola çıkacağız. Akşam ve yatsıyı Müzdelife’de birlikte

kılacağız” dedi. Güneş batarken top patladı. Hemen sonra Suudi

Arabistan Kralı Abdülaziz Hazretleri otomobili ile Müzdelife’ye

gitti. Arkasından hacı adayları kimisi yaya kimisi arabayla

Müzdelife’ye gitti.

Orada geceledik. Kişi başı yetmiş beş ufak taş topladık. Er-

tesi gün güneş doğarken yola koyulduk. Mina’ya gelip, orada üç

Page 30: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

29

gün durduk. Kurala göre şeytan taşlanan yere gidip şeytanı taş-

ladık. İkinci gün Beytullah’a gidip tavaf edip, ihramı çıkardık.

Birbirimizi kucaklayıp “Hac seferiniz mübarek olsun!” dedik.

Ondan sonra sıradan giysilerimizle dolaştık. Üstümüzü kaşıma-

ma ve herhangi bir canlıyı öldürmeme şartından kurtulmuş ol-

duk.

Üçüncü gün akşam Mekke’deki aracının evine geldik. Ora-

da 15 gün araba bekledik. Nihayetinde rahat araba bulunama-

yınca kasası açık kamyonla Medine’ye geldik. Medine’de Cen-

netü’l-Baki ve şehitleri ziyaret ettik. Şaveşek’ten çıktığımızdan

beri Kazak hacı adaylarıyla görüşememiştik. Orada fırsat bulup

birbirimizle konuşup sevindik.

Doğu Türkistan’dan gelen Hoca Niyaz’ın6 kardeşi ve Kara-

şehir valisi Yusup adında biri varmış. Onlarla görüşemedik.

6 Uygur asıllı olan ancak doğum tarihi bilinmeyen Hoca Niyaz Hacı,

Kumul Bölgesi’nde dünyaya gelmiştir. Kumul İhtilâli sonrası Yolbars

Han ile birlikte Doğu Türkistan’ın kuzeydoğusunda ihtilâlcilerin önderli-

ğini yürütmüştür (Boorman & Howard, Biographical Dictionary of

Republican China-4, 1967, s. 60). Bu ihtilâlin başarılı olması için Çinli

Tungan Ma Chung-ying ile işbirliği yapmış ancak daha sonra Ma Chung-

ying ile anlaşmazlığa düşünce Sheng Shih-tsai ile anlaşmıştır (Ai-chen,

a.g.e., 1940, s. 146). 1933’te kurulan Doğu Türkistan-İslam Devleti’nde

Cumhurbaşkanlık görevini yerine getirmiş olmasına rağmen (Kurban,

a.g.e., 1992, s. 12; El-Kiylani, a.g.e., Tarih Yok, s. 75; Tuna, a.g.e., 2012,

s. 60; Hayit, Türkistan Devletlerinin Millî Mücadeleleri Tarihi, 2004,

s. 311). 1934’ten sonra Sheng Shih-tsai ile anlaşmış ve bu devletin lağve-

dilmesini savunmuştur (Hayit, Türkistan Devletlerinin Millî

Mücadeleleri Tarihi, 2004, s. 314). Sheng Shih-tsai’in kurduğu hükü-

mette Doğu Türkistan Umûm Vali Yardımcılığı görevine getirilmiştir.

Ancak bu makam olsa da yetkileri olmayan bir hükümet elemanı olmuş-

tur. 1937’de başlayan isyandan sonra Sheng Shih-tsai tarafından Urum-

çi’de öldürülmüştür. Bkz. (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri,

1990, s. 462). (Y.N)

Page 31: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

30

Tekrar Mekke’ye döndük. Gemiyi beklerken orada 15 gün kal-

dık. Cidde’deki Abdullah Buhari’den haber geldiğinde Mek-

ke’den yola çıktık. Aldığımız tespih, zemzem ve seccade vs.

yük olarak çoğaldı.

Tahminen 1937 yılının Mart ayının ortasında yük gemisiyle

Tur-ı Sina’ya gelip sekiz gün karantinada kaldık. Sağlık kontro-

lü yapıldı. Eğer biri hastaysa göndermiyorlarmış. Fakat biz so-

runsuz geçtik. Kazasız belasız Kızıl Deniz’i geçip, İsmailiye

Limanına geldik. Oradan trenle Seyit Limanına gelip bir hafta

bekledik. Seyit şehri yeni yapılan Süveyş Kanalına nazır merke-

zi konumda bir yermiş. Oradan gemiyle Süveyş Kanalını geçip,

Hayfa üzerinden Beyrut’a geldik. Beyrut gelişmiş uluslararası

ticaret ve hava ulaşımı merkeziymiş. Her şeyi bulmak mümkün.

Ucuz ve pahalı her çeşit dünya malı var.

Ben hastalandım. Onun için birkaç gün dinlenip Halep üze-

rinden trenle Toros Dağlarını aşarak Ankara’ya geldik. Bir gece

kaldıktan sonra İstanbul’daki Haydarpaşa’dan vapur ile boğazı

geçip eskiden bildiğimiz Karaköy’deki Romanya Oteline indik.

Rusya Konsolosu vefat etmiş. Vizeyi yeni Konsolos geldik-

ten sonra vereceklermiş. Rus gemisi de gelmedi. Böylece bir ay

kadar İstanbul’da beklemiş olduk. Eskisi gibi değil Türkçe ko-

nuşmaya başladık. Bu arada Çimkentli Hamza isminde bir deli-

kanlıyla tanıştık. Bu vatandaş Kazakistan’dan Suudi Arabistan’a

gelip, geri dönememiş. Hamza, Altay’daki Karakas Kuvanbay

Hacı’nın oğluyla Riyad’da okumuş. Kuvanbay hacca geldiğinde

oğlunu okumaya bırakmış. Bir süre sonra hacının oğlu vefat

etmiş ve Hamza oralarda tek başına kalmış. Ondan sonra Kaza-

kistan’dan hacca gelen olmamış. Parasız kalınca bir yolunu bu-

lup, Türkiye’ye gelmiş ve İstanbul’da bir Türk kızıyla evlenmiş.

Gazeteden Kazak hacıların geldiğini öğrenmiş ve bizi aramaya

Page 32: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

31

koyulmuş. Biz elimizden geldiği kadar yardım ettik. Ara ara

ziyaretimize geliyordu. İstanbul’un turistik yerlerini gezdirdi.

Meşhur camileri, Sultanahmet, Ayasofya, Topkapı Sarayı, Ka-

palı Çarşı, Yıldız Sarayı ve birçok yerleri gezdirdi. Dünyadaki

cenneti görmüş gibi olduk.

Daha önce de öğrendiğimiz gibi bundan sonra da Rusya’da

alış veriş yapmak yasak olduğundan hacılar ihtiyaç duydukları

eşya, kıyafet, kürk satın aldılar. Ben de bir tane gramofon satın

aldım.

Gideceğimiz tarih yaklaştı. Biz gidecekken bazı eşyalarımı-

zı Hamza’ya verdik. Yanımızda götüreceğimiz eşyalara Rusya

gümrüğünde açılmayacak şekilde transit mührü basıldı. Hamza

vedalaşıp geride kaldı. Biz de Rus gemisiyle Karadeniz üzerin-

den Odessa Limanına geldik. Bagajımıza mühür vurulduğundan

herhangi bir kontrol yapılmadı. O gece Almatı istikametine doğ-

ru yola çıktık. Gündüz Sarıarka’ya geldiğimizde tren durdu. İki

saat bekledik. Toprak yeşermiş. Yemyeşil çimen, akan pınarın

yanında oturup mutlu olduk. Almatı’ya geldiğimizde Altay’dan

Taşkent’e gelip eğitim gören öğrencilerden birkaçına rastladık,

onlar memleketteki durumu sordular. Ailelerine mektup yazıp

gönderdi ve birlikte geldikleri Hacı Beyin torunu Asigat adlı

gencin vefat ettiğini söylediler. Kıyafetlerini bizimle gönderdi-

ler.

Almatı’dan Ayagöz’e gidip oradan kasası açık bir arabayla

Baktı Sınır Kapısına ulaştık. Hacıların gelmesini bekleyen kala-

balık varmış. Bu yolda tanıştığımız Haşim Şanzun’un adamları

da bekliyormuş. Bizi karşıladılar. Çin sınırında ticari mal yanı-

mızda bulundurmadığımızdan hacıların bagajları kontrol edil-

medi. Kazasız belasız Şaveşek kentine geldik. Altay’a gidecek

araba yok. Araba olmayınca 15 gün bekleyip orada kaldık. Ha-

Page 33: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

32

şim Şanzun’un bahçeli evinde rahat rahat dinlendik. Jayır’ın

Kazakları, yöneticileri Omar, Amen Valinin damadı Sultan, kızı

Zada ve birçok kişi her gün ziyaretimize gelerek Altay hacılarını

ağırladılar. Kazaklarla görüşüp, çok güzel günler geçirdik. Ba-

bam Zada’ya teberik (hatıra, armağan) olarak değerli eşya verdi.

Kocası Sultan kolumdaki saati istedi. Diğer aksakallara tespih,

seccade gibi eşyaları dağıttık. Bir taraftan zemzem ve hurma

ikram ettik. Jayır’daki köye davet ettiler. “Vaktimiz yok” diye

gidemedik.

Altay yolu bozuk olduğundan iki kamyon kiraladık. Şave-

şek’ten çıkıp, beşinci gün bizim kışlanın karşısındaki nehir kıyı-

sına geldik. Camide bekçi kalırdı. Ertis’in karşı yakasına dikkat-

le baktığımızda bir kayığın bağlı olduğunu gördük. Yarım saat

sonra kayıkçı Hasen göründü.

“Hacılar geldi” diye bağırmaya başladık. 10 dakikaya nehri

geçti. Kayıkçının gözleri yaşarmış, bizi kucaklayıp ağlıyordu.

Kayıkçı Hasen’den milletin hal hatırını sorup, iyi oldukları-

nı öğrenip sevindik.

“15 gün oldu millet dağa göçtü (yaylaya gitti)” dedi. Kayık-

la karşıya geçtik ve camiye geldik. Allah’a sonsuz şükürler ol-

sun! Altay’dan giden 11 hacı sağ salim geri döndük. Sadece

Uygur Yusup Hacı “Hindistan üzerinden gideceğim” diye Suudi

Arabistan’da kalmıştı.

Bekçinin bir atı varmış. Kırandaki Haziret-i Ata camiine

haber gönderdik. Ertesi gün öğleye doğru köyden adamlar geldi.

Kultaybolat Hacının köyüne de haber gönderilmiş. Onlar da

geldiler. Onlar kendi köyüne biz de kendi köyümüze doğru yol

aldık. Bizi getiren araba Ertis kıyısından devam ederek Buvır-

şın’a yaklaştı. 1938 yılı Mayıs ayının 15’inde yaylaya giden

Page 34: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

33

köyümüzün halkına rastladık. Sağ salim yakınlarımıza kavuş-

tuk. Baharı geçirdiğimiz Şemirşek adlı yere geldik. Biz köyü-

müze ulaştığımızda Şaveşek’ten gelen iki araba Buvırşın’a gidip

hacıların geldiği haberini vermiş. Onlar Sarısümbe’ye giderken

yol üzerinde bulunan Şemirşek’teki bizim köye misafir oldular.

Sarısümbe’de bir hafta kalıp, memleketlerine geri gittiler. Bir

hafta sonra şahsi otomobili ile Buvırşın’dan gelen tümgeneral

Vali Şerifhan bizim köye gelip hacılarla görüştü. Buvırşın kara-

kolunda hacıların geldiğini duymuş. Babamla selamlaşmaya

gelmiş. Bir gün kaldı. Hacca giden yolculuğun detaylarını ba-

bamdan öğrendi. Ertesi gün Sarısümbe’ye gitti.

“Sizi il merkezine misafirliğe davet ediyorum. Geleceksi-

niz” dedi.

1938 yılı Haziran ayının 15’inde Altay Valiliği bütün Ka-

zak hacıları Sarısümbe’ye davet etti.

“Önce bize gelip misafir olun. Sonra hep beraber gideceğiz”

diye Şokay Hacı davet etmiş. Böylece Şokay Hacının köyünde

beş gün kaldık. Sonra hep beraber Sarısümbe şehrine gittik. İl

Kazak Kırgız okuluna indik. Altay ili Kazak Kırgız Derneği

Başkanı Mahmet Ömirtayev bizi karşıladı. Üçüncü gün şehir

dışında bir bahçede Şerifhan Bey kendisi bizi ağırladı. Tüm

hacılar adına benim hocam Abdullah Baykadamulı konuşma

yaptı. Sonra Şokay Hacı konuştu. Şehirde on gün kaldık ve kö-

yümüze geri döndük.

Page 35: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları
Page 36: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

35

CANIMHAN HACI TİLEVBAYOĞLU

Muhterem babam 1888 yılında Altay ili Sarısümbe ilçesin-

de doğmuştur. 23 yaşındayken babası Tilevbay vefat etmiş, halk

babasının yerine onu idareci olarak görevlendirmiş. Halka hep

arka çıkmış, çok merhametli bir insandı. İyi huylu, gani gönüllü,

İslam dini için çalışan, halkı hidayet yoluna yönlendirebilen

kişiydi.

İdareciliğe başlayınca çok geçmeden Sargusun adıyla bili-

nen yere cami yaptırmış. Alanı 1000 metrekare, vakit namazla-

rını 200 kişinin kılabileceği, Cuma namazında ise 500 kişiyi

içine alan bir camiydi. Onun yanı sıra 100 çocuğun eğitim göre-

bileceği medrese ve imam evi de vardı. Yanı başında kabristan

bulunuyordu.

Ertis Nehri kıyısı ağaçlık, kavak, karaağaç, akçaağaç ve be-

yaz kavak. Bunun devamında bulunan kumdan tepeyi düzleşti-

rip oraya deminki camiyi yaptırmıştır. Camiin ilerisinde 200

metre uzaklıkta bizim köyümüz var. Tek katlı sıcak evler, onun

yanında deve ahırı, sığır ahırı, at ahırı ve koyun ahırı. Bunlar

çubuktan örülerek yapılmıştır. Nehir çok taştığında su köye ka-

dar gelir. Bazı evleri su basar. Fakat cami tepede olduğundan

orayı su basmaz. Camii suyun basmamasının sebebi kutsiyet de

olabilir.

Cami yapımında kullanılan ağacın bir kısmı Jon Dağından,

bir kısmı su üzerinden, diğer bir kısmı da araçla getirilmiştir.

Altı üstü tahtadan olan bu cami o gün bu gündür Canımhan Ca-

mii olarak bilinmektedir. Eskisi gibi cemaati olmasa da camiye

yakın oturanlar namaz kılıyorlarmış. Şakabay Badenhan ismin-

de bir aksakal uzun süre imamlık yapmıştır. (1980 yılında Mek-

Page 37: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

36

ke’ye gidip, dönüşte İstanbul’daki evimize gelip bir ay kadar

kaldı.)

Babamlar beş kardeşmiş. Büyük ağabeyi molla olmuş. Köy

çocuklarını evinde okuturdu. Kışın sıcak evinde (kışladıkları

yerde tuğladan ev) yazın da keçe çadırda okuturdu. Cami yapıl-

dıktan sonra ise Uygur Tahir Molla namında biri çocukları

okutmuştu. (Babamın büyük ağabeyinin adı Adilhan). İkinci

ağabeyinin adı Erbala Hacı. Küçük yaşta Hacca gitmiş. Hali

vakti yerinde çok zengin bir adamdı. Babamın kardeşleri Şerif-

han edebiyatçı ve ses sanatçısı idi. Üstelik dombıra ve garmon

çalardı. Eğlenceyi seven bir kişiydi. İkinci kardeşi Tınımhan at

beslerdi. Bir de kopuz ve dombıra çalardı.

Babam 23 yaşından itibaren yılda üç ay oruç tutardı. Bu

alışkanlığını düşmanla mücadele edip, öteberi taşınırken de bı-

rakmadı. Günde beş vakit namazını vaktinde kılardı. Delal-ü

Hayratı hep okurdu. Kötü konuşmazdı, yersiz şakalaşmazdı,

mütevazı, ağırbaşlı ve çok sabırlı bir insandı. Gülümseyerek ses

tonunu yükseltmeden konuşurdu.

O sadece dini için hizmet etmedi. Yerine ve zamanına göre

siyasi meselelere de karışmış, otoriter bir kişiydi. Özellikle eği-

tim öğretime çok önem verirdi. Onun için kışlaya (kış mevsimi-

ni geçirdikler yer anlamında) yakın yeni şartlara uygun iki okul

yaptırmıştı. Biri “Yeni Güç” erkek okulu ve ikincisi kızlar oku-

lu. İki bin metrekarelik alana yapılmıştı. İki okul birbirine yakın,

bir hizadaydı. Önü düz bir alan. Ertis Nehrinden uzak olduğun-

dan etraftaki köyler ve öğrenciler içme suyunu okulun yanındaki

kuyudan alırlar. Yakın oturan çocuklar yaya, uzaktakiler ise

araçla geliyorlar.

Bu iki okul planlı yapıldığından halen faaliyet göstermekte-

dir. Çocuklar orada eğitim görmekteler. İki okul ilkokul seviye-

Page 38: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

37

sinde olup, ikisindeki öğrenci mevcudu 400 civarındaydı. Etkin-

lik salonu ve öğretmenler için evleri de var.

Dedemiz Tilevbay’ın zamanında bizim boy (Şakabaylar)

Mami Beysi’nin hâkimiyetinde olup, vergi ödüyormuş. Sonra

vergi çok ağır gelince babam Mami Beysi’ye:

“Yazılı belge olmadan vergi ödemeyeceğiz. Adamlarınız

gelirse vergi toplamasınlar” dedi. Bu şekilde kanunsuz vergi

toplama işine son verilmişti. Beysi ile araları bozulup kendi

başlarına Teyci7 olmayı talep ettiler. Nihayetinde Mami Beysi

(Bazarkul boyundan) ile anlaşma yapıldı. Anlaşmaya göre ba-

bam Canımhan Teyci olup, zalın, zengiler aşağıdaki gibi seçilir-

di: Kekeboz Zengi, Kerim Zengi, Hasen Zengi ve Akılbay Zen-

gi, Irısbek Zalın, Kabdollah Zalın ve Cengir Ükirday. Böylece

bölge idaresi başkanına (Dao Yın) liste verilip, Mami Beysi’den

Şakabaylar ayrı bir Teyci olup çıktılar. Ayrılırken Mami Bey-

si’ye ayriyeten 500 koyun verildi. Devlet tarafından zalın ve

zengilerin başlarına giydikleri özel şapkalara takılan taşlar ve-

rildi. Zalın ve zengilere beyaz taş (gri), ükirdaylara mavi taş,

Teycilere kırmızı taş. Taşlı şapkaları toplantılarda giyiyorlarmış.

Bunlar Mançu Hanlığının kanun kurallarıdır. Devlet tarafından

seçim mektubu verilir. Seçilen halk yöneticilerinin kendi idare-

sindeki halktan topladıkları vergi vardır. Ona “şalın” derler. Bu

vergiyi soğım (kış için kesilen hayvan, genellikle at, Kasım

ayında kesilir) zamanında toplarlar. Görevliler her aileden bir

koyun postu alırlar. Bunların dışında Teycilerin özel harcamala-

rı için istedikleri zaman vergi toplanıyor. Sonuncusu babamın

7 Taci, Tayci, Teyji, Teyci, Tayçi Moğolların Türkistan'ı istilası sırasında

Kazak idarecilerine verdikleri idari unvandır. Başkan, Muhtar anlamında

kullanılmaktadır. (Y.N)

Page 39: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

38

yönetim işine girdikten sonra halk için yararlı düzen oluşturmak

için attığı adımdı.

Altay bölgesinde yaşayan Kazakların hemen hepsi Abak-

Kerey (Orta cüzün altı büyük boyundan biri) denilebilir8. Bu

nedenle Abak-Kerey ismi üzerinde durmam doğru olacak. Yak-

laşık 1750’li yılların başlarında Abak-Kereyler Kazakistan’dan

göç ederek, Kızılsu’yu geçerek Doğu Kazakistan’a yerleşmeye

başlıyorlar. Semey ve Zaysan üzerinden Altay’a geliyorlar. So-

nuç olarak Altay ilinin yedi ilçesine yerleşirler. Bunlar 1) Sarı-

sümbe (ilin idari merkezi), 2) Kaba, 3) Buvırşın, 4) Jemeney, 5)

Burıltoğay, 6) Köktoğay, 7) Şingil.

Kereyler, alt kolları ise şu şekildedir: 1) Jadik, sloganı Ja-

nat, 2) Jantekey, sloganı Şakabay, 3) Şerüvşi, sloganı Jantaylak,

4) Sarbas, sloganı Sartokay, 5) Molkı, sloganı Maşan, 6) Kara-

kas, sloganı Kaptağay, 7) İteli, sloganı Buharbay, 8) Könsadak,

sloganı Jobalay, 9) Şubaraygır, sloganı Kajabergen, 10) Merkit,

sloganı Kulsarı, 11) Şiymoyun, sloganı Elmenbet, 12) Jastaban,

sloganı Jobalay.

8 Geleneksel yaşam tarzları ve kültürlerini muhafaza etmeyi başaran Altay

ve Tanrı Dağı Bölgesi’ndeki Kerey Kazakları, Hanları ve kabile reisleri-

nin yönetiminde varlıklarını muhafaza ettirmişlerdir (Barnett, a.g.e.,

1963, s. 274; Moseley, a.g.e., 1966, s. 19; Krader, a.g.e., 1963; Hudson,

a.g.e., 1938). Osman Batur ve Alibek Hakim işte bu reislerdendir. Bu

dönemde Kazakların liderliğini Alen Wang yürütmektedir. Barnet Alen

Wang ile ilgili olarak şunları belirtmektedir: “Bu dönemde Kerey Kazak-

larının resmi kabile şefi, 100 kiloluk karısı Hadıvan’ın gölgesinde kalan

etkisiz ve kılıbık Alen Wang’dı.” Bkz. (Barnett, a.g.e., 1963, s. 274). Ha-

dıvan Hanım’ın faaliyetleri için bkz. (Kul, agm., s. 533-548). Kerey

Kazakları dışında Nayman Kazaklarının da sayısı oldukça fazladır. İli

Bölgesi’nde yaşayan Naymanlar, Balkaş Gölü etrafında Ulu Cüz bünye-

sindeki uruklardır. (Y.N)

Page 40: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

39

Bu şekilde her Kerey boyunun kendi sloganın olması çok

önemli ve gerekliydi. Çünkü Kereylerin birbirlerini tanıması

için özel bir şeydir. Başka bir büyük boyla karşılaşırsa sloganla-

rı Kerey olacaktır. Başka bir milletle karşı karşıya gelirse Kazak

veya Alaş diye slogan atarlar.

Halkın genel işleri, tartışma ve davaları Teyciler tarafından

çözülür. Bu yol yordam Mançu Hanlığından beri kullanılagel-

miş, kanunlaşmıştır. İdarenin bu şekli değişmeden kuşaktan

kuşağa devam edegelmiş. Örneğin bir Teyci vefat ederse, onun

yerine oğlu o göreve devam eder. Eğer oğlu henüz küçük ise o

büyüyünceye dek annesi vekâleten yerine bakar, halkı idare

eder. Eğer yöneticinin oğlu yok ise hanımı görevini devralır. Bir

örnek daha Badiğul Hanım Molkı Teycisi, Zağila Hanım ise

Botkara Teycisidir (Oğlu Hanjarkın büyüyünce görevini oğluna

vermiş). İşte bu tür yönetim sistemi Kazakların birliğini esas

almaktadır. Bozkır yasası sayılır.

Page 41: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları
Page 42: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

41

HAZRETİ ATAN

Hazreti Atan, “Kereylerin piri” olarak bilinmiştir. Muham-

met Mümin İşan namlı bir âlimdir kendisi. Abak-Kerey’e gelip

yerleşmiş, İslam dininin yayılmasına sebep olmuştur. Hak yo-

lunda mürşit olmuştur. Yaklaşık 1850’li yıllarda Altay iline

gelip ufak tefek eşya satıp, yöneticilerle ilişki kurmuştur. Halkı

kendine çekip, organize eder. Önce cemaati Cuma günleri bir

araya getirip, nasihat dinlemeye ikna eder ve gelen kişiler için

özel kazan kaldırıp yemeğe davet eder. Bu yemeğe “Melin

Köje” demişler. Halk erkek kadın, büyük küçük demeden toplu-

ca gelip meşhur yemeğinden yemeye geliyorlarmış.

Hazreti Atan önce müritleri ve çocuklarıyla gelip gidiyor-

muş. Kazakistan’ın Türkistan şehrindeki Hazreti Yesevi’ye bağ-

lılarla sıkı ilişkileri vardı. Bunun yanı sıra Buhara ve Taş-

kent’teki ulemalarla bağlantıları vardı. Hazreti Atan’ın aslı Ka-

zak, Koja boyundandır. Daha sonra Hazreti Atan ailesi ve ya-

kınlarıyla birlikte Altay ili Sarısümbe ilçesi Kıran nehri havza-

sına yerleşmiştir.

Hazreti Atan Köyü, idari olarak bizim boydan sayılıp, Şa-

kabayların bir köyü olarak kabul edilmiştir. Toplam 200 evdir.

Hazreti Atan köyü vergi ödemiyor. Rahat yaşıyorlar. Çocukları

okutarak, dini öğretiyorlar, tek uğraşları budur. Bölgenin çeşitli

yerlerinden tahsil görenler Hazreti Atan’ın köyüne gelip, bizzat

kendisinden ders alıyorlardı. Kereyler içinde Molkı boyundan

Akıt Hacı Ülimcanulı’nın Hazreti Atan’dan ders aldığı bilin-

mektedir. Altay ilinde çözülemeyen tartışmalı sorunlar, Hazreti

Atan’ın huzurunda şeriat hükümlerine göre son bulurdu. Haz-

ret’in kararı, verdiği hüküm ve fetva mutlaka yerine getirilirdi.

Bu şekilde halk içinde mahkemeye gitme, davacı olma gibi du-

Page 43: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

42

rumlar ortadan kalkardı. Bu sayede birlik güçlenip, “şeriatın

kestiği parmak acımaz” denilerek barış ve huzur içinde yaşamış-

lardır.

Hazreti Atan halkın hacca gitmesine de önayak olmuştur.

Hacı adaylarına bizzat kendisi kılavuzluk yapmıştır. Yılda 10-15

kişi Mekke’ye giderdi. Altay’dan Jemeney üzerinden Rus top-

raklarından geçerek Zaysan, Semey’den trenle Odessa Limanına

ulaşıp, oradan da İstanbul’a geçip, İstanbul’dan çeşitli güzergâh-

larla Mekke’ye gidilirdi. O zamanlarda hac seferi çok meşakkat-

li ve zordu, çoğu kez at arabasıyla yolculuk yapılırdı. Altay’dan

çıktıktan sonra bazen bir yıl, bazen de bir buçuk yılda dönülür-

dü. Hazreti Atan Mekke’ye gittiği yıllarda “Kazak Tekkesi”

adını verdiği bir yer almış, hacca giden Kazaklar orada kalıyor-

larmış. 1937 yılında biz hacca gittiğimizde Hazreti Atan’ın

“Kazak Tekkesi” olarak bilinen binasını bulduk. Fakat onu Haz-

ret’in arkadaşı Arifhan İşan (Özbek) sahiplenmiş, başkaları ka-

lıyormuş. Bir yaşlı kadın pilav yapıp, et haşlayıp bizi misafir

etti. Hazreti Atan’ın zamanında kullanılan kap kaşık, çanak ta-

bağı gösterdi. Arifhan İşan vefat edip, Kazak hacıları o diyarlara

çoktan beri uğramayınca tekke eskimiş, bakımsız kalmış. Eli-

mizden geldiği kadar yardım ettik. İşan’ın çocuklarıyla tanıştık.

Biri emniyette çalışıyormuş.

“Burası size ait, Kazak hacılar gelirse, burada kalıp, sahip-

lik yapsınlar, ilişkiyi güçlendirsinler” dedi.

Hac zamanında aracıların rolü büyüktür. Suudi Arabistan

devleti tarafından ödenek ayrılıyormuş. Bu nedenle hacı adayla-

rının Cidde’ye geldiklerini duyduklarında karşılayıp, ilgilenmesi

gereken hacı adaylarını Mekke, Medine ve diğer ziyaret edile-

cek yerleri gezdirip, görevlerini yapıyorlar. Genel olarak Hazreti

Atan bizzat kendisi örnek olup, Kıran nehrinin kıyısında geniş

Page 44: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

43

bir düzlükte cami yaptırmıştır. Bunun yanı sıra “Her Teycide

cami yaptırsın” talimatı vermiştir.

Atan, kendisinin yaptırdığı cami yakınlarına çoluk çocuk ve

yakın akrabalarıyla birlikte ev yapıp bir köy olmuştur. Vefat

ettikten sonra caminin yanında toprağa verilmiştir. Böylece

“Atan Camii” meşhur olmuştur. Ondan sonra her boy kendi

içinde cami yaptırmaya başlamıştır. Jemeney’de Alen Uvan

Camii, Buvırşın’da Biy (Kadı, hâkim) Hacı Camii, Altay ilçe-

sinde Jakıp Teyci Camii, Canımhan Hacı Camii, Şokay Hacı

Camii, Kuvanbay Hacı Camii, Mami Beysi Camii, Sarıtoğay’da

Akıt Hacı Camii, Kaba’da Şakpak Zalın Camii var. Bu camiiler

nüfusun yoğun yerleştiği kıstavlarda yapılmıştır. Yazın halk

yaylaya gittiğinde camilerde bekçi bırakıyorlarmış. Yazın cami

taşınmıyor. Fakat bizim köyde cami için özel keçe çadır var. Bu

çadırda Cuma namazı kılınırdı.

Hazreti Atan’ın oğlu Maksım Hazret’in Altay ilçesindeki

Sarışokı’da 1934 yılında ağaçtan inşa ettirdiği cami hala duru-

yor.

Hazreti Atan’ın bir güzel işi daha; İstanbul’dan Peygambe-

rimizin sakal-ı şerifinin bulunduğu kutuyu Altay’a getirmiştir.

Buna “Muy-i Mübarek” (Mübarek tüy) demişlerdi. Bayramın ilk

günlerinde ve Mevlit Kandilinde halk bir araya gelip ziyaret

ederlerdi. Çoğunlukla gelenler kurbanlık hayvan getirirlerdi.

Büyük bir bayram olurdu. Bazen at yarışları, bayge (35-40

km’lik at yarışı) Altay’daki Muy-i Mübarek yuvarlak bir kutu-

nun içinde bulunan bir tel sakaldır. Onu ince kumaşa sarıp tahta

kutunun içine yerleştirmişler. Ziyaret esnasında salavat okunup,

kalabalık sırayla gelip, dokunmadan sadece kutuyu gözlerine

sürüyorlardı. Kutuyu tutan imam iki eliyle sımsıkı tutar. Ziya-

retçiler kalabalık olduğundan yirmi otuz genç etrafını çevirerek

Page 45: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

44

düzenle içeri alıyorlar. Arkasından Kur’an okunur, toplu dua

edilir. Bizim zamanımızda bu kutuyu tutan kişi Hazreti Atan’ın

oğlu Maksım Hazret’ti, o zat müsait değilse, onun yerine oğlu

Yemlike geçer. Her ikisi de olmazsa onların yakın akrabaların-

dan olan Kamırtay isminde genç sakal-ı şerifi ziyaret işleriyle

ilgilenir. (Açıklama: Muy-i Mübarek başka Müslüman ülkelerde

de var. Fakat onlar ziyaretçilerin kutuyu elletip salâvat getiriyor-

larmış. Aslında bu doğru değil. Peygamberimizin giydiği giysi-

leri veya saçını sakalını ziyaret etme diye bir şey yok. Bu sadece

halk içinde bir gelenek olmuştur. Peygambere hürmet demek,

Peygamberin sünnetini yerine getirmek, söylediklerini yapmak-

tır.)

Page 46: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

45

DOĞU TÜRKİSTAN’IN GENEL DURUMU

Bundan sonraki olayları anlatmak için o zamanlardaki Doğu

Türkistan’ın genel durumundan haberdar etmek gerekir. Bundan

dolayı bölgenin genel durumu üzerinde açıklama yapacağım.

Doğu Türkistan, on ilden meydana gelen bir idari coğrafi

bölgedir. Eski zamanlarda güneyi Kaşgariye, kuzeyi ise Jonga-

riye olarak adlandırılıyormuş. Bölgenin güneyindeki Kaşgari-

ye’de Yakupbek (Özbek) ordusunu silahlandırıp, Kaşgariye’de

İslam hükümeti kurmuş9. Komşu devletlerle diplomatik ilişkiler

kurmaya başlamış. 1870 yılında Osmanlı Padişahı Abdülaziz

Sultan’a heyet gönderip, Kaşgar’da İslam hükümeti kurduğunu

belirtmiş ve kendisini tanımasını istemiş. Nihayetinde Osmanlı

Devleti Yakupbek’in kurduğu İslam hükümetini tanımış. Ya-

kupbek’e “Emirü’l-Müslimin”, yani Müslümanların Emiri un-

vanını vermiştir. Bu şekilde Osmanlı Devleti ile Yakupbek ara-

sındaki ilişki kuvvetlenir. Bunun yanı sıra Yakupbek, doğuda

Rusya İmparatorluğu ve güneyde Hindistan’la diplomatik ilişki-

leri başlatır. Zamanla diplomatik ilişkiler ekonomik münasebet-

lere de yol açar. Karşılıklı elçiler gidip gelmeye başlar. Kaşgari-

ye silah almaya başlar. Devletlerarası bu tür ilişkiler Çin İmpa-

ratorluğunun hoşuna gitmez10.

9 Kaşgariye’de kurulan İslam hükümeti hakkında bkz. (Cengiz, Kızıl Çin

İşgalindeki Doğu Türkistan, 1981, s. 9). (Y.N) 10 Yakup Han, ülke içinde istikrarı sağladıktan sonra tarihi ve kültürel

bağları olan aynı zamanda İslâm dünyasının hamisi konumunda bulunan

Osmanlı Devleti’ne elçi göndermiştir. Sultan Abdülaziz Han’dan yardım

ve himaye talebinde bulunmuş, devletinin Osmanlı Devleti’nin bir parçası

olarak kabul edilmesini dilemiş ve Sultan’a biat ettiğini bildirmiştir. Os-

manlı Devleti, Yakup Han’ın bu talebini kabul etmiş ve Padişah’ın direk-

tifi üzerine Albay Kazım Bey başkanlığında beş muvazzaf ve üç emekli

Page 47: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

46

Bu arada Yakupbek’in arkadaşlarından Niyazbek, Yakup-

bek’e karşı isyan başlatır. 1876 yılında Yakupbek’in aşçısını

ikna edip, Yakupbek’i zehirlerler. Bununla yetinmeyip, “Ya-

kupbek Çin Devletiyle anlaşma yapacakmış” haberini yayıp,

Niyazbek taraftarları gizli bir şekilde Çin Ordusu komutanı Zo

Zın Tan ile anlaşırlar. Onlara yardımcı olacağı bildirilir. Zo Zın

Tan Kaşgar’daki olayları duyunca, Yakupbek’in zehirlenerek

öldürüldüğünü anlar. Kaşgar’daki altı şehirde iç çatışmaların

çıktığını ve birliğin sağlanamadığını fırsat bilerek Yakupbek’in

kurduğu hükümeti yıkmak için askeri üstünlüğünü kullanıp sa-

vaş açar. 1877 yılında yerel yönetim yıkılır. Bununla beraber

Kaşgariye ve Jongariye birleştirilerek bölgenin adı değiştirilip

“Sincan bölgesi” adı verilir, yani “Yeni keşfedilen yer” demeye

başlarlar. Uluslararası literatürde Sinkiyan olarak geçer11.

subaydan oluşmuş bir askerî eğitim grubu ile 1.200 piyade tüfeği, 6 sahra

topu ve cephane yapımında kullanılan barut ve malzemeleri Hindistan

üzerinden Kâşgar’a göndermiştir. Heyet büyük coşku ve sevinç ile karşı-

lanmış, Padişah adına hutbeler okunmuş ve paralar bastırılmıştır. Geniş

bilgi için bkz. (Yücel, agm., 2013, s. 277-278; Tuncer, a.g.t., 2015, s. 93

Dip. 3). (Y.N) 11 Doğu Türkistan’a Sinkiang isminin verilişi ile ilgili bakz. (Buğra,

Doğu Türkistan Tarihi, Coğrafi ve Şimdiki Durumu, 1952, s. 27;

Dillon, a.g.e., 2001, s. 4; Alptekin E. , Doğu Türkistan’dan

Hicretimizin 40. Yılı, 1992, s. 5; Alptekin E., Doğu Türkistan’a

Şingcang İsmi Verilişinin 95. Yıldönümü, 1979, s. 2) (Sheng, a.g.e., 2006,

s. 117; Ülker & Yüce, agm., 2007; Cengiz, Sürgündeki Doğu Türkistan

Hükümeti, 2005, s. 12; Taşağıl, agm., 1997, s. 24; Demir, a.g.t., 1988, s.

1). (Oraltay, a.g.e., 1975, s. 22)’de Doğu Türkistan’a “Xin-jiang” isminin

verilmesini 1768 tarihine dayandırmaktadır. (Çandaroğlu, a.g.e., 2006, s.

15)’te Doğu Türkistan’a “Yeni ülke” anlamına gelen “Hsin-chiang” adının

Japonya’da yetişmiş, Çin asıllı Sheng Shih-chi’in adamları tarafından

1933 yılında takıldığını ve Rusya ile anlaşıp yeni bir rejim kurulduğunu

belirtmektedir. (Anat, “Safsatalara Cevap”, 1999, s. 21 Dip. 1)’de Doğu

Türkistan’ın Xin-jiang olarak değiştirilme tarihini 1887 olarak vermekte-

Page 48: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

47

Doğu Türkistan’ı on ile ayırıp yönetmişlerdir: 1) Altay, 2)

Tarbağatay, 3) İli, 4) Urumçi, 5) Aksu, 6) Karaşer, 7) Hoten, 8)

Yarkent, 9) Kaşgar, 10) Kumul. Bu iller 72 ilçeden oluşur. O

zamanlarda bölgenin nüfusu yaklaşık 2,5-3 milyondu. (Şimdi 15

milyon olmalı)

Yakupbek’in kurduğu İslam hükümeti yıkıldıktan sonra yö-

netime bencil ve makam düşkünü kişiler gelir. Birlikten eser

kalmaz. Bu nedenle Zo Zın Tan12 nüfusu parçalayıp yönetme

taktiğini uygular. Zenginleri, hâkimleri ve mollaları destekleyip,

yerel yönetimi onların eline verir.

dir. (Tanrıdağlı, agm., 1993, s. 8)’de Xin-jiang’ın “Yeni Sınır” anlamına

geldiğini ifade etmektedir. (Sadri, agm., 1984, s. 295)’te ise Doğu Türkis-

tan isminin Xin-jiang olarak değiştirilme tarihini 1882 olarak vermekte-

dir. Bu coğrafyada 1 Ekim 1955’te Doğu Türkistan, sabık Sovyet taraftarı

Seyfeddin Azizî başkanlığında “Xin-jiang Uygur Özerk Bölgesi” ilân

edilmiştir (İlkul, a.g.e., 1997, s. 42; Bonavia, agm., 1978, s. 24; Sheng,

a.g.e., 2006, s. 6; Alptekin E. , Eastern Turkestan: An Overview, 1985, s.

129; Taşağıl, agm., 1997, s. 24) (Gözlek, agm., 2006, s. 21); East Turkic

Review, No: 4, 1960, s.98’den naklen (Cengiz, 1982 Çin Anayasası’na

Göre Doğu Türkistan’ın Hukukî Durumu-I, 1998, s. 3 Dip. 19). İsmail

Cengiz ise 8 Ağustos 1952 tarihinde Doğu Türkistan’da 10 ayrı muhtar

bölgenin tesis edildiğini ve bunlardan bir tanesinin de “Sincan (Uygur)

Özerk Bölgesi” olduğunu ifade etmektedir. Bkz. (Cengiz, Sürgündeki

Doğu Türkistan Hükümeti, 2005, s. 13). Krş. için bkz. (McMillen,

a.g.e., 1979, s. 300 vd.). (Y.N) 12 Yakub Beğ'in Hanlığı ele geçirildikten sonra Çinli kumandan Tso

Tsung-tang'ın (Zo Zung-tang) askerleri Hokandlı Müslümanları idam

etmişlerdir (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 28).

Tso Tsang Tang’ın askerleri tarafından 19. yüzyılın ikinci yarısında Çin

karşıtı güçlü bir örgüt olan Ko-lao-huiler (Yaşlı Kardeşler Cemiyeti)

Doğu Türkistan’a getirilmiştir. (Tuncer, a.g.t., 2015, s. 11 Dip. 5).

1870’1erde Tso Tsung-t’ang Doğu Türkistan’ı tekrar istila ettiğinde bazı

bölgelerin yönetim yapısına dokunmamış ve onların yarı-özerk şekilde

yönetilmesine müsaade etmiştir (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp

Beyleri, 1990, s. 74). (Y.N)

Page 49: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

48

1865, 1866 yıllarında Rus Generali Çernyayev Taşkent ve

Buhara’yı işgal ettiğinde birçok askerler ve okuyup yetişmiş

olan aydınlar kaçarak Kaşgar’a sığınırlar. Sonraki hükümet Bu-

hara ve Taşkent’ten kaçanları değerlendirip, onlara görev verip

bölgenin idari kurumlarına getirip personel işlerini tamamlar.

Bu şekilde yeni hükümetin genel olarak işleri yoluna koyulmuş

olur.

Page 50: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

49

YAN ZI ŞAN DÖNEMİ

Yan Zı Şan13, Çin’in Yunnan bölgesinde eski zamanlardan

beri önemli makamlarda bulunmuş ve başarılı bir şekilde terfi

etmiştir. Merkezi hükümet bakanlarının her biriyle bizzat tanı-

şıklığı vardır. Japonya’da ve Çin’de askeri okullarda eğitim

görmüştür. O zamanın Doğu Türkistan’ındaki önemli kişilerle

tanışmış, bölgenin genel durumunu araştırmış, öğrenmiştir. Bu-

nunla beraber yerli nüfustan zenginlerle ve hâkimlerle sıkı bağ-

lantı kurmuş, ticaretle uğraşmıştır. Kendisi de varlıklı olduğun-

dan birçok ticari ortaklıklar yapmış, iki işi bir arada götürmüş-

tür14.

1840 yılındaki afyon savaşından sonra Çin’in kendi içinde

bir taraftan militanlar boy gösterip, diğer taraftan da Sün Yat

Sın (Sen) önderliğindeki demokratik faaliyetlerin artması Çin’de

karmaşık duruma neden olmuş ve neticede Mançu Hanlığı düş-

13 Aslen Çinli olan Yang Tseng-hsin, 1867 yılında Yunnan vilâyetinin

Meng-tzu Bölgesi’nde dünyaya gelmiştir. 1899’da Çin İmparatorluğu

bünyesinde kamu hizmetine başlamıştır. 1908’de Doğu Türkistan’da

görevlendirilinceye kadara Kansu ve Ningsia Bölgelerinde Qing Hane-

danlığı bünyesinde görev yapmıştır. Doğu Türkistan’daki ilk görevi Aksu

Valiliği olmuştur. Daha sonra 1911 yılında Urumçi bölgesinin hâkimliğini

ve Adalet Bakanlığı görevini yerine getirmiştir (Boorman & Howard,

Biographical Dictionary of Republican China-4, 1967, s. 11). 1912

yılının Mart ayında Yüan Ta-hua’dan sonra Doğu Türkistan Umumi Vali-

si olmuştur (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 19).

Kuomintang yönetimi aynı yıl bu görevini onaylanmıştır. 1928’de Fan

Yao-nan tarafından uğradığı suikast sonucunda öldürülmüştür. Bkz.

(Tuncer, a.g.t., 2015, s. 10; Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri,

1990, s. 472; Ai-chen, a.g.e., 1940, s. 49; Hedin, Across The Gobi

Desert, 1931, s. 60-70). (Y.N) 14 Yang Tseng-hsin’in Doğu Türkistan’da oluşturmak istediği düzen için

bkz. (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 24). (Y.N)

Page 51: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

50

müştür15. Çin Merkezi Hükümeti devletin tamamını idare ede-

mediği için her yerde sözü geçerli değildi. Her bölge kendi ba-

şına hükümet kurmuştu. Bu durumdayken Merkezi hükümet

Doğu Türkistan’ı da yönetemiyordu. Dış güçler Çin’i parçalayıp

sömürgesi yapmaya başlamıştı. Genel olarak Yan Zı Şan 1911

yılından 1928 yılına kadar Doğu Türkistan’ı yönetmiştir. Yuka-

rıda bahsettiğimiz gibi zengin, hâkim ve mollalarla iyi geçinip,

bölgeyi tamamen kendi hâkimiyeti altına almak istemişti16. O

15 Mançu Hanedanlığının yıkılışı ile ilgili bkz. (Demirağ, agm., 2014, s.

238). (Y.N) 16 Ekonomik olarak kötü bir dönemde iş başına gelmiş olsa da Yang

Tseng-hsin, bölgedeki oturmuş bir yönetimin olması ve tabiî zenginliklere

sahip olan bir bölgeyi yönetmesi kendisi için avantajdır. Owen Lattimore,

Yang Tseng-hsin’in uyguladığı ekonomik modeli başarılı bulmuştur.

Sadece uygulamada sıkıntılar yaşadığını belirtir. Mesela faizleri %10

seviyesinde tutup, memurların devlet paralarını tefecilere vermelerini

engellediğini, Mançuların uyguladığı zorla çalıştırma (angarya) usulünü

kaldırmaya çalıştığını ama başarılı olamadığını belirtmiştir (Lattimore,

Pivot of Asia, 1950, s. 56-58). Yine Rossabi ise Doğu Türkistanlıların

güvenini kazanmak isteyen Yang Tseng-hsin’in halk üzerine baskı oluştu-

ranlara karşı sert davrandığını ve halk üzerindeki vergi yüklerini hafiflet-

meye çalıştığını belirtmiştir (Rossabi, a.g.e., 1975, s. 221). Aslında bu

tespitler pek de doğruyu yansıtmamaktadır. Çünkü Yang Tseng-hsin’in

izlemeye çalıştığı politikanın temelinde ilk önce halk üzerinde güven

duygusunu oluşturmak olduğu için bu siyaseti bu doğrultuda değerlen-

dirmek lazımdır. Bunda aslında kısmen başarılı da olmuştur. Çünkü Yang

Tseng-hsin’in Doğu Türkistan’ın ekonomik kaynaklarını sömürmeye

başladığı dönem 1914 sonrasına denk gelir. 1911-1914 yılları arasında

çok fazla yerel yönetim biçimine dokunmayarak hem güven duygusu

yaratmaya çalışmış hem de Müslüman Türklerin isyanının önüne geçmeyi

amaçlamıştır. Bu konuda da başarılı olmuştur. Ancak Yang Tseng-

hsin’in, Doğu Türkistan ekonomisini geliştirme gibi bir kaygısının oldu-

ğunu düşünmek bir yana tam tersine kendisinin uyguladığı ekonomik

modelin dışına çıkmayan bir yol izlemiştir. Ayrıca ekonomide gelişmeyi

amaçlamadığı gibi Doğu Türkistanlıları da korumak gibi bir düşünceye de

sahip değildir. (Y.N)

Page 52: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

51

zamanlarda bölge yöneticilerine “Jan Jun” denirdi. Yani Yan Jan

Jun dendi ona. Bölgenin askeri, iktisadi, siyasi ve dış işlerini

kendisi yönetip kendi siyasetini uygulayan Yan Jan Jun “Bölge-

yi yönetmek çok kolay, dinini serbest bırakmak, rahat ticaret

yapmasına engel olmamak gerekir” demişti17. Çin Merkez Hü-

kümeti ise kendi içindeki durum karmaşık olunca Doğu Türkis-

tan’la uğraşmamıştır. Sadece “Doğu Türkistan Çin’in bir bölge-

si ve Çin topraklarındadır” ifadesini yeterli bulmuş, kendi haline

bırakmıştı18. Yan Jan Jun zamanında gözle görülür hiçbir deği-

şiklik olmamıştı. Yollar yapılmamış, okullar inşa edilmemişti.

Siyasi bilgisi olmayan sıradan halk ağır vergiler ödese de baş-

kaldırmamıştır. Zamanında halk itiraz edip ayaklanmamıştır. Saf

halka sahte molla misali Yan, halka çeşitli baskılar uygulamış

istediği gibi at koşturmuştur. Buna rağmen Yan Jan Jun hükü-

metinde kıskançlık ve rekabet her geçen gün artmış, 1928 yılın-

da kendi Dışişleri bakanı Pi Yu Lin ona kurşun sıkmıştı. Onlar

önce gizli bir örgüt kurup, Yan Jan Jun’u Dışişleri Bakanlığına

davet etmişler. Orada onu vurarak öldürmüşler. Onunla beraber

Dışişlerine gelen yandaşları da öldürülmüştü19.

17 Canaltay'ın bu söylediklerini kaynaklar da teyit ediyor bkz. (Lattimore,

“Chinese Turkestan Or Sinkiang”, 1928, s. 278-300; Lattimore, Studies

In Frontier History, 1962, s. 231-234). (Y.N) 18 Çin’in Doğu Türkistan’ın yönetimi için bkz. (Boorman & Howard,

Biographical Dictionary of Republican China-4, 1967, s. 11). (Y.N) 19 Yang’ın öldürülmesinin kayıtlarına ve fotoğraf için bkz. (Hedin,

Across The Gobi Desert, 1931, s. 60-70). (Y.N)

Page 53: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları
Page 54: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

53

JIN ŞORİN DEVRİ

Tam o sırada Yan Jan Jun’un sekreteri (vekili, yardımcısı)

Jın Şorin20, Pi Yu Lin’in bu yaptıklarına karşı gelip, onun yap-

tıklarını herkese duyurur, onu tutuklayıp idam ettirir21. Kendisi

de Yan Jan Jun’un yerine geçer.

20 Chin Shu-jen, 1833 yılında Kansu'nun Ho-çou bölgesinde dünya gel-

miştir. Kansu’da çeşitli görevler yaptıktan sonra Yang Tseng-hsin'in dik-

katini çekmiştir. Yang Tsen-hsin’in Doğu Türkistan Umûm Valisi olma-

sından sonra 1908’lerde Doğu Türkistan'a gelmiştir (Boorman & Howard,

Biographical Dictionary of Republican China-1, 1967, s. 381; Hogg,

a.g.e., 1945, s. 118). Yang Tseng-hsin’in güvendiği adamlarından olması

sebebiyle Genel Sekreterlik makamına kadar yükselmiştir. 1928'de Yang

Tseng-hsin’in suikasta kurban gitmesinden sonra onun yerine Doğu Tür-

kistan Umûm Valisi olmuştur (Boorman & Howard, Biographical

Dictionary of Republican China-1, 1967, s. 381). Esrar bağımlısı (Cable

& French, a.g.e., Tarih Yok, s. 219; Nyman, a.g.e., 1977, s. 80), rüşvetçi

ve kabiliyetsiz bir kişiliğe sahip olan Chin Shu-jen, valilik görevini ele

geçirdikten sonra tıpkı Yang Tseng-hisn gibi o da Doğu Türkistan’ın

zenginliklerine gözünü dikmiş ve bu toprakları resmen sömürmüştür.

Kansulu akraba ve dostları önemli mevkilere getirmiştir (Hedin, The

Flight Of “Big Horse”, 1936, s. 171). 1930’da Kumul Hanlığı’nı işgal

etmiş ve bölgeye akrabalarını yerleştirmeye başlayınca 1931 Kumul

Ayaklanması patlak vermiştir (Ai-chen, a.g.e., 1940, s. 63). Ma Chung-

ying’in saldırması sonrasında 12 Nisan 1933’te darbeyle yönetimden

indirilmiştir. Chin Shu-jen darbeyle indirildikten sonra Çin’e kaçmıştır.

Ancak daha sonra kendi hakkında Sovyetler Birliği ile merkezi hükümetin

haberi olmadan gizli bir antlaşma yaptığı gerekçesi ile 3,5 yıl hapis ceza-

sına çarptırılmıştır. Ancak altı ay hapisten sonra rüşvet sonucu hapisten

çıkmış ve Kansu’ya dönmüştür. Daha sonra nasıl öldüğü bilinmemektedir

(Hogg, a.g.e., 1945, s. 118-119). (Y.N) 21 Fan Yao-nan ve kızı canlı canlı 100 bin parçaya bölme işkencesi anla-

mına gelen “Ling-chi” cezasına mahkûm edilmişlerdir. Fan, kızının hun-

harca ölümünü izlemeye zorlanmıştır. bkz. (Roerich G. N., a.g.e., 1931, s.

Page 55: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

54

Bölgedeki bütün yetkiyi kullanır. Bununla beraber askeri,

iktisadi kurumların yöneticilerini, zenginler ile hâkimleri ve

aksakalları toplantıya çağırıp, kendisini Merkezi Hükümete Jan

Jun adayı olarak gösteren yazı yazdırır. Merkezi hükümet bu

yazıyı dikkate alıp, Jın Şorin’i “Jan Jun” olarak tanır. Eskiden

bölge yöneticilerine Jan Jun dense de artık “Ju Şi” denmeye

başlar. Böylece Jın Şorin Ju Şi tayin edilir. Bu döneme tarihte

“Yan ve Jın Dönemi” denir.

Jın Ju Şi hükümetin başına geçince Merkezi Hükümetin po-

litikasını tamamen destekleyeceğini ve bütün talimatları harfi-

yen yerine getireceğini bildiren bir yazı gönderir. Jın Ju Şi’nin

bölge halkı için yaptığı yeni bir şey olmamıştır. Eski Yan’ın

politikasına devam eder22. Çin’in iç bölgelerindeki akrabalarını

ve ahbaplarını Doğu Türkistan’a çağırıp, görevi onlara verir23.

Bu tür yaklaşımın da yararı olmaz. Aksine halk itiraz etmeye

başlar. Çünkü yerli nüfustan önemli makamlara kimse getiril-

miyordu. Diğer taraftan iç bölgelerden gelenler Jın Ju Şi’nin

talimatlarına uymayıp, kendi bildiklerini yapmaya devam eder-

ler. Bu nedenle Doğu Türkistan’ın siyasi durumunu değiştirip,

işi kavrayıp, ileri götüremezler. Jın Ju Şi de kendi getirdiği in-

sanları kendisi yönetemez. Bununla birlikte ordu da ona karşı

çıkar. Yer yer de ayaklanmalar boy gösterir. Fakat o ayaklanma-

ları bastırıp işi yola koyamaz. Sonuç olarak isyancıların zoruyla

Jın Ju Şi çoluk çocuğunu alıp bölgenin idari merkezi olan

119). Fan’ın öldürülmesi ile ilgili bilgiler için bkz. (Hedin & Diğ.,

History Of The Expedition In Asia (1927-1935), 1945, s. 4). (Y.N) 22 (Lattimore, Pivot of Asia, 1950, s. 66; Nyman, a.g.e., 1977, s. 81).

(Y.N) 23 Chin Shu-jen döneminde Urumçi’ye hâkim olan bu akrabalık sistemi

için; “Sabahleyin Hohov aksanını öğrenin, böylece akşama yağlı bir

işiniz olur” şeklinde ifade bulunmaktadır. Bkz. (Hedin, The Flight Of

“Big Horse”, 1936, s. 171). (Y.N)

Page 56: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

55

Urumçi’den ayrılır. 1933 yılında Tarbağatay üzerinden Rus-

ya’ya geçer. Oradan da Moskova üzerinden Pekin’e gider. Pe-

kin’de beş sene hükümette çalışır 24.

24 Chin Shu-jen, Çin’e gelmesinin akabinde, Ulusal Hükümet tarafından

tutuklanmış ve Sovyet Rusya ile yasadışı 1931 antlaşmasını imzalamaya

zorlanmıştır. Nisan 1935’te üç buçuk yıl hapse mahkûm olmuştur. Fakat

sonradan 10 Ekim tarihinde affa uğramıştır. George Hogg, Kansu’nun

Lancov yakınlarındaki, emeklilik dönemini yaşadığı yerde ziyarete git-

miştir. George Hogg, onu, “hayatı bahçıvanlıkla başlamış ve biten, bilge

adam Chin Shu-jen” olarak tarif etmiştir. Bkz. (Hogg, a.g.e., 1945, s. 118-

119). Chin’in affedilmesinde Sinkiang’ın Tientsin şehrinde bulunan kişi-

sel banka hesabından transfer ettiği paralarla verdiği rüşvet sayesinde

sağlamıştır. Ayrıca Sinkiang’daki yıllarında yaptığı kanunsuzluklar için

hafif bir ceza da ödemiştir. (Y.N)

Page 57: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları
Page 58: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

57

ŞING Şİ SEY DÖNEMİ

Şıng Şi Sey25 Japonya’da askeri okulu bitirdikten sonra Çin

ordusunda çeşitli görevler alır. Görevine Merkezi ordu ka-

rargâhında albay olarak başlar. Diğer bir deyişle Şıng Şi Sey,

Doğu Türkistan’daki subayların içinde askeri eğitim almış ye-

tişmiş ve kabiliyetli olanlardan bir tanesi olarak bilinir. Bunun

yanı sıra savaş taktiklerini iyi uygulayıp, Turfan, Biçen ve Fu-

kan gibi bölgelerdeki isyanlara son vermesiyle meşhur olmuş-

tur26. “Muzaffer Savaşçı” unvanını almıştır. Jın Ju Şi’nin emri

üzere Urumçi’ye tekrar gelip, bölgenin birinci komutanı “du-

ban” rütbesini alır. Bundan sonra yüksek makamdaki Çin Jun,

Tau Men Yu ve Li Şau Liang gibi kişileri öldürerek 12 Nisan

Devrimini bizzat kendisi gerçekleştirmiş lider olarak görünmüş-

tür. Yukarıda adı geçen kişileri devrime karşı gerici unsur olarak

25 Sheng Shih-tsai, Çin’in kuzeydoğusundaki Liaoning bölgesinde 1895

yılında dünyaya gelmiştir. Japonya'da okumuştur. 1927’de Chang Kai-

şek’in Kara Kuvvetleri Karargâhının kurmay subayı olarak Kuzey (Expe-

dition) Harekâtında savaşmıştır (Boorman & Howard, Biographical

Dictionary of Republican China-3, 1967, s. 120-121). 1929 sonlarında

veya 1930 başlarında Chin Shu-jen’in talebi üzerine Doğu Türkistan'a

gelmiş ve 1931-34’de Ma Chung-ying’in Tungan ordusuna karşı savaş-

mıştır. 1933 Nisan'ında Chin Shu-jen’in yerine fiilen Doğu Türkistan'ın

Umûm Valisi olmuştur (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri,

1990, s. 174). 1933'den 1944'e kadar çoğu zaman Sovyetler Birliği'nin

kuklası gibi askeri diktatör olarak Doğu Türkistan'da umumi valilik yap-

mıştır. 1944’te Kuomintang Partisi tarafından görevden alınmıştır.

1949’da Kuomintang Partisiyle birlikte Tayvan'a gitmiş ve burada eşiyle

rahat bir hayat sürmüştür (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri,

1990, s. 467). (Y.N) 26 Sheng Shih-tsai’nin Doğu Türkistan’daki isyanları önlemesi ile ilgili

bkz. (Boorman & Howard, Biographical Dictionary of Republican

China-3, 1967, s. 121; Chan F. G., agm., 1969, s. 238-240). (Y.N)

Page 59: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

58

ilan eder. Bu durum, Şıng Şi Sey’in elini kana boyadığı kanlı

devrimin başlangıcıydı27.

Merkezi Nenjing hükümeti 1933 yılı Ağustos ayında Doğu

Türkistan Bölgesi hükümeti başkanına Lu Wing Dong’ı Ju Şi

tayin etti28. Bununla beraber Şıng Şi Sey’i bölge başkomutanı

“duban” tayin etti. Böylece Şıng Şi Sey Merkezden yetkiyi alıp

kendi istekleri ve amaçları doğrultusunda çalışmaya başladı.

Uzun vadeli iş görmek için bütün yeteneğini ve tecrübesini kul-

lanıp, “Büyük altı siyaset” adlı ilkelerini ilan etti: 1) İsyancılarla

mücadele, 2) Sovyetler Birliğiyle dost olmak, 3) Çin’de yaşayan

toplulukların eşitliğini sağlamak, 4) Rüşveti yok etmek, 5) İstik-

rarı sağlamak, 6) Doğu Türkistan’ı yeniden düzenlemek. Bunun

ardı sıra sekiz bölümden oluşan bir ek daha yayınladı29. Sonun-

cusunun içinde “Doğu Türkistan, Çin’in Bir Parçası” adlı bir

bölüm vardı. Çünkü Çin’de ve yurtdışı gazetelerinde “Şıng Şi

Sey, Çin’e ihanet etti, Sovyetlere Doğu Türkistan’ı sattı” gibi

ifadeler sık yer alırdı. Bu bölüm bu tür kışkırtmalara yol ver-

memek için konulmuştu. Şıng Duban yerel yönetime geldikten

sonra da barış sağlanamadı. Jın Şorin’e karşı ayaklanmalar dur-

madı. Bölgede kargaşa başladı.

27 Bu darbe girişimi sırasında Sheng Shih-tsai, Uruba’da kamptadır. Dar-

beden haberi olmadığını söylese de karısı Chin Yü-fang’ın söyledikleri

dikkate alındığında Sheng Shih-tsai’yin bu darbe girişiminden haberinin

olmadığını söylemesi çok inandırıcı değildir. Hatta darbe sonrasında Uru-

ba’dan başkente dönmesi için mesaj gönderilmiştir (Chan F. G., agm.,

1969, s. 240-242; Ai-chen, a.g.e., 1940, s. 107-108). (Y.N) 28 Lu’nun Doğu Türkistan Bölgesi hükümet başkanlığına atanması ile

ilgili bkz. (Chan F. G., agm., 1969, s. 241; Ai-chen, a.g.e., 1940, s. 109).

(Y.N) 29 Sheng Shih-tsai’nin “altı siyaseti” için bkz. (Shih-ts’ai, agm., 1958, s.

165). (Y.N)

Page 60: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

59

Yeni hükümeti halk henüz tanımamıştı. Bölge hükümet

başkanı Li Ju Şi olmasına rağmen bütün yetki dubandaydı. Bu

nedenle Şıng Duban olağan gücüyle işe dört elle sarılıp, kendi

ilkesi olan “Büyük altı siyaset yolunu” kalkan edip, bölgede

barışı ve istikrarı sağlamaya çalıştı. Şıng Duban bölgedeki istik-

rar için ayaklanmaların bastırılması gerektiğini çok iyi biliyor-

du. Bunun için silahlı grupları birbirine düşürerek dağıtma işle-

rine önem verdi. Örneğin, Ma Jung Yung’a30 karşı olan Hoca

Niyaz’ı destekleyerek araç gereç ve para yardımı yaparak Dun-

gan silahlı grubunu yıpratmayı planladı. Çünkü Dunganları Ho-

ca Niyaz Kumul’a çağırıp, yardımcı olmuş ve desteklemişti.

Sonra ganimeti paylaşamayıp, aralarına soğukluk girince Şıng

Duban aracı vasıtasıyla Hoca Niyaz’ı kendi tarafına çekti31.

Böylelikle Uygur Hoca Niyaz ile Dungan Kasiling’in arasını

bozmuştur.

Diğer bir yandan Şıng Duban Altay’daki Kazak Şerifhan’la

yakın dostluk ilişkileri kurup, Altay’daki bütün idari yetkiyi ona

verip, Altay’da ayaklanan Dungan Hi Siling’i Kazak silahlı güç-

30 Ma Chung-ying, Kansu vilayetindeki Hoçou bölgesinde dünyaya gel-

miştir. Bu bölgede bulunan Müslüman Tungan beylerinin soyundandır

(Mei, agm., 1940, s. 660). 1924'te askeri hizmete başlamıştır. 1929'da

Nanking’e giderek kısa bir müddet Harp Akdemisinde okumuştur

(Forbes, “Ma Chung-ying”, 1984, s. 844-847). 1931’de Doğu Türkistan'a

saldırmıştır (Cable & French, a.g.e., Tarih Yok, s. 224). Kumul’u alama-

mış ve bu savaşta ayağından yaralanmıştır (Ai-chen, a.g.e., 1940, s. 69).

1933'te tekrar Doğu Türkistan'a saldırmış; Sovyetlerin müdahelesi olmasa

Doğu Türkistan’da hâkimiyeti eline geçirmesi mümkündü. 1933 Ni-

san’ında Kaşgar’a çekilerek aynı sene Temmuz’da Sovyetler Birliği'ne

gitmiştir. Stalin tarafından idam edilmiş olması muhtemeldir (Boorman &

Howard, Biographical Dictionary of Republican China-2, 1967, s.

464). (Y.N) 31 Hoca Niyaz Hacı’nın taraf değiştirmesi ile ilgili bkz. (Hayit, Türkistan

Rusya ile Çin Arasında, 1975, s. 320) (Y.N)

Page 61: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

60

leriyle karşı karşıya getirdi32. Sonuç olarak Dungan askerleri

mağlup düştü. Molkı boyundan Dönen Batur komutanlığındaki

Kazak ordusu Altay’ı eline geçirdi. Altay’ı eskiden yöneten Li

Hua Pin (Dau Tay: vali) bir grup askeriyle Moğolistan tarafına

kaçtı. Kazak askerleri hapisteki Sağidullah Beysi’yi (bey) çı-

karttılar. Bundan sonra Hi Siling askerleriyle Sarısümbe’ye gir-

diler. Bu arada Kazaklar içinde yaşayan İbrahim adlı Dungan’ı

askerler vurdular. Onunla beraber Ömirtay’ı (Hâkim Hacı) öl-

dürmek isterler. Gerekçeleri “Çinlilere yardım etmiştir”. Bunun

için Örmegetey’de oturan Hâkim Hacı’nın (Jadik boyu) köyünü

ablukaya alırlar. Dönen Batur askeriyle birlikte gelip Dungan

askerleriyle karşı karşıya gelir. Arada elçiler gidip gelir.

“Eğer niyetin Hâkim Hacı’yı öldürmekse savaşırız” derler.

Onlar Kazak askerlerinin ata binip hazır beklediklerini görünce,

Dungan tarafı 200 at, 500 koyun verirlerse geri döneceklerini

söylerler. İki taraf anlaşır.

Dungan askerleri Şaveşek üzerinden gidip, Urumçi’deki

Kasiling’e katılmak isterler. Altay’dan çıkıp, Şaveşek’e doğru

giden yolda Jemeney’deki Alen Uvan ve Şerifhanları (vali) ya-

kalayıp, cezalandırmak istedikleri öğrenilir. Bu nedenle Sarı-

sümbe’deki Dönen Batur askerleriyle birlikte ve halk içindeki

yöneticiler askerleriyle Dungan askerlerinin ardından Savır’a

yaklaşırlar. Kazak yöneticiler önceden haber vererek Dungan

askerlerinin gittiklerini bildirirler. Dungan askerleri Jemeney’e

ulaştıklarında peşlerinden Kazak askerleri yetişir. Durumdan

önceden haberi olan yerli nüfus Sovyetler Birliğinin sınırlarını

geçip karşı tarafta saklanırlar. Kalan halkın malını mülkünü

Dunganlar talan ederler. Kazak askerlerinin peşlerinden geldik-

32 Şerif Han Töre ilgili bkz. (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp

Beyleri, 1990, s. 466). (Y.N)

Page 62: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

61

lerini öğrenen Dungan askerleri Kobık üzerinden Tarbağatay’a

yönelir. Jemeney’e gelen bütün halk liderleri, babam Canımhan

Teyci, Halil Teyci, Salim Baka Ükirday Sovyet topraklarına

giden halkla haberleşir. Alen Uvan, Şerifhan ve Kabıl Teyciler

Hi Siling komutasındaki Dungan askerlerinin gittiklerini bildire-

rek halkı tekrar geri getirir. Böylece Altay ilinde geçici barış

sağlanır.

Savır’a gelen Kazak büyükleri Şerifhan Valinin Sarısüm-

be’ye dönerek ilin idari işlerinin başına geçmesini ister. Bu öne-

riyi Şıng Duban kabul ederek eski sözü gereği Şerifhan’ı Altay

valisi yapar33.

Şerifhan Bey, Jenishan Bey’in oğlu. Yan Jang Jung zama-

nında Urumçi’deki Moğol-Kazak kolejini bitirir, çok iyi derece-

de Çince bilir. Özel öğretmenden Rusça dersi alır. Uygurca da

bilir. Kazaklar içinde ileri geleni, tahsilli kişidir. Hükümette

itibarlı, saygın, değerli kişi olarak halk içinde tanınmıştır. İri

yapılı, uzun boylu, güler yüzlü, en önemlisi milliyetçi, yakışıklı,

bol gönüllü bir gençti. Şıng Duban Altay ilini emin ellere teslim

edip, Şıng Jıng Jang ve Jıng Bi Siling unvanlarını verdi. Böyle-

ce Şerifhan Bey yeni hükümetle bir olur.

Bundan sonra Şıng Duban Kumul iline baktı. Yolbarsbek34

ile irtibata geçip, Kansu ile Şıng Sıng Sa (Şınhay) sınırını koru-

33 Şerif Han Töre’nin Altay Valiliği için bkz. (Tuncer, a.g.t., 2015, s.

146). (Y.N) 34 Uygur asıllı olan Yolbars Han, 1889 yılında Doğu Türkistan’ın güne-

yinde bulunan Kaşgar’a bağlı Yeni Hisar Bölgesi’nde dünyaya gelmiştir.

15 yaşında Kumul Hanı Muhammed tarafından işe alınmıştır. Daha sonra

1908’de Kumul Hanlığının başına geçen Maksud Şah’ın yanında müste-

şarlık görevini yerine getirmiştir (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp

Beyleri, 1990, s. 14). 1922’de Han unvanını almıştır. 1931’de Chin Shu-

jen’e karşı başlatılan ihtilâle katılmıştır. Çin’e karşı mücadele etmişse de

Page 63: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

62

mada Yolbarsbek’i görevlendirdi. Yolbarsbek eskiden beri Ku-

mul’un uvanıyla birlikte çalışan meşhur biriydi. Kumul İli Ka-

zaklarıyla araları iyi. Kazak ileri gelenleriyle yakın dostluk ve

akrabalık münasebetleri var, birbirlerini sayıp severler. Halk

Yolbarsbek’in sözünden çıkmaz. Sözüne itaat eder. Şıng Duban

bunu iyi bilir. Askeri baskı uygulasa Kazaklar Şınhay bölgesine,

Moğolistan sınırlarına gidebilir. Bunun için Kumul ilinin idari

ve askeri yetkisini Yolbarsbek’e vermiştir35. Şıng Jıng Jang ve

Jıng Bi Siling unvanlarını veren Şıng Duban Altay iline Şerif-

han’ı, Kumul İline de Yolbarsbek’i vali tayin edip, kendisinin

eskiden kullandığı politikasını uygulamaya devam etti.

Şıng Duban Sovyetler Birliğinin desteğine güvenerek, halkı

kendi tarafına çekmek için çeşitli propagandalar yapıp, barışçıl

politika uyguladı. Diğer taraftan Sovyetler Birliğinden askeri

destek alıp, gücünü artırdı36. Başka yerlerdeki isyanları güç kul-

bağımsız bir Doğu Türkistan Devleti’nin kurulması gibi bir fikri yoktur.

1937’de Nanking’e kaçtıktan sonra 1946 yılında tekrar Kumul’a geri

dönmüştür (Boorman & Howard, Biographical Dictionary of

Republican China-4, 1967, s. 60). Kuomintang tarafından çeşitli görev-

lere getirilmiştir. Fakat Çin Komünist Partisine teslim olmamıştır. Tibet’e

kaçtığı zaman olan 1950-1951 kış aylarında Çinli komünistlere karşı

mücadele etmiştir (Lias G. , 1973, s. 259). Daha sonra Tayvan’a yerleş-

miş ve buradaki Çin yönetimi, 1951 Mayıs ayında Yolbars Han’ı Doğu

Türkistan’ın (dışarıdan) umumi valiliği görevine getirmiştir. Yolbars

Han’ın ilk eşi Tibet’e kaçış sırasında vefat etmiştir. Yolbars Han, Tay-

van’a kaçtıktan sonra orada 19 yaşında bir kızla evlilik yapmıştır. İlk

eşinden iki oğlu vardır. Yolbars Han oğullarının birine Doğu Türkistan’ın

XIX. asırdaki lideri Yakub Beğ’in ismini diğerine de kendi müttefiki

Hoca Niyaz Hacı’ya atfen Niyaz ismini vermiştir (Forbes, Doğu

Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 472-473). (Y.N) 35 Yolbars Bey’in Kumul’u idaresi ile ilgili bkz. (Ai-chen, a.g.e., 1940, s.

62; Cable & French, a.g.e., Tarih Yok, s. 220). (Y.N) 36 Sheng Shih-tsai’ye Sovyetlerin verdiği destek için bkz. (Lattimore,

Pivot of Asia, 1950, s. 73; Chen, a.g.e., 1977, s. 185; Norins, “The New

Page 64: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

63

lanarak bastırmaya çalıştı. Çünkü sahip olduğu askeri güçle

ayaklanmaları bastırması mümkün değildi. Sovyetler Birliği

Kazak, Kırgız, Tatar ve Ruslardan oluşan Sovyet ordusunu Şıng

Şi Sey’e yardım etmesi için Doğu Türkistan’a soktu. Doğu Tür-

kistan’daki isyancılarla savaşmak için Genaral Viktorov’un

komutasındaki Sovyet Ordusu 1934 yılının Şubat ayında Tarba-

ğatay sınırından giriş yaptı. Şıng Duban bu gelen orduya “Altay

Ordusu” diyerek halkı kandırdı.

Ma Jung Yıng (Kasiling) Şınghay ili valisi Ma Bu Fang’ın37

(Muhammet Hüseyin) yakın akrabasıdır. Buna rağmen araları-

nın iyi olmadığı zamanlarda Hoca Niyaz gizli bir şekilde Ma

Jung Yıng ile irtibata geçip, Jıng Şorin’in geride bıraktığı adam-

larıyla mücadelede bir olup, savaşmak için Doğu Türkistan’a

davet eder. Bunu bulunmaz fırsat bilip, yaklaşık 4000 atlıyla

Kumul’a gelir. Aslında Kasiling’in Doğu Türkistan’da özerk

İslam bölgesi kurma niyeti vardı. Hoca Niyazla anlaşma esna-

sında bütün askeri yetkinin kendisine verilmesini ister38. Hoca

Niyaz bu teklifi kabul etmeyip, “Herkes kendi ordusunun başın-

da dursun, ama ganimete ortak olalım” der. Bu teklifi iki taraf

Sinkiang”, 1942, s. 463; Norins, Gateway To Asia, 1944, s. 93; Barber &

Hanwell, agm., 1939, s. 103) (Chan F. G., a.g.t., 1965, s. 165). (Y.N)

37 Çin komünist kuvvetleri Şien’i alıp Kansu’ya doğru ilerlemeye başla-

yınca Merkezi Çin Hükûmeti bu gelişme üzerine General Chang’ı görev-

den alarak yerine General Ma Pu-fank’ı atamıştır. Ma Pu-fank, Doğu

Türkistan’a komşu Qinghai eyaletinin hem reisliğini hem de buradaki 8.

Ordunun başkomutanlığı görevini yürütmekteydi (Tuncer, a.g.t., 2015, s.

217). Tsing Hai’nin eski yüksek askeri lideri Ma Pu-fang, 1949’da Çin’e,

sonrasında Mısır’a ve son olarak da Milliyetçi Çin Büyükelçisi olarak

görev yaptığı Suudi Arabistan’a gitmiştir. Ma Chung-ying’in amcasıoğlu

olan Ma Pu-fank aynı zamanda Kansu’yu da idare etmiştir (Selvi, Teyci,

& Kara, a.g.e., 1996, s. 31). (Y.N) 38 Ma Chung-ying ve Hoca Niyaz Hacı arasında yaşanan gelişmeler için

bkz. (Ai-chen, a.g.e., 1940, s. 146). (Y.N)

Page 65: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

64

da kabul edip, Jıng Şorin’in adamlarına karşı saldırıya geçerler.

Kumul, Şonjı ve Nori illerinde omuz omuza savaşırlar. Ganimet

olarak çok sayıda silah ele geçirirler. Kasiling ganimeti paylaş-

mak istemeyip kendinde bırakır. Bundan dolayı araları bozulur.

Şıng Şi Sey durumu öğrenip, Hoca Niyaz’a adam gönderir. Ho-

ca Niyaz’ı kendi tarafına çekip, Kasiling’e karşı yardım ederek,

Uygur ile Dungan arasına fitne sokar. Neticede Hoca Niyaz

Şıng Şi Sey ile bir olur39.

Kasiling Şonjı’yı ele geçirdikten sonra Fukan, Sanjı, Kutubi

ilçelerini alıp, Manas’a kadar olan bölgeye saldırır. Bununla

yetinmeyip, Urumçi şehrini de ablukaya alır. Bu durum, Şıng Şi

Sey için tehlikeli olmaya başlar. Sovyet ordusuna güvenen Şıng

Şi Sey yönetimi elden bırakmaz. Sovyet ordusu da her geçen

gün ilerleyerek Dungan askerlerini Güney Doğu Türkistan’a

çekilmeye zorlar. Kasiling’e ciddi bir darbe vurur. Kasiling as-

keri bu darbe karşısında duramayıp, 1934 yılının Mart ayında

Kaşgar’a kaçar. Dungan askerleri Kaşgar’ı bombalayıp, altını

üstüne getirir ve Sabit Damolla’nın40 (Hoca) 1933 yılında “Do-

39 Hoca Niyaz Hacı’nın Sheng Shih-tsai ile işbirliği yapması ile ilgili bkz.

(Wiens, agm., 1963, s. 242). Hayit’e göre Hoca Niyaz Hacı, Sheng ile 9

Temmuz 1933’te bir anlaşmaya vardı. Bkz. (Hayit, Türkistan Rusya ile

Çin Arasında, 1975, s. 313). Fakat bu bilgi Wu Ai-chen’in Hoca Ni-

yaz’ın 1933 Haziran sonu veya Temmuz başı taraf değiştirdiği yönündeki

anlatısı ile çelişmektedir. Bkz. (Ai-chen, a.g.e., 1940, s. 146, 243). (Y.N) 40 Uygur asıllı olan ve doğum tarihi bilinmeyen Sabit Damolla, Doğu

Türkistan’ın Gulca şehrinde dünyaya gelmiştir. Gulca’da öğretmenlik ve

kadılık görevlerinde bulunmuştur. Sovyetler Birliği, Türkiye, Mısır ve

Hindistan’da çok dolaşmıştır. Turancı ve Sovyet aleyhtarı bir Türk milli-

yetçisi olan Sabit Damolla, 1933’te Hoten’de Millî İhtilâl Komitesi’ne

katılmıştır (Buğra, Doğu Türkistan Tarihi, Coğrafi ve Şimdiki

Durumu, 1952, s. 29). 1933-1934’te Doğu Türkistan Türk-İslâm Cumhu-

riyeti’nde Başbakan olarak görev yapmıştır (Hayit, Türkistan

Devletlerinin Millî Mücadeleleri Tarihi, 2004, s. 310). 1934 yılında

Page 66: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

65

ğu Türkistan Cumhuriyetini” kurduğu geçici hükümeti dağıtır41.

Onun arkasından Mehmet Emin Buğra’nın42 yönettiği Hoten

Aksu’da Sheng Shih-tsai’nin emriyle asılarak idam edilmiştir (Forbes,

Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 434). (Y.N) 41 1933’te kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti için bkz. (Hayit,

Türkistan Rusya ile Çin Arasında, 1975, s. 322; Buğra, Doğu

Türkistan’ın Hürriyet Davası ve Çin Siyaseti, 1954, s. 45). (Y.N) 42 Uygur asıllı olan ve 1901 yılında Hoten’de dünyaya gelen Mehmet

Emin Buğra (Batur, 1997, agm., s. 97), din âlimi ve iyi bir Türk milliyet-

çisidir. Çin’e, Sovyetlere ve Tunganlara muhâlif ve düşman olan M. Emin

Buğra, Hristiyanların Doğu Türkistan’daki misyonerlik faaliyetlerine de

karşı çıkmıştır. 1921’de Karakaş’taki Yeni Medresede İslâm Edebiyatı

müderrisi olmuştur (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990,

s. 151). 1922’lerde gizlice millî bağımsızlık mücadelelerine katılmaya

başlamıştır. Hoten Millî İhtilâl Komitesi’nin kurucusu ve lideridir (Buğra,

Doğu Türkistan Tarihi, Coğrafi ve Şimdiki Durumu, 1952, s. 30).

Hoten Emirlerinin en büyüğüdür. 1932-1934’lerdeki Hoten İhtilâli’nin

esas direği olmuştur. İhtilâl döneminde Hoten’den hiç ayrılmamıştır.

Daha sonra ilerlemekte olan Tungan birliklerinden kurtulmak için Hindis-

tan yoluyla Afganistan’a gitmiştir (Buğra, Doğu Türkistan Tarihi,

Coğrafi ve Şimdiki Durumu, 1952, s. 47). Bu arada Japonlarla işbirliği

yapmayı düşünmüş olabilir. Çin’e dönerek 1943-1945 yılları arasında

Chunking’deki Çin Parlamentosu’nun üyesi olarak mücadelesini bu yolla

devam ettirmeye çalışmıştır (Boorman & Howard, Biographical

Dictionary of Republican China-3, 1967, s. 23). Bu yıllarda İsa Yusuf

Alptekin’le birlikte “Tian Şan” ve “Altay” dergilerini çıkartmıştır

(Alptekin İ. Y., Esir Doğu Türkistan İçin-1, 2010, s. 427). 1946’da

Doğu Türkistan’a dönerek Koalisyon Hükümetinde Kalkınma Bakanı

olarak görev yapmıştır (Barnett, a.g.e., 1963, s. 250-251; Lattimore, Pivot

of Asia, 1950, s. 90-91). 1949’da Çin komünistlerinin Doğu Türkistan’ı

işgale başlaması üzerine tekrar Hindistan’a göç etmek zorunda kalmış ve

1954’de Türkiye’ye gelmiştir (Tuncer, a.g.t., 2015, s. 296-308). 1965’te

kalp krizi sonucu vefat etmiştir (Tümtürk, agm., 2017). M. Emin Buğ-

ra’nın yakın akrabaları hâlâ Ankara’da yaşamaktadırlar. M. Emin Buğra

(Muhammed Yakub Beğ’den sonra) Doğu Türkistan’ın güneyinde yetişen

en güzide millî liderlerden biridir. O, vatanı ve halkının özgürlüğünü

savunarak birçok kitap, makale yazmış ve broşürler çıkarmıştır (Forbes,

Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 460-461). (Y.N)

Page 67: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

66

hükümeti de düşürülür. Mehmet Emin Buğra aynı yılın Temmuz

ayında Hindistan’a kaçar43. Sabit Damolla ise Şıng Şi Sey asker-

leri tarafından tutuklanır. Urumçi’de hapishanede ölür44. Kasi-

ling’in asıl amacı Doğu Türkistan’ı ele geçirip, İslam devleti

kurmaktı. Fakat karşısındaki güce mağlup olup, amacına ulaşa-

mamıştır. Memleketi olan Şınghay iline de gidememiştir. Niha-

yetinde Sovyetler Birliğine sığınarak Fergana’ya gider. Kalan

askerlerini kardeşi Ma Hu Sang’a45 gönderir.

Kaşgar’daki yabancı diplomatlar, Sovyet askerlerinin Kaş-

gar’a gelmesinden rahatsız olurlar. Bu nedenle Sovyet askerleri

ülkesine geri dönerler.

43 Mehmet Emin Buğra sonra Kabil’e ve son olarak da Doğu Türkistan’ın

özgürlüğü için Nanking’e gitmiştir. 1940’ta Srinagar’da Doğu Türkis-

tan’ın milliyetçi bir tarihini yayınladı ve 1946’da Sinkiang siyasetine

Milliyetçi Çin Hükümeti Koalisyon Hükümeti’nin bir üyesi olarak geri

döndü. Bkz. (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 223

Dip. 170). (Y.N) 44 Sabit Damolla’nın öldürülmesi ile ilgili bkz. (Hayit, Türkistan Rusya

ile Çin Arasında, 1975, s. 322; Vakar, agm., 1935, s. 122). (Y.N) 45 Çinli Müslümanlardan olan ve 1910 yılında doğan Ma Hu-shan, Ma

Chung-ying ile akrabalık ilişkisi tam olarak bilinmese de kuzeni veya

kayını olması muhtemeldir. Ma Chung-ying’in Sovyetler Birliğine gitme-

sinden sonra ona bağlı kuvvetlerin başına geçmiş ve Kuomintang’ın 36.

Tümen Komutanlığı ve Doğu Türkistan’daki Tungan kuvvetlerinin başına

geçmiştir. 1934-1937 yılları arasında Doğu Türkistan’ın güneyinde kuru-

lan ve Çinli Müslümanların oluşturduğu Tunganistan adı verilen (Heissig,

a.g.e., 1941, s. 130) bölgenin hükümranı olmuştur. Daha sonra kendi

Tungan birlikleri arasında çıkan isyan dolasıyla Himalaya Dağları üzerin-

den Hindistan’a kaçmak zorunda kalmıştır. 1938 yılında yeniden Çin’e

dönmüştür. Kao Han-jen’in yazdığına göre, 1950’li yılların başlarında

Tunganların Çin komünistlerine karşı giriştikleri ayaklanmada bu kuvvet-

lerin komutanlığını ve liderliğini üstlenmiştir. Başka bir kaynağa göre ise

1954 yılında Çinliler tarafından yakalanarak Lançov’da idam edilmiştir

(Han-jen, a.g.e., 1960, s. 93-98; Khan, a.g.e., 1963, s. 63-67). (Y.N)

Page 68: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

67

Bu arada Şıng Şi Sey General Mahmut Sıcang46 (Uygur),

Hoca Niyaz ve Ma Hu Sang’a elçi gönderip, savaşı durdurup,

anlaşmayı talep eder. Hoca Niyaz Doğu Türkistan’ın ikiye bö-

lünüp, Kaşgariye’yi kendi yönetimine, Jongariye’yi ise Şıng Şi

Sey yönetimine verilmesi konusunda çok ısrar eder. Mesele

uzun süre tartışıldıktan sonra iki tarafın da birleştirilmesine ka-

rar verilir. Bu anlaşma Sovyetler Birliğinin Urumçi’deki Baş-

konsolosu Ablasov’un ara bulmasıyla neticeye bağlanır47. 1934

yılının Nisan ayında Hoca Niyaz, Urumçi’ye gelir. Bölge hü-

kümeti başkanı yardımcısı olarak göreve başlar48.

Fakat Ma Hu Sang ile Mahmut Sıcang bahane üstüne baha-

ne uydurup, hükümete katılmazlar. Sonunda duruma dayanama-

yan Mahmut Sıcang bir miktar askerini alıp, 1934 yılının Nisan

ayında Hindistan’a geçer. Oradan da Tokyo’ya gider ve orada

46 Turfanlı zengin tüccarlardan olan Mahmut Muhiti 1933-34'te Hoca

Niyaz Hacı’nın birliklerine Başkomutan olmuştur (Karahoca, a.g.e., 1960,

s. 15-17). Hoca Niyaz Hacı’nın Sheng Shih-tsai ile yaptığı anlaşmayı

onayladıktan sonra 1934 Temmuz’unda Kaşgar bölgesindeki Uygur bir-

liklerinin Başkomutanı olmuştur. Sheng Shih-tsai’nin Sovyetler Birliğiyle

yakın müttefik olmasına karşı idi. 1937 Sonbaharında Hindistan’a kaçmış

(“Islam In Kashgar”, 1937, s. 729) ve oradan da Suudi Arabistan'a git-

miştir. 1940'ta Japonya'da görüldüğü söylenir (Forbes, Doğu

Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 249 Dip. 60). (Y.N) 47 1933-37 yılları arasında Sovyetler Birliği’nin Gulca’daki Başkonsolosu

olarak görev yapmıştır Orta Asya meselelerinde uzmandır. Apresoff,

İran’ın Meşhed şehrinde Konsolos olarak bulunduğunda yerli komünist-

lerle işbirliği yapmış ve 1920’li yıllarda buradaki azınlıklarla yakından

ilişki kurmuştur (Whiting, a.g.m., 1958, s. 25). Stalin’in 1937’deki “te-

mizlik” kampanyasında Trotski yanlısı faşist, entrikacılıkla suçlanarak

idam edilmiştir (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s.

438). (Y.N) 48 Hoca Niyaz Hacı ile ilgili bkz. (Boorman & Howard, Biographical

Dictionary of Republican China-4, 1967, s. 59). (Y.N)

Page 69: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

68

vefat eder49. Çok geçmeden Ma Hu Sang Ladak üzerinden Hin-

distan’a gider.

Böylece Şıng Şi Sey elinden gelen bütün imkânları zorlaya-

rak Güney Doğu Türkistan’ı 1934 yılının Ekim ayında hâkimi-

yeti altına alır.

Şıng Şi Sey Doğu Türkistan Bölgesinin genel siyasi durumu

düzelmeye başlayınca halkın gönlünü almak ve Çin Merkezi

Hükümetinin dikkatini çekmek için 1934 yılının Nisan ayında

Bölge Halk Kurultay’ını düzenler. Kurultayda bölge genelinde

huzurun hâkim olduğunu, fitnecilerin yok olduğunu bildirip,

Doğu Türkistan’ın Çin’in bir bölgesi olduğunu söyler. Kurul-

tay’a Altay, Kumul Kazakları ve Hoten ilinden temsilciler ka-

tılmamıştır. Buna rağmen gelen heyetler kurultaya çok önem

vermişlerdir.

Şıng Şi Sey konuşmasında Yan ile Jıng’ın karanlık politika-

sından dolayı halkın zor günler yaşadığını dile getirerek bundan

böyle halkın birliğini güçlendirmek ve barış içinde yaşaması

için elinden geleni yapacağını söyler ve “Bölgeyi yeniden kura-

lım” der.

Kurultayda Bölge hükümeti başkanı Li Rung (Çinli), Bölge

hükümeti başkanının yardımcısı Hoca Niyaz (Uygur) söz aldı.

Her ikisi de Şıng Duban’ın siyasetini destekleyeceklerini ve

uygulayacaklarını bildirdiler. Eskiden böyle bir şey görmeyen

halk rahat yaşama ve eşitliğe kavuştuklarını sanırlar.

49 Mahmut Muhiti ile ilgili bkz. (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp

Beyleri, 1990, s. 458-459; Türkistan Şehitleri, 1969, s. 46).

(Gayretullah, Osman Batur ve Millî Mücadelesi, 2003, s. 42)’de ise Mısır

üzerinden 1941’de Tokyo’ya geçmek üzere Bei-jing’e gediğinde, meçhul

bir hastalıktan vefat ettiği ve kabrinin de Bei-jing Müslüman mezarlığında

olduğunu yazmaktadır. (Y.N)

Page 70: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

69

Şıng Şi Sey, her geçen gün politikasını uygulamakta başarı-

dan başarıya koştu. “Doğu Türkistan’ı yeniden kurma” projesi

için Sovyetler Birliğinden 5 milyon altın para borç aldı. O pa-

rayla büyük bir güç elde edip, eğitim öğretim, ziraat ve hayvan-

cılık, ekonomi meselelerini ele aldı. Yollar yapılmaya başladı.

Çeşitli kültür merkezleri, milli dernekler kurulmaya başladı.

Halkın ekonomik durumu düzelip, aydınlandı. Eskiden bölgede

görülmemiş gelişmeler kendini gösterdi. 1935 yılında Taşkent’e

500 öğrenci gönderdi. Bütün masraf bölge yönetimi tarafından

karşılandı. Bu şekilde milli uzmanlar yetişmeye başladı. Yer altı

maden ocakları açılmaya başladı. 1936 yılında Şıng Şi Sey 2.

Halk Kurultay’ını topladı. Bölgenin çeşitli ilçelerinden 320 ve-

kil katıldı. Kurultayda Şıng Şi Sey siyasi bir konuşma yaptı.

Ondan sonra Li Ju Şi (Bölge Hükümet Başkanı), Hoca Niyaz ve

başka da milletvekilleri, bakanlar sırasıyla konuşup Şıng Şi

Sey’in başkanlığındaki yeni hükümeti desteklediklerini ve ku-

rultayda alınan kararları harfiyen yerine getireceklerini bildirdi-

ler. Kurultay vekilleri memleketlerine döndükten sonra yeni

hükümetin siyasetinin propagandasını yaparak, halka anlatma

görevini üstlendiler. Sonuç olarak ikinci kurultay çok başarılı

olarak değerlendirildi. Çin Merkezi Hükümetine ve başka bölge-

lerdeki hükümet başkanlarına telgraf gönderilip, kurultayın al-

dığı kararlar bildirildi. Fakat gün geçtikçe bu politikanın maske-

si düşmeye başladı.

1938 yılında Şıng Şi Sey, Çin Merkezi Hükümetinin iznini

almadan Sovyetler Birliğiyle dostluk ilişkilerini güçlendirmek

için anlaşma yaptı50. Kendi bildiğini okuyarak halka baskı uygu-

50 Kendisinden önceki Chin Shu-jen’den farklı olarak, Sheng, Nanking’i

Sovyetler ile yaptığı görüşmelerden haberdar etmiştir. Ancak, Çin otorite-

lerinden defalarca gelen talebe rağmen, Sheng anlaşmanın bir taslağını

inceleme için sunamamıştır. Aslında yapılan bu antlaşmanın kredi faizi %

Page 71: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

70

lamaya başladı. 1938 yılından itibaren “temizleme” yaptı. Halk

içindeki liderleri, din adamlarını ve aydınları hapsedip, arkasın-

dan onları yok etti. Her yere ajan yerleştirip, halk içine muhbir-

ler göndererek, halka korku salıp kontrolü altına aldı. Emperya-

lizmi isteyenler, Sovyetler Birliğine düşman olanlar, isyancılar,

fitneciler gibi suçlamalarla halka kurt gibi saldırdı. Suçsuz halkı

hapse atıp, görülmemiş işkence yapıp, sorgusuz katletti51.

General Yolbarsbek komünizme karşı olan Kazakların en

yakın dostuydu52. Kendisi hükümette görev almasına rağmen

4’tü ve bu miktar Sinkiang yerel yönetimi tarafında rahatlıkla ödenebilir-

di. Bkz. (Whiting, a.g.m., 1958, s. 28-29; Tien-fong, a.g.e., 1975, s. 173-

174; Chan F. G., agm., 1969, s. 251). Oguchi Goro’ya göre bu krediye

konulmuş başka bir koşul yoktur. Bkz. (Goro, agm., 1942, s. 17-18).

(Y.N) 51 Sheng, yaklaşık 80 bin kişiyi hapse atmıştır. Bkz. (Lattimore, Pivot of

Asia, 1950, s. 78). Clubb, bu sayıyı 100 bin olarak ifade edilmektedir.

Bkz. (Clubb, a.g.e., 1971, s. 330). Chen’in iddiası ise 200 bin olduğu

yönündedir. Bkz. (Chen, a.g.e., 1977, s. 199). Whiting, Anna Louise

Strong’a dayanarak Sovyetler Birliği ile yolunun ayrılmasından sonra Çin

Komünist Partisi kaynakları bu sayının 50 bin olduğunu göstermektedir.

Bkz. (Whiting, a.g.m., 1958, s. 94). Diğer bir taraftan ise Forbes, Kotov’a

dayanarak Sheng’in yönetiminde (yanlışlıkla Milliyetçi Çin Hükümeti

yönetimi der.) kendilerini halkın davasına adamış 12 bin savaşçının idam

edildiğini veya öldürüldüğünü belirtir. Bkz. (Forbes, Doğu

Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 295 Dip. 227). (Y.N) 52 Komünist Çin’in iktidara gelmesi sonrası burada mücadele etmenin

imkânı kalmadığına inanan Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin

Ekim 1949’da anavatanları olan Doğu Türkistan’dan Hindistan’a hicret

etmek zorunda kalmışlardır. Bu durum sonrası Doğu Türkistan’da 1950

yılı ilkbaharı itibariyle Çinli Komünistlere karşı direnebilecek kişiler

olarak sadece Kumullu Yolbars Han ve Kazakların lideri Osman Batur

etrafında kümelenen Kazaklar kalmıştır. Yolbars Han, 1937 yılındaki

Kumul İhtilâli’nin bastırılmasından sonra Doğu Türkistan’dan kaçarak

Nanking’de bulunan Kuomintang idaresine sığınmıştır. Sheng’in iktidarı

boyunca Nanking’de kalan Yolbars Han, 1946’da Kuomintang’ın isteği

Page 72: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

71

nasıl gizli faaliyet yapılacağını anlatırdı. Onun için halk onu

severdi, ona güvenirdi. Şıng Şi Sey, Yolbarsbek’i birkaç kez

Urumçi’ye çağırsa da, kendi gitmeyip, yerine oğlu Yakupbek’i

gönderirdi. Yakupbek her ay Urumçi’ye gelip askeri ihtiyaç

malzemesi ve kumanya alırdı ve Urumçi’deki Sovyetler Birliği-

nin Başkonsolosu Ablasov’la yakın dostluğu vardı. Ablasov’la

buluştuğunda ona: “Baban Urumçi’ye gelmiyor. Bir gün yurtdı-

şına kaçmasın” derdi. Yakupbek: “Babamın herhangi bir kötü

niyeti yok. Hükümete karşı düşüncede değildir” diyerek onu

inandırırdı. Buna rağmen Şıng Şi Sey, Yolbarsbek’e ve Barköl

Kazaklarına tamamen güvenmiyordu. Yolbarsbek, Ma Bu Fang

ile gizli haberleşip, ileride Şınghay Bölgesine geçeceğini bil-

dirmişti. Aynı şekilde Çan Kay Şek (Çan Kay Şek) ile de irtiba-

ta geçmiştir. Tutuklanacağı haberini alınca Yolbarsbek 1936

yılında çoluk çocuğuyla birlikte bir gece Kumul’dan ayrılır53.

Ma Bu Fang’la buluşur. Çünkü ondan önce Kumul Kazakların-

dan Jadik boyundan Savutbay ve Adubay birbirinin peşi sıra

Şınghay sınırını geçmiştir54.

üzerine yeniden Doğu Türkistan’a geri dönmüştür. 1947’de Kumul’da

Denetleyici Bakan ve barışı koruma vazifesiyle görevli komutanlığa ata-

nan Yolbars Han, 1948’de Chang Kai-shek’nin strateji müsteşarlığına

getirilmiştir. Chang Chih-chung yönetiminin çökmesi Yolbars Han’ı

etkilememiştir. Yolbars Hân, 1949’de ise Kuomintang’ın Doğu Türkis-

tan’daki Barışı Koruma Komutanlığı yardımcılığına atanmıştır. Bkz.

(Boorman & Howard, Biographical Dictionary of Republican China-4,

1967, s. 60). (Y.N) 53 Yolbars Han ile ilgili bkz. (Boorman & Howard, Biographical

Dictionary of Republican China-4, 1967, s. 59). (Y.N) 54 Doğu Türkistan’dan göç eden kafileler ile ilgili bkz. (Barköl Tarihi

Materyali, 1952, s. 82)’de Aduvbay kafilesinin 113 aile 565 kişi ve Tun-

gışbay liderliğinde 112 aile 605 kişinin göç ettiğini belirtmektedir. (Altay,

a.g.e., 1998, s. 302-303; Kalkan, agm., 2007, s. 132; Kesici, agm., 2003,

s. 19)’da bu kafilenin 500 aileden oluşmuş olduğunu belirtilmektedir.

Page 73: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

72

Kumul’dan Yolbarsbek ayrıldıktan sonra Kazaklar korkup

göçmeye hazırlanırlar. Şıng Şi Sey Altay’daki ve Urumçi’deki

Kazak liderlerden Barköl’e vekil göndererek tüm halkı sakin

olmaya ve taşınmamaya, yurtlarında kalmaya ikna etmesini ister

ve hükümet tarafından kimseye zarar verilmeyeceğine söz verir.

Yolbarsbek’in yerine Moğolistan sınırından gelen Abay’ı gön-

derir. Onunla birlikte Ebu ve Enver’i (Bazarkul Hanafiye Bey-

si’nin oğlu) Kumul’da daimi görev için yollar. Önceden Şıng-

hay’a giden halktan haberi alan halk liderleri onların durumunun

iyi olduğunu, yurt bulup yerleştiklerini öğrenir. Komünizmin

zehrinden korkan halk her çeşit propaganda yapılsa da, hüküme-

te tamamen güvenemez hale gelir. Bu nedenle Barköl halkı ta-

mamen göç etme kararı alır. 1937-1938 yıllarında yaklaşık 4000

Kazak Şınghay Bölgesine göç eder. Bu göçün başında Sultan

Şerif Teyci (İteli Boyundan), Elishan Teyci (Tasbiyke boyun-

dan), Zayıp Teyci (Bazarkul boyundan) Hüseyin Teyci (Nay-

man boyundan), Hamza Hacı (Nayman boyundan), Mukadil

Tonjan (Şakabay boyundan) vardı55.

Ancak Tungışbay kafilesini Aduvbay kafilesiyle göç ettiklerini söyleme-

lerine rağmen göçe katılan kafilenin sayısı hakkında bilgi vermemişlerdir.

(Oraltay, a.g.e., 1975, s. 86)’da göç kafilesinin 1933 yılında ve 300 kişi

ile yola çıktığını belirterek hem sayı hem de tarih olarak hatalı bilgi ver-

miştir. (Y.N) 55 “Göçe katılan ve bölgeyi terk eden ilk kafile, 1934 yılında 225 aile

1.170 kişi ile Aduvbay Bayğazanoğlu kafilesi olmuştur. Bu göçün içinde

112 aile ve 605 kişi ile Tunguşbay ve kafilesi de vardır. Daha sonra Bar-

köl’den Kansu’ya yapılan göçlere Atçıbay 42 aile 210 kişi, Kasım Batur

80 aile 400 kişi, İsmagul 50 aile 250 kişi, Kasım 70 aile 350 kişi, Sabır-

bay 450 aile 1.805 kişi, Ayanbet 130 aile 500 kişi, Selahattin 170 aile 700

kişi, Ebulhayr 200 aile 915 kişi, Meyirhan 140 aile 625 kişi, Cenabil 180

aile 1.500 kişi, Macan 110 aile 600 kişi, Ziyahan 180 aile 850 kişi, Muka-

dıl ve Sıban ile 330 aile 1.480 kişi ile katılmıştır. Bu ailelere Aduvbay ile

yola çıkan 113 aile 565 kişi, Tunguşbay ile yola çıkan 112 aile 605 kişi,

Page 74: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

73

Sonuçta Şıng Şi Sey, Barköl Kazaklarına sahip çıkamamış-

tır. Bu göç tarihte önemli bir göç olup, göç edenler Şınghay

Bölgesinde uzun süre kalamayıp, oradan ileri devam edip, göç

esnasında anlatmakla bitmeyen zorluklarla karşılaşarak, birçok

kişi şehit olmuştur. Nihayetinde Tibet üzerinden Hindistan ve

Pakistan’a geçmişlerdir. Bu 1940-1941 yıllarıydı.

1939 yılında Şıng Şi Sey Kazak ve Kırgız kurultayını dü-

zenledi. Halk liderlerini Urumçi’de topladı. Altay İlinde halk

liderlerini Sarısümbe şehrine çağırdılar. “Kurultay kararı” diye-

rek halkın elindeki silahlar toplanmaya başladı. Halk arasında

sıkı propaganda yapılıp, halka baskı uygulandı, soruşturmalar

başlatıldı, hapse atıldı, acımasızca işkence yapıldı. Bununla

beraber birçok kişi suçsuz yere, sorgusuz sualsiz katledildi. Ku-

rultay’a giden kişiler memleketlerine dönemeyip, Urumçi ve

Sarısümbe şehirlerinde kaldılar. Suçsuz yere hapislerde ölenle-

rin haddi hesabı yoktu. Altay’dan giden vekiller Vali Tümgene-

ral Şerifhan, Kökenay Teyci, Badi (Jadik boyundan), Köken

Teyci (Jadik boyundan), Şerifhan Jakıpulı (Barkı boyundan),

Bukat Beysi (Bazarkul boyundan), Delilhan Sügirbay (Şerüvşi

boyundan), Rahat Halil Teyciulı (Karakas boyundan), Kalman

Akıtulı (Molkı boyundan), Sarısümbe’deki vekillerden Karakul

Aksakallar (Şubarayğır) tutuklandılar. Sonra da hapishanede

Elishan ile yola çıkan 178 aile 890 kişi, Zayif Teyci ile yola çıkan 232 aile

1.165 kişi, Hüseyin Teyci ile yola çıkan 409 aile 2.048 kişi, Nurali Bey ile

yola çıkan 178 aile 750 kişi, Sultan Şerif ile yola çıkan 500 aile 2.000 kişi

dâhil edildiğinde toplam sayı 3.854 aile ve 18.200 kişi olmaktadır”

(Tuncer, a.g.t., 2015, s. 317-318). Bu göç ile ilgili farklı verilen rakamlar

için bkz. (Barköl Tarihi Materyali, 1952, s. 82; Kalkan, agm., 2007, s.

132; Kesici, agm., 2003, s. 19; Oraltay, a.g.e., 1975, s. 86; Altay, a.g.e.,

1998, s. 302-303). (Y.N)

Page 75: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

74

öldüler56. İşkenceli sorgulamadan dolayı aklını yitirenler oldu

(Şimoyun boyundan Irısbay Aksakal gibi). İlk başta Sarısüm-

be’de 50 kadar vekil vardı. 1940 yılının başında vekil sayısı

150’ye çıktı. Aralarında ben de vardım. Bizi Altay İli Kazak

okulunun büyük salonuna topladılar. Şehirden çıkma yasağı

kondu. Yukarıda bahsi geçen kurum daha sonra Eğitim Merke-

zine dönüştürüldü. Şıng Şi Sey’in “Siyasi Anlayış” kitabını in-

celeyecektik.

Durum böyleyken bir ara Altay ilinin Köktoğay ilçesinde

sorun çıkıp, köydeki bir toplantıda köye gelen kaymakam ve

birkaç Çinliyi halk öldürmüş. Olayı yatıştırmak için asker çağı-

rılır. Silah toplama işi durdurulmuştur. 1940 yılının Şubat ayının

1’inde çatışma çıkar. Bu isyanın başında bulunan Noğaybay

Ükirday (Şakabay boyundan) ve Akteke Biy (Hâkim, Kadı) çok

geçmeden şehit düşer. İsyancıların başına Noğaybayulı Irıshan

geçer. Kalın kar, şiddetli soğuklarda iki taraftan da çok fazla kişi

ölüp, isyanı bastırma bir yana savaş daha çetin bir hal alır. Kök-

toğay ve Şingil ilçeleri birleşir. General Yan savaşın gidişatıyla

ilgili Altay’daki vekillere bilgi verir. 1940 yılının Eylül ayının

10’unda General Yan:

“Savaş durdurulacak. Urumçi’deki Kazak ve Kırgız vekil-

lerden Canımhan Hacı, Bukat Beysi uçakla Urumçi’den Kökto-

ğay’a gelecek. Kısa sürede anlaşma yapılacak. Bu sebeple Altay

İli vekillerinden Delilhan Hacı Canımhanoğlu, Rakış Biy (Mer-

kit boyundan) ve Eğitim Öğretim Kurumu Başkanı Uvan (Çinli)

başkanlığında 20 kişi Urumçi’den gelecek olan vekillere yardım

56 (Altay, a.g.e., 1998, s. 466; Oraltay, a.g.e., 1975, s. 100)’de Şerif Han

Töre’nin 1939 yılında Sheng Shih-tsai tarafında tutuklandığından ve 1942

yılında Urumçi’de işkence sonucu öldürüldüğünden bahsetmektedir.

(Y.N)

Page 76: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

75

amaçlı Köktoğay’a gidecek” dedi. Halka yardım için gıda mal-

zemeleri alıp, 70 kamyonla Sarısümbe’den çıkıp, Eylül ayının

15’inde akşam saatlerinde Köktoğay’a ulaştık. Köktoğay’a Do-

ğu Türkistan Bölgesi İçişleri Bakanı Çu (Şıng Şi Sey’in kayın-

pederi), Canımhan Hacı, Bukat Beysi (Bazarkul boyundan),

Halil Teyci (Karakas boyundan), Delilhan Sügirbayulı (Şerüvşi)

gelmiş. Onların peşinden Rahat Halilulı (Karakas), Kalman

Akıtulı (Molkı) geldiler. İsyancıların lideri Irıshan Noğaybayulı

ve Köktoğay, Şingil ilçelerinden halkın ileri gelenleri toplandı-

lar. Bakan Çu:

“Halk içine gidip konuşmaya gerek yok. Gelen yardım halk

liderlerine verilsin. İl Merkezinden gelenler geri dönsünler”

dedi. Bakanın talimatı üzerine gelenler geri döndüler. Ben ba-

bamın yanında kaldım, yazı işlerinde yardımcı oldum. O esnada

sunulan tekliflere göre:

1) Tutuklananlardan sağ olanlar hapisten çıkartılsın, öldüy-

se cenazesi çıkartılsın.

2) Köktoğay ile Şingil’de karakol olmasın. İhtiyaç duyul-

duğu takdirde Kazaklardan kurulup, yönetilsin.

3) Altay ilinde kurum başkanları yerli halktan tayin edilsin.

4) Yerel nüfus kadrolaşsın. Dini eğitim kurumları açılsın.

5) İsyan zamanındaki olaylar araştırılmasın.

Bu teklifleri isyancılar adına Irıshan imzalayıp, bakan

Çu’ya teslim etti. Ertesi gün fırsattan yararlanıp, hal hatır sor-

mak için Irıshan’ın yanına gittim. Babası için başsağlığı dile-

dim. Keçe çadır kuruyormuş, karnı şişmiş, hastaymış. 19’unda

Şıng Şi Sey şahsi doktoru olan Rus’u uçakla Urumçi’den Kök-

toğay’a Irıshan’ı tedavi etmesi için gönderdi. Muayene edip,

Page 77: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

76

iğne yaptı. “İyileşeceksin” dedi. Doğrusunu söylemek gerekirse

akciğerleri şişmiş, üç ay sonra vefat etti.

Ondan önce de 1940 yılı Eylül ayının 8’inde Köktoğay ile

Şingil halk liderlerinin katılmasıyla Köktoğay’da toplantı dü-

zenlendi. Bakan Çu, Irıshan’a ve halk liderlerine birlik olmak

geldiklerinden dolayı teşekkür etti.

“Bundan böyle birlik beraberlik, refah ve barışı korumak

adına çalışalım” dedi ve Irıshan’ın isyancılar adına imzaladığı

tekliflerin tümünü kabul ettiğini söyledi. Yakında Sarısümbe

şehrinde büyük bir toplantı olacağını, olan biteni halka anlata-

cağını bildirdi. Bakan Çu’dan sonra Urumçi’deki Kazak Kırgız

kurultayından gelen vekiller adına Bukat Beysi söz aldı. Kendi-

sinin Kazak Kırgız Kurultayına katıldığını ve orada tutuklanıp

hapse atıldığını, nihayetinde Şıng Duban’ın yardımıyla hapisha-

neden çıktığını, ondan sonra “Altı Siyasi Yolu” destekleyip bir-

lik olmayı, bölgede barış ve huzuru korumak için elinden geleni

yapacağını söyledi. O akşam toplantı bitti. Urumçi’den gelen

vekiller Irıshan’ın evine taziyeye gittiler. Irıshan’a birlik olma

kararı aldığı için teşekkür ettiler.

Eylül ayının 22’sinde bakan Çu General Li ile birlikte oto-

mobille, diğerlerimiz kamyonla bir buçuk günde Buvırşın’a

geldik. Buvırşın kaymakamı Bay (Çinli), halk liderleri Abilma-

cin Gün (Jadik boyundan), Kılıç Teyci (Jadik) ve başka köyler-

den aksakallar karşıladılar. Birkaç tane keçe çadır hazırlamışlar.

Buvırşın’da misafirliğimiz iki gün sürdü.

Eylül ayının 25’inde Altay İli Sarısümbe şehrine geldik.

Şehirde kurum başkanları, aksakallar, din âlimleri ve General

Yang, bununla birlikte öğrenciler ve şehir halkı sokaklara çıkıp

karşıladılar. Büyük bir merasim gibi oldu.

Page 78: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

77

Eylül ayının 29’unda Altay İli tiyatro sahnesinde yaklaşık

bin kişinin katıldığı büyük bir toplantı düzenlendi. Bu toplantıya

Sovyetler Birliği’nin Sarısümbe’deki Konsolosu da katıldı. Ön-

ce Bakan Çu konuşma yaptı.

“Altay ilinde yılbaşından beri tedirginlik devam etmekte

olup, halk bundan bunalmış ve çok fazla kan dökülmüştür. Halk

ile asker arasında çatışma çıkıp, bu olaylar ölümle sonuçlanmış-

tır. Durumun bu safhaya gelebileceğini kimse tahmin etmiyor-

du. Irıshan Bey’in ve onunla gelen halkın birlik için adım atması

neticesinde ortalık sakinleşmiştir. Bu büyük bir mutluluktur. Bu

büyük mutluluğa Altay halkı katılmıştır. Bundan böyle de huzur

içinde bölgenin gelişmesi için birlikte çalışmak, bir araya gel-

mek gerekir. Bu şekilde Yeni Doğu Türkistan’ı kurmaya çalışa-

lım. Halkın dileklerini dile getiren Irıshan’ın teklifini kabul et-

tim. Şıng Duban’a da ileteceğim. Altay ili genelinde Irıshan

Bey’in önerisine göre şunlar uygulanacaktır: Altay ilinde her

kurumda yerel personel çalışacaktır; her hangi bir mesele danışı-

larak çözülecektir; Altay Valisi Bukat Beysi, Yardımcısı Ca-

nımhan Hacı, ikinci yardımcısı Tabin Beysi (Moğol), üçüncü

yardımcısı Şing Jing (Çinli), Sarısümbe ilçe kaymakamı Delil-

han Sügirbay, Köktoğay kaymakamı Rahat Halilulı, Kaba kay-

makamı Turısbek Şokayulı, Burıltoğay kaymakamı Nurmu-

hammet Salim Bakaulı (Kıstavbay boyundan), Köktoğay Kara-

kolu komutanı Kanatbaylar olacak” dedi.

Bakan Çu’dan sonra toplantıya katılan Altay’daki Sovyetler

Birliği Konsolosu konuştu:

“Bölge genelinde sükûnet siyasetinin başarılı olmasını dile-

riz. Bakan Çu’nun anlaşmaya giderek sükûnetin temelini atma-

sıyla kendisini kutlarım. Bütün halkın barış içinde yaşamasını

dilerim.”

Page 79: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

78

Bu toplantıda Başkonsolosun Yardımcısı Baymurzin (Ka-

zak) de vardı.

İlçeden gelen heyetler adına Buvırşın kaymakamı Bay (Çin-

li) söz istedi:

“Altay’da barışın sağlanmasını ve tüm halkın birliğinin güç-

lenmesini, mutlu mesut yaşamasını dilerim” dedi.

Bununla toplantı sonlandırıldı. Altay’da uzun zamandan be-

ri yaşayan milletvekillerinin memleketlerine dönmesine izin

verildi.

1942 yılının Mayıs ayında Rahat Halil Teyciulı ve Kalman

Akıt Hacıulı liderliğinde bir isyan daha çıktı. Bu isyanın sebebi

vaat edilen şartların yerine getirilmemesiydi. Diğer yandan Kök-

toğay’daki Sovyet mühendislerinin halkı hakir görmeleri ve

Altay’daki Sovyet Başkonsolosunun Yardımcısı Baymurzin’in

her işe burnunu sokup, kışkırtması da neden oldu. Bir gün Bay-

murzin Köktoğay da halk liderlerini çağırıp, bir toplantı yapmış-

tır.

“Köktoğay’dan Sarısümbe’ye kısa yoldan bir karayolu ya-

pacağız. 500 kişiye ihtiyaç var, araç gereçleri temin edeceğim.

Bu işi bir an önce başlatmamız lazım” dedi. Böyle bir tavır halkı

rahatsız etti ve herkes itiraz etti. Bunun sonucunda Sovyet mü-

hendislerinin kamyonlarını kente sokmadılar. Durumla ilgili

olarak Baymurzin, “Köktoğay halkı Sovyet mühendislerinin

yolunu kapatarak onlara zarar verdi” diye hükümete şikâyet

etmiştir. Bu nedenle hükümet Kara Tünke’ye asker göndermiş-

tir. Askeri hareketlenmeyi gören halk korkup, hemen hazırlığa

girişmiş ve “Köktoğay’a asker girmesin” diye kentteki karakolu

basmıştır. Durum iyice karışınca halk ile asker arasında çatışma

çıkmıştır.

Page 80: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

79

Olayla ilgili Altay İl Karakolu Komutanı Li Hung Yıng ve

vali yardımcısı Şang bir akşam babama gelip:

“Olayla ilgili Şıng Şi Sey sizden bilgi istiyor. Siz Kazakça

yazın, biz iletiriz dedi. Oracıkta babam oturdu ve bana ‘Yaz!’”

dedi.

Baytursun’un hazırladığı alfabeyle yazmaya başladım. O

zamanlarda Sovyetler Birliği hakkında kötü laf edilmezdi, toz

kondurulmazdı. Fakat babam Sovyetler Birliğini kötülemeye

başladı: “Doğrusunu söylemek gerekirse iç çatışmalar Sarısüm-

be’deki Sovyetler Birliği Başkonsolosluğu çalışanı Baymur-

zin’in hükümet ile halk arasındaki dostluk ilişkilerini bozarak,

halkı haksız yere suçlamasından kaynaklanmıştır” dedi. Yazıp

bitirdikten sonra ben okudum. İkisi de herhangi bir fikir beyan

etmediler.

“Biz buna bir şey diyemeyiz Şıng Duban kendisi değerlen-

direcek” dedi ve yazılan bilgilere mühür vurup, zarfa koydu ve

tekrar mühürledi. Zarfın üstüne “Bizzat Duban’a!” diye Çince

yazdılar. “Bunu biz ulaştıracağız,” dedikten sonra mektubu alıp

gittiler.

Silahlı kuvvetler Kara Tünke’yi geçerek Köktoğay kentine

yerleşti. “Çatışmayı durdurup, teslim olsunlar” diye aracı gön-

derdiler ama nafile, çatışma durmadı. Şıng Duban askerlerle

yaylaya çıktı. İlişki kesildi. Altay şehrine sorunu çözmek için

Bakan Çu tekrar geldi. İldeki bütün faaliyetleri bizzat kendisi

kontrol altına aldı. Bir gün babamı “Bir yere çalışmaya gidecek”

diye alıp götürdüler. Nereye ve niçin gittiğini kimse bilmiyordu.

Altay valisi ve yardımcılarının herhangi bir bilgisi yoktu ve

Bakan Çu’ya da sormaya cesaret edemediler.

Page 81: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

80

Eylül ayının başında Vali Bukat beni makamına çağırdı.

Onunla görüştüğümde Bukat:

“Biz babandan haber alamadık. Sen gidip Bakan Çu’ya so-

rarsan iyi olur. Belki sana söyler” dedi.

Bunun üzerine valiliğin diğer bir odasında hasta yatan ba-

kanın yanına gittim. Beni eskiden beri tanıyordu.

“Niçin geldin?” diye sordu.

“Affedersiniz, sizi rahatsız ettim. Geçmiş olsuna geldim.

Bir de babamın nereye gittiğini öğrenmek istiyorum.”

“Baban iyi. İsyancılarla anlaşmak için gitti. Yanına gitmek

istiyor musun?” Deyince ben hemen:

“İyi olurdu, yazı işlerinde yardımcı olurum” dedim.

“Yarın saat 10’da gel, uçakla Karatas’a babanın kaldığı yere

götürsünler” dedi.

Çok sevinerek teşekkür edip oradan ayrıldım. Çıkarken Vali

Bukat’a babamın sağ olduğunu söyledim. “Yarın yanına uçakla

gideceğim” dedim. O da çok sevindi. Çünkü durum çok karma-

şık ve tehlikeliydi.

Ertesi gün 1942 yılı Eylül ayının 15’inde saat sekizde askeri

cip şehrin kuzeyindeki Noğaytı’daki havaalanına götürdü. Uçak

hazır bekliyormuş. Pilot ikimizden başka kimse yok. Havaday-

ken pilot aşağıda bir şeyleri işaret etti. Aşağı baktığımda karayo-

lundan geri dönen askerleri gördüm. Havalandıktan 30 dakika

sonra Suptı Küpti’nin eteklerine yakın Karatas olarak bilinen

yerde kurulmuş Kazak çadırlarına yakın indik. Bu benim ilk

defa uçağa binişimdi. Birkaç genç beni karşılamak için at getir-

di. Eve yaklaştığımda kapıda bekleyen kişiler karşıladı. Arka-

sından babam da geliyormuş. Çok sevinip kucaklaşıp selamlaş-

Page 82: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

81

tık. Sırasıyla beni karşılayanlar Halil Teyci, Kalman Akıt Hacıu-

lı, Şari Zengi (Şerüvşi boyundan) ve diğer halk liderleriymiş.

Eve girdiğimde Altay İl Karakol Komutanı Li Hung Yıng gelip

selam verdi. Başka memurlar da vardı. Çay içtikten sonra isyan-

cıların teslim olduklarını silahlarını da teslim ettiklerini anlattı.

Ayın 18’inde halk liderlerini çağırıp toplantı yapacağını bildirdi

ve “Sarısümbe’den gelecek olan değerli misafirlerimiz var”

dedi.

O gün saat on gibi başkanlar Karatas’a toplandılar. Yaklaşık

500 kişi toplantıya katıldı. Altay’dan uçakla General Li geldi. O

gelince hemen toplantıyı başlattı. Rahat söz alıp, halkın silahla-

rını teslim ettiklerini anlattı. Fakat iki kişi Osman İslamoğlu57 ve

Süleyman Bektirulı (Şakabay boyundan) silahlarını vermeden

Ku Ertis’e gittiklerini bildirdi. General Li söz alarak Bakan

Çu’nun selamlarını iletti ve:

57 Altay bölgesinin Köktogay ilçesinde 1899 yılında dünyaya gelmiştir

(Kul, a.g.t., 2009, s. 242). Babası İslambay, annesi ise Ayça Hanım’dır.

Orta Cüz Kazaklarının Kerey kolunun Molkı aşiretindendir (Çandaroğlu,

a.g.e., 2006, s. 11). 1940’ta Sheng Shih-tsai yönetimine karşı isyan etmiş-

tir. 1942 yılında Moğolistan Halk Cumhuriyeti hudutları içine çekilmek

zorunda kalmıştır. Burada Moğolistan Halk Cumhuriyeti ve Sovyetler

Birliği’nden yardım almıştır (Boorman & Howard, Biographical

Dictionary of Republican China-3, 1967, s. 47). 1945’te Doğu Türkis-

tan Cumhuriyeti ile geçici olarak ittifak kurmuştur (Hayit, Türkistan

Devletlerinin Millî Mücadeleleri Tarihi, 2004, s. 327). 1946’da Gulca

(Doğu Türkistan Cumhuriyeti) yönetimiyle bozuşarak Pei’ta-şan’a çekil-

miştir (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 389). Daha

sonra sözde olsa da Kuomintang adına savaşmıştır. 1949’da Çin Komü-

nist Partisi’nin zaferini kabul etmemiştir. Nisan 1951’de komünistler

tarafından yakalanarak idam edilmiştir (Boorman & Howard,

Biographical Dictionary of Republican China-3, 1967, s. 47; Lias G. ,

1973, s. 274; Bush, a.g.e., 1970, s. 269-270). (Y.N)

Page 83: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

82

“Olan oldu. Bundan böyle benzeri olaylar yaşanmasın. Bir-

lik ve barış için, mutlu bir yaşam için var gücümüzle çalışalım.

Bir olup, birlik olup, silahları teslim eden ve kendi teslim olan

herkese teşekkür ediyorum” dedi. “Bakan Çu Sarısümbe’de

sizin için görev başındadır. Sizinle görüşmek ister. Eğer kabul

ederseniz bir iki kişiyi uçakla yanımda götürebilirim” dedi. Ar-

kasından hemen Halil Teyci: “Ben gideceğim,” deyince Kalman

“Ben de gideceğim,” diye yerinden kalktı. General Li onlara

teşekkür edip, yerinden kalktı ve vedalaştı:

“Biz şimdi gidelim. Başka gelecek olan varsa, vali yardım-

cısı Canımhan Hacı ile birlikte karayoluyla gelsin” dedi. Kendi-

leri uçakla gitti. “Peşinden gidecek olanlar listeye yazılsınlar”

dediğimizde liderlerden yirmi iki kişi gidecek oldu. Hepimiz

hazırlanıp yola çıkarken Esimhan Ükirday’dan (Molkı boyun-

dan) “Gitmeyeceğim” haberi geldi. Babam beni ona gönderdi.

Gidip konuştum kendisiyle.

“Başkalarından geride tek başına kalmanız ayıp olur. Ne

göreceksek hep beraber. Birlikte gelirseniz çok güzel olur” de-

diğimde tumağının (iç kısmı daha çok tilki bazen kurt kürkün-

den omuzlara kadar sarkan bir tür şapka) bağını bağlayarak gö-

çün peşinden dörtnala koştu. Arkasından biz de gelip askerlere

yetiştik. Sabaha doğru Şari Zengi: “Ben kaçıp gideyim,” dedi.

Ben: “Böyle yapmayın boşuna suçlanıp ne yapacaksınız” dedim.

Babama söylediğimde “Öyle yapmasın, diğerlerinden ayrılma-

sın” dedi. Şari Zengi ile birlikte ikimiz eskiden beri tanışıyor-

duk. Sonunda sözümüzü dinledi.

Tabin Beysi’nin arazisinden geçerek öğleden sonra Sarı-

sümbe kentine geldik. Halk liderlerinden 15 kişi Halil Teyci’nin

yanına gitti. Babam ikimiz kentteki evimize geldik. Ertesi gün

haber almak için onların yanına gittim. Şakalaşıyorlar, neşeleri

Page 84: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

83

yerindeymiş. Bir gün sonra yine gittiğimde morallerinin bozuk

olduğunu gördüm. Sorduğumda Bakan Çu: “Yarın uçakla

Urumçi’ye gideceğiz. Şıng Duban’la görüşürseniz iyi olur” di-

yerek ceplerindeki çakı bıçaklarını toplamışmış. Ondan endişe-

liymişler. Babam valiliğe gitmişti. Öğlen saatlerinde evimizin

dış kapısında beklerken kasası açık arabayla gelen kişiler, Bukat

Beysi ve babam havaalanına gidiyorlarmış. İkindi vaktinde ba-

bam eve geldi. Diğerleri Urumçi’ye gitmişler.

Urumçi’ye ulaştıktan sonra onları misafirhaneye yerleştirip

iyi karşılamışlar. Karatas anlaşmasına göre herkes silahlarını

teslim etmiş, bir tek Osman İslamoğlu (Molkı) ve Süleyman

Bekturulı teslim etmemişlerdi58. Arkasından adam gönderilme-

sine rağmen silahı teslim etmeyip çöle gitmişler. Bu nedenle

Şıng Duban Urumçi’ye giden heyeti geri göndermedi. Hülasa

Vali Bukat Beysi ve birkaç lider hapse girmiş.

Buna rağmen Osman Batur ve Süleyman Batur arkadaşla-

rıyla birlikte hükümete karşı çıkmışlardı59.

58 “Sheng Shih-tsai’in siyasetine karşı çıkan ve silahlarını teslim etmeye-

rek direniş yolunu seçen ilk kişiler ise Nogaybay Batur ve Osman

İslâmoğlu olmuştur” (Tuncer, agm., 2015, s. 184). (Y.N) 59 Kazakların dağlara çekilmesi ve Osman Batur etrafında birleşmeye

başlamaları Çin’in uygulamaya çalıştığı yeni siyasetine karşı oldukları ve

mücadele içine girmek için hazırlık yaptıkları anlamına gelmektedir.

Barnett, Kazakların bu mücadelesi için “Osman, Kazakları savaşmayı

sevdiklerini” itiraf ederler. Bkz. (Barnett, a.g.e., 1963, s. 275). Kazakların

bir kısmı Osman Batur ile birlikte hareket ederek yeni yönetimi karşıları-

na alırken, Abdülhayr Töre ve Delil Han gibi liderler ise Sovyet ile yakın

ilişkiler içinde olan yeni yönetime destek vermiştir. Abdülhayr Töre’nin

Kazakların hangi kabilesine mensup olduğu tam olarak bilinmese de Bar-

nett, Delilhan’ın İli yönetimine destek veren Nayman Kazaklarının lider-

lerinden biri olduğundan bahseder. Bkz. (Barnett, a.g.e., 1963, s. 275).

Karşılaştırmak için bkz. (Karahoca, a.g.e., 1960, s. 22). (Y.N)

Page 85: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

84

1942 yılının Nisan ayında ben Altay ili Kazak Kırgız der-

neğinin başkanı olarak seçildim. Yardımcım olarak da Merkit

Kabıl Teyci’nin oğlu Makat seçildi. İl genelinde 75 ilkokula

bakıyorduk. Öğretmenlerle işçilerin maaşları dernek tarafından

karşılanıyordu. Derneğin İl başkanlığına bağlı ilçe şubeleri ku-

ruldu. İl başkanlığı halkın zekât ve öşürlerini bir yere topladı.

Neticede yıllık birikim masraflarını karşılamış oldu. Hatta arttığı

da oldu. İlde bizden başka Uygur Derneği ve Çin Derneği faali-

yet gösteriyordu. Fakat faaliyetlerinin kapsamı açısından Kazak

Kırgız Derneği ilk sıradaymış. İl genelinde 2000 civarında kız

erkek öğrenci vardı. Dernek başkanları ve dernek çalışanları da

maaş alıyorlardı.

1943 yılında Altay Valisi Ping hastalanıp, Urumçi’ye git-

mesi gerekiyordu. O zaman yani Nisan ayının başında Şıng Şi

Sey İl Valiliğine telgraf çekmiş. “Altay İli Kazak Kırgız Derne-

ği Başkanı Delilhan, Sarısümbe kaymakamı Nebi Hacı (Esağa-

sı), Kaba kaymakamı Turısbek Şokay Hacıulı (Kultaybolat),

Jakıpbek Teyci Kılıç Kılıçulı (Jadik), Turkan Mamile Zengiulı

(Tasbiyke) Altay Valisiyle birlikte Urumçi’ye gelsin!” demiş.

Bu haberi duyunca biz çok sevindik. Diğer yandan “Niye

Urumçi’ye çağırdı?” diye endişelendik. Çünkü Şıng Şi Sey’in

sağı solu belli olmuyordu.

Nisan ayının 15’inde Sarısümbe kentinden yola çıktık. Vali

Ping ile hanımı otomobile bindi. Biz dört kişi kasası açık kam-

yonla yola koyulduk. Evden çıkarken anne, baba, ağabey kardeş

ve çoluk çocuklarla, arkadaş ve konu komşularla ağlaşıp veda-

laştık. Aynı gün Buvırşın kentine ulaştık. Bir gece kalıp, ertesi

gün Jakıpbek Teyci’yi de alıp yola devam ettik. Buvırşın kay-

makamı yardımcısı Abilmacin Gün, annesi, akrabaları ve ailesi

yolcu edip vedalaştı. Yoldayken kar yağıp, yolumuzu kaybettik.

Akşam Kobık Uvanı’nın ağılına geldik. Orada geceledik. Sabah

Page 86: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

85

Kobık’tan çıkıp Orkı nehrini geçip bir konaklama yerinde gece-

ledik. Jayir’in düzlüğünü geçerken valinin otomobili bozuldu.

Eksoz borusu delinmiş. 5-6 saat yolda kaldık. Şoförler hep be-

raber deliği yamamayı başardılar. Başka arıza yapan yerlerini

tamir ettiler. O günün akşamında Şıng Şang Zı’da kaldık. Ora-

dan erkenden kalkıp, Manas üzerinden Urumçi’ye akşam vakti

ulaştık. Altay’dan beriye yol yapılmamış, şoför uygun gördüğü

yerlerden gitmişti. Manas’tan sonra yol düzgün, asfalt dökül-

müş.

Urumçi’ye girişte kontrol noktasında polis kontrol etmek is-

tese de vali buna izin vermedi. Çünkü Altay’dan Şang Şi Sey

için getirilen altın dolu sandıklar vardı.

Şehre girince vali bizimle vedalaşıp, kendisini karşılamaya

gelen kişilerle birlikte özel otomobili ile kayınpederinin evine

gitti. Biz de geldiğimiz arabayla Doğu Türkistan Bölgesi Kazak

Kırgız Derneğine geldik. Bizi Başkan Madambek (Kırgız) karşı-

ladı. Bizim için bir ev hazırlattı. Bizi Şıng Duban’ın misafirleri

olarak tanıttı.

Üçüncü gün Şıng Duban bizi valiliğe davet etti. Makamında

hazırlanan masanın etrafına oturduk. Süslü misafir odasını kapı-

sında iki asker vardı. Masanın bir kenarında iki kişi oturuyordu.

Bir yandan biz gelip oturduk. Onlar kendilerini tanıtmadılar. Biz

de hafif başımızı eğerek selam verip oturduk. Yaklaşık 15 daki-

ka sonra askeri formasıyla Şıng Duban içeri girdi. Hepimiz aya-

ğa kalkıp, tokalaşarak selamlaştık. Çok geçmeden masa yemek-

le donatıldı. Arkasından türlü meyveler getirildi. Şıng Duban

yanındaki iki kişiyle sohbet etti. Onlardan biri kardeşi Şıng Şı

Jır, diğeri de bölge karakol komutanlığı komutanı Li imiş. Laf

arasında Şıng Duban:

“Altay’da altın ne kadar?” dedi.

Page 87: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

86

Ben ayağa kalkıp cevap verdim.

“Kalkma, otur” dedi. Sonra kardeşine dönüp bir iki bir şey

söyledi ve:

“Bunları askeri okula yerleştir. Orada eğitim görsünler” de-

yip kalktı ve kendi odasına yöneldi. Biz kalkıp tokalaşıp veda-

laştık.

Bizim gittiğimiz okul Merkezi Eğitim Okulunun Doğu Tür-

kistan Şubesiymiş. Müdürü Şıng Duban, yardımcısı kardeşi

Şıng Şı Jır. İkincisi “Yarın sizi adam gönderip aldıracağım,”

dedi ve vedalaşıp ayrıldı. Dışarı çıktığımızda bizi getiren iki

fayton bekliyormuş. Bizi Kazak Kırgız Derneğine getirdi. Ertesi

gün dağ eteklerindeki askeri okula ulaştırdı. Gelir gelmez listeye

yazıp, giysilerini verdiler ve yurdu gösterdiler. Bizim yurtta 20

demir yatak varmış. Yatak nasıl toplanmalı, temizlik nasıl sağ-

lanmalı, erken yatmalı ve erken kalkmalı gibi kendi düzenlerini

öğrettiler. Öğretmenleri Çinli ve Uygurlarmış. Kazaklardan

Töre boyundan aslı Altaylı Şerif adında bir genç var. Ertesi gün

saat altıda boru çalındı. Hemen kalkıp, giyinip, yıkanıp, dişimizi

fırçalayınca bir kez daha alındı. Sıraya dizilip yemekhaneye

gittik. Kahvaltı süresi 15 dakika. Yemeği çubukla yerlermiş.

Yedikleri moma60, buharda pişmiş yeşil mercimek ve kıyma

imiş. Üstüne sıcak su içiyorlarmış.

Yemekten sonra ıslık çalındı. Bizden önce eğitim gören 500

öğrenciye katıldık. Sırada yerimizi aldık. Dörder kişilik sıralarla

okul alanına geldik, okulun önünde Sün Yat Sın’ın heykeli var-

mış. Ona üç kez başımızı eğdik. Ondan sonra Milli Marş oku-

duk. Ondan sonra bayrak yükseldi. O sırada koyu gri atlı fayton-

la okul müdürünün yardımcısı Tümgeneral Şıng Şı Jır geldi ve

60 Buharda pişirilmiş bir çeşit ekmek.

Page 88: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

87

törenin komutanlığını yaptı. Törenden sonra General Şıng oda-

sına çıktı. Bir ıslık daha çalındı. 500 öğrenci hizaya gelip okuma

salonuna girdik. Dört kişilik sıralara oturduk. Bir kez daha ıslık

çalındı, ayağa kalktık. General Şıng yukarı kapıdan içeri girdi.

Komutan “Oturun!” dedi. Yerimize oturduk. General Şıng ayak-

ta yarım saat ders anlattı. Sonra tercüman dersi Uygurcaya çe-

virdi. Ondan sonra Şıng derse devam etti. Yarım saat sürdü.

Tercüman yukarı çıkıp Uygurcaya çevirdi. Bir ıslık daha çalındı.

On dakika teneffüse çıktık.

Bu düzenle her günkü derslerimiz devam etti. Her dersin

öğretmeni farklı. Akşamdan sonra iki saat inceleme çalışmaları

yapılır. Cumartesi günü öğleyin iyi yemek çıkıyor. Pazar tatil

olup, isteyen evine, tanıdıklarına, yakınlarına gidebiliyor. Ak-

şam saat dokuzda kontrol yapılır. Giydiğimiz aynı mütevazı

mavi forma. Göğsündeki cebin üstünde adı, numarası yazılı

beyaz bez var. On kişiye bir komutan yüz kişiye bir üst komutan

var. Ona eskadron komutanı derler. Öğrenciler herhangi bir

mevzuda komutanından izin alır. Yetkisi yoksa bir üst komutana

bildirip ondan izin alır. Kışın her odaya demir soba kuruldu. Bu

okulda yüksek rütbeli kadro, belediye başkanları ve valiler, yö-

netici kadro ve karakol komutanları yetiştiriliyordu. Genel ola-

rak öğrencilerin çoğu Çinli, ikinci sırada Uygurlar, üçüncüsü de

Kazak Kırgız ve başkalarıdır. Şıng Duban eskiden okula gelip,

ayda bir kez ders verirmiş. Biz orada öğrenciyken dersimize hiç

gelmedi. Bununla beraber bakanlar, askeriye görevlileri, merkez

bölgelerden valiler ve profesörler gelip ders verirlerdi.

Şıng Şi Sey hükümetinin gücünü kaybettiği zamanlardı. Bu

nedenle bizim gördüğümüz ders programı çok uzun sürdü. Eski

öğrencileri üstüne Altay’dan ve başka illerden öğrenciler geldi.

Altay’dan gelen öğrencilerden öğrendiğimize göre “Kuyrukçuk”

olarak bilinen isyancılar etkili olmaya başlamış. Moğolistan

Page 89: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

88

sınırındakilerle açık irtibat kurup, silah temin etmişler. Bunun

yanı sıra Moğolistan sınırı ve Kazakistan’dan asker gelip isyan-

cıları destekledikleri duyulmuş.

Yang ile Jing döneminde eğitim faaliyetleri gelişmemişti.

Sadece Urumçi’de bir tane kolej açılıp, zengin ve hâkim çocuk-

ları okumuşlardı. Örneğin Altay’dan Şerifhan Jenishan Günulı

(Töre boyundan), Mahmet Ömirtayulı (Jadik), Şerifhan Jakıp

Teyciulı (Barkı), Calil Hanafiye Beysiulı (Bazarkul), Mukaş

Jakenulı (Merkit) ve birkaç kişi daha bu okulun mezunlarıdır.

Doğu Türkistan Bölgesi nüfusunun %95’nin okuma yazması

olmayıp, bölge pek gelişmemiştir. İslam âlimleri, dini öğretenler

Arabistan’dan, Türkiye’den, Buhara’dan ve Semerkant’tan Do-

ğu Türkistan’a gelip, faaliyetlerini sürdürmüş, merkezi Kaşgar

olan dini mektep medreseler açmaya başlamışlardır. Yalnız eği-

timin bu türü de gelişememiştir. Diğer bir deyişle sadece oku-

mayı öğretmişler, yazma üzerinde durmamışlardır. Çünkü

“yazmayı öğrenmek günah” diyenler de olmuştur. Sadece İslam

âlimleri değil Budist lamaları ve Hristiyan papazları cahillikte

birbiriyle adeta yarışmış, halkın bilime aşkını uyandıramamış-

lardır.

Bölge halkı binit olarak at kullanmış, taşıt olarak da at, de-

ve, öküz, eşek ve katır gibi hayvanların güçlerinden yararlan-

mıştır. Demir yolu veya karayolu yapılmamıştır. Bu şekilde

geçinerek geride kalmıştır. Askeri yönden de çok gerideydi.

Çünkü Yang Jang Jung “Doğu Türkistan’da asker olmaya layık

sadece Dunganlardır, onlar disiplinli ve savaşçıdır” diye değer-

lendirmiştir. Askerin tüm ailesine maaş bağlanıyordu o dönem-

de. Ödenek Mançu Hanlığı tarafından sağlanmıştır. Eksik oldu-

ğu durumlarda Jang Jung’un emri üzerine halktan vergi topla-

nıp, eksik tamamlanırdı. Kısacası Doğu Türkistan’ın geleceği

ümitsiz bir karanlık içindeydi. 1911 yılında Sün Yat Sın Mançu

Page 90: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

89

Hanlığını düşürerek kendisini başkan seçtirdi. Ondan sonra böl-

ge başkanlarına Ju Şi denmeye başlanmıştır.

O dönemlerde başka bölgelerde militanlar Merkezi hükü-

meti tamamen tanımayıp Çin’in iç bölgelerinde kargaşa çıkmış-

tı. Bu isyanları Çan Kay Şek güç kullanarak bastırmış ve onları

merkeze bağlamıştı. Yang Ju Şi itiraz etmeden Çin Cumhuriye-

tini tanıdığı için Yang hükümeti uzun yıllar Doğu Türkistan’da

hâkimiyetini sürdürmüştür. Fakat yukarıda bahsettiğimiz gibi

kendi takım arkadaşları tarafından vurulmuştur. Onun arkasında

Jıng Şorin hükümeti geldi. Onlar da uzun süre kalamadılar. Son-

ra yönetimi Şıng Şi Sey eline almıştır. Şıng Şi Sey hükümeti

demokrasi yönetimi değil komünizmi benimseyen, Stalin’in

talimatlarıyla yönetilen bir hükümetti. Şıng Şi Sey ne kadar

yumuşak huylu görünüp, tatlı sözlerle halkın gözünü boyamaya

kalksa da, halkı okumamış olsa da, Ekim devriminden sonra

Rusya’da neler olduğunu Müslümanlar iyi bilir. Bu nedenle halk

komünizme karşıydı, komünistlerden tiksinir, gölgesinden ka-

çarlardı.

Temmuz ayının 7’sinde Japonya’da “Lu Gu Çay” olayı

çıkmış, Çin’i işgal etmek için sinsice saldırmıştı. Savaş nedeniy-

le Nanjing Hükümeti Çun Çin’e taşınmıştır61. Japonya’nın savaş

uçakları Şanghay ve Çun Çin’i bombalıyordu. Japonların sinsi

siyasetine karşı Doğu Türkistan cephe gerisi olarak Merkezi Çin

hükümeti tarafını desteklemiştir. Bundan dolayı Doğu Türkis-

tan’ın tavrı ve Şıng Şi Sey’in rolü çok önemliymiş gibi algılan-

mıştır. Bunun içindir ki Şıng Şi Sey “Doğu Türkistan Çin’in

bölünmez bir parçasıdır.” sözünü sık sık söylerdi. Ayrıca Sov-

yetler Birliğinin Şıng Şi Sey’e yardım etmesi Doğu Türkistan’ın

61 Çin’in başketinin değişmesi ile ilgili bkz. (Tuncer, a.g.t., 2015, s. 63).

(Y.N)

Page 91: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

90

işgali değildi, ondan daha önemlisi Mao Ze Tung’u (Mao Tze

Dun) destekleyip, tüm Çin coğrafyasını komünizm etkisi altına

almaktı. Nihayetinde öyle oldu da. 1948 yılında Çin komünistle-

ri kuzeydoğusundaki dört bölgede hâkimiyeti ele geçirmişti.

General Ju De (Çju De) komutanlığındaki 8. ordu ilerlemeye

başladı. Onun sebebi 1945 yılında Japon askerleri teslim olduk-

larında silahlarını Çan Kay Şek’in generallerine değil, bulun-

dukları yerlerdeki Çin komünistlerine bıraktıklarından komü-

nistler daha da güçlenmişlerdi.

Diğer taraftan ise Şıng Şi Sey’in 1937 yılının başından kad-

ro yetiştirme politikasının altında onlardan temizleme faaliyetle-

ri yatıyordu. Sovyetler Birliğinin gönderdikleri kadroları, uz-

manları, diplomatları ve Komünist Parti üyelerini Troçkistler

olarak suçlayıp, hatta bazılarını öldürtmüş, geri kalanını da Rus-

ya’ya kovmuştu62.

1942 yılında uluslararası durum değişmeye başladığında

Şıng Şi Sey, Çan Kay Şek’le birlik niyetinde olup, kardeşi Şıng

Şı Jır’ı Çun Çin’e gönderdi. Orada gizli görüşmeler yapılır. Ay-

nı yıl sonbaharda Çan Kay Şek’in hanımı Sung Mi Leng koca-

sının Şıng Şi Sey’e yazdığı mektubu Urumçi’ye ulaştırır. Şıng

Şi Sey ile gelen heyet arasında gizli anlaşma yapılır. Gomindan

Partisinin Urumçi’de kurulmasına karar kılınır. Partinin başına

Şıng Şi Sey’i geçirirler. Karşılıklı gidiş geliş ve dostluk artar,

1943 yılında Şıng Şi Sey uçakla Çun Çin’e gidip, Çan Kay Şek

ile görüşüp faaliyet raporu verir. Merkezi Çin Hükümetiyle bir-

leşir. Böylelikle binlerce kişiyi kurşuna dizen, binlerce kişiyi

asarak öldüren, binlerce kişiyi diri diri gömen, binlerce kişiyi

62 Sheng Shih-tsai’nin komünistleri yönetimden uzaklaştırma sebepleri

için bkz. (Shih-ts’ai, agm., 1958, s. 291-292; Clubb, a.g.e., 1971, s. 327-

328). (Y.N)

Page 92: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

91

boğarak öldüren, binlerce kişiyi işkenceyle, soruşturmayla ve

elektrikle öldüren Şıng Şi Sey’in suçu Çan Kay Şek ile ilk gö-

rüşmede unutuluverdi.

Tüm ispiyonluk teşkilatını Şıng Şi Sey bizzat kendisi yöne-

tirdi. Son günlerde gizli servislerde çalışanlarını birbirine düşü-

rerek yok etmişti. Şıng Şi Sey döneminde katledilenlerin sayısı

yaklaşık 70 bin kişi. “40 yıl kırgın olsa da eceli gelen ölür”

(Ölümden insanı eceli korur) derler ya, bilinen kişilerden sağ

kalanlar da olmuştur. Dunganların büyük âlimi, İslam için hiz-

met eden, Arapça kitap yazan Mali Yang Jung, Alen Uvan (Ka-

zak, Töre boyundan), Kökeney Teyci (Şubaraygır), Badi (Ja-

dik), Seytkazı Muallim (Nayman), Şamsi (Bazarkul), Enver

(Bazarkul), Kalman Kazı (Kadı) (Molkı), Kariga (İteli) ve baş-

kaları. Bunların sağ kalma sebepleri uzun yıllar hapis cezası

alıp, sürelerinin dolmamasıdır. Şıng Şi Sey gittikten sonra Bölge

hükümeti başına U Ju Şi63 gelmişti. Daha sonra genel af ilan

edilip, onlar hapisten çıkmışlardı. Diğer yandan uzun yıllar ha-

pis cezası verilmesinin sebebi isyan çıkan yerlerde ölen kişilerin

cenazelerini sağ kalanların çıkarması gerekiyordu. Bu nedenle

onlar sağ lazımdı. Yani “hükümet birini suçsuz yere cezalan-

dırmaz ve öldürmez” demek istiyorlardı.

Altay’da isyancılarla yapılan anlaşmada bu yol izlenmişti.

63 Çinli olan ve 1884 yılında dünyaya gelen Wu Chung-hsin, aslen

Anhweilidir. Sun Yat-sen ve Chang Kai-shek’in askeri ve siyasî arkadaşı-

dır (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 298). 1932’de

Anhwei ve 1935’te Kweiçow’un valisi olmuştur. Moğol ve Tibet işlerine

bakan komisyonun (1936-1944) başkanlığını yapmıştır. 1944-1945’te

Kuomintang Yönetimi’nde Doğu Türkistan’ın valisi olmuştur (Lattimore,

Pivot of Asia, 1950, s. 86). Kuomintang Partisi Yönetim Kurulu’nun

adamıdır (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 471).

(Y.N)

Page 93: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

92

1943 yılında Şıng Şi Sey uçakla Çun Çin’e gidip, Çan Kay

Şek ile birlik olduktan sonra Merkezi hükümetin etkisi Doğu

Türkistan’da kendini göstermeye başlar. Şıng Şi Sey’in ayağı

kaymaya başlar. Yerli isyancılar da harekete geçer. 1944 yılının

Eylül ayında Merkezi hükümet Şıng Şi Sey’i Ziraat Bakanı se-

çer. Çok geçmeden ailesini alıp uçakla Çun Çin’e gider64.

Bence Stalin’in kapanından kurtulmayı başaran ikinci kişi-

dir Şıng Şi Sey, ondan önce Stalin’in kapanından kurtulan Yu-

goslavya başkanı Mareşal Tito vardı. Onu da söylemek gerekir.

Şıng Şi Sey 1943 yılında Çan Kay Şek ile görüşmeye Çun Çin’e

gitmeden önce Hoca Niyaz’ı, Şerifhan’ı Bukat Beysi’yi ve Halil

Teyci’yi işkenceyle öldürmüştü.

64 Sheng Shih-tsai’nin Çin’e geri dönmesi ile ilgili bkz. (Clubb, a.g.e.,

1971, s. 330; Kai-shek, a.g.e., 1970, s. 102; Bridges, agm., 1945, s. 45).

(Y.N)

Page 94: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

93

U JU Şİ DÖNEMİ

Şıng Şi Sey’in gidişinden sonra Çan Kay Şek “Ju Şi” olarak

U Jung Şin’i seçmişti65. U Ju Şi ak saçlı, uzun boylu, geleneksel

Çin milli kaftanının üzerine kısa ceket giyen bir adamdı. U Ju Şi

Urumçi’ye gelir gelmez bizim okula uğrayıp bir konuşma yaptı:

“Ülkede Sün Yat Sıng’ın üç ilkesine göre asayiş ve demokrasi

olacak. Çeşitli ulusların birlik beraberliği sağlanacak, hapisteki-

ler serbest bırakılacak. Çin’in güçlü geleceği için şimdiden çok

çalışmamız lazım” dedi. Sonra ülkenin askeri, siyasi hem de

idari işlerinin başına geçti ve azimle çalışmaya başladı. U Ju

Şi’nin gelmesiyle, barışın sağlanması, isyanın bastırılması bir

yana 1944 yılında Kulja’da başlayan isyan büyüyerek 12 Ka-

sım’da isyancılar Doğu Türkistan Halk Cumhuriyetinin geçici

hükümeti adıyla yeni bir hükümet kurdu66. Cumhurbaşkanı Ali-

han Töre (Özbek)67, yardımcısı Hakimbek Hoca (Uygur), üyele-

65 Wu Chung-hsin’in atanması ile ilgili bkz. (Gültepe, agm., 1996, s. 52).

(Y.N) 66 Doğu Türkistan Halk Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihi ile ilgili bkz.

(Mingulov, agm., 1963, s. 184; Gültepe, agm., 1996, s. 53). Hayit, Doğu

Türkistan Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihini 7 Ağustos 1944 olarak belirt-

mektedir. Bkz. (Hayit, “Doğu Türkistan’ın Türk Dünyası’ndaki Önemi”,

1999, s. 38). (Y.N) 67 Özbek asıllı olan ve doğum tarihi bilinmeyen Alihan Töre, Gulca’da

dünyaya gelmiştir. Gulca’nın en tanınmış dinî lideri olan Alihan Töre,

1945’te Doğu Türkistan yönetiminde devlet başkanı olmuştur (Mingulov,

agm., 1963, s. 184). Doğu Türkistan Cumhuriyeti birlikleriyle Kuomin-

tang arasındaki Eylül 1945’te varılan ateşkes anlaşmasına karşı çıkmıştır

(Hayit, Türkistan Devletlerinin Millî Mücadeleleri Tarihi, 2004, s.

327). Ağustos 1946’da Sovyetler tarafından kaçırıldığı söylenir. Türki-

ye’deki Kazak göçmenlerinin söylediklerine göre Alihan Töre, Sovyetler

tarafından Turancılık yapmakla suçlanmıştır. Sonunun ne olduğu bilin-

memektedir (Lias G. , 1973, s. 176; Barnett, a.g.e., 1963, s. 269). Alihan

Page 95: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

94

ri Ahmetcan Kasimov68, Abdikerim Abbasov ve Rahimcan Sa-

biri (bunlar Uygur) idi.

Töre’nin yerine varis olarak Hâkim Beğ Hoca geçmiştir. (Barnett, a.g.e.,

1963, s. 269)’da Doğu Türkistan Cumhuriyeti artık resmi olarak var ol-

madığı için; Hâkim Beğ, Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin başkanı değil

de koalisyon hükümetinin emrinde İIi’nin Bölge Subayı oldu demiştir.

(Y.N) 68 Uygur asıllı olan ve 1912’de doğan Ahmetcan Kasimî, İli Bölgesi’nde

hâli vakti yerinde olan bir ailenin oğludur. Babası 1917 yılında vefat

ettikten sonra 1929’larda amcası tarafından tahsil için Sovyetler Birliği’ne

gönderilmiştir. Sovyetler Birliği’nde muhtemelen Moskova’da tahsil

görerek yaklaşık 10 yıl Moskova’da yaşamıştır. Ahmetcan Kasimî’nin bu

dönemde Sovyet vatandaşlığına geçtiği de söylenir (Myrdal, a.g.e., 1979,

s. 217-218). 1938’de Doğu Türkistan’a geri dönen (Chen, a.g.e., 1977, s.

246-247) Ahmetcan Kasimî, Gulca’da 1942 yılına kadar esnaf ve öğret-

men olarak çalışmıştır (Beloff, Soviet Policy In The Far East (1944-

1951), 1953, s. 98). 1942’de Sheng Shih-tsai tarafından hapse atılmıştır.

Komünist görüşlü, ilerici (Chen, a.g.e., 1977, s. 247; Mingulov, agm.,

1963, s. 184) bir kişi olan Ahmetcan Kasimî, 1944’teki İli İhtilâli’nde

önemli rol oynamıştır. Doğu Türkistan Türkleri Kurtuluş Komitesinin

ülkedeki ileri gelen üyelerinden biridir. 1945’te Doğu Türkistan Cumhu-

riyeti yönetiminin en güçlü üyesi olmuştur. Bu makamını 1949’daki ölü-

müne kadar muhafaza etmiştir. 1946’da Chang Chih-chung yönetiminde

kurulan koalisyon hükümetinde başkan yardımcısı olarak görev almıştır

(Hayit, Türkistan Devletlerinin Millî Mücadeleleri Tarihi, 2004, s.

330). 27 Ağustos 1949’da Pekin’e giderken uçağın düşmesi sonucu haya-

tını kaybeden Ahmetcan Kasimî, hâlâ Moskova ve Pekin komünistleri

tarafından saygıyla anılır (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri,

1990, s. 437). Halk Kurtuluş Ordusu’nun Çin’de yönetimi ele geçirme-

sinden sonra Ahmetcan Kasimî, Abdülkerim Abbas, Delilhan ve İshak

Beg gibi önde gelen Gulca liderleri, 15 Ağustos 1949 günü İli’den ayrıla-

rak Alma Ata’ya gitmişlerdir. Bu liderlerin niyeti Çin Halk Siyasî İstişare

Toplantısı’nın ilk genel toplantısına katılmak için Pekin’e gitmektir. An-

cak bu dönemde Gulca yöneticilerinin nasıl bir siyasi tavır takındıkları ile

ilgili bilgiler bilinmemektedir. Aralık 1949 sonlarında Çin Komünist

Partisi, Urumçi’de yönetimi ele geçirmeye başladığı dönemde Pekin’e

gitmek isteyen Ahmetcan Kasimî ve arkadaşlarının bulunduğu uçak 27

Page 96: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

95

1945 yılının başında Jın ilçesinde (İle) General Jang’ın or-

dusu ile isyancılar arasındaki muharebede Çin ordusu yenilgiye

uğradı. Gomindan ordusu on bin askerini kaybetti bu savaşta. İle

Ordusu daha da güçlenerek bu sefer Tarbagatay’ı da aldı. Bu

fetih Sovyetler Birliğinin maddi, manevi ve askeri desteği saye-

sinde gerçekleşti. Böyle iken, U Ju Şi hükümeti sadece Güney

Doğu Türkistan’ı askeri gücüyle koruyabildi. Lakin Jongari-

ye’yi koruyamadı. Altay ilinin de elden gitme ihtimali vardı.

Çünkü milli ordunun askerleri Manas’a yaklaşmıştı. U Ju Şi ve

Ağustos’ta Mançurya’da düşmüş ve bu kazada hepsinin öldüğü ilân edil-

miştir. (Whiting, a.g.m., 1958, s. 143; Hayit, Türkistan Rusya ile Çin

Arasında, 1975, s. 322; Davidson, a.g.e., 1957, s. 132-133; McMillen,

a.g.e., 1979, s. 24; Dreyer, “The Kazakhs in China”, 1977, s. 155)

(Clubb, a.g.e., 1971, s. 371; Chen, a.g.e., 1977, s. 275; Kurban, a.g.e.,

1992, s. 87; Bakır, a.g.e., 2005, s. 90; Karahoca, a.g.e., 1960, s. 25). As-

lında bu kaza ile ilgili bir sürü tartışma ve kuşkular vardır. Pekin bu habe-

ri dört ay sonra duyurmuştur. Bu bile kazayı şüpheli hale getiren önemli

bir noktadır. Bazı batılı araştırmacılar Çin Komünist Partisi’nin bu kaza-

daki rolü hakkında cümleler sarf etmiştir. Ahmetcan Kasimî’nin torunu

bu konuda, Çin Komünist Partisi’nin bilerek ve kasten Gulca liderlerini

öldürdüğünü ifade etmiştir. Bkz. (A Strained Type Of Unity, 1979, s. 8-9).

Kasimî ve arkadaşlarının ölümü ile ilgili eldeki kaynaklar yetersiz olduğu

için halen bu kaza veya ölüm tam olarak izah edilememiştir. Ancak bu

kişilerin ölümü Çin komünistlerinin işine gelmiştir. Çünkü bu kişiler

Sovyet taraftarı oldukları için ölümleri Çinlilerin işine gelirken Sovyetler

için ise bölgede siyasi çıkarları için bir darbe olmuştur. Ahmetcan Ka-

simî’nin torununa ait olduğu düşünülen ifadeye göre, Seyfettin Azizî, Çin

Komünist Partisi’ne güvenmiyordu. Bu nedenle Pekin uçuşundan hemen

önce Seyfettin Azizî, uçağın varış noktasına gidip gitmeyeceği konusun-

daki şüphelerini ifade etmiş ve bu talihsiz gruba katılmamak için hastalı-

ğını bahane olarak ileri sürmüştür. Ahmetcan Kasimî ise kendilerine bir

Çinlinin (Lo Tzi) eşlik ettiğini ve komünistlerin kendi adamlarını vurma-

yacağını belirterek Seyfettin Azizî’ye karşı çıkmıştır. Fakat Seyfettin

Azizî ikna olmamıştır. Bkz. (A Strained Type Of Unity, 1979, s. 8). Miao

Pu-sheng’e göre uçakta toplam 17 kişi bulunmaktaydı. Bkz. (Pu-sheng,

Ping-yen, & Li-sheng, a.g.e., 2006, s. 435). (Y.N)

Page 97: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

96

Doğu Türkistan Bölgesi Ordusu komutanı Ju Şau Liang, Çan

Kay Şek’e telgraf çekerek yardım istedi. Ahvalin kötü olduğunu

bildirdiler. Bununla birlikte merkezi hükümetten yüksek rütbeli

birinin Urumçi’ye gönderilerek isyancılarla anlaşma yapma

fikrinde birleştiler.

1945 yılın Şubat ayında (Bölge İçişleri Bakanı) Dıng beni

okuldan çağırttı. Gittim.

“Biz isyancılarla anlaşma niyetindeyiz. Doğu Türkistan me-

selesini silahsız halletmek istiyoruz” diye durumu anlatırken

Sün Yat Sın’ın “Üç Amaç” adlı kitabı hakkında birkaç soru

sordu. Cevap vermekte gecikmedim. Bakan Dıng:

“Üç Amaç, dünya barışı ve Çin devletinin geleceği için nur-

lu bir yoldur” dedi. Görüşme iyi geçti. Beni anlamış gibi oldu.

“Sen barış komisyonuna üye olacaksın, yarından itibaren

askeri okuldan çıkıp hükümetin misafir evinde kalacaksın” dedi.

Ertesi gün misafir evine taşındım, rahatladım.

Hükümetin misafir evine yerleştikten sonra Şubat ayının or-

tasında Bakan Dıng yine çağırdı huzuruna ve dedi ki:

“Altay’a barış komisyonunun üyelerinin gideceği kararı

alındı. Bunlar: Altay valisi Gau Bey Yuy (Çinli), yardımcısı

Alen Uvan, sen de onlarla gideceksin. Bundan böyle her hafta

gel” dedi.

Böylece gidecek olanları sık sık misafir edip ağırladı.

Ayın sonunda Altay’a gidecek olanların isimlerini açıkladı:

Gau Bay Yuy, Alen Uvan, Delilhan Hacı, Kökenay Teyci,

Badi, Şemsi, Anuar (Enver), Nebi Hacı ve Binbaşı Hâkim

(Molkı boyundan) olmak üzere 12 kişilik bir grup oluştu. Asker-

ler, telsiz ve şoförlerle beraber toplam iki kamyonla Mart ayının

Page 98: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

97

başında Altay’a doğru yola çıktık. Kutubi üzerinden geçerken

halk içinde propaganda yapan Kaduvan Hanım’ı (Alen Uvanın

eşi) selamladık ve durumumuzu anlatıp, yolumuza devam ettik.

Manas’a geldik ve orada üç gün kaldık. Havalar soğuk, yol-

ları kalın kar kaplamıştı. Bazen yürüyemediğimiz, kar suyu içti-

ğimiz, hatta geceyi yolda geçirdiğimiz günler de oldu. Sadece

halı veya keçe serip onun üzerinde uyuyuverirdik. Çadır falan

da yoktu. Lakin biz hiç üşümezdik. Giydiğimiz koyun, tilki ve-

ya kurt kürkü olurdu. Ayağımızda ise pima (keçe çizme), deri

çizme. Üzerimizdekileri çıkarmadan uzanıverirdik. Sabah kalk-

tıktan sonra arabaya benzin doldurur ve motorun ısınmasını

beklerdik. En az bir saatlik bekleme sonrası yola koyulurduk.

Derken, Savan, Kobık, Savır illerini geçerek 1945 yılının Mart

ayının 25’inde Altay ilinin Buvırşın kentine vardık. Temsilciler

olarak Abdurrahman Toqılov’un evinde kaldık. Diğerleri hükü-

metin misafir evine gittiler. Memleketten, ailelerimizden haber

alıp, durumlarının iyi olduğunu öğrenip rahatladık.

1 Nisan’da Vali Gau, Alen ve askerler arabayla Burıltogay

ilçesine gittiler. Çünkü Manat Batur’un (Kıstaubay boyundan)

100 askeriyle teslim olduğunu haber almışlardı ve onları karşı-

layacaklardı. Buvırşın’a geldiğimiz zaman şehir halkı ve yetkili-

ler bizi sevinerek karşıladılar. Duyduğumuza göre geçen sene

sonbaharda isyancılar Sarısümbe ve Buvırşın halkını zorla göç

ettirmiş. Bu durumu öğrenince çok üzüldük. Bir hafta sonra

Kökenay Teyci ve Badi Bey atlarına binerek kendi memleketleri

olan Kaba ilçesine gittiler. Biz bir arabayla İl Karakol Komutan-

lığına yeni atanmış Mamen (Dungan) ile Sarısümbe şehrine

geldik. Buvırşın’dayken bir gün Razdan İmam, Dolda Zalın,

Reşat ve Japan Beylerle (Jadik boyundan) çay içerken bir şey

söyleyecekmiş gibi kendi aralarında fısıldaşıp durdular. Büyük-

Page 99: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

98

lerden birisi ölmüş olsa gerek onu söylemeye çalışıyorlar diye

rahatsız olmaya başladım. Razdan İmam konuşmaya başladı:

“Dakey, Kogay (eşim) vefat etmişti. Allah rahmet eylesin”

dedi. Elimi kaldırıp dua ettim.

“Babam sağ mı?” Başka kaybımızın olup olmadığını sor-

dum. Gözlerim doldu. Babamı kaybettiğimizi düşünerek çok

korktum.

“Herkes iyi. İstersen telefonla konuşursun” dedi. Onun bu

sözünden sonra kendimi iyi hissetmeye başladım.

“Artık damatların omzuna yük binmiş” dedim. Yukarıda adı

geçen Reşat ve Japan Beyler bize damat oluyor.

Daha sonra imam Kur’an okuyup dua etti. Ben de kayma-

kamlığa gidip babama telefon açtım. Babamın sesini duydum ve

rahat ettim.

Biz Sarısümbe’ye geri döndüğümüzde şehir halkı ve bütün

yetkililer yeni atanmış Vali Gau’ı, yeni teslim olmuş Manat

Batur’u ve Alen Uvan’ı büyük bir ilgiyle karşılıyorlardı. Lakin

meseleye biraz geniş bakıldığında gelecek pek iç açıcı değildi.

1944 yılının sonbaharında Osman Batur’un askerleri Sarı-

sümbe ve Buvırşın halkını silah zoruyla Öraltay’a götürmüş.

Kışı Moğolistan sınırında geçirmişler69. Çok kar yağmış, kıtlık

69 Osman Batur ile ilgili bkz. (Boorman & Howard, Biographical

Dictionary of Republican China-3, 1967, s. 47). Clubb ve Whiting,

Moğollarla Osman Batur kuvvetleri arasında yaşanan çatışmaların 1947

yılı yazında bittiğini aktarmışlarsa da yanılmışlardır (Clubb, a.g.e., 1971,

s. 369; Whiting, a.g.m., 1958, s. 115). Çünkü Barnett, Moğollarla yapılan

mücadelenin bitmediğini sadece azaldığını hatta 1948 yılına kadar 13

çatışmanın yaşandığını kaydetmektedir. Sovyetlerin desteği ile Moğolla-

rın Baytik Boğda bölgesine yaptığı hava harekâtı 1947 yılında bitmişse de

Page 100: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

99

olmuş, hayvanlar ölmüş, hatta açlıktan insanlar da ölmüşler. Bu

nedenle 1945 senesi yaz gelir gelmez fakir fukara kaçarak kendi

memleketlerine göç etmeye başlamışlar. Manat Batur, teslim

olduktan sonra bu fakirlerin göç etmesi kolaylaştı. Askeri yön-

den Urumçi’yle iletişim olmadığı için gıda malzemesi yetersizdi

ve haftada bir kere uçakla temin ediliyordu.

Yeni gelen barış komisyonunun başka çaresi yoktu. Fakat

Haziran ayında 20 kişilik komisyon üyelerinden oluşan heyet

Osman Batur ile görüşmek için Köktogay’a gönderildi. Bunların

arasında Nebi Hacı Ükirday, Şemsi, ağabeyim Hamit ve Sökey

Bey (Şakabay boyundan) vardı. Bu ekip Şirik Şiy’e vardıkların-

da orada Osman Batur’un ordusuyla karşılaşır ve görüşemeden

geri dönerler. Sökey Bey’le birkaç arkadaşı şehit olmuş. Bunun-

la durmadılar. Tekrar barış komisyonundan Şerüşi boyundan

Rahim Zalın, Reşat Bey Abilmacinulını gönderdiler. Bu kişiler

de Osman Batur ile görüşemeyip sınırdan döndüler. Yeni bir

karar alındı bu sefer ben gönderilecektim. Tam hazırlığımı ta-

mamlamıştım ki ele geçirirlerse bırakmazlar endişesiyle beni

göndermediler. Çünkü daha önce il Kazak Kırgız Derneği mü-

dürü Mahmet beyi gönderdiklerinde onu yolda tutuklayıp, Os-

man Batur’a duyurmadan Moğolistan sınırına götürmüşlerdi.

Temmuz ayında Osman Batur ordusuyla Sarısümbe şehrini

kuşattı. Çin hükumeti Altay’daki ordusuna gıda ve mühimmatla

temin edemedi ve durum kötüye gitmeye başladı. Bu durum

birkaç güne kadar uzadı. Manat Batur’un askerleri üstün gelip

kaleyi kuşatma altından kurtardılar. Paraşütle askeri ve gıda

malzemeleri temin ediliyordu ama bazen paraşütü rüzgâr uçurup

götürüyor, karşı tarafın eline geçiyordu.

küçük çatışmalar bir yıl daha sürmüştür. Bkz. (Forbes, Doğu

Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 395). (Y.N)

Page 101: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

100

1945 yılının Temmuz ayı idi. Ortalık biraz durulmuştu ki

babam beni Kalutan’daki Dolda Zalın’ın köyüne gönderdi.

“Biy Hacının torunu Mahmet’in kızına üki (puhu kuşu tü-

yü) takıp (yüzük takmak, nişanlamak) geliniz” dedi babam.

Dolda Zalın köyünde 15 gün durmak zorunda kaldık. Ondan

sonra Küngeyti adlı Biy Hacının köyüne vardık. 10 gün orda

konakladık. Mahmet’in kızı Nazima’ya üki takma (nişan) mera-

simi yaptık. Hazır olmadığımız için hemen dönemedik birkaç

gün yine bekledik. Şunkır’daki Karakol komutanının da Sarı-

sümbeye gideceği hakkında duyum aldık ve oraya gittik. Gü-

venlik müdürü bizimle Urumçi’den gelen bir Çinli idi, onunla

tanışıp sohbet ettik. Benim yanımda iki arkadaşım: Muhtarhan

Şemsiulı ve Vahit Halilulı vardı. 20 tane Rus askerini alarak

Sarısümbeye doğru yola koyulduk.

1945 senesi Temmuz ayının 15’i idi. Yoldaydık. Telsizden

Japonya’nın koşulsuz şartsız (sözleşmesiz, anlaşmasız) teslim

olduğu duyuruldu. Üç kişi askerin önüne geçerek hızla gittik.

Hızlı giderek akşama doğru Sarısümbe’ye vardık. Biz Dol-

da Zalın’a gitmeden önce Sarısümbe Süleyman Batur, Nurgocay

Batur, Kaben Mirza ve Nebi Mirzalar (hepsi de Şakabay boyun-

dan) babamın gizli yürüttüğü siyaset sonucu hükümeti tanımış-

lardı70. Biz Sarısümbe’ye döndüğümüzde babam yanına ağabe-

yim Hamit’i alarak U Ju Şi’nin çağırmasıyla uçakla Urumçi’ye

gitmiş. Alen Uvan da onlarla birlikte gitmiş. Ertesi gün ben Ge-

neral Uvan’a gittim ve ahvali konuşurken General:

“Durum çok kritik, gelecekten ümit yok” dedi. Başka da bir

şey demedi. Ben de hiç bir şey sormadım. İki gün hazırlık yapıp

70 Canımhan Hacı ve arkadaşlarının hükümete destekleri için bkz. (Kul,

a.g.t., 2009, s. 326). (Y.N)

Page 102: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

101

şehri boşaltmaya başladı. Halkın bir kısmı Moğolistan üzerin-

den Çin’e geçmek üzere, ikinci bir kısmı Ertis’i (İrtiş) geçerek

Urumçi’ye gitme niyetinde. Üçüncü bir kısmı ise bunlara katıl-

madan Manat’ın askeriyle beraber dağa çekilme kararı almış.

Bir gün sonra her tarafa askerler giderek, kimin atı varsa

zorla elinden almaya başladı. Bizim ahırda dört tane atımız var-

dı, ahırın kapısını açık bıraktık. İzinsiz alıp götürdüler. General

(paşa) Uvan ve Vali Gau komutasındaki askerlerle birlikte atla

Moğolistan’a gittiler. Albay Li de askerleriyle şehri boşaltarak

Urumçi’ye gitti. Manat Batur’a ulaşamadım. Sonrası şehri terk

ettiğini öğrendim. Çin askerleri şehri boşalttıktan sonra “Şehir-

deki Rus Konsolosu sizi istiyor” diye birisi geldi. Yan komşum

Mamile Zengi’yi yanıma alarak Konsolosa gittim. Konsolos:

“Bugün öğleden sonra Osman Batur’un askeri şehre gire-

cek. Şehri kirletmesin, malı mülkü talan etmesinler” dedi ve

bana bu görevi verdi. Biz de şehirde dolaşarak halkı uyardık.

Öğleden sonra kampa giderken gördüm ki ordunun ön birlikleri

şehre girmiş. Kazakistanlı Tileubergen adlı asker başıyla selam-

laştıktan sonra yoluma devam ettim.

“Delilhan Sügirbayev geliyor” dedi. Biraz gittikten sonra

baktım ki geliyormuş. Beni görünce hemen atından indi. Ben de

attan indim ve ağlaşarak selamlaştık birbirimizle. Görüşmeyeli

çok olmuştu. 1942 senesinde Sarısümbe’de Sovyet Konsolosu,

Delilhan Sügirbayev’i kaçırmıştı. Bir kamyona yüklerin arasına

elini ayağını bağlayarak koymuş ve Jemeney sınırından öyle

geçirmişlerdi. Daha sonra Almatı’ya götürüp eğitim vermişler.

1944 senesi sonunda Moğolistan sınırındaki isyancıların lideri

Page 103: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

102

olan Osman Batur’a götürmüş ve birlikte hareket etmelerini

tembih etmişlerdi71.

O günden beri bugün ilk görüşmemizdi.

Sonra ikimiz birlikte valiliğe gittik. İsyancılar: “Çin ordu-

sunun arkasından Moğolistan sınırına kadar kovalayacağız”

dediler. Kazakistanlı Albay Akim Töstekbay (Esağası boyun-

dan) ve Katiyolla (Şakabay) komutan 300 atlı askerle Çin aske-

rinin peşine düştüler. Bizim köyün yaylasından, Örmegeyti’deki

Moğolistan geçidine onlardan önce varıp önlerini kesmiş, teslim

alıp üç gün sonra geri getirdiler. Bizim ağılın önünde oturuyor-

dum. Çin askerlerini sürü halinde getirdiklerine şahit oldum.

Askerler yaya idi. General Uvan ve Vali Gau ata binmişlerdi.

Askerlerin moralleri bozulmuş, başlarını kaldırmıyordu. Ben de

iyi göremedim. Onları Manas’a kadar götürecek olan komutanla

konuştum. Enver adında bir yiğitti, kendisi bizim köydenmiş. 10

askerle beraber şehirden çıkıp gittiler.

Osman Batur gelmemişti. Gelen liderler de onu beklemedi-

ler. Hemen işlerini yapmaya koyuldular. Şöyle bir seçim yapıl-

dı: Altay valisi olarak Osman Batur, yardımcısı Aripbay (Kaza-

kistan), İl Karakol Komutanı Temirhan (Kazakistan), Siyaset

Dairesi Başkanı Sadık (Kazakistan), Personel Dairesi Başkanı

Delilhan Canımhanoğlu, aynı zamanda Sağlık ve Askeri Eğitim

Dairesi Başkanlığı görevini de üstlenir. Böylece daire başkanları

Kazakistanlılardan, yardımcıları ise yerli kişilerden seçildi. Ka-

zak atlı alay komutanlığına Albay Delilhan Sügirbayev seçildi.

Yardımcısı Albay Akim (Kazakistan); tüm askeri, siyasi ve idari

işleri yönetecek kişi de Genereal Viktorov (Rus, Kazakistan)

daha önce Şın Şi Sey’in yardımcısı olarak askeri okulda görev

71 Canaltay'ın bu söylediklerini kaynaklar da teyit ediyor bkz (Zakenuli,

agm., 2003, s. 51). (Y.N)

Page 104: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

103

yapmış. Yargı mahkemesi hâkimi Köksegen Biy (Botakara bo-

yundan).

Ben, General Viktorov ile özel olarak konuştum. “Osman

Batur’un askerleri bizim köyün hayvanlarını özellikle at ve de-

veleri götürmüşlerdi. Biz de kötü durumdaydık. O yüzden de

alınan hayvanlarımızın iadesi için emir verilse” diye bir mektup

yazmıştım. Bu konuda bana Siyaset Dairesi Başkanı Sadık Bey

çok yardımcı oldu. Onun yönlendirmesiyle generale gittim. Be-

nim ricamı kabul etti ve hayvanlarımızı geri alma izni verirken

şöyle dedi:

“Biz askeri, halkın yardımıyla geçindiriyoruz. Sizin de bir

yardımınız dokunsun.” Ben de:

“Birkaç deveyle atı bırakıyorum, çünkü askerin elindey-

miş.” Hemen her tarafa adam saldım. Çıkarabildiğimiz, tanıya-

bildiğimiz kadarını toplattırdım.

9 Eylül 1945’te Kulca’da Doğu Türkistan Cumhuriyetini

ilan eden cumhurbaşkanı Alihan Töre Altay’a geldi. Yanında da

Milli Ordu Başkomutanı Korgeneral Iskakbek (Kırgız) vardı.

Onlarla selamlaşıp konuştum. Alihan Töre orta boylu, sakalı

düzgünce kesilmiş, yumuşak huylu, dindar bir adam idi. İki gün

sonra şehir halkına büyük bir davet verdi. Altay’daki resmi gö-

revliler, şehrin ileri gelenleri, aksakallar, din âlimleri ve Sarı-

sümbedeki Sovyet Konsolosu davete katılanların arasında idi.

Alihan Töre iki saatlik bir konuşma yaptı. Bütün yaşadıklarını

anlattı.

“Ben İle ve Tarbagatay illerini bağımsız ettim. İşte bugün

Altay ilinde sizlerin huzurunda bulunmaktayım. Allah’a sonsuz

şükürler olsun ki Doğu Türkistan Cumhuriyeti kuruldu. Artık

Çin yönetimi bitti. Altay, cumhuriyetimizin bir parçası sayılır.

Page 105: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

104

Osman Batur ilin valisidir. Dün Çin yönetimi dinimizi, canımı-

zı, malımızı, namusumuzu ve vatanımızı hiçe saymıştı. Bugün

rahat ve huzur içinde yaşayabiliyoruz. Halkımızın bunun kıyme-

tini bilmesi lazım. Birlik ve beraberliğimizi güçlendirip, barış

getirmemiz gerek” dedi. Böylelikle bazı ayet ve hadislerle bir-

kaç önemli örnekler vererek, sözünü bitirdi. Dördüncü gün ise

sabahleyin arabayla Kulca’ya geri döndü.

10 Ekim 1945’te 300 atlı asker ile Osman Batur Sarısümbe

şehrine geldi. Resmi daire başkanları, aksakallar ve halk olarak

çok sıcak karşıladılar onu. Osman Batur’a özel olarak zemzem,

hurma ve tespih alarak görmeye gittim. Zemzemi içti ve hurma-

dan yiyip çok sevindi. Ben gittiğimde yanında Köksegen Biy,

Kalman Hacı ve bir kişi daha oturuyordu. Kalman’a üçüncü

kişiyi sorduğumda: “Moğolistan sınırından gelen, Batur’un da-

nışmanı Kalibay adında bir genç” dedi. Osman Batur, batur de-

necek kadar yapılı, tıknaz, kırmızı yanaklı, elli yaşlarında bi-

riymiş. Ağırbaşlı, çok konuşmayan, heybetli bir adamdı. Bir

saat kadar yanlarında kalıp eve döndüm.

Bir gün baturun bize damat olduğunu öğrendim. Büyük de-

demizin kardeşi Jarimbet (Yar Muhammet) Aksakalın kızıyla

evlenmiş ve ondan Osman’ın büyük oğlu Şerziman doğmuş.

Sonra ben de daha yakından tanışmaya çalıştım. Osman Batur

cumayı kılmak için Oy pazarındaki Uygur camiine gelirdi. Ben

de her cuma o camide vaaz verir, hutbe okurdum. Bir gün ak-

şam vakti baturun evinde sohbet ediyorduk:

“Bana din dersi öğret, şeriat hükümlerini açıkça anlatan bir

kitap oku” dedi. Batur, Şerifhan’ın ona hususi olarak yaptığı

dairede otururdu. Bizim ev ona bir kilometrelik mesafedeydi.

Derken, derse başladık. İki günde bir gelirdim. “Daka-i Kul

Page 106: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

105

Ahbar” adlı Arapça vaaz kitabı vardı. Şeriatı hükümlerini açık

açık anlatan kitaptı. Onu okumaya başladık.

İyi bir dost da olduk. Bir gün makamındayken Delilhan Sü-

girbayev beni çağırdı:

“Bugün Batur bir talimat verdi. Kadınlar kurumlarda çalış-

masınlar, ortalıkta açık gezmesinler, erkekler saçlarını uzatma-

sınlar. Bu konuda sen Batur’la görüşüp, bir orta yol bulsan iyi

olurdu” dedi. Ben:

“Önümüzdeki toplantıda konuya açıklık getirmeye çalışı-

rım” dedim. Batur bir gün valiliğe geldi. Daire başkanları da

toplandılar. Genel sekreter Salimcan (Jadik boyundan) gündem-

deki meseleleri sıraladı. Toplantı günü genel sekretere yeni bir

gündem maddesi eklettim.

15 Ekim 1945’te daire başkanları valilikte toplandılar. Bir

müddet sonra Batur da teşrif etti. “Bugün Sağlık Dairesi Başka-

nı Delilhan Hacının teklifini değerlendireceğiz” dedi. Ben de

kalkarak kadınların çalışması konusunu biraz anlattım.

“Çoğunuz bilirsiniz, hastanede daha çok kadınlar çalışır.

Bunun böyle olması da gerekmektedir. Çünkü hastane eğlence

yeri değil. Hastalara iyi bakılıp, iyileştirilmesi gereken bir yer.

Temizliğin en üst düzeyde olması gereken yer. Kadın hastalara

da onların bakması icap eder. Doğum yapan kadınlara da onlar

bakarlar. Kızları muallimelerin okutması lazımdır. Daha birçok

iş vardır ki bunları sadece kadınlar yapmalıdır. Hal böyleyken,

kadınların çalışmasına izin verilmesi daha doğru olur diye düşü-

nüyorum” dedim. Batur söylediklerimi anlayışla karşıladı.

“Böylesi işleri siz kendiniz yönetebilirsiniz” diye makul bir

cevap verdi. Batur söylediklerine şunları da ekledi:

Page 107: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

106

“Rakı içmeyeceksiniz, kumar oynamayacaksınız, saçlarınızı

uzatmayacaksınız.” Bu konuların bir daha üzerinde durulmasına

lüzum kalmadı. Mesela, Mukaş Jakeunlı (Merkit boyundan),

Askar Tatanaylar (Kazıbek boyundan) küçüklüğünden beri saç-

larını uzatırlardı. Hemen saçlarını kestirdiler. Sonuç olarak deni-

lebilir ki çatışma durdu, barış geldi, halk huzur içinde yaşamaya

başladı. Lakin Batur, General Viktorov ile konuşmasında baş-

kanlar seçiminin ondan önce yapılmasını ve çoğunun Kazakis-

tanlı olmasını hoş karşılamayıp: “Bensiz her şeyi kendiniz yö-

netmişsiniz” demiş. General ise:

“Halk da sizindir, yurt da sizin. Cumhurbaşkanı Alihan Tö-

re Altay’a geldi. Burada çok kalamayacağı için bazı işlerde ace-

le etmek gerekti” dedi.

Osman Batur sıradan bir insan değildi. Doğuştan yetenekli,

zeki biriydi. Beş vakit namazını eda ederdi. İslam’a sadık bir

adamdı. Generale kırgınlığını söylemesinde derin bir anlam

vardır. Daha önce devlet işlerinde görev almasa da bu alanda

tecrübesi olmasa da, idari işlerde müthiş bir yeteneği vardı. İleri

görüşlü, derin düşünen, sorumluluğunu aldığı işi sonuna kadar

götüren tam bir yiğitti.

Page 108: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

107

JANG JE JUNG DÖNEMİ

U Ju Şi Doğu Türkistan meselesini diplomatik yolla çöz-

mek için elinden geleni yaptı. Lakin başarılı olamadı. Bu sebep-

le 1946 senesi Mart ayında Nankin’e geri döndü. Onun yerine

Merkezi hükümet Doğu Türkistan bölgesinin sorununu barış

yoluyla çözmesi için dört yıldızlı General Jang Je Jung’u72

Urumçi’ye gönderdi. O, altı bölgenin askeri, siyasi ve idari işle-

rinden sorumlu başkan idi. (Ona Jang Guan da derlerdi)73. Yö-

nettiği bölgeler şunlardır: Şançu, Şınghay, Kansu, Ninşa, Anşi,

72 Çinli olan ve 1891 yılında doğan Chang Chih-chung, Çin’in Anhwei

vilâyetindeki Ç’ao hsien Bölgesi’nde dünyaya gelmiştir (Forbes, Doğu

Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 348). 1911 yılında gerçekleşen

ihtilâle katılmış ve daha sonra Sun Yat-sen ve Chang Kai-shek’in maiye-

tinde çalışmıştır. 1945’te Chang Kai-shek kuvvetlerinin Lançov’daki

kuzeybatı karargâhında başkomutan olarak görev yapmıştır (Boorman &

Howard, Biographical Dictionary of Republican China-1, 1967, s. 41-

43). Aynı yıl Ağustos ayında Doğu Türkistan’a gönderilen Chang Chih-

chung, Gulca’da bağımsızlığını ilan eden Doğu Türkistan Cumhuriyeti

yöneticileri ile görüşmüş ve onları barış masasına oturtmayı başarmıştır

(Clubb, a.g.e., 1971, s. 367; Lattimore, Pivot of Asia, 1950, s. 89-90;

Barnett, a.g.e., 1963, s. 248-249). Mart 1946’dan Mayıs 1947 yılına kadar

Urumçi’deki Kuomintang Yönetimi’nin hükümet başkanı olmuştur

(Boorman & Howard, Biographical Dictionary of Republican China-3,

1967, s. 424). Chang Chih-chung döneminde önemli ıslahatlar gerçekleş-

tirilmeye çalışılmış ve ılımlı bir yönetim modeli uygulanmaya çalışılmış-

tır. Chang Chih-chung, Mayıs 1947 yılında koltuğunu Mesut Sabri Bay-

kozi’ye bıraktıktan sonra 1949 yılına kadar yine Chang Kai-shek’in hiz-

metinde çalışmaya devam etmiştir (Barnett, a.g.e., 1963, s. 252). Ancak

daha sonra Çin Komünist Partisi yönetimiyle Pekin’de kalmıştır. (Y.N) 73 Chang Chih-chung ile ilgili bkz. (Boorman & Howard, Biographical

Dictionary of Republican China-1, 1967, s. 44; Gültepe, agm., 1996, s.

53). (Y.N)

Page 109: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

108

Doğu Türkistan. General Jang, Urumçi’ye gelir gelmez ülkenin

siyasi ve askeri işlerine baktı74.

Yukarıdaki meseleyi çözmek için Sovyetler Birliğinin yar-

dım etmesini istedi. Sonra Sovyetler Birliğinin Urumçi’deki

Başkonsolosu Ablasov’un yardımcı olacağı bildirildi. General

Jang, Çin genelinde tanınan, çok kabiliyetli Çan Kay Şek’in sağ

kolu ve güvenilir adamıydı. Orta boylu, geniş düşünen, siyasi

yeteneği çok güçlü ve hitabeti güzeldi. Uluslararası bir sorun

yaşansa ya da herhangi bir meselede bu adam bulunurdu.

Ekim 1945’te isyancılarla anlaşma başladı. Ateşkes ilan

edildi. Merkezi Çin hükümeti vekili General Jang ile Doğu Tür-

kistan’ın vekilleri arasındaki anlaşma her ne kadar Ekim 1945’te

başlamış ise de Çinli vekiller Doğu Türkistan adının kullanılma-

sına ikna olmadılar. Nihayetinde Urumçi’deki Sovyet Başkon-

solosunun araya girmesiyle Doğu Türkistan Halk Cumhuriyeti

adının resmi olarak silinmesine (iptal edilmesine) ve karşı tara-

fın “Halk Vekilleri” adıyla anlaşmaya devam etmesini sağladı-

lar75. 6 Haziran 1946’da karşılıklı anlaşmaya imzalar atılmıştır.

74 Yeni hükümeti kuran Chang Chih-chung, Sinkiang valiliği görevine 29

Mart 1946’da Wu Chung-hsin’i atamıştır. Ancak Lattimore, Wu Chung-

hsin’inin Sinkiang valiği görevine başlama tarihi Temmuz 1946 olarak

vermektedir. Bkz. (Lattimore, Pivot of Asia, 1950, s. 90). Bu gelişmelere

bakıldığında Wu Chung-hsin’in, Nisan 1947’de artık eski gücünü yeniden

elde etmeye başladığını ve bu gücü sayesinde Merkezi Çin Hükümeti’nin

Devlet Meclisi üyeliğine kadar yükseldiğini unutmamak gerekir. Bkz.

(Boorman & Howard, Biographical Dictionary of Republican China-3,

1967, s. 424). (Y.N) 75 Chang Chih-chung’un bu politikası sonrası Doğu Türkistan’ın Kuomin-

tang İdaresi’ndeki diğer yedi vilâyetinde katı bir politika uygulamayı

düşünen Çinliler, Gulcalı (Üç Vilâyet) vekillere karşı harekete geçmek

için yeniden hazırlıklara başlamıştır. İlk olarak da Kuomintang üyelerinin

sayısını Doğu Türkistan’da arttırma politikası içine girmiştir. Bu politika-

larını Chang Chih-chung devrinin sonuna kadar da sürdürmüşlerdir

Page 110: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

109

İmza atanlar: Merkezi Hükümet Vekili General Jang Je Jung,

Halk Vekilleri: Rahimcan Abilhayır Töre (Uygur), Ahmetcan

Kasimî (Uygur). İmzalanan anlaşma 11 maddeden ibaretti: 1)

Seçim özgürlüğü; 2) Din özgürlüğü; 3) Genel iletişimde (komü-

nikasyon) Uygurca ve Çincenin kullanılması; 4) İlk ve ortaokul-

larda eğitim azınlıkların ana dilinde olması; 5) Milli kültür ve

güzel sanatlar özgürlüğü; 6) Basın yayın ve toplantı yapma öz-

gürlüğü; 7) Gümrük vergilerinin düzenlenmesi; 8) Halkın yurt

içinde ve yurt dışında ticaret yapma özgürlüğünün olması; 9)

Bölgesel yönetimin yeniden kurulması. Hükümet üyesi 25’tir.

Merkezi hükümet 10 tanesini atar, geriye kalan 15 üyeyi halk

kendi seçer. 10) Milli ordu kurmaya müsaade edilmesi; 11) Ta-

raflar esir alınan tutsakları sözleşme imzalandıktan 10 gün sonra

serbest bırakması.

Böylece Üç Bölgenin halk vekilleriyle anlaşma yapıldıktan

sonra, General Jang Güney Doğu Türkistan’a gidip, kargaşaya

son verip, huzur getirmek için çalışmaya başladı.

Doğu Türkistan Bölge hükümeti 25 üyeden oluşur76. Bu se-

ferki birleşik hükümete kazaklardan: Canımhan Hacı; Maliye

Bakanı, Salis77 (Nayman boyundan); Genel sekreter yardımcısı,

(Lattimore, Pivot of Asia, 1950, s. 92-93). Urumçi’de ise Çinli idareciler

imzalanan anlaşmayı tatbik etmediler. Bkz. (Boorman & Howard,

Biographical Dictionary of Republican China-1, 1967, s. 44). Bu ve

diğer olaylardan sonra Urumçi’de 1947 yılı başlarında geniş kapsamlı

gösteriler yapılmış ve halk ayaklanmıştır. Bkz. (Forbes, Doğu

Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 380). (Y.N) 76 Doğu Türkistan Bölge Hükümeti üyeleri için bkz. (Barnett, a.g.e.,

1963, s. 149). (Y.N). 77 Uygur asıllı olan ve doğum tarihi bilinmeyen Salis, 1946-1947 yılında

Chang Chih-chung tarafından oluşturulan koalisyon hükümetinde genel

sekreter yardımcısı olarak görev almıştır. Yolbars Han ile birlikte önce

Gasköl’e ve daha sonra Hindistan tarafına kaçmıştır. 1950-1951 kışında

Page 111: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

110

Delilhan Sügirbayev78; Sağlık Dairesi Başkanı, Osman Batur;

hükümet üyesi, Uygurlardan; Ahmetcan Kasimî, Abilkerim

Abbasov, Rahimcan Sabiri, Mehmet Emin Buğra, Sayfeddin

Azizi79, Abdilkerimhan Maksum, İsa Yusuf Alptekin80; Tatar-

Tibet’te erzak ve malzeme taksimatı üzerine çıkan tartışma yüzünden

Yolbars Han’ın adamları tarafından öldürüldüğü haberi verilmiştir. Bkz.

(Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 465). (Y.N) 78 Doğum tarihi bilinmeyen Delil Han, Kazak liderlerinden biridir

(Barnett, a.g.e., 1963, s. 275; Karahoca, a.g.e., 1960, s. 22). İlerici ve

Sovyet yanlısı olarak bilinen grupla birlikte hareket etmiştir. Osman Ba-

tur’un yönetimle ters düşüp ayrılmasından sonra Altay bölgesinin yöne-

timini eline geçirmiştir. Pekin’e giderken, 27 Ağustos 1949’da uçağın

düşmesi sonucu diğer ilerici grup üyeleri ile beraber bu kazada ölmüştür.

Bkz. (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 444). (Y.N) 79 1914’te Artuş’ta dünyaya gelen Seyfeddin Azizî, zengin bir tüccarın

oğludur. Tahsiline önce Doğu Türkistan’da daha sonra ise Taşkent’te

devam etmiştir. Rusçayı iyi bildiğinden Sovyet Komünist Partisi üyesi

olmuştur (McMillen, a.g.e., 1979, s. 34-37). Çok kısa bir süre Afganis-

tan’da yaşamış olan Seyfeddin Azizî daha sonra Doğu Türkistan’a dön-

müştür. Doğu Türkistan Cumhuriyeti yönetimindeki İlerici grubun içinde

yer almıştır. 1945-1946’da Millî Eğitim Bakanlığı yapmış ve daha sonra

1946-1947’deki Chang Chih-chung yönetiminin zamanında kurulan koa-

lisyon hükümetinde Maarif Bakanlığı görevini üstlenmiştir (Barnett,

a.g.e., 1963, s. 250; Hayit, Türkistan Devletlerinin Millî Mücadeleleri

Tarihi, 2004, s. 329; Karahoca, a.g.e., 1960, s. 22). Aralık 1949’da Çin

Komünistlerinin Urumçi’de kurdukları hükümette başkan yardımcısı

olmuştur (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 411).

1955’te Doğu Türkistan (Sinkiang) Uygur Özerk Bölgesi’nin başkanı

olmuştur. 1978’de Mao Tse Tung öldükten sonra işbaşından uzaklaştırıl-

mıştır (Bonavia, agm., 1978, s. 24; McMillen, a.g.e., 1979, s. 300-307).

(Y.N) 80 Kaşgar’ın Yeni Hisar nahiyesinden dünyaya gelen İsa Yusuf Alptekin,

Sovyet ve komünist karşıtı bir Türk milliyetçidir. Aydın bir kişi olan İsa

Yusuf Alptekin, Sheng Shih-tsai Döneminde Çin’e kaçmak zorunda kal-

mıştır. Önce Nanking’e daha sonra ise Chungking’de yaşamak zorunda

kalmıştır. İsa Yusuf Alptekin, burada Mehmet Emin Buğra ile beraber

“Tian Şan” ve “Altay” dergilerini çıkartmıştır (Alptekin İ. Y., Esir Doğu

Page 112: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

111

lardan: Burhan Şahidî81. Diğerleri Çinli, Dungan vesaire millet-

lerden seçildi82.

Türkistan İçin-1, 2010, s. 427; Karahoca, a.g.e., 1960, s. 25). 1945’te

tekrar anavatanı Doğu Türkistan’a dönmüştür. Chang Chih-chung Hükü-

metinde azalık görevinde bulunmuştur. Daha sonra ise Mesut Sabri dö-

neminde ise Doğu Türkistan Hükümeti Genel Sekreteri olarak görev al-

mıştır (Lattimore, Pivot of Asia, 1950, s. 90). Ocak 1949’da bu görevin-

den azledilmiştir. 1949 yılının sonlarında Mehmet Emin Buğra’yla bera-

ber Karakurum yolundan Hindistan’a kaçmış ve daha sonra İstanbul’a

yerleşmiştir. (Y.N) 81 Tatar asıllı olan ve 1894 yılında dünyaya gelen Burhan Şehidî, Aksu’da

dünyaya gelmiştir. Wu Chung-hsin hükümetinde de vazife alan Burhan

Şehidî, 1946’da Chang Chih-chung liderliğinde kurulan koalisyon hükü-

metinde reis yardımcılığı görevinde bulunmuştur (Forbes, Doğu

Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 360). 1949’da Doğu Türkistan’ın

hükümet reisi olarak Mesut Sabri Baykozi’nin yerine geçmiş ve Çin Ko-

münist Partisi yönetimi altında 1955’e kadar bu görevi yapmıştır

(Boorman & Howard, Biographical Dictionary of Republican China-1,

1967, s. 4). Daha sonra Çin Müslümanlar Cemiyeti’nin yetkili vekillerin-

den biri olmuştur. Usta bir dilci olan Burhan Şehidî, 1953 yılında ilk defa

Uygurca-Çince-Rusça bir sözlük hazırlamıştır. Burhan Şehidî 1989’da

ölmüştür (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 439).

(Y.N) 82 Kurulan hükümette görev alan Çinli yöneticiler için bkz. (Lattimore,

Pivot of Asia, 1950, s. 90-91; Barnett, a.g.e., 1963, s. 250-251). İsa Yusuf

Alptekin’in ve Canımhan’ın fotoğrafları için bkz. (Buğra, Doğu

Türkistan’ın Hürriyet Davası ve Çin Siyaseti, 1954, s. 69, 90). Chang

Chih-chung hükümetinde görev alan Çinliler ise Genel Sekreter Liu

Meng-hsun, Sosyal Yardım Bakanı Khu Chien-chi ve yaklaşık 100 bin

askerin başında bulunan Shung Hsi-lien bulunuyordur (Lattimore, Pivot

of Asia, 1950, s. 90-91). Uygur asıllı ve Kuomintang ile ilişkileri olan

Mesut Sabri Baykozi ise bu hükümette görev almamıştır. Ancak Genel

Müfettiş (Denetim Bakanı) sıfatıyla doğrudan Nanking Hükümetine bağlı

olarak bu görevi yerine getirmiştir (Karahoca, a.g.e., 1960, s. 22). Bu

üyeler içinde Chang Chih-chung, Mesut Sabri Baykozi ve Tungan Wang

Tseng-şen dışındaki diğer üyeler reform taraftarı olmadıkları gibi İli Gru-

bu ile de işbirliği yapılmasına karşı idiler. Shung Hsi-lien görünürde Çin

Page 113: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

112

Varılan karar aslında çok önemliydi. Bölge yönetimine

şikâyetlerini bildiremeyen halkın başkan yardımcısı, artık bakan

ve yönetim üyesi olmuştu. Diğer yönden Üç Bölgede de milli

ordu kurmaya izin verildi. Bu daha önce görülmeyen bir şeydi83.

Bu anlaşma 1946’da Urumçi’de imzalandı. 1 Temmuz’da

kutlama töreni yapıldı. Yeni koalisyon hükümeti resmi göreve

atananları duyurdu. 4 Ekim 1946’dan itibaren birleşik hükümet

General Jang, Ahmetcan, Burhan, Emin ve Sayfeddin Güney

Doğu Türkistan’da yapılacak seçimi denetlemesi için: Kaşgar,

Hoten, Yarkent ve diğer bölgeleri gezerler, birçok değişiklik

yapılır. Abdilkerim Maksum’un Kaşgar’a vali seçilmesine halk

itiraz eder. Bu itirazı askeri birlikler de destekler. Bu sebeple

hükümet üyeleri arasında bir tartışma başlar. Bazıları: “Görevi-

ne devam etsin” der ama bazıları halkın fikrine uygun olarak

“İstifa etsin” derler. Sonuç ise Abdilkarimhan Maksum’un istifa

etmesidir. Çünkü çoğunluk böyle istemiştir.

25 Şubat 1947’de hükümet meclisi açılır. O gün on binlerce

insan ayaklanır. Birçok insan hayatını kaybeder; “Ahmetcan

Kasimî karşımıza çıksın, açıklama yapsın” talebinde bulunurlar.

Sonunda Ahmetcan çıkıp sorulara cevap verir. Lakin halk bu-

nunla tatmin olmaz. Ahmetcan o kadar utanır ki Salis ile baba-

mın arkasına gizlenir. Durum kontrolden çıkmaya başlayınca

polis Ahmetcan ile Burhan’ı arka kapıdan çıkarıp götürürler. O

zaman General Jang yoktu. Geldiğinde olanları duyunca, toplan-

Komünist Örgütü’nün rakibi olan Politik Bilim Grubu ile bağlantılıdır.

Fakat bu onun İIi grubuna sempati ile yaklaşmasına neden olmamış ve

destekçilerine başlıca düşmanımız İIi Grubudur dediği söylenir. Bkz.

(Lattimore, Pivot of Asia, 1950, s. 90-91; Chen, a.g.e., 1977, s. 250).

(Y.N) 83 Milli ordunun kurulması ile ilgili bkz. (Barnett, a.g.e., 1963, s. 249-

250; Whiting, a.g.m., 1958, s. 110). (Y.N)

Page 114: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

113

tısında çok kızmış. İşte o tarihten itibaren o gün “25 Şubat Ola-

yı” olarak bilinir.

4 Nisan 1947’de bölge hükümeti başkanı yardımcısı Burhan

Şahidî, başta General Dang Bi Gan olmak üzere 10 kişilik heyet

soruşturma için uçakla Sarısümbe’ye geldi. İl tiyatro salonunda

halkın da katılımıyla büyük bir toplantı gerçekleşti. Burhan Şa-

hidî 11 maddeli anlaşmayı detaylı bir şekilde anlattı. “Tüm hal-

kın birlik ve beraberlik içinde barışın sağlanması için aktif ça-

lışmalar lazımdır” dedi. Hem de temsilcilerin 11 maddeli an-

laşmaya olan görüşlerini alıp soruşturma için geldiğini söyledi.

Konuşma sırasında Burhan, Osman aleyhinde konuşup onu ka-

ralamaya çalıştı. Sonunda ise Osman Batur’u eşkıyalıkla suçla-

dı. Tabi ki bu yersizdi. Çünkü Osman Batur 11 maddeli anlaş-

mada hükümet üyesi ve Altay’ın valisi idi. Komünizme, Şın Şi

Sey’e karşı mücadeleyi başlatan bir kahramandı. Ne kadar kötü-

leme, karalama veya şikâyet varsa koalisyon hükümetinin

(Urumçi’deki) kararıyla olması lazımdı. Osman Batur Kökto-

gay’daki köyüne tatile gittiği için bu toplantıya katılmamıştı.

Burhan, Altay’a geldiğinde ben, Personel ve Sağlık Dairesi

Başkanı idim. Burhan beni valiliğe konuşmak için çağırdı. Bir

saat gibi konuştuk; “Baban Üç Bölge Hükümetine (Doğu Tür-

kistan Hükümetine) karşı, gomindan hükümetini destekliyor.

Altay’da halk rahat, huzurlu bir hayat sürüyormuş. Siz babanıza

bunları anlatan bir mektup yazınız” dedi. Devamında beni mutlu

eden iki şey söyledi; 1) Babam bana 400 Doğu Türkistan doları

göndermiş. Çantasından çıkartıp bana uzattı. (tam o günler

maddi durumum kötü idi). İçimden çok sevindim. 2) Ağabeyin

Hamit’in nişanlısı yola hazırlansın. Uçakla Urumçi’ye götüre-

ceğim. Bu da bir mutluluk sebebi oldu. Ben babama bir mektup

yazdım. Herkesin iyi ve her şeyin yolunda olduğunu yazdım ve

“Gelininiz Zada’yı gönderiyorum,” dedim. Ama Burhan’a: “Ba-

Page 115: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

114

bama akıl veremem. Bu saygısızlık olur” deyip mektubu eline

verdim. Babamın kardeşi Şerifhan’ı da çağırmıştı. O da bizzat

kendisi mektup yazdı. Burhan’ın Altay’a gelmesi benim için

çok iyi oldu. Babamın iyi olduğunu öğrendim ve çok sevindim.

Burhan, ağabeyimin eşini de alarak Urumçi’ye geri döndü.

Burhan Şahidî sormadan soruşturmadan Osman Batur’a

‘eşkıya’ demişti. Bir de ‘Osman’ın ordusu Köktogay halkına

eziyet etti” dedi. Osman Batur kendi akrabalarına kendi halkına

nasıl eziyet etsin? Buna beş yaşındaki çocuk bile inanmaz.

Osman Batur tatildeyken üç bölgenin kumandanı Korgene-

ral Iskakbek, Altay’daki kumandan Tuğgeneral Delilhan Sügir-

bayev ve Altay’daki Sovyet Konsolosu Batur’un köyüne gider-

ler. Osman üç gün kadar bunları evine yaklaştırmaz. Ancak dör-

düncü gün izin verir görüşmeye. Sovyet Konsolosu söz alarak:

“Ortada bazı yanlış anlaşılmalar var. Onun için kusurları-

mızı affedesiniz. Yeniden bir anlaşma yapalım. Bütün Altay

halkına hele ki Aytugan ilçesi için özel yardım edeceğim, söz

veriyorum” deyip, çantasından bir altın madalya çıkarıp Batur’a

verdi. Batur madalyayı eline alır ve:

“Ben kadın değilim ki boncuk takayım, al bunu sen tak”

deyip yanında bulunan eşi Bayan’a verdi. Konuşma burada bit-

mişti, bunlar da yavaşça otele gittiler. Bu arada Kanatbay Baş-

kan ve birkaç kişi gelip Batur’a dediler ki:

“Bunları bırakmayalım. Ya öldürelim ya da tutuklayıp

Urumçi’ye gönderelim.” Batur onların dediklerini kabul etmedi.

“Elçiyi tutuklamak da öldürmek de olmaz” dedi. Gelenler

de o gün geldikleri gibi Sarısümbeye geri döndüler.

Page 116: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

115

Albay Leskin (Rus) ordusuyla beklenmedik bir saldırıyla

Osman Batur’un köyünü ele geçirmek için yola çıkar. Sınıra

ulaştığında devriyedeki askerlere rastlar. Çatışmaya başlarlar.

Leskin “Köktogay halkı Batur’la ittifak etmesin” diye halkı

Sarısümbe ilçesine göçmeye zorlar. Oradan göç eden Köktogay

halkı bizim yaylaya gelir. Göçe zorladığı halkın 10 bin koyunu-

nu ise askerin önüne koyarak Jemeney sınırından Sovyetler Bir-

liğine gönderir.

Leskin, Sarısümbe’ye geldiğinde ise Altay il yönetimi kar-

şılar ve sanki düşmanı yerle bir etmiş gibi boynuna altın madal-

ya takılır. Biz yaralı askerleri hastaneye götürdük.

Kaçıp gelen halkı görüyoruz. “Yalancının mumu yatsıya

kadar” dedikleri gibi arkadan konuşup yalan söyleyip, Osman’ı

karalamakla mesele çözülür mü? Burhan, bir de utanmadan koa-

lisyon hükümeti başkanı Jang’a yalan haber vermiş. Babam:

“Burhan, artık gidip Osman’la durumu konuşsunlar, böyle

devam ederse mesele çözülmez” dediğinde, Burhan:

“Ben eşkıyayla konuşmam, Osman’a gitmeyeceğim” demiş.

Başkan Jang da babam gibi düşündüğünü bildirerek:

“Osman’a gitseniz iyi olur” demişse de Burhan yine itiraz

etmiş. Buna bakılırsa, koalisyon hükümeti üyeleri hükümeti

destekleyeceklerine fitne fesatla uğraşıyorlar. O yüzdendir ki bu

hükümet fazla yaşamayacak gibi.

Osman Batur ile iyi bir dost olduğumuzu söylemiştim.

1947’de Batur ile kendi evinde sohbet ederken:

“Ben bir rüya gördüm. Yukarıya doğru tırmanıyordum.

Tırmandıkça nefesim kesiliyordu. Birden ‘geri dön, geri dön!’

denildiğini duydum, gözümü açtığımda rüya olduğunu anladım”

dedi ve gördüğü rüyayı kendisi yorumladı:

Page 117: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

116

“Ben Şıng Şi Sey’e karşı idim. Komünizme de karşıydım.

Şıng Şi Sey gitti. Şimdi komünistler düştü peşime. Gördüğüm

rüya haktır, ben şu an yürüdüğüm yoldan dönerim” dedi. Ya-

nında eşi Bayan da vardı. Ben:

“Allah hayretsin. Önce tatile gidip bir dinleniniz” dedim.

Çünkü Batur üç aydır ayağını yere basamıyordu. O da şöyle

dedi:

“Sovyet Konsolosunun doktorları gece yarısı gelip bana

bakmışlardı. İlaç yazdılar. Ben onlara güvenmiyorum. Kötü

niyetleri olduğunu düşünüyorum. Verdiği ilaçları almadan çöpe

atıyorum” dedi.

Eşi Bayan:

“Doğrudur, hiç ilaç almaz” dedi.

Ben:

“Öyle olursa ayağınız iyileşmeyebilir. Başka bir doktora

göstermek lazım” dedim. Söylediklerim aklına yattı. Ondan

sonra Batur, Sarısümbe’den ayrıldı, Köktogay’a köyüne döndü.

Giderken:

“Ben yokken sizlere hem yol yordam göstermesi için hem

de birlikte çalışmanız için yerime Uvatkan’ı (Molkı boyundan)

bırakıyorum.”

Delilhan Sügirbayev, Haziran’ın sonunda devlet yöneticile-

rini Sarısümbe şehrine davet etti. Yöneticileri bir araya getirip

şöyle dedi:

“Aldığımız istihbarata göre Osman Batur Urumçi Hüküme-

tiyle gizli irtibata geçmiş. Hepimiz Batur’un karşısına çıkalım.

Hal hatır soralım. Meselenin aslı neymiş, öğrenelim” dedi. Öy-

Page 118: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

117

lece, Delilhan Sügirbayev, Abilmacin Gün, Kökenay Teyci,

Töstekbay, Nebi Hacı Ükirday, Köksegen Biy ve diğerleri Os-

man Batur’un köyüne gittiler. Onlar geldiğinde Batur’un ayağı

iyileşmiş hatta halkı toplayarak konuşuyordu. Osman Batur:

“Geldiğiniz iyi oldu,” dedi. Onlarla üç gün toplantı yaptı.

Bu toplantıya ben gidemedim. Çünkü bu benim işime gelmezdi.

Babam, Osman Batur ile ittifak halindeler. Bu durumu Sügirba-

yev’a anlattım, o da: “Tamam, gitmesen de olur” demişti. Yöne-

ticiler 15 gün içerisinde geri döndüler.

Osman Batur, Jaken Hacı aracılığıyla Bölge Ordu Komuta-

nı General Sung Çi Leng ile iletişime geçip müttefik olmuş.

General Sung ilişkiyi daha da güçlendirmek için dört Çinliyle

beraber telsiz de yollamış. Batur’a giden yöneticiler ona:

“Makamınıza geri dönünüz, kusurumuz olduysa özür dile-

riz. Sizin yönetiminiz altında çalışırız” derler. Mezkûr konuyla

ilgili üç günlük toplantıdan bir sonuç çıkmamış. Batur şöyle net

bir cevap vermiş; “1) Alihan Töre geldiğinde benim fikrimi

almadan Altay ilini Doğu Türkistan’ın bir parçası demiştir. 2)

Danışmadan, kurumlara yöneticileri sadece Kazakistanlılardan

seçmiştir. 3) Doğu Türkistan’ın cumhur reisi Alihan Töre’yi

kim azlettirdi, makamından benim hiç haberim olmadı. 4) Duy-

duğuma göre, Doğu Türkistan adını kaldırıp Çin ile 11 madde

içeren bir anlaşma imzalanmış. Ondan da haberim yok. Kökto-

gay’a tatile geldiğimde, halkımı kılıçtan geçirip, mallarımıza el

koyuldu. Bütün bunları yapan Sovyetler Birliği ve onun inşa

ettiği kukla gibi hükümet. Ben kimseye oyuncak olmayacağım.

Ben başından beri komünizme karşıydım. Bu mücadeleme son

nefesime kadar devam edeceğim. Ben Çin’e karşı değilim. Ama

önce siz düştünüz Çin’le birlik peşine. Ben de ittifak yaptım

ama benimki komünist değil. Kim ki komünizme karşıysa ben

Page 119: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

118

ona katılacağım. Ben şan şöhret peşinde değilim. Kısacası şehre

geri dönmeyeceğim” dedi. Ondan sonra kimsenin ağzını bıçak

açmadı ve hepsi geri döndüler.

Page 120: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

119

MESUT SABRİ DÖNEMİ

1946’da Doğu Türkistan Bölgesi Hükümet Başkanı seçilen

Jang Je Jung 17 Mayıs 1947’de Merkezi Hükümetin fermanıyla

görevi değiştirildi. 19 Mayıs 1947’de Nankin Gomindan Hükü-

meti, Doğu Türkistan Bölgesi Hükümeti kadrolarını değiştirdi

ve şöyle bir ferman çıkardı: 1) Doğu Türkistan Bölgesi Hükü-

met Başkanı Mesut Sabri84 (Uygur), Türkiye’de tahsil görmüş-

84 1886 yılında İli’de dünyaya gelen Baykozi, zengin bir ailenin oğludur

(Vahidi & Uyguri, a.g.e., 1991, s. 8). İlköğrenimini 1904’te Gulca’da

tamamlayan Baykozi, daha sonra eğitimine Türkiye’de devam etmiştir.

Türkiye’de tıp eğitimi alan Baykozi, 1914 yılında İstanbul Üniversite-

si’nden doktor olarak mezun olmuştur. 1915’te Doğu Türkistan’a dönen

Baykozi, eğitim işleriyle meşgul olmasından dolayı Çinli idarecilerle başı

derde girmiştir. 1924’te Genel Vali Yang Tseng-hsin tarafından hapsedi-

len Baykozi, 10 ay hapishanede kaldıktan sonra çıkmıştır. Tekrar başının

derde girmemesi için eğitim faaliyetlerini bırakmıştır. Baykozi, 1934’te

Mahmud Muhitî’nin Turfan Uygur birliklerinde “siyasî memur” olarak

görev yapmıştır (Boorman & Howard, Biographical Dictionary of

Republican China-1, 1967, s. 44; Barnett, a.g.e., 1963, s. 137-141, 251;

Göktürk, agm., 2006, s. 130). Nisan 1937’de Hindistan’a iltica etmek

zorunda kalan Baykozi, daha sonra Çin’e gitmiştir. Buradan Nanking’e

gelen Baykozi, burada “Xin-jiang Cemiyeti” üyeleri ile ilişki içine girmiş-

tir. Bu cemiyeti seçmesinde en önemli sebep bu cemiyet üyelerinin genel-

likle Sheng Shih-tsai zulmünden kaçan ve komünist aleyhtarı Doğu Tür-

kistanlıların oluşturmasıdır. Çin’e geçtikten sonra en fazla fikir alışveri-

şinde bulunduğu kişiler bundan sonra Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf

Alptekin olmuştur (Karahoca, a.g.e., 1960, s. 25; Buğra, Doğu

Türkistan’ın Hürriyet Davası ve Çin Siyaseti, 1954, s. 43). Baykozi,

Kuomintang Partisi ileri gelenleriyle yakın ilişkiler içinde olmuştur. Bu

bağlantıları sayesinde Kuomintang Partisi Merkezî Yürütme Komitesi’ne

seçilmiştir. 1942’de Kuomintang Hükümeti’ne katılan Baykozi, 36 üye-

den oluşan Devlet Konseyi’nin iki Müslüman üyesinden biri olmuştur

(Boorman & Howard, Biographical Dictionary of Republican China-3,

1967, s. 23). 1945 yılında Urumçi’ye dönen Baykozi için dönemin İngiliz

Page 121: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

120

tür. Komünizm düşmanı ve hatta pantürkistti. Uzun boylu, kalın

kaşlı, sakalsız bıyıksız birisi idi. 2) Bölge Hükümeti üyesi İsa

Yusuf Alptekin (Uygur), genel sekreter; Kaşgarlı bir beyin ço-

cuğu idi. Şıng Şi Sey döneminde Taşkent’teki konsoloslukta

mütercim görevi yapmıştır. Doğu Türkistan’a dönmemiş, Go-

mindan Partisine katılıp, Nankin’de çalışmış. Çince ve Rusça

bilirdi. 3) Bölge Hükümeti Başkanı yardımcısı Ahmetcan Ka-

simî (Uygur), Sovyet Birliğinde komünizm okulu mezunudur.

Okuldan mezun olduktan sonra gizlice Baktı sınırını geçerek

Doğu Türkistan’a, Şaveşek’e gelir. Çok geçmeden üzerine şüp-

he çeker ve tutuklanıp Urumçi’deki dördüncü cezaevine girer.

Her ne kadar sorgulansa da kendisinin sadece bir fırıncı olduğu-

nu, başka bir iş yapamadığını, Uygur olduğunu ve okuma yazma

bilmediğini söyleyip durmuştur. Ondan dolayı cezaevindekilere

Konsolosu Graham: “Mesut Sabri’nin muzaffer bir Uygur milliyetçisinden

ziyade Kuomintang Partisi’nin bir adamı olarak yurduna döndüğü izle-

nimi uyandırdığını” ifade etmiştir. Aynı yönde görüşü Lattimore’de ifade

etmiştir (Lattimore, Pivot of Asia, 1950, s. 97). Komünizm aleyhtarı

fikirleri sebebiyle Sovyetlerin tepkisine maruz kalan Baykozi, daha sonra-

ları Kremlin tarafından aşırı milliyetçi ve Türkçü olmakla suçlanmıştır.

Bununla da yetinmeyen Moskova, Baykozi’yi sırasıyla Almanya, İngilte-

re, Japonya ve ABD’nin istihbaratları adına casusluk yapmakla suçlamış-

tır, bkz. (Mingulov, agm., 1963, s. 188-189). Habibzâde Ahmed Kemal,

Baykozi’yi İstanbul’dan tanıdığını, kendisinin parlak duygulu, metin

kalpli, cevval fikirli bir doktor olduğundan bahsetmektedir (İlkul, a.g.e.,

1997, s. 115). 1938-1945 yılları arasında Kuomintang Partisi Yönetim

Kurulu Üyeleri ile iyi ilişkiler kurmuş ve 1945’te Genel Müfettiş olarak

Doğu Türkistan’a geri dönmüştür. 1947’de Doğu Türkistan hükümetinin

ilk Uygur Başkanı olmuştur (Boorman & Howard, Biographical

Dictionary of Republican China-1, 1967, s. 44; Barnett, a.g.e., 1963, s.

252). 1948’de teklif edilen Çin’in İran elçiliği vazifesini reddetmiştir.

1951’de Çin Komünist Partisi tarafından yakalanmış ve 1952’de hapisha-

nede vefat etmiştir (Hayit, Türkistan Devletlerinin Millî Mücadeleleri

Tarihi, 2004, s. 329). (Y.N)

Page 122: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

121

ekmek pişirirdi. Ahmetcan cezaevinden çıkar çıkmaz İle’ye

geçmiştir. Daha sonra isyancılara katılır. Aslında o Stalin’in

Doğu Türkistan’a gönderdiği casusu idi. Kısa bir süre içerisinde

çok büyük işler başarmış hatta isyancılara önder bile olmuştur.

Doğu Türkistan Geçici Hükümeti’nin üyesiydi aynı zamanda.

Bir sonraki görevi üç bölge hükümetinin vekili olarak 11 mad-

deli anlaşmaya halk adına imza atmıştır. Şemsi’nin önderliğin-

deki Altay hükümet vekilleri, 1945 yılında İle’ye yeni hükümeti

tebrik etmek için gittiklerinde Ahmetcan’ı gördüler ve hemen

tanıdılar ama yüzüne bakamadılar. Çünkü dün cezaevinde bun-

ların hem dövüp hem sövdükleri adamın hükümetin başına

geçmesine inanamadılar. “Kapanmış bir mesele, öyle kalsın”

diye düşünmüşler. 4) Eski Doğu Türkistan Koalisyon Hükümeti

başkanı yardımcısı Burhan Şahidî görevini değiştirip, Merkezi

Çin hükümetinin üyesi oldu.

Merkezi Çin Hükümeti Mesut Sabri ile İsa Yusuf Alptekin’i

hükümetin başına getirdiklerinde85 ben Altay’daydım. Üç Bölge

85 Şayet Kuomintang Partisi Baykozi yerine Mehmet Emin Buğra veya İsa

Yusuf Alptekin’i seçselerdi bu konuda daha başarılı olabilirlerdi. Mehmet

Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin gerçek birer Uygur Milliyetçileriydiler

ve Sovyetlerin de iddia ettiği gibi birer Milliyetçi Çin Hükümeti kuklası

değildiler. Fakat her ikisi de Doğu Türkistan’ın özgürlüğünün her geçen

gün daha da mümkün olmadığını fark edince, Sovyetler Birliği’nden

ziyade Çin dâhilinde bir otonomiyi tercih ettiler. Bkz. (Barnett, a.g.e.,

1963, s. 256-257, 272-273). Milliyetçi yazarlar tarafından Uygur vatanse-

verleri olarak kabul edilir. Bkz. (Hayit, Türkistan Rusya ile Çin

Arasında, 1975, s. 330). Fakat Lattimore onları kendileri için öz yönetim

talep eden Pan-Türkçü olarak eleştirir. Bkz. (Lattimore, Pivot of Asia,

1950, s. 112-114). Jack Chen bile uzun süredir bölgede olan faaliyetlerin-

den dolayı Mehmet Emin Buğra’nın Mesut Sabri’den daha büyük bir

popülaritesi olduğunu söylemiştir. Bkz. (Chen, a.g.e., 1977, s. 251). Bu

bağlamda, Sung Hsi-lien’in “Eğer birinci düşmanımız Gulca Partisi ise

ikincisi de Milliyetçi gruptur (örneğin Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf

Page 123: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

122

Hükümeti buna itiraz etti. Halk birkaç gün sokaklara çıkıp,

ayaklandı. Ahmetcan ve diğer vekiller Urumçi’den İle’ye dön-

düler. Hükümet oturumlarına katılmaz oldu. Doğu Türkistan

Koalisyon Hükümeti kendi içinde anlaşmazlıklara düşmeye ve

birlikleri bozulmaya başladı. Üç bölgenin kendi arasında fitne

çıkmaya ve yayılmaya başladı86.

Böylece, Batur ile Üç bölge hükümeti arasındaki ilişki bo-

zuldu.

Ağustos 1947’de Osman Batur, Latif (Molkı boyundan) ile

Kanatbay’ı (Molkı) Urumçi’ye gönderip, babam ile irtibata geç-

ti. Doğu Türkistan Bölgesi Ordu Komutanı General Sung Çi

Leng ile görüşüp, birlik olmaya karar verdiler. Bununla kalma-

dı. Tarbagatay’daki Savan Valisi Alibek87 (Barkı boyundan),

Karakol Komutanı Kaynaş (Jadik) ve Hamza Ükirdaylar (Barkı)

babamla iletişime geçmişler ve gizlice komünizme karşı cephe-

ye geçeceklerini bildirmişler. Babam Urumçi’den Şakenbay

(Şakabay) adlı şahsı gönderip, Hamza Ükirday ile iletişime ge-

çer. Hamza’yla Manas ırmağı kenarında buluşmak için anlaşır-

lar. Hamza Ükirday görüşme yerine gelir. Oradan gerekli olan

mühimmat, gıda malzemesi alıp geri döner.

Alptekin). Milliyetçiler ‘Öncelikle Türkistan’ sloganını unutsa iyi olur,

aksi halde sorun çıkacak” dediğini unutmamak gerekir. Bkz. (Robertson,

1948). 86 Mesut Sabri Hükümetindeki çekişmeler için bkz. (Lattimore, Pivot of

Asia, 1950, s. 97). (Y.N) 87 Kazak asıllı olan ve 1908 yılında doğan Alibek Hâkim, Tanrı Dağları-

nın doğusundaki Kazakların lideridir. Kerey Kazaklarındandır. Yunus

Hacı’nın arkadaşı ve Osman Batur’un müttefikidir. Sheng Shih-tsai ve

Kuomintang Yönetimi’ne karşı devamlı başkaldırmıştır. 1950-1951 yılın-

da Kaşmir’e kaçmış ve daha sonra Türkiye’ye göç ederek Manisa’nın

Salihli Kazasına yerleşmiştir (Forbes, Doğu Türkistan’daki Harp

Beyleri, 1990, s. 437; Tuncer, a.g.t., 2015, s. 319). (Y.N)

Page 124: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

123

Mesut Sabri geldiği makamda üç bölge hükümetiyle iyi an-

laşamaz. Üstüne bir de üç bölge halkının Mesut hükümetine

karşı nefreti artmaya başlar. Dahası altı bölgenin sorumlusu

General Jang’a gelmesi için ricada bulunurlar ve Mesut Sab-

ri’nin görevden alınmasını isterler.

Gerçek olan şu ki Doğu Türkistan Koalisyon Hükümeti iş-

leri düşünüldüğü gibi gitmedi. May Ju Şi (Mesut Sabri) başına

buyruk hareket etmeye devam etti. Üç Bölge ise kendi işlerini

kendileri idare ettiler.

Ağustos 1947’de “Osman’dan kalanları temizleyeceğiz”

bahanesiyle Albay Tüsiphan (Uygur) Altay Kazak alayını alarak

Batur’un memleketine doğru yol alırlar. Batur’un köyü göçerek

Sartorgay’ı geçip gittiği için yetişemezler. Bunlar ordayken

civarda devriye yapan Asen Irıshanulı’nın askerlerine rastlarlar.

Albay Tüsiphan ile 30 civarında asker ırmak kenarında oturur-

larken onların etrafını çevirirler. Her taraftan ateş açarlar. Albay

Tüsiphan teslim olur. Asen onu öldürmeyip, Batur’a getirir.

Askeri kamyonlarını ise yakmışlar. Tüsiphan’ın diğer askerleri

kaçmayı başarırlar. Asen, Batur’a şöyle bir istekte bulunur:

“Tüsiphan denen adamı bana veriniz. Kısasa kısas” der.

Çünkü onun abisi Dörbilcin’e görevli gittiğinde, kasıtlı olarak

halka öldürtmüş. Batur, Asen’in isteğini geri çevirmeyip, Tü-

siphan’ı ona verir. Asen onu bir iki gün sorguladıktan sonra,

vurarak öldürür. Batur’un köyü Sartogay’dan da göçerek Bay-

tik’e giderler88. Oranbulak adlı bir yere konaklarlar. O aralarda

88 Osman Batur ile ilgili bkz. (Boorman & Howard, Biographical

Dictionary of Republican China-3, 1967, s. 47; Barnett, a.g.e., 1963, s.

276; Tien-fong, a.g.e., 1975, s. 282; Lias G. , a.g.e., 1956, s. 122). Latti-

more, Osman Batur’un başlangıçta Boğda Ula’nın kuzey eteklerine göç

ettiğini, daha sonra Çin yönetimi tarafından kuzeye yani Bâytik Boğda’ya

Page 125: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

124

Batur’un ordusu için Şonjı’dan Sung Zung askeri kamyonla

mühimmat ve gıda getirirmiş.

Abbas Batur (Molkı): “Memleketten haber alayım” diye

Osman Batur’dan izin ister. Osman’ın askerleri iki kez saldırıya

uğradıklarından çok sinirli idiler. Yanlarında ayak bağı olacak

çoluk çocuk da yok. Abbas Batur 700 askerle Köktogay’a gider.

Abbas, Osman Batur’un can yoldaşı, yakın akrabası, bıyıklı,

güler yüzlü, gücü kuvveti yerinde biriydi. Gülümseyerek konu-

şur, keskin nişancıydı.

Köktogay’da Kazak alayında 30 civarında asker varmış.

Bunlar Batur’un askerlerini gördüklerinde kaçmaya yer ararlar

ve hemen telsizle General Delilhan Sügirbayev’a haber verirler.

Abbas Batur askerlerini toplayarak: ‘Şingil, Köktogayd’a halk

yok, asker de yok, kimse olmadığına göre Baytik’e dönelim

mi?’ diye sorduğunda askerler: “Sarısümbeye çok yakınız. Ora-

daki ahalinin de durumunu öğrenelim,” derler. Bunlar Kara Er-

tis’i (İrtiş) geçtiklerinde karşılarına Sügirbayev’in askerleri çı-

kar. Oracıkta çatışma başlar. Daha önce savaşmamış yeni asker-

ler Batur’un askerlerine dayanamaz, iki gün sonra kaçıp gider-

ler. Abbas’ın askerleri peşlerine düşerler. Kaçanlar “Yarın şehre

girebilirler” diye Sügirbayev’e haber ederler.

Bizim ev şehrin dışında, yol kenarında idi. Kaçan askerler-

den “Yarın Abbas’ın askerleri şehre gelebilir” haberini ben de

aldım. Hangi yoldan geleceklerini öğrenmek için her tarafa

adam saldım. Biz de nereye gideceğimizi şaşırdık, şehri terk

etmek için hazırlandık. Kaçan askerlerin içinde bizim köyün

delikanlıları da varmış, onlar gün doğarken bizim yanımıza gel-

diler. Atlarını ahırın arka tarafına sakladık. Saat 9 gibi yanıma

gitmeye teşvik edildiğini kaydeder. Bkz. (Lattimore, Pivot of Asia, 1950,

s. 100). (Y.N)

Page 126: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

125

bir adam alıp, General Sügirbayev’in yanına gittim. Gittiğimde

kapının önünde tek başına duruyordu. Atımı adama bırakıp,

onun yanına gittim.

Batur’un askerleri Tultı’ya gelmiş, öğleden sonra şehre gi-

receklerini öğrendim. “Dungan askeri değil sadece Kazak asker-

lermiş” diyordu ki kapıdan Adilhan Biy (Karakas boyundan)

birkaç kişiyle girdi. Konuşmayı kestim. Vedalaşıp oradan ayrıl-

dım. İkinci kapıdan geçerken eşyalarını toplayan çoluk çocuk

gördüm. Onların yanına gitmedim. General Delilhan Sügirbayev

ile son görüşmemiz bu oldu. Bir süre sonra General Sügirbayev,

15 civarında kişi iki oğlu ve Münevver Hoca (Uygur ) da araba-

da bizim evin önünden geçip, Karasu yönüne gittiler. Yolda,

Şemirşek’teki Hızır Erbalanın (Şakabay) köyünde durmuş, ora-

da yemek yiyip, dinlenmişler. Sonra Buvırşın’a doğru yola ko-

yulmuşlar. Gitmeden önce: “15-20 gün sonra geri döneceğim”

demiş.

15 Eylül 1947’de Sarısümbe’ye askeriyle giren Abbas Ba-

tur’u selamlamak için gittim:

“Hayırlı olsun. Memlekete gitmeyeli çok olmuştu. Şemir-

şek’teki köye gidip geleyim. Kaçıp gitti demeyesiniz. Askerleri-

nize iyice tembih ediniz. Sovyet Konsolosluğuna yaklaşmasın-

lar. Biraz uzağına asker yerleştirmeniz kâfidir. Askerleriniz

Dunganlara eziyet etmesinler, kontrol ediniz.” Bizim köy şehre

25 kilometre uzaklıkta. Yolda giderken köye tekrar geri dönen

insanlara rastladım. Aralarında baldızım Bilal da vardı. Bunlar

eskiden Sarısümbe’nin çeşitli kurumlarında çalışan insanlardı.

Bir gün sonra köye Kasen Zengi (Şakabay) geldi. Akrabalar

arasında fikrimiz düşüncemiz bir, çok yakındık.

“Bir hafta sonra Batur’a gideceğim. Burada durulmaz. Ge-

neral Sügirbayev geri geleceğim deyip gitmiş. Siz de buralarda

Page 127: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

126

durmayınız, babanızı bulunuz. Gelen askerin niyeti kötüdür.

Mal mülk peşindeler. Sürekli kalmayacak gibiler” dedi. Bu söz

beni çok etkiledi. Ben de hemen hazırlanmaya başladım. Atları

hazırlattım. Biy Hacı’nın köyündeki Abilmacin Gün’e, kayınpe-

derime ve diğerlerine veda mektubu yazdım, babama gideceği-

mi söyleyerek Muhtarhan Şamşeulı (Şakabay) ve Köken (Şaka-

bay) adlı şahıslara mektubu verdim. dört gün kalıp, akrabalar,

tanıdıklar ve üstadım Abdilla İmam ile vedalaştıktan sonra yola

koyuldum. Yanımda, Eşim Nazima, kardeşim Macid akrabala-

rımdan: Muhtarhan, Katiyolla, Mahmet, Germaniye, Abilkasım

ve Kalkatay vardı.

Böylece, köyden Sarısümbey’e geldik. Sonra Abbas Batur’a

gidip:

“Eve buyurunuz” dedik. Bildiğiniz gibi babamı görmeyeli

çok oldu. Ben Urumçi’ye gideyim. Yolda Osman Batur’a uğra-

yıp durumu izah edeyim ve General Sung’a sizin yaptığınız

hizmetleri anlatayım. Urumçi’ye geliniz. Sizi bizzat tanıştırırım.

General Sügirbayev “tekrar döneceğim” demiş. “Artık gelse de

at ile gelmez. Gücü kuvvetini toparlayarak arabayla gelir. Dik-

katli olunuz, askerler her tarafa dağılmış” dedim.

Abbas Batur söylediklerimi doğruladı. Biz de 25 Eylül’de

dokuz kişi yola çıktık. Ku Ertis üzerinden geçerek beşinci gün

Sartogay’daki Irıshanulı Asen’in köyüne geldik. Orada bir gün

kaldıktan sonra yanıma bir adam alarak Osman Batur’un köyüne

gittim. Ben gelmeden benim geleceğim haberini almıştı. “Abbas

Batur Altay’ı ele geçirdi” diye çok seviniyordu. Telsiz varmış.

“İyi olduğumu babama iletiniz” dedim.

“Tamamdır” dedi. Konuşuyorduk: “Delilhan Sügirbayev’e

benimle gel, seni de götüreyim demedin mi?” dedi.

Page 128: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

127

Gitmeden önce vedalaşmak için uğrayıp, “Abbas Batur’un

ordusu bugün şehre girecekmiş” dedim.

Hiç bir şey söylemedi. Ben de üzerine gitmedim. Vedalaşıp

tam gidiyordum ki arkamdan:

“Sen söylemiş olsaydın, gelecekti” dedi. Kaçan Rus askeri-

nin düşürdüğü son model telsiz vardı yanımda.

“Ganimetim, size vermek istiyorum” deyip Batur’a uzattım.

Sonrasında Batur’dan izin alarak Baytik’e, Orınbulak’a gittik.

Askeri kamyon her gün yiyecek getirirmiş. Orda bir gece geçir-

dikten arabayla akşama doğru Şonjı’ya vardık. Yanımda eşim

Nazima ve kardeşim Macit vardı. Diğer arkadaşları araçları ge-

tirmesi için Şonjı’da bıraktık.

Şonjı’ya geldikten hemen sonra Urumçi’deki babama tele-

fon açtım. “Ben, oğlunuz Delilhan Şonjı’ya geldim. İyi misiniz?

Çoluk çocuk nasıl?” demiştim ki gözlerim yaşardı, konuşama-

dım.

Uykum gelmemişti, erken uyanmışım. Urumçi’den ağabe-

yim Hamit gelmiş otomobille, bizim kaldığımız eve. Ağlaşarak

selamlaştık. Çay içip hemen babamın tatil yeri olan Fukan’daki

köye geldik. Orada iki gün kaldım. Babam bana:

“Urumçi’ye gitmen iyidir, orada haber bekleyenler var” de-

di. üçüncü gün eşimle beraber yanımıza Vahit (babamın kayın-

biraderini) adlı şahsı da alıp Urumçi’deki babamın konağına

geldik. Geldiğimizi ilk duyan Kaduvan Hanım (Alen Uvan’ın

eşi) geldi, hayli bir zaman oturdu. Ahali çoluk çocuğunun du-

rumunu öğrenip sevindiler. Albay Zekeriya (Botakara) babamın

yakın arkadaşı idi, bizimle gelip görüştü. Bu adamla danışıp

gideceğimiz yerlerin, görüşeceğimiz kişilerin listesini yaptık.

Bazı yerlere benimle gelip bizzat tanıştırdı ve çok yardımı do-

Page 129: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

128

kundu. Urumçi’ye geldikten sonra alınan bilgiye göre General

Sügirbayev’in askerleri Altay’ı tekrar ele geçirmiş. Abbas Ba-

tur’un askerleri geri çekilmek zorunda kalmış. Bunu fırsat bilen

Savır’daki Alen Uvan’ın oğlu Delilhan köyü ile birlikte Ülin-

gir’e göç edip gelmişler. Sügirbayev’in askerlerinin eline düş-

müşler. Delilhan ise birkaç askerle birlikte kendi canını zor kur-

tarmış. Köy halkını ve hayvanlarını alıp götürmüşler. Bu haberi

telgraf yoluyla babama bildirmişler. Çince yazıldığı için baba-

mın genel sekreteri Fu Efendiye götürüp tercüme ettirdim. Bun-

ların üzerine bir de Moğolistan sınırındaki ordu Batur’un Oran-

bulak’taki köyüne sadırmışlar. Askeri uçak bombaladığı zaman

Amerika Başkonsolosu Yardımcısı Mekernan ölümle burun

buruna gelmiş, Batur’un askerleri onu kurtarmışlar.

Batur’un köylerinin Oranbulak’ta bulunması biraz tehlikeli

idi. O yüzden General Sung telefon açıp Batur köylerinin Şon-

jı’nın kumlarına göçmelerinin uygun olduğunu telsizle iletmiş.

Kışın Şonjı’ya yakın kumluk bir yere gelip, kışı orda geçirirler.

Askeri gıda malzemelerini Baytik’e kadar kamyonla getirseler

de Osman Batur’un köyüne kadar deveyle götürürler, amaç faz-

la masraftan kaçınmak. Bir gün Fukan’dan babama telefonla bir

haber verdiler. Osman Batur’un köyüne Sügirbayev’in ordusu

saldırmış, yakıp yıkmışlar. Ben hemen General Sung’un maka-

mına gidip haberi verdim.

“Osman Batur sağ mı?” dedi. Batur’un sağ olduğunu söyle-

dim. Olay patlak verdiğinde Osman Batur’un oğlu Şerziman ve

Abbas Batur Urumçi’de idiler. Onlar da olanları duymuş, “bir

gelişme var mı” diye makama geldilerdi. Tastekbay adlı birisi

40 kişiyle develerin ayak izlerinden Batur’un köyünü bulmuşlar.

Devriyedeki askerler hemen sıkmaya başlamışlar. Köye gireme-

seler de köyden uzak oturan dört Çin askerini ve telsizi alıp gö-

türmüşler. Olay sırasında Osman Batur, Şerziman’ın köyünde

Page 130: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

129

imiş. Tüfek seslerini işiterek askerle hemen döner ama Tastek-

bay gitmişlermiş. Hiç olmazsa çoluk çocuk, herkes iyiydi.

Tastekbay çok eskiden Osman Batur’a düşman imiş. Çünkü

bir zamanlar Batur’un askerleri Tastekbay’ın karısını öldürmüş.

Onun intikamı için Üç Bölge askerinin desteğiyle böyle bir şeye

kalkışmış. General Sung’dan bunları öğrenen Şerziman ve Ab-

bas hemen atlarına binip Batur’un köyüne doğru yola koyuldu-

lar. Daha sonra alınan habere göre başka bir olay yok. Batur’un

köyü Şonjı yakınındaki Şonjı Şiy’ine göç etti. Babam dâhil ol-

mak üzere Alen Uvan ve daha birçok insan Batur’un köyüne

gidip gıda ve başka yardımlarda bulundular.

Böylece Osman Batur’un peşine düşmeler, suikast yapmaya

kalkışmalar daha da çoğalmaya başladı.

Altay’dan Haydarhan (Şakabay) önce Fukan’a gidip ba-

bamla görüşmüş sonra Urumçi’deki konağa geldi. Önce benimle

konuştu. Köydekilerin durumunun iyi olduğunu söyledi, sonra

ben ona:

“Sen buraya boşuna gelmedin. Eğer gerçeği söylersen ser-

best kalırsın, yoksa hapse girersin” dedim. O:

“Beni General Sügirbayev gönderdi. Urumçi’deki Gomin-

dan Hükümetinin her şeyini öğren. Osman’ın köyüne de git.

Yediği yemeklere şunları katacaksın. Bir ay içerisinde ölecek”

demiş. Ben bu durumu babama anlattım. O da babama bütün

bildiklerini ve görevini anlattı. Ertesi gün Haydarhan’ı Şang’a

(İstihbarat Teşkilatı Başkanı) götürdüm. Altı saat sorguya çekti.

Hiç bir şey saklamadan bildiklerini anlattı ve bir kabın içine

koyulmuş zehri teslim etti.

“Geri dönecek misin, kalacak mısın?” Dendiğinde:

Page 131: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

130

“Döneceğim. Bana iki aya kadar geri dön” dendi. “Suikast

yapmak için fırsat bulamadım” diyeceğim. Babama olanları

söyledik. Bir hafta bizde kaldıktan sonra döndü:

“Dönüş yolunda Batur’a uğrayıp sonra köye gideceğim”

dedi.

Osman Batur’u ortadan kaldırmak için dört kez girişim ya-

pıldı. Lakin görevi alan suikastçiler işlerini yapmadılar her sefe-

rinde. Memlekette akrabalarının ve tanıdıklarının sayesinde gizli

saklı yaşadılar. Ama Ağustos 1949’da Fukan’a geldiğimizde bu

adamlar “Artık biz buralardan gitmeliyiz” deyip babama uğra-

madan benimle vedalaşıp Altay’a döndüler. Daha sonra öğren-

diğimize göre onların Sarısümbe’ye girişi yasaklanmış, tutuk-

lanmışlar. Hâkim karşısına çıkarıp, vatana ihanet suçundan kur-

şuna dizmişler.

1948 yılının başıydı. Daha önceden babamla irtibatta olan

Savan ahalisi Manas sınırını ihlal ederek Urumçi’ye göçme ka-

rarı almışlar. Onların köprüyü geçip gelebilmeleri mümkün de-

ğil. Çünkü köprüyü Gomindan bombardımanları havaya uçur-

muştu. Dahası köprü bir tarafı gomindan askerleri diğer tarafı

Üç Bölge askerleri tarafından korunuyordu. Bu sebeple soğuk

kış günlerinde karlı dağı aşarak, Manas ırmağını dolanarak bin-

bir türlü zorluklarla başa çıkarak 200 civarında aile Kutubi’ye

geldi.

Ahalinin göç etmesinde Kaynaş Muhammedcanulı’nın çok

emeği geçmiş. Çünkü o Manas sınırını koruyan nöbetçi askerle-

rin komutanıydı. Askeri birimlere sezdirmeden ahaliyi dağa

götürür. Dağa ulaştıklarında Üç Bölge ordusu askerleri durumu

fark edip peşlerine düşse de milletin elinde silahları olduğu için

kendilerini savunurlar ve böylece Kutubi’ye de ulaşırlar. Ondan

sonra 10 kişi Savan kaymakamı Alibek Hâkim, Karakol Komu-

Page 132: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

131

tanı Kaynaş, Hamza Ükirday ve Omar Ükirday Urumçi’ye gel-

diler.

Babamın konağında misafir oldular. Bölge hükümet başkanı

Mesut Sabri, genel sekreteri İsa Yusuf Alptekin, General Sung

ve başka yöneticilerle görüşme yaptılar. Göçüp gelenler için 70

milyon Doğu Türkistan doları temin ettiler. Lakin bunu yapmak

kolay olmadı. Çünkü bölge hükümet başkanı Mesut Sabri’nin

gizli imza atması gerekti. Bunun için en az bir ay süre lazımdı.

Ama gelen misafirler o kadar bekleyemedi. Ondan dolayı Ali-

bek Hâkim’le beraber gereken yerlere gidip bir haftada hallettik.

Doğrusu Üç Bölgeyi de babam ve General Sung aracılığıyla

yönetmek mümkün. Böylesi gizli işleri hükümete söylemeden

gizli yürütmeyi bilirler. O sebeptendir ki babamla Mesut Sab-

ri’nin araları pek yoktu.

Alibek Hâkim bir gün darıldı.

“Biz Alatav’ı aşarak çile çekerek o kadar yol geldik ama

hükümet bizim için acele etmiyor” dedi. Ben de:

“Bunun için üzülmeyiniz. Halledilmeyecek mesele yoktur.

Sizlerin sağ salim gelmesi bile çok büyük bir mutluluktur. Mer-

kezi Çin Hükümeti bu yaptıklarınızı karşılıksız bırakmayacak-

tır” dedim. Ondan sonra biraz sakinleşti.

Alibek’i yanıma alıp bir gün Amerika Konsolosuna ziyarete

gittik. Onu tanıştırdım. Komünizme karşı mücadele verdiğini ve

Savan’dan 200 civarında ailenin göç etmesine yardımcı olduğu-

nu söyledim. İki saat kadar görüştü. Amerika Başkonsolosu

Fakston:

“Ne düşünüyorsunuz,” sorusuna Alibek:

“Bize silah ve mühimmat lazım” dedi. Alibek üzerindeki

mavzerini Konsolosa gösterip dedi ki:

Page 133: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

132

“İşte buna kurşun lazım.” Başkonsolos silahı eline alarak:

“Biz böyle bir yardımda bulunabiliriz. Kazaklara yardım

etmek bizim vazifemizdir” dedi.

Temmuz 1947’de Alibek Karaşahar’dan Nansan’daki bizim

köye geldi. Osman Batur da gelecekti. Gelemedi. Toplantı ger-

çekleşmediği için 10 gün sonra Alibek köyüne döndü. 100 aile

Alibek de dâhil olmak üzere Karaşahar’dan göçerek Lobnor

üzerinden Gasköl’e varmışlar89.

Mesut Sabri yönetime geçtikten sonra koalisyon hükümeti

bakanlarıyla üyeler arasında anlaşmazlıklar çoğalıp, halk için

hiç bir şey yapamadı. Üç Bölgeden vekiller meclise gelmez

oldular. Mesut Sabri bunlarla da anlaşamadı. Bunlar yetmezmiş

gibi Maliye Bakanı Canımhan Hacı ile de arası kötü idi. Kurum

kurallarına göre işi yürütmesi de zorlaştı. Örneğin, önüne Çince

yazılmış bir mektup gelecek olsa önce Uygurcaya çevirtir ken-

disi gönderirdi. Aslında gelen evrakları önce genel sekretere,

gerekli yere teslim etmesi lazım. Bu konunun İsa Yusuf Alpte-

kin de sıkıntılı olduğunu söylemişti. “Çoğu kez General Jang’ın

yerine genel sekreter Lu yönetir. Bense kendi başıma bir şey

yapamam. Diğer bölümler de öyledir. Çünkü kural ne ise o uy-

gulanmalı.”

Üç Bölge meseleleriyle Mesut Sabri’ye sormadan babam

doğrudan kendisi ilgilenirdi. Kime nasıl yardım edilmesi gerek-

se kendisi hallederdi. Mesut ise buna itiraz ederdi hep.

1948 yılının başında Doğu Türkistan halkı adına Çin Devle-

ti Başkanı seçmek için her ilçeden bir vekil seçilerek, Nan-

kin’deki kurultaya katılacaktı. Kazaklardan bir vekil bile seçil-

89 Alibek Hakim’in Gasköl’e göçü ile ilgili bkz. (Lias G. , a.g.e., 1956, s.

160-167; Clark, agm., Kasım 1954, s. 625-626). (Y.N)

Page 134: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

133

memişken Doğu Türkistan’dan gidecek olanlar çoktan seçilmiş

hatta bazı vekiller Nankin’e varmıştı bile. Böylesi bir ihmal

edilmişlik böylesi bir haksızlık, Kazakların Mesut Efendi’ye

karşı başkaldırmalarına sebep oldu. Babam rahmetli, Salis, Ze-

keriya ve Nimet Mınjan’ı bir araya toplayarak Kazak vekillerini

seçme kararı aldı. Merkezi seçimi koordinatörlüğüne ve General

Jang Je Jung’a telgraf çekti. Telgrafla Kazak vekillerin isimleri-

ni vererek seçim komisyonundan özel bir yer ayrılmasını istedi.

Delilhan Canaltay (Şingil ilçesi), Hamza Uçar (Savan ilçesi),

Köksegen (Kutubi ilçesi), Turkan (Barköl ilçesi), Zekihan

(Urumçi ilçesi), Şerziman Osmanulı (Köktogay ilçesi). Bu

adamlara seçim komisyonu tarafından özel yer verilerek kabul

edildi. Seçim konusunda Mesut Efendi’yle İsa Yusuf Alptekin’e

itiraz edildi.

Doğu Türkistan İçişleri Bakanı Uvan’a (Calaleddin, Dun-

gan) gidip ben:

“Eşim Nazima’yı yanımda götürmek isterim” dedim. İste-

ğimi kabul etti. Osmanulı Şerziman, Korgeneral Lu’yu aracı

kılarak Çince bilen Kurmanhan adında bir delikanlıyı yanımıza

vermesini sağladı. Kazak vekillerinin bu sefer de seçilemeyişi

Mesut Sabri hükümeti ile Kazaklar arasında büyük sorunlara yol

açtı.

18 Nisan 1948’de Kazak vekiller olarak uçakla Nankin’e

vardık. Yerli vekiller havalimanında bizi karşılayıp otele götür-

düler. Eşimle bana bakan Uvan’ın kaldığı odanın karşısındaki

odayı ayırmışlar. Orada kaldık. Ertesi sabah bizi Nankin’deki

toplantı salonuna götürdüler. Listeye dâhil edip kurultaya katı-

lım kartı verdi. Sonra kurultaya özel kostümleri diktirmek için

terziye götürdüler. Ülke genelinde toplam 2300 vekil katıldı

kurultaya. Üzerlerinde geleneksel giysileriyle Tibet vekillerini

Page 135: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

134

görünce biz de birkaç gün geleneksel kıyafetlerimizi giydik.

Basın mensupları peşimizi bırakmadı. General Li Zung Ring

(başkan adayı) ve General Bay Zung Şi (Savunma Bakanı) bi-

zimle birkaç kez fotoğraf çektirdi. Kazak vekiller olarak Çan

Kay Şek ile görüşme talebinde bulunduk. Bir gün saat 9 gibi

bizi otelden alıp Jan Kay Şek ile görüştürmek için götürdüler.

Milli kalpaklarımız ile işlemeli kaftanlarımızı giyerek görüşme

yerine gittik. Güvenlik karşımıza çıkıp kavukla giremezsiniz der

gibi yaptı. Biz de dayattık milli kıyafetlerimizle gireceğimizi

söyledik. Sonunda kabul ettiler. Çan Kay Şek de üniformayla

karşımıza çıkıverdi. Yerimizden kalkarak selamladık. O da:

“Gelmeniz iyi oldu. Artık başkanı demokratik bir şekilde

milletvekilleri, yani siz seçeceksiniz” dedi. 15 dakika sonra bizi

uğurladı. Biz de kalktık. Fotoğraf çektirdik. Ertesi gün “Doğu

Türkistan’dan gelen Kazak vekiller milli kıyafetleriyle Jag Kay

Şek ile görüştü” haberi Merkezi Çin’in günlük gazetesine çık-

mış.

Vekiller sabah 10 ile akşam 5’e kadar toplantıda ancak ara-

da iki saat dinlenme saati var. Saat 5 oldu mu otele döneriz.

Davetiyelerden geçilmezdi. Kim nereye veya hangisine gitmek

isterse ona giderdi. Kazak vekiller bazen Uygurlarla beraber

bazen de ayrı giderdik.

Seçim 21, 22, 23 Nisan tarihlerinde gerçekleşti. Sandığa oy-

lar atıldı. Sayım sonucu 3.cü gün Çan Kay Şek Çin devleti baş-

kanı seçildi. Başkan yardımcılığına Li Zung Ring atandı. Kazak

ve Uygur vekiller bu ikisi için oy kullanmışlardı.

Seçimden sonra vekiller ikiye ayrılarak geziye çıktık. Hava

çok sıcak olduğu için fazla gezmek istemedik. Şanghay’a gittik.

Diğerleri Formaza’ya gittiler. Biz Şanghay’ın turistik yerlerini

Page 136: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

135

gezdik. Şanghay’da Go Ji Fende’de 25. katta yaşayan Burhan

Şahidî ile görüştük.

Dönüş için uçağa bilet bulanlar Urumçiye geri dönmeye

başlamıştı.

“Biz de artık dönsek” dedik. O da:

“Havayolu şirketiyle konuşup size döneceğim” dedi. Başta

İbrahim Mutıgi olmak üzere beş kişi direk Şanghay’dan Urum-

çi’ye döndüler. Biz Nankin üzerinden gitmeye karar verdik.

Derken birkaç gün bekledik. Formaza’ya giden vekiller de dön-

düler.

Başkanın görevine başlama tarihi Haziran ayı olarak belir-

lendi. Doğu Türkistan’dan gelen milletvekilleri o kadar bekle-

yemezlerdi, gitmeye karar verdiler.

Şunu da söyleyeyim. Kurultayın son günü idi. Kurultay ve-

killeri adına Çin Komünist Partisi Genel Başkanı Mao Ze

Tung’a telgraf çekerek “Hükümet ile birlik olmaya” çağırdı.

Haziran ayında Nankin’den ayrılarak Lençcu üzerinden

Doğu Türkistan’a döndük. Lençcu’da da iki gün konaklamıştık.

Orgeneral Jang Je Jung bizi misafir etti. General Jang, Doğu

Türkistan bölge hükümet başkanlığını ek görev olarak üstlendiği

zaman ben Altay’da idim. Ama bu sefer General Jang ile tanışa-

bildim. Ben bu adama bağlı olarak Urumçi’deki şubede çalışı-

yordum.

Lençcu’dan uçakla Kumul’a gelirken uçak havada kontro-

lünü kaybedip birdenbire düşeyazdı. Vekiller birden: ‘Allahü

Ekber’ dediler, belli ki korkmuşlardı. Pilot seslendi: “Korkma-

yınız, her şey yolunda.” Kumul’a indik. Havalimanından Gene-

ral Yolbars (Kumul kaymakamı) karşıladı. Otele gidecektik ama

o eşimle bana kendi evinden bir oda ayarlamış. Biz orada kal-

Page 137: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

136

dık. 5 Haziran’da Urumçi’ye gitmek için uçağa binmiştik ama

hava şartlarından dolayı tekrar iniş yaptık Kumul’a. Ertesi gün

hava iyiydi. Kumul’dan uçağa bindik, öğle saatlerinde Urumçi

havalimanına indik. Burda bizi İbrahim Mutıgi (Uygur) karşıla-

dı. Yanında ortaokul öğrencileri ve şehir halkı vardı. İbrahim

Mutıgi konuşma yaptı. Ardından teşekkür ederek vekiller adına

ben de konuştum. Diğerleri otele gittiler. Biz kendi evimize

geldik. Ertesi gün Mesut Sabri vekilleri karşılayarak “Batı salo-

nunda” ziyafet verdi. Bir de kurultaya katılanlar arasında Kaş-

gar’dan Belkıs Hanım, Aksu’dan Zühre Hanım ve Karaşahar

Uvanının eşi vardı.

10 Temmuz 1948’de Osman Batur Şonjı’dan Urumçi’ye

300 askeriyle birlikte hükümet tarafından davetli olarak geldi.

Kurum başkanları, aksakallar ve halk tabakasından insanlar

Urumçi’nin doğusundaki Şimog adlı yerde Batur’u karşıladılar.

Birkaç keçe çadır kurdular. Güvenliği hükümet askeri sağladı.

Babam ile Alen Uvan özel olarak gidip, selamladılar. Bunun

dışında generaller, kurum başkanları, halk içinden ileri gelenler

sırayla hergün gittiler. Bölge hükümet başkanı Mesut Sabri “Ba-

tı salonda” yemek verdi. General Sung diğer generaller adına

askeri okulun salonunda karşılayıp misafir etti. General Ma

Çing (Dungan ordusu komutanı) Tutınkı’daki askeri okulun

salonunda misafir etti.

Yemekten sonra Dungan askerleri çok ilginç bir gösteri

yaptı. Bu konuda, Üç Bölge basını Bölgesel hükümeti çok sert

eleştirdi. Mesut Sabri, Batur’u misafir ettiği gün Batur adına

Kalmangazı teşekkür konuşması yapmıştı. Bu hareket, Üç Bölge

vekillerini sinirlendirmiş gibiydi.

Osman Batur 15 gün kadar misafir edilip her yerde mera-

simlerle, sıcak karşılanıp ağırlandıktan sonra köyüne döndü.

Page 138: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

137

Gitmeden önce babam ile Alen Uvan da onu misafirliğe davet

etmişti.

Ağustos 1948’de Urumçi’de ilerideki planlarla ilgili birkaç

toplantı düzenledik. Birkaç kez babamın kışladığı evde toplan-

dık, orada Emin Hazret, İsa Yusuf Alptekin ve babamla ben

vardım. Komünistler gelirse durumumuz ne olacak? Bunu tartı-

şırken komünistlere karşı ‘Birlik’ derneği kuruldu. Üyeleri:

Muhammed Emin Hazret, Osman Batur, Canımhan Hacı, İsa

Yusuf Alptekin Hacı, Delilhan, Ma Jung Jang, Alibek, Hamza

Uçar, Hüseyin Teyci, Sultan Şerif Teyci, Yolbarsbek ve Nur-

gocay Batur. İkinci toplantımız Ma Jung Jang’ın Tutınkı’daki

askeri karargâhında gerçekleşti. Katılanlar: Emin Hazret, İsa

Yusuf Alptekin, Delilhan Hacı, Ma Jung Jang. Toplantıda varı-

lan netice: Doğu Türkistan bölge ordu komutanı Tau Si Yu

“Doğu Türkistan’daki gomindan askerleri Çin milli mücadeleci

askerlerine karşı savaşmayacaklar” demiş. Bu karara General

Ma Jung Jang (Dungan), General Ye Çing (Çinli), General Lu

(Çinli) itiraz edip karşı çıkmışlar. Bu durum hakkında Emin

Hazret:

“Güney Doğu Türkistan’a gidip komünistlere karşı dura-

mayız. Çünkü halk zarar görebilir. Diğer taraftan Çin Milli Mü-

cadele Ordusu Kumul’a girerse Sovyet Birliği de rahat durma-

yacaktır. Ordusunu Doğu Türkistan’a sokar. Böyle bir durumda

biz Doğu Türkistan’ı çok fazla savunamayız. Bu nedenle komü-

nizme karşı olan yönetici kadro farklı yollardan yurt dışına çık-

mamız lazım” dedi. Kalabalığın zarar görmemesi için Doğu

Türkistan’ı terketme kararı aldı. Alınan karara göre gidecek

askeri rütbeliler: 1) Ma Jung Jang, General Ye Çing, General Lu

ve daha birkaçı Kaşgar üzerinden Pakistan’a gitmeyi kararlaş-

tırdılar. 2) Muhammed Emin ve İsa Yusuf Alptekin, arkadaşları

Polat Kadri, Sattar Şokbanulı, Kurban Hudayi Hindistan’a geç-

Page 139: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

138

meye karar verdiler 3) Canımhan Hacı, Osman Batur, Yolbars-

bek, Nurgocay Batur, Mukadil (Şakabay boyundan), Kıtaybay

(Karakas), Canabil Batur (Tasbike), Altınbek (Kazıbek) (Yol-

barsbek’in yardımcısı), Maşan (Sarbas), Kaşapat Batur (Molkı),

Abbas Batur (Şubaraygır), Camed Batur (Şakabay), Asen Ükir-

day (Şakabay), Kasen Zengi (Şakabay), Sultan Şerif Teyciler

(İteli) Kumul’daki Kazakları da alıp Tibet üzerinden Hindistana

geçmek istediler. Kazaklar konargöçerler, bir de epey kalabalık-

tırlar, çoluk çocuğuyla birlikte göç edip dururdu. Dağ yoluyla

gitmeyi uygun gördük. 4) Alibek (Barkı), Salis (Nayman),

Hamza (Barkı) yönetimindekiler Karaşahar ve Lobnor’ı geçerek

Gasköl’e vardılar90. Çünkü hepimiz Gas’ta buluşma niyetindey-

dik. Bu karar alındığında Hüseyin Teyci köy halkıyla birlikte

Gasköl’deydi. Derneğin aldığı son karar: yurt dışına çıktıktan

sonra yine bir araya gelip birlikte hareket etmekti91.

1948’in Eylül’ü babamın dinlenmekte olduğu Ulanbay’a bir

gün gittim. Gittiğimde Korgeneral Lu’nun arabasını gördüm.

General Lu, bizzat benim biklikte çalışmış olduğum Batı’daki,

siyasi, askeri idare kurumu başkanı General Jang’ın yardımcısı

90 Çok zorlu şartlar altında göç eden Alibek Hakim ve grubu Gasköl’e

1950 ilkbaharında geldikten sonra Kazakların ileri gelenlerinden Hüseyin

Teyci ve Sultan Şerif ile irtibata geçmiştir. (Lias G. , a.g.e., 1956, s. 160-

167; Clark, agm., Kasım 1954, s. 625-626). Lias, Osman Batur’un da

Gasköl’e hareket ettiğini yazmaktadır. Ancak Osman Batur tıpkı Alibek

Hâkim grubu gibi Gasköl’e hareket etmek istemiştir. Ancak hareket ede-

meden Komünist Çinliler ile girdiği çatışmada Kanambal-Kayız bölge-

sinde yakalanmıştır. O nedenle Gasköl’e gidememiştir. (Y.N) 91 Göç kafilelerin Hüseyin Teyci’nin yanına gitmesi için bkz. (Çakar,

a.g.e., 1972, s. 89 vd.; Alptekin İ. Y., Esir Doğu Türkistan İçin-1, 2010,

s. 553). Krş. İçin bkz. (Anat, Hayatım ve Mücadelem, 2003, s. 87;

Buğra, Doğu Türkistan Tarihi, Coğrafi ve Şimdiki Durumu, 1952, s.

66-68; Toprakoğlu, a.g.t., 1997, s. 14; Tuncer, a.g.t., 2015, s. 223-225).

(Y.N)

Page 140: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

139

idi. Eve girip baktım, yanında babamın dairesinde çalışan Macit

(Tatar) adlı delikanlı da vardı. General Lu babamla Bölge hü-

kümet işleri konusunu konuşuyormuş. Ben selamlaşıp oradan

çıktım. Daha sonra babam anlattı: Mesut Efendi’nin görevinden

alınıp, yerine Burhan Şahidî’yi getirmek için bir araya gelmiş-

ler. General Lu ile Macit öğle yemeğinden sonra gittiler. Babam

bana:

“Mesut görevinden azledilecek” dedi. Buna ben de katıl-

dım. Teklifi Merkezi Hükümete General Jang Je Jung götüre-

cekti.

Bunların hepsi aslında bir anlaşmazlığın kargaşanın belirti-

siydi. Mesut Efendi bölge hükümet başkanı olunca askeri ve

siyasi işlere karışmaya başlamıştı. Bütün işleri kendi kontrolün-

de tutmak istedi. Ondan dolayı itibarsızlaştı, niyeti de boşa çıktı.

Hem Üç Bölge Hükümeti üyeleriyle de anlaşamadı92. 1948’in

92 Belki Komünist Çin ve Sovyetler arasında bir siyasi mücadele oluyor

olsa da Gulca Yönetimi, Doğu Türkistan’da etkili olmaya başlayan Çin

Komünist İdaresi’nden memnun kalmış veya öyle görünmek zorunda

kalmıştır. Ancak ülkenin kuzeybatısında da durum hiç iç açıcı değildir.

Çünkü İlerici grup, 1946-1947 senelerinde Gulca Yönetimi içinde bulu-

nan Sovyet aleyhtarı milliyetçiler ile mücadele içine girmiş ve bunları

ortadan kaldırmıştır. İli Grubu’nun niyeti Sovyetlerin kontrolünde kendi-

lerince özerk bir yönetim oluşturmaktır. Bunun içinde Doğu Türkistan’da

yönetimi ele geçiren Komünist Çin yönetimi ile iyi geçinmek zorunda

olduklarını bildikleri için bu özerk yapıyı korumak için Mao Tse-tung’un

liderliğini kabul etmek zorunda kalmışlardır (Moseley, a.g.e., 1966, s.

22). 11 Mayıs 1949’da Abdülkerim Abbas’ın Gulca’daki bir toplantıda

şunları belirttiği söylenir: “Çin Halkı Özgürlük Ordusu’nun zaferinin aynı

zamanda kendi hareketimizin zaferini de mümkün kıldığını kesinlikle

belirtmek isteriz… Ancak bütün Çin halkının ulusal özgürlük zaferi Sinki-

ang halkının tam özgürlüğüne giden yolu açabilir ve ancak o zaman Sin-

kiang’daki ulusal problem bir çözüme kavuşacaktır.” Bkz. 30 Eylül 1949,

Sinkiang Gazetesinden alıntılayan (Mingulov, agm., 1963, s. 102-103).

Page 141: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

140

sonuna doğru görevinden azledildi. (Mayıs 1948’de hükümete

başkan seçilmişti). Onunla beraber İsa Yusuf Alptekin’in de

görevine son verildi. Sonra Mesut Sabri yerine Burhan Doğu

Türkistan Bölgesi Hükümeti başkanlığı görevine getirildi93.

Gulca’nın Çin Komünist Partisine direk destek verdiği ilk ifade olan bu

konuşma (ayrılıktan vazgeçmeye karşı olarak) yazarının ölümünden bir

ay sonrasına kadar ve Sinkiang eyalet yöneticilerinin Halk Kurtuluş Or-

dusu’na resmen teslim olmalarından dört gün sonrasına kadar yayınlan-

mamıştır. Bu nedenle gerçekliliği tartışılabilir. Ancak İli Grubu’nun far-

kında olamadığı şey hem Çin’in hem de Sovyetlerin kendi sınırlarında

böyle bir özerk yönetime müsaade etmeyeceklerini çok geç anlamış olma-

larıdır. (Y.N) 93 Burhan Şehidî’nin hükümetin başına geçmesi ile ilgili bkz. (McMillen,

a.g.e., 1979, s. 24; Dreyer, “The Kazakhs in China”, 1977, s. 155;

Boorman & Howard, Biographical Dictionary of Republican China-1,

1967, s. 5). (Y.N)

Page 142: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

141

BURHAN ŞAHİDÎ DÖNEMİ

Doğu Türkistan Bölgesi Koalisyon Hükümeti Başkanı Bur-

han Şahidî’nin biyoğrafisine baktığımızda milliyeti Tatar, 3

Ekim 1894’te Rusya’nın Tateş ilçesinde doğmuş. Rusya’da,

Almanya’da tahsil görmüş sonra Doğu Türkistan’a gelmiş. Çin-

ce, Rusça ve Almanca biliyormuş. Kendisi orta boylu, sakalsız

bıyıksız, ağırbaşlı, kültürlü bir insandı. Jıng Şorin dönemiden

beri hükümetin çeşitli makamlarında görev yapmış. Jıng Şorin

döneminde Sovyetler Birliği ve Almanya’da görev yapmış. Şıng

Şi Sey döneminde ise Kumul, Altay, Tarbagatay ve İle illerinde

görevde bulunmuş. Aynı zamanda Şıng Şi Sey döneminde hapse

girip, Kasım 1944’te U Ju Şi’nin göreve gelmesiyle hapisten

çıkmış. Sonrasında Urumçi valisi olmuş. Burhan Şahidî 1946

senesinde Koalisyon Hükümetinin üyesi seçilir94. Bir dahaki

görevi ise 1947’de Merkezi Çin Hükümeti üyeliğidir. 1949 se-

nesine kadar Beyjing’de yaşamış.

Burhan Şahidî 1949’da Mesut Sabri’nin bölge hükümeti

başkanlığı görevini teslim alır. Burhan Şahidî komünizme me-

yilli ve Üç Bölgeyi destekleyen bir siyaset yürütür95.

1949’da Devlet Başkanı Çan Kay Şek, memleketine geri

döner. Onun yerine yardımcısı Li Zung Ring işin başına geçer.

Böylelikle Merkezi Hükümet dağılıp gücünü kaybetmeye baş-

lar.

O ne ki, Ağustos 1949’da Çin Milli Mücadele Ordusu

Lençcu’yu işgal eder. Komünistler böylece güçlenirler. O za-

94 Bu konuda geniş bilgi için bkz (Clubb, a.g.e., 1971, s. 371-372). (Y.N) 95 Bu konuda geniş bilgi için bkz (Buğra, Doğu Türkistan Tarihi,

Coğrafi ve Şimdiki Durumu, 1952, s. 62-63). (Y.N)

Page 143: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

142

manlar Burhan Şahidî, Doğu Türkistan Bölgesi Gomindan Or-

dusunun Başkomutanı olan Tau Si Yu ile iyi arkadaşmış. Bu

arkadaşlık sayesinde Tau Si Yu Burhan’ı destekleyerek, “Doğu

Türkistan meselesine barışçıl çözüm bulacağız, bu şekilde ko-

münistler ile savaşmak zorunda kalmayız,” demiş.

Ağustos 1948’deki alınan kararları gidip Osman Batur’a

bildirmek istedim. Batur’a gitmeden önce Urumçi’deki Ameri-

kan Konsolosu Fakston’a gidip alınan kararları anlattım. Faks-

ton:

“Yarın İngiltere Konsolosluğuna geliniz. Çünkü İngiltere

Başkonsolosu F. Holmers Uygurcayı iyi bilir” dedi. Ertesi gün

askeri üniformayla konsolosluğa gittim. Amaç, güvenliğin üs-

tümü aramaması idi.

Konuşma esnasında Konsolosların eşleri de yanlarında bu-

lundular. İngiltere Başkonsolosu söze başlayarak:

“Hanımlar, sizler başka bir odaya geçiniz” dedi. Onlar da

çıktılar. Sonra biz toplantımıza başladık. Ben geleceğimiz ile

ilgili alınan kararları anlattım ve:

“Yakında Osman Batur’un yanına gitmeyi düşünüyorum,

siz ne dersiniz? Ortalık çok karışık. Onun için sık sık görüşme-

yiz. Batur’a gidip geldikten sonra bir araya gelelim” dedim.

Amerika Konsolosu Fakston:

“Aldığınız kararlar çok mantıklı. Her şeyin duruma uygun

yapılması şarttır. Siz Osman’a gidip geldikten sonra yine konu-

şuruz.”

İngiltere Başkonsolosu:

Page 144: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

143

“Benim yeni çıkmış son model bir arabam var. Dağ taş de-

mez, her yerde gidebilir. İsterseniz onunla gidiniz” dedi. Ben

teşekkür ederek:

“Sizin diplomat arabanızla gidersem emniyet güçleri ve as-

keriye şüphelenebilirler. İyisi ben babamın makam arabasıyla

gideyim.” İkisi de razı oldular. Ondan sonra sohbet ettik. Ha-

nımları tekrar yanımıza alıp hep beraber çay içtik. Sohbet iki üç

saat sürdü. Sonra iyi yolculuklar dileyip beni uğurladılar. Kapı-

dan çıkarken İngiltere Başkonsolosu:

“BBC haberine göre, Merkezi Çin hükümeti dağılmış” dedi.

Gidip Osman Batur’la konuşmadan önce birkaç kişiyle gö-

rüşmem lazımdı. Hemen kalkıp bölge hükümeti başkanı Burhan

Şahidî’ye gittim.

“Osman Batur’a gidip danışmak isterim, bu konuda düşün-

cenizi öğrenmek için geldim.”

“İyi düşünmüşsün. Ama yine de General Lu’ya gitsen daha

iyi olur” dedi. Ertesi sabah General Lu’ya gidip, Osman konu-

sunu anlattım. General Lu:

“Burhan Efendiye söyledin mi?” dedi.

“Söyledim. Size gönderdi.”

General Lu:

“Öyleyse, General Tau Sa Yu’a giderseniz iyi olur” dedi.

Ertesi gün General Ta Si Yu’a gidip durumu anlattım. General

Tau Si Yu:

“Diğerlerinin başka bir planı yoksa Osman Batur’a gitmeni-

ze ben de karşı değilim” dedi. Böylece birkaç gün bir birlerine

gönderip durdular.

Page 145: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

144

Yanıma Kasen Zengi ve iki koruma: Kayısbayulı Mulan ile

Manas’tan kaçıp gelmiş Kurmankan adında bir genci alarak yola

çıktım. Gitmeden General Ma Çin ile konuştum.

“Şonjı’daki General Hang Sı Jang’a (Dungan ordu komuta-

nı) telefon açacağım, oraya gidiniz” dedi. Hang Sı Jang Osman

Batur’un yakın arkadaşıydı. 5 Mayıs 1949’da Urumçi’den ayrı-

larak, akşam vakti Şonjı’ya vardık. Üzerime askeri üniformamı

giymiştim. Yanımdaki koruma arkadaşlarda ise birer mavzer

var. Şonjı’daki askeri otele yerleştik.

General Hang 6 Mayıs’ta kendisi gelip bizi gördü. Birlikte

yemek yedik. Batur’un köyüne giden yol dağ üzerinden geçi-

yormuş. O yüzden şoföre yolu iyice anlattı.

Kanatbay’ın evine geldik. Ondan sonrasına atla gidilmesi

gerektiği için orada bir gece geçirip, Batur’un köyüne ertesi gün

öğle vakti vardık. Yaylası geniş, bir yanı çam ormanı, diğer yanı

düzlükmüş. Çam ağaçlarının etrafında 30 kişilik atlı devriye

vardı. Batur’un evinde üç gün kaldık. Ona ileriye dönük planla-

rımızı, bu doğrultuda alınan kararları ve genel durumu izah et-

tim. Batur söylediklerimi anlayışla karşıladı.

“Yakın gelecekte biz Urumçi’den ayrılarak size katılacağız”

dedim. Nerdeyse hiç gülmeyen adamın yüzünde biraz tebessüm

belirerek, şöyle dedi:

“Olur. Karşılayacağım sizi.”

Dördüncü gün tekrar Kanatbay’ın köyüne geldik. Orada bir

gece geçirip, arabayla Şonjı’ya doğru yol aldık. Askeri otelde

kaldık. Biraz sonra General Hang geldi ve görüşme sırasında

Nazir Teyci (Şakabay), Kalman Kadı (Molkı) ve Uvatkanların

Şokpartas’tan kaçtığını, Baytik’e doğru gittiklerini söyledi.

“Gitmek isterseniz askeri araçla kampa götüreyim” dedi.

Page 146: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

145

Vaziyet şöyle idi: Nazir Teyci ve Kalman Kadı’nın Osman

Batur ile araları iyi değildi. Bunların Barköl’e göç etmesine

General Hang’ın askerleri engel olmuştu. Sonra memleketi Al-

tay’a gitmek zorunda kalmışlardı. O sebeple Osman Batur ile de

bir araya gelmek istemez.

Ben generale şöyle dedim:

“Onlar yerlerindeyken gitmek gerekirdi, artık gittikten son-

ra neye yarar.”

General Hang orta boylu, sakal bıyıksız yakışıklı bir adam-

dı. Beş vakit namaz kılan dindar da bir insanmış. Osman Ba-

tur’a niçin gittiğimi anlattım generale.

“Biz Doğu Türkistan’da kalamayız. Ondan dolayı Urum-

çi’den gitmemiz ve Şonjı’ya gelerek Batur ile birleşeceğiz. Ge-

neral Ma Çin belki size söylemiştir, yurt dışına gidiyor.”

Kemal (Merkit) başkanın evinde misafir olduk. Birkaç saat

sonra Urumçi’ye doğru yola çıkarken babamı arayıp:

“Şu an Fukan’dayız, akşama Urumçi’de oluruz” dedim.

Yolda giderken araba bozuldu, akşam geç saatte ancak vardık

Urumçi’ye.

15 Mayıs 1949’da babam çoluk çocuğuyla Nansang Dağına

tatile gitti. Ulanbay’a kadar arabayla götürdüm. Babam giderken

kendisine ait özel mührü bana teslim ederken:

“Ayın sonuna kadar sen Urumçi'de olacaksın. Gereken ev-

rakları imzalarsın hem yönetim işlerine de yardım edersin” dedi.

Urumçideyken darphane müdürü Yan Efendi (Çinli) bana

darphaneyi gezdirdi ve gümüş paraların nasıl yapıldığını göster-

di. O zamanlar Doğu Türkistan’ın kâğıt parasının değeri düşme-

ye başlamıştı. Bu sebeple 20 Mayıs 1949’dan itibaren gümüş

Page 147: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

146

para basmaya başlamıştı. Çünkü kâğıt paranın değerinin düşme-

sini engellemek lazımdı. (1946’dan başlayarak, babamın imza-

ladığı paralardan ben de hala vardır.)

Böylece haftada üç gün Maliye Bakanlığına gidip geldim.

Bakanlığın genel sekreteri Fu ve diğer sekreterler imza atılması

gereken evraklara imza attırıyorlardı. Bir gün bizim konağa

Burhan Şahidî gelmiş. Ben yoktum, o geri dönmüş. Ertesi gün

başkan Burhan Şahidî ile görüşmeye kendim gittim. Odasında

yalnız oturuyormuş.

“Osman’ın ziyaretine gittiniz, durumu nasıl” dedi.

“Batur yayladaymış. Onunla görüştüm. Dönüşte Şonjı’da

Hang Sı Jang ile konuştum. Nazir Teyci ve Kalmanların Bay-

tik’e göç ettiklerini söyledi. ‘Gidecek misin’ dedi, ben de ‘Gi-

denin arkasından gitmek neye yarar’” dedim.

Burhan Şahidî Doğu Türkistan meselesini barışçıl yolla

çözme siyasetinden bahsetmeye başladı.

“Öncelikle General Tau Si Yu ve General Lu benim bu si-

yasetimi destekliyor. Bugünkü duruma bakarsan halk da barış

ister. Çin Milli Mücadele Ordusu kuzeye doğru ilerlemeye de-

vam ediyor. Lençcu ile Şınghay bölgelerini ele geçirdiler. Hiç

bir güç onları durduramaz artık, onlara karşı koyamazsın. Onun

için Doğu Türkistan meselesini barış yoluyla çözme peşinde-

yim. Yakında senin evine gittim, yoktun. Gelmen iyi oldu. Sa-

ğol. Babana selam söyle. Devletin bekası için ve geleceğimiz

için birlik olalım. Bana ne derse ne akıl verirse onu dinlemeye

hazırım. Çok uzatmadan Urumçi’ye dönsün. Sen de bana yar-

dımcı ol, babana durumu münasip bir dille anlat.” Ben de:

Page 148: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

147

“Babama akıl veremem. Ama sizin uygulamak istediğiniz

barışçıl siyasetinizi ve selamınızı ileteceğim. Yakında yaylaya

gideceğim. Hoşça kalınınız” deyip yanından ayrıldım.

Burhan Şahidî’yi ondan sonra bir daha göremedim.

1949 yılının Haziran ayında babamın yanına yaylaya gittim.

Haziran’ın 5’inde Urumçi’deki Zekeriya, Salis ve Nimet

Mınjanlar beraberlerinde birkaç genç aydınlarla bizim köye

geldiler. 10 gün bizde kaldılar. Babam ile görüşüp, konuştular.

Komünizme karşı mücadele konusunda açık konuşmadık. Çün-

kü bu adamlar fikirde aynı olsalar da bizimle göç edemezlerdi.

Onlar Urumçi’ye geri döndüler.

Kuzeybatı Askeri, Siyasi ve İdari Dairesinin Urumçi’deki

şubesinde benimle beraber çalışan Albay Lu idaresinde 10 kişi

bizim köye gelip bir hafta misafir oldular. Bu adamların sorduğu

soru hep: “Urumçi’ye ne zaman geleceksiniz, Burhan Şahidî’nin

barışçıl siyasetine ne dersiniz?’ gibi sorular sorup babamın fik-

rini öğrenmek istediler. Babam:

“Urumçi’ye hemen şimdi göç edemeyiz. Lakin Fukan’daki

yerime yakında gelirim” dedi. Böylece onlar da tekrar geri dön-

düler.

Nansang Dağından göçme tarihi 11 Eylül 1949 olarak belir-

lendi. Sayılı gün hızlı geçti. Herkese haber edildi. Göçe başla-

dık. Sayapil Gölü üzerinden geçerken, Osman Batur’un Kanat-

bay öncülüğünde gönderdiği 20 askere rastladık. Osman Batur:

“Caken Hacı ve Kaduvan Hanım’a göç esnasında yardımcı olu-

nuz” diye göndermiş. “Kaduvan’ın köyüne gidiniz. Onlara yar-

dım edeceksiniz.” Onlar isteneni yaptılar.

Biz Üç Buzav’a geldiğimizde Urumçi’den Nazir (Doğu

Türkistan Bölgesel Kazak gezetesinin başyazarı ve Burhan Şa-

Page 149: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

148

hidî’nin dünürü) geldi, yanında bir arkadaşı var: “Burhan Şahidî

gönderdi” dedi. Amaç bizi bekletmekmiş. Babam: “Daha önce

tatil yaptığım Fukan’a gideceğim,” deyip kısa kesti. Biz göç

kervanını durdurmadık, onlar devam ettiler. Fukan’dan geçerek

Santay’a geldiğimizde bizi Manat Batur karşıladı. Babam onla-

ra: “Şonjı’ya göçeceğim. Osman Batur ile birlik olacağım,”

dedi. Manat’a da: “ Sen burada kal veya bizimle gel,” demedi.

Osman Batur gelişimizden haberdar olmuş, yanında 30 ki-

şiyle bizi karşıladı. Ertesi gün de oradan ayrılıp yolumuza de-

vam ettik. Akşama doğru Osman Batur tek başına babamın ya-

nına geldi. Çay içiyorduk, Amerika Konsolosunun Yardımcısı

Mekernan Santay’daki Rus askerleriyle bizim köye geldiler96.

Batur’la birlikte gidip Mekernan ile selamlaştım. Urum-

çi’deyken Amerika Konsolosluğunda Başkonsolos bu adamla

tanıştırmıştı ve: “Gelecekte sizinle birlikte olacak’ demişti. Me-

kernan Rusça bilirdi. Yanında Bisak adında Amerikalı birisi var.

Kendisi Doktor, Moğolca ve Çince bilir. Sonuçta bunlar, Al-

tay’dan birlikte geldiği Rus komutan Yosif Samoylov ile aynı

dili konuşurlardı ve Urumçi’den birlikte arabayla Santa’ya gel-

miş orada arabayı bırakıp, Rus askerleriyle buluşup, Batur’un

köyüne gelmiş. Elinde telsiz ve yanında Amerika Konsoloslu-

ğunda İngilizce öğrenmiş iki Rus var. Bunlar beni görünce çok

sevindiler: “Artık biz hep beraberiz” dediler.

İki kez mola vererek Nori’ya vardık. Nori Valisi Yusuf

Efendi (Uygur) gelip babamla görüştü:

“Urumçi’deki Amerika Başkonsolosunun yardımcısı kaç-

mış. Bu konuda yukardan talimat var, soruşturma yapılıyor”

dedi.

96 Amerikan Başkolosu ile yapılan görüşmeler için bkz. (Çandaroğlu,

a.g.e., 2006, s. 153-154; Kul, a.g.t., 2009, s. 362). (Y.N)

Page 150: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

149

Biz hiç bir şey bilmiyormuş gibi davrandık. Ama o Rus as-

keriyle bizim aramızda idi. Nori’den babamın Urumçi’deki ofi-

sine telefon açıp, Macit Efendiyle konuştum:

“Urumçi’de durum nedir?” Demiştim ki, o:

“Şehir sakin, ahval iyidir” dedi.

18 Eylül’de Muhammed Emin, İsa Yusuf Alptekin ve daha

birkaç General: “Yurt dışına çıkacağız” deyip, Urumçi’den ay-

rıldılar. Burhan Şahidî onların gitmelerine izin verdi. “Sizin için

araba göndereyim mi?” dedi.

“İhtiyacım olursa söylerim” dedim. Şokpartas’a geldiği-

mizde Başkonsolosun yardımcısı telsiz ile bazı yerlerle haberle-

şiyordu. Barköl’e gittiğimiz zaman Barköl’deki gölü görüp:

“Gölü araştıracağız. İmkân olursa uçak ile yardım getiririz”

dedi. Daha sonra gölü araştırıp, “imkânsızmış,” dedi. 1949

Ekim ayı başında hepimiz Barköl’e geldik. Barköl halkı bizi

sıcak karşıladı. Bu arada General Yolbarsbek’ten haber geldi.

“26 Eylül’de General Tau Si Yu ve Burhan Şahidî “Doğu Tür-

kistan meselesini silahsız çözeceğiz, Milli Mücadele Ordusuna

karşılık vermeyeceğiz,” dedi ve Mao Ze Tung ile General Ju

De’ye (Milli Mücadele ordusunun başkomutanı) telgraf çekti ve

“O ordunun askerleri askeri uçakla Kumul’a gelmekteler”. Bir

yandan “Urumçi’ye de kara yoluyla geliyorlar,” diye yazmış.

Barköl’deki halk liderlerini toplantıya çağırdık. Toplantıya Al-

tınbek (Kumul Vali Yardımcısı), Sultan Şerif Teyci, Maşan

Teyci, Kıtaybay, Nurgocay Batur, Abbas Batur, Kaşapat Batur,

Mukadil Aksakal, Hüseyin Uyan (Karakas boyundan) ve Jamad

Batur katıldı. Toplantıya ben başkanlık yaptım. Göç durumunu

anlatmakla birlikte başlarında Uvan Efendi olmak üzere 12 kişi,

içinde Kumul il gümrük başkanı Şerif (Töre) de dâhil, komü-

Page 151: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

150

nistler adına geldiklerini söyledim ve onların, Fin De Huy, Bur-

han Şahidî ve Tau Si Yu’nun mektuplarını getirdiklerini anlat-

tım. Mektubun içeriğinde: General Yolbarsbek, Osman Batur,

Canımhan Hacı ve Delilhan Hacı bir ay içerisinde Urumçi’ye

gelsinler. Toplantı olacak, katılsınlar. Barköl’den uzaklaşmasın-

lar. Anlaşma yapacağız, birlik olacağız denmiş.

Ben de yakın zamanda Urumçi’ye gelemeyeceğimizi, ama

vekil göndereceğimi mektup yazarak, gelenlere verdim.

Biz daha yeni göçüp gelmişiz. Kış kapıda. Hep beraber

göçmek için arabamız yok. Bu duruma Barköl halkı ne der diye

düşüncelerini sorduk. Sonunda şöyle bir karara varıldı: 1) Halk

şehire gitmesin. Kimseyle iletişime geçmesin. 2) Geride kalan

halkın durumunu öğrenmek için iletişimde olmak gerek. 3)

Önümüzdeki kışı Barköl’de geçirelim. Baharda duruma göre

hareket edelim. 4) Hükümet ile her türlü iş, iletişim Canımhan

Hacı ve Osman Batur’un müsadesiyle olsun. 5) Ayda en az iki

kere toplantı yapılsın. 6) Moğolistan’dan ya da herhangi bir

yerden yabancı gelmesin. Böyle bir durum olursa ‘Komünizme

karşı birlik’ kurumuna haber verilsin.

Böylece herkes aynı karara vardılar. Toplantı bizim köyde

gerçekleşmişti. Osman Batur’un yerine oğlu Şerziman ve Ka-

natbay katılmıştı. Ben Batur’un köyüne gidip alınan karar hak-

kında bilgi verdim ve Mekernan’a söyledim. Bunları dinledikten

sonra Batur’a şunu söyledi.

“Böyle bir durumdan biz uzak kalamayız. Komünistler bizi

ele geçirmek için elinden geleni yaparlar. Biz tez zamanda Hü-

seyin Teyci’nin memleketine gidelim. Batur ile Hacı izin versin

ve yanımıza da adam versinler. Mümkünse eğer Delilhan Hacı

ile Şerziman da bizimle gelse iyi olurdu” dedi. Sonra da Batur:

Page 152: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

151

“Ben Hacı’ya danışayım. Yakında cevabını vereceğim” de-

di. Kendi aramızda konuştuk. Aramızda Sultan Şerif Teyci de

vardı. Yanlarına adam vererek Gasköl’e gönderme kararına

vardık. Batur tarafından Zalebay Teyci (Jadik), bizim tarafımız-

dan Kıysa Batur (Kazıbek), Sultan Teyci’den Karıyga Hacı (İte-

li) ve Ziratbay (İteli) gitti. Bunlar Amerikalıları Gasköl’deki

Hüseyin Teyci’ye götürecekti97. Doğrusu onları uzak tutmak

kolay değildi. Eğer esir alınırlarsa bizim için kötü olacaktı.

Çünkü komünistler bunlar hakkında istihbarat topluyorlarmış.

Santay’da bırakılan askeri jeepi bulmuşlar. Gidip durumu Me-

kernan’a anlattım. Hazırlıklarını yapıp, Savıskan’a kadar uğur-

ladım. Birlikte fotoğraf çektirdik.

Bir hafta geçmeden Rus askerlerinden iki tanesi “Barköl’e

gidip geleceğiz,” diye izin almışlar, sonra hükümete teslim ol-

mak için kaçtıklarını öğrendik. Onları Barköl’e gitikleri an aske-

ri araca bindirip Urumçi’ye götürmüşler. Amerika Başkonsolo-

sunun Yardımcısı Merkenan’ın bizimle birlikte Barköl’e geldi-

ğini komünistler öğrenmişler. Geride kalan Rus askerlerine sor-

duklarında “Amerikan Başkonsolos Yardımcısı bize yalan söy-

ledi. Kendileri kaçtı. Hiç bir yardım etmediler,” dedikleri ortaya

çıktı. Bir buçuk ay sonra Ziratbay ve Kariga döndüler. Amerika-

lılar Hüseyin Teyci’nin memleketine sağ salim varmışlar. Hüse-

yin Teyci’nin bize yazdığı mektubu da getirdiler. Mektupta

“Her şey yolunda,” demiş. Bizimle olduğunu, Alibek, Hamza ve

Salis’in Lobnor’u geçip halka katıldığını yazmış.

97 Amerikalıların Gasköl’e gelişi ile ilgili bkz. (Moseley, a.g.e., 1966, s.

120; Alptekin İ. Y., Esir Doğu Türkistan İçin-2, 2007, s. 20, 244;

Millward, a.g.e., 2007, s. 232; Gayretullah, Osman Batur ve Millî

Mücadelesi, 2003, s. 82). (Y.N)

Page 153: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

152

Rus ordusu komutanı Samoylov ile görüşüp konuştuk, aske-

rin elindeki silahları almaya karak verdik. Sonra bütün askeri

Batur’un köyüne toplantıya çağırdık. ‘Silahsız gelsinler’ dedik.

Rus askerleri Batur’un köyüne yakın bir yere ağaç bir ev yap-

mış, orada oturuyorlardı. Batur’a da büyük bir ev yapmışlardı.

Onlar toplandıktan sonra Samoylov beni çağırdı. Gidip bir saat

konuşma yaptım:

“Aynı gemideydik, amacımız bir idi. Şimdi ise Rus vatan-

daşların gidip komünistlere satılması iyi olmadı. Sizler öyle

düşüncesizlik yapmayınız. Sizinle iyi geçiniyoruz. Sizin kendi

dininiz var. Hepimiz bir olarak, komünizme karşı mücadele

etmemiz gerek. Bunu da söyleyeyim, silahlarınızı elinizden al-

dık. Silahsız kaldınız, ama alınmayınız. Lazım olursa iade ede-

riz. Sizleri koruyacağız, yiyeceklerinizi temin edeceğiz” dedim.

Benden sonra komutanları Samoylov da duruma açıklık getirdi.

Hepsi kabul ettiler. Bundan sonra birlikte olmaya devam ede-

cektik.

Ruslar bulundukları yere kısa sürede ağaç ev yaptılar. Bir

de tabakhane inşa ettiler. Çam ağacının kabuğunu ezerek boyu-

yorlardı deriyi. Kaftan, şalvar ve başka şeyler de dikmeye baş-

ladılar. Büyükbaş hayvanların derisini işledikten sonra işlenen

derinin yarısını geri verdiler. Kazak kardeşler ondan çizme,

kösele yaparlardı. Kazaklar kış için kesilen büyükbaşların deri-

sini Ruslara yardım amaçlı verdiler. Ruslar bununla kalmadı

büyük bir hamam da yaptılar. Ondan Kazaklar da istifade etti.

1949 yılı Aralık ayının başlarında Şonjı’daki Dungan ko-

mutanı 12 askeri Batur’un köyüne gönderdi. Aralarında Karakas

boyundan Halil Teyci’nin oğlu Vahit Teyci de vardı. Dungan

komutanın Osman Batur ile sağlam bir dostluğu varmış. Şon-

jı’dan ayrılırken Batur’un evine vedalaşmaya geldiğinde: “Ben

Page 154: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

153

ileride size adamlarımı yollayacağım. Mektup yazarsam Şerzi-

man’a diye yazarım. Bu bizim işaretimiz olsun” demiş.

Sonraları yazdığı mektupta: “Kendiniz gitmeseniz de

Urumçi’ye vekil gönderip irtibatı kesmeseniz, iyi olur” demiş.

Urumçi’ye vekil göndereceğimizi bildirerek Hang Sı Jang’a

mektup yazdık. Nitekim 15 Aralık’ta Kanatbay (Molkı), Şay-

mardan (Şakabay) vekil olarak Urumçi’ye gittiler. Urumçi’deki

Komünist Parti Başkanı Vang Yeng Mao, Burhan Şahidî, Tau Si

Yu ve General Fin De Huy’a mektup yazıldı. İçeriği: “Mektu-

bunuzu aldık. Soğuk kış gününde yola çıkamadık. Urumçi’ye

gidemedik. Lakin yerimize iki kişi vekil gönderdik. Sizinle gö-

rüşüp durumumuzu anlatsınlar ve önerilerinizi alsınlar” dendi.

Batur ile Hacı mektubu imzaladılar. (15Aralık 1949.)

25 Aralık 1949’da Barköl’deki halk liderlerini Batur’un kö-

yüne toplantıya davet ettik. Olanları anlattık. Toplantıya katılan-

lar: Altınbek, Sultan Şerif Teyci, Kaben (Sarbas), Maşan Teyci,

Kıtaybay, Nurgocay Batur, Hüseyin, Abbas Batur, Kaşapat Ba-

tur. General Yolbarsbek ile konuştuğumuzu, Urumçi’ye iki ve-

kil gönderdiğimizi söyledik. Durumumuzu açık açık söylediği-

miz için katılımcılar memnun oldular. Her Cuma gelemeseler de

iki haftada bir gelip Batur’un köyünde Cuma namazı kıldıklarını

gizlemeden açık söylediler.

20 Ocak 1950’de Osman Batur 15 kişiyle bizim köye gelip,

babam ile uzun uzun konuştu. Batur:

“Amerika Başkonsolosu Yardımcısı Mekernan Efendi’nin

sağ salim Gasköl’e Hüseyin’in memleketine gittiğine çok sevin-

dim. Çünkü o bir emanetti. İleride yine konuşuruz. Dakey Hacı

(Delilhan Hacı) her cuma gelsin. Şonjı’daki halk ile irtibat ku-

rulması lazım” dedi.

Page 155: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

154

1950 yılı Mart ayı başlarında babam “Batur’un köyüne gi-

delim” dedi ve yanımıza bir adam alarak Batur’un evine geldik.

Babam Batur ile uzun uzun konuştu:

“Yaz geliyor. Nasıl göç edeceğiz? Şonjı’dakiler, ‘Oytav’a

geliniz, biz de geliriz’” derler.

Fikirler tartıldı. Urumçi’ye giden vekiller de dönmüştü. On-

lar Urumçi’de, Altay’dan gelenler ile görüşmüşler. Diğer bölge-

lerdeki Kazak ileri gelenlerinin toplantıya katıldıklarını söyledi-

ler. Urumçi’deki hükümet “Yolbarsbek, Osman Batur, Canım-

han Hacıların Urumçi’ye gelmeleri gerek, bir masada oturup

konuşuruz, anlaşma yaparız” demişler ve yine: “Halka paylaştı-

rırsınız” diye biraz para pul ile çay göndermişler.

15 Mart 1949’da Batur’un köyünde, halk liderleri ile top-

lantı yapıldı. Toplantıda Urumçi’ye giden vekillerin döndüğünü

söyledim. Getirdikleri çay ile paraları halka dağıtmaları için

onlara teslim ettim. Göç meselesine gelince, “Oytav’a göçsek

iyi olur, çünkü oradakiler davet ettiler” dedim.

Böylece, 1 Nisan’dan başlayarak göç etmeye karar kıldık.

Biz kışın Başanzı’daydık. Oytav’a geldiğimizde ortalık yeşer-

meye, hayvanlar yavrulamaya başlamışlar.

Kuvaşar’a geldiğimizde, Urumçi’den Albay Zekeriya ile

Nazir geldi. Ellerinde General Fen De Huy’ın yazdığı mektup

var. Mektubun içeriği: “Urumçi’ye gelip, anlaşma imzalayınız.

Yoksa zor kullanmak mecburiyetindeyiz” demiş. Bu mektup

Batur ile Hacı’ya (Canımhan’a) yazılmış. Bu şekilde tehditle,

gelmeye mecbur ediyor. Derken Yolbarsbek ailesi oğulları Ya-

kupbek, Ahmetbek ve hanımı birkaç Uygur koruma ile bizim

köye geldiler. Üç gün kaldıktan sonra Batur’un köyüne gittiler.

O günlerde Batur’un gözünde bir rahatsızlık belirmiş, iki gözü

Page 156: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

155

de görmüyordu. Başını sarmış, otururdu. Durum böyleyken Al-

bay Hang 600 Dungan askeriyle bize katıldı: “Sizinle birlikte-

yiz. Komüznizme ve komünistlere karşıyız” dediler. İşin kötü

tarafı onlara verecek çadırımız yoktu. Sokakta kaldılar. Üstüne

bir de kar yağdı. Ahval böyle iken “Daşıtu’ya düşman saldır-

mış” haberini aldık. Onlar, Albay Talgatbek komutasında Üç

Bölge atlı birliğiymiş. Köyleri işgal etmesine izin vermemek

için hemen asker gönderildi. Bunlar Nurgocay Batur, Jamed

Batur, Abbas Batur, Kaşapat Batur, Şubaraygır Abbas Batur,

Asen Ükirday ve ağabeyim Hamit. Albay Hang’ın komutasın-

daki Dungan askerleri ve Yosif Samoylov komutasındaki Rus

askerleri düşmanı püskürttü. Neticede düşman Şonjı’ya doğru

kaçtılar.

Dungan askerlerinin başlarında bir şey yok. Çok zor du-

rumda kaldılar. Her yer kar basmış idi. Sonunda “Barköl’e doğ-

ru gideceğiz” dediler. Ben Albay Hang ile konuştum. Hang:

“Biz böyle olacağını düşünememiştik. Hiç bir umut yok.

Kalacak yer yok, hava karlı, yiyecek de yok. Askerler buna da-

yanamaz. Anşi bölgesine doğru yola çıkarız” dedi. Biz her ne

kadar koyun, sığır versek de durum çok kötüydü. Ondan dolayı

gitmelerine müsade ettik. Barköl halkı ise: “Oşaktı’ya göç ede-

riz” demeye başladılar. Yolbarsbek de Dungan askerleriyle git-

meye karar verdi.

Batur’un gözleri biraz iyileşti. “Baytik’e göçmemiz gerekir”

dedi. Kar kalın olduğundan iletişim kopmuştu. Urumçi’den ge-

len iki adam bizim köydeydi. “Gönderelim, gizli saklımızı öğ-

renmesinler” deyip Asen Ükirday’ın köyüne götürdüm. Ordan

yanlarına bir adam vererek, Urumçi’ye yolcu ettik. Biz ise Kök-

serke’ye doğru yola koyulduk. Şonjı’daki Enver Sultan Şerif

Page 157: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

156

oğlundan haber geldi. “Üzerimize gelen bir tankı el bombalarıy-

la etkisiz hale getirdik. Lakin atlılar da gelecek gibi” demiş.

Kökserke’ye geldiğimizde nasıl göçeceğimizi bilemeden

orada bir gün bekledik. Bazıları “Kaptık üzerinden İngiz’e gide-

lim” dedi. Ama yolu bilen yoktu. Ondan dolayı Kökserke’deki

su barajında durduk. Dürbün ile karşıya baktığımızda dağ etek-

lerine arabalarıyla gelip dağ eteklerine yerleşmiş kalabalık asker

gördük. Arka arkaya tanklar da geliyordu. “Düşman sabaha mı

gelir acaba” diye düşündük.

Bizim köyün yanında bir bölük Rus askeri vardı. Sabaha

doğru gidip baktığımda yoktu. Arkalarından takip edip gördük

ki Şonjı’ya gidiyorlar. Alelacele kaçtıkları belli. Çünkü yol bo-

yunca eşyalarını düşürmüşler. Olanları gidip Batur ile danıştı-

ğımda:

“Baytik’e doğru gidelim. Eğer düşman peşimize düşmezse,

iz bırakıp tekrar döneriz. Hem biraz dinlenmiş oluruz” dedi.

Sonra yola çıkıp Baytik ile Kaptık arasındaki vadiden geçe-

rek Baytik Dağı’nın doğusunda mola verdik. “Gündüz asker

devriyededir. Odun toplamak için dağa çıkılmasın” diye herkese

haber saldık. Osman Batur ve 10 kişiyle Baytik’in etrafına dür-

bün ile baktığımızda vadiyi gözetleyen 10 tane düşman askeri-

nin kayaların arkasına saklandığını gördük. O sırada arkamızdan

gelmekte olan (vadidekilerin haberi yok) 20 askeri görünce on-

lar bize doğru kaçtılar. Arkalarından bizimkiler kovaladılar. Biz

de önlerini kestik. Moğol askerleri bizden önce siper alıp, ateş

etmeye başladılar. Biz de gidip siper aldık. Onlardan bir kişi

ölmüş. Onun Kazak olduğu anlaşıldı. Çünkü bizimkiler soyun-

durduğunda sünnetli olduğu belli oldu.

Page 158: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

157

Ertesi gün Abbas Batur çatışma yerine gitmiş, iki ölü bul-

muş. Tüfeklerini getirdi. Ondan sonra göç kervanı sağa dönerek

bir vadiye indi. Vadinin çıkışında biraz dinlendik. Vadiyi geçti-

ğimizde peşimizden gelen düşman askerlerini gördük. 15 tanesi

yanımıza kadar geldi. Bizimkiler hemen ateş açtılar, onlar da

dönüp dağ tarafına kaçtılar. Peşlerinden ben de gittim. Kaçanla-

rın izini dağda kaybettik, yolda biri ölmüş. Altay askeriymiş.

Kaba ilçesinden gelmiş.

Sonuç olarak denilebilir ki, komünistler tüm güçlerini sar-

fetmişler. Nerede su varsa oraya asker dikmişler. Önemli yollara

geçitlere asker yerleştirmişler. Nereye gittiysek arkamızdan da

önümüzden de komünist askerleri çıktı karşımıza.

Sonunda Takırbastav’a gitmeye karar verdik. Bu arada Ba-

tur’un yanında bulunan Rus komutan ayrılarak yedi kişiyle Şon-

jı’ya gitti. Bizi orda karşılayacaktı. Daha önce Kasen öncülü-

ğünde çoluk çocuk 100 kişi civarında “Altay’a gideceğiz” deyip

ayrılmışlardı. Biz 30 civarında aile ile Takırbastav’a vardık.

Orada iki gece geçirdik. 3.cü gün Baytik’ten çıkan Altay Kazak

askerleri arkamızdan geldi. Batur’un köyüne gidiyordum. Kır-

mızı bayrakla bir grup askerin bizim köye doğru gittiğini gör-

düm. Yine bir grup asker Batur’un köyüne gidiyordu. Ben ar-

kama dönerek köye haber verdim. 10-15 kişi gelen askerleri

bekledik. Yaklaştıklarında ateş açtık. Düşman askerleri durakla-

dılar. Batur’un göç kervanı da bizimkine katılmış, ovada gidi-

yorlardı. Biz de dağ eteğinden gidip onlara katıldık. Komünist

askerleri arkamızdan geldiler. Lakin yetişemedi.

Kumluk bir bölgeydi, durdular. Güneş batıyordu. Şömişbay

Pınarı’na doğru yürümeye devam ettik. 1-2 saat gittikten sonra

durduk ve geceyi orada geçirdik. Erkenden yola çıkıp Şömiş-

bay’a vardık. Şömişbay Pınarı’nda su olduğunu sanıyordum,

Page 159: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

158

öyle değilmiş. Yalnız su yatağı eşilirse hemen su çıkarmış.

Hayvanlar ayaklarıyla tepinirse üzeri kum olmasına rağmen

hemen su çıkarmış.

O gece Kanatbay ve Hüseyin’in köyü bizden ayrılarak Şon-

jı’ya gittiler. Takırbastav’dan göçerken koyun sürüsü orada kal-

dı, artık binit olarak at ve yük taşıyan develer var elimizde. İle-

ride Kırkkudık’ı geçerek Aşşısu’ya gideceğiz.

Yola düşerek gece Kırkkudık’a vardık, orda geceyi geçir-

dik. Gün doğarken tüfek sesleri duyuldu. Düşman gelmişti. He-

men yola koyulduk. Hava çok sıcaktı. Aşşısu’ya yaklaştığımız-

da ikindi vakti idi, ne kadar yol kaldığını öğrenmek için iki kişi-

yi önden göderdik. Çoluk çocuk çok zor durumdaydı. Kuyudan

içme suyu almak aklımıza gelmemiş. Yalnız Nurgocay Batur’un

kuyudan su aldığını görmüştüm. Yanına gidip çocuklar için su

istedim. Bir tas su verdi. O sırada yolu gözetlemeye giden iki

adam geldi. Söylediklerine göre Aşşısu’ya gelmişiz. Hemen

suyu bulduk. Su içilecek gibi değildi. Çok tuzlu idi. Ne yapmak

lazım, suyu önce kaynatırız sonra soğumasını bekleyeceğiz.

Ne koyunlarımız var ne de eşyalarımız. Hemen hazırlanıp

Kırkkudık’a doğru yola koyulduk. Sabah erkenden dağa doğru

giderken yolda Osman Batur’un atlarını götürmekte olan düş-

man askerlerini gördük. Hanımımla giderken önümüzden bir

düşman arabası geçti. İçinde iki üç kişi var. Bize bakmadılar

bile. Önden göç edenler vadide durmuşlar. Biz de onlara yetiş-

tik. Biraz dinlenip devam edecektik. Arkadaşlar, “peşlerinden

gidip atları geri getirelim” dediler. Lakin büyükler izin vermedi.

“Atları getiririz derken biri ölürse bu bize ağır gelir” dediler.

Eski gücümüz de yok. Sayımız az. Geceleri yürüyerek Jasankı-

zıl’ı geçerek kışladığımız Başanzı’ya gidelim dedik. Jasankızıl’a

Page 160: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

159

bir günlük mesafede durup dinlenerek, geceleyin yolu geçmeye

karar verdik.

Abbas Batur, Katiyolla ve Kadis (Şakabay) akşam namazı

kılarken yanıma geldi.

“Hoşça kalınız. Artık gücümüz kalmadı. Biz dağa çekilece-

ğiz. Nasip olursa, sonra buluruz sizi” dediler ve ayrıldılar. Daha

önce Kırkkudık’tan göçerken Vahit Mirza (damat), Mehmet

Şerifhanulı (kuzenim) bizden bölünerek Şonjı’ya gitmişlerdi.

Onlarla vedalaştıktan sonra göçe yetişmek için ata bindim, bak-

tım ki at gitmiyor. Yolumu şaşırdığımı anladım. Namaz kıldı-

ğım yere tekrar geldim. Gündüz gözüyle çıkarım yola diye biraz

uzandım. Lakin hava çok soğuktu, atlar da sakin durmadılar.

Ben de uyuyamadım. Sonunda ata bindim ve yolu bulması için

dizginleri germedim.

Ay ışıktı. Göçün izinden gidiyordu at. At kendi kendine yo-

la devam etti. Bir saat gittikten sonra gözüme bir şeyler görün-

dü. Gittim. Göç kervanı imiş, orada durmuşlar. Nurgocay Batur

ve üç kişi daha beni tam aramaya çıkacaklarmış. Birbirimizi

görünce sevindik. Ertesi sabah güneş doğarken yola çıkarak,

Jasan’a kadar yürüdük orda biraz duraklayıp, akşam olurken

Bisay’a doğru yol aldık. Anayola az kalmıştı ki askeri araçlara

rastladık. Onlar geçtikten sonra biz de devam ettik. Ama komü-

nist askerleri kervanı farketti galiba. Yoldan geçtik, vadiye ine-

rek orda bayağı bekledik. Babam arkada idi, gelmedi. Önümde

Rahmethan adlı bir çocuk vardı. Dayanamadım. Geldiğimiz

yoldan tekrar geri döndüm babamı aramak için. Yolda giderken

karşıma çıktı. Geceyi bir yerde geçirmiş. Sabah olunca kervanın

izini takip ederek geliyormuş. Su içip biraz soluklanıyorduk,

kervanı takip edip Bazanzı’ya doğru gelen komünist askerlerini

Page 161: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

160

gördük. Askerler piyade idi. Hemen hazırlanıp Başanzı’ya git-

tik. Düşman da yetişti.

Osman Batur çam ağaçlarının arasına girmiş saklanmak

için. Bizim kervan da Başanzı’yı geçmeye çalıştı. Kervanın

arkasında Nurgocay ve ben vardım. O:

“Siz kervanla devam ediniz. Ben burda kalıp düşmanı oya-

lıyayım. O zamana kadar kervan da tepeye çıkmış olur” dedi ve

hemen durduğu yerden düşman askerine makineli tüfekle ateş

açtı. Düşman durdu. Batur hala bekliyordu. Kervan da uzaklaş-

mıştı. Çoluk çocuk yemek yerken Nurken Batur da geldi. “Artık

düşman bu yoldan gelmez. Biz dağdan gitmeye devam edelim”

dediler. İkindiye doğru Osman Batur da geldi.

Sabah erkenden yola çıktık. Öğleye doğru önümüze iki Ka-

zak çıktı. Kervanı görünce bize doğru gelmeye başladılar. Ya-

nımıza geldiler. Sultan Şerif’in yolladığı adamlarmış. Baktık ki

yanında bir kişi var, gelen Küşkey Zengi. “Batur ile Hacıların

geleceği vakit geldi” diye bizi bekliyorlarmış. Yolbarsbek ve

Sultan Şerif “Hangi yoldan gideceğiz” diye bizi beklediklerini

ve memlekette durumun iyi olduğunu söylediler. Küşkey Zengi:

“Bisan’ın güneyi yeşillik, ağaçlı suyu bol, toprağı verimli-

dir. Bisan’ın kuzeyinden gidilmez. Kuru, taşlı, kumlu ve çöl.

Güneyde ise komünist askerleri var” dedi ve Sultan Teyci’ye

haber vereceğiz diye yol gösterdikten sonra döndüler.

Hotıntam’a yakın müsait bir yerde geceledik. Yerli halka

karıştık, bu bizim için iyi oldu. Vadinin aşağı kısmında komü-

nist askerlerinin olduğunu farkettik. “Geceleyin gideriz” diye

beklerken düşman yaklaşmış bile.

“Düşman geldi” diye gürültü çıktı. Kurşun sıkmadan ele

geçirmek imiş amaçları. Yeni katılanların yönlendirmesiyle

Page 162: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

161

seher vakti yola koyulduk. Gün ağarırken insanlar birbirini gö-

rebildiler. Kervanın önü tepeye çıkmış. Osman Batur ile Şerzi-

man arkadakileri beklemişler. Ben:

“Önden gidip bakayım. Düşman önümüzü kesmiş olabilir”

diye önden gittim. Güneş doğduğunda düşman askerinin bize

doğru gelmekte olduklarını gördüm. Nurgocay Batur önden

gidip onları kurşun yağmuruna tuttu. Asker durdu. Arkadan

gelen haberci:

“Şerziman vuruldu. Bir şehidimiz var” dedi. İkindiden son-

ra düşman geri püskürtüldü. Biz Daraktı’ya gidip gözden ırak

bir yerde geceledik. Akşam vakti Şerziman’ı görmeye gittim.

Kaburgasını sıyırıp geçmiş. Yürüyemiyormuş. İdrar ile yıkayıp,

tedavi ediyorlarmış. Alınan bilgilere göre etrafımız düşman

askeri ile çevriliymiş. Ama biz yine de Bisan’dan nasıl gidece-

ğimizi planladık ve gizli yollardan karşıya geçip geceyi geçire-

cek uygun bir yerde durduk. Biz peşimizden gelen askeri düşü-

nürken önümüzde de asker varmış. İki yandan bizi çevirdiler.

Hava yağmurlu idi. Dağ başı ise dumandan görünmüyordu.

Yeni katılanların bir kısmı düşmana yakalandı.

Batur’un köyü ile irtibatımız kesildi. Aramızda askerler

vardı. Yeni katılanlardan bazıları dumandan görünmez hale

gelen dağa doğru gittiler. Tırmanmaya başladılar. Başka çare

yok, biz de arkalarından koştuk. Yağmur yağıyor. Yolun ortası-

na geldiğimizde duman kalktı. Düşman ateş ediyordu. Biz tepe-

ye ulaşamadık. Bizden önce gidenler ulaştılar. Süleymen Batur,

ağabeyim Hamit, kardeşim Macit onlarla gitti. Benden 100 met-

re aşağıdaki kayalıklarda Nurgocay Batur vardı. Benim karşım-

da Nurgocay Batur’un oğlu Ahmet ve Nazima var. Kayalıklarda

saklanmaya çalışıyoruz. O anda sağ kolumdan yaralandım. Na-

zima görüp:

Page 163: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

162

“Kurşun yedin” diye ağlamaya başladı. Ben sakinleştirmek

için:

“Bana değil, taşa geldi. Sesini çıkarma” dedim. Biraz sonra

Nurgocay Batur:

“Dört asker geliyor, sıkayım mı?” dedi. Ben:

“Sıkma! Çok asker var, bizi yok ederler” dediğimde, o “İki-

si çok yaklaştı” dedi. Ben: “Sık!” dedim. Biri kolundan vuruldu

ve aşağıya doğru yuvarlandı. Diğeri ise kayanın arkasına sakla-

nan babamı farketti ve hemen tüfeğini alıp: “Kalk” dedi, babam

yerinden kalktı. Babamı tanıyan asker “Yürü” dedi ve götürdü.

O gün babamın tüfeği muhafızı Recan’ın elinde gitmiş.

Nurgocay’ın yanındaki eşi Jaksıkan’ı ve yengemiz Kadirhan’ı

“Siz de Hacı atanızla birlikte gidiniz” deyip aşağıya itmişler. (O

gün arkada kalan Nurgocay Batur’un hanımı peşimizden göçüp

gelen kervanla birlikte Tayçinorda Batur’a katıldı.)

Biz ses çıkarmadan saklanıyorduk, “Saklananlar varsa gelip

teslim olsun” diye seslendi bir Kazak. Nurgocay Batur: “Atlar

vuruldu. Başka kimse yok” dediği için gelen Kazak geri döndü.

Babam aşağıya indiğinde Çin askerinden babamı tanıyan biri

yanına gelip: “Canımhan Hacı sen misin” diye sorduğunda:

“Evet, benim” demiş. Ondan sonra çadırına götürmüş. Tarih 1

Temmuz 1950 idi.

Akşam vakti saklandığımız yerlerden çıkıp biraraya geldik.

Ben, eşim, Nuken Batur, evdeki hizmetçi kız Kadişa ve Ma-

gaviya (molkı) adında genç arabalara binerek vadiye indik.

Yağmur yağıyor. Geriye kuzeye doğru yürüyüp bir tepedeki

mağaraya girip orada yattık. Güneş çıktı. Yağmur dinmeye baş-

ladı. Elbiselerimizi çıkarıp kuruttuk. Yiyecek hiç bir şeyimiz

yok. Bıçak ya da kibrit de yok. Kıpırdamadan saklandık orada.

Page 164: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

163

Gündüz bir bölük düşman askeri kadınları çoluk çocuğu alarak

cadde yolundan geçiyordu. Götürülmekte olan çoluk çocuğu

gören eşim:

“Ben de onlarla gideyim. Siz kendinizi kurtaramadınız. Ha-

cı atamı da koruyamadınız. Ben de bir gün askerin eline geçer-

sem” diye ağlamaya başladı. Bu benim çok ağrıma gitti. Kolum

yaralı, şişmişti.

“Düşmana yakalananlar bizden mecbur ayrıldılar. Sabret-

mek lazım. Allah yardımcı olacaktır” diye teselli etmeye çalış-

tım.

Gece yola çıkıp yol kenarındaki bir pınara geldik. Hizmetçi

kız Kadişa’nın torbasında talkan (havanda dövülmüş genellikle

kavrulmuş tahıl) varmış. Onu suya karıştırarak içtik. Güneş do-

ğarken babamın esir alındığı yere geldik. Orada şehitleri toprağa

gömmekte olan Kazak gençlerini gördük. “Allah yardımcınız

olsun, başınız sağ olsun” dedik. Bir roketatar mermisiyle bir

aileden yedi kişi şehit olmuş.

“Başka kurtulanlar var mı?”

“Otuz civarında insan kurtuldu. Vadideler, kendilerine gel-

meye çalışıyorlar. Hamit, Macit ve Süleymen Batur onların ara-

sında” dediler. Çok sevindik. Biz konuşurken Kadişa kibrit bu-

lup ateş yakmış. Adamlardan kalan ekmekleri toplayıp getirmiş.

Nurgocay Batur vurulan atların kalça etlerini kesip ateşte pişiri-

yor. Yemek yiyip, gücümüzü topladık, kendimize geldik. Bu

arada gençler de şehitleri gömmüşler.

Hepimiz birlikte vadinin yukarısına doğru yürüdük. İkindi-

ye doğru bizden önce gidenlerin durdukları yere geldik. Yanı-

mızda iki tane at vardı. Biri alaca diğeri ise mavimsi benekli bir

attı. Ayağında nal olmadığı için yürüyemiyordu. Biz de onları

Page 165: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

164

pınar başında bırakıp kayalıkların arasından yukarıya doğru

devam ettik. Bizi uzaktan görüp tanıyan akrabaların “Allaha

şükür” deyip ağladıklarını duydum.

Biraz sonra herkesle kucaklaşıp görüştük. Babamın esir

alındığını bizden öğrendiler. Bundan önce Hamit’in iki yaşında-

ki oğlu Velihan birden kaçınca göçtükleri yerde kalmış maale-

sef. Yoğun sisin arasından bizden önce geçen Süleymen Batur,

Hamit ve Macit; Batur’un kervanına rastlamışlar. Onlara: “Ba-

bamızın ölü ya da sağ olduğunu öğrenmeden biz bir yere gitme-

yiz” deyip ayrılmışlar.

Babam esir alındıktan sonra, bizim köylüleri bir yolunu bu-

lup yeni katılanlardan ayırmışlar ve onları “Siz kendi memleke-

tinize gidiniz” deyip göndermişler. At, araba, yiyecek alıp ayrı-

lan 30 kişinin mola verdikleri yer burasıymış. Bir at yavrusu

vardı. Hemen kestiler ve onun bağırsağıyla kolumu sardılar.

Daha önce görmediğim akrabalarla tanıştım. Hepsi bizi sıcak

karşıladılar. Bunların başında Jükey (Molkı), Bolathan (Molkı),

Salahid Teyci’nin oğlu Azez (Molkı), Ercan ve Nurgali adında

iki Şakabay vardı. Allah’a şükür, toparladık, iyileştik. “Bundan

sonra ne yapmak lazım?” diye düşünmeye başladık. Azez yolu

iyi biliyormuş. “Kanambar’a gideceğiz” dedi. Orda Kaben Ha-

cı’nın idaresinde birkaç köy varmış. Onlar bize güvenilir arka-

daş oldular. “Yine birkaç gün bekleyelim, düşmanın elindeki

esirlerin durumunu öğrenelim” dediler.

Sonra yerimizi değiştirerek birkaç gün saklana durduk. Bir

gün “Bizimle gelemez” diye birkaç kişiyi ve yanına bizim Kadi-

şa’yı vererek:

“Memlekete dönün” diye gönderiverdik. Onlara:

Page 166: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

165

“Bizim bulunduğumuz yeri ve Delilhan’ın burada olduğunu

kimseye söylemeyiniz,” dedik.

“Evden haber alayım” diye Ercan da onlarla gitti.

Üçüncü gün düşman askeriyle Ercan geldi. Yağmur yağı-

yordu. “Milli Mücadele Ordusunun askerleri geldi. Kaçmayınız.

Teslim olunuz” diye seslendi. Bunun “asker geldi” demesi “ka-

çınız” demektir. Hepimiz bir mağaranın içindeydik. Askerler

bizi görünce hemen ateş etmeye başladı. Atlar ürktü, ipi elimde

olan bir at dizgini koparıp kaçtı. Diğer ata Nazima’yı da bindirip

kaçmaya başladım. Arkamızdan ateş ettiler. Allah korudu. Dağı

aşarak kaçmayı başardım. Diğerleri de vadinin yukarısına kaçtı-

lar. Ben tekrar vadiye indiğimde onların o civarda olduğunu

gördüm. Onlara doğru gittim. Onlar da beni tanıdılar. Gözden

ırak bir yerde saklandık.

İkindiden sonra Nogaytı’ya doğru yol aldık. Ertesi gün Ma-

cit birkaç adamla dağdaki Uygurlardan yiyecek ve eyer almak

için dağa gitti. Bizde Jıngıldı denen yerde beklerken gidenler de

yiyecek ve eyerlerle geri döndüler. Gece ay ışıktı. Jükey yol

gösterdi.

“Benden ayrılmayınız” dedi. (Kazak hariç başkasının böyle

bir şey yapabileceğini söyleyemem). Tan ağarırken “Yolun so-

nuna geldik” dedi. Tepelerde höyük oluyormuş. Zaman zaman

görünür. Öğleye doğru bir kayadan fışkıran su bulduk. Susuzlu-

ğumuzu giderdik. Akşama doğru Kutarı’ya geldik. Orada pınar

ve ılgın ağaçları vardı. Bir gece kaldık.

Karanlık olunca araba yolundan geçerek Dunhan’a doğru

ilerledik. İki gün sonra Karadun olarak bilinen yere geldik. Yi-

yecek yoktu, çok zorlandık. Avlanacak hayvan da yok. Varsa da

vuramadık. Kaçamayanı da çok zayıf bir geyikti. Şükredip, pay-

Page 167: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

166

laşarak onunla idare ettik. Beşinci gün Dunhan’a vardık. Önce

çobanlara rastladık. Orada azık bulduk. Şehrin dışından geçen

uzun bir dere yatağı varmış. Görünmeden oradan geçerek Ka-

nambar’a yol aldık. Akşam olurken dağa ulaştık. Serin hafif

rüzgârlı, berrak su, yeşillik bol olan bir vadide geceledik.

İki gün gidip, Kayız’a doğru giderken yanında bir askeri

olan Şoya adlı Dungan’a rastladık. Bize iltifatta bulundu. Bana

yol için bir deve verdi:

“Ben teslim olmam. Kendi adamlarımla yer değiştirip sak-

lanıp dururum. Dunhan’dan haber alıyorum. Daha sonra La-

sa’ya gideceğim. Kaben Hacı’nın köyü Makay’da” dedi. Biz bir

gece kalıp, köye yaklaştık. Jadik Seydolla’nın evinde kaldık.

Basbayağı Kazak köyü. Hayvan kesip, iyi ağırlandık. Lakin çay

eksikti. Çaya doyamadık. Biz Şakabay Şaymardan’ın köyüne

geldiğimizde Osman Batur, Sultan Şerif Teyci ve Yolbarsbekler

köye yaklaştılar, haberini aldık. O sırada Şerziman ile Enver de

geldiler. Onlarla görüşüp ahvali öğrendik. Ertesi gün Osman

Batur’a gidip görüştüm. Babamın esir düştüğünü söyledim. Çok

üzüldü. Gölge yok, dışarıda oturup konuştuk.

“Yolcu yolunda gerek. Gevşemeden uygun bir yer bulup

yerleşmemiz lazım,” dedim. Batur biraz üzgün halde:

“Takatimiz kalmadı. Az da olsa biraz dinlenelim. Janabil

Batur 30 kişiyle Jortuvıl’a gitti. Onları karşılasak mı? Onların

arasında Sultan Şerif’in adamları da var. Halk onları bırakmak

istemez” dedi. Ben:

“Öyle ise bana müsade. Ben sizleri ileride karşılayayım.

Sizlere yardım için gerekli işleri yapayım. Yine haberleşiriz”

deyip vedalaştım.

Page 168: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

167

Ondan sonra Osman Batur’u görmedim. Sonra yol kenarın-

da oturan Yolbarsbek’in yanına gittim. 10 tane Çin askeri ve

Kökserke’de bölünen 15 Rus askeri vardı. Yolbarsbek:

“Yarın göçeceğim. Bir gün bile bekleyemem. Lasa’daki Da-

lay Lama’ya gideceğim dedi98. Ben:

“Hiç olmazsa üç gün daha bekleyiniz, beraber gideriz” de-

sem de ikna olmadı. Yanında oğulları Yakupbek ve hanımı var-

dı. Daraktı’da bize katılıp, bizimle beraber gelmekte olan Ubay-

dulla adındaki Uygur (Türkel kaymakamı) Yolbarsbek ile git-

meye karar verdi. Sonra vedalaşıp ayrıldık.

Hüseyin Teyci’nin yakın akrabası Nimet Bey, Yolbarsbek’e

yol göstererek gittiler. Biz, Şakabay Şaymardan’ın evinde dört

gün kaldık. beşinci gün Nimet’in bıraktığı adamların kılavuzlu-

ğuyla Otınmöri, Sırlıtam yönüne doğru yola koyulduk. Bu sefer

Sultan Şerif Teyci ile görüşemedim. Yola ters olduğundan ona

gidemedim. Karanlık çökünceye kadar durmadık. Gece olunca

yolda geceledik. “Makay kurusu” dedikleri kupkuru bir yermiş.

İyi ki yanımızda su ve yiyecekler var. Tan ağarırken tekrar yola

çıktık.

98 Canaltay'ın bu söylediklerini kaynaklar da teyit ediyor bkz. (Lias G. ,

a.g.e., 1956, s. 219-222; Boorman & Howard, Biographical Dictionary

of Republican China-4, 1967, s. 60). Doğu Türksitan’dan Hindistan’a

göç eden Yolbars Han ve beş adamının Darjeeling’e gitmesine Dalay

Lama izin vermemiş ve tutuklamıştır. Daha sonra serbest kalan Yolbars

Hân, 1 Mayıs 1951’de Tayvan’a gitmiş ve Kuomintang Hükümeti tara-

fından Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti’nin başkanlığına getirilmiş-

tir. Bkz. (Boorman & Howard, Biographical Dictionary of Republican

China-4, 1967, s. 60). Lias ve Boorman-Howard’ın bu konu ile ilgili

yanlış bilgilerini karşılaştırma yapmak için bkz. (Gayretullah, Uzaklara

Balam, 2009, s. 107-112). (Y.N)

Page 169: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

168

Güneş batarken kalın kamış göründü. Orada geceledik. Ha-

va sıcak, sivrisinekten geçilmiyor, at sineği rahat ettirmedi. Çare

yok ateş yakarak kendimizi ve bineklerimizi korumaya çalıştık.

Sabah namazından sonra yemek yiyip, öğle vakti Otınmöri Ir-

mağı’na geldik. Suyu temiz, güzel bir yermiş. Biraz rahatladık.

Geçen gece kaldığımız yerin suyu temiz değildi. Sırlıtam’da bir

gece kaldık. Sonra Kızıltas’a gideceğiz diye dağ tarafına gittik.

Arkadaşlar: “Nihayet sivrisinekten kurtuluruz” dediler. Dağa

yaklaştıkça sivrisinek de azalmaya başlamıştı gerçekten. Akşam

vakti Kızıltas’taki Alibekin köyüne vardık.

Yolda giderken 40-50 metre uzaklıkta parlayan taşları gör-

dük. Üzerinde oyularak yazılmış Tibetçe yazılar var. Tibet bu-

distlerinin kutsal bildikleri yazılarmış. Dağda kayalara oyularak

yapılmış hayvan resimlerini de gördük. Buradan geçen yolcular

bazı taşları kaldırıp altına bakıyorlarmış. Çünkü böyle yerlere

Kazak yolcular mektup bırakırlarmış. Ama bu arkadaşlar öyle

bir mektup bulamadılar. “Kimse geçmemiş galiba” dediler.

Alibek evinde değilmiş. Yolbarsbek’i duymuş, belki görü-

rüm diye Esekbattı’ya gitmiş. Ertesi gün akşama doğru döndü.

“Baban öldüyse, babanı gören ölmesin” derler ya son kez

Urumçi’de gördüğüm Alibek ile bugün görüşüyoruz. Aşırı duy-

gulandım, gözyaşlarıma hâkim olamadım. Alibek de ağladı.

Nurgocay Batur:

“Bir Canımhan’ı kaybettim, ama üç tane Canımhan getir-

dim. Her şey düzelir, Cenab-ı Allah kalanlara uzun ömürler

versin. İnsan bin yaşayamaz, nesli bin yaşar” deyip bizi teselli

etti.

Dört gün kaldık. Elbiselerimizi yıkatıp bir rahatladık. Ali-

bek:

Page 170: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

169

“Hüseyin’in yurdu sağlamdır, oraya gitmeniz doğru olur”

dedi. Yolbarsbek ile görüşemediğini söyledi. Biz yine üç gün

orda dinlendik. Alibek:

“Artık üç kez göçerseniz Hüseyin Teyci’nin yurduna varır-

sınız” dedi. Binek hayvanlar ve yiyecekler verdi. Söylediği gibi

üç kez göçerek Gasköl’deki Hüseyin Teyci’nin köyüne geldik99.

Ebubekir adlı aksakalın evini hazırlamışlar, orada kaldık. Mem-

leket iyi olsun, Kazaklar sağ olsun. Şimdi kendi memleketimize

gelmiş gibi idik. Sohbete susamış Nurgocay Batur, Süleymen

Baturlar başlarına gelenleri anlata anlata bitiremediler. Halk, bir

araya gelerek altı çadır diktiler bizim için. Ağılımıza 500 koyun

kattılar. Bazısı at, bazısı koyun getiriyorlardı. Evi döşeyecek

kilim, halı, keçe, çay ve çaydanlık gibi ihtiyaçları temin ettiler.

Kendimizce bir köy olduk. Allah’a sonsuz şükürler olsun!

Barköl’de Amerika Başkonsolosu Yardımcısını götüren

Kıysa Batur ve Zalebay Teyci ile görüştük. Kıysa Batur bize

katıldı. Zalebay, Hüseyin Teyci’nin köyünde kaldı. Tam o sıra-

lar Kurban Bayramı geldi. Hüseyin Teyci’nin köyünde Bayram

Namazını ben kıldıracaktım. Halk namaz için toplandı. Hutbe-

den sonra “İslam dinini korumak, Müslümanların vazifesidir”

konulu vaaz verdim.

“Din yolunda malımızı, canımızı ortaya koyduk. Sonunda

vatanımızı bırakıp başka diyarlara gitmeye mecbur kaldık. Ca-

nımız, dinimiz, namusumuz tehlikedeyken vatanı terketmek,

hicret etmek Allah’ın emridir. Allah’ın sevgili Resulü de tehlike

zamanında yurdunu bırakıp Mekke’den Medine’ye hicret etmiş-

tir. Bu bizim için bir ibrettir. Daha önce komünizme, Şıng Şi

Sey’e karşı mücadele eden ve komşu ülkelere hicret eden Elis-

99 Göç kafilelerinin Gasköl’e gelişi ve Hüseyin Teyci’nin gelenlere yar-

dımları için bkz. (Tuncer, a.g.t., 2015, s. 185). (Y.N)

Page 171: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

170

han Teyci, Zayıp Teyci idaresindeki Kazaklar şimdi amaçlarına

ulaşmış, özgür bir dünyada yaşamaktalar. Malından canından

olarak, vatanını terkederek gelecek nesilleri için mutlu bir ya-

şam sunabilme yolunda bize örnek olmaktalar. Aranızda bulu-

nan Kara Molla (Seyithan Hacı, Molkı), Molla Ahmet, Oştan

(Şubaraygır), Abzelhan Şobanulı (Tasbike) ve diğerleri bizim

için örnek insanlardır. İnşaallah, onları da yanımıza alarak Pa-

kistan ile Hindistan’a gidebiliriz. “Ölürsek şehit, yaşarsak gazi-

yiz” bu büyük kahramanların sloganıdır. Birliğimizi güçlendirip

geride kalan halktan haber alarak harekete geçmemiz lazım.

Gasköl alıştığınız sıcak yurdunuzdur. Burayı seviyorsunuz.

Ama yinede kışı Sırlıtam, Sadim ve Otınmöri’de geçirsek diyo-

rum. Çünkü geride kalanlara da Şıngkay’dakilere de yakındır.

Diğer yandan Kızıltas’ta oturan Alibek ve Hamzalar ile irtibatta

olmamız da kolaylaşır.”

Namazdan sonra sure-i Yusufu okudum. Gözlerim yaşardı.

Cemaat de ağladı. Sevabını şehidlere bağışladık. Bu vaazın etki-

si tam oldu. Gasköl’den göçerek Şimen üzerinden Sırlıtam’a

geldik. Hayvanlar için iyi bir yerdi. Hayvanlar kışın iyice se-

mirdiler. Bizim bugün yaşadığımız Tayçinor, Sadim ve Sırlıtam

çok verimli bol yeşillik ve suyu olan geniş bir ovaydı. Stratejik

olarak ta dört yanı yol ile çevrili, önemli bir bölgeydi. Bir yanı

Gasköl, Kızıltam. Diğer yanı Zona, Şınghay ve Ninşa bölgeleri,

ortadan Makay üzerinden Dunhan ile birleşmekte.

O sıralar komünistler Zona ve Dunhan’dan elçiyle mektup

göndererek, Hüseyin Teyci’ye “ticaret yolunu açalım, barış

içinde irtibatta bulunalım” derler.

Konuşup, iki tarafa da elçi göndermeye karar verdik. Zo-

na’ya Nimet Bey’le Ham (Şakabay) Aksakal gidecek. Bu ikisi

yanlarında 20 kişiyle koyun, sığır ve hayvan derileri alarak gitti-

Page 172: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

171

ler. İkinci tarafa, yani Dunhan’a başlarında Gizzat Zuka Batıru-

lı, Ahmet Zengi ve Bıgay Bey bulunduğu 40 kişi gönderildi. Bu

ekip gıda malzemeleri ve giyim kuşam getirmek için yanlarına

koyun, katır ve hayvan derisi aldılar. Öncülerinin eline komü-

nistlere Hüseyin Teyci tarafından yazılmış mektup verildi. Mek-

tubun içeriği şu şekilde: “Ulaşım ve ticaret için yolları açarak

barış içinde yaşayacağız”.

Gidenlerden bir aya kadar haber gelmedi. Makay tarafından

Sultan Şerif ve Kaben öncülüğünde 10 köy göç edip geldi. O

sırada biz Otınmörü’ndeydik. Böyle beklerken Gasköl tarafın-

dan iki adam kaçarak yanımıza geldiler. Düşman askerlerinin

aniden saldırdıklarını söylediler. Devriyedeki muhafızlar daha

erken haber verdiği için Alibek, Hamzalar tedbir almış, bir yan-

dan çatışırken diğer yandan Esekbattı’ya doğru göçerek birkaç

köy ötedeki Kajıra’ya gitmişler.

Kayız’dan gelen haber ise Dunhan’dan 1500’den fazla Çin

askeri Kayızı kuşatarak başka yerlerle irtibatlarını kesmişler ve

saldırı yaparak Osman Batur, Abbas Batur, Canabil gibi kahra-

manları esir alıp, Dunhan’a götürmüşler100. Komünistler Dun-

han’a ticaret için giden insanlardan birkaçını alarak yolu öğren-

mişler. Amaçlarına ulaşınca adamları bırakarak: “Memleketini-

100 Ayrıntılı bilgi için bkz. (Çandaroğlu, a.g.e., 2006, s. 204; Gayretullah,

Altaylar’da Kanlı Günler, 1977, s. 101, 152-153, 157, 160; Gayretullah,

Osman Batur ve Millî Mücadelesi, 2003, s. 16-17, 19, 32-33, 37; Kurban,

1992; Başaran, a.g.t., 1972, s. 24). Chen, Osman Batur’un idam edilerek

değil Komünist Çinliler ile girdiği çatışmada öldürüldüğünü belirtmekte-

dir. Bkz. (Chen, a.g.e., 1977, s. 270). Ancak Chen dışındaki kaynaklar ise

yakalandıktan sonra idam edildiğini belirtmektedir.. Bkz. (Lias G. , a.g.e.,

1956, s. 180-184; Boorman & Howard, Biographical Dictionary of

Republican China-3, 1967, s. 47; Dreyer, “The Kazakhs in China”,

1977, s. 156; Bush, a.g.e., 1970, s. 269-270; Gayretullah, Osman Batur,

1966, s. 3). (Y.N)

Page 173: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

172

ze dönebilirsiniz, halk korkmasın, bir yere kaçmasınlar. Biz

tehlikeli olanları aldık. Diğerleri oturdukları yerde yaşamaya

devam etsinler” deyip yolu gösterenleri göndermişler.

Ticaret için gidenler Osman Batur’un çocuklarını görmüş-

ler. Konuşmak istemişler ama yaklaştırmamışlar. Zona’ya gi-

denlerden de haber aldık. “Komünist askerleri Sadim’e doğru

geliyorlar. Yarın ya da öbür gün ulaşmış olurlar” dediler.

Öğle vaktiydi. Her tarafa haber salarak elimizde ne kadar

binek varsa, toplayıp ikindi vakti Kön Dağına doğru göçtük.

Akşam bir yerde mola verdik. Bütün gece halk tedirgin oldu ve

ikiye bölündüler. Bazıları ‘Esekbattı’ya gidip, Dunhan’a giden-

leri orda bekleyeceğiz” dediler. Bunlar, Kaben Hacı öncülüğün-

deki 10 kişilik gruptu ve bana gelerek:

“Bizimle beraber olunuz” dediler.

“10 sene kadar sizin başınızda bulunan Hüseyin Teyci ile

birlikte olmayıp, dün gelen bir insanla nasıl olursunuz. Ben Hü-

seyin’in yanındayım” dedim. Böylece onlar geri döndüler. Salı

günü Ham Aksakalın hanımı vefat etti. Millet korkmuştu. “Yola

çıkmamız doğru olmaz, biraz bekleyelim” dediler. Cenaze na-

mazından sonra hazırlanıp yola çıktık ve Hüseyin’in peşinden

giderek onlara katıldık. Biz dağı aşarken birdenbire fırtına kop-

tu. Atlar yürüyemez oldu. Biz de tepeyi geçip mola verdik. Yol-

da Kıysa’nın hanımı öldü. Gömmeye gücümüz kalmamıştı. De-

veye bindirerek yanımızda taşıdık. Mola verdiğimiz yerde yü-

zünü örtecek kadar gömebildik. Çünkü toprak çok sert kazımak

için gücümüz yoktu. Dördüncü göçte Hüseyin Teyci’nin küçük

hanımı Gülay öldü. Juvangan adında genç bir delikanlı da öldü.

Bu sefer göle yakın bir mesafedeydik. Taşların arasına koyarak,

üzerlerini taşlarla kapattık. 15. göçüşümüzde Oşaktı’ya yakın

olan Jon Dağına geldik. Hayvan pisliğini odun olarak kullandık.

Page 174: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

173

Hergün iki üç cenaze oluyordu. Bazısı zehirlenerek, bazısı şişe-

rek ölüyordu. 20-30 gün kadar deve üzerinde taşıyanlarda oldu.

Bazıları insan idrarı içerek iyileşiyordu. Hayvanlar dumandan

zehirlendiklerinde ardıcı yakarak onun dumanıyla iyileştirdik.

Deve ve atlara hayvan kesip veriyorduk. Açlıktan et yemeye

başladılar. Yürürken yavaş yürümek lazım, yoksa hemen zehir-

lenip ölürler.

İnsanoğlu her şeye dayanırmış. Böyle bir meşakkatli yola

sabrederek, açlık çekerek, çırıl çıplak kaldık. Yabani etiyle bes-

lendik. Tibet Dağında yabani atlar, dağ keçisi, dağ koyunu ve

başka hayvanlar çoktu. Sürü sürü gezerler. İşte onları azık ettik.

Kazakların daha önce gelip gittiği Esekbattı ve Oşaktı’yı

haritada bulmak mümkün. Göç edilen başka yerlerin adları yok

haritada. Haritaya çizilmemiş, kontrol edilmemiş. Oşaktı’ya üç

günlük mesafede Alibek ile Hamza’nın köyüne rastladık. Önden

yolu kontrol eden arkadaşlar söyledi. Bir göç mesafesi yaklaştı-

ğımızda ben gidip görüştüm. Komünist askerlerinin memleketi

ele geçirdiğini öğrenmiş o yüzden birleşemeyip iki tarafa git-

mişler. Neyse ki canlarına ve mallarına bir zarar gelmemiş. Ka-

yıp yok. Düşman ile çatışarak kurtulmuşlar. Aşağı yukarı 500

asker gelmiş. Araçlarla gelenler aşağıda dağ eteklerinde sak-

lanmış, atlılarsa dağa çıkmışlar. Alibek: “Bölünen köylerle be-

raber giden Tekmen Batur’dan hala haber yok” dedi. Tekmen

Batur, Hüseyin Teyci’nin dünürü Magzum (Barkı), Magaviya

Mollalar ile birleşmiş ama daha sonra zehirlenerek öldüğünü

öğrendik.

Hüseyin Teyci ile Alibek’in arası pek yoktu. “Kin gütme-

den birlik beraberlik içinde göçelim” dedim. Alibek: “Evet,

doğru dersin” dedi. Lakin net cevap vermedi. Genel durum çok

ağır, çok kötü. Elinde tüfeğiyle yürüyenler pek çok.

Page 175: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

174

Bir gün göç kervanının önünde gidiyordum. Birkaç ailenin

geri göçtüklerini gördüm. Onlarlarla konuştuğumda:

“Göçmeye gücümüz kalmadı. Burdan Şarkılık daha yakın.

Niyetimiz kalan millete katılmak. Bana yardım edecek insanla-

rın da durumu ortada. Nasıl gideriz? Nereye gideriz? Başka bir

şey düşünemedim” diye Altınbek sinirlendi.

“Bu bölge Esekbattıya da yakın imiş” dedi. Ben:

“Bundan sonra hava açabilir. Dönmeden bizimle beraber

devam etseniz iyi olur” dedim. Ama arkalarında Alibek ve

Hamzaların da adam göndermesine rağmen dönmemişler. Bizim

şu an göçmekte olduğumuz yer denizden 6000 metre yükseklik-

te. Bazen buz tutmuş gölün üzerinden geçtik. Buz dağları aştık.

Her gün insan ölüyordu. Sultan Şerif Teyci’nin köyü bizimley-

di. Aynı köyden Şeriyazdan Molla, Enver’in hanımı Kamila,

Savat Hacı’nın anası ve daha birkaç kişi öldü.(Allah rahmet

eylesin)

Molla Ahmet eskiden bu dağı aşarak Hindistan’a gidip tek-

rar gelen bir adamdı. Biz yolu ona soruyorduk. Onun dediği

yoldan yürürdük. Bu sefer bir dere yatağına indik. Kar yağmış,

yol görünmez hale gelmişti. Nereye gideceğimizi şaşırmış gidi-

yorduk bir baktık ki Alibek ile Hamza’nın köyüne gelmişiz.

Ordan ikiye ayrıldık. Sultan Şerif ve Hüseyin Teyci ayrı gittiler.

Biz ise kendi yolumuza devam ettik. Aramızda Tibetçeyi az çok

bilen Beysenbay (Sekel) adlı bir delikanlı vardı. Onun yardımı

dokundu.

Nihayetinde 1951’in Haziran ayı sonlarında Tibet ülkesi sı-

nırına vardık. Birini alarak sorular sorduk:

“Burası Singir denilen yer” dedi.

“Komünist askerleri var mı?” diye sorduğumuzda:

Page 176: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

175

“Buradan bir tepenin aşağısında tam var. Askerler orada ka-

lıyorlar” dedi. Tahminimiz şu ki bizim önümüzü kesmek için

Tibet’e asker göndermişlerdi. Aldığımız adamı yanımızda gö-

türdük. Girce denen yere geldik. Hayvan güden, çadırları olan

göçebe halk vardı. Onlardan talkan aldık. Tereyağı ve kurt (ge-

nelde ceviz büyüklüğünde kurutulmuş çökelek) varmış. Talkana

yağ katarak yedik ve biraz kendimizi toparladık. (Singir, Girce

bir ilçe veya ova adı olsa gerek. Haritada yok).

Ondan sonra Tinço köyüne geldik. Dışarıdan bakıldığında

iki tarafı dağ ile çevrili. Çatılı evler vardı. Orda askerler olabilir

düşüncesiyle tam yaklaşmadan kenardan geçiyorduk ama hay-

van durur mu önümüzdeki koyun sürüsü düz sazlığa indiler bile.

Engel olamadık. Göçün önündekiler bataklık bölgeye girmişler.

Sonra silah sesi duyuldu. Biz de bataklığı geçip dağa doğru git-

meye başladık. Ta Doğu Türkistan’dan beri koruyabildiğimiz

600 kadar kuyruklu Kazak koyunları düşmanın eline geçti. Kök-

segen’in hanımı Ajar vurulmuş. Kadıkan’a da (Tasbike Omar-

bay ihtiyarın oğlu) kurşun isabet etmiş. Kurşun çıkarılamadı.

(40 yıl sonra Almanya’da ameliyatla çıkarttı kurşunu.)

Bizi pusuda bekleyen düşman askeri olduğu anlaşıldı. Baş-

ka bir Tibetli’yi ele geçirip yol göstermesini istedik, eskisini

salıverdik. O gece sabaha doğru peşimize düşen düşman askeri

saldırdı. Biz vadinin ortasına doğru kaçtık. Bir geçit varmış,

ordan geçip gittik. Peşimizden Macit geldi altı kişiyle. Geride

kalmıştı. Askerlerle çatışmış, birkaçını öldürmüş birkaçını yara-

lamış. Sekiz at geçirmiş eline ganimet olarak. Bir tanesini bana

verdi. Bir tanesini kendisi aldı. Bir tane de Kaynaş’a vermiş.

Alibek ileride bekliyormuş, birini ona vermiş.

Alibek koşturarak göçün önüne geçti. Arakadaşların gani-

met aldıklarını sezdim. Bazıları “düşmanı kovalarsak atları tüfek

Page 177: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

176

sesiyle ürkütürüz” dediler. Biz müsade etmedik. Atların hepsin-

de Rus eyerleri var. Torbalarında ise şekerli talkan varmış. Bir

de çanta bulundu. Üzerinde “Doğu Türkistan hudut askeri biri-

mi’ diye bir yazı vardı.

Tinço köyü haritada var. Bundan sonraki yolları haritadan

bulabiliriz. Köksegen’in (Nayman) karısı yolda doğum yaptı ve

çocuğun ismini Oktıbay koydular. Düşman askerinin bu sefer

arkamızdan çabuk gelmesinin bir nedeni geride unuttuğu çay-

danlığı almaya gittiğinde düşmana esir düşen Kanapiya’nın ka-

rısı Zorımhandı. Kadını konuşturmuş, bizim durumumuzu öğ-

renmişler ve o yüzden her adımımızı takip etmişler.

Page 178: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

177

ELVEDA, ANAYURT

Gece gündüz yol alarak, Tibet kılavuzlarının gösterdikleri

kısa yoldan, 13 Ağustos 1951’de Rudok şehrine vardık. Rudok

Hindistan’a 50 kilometrelik bir mesafede bulunan, bir yanı dağ

ve geniş bir vadiye açılan yerdir. Biz vadinin başladığı yerde

geceledik. Öğleden sonra Rudok Belediye Başkanı birkaç kişiy-

le, beraberlerinde yiyeceklerle yanımıza geldiler. Getirdikleri

talkan, yağ, kurt ve peynirdi. Biraz konuştuktan sonar Alibek’in

evine girdik.

“Arkanızdan gelecek olanlar varsa, bize dokunmasınlar, bi-

zim için mektup yazınız” dediler. Biz de:

“Biz mektup yazarız. Sizler de komünistlere kılavuzluk ya-

pacak adam vermeyeceksiniz” dedik. Öyle anlaştık.

Alibek Hâkim onlara bir tüfek verdi. Gelenler diğer Tibetli-

lere benzemiyordu. Elbiseleri temiz, başkasının kabından su

içmezdi. Üzerlerinde gümüş kaplı bardakları var, onunla içiyor-

lar. Yere tükürmezler, özel kapları var, onun içine tükürürler.

Gayet kültürlü ve temiz gözüküyorlardı.

Erkenden kalkıp iki göçüp, Pangur Gölü’nün doğusunda

bulunan evin önünde bir gece geçirdik. Orada kimse yoktu.

Ama ambarda buğday ve arpa doluydu. Gece yarısı arkadaşlar

geldi ve dediler ki: “Rudok’ta kalan Tibetlilerin hayvanlarını

getireceğiz. Çünkü Tibetliler komünistlere yardım ettiler. Bizle-

rin de malımız eşyamız orda kaldı. Bize gıda malzemesi lazım.

Yarın siz buradan göçün, biz arkanızdan geleceğiz.” Göç kerva-

nı tam hareket edecekken biraz Uygurca bilen Ladak’lı birisi bir

askerle yanımıza geldi. Adı Namgil imiş. Kim olduğumuzu ne-

reye gittiğimizi sordu. Biz: “Yurdumuzu bırakıp, göç ediyoruz,

Page 179: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

178

komünistlere karşı mücadele ettik. Şimdi Hisdistan’a gidiyo-

ruz,” dedik. O ise:

“Gölün batı tarafı Hindistan, sınırda askerleri var. Yarın ge-

lip konuşuruz” deyip ayrıldı yanımızdan. Öğle vakti arkadaşlar

da Rudokluların hayvanlarını getirdiler.

15 Ağustos 1951’de Hindistan’ın Çüçil sınırına geldik. Sı-

nırdaki komutan Binbaşı Naransingh genel durumumuzu sordu.

“Çok kaybımız var. Nice kahramanlarımız: Osman Batur,

Abbas Batur, Kaşapat Batur, Jamed Batur, Doğu Türkistan Böl-

gesi Maliye Bakanı Canımhan ve daha binlerce kişi mal mül-

küyle esir düştüler. Doğu Türkistan halkı kadın erkek çoluk

çocuk 25 bin kişi, 5 bin asker komünistlere karşı savaştık. Ne

yazık ki yenilgiye uğradık. Onların askeri peşimizden Rudok’a

kadar geldi. Yolda Girtse, Girje ve Tinjo adlı yerlerde önümüzü

kesip saldırdılar. Atlarımıza, arabalarımıza, yiyeceklerimize el

koysalar da teslim olmadık ve bugün buraya Hindistan sınırına

kadar gelmiş bulunuyoruz. Bize müsade ediniz, Hindistan sını-

rını geçelim” dedim

Binbaşı Naransingh:

“Sınırı geçmenize müsaade edemem. Lakin ricanızı iletebi-

lirim. Şu anki durumunuzu kâğıda yazınız ve silahlarınızı teslim

ediniz” dedi.

Biz de mal mülk ve sayımızı yazıp verdik:

İnsan sayısı 174 (Kadın, çoluk çocuk dâhil)

Deve 125

At 97

Tibet sığırı 253

Page 180: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

179

Koyun 2000

Eşek 2

Tüfek 31

Tabanca 2

Ağır makineli tüfek 1

Mavzer 1

Biz bunların hepsini verdik. Onlar da götürdüler. Ertesi gün

silahlarımızı geri verdiler.

“Kendinizi koruyunuz. Bizim sınırlarımıza geçtiğinizde tes-

lim edeceksiniz. Sizleri silahsız bırakmaya gelmezmiş” dedi.

Onu da kabul ettik.

Burdan giden tüccarlar Çüçil sınırını geçerek Rudok’ta ka-

lırlarmış. Bir gün tuz yüklemiş bir tüccar bizim köyden geçti.

Biz güya bir şeyler aldık. Sonra binbaşıya:

“Bu doğru değil. Rudok’a gittikleri zaman komünistler bun-

lardan bizim durumumuzu yerimizi öğrenirler. O yüzden biz

başka bir yere geçsek” diye bir teklifte bulundum. Kabul edildi.

“Siz bir yolunu bulup bizim tarafa geçin. Biz buluruz sizi”

dedi. Biz hemen güneye doğru göç ettik. Akşam vakti İndus

Irmağı’nın oraya taşıdık kendimizi. Her yer yemşeşil çayırlık ve

temiz ırmak. Su içip rahatladık. İki gün sonra binbaşı geldi:

“Bu Hindistan’ın iç bölgesi. Burda oturmak yasak. Siz ya-

vaş yavaş göçerek eski Pangur Gölü’nün oraya gidiniz. İzin

almadan size kucak açarsak komünistler baskı yaparlar, o yüz-

den biraz sabredip bekleyiniz” dedi.

Kadın, çoluk çocuğun fena durumda olduğunu gören binba-

şı çok üzüldü.

Page 181: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

180

29 Ağustos 1951’de beş Hint askeri geldi. Kaşmir Bölgesi

Hükümet Başkanı Şeyh Muhammed Abdullah ile Hindistan

Başbakanı Nehru’dan telgraf geldi. “Delilhan denilen adam

Ladak’a gelsin demiş. Kim bu?” diye sordu. Kalkarak:

Delilhan benim dedim. Yanıma iki adam verdi. Binbaşı Na-

ransingh:

“Ladak şehrinde bazı kişiler sizinle görüşücek. Belki işleri-

niz daha hızlı hallolur ve önünüzde bir kervan gidiyor, onlara

yetişirsiniz” dedi.

Yol hazırlığı yapıp, ailemle, halkla vedalaşıp: “Allaha ema-

net” edip, yola çıktım. Sakti denilen yere geldiğimde geleneksel

Kazak kıyafeti giymiş bir kadın su kenarında duruyordu. Yanına

gittim. Başımda Kazakların geleneksel tımağı vardı. Genç ha-

nıma hal hatır sordum. “Köy kimin?” dediğimde “Ben söyleye-

mem. İleride adamlar var. Onlara sorarsınız” dedi. (İlerideki

kervan Jadik Kobdabay ve Raki Mollaların kervanıymış).

Kadının bana söylememesi kayınpederinin adı olduğun-

danmış (Kazaklarda gelinler gelin gittikleri tarafta akrabalarının

adını saygıdan dolayı söylemezler). Ben kervana yaklaştığımda

iki genç çıktı karşıma. Konuşmak istedim ama cevap vermedi-

ler. Kervanın başındakiler polis ile gidiyorlarmış. Kervanın

önünde giden hanıma hal sordum. Yanımda iki askerle daha

önde giden Koydabay ile Raki Mollayla görüştüm. Durumu

anlattıktan sonra babamın adını söyledim ve beni hemen tanıdı.

Kendilerini tanıttılar. Batı Tibet’te, Gaddok adlı yerde yaşamış

daha önce. Hindistan hükümetinden izin alana kadar beklemiş-

ler.

Bu sefer izin verdi. Şimdi Ladak’a gidiyoruz. Hüseyin Tey-

ci, Sultan Şerif Teyciler de oradaymış. “Bugün onlarla buluşa-

Page 182: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

181

cağız” dedi. Yanındaki Gani adlı polis Uygurca biliyor. Benim

yanımda iki asker var. Onların yanında bir polis ve üç tane me-

mur var. Rahat konuşamadık:

“Teycilere selam söyleyiniz. Ben Ladak’a gidiyorum. Her

şey yolunda. Onlar Çüçil’de kaldı. Ben yalnız gidiyorum. Hü-

kümetten çağırmışlar” dedikten sonra önlerine geçip, hızlıca

devam ettim. (Bunlar 1941 tarihinde Tibet üzerinden Ladak’a

geçip, sonra Keşmir üzerinden Pakistan’a giden kalabalık Ka-

zakların grubundan bölünerek Batı Tibet’e yerleşmişler.)

1 Eylül 1951’de Ladak’ın merkezi şehri Le’ye geldim. Hin-

distan sınır askeriyesinin merkezi burasıymış. Askeri haberleş-

me merkezi olan Monçibağ denilen yere geldim. Etrafı bahçeyle

çevrili dört odalı bir yermiş. İçerde muhafız vardı. Tam ortada

su akıyor. Le şehrinin güzel yerlerinden. Askeri otele de yakın.

Eve girip soyunup, biraz dinlendikten sonra kumral sakallı

bir genci, asker getirdi. Müslümanmış. Selam verdi. Selamını

aldım. Müslüman dememin sebebi oradaki nüfusun çoğu Budist,

sonra Müslüman ve Hristiyanlardır. Herkes Tibet geleneksel

kıyafetlerini giyerler ve Tibetçe konuşurlar. Müslümanların

içinde Urduca konuşanı da var. Öğle ezanı okundu. Çok sevin-

dim. Şehrin tam ortasında cami varmış. Gelen genç adam Arap-

ça konuştu.

“Sigara içer misiniz?” dedi. Ben:

“İçmiyorum” dedim. Onun kim olduğunu sordum. Bu şe-

hirdeki okul öğretmeniymiş, Keşmirliymiş. Bana da sordu:

“Biz muhaciriz” diye kısa kestim.

“Lazım olursa çağıracaklar. Yine gelirim” dedi ve gitti.

Page 183: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

182

Ertesi gün kahvaltıdan sonra aksakallı, mülayim, güler yüz-

lü bir adam gelip benden önce Uygurca selam verdi. Sonra göl-

geye masa ve dört sandalye getirdi. Başında sarığı olan sakallı

bir genç geldi. Askerler saygı ile karşıladılar. Yüzbaşı Anderjet-

sin kendini tanıttı. Yanında daha önce gelen aksakallı kişiyi

tanıştırıp, “şehirdeki müslümanların başkanı Abdolla Şah adlı

zat” dedi. Yüzbaşı:

“Uygurca bilir misiniz?” diye sordu. Ben:

“Bilirim” dedim.

“Siz uzaktan geldiniz, yoruldunuz. Bugün dinleniniz. Yarın

konuşuruz. Binbaşı Anofsin gelecek. Sizin yemeklerinizi biz

bilmiyoruz. Aksakal evinde yapıp getirsin. Herhangi bir sıkıntı

olursa çekinmeden söyleyiniz” dedi ve çıkıp gitti.

İyi ağırlıyorlar. Yatak odasındaki yataklarını değiştirip,

yorgan yastığı yenileyip, havlu sabun hazırladılar. Ertesi sabah

uykumu aldıktan sonra aksakal, bir hizmetçiyle sütlü çay, ek-

mek, tereyağı ve kuru yemiş getirdi. Kahvaltıdan sonra üzerimi

değişerek Çan Kay Şek ordusunun üniformasını giydim. Biraz

sonra Yüzbaşı Anderjetsin ile Binbaşı Anofsin ikisi de sarıklı ve

sakallarını toplamış askeri üniformayla geldiler. Selamlaştıktan

sonra:

“Yanınızda ne var. Söyleyiniz. Biz liste yaparak kendinize

iade ederiz,” dediler. Giydiğim yeleğin iç çebinde Cebimde iki

tane altın bilezik vardı. Çüçil’den yola çıkarken eşim: “Bunlar

yanında bulunsun” diye vermişti.

“Ağırlığı ne kadar?” dedi.

“Bilmiyorum. Yola çıkarken eşim vermişti” dedim. Onlar

tartarak “40 tola” yazdılar.

Page 184: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

183

“Başka param yok. Heybede bir gümüş parçası var” dedim.

Aksakal böyle şeyleri iyi biliyormuş. Ne olduğunu ne kadar

olduğunu söyledi. Onu da kaydettiler.

“Evrak var mı?” diye sordular.

“Hayır yok. Hatıra defterim var” dedim. Onu da yazdılar.

Adımı soyadımı sordular.

“Babam Doğu Türkistan Bölgesi Maliye Bakanıydı. Kendi

imzasıyla para basmıştır. Canımhan Hacı. Milliyeti Kazak. Ko-

münistlerle mücadele sırasında 1 Temmuz 1950 yılında Bisan

Dağında esir düştü. Anam ve tüm aileden 60 kişi düşmanın esiri

oldular. 15 Haziran 1922 tarihinde Altay ilinin Sarısümbe ilçe-

sinde doğdum. Çin Merkezi Eğitim Okulunun Doğu Türkistan

şubesini bitirdim. Askeri karargâhta Albay olarak görev yaptım.

Arapça, Farsça, Çince, Uygurca ve Rusça biliyorum. 1948 yı-

lında Nankin’de yapılan Çin Halk Cumhuriyeti devlet başkanı

seçimine milletvekili olarak katıldım.”

Böylece, bütün biyografimi öğrenmiş oldular. Buna ek ola-

rak Doğu Türkistan bölgesinin siyasi, askeri, idari ve ekonomik

durumunu detaylarıyla sordu. Urumçi’den çıkıp Ladak’a gelene

kadar yaşadıklarımı sordu. Bu 20 gün sürdü. Bildiğim her şeyi

anlattım. Onlar özellikle askeri yapıyı, kullandıkları silahları ve

askeri eğitim hakkında çok sordular. Doğu Türkistan’da çıkan

isyanları ve onların liderleriyle daha çok ilgilendiler. Doğu Tür-

kistan’daki farklı milletler arasındaki ilişkiyi, onların birliğini

sorarak kaydetti. Olay yerlerini, güzergâhımızı çizdi. Önümüzde

dünya haritası, Tibet ve Doğu Türkistan haritaları da vardı. Ko-

layca çizerek işaretler koydu. Doğu Türkistan’da yapılan suyol-

larını, demir yollarını, asfalt yolları işaretledi. Bununla birlikte

at arabasıyla gitmeye müsait yolları ve haritada olmayan yolları

kendisi yazdı. Eğitim öğretim konusunda geniş çaplı bir malu-

Page 185: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

184

mat istedi. Komünistlerin yaptıkları faaliyetleri ve planları hak-

kında da konuştuk.

“Kızıl Çin’in Hindistan’a olan görüşü nasıldır?”

“Kısaca söylemek gerekirse, komünistlerin olduğu yerde

barış olmaz. İnsanları birbirine düşürerek hep fitne çıkar. Onla-

rın sözlerine güvenilmez. Komünizmin olduğu yerde din olmaz.

Tabii ki de dinin olduğu yerde de komünizm olmaz. İkisi aynı

yerde barınamaz. Komünizmin bulunduğu yerde demokrasi ve

halkçılık olmaz.” Düşüncemi böyle ifade ettim.

“Yine gelecek olan Kazaklar var mı? Onların başlarında

kimler var?”

“Şimdilik benimle gelen Kazak beyleri: Alibek Hâkim,

Hamza Ükirday, Kaynaş, Omar Ükirday, Nurgocay Batur,

Nurmuhammed Molla ve Turdı Kari (Uygur) vs. İkinci grup şu

anda Hindistan sınırına ulaşmış olmalı. Onların başında Sultan

Şerif Teyci, Hüseyin Teyci, Ahmet Molla, Abdelhan, Kasen

Batur. Üçüncü grup daha sonra gelir. Çünkü Dunhan’a giden 40

kişiyi beklemekteydiler. Onların başında Kaben Hacı, Kara

Molla ve Gizzat. Bunların da arkalarından gelecekler olabilir.

Lakin onlar şimdilik gelemezler. Çünkü komünistler tüm yolla-

ra, geçitlere asker yerleştirdiler. Bizim geldiğimiz yolu da bili-

yorlar artık. Doğu Türkistan’dan çıkanların sonu Kayız’daydı.

Onlar bir şeyi bilmek isterlerse, sorup en ince detayına ka-

dar öğrenirler. Tabi ki bu bilgiler onlar için önemliydi. Gelecek

olanlar varsa önceden haberdar olmak istiyorlar.

“Gelecek olanların arasında komünistler de var mı?”

“Muhacir Kazakların arasında komünist olmaz. Ama ticaret

için ne zaman olursa olsun birileri gerlirlerse içlerinde komünis-

ler de olabilir. Bence, en az beş yıla kadar Hindistan sınırı aç-

Page 186: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

185

maz. Geliş gidişi durduracaktır. Hacca gidenlere de izin veril-

meyecek. Ladak, Karakurum yolları kapalı olacak. Ama Batı

Tibet, Gardok, Rudok üzerinden gelebilirler. Onun için Batı

Tibet’ten gelen ya da Tibet’e giden Ladaklılara dikkat etmek

gerek. Kurşunun geçemediği yerden, ticaret geçer derler. Bu çok

önemli.” Günlerden Cuma idi. Ben:

“Cuma namazına gitsem, müsaadenizle” dedim. Onlar:

“Olur. Hiç kimseyle konuşup, tanışmayınız” dedi. Cumadan

önce Abdolla Aksakalın evine gittim. Sonra camiye gittim. Böy-

lece her Cuma gidiyordum. İlk kez Abdolla Aksakal ile gitti-

ğimde herkes şaşırdı. Le şehrinde Uygur tüccarlar da varmış.

Muhammed Emin adında Hotenli Uygur adımı sordu. Söyledim.

“Hotenli Emin Hazret var mı?” diye sordum.

“Sirinigar’da” dedi.

“Selam söyleyiniz” dedim. Sonra o telgraf çekmiş. Daha

sonra bana “Tebrik ederim” telgfarı geldi. Böylece, benim La-

dak’ta olduğumu Emin Hazret ve İsa Yusuf Alptekinler öğren-

miş oldular. Bir hafta sonra Binbaşı Anofsin Delhi’ye döndü.

Giderken:

“Sizinle Yüzbaşı Anderjetsin arada bir görüşecek. Yardımcı

olursunuz. Faydalı bilgiler aldım. Yine görüşürüz,” dedi. Ben de

teşekkür ettim:

“Sınırda zor durumda olan mültecileri hatırlayınız, durumu

yukarıya iletirsiniz” dedim.

“Elbettte, yardım edeceğim” dedi. Bir gün Yüzbaşı Ander-

jetsin’e:

Page 187: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

186

“Bizimkilerden bir haber var mı? Öğrenebilir misiniz?” di-

ye ricada bulundum. Hemen telsizle iletişime geçti. Ertesi gün

“Her şey yolunda” haberini Binbaşı Harvarsingh yollamış.

Bu yöntemle her hafta onların durumunu öğrenebiliyordum.

15 Eylül 1951’de Yüzbaşı güzel bir haberle geldi:

“Sultan Şerif Teyci ve Hüseyin Teyci himayesindeki bazı

köyler ırmağının kenarına gelip yerleştiler” dedi. Çok sevindim.

“Ben de gidip görüşeyim” dedim.

“Siz gitmeyiniz. Yarın onları buraya çağıracağım, öyle gö-

rürsünüz” dedi. Ertesi gün öğle vakti Sultan Şerif Teyci, Hüse-

yin Teyci, Kobdabay Teyci ve Raki Molla olmak üzere dört kişi

geldiler. Onlarla buluşup, görüştüğüme çok sevindim:

“Kabenlerden bir haber alabildiniz mi?”

“Haber alamadık” diye cevap verdiler. Üç saat sohbet ettik

ve çay içtik. Sonra gittiler. Yüzbaşı:

“Yarın sizinkileri görmeye bizzat gideceğim. Çoluk çocuğu

görürüm. Özgür bir dünyaya geldiniz. Komünistlerden kurtul-

dunuz. Artık Sirinigar’a gidip oraya yerleşeceksiniz. Sizin mem-

lekete benzer güzel bir yerdir” dedi. Gelen beyler Hindistan

hükümetine teşekkür etti. “Sınırda da çok yardımcı oldunuz,”

dediler.

Kendimi rahat gibi göstersem de gönlüm rahat değil. Aklım

bizimkilerde “Acaba durumları nasıl?” düşüncesi sürekli aklımı

kurcalıyordu. Yüzbaşı bir gün:

“Rudok’taki Tibet yöneticilerinden biri geldi. Sizleri şikâyet

etti. Bize saldırdılar” dedi. “Şikâyetini Hindistan hükümetine

yollamış. Ladak’taki hükümet kurumlarına da şikâyette bulun-

muş. Buna ne dersiniz?” diye sordu.

Page 188: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

187

“Kim gelirse, gelsin. Ben konuşmaya hazırım. Bu komü-

nistlerin işidir. Bizi Hindistan sınırından geçirmemek için ya-

pılmıştır. Şunu da hatırlatayım. Gelen kişiler komünistlerin işine

vekâleten bakamazlar. İkincisi ise Tibetliler komünistlere yar-

dım ettiler. Yol gösterdiler. Tinço denilen yerde komünistler

malımıza mülkümüze el koydular. İnsanlarımız vuruldu ve ker-

vanın gerisinde olan Zorımhan adlı kadını esir alıp götürdüler.

Bütün bunlara Tibetlilerin verebileceği bir cevapları var mı?”

Dediğimde Tibetlilerin taraflısı olan Ladaklı Nurbu adlı adamın

kapıdan girdiğini görüp konuşmayı kestik. Yüzbaşı onlardan

bilgi alıyordu. Ertesi gün yanımdaki aksakal:

“Sizin söylediklerinizi Yüzbaşı onlara iletti. Onlar cevap

veremedi. Yani komünistlerin arkasındayız demediler” dedi.

Yerel yönetimden tatmin edici bir cevap alamayan Tibetli-

ler geri döndüler. 25 Eylül 1951’de Yüzbaşı:

“Size çok teşekkür ederim. Detaylı bilgi verdiniz. Evrakları

yukarıya gönderdim. Bir kopyasını Nehru’ya bir kopyasını da

Muhammed Abdolla’ya yolladım. Artık sizinkilere dönebilirsi-

niz” dedi.

“Bizimkilere ne diyeceğim? Dönmeyeceğim, davetiniz üze-

re geldim. Bizimkilere buraya gelene kadar bekleyeceğim” de-

dim. Yüzbaşı üzülerek:

“Siz askeriyeden çıkmasınız, yukardan gelen talimatı ilettim

size. Buna uyarak gitmeniz iyi olur. Sizlere izin verilecek. Bunu

kimseye söylemeyiniz. Çünkü önce gelenlere izin verildi ve bir

dilekçe daha yazınız, ben gerekeni yaparım” dedi. Ben hemen

Başbakan Nehru ve Keşmir bölgesi yönetim başkanı Abdolla’ya

birer dilekçe yazdım. İçeriği: “Sizlerin davetiyle Le şehrinde

bulunmaktayım. Şimdi sizin talimatınızla Çüçil’deki akrabala-

Page 189: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

188

rıma gidiyorum. Hindistan, büyük bir devlettir. Biz komünist

Çin’in eziyetinden kaçarak sizin ülkeye sığındık. Komünistler

yapmadıklarını bırakmadılar. Binlerce insan öldü. Malımıza

mülkümüze el koydular. Vatanımızı işgal ettiler. Şimdi ise size

güvenip sığınarak gelmiş bulunmaktayız. Sınırdaki kadınlarla

çoluk çocuğu ölüme terketmezsiniz ümidindeyim.

Mülteciler adına Delilhan Hacı 1951.09.27.”

Tam gidecekken yüzbaşı vedalaşmak için geldi:

“Size güzel haberim var. Nehru, size “şabas” demiş. (yani,

“tamam, olur” demektir). Verdiğim bilgilerden memnun kalmış.

Yanıma iki atlı asker verdi. “Köye kadar eşlik edecekler”

dedi. Öğleye kadar hazırlık yapıp, getirdiğim gümüş parçasını

pazara götürüp sattım. Bazı şeyler aldım. Gümüş bayağı ağırmış

ondan sattım. Çüçil’e giderken Sakti’de tercüman Namgil’e

rastladık. Bizimkilerin durumunu sordum:

“Komünist askerler 27 Eylül’de köye saldırmışlar. Can ka-

yıbı yok. Gelen askerlerden biri öldü. Birkaçı yaralandı,” dedi.

Çok üzüldüm.

“Nasılsınız?” diye sordular.

“Resmi izin çıkmadı. Lakin ümidim var” dedim. Ben

Çüçil’deki askeri karargâha geldiğimde, Binbaşı Naransingh’in

tayini başka yere çıkmış. Yerine Yüzbaşı Çernison gelmiş. Ya-

nıma iki asker daha verdi. 2 Ekim’de köye vardım. Biri gelip

biri gidiyordu. Hepsinin aklında olan izin meselesiydi. 27 Ey-

lül’de komünist askerleri Pangur Gölü’nün kuzeyinden gelerek

bizim köyü basmaya çalışmışlar. Allah’tan muhafızlar farkedip

çatışmışlar. 100 civarında asker gelmiş. İlerleyemeden dağa

doğru çekilirken, göl kenarındaki düzlükte Nurmuhammed Mol-

la da çatışmaya dâhil olmuş ve birkaç adamı yaralamış. Dağa

Page 190: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

189

çekildiklerinde ise Nurgocay Batur, Hamza, Sabikan, Kıysa

Batur ve Turdı Kariler takip ederek birini öldürmüşler. Gelen

askerler kaçıp gittikten sonra ölen askerin cesedini götürüp Na-

ransingh’e göstermişler. O da bizimkilerin gözüpek cengâver

olduklarına şahit olmuş. “Ölen öldü, cesedini niye getirdiniz”

diye biraz kızmış.

“Bir daha gelecek olurlarsa bize haber veriniz, sizi biz ko-

ruyacağız. Çünkü siz bizim sınırımızdasınız” demiş. Bizimkiler

de:

“Gücünü toplayıp tekrar gelecekler” diye tedirgin duruyor-

lardı. Ben:

“Sabrediniz. Ayın onuna kadar bir cevap alırız” dedim. Er-

tesi gün Ladak Askeri Şube Komutanı Albay Pirimnat geldi. Le

şehrinde tanışmıştım.

“Çoluk çocuğu görmeye geldim. Yakında izin çıkabilir.

Korkmayınız. Sizi Hindistan askeri koruyacak” dedikten sonra

iki saat kaldı sonra geri döndü.

Boş dönmesin diye halk adına Alibek bir kilim hediye etti.

1951 yılı 10 Ekim’de tan ağarırken, tam namaz kılmaya dura-

cakken uzaktan:

“Düşman geliyor” diyen Hamit’in sesi duyuldu. Hemen ça-

dırlarımızı toplayıp, deveye yükledik ve dağa doğru tırmanmaya

başladık. Yer kumlu, yokuştu. Eşim Nazima yürüyemedi. “Bana

bakma” diye vedalaşmaya başladı. Arkamdan Kanapiya’nın

göçü geliyormuş. Devesini çöktürüp Nazima’yı bindirdik. Yu-

karıya doğru devam ettik. Peşimizdeki askerler yaklaşmıştı. Biz

de kayalara saklanarak düşmana ateş etmeye başladık. O sırada

askerler Alibek’in evine çok yaklaşmışlar. Arkadaşlar dağa çı-

karak her taraftan ateş edince geri çekilmek zorunda kaldılar.

Page 191: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

190

Aşağıdaki atları, develeri giderken alıp götürdüler. Bizim muha-

fızlar uyuyakalmışlar. Tüfek seslerinden uyanıp bize katıldılar

ve bizim taraf ağır bastı. Turdı Kari, Alibek’in evinden çıkmaz-

dı. “Bacağından vurulmuş ve yürüyemez olmuş” dediler.

Geçidi arkada bırakınca askere haber vermek için tek başı-

ma Yüzbaşı Çernison’a gittim. Düşmanın saldırdığını söyledim.

Yüzbaşı:

“Tüfek seslerini duyduk. Sabah saat 6’da izin telgrafla gel-

di. Ahaliye haber veriniz. Düz yoldan gelsinler. Geride bir şey

bırakmasınlar” dedi. O sırada kervan da göründü. Birkaç adam

gönderip:

“Düz yoldan gelsinler. Dağa çıkmasınlar. Hiç bir şey bı-

rakmasınlar geride” diye haber gönderdik. Hiç gölge yoktu.

Yüzbaşı bana bir çadır getirtti. Ona da şükür. Yiyecek, çay zaten

yok. Arkadakilere adam gönderip geride kalanları da getirttik.

Çok geçmeden Hindistan askeri yiyecek ve çay getirdi. Kervan

bir arada toplandı. Turdı Kari şehid olmuş. Bir de Omar Aksa-

kalın Kızıyla Sabedil’in (Barkı) annesi Balkıya da101 ölmüşler.

Cesetlerini getirip, Hindistan sınırından geçirerek toprağa ver-

dik. Üç kişi hariç mal kaybı: 1200 koyun, 16 at, 50 Tibet sığırı

ve 10 deve. Bir tane tüfek de kayıplar arasında.

Bizim elimize geçenler ise: 1 tüfek, 3 mızrak, 9 el bombası.

101 Kitabın orjinalinde Sabedil'in karısı da ölmüşler, yazmaktadır. Ancak,

Sabedil'in oğlu, Kazakların önde gelen işadamlarından Şirzat Doğru,

kitabı okuduktan sonra Delilhan Bey ölenin annesi değil, babaannesi

Balkıya olduğunu söylemiş. Bunun üzerine Delilhan bey kitabın sonraki

baskılarında düzelteceğine söz vermiş ve bu durumu eşi Nazima ile oğlu

Alihan'a vasiyet etmiş. Biz merhum Delilhan Bey’in bu vasiyetini yerine

getirerek düzeltmeyi yaptık. Nitekim Şirzat Bey kendisinin yayınladığı

hatıralarında vefat edenin babaannesi olduğunu yazmaktadır, bkz. (Doğru,

2008, s. 153).

Page 192: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

191

Yüzbaşı Çernisonun dediğine göre teslim edilen silah: 40

tüfek, 1mavzer, 3 tabanca, 3 ağır makineli tüfek, 2 dürbün.

Listeye imza atanlar

Yüzbaşı Çernison ve Delilhan Hacı

Çüçil 1951.10.11.

Ertesi gün Ladak’a doğru (Le’ye) göçtük. dört tane muhafız

vardı. Sakti denilen yere geldiğimizde: “Kaptan Çernison çağı-

rıyor” dedi. Onlar başka bir yoldan gitmişlerdi. Yolda Gizzat

Bey, dört kişiye rastlamış. Onlar birbirleriyle anlaşamamış ve

sınırdaki çadırda gecelemişler. Onları çağırdı. Zuka Hacı’nın

oğlu Gizzatmış. Ben:

“Bunları tanıyorum. Geride kalmışlardı. Bizimle listeye ek-

leyiveriniz. Yabancı değiller,” dedim. Hepsini bizim yanımıza

verdiler. Eve geldik. Bunlar at ve araba bulmak için Kaben Ha-

cı’dan ayrılmışlar. Başka bir yola sapmış olmalılar ki birkaç gün

sonra etrafta dolanırken Yüzbaşı Çernison’un askerine rastla-

mışlar. Gani adında bir memur vardı, Uygurca bilen. “Nerden

geliyorsunuz, kimi tanırısınız” dediğinde “Delilhan Hacının

adamlarıyız. Geride kalmıştık. Yolumuzu şaşırdık, zor geldik”

diye cevap vermişler. Ellerindeki silahlarını alarak getirmişler.

Daha önce Osman Batur tutuklanıp, Dunhan’a gittikten sonra:

“Memleketinize dönebilirsiniz, korkmasınlar. Geri dönsünler”

deyip Dunhan’a ticaret için giden 40 tüccarı salıvermişler. Sonra

geride kalanlara katılmışlar. Gizzat ile gelenler Rüstem

Kabenoğlu (Nayman), Baday (Sekel), Sukay (Karakas), Saniyaz

(Karakas). Bunların arkasından 20 gün sonra Kabenlerin de

geleceğini öğrendik. Herkesin iyi olduğunu öğrenmiştik.

Askerler bizi Sakti denilen yerden alıp, Ladak yönetimine

teslim etti. Abdolla Can adında vali yardımcısı bizim adımızı

Page 193: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

192

yeniden listeledi. Her evi tek tek dolaştı. Bazen sandıkların da

içine baktı. Yasadışı olan eşyalar var mı diye bakmış olmalı.

Yanında beş polis var.

Dört gün içerisinde Le şehrine ulaştık. Tarih 15 Ekim’di.

Bütün göç kervanları İndus Nehri’nin kıyısına yerleştiler. Ben

ailem ile Hamit, Macit, eşim Nazima ve Erkojay (Şubaraygır)

şehirdeki daha önce tanıştığım aksakalın evine gittik orada kal-

dık.

İki gün sonra Keşmir bölgesi Askeri Şube Komutanı Gene-

ral Mahadifsin geldi. Aksakal ile danışarak görüşme izni aldım.

Uzun boylu, yapılı ve yakışıklıymış. Askeriyenin misafirhane-

sinde bizi karşıladı. Aksakal beni tanıttı. “Köyü gidip görelim”

dedi. Sonra askeri jeepe binerek köye geldik. O: “Hindistan’a

hoş geldiniz” dedi. Herkes teşekkür ediyordu.

“Var mı bana söyleyeceğiniz?” Dediğinde, ben:

“Malumunuz, herkes yorgun. Sirinigar ise burdan 15 göç

mesafede bir yermiş. Hava da soğumaya başladı. Sirinigar’a

kadar uçak ayarlasanız çok büyük bir yardım etmiş olurdunuz”

dedim. O da:

“Şimdi yiyecek getiren uçak askeri uçak değil. Bir firmaya

ait özel bir uçak, anlaşmanın sona ermesine bir hafta kaldı. Şir-

ketle konuşayım,” dedi. Ben daha da netleştirmek için:

“İsterse ücretini verelim dedim.” Hep birden:

“Rica ediyoruz” demeye başladılar. Aksakal çevirdi. “Siz

hazır bekleyin, haber veririm” dedi. General ile Alibek’in evin-

de çay içtikten sonra şehre geri döndük. Elimizdeki hayvanları

satması için Muhammet Emin’e verdik. Aksakal da yardım etti.

İki günde satıldı. “Deve ve at fiyatı Sirinigar’da iyidir” dedikleri

için, Madelim Bey (Esdevlet) daha birkaç kişi ve emniyet mü-

Page 194: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

193

dürü Beksayın, karayoluyla gitmeye karar verdiler. Birkaç gün

sonra uçakla Le şehrinden Sirinigar’a uçtuk. Havalimanına gi-

dip, pilotla tanıştım. Son uçakla gidecektim. İlk olarak Alibek

60 kişiyle uçtular. İkinci uçakla Hamza Ükirday 70 kişiyle gitti.

Son olarak 50 kişiyle ben uçtum. Hava iyiydi. Bir buçuk saatte

Sirinigar’a vardık. Sapakedal sarayına indik. Kasım Damolla,

beyler ve diğerleri karşıladılar. (Kasım Damolla Hotenli Uygur,

Muhacirler Derneği Başkanıydı). Sultan Şerif Teyci, Hüseyin

Teyci ve Muhammed Emin Hazretleri bir gün sonra ziyaretimi-

ze geldiler. Çok memnun olduk. Sarayın odaları tüccarların ipek

ve başka malları ile doluydu. Bizim için Uygur Muhammed Can

adında bir zenginin evini boşalttılar. Eve döşeyecek hiç bir şe-

yimiz yok. Emin Hazret bir eve yetecek kadar kilim getirip dö-

şedi. Biz ailede dört kişiyiz. Allah’a şükürler olsun ki Müslü-

manların yoğun olduğu, doğası güzel Keşmir bölgesine gelip

yerleştik. Sapakedal Sarayına sığmayanlar yandaki Köksaray

adlı yere yerleştiler.

15 Kasım 1951’de Şeyh Muhammet Abdolla kendisi gelip

saraydaki mültecileri gördü ve bazı yardımlarda bulundu. Hin-

distan ve Uygur tüccarlarına “Siz kusura bakmayınız! Mülteci-

ler geldi. Evi depo olarak kullanmamız artık doğru değildir.

Onları sokakta bırakamayız. Kış kapıda. Siz başka bir çaresine

bakınız” diye münasip bir dille anlattı. Hepsi gönüllü olarak

evlerini boşalttılar.

1951 yılı Aralık ayının sonlarında Kaben Hacı himayesin-

deki Kazakları Çüçil sınırına gelip Sakti’ye ulaştıklarında polis

durdurmuş. Giriş izni için Aralık ayı başından beri beklemişler.

Le üzerinden Sakti’den yazılan Kaben Hacı’nın mektubunu

aldıktan sonra 10 Ocak 1952’de Hüseyin Teyci, Sultan Şerif

Teyci, Muhammed Kasım ve ben Sirinigar’daki Şeyh Abdol-

Page 195: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

194

la’nın evine gittik. Kabenlere izin verilmesi için ricada bulun-

duk.

“İki ay kadar geçti. Çüçil sınırında hala bekliyorlar. Hava

soğuk. Kadın, çoluk çocuk kötü durumdalar. Yardım eli uzatıp,

hallediverseniz” dedik.

1941’de mülteciler Sirinigar’a geldiğinde, Maraja102 Hari-

singh giriş izni vermemişken Şeyh Abdolla otoritesini kullana-

rak Pakistan’a, Muzzafar Abat’a geçirmişti. Daha nice yardımda

bulunmuştu. Onu hatırlattım.

“Bugün iktidar sizin. O zamanlar Allah’a yalvarmıştınız,

‘eğer benim elimde olsaydı’ demiştiniz. Bugün hukuk da sizsi-

niz, yardım ediniz” dediğimde, çok üzülerek:

“Bir çaresine bakarım, merak etmeyiniz” dedi. Saraya

memnun döndük. Çok geçmeden geride kalan 60 kişinin Le

şehrine geldiği haberini aldık. İkinci kez teşekkür etmek için

Şeyh Abdolla’ya yine gittik.

Kaben Hacılar kışı Ladak şehrinde geçirdiler. Devlet tara-

fından yiyecek içecek temin edildi. Yaz geldiğinde Sirinigar’a

ulaştılar. Hepimiz Sapakedal Sarayında oturuyorduk.

Ocak 1952’den itibaren “Dünya Hristiyanları Derneği” tara-

fından Dr. Ru, Sapakedal Sarayına geldi. Yanında Keşmir Kızı-

lay Derneği başkanı Gulam Muhammet vardı. Gelen bütün mül-

tecilerin listesini aldı. Kişi başı yiyecek ve giysi dağıttı. Onunla

birlikte “Bundan sonra arası kesilmeden verilecektir” dedi. Et,

pirinç, un, yağ, şeker, mısır ve tuz ayda bir kez dağıtıldı. Kışın

odun verildi. Dr. Ru her ay gelip gitti. Halk kendine geldi.

102 Mihrace. (Y.N)

Page 196: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

195

Artık, Pakistan’a 1942’de giden Kazaklar ile iletişim kur-

maya başladık. Oraz Molla, gazetelerdeki “Kazaklar Keşmir’e

geldi” yazısını görünce hemen mektup yazmaya başlamış. On-

dan sonra Hüseyin Teyci, Sultan Şerif Teycilere sık sık mektup

gelmeye devam etti. Bir gün Halife Molla’dan (Halife Altay)

bana mektup geldi. Herkes akrabalarıyla mektuplaşarak hal hatır

sorardı. “Pakistandaki Kazaklar şapka (takke) dikiyorlarmış”

diye Sirinigar’daki Kazaklar da dikmeye başladılar. Keşmirliler

ile Uygurlardan bazı şeyler öğrenip çalışmaya başladılar. Tav-

şan derisinden çocuk elbisesi, eldiven ve kıvırcık koyun postun-

dan şapka dikmeye başladılar. Erkekler daha önce dikiş makine-

si kullanmamışlardı. Dikiş makinesi kullanmaya utanıyorlardı.

Artık kadın erkek herkesin kullandığını görünce, erkekler de

terzilikle meşgul olmaya başladılar. Böylece, gelenlerin genel

durumu düzelmeye başladı.

Nisan 1952’de Sardar Jagatsin, Hindistan Merkezi Hükü-

meti İçişleri Bakanlığı subayı benimle görüşmeye geldi. Ben bu

adamla Ladak’ta tanışmıştım. O sıralar benim İngilizce ve Ur-

duca öğrenmekte olduğum dönemlerdi. Bu adam bana:

“Memleketten haber var mı, konuşuyor musun?” diye sor-

du. Ben de:

“Komünist ülkelerle ilişkim yok. Diğer ülkelerdeki akraba-

lar, tanıdıklar ile haberleşirim. Tayvan ile ilişkim yok. General

Yolbarsbek ile mektuplaşırım. Sirinigar’a gelip yerleşen Kazak-

lara birkaç kez para yardımında bulundu. Halka paylaştırdım”

dedim.

“Merkezi hükümet sizinle birlikte çalışmak ister, ne dersi-

niz? Maaş verirler ve Ladak’a gidip orada birlikte çalışırız. İngi-

lizceyi ve Urducayı iyi öğrenin” dedi. Ben:

Page 197: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

196

“Olur” dedim.

“Yakında sizi çağırırlar. Gidersiniz” dedi.

Ayrıca mültecilerin de durumunu sordu. Her eve giderek dı-

şardan baktı. Ben:

“Şimdi mültecilerin durumu fena değil. Tayvan’da oturan

Yolbarsbek ve “Özgür Çin Yardım Derneği” bize hal hatır sorar.

Altı ayda bize üç kere para yardımında bulundular. Kişi başı 5

Amerikan doları. Hindistan da daha önce yardım göndermişti.

Kişi başı beş Amerikan doları. Hindistan’da çoktan beri görev

yapan Prof. Uvan adlı arkadaş Sapakedal Sarayına gelip bizzat

yardım dağıttı” dedim.

Sirinigar’da uzun zamandır yaşayan Uvan Şansin adında bi-

ri varmış. Benimle tanıştırdı. İyi de oldu. Tayvan’dan gelen

Çince yazılmış mektupları çeviriyordu. Bir gün Hindistan Ordu-

sunun Başkomutanı General Karyapa geldi. Onunla tanıştık.

Biraz eskimiş askeri üniformalar dağıttı. Yiyecek ve içecek yar-

dımı da yaptı. Onun dışında geziye çıkan yabancılar da ziyarette

bulunurlardı. Gönlümüzü alırlar çeşitli yardımlarda bulunurlar-

dı. Bizim Kazak gençleri: “Zamanı boş geçirmesek” dedikleri

için 40 kadar gence Kuran öğretmeye başladım. Bunu duyan

Keşmirli ulema gelip tanışmak istedi. Hele Prof. Muhammet

İkbal benimle yakın arkadaş oldu. Arapça biliyormuş. Ben on-

dan İngilizce, Urduca öğrendim.

Böylece yerli halkla kaynaşmaya başladık.

1952 Haziran ayının ortalarıydı. Bir gün “Albay Hasan Va-

liya çağırıyor” diye biri geldi. Bunun üzerine ben Sirinigar’ın

Gopgarod’daki resmi dairesine gittim. Her şeyi teferruatlı sordu

ve tanıştık.

“Sardar Jagatsin sizinle görüştü mü?”

Page 198: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

197

“Görüştük” dedim.

“O bizim adamımız. Siz de hazır olunuz. Ben haber veririm.

Ladak’a gideceksiniz” dedi.

“Tamam” dedim. “Lakin ben tek gitmem. Eşimi de yanım-

da götürürüm,” dediğimde:

“O da olur” dedi. “Siz devletimize yardımcı olacaksınız, biz

de size,” dedi ve çocuklara biraz para verdi. O da küçümsenecek

kadar değil. “Nereye gideceğinizi kimse bilmesin. Ben söylerim

size” dedi.

Temmuz ayında bir haberci geldi. “Yarına hazır olunuz.

Jeep gelip, sizi götürecek” demiş. Sadece Sultan Şerif Teyci’ye

söyledim.

“Yarın saat 7’ye hazır bekleyiniz. Havalimanına benimle

geliniz. Jeep sizi tekrar geri getirecek” dedim. Ertesi gün tam

zamanında sarayın önüne jeep geldi. Herkes şaşırdı. Hüseyin

Teyci ile vedalaşıp, Sultan Şerif ve eşim üçümüz yola çıktık.

Nereye gideceğimden kimsenin haberi yok. Hamit ile Macit

biliyorlar. Ama ikisi de bilmiyormuş gibi yaptılar.

Havalimanına geldiğimizde Sultan Şerif’e: “Siz beklemeyi-

niz, gidebilirsiniz” deyip vedalaştım.

Eşimle beraber Sirinigar’dan askeri uçakla Ladak’a bağlı Le

şehrine geldik. Emniyet Müdürü Man Muhan Vezir isimli

adamla tanıştım. İyi bir adammış. Daha sonra Ladak’ta uzun

süre birlikte kaldık. Arkadaş olduk. Ladak halkı ilk defa gelen

emniyet müdürünü iyi karşıladılar ve hergün selamlaşmak için

ziyarete gelirlerdi. Bizim birlikte gelişimize bakarak bazıları

benim onun yardımcısı olduğumu sanmışlar. İkimiz de aksaka-

lın evinde kaldık. Ben de kendi ofisime Sardar Jagatsin’in yanı-

na gidip yerleştim.

Page 199: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

198

Öylece göreve başladım. Bir devletin sırlarının tümünü söy-

lemek doğru değildir. Yine de ben bana verilen talimata uygun

olanı söyleyeyim. Benim görevim komünizme ve komünistlere

karşı hareket, kontrol etmek, Doğu Türkistan Radyosu haberle-

rini dinlemekti. Beyjin’de çıkan Uygurca dergileri kontrol et-

mek, dışardan gelen Uygurca ve Kazakça yazıları, mektupları

sıkı incelemek. Pakistan’dan gelen mektupları da kontrol etmek-

tir. Batı Tibet’e giden veya oradan gelen tüccarları denetlemek

ve personele Uygurca öğretmek eğitmek gibi. 1952 yılının so-

nunda Kaşgar’daki Hindistan Konsolosu Meta Bey ailesi ve

konsolosluk çalışanları ile birlikte Ladak’a döndü. Onları La-

dak’a 12 Uygur getirdi. Uygurlar: “Kış çok soğuk, yollar iyi

değil” bahanesiyle altı ay kadar Le şehrinde kaldılar. Onlara

Doğu Türkistan’daki olayları sorup, bilgi edindik. Onların rahat

konuşabilmeleri için daha çok Ladak’ta eskiden yaşayan Uygur-

ları araya soktuk. Gelenlerin başındaki adam “hastayım” baha-

nesiyle Hindistan’ın iç kısmına gitmek istedi. Yine bir şeyler

uydurarak Keşmir’e geçmek istedi. İkisini de kabul etmedim.

“İstedikleri varsa yerli Uygurlara söylesinler onlar getirirler”

deyip bir yere gitmelerine izin vermedik. Toktı Niyaz adında bir

Ladak yerlisi Uygur’u ayarladık. O Keşmir’e gidip istediklerini

getirdi. Daha çok boya, saat, ilaç gibi şeyler.

Nihayet üç sonra Kaşgar ile Ladak yolu inşa edilerek Hin-

distan Konsolosu gidip gelmeye başladı. Gelenlere sorduğu-

muzda “Doğu Türkistan’da vaziyetin kötü olduğunu, ölüm ve

hapislerin devam ettiği bilgisinden başka şey söylemediler.

Konsolosluk çalışanlarının kimseyle görüşmeye müsaade edil-

mediğini, dışarı çıkarmayıp hapsettiklerini söylediler. Gelenler

ise Ladak’taki nüfus sayısını, Doğu Türkistanlı kaç kişi olduğu-

nu ve Ladak’ta ne gibi askeri faaliyetler olduğunu öğrenmeye

çalıştıklarını tespit ettik. Daha önce Batı Tibet’teki Gardok şeh-

Page 200: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

199

rinden Mahmuthan adında bir Uygur kaçarak gelmişti. Ondan

Batı Tibet’in askeri durumunu öğrenmiştik. Mahmuthan oradan

geceleyin kaçmış. Dağda saklanmış. İndus Nehri üzerinden

Çüçil’deki Ladak sınırına gelip, muhafızlara kendini tanıtmış:

“Ben Delilhan Hacı’nın adamıyım” demiş. Görevliler Le

şehrindeki Emniyet Müdürü Man Muhan Vezir’in yanına getir-

mişler. Ne olduğu kim olduğu sorulduğunda: “Ben komünistler-

den kaçıp geldim. Delilhan Hacı’nın adamıyım” demiş. Hemen

beni çağırdılar.

“Bu adamı tanıyor musun?” diye sordular. Uzun boylu,

genç biri, daha önce hiç görmemiştim:

“Beni tanıdığınızı söyleyiniz. Beni kurtarınız. Ben komünist

değilim” dedi. Man Muhan Vezir:

“Sizin yanınızda kalsın” diye bana emanet etti. Biz durumu

anlamış gibi olduk. Batı Tibet’e yeniden askerler gelmiş. Önce-

kiler gitmiş. Daha önce esir düşen Kanapiya’nın karısı Zorım,

Salim (Kazak) adlı komünist askeriyle evlenmiş. Daha sonra

Urumçi’ye gitmiş. Mahmuthan, o kadınla konuşmuş: “Kazakla-

rın başında kim var” dediğinde ise Zorımhan benim adımı ver-

miş. Öylece Mahmuthan benim yanımda kaldı. Ladaklı birisiyle

evlendi. Bizim yanımızdan ayrılmadan Türkiye’ye kadar geldi.

Orada çoluk çocuğa karıştı.

Bunun peşi sıra 1953 yılında İsmail Akın adlı bir Uygur as-

keri Gardok’tan gelmekte olan Tibetli tüccarların arasına sıza-

rak, gizli bir şekilde sınırı geçmiş: “Ben Müslüman Uygurum.

Komünistlerin zulmünden kaçıyorum” deyip Çüçil sınırını ge-

çerken tutuklanıp Le şehir emniyetine teslim edilmiş. Kısa boy-

lu, esmer, bir Tibetliden hiç farkı yoktu. Polis beni çağırdı. Adı

kimliği sorulduğunda: “Ben Hotenliyim. Adım İsmail. Komü-

Page 201: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

200

nistlerin askerlerinden kaçıp geldim. Ladak’tan Tibet’e gelen

tüccarlarla tanışıp konuşurdum. Delilhan Hacı adında bir Kazak

var. Komünistlerden kaçanlara yardım eder diye duymuştum.

Bu nedenle Hindistan’da kalacağım, geri dönmeyeceğim’ dedi.

Emniyet müdürü onu da bana teslim etti. Ben Uygurları toplaya-

rak: “Benim yanımda daha önce gelen Mahmuthan adında bir

genç var. Bunun için yeni gelene de yardımcı olmanızı istiyo-

rum. Yaz gelince Hindistan’ın iç kısmına gidecek” dedim. Onlar

kabul ettiler. Öylece onların yanında kaldı. Üzerindeki askeri

üniforma yerine pamuk elbise verildi.

Yaz gelince Hindistan’ın Kalküta şehrine gitmiş. Duyumla-

ra göre sonradan memleketine dönmüş. Lafının arkasında dur-

mayan birisiydi zaten. Mahmuthan’a sorduğumuzda: “Pek tanı-

mam, yemek taşıyan birisi vardı ona benziyor” dedi.

1955’te gerekli yerlerden izin alarak hacca gittim. Yanımda

eşim Nazima ve bir yaşındaki oğlum Alihan vardı. Kışın uçak

saatleri belli olmaz. O yüzden Le şehrinden ata binerek yola

çıktık. Zülcila Tepesi’ni aşarak gittik. Atlar yürüyemiyordu

çünkü kar çok kalındı. Küçük Ali “Kucağına al” deyip boynuma

biniyordu. Atın kar içinde gidişi hoşuna giderdi. Derken, tepeyi

geçtik. Güneşli yeşil bir vadiye indik. Yolda otobüse binerek,

Sirinigar şehrine geldik. Hacı adaylarının Mumbai’den kalkacak

son gemisine yetişebilmek için acil gelip Kasım Damolla’yı

alarak yol izni için gerekli yerlere gittik. İki gün içinde halloldu.

Üçüncü gün ise otobüse binerek, Pathankot’a geldik. Oradan

trene binerek Delhi’yi geçtik. Mumbai şehrine Hacılar sarayına

geldik. Mumbai’deki “Türkistan Tüccarları Derneği” yardım

ederek kalkmak üzere olan son gemiye bilet aldık. Hacı adayları

pek çoktu. Yatacak yer yoktu. İçeride yer bulamayıp dışarıda

yattık. Mumbai’den hareket ederken fırtına koptu. Eşim yemek

yemeyip yattı. Doktora gösterdim, gemininin revirine yatırdı.

Page 202: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

201

Bu oğlumla benim için iyi oldu. Sekiz gün boyu hiç bir şey ye-

meden dokuz gün Cidde’ye vardık. Bir gün dinlendik. Eşim

iyileşti. Bu benim hacca ikinci gidişimdi. Daha önce babam ile

ilk defa 1937’de gelmiştim.

Mekke-i Mükerreme’ye gelince Zeyni Köşek denilen Türk

tekkesine geldik. Hanımla ben iyiydik, lakin Küçük Ali biraz

hastalanmıştı. Arafat’tan geldikten sonra bizi Kırgız Hamit Hacı

Taif’teki evine götürdü. Orda 20 gün kaldık. Başlarında Raki

Molla’nın bulunduğu altı Kazak evi varmış. Onlarla birlikte

yedik birlikte içtik biraz rahatlamıştık. Çünkü Mumbai’ye giden

geminin vakti gelmemişti. Vakit yaklaştığında Mekke’ye gidip

Kazak Azez’in evinde kaldık. Sonra otobüsle Medine’ye vardık.

Altı gün sonra gemi kalkacaktı. Hemen diğer hacılar ile Cid-

de’ye geldik. Ali’nin gözü ağrıyordu, kapanmıştı ağrıdan. Biraz

açılmaya başladı. Mekke’deyken daha önceki hacıların öncüsü

Hüseyin Suruci’yi buldum. Vefat etmiş. Salih Suruci varmış.

Devlet memuruymuş. Gidip görüştüm. 1937’deki sohbeti hatır-

ladı. O zamanlarda genç olan Abdolla Suruci büyümüş çok iyi

bir insan olarak yetişmiş. Onunla da konuştum:

“Bize geliniz, biz yolcu ederiz. Bu bizim görevimiz” dedi.

“Az kaldı. Kusura bakmayınız. Orada kalmamız daha doğru

olacak. Hem Kazak akrabalarımızın evinde kalıyoruz” dedim.

Medine’den Cidde’ye geldikten sonra orada fazla kalmadık.

Gelirken bindiğimiz “Muzappari” adlı gemiye binerek Mum-

bai’ye doğru yola çıktık. Hindistan Devlet Başkanı Zakir Hüse-

yin’in muhafızı olan Ahmet Hüseyin ile yolda tanıştık ve şehre

beraber girdik. Onun küçük torunuyla Alihan çok yakın arka-

daştılar. Onlarla buluşup çok sevinmiştik. Cidde’de sıcaktan

elimiz ayağımız şişmişti. Sıcaktan dolayı çok perişan olmuştuk.

Ama gemiye bindikten sonra hergün daha iyi olurken Mum-

Page 203: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

202

bai’ye ulaştığımızda çok daha iyiydik. Mumbai’den yine trenle

Haydarabad, Dahan’a gidip oradaki Kazaklarla buluştuk. İdris

Molla (Merkit), Sadvakas (Merkit), Şaymardan (Jadik), Salık

(Sekel), Şerif (Nayman), Sıdık (Nayman) ve diğerleri ile tanışıp

bir hafta kaldık. Giderken Şaymardan’ın kızkardeşi Dariga’yı

kardeşim Macit’e nişanladık. Haydarabad’tan Bopal, Delhi,

Pathankot’a trenle gelip, oradan sonrasına otobüsle devam ettik.

Sirinigar’a Mart ayının başlarında vardık. Ladak, Sirinigar arası

tarifeli uçak olmadığı için boş koltuk da pek bulunmaz. Ondan

dolayı eşimle oğlum Ali’yi uçakla Le’ye gönderdim. Kendim

atla gittim.

1956 yılı Kurban Bayramıydı. Postacı büyük bir zarf getir-

di. Nazima kurban etini birkaç parçaya ayırıp, bağırsakları te-

mizliyordu. Zarfı açıp baktığımda Ladak’ta çekilmiş Muham-

med Emin Uygur ile Reşat Abilmacin Günulı’nın fotoğrafı ve

Baytursın imlası ile yazılmış Reşat’ın mektubu: “Hacca gidiyo-

rum” diye sağlık afiyet dilemiş. Muhammed Emin gazetedeki

“Doğu Türkistan hacı adayları Mumbai’ye geldi” haberini gö-

rünce soruşturup, Çin’den gelen adayların kaldığı otele gitmiş.

Dungan hacı adaylarını görmüş, aralarında bir Kazak ile konu-

şurken “Delilhan Hacıyı bilir misiniz?” dediğinde, herşeyi ba-

şından anlatmış ve Le şehrinde kaldığımızı söylemiş. Onunla

kalmayıp “İkimiz bir fotoğraf çektirelim” diye fotoğrafçıya git-

mişler ve fotoğraf çektirmiş, sonra kendi eliyle yazdığı mektubu

alıp, Emin Hacı Mumbai’den bana göndermiş. Sonra “Müjde”

diye Nazima’nın yanına gittim. Mektubu okuyup çok şaşırdı.

Bana biraz baktı ve ağlayıverdi. Gözyaşını silip konuşmaya

başladık: “Bu böyle olmaz. Hükümetten izin isteyeceğim. Eğer

kabul ederlerse Mumbai’ye gidip Reşat’ı arayalım” dedik.

Kurum aracılığıyla Merkeze telgraf çektim: “Çok önemli

bir adam. Yakın akraba. Hal hatır sormak amacıyla gitmem iyi

Page 204: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

203

olur” dedim. Ertesi gün “Gidebilirsin” cevabını aldım. Eşim ve

oğlum üçümüz Ladak’tan Sirinigar’a gittik. Oradan ağabeyim

Hamit’i de alarak uçakla Mumbai’ye vardık. Çünkü Kurban

Bayramı sonrası hacdan dönerken “Mumbai’ye de uğrarız” de-

mişti. Çin hacılarının kaldığı otelde 15 gün bekledik. Ondan

sonra başka ucuz otele gidip bir gün daha kaldık. Cidde’den,

Kahire’den Mumbai’ye inecek olan uçaklara bakmak için hava-

limanına gidip bekledik. Hiç bir haber alamadığımız için bir

aydan fazla bekleyemedik. Sirinigar’a geri döndük. Biz gittikten

sonra Çin hacıları Kahire’den Delhi’ye gelmişler” haberini al-

dık. Görüşmek nasip olmadı. (Ama 1982’de Nazima Doğu Tür-

kistan’a akrabalarına gittiği zaman Reşat’ı gidip görmüş, Reşat

o sıralar İle şehrinde devlet memuruymuş. Doğu Türkistan’dan

İstanbul’a dönerken gereken yerlere müracaat edip, kendi karde-

şi Bilal’i ve babam esir alındığı sırada üç yaşında olan Şapagat’ı

yanında getirdi. O zaman her gün bayram ederdik.)

1958 yılında Ladak’taki görevimi değiştirerek Sirinigar şeh-

rine geldim. Bundan önce Hamit, Macit üçümüz de Le şehrin-

deydik. Dükkânımız da vardı. Hamit ile Macit Sirinigar’a ben-

den önce taşınmışlardı. Onlar Kazakların oturduğu Sapakedal

Sarayında kaldılar. Ben görev gereği Merakedal’da, Muhammed

Emin Bastal adında bir Keşmirlinin evinde kaldım. Ben gelme-

den önce Hamit ile Macit kendi dükkânlarını açmışlardı. Ben

geldikten sonra üçümüz ortak olup, Merakedal’da bir dükkân

daha açtık. (Dükkâna “Can kardeşler” adını verdik). Deriden

yapılmış kadın, erkek, çocuk kıyafetleri ve aslan, kaplan, kurt,

tilki, kuzu, tavşan kürkleri ve post satardık. Ticaretimiz iyi gidi-

yordu. İki kardeşim de aileleriyle hacca gidip geldiler.

1960’ta gereken yerlere dilekçe verip, Tayvan’a gidip gel-

mek için izin istedim. Delhi’ye kendim gidip İçişleri Bakanlığı

Genel Sekreteri ile konuştum. Yolbarsbek’in davetiyesiyle Tay-

Page 205: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

204

van vizesi ve başka evrakları gösterdim. Böylece gidip gelmeye

izin verdi. Daha önce kurultaya çağırıldığımda gidememiştim.

Sekreter:

“Siz beklemeden gidebilirsiniz. Ben sizin çıkış vizenizi

Keşmir’e göndereceğim” dedi.

Vizeyi yanlış adrese göndermişler. Ama ben yine de yola

çıktım. Delhi’den Fransa uçağıyla Hong Kong’a vardığımda

oradakiler vizeyi görüp: “Süresi bitmiş. Taipei’ye gidemezsiniz.

Geri dönmeniz gerek. Ya da Tokyo’ya gidiniz. Hava yolları bir

çaresine bakarlar” dedi. Öylece, geldiğim Fransa uçağıyla Tok-

yo’ya gittim. Altı saatlik yol sonrası akşam vakti Tokyo’ya gel-

dim. Orada havalimanından çıkmama izin vermediler. Havali-

manındaki otelde kaldım. İngilizce bilen bir subay durumumu

sordu ve evraklarımı kontrol etti. “Ben Kazak’ım” dediğimde

dikkatini çekti ve durumu anlayınca:

“Bu gece burda kalınız. Yoruldunuz, dinlenmenize bakınız.

Yarın bir çaresine bakarız” dedi. Gelirken tayfuna yakalandığı-

mız için çok yorulmuştum. Uçak havada bir aşağı bir yukarı

yapıp sarsmıştı.

Güneş doğarken beni uyandırdılar. Kahvaltıdan sonra bir

kâğıda imzamı attırdılar. İçeriği: “gidiş dönüş masrafları bana

ait”. Para almadılar.

“Daha sonra gerekli yerden biz alırız. Gidene kadar vize de

hazır olabilir. Sizi biri karşılayacak” dedi. Dediği gibi iner in-

mez bir hostes hanım kız adımı söyleyerek seslendi:

“Vizeniz çıktı. Bugün burada kalacaksınız. Yarın Tayvan’a

uçacaksınız,” dedi. Sonra oradaki Tayvan Konsolosu geldi:

Page 206: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

205

“Dün bilemedim, kusura bakmayınız. Göndermeyecektim.

Dış İşleri Bakanlığı’ndan talimat geldi. Ondan dolayı sizi karşı-

lıyorum” dedi. Beraber gelip otele yerleştirdi. Epey uzun bir

süre oturduktan sonra:

“Siz yorgunsunuz, dinleniniz. Yarın kendim gelip havali-

manından yolcu edeceğim” dedi.

Sevinçten uykum kaçtı. Gece uyuyamadım. Ama gene de

biraz dinlendim. Ertesi sabah saat 9’da Tayvan Konsolosu Lu

Efendi geldi. Kendi arabasıyla havalimanına götürüp, oradan

yolcu etti. Uçak saat 11 gibi Taipei’ye indi. Terminalden çıkar

çıkmaz 60 kişi karşıladı. Başlarında General Yolbarsbek var.

Kucaklaşıp görüştük. Karşılayanlar: Guuan Lün (Sibe), Abdolla

Temen (Uygur), Dogır (Moğol), Hayın Çin (Moğol), Ahmed

Zeki (Uygur), Abdül Veli (Uygur), Altınhan (Uygur), Corabay

(Kazak), Şarepethan (Dungan, Yolbarsbek’in hanımı), Yakup-

bek (Uygur), Ahmetbek (Uygur), Şu Mi (Çinli), Lu Mi Şu (Çin-

li), Übeydolla (Uygur), Turdı (Uygur) ve Ayşa Hanım (Dungan)

ve diğerleri Doğu Türkistan Bölgesi hükümetinin eski görevlile-

ri, kızlar, gelinler ve çocuklar vardı. “Her gün oyun, her gün

düğün” dedikleri gibi, sevinç ve mutluluk içinde bir yaşama

karışmış gibi oldum.

Taipei şehrinde 10 ay kaldım. Cumhurbaşkanı Çan Kay Şek

ile görüştüm. Bakanlarla, milletvekilleri ile ve diğer önemli

kurumlardan önemli kişilerle görüşme yaptım. Cumhurbaşkanı

Çan Kay Şek ile görüştüğümde Yolbarsbek yanımdaydı. “Mil-

letler Meclisi’nde” Yan Men Sang’la görüştüm. Bu kitabın için-

deki olayları, yani Altay’dan çıkıp Hindistan’a gelene kadar

yaşananları anlattım. O zaman Tayvan’dan dönerken Hindis-

tan’a giriş vizesi almak kolay olmadı. Ama ben yine de Tai-

pei’deki İngiltere Konsolosu’ndan gerekli olan vizeyi aldım.

Page 207: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

206

Çünkü Hindistan, Tayvan’ı tanımamıştı. Diplomatik ilişkileri

yoktu. Taipei’deyken milletvekili kimliğimi tekrar aldım. Dip-

lomatik yetkimi kullanarak kendimi tekrar listeye eklettim. Di-

ğer yandan Taipei’de gerçekleşen Güneydoğu Asya Devletleri-

nin 6. Kongresine resmi üye olarak katıldım. Türkiye’den Şükrü

Bey katıldı ve Türkiye’deki Kazaklardan Halife Altay, Alibek

Hâkim ve Hamza Uçar gelip katıldılar. Onlarla görüşüp, Türki-

ye’deki Kazakların durumunu öğrendim. Yurt dışındaki Kazak-

ların geleceği hakkında konuştuk ve Tayvan ile sıkı bir bağ ku-

rarak birliği sağlamak gerekli olduğu kararını aldık. Belli bir

süre sonra onlar Türkiye’ye döndüler. Havalimanına kadar git-

tim onlarla.

1960 yılının sonlarına doğru Hindistan’a döndüğümde terfi

ettim. Sirinigar’da Rajban denilen bir binayı hükümet kiraladı.

Ben bir daire başkanıydım. Personel yetiştirmeyi planladık. Uy-

gurca kursu açarak memurlara Uygurca öğretecektim. Kurs iki

yıllıktı. Oradan mezun olanlar belli makamlara idareci olarak

gönderilecekti. Onlar gittikten sonra yerlerine başkaları gelecek.

Onlar da o dilde okumayı yazmayı, o dilde çıkan makaleleri

İngilizce’ye çevirme kabiliyetine sahip olmaları sağlanırdı.

1960’ta Yolbarsbek ile yapılan görüşme sonrası alınan kara-

ra göre her sene 10 Ekim’de yurt dışındaki Kazakların Çin Dev-

leti’nin kurulmasını kutlama törenine katılmalarının Tayvan ile

olan ilişkiyi olumlu yönde etkileyeceğine inanıyorduk. Bu plan

üzere benim yönlendirmem ile yılda üç kişi Yolbarsbek’in yar-

dımıyla Tayvan’a gidiyordu. Bununla birlikte Uygurlardan da

yılda bir kişi gidecekti. Bütün masrafları Yolbarsbek üstlenecek-

ti. (Daha sonra ben Türkiye’ye göç ettikten sonra Tayvan’a gi-

denlerin sayısı 15’i bulmuş).

Page 208: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

207

TÜRKİYE’YE DOĞRU

1968’de Türkiye’deki Kazaklardan üç kişi Tayvan’a gide-

cekti. Halife Altay, Sultan Kenjebek, Enver Koçyiğit. Bunlar

Tayvan dönüşü Sirinigar’a uğrayacaklar. Afganistan ve

İran’daki Kazakları da ziyaret etmek niyetindeler. Ağabeyimiz

Hamit 1967’de vefat etmişti. Taziye için Keşmir’in Sirinigar

şehrine geldiler. Merakedal’daki bizim eve geldiler önce. Mut-

luluktan bu üçü pasapotları ile biletlerini takside unutmuşlar.

Hemen polise haber verdim ve her tarafa haber salarak “Getire-

ne hediyemiz olacak” dedim. Gece saat 1’de gizli servisteki

görevli arkadaşlardan biri getirip teslim etti. Hediyeler verdim.

Türkiye Kazakların durumunu konuşarak sabahı ettik. Ku-

rumdan üç günlüğüne izin almıştım. Dördüncü gün ise kuruma

gitmek zorundaydım. Misafirler sıkılmamak için Sapakedal’daki

Hamit ile Macit’in evine gittiler. Böylece Sirinigar’da bir ay

kaldılar. Türkiye’ye dönüşte ahalinin akrabanın bana yazdığı

mektubu verdiler. İçeriği “Türkiye’ye temelli geliniz” demişler.

Bir ay Sirinigar’da onlara şehrin turistik yerlerini gezdirdik.

Sonunda biz de:

“Bir yıl sonra göçelim. O zamana kadar hazırlık yaparız”

diye söz verdik. Bu saygıdeğer misafirlerin gelmesi ve ahalinin

mektubu bizi de çok mutlu etmişti. “Tamam, geliriz” kararımıza

onlar da çok sevindiler. Macit Hacı Delhi’ye kadar bıraktı.

Sonra göç meselesi ile ilgili Delhi’deki Türkiye Büyükelçi-

liğine gittim. Başkonsolos Kaya Toperi ile görüştüm. Neler ya-

pılması lazım onları öğrendim ve:

“Sık sık gelemem, mektuplaşalım” diye anlaştık. Delhi’deki

Amerikan Başkonsolosu William Brown ile de görüşme yaptım.

Uzun uzun sohbet ettik. İyi konuştuk. Alçak gönüllü, düşüncele-

Page 209: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

208

rini açık ifade eden, yakışıklı da bir gençmiş. Moskova’da Ame-

rikan Büyükelçiliğinde bulunduğunu, Rusça ve Çince bildiğini

sormadan da anlattı. Eski tanıdık gibi güler yüzle karşıladı. Ben

Türkiye’ye göçeceğimi söyledim.

“Doğru buldum. Elimden gelen her şeyi yaparım” dedi.

Sonra Çin’in, Doğu Türkistan’ı “Uygur Özerk Bölgesi” olarak

gösterdiği haritayı gösterdi. O konuda kısaca konuştuk. Sonra

Dünya Hristiyanları Topluluğu üyesi Dr. Ru Efendi’yle konuş-

tum. Bu adam daha önce Keşmire gelip Kazaklara yardımda

bulunmuştu. Eskiden tanışıyorduk. Ben Türkiye göçme fikrimi

söyledim.

“Bu fikrinizi destekliyorum ve elimden ne geliyorsa yapa-

cağım” dedi. Bu bana moral oldu.

Sirinigar’a geldikten sonra durumu arkadaşlarıma anlattım.

Göçeceklerin listesini hazırlamak, gümrük vergisi ödememesi

için Keşmirden gerekli evrakları alması için Macit Hacı ile Ruzi

Akın’ı (Uygur) görevlendirdim. Onlar hukuktan anlayan millet-

vekilleriyle görüşerek birkaç ay sonra işi hallettiler. Diğer taraf-

tan ben de İçişleri Bakanlığına Türkiye’ye göçeceğimi söyledim

ve: “Yolculuk vakti yaklaştığında yine bilgi veririm. O zamana

kadar maaşım kesilmesin” diye ricada bulundum. Bu teklifleri-

mi kabul ettiler. Göçmeye az bir zaman kaldığında “Keşmir’den

gitmeyip, oraya temelli olarak yerleşiniz” diyenler çoğalmaya

başladı. (Keşmir Hükümeti de bu fikri destekleyip: “Her türlü

imkânı sağlarız” dediler). Onların bu endişelerinin sebebi Pakis-

tan’dı. Yani Müslümanlara, mültecilere zorluk çıkartıyorlar,

rahat vermiyorlar o yüzden Türkiyeye göç ettikleri sanılmasın

endişesi idi. Ben onlara şu şekilde cevap verdim: “1) Biz Türki-

ye Hükümeti’ne Delhi’deki Büyükelçilikten dilekçe verdik, liste

verdik. 2) Bizden önce bizimle beraber gelen akrabalarımız

Türkiye’ye gittiler. Türkiye’de onların durumu iyi. “bize geli-

Page 210: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

209

niz” diye adam gönderip, davet ediyorlar. 3) Keşmir’de yabancı-

ların çocukları liseden sonra üniversiteye alınmazlar. Bu bizim

çocuklarımız için kötüdür. 4) Keşmir’de yabancılar taşınmaz

satın alamazlar ve yerleşemezler. 5) Keşmir’de yabancılar va-

tandaşlık alamazlar. İşte bunlardan dolayı Türkiye’ye göçmek-

ten başka çaremiz yok. Yol masraflarımızı daha öncekilere öde-

diği gibi Dünya Hristiyanlar Topluluğu bizimkini de karşılaya-

caklar. Bu bizim için iyidir. 1952’de ilk olarak Hüseyin Teyci

göçtü. Onun hemen ardından o yıl Kaben Hacı göçmüştü.

Üçüncü grup Kaynaşlar 1953’te onların ardından Enver Koçyi-

ğit ve Kariga Hacılar gitti. Dördüncü grup Alibek Hâkim ve

Hamza Uçarlardı. Beşinci olarak Sultan Şerif Teyci, 1955’te

Türkiye’ye göçmüşlerdi103.

103 Gelen muhacirler Kayseri, Niğde, Manisa, Konya ve Adapazarı’na

bağlı ilçe ve köylere iskân edilmiştir. Bu göçmenler ilk geldiklerinde

Sirkeci, Tuzla ve Zeytinburnu’nda Türkiye Hükûmeti tarafından oluşturu-

lan göçmen evlerinde misafir edilmiştir. Daha sonra bu kişiler devlet

tarafından çeşitli şehirlerde inşa edilen evlere nakledilmiştir. Doğu Tür-

kistanlıların Türkiye’ye iskânlı göçmen olarak kabul edilişlerini gösteren

Bakanlar Kurulu Kararı, Muhacir Kâğıdı ve Tabiiyet Beyannamesi örnek-

leri için bkz. (Tuncer, a.g.t., 2015, s. EK.11, EK.19, EK.20). Doğu Tür-

kistan’dan gerçekleşen ve Türkiye’ye geliş ile sonuçlanan son göç hadise-

si ise 1961 yılında başlamıştır. 1955 yılında, Uygur Özerk bölgesinin

oluşturulması sonrası, Çin yönetiminin uyguladığı baskı ve şiddete daya-

namayan bir kısım Doğu Türkistan halkı, 1961 yılında Çin ile Afganistan

arasında imzalanan bir anlaşmayı kullanarak vatanlarını terk etmiştir.

(Yarkın, agm., 1965, s. 64; Akman, 2010, a.g.t., s. 52; Ataman, a.g.t.,

2006, s. 67). “Anlaşmanın metinleri aramalarımıza rağmen bulunama-

mıştır. Ancak göçe katılan Hamit Göktürk, Mahmut Rahmanoğlu’dan

öğrendiklerimize göre; aileleri, Çin ile Afganistan arasında imzalanan bir

anlaşma sonucu vatanlarından ayrılmıştır. Bu konuda en somut bilgiyi

aktaran ve göçün kıvılcımını başlatan Mehmet Cantürk, anlaşmanın var-

lığından, ismini hatırlamadığı ancak sınıf arkadaşı olduğunu bildiği bir

kişinin kendisinin eline tutuşturduğu Çin’in resmi gazetesi vasıtasıyla

öğrendiklerini aktarmıştır” (Tuncer, a.g.t., 2015, s. 276 Dip. 17). Bu

Page 211: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

210

Doğu Türkistan’dan Keşmir’e gelen Kazaklar arasında sa-

dece üç kardeş kalmıştık. Haydarabad’tan daha önce gelmiş

olan beş Kazak ailesi de bize katıldılar. Göç yeni başlamadı.

40’lı yıllarda Pakistan’a giden Kazaklar şimdi Türkiye’ye yer-

leşmişler ve oranın vatandaşlığını almışlar. Türkiye gidenleri

sıcak karşılayıp, ev bark verip, okutup, vatandaşlık verip, arazi

verip ve serbest bir şekilde ticaret yapmalarına olanak sağlan-

mıştır. Bunlar Türkiye’nin yasasına göre Türk topluluklarına

yaptıkları yardımdır. İşte bunlar: “Gitmeseniz iyi olurdu” diyen-

lere iyi bir cevap oldu. Böylece bizim göçmemize kolaylık sağ-

ladılar.

Keşmir hükümetinden gerekli belgeleri aldıktan sonra Tür-

kiye Büyükelçiliğine gidip anket doldurmak için göçmenlerin

elindeki yerel hükümetin verdiği kimlikleri toplayıp Merkezi

Hükümetten çıkış belgesi almak için Delhi’ye gittim. Öncelikle

elçiliğe gidip, Kaya Toperi Efendi ile görüştüm:

“Yarın sabah 10 gibi geliniz. Dünya Mülteciler Topluluğu

Vekili elçiliğe gelecek. Onunla bizzat konuşursunuz. Mesele

çözülür. Ben de yardımcı olurum” dedi.

Söylediği gibi tam zamanında gittim. O adam da geldi. İn-

sanların listesini ve diğer evrakları istedi. Hepsini hazırlamıştım.

göçün diğerlerinden farkı Çin Hükümeti’nin göçmenlerin çıkışına müsaa-

de etmesidir. Yapılan anlaşma gereği, Doğu Türkistan’da yaşayan Afgan-

lıların, Afganistan’a geçişine müsaade edilmiştir. Çin’in uyguladığı baskı-

lardan bıkan bir kısım Doğu Türkistanlı bu anlaşmadan faydalanarak

kendilerini Afgan kökenli olarak göstererek vatanlarını terk etmiştir. 1961

yılında başlayan bu göç sonucu Afganistan’a gelen aileler daha sonra İsa

Yusuf Alptekin’in de girişimleri ile Türkiye’ye iskânlı göçmen olarak

kabul edilmiştir. Türkiye Hükûmeti, 118 ailenin gelişine izin verdiği

hâlde Türkiye’ye 74 aile gelmiştir. Muhacirler, 1964 yılında önce Anka-

ra’ya daha sonra da Kayseri’ye yerleştirilmiştir (Alptekin İ. Y., Esir

Doğu Türkistan İçin-2, 2007, s. 546). (Y.N)

Page 212: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

211

Teslim ettim ona. Sekiz yaştan küçük çocukların da listesini

istedi. Onu orda hemen yapıverdim.

“Şimdiki mesele karayoluyla giderseniz Karaçi ve Basra

üzerinden geçeceksiniz. Yol masrafları nasıl olacak?” Dediğin-

de ben:

“Bilmiyorum” dedim.

“Uçak mı bulsak?”

“Öylesi iyi olur.” Çünkü kafilenin yarısı kadın çoluk çocuk

95 kişiydi. “Tek uçak yeter” dedim. Toperi Efendi de dâhil bu

karara vardık. Hindistan Havalimanı’ndan bir uçak kiralayacak-

tık. Kiralayan olarak ben imza atacaktım. Ertesi gün söylenilen

yere gittim. 40 bin Amerikan doları vererek kiraladım. Dışişleri

Bakanlığına geldim. Çıkış belgesi için gerekli evrakları doldur-

dum. Kişi başı ikişer fotoğraf verdim. “Vatandaşlığı” denilen

yere “Vatansız” diye yazdık. Çünkü biz pasaport ile gelmiyoruz.

Mülteci olarak izinli girecektik ülkeye. Tarihi bize Türkiye Bü-

yükelçiliği ve Dünya Mülteciler Derneği Temsilcisi bildirecekti.

Temsilci Sirinigar’dan Delhi’ye kadar olan yol masraflarını

Hindistan rupisi ile bana verdi. Ben giderken hesabı verecektim.

Sirinigar’a gelip kişi başı 30 kilo gelecek kadar olan eşyalarımı-

zı hazırladık.

Burdaki Hristiyan Okulu Müdürü Amerikalı Ri, bir telgraf

getirdi. Delhi’deki Hıraistiyanlar derneğindenmiş. “Delhi’ye

gelsinler” demişler. Haydarabad’tan gelecek olanlara “Delhi’ye

gitsinler” diye telgraf çektim. Sirinigar’dan Pathankot’a kadar

üç otobüs kiraladım. Sirinigar’dan öğleden sonra çıktık, yolda

bir yerde az dinlenip ertesi gün Pathankot’a vardık. Ordan Del-

hi’ye gidecek trende yer yoktu. Bu nedenle bir vagonu tamamen

kiralamak zorunda kaldık. Geceyi yolda geçirip, ertesi gün Del-

hi’de önceden anlaştığımız otele gittik. Uçak hazır olmayıp bir

hafta bekledik. Bu arada Haydarabad’takiler de geldi. Ladak’tan

Page 213: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

212

gelmesi gereken Toktakın adlı Uygur yetişemedi. Vize ve diğer

evrakları postayla gönderdim. Bizimle birlikte Uygur, Özbek,

iki Dungan ve bizim çocuğumuz sayılan Keşmirli biri vardı.

Toplam 95 kişiydik.

10 Eylül 1969’da Hindistan Hava Yolları uçağıyla sabah

9’da Delhi Havalimanı’ndan kalkıp, Beyrut üzerinden İstanbul’a

vardık. Delhi’den uçarken Amerika Konsolosu Brown, Türkiye

Konsolosu Toperi Bey, Dünya Hristiyanlar Derneği Temsilcisi,

akrabalar ve arkadaşlar yolcu ettiler. İstanbul’a vardığımızda ise

Göç İdaresi Müdürü Mehmet Bey, Kazak Liderlerden Osman

Taştan, Nurgocay Batur, Enver Koçyiğit, Mansur Teyci, Sultan

Kenjebek, Ziyacan Ünalan, Osman Can, Abduvali Can, Hamza

Hacı, Savıtbay Hacı, Orazbay Hacı, İsa Yusuf Alptekin, Oraz

Kumandan, Kurmanbay Hacı, Abdülkebir Hacı, Karamolla Ha-

cı, Ahmet Molla, Halife Altay, Tölegen Alanyalı, Sadık Ulucan,

Sapargali, Batay Hacı, Maken ve başka da kadın, çoluk çocuk

dâhil 500 kadar kişi karşıladı. Sıcak bir karşılamaydı. Uçaktan

iner inmez beni omuzlarına alarak kaldırdılar.

Uçaktan inen mültecileri Zeytinburnu’ndaki mülteciler mi-

safirhanesine götürdüler. Biz üç kardeş Nurgocay Batur’un

evinde bir gece kaldıktan sonra, Dabey Açıkgöz’ün evine gel-

dik. Birkaç ay Kazak kardeşlerimiz misafir edip, sazlı sözlü

toplanmak, düğün dernek ve misafir olmaktan başka bir şey

yapmadık. Hayatımızı mutlulukla devam ettirdik.

10 Mart 1970’te Türkiye Cumhuriyetinin resmi gazetesinde

Türk vatandaşlığına kabul edildiğimiz yayınlandı. 25 Mart

1970’te Türkiye vatandaşı nüfus cüzdanımı aldım. İlk aldığım

vatandaşlık belgemi hala saklıyorum. O günden beri soyadım

olarak Canaltay’ı kullanıyorum. Can, babamın adından alınmış,

Altay ise doğduğum yer.

Page 214: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

213

Yılbaşından itibaren Türkistan Kauçuk Şirketine yatırım

yaparak üye oldum. Macit, Davut Açıkgöz ile ortak oldu. Pazila,

Barköl Şirketine ortak oldu. Gün geçtikçe yerli halkla daha iyi

kaynaşıyorduk. Mayıs ayında Salihli’de oturan Bökey Hacı evi-

ne davet etti. Biz Canaltay soyadı taşıyan çoluk çocuk ve akra-

balarla birlikte 20 kişi misafir olarak gittik. Oradaki kardeşleri-

miz çok iyi karşılamakla birlikte Hamza Uçar, Dağıstan Ural,

Şaban Alper ve başkaları bize oranın turistik yerlerini gezdirdi.

Çok mutlu olduk. Alibek Hâkim Kazakların âdetine göre tay

kesti. Seyahatimiz bununla bitmedi. Başımızda Bökey Hacıyla

birlikte Konya’daki Kazakların ziyaretine gittik. Bazarkul Ko-

can ağabeyin evinde iki gün kaldık. Ordaki akrabalar tarafından

çok özel olarak canı gönülden ağırlandık. Vakit az olduğundan

teşekkür edip Niğde şehri Altay Köyü’ndeki Kazaklara gittik.

Dünürümüz Sultan Şerif Teyci’nin evinde kaldık. Âdetimiz

üzere ölülerimiz için Kur’an okuyup bağışladık. Aşağı yukarı 10

gün kaldık orada. Burası 50-60 aileden oluşan Kazak köyüydü.

Devletin yaptığı tek katlı ev ve geniş bir bahçeleri var. Kendi

imkânlarıyla inşa ettirdikleri bir cami ve devletin yaptırdığı bir

tane ilkokul var. Kendi başlarına bir köy olmuşlardı. Başlarında

Ateyhan Teyci (Tasbike) idi. Köy halkı hayvancılık, tarımcılık

yapar. Bizi büyük bir ilgiyle karşıladılar. Birinden diğerine mi-

safir olup açık havada gezip eğlendik. Bu köyde Uvak boyundan

Sultan Hacı (Şakpakbay’ın oğlu) vardı. Bu adam ben çocukken

Barköl’den bizim Altaydaki köye gelmiş, Settarhan’ın çocuğuna

bir kardeşini nişanlayıp dünür olmuştu. Bu adam beni iyi tanıdı.

Eski dünür olduğunu hatırlattı. Hiç değişmemiş. Görünce ben de

hemen tanıdım. Sonra Altay Köyü’ndeki seyahatimiz bittikten

sonra İstanbul’a döndük. Hanımlar ve çocuklar bizden önce

dönmüştü. Onlar da sağ salim dönmüşler.

Bu arada Tayvan’daki Doğu Türkistan Bölgesi Hükümet

Başkanı Yolbarsbek’ten tebrik mektupları gelmeye başladı. İçe-

Page 215: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

214

riği: “Türkiye’deki Kazaklara selam, yeni yurdunuz hayırlı ol-

sun.” Bununla beraber Ankara’daki Tayvan Büyükelçiliğinden

Davud Uvan (Dungan), elçiliğin birinci sekreteri ve birkaç ki-

şiyle Zeytinburnu’ndaki eve gelip, büyükelçinin selamını iletip,

Türkiye’ye gelişmemizi kutladı. İlaveten Ankara’ya davet etti.

Ben de “Fırsat bulursam gelirim” dedim.

Daha sonra yanıma Enver Koçyiğit ve Mansur Teycileri de

alarak Ankara’ya gittim. Kızılay’daki Mola Oteli’nde kaldık.

Elçiliğe geldiğimizi haber verdik. Yıl 1970 Ağustos ayıydı. Er-

tesi sabah 11’de elçilikten biri gelip bizi aldı. Uzun boylu, hoş

bir adamdı. Amiralmiş. Enver ve Mansur’u tanıştırdım. İki saat

konuştuk. Ertesi akşam yemeğe davet etti. Tayvan’dan Abdolla

Temen (Uygur, Adalet Bakanlığı çalışanı) gelmiş. Onu da ça-

ğırdı. Beraberdik. Daha önceden yakınlığımız olan kişiydi. Ye-

mekten sonra Amiral Lu:

“Yarın saat 11’de tekrar geliniz. Biraz konuşalım” dedi. Er-

tesi gün elçiliğe gittiğimde:

“Tayvan’a öğrenci göndersek. Bütün masraflarını, uçak bi-

letlerini Tayvan Devleti karşılasa. Çünkü bizimkiler daha yeni

Türkiye’ye göçtüler. Onun için masrafları kaldıracak güçleri

yoktur. Bu konuda siz yardım etseniz” dedim. Büyükelçi:

“Bunu yukarıya bildireyim. Tabii ki yardım edeceğim” de-

di. Ankara’daki Uyadan Akay, Omar Ükirday ve daha birkaç

eve uğradık. Onlar da ellerinden geldiği kadar el pençe divan

durup ağırladılar.

Böylece Türkiye’deki Kazakların yaşadıkları yerleri görüp,

durumlarının iyi olduğuna şahit olduk. Eve döndükten sonra köy

muhtarlarını ve aksakalları toplayarak konuştuk. Hepsi gönüllü

olarak toplantıya geldiler. Gelenlere kısaca düşüncelerimi söy-

ledim.

Page 216: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

215

“Biz her şeyi gelecek için yaparız. Geleceğe hazırlık için,

geleceğin hâkimi olacak gençleri okutup eğitip zamaneye uygun

bir şekilde yetiştirmemiz lazım. Şunu gördüm ki, gençlerimiz

çeşitli el işleriyle meşgul olup sadece para kazanma peşindeler.

Yüksekokullara, üniversitelere girmeyip, eğitim görmeden de

hayatımızı kazanabiliriz düşüncesindeler. Aralarında üniversite

okuyan varsa da kendi dallarında çalışmamış. Ama Türklere

bakarsan onlar doktor, mühendis ve pilotlar yetiştirmişler. Baş-

ka bir deyişle çeşitli alanlarda uzmanlar yetiştirmişler. Bizim en

büyük eksiğimiz bu. Bizim çocuklarımız da diğerleri gibi eğitim

alıp, uzmanlaşıp, vatan için millet için hizmet etmeleri lazım.

Bu amaca ulaşmanın anahtarı eğitim ve öğretime önem verip,

başkalarıyla eşit sosyal hizmetleri geliştirmemiz gerekir. Bunları

iyi bilmemiz icap eder.” Ankara’ya gidip geldim. Tayvan Büyü-

kelçisiyle görüştüm. Konuyu açtım. Konu hakkında görüşlerini

aldım. “Tayvan’a öğrenci gödereceğiz. Bütün masraflar Tayvan

Devleti tarafından karşılansın” teklifinde bulundum. Büyükelçi

prensip olarak buna katıldı. “Yukardaki kurumlara yazayım,

yardımcı olacağım” dedi.

Bizim çocuklar orta eğitim almaları lazım. Tayvan’da Çince

ve İngilizce öğrenip, yetiştikten sonra Türkiye’ye dönecekler.

“Türkiye’nin İngilizce ve Çince bilen gençlere ihtiyacı var”

dedim. Gelenler bir karara vardılar. 10 öğrenci göderecektik.

Gidecek olan öğrenciler çok geçmeden bana evraklarını getirip

teslim ettiler. Tayvan elçiliğinde çalışan Prof. Tan Çi adlı arka-

daş bana yardımcı olarak, evrakları kendisi kabul etti. Anka-

ra’daki eğitim bakanlığındaki ve diğer kurumlardaki işlemler

tamamlandıktan sonra gidecek olan öğrenciler Ankara’ya Tay-

van Büyükelçiliğine çağırıldı. Aşağıda adları geçen bu öğrenci-

ler 1971 yılının Nisan ayında Ankara’dan uçacaklardı. Alihan

Canaltay, Abdülfatih Uçar, Hafız Can, Dilber (Uygur), Mustafa

Öztürk, Mahmut Filiz, Mustafa Budakçı, Abatay Doğru, Meh-

Page 217: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

216

met Sumbay, Ali Dindar. Bu öğrenciler Tayvan’a gidip Manda-

rin Training Center’de iki senelik Çince kursuna başladılar. Dil

kursu ile Tayvan Üniversitesi’nin çeşitli bölümlerinden mezun

olduktan sonra Türkiye’ye döndüler. Bazıları çeşitli kurumlarda

göreve başladılar. Örneğin, Alihan Canaltay Münih’deki Azattık

radyosunda, Mahmut Filiz Türkiye Devlet Radyosunun Çin

bölümü başkanı, Dilber Türkiye Dışişleri Bakanlığında, Abdül-

fatih Uçar Tayvan’da Türk Ticaret Merkezinde danışman olarak

görev yapmaktalar. Diğerleri de başka özel şirketlerde görev

yapmaktalar. Onların okullarını bitirip çeşitli makamlarda hiz-

met etmeleri bizi çok mutlu etti. Halkımızda çok etkilendi. Bir

de Mustafa Öztürk Tayvan’da karate ve judo kursu almış daha

sonra Güney Kore’ye gidip özel kurs daha alarak siyah kemer

sahibi olmuş ve Kazakistan’a gidip, hizmetiyle ün saldı. Kaza-

kistan vatandaşı oldu.

İlk giden öğrencilerin başarıları Türkiye’deki diğer Kazak

gençlerine motivasyon olup, Tayvan’a gidip okuma hevesleri

uyandı. Ondan dolayı Özgür Çin Yardımlaşma Derneği başkanı

Dr. Ku Çin Kang’a mektup yazdım: “Sizin yardımınızla daha

önce eğitim gören öğrencilerin başarılı olmaları diğer gençlerin

de okuma isteği uyandırdı. Tayvan’da okumak isterler. Size 17

öğrencinin listesini göderiyorum. Daha önceki anlaşmaya göre

onları kabul edip Tayvan'a aldırmanızı rica ediyorum. Çeşitli

alanlarda yardımlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum”.

Ocak 1978’de aşağıda isimleri geçen 17 öğrencinin kabul

edildiği haberi geldi. 1) Abdüllatif Kalkan. 2) Hamit Kurtuluş.

3) Beşir Canaltay. 4) Maksud Koçyiğit. 5) Bayram Yüksel. 6)

Esimhan Koçyiğit. 7) Erol Kaya. 8) Atilla Pamir. 9) Erol Sofu.

10) Abdülrasim Sofu. 11) Altınbek Güler. 12) Nihat Gültekin.

13) Recep Avcı. 14) Rahmetbek Gökçe. 15) Abdülhak Malkoç.

16) Tilla Deniz (kız). 17) Sevim Tatlıcı. 1978 Şubat ayında bu

öğrencileri Tayvan’a ben götürdüm. Onlar iki sene dil kurslarına

Page 218: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

217

gittikten sonra çeşitli üniversitelerde farklı branşlarda uzmanla-

şıp döndüler. Bu arkadaşlar da döndükten sonra kendi alanların-

da türlü kurumlarda işe başladılar. Örneğin, Beşir Canaltay

Londra BBC’de çalışmaya başladı. Altınbek Güler Tayvan Ban-

kasında iş buldu. Abdülhak Malkoç Ankara Üniversitesi Dil,

Tarih, Coğrafya Fakültesinin Çin ve Japon Dilleri Bölümünde

çalıştı. Diğerleri ticari şirketlerde işe başladılar.

Sıradaki ele almamız gereken mesele, İstanbul’daki Kazak-

lar’ın çoğu kiralık evde otururlar. Bu doğru değil. Başında evi,

kaynatacak kazanı yok. Çocuklar da büyüyor, Allah’a şükürler

olsun ki sayımız da çoğalıyor. Bu geleceğin önemli meselele-

rinden biridir. Birlik olmadan dirilik olmaz. Bu işe hemen baş-

lamamız, arazi satın alarak, mahalle kurmamız gerekirdi. Bu iş

için herkesin el atmasını istedim. Herkes bunu iyi karşıladı. Ön-

celikle İstanbul civarından uygun bir yer bulunması için bazıla-

rını görevlendirdik, sonra gereken işlemleri zamanında hallettik.

Çoğunluk bu işlerin başlarında durmam için beni seçtiler. Bir-

kaç gün uygun arazi arayıp, iki arazi seçtim ve Arnavutköy’e

gittim. Şehirden 30 kilometre uzaklıkta. Yeni bir köymüş. Ara-

zisi geniş, rahat bir yerdi. Lakin halk: “Biraz uzak” dediler. Ne-

ticede Güneşli İlçesi’nde arazi almaya karar verdik. Okula ve

pazara yakın, bir pınar da mevcutmuş. Elektriği bir şekilde sağ-

larız diye orayı almayı uygun gördük.

Sonra halk içinden ve yurtdışından gelen Kazaklardan arazi

isteyen varsa benim adıma dilekçe yazsınlar, listeye eklensinler

diye haber saldım. Dilekçeleri hemen gönderdiler. Güneşli İlçe-

si’nde Yusuf Hoca Doğan adlı şahsın satılacak arazisi varmış.

15 bin metre kare arazi satın aldım. Buna ilave olarak 15 bin

metre kare arazi daha satın aldık. Sadece parası olanlar değil

durumu iyi olmayanların da alabilmesi için herkese haber ver-

dik. Ondan dolayı, alıcılar ihtiyacına göre 150, 200, 250, 300,

500 metre kare arazi alsalar iyi olur dedim. Ama aldığımız ara-

Page 219: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

218

ziler herkese yetmediği için 37 bin metre kare arazi daha satın

aldım. Bu araziler ticari değil oturmak içindi. O yüzden hemen

ev inşa etmeye başlamak için, Hasan Barış adlı gücü kuvveti

yerinde bir müteahhiti bulup daha önce aldığım iki parseli üleş-

tirerek 100 ev yapmak için anlaşmaya imza attım. Bir yıl süre

içinde tamamlayacaktı. Her evin inşaatı için o zamanki Türk

lirası ile 48 bin lira (8 bin amerikan doları). Önce her ev için 17

bin lira peşin ödenecekti. Geri kalan parayı ayda 50 lira taksitle

ödemek şartıyla ev sahipleriyle anlaşma düzenlendi.

Nitekim Hasan Barış söz verdiği gibi yıl sonunda inşaatı

tamamladı. Sonra elektrik ve su işini halletmeye başladım.

Elektrik için bir şirketle anlaştım. Şirket yönetmeni işini çok iyi

yaptı. Araları 50 metre olarak elektrik direkleri yerleştirildi.

Ardından her eve elektrik telleri girdi. Bir sonraki mesele Kazak

Kentine su getirmek oldu. Bu iş için Güneşli İlçe Başkanı’yla

anlaşma yapıp, metre hesabından 10 bin Türk lirası ödeyerek bu

işi de hallettik. Diğer mesele yol yapmaktı. Hemen taş döşeye-

rek yol işini de tamamladık.

Yeni kurulan bu köyün adını “Kazak Kenti” koyduk. So-

kaklara da Kazakça adlar verdik. Örneğin, Altay Sokağı, Ertis

Sokağı, Baytik Sokağı ve Barköl gibi. Bu yeni kentin az zaman-

da bütün işlerinin tamamlanmasının nedeni, halkın birlik bera-

berlik içinde olup verilen görevleri zamanında yapmalarıydı.

15 Ağustos 1973’te Kazak Kentinin açılış merasimi yapıldı.

Merasimi İstanbul Valisi, Bakırköy Belediye Başkanı, Zeytin-

burnu Mülteciler İdaresi Başkanı, Bakırköy Emniyet Müdürü,

Müteahhit Hasan Barış, Kayseri’den gelen Uygur Abdul Vali

Hoca ve Tercüman Gazetesi’nin gazetecileri ile aksakallar katıl-

dı. Daha sonra Tercüman Gazetesi’nde “İstanbul’daki Kazak

Kenti” başlıklı haber yapıldı. Birkaç yıl boyunca bu konu hak-

kında makaleler yazdılar.

Page 220: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

219

Yılbaşında ben, Hamit’in ailesi, Kara Molla, Şubaraygır

Hasen Çavuş ve Sekel Cami Avcı Kazak Kentine göçüp geldik.

Ramazan bayramıydı. Kalın kar yağdı. İstanbul’daki Kazaklar

bayramda ziyaret için geldiler. Çoluk çocuk karda oynayarak

çok mutlu oldular. Onlara büyükler de katıldılar. Böylece mutlu

mesut günler geçirdik. İlk olarak beş aile gelmesine rağmen yaz

geldiğinde evleri tamir edip göçüp gelenlerin sayısı çoğaldı.

Bununla birlikte kendisi arazi satın alarak ev yaptıranlarla bir-

likte şimdiki ev sayısı 600’ü buldu.

Günün birinde çimenlerin üstünde konuşurken Abzalhan

Çobanoğlu:

“Millet taşınıyor. Cemaat çoğaldı. Caminin de yeri hazır.

Artık cami inşa etmek için çalışsanız” dedi. Çoğunluk “İyi bir

fikir şimdi bunun için gayret gösterseniz” dediler. Hatta oturan-

lar:

“Şimdiden para toplayalım. İnşaata başlarsak bağışta bu-

lunmak isteyenler de olacaktır” dediler. Orada para verenlerin

listesini yaptık. Mansur Teyci toplanan parayı alıp, verecek

olanların listesini de aldı. Böylece cami inşa süreci başladı. Ba-

kırköy Müftülüğü’ne gittik. Yanımda Salih Uslucan, Tölegen

Alanyalı, Mansur Teyci ve İslam Demirel (Nayman) vardı. Ni-

yetimizi bildirdik:

“Cami için usta lazım, yardımınıza ihtiyacımız var” dedik.

Bir hafta geçmeden Bayburtlu Musa adlı bir usta geldi. Caminin

projesini çizmek için Güneşli’ye gidip camilere baktık. İçlerin-

den birini beğendik. Usta bütün işleri kendi üzerine aldı. 950

metre kare arazi vardı. Önce kazdırdı, sonra düzledi. 20 Eylül

1973’te caminin temelini atmak için Bakırköy Müftüsü Mehmet

Bey’i ve halkı davet ettik. Harika bir merasim oldu. Hanımlar

bilezik ve yüzüklerini erkekler de para bırakıyorlardı masaya.

Mansur bir yandan yazıyordu bir yandan teslim alıyordu. Temel

Page 221: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

220

atılırken halk salâvat getirip dua etti. Millette tarif edilemez bir

mutluluk vardı. Toplanan parayı bankaya yatırdık. Altınları pa-

raya çevirme işini Salih Bey’e verdik. Diğer taraftan zengin

Türklerden bağış topladık. Ben de Kabi Sümer’in arabasını ala-

rak Almanya ve Avusturya’daki arkadaşlardan para toplamak

için yola çıktım. Para toplayıp bir buçuk ay sonra döndüm.

Planlandığı gibi iki katlı caminin dış cephesi bitmişti. Pen-

cereleri, kapıları, elektrik, su gibi tesisatları ve diğer ince işleri

1973 yılının sonunda bitti. Mansur Teyci’yi yanıma alarak An-

kara’ya gittim. Ziraat ve Tarım Bakanı Vefa Poyraz Bey’le gö-

rüştüm. Yeni yapılan Kazak Kenti hakkında genel bilgi verdim.

Eksiklerini söyledim.

“Bundan sonra Ziraat ve Tarım Bakanlığının yardımına da

ihityacımız var, bununla birlikte caminin açılış törenine katıl-

manızı rica edeceğim” dedim. Bakan:

“Geleceğim ve caminin minaresini biz üstlenelim” dedi.

Söylediği gibi Vefa Bey caminin açılışında bulundu. Cuma gü-

nü idi. Cami İmamı Cengiz Çolpan kürsüye çıkıp hutbe okudu

ve kısaca tanıtım yaptı. Cumayı ben kıldırdım. Bakan Vefa Bey

konuştu.

“Halkımızın birlik ve beraberlik içerisinde Kazak Kenti

yaptığı ve cami inşa ettirdikleri için sevinerek teşekkür ediyo-

rum” dedi. Tören güzel geçti. Gelenler epey kalabalıktı. İlçe

halkı da katıldı. Camiye kilim, seccadeleri halk getirip seriyor-

du. Kilimler arttı bile.

Böylece ilk toplantıdaki yeni kent kurma fikrim gerçekleş-

mişti. Tarihe geçecek hizmetlerin yapılması, halkın birlik bera-

berlik içinde çalışmasının sonucudur. Yani, gençlerimizin Tay-

van’a gidip tahsil görmeleri, Kazak Kentin kurulması halkımızın

birlik ve beraberlik içerisinde hareket ederek beni desteklemele-

ri sonucu gerçekleşti. Bunun gibi işleri benimle birlikte tüm

Page 222: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

221

samimiyetiyle, canı gönülden benimle birlikte hizmet eden ar-

kadaşlara; Tölegen Alanyalı, Salih Uslucan, İslam ve Mansur

Teycilere çok teşekkür ederim.

Yukarıda bahsettiğim gibi, ilk kez bizim evimizde yapılan

toplantıda üç teklifte bulunmuştum. Çocuklara eğitim vermek,

Kazak Kentini kurmak, bu ikisi gerçekleşti. Üçüncüsü ekono-

mik durumu düzeltmekti. İlk iki plan başarı ile gerçekleşince,

halk bu iş için de hemen harekete geçti. “Birlik Deri İşleme”

adlı deri fabrikasını kurma kararı verildi. Elli kişi üye olup 1973

Mart ayında kurduk. Fabrika müdürü olarak beni seçtiler. Yar-

dımcı olarak Halife Altay ve Dağarcan Bey (Sarbas) ikisi seçil-

di. Benim işlerim çok olduğu için fabrikada fazla bulunamaz-

dım, bundan dolayı işler aksayabilirdi. Bu nedenle Halife Al-

tay’ın yardımcı seçilmesi benim için çok iyi oldu.

Ben millet için yaptığım işler için kimseden karşılık bekle-

medim. Lakin bu sefer fabrika müdürü olarak maaş aldım. Bu

da halkın bana destek çıkışıdır. Deri fabrikasına eşim Nazima

Canaltay adına da katkıda bulundum. “Birlik Deri İşleme” fab-

rikasından ayriyeten Kazak kardeşlerimiz ile ortak olup, onların

desteğiyle ben de çok istifade edip, çok verimli işleri başardım.

Mesela, Toktovbay Toplu (Bazarkul), Cami Avcı ile ortak ola-

rak deriden kıyafet diken ve satan dükkân açtık. Ziyacan Üna-

lan, Mansur Teyci ve Makenler ile plastik ve naylon torba üre-

timi fabrikasını kurduk.

Birlik Deri Fabrikası kurulduktan sonra Kazaklar birkaç çe-

şit deri şirketleri kurdular. Hatta büyütüp ithalat ve ihracat or-

taklıkları yapmaya başladılar. Mesela, Macit Canaltay, Davut

Açıkgöz, Aziz Altan ve Kasım Cömert öncülüğünde “Alaş” adlı

büyük bir firma, arkasından Abduvali Can öncülüğünde “Jadik”

şirketi kuruldu. Bunların yanı sıra “Bazarkul” şirketi, daha bir-

çok şirketler, dükkânlar açılıyordu. İç ve dış ticaret, yani ihlatat

Page 223: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

222

ve ihracat işleri iyi gitti. Şöyle diyebiliriz ki Kazak halkı arasın-

da yardıma muhtaç kişi kalmadı. Ama maalesef bu işler daha

sonra biraz aksadı. Çünkü eşyanın sayısı çoktu ama kalitesi düş-

tüğü için müşteri kaybı başladı.

Fakat Amerika, Fransa, Almanya ve daha birkaç Avrupa

ülkesi ile eskisi gibi ticaret yapamasak da bu sefer Rusya ile

ilişkimiz gelişip daha sonraki senelerde tamamen Rusya ile ça-

lışmaya başladık.

Türkiye’deki Kazakların ticaret alanını genişletmek için

Suudi Arabistan’da da bir şube açtık. 1 Mart 1979’da alınan

karara göre üç kişi Suudi Arabistan’da kalacaktı. Bu işte arka-

daşlara kefil olarak imza attım. Bu üç senelik bir anlaşma idi.

Bunlar Abdulla Buhari (Sarbas), Kasım Cömert (Barkı), Abdul-

kerim Karakol (Şakabay), Tevfik Altınmakas (Molkı) ve Cafer

Alper (Barkı) idi. Bu arkadaşların merkezi şubesi Mekke şeh-

rindeydi. Bununla kalmayıp Suudi Arabistan’a yükseköğrenim

görmesi için Halife Altay aracılığı ile 1980’de beş genç gönder-

dik. Suudi Arabistan Devleti bu çocukların bütün masraflarını

karşılayıp, onlarla özel ilgilendi. Ama çocuklar sıcağa dayana-

mayıp bir yıl sonra geri döndüler.

Daha önce yazdığım gibi, ben Keşmir’e geldikten sonra

Yolbarsbek aracılığıyla benim adıma Tayvan Devleti tarafından

yardım gelmeye başladı. İlkin kişi başı 5 dolar idi. Daha sonra

10 dolar zam yapıldı. Hindistan’da iken yardımları kendim pay-

laştırırdım. O zamanlar tüm Hindistan’ı gezerek Delhi, Mumbai,

Haydarabad, Kalküta ve Darcalin, Kadampon’a kadar gidip

oradaki Kazak, Kırgız mültecilerine yardım dağıttım. Türki-

ye’ye geldikten sonra ben para dağıtmadım. Lakin Amiral Lu

(Ankara’daki Tayvan Büyükelçisi) Kayseri, Konya ve Altay

köyünde oturan Uygur, Kazak göçmenlerine para yardımı yapı-

yordu.

Page 224: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

223

Tayvan’daki “Özgür Çin Yardımlaşma Derneğine” Afga-

nistan’dan Rahmankul Bey öncülüğünde Pakistan’a kaçıp gelen

Kırgızlara yardım etmesi için mektup yazdım. Diğer taraftan

Muhammedi Kılıç Bey’e Tayvan’dan dönerken Pakistan’a gidip

Kırgızların durumunu öğrenmesi için talimat verdim.

Bu arkadaşın uçak biletini de Pakistan üzerinden gelmesi

için ayarladık.

Önceden Pakistan’a giden Kırgızların başkanı Rahmankul

ile mektuplaşırdım. Her ne kadar ben onu görmesem de baba-

mın yakın dostuydu.

Muhammedi Kılıç Gilgit’e gidip Kırgızların durumunu öğ-

renip geldi. Rahmankul’un yazdığı mektuba göre Kırgızların

durumu çok kötü, acınası vaziyetteymiş. Pakistan’a bizzat git-

mek zorunda kaldım. Bu konuda “Özgür Çin Yardımlaşma Der-

neğinin” başkanı Bay Dr. Go’ya mektup yazdım. Cevabında ise:

“Pakistan’daki Kırgızlara kişi başı 40 Amerikan Doları, toplam

37 bin amerikan doları göndermiş. Gilgit’e gitmek için Anka-

ra’daki Pakistan elçiliğinden vize aldım. Çünkü Gilgit’e giriş

yapmak kolay değildi. Özgür Çin Yardımlaşma Derneğinden

Pakistan’a gidiş dönüş bileti de geldi.

Karaçi’ye vardıktan sonra bir gece kaldım. Ertesi gün Pa-

kistan’ın merkezi İslamabad’a vardım. Havalimanında Raval-

pindi’de oturan Uygur Ahmet Efendi karşıladı. Kendi evine

götürdü. Yanımdaki doları Pakistan rupiyasına çevirmek için üç

gün bekledim. Doları bozdurmak kolay değilmiş. Bankalar

bozmadı. Ravalpindi’de oturan işadamı Gulam Muhammed Han

(Uygur) ve Ahmet Efendi yardım ederek işimizi Habib Banka-

sı’nda hallettik.

Gilgit’teki Rahmankul ile telefonla konuştum ve 16 koltuk-

lu küçük uçakla Gilgit’e gittim. Hasan Can adlı Özbek (Rah-

mankul’un arkadaşı) beni karşıladı. Kendi evine yerleştirdi.

Page 225: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

224

Akşam vakti Rahmankul, Han Sahip Kırgız köy muhtarlarını

alarak yanıma geldiler. Babamdan gelen arkadaşlığı olsa da

daha önce hiç görüşmemiştik. Kucaklaşarak selamlaştık ve soh-

bet ettik. Rahmankul:

“Bizim eve buyurun” dedi.

“Bugün burada kalayım. Yarın geleceğim” dedim. Ertesi

gün onun evine gidip 15 gün orada kaldım. Mültecilere para

dağıtmak kolay bir şey değil. Onun için yanıma Hasan Bey’i

alarak, Gilgit valisiyle tanıştım. Genel durumu anlattım. Sonuç-

ta Kırgızlara yardım etmeyi kabul etti. Böylece “Kırsaldaki Kır-

gızlara yardım edelim” diye Han Sahip ile danışıp, onlara lazım

olan yiyecek meselesini çözmek için Gilgit şehrinden 10 tane

kamyon kiralayarak un, pirinç ve yağ gibi şeyleri satın alarak

Buragol’deki Kırgızlara gönderdim. Ertesi gün Rahmankul ile

arabayla Buragol’e geldim. Burası yurt dışındaki Kırgızların

merkezi olduğu için herkese haber salıp, “üç gün içerisinde ge-

lip yardım alsın” dedim. Orada Rahmankul’un büyük oğlu Ab-

duvali ve kayınbiraderi Apendi adlı gençler vardı.

Dört gün kalıp yardımı dağıtıp sonra Gilgit’e döndük. Kır-

gızların toplam sayısı 1200 kişi. Çoğu şehir yakınlarında oturur.

Onlara yiyecek yardımlarından sonra nakit para yardımını da

yaptım. 600’den fazla kişi Han Sahip’in evinde toplandı. Ben

konuşma yaptım. Bundan sonra da gelip böyle yardımlarda bu-

lunacağımı söyledim. Halk çok yıpranmış. Söylediklerime çok

sevindiler. Geldiğim için teşekkür ettiler. Pakistan Devleti de

yardım ediyormuş. Gilgit’te Doğu Türkistan’dan gelen Uygurlar

da varmış. Onlarla da tanıştım. Orada güzel bir iş daha çıktı.

Halk Türkiye’ye göç etme niyetlerini açtılar. Onların listesini

yaptım. Bu dileği gereken kurumlara iletip yardım edeceğimi

söyledim. Baba dostu Rahmankul ile tanıştık, sohbet ettik. Bun-

dan sonra da birlikte çalışacaktık. Han Sahip Afganistan’dayken

Page 226: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

225

Pamir’in beyiymiş. Zahir Şah ile arkadaşmış. Pamir sınırı Han

Sahip’ten sorulurmuş. Sovyetler Birliği ve Çin sınırını sorunsuz

korumuş. Hiç bir silahlı çatışma yaşanmamış. Onun izni olma-

dan ne Sovyetler Birliği’ne ne de Çin’e kimse geçemezmiş.

Gidiş gelişler çok zordu. Son zamanlarda Kaşgar’dan Kırgız ve

Uygurlardan ihtiyaç duyulan eşyalar getirilerek sınırda belli bir

yerde ticaret yapılıyordu. Ancak o da yılda bir kez oluyormuş.

Bu pazarda halkın ihtiyaç duyduğu mal var. Onun dışında genel

halk Kabil’e koyun götürüp, gerekli öteberiyi toptan getirirler-

miş. Bu da yılda bir kere oluyormuş. Han Sahip de yılda bir kez

Kabil’e gidip padişaha misafir olup ağırlanırmış.

Devlet tarafından askeri mühimmat ve yiyecekleri hükümet

Pamir sınırına kadar kendisi getirirdi. Çünkü kışın Pamir çok

soğuk olur kalın kar yağar ve yollar kapanıp, iletişim kesilirdi.

Ancak yaz gelince yollar açılarak yeniden iletişim sağlanırdı.

Son zamanlarda Sovyet Birliği tarafından daha önce görülmedik

olaylar ortaya çıkmaya başlamış. “Rusya askeri Pamir’e gire-

cek” söylentileri çıkmıştı. Ondan dolayı Kırgızlar tedbir almış-

lar. Bir gün Han Sahip bütün Kırgızlara haber salarak, Pakis-

tan’a göç etme kararı almış. Karlı buzlu günlerde Pakistan sını-

rını geçmişler. Rus sınır birlikleri haberi alınca peşlerine düş-

müş ama göç edenlere yetişememiş.

Dönüş vakti geldiğinde Kırgız kardeşlerle vedalaşıp, yerli

hükümet başkanına da teşekkür ettikten sonra küçük uçakla

Gilgit’ten Ravalpindi’ye geldim. İslamabad’daki Türkiye Büyü-

kelçiliğine gittim. Kırgızların durumunu yaşamlarını anlattım.

Türkiye’ye gelme dileklerini de söyledim: “Kırgızlar Türktür.

Komünistlerin zulmünden kaçıp gelmişler. Yardımınızı esirge-

meyiniz” diye onların listesini verdim. Bizim de yaşadığımız

gibi, vatanını terkederek başka bir yurda göç etmek, yerleşmek

kolay iş değidir. O yüzden onların durumu her an gözümün

önünde canlanıyordu ve uyuyamıyordum. İstanbul’a geldikten

Page 227: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

226

sonra Özgür Çin Yardımlaşma Derneği Başkanı Dr. Go Efen-

di’ye mektup yazarak bilgi verdim ve parayı dağıttığım listeyi

gönderdim. Türkiye’deki gerekli kurumlara Kırgızların yaşadık-

ları zor durumu anlatarak Türkiye’ye göç etmeleri için çare

bulmalarını rica ettim. Türkiye himayesinde mülteci olmaları

için listeyi gönderdim. İslamabad’daki Türkiye Elçiliğine liste

verdiğimi de ilave ettim. Başka işleri bir yana bırakarak sadece

Kırgızların göçüp gelmeleri için çalışıp çabalamaya başladım.

Türkiye Kazaklarının Kırgızlar için topladıkları para vardı. Onu

alıp, Gilgit’e yine gittim. Tahminen 20 bin amerikan dolarıydı.

Ravalpindi’deki Ahmet Efendi’nin evinde üç gün kaldım. Daha

önce hizmetinden yararlandığımız Habib Bankası’na gidip dola-

rı bozdurdum. Sonra Gilgit’teki Rahmankul Aksakalın evine

gittim. Bu sefer gitmeden önce Dr. Go ile mektuplaşarak Pakis-

tan’dan sonra Tayvan’a gidecektim. Bileti ona göre aldırmıştım.

Gilgit’teki para dağıtma işi bittikten sonra uçakla Rahmankul ile

Ravalpindi’ye geldik. Pindi otelinde kaldık.

Suudi Arabistan’dan Rahmankul adına gönderilen 100 bin

Amerikan Doları varmış. “Onu alamıyorum, siz konuşsanız”

dediği için İslamabad’daki Suudi Arabistan Elçiliğine gittik.

Ravalpindi’deki Muhammed Han adlı Uygur işadamı ile ben

Rahmankul Aksakala kefil olarak parasını aldık. Bu iş bittikten

sonra Han Sahip’i yanımıza alarak Türkiye Elçiliğine gittik.

Rahmankul’u tanıttım:

“Kırgızların Türkiye’ye göç etme işleri ne durumda?” diye

sordum. Büyükelçi yerinde değildi. Ankara’ya gitmiş. Yardım-

cısının verdiği cevap:

“Ankara’dan talimat bekliyoruz. Net bir cevap yok.”

Daha sonra Han ile İslamabad’daki Amerika Başkonsolosu

Philipp Covington ile görüştük.

Page 228: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

227

“Eğer Türkiye Kırgızları kabul etmezse, onlar Amerika’ya

göç etse nasıl olur? Çünkü Kırgızlar Amerika’ya gidip yerleş-

mek isterler” dedim. Bay Philipp:

“Ben gerekli kurumlara yazayım. Cevap gelirse hemen size

haber veririm” dedi. Ben:

“Eğer mektup yazarsanız, Tayvan adresine yazınız” diye

Taipei’deki adresi verdim.

Bir ay sonra İslamabad’daki Amerika Elçiliğinden benim

Tayvan adresime 20 Nisan’da 1980 tarihli Bay Philipp’in yaz-

dığı mektubu aldım. İçerik: “Kırgız meselesini çözmek için

Alaska Senatörü Michael Crowell beye yazdım. Çünkü News

Magazin Derneği Kırgızları Alaska’ya aldırmak için gerekli

hazırlıkları yaptıklarını bildirdi. Onun için Bay Philipp’in mek-

tubunun bir kopyasını Dr. Go’ya gönderdim: “Eğer uygun gö-

rürseniz Alaska’ya gitmek isterim. Alaska’ya gitmek için San

Francisco üzerinden Nevada’ya gitmem gerek. Çünkü orada

Rahmankul’un yakın dostu Nazif Şehrani adlı şahıs var. Onunla

tanışmam gerek. Daha sonra New York’a gideceğim. Orada Dr.

Luis Dupri adlı Amerikalı biri var. Onunla görüşmem lazım.

Eğer kabul görürseniz Taipei’den San Francisco, Nevada, New

York ve Alaska’ya kadar yol masrafları karşılanmalı. Sonra da

Alaska’dan New York’a oradan da İstanbul’a kadar uçak biletle-

ri hazır olmalı”. On gün içerisinde uçak biletleri ve yol masraf-

ları karşılanacak diye mektup geldi. Öylece 1980 yılında Mayıs

ortalarında Taipei şehrinden çıkıp San Francisco üzerinden Ne-

vada’ya gittim. Havalimanında Nazif Şehrani Bey beni karşıla-

yıp evine götürdü. Orada dört gün kaldım. Turistik yerleri gez-

dirdi. Kendi çalışma yerine götürdü. Sonra ünlü uluslararası

kumarhaneyi gösterdi. O gün biraz üşüttüm. İlaç kullandım.

New York’a gittim. Bir hafta kaldım. Bay Dr. Luis Dupri

Lahor’dan zamanında gelemedi. Çünkü o hastalanmış. İyileşe-

Page 229: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

228

memiş demek ki. Benim de sağlığım iyi değildi. Nevada’da iken

üşütmüştüm. Alaska daha da soğuk diyorlar. Onun için Bay

Dupri’yi bekleyemedim. Tek başıma Alaska’ya gidemediğim

için İstanbul’a geri döndüm. Dönünce olanları Dr. Go’ya yaz-

dım. Birleşmiş Milletlerin İslamabad’daki vekili Bay Gustav

Torı’ya da mektup yazdım. Bay Dupri’ye de Rahmankul aracı-

lığı ile mektup yazarak durumu anlatıım.

12 Eylül 1980’de Türkiye’de askeri darbe yapılıp iktidarı

ele geçirdikten sonra Türkiyenin 7. Cumhurbaşkanı Kenan Ev-

ren, Pakistan’a gittiğinde oradaki Kazak, Özbek ve Uygur mül-

teciler Türkiye’ye göç etmek için dilekçe vermişler. Cumhur-

başkanı Kenan Evren 4 bin kişiyi muhacir olarak (hükümet üst-

lenmiş) kabul etmiş. Rahmankul’un boyu Pakistan’dan uçakla

Türkiye’nin Adana şehrine geldi. Adana’dan Malatya ve Van’a

gönderilerek geçici olarak yerleştirilmiş. Bu durumu Dr. Go’ya

bildirdim. Bay Go yardım olarak Yolbarsbek’in oğlu Ahmetbek

aracılığıyla 45.560 Amerikan Doları gönderdi. Öylece Ahmet-

bek’le Ankara’daki Belediye Başkanları Birliğine gittik. Yardım

dağıtmak için izin aldık. Amerikan dolarını Türk lirasına çevir-

dik. Öylece Van Kunduz ilçesindeki ve Malatya’daki muhacir

Kırgızlara yardım dağıttık. Bu iki bölgenin yöneticileri bizi sı-

cak karşıladılar. Muhacir Kırgızlar da çok sevindiler. Böylelikle,

Kırgızların Amerika’ya göçme işi değişti. Çünkü Amerika’daki

yardım kurumları işi ağırdan alıp onlardan resmi cevap gelene

kadar Türkiye muhacirleri kabul etti bile. Kırgızlarda Müslüman

ülkede daha doğrusu Türkiye’de kalmak istediler.

Kırgızlar Türkiye’ye geldikten sonra daha önce geçici ola-

rak yerleştiği Van bölgesi Erciş ilçesinden “Ulu Pamir” dedikle-

ri yeni bir köy kuruldu. İki katlı ev, bir tane ilkokul, hayvanlar

için mera ve ekim dikim için her aileye tarla verildi. Yeni kuru-

lan köye gittim. Rahmankul vefat etmişti. Yerine oğlu Arif’i

köy muhtarı olarak seçmişler. Köyün yine dikkat çeken bir tarafı

Page 230: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

229

140 kişiyi silahlandırarak yiyecek yemeklerini temin ederek

savunma ve soruşturma hakkı vermişler. Barış konusunda Kır-

gızların devlete güveni sonsuz. Çünkü bir seferinde teröristler

Pamir Köyü’ne baskın yaptıklarında hem savunup hem onlara

karşı ataka geçmişler. Böylece devlete olan güvenleri yine de

artar. At, sığır, koyun ve manda yetiştirip, hayvancılık ve tarım-

cılıkla geçimlerini sağlıyorlar. Genel durumları iyi. Bazı gençle-

ri de şehre gelip çalışıyorlar.

Böylece Kırgızlar 1980104 senesi Ocak ayında Türkiye’ye

gelip yerleştiler.

Kazak kardeşlerimizin gözleri açılıp, ekonomik durumu

ilerleyip şirketler, fabrikalar ve dükkânlar açarak geniş çaplı

çalışmaya başladı. Bütün bunları detaylı anlatmasam da genel

bilgi vermemde fayda vardır. Bu işlerin hepsini ben başlatıp ben

yönettim demek değil bu. Demek istediğim Türkiye’ye geldik-

ten sonra işlerin ilerlemesidir. Birkaçını söyleyeyim:

1) “Barköl” şirketi. Bu, ortakların bir araya gelmesiyle ku-

rulan şirket. Özellikle Avrupa’daki Kazak arkadaşların katkısı

ve birleşmesiyle kuruldu. Bu işte çaba gösterip yönetenler: To-

kay Hacı, Ziyacan Ünalan, Tursınbay Kubilay, Beyilhan Güler,

Sıdıkan (İteli) ve diğerleri. Şirketin arazisi binası ve fabrikası

kendilerine ait. Plastik üretir.

2) “Şen Türkistan” plastik firması. Ortakların birleşmeyip

katkıda bulunmasıyla kurulmuştur. Plastik üretir. Bu fabrikayı

yönetenler: Davut Açıkgöz, Muhammedi Kılıç, Abbas Kalkan,

Kulanbay Nazir ve Hafız İmren.

3) “Türkistan” Kauçuk ve Plastik Fabrikası. Bu da ortakla-

rın birleşmesiyle kurulmuştur. Temelini atanlar: Abduvali Can,

Malik Şerefli, Nurgocay Batur, Kabi Akyol, Hakan Çakmak,

104 Burada bahsedilen tarihin 1982 olması gerekir. (Y.N)

Page 231: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

230

Batay Hacı, Delilhan Canaltay ve İslambek Hacı, diğerleri. Bu

fabrikada diğerleri gibi plastik üretir.

4) “Akyol Plastik” özel şirket olup her sene ilerleme kayde-

diyor. Yöneticileri: Abılay Akyol, Ayimhan Hacı ve Ayüp Ak-

yol ve diğerleri. Plastik eşya üretir.

5) “Toplu Deri İşleme” Özel şirket. Deriden yapılmış kıya-

fetler ve aksesuar üreterek ithalat ve ihracat yapar. Yöneticileri:

Pazılgani Toplu, Gazi Toplu.

6) Son zamanlarda Erol Kaya adında genç Tayvan’daki tah-

silinden sonra tekrar gidip oranın yerli halkıyla tanışıp küçük

çaplı fabrikaları taşımaya başladı. En son olarak da tanıdık ve

akranlarının da fikrini alıp Tayvan’dan iki fabrika getirmiş. Bir

ortak şirket kurarak onun adını “Sanka” koymuştu. Ortakları:

Murat Aksel (Karakas), Turdakın (Uvak), Celal Kahraman (Ja-

dik), Samed (Karakas). Bu da plastik eşya üretir.

7) Şerizat Doğru (Barkı). Milliyetçi bir şahıstır. Bir zaman-

lar Türkiye’de NATO’da, İzmir şehrinde görev yapmış. İngiliz-

ce biliyor. Türkiye aydınlarıyla arası iyidir. Kazakistan ile sıkı

bağı var. Bir ara Manisa şehrinde “Tarbagatay” adlı şirket ku-

muştu. Birkaç yıl sonra bu firma iflas ettiği için yön değiştirerek

deriden kıyafet dikip satan şirket kurdu. Amerika ve Almanya

gibi ülkelerle ithalat ve ihracat yapardı. Durumlara göre hareket

edip kendini geliştirdi. Bugün İzmir’in Kemalpaşa İlçesinde

geniş bir arazi almış, at bakıp kımız yapıp satıyor. Bu yönde bir

şirket kurup adını “Alaş Kımız Üretim” koymuş. Yaz aylarında

turistler çok gelir. Hatta kışın bile yeni teknolojiyle kımız yapı-

yor. Bununla kalmayıp at keser, kazı yapar. Orman içinde keçe

çadırın aynısını kendisi yapmıştır. Yemekhane, restorant ve çok

güzel konukevleri var. Turistler, Kazakistan diplomatları, gezi

yapanlar, öğrenciler ve Türkiye’yi ziyarete gelenler buraya uğ-

Page 232: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

231

ramadan dönmezler. Bu tip mekânların çalışması Kazakistan’ı

ve Kazakları tanıtmak için önemlidir.

Kazak kadeşlerimizin çeşitli alanlarda çalışıp, ilerlemeleri

ve başkalarına örnek olmaları bizi mutlu ediyor.

Türkiye Kazaklarının organize olup, ithalat ve ihracat işle-

rine girmesi halkımızın ekonomik açıdan ilerlemesine yol açtı.

Bu kişiler sadece Türkiye’de değil Kazakistan’la da bağ kurup,

orada da çeşitli işyerleri ve kurumlar açıyorlar. Mesela, “Akyol”

şirketi Öskemen şehrinde cami inşa edip, Kur’an kursu açıp

çocukları okutmaya başladı. Bundan amaç Kazak halkının dine

olan inancını kuvvetlendirmek ve dinimizi tam öğrenmesini

sağlamaktır. Arslan Tosun adlı şahıs Almatı’da Rayımbek Kö-

yü’ne kendi imkânlarıyla cami yaptırdı. Yanında ise Kur’an

kursu açılıp, çocuklar okumaya başladılar. Bu da halk için ya-

pılmış örnek teşkil edecek bir hizmettir. Şunu da söyleyeyim

Almatı’da ve diğer yerlerde Türkiye Kazakları ev satın alıyorlar.

Bununla birlikte gençlerin arasında iletişim güçlenerek evlenme

de çoğaldı. Bugün İstanbul’da Kazakistan’dan gelen 100’den

fazla gelin var. Türkiye vatandaşları arasında Kazakistan’a gidip

orada hizmet edip, evlenip orada kalanlar da az değil.

Halk için çalışacak olan, halka faydalı birlik ve beraberliği

güçlendirmek için çaba harcayan, halkı bir araya getirip, toplum

için yararlı olan işleri yapan, istikbal için hizmet eden bir kurum

olması lazım. Türkiye’mizde böylesi kurumlar çoktur. Kazak

milletinin kendi başına işi götürüp, diğer milletlerle birlik içeri-

sinde, özellikle Kazakistan’la sıkı bağlantı kurarak, Kazak top-

lumunun yine de ilerlemesi için, gençlerde ihlâs ve samimiyeti

uyandırmak için çalışacak bir kurumu, derneği olması şarttır.

Onun için “Kazak Türkleri Vakfı” kuruldu. Türkiye’deki ve

yabancı ülkelerdeki Kazaklar bu işe canla başla giriştiler.

Page 233: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

232

“Hiç yoktan iyidir” derler ya, ilkin çeşitli zorluklar, engeller

oldu. Ama yine de “Kervan yolda düzelir”. Yavaş yavaş ilerle-

yerek, amacımıza ulaştık. Bu işe gönül verenler: Orazbay Bey

(Karakas), Muhammedi Kılıç, Kulanbay Nazir, Abdulvahap

Kara (Nayman), Abdülhak İmren (Nayman), Abdülniyaz Yolcu

(Nayman), Celal İnan (Nayman), Mıngat Hacı (Karakas), Celal

Güler, Kurbanbay Kulşı (Karakas), Malik Şerefli (Bazarkul),

Toktovbay Orhan (Kalıbek), Toktovbay Toplu (Bazarkul), Salih

Uslucan (Molkı), Macit Canaltay, Aziz Altan (Şakabay) ve Da-

vut Açıkgöz vs.

Onlar bir gün bizim eve geldiler. Bütün yaptıklarını söyle-

dikten sonra “Bu işlerin başında siz dursanız” dediler. “Amaç

halkın işlerini yönetmek, zorda olana yardım ederek yetime

bakmak, okumaya fırsatı imkânı olmayanları okutmak” diye

açıklama yaptılar.

“Fikir çok güzel. Bu işi canı gönülden hemen başlamak la-

zım. Lakin ben başında durup, bu işe girişemem. İşlerim var.

Vakit ayıramam. Tabi ki destekliyorum. Yakından ilgilenece-

ğim, yardımcı olacağım. Yarı yolda bırakmayıp, sonuna kadar

gidiniz. Sonu iyi olmalı. Vakfın işlerini yürütmek de kolay de-

ğildir” dedim.

Halkın yardımı sayesinde vakıf kurulacaktı. Bu meseleyi

oylama yoluyla halletmek lazım. Halkın kararıyla “Kazak Türk-

leri Vakfı” olarak adlandırıldı. Üyesi 200’ü buldu. Sonra yöneti-

cileri seçildi. Muhammedi Kılıç başkan, yardımcısı Toktovbay

Toplu olarak seçildi. Uzun zamandır ev kiralıyorlardı. Sonra

Zeytinburnu İlçesi Yenidoğan’da beş odalı bir dükkân ve büyük

salonu olan bir yer satın almışlar. Tam yerleştiklerinde Kazakis-

tan’dan Kaldarbek Naymanbay Bey geldi. Söz alarak kurumun

kurulmasını kutladı. Ondan sonra Kazakistan ile vakıf arasında

sıkı bağ kuruldu.

Page 234: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

233

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev İstan-

bul’a geldiğinde “Kazak Türkleri Vakfı” Başkanı Fazıl Toplu,

yardımcıları Nasır Canaltay ve Kerim Engin Türkiye’deki Ka-

zakları organize edip, binlerce Kazak Atatürk Havalimanı’nda

onu büyük bir ilgiyle karşıladılar. Cumhurbaşkanı için havali-

manında iki koç kesilmiş. O sırada ben Tayvan’daydım. İstan-

bul Taksim’deki Kültür Merkezinde Kazaklar yine toplanıp,

Nazarbayev’e sıcak bir karşılama yapmışlar. Halkın böyle karşı-

layışını gören Cumhurbaşkanı teşekkür etmiş. Bu Türkiye’deki

Kazaklar için çok önemli günlerdi.

Eylül 1992’de ilk defa Dünya Kazakları Kurultayı düzen-

lendi. Yurt dışındaki Kazaklardan oluşan 33 delegasyonun ka-

tıldığı büyük Kazak Kurultayına ben de İstanbul’dan 80 kişi ile

gidip katıldım. Delegasyonda “Kazak Türkleri Vakfı” Başkanı

Davut Açıkgöz, yardımcısı Muhammedi Kılıç, Halife Altay,

Mansur Teyci, Kulanbay Nazir, Şerifhan (Sarbas), Malik Şerefli

ve Abdurahim Altay vardı. “Doğu Türkistan Derneğinden” Ab-

duvali Can, Hızırbek Gayretullah, Sapargali Kızılay, Hasan

Çakmak ve diğerleri vardı. “Ahmed Yesevi Derneğinden” İbra-

him Mutlu, Cami Avcı, Ömer Yiğit, Abutalip Çobanulı ve di-

ğerleri. Bir de Avrupa’dan Abdulvahap Kara (Azattık radyosu),

Beşir Canaltay (London, BBC), Merhaba Çalışkan, Abdurah-

man Çetin, Arslan Tosun, Abdulgaffar Çokbilen, Şerif Nayman,

Irısbay Erol ve Kabi Sümer vs kurultaya katılmışlardır. Kurul-

tayda Dünya Kazakları Birliği kuruldu. Birlik başkanı olarak

Nursultan Nazarbayev seçildi. Başkanın birinci yardımcısı Kal-

darbek Naymanbay, birliğin yönetici üyeleri olarak Delilhan

Canaltay, Mırzatay Coldasbek, Altınbek Sarsenbayev seçildi.

Kazak Türkleri Vakfı’nın kuralına göre yılda bir kere seçim

yapılarak başkan değişimi olması lazım. Mesela ilk seçimde

Muhammed Kılıç başkan seçilmişti. Bir daha ki seçimde Tok-

tavbay Toplu ondan sonraki seçimde Davut Açıkgöz bir dahaki-

Page 235: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

234

ne Şahmansur Deniz, ondan sonra Zafer Selvi, son seçimde de

Ömer Yiğit başkan oldu. Her sene başkan değiştiği gibi yönetim

üyeleri de değişerek genç yaşlı vakıf işine devam etmektedir.

Gençlerin ihlâsla çalışmasından dolayı işler çok daha ilerle-

di. İlk aldıkları binayı başka bir şirkete kiraya vererek başka bir

yerden altı katlı bina inşa edildi. Yeni binanın açılış törenine

Dünya Kazaklar Birliği başkanının birinci yardımcısı Kaldarbak

Naymanbay Bey, Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ve

Dışişler Bakanı Prof. Tansu Çiller, Kazakistan’ın Türkiye’deki

Büyükelçisi Baltaş Tursınbayev Bey, Kazakistan’ın İstanbul

Konsolosu Ercan Vays Bey, siyasi parti başkanları, bakanlar,

milletvekilleri ve başka kurumlardan temsilciler, Kazak aksakal-

larının da katıldığı büyük bir merasim oldu. O günlerde Dünya

Kazakları Birliğinin organize ettiği Dünya Kazaklarının küçük

kurultayı da başarılı geçip, 17 ülkeden temsilciler katılmıştı.

Kazak Türkleri Vakfı kurulduğundan beri Kazakistan Cum-

huriyetiyle tam anlamıyla irtibatı devam ediyor. Mesela Kaza-

kistan diplomatları ve Kazakistan sanatçıları geldiğinde sıcak

karşılayarak yardımcı oluyorlar. Vakıf başkanı ve diğerleri üc-

retsiz gönüllü olarak çalışırlar. Maaş almazlar. Bir geliri olma-

dığı için maddi açıdan birçok zorluklar yaşıyor.

Türkiye Kazaklarının İstanbul’da önemli bir kurumu daha

var, yani “Ahmet Yesevi Kur’an Kursu”. Bu sonraları büyütülüp

hizmetleri çoğalıp “Ahmet Yesevi İlim ve İrfan Vakfı” oldu. Bu

kuruluşa sadece Kazaklar değil, yerli zenginler, çeşitli müesse-

seler ve Avrupa’daki Kazaklar destek olup, maddi ve manevi

yardımda bulundular. Özellikle Abdülhak İmren, İbrahim Mut-

lu, Hoca Ahmet Hacı, Abdülniyazi Bey, Cami Avcı, Abdüssa-

med Kaya ve Murat Aksel ve diğerleri. Neticede Güneşli’deki

Kazak Kentin tam ortasında yedi katlı bina inşa edildi. Şehir

yönetimi de çok yardımda bulundu.

Page 236: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

235

Ahmed Yesevi İlim ve İrfan Vakfı sonra Aziz Mahmut Hü-

dayi Vakfıyla birleşip, tüm işleri onlara devrettiler. Onlar Türk

cumhuriyetlerinden, topluluklarından ve Moğolistan’dan öğren-

ci getirerek dini eğitim vermekteler. Onların ayrıca yaptıkları

hizmet Kazakistan’dan çocuk getirip eğitim verir ve memleketi-

ne geri gönderip camilere imam olması için ve öğrenci yetiştir-

mesi için yardım ederler.

Şu anda Kazakistan’dan 80 öğrenci eğitim almakta. Böyle-

ce bu vakıf ilim yolunda fevkalade bir hizmet yapmakta. Kaza-

kistan ile arasındaki ilişkiyi güçlendirdi. Hüdayi Vakfı’nın yurt-

dışında uluslararası şubeleri açılarak oralarda da açılan Kur’an

kurslarında çocukları okutmaktalar. Kısacası vakfın hizmetleri

daha geniş bir alana Türkiye dışına birçok ülkede yayılmaya

başladı.

Doğu Türkistan Derneği Türkiye’ye Kazak mülteciler gel-

dikten sonra kurulan Kazak Uygur Birliği’nin kurduğu bir der-

nektir. Önceleri İsa Yusuf (İsa Yusuf Alptekin) (Uygur) öncülü-

ğünde iş yapmış. Yardımcısı Osman Taştan (Kazak) idi. Sonra

İsa Efendi hastalanıp sağlık durumu kötüye gidince görevi bı-

rakmış. Onun yerine yardımcısı Osman Taştan başkan görevini

devralmıştır. Yardımcısı Abduvali Can seçilmiş. Osman Taştan

vefat ettikten sonra Doğu Türkistan Derneğinin başkanı Abdu-

vali Can oldu. Bu derneğin siyasi teşkilatlar ve basın yayın ku-

rumlarıyla özel bir irtibatı var.

İstikbal için ve hayal ettiğimiz güne ulaşmak için mücadele

etmek kolay değil. Çünkü bu siyasi bir mücadeledir. Halkımız

bunu bilmeli. Silahlı mücadele ile siyasi mücadele birbirine

benzemez. Silahlı mücadelede taraflar birbirine tüm gücüyle

saldırır, kırıp geçer, hatta birbirini öldürür ve nihayetinde biri

galip gelir, diğeri mağlup olur. Siyasi mücadeleyi ise bir ilmi

savaş diyebiliriz. Burda öyle hemen galip gelemezsin. Uzun bir

Page 237: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

236

müddet devam eder. Yani çok hızlı da değil çok yavaş da değil,

orta yolu tutarak ilerlemeye devam etmelidir. Siyasi mücadele

uzun zaman alır demem boşuna değil. Çünkü milli meseleyi

çözmek için 30-40 sene dediğin hiç bir şeydir. Mesela, bağım-

sızlığını alan ülkeler 60-70 sene sonrası amaçlarına ulaşmışlar-

dır. Biz de onlara bakarak ders çıkararak ibret alarak, siyasi

mücadeleyi sabırlılıkla, tahammül göstererek nihai sonuca ula-

şana kadar gitmemiz gerek. Şunu da iyi bilmeliyiz ki, böyle

kutsal ve gerekli mücadeleye devam edebilmek için en önemli

şey kendi kadrolarımızı yetiştirmemizdir.

Page 238: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

237

MEMLEKET İLE MÜNASEBETLER

Biz komünizme ve komünistlere karşı milletin aldığı karar

gereği Doğu Türkistan’ı savaş meydanına çevirmemek için

yurtdışına gitmeyi kabul ettik. Bizim vatanımızı terk ediş ama-

cımız yurtdışına çıkıp ticaret yapmak ya da tahta geçip, makam

mevki sahibi olmak değil. Özgür bir yere gidip, vatanımızda

yapılan baskı ve zulmü tüm dünyaya anlatmaktı105. Diğer yan-

dan gelecek için kadro yetiştirmek, çocuklara eğitim vermekti.

Böylece, geniş çaplı siyasi mücadeleyi devam ettirmekti. Vata-

nımızı komünistler zor kullanarak asker sokarak işgal ettikten

sonra, tüm kalbimizle sevdiğimiz dünkü cennet misali yurdu-

muz dikenli alana dönmüş oldu. Biz vatanımızda kan döküp,

halkı bunaltmak istemedik. Fakat biz Kuvarşa’dayken (Bar-

köl’de) General Fin De Huy’un emri üzerine Albay Talgatbek

105 Çin Yönetimi, kafasında oluşturmayı düşündüğü Doğu Türkistan’a

hâkim olma politikası doğrultusunda Mart 1950’de Doğu Türkistan’a çok

sayıda Çinli göçmen getirmiştir (Jackson, a.g.e., 1962, s. 67-68). Bununla

birlikte 1952-1953 yıllarında ise “toprak reformu” uygulanmıştır (Fu-

hsiang, a.g.t., 1973, s. 167; Alptekin İ. Y., “Temir Parda Arqasındaği

Şarqî Türkistan”, 1951, s. 23-27). Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur ve

Kazak Türkleri, Komünist Çin’in bu yeni politikalarına karşı oldukça sert

bir şeklide karşılık vermiştir. Çin Komünist Partisi reformlara karşı dire-

niş gösteren son muhafazakâr merkezlerden biri Güney Sinkiang’daki

Hoten Bölgesi’dir. Burada sürgündeki Mehmet Emin Buğra’nın takipçisi

olduğu söylenen Abdülmecid Damolla, 1954’te büyük bir ayaklanma

çıkarmıştır. Genel olarak belirtmek gerekirse Nayman Kazaklarının ve

Kereylerin çoğu Çin Komünist Partisi yönetimini kabul etmiştir. (Lias G.

, a.g.e., 1956, s. 184; Chen, a.g.e., 1977, s. 270). Buna karşılık bölgede

yaşayan Tunganlar ise hiçbir tepki ortaya koymamışlardır. Çin Komünist

Partisi’nin Doğu Türkistan’da hâkimiyetini tam anlamıyla sağladığı tarih

olarak 1954’ü söylemek uygundur. Bu tarihten sonra artık Doğu Türkis-

tan’ı kendi idari biçimleri şeklinde taksim etmeye başlamışlardır (Forbes,

Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri, 1990, s. 422). (Y.N)

Page 239: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

238

ordusuyla hayvan bakıp kendi halinde oturan halka saldırı dü-

zenledi. Bu nedenle kendimizi korumak amaçlı silah alıp düş-

mana karşı silahlı mücadele vermek zorunda kaldık.

Bu sefer düşman ordusu başarılı olamayıp, Şonjı’ya doğru

kaçtı. Bu yetmemiş gibi ordu Barköl’den tankla sivil halka sal-

dırmak için Kökserke’ye geldi. Şonjı’daki atlı birlik Olımjı’ya

kadar gidip bizi ablukaya almak istedi. Bu şekilde kömünistlerin

her şeye her yere burnunu sokmasıyla çatışma başladı. Biz cep-

he alıp savaşmadık, partizan taktiği kullandık. Başka bir deyişle

“vur kaç” taktiğiyle fırsat bulunca düşmanı püskürtüp, göçü-

müzle beraber yolumuza devam ettik. Komünistler bütün askeri

güçlerini kullandılar. Bütün yolları kapatıp, su ve pınarların

olduğu yerlere asker yerleştirdiler. Onun için yol aldıkça gücü-

müz azaldı. Buna rağmen teslim olmayıp kahraman Kazak mil-

leti karı yorgan, buzu yatak yatıp Hindistan sınırına ulaştığında

düşman birlikleri tarafında iki kez saldırıya uğradık. Yine de

geri adım atmayıp, Hindistan sınırındaki Çüçil’den 10 Ekim

1952’de üç şehit verip geçtik.

Çin komünistleri Hindistan’la olan irtibatını tamamen kesti.

Geride kalan halktan haber alamadık.

1953 yılında Kaşgar’daki Hindistan Konsolosu döndü. O da

komünistlerin halka yaptığı zulümden başka memleketimizden

teferruatlı haber getiremedi. 1952 yılında Gasköl ve Sadim’de

kalan Kazaklarla irtibat kurmak için Nurgocay Batur’la birlikte

altı kişi göndermek istedim. Hindistan silahlı güçleri bunu doğru

bulsa da hükümet kabul etmeyince bu iş durduruldu. Hindistan

hükümetinden izin alarak Doğu Türkistan Bölgesi Hükümet

Başkanı Burhan Şahidî’ye mektup yazdım. Babamla birlikte

yakalanan ev halkı ve çocukların nerede olduğunu sordum. Hiç

cevap vermedi. Türlü yollara başvurup, binbir çeşit çare aradım,

memlekete adam göndermek istesem de fırsat bulamadım.

Page 240: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

239

Türkiye Cumhuriyeti uzun süre Komünist Çin’i tanımadı.

ABD, Çin’i tanıyınca Türkiye de tanıdı. İki ülke arasında müna-

sebet başladı. Çin diplomatları Türkiye’deki Kazaklarla irtibata

geçmeye başladı. Kazakkent’e gizli gizli gelmeye başladılar. Bir

gün ben onlara:

“Bugün Türkiye’de sağcı solcular var. Bir gün Çin diplo-

matlarını birileri öldürürse, kötü olur. Bize yaklaşmasınlar.

Özellikle Kazakkent’e gelmek tehlikeli” diye uyardım. Çünkü o

günlerde Kadıl Güneş’in (Bazarkul) oğlu Abdurrahman’ı solcu-

lar öldürmüştü. Sonra onların gelişleri durdu.

Onlar yine de memleketini, akrabalarını özleyen Kazakları

imrendirip, “Memleketinize gitmek isterseniz vize vereceğiz,

kolaylık tanıyacağız. Akrabalarınızın ziyaretine gidin” gibi söz-

lerle akıl çelmeye başladılar. Nihayetinde Mansur Teyci ile Hı-

zır Uçar (Barkı) ikisi 1979 yılında Doğu Türkistan’a gittiler. O

sıralarda ben Tayvan’daydım. Onlardan sonra Enver Koçyiğit,

Celil İnan ve diğerleri memlekete gidip geldiler. Hepsi de mem-

lekette kalanların çok yıpranan yaşantılarından, durumundan

başka bir şey söylemediler. Onlardan sonra Halife Altay 1982

yılında Urumçi, Barköl, Altay ve Nori’ye gidip, akrabaları gö-

rüp, istediğimiz bilgilerle döndü. Ondan sonra gidiş gelişler

sıklaştı.

Burada Çin devletinin de akrabalarından irtibatı kesilen

halkın yakınlarıyla buluşmasına mani olmayıp, aksine yardım

ettiklerini söylemek gerekir.

Memlekette kalan akrabalarıyla buluşan millet sevincinden

uçuyorlardı. Yurtdışına çıkan Kazakların ekonomik durumları

istedikleri düzeye ulaştı. Güzel haberler peşpeşe geldi. Kazakis-

tan bağımsızlığına kavuştu. Kazaklar kıvançla gururla özgür

oldular. Mutlu bir yaşam başladı, devlet tanındı. Nursultan Na-

zarbayev, Kazakistan Cumhuriyetinin ilk cumhurbaşkanı seçil-

di. Nazarbayev’in ülkenin bağımsız olmasında, Kazakistan’ın

Page 241: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

240

gelişmesinde, uluslararası nüfuzunun artmasında katkısı ölçüle-

mez. Onun için cumhurbaşkanına teşekkür ederiz.

Günümüzde dünyanın farklı ülkelerinde çil yavrusu gibi

dağılan kardeşlerimizin atayurdu Kazakistan’la bağlantıları güç-

lendi. Bu bağlamda Dünya Kazakları Birliğinin katkısı büyük-

tür.

Allah’a şükür, bugün dünyanın hangi ülkesine gitsek de bir

Kazak ailesi bulmak zor değildir. İşte bu da sevinmek için vesi-

ledir. Bugün aslı Kazak birbiriyle bağlantı kurup mutlu mesut

yaşayıp, gittikçe iyiye gidiyor. Kazak milleti, Kazakistan’ı dün-

yanın büyüklü küçüklü devletlerine tanıtmakta. Onların arasında

Çin Halk Cumhuriyeti de var. Kazakistan ile Çin’in siyasi, eko-

nomik, sosyal kültürel alanlardaki ilişkileri her geçen gün güç-

lenmektedir. İki ülke başkanlarının resmi ziyaretleri güzel bir

geleneğe dönmüştür. Meydana gelen türlü meseleler, her iki

tarafın da anlayışla karşılamasıyla, anlaşmayla çözüm bulmakta.

Ekonomi alanında da öyle. Hava yolu, karayolu ve demiryolu

bağlantılarının genişlemesi, ticaretin gelişmesine, Kazakistan’ın

yer altı zenginliklerinin ve diğer mallarının Güneydoğu Asya

ülkelerine ulaşmasına, dolayısıyla ülke ekonomisinin kalkınma-

sına yardımcı olacağı kesin. Kazakistan’ın batısından Çin’in

batısı Doğu Türkistan’a kadar doğalgaz boru hattını döşeme

projesi gerçekleşirse, iki ülke halkına çok büyük yararı olacağı

şüphesiz.

Kazaklarda “Elli yılda toplum yenilenir” atasözü vardır.

Kader bu, doğup büyüdüğümüz atayurdumuzdan göç edip,

memleketimizden ayrılalı yarım asır geçmiş. Çin’in o zamanlar-

daki siyasetiyle bugünkü siyaseti karşılaştırılamaz. Şimdi de

orada bizim bir milyondan fazla nüfusa sahip kardeşlerimiz

yaşamakta. Bizim gördüğümüz, yaşadığımız, hatırladığımızda

korku salan, zor günleri gelecek nesilleri kurtarmak için çaresiz-

ce karla buzla mücadele edip, tarif edilemez eziyet çektiğimiz

Page 242: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

241

yolculukta başımıza gelenleri Yaradan onların başına vermesin

diye dua edelim.

Dünya Kazaklarının Almatı’da yapılan ilk kurultayında ko-

nuşmamda “İleride Kazakistan ikinci Kuveyt olacak” demiştim.

İnşallah “Toprağı zengin olanın ülkesi de zengin”, Kazakistan

Cumhurbaşkanı yakın gelecekte gelişmiş bir ülke olup, ön sıra-

da yerini alacağını ümit ediyorum. Biz aramızdaki birlik bera-

berliğimizi güçlendirip, birbirimizle olan irtibatımızı kesmeyip,

birbirimize yardım ettiğimiz sürece mutlu olma amacına ulaşa-

biliriz.

Page 243: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

242

RESİMLER

Page 244: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

243

Resim 1: Delilhan Canaltay ve eşi Nazima (2004)

Page 245: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

244

Resim 2: Delilhan Canaltay’ın babası Doğu Türkistan Hükümeti

Maliye Bakanlarından Canımhan Tilevbayoğlu

Resim 3: Delilhan Canaltay

Page 246: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

245

Resim 4: Delilhan Canaltay’ın 15 yaşında babası Canımhan Hacı (ortada-

ki) ile birlikte hac seferinde İstanbul’da (1937)

Page 247: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

246

Res

im 5

: H

ac k

afi

lesi

nin

mü (

İsta

nbu

l -1

937)

Page 248: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

247

Resim 6: Delilhan Canaltay, Parlamento üyesi (1948)

Resim 7: Delilhan Canaltay (1948)

Page 249: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

248

Resim 8: Doğu Türkistan’ın efsanevi kahramanı Osman Batur (1899-1951)

Page 250: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

249

Res

im 9

: D

eli

lan C

analt

ay b

üyük k

ahra

man O

sman B

atur

ve

Nurg

oca

y

Bat

ur

(Sağ

baş

ta k

alpak

sız)

Page 251: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

250

Resim 11: Delilhan Canaltay 1948’de Urumçi’de babası Canımhan

Tilevbayoğlu ile

Resim 10: Doğu Türkistan Hükümeti Maliye Bakanların-

dan Canımhan Tilevbayoğlu imzalı para

Page 252: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

251

Resim 12: Delilhan Canaltay’ın ağabeyi Abdülhamit’in hanımı Zada,

küçük annesi Şaken, Delilhan Canaltay’ın hanımı Nazima, onun yanında

Nurgocay Batur'un büyük oğlu İmam Ahmet Bahadır ve ön sırada çocuk-

ları (Barköl – 1949)

Resim 13: Delilhan Canaltay (İstanbul – 1970)

Page 253: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

252

Res

im 1

4:

Deli

lhan C

analt

ay P

arla

mento

üyele

riyle

(1948)

Page 254: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

253

Resim 15: Delilhan Canaltay 1968 Keşmir’de akrabaları ve Türkiye’den

gelen Halife Altay, Sultanbek Gencebek ve Enver Koçyiğit ile

Resim 16: Delilhan Canaltay, Ladak’ta Uygurlara yardımda bulunurken (1962)

Page 255: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

254

Res

im 1

7:

Deli

lhan C

analt

ay T

aiw

an’d

a U

ygur

lider

i Y

olb

arsb

ek t

araf

ın-

dan

kar

şı a

lın

ırken

Page 256: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

255

Res

im

18:

Deli

lhan

Canalt

ay

Tayvan’d

a T

ürk

iye

Kaz

ak

lid

erle

rinden

Ali

bek

Hak

im,

Ham

za U

çar

ve

Hali

fe A

ltay i

le (

1960)

Page 257: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

256

Resim 19: Hamza Uçar, Alibek Hakim, Delilhan Canaltay ve Halife

Altay (Taipei – 1960)

Resim 20: Delilhan Canaltay ve Halife Altay (Taipei – 1960)

Page 258: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

257

Resim 21: Delilhan Canaltay, Taipei’de Okuyan Kazak Öğrenciler Ara-

sında 1980

Resim 22: Göktürkler üzerine yaptığı değerli çalışmalar ile tanınan Prof. Dr.

Ahmet Taşağıl’ın Taiwan’da Çin dili eğitimi almasına yardımlarından dola-

yı Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu’nun Delilhan Canaltay’a teşekkür mektu-

bu.

Page 259: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

258

Resim 23: Delilhan Canaltay baba dostu Kırgız lider Rah-

mankul Han ile.

Resim 24: Delilhan Canaltay’ın Türkiye'ye ilk geldiğinde aldığı ve

gözü gibi sakladığı nüfus kağıdı.

Page 260: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

259

Res

im 2

5:

Deli

lhan C

analt

ay 1

982

'de

Van'a

yer

leşe

n b

aba

do

stu R

ahm

anku

l H

an'a

dünürü

Yad

anhan

Akay (

sağ

başt

a) i

le z

iyar

ette

.

Page 261: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

260

Res

im 2

6:

Deli

lhan C

analt

ay İ

stan

bu

l’da

1970 Y

ılın

da

Bat

ay H

acı, O

sman T

aşta

n,

Hac

ı H

am

za İ

nan

, S

ul-

tan K

ence

bek

, S

avutb

ay C

an v

e N

urg

oca

y B

atur

gib

i T

ürk

iye

Kaza

kla

rının

önde

gele

n ş

ahsi

yet

leri

ile

Page 262: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

261

Resim 27: Mecit Canaltay, Enver Koçyiğit, Kaynaş Gayretullah,

Halife Altay (Ayaktakiler) Delilhan Canaltay, Lokman Badeva-

noğlu ve Nurgocay Batur 1970, İstanbul

Resim 28: Delilhan Canaltay ve Hamza Uçar.

Page 263: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

262

Res

im 2

9:

Kaz

akk

ent’

te O

kulu

n A

çıl

ış T

öre

ni 197

5,

İsta

nbu

l

Page 264: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

263

Resim 30: Delilhan Canaltay Manisa Kurtuluş Mahallesinde Kulan-

bay Nazır, Halife Altay, Nurgocay Batur, Kostay Nazır, Şerif Nay-

man, Şemşerhan Şarkıcı, Maseliy Gülen gibi Kazakların ileri gelenle-

ri ile.

Resim 31: Delilhan Canaltay Dünya Kazak Kurultay’ında Prof. Dr.

Nevzat Yalçıntaş’a Kazaklar adına teşekkür plaketi sunarken (İstan-

bul-1997)

Page 265: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

264

Res

im 3

2:

Deli

lhan C

analt

ay D

ünya

Kaz

ak K

uru

ltayı

(Jez

kaz

gan -

1992)

Page 266: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

265

Resim 33: Delilhan Canaltay Dünya Kazak Kurultayı (Almatı – 1992)

Resim 34: Delilhan Canaltay Dünya Kazak Kurultayı’nda gazetecilerle

(Almatı – 1992)

Page 267: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

266

Res

im 3

5:

nya

Kaz

akla

rı C

em

iyet

i B

aşk

an Y

ard

ımcıs

ı K

ald

arbek

Naym

anbayev K

azak

ista

n C

um

hurb

aşkanı

Nur-

sult

an N

azar

bayev t

arafı

ndan v

eril

en 1

0.

Yıl

Mad

aly

ası

’nı

Deli

lhan C

analt

ay’a

tak

dim

eder

ken

(İs

tanbu

l – 2

001)

Page 268: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

267

Resim 36: Delilhan Canaltay’ın Kazakistan’ın yeni başkenti

Astana için Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’e kutlama

mektubu

Resim 37: Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in

İstanbul’da Kazak ileri gelenleri kabulü (2002)

Page 269: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

268

Res

im 3

8:

Deli

lhan C

analt

ay 2

002

’de

ln K

azak

Kuru

ltayı'n

da

1960'la

rda

SS

CB

'de

Mar

k-

sizm

i ele

ştir

diğ

i iç

in s

ürg

ün c

ezas

ına

çarp

tırı

lan v

e 1

980'd

e hür

nyaya

çık

an t

ek K

azak

ayd

ını

Mak

hm

et K

ulm

agam

bet

ov i

le.

Page 270: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

269

Res

im 3

9:

Deli

lhan C

analt

ay a

ğabeyi

Abdü

lham

it v

e kar

deş

i A

bdü

lmecit

ile

Page 271: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

270

Resim 40: Delilhan Canaltay ve eşi Nazima üç oğluyla Alihan (ayakta),

Abılayhan (sol başta), Ahyethan (ortada) (Keşmir -1968)

Page 272: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

271

Resim 41: Delilhan Canaltay büyük oğlu Alihan ve gelini Şerife ile (1982)

Resim 42: Delilhan Canaltay yeğeni Beşir Canaltay Abdülhamit oğlu ile.

Page 273: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

272

Res

im 4

3:

Deli

lhan C

analt

ay İ

stan

bu

l'da

kar

deş

i M

ecit

Can

alt

ay,

eşi,

ço

cukla

rı,

geli

nle

ri,

toru

nla

rı,

yeğ

enle

ri v

e d

iğer

akra

bala

rı i

le b

irli

kte

(1982)

Page 274: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

273

Res

im 4

4:

(Ark

adak

iler

) N

azim

a C

analt

ay,

Nas

ır C

analt

ay,

Ata

lay C

analt

ay,

Deli

lhan C

analt

ay,

Beşi

r C

analt

ay,

Ahyet

Canalt

ay,

(Öndek

iler

) M

eral

Canalt

ay,

Aygü

l C

analt

ay,

Ahm

et C

analt

ay,

Tahir

e K

ara,

Fat

ih Ö

mir

tay

Kar

a, N

urb

anu K

ara

ve

Hac

er C

analt

ay (

2004)

Page 275: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

274

Resim 45: Delilhan Canaltay yeğeni Tahire Abdülhamit kızı ve eşi Ab-

dulvahap Kara ile çocukları Fatih Ömirtay ve Nurbanu.

Resim 46: Delilhan Canaltay eşi Nazima, Şerif Nayman ve eşi ile.

Page 276: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

275

Res

im 4

7:

Deli

lhan C

analt

ay t

oru

nu Ö

mürt

ay i

le M

ayra

’nın

düğü

n t

öre

nle

rinden s

onra

ail

e efr

adıy

la

Page 277: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

276

Res

im 4

8:

Deli

lhan C

analt

ay b

üyük o

ğlu

Ali

han C

analt

ay v

e eşi

Şer

ife,

toru

nla

rı K

ubil

ay,

Öm

ürt

ay v

e eş

i

Mayra

ile

.

Page 278: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

277

Resim 49: Delilhan Canaltay Kur’an-ı Kerim okurken

Page 279: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

278

Resim 50: Delilhan Canaltay Hatıralar kitabının Kazakça ilk nüshasını bitir-

dikten sonra Almatı’da bir yayınevinde yayınlanması için Dünya Kazakları

Cemiyeti Başkan Yardımcısı Kaldarbek Naymanbayev’e yazdığı mektubu.

Resim 51: Mektubun Türkçe aktarımı.

Page 280: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

279

KAYNAKÇA

"A Strained Type Of Unity". (14 Eylül 1979). Far Eastern Eco-

nomic Review (FEER), s. 8-9.

"Islam In Kashgar". (1937). Journal of the Royal Central Asian

Society (JRCAS), XXIV (4), s. 729.

The Times (31 Mart 1950). London.

Ai-chen, W. (1940). Turkistan Tumult. London: Methuen.

Akman, M. (2010). Uyghur Immıgrants In Turkey: A Home

Away From Home (Basılmamış Yüksel Lisans Tezi). İstanbul:

Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü.

Alptekin, E. (1979, Kasım 14). “Doğu Türkistan’a Şingcang İsmi

Verilişinin 95. Yıldönümü”. Bayrak Gazetesi.

Alptekin, E. (1985). “Eastern Turkestan: An Overview”. Journal

Institute of Muslim Minority Affairs”, VI(1), s. 127-136.

Alptekin, E. (1992). Doğu Türkistan’dan Hicretimizin 40. Yılı.

Kayseri : Erciyes Dergisi Doğu Türkistan Yayınları.

Alptekin, İ. Y. (1951). “Temir Parda Arqasındaği Şarqî

Türkistan”. Millî Türkistan (LXXIV), s. 23-27.

Alptekin, İ. Y. (2007). Esir Doğu Türkistan İçin-2, İsa Yusuf

Alptekin’in Mücadele Hatıraları. (Ö. Kul, Dü.) Ankara: Berikan

Yayınevi.

Alptekin, İ. Y. (2010). Esir Doğu Türkistan İçin-1, İsa Yusuf

Alptekin’in Mücadele Hatıraları. (Ö. Kul, Dü.) Ankara: Berikan

Yayınevi.

Altay, H. (1998). Anayurttan Anadolu’ya. Ankara: Kültür

Bakanlığı Yayınları.

Anat, H. Y. (1999). “Safsatalara Cevap”. Doğu Türkistan (183-

184), s. 20-22.

Page 281: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

280

Anat, H. Y. (2003). Hayatım ve Mücadelem. (S. Yalçın, Dü.)

Ankara: Özkan Matbaacılık .

Ataman, R. (2006). Türkiye’de Yasayan Doğu Türkistan

Kökenli Uygur Türklerinin Sosyo-Kültürel Kimlikleri -

Kayseri Örnegi- (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi). Ankara:

Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Bakır, A. (2005). Doğu Türkistan İstiklâl Hareketi ve Mehmet

Emin Buğra. İstanbul: Özrenk Matbaası.

Barber, A., & Hanwell, N. D. (1939, Nisan 26). "The Emergence

Of China's Far West". Far Eastern Survey (FES), VIII (9), s. 28-

43.

Barköl Tarihi Materyali. (1952).

Barnett, A. D. (1963). China On The Eve Of The Communist

Takeover. London: Thames&Hudson.

Başaran, M. (1972). Doğu Türkistan İstiklâl Kahramanı Osman

Batur İslamoğlu (1899-1951). İstanbul Üniversitesi Edebiyat

Fakültesi Umumi Türk Tarihi Kürsüsü. İstanbul.

Beloff, M. (1953). Soviet Policy In The Far East (1944-1951).

London: Oxford OUP.

Bonavia, D. (10 Şubat 1978). "Axe Falls On A Survivalist". Far

Eastern Economic Review (FEER), s. 24.

Boorman, H. L., & Howard, R. (1967). Biographical Dictionary

of Republican China-1. New York: Columbia UP.

Boorman, H. L., & Howard, R. (1967). Biographical Dictionary

of Republican China-2. New York: Columbia UP.

Boorman, H. L., & Howard, R. (1967). Biographical Dictionary

of Republican China-3. New York: Columbia UP.

Page 282: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

281

Boorman, H. L., & Howard, R. (1967). Biographical Dictionary

of Republican China-4. New York: Columbia UP.

Bridges, F. (Temmuz 1945). "Dynamite In Sinkiang". Current

History, XI, s. 40-45.

Buğra, M. E. (1952). Doğu Türkistan Tarihi, Coğrafi ve Şimdiki

Durumu. İstanbul: Güven Basımevi.

Buğra, M. E. (1954). Doğu Türkistan'ın Hürriyet Davası ve Çin

Siyaseti. İstanbul: Osmanbey Matbaası.

Buğra, M. E. (Temmuz 1964). “Doğu Türkistan’a Dair”. Türk

Kültürü (21), s. 95-101.

Bush, R. C. (1970). Religion in Communist China. New York:

Abingdon Press.

Cable, M., & French, F. (Tarih Yok). The Gobi Desert. London:

Hodder & Stoughton.

Calvocoressi, P., & Diğ. (1953). Survey Of International Affairs

(1840-1950). London : Royal Institute Of International Affair.

Cengiz, İ. (1981). Kızıl Çin İşgalindeki Doğu Türkistan.

İstanbul: Yok.

Cengiz, İ. (1998). 1982 Çin Anayasası’na Göre Doğu

Türkistan’ın Hukukî Durumu-I. İstanbul : DTDD.

Cengiz, İ. (2005). Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti.

İstanbul: Doğu Türkistan Göçmenler Derneği.

Chen, J. (1977). The Sinkiang Story. New York: Macmillan.

Clark, M. J. (Kasım 1954). "How The Kazakhs Fled To Freedom".

National Geographical Magazine, CVI(5), s. 621-644.

Clubb, O. E. (1971). China and Russia: The “Great Game”.

New York: Columbia UP.

Page 283: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

282

Çakar, H. A. (1972). Türkistan Dramı. İstanbul: Dede Korkut

Yayınları.

Çandaroğlu, G. (2006). Özgürlük Yolu Nurgocay Baturun

Anılarıyla Osman Batur. İstanbul: Doğu Kütüphanesi.

Davidson, B. (1957). Turkestan Alive: New Travels In Chinese

Central Asia. London: Jonathan Cape.

Demir, İ. N. (1988). Xin-jiang’da Çin Politikası (Ankara

Üniversitesi Sinoloji Anabilim Dalı Basılmamış Lisans Tezi).

Ankara.

Demirağ, Y. (2014). "1755-1949 Yılları Arasında Doğu

Türkistan". Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi (3), s.

229-245.

Doğru, Ş. (2008). Türkistan'a Doğru (Türkistan, Türkiye,

Kazakistan Arasında Anılar, Düşünceler, Bilgi ve Belgeler). (A.

A. Çınar, Edt.) İzmir.

Dillon, M. (2001). Doğu Türkistan, Çin Orta Asya’sında Etnik

Ayrımcılık ve Kontrol. (H. Aktaş, Çev.) İstanbul: TDPY.

Dreyer, J. T. (1977). "The Kazakhs in China". S. Astri, & L. Noble

içinde, Ethnic Conflict in International Relations (s. 146-177).

New York: Praeger.

Dreyer, J. T. (1979). "Ethnic Minorities In The Sino-Soviet

Dispute". Soviet Asian Ethnic Frontiers, s. 195-228.

El-Kiylani, N. (Tarih Yok). Türkistan Geceleri. Basım Yeri yok:

Bürde Yayınları.

Forbes, A. D. (1984). "Ma Chung-ying". The Encyclopaedia of

lslam (Cilt V, s. 844-847). içinde

Forbes, A. D. (1990). Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri (Doğu

Türkistan’ın 1911-1949 Arası Siyasi Tarihi). (E. Can, Çev.)

Münih.

Page 284: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

283

Fu-hsiang, L. (1973). The Turkic-Moslem Problem In Sinkiang:

A Case Study Of The Chinese Communists Nationality Policy

(Ph.D thesis). New Jersey: Rutgers University.

Gayretullah, H. (1966). Osman Batur. İstanbul: Orda Yayınları.

Gayretullah, H. (1977). Altaylar’da Kanlı Günler. İstanbul:

Ahmet Sait Matbaası.

Gayretullah, H. (2003). “Osman Batur ve Millî Mücadelesi”. H.

Gayretullah (Dü.) içinde, Altay Kartalı Osman Batur (s. 7-43).

İstanbul: Doğu Türkistan Göçmenler Derneği Yayını.

Gayretullah, H. (2009). Uzaklara Balam. İstanbul: Toker

Yayınları.

Goro, O. (1942). "The Chinese Muslim Struggle In The

Northwest". Moko, IX (9), s. 14-22.

Göktürk, H. (2006). "Doğu Türkistan’dan Anadolu’ya Göçler".

Uluslararası Göç Sempozyumu (s. 130-135). İstanbul:

Zeytinburnu Belediyesi Yayınları.

Gözlek, D. (2006). “Asya’nın Kalbi Doğu Türkistan-1”.

Gökbayrak (71), s. 21-25.

Gültepe, K. (Ekim 1996). “Tutsak Doğu Türkistan ve Bitmeyen Çin

Mezalimi-I”. Türk Dünyası Tarih Dergisi (118), s. 49-56.

Hambly, G., & Diğ. (1969). Central Asia. London: Weidenfeld &

Nicolson.

Han-jen, K. (1960). The Imam's Story. Hong Kong: Green

Pagoda.

Hayit, B. (1975). Türkistan Rusya ile Çin Arasında. İstanbul.

Hayit, B. (1999, Ocak ). “Doğu Türkistan’ın Türk Dünyası’ndaki

Önemi”. Türk Dünyası Tarih Dergisi (145), s. 36-39.

Page 285: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

284

Hayit, B. (2004). Türkistan Devletlerinin Millî Mücadeleleri

Tarihi. Ankara: TTK.

Hedin, S. (1931). Across The Gobi Desert. London: George

Routledge.

Hedin, S. (1936). The Flight Of "Big Horse" The Trail Of War

In Central Asia. (F. H. Lyon, Çev.) New York: E. P. Dutton.

Hedin, S., & Diğ. (1945). History Of The Expedition In Asia

(1927-1935) (Cilt II). Stockholm: Elanders Boktryckeri

Aktiebolag.

Heissig, W. (1941). Das Gelbe Vorfeld: Die Mobilisierung der

Chinesischen Aussenlander. Heidelberg: Kurt Vowinckel Verlag.

Hogg, G. (1945). I See A New China. London: Victor Gollancz.

Hudson, A. E. (1938). Kazakh Social Structure. New Haven :

Yale UP.

İlkul, A. K. (1997). Çin-Türkistan Hâtıraları (Şanghay

Hâtıraları). (Y. Gedikli, Dü.) İstanbul: Ötüken Yayınları.

Jackson, W. A. (1962). The Russo-Chinese Borderlands.

Princeton, New York: D. Van Nostrand Company.

Kai-shek, C. (1970). Soviet Russia in China: A Summing Up At

Seventy. New York: Farrar, Straus And Cudahy.

Kalkan, M. (2007). "Sovyetler Döneminde Kazakların Göç

Hareketleri ve Anadolu’da (Altay Köyü’nde) İskân Edilişleri".

TÜBAR, XXI, s. 123-141.

Karahoca, A. (1960). Doğu Türkistan Çin Müstemlekesi.

İstanbul: Fakülte Matbaası.

Kesici, A. K. (Şubat 2003). “Doğu Türkistanlı Kazak Türklerinin

Türkiye’ye Göçünün 50. Yılı Münasebetiyle-I”. Türk Dünyası

Araştırmaları Tarih Dergisi (194), s. 17-22.

Page 286: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

285

Khan, M. R. (1963). Islam in China. Delhi: National Academy.

Krader, L. (1963). Social Organization Of The Mongol-Turkic

Pastoral Nomads. The Hague: Indiana UP.

Kul, Ö. (2008). “Doğu Türkistan Kazakları Arasında İlk ve Tek

Kadın Vali: Hadıvan Hatice Hanım (1897-1963)”. D. D. Alan, &

Diğerleri (Dü) içinde, İslam Öncesinden Çağdaş Türk

Dünyasına Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu’na Armağan (s. 533-

548). İstanbul.

Kul, Ö. (2009). Osman Batur ve Doğu Türkistan Millî

Mücadelesi (1911-1955) (Basılmamış Doktora Tezi). İstanbul.

Kurban, İ. (1992). Şarki Türkistan Cumhuriyeti (1944-1949).

Ankara: TTK.

Lattimore, O. (1935). “Chinese Turkestan Or Sinkiang”. The

China Year Book (s. 36-44). içinde Shanghai.

Lattimore, O. (1950). Pivot of Asia: Xinjiang And The Inner

Asian Frontiers Of China And Russia. Boston: Little, Brown &

Co.

Lattimore, O. (1962). Studies In Frontier History Collected

Papers 1928-1958. London: OUP.

Lias, G. (1973). Göç. (M. Çağrı, Çev.) İstanbul: Boğaziçi

Yayınları.

McMillen, D. H. (1979). Chinese Communist Power And Policy

In Xinjiang (1949-1977). West Wiev: Colorado & Folkestone.

Mei, Y. P. (1940). "Stronghold Of Muslim China". Asia, XL, s.

658-660.

Millward, J. A. (2007). Eurasian Crossroad, A History of Xin-

jiang. New York : Columbia University Press .

Page 287: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

286

Mingulov, N. N. (1963). "The Uprising In North-West Sinkiang

(1944-1949)". Central Asiatic Journal (CAR), II (2), s. 181-195.

Moseley, G. (1966). A Sino-Soviet Cultural Frontier: The Ili-

Kazakh Autonomous Chou. Cambridge: Harvard UP.

Myrdal, J. (1979). The Silk Road: A Journey From The High

Pamirs And Ili Through Sinkiang And Kansu. (A. Henning,

Çev.) New York: Pantheon Books.

Norins, M. R. (1942). "The New Sinkiang: China's Link With The

Middle East". Pacific Affairs, 15 (4), s. 457-470.

Norins, M. R. (1944). Gateway To Asia: Sinkiang: Frontier Of

The Chinese Far West. New York: The John Day Company.

Nyman, L. E. (1977). Great Britian And Chinese, Russian And

Japanese Interest In Xinjiang (1918-1934). Malmö: Esselte

Studium.

Oraltay, H. (1975). Hürriyet Uğrunda Doğu Türkistan Kazak

Türkleri. İstanbul: Türk Kültür Yayını.

Pu-sheng, M., Ping-yen, M., & Li-sheng. (2006). Lishi shang de

Xinjiang. Urumçi: Yayınevi Yok.

Robertson, F. (1 Şubat 1948). New York Times.

Roerich, G. N. (1931). Trails To Inmost Asia Five Years

Exploration With The Roeric Central Asian Expendition. New

Haven: Yale University Press.

Rossabi, M. (1975). China And Inner Asia: From 1368 To The

Present Day. London: Thames & Hudson.

Sadri, R. (1984). “The Islamic Republic of Eastern Turkestan: A

Commemorative Review”. Journal Institute of Muslim Minority

Affairs, V (2), s. 294-319.

Page 288: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

287

Selvi, Z., Teyci, M., & Kara, A. (1996). Kazakların Doğu

Türkistan’dan Anadolu’ya Göçü ve Osman Taştan. İstanbul:

Kazak Türkleri Vakfı Yayını.

Sheng, L. (2006). Çin’in Xin-jiang Bölgesi Geçmişi ve Şimdiki

Durumu. (X. Xinyue, Çev.) Urumçi: Kaynak Yayınları.

Shih-ts'ai, S. (1958). "Red Failure In Sinkiang". A. S. Whiting, &

S. Shih-ts'ai içinde, Sinkiang: Pawn or Pivot? (s. 149-301). East

Lansing: Michigan UP.

Tanrıdağlı, E. (Temmuz 1993). “Çin Komünist Partisi’nce

Yazdırılıp, Neşrettirilen “Uygurların Kısaca Tarihi”nin Hiçbir

İlmî Kıymeti Yoktur”. Doğu Türkistan’ın Sesi (38), s. 8-10.

Taşağıl, A. (1997, Nisan ). "Esaretteki Son Türk Yurdu". Tarih ve

Medeniyet (37), s. 21-24.

Tien-fong, C. (1975). A History Of Sino-Soviet Relations.

Westport: Greenwood.

Togan, A. Z. (1947). Bugünkü Türkili (Türkistan) ve Yakın

Tarihi (Batı ve Kuzey Türkistan) (Cilt 1). İstanbul: Arkadaş.

Toprakoğlu, A. D. (1997). İsa Yusuf Alptekin’in Hayatı ve

Mücadelesi (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi). İstanbul :

Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Tuna, A. (2012). Doğu Türkistan’da Asimilasyon ve Ayrımcılık.

İstanbul: İHH İnsani Yardım Vakfı.

Tuncer, T. (2015). "Bir Halk Kahramanı Osman Batur".

Cappadocia: Journal of History and Social Sciences (5), s. 183-

203.

Tuncer, T. (2015). 1949-1964 Yılları Arasında Doğu

Türkistan’da İstiklal Mücadelesi ve Türkiye’ye Yapılan Göçler

(Basılmamış Doktora Tezi). Manisa: Celal Bayar Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Page 289: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

288

Tümtürk, S. Ö. (2 Ağustos 2017). “Mehmet Emin Buğra”.

http://www.gokbayrak.com. adresinden alındı

Türkistan Şehitleri. (1969). İstanbul: Doğu Türkistan Göçmenler

Cemiyeti Yayınları.

Vahidi, H., & Uyguri, S. (1991). Dr. Mesut Sabri Baykozi

Hakkındaki Doğrular ve Hakikatler. (G. P. Baykozi, Çev.)

Almatı: Yayınevi Yok.

Vakar, N. (1935). "The Annexation Of Chinese Turkestan". The

Slavonic and East European Review, XIV (40), s. 118-123.

Whiting, A. S. (1958). "Soviet Strategy In Sinkiang (1933-1949)".

A. S. Whiting, & S. Shih-tsai içinde, Sinkiang: Pawn or Pivot? (s.

1-148). East Lansing: Michigan UP.

Wiens, H. J. (1963, Aralık). “The Historical And Geographical

Role Of Urumchi, Capital Of Chinese Central Asia". Annals of the

Association of American Geographers, 53 (4), s. 441-464.

Yarkın, İ. (1965). “Doğu Türkistan Göçmenleri İle İlgili Bazı

Meseleler”. Türk Kültürü Dergisi (38), s. 61-65.

Yücel, M. U. (2013). “Yakup Bey”. Diyanet İslam Ansiklopedisi

(DİA) (Cilt 43, s. 277-278). içinde Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı.

Zakenuli, T. (2003). “Çin Kaynaklarında Osman Batur ve Doğu

Türkistan Cumhuriyeti”. H. Gayretullah içinde, Şehadeti’nin 52.

yılında Altay Kartalı Osman Batur (M. Kırımlı, Çev., s. 44-63).

İstanbul: DTGD Yay.

Page 290: ~· Altaylardan Göç ~ ÇETİN ZAMAN ZORGÜNLER...ma ve kaynak eserler de yayınevimiz tarafından Türk okuruna sunulacaktır. Altay Yayınları’nın Kalender Yayınevi markaları

Türkiye Kazaklarının göç önderlerinden Delilhan Canaltay 90 yıllık hayatında birçok tarihi olaya şahitlik etmiştir. 1937'de daha 15 yaşındayken babası Canımhan Tilevbayoğlu ile birlikte hacca gitmiş ve hac yolunda İstanbul'da bulunmuştur. Karaköy'de hac yolcularıyla çekildiği fotoğrafı yıllar sonra Türkiye'ye geldiğinde bulmuştur.

Doğu Türkistan'ın efsanevi kahramanı Osman Batur'un bağımsızlık mücadelesinde en yakınında olanlardan biriydi. Hatta Altay valisi olduğu zamanlar Osman Batur'un kendi isteğiyle ona dini konularda dersler de verdi. Canaltay bu büyük kahramanı şöyle tanımlıyor: "Osman Batur sıradan bir insan değildi. Doğuştan yetenekli, zeki biriydi. Beş vakit namazını eda ederdi. İslam'a sadık bir adamdı. Daha önce devlet işlerinde görev almasa, bu alanda tecrübesi olmasa da, idari işlerde müthiş bir yeteneği vardı. İleri görüşlü, derin düşünen, sorumluluğunu aldığı işi sonuna kadar götüren tam bir yiğitti."

1992'de Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'in davetlisi olarak katıldığı 1. Dünya Kazak Kurultayı'nda Dünya Kazakları Cemiyeti'nin Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. Kazaki­stan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev tarafından Kazak halkına yaptığı hizmetlerinden dolayı 2001'de 10. Yıl Madalyası ile ödüllendirildi.

Askeri okulda eğitim alarak albay rütbesine kadar yükselen Delilhan Canaltay din alanında büyük alimlerden ders almıştı. Ka­zakların maneviyat önderlerinden Halife Altay'ın ilk Kazakça Kur'an-ı Kerim mealine yazım aşamasında katkılar sağladı.

Kazakça, Türkçe, Uygurca, Arapça, Farsça, Çince, İngilizce ve Rusça gibi çok sayıda dil bilen Delilhan Canaltay 15 Ocak 2012'de İstanbul'da Güneşli'de kendisinin kurucusu olduğu Kazakkent'teki evinde vefat etti.

www.kalenderyayinevi.com

ISBN: 978-605-67304-2-9

111111111111111111111111 9 786056 730429 il ! :.ı

I!I .