8
1 Polis devletine doğru “sağlam” adım • Polis Devletine doğru “sağlam” adım .................................... 2’de • Özgecan İsyanımızdır, Kararlıyız, Kadın Cinayetlerini Durduracağız! ............................................. 4’te • Polis Devleti Yasa Tasarısına karşı tepkiler büyüyor ......... 6’da • Şubelerden Haberler ............ 7’de TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAYIN ORGANIDIR sayı 256/ 1 mart 2015 Odamız adına Erzurum ve İzmir Şubelerimizin yürütücülüğünü yaptığı 5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu’nun 1. Duyurusu yapıldı. 1-3 Ekim 2015 tarihinde Erzurum’da yapılacak olan Sempozyum için üni- versitelerin mühendislik ve mimarlık fakülteleri ile sanat tarihi bölümlerine ve dekanlıklarına duyuru yapıldı. Sempozyum, disiplinler arası çalışmalardaki artış, koruyucu ya- pısal malzemelerin gelişimi, hasarsız analiz yöntemlerindeki ge- lişmeler, en önemlisi kültürel varlıkların korunması bilincinin ge- lişimi tarihi yapıların geleceğe güvenle devredilmesi konularında katılımcılara bilgi sunmak amacıyla düzenleniyor. Tarihi Eserler Sempozyumu’nun 1. Duyurusu yapıldı Kamuoyunda “İç Güvenlik Yasası” olarak bilinen “Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” TBMM Genel Kurulu’nda görüşülme- ye ve maddeleri kabul edilmeye başladı. Her ne kadar Meclis’te yoğun tartışmalar, gerginlikler yaşansa da, değişikliklerin herhangi bir aksilik olmadan kabul edil- mesi bekleniyor. AKP’nin Meclis’teki mutlak çoğunlu- ğuna yaslanarak istediği değişiklikleri yaptığı, muhale- fet partilerinden gelen önerilerin istinasız reddedildiği biliniyor. Açık ki bu durum, “parlamenter tipi demok- rasi” olarak tanımlanan sistemin bile işletilmediğini gösteriyor. Demokrasinin ön koşulu, siyasi iktidarın karar ve ta- sarruflarının gerçekleşmesinde toplumsal mutabakat aranmasıdır. Demokratik işleyiş, kanun hazırlama sü- reçlerinin katılımcılığa açık hale getirilmesi, parlamen- todaki partilerin, parlamento dışı muhalefetin, mesle- ki-demokratik kitle örgütleri vasıtasıyla farklı toplum- sal kesimlerin görüş ve önerilerinin alınması ve kanun tasarılarına son halinin verilmesi ile mümkündür. Ül- kemizdeki işleyişin bu genel kabulle uzaktan yakından ilişkisi bulunmamaktadır. Siyasi iktidar kendi ihtiyaç- ları doğrultusunda yasa ve yönetmelikleri hazırlamakta, şeffaflığı ve katılımcılığı devre dışı bırakmakta, toplumsal yaşamı kendi politik yaklaşımına uygun düzenlemeye çalışmaktadır. Buna uymayan politik-toplumsal kesimleri ise baskı altında tutmak, sindirmek, itiraz edemez durumda bırakmak istemektedir. “Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la yapılmak istenen tam da budur. Polisin yetkilerini artırarak, polisiye önlemlerle kamu güvenliğini sağlamaya çalışmak, özellikle de parlamento dışı muhalefeti, bir başka deyişle sokak muhalefetini etkisizleştirme amacını taşımaktadır. Kaldı ki İç Güvenlik Kanunu’nun Meclis’teki görüşmeleri sırasında yaşananlar, siyasi iktidarın nasıl bir ülke yaratmak istediğinin bir başka ifadesi sayılmalıdır. İktidar milletvekilleri tarafından, muhalefet milletvekillerine uygulanan şiddet, “Yeni Türkiye”nin ilk habercisidir. İktidar, tabiri caizse, “döve döve” kanun maddelerini Meclis’ten geçirmiştir. Belli ki, yine aynı yöntemle sokağı egemenliği altına alacak, uzun süredir görünür olan polis şiddeti, İç Güvenlik Yasası ile daha da artacaktır. Türkiye, yakın tarihindeki olaylardan da görüleceği gibi toplumsal-siyasal gerginlikler ve çatışmalar yaşayan bir ülkedir. 1980’lerdeki iç savaş günleri, 1990’lı yıllarda yerini Kürt sorunu merkezli savaşa bırakmış, etnik ve mezhep farklılıkları nedeniyle binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Siyasi iktidarlar, bırakalım sorunu çözmeyi, bizzat sorunun kaynağını oluşturan politikaları hayata geçirmeye çalışmış, çözümü polisiye tedbirlerde aramış, nispi demokratik hakların kullanımının yasaklanması çare olarak görülmüş, neticesinde Türkiye düşünce suçlularının, gazetecilerin, öğrencilerin cezaevlerine doldurulduğu, demokratik işleyişin askıya alındığı, en sıradan ve masum de- mokratik hak kullanımının bile şiddetle bastırıldığı bir ülke haline gelmiştir. Bu tablonun abartılı tespitler içerdiği iddia edilebilir ancak unutulmamalıdır ki, Gezi Parkı eylemleri sırasında polis şiddetiyle sekiz genç hayatını kaybetmiş, 6-7 Ekim olaylarında 50’ye yakın insan katledilmiştir. Siyasi iktidar, bir yandan başka odakları suçlu ilan ederek sorumluluğu üzerinden atmaya çalışmış, diğer yandan polis şiddetini meşrulaştıran bir yaklaşım sergilemiş, etnik, mezhepsel ve dini farklılar üzerine siyaset bina ederek kitle desteğini pekiştirmek istemiştir. 2’de 2’de

4’te TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAYIN ...Yalanları bir yana bırakıp tasarının özüne ilişkin gerçeklere dönecek olursak; Tasarı ile fiilen devam eden OHAL ve

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 4’te TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAYIN ...Yalanları bir yana bırakıp tasarının özüne ilişkin gerçeklere dönecek olursak; Tasarı ile fiilen devam eden OHAL ve

1 Mart 2015 1

Polis devletine doğru “sağlam” adım

•PolisDevletinedoğru“sağlam”adım.....................................2’de

•Özgecanİsyanımızdır,Kararlıyız,KadınCinayetleriniDurduracağız!..............................................4’te

•PolisDevletiYasaTasarısınakarşıtepkilerbüyüyor..........6’da

•ŞubelerdenHaberler.............7’de

TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAYIN ORGANIDIR

sayı 256/ 1 mart 2015

Odamız adına Erzurum ve İzmir Şubelerimizin yürütücülüğünü yaptığı 5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu’nun 1. Duyurusu yapıldı. 1-3 Ekim 2015 tarihinde Erzurum’da yapılacak olan Sempozyum için üni-versitelerin mühendislik ve mimarlık fakülteleri ile sanat tarihi bölümlerine ve dekanlıklarına duyuru yapıldı. Sempozyum, disiplinler arası çalışmalardaki artış, koruyucu ya-pısal malzemelerin gelişimi, hasarsız analiz yöntemlerindeki ge-lişmeler, en önemlisi kültürel varlıkların korunması bilincinin ge-lişimi tarihi yapıların geleceğe güvenle devredilmesi konularında katılımcılara bilgi sunmak amacıyla düzenleniyor.

Tarihi Eserler Sempozyumu’nun 1. Duyurusu yapıldı

Kamuoyunda “İç Güvenlik Yasası” olarak bilinen “Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” TBMM Genel Kurulu’nda görüşülme-ye ve maddeleri kabul edilmeye başladı. Her ne kadar Meclis’te yoğun tartışmalar, gerginlikler yaşansa da, değişikliklerin herhangi bir aksilik olmadan kabul edil-mesi bekleniyor. AKP’nin Meclis’teki mutlak çoğunlu-ğuna yaslanarak istediği değişiklikleri yaptığı, muhale-fet partilerinden gelen önerilerin istinasız reddedildiği biliniyor. Açık ki bu durum, “parlamenter tipi demok-rasi” olarak tanımlanan sistemin bile işletilmediğini gösteriyor.

Demokrasinin ön koşulu, siyasi iktidarın karar ve ta-sarruflarının gerçekleşmesinde toplumsal mutabakat aranmasıdır. Demokratik işleyiş, kanun hazırlama sü-reçlerinin katılımcılığa açık hale getirilmesi, parlamen-todaki partilerin, parlamento dışı muhalefetin, mesle-ki-demokratik kitle örgütleri vasıtasıyla farklı toplum-sal kesimlerin görüş ve önerilerinin alınması ve kanun tasarılarına son halinin verilmesi ile mümkündür. Ül-kemizdeki işleyişin bu genel kabulle uzaktan yakından ilişkisi bulunmamaktadır. Siyasi iktidar kendi ihtiyaç-ları doğrultusunda yasa ve yönetmelikleri hazırlamakta, şeffaflığı ve katılımcılığı devre dışı bırakmakta, toplumsal yaşamı kendi politik yaklaşımına uygun düzenlemeye çalışmaktadır. Buna uymayan politik-toplumsal kesimleri ise baskı altında tutmak, sindirmek, itiraz edemez durumda bırakmak istemektedir. “Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la yapılmak istenen tam da budur. Polisin yetkilerini artırarak, polisiye önlemlerle kamu güvenliğini sağlamaya çalışmak, özellikle de parlamento dışı muhalefeti, bir başka deyişle sokak muhalefetini etkisizleştirme amacını taşımaktadır.

Kaldı ki İç Güvenlik Kanunu’nun Meclis’teki görüşmeleri sırasında yaşananlar, siyasi iktidarın nasıl bir ülke yaratmak istediğinin bir başka ifadesi sayılmalıdır. İktidar milletvekilleri tarafından, muhalefet milletvekillerine uygulanan şiddet, “Yeni Türkiye”nin ilk habercisidir. İktidar, tabiri caizse, “döve döve” kanun maddelerini Meclis’ten geçirmiştir. Belli ki, yine aynı yöntemle sokağı egemenliği altına alacak, uzun süredir görünür olan polis şiddeti, İç Güvenlik Yasası ile daha da artacaktır.

Türkiye, yakın tarihindeki olaylardan da görüleceği gibi toplumsal-siyasal gerginlikler ve çatışmalar yaşayan bir ülkedir. 1980’lerdeki iç savaş günleri, 1990’lı yıllarda yerini Kürt sorunu merkezli savaşa bırakmış, etnik ve mezhep farklılıkları nedeniyle binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Siyasi iktidarlar, bırakalım sorunu çözmeyi, bizzat sorunun kaynağını oluşturan politikaları hayata geçirmeye çalışmış, çözümü polisiye tedbirlerde aramış, nispi demokratik hakların kullanımının yasaklanması çare olarak görülmüş, neticesinde Türkiye düşünce suçlularının, gazetecilerin, öğrencilerin cezaevlerine doldurulduğu, demokratik işleyişin askıya alındığı, en sıradan ve masum de-mokratik hak kullanımının bile şiddetle bastırıldığı bir ülke haline gelmiştir.

Bu tablonun abartılı tespitler içerdiği iddia edilebilir ancak unutulmamalıdır ki, Gezi Parkı eylemleri sırasında polis şiddetiyle sekiz genç hayatını kaybetmiş, 6-7 Ekim olaylarında 50’ye yakın insan katledilmiştir. Siyasi iktidar, bir yandan başka odakları suçlu ilan ederek sorumluluğu üzerinden atmaya çalışmış, diğer yandan polis şiddetini meşrulaştıran bir yaklaşım sergilemiş, etnik, mezhepsel ve dini farklılar üzerine siyaset bina ederek kitle desteğini pekiştirmek istemiştir.

2’de

2’de

Page 2: 4’te TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAYIN ...Yalanları bir yana bırakıp tasarının özüne ilişkin gerçeklere dönecek olursak; Tasarı ile fiilen devam eden OHAL ve

2 1 Mart 2015

Sempozyum konuları şöyle:

1. Tarihi Yapılarda Yapı Sağlığı ve Envanter

1.a. Tarihi Yapıların Yapı Sağlığının Hasarsız Yöntemlerle Belirlenmesi ve

İzlenmesi

1.b. Tarihi Yapıların Envanteri, Veri Bankası Oluşturulması, (Yerel, Ulusal ve

Komşu Ülkeler…)

1.c. Arşivleme

2. Tarihi Yapıların Depremselliği, Yapısal Analizi ve

Güçlendirilmesi

2.a. Tarihin Yapıların Deprem Performansının Belirlenmesi ve Güçlendirme

2.b. Yapısal Analiz, Güçlendirme Çalışmaları ve Uygulama Örnekleri

2.c. Deprem Hasarları ve Tarihi Yapıların Korunması için Somut Öneriler

3. Tarihi Yapılarda Malzeme

3.a. Tarihi Yapılarda Kullanılan Malzemelerin Özellikleri

3.b. Tarihi Yapıların Onarımında Hazır Harç Kullanımı

3.c. Kültür Varlıklarının Korunmasında Malzeme Kullanımı Üzerine Değerlendirme-ler

3.d. Malzeme Analizi ve Malzeme Laboratuvarlarının Değerlendirilmesi

3.e. Restorasyon ve Korumada Çağdaş Malzeme Arayışları, Doğru Malzeme

Kullanımı

4. Tarihi Yapılarda Zemin ve Geoteknik

Değerlendirmeler

4.a. Tarihi Yapılarda Zemin-Yapı İlişkisi

4.b. Tarihi Yapılarda Zeminden Kaynaklanan Hasarlar ve Uygun Müdahale

Önerileri

5. Tarihi Yapılarda Mevzuat ve Korumacılık İlkeleri

5.a. Kültür Mirasımızın Korunmasında Disiplinlerarası Çalışmanın Önemi

5.b. Restorasyon Karar Mekanizmalarında İnşaat Mühendisliğinin Yeri ve

Önemi

5.c. Tarihi Yapılar ile İlgili Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Çalışma ve

Değerlendirmeleri; İzlenen Yöntemlerin İrdelenmesi ve Gözlenen

Sorunlar

5.d. Tarihi Yapıların Korunmasında Yaşanan Sorunlar

5.e. Tarihi Yapıların Geleceğe Güvenle Devredilmesinde Sağlıklı Bir

Üniversite-Kamu-Özel Sektör İlişkisi

5.f. Tarihi Yapılarda Çevresel Etkiler

5.g. Tarihi Kültür Mirası Korumacılığının Hukuksal Yapı ve Mülkiyet kavramıyla bağlantıları

5.h. Koruma ve Restorasyon-da teşvik uygulamalarının yaygınlaştırılması

6. Tarihi Yapılarda Uygu-lama

6.a. Tarihi Yapılarda Onarım

6.b. Tarihi Köprüler ve Tarihi Su Yapıları

6.c. Restorasyon Proje ve Uygulama Çalışmaları

6.d. Rekonstrüksiyon Uygu-lamaları

6.e. Mevzuat ve Koruma İlkeleri Kapsamında Olumlu ve Olumsuz Uygulama

Örnekleri

6.f. Uygulamada Koruma Stratejileri ve Restorasyon İş-lemleriyle bağlantılı konular

Tarihi Eserler Sempozyumu’nun 1. Duyurusu yapıldı

AKP iktidarının İç Güvenlik Kanunu ile ilgili ısrarının nedeni biraz da budur. Ka-nun, polisin yetkilerini arttıran, polisin elini rahatlatan özellikler taşımakta, bu yol-la otoriter başkanlık rejiminin tahkimatı sağlanmak istenmektedir.

Kamu güvenliğinin önemi üzerinden kamuoyu desteği sağlanmaya çalışan değişik-likler ifade, toplantı ve gösteri özgürlüğünün ve demokratik hakların kullanımının kısıtlanması, baskı altına alınması anlamına geliyor. Açık ki Kanun, zaten siyasi iktidar sözcüleri tarafından meşruluğu ilan edilen devlet şiddetini yasal dayanağa kavuşturuyor.

Kanun ne getiriyor, ne götürüyor

Kanun değişikliği AKP Hükümeti tarafından hazırlanarak Meclis’e getirildi. Kanun maddeleri iktidar milletvekillerinin oylarıyla bir bir kabul edilmeye başladı.

Meclis’te grubu bulunan partiler; CHP, MHP ve HDP değişikliğe karşı çıkıyor. İde-olojik-politik açıdan birbirine taban tabana zıt partilerin kanun değişikliğine karşı çıkması ister istemez, değişikliğin ne gibi sonuçlara yol açacağına dair soruyu bera-berinde taşıyor.

Öz olarak denebilir ki, Kanun’la kolluk kuvvetlerine geniş yetkiler veriliyor. Demok-rasilerde olmayan ve ancak olağanüstü hâl rejimlerinde görülen yetkinin ülkeyi fiili olarak olağanüstü koşullara çekeceği anlaşılıyor.

Mevcut işleyişte, gözaltı işlemi ya Cumhuriyet savcısının talimatıyla yapılıyor ya da yakalama sebebi öğrenildiğinde savcı talimat vermezse, şüpheli doğrudan bıra-kılıyordu. İç Güvenlik Kanunu ile birlikte, savcıya verilen yetki doğrudan polise bırakılıyor. Gözaltı için savcıya bilgi vermek yeterli oluyor. 24 saatlik gözaltı kara-rını savcı isterse 48 saate uzatabiliyor. Şüpheli hakim karşısına çıkmadan dört güne kadar gözaltında tutulabiliyor. Değişiklikte ise arama sürecinden savcı tamamen çıkarılıyor, kolluk amirinin yazılı emrine dahi gerek kalmadan, polise kişi ve araçları durdurma, kişinin üstünü, özel eşyalarını, aracının kapalı kısımları dahil her yeri arama olanağı getiriliyor. Kanun’la, polise şüpheli ve tanıkların ev ve işyerlerinde ifade alma hakkı verilmesiyle, ifade almanın yargı yetkisinde olduğu şeklindeki ev-rensel hukuk kuralı yok ediliyor. Bu açıkça yargı yetkisinin kolluk kuvvetlerine devri olarak yorumlanıyor.

Yapılan değişikliklerle polis ve jandarmaya hâkim kararı olmaksızın, Emniyet Genel Müdürü veya istihbarat daire başkanının emriyle 48 saate kadar dinleme olanağı ve-rilmektedir. Bu değişiklikle ülkemizin yasadışı dinlemelerdeki bozuk sicilinin daha bozulacağı anlaşılıyor.

Bir başka değişiklik eylemlerde yüz kapatılmasıyla ilgili. Türk Ceza Kanunu’na göre, yüzü kapalı eyleme katıldığı tespit edilen sanığa altı aydan üç yıla kadar hapis cezası veriliyordu. Ancak gazdan korunmak için yüz kapatılması suç sayılmıyordu. Yeni düzenlemede yüz kapatmanın kapsamı genişletiliyor ve her ne sebeple yüz kapatılırsa kapatılsın 2,5 yıldan dört yıla kadar hapis cezası veriliyor. Göreceli ve yoruma açık bir hareket olan yüz kapatmanın bu denli ağır hapisle cezalandırılma-sının hukuk normları içerisinde izah edilmesi mümkün görünmüyor.

Mevcut Türk Ceza Kanunu’na göre “yakıcı ve patlayıcı madde” olarak değerlendi-rilen molotof kokteyli bireysel kullanımda sekiz, örgütlü kullanımda 12 yıl hapis cezası ile cezalandırılıyordu. Değişiklikte molotof kokteyli saldırı silahı olarak de-ğerlendiriliyor. Bu değerlendirmeden kaynaklı olarak polise molotof kullanılan ey-lemde doğrudan ateş açma yetkisi veriliyor. Kanun’la polisin silah kullanma yetkisi genişletiliyor. Açık ki bu hüküm, toplumsal olaylarda polisin silah kullanma oranını artıracak ve yeni ölümler yaşanacak.

Kanun’la jandarmanın doğrudan İçişleri Bakanlığı’na bağlanması, siyasi iktidarın jandarma teşkilatı üzerindeki belirleyiciliği görünür hale getiriliyor.

Kanun değişikliği, toplanma ve gösteri hakkının kullanılmasını engellemeye yönelik düzenleme içeriyor. Polise toplanma ve gösteri hakkının kullanılmasını engellemek amacıyla her türlü toplumsal gösteride yaygın tutuklama yetkisi veriliyor. Amaç açık: Sokak muhalefeti, protesto gösterileri, kitlesel basın açıklamaları istenmiyor.

Yargının inisiyatifinde bulunan ve dolayısıyla savcılarca yürütülen suçun soruştu-rulması yetkisi vali ve kaymakamlara ya da onlar tarafından görevlendirilen kolluk kuvvetlerine devrediliyor. Suçun tarifini Hükümet yapıyor, suçlayan ve soruşturan-ları Hükümet atıyor dolayısıyla bu sistemde demokrasiden söz etmek mümkün görünmüyor.

“Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararna-melerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, siyasi iktidarın onay vermediği hiçbir eylemin yapılamadığı, katılmadığı hiçbir düşüncenin açıklanamadığı, muhalif kim-liğe sahip kişi ve kurumların baskı altında tutulduğu, uzun hapis cezası tehdidinin “demoklesin kılıcı” gibi sallandığı bir ülke yaratılmasını hedefliyor.

İki nokta son derece açıktır: Birincisi bu düzenin adı demokrasi değildir. İkincisi Türkiye’nin ilerici, yurtsever, devrimci, toplumcu geleneğin bir parçası olan İnşaat Mühendisleri Odası demokrasiyi sonuna kadar savunacak, bu tür baskıcı anlayışa karşı duracaktır.

İnşaat Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu

Polis Devletine doğru “sağlam” adım1’den

Page 3: 4’te TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAYIN ...Yalanları bir yana bırakıp tasarının özüne ilişkin gerçeklere dönecek olursak; Tasarı ile fiilen devam eden OHAL ve

1 Mart 2015 �

TMMOB-DİSK-KESK-TTB’den İç Güvenlik Yasa Tasarısı’na TBMM önünde protesto

TMMOB, DİSK, KESK ve TTB, TBMM Genel Kurulu’nda İç Güvenlik Yasası olarak bilinen yasa tasarısının görüşmelerine başlanmasına üzerine temel hak ve özgürlük-leri askıya alan yasanın geri çekilmesi için 18 Şubat 2015 Çarşamba saat 12.30’da TBMM Dikmen Kapısı önünde kitlesel basın açıklaması yaptı.

BASIN AÇIKLAMASI

Değerli Basın Emekçileri,Kamuoyunda İç Güvenlik Yasası olarak bilinen “Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın görüşmelerine emekçilerin, demokrasi güçlerinin ve ka-muoyunun yoğun tepkisine rağmen Meclis Genel Kurulunda başlanmıştır.

Görüşmelerin daha ilk saatlerinde AKP milletvekillerinin muhalefet milletvekillerine çekiçli, bardaklı, tekme, tokatlı saldırısı yasa ile neyi amaçladıklarını da kanıtlamış-tır. Yasanın provasını polisten önce AKP’li milletvekilleri yapmıştır. Bizler öncelikle AKP’nin bu tutumunu protesto ediyor, kınıyoruz.

Değerli Basın Emekçileri,Özü itibariyle AKP’yi koruma ve kollama yasası olarak hazırlanan tasarı 12 Eylül cunta anayasasından bile geri olmasının yanı sıra uluslararası sözleşmeleri de ayak-lar altına almaktadır. Kısa süre önce “Kanun mu hukuk mu derseniz ben hukuktan yanayım” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ve bilgisiyle ha-zırlanan tasarı söylediklerinin tam aksine kanun ve polis devleti rejimini ve uygulamalarını kurumsallaştırmaya, yaygınlaştırmaya yöneliktir.Değerli Basın Emekçileri,İki gün önce Başbakan Davutoğlu’nun tasarıya ilişkin açıklamaları tipik AKP algı yönetimi ve manipülasyonlarının son örneğidir. Tasarının temel hak ve özgürlükleri askıya alan içeriğini es geçerek bonzai satışını, molotof kullanımını ve eylemlerde yüzün çeşitli araçlarla gizlenmesini engellemeye yönelikmiş gibi sunmak kocaman bir yalandan ibarettir. Her üç konuda da yasalar mevcut olup yüzlerce çocuk taş ya da molotof attıkları iddiasıyla cezaevlerine atılmış, onlarca yıllık cezalar verilmiştir. Bırakalım yüzünü gizlemeyi sırf boynunda puşi olduğu için aylarca cezaevine konan Cihan Kırmızıgül’e 11 yıl ceza verildiğini unutturacaklarını sanıyorlarsa aldanıyorlar. Sorun uyuşturucu ve bonzai satışı ise tek bir maddelik düzenleme getirsinler sonuna kadar destekleyelim. Meselenin bunlar olmadığı, her üç konuyu öne sürerek kamuo-yu desteği sağlamayı amaçladıkları açıktır. Kaldı ki, kanun yapma tekniği açısından bu durum AKP ile özdeşleşmiş olup tüm torba kanunlarda aynı yol izlenmektedir.

Değerli Basın Emekçileri,Yalanları bir yana bırakıp tasarının özüne ilişkin gerçeklere dönecek olursak; Tasarı ile fiilen devam eden OHAL ve sıkıyönetim uygulamaları olağanlaştırılmak ve sürek-lileştirilmek istenmektedir.

Tasarı çok açık şekilde yükselen toplumsal muhalefete, sendikal örgütlenmelere, hü-kümet protestolarına ve Kürt halkının temel hak ve özgürlükleri için yürüttüğü mü-cadeleye saldırı amacı gütmektedir. En son Birleşik Metal-İş grevinin toplanmayan Bakanlar Kurulu kararı ile yasaklanması da göstermektedir ki, AKP hükümeti emek-çilere, gençlere, kadınlara ve bir bütün olarak toplumsal muhalefete karşı topyekûn bir saldırı içerisindedir.

Tasarı ile hayata geçirilmek ve “kamu güvenliği” yalanıyla gizlenmek istenen tedbirler açıkça faşizan tedbirlerdir. Tasarının devletleşen AKP’nin dokunulmazlığını saldırgan bir biçimde pekiştirmek dışında hukuksal ya da siyasal bir değeri bulunmamaktadır.  Değerli Basın Emekçileri,Tasarının yasallaşması durumunda tüm toplumsal muhalefet darbe dönemlerini bile aratacak bir saldırı altında olacaktır.

Çünkü; Kısa süre önce çıkan yasa ile ‘’makul şüphe’’ standardına geri dönülmesi de gözetildiğinde basın emekçilerine, avukatlara, sendikacılara, üniversitelilere, kadın-lara yönelik “şafak baskınları” yaygınlaşacak, toplu tutuklamalar sıradanlaştırılacak-tır.

Soruşturma sırasında ‘el koyma’ yetkisi genişletildiğinden, gerçek ve tüzel kişi mu-haliflerin malvarlıklarına da el konularak çok yönlü faşizan bir baskı kurulacaktır.

Dinleme, gizli soruşturmacı kullanma ve teknik takip yet-kileri genişletilecek, sahte ve hukuk dışı kanıt yaratma faa-liyeti sistematikleştirilecektir.

Avukatların soruşturma dosyasına ulaşım hakkı, ‘’gizlilik’’ kararları ile ortadan kaldırılacağından, savunma hakkı ih-lalleri yaygınlaşacaktır.

Polise 24-48 saatlik bağımsız gözaltı yetkisi verilmesi yoluy-la yargı devre dışı bırakılacağından ve savcıların polis gözal-tılarıyla ilişkisi kesileceğinden kayıt dışı gözaltılar, kaçırma, yok etme, infaz, işkence uygulamalarının önü açılacaktır.

Anayasaya da aykırı olan, yargı kararı olmaksızın idari gö-revliler tarafından verilecek “önleme araması”, “durdurma ve kimlik sorma” kararı ile her tür keyfiliğin önü açılacak, muhaliflerin her davranışı gözaltı için yeterli görülecektir.

“Koruma altına alma” maddesi ile bireyi özgürlüğünden mahrum etme polisin insafına bırakılacaktır. Aynı madde ile OHAL uygulamalarından aşina olduğumuz seyahat öz-gürlüğü keyfi şekilde kısıtlanabilecektir.

Değerli Basın Emekçileri,Geç olmadan tasarının içeriğinde var olan vahim sonuçlara yol açacak bir duruma daha dikkat çekmek istiyoruz.

Tasarı ile polisin silah kullanma yetkisi artırıldığından Berkin Elvan, Abdullah Cö-mert, Ali İsmail Korkmaz, dün doğum gününü kutladığımız Ahmet Atakan ve 12 yaşındaki Nihat Kazanhan cinayetleri gibi yeni polis cinayetleri yaşanacaktır. Bu şe-kilde cinayet işleyen polislerin cezalandırılmaları bir yana, haklarında dava bile açıla-mayacaktır. Açılmış davalarda yargılanan polislere ise af getirilecektir.

Yoğun biber gazı saldırılarında bir korunma aracı olarak ağız ve burunun çeşitli yol-larla kapatılması; “yüzün maske ile kapatılması” kabul edilerek ağır cezayla cezalan-dırılacaktır.

Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı “kamu güvenliğini tehdit” adı altında ortadan kaldırılacak, AKP uygulama ve politikalarına muhalefet niteliğin-deki toplantı ve gösterilere katılanların tümü tutuklanabilecektir.

Valiler, kaymakamlar sıkıyönetim ve OHAL dönemlerinde olduğu gibi yetkilendirile-cek, güçler ayrılığı ilkesi ortadan kalkacak, kendilerini yargıç ve savcılar yerine koyup kararlar alabileceklerdir. Suçun unsurlarını belirleme yetkisi illerde valilere, birden çok ilde ise İçişleri Bakanına verildiğinden AKP’nin herhangi bir uygulamasını pro-testo etmek suç kapsamına girebilecektir.

Ortada hiçbir suç ya da şüphe olmasa da herkesin telefonu dinlenebilecek, haberleş-me özgürlüğü engellenecek, özel hayatın dokunulmazı tarih olacaktır.

Değerli Basın Emekçileri,İktidarın “vatandaşlara büyük hizmet, ifade almak kolaylaşacak” diye çarpıttığı ta-sarıdaki bir maddeye daha dikkat çekmek istiyoruz. İddianın aksine tasarı ile polisin ifade alması yaygın bir yetkiye dönüştürülerek denetimden uzak ve avukatsız ifade alma normalleştirilecektir

Öte yandan sosyal medyaya getirilen sınırlamalar arttırıldığından haber alma ve ile-tişim ağı özgürlüğü daraltılacaktır.

Gözaltı süreleri uzayacak, belli kararların denetimi kamuoyunda hükümetin yön-lendirmesi altında olduğuna yönelik yaygın bir kanının olduğu Ağır Ceza Hâkimi tarafından yapılacaktır.

Kamu görevlisine “tehdit” temelli ek korumalar ve cezasızlık alanı yaratılacak, AKP’nin uygulamalarını aklamaya yönelik ısmarlama teftiş raporları hazırlayanlar yasal korumaya alınacaktır.

Değerli Basın Emekçileri,

Bu tasarı ile Hükümet güvenlik güçlerine açıkça “sık la sık “demektedir. Çünkü tasarı ile sakatlanmalara, yaralanmalara ve ölümlere yol açan TOMA’lar tarafından sıkılan basınçlı suların içinde yer alan boya gibi kimyasal madde kullanımına yasal kılıf oluş-turulmaktadır.

Halen neredeyse her gün AKP polisinin gaz fişekleriyle, copuyla, silahıyla bir insanı-mızı yitirdiğimiz bugünleri de geride bırakacak yasa tasarısı birçok yönüyle Anayasa-ya ve AİHM kararlarına da aykırıdır.

Yasa tasarısı; tüm temel anayasal hak ve özgürlükler mücadelesinin tırpanla biçilmesi amacı taşımaktadır.

Değerli Basın Emekçileri,AKP’nin 14 yıllık baskıcı politikaları artık toplumu bir sosyal patlama noktasına ge-tirmiştir. Aynı politikalarda ısrar edilirse hiçbir kanunun bu patlamayı durduramaya-cağı tarihsel gerçekliklerle sabittir. Dolaysıyla AKP’nin emek ve demokrasi mücade-lesine karşı hukuk tanımaz politikasının ve otoriter karakterinin yansıması olan yasa tasarısı derhal geri çekilmelidir.

Hükümete sesleniyoruz, temel hak ve özgürlükleri askıya alan bu sıkıyönetim yasa-sını derhal geri çekin. Halklarımızın ve emekçilerin ihtiyacı yeni bir SS yasası değil barış ve demokrasinin tesisine yönelik düzenlemelerdir.

Bizler emek ve demokrasi güçleri olarak tasarı geri çekilinceye ve anti demokratik uygulamalara son verilinceye kadar ülkenin dört bir yanında alanlara çıkarak müca-delemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.

Page 4: 4’te TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAYIN ...Yalanları bir yana bırakıp tasarının özüne ilişkin gerçeklere dönecek olursak; Tasarı ile fiilen devam eden OHAL ve

� 1 Mart 2015

TMMOB Yönetim Kurulu Üyeleri Gölay Şakiroğulları, Zeyneti Bayrı Ünal, TMMOB Kadın Çalışma Grubu Başkanı Ülkü Karaalioğlu, Özgecan Aslan’ın vahşice öldürüldüğü Mersin’e giderek TMMOB Adana ve Mersin İl Koordinasyon Kurulları Kadın Çalışma Gruplarının da katılımıyla Mersin Forum Alanı’nda kadına yönelik şiddet ve kadın cina-yetlerine karşı bir basın açıklaması yaptı.

Basın açıklamasından sonra Özgecan Aslan’ın ailesine taziye ziyaretinde bulunuldu. Aileyle görüşmenin ardından TMMOB Kadın Çalışma Grubu olarak Özgecan anısı-na açılan deftere de yazı yazıldı.

ÖZGECAN’I, BİR “CAN”IMIZI DAHA YAKTILAR!ÖZGECAN İSYANIMIZDIR, KARARLIYIZ, KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ! Gitmesin kulaklarınızdan,

Büyüdükçe büyüsün çığlıklar.

Kapanmasın gözleriniz

Uykuya hasret kalsın akşamlar.

Kör gözlere, sağır kulaklara inat

İsyan bu!

Dinmeyecek acısı yüreklerde,

Renklerimizle

Açtıkça açacağız

her yerde…

“Kızımım tek suçu minibüse binip eve gelmek miydi?” “Çok acı çekmiştir kızım, keşke kurşunla öldürselerdi” diyen ÖZGECAN’ın annesinin sözleri çınlasın ku-laklarımızda ve göz yummayalım bundan sonra hiçbir yürek acısına.Bilindiği üzere 20 yaşındaki Özgecan Aslan kardeşimize vahşice saldırıldı, yakılarak katledildi. Bu vahşet, haklı bir toplumsal infiale yol açtı, kadınların, kadın-erkek du-yarlı herkesin haklı tepkilerine neden oldu. Zira AKP‘nin “yeni Türkiye”si, kadınların sürekli olarak aşağılandığı, ikincilleştirmenin sistematik hale geldiği, kadın cinayet-lerinin yüzde 1.400 arttığı, kadın bedeninin, kimliğinin ve emeğinin bir bütün olarak sömürüldüğü, nesneleştirildiği, kadın cinayetlerinin ve toplumsal cinsiyet eşitsizlik-lerinin arttığı; sokaklarında Türkiyeli-Suriyeli kadın ve çocukların dilenci yapıldığı ve pazarlandığı bir ülke haline gelmiştir.

Ülkemizde kadına yönelik şiddetin ve kadın ci-nayetlerinin her geçen gün artarak yükseldiğini çok değil, daha 2 ay önce, 25 Kasımda, “25 Ka-sım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü”nde söylemiştik. Kadına yö-nelik şiddetin, olağan, günlük hale gelmesinin nedeni; içinde yaşadığımız bu coğrafyada sava-şın ve şiddetin etkileri bu denli korkunç boyut-lara ulaşmışken, AKP yönetimindeki devletin, inatla, ısrarla vahşi kapitalizmin uygulamalarını hayata geçirmesi ve özellikle dini referanslarla güçlendirerek kurumsallaştırdığı kadın düşmanı politikalarıdır.

İktidar, “erkek kadın fıtratının farklı olduğu” yaklaşımı ile kadına yönelik anlayışının çerçeve-sini çiziyor.

Erkek egemen bakışın yansıdığı yargı, 26 kişinin tecavüz ettiği 13 yaşında kız çocuğu için “istese karşı koyabilirdi” kararı vermekten imtina etmi-yor.

Kadınlara sömürü, şiddet ve ölüm bir yaşam bi-çimi olarak dayatılıyor. Devletin desteğini alan katiller “öldürme hakkımı kullandım” diyecek kadar pervasızlaşıyor. Dün Güldünya’yı, bu gün de Özgecan Aslan’ı katlediyor.

Özgecan’ın katili; diğer kadın cinayetlerinde olduğu gibi, devletin hemen her kademesinde ve kurumunda yer bulan kadın düşmanı gerici ve baskıcı anlayıştır.Yaşanan vahşetin sorumlusu; iktidara geldiği günden beri, açıkça “kadın erkek eşit değildir”, “kızlı erkekli aynı merdiveni kullanıyorlar, kızlı erkekli aynı evde kalıyor-lar, her kürtaj bir Uludere’dir” demekte hiçbir sakınca görmeyen; kahkaha atmayı iffetsizlik olarak gören; hamile kadınların sokağa çıkmasını gayri ahlaki bulan, “an-nelik bir kariyerdir” diyerek anneliğin kazandırdıklarıyla, sadece erkeklerin adaletine sığınarak var olabileceklerini söyleyen; “tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar”, “tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur” diyebi-len; kadına yönelik şiddetin değil, konuyla ilgili çıkan haber sayısının arttığını iddia edebilen AKP’dir.

Yaşanan vahşetin sorumlusu; kadın istihdamının engellenmesine yol açan, kadının kimliğini yok eden, aile içine hapseden ve kadın bedenini namus kavramının odağına koyan anlayışı/yaşam biçimini topluma bir model olarak dayatan iktidardır.

Bizler, TMMOB’li kadınlar olarak, evde sokakta ya da çalıştığımız yerlerde kadınlar olarak yaşadığımız baskı, şiddet ve sömürünün arkasında erkek egemen anlayışın ol-duğunu biliyoruz. Dilimiz, rengimiz, etnik kökenimiz, inancımız, statümüz, yaşımız farklı olabilir ama maruz kaldığımız sömürü, baskı ve şiddet aynıdır. Bizi yok sayan, emeğimiz ve bedenimiz üzerine çöreklenen bu erkek egemen tahakkümünü, eşitliğin değil adaletin savunulması gerektiğini söyleyenlerin adaletini reddediyoruz.

TMMOB olarak; bu zulüm, bu işkence, bu karanlık dünyanın karanlık yüz-leri çekin ellerinizi üzerimizden diyerek, ÖZGECAN’ın canına kıyanları, be-denini yakanları, şiddetle ve nefretle kınıyoruz.TMMOB üyeleri, kadınların ülke genelinde düzenleyeceği eylemleri destekleyecek-tir.

Kadına yönelik sömürüye, tacize, tecavüze ve şiddete karşı kadın erkek omuz omuza, yaşamın her alanında mücadeleye devam edeceğiz.

Yasta Değil, İsyandayız, Kadın Cinayetlerinin Hesabını Soracağız!

Susmadık Susmayacağız, Tecavüze Sessiz Kalmayacağız!

Özgecan İsyanımızdır, Kararlıyız, Kadın Cinayetlerini Durduracağız!

TMMOB Kadın Çalışma Grubu

Özgecan İsyanımızdır, Kararlıyız, Kadın Cinayetlerini Durdurduracağız!

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, TMMOB 43. Dönem Olağa-nüstü Genel Kurulu katılımcılarına ilişkin teşekkür mesajı yayımladı.

14 Şubat 2015 de Ankara’da TMMOB 43. Dönem Olağanüstü Genel Kurulu‘nda bu-luşmak ve sözümüzü sokakta söylemek üzere, 9 Şubat Pazartesi gününden itibaren ülkemizin örgütlü bulunduğumuz her noktasından “Ülkemize, Halkımıza, Mesle-ğimize, Örgütümüze Sahip Çıkıyoruz” diyerek “AKP’nin TMMOB yasası değişikli-ğine karşı” başlattığımız yürüyüşümüzde bulunan, yürüyüş kollarımızı karşılayan, uğurlayan, Ankara‘ya gelerek Olağanüstü Genel Kurulumuza katılan ve Genel Kurul Sonuç bildirimizi sokakta hep birlikte okuyan herkese, hepinize Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ediyorum.

Bu etkinliğimizde bizi yalnız bırakmayan siyasi partilerimize, milletvekillerimize, emek ve meslek örgütlerine, doğasına, havasına, suyuna, toprağına sahip çıkan plat-formların temsilcilerine, demokrasi güçlerine, TMMOB dostlarına Yönetim Kurulu-muz adına özellikle teşekkür ediyorum.

14 Şubat’ta Ankara’da sokakta TMMOB 43. Dönem Olağanüstü Genel Kurulu ka-tılımcıları olarak oybirliği ile ve hep birlikte “AKP Gericiliği, Piyasacılığı ve Diktasına Teslim Olmayacağız” dedik.

14 Şubat’ta hep birlikte TMMOB’nin ne olduğunu dosta düşmana bir kez daha gös-terdik.

TMMOB söylüyor:

Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!

Mehmet Soğancı TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı

43.Dönem Olağanüstü Genel Kurulu Üzerine TMMOB Örgütlülüğüne

Page 5: 4’te TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAYIN ...Yalanları bir yana bırakıp tasarının özüne ilişkin gerçeklere dönecek olursak; Tasarı ile fiilen devam eden OHAL ve

1 Mart 2015 5

İMO Diyarbakır Şube Başkanımız Turan Kapan ile İMO Su Yapıları Kurulu Üye-miz Ahmet Göksoy’un da aralarında bulunduğu TMMOB Diyarbakır İKK heyeti Kobanê’de yaptığı incelemeleri tamamladı. 11 Şubat 2015 tarihinde bölgeyi ziyaret eden heyet, hazırladığı ön inceleme raporunu kamuoyuyla paylaştı ve “Kobanê, Ulus-lararası Afet Alanı ilan edilmeli” dedi.

TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu üyeleri, Kobanê’de yaptığı incelemeler sonucu hazırladığı ön inceleme raporu kamuoyuna açıkladı. İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi Konferans Salonu’ndaki açıklamaya, TMMOB İKK Sekreteri Turan Kapan ve TMMOB’a bağlı odaların yöneticileri katıldı. Raporu açıklayan TMMOB Diyarbakır İKK Sekreteri Turan Kapan, 12 kişilik heyetle Suruç Kaymakamlığı’nın özel izniyle 11 Şubat 2015 tarihinde Kobanê’yi ziyaret ettiklerini belirterek, “Heyet, Mürşitpınar Sınır Kapısı’ndan Kobanê’ye giriş yapmış, sınırda Kobanê Kanton yö-netimi görevlilerince karşılanmıştır. Heyetin teknik inceleme çalışmalarına; Kanton yönetiminden bir avukat başkanlığında, Kobanêli bir Makina Mühendisi, bir İnşaat Mühendisi ve bir İletişim Mühendisi eşlik etmiştir. Teknik inceleme Kanton yönetimi tarafından belirlenen güvenli alanlarda yapılmıştır.

Bu rapor, DAİŞ’in yaptığı saldırı, işgal ve katliamın meydana getirdiği yıkımları, talanı ve yeniden inşa sürecini yerinde incelemek amacıyla yapılan ziyaretin ardından hazır-lanan Kobanê ön inceleme raporudur” dedi.

Kapan, yaptıkları tespitleri şöyle sıraladı:

-Krokide kırmızı ile gösterilen; yaklaşık 4.5 km uzunluğundaki güzergah üzerinden inceleme yapılmıştır.

-Kobanê kent merkezi krokide mavi hat ile gösterilen yerleşim alanı yaklaşık olarak 871 ha’dır.

-Kuzeydoğu ve doğu bölgesinde krokide yeşil ile gösterilen; ağır hasarlı binaların bulunduğu alan yaklaşık olarak 456 ha’dır.

-Kobanê batı bölgesinde bulunan sarı hat ile gösterilen, yapıların az ve orta hasarlı olduğu alan yaklaşık 239 ha’dır.

Yapıların yüzde 80’i yıkılmış

Kentin hızlı yapılaşması, nüfus artışına paralel olarak arttığını kaydeden Kapan, “Ya-pıların büyük çoğunluğunun zemin, Z+1, Z+2 olarak yapıldığı gözlenmiştir. Kobanê ve çevresinin 4. derece deprem bölgesi olması nedeniyle binaların gayet narin kesitler-le inşa edilmiş olduğu gözlenmiştir. Yapılarda mühendislik hizmetinin oldukça zayıf olduğu tespit edilmiştir.

DAİŞ saldırısından sonra kentteki yapı stoğunun yaklaşık %80’i yıkılmış ve yakılmış olduğu tespit edilmiştir. Ağır hasar gören bu yapıların tekrar onarılması veya bu ha-liyle yerleşime açılmasının ekonomik olmadığı tespit edilmiştir. Savaşın ağır izlerin taşındığı bazı alanlar açık hava müzesi olarak planlanabilir.

Kentteki savaşın yapılardaki etkisi iki aşamalı olarak tespit ettiklerini kaydeden Ka-pan, “1. DAİŞ saldırılarında yıkılan, yakılan ve tahrip edilen alanlar, 2. Koalisyon güç-lerinin hava saldırıları sonucu yıkılan, tahrip olan alanlar” diye konuştu.

Kentte şu anda 10 bin kişi yaşıyor

“Kentin kuzeyi Türkiye sınırı olup, Kobanê’ nin tek güvenli kapısının Mürşitpınar sınır kapısı olduğu görülmektedir. Bu kapı referans alındığında; kuzeydoğu, doğu ve güney cephelerine uzanan alanlarda yapılaşmanın % 80’ inin enkaz halinde olduğu tespit edilmiştir” diyen Kapan, “Savaş ile birlikte kentin bütün altyapı hizmetleri (yol, su, kanalizasyon, enerji) vb. tahrip olduğu belirtilmiştir. Kentin batı bölgesindeki ya-pıların %20’ si tahrip olmasına rağmen, onarılabilir durumda olduğu gözlemlenmiştir. Kentte savaş esnasında 5000 kişinin olduğu, şu an yaklaşık 10.000 kişinin yaşadığı ve geri dönüşlerin devam ettiği Kanton yönetimince belirtilmiştir. Ayrıca geri dönen nü-fus için çadır kentlerin yapılmasının planlandığı Kanton yönetimince ifade edilmiştir” dedi.

Enerji, su, gıda, tarım ve sağlık sorunları

Kentin, enerji, su, gıda, tarım ve sağlık sorunlarına olduğuna işaret eden Kapan, “Ken-tin elektrik enerjisi daha önce Suriye’deki bir hidroelektrik santralinden (HES) alın-makta olup, Suriye’deki iç savaşın başlamasından sonra enerji nakil hatların, mer-kezi hükümet tarafından kesildiği ve bu santralden enerji verilmediği belirtilmiştir. Mevcut HES’in halen DAİŞ kontrolünde olduğu ve enerji kesintisinin devam ettiği

belirtilmiştir. İhtiyaç duyulan elektrik enerjisi temini acilen Türkiye ‘ den (Suruç) sağlanmalıdır. Bu sorunun siyasi olarak aşılması durumunda; teknik olarak hiçbir zor-luğu ve yüksek maliyeti olmayacaktır. Bunun yanında yeniden inşa sürecinde ener-jinin sürdürebilirliği açısından; rüzgar, güneş ve fosil yakıtlı enerji üretiminin hayata geçirilmesi için, kentin bu konudaki kaynakları için teknik çalışmalar yapılmalıdır. Petrol rafinerilerinin imha olması nedeniyle; rafinerinin yeniden onarılması için tek-nik çalışma yapılması gerekmektedir. Enerji sorununun çözümü; diğer bütün altyapı sorunlarının eksenini oluşturmaktadır.

Fırat nehri kıyısındaki akiferlerden (kuyulardan) pompaj ve terfi sistemiyle alınan su membada Suriye hükümeti tarafından kesildiği, Kanton yönetiminin suyu kendi olanaklarıyla başka alanlardan temin ettiği, DAİŞ saldırısı sırasında su kuyularının tahrip olması nedeniyle ciddi bir su sıkıntısı olduğu tarafımıza iletilmiştir. Yeniden su temini için, çöken/ tahrip edilen su kuyularının tekrar açılması gerekmektedir. Yapı-lan incelemede arazi yapısı ve yeraltı su seviyesinin kuyu açılmasına müsait olduğu tespiti yapılmıştır. Bir teknik heyetin etüt çalışması yaparak, yeni kuyuların hayata geçirilmesi anlamında acilen çalışmalar yapılmalıdır” diye konuştu.

Yeniden inşa için

Kobanê’nin özgürleşmesinde önemli rol alan kadın özgürlük savaşçılarının direnişleri adına kent merkezine sembol bir anıtın yapılmasını öneren Kapan, Kobanê’nin yeni-den inşa süreci çalışmasına ilişkin de yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

-İnsani yardımların ve Kobanê’nin yeniden inşası için gerekli olan ihtiyaçların sağ-lanması için Mürşitpınar Sınır Kapısı’nın (resmi) yardım koridoru olarak açılması gerekir.

-DAİŞ çetelerinin kaçarken alanda bıraktıkları füze, havan, mayın gibi patlamamış patlayıcı vb. maddelerin temizlenmesi gerekmekte olup, bu işlem için gerekli uz-man ekiplere ihtiyaç duyulmaktadır.

-Savaşın Kobanê’de yaratmış olduğu hasarın genel düzeyi ve yapılardaki hasar tes-piti yapılmalı,

-Kobanê, Uluslararası Afet Alanı ilan edilmesi gerekir. Ciddi bir enkaz sorunu olup, enkazın kaldırılması için uluslararası iskan ve mülteci kuruluşlarına acil yardım çağrısı yapılması gerekmektedir. İşin ekolojik boyutuna dikkat çekilmelidir.

-Geri dönüşlerin örgütlenmesinde ve yeniden inşa sürecinde “NEOLİBERALİZM” politikaları değil, mekan, kimlik ve ekolojik kentte yaşayan insanların özgür iradesi ve öz yönetimiyle gerçekleştirilmelidir.

-Enkaz kaldırma işleminden önce kent merkezine ait yerleşim alanının havadan fo-toğraflarının çekilmesi ve hasar tespit çalışmalarında kullanılması gerekmektedir.

-Kent merkezinin alt yapısına ait haritaların varsa temini yok ise yeniden hazırlan-ması gerekmektedir.

-Kentin şu anki halinin, her sokağının veya önemli yerlerinin fotoğraflanarak, ge-leceğe bellek oluşturulması açısından bir veri olarak saklanmalı ve yeniden inşa sürecinde bunun yerinde sergilenmesi önerilmektedir.

Diyarbakır İKK: Kobane Uluslararası Afet Alanı ilan edilmeli

3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele GünüTMMOB, İş cinayetlerine dikkat çekmek için 2013 yılından bu yana düzenlediği “3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü”nde kentlerde kitlesel basın açıklamaları düzenleyecek.

İş cinayetlerinin faili meçhul kalmaması ve iş cinayetlerine dikkat çekilmesi amacıyla ilki 2013’te düzenlenen “3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü”, TMMOB ve bağlı Meslek Odaları ile sendikalar tarafından çeşitli eylem ve etkinliklerle karşılanacak.

2015 3 Mart’ında Birliğimiz, hemen bütün illerde İKK’lar aracılığıyla düzenlenecek kitlesel basın açıklamaları konuya dikkat çekmeye çalışacak.

Odamız da üye ve yöneticileri ile basın açıklamalarında yer alacak.

İllerde yapılacak basın açıklamalarının programı belli oldu. Programın detaylarına TMMOB web sitesinden ulaşıla-bilir.

3 Mart’ta Alanlara!

Page 6: 4’te TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAYIN ...Yalanları bir yana bırakıp tasarının özüne ilişkin gerçeklere dönecek olursak; Tasarı ile fiilen devam eden OHAL ve

� 1 Mart 2015

Trabzon İKK Kadın Komisyonu ödüllü fotoğraf sergisi düzenliyor

TMMOB Trabzon İKK Kadın Komisyonu, “Sizin Objektifinizden mimar, mühendis, plancı kadınlar” isimli ödüllü fotoğraf sergisi düzenliyor. Sergide mühendis, mimar ve şehir plancı kadınların objektiflere yansıması yer alacak. Son fotoğraf kabulü 27 Şubat 2015 tarihinde sona erecek olan sergide dereceye giren fotoğraflar 5 Mart 2015 tarihinde açıklanacak. Ödül töreni ise 8 Mart’ta yapılacak. Sergiyle ilgili yapılan duyuru şöyle: A-SERGİ KAPSAMI1. Mimar, Mühendis, Şehir Plancı Kadın’ın herkesin gözünden yansımasını fotoğraf sergisi aracılığıyla geniş toplum kesimleri ile buluşturmak.2. Sergiye katılımı teşvik etmek amacı ile ödüller verilecektir.B- SERGİYE KATILIM1. Sergiye katılacak fotoğrafların konusu Mimar, Mühendis, Plancı Kadın’dır. 2. Fotoğraf sergisine Trabzon ilinden herkes katılabilir.3. Fotoğraflar renkli ya da siyah beyaz teknikte olabilir. Fotoğrafın orijinal olması ve dijital ortamda değiştirilmemiş olması gerekmektedir. Fotoğraflarınızın kenarı 50 cm olmalıdır.4. Sergiye katılan fotoğraflar seçici kurul tarafından değerlendirilip, farklı ödüller verilecektir. Değerlendirmede konunun yanı sıra, çekim kalitesi, ışık kullanımı vb. hususlar da göz önüne alınacaktır.C- YAPITLARIN YAYIMLANMASI1. Sergiye katılan fotoğraflar geri verilmeyecektir.2. Sergiye katılan tüm fotoğraflar TMMOB`ye bağlı tüm yayın organlarında veya TMMOB tarafından düzenlenecek başka bir sergide yayımlanabilir.D- DEĞERLENDİRME1. Sergiye gönderilen fotoğraflar TMMOB Trabzon İKK Kadın Komisyonu tarafın-dan saptanmış bir seçici kurul tarafından incelenir.2. Sergiye en son fotoğraf kabulü 27.02.2015 tarihidir.3. Seçim sonuçları 5 Mart 2015 tarihinde imotrabzon@imo. org.tr ve tüm TMMOB`ye bağlı odaların web sitelerinde açıklanacaktır. Ödüller 8 Mart kapsa-mındaki etkinlikte verilecektir.E- FOTOĞRAFLARIN TESLİMİ1. Fotoğraflar dijital ortamda (JPEG) 300 dpi çözünürlükte, CD’ye kayıtlı olarak ve basılı teslim edilecektir. Katılımcı CD içine ve üzerine fotoğrafın adını,5 harften oluşan bir Rumuz yazmalıdır. Rumuz açık bilgilerini aşağıda verilen adrese kayıt yaptırırken vermelidir.2. Fotoğraflar bugünden başlayarak Trabzon İnşaat Mühendisleri Odası’na elden tes-lim, iadeli taahhütlü posta veya kargo ile gönderilebilir.3. 27 Şubat tarihinden sonra gelecek fotoğraflar değerlendirmeye alınamayacak, fa-kat sergide yer alabilecektir.

Polis Devleti Yasa Tasarısına karşı tepkiler büyüyor

TBMM Genel Kurulundaki görüşmeleri devam eden, temel hak ve özgürlükle-rimizi daha da sınırlayan “İç Güvenlik Yasa Tasarısı”na karşı, 24 Şubat 2015 ta-rihinde emek ve demokrasi güçlerinin çağrısıyla TMMOB önünde toplanarak Ankara-Sakarya caddesine yürüdü.

Sakarya meydanına kurulan kürsüde, TMMOB adına Özgür Topçu konuştu. Konuşmanın tam metni şöyle:

AKP , iç güvenlik yasası ile faşist baskılarını kurumsallaştırarak kendi iktidarını korumaya çalışıyor.

Tasarı çok açık bir şekilde yükselen toplumsal muhalefete, sendikal örgütlen-melere, hükümet protestolarına saldırı amacı gütmektedir. AKP hükümeti emekçilere, gençlere, kadınlara ve bir bütün olarak toplumsal muhalefete karşı topyekûn bir saldırı içerisindedir.

Bu yasa faşizm yasasıdır. AKP faşizminin resmen ilan edildiği yasadır.

AKP ülkeyi yönetemiyor. Baskı ve zorla iktidarını sürdürmeye çalışıyor.

Bir iç savaş hükümetine dönüşen AKP, polisi bir iç savaş gücü olarak konum-landırıyor.

Tüm toplumu polis zorbalığıyla susturmanın hatta ses çıkaranı öldürmenin yasal dayanakları oluşturuluyor.

Polise verilen yetkiyle yeni Ali İsmail’ler, Ethem’ler , Berkin’ler ‘hukuka uygun’ bir şekilde öldürülecek!

Hukukun, adaletin bittiği yerde direniş en meşru haktır.

Özgürlüklerimiz ve haklarımız için tüm gücümüzle mücadele edeceğiz, direne-ceğiz Faşizme geçit vermeyeceğiz.

Page 7: 4’te TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAYIN ...Yalanları bir yana bırakıp tasarının özüne ilişkin gerçeklere dönecek olursak; Tasarı ile fiilen devam eden OHAL ve

1 Mart 2015 �

Şubelerden haberler

Ankara Şube üyelerle Torba Yasayı değerlendirdi

Ankara Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, Şubat ayı içerisinde düzenlenen kurslarda üyelere Torba Yasa hakkında bilgi verdi. Karayolu Tasarımı, İngilizce, Sap2000, Yaklaşık Maliyet-Hakediş ve İdeCAD kurslarında yapılan bilgilendirmeleri Yöne-tim Kurulu Üyelerinden Lezgin Aras, Aysel Duru, Özlem Kaya ve Emrah Alp yaptı.

Yapılan bilgilendirmede; Torba Yasa’da 3194 sayılı İmar Kanunu, 5543 sayılı İskan Kanunu, 6235 sayılı TMMOB Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda düzenlemeler olduğu ve bu dü-zenlemelerle Torba Yasa’ya bir bütün olarak bakıldığında, şu anda torbayı hazır-layanlarca “yapı üretim süreci” önünde engel olarak görülen tüm hususların yasa ile ortadan kaldırılarak bu alanın kendileri açısından “kuralsızlaştırılması” hedefi olduğu dile getirildi.

Yönetim Kurulu Üyeleri bu tasarının hem mühendis-mimarlar için hem de ülke-miz ve halkımız için “yaşadığımız çevre, suyumuz, havamız ve yaşamımız için ak-lımıza gelen ne varsa” hepsi için bir yıkım tasarısı olduğunu belirttiler ve tasarının getirdiklerini ve yasalaşması ve işletilmesi sonrasında ortaya çıkacakları örneklerle anlattılar.

Ankara’da Yaklaşık Maliyet-Hakediş Kursu

Ankara Şubemiz, 2 Şubat 2015 Pazartesi günü İMO Kongre ve Kültür Merkezi’nde “Yaklaşık Maliyet - Hakediş” kursu başlattı. Toplam 24 saat devam eden ve 18 kişi-nin katıldığı kursu İnş. Müh. Zafer Keskin verdi.

Keskin, kurs süresince; Genel Tanımlar, Projenin Çözümlenmesi ve İş Gruplarının Oluşturulması, İmalatların Gruplandırılması, Saha İşleri - Beton İşleri - Duvar İşleri - Metal İşleri - Isı ve Su Yalıtımı - Kapı, Pencere ve Cam İşleri - Ahşap ve Plastik İşleri - Kaplama İşleri - Aksesuarlar ve Özel İşler – Müteferrik İşler vb, İmalat Mik-tarlarının Hesaplanması (Metraj), Birim Fiyatların Tespiti (Fiyat Analizleri), Ma-liyet Tablolarının Oluşturulması (Yaklaşık maliyet – Hakediş), Aşırı Düşük Teklif Sorgulamaları, Teknik Şartname Hazırlanması başlıklarında bilgiler verdi.

Ankara’da Inroads Kursu

Ankara Şubemiz, 14 Şubat 1015 Cumartesi günü İMO Kongre ve Kültür Merkezi’nde “Inroads” kursu başlattı. 18 kişinin katıldığı ve toplam 32 saat devam eden kursun eğitimini İnş. Yük. Müh. Kıvanç Karakaş verdi.

Karakaş, kurs süresince nokta program yüklemelerinin yapılması, OpenRoads tek-nolojisine genel bakış, MicroStation Workspace ayarları, ayar dosyalarının kullanı-mı, dgnlib kütüphanesi oluşturma ve kullanılacak stil ve şablonların hazırlanması, Feature tanımlama ve 2B-3B görüntüleme ayarları-yüzey oluşturma ve görüntüle-me, Design Intend mantığı-yatay geometri araçları ve yatay geometri oluşturma, dinamik profil görünümü-düşey geometri tanımlama-InRoads modelleme mantığı, koridor oluşturma ve 3 boyutlu model yaratımı, platform genişlemeleri, şev/duvar, üstyapı kalınlığı vb. ayarların yapılması, Civil Cell kullanarak otomatik kavşak yer-leşimi-Tipkesit kütüphanesi oluşturma-nokta-çizgi farkı, nokta kurallarının tanım-lanması-Şev tanımlarının yapılması-en kesitlerin oluşturulması, raporların alınma-sı-çıktıların InRoads temel araçlarına aktarılması-Dever tanımlama ve Dever kural-ları, kavşak tasarımı-kavşak çiziminin yapılması-kot taşımaların yapılması, kavşak üstyapısının oluşturulması-Şevlerin oluşturulması konularında bilgiler verdi.

Ankara’da Proje Maliyet Yönetimi ve İş Programlama Kursu

Üyelere yönelik eğitim çalışmalarını sürdüren Ankara Şubemiz, 12 Şubat 2015 Per-şembe günü ise “Proje Maliyet Yönetimi ve İş Programlama Kursu” kursu başlattı. İMO Kongre ve Kültür Merkezi’nde Toplam 8 saat devam eden ve 30 kişinin katıl-dığı kursun derslerini İnş. Müh. Özkan Öz verdi.

Öz, kurs süresince; proje yönetimi genel bilgilendirme, proje yönetimi temel bilgi ve terminolojileri, proje maliyet çeşitleri ve yapısı, proje maliyet hesabi, bütçe ve planlama, proje ilerleme ölçümü ve kazanılan değer (earned value management), iş programı yönetimi, mali ve fiziksel ilerleme performans indeksleri (CPI ve SPI), proje kontrol entegrasyonu konularında bilgiler verdi, örnek çalışma yaptı ve soru-ları cevapladı.

Page 8: 4’te TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAYIN ...Yalanları bir yana bırakıp tasarının özüne ilişkin gerçeklere dönecek olursak; Tasarı ile fiilen devam eden OHAL ve

� 1 Mart 2015

Şubelerden haberlerBursa’da taahhüt işleri yapan üyelere seminer

Bursa Şubemiz, taahhüt işleri yapan üyelere katkı sağlamak için “Taahhüt İşlerinde İnşaat Muhasebesi Kayıtları, Vergi ve SGK Uygulamaları Semineri” düzenledi. Seminerde, Serbest Muhasebeci, Mali Müşavir Erkan Çeziker, Ekonometrist Dr. Halil Kaya üyelere konuyla ilgili bilgilerini aktararak, sorularını yanıtladı. İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Söylemez, taahhüt işlemleri gerçekleşti-ren üyelerin karşılaşabilecekleri sorunların çözümü için eğitimlerin faydalı olacağını söyledi.

İhalede en önemli evrak teminat mektubuSeminerde inşaat işletmelerinde vergilendirmeyi anlatan Serbest Muhasebeci, Mali Müşavir Erkan Çeziker, Kamu İhale Kurumu tarafından gerçekleştirilen ihale ve sözleş-me sürecinde yapılması gerekenleri aktardı. İhalelerin genel olarak kapalı zarf usulün-de yapıldığını kaydeden Çeziker, eksik evrakı olan firmaların ihaleden men edildiğine dikkat çekti. İhalelerde çoğunlukla en düşük teklifin kabul edildiğini belirten Çeziker, “İhaleyi aldıktan sonra en önemli evrak kesin teminat mektubudur. Projenin yapımı sırasında herhangi bir sıkıntı yaşanırsa mektubunuz nakit para yerine geçer ve Kamu İhale Kurumu kendisi bozdurup zararı tazmin etmek ister. Sözleşmede işin başlangıcı, yer teslimi öngörülmüş ise yerin teslim edildiği tarihtir. Yer teslimi belirtilmemişse sözleşmede belirtilen işin başlangıç tarihi. Hiç biri belirtilmemişse sözleşme tarihidir. İşin bitiş tarihini geçerseniz kamu kurumuna ceza ödersiniz. Bu süre çok önemli. Bu süre hava muhalefeti nedeniyle uzayabilir. Bu gibi durumlarda ihale makamı ek süre talep ettiğinizde verebilir. Projede farklılıklar istendiğinde de size ek süre verilebiliyor” dedi.

“Ara dönemde geçici beyannamede iş bitişi bildirilebilir”Taahhüt işlerinde geçici kabul süreci uygulana bildiğini dile getiren Çeziker, işin ke-sin kabulünün bu süre geçtikten sonra gerçekleştiğini ifade etti. Vergi beyannameleri hakkında tavsiyelerde bulunan Serbest Muhasebeci, Mali Müşavir Erkan Çeziker, “Fir-malar için finansman önemli. Taahhüt firmaları yoğun kredi hacimlerinde çalışırlar. Bu yüzden ara dönemde olsa geçici beyannamede işin bittiğini bildirebilirler. Banka nezdinde rakamsal olarak gelir gözükür” şeklinde konuştu.

“Yıpranma payı giderleri önemli yer tutuyor”Taahhüt işlerinin muhasebeleştirilmesini anlatan Ekonometrist Dr. Halil Kaya, mali-yet muhasebesinin en büyük sorununun genel üretim giderleri olduğunu belirterek, inşaat sektöründe yıpranma payı giderlerinin oldukça fazla yer tutuğunu söyledi. Dö-nem sonu işlemlerin ikiye ayrıldığını dile getiren Kaya şunları söyledi: “Muhasebe dışı envanterde sayım ve değerlendirme yapılıyor. Muhasebe içi envanterde de, muhasebe dışı envanterde belirlenen fiili durumlar ile kayıtlar arasında fark varsa düzenleniyor. Dönem gelir ve giderleri belirleniyor. Resmi nizamdan sonra bilanço ve gelir tablosunu düzenleyip dönemin hesapları kapatılıyor.”

Erzurum’daki seminere üyelerden büyük ilgi

Erzurum Şubemiz, meslek içi eğitim kapsamında 20 Şubat 2015 Cuma günü yoğun katılımlı seminer düzenledi. Atatürk Üniversitesi Mavi Salon’da düzenlenen ve yak-laşık dört saat süren eğitime Ege Üniversitesi Öğretim Görevlileri Prof. Dr. Kambiz Ramyar, Doç. Dr. Selim Altun ve Yrd. Doç. Dr. Cahit Yerdelen katıldı.

Prof. Dr. Kambiz Ramyar, “ Betonda Alkali-Silis Reaksiyonu” başlıklı sunumu, Doç. Dr. Selim Altun “Zemin İyileştirme Yöntemleri ve Uygulama Örnekleri” sunumunu, Yrd. Doç. Dr. Cahit Yerdelen ise “Doğu Anadolu Bölgesinin Türkiye Su Potansiyelin-deki Yeri” konusunda seminer verildi.

Seminerin ardından Erzurum Şube Başkanı İlhan Tohumcu öğretim görevlilerine te-şekkür plaketi verdi.

Yönetim Yeri: TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası

Necatibey Cad. No: 57 06440 Kızılay / Ankara

Tel: 0.312.294 30 00 Faks: 0.312.294 30 88 E-Posta: [email protected] Web: www.imo.org.tr

1 Mart 2015, Sayı:256, onbeş günde bir yayınlanır, yerel süreli yayın. ISSN: 1307-2412Elektronik ortamda hazırlanıp üyelerine ücretsiz dağıtılır

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Adına Sahibi

Nevzat Ersan

Yazı İşleri MüdürüZeki ERGİNBAY

Bülent TatlıZeki ERGİNBAY (1976-1977)