Upload
others
View
5
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
BARE SEYYiDLERi
Ancak bir süre sonra Bare Seyyidleri'nin yönetirnde giderek artan nüfuzlarına karşı ciddi bir muhalefet oluşmaya başladı. Gittikçe organize olan ve Dekken Valisi Nizamülmülk'ün emrinde hareket eden muhalif grup, Muhammed Şah zamanında Bare Seyyidleri'ne ağır bir darbe indirerek sülalenin Babürlü idaresindeki etkinliğine son verdi (I 720) Aynı yıl Seyyid Hüseyin Ali, iki yıl sonra da Seyyid Hasan Ali öldürüldü.
Bare Seyyidleri Şii olmakla beraber bunların Hindistan tarihindeki rolleri dini olmaktan çok siyasi mahiyet taşımaktadır. Öyle ki Evrengzib'in saltanatının sonuna kadar Bare Seyyidleri'nin Sünni oldukları sanılmaktaydı. Özellikle Evrengzib'den sonra ön plana çıkmaların
da ve taraftar toplamalarında idari sistemde gerçekleştirdikleri değişikliklerin çok etkisi olmuştur. Mesela Evrengzib'in başlattığı ve HindOiar'dan cizye toplanmasını amaçlayan uygulamaya son vererek HindQiar'ın desteğini kazanmışlar
dır. Sahadır Şah zamanında muhtemelen Bare Seyyidleri'nin tesiriyle ezan Şii usulüne göre okunmaya başlanmış, ancak şiddetli muhalefet sebebiyle bu usul hemen terkedilmiştir. Sülalenin bazı
mensupları sayıları az da olsa Muzaffernagar bölgesinde varlıklarını bugün de devam ettirmektedirler.
BİBLİYOGRAFYA :
Abdülhay ei-Haseni. Nüzhetü'l·tJauatır, VI, 65·68; Bayur, Hindistan Tarihi, ll, 317, 348, 350, 352, 355, 368·370, 376, 379, 385, 387, 390, 434, 441; The Tüzuk·i Jahimgfrf or Me· moirs of Jahimgfr (t re. Alexander Rogers), New Delhi 1978, ll, 269; J. N. Hollister, The Shi'a of lndia, New Delhi 1979, s. 137·139 ; P. S. Bedi, The Mughal Nobility under Akbar, Jalandar 1985, s. 27·28; S. A. A. Rizvi, A Socio lntellec· tual History of the ls na Asharf Shiis in lndia, Canberra 1986, 1, 238 ; a.mlf., "Biirha Sayyids", E/ 2 Suppl. (İng.) , s. 126; C. Callin Davies- Yar Muhammed, "Bare Seyyid", UDMi, lll , 918· 920.
L
liJ AzMi ÖzcAN
BARGAH ( .15.)4 )
Selçuklular ve diğer bazı devletlerde
hükümdarın sarayını ifade eden bir tabir.
_j
Farsça bar ve gah kelimelerinden oluşan bu tabir sözlükte "izinle girilen yer" demektir. Terim olarak "sultanın oturduğu saray" anlamında olup aynı manada dergah kelimesi de kullanılmıştır.
70
Kaynaklarda bu iki kelime bazan ayrı ayrı, bazan da birlikte geçmektedir. Ayrıca hükümdarın toplu kabullerine mahiyetine göre bar- ı has ve bar- ı am denildiği gibi merasim ve resmi kabullere katılanların hükümdarın huzurunda derece ve rütbelerine göre nasıl ve nerede duracaklarını tayin ve kontrol eden görevliye de hacib-i dergah denilmekteydi. Karamanoğlu Mehmed Bey XIII. yüzyılın ikinci yarısında Konya'yı ele geçirince "dergah ve bargahta, mecliste ve meydanda Türkçe'den başka bir dil konuşulmamasını" istemişti (İbn BTbT, s. 696).
Osmanlılar'da olduğu gibi hükümdar bizzat sefere çıktığı zaman sahrada kurulan otağ-ı hümayuna bargah-ı saltanat adı verilirdi. Aynı şekilde Altın Orda Devleti'nde de hükümdar otağına bargah denilmiştir. Bu çadır altın yaldızlı
gümüş plakalarla kaplı olup dört ağaç direği ve her direğin tepesinde altın yaldızlı gümüşten yapılmış bir başlık bulunurdu. Bargah uzaktan bir tepe gibi görünür, içinde sağda ve solda pamuk ve ketenden yapılmış sedirler yer alırdı. Bu sedirierin üzerine ipek kaHçalar döşenir, bargahın ortasında ise taht kurulurdu.
BİBLİYOGRAFYA :
Dihhuda, Lugatname, VI, 272 ·273; Hasan Enveri, lştılaf:ıat·ı Dfuanf·yi Deure·yi Gazneuf ue SelcQ~i, Tahran 1355 hş. / 1936 , s. 14·15, 21·23; İbn Bibi, el·Euamirü'l·'ala'iyye, s. 696; AksarayT. Müsameretü'l·atJbar, s. 69, 230, 286· 287, 295·296; İbn Battüta, Seyahatname, 1, 381; Uzunçarşılı, Medhal, s. 78, 112, 186; İbrahim Kafesoğlu. Türk Milli Kültürü, istanbul 1986, s. 353; M. Altay Köymen, Alparslan ue Zamanı, Ankara 1983, ll , 29, 42-43, 57·64.
L
L
BARHEBRAEUS
İbnü'l-İbri' nin (ö. 685/1286)
Batı dillerindeki adı (bk. İBNÜ'1·İBRİ).
BARIK (Beni Bank)
( Jkf-1) Kahtaniler'e mensup
bir Arap kabilesi.
li) DİA
_j
_j
Kahtanfler'in Ezd kabilesinden olan Huzaa'nın bir koludur. Bank kabilesinin atası Sa'd b. Adi b. Harise, Yemen'de Serat sıradağlarında bulunan Bank dağına yerleştiği için bu adla meşhur olmuş ve kabileye de adını vermiştir. Hz. Pey-
gamber'e Yemen'den gelen heyetler arasında Bank kabilesi mensupları da vardı. Hz. Peygamber onları islam'a davet edince müslüman olup biat ettiler. Bunun üzerine HesOluilah Ebu Ubeyde b. Cerrah ile Huzeyfe b. Yernan'ın şahit olduğu mecliste Ubey b. Ka'b'a şu mealde bir mektup yazdırdı: "Bu. Allah'ın ResQiü Muhammed'in Ezd kabilesinden Barık'a yazdığı ahidnamedir. Bank kabilesinin meyve ağaçları kesilmeyecek, kendileri istemedikçe vahalarında hayvan otlatılmayacaktır. Onlar da savaş ve kıtlık zamanlarında yanlarına gelen müslümanları üç gün misafir edeceklerdir. Meyveleri olgunlaştığı zaman yolcular dalından koparmamak ve toplayıp götürmemek şartıyla yere dökülenlerden karınlarını doyurabilirler."
İbn Sa'd ' ın Yemen'den gelen Barıklı temsilcilerin müslüman olup ResOiullah'a biat ettiklerini bildirmesine rağmen (et·
Tabakat, ı . 352) onların müşrik olarak kaldıklarını iddia eden Caetani (islam Tari·
hi, VII, 96) yanılmaktadır.
Cahiliye döneminde Beni Nümeyr'in müttefiki olan Barık kabilesi mensuplan İslami devirde Küfe yakınlarına yerleşmişlerdir.
BİBLİYOGRAFYA :
Lisanü'l· 'Arab, "brk" md.; Tacü'l· 'aras, "brk" md. ; İbn Hişam, es·Sfre, 1, 104; İbn Sa'd, et· Ta· bakat, ı , 286·287, 352; Ya'kübi. TaritJ, ı , 204; Taberi, TarftJ (Ebü 'I -Fazl), ll, 262; lll, 463, 484; N, 12; VI, 28; VII, 180, 185 ; İbn Düreyd, el·iş· tika~, s. 446, 480-481; İbn Hazm, Cemhere, s. 367, 373, 384; Sem'ani, el·Ensab, ll, 31·32; Vaküt, Mu 'cemü'l·büldan, ı , 319·320; İbnü ' l · Esir, el-Kamil, ll, 451; IV, 223; Ebü'I-Ferec elisfahani, el·Egani, XI, 137; Kalkaşendi, Nihaye· tü 'l·ereb, Beyrut 1405 / 1985, s. 162; L. Caetani. islam Tarihi (tre. Hüseyin Cahid). istanbul 1924· 27, VII, 94·96; Köksal. islam Tarihi (Medine), X, 159·160; Kehhale. Mu 'cemü ~aba' ili'/· 'Arab, Beyrut 1402 / 1982, I, 57; Mustafa Fayda, isla· miyetin Güney Arabistan'a Yayı/ışı, Ankara 1982, s. 65; Mahmud Esad, islam Tarihi, s. 84; M. Hamidullah, el·Veşa'i~u's ·siyasiyye, Bey· rut 1405/1985, s. 239, 241; Reckendorf. "Ezd", İA, IV, 430; G. Strenziok, "Azd", E/2 (İng.), I, 811·813.
L
liJ ABDÜLKERİM ÖzA VDIN
BARlN, Mehmet Emin
(1913· 1987)
Son devir hattat ve mücellitlerinden.
_j
Bolu'da doğdu. Müderris Mehmed Efendi'nin torunu. hattat, müzehhip, mücellit Hafız Tevfik Efendi'nin oğludur. İlk ve orta öğrenimini Bolu'da yaptı. ilkoku-
Emin Ba rı n
lun son sınıfında iken babasını kaybetti. Bundan sonra kendisiyle, babasından yazı meşketmiş olan ortaokul resim öğretmeni Lutfi Nami Bey ilgilendi ve ona klasik sanatlarımızın zevkini aşıladı. Ortaokulu bitirince yine Lutfi Bey'in teşvikiyle, İstanbul Erkek Öğretmen Okulu parasız yatılı imtihanını kazanarak bu mektebe girdi ve 1932'de buradan mezun oldu. 1933'te Bolu'nun Berk köyünde bir yıl ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'ne kaydoldu ve 1936 ·da buradan da mezun oldu. Aynı yıl Millf Eğitim Bakanlığı'nca açılan Avrupa matbaacılık ve k lişecilik ihtisas imtihanını kazandı. ihtisasa gitmeden önce altı ay süreyle istanbul Millf Eğitim Basımevi'nde staj yaptı. Ayrıca Güzel Sanatlar Akademisi (bugün Mimar Sinan Üniversitesi) Türk Süsleme Sanatları Bölümü'nde Reisülhattatin Kamil Akdik'ten hat. Necmettin Okyay'dan klasik Türk ciltçiliği dersleri aldı.
1938'de Weimar'da (Almanya) Prof. Dorfner'in özel cilt okulunda bir yıl çalıştı. Leipzig'de Kitapçılık ve Matbaacılık Akademisi· ne (Akademic Für Künste und Buch Gewerbe) girdi. 1943'te ihtisasını
tamamlayarak yurda döndü. Milli Eğitim Basımevi'nde teknik büro şefi olarak göreve başladı: 1944'te Güzel Sanatlar Akademisi'nde yazı tasarımı (Latin harfleriyle) dersleri öğretim üyesi oldu. 1951 'de bugün Çemberlitaş'ta bulunan Barın Cilt ve Yazı Atelyesi'ni, ayrıca 19SS'te akademi bünyesinde Dekoratif Sanatlar Bölümü'ne bağlı olarak bir yazı ve cilt atölyesi kurdu. 1983 'te Mimar Sinan Üniversitesi Grafik Ana Sanat Dalı öğretim üyeliğinden emekli oldu. Daha sonra sözleşmeli olarak Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü'nde hat. cilt restorasyonu derslerini ölümüne kadar devam ettirdi. 29 Aralık 1987'de İ stanbul'da vefat etti. Kabri Zincirlikuyu Mezarlığı'ndadır.
Mehmet Emin Barın Almanya'da ihtisasını tamamlayıp yurda döndükten sonra 1944-1961 yılları arasındaki çalışmalarını Latin harfleri, geleneksel ve endüstriyel cilt yapımı ve restorasyon u üstünde yoğunlaştırmış, bu alanda eserler vermiştir. 1961'den sonra grafik sanatları konusundaki birikimi ve Latin harflerini kullanmadaki büyük ustalığı ile birlikte geleneksel hat sanatımıza yönelmiştir. Bu sahada da yüzyıllar boyu yerleşmiş kaide ve üslüpların dışına çıka
rak orüinal ve çağdaş eserler meydana getirmiştir. Özellikle küfi ve divani karakterde verdiği eserlerle yeni bir ekol meydana getirmiştir denilebilir. Kompozisyon gücü fevkalacte olan Emin Barın, ilhamını geleneksel sanatlarımızın biçim ve formlarından aldığı gibi çağdaş soyut resmin değişik akımlarından da doğrudan ya da dalaylı olarak etkilenmiş ve hatta onları etkileyecek eserler üretmiştir. Ayrıca geleneksel hat sanatımızdan ilham alarak Latin harfleriyle de çok değişik orüinal kompozisyonlar yapmıştır. Restorasyon konusunda da uzman olan sanatçı pek çok yazma eseri onararak müzelerimize ve özel koleksiyonlara kazandırmıştır.
Milletlerarası Hamburg Kitap Sergisi'nde "Olimpiyat" adlı kitabı ile cilt dalında birincilik ödülünü (ı 938), Milletlerarası Brüksel Sergisi'nde "Fatih Divanı" kitap cildi ile yine birincilik ödülünü (ı 958), Kültür Bakanlığı'nın şükran ödülünü (ı983). "Ya Rahin:ı" adlı hat tasarımı ile de Türkiye İş Bankası'nın büyük ödülünü ( 1984) alan Emin Barın'ın bazı önemli sergileri şunlardır: Güzel Sanatlar Akademisi'nde yazı ve cilt (1943), Dublin Güzel Sanatlar Akademisi'nde hat (ı 977). Kültür Bakanlığı adına Cezayir. istanbul, Cidde, Bağdat ve Paris'te hat sergileri, Dışişleri Bakanlığı adına Malezya'da hat sergisi, 1983 ve 198S'te İstan-
Em in Barın'ın
küfi iki l evhas ı
(Emin
Barın
koleksiyonu)
BARlN , Mehmet Emin
Emin Barın'ın besmeleyi ihtiva eden ce li -divani bir levh ası
(Emin Barın koleksiyonu)
bul'da hat sergisi. Son sergisini 1987'de öğrencileriyle birlikte yine İstanbul· da açmıştır.
Bazı eserleri : İ stanbul'un SOO. fetih yılında şehrin önemli yerlerine konulan 1 O adet büyük m ermer kitabe yazıları ( 1951). Anıtkabir' in bütün kitabe yazıları ( 1952-1953). Yünus Emre kabri yazıları (1955). Portekiz Gülbenkyan Müzesi 'ndeki Türk-İslam yazma eserlerinin restorasyon u (1968), islamabad'da (Pakistan) İslam Konferansı ve Camii yazıları (ı 979),
Samsun Çarşısı ve Çarşı Camii yazıları (ı 980). Birçok eseri de yurt içinde ve yurt dışında özel koleksiyonlarda, müzelerde bulunmaktadır. Ayrıca konusu ile ilgili çok sayıda milletlerarası konferans ve sempozyuma katılmış, bildiri vermiş, jüri üyeliği yapmıştır. Çeşitli dergi ve ki taplarda da makaleleri mevcuttur.
Çemberlitaş'taki atölyesinde kendi eserleriyle birlikte meşhur hattatlarımıza ait büyük bir koleksiyonu sürekli olarak sergilenmektedir.
71
BARlN, Mehmet Emin
BİBLİYOGRAFYA: Bolu il Yıllığı, Bolu 1968, s. 251; Emin Ba·
rın ( İ stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yayın ı ) . İstanbul ı 978; Muammer Ülker, Türk Hat Sanatı, Ankara 1987, s. 45; Şevket Rada, Türk Hattatları, İstanbul , ts. (Yayın Matbaacılık), s. 270; Sezer Tansuğ, "Emin Barın İçin", Sanat Çevresi, sy. 62, İstanbul 1983, s. 6; Ayla Ersoy. "Geleneksel İle Çağdaşlığı Birleştiren Sanatçı Emin Barın" , a.e., s. 8; Abdülkadir
ı7'
Günyaz. "Emin Barın'ın Sergisi Nedeniyle ", 40• V-"M·--+-+----1----1-"'=:.:..::..:==-+ae., s. 10; Bülent Özer. "Çağdaş Bir Sanatçı Olarak Emin Barın", a.e., s. 12; Ethem Çalışkan, "Narlı Bahçe Sokağından Öksüz Perşembeye ve Otuzbeş Yıl", a.e., sy. 112 ( 1988), s. 22·23; İlhami Turan. "Hat Sanatımızın Büyük Kaybı", Milliyet Sanat Dergisi, sy. 184, İ s· tanbul 1988, s. 13 ; a.mlf., "Hocam Prof. Emin Barın", a.e., s. 20·21; Hakkı Göktürk, "Barın (Emin) ", ist.A, IV, 2117·2119; ML, ll , 157.
L
ı
L
~ İLHAMİ TURAN
BARIŞ
(bk. SULH).
BARİ
Güney İtalya'nın Adriyatik kıyısında bulunan ve
IX. yüzyılın ortalarında bir süre İslı'iın hAkimiyetinde
kalmış olan liman şehri.
_j
ı
_j
Bari (bugün Bari), Ortadoğu'ya giden deniz ticaret yollarının belli başlı uğrak yerlerinden biri olduğu için eski çağlardan beri muhtelif yayılmacı güçlerin dikkatini çekti. illiryalılar tarafından kurulduğu bilinen şehir Roma devrinde Barium adıyla parlak bir safha geçirdi, Jimanın ve şehrin ilk esaslı temelleri bu dönemde atıldı. Bizans imparatorluğu idaresi altında bulunduğu sırada da gelişmesi devam etti ve önemli bir liman olma hüviyetini korudu. italya'yı baştan başa saran göç hareketleri sırasında Gotlar buralara kadar inmişler ve eski devirlerin havasını büyük ölçüde değiştirmişlerdi. Bu arada belli başlı her italyan şehrinde görülen kendi kaderini kendi tayin etme süreci başladı ve Bari de bir süre bağımsız bir devlet haline geldi. Bu kısa
süreli bağımsızlıktan sonra ise islam idaresi altına girdi ve Avrupa tarihinde müstesna bir hadise sayılan bu gelişme yine kısa süre devam etmekle beraber günümüze kadar iz bıraktı.
IX. yüzyılın başlarında Sicilya'yı ellerine geçiren Araplar, bugün Güney italya'da Calabria, Puglia ve Campania denilen bölgelere de akınlar yaptılar. 830'da başlayıp elli yıl süren bu olaylar hakkında Batı kaynaklarının verdiği bilgilerle Doğu kaynaklarında bulunan bilgilerin
72
o 20 40 60 km.
Bari
birbirini tutmaması zaman zaman araştırıcı l arı güç durumda bırakmıştır. Bununla beraber Bari'nin 847'de müslümanların eline geçtiği kesindir. islam kuwetleri bu tarihten önce Brindisi ve Benevento gibi şehirleri aldıktan başka Taranto Limanı açıklarında Venedik donanmasını da ağır bir yenilgiye uğratmışlardı. Henüz başlangıç safhasında
olan Venedik Devleti bu olayın telaşı üzerine yeni bir teşkilatianma içine girdi. Arap donanması Adriyatik denizinde daha fazla ileri gitme gereği duymadı; çünkü Sicilya ile beraber ele geçirilen italya'nın güney kesimleri müslümanlara kati geliyordu.
Bari'de emirlik makamına ilk oturan kişi, bir süreden beri islam halifesinin emrinde savaşan Rebia kabilesinden HalfOn'dur (847-852 ) Şehirde bazı düzenlemeler yapan ve bir akın sırasında ortadan kaybolan bu emirden bir daha haber alınamadı ve yerine Müferric b. Sellam geçti (853-856). Kısa süren yöneticiliği sırasında şehirde birtakım idari ve askeri düzenlemelere girişen ve civar bölgelere de akınlar düzenleyen Müferric yerini Emir SOdan'a bıraktı. islam tarihçileri kadar Latin ve Yunan kaynaklarının da büyük bir sitayişle bahsettikleri Emir Sudan (857-871 ı Sicilya'da yetişmiş bir cengaver olarak isim yapmıştı. Burada yeni düzenlemelere girişti ve adeta italya fatihi olmak istedi. Devrinin halifesi Mütevekkil-Alellah Ca'fer b. Muhammed de onun bu cesaretini teşvik edici davranışlarda bulundu. Sudan ' ın
bir Latin kaynağında "amarmomino" şeklinde anılmasından Mütevekkil 'in ona "emirü'l-mü'minin" unvanını da verdiği anlaşılmaktadır. islam topraklarını genişletmek için Roma ve Napeli yönlerin-
de akınlar yapan Sudan'ın şöhreti kısa zamanda hıristiyanlar için endişe kaynağı oldu ve bir taraftan Bizans imparatorluğu, diğer taraftan papalık onu iki koldan sıkıştırmaya başladılar . Bari 3 Şubat 871 günü Bizanslılar'ın eline geçti ve Emir Sudan esir edildi. Bu gelişme Batı alemi için çok şanslı bir döneme rastlamıştı: zira 868'de islam aleminde patlak veren siyasi buhranlar sebebiyle her yöre kendi kaderiyle baş başa kalmış ve bu arada Bari'ye de takviye kuvvet gönderilememişti. 87S'te serbest bırakılan Sudan Taranto emirinin hizmetine girdi; bundan sonra kendisi hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Böylece yirmi dört yıl gibi kısa, fakat tarih için büyük önem taşıyan bir devir kapanmış oldu. Bu devir mücadeleler içinde geçmiş olmakla birlikte Bari ve etrafı için bir gelişme ve ilerleme dönemi teşkil eder. Müslümanlar burada özellikle zirai hayatı geliştirme ve sulama işlerinde birtakım yenilikler yaparak yöre ekonomisine hareketlilik, nüfus artışına da canlılık getirmişlerdir. Bu dönemde şehir resmi ve özel birçok bina ile süslendi. Aradan geçen on iki asırlık zamana rağmen bu bölgenin konuşma dilinde hala birtakım Arapça kelimelere rastlanması ve şehirdeki kiJiselerin Arap minaresi tarzındaki çan kuleleri, islam kültürünün etkisini bugün dahi göstermektedir. Uzun yıllar yıkım dönemi diye adlandırılan bu devrin Ortaçağ italyası ' na yeni etkinlikler sağladığı gerçeği , özellikle Michele Amari, Francesco Gabrieli ve Enrico Cerulli gibi şarkiyatçı ve tarihçiler tarafından ortaya konulmuştur ; bugün de aynı yöndeki araştırmalar devam etmektedir.
iki yüzyıl Bizanslar'ın hakimiyetinde kalan ve italya'daki son Bizans kalesi olan Bari, tarihe Bari Kuşatması adıyla geçen üç yıllık çetin bir savaştan sonra Normanlar tarafından zaptedildi (ı 071 ). Norman dönemi şehrin gelişmesinde
önemli bir yere sahiptir. Bu dönemde Venedikliler ve Cenevizliler'le rekabete giren Barili denizciler, onların birer azizin himayesinde olmaLarına özenerek Anadolu'daki Mira'dan (Demre) San Nicola'nın (Aya Nikola, Noeı Baba) kemiklerini getirdiler (1 087). Şehirde bu aziz için büyük bir katedral yapıldı ve böylece Bari önemli dini merkezlerden biri haline geldi; nitekim bugün de başpiskoposluk merkezidir. Şehrin önemi Haçlı seferleri sırasında daha da arttı . Pierre I'Hermit buraya kadar gelerek savaşı teşvik eden konuşmalarını sürdürdü ve deniz yoluy-