96

Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

  • Upload
    others

  • View
    13

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’
Page 2: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’
Page 3: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’
Page 4: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’
Page 5: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

ARI ÖNOKUL - ARI İLKOKULU - ARI ORTAOKULU - ARI ANADOLU LİSESİ - ARI FEN LİSESİ

(3-6

yaş)

BAŞARININ ÖN ADIMIYaşamboyu öğrenme, sadece bir merak ile başlar...

Beceri temelli eğitim anlayışımız ve bilim eğitimi projelerimizle 21. yüzyılın bireylerini yetiştiriyoruz.

www.ariokullari.k12.tr/ariokullari /AriOkullari /ariokullari

Çukurambar Mah. Öğretmenler Caddesi No: 16 Çankaya - ANKARA Tel: 0 312 286 85 85 (pbx) • Fax: 0 312 286 85 94

Tüm okulöncesi öğrencilerine yeni öğretim yılında başarılar dileriz.

Page 6: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

10

30

34

18

22

14

38

10 HİKAYELER GÜZELDİR

14 RÖPORTAJ: ANIL BAYER

18 TEKNOLOJİ VE ÇOCUK

22 İŞ YAŞAMINDA KOÇLUK

24 SANAT VE TASARIM USTALIKLA BİRLEŞİRSE

28 SOĞUĞA KARŞI DOĞAL MÜCADELE

30 TEKNOLOJİ VE İNSAN

34 ROTAMIZ LEIPZIG ALMANYA

38 BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA İLİŞKİN KANUN

42 TEKNOLOJİK BİR NOSTALJİ

Yayın Sahibi:Arı Eğitim Öğretim Tesisleri

Sanayi Ticaret A.Ş adına Sıtkı ALP

Genel Yayın Yönetmeni: Ali Güleç

Sorumlu Yazı İşleri: Elif Şanlı

Editör: Seda Tarman

Haber Koordinatörü: Cihan Aydos

Reklam Satış Sorumlusu: Duygu Akın

Hukuk Danışmanı:

Coşkun Samancı

Finans Sorumlusu:

Nurullah Çelebi

Dijital Yayın:

Deha Çaman

ISSN 2148-9106

Yayın Türü:

Süreli Yayın - 3 Aylık

Dili:

Türkçe - İngilizce

Yayın İçeriği:

Ticari, İktisadi, İlmi, Siyasi, Akademik

Katkıda Bulunanlar: Anıl Bayer, Aslı Karaboğa Cömertpay, Burcu

Aksongur, Burcu Kocatüfek Özyılmaz, Coşkun Samancı, Deniz Kutlu, Ece Akkuş, Elif Güliz Bayram, Elif Koca, Gürhan Kara, Keiko Belir Yarar, Nurullah Çelebi, Onur Bayer, Özlem

Gülşen Tarhan, Senem Çetin Ulusoy, Serkan Gül, Cumhure Boran

Dağıtım: Kurye eliyle

Dergi ve Kapak Tasarım: Turuncu Creative

Baskı:Turuncu Creative

Cevizlidere Mah. 1288 Sok. No: 1/7 Çankaya - ANKARA

Tel: +90 312 285 70 20www.turuncucreative.com

Basım Tarihi:

Ekim 2016

Yönetim Yeri:

Öğretmenler Caddesi Çukurambar Mah.

16/A 100. Yıl - ANKARA

Tel: +90 312 286 85 85

Fax:+90 312 286 85 94

Okur önerileri ve yorumlar için:

[email protected]

Yazıların hukuki mesuliyeti röportaj

sahiplerine ve yazarlarına aittir.

Yayımlanan yazı ve fotoğraflar derneğin ve

yazarların izni olmadan kullanılamaz.

Türk dilbilgisi yazım kuralları Turuncu

Creative tarafından uygulanmıştır.

09sayı

içindekiler

24 28

Page 7: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

44

70

52

48

66

5862

54

44 HAYDİ ÇOCUKLAR TİYATROYA..

PEKİ, HANGİ OYUNA?

48 SOSYAL FOBİ

52 SIKA SIKA AĞZIMIZDA KALMADI BİR DİŞ

54 ÇOCUĞUM İÇİN HANGİ SPOR

58 EVİ HEP YANIMIZDA TAŞIMAK

62 KÖPEKLER SİZİN DOSTUNUZ,

KORUYUCUNUZDUR.

66 DÜNDEN BUGÜNE CUMHURE BORAN

70 KREDİ KULLANILAN KONUTA ÖDENEN

KDV GERİ ALINABİLİR

72 GELENEKSEL BAL GÜNÜ

72

Page 8: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

[email protected]İTÖR EDITOR

Merhaba,

Sanırım hepimiz için unutulmaz bir yaz yaşandı. Çocuklarımıza derin korku, gençlerimize endişe, büyüklerimize üzüntü veren, ülkemiz için tedirgin olduğumuz, siyasetten sıyrılıp bastığımız toprakların derdine düştüğümüz bu tarihi dönemde yazılabilecek çok konu varken her şerde bir hayır vardır umuduyla önümüze bakmamız gerektiğine inanıyorum.

Günlerce konuşuldu, gazeteler okundu, televizyonda aynı görüntüler defalarca izlendi bütün bu yoğunluğun içinde aklımda kalan başlık ‘whats up darbesini, facetime bitirdi’ oldu. Yani devir fazlasıyla değişti, teknoloji her alana imzasını attı. Jenerasyon farklılıklarından bahsederken aklımızda hesapladığımız yıl farkı eskiden 18 yıl iken artık 5 yıla düştü. Kullandığımız bütün elektronik aletlerin dört ayda bir yenisi çıkarken, kelime dağarcığımızda yabancı kelimelerle doldu. Aplikasyon, bit, byte, linux, html, javalar havalarda uçuşurken her şey dokunmatik her şey olabildiğince üç boyutlu ve grafik ağırlıklı oldu.

‘Eskiden telefon uzaktakileri yakınlaştırırken artık aynı masadakileri uzaklaştırıyor‘ cümlesi günümüzde atasözü haline gelmek üzereydi ki, oda yalan oldu bir telefon binlerce kişiyi bir araya getirmeyi başardı. Teknoloji bu kadar içimizdeyken bu sayımızda da dosya haberimiz olsun istedim. Yazarlarımızın da desteği ile yazdığımız araştırmamızı keyifle okumanızı dilerim.

Her yazımda eğitimin öneminin altını çizmeye çalışıyorum. Ülkemizdeki okuma yazma oranı ilkokul, lise, lisans veya yüksek lisans mezuniyet oranlarını, okuyan kız öğrenci oranı, çalışan kadın oranı, işsizlik oranı gibi cümleleri okurken çok klişe geliyor ancak bu rakamlar dünya konjonktüründe ülkemizin yerini belirliyor. Ülkemizinde üyesi olduğu bir geliştirme teşkilatı olan OECD(Organization for Economic Co-operation and Development)’nin son Türkiye raporlarına göre ilk, orta ve lise seviyesindeki öğrenci başına yapılan harcamalar 2008 yılından beri %63 oranında artırılmasına rağmen hala standartların altındayız. Emek, çaba var ama sonuca ulaşamıyoruz. Çünkü eğitim sadece nicel değil aynı zaman da nitelikli de olmak zorundadır. Eğitimde niteliği de insan unsuru sağlayacağı için öğrenci-öğretmen-veli-okul yönetiminin bir arada etkili ve verimli çalışması gerekmektedir. Nitelikli eğitim de eğitmenlere de gerekli

hizmet içi eğitimlerin düzenli olarak verilmesi ve bu sürecin sürdürülebilir olarak yaşanması gerekmektedir. Tüm bu nitel ve nicel parametreler bir araya geldiğinde sarf edilen emeğin karşılığını alarak ülkece ihtiyacımız olan eğitim seviyesine ulaşacağımıza eminim.

Dosya konumuz olan teknoloji tabi ki eğitim alanında da faydaları ve zararları ile yer almış durumda. Eğitim teknolojileri nedir? Eğitim teknoloğu neler yapar? Eğitimde teknoloji amaç mıdır, araç mıdır? Sorularının cevaplarını dosya haber de detaylı bir şekilde anlatacağım.

Özenle hazırladığımız 8.sayımız aslında 2 yılımızı tamamladığımızı gösteriyor. Arımed Yönetim ve Denetim Kurulu ayrıca sizlerin desteği ve onlarca mezunumuzun makaleleri ile doldurduğumuz sayfalarımızı baskıdan sonra ekibimle birlikte okurken ve sizlere ulaştırırken yaşadığımız gurur ve mutluluk tarif edilemez. Bugüne kadar yazıları ile bizi destekleyen tüm mezun yazarlarımıza emekleri için okurlarımıza da değerli yorumları için gönülden teşekkür ederim. Doğum günümüz kutlu olsun. Beelife’ın sürekliliğini sağlamak için yazılarınızı, olumlu olumsuz düşüncelerinizi, güzel anılarınızı bizlerle paylaşmanızı istiyoruz. Business network de bulunmak, yazar ağacımızın bir dalı olmak ve sayfalarımızda yer almak için [email protected] adresinden bize ulaşabilirsiniz.

Bu sene 33.yılını yaşayan Arı Okulları için gurur verici bir yıl daha yaşanıyor, okulumuz mezun ettiği ilk mezunlarının 25.yılını kutladı. Eylül ayında ARIMED’in okulumuzla birlikte düzenlediği Geleneksel Bal Günü’nde 91 mezunlarımızın 25.yıl, 96 mezunlarımızın 20.yıl ve 2006 yılı mezunlarımızın da 10.yılları diploma töreni havasında keyifle kutlandı. ARIMED’in desteklediği ve dönem sorumlularının organize ettiği 20.yıl balolarının mezunlar arasındaki iletişime bir ivme kazandırdığını düşünüyorum. 93 mezunları ile başlayan bu anlamlı geleneği 2017’nin ilk çeyreğinde 1997 mezunları da devam ettirecek. Arı Fen Lisesi ve Arı Lisesi olarak tüm 97 mezunları Facebook ‘97 Arı Lisesi ve Arı Fen Lisesi 20.yıl’ adlı gruptan gelişmeleri izleyebilirler.

Kışın çok fazla vakit ayıramadığım için kitap okuma keyfini yazın yaşayanlardanım. Okuduklarımın içinde sağlık alanındaki tavsiyem, Tıpta Çaresizlik ve 30 Günde 10 yıl başucunuzda durabilecek kitaplardan. Doğan Cüceloğlu’nun

Page 9: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’ adlı kitaplarını okuyabilirsin. Lüset Khen Fins‘in ‘Hasta Bakıcı’ romanı da kan bağımız olmayan ancak ihtiyaç doğrultusunda aynı evi paylaşmak zorunda olduğumuz bakıcıların gözünden anlatılmış sürükleyici bir roman…

Değerli yazarlarımızla keyifle hazırladığımız yeni sezonun ilk Beelife‘ını keyifle okumanız dileğiyle,

Sevgiyle kalın.

Hello,

I think, we all had an unforgettable summer.

In that historical period which strikes fear to our children, causes anxiety and sorrow among teenagers and senior citizens, also makes us feel worried about our country, get free of the politics and struggle for our lands, I believe we should take the road for the future within the light of a saying “every cloud has a silver lining”.

It was talked for days, newspapers were read and same scenes were watched on TV again and again. But the only headline which remained in my mind is “facetime ended the WhatsApp coup”. Briefly, time has changed a lot, internet put its signature under all areas. While talking about generation gaps, the rate has declined from 18 years to 5 years. While all the technological equipments are replaced by the newer ones in every four years, our vocabulary set has been packed with foreign words. While the words of “application, bit, byte, Linux, html and java” are everywhere, everything has become touch-operated, 3D and graphical. We used to tell that while the telephone helps the ones away draw closer, it also makes the ones at the same desk far from each other. Nevertheless, the telephone made it possible to gather people. As we are so much involved with technology, I would prefer you to know about it in this volume. With the help of our writers, I wish you an enjoyable reading.

I always emphasize the importance of education in my all articles. Reading about the literacy rate including primary school, high school and graduate programmes, also the rate of girls attending school, employed women and the unemployed rate seems like cliché. However, these rates defines the position of our country in the world’s conjuncture. According to the latest reports of OECD of which our country has a membership also, although the expenses on per student of primary and secondary schools has been raised by %63 since 2008, we are still below the standards. There is a great effort but we can’t come through because education has to be not only qualified but also quantitative. Since the factor of human-being provides qualification in education, student-parents and the school principle need to work together effectively. Also, in qualified education, necessary job-training should be given to the teachers and this process should be sustainable when all this qualified and quantative parameters come together, I’m sure that we’ll reach the educational level that we need as a country by getting in return for the great effort.

The technology, which is our subject in the folder, of course has taken a place with its advantages and disadvantages in education. What are educational technologies? What does an educational technologist do? Is technology a tool or an object in education? I’ll answer the questions in detail in the folder news.

Our 8th issue that we have prepared with great care shows that we have completed our second year. As being Arımed Management and Supervision Committee the pride and the happiness we have is indescribable when we read and transmit the pages to you after publishing them that are full of the articles of our graduates. We sincerely thank all graduated authors for all the efforts and our readers’ valuable comments which have been made until today. Happy birthday to us. To ensure the continuity of BeeLife, we would like to share your posts, positive and negative thoughts and good memories with us. You may contact us at [email protected] in order to be connected with our business network and become a branch of the writer tree to exist in our pages.

We are experiencing a proud year of Arı Schools which is celebrating its 33rd year, this year. Our school celebrated its first graduates’ 25th year. On traditional Bee Day, which was organised by our school and corporation of ARIMED, the 91 graduates’ 25th year, 96 graduates’ 20th year and 2006 graduates’ 10th year has been celebrated in a graduation atmosphere with pleasure. I think, 20th year proms, which have been supported by ARIMED and organised by the “period responsible group”, gave acceleration to the communication among graduates. Also the graduates of 1997 will carry on this meaningful tradition which started with the graduates of 1993. As Arı Science and Arı Anatolian High Schools, all graduates of 1997 can follow all the developments on the group of Facebook called !Arı Anatolian and Science High Scholl 20th Year 1997’.

Since I can’t find time in winter, I’m the one who enjoys reading a book in summer. Among the books I’ve read, my advice in medical is <Tıpta Çaresizlik> and <30 Günde 10 Yıl>. They are the ones that can be a reference book. If you think Doğan Cüceloğlu analyse the feelings and behaviours of Turkish people, you can read his books named <Başarıya Götüren Aile> and <İletişim Donanımları>. Lüset Kohen Fin’s novel <Hasta Bakıcı> is an escapist work narrated by the core workers with whom we do not have a blood tie but have to live in the same house…

We prepared the new season’s first BeeLife with our esteemed authors in high spirit. We wish to enjoy reading.

Stay with love.

Seda TARMANARIMED Genel Sekreteri

ARIMED Secretary General

www.arimezunlari.org.tr 07

Page 10: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’
Page 11: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Yeni sayımızdan tüm Arı mezunlarına ve takipçilerimize merha-ba…

Yakın zaman öncesinde gerçekleştirdiğimiz Geleneksel Bal Gü-nümüze teşrif eden tüm dönem mezunlarımıza katılımlarından dolayı tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Dört yüz civarında me-zunumuzun katılımıyla başarılı bir Bal Günü’nü geride bıraktık. Mezuniyetlerinin 10, 20 ve 25. yıllarını tamamlayan mezunla-rımız mezuniyetlerinin anısına birer hediye ile ödüllendirildiler. 1997 mezunlarının da 2017 yılı liseden mezuniyetlerinin 20.yılı olacak ve umuyorum ki büyük bir organizasyon ile bir kutlama gerçekleştirecekler.

Dergimizin mezunlarımız dışında da takipçilerinin olduğunu bil-mek bize ayrı bir gurur ve sorumluluk veriyor zira takip edilen bir dergi olmak bizleri daha da yaptığımız işe motive etmektedir. Mezunumuz olmayan ancak dergimizi çeşitli mekânlarda takip eden okuyucularımızdan yaptığımız bu çalışmadan dolayı gurur verici övgüler de almaktayız. Bu vesile ile bizimle yaşamlarını, başarılarını ve güzel anılarını paylaşan Arı mezunlarımıza şük-ranlarımı sunmayı borç biliyorum. Müthiş bir organizasyon ve çalışma sonucu ortaya çıkan dergimiz hepimize ait ve hepimiz-den bir şeyler taşıyor olması ayrı bir haz vesilesidir. Aynı meslek

gurubundan mezunlarımızın birbirleriyle tanışmalarına öncülük eden meslek grubu toplantılarımıza devam edeceğiz. Yakın za-man içerisinde gerçekleştirdiğimiz toplantımıza umuyorum ki bir yenisini daha ekleyeceğiz.

Yeni eğitim ve öğretim yılı başladı, öğretmen öğrenci ve okul per-sonelimize başarılı, huzurlu ve sağlıklı bir dönem geçirmelerini di-liyorum. Bu sürecin sonunda üniversite sınavına girecek olan lise son sınıf öğrencilerimize de hayallerini gerçekleştirdikleri bizleri gururlandırdıkları sonuçlar almalarını diliyor kendilerine güven-diğimizi bilmelerini istiyorum.

Bu sayımızdan önceki sayımızdan bu yana ülkemiz ciddi süreçler içerisinden geçmek durumunda kaldı ve maalesef çok olumlu sonuçlar çıkmadı. Bu süreçlerin kısa süre içerisinde aşılacağına, coğrafyamızda savaşların en kısa sürede biteceğine inanıyorum. Gelecek günlerin hepimize barış, sağlık ve mutluluk getireceğine olan tam inancım ile tüm mezunlarımıza ve takipçilerimize esen-likler diliyorum.

Dergimizin çıkmasında emeği geçen tüm dostlarımıza, yazıları ile gönül bağı kurmamıza katkı sağlayan tüm mezunlarımıza teşek-kür ederim. En nihayetinde dünyanın dört bir yanında bulunan ARI mezunlarımıza gönül dolusu selam ve sevgilerimizi dergimiz vasıtası ile iletiyorum. Hepinizle gurur duyuyorum, yollarınız her daim açık olsun.

BAŞKANIN MESAJI [email protected]

Ali GÜLEÇ Arı Okulları Mezunlar Derneği

Başkanı

www.arimezunlari.org.tr 09

Page 12: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

YAŞAM

10

Page 13: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Hikayeler güzeldir, masallar kadar ger-çek üstü olmasalar da… Kimi zaman bizi alır bir yerlere götürürler, kimi za-man da sandıklara saklayıp unuttukla-rımızı ortaya çıkarmaya vesile olurlar. Ben de belki bir şeylere vesile olur diye bir hikaye ile başlamak istedim yazıma.

Gri bir gündü o gün sanki birazdan yağmur başlayacaktı da henüz zamanı gelmemiş gibiydi, pusuda bekliyordu bulutlar. Trafikte ışık kırmızıdan yeşile dönüyor, sonra yine kırmızı oluyordu. Merve trafikte beklemekten sıkılmış bir radyo istasyonundan diğerine geçip duruyor, bir yandan da etrafa bakını-yordu. İki araç ilerisinde yaşlı bir kadın sırayla arabaların camlarına vuruyor, biri olmadı mı diğerinde şansını de-niyordu. Kadın temiz görünümlüydü, elinde bir torbası vardı, 70 yaşlarınday-dı. Merve aklında kadının para isteyen-lerden biri olabileceğini geçirdiği sıra-da sağ camını tıklattı kadın. Bir şeyler söylüyordu Merve’ye ama kimin umu-rundaydı ki ne söylediği, niyeti belliydi zaten. Merve çantasından bozuk para-ları aldı ve kadına vermek üzere camı araladı. Kadın camın açılmasıyla para istemediğini yükünün ağır olduğunu ve sadece yolun karşı tarafına geçmek istediğini söyledi. Merve önce duyduk-larını anlayamadı, anlamlandıramadı sonra tanımadığı bir kadını ne kadar

yaşlı olsa da bu zamanda nasıl güvenir de arabasına alırdı? O elindeki torba-dan bir şeyler çıkartabilir, Merve’ye zarar verebilirdi. Saniyeler içinde ne-redeyse bütün komplo teorileri aklın-dan geçti, bu sırada yaşlı kadın arabaya binme isteğiyle kapının önünde öyle bakıyordu genç kadına. Merve tüm bu düşünceler karşısında birden kapıyı açtı ve kadını arabaya aldı.

Kadınla aralarında neredeyse 50 yaş vardı. Yaşlı kadın marketten bir şeyler almış evine giderken yükü biraz ağır geldiği için yorulmuştu. Onun insanlık anlayışına göre birinden yardım iste-mek çok normaldi. İstediği şey sadece yolun karşı tarafındaki evine gitmekti.

Yaşlı olduğu için gücü tükenmişti ve bi-risi onu arabasıyla yolun üzerinde olan evine bırakabilirdi. Bunda sakıncalı ne olabilirdi ki? Kendisi de bir başkasına aynı şeyi yapardı, yardım ederdi çünkü etmemesi için nasıl bir gerekçe olabi-lirdi bunu anlayamazdı. O insanların birbirine güvendiği, sevip saydığı, yar-dım ettiği bir dünyada büyümüştü, ço-cuklarını öyle bir dünyada yetiştirmişti. İyi insan olmuş, iyi insan olmayı öğret-mişti. Sonradan ne değişmiş olabilir-di? İnsanlar büyüdüğü dünyaya neden ihanet etmeye başlamıştı?

Merve elindeki paraları çantası-na atarken yaşlı kadından defalarca özür diledi, oysaki kadın bu özürle-

HİKAYELER GÜZELDİR…

6 Mayıs 1979, Ankara doğumlu olan Elif Koca, ilkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Özel Arı Okulları’nda tamamladıktan sonra Başkent Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklam bölümüne girdi. 2005 yılında bu bölümden mezun olan Elif Koca, Securitas Güvenlik Hizmetleri’nde İletişim Uzmanı olarak çalışmaktadır.

Elif KOCA 1997 [email protected]

Fotoğraf: Gamze SARIKOCA

www.arimezunlari.org.tr 11

Page 14: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Time has changed. Confidence decreased, everybody is a liar and cheater, and all of us have pathetic stories. So, did our parents teach us to be human? Could we protect innate goodness? When we became the victims of bad people’s dictate? Make happy, be happy. Karma… Do good. And good will come to you.

rin hiç birini duymuyor, sürekli genç kadına onu arabasına aldığı için teşekkür ediyordu. Herkes kendi dünyasındaki muhasebedeydi…

Hayat ve içindeki muhasebeler… Eksiler, artılar, günahlar, sevaplar, iyilikler, kötülükler ve akıldan geçen sorular…

Benim aklımdan bir dolu şey geçiyor. Mesela;

En son kimi mutlu ettiniz? Peki ya hiç tanımadığınız birine en son ne zaman yardım ettiniz?

Kendinize hiç teşekkür ettiniz mi?

“iyi ki varım”, “iyi varsın” cümlelerini ne kadar söylüyor veya duyuyorsunuz?

Ne sıklıkta iyi bir şeyler yapıyoruz?

Tamam, zaman değişti, güvenler azaldı, herkes yalancı, her-kes dolandırıcı, herkesin acıklı bir hikayesi var. Tamam var.

Varsa var, biz kendi hikayemize baksak daha doğru olmaz mı? Bize göre iyiyse, doğruysa, biz inandıysak ve o yüzden bir şeyler yapmak için yola koyulduysak gerisi de bizi bağ-lar. Yere düşmüş bir kadının elinden tutup kaldırmak, yolda baygın yatan bir adamın yanına gidip yardımcı olmak, ışıkta durup para isteyen çocuğa para vermek… Ya da bırakalım yerde kalsın, baygın yatsın, başka arabaların camına vurma-ya devam etsinler. Nasılsa ya dolandırıcıdır, ya numaracı… Eee, hayat bize bunu öğretti. Peki, annelerimiz, anneannele-rimiz, dedelerimiz, babalarımız bize insan kalmayı öğretme-di mi? İçindeki iyiliği korumayı ve ona göre yaşamayı öğret-medi mi? Biz hangi ara kötü insanların diktelerinin kurbanı olduk?

İyilik yap iyilik bul derler, mutlu et mutlu ol. Karma işte Ya da ne ekersen onu biçersin hesabı da diyebiliriz. Velhasılıke-lam güzel şey insanın ektiğini biçmesi

Sevgi ve saygılarımla…

YAŞAM

12

Page 15: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

LYS SONUÇLARINA GÖRE

DERECELERİMİZİLK 1000’DEKİ

Köklü, çağdaş, iddialı ve öncü eğitim kurumu kimliğiyle çok yönlü ve her açıdan donanımlı bireyler yetiştiren Özel Arı Okulları TEOG, LYS ve CAMBRIDGE Sınavları ile başarısını bir kez daha tescilledi.

ARI’DA BAŞARI BİR GELENEKTİR

TÜRKİYE 8.si

TÜRKİYE 11.si

TÜRKİYE 12.si

TÜRKİYE 21.si

TÜRKİYE 27.si

TÜRKİYE 30.su

TÜRKİYE 37.si

TÜRKİYE 46.sı

TÜRKİYE 48.si

TÜRKİYE 55.si

TÜRKİYE 58.si

TÜRKİYE 60.sı

TÜRKİYE 74.sü

TÜRKİYE 75.si

TÜRKİYE 78.si

TÜRKİYE 79.su

TÜRKİYE 88.si

TÜRKİYE 110.su

TÜRKİYE 134.sü

TÜRKİYE 141.si

TÜRKİYE 230.su

TÜRKİYE 252.si

TÜRKİYE 326.sı

TÜRKİYE 330.su

TÜRKİYE 350.si

TÜRKİYE 356.sı

TÜRKİYE 377.si

TÜRKİYE 385.si

TÜRKİYE 416.sı

TÜRKİYE 420.si

TÜRKİYE 456.sı

TÜRKİYE 457.si

TÜRKİYE 466.sı

TÜRKİYE 470.si

TÜRKİYE 498.si

TÜRKİYE 513.sü

TÜRKİYE 520.si

TÜRKİYE 603.sü

TÜRKİYE 623.sü

TÜRKİYE 636.sı

TÜRKİYE 637.si

TÜRKİYE 647.si

TÜRKİYE 666.sı

TÜRKİYE 687.si

TÜRKİYE 753.sü

TÜRKİYE 778.si

TÜRKİYE 802.si

TÜRKİYE 810.su

TÜRKİYE 824.sü

TÜRKİYE 835.si

TÜRKİYE 851.si

TÜRKİYE 852.si

TÜRKİYE 856.sı

TÜRKİYE 859.su

TÜRKİYE 885.si

TÜRKİYE 899.su

Öğrencilerimizi ve öğretmenlerimizi kutlar, başarılarının devamını dileriz.Özel Arı Okulları olarak 2016-2017 eğitim öğretim yılının tüm ülkemiz için sağlıklı, mutlu ve başarılarla dolu geçmesini dileriz.

CAMBRIDGE SINAVLARINDA TÜRKİYE GENELİNDE REKOR BAŞARICambridge English Assessment 2016 sonuçlarına göre;

Young Learners Sınavlarına (Starters, Movers, Flyers) katılan 368 öğrencimiz özellikle konuşma becerileri ile öne çıkmıştır.

KET sınavına katılan 68 öğrencimizden 22’si üstün başarı belgesi, 23’ü onur derecesi alırken 23’ü de başarıyla geçmiştir.

PET sınavına katılan 65 öğrencimiz %57 olan PET Türkiye ortalamasının üzerine çıkarak, %87,8 ortalama ile büyük bir başarıya imza atmıştır.

FCE sınavına katılan 14 8.sınıf öğrencimiz ise %87,5 ortalama ile %44 olan Türkiye başarı ortalamasının çok üstünde başarı göstererek “Arı”da aldıkları nitelikli eğitimin farkını göstermişlerdir.

www.ariokullari.k12.tr/ariokullari /AriOkullari /ariokullari

Çukurambar Mah. Öğretmenler Caddesi No: 16 Çankaya - ANKARA Tel: 0 312 286 85 85 (pbx) • Fax: 0 312 286 85 94

Page 16: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

RÖPORTAJ

14

Page 17: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

11 Temmuz 1982 doğumlu olan Anıl Bayer, ilkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Özel Arı Okulları’nda tamamladıktan sonra Bilkent Üniversitesi Elektrik - Elektronik Mühendis-liği bölümünü bitirdi. Telesis Telekomünikasyon Sistemleri A.Ş.’de Ar-Ge Bölümü Şefi olarak görev yapan Bayer’in Fantastik kurgu ve çocuk edebiyatı üzerine romanları bulu-nuyor. Anıl Bayer evli ve bir çocuk babası.

Anıl Bayer 2000 Mezunu

Sizinle daha önce çalışma olanağımız oldu. Anlatım biçimi-niz ve üslubunuz BeeLife yazarları tarafından biliniyor. Sizi tanımayanlar için kendinizden bahseder misiniz?

BeeLife’ın ilk sayılarında yer almaktan şeref duydum. Aynı ölçek-te devamında katkı sağlayamamaktan da üzüntü duyuyorum. Lisans öncesi tüm eğitim ve öğrenimimi Arı ile tamamladım. Li-sans hayatımda mühendislik disiplini edindim. Ama samimi bir cevap olacak -ki evim saydığım bu kurumda daha azı saygısızlık olur- aslen bir hayalperestim! Bir hikaye anlatıcıyım; kimilerinin sadece hayal ürünü dediği yerlere ve gerçek olmadığına inandığı kimselere ait hikayeleri anlatırım. Dinleyenleri başka diyarlara götüren ve daha önce bilmedikleri halklarla tanıştıran ve hayal etmeye dahi cesaret edemedikleri maceraları yaşatan hikayeler. Pek tabi benim de bir hikayem var ve emin olamamakla beraber böyle başladığına inanıyorum: Gür ve kıvırcık saçlı, sesiyle taşa hükmedecek kadar kudretli ve en iyi heykeltıraşları dahi kıskan-dıracak kadar karakterli bir anlatıcının hikayeleriyle; yeni yeni tanıyordum hem kendimi, hem ayak bastığım dünyayı ve daha da fazlasını... Hikayeci’nin içime işleyen sesinden, başka diyar-lara ait hikayeleri dinliyordum. Daha önce çok azının gittiği ve artık unutulmuş diyarlara ait hikayeleri. Uzunca bir zaman din-ledim anlatıcıyı, keyifle, korkuyla ama hep inanarak... O kadar çok dinledim ki, bir zaman sonra artık ben yürümeye başladım bu diyarlarda ve uzunca bir zaman yürüdüm, döndüğümde an-latacak hikayelerim ve daha fazlası olacağı kadar; zaman zaman kısa ziyaretlerim olmuyor değil ama usta Bay Baggins’in dediği ve daha güzelinin söylenemeyeceği gibi hissediyorum; “Gittim ve döndüm!”.

Kitap yazmak düşünüldüğünün aksine oldukça zor bir uğ-raş. Bir taraftan günlük hayatın dertleri, bir taraftan aile yükümlülükleri, bir taraftan iş yaşamı… Yazmak için nasıl zaman buluyorsunuz?

En çok sorulan sorulardan biri bu! Kesin bir cevabım var: Daha çok kahve ve daha az uyku.

Peki, yazmak sizin için bir eğlence mi oluyor? Sizi dinlendiri-yor mu, yoksa bir külfet, bir sorumluluk mu oluyor bazen?

Dinlendiriyor kesinlikle. Başka bir evrende yaşamak gibi. Sanırım bu hissi daha önce yazmamış birine anlatmanın en kolay yolu; kendini sonuna kadar kaptırdığın bir sinema filminde yaşadığını düşünmektir. Filmin hem senaristi, hem sanat yönetmeni hem

Bir hikaye anlatıcıyım; kimilerinin

sadece hayal ürünü dediği yerlere

ve gerçek olmadığına inandığı

kimselere ait hikayeleri anlatırım.

Dinleyenleri başka diyarlara

götüren ve daha önce bilmedikleri

halklarla tanıştıran ve hayal

etmeye dahi cesaret edemedikleri

maceraları yaşatan hikayeler.

Page 18: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

de oyuncusu olduğunuzu düşünün. Alternatifler sonsuz!

Uyandıran serisi nasıl doğdu? İçeriği nedir? Neden tek ki-tap değil de üçleme?

Uyandıran henüz anlatılmamış bir hikaye! Okuyucunun seçim-leriyle şekillenecek, dev bir maceraya dönüşecek bir hikaye. Aslında bir “oyun kitabı”, henüz okuduğu ilk cümlede “Okuyu-cuyu” hikayenin kahramanı yapan ve doğrudan okuyucunun gördüğü, gezdiği yerleri ve konuştuğu kişileri tasvir eden bir anlatıma sahip. Prens Kazansmar’la “Okuyucu”, aslında bir okuyucu değil, bir “oyuncu” olduğunu anlayacak ve kendisine sunulan bu yepyeni dünyada kendi vereceği seçimlerle daha önce kimsenin yaşamadığı bir macerayı yaşayacak.

Tüm hikayeler birine/birilerine anlatılmak için yazılır; sanırım ben de bu hikayeyi 2010 yılında doğum günü yaklaşan sev-gili yeğenim Kuzey’e anlatmak için, ona doğum günü hediye-si olsun diye yazdım. Ama bu fikir benden çıkmadı, yani tabi kendi irademle yazdım ama bu fikri kafama eken sevgili eşim Ceyda’dır. Kendisi hikayenin kurgusal yapısını denetledi ve sal-lantıda olan hiç bir düşünceye izin vermeyerek bu denli inanıl-maz olan macerayı “yaşanmış” ve “gerçek” kıldı. Inception’dan Cobb’un sözüne inanıyor musun: “Bu adamın aklına ektiğimiz fikir her şeyi değiştirebilir!” Her şeyi değiştiremese de hayal edenlere ve etmek isteyenlere başka dünyaları gösterecek bir kapıyı aralayacağına inanıyorum.

Kitap bir üçleme. Gençlik, yetişkinlik ve yaşlılığı; benimle be-raber büyümesi için üç kısımda anlatılan bir hikaye olsun is-tedim.

Peki, ilk kitabınıza ilgi nasıldı? Yeterince okunduğunu dü-şünüyor musunuz? Geri dönüş nasıl oldu?

Tek baskı yapıldı ve tümü kısa zamanda tükendi. Ondan son-ra bana iş düştü diyebiliriz. Her hafta yeni baskının ne zaman olacağıyla ilgili sorular, ikincisinin ne zaman çıkacağıyla ilgili si-temlerle dolu bir süreç başladı. İlk kitabın zamanı vardır derler. Haklılar! Benim için bu sözün farklı bir gerçekliği olsa da ya-zılmış her satırın okuyucuya verilmiş bir söz olduğunu öğretti!

Hep söylenir ya “bizim ülkemizde bilim yok ki kurgusu ol-sun”, “Türkler bilimkurgu yazamaz”, “yerli bilimkurgu ilgi görmez” diye bir anlayış var. Bu konuda siz ne düşünüyor-sunuz?

Anlattığınız karşı tarafın anladığı kadardır! Yazdıklarınız için de bu geçerli. Sen araştırırsın, zamanını ve hatta senelerini harcar-sın, kurgunu öyle bir bilim üzerine oturtursun ki on yıllar sonra senin yazdıklarından ilham alan birileri çıkar, bilim insanı olur ve hayal ettiklerini gerçeğe dönüştürür. Bunun milletle ilgisi yok, elbette yazarlar ve yazılıyor da! Ama realite çok başka! 90%’ı bilimin “b”sinden korkan bir toplumla iç içeyiz, ne kur-gularsan kurgula zemininde yatanları anlayacak bilgi olmadığı sürece anlayamazlar, anlaşılamaz! İnsanın doğasında olan şey-se anlamadığından uzak durması. Bir süre daha yalnız kalacağız gibi geliyor!

Aslında son zamanlarda sinemada BK yükselişte… Bu BK edebiyatına da yansıyor mu? Türkiye’de ve Dünya’da du-

rum nasıl? Sanki fantastik romanlar daha çok ilgi görüyor gibi…

Fantastik öğeleri ön plana çıkartmış, bilimi ilkokul seviyesin-de kurgulamış, gişede inanılmaz başarılar yakalayan A sınıfı sinema filmleri başka bir konu. Elbette onların kitapları veya satış anlamında başarı yakalamış kitapların sinema yapımları da “maddi” açıdan başarılı sayılmalıdır! Bunların yanında -en önemlisi- günümüzde bir çok filozofun cevap aradığı “yapay zeka” üzerine fevkalade yapımlar sahneleniyor. Bilimi felse-feyle birleştirmiş muhteşem yazarların konferansları, kitapları edebiyatta yükselip, tepe yapıyor! Evet, ilgi çok ama bu ikisini birbirinden ayırmak lazım.

Uyandıran serisini bilimkurgu türüne mi, yoksa fantastik türe mi dahil edebiliriz?

Fantastik bir roman! İçimizde bulunduğumuz gerçeklikle an-latılamayacak bir evreni kurgularken bilimi kullanmak yanlış olurdu! Bu romanda okuyucu bastığı zemini fantezileri üzerine kurmalı. Asla gidemeyeceği bir dünyayı sadece hayal edebildi-ği için, beynimizin bu muhteşem yeteneği sayesinde gerçeğe dönüştürebilmeli.

Neden yazar olmak yerine hikaye anlatıcısı olarak anılmak istiyorsunuz?

Daha etkileşimli bir anlatımı tercih ettiğim için. Fantazyanın büyüsü gibi, yazdıklarımın da yapraklardan akmasını, dans ederek nefes aldığımız dünyada seslere dönüşmesini istedim. Okuyucuyu daha önce eşine az rastlanır bir üslupla yakalamak ve ateş başında, gecenin karanlığında dinlediğimiz hikayeler-den birini dinlemesini arzuladım. Bir yazar olarak değil, o ate-şin başında onlarla oturan, bir kaç kadeh bir şey içen ve çatallı sesimle hikayeyi anlatan o adam olmak istedim.

RÖPORTAJ

16

Page 19: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Kitapların en arka sayfasında bir kez “son” yazar, sizin ki-tabınızda yanlış saymadıysam 6 tane “son” yazısı var. Bu nasıl olabiliyor?

Uyandıran daha ilk başlarda okuyucuyu içine alıp, onu kendi macerasını yaşaması için sarı sayfaların arasına gizli organik bir evrenin içerisine çekiyor. Okuyucunun ana karakter olduğu bir maceraya ve seçimler yaparak gidişatı değiştirecek bir hika-yeye. Eğer oyun oynuyorsanız tabiatında beklenmedik sonla-ra da hazırlıklı olmanız yatar. Uyandıran sizi bu farklı sonlara hazırlıyor.

Kitabın okuyucuya göre ilerlemesi pek rastlanılan bir du-rum değil. Nereden kaynaklandı bu fikir?

Hikaye okuyucuyu ana karakter olarak alıyor içine! O radde-den sonra kimse kimseyi bağlayamaz. Hele ki hayal etmek üzere kurulu bir romanda! Bu; düşünce özgürlüğü olan bir ül-kede tüm düşünürlerin parmaklıklar ardında olması gibi olmaz mıydı!

Kitabınız tavsiye edilmesi oldukça zor bir kitap, çünkü hikaye okuyucunun seçimlerine göre ilerliyor. Bu bir risk değil mi?

Söylemek istedikleriniz, hayalleriniz için yapmamanız gere-kenler vardır. Bu benim hayallerimin ötesi. Eğer riskleri al-masaydım “göreli başarı” sözcükleriyle dans etseydim, hayal ettiğim gibi olmazdı!

243. sayfada “devam edecek” ibaresi ile okuyucu bekle-meye başladı. Ne zaman son bulacak bu bekleyiş?

Bu en zor soru! Her hafta en az bir kere cevaplamak zorunda olduğum bir soru! İlk baskısı tükenmiş bir kitabın neden ikinci baskısı yapılmaz? Sanırım bu sorunun cevabını bilen biri varsa ikinci kitabın ne zaman geleceğini de biliyordur! Diğer yandan 10k basılan bir kitap, sadece 3. 4. baskı yazılsın diye markalar arasında alım satımla tüketiliyor. Tüketmek üzere kurulu dü-zende kalıcı şeylerden korkuluyor!

Zaman ayırıp sorularımıza cevap verdiğiniz için çok teşek-kür ederiz. Serinin diğer kitaplarını sabırsızlıkla bekliyoruz.

Evimde hissettiğim bu röportajla beni onurlandırdınız, teşek-kür ederim.

www.arimezunlari.org.tr 17

Page 20: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

TEKNOLOJİ

ÇOCUKVE

SAĞLIK

18

Page 21: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

İçinde bulunduğumuz teknoloji çağının hayatımızı kolaylaştırdığı bir gerçek fa-kat bununla birlikte, bir takım sorunlar-la da artık günümüzde karşı karşıyayız. Uzun saatler meşgul olduğumuz cep telefonu, tablet, televizyon veya elekt-ronik oyunlar çağımızın kaçınılmaz zo-runlulukları gibi gözükse de, bağımlılık yapıcı etkileri güçlü, bu durum hem biz-ler hem de çocuklarımız için bağımlılık yaratabiliyor. Teknolojik aletler (Cep telefonları, i–phone, i–pad, TV, elekt-ronik oyunlar) ve internetin çocukla-rın eğitiminde büyük yararları olduğu kadar, duygusal ve fiziksel zararlarının da olabileceği bilinmektedir. Çağımı-zın en güçlü kitle iletişim kaynağı olan bilgisayarlar ve internetin, öğrencilerin eğitiminde büyük yararları olduğu bir gerçektir. Özellikle ödev ya da yeni bir konunun araştırmasını yaparken büyük kolaylıklar sağlamaktadır. İnternet sa-yesinde çocuklar, elektronik posta ve sohbet odaları aracılığıyla yeni dostluk-lar kurmakta, WEB sitelerinde gezinerek yeni bilgiler edinebilmekte, okul proje-lerine yeni materyaller bulabilmektedir. Yararı ve çekiciliği bu kadar açık olan in-ternet, aynı zamanda çocuk yönünden bir takım olumsuzlukları, hatta tehlike-leri de beraberinde getirmektedir.

‘Teknolojik bağımlılık’ denilen tanım-lamada çocuk gittikçe zamanını söz konusu teknolojik aletlerle geçiriyor ve giderek toplumsal yaşamdan kaçma, içe kapanıklık, bu aletleri kullanması engellendiğinde aşırı tepkiler verme gibi belirtiler psikolojik travmanın yarattığı etkiler arasında sayılabiliyor. Bu grup çocuklarda depresyon, otizm, dikkat eksikliği ve bipolar bozukluk sıklıkla bir-likte görülebiliyor.

Teknoloji akıllıca kullanıldığında, hem

bizler hem de çocuklarımız için ina-nılmaz bir bilgi ve gelişme kaynağıdır. Çocuklarımıza sosyal bazı davranışla-rı, paylaşmayı, uzlaşmayı öğreten pek çok eğitici programın ve uygulamaların varlığını da elbette yok sayamayız. Tek-noloji bu kadar hayatımızın içindeyken, bunun bir ihtiyaçtan öte bir alışkanlık halinde de dönüşmesi çok olası. Örne-ğin son yıllarda İngiltere’de birkaç çocuk vakada IPad bağımlılığı tanısı konuldu. Artık yurtdışında kliniklerde teknoloji bağımlılığı bölümleri açıldı. Teknolojik gelişmeler hayatımızı kolaylaştırırken sağlığımız için de bir tehdit unsuru ha-line dönüşebiliyor. Bu tehdit çocukla-rımız için daha fazla çünkü teknolojik cihazlar henüz olgunlaşmamış beyin dokulara sahip olan çocukları, mikro-dalgaları 10 kat daha fazla içine hapset-tiğinden dolayı yetişkinlere göre 10 kat daha fazla olumsuz etkiliyor bizlerin sa-dece yetişkinliğinde tanıştığı bu cihazlar ile çocuklarımız küçüklükten beri büyü-düğü için onları bekleyen tehliken daha büyük. İlerde bu çocuklarda şuan ortaya çıkan sağlık problemlerinin daha sık olu-şacağına ise kesin gözüyle bakılıyor.

Çocuklarda teknoloji bağımlılığı yaşı düşüşe geçti

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verile-rine göre Türkiye’de bilgisayar kullanma yaşı ortalama 8 oldu. Cep telefonu kul-lanma yaşı 10’a düşerken, her 10 çocuk-tan 9’unun televizyon izlediği belirlen-di. TÜİK araştırmasına göre, Türkiye’de 6-15 yaş arası çocukların yüzde 60,5’i bilgisayar, yüzde 50,8’i internet, yüzde 24,3’ü cep telefonu kullanıyor.

Yapılan istatistiklere göre 6-15 yaş grubu çocukların interneti kullanma amaçları; % 84,8 ile ödev veya proje,

% 79,5 ile oyun oynama, % 56,7 ile araştırma-bilgiye ulaşma, % 53,5 ile sosyal medya ağlarına katılma şeklin-de sıralanıyor. Cep telefonu kullanım amaçları ise; % 92,8 ile ilk sırayı konuş-ma alırken, % 66,8 ile oyun oynama, % 65,4 ile mesajlaşma, % 30,7 ile interne-te girmek şeklinde belirtiliyor.

Teknolojinin insan sağlığına etkisi

Günlük hayatın her alanına giren tek-nolojinin bizde yarattığı etkilerin far-kında mıyız? Özellikle de çocuklarımız-da sebep olduklarını yeterince biliyor muyuz? Sanırım bu yazımdan sonra çocuğunuzun eline her telefon, ipad ve-rişinizde aklınıza geleceğim. Teknolojik cihazların psikolojik ve anatomik olarak sağlığa olan zararları bizler tarafından her geçen gün dile getiriliyor. Ancak daha da tehlikelisi teknolojik cihazla-rın yaydığı elektromanyetik dalgaların sağlığa zararları. Bu konunun yeterinde dile getirilmediğini söylemek mümkün. Çünkü bizleri bekleyen tehlike gerçek-ten bilinenden çok daha büyük.

Burada dikkati hamilelere çekmek is-terim ki kullandıkları cihazların yaydığı elektromanyetik dalgaların karınların-daki bebeklere de zararlı etkileri günü-müzde kanıtlanmış durumda.

1. Fiziksel etkiler:

• Çocuklarda duruş ve iskelet, hareket eksikliğinden kaynaklanan bir takım

Aslı Karaboğa Cömertpay, 30.09.1979 tarihinde Ankara’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Arı Okulları’nda tamamladı. Arı Fen Lisesi’nden mezun olduğu yıl, çocukluktan beri hayali olan doktorluğa adım atarak, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdi ve 2003 yılında buradan mezun oldu. İş yaşamına Bayındır Hastaneleri Söğütözü’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı olarak devam eden mezunumuz evli ve Zeynep Derin isminde bir kız çocuk annesi. Zeynep Derin, Arı Okulları’nda eğitimini sürdürüyor.

Aslı KARABOĞA CÖMERTPAY 1997 Mezunu

www.arimezunlari.org.tr 19

Page 22: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

kas-iskelet sistemi problemleri görü-lebilir. Fiziksel gelişim olumsuz yönde etkilenebilir.

• Fazla miktarda radyasyon alımı beyin gelişmine ve hücre yenilenmesi bozar.

• Görme ve kırma kusurları görülebilir.

• Özellikle ilk 2 yaş, beynin üç katına çıktığı en hızlı gelişme dönemidir. 21 yaşına kadar hızlı büyüme evresinin de-vam ettiği bu süre içerisinde fazla elekt-romanyetik etkileşimin dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğüne yol açabildiği çeşit-li çalışmalar ile gösterilmiştir.

• Elektromanyetik alan yaratan bu ci-hazların yatak odalarında bulunması uyku kalitesini de bozduğu için çocuğun fiziksel gelişimi de negatif yönde etki-lenmektedir.

• Yapılan araştırmalar aşırı teknoloji bağımlılığının obeziteyi körüklediğini, hastalıklara zemin oluşturduğunu be-lirtmektedir.

• Dünya Sağlık Örgütü (WHO) cep telefonun kanser ve beyin tümörüne neden olduğunu 2007 yılındaki rapo-runda açıklamıştır. 12 yaşından küçük çocukların cep telefonu kesinlikle kul-lanmaması gerektiği, 13-20 yaşındaki çocukların ise sadece acil durumlarda kullanabileceği bu raporda vurgulan-mıştır. Özellikle cep telefonu ile altı da-kikadan fazla konuşulduğunda risk daha da artmaktadır.

2. Psikolojik etkiler:

• Zamanının çoğunu teknolojik aletlerle geçiren çocuklarda bir süre sonra ‘’Tek-nolojik bağımlılık ‘’oluşabilmektedir. Bu davranışsal bir bağımlılıktır. Teknolojik bağımlılık, pasif (TV bağımlılığı) ya da aktif (Bilgisayar bağımlılığı) olarak ikiye

ayrılmaktadır. Bağımlılıkta başlangıçta “biraz” olan oran, farkına varmaksızın “çok” haline gelebilmektedir. Bu konu-da bazı çocuklar daha yatkındır. Ekran başında giderek daha fazla zaman ge-çirme, içe kapanma, göz teması kurma-ma, daha çok ve sık bağlantıya geçme veya cihazı kullanma isteği, toplumsal yaşamdan izolasyon, tekrarlayıcı beden hareketleri yapma (ileri geri sallanma, parmakları gereksiz yere oynatma, dön-me) engellenildiğinde aşırı tepki ve si-nirlenme, yaşıtları ile iletişimi koparma bağımlılık işaretleri olarak sayılabilir. Bu grup çocuklarda depresyon, otizim, bipolar hastalıklar, dikkat eksikliği gibi psikolojik hastalıklar da sıklıkla görül-mektedir.

• Televizyonda şiddet görüntülerini faz-laca izleyen çocukların, bir süre sonra bunları hayatın kabul edilebilir bir par-çası olarak algıladıkları belirtildi. Birçok araştırma, şiddet mesajları veren filmle-rin çocuklarda korku davranışında artışa neden olduğunu göstermiştir. Ayrıca saldırganlık ve şiddete karşı duyarsızlaş-ma gibi olumsuz etkileri de bilinmekte-dir.

• Çocukların birbirlerine empati yapma, hoşgörü ve tolerans, çözüm üretme gibi becerilerinin gelişmesine engel olabil-mekte, agresif bir kişilik yapısına sahip olabilmektedirler.

3. Sosyal etkiler:

• Sanal dünyadaki ilişkilerle, gerçek iliş-kiler arasındaki fark, çocuklar tarafın-dan tam olarak ayrılamayabilir. Fiziksel kimliklerini açıklamadan, sohbet odala-rında dolaşmanın tehlikesi, ileri yıllarda gerçek sosyal hayattan çekilme davra-nışları ile kendini gösterebilir.

• Gerçekte içe dönük biri internetle kendine güven duygusunu destekleye-cek arkadaşlar edinebilir. Uzun süre in-ternette chat yapan çocukların gerçek hayatta arkadaş edinme sıkıntısı çektiği

araştırmalarla saptanmıştır. Hatta bir ankette internette gezinirken çocukların kendilerini nasıl hissettikleri soruldu-ğunda en çok “yalnız” cevabı alınmıştır. Bu yalnız çocuklar, giderek toplumda iletişim sıkıntısı yaşamakta, topluma karşı olumsuz duygu ve düşünceler içine girmektedir.

• Ayrıca yine bir araştırmada, aşırı in-ternet kullanan çocukların daha az ki-tap okudukları saptanmıştır ki bu da kültürel açıdan gelişmekte olan çocuğu olumsuz yönde etkilemektedir.

Kullanım süreleri ne olmalı?

Elbette ki kendimizin bile sık sık kullan-dığı bu teknolojik cihazlardan çocuk-larımızı tamamen izole edebilmemiz oldukça zor ama çeşitli düzenlemeler ve kurallar ile bunun süresini biz ebeveyn-ler kontrol altına alabiliriz. Amerikan ve Kanada Pediatri Dernekleri teknolojik aletlerle 0-2 yaş arasındaki çocukların hiç temas etmemesi gerektiğini belirtir-ken, 3-5 yaş arasındaki çocuklar için bu süreyi günde 1 saat, 6-18 yaş arasındaki çocuklar içinse günde 2 saat olarak sı-nırlandırmaktadır.

0-2 yaş: Bu yaş grubunda hiç önerilmi-yor. Yapılan araştırmalar 1 yaş altında günde 2 saatten fazla televizyon sey-reden veya ekran başında sabit duran çocukların dil gelişiminin diğer çocuk-lara oranla 6 kez daha geride olduğunu saptamıştır.

2-5 yaş: Bu yaştaki çocukların zaman-larını oyunlara ve sosyalleşmeye ayır-maları daha eğitici olmaktadır. Bu yaş arasındaki çocukların sadece 1 saat te-levizyon izlemeleri önerilir. Ancak anne babaların şiddet sahnesi içermeyen programlar özellikle çizgi filmlerle sınır-landırmaları ve mümkünse kendilerinin de çizgi filmin içeriğine hakim olmaları önerilir.

6-11 yaş: Okuma ve ödevlere harcanan zamanı kısıtlamaması açısından bu yaş çocuğun televizyon seyretmesi veya internete girmesi sıkı bir şekilde kont-rol edilmelidir. Bu yaş grubu çocukla-rın günde 1-2 saatten fazla televizyon seyretmesinin okul başarısını, olumsuz etkilediği bilinmektedir. Bu yaş grubun izleyeceği programlar da önemlidir. Ai-leler, bu yaş grubuna yönelik kaliteli programları (doğa ile ilgili programlar,

SAĞLIK

20

Page 23: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

durum komedileri gibi) aramak zorun-dadırlar. Bu yaş çocuklarının izleyeceği programlarda “saldırganlık” asgariye indirilmeli ve “hayali yönü” olduğu dik-katlice vurgulanmalıdır.

Anne babalar neler yapmalı?

• Öncelikli olarak çocukların ilgi alan-ları konusunda ebeveynler bilgi sahibi olmalıdır. Çocuklarla daha çok iletişim halinde olmak ve onların ilgi duydukları alanları takip edip bilmek ev içi güven ortamını sağlamlaştırır. Bu durum aile tarafından denetim ve gözetimi kolay-laştırır. Çocukla kurulan sağlıklı iletişim saat ayarlamaları ve teknolojiyi kullan-mada getirilecek kurallar konusunda da fayda sağlar.

• Ailede teknoloji bağımlılığı çocuğa da bunu öğretir. Ebeveynler çocuklarına rol model olduklarını unutmamalı ve ilk önce kendileri iş dışında uzun saatler teknolojik aletlerle ilgilenmemelidir.

• Çocuklar sanal ortamlar, şifreler ve güvenli internet kullanımıyla ilgili okul desteğini de alarak bilgilendirilmelidir.

• Şiddet içerikli programların izlenme-mesi, bu konuda ailelerin dikkatli olması ve eleme yapması, bu tarz oyunların sa-tın alınmaması konusunda dikkat gös-terilmelidir.

• Bilgisayarın ortak kullanım alanında bulunması çocukların teknolojik alet-leri sınırlı kullanmaları konusunda anne ve babanın denetimi altında olmalarını sağlar. Aile böylelikle kullanım sırasında ve sonrasında gözlemleme yapabilir. Aile içinde birden fazla birey, aynı bilgi-sayarı kullanırsa, çocuk sırasını bekleme gibi sosyal becerilerini de geliştirecektir.

• Aile ile birlikte dışarıda geçirilecek za-man ve çocukların herhangi bir spor da-lına teşvik edilmesi, kitle iletişim araç-larına olan ilgiyi azaltaır ve sosyalliği artırır.

• Çocuklarımızla kuracağımız güçlü aile ve arkadaşlık bağları sanal ortamdaki paylaşımın gerçek hayattaki paylaşım-larımızın yerine geçemeyeceğinin ona en güzel cevabıdır.

• Çocukları teknolojiden uzak tutmak bu konuda yapılacak hatalardan biridir. Unutmayın, yasaklar her zaman ilgi çe-ker. Uygun süre ve içerik belirlendiğin-

de çocuğunuz güvenli bir şekilde doğru bilgiye ulaşabilir. Yaşa uygun kurallar belirlenmeli, bunların uygulanması sıra-sında tutarlı, ortak bir davranış modeli sergilenmeldir.

• Akşamları hemen çocuğa televizyon açmak yerine farklı bir aktivite yapması-nı sağlayabilir veya onunla gün hakkın-da sohbet edebilirsiniz.

• Televizyon evin her yerinde olmasın. Özellikle yatak odasında olması yatarak TV seyretmek hareketsizliği tetikleye-cek çocuğunuza da bu konuda kötü ör-nek teşkil edecektir.

• Yemek yerken TV seyretmek veya çocuğunuza TV seyrederken yemek yedirmeye çalışmak onula iletişimi ko-parmak demektir. Unutmayın obez ço-cukların çoğunun TV karşısında yemek yeme alışkanlığı vardır.

• Çocuğunuz televizyon izlerken ona öğretmek için yanında kalmaya çalışın. 6-7 yaşına doğru onun çizgi filmlerden başka şeyler izlemesine izin verdiğiniz-de bazı temel bilgileri açıklayın. Bütün bunların aslında rol olduğunu ve gerçek olmadığı bilgisini çocuğunuza verin.

• Çocuğunuzla bir anlaşma yaparak ço-cuğun cihazı kullanım süresi belirlen-meli ve bu kurala uyulmalıdır. Bu süre, okulöncesi çocuklarda bir saatten, il-köğretim dönemi çocuklarında ise iki saatten fazla olmamalıdır.

• Teknoloji bağımlı bir hayat yerine ço-cuğunuz boş vakitlerinde kitap okuma ve/ veya spor yapmaya yönlendirebi-lirsiniz. Unutmayın çocuklar oynaya-rak, spor yaparak, resim yaparak, hayal gücünü kullanarak, iletişim becerilerini geliştirerek, beynin sol ve sağ taraflarını entegre eder ve geliştirirler.

• Evde mümkünse kablosuz modem kullanabilir, kablolu ise tüm data bağ-lantılarını çocuğunuzun yatak odasına en uzak noktaya koyup tek kablo üze-rinden kontrolü sağlayabilirsiniz.

• Cep telefonlarını kablolu kulaklık ile kullanarak, çocuklarımızın da bu şekilde kullanmasını sağlabilirsiniz.

• Cep telefonlarını banyo ve asansör gibi küçük, kapalı ve duvarları yansıtma özelliği olan ayna, fayans ya da metal ağırlıklı malzeme ile kaplı olan yerlerde

mümkünse kullanmamaya çalışabilirsi-niz.

Bu yazımda amacım aileleri bilgilendir-mek ve uyarmaktı. Bizim için masum görünen teknolojik cihazların aslında çocuklarımız için ne derece riskli oldu-ğunun farkına varmanızı sağlamaktı. Bizler için bile potansiyel risk olan elekt-romanyetik dalga yayan bu cihazları çok erken yaşta çocuklarımızla buluşturu-yoruz. Anne-baba olarak mecbur kal-madıkça ödevleri dışında çocuklarınızın bilgisayar, tablet, IPad kullanmasına izin vermeyelim. 12 yaş altında cep telefonu kullandırmayalım. 13 yaşından büyük çocuklara ise acil durumda kısıtlı şekilde cep telefonu kullanmasına izin verelim. Evimizi mümkün olduğunca teknolojik cihazlardan arındıralım. Çocuklarımızın sağlığından biz anne babalar sorumlu-yuz. Çocuğumuza yapacağımız en bü-yük iyilik onu teknolojinin olumsuzluk-larından koruyup daha fazla doğa ile iç içe zaman geçireceği fırsatlar sunmaktır. Çocuklarımızı evde televizyon veya bil-gisayar başına hapsetmek yerine açık havada arkadaşları ile çeşitli organizas-yonlar yaparak vakit geçirmesini sağla-yabiliriz.

Belki yakın gelecekte sağlığı daha az tehdit eden teknolojik cihazlar gelişe-cek ve bu konudaki yaklaşımlar değişe-cek. Ancak bizler bugün kullandığımız cihazların zararlarını bilerek hareket edersek daha sağlıklı ve bilinçli nesiller yetiştireceğimizi düşünüyorum. Hepini-ze sevgilerimi sunuyorum.

www.arimezunlari.org.tr 21

Page 24: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

İŞ DÜNYASI

22

Page 25: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Koçluk

Konusunda uzman kişilerin sizin ya da fir-manız için gerekli analizleri yaparak size yapmanızı tavsiye ettikleri konuları, so-nuçları ile birlikte sunmasına ve işleyişini takip edip size sürekli destek vermesine koçluk denir. Son zamanlarda iş dünyası-nın olmazsa olmazı olan koçluk kavramı-nı üç ana başlıkta inceleyebiliriz.

Üst Düzey Yönetici Koçluğu

Her gün yeni bir değişim dalgasını yönet-meye çalışmak, yöneticilerimizin kendi konfor alanının dışına çıkmasını gerektir-mektedir. Bunu yaparken aynı zamanda bir lider olarak ekibine ilham vermeye çalışmak ve iklimi oluşturmak da ayrı bir beceri seti gerektirmektedir.

Kariyer merdivenlerini yukarı doğru çık-tıkça gerek geribildirim gerekse kendi-lerini sorgulama konusunda zaman ve kaynakları daralmaktadır. Ayrıca günü-müzde üst yöneticiler eskisinden çok daha fazla sorgulanmaktadır. Bu noktada yöneticileri güçlendiren tepe yöneticiliği koçluğu kişilerin kişisel ve kurumsal he-deflerini ortaya koymaları, bunları uzlaş-tırmaları, geleceğe devam ederken hangi alanlarda donanım sağlayacağını açıklığa kavuşturan bir süreci kapsamaktadır.

Yöneticilerin farkındalıklarını artıran ve hedeflerine daha etkin ulaşmalarını sağlayan analiz, planlama ve eylemleri içeren zamana yayılan bir uygulamadır.

Kurumların yöneticilerinden istedikleri performansı almak için başvurdukları öncelikli araçlardan biri olarak kullanıl-maktadır.

Süreç kişinin ihtiyaçları, çalışma tempo-su ve kişilik özellikleri dikkate alınarak kurgulanmaktadır.

Performans Gelişim Koçluğu

İş dünyasında çalışanlar olarak sürekli yeniliklere uyum sağlamak ve yenilen-mek gereğini hissetmekteyiz. Artık işi-mizi iyi yapmak yeterli olmamakta, farklı olmak gerekmektedir.

Her seviyede çalışanın yararlanabileceği performans koçluğu, çalışanın hedeflerin doğru belirlenmesinden, gerekli yetkin-liklerin tespit edilmesine ve eylem planı ile bunun davranışa dönüştürülmesine kadar olan süreci kapsamaktadır.

Kurumların çalışanından istediği perfor-mansı almak ve kişinin gelişimine katkıda bulunmak için yararlandığı uygulamalar-

dan biridir. Bu yolculuk kişinin kendini derinden tanımasına, hedefi için yeni yollar bulmasına, kendini gerçekleştir-mesine, engellerini ortadan kaldırmasını sağlamaktadır.

Kendi değerleri ile tanışmasını ve tatmin bir iş hayatı için ihtiyaç duyduğu moti-vasyonu sağlaması araçlarla donatır.

Kariyer Koçluğu

Kariyerinde değişim arayan kişilerin doğ-ru zamanda doğru değişimleri gerçekleş-tirmelerine destek olan koçluk sürecini kapsamaktadır.

İş değiştirmek veya iş seçeneklerini doğ-ru değerlendirmek isteyen kişiler için fayda sağlayan bu süreç, kariyer hedefi-nin doğru koyulmasını da sağlamaktadır.

Özellikle iş tatmini düşüklüğünün ne-denlerine ışık tutan bu çalışma, kişinin bundan sonraki seçeneklerini çok daha bilinçli değerlendirmesini sağlamaktadır.

Expert persons, making the necessary analysis, offer advice with the results and provide ongoing support following the ope-ration called mentorship. We can study the concept of mentoring the essential element of the business world in three main categories. These are Senior Executive Mentoring, Performance Development Mentoring and Career Mentoring.

1981 Ankara doğumlu Serkan Gül, Özel Arı Ortaokulu’ndan 1996 yılında ve Çanka-ya Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden 2005 yılında mezun oldu. Sırasıyla SGC Danışmanlık ve Yüksel İnşaat’da Oracle erp danışmanı olarak, Pi Makina ve Me-teksan Savunma’da Üretim Planlama Müdürü olarak çalıştı. Çankaya Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü Danışma Kurulu üyesi ve Türk Standartları Enstitüsü Dış Tetkik Görevlisi olan Serkan Gül Ekim 2014’ten beri kurucusu olduğu Bilg-e Danışmanlık’da çalışmalarına devam ediyor.

Serkan GÜL 1996 mezunu

www.arimezunlari.org.tr 23

Page 26: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

MODA

24

Page 27: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Cep telefonlarının icadıyla raflara kalkan kol saatleri geri dönüşte. Hem de ne geri dönüş; saatler artık prestij göstergesi ve zamanı hatırlatan minik aletlerden çok, kıyafetinizi tamamlayan tasarım harikası aksesuarlar.1896’ da Paris’te kurulmuş, mücevher ve saat markası Van Cleef & Arpels yine harikalar yaratmış. “Poetic Complications™” koleksiyonuyla sanat ve tasarım, ustalıkla birleşmiş.

Bir ağacın üstünde uçuşan kelebekler mi, her dakikada hareketleri değişen bir peri mi, yoksa Paris’te gece yarısı köprü üzerinde yaşanan bir aşk mı sizi cezbeder?

Özlem Gülşen Tarhan 1979’da, Ankara’da doğdu. Ortaokul ve lise öğrenimini Arı Okullarında tamamlayan mezunumuz, Gazi Üniversitesi işletme bölümünden 2001 yılında mezun oldu. Enerji sektöründe çalıştıktan sonra, Milano, İtalya’ da, Istituto di Moda Burgo’da “Aksesuar Tasarımı” eğitimi aldı. 2012 yılından beri ayakkabı, takı ve farklı aksesuarlar tasarlamakta ve Çankaya, Ankara’da hayalini kurduğu Pia Stop mağazasının işletmeciliğini yürütüyor.

Özlem Gülşen Tarhan 1997 Mezunu

www.arimezunlari.org.tr 25

Page 28: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Benim favorim, evreni kolumda döndüren, astroloji serisinden “Midnight Planétarium Watch”.

Gezegenlerin gerçek zamanlı hareketlerini gösteren bu saat 18 ayar altın ve değerli taşlardan tasarlanmış.

Serpentine taşından yapılmış Merkür 88 günde, yeşim taşından yapılmış Venüs 224 günde, jasper taşından yapılmış Mars 687 günde, agat taşından yapılmış Jüpiter 12 yılda, sugulite taşından yapılmış Saturn ise 29 yılda bir tur tamamlıyor.

Hangi gezegende yaşamak istediğiniz size kalmış.

Yıldızlı gece görünümlü zemin ise safir. Turkuaz taşından yapılmış dünya, yerini kendinizin belirleyebildiği, kadranda görünen yıldızın içine girdiği gün, şanslı gününüzdesiniz.

MODA

26

Page 29: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Zamanın bir şiir gibi akmasını isteyenler, yaklaşık 200.000 doları gözden çıkararak bu tasarımları koluna takabilirler.

www.arimezunlari.org.tr 27

Page 30: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

SAĞLIK

28

Hasta olmamak için alınması gereken en önemli 3 önlem: Hijyen, el yıkamak ve sağlıklı beslenmek!

Page 31: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Kışın gelmesiyle beraber, hastalıklar da kendini yavaş yavaş göstermeye başladı. Hasta olmamak için alınması gereken en önemli 3 önlem: Hijyen, el yıkamak ve sağlıklı beslenmek!

Soğuk algınlığından korunmak için veya küçük hastalık sinyallerini atlatabilmek için neleri, nasıl tüketmeliyiz? Hangi be-sinleri daha çok tüketmeliyiz?

Mürver: Bağışıklık sistemini güçlendirir. Gribe, öksürüğe ve nezleye faydalıdır. Soğuk algınlığını giderip göğsü yumuşa-tır. Nane ile birlikte demlenerek tüketil-mesi önerilir.

Ada çayı: Bitkinin içerdiği uçucu bileşen-ler ağız ve boğazda yerleşen enfeksiyon ve iltihaplarda etkilidir.

Zencefil kökü: Limon ile birlikte tüketil-diğinde soğuk algınlığına, yağlı bir yemek sonrası ise sindirime yardımcı olur. Bo-ğazınızda veya vücudunuzda kırıklık, hal-sizlik, ağrı hissettiğinizde taze zencefil rendesi + limon suyu + bal, hoş kokusu, lezzeti ve ferahlatıcı özelliğiyle iyi hisset-menize yardımcı olur.

Karabiber meyvesi: Yemeklere lezzet vermesinin dışında, ağrı kesici ve ateş düşürücü etkisi bulunmaktadır. Toz hale getirilmiş karabiber meyvesi ile hazırla-nan çay gargara şeklinde uygulandığında boğaz enfeksiyonlarına ve ağrının azal-masına yardımcı olacaktır.

Kuşburnu: Kuşburnu meyvesi C vitamini bakımından en zengin kaynaklardan biri olarak kabul edilmektedir. Tam kurutul-muş meyveler parçalanıp 10 dakika kay-natılıp hemen tüketildiğinde içeriğindeki

C vitamininden yüksek dozda faydalanı-labilir.

Sarımsak: Kanın antioksidan kapasitesi-ni arttırır, bağışıklık sistemini destekler.

Kakule: Soğuk algınlığı, bronşit, öksü-rük, yüksek ateş şikayetlerinin hafifle-tilmesinde, ağız ve boğaz iltihaplarının giderilmesinde etkilidir. Demleme usulü, çeşitli baharatlarla karıştırılarak içilmesi önerilir.

Nar: Narın kendisi başlı başına bir anti-oksidandır, çekirdekleri ile birlikte çiğne-nerek tüketilmesi suyunun sıkılıp içilme-sinden çok daha faydalıdır. Ayrıca narın kabuğu kaynamış suda 10 dk. bekletilip içildiğinde ishale karşı etkilidir. Gargara yapılıp tüketildiğinde ise boğaz enfeksi-yonlarına ve ağrıya iyi gelir.

Yulaf: Betaglukan taşıyan yulaf ürünle-rinin kullanılması bağışıklık sisteminin desteklenmesi açısından önemlidir.

Ihlamur: Çiçeklerinin iltihap ve ağrı gi-derici özelliği bulunmaktadır. Soğuk al-gınlığı şikayetlerinin ve boğazdaki tah-rişin azalmasına, tedavinin hızlanmasına yardımcı olur. Demleme yöntemi kulla-nılır.

Hünnap: Hünnapı sofranızdan eksik et-meyin! C vitamini desteği sağlar. Astım ve solunum sistemi hastalarına, pektin ve müsilaj etkisi nedeniyle çok faydalıdır. Balgam söktürücüdür. Lif içeriği yüksek-tir, bağırsakları çalıştırır. Şeker oranı dü-şük olduğu için porsiyon kontrolü yapa-rak, şeker hastalarına önerilebilir.

15.04.1981 doğumlu olan Ece Akkuş, Arı Fen Lisesi’nden 1999 yılında mezun olduktan sonra 2004 yılında Başkent Üniversitesi Beslenme Ve Diyetetik Bölümü’nü bitirdi. Yüksek lisansını Yeditepe Üniversitesi’nde Fitoterapi (Bitkisel Tedavi) dalında tamamlayan mezunumuz, profesyonel yaşamına İstanbul Florence Nightingale Hastanesi’nde Beslenme ve Fitoterapi Uzmanı olarak devam ediyor. Ece Akkuş evli ve İrem ve Beren isimli iki kız çocuk annesi.

Ece AKKUŞ 1999 Mezunu

Soğuk algınlığından korunmak için veya küçük hastalık sinyallerini atlatabilmek için neleri, nasıl tüketmeliyiz? Hangi besinleri daha çok tüketmeliyiz?

With the arrival of winter, disease began to manifest themselves slowly. 3 most important measures to be taken to not to be patient: hygiene, hand washing and eating healthy! So to protect against colds or minor illnesses which foods should we con-sume?

www.arimezunlari.org.tr 29

Page 32: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

KAPAK KONUSU

30

Page 33: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

www.arimezunlari.org.tr 31

Yaratıcılık insanın en temel özellikle-rinden biridir. İnsanın kendi doğasından beslenen bu yaratma isteği, mühendis-lik mesleğinin ve bunun sonucu olarak teknolojik gelişmelerin ana sebebidir. Geçmiş zamanlarda teknoloji olmasa da iletişim her daim vardı. Geçmişten günümüze iletişim aletlerinde yaşanan gelişmeler bir hayli şaşırtıcı düzeyde.

1876 Yılında Amerika’da sağırlar oku-lunda öğretmenlik yapmakta olan ve bu arada ses üzerine araştırmalar yapan İskoçya asıllı araştırmacı A.Graham Bell elektrik telleri üzerinden ilk insan sesi-ni iletmeyi başarmış ve bu aletin adına Tele-Phone: Telefon yani uzaktan ko-nuşma adını vermişti. Bell ile yardım-cısı Watson arasında 10 Mart 1876 da odadan odaya gerçekleşen bu buluş, modern iletişimin başlangıcı sayılıyor. 1962 yılında Amerika’nın dünyanın ilk iletişim uydusu olan Telstar’ı uzaya fır-latmasıyla birlikte, kıtalar arası telefon, telex haberleşmeleri ve TV -Radyo ya-yınları yapılması olanaklı hale geldi. Çok uzun sayılmayacak bir süre içerisin-de inanılmaz ilerleme kaydeden cep te-lefonları, günlük yaşamda kullandığımız birçok envanteri ufak bir kutuda bizlere sunmayı başardı. Cep telefonu üzerine yapılan çalışmaların 1940’lı yıllara da-yandığı iddia edilse de bu çalışmaların ilk somut örneği 1983 yılında ortaya çıkmıştı. Ülkemizde cep telefonuyla ilk görüşme günümüzden yaklaşık 20 sene önce yapılmıştı. 20 sene önce tamamen lükse yönelik bir ihtiyaçmış gibi görünen cep telefonları kısa sürede hayatımızın vazgeçilmezi haline geldi. 50 yıl önce Amerikan Savunma Bakanlığı’nın farklı birimleri arasındaki iletişimi sağlamak için geliştirdiği sistem ARPANET adıyla,

bugün kullandığımız İnternet ağının ilk ilmiğiydi. Artık tahmin edilebilenden çok daha hızlı gelişen bu teknolojinin gelecekte hayatımızı ne şekilde değişti-receği bugün tam olarak hayal edilemi-yor. 1980 yılında geliştirilen yeni tekno-lojilerle bu iletişim ağı genel kullanıma açıldı ve birçok iletişim ağı birleşerek Arpanet’e bağlandı. 1989’da “İnternet” adını alan bu ağ, 2 yıl sonra da ticari amaçlı işlemlere başladı. Amerika dışın-da Arpanet’e uydu aracılığıyla bağlanan ilk ülke 1972 yılında Norveç oldu. İnter-net’in Türkiye’de ilk kullanımı ise Nisan 1993’te ODTÜ’de gerçekleşti. 80’lerin başında sadece birkaç yüz bilgisayar bu iletişim ağına bağlıyken, İnternet servis-lerinin çoğalması, kapasitenin yükseltil-mesi, aboneliğin ucuzlaması ve bağlan-tının kolaylaşmasıyla 1997’de bu sayı 1 milyarı buldu. Bugün dünya üzerindeki yaklaşık 3 milyar kişinin internete bağ-lanabilir olduğuna dikkat çekiliyor.

Eskiden postaneye gider mektup atar, bayramlarda arkadaş ve aile büyükleri-ne tebrik kartı yazardık, şimdi saniyede alıcısına ulaşan e-posta ve e-kartlarımız var. Kitap ya da gazeteleri fiziki olarak okumak, hatta biriktirmek özel zevk-lerimizdendi, artık İnterneti tarayarak istediğimiz her şeyi küçük bir ekrandan okuyabiliyoruz. Kaset ve plak zaten tarih olmuştu ama CD ve DVD’ler en pratik hediye seçeneğiydi yakın zamana

kadar. Bugün tüm medya dijital ortam-da mevcut.

İnternet, “world wide web” (www) yani “evrensel ağ” anlamına gelir, bilgi ve veri akışını en hızlı ve güvenli şekilde gerçekleşmesini sağlayan bağımsız, ka-muya açık ve çift taraflı iletişimin yapı-labildiği bir sistemdir. Hiç kimse ya da hiçbir kuruluş İnternet’in sahibi değildir.

İnternet ortamında herkes eşittir, çünkü İnternet’te görüş bildirmek için ne sıra beklemek ne de para ödemek gerekir. Bağlantıya erişebilen herkes kendi me-sajını dünyaya iletebilir. Dolayısıyla İn-ternet ifade özgürlüğü ve çeşitliliğine en çok katkıda bulunan mecradır. Peki, bil-giye bu kadar kolay biçimde ulaşmanın doğruları ve yanlışlarını tarttığımızda denge ya da dengesizliği fark edebiliyor muyuz?

En çok bilgisayar önünde gereksiz yere vakit geçirdiğimizden şikayet etsek de, bu, İnternet’in diğer götürüleri yanında en masum olanıdır aslında. Aile hayatı-mız etkilenir mesela, çünkü daha az za-man paylaşırız onlarla. Göz, boyun, bel ve el bileklerinin tutulması ya da asıl işlevlerini kaybetme olasılığı da fiziksel deformasyon olarak sayılabilir. Dilbilgi-si kuralları ihlal edildiği için dilin kendisi de yozlaşır.

İnternet aracılığıyla kurulan iletişim ko-lay ve pratiktir, daha az sorumluluk yük-ler. Bu da geleneksel ve klasik insan iliş-kilerinin temelden değişmesi anlamına gelir. Ekrandaki görüntü ile yapılan ile-tişim, normal fiziksel temas ve yüz yüze konuşmanın yerini aldığı için anti sosyal bireyler ortaya çıkar. Ses tonunun net anlaşılmadığı ya da yüz ifadesinin belir-gin olmadığı konuşmalar yanlış anlaşıl-malara yol açar. Yani internetten sonra, zaten var olan sosyal problemlerimiz aslında daha da derinleşmiştir.

Geçmiş zamanlarda teknoloji olmasa da

iletişim her daim vardı.

Teknoloji kelimesi sizin için ne anlama geliyor?Ali Güleç: Hız, kolaylaştırıcı, güve-nirlik, faydacılık

Page 34: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

İnternet bize sınırsız özgürlük sağlar ama bu özelli-

ğinden dolayı da kontrol edilmesi çok zordur, çünkü

mülki ve bölgesel sınır tanımaz. Yasal olmayan bilgi ve

görüntülere internet üzerinden rahatlıkla ulaşabiliriz.

İnternet’te çocukları pornografik ve zararlı sitelerden

korumaya çaba gösteririz ama zararlı içeriklere ulaşmak bir o kadar kolaydır. Yemek tariflerinin yanında

nasıl bomba imal edildiğini de öğrenebiliriz internetten. Bu arada bilgisayarımızın internete bağlı olması

bizim tüm dünyaya açık olmamız anlamına gelir. İyi ve güncel bir virüs koruyucumuz yoksa hard diskimiz

işgal edilebilir ya da hackerlar kişisel dosyalarımızı ele geçirebilirler.

Otoriteler internet kullanımına sınırlama getirebilir ki

İnternet’te organize olan sokak hareketlerini engelle-

mek ve demokratik olmayan devlet yönetimlerinin

işini kolaylaştırmak için son zamanlarda bu uygulama-

ya sıkça rastlanır oldu. Ne var ki internet engel de ta-

nımaz; tüm şifreler kırılabilir ve aradığı bilgiye ulaşmak isteyen kişi bir yolunu bulabilir. Hız, psikolojik olarak

insanda güvensizlik doğurur ve masumiyet, sadelik ve hassasiyetin yok olmasına sebep olur. Akıl almaz

hızıyla zaman mevhumunu ortadan kaldıran internet, gergin ve endişeli toplumlar oluşmasına yol açar.

İnternet artık hepimizin hayatının bir parçası. Özellikle mobil teknolojilerin gelişmesi sayesinde nerede

olursak olalım, yeter ki kapsamı alanında olalım, mutlaka cep telefonlarımızdan, tabletlerden ya da bilgi-

sayarlarımızdan internete sınırsızca bağlanabiliyoruz. İnternetin faydalı, temiz ve yararlı olması adına kul-

lanmayı öğrenmek ve yanlışları bilmek çok önemli. Bu yüzden de doğru bilgiler ile interneti kullanmayı

öğrenmek gerekiyor. Kabul etsek de etmesek de Türkiye’de git gide büyüyen bir internet nesli yetişiyor ki

literatürde isimleri ‘Z Kuşağı’ olarak geçiyor.

Kaynakça

gelisenbeyin.net

bilgifenerim.com

indigodergisi.com

Hazırlayan

Seda Tarman

Elif Şanlı

İnterneti kullanmaya ne zaman başladınız?Elif Koca: Sanrım 1996-97 yıllarında. Bilgisa-yara telefon kablosunu takıp o sihirli sesi duya-rak bağlandığımızı anladığımız zamanlarda yani.

Cep telefonunuzu evde unutsanız ya da o gün hiç internet kullanımınız olmasa nasıl hissedersiniz?Coşkun Samancı: Kendimi boşlukta hissede-rim:)

Cep telefonunuzu evde unutsanız ya da o gün hiç internet kullanımınız ol-masa nasıl hissedersiniz?Gürhan Kara: Bir şeyleri kaçırıyormuşum gibi hissediyorum. Uçağa bindiğimde bir-kaç saatliğine de olsa internet bağlantımın olmaması bile acaba neler oluyor diye bir hisse kapılmama neden oluyor.

KAPAK KONUSU

32

İnternet artık hepimizin hayatının bir parçası. Özellikle mobil teknolojilerin gelişmesi sayesinde nerede olursak olalım, yeter ki kapsamı alanında olalım, mutlaka cep telefonlarımızdan, tabletlerden ya da bilgisayarlarımızdan internete sınırsızca bağlanabiliyoruz. İnternetin faydalı, temiz ve yararlı olması adına kullanmayı öğrenmek ve yanlışları bilmek çok önemli.

Page 35: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Teknoloji deryası hayatımızın her nok-tasında hızlı bir şekilde yerleşirken sa-yılara baktığımızda Türkiye genelinde bilgisayarlı hane oranı %68,4 ve inter-net kullanılan hane oranı %69,5 olup her yıl bu oran artmaktadır. Burada altını çizmek istediğim nokta internet teknolojisini eğitimde fırsat eşitliği-ni sağlamasıdır. Eğitimde fırsat eşitli-ği dil, din, ırk, cinsiyet ve mezhep gibi ayrımlar yapılmaksızın herkesin eğitim olanaklarından eşit olarak yararlanarak eğitim almasıdır. Çünkü eğitimde eşitlik demek; eğitimin belirli bir kesime ya da zümreye ait olması değil hiç bir ayrım yapmadan herkese ait olmasıdır. Bilgi-sayarlı internetli ortamda öğrenciler çok yönlü ders çalışma sistemleri sayesinde çalışabiliyorlar.

İnternet teknolojisinin kullanım adres-lerinin birinci sırasında sosyal network-ler ve mediamagazinleri var, daha alt sıralarda enformasyon sayfaları bulu-nuyor. Peki, bu web sayfalarındaki bilgi-lerin doğruluğu nedir? Bu bilgileri doğ-ruluğunu kontrol eden veya takip eden bir mekanizma var mı? Hayır, yok, yan-lışlarla dolu bir bilgi havuzunda maale-sef ansiklopedi kavramının kalmadığı günümüzde öğrenciler sorularına cevap arıyorlar. Tek çözüm güvenilir yayınev-lerinin ve kurumların sayfalarından, kü-tüphanelerinden yararlanmak olacaktır. Sonuç olarak evet internet teknolojisi sınıf ortamında ve evimizde tüm bilgile-ri saniyeler içinde önümüze getiriyor ve eğitimde eşitlik ilkesini destekliyor an-cak öğrencilerin copy-paste yöntemiyle üretkenliğini azaltırken yanlış kaynak-lardan bilgi almalarına sebep oluyor. Burada eğitmenlerin sunduğu çözüm öğrencinin kullanacakları web adresle-rini sunmaktır.

Gelelim eğitim teknolojisi olarak son

yıllarda tüm eğitim kurumlarının gün-deminde yer alan donanım ekipmanla-rına ve yazılımlara. Eğitimde teknolojik donanımlar: akıllı tahtalar, tabletler, laptoplar, 3d printerlar, 3d projeksiyon, kinect teknolojisi… vb. Bu konuda dün-ya çapında büyük bir pazar bulunuyor. Dünya devi markalar tabletlerini ve akıllı tahtalarını eğitim sektöründe kul-landırmak için müfredata uygun paket programlar yazdırıyor ve tablet ile eği-timi destekliyorlar. Artık öğrenciler hiç kalem kağıt kullanmadan ödev yapıyor, resim çiziyor, kendi sunum animasyon-larını hazırlıyor ve bunu aynı akşam öğretmenine e-mail atıyor. Ayrıca eğit-menler yoklamayı akıllı tahtadan alıp yine akıllı tahta üzerinde süre ayarı ya-parak, bireysel tabletleri elinde olan öğ-rencilerine sınav yapabiliyor. Değerlen-dirme sonuçları üç boyutlu histogram ile açıklayıp e-mail atıyor ve öğrencinin eksik kalan konusu varsa konu anlatımı videosunu kendisine yollayarak çalış-masını isteyebiliyor. Hatta öğrenciler kinect teknolojisi sayesinde matema-tiği spor yaparak öğrenebiliyor veya 3d laboratuvarlarında kimya deneylerini, biyoloji derslerini üç boyutlu olarak iz-leyebiliyorlar veya dijital art derslerinde yarattıkları grafiklerin 3d printerından maketlerini basabiliyorlar.

Tüm bu süreci gözünüzde canlandırın, çok değil bundan sadece 56 yıl önce Türkiye’ye ilk bilgisayar geldi ve inanıl-maz bir hızla eğitim sektöründe yerini aldı. Yukardaki süreçlerin yaşanması için gereken tüm cihazlar sınıfta veya laboratuvarda olmalı, öğretmenlere kullanmak zorunda oldukları tüm cihaz ve paket programlarla ilgili hizmet içi eğitimler verilmeli, ders müfredatı ile ilgili bilgi envanteri ar-ge birimi tarafın-dan hazırlanmalı ve öğrenci de üzerine düşen sorumlulukları yaparsa yaşana-cak olan 40 dakikalık dersten verim alınabilir. Ya da tüm bu parametrelerde bir aksilik çıkarsa verim düşer nitelikli eğitim yapılamaz.

Uzun lafın kısası teknoloji eğitim ku-rumları için asla bir amaç olmamalıdır ve reklam malzemesi olarak kullanılıp ebeveynlerin gözleri boyanmamalıdır. Eğitim kurumları dev firmaların düzenli gelir sağladıkları bir kazanç kapısı de-ğildir. Bu bilinçle diyebilirim ki tekno-loji 21.y.y. da eğitimde bir vazgeçilmez haline gelmiştir ancak bir araç olarak, gerekli alt yapı, donanım yatırımları yapılmışsa, ar-ge si ve eğitmeni ile müf-redatına hakim bir eğitim kadrosu varsa verimli nitelikli eğitim verilebilir.

Kaynaklar:

1.www.tuik.gov.tr, haber bülteni sayı:18660

2.www.aect.org (Association for Edu-cational Communications and Techno-logy)

3. http://80.251.40.59/education.anka-ra.edu.tr/aksoy/eky/b0506/ccereci.doc (Eğitimde teknoloji Kullanımı-Caner Cereci)

Sosyal medya sizin için ne ifa-de ediyor? Hangi mecraları ne amaçla kullanıyorsunuz?Elif Güliz Bayram: Haberleri ba-zen yanlış, asparagas olsa da oradan alıyoruz. Arkadaşlarımızla haberleş-mek, buluşmak bile sosyal medya sayesinde kolaylaştı. Birbirinden uzak olanları birbirine yaklaştırdı. Ben daha çok Twitter’ı haber almak, Facebook’u arkadaşlarımla iletişim kurmak ve Instagram’ı da çok sevdi-ğim fotoğraf sanatını takip amacıyla ve tabii bir de arkadaşlarım ve kendi hayatımdan anları sonsuz kılmak için kullanıyorum. Linkedin ise iş hayatı-ma katkı sağlıyor. Ayrıca blogger’da da yazılarımla kendimi ifade ediyo-rum.

Sizin için vazgeçilmez mobil uy-gulamalar neler? Neden?Senem Ulusoy: Facebook Instag-ram, ekşisözlük. Çünkü medya bura-dan akıyor. Her şeyi takip edebiliyor-sunuz.

Sizin için vazgeçilmez mobil uy-gulamalar neler? Neden?Özlem Gülşen Tarhan: THY ve fl-ypgs, Banka uygulamaları, google maps, WhatsApp. Hayatımı kolaylaş-tırdıkları için.

www.arimezunlari.org.tr 33

EĞİTİM VE TEKNOLOJİ

Page 36: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Leipzig, eski Doğu Almanya şehirlerinden bir tanesi. Şimdilerde Doğu Almanya’nın izlerini silip, bir turizm destinasyonu olmak için çoktan yol katetmeye başlamış. Leipzig’in en güvendiği zenginlikleri müzik ve sanat, bu şehri ziyaret etmek için başlı başına gitmek bir neden. Turkish Airlines & Leipzig Travel & Gezimanya işbirliğinde düzenlenen Leipzig Almanya seyahatinde sizler için bu güzel ve şirin şehri gözlemledim ve Leipzig’e gitmek için 10 neden listemi oluşturdum.

ROTAMIZLEIPZIG ALMANYA

GEZİ

34

Page 37: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

1) Şehrin sanat yönü çok etkileyici

Modern sanat meraklıları için Avrupa’nın en büyük pamuk fabrikası bir sanat ala-nına çevrilmiş ve buradaki 150 sanat alanı 200’ü aşkın sanatçıya tahsis edil-miş. Evet, Spinnerei inanılmaz bir sanat merkezi. Galerilerde sürekli sergiler bulu-nuyor. Dünyanın her yerinden sanatçılar burada yer almak için çabalıyor. Üstelik stüdyolar için devlet desteği ile çok cüzzi bir rakam ödüyorlar. www.spinnerei.de

2) Leipzig müziğin şehri

Bach, Mendelssohn ve Wagner gibi mü-ziğin en önemli isimleri ya Leipzig’de bir süre yaşamış ya da burada doğup büyü-müş. Şehirde yıl boyu operada, Gewand-haus’da ve St. Thomas kilisesinde dünya-ca ünlü setler performe ediliyor. Bu ünlü müzisyenlere ait müzeler de misafirlerini

ağırlıyor. Music trail ise şehrin sokakla-rındaki 5.1 km.lik müzik rotası. Yerdeki işaretleri takip ederek müziğin izini sü-rebilirsiniz. Mendelssohn’un yaşadığı ev şimdi müze olarak değerlendirilmiş. Bu-rada mini bir klasik müzik konseri izleye-bilirsiniz.www.mendelssohn-stiftung.de

3) Şehrin tarihi hiç de hafife alınama-yacak kadar zengin Almanya’nın ilginç tarihine Leipzig’de şahitlik edebilirsiniz. Gerçi şehirde Doğu Almanya dönemin-den kalan 50 bin binanın 40 bini renove edilmiş, zamanın fabrikalarının çoğu da ya yıkılmış ya da başka amaçlar için kul-lanılmaya başlanmış ama yine de hem komünizm döneminin hem de kapitalist dönemin izlerini sürmek oldukça ilginç. 1913 yılında yapılmış olan 91 metrelik ulusların savaşı anıtı (Völkerschlacht-denkmal), şehrin mutlaka görülmesi

6 Mayıs 1979 doğumlu olan Gürhan Kara, 1994 Arı Ortaokul mezunudur. Üniversite öğrenimini Bilkent’te tamamladıktan sonra yüksek lisans yapmak için Amerika’ya gitti ve California State University Dominguez Hills’de yüksek lisansını tamamladı. Şu anda İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi’nde, Değişim Programları Ofis direktörü olarak çalışan Gürhan Kara’nın www.tadindaseyahat.com adında bir web sitesi, @tadindaseyahat @ gurhankaracom isimli instagram hesapları, ayrıca youtubeda ‘Tadında seyahat’ adlı bir de video kanalı bulunmakta.

Gürhan KARA 1994 Mezunu

Panorama Tower Leipzig Eski Belediye Binası

Johann Sebastian Bach heykeli

www.arimezunlari.org.tr 35

Page 38: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

gereken yapılarından. En tepesinde yer alan gözlem terasından tüm Leipzig’i iz-leyebilirsiniz.

4) Leipzig diğer güzel şehirlere çok ya-kın

Dresden, Leipzig’den tren ile 1,5 saat mesafede. Aynı şekilde Berlin de… Hat-ta biraz daha vaktiniz varsa Prag’a bile 3 saat içinde ulaşabiliyorsunuz. Yani Leip-zig’i merkez yaparak bütün bu şehirleri de gezip görebilme şansınız oluyor.

5) Leipzig’in doğası bir harika

Almanya’nın geri kalanında olduğu gibi Leipzig’de yemyeşil bir şehir. Parklar, bahçeler şehrin büyük bölümünü oluştu-ruyor. Tabi sizde bu fırsatı değerlendirip doğa ile iç içe bolca zaman geçirebilirsiniz Leipzig’de. Örneğin Elster nehri üzerinde ve Karl Heine kanalında rehberli bot turu yapabilirsiniz. Baş döndürücü yemyeşil manzaralar içinde harika vakit geçirecek-siniz. Clara Zetkins parkında ister yürü-yüş yapabilir isterseniz de bisikletinizle

dolaşabilirsiniz. New Lakeland’de de göl kenarında plaj keyfi yaşayabilirsiniz.

6) Leipzig’de yapılacak bir dolu aktivi-te var

Şehir’de sürekli yapılacak birçok şey, gezip görülecek de birçok yer var. Örne-ğin 120 metre yükseklikteki Panorama Binasının gözlem katından tüm Leipzig’i izleyebilirsiniz. Panorama demişken, 360 derecelik panorama sergileriyle ünlü olan Yadegar Asisi’nin Avustralya büyük mercan kayalıkları sergisini mutlaka gör-melisiniz. 2017’den itibaren sergi Titanic ile devam edecek. Leipzig’de bisiklet turu, segway turu, yemek turu ve sanat turu gibi turlar mevcut. Şehrin hayva-nat bahçesi doğal ortamlarına en yakın tasarlanmış yaşam alanlarıyla dünyanın en iyilerinden bir tanesi. Gece hayatını merak edenler şehir merkezindeki Bar-fussgasschen ve Gottschedstrasse’nin kafe ve barlarına ya da alternatif yaşam tarzıyla öne çıkan Südvorstadt’daki KarLi bölgesine göz atabilirler.

7) Yeme içme yönünden zengin

Alman mutfağı çok zengin olmasa da Leipzig misafirlerine geniş bir dünya mutfağı yelpazesi sunuyor. Çin resto-

Clara Zetkins Parkı

Dresden

GEZİ

36

Page 39: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

ranlarından sushi’ye, İtalyandan Fransıza ne ararsanız şehirde mevcut. Yemek düşkünleri mutlaka şehrin en eski ve en popü-ler restoranlarından Auebachs Keller Leipzig’e gidip geleneksel Sakson yemeklerini denemeli. Manzara için Panaroma Tower’ın en tepesinde yer alan Panorama kulesine gidebilirsiniz. Burada lezzetli bir dünya yemekleri menüsü sizi bekliyor. Plagwitz böl-gesinde yapılan “Eat the World” adlı yemek turuna katılırsanız şehrin yeme içme yönünü daha iyi tanıyabilirsiniz. Burada yer alan Chinabrenner adlı Çin restoranı şimdiye kadar gittiğim Çin restoranları arasında en başarılı olanlarından! Streetfood se-venler ise şehrin heryerinde karşınıza çıkacak olan Currywurst arabalarından nefis bir sosisli sandwiç deneyebilirler.

8) Leipzig’de ulaşım çok kolay

Leipzig dümdüz bir şehir. Bu sebeple hem yürüyüş hem de bi-sikletle ulaşım çok kolay. Kiralanabilir bisikletlerle şehrin diledi-ğiniz yerinden bir başka yerine kolayca ulaşabilirsiniz. Tek yap-manız gereken www.nextbike.de web adresinden online olarak bisiklet rezervasyonu yapmak. Leipzig’de şehrin gezip görüle-cek önemli yerleri 1 km2lik bir alan içerisinde yer aldığından çok yorulmadan ve vasıta gerekmeden gezebiliyorsunuz. Uzak

yerlerine de zaten çok geniş bir ağı olan tramvay ile ulaşabili-yorsunuz. 3 günlük Leipzig kartlarından aldığınızda hem toplu taşımalara ücretsiz binebiliyor hem de bazı restoran, müze ve turlardan indirim alabiliyorsunuz.

9) Türkiye’ye yalnızca 2 buçuk saat uzaklıkta

Bazen 2 ya da 3 günlük bir seyahate kaçmak istersiniz. Düşünür düşünür durursunuz acaba nereye gitsem diye. Hem tarih, hem kültür hem de görülecek birçok şey sunan ve maksimum 2,5-3 saatte ulaşabileceğiniz harika bir alternatif Leipzig. Cuma veya Pazartesi’yi birleştirerek 3 günlüğüne rahatça gidip gelebilirsi-niz. 3 gün Leipzig için size doya doya yetecektir.

10) Leipzig ne çok kalabalık ne de çok sakin yani tam kıva-mında

Şehrin alışveriş bölgelerinde bile her şey düzenli, tıkır tıkır. Om-zunuzu çarpacağınız bir kalabalık yaşamıyorsunuz. Ama bunun yanında kafeler ve restoranlar her daim dolu ve hareketli. Yani Leipzig’in kalabalığı ne yoruyor ne de sıkıyor. Büyük şehirlerin karmaşasından uzak sakin ama sıkıcı olmayan bir tatil öneriyor size Leipzig…

Leipzig is a city of old East Germany. Leipzig has made further progress towards becoming a tourism centre. Leipzig’s most important wealth are music and art. I have observed this beautiful and charming city for you and created my list of 10 reasons to go to Leipzig.

Spinnerei

Chinabrenner Löffel & CoAuberbach Keller’de Somon

Goethe heykeli

www.arimezunlari.org.tr 37

Page 40: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

BAZI ALACAKLARIN

YENİDEN YAPILANDIRILMASINAİLİŞKİN KANUN

EKONOMİ

38

Page 41: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

20 Ekim 1977 doğumlu olan Nurullah Çelebi, liseyi Özel Arı Okulları’nda tamamla-dıktan sonra Trakya Üniversitesi İşletme Bölümü’nü bitirdi. Daha sonra Serbest Mu-hasebeci Mali Müşavir olarak kendi bürosunu açan Nurullah Çelebi, evli ve üç çocuk babası.

Nurullah ÇELEBI 1996 [email protected]

Ekonomik kriz yüzünden büyük para problemi olan Temel, çocuk kaçırıp fidye istemeye karar vermiş.

Şehrin büyük bir parkında çocuğun birini gözüne kestirmiş

Önce bir not yazmış: Çocuğinu kaçurdum. Bunu yaptuğum içun üzgünüm ama kusura bakma çünki gerçekten paraya ihtiyacum var. Yarin sabah saat 7’de falanca parktaki filanca agacin altina bir siyah çantada 5 bin lira getur.

İmza: Laz

Çocuğun yanına gitmiş, notu çocuğun ceketinin iç cebine koyup, doğruca evine gitmesini ve notu babasına göstermesini söylemiş.

Ertesi sabah parka geldiğinde söylediği ağacın altında, söylediği renkteki çanta içinde 5 bin olan emaneti bulmuş.

Paraların yanında bir de not varmış:

“ Paran purada ama bir Laz hemşerisine nasil peyle bir şey yapar inanamayrum, inanamay-rum.”

İmza: Mühim Biri

29806 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6736 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılan-dırılmasına İlişkin Kanun, SGK alacakları dahil devletin bazı alacaklarını yeniden yapılan-dırıyor.

Yapılandırma, 2016 Haziran ayı ve daha önceki dönemlere ait SGK alacaklarını ve bunla-rın gecikme cezalarını kapsıyor. Bu kapsamda borcunu yeniden yapılandıran esnaf icra ve haciz işlemlerinden kurtulacak, teşviklerden yararlanabilecek.

İdari para cezalarında anaparanın yüzde 50’si silinecek. Yapılandırma kapsamında, idari para cezalarında gecikme cezalarının yanı sıra borç asıllarının da yüzde 50’si siline-cek. Yani 100 lira idari para cezası, 40 lira da bunun gecikme cezası olan bir borçlu bu tutarı öderken borç aslını 50 lira olarak, 40 lira gecikme cezasını da 50 lira borç aslına uygulanacak enflasyona göre güncellenecek tutarla birlikte ödeyecek.

36 aya varan oranlarda taksitlendirme imkanı getirildi. Yapılandırma kapsamında, SGK’ya borcu olanlardan borcunun tamamını peşin ödemesi halinde, anaparaya eklenen enflasyon farkının yarısı alınmayacak. SGK’ya borcu olanlar peşin ödemenin yanı sıra iki aylık dönemler halinde ödeme yapabilecekler. Böylece; 6 taksit (12 ay), 9 taksit (18 ay), 12 taksit (24 ay), 18 taksit 36 ay vade ile ödenebilecek.

Genel sağlık sigortası borçları da yapılandırma kapsamına alındı. Yapılandırma Genel Sağlık Sigorta Borçlarını (GSS) da kapsayacak. 2016 Haziran ve önceki dönemlere ait ge-nel sağlık sigortası prim borcu olanların, gecikme cezası ve gecikme zamları silinerek borç aslını vade farkı uygulanmaksızın peşin veya 12 aylık eşit taksit şeklinde ödenebilecek.

GSS borçları için en son başvuru 2 Ocak 2017. Gelir testi yaptırmamış olanlar 2 Ocak 2017 tarihine kadar gelir testine müracaat edebilecekler. Belirlenecek gelir testi sonu-

Yapılandırma, 2016

Haziran ayı ve daha

önceki dönemlere ait SGK

alacaklarını ve bunların

gecikme cezalarını kapsıyor.

Bu kapsamda borcunu

yeniden yapılandıran esnaf

icra ve haciz işlemlerinden

kurtulacak, teşviklerden

yararlanabilecek.

www.arimezunlari.org.tr 39

Page 42: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

cuna göre genel sağlık sigortası primleri ödenme imkanına kavuşmuş olunacak. Borçları dolayısıyla sağlık hizmetlerin-den yararlanamayan genel sağlık sigor-talılar, ilk taksiti ödemeleri halinde sağlık hizmetlerinden yararlanabilecekler.

Borçlarını yapılandıran işveren neler-den yararlanacak: Kanun kapsamında borcunu yeniden yapılandıran ve borcu yoktur yazısı alan esnaf ve işveren; bu borçlarından dolayı icra takibi ve haciz işlemlerinden kurtulacak, teşviklerden yararlanabilecek. Ayrıca daha önce tecil edilen, taksitlendirilen ve yapılandırılan borçların kalan taksit tutarları talep edil-mesi halinde yeniden yapılandırılabile-cek.

Kapanmış işyerlerinin 50 Lirayı aşma-yan alacakları silinecek. Kapanan işyer-lerine ait 31 Aralık 2014 tarihine kadar ödemedikleri 50 lirayı aşmayan borçları ile tutarına bakılmaksızın bu borçlara bağlı ceza tutarı 100 lirasını aşmayanlar silinecek.

Yapılandırma hangi durumlarda kay-bedilecek? Kanun kapsamında SGK bor-cu olanlar, yapılandırma taksitlerinden ilk ikisinin süresi içinde ödememesi, tak-sitlendirme süresi içerisinde cari ay prim borçlarının, bir takvim yılı içerisinde, iki-den fazla ödenmemesi veya eksik öden-mesi durumunda yapılandırma haklarını kaybedecekler.

Başvurular ne zaman başlayacak? Ka-nun kapsamında borcunu peşin ya da taksitli ödemek isteyenler, 31 Ekim 2016 tarihine kadar başvurabilecekler. Borcu-

nu peşin ya da taksitli ödemek isteyenler ise ilk ödemeyi 2 Ocak 2017 tarihine ka-dar yapabilecekler.

6736 Sayılı Yeni Mali Af Yasası hü-kümlerine göre matrah ve vergi artırı-mı yapacak şirketin eski ve yeni ortak-larının mali ve hukuki sorumlulukları

6736 sayılı Yasa hükümlerine göre vergi ve matrah artırımı ile ilgili mad. 5 hükmü gereğince gerçek ve tüzel kişilerin 2011 ila 2015 yılları için vergi ve matrah artırı-mı yapılabilmektedir. Yasa hükmü gereği matrah veya vergi artırımı yapanlar açı-sından dikkat edilmesi gereken hususlar aşağıda özetlenmiştir.(Bkz: 6736 sayılı Yasa ile İlgili olarak 19.08.2016 gün ve 29806 sayılı RG’ye bakınız. )

1- Anonim veya limited şirketler açısın-dan matrah artırımı yapılması sırasın-da, 31.10.2016 tarihine kadar artırımın elektronik ortamda, Gelir İdaresi Başkan-lığı internet sitesi üzerinden gerçekleşti-rilmesi ve bu işlemlerin 3568 sayılı Yasa göre gerçekleştirilmesi gerekir.

2- Matrah artırımı yapacak şirketlerin matrah artırımları mevcut yeni ortaklar tarafından veya mevcut müdür tarafın-dan yapılması gerekir. Son yıllarda hisse devri suretiyle yeni şirket alan gerçek veya tüzel kişilerin şirketin eski ortakları dönemiyle ilgili kuşkuları var ise matrah artırımı yaparak 2011 ila 2015 yılları için geçmişi temizlemeleri yararlı olacaktır. Bu durumda matrah artımının hem ku-rum ve hem de KDV yönünden yapılma-sında fayda olacaktır.

3- 2011 ila 2015 yılları için matrah ar-

tırımının 2016 yılı Ekim ayında şirketin yeni müdürü tarafından gerçekleştiril-mesi halinde; geçmiş dönemde eğer hisse devri varsa matrah artırımından kaynaklanan borç nedeni ile eski ortak-ların sorumluluğu yoktur. (Bkz: Maliye Bakanlığı, Gelirler Genel Müdürlüğü’nün 05.04.2004 gün ve 14913 sayılı Yazıları)

4- Geçmiş yıllarda benzeri bir Af Yasası olan 4811 sayılı Vergi Barışı Yasası ile ilgili matrah artırımı nedeni ile artırımı yapan yeni ortak ve müdürler artırımdan kay-naklanan borcun muhatabı olmuşlardır. (Bkz: Maliye Bakanlığı Yazısı 05.04.2004 gün ve 14913 sayılı Yazı)

5- Matrah ve vergi artırımının 6736 sayılı Kanunun 5. Maddesine göre artırım ya-pılması sırasında kağıt dilekçeler yerine elektronik ortamda şirketler adına verilen şifre ve parolalar yardımıyla veya 3568 sayılı Yasaya göre unvan almış meslek mensuplarının sözleşme yaptıkları müş-terileri için GİB internet sitesi üzerinden matrah artırımı yapılabilecektir.

6- Matrah artırımı 2011 ila 2015 dönem-leri için tümü için yapılabileceği gibi sa-dece belli yıl veya yıllar tercih edilerek artırım yapılabilir. Dileyen mükellefler sadece KDV yönünden matrah artırı-mında bulunabilir. Dileyen mükellefler ise KDV’yi ihmal ederek salt Gelir Vergisi yönünden veya Kurumlar Vergisi yönün-den artırımda bulunabilir.

7- Matrah artırımı yapan mükelleflerin ertesi yıllarda kullanabilecekleri zarar miktarı %50 olarak dikkate alınacaktır.

8- Matrah artırımı için uygulanacak vergi oranı genelde %20 olup, düzenli beyan-name veren ve vergisini ödeyenler için %15 vergi oranı uygulanır.

9- Matrah ve vergi artırımı yapanların tahakkuk eden vergilerini ödememeleri halinde aylık gecikme zammı %2.80’dir.

10- Son olarak, matrah ve vergi artırımı ile ilgili olarak sahte fatura kullananlar açısından 5. Mad. hükmünden yararlan-ma imkanları mevcuttur. Vergi dairesi-nin matrah artırımı yapılmayan yıl veya dönemlerle ilgili vergi inceleme yetkisi saklıdır. Devam etmekte olan vergi ince-lemeleri ile ilgili 30.09.2016 tarihine ka-dar tamamlanması gerekir. Aksi takdirde inceleme raporları kadük olacaktır.

Dresden

40EKONOMİ

Page 43: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

ARILI ÖĞRENCİLER ÜNİVERSİTE YABANCI DİL HAZIRLIK BARAJINI ORTAOKULDAYKEN AŞIYOR

Atatürk ilke ve devrimlerini izleyen, içselleştiren, en büyük güvencesi cumhuriyet ve onun dayanakları olan Özel Arı Okulları kurulduğu 1984 yılından itibaren eğitim yolcuğun-da sürekli gelişen ve yabancı dil öğretimini ana dil temelleri-nin üzerine inşa ederek küresel düşünen bireyler yetiştiriyor. Genel Müdür Yardımcısı Dr. Seva Demiröz’ün liderliğinde ve ARYEM Danışmanı ve IB Koordinatörü Dr. Bülent İnal’ın reh-berliğinde önokuldan lise eğitiminin sonuna kadar tüm sınıf seviyelerinde Avrupa Ortak Dil Kriterleri (CEF) uyumlu he-defler bütününde hazırlanan eğitim programları, alanında uz-man, yeniliklere açık Türk ve yabancı uyruklu öğretmenler ta-rafından yürütülüyor. Söz konusu programların geliştirilmesi sürecinde ulusal, Oxford Teachers Academy gibi uluslararası kuruluşlarla iş birliği yapılarak öğretmenlerin mesleki gelişim-leri destekleniyor.

Öğrencilerin ilgi ve gereksinimleri doğrultusunda her yıl ye-nilenen çağdaş yabancı dil eğitim programlarının içeriği, ile-tişim, eleştirel düşünme, yaratıcılık, disiplinler arası iş birliği, bilgi teknolojilerinin kullanımı, öğrenci-öğretmen özerkliği, uluslararası ölçme ve değerlendirme ölçütleri, Avrupa Dil Ge-lişim Dosyası çalışmaları, güncel ve sürekli gelişen yöntem, metot ve teknikler kullanılarak oluşturuluyor. Bütün bunlara ek olarak iletişim odaklı ve öğrenci merkezli çalışmalar ve bil-

gi teknolojileri uygulamaları ile kendi kültürünü özümsemiş, diğer kültürlere saygılı, uluslararası bakış açısına sahip birey-ler yetiştirmek Özel Arı Okullarında uygulanan programların vazgeçilmez birer parçası olarak göze çarpıyor.

Arılı öğrencilerin bilingual bireyler olabilmelerini sağlamak amacıyla disiplinler arası iş birliği ile gerçekleştirilen Content Integrated Learning (CLIL) uygulamaları ile İngilizceyi içselleş-tirmeleri sağlanırken Ipad uygulamaları, online programlar ve dijital materyallerle uygun öğrenme ortamları oluşturuluyor.

Özel Arı Anadolu Lisesinde yürütülen Uluslararası Bakalorya Diploma Programı (IBDP) ile küresel konulara yönelik düşün-celerini tarafsız dil kullanarak ifade edebilen, bilgiye erişirken entelektüel şüphecilikle yaklaşabilen bireyler yetiştiren Özel Arı Okulları öğrencilerinin bilişsel, kişisel ve sosyal gelişimleri-ni vurgulayarak bütüncül gelişimlerini destekliyor.

Tüm bu yapılan çalışmalar sonucunda Arılı öğrenciler TOEFL IBT, TOEFL Junior, Cambridge English Language Assessment Young Learners, KET, PET ve FCE, DELE İspanyolca ve Fit In Deutsch Almanca sınavlarında büyük başarılara imza atıyor-lar.

www.arimezunlari.org.tr 41

ARI’DAN HABERLER

Page 44: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

YAŞAM

42

Page 45: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Doğduğumdan beri evimizde telefon da televizyon da vardı. Şimdiki kuşaklar pek bilmez ama bir zamanlar her evde tele-fon ve televizyon bulunmazdı. Oysa şim-di pek çok evde hanedeki kişi kadar cep telefonu ve hatta neredeyse televizyon var. İletişim çağında yaşayınca olmazsa olmazlarımız oldu televizyonlar, cep te-lefonları, bilgisayarlar ve hatta tablet-ler…

Oysa bir zamanlar tam otomatik çama-şır makinaları ve bulaşık makinaları bizler için evlerimize giren yeni teknolojilerdi. Hatırlıyorum da bizim evde merdaneli bir çamaşır makinası vardı en büyük eğ-lencemdi onun kapağı. Siyah bir zemin üstünde minik beyaz noktalar olan bu kapağı kucağıma koyar Uzay Yolu oy-nardım. Geminin kaptanı olarak o sonsuz uzayda yıldızların arasında saatlerce se-yahat eder, mürettebatıma ki kardeşim oluyor, talimatlar yağdırır, tehlikeleri sa-vuştururdum. İşte bu yüzden eve gelen tam otomatik çamaşır makinası felake-tim olmuştu… Kapağı ile oynayamıyor, kendisine gıcık oluyordum. Kız kardeşim ise uzay gemisi kaptanı bendenizden ta-limatlar almayacağı bir eğlenceye kavuş-muştu, makinanın karşısına geçip onun döndüre döndüre çamaşır yıkamasını merakla izlerken o zamanların İzel Çelik Ercan üçlüsünden “Dönmelisin” şarkısını söylerdi… Şimdilerde gençler, Ercan Sa-atçi’yi spor yazarı, Çelik’i tek başına şarkı söyleyen biri ve İzel’i de pek tanımayan bir nesil olarak yüzyıllar öncesinden bah-sediyorum sanacaklar ama aslında en fazla 25 yıl öncesinden söz ediyorum.

Son yıllarda yaşanan hızlı ve inanılmaz teknolojik değişim, dönüşüm bir yandan mucizevi ve hoş gelirken, bir yandan da insanı korkutuyor. Jetonlu telefonlarla konuştuğumuz günler dün gibi aklım-dayken, şimdi cep telefonu bozulduğun-da eyvah ne yapacağım, nasıl haberleşe-ceğim telaşına savrulurken buluyorum kendimi. Sahi biz nasıl buluşurduk o zamanlar? Saati belli, yeri belli buluşma yerlerine gidişlerimiz nasıl olurdu? Geç kalsak bekleme marjı neydi? Daha mı

programlıydık acaba o zamanlar… Öyle ya gecikeceğimizi ya da randevumuza gidemeyeceğimizi ancak karşımızdakini evden ararsak ulaşabilir ve haber vere-bilirdik.

İlk cep telefonumun alınış hikayesi de böyleydi benim… Ulaşılamadığım bir kriz anının korku dolu dakikaları sonucunda cep telefonu sahibi olmuştum. O vakit-ler TRT Spor Haberleri Müdürlüğünde çömez bir akitli muhabir olarak çalışıyor-dum. Sene 1998 idi ve Fransa ’98 futbol şampiyonası yapılıyordu. Ben bir ana bina bir stüdyo arasında koştururken ki o za-man TRT Kavaklıdere’deydi, TBMM’den çıkan ve son sürat hareket eden Başba-kanlık konvoyunun altında kalmaktan son saniyede kurtulmuştum. Ertesi gün yine ben binalar arasındaki koşturmamı yaparken bir ofisi bir stüdyoyu arayan annem bir türlü bana ulaşamayınca ve babam ile kardeşim TRT’nin kapısında korku ile karışık merakla belirince ertesi gün cep telefonu alınması farz olmuştu. İşte o gün başladı elektronik tasma ile mühürlenmiş esaretim… Şimdi en özgür hissettiğim anlar telefonu rahatsız etme moduna aldığım anlar oluverdi. Bir yanı ile esaretimiz bir yanı ile özgürlüğümüz, bir zamanlar hayal olan, ancak filmlerde gördüğümüz onu kullanacağımızı hayal dahi edemediğimiz, şimdilerde elimiz-den düşmeyen cep telefonları…

Peki ya bilgisayarlar? Onlar nasıl girdi hayatımıza? Nasıl bu kadar çabuk aldılar yerlerini kalemin, kâğıdın, defterin ve de daktilonun… Hatırlıyorum da ortaokula geçtiğimizde seçmeli ders olarak ya Al-manca ya bilgisayar dersini seçecektik. Ben Almancayı oldum olası kaba bir dil bulduğumdan ve sanırım bir de kova burcunun o teknoloji aşığı hallerinin etkisiyle hiç düşünmeksizin bilgisayar dersini seçmiştim. O zamanlar için yeni yeni gelişen teknoloji ile ilk tanışmam Arı Kolejindeki bilgisayar laboratuva-rında olmuştu. Program dili öğrenirdik. O zamanlar Windows yoktu. Siyah bir ekran üzerinde yeşil yazılar vardı MS/DOS denen bir programdı. Bilgisayar

laboratuvarından sınıfa döndüğümüzde o simsiyah ekran üzerindeki yeşil yazılar nedeniyle olsa gerek, yeşil tahtanın (ki ona nedense kara tahta denirdi) üzerin-deki bembeyaz tebeşir yazıları gözümü-ze pembe görünürdü. Evlerde bilgisayar olması çok çok istisnai idi. Bizim evde yoktu mesela. Olan arkadaşlarımda da Commodore 64 diye daha çok oyun oynamak için kullandıkları bir bilgisayar vardı. Ben oldubitti elimle yazmayı daha çok sevmişimdir, kalemler, defterler be-nim hayal dünyamın en renkli eşlikçileri-dir. Küçükken babamın dava dilekçelerini yazdığı daktiloya çok heveslenmiştim. Babam da bana bir daktilosunu vermiş-ti. Her bir tuşuna bastığımda çıkardığı seslerle mutlu olurdum daktilonun ama yine de bana kalemle yazdığım yazıların keyfini vermezdi. Sonra TRT’de çalış-maya başladığımda elektrikli daktilo ile tanıştım. Ve tabii bilgisayar ve internet ile… Önce korkutucu geldi, tüm dünya-nın elimin altında olduğunu düşününce bir cesaret başladım kullanmaya… Şimdi vazgeçilmezim gibi oldular. Adeta hep vardılar.

Bu arada teknoloji her alanda ilerledi. Eve kurutmalı çamaşır makinesi geldi… Bulaşık makinası artık çizmiyor eskisi gibi bulaşıkları ve hatta önce buharlı sonra buhar kazanlı ütüler girdi hayatımıza, çek çek ve gırgır artık nostalji, elektrik süpür-gesi ve hatta küçük el süpürgeleri dahi var… Bunlar gözden uzak olan teknoloji-ler gibi değil mi herkes teknoloji deyince hemen internet, bilgisayar, cep telefonu gibi her gün elinin altında olanları düşü-nüyor. Oysa bir ev hanımına sorun baka-lım… Gelişen teknoloji onun işlerini nasıl kolaylaştırmış? Mikserler, doğrayıcılar… Evet teknoloji hayatımızı kolaylaştıran bir şey… Hele amacına uygun kullanıl-dığında bizlere tam bir dost… İşlerimize yardım eden, birbirimizden haber alma-mızı sağlayan, hayatımıza hız katan…

Öte yandan yine de “saat 12.00de Vak-ko’nun önünde” diye kararlaştırdığımız buluşmaları özlemle anmak hoş bir nos-talji…

In this issue, I went past when our editor has forwarded questions to us about technology for a special article. I thought, when I met first with technology? Technology makes our lives easier and if it used correctly, it’s fully a fellow

1978’de dünyaya ağlayarak merhaba diyen bendeniz, sonrasında hep güldüm... Arada bir gözyaşlarıyla karışık da olsa hep gülümsemek ilacım oldu tüm kederlere dertlere... Hayat bir oyundur... Kimi zaman dram, kimi zaman komedi, kimi zaman trajedi, kimi zaman polisiyedir ama hep eğlenmek içindir... Her anından zevk alınmalıdır, o anların tekrarı hiç yoktur. Hayallerimin peşinden koşup onları hep yakaladım... Hayal kurmak-tan hiç vazgeçmedim maratonum devam ediyor...

Elif Güliz BAYRAM 1995 Mezunuhttp://kafanguzel.blogspot.com.tr/2014/03/mim-mim-mim-bakalm-ben-kimim.html

www.arimezunlari.org.tr 43

Page 46: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

SANAT

44

Page 47: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Kendimi bildim bileli tiyatro bale operanın içindeyim. İlkokul dönemimi Ulustaki opera binası olarak bilinen o pembe binanın kulislerinde geçirdiğimden bahsetmiş-tim, yine anlatmayacağım uzun uzun :) Çocuk balesi kursiyeri olarak her sene dü-zenlenen 23 Nisan gösterilerinde sahneye çıktım. Şimdi düşününce 9-10 yaşında bir çocuk için ne büyük şans. Şansımın farkındaydım üstelik en güzeli buydu, hep tadını çıkardım. Tabletlerin olmadığı, yaşımıza uygun bir film izlemek için pazar sabahları-nı beklediğimiz bir dönemde, sosyalliğin, sanatın içinde ancak bu kadar olabilirdim. Tiyatro? Dedim ya şanslıydım, bale derslerinden sonra kulisten sahne geçişi yapıp izlediğim oyunlar olurdu, Shakespeareler, Dostoyevskiler... Büyükler için oyunlar, ba-leler... Hepsi aklımda! Ama izlediğim çocuk oyunları... Hiç hatırlayamıyorum konula-rını, oyunlar aklımda değil; aklımdaki tek şey oyun sonrası oyuncuların kostümleriyle fuayede çocukları uğurladığı o anlar... Palyaçonun yüzünden eline bulaşmış boyalar... Oyunu değil de o anları hatırlıyor olmam hoşuma gitmiyor. Demek ki oyunlar bir ço-cuğu içine alacak, bir çocuğun dünyasına dokunacak kadar gerçek değilmiş. Sanırım dişlerimizi fırçalayalım, erkenden yatalım konulu oyunların ötesine geçemeyen oyun-larla büyüyen neslimiz hala çocuk tiyatrosundan bunları bekliyor ki afişine bakmaya bile dayanamadığım çocuk oyunları anne baba ve çocukların akınına uğruyor. Hatta o anne babalar benim arkadaşlarımdan çıkıyor... O zaman bu yazıyı yazmanın zamanı gelmiş.

Elbette insan derinine düşünmediği, ilgi alanına girmeyen konularda kendisine ne verilmişse o kadarını biliyor. Yani küçükken izlediğimiz oyunların benzeri oyunları çocuklarımıza izlettirmek hepimize doğal geliyor. Ama her şeyden önce dünya artık bambaşka bir yer. Çocukların algıları, becerileri, ilgi alanları bizimkinden epey farklı. Onlara “tiyatro” diye sunduğunuz şeyin ne anlattığına dikkat etmemek, nasıl anlattı-ğına bakmamak, sadece oyalanmak, bir iki saati “keyifli” geçirmek için para harcama-nın dışında çocuğun sanat algısıyla oynamak da demek oluyor ki bu noktada yapılan hatalı işlerin toplumun sanat altyapısını nasıl çarpıttığını öngörmemek mümkün mü? En klişe deyimle “çocuklar bizim geleceğimiz” onlara bu yaşta verdiklerimiz, ileride olacakları yetişkin bireylerin temeli olacaktır. Çocuğunuzu göndereceğiniz okulu ince eleyip sık dokuyarak seçiyor, en iyi eğitimi alması için çabalıyorsanız neden kötü bir tiyatro oyunu izlemesine izin veresiniz ki?

Peki, iyi çocuk oyununu nasıl anlarız? İzlemeden anlamamız güç ama ilk olarak oyunu sahneye koyan kurum ya da grubu biliyor olmak önemli. Oyunun konusunu okumak da bazen sizi bir felaketten kurtarabilir. Özellikle son yıllarda moda olan televizyon kahramanlarının hepsini bir araya getirip fantastik kurgularla yapılan oyunlardan uzak durmanızı şiddetle tavsiye ederim. Çocuklarımız zaten ister istemez televizyon kül-türünden nasiplerini alırken o kahramanları görüyor ve izliyorlar; neden bir de sah-nedeki kötü kopyasını izlesinler? Yeni dünyalar, yeni karakterler üzerine düşünülmüş

Keiko Belir Yarar 1977 yılında Tokyo’da doğdu. Öğrenim hayatına Ankara’da başla-yan Keiko Belir Yarar, ortaokul ve lise öğrenimini Arı Okulları’nda tamamladı. 1995 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro Oyunculuk bölümünü burslu olarak kazandı. 1999 yılında mezun olduktan sonra Devlet Tiyat-roları’nda çalışmaya başladı. 2001–2002 sezonunda Türkiye ve Danimarka ASSITEJ ortaklığında yapılan projede yer alarak Türkiye ve Danimarka’da çocuk tiyatrosu üzerine çalışmalar yaptı. 2002 yılında Devlet Tiyatroları’nın açtığı sınavı kazanarak, stajyer sanatçı olarak Van Devlet Tiyatrosunda göreve başladı. Bu süre içinde çeşitli reklam, televizyon dizisi ve filmlerde rol alan mezunumuz halen Devlet Tiyatrola-

rı’nda sanatçı olarak çalışmaya devam ediyor. Son üç yıldır en önemli uğraşı olan Melek Arya’nın annesi...

Keiko Belir YARAR 1995 Mezunu

Peki, iyi çocuk oyununu nasıl anlarız? İzlemeden anlamamız güç ama ilk olarak oyunu sahneye koyan kurum ya da grubu biliyor olmak önemli. Oyunun konusunu okumak da bazen sizi bir felaketten kurtarabilir.

www.arimezunlari.org.tr 45

Page 48: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

My friends ask my preferences about children’s theatre because of my profession. So, which point should we pay attention about the selection of children’s games? What we are watching with my 4,5 year old daughter? Which theatres, which games? It’s always useful to consult a knowing.

konular hakkında fikir sahibi olmaları daha güzel değil mi? Bir sergiye götü-recek olsanız televizyon kahramanla-rının çekilmiş fotoğrafları sergisine mi gidersiniz? Ne anlamı var? Sergiden anladığımız bu değil, tiyatrodan da. Çocuklarımızın beynini, algı gelişimini koruyalım derim ben. Yani çocuğunu-za izleteceğiniz oyunları kimin yaptığı önemli. İşin ehli olduklarından emin olun öncelikle.

Yazara bakalım mesela. Kim yazmış? Aynı kişi daha önce başka oyunlar yaz-mış, sahnelemiş mi? Yazarın ya da yö-netmenin daha önceki çocuk tiyatrosu deneyimi ne? Eğer ilk oyunlarıysa daha önceki eğitimleri ne? Artık konservatu-varlarda çocuk tiyatrosu dersleri var ve bu dersleri veren çok kıymetli hocalar var. Eğitim önemli :) Çocuğunuzu tec-rübesiz bir öğretmene ya da diplomasız bir doktora emanet etmezsiniz değil mi? Bu noktada çocuk tiyatrosu işine gereğinden fazla titizlendiğimi düşü-nebilirsiniz ama medeni ve gelişmiş ülkelere baktığımızda gelişmişlikle ço-cuk tiyatrosu kalitesi ve sayısı paralel gitmektedir. Bk. Danimarka

Türkiye’de de bir ayağı bulunan ASSI-TEJ (Uluslararası Çocuk ve Gençlik Ti-yatroları Birliği) ülkemizde çocuk tiyat-rosu ve gelişimi için yoğun çalışmalar yapmaktadır. ASSITEJ Türkiye, örneğin Bursa Büyükşehir Belediyesinin her yıl düzenlediği uluslararası festivalin ger-

çekleştirilmesine destek vermektedir ve festival yurtdışından gelen çok iyi sahnelenmiş oyunların çocuklarla bu-luşmasını sağlamaktadır. Gözlemci ve çevirmen olarak katılma şansı bul-duğum bu festivaldeki deneyimlerim hayatım boyunca aklımda ve kalbimde yer edecektir şüphesiz. Çocuğunuz-la her yıl yurtdışında çeşitli ülkelerde düzenlenen ve müthiş oyunlar izleme fırsatı bulacağınız bir festivale katıl-mak istemez misiniz mesela? Yurtdı-şında sadece müthiş görsel şovlarla müzikaller yapılmıyor, çocuğunuzun dünyaya başka bir yerden bakması-nı sağlayacak bir oyun izleyebilirsiniz mesela. Çocukla nereye gidilir diye in-ternete bakanlardansanız, herkese tav-siye ediyorum “çocukla Danimarka’ya gidilir!”, muhteşem festivaller var, çok keyif alacaksınız... Not: Uluslararası festival olduğu için oyunlar İngilizce de oynanıyor. www.assitej.org.tr sayfasın-dan da oyun, festival ve haberleri takip edebilirsiniz. Bir bilene danışmak her zaman işe yarar.

Kızım 4,5 yaşına geldi. Bugüne kadar benim tercihlerim doğrultusunda tek bir oyun izledi. (Okulda izlenenler dı-şında yani) Tiyatro TEM’in “Dünyanın Yemeği”. Bu onun için bir tiyatro salo-nuna gidip seyirci koltuklarında yerini alarak izlediği ilk oyun, benim içinse bir hayalin gerçekleşmesiydi. Kızımdan çok çok önce tanıdığım Tiyatro Tem ve

oyunlarının hep hayranıydım. Büyükler için ya da küçükler için diye ayırma-dan bütün oyunlarına her fırsatta gi-der, çocuk oyunlarını izlerken bir gün çocuğumla bu oyunları izleme hayali kurardım. İkimiz de oyundan mutlu çıktık. Hayal dünyasını geliştiren, ne-fis yazılmış, kurgulanmış ve simsiyah kostümlerin içinde ama rengarenk bir oyunculukla oynanan 40 dakikalık bir oyundan ne boyutta keyif aldığımızı anlatmam mümkün değil; herkese tav-siyemiz... www.tiyatrotem.com

Bir de 2016-2017 sezonunda da oyna-yacak olan Ankara Devlet Tiyatrosu ya-pımı “Fırtına” var. Henüz izleme şansı bulamadık ama Shakespeare yazmış, Devlet Tiyatroları tecrübesi sahneye uyarlamışsa iyi işlerden biri olmuştur mutlaka. Duyumlarımız da bu yönde. Biz kızımla ilk fırsatta izlemeyi planlı-yoruz.

Bahçeli, ferah feza evlerde sülale boyu yaşayan çocukların kafasına “ideal” hayatı hiç de ideal olarak empoze et-meyen tuhaf çizgi film dünyasından uzaklaşarak, çocuğa hayal kurma ve düşünme fırsatı veren oyunlar izletmek ebeveynler olarak hepimizin görevi diye düşünüyorum.

Sanat dolu günler diliyorum…

SANAT

46

Page 49: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

B-Flipped Learning modeli, her öğrencinin gereksinimi doğrultusunda yararlanabile-ceği bireye özel bir eğitim modelidir. Bu model ile öğrencilerimiz; derslerde işlenen konulara yönelik kısa anlatım videoları ile kazanım bazlı sınıflandırılmış tüm soru ve çözüm videolarına ulaşabilmektedir. Öğrencilerimizin eksik olan kazanımlarını tamamlamak amacıyla okulda yapılan sınavların sonuçları analiz edilerek onların ge-reksinimi olan kazanımlar belirlenmektedir. Her öğrenci kendisi için belirlenen eğitim videolarını izleyerek eksiklerini tamamlamaktadır. Hazırlanan videoları öğrencileri-miz için daha eğlenceli hale getirmek ve öğrenmenin kalıcılığını artırmak için Gami-fication (oyunlaştırma) yöntemi de etkin olarak kullanılmaktadır.

FLIPPED LEARNING

Arı Okulları olarak öğrencilerimizin derslerde edindikleri kazanımları pekiştirmek, istedikleri zaman tekrar ederek kalıcı öğrenmeyi sağlamak ve ders içinde öğretmeni ile olan etkileşiminin kalitesini artırmak amacıyla B-Flipped Learning modelini çevrimiçi ortamlarımızda kullanmaya başladık.

www.arimezunlari.org.tr 47

ARI’DAN HABERLER

Page 50: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

PSİKOLOJİ

48

Page 51: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

25 Ocak 1976 yılında Ankara’da doğan Burcu Aksongur ilk, orta ve lise eğitimi-

ni Özel Arı Okullarında tamamladıktan sonra ODTÜ Psikoloji bölümünden mezun

oldu. Yüksek lisansını Ufuk Üniversitesinde tamamlayan Burcu Aksongur mesleki

kariyerini, İzanaTherapy’de uzman psikolog olarak sürdürüyor.

Burcu AKSONGUR 1993 [email protected] www.burcuaksongur.com

Sosyal Fobi Nedir?

Sosyal fobi; sık görülen, tedavi edilmediğinde uzun yıllar devam eden ve kendiliğinden ortadan kalkma olasılığı çok düşük olan, erken yaşlarda başlayan, ‘sosyal ortamlardan korkma’ halidir. Sosyal fobide kişi; göz önünde olacağı durumlarda, ‘küçük düşürücü’ bir şeyler yapma korkusu duyar. Yabancı ortamlarda, tanımadığı insanlarla karşılaştığı ya da başkalarının gözünün üzerinde olabileceği ortamlar en belirgin korkunun oluştuğu du-rumlardır. Korkunun kaynağı, küçük duruma düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde davranacağıdır.

Sosyal fobisi olan kişiler hata yapma, gülünç duruma düşme ya da kendilerine yakışmaya-caklarını düşündükleri davranışları yapma korkusu içindedir. “Konuşurken takılıp kalırsam, düşüp bayılırsam, konuşamazsam” gibi düşünceler silsilesi, daha o ortam oluşmadan zihinde tekrarlanır. Sosyal faaliyetlerde arka plana itilmiş olmaktan, saçmalamaktan, alay edilmekten, aptalca görünmekten, kontrolü kaybetmekten, panik yaşamaktan, ne söyleyeceğini bilememekten, söylediklerinin beğenilmeyeceğinden ve bunlara eşlik eden fiziki belirtileri yaşamaktan korkmaktadır.

Belirtileri Nelerdir?

Sosyal fobik; en çok toplum içinde konuşmakla ilgili sorun yaşar. Otorite konumundaki kişilerle görüşmek (müdürü ile konuşmak v.b.), tanıdık kişilerden oluşan küçük bir grup önünde konuşmak (sınıf içerisinde söz almak, sunum yapmak vs.), sosyal toplantılara katılmak, toplulukta yemek yemek, telefonla konuşmak gibi korkular yaşar. Bu durumlar-dan mümkün olduğunca kaçınır. Kaçınma ve izolasyon davranışları sergiler. Eğer yaşadığı durumdan kaçamıyorsa fiziksel sıkıntılar yaşamaya başlar. Bunlar; kontrol dışı oluşan aşırı panik, terleme, titreme, yüz kızarması ve nefes darlığı gibi duygusal ve bedensel belirtiler-dir. Yüz kızarması çok yakınılan ama kontrol edilemeyen bir belirtidir. Dışardan kolayca fark edildiği için de rahatsızlık vericidir. Yüz kızarması dışında terleme, çarpıntı, göğüste sıkışma hissi, ses titremesi ve kısılması, ağız kuruması, mide rahatsızlıkları, sıcak ve soğuk basmaları, kaslarda gerginlik, düşünce akışında yavaşlama, başta ağırlık hissi ya da baş ağ-rısı oluşabilir. Aslında, topluluk önünde konuşma yapmak pek çok kişiyi heyecanlandırır. Ancak, sosyal fobi ile bu durum karıştırılmamalıdır. Sosyal heyecanı sosyal fobiden ayıran en önemli özellik, kişi topluluk önünde bir şeyler yapmaya devam ettikçe bu konuda de-neyim kazandıkça sosyal heyecanın azalmasıdır. Sosyal fobide ise, deneyim kazanmayla heyecanda herhangi bir azalma yaşanmaz ve kişiler bu durumdan şiddetle kaçmaya çalı-şırlar. Kaçınma arttıkça, günlük yaşam, iş yaşantısı, eğitim hayatı, toplumsal etkinlikler ve ilişkiler önemli ölçüde zarar görür.

Sosyal fobisi olan kişiler, çoğu zaman sınav kaygıları ya da sınıf içi katılımdan kaçınmaları nedeniyle okulda yeterli başarı gösteremezler. Öğrenciler derslere katılamazlar. Etkinlik-lere girmekten kaçınırlar. İş yaşamında, kişiler gerekli atılımları yapamaz, çalışanlar ken-

Sosyal fobisi olan kişiler hata yapma, gülünç duruma düşme ya da kendilerine yakışmayacaklarını düşündükleri davranışları yapma korkusu içindedir.

www.arimezunlari.org.tr 49

Page 52: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

dilerini ortaya koyamaz, fikirler ileri süremez, iş değiştiremez, ulaşmaları gereken düzeylerden daha alt düzey işlere razı olup ilerleyemezler.

İş yaşamında yaşadıkları sosyal sıkıntılar nedeniyle işten ay-rılabilirler. Kendi başlarına arkadaş sahibi olamaz, ilişki yaşayamazlar. Yeni ortamlara giremez ve yakın aile dışındaki kişiler haricindekiler ile iletişimlerini sınırlarlar. Sosyal fobi; kişinin aslında sahip olduğu yeterlilikleri ortaya koymasını engeller. Kişi kendisini yeter-siz ve işe yaramaz biri olarak tanımla-maya başlar.

Sosyal fobinin en sık olarak başladığı dö-nem ergenlik dönemidir. Ergenlik dönemi; gençlerin sosyal ilişkilerini geliştirmeleri ge-reken bir dönemdir. Ancak bu dönemde sosyal fobi, ergenin sosyal ilişkilerini geliştirmesini engeller. Bu durumdaki genç; içe kapanık, diğer insanlarla neredeyse hiç ilişki kurmayan ve izole olmuş davranışlar gösterebilir. Bu so-run eğitim hayatını da etkiler. Kişinin daha düşük düzeyde eği-tim almasına ya da eğitimi yarım bırakmasına da sebep olabilir.

Sosyal Fobinin Tedavisi Var mıdır?

Sosyal fobinin tedavisi mümkündür. Sosyal fobiyle ilgili yapılan araştırmalar, ne kadar erken yardım alınırsa o kadar hızlı ve iyi sonuç alınabileceğini göstermektedir. Ancak sosyal fobi hasta-

larının çoğu, yardım almaktan kaçınmakta ya da teda-viye geç başlamaktadır. Çünkü uzmanlar tarafın-

dan da olumsuz değerlendirileceklerine dair korkuları yardım istemelerini zorlaştırır. Di-

ğer bir sebep de; yaşadıkları bu sorunların kendi kişilik özellikleri olduğu şeklinde değerlendirmeleridir.

Psikolojik tedavi yaklaşımında ağırlıklı olarak bilişsel-davranışçı psikoterapiler,

şema terapileri, sosyal beceri eğitimleri, gevşeme egzersizleri uygulanabilmekte-

dir. Psikolojik tedavilerde hedeflenen temel amaç; kişilerin bir an önce toplum yaşantısına

“fobi”siz katılımlarını sağlamaktır. Terapi sonucunda; kişiler olumsuz düşünce ve davranış kalıpları, kendilerine yöne-lik olumsuz tutumlarını değiştirerek, yeni beklenti ve davranış kalıpları oluşturarak, eksik olan becerileri kazanmakta ve ileti-şim güçlerini arttırmaktadır.

Social phobia, a case of ‘fear of social situations” which is frequent, starting at an early age, without treatment continued for many years and the possibility of spontaneous disappearance is very low. A social phobic; feels the fear of doing ‘degrading’ things where considered. They will have most trouble about talking in societies. Social phobia commonly begins in puberty period. Treatment is possible with early help.

Sosyal fobinin en sık olarak başladığı dönem

ergenlik dönemidir. Ergenlik dönemi; gençlerin sosyal

ilişkilerini geliştirmeleri gereken bir dönemdir. Ancak bu dönemde

sosyal fobi, ergenin sosyal ilişkilerini geliştirmesini

engeller.

PSİKOLOJİ

50

Page 53: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

2016-2017 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILINA GÖRKEMLİ BİR AÇILIŞLA BAŞLADIKAklın ve bilimin ışığında ilerleyen, akademik başarı ile birlikte bilim, kültür, sanat ve spor alanlarında da başarılı bireyler yetiş-tiren okulumuz 2016-2017 eğitim-öğretim yılına 05 Eylül 2016 tarihinde görkemli bir açılış ile başladı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan törenimizin açılış konuşmasını Genel Müdür Yardımcımız Dr. Seva Demiröz yaptı. Demiröz konuşmasında “Akademik başarının yanı sıra öğrencilerimizin bireysel farklılıklarını dikkate alan beceri temelli eğitim anlayışımızla, 21.yüzyıla sorgulayan, iletişim becerileri gelişmiş, vizyon sahibi, üretken, katılımcı, demokratik ve etik değerlere sahip, Atatürk ilke ve inkılaplarını içselleştirmiş Arılı gençler yetiştiriyoruz. Amacımız, sahip olduğumuz olumlu, güvenilir, sevgi dolu, ilkeli ve etik okul iklimi ve öğrencilerimizin bütüncül gelişimi ve onlarda “tam öğrenmeyi destekleyen” okul kültürümüz-le, öğrencilerimizi yaşamın her alanında öne çıkarmaktır.” dedi ve yeni eğitim-öğretim yılının herkes için sağlıklı, mutlu ve başarılı olmasını dileyerek sözlerini sonlandırdı.

Okul bandomuzun birbirinden güzel marşlar ve şarkılarla renklendirdiği törende, Sıtkı Alp Eğitim Vakfı Üstün Başarı Bursu Sınavı’nda derece alan 4. Sınıf öğrencimiz Mustafa Alp Yalçın’a ödülünü Genel Müdür Yardımcımız Seda Tarman, TEOG sınavı birincilerimiz Emre BARIŞ İsmailoğlu, Kaan Çevik ve Mert Ünsal ile TEOG Sınavı sonucu lise öğrenimine Arı Anadolu Lisesinde devam edecek öğrencimiz Aybars Önder’e ödüllerini Genel Müdür Yardımcımız Dr. Seva Demiröz verdi. Kurucumuz Sıtkı Alp, Anadolu Lisesi ve Fen Lisesi Müdürümüz Abdurrahman Kaya ile İlköğretim Kurumları Müdürümüz Nermin Güney ise geçtiği-miz yıl Özel Arı Anadolu Lisesinden ve Özel Arı Fen Lisesinden mezun olup üniversite sınavlarında başarı göstererek dereceye giren öğrencilerimize plaketlerini verdi. Törende, LYS’de başarılı olan mezunları tebrik eden Kurucumuz Sıtkı Alp, yeni eğitim- öğretim yılının tüm öğrencilere başarı, sağlık ve mutluluk getirmesini diledi. Törenin ardından öğrencilerimiz heyecanla yeni eğitim-öğretim yılına başladılar.

www.arimezunlari.org.tr 51

ARI’DAN HABERLER

Page 54: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

SIKA SIKA AĞZIMIZDA KALMADI BİR DİŞ

SAĞLIK

52

Page 55: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Devir yenilik, hız, teknoloji devri, ancak içinde bulunduğumuz çağ bu güzellik-lerin yanında stresi de beraberinde getiriyor. Çalışma saatleri uzuyor, hırs alıp başını gidiyor, küçücük çocuklarda dahi bir koşuşturma hakim oluyor. Hal böyle olunca, halk arasında ‘diş sıkma’ olarak bilinen ‘bruksizm’ vakalarıyla da biz diş hekimleri sık karşılaşır oluyoruz. Peki, nedir bruksizm? Nelere sebep olur? Ne yapmalıyız? Kısa bir bilgi ve-relim…

Bruksizm, gün içinde veya gece far-kında olmadan dişleri sıkmak veya gı-cırdatmak olarak tanımlanmaktadır. Diş sıkmaya, çiğneme kaslarımız olan temporalis kası ve masseter kasındaki bilinçdışı olarak başlayan aktivite ne-den olur.

Bruksizm, uykuda, uyanıkken ya da her iki durumda da olabilir. Sağlıklı birey-lerde hiçbir neden yokken karşılaşıla-bileceği gibi, bazı ilaçların kullanımı ve ciddi nörolojik bozukluklar da buna se-bep olabilir. Okul çağındaki çocuklar-dan yaşlı bireylere kadar geniş bir yaş yelpazesi bulunan bu durum, genellikle yaş ile ters orantılıdır. Yalnızca ergen-lik döneminde düşüş görülmektedir. Bruksizm gelişmiş toplumlarda ve ka-dınlarda daha sık görülmektedir.

İnsanların yüzde doksanında görülen bu rahatsızlığın başlıca nedeni strestir. Özellikle yoğun stres yaşayan bireyleri etkileyen bu rahatsızlık, sırt, baş, bo-

yun, yüz ve diş ağrılarına sebep olabi-lir, migren türü ağrılarla karıştırılabilir veya migren ağrısını daha da şiddet-lendirebilir.

Diğer nedenler ise; kalıtsal nedenler, psikososyal durum, kişilik yapısı, gast-roözefajiyal reflü, uyku apnesi, malok-lüzyon sorunları olarak sıralanabilir.

Bruksizm ile karşılaşan kişilerin oranı bu kadar yüksek olmasına karşın, yüz-de altmışı hasta olduklarının farkında değillerdir. Bu nedenle belirtiler farkın-dalık için önemlidir.

Ağızda aşınmış, düzleşmiş dişler, diş-lerin dişeti ile olan birleşim yerlerin-deki çürük tarzı defektler, yüz ağrıları, baş-boyun-sırt-kulak ağrıları, sabahları yorgun uyanma, sabahları çenelerde ağrı ile uyanma, sabahları diş ağrısı ile uyanma, diş sıkma (bunu genellikle eş-ler fark eder), dişlerde çürümeler, çiğ-neme esnasında ağrı ve çiğneme kas-larında yorgunluk belirtiler arasındadır.

Diş sıkmanın zararları geri dönüşü ola-mayan zararlardır. En büyük zarar ek-lemlere verilir. Çünkü eklemler belli bir dengede çalışır. Eklem başı ile yuvası arasında kapsül vardır ve bu kapsül diş sıkma sonucu zamanla erir ve yok ola-bilir. Oluşan deformasyon, çene açıp kapatırken ‘tık’ diye seslerin gelmesine ve zamanla esneme vb. esnasında çe-nelerin kilitlenip ağzın açık kalmasına kadar zor sonuçlara neden olabilir.

Kulakta çınlamalara, duyma kaybına,

miyofasyal ağrı sendromuna sebep olabilir.

Ve pek tabi diş sorunlarına sebep ola-bilir. Çürük ve aşınmaların yanı sıra, es-tetik görüntüye de büyük zararları var-dır. Dişler sürtünme sebebiyle düzleşir, eklemlerin dengesi bozulur, dudak ke-narları zamanla aşağı doğru bükük bir hal alır. Kişiler mutsuz ve yaşlı bir görü-nüme sahip olmaya başlarlar.

Bruksizm tedavisi için birçok seçenek vardır. Durum hekim tarafından değer-lendirilip, aşamasına göre uygun tedavi seçeneği denenmelidir. Bunlardan ba-zıları; gece plağı (sert/yumuşak) kulla-nımı, psikoterapi, sakinleştirici ilaçlar, alkol-sigara-kafein bırakılması, botili-num toksin (botoks) uygulamaları ve ileri cerrahi yaklaşımlardır.

Diş hekiminizi her altı aylık periyot-larda düzenli ziyaretiniz her durumun sorun, sorunun kaos olmasını önlemek için mükemmel bir yöntemdir. Bol kah-kahalı, sakin, dingin bir yaşam dilerim. Yeni eğitim öğretim yılımız hayırlı ve de uğurlu olsun… Sevgiyle kalın…

03.01.1983 tarihinde Denizli’de doğan Burcu Kocatüfek Özyılmaz, öğrenim hayatına Ankara’da başladı. Orta öğrenimini Arı Okulları’nda tamamlayan mezunumuz, lise öğrenimine Arı Fen Lisesi’nde devam ederek 2000 yılında mezun olduktan sonra Gazi üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazandı. 2006 yılındaki üniversite mezuniyeti sonrası diş hekimliği dallarında çeşitli eğitimler aldı. 2013 yılında Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim dalında doktorasını tamamlayan mezu-numuz iş yaşamına, “Güvenin en önemli kaynağı küçük bir gülümsemedir.” fikrinden yola çıkarak, sahibi olduğu özel diş kliniğinde devam etmektedir. Burcu Kocatüfek Özyılmaz evli ve bir çocuk annesi.

Burcu KOCATÜFEK ÖZYILMAZ 2000 Mezunu

Innovation, speed and technology are in our daily life. But in this era these developments bring the stress factor next to us. Hours of work are getting longer, ambition is growing and even small children have the same situation. In this case, we dentists come across more often ‘bruxism’ patients. So, what is bruxism?

www.arimezunlari.org.tr 53

Page 56: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

SPOR

54

Page 57: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Deniz Kutlu, 25 Temmuz 1976 tarihinde Ankara’da doğdu. Ortaokul ve lise eğitimini Arı Okullarında tamamlayan Deniz Kutlu ODTÜ Beden Eğitimi ve Spor bölümünü bitirdi. Yine ODTÜ’de spor yönetimi ve organizasyonu alanında yüksek lisansını tamamladı. 2007 yılında Nefes Dans ve Müzik topluluğunu kurdu. Topluluğun genel koordinatörlüğünü yürüten Deniz Kutlu, yurtiçi ve yurtdışı projelere dans ve müzik organizasyonları düzenliyor.

Deniz KUTLU 1993 Mezunu

Yaz tatilinin sona ermesiyle bir taraftan çocuklarının eğitim hayatıyla ilgilenen ebe-veynleri diğer taraftan da onları hangi sosyal aktivitelere yönlendirecekleri konusunda sayısız sorular ve endişeler kaplar.

Bu sayıda çocuklarını sporla yeni tanıştıracak ailelere yol gösterebilmek ve onlara en uygun sporu nasıl seçecekleri konusuna değinmek amacıyla; “Çocuğum için hangi spor uygun? Ne tür sporlarla başlamalı? Aynı anda birkaç fiziksel aktiviteye birden katılabilir mi?” gibi soruları kendim de kafamdan geçirmiş bir ebeveyn ve dans/spor eğitmeni olarak birçoğumuzun aklını kurcalayanları sizler için cevaplamaya çalıştım.

İlk olarak “çocukları spor aktivitelerinde yer almaya ne motive eder?” sorusuna cevap vererek başlamak isterim. Öncelikle bunun basit bir konu olmadığını ve birçok sebebe dayandığını ve bu nedenlerin bazılarının günden güne değiştiğini belirtmem gerekir. Yapılan araştırmalar sonunda çocukların fiziksel aktivitelerde yer almasını etkileyen beş ana faktör olduğunu söyleyebiliriz. Bunları yeterlilik algısı, eğlence ve zevk alma, ebeveyn etkisi, yeni beceriler kazanma, arkadaş ve akranların etkisi olarak sıralayabiliriz.*

Çocuklar spor aktivitelerinde eğlenmek, becerilerini geliştirmek, bir gruba ait olmak, başarılı olmak, onaylanmak, fiziksel gelişimleri ve heyecan duydukları için yer alırlar. Bunun tersi olarak da spor aktivitelerini bırakmaları ise ilgilerini kaybettikleri, sıkıldık-ları, başarısız oldukları veya başarısız olduklarını düşündüklerinde, aşırı baskı hissettik-lerinde, ilgileri başka aktivitelere kaydığında, artık zevk almamaya başladıklarında ger-çekleşir. Özellikle ilk çocukluk çağlarında spor “ oyun” olarak algılandığı için kendilerini neşeli hissetme, zevk alma üzerine kuruludur.

Çocuğum için hangisi doğru seçim?

Öncelikle herhangi bir spora başlamadan önce çocuğunuzu bir ortopedi ve travma-toloji uzmanına ve çocuk doktoruna muayene ettirerek spor yapmasında bir sakınca olup olmadığını, kas ve iskelet sisteminin, kardiyovasküler sisteminin seçeceğiniz spora uygun olup olmadığını öğrenmeniz önemlidir. Bir sağlık problemi tespit edilirse hekimi-niz çocuğu uygun spora yönlendirecektir. Daha sonra, doğru seçimi yapabilmenin yolu

Çocuklar spor aktivitelerinde eğlenmek, becerilerini geliştirmek, bir gruba ait olmak, başarılı olmak, onaylanmak, fiziksel gelişimleri ve heyecan duydukları için yer alırlar.

www.arimezunlari.org.tr 55

Page 58: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

With the end of summer vacation parents are not only interested in their children’s education life but also they are concerned about which social activities would be useful for them. Children take part in sports activities for to develop their skills, to be part of a group, to be successful, to be approved, physical development and to have fun. First of all, your child should be evalu-ated by a physician before starting any sport. We should never compare our kids with others, even if they lose in race we must continue to support them. And, we should do sport to be a role model for them.

doğru yaş grubunda doğru sporlarla tanıştırmak, çocuğun ka-rakter özellikleri, maddi imkanlar, zaman ve ulaşımdan geçer.

Görüşler biraz farklılık gösterse de genellikle 4-6 yaş arası eğlenmeye, oyuna dayalı, bireysel aktivitelerden ziyade grup aktiviteleri olan programlara, 7-10 yaş arası birçok branşta te-mel eğitime ve 10 yaşından itibaren de seçtikleri branşı daha organize olarak yapmaya başlarlar. Bu birazda seçtiğiniz spor branşına göre değişiklik gösterir, çünkü spor branşları içerik farklılıkları sebebiyle farklı fiziksel, zihinsel ve sosyal yeterlilik gerektirmektedir. Örneğin yüzme, jimnastik gibi sporlara 3-4 yaşlarında başlarken basketbol, futbol gibi sporlara 6 yaşla-rında itibaren başlanabilir. Günümüzde birçok branş ve kurslar olduğundan bu konuda yazdırmak istedi-ğiniz kursun eğitmeninden direk görüş alma-nız soru işaretini ortadan kaldıracaktır. Di-ğer belirleyici bir unsur da çocuğunuzun kişilik özellikleridir. Bazı çocuklar takım sporlarından hoşlanırken bazıları da bi-reysel sporlardan zevk alırlar. Çocukla-rınızı farklı sporlarla tanıştırarak kendi farkındalıklarıyla seçim yapmalarına yardımcı olabilirsiniz. “Yaptığı aktivite-den zevk alıyor mu?” sorusunun cevabı seçiminizde en büyük rolü oynamalıdır.

Peki, bir sporu denemeye karar verdik; ‘çocuğunuzu yeni bir sporla tanıştırırken nelere dikkat etmeli?’ sorusuna cevap vererek devam edelim. Çocukları kendi istekleri doğrultusunda sportif bir aktiviteye başlatsanız da yeni bir ortama girmek büyükler için bile soru işaretleriyle dolu bir unsurdur. Ve ilk tecrübe çocuklarınızın bu aktiviteye devam edip etmemesin-de büyük rol oynayacaktır. Bir aktiviteye başlatmadan önce, yeni başlayanlar için programları olup olmadığını sorarak ilk doğru adımı atmış olursunuz. Ardından ortamı gözlemleyip, güvenlik, hijyen, fiziki şartların uygunluğunu değerlendir-dikten sonra kişisel özellikleri, varsa özel durumları, kaygı-ları hakkında eğitmen ile çocuğunuz olmadan ön görüşme yapıp hem çocuğunuzun hem de eğitmenin adaptasyonunu kolaylaştırmış olursunuz, yalnız bunu yaparken müdahaleci bir tutum sergilememelisiniz. İlk defa bir aktiviteyle tanıştı-rıyorsanız, rekabetçi bir ortam yerine eğlence amaçlı kursları tercih etmek mantıklı olacaktır. Çocuğunuza spor alanında ve dışında sergilediğiniz tutum da çocuğunuzun bu spordaki de-neyimini etkileyecektir. Yeni başladığı bir dalda performansı hakkında çok fazla eleştirel ve kıyaslayıcı bir yaklaşım, onu hayal kırıklığına uğramış ve yetersiz hissettirebilir. Yapıcı ko-nuşmalarla ve sohbetin çocuğunuz tarafından yönlendirilme-

sine izin vererek olumlu bir spor deneyimi yaşaması yönünde tutum sergilemiş olursunuz. Spor eğitmeninin tutumu da spor seçiminde büyük rol oynar, tıpkı bir dersin öğretmenini sevdiğimizde derse olan ilgimizin arttığı gibi, spor eğitmeni-ni seven çocuk da bulunduğu sporu yapmaya severek devam etmek isteyecektir.

‘Çocuğum aynı anda kaç spor birden ve ne süreyle dene-meli?’ Çocukları doğru seçimi yapana kadar farklı branşlarla tanıştırmanız akla yatkın gelse de aynı anda aşırı yüklenme de bıkkınlık, yorgunluk, maymun iştahlılık ve sonunda da se-

çimden vazgeçmeye sebep olur. Bazı çocuklar çok aktif olurken bazıları hareket etmeye daha az hevesli

olabilir. Çocuğunuzun fiziksel ve kişilik özel-liklerini gözlemleyerek bir ya da iki branşı

denetebilirsiniz. Branşı yeterli düzeyde tanıyabilmesi, alışma ve gelişme sürele-ri göz önüne alınırsa bir dönemde veya yılda bir veya iki branş denemesi uygun olacaktır. Onunla en başında, açık bir şekilde bu aktiviteye başlarsa bir dö-

nem veya kursun süresi boyunca devam etmesi gerektiğini sonrasında başka bir

şey deneyebileceğini konuşarak istikrarlı bir devam sağlayabilirsiniz.

Çocuklarımızı asla başkalarıyla kıyaslamayalım, kaybettiği zamanlarda da yanında olalım, bireysel özel-liklerinin farkına varalım. Sporu yaşam biçimi olarak gör-meleri, küçük yaşta bu kültürü doğru şekilde almalarıyla gerçekleşebilir. Sporun çocuklar üzerindeki bilişsel, du-yuşsal, psikomotor ve sosyal gelişimlerine olumlu kat-kılarının altını çizerek çocukların küçük yaşta katıldıkları aktivite tecrübelerinin yaşam boyu katılımları üzerine bü-yük etkileri olduğunu belirtmek isterim. En önemlisi ço-cuklarımızın ne söylediğimizle değil ne yaptığımızla bizi değerlendirdiklerini ve örnek aldıklarını unutmayarak biz de spor yapalım. BeeLife Dergisinin ikinci yaşını kutluyor, hepinize spor dolu bir yaşam diliyorum.

* International Journal of Coaching Science Vol. 7 No. 1 January 2013.

Edward J. Cope, University of Bedfordshire, UK

Richard Bailey, RBES Ltd, Birmingham, UK

Gemma Pearce, Quen Mary University of London, UK

SPOR

56

Page 59: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

ARI YAZ OKULUNDA BİRBİRİNDEN RENKLİ VE EĞİTİCİ ETKİNLİKLERAnkara da yaz okulu denildiğinde ilk akla gelen okul olan Arı Yaz Okulu, 25’e yakın etkinlik ile 7-11 yaş arası tüm öğrenci-lere keyifli ve eğlenceli bir yaz okulu deneyimi yaşattı. Yoğun geçen bir eğitim-öğretim yılının ardından öğrenciler, yaz oku-lunun uzman eğiticileri ve branşlarında lisanslı antrenörleri eşliğinde dolu dolu bir yaz tatili geçirdiler.

Özel Arı Okulları kampüs alanı içerisinde yüzme, tenis, bas-ketbol, binicilik, bisiklet eğitimi, okçuluk, futbol, voleybol, oryantiring, step, masa tenisi, yaratıcı sanatlar, Digital Bees, Bee a Cook, Outdoor Scrabble, Kinect Brain Games, Movie Time, Bee a Singer, müzik, gibi 20’nin üzerinde sportif, sanat-sal ve kültürel etkinliğe yer verildi. Ayrıca Microsoft Sertifikalı Kodlama eğitimi programı ile oyun kodlamanın sihirli dünyası yaz okulunun 1. döneminde 11 yaş grubu öğrencileri ile buluş-tu. Programa katılan öğrenciler keyifle oynadıkları bilgisayar oyunlarının kodlarını yazmanın ve küresel bir markadan serti-fika edinmenin ayrıcalığını yaşadılar.

ARI’DAN HABERLER

www.arimezunlari.org.tr 57

Page 60: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

EVİ HEP YANIMIZDA TAŞIMAK...

MİMARİ

58

Page 61: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

1975 Ankara doğumlu olan Onur Bayer, ortaokul ve lise öğrenimini Özel Arı Okulları’nda tamamladıktan sonra Anadolu Üniversitesi Mimarlık Bölümüne girdi. Ankara’da Onur&Anıl Proje isimli şirketin ortağı ve tasarımcısı olan Onur Bayer, evli ve bir çocuk babası.

Onur BAYER 1993 [email protected]

Biz insanoğlu, sahip olmak ve sahip oldukları-mızla kendimizi tanımlamak üzerine bir dünyada yaşıyoruz. Daha bebek sayılabilecek yaşlarda sev-diğimiz çizgi kahramanlar, sevdiğimiz renkler ve dinlediğimiz müzikler gibi kültürel dünyamızda kendimizi tanımlayabildiğimiz ve tüm insanların arasında az ya da çok beğeniler oluşturmuş do-neler üzerinden de kendimize bir yer ediniyoruz.

Çok basit bir örnek vermek gerekirse tiyatro, se-veriz ya da sevmeyiz. Dizi müptelasıyızdır ya da belgesel izleriz. Renkli kıyafetler bizi yansıtır ya da sakin tonların içinde kendimizi buluruz. Hayat sadece siyah ve beyazdan ibaret olmadığı için bu iki kutup arasındaki gri bölgelerden de kendimize bir yer edinebiliriz.

Tüm bu zevklerimiz, sahip olma güdümüzle bir-leştiği zaman ise farkında olmadan bir ‘müze’ inşa etmeye başlarız. Gerçek anlamda bir müze-den bahsetmiyorum tabi ki. Öte yandan beğen-diğimiz eşyaları, sevdiğimiz müziği, okuduğumuz kitapları, favori renklerimizden oluşan yemek takımlarından havlulara kadar günlük kullanım ürünlerini ya da manevi değeri olan eşyaları ev-lerimizde biriktirir ve sergileriz.

Yeni bir konuta taşındığımız zaman bu eşyaları yanımızda getiririz. Büyüdükçe ve değiştikçe bu eşyaların bazılarından kurtuluruz. Eğer taşındığı-mız yeri inşa edecek ya da yeniden düzenleyecek kadar şanslı isek, mutlaka bu zevklerimizi yaşadı-ğımız yerlerde inşai olarak da sergileriz.

Peki ya ‘evi geride bırakacak olsak’ ?

Sırt çantası ile dünyayı gezen insanlardan bahset-miyorum. Bu insanların çoğu zaman kartpostal attıkları ya da resimlerini çekip paylaştıkları bir ‘evleri’ vardır zaten. ‘Evi geride bırakmak’ kelime-leri ile doğduğumuz, büyüdüğümüz ya da haya-tımızın bir kısmını geçirdiğimiz ve bunu yaparken kendi ellerimizle şekillendirdiğimiz konutumuzu geride bırakmaktan bahsediyorum. Emin olun ya-

nımıza bir takım eşyalar alırız. Aralarında sadece işe yarayacak olanlardan fazlası olur. Göçe zorla-nan insanların dramını yansıtan görüntülerde sıkça rastlayacağımız gibi insanlar taşıyabilecek-lerinden fazlasını sırtlanmış vaziyette konvoylar halinde bir yerden bir diğerine gider. Yerleştikleri zaman bu taşıdıkları eşyalarla yeniden kendileri-ne bir ‘ev’ inşa edeceklerini düşünürler.

Bu durumda olayı çok da dramatikleştirmeden, tercih ederek yaşadığımız mekanları değiştirmek konusu üzerine yoğunlaşacağım. Tıpkı yeni bir eşya ya da müzik albümü alır gibi, yaşamak için kendimize bir konut alıyorsak, burayı eve dönüş-türmek için elimizden geleni yaparız. Her şeyden önce bütçemiz dahilinde bir semt bakar ve bura-da kendi yaşam tarzımızı ya da olmasını istediği-miz yaşam tarzımızı yansıtacak bir konut buluruz.

Tüm bu yazının özeti, aslında evimizi gerçekten geride bırakamayacağımızdır. Dünya üzerinde hemen her dilde ‘konut’ ve ‘ev’ kelimeleri ayrı kavramlara işaret eder. Konut daha ziyade genel bir anlam ifade ederken ev, kişiselleştirilmiş bir yaşam alanını tasvir eder. Dolayısı ile aslında biz yeni bir konuta taşınırken beklentilerimiz çoğu zaman bu kendimizi yansıtan müzenin gelişme-si yönünde olur. Biz evimizi değiştiririz. Son dö-nemde konut satışı konusunda reklam ajansları-nın sıkça üzerine oynadığı bu hassas noktamız da tam burada başlar.

Sevdiklerinizle birlikte ‘7 yıldızlı bir konfor’u va-deden sloganlardan, ‘İlkleri yaşayacağınız re-zidans’lardan, ‘Mutlu Hayatın Kitabını Yazan’ inşaat firmalarından bahsediyorum. En çok rast-lanılan slogan ise ‘Hayalinizi gerçeğe dönüştü-rün’dür. ‘Farkedilmek’, ‘Özenilmek’, ‘Etkileyici olmak’, ‘Hayat boyu mutlu olmak’ gibi kavram-lar ise en can alıcı olanları. Aslında hepimiz bir mülkün ne kadar ustaca tasarlanmış olursa olsun tüm bu kavramları vadedemeyeceğini biliriz. Öte yandan içerisinde yakışıklı bir genç adam ile güzel

Sırt çantası ile

dünyayı gezen

insanlardan

bahsetmiyorum.

Bu insanların çoğu

zaman kartpostal

attıkları ya da

resimlerini çekip

paylaştıkları bir

‘evleri’ vardır

zaten.

www.arimezunlari.org.tr 59

Page 62: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

bir genç hanımın dans ettiği konut reklamı yine de cazip gelir.

Tüm bu güzel sözleri bir süreliğine susturabilirsek, tercihlerimi-zi netleştirmek daha kolay olacaktır. Öncelikle kişisel kanaatim olarak şunu söyleyebilirim; daha lüks bir konut almak, insanlara sınıf atlatmaz. Daha mutlu bir evlilik sağlamaz ya da insanları daha kültürlü yapmaz. Bir mimar gözü ile baktığım zaman konu-tun ne kadar eve dönüştüğü, yazımın başında değindiğim ‘kişi-sel müze’nin ne kadar zengin olduğu, konutun altındaki alışveriş merkezinden ya da havuzdan daha önemlidir.

Bu noktada başlıca bir tasarım kriteri olan ‘bütünlük’ üzerinde durulabilir. Samimiyetle tasarlanmış bir ev, sizi ya da olmak istediğiniz kişiyi yansıtacaktır. Mutfağınız, pişirme aletleriniz, televizyonunuz, odalarınızdaki eşya seçimi ve kütüphanenizde yer alan sizi temsil eden kitaplarınız, renk ve motif seçiminiz-deki hassasiyet kendi içerisinde bir bütünlük arz ettiği sürece yaşam alanınız sizin için daha ‘konforlu’ ve ‘mutlu bir yuva’ su-nar. Çünkü aslında tam da bu bütünlük sağlandığı zaman siz bu evde daha rahat edersiniz. Ne fazla ve ne de eksik eşyalarınız, modern, klasik, avangart ya da nasıl bir seçim yaptı iseniz o şe-kilde döşenmiş eviniz ancak ondan sonra size huzur ve mutluluk getirir. Evimiz, bizim hayatımızı yansıtan görseller ve kavramlar bütünüdür ve aslında tek bir seferde satın alınabilecek bir şey değildir. Zaman içinde oluşur ve sonrasında nereye gidersek gi-delim hep bizimle gelir.

Ne fazla ve ne de eksik eşyalarınız, modern, klasik,

avangart ya da nasıl bir seçim yaptı iseniz o şekilde

döşenmiş eviniz ancak ondan sonra size huzur ve

mutluluk getirir.

We human beings, live to define ourselves to have or what we have we. Almost every language in the world ‘residential’ and ‘home’ word refers to separate concepts. While word residential means rather than in general but home, depicts a personalized living space. As an architect I think, transformation of the residential into home is more important than the mall or the pool. Sincerity designed home will be your reflection.

MİMARİ

60

Page 63: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’
Page 64: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

YAŞAM

62

Page 65: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Senem Çetin Ulusoy, 1976’da Ankara’da doğdu. Öğrenim yaşamına Namık Kemal İl-kokulu’nda başlayan Senem Çetin Ulusoy, ortaokul ve lise öğrenimini Arı Okullarında tamamladı. Ankara Üniversitesi D.T.C.F. Bulgar Dili Ve Edebiyatı Bölümünden1999 yılında mezun oldu. Ardından 2005 yılında Ankara Üniversitesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümünde master derecesini tamamladı. Okul yıllarında basketbol takımı-mızın vazgeçilmez oyuncularından olan Senem Çetin Ulusoy spor yaşamına halen Altınel Kocatepe Veteran Basketbol Takımında oyuncu olarak devam ediyor. Senem Çetin Ulusoy, evli ve iki çocuk annesi. Ege ve Selim ikinci kuşak Arılı olarak öğrenim

yaşamlarına Arı Okullarında devam ediyorlar. İyi bir anne, iyi bir okur, iyi bir gezici olmayı seven mezunumuz, yaşamındaki en değerli varlıklar olarak çocuklarını nitelerken; onların iyi bir dünyada ve iyi insanlar arasında yetişmeleri, en önemlisi de mutlu çocuklar olmalarını hedefliyor.

Senem ÇETIN ULUSOY 1994 Mezunu

Tarihte insan tarafından evcilleştirilen ilk köpek bir kurt idi. İnsan ile köpek arasındaki dostluk tarihte görülen en eski ve en uzun süreli dostluklardan biridir. Hayatın bütün iniş çıkışlarında, savaşta ve barışta, zenginlikte ve sefalette, sanatta, avcılıkta, sporda, arkadaşlıkta hatta bilimsel buluşlarda köpekler daima insanlara eşlik etmişlerdir.

Günümüzde en çok tercih edilen ve en çok sevilen evcil hayvan köpektir. Tabi her eve, her aileye, her ihtiyaca, her koşula uyum sağlayan farklı farklı köpek türleri vardır. Alman Çoban köpekleri bilinen adlarıyla (Deutscher Schaferhund) German Shepherd’lar, work line ve show line olarak iki farklı türdedir. Bu köpeklerin kökenine dair farklı teoriler vardır. Bir teoriye göre bu köpek Almanya’da var olan çeşitli çoban köpeklerinin çift-leşmesinden, bir başka teoriye göre de dişi çoban köpeklerinin erkek kurtlarla çiftleş-mesinden oluşmuştur. Kuvvetli ve gelişmiş kasları, uzunca bir gövdesi, dik kulakları ve keskin bakışları vardır. Siyah, kül grisi ve demir grisi renkleri; sarı, kahverengi ve açık gri ile gölgelenmiştir. Bu köpeklerde en çok sevdiğim özellik göz teması kurmalarıdır. Onlarla konuştuğunuzda kulaklarını diker, gözlerini gözlerinize sabitler ve zaman zaman kafasını yanlara eğerek, dinlediğini ve anladığını ifade eder.

Cesurluklarının yanı sıra eğlenceli, neşeli tarafları da vardır. Soğuk ve karlı havalarda kar-topu oynamak, karda yuvarlanmak en sevdikleri oyundur. Çocuklara da iyi bir bakıcı ve hatta oyun arkadaşıdır. Dişileri inanılmaz anaç oldukları için küçük çocuklara aynen ken-di yavrularına davrandıkları gibi davranırlar. Elbette çok sadık, vefalı ve güvenilirdirler. Kolay eğitilebilir oldukları için polis ve bekçi köpeği olarak idealdirler.

Bizim Alman Çobanlarla hikayemiz evimizi köye taşımamızla başladı. Önce bir erkek yavruyla başladık bu aşka. Kaptan... Koca kafalı, iri gövdeli ve komik haliyle evimize geldi. Üç ay kadar sonra, bence dünyanın en güzeli, en akıllısı, en seveceni ve en insana ben-zeyeni Lucy ile tanıştık. Kaptan ve Lucy iyi bir çift olmuşlardı. Bir yaşına geldiklerinde Türkiye’deki yarışmalarda bütün birincilikleri topladılar. Gerek görünüşleri gerekse de davranışlarıyla herkesin ilgi odağı olan bu çift, ailenin en güzel bireyleri oldular. Lucy yavruladığında da çok iyi bir anne oldu. Hatta bizim ufaklığa da sanki kendi çocuğuymuş gibi davranmaya başladı. Bir seferinde Selim bahçede düştü ve ağlamaya başladı. Lucy de yavrularıyla birlikte başına giderek hep bir ağızdan kafasını yalamaya başladılar. Bir de Solid Black tam siyah olanları var ki pek yaygın değiller. Bizim Şimşek... İş köpeği olan bu türleri de diğerlerinden biraz daha iri ve daha güçlüdür. Görünüşleri de daha ürkütücü.

Siz onun hayatı, sevgi odağı ve liderisiniz. O, son nefesine kadar size ait ve sadık olacak. Böyle bir sadakata layık olmayı ona borçlusunuz

Çetin Erginoğlu

KÖPEKLER SİZİN DOSTUNUZ, KORUYUCUNUZDUR.

www.arimezunlari.org.tr 63

Page 66: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Köpek sevmek

kalp atışlarımızı

yavaşlatır ve

tansiyonumuzu

düşürür.

Elbette her hayvan ve her canlı gibi iyi bir bakıma ihtiyaçları var. Özellik-le bu cins köpekler soğuk hava sevdiklerinden ev ortamı için pek uygun değildirler. Ancak evde besleyen insanlar da tanıyoruz. O ortama da rahatça uyum sağlayabiliyorlar. Altı aylıktan itibaren temel itaat; ka-rakterleri oturduktan sonra da arama, koruma, iz takip eğitimi almaya başlayabilirler. Eğitmenleri zorlamazlar, zeki köpekler oldukları için kısa zamanda öğrenirler. Bu yüzdendir ki arama kurtarma ve narkotik köpeği olarak eşsizdirler.

Bekçi yanları da var dedik ya bizimkiler geceleri sanki iş bölümü yap-mışçasına erkek olan bahçe kapısında dişi olan da evin kapısında yatar-dı… Kaptan ölene kadar. İşte bir canlıyı sahiplenmenin en kötü tarafı… Aniden veya beklenen bir kayıp da olsa, insanı derinden sarsıyor. Kap-tan, 7 yaşında ani bir mide kanamasıyla aramızdan ayrıldı. Ancak bu aşk bitmiyor. Yerine boz rengi Bobo geldi. Henüz yavru sayılır ama o ailenin şımarık çocuğu. Her insanın farklı huyları vardır ya köpeklerin de aynen öyle. Bizim şımarık çocuk yemek konusunda biraz nazlı ama karnı acıktığında metal mama kabını sağa sola atıp gürültü yapıyor. Lucy de-vamlı ağzında topuyla gezmeyi seviyor, hiç bırakmıyor. Şimşek ise çok kıskanç, sadece kendisi sevilsin istiyor.

Alman Çoban köpekleri sosyaldirler. Diğer cinslerle de kolayca anlaşır-lar. Köpeklerin genelinde de aynı şey söz konusudur. Hem insanlarla hem de diğer hayvanlarla iletişim kurarlar. Bu cins köpeklerin mükem-mel refleksleri vardır ve çok çabuk tepki verebilirler.

Köpekler sahiplerinin duygularını kaparmış. Eğer sakinleştirmek istiyor-sanız önce kendiniz sakin olmalısınız. Oyun havanızda değilseniz, o da oynamaktan zevk almaz. Canınız sıkkın ve sadece öylece oturmak isti-yorsanız, yanınızda oturur ve onu okşamanıza izin verir.

Türkiye’de, Alman Çoban Köpekleri’nin 2007 yılından beri secereli üre-timi yapılır. Hatta kayıtlı dernekleri vardır ve köpeklerin takibi yapılır. Amerika’da Alman çoban köpekleri, en fazla kayıtlı olarak beslenen ilk 3 köpek arasındadır. Eğer bu cins bir köpek edinmek isterseniz mutlaka onu bir bahçede besleyin. Bu hem sizin için hem de dostunuz için daha sağlıklı olacaktır. Hele de çocuk sahibi iseniz bundan daha iyisi yok.

Eğer gerçekten bir köpek edinmek isterseniz, KEM (Köpek Eğitim Mer-kezi) Uzman Köpek Eğitmeni Çetin Erginoğlu’nun yılların tecrübesine dayanarak verdiği şu tavsiyeleri göz ardı etmeyin:

- Köpeklerin canlı bir varlık olduğunu ve duygu sahibi olduğunu bilin.

- Eğer gerçekten zaman ayırıp, ilgilenecekseniz köpek sahibi olun.

- Bu sorumluluğu almaya hazır mısınız? Önce buna karar verin. Bu bir arkadaşlık ve sağlıklı bir köpek uzun yıllar yaşayabilir. Mesela Alman Çoban köpekleri 10-14 yıl yaşayabilir. (Kendinizi denemek için sizinle vakit geçirecek bir köpek varsa, onu birkaç gün misafir edebilirsiniz)

- Köpeklerin insanlar gibi düşünemeyeceğini, hareketlerini insanlar gibi yapamayacağını kabullenmek gerekir. Mesela: avlanma içgüdüsü olarak kemirmesi, alan belirleme için koku bırakması insanları rahatsız eder. Köpekler şartlandırarak öğrenir, bu bir süreçtir ve bu süreç içerisinde sabırlı olmak gerekir.

- Ne amaçla köpek aldığınız önemlidir. Koruma, refakat, bekçi, çocuk arkadaşı vs. Bu yapılırken sahiplenilen yavrunun karakterinin ve sağlı-

Selim ve Bobo

YAŞAM

64

Page 67: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Bobo

ğında ileriki dönemlerde nelerle karşılaşılacağının yol haritasının çizilmesi için anne ve baba köpeğin bilinmesi son derece önemlidir.

- Köpek seçiminde yapılan en büyük hata, birçok yavru arasından sevimli, hareketli, ilgi gösteren, güzel bakan köpeğin duygusal olarak seçilmesi ve zaman içerisinde bu canlının bizimle uyumsuzluk göstermemesi sonucu terk edilmesi.

- Eğitim ve beslenme ile ilgili bilgi edinilmesi gerekli-dir. İleriki dönemde amacınıza uygun köpeğin karak-teri ve vereceğiniz eğitim için size yardımcı olacaktır.

- Bakım koşullarınızı göz önünde tutarak bir köpek sahibi olmalısınız. (iklim, apartman dairesi, bahçe vs.)

- Maddi olarak hazır mısınız? (aşı, mama, veteriner masrafları, aksesuarlar, acil durumlar vs.)

Amerika’da öğrencilerin en sevdiği bahane

“Köpeğim ödevimi yedi”dir.

The oldest and longest-lasting friendship in history is the friendship between dog and human. Dogs have always accompanied people; in war and in peace, in prosperity and in poverty, art, hunting, sports, frien-dship, even in scientific discovery so every moment of life. If you really want to get a dog, keep in mind that it is a living being with feelings. Are you ready to take this responsibility?

Şimşek

Kaptan

www.arimezunlari.org.tr 65

Page 68: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

CUMHURE BORAN

ANILARIMIZ

66

DÜNDEN BUGÜNECUMHURE BORAN

Page 69: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Sizi herkes tanıyor ama bir de burada anlatalım…

29 Ekim 1941 Konya doğumluyum ama 40 günlükken babam İstanbul’a tayin olmuş. İsmim de Cumhuriyet Bayra-mında doğduğum için Cumhure kon-muş. Ortaokul ve liseyi Fındıklı Atatürk Kız Lisesinde okudum. 1960 yılında me-zun oldum. Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümünü kazandım ve Anka-ra’ya geldim. 27 yıl devlette, 17 yıl Arı Okullarında öğretmenlik ve yöneticilik yaptım. 8 yıl da Çankaya Üniversitesi Spor Okulu Kadın Basketbolu Altyapı Koordinatörü olarak görev aldım. Top-lamda 52 yıllık meslek hayatım oldu.

Spora nasıl başladınız? Öğretmen olmaya nasıl karar verdiniz ve öğret-menlik yaşamınızla ilgili neler anlatır-sınız bize?

Babam sporcuydu. Sporu hep sevdim. Hep iyi bir sporcu olmak istedim. Ba-bam gençliğinde Kasımpaşa kulübünde futbol oynamış, sonra da milli hakem-lik yapmış. Etkisi çok oldu üzerimde. Orta 1.sınıfta beden eğitimi öğretmeni olmak istediğimi fark ettim ve kendi kendimi yönlendirmeye başladım. Or-taokulda1955-1956 İlk Atatürk koşusu ile başladım. (Resim 1) Lisede de ilgim hep devam etti. (Resim2) 4 Mart oku-lumuzun isim günüydü. Okula ismini Selim Sırrı Tarcan vermiş. Beden eğitimi öğretmeni olmak istediğim için ben-den kendisine çiçek sunmamı istediler o gün. Daha liselerde deneme dönemi olduğu için spor salonumuz çok küçük-tü. Biz de jimnastik ve bale gösterileri yapardık. Basketbola ilk yüksekokulda, Gazi de başladım. Zorunlu kamplarımız vardı, (Resim 4) kayak kampı mesela.(resim 5) Üniversitede ilk kez basket-bol takımı ile 1. Sınıfta Sofya’ya gittik. 7 kız öğrenci Ankara’dan ve 5 kişide İs-tanbul’dan geldi. Üniversite milli takımı oluştu. Şimdiki saçıma bakmayın, o za-manlar uzun saçlarım vardı. Maçta ya-bancı kızlar saçımın gerçek olup olmadı-ğına iddiaya girmişler. Saçımı çektiler ve gerçekmiş dediler... Basketbol branşına üniversitede karar verdim. Atletizmi de çok sevdim ve öğretmenlik yaşamım

boyunca atlet de yetiştirdim. Ama bas-ketbol yaşam tarzım oldu. Çünkü haya-tın ta kendisidir. Mücadele vardır. Karar ve kararsızlık da vardır. Gazi’den mezun olduktan sonra 1 yıl İstanbul Üniver-sitesinde basketbol oynamaya devam ettim. Ama gidip gelmek zor olmaya başladı ve 1 yılın sonunda öğretmen-liğe Zonguldak TED’de başladım. Bu-rada hem idarecilik hem öğretmenlik yaptım. Ama basketboldan kopmadım, Stadatletik kulübünde oynamaya de-vam ettim. Sınıf arkadaşlarım da var-dı. Ankara’ya geldiğim zaman Yükseliş kulübünde oynadım. Bu dönemlerde Cebeci Kız Meslek Lisesinde öğretmen olarak atanmış ve çalışıyordum. Bu okulda Cumhuriyetimizin 50. Yılında A talim siciline göre bakanlık takdirna-mesi ile onurlandırıldım. İlk kız-erkek karma okullara geçildiği yıl, kız öğrenci alındığı için Atatürk Lisesine beden eği-timi öğretmeni olarak başladım. 35 ya-şında basketbol oynamayı bıraktım ama takımları çalıştırmaya devam ettim. Oradan Gazi Üniversitesi beden eğitimi bölümünde çalışmaya başladım. Aynı zamanda üniversitenin basketbol takı-mını da çalıştırdım. İyi bir takım vardı, Büyük Koleji uzun yıllar ligde tutan Naci 4 numara oynuyordu, Ahmet Aytaç for-vet oynuyordu, Fatih Coşkun forvet oy-nuyordu. 81 Mayısına kadar burada ça-lışmaya devam ettim. Bir süre Bolu’da çalıştım ve tekrar Ankara’ya döndüm. En son Ankara Kız Lisesinde görev al-

dım. 1989-1990 eğitim-öğretim yılında ‘yılın öğretmeni’ seçildim. 1990 yılında öğrencim Cengiz Çuhadaroğlu Arı Okul-larında çalışıyordu. Çalıştırdığı takımları izlemem için beni davet etti. Oynadık-ları bir maçı izlemeye gittim. Arı ismi-ni sadece dershane olarak biliyordum, kolejden haberim yoktu. Hüsamettin Topuzoğlu, basketbol federasyonu ge-nel sekreteriydi o zaman. Emekli olup olmadığımı sordu ve Arı da çalışırsam, salonlarının da olduğunu söyleyerek altyapıyı kurmak için beni yüreklen-dirdi. Milli takımlarda altyapı yoktu. Neslihan Cevher ve Sinem Sözen iyi bir performans sergiledikleri ve bayan bas-ketbolundaki düzeylerini görünce karşı-lıklı sözümüzde durarak Arı Okullarında çalışmaya başladım. Okulda ilk gözüme çarpan, yemyeşil çok bakımlı bir bahçe, güller var, öğrenciler teneffüste, kimse güllere dokunmuyordu. Çok şaşırdım. Ve gelişmiş, disiplinli bir devlet okulu hissi verdi bana. Sonra içeri girince, sa-lonları gördüm 6 tane kapalı salon vardı. İlk aklıma gelen okulun sporu seven bir kurucuya ait olduğuydu. İşte emeklili-ği o zaman düşünmeye başladım. Ama yine de Ankara Lisesinden Almanya’ya yaz kampı için 20 öğrenci götürecektim. Döndüğüm zaman kararımı bildireceği-mi söyledim. Ve dilekçemi verip gidece-ğimi düşünürken, Arı Okullarından be-den eğitimi öğretmen alım mülakatına çağrıldım. İçeri girdiğim zaman çok na-zik karşılandım Sıtkı Alp tarafından, beni sohbet etmek için çağırdıklarını bunun bir mülakat olmayacağını söylediler. Öğretmenlik hayatımdaki başarılarımı sundum “bunlar çok fazla, niye bu kadar getirdin” dediler, fazla bir soru olma-dan mülakattan çıktım. Eylülün 3’ünde dilekçemi verdim. 4’ünde burada çalış-maya başladım. Böylece Arı Okullarına adım atmış oldum. 2014 Haziran’a ka-dar hep “mutlu öğretmen” olmaya de-vam ettim.

Neden Beden Eğitimi Öğretmenliği?

Diğer branşlara oranla çok daha özgür bir branştır beden eğitimi. Bütün güç-lüklere rağmen, emeğini rahatlıkla ser-gileyebilirsin, maçlar, gösteriler. En zor

Sporu hep sevdim. Hep iyi bir sporcu

olmak istedim.

www.arimezunlari.org.tr 67

Page 70: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

68ANILARIMIZ

Page 71: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

yanı veli ve öğrenci ilişkilerini dengede tutmaktır. Doğruları, kırmadan açıklamak gerekir. Yetenek isteyen iştir. Müzik, re-sim hatta matematikte de sergileme olanağı var ama beden eğitimi kadar yoktur. Öğretmen olarak altyapın sağlamsa, öğrencinin nabzını kolay tutabilirsin.

Öğrencilerle diyaloğunuz iyi olduğuna inanıyor musunuz?

Öğrencileri anlamaya çalıştığım için çok iyidir. Empati kura-bilmek önemlidir. Gelişen teknolojide onların nabzını tuta-bilmek… Ve kendinizi yetiştirmek, gençlik nelerden hoşlanır, müzik, sinema, gibi. Eleştiriyi doğru yapmak, bir maçta benim de hatam olabilir onlarla hep rahat konuştum bunu ben. Tam buna uygun bir anım var; Ordu’da İstanbul takımıyla oynuyo-ruz, alırsak birinci çıkacağız. Cansu ve Sevim var takımda, son sınıftalar ve oynayabilecekleri son maç. Onları maçta oyna-tacağım diye konuştuk ama sayı açılsın ve öyle oynayacaklar. Maç kafa kafaya gidiyor. Sonuna doğru toparladık bir baktım maçın bitmesine 30 saniye var ve onları oynatmadığımı fark ettim. Son 30 saniyede de oyuna sokmadım. Ama oynat-madığım için çok üzüldüm. Soyunma odasına gi-rer girmez özür diledim. Olsun dediler Türkiye şampiyonasında oynarız…

Beden eğitimi öğretmenliği ve antre-nörlükler dışında farklı çalışmaları-nız oldu mu?

Yaz dönemlerinde çalışma hayatım boyunca gençlik ve spor kamplarında çeşitli eğitmenlikler ve eğitim müdür-lüğü yaptım. Buraya başladıktan sonra genel müdürlükten çağırıldım. Yusuf Bey yaz okulu araştırması yapmamı iste-di. Deneyimim vardı zaten, diğer okullara da baktım. Havuzumuz yeni bitmişti ama önoku-lumuz yoktu. Önce havuzda basit bir program yaptık. Dışarıdan önokul grupları gelecekti, kuralları koyduk. Kendi öğretmenleri kişisel ihtiyaçlarını giderecek, biz de havuzun içinde yüzme öğretmenliği yapacaktık. Bu biçimde oldukça zor oldu. Disiplin sağlanamıyordu. İkinci yıl, ilköğretimle iş-birliği içinde yürüttük, Seva Hanım da katıldı aramıza. Daha işlevli ve rahat bir ortam sağlandı bize. Her yıl üzerine bir şey katarak gelişti, öğretmenleri titizlikle seçtik. Yaşadıklarımızı anlattık, çözümler ürettik. Kurallar gelişti. En sonunda istedi-ğimiz seviyeye getirdik. Ve bu 2 ya da 3 yıl sürdü. Öğretmen-ler ve grup sorumluları ile iletişim önemli, böylece öğrencileri izlemek daha kolaylaşıyordu. Böylece Arı Yaz Okulu bugünle-re bir marka olarak geldi. İlk açtığımız dönemlerde bile diğer yaz okullarına göre en iyisiydik.

Çankaya Üniversitesi Spor Okulumuz hakkında bilgi alalım…

Arı Okullarında çalıştığım dönemde aynı zamanda Çankaya Spor Kulübünü de çalıştırıyordum. Son 8 yıl sadece yöneti-ci olarak görev aldım. Arı Okullarında öğretmenliğin yanın-

da antrenörlük yaparken, Çankaya Spor Kulübünde sadece antrenörlük ve yöneticilik yaptım. Öğretmenliği sevdiğimden herhalde Arı’nın yeri bende başkadır.

Peki, Cumhure Hoca nasıl bir öğrenci idi acaba?

Disiplinli bir öğrenciydim. Arkadaşlarıma göre çok espriliy-dim, hareketliydim. Hatta kuzenim ortaokul birinci sınıfa geldiğinde ben lise birinci sınıftaydım, halama benim çok çalışkan olup olmadığımı sormuş çünkü okulda herkesin beni tanıdığını söylemiş. O yıllara göre mevcudu fazla bir okuldu. Ben hemen her gösteride rol aldığım için beni herkes tanırdı.

Eski öğrencilerinize iletmek istediğiniz bir şey var mı?

Benim en büyük şansım hep iyi okullarda çalıştım. Artık öğ-rencilerimin birçoğuyla arkadaş gibiyiz. İyi ki yaşamımda var-dılar. Ailemden daha çok onlarla beraber oldum. Acısıyla, tat-lısıyla iyi ki varlar ve mutlu bir öğretmenim ben…

Mesleki hayatınızda unutamadığınız bir anınız…

Anıların hiçbiri unutulmaz… Basketbol milli takımla-rına oyuncular yetiştirdim. İlkokul, ortaokul, lise

ve üniversite olmak üzere binlerce öğrencim oldu. 25 yılın sonunda Arı Okullarından

uzun bir tatile çıkarken onuruma verilen yemekte Sayın Sıtkı Alp’in benim için söylediği güzel sözleri hiç unutama-dım. Bunun yanında maçları özlüyo-rum, antrenmanları özlüyorum.

Emeklilik, sizin deyiminizle “za-mansız yaşamak” nasıl gidiyor?

Geliş gidişlerim artık zamansız, sorum-lu olmadan heyecanlanmak güzel oluyor.

Her zaman sevgi ve saygıyla karşılanıyorum. Daha ne isteyebilirim… Böyle ayrılık da güzel…

Page 72: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

KREDİ KULLANILANKONUTA ÖDENEN

ALINABİLİRKDV GERİ

HUKUK

70

Page 73: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Son düzenlemeye göre, konutunu fi-nansal kiralama yöntemiyle veya sahip olduğu evi teminat göstererek yani ko-nut kredisi kullanarak alan tüketiciler KDV’den muaf tutulmuştur. Bu düzen-lemeye göre tüketiciler, konut kredisi kullanarak “inşaat firmalarından, kamu kurumlarından veya iştiraklerinden sa-tın almak şartıyla” elde ettikleri daire için ödedikleri KDV’yi geri alabilecek-lerdir.

Tüketiciler, ev sahibi olabilmek için ko-nut kredisi kullanmakta olup, kredi kul-lanıldığında 150 metrekarenin altındaki evler için çekilen tutarın yüzde 1’i, 150 metrekare ve üzeri evler için yüzde 18’i kadar KDV ödemektedirler. 150 metre-karenin üzerindeki konutlar için yüzde 18 olan KDV oranı kısa süre önce 31 Mart 2017 tarihine kadar geçerli olmak üzere yüzde 8’e düşürülmüştür. Şöyle ki;

Yapı ruhsatı 31.12.2012 Tarihinden (bu tarih dahil) Önce Alınan Konut İnşaatı Projeleri ile Kamu Kurum ve Kuruluşları ile Bunların İştirakleri Tarafından İhalesi Bu Tarihe Kadar Yapılan Konut İnşaatı Projelerine İlişkin Konut Teslimlerinde, yapı ruhsatı 01.01.2013 tarihinden iti-baren alınan konut inşaatı projeleri için geçerli olduğundan,

- Yapı ruhsatı 31.12.2012 tarihinden (bu tarih dahil) önce alınan konut inşaatı projeleri ile kamu kurum ve kuruluşları ile bunların iştirakleri tarafından ihalesi 31.12.2012 tarihine kadar yapılan konut inşaatı projelerine ilişkin net alanı 150 m2’ye kadar konut teslimleri eski dü-zenlemeye tabi olacak ve teslimlerinde

% 1 oranında KDV hesaplanacaktır. Ör-neğin, İnşaat ruhsatı 2013 yılından önce alınan konut projeleri kapsamında inşa edilen net alanı 150 m2’ye kadar konut-lar 2014 hatta 2015 yılında da teslim edilse % 1 KDV hesaplanacaktır. Aynı durum proje üzerinden ya da kaba in-şaat halinde iken alınan konutlar için de geçerli olup, yapı ruhsatı 2013 yılından önce alınmışsa, yine eski KDV uygula-ması geçerli olacak, bu alımlarda % 1 KDV hesaplanacaktır.

-Yapı ruhsatı 01.01.2013 tarihinden iti-baren alınmış olan ve yeni KDV düzen-lemesi kapsamına giren ikinci el konut teslimlerinde; üzerine yapıldığı arsanın Emlak Vergisi Kanunu’nun 29.madde-sine istinaden tespit edilen arsa birim m2 vergi değeri 500 Türk Lirasına kadar (beşyüz Türk Lirası hariç) olanlar % 1, 500 Türk Lirası ile 1000 Türk Lirası (bin Türk Lirası hariç) arasında olanlar için % 8, 1000 Türk Lirası ve üzerinde olanlar için ise % 18 oranında KDV hesaplana-caktır.

Kullanılan konut kredisi için bankalar KDV alıyor. Tüketici aldığı daireyi peşin değil de kredi ile alması durumunda tüke-tici lehine durumlar ortaya çıkıyor. Çekilen kredi rakamları yüksek olduğu için KDV oranı yüzde 1 bile olsa yüksek miktarda rakamlar ortaya çıkabiliyor. 150 metrekareden küçük daireler tamam ama 150 met-rekareden büyük bir daire almışsanız KDV oranı yüzde 8’e çıkıyor. Toplamda 200 bin liralık bir kredi çekseniz bunun

KDV’si 16 bin liraya kadar çıkabiliyor. Bu miktarı inşaat şirketleri ya da müteah-hitlere ödüyoruz. Bu düzenleme 3095 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17. maddesi doğrultusunda yapılmıştır. 116 seri numaralı Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin 4/2 maddesi ‘fazla veya yersiz olarak hesaplanan ver-gi, öncelikle satıcı tarafından alıcıya iade edilecektir’ demektedir. Tüketici-ler, alınan KDV tutarına göre, gerek il ve ilçe hakem heyetlerine gerekse Tüketici Mahkemelerine başvurarak haksız alı-nan bu tutarların geri iadesini isteyebi-lirler. 2320 liraya kadar bağlı bulunduk-ları Kaymakamlık Hakem Heyetlerine, 2320 lira ile 3480 lira arasındaki tu-tarlar için Ticaret İl Müdürlükleri bün-yesinde bulunan İl Hakem Heyetlerine, 3480 lira ve üzerinde ise Tüketici Mah-kemelerine başvurarak yukarıda anlatı-lan kanun maddelerini de belirtip haksız alınan bu bedeli geri alabilirler.

20 Ağustos 1983 tarihinde Erzurum’da doğan Coşkun Samancı, ortaokul ve lise öğrenimini Özel Arı Okulları’nda tamamladı. 2007 yılında Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. İş yaşamına Samancı Hukuk Bürosunda serbest avukat olarak devam etmektedir.

Coşkun SAMANCI 2001 [email protected]

www.arimezunlari.org.tr 71

Page 74: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Geleneksel Bal Günü Şenliğimizde Mezunlarımızla Biraraya Geldik

ARI’DAN HABERLER

72

Page 75: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Mezunlarımızla birlik ve beraberlik içinde geleneksel Bal Günü Şenliğimizi 25.09.2016 Pazar günü Arı Spor ve Dinlenme Te-sisleri’nde gerçekleştirildi.

Bal Günü Şenliği, saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Me-zunlar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Elif Koca’nın derneğin çalışmaları ile ilgili konuşmasının ardından, Bee Life Dergisi yazı işleri sorumlusu Elif Şanlı dergimiz ile ilgili bilgi paylaştı.

Geleneksel Bal Günü Şenliği, 1991 mezunlarımızın 25. yılları, 1996 mezunlarımızın 20. Yılları ve 2006 mezunlarımızın da 10. yılları için hazırlanan plaketlerin ve temsili diplomaların sunumu ile renklendi. Kutlamalara katılan tüm dönem me-

zunları Kurucumuz Sıtkı Alp ile birlikte aile fotoğrafı çektir-diler. Tören sonunda kep atan mezunlarımız geçmiş günleri anımsamaktan duydukları memnuniyeti belirttiler.

Arı Mezunlar Derneği tarafından düzenlenen ve gelenekselle-şen çekilişle çeşitli hediyeler verildi. Her dönemden mezun-larımız anılarını tazelerken, mezun öğrencilerimizin çocukları kendileri için oluşturulan stantlarda çeşitli etkinliklere katıl-dılar.

Geleneksel hale getirdiğimiz ballı dondurma ikramı ile sona eren bu anlamlı günde mezunlarımız bol bol fotoğraf çektir-diler.

www.arimezunlari.org.tr 73

Page 76: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

ARI’DAN HABERLER

74

Page 77: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

www.arimezunlari.org.tr 75

Page 78: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

ARI’DAN HABERLER

76

Page 79: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

www.arimezunlari.org.tr 77

Page 80: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

ARI’DAN HABERLER

78

Page 81: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

www.arimezunlari.org.tr 79

Page 82: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

ÖZEL ARI ANADOLU LİSESİ BİR DÜNYA OKULUDURAnadolu Lisemizde, MEB programının yanı sıra Uluslararası Bakalorya Diploma Programı da uygulanmaktadır. Ulusla-rarası Bakalorya Diploma Programı ile hedefimiz, üst düzey İngilizce yeterliliği ve akademik becerilerin yanı sıra öğrenci-leri öz disiplin sahibi, sürekli öğrenmeyi yaşam biçimi olarak benimsemiş, eleştirel ve yaratıcı düşünme becerileri gelişmiş, değişik kültürleri tanıyan, anlayan ve dünya barışına katkıda bulunabilecek dünya vatandaşları yetiştirmektir.

IB Programı ile öğrencilerimizi akademik ve sosyal açılardan üniversiteye ve yaşama çok daha donanımlı bir biçimde hazır-lamaktayız. Akademik yönü güçlü olan bu programı başarıyla tamamlayan öğrencilerimiz üniversite giriş sınavlarında ülke-mizde istedikleri bir üniversiteye girebilecek bilgi ve birikim düzeyine erişebildikleri gibi birçok üniversitede ders mua-fiyeti, yatay geçiş ve burslu okuma gibi ayrıcalıklar da elde

etmektedirler. Ayrıca aldıkları IB diploması ile Amerika ve Av-rupa’nın önde gelen pek çok üniversitesine, sınavsız girebilme hakkına da sahip olabilmektedirler.

IB diploma programında uygulanan müfredat ve özgün de-ğerlendirme kriterleri, sınavlar, laboratuvar, CAS (yaratıcı-lık-bedensel aktivite-sosyal hizmet) ve TOK (bilgi kuramı) çalışmaları ve bitirme tezi ile IB diploma programını tamam-layan öğrencilerin üniversite yıllarında ve yaşamda çok daha üretken ve başarılı olduklarını göstermektedir. IBD Programı öğrencilerin bireysel farklılıkları ile ilgili farkındalıklarını artır-makta, programın hedefleri ve içeriği, öğrencilerin aktif, katı-lımcı bir öğrenen olmalarını gerektirdiği gibi onlarda yaşam boyu öğrenme alışkanlığını da yerleştirmektedir.

ARI’DAN HABERLER

80

Page 83: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

www.arimezunlari.org.tr 81

IB DÜNYA OKULUUluslararası Bakalorya Diploma Programı adaylık sürecini başarıyla tamamlayan

Özel Arı Anadolu Lisesi IB Dünya Okulu olarak yetkilendirilmiştir.

ARI ÖNOKUL - ARI İLKOKULU - ARI ORTAOKULU - ARI ANADOLU LİSESİ - ARI FEN LİSESİ

www.ariokullari.k12.tr/ariokullari /AriOkullari /ariokullari

Page 84: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

KÜRK MANTOLUMADONNA Sabahattin Ali

“Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum “Kürk Mantolu Madonna”yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum.”

Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.

İMKANSIZIN ŞARKISIHaruki Murakami

Bir yolculuk sırasında Beatles’ın “Norwegian Wood” adlı parçasını duyan kahramanımız 37 yaşındadır ve bu parça onu Tokyo’da geçirdiği üniversite yıllarına götürecektir. En yakın arkadaşının intihar edişi, geçen zamanın ardından onun kız arkadaşıyla yakınlaşması, araya giren zorunlu ayrılık ve yeni bir kız arkadaş. “İmkânsızın Şarkısı” yalın, çarpıcı ve sıcak bir aşk hikâyesini anlatıyor. Yazarı HARUKİ Murakami Japon edebiyatının aykırı, ama en çok okunan yazarı. Japon geleneklerinin dışında geliştirdiği üslubuyla adından çok söz ettiren Murakami’yi dünyaya tanıtan roman “İmkânsızın Şarkısı”.

1968-1970 yılları arasında geçen olaylar, o günün toplumsal gerçeklerini de satırlara taşıyor. Ama romanın odağında bu toplumsal olaylar değil üçlü bir aşk var. Gençliğin rüzgârıyla hareketlenen “İmkânsızın Şarkısı”nı ölümle erken karşılaşan gençlerin hayatı yönlendiriyor. Hiçbir şeyin önem taşımadığı, amaçsızlığın ağır bastığı, özgür seksin kol gezdiği bir öğrenci hayatı... Ama diğer yanda da yoğun duygular var... İmkânsız aşklar, imkânsız şarkılar söyleten. Hemen hemen her Japon gencinin okuduğu roman anayurdu dışında da çok kişi tarafından sahipleniliyor.

KIŞ GÜNLÜĞÜ Paul Auster

Her yazar, kitaplarına kendini de saklar. Ama gün gelir satır aralarında anlatmaktan vazgeçer kendisini. Artık yaş kemale ermiştir. Yaşadıkları, yaşayamadıkları, düşleri, gerçekleri... Hesaplaşma zamanıdır. Paul Auster’ın kendi hikâyesine dönerek yazdığı Kış Günlüğü, sıradan bir yaşamöyküsü değildir, usta bir kalemden çıkmış roman gibi bir yaşamdır.

Yazar bu kitabı neden yazdığını kendi cümleleriyle şöyle açıklar:

“Ne de olsa zaman azalıyor. Belki de şimdilik hikâyelerini bir yana bırakıp hayatının anımsadığın ilk gününden bugüne kadar bu bedenin içinde yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu incelemeye çalışsan iyi olur.”

Kış mevsimi geldiğinde evde geçirilen vakitler haliyle artıyor. Herkesin bu zamanını değerlendirme şekilleri farklı farklı tabi. Kış aylarında kitap okumalarına ağırlık verenler için, en yakın arkadaşımız olacak 20 kitabı seçtik. Kış romanları olarak da nitelendi-rebileceğimiz bu kitapların konularını kısaca açıkladık. Kış mevsiminin soğuk, sakin, renksiz ve zaman zaman kasvetli günlerinde okuduğumuz kitaplar, bize bambaşka, heyecanlı, renkli ve sıcak dünyaların kapılarını açar. Battaniye, kitaplar ve sıcak bir içecek… O halde kış gelebilir…

KİTA

PKİ

TAP

KİTA

P

KÜLTÜR SANAT

82

Page 85: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

KIŞ MASALIShakespeare

Bir oyun yazarı olarak daha çok trajedi, komedi ve tarihsel oyunlarıyla tanınan William Shakespeare yaşamının sonlarına doğru kötülük ve acıyı içerdikleri için tam olarak birer komedi sayılmayan, ama ölümle değil de bağışlama ve mutlu sonla bittikleri için trajedi de sayılamayan birkaç oyun yazdı. Kış Masalı da işte bu oyunlardan biridir. Oyunda Leontes adlı bir kral hiçbir neden yokken karısı Hermione´yi kıskanır, karısıyla tüm ilişkisini keser ve bebek yaşındaki Perdita adlı kızının, yabani hayvanlara yem olsun diye ıssız bir yere bırakılmasını emreder. Perdita´yı bir çoban kurtarır ve büyütür. Sonunda kız, babasına geri döner. Kralın uzun yıllar boyunca pişmanlıkla andığı ve öldü diye yas tuttuğu Hermione de geri döner, böylece oyunun sonunda geçmişin hataları bağışlanır.

NARNİA GÜNLÜKLERİ 2 ASLAN, CADI VE DOLAPC.S. Lewis

Hikayemiz bir giysi dolabında başlıyor; çünkü o dolap olmasaydı Lucy, ne Narnia ülkesine açılan kapıdan geçerdi ne de Beyaz Cadı hakkında bir şeyler duyardı. Beyaz Cadı, kimsenin tahmin edemeyeceği kadar uzun bir süre tahtta kalmıştır. Onu tahttan indirmeye gelince, hiç de öyle kolay bir iş değildir bu.

Aslan adlı büyük kahramanın bir kez daha iş başına geçtiği duyulur. Beyaz Cadı, Edmund’u esir almıştır. Artık tek umut Aslan’dadır.

KİTAP HIRSIZIMarkus Zusak “Yılın en çok beklenen kitabı. Olağanüstü… gerçekten muhteşem!”-Publishers Weekly-“Merak uyandıran, hayat dolu ve son derece ustalıkla yazılmış, nefes kesen bir roman; aynı zamanda harikulade ve sürükleyici.”-The Guardian-Ödüllü yazar Markus Zusak’ın akıllara kazınacak kadar etkileyici ve şiirsel bir dille yazdığı bu roman, okuyucuya sunulan benzersiz bir hediye gibi…“Hayatınızı böylesine derinden etkileyen başka bir kitaba daha rastlamamışsınızdır. Muhteşem!”-GoodReads-“Bu unutulmaz hikâye kalbinizi çalacak!”-The New York Times-“Güzel, felsefi bir yanı da bulunan sürükleyici bir roman...Herkes okumalı!”-Kirkus Reviews-“Markus Zusak, zorlu bir konuyu ustalıkla anlatarak gerçek bir başarı yakalamış. Olağanüstü… tek kelimeyle harika bir kitap.”-The Wall Street Journal-

KİTA

PKİ

TAP

KİTA

P

www.arimezunlari.org.tr 83

Page 86: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

ALTIN PUSULA DİZİSİ 1- KUZEY IŞIKLARIPhilip Pullman

Bizimkine paralel bir dünyada, on iki yaşındaki didişken Lyra ile cini Pantalaimon, bildiğimiz Oxford’da farklı ama yine de tanınabilen bir oxford’da yaşar. Bir akşam, Lyra’nın amcası Lord Asriel okulu ziyarete gelir. Lyra ile cini, onun hocalarla yaptığı gizli toplantıya kulak misafiri olurlar. Lyra gizlendiği dolapta, Toz, Kuzey’de havada asılı bir şehir ve cinayetle sonuçlanan bir keşif seferi hakkında esrarengiz hikayeler dinler. Sonra arkadaşı Roger, çocuk hırsızı Gokgoklar tarafından çalınır, tekinsiz ama güzel Mrs. Coulter onu birlikte yaşamak için Londra’ya götürür. Çingenelerin kurtardığı Lyra onlarla Kuzey’e gider, zıhrlı ayılar ile Arktik’in cadı klanlarının da dahil olduğu bir savaşa karışır.

UĞULTULU TEPELERPhilip Pullman

İngiliz edebiyatının önemli eserlerinden biri olan ve ihtiras dolu bir aşk hikâyesini konu alan Uğultulu Tepeler, 19. yüzyılın başlarında İngiltere’de yaşamış zengin Earnshaw ailesinin kızı Catherine ile ailenin evlatlığı Heathcliff arasındaki sancılı aşkı şiirsel bir dille anlatıyor.

Aşkın hiç bitmeyecek bir nefrete dönüşmesine şahit olduğumuz bu roman, intikam duygusunun insanı kör ederek ne denli yıkıcı olabileceğini büyüleyici bir kurguyla gözler önüne seriyor.

Emily Brontë’nin tek romanı olan ve dünya klasikleri arasında önemli bir yer edinen Uğultulu Tepeler, yazarın eşsiz anlatımı ve karakterlerin iç dünyalarını aktarmadaki ustalığıyla yıllardır severek okunan bir kitap olma özelliğini günümüzde de sürdürüyor.

KAROrhan Pamuk

Pamuk’un “İlk ve son siyasi romanım” dediği Kar, Türk edebiyatında 1990’ların siyasi atmosferini ele alan, dönemi bütün şiddeti ve çatışmalarıyla anlatan en iyi ve en iddialı romandır. Kars’taki siyasal İslamcılar, solcular, Türk ve Kürt milliyetçilerinin hikâyesini inanç, başörtüsü sorunu, askeri darbeler ve üçüncü dünyada yaşamanın öfkesi ve ümitsizliği üzerinden tartışan Kar’da Pamuk, başka romanlarında da zaman zaman gördüğümüz mizah yeteneğini bu defa sonuna kadar sergiliyor. Kar’ı, romanın yazılış ve yayımlanma süreçlerinin daha önce bilinmeyen ayrıntılarına değinen bir sonsözle birlikte yayımlıyoruz.

On iki yıldır Almanya’da sürgün olan şair Ka Türkiye’ye dönüşünden dört gün sonra, bir röportaj için Kars şehrinde bulur kendini. Ağır ağır ve hiç durmadan yağan karın altında sokak sokak, dükkân dükkân bu hüzünlü ve güzel şehri ve insanlarını tanımaya çalışır. Kars’ta ağzına kadar işsizlerle dolu çayhaneler, dışarıdan gelmiş ve kardan mahsur kalmış gezgin bir tiyatro kumpanyası, intihar eden ve türban direnişi yapan kızlar, çeşitli siyasal gruplar, dedikodular, söylentiler, Karpalas Oteli ve sahibi Turgut Bey ile kızları İpek ve Kadife ve Ka için aşk ve mutluluk vaadi vardır. Kar Türkiye’nin temel siyasi çatışmalarını anlamamız için okunması gereken bir roman.“Kar zamanımızın okunması gereken temel kitaplarından...”Margaret Atwood“O ne bir ideolog, ne bir siyasetçi, ne de bir gazeteci. Orhan Pamuk büyük bir romancı.”New York Times

KİTA

PKİ

TAP

KİTA

P

KÜLTÜR SANAT

84

Page 87: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

KAR KOKUSU Ahmet Ümit

Yarı otobiyografik bir roman. Sovyetler Birliği henüz dağılmamış. Türkiye’de askeri diktatörlüğün en karanlık günleri. Moskova’daki uluslararası okulda eğitim gören Türkiyeli devrimciler. Askeri diktatörlüğün istihbaratçıları onların peşinde. Ve karlar üzerinde bir cinayet. Cinayet sorgusuyla başlayan iç hesaplaşma. Hayatın anlamı nedir? Gerçeği kim temsil ediyor? Sadece Türkiye Komünist Partisi’nin değil, uluslararası devrimci hareketin bir dönemine de farklı bir bakış.

“Mehmet koruluğun sınırındaki dereye geldiğinde, Leonid yine yaklaşmıştı pencereye. Ama Mehmet onu görmedi. Gözleri geçeceği derenin üzerindeki küçük köprüye takılmıştı, yerler buzdan parıldıyordu. Köprüye doğru bir adım atmıştı ki, ayağı kaydı. Düşmekten son anda tahta korkuluğa tutunarak kurtuldu. Doğrulup yeniden yürümeye başlayacaktı ki, arkasında birinin varlığını hissetti. İrkilerek başını çevirmeye çalıştı ama geç kalmıştı; derinden gelen bir ses duydu, aynı anda sırtında şiddetli bir darbe hissetti; hızla öne savruldu ama elleri hâlâ korkuluklarda olduğu için yere düşmedi. Başını çevirip vuranı görmek istedi, başaramadı. Bakışları usulca aşağı, göğsüne kaydı, hiçbir şey göremedi. Ama sırtındaki ağırlık hissedilmeyecek gibi değildi. Birkaç saniye ayakta kaldı, başı dönüyor, kusmak istiyordu. Engellemek istedi, başaramadı, ağzından koyu bir sıvının boşaldığını fark etti. Elleri korkuluktan çözüldü, yüzüstü yere yıkıldı. Düşerken başını köprünün buzlanmış tahta döşemesine çarpmıştı, ama hiç acı duymuyordu. Yalnızca hızla uzaklaşan birinin ayak seslerini işitti.”

BAHAR KARLARIYukio Mişima

...”Bahar Karları” yazarın “Bereket Denizi” adlı dörtlemesinin ilk kitabı. Yapıtları “Proust”, “Gide” ve “Sartre”ın yapıtlarıyla karşılaştırılan, cesaret ve erkeksi niteliklerle olan tutkusyla Hemingway’e benzetilen Yukio Mişima, bu kitabında 1912 yılında Tokyo’da İmparatorluk Sarayının köklü soylu sınıfının kapalı çevresinde, sırtlarında geleneğin ağır yükünü taşımayan zengin ailelerin, paraları sayesinde toplumsal ve siyasal güç aramalarını anlatır...

BUZ GİBİ SOĞUK Tess Gerritsen

Temposu son sayfaya kadar düşmeyen, bitirmeden elinizden bırakamayacağınız, gerilim yüklü bir roman.

Tess Gerritsen yine kaleminin ve kurgusunun gücünü kanıtlıyor.

Bir tıp konferansı için Wyoming’e giden adli tabip Maura Isles, hafta sonunu arkadaşlarıyla birlikte bir kayak merkezinde geçirmeye karar verir. Ancak korkunç kar yağışı altında araçları devrilir ve ıssız dağ yolunda mahsur kalırlar. Yürüyerek ulaştıkları on hanelik köy ilk bakışta tamamen terk edilmiş gibi görünse de, sofralarda dokunulmadan bırakılmış yemekler, garajlardaki arabalar, ölüme terk edilmiş evcil hayvanlar burada bambaşka, esrarengiz olayların yaşandığını düşündürmektedir.

Maura’dan haber alamayan ve onun peşinden bu köye gelen dedektif Jane Rizzoli, arkadaşının izine rastlayamasa da karların altında tüyler ürpertici bir başka gerçeği keşfeder.

Buz Gibi Soğuk temposu son sayfaya kadar düşmeyen, bitirmeden elinizden bırakamayacağınız, gerilim yüklü bir roman. Tess Gerritsen yine kaleminin ve kurgusunun gücünü kanıtlıyor.

KİTA

PKİ

TAP

KİTA

P

www.arimezunlari.org.tr 85

Page 88: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

ORLANDOVirginia Woolf

Virginia Woolf’un romanları arasında Orlando, her türlü olabilirliği ve gerçekliği dışlayan, fantastik öğelerle bezenmiş konusu, coşkulu, abartılı, mizah yüklü anlatımıyla özgün bir yere sahiptir. İngiltere’nin en soylu ve nüfuzlu ailelerinden birinin tek mirasçısı olan olağanüstü güzel, duyarlı, şair ruhlu Orlando, serüven dolu yaşantısına Kraliçe I. Elizabeth’in gözdesi ve haznedarı olarak başlar. Arayışlar içinde geçen inişli çıkışlı dört yüz yıllık yaşamının orta yerinde büyük bir dönüşüme uğrar. İstanbul’da II. Charles’ın elçisi olarak bulunduğu sırada mucizevi bir biçimde kadın olur. Bir süre Bursa dolaylarında Çingeneler arasında doğayla iç içe yaşar. Yeni kimliğiyle İngiltere’ye döndüğünde 18. yy edebiyat çevrelerinin ünlü nüktedanları arasında can sıkıntısından patlar, 19 yy’ın kadınlara biçtiği rolün içinde boğulacak gibi olur. Ancak aykırı, enerjik, sorgulayan kişiliğinin yardımıyla tüm toplumsal değişimlerin ve kendi yaşamındaki büyük dönüşümün üstesinden gelmeyi başarır. Romanın sona erdiği 1928 yılında olanca boyun eğmez çağdaşlığıyla dimdik ayaktadır...

KÜÇÜK BİR KIŞ MASALI Maeve Binchy

Stoneybridge, herkesin birbirini tanıdığı İrlanda’nın batı kıyısında küçük bir kasaba. Chicky Starr, rüzgârlı Atlantik Okyanusu’na bakan kayalıklar üzerinde eski bir malikâneyi alıp orayı otel yapmaya karar verdiğinde, herkes onun deli olduğunu düşünür. Ama Chicky kararlıdır ve yeğeni Orla ile arkadaşının oğlu Rigger’ın yardımıyla, “Küçük Bir Kış Masalı” adını verdiği; sıcak, konuksever bir ev ile kilometrelerce uzanan bir kumsal, kayalıklar ve yabanıl kuşlar, uzun yürüyüşler, doğayla baş başa, huzurlu bir tatil vadeden otelini açar. Sonrası artık umut etme ve hayata tutunma öyküsüdür; hem Chicky, hem de konukları için… Maeve Binchy, Amerika’da star hayatından sıkılan ünlü bir oyuncuyu, hayallerinin peşinden gitmek yerine aile şirketinin başına geçen bir İsveçliyi, müstakbel kayınvalidesiyle tatil yapmak zorunda kalan bir hemşireyi, tanık oldukları ölümlerin etkisinden kurtulamayan bir doktor çifti, yeni emekli olmuş huysuz bir öğretmeni, altıncı hissiyle geleceği gören bir kütüphaneciyi kışın bir haftalık tatilde bir araya getiriyor ve bize “Her hayat bir roman” dedirten muhteşem bir öykü sunuyor.

PALTOGogol“Önüne ne pahasına olursa olsun ulaşacağı bir hedef koyan insanlar gibi kendini şimdiden daha hayat dolu hissediyor, karakteri güçleniyordu. Yürüyüşünde ve hareketlerinde kararsız ve ikircikli ne varsa gitmiş, gözlerinde yeni bir ateş parlamaya başlamıştı. Hatta en cüretkar hayallerinde bazen paltosuna sansar kürkü bir yaka diktirmeyi bile kurar olmuştu.”“Küçük adam”ın çektiği sıkıntılar, maruz kaldığı eşitsizlik ve acılar bu uzun öykünün başkahramanı Akakiy Akakiyeviç’in hayatı üzerinden yalın bir gerçekçilikle anlatılıyor. Böylesi bir anlatım, her ne kadar dönemin Çarlık Rusya’sında büyük tepki alsa ve Gogol, Rus insanını aşağılamakla suçlansa da, Rus edebiyatında büyük bir çığır açıyor. Elinizde tuttuğunuz bu muhteşem eseri daha önce yayınlanmış örneklerinden farklı kılansa, otuzdan fazla kitapta imzası olan ödüllü çizer Noemí Villamuza’nın büyüleyici çizimleri.

“Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.”Dostoyevski

“Gogol’un Palto’da sergilediği sanat, paralel doğruların kesişmekle kalmayıp, solucan misali kıvrılabileceklerine, karmakarışık hale gelebileceklerine işaret eder.”Vladimir Nabokov, Nikolay Gogol

KİTA

PKİ

TAP

KİTA

P

KÜLTÜR SANAT

86

Page 89: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

ŞATO

BİR KIŞ GECESİ EĞER BİR YOLCU

KARANLIK ZİHİNLER 2 BUZ KAPANI

Franz Kafka

“… uğraşına tam anlamıyla gönül vermiş çevirmen, yabancı dilde okuduğu bir yazara ve yaratısına bir kez vurulmayagörsün; ondan sonra o yazarı -daha önce başkaları tarafından kaç kez çevrilmiş olursa olsun- bir de kendi anlatmak, o çevirmen için tam bir tutkuya dönüşür. Bu tutku, hiçbir zaman kendi yapacağı çevirinin öncekilerden üstün olacağı inancından kaynaklanmaz - belki kaynaklanmamalıdır da.”

Ahmet Cemal, Ekim 1986 tarihli, Dönüşüm çevirisine yazdığı önnotunda, neden “yeni bir çeviri” sorusunu çok vazıh bir biçimde yanıtlar. İçten ve yalın bir dille, “tutku” kavramıyla açıklar bu girişimi. Gerçekten de öyle, Kafka bir tutkudur.

Peki bir yayıncı için durum farklı mıdır? Sanmıyorum. Kendi erken ve yetersiz okumalarım sonrasında dehasına hayran olduğum yazarların başında gelir Kafka! O tüm bir yazın tarihinin en güçlü ve en trajik yazarlarındandır kanımca hattâ en güçlüsüdür. Ve daha ilk okuduğum günden beri aklımda gezdirdiğim ve yayıncılığa başladığım ilk günden bu yana da sürekli yayımlamayı tasarladığım dâhi yazarımdır benim. İşte bir yayıncı olarak beni yeni bir çeviri yayımlamaya iten saik de salt budur zaten, Kafka’ya olan büyük hayranlığım, tutkum ve bağlılığım.

Kafka’nın sanatı ulaşılması zor bir ufku işaret eder, alımlanmasıyla ilgili kimi yanılgıları da göz ardı edersek, o sanatıyla çoktan ebedileşmiştir. Trajik olansa, böylesi bir dehanın vasiyetinde tüm yapıtlarının yakılmasını talep etmiş olmasıdır.

Bu dizimizi, bu trajik isteği yerine getirmeyerek Kafka Külliyatı’nı bize ve insanlığa kazandıran Max Brod’a ithaf ediyoruz…

Ahmet ÖZ

Italo Calvino

“Italo Calvino’nun Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu adlı yeni romanını okumaya başlamak üzeresin. Rahatla. Toparlan. Zihnindeki bütün düşünceleri kov gitsin. Seni çevreleyen dünya bırak belirsizlik içinde yok oluversin” cümlesiyle başlayan, Calvino’nun yazarlık dehasını konuşturduğu, Calvino’nun Calvino’yu okuduğu, okurluk ve yazarlık üzerine bir başyapıt olan Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, ilk kez özgün dilinden yapılan çevirisiyle Türkçede... *

*YKY tanıtım yazısı

Alexandra Bracken

Kabullen, uyum sağla, harekete geç. Turuncu… lider… roo… Herkes farklı bir şekilde sesleniyor bana. Oysa bir tek ben gerçekte ne olduğumu Biliyorum: bir canavar. Ve şimdi beni bekleyen zorlu bir görev var: Virüsün kaynağını açık eden çok gizli Bir bilgiye ulaşmak… Ve bu… bir zamanlar bana nefesim kadar yakın olan birinin ellerinde… Şimdi bir tercih yapmak zorundayım. Ya kalbimi özgür bırakacak ya da Karanlık zihinleri aydınlığa Kavuşturacağım…“Bu kitap, distopya okuyucuları için bir başucu kitabı olacaktır.”-School Library Journal-“Baş döndürücü bir aksiyon ve heyecan dolu bir macera. Bir sonraki kitabı okumak için sabırsızlanacaksınız.”-Publishers Weekly-“Bracken’ın bu sürükleyici ve tüyler ürpertici distopyası hafızalarınıza kazınacak.”-Kirkus Reviews-

KİTA

PKİ

TAP

KİTA

P

www.arimezunlari.org.tr 87

Page 90: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

BÖĞÜRTLEN KIŞI

KIŞ BAHÇESİ

Sarah Jio

“Canım Daniel’ım,

Kaybolduğun gün dünyam sona erdi, canım oğlum. Seni her kim alıp götürdüyse, seninle birlikte kalbimi, hayatımı da çaldı. Ben senin gülümsediğini görmek, kahkahalarını duymak, mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum.”

Vera Ray 1933 yılının o karlı mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Daniel’ı son kez öptüğünü bilmiyordur. Her ne kadar oğlunu yalnız bırakma düşüncesinden nefret etse de hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorundadır. Tek avuntusu, gün ağardığında küçücük oğluna sarılacak olmasıdır. Ancak Vera geri döndüğünde karşılaştığı manzara, Daniel’ın boş yatağıdır. Bir de karlar içine gömülmüş olan oyuncak ayısı.

Seksen sene sonra Seattle yine mayıs ayında karlar altındadır. Köklü bir gazetede muhabir olan Claire Aldridge, bu doğaüstü olayı haber yapacaktır. Araştırmalarına devam eden Claire, küçük çocuğun bu zamana kadar sonuçlanmamış kaçırılma davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilen Claire, bu olayı çözmeye karar verir. Ancak çözdüğü her düğümün, onu Vera’yla olan bağlantısına yaklaştırdığından habersizdir…

Böğürtlen Kışı aşkı, umudu ve umutsuzluğu derinden anlatan muhteşem bir kitap. Bu öyküyü yüreklerinizden kolay kolay silip atamayacaksınız.

Kristin Hannah

Çok satan Ateşböceği Yolu kitabının yazarından, bir anne ile kızları arasındaki karmaşık bağlara ve geçmiş ile gelecek arasındaki yıkılmaz bağa dair sürükleyici, yürek sızlatacak kadar etkileyici ve güzel bir roman. Bazen annenin geçmişine bir kapı araladığında, kendi geleceğini bulursun! Meredith ve Nina Whitson birbirine taban tabana zıt karakterlerdeki kız kardeşlerdir. Biri evde kalıp çocuklarına bakmış ve aile işinin başına geçmiş, diğeriyse hayallerinin peşinden gidip dünyayı gezmiş ve ünlü bir foto muhabir olmuştur. Ancak sevgili babaları hastalandığında bu birbirine yabancı iki kadın, kendilerini yine bir arada, şimdi bile kızlarına herhangi bir avuntu vermeyen, aşırı mesafeli anneleri Anya’nın yanında bulacaktır. Anneleriyle aralarındaki tek bağ, onun, çocukluklarında bazı geceler kızlara anlattığı bir Rus masalıdır. Ölüm döşeğindeki babalarınınsa, hayatındaki kadınlardan son bir arzusu vardır. Anya kızlarına bir masal anlatacaktır; yıllar önce başladığı ama hiç bitirmediği o masalı. Hem de bu kez sonuna kadar. Bu masal daha önce duydukları hiçbir şeye benzememektedir; altmış yıldan uzun bir zamanı kapsayan, savaş mağduru Leningrad’da başlayıp günümüz Alaska’sına kadar uzanan, sürükleyici, gizemli bir aşk hikâyesi. Nina’nın gerçeği açığa çıkarma konusundaki saplantısı, onları annelerinin geçmişlerinde, ailelerini tümüyle sarsacak ve tamamen değiştirecek bir sır öğrenecekleri, beklenmedik bir yolculuğa sürükler. İlk sayfasından son sayfasına kadar büyüleyen Kış Bahçesi, hem epik bir aşk hikâyesi hem de yaşamları kesişen kadınların detaylı bir portresi olması bakımından nadir bulunur bir eser. İlham verici şiirsel yazımıyla, son sayfa okunduktan uzun süre sonra bile okuyucunun aklından çıkmayacak. “Okuyucular, anne ve kızlar yakınlaştıkça hem gülmekten hem de ağlamaktan kendilerini alamayacaklar.” -Publishers Weekly

KİTA

PKİ

TAP

KÜLTÜR SANAT

88

Page 91: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

SELDA BAĞCAN & BOOM PAM

DEZSŐ RÁNKİ VE EDİT KLUKON

15 Ekim 2016 20:30ODTÜ MD Vişnelik, Ankara

Efsane isim Selda Bağcan ve Primavera Sound 2016’da birlikte sahne aldığı Telaviv’li müzik topluluğu Boom Pam, ODTÜ MD Vişnelik Çim Amfi’de sahne alıyor.

Türkiye müziğinin yaşayan efsanesi Selda Bağcan, Tel Aviv çıkışlı Boom Pam ile 14 Ekim Bostancı Gösteri Merkezi İstanbul, 15 Ekim ODTÜ MD Vişnelik Çim Amfi Ankara ve Fuar Açıkhava Tiyatrosu İzmir’de yeniden birlikte sahne alıyor. Times dergisinin “Dünya Müziğinde Yaşayan Efsane ve Tarihi Kadın Şarkıcılar ve Rolling Stones dergisi’nin “100 Yılın En İyi 100 Kadın Vokali” listelerinde yer alan Seldan Bağcan, “Yuh Yuh”, “Adaletin Bu Mu Dünya”, “Çemberimde Gül Oya”, “Uğurlar Olsun” gibi halk müziği parçalarını kendine has uslubuyla yorumlayarak kitlelere sevdirmiştir. 1971’den günümüze sayısız 45’lik ve albüm sığdırdığı diskografisine son olarak “40 Yılın 40 Şarkısı” adlı albümünü eklemiştir.

Surf-rock grubu Boom Pam, Selda Bağcan ile sık sık ortak projelere imza atmaktadır. Elektrogitar, tuba, klavye ve davuldan oluşan grup dinleyicilere etnik kültürlerden bir seçki sunuyor.

Dinleyicilere unutulmaz anlar yaşatacak bu turne SNS ve Gişe Organizasyon prodüksiyonu ile gerçekleşiyor.

31 Ekim 2016 20:30CSO Konser Salonu, Ankara

Ünlü Macar piyanistler, Dezső Ránki ve Edit Klukon Ankara Piyano Festivali kapsamında ilk defa 31 Ekim’de CSO Konser Salonu’nda sahne alıyor.

Altus Kültür-Sanat tarafından düzenlenen Ankara Piyano Festivali, Liszt’in 205.doğum yılında Dezső Ránki & Edit Klukon’dan çok özel bir “Liszt Gecesi” performansıyla başlıyor.

Resital Programı:F. Liszt*Les Préludes – Senfonik Şiir No.3*Beşikten Mezara*Mazeppa – Senfonik Şiir No.6, Victor Hugo sonrası* Liszt’in dört el için uyarlaması

ARA**Dante Senfonisi – (Dante -İlahi Komedya Senfonisi)**Liszt’in iki piyano için uyarlaması

1969 yılında Schumann Uluslararası Piyano Yarışması’nı kazanan ve akabinde Berlin Filarmoni Orkestrası, Londra Filarmoni Orkestrası, BBC Senfoni Orkestrası ve Amsterdam Concertgebouw Orkestrası gibi önde gelen orkestralar ve Maazel, Mehta, Solti ve Kondraşin gibi şeflerle çalışan Dezső Ránki, ve Dénes Gulyás, László Polgár, Lucia Popp ve Ruth Ziesak gibi büyük şancılarla birlikte çalışan Edit Klukon birlikte ilk defa 1985 yılında çalmaya başladılar. Mozart, Schubert, Schumann, Brahms, Debussy, Ravel, Grieg, Liszt ve Bartók gibi bestecilerin iki piyano eserlerini dağarlarında bulunduran ikili bugüne kadar anavatanları Macaristan dışında Salzburg, Torino, Milano, Münih, Paris, Londra, Lizbon, Washington D.C., Las Palmas, Sao Paulo ve Lucerne gibi önemli sanat merkezlerinde sahneye çıktılar.

ETKİ

NLİ

KET

KİN

LİK

www.arimezunlari.org.tr 89

Page 92: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’
Page 93: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’
Page 94: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’
Page 95: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

Yukarıyurtçu Mah. Mimar Sinan Cad. No:4 (Eskişehir Yolu 29. km) 06790 Etimesgut / ANKARA Tel: 0312 233 10 00

MERKEZ KAMPÜS BALGAT KAMPÜSÜÇukurambar Mah. Öğretmenler Cad. No:14 06530 Çankaya / ANKARA Tel: 0312 284 45 00

FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİİngiliz Dili ve EdebiyatıMatematikMütercim - Tercümanlık (İngilizce)Psikoloji

İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİBankacılık ve FinansİktisatİşletmeSiyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkilerUluslararası Ticaret

MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİBilgisayar MühendisliğiElektronik ve Haberleşme MühendisliğiElektrik ve Elektronik MühendisliğiEndüstri Mühendisliğiİnşaat Mühendisliği Makine MühendisliğiMekatronik Mühendisliği

“Burslarımız hiçbir koşulda

kesilmemektedir.”

FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜBilgisayar Mühendisliği Yüksek Lisans Programı (Tezli-Tezsiz)Endüstri Mühendisliği Yüksek Lisans Programı (Tezli-Tezsiz)Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Yüksek Lisans Programı (Tezli-Tezsiz)Elektronik ve Haberleşme Müh. Doktora ProgramıMakine Mühendisliği Yüksek Lisans Programı (Tezli-Tezsiz)Matematik-Bilgisayar Yüksek Lisans Programı (Tezli-Tezsiz)Bilgi Teknolojileri Yüksek Lisans Programı (Tezli-Tezsiz)İnşaat Mühendisliği Yüksek Lisans Programı (Tezli-Tezsiz)İç Mimarlık Yüksek Lisans Programı (Tezli-Tezsiz)Kentsel Dönüşüm Yüksek Lisans Programı (Tezli-Tezsiz)İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yüksek Lisans Programı (Tezli-Tezsiz) (Türkçe)Tasarım Doktora Programı

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜİşletme Yönetimi (MBA) (Tezli-Tezsiz)İşletme Doktora Program (Türkçe)İnsan Kaynakları Yönetimi (Tezli-Tezsiz) (Türkçe)İngiliz Edebiyatı ve Kültür İnc. Yüksek Lisans Programı (Tezli-Tezsiz)İngiliz Edebiyatı ve Kültür İnc. Doktora ProgramıKamu Hukuku Yüksek Lisans Programı (Tezli) (Türkçe)Kamu Hukuku Doktora Programı (Türkçe)Özel Hukuk Yüksek Lisans Programı (Tezli) (Türkçe)Özel Hukuk Doktora Programı (Türkçe)Uluslararası Tic. ve Finansman Yüksek Lisans Programı (Tezli-Tezsiz)Uluslararası Ticaret ve Lojistiği (Tezli-Tezsiz) (Türkçe)Siyaset Bilimi Yüksek Lisans Programı (Tezli-Tezsiz) (Türkçe)Finansal Ekonomi Yüksek Lisans Programı (Tezli-Tezsiz)

HUKUK FAKÜLTESİADALET MESLEK YÜKSEKOKULU ÇANKAYA MESLEK YÜKSEKOKULUBankacılık ve SigortacılıkDış Ticaret

Hukuk Fakültesi ve Adalet Meslek Yüksekokulu hariç eğitim dili İNGİLİZCE’dir.

MİMARLIK FAKÜLTESİİç MimarlıkMimarlıkŞehir ve Bölge Planlama

ENSTİTÜLERFAKÜLTE VE BÖLÜMLER

Page 96: Doğan Cüceloğlu’nun Türk insanının duygu ve davranışlarını iyi değerlendirdiğini düşünüyorsanız, ‘Başarıya Götüren Aile’ ve ‘İletişim Donanımları’

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Vakifbank Milplus KV 2014 Platinum ilan 20X28-01_CON.pdf 1 26.02.2015 10:54