Upload
others
View
1
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınlan No :·· 36
Tokat Valiliği Şeyhülislam lbn Kemôl Araştırma Mer.kezinin
Tertip Ettiği
ş·EYHÜLISLAM
iBN KEMAL SEMPOZYUMI'-
Tebliğler ve Tartışmalar
(Tokat 26 - 29 Haiiran 1985]
Yayıma hazırlayanlar:
Doc. Dr. S. Hayri BOLAY Doc. Dr. Bahaeddin YEDİYILDIZ Doc. Dr. Mustafa Sait YAZICf.QGLU
ANKARA - 1986
ŞEYHÜLİS.LAM iBN KEMAL VE
OSMANLI jDARESİNDEKİ YERi
Doç. Dr. Zahid AKSU
islôm Ülkeleri tarihçi ve sosyologlarından Robert Mantran'ın, Osmanlı arşivlerinden kısmen yara_rlanarak yazdığı "Muhteşem Süleyman ve Halefleri Devrinde (XVI. ve XVll. asırlarda istanbul'da Günlük Hayat" adlı eserinin kapak ve sonuç sayfalarında, Osmanlı
idaresi ve Sosyal hayatı, şu cümlelerle özetlenmektedir : "XVI. ve XVll. asırlar, Osma.nlı imparatorluğunda, zirve devrinin olömetlerini taşır. Muhteşem Süleyman gibi bir padişah, ı. François'in müttef1iki ama Şarlken'in· amansız düşmanı olarak devrinin en güçlü hükümdarı kabul edilmiştir. Uçsuz bucaksız bjr İmparatorluğun sahibi ve efsanev.i zenginliği ile Sultan Süleyman, payi tahtı ista.nbul'u eski dünyanın en müreffeh ve en güzel şehri yaparak islömı dünya sitesinin Hıristiyanlığa olan zaferini göstermek istemektedir; ( ... ) Çünkü bu sosyal barış ve refah şehri istanbul'da. Türkler, Rum'lar, Ermeni'ler. Yahudi'ler ve imparatorluğun diğer tebaası, din ve ırk aynlığ ı, herhangi bir problem çıkarmaksızın birarada yaşa.mışlardır"cı>. Eserin sonuç kısmında R. Mantran'ın,. "Sosyal barış ve refahın" hakim olduğu böyle bir hayatı "huku.ka saygı" ve "ka_rşılıklı hoşgörü"ye bağla
maktadır. Bu "hoşgörü terbfyesinin" oluşmasında ulemanın yeri ve rolü nedir? Başka bir ifadeyle, siyasi rejimler ancak, o rejime bağlı sosyo--ekonomik, hukuki ve siyasi müesseseler ve bu müesseseler arasında kurulan fonksiyonel denge ile daha iyi anlaşılabileceğ.ine göre ulemanın bu dengedekr rolü ne: idi?
Günümüze kadar, bu gÜn bile bazıları, Osmaniı Devleti'nin idare sistemini hala MontesquJeu'nun (1689-1755) "Kanunların Ruhu" adlı
. ı - Mantran Robert, . La Vie Quotidienne a Costantinople au Temps de Soliman Magnifique et de ses .Successeurs CXVI et XVIl e siecles> Edition Hachette, Faris 1965, s. 17 .ve :190 '
201
eserinde gecen siyasi rejimlerin taritıen icinde aramaktadırlar. Çünkü Montesquieu despotismi tarif ederken "despotik hükümet, sadece bir k:i.şini'n,. kanunsuz ve kaidesiz. yalnız kendi arzu ve kaprislerine , göre idareyi yürütmesidir, şark sultanları gibi"<2> demekte ve bu tari-finde Osmo,nılı sultanlarını kastedmektedir. Diğer bir Fransız yazarı
Moliere'de (1622-1673). "Kibarlık Budalası" ·adli komedis·inde şark sultanlarını imö etrnektedirm. Bu: denli torafgir ve subjektif yazarlar arasında objektif kôlmağa~ dikkat edenleri de görülmektedir<4>.
Bu tür siyasi maksatlı veya teorik araştırmalar günümüzde artık umduğu ilgiyi görmemektedir. Nitekim bir "ermeni meselesi"ni, Os· manlı idari teşkilatı, fe.tvala.r ve şer'iyye sicillerinde araştırma yerine. _ birkaç .münferit alayı ele alıp siyasi maksatla. yorumlayarak ilmi neticeler çıkarmak isteyenler vardır. Bunlara göre Osmqnlı idaresi, key-fi ve örfi hukuka dayalı despotik bir idaredir. Buna. karşılık, kuruluşundan itibaren Osmanlı Devletinin temeli, "Nizam-ı Din'ü_ Devlet ve jntizöm-ı Ahvöl-i Memleket"tiir; bu esas üzerinde aro,ştırmalar yapılabilir; veyahut "Ümera sınıfı memleketin değişen ahvöline, Din ve Devletin koyduğu Nizöm'ı nasıl uygulamıştır?" şeklrnde bir yaklaş·ım teklif edilebj!lir. Bu ve diğer bir çok sebepler, günümüz araştırmacılarını Mario Grignaschi'nin. "Osmanlı imparatorluğu, güçlü bir merke.. ziyetçi idarenin şuurlu ve pla.nlı bir şekilde yaygınlaştırılmış teşkilatı i)e, tarihte ha'lö araştırılması gerekli sosyal bir tecrübeyi sunmaktadır<5> görüŞüne katılmak zorundadırlar. Bu görüşten hareketıe, Osman-lı devlet idaresi ve sosyal hayatı ile ilgili a_raştırmalarda merkez olabi1lecek konulardan biri'nin de Meşihat-i ilamiye olabileceği kanaatindeyiz; zira Böb-ı Meşihat. teşrii, kazai ve idari bir müessese olmasa da, sosyal dengede her zaman müessir olmuş, bir çeşit "Hukuk Danıştayı" dır.
2 - Montesquieu, Ruhu'l-Kav8.nin, mtc. Divan~ Umumiye ba.ş mıitercimi Hüseyin Nazmı Bey, Matbaari Amire, İstanbul 1339 H., c. I, 15 ve 16.
3 - M.a.ntran R., a, g. e ., s. 190.
4 ...... M.d'Ohsson, Tableau General de l'Empire Ottoman dedie au Roi Suede, I'imprimerie de Monsieur avec approbation et privilege du Roi, Faris 1788, C. I, s. 16 vd. tamamı yedi cilt, Anquetil Duperron, Uıgislation Orientale, chez Marc-Michel.Rey Amsterdam. 1788, s. 2, 4, 46 vd . .
· 5 - Mario Grignaschi, [.a Valeurs du Temoignage des Sujets non-musulmanS · CDhimmil dans l'Empire Ottoman, ed, de la Llbrairte Encyclopewque,
S. P. R. L., Bruxelles 1964, s. 211.
202
Osmanlılarda Şeyhül islômlık müessesesini daha iy.i tanıyabilmek
- için önce Osmanlı tebaasını üç kesime ayırmak mümkündür. Birin
cisi. 'vôcibu'f ittibô", kendisine -.itaatin farz olduğu devlet başkanı ve
onun adına. "Din'u Devılet"in koyduğu hükümleri icrô selôhiyet ve
meslİJiyeti'ni taşıyan b~tün idareoile~. "Ümerô" dırC6l. İ·kinciler, idare
edilenler; "reôyô" kesim~dirm. ÜÇüncü k~imdekiler, "Nizam-ı Din'u
Devlet ve İ ntizam-ı Ahvôl-i Memleket" ümürunu en doğru bilen ve öğret en "ulemô-i ki'rôm"dırC8>. Şeyhülislôm ise bütün "u11emô-; lslôm"ın
manevi şeyhi ve müessese olarak kendi idaresine bağlı teşkil.atın da
kanuni reisidir.
Şeyhülislôm, müftiy-i' enôm, Huccetü'l-İı~lôm gibi bazı ünvanlor
ilim ve irfônı ile iştihôr etmiş islôm alimlerine, eskiden beri' . ha.ıkın
koyduğu ilmi lakablardır. Niteki'm .Osmanlı devletinin kurucusu Os
man Gaz;'nin (Ö. 1326) kayınbabası Şeyh Edebôli Karamôni de
(ö: 1325) Şeyhüf.islôm lôkabı ile anılıyordu ama on1fordan farklı olq
rak hem damadının müşavirliğini yapıyor, hem de yeni fethedilen şe
hirlere yeni' idareciler bulup tayin epiyordu.
Osmanlı devlet müesseselerinin, özellikle sancakların ve eyaletlerin kuruıma.sında, Şeyh Edebôli ile birlikte diğer bir talebesi ve ikfnci damadı Dursun Fakih'in hizmetler:; de büyü!( oımuştur. 1298 yılında Kqracahisar camiinde,. bacanağı Osman Gazi adına, ilk cuma hutbesini okuyan bu i1lk Osma.nlı kadısı Dursun Fakih, kayınbabasının 1_05 yaşında vefatı üzerine bu görevi de üstlenmıiştir.c9ı
Şeyhülislômlığın han~.i tarihten beri bir devlet müessesesi· olduğu ve ilk tayin edilen Şeyhülislömın adı üzerinde tarihoiler ihtilaf etmektedirler. 1. Murad (Hüdavendigôr) ın, Rumeli Beylerbeyiı Gazi Uranus Beg'e gönderdiği Ekim 1386 tor.ihli bir fermanında, Elvôn Faklh'i Rumeli Şeyhülislômı adıyla .• umumi ve hususi bütün davalara bakmak-
6 - H ~ _,..~ı J;İJ JJ-')' ~iJ .uıı ~.bi ( . .)
7 - <-·> ~\! ~ ~ l..oJ OJW ..ı_,..,)ı fl;I l.>J H
8 - H faJ.ı .r .:J..f!'!J ...;J..rl~ .:ıy~ ;..i ~ .µJ
9 - İlmiye Salnames i;, Matbaa-i Amire, Daru'l.Hılafeti'l-'aliye, İstanbul 1334 h., s. 314 vd.,; d 'Obsson, ~· g. e . ,c IV, s. 449.
203
la· görevlendirildiğini<10ı anlıyoruz. il. Sultan Murad'ın en güvendi'ğj. müşôviri Mdlla Şemseddin Muhammed b. Hamza b. Muhammed Fe· nôri'yi (1350-1431) 1424 tarihinde Şeyhülislômlık makamına Şeyhül·
isfam olarak tayin etti'ği .hususunda hemen hemen ittifak vardır<11>. J453 tarfüinde Fatih Sultan Mehmet istanbul'u feth ettiği -zaman Ce· lôlzade Hızır Beg Celebi {Ö. 1459) Şeyhülislôm adıyla istanbul'un hem müftüsü hem de kadısı idi. Hızır Beg Çelebi'nin vefatı üzerine Fatih, "Asrımızın EbO Hanifesi" ünva.nını verdiği Molla Hüsrev Efendi'yi {Ö. 1480) ŞeyhüUslôm tayin etmiştfrcuı.
Şeyhülislôm Molla Fenôri Efendi'den (1350-1431) son Osmanlı
Şeyhülislômı Mehmet Nuri Efendi'ye (1859-1927) kadar yüz otuz Os· manlı Şeyhülislômı bu müessesenin reisi olarak vazife yapmış ve 2 Kasım 1922 tarihinde Türkiye Büyük Millet Mecl.isi tarafından İstan· bul Hükümeti'nin görevine son verilmesi üzerıne Ahmet Tevfik Paşa ka.binesiyle son Osmanlı Şeyhülisıômı Mehmet Nur.i Efendi'nin de vazifesıne son verilmiş ve Bab-ı Meşihat müessesesi de ilga edilmiştir<13>. Kramres'in "Amme vijdanının mümessili''cı4ı olarak tanımladığı ŞeyhüHslôm, imparatorluğun en ücrô köşelerine kadar uzanan temsilcileri, müftileri ve gayr·i resmi de olsa, drğer ulema sınıfının reisi olarak "Hukuk Danıştayı"nın başkanıdır.
Bunlar arasında onuncu Osmanlı Şeyhülislômı "Müfti'i s.Sekaleyn" İbn-i Kemôl (1469-1534) (15), Molla Feneri (Ö. 1431), Molla Hüsrev {Ö. 1480) Molla Gürôni (Ö. 1488), ZembilH Ali Cemolf Efendi (Ö. 1526) grbi kuruculardan olup fıkıh, kelôm, felsefe, tarih, edebiyat, filoloji gibi değişik sahalarda ikiyüzden fazla eserin müellHidir. Şey
hüUslôm ibn·i Kemôl'in yazdığı "risôle" !erden bazılarının ad ları bile bize, gününün dini, sosyal ve entellektüel problemleri hakkında bir
10 --. Bkz. İlmiye Salnamesi, a. g e., s. 317, 318, 328; Tayyarzade Ata, Tarih-i Ata, İstanbul, 1298 H. c. TI, s. ıa2
ıı - Bkz. Ay. es. ve Ahmet Süreyya, Sicilli Osmani, Matbaa-i 'Amire, 1s.. tanbul 1309,; c. I. s. 6 vd., Abdulkadir Altınsu, Osmanlı. Şeyhülislam· latu, s. 265 vd.
12 - Bkz. Taşköprüzade, ŞakAik..i Numaniyye.
13 - Abdulkadir Altınsu, a. g. e.
14 - İslam Ansiklopedisi, Şeyhülislam Maddesi; cüz 116, s. 487, ve Bkz. R. Mantran, a. g. e, s. 17; d'Ohsson, a g. e., c. rv, 2 kısım, su 482 vd.
15 - Bkz. Taşköpıii zı1de, a. g. e, Şeyhülislam İbn..i Kemal, İlmiye Salnamesi, a.. g. e., 313-314; Abdulka.dir Altwsu, a g_ e. !bn-i Kemal.
204
fikir .vere·cek mahiyettedir. "Ruh ve madde olarak insôni şahsiyet (risa;lesf)", "Allah'a şer isnad edilemiyeceğinin hikmeti (risalesi)", "Al·lah kelamı olarak Kur'ôn-ı Kerim'in kadim olduğu hakkında (risale), ''Peygambe.rUk iddiasında bulunan kimsenin doğruluğuna delôlet bakımından rrıuoizenin hakikati (hakkında risa,le)", "keder ve cebr (hakkında nsale}" ve daha deği'şik konuııarıa ·ilgili risaleler:
Sosyo-ekonomik ve siyasi meseleler hakkında yazdığı risaleler·den. ba.zılarının adları şunlardır: "Kurôn-ı Kerim öğretiminin . ücretle "İstihsônen" cevôzı (rıisalesi}", "Aynı memlekette birden fazla cami<ie kı'lınan cuma namazları (hakkında)", "Müctehidlenn ihtilaflarının sebebi (hakkında)", "Şarôbın tahrimini beyôn" ve "şarap içmenin ceza.sı" (hakkında_ risaleler)", "Çalışmanın methi ve tembelliğ.jn •zemmi" vs. (16) gibi' günün entellektüeE seviyedeki tartışma konularıdır.
İsimlerinden de anlaşılacağı gibi, bir.inci rıisa1lede, insanın kul olarak Allah karşısındaki yeri konu edinilmekte ve Ehl-i' sünnetin görüşü delillerle anllatılmaktadır. İ~incisinde, Allah'ın Kelôın sıfa.tı üzerinde sünni görüşler izah edilerek Mutezilenin görüşü reddedilmektedi'r. Üçüncü risalede Nübüvvet' in iSbôtr meselesi .incelenmiş ve Şi'anın .görüşü zımnen reddedilerek Ehl-i Sünnetin delilleri savunulmuştur.
Ücret karşılığı Kurôn-ı Kerim öğretimine "istihsônen cevaz" ve·rilr:nektedir. Çünkü, bu gibi içHhadi konularda, farklı deliller ileri sürülerek farklı hükümler çıkarmak mümkündür. Nitekim bu konuda bir cok risa:ıe yazılmış ve farklı hükümler çıkarılmıştır.
Şeyhülislôm İbni Kemôl de bu mesele hakkında "istihsônen cevaz" ictihadını tercih etmiş ama, aynı meselede, "bdzı ihtiyaçlar. bazı şartlarda, umumileş_irse zaruret mertebesine yüksel,ir'' kaidesine istinaden cevaz değil, vacib hükmünü de verebilirdi.
Yrne aynı memlekette birden fa~la camide kılınan cuma namaz-1arının sıhhati hakkında verdiği fetvasının delili de "emn sultaniye imtisalin vücübiyeti" olabilir. Çünkü bu gibi ictihadi ve farklı hükümler .qrasında tercihl~ıri yapılırken sık sık "emr-i sultaniye ittibô" esasına istinôd edi'lmektedir. Zirô, hukuk tatbikatında. birliğin sağlanması,
"ıttırôd", çok daha mühim bir hukuk kOıidesidir; aksi halde hukuk tatbika.tında anarşi kaçınılmaz olur.
16 - Bkz. Resfillu !bn-i Kemal, İstanbul 1316 H. İkdam Matbaası, iki cilt bir arada.
205
Şeyhülislôm ibn-i Kemôl'in iki' yüzü aşan eser ve nsal~leri entel-~lektüel sevjyede ve çok çeşitli konulardadır. Bir sayfa. ile kırk ·sayfa aras·ında değişik hacimlerde yazılan bu risaleler günün meselelerinr ,.-konu alan bmr çeşit "beynel-ulemô ve ümerô" kamu oyu oluşmasını
sağlamaktadırlar. Çünkü aynı "konudçı_ bir çok alimin rıisale yazdıkları
nı görmekteyiz. Kemfü Paşazade bu risalelerJnde, metod olarak, ön
ce meselenin ne olduğunu ortaya koymakta, sonra şeri ve akli delil
leri, istidlôl metodları içinde, ma_haretle kullanmaktadır. Bu arada
karşı görüşleri tenkid ve reddederken de muhakeme ve cedel kabiliyetini göstermekten çekinmemektedir.
ibn-i Abidin gibi bir ·fakih, Şeyhülislôm Kemôl Paşazade'yi, deği-- -
şik konularda yazdığı eserleriyle tanınan Mısırlı alim CelôlOddin SüyOti ile mukayese eder ve İbn-i Kemôl'i meseleleri anlayışındaki derin
vukufu, muhakeme ve cedeldeki ma_haerti ile SuyOti'den daha üstün bulur<17).
Bilindiği gıibi "fetvô", günlük hayatta karşılaşılan her çeşit probleme, "olur" veya "olmaz" şekılinde, verilen dini cevaplara denir. Fetvôların suallerr, genellikle, çok hususi; yer ve zamana, toplumların ört ve adetlerine göre değişen sosya;I meselelere ait sorulardır. Bu suôlıenn hükümlerini, Kitôb ve Sünnet'den ve diğer kaynaklardan çıkara:
bilmek teknik bir ihtisas saha.sı olduğu kadar, "ahvôl-.i' Memleketii" de çok iyi bilmeyi gerektirir. Bunun için de Osmanlı müttr ve kadıları, eya•letlere ayrılan impa_ratorluğun en ücrô köşelerindeki nahiyelerden başlıyarak kadı naibliği' veya müderrislıik görevi ile, her yer ve kademede başarısını isbôt edip Rumeli Kazaskerliğine (Avrupa. bölgesi Adalet ~akanlığına) ora.dan da Şeyhülislômılık makamına
yükselebilirlerdi. Bu merôtibi aşabi'len kimseler.in "ahvôH memleketi" sosyolojik terimi ile; "sosyal ·realiteyi", çok iY.i görüp bilmeleri' de şarttı. Böylece Devlet bu seviyeye yükselebilmiş ihtisas ve tecrübe sahi'br· ·ümerôya tesl.im ediliyor ve "nizôm-ı ôlem'! sağlanabiliyordu. Bu nedenle, Şeyhülislômların fetvalarına. ayrı biı önem atfedili'yor ve bunlara "nizôm-i Din'ü Devlet" :in bir çeşit emri olarak jtaat ediliyordu.
KanOn.i'nin Mohac seferine (152~ M.) çıkarke.n istanbul'un muhafazası ve tedvir-i umurunu, Mısır Beylerbeyliği yapmış !(asım Paşa:
17 - lbnu 'Abidin, Reddu'l-Muhtaır 'ala'd-Durri'l-Muhtar:, c. }, s. : 19.
206
(Güze!Ce) :ile Şeyhüılislôm · Kemôl. Paşazadeye .bırakması.·buna 'misôl -gösterilebilir<18>. ' · ·· ·
Şeyhülislôm ve ona bağlı müftiler ve diğer Osmanlı oli'mlerj fetvôlçı.rı Ne .bir ta.raftan "ferdin''. . ''topluma katıJma.sını" sağlçırken diğer taraftan da idare· e.denıerıe idare edilenier ·arasında ·denge unsuru olmuştur. Bunun en güezı örnekleri.ni ·ceza hukuku ile .ilgi'li ·fetvalarda . . . görüyoruz.
Şeyhülislôm ibni Kemôl'in , .. " (ketebehu Ah-
med) imzası · ile verdiği fetvala,rın ·hepsini bir arada cemetmrş b.ir fetva mecmuasını henüz biz bUlamadık. 'Ancak; Şeyhülıislôm Ebussuud
- Efendi gibi bazı Şeyhülislômlara o.it fetva mecmualarinda "Ahmed" imzası taşıyan fetvôlardan ba,zı örnekler yeter.li olabilir<19>. Şeyhülis
lômlar müstesna. diğer ulema kim olursa olsun, verd@ cevabın delilini veya delillerini imzasının 01ltına yazmak mecburiyetindeydiler. Padişahın verdiğıi tayin beratla.rında görüldüğü gibi, "Bu diyôr-ı bereketin- müfti ve kuzôtı,. Eimme-ı Hanefiyyenin esahh-ı akvôlinrbulup anınla amel etmeğe memurdurlar." Bu beratlarıla, Anadolu ve Rumeli bölgelerindeki müfti ve kadılar kasdedLimekte olup öteki müslüman mem·ıeketlerdekP müftiler ve kadı•la_r. diğer sünnl mezhep . mensuplarına. kendi mezheplerine göre fetva verme yetkisine sahiptiler. Bu itibarla. Şeyhülıislôm İ'bn·i Kemôl'in fetvaları da hanefi müçtehidler.in "müftô :bin" olan kaviıllerıne göre. yani "esahh-ı akvôl" bulunarak verilmiş fetvalardır; ancak, azda olsa bazı fetvalarda tercihler görüyoruz ve bunun da hangi delile .istinaden yapıldığını biliyoruz.
Fetvalardan bazı örnekler :
1) "Zeyd bir (kadı) nôib.ine "sicillôtını, al boynuna as" dese ne lôzım gelur? El. cevab : Tôzlr ve tecdid-i imôn gerektir. Ahmet ve Ebus:suud'<20>.
18 - Bkz. Tayyib Gökbilgin, İslam Ansiklopedisi, Süleyman I md., cüz. 11, s. 107 vd.
19 - Not : Şeyhülis1anı İbn-i Kemal'e atfedilen birçok fetva çeşitli fetva mecmualaırında geçmektedir. F.m. otantik bir nushayı ve imzayı Tunus Milli Kütüpbanesin'de bulduğum kanaatindeyim. Bu Fetva: Mecmu'ası cFetavay..:ı Ebi's-Su'üd» adı ile yazn.lmış olmakla beraber, bilhassa İbn.i
Kemal'in fetvalarına. da yer vermiştir. Müstensihi Nb.med b. Osman olup 11067 kod ile kay:ıtlanmııştır. «Ahmed,, imzası ile geçer fetva.ıar İbn-i Kemal'e aittir.
:20 - A. g, e. Fetva Mecmuası, Kitabu'LHudüd, v. 78 a.
207
2) "Zeyd, Amr'a,: "gel şeriate gidelim" dese; Amr "ben bu ka-dının hükmünü tutmazın" dese ne lôzımgel,;r? -·
· El cevôb : Nesne ılôzım gelmez. Ahmed'.'<21> ,-
3) "Zeyd Amr'ı şeriat'e davet ettikde Amr : "varmozın" dese sonra (da): "benim muradım senfnle varmazın demek idi dese Amra ne lôzım olur?
El cevôb : Tecdid-i jman gerektir. Ahmed"<22>
4) "Zeyd bir kôfire: "dinini ve imanını filanladığım" deyu cima lôfzı ile şetm eylese şer'an Zeyde ne lôzım gelur?
El cevôb : Tazfr: olunur. Ehl-i ırz kôfire şetmle-tazk. idicek istiğfar da gerektir; kafire jma.n isnad edup şetm idicek. Ahmed"C!!3>.
5) "Zeyd Amr'a : "yürü. yıkıl, cehenneme git (ve) ya başın cehenneme" dese Zeyd'e ne lôzım gelOr?
El cevôb : Tazire müstehak olur (eğer) Amr ehl-i ırz ise. Ahmecl"C24>
6) "Zeyd hazreti Aişe'ye ve Fatımo'ya ve Cıhôr-ı yôr'e şetm ey-lese şer'an Zeyd'e ne ıazım olur? ·
El cevôb: Tazlr-i beliğ gerekdir; s!yaseten kaN derlerse de olur?' AhmedC25>
7) "Zeyd zevcesi Hind'e: "Rospu, kahpe" deyu şetm eylese Zeyd'e ne lôzım gelur?
El cevôb : Tazin~ müstahak olur; Kahpe ve (o)rospu diy;cek hadd-i kazf ıazım olur. Ahmed"<26>
8) "Zeyd, insa.nın gayri hayvônôta : "ağazın(ı} ve ;manın(ı) fi-' lonladığım" deyu şetm eyleyse ne lôzım gelur?
El cevôb : İstiğfar gerektir. Ahmed"<27ı
21 - A.g.e., v. 78 a. 22 - A.g.e., v . . 78 ·a. 23 - A.g.e., v . . 77 b.
24 - A.g.e., ' ' · 77 b. 25 - A. g. mecıp.ua, 78 a 26 - a. g. mecmua, 77 b.
27 - a. g. m., 78 a.
208.
9) "Bir kôfir, hôşô, sebb-i Nebiy eylese, müslüman olmağa katHden halôs olur mu?
El cevôb : olur. Ahmed"<28>
10) Zeyd bir kôfire: "incil'de Muhammed varmıdır?" dese, Kafir de : "anın gibi davar sattığımız yok" dese ne 1lôzım gelur?
!=I cevôb : Tazir-i beliğ gerekdir; katline de istihkôk vardır, bazı eimme kavli üzerine. Ahmed"<29> ·
11) "Zeyd-i ôl.im mimberde vôzedüp "reğayib ve berôt ve kadir namazın(ı) müslümanlar imamla cemaat olup kılmak, şer'an, kitaplarda memnudur; müftiy-i zamanın fetvası dahi gelmiştir" deyu fetvayı cemaqta gösterub cemaat fetvayı kabu:J edup fetva ile amel eyleseler, Amr-ı hatip(de) : "bire ne demek oluyor? Zeyd namazı götürmek (kaldırmak) ;ster, anı dinlememek gerektir; Zeyd'ın kanı helôldir" dese ne lôzım gelur?
El cevôb : Tazir-i beliğ edup tecdid-i iman ettirmek gerektir. Ahmed"C.30>
12) "Zeyd, "her ne asl-ı fesad çıkarsa dônlşmendlerden çıkar" dise Zeyd'e ne Jôzım olur?
El cevôb : Tazir-i' beliğ (ve) tecdid-i iman gerekdir. Ahmed"<31J
_ 13) "Berôt-ı hümayunla. hakimu'INakfı'I vakt olan (kadı), zeyde bir adam gönderüp meclis-i şer'e davet ettiklerinde, suôl-j mezbOru din'lemeyOp "ben şer'varmazın" deyu ta'allül eylese Zeydıi merkOme ne lôzım gelur?
El cevab : Kôfir olur; tecdid-i iman ve tecdid-i nikôh etmek gerekdir ve töbve lôzım olur. Ahmed"<32>
Sonuç : Bu birkaç fetva örneğinde görüldüğü gibi, insan şeref ve haysiyetini her türlü saldırı ve sataşmalara ka,rşı korumak için, "Ta'zir" cezaları itfô edilmiştir. Asılında "tazir'' cezalarının çoğu içtihadi
28 -. a. g. m., 78 a.. 29 - .a . . g. m., 78 a. 30 --.. a. g. m., 78 a . 31 - a. g. m ., 76 b.
32 - a. g. m., 76 b.
209
hükümler ·olup reöyônın huzur ve ·ahlôki değerlerine karşı fşlenecek
'• suçları caydırmak için devlet otoritesine ta.nınmış. cezalardır. s·~ k<r. ~ nudo fôkihlerin çok farklı ictihatıları bulunsa da, tazir cezası bir parmalCkalınlığındaki bir sopa ile üç defa, tazir-i bel.iğ ise otuz bes defa olma.k üzere, omuz hizasına kadar kalkan kolun indirdiği sopa vurma cezasıdır. Bu cezanın infôzı sırasında bir gurup insan da hazır bulunacaktır. Sopaların acısı ancak deride hissedilecek kadar bir şi'ddet
te alacaktır; yani bu ceza. bir ceş.it teşhir ve toplum tarafından kı
nanma cezasıdır, denilebilir.
Şeyhülislôm İbn-i Kemôl'in dfğer fetvaları da. ayni hukuki gayelerin tahakkuku ve korunması, "N·izam-ı Alem"in devamı iÇin verilmiş fetvalardır.
Bir Molla Kôbız veya. bir .Oğ•lan Şeyh icin verdi'ği siyaseten katı ve irtidôd cezası fetvaları, "Nizam-ı D.in'ü Devleti muhafaza" icin, bütün ömründe verdiği. ikr kati fetvasıdır.
Günümüz islôm Hukuk tarihçilerinden Z. Scharcht'nın. da belirttiği gibi, Osmanlı sultanları, islôm Hukuk tarihinde, iSlôm hukuku Hanefi' mezhebine göre tatbik etmede en sa.mimi müslüman sultanlard1<33>. Marıio Grignaschi'nin de önemle üzerinde durduğu bi'r hususu, bu sahaya ilgi duyan araştırıcılara ve yetkili sorumlulara hatırlatmayı vicdôni bir mesuliyet olarak hissediyorum: insanlık ta,ri'hinde Osmanlı Devri, sosyoloji tarihi bakımından çok önemli b.ir devirdir ve hiç bir devrrde sosyal olayılar bu kadar detaylı bir şekilde kaydedilip bu denl.i titizlikle korunmamıştır.<34>.
33 - J. Schacht, Esquisse d'un F'.istoire du Droit Musuıman, traduit de ranglais par qean et Felix Arin, Libr. Orientaıe et Americaine, Faris 1953, s. 15 ve Bkz. ~.Fuat Köprülü, İslam ve Türk Hukuku Tarihi ve Ortaçağ Türk Hukuk Müesseseleri; İslam Amme Hukukundan Ayn· Bir
Türk Amme Hukuku Yok mudur Belleten, Ayru basım IL Türk Tarih Kongresi Zabıtları, 1943
34 - Mario Grignaschl, a. g, e.,
210