379

Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

  • Upload
    others

  • View
    12

  • Download
    4

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri
Page 2: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Abdullah ÖCALANKürdistan’da kadın ve aile

Weşanên Serxwebûn

Page 3: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Abdullah ÖCALAN

Kürdistan’da kadın ve aile

Page 4: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Abdullah ÖCALANKürdistan’da kadın ve aile

Weşanên Serxwebûn 62

Page 5: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

İçindekiler

Yayınevi notu ....................................................................................................... 7Kadın hakları ve özgürlüğü sorunu, mevcut yaklaşımlarınçözümsüzlüğü ve sorunun çözümüne devrimci yaklaşım .................. 9Aile ocağı üzerine .............................................................................................. 66Devrimimiz eski aileye karşıyeni aile, yeni kadın ve erkeğin yaratılmasıdır ....................................... 94Geleneklerin ağır etkisinden kurtulmadanözgürlük ve eşitlik sağlanamaz ..................................................................... 114PKK ortamında özgürlük ilkesi esastır ...................................................... 125Bütün çabamız özgür bir vatan ve o vatanda özgür insanı yaratmak içindir ........................................................................ 138Özgürleşen Kürdistan kadını, özgürleşen Kürdistan olacaktır ..................................................................... 178Kadın sorununda da özgürlükçü çözümü kendimizden başlatarak topluma yayalım ve hakim kılalım! ...................................... 183Kurmak istediğimiz büyük dünyanın bilinciyle savaşacakve mutlaka sonuç alacağız! ............................................................................ 219Kürdistan devrimi kadın ve erkeğin ortak egemenliğinedayalı gelişecektir .............................................................................................. 239Parti, özgürlük ilişkisine çağırıyor .............................................................. 257Mülkiyet dünyasını ister egemen ister köleci tarzda yaşayanlar,kadının kurtuluşu konusunda yaratıcı düşünce veözgür davranışlara yol açamazlar ................................................................ 272Kadın, aile ve sevgi ........................................................................................... 306Kadın gerçeğini tüm yönleriyle değerlendirelim vepartinin doğru çözüm tarzına ulaşalım! ..................................................... 335Köle kadınla devrim yapılmaz ...................................................................... 361

Page 6: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Yayınevi notu

Özgürlük, köle için değil, köleliğine isyan eden köle için bir amaç,bir kavgadır. Burada köleliğin tanımını yapmak da yetmez. Çünkü,köleliğin tanımını yapmak sadece bir ilk adımdır. En önemlisi özgür-lüğün tanımını yapmaktır. Özgürlüğün tanımı ise, özgürlük için savaştayapılır. Bu tanımı başka hiçbir yerde yapmak mümkün değildir.

İnsanın kendi tanımına ulaşması mücadelesi, yüzlerce yıllık ulusalve sınıfsal mücadeleler tarihidir. İnsanlığın ve insanın henüz kenditanımına ulaştığı da söylenemez. Savaşım hala bu yöndedir.

O halde kadının tanımı nasıl yapılacaktır, kadın kendisini nasıl ta-nımlayacaktır?

Bu soruların cevabı, bizi kesinlikle özgürlük savaşına götürür. Busavaşsa özgürlüğe, yani tanıma...

Elinizdeki kitap bir savaşın pratik dersleri üzerinde ortaya çıkmıştır.Kürdistan devrimi gibi çok yönlü bir savaşın içinde yeni insanınyaratılışını müjdelemektedir. Gözünü Kürdistan’a çeviren ve kulakveren herkes, orada sadece köleliğine isyan eden değil, aynı zamandaözgürlüğü tanımlamaya çalışan bir ulusu ve bu ulusun kurtuluşsavaşı içinde her ulustan kadının kendini tanımlama mücadelesinigörebilir, duyabilir. Bugün için Kürdistan’daki savaş genel anlamıylabir özgürlük manifestosu olduğu gibi, özgülde kadın için de bir öz-gürlük manifestosudur. Bu manifesto savaşla yazılıyor. Savaşan veşehit düşen kadın gerillaların, Cizre, Nusaybin vd yerlerdeki kadınıneylemleriyle yaptıkları budur.

Kürdistan, Kürt halkının şahsında insanlığın katledildiği yitik birülkeydi. Kendini savaşla tanıdı, buldu. Halen kendi tanımını ve kendişahsında insanlığın tanımını yapma savaşımını veriyor. Kürdistan’dabütün değerler savaş içinde yeniden doğuyor. Bu savaşta nefret ölüyor,sevgi yaratılıyor. Ve bu, en çok da kadında somutlaşıyor. Kürdistan’dasavaşan kadın, saygı duyulmaya ve sevilmeye değer bir ülkenin yara-tılışı demektir. Savaşan Kürdistan kadını, bu anlamda yaratıcı sıfatınayükselmiş insandır. Varoluş ve varediş eylemini iç içe ören bir ko-

7

Page 7: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

numdadır. Kendisinde yaratacağı değerler insanlığın yüzlerce yıldıruğruna savaştığı değerlerdir. Kürdistan’da savaşan kadın bu değerlerinbileşkesidir. Bu anlamda da, o, en çetin savaştır.

PKK’nin kadın gerçeği üzerinde bu kadar ısrarla durması, güncelbir konuya verilen önem olarak asla değerlendirilemez. Bugün dün-yanın her tarafında kadın gerçeği üzerinde çokça duruluyor. Çokşey yazılıp, çiziliyor. Şüphesiz bunlar da küçümsenemez. Üstelikbunlar, bizim savaşımımız açısından da birer katkıdır. Ancak şu farkunutulmamalıdır. Kürdistan’da savaşın ateşi içinde sınavdan geçendoğrulara ulaşılmaktadır. İşte elinizdeki bu kitap, bu sınavı ve tarihiözelliği görülmesi gereken güncel sonuçları insanlığa sunuyor. Busınavda Kürdistan kadınının kanı, emeği, inancı, umudu ve sevgisivar. Bu, gerçek bir özgürlük manifestosudur ve çağrısı yakıcıdır.

Bu kitapta Kürt Halk Önderi ÖCALAN’ın öncü mücadelesi ve ki-şiliğinde, kadının özgürlüğüne büyük katkınının ve yoldaşlığın örneğigörülecektir. İradesine ve gücüne güvenilmeyen ve daima himayeyemuhtaç kabul edilen kadın, PKK ortamında bütün bu sıfatları ken-disinde yerle bir etme yeteneğine kavuşuyorsa, özgürlük savaşınınas elemanı haline geliyorsa, bu kesinlikle PKK’de gerçekleşen ön-derlikle ilgili bir olaydır. Bu gerçeği şüphesiz ki, en çok kadınlaranlayacaktır. Anladıklarını da PKK saflarına koşarak gelişlerindegöstermektedirler. PKK’ye koşan kadın, sadece köleliği belirleyendış koşullarla değil, bundan daha da önemlisi kendisiyle savaşa,yani köleliğin iç koşullarıyla savaşa koşmaktadır. Kendisinde tarihiyargılayan ve yitik kadını bulma savaşı veren kadın, kadının insanlığakazanılmasıdır.

Özgürlük savaşında minnet ve teşekkür duygularına yer yoktur.Ancak köleler minnet duyabilir. Özgürlük savaşçısı, adı üzerinde öz-gürlük için savaşandır. Özgürlük savaşçısı, yoldaş olmayı bilendir.

Dostluğu görendir. PKK’de savaşan kadın; militan, yoldaş ve dostolduğunu savaşın içinde çok daha görkemli örnekle kanıtlayacaktır.Abdullah ÖCALAN’ın öncü kişiliği ve mücadelesinde gördüğü yol-daşlığa cevap vermesini bilecektir.

8

Page 8: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Kadın hakları ve özgürlüğü sorunumevcut yaklaşımların çözümsüzlüğü

ve sorunun çözümüne devrimci yaklaşım

Dünya kadınlarının günü olarak benimsenen 8 Mart’ta, kadın so-runları ve çözüm yolları tartışılıp belli bir ilerleme sağlanmak istenir-ken, halkın topyekün kurtuluş mücadelesi sürecini yaşayan bizlerinsoruna yaklaşımı çok daha köklü olmak durumundadır. Sorun bizimiçin iki açıdan önem taşımaktadır. Birincisi, ulusal kurtuluş sürecininbaşarıya gitmesinde ve tabii ki bununla bağlantılı ikinci bir noktaolarak da özgülünde kadının, ama esas olarak da toplumun çok geribir durumu ifade eden konumundan kurtulmasında en önemli faktör-lerden birisi olmasıdır. Bu nedenden ötürü, bu gün vesilesiyle de olsasoruna deneme-tasarı düzeyinde bir yaklaşımı yararlı görmekteyiz.

Elbetteki nedenler salt belirtilenlerle sınırlı da değildir. Sorununderinliğine ele alınması gereği göründüğünden çok daha fazla ne-denlere dayanmaktadır. Ve bu nedenler bizim için fazlasıyla geçer-lidir. Gerek dünya çapında ve gerekse bizde soruna teorik ve pratikyaklaşımlar geliştirilirken yüzeysellikten kurtulmaya, yaklaşımlarınköklü olmasına kesinlikle ihtiyaç var. Bu sorun, hemen tüm önemlitarihsel dönüm noktalarında –toplumun dönüşüm süreçlerinde–kendisini şu veya bu biçimde duyurmuş, insan toplumunun gelişi-minde açık veya kapalı, gerici veya ilerletici birçok yönden etkisinigöstermiş, dayatmış ve halen de insanlığın içinde bulunduğu hertürlü eşitlik mücadelesinde en önemli yerlerden birisini işgal ederekvar-lığını sürdürmektedir. Sınıflar, uluslar, eski ve yeni toplum mü-

9

Page 9: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmive gayri resmi tarih anlatımına geçmiş, aynı biçimde kültürde deyansımasını bulmuş, ama özgün bir olay olarak bu sorun, özelliklegünümüzde daha sık ele alınmasına rağmen, köklü bir çözüme ka-vuşturulamamıştır. Veya bu alanda köklü bir devrimin gerçekleşti-rildiğini savunmak zordur. Partimizin soruna yaklaşımı, alışılagelmişbiçimlere kesinlikle itibar etmeyen, sorunun çözümü için bunlarınaşılmasını esas alan bir yaklaşımdır. Şunu hemen söyleyebiliriz ki,partimiz, ulusumuzun kurtuluş ve özgürlük mücadelesinde taşıdığıönemden ötürü soruna daha ilk günden en büyük önemi vererekyaklaşmış, toplumun devrimde çözümlenmesinde bu alanda da şid-detli bir mücadele içinde olmuştur.

Kürdistan’da sömürgeciliğin ulaşmış olduğu boyutlarla özelde ka-dının içinde bulunduğu boyutlar arasında sıkı bir ilişki kurulabilir.Kürdistan’da vücut bulan sömürgeciliğin, kadın gerçeğinin yalnızgünümüzde değil, yüzyıllardan beri içinde bulunduğu süreçle yakınbenzerlikleri vardır. Bugün ister kapitalist, ister sosyalist, istersegeri bıraktırılmış ülkeler denilen alanlardan da sorun birçok yönüylekendini duyurmaktadır. Mevcut devrimler sorunun üzerini kısmenaçmış, ama özüne tam inmiş olmaktan uzaktır.

Gelişmiş kapitalist emperyalist toplumlarda aile denilen kurum,büyük bir çözümsüzlük içindedir. Kapitalist toplumun en çok ge-liştiği kurum olan çekirdek ailenin bile dağılma ve anlamsızlaşmatehlikesiyle yüz yüze olduğu açıkça görülmektedir. Aynı sorun sos-yalist ülkelerde de varlığını duyurmakta, özellikle aile ilişkilerindesorunlar çok yoğun yaşanmaktadır. Örneğin yapılan evliliklerdebaşarısızlık oranı yüzde ellilerin üzerine bile çıkabilmektedir. Yanisağlıklı ilişkilerin sosyalist ülkelerde bile tam kurulduğunu söylemekolası değildir. Tabii ki geri bıraktırılmış ülkelerde sorun daha daiçinden çıkılmaz haldedir.

Özgürlükler çağı denilen çağımızda bile, görülmektedir ki, sorununancak önü açılarak tartışılmaya başlanılmış, buna cesaret edilmiş,ama bu alanda tam anlamıyla bir devrim –dönüşüm– gerçekleşeme-miştir. Çözüm için getirilen çareler, araçlar, denemeler ve mücade-leler reformist niteliğini aşmış değildir. Batı toplumunda geliştirilmek

10

Page 10: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

istenen feminist hareketin ise gelişimi, bugünkü durumu ve ne ge-tirdiği tartışmalıdır. Feminist hareket sorunu bir lüks sorun biçimindeele almaktan kurtulamamıştır. Kadın cinsinin kurtuluşu için ciddibir mücadele bir yana, suya sabuna dokunmayan çok yüzeysel birakım, burjuva çevrelerinin boş zamanlarını değerlendirdikleri birmeşgale olmaktan öteye gitmiş değildir. Bunu, feminist hareket Batıtoplumunda en gelişmiş çözüm olayı olduğundan belirtiyoruz.

Bugün, sosyalist ülkelerde karşımıza çıkan kadının özgürleşmedurumu, ekonomik faaliyete daha fazla katılmak, toplumda dahafazla söz sahibi olmak, fıziksel sağlık yönünden daha gelişmiş ol-maktan ibarettir. Yani devrimin genelde bütün topluma verdiklerininbu alanda da sınırlı bir katkısının sağlanması durumu vardır. Örneğinkadının siyasal alandaki payı halen de çok sınırlıdır. Adeta biraz dagenel eşitlik anlayışına ters düşmeme mantığı işler gibidir. Geneleşitliğin bir tamamlayıcısı olarak parti örgütlerine, devlet örgütlerineve diğer toplumsal faaliyetlere resmi kararlarla belirli oranlarda ka-tılım sağlanmaktadır. Ama yine de bu katılım çok azdır. Kısaca sos-yalist ülkelerde, sanıyoruz ki sorun, bizzat bir mücadele esprisiiçinde ele alınıp, neyin hedeflenmesi, bu konuda özgül örgütlenmeve mücadelenin ne olması gerektiği sorularına cevap bulmak yerine,devrimin genel gelişimi içinde kalmış ve elde edilen haklar kendiözgüllüğü içindeki bir mücadele sürecinde kazanılan haklar değil,genelde devrimin bahsettiği haklar olmuştur. Şüphesiz ki bu da kötübir şey değildir. Kazanımlar ilerleme yönündedir. Ama yine de ka-dının siyasal otoritenin belirlenmesinde önemli uluslararası sorunlarınçözümlenmesinde ve hatta toplumun bünyesindeki derin eşitsizlik-lerin çözümlenmesindeki katkısı çok sınırlıdır. Dolayısıyla kadınınbelirlenen statüsü büyük oranda erkeğin oluşturduğu statüyü aşmışdeğildir. Kadın için belirlenen statü feodal toplumda belirgin bir bi-çimde erkek egemenliğinin damgasını taşırken, kapitalist toplumdada bu kesinlikle yine böyle olmuş, sosyalist toplumda kadının sınırlıbir katılımı gerçekleşmiş, ama erkek egemenliğinin eşitliğe doğrudönüştürüldüğü statünün olumlu yönde belirlenmesinde yine erkekdamgasını vurmuştur. Bu olumlu yöndeki gelişmeler yüzyıllardanberi biriken erkek egemenlik anlayışının şiddetli etkisi altındadır.

Erkeğin devrim mücadelesinde bu konudaki olumluluğu ne kadar

11

Page 11: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

eşitlik doğrultusunda gelişebilir? Mutlak adaleti ne ölçüde sağlar?Soruna, ‘erkek egemenliğini yüzyıllardan beri süregelen etkilerifazla aşılmaz bir engel değildir, ona güvenmek ve onaylamak gerekir,sorunu apayrı bir biçimde koymanın fazla bir anlamı yoktur’ biçi-minde yaklaşmak, en azından kaygıyla ve hatta şüphe ile karşılan-ması gereken bir yaklaşımı ifade etmelidir. Her devrimci sürecindoruklarında insanlar en ilerici düşünceleri ve davranışları yasalaratemel teşkil ettirir, genel eşitlik sınırlarına çok çok yaklaşırlar, amaher alanda olduğu gibi özellikle de bu alanda kalıntılar şiddetle et-kisini sürdürmekten geri kalmaz.

O halde soruna daha özgün bir devrimsel boyut içinde bakmak, enazından soru işaretlerinin yaygın olduğunu kabul etmek, çözümle-nemeyenin sıkı bir araştırmasını yapmak, mevcut sığ kapalılığıkeskin bir devrimci eleştiriyle açığa çıkartmak, yerleşmiş ve ne ol-duğu belirsiz davranış kalıplarını kırmak ve burada alternatif özgündavranışı tartışma, örgüt ve eylemle ortaya koymak önemlidir. Bu,yüzyıllardan beri yapıldığı gibi erkeklerin egemenlik statüleri içindeonların insaf ve anlayışlarına bağlılık temelinde değil, ama buna so-yut bir savaş açarak da değil, eğer dönüşüm isteniyorsa bununnesnesi durumundaki öğenin kendisini sıkı bir gözden geçirmesi ilesorunun kendi içindeki özgünlüklerinin derin bir analizi yapılarakolabilir. Ve bu gereklidir, istenilen, kazanılması gereken nedir, nasılkazanılabilir, buna uygun örgütlenme nasıl sağlanabilir; bu konudahala yüzeysel görüntülerden daha ileriye varılmış değildir. Şüphesizki bu alanda bizim de büyük sorunlarımız var. Bir halkı en kaba bi-çimde tehdit eden, sınır tanımayan bir sömürgeciliğin yaşandığı,muazzam bir toplumsallaşma sürecinde kültürel gelişme ve siyasal-laşmadan uzak bırakılmış bir halk gerçekliğinde, gelişmiş kapitalistülkelerde ve hatta sosyalist toplumlarda bile çözümlenemeyen birsorunu bugün öne almak veya kurtuluşun ayrılmaz bir parçasıdırdeyip uğraşmak, vaktin boşa harcanması değil midir diye düşünüle-bilir. Bu düşüncenin görünüşte belki haklı yanları da olabilir.

Ama eğer bizdeki vahşi sömürgeciliğin eşine az rastlanan bir öz-günlükte ve neden bu kadar güçlü olduğu doğru tahlil edilirse buradasık sık anımsatacağımız sorun bir “kadın sorunu” olarak çıkabilir;çünkü bizim sömürgeleşme sürecimiz, kadının yüzyıllardan beri ka-

12

Page 12: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

dınlaştırılma sürecine çok yakından bağlıdır. Dikkat edilirse kadınıntoplumdaki boyun eğmeciliği çok güçlüdür. Ekonomi, kültür, ahlak,felsefe vb birçok alana damgasını vuran egemenlik nasıl ki kadınstatüsünü büyük bir hakimiyetle tesis etmişse, bizdeki sömürgeciliğinde öylesine tesis edilme durumu vardır. Kürdistan’da siyasetin özü,ekonomik, sosyal ve kültürel düzeyi ne kadar sıkı bir mengeneiçinde tutulduğu çok iyi bilinmektedir. Gelişmiş bir eşitsizlik vebaskının benzerliği bu yüzdendir.

Daha da ötesine gidilirse Kürdistan’da kişiliğin çözümlenmesi me-selesi kadın-erkek ilişkilerinin olumsuzlaşmasıyla da sık bir ilişkiiçindedir. Bu ilişkilerin içinde bulunduğu düzey, muazzam gergin-liklerin, örgütlenmeme, mücadele etmeme, sorunların saptırılması,her türlü tutuculuk ve geriye çekme hareketinin kaynağı durumun-dadır. Bu ilişkilerden kaynaklanan kişilik durumundan şiddetle et-kilenmektedir. Dolayısıyla sorunu hiçbir biçimde görmemezliktengelemeyiz. Ama sorunu alışılagelmiş biçimlerle ele almak da doyu-rucu olmuyor. Elbetteki filozofça bir yaklaşımdan bahsetmiyoruz.Yine günlük ekonomik, sosyal, siyasal ilişkilere katılımda hemenbir eşitliğin sağlanması gerektiğini de söylemiyoruz. Bu konuda ha-yalperest olmamak gerektiğini bilerek hareket ediyoruz.

Fakat mademki önemli bir devrim sürecine giriliyor ve bu konudagerçekten sorunların köklü çözümüyle karşı karşıya bulunuluyor, ohalde en azından soruna teorik bir yaklaşımın geliştirilmesi ve eğerkişiler kendilerine güveniyorsa bunun günlük pratik ilişkilere de yan-sıtılması kesinlikle gerekli olan bir yaklaşımdır. Eğer tutucu, bireycibiçimler esas alınıp, devrimcilik bu biçimde sürdürülmeye cüret edi-lirse, bu yaklaşımın sahipleri kendilerini önemli oranda yaralamış,kendi gerilemeleri ve kişilik sorunlarının kaynağını bizzat kendi el-leriyle hazırlamış olurlar. Bu ise ilerisi için önemli tırmanışın önündekien ciddi engellerden birisi olur. Dolayısıyla bu konuda önerimiz,ulusal toplumsal sorunun köklü çözümlerinde bu konuda silahsız ol-mamak, en azından teorik bir donanım ve sınırlı bir pratiği esas al-maktır. Tersi durumda ilişkilerdeki mevcut tıkanıklık, çözümsüzlük,yozlaşma ve bunun en kötü biçimde örgütlenme, ideoloji ve siyaseteyansıtılması farkında olmadan çok şey kaybettirir. Bugün mücadele-mize karşı uygulanan özel harp yöntemlerinden de görmekteyiz ki,

13

Page 13: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

polisiye faaliyetlerde düşman en çok bu meseleye el atmakta, bu ka-nalda devrimci gelişmemize uzanarak zehrini akıtmaya çalışmaktadır.Bu alandaki bir zayıflık ve yetmezliği bir karşı devrim olayı olarakbize dayatmaktadır. Denilebilir ki, bugün önümüzdeki en büyük han-dikaplardan birisi, ailelere, kadına ve onun diğer kutbu olarak erkek-liğe –erkeğe değil– dayanarak bir provokasyonla birlikte dağıtma,saptırma ve tasfiye etme çabasındadır. Bu açığa çıkmıştır. Geneldede böyle olmasına rağmen bu sorun bizde biraz daha ilginç biçimlerebürünüyor ve daha çok düşmanın bel bağladığı bir olay durumunageliyor. Bu konuda sorunu, geleneksel biçimde ele almaktan öteyedaha özgün temelleriyle ele almaya ihtiyacımız var. Şüphesiz ki bukonuda en dokunulmaz doğru yolları göstereceğimiz iddiasında de-ğiliz. Yapmak istediğimiz sorunun varlığına işaret etmek, bu konudadüşünmek ve pratikte belli adımlar atmak isteyenlere bir yaklaşımsunmak, ilerlemek istiyorsa nasıl ilerlenebileceğini göstermek ve enazından ilerleten bir tartışma platformunu sunabilmektir.

a- Sorunun genel konulusu:Mevcut klasik yaklaşımlar aşılmaksızın kadın hakları ve özgürlüğü

üzerine tartışmalar bir fantazi olmaktan öteye gitmeyecektirİnsan toplumuna özgü sorunlar ortaya çıktığında çözüm yolları

başlangıçta geri bir düşüncenin ve bununla birlikte geri bir toplumsalyaklaşımın ağır etkisini taşır. Yani insanlar, başlangıçta her şeyi çokakıllıca yapamazlar. Çünkü akılları o ölçüde gelişmemiştir. Bu dö-nemde henüz doğayla mücadelelerinde ve birbirleriyle ilişkilerindeçok zayıftırlar. Hayvanlık aleminden yeni çıkan insan türü gelişme-sinin ilk aşamasındadır. Dolayısıyla bu dönemde insanlığın, din ki-taplarında yazıldığı gibi mükemmel ilkeler ve dokunulmaz çözümyolları ile donanmış olduğunu söylemek bilimselliği reddetmektir.

Ama bilinir ki insanlar en zayıf oldukları anda büyük dogmalarla,kutsal ilahi ilkelere sarılmışlardır. Bizde bugün vazgeçilmez birertabu gibi gelen birçok şeyin temeli gerçekten çok bilinçsizce atıl-mıştır. İnsanlık tasarı güçlerini geliştirme yeteneğine kavuştuklarındailk keşfettikleri şey, doğa güçleri karşısında ne kadar donanımsızolduklarını derinden denemek olmuştur. O zaman ne gelişmiş birteknik, ne imdatlarına gelecek felsefe ve hatta ne de gelişmiş dinsel

14

Page 14: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

öğretiler vardır. Güneşin muhteşemliğini, akarsuların tehlikelerini,deprem ve gök gürlemelerinin yarattığı günlük etkiyi, doğanın ken-dilerine sunduğu yaşam imkanlarını gördüklerinde buradan tanrılaraulaşırlar. Gök tanrıları, bereket tanrıları ve tanrıçaları buradan do-ğarlar. Bunlar genellikle ateşten yaratılır. Görülmektedir ki, insanlaryaşamlarını en çok etkileyen olguları tanrılaştırmışlardır. Bu nedenlede ilk dinler doğa dinleridir. İnsanlar, bu kuvvetlerin çok veya azolmasından ürküyor, kendilerine imkan sunmasından veya yokluklarıhalinde yaşamı tehlikeye düşürmelerinden ötürü bunlara kutsallıkdereceleri atfediyorlar; saygı gösteriyor ve hemen en dokunulmazmabutlar olarak karşılarına dikiyorlar. Çünkü insan kendi zayıflığınıörtbas etmek için kendisini kandırmak zorundadır. Bugün de sık sıkkendimizi kandırmamak gereğinden bahsediyoruz. Ama öyle görü-lüyor ki insanın ilk gelişim evrelerinde en büyük sığınaklarındanbirisi kendisini kandırmasıdır. Bu evreye ilişkin olarak din ve sanatınçeşitli biçimlerinde tamamen gerçeğin tersyüz edilmiş biçimi görülür.İnsan, müthiş bir kudreti bir puta sığdırabilmişti. Kendisince herşeye kadir olan bu puta her gün tapınabilmekte, onun kendisini kur-taracağına inanabilmektedir. Zor durumlara düşüldüğünde insanı-mızın bugün bile nelere sarıldığı hatırlanırsa, gelişmenin ilk basa-maklarındaki insanın bu yollara sapacağını tahlil etmek zor değildir.Bilimsel araştırmalarla kanıtlanmaya çalışılan bu olguyu mevcutyaşamımız doğrulamaktadır.

Başlangıçta zayıf, bilinçsiz ve büyük boşluk içinde olan insanınilişkilerine bu nedenle fazla güvenmemek gerekir. Kökleri bu kadargeçmişe dayanan atadan kalma geleneklerdir deyip çok büyük değerbiçmek gerektiği düşüncesinin gelişen, güçlenen insan pratiği açı-sından fazla ciddiye alınır bir yanı yoktur. İnsan türü böylesine ya-nılgılara sarılmak zorunda mıydı diye sorulabilir. Yine insanın manevikuvvetlere sığınmadan yaşayıp yaşayamayacağı düşünülebilir. Bi-limsel gelişmenin zirvesinin yaşandığı çağımızda nükleer dehşetdengesi göz önüne getirilir ve hatta Sovyetler Birliği’nin bile bunükleer dehşet politikasına karşı kiliseyi yardıma çağırması hatırla-nırsa, insanın manevi kuvvetlere sığınma olayını tam aştığı söyle-nemez. Yani sadece bilimsel gelişme de, insanın köklü sorunlarınıaşmasında yeterli olmamaktadır. Bilimsel gelişmenin gelecekte buna

15

Page 15: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

tam yeterli geleceğini bugünden söyleyebilecek durumda da değiliz.Bilime güveniyoruz ve biz tercihimizi bilimden yana yapmışız, amainsan türü mutlak her şeye hakim olur, kendini tanrılaştırabilir de-meye kendimizi yetkin bulmuyoruz. Demek ki, bilim, bir yandanzayıflığımızın giderilmesinde temel araç iken, diğer yandan ise za-yıflığımızı kanıtlayan bir araçtır.

İnsanlığın oluşumundaki büyük ilkeler, bugün istesek de istemesekde yakamızı bırakmamaktadır. ABD emperyalizminin nükleer si-lahları bir tanrı gibi insanlığın karşısına çıkarıp, özellikle de SovyetlerBirliği’ni tam bir şantajla etki altına alması ve onların da “barış”uğruna yapılan tartışmalarla birçok tavize zorlanmaları düşündürü-cüdür. Bunun doğru bir politika olup olmadığı Sovyetler’de de tar-tışılan bir husustur. Reagen’ın arkasında yüzyılların bütün tanrılarıve dogmaları var. Reagen sadece bir ABD emperyalizminin gücünütemsil etmiyor, geçmiş toplumların bütün hayali güçleri ve dogma-larını da arkasına almış olarak hareket ediyor ve kiliseden camiyekadar bütün mabetlere girip onlardan medet umuyor, onları yenidencanlandırmaya çalışıyor. Bu nedenle ki, sosyalizmin temsilci gücükendisini sıkışmış hissederek uzlaşmalar arıyor. Buradan ortayaçıkan şey şudur: Bilimsel sosyalizm mücadelesinde bu kuvvetlerihesaba katmadan, sadece bilimin gereklerine göre bir mücadele ilearzulanan sonuca ulaşamayacaktır. Veya diğer bir deyişle, bilimselsosyalizm, bunun daha detaylı ve özgün ele alınmasını gerektir-mektedir. Kısaca insanların başlangıçtaki zayıflığı ve bu zayıflığıgidermek için sığındığı dogmayı ciddiye almak, ama bu yapılırkenonların boyunduruğu altına girmemek, tersine anlamlı bir mücadeleile ilerlemeyi sağlamak şimdi insanın karşı karşıya bulunduğu enciddi problemdir. Biz de bu temelde yaklaşmaya çalışıyoruz.

Bütün bunları esas konuya giriş mahiyetinde belirttik. Aile kurumuortaya çıkarken, başlangıçta taraflar birbirlerine öyle dokunulmazkutsal ilkelerle yaklaşmamışlardır. Rastgele, kendiliğinden ve do-ğanın zorlaması altında adeta güdüleriyle böyle bir kurumun içinegirmişlerdir. Başlangıçta bir aile kurumundan bile bahsetmek müm-kün değildir. İnsanların üremesi, hayvanlardakine çok yakın benzerlikiçinde güdülerle yönetilir bir durumdadır. Bu kurumun bazı özellik-lerinin daha sonra ortaya çıktığını biliyoruz.

16

Page 16: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

İnsan türünün bu ilk gelişim evresinde kadın güçlüdür. Nedeni,üretim faaliyetlerinde kadının pozisyonunun güçlü olmasıdır. Özel-likle ot vb bitkisel ürünlerin toplanmasında, soyun üretimi ve ço-cukların beslenmesinde, ilk barınakların yapımında kadın etkindir.Burada şu söylenebilir; erkeğin becerisinin fazla gelişmediği, özel-likle fiziksel gücünden yararlanmanın fazla gerekmediği aşamadaçocukların, toplanan ürünlerin ve dolayısıyla yetkinin sahibi kadın,sürece damgasını basmaktadır. Bu önemli bir safhadır. Dinsel dog-malarda söylendiği gibi erkeğin sınırsız egemenliğinin daha başlan-gıçtan itibaren var olduğu ve gelişmenin erkeğin hakimiyetine bağlıolarak şekil bulduğu iddiası tabii ki hemen reddedilebilir. Gelişmişdinlerde kadının erkeğe bağımlılığı sınıflı topluma bağlı olarak çoknettir. Gelişmiş dinler kadın statüsünü erkeğin lehine şiddetle onay-larlar. Ama daha ilk dinlerdeki tanrıçaların durumundan anlaşılıyorki, kadın güçlü olduğu bir süreci yaşamıştır. İlk doğa dinlerinde ka-dına biçilen değer daha fazladır. Sınıflı toplum durağında insanlarınbir kesimi üzerinde çok dar bir kesimin egemenlik olayı gerçekleş-tiğinde, kadının bununla iç içe egemenlik altına alındığı görülmek-tedir. Bunda rol oynayan temel etmen ürünleri elde etmek için evinçevresi dışına açılma, avlanma ve bütün bunların da güç isteyenfaaliyetler olmasıdır. Ama erkek, kadın üzerinde egemenlik kurarkensadece fiziksel konumundan ileri gelen bazı yetkilerini kullanmamış,bir de bunun yanında esas olarak kadın emeği üzerinde elde edilenartık ürüne göz koymuş ve bu değerler üzerinde hakimiyet kurmuştur.Fiziksel gücü erkeğe bazı avantajlar sağlasa da, o bu avantajını baş-langıçta hiç kullanmamıştır. Bu fiziksel üstünlüğünü bir kuvvetedönüştürmesi kadının egemen olduğu bir toplumda yarattığı değerlerüzerinde bir sömürüyü gerçekleştirmek içindir. Demek ki erkek ege-menliği sömürüyle yakından bağlantılı bir olaydır. Erkek, fizikselgücün kendisine sunduğu imkanları baştan beri kullanmış olsaydı,o durumda ilk başta da egemen olmalı, mevcut toplumsal değerlerinüretimine damgasını vurabilmeliydi. Ama böyle yapmıyor; tam ter-sine kadının egemen olduğu ilkel komünal toplumsal düzeyde varılanbirikimler göz kamaştırıyor. Topluluğun ihtiyaçlarının fazlasınınüretildiği bu süreçte, nasıl ki topluluk içinde saygınlık kazanmışolanlarla, bazı açgözlüler, uyanıklar genelde bu artık ürüne göz ko-

17

Page 17: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yup, başkalarının emekleri üzerinde geçinmeyi ve buradan topluluküzerinde bir otorite olmayı başarmışlarsa, özgülünde de erkek, kadınemeği üzerinde fiziksel gücüne de dayanarak egemen olmuştur. An-laşılan erkek toplumsal gelişmenin başlangıcında gizli olan, giderekbelirli avantajlar sağlayan, ama esas olmayan fiziksel konumunuharekete geçiriyor, mahiyetine bazı adamları topluyor ve bir ege-menlik savaşımına girişiyor. Bir yandan köleler ortaya çıkarken bu-nunla iç içe kadınlar üzerinde de büyük bir hakimiyetin tesis edildi-ğine tanık olunuyor. O halde, köleliğin doğuşuyla kadın üzerindekihakimiyetin iç içe gelişimini kabul etmek gerekiyor.

Erkeğin kadın üzerinde kurduğu bu hakimiyet daha sonra çarpıcıbiçimlere bürünür. Erkeğin yaptığı, bu konuda tümüyle büyük birotorite gücü haline gelmektir. Elde ettiği siyasal gücü, dokunulmaztanrısal ilke düzeyine getirir. Tanrı kraliçeler artık çok azdır, olanlardoğa dinlerinin kalıntıları biçimindedir. Tanrı krallar otoritenin tar-tışılmaz temsilcisidir. İnsanlar önemli oranda köleleştirilir, kadınıneski otoritesi ve saygınlığı önemli oranda azaltılır. Kadın için, in-sanlığın gelişiminin henüz başlangıç aşamasında kendi kişiliğinibulamadan hakimiyet altına giriş olayı vardır. Nasıl ki geri halklarözgür gelişimi yaşamadan çok katı bir kölelik altına alındıklarındaçok yetersiz ve kişiliksiz bir duruma geliyorlarsa, bu daha da fazla-sıyla kadın için geçerlidir. Kişilik gelişiminin henüz başlangıcın-dayken büyük bir hakimiyetle yüz yüze gelen kadın kendisini yitir-miştir. Bu, özgürlüğünü yitiriş anlamındadır. Kadın elbette dahasonra da gelişmiş, her önemli tarihsel aşamada kişiliği, mücadelesi,rolü ve statüsüyle değişik biçimlere bürünmüş, ama büyük bir gerçekvardır ki, kadın burada yitirilmiştir.

Yitirilen kadın, bundan böyle nasıl tanımlanacaktır? Bu süreçtensonraki kadının tanımı dinlerde, sanatta, şiirlerde, türkülerde, siyasifaaliyetlerde görülür, ama hepsinde ortak bir özellik vardır: Kadınhiçbirisinde biçimlenmiş istikrarlı bir kişilik değildir. Daha çok işinsüs tarafını ihtiva etmekte veya biraz daha çeşitlendirilirse kadınkarşımıza entrika, kurnazlık vb toplumun düşkünleşmesinde ne ka-dar husus varsa onların gelişiminde çok sahte bir görünümle çık-maktadır. Olumlu şeylerin ortaya çıkmasında kadın artık çok zayıftır,katılımı sınırlıdır. Bunun nedenini erkeğin kurduğu egemenlikte ara-

Page 18: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

mak gerekir. Erkek egemenliğini kurup bunu bir sınıfsal statüye ka-vuşturduğunda, kadın üzerindeki sınır tanımayan egemenliği onunsömürü gücünü daha da artıran bir olgu olmuştur. Yani daha fazlasömürü ve daha fazla baskı için kadın muazzam bir nesnedir.

Kadın ve erkek doğa içinde bir bütünü oluştururlar, bunlar doğagüçleri karşısında ve toplumsal gelişim süreçlerinde her şeyi ortaklaşainşa etmek isteyen iki insandır, birbirleri üzerinde böylesine baskıve sömürü oluşturamazlar demek, sanırız en yavan görüş olacaktır.İlkel toplumdan yeni çıkmış genel olarak insan bireyi, özel olarakda erkeğin vahşi oluşu vicdan olayını arama gereğini ortadan kal-dırmaktadır. İç güdülerin önemli oranda iş gördüğü o aşamada be-lirleyici kanunun zor kanunu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Pa-zusu ve örgütlenmesi güçlü olanın ister sınıf ve isterse cinslerüzerindeki egemenliği sınırsızdır. Karşılıklı eşitlikçi ilişkilerin açılımıbiraz günümüzde söz konusudur, ancak bu ilkel aşamadaki baskı sı-nırsız olmak zorundadır. Köleler üzerindeki baskı ve sömürüye ba-kıldığında kadın üzerindekinin daha fazla olması gerekiyor. Yalnızhemen ilave etmek gerekir ki, sınıf farklılaşması içinde ele almaksızınkadın genel olarak ezilen bir cinstir demek de doğru olmayacaktır.Egemen sınıf ortaya çıktığında efendilerin kadınları ve çocuklarınındaha da ileri bir statüye kavuştukları bir gerçektir. Altta her türlühaktan uzak düşürülmüş kadınlara karşılık, üstte birçok şeyi ucuzcakarşılanan kadınlar vardır. Fakat böyle de olsa, egemenlik statüsününerkekte olmasından ötürü kadın ister saraylarda, isterse ahırlardaolsun esas olarak sürekli düşen bir cinsiyettir. Sorunu zaten sadecebir sınıfsal olay olarak almamamızın en önemli nedeni budur.

Bir cins üzerinde kurulan bir egemenliği bir sınıf üzerinde kurulanegemenlikle iç içe ele almak ne kadar doğruysa, aynı biçimde bunlarımekanik bir mantıkla karıştırmamak da doğrudur. Bir cinsin muaz-zam yitirilişi ile bir sınıfın sömürü altına alınışının iç içeliği kadarayrılıkları da koymak gerekir. Feodal topluma doğru gelindiğindebu ayrılıklar daha net görülür. Dinsel, siyasal, kültürel ve de her dü-zeyde kadının geldiği nokta burada daha ilginçtir. Bazı kaba görün-tüler yine olsa da kadının egemenlik altına alınışının sonuçları dahabelirgindir. İslamiyet tarihine bakıldığında bu oldukça net görülür.Kız çocuklarını diri diri gömecek kadar alçalan çöl kabilelerinin bu

19

Page 19: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

eylemine İslamiyet karşı çıkarak insanlığın gelişimi açısından ileribir adım atmıştır. Hz. Muhammed’in devrimi kız çocuklarının diridiri gömülmesini lanetlemek, çok sayıda kadınla evlenebilme hakkınısınırlamak –ama cariyelerin sayısı belli değildir– olmuştur. Bu belkibugün için çok yanlış görülen bir statüdür, ama o gün için önemlibir ilerlemeyi ifade eder. Tabii ki bu diğer devrimlerde de böyledir.Aslında baskı altına alınış o düzeye vardırılmıştır ki, bir kişinin –er-keğin– kendi başına bu kadar sonsuz bir otoritesi olabilmekte, hattaegemenliği altındakini –kadını değersiz– bir nesne olarak canlı canlıgömecek bir ahlakı taşıyabilmektedir.

Bu noktaya nasıl gelindi?Herhalde sınırsız bir sömürü ve baskının vücut bulmasından ötürü-

dür. Demek ki, kadının yitirilişi boş bir söz olmadığı gibi boyutludur.Daha sonra saraylarda kurulan haremler biliniyor. Daha düne kadarOsmanlı saraylarındaki haremlere binlerce kadının dolduru-luşu sözkonusudur. Ortaçağda kadın ‘yok’tur. O ancak kaçırılan, saraylaradoldurulan bir nesnedir. Saraylarda kadınların da çevirdikleri dolaplarhatırlatılarak bunun bir önemi yok mudur diye sorulabilir. Bununiçin en belirgin örnek, Bizans saraylarında imparatoriçelerin çevir-dikleri dolaplardır. Üstelik bunlar bu konudaki maharetleriyle ellerineönemli bir güç de geçirebilmişlerdir. Yine İslam haremleri de bunaörnektir. Osmanlı saraylanndaki sultanlar da iyi entrikalar çevirmiş-lerdir. Fakat bütün bunlar işin süsü olmaktan öteye gitme durumundadeğildir. O, bunları sadece erkeklerin ağır etkisi altındaki kurumlardadolaplar çevirmek için kullanmıştır; yoksa kendi kişiliği ve gücünügöstermek, bunu bir kurum olarak geliştirmek için değildir. Saraylardaedindiği bu becerisini kadın daha çok erkek çocukları için kullanmıştır.

Selçuklu ve Osmanlı saraylarındaki olaylar kadının daha küçükyaştaki çocuğunun sultan olması için birçok sahte evlilikler yaptığınıgöstermektedir. Bu evlilikler çoğunlukla çocuk büyüyünceye kadardır.Ve burada kadın bir analık rolünü oynamaktadır. Yani analık rolünüsiyasal alana yansıtmış olmaktadır. Ortaçağın belirgin bir özelliğininde olmadık entrikaların çevrildiği böyle evlilik olayları olduğunu be-lirtmek gerekiyor.

Ortaçağda evlilikler, erkeğin kesinlikle siyasal hakimiyetini pe-kiştirmek için kullanılmıştır. Erkek evlilik olayına sınıfsal baskı ve

20

Page 20: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

sömürüsünü güçlendirme aracı olarak bakmıştır. Ailelerin oluşu-munda bunu görmek gerekiyor. Aile, şiddetli baskı ve sömürününiç içeliğinde oluşmuştur. Anaerkil aileden ataerkil aileye geçilirkengözetilen husus, daha bol üretim ve erkeğin daha geniş yetkiye ulaş-masıdır. Yani aile kutsal, dini veya aşk ilkeleriyle kurulmamış, ke-sinlikle belirlenen sınırlar içerisinde biçimlenmiştir. Ne tanrı böylebuyurduğu ve ne de yüce aşk ilkesi bunu gerektirdiği için değil, ailebelirtildiği üzere, tamamen erkeğin çok kaba ve hoyrat bir biçimdesağladığı egemenliğin çıkarları çerçevesinde gelişmiştir.

Başlangıçta kadın çok sayıda erkekle birlikte yaşayabilirdi, şimdiise erkek çok sayıda kadınla yaşayan durumundadır. Açık ki bu top-lumsal gelişim süreçleriyle ilişkili bir olaydır. Görüleceği gibi, ailebaşlangıçtan itibaren dokunulmaması gereken kutsal ilkelerle vücutbulmuş bir ilişki değil, sınıfsal gelişmenin içinde bulunduğu durumagöre belirlenen bir durum olarak değerlendirilebilir. Bunun belirle-yicisi ise başlangıçta kadın iken, daha sonraları erkektir. Ortaçağdakien önemli ilginçlik, hanedan veya imparatorluk kavgalarında bu ku-rumdan alabildiğine yararlanılmasıdır. Hanedanlar birleştirilir, kral-lıklar büyütülürken ittifaklar kadın alış verişi üzerinde kurulur. Bir-birinden kız alıp verme temelinde kurulan ittifaklar sömürü vegüçlenmeyi sağladığından bunun gittikçe geliştirilmesi durumu var-dır. Bunun, Kürdistan’daki kabile ve aşiretlerin bugün bile en çokbaşvurdukları bir ilişki tarzı olduğu bilinmektedir.

Gerek kölelik, gerekse feodal çağlar içinde kadın için fazla bir et-kinlikten bahsetmek şurda kalsın, tam tersine yitirilişin, biçimsizliğinderinleşmesi, başlangıçta varolan bazı erdemlerin bile tüketilişi du-rumu vardır. Hakim sınıflar tarafından hareme alınan kadın her ikitoplum ilişkisi içinde de derin bir tutsaklık içinde tutularak kişili-ğinden daha da uzaklaştırılmış, en basit işlere terk edilmiş, sınıflıtoplumlarda nasıl ki ezilenler sürekli mülkiyetten uzaklaştırılmışsakadın da aynı biçimde mülkiyetten, siyasal otorite ve yetkinliktenuzaklaştırılmıştır. Elbetteki bu uzaklaştırılma her türlü toplumsalkurum faaliyetlerini kapsamaktadır. Saraya ve eve giderek dahafazla kapanan kadın fazla etkin olmasını sağlamayacak işlere bağ-lanır, kıymeti doğurduğu ve büyüttüğü çocuklarla ölçülür. Ev içindedaha iyi süs olduğu, daha iyi yemek vd işlerle uğraştığı oranda bir

21

Page 21: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

varlığından bahsedilebilir. Kocaman bir siyasal dünya, mülkiyetdünyası, değerler üzerindeki hakimiyet tamamen erkeğin damgasındaşekillenir. Kadın ise, erkeğin bilinçli müdahalesiyle kendiliğindengelişmelerin iç içeliği içinde bütün bunlardan daha da uzaklaştırılır.Toplumun alt sınırlarına doğru itildikçe itilir. Bilimden, siyasetten,üretim ve hatta dinsel faaliyetlerden, sınırları belli olmayan bir sü-rülme ile alabildiğine uzaklaştırılır. Kadının yitirilişi ya da toplumsalgelişmede zayıflatılışı, haklardan uzaklaştınlışı böyle vücut bulmuş-tur. Tabii ki bunun bir yasası yoktur. Yasası erkeğin ya da sömürükanunlarının insafıdır. Aynı biçimde daha sonraki sınıflı toplumunyasalarında da sınır yoktur. Sınır, azami sömürü, azami otorite,bunun için gerektiğinde insanların bir neden ileri sürülmeden ya-şamlarına kastedilmesi, en ağır işlere alıştırılmasıdır. İnsanlar eş,akraba demeden bu genel amaca bağlılık temelinde bir statü içinealınır. Bunun tarihi gerçekten de çok iyi incelenmelidir.

Bugün Kürdistan’da kadının söz gücünü kullanması, siyasal otoritegibi yüce bir otoritenin belirlenmesinde çabasının bilinçli bir biçimdegelişmesi bir yana, bunlara cesaret etmesi bile mümkün değildir.Aynı ağırlıkta olmasa bile, gerçekte bu sömürü ilişkilerinin yaşadığıbütün alanlarda da geçerlidir. Günümüzde her ne kadar kadınlar si-yasal faaliyette yer alıyor, hatta başbakan oluyorlarsa da, gerçektetamamen biçilmiş bir elbiseyi giymekten öteye gitmemektedirler.Örneğin İngiliz başbakanı Margaret Thatcher “Demir Leydi” yafta-sıyla en soysuz erkeklerden daha erkekçe bir politikayı uygulamaktanöteye ne yapmaktadır? O, yüzyıllardan beri oturmuş ve bugün em-peryalizmin tehlikeli bir biçimde kullanmak istediği bir devlet aracınıüstelik kadının özelliklerine aykırı bir biçimde kullanmaktan başkabir şey yapmamaktadır. İngiltere Kraliçeliği her ne kadar kadınınhamisi gibi görünse de, kadının şekilsizleşmesinde oynadığı rol çokaçıktır. Olduğundan fazla kadınsı kokan İngiliz inceliği, bugünkadına fazla bir şey bahşetmiyor. İngiliz yaklaşımı altındaki bilin-çlenme zirveye işte bir Thatcher’la varmıştır. Buradan ulaşılan sarayentrikacılığının en gelişmiş biçimi ve ortaya çıkarılan kadın da enyapay burjuva kadın olmaktan öte bir şey değildir. Amman sarayındada İngiliz asıllı bir kraliçe var. Kral Hüseyin’e İngiliz centilmenliğibiraz da olsa öğretilmiş olsa gerek. Kral-kraliçe kültürünün Arap

22

Page 22: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

saraylarına kadar böyle yansıtılması, İngiliz kadınının ne kadar iler-lediğini (!) gösteriyor. Burada kadının olumsuzluğunun örtbas edil-mesinde nasıl sahte bir gömlek vazifesi gördüğü çok açıktır.

O halde, burjuva devrimlerinin şafağına gelindiğinde kadın kötübir entrikacı olmaktan öteye varmış değildir. Altta tamamen alınıp-satılan bir mülk durumuna getirilmiş, üstte ise tam bir kraliçe! Otoritediye örnek gösterilen kadınlar, komedilere konu olacak işte bu saraykadınlarıdır. Bu konuda Avrupa’nın örnek verilmesine de gerek yok-tur. Osmanlı saraylarındaki entrikalar en yakın ve canlı örneklerdir.Çağımıza girerken bunun gerçeği bilmekte yarar var. Görüşler de-rinleştirilirken bu tarihi gelişmeyle birlikte ele alınması gerekiyor.

Burjuva devrimleri bu alanda ne getirmiştir? Her toplumsal devrimgenelde insan soyunu bir adım ileriye götürdüğü için, kapitalizmfeodalizme göre, burjuva aile ise feodal aileye göre üstündür. Dola-yısıyla burjuva kadın feodal toplumdaki kadına göre üstün olacaktır.Bu genel ilkeye bağlı olarak kapitalizmin şafak vaktinde işlenen birtema da kadındır. Burjuvazi istediği kadını teoride ve pratikte bi-çimlendirmeye çalışır. Kadın resimlere, diğer sanat eserlerine, günlükyaşama konu olur. Feodalizmin o kokuşmuş ilişki tarzından bıkmışolan burjuva erkeğin elinde, bakışından oturuşuna, giyimine, saçla-rına, konuşma tarzına kadar yeni bir kadın tipi biçimlendirilir. Elbettebunda rol oynayan sadece bir bıkkınlık değildir; feodal aile ve ha-nedan ilişkileri burjuva gelişim önünde bir engel oluşturmaktadır.Burjuvazi, yeni toplumun gelişimi önünde engel oluşturan feodalilişkilere karşı savaş açmak zorundadır. Bu savaş başlangıçta edebiyatve sanat alanında gerçekten de çok güçlü verilir. Genelde insan hak-ları bireyler arası eşitlik teorileri geliştirilirken, bunun bir maddeside kadın haklan ve eşitliğine dönüşüverir. Burjuvazinin kadın eşitliğidediği olay, feodal aile karşısında burjuva ailenin eşitliğidir. İstediğigenel bir kadın eşitliği değil, yaşamasına fazla fırsat verilmeyenburjuva aileye özgürlüktür. Bu noktada yapılan çarpıtmalan gözdenkaçırmamak gerekiyor.

Edebiyat ve sanatta güçlü açılımların yaşandığı burjuva toplumun-şafağında romanların en belirgin bir konusu kadındır. Bu romanlardaçizilen tip, iradesine biraz da olsa hakim olan ve sanki istediğini ger-çekleştirme durumunda olan bir tiptir. Görünüme göre kadın, basit

23

Page 23: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

bir nesneden iradesi olan bir varlık haline gelmiş, isteğine göre ailekurabilir ve davranabilir durumdadır. Batı toplumu işte biraz da bunlarüzerinde kurulmuştur. Yalnız dikkat edilmelidir ki, kadının bu sürecekatılımı şairane bir katılım olmaktan öteye gitmemiştir. Kesinlikle er-keğin hakimiyetini taşıyan, onun damgası ile belirlenen bir statüaltında ve erkeğin de romantizmine uygun bir katılımdır. Burjuvadevrimlerinde örgütlü geniş bir kadın faaliyetine fazla rastla-nılamaz.Bu süreçte bazı kadın tipleri ortaya çıkmışsa da bunlar sembolik ol-maktan öteye gitmiş değillerdir. Burjuva devrimlerine kadının katılımı,erkeğin yeni toplumda kadın için çizdiği sınırlar dahilindedir.

Kadın hakları dünya çapında hala da en çok tartışılan konulardanbiridir. Bu konu Türkiye’de de çok yoğun tartışılmaktadır. Oysagerçekte ortada tek taraflı iradeye dayanan ilişkiler vardır. Burjuvatoplumda “kadın adına” mücadele bayrağını kaldıran erkekler ol-muştur. Nedeni, yaklaşmak istediği çekirdek ailenin önünde feodalilişki ve geleneklerin bir ayak bağı olmasıdır. Nitekim Türkiye’dede kemalizm bütün kadınlar adına bayrağı kaldırmış ve hepsine hakbahsetmiştir. Elbetteki kapitalizmde kadın biraz ilerlemiş ve saygınlıkkazanmıştır. Fakat toplumsal ve siyasal faaliyetlerde henüz yok de-necek kadar azdır. O kendi başına varolan değil, ancak erkeği ilebirlikte varolandır. Ancak erkeği ile birlikte varolan kadının ne kadarirade sahibi olabileceği elbetteki tartışmalıdır. En gelişmiş toplum-larda bile kadın hala bir kuruma veya erkek hakimiyetine dayanarak,yani ancak himaye altında yürüyorsa, bunun nedeni kendisi için ya-şama gücü olmayışıdır. Bu bizim toplumumuzda daha da ağır biçi-miyle yaşanır. Bizim toplumda kadının evinden dışarı çıkması bileizinledir, onun erkek hakimiyeti olmadan herhangi bir faaliyete ka-tılması, plan ve tasarılar geliştirmesi çok saçma gibi gelir.

Burjuva toplumunda bugün kadın, ciddi üretim ve siyaset ilişkileridışında bol bol reklam aracı olarak iş görmektedir. Modada, oyunilişkilerinde ve diğer fantazi ilişkilerinde alanın mutlak hakimi ka-dındır. Burjuvazi bayağı bir kadın dünyası yaratmış ve herkes debuna şartlandırılmıştır. Bu dünyanın ne kadar kadına ait olduğu isegerçekte belli bile değildir. Açıkça kadın ilginç bir biçimde kulla-nılmaktadır. Adeta kadına yeni bir statü verilmiştir. Amerikan Holy-wood kültüründe bu en uç noktaya vardırılmıştır. Amerika ve genelde

24

Page 24: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Batı’da kadın en soytarıca biçimlere büründürülmekte ve en tehlikelitarzda kullanılmaktadır.

Şüphesiz ki, feodal toplumdan burjuva topluma dönüşümün ken-diliğinden sağladığı bir ilerleme vardır. Fakat bu, erkek hegemon-yasının burjuva toplumda varacağı biçimlere bağlı bir gelişmedir.Feodal aileye karşı burjuva ailenin şartları çerçevesinde belirlenenbu gelişmelerde kadın nesne konumunu çok az düzeyde aşmıştır.Proletarya 19. yüzyıl sonlarında kendiliğinden bir sınıf yerine kendisiiçin bir sınıf haline gelebilmiş, ama kadın için bu gelişme de yaşan-mamıştır. Kapitalist emperyalist aşamaya gelindiğinde ise kadınınuğradığı değişim çok ilginçtir.

Ağır bir sömürgeciliğin altında çok şekilsizleştirilmiş, parçalanmış,feodal ve hatta daha ötesi toplumsal kalıntıların varlığını sürdürdüğübir toplumsal yapıda ağır baskı ve sömürünün altında çarpık bir ka-pitalistleşmeyi yaşadığımız için, belki bu meseleleri fazla önemligörmeyebilir veya anlamayabiliriz. Ama şunu çok iyi bilmek gere-kiyor ki, gelişmiş kapitalist toplumlarda kadının bugün oynadığı rolçok tehlikelidir. Emperyalist çevreler bu konu etrafında kültürde,politikada bir olay geliştiriyorlar.

Kadın, yüzyıllardan beri karanlığa, kapalılığa mahkum edilmiş, yal-nızca saraylara kapatılma ve bütün toplumsal etkinliklerden uzak-laştırma da değil, ama aynı zamanda ruhsal açıdan da karanlığa gö-mülmüş, yitirilmiş bir varlıktır. Kapitalizmin günümüzdekiideologları, sanatkar çevreleri ve politikacıları bunu çok iyi bilmek-tedirler. Bunlar, yüzyıllardan beri erkeğin hakimiyeti altında toplum-dan uzaklaştırılan kadını bu sefer tersyüz ederek alabildiğine öne çı-karıp tam bir yapaylık içinde, ama ondan da öteye emperyalizminsömürü çarkına hizmet edecek biçimde, özellikle de sınıfsal müca-deleyi gizlemek için kadından yararlanmaktadırlar. Burjuva özgür-lükler çağında kadına biçilen o birazcık değeri kırk kat fazlasıylaödettirerek, iradesini biraz belirlemek isteyen kadını sosyalizme karşıbüyük bir oyunun içine almak istemektedirler. Bugün Avrupa’dakadın müzikte, resimde, kültürde, politika oyunundan basbayağıoyunlara kadar her şeyde en ince bir tarzda kullanılmaktadır. Yüz-yıllardan beri gizlenen kadın, orada artık en açık saçık kadına dön-üştürülmüştür. Ve bu sadece fiziksel açılım da değildir. Önceleri ka-

25

Page 25: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

patılmış güdüleri ve ruhu alabildiğine açılarak meydanlara sürül-mektedir. Feminist hareket bütün bu durumları nasıl değerlendiriyorfazla bilemiyoruz, ama Batı Avrupa çevreleri de sanırız bunun far-kındadırlar. Bu yaklaşım çekirdek aileyi parçalamış, ailenin anlam-sızlığını ortaya koymuştur. Şüphe ve tereddütte boğulan bu aile ta-mamen dağılma ile yüzyüzedir.

Bu durumu değerlendirirken, onu emperyalizmin genel bunalımıiçindeki olağan bir olay olarak ele almak doğru bir yaklaşım olma-yacaktır. Çünkü bu alanda yaşanan bunalım çok daha fazladır. Ka-pitalist emperyalist sistemin ortaya çıkardığı ürün yalnız kendi top-lumlarını değil, bizim gibi ülkelerin bireylerini de çok kötü birbiçimde çarpmaktadır. Üstelik ortalığa salınan bu tipi ne benimsemekne de tepki duymak bir çözüm olmaktadır. Kadın adeta yüzyıllardanintikam alırcasına müthiş bir biçimde hem oynamakta hem de oy-natılmaktadır. Bu durumu ile kadın, gerçekten biraz da kendi inti-kamını alır gibidir. Kadının piyasadaki durumunu erkeklerin nekadar paylaştığı ise belli değildir.

Günümüz dünyasında büyük bir kadın sektörü ortaya çıkmıştır.Eskiden mal mülk konusu olan kadın bugün büyük bir reklam aracı,bir süs bitkisi durumundadır. Kendisine ait bir iradesi yoktur. Top-lumun temel meselelerine damgasını vurması, söz sahibi olması hu-susu söz konusu değildir. Örneğin kadının barış ya da savaş konula-rında oyunun ne kadar bir değeri vardır? Uluslararası ya da ulusalplanda kadın hangi önemli sorunun çözümünde varlık gösterebilir?Denilebilir ki, kadın da ailesiyle birlikte katılım sağlar. Peki amakadın, çekirdek aileye indiğimizde bile ne kadar belirleyicidir? Baş-tan beri böyle gelmiş, bugün de böyle olmasının yadırganmamasıgerekir denilebilir mi? Hayır, bu çok yanlış bir yaklaşım olur.

Kadın cinsi üzerindeki baskı ve sömürü olayını dünyamızın diğergelişmelerinden ayrı düşünemeyiz. Kapitalist emperyalist sistemiçinde kadının durumu ve hakim yaklaşım, acaba birçok savaşınkaynağı olabilir mi veya en azından baskı ve sömürünün dizginsizgelişimine bir sebep değil midir? Bilinir ki, baskı ve sömürü savaşlarıtahrik eder. Dolayısıyla bu durum savaşların gelişiminde çok belir-leyici bir rol oynayabilir. O halde burada toplumu tehdit eden birdurum vardır. Bugün varlığından bahsedilen sorunların temel bir

26

Page 26: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kaynağı budur. Yani yüzyıllardan beri alışılan geleneklerle doku-nulmaz gibi gelen bu statü, bugün toplumun her bakımdan esenliğekavuşturulmasında ciddi bir engel olabilir. Eskiden feodal kalıntıların,her türlü gericiliğin, baskı ve sömürünün, dolayısıyla savaşlarınkaynağı olduğu söylenirdi; şimdi ne malumdur ki kadınların bugünküstatüsü temel bunalımların, ahlaki, siyasi, kültürel alanlardaki baştançıkmışlığın bir kaynağı olmasın. Biraz daha ileri gidilmek istenirse,bizce kadınların içinde bulunduğu durum, birçok olumsuzluğuntemel kaynaklarından birisidir. Elbetteki, bir yanı alabildiğine zayıfolarak kurulan bir uygarlık sakat olacaktır. Böyle bir uygarlığın sa-vunulması mümkün değildir.

Sorun bu yanıyla fazla konulmamaktadır. Her erkek, halinden mem-nun olan taraf durumundadır. Otorite onun olduğuna, aileyi biraz ken-dine göre şekillendirdiğine göre, bunun temellerine dokunup kendikendisinin altını oyması beklenemez. O, kendi güç kaynaklarıyla oy-namaya elbette yaklaşmayacaktır. Üstelik kadın da yüzyıllardan beribunu kanıksamış ve yasalar mevcut durumu güvence altına almıştır.Siyaset bu yönlü yürütülmektedir. O halde, erkeğin başına yeni me-seleler çıkarmasına hiç gerek yoktur! Kadın da bu statüyü doğal gör-düğüne göre, ona düşen bunun üzerinde yürümektir.

Oysa ki diğer tarafla son derece önemli bir olay var: Sömürgeci-emperyalist yağma I. ve II. Dünya Savaşlarına yol açmıştı. Şimdide ortada bir kadın yağmalanması var. Belki bu yeni bir dünya sa-vaşına yol açmayabilir, ama günümüzde birçok cephede yürütülensavaşların kaynağı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu, ailedeki buh-ranlardır, sokaktaki rezalettir, ahlaksızlığın derinleşmesidir, sömü-rünün katmerleşmesidir, her türlü günlük kişisel kavgalardır... Bütünbu durumların insanı dünya savaşlarından daha az etkilediği söyle-nemez. Gerginliklerin, sertliğin veya uysallığın, ama her biçimdede yaşanan bunalımın kaynağı biraz da burada aranmalıdır.

Biz sorunu mevcut çerçeveler içerisinde ele almayacağız. Çünkübunda bir çözüm görmüyoruz. Örneğin Türkiye’de de kadın haklarıile ilgilenilmekte, burjuva toplumlarındaki biçime ulaşılmaya çalı-şılmaktadır. Biz de aynı yöntemi izleyebilir, çözümü orada arayabilirmiyiz? Bizce bu en tercih edilmeyecek yoldur. Çünkü onlar enbüyük bunalımı bizzat bu durumları içinde yaşamaktadırlar. Aynı

27

Page 27: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

biçimde tüm Batı Avrupa da bu alanda derin bir bunalımın içindebulunmaktadır. Aile kurumu adeta başlarına bela olmuş gibidir. Bü-yük ekonomik imkanlara sahip oldukları ve kadın da bayağı ilerlemişolduğu halde kendilerini çözümsüzlükten kurtaramamaktadırlar. İn-tiharların en yaygın olduğu yerler, İsveç başta olmak üzere bu ülke-lerdir. Aynı nedenlerden dolayı sosyalist toplumlarda da büyük birgerginlik yaşanmaktadır. Demek ki problem varlığını sürdürüyor.

Sosyalist toplum soruna ne ölçüde çözüm getirmiştir?Biliniyor ki, sosyalist toplum ve sosyalist devrimler burjuva dev-

rimlerinin bir devam ettiricisi olarak ortaya çıkmıştır. Proletarya dev-rimleri, sömürülen sınıfların adına ve onların güçlü katılımlarıylagerçekleşen devrimler olduğuna göre, en çok ezilen bir kesim olankadınları da en ileri seviyede kapsamına almak durumundadır. Çünkübu devrimden en çok yararlanan kesim kadınlardır. İster kendiliğindenisterse bilinçli olsun bu böyledir. Burjuva toplumundan umduğunubulamamış kadın gerçeği, derin baskıdan çıkma isteğini karşılamasıaçısından bu faaliyete etkin olarak katılır. Sovyet Bolşevik Devrimi’nekadının katılımı çok belirgindir. Günümüzün birçok devrim hareke-tinde de, kadının daha bilinçli ve örgütlü katılımı görülmektedir.Fakat hemen belirtelim ki, bu katılım yine genel bir stratejinin parçasıolarak gelişmektedir. Yani, kadının özgün sorunları incelenerek veözgün bir programa kavuşturularak sağlanan bir katılım değildir. El-bette bu katılım genelin çıkarınadır, ancak yeterli değildir.

Sosyalizmin ustalarından Marx, toplumun özgürlük derecesininbelirlenmesini genelde kadının özgürlük derecesine bağlamıştır. Le-nin de kadının katılmadığı bir devrimci faaliyetin başarıya gideme-yeceğinden bahsetmiştir. Kadının yitirilişi tahlili ise Engels’e aittir.Ancak ilke düzeyindeki bu belirlemelere rağmen, kadının eşitliğive özgürlüğü sorununun bir programa ulaştırılıp, kendi özgünlüğüiçinde bir örgütlülük ve mücadeleye kavuşturulmasının tam yapıldığısöylenememektedir. Kadın hareketinde görülen daha çok kendili-ğindenciliktir. Bazı kadın hareketleri organize ediliyor, bazı kadınönderler de çıkıyor, ama bütün bunlar sorunun çok köklü çözümünühedefleyen stratejik bir yaklaşımın parçaları olarak değil, genel birstratejinin yedekleri olarak geliştiriliyor. Dolayısıyla sosyalist top-lumda günümüz kadını her ne kadar ileri bir mesafe katetmişse de

28

Page 28: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

her kendiliğinden hareketle kazanılanlarda olduğu gibi burada dabunalımın kökünün kazılması tamamıyla gerçekleşememiştir. Şüp-hesiz, Sovyetler Birliği başta olmak üzere sosyalist toplumlarda ka-dın, fiziksel yönden yüzyıllardan beri içine düştüğü dumurluğu aş-maya yüz tutarak, daha gelişmiş bir fiziğe doğru tırmanmaktadır.Üretime, siyasete, sosyal ve kültürel faaliyetlere katılmaktadır. Sos-yalist toplum ona iş bulmada sonuna kadar özgür olduğu bir çerçeveoluşturmuştur. Ama bir cins olarak kadın o kadar geri ve toplumunerkek tarafından damgalanması o kadar güçlüdür ki, sağlanan hak-ların kullanımı bile çok az olmakta ve katılımın tam devrimselsonuca götürüldüğü söylenememektedir.

İddia edilir ki, devrim toplumsal dönüşümü sağlattıdığı oranda ka-dının da dönüşümü sağlanacaktır. Bu hep böyle yazılmış, böyle de-ğerlendirilmiştir. Oysa bu bir kendiliğindenlik damgası taşıdığı içinistenilen sonucu vermemektedir. Örneğin, Sovyetler’de ve diğersosyalist ülkelerde kaç devlet başkanı, kaç başbakan, kaç bakanınkadın olduğu sorusuna alınan yanıt ne olacaktır? İç ve dış politikanınönemli kilit noktalarındaki kadınların oranı sanırız yüzde beşi geç-meyecektir. Bu bariz bir eşitsizliğin yan etkisinin yaşandığını gösterir.Sosyalizmde görev üstlenmenin gönüllü olduğu, yetenekli olanlarınister kadın isterse erkek olsun bu görevleri üstlenebilecekleri veeğer bu görevlerde erkekler daha fazla ise daha yetkin olduklarındanötürü olduğu söylenebilir. Bu doğrudur da. Ancak burada yetenek-lerinden ötürü kilit nokaları elde tutan erkeğin, yüzyıllardan beri er-kek hakimiyetinin yetenekli kıldığı erkek olduğu unutulmamalıdır.O halde, “sosyalizmde çok çalışan çok kazanır, çok düşünen çok işyapar” deyip işin içinden çıkmak mümkün değildir. Bu yaygın bireşitsizliğin kalıntılarının bir sonucudur. Kendiliğinden de olsa kadınaverilen rol yine daha çok bazı alanlarda yoğunlaşmıştır. Edebiyat vesanat faaliyetlerinde biraz daha ilerletilmiştir, ama ciddi siyaset veplanlama işlerinde henüz zayıf olduğu da bir gerçektir. Ve bu kendiniaile olayında açığa vurmaktadır. O halde sorunun mevcut sosyalisttoplumda kökünden halledildiğini söylemek veya çözümü sosyalisttoplumun genel gelişim sürecine bağlamak, mevcut toplumlarda varolan kötülüğün kaynaklarından birisine göz yummak olacak, dola-yısıyla da toplumsal sorunların genel çözümünde tıkanıklıklarla

29

Page 29: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

karşı karşıya gelinecektir.Bugün kadın hakları sosyalist ülkeler başta olmak üzere dünyanın

birçok ülkesinde tartışılacak. Fakat bunlar alışılagelmiş klasik tar-tışma biçimlerini ne ölçüde aşıp, işin özüne ne kadar yaklaşacak?Kadın hakları bugüne kadar fantazi bir tartışma olmaktan öteye ge-çememiştir. Toptan inkarcı olmamakla birlikte, yaklaşımlardaki ge-lenekselliği görmemek mümkün değildir. Yılın 365 gününden ayrıbir gün olarak bu ad altında bir günün belirlenmesi bile bunun birfantazinin ürünü olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun yerine kadınhakları veya gelişimi uğruna sürekli bir mücadelenin esas alınmasınıngerekliliğine inanıyoruz. Birleşmiş Milletler’in son zamanlarda ilanettiği birçok gün var. Yine bazı yıllara isimler verildi. Ama barış yılıdiye ilan edilen yıl, en çok savaşların geliştiği; gençlik yılı diye ilanedilen yıl ise, yine gençliğin problemlerinin örtbas edildiği yıllarolmaktan öteye geçmedi. Veya en azından bu yılların diğer yıllardanhiçbir farkı olmadı. Fakat mademki böyle bir gün belirlenmiştir,güncelliğini dikkate almak da gerekmektedir.

Emperyalizme karşı geliştirilen devrimler, günümüzde birçokalanda birden yürütülen savaşlarla geliştiriliyor. Siyasetin yoğun-laşmış ifadesi olan askeri savaşlar, barış politikalan, kültürel savaşlargibi aile ortamında yürütülen savaşlar da bu genel savaşımın önemlibir parçasını oluşturuyor. Savaşı sadece orduların karşılıklı vuruşmasıolarak anlamayacaksak insan toplumundaki savaşın en büyüklerindenbirisinin zihinsel savaşım olduğu, yine aile bünyesindeki savaşımında gözardı edilmemesi gerektiği çok açıktır. Kadının her türlü top-lumsal kurumun, siyasetin dışına atılması, en önemli sorunlarda sözhakkının yok denecek kadar az olması ilahi iradenin gösterisi sonucudeğilse, müthiş bir toplumsal savaşımın sonucu olduğu açıktır. Ohalde hiç örtbas etmeden, sağa sola yalpalanmadan itiraf edilmelidirki burada da bir savaşım vardır. Fakat bu savaşımda güçlü olanerkek tarafı olduğu için, savaşımın ölçülerini, kurallarını ve verilişbiçimini de kendisi belirlemiştir. Dikkat edilirse geçerli kadın anla-yışında oynayan taraf hep erkek, oynatılan ise kadındır. Savaşın birtarafındaki kadın, kontrol altında tutulması gereken beceriksiz, ira-deden yoksun bir cins olarak tutulurken, diğer tarafında yer alan er-kek, yüzyılların hakimiyetine ve bunu güvenceleyen geleneklere,

30

Page 30: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kanun ve yasalara dayanmakta, dolayısıyla bu alanda insanlık tari-hinin tanık olduğu en eşitsiz savaş sürüp gitmektedir. Burada hemenmüthiş bir devrim gerçekleşmelidir denilmemekle birlikte, olayınyüzeysel ele alınışının benimsenemeyeceği de belirtilmek zorundadır.Açık ki erkek mevcut özelliklerini doğuşunda edinmemiştir. Kadında aynı biçimde özelliklerini doğarken getirmemiştir. Bu duruma,sınıfların bıraktığı bir geleneğin ürünü olarak bakmak gerekiyor.Kuşaklann birbirine miras bıraktığı özellikler, kadına da erkeğe detoplum tarafından aşılanmakta, büyük otoriteler, dinler ve kültürlerbu biçimlenmeyi dayatmaktadır. O halde bu konuda tarihsel gelişimidaha iyi gören bir yaklaşımla, emperyalist sistem içinde tam bir çö-küşte ve ailede tam bir dağılmada ifadesini bulan kadın-erkek iliş-kisini doğru ele almak gerekir.

Yukarıda, erkeğin aşırı erkekleşmesinin, kadının da aşırı kadınlaş-masının savaş ve barış olaylarında, güncel ilişkilerin gelişimindekiyeri nedir diye sorulmuştu. Bunu kendi insan gerçeğimiz açısındanbile ele aldığımızda, görülen o ki, bireyler birbirleriyle sağlıklı iliş-kiler içinde değildirler. Çoğu kişi özellikle bu alanda büyük bir bu-nalımı yaşamaktadır. Kişiliklerdeki biçimsizleşme alabildiğine faz-ladır. Erkeklerin sınırsız bir egemenliğe doğru tırmanışı ile kadınlannçok sınırsız bir düşüş içinde oluşumundan çok çarpık ilişkiler doğ-muştur. Yaşanan bunalım bundan ötürüdür. Bazı ilişkiler arzulanıyor,ama gerçekleştirilemiyor. Çünkü kişiler yüzlerce yıllık ilişkilerlebağlıdırlar. Burada karşılarına binlerce yılın ahlak anlayışı, gele-nekler, asırlann biçimlendirdiği erkeklik ve kadınlık çıkmaktadır.Ve burada tanınmaz hale gelen kişi ürkmekte, bunalmakta, hırçın-laşmakta ve hatta katil olmaktadır. Bu durum özellikle bizim ülke-mizde çok nettir. Örneğin Avrupa’da çok doğal görülen bir ilişkibizde kesinlikle ölüme yol açar. Doğru nerededir? Tarihte erkek hepkoruyan, şefkat dağıtan, kadın ise hep dilenen, beye bağlı ama bubağlılıkla birlikte sürekli kalleşlik içinde bulunan bir kişiliğe bü-rünmüştür. Bu alanda sürekli bağlılıkla kalleşliğin gelişimi iç içedir.Yaklaşımlar kuşkulu ve tereddütlüdür. Karşılıklı yaklaşım da heriki tarafda aldatılma korkusu içindedir. Oysa ki, namus denilen, uğ-runa her şeyimi koyarım denilen bir olay vardır ortada. Buna rağmenherkes bir oyun, bir hile peşindedir. Kadın da erkek de ilişkilerinde

31

Page 31: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

rahat değildir. Demek ki sağlıklı olmayan bir durumla karşı karşıyabulunulmaktadır. İster evli isterse bekar olunsun bu konuda yaşananrahatsızlık başlı başına bir bunalımın kanıtıdır.

Bu bunalımın tarih içinde döşendiği biliniyor. Bizlerden öncekikuşaklar bu bunalımı daha derinden yaşadılar ve devrettiler. Dev-rimciler olarak özgür iradeyi daha çok ortaya çıkardığımız için doğalolarak bizde yaşanan daha sınırlı oluyor. Ama buna rağmen, bu kül-türün ürünü olarak entrika, hile, dürüst olmama, karşılıklı tartışmama,konuşmama önemli oranda sürüyün Güç kaynakları nerededir, fazlabulunamıyor. Biz bu soruları ana ve babalarımıza sorarsak, açık kiaval aval bakmaktan öteye geçemezler. Çünkü onlar çok gelişmişkatı yapılar içindedirler. İçinde bulundukları karşılıklı kandırmacaoyununun acısını yaşamakla birlikte, onun anlamına varmak onlariçin çok uzak bir olaydır.

Cinslerin bağlılık adı altında birbirlerini kandıran konumdaki ya-şamlarına Engels büyük önem vererek incelemiştir. Biz sadece bunaatıfta bulunmakla yetineceğiz. Ailede, toplumda, siyasette bu alandaince bir kavganın varlığını görmek gerekiyor. Bütün bağlılık ve aşkgösterilerinde, evliliklerde, ayrılıklarda bu mücadelenin izini gör-memek mümkün değildir. Bu alanı ve ilişkileri bir tabu, dokunul-maması gereken ilişkiler olarak görmek yerine, iki cinsin birbirindenne gaspettikleri, bu konuda nasıl bir savaş yürüttükleri doğru değer-lendirilmelidir. Dinler ve hakim siyasetler bunu çok değişik göster-mişlerdir. Onlara göre kadın himaye edilmiştir, burjuvazi kendisinegöre kadına büyük haklar bahşetmiştir. Burada kadının tavrı da bel-lidir. Örneğin Türkiye’de bir küçükburjuva kadın, bir eve, biraz bireşyaya, bir eşe kavuştu mu bunu en büyük nimet görür, bütün istek-leri karşılanmış kabul eder. Fakat birkaç yıl sonra her şeyi altüsteden bir bunalım da kaçınılmaz olur.

Bütün bunlar gösteriyor ki, tarihsel gelişim bağlılık ve namus düş-künlüğünü ifade eden sözcüklerde dile getirildiği gibi değildir. Bualanda her an bir çatışma, kavga yaşanmaktadır. Sanıyoruz ki bukonuda her şeyin mükemmel olduğunu söyleyecek fazla kimse yok-tur. Şunu görmek gerekiyor: Yüzyıllardan beri içine itildiği durumkadının ilginç bir savaşım tarzına yol açmıştır. Ve bu savaşım enkadınsı biçimde geliştirilmiştir. Kısaca, böyle başa böyle külah mi-

32

Page 32: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

sali, tarih içinde oluşan erkeğe tam da denk düşen bir kadın şekil-lenmiştir. Sürekli baskı altına alınan, cinsel yetenekleri ve iradesiüzerine yığınca atasözü icat edilen kadın, erkeğin sınırsız eşitsizliğidayatmasına tam bir baştan çıkarmayla karşılık vermiştir. “Kadınınfendi erkeği yendi!” Erkeğin egemenlik alanında gerçekten de olanbu olmuştur. Yani kadının fendi erkek egemenliğini içinden çıkılmazbir hale getirmiştir. Demek ki erkeğin efendiliği o kadar rahat veonurla ilan edilecek bir egemenlik değildir. Kadın ne kadar düşürül-müşse, erkek de o kadar düşmüştür. O halde, bu anlamda kadın so-runu bir erkek sorunudur. Kadının düşkünlük derecesi erkeğin deolumsuzluğunun temel kaynaklanndan birisi olduğuna göre, erkeklikerkeğin başına bela olmuş gibi bir durum vardır. Bu bazen çok ilerinoktalara kadar çıkmaktadır. Erkeklerin bu konuda yaşadıkları bu-nalım az değildir. Hatta “şeytan” denilen kadından hızla uzaklaşma,yalnız yaşamın tercih edilmesi durumları da az görülmüyor. Dinler-deki papazlık ve dervişlik kurumu da böyle gelişmiş olsa gerek. El-betteki burada sorunun olumsuzundan, pasif bir çözümü vardır. Gü-nahkar kadın edebiyatının bazı erkeklerde yarattığı sonuç“günahkardan kaç” mantığı olmuştur. İran gerçekliğinde bu yoğuncagörülüyor. Kadına elini bile uzatmama, araya maddi ve manevialanda kalın bir perde çekme bu yaklaşımın ürünüdür. Oysa ki bunlaryapılırken problem bütün ağırlığı ile yaşanmaktadır. Problemin var-lığını yapay yollarla gidermek, kerte kerte çözüm aramak, yani re-formistçe yaklaşmak ise Avrupa’nın ve hatta sosyalist ülkelerin deproblemin çözümünde sarıldıkları temel yöntemdir. Burada gösterilenprograma ve köklü mücadele yöntemlerine bağlanmamış kurtuluşyoludur. Tabii ki, bunun karşıtı olarak hemen bir aksiyon hareketigeliştirilmelidir denilmemektedir. Sorunun çözümünde reformlarkısmen rol oynayabilir, ancak her zaman sonuna kadar bir dönüşümüsağlayamaz. Bunun için devrimler gereklidir? Tek başına devrimisağlamaya yeterli olmasa da bizi genel devrim sürecine götürecekolan reformlar yararlıdır.

Burada devrimin gerçekte gerekli olup olmadığı sorulabilir. Ma-demki toplumun en temel ve köklü sorunlarından birisi bu alandadır,o halde bir devrim gereklidir. Açık ki bu alandaki devrim, iki sınıfarasındaki mücadelede olduğu gibi gelişmeyecektir. Bu devrim, zih-

33

Page 33: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

niyette, kurumlarda, geleneklerde ve özellikle aile olayında olacaktır.Kalemle, güncel ilişkiler uğruna savaşımla, bayağı günlük pratikakımlarla yürütülen bir mücadele olacaktır. Yani kadınlar bir programetrafında ordulaşıp bütün güçlerini birleştirerek, yine var sayılan birerkekler ordusuna karşı savaşmayacaklardır. Ne böyle ordular vardır,ne de eşitlik ve özgürlük uğruna savaşımın yolu bu olabilir. Böylesinekaba devrim anlayışından ne kadar uzak olunursa, aynı biçimde ör-gütlenmenin bütün kurumları başında erkek hakimiyetinin sürüp git-mesine, bu konuda özgün bir program, örgütlenme ve mücadeleninyadsınmasına da karşı olmak gerekir. Hiçbir şey kendiliğinden yürü-mez. Bu alanın ilişkilerindeki zayıflık ve sorunlar geleneksel çö-zümlere başvurarak çözümlenemeyecek kadar derindir. İnkarcılıkveya reformist yöntemler de çözüm olmamaktadır. Ama aynı zamandabu yollar kadın ve erkeklerin en çok tercih ettikleri yollar olmaktadır.

Karşılıklı bağlılık sözlerinin belirtilmesi, biraz ekonomik güvenceve geleneksel yaklaşımlar her iki cins açısından da çözümsüzlüğüderinleştiren, ama kolayca sapılan, daha doğrusu zaten üzerindeısrarla yürünen yoldur. Oysa ki bu alanda köklü bir anlayış savaşımımutlaka gereklidir. Kadın kadınlığıyla erkek de erkekliğiyle sa-vaşmadan ve denge bulunmadan çözüme ulaşılamayacaktır. Devrimdenilen olay buradadır. Devrim, erkeğin ağır etkisi altında ve ka-dının ağır kadınsı yaşamı altında oluşmuş toplumdan uzaklaşma,daha dengeli üretim faaliyetleridir. Kültürel, sosyal, siyasal ya-şamda daha kolektif, dengeli faaliyetlere ulaşmaktır. Böylesine biryaklaşım gerçekleştirilmedikçe, özgülünde kadının, genelde isetoplumun problemlerine çözüm getirmek mümkün değildir. Bu so-runun çözümünde reformist yöntemleri temel almak sömürge ül-kelerde “zor” teorisinin öcü gösterilmesine benzer. Nasıl ki refor-mistler bu ülkelerde sömürgeciliğe karşı dayatılan zorun, ancakfelaket getireceğini söylüyorlarsa, burada da işi bol söz, tartışmave hatta dedikodu ile geçiştirmeyi esas alırlar. Sorunun çözümünüpropagandayla halletmeyi salık verirler. Ama bu da sonsuz ölümve çürümeyi onaylamak demektir.

Burada soruna genel yaklaşımı noktalarken, sorunun çözümündereformist yöntemler değil, köklü bir devrimin geliştirilmesi için mü-cadele esas alınmalıdır diyoruz.

34

Page 34: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

b) Kürdistan’da kadın sorunu ve partimize yansıyışıEsas konumuza geçmeden önce, Türkiye’deki mevcut kadın soru-

nuna kısaca değinmekte yarar vardır. Günümüzde emperyalist kapi-talist toplumlarda yaşanan kadın sorununun ağır etkilerini Türkiye’dede görmek mümkündür. Her yönüyle bir bunalımlar toplumu olanTürkiye, geneldeki bunalımı daha çok yaşamaktadır. 12 Eylül’leberaber başlayan süreçte kadın sorununun hızla gündemleştiği, ağır-lığını daha da hissettirdiği görülmektedir.

Türk devletinin yaşadığı bunalımla bugün, toplumun çekirdeğiolan aile kurumu derinden bir huzursuzluğu, çekişmeyi ve giderekparçalanmayı yaşıyor. Sorun, çözümünü bulmaktan uzak bir du-rumdadır. Kültürel, ahlaki, ekonomik ve siyasal alanda adeta men-geneye sıkıştırılan kadın gerçeği mevcuttur. Fakat buna rağmen sö-mürgecilik her gün birçok sahte çözüm piyasaya sürerek, gerçekçözümlerin yolunu tıkamaya çalışmaktadır. Emperyalizmin buna-lımdan kurtulmanın bir aracı olarak sarıldığı kadın olayı, günümüzdeTürk devletinin de sarıldığı can simidi rolünü görmektedir. Faşistcunta kadını kullanmayı adeta bir yan sanayi kurumu olarak ele al-makta ve bunu da çeşitli yol ve yöntemlerle, örgüt ve mücadelearaçlarıyla gerçekleştirmektedir. Özellikle baskı ve sömürüyü mas-kelemede, onu katlanır kılmada kadını müthiş bir meta, bir değergibi kullanmaktadır. Günlük yaşamın bir parçası haline getirilen budurum için en çok da insanların zayıf yanlarından yararlanılmaktadır.İnsanları baştan çıkarıyor, iradelerini kırıyor, normal, sağlıklı düşünceve uygulama faaliyetlerini engelliyor. Ve dayattığı şey, ortaçağdakisaray kültüründen, harem kültüründen daha kötü ve olumsuz birgelişmedir.

Faşist cunta, Türkiye’de yaşanan kadın gerçekliğine el atarak, dahada sistemli bir politika yürütmeye başlamıştır. Bu politikanın temelinibir yandan muazzam yoksullaştırma, daha sonra ise kadını piyasayasürme oluşturmaktadır. Her şeyden önce kadının satın alınır bir du-ruma getirilmesi için yoksullaştırıyor. En çok da işçi emekçi kesimiyoksullaştırdıkça kadın satın alma sürecine girmiştir demektir. Satınalma sürecinden sonra da pazara sunma faaliyeti başlar. Bu üç aşa-malı durum, zincirleme olarak geliştirilir. Bu üç aşamalı faaliyetlekadın, Türkiye tarihinde bile görülmemiş, iyi alınıp satılan bir metaya

35

Page 35: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

dönüştürülüyor. Yüzyıllardan beri Türkiye’deki o katı, kapalı toplumgörülmemiş ölçülerde parçalanıyor. Bugün geçmişin büyük baskıve kapatma hareketi yerini büyük baştan çıkarma ve soysuzlaştırmahareketine bırakmıştır. Hem de bu o denli geliştirilmektedir ki, top-lumla, yüzyılların gelenek görenekleriyle alay edilmektedir adeta.12 Eylül faşizmi, toplumun doğru görmediği bir yığın durumu bugünbir politika olarak toplum içinde geliştiriyor. Özellikle bu politika,kadının daha fazla pazara sunulmasını sağlıyor. Gerçekten de sonyıllardaki gelişmeye bakıldığında, düşkünlük, soysuzluk egemendir.Kadının gittikçe bir meta gibi pazarlanması ve pazar alanlarının ge-liştirilmesi yoğunluk kazanıyor. Amerika’nın Holywood’u Türki-ye’de bir Yeşilçam olarak yansır. Film, video, sinema vb alanlarbirer pazarlama merkezi olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk devleti,toplumda, bu pazara yönelik bir ilgiyi de oldukça geliştirmektedir.Liberalleşme maskesi altında bugün topluma dayatılan budur. Elbetteki TC, bunu mevcut devrimci bilinci saptırmak, soysuzlaştırmak,toplumun kendi çıkarını düşünmekten alıkoymak için yapmaktadır.Bu politikayı tepeden tırnağa kadar yaymaktadır. Toplumu parçalamahareketi olarak ifadesini bulan faşist cuntanın başvurduğu en büyükoyunlardan biri budur. Türkiye’de kadın da bu politikaya karşı her-hangi bir çıkış gücü göstermediği gibi, bunun en düşkünce bir aletiolmaktan da öteye gitmemektedir. Kadına düşüncede egemen olan,‘nasıl kendimi pazarlarım, nasıl daha iyi fiyatlanırım’dır. Her alan-daki çözümsüzlüğün düğümlendiği noktalardan biri olmasına rağmençözümleyici rol oynamamaktadır. Kadın özgürlüğü ve kadın kişiliğidenilen olay, bugün en olumsuz bir biçimde Türkiye’de çözümleni-yor. Emperyalizmin kopyası ve tepeden inmeci toplumu zıvanadançıkaran bu çözümlemenin tehlikesi açıktır. Bugün Türkiye’deki aileyapısının ve kadın gerçeğinin yaşadığı durum, sınır tanımayan sö-mürü mantığının son buluşu ve bir maketidir. Bu buluş bugün aileyidağıtmakla tehdit eder durumdadır. Dolayısıyla tüm toplum da böy-lesi bir tehdit altındadır. Bugün her ne kadar toplumu bundan kurta-racak bir güç yok ise de, tek çözüm yolunun devrim olduğu açıktır.Toplumsal gelişme için zorunlu olan devrim; zorunluluğunu en çokda aile ve kadın-erkek ilişkilerinde hissettirmektedir. Türkiye’de ya-şanan durumu kısaca böyle özetledikten sonra, asıl konumuz olan

36

Page 36: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Kürdistan’daki durumu ele almak gerekir.Kadın sorununa genel yaklaşım, Kürdistan gerçeğine, onun top-

lumsal yapısına, aile, kadın-erkek ilişkilerine uygulamaya çalıştığı-mızda kendisine özgü bir gerçeklikle karşı karşıya olduğumuzu gö-receğiz. Toplumumuzun kıblegahı, bütün dürtü ve düşünceyikendisine bağlayan, ana merkezi olan aile yapısını, karmaşıklığındandolayı oluşumunu geçmiş ve güncelliğiyle ele almak gerekir.

Tek irade, tek otorite; irade ve düşünce düzeyinde bütün toplumsalderinliklere damgasını vuran erkek hakimiyetine değinmek, konuyudaha da güçlendirecektir. Uzun bir araştırmamız olmamasına rağmen,bunun toplumsal gelişme üzerindeki muhtemel etkilerinin ne olabi-leceğine dikkat çekmeye çalışacağız. Erkek egemenliğinin savaş-barış sorunlarından tutalım, günlük aile içi ve insanlar arasındakiilişkilerin gelişimine birçok olumsuz etkisinin olacağı açıktır. Bilimde halen bu iradenin bu kadar hakim olmasının mutlak zorunlulu-ğunun olup olmadığını, eğer varsa bunun hangi tarihsel aşama içingeçerli olduğunu ispatlamış değildir. Hangi aşamadan sonra tektaraflı iradeyi karşılıklı iradeler birliğine dönüştürmek gerektiği ko-nulan başlı başına bir inceleme alanıdır. Bu tek taraflı iradeninönemli oranda baskı ve sömürüyü geliştirdiğini biliyoruz. Her nekadar bir yığın karşı cinsin iradesinin de bir uydu gibi bunu destek-lediği veya bir sınıfsal şekillenme içinde bunu desteklediğini söylesekde, baskı ve sömürü tek taraflı iradeyle yakından bağlantılıdır. Sınıflıtoplumun veya savaş aygıtının bu denli gelişmesinin, mevcut insanetkinliğinin, yaratıcılığının sınırlı gelişmesinin kaynağını bu tekyanlı üstün irade gelişiminde aramak gerekir. Hatta dinlerin, felse-felerin, ahlak öğretilerinin de bununla bağlantıları vardır. Tanrılarındaha çok erkeklere benzediği, ahlakın bütün gelişim aşamalarındakadının küçümsendiği, horlandığı görülür. Birçok felsefi öğretininmerkezinde erkeğin damgası vardır. Bütün bunların da yalnız cinslerarasında değil, sınıfsal ve giderek uluslararası eşitsizliği körüklediğinibelirtmek zor değildir. Ve daha çok da bu eşitsizliğin kendisi bilin-çlilikten ziyade kendiliğinden bir sonuç olarak ortaya çıkar. Bu bizi,tarih içinde güçlenen erkek egemenlik sisteminin günümüzdeki so-runlarının önemli bir kaynağı olduğuna götürür.

Kadının uydu bir irade biçiminde bu süreci tamamlaması, teslim

37

Page 37: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

olmuş bir karakterde gelişmesi, buna karşı çıkma gereği duyduğundaise bunu en soysuz biçimlerde yürütmesi, mevcut olumsuzluğu dahada derinleştirir. Yani olumsuz katılım, teslimiyetçi bir biçimde ira-desini gösterir. Tepki gerektiğinde ise bunu düşkünce ve soysuzcayapması, şımarmaya kadar giden, ondan da öteye ahlak, din, felsefegibi toplumun üstyapı kurumlarında aşırılıklara düşmesi adeta kö-rükleyici bir kaynaktır. Kadının kışkırtıcılığının meşhurluğu ve kadınkışkırttıkça bizde erkeklerin ne kadar kan döktükleri bilinmektedir.Ve bu sadece kötülükte bir yarıştır. Bunu görmek ve mevcut haki-miyetin izahını yapmak gerekiyor. Dikkat edilirse bu ciddi sorunayaklaşımda kadının seçtiği mücadele yöntemi olumsuzdur; kışkırtma,çekememe, dedikodu vb hafif yöntemlerdir. Toplumda dedikodu,kışkırtıcılık denilince akla kim gelir? Kadının da tarihsel süreçtegeliştirdiği yöntemler bunlardır çoğunlukla. Bu, kabul edilmemesigereken bir durumdur. Günümüzde kapitalist emperyalist toplum-larda kadın bunu sahne, reklam olayındaki kışkırtıcılığa dönüştürm-üştür. Kadının reklamdaki rolü tahriktir. Sahnedeki görüntüleri sonderece eşitsiz bir yarışçılığı ve de sömürüye, düşkünlüğe giden biryarışçılığı körüklemektir. Ulaşılamayacak hedefler doğrultusundainsanı kışkırtmaktır. Bu da emperyalist ideologların veya politika-cıların kültür düzeyindeki yansımalarıdır. Peki iradelerin böylesinehakim ve tabi olma konumundan ayrılıp, eşitlik, kolektif veya her-kesin özgür iradesine kavuşması temelinde yapabileceklerini, top-lumsal zemine, eylemsel, ekonomik, siyasal, kültürel ve ahlakialanda bir faaliyet olarak her aile ve kuruma dayattıklarında ortayane çıkabilir? Çok az ele alındığından bu konuda bazı bulgulardanbahsedemeyiz. Fakat şimdiye kadarki etkinliğin yukarıda özelliklerinisıralamaya çalıştığımız etkinlik olduğu açıktır. Örneğin hiçbir kadınçocukları ve kocası için –çok tehlikeli işler yapsalar da– kolay kolaykötüdür demez. Yani aile reisi ne derse hemen uyma ve bunu bütüntoplumsal alanlara kaydırma kuralı geçerlidir. Şimdi ölmüş, boğul-muş bir iradeyi düzeltmek, düzeltmekten de öteye bunu bir devrimcidönüşüme uğratmak gerekli midir? Bu soruya cevap verilmelidir.Görünüşte herkes sorunun devrimci dönüşümünü savunuyor. Amabuna rağmen, başta kadınlar olmak üzere, kötü eylemin sahipleri dekendiler oluyorlar. Bu konuya cesaretli yaklaşımı da göremiyoruz.

38

Page 38: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Reformizmin sığ yaklaşımları çok nettir. Kendi aile çevrenizde, gel-diğiniz toplumsal kesimde sorunları cesurca koyabilen, aynı zamandasaygı duyulacak bir biçimde çözüm yollarını da koyan bir yaklaşımgördünüz mü? Yanlış yaklaşım gösteren sayısız erkek ve kadınvardır. Bu konudaki büyük problemin kaynağı bizce belirtilen yanlışyaklaşımlardır. Sizler bazen özgür ilişkiler geliştirmek istersiniz.Fakat bu özgür ilişkileri yüzyıllık, hatta binyıllık egemenlik statülerio denli koşullandırmıştır ki daha ilk el attığımızda, özgür iradeninparça parça olması işten bile değildir. O halde burada hemen ciddisorunla karşı karşıya olduğumuzu kabul etmek gerekir. Niye hemenözgür iradeye göre işler gelişmiyor? “Ben şöyle güzelim, bunu iste-dim de karşıma bu çıktı” diye kendimizi yanıltmamak gerekir. Mu-azzam sınıfsal sömürü ve baskı ortamında bin bir hile, entrika vededikodularla örülmüş ilişkilerin gencecik, toy irade tarafından nekadar önlenebileceği çok açıktır. Ham, ufacık bir iradenin yüzyıllarınbirikimi karşısında ne kadar direneceği açıktır. O halde eğer bu ko-nuda kendine güven duyan, devrimle kendini bu sürece katmak is-teyen varsa, o zaman her konuda olduğu gibi bu konuda da gericilikkarşısında direnmesi gerekir. ‘Erkek şöyle eder, şu kadar bastırır, neettirir; kadın şu kadar baştan çıkarır, işte kurnazdır, oyun oynar,böyle yener’ diye sözler vardır. Ne o baskıya karşı boyun eğmek,ne de buna kanmak; devrimci dönüşümün gereklerine göre eşit veözgür ilişkiyi dayatmak gerekir.

Bu konuda bulgular ve aşamalarımız sınırlıdır. Ancak varolanı dakavramak gerekir. Bu küçük başlangıçları ilerleyebilecekse ilerletmekgerekir. Bunun devrim gerektirdiğini söyledik. Yani bu konuda yer-leşmiş sağlam, eşit ve özgür iradelerden bahsetmek yerine, müca-deleyle kazanılması gereken, eşitleştirilmesi gereken irade ve kişi-liklerin çıkarılması gerektiğini söylemek gerekir. Mevcut örnekleriesas alıp ona dayanarak kendini tatmin etmek yerine veya ‘gelişmeleriyi, ileri boyutlardadır’ demek yerine büyük bir mücadeleyle kaza-nılması gereken ilişkilerden bahsetmek gerekiyor. Eğer bunlar sağ-lanırsa ne olur? Eşit özgür iradeler gelişirse ne çıkar? Nasıl ki sınıfsalbaskı ortadan kalktığında savaşlar da ortadan kalkarsa ve bollukolur, insanlık cenneti doğar diyorsak; buna bağlı olarak sınıfsal kur-tuluş ve uluslararası eşitsizlikler ve sömürgecilik ortadan kalkarsa,

39

Page 39: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

bunlarla son derece iç içe ve onlarla birlikte gelişecek olan kadınınözgürlük hareketinde de gelişim sağlandıkça genelde toplumda da,uluslararasında da eşitlik sağlanır. Ve yine genelde bu eşitlik sınır-lıysa, kadında da eşitliği görmek mümkün değildir. Sınıfsal, top-lumsal kurtuluş ile kadının kurtuluşu arasında sıkı bir bağ vardır.Toplumsal eşitlik ne kadar gerçekleşirse, halk toplulukları arasındakieşitlik ne kadar gerçekleşirse cinsler arasındaki eşitlik de o kadargerçekleşir. Fakat bunlar öyle kendiliğinden birbirlerini koşullandı-racak akımlar, eylemler değildir. Bir zamanlar bize, ‘sınıfsal gerçeklikgerçekleşirse, uluslararasındaki eşitlik de gerçekleşir; niçin ayn birKürdistan mücadelesi geliştiriyorsunuz’ diyorlardı ve bunu dayatı-yorlardı. Şimdi de ‘biz devrimi gerçekleştirirsek bu konudaki top-lumsal veya ulusal eşitlik de kendiliğinden gelebilir’ denilmektadir.Hayır, bir civcivin bile kendiliğinden yumurtadan çıkamayacağınıbelirttik. Tarihin bu kadar koşullandırdığı bir kölelik, büyük düşünceve davranış gücüyle mücadeleyle kırılarak eşitlik gerçekleştirilebilir.Sınıfların mücadelesi sınıfların ortadan kalkmasıyla sonuçlandıkça,yine uluslararası mücadeleler ulusları ortadan kaldırdıkça –ki buçok uzun bir tarihi süreçte gerçekleşir– kadın-erkek arasındaki eşit-sizlik de önemli oranda ortadan kalkabilir. Elbette kadın-erkek cin-siyeti ortadan kalkmaz. Bu iki cinsin sürekli varolması doğal birözelliktir. Yalnız bunun nasıl bir gerçekleşme olacağının uzun mü-cadele sürecinde epey işleneceğini sanıyoruz. Artık nasıl bir kadıntipi ortaya çıkabilir? İstenilen kadın tipi ortaya çıkmadıkça belirtti-ğimiz gibi sömürü, baskı ve savaşların kaynağı her zaman mevcutolabilir. O halde kadının özgür iradesi, kadının özgürlük hareketigerçekleştikçe, onun baskının her türlü biçimine karşı gelişmesi ge-rektiği ortaya çıkıyor. Sömürünün her türlü biçimine ve diğer biregemenlik olan erkeğe; erkekten kaynaklanan ve daha çok da sö-mürüye hizmet eden baskı kurumlarına karşı gelişmesi gerekiyor.Bu arada daha fazla da yüzyıllardan beri kendisinin edindiği, günü-müzde birçok gelenek, görenek, ahlak ve hatta dinsel öğretilerdeifadesini bulan, kendi kendisini küçülten, iradesini hiçleştiren, bunuadeta kendisine layık gören, doğal ve yaratılıştan kaynaklandığınısandığı özellikleriyle savaşması gerekir. Her şeyden önce güncelbasitlikleriyle savaşması zorunludur. Her ne kadar erkeğin olumsuz,

40

Page 40: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

saldırgan, otoriter özelliklerinden bahsediyorsak da, kadının daondan aşağı olmayan ve gerçekten daha kötü, daha sınırsız, yapısalgibi gözüken ama öyle olmayan, edinilmiş özellikler olan, sınıflıtoplumun damgasını taşıyan özelliklerden sıyrılması gerekir. Neredenbakarsak bakalım, kadının küçüklüğü, horlanmışlığı –ister emper-yalist-kapitalist toplumlarda olsun, isterse sosyalist ülkelerdeki ka-lıntılarda olsun– güçlüdür.

Kürdistan’da durum nedir? Açık ki, bu olumsuz durum bizde dahagüçlüdür. Bizde kadın hemen ‘ben şöyle eksiğim, böyle noksanım’diye kendi basitliklerine sığınmaya alışmıştır. Ve tabii ki bu böyledirdeyip, biz de hemen öyle görmeye, göstermeye başlıyoruz. Bunlardoğru değildir ve bir devrimcinin kabul edemeyeceği yaklaşım veilişkilerdir. Tarafların karşılıklı mücadelesi gerekiyor. Bugün birdevrimci olarak bu ilkeyi önemli oranda uygulamaya çalışıyoruz.Biz buna mecbur olduğumuz, güçsüz olduğumuz veya bazı zaaflarınkurbanı olduğumuz için değil, uluslar ve sınıflar arasındaki sömü-rünün ortadan kalkması için tanıdığımız düşünceye bağlı olarak,onun doğal bir uzantısı biçiminde ele alıyoruz. Burada otoriteyihaksız bir biçimde uygulamak doğru değildir. Otoriteyi özgürleştiricive bu asırlık hastalıkların saflarımıza akmasını önleyici biçimdekullanma gereği vardır. Dolayısıyla saflarımızdaki özgürleştirmehareketini büyük bir özenle ele alıyoruz. O halde geneldeki özgüriradenin ortaya çıkarılması önemli bir görevdir. Bu konuda çoksınırlı bir başlangıç yapılmıştır. İnsanlık tarihinin bu aşamasındakadın henüz bir arayış ve kendini bulma aşamasındadır. Neyi ne ka-dar kaybettiğini, neyi ne kadar kazanabileceğini deneme, sınama,algılama aşamasındadır. Veya devrimci kadın faaliyetinin uğraşısıbu biçimde gelişmek durumundadır. Onun için, eğer kadın haklarıkonusunda bir şeyler yapmak istiyorsak gelişmenin bu aşamasınınözelliklerini iyi özümsemek durumundayız. Yani mücadelemizin ilkaşamalarında olduğu gibi, bu konuda da henüz inceleme, araştırma,bazı deneme, sınama örgüt ve mücadeleleri söz konusudur. Onuniçin hassas olmak, dikkat etmek gerekiyor bu konuda. Öyle hazırkazanılmış ilişkilerle meydan doldurulamaz. Yani inceleme, araştırmave deneyimle yürütülmesi gereken bir süreçte, ‘işte yüzyıllardanberi bulmak istediğiniz tip benim, bir ilahe gibi ortadayım’ diyerek

41

Page 41: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yaklaşılamaz. Her kim ki bunu söylüyorsa en karabasan veya en ka-ranlık tiplerden birisi olduğunu ortaya koyuyor. Belki istisnai an-lamda böyle bir kadın çıkabilir. Fakat bir cinsin genel gelişim aşamasıaçısından bunu söylemek mümkün değildir.

Böyle bir çıkış tıpkı kaybedilmiş bir meydan savaşından sonra biraskerin kalkıp da meydanda sivrilip “yenilmeyen komutan benim”demesi gibidir. Hayır, ordusu yerle bir olmuş bir asker her türlü ted-biri alınmış bir alay karşısında sorunu bu biçimde koyamaz. Eğer‘arayacağınız tip benim, geliştirmek istediğiniz sağlam ilişkilerbende var’ denilirse o zaman devrimi geliştirmenin, özgürlük hare-ketini bu alanda derinleştirmenin anlamı kalmaz. Bu konuda bazıulusların söylediği ‘bizde özgür kadın şu denli gelişmiştir, geçmişi-mizde şöyle şeyler vardı’ gibi ifadeler propaganda içeriklidir. Butipi –ister kadın, ister erkek olsun– fazla ciddiye almamak gerekir.

İlişkilerin devrimcileştirilmesi gereği ve bunun da başlangıç saha-sında olduğu unutulmamalıdır. Sorunun özgünlüğünden sık sık bah-settik. Kendiliğinden gelir, doğal devrim süreci herkese olduğu yeriverir demek doğru değildir. Hayır, devrimin kendisi bile eğer herzaman, her an, her özelliği bilinçli geliştiremezse kendiliğindenlikher zaman eski düzenin gelişim şansını yeniden artırmıştır.

Devrimci kadın hareketinin gelişim süreci ne ortaya çıkarabilir?Özgür kadını ve tabii ki aynı zamanda özgür erkeği ne oranda yara-tabilir? Bunu, biraz da mücadele belirleyecektir. Bugün hiçbirimizinbu denli güçlü bir mücadele ilişkisi var mı? Örneğin bir erkek veyabayan arkadaş bu konuda bir deneme veya özgürlük anlamında neleryapabilir? Tartışmada, düşüncede bile bir mesafe katedilmiş midir?Bir öneriler sistemi var mı? Bir ilişkiler sistemi var mı? Yok denilecekkadar azdır. Hep dedikodu, çekememezlik, yanlış anlamalarla örülübir yaklaşım tarzı, birbirlerini kullanma, idare etme gibi bir ilişkidir.Bu ilişkilerin devrimci faaliyete yaramayacağı açıktır. Bunlar gere-kirse açılabilir de. Mademki geneldeki mülkiyet sistemi kadını git-tikçe daha fazla bir mülkiyet konusu haline getirmişse –ki bu böyledirve hatta günümüzde daha güçlüdür– kadının sunulmasının altındamülkiyetin izini görmemek mümkün değildir. Hayatın hemen hemenher alanında sunulan kadın faaliyeti, bir taşınır mülkiyet faaliyetidir.Bir tarla gibi değildir, ama elle taşınır bir mülkiyetin devri gibidir.

42

Page 42: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Kadının buna karşı ne yaptığı açıktır. Kendini daha iyi fiyatlandırmakiçin gücüne güç katmış, yeteneklerine yetenek, kurnazlıklarına kur-nazlık katmış ve en iyi pazarlanma koşullarını aramıştır. ‘Mademkimülkiyet bu denli gelişmiş ben de bunun önemli bir konusu oldum,bana da fiyatımı en iyi bir biçimde belirlemek düşer’ denilmiştir.İşte piyasaya bakıldığında her gün ‘benim fiyatım budur, sahneyeçıkışım 1 milyonla başlar’ vb birçok durumla karşılaşılır. Evlilikolayına bakıldığında her ne kadar bugün başlığın kalktığı söyleni-yorsa da, ilk aranan ilişki, ne kadar zenginliğin olduğudur, gidilenevde temel ve belirleyici etken mülkiyet durumudur. Bu da kolektifmülkiyetin devir teslimidir, bunun yansımasıdır. Ve gerçekten iliş-kilere bunlar egemendir. O halde, mülkiyet ilişkisi de sağlıklı birilişki olmadığına göre –ki ustalar bunun hırsızlık ilişkisi olduğunubelirtirler– bunlar hırsızlık ilişkileridir. Hırsızlık ilişkisinde de hiçbirzaman saygı değer, özgün bir ilişki ortaya çıkmaz. Adı üzerindeolan bu ilişkinin anlamı, yani kendisinde olmayana bedavadan elkonulması ve ondan bazı şeylerin çalınmasıdır. O anda erkek başka,kadın başka yönden yararlanmaya çalışır. İki hırsızın birbirine gir-mesinin adına da ilişki deniliyor. Gerçekten ilişkilerin bünyesindekihırsızlığın çok derin olduğu kanısındayız. Çoğumuz ailemize para-pul getirmeyince ne durumlara düştüğümüzü iyi biliyoruz. Para ka-zanmadığınızda bir değerinizin de olmadığını bilirsiniz. Yani aileninbünyesinde de önemli oranda mülkiyet düzeninin yansımasının ege-men olduğunu kabul etmek gerekir. Eğer insan soyu güçlenmek is-tiyorsa bu alana da önemli katkılar sunmak zorundadır.

Güçlü kadın, güçlü erkek bu alana olan özgünlük dayatıldığı orandagelişecektir. Devrimci erkek ve kadının yaratılma süreci aynı za-manda en önemli eşitlik süreçlerinden birisinin yaratılmasıdır. Em-peryalist kapitalist toplumun bunu belli bir noktaya kadar getirdiğinigörmek gerekir. Burjuva mantığında kadın özgürlüğü, eşitliği varı-labilecek sınıra kadar gelmiştir. Sosyalist ülkelerde önemli bir ge-lişmeyi yakalamış ve geliştirmeye çalışıyorlar. Bizde ise sorununkendisi açımlanmamış ve daha araştırması bile tam yapılmamıştır.O halde, bu alandaki problemin gerçek varlığını görmek gerekiyor.Batı’nın vardığı sonucun çekirdek ailenin dağıtılması olduğunu be-lirtmiştik. Araştırıyorlar, ama ailenin yerine bir şey koyamıyorlar.

43

Page 43: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Bunun çok çeşitli biçimleri var. Çocukların sayısının düşürülmesin-den tutalım, ayrı odalarda yaşamaya kadar hızla bozulan birlikler,evlilik dışı birlikler hep “çare” oluyor. Aile kurumunun tehlikelerini,tarihe karışabilir mi diye tartışıyorlar. Sallantılı bir çekirdek aile du-rumu ortaya çıkmıştır. Kapitalizmin ortadan kalkmasıyla birlikte buanlayışın kendisi de ortadan kalkacaktır. Sosyalist ülkelerdeki bir-takım gelişmeleri yadsımamak gerekiyor. Ama orada da yoğun birbiçimde bozulan birlikler var. Bu belki de yarı yarıya daha fazladır.Demek ki eski toplumun önemli kalıntılarını taşıyor. Zaten bugüngerçekleşen sosyalizmde halen eski toplumun kalıntılarının, bürok-rasinin etkilerinin önemli oranda olduğunu söylüyoruz. Elbettekibu belirttiğimiz alana da yansıyacaktır. Daha önce bütün siyasal veekonomik faaliyetlerde hakimiyetin ezici bir biçimde erkekte oldu-ğunu belirtmiştik. Bu, mutlaka sömürü ve eşitsizliğin de bir kaynağıolmaya devam edecektir.

Tabii ki sorunun daha da aşırı yönleri vardır. Yani bütün sistemingelişmesine bağlı yanları kadar, kendi özgünlüğü içinde olan yanlarıda vardır. Bunlar bizim çok geri konumda olduğumuzu; özellikleparti saflarımızda ne denli önemle ele almaya ve bunu özenle işlemekdurumunda olduğumuzu gösteriyor. Bu konuda yapılacak en büyükhatalardan, yanlış yaklaşımlardan birisi, mevcut ilişkileri esas alıp,yeni ilişkilerin yaratılmasına inanmayan eski geleneksel anlayıştır.Yani bu konuda kafasında klasik, geleneksel, şekillenmiş bir ilişkilersistematiği, kadın aile anlayışı vardır. Buna dokunursanız, ‘namu-sumla oynadınız’ der ve size tepki duyar. Birisi bu anlayıştır. Diğeriise, sözümona kapitalist modernizm adına bazı yeni anlayışlara ula-şılmasıdır. Bu, özellikle kapitalizmin geliştiği yörelerde mevcuttur.Türkiye’de daha yaygın gelişmiştir. Bu da eşitliği en sığ, en bayatanlamıyla ele alan, onu hemen uygulama durumunda olan, fakateski klasik anlayıştan daha tehlikeli sonuçlar yaratmaktan öteye git-meyen bir yaklaşımdır.

Bunların dışında bir de devrimci yaklaşım vardır. Devrimci yakla-şımın sonuçlan üzerinde fazla bir şey söylememekle beraber, geliş-tirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Araştırma incelemeyle, sonuçlarıntartışılmasıyla, deneme sınamayla örgütsel mücadelelerle, ilişkilerlene toplumun kaldıramayacağı biçimleri dayatmak, ne de toplumun

44

Page 44: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kuyruğuna düşecek biçimleri geliştirmek; mevcut devrimci faaliye-timizin genel düzeyini gözönüne getirerek, sorunun özgünlüğünübununla kaynaştırarak devrimcinin maharetine, yeteneğine bağlıolarak yaratıcılığı bu alanda da uygulayarak sonuç almaya çalışmakgerekir. Bazı hatalar ortaya çıksa da, dürüst olundukça, zıvanadançıkmadıkça, konuyu sulandırmadıkça bunun altından çıkılamayacakbir hata olmadığını belirtebiliriz. Yeter ki, bunun özü daha güçlüolanı, daha sağlıklı olanı yakalamaya yönelik olduğunu ve bundanhiçbir zaman kaçınmamak gerektiğini kavramış olsun. Kendisinibasitliklerin, hafifliklerin kurbanı yapmasın. Bu konuda partiyi de,toplumu da kabul edilemeyecek durumlar içinde bırakmasın. Ohalde devrimleştirilmesi gereken bir alanı devrimcilere layık bir ya-ratıcılık ve yücelikle geliştirmesini bileceğiz. Gelişecek özgür ira-delerin devrimci faaliyeti epey zenginleştirip çeşitlendireceğine ina-nıyoruz. Eylem, örgütlenme ve ilişkilerin her biçimdeki zenginliğini,doyuruculuğunu sağlayabilir. Yine özellikle genel toplum içinde çoksağlıklı bir gelişmeyi başlatabilir. Özellikle toplumun içinde yaşadığıortaçağ kalıntılarından kurtulması, karanlıklardan sıyrılması, dahamümkün hale gelebilir. Kadın özgürlüğünün genelde toplumsal öz-gürlüğün ölçütü olması itibariyle; kadın özgürlüğü geliştikçe top-lumsal özgürlüğün de gelişebileceği, dolayısıyla bunun toplumuzenginleştireceği, daha yaşanılır hale getireceği ve bunun da esaslıamaçlarımızdan birisi olduğunu tekrar belirtiyoruz. Bunun üzerineöyle güçlü kadın veya erkeğin çıkacağını söyleyemeyiz. Bu ancakromanlara, hayal gücünden kaynaklanan tasarımlara konu olabilir.Biz bunu söylemekle yetinelim. Kürdistan’daki gerçekliğin önemlioranda kendine has özellikler taşıdığını belirttik. Bizde sömürgeci-liğin yabancı olgusunun toplumumuza özgü her türlü kurumlaşmayı,özellikle onun özgünlüğünü, onun kendisini savunmasını sağlayacakne kadar kurum varsa hepsini dağıttığı saptamasını yapabiliriz. Şugerçek çok açıktır; sömürgecilik toplumun siyasallaşmasını yüzyıl-lardan beri tahrip etmiştir. Özgür ekonomik faaliyeti veya kendiçıkarı için toplumun çeşitli sınıflarının kendi topraklarındaki eko-nomik faaliyetlerini dumura uğratmıştır. Ona fazla gelişme imkanıtanımamıştır. Siyasal dernekleşme faaliyetlerinde yine sınırlamavardır. Bıraktığı kurumlar nedir? Ortaçağdan kalma ve daha çok tu-

45

Page 45: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

tuculuğu canlı tutan, toplumsallaşmayı, ileriye yönelik siyasallaş-mayı, bilinçlenmeyi en geriye çeken tutucu kurumlar biliniyor. Bun-lar uluslaşmaya hizmet etmeyen, kendi özünü yakalamaya götür-meyen, yabancıyı hep imdada çağıran veya hep meşrulaştıran,yücelten, ona sığınmayı vazgeçilmez bir anlayış olarak uygulayankurumlardır. Kendisinden habersiz, toprağa, emeğe, toplumsal ulusalbütünlüğe her zaman yabancı bir yaklaşım dayatılmıştır. Ve bu meş-rulaştırılarak kabul görmüştür.

Kısaca toplumun kendi öz çıkarlarını savunacak alt ve üst yapıdakimekanizmaları, kurum ve kuralları tahrip edilmiştir. Sömürgecilik,yaşayabilmek için, toplumun bireylerinin var olması gerektiğini iyibilir. Bu var olmayı, sömürgecilik kendisi için en yararlı olan sınırdatutar. İşte aileciliğe tapınma, belirlenen bir sınırdır. Bunda toplumsal,ulusal ve hatta aşiretsel çıkar bile yok denilecek kadar daraltılmıştır.Hatta aile için de en işbirlikçinin çıkarları etrafında şekillenmiş birkurum denirse; bu hem işsizler ordusu üretir, hem de asker almak,işçi almak için mevcut güçsüzlüklerin en uç sınırındadır. Dolayısıyladirenmenin en zayıf tutulabileceği bir kurumdur. Hem sömürgeci-liğin her türlü baskı ve sömürüsünü rahatlıkla yutabilecek savun-masız bir birimdir, hem de kökenini yüzyıllardan beri aşiret kabileilişkilerinde bulduğu ve bunu hep uluslaşmaya, toplumsallaşmayakarşı savunduğu, sömürgeciliğin dayanabileceği en güçlü odaklar-dan birisidir. Böyle olduğu için de canlı tutulmaya, buna izin gös-terilmeye çalışılan bir kurum olarak karşımıza çıkıyor. O haldeKürdistan’daki aile, sömürgeciliğin mevcut statüsüne göre ayar-lanmış ve yüzyıllardan beri işbirlikçi bir yaşamı ailesi için, kabilesiiçin esas alan tipin çıkarları doğrultusunda varılmış bir düzeyinkendisidir. Hepimizin “benim ailem, senin ailen” diye baktığımızolayda, sömürgeciliğin ve onun koşullandırdığı işbirlikçiliğin, aşiretreisliğinin, aile reisliğinin sınırları içerisinde bir uydu kurumudur.Gerçekten bu uydu kurum, en tehlikeli gelişmelerin kaynağı duru-mundadır. Bunun aşılması bir zorunluluktur. Bu kurumu ameliyatmasasına yatırıp, iyi bir teşhis yaparak, onun sömürgeciliğe ve iş-birlikçiliğe ne kadar hizmet ettiğini ve olumsuzluklarını koymakgerekiyor. Bugün düş-manın aileleri peşimize takması, bu kurumabüyük umut bağlaması sebepsiz değildir.

46

Page 46: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Aile reisimiz bu kadar işsizlik ortamında çocukları için ne okul nede iş ve eğitim veya sağlıklı hiçbir gelecek olmadan ama sürekli desorumsuzluğu derinleştirir ve piyasaya bir yığın insan salar. Hertürlü olumsuzluğu kabul ederek bunu da babalık veya ailecilik kül-türü olarak bütün üyelere verir ve en ucube tipleri karşımıza çıkarır.Dikkat edilirse en tehlikeli kurumlardan birisi olan çekirdek aileyi,Avrupa tehlikeli buluyor. Bu çekirdek ailedeki ilişkiler önemli orandaözgürdür. Ne erkek kadına fazla yüktür ne de kadın erkeğe. O daeğitimli, kültürlüdür, iş sahibidir, diğeri de. Fakat buna rağmen teh-likeli buluyorlar. Özgürlüğü tehdit eder diye tartışıp yeni biçimlergeliştirmeye çalışıyorlar. Bizde ise hiçbir ulusal değeri savunmuyor,toplumsallaşma yönünde hiçbir kurumlaşmaya gidilmiyor. Aile reisibulmuş birkaç tane kadını ve bazı çocukları, sözümona her gün ça-lışıyor. Çalışma adı altında yapılan nedir? Sözümona aileyi beslemekiçin köyde bir iki iş yapar, kente koşar, biraz da oralarda uğraşır.Gerçekten aile beslemenin ne demek olduğunu çok düşünüyorum.Beş on çocuğun sözde beslenmesi ne kadar soylu bir pratik olabilir?Hep biraz karnını doyurdu mu vazifesini yaptığını, her türlü görevinaltından yüz akıyla çıktığını sanıyor. ‘Çocuklarımı bir ekmeğe muh-taç etmedim, ben namuslu adamım’ der. Diğerleri de ‘babacığımızbizi doyurdu, var ol baba’ derler.

Bunu da çağdaş ölçülere vurarak değerlendirmek gerekir. Çoğumu-zun yaşadığı bu ilişkilerin kabul edilmesi düşünülemez. Ulusal, sosyal,bireysel anlamda da kabul edilemez. Müthiş köleleştirici, insanı kendibaşına yok oluşa götürecek bir ilişkidir. Birçoğunuzun bu ailelerdenkoparak, koşarak geldiğinizi iyi bilirim. Kendimiz de öyleydik. Birkaçhaftalığına kutsal aile denilen o yuvaya döndüğümüzde kafamızdaadeta anlar uğulduyordu. Kabul edemediğimiz bir ilişki tarzıydı bu.Bu ailemizi küçük görme veya beğenmemekten kaynaklanmamak-taydı. Daha çok, mevcut ilişkiler ve yaşam ölçüleri isyan ettirici nite-liktedir. Aile sorunları bizi devrime götüren en önemli etkenlerdenbirisidir. Bugün Kürdistan’ın her köyünde ve kentindeki kokuşmuşaile ilişkilerini kabul etmiyor ve bunlardan ürküyoruz. Her tarafa do-luşan bir sürü çocuğu hangi gelecek bekliyor? Ne iş, ne eğitim, nesağlık, ne de vatan ve özgürlük, hiçbir şey yok. Sözümona bunun so-rumlusu ana babalara sormak gerekir. Bu nedir? İnsanın yanında bir

47

Page 47: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

hayvan bile aç susuz kalırsa sıkıntı duyar. Ama bizimkilerin umurundabile değil. Hatta bir ekmeği bulunca vatan kurtaranlar gibi ‘ailemizişöyle yaptık, böyle yaptık’ diyor. Bize özgür bir gelecek yaratacakgüçte olmamalarına rağmen sorumsuzca hareket etmelerinden dolayıdaha küçük yaşta iken ailemizi eleştiriyorduk. Özgür bir gelecek ya-ratacak güçte değilsen ne diye bu kadar sorumsuzluklar içine giriyor-sun? Bugün sosyalist ülkeler çocuklarını iyi yetiştirirler, iyi eğitirler.Gerçekten Avrupa ülkelerinde de olan bu durum olumludur. Fakatbizde bu konuda sınır yok, büyük bir sorumsuzluk vardır. Sözde ço-cuklannı çok severler ama aslında çocuğa en büyük kötülüğü aileyapar. Ana babaların kasıtlı olarak çocuklarına düşmanlık yaptıklarınıda söylemiyoruz, hayır bu kendiliğinden oluyor. Bugün bu ucubeyiTC bile kabul etmek istemiyor. TC, doğum kontrolü vb tedbirler iledaha ekonomik bir aileyi yaratmayı önemli bir mesele olarak çözmeyeçalışıyor. Fakat kendisinin yarattığı ve sömürgecilikle yakından bağlıolan bir sorunu elbetteki TC ortadan kaldıramaz. Sömürgecilik birtoplumu en geri biçimlerde tutmaya çalıştıkça, ekonomik olarak bunlarıyoksullaştırdıkça ve onun ulusal toplumsal kurumlarını ortadan kal-dırdıkça aile veya ailecilik kurumu da o denli yapay bir büyüme gös-terir. Bunun da nüfus patlamasına yol açtığı bilimsel bir gerçektir.Sömürgecilik statüsündeki ülkelerde gelişen nüfus patlamasının em-peryalist sömürgeci sistemle yakından bağlı olduğu bilinmektedir. Bi-zim üzerimizde çok ileri boyutlarda bir sömürgecilik olduğundan, ai-lenin yapay büyütülmesi, adeta sömürgeciliğin ciddi bir mezarkazıyıcısı olarak da gelişiyor. Bu elbetteki devrim için de büyük prob-lemler ortaya çıkarıyor. Zaten bunun için ailenin devrimcileştirilmesiüzerinde önemle duruyoruz.

Aile bünyesindeki karmaşıklığı, sorunların had safhadaki durumunuobjektif olarak görmekte yarar var. Yüzyıllardan beri kendiliğindengelişen bir olgu olmayan aile kurumuna siyasal bir yaklaşım göstermekzorunludur. Bazı güçler tarafından sağına soluna koltuk değnekleriyerleştirilerek güçlendirilmeye çalışılan, çok tehlikeli ide-olojik politik,ahlaki, kültürel ve ekonomik gericiliği yaşatan tehlikeli bir kurumduraile. Aile içindeki egemenlik erkekte düğümlenir. Aile içinde sözügeçen erkek, geneldeki düşkünlüğü, yani egemen sömürgeci otoriteninbütün olumsuzluklarını kendi kişiliğinde aileye yansıtır. Yani siyasal

48

Page 48: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

otoriteden, her türlü toplumsal kurumlaşmaktan, söz söylemekten,hatta dilini bile konuşturmaktan alıkonulmuş, ekonomik olarak dar-altılmış erkek; mevcut sorunların doğurduğu öfkeyi aile içinde ka-dınlarda ve çocuklarda giderir. Bizde aile içi kavgaların şiddetli ol-masının nedeni budur. Yani bir kovana taşıyamayacağı kadar arıdoldurursan yaşatamazsın. Aile üzerindeki baskı şiddetlendikçe, bunubütün aileye yayar ve burada kavga, gürültü ile yaşanılmaz bir durumortaya çıkar. Bu da iki biçimde çözüme gider. Birisi, ya aileyi terkeder, bırakıp kaçar, ‘bıktım’ der. Diğeri ise, biraz nüfuzlu bir aile veyasömürgecilik biraz imkan açıyorsa, son süratle sömürgeciliğe koşar,işbirlikçiliği derinleştirir. Bu iki çözümde de olumsuz bir gidişat vardır.Sömürgecilikle bağların geliştirilmesi, sorunu ağırlaştırıyor, ailedenkaçma ise, aileyi çözülmeye doğru götürüyor ve bu da bunalımı de-rinleştirdikçe derinleştiriyor. Ailede eşitliğin, özgürlüğün devrimci-leşmenin olmayışı, erkeğe sakıncalı, sahte bir otorite veriyor. Erkektoplumda gördüğü, kendisine dayatılan otoriteleri ailede uygular.Adeta o, ailenin kralı, despotu ve otoriter gücü olarak tatmin oluyor.Bu durumda ‘her ne kadar bazıları beni güdüyorsa da, ben de 5-10çocuk, birkaç kadını idare ediyorum, ben de küçük bir kralım’ diyeortaya çıkar. Hatta ‘ben şöyle bir adamım’ diyerek kadını, çocuklarısık sık döver. Bu onda sahte bir yiğitlik geliştirir. Kadın ve çocuklarıdövmekle yiğitlik duygusuna kapılır. Bu erkek tipi, düşkünlüğün entehlikeli bir biçimidir. Ailenin ‘efendisi’ duygusu erkeklere biraz ra-hatlık, büyüklük veriyor, tatmin ediyor. Avrupa’da, sosyalist ülkelerdeböyle şeyler yoktur. Birçok sosyal kurum, bunu gidermiştir. Tabii kibu sorun bizde çok derindir. Çok muhtaç olunca erkeğin nereye koş-tuğunu belirttik. ‘Köy koruculuğu’ yasasında görüldüğü gibi silaha,paraya koşuyor. Daha sonra da bilinen trajediler ortaya çıkıyor. Bütünailesini imhaya götürüyor. Bugün bu sorun tüm dehşetiyle ortaya çık-mıştır. Sömürgeciliğin ektiği, zehirlediği ve sonra da kendine karşıkullandığı tohumlar böyle ürün veriyor.

Günümüzde düşmanın en çok güvendiği ve sonuç almaya çalıştığıaile kurumunun diğer bazı yönlerine de değinmek gerekmektedir.Bizde oluşturulan namus anlayışının ne olduğu biliniyor. Kadınla oy-narsan, erkek ölür. Kadın-erkek, ulusal toplumsal amaçlar dışında bir-birlerine o kadar bağlanmışlar ki, eğer erkek bu amaçlara biraz ilgi du-

49

Page 49: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yarsa, bunlardan kopartmak için ne yapılır? Kızı varsa kızına, eşi veyanişanlısına polis el atınca erkeği hemen teslim alabiliyor. İşsizdir, güç-süzdür, açtır, biraz iş veriyor, karnını doyuruyor. Bunun sonucu yüzlerceinsan yitirdik. Yani kendisinin koşullandırdığı bir ilişki bugün müthişbir karşı devrimci ilişkiye dönüşmüştür. Adeta bir avlama tuzağı gibizarar üstüne zarar veriyor. Aileye el attıkça korucu çıkarıyor, devrimciyidağdan indiriyor, aileyi yoksullaştır-dıkça satın alıyor. Hem güçsüzdüşürerek, savunmasız bırakıyor hem de günü geldiğinde en tehlikelibir araç gibi kullanıyor. Aile bizi en çok zorlayan bir kurumdur. Özel-likle eski nesli temsil ettikleri için devrimci sürece giremeyen babalar,tüm güçleriyle geleneksel aileyi korumak istiyorlar. Bundan dolayı dabaşta boyun eğmecilik olmak üzere her türlü olumsuzluğu aile içindeyaşatıyorlar. Bu da büyük bir kavgaya yol açıyor. Onu korumazsa, er-keklik elden gider. Çünkü namus, yaşam, felsefe, her şeyi odur. Maoda Çin’de aile kurumunun, toplumu bağlayan tehlikeli, en belli başlızincirlerinden birisi olduğunu söyler, biz de ise hemen hemen birincizincirdir. Sömürgeciliğin, ağaların baskısı vb birer zincir olmalarınarağmen, bunlar bizi fazla engellemiyor. Bugün bizi en çok tehdit edenve gücümüzün muazzam kaybına sebep olan bu ilişkidir. Birçok kad-royu aile sorunlarından dolayı kaybettik. Hatta birçok kadro bu sorunyüzünden gücünü tümden devrime sunamıyor. Sorun bizde böyledir.Aileyi dokunulmaz, hep saygı gösterilmesi gereken bir kurum olarakgörmek yerine sömürgecilikle yakın bağlar içinde ve onun ideoloji-politikasının ülke içindeki sağlam dayanağı ve yine insanımızı çaresizkılan, geleceğinden yoksun bırakan, sorumsuzluğu en çok yaşayan vemutlaka devrimci bir eleştiriyle birlikte, devrimci sürece tabii tutulmasıgereken bir kurumdur. Bu konuda ne ana babanın, ne de eşin dostungözünün yaşına bakmamak gerekiyor. Onlar zavallı uydu kişiliklerdir.Ne ailedeki kadının gücü vardır, ne de sömürgeci veya ağaya ait olanreisin saygı duyulacak bir gücü vardır. Devrimciler ancak bu zavallılarıuyararak ve mevcut ilişkilerini parçalayarak gerekirse devrimci otoriteyidayatarak, durulması gereken yerde durdurmasını bilirler. Ulusal kur-tuluş sürecimizde aile engelini her yönüyle görmek gerekir. Bununönünde sivriltilen, Ağrı Dağı gibi yükseltilmek istenen bir engeldir.Bugün en değerli direnişçilerimizin karşısına aileleri dikilmiştir. Aileleraracılığıyla dayatılan düşman politikasının yarattığı sonuç ne oldu?

50

Page 50: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Yüzlerce arkadaşa idam verdiler, bazıları hainlik yaparak ihanetin içinegirdiler ve bazıları da halen sorun yaratıyorlar. Karşılığında ise, ‘enkötü ölüm Osmanlı sözüdür’ de ifadesini bulan sözü veriyor sömürge-cilik bunlara. Ardından çocuk ya ihanete, ya da idama gidiyor. Ve sö-mürgecilik, ‘iti ite kırdırttığını’ söylemeye başlıyor.

Çağdışı bir düşüncenin esiri olan ana baba ne yapabilir? Uyanıklığıngerekliliği açıktır. Bazıları bunun üzerine sahte siyasal görevler dekoyarak, aile kabile kimliklerini işbirlikçi siyasetlerin aracı halinegetiriyorlar. Güney Kürdistan’daki yapılanmalar, ulusal kurtuluşiçinde derinleştirilen aile kabile önderlikleri ve bizdeki yansımalarıbazı etkinliklerini ancak bu temelde sağlamaktadırlar. Bunları dasözüm ona ulusal kurtuluşçuluk, Kürtlük adı altında yapıyorlar. As-lında açıkça sergiledikleri en tehlikeli işbirlikçi fosilleşmiş aile,aşiret reisliği kurumlarını bir kapitalist sömürü aracı olarak –tabiiki ulusal maskeli– geliştirmekten öteye çabalar değildir. Bugün buçabalar, ancak ulusal kurtuluşçulukla oynayarak sömürgeciliktenkarşılık buluyor; maskeli, sinsi ve daha kurnazca bir biçimde tehlikelibir ailecilik kurumu olarak gelişiyor, çıkıyor. Bunlar siyaset değil,birer ailecilik kurumlarıdırlar. Kapitalist yöntemlerle sağlayamadık-ları sömürüyü, ulusal kurtuluş maskesi altında insan kanını satarak,kar, değer sızdırıyorlar. Bu yaklaşımları daha çok eleştiriye tabi tu-tacağız. Aile kurumunu işbirlikçi siyasetlerin malzemesi haline ge-tiren anlayışların tehlikelerini de sık sık ortaya koyacağız. Çünküsinsi maskeye büründürülmüş ailecilik, kabilecilik, düşmanın açıksaldırılarından daha da tehlikelidir. Ve dikkat edilirse ulusal kurtuluşgerçeğimizde bunların yeri, rolü çok fazladır. O halde, eleştiri sila-hımızı daha kapsamlı ve zengin kılmalıyız.

Belirtilen iki boyutun yanında daha açılması gereken diğer yanlarınvarlığından da bahsettik. Bu koşullarda yetişen aile bireyi, baştakadın olmak üzere çok olumsuz durumdadır. Böylesine uçurumunkenarında yaşayan bir aile içinde kadın en tehlikeli konumu yaşıyor.Genelde kadının toplum içindeki konumu bizde katbekat daha daolumsuzdur. Kadın, aile içinde bırakalım bir söz, özgür düşünce sa-hibi olmayı, dilini açma özgürlüğünün çok uzağındadır. Yine karargücü olması şurada kalsın, doğru dürüst uyduluk görevini bile ya-pamıyor. Yani geneldeki düşkünlük derecesinin alasını kadının düş-

51

Page 51: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

künlük derecesi tayin ediyor. Denilebilir ki, her türlü baskı ve sö-mürünün en uç noktasını kadın yaşıyor. Çünkü dışarda dövülen,azarlanan, baskı gören erkek bunun acısını kadından çıkarıyor. Do-layısıyla bizde kadının içine düştüğü en derin kişiliksizleştirme, so-runların en acısını yaşama sadece kadınlığından doğan bir durumdeğil; aynı zamanda sömürgecilikten, işbirlikçilikten doğan bütünolumsuz sonuçların gelip dayandığı son noktadır. Kadının dilsizliği,güçsüzlüğü, kendiliğinden doğan bir olay değildir. Var olan ilişkilersistematiği içerisinde geliştirilerek varılan bir aşamadır. Buna birde kaldıramayacağı sayıda çocuklar, ekonomik yoksulluk ve sosyalsiyasal baskı eklenirse, kadından insanlık adına geriye ne kalabilir?Şimdi bizde kadın haklarından bahsetmekten ziyade, kadının kurtu-luşu veya yeniden insanlık saflarına nasıl katılacağı biçiminde koy-mak gerekir sorunu. Ortada kişilik denilen bir şey yok ki, özgürlüktenbahsedilsin. Muazzam bir baskı altında düşünce üretme, iradi olma,söz söyleme, sıradan bir karara katılma çok zayıftır. Bu, kadınınbizde büründüğü değişikliği ortaya çıkarıyor. Türkiye koşullarındakadın hakları veya özgürlüğü burjuva anlamda da olsa belli bir sınıragelip dayanmıştır. Konuşur, yürür, gezer, okur, bakar, öğrenir. Bubile bizde yok. Fakat bu, beraberinde yerel, mahalli özelliklerin ençok kadında somutlaşması sonucunu da doğuruyor. Sömürgeciliğinen olumsuz yansıdığı bu zemin, aynı zamanda mahalli özelliklerindoğal bir değer olarak en çok yaşandığı, dolayısıyla ulusal kurtuluşmücadelesinin dayanabileceği bir zemindir de. O halde kadındakidevrimci potansiyelin herhangi bir kesimden daha güçlü olmasınıngerçeği de burada yatıyor. Mademki mevcut statüden en olumsuzyönden etkilenen cins durumundadır, öyleyse ulusal kurtuluş müca-delesinin ileride en çok dayanabileceği veya işlenirse, örgütlendiri-lirse potansiyelinin çok gelişkin olabileceği bir zemindir.

Aile için daha ayrıntılı gözlemler yapabiliriz. Bizde aile çok yö-nüyle eleştiriye tabi tutulabilir. Aileden çok, bir dramdır Kürdistan’dayaşanan. Bizde bir kargaşa olan aile, düşüncenin gömüldüğü, iradeninyaz boz tahtasına çevrildiği, insanımızı paramparça edildiği, dağıtıldığıbir şeytan üçgenidir. Onun için devrimcileştirilmesi gereken kurumlarınbaşında aileyi ele alıyoruz. Bir devrimci bu konuda görevini özenleele almak durumundadır. Elle tutulur yanı olmayan bu gerici aile iliş-

52

Page 52: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kisini basit bir gurur sorunu olarak ele alamayız. Bu ilişkinin sorumlusudeğiliz, ama bunu devrimcileşürme sorumluluğumuz vardır. Aileciliğindaha birçok uzantısından bahsedilebilir. Ailesini kuran adam ‘dünyamıkurtardım’ diyor ve sıvışıyor. Bunun için biz tehlikeli, ulusal toplumsalkurumlaşmayı engelleyen bir ilişki diyoruz. Küçük aileye sığınarakne kurtarılabilir? Genç delikanlı ve kızların beş on yıl aile kuracağızhayaliyle yaşayıp çalıştıktaları bilinmektedir. Kurduk, kuracağız derkenkurulur ve daha sonra nasıl idare edileceği gündeme gelir. Avrupa vbgurbet kapıları açılır. Beş on yıl da ev yapmak, iş bulmakla geçer. Ar-dından ihtiyarlık ve ölümle biten bir yaşam. Yani doğuştan ölümekadar etrafında dönülen güneş, bir karanlık nokta biçiminde sonuçla-nıyor. Tabii ki, bu yanlış bir felsefe ve yaklaşım tarzıdır. Her şeyikendiliğindenliğe bırakan, hiçbir şeyi güvencede olmayan kadın veerkek bizde çok hatalı bir tutum içerisindedir. İlişkileri tehdit eden bukadar durum ortada iken bu erkeğin kurtaracağı hiçbir şey yoktur.Kendi pratiğinizi gözden geçirirseniz böyle olduğunu siz de tespitedersiniz. Üretim için üretim araçları yok. Nerede eğitimi, kültürübulacak? Bunların hepsi gaspedilmiş. Geriye gurbet kalıyor. Zatenbizde gurbetçiliğin gelişiminin temelini de bu oluşturuyor.

Aileyi kurtarma adı altında her türlü fedakarlığı yapıyoruz. Eğeraile için yapılan fedakarlıklar devrim için yapılsaydı, hem aile yüz-lerce kat yükselir, hem de ülkemiz çoktan kurtulmuş olurdu. Yanılgıo kadar şiddetli ve çabalar o kadar boşa gidiyor ki, sözde namus veaileyi kurtarmak için bir ömür tüketiliyor. Bazan yalnız aileyi dedeğil, sülaleyi kurtarmak için her şeyi göze alıyor, ölüme bile gidiyor.Bugün Kürdistan’daki en basit çekişme ve kavgadan tutalım gurbetsorununa ve bir yığın psikolojik bunalıma kadar hemen hemen herşey aile sorununun uzantısı olarak karşımıza çıkar. Birçok arkadaş,bu kadar karmaşıklaştırılan, çözümsüzlük içinde tutulan bir sorunayaklaşmamak isteyebilir veya bundan ürkebilir. Fakat, bizi en çokzor durumda bırakan, toplumsal ve ulusal gelişmeye ciddi zararlarveren bu sorunu çözüme götürmek, devrimci görevlerimizden biridir.Bu kadar insanın ömrünü tüketen, boş yere harcayan bir çabaya bizdur diyeceğiz. Sömürgecilik 12 Eylül sonrasında ‘çocuklarınızasahip çıkın’ temasını bol bol işledi. Her aileye araç gereç, tezgah,kurs vb sunarak restore etmeye çalıştı. Sömürgeciliğin bununla yap-

53

Page 53: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

mak istediği, devrimi engellemektir. Yığınla gencimizin ‘yarın neolacağım’ diye beklentisi vardır. Bu yarının temelinde nasıl birevlilik veya bir aile kurumunun yaratılacağı konusu vardır. Kahve-hanelere doluşan gencinden, evdeki genç kızına kadar hepsinin bek-lentisi vardır. Bu beklentilerin gerçekleştiğini kabul etsek bile, aileninmaddi temeli yoktur. Batı’da ve Sovyetler’deki durum yasalarla gü-venceye kavuşturulmuştur. Bizdeki yasaların ise, hayvanlar alemineuygulanabilecek düzeyde olduğu açıktır. O halde gençliğin en verimli20 yılını kuşatan bu beklentiler tehlikelidir. Enerji ve çaba boşa gi-diyor. Bir yılı kurtarmak için 6 ay Adana, daha sonra İstanbul veşimdi de Almanya yollarına düşülüyor. Böylece insanların posasıçıkıyor. Daha sonra birden ailenin ne kadar geri olduğunu görüyorve reddediyorlar. Ortaya çıkan sonuç ise, her türlü toplumsal sorun-ların had safhaya ulaşması oluyor.

Anlaşılacağı gibi, ulusal toplumsal sorunların önemli bir kaynağıailenin gericiliğidir. Bu sadece objektif bir durum da değildir. Bugündüşman örgütlüyor, her arkadaşın ailesini şu veya bu oranda örgüt-lemeye çalışıyor. Ailenin bir üyesi bizim yanımızdaysa, bir üyesinide düşman kapmaya çalışıyor. Aile günümüzde tehlikeli bir devrimve karşı devrim yatağına dönüşmüştür. Mücadelenin bu zemindekitüm sosyal siyasal boyutlarını görmemiz gerekiyor. Özellikle de çoktehlikeli karşı devrimci ilişkilerin olduğu aile ortamına fazla güve-nilmemelidir. Eleştirici, mücadele edici bir yaklaşım zorunludur. Özolarak sorunun konuluşu budur. Bizim burada ulaşmak istediğimizsonuç, bunun kadın özgürlüğü ile bağlantılarını koymaktı. Fakatkadın denince bizde akla gelen aile olur. Evinin ötesinde, ailedenayrı bir kadın düşünmek mümkün müdür? Bizde evin ötesindekikadın suç işlemiştir, anlamına gelir. Böylelerine sakıncalı kadın gö-züyle bakılır. Bir bayanı evden parti saflarına almamızın hemen he-men her öğe için büyük bir olay olduğu açıktır. O halde kadının ha-reket özgürlüğü, Kürdistan’da hemen hemen hiç yoktur. Ana-babaevindeki bu durum koca evinde daha da kötüdür. Toplumsal saflar-daki kadın hareketliliği bizde yok denilecek kadar azdır. Öyleysebunun çözümü ne olacak? Devrimin en çok dayanması gereken,ama olumsuzluk akıtan bu sorunun ağırlığı ve önemi ortadadır.

Burada sorunun parti saflarındaki durumunu ele almak gerekir.

54

Page 54: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Her toplumsal ulusal sorunun çözümüne dayattığımız gibi, aile kadınsorununun çözümüne dayatacağımız en güçlü silah parti silahıdır.Aynı zamanda kişiliği tehdit eden, en tehlikeli sonuçlar yaratankabul edilmez ilişkilerin düzeltilmesine de parti silahını dayatmak-tayız. Sorunların ağırlığı sizlerin bu silahı her yönüyle yetkince,doğru ele almanızı zorunlu kılmaktadır. Bu kadar zorluğu ortadankaldırabilecek, kabul edilmez ilişkileri yenebilecek büyük bir öz-gürlük silahıdır parti. Bu sorunlara koşarken de ilk aklımıza gelenparti silahı olmaktaydı. Nereye koşuyorduk? Burjuva bir kuruluşunböyle bir kişiliğe yönelmenin bizi savunamayacak durumda olduğunugörür görmez, hızla bir örgütlenmeye yöneliyorduk. Buradan çıka-rılması gereken sonuç şudur: Mevcut örgütsüzlük ortamında kaldı-rılamayacak aile yükü ancak güçlü parti hareketiyle karşılık bulabilir.O halde bizi parti örgütlenmesine götüren en önemli nedenlerdenbiri de, yapay, birçok gerici görevi yüklenen aile kurumuna karşıseçkin parti ailesini kurma düşüncesi olmuştur.

Parti ailesi deyip geçmemek gerekiyor. Parti bizi bütün toplumsalve ulusal yeniden kuruluşa götüren en seçkin bir ailedir. Objektifolarak parti sorunlu aileyi yenme, ailenin yeniden kuruluşunu ken-dinde cisimleştirecek, yani devrimci özgür aileye bizi götürecek ku-rumların başında gelen en büyük silahımıza sığınma, bilenme ka-rargahımız ve saldırı üssümüzdür. Burada durumu önemiylekavramak için sorunların derinliğini duymak gerekir. Bu konudabazı arkadaşların yetersiz çabalarına anlam veremiyoruz. Büyük so-runların altından gelen biri olarak, büyük çabanın da adamı olacaksın.Sorunları bu kadar duyan birisinin, sorunlara yüzeysel, yetersiz yak-laşmasının da anlamı yoktur. Önemi bu denli ortaya konulan partiyi,o halde çok iyi tanımlamalıyız. Buradaki ilişkileri, yeniden kuruluşuçok iyi tanımalıyız. Özgürlük olayının önemi konusunda şimdiyekadar çok şey söylendi. Bize düşen bunun kıymetini bilmektir. Düş-künlük, sokağa dökülmek ve onuru toptan yitirmek çok kötü birşeydir. Bu duruma düştükten sonra kötülüğün ne demek olduğunuanlamak da iyi bir durum değildir. Zaten partinin amacı da budur,bu duruma düşenleri kurtarmaktır. Bazıları her ne kadar akıllanmakiçin yeniden düşmeyi çözüm olarak dayatıyorlarsa da, bu düşkün-lükten başka bir şey değildir.

55

Page 55: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Bizim için sorun bu ilişkileri parti içinde sağlıklı ele almak veözellikle parti bünyesine alınan arkadaşların sorun karşısındaki gö-revlerini daha iyi ortaya koymaktır. Çoğunuz sorunlarla yüklüsünüz.Bizim de sorunlarımız var, ama bunların kaynağı biz değiliz. So-runların kaynağı olmamamıza rağmen, bunları çözme, devrimci ge-lişmeyi sağlama sorumluluğumuz vardır. Böylesi bir yüksek sorum-lulukla sorunlara yöneliyoruz. Bu, elbetteki önemli bir olaydır. Sizinde yetiştirilmeniz, bir nesli yetiştirmeniz, eğitmeniz, örgütlemenizgerekir. Tabii ki bunları en özgür bir biçimde yapmak zorunludur.Aksi halde yaşam hakkı göremezsiniz.

PKK hareketi, toplumun içine düşürüldüğü sorumsuzluk derecesinibilerek ortaya çıkan bir hareket olduğuna göre, sorumsuzluğun de-rinleştirilmesini asla kabul etmeyecektir. İşte çocuklara saygı, ka-dınlara saygı ve eşitlik, mevcut ilişkiler sistemini alaşağı etmektengeçer. Yapay bir biçimde aileye bakma, maaş, para kazanma bizihiçbir zaman tatmin etmedi. Ailelerin sizlerin üzerindeki umutlarıda budur. Bu duruma karşın, biraz da biz ailelerden eşten dosttançalarcasına gençleri PKK saflarında birleştirmeye çalıştık. Tabii kibu insanları gericiliğin, ağır sorumsuzluğun batağından kurtarmaanlamında bir çalmadır. Gençlerin saflarımıza gelmesini engellemekiçin sadece düşman çalışmadı; görülmemiş yöntemlerle gençlerinsaflığından yararlanan işbirlikçi güçler de oldukça çaba harcadı.Halen de birçok güç, ‘bizde şunlar, bunlar vardır, PKK’de hiçbirşey yoktur’ diye bizi itham ediyor. Küçük burjuva yönetimlerin ilkişinin kitlelerin ağzına bir parmak bal çalmak olduğu bilinmektedir.Bu küçük tavizler politikasını uygulamaktır. Parti üyelerine ‘al sanabir ev kur, bu kadar da para, biraz da rahat yaşa’ diyor. Kadro dazaten böyle bir yönteme hazırdır. Fakat burada kaybolan köklü dev-rim davasıdır. Küçük burjuva aile oluştuğunda ne kurtarılır? Belkibiraz kendilerini tatmin ederler, ama özgürlük kurtarılamaz. Bununlaparti kurtarılmaz, ulusal kurtuluş sağlanamaz. Bizler ısrarla partiyibu duruma düşürmekten alıkoyduk. Partinin bu duruma gelmemesiiçin özenle çaba harcadık. Bunu bir tedbir olarak ele aldık. Yoksabir cezalandırma, haklardan yoksun bırakma değildir. Bazı düşkünlerbize ‘aile kurma hakkımız engelleniyor’ iddialarıyla dayatmada bu-lundular. Nasıl bir aile anlayışına sahip oldukları bile belli değildir.

56

Page 56: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Tabii ki biz aile kurumunun nasıl tehlikeli bir kuruma dönüştürül-düğünü bildiğimizden dolayı, bu iddiaların ne anlama geldiğiniortaya koymakta gecikmedik.

Mevcut aile kurumuna en sağlıklı eleştiriyi yönelten bir hareket ol-duğumuzdan dolayı düşman halen bizim yönelimimizi araştırmaklameşgul. Biz onun kurduğu, geliştirdiği bu aileciklerin, küçük burjuvaailesinin nasıl yetmez ve bizi engelleyemez konumda olduğunu onakanıtlıyoruz. Düşmanın düşürdüğü, aile cenderesinde sıkıştırdığı in-sanımızı güçlü bir ihtilalciye dönüştürmenin hesabıyla uğraşıyoruz.Bugün hepiniz aile saflarında olsaydınız, kötürüm bir erkek veyakadın olmaktan kurtulamazdınız. Şimdi bunu rahatlıkla söyleyebilirizki, hiçbir şeyiniz yoksa da sağlam bir kafanız ve bünyeniz vardır. Buolmasaydı çoğunuz sorunlar altında ezilmiş ve kamburlaşmıştınız.Çoğunuzun ne hale geleceği tasvir bile edilmez. Her şeyden öncekamburu çıkan, sorunlar altında ezilen, düşünce gücünden yoksun,özgürlüğün çok uzağında olan bir tip olurdunuz. Bugün gelinenaşama yüksek bir kazanımdır. Şimdi çok şeyi daha yeni ve özgür te-mellerde kurabilirsiniz. Fakat bu devrimci ilişki olmasaydı bununşansını ömür boyu yitirmiş olacaktınız. Basit bir hayalin yaşanmasıgüncel olarak adamı rahatlatsa da, yüce hedeflerin sağlayacağı ra-hatlığı, büyüklüğü hiçbir zaman sağlayamaz. Zaten biz aynı zamandayüceliği, soyluluğu, hep derinliği dayattığımız için gelişiyoruz, bü-yüyoruz. Çok iyi biliniyor ki, eskiden kimse sizi dinlemezken bugüngittiğiniz yerde binlerce kişi ayağa kalkıyor. Konuşmasını bilmeyenlerbizde bugün bir propagandacı, bir ideolog oluyor. Yürümesini bilebilmeyenler, bugün hareket yönetiyor. Sağlanan bu gelişmeler partisayesindedir. Bu bir yükselme ve yücelmedir. Ama bunlar ne pahasınasağlanmıştır? Biraz da inadınıza, küçük burjuva tutkuların inadınarağmen bu sağlanmıştır. Bundan sonra çoğunuz geriye dönüşü değil,ileriye yönelişi daha fazla yapabilirsiniz. Bu da yüksek bir gelişmedir.Bu özümüzün pratiğimizle bağlantılı geliştiğini gösteriyor. Bugünsizler işbirlikçi siyasetçilerden zayıf olmaktan ziyade, maddi manevi,ahlaki, siyasi, ideolojik ve her yönden onların önderlerinden bile fer-sah fersah ilerdesiniz. Her biriniz bazen dünyayı yeniden kuracakkadar kendinizi güçlü görüyorsunuz. Bunlar, yüksek iddialardır vebunlar olmadıkça da ciddi, başarılı hiçbir çaba ortaya çıkmaz. İşte

57

Page 57: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

bizim kurtuluş için getirdiğimiz anlayış ve araç budur. Bunun dışındabir yöntemle sizi tutmak, gerici ailenin etkisinden ve gerici ilişkilerdençekmek büyük bir sorundur. Şimdi bu sağlanmıştır. Kürdistan’da biröncü birliğin, öncü ilişkinin kuruluşunu sağlamak büyük bir olaydır.Bu gelişmenin ne kadar engellemelerle karşılaştığını göz önüne ge-tirirsek, değerinin büyüklüğü de o denli artar. Kürdistan halkının ka-derine hükmeden bir otorite olmak ve her türlü ilişkiyi yeniden ku-racak bir kurmay olmak, insanımızı her türlü sakatlıktan, düşkünlüktenkurtarabilecek iradeyi sergilemek büyük bir kazanımdır.

Bugün düşmanın kıyamet koparması da bundandır. Özellikle gü-nümüzde gittikçe yetkinleşen PKK öncülüğü düşmanı çıldırtıyor.Yoksa düşmanın çılgınlığının nedeni birkaç hainin evinin tarumaredilmesi değildir. Düşman, eylemimizin arkasındaki büyük kalkışı,büyük irade gücünü görüyor ve dehşete düşüyor. Sahte bir pehlivangibi sağa sola saldırıyor. Halbuki biz daha çok sınırlı ve zayıf gelişmeiçindeyiz. Ama o, kurulan ilişkinin özünü ve olan sonuçlarını dü-şündükçe rahat uyuyamıyor. O halde kendi gerçekliğimizi bu yöndende derinden kavrayalım. Dikkat edilirse şimdiye kadar parti safla-rında, ayrıca bir kadın-erkek ilişkisinin, kadının özgürlük faaliyeti-mizin de nasıl gelişmesi gerektiği konusunda ayrı bir çalışma geliş-tirmedik. Ama bu, kadın sorununa ilişkin yaman bir mücadelevermediğimiz anlamına gelmez. Partimizin verdiği en yaman mü-cadelelerden birisi de genelde aile, özelde ise kadının parti saflarındayaşatılıp yaşatılamayacağı sorunudur. Küçük bir örneğin parti saf-larına alınması, yaşatılmasıyla toplum içinde geniş kadın özgürlükhareketinin geliştirilmesi arasında sıkı bir ilişkinin olduğu açıktır.Küçük bir örnekte gözlemlenen, yarın topluma yansıyacak olanıtarif eder. Bunu öğretimize tutarlı, bağlı olmamızın bir gereği olarakyapmalıydık. Birinci bölümde kapsamlıca üzerinde durduğumuzgibi, genel eşitlik hareketinin bir parçası olarak, kadın eşitlik özgürlükhareketini bu kadar derinliğine ortaya koyuyorsak bu ideolojimizle,tutarlılığımızın bir gereğidir. Ve bugün saflarımızı bu biçimde elealıp eğitmemizin bununla da yakın ilişkisi vardır. Bu da konuyuihmal etmediğimizin, özenle hazırladığımızın göstergesidir. Birço-ğunuz, “acaba parti benim sorunumu görüyor mu? Benim durumumuanlamıyor mu?” diye düşünebilir. Buna karşılık çok iyi görüp de-

58

Page 58: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

rinliğine kavradığımızı belirtelim. Ama bunu en köklü bir çözümekavuşturmak durumunda olduğumuz için, bireysel basit çözümlerimuteber almadık, almıyoruz. Özellikle provokatif çabalar bu konu-daki sahte çözümlerden oldukça medet umdular. Günlük tekdüze,rahat, alışılmış ilişkileri dayatarak, insanları böylelikle rahatlatarakçözüm aradılar. Hayır, biz bunun hiçbir şeyi kurtaramayacağını zatenbiliyoruz. İlkesel koyuş, partiyi bu tarzda ele alış, ardından deneme-sınamayla parti içinde bu konuda görevleri yapma ve eğer belli birbirikim sağlanmışsa; tutarlı kadrolarımız, ilişkilerimiz olmuşsa onuikinci bir adımın temeli haline getiririz.

Kadın kesiminin örgütlendirilmesi sorunu önümüzde bir görev ola-rak duruyor. Kadınların mücadelemize katılımının derecesi, özellikleelverişli koşullar oldukça erkek kesiminden daha yüksektir. Fakatbunun başlı başına bir örgüt ve mücadele işi olduğu ortadadır. Busorunun birinci yönüdür. İkincisi ise parti içindeki ilişki sorunudur.Özgürlük safları olan parti safları içinde gerek erkek ve gereksekadın adımını dengeli atmayı beceremiyor. Örneğin daha düne kadarmuazzam bir tutsaklığı yaşamış bir bayan, daha yeni gelmiş bir öğe-miz, bu kadar geniş bir özgürlük karşısında şaşkınlığa uğruyor, neyinasıl kullanacağını bilemiyor. Bu konuda eğitimsizdir, görgüsüzdür.Tabii ki bu büyük bir özenle üzerinde durulması gereken bir du-rumdur. Yani böyleleri daha fazla olabilir.

Erkeklerimiz de bu konuda eski birtakım ilişkilerin yüklü kalıntılarıhaline geliyorlar. Genelde partinin eğitimi bu konudaki eğitimin detemeli olmaktadır. Ama yine de oldukça feodal yargılarla yüklü birdurum söz konusudur. Dolayısıyla parti içinde kadın-erkek ilişkile-rinin düzeyinde özgürlük kuralları daha fazla gelişmiş değil. Sizlerinbirbirinize karşı belli bir yabancılığı yaşadığınızın belirtileri vardır.

Yaklaşımlardaki sakatlık belirginlik kazanıyor. Yaklaşımlar önemlioranda duygusal sınırları, feodal kalıntıları ve küçük-burjuva ilişki-lerin sınırlarını fazla aşmıyor. Eğer bu durum sürekli yaşatılırsa çü-rütür insanı. Biz devrimciler kendimize güvenen insanlarız. Ve iliş-kilerimizin tümünün devrimcileştirici amacı ve özelliği vardır. Yaniparti saflarıdır, fırsatlar, imkanlar var, değerlendirelim demekten zi-yade, bu özgür ilişkiyi büyütme görevimiz vardır. Neyiniz olursaolsun, yakınınız, eş dost meselesi yapmadan, eğer parti saflarında

59

Page 59: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ciddi bir kadın-erkek ilişkisi yaratılmak isteniyorsa her şeyden önceburadaki özgürlüğe giden yolları, kişiliklerin karşılıklı iradesini or-taya çıkaracağız. Erkek kesimi, ‘kadın iradesi zaten zayıf, rahatlıklaparti saflarında dıştalanabilir, zayıf bırakılabilir’ şeklindeki bir yak-laşımı geliştirebilir. Ve kadın kesimi de, ‘parti saflarında geniş öz-gürlük, saflık var, tarihsel kurnazlığımızı da kullanırsak altını üstünegetiririz’ diyebilir. Bunlar tehlikeli yaklaşımlardır. Partinin özgürlüksafları kanla, büyük deneyimlerle sağlanmıştır. Bu saflarda ne feodal,küçük burjuva önyargıları konuşturmak, ne kurnazlıkları ve ne dekendine has incelikleri dayatarak sonuç almak olur. Herkes ancakburaya değerleri biraz daha büyüterek, yoldaşını geliştirerek yakla-şabilir. Kadın iyi bir şey sunmak istiyorsa, kendi kadınlığının toplumakatacağı muazzam ilericiliği görmelidir. Bu ne olur? Yücelticilik,hoşgörü, sevgi, saygı olur. Yüzyılların baskısından kurtulmuş birörgüt saflarında özgürlük mücadelesi daha iyi yürütülür. Orada ira-deni konuşturacaksın. Toplumda bulamadığın fırsatları burada de-ğerlendir. Parti safları bunun içindir. Yoksa burada kendini beğen-dirtme, ne de olsa az sayıda kadın var, biraz daha iyi yarışyapabilirsek kendimizi en iyisi gibi gösterebiliriz demek doğru de-ğildir. Kadın şunu diyebilir: ‘Burada büyük bir fırsat var, toplumdabeni ezen, mahkum eden, hiçleştiren bir statüye karşı son dereceeşit özgür bir statü vardır. Ve bunun kıymetini bilmeliyim, dolayısıylaşehitlerin kanıyla, direnişçilerin çabasıyla sağlanan bu ortama zen-ginlik katmada katkım olabilmeli.’ Evet, parti saflarındaki kadınkesiminin yapması gereken budur. Yakın geçmişimiz bu konudabize fazla bir örnek sunmamıştır. Gördüğümüz çok sayıda örnekteise, geçmiş kadın kalıntılarından, kadınsı yaklaşımın kalıntılarındankurtulamama söz konusudur. Bu konuda provokasyona malzemesunan birçok davranışın çıktığı bilinmektedir. Yine düşman bu za-yıflıkları görerek saldırıya yönelmiştir. Özellikle de PKK’nin kad-rolarını bu gerici ilişkilerden, duygusal, basit, yine cinsler arası, ge-ricievliliklerden uzak tutmak için özel tedbirler geliştirdiğini bilendüşman, bu temelde kadını bir silah olarak kullanarak kadrolarımızıçarpıtmaya çalışmıştır. Tabii ki bu sonu gelmeyen bir çabaydı.

Biz baştan beri ihtiyatla bu soruna yaklaştık. İster ana eş olsun, is-terse saflarımıza gelen kadınlar olsun hepsine gereken saygı ve sev-

60

Page 60: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

giyi hiç eksik etmeden; buranın özgür saflar olduğunu, özgür yaşa-nabileceğini bir teminat olarak koyduk. Ama aynı zamanda bizimbeklediğimizde özgür bir kadın, bunun giderek en derinliğine özgürbir kadın hareketi olabileceği ve bu konuda sergilenecek çabanınsonuna kadar destekleneceği biçimindeydi. Bu konuda her ne kadarbüyük başarılar kaydedilmişse de, bizde egemen olan anlayış budur.Bugün özgür kadın hareketine giden yolu çok iyi seçmişiz. Partileş-memiz bu konuda en sağlam güvencedir. Bazı olumsuz istisnalarpartimizin teminat olma özelliğini asla bozamaz ve sarsamaz. Bundansonra sağlanacak gelişmeler bunun doğru kullanımına bağlıdır. Sizlerbugün bu konularda daha sağlıklı düşünebilir, daha sağlıklı öneriler,ilişkiler sistematiğine kavuşabilirsiniz. Bunun olanakları mevcuttur.İster bay, ister bayan olarak yaklaşılsın, kadın sorununun nasıl dev-rimcileştirilebileceği sorusuna doğru cevap verebilirsiniz. Yanlışilişki nedir? Doğru ilişki nedir? Bunlara cevap verebilirsiniz. Bukonularda bazı engellerden, tutkulardan önemli oranda kurtulmuş-sunuz, bunun kullanılması gerekiyor. Bunlar görevdir. Kullanmamakgörevleri yerine getirmemektir. Görevini yerine getirmeyenin de iyibir öncü olabileceğini sanmıyoruz. Bir öncü komple öncüdür. Öncüher alandaki görevlerine sarılan, belli gelişmeleri sağlayan kişi de-mektir. Buna rağmen ‘biz bu konuda çok zayıfız, ne de olsa duygu-ların yüklü olduğu bir alandır, ben bu konuda çok dayanıksızım,biraz da gevşeğim’ demek olmaz. Örgütün özüne yaraşır bir ciddiliği,dayanıklılığı, özgünlüğü sunmalıyız.

Toplumumuz ağır feodal kalıntıları, yaygın küçük burjuva ilişkilerive sömürgeciliğin görülmemiş dayatmalarını en son sınırına kadaryaşıyor. Ve bunlar istemeyerek de olsa önemli oranda parti saflarınaakıyor. Bunlar kadrolarımızın düşünce ve ruhlarına da sızıyor. Onuniçin bunlardan kaynaklanan birçok hastalık bu zemini de bulandırıyor.Entrika, dedikodu, kurnazlık bazen bir yöntem olarak parti içindevücut buluyor. Bunlar sahiplerini zor duruma düşürecek tehlikelihastalıklardır. Biz herkese emeğine, mücadelesine göre parti içindeyer verme veya partide bir mücadeleci kılma durumundayız. Geneldeolduğu gibi özelde de omuzlara basarak yükselme olmamalıdır. Emeken yüce, belirleyici ölçü olmalıdır. Söz konusu olan, entrika peşindekoşan emek değil, devrimci emektir. Görevlerin yüceliğini göz önüne

61

Page 61: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

alarak zamanımızı en iyi bir biçimde kullanmalıyız. Israrla ‘talihsiz-liktir, geçmişimiz şöyledir, tarihi olmak istemiyoruz’diyerek hiçliğe,yoksulluğa sevdalanmayalım. Yaratıcılıktan uzaklaşmaya değer ver-meyelim. Gerisi gelişmeyi yaratacak olan yetenekleri konuşturmaktır.Bu konuda da arkadaşların zayıflıkları insanı endişelendiriyor. Hayır.Büyük adam her konuda büyük olmalıdır. Her biriniz yüzlerce kölekadını özgürlüğe kavuşturabilirsiniz. Yani birçok erkek arkadaş onlarabilinç vererek, eğiterek, örgütleyerek ve mücadele ettirerek bunu ya-pabilir. Kadına yaklaşmak cinsel erekli olmak zorunda mıdır? Veyaaile kurmaya mı yönelik olmalıdır? Hayır. Tam tersine onların büyüközgürlük hareketinin en sonuç alıcı yöntemlerini biz bulmalıyız vedayatarak onları mücadeleye çekmeliyiz. Bunun önemli bir güç kay-nağımız olduğunu bileceğiz. Yok bu konuda bizim bildiğimiz erkek-kadın ilişkisi toplumda, okulda, fakbrikada böyle olur denilmemelidir.Bizde böyle olmamalı ve bu geleneği kırmalıyız. 70 yaşındaki nine-den, 15 yaşındaki genç kıza kadar bu yöntemlerimizi geliştirerekbunları devrimcileştirme görevlerimizi başarmalıyız. Burada cinsel-liğin, duygusallığın, özel aile vb ilişkilerin çok az bir sahayı kuşatmasıgerektiğini; bir kadroya bu tip yaklaşımların egemen olmaması ge-rektiğini özenle belirtiyoruz. Yani biz, ne çok aşırı duygusal, yalnızdoğal özellikleri konuşturan bir yaklaşım gösterebiliriz –ki bu baştançıkmadır– ne de aman günahtır, inandığımıza göre şöyledir böyledir,uzak dur gibi bir yaklaşımı gösterebiliriz. Hayır, insan devrimci ey-lemle ele alınması, işlenmesi, büyütülmesi, yüceltilmesi gereken bireylem alanıdır. Böyle öncüler olunabilir mi? Zaten büyümemizin ye-gane yolu da budur. Bunu yapan erkek veya kadın büyüklüğünü ka-nıtlamıştır. Diğer erkek veya kadınlar düzenin sınırlarım kırmayan,aşmayan ve dolayısıyla öncüleşmeyi sağlayamayan kişilerdir. Na-muslu olmak, büyük rol sahibi olmak da öncüleşmekle mümkündür.Bu role cesaret etmeliyiz.

Her ne kadar Batılı toplumların bu sorunları yoksa da, bizim de budenli yüklü sorunlarımız var. Sınırlarını oldukça geniş ele almayaçalıştığımız gibi bizimki burjuva temelde bir özgürlük hareketi de-ğildir. Kendi içinde belirtilen özgünlüğü taşıyan bir harekettir. Eğerbir erkek kadro gittiği herhangi bir alanda, var olan yüzlerce bayanasağlıklı bir örgütlenme götüremiyorsa, bu kadın özgürlük hareketi

62

Page 62: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

konusundaki görevini hiç anlamamış ve yerine getirmemiştir. Yinesaflarımızdaki bir bayan kadro, eğer kadının muazzam örgütsüzlü-ğünü görüp, bu konuda bilinci, örgütlenmeyi teşvik etmiyorsa ve ya-kın çevresini bile örgütlemiyorsa büyük bir eksiklik içindedir. Kadınsorunundaki karşılıklı görevlerin önemini görmek ve çalışmak gerekir.Fakat bizde bırakalım toplum içinde böylesi devrimcileştirme göreviniyerine getirmeyi, bir birimin içinde birkaç bayan oldu mu orası bircadı kazanına dönüşüyor, bazen bir dedikodu merkezi oluyor. Bir-birlerini çekemiyorlar, kavgaya başlıyorlar, kavgadan sonra da başı-mıza bela oluyorlar. Şimdi gerçekten de bu çok düşünüp üzerindedurduğumuz bir sorundur. Bir gerilla birliğine bayan kadro vermelimiyiz, vermemeli miyiz? Acaba karşılıklı ilişkileri sağlıklı götürebi-lirler mi? Acaba çok çeşitli olumsuzlukların zemini haline gelmezmi? Erkekler ayrı, bayanlar ayrı mı savaşmalı? Neden bu sorularısoruyoruz? Çünkü –nedeni ne olursa olsun– iyi örnekler sunulmuyorda ondan. Bazen hemen eski, geçmiş ilişkiler hortlatılıyor.

Genellikle köylü yapımız zayıftır. Köylü kökenli erkek arkadaşlarbu konuda hemen duygusal tutumlar içine girebiliyorlar. Bayanlarbu konuda eğitici, örgütleyici görevlerini fazla yerine getirmiyorlar.Onlar da ne de olsa özgürlük ortamıdır diyerek bunu çok yanlış an-layıp uygulamaya çalışıyorlar. Ve tabii ki bundan zarar görüyorlar.Bugün bu ilişkiyi devrimcileştirmek, en yararlı ilişkilerden birisihaline getirmek ve Kürdistan’da çok güçlü olan kadın potansiyelinibu sürece akıtmak çok önemli bir görevdir. Hem sınıfsal ve hem decinslerarası eşitliğe giderken en ciddi görevlerden birisidir. Kadınburadaki kurtuluşunu böyle bir sürece güçlü, örgütlü katılmakla eldeedecektir. Özellikle günümüzde bu sürece ne kadar örgütlü, bilinçlive kendi özgünlüğü içinde kendi hedeflerini ortaya koyan bir birlikprogramına sahip olarak ve öncülerini oluşturarak girerse; daha şim-diden uluslar, sınıflar ve cinsler arasındaki eşitliğe gitmede en sağlamgarantileri oluşturmuş demektir. Parti hareketimiz bu konudaki ça-balarını bununla da taçlandırabilir.

Bu kadar fedakarlığın, cesaretin sergilendiği bir hareket olduğu-muza göre yaratıcılığı bu alanda da sergileyebiliriz. Cephe kuruluş-larına doğru giderken, gerçekleştireceğimiz bir kuruluş da kadınbirlik hareketidir. Bu ele alınacak soruna yönelirken dayanacağımız

63

Page 63: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

teorik perspektif böyle geliştirilebilir. Teorik perspektife dayalı prog-ram ve örgütlenme zor değildir. Bu konuda biraz siyasal, toplumsalhedeflerini yoğunca işleyenler, program ve ardından da örgütlenme,çalışmalarının olduğu bütün alanlara –ülke içi ülke dışı, silahlı si-lahsız– yayabilirler. Bu konudaki mevcut imkanları iyi kullanmakgerekir. Her konuda olduğu gibi bunda da yoğun çaba harcamak,ciddiyetle ele almak, katkı sunmak gerekiyor. Gelişebilecek bir birlikhareketinin özgünlüğüne de gerekli pay verilmelidir. Bunu işleyenlerişin ciddiyetini kavrayarak götürebilmelidirler. Yani her devrimcibulunduğu alanda, doğru yaklaşımları esas alarak birkaç kadın kad-royu devrim için eğitebilmelidir. Kadın yola çıkarken alışılagelmişkurallar gereği bir yere bağlanmayı temel almaktan ziyade, özgürilişkileri hedeflemelidir. Her şeyden önce burada özgür ilişkiler,örgüt ilişkileri vardır. Özgür iradelerin ortaya çıkarılması gerekir.Buna dayanmayan ilişki, evlilik vb dahil devrimci ilişki olamaz.

Bizim kadın hareketine sunabileceğimiz en önemli destek bu yak-laşım olabilir. Yaklaşımımızın arkadaşların bilincini doğrultabileceği,zenginleştirebileceği kanısındayız. Hiç olmazsa bundan sonraki tar-tışmalara, uygulamalara bu temelde yaklaşılırsa, bazı acayipliklerortaya çıkmayacağı gibi sınırlı bazı gelişmeler de sağlanabilecektir.Çünkü bazı arkadaşları derinden endişelendiren ve iliklerimize kadarişlenen bir konudur. Aileye, eşe karşı görevlere ve kadına nasıl yak-laşacağız? Bunların ciddi sorunlar olduğu doğrudur. Ama buna yak-laşımı en doğru ve en ileri düzeyde böyle koyabiliriz. Gerisi bir ya-ratılış, bir özgürlüğü geliştirme olayıdır. Biz bu soruna ne hilekarcayaklaşırız, ne de küçük burjuvalar gibi gözümüz görmesin, her şeyolsun deriz. Bunu sağlıksız ilişkilerin, piyasadaki her türlü sahte-karlığın sergilenebileceği bir alan olarak göremeyiz. Böyle yaklaş-mak büyük bir saygısızlık demektir.

Bazı arkadaşlar kişisel sorunlarını zaman zaman bize sundular. Tar-tışılabileceğini söyledik. Sunduğumuz yaklaşım temelinde, bunu zen-gince ele alabilir, konumlarını gözden geçirebilir ve daha kaldırabi-lecek sonuçlara ulaşabilirler. Şunu özenle belirtebiliriz ki, bu konudahiçbir sıkıntı bizi yüce yaklaşımlardan, devrimci görevlerimizdenalıkoyamaz. Çok iyi biliyoruz ki, provokasyon kendisini geliştirirkenve bu alanı kullanmaya çalışırken ‘gençliğimiz boşa gidiyor, bilmem

64

Page 64: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

sonu ne olacak’ gibi kokuşmuş şeylerle körüklüyordu. Tabii ki böylebir şey yok. Birlik, özgürlük faaliyetimizde bu kadar köhnemiş –kibu utanılası yaklaşımlar aynı zamanda düşmanın da körüklediği yak-laşımlardır– düşüncelerin yeri olamaz. Bizim ve tüm direnişçi de-ğerlerimizin harcadığı çabalar basit çıkarlar uğruna, işte ‘gençliğimizşöyle oldu, evimiz barkımız başımıza yıkıldı’ diyerek sergilenmedi.Bunlar direnişçi değerlerimizin akıllarına bile gelmedi. O halde on-ların ardılları olarak, onlara yaraşır bir tarzda yaşamasını bileceğiz.Bunun için, bazı bireysel sorunları olan arkadaşların partiye ve par-tinin bu konudaki yaklaşımlarına güvenerek kendilerini arındırabi-leceklerini, devrimin getirdiği çözümü kendilerinin de çözümü olarakgörebileceklerini belirtelim. Kendi içlerinde dağ gibi yükselttiklerisıkıntı şatolarını yıkmaktan çekinmemeleri gerekir. Biz ihtilalcilerolarak düne, eskiye bağlı her şeyi altüst edebilen ve yeniden kurmayacesaret edebilen öncüleriz. Dolayısıyla anlayışımızı karartacak çoktehlikeli bir geçmişe ilişkin endişemiz olamaz. Gelecekle o kadardoluyuz ki, burada her şey yeniden yaratılabilir. Ve o kadar yıkılmasıgereken bir geçmiş var ki, burada yıkılacak her şey geleceğin kuru-luşunun en sağlam zemini haline dönüştürülebilir.

O halde parti saflarımızda kadın özgürlük hareketinin, genel öz-gürlük hareketimizin zenginleşmesine getireceği katkıyı, çeşitliliğiengelleyen bir öğe olarak kullanılmasına yetkince karşı duralım. Builişkinin genelde yarattığı zayıflığı, ağır sorunları tersine dönüştü-relim. Bu konuda partisel gelişmemizi ağırlaştıran, bizi bütün ener-jimizi, irade ve bilincimizi parti faaliyetine vermekten alıkoyan; bualana yönelik, bundan kaynaklanan sıkıntı, eleştiri, güdüsel yakla-şımları ve her türlü çarpıtmayı bertaraf edelim. Bunun yerine partiyemuazzam güç katan, mücadelemize zenginlik katan bir yaklaşım veuygulamanın sahipleri olarak, onun özgürleştirici rolünü sonuna ka-dar oynatalım. Bundan sonra yönelinecek daha sağlıklı tartışma veönerilerden de alacağı güçle partimiz, bu konudaki uygulamalarınıdaha güçlü geliştirebilecektir.

* Bu değerlendirme 1987’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle Mahsum Korkmaz Akademisi öğrencilerine hitaben

yapılan konuşmadan alınmıştır.

65

Page 65: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Aile ocağı üzerine

Kürdistan’da aile, toplumsal düşüncenin ve pratiğin en fazla yo-ğunlaşacağı bir saha; toplumsal varlığımızın kabesi ve hatta birçokkurumun parçalanıp dağıtılması sürecinden sonra dayandığı en sonnokta, onun atomu denilebilecek bir kurumdur. Ülkemizde ailecilik,siyasetçiliktir, particiliktir. Hatta bir inanç haline getirilmiştir. Aile-cilik, yaşamın hemen hemen ana merkezi haline gelmiştir. Sözdesosyal bir kurum olmakla birlikte aile, bugün her türlü gerici sosyalkültürel değer yargılarının yoğunlaştığı bir saha olmaktadır. Bu du-rumuyla da toplumun ulusal kurtuluş konusundaki gelişimini dumurauğratan, adeta onu dizginleyen, bağlayan temel bir gerici mihrakrolünü oynamaktadır. Ailecilik, düşmanın üzerinde en çok oyun oy-nadığı bir kurum durumundadır.

İçindeki bireylere –kadın, erkek ve çocuklar– kaostan başka hiçbirşey yaşatmadığı halde aile, yine de bireylerin beyinlerini en çokmeşgul eden kurum olmaktadır. Öyle ki bu, sadece toplum açısın-dan değil, partimiz saflarındaki birey açısından da bir gerçektir.Birçok arkadaş, düşüncelerinin ana merkezini ailecilik işgal ettiğiiçin iflah olmamaktadır. Bütün bunlar dikkate alındığında aileciliklemücadele ve onun çözümlenmesi, bizde, sömürgeciliğin çözüm-lenmesine eş değer bir önem göstermektedir. En az sömürgeciliğinçelişkilerini bulup ortaya çıkarmak ve onunla mücadele etmek ka-dar, bu kurumu da ortaya koymak, üzerinde düşünce geliştirmekve onunla mücadele etmek gerekir.

66

Page 66: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Aile, dinin etkilerinin de en fazla yoğunlaştığı bir sahadır. Dininayrı bir kurum olarak almamamızın nedeni de budur. Bunlarınhepsi temel tutucu değer yargılarıdır ve bizde oldukça güçlüdür.Ağalık, aşiretçilik, kabilecilik gibi kurumlar da bugün ailecilik bi-çiminde yoğunlaşmıştır. Aşiret, kabile denildiğinde akla güçlü biraile gelir; bu diğer küçük aileleri de temsil eder. Ancak hepsi deen çok kendi ailesini düşünür. Aşiret reislerinin de, aile reislerininde tümünün en büyük derdi aile kurumunu geliştirmek, bu kurumiçinde daha fazla çocuk, kadın, para ve servet sahibi olabilmek,kısacası daha fazla mülkü bir araya getirmektir. Onun fabrikası,holdingi, her şeyi budur. Bizdeki biçim, ailecilik kültürünün ulaştığıen gerici kurumu ifade ediyor.

Bütün bunları sıralamamızın nedeni, bu kuruma yönelik eleştirileridaha önce fazla yapamadığımızdandır. Eleştiri ile birlikte bu kurumudevrime nasıl yararlı hale getireceğimizi hesaplayarak onu kenditarihi ile ele alıyoruz. Mesele burada, ana babalarımıza ne sövgüyağdırmak ve ne de övgü dizmektir; objektif bir gerçeklik olan bukurumu devrimin eleştiri süzgecinden geçirmektir.

Ailenin vazgeçilmezliği vb türünden bir değerlendirme yapmaktanziyade, onun toplumsal ve ulusal gelişme içindeki rolünü açığa çı-kartmak gerekir. Genelde sosyalizm de bu kurumu eleştirmiştir. Feo-dal ve burjuva aileyi eleştiriye tabi tutmuştur. Engels’in ailenin kö-keni ve yapısı ile ilgili eleştirisi ve değerlendirmesi ünlüdür. Bu.bizim için de özenle ele alınması gereken bir tanım ve teorik çerçe-vedir. Bizde sorunun ağırlaştığı köklü hastalıkların kaynağı olduğubir gerçektir. Ancak yine de mesele, aileye sövgü ya da övgü meselesideğil, olduğu gibi görerek gelişmelerimiz, değerlerimiz içindeki ko-numunu belirtmektir. Devrimciliğin en önemli özelliklerinden biribu alana yönelik yaklaşımın da devrimci olmasıdır. Ancak sanıyorumki, hepimiz bu kurumdan etkilenmişiz. Hepimiz bu kurum içindebüyümüşüz, birçok etkisini yaşamaktayız. Bu nedenle de bu kurumuçok yönlü olarak ele almamız gereklidir. Yani onun tarihsel gelişimi,sömürgecilikle bağlantısı, aşiretçi feodal yapılarla bağlantısı, halengeçerli bir kurum olarak ülke ve ulusal yapı içindeki yeri, toplumsalgelişmedeki fonksiyonu incelenmelidir. Ayrıca bu kurumun kendiiç yapısı, bunun içinde ana, baba ve çocukların kendi aralarındaki

67

Page 67: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ilişkileri, kurum içinde hakim olan anlayışlar, bunların feodal ya daburjuva mı olduğu, demokrasinin olup olmadığı vb birçok kavramınincelenmesi gerekir. Kadın-erkek arasındaki ilişkilerin durumu nedir;eşitlik mi, kölelik mi hakimdir? Çocuklar üzerindeki anlayış nedir,ilişkileri nasıldır? Bunların değerlendirilmesi önemlidir. Aynı şekildebu kurumun ilericilikle tutuculuk doğrultusundaki önemli rolü özenlevurgulanmalıdır. Soruna, bu kurumla bağlantı içinde, böyle bir ku-rumu amaçlayan ya da sonuçta bu kurumu doğuran kadın-erkekilişkisi olarak da yaklaşmak gerekiyor. Ayrıca, bu kuruma doğru biryaklaşım getirebilmemiz için partimizle bu kurum arasındaki ilişkiyi,onu nasıl bir eleştiriye tabi tutmamız gerektiğini, bu kurumun etki-lerini içimize nasıl yansıttığını ve bizim devrimci görevlerimizin neolması gerektiğini kapsamlı olarak ele almamız gereklidir. Bizimgeldiğimiz kuşak açısından ana babalanmızm temsil ettiği bu kurum,gerçekten düzenin en çok dayandığı hakimiyet noktasıdır. Halençoğunuzu sömürgecilikten değil, bu kurumun etkisinden kurtarmayaçalışıyoruz. Aynı şekilde tüm bir halkı gerçek anlamda sömürgeciliğinbaskı ve sömürü kaynağı olan kurumlardan değil, öncelikle baskıve sömürüye en tehlikeli dayanağı teşkil eden bu kurumun etkile-rinden kurtarmaya çalışıyoruz. Bu kurumun en kötü yönü, ana, babave yetişen çocuklar tarafından bağlı kalınması, korunması, üretilmesive devrimde de sürdürülmesi gereken bir olgu olarak ele alınmasıdır.Bu kurum sürdürülemezse insanımızın adeta ufku kararıyor, kendisinidünyanın en başarısız bireyi sayıyor. Oturmuş bir ailesi yoksa, aile-sinin sorunlarını halletmemişse bizim birey kendisini namussuz, al-çak ve başarısız yerine koyuyor. Toplum da zaten böylesinin hiçbirişe yaramadığı, bir baltaya sap olamadığı konusunda şartlandırıl-mıştır. Aile karşısında başarılı olmayan kişiyi adam yerine koymuyor,en kötü yaklaşımlarla değerlendiriyor. Dolayısıyla burada şöyle birsonuç ortaya çıkıyor: Geri, yaramaz ve son derece tehlikeli sonuçlarıda olsa, herkes aileye taparcasına hizmet etmek zorundadır! Hizmetiise, ‘para getir, aileyi koru, aile uğruna öldür!’ Aslında aile içinneden öleceği sorusunun cevabı belli değildir. Bunun anlamsızlığınıkendi yaşamımdan bir örnekle dile getireyim.

Yedi on yaşları arasındayken ailenin katı geleneklerine göre ölmekgerekiyordu. “Aile, uğruna savaşılacak ve ölünecek bir kurum mu-

68

Page 68: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

dur; onun için neden sürekli kavga yapalım” sorularını biz o zamanda sorduk. Sizlerin bu konudaki durumu benden daha ağırdır. Aile-cilik meseleleri yüzünden bol kan dökenler olduğu gibi, hayatınıadayanlar da az değildir. Anasının, babasının iyi oğlu kızı olmak,ailenin sadık bendesi olmak için her şeyini ortaya koyanlarınız azdeğildir. Sanıyorum bizi devrimci olmaya iten en önemli nedenlerdenbirisi de, daha baştan itibaren aile kurumuna bu kadar önem atfedil-mesinin anlamsızlığını görmemizdir. Ailenin kötü çocuğu olduğumuziçin değil, bu kurumun incir çekirdeğini doldurmayan meseleleriiçin gençleri boğuşturmayı son derece saçma ve tehlikeli bildiğimiziçin, sürekli aramıza mesafe koyduk ve eleştirisel yaşadık. Bu gericikurumu böyle eleştirmemizin bizi devrime yaklaştırdığını açıkçabelirtelim. Eğer birçoğunuzun devrimciliğinde ciddi eksiklik varsa,çocukluğunuzdan beri bu kuruma tapınmış ve hala da bundan sogu-mamış olmanızdandır. Bu tapınma ve benimseme sizi gözü kara biraileci yapmıştır. Daha önce dediğimiz gibi ailecilik bizde particiliktir.Kabe gibi görüp tapınmadır ve gelişkin olan nokta budur.

Aramızdan birçok arkadaşın görüp tanıdığı Avrupa’da aile son de-rece çözülmüş bir durumdadır. Sosyalist ülkelerde de durum dahadeğişiktir. Bunları ifade ederken aile fertlerimizi beğenmemek gibibir yaklaşımımız yok. Biz, kurumu eleştiriyoruz; bu kuruma hakimolan zihniyeti, karakteri, özellikleri açığa vurmaya çalışıyoruz. Buinsanlar gerçekten zavallıdırlar. Belki dünyanın en zavallı insanlarıbizdeki ana babalardır; kurtarılmaya ve desteklenmeye muhtaçlar.Ama bu, bizim onların oluşturduğu kurumu eleştirmemizi engelle-mediği gibi, onlara en çok yararlı olmamız için de onların –şahıslarınıdeğil– ilişki, gelenek ve ahlaklarını eleştirmemiz zorunludur. Bukonuda daha yapıcı örnekler verebiliriz. Birçok aile evladına sahipçıkma adına bizim mensuplarımızı düşmana teslim etti ve bunlarınçoğu idam cezası aldı. Bunlar hep aile sevgisi yüzünden, çılgıncabir bağlılıktan ileri geliyor. Bizde çok yaygın olarak girilen aile uğ-runa savaşlar, ailenin kurulması amacına yönelik olmasına rağmen,aileleri en fazla parçalayan, kana ve gözyaşına boğan bir özelliğesahiptir. Aileyi korumak için girdiğimiz kan davaları da gerçekte ai-lenin yıkılmasına yol açıyor.

Toplumda aileyi kurtarmak için ailenin temelleriyle nasıl oynan-

69

Page 69: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

dığını Türkiye örneğinde görüyoruz. Aile kendisini açık pazarakoy-muş satıyor; para için oğullarını, kızlarını ve hatta eşler birbir-lerini satıyorlar. Oysa ailenin tanımında en belirgin yan, onun dürüst,saygılı, paraya dayanmayan ilişkilerin yoğunlaştığı saha olmasıdır.Ama burada birbirinden para sızdırma ve birbirinin sırtından parakazanma işi geçerli olmuştur. Burjuvazi aileyi kullanmıştır, alımsatımın bir kurumu durumuna getirmiştir. İlk oluşumunda aile,gerek doğal güçlerin karşısında, gerekse toplumsal gelişmenin kar-maşıklığı altında tek başına direnme zayıflığından ötürü, direnmeyiortaklaşa geliştirmek üzere erkek ve kadının geliştirdiği bir ilişkidir.Başlangıçta sınıf çıkarlarıyla da bağlantılı olmayan bu oluşum, kay-nağını ilkel komünal toplumdan alır. Demek ki özgür, eşit ailemümkündür. Tanımı böyle olan bu kurumun başına daha sonragelen belki de hiçbir toplumsal kurumun başına gelmemiştir. Kapi-talizm, bu kurumu yaşatmak adı altında bugün onu yerle bir ediyor.Bizde bu, daha iğrenç biçimlere ulaşmıştır. Nitekim, kendini bu et-kilerden korumayan birçok mensubumuz bunun ağırlığı altında si-yasallaşmıyor, sosyalleşmiyor, parti içinde pratikleşemiyor ve pratikuygulamada zayıf kalıyor. Parti içinde birçoğunuz parti ailemiz di-yorsunuz, ama ailecilik ve particilik birlikte olmaz; ailecilik ilişkilerisiyasal ilişkiler olarak ele alınamaz. Eğer bir hanedan ailesi olsaydık,bunun ilişkilerinde belli bir siyasal değer olabilirdi. Nitekim böyleaileler vardır; bunlar aristokrat veya gelişmiş burjuva aileleridir;bunlardan başkan, bakan vb çıkar, ama bizim aile böyle değildir.Bizim aileler ancak sömürgeciliğin kurumlarını iyi uygulayan, on-ların maşası olan bir konumu yaşıyorlar.

Aile çıkarları temelinde yaşamaktan kayış, aile ve çevre ortamındaen hayırsız, en işe yaramaz görülmek için yeterlidir. Nitekim ben dedaha küçük yaşlarda bu tür değerlendirmelerle karşılaştım. Okul ar-kadaşlarım arasında babasının çıkarları doğrultusunda çalışanlar azdeğildi ve böyleleri en akıllı diye sunuluyordu. Gerçekte ise bunlar,beş para etmez düşkün adamlardı. Bu adamlar toplumsal gelişmeyehiçbir katkı sunmadılar. Kendilerini esir ettikleri bir maaşla neyikurtardıkları belli değildir. Aileyi nasıl kurtardıklarını da bilmiyoruzve kurtardıklarını da sanmıyoruz. Çünkü sorunlar had safhadadır.Onlar, sırf aileye yaranmak için biraz entelektüel güç kazanmış ve

70

Page 70: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

sözde aileyi kurtarmak için bütün düşünce güçlerini satmışlardır.Bunlar, aile kurmak veya aileyi kurtarmak için yüreğine kadar birmaaşı yaşarlar; ama, bir maaşı yaşamak da yüreğine kadar TC’yiyaşamak demektir. Çünkü maaş, TC’ye hizmetten geçer. Bu, muaz-zam bir gericilik kaynağıdır. Saflarımızda bile halen bazıları aile di-yor, aileyi ne yapacağım, nereye koyacağım diyor. Biz de böylelerineşunu diyoruz: Aileyi korumak ve kurtarmak için önce partiyi esasalacaksın ve partiye dayanacaksın; bugün aileleri de kurtaracak olanpartidir. Ancak bazı öğeler “on yıldır aileyi düşünüyorum, kafamıaltüst etti” deyip, çılgınca hatalara girip ihanet ediyor, kaçıyor, düş-mana sığınıyor ve kul köle oluyor. Bunun bilançosunu halen çıkar-madık, çıkarırsak zararhanesi gerçekten dehşetle karşılanır.

Adam aile ilişkisini unutmuyor; sosyal ilişkisinin çerçevesi adetaaile ilişkisiyle sınırlı; ‘benim ailem’ diyor, başka şey demiyor. Ba-balarınızın ve ailelerinizin en etkin felsefesi şudur: Köyün en iyiailesi, kentin en iyi ailesi biziz! Komşusuna kesinlikle sıradan birdeğer bile vermek yok. Ne kadar köylü ailesi varsa, o kadar kendinibeğenen aile vardır. Aile şovenizmi dediğimiz olay! Gözükara birbiçimde herkes kendi ailecisidir. Böyle derinliğine yaşanan aileşovenizminin ne kadar duygusallığı içerdiği ve bunda ne kadarderin olduğunuz ortadadır. Herkes böyle düşünürse, ortada top-lumsal düşünce, toplumsal ilişki diye bir gelişmeden bahsedebilirmiyiz? Hayır! Bunlar bağımsız atomlardır. Doğada atomlar birle-şerek molekül olur, onlar birleşir organizma olur. Bizde aile atom-dur, ama birleşmiyor; birleşmeye yatkın değildir. Ailelerimiz anti-sosyaldır, antisiyasaldır ve düşmanın tahrik ettiği bir öğedurumundadır. Dikkat edilirse, düşman da bunu eritmiyor, ortadankaldırmıyor, kullanıyor; toplumu dağıtmak için atomize ettiği bukurumu adeta zorla bu durumda tutuyor.

Bu sonuçlar önemli. Dikkat edilirse aile, düşüncemizin ana mer-kezini işgal etmiştir, davranışlarınızın bir kabesi gibi çekim merkezidurumundadır. Belki biz bundan biraz kopmuşuz, fakat toplum yay-gın olarak bunu yaşıyor. Ana babaların çocuklara düşkünlüğündenbahsedilir. Onu da açıklayalım: Çocuklar onların elinde bir serma-yedir. Çocukları sevmiyorlar ya da saymıyorlar, demiyorum, amabir sermaye olarak değerlendiriyorlar. Adamın sosyal kurumlarda

71

Page 71: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

parası ve ilişkileri yok, ama o kendisini bir aile reisi olarak birbaşkan gibi görmek durumundadır ve çocuk ise bu durumda onunbir etkinlik ve tatmin aracı olmaktadır. Kadına ne kadar boyun eğ-diriyor, çocuklar elini ne kadar öpüyorsa, o, o kadar büyüklük hırsınakapılır. Halbuki modern burjuva ailede ve sosyalizmde bunlar hiçyoktur. Kürdistan toplumunda erkek, toplum içinde bir mevki veyetki sahibi olamadığından, saygınlığı toplumsal ilişkilerdeki temsilyeteneğinden elde edemediğinden, bütün bunların hepsini sahte birbiçimde ailede yaşamaktadır. Örneğin Kürdistan’da baba aile içindekendini rahat ve mutlu hisseder, kendinden geçer. Çünkü aile onaboyun eğer, bu da manevi haz verir. Erkek olarak toplumda, siyasette,ilişkilerde kaybetmiştir; ona sadece bu küçücük kulübesinde başkanolma imkanı kalmıştır. Bu durum, çocuklar üzerinde köleleştiricietkide bulunur. Ailede babanın çocuklardan beklediği daima itiaat;despotizm ve kölelik de olsa, hatta alma satma biçiminde de olsaitiaat! Bu itiaat, ‘çocuğumu sana teslim ettim, çocuğumu sana emanetettim ne yaparsan yap, eti senin kemiği benim’ vb gibi sözlerde deifadesini bulmaktadır. Tabii ki kadına uygulanan daha dehşetlidir.Kız çocuğunun tüm işi gücü daha iyi boyun eğmektir ve daha iyialınıp satılır bir konumu yaşamaktır. Bütün bu gerçekler karşısında‘en iyi baba’nın yaşadığı, aslında bu temel gerçekler dışında bir du-rum değildir. Hiçbir baba ailesinin bireylerine ‘şu önemli sosyalilişkiyi geliştir, şu önemli siyasal göreve sahip çık, senin bir nolugörevin budur, benim ailemde bu terbiye geçerlidir’ dememiştir.Tersine daima siyasal-sosyal ilişkilerden kaçışı, doğrulardan ve zor-luklardan kaçışı örgütlemiştir. Tabii ki bu da hep devlete sığınmayıgetirmiştir. Aileler bu anlamıyla kötü birer devletçidir. Faşizm de-ğerlendirmelerinde, birçok ülkede faşizmin küçük burjuvaziye da-yandığı belirtilir; bizde, faşizm aileye dayanır. Kapitalist ülkelerdeküçük ve orta burjuva kesimlerden epey güç almasına rağmen, 12Eylül pratiği göstermiştir ki, bizde faşizmin en çok kullandığı küçükve orta sınıf kökenli aileler olmuştur. Bu kesimlerin ‘çocuğumuzunbaşına bir şey gelmesin, 12 Eylül öncesi gibi ölmesinler’ diye Özal’ıdestekledikleri bilinir. Özal’ın da bu nedenle, “bize oy vermek zo-rundasınız, çünkü biz istikran temsil ediyoruz” demesi vardır. Ger-çekten de bunların seçimlerde temel sosyal dayanakları bu aileler

72

Page 72: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ve ailede hakim olan ailecilik anlayışıdır. Bu, sonuçları az olan birmesele değildir, önemlidir. 12 Eylül’ün özellikle aile üzerindeki uy-gulamalarını ayn başlık altında incelemekte yarar var.

Bu rejimin aileler üzerinde oynaması çok ustaca planlanmıştır vehalen çok yaygınca sürdürülmektedir. Bu, özellikle Kürdistan’daailecilik kurumu çok güçlü olduğundan sinsice kullanılıyor. Rejim,güçlü ailelere dayanan burjuva partileri ile rekabeti geliştirirken,devrimcileri ise ailelerle karşı karşıya getirmek için köy koruculuğusistemi ile çarpıştırıyor. Eskiden daha çok aşiretler ve büyük ailelerikullanırken, şimdi bu işi küçük ailelere kadar indirgemiştir. Onlarımuazzam bir sefalet içinde bırakarak, çözülmesini hızlandırıyor.Kendisi için sosyal dayanakları sürekli geliştiriyor, ailede bozulmayıderinleştirerek düşüncede ve ilişkilerde altüst oluşu yaratıyor. Tabiiki bu oluşum içinde hiç kimse sağlıklı bir düşünce ve davranışa gi-remiyor; problemli bir yapı hakim oluyor. Hatta yapımızın prob-lemlerin de kaynağını buradan alan sorunlar teşkil etmektedir. Bun-lar gerçekten yüklü sorunlardır. Bu konuda kendimi radikal birbiçimde çözümledim diyen devrimci çok azdır. Bu yapının etkileriyaygın bir biçimde yaşanmaktadır. Belki doğrudan etkiler değil,ama bunun kültürüyle ve endişeleriyle yaşamak gibi dolaylı etkilerçok ileri boyutludur. Nitekim adam bir türlü iflah olmuyor. Kafasınasanki arılar dolmuş ve arı kovanı başına dökülmüş gibi ailedenkaynaklanan sorunlar altında inim inim inliyor. Elbetteki bu adambu durumuyla ne normal düşünebilir, ne de normal bir siyasal faa-liyete yönelebilir. Sömürgeciliğin en büyük suçlarından birisi de,bu kurumu işte bu duruma getirmesidir.

Bir kurum olayından bahsediyoruz, ama, toplumsal çözülme hız-lanıyor, güçten düşme son hadde yükselmiş. Bir yandan aileningüçlenmesi, çoğalması ve maddi zenginliğinin artması için çabaharcanırken, diğer yandan düzen onun altını oyuyor, parçalıyor,dağıtıyor. Bu durumuyla aile, delikli bir kovaya benziyor. Diptendelikli olduğu için üstten kepçeyle ne kadar doldurursan doldurhepsi boşa gidiyor. Sömürgecilik bu kurumu bu özellikleriyle entehlikeli konuma getirmiştir.

Ana, babalarınızın ve sizin yaşadıklarınız siyaset değildir. Ailele-riniz sözde hep sizi düşünürler; halbuki, düşüncelerini siyasete ver-

73

Page 73: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

seler hem size, hem kendilerine daha yararlı olurlar. Hem biz daharahat nefes alırız, hem onlar muazzam bir güç olur. Bu ailelerin herbirisi kendi içinde devrimi tartışsa ve yaşasa bir hücre evi, bir komite,bir parti okulu rolünü görebilirler. Eğer her aile bu altından çıkılmazmevcut ilişkileri devrimci ilişkilere dönüştürse, TC iki gün bile da-yanamayarak yıkılır. Aileler birleşseler ve böyle bir eğitimi kendiiçlerinde hakim kılsalar, TC tutunamaz. Bizde aile dışarıya karşıkapalı olduğundan devrimde gizli bir örgüt gibi çalışabilir. Bu gizliörgütü biz neden kullanamıyoruz bu da ayrı bir sorun.

Sosyal ve siyasal alandaki zayıflık, sürekli bunun dışında yaşamaaileyi alabildiğine yıkıma götürüyor. Gelişen kapitalizm tarafındanaltyapısı tahrip edilen aile, var olan eski ilişkilerini de koruyamazduruma geliyor. Eskiden mal mülk vardı, eskiden evlatlar aileyi bü-yütmek için hayvancılık yapar, sürü güder ve tarlada çalışırlardı;bunlar günümüze doğru parçalandı, bütün büyük araziler parsellendi,ev diye barınılan mağaralar daraldı; dolayısıyla büyük aileyi besle-yecek maddi temel kalmadı. Kapitalizm parçalanıyor, ama düşün-cesi geleneği kalıyor. Bu ise, muazzam bir tutuculuğa ve aileyi satınalmaya götürüyor; çocuklar üzerindeki gericiliğin kaynağı oluyor.Çocuklar üzerinde baskıyı şiddetlendiriyor, fakat aynı zamandaonları besleyemiyor, eğitemiyor. Çünkü bugün on çocuklu bir aileyibeslemek büyük bir problemdir. Bugün Batı’da bile iki çocuktanfazlasıyla uğraşılamıyor, orada rasyonel aile bu noktalara getirilmiştir.Çünkü ekonomik zorunluluk bunu gerektiriyor. Bizde ise etkin ge-leneklerin geniş olmaya zorladığı, fakat maddi yapısı daraltıldığıiçin bu ikisi arasında çarpık bir aile şekillenmesi ortaya çıkıyor. Vebu ailenin olumsuz etkisinden kolay kolay kurtulunamıyor.

Kürdistan’da özellikleri böyle olan mevcut aileyi bir devrimcihücreye dönüştürmek mümkün müdür? Biz buna sadece evet cevabıvermekle de yetinmiyor, bunun düzene vereceğimiz tek karşılıkolacağını belirtiyoruz. Mademki kapitalist sömürgecilik bundan bukadar sorumludur, biz bu silahı kendisine karşı kullanmalıyız. Aileyikendi iç örgütlülüğü üzerinde bir hücreye dönüştürmeliyiz. Bir ger-çektir ki, aileye devrimci konum kazandırdığımız oranda ulusalkurtuluşun güçlü bir sosyal temeline ulaşacağız. Bu da elbette,bizim devrimcilerin ana babaları veya aileyi eğitmesiyle mümkün

74

Page 74: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

olur. Birçok arkadaşın halen aileye kulak verdiği biliniyor; oysatam tersine nedenlerini çok açıkça koyduğumuz gibi aile bizi din-lemeli. Bizim aileden akıl öğrenecek durumumuz yok, aileden si-yaset öğrenilemez. Oyuna getirilmiş bir kurumun şefi durumundakibabalarımız birer zavallıdır; anaların durumu ise daha da vahimdir.Bu durumlarıyla onlar küçük burjuva örgütlerine benzetilebilirler.Bu reformcu örgütler kendilerini ne sanıyorlarsa, bizim ana baba-larımız da müthiş bir reformcudurlar. Düzen ilişkilerini sürdürmekiçin, ailenin ekonomik geçimini sağlamak için vermeyecekleri taviz,düşmeyecekleri durum yoktur. Bir hastanede tedavi imkanı bulmakiçin yalvarmayacağı kimse yoktur; bir iş bulmak için yalvarmaya-cağı patron yoktur: Bir devlet yetkilisi, jandarma karşısında ver-meyeceği taviz yoktur; çocuklarını bile alıp teslim edebilir. İşte bu,boyun eğmedir, uzlaşmadır. Hem de her türlü baskıyı kabul edenbir boyun eğmedir. Bunlar, ailedeki uzlaşmacılığın ve ideolojik dü-zeydeki boyutlarının ne olduğunu ortaya koyduğu gibi, bizde gen-çliğin neden bu ölçüde boyun eğmeci olduğunu da gözler önüneseriyor. Reisler aileyi kurtarmak için ağaya, patrona, devlete, muh-tara, jandarmaya, polise sürekli boyun eğmek zorundadırlar. Bunuçocuklara da aşılarlar. İşte, muazzam uzlaşma yatağı ortaya çıktı!Yani ailenin siyasetçiliği olsa olsa sıkı bir boyun eğmeye götürebilir;bunun dışında bir rolü yoktur.

Demek ki, kurum olarak siyasal ve sosyal gerçeklik karşısındadurumu böyle olan aileden öğreneceğimiz fazla bir şey yoktur.Objektif durumu ailenin düşünce ve davranışlarını bu hale getir-miştir ve bundan başka bir şey düşünemez. Tabii ki, bunları suçla-mak için söylemiyoruz.

Sömürgeciliğin özel uygulamaları, baskı ve sömürü mekanizmaları,aileleri, Türkiye için faşizmin tehlikeli bir sosyal dayanağı halinegetirirken, Kürdistan’da ise her türlü boyun eğmenin ve uzlaşmanınzemini haline getirmiştir. Türkiye’de faşizm olursa, tabii ki Kürdis-tan’da da faşizmin en tehlikeli sosyal dayanağı aile olacaktır. Kür-distan’da aile belli bir çıkar karşısında da değil, kölece bir bağlılıkiçindedir. Sömürgecilik, ‘evlatlarınızı korumak istiyorsanız devletedayanın, devlet baba güçlüdür’ diyor. Oysa, ‘devlet baba güçlü’tabiri evladın imanını gevretiyor. Devletin güçlü kalması demek,

75

Page 75: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

tekelciliğin, holdinglerin tüm toplumun altını üstüne getirmesi de-mektir. Ama ne yazık ki aileler, kendilerini çökerten bu sermayeningelişimi için boyun eğdirilmişlerdir. İdeolojik beyin yıkama araçla-rıyla bunu yaygınca yaşamaktadırlar.

Ailenin bu biçimde değerlendirilişi, ona karşı devrimci görevleriçok açık ve ertelenemez biçimde ortaya çıkarıyor. Aileye yöneliktavrımızın son derece devrimci bir seviyeye getirilmesini şart kılıyor.Ailenin kültürüne, geleneklerine, ilişki anlayışına, düzen içindekikonumuna, evlat anlayışına, kendi aralarındaki kadın-erkek ilişkile-rine şiddetli bir eleştiri, onlara boyun eğmek bir yana, onları kesin-likle bize boyun eğme sonucuna götürüyor. Gerçekte, onların dabuna ihtiyacı vardır. Çoğumuz babamızı ‘tanrı’ yerine koyarız, amaanlaşılıyor ki babalarımız bizden daha cücedirler. Onların emrinde-kiler ise ancak zavallı çocuklar olabilir. Bunların siyasi ve sosyolojikanlamda bize vereceği fazla bir şey yok. Onlar manevi bir saygı ku-rumu olarak büyüklerimizdir, ama siyasal ve sosyal bir yaklaşımöğesi olarak ele almak istiyorsak, böyledir. O zaman, çocuklaradoğru değerleri bizim öğretmemiz, onları bizim terbiye etmemizgerekir. Ailelerin çocukları terbiye etmekle bir alakası yoktur. Bugünbizim en büyük görevlerimizden birisi de, aileyi terbiye etmektir.Öyle zavallıdırlar ki, onlar bizden medet umuyorlar ve medet deancak devrim olabilir. İşte bu, aileyi devrimcileştirme görevimizinönemini açıkça ortaya çıkarıyor. Kaldı ki, her devrimcinin ailesinidevrimci eğitime tabi tutması bir görevdir. Üstelik bu bizde hayatibir anlam taşıyor. Başka ülkelerde aileler çocuklarına demokratlıkve yurtseverlik eğitimi verirken, bu bizde böyle değildir. Kürdistan’daaileler sömürgeciliğe alet olmuştur, feodalizmin geleneklerini enkötü tarzda yaşamaktadırlar. Yurtseverlik ve demokratlıkla ilişkilerison derece çarpıktır, inkarcıdır. Milliyetçilikleri en çok didişmeciişbirlikçiliğe kadar uzanabilir, bundan öteye gidemez. İşte bunlar,aile kurumu konusunda hayli yüklü devrimci görevlerle karşı karşıyaolduğumuzu ortaya çıkarıyor.

Aileyi devrimcileştirmeyi kitle faaliyetlerimize yansıtacağız. Kadınhareketinin teşkilatlandırılmasında aile içi devrimciliğin geliştiril-mesine önemli görev yükleyeceğiz. Çoğunuz ailenizi teğet bile geç-miyorsunuz. Bu, doğru olmadığı gibi, onlara bir yarar da getirmiyor.

76

Page 76: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Ailenin içinde bulunduğu durumu düşünerek, dikkatli ve duyarlıolmalarını tembihlemek ve bunu sağlamlaştırmak önemli bir siyasalgörevdir. Bunlar düşürülmüş insanlardır ve sizin uyarılarınıza ihti-yaçları vardır. Bu görevimizi dikkatli ve radikal tarzda yerine geti-relim. Aile birliklerimizin önüne bunu güçlü bir görev olarak ko-yalım, bu konuda kampanyalarımızı güçlendirelim, düşmanınoynadığı büyük oyunu tersine çevirerek her aileyi bir yurtseverlikocağına dönüştürelim. Her aile partinin küçük bir hücresi haline ge-tirilirse, Kürdistan kurtulmuş demektir. Bu başarılamazsa kurtuluşunçok zor olacağını veya kurtuluşun ailelerin devrimcileştirilmesiyleorantılı olarak gelişeceğini de belirtmek gerekir.

Bunun bir parçası olarak, kadın-erkek ilişkilerine yönelirsek, bizdebu ilişkilerin ana merkezine ‘aile kurma’ oturtuluyor. Bizde kurulanher kadın-erkek ilişkisi yarım saat sonra akla mutlaka bunu getiriyor.Bu ilişkilerde sosyal ve siyasal yan son derece zayıftır. Çoğunuzdaiki birey olarak bir ilişkiden bile bahsedemeyiz. Basit bir yaklaşımlaya hemen duygusallık başlar, ya da gayri meşru bir ilişki akla gele-bilir. Tabii ki, bu da hemen düşürür. Toplum ise, damga basmayazaten hazırdır. Biraz el ele göz göze geldin mi, filan oğul veya kızındurumu şudur, onun işi bitti, derler. Kısacası, ilişkilerde korkunç biruçurum vardır. Bu yüzden ilişki yok denilecek kadar azdır. Özellikleköylerde, bir kızın evlendiğinde bir delikanlıyla buluşması, hattabir köy büyüğü ile sağlıklı bir tartışması, ilişkisi olamaz. Bırakalımköy delikanlısını kızını, kendimize biraz göz gezdirdiğimizde göre-ceğiz ki bir arpa boyu kadar yol alınmamıştır. Taraflar kendilerinefazla güvenemiyorlar. Bu ilişkilere hep bir suçluluk psikolojisiyleyaklaşılıyor. Çünkü devrimcilik çaplı değil ve rayına oturmamıştır.Bunun partimizin başına neler getirdiğini ortaya koyacağız. Bunageçmeden değinmemiz gereken noktalar var.

Kadın-erkek ilişkisi her şeyden önce aile içinde tanınmaz haldedir.Erkeğin bütün uğraşısı, kadını kendine kul köle halinde tutmak için-dir. Bu, onun bütün aile içi siyasetçiliğinin merkezidir. Zaten ondakiegemenlik kültürü, erkeklik gururu denilen olay böyle gelişir. Erkekolmanın üstünü biraz kazalım; bu, bir cinsel olaydan öteye, birboyun eğdirme ilişkisidir. Erkeklik, bizde sanıldığı gibi bir cinseltaraf olarak değil, daha çok boyun eğdiren taraf olarak bir tanıma

77

Page 77: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kavuşur. “Erkek adam boyun eğdiren adamdır; erkek adam, ailedereisliğini sürdüren adamdır!” Fakat bunu basit bir boyun eğdirmeolarak görmeyelim. Biraz önce belirtildiği üzere, boyun eğdirmeona düzen tarafından öğretilmiştir. Düzen boyun eğdirme göreviniyürütürken, bunun etkisi en fazla aile erkeği üzerindedir. Aile erkeğiboyun eğmenin kefaretini ailede kadından çıkarır. Ailede küçük birdespot olma bizim erkeğin biricik marifetidir. Şunu da belirtelim ki,bu konuda büyük bir mücadele vardır.

Boyun eğdirmek kendiliğinden olmaz; cinslerarası önemli savaşınodağıdır. Çoğunuz bu savaştan geliyorsunuz. Erkek para, iş, mal sa-hibi olduğu için çoğunlukla üste çıkar. Bu bir de geleneksel olarakkadına aşılanmıştır. Boyun eğme böyle gelişir ve gerçekleşir, amabu kötü bir gerçekleşmedir. Erkek toplumda gördüğü her türlü bas-kının, işsiz güçssüzlüğün, adam yerine konmamanın acısını evindebeylik efendilik taslayarak giderir. Bu erkekliğin kaç para ettiğinidaha yakından görmek gerekir.

Bu tatmin ve hakimiyet duygusu, aslında devrimci siyasi haki-miyetin önünde bir engeldir. Devrimci siyasi, sosyal ilişkilerdeönder olmak yerine, ailede önder olmak güdüklüğü politik vesosyal önderlik kişiliğinin gelişimini dumura uğratıyor. Bizde ön-derlik duygularının gelişmemesinin bu gerçekle doğrudan bağıvardır. Ailede reis olan adam kendini “Kenan Evren” gibi görürse,bu adam elbette siyasi önder olmaya gelmez. O halde, erkeklikduygusunun yıkılması önem taşıyor.

Erkeğin aile içinde kendisine hakimiyet öğesi olarak önem atfet-mesinin, bir yandan sömürücü baskıcı düzenin ideolojik, politik ta-şıyıcısı olma, diğer yandan her türlü köleleştirici etkinin sahibiolması gibi tehlikeli sonuçları vardır. Aile içinde boyun eğdirenerkek, her zaman boyun eğen erkektir. Dolayısıyla erkeğin konumu,öyle çoğunuzun zannettiği gibi ileri bir konum değildir. Erkek, kö-leliğin en tehlikeli yataklarından birisinin odağı durumundadır.

Tabii ki bu yaklaşımlar, özellikle devrimcilikle fazla ilişkisi olma-yan erkekler tarafından belki de eleştiri ile karşılanacaktır. Bu de-ğerlendirmeler, onun kişiliğine bir saldırı olarak anlaşılacaktır. Oysaburada kişiye değil, bir cins olarak erkek olduğu için de değil, baskıve sömürü mekanizmasında kötü bir rol icra ettiği için saldırılıyor.

78

Page 78: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Onun bu konudaki sahteliği, efeliğinin yıkılması gerektiği, bundabir yarar olmadığı, onun bu özelliklerinin paramparça edilmesi ge-rektiği ortaya çıkıyor. Evet, bu özellik yıkılsın ki, ondan sonra toplumve aile içinde dolaşsın; o, namusu böyle anlamak zorundadır. Bura-dan, aile içinde efelik, efendilik yerine, siyasi bir mücadelede ön-derlik ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Aileyi bir örgüt gibi görüp, kendisinide bir örgüt başkanı görmek yerine; sosyal ve siyasal ilişkilerdeörgüt arayışına girecek ve ona önder olmaya çalışacaktır. Eleştiriylebu anlayışın parçalanması, onun özelliklerini sosyalleştirir ve siya-sallaştırır. Bu da bizim için çok ciddi bir devrimci gelişmenin baş-laması demektir. O nedenle ki, Türkiye’de erkek ‘iyi bir aile reisiolsun’ diye, yoğun bir ideolojik propaganda yürütülüyor. Özal bilenasıl bir aile reisi olduğunu, nasıl iyi bir aileden geldiğini her günbasına manşet biçiminde yansıtıyor. Tabii ki bunu, iyi bir aile reisinasıl olunur anlayışını hakim kılarak, düzeni ne kadar rahat işlettik-lerini çok iyi bildikleri için yapıyorlar.

Bunun karşıtı olan kadının durumuna gelince: O, gerek aile ve ge-rekse toplum içinde konumunu daha da yitirmiş durumdadır. Marifetiböyle olan bir toplumsal düzen içinde aile, kadının her şeyidir. Kadınözellikle aile içinde bir rolün figüranıdır. Reis etrafında nasıl dönüpdolaşılır, nasıl hizmet edilir; o, tümüyle buna yatırılmıştır. Bu nedenlede durumu daha siliktir, ikinci eldendir. Dolayısıyla rolü sönüktür.Bir objektif nesnedir, ağırlıklı olarak sübjektif nesne değildir. Birköylü toplumu olan toplumumuzun kanaatleriyle bile doğru dürüstsosyal ilişki içinde değildir. Baba karşısında bile sağlıklı özgür iliş-kiye sahip değildir. Zaten evlendikten veya erkekle ilişki içine gir-dikten sonra hemen tabi olma konumuna giriyor. Ondan sonra daevin işi zaten boğucu bir etkiye sahiptir.

Biliyorsunuz, kapitalist ülkelerde iki çocuğun bile yetiştirilmesibüyük bir meseledir. Bu, sosyalist ülkelerde de böyledir. Bizde isetam tersine, en yoksul, en güvencesiz bir aile en az bakım, en azsağlık ve eğitimle bir sürü çocuk beslemek zorundadır. Bu, kadınınyerle bir olması için tek başına yeterli bir nedendir. Buna diğer ne-denleri de eklemiyoruz. Yani toplumda hor görme, boyun eğdirmeve adam yerine koymamayı bir tarafa bırakırsak, aile içi ilişkilerdeyalnız çocuklara karşı konumu nefes bile aldırmadan onun düşürül-

79

Page 79: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

mesi ve yaramaz bir konuma getirilmesi için yeterlidir.Ailenin yaşadığı kölelik, ailenin içinde bulunduğu maddi koşullar

dayanılır gibi değildir. Bu noktada, aileden kaçıp kurtulma anlayışıdoğar. Bugün yaygın bir biçimde, ‘kızımız kaçtı, aile şöyle parça-landı, böyle boşanmalar gelişti’ deniliyor. Bu kaçışlar, bir dehşettenkaçış olaylarıdır. Aile bireye hiçbir şey vermiyor, tersine değirmendeun öğütür gibi öğütüyor. Tabii ki, o bireyden hayır çıkmaz, amakaçtığında da daha kötü duruma düşer. Bunu daha fazla açma gere-ğini duymuyoruz. Çünkü kadının içinde bulunduğu durum daha ön-ceki değerlendirmelerimizde konulmuştur, kadının kişiliği üzerindetahliller geliştirilmiştir.

Böylesine bir yaşam nesnesi olma, kadında her türlü hafifliği ge-liştirmektedir. Bu nedenle ki, kadın kişiliğinde sürekli basitlik hafiflikortaya çıkıyor. Hafiflik, işte bu nedenle kadınlara özgü bir deyimolarak kullanılır. Bu da düşürülmüşlükten ötürüdür; kişiliği yoktur,sözün ve eylemin sahibi değildir. Ailede mülkiyetin sahibi de kadınolmadığına ve dışarıyla ilişkisi kopuk olduğuna göre, elbetteki geriyedilsiz, sağır ve köle kalır. Burada, ailenin düşürülmüşlük derecesikadının düşürülmüşlük derecesini tayin ediyor.

Bütün bunlardan şu sonuç çıkar: Devrim aile için her şey olduğugibi, kadın için çok daha önem taşıyor. Kadının eğer biraz özgürlükderdi varsa, o durumda devrimcileşmekten başka hiçbir çaresi yoktur.Konuşmak ve biraz sosyalleşmek için devrim! Bırakalım siyasalözgürlüğü, biraz uygar ilişkilerin sahibi olmak için devrim! Kürdis-tan için bundan başka bir çare yoktur. Dolayısıyla kadın devrimcili-ğine ve devrimci kadın hareketinin gelişimine kendi koşulları içindebir önem atfetmek ve bu önemle orantılı olarak bir çalışmayı örgüt-lemek önemlidir ve gelişebilir.

Aile ve toplum içindeki kadına doğru yaklaşılır, objektif koşullariyi konulursa, iyi eğitim verilirse, devrim için çok önemli bir özgürlüknesnesi ortaya çıkar. Fakat bu kolay değildir. Bir kadının devrimci-leşmesinin başlı başına bir sorun olduğunu unutmamak gerekiyor.Toplum içinde doğru dürüst dolaşmasını bilmeyen, aile içinde bilesöz sahibi olmayanların, devrimcilik gibi en çok özgürlük isteyenve özgür militan yaşamı gerektiren bir sahada kolay kolay yürüye-meyecekleri anlaşılırdır. O nedenle, eğitim ve örgütlemeyi kendi

80

Page 80: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

somut koşulları içinde gerçekleştirmek önem taşıyor.İşte bu noktada, sorunun çok önemli bir parçası olmasa da, partimiz

içinde bazı uygulamalara değinmek istiyorum. Özgürlük aşkına bukonuda da eşitlik tanıyalım derken, saflarımıza aldığımız bazı ba-yanların çıkardığı tam da gelişim koşullarına denk gelen sorunlara,fakat bunu devrimci bir tarzda aşma çabalarına değil, düşkünce ya-şamalarına tanık olduk.

Partimiz genelde bir eşitlik kurumudur, özgürlük kurumudur; bütüntoplumsal ilişkilere el atıyor, hepsine bir devrimci yaklaşım getiriyor.Partimiz kadına da özgürlük için yaklaşır ve bunun ne kadar önemliolduğunu çoktan ortaya çıkarmış bulunmaktadır. Kadınların katıl-madığı bir devrim gerçekleşmez gibi genel bir doğru da var. Biz bü-tün bu doğruların hatırına böyle bir çalışmaya yöneldik. Fakat hemenşunu da söyleyelim: Bu durumda sorun sadece kadından kaynak-lanmıyor, erkeklerin de durumunu ortaya koyduk.

Erkekliğin başlı başına bir sorun olduğunu, parti içinde liderliğiçok değişik anladığını, bir aile kurumunu yaşamasına benzer birüyeliği yaşadığını belirtmiştik. Sosyalist bir militan, bu yanlış er-keklik anlayışından, sahte bir hakimiyet anlayışı içinde kendini tat-min eden erkeklikten kendini kurtarmalıdır. Yalnız kadının değil,erkeğin de sorunu vardır. Erkeğin sorununu, erkeğin doğru çözmesigerekiyor. Kendisini bu konuda bir reis olmaktan çıkarması, ilişki-lerde devrimci eşit konuma gelmesi gerekiyor. Bu, parti içinde vaz-geçilmez bir özelliktir.

Parti topluluğumuz içine alınan küçük de olsa bir grup bayanınbaşlangıçtan itibaren sergilediği pratik, kelimenin tam anlamıylabiraz kadınca, biraz düşkünce olduğu gibi, tabii yıkıcı da olmuştur.Ben bunları belirtirken, olumlu yanlarının olmadığı anlamındasöylemiyorum, olumlu faaliyetlere katılımı yoktur demek istemi-yorum. Var, fakat biz daha çok yıkıcı yanları üzerinde durma ge-reğini duyuyoruz.

Aslında bu konu genelde militanlaşmamanın, özelde gerici kültürün,hakim ulus kültürünün hakimiyetinin bir sonucu olarak ortaya çıktı.Yani militanlaşmanın tam yaşanmayışı en yıkıcı etkilerini bu kesimüzerinde ortaya çıkardı. Hakimiyet noktasına ulaşalım derken, bunlarkural tanımadılar. Özellikle ailenin o gerici, tutucu çemberinden

81

Page 81: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kurtulurken, parti içinde özgürlüğü çok sahte biçimlerde anladılar.Özgürlük ve egemenliğe yaklaşımda, sanki bin yıllık köleliğin inti-kamını partiden çıkarırcasına bir yönelim içine girdiler. Örgütsüzlükteörgütlenme ihtiyacını duyup sağlıklı bir örgütlenmeye yönelecekle-rine, tersine örgütü cadı kazanına dönüştürmek için kullandılar. Git-tikleri yerlerde verilen tüm imkanlara rağmen geliştirdikleri boz-gunculuk oluyor, saygı duyulacak çok az ilişkinin geliştirildiğinetanık oluyoruz. Tabii bunda erkeklerin payı da az değilidir.

Sürekli vurguluyoruz; bir öz sorun, bir kadın özgürlüğü sorunuolarak bu sorun üzerinde yoğunlaşma ve partinin genel özgürlükfaaliyetine bu biçimde katılma yerine, ele geçirilen özgürlük fırsatınıkemirmenin, bunun üzerinde kavga edilecek ve dedikodusu yapılacakbir nesneye dönüştürmenin çabasını sergilediler. Parti içinde sınırtanımayan ilişkiler geliştirildi. Egemen olma sevdasıyla birden biretutum değiştirildi, antisiyasal konuma geliştirildi.

Bu konuda da bazı durumlar üzerinde özenle düşündük, doğruçerçeveyi açtık ve ilişkileri bu temelde açmaya çalıştık. Ancak birde baktık ki, bizi bile adam yerine koymadan tepemize binerekbize hakim olmaya çalışanlar var ve böyleleri de az çıkmadı. Biz,içinde bulundukları zayıflıklardan ötürü özgürlük kavgalarına dahabir dikkatle destek verirken, onlar, ‘fırsat bu fırsattır, yaşamak içingünleri iyi kullanalım, elden ne gelirse yapalım’ yaklaşımı içerisinegirdiler. Parti Önderliği’ne yaklaşım bu iken, militan yapıya yak-laşım daha yıkıcı oldu, kendi aralarında hiçbirisi diğerini adamyerine bile koymadı. Birbirlerini bir yoldaş olarak değil, mutlakaya üstüne çıkılması ya da altında kalınması gereken kişi olarakgördüler. Onun için aralarındaki ilişki yoldaşça-özgür bir ilişkideğildir. Bu ruhun, mantığın sahiplerine göre, ille burnu diğerindeniki santim üstte olacaktır. İlle altında veya üstünde birisi olacak.Başka bir ilişkiye imkan vermek istemiyor. Halbuki partinin ilişkisi,temelde eşit özgür ilişkidir. Halen bunu ne kadar kabul ettirdik,anlamaya çalışıyoruz. Özellikle bazı düşünceler biraz sert bir mua-mele içine alındıktan sonra “mutlaka ya bazılarına sığınmak istedik,ya da bazılarının omuzuna basarak yükselmek istedik” diyorlar.Bu ikisi de alçakçadır. Ne başkalarının omuzuna bas yüksel, ne desığın. Sığınmanın kendisi kölecedir. Neyin olursa olsun, kim olursa

82

Page 82: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

olsun sığınma, alçakça bir ilişki tarzıdır. Yoldaşça ilişki yerine, neyazık ki bunlar çok yaygın.

Biz, PKK ortamına eşit ve özgür ilişkileri dayatırken, gelsinleromuzumuza binsinler veya bize sığınsınlar diye değil, yoldaş ol-sunlar diye dayatıyoruz ve bu konuda çok katıyız. Tabii bu da tekboyutlu değil. Bu ilişkinin bir kutbunda erkekler yer alır. Ya kadınayaltaklanır, ya boyun eğdirir. Erkek, bu konuda az suçlu değildir.Bir defa özgür ilişkilere yaklaşamıyor, gururuna yediremiyor.PKK’ye bu konuda yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri de,yaşamı böyle ele almaktır.

Bizim temsil ettiğimiz bir önderlik var. Kadın kesimiyle girdiğimizilişkilerde de bu önderliğin esas alınması gerekirken, bunlar önderliğedayanarak, nasıl otorite olacaklarının hesabına girdiler. Biz bu kadarmücadele ederek bir özgürlük olayı rolünü oynatıyoruz, o, bunu birgünde gaspetmek istiyor. Tabii siz bunun farkında olamıyorsunuz.Bu konuda kadının kurnazlığı devreye giriyor, kurnazlıkta dahidirler.Sinsi sinsi, için için bir çaba yürütüyorlar ve son aşamada bakıyorsunki en tehlikeli oyunların içine kadar girilmiş. Kendi emek ve güçle-rine bağlı olarak gelişme sağlamaları için, örgütte birçoklarına fırsattanıdık. Ancak Osmanlı ve Bizans saraylarında görülen durumlarlakarşılaştık. Bizimkilerin çağdışılıkları o kadar fazladır ki, bin yıllıko şaşırtılmışlık ve düşkünlüğü bir günde, genelde partiden, özeldeParti Önderliği’nden çıkarmak istiyorlar. Bazılarının on yıldır ara-mızda bulunmalarına rağmen, örgüt hünerişye nasıl bazılarını arka-layıp bazılarını karşılarına alarak, tüm güçleriyle gelişen örgüt gü-cümüz içinde bir fitne fesat ocağı olarak yaşam sürdürdüklerinigörüyoruz. Bütünüyle geliştirdikleri bu olmuştur. Örgütte sivrilmeyiböyle anlıyorlar! Tabii ki biz bundan, dinlerin yaptığı gibi “kadınşeytandır” sonucunu çıkarmak istemeyiz. Biz, hiçbir harekete nasipolmayacak kadar, kadının özgür bir kişilik olarak savaşımı büyükönem arz eder, dedik. Neye mal olursa olsun ve ne pahasına olursaolsun böyle bir özgürlük anlayışını mutlaka somutlaştıracağız. Fakatbu, anlaşıldığı gibi kolay olmuyor.

Bu konuda tanımı böyle olan görevimiz hiç de rahat yerine getiril-miyor. Rahat yerine getirme bir yana, bunda biraz mesafe almak is-tedikçe en can alıcı yerde darbe yemekle karşılıyoruz. Örnek olarak

83

Page 83: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

savaş alanımızdan biraz bahsedelim: Bir grup içinde kendilerini sı-nayıp, güçlensinler dediklerimiz, orada tam bir cadı kazanı kaynat-mışlar. Birbirlerini baştan çıkarmayı bir anlayış durumuna kadaryükseltmişler. Bunların hepsi belgelere geçmiştir. Silah daha gör-kemlidir, ama orada yapılan, bozgunculuk ve birbirini kullanmakolmuştur. Bu bir güç kazanmak da değil, biraz statü kazanmak adıaltında yaltaklanmak ve oyun oynamaktır. Kurdukları bütün arka-daşlıklar buna hizmet etmiş. Sonunda bu iş öyle baştan çıkarıldı ki,canalıcı örgütsel görev alanımızda sayın bay ve bayanlar bütün işigücü bir tarafa bırakıp “yeni sosyal ilişkiyi nasıl yaratıp, bunu nasılpartiye egemen kılacakları” tartışmasını yapmışlar, hem de aylarboyunca. Bu temelde sahte, ikiyüzlü ve parçalayıcı bir durum yara-tılmış. Birbirleriyle sahte bir ilişkiyi bile kurabilseler, diyecek birşey yok, ama gidip istihbarat örgütlerine sığınıyorlar. Nitekim böylekaçanlar oldu ve sonunda pişmanlıklarını da dile getirdiler. Gerillaylaoynadıkları, silahlı mücadelenin içinde bozgunculuğu geliştirdikleriiçin, bunlardan bazılarını arkadaşlar cezalandırmışlar.

Uzun uzun tartışıp, sözümona anlayışlara ulaşmışlar! Bu, korkunçbir emeğin harcanmasına yol açmıştır. Bu tartışmalar asit gibidir,ilişkileri eritir. Eğer bir örgüt komutanı sürekli böyle sahte bir tar-tışmaya izin verir ve bu tartışmalar bu biçimde anlayış durumunagetirilirse, sonunda örgütü hançerleme olayı ortaya çıkar. Nitekim,çıktı. Bırakalım Avrupa veya uzak bir alanı, yanıbaşımızda ortayaçıktı. Halbuki biz, bu konuda da doğru devrimci kişilik ve devrimciörgüt ilişkilerinin oluşmasını sağlamak ve ilerletmek için uzun de-ğerlendirmelerde bulunduk. Biliyorsunuz, mart konuşmalarımızınbaşına az şey getirilmek istenmedi. Sözde yorumlamışlar ve uygu-lamaya çalışıyorlarmış! Aslında bunlar anlayış da değil, devrimci-leşmemeyi ve özgür yaşamamayı marifet bilen bazı düşkün erkekve kadınların içine girdiği devrimciliğe karşıt bir konumun ifade-sinden başka bir şey değildir. Yani karşı devrimciliktir, tutuculukturve buna yaşam denilemez.

Mart konuşmalarında, doğru yaşamın ne olması gerektiğini ve builişkilere kazandırılması gereken seviyenin sosyalizmde ne olduğunukoyduk. Elbetteki bunlar yoruma ve ilişkilere yansıtılmaya açıktır.Bu, öyle anlaşılmayan bir husus da değildir. Ama, daha sonra bununla

84

Page 84: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

inadına oynandı. Hemen şunu da belirteyim: Ben, kadın-erkek iliş-kilerinden çekinmiyorum, ama bu konuda düşkünlük çok kötü.

Bugün Türkiye’de “kadın keşfedildi” iddiasında bulunuluyor. İşinaslı ise, Türk kapitalizminin kadını pazarlamaya çalışmasıdır. Şöylesosyal ilişki, kadın da parlamentoya giriyor, kadının önemi ortayaçıktı gibi hikayelerin hepsi kapitalizme kar getirmek içindir. Bu,eski aile ilişkileri yerine, kapitalizme daha çok kadın emeği ve kadınkişiliği sunmak içindir. Bunu Avrupa kapitalizmi yüz yıl önce yap-mıştır. Türkiye ise yeni yapıyor ve dikkati çekecek biçimde ‘sol’dergiler de dahil bu konuyu işliyorlar. Kadın sorununa yaklaşım adıaltında sergilenen, aslında kadın kişiliğidir. Bunun üzerine çokönemli bir sonuç ortaya çıkıyor. Dikkat edilirse, faşizm kadını önplana çıkararak, üzerinde daha çok oyun oynanıp kullanılacak birnesne durumuna getirerek kendisini sahtece kurtarmak istiyor. Ka-dına ve kadın gücüne yöneltilen ilgi, faşizmi önemli oranda rahatla-tıyor. Kadının basına bu kadar yansıtılması boşuna değildir ve kapi-talizmi önemli bir darboğazdan kurtarmak içindir. Dolayısıyla bunun,kadın özgürlüğüyle bir alakası yoktur. Türkiye’de bu konuda “devrimyaşanıyor” deniliyor, ama tam tersine faşizmin alçakça düşürme-sinden söz edilebilir.

İşte bunun silik bir benzeri de saflarımızda yaşatılmak istendi. Ba-zıları faşizmin bu düşürülmüşlüğünü partimize yansıtmak istercesinebir oyun içine girdiler. Biz, bunların niyetleri konusunda tartışmayapmak istemiyoruz. Hapishanelere ve özellikle de kitle ilişkileri-mizin olduğu sahaya polis kadını sürüyor. İçimize de sürebilir. Fakatben bunun böyle olduğunu söylemekten ziyade, sosyalleşmemiş vesiyasallaşmamış bir tipin özgürleşmeyi çok kötü yorumlayarak uy-gulamaya çalışması, diyorum. Meseleyi, sadece basit bir ahlak me-selesi olarak ele almıyorum. Sorun, bu değildir. Sorun, siyasallaş-manın çok kötü ele alınmasıdır. Militan olması gereken birisi, partiiçindeki örgütlenmeyi, hiyerarşiyi ve kariyeri bu kadar sahtece aş-maya ve kadınlığını öne sürerek kullanmaya çalışırsa, bu emeğedayanmayan bir yükselme olduğu için tehlikelidir. Bir de kadınlığınıkullanmak, yani cinselliğinden yararlanarak bunu yapmak istediğiiçin daha da tehlikelidir. Çünkü, bizde de erkekler bu konuda sonderece düşkündür. Dolayısıyla bu konuya devrimci bir yaklaşım ve

85

Page 85: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yorumu getirmemiz şarttır. Eğer sonuna kadar yoldaşça kadın-erkekilişkisi deniliyorsa evet, ama bunu örgüt içinde bu biçimde kullan-maya da hayır! Kaldı ki, eşitliği parti saflarımızda sağlayamazsak,özgür ve saygıdeğer kadın-erkek ilişkisi parti içinde oluşmazsa, bizbunu toplumda nasıl sağlayacağız? Parti içinde ve hem de en ileridüzeyde öğelerimiz, sosyal ilişkiler adı altında en tehlikeli ilişkilerigeliştirirlerse, o örgütün başına neler gelmez! Dolayısıyla, işi sıkıve ilkeli tutmak büyük önem taşıyor.

Kendimizi her bakımdan olgun ve saygılı hale getirebiliriz. Bensonuna kadar görev bölümüne evet, kadın-erkek ayrımına hayır,diyorum. Yapılması gereken ayrım, işin özelliklerine ve yetenek-lerine göre olabilir. Kadın, gerekirse silahlı mücadelede de komutaedebilir, ki mücadelemiz bu konuda da zaten açık. Partimiz kendinegüveniyor ve imkan tanıyor. Hiçbir örgütün yapamadığı girişim-ciliği partimiz yapıyor. Ama partinin sunduğu bu olanaklar üzerindegözü dön-müşçesine oynamak isteyenler, elbette bunu en ağır bi-çimde ödemek durumundadırlar. Biz özgürlüğü kolay kazanmıyo-ruz ki, bir-iki düşküne bunu peşkeş çekelim. Biz şunu her zamansöyledik: Sonuna kadar gelişmeye ve özgürleşmeye evet ama, bukonuda partiyi kötü kullanmaya asla prim yok! Fakat halen önemlioranda yaşananın bu olduğunu ve ilişkilerde sağlıklı bir konumagelinmediğini de belirtmeliyiz.

Burada yalnız parti içindeki ilişkilerden bahsetmiyorum, kitleyleilişkiler de bu konuda çok bozuktur. Genelde topluma, özelde kadınkesimine yaklaşım çok yetersizdir. Bu konuda, o sahte erkeklik gü-düsü yıkılmamıştır. Yine kendini bir nesne durumunda gören kadınimajı yıkılmamıştır. Bu konuda biriken ağır gelenekler, zaptu raptaltına alınamayan güdüler vardır. Fakat sen, adı üzerinde devrimcisin;devrimci insan, kendi düşüncesi üzerinde nesne hakimiyetine izinvermez. Devrimci insan, bu konuda insana yeni terbiyeyi, eğitimive ilişkiyi sağlayan kişidir. Başı bozuk maceracıların partimizdeyeri yoktur. Aslında, partimizin bu özellikleri anlaşılmayacak özel-likler değildir. Partimizin bu konuda harcadığı çabalar az değildir.

Başka topluluklarda sözümona eşitlik ve demokrasiden bahsedilirama, bir kadın ister askerlikte, ister devletin her türlü bürosunda veisterse patronun işletmesinde kendisine saygınlığını bir ay bile ko-

86

Page 86: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ruyamaz. Her taraftan saldırıya uğrar ve kişiliğini mutlaka bir nesnegibi satmak zorunda bırakılır. Bizim partide bu yoktur. Partimiz, bukonuda sağlam bir kurumdur. Düşman üzerinde bile muazzam biretki yaratmıştır. Partimiz saflarında yaşayan kadınların nasıl sağlamkalabildikleri, düşmanın muazzam hayretine yol açmıştır. Bu, parti-mizdeki kendine hakimiyetin gücünü gösterir. Bu, bir yüceliktir.Bununla oynamak bir kurnazlık ve marifet değildir. Bu yüceliğesaygı duymak gerekir. Bu yücelik, birkaç kişi için de değil, kaybe-dilen saygınlığı gelecekte elde etmek içindir. Bugün partimizde buseviyeyi tutturursak, yarın bu bayrak altında gelişecek olan ilişkilerözgür ilişkilerdir. Dolayısıyla, biz buna evet diyor ve bunu birkaçkişinin hatırı için de yapmıyoruz. Hemen söyleyeyim; ben, bu kadarçabayı birkaç bayanın hatırı için sarfetmiyorum. Kesinlikle, bazıucuz ilişkilere ortam hazırlamak için yapmıyorum. Partimizin tarihselbir özelliğini diri tutmak, güçlü tutmak, yüce tutmak için bu kadarınakatlanıyoruz. Sizler bunu böyle anlayacaksınız. Anlamanız gerekirki, biz burada örnek olaylar geliştiriyoruz. Bunu da yarın hazırlıksızyakalanmamak ve deneyim sahibi olmak için yapıyoruz. Tabii, ba-zıları bunu çok kötü anlıyorlar. Bu konuda dürtüleri zincire vurmakiçin değil, tam tersine bir yüceliği sergilemek için bu kadar fedakarlıkyapıyoruz, bir ilkeye işlerlik kazandırmak istiyoruz. Kaldı ki, bin-yıllık bir görevi başka türlü nasıl yerine getirebiliriz? Herkes saygıve özgürlük istiyor; o zaman bunun teorik pratik ve siyasi çabasınıgöstermek gerekiyor. Özgürlük, turşu kurar gibi kurulamaz. Özgür-lük, öyle kendiliğinden veya midenizin öz su salgılaması gibi eldeedilemez. Özgürlük, muazzam bir siyasi savaşımın ve teorik faali-yetin sonucu olarak gelişebilir. Hem bu kadar düşürülmüşlüktenbahsedeceğiz, adam yerine konulmuyoruz diyeceğiz ve hem de say-gılı bir ilişkiye bile ulaşma gücünü gösteremeyeceğiz; işte bu, olmaz.Partiyi böyle kemirme özgürlüğü kimseye tanınamaz.

Dayattığımız disiplin, kişileri zor duruma sokmak için değildir,tersine özenle geliştirilen bir ilişki içindir. Parti, bu konuda da herzaman okuldur. Örnek ilişkiler burada geliştirilerek, topluma yansı-tılır. Bunun için elbette nefsinden feragat etmesini bileceksin. Bazı-ları, “PKK’de aile yoktur” biçiminde eleştiri yöneltiyorlar. Birazönce ailelerin eleştirisini yaptık ve bu çok büyük önemi olan bir de-

87

Page 87: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ğerlendirmedir. Yaptığımız aile eleştirisi güçlü sağlıklı aileyi oluş-turmak içindir. Aile kurmak, o kadar kolay değildir. Bunun içinönce gerici aileyle savaşacaksın, bunun bekçiliğini yapan faşizmiyıkacaksın. O halde baştan çıkmayalım. Provokasyon da sürekli butemayı işledi, “PKK’de sosyal yaşam yok” denildi. Sosyal yaşamındurumunu ortaya koyduk. Sosyal yaşam, gidip kendini emperyalizmeve sömürgeciliğe satma yaşamı değildir. Sosyal yaşam, bu yaşamıtehdit eden faşizmi, emperyalizmi ve sömürgeciliği yıktıktan sonraimkan kazanabilecek olan yaşamdır. Demokrasi de, ancak bu temeldemümkündür. Demokrasiye bu kadar saldıran güç ortadayken, bizimdemokrasiyi yaşamamız mümkün değildir. Örgüt içinde saygıdeğerilişkiler kurulmadan, birbirlerinin hakkına, hukukuna ve kişiliğinesaygı gösterilmeden hangi sosyal ilişkiden bahsedilebilir? Sosyalilişkiler dedikleri, partinin bin bir emekle hazırladığı değerleri, par-tinin parasını, hazırladığı ilişkileri ve evleri alçakça güdüleri içinkullanmaktır. Bu, demokrasi olabilir mi? Bu, sosyal ilişki olabilirmi? Böyle olmadığı, bunların kaçmalarından da bellidir.

Daha sonra sığındıkları yerlere bakıyoruz: Arzuladıklarını İsveç’teyaşıyorlarmış! İsveç’in oynadığı rol, Kürt hareketi üzerinde o feodalerkeklik duygularını en kötü özümsemeden geçirerek, en kötü bi-çimde kişilerin tükenişlerini hazırlamaktır. Orası emperyalizmin birgörev sahasıdır. Yığınla Kürt erkeğini oraya çekmişler ve hepsinidamızlık ahırına koyar gibi yığmışlar, buna da “modern yeni ilişkiler”diyorlar. Bunlardan birisini bile öldürseniz Kürdistan’a getiremez-siniz. O halde, “özgürlük” dedikleri nedir? Özgürlük ilişkisi neredekaldı? Şimdi, yaşamak istiyorlarmış! Tamam, orada istedikleri kadaryaşasınlar, ama yaşam eğer özgür bir vatan için olacaksa ve bu vaz-geçilmez bir ilkeyse bu yaşamın yolunu, ancak soğuk, sıcak, açlıkve susuzluğuna katlanarak dağlarda açabilirsin. Özgür vatan başkaherhangi bir yolla yaratılamaz. Bu alçakların gözü o kadar kararmışki, bunların hepsi de şu veya bu partinin sekreteri durumundadır,hiçbir çaba harcamadan, yaşantılarına en ufak bir fiske vurdurtmadanözgür Kürdistan’ı istiyorlar! Özgür vatan böyle yaratılır mı? Kimsağlayacak bunlara özgür vatanı? Sosyal demorasi mi?

Kürdistan bir yana, sosyal demokrasi özgürlüğü orada bile anlaya-mamıştır. Sosyal demokrasinin Türkiye’ye biçtiği kaftan Ecevit’e

88

Page 88: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

bakın: Ecevit Türkiye’de sosyal demokrasiyi nasıl temsil etti?Palme’nin sözde en yakın arkadaşı ve Brand’ın da yine sözde enyakın dostuydu; onu yirmi yıldır sosyal demokrasiye hazırlamışlardı.Fakat daha sonra, Ecevit’in gelişen Türkiye devrimci soluna dayatılanbir tasfıyeci provokatör olduğu ortaya çıktı. Evren-Özal faşizmininbaşa gelmesi karşısında, onun o bir iki sahte çıkışını ciddiye alma-yalım. Bu çıkış birkez daha kitleleri aldatmak ve olası bazı demokrataydınlan tasfiye etmek için girdiği bir manevradır. Gerçekten deçok iyi tanık olduğumuz gibi bu adam, gelişen devrimci muhalefetitasfiye etmek amacıyla 65’ten itibaren kollarını sıvayıp 20 yıldırgörevini yerine getirdikten sonra, Oran Sitesi’ne çekilip şimdilikyine o şairane hayalleriyle başbaşa kalmayı tercih eden bir devletdüşkünüdür. Sözümona antidevletçidir, ama en tehlikeli devletçidir,devletin kapı kuludur ve o kapı kulluğunu da en tehlikeli bir biçimdeyerine getiren birisidir. Asla seçkinlere ya da devletçi düşünceyekarşı olan birisi değildir. Büyük bir sahtekar ve demagogdur. Bugünkanıtlanan budur. Bütün bunları, bunu bizde de yaşatmak isteyenlerinseçtikleri durağın tanımını yapmak için belirtiyoruz.

Bu durak, bu ilişkilerin ve bu tip kanalların sahibidir. Bunlar, yalnızo birkaç bin kişinin oradaki yaşamına değil, dahası oradan da ülkeyegericilik pompalıyorlar. Bunların her birisi bir aşirete mensup, tümkardeşlerini ve yakınlarını oraya çekiyor ve onlara da bu hastalığıbulaştırıyorlar. ‘Demokrasi dediğin böyle olur, biz böyle Kürdistanistiyoruz’ diyerek, İsveç’i gösteriyorlar. İşte bu, korkunç bir olaydır.İnsan gerçekten inanamıyor. Bunlar Kürdistan’da mı doğmuşlar-büyümüşler, Kürdistan’da nasıl yaşamışlar! Ama, emperyalizm yaparve yaptırır. İşte, bizdeki bazılarının şimdi ulaştığı yer orasıdır. Bizidemokrat olmamakla, sosyal yaşantıyı ciddiye almamakla sözümonaeleştiren bunlar küstah bile değil, çok alçak adamlardır. Bugün oradamidelerini doldurmak için bile, karşıtlık temelinde de olsa PKK’ninadı etrafında hareket ediyorlar. ‘Bunlar, PKK hakkında bilgilerinisattılar ve biraz yaşadılar’ diye gazeteler yazdı. Gerçek de budur.Bunların karınlarını doyurmak için bile, bizi satmaktan başka hiçbirsermayeleri yoktur. Yani sırf oradaki o iğrenç yaşantıya sahip olmak,bir ihtiyacı gidermek için halen PKK üzerinde çalışıyorlar. Şimdibilgi kalmamıştır, dolayısıyla bunlar da ortada kalmışlardır.

89

Page 89: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

O halde, bir insan kendini güçlendirmeli, kendisine biraz doğruyönelmeyi bilmeli, sözümona o özgürlük, demokrasi, sosyal yaşamve aile yaşamı denilen şeyin başlangıcını, sonuçlarını iyi hesabakatmalıdır. Gerçekten öyleleri var ki, bunlar büyük oynadıkları içindeğil, bize çok zarar verdikleri ve darbe vurdukları için de değil,çok düşmüş oldukları ve aramızdan böyleleri çıktığı için insankahro-luyor. Bir insan bu kadar sapık, bu kadar sosyal manyak ola-bilir mi diye düşünüyoruz. Sözde PKK’ye yeni ilişkiler önermişlerde veya önermek istiyorlarmış da partiden korkuyorlarmış! Yenisosyal ilişki dedikleri, ‘devrimden ve direnmekten vazgeçelim’dir.Biz büyük olanaksızlıklar içinde bir ev, bir eğitim imkanı buluyoruz;onlar bunu, liberal yaşantı bile diyemeyeceğimiz alçakça bir feodaldüşkün yaşantıya uygun bir alana dönüştürmek istiyorlar. Halbuki,biz burada her düzeyde katliamı yaşıyoruz. Bunu durdurmak venefes nefese küçük bir imkan kazandırmak için çabalarken; o, gö-zünü buraya dikmiş ve yanıbaşımızda bunu nasıl kullanacağını dü-şünüyor. Biz burada işkenceyi durdurmak, umuda biraz tazelik kat-mak ve insanımızı kurtarmak için her türlü zorluklara göğüsgeriyoruz; fakat o gözü dönmüşün aklı fikri ‘burada yaşam var, bu-rada ekmek şu kadar’ dadır. Oysa alakası yok. Ben dokuz yıldır busahadayım, ama daha doğru dürüst bir uyku bile uyumadım. Ohalde, ‘burada böyle yaşanır, şöyle çay içilir, yemek hazırlanır’ de-mek yok. Burada yemek boğazdan geçmez; geçse de sadece fizikselyaşantıyı idare etmek içindir. Ama adam düşkün, adamın yaşantıdananladığı başka bir şey.

Özgürlüğün elde edilişini ve yönetimini tüm yönleriyle bilmek zo-runluluğu vardır. Emperyalizme kendini satıp ‘PKK’yi demokrat-laştıracağız, ılımlılaştıracağız’ demek, yıkıcılığı örgütlemek ve kontr-gerillayla işbirliği yapmak özgürlük değildir. Bunlar gözükara ihanetfaaliyetleridir. Yine burada iki gün dayanamayıp Avrupa yaşamınakoşmak özgürlük aramak değildir. Özgürlüğün çok ciddi bir bedelivardır. Bu gösterilmedikçe, hiçbir şey kazanılamaz.

Partimizin özgürlüğe verdiği paha biçilmez değer, geliştirdiğidoğru devrimci yoldaşlık ilişkileri son derece açık ve başka türlüyorumlamalara mahal vermeyecek kadar nettir. Bu ölçülere ulaş-mak için öncelikle partimizin iyi tanınması gerekir. Ondan sonra

90

Page 90: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

birbirimizi anlama temelinde doğru bağlar kurmaya ve yeni örgütlerkurmaya sıra gelir.

Bunları söylerken, aile kurulmaz demek istemiyorum. Ama dikkatedilirse, dayanılmaz yaşam koşullan vardır. Hapishane var, dağlardaaçlık susuzluk var, düşmanın amansız tahribi var. Bu koşullardaka-dın-erkek ilişkisini neden kuracaksın? Bunu istediğimiz içindeğil, koşullar bu aşamayı bize mecbur kıldığı için belirtiyoruz.Bu süreç sadece bizde değil, bütün sosyalist ülkelerin kurtuluşmücadeleleri döneminde de yaşanmıştır. O halde saygılı olmasınıbilelim. Yine bütün bunlar bizde saygı, sevgi, kadın-erkek ilişkisiolamaz diye de değildir, tam tersine aile ve çocuklar için gereklidir.O halde bunun yerine başka şeyleri uygulamak, parti ile oynamak,otorite ile oynamak ve önderlikle oynamaktır. Bu da, genelde ör-gütle oynamanın diğer suçlan kadar bir suç çeşididir. Elbette hersuç gibi bu suç da cezayı gerektirir.

Bazılarının gerici tutkuları uğruna nasıl savaşım verdiklerini, ailereisi sıfatına veya kadın kurnazlığına dayanarak siyasal ihtiraslarınınasıl konuşturmak istediklerini ortaya çıkardık. Burada ortaya çıka-rılan basit bir cinsellik güdüsü de değildir, aksine kesinlikle siyasalanlamlıdır. PKK’de cinselliği yaşamak isteyenlerin zorluklarla kar-şılaşacakları açıktır ve bu zaten biliniyor. Ama buna rağmen bu türbir yaşantıyı yaşamak isteyenler TC’ye giderler ve onun bu konudaoluşturduğu yaşam tarzına girebilirler. Emperyalizmin yaşam saha-sında bunu görebilirler. Fakat bizde şu anda gerekli olan ideolojik,siyasal ve sosyal ilişkilerle büyük değişimi yaratmaktır. Aslında bu,bizi daha fazla çekici bir biçimde bir arada tutan ve son derece güç-lendiren en doğru devrimci ilişkidir.

Bunları bu kadar vurgulamamızın nedeni gözü daha feodalizmintutkularından açılmamış, TC’nin dayattığı o en düşkün ve bayağıilişkilerden kurtulmamış olanların bize sosyal ilişkileri öğretmeyeçalışmalarıdır. Bunlar İsveç’e kaçmadan önce buraya gelselerdi,sosyal ilişkilerin ne demek olduğunu hiçbir şey yapmadan da göste-rirdik. Fakat bunlar gerçekten sosyal ilişkileri tanıyan, hatta merhabademesini bile bilen insanlar değildir. Bunlar insanlara saygılı yakla-şımın ne olduğunu bilmeyen, gözü kör ve gerçekten düşürülmüşlü-ğün en aşağı aşamasında bulunanlardır. PKK sosyal ve siyasal iliş-

91

Page 91: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kileri en güçlü özellikleriyle öğreten bir güçtür ve onun bu özelliğibirçok güç tarafından saygıyla kabul edilmektedir. Ama bizim orta-çag karanlığından gözünü kurtaramamış olan ve hayvani tutkuylaözgür ilişkiyi daha birbirinden ayırdedemeyen adam kalkıp bunueleştiri diye getiriyor. Daha ilk soluğu gayri meşru ilişkilerindenötürü düşmanın karargahında alan, sosyal ilişkiyi karın doyurmailişkisi olarak gören ve rahat bir yaşam olarak anlayan adam, bunada sosyal ilişkiler diyor! Elbetteki, sosyal ilişkiden bunu anlayanbirisi, PKK’nin büyük yoldaşlık ilişkilerini bilemez.

Bu ilişki sahasında da son derece güçlü militanların ortaya çıkma-sını istiyoruz ve sonuna kadar da yardımcı oluyoruz. Hiçbir bayanarkadaşımız –evli veya bekar– en ufacık bir eşitsiz ve baskılı yakla-şımlarla karşılaşamayacağını bilmelidir. İşte özgürlüğün en büyükanlamı budur ve bizde uygulanan da budur. Burada hiç kimse tekolan bir kadına en ufacık bir kötü söz bile söyleyemez ve ‘şöyle-böyle yaşa’ diye zorlamada bulunamaz. İşte bu, özgürlük derecesinigösterir. Bu özgürlük Avrupa’da, hatta sosyalist ülkelerde bile yoktur.Özgürlüğü tutkulara kölelik biçiminde değil, işte böyle anlamak ge-rekir. Partimizin özgür devrimci yoldaşlık ilişkileri ortamına daya-tılmak istenen farklı bir ilişki biçiminin arkasında polisin olma ihti-mali yüksektir. Ya da dolaylı olarak polisin körüklediği bir kültür,bir yaklaşım ve yaşam tarzı vardır.

Düzen rahatlatılmak isteniyor. Yansıtıldığı kadarıyla boyun eğ-meci ve köşeyi dönme felsefesine sahip bir kişilik geliştirilmekisteniliyor. Bunun aile ile çok sıkı ilişkisi vardır. Aile, faşizmingeleneksel bir kurumudur. Avrupa’da böyle bir kurum yoktur. Av-rupa bu kuruma ancak mercimek kadar değer verir. Türkiye’de vebizde öyle değildir. Bu konuda faşizm, ortaçağ ailesini iyi kullanı-yor. Bu eleştiri, ortaçağ ailesini aşmamıza olanak açıyor. Her ar-kadaş bu konuda kendini biraz değerlendirerek, çözüme eleştiriselbir yaklaşımla ulaşabilir. Tabii ki, ailelerimizi faşizmden kurtarmakgerekiyor. Uzun süre aileler bizi faşizmden kurtarmak istiyorlardı,şimdi bizim onları kurtarmamız gerekiyor. Bunun önemli ve ciddibir görev olduğuna inanıyoruz.

Biz mevcut ailecilikle 25-30 yıla yakındır mücadele ederek, aşıpgeliyoruz. Bu çok ciddi sorundur. Buna iş olsun diye değinmiyoruz.

92

Page 92: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Mesele kavga değildir. Kaldı ki, aile ile mücadele bir kavga meselesideğil, zihniyet, gelenek ve ahlak olarak hesaplaşmaktır. Bu kişilerikarşıya alarak, onlara hakim olan anlayışları ve davranışları aşmaktır.Bizde ailenin devrimcileştirilmesi, toplumun devrimcileştirilmesininen önemli aşaması veya onun temelden başarılmasıdır. Türkiye dev-rimcilerinin yakalandıkları muazzam yalnızlıkta, devrimcilik, aileninyaramaz çocuklarının işi, işsiz güçsüz veya evden kopmuş olanlarıneğlencesi gibi ele alınmaktadır. Eğer ailenin devrimcileştirilmesi bi-reydeki gelişmeyle iç içe ele alınsaydı, Türkiye’de devrimcilik bukadar erkenden sökülmezdi. Devrimci gelişmeyi aileye yansıtmakgerekiyor. Parti tecrübelerimizi iyi biliyorsunuz. Bundan sonrakimücadele yaşamınızda bu konuda kül yutmamak, ham davranma-mak, açık kapı bırakmamak önem taşıyor. Mesele yeterince ortayakonulmuştur. Sonuç çıkarmak ve bu sonuçlan pratiğe doğru uygu-lamak parti militanlarının görevidir. Bu konuya ilişkin olarak önü-müzde gerici değer yargıları ve ilişkilerinden kurtulmak, aileye vekadına yaklaşımı devrimcileştirmek görevimiz vardır. Bu görevimiziözenle yerine getirmeliyiz.

Bu değerlendirme, Aralık 1987 Çözümlemeleri’nden alınmıştır.

93

Page 93: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Devrimimiz eski aileye karşı yeni aileyeni kadın ve erkeğin yaratılmasıdır

Biz, aile ocağı sorununun hangi önemde ele alınması gerektiğinitarihsel gelişimi ile bağlantılı olarak değerlendirdik ve günümüzdeKürdistan toplumunun gerçeği içinde ailenin yeri nedir sorusunucevapladık. Bu konuları burada tekrarlama gereği duymuyoruz.Özetle, aile gerçeğinin bizde herhangi bir toplumdan daha fazlabağlayıcı, köleleştirici ve en tutucu zincirlerden biri olduğunu be-lirtmek gerekiyor.

Kürdistan toplumunda aileye bağlılık, son derece çarpık, geçmişinköleliğine bağlılıkla özdeş olan, son tahlilde aileyi mahvolmaya gö-türen bir bağlılıktır. Bizde temel kurum olması dolayısıyla, namusduygusu ve ahlak aileye bağlılık çerçevesinde ele alınır. Bütün ya-şama yön veren ilke, ‘aileme ne getirdim’ ilkesidir. İyi adam olmaölçüsü, aileye sunduğu hizmet ölçüsündedir. Herkesin etrafında dö-nüp dolaştığı ve kendini ölçüye vurduğu değerler, aile değerleridir.Bizdeki ailenin temel toplumsal gelişmeyi bir tarafa bıraktığı, top-lumsal gelişmenin başlangıcındaki klan kabile aşamasının kalıntıla-rını halen yaşayan bir konumda olduğu unutulmazsa, dünyamızdatoplumsal örgütlenişin çok ileri seviyelere ulaştığı günümüzde bizimhala bu ilkel klan kabile konumuna, düşüncesine ve duygulannabağlı olmamız, tutuculuğun en tehlikeli biçimi oluyor. Mao da bunuÇin’de dört temel çelişkiden biri olarak ortaya koyar. Ama bizdedurum biraz daha farklıdır.

Kürdistan’da toplumsal çözülüş, gelip aile sınırında durmuştur. El-

94

Page 94: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

betteki bu “durma”, düşman insaf ettiği için değildir. Düşman bu-rayı çok köklü bir yanılgı kaynağı, tutsaklık ocağı ve herkesin ancakiçinde yaşadığı bir ev durumuna getirdiği içindir. Yine, objektifolarak bu ocağı kurtarmanın maddi imkanları son derece eksik ol-duğu için, bu ocak temel bir bunalım kaynağıdır. Bu bunalımı aşmakiçin gösterilen sonsuz çabalar, temeli olmadığı için başarısızlıklasonuçlanır. Dolayısıyla yine bunalım doğar ve içinden çıkılamazgörevler nedeniyle aile kavgaları eksilmez. Bu konuda ‘ya ben, yasen!’ ‘benim oğlum, benim kızım, benim ailem en iyisidir!’ vb bi-çimlerde ifadesini bulan muazzam benlik duygusu kendini konuş-turur. Her şeyi aile çıkarları temelinde ele almak, bir evladını bileaile dışına düştüğünde bütün gücünü ortaya koyarak, gerekirse dev-leti imdadına çağırarak aile içinde tutmaya çalışmak Kürdistan’daen çok görülen durumdur. Bu noktada, düşmanın üzerimizde yürüt-tüğü baskı faaliyetlerinden daha tehlikeli bir faaliyetin bu kurumeliyle yürütüldüğünü söyleyebiliriz.

Dolayısıyla aileyi devrimcileştirmek, ulusal kurtuluşun temel adım-ları olmaktadır. Aileye sızmayan devrimcilik iflas etmeye mahkum-dur. Bu konuda muazzam yabancılığı, yanılgıyı ortadan kaldırdığı-mızda göreceğiz ki, aslında bütün olumlu gelişmelerin temeli deatılmıştır. Dolayısıyla aileye karşı devrimci yükümlülüğümüzün bü-yük önemi ortaya çıkıyor. Ne pahasına ve hangi yöntemle olursa ol-sun bu aileleri devrimci atmosfer içine çekmek, onları herhangi birbağla devrime bağlamak büyük önem taşıyor.

Eski aileye karşı yeni aileSömürgeci faşist rejim, aile kurumunu devrime karşı kullanmak

için bugün çok daha özenli çalışıyor. Köy koruculuk yasasındantutalım içimizdeki unsurların ailelerine yaklaşıma, bu ailelerdenbazılarını rehin almaya, bazılarını para ile karşımıza çıkarmayakadar, üzerinde uzmanlaştığı çeşitli yollarla içimize adam sızdırıpöğeleri geri çekmeye kadar çok çeşitli yöntemleri kullanıyor. Amahepsinde de aileyi ve aileci –ki bunlar feodal klan özellikleridir–özellikleri temel alıyor. Bireyin aileye bağlılığından doğan özlemidüşman tahrik ediyor ve bu birçok öğemizin yan yolda kalmasınayol açıyor.

95

Page 95: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Ben kendi pratiğimden bu konuda bazı örnekler verdim. Uzunyıllar aile içi çelişkiler yüzünden başımızı kaldıramadık. Bu çeliş-kilerin etkisinden kurtulabilmenin yolu olarak dışa açıldık ve ancakdevrim temelinde kurtulunabileceği sonucuna vardık. Tutuculaşanbirçok öğede gördüğümüz ise, aileye hizmet ve aileyi kurtarmaadı altında muazzam bir gerilemenin yaşanmasıdır. ‘Ailem benibüyüttü, okuttu, ben de mutlaka ona bir şeyler vermeliyim’ dü-şüncesi büyük bir yanılgıdır. Bu düşüncede birçok öğe ve arkadaşçevremiz vardı. Tersinden bir dönüşü yaptılar. Sözde ailenin eniyi evladı olma adı altında bütün yeteneklerini –ki uzun yıllariçinde ancak kazanılabilir– aileye hasrettiler. Yeni bir aile kuralımderken battıkça battılar. Tabii buna ne yıllar yetiyor, ne de maddikoşullar elveriyor. Faşizm aileyi dağıtıyor, onu sağlıklı yaşatmaimkanını yok ediyor. Buna rağmen aile kurumunu yaratmak iste-yenler ise, hem kendileri gidiyor, hem de aile batıyor. Bu durumdazafer, tabii ki, karşı devrimin oluyor. Demek ki bizim bu konudason derece devrimci bir çıkışımız söz konusudur.

Biz devrimci gençleri bu ocağın olumsuz etkilerinden kurtarmak,sahte namus ve bağlılık duygularını kırmak için çok büyük çabalarharcadık. Bu çabaların devrimci mücadelemizdeki yeri çok önemlidir.Bu konularda yeterince çaba göstermeyen ve mücadele etmeyenlerin,aslında kendilerini geçmişe bağlayan zincirleri halen yaşadıklarınıbelirtmek gerekir. Devrime hizmet edecek konuma getirmedikçedüşman etkisine açık olan aile üzerinde, düşman her türlü oyunuoynamış, hatta düşman aile işbirliği sonucu devrime önemli zararlarverdirilmiştir. Kürdistan’da kabile aşiret özelliklerini yaşayan aile,küçük burjuva ailesi bile olmadığından, dallı budaklı aşiretsel bağlaragitmesi nedeniyle tehlikeyi çok artırıyor. Örneğin, Hakkari’de biraşiretin bir öğesini almak istediğimizde, bütün aşiret ‘ya hepimiz,ya hiçbirimiz’ diyor. Daha doğrusu, ha birini almışsın, ha hepsini;dolayısıyla bu durum çok muazzam zorluklar çıkarıyor.

Genelde devrimci hareketimizin kendini örgütlemesinde bu düşüncetarzının ve kurumunun üzerine gitmek ve onu devrime son dereceustaca bağlamak, ancak aile gerçekliğinin iyi kavranmasına bağlı.Bu konuda maddi yetersizlikleri gerçekleri dikkate alarak adım adım,gerekirse tavizler vererek yaklaşmayı bilmek gerekiyor. Zaten yoksul

96

Page 96: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

olan ailelerden bir ferdini alınca, o aile çöker. Bir de son derece sakatbir namus anlayışı vardır. Bir kız aile dışına çıkınca ailenin dünyasıyıkılır. Bir oğullan yanımıza geldi mi, derin bir acı içine düşerler.Bunları telafi etmek devrimin yüceliğini kavratmakla mümkündür.Bu konuda kesinlikle fedakarlık duygusunu, doğru namus anlayışınıgeliştirmek gerekir. Bu konuda yapılacak çok iş vardır.

Ucuz yaklaşımların karşı devrime hizmet ettiğini unutmamalıyız.Bu konuda özellikle büyük hatalar yapılmıştır. Ailelerin içine gidilip,onu yıkıma götürecek ilişkilere yöneliniyor; kaldıramadığında ise,‘bizim gibi militanlara şöyle davrandılar’ deniliyor. Oysa, en çokhassas olunması gereken bir kurumun karşısındayız. Dikkatsiz du-yarsız yaklaşımlardan ötürü birçok ilişki aleyhimize olmuştur.

İlk yola çıktığımızda düşman, her aileden bir genci çekerek birliğedoğru gideceğimizi söylediğimizi yayıyordu. Sözde o da bu taktiktenhareketle, her çevreden, her aileden birisini kendine bağlayarak, onuşişirip besleyerek bize karşı kullanmak istemiştir. Kürdistan’ın somutyapısını düşman da çok iyi tahlil ediyor ve bizim birlik anlayışımızısabote etmek için, her aile ocağına bir kışkırtıcı eleman sokuyor. Bunuda ya dışardan bir öğeyi ihraç ederek, ya da ondan bir öğeyi alarakyapıyorlar. Bu öğeyi kendilerine bağlamaları sonucunda, aile üzerindebirçok didişme başlıyor. Zaten kurum bunalım içindedir. Devriminolanakları az, karşı devrimin olanakları ise daha fazladır. Yine kadınzaten düşmüş ve bitmiştir. Erkek ise, zor bela vaziyetini kurtarmayaçalışır durumdadır. Sonuç; altından çıkılmaz bir durumdur.

Demek ki olay, o kadar kolay değildir. Nice kadromuz çeşitli ba-haneler ileri sürerek ‘dayanamadım, gittim gördüm; aç kalmıştım,gittim; aileme sahip çıktım’ vb aile kültürü çok güçlü olduğu için,en canalıcı bir aşamadayken o gerici değer yargılarına teslim olabi-liyor. Şüphesiz kurtulmuyor ya da kurtarmıyor, tersine çok şey yiti-riyor. Ama adamda tutku var, duygu var, bağ var, bu konudaki namusanlayışı biraz böyle. Hatta bazı bölgelerde bu durum çok daha teh-likelidir. Öğe, iliklerine kadar dar ilişkilerin içine batmıştır. Yineaile de onu koparmak için her türlü tehlikeyi göze alıyor ve tabii kiolan partiye oluyor. Genelde bu konular bilincimizdedir.

Daha önceki değerlendirmelerde açmaya çalıştığımız bu konuöneminden bir şey yitirmiş değildir. Çokça söylendiği gibi, devrimde

97

Page 97: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

bir köy bir kaledir, bir fabrika bir kaledir. Bizde de aileler birazböyledir. Bunları fethetmemiz demek, bir köyü ele geçirmek de-mektir. Bir fabrikada üs kurmak gibidir. Özelliği böyle olan bu ku-ruma yaklaşımda hem sekter ve hem de teslimiyetçi tutumlara gir-memek önem taşıyor. Ustaca yaklaşmasını bilirsek,kazanamayacağımız aile yoktur. Aile, kabile ve aşiret bağlarını bizdevrime hizmet eden bağlar haline getirebiliriz. Tercih edeceğimizbir örgütlenme biçimi değildir, ama bir başlangıç olarak doğal örgütniteliğindeki bu kurumun önemini dikkate alarak, devrime bağla-mamız halinde, bu kurum artık düşmana değil sana çalışacaktır.Tüm Kürdistan toplumsal yapısında bu kurumun etkileri çok netve kesindir. Dolayısıyla ne kadar aileyi bağlamışsak, o kadar örgütgeliştirmiş oluruz. Eğer bir aileyle ufak bir ilişki sağladığınızdapeşi sıra birkaç aileyi getiriyorsa, o zaman ona değer verin, politikyaklaşın, gerektiğinde taviz verin. Çünkü bir kişinin parti saflarınaçekilmesi, belki de bir köyün çekilmesi anlamına gelir. Dolayısıylakazanılan o öğeyi geliştirmeli, tekrar gönderip bütün bir köyün,alanın örgütlenmesini sağlamalıyız. Bu yöntemler çok kolaylıklageliştirilebilir. Böyle etkinliği olan aile, çevre ve kabilelerin bazıihtiyaçları olabilir. Tabii onların da partiye vermek istedikleri vardır.Sizin göreviniz, bütün bunları gerçekçi değerlendirerek devrimeimkan açmaktır. En azından bin gencin saflara katılması sağlanarak,köyler devrime açılmalıdır. Zaten partinin otoritesi yüksek ve heran yeni öğeler vermeye, aile çevrelerini partiye açmaya hazırlar.Bu durumlar daha şimdiden ezici bir biçimde gelişmiştir. Devrimebu kadar atılan bir kitle temeli başka herhangi bir devrimde sözkonusu değildir. Bizde son derece olgun, elverişli bir durum yara-tılmıştır. Yani neredeyse hemen her çevre ve her belli başlı ailedenparti saflarında bir kişi veya şehit vardır. Bunlar büyük kazanım-lardır. Bizde bu konuda bağlar uzun sürelidir, kolay kolay unut-mazlar. Bir şehidi olan yıllarca davanın peşinden gelir. Bir tutkusuolan bunu temel bir aile meselesi yapar. Yeter ki biz bunları örgütlühale getirebilelim. Bu konuda görevlerimizi tam yapamadığımızda,son kertede politikasız yaklaştığımızda, birçok hazır ilişkiye bilesahip çıkmadığımızdan, düşmanın bunu kullanarak başımıza ne be-lalar getirdiği biliniyor.

98

Page 98: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

O halde, devrimci faaliyetlerimizde bu ocağa yaklaşımı yetkin halegetirme, yanlışlıklarından arındırma, örgütlemede özgünlüğüne dik-kat etme, gerekirse taviz politikasını, gerekirse siyasal otoriteyi ko-nuşturarak olgun hale gelmiş olan bu kurumu artık partiye temeldenbağlama dönemindeyiz. Bu durum, cephe faaliyetlerimizde ihmaledilmemesi gereken bir alandır. Burası, yani kitle örgütlenmesi ihmaledildiğinde gerilla dağda bir gün bile yaşayamaz. Düşman bunu çokiyi biliyor. Bugün ayakta olan gruplarımız, kitle ve aile bağlarınıngeliştiği yerdedir. Dolayısıyla bütün faaliyetlerimizde kitle, öncüyüsaklama, gerilla birliğini koruma açısından hayatidir. Ama bu böy-ledir diye, bu kez de aileye sığıntı olmamak, aileyi deşifre etmemek,bu işe fazla bulaştırmamak çok önemlidir. Bu konuda daha fazlahassasiyet gerekiyor.

Parti, aile kurumuna bilimsel bir yaklaşım içindedir. Bu konudayapılan hataları gidermek, yetersizlikleri aşmak istiyoruz. Biz 15yıldır aynı zamanda bu ocağın olumsuz etkilerini tasfiye etmekiçin de mücadele ettik. PKK’nin kadro mücadelesi, aynı zamandabu kurumun gerici özelliklerine, değer yargılarına ve dayatmalarınakarşı bir isyandır. Biz, en azından feodalizm, faşizm ve sömürge-cilik kadar zararlı olan bu kuruma ve onun çağdışı değer yargılarınakarşı, sahte namus anlayışına karşı bir başkaldırıyız. Bu başkaldı-rıda büyük çabalar gösterilmiştir ve bu çabalar bugün başarıyadoğru gitmektedir. Yani mücadele biraz sonuç veriyor. Çünkü ailekültürü, aile kutsallığı, yerini biraz yurtseverliğe ve özgürlüğe bı-rakıyor. Her aile, ‘artık evlat yetiştirmek istiyorsak vatan ve öz-gürlük için’ diyor. ‘En azından ailemizden bir kişi bu faaliyete ka-tılmalıdır’ diyor. Bu öyle basit bir gelişme değildir.

Sizler belki mücadele saflarına kolay geldiğinizi sanıyorsunuz.Ama ben kendi pratiğimde en büyük mücadelelerden birisini bu ku-ruma karşı verdim. Hem kendi aileme karşı ve hem de arkadaşlarıbu kurumun etkisinden kurtarmak için çok çaba sarfettim. Çoğunu-zun durumunu araştırıp ortaya koyduğumuzda göreceksiniz ki partien büyük emeklerden birini bu konuda harcamıştır. Fakat halen sizigeriye, sağa çekmek isteyen bir yığın gerici aile bağı var. Onları dü-zeltmekle, bazılarını ise kırmakla uğraşıyoruz. Lütfen, bu konudada görevlerimize iyi sahip çıkalım. Bu yalnız Parti Önderliği’nin

99

Page 99: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

görevi değildir. Parti Önderliği’nin aileler üzerinde bir etkinliği var;aileler güveniyorlar ve güvendikleri için de sizlerin serbestçe faali-yetlere katılmanıza izin gösteriyorlar. Güvenilir bir önderlik demek,sağlam bir parti kurumlaşması demektir. PKK’ye katılanlar yüceliyor,kahramanlaşıyor, şehit olsalar da sağlam değerler uğrundadır deni-liyor. Bu duygu ve fedakarlık anlayışının ailelerimizde gelişmesibaşlı başına bir devrim olayıdır. Biz bunu, yıllarca çok büyük ustalıkgöstererek, direnerek sağladık. O halde, partinin sağladığı bu geliş-meyi esas alalım, onu bütün faaliyetlerimizin bir kazanımı olarakgörelim. Aileleri bugün çok rahat kazanabilecek durumda olduğu-muzu bilerek ürün derleyelim. Aileyi devrimin sağlam bir ocağı ha-line getirelim. Yani yılların bitmez tükenmez emeklerinin ürünlerinişimdi toplayalım.

Çoğu arkadaşın bildiği gibi, bu konudaki gelişme kendiliğindensağlanmamıştır. Biz tek bir ilişkiyi yaratmak için büyük çaba harca-dık. Sizler şimdi rahatlıkla her eve girebiliyor, sofraya oturuyor veemir veriyorsunuz. Hiç kimse bunun kendi büyüklüğü ve otoritesiylesağlandığını sanmasın. Bu, çok ciddi bir politik yanılgı olur. Bu ko-nuda değer bilmemek, kesinlikle özgücü ölçüp biçmemektir. Bu du-rumda onların ise, kolay harcayacakları, kazanmaya fazla önem ver-meyecekleri, birçok değeri çiğneyecekleri açıktır. Bunun kabul edilirbir yanı yoktur. Fakat bu konuda önemli yanılgılar yaşanıyor. Arka-sından rahatlıkla yüz ilişki getirebilecek bir ilişkiye bile ilgi göster-miyorlar. Ufak bir taviz vermemiz, ufak bir ihtiyacı gidermemiz –kibunlar günümüzde artık kolaydır– birçok örgüt olanaklarını bizeaçacak iken ilgi bile gösterilmiyor. Hatta bizden uzaklaştırmak içinne mümkünse onu yapıyoruz. Bu büyük hatalı tutumdur ve terkedilmesi gerekir. Çok sayıda tavizler verebiliriz. Örneğin, yoksuldurbiraz para verirsin; ilgiye muhtaçtır, ilgi gösterirsin; kaldıramayacağıbir yükün altındadır, yükünü biraz hafifletirsin; merhaba dersen, obile onun için büyük bir mutluluktur. Bütün bunlara onlar çok olumlukarşılık verirler. Zaten devrime açık hale gelmişlerdir. İçlerindenbir öğeyi ustaca çekip, bir başka öğeyle destekleyerek çalışmalarınısağlamak, hepsinin tümden kazanılmasını rahatlıkla getirecektir. Buise, devrim için hayati bir ilişkinin sağlanması demektir. Demek kibu konu da, şimdiye kadar pek duyarlı olmadığımız, ama mutlaka

100

Page 100: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

özen göstermemiz gereken bir sahadır.İlişkiyi biz açtık. Bu ilişkinin faaliyetlerimizde ne kadar önemli

olduğunu koyduk. Bizde en kolay gerçekleşen, ama azami sonuçalacak olanı ailelerle kurulan ilişkidir. Bizde bir ilişki bir kişiyledeğil, aileyle kurulur. Yani aileden birisiyle kuracağınız bir ilişki,dolaylı olarak bütün aileyi kapsar. Ailelerin de birbirleriyle bağlarıvardır. Hepsi birbirine bakar. Bir aileden bir öğe geldiğinde, diğeride ona bakarak hareket eder. Bir yarıştır, başlar. Bir de bakarsınız,bu yarış bir bölgeyi olduğu gibi bize katmıştır. Bunun ne kadarönemli olduğu ortada. O halde tek bir öğeye bile ihtiyardır, kadındır,gençtir, geridir, militan olamaz gibi değerlendirmelerle yaklaşamayız,değer vermemezlik edemeyiz. Ailede büyük küçük veya iyi kötüyoktur. Yeter ki bir tanesini kazan, gerisini kolay getirirsin. Maalesefher bakımdan sığlığı, darlığı, sekterliği yaşayan öğelerimiz bu konudada emeklerimizin boşa gitmesine yol açtılar. Tabii ki daha sonratecrit olduklarında, kendilerini mahvolmaya götürdüler. Bu, çok za-rarlı olmuştur. Çıkarmamız gereken biricik sonuç: Bugün son dereceolgun hale gelen, doğru yaklaşımın gösterilmesi halinde büyük güçkaynağına dönüşecek olan bu ocağı artık devrimin temel bir kurumuhaline getiriyoruz. Bu konuda her türlü fedakarlığı yapıyoruz. Ge-rektiğinde siyasal otoritemizi de konuşturuyoruz. Kaldı ki, bugünparti otoritesi çok büyüktür. Her ailenin değer biçtiği bir durumdayız.Dolayısıyla herkesin ilgi göstermekte tereddüt etmeyeceği bir nok-taya gelmişiz. Bunu da çok iyi kullanarak bu konudaki büyük ek-sikliği gidermekle, partinin kitleselleşmesinin önü ardına kadar açıl-mış olacaktır. Bu ise, devrimde zaferin en önemli koşulunun yerinegetirilmesi demektir.

Eski tipe karşı yeni kadın ve erkekParti saflarında bu soruna nasıl bir yaklaşım göstermeliyiz? Yani,

kadın-erkek ilişkilerindeki özgürlük durumu nasıl değerlendirilmeli?Zaman zaman bu konuyu açmaya çalıştık. Fakat halen de bu konudaarpa boyu kadar yol alınmadığını söylemeliyiz.

Parti saflarımızda bu konudaki feodal ölçüler biraz aşılmış daolsa, ilişkilerdeki eksiklik, bireycilik, devrim dışı yaklaşım yay-gındır. Bireycilik, aşırı duyarsızlık, kompleks ve çekememe gibi

101

Page 101: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

tutumlar küçük burjuva ölçülerdir. Üstü biraz eşelendiğinde, bununtoplumsallaşmadaki zayıflığın olduğu gibi bizde hüküm sürmesianlamına geldiği görülür. Bu konudaki her türlü yakınlık ve kar-şıtlıkta bayağı bir feodal gurur ve daha çok da yabancılık önemlioranda etkisini sürdürmektedir.

Sosyalist ülkelerde bile bu sorun tam çözülememişken, biz nasılçözelim diyenler olabilir. Elbette kapitalist ülkelerde de, sosyalistülkelerde de çözüm bekleyen bir yığın sorun olduğu doğrudur.Ama onlardaki düzey çok ilerdedir. Bizdeki toplumsal temeli açtık.Ben çocukluğumda bile en çok bu ilişkiden ürküntü duydum; mev-cut ilişkiden sürekli kaçma, onu çok yetersiz görme ve nefret etmegiderek kaçınılmaz bir duygu olarak kendini dayattı. Bu ilişkilerdefazla sağlıklı bir toplumsal gelişmeyi sağlayamayacağımızı bili-yorduk. Yine, bütün yakın yaşıtlarımızın en çok bu ilişkide kay-bettiklerini, kolayca geleneklerin etkisi altına girdiklerini çok iyigörüyorduk. Onların bu durumu karşısında, bu ilişki tarzından ala-bildiğine kaçınma, sanki içine düşeceğimiz bir kuyuymuş gibi çokdikkatli olma, burada diğerlerinin düştüğü duruma düşmeme, bununiçin de sürekli daha ileri olana gitme ihtiyacı kendisini açıkçaortaya vuruyordu.

Birçok erkeğin ve bayanın kaybedişinin temelinde, geleneklerinağır etkisi altında oluşları vardır. Çok iyi biliyordum ki, bu gençlerkendi özgür iradeleriyle bu kuruma yaklaşmıyorlardı. Kesinlikleherkes öyle yaptığı için, kendileri de öyle yaptı. Halen de öyle. Bu-rada eksiklik, özgürlüğe aykırı olan bu durumu incelememek, tersine‘akranlarım, komşum ne yapıyorsa ben de öyle yapmak zorundayım’anlayışından hareket etmektir. Bizim toplumumuzda bir kız, eğerakranları gibi evlenmezse ‘evde kaldım’ der; erkek ise, ‘erkekliğimelden gitti’ der. Böyle fosilleşmiş duygu ve düşünceler içinde bunalır,ezilir, büzülür, tabii ondan sonra gelenekler onun ‘imdadına’ koşarve bizim adam bitti! Bizim gençlerimiz daha gençliğini bile yaşa-madan bu geleneklerin emir ve kumandası altına girerler. İşte geri-cilik bundan sonra gelişir. Maddi planda aileyi kurmak ve geliştirmekbaşlı başına bir ömrü gerektirir. Zaten duyguları altüst olmuştur.Durumu kurtarmak için her şeyini verir. O zaman düştükçe düşer.Dolayısıyla da hayatta vermediği taviz kalmaz. Doğru düşünmenin

102

Page 102: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

gereğini duymaz. Siyasal kurumlar yaratmaya yönelmesine sıra bilegelmez. Çünkü onun bütünüyle baktığı durum aileyi kurtarmaktır.En değme erkek aileye en çok bir şeyler verebilendir! Bu gençleri-mizin yüzde doksan dokuzunda görülen bir durumdur. Ben bunu iyifark ettim; iyi fark ettiğim için de, partiyi geliştirirken bu tip bağlarınolası zararlarından öğelerimizi kurtarmak için son derece sistemlive ustaca hareket ettik. Evet birçok fedakarlık yapmak zorunda kal-dılar, ama başka türlü özgürlüğü kurtarmak mümkün olmazdı.

Düşman da bunu bildiği için, ucuz kurtuluş yollan dayatıyor ve‘oğullarınızı-kızlarınızı çabuk evlendirin’ diyordu. Bunu son za-manlarda daha fazla dayattılar. Çünkü onların enerjilerini böyle tü-keterek, böyle gerici bir kurum içinde nefes alamaz duruma getire-cekler ve sonuçta sağlam devrimci bir öğe kalmayacak! Bu konudaalınan mesafe gerçekten az değildir. Mardin, Diyarbakır gibi dahageri olan bölgelerde bu çok daha açıktır. Daha on bir yaşında –onbeş yaşını geçmeden– tüm kız ve erkekler ya nişanlı ya sözlüdür.Bu adeta doğal bir hal almıştır. Daha on beşine bile gelmeden böy-lesine bağlanmış ve üstelik aile kurmanın temellerinin olmadığı birortamda bu gençleri nasıl devrimcileştireceğiz? Büyük engel! Faa-liyet içerisinde olanların yarısını biz bu yüzden kaybettik. Demekki konu, parti saflarında da epey önemlidir. Özgür ilişkiye ulaşmadacesur davranamıyor, yaratıcı olamıyorsunuz. O zaman da hakimolan, feodal değer yargıları oluyor. Son derece ölçüsüz, biçimsizduygu ve davranışları bir devrimci parti ortammda kendisine layıkgördüğünde mutlaka kaybeder ve partiye de kaybettirir.

Kadın özgürlüğü meselesi, genelde toplumsal özgürlüğün bir öl-çütüdür. Yine parti içinde militanlaşmanın bir ölçütüdür. Bizim bukonuda bazı pratiklerimiz var. Örneğin, bir grup bayanın pratiğiincelendiğinde, bizi nasıl zor duruma düşürdükleri iyi biliniyor.Biz, sağlam ve örnek ilişkiyle sahayı iyi dolduralım, iyi öncülükyapalım derken, adeta kuyumuzu kazan, yani partiyi hep geriyeçeken, partiyi kendi kaprislerinin tutsağı haline getirmek isteyenve her birisi başlı başına birer tutuculuk kaynağı olan öğeler duru-muna geldiler. Gerçekten çok olumsuz durumlar ortaya çıktı. Ne-deni? İlişkiyi devrimcileştirememektir. Ve bu yalnız bayanlar açı-sından değil, erkekler açısından da geçerlidir. Erkeklerin de bu

103

Page 103: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

konuda bakış açılarında çok eksiklik var. Sınıfsal sömürü ve bas-kıya dayalı olarak gelişen egemen erkeklik duygusunu üzerindenatamama, onun verdiği avantajlarla hareket etme söz konusudur.Kadının da benzeri zayıflıkları var. Bu konuda kompleks, yaban-cılık, her türlü ölçüsüzlüğü yaşama, düpedüz sosyalleşmeme veözgürleşememe çok yaygın ortaya çıkıyor. Ve sonuç: Çözümsüzlük,ilişkilerde sağlıklı rahat hareket edememek, gerginlik, çekememek,kapris! Bu, örgüt içinde bozgunculuğa ve örgütsüzlüğe yol açar.Gerçekten bazı kaçmalara yol açıyor. Düşmana sığınmaya kadargötürüyor. Her birisi başlı başına büyük bir darbe oluyor.

Bu konuda bize dayatılan bazı çarpık anlayışları daha önce açmıştık.Çarpık anlayışların, özgürlüğü, küçük burjuva özgürlüğü biçimindeele almaktan kaynaklandığını belirttik. Bu konuda üzerinde özellikledurulması gereken, Türkiye’de geliştirilen kadın özgürlük anlayışıvardır. Kemalizm kadını son derece uysal ve evcil bir varlık olarakköleliğin iyi bir odağı halinde tutarken, 12 Eylül bunu daha da yet-kinleştirmiştir. Kadın üzerinde özel olarak duran faşizm, ‘bakın ço-cuklarınız terör yüzünden gider!’ ‘istikrarsızlık, anarşi sizi mahve-der!’ diyerek, zaten duygusal olan kadının duygularına hitap ediyorve onları faşizmin destekleyicileri haline getirmeye çalışıyor. Gen-çliğe ise, ‘dünyanızı yaşayın!’ diyorlar. Emperyalizmin yoz kültürünüde Türkiye ortamına yayıyor, hakim kılıyorlar. Bu konuda son dereceduygusal olan gençlik de, sağlıksız ilişkilere daldıkça dalıyor. Sonuççok ilginçtir: Gençliğin önemli oranda devrimden kopması! Kadın-ların ve gençlerin bugün ANAP veya 12 Eylül rejiminin birer daya-nağı durumuna getirilmesi ciddidir ve tesadüfi değildir. Çünkü, re-jimin en çok üzerinde çalıştığı ve nüfusun da yüzde yetmiş beşiniişgal eden kesimdir. Dolayısıyla kadın sorununa yaklaşmak, aynızamanda faşizme karşı bu kitleyi ayağa kaldırmanın önemli bir ge-reğidir. Kadın özgürlüğünü faşizme karşı dikmek, devrimin en temelgörevlerinden birisi oluyor. Yine gençliğin bu konuda sahte hayallerlealdatılmasına son vermek büyük önem taşıyor.

Biz her ne kadar 12 Eylül’ün yıkıcı özelliklerini partiye fazla bu-laştırmadıysak da, belli ki birçok öğemiz –yarın daha yaygın bi-çimde saflara katılacak olanlar ve ülkeden gelenler– hep bu hasta-lıklarla geleceklerdir. 12 Eylül, kadını daha çocuksu yapmıştır.

104

Page 104: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Gençliği ise daha fazla duygusallaştırmış, basitleştirmiş ve kü-çültmüştür. Yiğitlik denilen duygu öldürülmüştür. Bunun yerinekendini paraya pula satma, basit etkinliklerle tatmin olma geçmiştir.Gençliğin bugün peşinden koştuğu basit sanat etkinlikleridir. Müziksahasında yaratılan bir Emrah tipi, sporda ulaşılan çılgınlık bilinçliyapılan saptırmalardır. Gençliğin devrime kayışını önlemenin ustacakarşı devrimci yöntemleridir. Bizim ise, bunları yeniden kazanmadasağlam devrimci ölçülerle hareket etmediğimiz ortadadır. Toplumdakadın için onurun ancak faşizme karşı dikilmesinden geçtiğini gö-rerek, bunu hayati bir ilke bileceğiz. Bu ilkeyi bütün pratiğe hakimkılmak için, onları devrimci mücadeleye çekmek, büyük kadın po-tansiyelini faşizmin karşısına çıkarmak büyük önem taşıyor. BugünFilistin ayaklanmasında devrimi neredeyse kadınlar, çocuklar vegençler taşlarla yürütüyorlar. Bundan alınması gereken dersler var-dır. Kadın taşa, sopaya sarıldığında özellikle gösterilerde başı çe-kebilir. Yine gençler ve çocuklar ellerine taş sopa aldılar mı muaz-zam bir gücün oluşmasına yol açarlar ki, bizim de bugün en çokihtiyaç duyduğumuz bu tip gelişmelerdir. Çünkü dağdaki gerillayıkontrol etmek için ordu bütün gücünü seferber ediyor, gizli örgüt-çüleri kontrol altına alabiliyor, ama ayağa kalkan çocuk ve gençlerinher biri bir taş, bir sopa bulabilir. Toplumun yarısından da fazlasınıoluşturan kadınlar sokağa döküldüler mi, onları polisin kontrol et-mesi mümkün değildir. Bir de imha etmeleri, hepsini ortadan kal-dırmaları mümkün değildir. Hiçbir güç kitleleri toptan tasfiye etmekudretinde değildir. Bu açıdan bu kitleyi, özellikle kent hareketlerinigeliştirmek için önümüzdeki aşamada mutlaka harekete geçirmeli-yiz. Kadro olamaz dememek gerekir. Kesinlikle hepsi öfke içinde-dirler. Hepsi aç ve yoksuldur. Bunları her türlü yöntemle ayaklan-maya kaldırmak mümkündür. Basit propagandacılar olarakdeğerlendirmekten tutalım sokak gösterilerine yöneltme, ekmekiçin eyleme geçirme, aşevlerine, gıda dükkanlarına hücumettirme –çocuklar da böyle yapsın– halinde, bunları polisin takibiimkansızdır ve fazla örgütlenme de gerektirmez. O halde, çokönemli gelişme potansiyeli olan bu sahaya yüklenecek, burayı de-ğerlendireceğiz ve faşizmi bu temelden yoksun bırakacağız.

Belli ki, içimizde özgürlük olayını daha da çözüme yakınlaştıraca-

105

Page 105: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ğız. Kadın-erkek ilişkilerinde gerçekten özgür olmak gerekiyor.Oysa ilişkilerinizde haddinden fazla duygusallık, feodalizm, küçükburjuvalık yüklüdür. Bu konuda fazla özgür bir davranış ve düşünceyoktur. İlişkiler zayıftır. Kendine güvenen, özgürlüğü esas alan veilkeli olan bir ilişki değildir. Tersine ilişkilerde hakim olması gerekenilke, sık sık gözardı edilmektedir. İlişkiler ikiyüzlü ve bazen orta-çağdan kalma tutkularla doludur, bireyci ve saygıdan uzaktır. Duygu-lar, eğitilmiş duygular değildir. Bu konuda karşılıklı devrimcileşmeihtiyacı var ve bu gerçekten önemli devrimci bir görevdir. Bu konudaözel hayaller geliştirmek fazla gelişmeye hizmet etmiyor. İnkarcılıkda fazla ürün vermeyecektir ve bir çözüm yolu olarak görülemez.

İlişkileri devrimcileştirme imkanı partide yüksektir. Biz bu konudaanlamsız, yersiz, son derece kendinden geçmiş, aşırı delikanlılıkkokan ve parti ilkesini, partinin tipi özgürleştirmek için çabasını birtarafa bırakan ilişkilere elbette karşı duracağız. Çünkü bunlar çığıraçıcı, kişiyi geliştirici değildir. Özellikle ilişkilerin özgürlük katkısınıçok iyi gözönüne getirmek gerekiyor. Saflarımızda bir erkek birkıza veya bir kız bir erkeğe yaklaşırken, sanmıyorum ki güçlü dev-rimci amaçlarla bu yaklaşımı sürdürsün, bu konuda bir ilkeyle hare-ket etsin. Böyle olmadığı için de alabildiğine bir zayıflık yaşanıyor.Halbuki devrimci, bu konuda da devrimcidir; özgürlükçü, bu konudada özgürlükçüdür. Kadının özgürlüğe yaklaşımı güçlü olmalıdır. Er-keğin kendini eşit ve özgür ilişkiye hazır hale getirmesi gerekir. Bukonuda tarafların fedakarlık ve cesarette kusur etmemeleri gerekiyor.Aynı zamanda, bir ilkeyi takip etmeleri gerekiyor. Feodal ve küçükburjuva ilkesi yerine, devrimci, eşit, özgür ilkeyi icra etmeleri gere-kiyor. Dar, bireyci, birbirini mülkiyet konusu olarak değerlendirendeğil, birbirini devrimde güçlendiren, kurulan bağın esasta devrimcibir bağ olduğunu bilerek yüksek değer biçen bir ilişki olmalıdır.Kadınsız devrimin gelişemeyeceğini, kadın özgürlüğü sağlanmadantoplumun ve tabii ki erkeğin de özgürleşemeyeceğini bilerek, builişkiye yüklenmek gerekir.

Parti içinde bu konuda yerine getirilmesi gereken görevler vardır.Biz bu görevleri zaman zaman açmaya çalıştık. Bazı yanlış ilişkianlayışlarını ortaya koyduk, teşhir ve tecrit ettik. Belli ki, önü-müzdeki dönemde bunları daha da geliştireceğiz. Bu konuda eğitici

106

Page 106: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yaklaşmak, bazı hatalı yaklaşımlar ortaya çıktığında ikiyüzlülüğesapmadan, zayıflıklara sığınmadan doğru devrimci çözüme cesaretetmek gerekir. Bu konunun önemli bir eğitim ve mücadele konusuolduğunu bilmek, utanma sıkılma yerine doğru devrimci çözümleriesas alarak yüklenmek gerekir. Kadının yiğitleşmeye, devrimci-leşmeye ihtiyacı vardır. Erkeğin de kendini yeni bir kalıba dökmeyeve geliştirmeye ihtiyacı vardır. Eski önyargılarla yeni ilişkiler ge-liştirilemez ve rahatsızlık devam eder. Bu da bir devrimcinin özel-liği ve yaşam tarzı olamaz.

Saflarımızda hiçbiriniz kolay ilişki geliştirebileceğinizi sanmayın.Kolay bir kadın-erkek ilişkisi hiçbir zaman kuramazsınız. Bu, büyükçaba gerektirir. Toplumda bile feodal ya da burjuva evlilikler yapı-lırken aileyi güçlendirme temelinde olur ve bunlar muazzam mas-raflarla yüklü olarak yapılır. Devrimde ilişkiler, her şeyden öncebüyük özgürlük mücadelesiyle olur. Militan kendisini özgürleştirmekiçin, büyük çabayla kendini donatmak zorundadır. Çabası olmayanınilişkisi de olmaz. Uğruna savaş verilmeyen ilişkiler saygıdeğer iliş-kiler değildir. Partinin verdiği yetki ve olanaklara dayanarak hazırilişkiler üzerinde yaşamak, anlayışla karşılanamaz. Yine, parti dışıbir ilişki geliştirmişsen, elbette bunun bir bedeli olacaktır. Dolayı-sıyla, parti bunun hesabını soracaktır. Partinin ilişki düzeyi savaşilişkisi düzeyidir. Parti bütün ilişkileri bilinçli savaşımla yoğuruyor.Herkes bunu görecek ve bu ilişkiye de bu biçimde yaklaşacaktır.“Ne de olsa etkiliyim, şöyle yeteneğim var” deyip, bu ilişkileri su-istimal etmek suçtur. Sonuçta kişiyi mahveder. İlişkilerin büyük birmücadele ilişkisi olduğu, kadının ve erkeğin bu konuda yapmalarıgereken çok iş olduğu ortadadır.

Bu konuda daha ilk adımları atmadan hangi sağlıklı ilişkiden, hangisaygı ve sevgiden bahsedebilirsiniz? Birbirlerini daha tanımadan,yığınla önyargıyı ve yabancılaşmayı atmadan, kim, ben sağlam, öz-gür ve eşit bir kadın-erkek ilişkisi, bir evlilik, bir sözlülük yaptımdiyebilir? Yapılması gereken birçok mücadele var. Bu ahlakı temelalmak gerekiyor. Zordur, ama yeniyi yaratmanın başka yolu da yok-tur. Kolay ilişkiler 12 Eylül rejiminde vardır, tasfiye örgütlerindevardır, feodaller kolay ilişki geliştirebilir. Köle bir kadını, hem deyüzlercesini her an bulmak mümkündür. Ama bir devrimci bir köle

107

Page 107: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kadının ilişkisine girdi mi veya bu konuda kolaya sığındı mı, o mu-azzam ölçüde değer aşınımına uğramıştır. Dolayısıyla kolaya sığı-nılamaz. Bu konuda her ilişkinin baştan sona kadar büyük bir çabaylageliştirilmesi gerekir. Eski önyargılara, biçimlere sığınarak ve inkarederek sorunu çözümlemek mümkün değildir.

Sorun, gerçekten bir devrim sorunudur. Parti saflarında kadın-erkek ilişkilerinin söz konusu edilmesi gösteri olsun diye değil, çokciddi bir devrim ihtiyacını gidermek içindir. Bir bayan saflarımızageldiğinde, ‘işte kölelik zincirlerinden koptum, burada istediğimiyaparım’ derse, kendi sonunu hazırlar. Bir erkek, ‘burada rahatlıklaistediğimi yapabileceğim kadınlar çok çıkıyor, toplum da zaten emri-mizdedir’ deyip, kendini buna kaptırdı mı, o feodalizmi uyguluyordemektir ve bu da suçtur.

Kadına yüksek bir özgürleştirme görevi ve saygıyla yaklaşılır.Çünkü zayıftır, özgürleştirilmesi şarttır. Bunu göz önüne getirmeyenbir yaklaşım kölelik kokar, elkoymacı mülkiyet anlayışı kokar. Böylebir kişi ise, partinin bir öğesi değil, bambaşka bir kişi durumunagelir. Bu da tabii ki partiyi uğraştırır, sorun çıkarır, çatışmaya yolaçar. Bu konuda örnekler az değildir.

Bu konuda özetle belirtmek istediğimiz husus, yaklaşımları dev-rimcileştirmek gerektiğidir. Yoldaşlık ilişkilerinin büyük bir müca-deleden geçtiğini, yaklaşımın parti ilkesi temelinde olması gerekti-ğini, halen alınması gereken büyük mesafelerin olduğunu, partisaflarında özgür kadının yaratılmasının basit olmadığını, bu konudahakim erkek, kudretli güçlü erkek anlayışından tutalım birçok duy-gusal, ham, olgunlaşmamış ruhsal belirtilerin var olduğunu, bunlarınhepsinin devrimcileştirilmesi gerektiğini gözardı edemeyiz. Bu birmücadele işidir. Bu konuda duygular değil bilinç çalışmalı, ilişkilerüzerinde sürekli durulmalıdır. Genelde kurum olarak aileyi nasıldevrimcileştirmek istiyorsak, birey olarak da kadının devrime çe-kilmesi büyük bir olaydır. Bu, genel doğrularla halledilecek bir işdeğildir. Öfkeyle, güçlünün zayıfı ezmesiyle de halledilemez. Kendideneyimimizde biz bu konuda birçok çalışma ortaya çıkardık. Birözgürlük örgütü olarak kendi kendimizi değelendirmemiz gerekiyor.Ne kadar özgür bir militan olduğumuz, bu ilişkide alacağımız me-safeyle bağlantılıdır. Parti ölçülerinde ısrar etmemiz gerekiyor. Az

108

Page 108: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

olur, ama öz olur. Bu da tabii ki, devrimci mücadelemizin saflığınabağlıdır. Bu saflık giderek radikal bir çözüme götürür ki, bizim deesas olarak tercih edeceğimiz budur.

Bu konuda mühim olan, temel yaklaşımları somut sorunlara başa-rıyla uygulamaktır. Özellikle partimizin her militanının bu konudakendini gözden geçirmesi, kendini çözümlemeyi ve ilişkilere gittikçedaha fazla devrimci yaklaşımımızı egemen kılmayı bilmesi gerekiyor.Genel ilke düzeyinde çözümlemeler yapılmıştır. Bunu yaratıcı bi-çimde uygulamak militana düşmektedir.

Kürdistan devriminde kadının rolü üzerinde çok defa konuştum.Bütün bunları, köle kadından devrimci bir kadının yaratılması ge-reğine bağlı olarak yaptım. Kadın deyip geçmemek gerekir. Kadınınsınıflı toplumun ve bizde ilavetten sömürgeciliğin en çok yoğun-laştığı; dolayısıyla sömürünün ve insanla oynamanın üzerinde ençok geliştiği bir toplumsal kesimdir. Kadın gerçeği ile ilgilenmek,onu devrimci çözüme tabi tutmak, başlı başına sınıflı toplumu çö-züme tabi tutmaktır, düşürülmüşlüğün her biçimini aşmaktır. Bukonuda da temel ders verilmiştir, yeniden açmayacağım. Ancakbenim görebildiğim kadarıyla, ilişkilerde zayıflıklar, çapsızlık, de-rinlikten, saygıdan ve hatta sevgiden yoksunluk, değer vermeme,bu konuda eski ölçülerle yaşama var. Bunlar bizi rahatsız ediyor,kişileri yüceltmiyor.

Bu faaliyete cesaret ederken neyle uğraştığımızı biliyoruz. Bugünbir grup kadını bir yerde tutmak önemli bir olaydır. Eğer sıkı yücelticibir ortam olmazsa saldırıya uğrar. Kadının zayıflığı ve donanımsızlığıonu her an kendini bir egemenin egemenliğine terk etmeye götürür.Mülkiyet anlayışı nedeniyle erkek ise, hemen hakimiyet peşindekoşar. Biz, bunlara da başkaldırmış bir hareketiz. Ancak birçok öğe-miz kendisinde bu tip eğilimleri yaşatıyor ve zor durumlara düşüyor.Açıkça söyleyeyim ki, ister evli olun, ister nişanlı, ister aşık, isterinkarcı, ne olursanız olun, burada önemli bir ilkeyi uyguluyorum;gerekirse bütün evlilikleri bozdurur yeniden kurdururum; bütün otutkularınızı gerekirse idam ederiz, en yüce bağları ortaya koyarız.Kürdistan’da bu böyledir. Bunları göz önüne getiren bir hareketiz.Ben, ailemin Kürdistan’ın yok olmasındaki rolünü hem iyi bilen vehem de buna karşı iyi mücadele eden biriydim. Dolayısıyla da, bu

109

Page 109: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kurumun partimiz içindeki anlamını, ulusal kurtuluştaki yerini özenlebelirleyecek ve olumsuzluklardan arındırarak, ona olumlu işlev gör-dürmek için gerekeni yapacağız.

Biliyorsunuz, bu konuda parti anlayışını yürütürken haddindenfazla olumsuzluklarla karşılaştım. Ancak yılmadım, sahte çözümlereyönelmedim ve halen de yönelmiyorum. Demokrasiyi ve sosyalizmidıştalayan bir yaklaşımı dilimin ucuna bile getirmedim. Bu ilke uy-gulanıyor. Olumsuzluklar, bizi bu konuda olumsuz kılmamıştır. Bi-lakis daha sıkı sarılmaya götürmüştür. Sizlerin bu konudaki dev-rimcileşmenizi önemli görüyorum.

Kadın köle gelir, zayıftır, haddinden fazla donanımsızdır ve bir detehlikelidir. Kendisine göre bir savunma mekanizması geliştirmiştir.Yani, toplumu düşürmede kendi düşürülmüşlüğünü ustaca kullanır.Bunlar ulusal kurtuluş sürecine girdiğimizde dikkat etmemiz gerekenhususlardır. Burada ayıp yoktur. İhtilale girenler bütün eski toplumsalilişkileri parçalamayı da göze alanlardır. Bu yürek büyüklüğünügösteremeyenler, büyük ihtilalci olamazlar. Yeni bir ortam, yeni birilişkiler sistematiği, yeni bir namus anlayışı hep gereklidir. Bu iyibir şeydir de. İhtilal her konuda ilişkileri zorlama sanatıdır. Yerleşikilişkileri zorlama sanatıdır. Duygularınıza ters de gelebilir. Bana daçok ters gelen olaylar oldu. Siz yerimde olsaydınız, binlerce cinayetişlerdiniz. Sabır gösterdik. Özü yakalamaya, bu konuda doğruyuuygulamaya özen göstererek bu noktaya kadar geldik.

Çoğunuzun tam devrimcileşememenizin önemli bir nedeni, kadıngerçeği ile kurduğunuz ilişkilerdir. Duyguları geliştirirken, ilişki-lerde temel direniş ölçüleri veya sosyalizmin temel ölçüleri bir ta-rafa bırakılmıştır. Köleliğe götürecek ilişkiler geliştirilmiştir. Bil-melisiniz ki, hazırlanıp konduğunuz bir kadın ilişkisi bir tuzaktır.Düşman da bunu çok iyi kullanıyor. En önemli bir sömürü ve kul-lanma kaynağı burasıdır ve delikanlılar da bu konuda çok gevşektir.İşte bizim parti faaliyetimizde bu ilişkiyi örnek olarak geliştirmekistememizin nedeni budur. En az sömürgecilikle uğraştığımız kadaruğraşacağımız bir konudur.

Burada mesele bir cinsellik meselesi olmaktan çıkmıştır. Büyükbir düşürülmüşlükten, kölelikten kurtulma meselesi haline gelmiştir.Mesele, kesinlikle ayağa kalkabilen, yürüyebilen insan ortaya çıka-

110

Page 110: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

rabilmektir. Bu, her türlü çabadan önce gelir. Sevginizin kaynağı dabu olacaktır. Eşiniz dahi olsa, bu hep böyledir. ‘Benimdir, mülküm-dür’ diyemezsin; bunu dediğin an bitmişsin demektir. Senin için nesosyalizm kalmıştır, ne de demokrasi. Herkes anasını sever, akraba-sına değer verir, ben de veririm, mesele bu değil. Ben gerçekten birilkeyi uyguladım. İlişkilerin devrime zarar vermemesini esas aldım.Anaya, babaya bunu dayattım. Dayattığımda bir çekişme içine girdimve bu çekişmeyi devrim lehine sonuçlandırdım. Ana baba değerlivarlıklardır, ama kaş göz yarmaya kadar birbirimizi incittik. Çünküdevrim esas alındı da ondan. Diğer benzeri ilişkilere de bunu dayat-tım. Sizler de bunu böyle yapacaksınız. Özellikle şimdiye kadarkiilişkilerde canalıcı çözümlere gidememişseniz, bu konuda yanılgılıyaklaşımlar söz konusudur demektir.

Kadına saygılı yaklaşmayan adam sosyalist olamaz. Kadına hür-met etmesini bilmeyen, onun özgürlük kavgasının iyi bir destekçisiolamayan bizde ulusal kurtuluşu geliştiremez. Bu, önemli bir il-kemizdir. Ustalar şunu söyler: “Kadının özgürleşme derecesi, top-lumun özgürleşme derecesidir!” Bunu somut parti yaşamına in-dirgersek: Parti içinde kadının özgürleştirilmesinin derecesi,partinin özgürleştirilmesinin derecesidir. Daha da somutlaştınrsak:Partinin sosyalistleşme derecesi, kadın ilişkisinde sosyalizmin ege-men kılınması derecesidir.

Belki de birçok erkek arkadaş geçmiş yaklaşımlarında kadını birhiç, bir paspas, bir eğlence aracı olarak değerlendirmiştir. Acababugün gözünde bir kadın nedir? Eski anlayışları halen taşıyan birerkek, bitti demektir. Onda sosyalizm veya demokrasi değil, onurbile kalmamıştır. Bu çok önemli; bunu kadro eğitiminin önemli birhususu olarak gördüğüm için söylüyorum. Ruhu bu temelde temiz-lemek gerekir. Yani bu konuda çok sıkıştığınız, zayıf olduğunuziçin değil, bir ilkenin gereği olarak bunu yapmak gerekir. Kadınlıveya kadınsız, evli veya bekar olsanız da, bu böyledir. Kendini builkeye göre değiştiremeyen adam, diğer bütün ilkeleri ihlal edebilir.Sorun ne karşı tarafın zayıflığı, ne sizin çok güçlü olmanızdır; sorun,bir doğru ilkenin uygulanmasıdır. Burada gönül meselesi de fazlabir şey kurtarmaz. Sosyalizmin ve ulusal kurtuluşun bu ön ilkesigerçekleşmeden, bizde toplumun genelde ve onun yarısına sağlıklı

111

Page 111: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yaklaşım olmaz. Olmayınca da devrim olmaz.Parti içindeki bayan arkadaşlarımız her şeyden önce kendi içlerinde

saygıdeğer bir durum yaratmıyorlar. 7-8 yıldır bu sahada grup var.Ama çekişme, birbirini bastırarak öne çıkma çabası hiç eksik olmu-yor. Ve başlarını kessen de bundan vazgeçmiyorlar. O zaman bunlara,derdiniz nedir, diye sormak gerekiyor. Oysa özgürleşmeye adım at-mış insanların birbirlerine ihtiyaç ve saygı duymaları gerekir. Enson özeleştiriye alınanlar oldu, hem de sözde bunlar en akıllılarıydı.Bayanlar grubu burada konuştu. “Didişmenin ve gerginliği yarat-manın kaynaklan, mimik hareketlerinden tutalım her türlü yöntemekadar çok derin bir zaafı ayaşamaktan başka bir şey değildir” sözünükendileri söylediler. Bu kişiliklere insan gereken değeri veremez.Kendilerine saygınlık yaratmak istiyorlarsa, en seçkin parti ortamınıyakalamaları gerekirdi. Kendi içinde onurlu, saygılı, sonuna kadarhürmet edilmesi gereken bir durumu yaratmadan, dışarıdan bunubekleyemezler. O halde, kendi içlerindeki o ilişkileri iyice devrimci-leştirmeleri gerekir. Geçmiş hataları kesinlikle aşmaları, özeleştiri-lerde dile getirilen hususları başarıyla atlatmaları gerekir. Erkek ar-kadaşların da partimizin ilkeli tutumunu yaşamaları gerekir. Bumesele öyle bildiğiniz gibi, bir delikanlı, bir genç kız meselesi de-ğildir. Bu mesele bir ustalık işidir, bir uzmanlık işidir ve ilkeli biriştir. Bu inkar edilemez. Kadınla ilişkiye girdiniz mi, önce onunlayoldaş olmayı bileceksiniz. Bir mal, mülkiyet konusu olarak yak-laşmayacak, çağdaş ilişkiyi başaracaksınız. Kadının yücelmesinderol sahibi olacaksınız. Bir sosyalist bunu yaptığı oranda sosyalisttir,yapacaksınız. Bu konuda bir gerginlik var, bir rahatsızlık var, bunuaşmayı bilmek gerekir. Doğru temellerde kadının yücelebileceğineinanacağız. Yiğitleşebileceğine ve yaşamın gerçekten vazgeçilmezbir öğesi olduğuna inanacağız. Bu konuda samimi, ciddi ve dürüstolacağız. Kadını bir mal mülk konusu olmaktan çıkaracak, vazge-çilmez bir yoldaş haline getireceğiz. Bunda da olgun olacağız.Burada karasevda bir tutum içinde değil, ideolojide, siyasette veörgüt yaşamında kesinlikle yoldaşça ilişkileri sağlayan bir noktadaolacağız. Bu konuda biz ölçüleri verdik, dikkat edin önemli ölçüler-dir. Aynı zamanda bir aile dersidir, ders konusudur. Bu derste sınıftakalanları komutan yapmayız. Bu konuda sınıfta kalanı, parti içinde

112

Page 112: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

bile zor tutarız. Böyle olunca da imtihana tabi tutulma çeşitli biçim-lerde önümüze çıkacaktır. Sağlam bir kişiliğe, hepinizin sandığınız-dan daha fazla ihtiyacımız var.

Ben kendi deneyimimi söylüyorum. Bu konuda teorik, pratik faa-liyetim beni güçlendirmiştir. Beni kadın gerçeğine daha fazla yak-laştırmıştır. Şimdi daha cesaretli yaklaşıyorum ve bu daha fazla ör-gütlenmeye yol açıyor. Bu çabalar bugüne kadar her zaman bir grupkadının yanıbaşımızda olmasını sağlamıştır. Yarın bir ordu olabilir.Böyle olması ilkede ve pratikte sağlam olmaya bağlıdır.

Bu konuda ön yargılarımızı ve üstlünlük anlayışımızı kırmalıyız.Bayanlar da aşağılık kompleksini kırmalıdır. Aşağılık kompleksi debüyüklük kompleksi kadar tehlikelidir. Bunlar büyütücü değildir.Bizim erkek düşürülmüşlüğünü örtbas etmek için –sömürgecilikonu karılaştırdıkça karılaştırmıştır– bunun acısını kadından çıkarır.Ama, sömürgeciliğe duyduğumuz tepkiyi kadından çıkarmak doğrudeğildir. Biraz derin araştırılırsa, durumun bu olduğu ortaya çıkar.Yücelmenin bir yolu da, buraya sağlıklı yaklaşmaktır. Bu konudaçok çeşitli feodal önyargılarla hareket edenler, cinayet işlemeyekadar gidiyorlar. Toplum halen bunun derin ızdırabını yaşıyor. İçi-nizde bile bu konuda güçlü ön yargıları olanlar var. Nitekim, birbirinibulan beş on bayan-erkek kaçtı. Bu rezalet, bu durumdan ileri geliyor.Sanıyorum, bu konuda da bir yenilenmeyi yaşamanız olasıdır. Ba-yanlara seçkin değer biçilmelidir. Saflarımıza gelmişlerdir. Bilelimki, bizim kadar güvenle ortama giremiyorlar. O konuda avantajlarısınırlıdır. Daha fazla destek olmak ve saygıyı elden bırakmamakgerekir. Özellikle eskinin o sığ, önyargılı, kompleksli pratiğim aşalım.Bize bu gereklidir ve bu yücelticidir.

Kısaca, bu derse de gereken ilgiyi göstermemiz ve başarılı çözümübütün faaliyet alanlarında uygulamamız gerektiğini belirtiyorum.Feodal ikiyüzlülükten ve sınır tanımayan burjuva liberalizmindenkurtularak, son derece eşitlikçi, kendine güvenen, saygı sevgi doluilişkilerin yaratıcısı ve topluma taşırıcısı olalım.

Bu değerlendirme, Haziran 1988 Çözümlemeleri’nden alınmıştır.

113

Page 113: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Geleneklerin ağır etkisinden kurtulmadan özgürlük ve eşitlik sağlanamaz

Kadının kurtuluşu bir halkın kurtuluşundan daha zor ve hassas birkonudur, ama devrimci çözüm yolları tükenmiş değildir.

Pratik yaşamda gözlemlediklerim üç noktada özetlenebilir. Gençarkadaşlar –kızlar ve erkekler– daha doğru dürüst kişiliklerini tanı-madan, toplumsal konumlarını gözden geçirmeden, ne olup bittiğinibilmeden, bu ilişkiyi geleneklerin izinden yürüterek halletmek isti-yorlar. Bu durum bizde çok yaygındır. Daha on beş yaşına ulaşmadan,çok geri ve köleci temellerde kadın-erkek ilişkileri, nişan-evlilikduyguları geliştirilir. Kapitalizmin burjuva toplum ölçülerinde çoktanaşılan bu hususlar, bizde en ilkel biçimiyle yaşanmaktadır. Tabii kiburada kişilikler yara almakta, bu ilişkiler içine çekilen insan çokşey kaybetmektedir.

Çocukluğumdan beri en hassas olduğum noktalardan biri, bu ilişkiidi. Evlilik usülleri garibime gidiyordu ve sağlıklı bir olay olarakgörmüyordum. Bazı arkadaşlarım “kız aldık, kız verdik, ev kurduk”diye coşkuya kapılırlardı. Ama ben yadırgar, güçlerini boşa harca-dıklarını düşünürdüm. Daha genç yaşta bocaladıklarını da hissedi-yordum. Benimki aslında biraz da gerçekçi bir yaklaşımdı.

Kişiler daha kendilerini tanımadan, çocukluklarını bile aşmadan builişkilerin içine çekiliyorlardı. Gerçi bu konuda bizde yetmiş yaşın-dakileri de çocuk olarak değerlendirmek gerekiyor. İyi bir edebiyatçıolsa, eminim bu yetmiş yaşındaki çocukları iyi tespit edebilir. Ken-disini daha baştan beri öyle geri toplumsal ilişkilerle bağlamış ki,

114

Page 114: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yetmiş yaşından sonra kalkar on beş yaşındaki kızla evlenmek ister.Böyle olaylar, hepsinin çocuk kaldığını, çok çarpık kişiliklerin

ömür boyu bunlarda devam ettiğini gösterir. Aslında bu büyük birproblemdir. Zaten bu konuda düşürülmüşlüğün sınırı yoktur.

Bir Mardin bölgesini sık sık eleştiriyoruz. Burası, feodal etkinliğinhalen güçlü olması itibariyle önem taşıyor. Lakin kapitalist zihniyetive yaşam alışkanlıklarının geliştiği alanlarda da durum bundan farklıdeğildir. Buralar, en sağlıksız ilişkilerin boyverdiği alanlardır. Bi-reylerin toplumsal ve siyasal faaliyete çekilmesi açısından bu durumoldukça engelleyici bir konum oluşturuyor. Gericilik etkisini burada,yani kadın-erkek ilişkileri ve aile kurumu etrafında gösteriyor.

Kendinizi bu noktada gözden geçirmeye cesaret etmelisiniz. Bunuher şeyden önce ne yadırgamak ve ne de bir duygusallık meselesiolarak ele almak gerekir. Mesele, kişiliğin gelişme meselesidir. Partisaflarında geleneklerin ağır etkisi altında ilişkilere yaklaşmak, şerefli,onurlu ve uyanıkça bir yaklaşım değildir. Burada cesur olmak demek,doğru ilişkiler üzerine yürüme gücünü bulmak demektir. ‘Anambeni everdi’ vb demeye alışmışsınız. Bir insanın en özgür halletmesigereken bir meseleye böyle bir yaklaşımı, sosyalist kişi kendine ye-diremez. Geleneklerin ağır etkisi altında halletmeye kalkışan sosyalistbiri iradeye sahip olmak bir yana, burjuva anlamda bile bir iradeyesahip olamaz, özgürlük anlayışına ulaşamaz. Mesele yalnız bizimkişisel meselemiz de değildir. Biz devrimciyiz, toplum içinde heran hareket halindeyiz; bu nedenle, toplumdaki en yakın çevremizdentutalım gücümüzün yettiği her zemine kadar doğru ilişkileri dayatmakzorundayız. Yanıbaşınızda her türlü köle ilişkilerin boy attığındadoğru çözüm yolu bulmak zorundasınız. Mesele yalnız geriliği ya-şamamak değil, gerilikle mücadele etmektir. Maalesef bu konudagörevler ya kavranmıyor, ya da kavrandığında gerekleri yerine geti-rilemiyor. Tersine, partimizin içindeki öğeler bile problemlerin etkisialtında bunaldıkça bunalıyorlar.

Bu konuları daha önce biraz açmıştım. Ucuz ilişkiye hayır diyorum.İster evli, ister nişanlı olsun ucuz ilişkiye karşıyım. Ucuz ilişkinedir? Geriliği davet eden, özgürlüğü engelleyen ilişkilerdir. Builişkiyle kul-köle olmayı esas alanlar, “vazgeçemeyeceğim, anam,babam, kardeşim, eşim var” diyenler, bu düşüncelerin ağır etkisi al-

115

Page 115: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

tında olanlar hiçbir zaman özgür bir devrimci olamazlar. Yurtsever-leşemezler, demokratlaşamazlar, sosyalistleşemezler. Bu ilişkilerinüzerine çıkmasını bilmek, onları eşit, özgür ilişkilerin, toplumsalgelişmenin ve siyasal faaliyetin önünde engel olmaktan çıkarmakve devrimin hizmetine uygun ilişkilere dönüştürmek gerekir. Bukonularda kendinizi gözden geçirmeli, ilişkilerinize bu temelde çeki-düzen vermeli ve ilişkilere bu doğru temellerde yaklaşmalısınız.

Demek ki, her şeyden önce bu konudaki muazzam çocukluğu, bizigeriye iten ilişki anlayışını, içine düşürüldüğümüz ya da düşmek zo-runda kaldığımız durumları görerek, bundan kurtulmayı başarmamızönem taşıyor. Geleneklerin ağır etkisi altında kalmış olabilir, iradenizdışında bazı dayatmalar sonucu arzu etmediğiniz bazı durumları ya-şamış olabilirsiniz. Bunlara karşı verilecek cevap, mücadeledir. Enkötüsü, kişinin kendini kaderciliğe tek etmesidir. “Oldu artık, kalka-mam, bir şey yapamam” denilmemelidir. Bu, köleliğin kabul edil-mesidir. Bunun kabul edildiği yerde de devrimcilik gelişmez.

İhtilal, geri toplumsal ilişkilere, siyasi ve ulusal köleliğe karşı ol-duğu kadar, cinsler arasındaki köleliğe de karşıdır. İhtilalci, aile ku-rumunun kendisinde çok güçlü olan köleliğe karşı başkaldırmasınıda bilmelidir. Birçok arkadaşımız iliklerine kadar aileciliğin etkisialtında, kendi ailesel konumunu şiddetle koruyor, ağlamaklı, duy-gulu; şüphesiz, bundan güçlü bir militan çıkmaz. Eşe, dosta, kardeşevb gerici tarzda bağlı olmak vatanın ve özgürlüğün üzerinde değervermek doğru değildir. Biz bir kanun ortaya çıkardık. Buna göre:Bütün bağlılıklarımız en başta vatana bağlılık temelinde olmalıdır.Bu kanununa bağlı olmayan hiç kimse, özgür ve bağımsız değildir.Bu bir kuraldır.

Bir bağ mı geliştiriyorsunuz, herhangi birisiyle bir ilişkiniz mi var;bakın ve gözden geçirin. Bu ister bir devlet başkanı, ister bir köle,isterse bir kadın olsun, ilişkide esas alacağınız şey temel amacımızabağlı gelişmesidir. Bugün için bu, yurtseverliktir. Kutsal bildiğimizdiğer bağların değer kazanması, bu temel değere bağlıdır. Vatanabağlanmayan hiçbir bağlılığın değeri yoktur. Özgürlüğe hizmet et-meyen hiçbir ilişkinin değeri yoktur. “Yürekçiğimde şöyle sevdam,kafamda vazgeçemeyeceğim şöyle düşüncem var, öncelikle onu ka-bul etmelisiniz” dememelisiniz. Bunların hepsi birer hikayedir ve

116

Page 116: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

gerici hastalık belirtileridir. Bu duygular, bağlar ve kutsal bildiğinizşeyler sizleri geliştirmeyeceği gibi, doğru da değildir. Tam tersinebüyük bir yanılgı ve köleliğe giden yoldur. Bunu önemle belirtiyo-rum. Çünkü, yeni ve vatansever bir neslin gelişmesi buna bağlıdır.Bizim bütün ailelerimiz ilişkilerini vatana bağlılık temelinde hallet-mek zorundadırlar. Dünya uluslarının çoktan hallettiği, ama bizimyeni yeni tanımaya başladığımız çok normal bir yaklaşımdır bu.

Son zamanlarda bütün ülke boşaltılıyor. Bunun altında bile aileci-lik ve aileyi sözde kurtarma sevdası yatıyor. Ama, vatandan kopmaklaaile kurtulur mu? Tam tersine bu bitiş, tükeniş sürecine girmiştir.Bizdeki aile anlayışı, günü kurtarmaya dayanır. Ama, kurtarmadediği nedir? Düzen kendisini metropollere atmıştır, her türlü rezil-liğin içine itmiştir, ama ona göre bu yeterdir. Bu, aile reisliğinin enbüyük sorumsuzluğudur. On çocuğu dünyanın en ücra köşesine atıp,sonra da “ben reislik görevimi yaptım, aileyi kurtardım” diyor. Busuçtur. Neden suç? Çünkü vatandan kopmuştur, doğru mücadeleyolundan kopmuştur. Bu adam iflah olmaz. Onun yetiştireceği ço-cuktan da fazla hayır gelmez; çocukları lümpen ve serseri olurlar.Nitekim Avrupa’da yaşayanlarınız bunu çok iyi görüyor. Türkiye’ninmetropollerinde en çok yaptıkları iş kapıcılıktır, en tortu işlerde ça-lışmaktır ve herhalde bu da çocuklara iyi bir gelecek sağlamak de-ğildir. Burada daha baştan kaybedilmiştir.

Elbette biz buna karşı çıkacak, bunun doğru bir gidişat olmadığınısöyleyeceğiz. Elbette, bizim aileye doğru sahip çıkışımız ve çocuk-lara doğru bir gelecek sağlamamız böyle olacaktır. Bu, parti çizgi-mizin doğal bir sonucudur. Fazla tartışmaya da gerek yoktur. Akıllıolanlar, kendiliğinden bu sonucu çıkarırlar. Bu konuya tekrar de-ğinmemin nedeni, sizin bazı geri ilişkileri ısrarla yaşamanızdır, ge-leneklerin ağır etkisinde kalmanızdır. Hepinizin üzerinde bu etkilerinolmasını yadırgamıyorum, ama bunlarla mücadele etmesini bilmekgerekiyor. Mesele, yaşlı veya genç olmak da değil, doğru bir görüşevarmaktır. Doğru görüş temelinde durumunuzu düzeltmektir.

Bu konuda muazzam çocukluğu, düşürülmüşlüğü ve ilişkilerdekisağlıksızlığı görmek, pratik olarak ne anlama gelir? Gençlerimizibu hastalıklardan kurtarmak için devrimi dayatmak, onları devrimlebeslemek, devrimci ilişkilerle kişilik kazanmalarına yol açmak,

117

Page 117: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

onları özgür ilişkiler içerisinde tanıştırmak ve özgür ilişkilere dayalıaile geliştirmek anlamına gelir. Parti içinde bu konuda iç eğitimigeliştirmeliyiz. Sadece olumsuzlukları aşmakla yetinmemeli, eşit-özgür ilişkilerdeki olumlu yanlarımızı da geliştirmeliyiz. Yoldaşçailişkiler egemen kılınmalıdır. Buna cesaret etmeliyiz. PKK, bu ko-nudaki özelliğini yetkinleştirmelidir.

Kadın gerçekliğine yaklaşım, bizde, güçlü devrimci bir çözümekavuşmuştur. Bunu uygulamak, sahte erkeklik anlayışı ile mücadeleetmek gerekir. Erkekliğin bizdeki oluşumunu, kölelikle ilişkisini iyigörmek gerekiyor. Kadınsılığın nasıl ki kölelikle ilişkisi varsa, –bendaha önce onu açmıştım– erkekliğin de ilişkisi vardır. Kadınsılıksadece cinsellikten ibaret değildir. Kadınca hareketin, kadınsılığıngeliştirilmesi, kadının yüzyıllardan beri her türlü ekonomik, sosyal,siyasal faaliyetin dışına itilerek, sadece cinselliğe dayalı alışkanlık-lara, ahlaka veya ahlaksızlığa düşürülmesi sonucudur. Bunların danormal özellikler veya cinse bağlı özellikler olduğunu söylemekfazla gerçekçi değildir.

Kadınsılığın cinsellikten ziyade, sınıfsal ve toplumsal bir yönüvardır. Kadınlar yüzyıllardan beri egemenlik altında tutulmalarınınbir sonucu olarak bu duruma düşürülmüşlerdir. Biliyorsunuz, kadınsıerkekler de vardır. Demek ki kadınsılık, boyun eğdirilmişliğin, kişiyerine konulmamışlığın, sürekli düşürülmüşlüğün bir sonucudur.

Erkeklik olayına da böyle yaklaşmak gerekir. Erkeklik de, yalnızcinsel bir olaydan ibaret değildir. Erkeklik, özellikle bizim toplumsalkoşullarımızda –diğer ülkelerde biraz aşılmıştır– çok sahte, yapaybir özellik olarak karşımıza çıkıyor. Ben bunu da daha erkendenfark etmiştim. Bizde, erkekliğin en zayıf ve en sahte özelliklerindenbirisi de şudur: Toplumda iflas etmiştir. Sağlıklı siyasi ilişkileresahip değildir. Ekonomik temeli çok zayıftır. O, buradaki düşürül-müşlüğü ve bunalımı sahte erkeklik gösterilerine girişerek gidermekister. Gerçek erkeklik, cinse bağlı bazı olumlu ve güçlü yanlarvarsa –ki, bu kadında da olabilir, onun da kendine göre güçlü veolumlu yanları vardır– bunların gereklerini yerine getirmektir. Buda, iyi vatanseverlik yapmaktır, bunun için kuvvet oluşturmaktır,köleliğe karşı iyi başkaldırmaktır. Erkeklik biraz da budur.

Kadın da erkek gibidir. Kadın denildiğinde aklımıza, olumlu işlerde

118

Page 118: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ilerleyen, cesaret sahibi olabilen, kadın zayıflığına ve köleliğin kar-şı duran ve buna savaş açan insan gelebilmelidir. Böyle kadınlara“erkek gibi kadın” denir. Mesela, Amazonlar döneminde at üstündesavaşan kadınların imajı halen böyle anlatılmak istenir. Bir erkekdüşürüldüğünde ise, ona, “kadın gibi erkek” denilir. Demek ki, bizdegerçek mertçe-erkekçe bir konumu bir erkek yaşamadıkça sahtesinebürünür. Sahtesi ise, bıyığına, boyuna-posuna, pazu kuvvetine da-yanarak güçlülük gösterisinde bulunmasıdır. Erkeklik böyle icraedilmemelidir. Kaba kuvvet zayıflığın bir belirtisidir. Bununla ancaksahte erkeklik duyguları kamçılanabilir, gerçek erkelik-mertlik gös-terilemez. Böyle tutumlardan uzak durmak gerekiyor. Kadın kadınsıolmaktan, erkek de sahte erkeklik özelliklerinden kurtulmalıdır. Eğerböyle olursa, daha dengeli ilişki durumu ortaya çıkar. Buna ise,ancak doğru mücadele içinde ulaşılabilir. Doğru mücadele içindemertçe savaşım, kadın-erkek ilişkilerinde de sağlıklı bir gelişmeyiyaşamak demektir. Bu, hepinizde ilkesel bir yaklaşım olmalıdır. Builkenin gereklerini yaşamınıza uygulamalısınız. Eşinize, dostunuzayoldaşça bağlı olabildiğiniz gibi, bütün insanlarımıza karşı da buanlayışla hareket etmelisiniz. Devrimi temsil etmek ancak böyle ol-makla mümkündür. Bu konuda kompleksler hayli güçlü ve haddindenfazla duygusal yaklaşıyoruz. Bunu da aşmak gerekir. Her zamanşunu söylerim: Vatanın kurtuluşuna bağlanmayan hiçbir duygunuzu,eş, dost, çocuk sevginizi ciddiye alamayız. Vatana bağlanmayanhiçbir ilişki bizim için makbul değildir. Duygularınız, tutkularınıziçin de bu böyledir. Vatanın kurtuluş mücadelesine engel olarak ge-liştirilen evlilikleri, en aşağılık bir olay olarak değerlendiriyorum.Biliyorsunuz, 12 Eylül bunu müthiş geliştirdi. Bu ilişkileri toplumadaha on beş yaşında dayattı. Yığınca insan Avrupa’ya kaçırıldı vegerici temellerde bu tip ilişkilerin içine atıldı. Bu ilişkiler karşı dev-rimin, özel savaşın yolu oldu. 12 Eylül’ün bu konudaki bir marifetide, cinsel patlama dedikleri bir kavramı geliştirmesidir. Buna, “ka-dının yeniden keşfi” dediler. Fakat aslında bununla sağlamak iste-dikleri, bireyi toplumsal düşünceden, davranıştan ve siyasi faaliyettenalıkoymak; bunun için güdüleri körüklemek, kural, ahlak tanımazbir biçimde bunu yaygınlaştırmaktır. Bu, korkunç bir durumdur. Ba-sın bu konuda tam bir yarış içine girdi. Toplum baştan çıkarıldı.

119

Page 119: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Tabii ki, böyle baştan çıkanlan bir toplum da, faşizm karşısında di-renemez, kolay bastınlır ve kolay sömürülür. Yapılan da budur.

Bize de bu dayatıldı. Bizim bu konuda direndiğimiz biliniyor. Butip 12 Eylül’cü yaklaşımlar parti içine bile yansıtılmak istendi. Güyaelimizden kurtarmak için çocukların başını bağlamak dedikleri olaybudur. Biz buna biraz direndik, şimdi bunu daha da geliştirmek ge-rekir. Gençlerimizi bu tip faşist uygulamaların dolaylı etkilerindenkurtarmak, onları öncelikle sağlam bir devrimci pratiğin içine almak,oğulları ve kızları böyle eğitmek gerekir. Daha on beşine varmamışinsanların “başını bağlamak”, onları köleliğe terk etmek demektir.O nedenledir ki, gençleri siyasi mücadele içinde eğitmek özellikleönem taşımaktadır. Onların gözünü siyasetle ve direnişle açmak ge-rekir. Gözleri kız ya da erkek arayışı içinde olanlar iflah olmazlar.Onun gözünü siyaset aramalı, devrimci mücadele aramalı, bu temeldeatak olmalı ki, onda belli yetenekler gelişebilsin. Bu önemli bir uy-gulamadır ve başarmak gerekir.

Mardin pratiğine baktığımızda, daha on beşine varmadan evlendi-rilen erkek ve kızların hayli çok olduğu görülür. Nitekim şimdi hergün karşıma böyle sorunlar da geliyor. Daha otuz yaşına varmadanyedi çocuk sahibi olmuş bir kadın, elbetteki kıyamet kadar sorun çı-karacak, tam bir ayak bağı olacaktır. Çünkü, onun dünyası bundanbaşka bir şey tanımaz. Peki, ama buna karşı mücadelemiz ne olma-lıdır? Elbetteki, öncelikle siyasal mücadele omalıdır. Onları devrimcipratik içinde pişirmeli, ortaçağ gelenekleriyle, düşmanıyla karşı kar-şıya getirmeliyiz. Onların ilişki dediği, “ev kurma” anlayışını lanet-lemeliyiz. Bunları yaptığımızda gençliğin enerjisi muazzam orandadevrime aktarılır ve bunda da şüphesiz toplumun devrimcileşmesikazanır. Bunlar her bölgede, her alanda ısrarla karşımıza çıkar. Par-timizin içinde bile birçok öğemiz, bu konuda halen olumlu ilişkianlayışına ulaşmış değildir. Bu konuda bir öğretmen gibi yaşamasınıbileceksiniz. Meseleye “benim sonum, benim evim ne olacak” tar-zında yaklaşmamak gerekir. Biz bir ulus için ev inşa ediyoruz. Birhalk için özgür bir aile kurmak istiyoruz. Bireysel olarak aile sahibiolup olmamak sonuncu planda gelir. Mesele, bütün ilişkilerimizin,ailemiz de dahil savaşın içine çekilmesi olayıdır. Çekinmeden çekinonları. Eşinizi, dostunuzu, çocuklarınızı ve bütün ilişkilerinizi savaşa

120

Page 120: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

çekin ve her türlü ilişkiye vatanseverlik kıstasıyla yaklaşın. İşte yeniahlak, işte yeni tutum; yeni toplum böyle kazanılır.

Bunu PKK başlattı. Fakat, zorluklarla karşılaşıyoruz. Bu konuda fe-dakarlık ve muazzam geriliği aşmaya cesaret etmek gerekiyor. Bütünahbap-çavuş ilişkilerinizi, hemşehricilik ilişkilerinizi, bölgecilik iliş-kilerinizi, dostluk-yarenlik ilişkilerinizi kesinlikle devrimcileştirin. Ka-dın-erkek ilişkilerinde duygularınızı değil, sürekli devrimci ölçüleri,siyaseti esas alın ve hepsine siyaseti dayatın. Bu, sizin birbirinizesaygılı olmanızın da biricik doğru yoludur. Bunun dışında ilişki bi-çimlerini denemeyin, özgür ilişkiler geliştirin. Özgür ilişki geliştirmekcesaret ve çaba ister, kısaca devrimci faaliyet ister. Devrimci faaliyettenkaynaklanmayan bir özel ilişkinin bizde fazla bir değeri yoktur. Böylesi,adamı her zaman geri ve zor duruma düşürür. Vatana bağlanmayan vedevrimin yerine konulan sevda, kara sevda da olsa bir güdünün daya-tılmasıdır, gericiliktir. Temelde en sevdiğiniz insanlara dayatacağınızyüksek bir vatanseverlik ve özgürlük aşkıdır. Özgürlük bilimini sonunakadar bilen biri olarak söylüyorum ki, bunlar gelişmeden, sizlerinduygu ve bağlılık dediğiniz olayların hiçbir anlamı yoktur. Bize çokgerekli olan bu hususta derinleşmeyi becermeli ve başarmalıyız. Bununiçin gereken cesaret ve fedakarlık gösterilmelidir. Aile kurumunun vekadın-erkek ilişkilerinin özgürleşmesi kesinlikle buna bağlıdır. Sev-meyin demiyor, sevgiyi inkar etmiyor veya bu konuda bir papaz ede-biyatını geliştirmek istemiyorum. Fakat, bunun kurtuluş mücadelemizlebağlantıları üzerinde duruyorum. Vatana bağlılık temelinde geliştirilecekher şeye saygılı olalım ve yardımcı olalım diyorum. Bütün provokatörlerAvrupa’da ve ülkede parti faaliyetleri yerine, gerici temeldeki ilişkilerigeliştirmek istediler. Evlilik kurumunu kullanarak direnişin kızıl bayrağıyerine teslimiyet bayrağını dayattılar. Biz, bu teslimiyet bayrağınakarşı çıktık. Aile kurmakla teslimiyet bayrağı özdeşse, o aileye, o iliş-kiye, o evliliğe lanet olsun! PKK maskesi altında kendini yaşamak is-teyen tiplere karşı durduk. Sözde evlilik gerekçesiyle saflarımızdandelikanlılar ve kızlar kaçtı, Kimbilir şimdi ne durumdadırlar! Partiyekarşı yenik düşenlerin ilk yaptıkları iş, evlilik oluyor. Burada çokbüyük bir tuhaflık var. Aslında yaptıkları, o meşhur köle ocağına dön-üştür. Siyasette sınıfta kalan devrimcinin, mücadelede yeteneksizliğinikanıtlayanın ilk yaptığı iş, evliliktir. Bu, erkekliğini veya kadınlığını

121

Page 121: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kanıtlamak ve bununla avunmak olur. Bunu hor görecek, uygun karşı-lamayacağız. İnsan kendini siyasal mücadelede, toplumun temel öz-gürlük meselelerinde kanıtlayabilmelidir. İşte, kadın-erkek ilişkilerinede yaraşan budur. Bu konuda kendini kanıtlamayanın evlilik, nişanlılıkve diğer hiçbir ilişkisine saygılı olunamaz. Çünkü güdülerine teslimolmak isteyen birine değer vermemiz, gericiliğe bulaşmamız demektir.Kaçacaklarına, sömürgeci ve emperyalist metropollerde kendileriniböyle düşüreceklerine, ülkenin doruklarında geliştirsinler. Biz, hertürlü özgür ilişkiyi ülkeye gidenlere dayattık. Eğer bu konularda birsorununuz varsa ve çözmek istiyorsanız, ülkede özgürleşmek isteyenve her şeyini ortaya koymaya hazır yığınlarca köle kadın var; önce on-ları ayağa kaldırın. Eğer yine de “benim düşündüğüm bambaşkadır”derseniz; hayır, düşüneceğin tek şey o insanları özgürleştirmektir di-yeceğiz. O insanları önce özgürleştir, sonra ister evlen, ister çocuksahibi ol, o senin bileceğin iş. Ama, önce ayağa kaldır. Kölelik vekaçış temelindeki ilişkiyi parti onaylamaz. Elbetteki biz buna saygılıolamayız. Eğer ölçü böyleyse, bunu uygulama gücünü de göstermeli,devrimci olduğunuzu kantlamalısınız. Devrimci olduğunuzu kanıtla-dıkça, kadın-erkek ilişkilerinde de doğru çözümlere varılacaktır. Doğruevlilikler bu temelde geliştirilebilir. Aksi halde ağır bunalımlar yaşa-manız ve ömür boyu bunların etkisinde kalmanız mümkündür. Bunubazen siyasi oportünizme dönüştürür ve böylece “parti benim özel is-temlerime cevap vermeli” diye başkaldırısınız. Bu ise gericilik olur veson tahlilde parti zarar görür. Ama her şeyden önce de kendiniz rezilolursunuz. Son provokasyon olayında bize, “filan kesin şöyle bir evliliksorunu vardı” biçiminde mesajlar iletildi. Sözde bu konuda gerekenkolaylığı göstermediğimiz için rahatsızmış. Anlaşıldı ki, çoğunun böylekompleksleri var. Yani adam, devrimci çözümde gösterdiği başarısızlığıpartiye bir komployla ödettirmek istiyor. Şehirde oturmak, evlenmek,çocuk sahibi olmak, Avrupa’ya gitmek vb isteyenlerin önünde partiyiengel olarak gören bu tipler, doğal ki öfkeli oluyor ve görülmemişdüşmanlıklara yöneliyorlar.

Halen hatırladığım bir Davut örneği var. Bu adam merkezi düzey-deydi. Ülkedeki on bir yaşındaki bir kızı kendisine tapulamak istiyor.Yoldaşların bağış diye halktan topladığı paralarla altın alıyor ve“yeterli değilse daha fazlasını gönderebilirim” diyor. Kızcağız böyle

122

Page 122: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

bir olay karşısında şaşkın ve istemiyor. Fakat adam, aileyi doyuruyor,para gönderiyor, örgüt yetkilerini kullanıyor. Bizzat okuduğum mek-tubunda, kızın adını da kullandığı şöyle bir cümle vardı: “Aslındakör tavuk gibidir, önüne atılan yemi de yemesini bilmiyor!”

Bu adamı Avrupa’ya da çıkardık. Oradan bile babasını iki kez yol-layarak, “git, kızı getir” demiş. Sözde bu adam sosyalist ve hem departi saflarımızda ileri düzeyde görevli. Fakat adam, feodal bir gu-rurun sahibi. Bir emeli yerine gelmedi diye köpürüyor. Bütün partiilişkilerini çiğneyerek ve partinin yetkilerini kullanarak kıza zorlaboyun eğdirmeye çalışıyor. Ve yine bu nedenden ötürü, bir hizipbaşı gibi partiye başkaldırıyor, hem de en küstah, en cüretkar biçimde.Tabii ki, bundan her türlü oportünizm çıktı. Bunun dışında birçokkadına da böyle yaklaşmış. Feodal gibi yaklaştığı için, çıkarına gel-mediği, boyun eğdiremediği yerde “vurun, öldürün kahpeyi” demiş.Tabii, sonunda kendisi de cezasını buldu. Bir kişi bu kadar eğitimsizolursa, kendisini bu kadar gericiliğe terk ederse elbette ondan entehlikeli bir karşı devrimci çıkar.

Bazı örnekler daha var. Yıllardan beri sallantılı, rahatsız. Gerekçesiise, dilediği gibi yaşamamış olması. Peki, ama dilediğiniz gibi ya-şamak mümkün müdür? Bu kadar köleliği yaşayacak ve özgür birevlilik mümkünmüş gibi düşüneceksin! Sen bir militansan, devrimi,örgütü düşüneceksin. Bu sorunlar hep kafalarında olunca ve bek-lentilerine uygun karşılık göremeyince, problem çıkardılar, devrimcigörevlerini yapmadılar, kendilerini yerden yere vurdular. Sonuçtapartiye de zarar verdiler, ama kendileri de iflah olacak değillerdi.Devrimci bir tarzda halledilmesi gereken bir aile, kadın-erkek iliş-kisine bu kadar oportünistçe yaklaşmak, gericiliğe bu kadar boyuneğmek, adamı son tahlilde hizipçiliğe ve karşı devrime götürür.Buna çok sayıda örnek verdik, daha da verebilirim. Lanetle anaca-ğımız bir sürü ilişki vardır. Bunlardan ders çıkarmalıyız. Bu konu-larda devrimci çözümü cesaretle öne çıkarmalı ve güçlü olmalıyız.Bu, bizim toplum için sanıldığından daha fazla gereklidir. Bizimtoplumun ilişkilerini devrimcileştirmek için, ailenin devrimcileşti-rilmesi sanıldığından daha fazla anlam taşıyor. Bu konuda duygularınesiri olmamak, tersine hassas ve olgun olmak gerekiyor.

Büyük vatansever olanlar, kendilerinde en yüce duygulan geliştir-

123

Page 123: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

mesini bilirler. Kadın, evlilik, aile konusunda da en güçlü düşünceve duygulara ulaşabilir, yücelebilirler. Kısaca, bu konuda tutkularınkölesi olmak değil, yüceliğin sahibi olmak gerekiyor. Bunun için,elbette kültür ve yüksek siyasi mücadele gereklidir. Yüksek siyasimücadeleden geçmeyen bu tip ilişkilerde, elbette sınıfta kalacak vekarikatürleşeceksiniz. O halde çözüm bu temelde olmalıdır.

Sanıyorum bu konuda yanılgılı bazı arkadaşlar var. İşe sadece özelbir mesele olarak bakanlar, devrimin dışında ve hatta devrime teğetgeçen bir biçimde yaklaşmak isteyenler var. Bunların yanılgılı ol-duğunu söylemeyelim. Aileye devrimci yaklaşmadan, kişinin fazladevrimcileşemeyeceğini bilmek gerekir. Devrimcilik komple birolaydır; aile ocağından başlatılır, ulusal çapta düşünce ve duygu sa-hibi olmaya kadar gider. Komple devrimciliğe ulaşamazsanız, bukonularda da fazla mesafe alamazsınız. Çözüm bu temelde olabilir.Eski yanılgılardan bu temelde uzaklaşmak gerekir ve bu mümkündür.Düşmana karşı bu kadar cesaretli adım atan, bu kadar fedakarlığıyapanlar, bu konularda da sağlıklı çözümün sahibi olabilirler. Eğertartışmalar olacaksa, işte bu ana belirlemeler temelinde olmalıdır.Böyle bir tartışmanın siyasal bir sonucu olabilir ve devrimci müca-delemize hizmet edebilir. Parti ve giderek toplumun eğitimini bu te-melde geliştirmeliyiz. Bu, sosyalist bir eğitimdir; demokratik veyurtsever bir eğitimdir. Ciddiyetle ele almalıyız. Çocuklarımızdantutalım yaşlılarımıza kadar hepsini bu temelde eğitmeliyiz. Belkigecikmiştir, ama kurtuluş için başka çare de yoktur. Bu konudakigörevlerimizi geç de olsa doğru tespit etmeliyiz. Gücümüz oranındaçözümüne katılmalıyız. Çoğunuzun yaşadığı çok sayıda olay var.Bu olayları bu temelde gözden geçirerek hal yoluna koyacaksınız.Evli, nişanlı ya da bekar olabilirsiniz; onlarla kafanızı fazla meşguletmeyiniz. Özgürlüğe ve yurtseverliğe tutkuyla bağlı olmayanlar,kadın-erkek ilişkilerinde de saygıdeğer bir konuma ulaşamazlar. Be-lirlenenleri uygulamasını bilmeniz ve becermeniz gerekir. Hikayesiniuzun uzun anlatacak ve roman yazacak değilim, ama sorunun te-mellerini ortaya koydum. Hayatın her alanında bu esaslar üzerindeuygulamayı bileceksiniz. Sorumlu kadro bu demektir.

Bu değerlendirme, Eylül 1988 Çözümlemeleri’nden alınmıştır.

124

Page 124: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

PKK ortamında özgürlük ilkesi esastır

Toplumumuz ve hareketimiz içinde yaşadığımız önemli bir sorunda, aile ve kadın sorunudur. Elbetteki bu sadece bize özgü olmayıp,bütün sosyal hareketlerin yaşadığı bir durumdur.

Bu sorun çok önemli bir darboğazı oluşturduğu gibi, seviyeyiepey tehdit eden gelişmelere de kendini kötü vuruyor. Biz bu ko-nuda da tamamen devrimi yakalamak, devrimi yaşatmak istiyoruz.Biliyorsunuz, son olarak bir unsur üzerinde çok durduk, çok eleş-tirdik, üzerine gittik. Sonuçta bu unsurun bir düşman öğesi olduğuortaya çıktı. Burada bir arkadaş da halen kendini çözümleme vetanıma sürecindedir. Onu, düşmanın biraz da aile ve kadın etkeninikullanarak düşürmesi söz konusudur. Aslında bu durumda olanlarınsayısı hayli kalabalıktır. Bunların üzerini henüz yeterince açmadık.Fakat şu belirtilebilir ki, ailenin gerici konumu kullanılarak el atıl-madık bir devrimci kalmamış gibidir. Aile, kan, akrabalık ilişkilerikullanılarak bu ilişkiler temelinde devrimci hareketimize karşı bü-yük bir saldırı vardır.

Bu alan, ailenin bizim toplumsal yapımızda işgal ettiği konum yü-zünden, bu konumu iyi hesap eden düşmanın giderek daha da artanbilinçli karşı devrimci faaliyeti dolayısıyla bir gericilik alanı duru-mundadır. Düşman bu alana adeta dört elle sarılmıştır.

Dünya genelinde de yine bu sorun kullanılarak kapitalizm yaşa-tılmak isteniyor. Kadın değişik tarzlarda metalaştırılarak, sömürüdüzeninin sürüp gitmesinde son derece uygun bir araç olarak de-ğerlendiriliyor. Sosyalizm buna belli çözümler getirmek istemesine

125

Page 125: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

rağmen, sosyalist ülkelerde de sorun hala kendi ağırlığını duyu-ruyor.

Ama, emperyalizmin, sömürgeciliğin ve faşizmin tahakkümü al-tındaki geri kalmış halklarda sorun tamamen bir devrim sorunuhaline gelmiştir. Bu aynı zamanda karşı devrimin de en çok bel bağ-ladığı bir olaydır. Örneğin Türkiye’de “Özal Hanedanı” diye birkavram icat edilmiştir. Bir de bunun içinde Semra Sultan gibi kav-ramlar da geliştiriliyor. Sözümona “Kadın Dayanışma Fonu”, “Aile-Kadın Bakanlığı” vb kurumlar geliştiriyor ve sanki yeni bir keşifmişgibi kadının keşfedilmesini gündemde tutuyorlar. 12 Eylül’de top-lumun ne ölçüde düşürüldüğünün en iyi ölçülebildiği alan, kadınınartan oranda metalaştırılması ve kullanılmasıdır. Özgürlüğün çokkutsal ulusal boyutu yerine “cinsel özgürlük” adı altında –toplumutehdit edecek kadar– sahte kadın hareketleri, anlayışları ve pratikle-rinin yaşanması ve dayatılması söz konusudur. Bunlar hep karşı-devrimin etkili olmasının bir yöntemi olarak geliştiriliyor. Kürdis-tan’a baktığımızda ise şöyle bir durum görülüyor: Toplumun ahlakiyapısını değerlendirerek, bir yandan geleneksel de olsa “namus”anlayışını çarpıtıp bozarken, diğer yandan onu en sahte temellerde –kibu aileciliğin ve aile konumuna sarılmanın dayatılması biçimini alı-yor– dayatılması söz konusudur.

Elbette bir de bunların partiye çok kötü tarzda yansımaları var.Partinin bu konuda kendini fazla silahlandıramamış olması kötükullanılmak isteniyor. Partileşme sürecinde olanların henüz çok gençoluşları, aileden yeni kopmaları, kadın-erkek ilişkilerindeki ağır feo-dal etkiler, ortaçağdan kalma ne varsa hepsinin ilişkilere damgasınıvurması gibi hususlar aşılmak istenildiğinde en soysuz burjuvazininikiyüzlüce ölçülerine –daha doğrusu ölçüsüzlüklerine– yaklaşılması,dolayısıyla devrimci sosyalist yaklaşımın uygulama gücüne ulaşıl-maması gibi etmenler sorunu dikkatle ele almayı gerektirmiştir.

Biz bu soruna da bazı çözümler getirdik, tartışmaya sunduk ve bil-diğiniz gibi bunlar biraz etkili oldu. Soruna yaklaşmak isteyen çeşitligüçlerin bu görüşlerden etkilenmeleri de bizi sorunu daha köklüolarak ele almaya zorladı. Hiç şüphesiz, bu konuda eğitim sınırlıdır.Bu konuda anlayışı oturtma hayli çaba, cesaret ve güç istiyor. Bubaşlı başına bir mücadele sorunudur. Saflarımızda kadın-erkek eşit-

126

Page 126: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

liği, ilişkilerin devrimcileştirilmesi önemini koruyor. Kadın sorunu-nun ele alınışında görevler bir türlü gereğince yerine getirilemiyor.Halbuki, devrimimizin gelişmesinde kesin önemli bir rol oynamasıgereken bu kitleyi harekete geçirmenin büyük önemi var. Nasıl ki“devrim kitlelerin eseridir” deniliyorsa, aynı zamanda kadın kitlesinindevrime katılması meselesidir de diyebiliriz. Şüphesiz bu kendili-ğinden bir katılım olmayacak. Yaşadığı geriliğe karşı savaşım te-melinde olacaktır. Katılımı, kendi öz birliğini toplumsal özgürlüğebağladığı oranda bir anlam ifade edecektir.

Halen kadrosal düzeydeki faaliyetlerimizde bile doğru bir özgürlükanlayışının varlığından bahsetmek, hele hele bunun tam gelişip seç-kin temsilciliğini bulduğunu söylemek zordur. Bu yalnız kadın açı-şından değil, en az onun kadar genelde sınıflı toplumun, özelde feo-dalizmin önyargı biçiminde etkisini sürdürmesi ve bunun en olağanözellik gibi kavranması durumu vardır. Erkek önyargısı güçlü. Bukonuda kişiliğini dönüştürme gereğine zor yöneliyor. Çoğunluklada duygusal ilişki ötesini bir türlü kendisine kabul ettiremiyor. Eşitözgür kişiliklerin ilişkisini geliştirmeye güç yetiremiyor. Kolay olantarafa yöneliyor. Bütün bunlar ise, devrimcileşmeyi epey olumsuzyönden etkiliyor.

Bunlar, saflarımızda hala etkili olan ve devrimci eğitim faaliyet-lerimizle pratik mücadele içinde gidermemiz gereken durumlardır.Açık ki, bu alanı günlük yaşantımızla devrimcileştirmemiz gere-kiyor. Bu konuda yapılan değerlendirmeler, sorunun tarihsel, eko-nomik, sosyal, siyasal boyutlarını ortaya koymuştur. Geliştirilecekbir tartışmanın çerçevesini çiziyor, bireysel sorunlara uygulamayıda her bireyin kendisine bırakıyordu. Ama bu, uygulamak ve bazıçözümlere ulaşmak için yapılmıştı. Bu konuda alınan mesafeninfazla gelişkin olmadığını söylemek herhalde yanlış değildir. Ço-ğunuzun duygusal, tepkici yaklaşımınızın altında bu sorunun çözümbulamamasının da etkisi büyüktür. Aile ile sağlıklı bir kopuşunyapılamaması, aile ile devrimci tarzda birleşilememesi belli birrahatsızlık, gerginlik ve aynı zamanda zayıflık yaratıyor. Bizimböyle problemli bir ortamda ucuz çözümleri dayatmamız beklen-memelidir. Burjuva çözüm yollarına kesinlikle başvurmamanızgerekir. Burjuva özgürlük, hele hele “cinsel özgürlük” yaklaşımı

127

Page 127: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

içinde bulunmanız objektif olarak karşı devrimciliktir.12 Eylül faşizminin “cinsel özgürlük “ diye tüm basın yayın or-

ganlarında körüklediği, neredeyse herkesin çok uğraştığı bir konuda budur. Bazı burjuva yayın organlarına bakıyoruz; sanki tam so-nuca gitmezlerse herkes en büyük eksikliği yaşayacakmış gibi bukonulara giriyorlar. Adamın karnı aç, en ufacık bir kişisel hakkı bileyok, ama cinsel soruna öyle bir daldırılmış ki, tam bir afyonlamasöz konusudur. Nasıl ki bir zamanlar egemen sınıflar dini bir afyonolarak kullanıyorlarsa, günümüzde de kadın aynı biçimde bir afyongibi kullanılıyor. Eskiden bu rolü din görürken, bugün kadın bu rolügörüyor. Tabii burada, çok ciddi değer verilmesi ve özgür bir toplu-mun ölçütü olarak ele alınması gereken kadının toplumsal özgürlüğüdeğil, tam tersine köleliğin daha da geliştirilmesi söz konusudur.Yapılan, tamamen çok özenle eğitilmesi gereken bir kurumun faşistsömürgeciliğin sürdürülmesinde kurumsal bir araç olarak kullanıl-masıdır. Ciddi devrim sorunlarından zihinleri ve ilgileri uzaklaştır-mak için konunun bir gösteri, çok gelişmiş bir reklam aracı olarakkullanılması, devrime akıtılması gereken çaba ve enerjinin çok soy-suz bir biçimde kadın nesnesine, yani ruhuna, kültürüne değil de,fiziğine yansıtılarak tamamen etkisizleştirilmesi söz konusudur.

Kapitalist emperyalist sistem içinde ve özellikle de 20. yüzyıldakadının gittikçe yoğunlaşan bir tempoyla bu tarzda kullanılması,reklam ve gösteri aracına dönüştürülmesi yaşanıyor. Dinin geçmiştekiafyonlaştıncı etkisi yerine, günümüzde kadının afyonlaştıncı bir öğeolarak kullanılması çok açıktır. Bu, günümüze doğru en aşırı biçim-lere sokulmuştur. Sinema, roman, müzik, bu konuda böyle bir af-yonlamanın aracı olarak kullanılıyor. Tamamen böyle yöneltilerekiçeriğinden boşaltılıp uyuşturmanın aracı haline getiriliyor.

Türkiye burjuvazisinin bu konuyu esas itibariyle 1970’lerde dev-rimci gelişmenin kendini dayattığı dönemde böyle ele alması tesadüfideğildir. Özellikle de 12 Eylül faşizminin soruna daha planlı, dahasistemli yönelmesi anlaşılırdır. Karşı devrim amaçlıdır: “Toplumudüşürmek mi istiyorsun; kadın-erkek ilişkilerini düşür, kadını düşür!”Slogan bu! Televizyonda, basında, sinemada, edebiyatta, günlükolarak bütün insani ilişkilerde bu konuyu tersyüz ederek körüklemesi,çığırından çıkarması bu nedenledir. Zayıf insan zaten kendinde de-

128

Page 128: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ğildir. Onu ağzını yere çalarcasına düşürür ve istediği rejimi sürdürür.Yapılan ve yapılmak istenen budur. Bir toplumun düşürülmüşlükderecesi en çok kadın ve ailenin düşürülmüşlüğünde somutlaşır.Devrim sürecine ne kadar yaklaşılırsa, bu alanlarda yozlaşma da ooranda geliştirilir. Özgürlüğe en çok muhtaç olunduğu, özellikle desiyasal, toplumsal ve ekonomik özgürlükler için kavganın en çokverilmesi gerektiği bir dönemde sahte özgürlük anlayışlarının hortla-tıldığını çok iyi biliyoruz. Özgürlüğün sahte konuları, sahte biçimleridevreye konuluyor. Şimdi Türkiye’de burjuva aile, kadın ilişkilerindebir patlama söz konusuymuş! Bu patlamada en sapık ilişkilerin üze-rine felsefenin, edebiyatın, tıbbın, psikolojinin tüm gücü seferberedilmiş; sahte sorunlar ve sahte cevap uzmanlığı için bunun çok sa-yıda teşkilatı geliştirilmiştir. Hatta sanayi dalı haline getirilmiştir.

Sizlerin de rahatlıkla görebileceğiniz gibi, çıkarılması gereken so-nuç; faşist sömürgeciliğe karşı savaşımı ele alırken bu konuya da il-keli yaklaşmak, onu önemli bir devrimci mücadele sorunu olarakgörmek, sahte çözüm yollarına ve inkarcılığa sapmamak, karşı dev-rimin bu biçimdeki saldırısını gözardı etmemek, bu saldırıya karşıda devrim silahına sarılmaktır. Bu büyük önem taşıyor.

Her ne kadar karşı devrim tarafından çok tersyüz edilmiş sahte bir“cinsel özgürlük” konumuna düşürülüyor ve herkes buna bulaştırıl-mak isteniyorsa da, sorun, tamamen ulusal kurtuluş ve toplumsalözgürlük sorununun bir parçasıdır. ‘Cinsel özgürlük’ten de öteye,kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin sonucudur. Bu eşitsizlik, ekono-mik, siyasal, sosyal, kültürel her düzeye sinmiştir. Kesinlikle, karşı-devrimin göstermek istediği gibi, bir “cinsel özgürlük” sorunu de-ğildir. Hatta bu, tamamen özgürlüğü örtbas etmek için, içeriğindenboşaltılmak için yapılmaktadır. Sömürgeci burjuvazi, devrime mut-laka seferber edilmesi gereken ve katıldığında devrimin zaferinimümkün kılacak olan potansiyeli devrimin elinden almak, devrimibu silahtan yoksun bırakmak için sinsi bir çaba içindedir. Bu sorunüzerinde çok çalıştığını, bunun için sorunun içeriğinden boşaltılmışsahte biçimlerini dayattığını özenle görmek gerekiyor. Hele helebuna bir de toplumsal yapımızda erken yaşlarda aile kurmanın biranlayış olarak etkin olduğu eklenirse, sorunun çözümü daha da ağır-laşmaktadır. Kaldı ki bu anlayış yalnızca ekonomik sosyal bir zo-

129

Page 129: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

runluluk olarak değil, toplumda güçlü ve prestij sahibi olmanın tekyolu ve bir ahlaki değer yargısı olarak da işlenmektedir. Bu anlayışagöre ailesi büyük olan, çocukları çok olan prestij ve kuvvet sahibidir,komşularına boyun eğdirir. Kısacası, eski klan anlayışlarının sürüpgitmesi, sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Neden?Çünkü günümüzde tekelci kapitalizm, ailenin eski biçimiyle sür-mesini olanaksız bırakarak, onu büyük bir çelişki içine sokmuştur.Herkesin de bir ailesi olduğuna göre, herkesi bu çelişkiye ortak et-mesi, içinden çıkılmaz durumu bir kat daha ağırlaştırıyor. Sokaktakien yoz, lümpen kültür aile içinde en ikiyüzlü bir namus ve aile bağ-lılığı anlayışı biçiminde karşımıza çıkıyor. Elbette bu en yalancı, ensahte biçimi oluyor. Çünkü, bu tip aileyi devrimin emrine vermedennamuslu ve onurlu kılmak mümkün değildir. Karşı devrim mutlakaüzerinde oynar. Son gelişmelerden de anlıyoruz ki, üzerinde çokçok uğraşılarak bu kurumun karşı devrime alet edilmesinin sağlan-ması ve neredeyse partinin hemen hemen bütün kadrolarını etkileyenbir konuma gelmesi söz konusudur. Bir devrimciyi mi etkisizleştir-mek istiyorsun, ailesine el at, bu işe oradan başla! Bunun adeta birsiyaset haline getirilmesi durumu yaşanıyor. Zayıf konumda olanbir devrimciyi mi düşürmek istiyorsun, üzerine bir kadın sür! Bunlarda sıkça başvurulan yöntemlerdir. İçine zamansız girildiğinde ke-sinlikle altından çıkılamaz evliliklerin dayatılması en çok karşımızaçıkan ve partileşmemizin karşısına direkt bir engel olarak dikilmekistenen yaklaşımlardır. Daha d a genelleştirirsek, bizde aile-kadınilişkisi siyasal bir olaydır. Siyasallaşmayı ya engelleyen ya da eğerdevrimcileştirilirse siyasallaşmaya katılmayı sağlayan bir konumdur.Bu bizde, herhangi bir ülkede olduğundan daha fazla böyledir. Hattaşuna indirgeyebiliriz: Bir devrimcinin aile ve kadınla ilişkisinin özü,biçimlenişi ve gelişimi onun siyasallaşmasının da bir göstergesidir.Bir devrimci tarafından bu soruna doğru devrimci çözüm getiril-mişse, o devrimci-militan genelde de güçlü birisidir. Bir devrimcisorunun çarpık bir temsilini yaşıyorsa, o “devrimci-militan” geneldede çarpık bir ‘devrimci’dir. Birçok bölgedeki parti temsilciliklerigeliştirilmek istendiğinde, aile-kadın bir araç olarak çok çarpıcı birbiçimde devreye sokuluyor ve militanımız adeta uyuşturucu alıp ta-mamen bayılmış bir konuma giriyor. Buna benzer bir durumu yaşa-

130

Page 130: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yan bir arkadaşımız hala bu olayı nasıl yaşadığını izah etmeye çalı-şıyor. Durumu, polis tarafından etkisiz hale düşürülmesinin kurduğuaile ilişkileriyle nasıl bağlantılı olduğuna dair hayli öğreticidir. Yö-nelimlerin kendisi belki de sübjektif olarak çok iyi planlanmış olmasada, bu zemine iyi basılarak adeta bir kuşun tuzağa düşürülmesi gibidüşürülmesi söz konusudur. Bir zayıflık, bir ihtiyatsızlık ve bir deboyun eğme militanı götürüyor. Örnekler çoğaltılabilir. Burada da,ihtiyatlılığı ve siyasi temelde ölçülerimizi esas alan bir yaklaşımaulaşamaması bir arkadaşımızın bildiğiniz talihsiz kaybına yol açtı.

Biz baştan beri, bu konuya, ihtiyatlılıkla birlikte siyasi formasyo-numuzun bir gereği olarak, siyasi mücadelemiz içindeki yerini önplana çıkarmak suretiyle yönelmeye çalıştık ve bunda da hayli çabaharcadık. Gerek aile içindeki ilişkileri ele alma, onu kavrama veona egemen tavır geliştirme, gerekse birey olarak kadın olayını elealma ve ilişki geliştirme konusuna tamamen bir siyasal özgürlükolayı olarak yaklaştık, onun bu yönünü ön plana aldık. İşi mümkünolduğu ölçüde duygulardan, cinsler arası zorunlu ilişkilerden uzak-laştırmaya, işin sınıfsal özünü ve ulusal kurtuluşla ilişkisini sürekligöz önüne getirmeye, bu konuda kendimizi sürekli eğitmeye ve mü-cadeleci kılmaya çalıştık; bu konuda bazı sonuçlara ulaştık. Eğerbu yöntem yerine klasik Kürt aile anlayışına bağlı olsaydık, Kürterkeğindeki namus anlayışını esas alsaydık, PKK’nin işi çoktan bi-tikti. Kendi nefsimizde yaşattığımız ve çözümlediğimiz gelişmelerigiderek parti ortamına da yansıtmaya ve doğru çözümleri buraya dataşırmaya çalıştığımız oranda, düşmanın yaklaşımlarını ve niyetlerinide ortaya çıkarmaya başladık. Böylece parti gerçekten çok önemlibir çözüm gücü haline geldi. Bu öyle basit bir gelişme, basit bir çö-züm değildir. Aslında büyük bir devrimdir.

Parti bu konuda genelde bir çözümü ne kadar yaşıyor? Şüphesizbu mücadele ister. Şimdi bu konuda kesin bir şey söylemedik, amabu konuda hakim kılınmak istenen ilke ve çözüm, ulaşılan çözümve mücadeledir. Tabii ki sorunu salt bir aile gururu, erkeklik gururu,kadın gururu gibi ele almak için çok saf olmak gerekir. Hatırlıyoruz;geçmiş toplumsal yapıda –hatta halen de geçerlidir– ailemize birisiküfür etti mi, bu büyük bir kan davasına yol açardı. Toplumumuzdaegemen olmanın kendini en çok dile getirdiği yer, kadın üzerindeki

131

Page 131: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

egemenliktir; bu konuda ne kadar güç sahibi olunduğudur. Ege-menliği buna dönüştürme yoluyla sahte bir egemenlik ve diktatörlükanlayışına ulaşıyorlar. Aslında rejim ve her türlü toplumsal baskıkarşısında yenik erkek, kadın üzerindeki egemenliği oranında ken-disini sahte bir egemenlik konumunda tutuyor. Bunu da çok yakın-dan gördük. Aynı zamanda, bu sahte egemenlik yüzünden nasıl çar-pık aile ilişkilerine, içinden çıkılmaz ve nefes almakta bile güçlükçekilen kadın-erkek ilişkilerine yol açıldığını gözlemledik ve ger-çekten çok ihtiyatlıydık. Bu ilişkilerin karşımıza çıkmasına nefreti-miz vardır. Bir türlü kendimize yediremedik. Daha o zamandanberi soruna yeni tarzda yaklaşmak ve giderek devrimci yaklaşmakgereğini ortaya koyduk. Tabii ki, çoğunuzun böylesine eleştiriselyaklaşımı söz konusu değil. Halen ağır feodal etkilerle birlikte hayliduygusal yükümlülükler taşıma sorunu yaşanıyor. Eğer böyle devamederse birçok darbenin yenilmesi kaçınılmaz hale gelir. Kadro ada-yının, her şeyden önce kendisini bu konuda zaptedilmez sanılantutkulardan kurtarması, ya da bunları devrimci iradeye tabi kılmasıönem taşır. Duygusal yaklaşım yerine bilimsel yaklaşıma ulaşabil-mesi, onu nefsine yedirmesi, yani bir yerde kendi içinde eşitliğikabul etmesi gerekir. Tabii bunu zor durumda olduğu için değil,parti istediği için de değil –şüphesiz parti bunu istiyor– kendinidevrimcileştirme sorunu olduğu için kabul etmelidir. Bir de zaaflıolmaması gerekir. Biliyoruz ki, devrim yılları insanın her türlü ola-naktan, bu arada aile kurmaktan da yoksun kaldığı, ailelerin bozul-maktan kurtulamadığı yıllardır. Toplumsal ilişkilerin çoğu koptu-ğuna, çok az ilişki ayakta kaldığına ve yeni ilişkilerin kurulması dakan, ateş içinde mümkün olmadığına göre, devrimcinin kendisiniyıllarca bu konularda ilişkisizlik ve yoksulluk içinde görmesi kaçı-nılmazdır. Bunu bilerek yaşamak önemli. “Ailem gitti, nişanlımgitti, sorunum ne olacak” deyip kendini bir sorunun etkisi altındaharap edeceğine, “devrim yılları böyle yıllardır; anadan, babadan,oğuldan, kızdan, eşten, dosttan kopma yıllarıdır. Bu konuda büyükfedakarlık gerekir ve bu fedakarlığı yaşamak önemlidir” denilmeli-dir. Bu dönemlerde insan sadece eski ilişkilerden değil, normal iliş-kilerden ve çok sevdiklerinden de kopabilir. Militan, “bu önemlideğil, bu konuda da fedakarlık yapılır, mümkündür” diyen kişidir.

132

Page 132: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Elde birçok olanak da olsa, “bizim için gerekli olan yeni toplumsaldüzenlenişi sağlamaktır ve bunun temsil gücü olmaktır” diyeceksi-niz. Bu, başlı başına bir mücadele sorunudur. Güç ve çaba ister. Bubüyüklüğü göstereceksin. Lafta değil, nefsine yedire yedire, bu ko-nuda devrim dönemini yaşaya yaşaya çözüm sahibi olacaksın. Buçok zor bir süreçtir, fakat yeninin doğuşunu sağlamak için bundanbaşka bir yol da yoktur. “Eskiyi olduğu gibi yaşayalım, yeniye ulaş-mak için çabaya gerek yoktur” dersek, bununla devrim gelişir mi?Kendi kendimizi aldatmamak gerekir. Köyümüzden ilk koptuğu-muzda biz de birkaç gözyaşı döktük. Birçok tutkuyla bağlı olduğu-muz şeylerden kopmak zor geliyordu. Ama bakıyoruz ki, tüm bunlarşimdi çok gereksizdir. Kopuş, devrimci bir konumu yaşamak açı-sından kaçınılmazdı. Çok kötü birisi olduğumuz için değil, dostluğa,aileye, hemşehrilik bağlarına değer vermediğimizden de değildi.Bunların artık geride bırakılması ve aşılması gerektiği, parti, ulusalkurtuluş ve çağ ilişkisi kendisini dayattığı için eski ilişkilerden eserkalmamalıdır dedik. Biliyorsunuz, eski ilişki –normal ilişki de ola-bilir– aşıldığında, bu yeni ilişkilere ulaşılmıştır. İnsan hem eskiyi,hem yeniyi aynı anda yaşayamaz. Hele hele sürekli hiç yaşayamaz.Yeninin güçlü temsili, eskinin güçlü aşılmasına bağlıdır. Yeni iliş-kilere tamamen açık olmak isteyen birisinin, bütün eski ilişki vebağlılıklarını önemli oranda aşması gerekir. İşte, bu konuda da böy-ledir. Aileden, eşten dosttan, yakınlarınızdan, hatta mahalli bölge-nizden ayrılmak çoğunuza zor gelir. Lakin, ulusal kurtuluşa ve yenitoplumsal ilişkilere başka türlü yönelim gücü olmaz. Biz bunu ilik-lerimize kadar yaşadık. Bildiğiniz gibi, parti ilkesi, ulusal kurtuluşilkesi, yoldaşlık ilkesi ve bunları uygulama gücüne kendimizi böylefedakarlığa tabi tutarak ulaşabildik.

Biz, bu konularda devrimde geliştirilmesi gereken ilişkileri gözar-dı etmiyoruz. Bilakis, ailelerimizin devrimcileştirilmesini ciddi birdevrimci görev olarak koyuyoruz. Ailesini devrimcileştiremeyenindevrimciliği eksiktir diyoruz. Kadın-erkek ilişkilerinde devrimciliğitutturamayanın da devrimciliği eksiktir diyoruz. Kadının devrimci-leşmesine gereken önemi vermeyen militanın eksik bir militan ol-duğunu söylüyoruz. Kendisini özellikle burada eşit, özgür kılan mi-litan, toplumu eşit, özgür kılmada önemli bir ölçü tutturmuştur deriz.

133

Page 133: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Yaklaşımın ana esasları bunlardır. Uygulama gücünü kendinizdegörmelisiniz. Sorunu ele alırken, tamamen objektivizm hakim ol-malıdır. Siyasi amaç başta olmalıdır. Karşımızdakini öncelikle birkadın değil, bir devrimci aday olarak görmek gerekir. Bu konudaikiyüzlü olmamak gerekir. Çok önemli. Bu konularda dürüst olanadam, güçlü adamdır. İkiyüzlü olan adam da, her an oyun oynayabilir,kendini düşürebilir. İşte, sözü edilen örnekler uyarıyor.

Yoldaşça ilişki düzeni geliştirilebilir. Gereken saygı esasları yer-leştirilebilir. Bu konudaki duygusal yaklaşım yerini devrimci sos-yalist bir anlayışa terk edebilir. Bu, başlı başına bir yaratma alanıdır.Bir köle kadını ele almak, ayağa kaldırmak, yürütmek öyle bildiğinizbasit bir sorun değildir. Kürdistan koşullarında köle bir kadındantüm içtenliğiniz ve dürüstlüğünüzle iyi savaşan bir kadın yaratın;size en değme adamsınız diyelim. Yine bir kadın devrimci adayımızkendi kurtuluş sorununu bütün özgürlük ve kurtuluş sorunlarımızlaiç içe ele alan, buna yeterli çabayı sergileyen bir konumda olduğunusöylesin; biz, onun çok yaman bir devrimci olduğunu söyleyelim.Söyleyin bakalım: Kaç kişi aranızda böyledir? Görülüyor ki, bu ko-nuda güçlü konumda olmak öyle basit değildir. Biz hala özgürlükproblemini çeşitli yönleriyle kavramaya çalışıyoruz. Çoğunuzunkarşılıklı anlayışında kadın nedir, erkek nedir, nasıl ele alınmalıdırkonularında düz kalıplardan kurtulduğunuzu sanmıyoruz. Din ki-taplarına bakarsanız, en çok iblisin işlerinin söz konusu olduğu biralan olarak burası işlenir.

Çok sayıda militanımız halk arasında faaliyette bulunuyor. Nekadar devrimci ilişki yarattı? Kaç devrimci kadın ortaya çıkardı?Bu sorunların karşılığı bir incir çekirdeğini doldurmaz cinstendir.Hatta, ailesini ne kadar devrimin etkisi altına aldı diye sorsak, veri-lecek cevap “çok az” olacaktır. Sorun, duygusal elbiseler yırtılarak,tarihsel ve toplumsal düzeyi göz önüne getirilerek ele alınmaya ce-saret edilmelidir. Bundan öteye, bir mücadele sorunu olarak esasalınmalıdır. Bunda ikiyüzlülük kesinlikle etkili olmamalıdır. Burjuvaya da feodal etkilerle kestirmeden çözüm yollarına sapmamalıyız.Zor olanı, ama işi sürekli geliştirecek olanı tercih etmeliyiz.

Özellikle pratiğe yönelirken, kadın özgürlüğüne ve devrimci kadınyaratma çalışmalarına özen gösterilmelidir. En azından parti ilkesinin

134

Page 134: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

doğru uygulanması sürekli denetlenmelidir. Doğrusu yapılmıyorsa,kesinlikle yanlış yapılmasına da göz yumulmamalıdır. Diyelim ki,çok zor olduğu için doğrusunu yapmaktan haydi vazgeçtik –elbetteki vazgeçmeyiz–, ama hiç değilse parti itibarı kullanılarak çok teh-likeli yönelimler içine girmeye rıza gösterilmemelidir. Özellikle ai-leleri kötü değerlendirme, kullanma, kadının güçsüzlüğünü kötü de-ğerlendirme kesinlikle sosyalist bir yaklaşım değildir. Mümkünsedevrimci ilişki yaratın. Yaratılan bazı ilişkiler bugün ortamımıza ta-şırılmış tehlikeli ilişkilerdir. Bunlar, herhalde devrimci ilişkiler de-ğildir. “Vay sen böyle göz diktin, vay benim aileme düşman neyaptı” tarzında bir feodal namus anlayışıyla da yaklaşmamalıyız.Şüphesiz ki bunları mesele yaparız, ama biliyoruz ki karşı devrimdenher şey beklenir. Devrim de kendi silahını konuşturur. Burada sözkonusu olan siyasal yaklaşım, devrimin çıkarına olan yaklaşımdır,en yakınımızdan başlayarak bütün topluma doğru çözümü hakimkılmak için devrimci yaklaşımın sahibi olmaktır. Düşkünce yakla-şımlardan uzak durmalıyız. Bir devrimci açlığa, aileden kopmuşluğa,erkekse kadından kadınsa erkekten yoksunluğa yıllarca dayanabilir.Bu konuda problemlerimiz var, deyip kendimizi yere düşürmek enolmayacak iştir. Bunun bir düşkünlük olduğunu bilmek gerekir. Ye-niden vurguluyoruz ki, devrim yılları birçok şeyden mahrumiyetyıllarıdır. Biz havadan bile mahrum kaldık. Biliyorsunuz, on yıldırburada dağ başındayız, kitleler içine bir adım bile atamadık. Oysabir balık için deniz ne ise, bir devrimci için de kitleler odur. Bunarağmen tahammül ediyoruz. Birçok ailemizin, yakınlarımızın ölü-münü bile haber alamayacağız. Kaç tanesi ne zaman gitti, bileme-yeceğiz. En değerli tutkuyla bağlı olduğumuz dostlar ölecekler, yinehaberini alamayacağız. Devrimde yaşam başkadır. Başlangıçta bende çok şeye dayanamıyordum. Hele bir yoldaşı şehit verdiğimizdedünya başımıza yıkılıyordu. İlk şehitlerimizin değerlendirilme-sinde –bu yaklaşım çok önemlidir– anılar gereklerini hangi güç venefesle yerine getireceğimiz sorusu bizi aylarca uğraştırmıştır. Halksavaşımını bir adım daha ilerletirsek binlerce şehit de vereceğiz.Çünkü, yeniyi yaratmanın başka yolu yoktur. Bir yere geleceğiz ki,bütün bir halk savaşım içinde olacak. Savaşım içinde ölümü biledüşünemeyiz. Fedakarlık o kadar gelişecektir. Bunlar bir gerçektir.

135

Page 135: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Her büyük devrime kalkan halkın içine girdiği süreçtir. Çoğunuzunarkasında iki gözü iki çeşme olan anaların varlığını duymamazlıkedemeyiz. Bizi ne kadar, nasıl aradıklarını biliriz. Fakat devrim deöyle bir olay ve bağlılık kaynağıdır ki, bütün bunların etkisini karşılar.Seni onlardan kopmaya zorlar ve kendisine mal eder. Kendi kanu-nunu acımasızca işletir ve sonuç alır. Devrimlerin de bir doğasıvardır. İşte biz, şimdi onun etkisi altına girmişiz. Bu, normal dö-nemden tamamen farklı, olağanüstü bir dönemdir; dolayısıyla, ya-şamı bütünüyle olağanüstüdür. Yaşama bir de böyle olağanüstü yak-laşacaksınız. Size normal düzende makul görünen ve hakkımız olançok şeye burada bir tarafa itilir. Bu böyle oldu diye, ortaya çıkançok şey “anlaşılmazdır, kabul edilmezdir” demeyeceksiniz. BugünPKK ortamında yürürlükte olan, devrim kurallarıdır, devrimci ya-şamdır. Bütünüyle eski ile çelişen ve eskiyi aşan bir konumdur. Buatmosferi, bu ortamı kendimize yedireceğiz. Partimize; yeni ailemiz,hele hele Kürdistan halkı söz konusu olduğunda Kürdistan halkınınoluşturulmaya çalışılan en yeni ailesi diyeceksiniz. Temeli kanladöşenen aile! Ona yüce bir değer vereceğiz. Aile ocağımız böyleyeniden üst bir düzeyde somutlaşırsa, dertlerimizi de burada gide-receğiz. Kimimiz öfkemizi de gideririz. Burada her şeyi yoldaşçapaylaşırız. Güç kaynağımız burası olur. Yeni dünyamızı birlikte bu-rada yaratırız. Bu bir genel soyutlama değil, günlük olarak yaşadı-ğımız bir gerçektir. Hepimiz böylesine bir aileyi klasik aile yerinegeçirecek, klasik aile ilişkileri yerine kendi ailemizin yüce yaşamınıesas alacak, kölece ve çok çarpık, eşitsiz kadın-erkek ilişkisi yerineeşitlik ve özgürlüğün kök saldığı, kendini yaşamın ayrılmaz bir par-çası haline getirdiği eşit-özgür ilişkilerin yaklaşımı içinde olacağız.Bu bizim hayat ilkemizdir. Bundan aşağısını kabul etmeyeceğiz.Köleleştirmeye, köleliğe boyun eğmeye asla istekli olmayacağız.Bütünüyle kırımdan bile geçsek, yüce ilişkilerimizden taviz verme-yeceğiz. Özgürlük ilkesinin parti yaşamında egemen olması budur.Bu ilişkilerde de özgürlük ilkesine yüce değeri vermek, onu kirlet-memek, onunla oynamamak aslidir. Devrimcileşmek, bu özgürlükilkesinin gereklerini de yaşamak ve yaşatmaktır. İnanıyoruz ki, kö-leliğin en çok yürürlükte olduğu bu alemi böyle değerlendirmek ye-rindedir. Bu temelde bilinçlenmek, örgütlenmek ve mücadeleyi par-

136

Page 136: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

tinin önüne bir görev olarak koymak uygundur. Yine, tüm militanyapımızın görevlerini bu temelde kavramaları ve gereklerini yerinegetirmeleri vazgeçilmezdir. Her alanda sağlanacak devrimci basanlar,şüphesiz bu alandaki basanlarımızı belirleyeceği gibi, bu alandakigörevlerimizde sağlayacağımız başarılar da mücadelemizin genelgelişmesini etkileyecektir. Kapsamlı olarak ele alınan bu konulannuygulanmasını artık sizlere bırakacağız. Uygulamadığınızda, partihesabı sizden bu temelde soracaktır.

Bu değerlendirme, 1989 Çözümlemeleri’nden alınmıştır.

137

Page 137: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Bütün çabamız özgür bir vatan ve o vatanda özgür insanı yaratmak içindir

Kadın sorunu sosyal bir konu gibi gözüküyor, ama birçok siyasimücadele ve savaşımın üzerinde etkili olmuş ve onlardan etkilenmişsiyasi bir konudur. Çözümlemelerde sorunu kısmen ortaya koymayaçalıştık. Din sorunu gibi kadın sorunu da hayli karmaşık konulardanbiridir. Denilebilir ki, kadın ve din konusu sosyalist toplumda biletam çözümünü bulamamıştır. Dolayısıyla, bu sorunları salt bir de-ğerlendirmeyle tam olarak ortaya koymak söz konusu olamaz.Ama yine de, devrimci bir hareketin her konuya ilişkin olduğugibi bu konuda da söyleyeceği sözler vardır. Mutlaka bir açıklaması,bir perspektifi olacaktır ve bu onun konuya özgü yaklaşımını dabelirleyecektir.

Din ve kadın sorununa düşmanın ve küçük burjuva akımların dabir yaklaşımı vardır. Biz, düşmanın yaklaşımlarını olduğu kadar,küçük burjuva akımların kaynaklık ettiği oportünist yaklaşımlarıda açıklığa kavuşturup, parti yaklaşımımızı netçe geliştirmek isti-yoruz.

Din konusu yoğun tarihi bir bilinci gerektirir. Aynı zamanda, fel-sefeye ve bilimsel sosyalizme de biraz güçlü bir yaklaşımı gerektirir.Serbest bir konu olduğundan, herkes her şeyi söyleyebiliyor. Üze-rinde her türlü ahkam kesilebilecek bir konu, ama unutmamak gerekirki, bu konu daha çok karşı devrimin hizmetinde çok tehlikeli kulla-nılabiliyor. Devrimciler bu konuda çok az doğru söyleyip yapmış-lardır. Biz, devrimin çıkarına doğru ve yeterli olanı azami oranda

138

Page 138: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

söyleyip, yapmaya çalışıyoruz. Onun için, bu konuda çok sorumludavranacağız. Hazır reçete çözümlerine sarılmak, kesinlikle fazlailerletici olmayacaktır. İki konuya da devrimimizin başarısı açısındançok dikkatlice eğilmemiz gerektiğini söylüyoruz. Bunlar, üzerimizdehalen etkisini duyuran sorunlardır. Bu sorunları devrimci tarzda elealmaya cesaret edelim. Devrimin hizmetindeyken bu sorunların esirive etkisinde olmayalım. Tersine, çözüm gücü olalım. Daha çok ya-ratıcı, yenileştirici yaklaşımın sahibi olarak devrimimizin yararınaolan sonuçlara ulaşalım.

Devrimciler sorunlara cesur yaklaşırlar. Bilimsel yaklaşırlar. Bizde böyle yaklaşmaya çalışıyoruz. Kürt toplumu ve Ortadoğu top-lumları üzerinde bu iki konunun çok ağırlıklı bir etkisi vardır. Kadınköleliğinin ve dinin sınıf sömürüsü ve toplumsal baskının hizmetindekullanılışı oldukça güçlüdür. Bu iki konuda da kendi yaşantımızıözetlemeye çalıştık. Bu iki olguda da karşılaştığımız sorunlar vegetirdiğimiz çözüm yolları devrimcileşmemizde ve giderek PKK’ningelişiminde etkili olmuştur. İki sorunun etkisi altında gerilememeve devrimci çözümü dayatmada takındığımız tutum oldukça ileriyegitmede ve bugüne ulaşmada rol oynamıştır.

Ortadoğu halklarının devriminde bu iki soruna getirilecek sağlıklıçözüm, devrimin gelişimi üzerinde çok büyük etkide bulunacaktır.Dolayısıyla çözüm, yalnızca bir halkın hayati çıkarı açısından değil;enternasyonalist yanı da çok ağır basan karakterdedir. Bu konularayaklaşırken, şahsi prestij açısından ve ‘ben ne olacağım, benim tan-rılarım, benim ailem, kadınım, kadınlarım’ biçiminde yaklaşmamakgerekir. Tersine, ‘neydi bu tanrılar, kimdiler, niçin ortaya çıktılar,dinimizin başına neler geldi, aile neydi, iliklerimize kadar işlemişolan bu aile neyi temsil ediyor, nereden nereye geldik’ sorularınıncevaplandırılması gerekir.

Bunlar insanlık tarihi kadar eski ve onunla başlamış sorunlardır.Partimiz, ülkemizde yeni bir kuruluşu yaratmaya çalışırken, insanlıktarihi kadar eski olan bu sorunlara girişte de bir başlangıç yaptırmakistiyor. Doğru çıkış yaptırarak güçlü insanı, yeni insanı yaratmayaçalışıyoruz. Kadın sorunu konusunda daha önce de çeşitli değerlen-dirmelerde bulunduk. Burada, o değerlendirmeleri tamamlayıcı ma-hiyette bazı yönleriyle konuya yeniden değinmeyi yararlı görüyoruz.

139

Page 139: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Kadın çözümlemeleri, emperyalist metropollerde ve sosyalist ülke-lerde halen önemli siyasal hareketlerin bir çıkış noktası olabilmek-tedir. Yeni sol, barış ve yeşil hareketlerinde bile kadın sorunu önemlibir yer tutuyor. Aynı şekilde şu veya bu düzeyde sosyalist ülkelerdede ağırlığını duyuruyor. Bizim gibi sömürge, bağımlı ve geri top-lumlarda haliyle daha da etkisini duyuracak, devrimin önemli birsorunu olacaktır. Bu nedenle Kürdistan toplumu açısından meseledaha da fazla kördüğümlüdür ve o oranda da siyasal boyutları vardır.Sorunun karmaşıklığı ve kapalılığından ötürü, birçok güç sosyalizminbakış açısıyla yola çıkmasına rağmen, sorunu basma kalıpçı ele al-maya ya da onu es geçmeye çalışmaktadır. Bunlar kesinlikle yanlışyaklaşımlardır. Ne burjuva liberalizminin kof yaklaşımlarını ve nede feodal etki altındaki ‘hiç dokunmayalım’ türünden yaklaşımlarıkabul edebiliriz. Tam da bu noktada sizlere özenle bildirmek istedi-ğim gerçekten çok ciddi yanılgılar vardır ve kişilikler önemli orandabu noktada çarpılmıştır. Kendi pratiğimde soruna yaklaşım göster-meye çalıştığımda, devrimcileşmem üzerinde bunun etkisinin ol-dukça fazla olduğuna inanıyorum. Çoğunuzun güçlü bir çözümlen-meye ulaşmamasını da aile ve kadın problemi karşısındakiçözümsüzlüğüne bağlıyorum. Aslında orada yenilgi vardır. Yenildi-ğiniz için siyasi kişiliğe ulaşamıyorsunuz. Siyasi bir militan ve yen-giyi mümkün kılacak kişiliğe ulaşamamanızın nedeni budur.

Türkiye’de 12 Eylül faşizmi, kadın sorununu en ters ve faşizme ençok hizmet eder biçimde gündemleştirdi. Sorunu sadece karşı dev-rimin hizmetine sunulmasında değil, karşı devrimin etkisinin geliş-tirilmesi için ne lazımsa öyle yapmada, tahrik etmede ve kullanmadaçok etkili oldu. Özellikle devrimin, sorunu çözümlemede geliştirmesive mücadeleye seferber etmesi için takınması gereken tutumu boşaçıkarmada da 12 Eylül rejimi bunu bilinçli olarak kullandı. Böylece,devrimin önemli bir potansiyeli devrimin aleyhine kullanılmış oldu.12 Eylül faşizminin bu kadar güçlü bir şekilde ayakta tutulmasındaaile-kadın sorununun tersyüz edilmesinin payı çok büyüktür. Hattabelki de baş sıralarda yer alıyor. O halde, bizim için meseleninönemi daha iyi anlaşılmakta ve henüz işin başındayken doğru dev-rimci yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Eğer ben bu sorunun çözü-münde devrimi esas almasaydım, cesur davranmasaydım, gelenek-

140

Page 140: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

lerin ağır etkisi altında hareket etmiş olsaydım çoktan iflas etmişolurdum. Sıradan bazı ölçülerle yetinilseydi, devrimi ilerletmedeöyle güvenli bir yol alış söz konusu olamazdı. Devrimci davranmayıbildiğimiz oranda güçlenmeyi mümkün hale getirdik. Şu andaki ko-numumuz soruna biraz daha devrimci nüfuz etme kabiliyetine veçözümü konusunda da gerçekten devrime hizmet etme imkanınakavuşmuş olma konumudur. Yaklaşımımızda noksanlıklar olabilir,ama yine de esas itibariyle öz konulmuştur.

TC ve provokatörler bu sorunu bir engel olarak önümüze dikmedeoldukça ısrarlı davrandılar. Bununla bizi zayıf düşüreceklerini san-dılar. Hemen belirtelim; genelde toplumsal bir kurum olarak, amadaha çok da bizim toplumun üyesi, yani birey olarak kadın ve erkeğinaile kurumu içindeki yeri bu konuda çok tüketici, devrimden uzak-laştırıcı, oldukça boyun eğmeye götürücü hal arz eder. İster ana-baba olsun, ister eş olsun ve isterse çocuklar olsun karşılıklı ilişkilerison derece bağımlılaştırıcı, köleleştirici, temel siyasi problemlerdenuzaklaştırıcı, son tahlilde devlete boyun eğdirici, bütün enerjiniziyutucu soğuk bir kuyu gibidir. Bu nedenle çoğunuz henüz aile veevlilik kurumlarını aşmış durumda olduğunuzu söyleyemezsiniz.Biz şimdi tamamen yeni toplumun oluşumunun militanca savaşçılarıdurumundayız. Dolayısıyla belki fazla pratik bir sorun olarak karşı-mıza çıkmayabilir. Ama unutmayalım ki, böylesi bir dönemde debizi ancak devrimci bir yaşam idare edebilir. Yine eğer bir toplumusürüklemek ve toplumun önemli bir kesimini devrime katmak isti-yorsak –ki, bunlar olmadan devrimci olmaz– yalnız kendimiz içindeğil, genelde toplumsal yapı için çözümü gerçekçi bir tarzda da-yatmak büyük önemdedir.

PKK’nin kadro varlığını korumak açısından, ailelerle bir savaşıyaşama durumumuz vardır. Belki sizler bu savaşı bizzat vermiyor-sunuz, ama bunun sorumluluğunu ben bütün ağırlığıyla duyuyorum.Sorumluluk nedir? Sorumluluk duymak; ‘boş verin bizler bir defaburaya gelmişiz, kim artık aileleri takar’ dememektir. Eğer ailelerikarşımıza alırsak, çoğu da düşmanla işbirliğine kadar gidebilir. On-ları tatmin etmek gerekir. PKK önderliği bunu kabul edilir bir yö-netim içinde tutmak durumundadır. Unutmayalım ki aileler, PKKönderliğine karşı, sanki PKK çocuklarını kaçırıyormuşçasına bir

141

Page 141: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yaklaşım içinde bulundular. Düşman ve her türlü küçük burjuvaiflah olmazları da “çocuklarınıza sahip çıkın” dediler. İşte böylebir ortamda sizleri onlardan gerçekten kaçırttık; bu biraz böyleoldu. Bizim için şöyle yaptı, böyle yaptı, kandırdı demelerinin al-tında bu vardır. Aslında bunlar biraz da güç yetiremediler ve siyasal,ideolojik olarak size hakim olamadılar. Hatta aile kurumunun ya-şadığı belli bir tükenmişliğe karşın, biz ilerlemenin yollarını önünüzekoyduk. Bu temelde yola koyuldunuz ve partiye geldiniz. Ama, bukesinlikle kolay olmamıştır. Bir aile çeperini kırmak, belki de birdüşman odağını dağıtmak kadar zordur. Ben de ailenin etkisiyleyıllarca boğuştum. Geldiğim aile, hiç de feodal veya burjuva biraile olmayıp, en zavallı ailelerden biri olmasına rağmen, oldukçaetkiliydi. Kargaşa ve problem yatağı olan aile ortamında kişiliğifazla zedeletmeden çıkmayı başarmamız en büyük devrimci ey-lemlerimizden birisidir. Zedelenmeden, boyun eğmeden çıkmakçok önemlidir. Aksi halde, sadece “ailem şöyle iyi değildir, fakirdir”veya “bana istediğim gibi bir gelecek vaat etmiyor” deyip, evdenkaçmak doğru bir çıkış değildir. Bu konuda soysuzluk yapmakdoğru değildir. Bahsettiğimiz çıkış, devrimci, eleştirisel bir çıkıştır.Bu, başlı başına bir devrimdir.

Çoğunuzun çıkışı nasıldır? Aileden çıkışınız eleştirisel miydi? Ma-ceracı bir çıkış mıydı? Veya son derece anlaşmalı bir çıkış mıydı?Eğer son derece anlaşmalı ise, önemli oranda boyun eğmeci bir ki-şiliğiniz olabilir. Maceracı bir çıkış ise, burada lümpen bir kişilikkarşımıza çıkabilir. Kendiliğinden aile sizi terketmişse veya siz ter-ketmişseniz, yine fazla devrimci değeri olmayan bir çıkış olabilir.Ailenin size olan hizmetini tamamen inkar ederek çıkmışsanız, buda bir parazit olmanıza yol açabilir. Bütün bunların sağlam bir çıkışolmadığını belirtmeliyiz. Mücadelede eleştirisel, eskiyi aşan, ondandaha ileri bir amaca ulaşma yaklaşımını esas alan bir çıkışınız ol-muşsa, olasıdır ki, bu kişiliğinizi geliştirecektir. Bu temelde çıkışıgerçekleştirmek, bu temelde geçmişi gözden geçirmek, bu temeldekendini yenilemek önem taşır. Bu konuda ciddi bir yanılgı ve eksiklikvarsa tekrar tekrar geçmişinize uzanın, yılları yeniden gözden geçirinve doğru yaklaşımı kabul edip, onu esas alın. Bu çok önemlidir.Çünkü daha sonra ortaya çıkan yanılgılarınız biraz da kaynağını

142

Page 142: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

burada bulur. Bu nedenle, kendi tecrübemi de burada özetlemeyeçalıştım. Doğru olan mücadeleci, özeleştirisel ve çözüm olarak dasürekli sosyalizme ulaşmaya zorlayan bir çıkıştır. Bahsettiğimizdiğer sağlıklı olmayan yollara itibar etmeyin.

Burada bahsedilen, çocukları olduğumuz ana-babaların egemen-liği altındaki aileden çıkıştır. Şüphesiz bu, sorunun bir adımı, birdönemidir. Ondan sonraki dönemin sorunu, kadın-erkek ilişkilerinebir adım daha yaklaşma sorunudur. Uzun yıllar bu sorunun kena-rından fazla geçmeden, cinsler arası ilişkiye kendimizi fazla bu-laştırmadan eğitimimizi tamamlamaya çalıştık. Okullar süresincekendimizi geliştirelim dedik. Bu yaklaşım bizi, belli ölçülerdeayaklarımız üzerinde yürüyebilecek noktaya getirmiştir. Devrimcisiyasal faaliyetlere yönelirken, 1970’ler Türkiyesi’nde bu konudada en sağlıksız yaklaşımlar söz konusuydu. Türkiye’de solun ka-rakterinde erkeğin maceracı ve topluma yabancı yaklaşımları vardı.Yani maceracılık veya sol, toplumun geleneklerine karşı oluşmayıtam bir marifet biliyor. Basit bir tepkiselliği devrimcilik biliyor.Aileye tepki, yerleşmiş çeşitli geleneklere tepki solculuk olarakanlaşılıyor. Daha sonraki yenilgide kesinlikle bu yaklaşımın payıbüyüktür. Maceracı yaklaşımla dine küfür ederek devrim yaptığınısanmak devrimcilik değildir. En soysuz kadın-erkek ilişkilerineyol açıyor; ama sanıyor ki, bununla özgür ilişkileri geliştirdi.Aksine böyle bir yaklaşım, tamamen sorumsuz ve kişiyi –bir dedevrim adına yola çıkmışsa– en tehlikeli bir konuma getirebilir.Nitekim sağlıklı olmayan bir yaklaşımdan ötürü dinci ve faşistakımların devrimin başına bela kesilmelerine yol açmıştır. Türkiyedevriminin faşizme karşı yenilmesinde bu yaklaşımın payı azım-sanamaz. Kadın sorununa da maceracı, toplum dışı, son derecehavai bir yaklaşım sergilendi. Militanca ve saygıdeğer ilişkiye yolaçmadığı için, adına devrimci hareket ve onun militanı dediğimizherhangi bir gelişmeden bahsedilemez. Toplumdan kolay izoleedilmiş devrimcilik ve toplumun temel çekirdeği olan ailedenkolay izole olmuşluk faşizmin çok iyi kullanmasına imkan verenolaylar olmuştur. Bu konuda faşizm, aileyi ve de kadını ele geçir-miştir; bizim devrimciyi ise çırılçıplak ve yalnız bırakmıştır. Aile-den ve kadının devrimdeki rolünden soyutlanmış bir devrimcilik

143

Page 143: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

faşizm karşısında yenilgiye oldukça açık bir konuma gelmiş de-mektir. Türkiye sol gerçeğinde bu da yaşanmıştır. Ve bu yaklaşımın,tutumun devrimciliğin yenilgisindeki payı az değildir.

Bu anlayış bizim üzerimizde de etkili olmaya çalıştı. Ancak, bizbu konuda da farklıydık. Özellikle din sorununun ağır etkisinde ol-duğumuz gibi, aile meselesini de basit ele almamaya çalıştık ve so-runa hep eleştirisel yaklaştık. Ne din eşittir gericilik diyerek kendi-mizi basitçe sorunlardan soyutladık, ne de kadın sorunu deyince‘boş ver, beni ilgilendirmez’ veya ‘en havai yaklaşımla her türlü so-rumsuzluk içinde yaşayalım’ dedik. Bu her iki konuda da yanılgılıyaklaşıma girmedik. Böyle davranılmadığı için eleştirisel yaklaşmakkaçınılmaz oldu. Eğer eleştirisel yaklaşım sosyalist temelde olursamutlaka devrimcileştirir, yenileştirir. Zorlansak da, biz bu temeldebu tutumu hep esas aldık. Bunu günümüze kadar da sürdürüyoruz.

Sizlerin de bu konuda yaşadığınız bazı gerçekleri devrimci çö-zümlemeye uğratmak açısından yararlı olur kanısıyla yine bazı ör-neklerle açıklık getirmeyi uygun görüyoruz. Toplumumuzda ilişkilersömürgeciliğin ve feodal toplumun etkilerini oldukça taşır ve onunverileridir. Sizin ‘aile ocağıdır, toplumsal çevredir ve devlet düzeni-dir, orada iş-güç buluyoruz, dolayısıyla o kurumlarda yaşıyoruz;hazır ilişki’ dediğiniz bu hususlara sıradan bir gönül rahatlığıylayöneldiğinizde ve yaşadığınızda ağır yanılgıların etkisinde kalacak-sınız. Gerçekten oldukça köleleştirilmiş bir konumda mikrop ka-parcasına başta kendinizi hastalıklı hale getirmeniz ve bu konudaoldukça geriliği yaşamanız söz konusu olacaktır. Bu aynı zamanda,düzenin etkilerini sonuna kadar yaşamanız demektir. Ailenin etkile-rinin yaşanması durumunda düz kişilik ve düzen kişiliği ve gele-neklerin ağır etkisi altındaki kişilik ortaya çıkar. Son tahlilde sö-mürgeciliğin ve feodal işbirlikçiliğin elindeki kişilik vücut bulur.Bu kişilik, değil devrimcilik yapmak, kendi başına bile büyük birproblemdir. Devrimciliğin tıkayıcı etkenidir. Devrimci gelişmeyekarşı oldukça direnir. Sıradan bir devrimciliğe adım atmışsa bile,devrimci hareket içinde sürekli oportünizme temel teşkil eder, işleriağırlaştırır, her türlü hantallık ve bozgunculuğun kaynağı olur. Gi-derek teslimiyete, en olmadık provokatif faaliyetlere alet olur. Budurum, elbetteki, devrimci hareketin darbe yemesine yol açar. Kısaca

144

Page 144: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

etki böyle başlar ve sonucunu buraya kadar getirir. Mademki hepdevrimcilikte karar kılıyorsunuz, o halde bu konuda da kendinizidevrimcileştirmeye cesaret etmelisiniz.

Bilinmektedir ki, PKK’yi maddi bir kuvvet haline getirmeye ça-lıştığımızda, özellikle somut bir örgüt gücü oluşturmaya çabaladı-ğımızda, başlangıçta özde varolan, ama kendini dışa vurmayanbirçok sömürgeci ve feodal etki kendini deliğinden çıkaran yılangibi gelişmemize sızmaya çalıştı. İster bilinçli, isterse bilinçsizceolsun söz konusu etkiler kendisini bu şekilde ortaya koyuyor. Halenönderlik çözümlemelerinde izah etmeye çalıştığımız husus budur.Adeta binyıllık düşürülmüşlük, çatışmalı durum, aile-kabile çeliş-kilerinin tümü, bastırılmış güdüler, çıkarlar söz konusuysa bunlarınhepsi ufacık bir fırsat doğduğunda kendini dayatıyor. Bunu daha1983’de “PKK’de Gelişme Sorunları ve Görevlerimiz” broşüründedile getirdik ve dedik ki: PKK özellikle sömürgeciliğin etkilerini sı-nırlandırdı; feodalizmin köleleştirici, insanlıktan çıkarıcı etkisinikırdı; biraz özgürlük olgusunun gelişebileceği toprağı ve tohumuteşkil etmeye başladı ve biz bu temelde iyi yetiştirmek istiyoruz.Fakat bir de baktık ki, her türlü ayrıksı otlar ufacık bir buğday tane-ciğimizi dört koldan boğmaya çalışıyor. Bir-iki tanesini ortadan kal-dırıyoruz, yeniden ortaya çıkıyor. Kötülük tohumları iyilik tohum-larından yüz kat daha fazla boy vermiş. Evet, bu ayrıksı otlar vebunlara karşı mücadelemiz, provokasyona ilişkin değerlendirmelerdeortaya konulmuştur. Bu biçimdeki yaklaşımı sürdürmeye çalıştık.Bu temelde başından bugüne kadar kötülük tohumlarıyla savaşıyoruz.Ne kadar hırpalıyorsak, yeniden güveriyor. Daha çok da pratik bazısahalarda ileri düzeyde görev alanlara açıklıkla şunu söyledik: Bizözgürlük ağacını beslemeye, onu büyütmeye çalışıyoruz. Ve siz,“bu sağlamdır” diyerek kökünden vuruyorsunuz. Yani özgürlük or-tamımızda ya feodal ya kemalist tutuma biçim verip, onu filizlen-dirmek istiyorsunuz. Hayır! Biz bağımsızlık ağacını beslemek veonu büyütmek istiyoruz. Bunu aklınıza koyun ve tutumunuzu terkedin. Evet geçmiş değerlendirmelerde böyle açıklamalarda bulunduk.Bunu yeniden somuta indirgemeye çalışıyoruz. Çünkü eski hesaplaryeniden canlandırılmak isteniyor. Ailelerden ‘oğlum ya da kızım eniyisidir’ terbiyesi alınmış. Ailelerin yetiştirme tarzını göz önüne ge-

145

Page 145: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

tirirsek, her ailede “benim çocuğum hepsinden üstündür” anlayışıhemen hemen herkese verilmiştir. En fukarası bu konuda hiç kimseyibeğenmez. Gerçekten de bizde yoksulluk, aslında tersinden, yanisapkınlık biçiminde kendini gösterir. Kürt insanının aşın düşkünlü-ğünün, adam yerine konulmamasının temelinde yatan budur.

Bu konulardaki çözümlemelerimiz, bu gerçeği açığa çıkarmıştır.İşte önderlik gelişiminin birçok öğede açığa çıkardığı, bu vahimhastalığa yakalanma durumları olmuştur. Bu konuda oldukça sabırlıolmaya, kendimizi her gün her saat gözden geçirmeye, sağlam olanaulaşmaya çok büyük önem verdik. Bu arkadaşlarımıza ne oldu di-yoruz. Bazıları bunu hayatlarıyla ödeyebildiler. Bir günlük de olsaPKK’yi çılgınca kullanmaya girişiyorlar. Yani eski ailesinden isteyipde başaramadıkları ne varsa, PKK ailesinden elde etmek istiyorlar.Mensubu olduğu sınıfın içinde sömürgecilikten ve feodal işbirlikçi-likten ötürü bastırılan ne kadar duygusu, tutkusu, düşünce bile di-yemeyeceğimiz güdüsü varsa onları hortlatıyor. Bu konuda önderlikne kadar olgun olursa olsun yine de oldukça zorlanır. İşte, önderlikçözümlemelerinin özünü bu teşkil eder. Aksi taktirde önder olunmaz.Doğru önderlik ise hayatidir.

PKK’deki önderlik çözümlemeleri esas itibariyle şu biçimde ortayakonulmuştur: Önderlik, ortaçağ kalıntılarını yoğun olarak yaşayansömürgeleştirilmiş bir halkın toplumsal zemini üzerinde yıkılmasıgerekeni yıkıp, yeniyi kurmada bağımsız bir devlet erkine ulaşmayaimkan verecek kadar doğru inşa edilmelidir. Önderlik, teoride veuygulamada da vücut bulmalıdır. Bu konuda kendimizi gözden ge-çirip, yücelik arz eden bu olgu için bütün gücümüzü sarf edelim.Ancak biz bu konuda ne kadar sıkı eleştirip sonuç almak istediysekde, bizde vasat kişilik sorunun özünü ihlal etmeye çabaladı. Biliniyorki, biz de çözümlemelerle önderlik sorununun temeli üzerine da-yandıkça dayandık. Doğru olanı ortaya çıkarmak için, kendimizipatlatırcasına bu işe amade kıldık. Giderek PKK’nin önderliksel ge-lişimini imkanlar dahilinde gerçekleştirebildik. Elbette sizler bu so-runun bütün yönleriyle yakıcılığını yaşamadınız. Bu nedenledir ki,bizzat kendi yaşamımızdaki yakıcı gelişmeyi vermeye çalışıyoruz.Biz ilk adımı attığımızda –sene 1976’da– “soyu belli olmayan birisiçıkmış siyaset kuracakmış, biz şöyle sülale sahipleriyiz, adımız şa-

146

Page 146: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

nımız belli” vb diyorlardı. Öyle bir yaklaşım tam laubali bir şekildedışımızda sürdürüldü. Nitekim bunlar Barzan sülalesi, Bedirhan sü-lalesi, Şeyh Sait sülalesi veya filan tarikat sahibi, filan aşiret sahibiolan çevrelerdir. Bunlar kendilerini, bizim çıkış koşullarımıza göreson derece iddialı buluyorlar. O dönemlerde güç, ilişki, olanak butür egemen işbirlikçi kalıntıların içinden gelenlerde vardı. Nitekimonlardan gelen öğeleri çok gördük. Ve yolların farklı olduğunu dayine o zamandan gördük. DDKO ve daha sonra da DDKD o zemin-lerde yoğunlaştılar. Çok sahte bir şekilde milliyetçi ve sosyalist eti-ketli gözükmeye çalıştılar. Bunlar, kendi ailesel çıkarlarını halkımızıngenel çıkarlarına dayatmakta en ufacık bir rahatsızlık görmeyenlerdir.Günümüze doğru gelindiğinde görülmektedir ki, ailesel çıkarlarıiçin bir ulusu bile imhaya yatırabilecek kadar çıkar düşkünüdürler.Elebaşıları da, en ufakları da böyledir. Bu hayli dışımızda olan biretkilenmeydi. Üstelik bu konularda bizi tehdit ediyorlardı ve “sizbu sınıfsal yaklaşımla Kürdistan’a giremezsiniz, girmeniz en büyükbeladır. Kürdistan’da Demokles’in kılıcı gibi sallanırsınız” diyorlardı.Partimizin çıkışına saygılı olmayacakları da açıkça görülmekteydi.Antidemokratik bir yaklaşımla grupsal gelişmemize imkan verme-yecekler ve fırsat bulurlarsa tasfiye edeceklerdi.

Aile ve hanedan çıkarlarını esas alanların buna dinsel kurumlarıda eklemeleri söz konusudur. Ufak grupsal çıkışımıza bile saygılıolamadılar ve tahammül edemediler. Tersine boğmak için ellerindengeleni yaptılar. Daha sonra yeni provokatif çıkışlarla örgütler kur-dular. Sterka Sor bu temeldeki bir çıkıştır. Bunlarla ideolojik grupaşamasında biraz mücadele ettik. Sözde şerefli, adı, şanı olansoylu-soplu bu aileler yerine Kürdistan halkının ailesinin ve onunulusal kimliğinin daha önemli olduğunu, bunu esas almaktan vaz-geçmeyeceğimizi, böylesine gerici soy ilişkilerini ulusal kurtuluşaengel gördüğümüzü cesaretle söyledik. Bilindiği gibi, halk yığın-larımıza sınırlı da olsa bu grupsal mücadele döneminde bile ulaş-mayı becerdik.

1978’lerde partiye bu biçimde ulaşırken, bu temelde doğru yolubulmuştuk. Kürdistan halk yığınlarına doğru temelde yaklaşmayıesas almıştık. Dıştan etkilenmelerin bu anlamda fazla rolü yoktu.Aynı şey sosyal şoven, yani kemalist etkili gruplar için de söz ko-

147

Page 147: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

nusuydu. Onların da yaklaşımlarını iyi bir ideolojik mücadele ilegerilettik. Üzerimizdeki etkilerini ve baskılarını boşa çıkarttık.Böylece sınırlı da olsa bağımsız bir yol çizme şansına erişmiştik.Bu temelde, partiyi ilan etmeye ve onu örgütleme çabasına cesaretlibir biçimde yöneldik. Ancak o zaman örgütsel bir kriz dönemi,daha doğrusu örgütlenmeye yaklaşmama söz konusu oldu. Örgüt-lenme görevlerine başarı ile çözüm getirememe yaşandı. Dahasonra bu gerçeklik kendini açıkça ortaya koydu. Bu durum, yurtdışında da devam etti.

I. Konferans ve II. Kongre çözümlemeleri temelinde mevcut so-runlarımızın bünyesini biraz daha açıklığa kavuşturduk. Çizgi doğrubulunuyor, çizgi temelinde kararlar alıyoruz ve herkes buna “evet”diyor, ancak pratiğe geçirmeye çalıştığımızda kimse sahiplik etmiyor.Niçin böyle oluyor sorusunun üzerine gitmeye çalıştık. Ve o zamangördük ki, aileden ve toplumdan alınan özellikler parti içerisindeyaşatılmaya çalışılıyor. Hele kişi yurt dışında biraz daha rahat nefesalma imkanı bulmuşsa, bu özellikleri daha da fazla yaşatmaya çalı-şıyor. Bu eğilim, ideolojik grup aşamasında kendini açığa vuramazdı.Bu, o zaman biraz mümkün değildi. Özelliklerini ancak resmi örgütilişkisi geliştikçe dayatıyorlar. 1983 provokasyonu, hatta 1982’decezaevinden çıkan ve daha sonra Avrupa’da kendini göstermeyebaşlayan bu çıkış etkilerini duyurmaya başladığında biz yapıyı ye-niden devrimcileştirme gereğini duyduk. Parti içinde yeniden dev-rimcileştirmeyi geliştirdiğimizde, bizim yoldaş dediklerimizin ken-dilerini iyi hazırlamış olduklarını ve zor günlerde çok iyi görevsahipliği yapacaklarını bekliyorduk. Fakat, kendilerine mesela ülkedışına çıkışta her türlü hizmeti yerine getirmekte ufacık tereddüt et-mediğimiz ve büyük bir coşkuyla hizmet ettiklerimize baktık ki,hizmetlerimiz bunlar tarafından kötü kullanılmış. Bunun üzerineöyle basit hesap kuruyorlar ki, PKK’nin doğrultusu karşısında çokufak bir konumda kalıyorlar. Bunların alttan alta geliştirdikleri oyun-larla tamamen geçmişi hortlatan, parti ortamımızı engelleyen ve işitasfıyeciliğe kadar götüren yaklaşımlar içinde olduklarını gördük.

Diyeceksiniz ki, bu hususların aile ile ilişkileri nedir? İlişkisi şudur:Adam bunun tam bir prototipi ve aileden ne kapmışsa bunu karşımızaçıkarıyor. PKK’li olmasının biraz gelişme imkanı var. Fakat, PKK’li

148

Page 148: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

önderliksel bir çıkış yapma adına “bizden daha iyi önder mi olur”deyip karşımıza çıkıyorlar. Aslında daha o zamandan beri PKK ön-derliğinin özünde büyük bir hizmet yatardı. PKK önderliği şehitle-riyle ve emektarlarıyla bir hizmet hareketidir. Ancak bunların hizmetyerine, kariyerden, isimden, ünden yararlanıp bazı köşe başlarınısinsice tutmaya çalıştıklarını gördük. Bazı çok ince hesaplarla sıkıbağını kurmaktan tutalım, parti egemenliğine kadar giden tutumlaradek ve en çok da bu konuda kendilerini bana göre ayarlama duru-muna girdiler. Önderliğe yaklaşımda ya göze batarak veya aldataraksonuç almaya çalıştıkları görülüyordu. Elbette ki sahteydi. Bu, yol-daşça bir yaklaşımın sahibi olmadıklarını gösteriyordu. Çok ayrı sı-nıfsal özellikler söz konusu, çok ayrı yaklaşımlar da söz konusu.Ama lafta hepsi kendini bizden daha iyi PKK’li görüyormuş! AncakPKK’nin sorumluluğu ve resmi bir önderliği gelişip, örgüt resmi birdüzene doğru gittiğinde, bunlar “bizden bir adım ileri gidemezsiniz”diyorlar veya “bizden onay alınmadan bir iş yapılamaz” tutumlarınagiriyorlar. Son provokasyon da dahil bunların yöntemi böyledir. Sonprovokatör; “bizden daha iyi sahiplik eden mi olur? Siyaset de, sos-yalizm de, ulusal kurtuluş da bizden sorulur” diyor. Ancak bu alçaklarsoluğu da hemen emperyalizmin kucağında alıyorlar. Emperyalizminsözümona emniyet bölgelerinde sinsi sinsi gizleniyorlar. Sindikleriyerlerden sözde hala bir şeylerin peşindelermiş! Bütün bunlarınhayat hikayesini de iyi ortaya koyacağız.

Kürdistan’da güç olmak, toplum içinde etkili olmak hep devlet sa-yesinde olmuştur. Ancak hepsinin şu gerçeği çok geniş izah etmelerigerekir: Ne aile sayesinde güçlenmeyi, ne de devlet sayesinde güç-lenmeyi güçlenme olarak kabul edeceğiz. Eğer ailenizin feodal et-kileriyle veya devlete dayanarak belirli bir gelişmeyi yaşamışsanızve onu da beyninize ve yüreğinize kabul ettirmişseniz sizde kesinlikleproleter devrimci otorite güçlenmez. Bu gerçeği hayat pratiğimizdeçok iyi gördük. Aslında çatışma veya intikam dediğimiz olay buradaortaya çıkıyor. Kendiliğinden PKK’lileşme fazla akıllı bir PKK’li-leşme değildir. Güçlenmenizi devlete ve feodal kalıntılara tepki te-melinde değil de bunları kabul temelinde sağladığınız için çarpışı-yorum. Bu çok önemlidir. Eğer gücünüzü ezilen sınıfın ve halkıntemel çıkarları doğrultusunda harcar, bu temelde çaba harcarsanız,

149

Page 149: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

o zaman proleter devrimcilikten ve otoriteden bahsedilebilir. Bu te-melde yetişenlerden asla sakınca gelmez. Ama düşünceden tutalımsöz söyleme sanatına ve insan yönetmeye kadar ailenizin size ka-zandırdığı bazı alışkanlıklarla hareket ederseniz ya da bu özellikleredevlet kurumlarında ulaşmışsanız, bu, kişiliğinizi ya bürokratik me-mur anlayışına ya da feodal küçük burjuva anlayışa götürür. Veergeç objektif olarak partiyle karşı karşıya gelinir.

Ortaya çıkan sözde PKK’lilik tamıtamına böyledir. PKK’nin çö-zümlemeleri bu açıdan tarihseldir. Yani yalın bir gerçeği ortaya çı-karır. Bunun için özenle incelemeyi bileceksiniz. Bunu salt teorikolarak tarif etmedim. Buna, iliklerime kadar yaşayarak, insanlık de-ğerleri üzerinde oldukça durarak, kesinlikle insanın özgürleşmesiolayına asıl tercihi yaptırarak ulaşılmıştır. Kimisi çıktı, kemalizminetkilerini taşıdığını söyledi. Kemalizmin etkisi dediğimiz şey, TCetkisidir. Türk kapitalizminin burjuvalaşması, kültürü, sosyalleşmesi,siyasallaşması ve ahlaki değerleri ne ise onu bir an kendisi için güç-lendirme aracı olarak kullanıyor, ona göre bizim toplumun ölçülerihep geri oluyor. Kürt insanı kendini hep hamal yerine koyuyor, oise kendini seçkin elit yerine koyuyor. Tabii büyük olunca, partiotoritesine de bir türlü gelmiyor. Bu, Türk kökenli bazı arkadaşlarınözeleştirilerinde kendini daha net gösterdi. Bir proleter devrimcigibi değil de, bir küçük burjuva gibi gelmişlerse; bunlar kendilerinihakim ulus şovenizmiyle oldukça yüklü kılmışlardır. Kendisini eniyisi olarak bilen ve üstün gören, ama karşısında Kürt insanını isehep geri gören bir anlayışa sahip olmuşlardır. Bu arkadaşlara göreKürt insanı seçkin davranışların sahibi olamaz. Kendisi ise doğarkenbir yöneticidir, dolayısıyla PKK de doğal olarak onun yöneticiliğine,önderliğine uymalıdır.

Geçmiş çözümlemelerde biz bunu ortaya koyduk ve özeleştirilerdeitiraf ettirdik. Şüphesiz bu Türk ailesinden –kemalist aileden– biretkilenmedir. Bunlar partiyi oldukça uğraştırdı. Bazıları bu etkiyeölümüne sarıldı. Biz bu konuda, “siz içteki sosyal şovenizmi temsilediyorsunuz” dedik. “Türklüğün üstünlük anlayışını bir türlü terketmek istemiyorsunuz, hakim ulus üstünlüğünü parti içinde çeşitlikılıflar altında daha inceltilmiş bir şekilde sürdürmek istiyorsunuz”dedik ve bu temelde üzerlerine gittik. Bu anlayış sahipleri, ger-

150

Page 150: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

çekten partiye oldukça zarar verdiler. Örgütlendirmeme, bununtaktik hattını işletmeme, her şeyi kendi kişiliklerine bağlama du-rumunda oldular, beni bile bu konuda oldukça kullanmaya çalıştılar.Karınlarını bile doyuracak durumda olmadıkları halde, bizi kul-lanma küstahlığına kadar yönelebildiler. Biz, “yapmayın, bu du-rumunuz gerçekçi değil, sizin konumunuz buna elvermez. Parti-mizin yüce emeklerini böyle çarçur etmeyin” diyerek bilineneleştirileri yaptık. Bazı sonuçların alındığı biliniyor. Yaklaşımımızındoğruluğu bugün daha iyi ortaya çıkmıştır.

Diğer yandan da, feodal işbirlikçi ailelerden gelenler ve özelliklefeodal işbirlikçi sülalelerini biraz geliştirenler daha tehlikeli olmayabaşladılar. Bizimle bir hesaplaşma içine girdiler. Biz daha yola ilkçıkarken bazıları “filan kim oluyor da Kürdistan’da öyle siyasetinşa ediyor” dediler. Daha sonra parti içinde “önderlik bizden sorulur,bize bağımlı olacaksınız, ölürüz de biz önderlik sevdasından vaz-geçmeyiz” diyerek çılgınca provokatif ortam hazırlamaktan tutalım,her türlü yetmezliği ve bozgunculuğu körüklemeye kadar yöneldiler.Bu konuda dehşet saçıyorlardı. Parti içi ortamı aydınlatma, netleş-tirme ve doğru örgüt gücünü ortaya çıkarmada en çok bunlar yü-zünden zorlandık. Bunların engellemesini gördük. Hepsine yoldaşçayaklaştık. Acaba mümkün müdür bu kadar çelişkili yaklaşımlar sözkonusu olabilsin, bunların eski ünleri de var, böyle yaparlar mı, diyesoruyorduk. Meğerse adamlar böylesi işlere kendilerini oldukça ya-tırmışlar. Sağlıklı bir çabanın, çalışmanın sahibi değiller. Tüm ayar-lamalarını küçük burjuva önderlik hesaplarına göre yapıyorlar.

Biz daha o yıllarda şunları söyledik: Bir kimlik bulmak, bir mezarkadar kendimize yer açmak için başımızı vurmadığımız taş kalmadı.Tabii bu yolları biz açıyoruz; beyefendiye gelip açılmış yolda yürü-mek kalıyor, hem de en rahat bir biçimde. Kendini biraz da durumagöre ayarlayarak yaşama tutumunu seçiyor. Öncü emeği, öncü dev-rimcinin emeği nedir, nasıl başarılı olmuştur, bununla nasıl yoldaşlıkyapılır, bütün bunların farkında bile değildir. Çünkü her şey hazırdır.Yol önceden çizilmiştir. Herkese buyurun gelin, işte size her türlüdesteğimiz vardır deniliyor. Bize, uluslararası gerçeğe, toplumsalgerçeğe böyle yaklaşıyorlar. Halbuki her iki alanda da biraz yol aç-mak olağanüstü bir çaba ister. Hiçbirisi de bunların farkında olmamış

151

Page 151: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ve hepsi de bizimle sözümona yoldaşlık adı altında yola çıkmışlar.Bizim talihsizliğimiz bu noktada ortaya çıkıyor. Bunlar hem de eneski arkadaşlarımız geçiniyorlar. Biz yolu açıyor, onları rahatlatıyor,onlar zorlanmasınlar diye her türlü zorluğa katlanıyoruz. Peki neiçin? Çok açık ki, yoldaşlık gereğidir. Hep böyle yaratmaya çalışı-yoruz. Onlar değişik yorumluyorlar. İşte, doğal devrimcilik ve doğalPKK’lilik bizim yaklaşımımızdır. Bunda öyle fazla zorlanma dayoktur ve hem de en üstte de kalınabilir. Biz bu durum için “siz çokyaramaz çocuklarsınız, otuz beş yaşına gelmişsiniz, kocaman be-bekler –cüce bebekler– gibi kendinizi bir de omuzda taşıtmak isti-yorsunuz” dedik. Özellikle önderlik olayında bu daha da yakıcı birşekilde böyledir. Daha kötüsü hep geriye çekme, hep aşağıya indirmeolayı söz konusudur. Biz PKK’yi yüceltmeye, yükseltmeye çalışır-ken, bunlar “hayır, ipler bizim elimizde” diyorlar. Nedir bu ipler?İplerin çoğu bizleri binyıllık gerilere bağlayan feodal kabile, klanipleridir. Biz bu ipleri çoktan koparmaya çalışıyoruz. Bu ip kema-lizmin ipidir ve bizleri idama götürür. Biz, bu ipi kopararak ilerle-meye çalışmaktayız. Bu onların tutkuları, taşımış oldukları etkilerdir.Bu onların şu veya bu biçimdeki gelişme tarzıdır. Kalıplaşmış dog-matik yaklaşımlardır. Son derecede ısrarlıdırlar. Gerçekten Kürdistansomutundaki işbirlikçiler ve biraz TC tarafından beslenmiş ne kadaretki varsa, onların şahsında dile geldi. Bizden hesap sormaya, bu te-melde kendilerini ağırlaştırmaya, partinin merkezileşmesini engel-lemeye, düşmana saldırıların önünü kesmeye çalıştılar. Merkezileş-mede bizim işlerimizi ağırlaştırırken, kadrolar üzerinde de “siz dününbasit köylüleri idiniz, zavallılarsınız, kesin bize uyacaksınız, bizdenonay görmeyen hiçbir davranışın, yükselmenin, kariyerin sahibi ola-mayacaksınız, biz adam olmazsak sizi de adam etmeyiz” veya “biz-den bir adım ileri giderseniz iflahınızı keseriz” diyerek, bunları da-yattılar. Çok sonraları baktık ki, bizim birçok kadro adayımızüzerinde bunlar o kadar tahripkar olmuş ki, bu kadrolarımız birazda TC ve feodal etkilere boyun eğdikleri, öyle alıştırıldıktan için,önderlik ve yönetim anlayışını böyle belledikleri için “merkez bun-ların hakkıdır” diyorlardı. Bunlardan sakınmak bir yana, alet oldular.Biz bu kadrolarımızı yaşatmak için akla-hayale gelmez çabalan esir-gemezken, bunların etkisi altında kalmışlardır. Köylünün köle özel-

152

Page 152: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

likleri, ailede köle gibi yaşamış boyun eğen kişilik, partinin içindede bu etkilerin sahiplerinin kulu-kölesi oldu. Biz kadrolara hizmetböyle veriliyor, proleter devrimcilik, sosyalist önderlik şöyledir der-ken, “ben atadan böyle gördüm, bunu yaşarım” diyor. Tabii bu du-rumlar bizi oldukça zorladı. Bu tip sorunlar karşısında konferans vekongre bilinci kendini fazla açığa vurmamıştır. Her şey burada birazda kapalı kalmıştır. Bilindiği gibi 1983 yılında ciddi bir rahatsızlıkduymaya başladık. “Gelişme Sorunlarımız ve Devrimci Görevleri-miz” broşüründe bu durum iyi konulmuştur. “Kişilik Problemi veDevrimci Militanın Özellikleri kitabı temelinde bir çözüm oluştur-maya çalıştık. Her türlü bozgunculuğa karşı da mücadeleyi ve partibayrağını yükseltelim dedik. Bütün bunlara rağmen, bunların önünükesemedik ve partileşmeye kadar bunların çılgınca çabalarını önle-yemedik. Bilakis Avrupa’da biraz emperyalizmden medet buluncabütünüyle partinin gelişimini hedef alan bir çabaya girdiler. PKKtarihinin büyük çabayla oluşan gelişimini ve önderliğini bunlar yabirlikte ya da birbirlerine karşı savaşım adı altında kırk koldan boşaçıkarmaya çalıştılar. Çoğuyla konuşarak rica ettik, “yapmayın, sizbu kadar emeğe yabancı olamazsınız, üzerimizde bir imha uygula-ması var, bu yıllar ölüm kalım yıllandır, bir şey yapamıyorsanız enazından saygılı olmasını bilin” dedik. Bu konularda oldukça iknatemelinde yaklaşmamıza rağmen, parti doğrultusu bir yana onlarındayatmaları bir yana, oldu. Daha sonra bilindiği gibi bazılarını fizikiolarak tasfiye etmek zorunda kaldık. Açık düşmana teslim olanlarvardı. Gerçekten her birisi PKK’yi bitirmek için kendini aday görü-yor, her aleyhte çıkış yapan “ben bitireceğim” diyordu. Zindandada, dağda da, yurt dışında da durumları buydu. Her birisi bir ejderhakesildi. Bilindiği gibi, bunlara karşı biz de parti hattını dayattık vebazı sonuçlar almaya çalıştık.

III. Kongre sürecine yaklaşırken bunlar hala kendilerini ağırdansatmaya çalışıyorlardı. Biz çözüm yollarını geliştirmeye çalışırkenşöyle bir ifade kullandık: “Biz PKK’yi tapulu mülkünüzde inşa et-medik. Halkın vatanında halkın katkılarıyla, onun öncülerinin emek-leriyle parti binasını inşa ediyoruz. Bu önemlidir ve bunu dikkatealan bir yaklaşım içinde olun.” Fakat sonuç öncekinden farklı olmadıve “mülk de bizimdir, bina da bizimdir, sen istediğini söyle” tarzın-

153

Page 153: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

daki bir yaklaşımı sergilediler. Bilindiği gibi biz, bu konuda bazılarınıtecrite almaya çalıştık. Fakat tecrite almak, tutuklamak, yargılamakfazla kar etmedi. Adam yine de iddiasının sahibidir. Etkiler oldukçainatçı. PKK ailesi ile biz bu temelde uğraşırken, bir halk ailesi oluş-turmayı amaçladık. Kürdistan halkının bütün özlemlerini, bütün ile-rici ve hayati çıkarlarını, vatana ve özgürlüğe kavuşmada ne lazımsaonu bu ailede temsil ettirelim, kendini düşmana karşı oldukça koru-maya alan, geliştiren bir yapı oluşturalım dedik. Fakat karşımızabunun yerine, her türlü eski klasik aile, sülale, reis çıkarlarını temelalan etkiler çıktı. Biz, onları bir tarafa bırakan ve kolektif çıkarıesas alan aile bu temelde oluşur dedik. Bu konuda sen-ben kavgası,senin PKK’en, benim PKK’em olamaz. Herkesin kendine göre an-ladığı bir PKK yoktur dedik. Fakat “herkes kendine göre bir PKKyorumu yapar ve yaşatır” dediler. Bu, kolektif emeği öldürür. Proleterhareket kolektif bir harekettir. Bu tür anlayışlara sıradan bir izinverme bile kesinlikle ilişkileri yozlaştırır ve hızla bölünmeye götürür.Bu da bizde eşittir tasfiyedir.

İşte bunların böylesine hortlayan yaklaşımları söz konusudur. Halen“aslında Kürdistan bizim kontrolümüz altındaydı, bu adam nasıloldu da bizden çaldı” türünden değerlendirmeleri okuyorsunuz. So-ruyorlar: Halkı nasıl aldattı? Gerçekten böyle midir? Bu konudainanılmaz çabalar sarf edilmektedir. Ürünler ve destekler ortadadır.Bir iddialan da şudur, diyorlar ki, kadrolar, bizim gibi emektarlar,ünlüler nasıl etkisiz duruma getirilir? Bilakis bunun tersi geçerlidir.Yıllardır karşımızda put gibi duruyorlar ve her türlü ikiyüzlülüğüde sergiliyorlardı. Arkadan her türlü fitne fesat yapılıyor ve dörtgözle de bizim imhamız bekleniyor. Şimdi denilecek ki, bu konularınaile-kadın konusuyla ilişkisi nedir?

İlişkisi; işte böylesine bir toplumsal zeminin partiye bu etkileriyleyansımasıdır. Biz, bu tür önderlik iddialarını eleştirirken şunu sıksık söyledik: Kendini bir önder gibi ortaya çıkarmaktan ziyade, işinteorik ve pratik özelliklerini militanda temsil etmenin çabasını gös-termek ve bu konuda sahtelerini teşhir etmek, bunlara meydan bı-rakmamak, doğru önderliklere alanı genişletme imkanı vermek ge-rekir. Halen durum budur. Benim konumum öyle tam bir önderliğinicra tarzı değildir. Daha çok sağlam bir önderliğin çıkışının koşulla-

154

Page 154: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

rını hazırlıyor. Yapılan işler biliniyor. Teorik çözümlemeler bununönünü açar, pratik çabalar biraz yol aldırır, sahtelerini ayıklar, teşhirve tecrit eder, olası doğru gelişim göstermek isteyenlere de belli ge-lişme imkanlarını verir.

Çoğunuzun durumuna daha yakından baktığımızda görüyoruz ki,geçmişte iki kelimeyi bile bir araya getiremezdiniz, fakat şimdiönderlik sanatı açısından bazı yeteneklerinizi sınırlı da olsa konuş-turabilecek durumdasınız. Bunlar öyle kendiliğinden olmuyor. Bu-nun için özenle yolunuz açılmaya çalışılmıştır. Emek ve çaba si-zindir, ama Kürt tipi bilindiği üzere hamal gibi çalışır. Hep açtır,yoksuldur, önderlik ve siyasallaşma olayında bir sıfırdır. GeneldePKK’yi önderliksel bir konuma getirmek, bu kadar hanedan ve iş-birlikçiye rağmen öyle basit değildir. Başlı başına büyük bir olaydır.Hem sanatsal, hem cesaret ve hem de fedakarlık açısından üzerindeönemle durmayı gerektirir. Çoğunuzun sizlere rağmen geliştirilmedurumunda olduğunuz biliniyor. Bu noktada bunu kabul etmiyoruzdemek olmaz. Çoğunuza “alın size silah ve sonuna kadar cesurcasavaşın” diyoruz. Ama bunun da karşılığı yeterince verilmiyor. Bubize yakışmaz. Ben sıradan bir insanım demekle bu işler yürütüle-mez. Fakat çoğu arkadaşın durumu bu. Ya bir bekçi başı olunuyor,ya jandarma çavuşu, ya da ağa taslakları. Bunların hiçbirisi kabuledilemez. Ben de kendime iyi bir komutanım demiyorum, fakatöyle sakat işler yapmamaya da özen gösteriyorum. Kendimi uydurukbir biçimde dayatmadığım gibi, sahte önderlere de meydanı bırak-mıyorum. Çoğunuzun köylü yiğitlik anlayışı çok derbederdir. Bukonuda zorlandığımızı görüyorsunuz. Bu konuda yapılabilecek nevarsa yerine getirildi. İnanç yaratma, maddi değer yaratma, silah,ilişki vb önderliksel çıkışlara hizmet eder. Ama her şeyi de yapabilirmiyiz? Size yiğit yüreği, dahi beyni takabilir miyiz? Elbetteki hayır!Bu özelliklerin sizin kendi içinizde olması, için için gelişmesi ge-rekir. İşte burada biz, sizde olması gereken bu özelliklere hitap et-meye, bunları geliştirmeye ve çözüm gücü olmaya çalışıyoruz.Diğer örgütler bu konuda bir hiçtirler. PKK’nin gücünü biraz he-saplayın. Devletle bizim çatışmamızı biraz göz önüne getirin, birde bu örgütlerin durumunu; o zaman göreceksiniz ki, bunların tümüde bir araya gelse yarım saat dayanamazlar. Şu açık ki, PKK öyle

155

Page 155: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kendiliğinden dayanmıyor.Çoğu arkadaşın durumunu gözden geçirelim ve şunu soralım;

PKK’nin etkisi, otoritesi olmasa, acaba hizmetiniz planlı-bilinçliörgütlülük açısından durumu kurtarmaya yeter mi? Bunun hesabıbile yapılamamaktadır. Bu hesabın asgarisini yapamayanlar bırakalımkomutanlığı, kendilerini bile kurtaramazlar. Bazılarınızı ilerde çö-zümlemeye götüreceğiz ve sen nasıl ayakta kaldın, bunu izah et di-yeceğiz. Biliyoruz ki, izah etmekte zorluk çekeceklerdir. Çünkükendiliğinden ayakta kalmışlardır. Bazı arkadaşlar “dağlar sayesinde”diyordu. İnsan dağlar sayesinde ayakta kalmayı nasıl kabul edebilir?İnsan beyni ve yüreğiyle ayakta kalmayı esas almalıdır. Halk bizibağrına aldı, bu olmasaydı biz yirmi dört saat ayakta kalamazdıkdeniliyor. Sen halkı ayakta tutacaksın, ayağa kaldıracaksın, koruya-caksın ve kendini de bebek gibi kucağa atmayacaksın. Önderlerebunun tersi hiç yakışır mı? Fakat bu ortaya çıkmıştır. Bir gücün ya-nına gidildiğinde en kısa zamanda onun etkisi altına giriliyor. Böyleolunca önderlik söz konusu olmaz. Bu özellikler hepinizde var. Gi-dermeye çalışıyoruz.

Biz bu açıdan tam yetkin miyiz? Değil ama bir noktaya da dikkatediyoruz. Gelişme esaslarından uzak durmaya, esas ölçüleri kaçır-maya, çok mütevazi de olsa kendimizi yitirmeye, düşünce, söz,yürek gücünü sonuna kadar kullanmamaya hakkımız yok. Fakatsizler bunlara gereksinme bile duymuyorsunuz. Ya “ben paşayım”veya “ben eskinin kölesiyim, dokunma bana” diyorsunuz. Bunlarçıkış yolu ve çözüm değildir.

Daha önce, aileden öğrenilen özelliklerden bahsettik. Toplum vedevletten kapılan etkilerden, namus ve gurur anlayışından, bu te-melde oluşmuş özelliklerden söz ettik. Biraz üzerine gidildiğinde,biz bu kadarız denilerek ağlamaklı hal alınıyor. Bu, durumu kurtar-mıyor. Kürdistan’da halk önderliğinin oluşmaması, halk önderlerininyaygın gelişmemesi bizzat aşılmadan, önderlik oluşmadan bırakalımulusal kurtuluşu, bireyin nefsi bile müdafaa edilemez. Bir faşistköpek hepinizin altından girer üstünden çıkar. Ne olacak; kime karşıkendinizi nasıl koruyacaksınız? Biz abartmalı yaklaşmıyoruz. He-piniz en zor, en acılı bir dönemde geldiniz. Zorluklar halen de çok.Ama umudu yitirmediğimiz gibi, gelişme yolları üzerine de oldukça

156

Page 156: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yüklenilmiştir. Arkadaşlar bu konular üzerinde yoğun bir şekildedurmak ve çabalarını konuşturmak zorundadırlar. Çok zıt amaçlarlave aynı zamanda hamalca çalışma tarzıyla önderlik sanatına kesin-likle yaklaşılamaz. Tabii bununla devrime önderlikte bir adım ilerigidilemez; her şey yıkılır. Diğerlerinin durumu neden böyledir?Onlar ilk adımlarını doğru atmasını bilmediklerinden ötürü böyledir.Şimdi bu etkileri kırmaya çalışıyoruz. Üzerinizde bu etkilerin vegeleneklerin ağır baskısı var. Daha iyi anlaşabileceğimiz bir yapı,daha cesur ve daha iyi anlayabilen kadrolar olsaydı sorunlar üzerindedaha da derinlemesine durabilirdik. Ama çoğunuz bu geleneğin küpügibisiniz. Öyle ilişkiler bezenmişsiniz ki, birkaçını parçalasak yeredüşülecek. İşte, “çözümlenmiyorum, tıkanıklıklar şöyledir, kördüğümbeni şöyle bağlamış” vb denilerek, gece-gündüz bunlarla geçiştiri-liyor. Ben şunu söylemiştim: Yanınızda bıçak var, korkmayın, kesinatın bunları! Nedir bu kesilip atılacak olan? Sizi yüzyılların gerisineve hem de düşmana bağlayan özelliklerdir. Ama buna cesaret edil-miyor. Biz bu özellikleri tüm yapıya ve halka mal etmeye çalışıyoruz.Bunu biraz ustaca ve üzerinizde etkili olabilecek şekilde hayata ge-çirdik. Fakat bu noktada düşman tarafından sizlere el atılıyor ve“ailelerimizin çocukları” denilerek çağrılar yapılıyor. Her aileye ka-dar ulaştırılan çağrılar var. Aileler etkilenerek, sözümona sizleriPKK önderliğinden kurtarmaya çalışıyorlar. Tüm bu konularda doğruçözümler getirdiğimiz için PKK’deki ilerlemeyi mümkün kılabildik.Kadın etkisi üzerinde oldukça derin düşünülmelidir. İster aile, istertoplum içinde olsun olumlu yönden yararlanıp değerlendirmek,olumsuzluklarını da gidermek temelinde bir yaklaşım sergilenmelidir.Daha önceki değerlendirmelerde koymuştuk, bundan dolayı tekraraçmayacağız. Kadın olayına sadece karşı cins olarak yaklaşmak ye-rine, meseleyi cinsel bir farklılıktan öteye tarihsel boyutuyla, üzerindetoplumun kirinin, pasının, sömürünün, bütün ikiyüzlülüğün, gizlinin,açığın vb’nin yoğunlaştığı ilişki zemini olarak ele alacağız ve hemenardından bize hakim olan yanlış anlayışlara geçeceğiz.

Devrimci olduğumuz için cesaretle söyleme gereğini duyuyorum;gerçekten çok çarpık, çok yanlış anlayışlar söz konusudur. Birinizineşine ve ailenizin herhangi bir ferdine biri en ufak bir terslikte bu-lunursa hemen elinize bıçak alır saldırırsınız değil mi? Yapmayacak

157

Page 157: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

olan var mı? Kesinlikle yok! Ya anama, bacıma, ya eşime, ya ni-şanlıma ya da dostuma şunu söylediler, ben de yüklendim silahımadenilir. Bizde bu genellikle cinayetle sonuçlanır. Dikkat edilirse,Avrupa’da gülünerek geçilecek bir olgu, bizde kesinlikle silahlahalledilir. Bu fark nereden geliyor? Bu, önemli bir fark. Kadın-er-kek olayında ufak bir etkilenmeniz sizi oldukça düşürür ve belkibir daha ayağa kalkamaz duruma getirir. İşte bizde erkeğin ve ka-dının hali budur.

Şimdi sizlere kendi yaşadığım pratiğin sonuçlarından bahsedeyim.Benim de bu tür ilişkilerim oldu. Kavramada ve bazı ilişkileri geliş-tirmede fazla derin olmamakla birlikte oldukça siyasi yaklaştık veörgütsel yönden cinselliğin kullanılmasının tehlikelerini biliyorduk.Erkek öyle kıskıvrak bağlanmış ki, bu anlamda bir köle ve aileiçinde durumu tamamen böyle. Adam ailesine, çoluk çocuğuna öy-lesine bağlanmış ki, bunların rahatlığı için kırk tane vatan satar, ci-nayet işler. Şimdi bu noktada denilecek ki, hiçbir şey yapmayalımmı? Hayır, bu meseleyi tartışmıyorum. Mühim olan nokta şudur:Öyle bir olguya bağlanmışız ki, en hayati çıkarlar için bir laf söylemezahmetine katlanmıyoruz, ama çok köhne bir ilişki ve kurum uğrunakendimizi zincir altına alıyoruz. Bu namus anlayışı öyle yerleştirilmişki, üzerine kırk tane sömürgecilik hükmünü icra edebilir. TC’nin“en sağlam devlet dayanağı ailedir” demesi boşuna olmayıp, Kür-distan’da bunu körüklemesi tesadüfi değildir.

Ana-babalanmız bizler üzerinde öyle bir egemenlik iddiasınday-dılar ki, bizleri dünyaya getirdikleri için onların mülkü durumunagelmeliydik. Bu kesinlikle feodal bir anlayıştır. Evlat, ana-babanınmutlak denetimi ve tasarrufu altındadır. Ölünceye kadar da böyledir.Zaten ilk itirazımız bu noktada başladı ve sanırım ilk devrimcileşmebiraz da bu tepkilerde gizlidir. Benim soruna karşı çıkışım hayli il-ginçtir. Belki biraz saygısızcaydı, ama yerindeydi. Onlara dedim ki,“bakın şu tavuğun civcivlerini görüyor musunuz? Nasıl o doğal birolaysa, size karşı benim de durumum odur. Beni dünyaya getirmeniziben söylemedim.” Böylesine bir yaklaşım, bir tepkiyi dile getirir vebelli bir rahatsızlığı ifade eder. Sanırım biraz da mülkiyet anlayışınakarşı koyuşu dile getirir. Evlatlara böyle sahip çıkılmaz. Evlatlarındoğru bir şekilde yetiştirilmesi gerekir. Sorumlu ve bilinçli tarzda

158

Page 158: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

onlara geleceğin çizilmesi gerekir. Bu olmadığına göre, evlatlar üze-rinde öyle fazla hak iddia etmek de gerçekçi değildir. Bunları söy-ledim ve bunlar ciddi eleştirilerdir. Tabii bu tip evlat çıkışlarına “ha-yırsız evlat” derler. Feodal ilişkilere biraz daha karşı çıktın mı,afaroz edilirsin. Bu noktada insanı oldukça tıkarlar, iflahını keserler,aile evlada egemenliğini dayatır. Yoksulluk vardır. Toplumsal çevredeçocuk esirgeme kurumları yoktur ki, orada yaşam olanakları bula-bilesin. Devletin tanıdığı başka bir imkan da yoktur. Bu durumdamutlak anlamda aileye bağlı kalınmaktadır ve o da mutlak anlamdafeodal ilişkileri sana dayatırsa, evlat bitmiştir.

Evlat, bizde niye devrimcileşmez? Niye bizde kişilikler böyle çar-pıktır? Beşikten böyle yetiştirildiği için böyledir. Daha sonra bir ka-dınla ilişkinizi veya evlilik olayını düşünelim. Geliştirilen bütünilişkilere bakalım. Hepsinin temelinde yüzde yüz kul olma vardır.Erkek daha kölece, kadın ondan beter! Sözümona evleniyorlar, amaözünde uşaklaşma söz konusudur. Acı da olsa, bu konuda birçoğu-nuzun durumu budur. Bu konuda hangi devrimci ilke esas alınmıştır?Aslında devrimci ilke esas alınmamıştır. Hanedan ilkesi, aile ilkesi,toplumsal çevre ve geleneklerin etkisiyle bunlar geliştirilmektedir.Kürdistan’da kadın ve erkek dilsizdir. Bizim erkeğin bırakalım öz-gürlüğü temsil etmesi, zirzop bir feodal öğe olmaktan öte gitmeyenbir hali vardır. Erkek bu konuda çok feodaldir, kadınsa biçare. Kadın,herhangi bir özgür ilişki belirlemesi bir tarafa, bunun yanından bilegeçemez. Geçse bile nasıl olur? Bu konularda işin romantizmiyleyaklaşılırsa, bizim yaklaşımımız temel alınarak iyi hikayeler, ro-manlar yazılabilir. Bu sorunlan halen de en çok zorluk çektiğim ko-nular olarak değerlendirmekteyim. Gerçekten insanımızı batıranalan olarak değerlendiririm. Bunun anlaşılır nedeni vardır. Marks,“Ailenin özgürlük derecesi toplumun özgürlük derecesini belirler”der. Bu bizde şöyle formüle edilebilir: Bizde her şey özellikle ailededüğümlendiği için, bütün özgürlük ilişkilerinin belirlenmesinde bukurum esastır, bağlayıcıdır. Bunun için bu kadar değer verdik. Bı-çaklar ve silahların konuşturulması sadece bunun için yapılmıştıtoplumda. Her şey burada yoğunlaşmış, varlık-yokluk nedeni bura-dadır, başka ulusal-toplumsal kurumlar yoktur. Her şey bu noktadatıkanmıştır, burada körleştirilmiştir. Bizdeki gelişmemenin, ilkelliğin

159

Page 159: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

en anlamlı, en anlaşılır bir nedeni de budur.Bu ilişkiye giren kendini mutlaka sonuna kadar bazı hakların sa-

hibi görür. Mesela ailede egemenlik ilişkileri hüküm sürer ve erkekmutlaka egemen olandır. Erkek dövme, küfür vb her şeyde sınırsızbir yetki içerisindedir. Peki, bir kişilik olması gereken kadın nasılyaklaşır buna? Yaklaşımı oldukça ikiyüzlü ve kölemsidir. Bu ilişkiseviyesine gelmeden önce kişiliğini alabildiğine geriletmiştir, hertürlü çarpık anlayışın etkisi altındadır. Biz buna, tamamen kendiniyitirme ve somutlaşan erkekliğin egemenliği karşısında var olanıda kaybetme dedik. O zaman nerede kaldı özgürlük ilişkisi? Neredetoplumun özgürlüğünü belirleyen aile ilişkisi? Nerede kaldı ulusalkurtuluşçuluk?

Ben, problemi bütün yönleriyle ortaya koymaya çalışıyorum. Birazileride bu konularda çözüm gücü olmaya çabaladığınızda sorununözünü yitirmeyesiniz diye yapıyorum. Kurulan aileleri şüphesizeleştireceğiz. Kendi ailemizi ve başka aileleri eleştireceğiz. Eleştiri,aileyi inkar etmek değildir. Eleştiri, doğru olan özgün ilişkiyi ortayaçıkarmak içindir. Siz de bu konuda özgür ilişki geliştirdik diye ken-dinizi aldatmayın. Ben dahi bu yaşıma kadar özgür ilişkilerin ortayaçıkmasının teorik sorunlarıyla uğraşıyorum. Pratiğimiz böyledir.Toplumumuz devrimci dönüşüme çok ağır uğratılıyor. Bu konudahiç kimse ben meseleyi hallettim, çözümledim diyemez. Bazı arka-daşlar bazı alanlarda özgür ilişki geliştirdiklerini söylüyorlar. Amabir de bakıyoruz ki, bunlar en problemli ilişkilerin kaynağı halinegelmişler ve partiyi mahvetmişler. Biraz yarı kapitalist, küçük burjuvaetkilerin olduğu zeminlerde bizi çok zor durumda bırakmışlardır.12 Eylül faşizminin bu konuyu nasıl ele aldığına bakar ve bizimki-lerin bu durumlarını da eklersek, göreceğiz ki, düşman yaklaşımla-rıyla bizim özgürlükçülerin yaklaşımları iç içe geçmiş, neresi düşmanneresi biz ayrımının yapılamayacağı bir durum ortaya çıkmıştır.Bunu aileler için de söyleyebiliriz. Aile ne kadar devrime hizmetediyor, ne kadar düşmana karışmış belli değil. Oldukça eleştirisel,oldukça dikkatli ve duyarlı yaklaşacağız. Özellikle o feodal namusanlayışını gözden geçireceğiz. Kadın olayına ve hem de erkek ol-gusuna yaklaşırken, mal-mülk yaklaşımı anlaşılmak durumundadır.

Partimizde bu konuda ölçüler geliştirmeye çalışıyoruz. Bütün faa-

160

Page 160: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

liyetlerimizde kadın arkadaşlarımız da bulunmaktadır. Fakat ilişki-lerde özgürlük halkasını tam yakalamaktan uzağız. Bazıları bunuucuz değerlendirdiler. Bildiğiniz gibi, daha sonra da en alçakça tas-fiyeciliği ve düşmana hizmeti de yaptılar. O bilinen klasik usullerdeikiyüzlü, özde tamamen kof ve çürük ilişkiler partiye oldukça zararverdi. Erkeğin geleneksel büyüklük anlayışıyla, kadının himayeedilmeye muhtaç varlık anlayışını şüphesiz kabul etmiyoruz. Kadınzeminine umutlu yaklaşmak gerekir. Sınıfsal ve ulusal baskıdanötürü zemin her ne kadar gericiliğe hizmet eder halde ise de, umutluolmalıyız. Daha sonra ise zemini bilinçle işlemek gelir ve bununsonuç getireceğine inanmak gerekir. Bunun için de olaya mal-mülkve namus anlayışından uzak yaklaşım önem taşıyor. Kendinizi aileninve bir kadının kölesi yaklaşımı içinde tutmamalısınız. Kadın daöyle. Kadın da bir aileye ve erkek olgusuna yaklaşırken hemen ken-dine korunak aramaya ve taşıtmaya, kendine baktırmaya ve kurtar-maya yönelik birisi olarak yaklaşamaz. Yaklaşım bu oldu mu, işbaştan bozulmuş, özgürlük yitirilmiştir. Maalesef bu yaklaşımlarhalen güçlüdür. Şimdi bile herhangi birisinden söz edilirken, filanaileden filanla şöyle evli denilmektedir. Bu örnekte sözü edilenlerayrı kişilikler değildir. Ki meseleye o kurumun çerçevesi içinde biranlamı olan ilişki gözüyle bakılıyor. Bu kesinlikle sosyalizm dışıbir yaklaşımdır. Daha devrimcileşmemiş, sosyalistleşmemiş bir yak-laşımdır. Çoğunuz hala mal mülk konusu durumundasınız. Hepiniziçin hala filanın oğlu, filalanın kızı denilmektedir. Bu ne demektir?Bu, filanın mülkü, filanın çimenliği demektir. Kendini bu durumdankurtaran kaç kişi var? Bu mücadeleyle olur ve her alanda olmalıdır.

“Ben kendimin malıyım, kendi üzerimde mutlak karar sahibiyimdeniliyor mu? Şimdi siz burada PKK’nin otoritesi altındasınız.Şüp hesiz hiç kimse sizi buradan alıp götüremez. PKK’nin siyasetisizi sürükler götürür. Ben daha değişik tarzda söylemek istiyorum.Ma nen, anlayış düzeyinde, kurumsal düzeyde sahipleriniz var.Sahiplik vatanseverlik temelinde olsaydı, bir şey demezdik. Ev-latlarımızdır, yiğitler gibi savaşıyorlar, alkışlıyoruz deselerdi, bunugöklere çıkarırdık. Ama böyle yaklaşılmıyor. Hep “bizimkileri alıpgittiler, bizimki öldü veya şöyle oldu” diyorlar. Vatan anlayışı yok.Özgürlük yaklaşımı yok. Şunu biraz daha öğretici bir ders olarak

161

Page 161: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

vermeye çalışacağız. Bu ilişkiler çerçevesinde geleneksel namusanlayışına yaklaşımda olduğu kadar, hazır verileri de aşmak duru-mundasınız. Hazır ilişki yoktur. Yani siz hazır ilişkiler temelindene “bir otorite sahibi oldum” diyebilirsiniz, ne de “ailem beniböyle yetiştirdi, böyle büyüttü, güçlendim” diyebilirsiniz. Bu etkisizleri tamamen yanlış bir yaklaşım tarzına götürür. Bu anlayışlapartiye gelindiğinde sonuç alınamaz.

Kadın-erkek verisinden de yola çıkılamaz. “Buldum bir kız, buldumbir erkek” demekle ilişki geliştirilemez. “Buldum” kelimesi çok teh-likelidir. Yaptığımız açıklamalar işin özüne inmek içindir. Bununiçin açıklık getiriyorum. Aile etkilerine devrimci tarzda yaklaşımıneleştirisel olması ve çıkışın devrimci mücadeleyle yapılması gerektiğigibi, devrimci kadro kadın-erkek ilişkilerinde de bu tür yaklaşımlaraihtiyaç vardır. Kesinlikle olumlu ve olumsuz bir ilişkiyi mücadelevermeden geliştirmek söz konusu olamaz. Bunu yalnız aile kurmakanlamında söylemiyorum. Sosyal bir ilişki geliştirmede de özellikleönemlidir. Yine görünüşte de olsa, biz, sonsuz ilişkiler de gelişti-re-biliriz. Ortaya çıkan devrim ve onun temsil ettiği sınıfsal yaklaşımagöre egemen ilişkiler çok rahatlıkla geliştirilebilir. Otorite vardır veolanaklar da söz konusudur. Bilindiği gibi, feodalizmde egemenlerinharemlik selamlık ayrımları vardır. Kapitalistlerin durumunu bili-yorsunuz. Bu işleri daha da çığırından çıkarmışlardır. Sosyalizmbuna kısmen bir çözüm getirmeye çalışmaktadır, ama halen tam so-nuca da ulaşamamışlardır. Bu açıdan bizim toplumumuz daha dazor bir durumdadır. Toplumumuz kadını yitirmiş, adeta üstü küllen-miş; kandıracaksınız ve küllerin altında bir şey var mı diye baka-caksınız ki, ortaya bir şeyler çıkarabilesiniz. Çoktan yanmış, sönmüş,kül olmuş, ama yine biz araştırıyoruz. Kökeninde bir şeyler var mıdiye bakıyoruz. Biraz da böyle araştırma-inceleme temelinde olguyayaklaşıyoruz. Bunu mücadele temelinde yapmak gerekir. Hazır ilişkişu açıdan tehlikelidir. Toplumumuzda sık sık kendisini duyuran ve‘kaçırdık’ ya da ‘istedik,’ ‘şu kadar başlık verdik’ denilen olgu bukadar açıktır ve tabii ki bu bir yozlaşmadır. Bunda otoritesi ve parasıolanların nasıl etkili oldukları ve sonuç aldıkları, bunun da köleleş-tirmeyi geliştirdiği bilinmektedir. Kişiliklerin alınıp verilmesindekural köleliktir. Peki alma verme nedir? Böyle geliştirilecek ilişkiler

162

Page 162: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

baştan batmıştır ve vahim olan bu tarzdır. Bu ilişkileri zorla şu veyabu düzeye getirelim dersek, bu mümkün mü? Bu parayla da olmaz,otoriteyle de olmaz. Zaten bu konuda otorite köleliği geliştirilmiştir.Para metalaştırmıştır. Zorbalık, işi insan alıp vermeye götürmüştür.Yani bu konuda yeni bir çıkış gerekmektedir.

Çıkış nasıl yapılacaktır? Öyle duygulara yüklenmek de olmaz.‘Ben seni çok sevdim’ de denilemez. Zaten bunlara herkes bayıl-maktadır. Kesin bir çıkış yolunun geliştirilmesi gerekmektedir. Ailedeçok sevilip, sayılmışsa size göre ilişkiler kolay kurulup geliştirilir.Bana göre asla! Bu, belirtilen ölçülerde olmaz. Biliyorsunuz, şimditoplumun geçerli modası 12 Eylül’ün tahrik ettiği yaklaşımdır. Ara-besk kültürü korkunç biçimde bu ilişkileri yozlaştırmıştır. Bazı böl-gelerin kadın-erkek ilişkilerini çözümlemeye çalışırken, konununhangi derekeye düşürüldüğünü de göstermeye çalıştık. Peki o zamançözüm nerededir? Çözüm; mücadelededir, mücadelenin kesin kabu-lündedir. Bunda da ‘ben çok teorisyenim, şöyle etkili yetkiliyim’demekle olmaz. ‘Şöyle yakışıklıyım, şöyle güzelim’ demekle demesele halledilemez. Bu sorunun çözümü daha fazla ihtiyata, dahafazla siyasal mücadelenin geliştirilmesine bağlıdır. Geleneksel ku-rallarla, geleneklerle, namus anlayışıyla da halledilemez. Yine der-seniz ki, ‘geriye ne kaldı,’ o zaman biz de, devrimci kişiliğimize ıs-rarla yüklenmemizle bunun üstesinden gelebileceğimizi söyleriz.Bu, bu yönlü bir çalışmayla kazanılabilir. Militanca bir faaliyet ge-reklidir. Kendi pratiğimi de aktardım. Bazı örnekler verdim. Bu ta-mamen bir nevi şahsına münhasır bir çalışmadır. Teorik olarak yak-laşıyorum, pratikte yaklaşmaya çalışıyorum. Yani kesinlikle kadınınözgürlüğünü inkar etmiyorum. Doğru gelişimi nasıl olabilir, haklar,hukuk bu anlamda nasıl ele alınabilir, bunlar üzerinde duruyorum.Oldukça objektif olmaya, karşınızdakini şu veya bu kişi olarak değilde, bir cinsin, hem de ezilen sınıf derekesine düşürülmüş bir cinsinkurtuluşu konusu olarak ele almaya ve yapılacak pratikler varsa onuyapmaya çalışıyorum. Bu yaklaşım çözüm olarak, en azından birgrup bayan arkadaşın burada biraz özgür bir şekilde partiyle yaşa-masını sağlamıştır. Sorunun her bakımdan çözümlendiğini elbettesöylemiyoruz, ama birçok örgütte ve toplumda zor rastlanacak olanözgür bir şekilde kendini geliştirme, kaderini ele alma imkanı veriyor,

163

Page 163: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

‘ben neyim, kimim, ne olmak istiyorum’ dedirtiyor, kendini satma-dan, beğendirtmeden sadece kendi kaderi üzerine teorik-pratik dü-şünmeye zorluyoruz. Bu basit bir imkan değildir. Bunu başka yerdebulmak mümkün müdür? Hayır, böyle fırsat tanımazlar. Çeşitli ör-gütlerin pratiğini deneyin, aileleri deneyin, göreceksiniz ki iki adımöteye gitmeye bile özgürlük tanımazlar. Toplumda serbest dolaştınızmı, hemen damgalanırsınız. Siz erkekler bile hemen laf atarsınızveya mutlaka zorlaştırıcı, küçültücü, aşağılayıcı davranış içinde tu-tarsınız. Yahut mal mülk konusu olarak sahiplenirsiniz. Burada buyoktur. Belki taraflar ‘aslında davaya pek uygun değil’ veya ‘top-lumsal verilere denk düşmüyor’ diyebilirler. Doğru, uygun değil.Biz bu konuda oldukça hassas davranıyoruz. Varsa devrimcileşmeözleri ortaya çıksın diyoruz. Önemli yanılgılar mevcuttur. Gelenekselkarşılıklı ilişkilere ödün verirsek, iki günde burası neye döner?Yalnız ilişkilerdeki bu sağlıksızlık kampımızın altını üstüne getirir.Aslında bu konuda faşizmin tarihini incelemek gerekir. Birçok top-lumda sınıfların doğuşu ve egemen oluşuna dek indirgemek gerekirki, sorun tam kavranabilsin.

Aslında biz kısmen de olsa koyduk. Dolayısıyla bizim ulaşmak is-tediğimiz sonuçlar basit gelmemelidir. Basit çözümlemelere her anulaşılabilir. Biraz önce bazı çözüm yollarını belirttik. Bunlar basittir,fakat devrimcileştirmez, kadını büyütmez. Ben bir devrimci olarak,PKK’ye bir yaklaşımı hem kavrayış ve hem de uygulama düzeyindeegemen kılmaya çalışıyorum. Mecburen birçok geleneksel yakla-şımlarınızı ve diğer yandan ucuz ilişkilerinizi kesiyorum. Özellikletutkular düzeyindeki alışkanlıkları sınırlamaya çalışıyorum. Basitaile ilişkilerini geliştirmeye de fazla ilgi göstermiyorum. Şimdi bütünbunlar nedir? Bunlar şunun içindir: Kişi kendisini daha özgürleştir-meden geliştirilecek her ilişki köleliğe götürür. Sizlerin egemen ola-rak dayatacağınız ilişkiler var. Diğer tarafın egemenliğe alet olmaanlamında geliştirmek istediği ilişkiler var. Tümü de köleliği geliştirir.Eruh’ta bir örnek ortaya çıktı. Adam adice geliştirdiği bir ilişki yü-zünden çok sayıda arkadaşı başı boş bırakmaya, yönetimsiz bırak-maya ve erkenden aramızdan ayrılmalarına sebep olabiliyor. Yineadama çok ileri düzeyde bir sorumluluk verilmiş ve o bölgede tut-kuları uğruna onlarca savaşçıyı gözden çıkarabiliyor, imhaya terk

164

Page 164: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

edebiliyor. Tutkuları uğruna yapmadığı cinayetler yok. Demek kidevrimcileşme olmazsa tehlike bu kadar büyük ve hem de can alıcızeminlerde partimizi vuracak tarzda ortaya çıkıyor. Bu sadece biryerde değil, birçok yerde gelişmiştir. Bırakalım geleneksel kölelikegemenliğinin temsil edilmesini, partinin varlığını tehdit ediyor. Ki-şilik bir yana, kurulan ilişkiler de öyle, ama parti inşa edilmek iste-niyor. Yanlış yaklaşımlar en değme provokatörden ve TC orduların-dan daha fazla zarar veriyor. O halde soruna büyük bir çabaylayaklaşmak gerekir.

Örneğin saflarımızda hiç kadın bulunmasın, diyelim. Bu bir çözümolabilir mi? O bir tarafta seyretsin, kadına ihtiyacı olan gider şöyleevlenir, bir veya on kadın alır dersek olur mu? Egemenler bunuböyle hallederler. Sosyalistler meseleyi böyle halledebilirler mi?Egemenlerin bile meseleyi halletmeye çalışırken kendilerine göreuydukları hukukları, gelenekleri vardır. Ona göre hareket ederler.Sosyalist devrim toplumsal bir devrimdir. Ulusal kurtuluş bir top-lumsal devrimdir. Hele proletarya önderliğindeyse bu tamamen top-lumsaldır. Toplumun yarısını –bizde hatta yarısından daha fazlası–ve köleliğin en ağırını yaşayanını bırakırsak, bu gözenek bu kadarkörse ve biz bunu açmazsak devrim de başarılamaz. Bunun bir yolumutlaka bulunacaktır. Yani tamamını bir tarafa iterek, mal mülk ko-nusu gibi yaklaşırsak devrimi yapamayız. En başta devrimi biz mah-vederiz. Bu özgürlük anlayışıyla kurulacak olan devlet, TC’dendaha da kötü olur. Kuracağın ilişki eski aile ilişkilerinden daha dabeter olur. O zaman ne anladık bu kadar özgürlük savaşından? Özdebizim görevimiz özgür insanı ortaya çıkarmak değil midir? Yeni in-sanı yaratmak değil midir? Fakat bu tür yaklaşımlarla kötürüm in-sanlar ortaya çıkarılıyor. İlkel milliyetçilerin tarzına ve ailelerinebakalım. Yaşattıkları köleliği yarın bütün Kürdistan halkına yaşata-caklar. Eğer egemen olsalar TC ‘uygarlığı’ndan daha geri bir uy-garlığı (uygarlık da değil, çapulculuğu) yansıtacaklardır. Demek kiçözüm olamaz. Yani feodalce yaklaşımlarla biz kadını bir tarafa bı-rakarak, ihtiyaç duyuldu mu mal mülk edinme temelinde yaklaşarak,üzerinde sınırsız bir tasarruf kurarak sorunu çözemeyiz. Küçük bur-juvaların duygusal yaklaşımlarıyla da bu çözümlenemez.

Amansız bir biçimdeki tutkular sorunu nereye götürür? Düzenin

165

Page 165: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

etkileri altında oluşan, her türlü köleliği bünyesinde barındıran iliş-kiler asla özgür bir mücadeleyle kurulan bir ilişkiyi ifade etmez.Tamamen tutkuların etkisi altında oluşmuştur. Saygı, sevgi yoktur.Aslında daha ikinci gün o ilişki başa bela olur. Bu da bir çıkışdeğildir. O halde mademki kölelik bu zeminde bu kadar yaygındır,bu köleliğe karşı kavrayışta ve ahlakta militanca bir tutumun sahibiolmak ve her şeyden önce de bunu ciddi bir savaşım olarak elealmak gerekir. Hem de hiçbir çıkar düşünmeden, kendimizi egemenkılmak için değil, kişilikleri kurtarmak doğrultusunda da değil, ciddive en sağlıklı kuruluşu ve ilişkiyi gerçekleştirmek için bunun mili-tanlığını yapmak gerekir. Bizim yapacağımız budur.

Çok sayıda kadının özgürlüğe kavuşmasında etkili bir görev yürü-teceğiz. Ve kadın, çok özgür ilişkiler için amansız bir savaşım içindeolacaktır. Bunlarda yaratılacak belli bir gelişme kişiyi özgürlüğegötürür. Şimdi biz haklı olarak böyle özgür bir kişiliğe çağrı yaparkençok hayati bir noktadan çıkış yaptırmak istiyoruz. Bu çok gereklidir.PKK baştan ayağa özgürlükçü kesilmesi gereken bir harekettir. Busorunda da özgürlüğün savaşımla elde edilebileceğini bilerek sonuçalmaya çalışıyor. Hiçbir şey kolay kazanılamaz. Genelde buna ulaş-tık. Bunun ne kadar zor kazanıldığını sizlere aktardım. Bilinen ailekölelik ocağıdır. Bu esas alındı mı devrimcileşme mümkün olmaz.Kendiliğinden yoldaşlık ilişkileriyle bir araya geldik, dost olduk,yoldaş olduk demekle de olmaz. Böylece ahbap çavuş olursunuz,ama bunun da siyasi bir ilkesi yoktur. Her an dağılır, hele çıkarlarsöz konusu oldu mu paramparça olmaya açık olur.

PKK yoldaşlığı amansız işkence koşullarında ve savaşım içindegelişir. Bu çok önemlidir. Emeğimizi, deneyimimizi istiyorsunuz.Bunun için yoldaşlık gerekir. Bu çok önemlidir. Yüce bir amaçdoğrultusunda gençliğimizi verdik ve biraz da zaman ve pratikbunu kanıtlamış; işte bunlar yoldaşlık ilişkisidir. Çelikten bir iliş-kidir. Bu ilişki her türlü baskıyı, ağırlığı kaldırır. Kadın ilişkilerindede bu ilişki esas alınacaktır. Öncelikle yoldaş olmak gerekir. Yol-daşlık ilişkisi kadar zorla, zahmetle, emekle kurulan bir ilişki yoktur.Parayla kurulan ilişki parayladır. Otoriteyle kurulan ilişki zorlaolur. Gıptayla, kariyerle kurulan ilişki daha fazla kariyer sahibikişi tarafından yıkılır. Duygularla kurulan ilişki duygularla yıkılır.

166

Page 166: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Ama büyük amaçlar ve o amaçların büyük çabaları içinde kurulanilişkiler kolay yıkılabilir mi? İşte PKK ilişkileri, işte zindan ilişkileri,işte ölümüne direnen savaşçıların ilişkileri. En vahşi saldırılar kar-şısında nasıl ayaktadırlar. Kişisel çıkarları tamamen dıştalıyor. Herşey vatanın özgürlüğü için, yeni bir insanı yakalamak için! Bu te-melde tutku, bu temelde umudun yeşermesi! İşte, yeni toplumadoğru gidişin öncüleri en tercih edilecek ilişki olarak bunu elealırlar. Sanıyorum bu iyi anlaşılıyor ve fazla açmaya da gerekyoktur. Yoldaşlık ilişkileri iyi konulmuş, örgütsel ilişkilerin bağlarıda iyi işlenmiştir. Ama bunların mücadeleyle kazanılacağını da tek-rarlıyoruz. Öyle hazır yoldaşlık ilişkileri yoktur. Yani iki kişi biraraya geldik hemen yoldaş olduk, demek kesinlikle doğru değildir.Her birinizin PKK ile ilişkilerinizi geliştirmek için çekilen zorluklarıgelin bana sorun. Benden bu konuda rapor isteniyorsa vereyim.Bir tanenizi yoldaşlık ilişkisine almak için neler yapıldı, neleryerine getirildi? PKK militanı çok zorluklarla ortaya çıkarılmış birmilitandır. Onunla ilişki çok önemli, değerli, çok saygılı olunmasıve yüce tutulması gereken bir ilişkidir. Aynı olgu kadın ilişkisi içinde geçerlidir. Biz, özgür kadın yaratmak için gerçekten yoğun çabaharcadık. Kadının köleliği ve kişiliksizliği ortamında mücadeleylebir ilişki yaratmışızdır ve bu çok önemlidir. Burada kutsal olgularayaklaşır gibi manevi bazı değerler vardır. Dikkatli, duyarlı, incebir hareket tarzıyla son derece önemli bir yaklaşım söz konusudur.Yani şu anlayışla yaklaşmayalım: Biz erkek egemenler şöyle bastı-rırız, böyle asar keseriz, böyle davranırız demek doğru değil. Buüslup tamamen yanlıştır. Bununla hiçbir şey yapılamaz. O henüzkurtarılması gereken kişidir. Unutulmamalı ki, kendi kendisineayakları üzerinde kalacak, çabasıyla güç kazanacak, çabasıyla si-yasal bir kişiliğe ulaşacak ve gerçekten bir fonksiyon sahibi olacak.İşte o kişiyle kurabileceğimiz ilişkinin bir özgürlükçü değerindenbahsedilebilir. Bunun dışında kestirme yöntemlere yer yoktur. Şöyleetkiliydim, şöyle tecrübeliydim, şöyle otoritem vardı, kariyerimvardı demek doğru değildir. Ben bile çok sınırlı olarak gelişmeyeimkan sağlıyorum. Halen kendimi belli zeminin olumsuz etkilerin-den, kendimden-dışımdan, partiden-dışından kaynaklanabilecek et-kileri sınırlandırmak için günlük olarak savaşım içinde tutuyorum.

167

Page 167: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

O halde nerede sizin bir günde hazır geliştirdiğiniz ilişkiler? Ül-keden gelenler bilir. Bir evlilik olayını gerçekleştirmek için bilemilyonlarca para gerekmektedir. Sizin elinizde bu da yoktur. Neredeböyle geleneksel ilişki kurmak? Gerisi ne olur? Yoldaşlığı kötükullanmak olur. Bu ise haddimize değildir. Burada yoldaşlık olayıüzerinde iyi durmamız gerekiyor. Feodal ve egemen otoriter özel-likleri hortlatmamamız önem taşıyor. Kadının da geleneksel iki-yüzlü, dedikoducu ve kölemsi, kadınsı yaklaşımları dayatmamasıgerekir. Bizim eğitimimizin bütün yönleri ve esas aldığı nokta buyaklaşımları mahkum etmektedir. Özgür ilişkilere sonuna kadarevet! Görüyorsunuz dağ başındayız, kendimize de son derece gü-veniyoruz. Asla herhangi bir çılgınlığa yer yoktur, saygısızlığa veeşitsizliğe meydan yoktur. Ne yapıyorsak paylaşıyoruz. Silahımızı,eğitimimizi, ekmeğimizi bölüşüyoruz. Bunlar önemli eşitlikçi yak-laşımlardır. Fakat bu sadece biçimseldir. Bütün bunlar öze dahada işlerlik kazandırmak içindir.

Şimdi birçok alanda bizim çözümleyicilerimiz ne yapıyorlar? Yet-kisini ikinci gün kötü kullanıyorlar. Kadın biraz söz hakkı kazanıyor,ama biraz hareket etme özgürlüğüne kavuşunca çoğu kadın kişiliğine,kadınsı, kölemsi özelliklere tekrar sarılıyor ve bunları hayata geçi-riyor. Bizim kendi örneğimizde de böyle. Bize bunun tam tersi da-yatıldı: “PKK’nin yoğunlaşması, PKK’nin olanaklarının geliştiril-mesi” denilerek yaklaşıldı ve benim şahsımda partinin nasıl elegeçirileceğinin hesapları yapıldı. Bunun anlamı şudur: Kürdistan’ımı kontrol etmek istiyorsun, PKK önderliğini kontrol et; PKK’ninüzerinde etkili mi olmak istiyorsun, PKK’nin önderliği üzerindeetkili ol; PKK’nin merkezinde mi hakimiyet tesis etmek istiyorsun,yine PKK önderliğinin sağlam bir kontrolcüsü ol; iki kişi arasındabir özel ilişki mi kullanmak istiyorsun; en üstte kendini egemen kıl!Yaklaşım budur. Bu, binyıllık hesapların en alçakça yürütülmek is-tenmesi şeklinde ortaya çıktı. Bu konularda sabırlıyım. Yöntemimiz;bir çelişkiyi, bir özelliği ortaya çıkarmada oldukça nevi şahsınamünhasır sabırlı davranmayı esas alarak hemen cezalandırma ileyaklaşmayıp, klasik yaklaşımların ötesinde kişinin sonuna kadarkendisini ifade etmesini izleme olmuştur. Bu, parti içinde de takipettiğimiz bir yöntemdir. Bunda yarar vardır ve sonuna kadar kendi-

168

Page 168: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

lerini konuştururlar derim. Tutkularınızı, özlemlerinizi konuşturun,burası bir özgürlük alanıdır ve öyle hemen bastırma da yoktur. Fakatşunu da hesaplamak gerekir: PKK’nin temel doğrultusu vardır; onaer geç ulaşırsanız özgürlük vardır derim. Ama PKK’yi bastırmaya,PKK’yi PKK olmaktan çıkarmaya yöneldiniz mi batarsınız, imhaolursunuz. Tercih sizin, parti doğrultusunda yürünmelidir. PKK di-namitlenmemelidir. Bunun da kuralları vardır. Çünkü örgüt öyleinşa edilmiştir, er geç hesabını soracak konumdadır. Bunun için par-tiye çocukça yaklaşmayın ve fırsat budur demeyin. Biz burada sadecekadın olayını ele almıyoruz. Erkek olgusu da böyledir. Önderlikgerçeğinde beni amaçları üzerinde engel olarak görmüşler. Güyadünya alem Kürdistan’a egemen olacakmış da ben engel olmuşum!PKK’ye egemen olacakmış ben engellemişim! Merkezi tamamenkontrol ediyormuş ben engellemişim! Nasıl da az kalmış önder ola-cakmış da önünde en son engel ben kalmışım! Yaklaşım bu kadaraçık ve net. Karın doyuracak durumda değildirler. Daha sonra du-rumları açtık ve suçları ortaya çıktı. Bazıları kafasına kurşun sıktı.Bazıları “cezamız idamdır” diyor. Önderliğe bu kadar tehlikeli yak-laşılır mı? Fakat büyük suç işliyorlar ve tabii burada entrika vardır.Kadın entrikacılığı da kendini ortaya çıkardı ve ikiyüzlüce özel ilişkidiye dayatıldı. Kadının cinsel konumu kötü değerlendirildi ve siyasiamaçlar uğruna Osmanlı saraylanndaki gibi kullanılmak istendi.Feodal ailelerdeki kadının aile üzerindeki etkilerini PKK içine detaşırmak istiyorlar. Kürt erkeğinin geleneksel namus anlayışı kulla-nılmak isteniyor. Kürt erkeğinin kadın konusunda bilinen özelliklerivardır, sonuna kadar ona bağlı kalır. Hesaplarını buna göre yaptılar.

Kendim örneğini yaşadım ve onu çözümledim. Aslında görünüştebir kadın-erkek ilişkisidir, ama özünde korkunç farklı anlayışlar ça-tışmaktadır. Ortaçağ kalıntısı egemen işbirlikçi ve kemalist anlayışile büyük emekle kazanılan ilişki anlayışı çatışıyor. Bunlardan biriişbirlikçiliği temsil ederken, diğeri örgütü ve önderliksel gelişmeyiifade eder. Her iki yönteme bakalım: Biri hiç çalışmadan sadece gö-zetleyerek, kontrol ederek, zayıf yanları seçerek, fırsat bulursa kom-plolara başvurarak kendini egemen kılmaktır ki, bu yüzyıllardanberi Kürdistan üzerinde etkisi olmuş, çalışmadan sadece işbirlikçileredayanarak kendini etkili kılmış ve bu temelde otorite ve mal-mülk

169

Page 169: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

sahibi durumuna gelerek büyümüş bir yaklaşım, dünya görüşü veyaşantı tarzıdır. Diğeri ise, her şeyi büyük bir çabayla yaratmak dı-şında hiçbir gelişme olanağı bulamaz; tek tek ilişki, tek tek konuşma,yemek-içmekten tutalım düşünce gücünü oluşturmaya kadar büyükbir çaba sahibidir. Bunun sonuçları partimiz içinde de karşı karşıyagelmiştir. PKK’nin önderlik gelişiminde, merkezileşmesinde, kad-rolaşmasında, kitleselleşmesinde bunlar hep ortaya çıkmıştır. Onuniçin bu örneklerden iyi ders çıkarmaya çalışın. Karmaşık bir tarzdagelişmenin olduğunu unutmayın. Almış olduğunuz aile terbiyesi,devletten etkilenme ve kadın-erkek ilişkilerinden etkilenme sizi ke-sinlikle parti doğrultusunun dışına düşen çarpık yaklaşımların, ucuzkurtuluşların, egemenlik anlayışlarının içine götürmemelidir. SizPKK’lileşiyorsunuz, siz PKK’nin önderliksel gelişmesine talipsiniz.Her gün benden daha fazla söz veren sizsiniz. Bütün raporlarınızabakıyorum: “Partiye, Parti Önderliği’ne, şehitlere, zindan direnişçi-lerine bağlı kalacağıma and içiyorum” deniliyor. İşte şehitlerin va-siyeti, işte zindan direnişçilerinin idama giderken abideleşen çağrıları,işte PKK önderliğinin dağlar kadar çabası! İşte bu temelde vücutbulmuş PKK! Sözünüzde samimiyseniz, dürüstseniz bunlara uya-caksınız. Burada öyle kaba saygıdan bahsetmiyorum. Hepiniz bendendaha fazla saygılısınız, ama saygının bizdeki ifadesi özlü yaklaş-maktır, gelişme özüne nüfuz etmek, ölümüne o özü temsil etmek,işin sahibi olmak için üzerinde durmak, ondan sonuna kadar vaz-geçmemektir. Bağlılığın özü budur.

Sömürgeci ilişkilerden, feodal kalıntılardan, yanılgılı ilişkilerden,PKK’nin yoldaşlık ilişkilerinden, kadın-erkek ilişkilerinden bahsettik.Kendine güvenen bu meydana gelir. Mesela benim şimdiye kadartüm çabam genelde PKK’yi ve Kürdistan halkını olduğu kadar kıs-men de kendimi özgürleştirmektir. Biz bu işi yaparken niye bu kadarçaba harcadık? Neden bu kadar baskıya, sömürüye, olumsuzluklaragöğüs gerdik? Neden buraya kadar geldik? Açık ki tüm bunları öz-gürlük tutkusuna olan bağlılığımızdan dolayı yaptık. Başka seçenekyoktur. Parayı bir yük olarak görürüz, itibara dayanmak ise asla ter-cihimiz değildir. Bizim tercihimiz, ilişkilerin özgürleştirilmesi, ge-liştirilmesi, güçlendirilmesidir. Kendini sürekli yenileyerek güçlükılmayı bu temelde sağlamak, bunun en temel insani gelişme oldu-

170

Page 170: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ğunu görüp kabul etmektir. Anlatılanlardan kendinizi çözümlemekiçin ders alın. Özgürleştirme olayı biçimde değildir; “şöyle kariyersahibi olayım, şöyle teorim olur, adım olur” anlayışı özgürlük anla-yışıyla temelden çelişir. Eğer bu tür olgularda bir değer bulabiliyor-sanız hepsini size verelim, ama bununla hiçbir şey elde edemezsiniz.Bu temelde yaklaşım baştan sonuna kadar feodalcedir, burjuvacadırve PKK’nin yükünü kesinlikle bir gün taşımaya imkan vermez.PKK yükü baştan ayağa özgürlük olayı olduğu için taşınıyor. Bunazindan direnişçilerini örnek gösterebiliriz. En büyük direnişi geliş-tirenler şunu söylüyorlar: “Biz insanlık onuruyuz.” Doğrudur. “İn-sanlık onurunu çiğnetmedik, çiğnetmeyeceğiz sözü” PKK’nin öğ-rettiği iyi bir ders konusudur ve anlamlıdır. PKK direnişinin şahsındainsanlığın yıkılmaması demek, daha az önemli değildir, değerlidir.

Mevcut direnişimiz direniş şehitlerinin insanlık onurunu bu te-melde temsil etmelerine dayanıyor. Başka ne ile ayakta duruyoruz?Yansıyan biçimleri değil, yüksek onurlu bir sıfatı taşımak ne ilemümkündür? Bu, özgürlük çabalarıyla mümkündür. Büyük özgür-lükçü olsaydınız kimse sizinle kesinlikle başedemezdi. Özgürlüksavaşçıları onuru temsil ederler. Ne baskıyla susturulabildiler, neparayla satın alınabildiler; bilakis arkadaşlarımız diyorlar ki, ya-şamımız işkence altında PKK’yi temsil etmektir. PKK budur.PKK’nin şehitleri incelenir, tahlil edilirse görülecektir ki, onlartamamen bu temeldeki şehitlerdir ve bu anlamda da onlar için “öl-düler” denilemez. Onların en kutsal değerlerin ifadesi olarak de-ğerlendirilmesi hayatidir ve PKK budur. PKK, sen-ben değildir.Bizim ne olacağımız belli değil, ama bunlar abideleşmiş değerlerdir.Dolayısıyla onları esas alacağız. Onların üstünde söz yok; onlarıaşacak bir çaba olamaz. Son sözünü veren şehit esas komutandır.İşkenceli zindan direnişinde sonuna kadar ayakta kalmış olan,bunda yılmayan esas komutandır. Sonuna kadar silahına bağlı olanve onu en iyi kullanan adam ikinci dereceden komutandır. Sizingibiler sonuncu dereceden komutan olabilir. Siz burada eğitimde-siniz. Henüz yakıcı pratik sahaya girmediniz. PKK gerçeğini doğrukavrayıp yaşamanın önemi sizin için çok büyüktür.

Genel çözümlemeye bağlı olarak PKK’de kadın sorunu üzerineyapacağımız konuşmalar bunlardır. Sağlam yoldaşlık ilişkilerini ge-

171

Page 171: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

liştirmeye devam edelim. Zindanda direniş şehitlerinden örneklervardır. Bizimle yoldaşlık temelinde mücadele arkadaşlığına kadınlararasında da yüksek değer biçilmelidir. Yanlış yaklaşımlar sakıncalıdır,itibar edilmemelidir. Doğru yaklaşımlar mücadelemiz var oldukçadevam edecektir. Alanı oldukça özgürleştirmek açısından mücadeleyöntemini esas alacağız. Yanılgılarla, yanlış yaklaşımlarla mücade-lede doğru olanı ortaya çıkarmaya hep çaba sarfedeceğiz. Biz bunainanıyoruz. Kadın gerçeğine devrimci bir tarzda yaklaşılırsa umutverebilecek ve devrime hizmet edebilecek bir zemindir. Kesinlikleikiyüzlü bir yaklaşım olmamalıdır. Eskinin egemen olan kölemsiyaklaşımlarından uzak bir yaklaşım olmalıdır. Eskiyi esas alan biryaklaşım olmamalıdır. Sonuna kadar özgür bilinci, inancı ve kişilikbulmayı bizzat kendi çabasıyla başarabilen, yürüyebilen, siyasile-şebilen militanlar haline gelmek esas alınmalıdır. Bunun sadece birgünde oluşturulacak bir ilişki olmadığı da iyi bilinmelidir.

Başlangıçta durumlar ne olursa olsun, önemli olan, bizim siyasidoğrultumuza girdikten sonra ortaya çıkacak durumdur. Saflara al-dığımız kadın ve erkek belki baştan haraptır; çoğunlukla çarpıtıl-mıştır ve yanılgılıdır. Dolayısıyla yaklaşımda ihtiyat sahibi olmak,başlangıçta yanılgıların mevcudiyetini bilerek, niye bir çırpıda sağ-lam adam olmadılar diye umutsuzluğa kapılmadan yaklaşmak ge-rekir. Bizler yılların düşürülmüşlüğünü bir anda telafi edemeyece-ğimizi bilmeliyiz. Bu konuda ne kendine aşın güven, ne degüvensizlik içinde olunmalıdır. Özellikle partimizin siyasi, ideolojikdoğrultusu esas alınarak, sorunun özgülünü de reddetmeyerek, amagenel çalışmaların ikinci plana bırakılmasına müsaade etmedendevrimin gelişmesinin çıkarları çerçevesinde kitleleşmesini, bu kit-leyi harekete geçirmesindeki rolünü esas alarak, asıl özgürleşmeninbizzat kadın kitlesinin yaygın faaliyetinden ortaya çıkabileceğini,bireysel çabalarla tam sonuca gidilmeyeceğini, her ne kadar bu ko-nuda kadrolar ortaya çıksa da büyük bir siyasi savaşım vermedikçekadın kesiminin özgürleştirilmesinden bahsedilemeyeceğini bilme-liyiz. Dolayısıyla onu bütün siyasi faaliyetlere, hatta silahlı savaşımfaaliyetlerine uygun bir biçimde seferber etmenin zorunluluğu ke-sindir. Ama bunu kadının konumuna uygun bir biçimde yapmakönem taşır. Yani ne sol sekter bir yaklaşım içinde olunabilir, ne de

172

Page 172: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

nazik cinstir, hiç zora gelmez gibi bir yaklaşım içinde olunabilir.Kadını adım adım devrime hazırlayan, devrime çeken bir yaklaşımdoğrudur. Sorunu bireysel düzeyde ele almamak önem taşır. Yani,‘neden benim bu konuda çok problemim var, halledilmiyor’ denil-memelidir. Bizim yoldaşların sorunların çözümünde birbirindenesirgeyeceği bir şey yoktur, ama koşullarımız vardır. Biz buradazor-bela eğitime imkan buluyoruz. Yarın kendi topraklarımızdadaha özgür bir mücadele imkanı bulursak, şüphesiz orada böyle biryoldaşça yaşam tarzını daha da geliştirebiliriz. Özellikle şu ilkeyiherkesin yaşamasına büyük önem verdik: Sizin bağlılıklarınız, tut-kularınız özde vatan sevgisi ve özgürlükleredir ve bu bir ilkedir.Gerekleri yapıldıkça anlaşılır. Vatanın kurtuluşuna ve halkın öz-gürlüğüne bağlanmayan hiçbir tutkunun değeri yoktur. Bunu çokçeşitli örneklerle göstermek mümkündür.

Büyük özgürlük ve vatan tutkusu olmazsa, kadın-aile tutkularıylakendinizi kesinlikle geriletirsiniz. Hele bir de savaşı bir tarafa bırakantutkuları esas aldınız mı, tehlikeli birisi de olursunuz. Şöyle bir for-mül doğrudur ve yerindedir: Büyük özgürlüğe, vatanın kurtuluşunayönelimde kadın-erkek ilişkilerinde de soylu örnekler ortaya çıkar.Ama bunu gerileten, ikinci plana bırakan, hatta büyük özgürlük mü-cadelesini tutkuları uğruna harcamak isteyen alçaklar da çıkar. hhayati ilkeyi oldukça özenle uygulamaya çalışmalıyız. Bizim herşeyimiz elimizden alınmıştır. Şöyle bir aile kurdum, ailem çocuklarımvardı vb demek ve bunlara takılmak birer safsatadır. Ben hala aile-lerin çocukları için en ufacık bir gelecek imkanı hazırlayabilecekle-rine inanmıyorum. Kendi kimliğini bile ağzına almaktan çekiniceksinve şerefli aileden bahsedeceksin! Bu kendini kandırmaktır. Bu esasalınmadan namuslu aileden bahsetmek, namussuzluğun danikasıdır.Büyük yurtseverliğe bağlanmayan aile koftur. Günlük pratik sava-şımla beslenmeyen bir kadın-erkek ilişkisinin fazla değeri yoktur.Eğer böylesi çarpıklıklar varsa, mutlaka gidermeyi devrimcileşmeninbir gereği olarak ele almalısınız.

Büyük tutkularınız, büyük sevgileriniz vatanın kurtuluşuna adanmalıdır. Gerçek sevgili olarak vatanı bilmelisiniz. Biz yurtseverlikolayını işlerken bunu ortaya koyduk. Bunu esas almayan bir sevgikadın sevgisi de olsa, çok bayattır, çok koftur. Ben bu insanın duru

173

Page 173: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

muna hem çok üzülüyorum ve hem de bu insanı çok düşkün bulu-yorum. PKK önderliğinin anlayışı budur. Vatanı ve vatanda yaşayan halkı dünyanın en gerisinde, adı bile tarihten silinmiş bir durumda iken, siz hangi namustan bahsedebilirsiniz? Namusun ana ilkesiçiğnenirken, onun son derece ayrıntılarıyla uğraşmakla ne kadar na-muslu olunabilir? Buna kargalar bile güler. Bunları söylerken, sizlerisoyut bir dervişliğe mi çağırıyorum? Asla! Çağrımız, özgür vatanave de halka. Halkımız özgürlüğe muhtaçtır. Dünyanın dört bir tarafınasavrul, sonuna kadar inkarcı yaşa! Bu dünyada en ilkel topluluklarbile bunu kabul ediyor mu? Afrika’da en son Namibya da vatanakavuşuyor. Vatanım yoktur, vatansızım diyen kaç halk vardır bizdenbaşka? Hem kendimizi insandan sayıp, hem de vatansızlığı ilikleri-mize kadar yaşamak kabul edilemez. Halkımızın kimliği tarihtenbu kadar silinirken, köleliği bu kadar yaşamış iken namuslu veonurlu kişiliklerden olduğumuzu söylüyoruz. Bu çelişkidir. Bu, in-sanın kendi kendisini düşkünce ele almaya, iflah olmaz kılmaya gö-türür. Gençsiniz, hepinizin yaşam tutkularına saygı duyarım, amaen değerli yaşam özgür yaşamdır. M.AYATA yoldaş, Kemal PİRyoldaşın bir deyimini hatırlatıyor; “Biz yaşamı o kadar çok seviyoruzki, çok sevdiğimiz için onun uğruna ölüyoruz.” Evet, doğrudur. Öz-gür bir yaşam için, PKK budur. Büyük bir direnişçilik, kendiniadama gözardı edilemez. Bu bizim esas ilkemizdir. Bu, bizi oldukçaileri düzeyde bir vatanseverliğe götürür. Yurt dışına savrulmayı mah-kum etmeyi, vatan kavgasını büyük bir dava olarak gündemleştir-meyi, özgürlük savaşını bütün yaşamın önüne geçirmeyi, yenilecek,içilecek, çocuklar büyütülecek, aileler kurulacaksa bunların da öz-gürlük savaşımı için olmasını gerektirir; bunun dışında hiçbir şeyeasla izin yok! Sevgiler, tutkular, her şey vatan için! Bunlar tarihinbu döneminde özgürlük savaşımızın emredici koşullarıdır. Öyletalep de değil, emir derecesinde kavranması gereken koşullarımızdır.Burada bir liberal gibi davranamam. Kendimi bir komutan yerinekoyuyorum ve yine de gerçeği alçakgönüllüce söylemek zorundayım.On yıldır buruda bir adım geri gitmemeye, kanını vatan için dök-mekte en ufacık çekingenlik içinde bulunmayan savaşçılar hazırla-maya çalışıyoruz. Bunun dışında hiçbir gerekçeyle burada yaşamayahakkım yoktur. Ben burada, vatan için, özgürlük değerleri oluştur-

174

Page 174: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

maya kısmen de olsa katkıda bulunduğum için yaşamalıyım. Dışarıdayaşamaktan bu temelde bahsedilebilir, başka hiçbir gerekçeyle vatanterk edilemez. Terk edilirse ihanettir veya düşkünlüktür.

Biz bu kavram için ve onun uygulanması konusunda amansız ol-malıyız. Çünkü en çok ihtiyaç duyulan budur. Halka bakmayalım; oyüzyıllardan beri vatansızlaştırılmanın pratiğini Yahudilerden, Er-menilerden diğer azınlıklardan daha fazla yaşamıştır. Dolayısıylailkeyi uygulamak, unutulan, ama vazgeçilmemesi gerekeni amansızbir biçimde hepsine dayatmak, ‘yeter sahte yaşam, yeter ucuz yaşam,yeter başıbozukluk’ demek ve ‘gözünüzü vatana dikeceksiniz, onuniçin savaşacak, savaşım için gerekirse dağa, açlığa, susuzluğa kat-lanacak, namusu burada arayacaksınız’ demek bize düşer. TC’yekarşı kendini veya aileni sat, kaç ve her türlü pisliği yap! Bu, köşeyidönme, kendi gemisini kurtarma mantığıdır ve en büyük namussuz-luktur. Bu temelde mal-mülk edinme, aile kurma kabul edilmeyecekişlerdendir. Bunlar tek tek ortaya konulacak ve karşılıkları alınacaktır.Bunlar yoldan çıkmış insanlardır. İslamiyetin çıkışında bunlara ka-fir-kefere takımı denilir, eğer imana gelmezlerse katli vacip bulunur.Olgular bu kadar açık ve nettir. Özünde tamamen doğru, yerinde birsiyasi çağrıdır. İhanet yoluna bu kadar sapanların tutkuları alçakçadır,haincedir ve tasfiye edilmesi gerekir.

Çoğu kez sizler bunlara alet bile olabiliyorsunuz. Bırakalım emir-komuta sahibi olmayı, sıradan namuslu bir adamın kabul etmemesigereken durumlara düşüyorsunuz. Komutan; bu duruma düşmeyen,parti yaklaşımını uygulamasını bilen ve emir-komuta zincirini işletenadamdır. Vuruş tarzının özü buydu. Evet, burada propaganda ileikna gerekir. Çağımızda ikna elbette islamiyetin çıkışındaki gibi ol-maz, yani bir iki tanrı kelamıyla mümkün değildir. Günümüzdeböyle şeylerle PKK’li de olunmaz. Nasıl olunacağını belirttik.Önemli olan vatan yoluna dönmek, onun uğruna savaşmaktır. Budine çağrıdan katbekat ileri olan bir çağrıdır. Girmezsen ölümü hakedersin. Kaldı ki Türk gerçeğinde de bu böyledir. İstiklal Mahke-meleri kurulmuştur. Zorunlu askerlik yasası çıkarılmıştır. Tarih ki-tapları buna uymayan beş bin kişinin idam edildiğini yazar. Kaldı kiburada söz konusu olan, burjuva anlamda bile fazla radikal olmayanbir ulusal kurtuluşçuluktur. Kemalist devlet bu temelde kazanmıştır.

175

Page 175: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Biz bu kadar radikal olduğumuzu söyleyeceğiz, ama ihanet yolundaolanlara yaklaşımımız bir zavallının yaklaşımı olacak; bu olmaz!Burada komutanın emredici özelliğini ve uygulamasını temsil etmekgerekir. Her şey vatana bağlılıktan kaynaklanmalıdır. Biz kendiliği-mizden vatana bağlanalım, onun uğruna bir mücadele geliştirelimdemedik. Uzun düşünme, tartışma, insanlık tarihini inceleme sonu-cunda baktık ki, başka çıkış yolu yoktur. Başkaları bize, “kendiniyitirmiş, çılgın birisi” diyebilir. Biz, sadece biraz dürüst kalalım de-dik; biraz namuslu olmaya çalıştık. Vali, memur, para-mülk sahibiolmakla namuslu olunmuyor. Çok az kişi belki de attığı adımı kırkdefa ölçerek atar, ama biz her gün bunu yaşıyoruz. Başka bir çıkışyolu görmediğimiz için vatan kavgasında karar kıldık. Zaten bunungücüyle PKK oluştu ve bugüne geldi. Bugünlere iyi duygulara, iyidüşüncelere hitap edilerek gelindi. Bunun sürekli propagandası ya-pılarak güç ortaya çıktı. Sizlerin ne kadar sağlam yanlarınız ve gü-cünüz varsa, bu PKK’de somutlaştı. En olumlu yanlarınız PKK’yigeliştirme doğrultusundadır. Bunlar özünde, vatanseverlik ve halközgürlüğü değerleridir, sosyalist amaçlıdır. Bu sonuna kadar eşitliğiesas alıyor. Vatanın kurtuluşu için ideolojikmen geldiğimiz yer bi-limsel sosyalizmdir. Geneldeki toplumsal sömürüyü ve baskıyı or-tadan kaldırmaya adaydır. Bunları bugün de yürütüyoruz, çünkü birilkemiz de budur. PKK’nin inşa tarzı böyledir. Bunu kendi kafaları-nıza göre değerlendirip de “dur” demeyin. İlk başta ne ise sonuçtada hükmünü öyle icra eder. En azından bizim sorumluluğumuz sür-dükçe bu böyle olacaktır. Kırk yıl bizden uzakta yaşasanız da, bizvar oldukça bunun böyle olduğuna ve gelişen, kurumlaşan PKK’ninbunları yüzyıllara kadar götürmeye gücünün yeteceğine inanmalısı-nız. Onun için çocukça, amatörce yaklaşımlarla çabalarımız boşagitmemelidir. Büyük ilkelerin, büyük çabaların sahibi olmalısınız.

Bununla vurgulamak istediğimiz; her türlü bağımlılıklarınızı vebağlılıklarınızı (çocuk, aile vb) tamamen vatana ve özgürlüğe tabikılacak bir dönüşüme uğratmanızdır. İnkar edilmeli demiyoruz, amabunun temeline vatan ve özgürlük kavramlarını koymalısınız. Dahasonra buna bir hizmet temelinde ve hele bir de önderseniz tamamenkendinizi buna hasretmiş olarak yoldaşlık ilişkilerinizi geliştirin.Etkinizin olduğu her insanı devrimcileştirin. Tüm ilişkilerinizde öz-

176

Page 176: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

gür insan ortaya çıkmalıdır. Onuru kırılmış, zedelenmiş, ikiyüzlüinsan çıkmamalıdır. Bu oldu mu, kendinizi suçlu hissedin. Sizinleilişki kuran demeli ki, ‘ne yaman özgürleştirici insan ve çağrısı nekadar güçlü.’ İşte, PKK militanının etrafını aydınlatması böyledir.En çok özgürleştirilmesi gereken kadın alanını da bu temelde elealıyoruz. Yoldaşlığı böyle dayatıyoruz. Böylece kendi mücadelele-riyle toplumdaki yerlerini de buluyorlar. Bu, bir ilkemizin uygulan-masıdır. Bu ilkeden sapmamak gerekir. Bu ilkeden sapkınlıklarameydan vermemek, yaşam hakkı vermemek gerekir. İlkelere büyüksaygıyla değer biçmek gerekir. Sonuna kadar olgun, vatana dönüşteve oradaki savaşımda yoğunlaşan ve tabii ki vatan özgürleşükçe dedaha özgür aile, daha özgür kadın, daha özgür erkek, daha özgür in-sanımızla oluşacak olan ilişkiler zafer kazanır. Şüphesiz bizi buzafere büyük mücadeleler götürecektir. Önemli bütün devrimsel za-ferler büyük savaşımlar verilerek kazanılmıştır. Burada biz istediği-miz kadar teorik çözümlemelerle sonuca gitmek isteyelim, bu bizefazla yol aldırmayacaktır. Öyle inanıyoruz ki, büyük savaşlar veril-dikçe bu çözümlemelerin de bir o kadar değeri olacaktır. Biz buradakiçabalarımızı sınırlı bir özgürleştirme çabası olarak değerlendiriyoruz.Bu çabalarla özgürlüğe bir adım daha atacak olan militanları ortayaçıkarmaya çalışıyoruz.

Tüm yoldaşlık ilişkilerimizde olduğu gibi, kadınla yoldaşlık iliş-kilerinde de bu bir başlangıçtır. Kendini sonuna kadar eşit ve özgürilişkilere açık tutmak kaydıyla kadını kesinlikle siyasi bir savaşımdayoğunlaştırmayı gerçekleştirebilir, bunun üzerinde savaşı zafere bağ-lama temelinde ısrarlı durursak, bu temelde herkes elinden gelenfedakarlığı gösterirse, davamıza gerçekten büyük katkılarını yapa-bileceklerdir. Biz, bütün kadın ve erkek yoldaşlardan bu temeldekatkılarını sunmalarını ve kendi devrimci savaşlarında en özgür biryaklaşımı geliştirmelerini bekliyor, hepsini bu çağrılara cevap ver-meye çağırıyoruz.

Bu değerlerindirme, Nisan 1989 Çöziimlemeleri’nden alınmıştır.

177

Page 177: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Özgürleşen Kürdistan kadını özgürleşen Kürdistan olacaktır

1990 Newrozu vesilesiyle Akademi’de sizlerle buluşmak anlamlıdır.İçine girdiğimiz genel özgürlük atılımı Kürdistan kadınının özgür-lüğünde önemli katkılarda bulunacağa benziyor. Öyle inanıyorumki, militanlaşmada önemli bir aşamayı da kadın hareketinde yapa-cağız. Belki çok zorlanacağız, ama sonuç güçlenmeyi yaratacaktır.Kaldı ki, fedakarlık yapmaya değer bir gelişmedir.

Kadın devrimci faaliyetlerimizde, partileşmede en iddialı ve sonuçalabilecek aşamaya ulaşmamız söz konusudur. Biz grupları silah-landırdık ve şu anda üç tane silahlı kadın birliği oluşmuş durumdadır.Sanıyorum, takım düzeyinde başka alanlarda da kadın faaliyetleriörgütleniyor. Bu açıdan sizlerin de militanca gelişmeye silahlı veörgütsel açıdan doğru bir şekilde katılmanız, ciddi, eşit ve özgürkoşullarda yol almanız mümkündür.

1982’de burada bir grup bayanı eğitime aldık. Fakat bunlar, ken-dilerine güvensiz ve hayalci yaklaşmışlar. Öyle anlaşılıyor ki, o za-man bunlar bir kördüğüm gibi olduklarından sonuç alamadık. O dö-nemde aşılmayan hastalıklardan dolayı hem kendilerini hem de bizizorladılar. Fakat şimdi, kendine güven kazanmada ve kişilik bulmadaiddia daha fazla. Eskisiyle kıyaslanmayacak bir gelişme imkanınasahibiz.

Her yerde katılımlar oldukça yüksektir. Kadın açısından, bağımsızkişiliğine güvenen bir sayfa açılıyor. Bunun ulusal kurtuluşla bü-tünleşmesi daha fazla özgürleşmeyi, eşitlik temelinde evrimleşmeyi

178

Page 178: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

beraberinde getirmekte olup, bu da her bakımdan demokratikleşmeyeiçerik ve hız katmaktadır.

PKK deneyimi, sorunu tümden çözmemekle birlikte özlü ele aldığıiddiasındadır. Bu sahada binyıllık sorunlara birden cevap bulmakda zaten mümkün değildir. Sizler gün geçtikçe göreceksiniz ki, so-runlarınız tarihi boyutlu olup, ağır toplumsal koşullarla yüz yüzedir.Bundan dolayı özgün yaklaşımla mesafe almaya ihtiyaç vardır vebuna ilgi göstermek yerindedir. Kürdistan kadınına bu hamlemizdeyol açmak, daha kararlı ve eylemsel çıkış yaptırmak doğrudur. Sizlerise, buna öncülük edebilecek durumdasınız. Cesaretiniz, fedakarlı-ğınız vardır ve bu temelde kişiliğinizi toparlayıp büyümeyi gerçek-leştirmekle karşı karşıyasınız. Bu, olumlu bir gelişme demektir. Ba-ğımsız kadın birlikleri ilginç kişilikleri ortaya çıkarabilecektir. Eğerbu saptırılmaz ve oynanmazsa, kadının yiğitliği gelişebilir. Bundaısrarlı olmalı ve imkan vermeliyiz. Sürekli erkeğin egemenliği vegüdümü altında kadın yiğitliği anlaşılamaz, kişiliği de gelişemez.Dolayısıyla, bayan hareketine –silahlı mücadele de dahil– kendi ki-şiliklerini bulacak, özlerini biçimlendirecek inisiyatifi tanımamızyerindedir. Sizler de bu temelde cesaret ve fedakarlığı geliştirebilir,hatta yaratıcılıkta sonuç alıcı olabilir, bağımsız eylemde kendinizikanıtlamada ısrarlı olabilirsiniz. Unutulmamalıdır ki, kişilik olarakgelişemeyişinizin temelinde, erkek egemenlikli toplumda bağımlıdüşünce ve bağımlı davranışlar rol oynamaktadır. Bunu aştırmayaçalışıyoruz. Bu konular üzerine yoğunlaşma olursa buna ihtiyacınızolduğunu, bu temelde bir kişilik çizmeye çalışmanız gerektiğini gö-receksiniz. Geleneksel kadın hastalıklarını, yaklaşımlarını ve bunuçok çeşitli anormalliklerle dile getirmeyi sizler de aşağılık bir dav-ranış olarak değerlendirecek, bunu kendinize yakışmayan bir durumolarak göreceksiniz. Daha olgun, önderlik rolü de dahil kendinedaha fazla güvenen, kendine böylesi bir kişiliği yediren ve neyemal olursa olsun bunun en doğru hareket olduğunu görebilen birkonuma gelmek sizi yaşamda iddialı kılabilir. Özgür düşünce vedavranış, birçok çelişkiyi çözmede muhtaç olduğunuz gücü sağla-yabilir. Politikamız bu çerçevede gelişiyor.

Sizleri çok zayıf, ilgiye muhtaç kişiler olarak görmek istemiyoruz.Ne böyle olmak zorundasınız ve ne de gerçek kişiliğiniz böyledir.

179

Page 179: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Bu, toplumun çok yönlü etkileşimiyle ortaya çıkan ve biraz da da-yatılan bir durumdur. Adeta nefes alamaz bir duruma getirilmişsiniz.Tabii ki bunun nedenleri vardır ve biyolojik kalıtım olmadığı açıktır.Yakın günlerde 8 Mart Kadınlar Günü kutlandı ve şimdi de 21 MartAraplarda Ana Günü, bizde de Newroz olarak kutlanıyor. Bu konudaepey yazılıp çizildi. Bizim sözümüz ve eylemimiz, bağımsız kadınkişiliğinin silahlı eylem de dahil devrimci faaliyete en etkin katılı-mının sağlanmasına öncelik tanımaktır.

Öyle anlaşılıyor ki, birçok devrim deneyiminde yaşanan örnekleribiz pek yaşayamayacağız. Kadın konusunda Kürdistan’ın koşullarıbiraz katı olup, ilişki geliştirmeye fazla elvermiyor. Bu koşullarcinslerarası en ufak bir yaklaşımı aleyhe dönüştürüyor. Tabii ki, bizde düzene açık vermek istemiyoruz. Sağlıklı olmadığına inansak verahatsız olsak da, gericiliğin bu konuda malzeme sağlamaması için,belli bir katılığı sürdürmek zorundayız. Bu, gelişmekten, esneklikten,ilişki yoğunluğundan çekindiğimiz veya uzak olduğumuz için de-ğildir. Bunu sizler de, toplum da tam kaldıramaz.

Bizim, kadın olayına oldukça bağımsız ve cesur bir yaklaşımımızvardır. Eğer kendinizi çözerseniz, partinin bu konuda mesafe katet-mesi söz konusu olabilir. Bu temelde, sizleri son derece ilgiye muhtaçbir zavallı gibi görme hafifliğini gösteremeyiz. Ne böylesiniz, ne deböyle olmayı beklemelisiniz. Tersine, sizler de onurunuzla devrimve halkımız için yaşama gücünü gösterebileceksiniz.

Bu konu oldukça ilgiye değerdir. Çünkü kadın sorunu, Avrupa vesosyalist ülkeler de dahil, birçok ülkede halen çözümlenmemiş canalıcı bir sorun olarak durmaktadır. Artık çözümün kendisini ısrarladayattığı bir konum yaşanmaktadır. Demek ki, eskiden çok kötü veyetersiz yaklaşmışlar ki, sorunlar varlığını sürdürüyor. Soruna köklüyaklaşılmadığı açık. Biz, bunları göz önüne getirerek, yaklaşımıdaha da dikkatli kılıyoruz. Sizlere sunulabilecek en değerli armağanda budur. Nasıl ki, Kürdistan halkına bu yeni gün vesilesiyle yeniyaşama ulaşma mesajını veriyorsak, sizin önünüze de kendi özgür-lüğünüze kavuşmada mesafe katetmeyi koyuyoruz. Sizleri daha çokkendi kaderinizi çözme ihtiyacıyla karşı karşıya bırakmak, gerçekçi,olgun ve güvenilir kılmak için. Kadına en çok yüklenilen hatalı iliş-kilerin, kendinizin de en çok alet olduğunuz tutumların bir örneğini

180

Page 180: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

bizim sunmamız, yapılabilecek en kötü değerlendirmedir.İnanıyorum ki, sizler için de ulaşılan bu mücadele halkasını tuttur-

manız tercih edilmesi gereken oluyor. Bu, güvenilir, düşünebilen,aynı zamanda güncel yaşama da kendini katabilen yaklaşıma ulaş-mada bir adım oluyor. Biz de bu çerçevede sizlerden daha güçlü birkatılım gerçekleştirmenizi istiyoruz. Bu, dilin ve düşüncenin çözül-mesi, bu temelde olgun davranışlara ulaşmanın gelişmesi, kendiiçinde büyümenin sağlanması demektir. Unutulmamalıdır ki, yenikişiliğin örnekliğine ulaşacak, kendinizi yüceleştirme, saygılı vesevgili kılma noktasına kavuşturacaksınız. Birçok davranış öfkeuyandırıyor ve kaldı ki bu size de yakışmıyor. O zaman kadın yüce-liğini ve çekiciliğini tutturmayı bilecek, bu inceliği göstereceksiniz.Kadın toplumda ve devrimde yücelme, çekici kılma, adil tutum, ce-saret ve fedakarlıkta en ileriyi tutturma anlamına gelir. O halde, ya-pının muhtaç olduğu cesaret, fedakarlık, saygı, sevgi olayına büyükanlam vererek, katkıda bulunabilirsiniz. Hırçınlık, kendini dikengibi batırma, sorunu tıkama yerine, yoldaşların çok muhtaç olduğuenginliği, fedakarlığı sergileyebilir, bu temelde yaşam gerekçesi ola-bilirsiniz. Bunlar hepimiz için çok gereklidir. Kadınsız yaşam ger-çekten düşünülemez, fakat kadınlı bir yaşam da, hem lanetli bir du-ruma ve hem de yüceliğe götürebilir. Sizler, bu yaşamın ayrılmazbir parçası olarak yücelik olayında ısrarlı olacaksınız. Kendini da-yatmak, yük durumuna getirmek kesinlikle doğru değildir. Bu konudasizlerden yücelik beklemek bizim bir hakkımız olduğu gibi, size ençok yakışandır da. Kendinize yüklenmek saygınlığına mutlaka ulaş-malısınız. Genelde kadına duyulacak saygı, topluma veya çevreyeduyulacak saygınlıkla bağlantılıdır. Kendinizi hiçe sayan konumdatutmanız kötüdür. Ne sizin böyle yapmaya hakkınız var, ne de bizimsize böyle yaklaşmaya hakkımız var.

Feodal anlamda kadın namus meselesidir. Bu konudaki burjuvainceliği bilinmektedir. Fakat biz bunlarla yetinmiyoruz ve hattayanlış buluyoruz. Geliştirmek istediğimiz çok daha anlamlıdır. Bukonuda yapılamayan görevler, gerçekleşemeyen, anlam bulamayanyaklaşımlar vardır. Tabii ki bunlar iyi değildir ve sizi de küçük dü-şürmüştür. Parti içinde sizlerin küçük düşürülmüşlüğü, bizlere deitibar kazandırmıyor. Daha yoğun ilişki, daha anlamlı yoldaşlık ge-

181

Page 181: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

liştirelim. Fakat, buna layık olmasını da bilelim. Böylesi bir yaklaşımçok önemlidir. Bizler bu temelde sizleri yoldaşlık ilişkileri içindetutmaya ve güçlendirmeye çalışıyoruz. Güncelliğe fazla aldanma-yalım, öze bakalım. Bu konuda kesinlikle hafiflik yapmayacağız vesizleri basit görmeyeceğiz. Basit bir yaşam içerisinde tutmayacağız.Hatırı sayılan, saygı ve değer gören, sevgi kaynağı olan kadın tipimutlaka şekillenecektir.

Kürdistan’da gelişen özgürlük mücadelemizde kadının da büyükaçılımı meydana gelecektir. Bu, kadının kendi yeteneklerini bulduğu,gerçek kişiliğini konuşturabildiği bir mücadele olacaktır. Bu konudakesin ısrarlı ve ilkeli olacağız. Basit ilişkilere yem ettirmemeyedikkat kadar, sizlerin de basitliklerinize alet olmayacağız. Bu konudaoldukça gelişen çabalara tanık olduğunuzda şaşırmayacaksınız. Bi-zim yaklaşımımız, basit cinsellik ilişkileri anlamına gelmez. Zatenbu konuda burjuvazi en alçaltıcı olanı ve de sömürüye hizmet edeniyaptırıyor. Buna ne sizlerin ihtiyacı var, ne de biz bu konuda düş-künleşelim. Size ait olması gerekeni kendi şahsınız için olmasa bilekendi cinsiniz için yaratabilmelisiniz. Kürdistan’ın özgülünde ulusalöze en yakın olan kadın kitlesi, özgürlükte kendini yeniden yarat-mada en ileri düzeyde katılımı sağlamalıdır. Kürdistan kadınınınPKK gibi bir önderliğe ihtiyacı vardır ve şimdiden katılımı böyleyüksek derecede yapması bunu fark ettiğinden dolayıdır. PKK’debazı değerleri yakaladığı, bizim bu konudaki çabalarımızın az daolsa farkına vardığı içindir. Gelişen özgürlük mücadelemiz, özgür-leşen Kürdistan kadını olacaktır. Özgürleşen Kürdistan kadını, öz-gürleşen Kürdistan olacaktır.

Bu değerlendirme, Mart 1990 Çözümlemeleri’nden alınmıştır.

182

Page 182: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Kadın sorununda da özgürlükçü çözümükendimizden başlatarak topluma

yayalım ve hakim kılalım!

Ulusal kurtuluş sürecinde baştan beri karşımıza çıkan, sosyal gö-rünümlü olan, ama siyasallaşma veya eylemliliğe yönelmede özündeçok engelleyici, en tutucu ve hatta karşıdevrimci rollerden birini deoynayan; üzerinde yaratıcı ve devrimci düşünceyi zorunlu kılan;hem toplumsal düzeyde ve hem de sıradan ilişkiler düzeyinde herne kadar en çok duyguların konuşturulduğu bir alan olsa da, aslındaen çok düşünceyle karşılık verilmesi gereken, kesinlikle duygularınegemenliğine değil siyasi düşüncenin egemenliği altında verilmesigereken aile ve kadın-erkek ilişkisi konusu, bu tanımıyla çözümüiçin azami çabanın gösterilmesi gereken ciddi bir sorundur.

Üzerinde çok şey söylenen ve uğruna çok şey yapılan, belki de bi-linç altınıza, tutkular dünyanızın temeline yerleşmiş bulunan ve ne-redeyse davranışların temel belirleyicisi durumunda olan, oldukçatehlikeli sapmalara yol veren ve hatta birçok düşünür tarafındantemel bir felsefe ve ahlak konusu olarak işlenen, her bakımdan ya-şamı güçlendirmesi ve bütün yönleriyle yaşanmaya değer hale geti-rebilmesi için çözümlenmesi ve düzenlenmesi gereken bu toplumsalsorun, bizdeki somut durumuyla, sadece köleliğimizin en temel hal-kalarından birisi olmayıp, aynı zamanda partileşme çabalarında vehatta eyleme yönelik savaş faaliyetlerimizde engelleyici yanı ağırbasan bir duruma yol açması itibariyle, bizi somut yaklaşımlara zor-luyor.

Konuyu mutlaka tarihsel ve toplumsal gerçekliği içinde genelolarak ele almak ve daha da önemlisi Kürdistan somutunda ele al-mayı bilmek büyük önem taşır. Bu konudaki tehlikeli çözümsüzlüğüdaha da derinleştiren ve oldukça bunalımlı bir yapıya hızla yol açanbu olgu, devrimin neşteriyle ameliyat masasına yatırılmaz ve ope-rasyona tabi tutulmazsa, geleneklerin ağır etkisi ve hatta baskısı al-

183

Page 183: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

tında bu dönemin duygularıyla yaklaşırsak, kendi başına en büyükkarşı devrimci rollerden birisini oynar. Bu durumda, hiç de sıcaksavaşım cephesine gerek olmadan bu cephede savaşı kaybedeceğimizve farkında olmadan çoğunlukla da bu durumların yaşandığı bilin-mektedir. Bu konu ne dervişane papazvari dıştalamayla sağlıklı birçözüme götürülebilir, ne de duyguların ve geleneklerin yön verişiyle.Çoğunlukla kör, sınır tanımaz ve hiç eğitilmemiş duygularla, önünenasıl çıktıysa öyle kabul etmekle, öylesine oldu bitti biçimde yak-laşmakla sorun çözümlenemez.

Toplumsal yaşamın hemen her alanını oldukça etkileyen ve etkile-nen, aynı etkiyi siyasal yaşama da taşıran, yürütmekte olduğumuztoplumsal özgürlük –sınıfsal ve toplumsal kurtuluş– mücadelesindekendini için için dayatan bu sorunu, sadece kaba anlamıyla siyasalve sosyal bir sorun olarak görmeyip, onu sanatsal yönüne kadar in-dirgemek ve güzel yaşamın temel bir öğesi olan temel insan proble-mini bizde özellikle kötü işleyen bir konu olmaktan çıkarmak, bunuyaşam sorunu olarak görmek, dini ve felsefi boyutu kadar siyasi,sanatsal ve ahlaki boyutunu da hesaba katarak ele almak, bir yaşambiçimi olarak çözümlemek ve yeniden düzenlenmek isteniyorsaböyle yaklaşım göstermek köklü bir çıkış ve çözüm yolu oluyor.

Günümüz dünyasında oldukça gelişmiş ulusal ve toplumsal koşul-larda yaşayan uluslarda çözümlerin değişik düzeylerde yaşanmayaçalışıldığını bilmekte ve görmekteyiz. Yine, kurum olarak bizim ya-şamımızdan oldukça farklı günlük ilişki düzeyinde çok çeşitli yak-laşımların olduğunu biliyoruz. Kendi devrimci topluluğumuzda bile,yaşamaya cesaret edemeyeceğimiz doğru veya yanlış birçok çözü-mün yaşandığını biliyor ve görüyoruz. Ezilen kesim olarak değer-lendirilen kadının maddi manevi ve fiziki yönleriyle biraz daha iler-lediğini görmekle birlikte, tam bir çözüme ulaşıldığı söylenemez.Bu sorun, halen önemli bir sorun olarak her ülkede varlığını etkiliolarak sürdürmekte, temel bir toplumsal akımın tartışma, örgütlenmeve eylem zemini olmaktadır. Soruna, bütün ulusal ve toplumsal ger-çeğe oldukça köklü bir yaklaşım getiren devrimci bir parti hareketiolmamızı esas alarak yaklaştığımız için, buraya da ilkeli yaklaşımınbüyük önem taşıdığını, bireysel çözümleri –gerek adına liberal de-diğimiz toplumsal gerçeğimizin oldukça dışındaki çözümleri ve ge-

184

Page 184: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

rekse sonuçları hiç düşünülmeyen tutucu, muhafazakar yaklaşımları–kabul edemeyeceğimizi, bunları kabul etmemiz halinde partimizinyüceliğini düşüreceğini, çarpıtacağını, üzerinde iyi durulmazsa far-kedilmeyeceği için zamanla önemli aşındırmalara giderek parti içiyaşamı çürümeye, ilkesizleştirmeye, yozlaştırmaya, sonuçta kaçışave ihanete götüreceğini yakın örnekleriyle iyi bilmekteyiz.

Bu sorun, baştan beri büyük hassasiyetle ele almaya çalıştığımızbir konudur. Hatta sıkça belirtildiği gibi, sömürgecilik kördüğümükadar bir kördüğüm olarak, tehlikeli bir ilişki konusu, bir karşıdevrimhalkası olmaya her an aday bir olgu olarak görmekteyiz.

Genelde Kürdistan toplumunun objektif ajanlık durumuna düşü-rüldüğü sıkça belirtilir. Fakat objektif ajanlığın en temel malzeme-lerinden birisinin, aile kurumu ve bu kurumun nesneleri olduğunuve özüne bunu oturtmanın doğru olduğunu da bilmek gerekiyor.Aile kurumu ve bu kurumda biçimlenen kadın-erkek ilişkileri entehlikeli objektif ajanlık konumundadır. Birçok karşıdevrimci olgu-nun ve egemen dünyanın –eğer bu sömürgecilikse, onun; bir aileise, onun; bir kişiyse, onun; bu bir ekonomik ve siyasi kurum daolabilir– rahatlıkla kullanabileceği bir araçtır. Bu üst kurumların ilkelde geliştirdiği ve daha çok da ajanvari yaklaştığı, bu ilişki veolgular olmaktadır.

İçimizde düşmanın kaç tane bilinçli ajanı olduğunu ve faaliyet yü-rüttüğünü bir tarafa bırakalım. İçimizde bunlar belki de çok az etki-lidir. Fakat bu ilişki etrafında gelişen objektif ajanlık, başlı başınabirçok şeyi ele vermeye ve bitirmeye yeterlidir. Tarihte ve günü-müzde bu kurum etrafında siyasal ittifak ve sosyal dayanışmalarınsıkça geliştirilmesi boşuna değildir. İlk başvurulan bir yakınlaşmaifadesi olarak bu kurum, sizleri de yakından etkilemekte ve çoğukez gafil avlanmanız nedeniyle bunun bedelini dayanılmaz halegelen kahırlı bir yaşamla ödemek zorunda bırakmaktadır. “Bir top-lumun düşürülmüşlük derecesi, aile ve ondaki kadının düşürülmüşlükderecesiyle belirlenir” denilir. Bu, ailenin ulusal ve siyasal gelişmişlikdüzeyi itibariyle de böyledir. Ulus ve siyasal gerçeklik açısındankurum olarak düşürülmüşlük ne ölçüdeyse, kurum olarak ailenin vekadının düşürülmesi ve köleleştirilmesi de o ölçüdedir. Tabii ki, er-keğin de aynı ölçüde batmış ve tükenmiş olduğunu görebilmekteyiz.

185

Page 185: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

O halde, hemen şu saptamayı yapmak yerindedir: Mevcut siyasaldüzeyimizin ve onun gerek askerileşmesi, gerekse örgütlenmesi dü-zeyinin bu kadar geri olmasının altında yatan temel bir neden de, builişkiden dolayı içinde bulunduğumuz düşürülmüşlük düzeyidir. Buanlamda yaşadığınız muazzam yoksunluk, körlük, karanlık, biçim-sizlik, çirkinlik çok çeşitli yansımalar biçiminde siyasal düzeyinizinçarpıklığına, eylem kapasitenizin gelişmeyişine ve örgütlenmemenizegötürüyor. Nereden bakarsak bakalım, sizleri bu yönüyle değerlen-dirmemek mümkün değil. Halkın durumu bir yana, burada partitoplumundan bahsediyoruz. Kendi deneyimimi sıkça örnek göster-dim. Ulusal toplumsal düzenlerle, mantıkla ve uygulamalarla, teorikve somut ifadeleriyle karşılaştığımızda zorlandığımız en temel ko-nulardan birisinin de, bu konu etrafında karşı karşıya kaldığımızdurumlar olduğunu belirtebilirim. Karşı cinsten olanların yoğunlaştığıaile kurumunu, onun gelenekleri ve kanunlarını, yaşam içinde bununifade ettiği durumu, özellikle toplumsal hareketi ve onun öncü ifa-desini geliştirmek durumunda olduğumuzda, siyaseti ve örgütlenmeyinasıl yakından etkilediğini görerek daha derinden kavramaya; neoranda çözüm gücü olunacağını düşünerek, özellikle karşı devriminetkisini kırarken devrimin hizmetine ne denli alınabileceğini sıkıbir irdelemeyle çözmeye; hiç olmazsa zararını sınırlandırıp, devriminlehine kazanılacak şeyler varsa onları kazandırmayı esas alan birtutumu ilke düzeyine vardırarak belli çözümler yaratmaya çalıştık.

Bu kapsamda yaptığımız çözümlemeleri tekrarlamaya gerek yok.Mücadelemizin somut ifadesi olduğundan dikkatle incelemeyi ge-rektirir ve tartışmaya açık düşüncelerdir. Öyle hiç yanlışı yok veyaderinleştirilmesi gereken formüller değildir diyemeyiz. Bu değer-lendirmeler, taslak düzeyinde ve daha çok da sağlıklı bir tartışmayayol açmak için geliştirilmiştir. Mümkünse daha da ayrıntılı, daha dauygulamaya yönelik yanlarını geliştirmek ve daha çok da uygulamatutumuna yol açmak amacındadır. Bu çalışma, değerlendirme veçözümler, partililerin ve giderek ulusal kurtuluş güçlerinin yeni ya-şamının gelişimine yol açmak için sunuluyor ve az çok ilkeli yaşamınbizde nasıl geliştirilmesi gerektiği gösterilmeye çalışılıyor. Biz desık sık belli çözümlerin sonuçlarını gözden geçirdiğimizde, söylen-mesi gereken ek yanlar varsa söylüyoruz. İşte şimdi de yaptığım

186

Page 186: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

biraz budur; hep ilave, katkı olarak görmek gerekir. Belli pratik ge-lişmelerin ürününü tekrar gözden geçirip analiz etmeye çalışarak,daha olumlu sonuçlara yol açma amaçlanmaktadır. Önderliksel çıkış,hiç şüphesiz bu konuda da kendini sorgulamalı ve yargılamalıdır.Eğer tarihi ve güncel örnekleriyle bayat, sığ ve yüzeysel bir yakla-şıma kendini mahkum ederse, o önderlik, çok ciddi bir yara almışdemektir. Dolayısıyla çıkışımız, bu soruna yönelik tarihi örneklerne kadar çekici olursa olsun ve güncel bireysel çözümler kendini nekadar dayatırsa dayatsın kendi somutuna her düzeyde olduğu gibiyaratıcı yaklaşmayı bilmezse, kendini tarih taklitçiliği ve güncelsığlığı yaşamaya mahkum ederse devrimin önemli bir açımlama so-rununu sakatlamış olur. O halde önderlik, bunun bir ulusun kaderiniçok kötü etkileyeceğini, yaşamı özlenen ve uğruna savaşılan amaçlardışına taşırabileceğini ve bu yönüyle de zararın sadece bir kişiylesınırlı kalamayacağını, yaşanan an kadar geleceği de kötü etkileye-ceğini iyi bilerek çıkış olayını bu yönüyle özenle ele alacak, oldukçayaratıcı ve özgürleştirici kılmak için tüm gücünü ortaya koyacaktır.

Hiç şüphesiz, sizlerin düzeyinin de aynen benim düzeyim gibi elealınmasını bekleyemem. Yol gösteririz, ilke belirleriz, belki örnekolmaya çalışırız, ama aynı düzeyi yaklayabilmeniz bir dayatma, birpolitika ve hele hele bir emir olarak ileri sürülemez. Fakat, yine deesas alınması gerektiği çok açıktır. Önderliksel çıkış, öncü için debir çıkış tarzıdır. Aynı tempo ve yoğunlukta yaşanmasa da, kesinlikledikkate alınması ve uygulamaya güç yetirildiği oranda çaba sarfe-dilerek katkıda bulunulması gereken bir ölçüdür.

Bu alanı, üzerinde çok ciddi savaşılan bir alan olarak değerlendi-riyoruz. Bunu, bu tanımda anlamalısınız. Kürdistan toplumunda uğ-runa neredeyse her şeyin yaptırıldığı temel kavga ve geçim konusuolan, bu yüzden dostu düşmanı bir tarafa ittiğiniz, vatanı ve özgür-lüğü bir çırpıda çiğnemekten çekinmediğiniz veya kendinizi çokyüzsüz bir biçimde ele verdiğiniz, kadınlık ve erkeklik adı altındakendinizi iliklerinize kadar batırdığınız bu konuya çok sığ ve düzkeyfimin istediği gibi yaklaşsaydım veya bütün yönleriyle çok irdeleyici ve sorgulayıcı ele almasaydım, herhalde bugünkü PKK gelişiminin sağlanacağını söylemek çok zor olurdu. Karşınıza çıkan bütünlumsuzluğu, çoğunuzun halen de benimseyip yaşadığı gibi yaşa-

187

Page 187: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

saydım sömürgecilik çözümlemelerine kesinlikle ulaşamazdım. Do-layı sıyla, antisömürgeci savaşım ne başlatabilir, ne de geliştirebi-lirdik. Yine ağır din etkilerini, ağır burjuva liberal etkilerini –benceliberal de değil, çünkü liberalizm bizde yoktur, burjuva anlayışlarınkemalist lehçesini- bir yaşam şekli olarak benimseseydik, bırakalımPKK gerçekliğine ulaşmayı, bir memur bile olamazdık. Böylecekendini ulusal toplumsal gerçeğe kapatmış birisi olarak, sonumuzukendimiz belirlemiş olabilirdik.

Bazı olguları, olumsuzlukları, eleştirisiz olduğu gibi kabullenmeninsonuçlan böyledir. İşte bu konuya da, bize sunulduğu gibi yaklaş-saydık, hiç şüphesiz yaşayacağımız gerçeklik bu olumsuz örneğiaşmayacaktı. Sizlerin kendinizi çok yönlü eğitmemeniz ve bu te-melde gözden geçirmemeniz, gelişmeyişinizin önemli bir nedeniolmaktadır. Ortaçağ kalıntılarıyla, kapitalist ve onun burjuva gelişi-minin kemalist yöntemleriyle hesaplaşmamanız ve bir de olumluolarak algılamanız gereken demokratik bağımsızlıkçı, demokratiksosyalist yaklaşımla hesaplaşmayı ve onunla bütünleşmeyi çok ciddiolarak geliştiremeyişiniz sizin bugünkü çok eleştirilen yapınızlakarşı karşıya gelmenize yol açmıştır. Kesinlikle düzeyinizi etkileyenetmenler bunlardır. Bu etmenler yüzünden ne kadar taktik dışılığıyaşadığınızı, yaşamı ne kadar mahvettiğinizi, çözüm gücü olmaktane kadar zorlandığınızı biliyorsunuz. Kendi somut koşullarınızındayandığı tarihsel çerçeve içinde, toplumsal etkilenmemizin sizi nehallere düşürdüğünü görüyorsunuz. Kendi devrimci çabalarınızı dakısıtlamanız ve fazla iddialı olmamanız nedeniyle, çokça reformistyaklaşımlarınız sizleri bugün devrimsel gelişmeye karşı oldukçazayıf bırakmaktadır. Gerçekten bizim hayret ettiğimiz en basit du-rumlara düşmekten kendinizi kurtaramıyorsunuz. Bu halinizle, halkında bugün çok iyi gördüğü devrimin bir engeli haline geliyorsunuz.Eğitimin zamanında yapılmaması ve tecrübeden gerekli derslerinçıkarılmaması, sizi, bugün objektif olarak karşıdevrime hizmet edenbir tutum içinde bırakmıştır.

Ciddi bir toplumsal kurum olarak bundan oldukça etkilenen, hiçde iyi bir devrimsel çıkışı başarmamış, çarpık etkileri körce yaşa-yan, hiç eleştirmeyen, eleştirip de doğruyu bulmayan bir konumuyaşıyorsunuz. Hatta bazılarınız sorunun kenarına bile yaklaşma-

188

Page 188: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

dığından, cüceliğe bir cücelik daha eklemek, tutuculuğa bir tutucuhalka daha eklemek kaçınılmaz oluyor. Bu anlamda kendi örne-ğimizi değerlendiriyoruz.

Sorunun varlığını kabul edip devrimin bir sorunu olarak görerek,bundan kendimi dıştalamamam gerektiğini, oldukça çok düşünüpözgün biçimler yaratmaya veya böyle ilişkilere yol açmaya görevliolduğumu ve bu görevleri belirlemeye çalışmam gerektiğini bili-yorum, duyuyorum, yükleniyorum. Bütün sorunları ele alış tarzı-mızda olduğu gibi, hiç şüphesiz bu sorunda da sancılar, hatalar,ayıplar olabilir. Dikkat edilirse, PKK önderlikli mücadele çokzorlu geçmektedir, büyük acılara yol açmaktadır. Zaten Kürdistandevriminde zorun ebelik rolünü göz önüne getirdiğimizde, sağlıklıdoğumlara yol açmanın çok sancılı ve işkenceli olacağı beklenir.Hatta bizde her şey biraz da kan ter ve yara bere içindedir. Sağlıklı,hele hele evrimsel barışçıl gelişme şansı hiç verilmemiştir. Ger-çeklerimizin yakından tanınmasıyla, bunun ne kadar doğru olduğurahatlıkla görülebilir. Dolayısıyla, önderliksel çıkışın hayli tartış-malar yaratması, çok soru işaretleri kadar çözümleri de devreyesokması kaçınılmaz oluyor.

Kolay çözüm –sığ ve yüzeysel çözüm– sorunun yadsınmasına gö-türür ki, bu devrim için ciddi bir kayıp olacaktır. Ailesi için gözünükırpmadan kaçan veya basit bir tutkusu için en büyük değerlere iha-nette tereddüt etmeden yaşayanlar ve bunalımlıyım diyenlerin belkide %90’ının bunalım kaynağı olarak için için bunu yaşadıklarınıgöz önüne getirirsek, kendimizi hiç de hayale kaptırmamamız veçok ciddi bir durumla karşı karşıya olduğumuzu bilmemiz gerekir.“Yaptım da bitti” denilemeyecek en temel meselelerden biri budur.Bu anlamıyla bazen şöyle düşünüyorum: Bu sorunda siz, acaba ta-nımlama safhasına bile gelebilmiş misiniz? Devrimci bir tanımlama,devrimci bir tanışmayı geliştirebiliyor musunuz? PKK’nin bu ko-nudaki çözüm durumunu anlamaya çalışıyorum, diyorsunuz. Bunane demek gerekir? Kocaman bir parti sorunu ancak tanımlayabiliyor,ancak tartışabiliyor. Hiç şüphesiz bunun da anlaşılır nedenleri vardır.İyi bir tanışma yoldaşlık için önemli bir adımdır. Çünkü, tanımadanne idüğü belirsizlerle hemen yoldaşlık da yapılabiliyor.

Dolayısıyla, çok ciddi bir ilişkilenmeyi çok basit ele almak ve bu

189

Page 189: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

temelde son çözüme götürmek bizim için sağlıklı bir yol olabilirmi? Burada biraz daha somuta indirgersek; dört dörtlük doğrularaulaşılmıştır diyemem, ama sağlıklı bir tartışmaya zemin sunmakaçısından. özgürlüksel yaklaşımın olası biçimlenişine durumları açıktutmaya, PKK gerçekliğini açık tutmaya büyük özen gösteriyorum.Daha da somut olarak çabamız, özgür bir kurumu ve bu kuruma gi-rişte tarafların özgür, gönüllü, eşit ve temelde bağımsızlık, toplumsalözgürlük olgusuna bağlı, bunu olmazsa olmaz kabilinden vazgeçil-mez bir ilke olarak göz önüne getiren, bütün uygulamayı oraya bağ-layan ve bu anlamıyla Kürdistan’daki kurumlaşmanın tam bir antiteziolan, onu yadsıyan ve aşan, önemli bir mücadele ile bunu gerçek-leştiren bir tutumun ifadesidir.

Biz ilişki ve kurumlaşmanın neresindeyiz? Çözüm için neler yapı-yoruz? Açık ki, buna yol açmanın çabası içindeyiz. Eğiticilik vetecrübe itibariyle bunu yapıyoruz. Bu anlamda bir deneme ve tekrargibi de gözükse, sık sık gözden geçirme büyük önem taşıyor.

Nasıl ki, bir laboratuarda çok sayıda deneme bir kanıtlamaya vebir çözüme götürüyorsa, bu alan da biraz öyle ele alınmayı gerekti-riyor. Tanrı emri gibi bir doğruyu peşinen yakalamak çok zor; ki,toplumda bu tip emirlerle gelişmeler de yoktur. Öyle baştan çok iyidüşünülmüş, “ol” demekle olan durumlar ve gelişmeler söz konusudeğildir. İhtiyaçlar, onların dayatıcı etkisi altında oluşumları ortayaçıkarır. Gerçek budur. İşte tam da bu ihtiyaçların kendini oldukçadayattığı dönemlerde, ilke dediğimiz olgu ortaya çıkar. Yani dahasağlıklı uygulama esasları; buna ahlak, buna bilimsellik derecesinevaran saptamalar denilir ve bir üstyapı kurumu olarak ihtiyaca cevapveren düşünce ve kurumlar ortaya çıkarır. İşte aile kurumumuz veonun gelenekleri bu temelde ortaya çıkmıştır. Ama eğer bunlar artıkmevcut özgürlükle, büyük özgürlüksel atılımla büyük bir çelişkiiçindeyse, hiç şüphesiz bunun sert eleştirisi, çözümlenmesi ve aşıl-ması giderek vazgeçilmezdir. Bu noktada ihtiyaç gittikçe şiddetlidir.Dolayısıyla ilke ve yeni ahlak kendini kaçınılmaz kılar.

Hz. Muhammed’in putlarla savaşımında bu konudaki ilgisi vevardığı sonuçlar hayli ilginçtir. Günümüzde üzerinde her ne kadarçok önemli bir laiklik konusu olarak tartışılıyor ve bazı kanlı uy-gulamalara bile tanık olabiliyorsak; yine bir yandan laiklik savu-

190

Page 190: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

nucuları, diğer yandan laikliğe karşı duran kesimler halen varlığınısürdürüyorsa ve hatta günümüzde ciddi bir siyasal soruna yol açı-yorsa, bu, konunun üzerinde önemle durmamızın faydasını ortayakoyar. İşte Türkiye’de şimdi en çok tartışılan konulardan birisi de,peçe-türban meselesidir. Bir kadın bu konuda kendine göre laiklikadı altında bir tutum aldığı için bir bombayla paramparça oldu.“Kuran üzerinde kaynağa iniyorum, gerçekleri gösteriyorum” diyenbirisi de kurşunlandı. Yani, halen için için gündemleştirilen çatış-malı bir sorun oluyor.

Peki, Hz. Muhammed’in çözümü nedir? İslamiyette ve onun sal-tanat süreçlerinde kendine has hayli gelişmeler vardır. Tarih, baş-langıçta kız çocuklarının diri diri gömüldüğünü söyler. Burada Hz.Muhammed’in çok kadınla evliliği ve çok sayıda cariyeyle yaşaması,acaba bugünkü aile kurumunu göz önüne getirdiğimizde çok mukötü? Ahlaka uymayan bir durum mu oluyor? Hayır! Kendi içindegöz önüne getirdiğimizde, o zamanın toplumsal gelişmesinde birileri safhayı oluşturabiliyor. Kendine göre peygamberce bir çözüm-dür, ama yine de bir çözümdür. Daha sonra bu saptırılmışsa, harem-lik-selamlık kurumuna dönüştürülmüşse, o her devrimin başına gel-diği gibi bir sol saptırılmışlıktır, bir çarpıtılmışlıktır. Fakatbaşlangıçta, özellikle diri diri gömülmenin bir insanlık suçu olarakgörüldüğünü ve bunun önlenmeye çalışıldığını Kuran söylemektedir.Bir kadın siması olarak kendi yakınlarının, zevcelerinin yüceltilmeyeçalışılması, Hz. Fatma, Hz. Zeynep, Hz. Ayşe vb adların bugün bilehepinize takılması bu dönemin ürünüdür. Evet, daha sonra Emevi,Abbasi ve Osmanlı saraylarında kadın tutsaklığı geliştirildi ve gü-nümüze kadar bu feodal ölçüler özellikle kadın aleyhine çok kötüişletildi. Bugün islamiyet bunu söylüyor, ilkesi böyledir adı altındagünümüz toplumunda bile kadın cinsinin özgürlüğe kapalı tutulma-sını, tek taraflı iradeye tabi tutulmasını ve hemen hepinizin bu kül-türün içinden gelen ögeler olarak bunun ağır etkisi altında yaşadığı-nızı, böylesine tarihi bir kültürün yaşamıruzdaki etkisinin çok somutolduğunu göz önüne getirirsek, mevcut çatışmanın durumunu vebazı özelliklerini daha iyi hatırlamış oluruz. Diğer yandan feodaltopluma karşı gelişen kapitalizmin, feodal toplumdaki kadını veaileyi nereden alıp nereye getirdiğini, bunun da uzunca bir tarihinin

191

Page 191: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

olduğunu, günümüze doğru geldiğimizde kadın ve aileyi ve onunlabirlikte erkeği değişik bir tutuma yönelttiğini, toplumda metalaştır-mayı en çok geliştiren sistem olması itibariyle bu kurumu da meta-laşmaya çok açık hale getirdiğini bilmekteyiz. Daha çok mülkiyetedamgasını vuranın erkek olması ve kendisinin halen zayıf konumdabulunması nedeniyle mülkiyet konusu olan kadının, önemli bir me-talaşma konusu olarak işlem gördüğünü, sosyal yaşamda çok çeşitlireklam aygıtlarında temel bir sunum malzemesi olarak hizmet etti-rildiğini biliyoruz.

Bu kapitalist emperyalist yaklaşımın Türkiye toplumuna ve yavaşyavaş bize de yansıdığını; belki de feodal dönemin mülkiyet konusuolmaktan daha da ikiyüzlü ve oldukça iğrenç bir pazarlama konusu-nun burada geliştirildiğini, kadını ve kendini sunmayı çok çeşitligörünümler altında ortaya serdiğini, özgürlüğü bu temelde kavradı-ğını; her ne kadar burjuva liberal de desek aslında oldukça bayat birpazarlama malzemesi olarak işlev gördüğünü, gördürüldüğünü, yak-laşımların temeline böylesine bir etkilenmenin yansıtıldığını gör-memek mümkün değil. Paraya ve kaba güce bağlı bir ilişki alış ve-rişinin egemen olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Reel sosyalistçözümler her ne kadar bunu daha ileri bir düzeyde yakalamışsa da,son tahlilde ilkede kendini tam kurtaramadığını ve tam bir çözümeulaşamadığını belirtebiliriz. Hiç şüphesiz reel sosyalizmde kaba ka-pitalist emperyalist çözümler aşılmaya çalışılmış ve feodal etkileroldukça sınırlandırılmıştır, ama yine de kapitalizmin bugün çok hızlıbir biçimde ve neredeyse bir kurtuluş yöntemi olarak pazara dönü-şünü göz önüne getirirsek ve bunun kadına yansıyışını, iyi pazarkonusu olmaya çalışmasını örnek verip değerlendirirsek, bu ilkedenreel sosyalizmin de kendini kurtaramadığını, hatta kapitalizmin dahadeğişik, etkili türevi olduğunu söylemek mümkündür.

Gerçekliğimizi bu tarihi ve güncel gelişmelerin ışığında ele alır-sak, özgürlüksel yaklaşımlarımızın neleri kabul, neleri reddetmesive gerçekçi değerlendirmesi gerektiği anlaşılıyor. Burada bizimilkemizi bir kez daha vurgulayalım. Birincisi; tarafların geçmişive güncelliği anlatılan çerçeve ile sıkı bir eleştiriye ve mücadeleyedayandırılmalıdır. İkincisi; bunun yerine inşa edilmesi gerekenineşitliği geçerlilik ölçüleri içinde esas alması, kaba kuvvete dayan-

192

Page 192: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

mayan bir yaklaşımı –gönüllülüğü– içermesi gerektiğidir. Demekki, temeli özgürce olacak, kaba zora dayanmayacak gönüllülük veyeni bir yaklaşım içinde ilişkinin geliştirilmesi gerektiğini görü-yoruz. PKK’nin yol açmaya çalıştığı yaklaşımların kendini böyleortaya çıkarmasına ve ilke düzeyinde ifade edilmesine çalışılıyor.Altında çözüm için neler olduğuna dikkat edin! Başta, tarihin çar-pıtılmış yaklaşımlarının reddi gerekiyor. Bunlar, çoğunuza birazdaha rahat gibi gelen, oysa bizi en az tarihsel etkiler, geleneklerkadar olumsuzluğa götüren, düzenin resmi ölçüleri olarak gelişti-rilen, liberal de demeyeceğimiz birer düşürülme biçimi olan yak-laşımlardır ve eleştirilip reddediliyor. Peki geriye kalan nedir?PKK ailesi içinde vücut bulacak ilişki, kaba güce ve yetkiye daya-namaz. Hiç şüphesiz kişi yetkilerini hakkıyla kullanıyorsa, bu gücehakkıyla ulaşmışsa, burada pekiştirici olumlu özellikler yatar. Amabunu saptıran –toplumda çokça saptırılan ve çarpıtılan bir husustur–emir dağıtan, yetkisine dayanarak rahat yaşam örgütleyen, bu ko-nuda bütünüyle egemenlerin bir karikatürü olmaya çalışanlar bizdede çok etkilidir. Yetki ve gücü egemenlerin karikatürü olma anla-mında değil, olumlu bir katkı anlamında kullanarak tam bir özgürbirey yeteneklerine dayanan, karşısındakinin etkisini göz önünegetiren, bütün yaşamın doğal özellikleri dışında toplumsal alanıilgilendirmesi itibariyle eşitliği her düzeyde gözeten, buna vebunun da doğal bir sonucu olarak kişinin beğeni, gönüllülük kabi-liyetine dikkat eden, bunu esas alan bir ilişki ve kurumlaşma ge-liştirilmeye çalışılıyor. Tanım bu. Şüphesiz bu tanımın çözümlen-mesi, uygulamaya dönüştürülmesi büyük mücadele, büyük çabaister. İddialı çözümler bu gerçekleri kabul etmek temelinde gelişir.Partinin ileri düzey öncülerinin, sıradan üye ve sempatizanlardandaha da büyük bir özveriyle, çözümleri bu temelde zorlaması ge-rektiği açıktır. Aksi halde bir çarpıtma ve sapma içinde olacağını,bunun zincirleme etkisinin diğer ilkelerin çarpıtılmasına götüre-ceğini, mesela örgütlenmeye, siyasallaşmaya, savaşmaya bu etkisinitaşıracağını belirtmek zor değildir. Bazı örnekleri ve bu örneklerdençıkarılması gereken sonuçları böylelikle bağlayalım.

Düşüncenizi geliştirmeyi bilmiyorsunuz. Bunu burada bir kez dahaeleştirelim. Bu yaklaşımlardan çok sonuç çıkarmak, düşünce ve

193

Page 193: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

davranış düzeyinde büyük gelişmelere yol açmak sorun olmamasıgerekirken, sizi, alabildiğine bir tutuculuk ve bu tutuculukla birliktesinsi, ikiyüzlü ve objektif ajanlığa varan bir tartışmanın, bir eğilimve tutkunun içinde görmek zor değildir. Ne hakkınız var buna? Helebir partili olarak bunu nasıl yapabiliyorsunuz? Bu, sizin ne kadarpartilileştiğinizin de bir ölçütü oluyor. Geliştirilmeye çalışılan, kav-ranmayacak ve anlaşılmayacak, ama bol bol dedikodusu yapılacak;bunu da siz yapacaksınız! Bu, tek kelime ile suçtur, objektif olarakajanlıktır ve bazen de düşman ajanlığından daha tehlikelidir. Öz-gürlük ilkesi ve konuya bir bütün olarak yaklaşım çerçevesi bellidir.Uygulama esaslarına dek indirgenmiştir. Biraz kendisini bu konudayoklayanın, bizde çokça ortaya çıktığı gibi kaçış, ihanet ve bunalımnedeni olması bir yana, tam tersine güçlü yoldaşlık ve mücadele de-ğerleri ortaya çıkaracağı kesindir. Neden, buna yönelmeye cesaretedemiyorsunuz? Neden, yönelimi kendi çarpık tutku dünyanızdageliştirmeye çalışıyorsunuz? Evet, mevcut eğitici çabalarımız eğerşimdiye kadar değer konusu olsaydı, bu konularda sizi çok ilerinoktalara ulaştırabilirdi. Demek ki, açmaya çalıştığımız nedenlerdendolayı parti politikasına gelememek, bu konuda kendi sınırlarını,yaşam biçimini esas almak, hiç de iyi bir partili olarak kendinizi çö-zümleyemediğinizi gösteriyor. Bu da tabii ki üzerinde birçok sap-tırmanın boy verdiği bir saplantı haline geliyor. Hiç şüphesiz çözümüHz. Muhammed’in zamanında olduğu gibi yapmayacağız. Çünkü,toplumun alt ve üst yapısı o zamanla kıyaslanmayacak bir biçimdedeğişiklikler göstermiştir. Ama o dönemin bile büyük hassasiyetini,büyük inceliğini yaşayamama, bizim o dönemden daha kötü bir du-rumda olmamıza yol açar. Kör tutkuların, saygısız yaklaşımlarındiri diri toprağa gömmekten daha kötü sonuçlar yarattığını bilmekgerekir. Dolayısıyla güncelliğe aldanmamak ve kendimizi doğru elealmak, her yüce devrimin olduğu gibi bizim de yüceleştirici ilke-mizdir. Oysa, ilişkilerde tanınmaz haldesiniz. İlişkilerde yaşanandüşürülme ve düşme, tutuculuk ve örtbas etme, inkar ve gasptır. Ya-şamı birbiriniz için ne kadar çekici kılıyorsunuz? Daha somut ifadeedersek, birbirinizde gönüllülüğe ve beğeniye dayanması gerekenyaklaşım ve özellikleri ne kadar arıyor ve geliştiriyorsunuz? Bu an-lamda devrimin bir öğesi olmak, bu sonuçların sizde gelişmesini

194

Page 194: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

zorunlu kılmıyor mu? Kılıyorsa, siz ne kadar geliştiriyorsunuz?Hemen şunu söyleyeyim; partimiz –benim sorumluluğum altın-

daki parti– çoğunuzun sandığı gibi, ne kadın, ne de erkek varlığınıkabul edip meşrulaştırır. Bir PKK ailesinin geliştirildiğinden bah-sederiz. En azından geçerli toplumsal aileler kadar, PKK’nin büyükailesinin geliştiğini söylemek abartmalı değildir. Ailenin çok ciddibir ihtiyacın ürünü olduğu, hem tarihi, hem toplumsal ve hem dealtüst yapısıyla toplumun yaşadığı büyük bir darboğazın vazgeçil-mez bir aracı olduğu, dolayısıyla ilke ve uygulamasının çok ciddiele alınması gerektiği tartışma götürmez. Nasıl ki yaşadığınız ai-leleriniz, “bizim oğullarımız ve kızlarımız şöyle büyümeli, şöyleiş sahibi olmalı, şöyle evlenmeli, evlendirilmelidir” diyorsa, bizimde en yüce ve kutsal ailemizin bazı normları var ve bunları öz bi-çimde geliştireceğimiz açıktır. O halde tanımını verdiğimiz gibibu ilişkilerde ne egemenler dünyasındaki baskı ve güce, ne kabaerkek gücüne, ne kadın kurnazlığına –ki, bu da yüzyıllardan berişekillenmiştir– dayanarak ve ne de kendini alıp satmaya dayananzor dönemlerin ucuz bunalımsal yaklaşımlarıyla sonuç almak vehele böylesi yaklaşımlarla PKK ailesinden değer bulmak müm-kündür. Yalnız bu kurum için geçerli olan ilkelerden ve yine ilişkiyehakim olması gereken ilke ve uygulama esaslarından bahsetmiyo-rum. Daha da önemlisi, bu ilke ve uygulamalarda mutlaka tabiolunması gereken, ailenizin uğruna bu kadar şehit verdiği –bütünçağdaş ulusların ve hatta ilkel kabile ve klan topluluklarının bilebağlı olduğu ilke– bağımsız ve özgür yaşama ilkesine cevap ver-meyen, onunla mutlak uyum içinde olmayan, kesinlikle onu güç-lendirmeyen bir ilişki ve kurumlaşma düzeyini asla kabul etmiyo-ruz. Aldanmayalım ve aldatmayalım! Bu, ne ucuz ve basit günlükyaklaşımımızdır, ne de kör geleneklerdir. Ne kadar etkili olursanızolun size, bunları uygulama ve yaşama imkanı vermeyeceğiz. Neyemal olursa olsun devrim ilkesine bağlı kalacağız.

Sonuçta kurtaracak olanı esas almalıyız. Zaten şehitlere bağlı kal-mak tamamen böyle yaklaşmakla mümkündür. İşte, sizler için önemlibir savaş konusu daha! Fırsat buldukça mücadele ile kazanmanızgerekir. PKK’de bunun dışında bir yaşama, kolay ilişkilere yer bu-lamazsınız. Ne kadar aldanmış olursanız olun, size göre ne kadar

195

Page 195: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

gerekçe sunulursa sunulsun; ister sorunu yadsımaya götürün, isterucuz çözümlere götürün tüm bu yaklaşımları mahkum edeceğiz. Bukonuda partinin yaşam düzeyini ilkelerle netleştirmek öncü örgütüngörevidir ve de çıkış halindedir. Halkımız ve hatta sizler için yaşamayeni göz açtırılmaktadır. Böyle olunca da ilkelerin aydınlatıcılığıçok önemlidir. Körlük içinde, karanlık içinde el yordamıyla kurulanilişkilerin çok tehlikeli olacağı açıktır. Bazı örnekler var; ne kadarsübjektif ajanlıktır bilemiyoruz, ama objektif ajanlık olduğu kesindirve birçoğu ölümle cezalandırıldı. Bu durumlara düşmek, elbettearzu edilir bir durum değildir. Sıkışık bir bunalım anını kurtarmakiçin, hiç de ilkeye dayanmayan ve hızla devrim karşıtı duruma gö-türen bu örnekler açık ki tercih edilemez. Kişi, eğer yöneticilik yet-kisine dayanarak zaaflarını konuşturmaya kalkışıyorsa, düşmanlailişkisinin olup olmaması hiç önemli değildir. Yani eğer ya ben yadevrim, diyecek bir ikilemle bizi karşı karşıya bırakmışsa, bu, enkötüsünden bir karşıdevrimle karşı karşıya olduğumuzu gösterir vemutlaka bir tavır konulacaksa, karşıdevrime dayatılan tavır neyse,buraya da dayatılacak olan odur. Evet karşıdevrim kaçıştır, teslimolmaktır, devrime saldırıdır. Bildiğimiz olumsuz örneklerin ortayaçıkmasıdır. Peki ama doğru çözüm çok mu zor, başaramayacakkadar kötürüm müsünüz? Kendine güvenen öğeler halinde kendiniziişleyemiyor musunuz?

Gelişmiş kapitalist ve reel sosyalist ölçülerin de eleştirisi temelindegeliştirmeye çalıştığımız çözümleri esas alıyoruz. Bizde biraz daharadikal bir çözüm, kökü temel kurtuluş amacına ve savaşımına bağlıolarak gelişiyor. Orada ise barışçıl ortam içinde gelişiyor ve sonuçlarıfazla etkileyici olmayabilir. Bizde çok çarpıcı ve etkileyicidir. Bunuailecilik yaparak çözümleyemezsiniz. Geleneksel aileciliği konuş-turarak ancak parti karşıtı konuma gelirsiniz. Sorunu, gelmiş oldu-ğunuz ortamın tam objektif ajanlık yüklenimleri biçiminde dayatarakda çözemezsiniz. Oldukça tutkulu, oldukça bireysel, kendi dünya-sında hayaller kuran biçimlerle de çözüm biraz zor. Peki, mücadeleci,özgürlükçü çözüm nedir? Tanım gereği, temelde vatanı kazanmaarayışına, mücadelesine ve savaşına bağlı, toplumun her düzeydeözgürleştirici ve emeğe dayalı eşitliğine bağlı olanıdır. Sorunun birde kendine özgü yanlan vardır ve bunun Kürdistan’a indirgenmesini

196

Page 196: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

de ekleyelim. Geriye sizin için sorunun çözümü kalıyor.Böyle militanlar olabilir misiniz? Bu soruya “ayıptır” veya “bi-

reysel fırsat bulduk mu çözeriz” biçiminde cevap veremeyeceğimizaçıktır. Her şeyden önce kişiye burada değer veriliyor ve bir okadar da kendine özlü yaklaşması, karşısındakine yaklaşımda isegönüllü, beğenili ve eşitlikte temel değerlere bağlı kalması isteni-yor. Tabii ki bizim asla vazgeçmeyeceğimiz savaş değerlerimizvar. Onu yüreğinizin ana ekseni yapar, düşüncenizin temel uğraşısıhaline getirir, onunla dolu olur ve bu temelde yaklaşırsanız, eminimki, karşınızda boy verecek ilişki ve kurumlaşmalar saygıdeğer ola-caktır, meşru görülmesi gereken tutumlar olarak kendini belirtecekve yansıtacaktır.

Kendinizi böyle yapmaya, ilişkilerinizi ve aileyi böyle kazanmaya,bu temelde yüceltmeye ne kadar varsınız? İşte parti çizgisine güçyetirmek, parti politikasına uzun ve kısa vadeli çözümler getirmekbu temelde mümkün olur. Eğer kendinizi çabayla biraz ilerletirseniz,sizlerden hepinizin beğeneceği iyi bay ve bayanlar çıkar. Sizi görücüusulüyle birbirinize bağlayamayız. En ucuz ve bugün piyasada tambir karşıdevrimci yöntem olarak dayatılan daha soysuzca alıp ver-meleri, bu temelde ortaya çıkan yaklaşımları onaylamak ve kabuletmek durumunda olamayız. Ana hatlarıyla sorunun konulusunu veçözüm yolunu böyle veriyorum. Kendine güvenen bu parti politika-sını esas alır. Geçmişte neydiniz, ne kadar özeleştirisel konumdasınız,suçlarınız nedir; bunu her birinize dek indirgeyemem, ama bundansonrasında partisel çözümü ısrarla böyle vurguluyorum.

Eleştiriye oldukça açık tutuyoruz. Parti ortamında asla zorlamayoktur. Bu konuda işlediğimiz hatalarla karşıdevrime tam hizmetetmedikçe, bir cezalandırma ve baskı yoktur. Tartışma özgürlüğüiçinde zengin düşünün ve kendinizi çok ciddi bir özgürlük tutumuiçinde ifade edecek çaba sahibi kılmaya zorlayın. Bu güzel ve iyibir şeydir. Eşitlik ve gönüllülük ilkemizi ulusal düzeyde olduğugibi, cinsler arasında da geliştirmeye çalışıyoruz. Fırsat buldukçatartışabilirsiniz. Derin düşünün ve tartışın. Birbirinizi kandırmayave dedikodu yapmaya götürmeyin. Beni de bu konuda kendi tut-kularınız önünde ne bir engel olarak, ne de kullanılacak bir mal-zeme olarak görün. Bu konuda kendimi bol sorular ortaya çıkaran

197

Page 197: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ve çözüm zenginliğini sunan platformda tutuyorum. Tutucu olma-maya ve de ucuz çözüm yollarına gitmemeye, kendimi zinde vehazır tutmaya çalışıyorum. Bu da benim özgürlük anlayışımın ge-reğidir, sanırım çok da açıktır. Hiçbirinize karşı herhangi bir zor-lama söz konusu değil. Önderlik avantajlarımı kullanarak da birçözüme gitmiyorum. Sizden daha fazla, önderlik sorumluluğu benizorluyor. Kişi ve önderlik sorumluluğu bu kadar olmasaydı, belkide bu kadar zorlanmazdım. Hatta oldukça özgül ve biraz da bireyselözgürlük yanı ağır basan bir yaklaşımı gerektirmesi itibariyle buşansımı bile doğru dürüst kullanamadığımı belirtebilirim. Önderlikgelişiminin toplum içinde kök salışı nedeniyle, bu konuda önder-liksel çıkışa mahkum etme vardır. Bunun bir bireyin özgürlüğüaçısından doğru bir tutum olmaması gerektiğini bilerek, bu feda-karlığı gösteriyorum. Bazı arkadaşların da bu fedakarlığı yaptığınıbiliyorum. Bu, PKK’nin fedakarlık düzeyinin en az şehadet kadarönemli bir yönüdür. Kendi bireysel özgürlüğünden, özgür yaşa-mından fedakarlık yapıp, partiye yaşamını adamak çelişik de olsafedakarlığın vardığı düzeyi gösteriyor.

Çoğunuzun bağlı olduğu kalıplar kaynağını, bir yandan eski çağ-lardan, diğer yandan kapitalist gelişmenin en çarpık biçimlerindenalıyor. Onları esas alma hatasına düşmemek oldukça önemlidir.

Türkiye somutunda bir cumhuriyet dönemi vardır. Onun kuruluşaşaması ve önderliğinin durumunu biraz açmak, günümüze kadarkioluşumları daha iyi anlamayı mümkün kılacaktır. M. Kemal’in bukonudaki hastalıklı örneği ve bunun Türkiye toplumunun günümüz-deki aile buhranlarının temel bir nedeni olması söz konusudur. Odönemdeki çözümsüzlük bugünkü buhranın temel nedenlerindenbirisi olmaktadır. M. Kemal önderliğinin bu konuda yaptıkları hepi-mizde çokça yaşatılmıştır. Aile-kadın ilişkilerinde Batı taklitçisidir,biçimle uğraşır; “kadının başını açtır, salonlarda dans ettir” çözümbu kadardır. Bu çözümün ciddi bir ilkesi, bir kültür mayalanmasıbile yoktur. Karşımıza halen çözüm diye çıkarılanlar ve ailenin içinedüştüğü ağır bunalımlar kaynağını biraz da buradan alır. Bu, iki-yüzlülük, ihanet ve saygısızlıktır.

Bugün en ileri düzeye varan kendini pazarlama ve sunum malze-mesi olarak görmenin önderliksel çıkışla da bağlantısı vardır. Sa-

198

Page 198: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

dece peçeyi attırmakla, Batı dans taklitçiliğiyle böylesine temelbir sorun halledilseydi, uğruna bu kadar düşünme gereği duyulmaz,bu kadar tartışma geliştirilmez ve bu kadar mücadele verilmezdi.Aileniz de, bellediğiniz usul de fazla anlamlı değil, bu daha acık-lıdır. İyi biliyorsunuz ki, her şey dışta kararlaştırılır, en temel gö-nüllülük alanı en kaba bir müdahale ile başınıza çorap örülmesineyol açar. Bunun sonuçlarının ne kadar ölümcül olduğunu biliyor-sunuz. Oldukça yakın dönemde ve halen etkili olan yaklaşımlarıönderliksel düzeyde, aile reisliği düzeyinde aşmanız ve bunlarınetkisiyle savaşmanız gerekir.

Bu ilkeleri sadece bir buyruk gibi sunmadığımızı, önemli bir devrimihtiyacı olarak ele aldığımızı, kendi özgüllüğü içinde anlam vermeyeçalıştığımızı, sınıflı topluma özgü en ufak bir baskı ve zora dayalıyaklaşımlarla yaklaşmak istemediğimizi biliyorsunuz. Bu, gücümolmadığı için değil, bilakis ilke olarak benimsediğim içindir. Yakla-şımımız özgündür. Eğer yaklaşım böyleyse, o zaman bunu anlamayı,tartışmayı, bununla kendinizi ve partiyi geliştirmeyi bileceksiniz.İyi bir tartışma çözüm için gereklidir, hatta ön koşuldur. Tutkularınaldatıcılığını, çoğunlukla da etki yetkiye dayanan zayıflık anlarınınçözümlerini yaşamanın pek de sağlıklı olmadığını görebilmelisiniz.Kendinizi oldukça saygıdeğer öğeler haline getirmeli, bunun içinbirbirinizi kazanmalı ve daha da geliştirmelisiniz. Yani, bir taştanheykel yontar gibi kişilik geliştirmeli ve kazanmalısınız. Benim endehşetle karşıladığım ilişki kaba saba bir erkek veya kadınla evlen-dirilmektir. Dünyada en dehşetle kaçacağım olgu da budur. Sanıyo-rum, çoğunuz bunu çok normal görüyorsunuz. Dehşetle kaçınılmasıgerekeni allayıp pullasam, ben bile bu temelde sizi aldatabilirim.Bunu, ruh boşluğunuzun ne kadar derin olduğunu görmeniz içinbelirtiyorum. Tek kelime ile korkunç bir durum! Özde birbirinizi nekadar beğenebilirsiniz? Sevginizin neye dayandığını bana açıklaya-bilir misiniz? Söyleyeceğiniz tek bir söz bile yok. Bu, ne kadar zayıfkaldığınızı, mücadelede ve yaratmada fazla iddialı olmadığınızı gös-teriyor. Sadece biçime bağlanmak kesinlikle sonuç vermez. Tutkuyave güce dayanarak kendini konuşturmak daha da anlamsızdır. Ayrıcabirey olarak kendini allayıp pullayıp sunmak da fazla anlamlı değil-dir. Bu konudaki örneğimiz bütün toplum tarafından meşru görül-

199

Page 199: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

meli, partililer meşru görmeli ve güç verebilmelidir. Bu tip gelişmelervar mı desem; yine oldukça yoksun olduğunuzu, gelişmekten uzakolduğunuzu söyleyeceksiniz. Peki, nerede kaldı devrimcilik?

Benim kendimle savaşımım kesinlikle çok şiddetlidir. Bu konuüzerinde de çok uğraştığımı biliyorsunuz. Bir erkek olarak kadınlarıharekete geçirdim. Savaşarak çektim. Bugün bana evli ve bekar çoksayıda bağlı kadın var. Birçoğu ölümüne bağlıdır. İstesem daha d;ısınırsız bağlayabilirim. Bunun nedenini düşüneceksiniz. Bunu sadece önderlik konumuna borçlu olduğumu söyleyemezsiniz. Hayır,yılların savaşımı ile bu durumu yaşıyorum. Kaldı ki bu, bireysel öz-gül ihtiyaçtan kaynaklanmıyor. Kadınların çıkışı tam bir toplumsalhareket düzeyine gelmiştir. Şüphesiz, bu durum benim de özgürlükemellerimle yakından bağlantılıdır. Oldukça yoğun düşünceyi veçabayı gerekli kıldığı açıktır. Eğer kadınlar uğruna ben bazı önemliçalışmaları yapmasaydım, bu kadınların bir tekinin bile yanımızagelmesi, ailelerinin kapısından adım atması bile mümkün değildi.Toplumda şimdi birçok evli kadın bile rahatlıkla kocasını terk ede-bilecek durumdadır. Çünkü sahte evliliğin yıkıcı sonuçlarını görmeyebaşlıyorlar. Çünkü özgürleşmek istiyor, ailenin köleliğinden kurtul-mak istiyor, zincirlerinden boşanmak istiyor, partide ve önderliktebir çıkış yolu görüyor. Biraz daha çağrı yapsak, zincirler belki pa-ramparça olur. Bu, özgürlük ilkesine biraz işlerlik kazandırdığımızıgösteriyor. Çözümün halen de ne kadar zor olduğunu, kendi açımdanve partide büyük çaba sarfedildiğini gösterdik.

Ezilen cins kadın olduğu için çoğunlukla onlar üzerinde durduk.Fakat, erkek kesimi de en az kadın kadar kurtarılmaya muhtaçtır.Bizim çözümlemelerimizin bu ilişkide önemli oranda erkek çözüm-lemesini de içerdiğini, en az kadın tipini çözümlediğimiz kadarerkek tipini de sorunun diğer kutbunda çözümlediğimizi biliyorsu-nuz. Hatta ulusal kölelikte ve toplumsal düşürülmüşlükte erkeğinpayının kadından daha fazla olması gerektiğini, daha fazla suçlugörülüp sorumlu tutulması gerektiğini bu çözümlemelerin bir sonucuolarak söylüyoruz. Kadın sorumluluk duyamayacak kadar işlevsizve güçsüz bırakılmıştır, iradesiz bırakılmıştır. Yani bir yerde, tamyenilgi ve teslimiyet konumundadır. Dolayısıyla kölelik söz konusuolduğunda bir tarafa bırakacağız. Hakim olan, sömürgeci kurumlarla

200

Page 200: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ilişkide bulunan, dolayısıyla köleleşmemizle daha fazla bağlantılıolan erkektir. O ilişki kuruyor, o ajanlaşıyor, o kendini bir hiçe, birmaaşa satıyor. Olası gelişmeleri ilk ele alan odur, sömürgeci partilereve sömürgeci orduya koşan erkektir. Yalan mı? Hayır! Dolayısıylaen çok sorumlu tutulması gereken öğe durumundadır.

İşin bu yönüne şimdiye kadar dikkat edilmemiştir. Hep kadın hepkadın; şimdi biz, hep erkek hep erkek, diyeceğiz. Erkekleri sorumlututacağız. Erkek kadını yenik düşürmüştür veya oldukça problemlibir durumda bırakmıştır. Mademki toplumsal sorumluluk esasta er-keklerindir, bütün ilişkiler erkeklerin sorumluluğu altında yönlen-diriliyor, önderlik eden erkektir, o halde bu sorumluluğu da kaldırır.Niye düşmana ucuz askerlik yapılıyor? Niye ajanlık temelinde çalı-şılıyor? Niye ülke ucuzca terk ediliyor? Niye kaçılıyor? Velhasıl,bütün toplumsal etkinlikte erkek kendini niçin suça batırıyor? Buradasorumluluğu görmek ve kesinlikle hesap vermeyi de bilmek gereki-yor. Madem aile reisisin, madem aile adına asıp kesiyorsun, o haldeseni ulusal ve toplumsal sorunda da en çok hesap vermesi gerekenbir öğe olarak ele alacağız. Dolayısıyla bizim savaşımımız önemlioranda erkeklerle olacak.

Kürdistan’da en çok korktuğum özelliklerden birisi de ucuz erkeklikanlayışlarıdır. Ben bunun tehlikesini biraz yetişkinleştiğimde gör-meye başladım. Erkeğin konumunun pek fazla olumlu olmadığınıveya anlamlı olmayacağını ve tehlikelerle yüz yüze olduğunu görm-üştüm. Yapılan erkekliğin pek hoşa gidici olmadığını biliyordum.Kadınları bilmem, ama bir erkek olarak ben bunu görüyordum. Er-keklik özellikleri ile oldukça güç gösterisinde bulunuyordu, sövüp-sayıyordu, dayak atıyordu, etkiliydi. Cemaati onlar oluşturuyordu.Bu tek taraflılık bana yadırgatıcı gelirdi. Bu işte bir dengesizlik var,diyordum. Sorumluluğun onlarda olması gerektiğini düşünüyordum.Fakat sizin bırakalım böyle eleştirisel yaklaşmanızı, kendinizi dörtdörtlük erkek olarak gördüğünüzü biliyorum. Bu, birçoğunuz açı-sından halen böyledir. Belki de kendinize toz kondurtmuyorsunuz.Çok ciddi bir yanılgıdır. Bayanları bilmem, ama kendim bu tip er-keklerden çekiniyorum. Fazla erkeklik yapıyorlar. Aslında yiğitlikanlamında o kadar erkek de değiller, diye düşünüyorum. Kabageliyor bana. Bu konuda kadınları iyi konuşturmak gerekir. Çünkü

201

Page 201: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yaşadıkları somut durumlar var. Bu kişilikler onlar için baskı ve çir-kinlikler doğurur; dolayısıyla, erkeklerin düzeltilme hamlesine güçlükatılmak gerekiyor. Çoğunuzun ne kadar sevilip sayılacağını benanlayamıyorum. Bazı arkadaşların ne kadar sevilip sayılacağını za-man zaman düşünüyorum. Çok az umut ışığı görebiliyorum. Benbile bu durumları zor görebildiğime göre, kızlar nasıl görecek sizleri?Eğer saflarsa –zaten çoğu aldatılmaya uygun bir durumdadır– alda-tabilirsiniz. Fakat kendini biraz yitirmemiş birisinin kolay kolayadam beğeneceğini tahmin etmiyorum. Neden? Çünkü, ölçülerinizçok tehlikeli, çok az saygıya, çok az eşitliğe, çok az gönüllülüğe yerveriyor, ortamı çok az özgürlüğe açık bırakıyorsunuz. Kendinizi butemelde hiç gözden geçirdiniz mi? Ne kadar beğeniliyorsunuz, iliş-kileriniz ne kadar gönüllüdür, siyasi-ekonomik ve fiziki anlamdabaskı ve güç öğesinden ne kadar arındırılmıştır, temel ilkelere bağlıolarak kendinizi ne kadar hazırlamışsınız? Evet, alıştırılmıştır; ge-nelde kadın kendini sunar –haydi buna beğendirme diyelim– sizkendinizi ne kadar sunuyor, ne kadar beğendiriyorsunuz? Eğer öz-gürlük ve ilişkilerde gönüllülük söz konusu ise, bu ilişkilere cevapvermeniz gerekiyor.

Bizim sorumluluğumuz altındasınız. Bazıları diyor ki, devrimcievlilik yapacağız! Devrimci evlilik deyince, şaşıp kalıyorum. Bizimbay ve bayanlar ne kadar açık! Görüyorsunuz ki, konu öyle elealınacak durumda değil. Çoğunuz erkek yönü itibariyle beğenmeözgürlüğünü kendinize tanırsınız. Fakat beğenilme durumunuzahiç değiniyor musunuz? Bence işin bu yönü daha fazla önem taşı-yor. Erkek kısmının günümüze kadarki –yalnız bizde değil– beğeniölçüleri güç içeriyor, yanıltma içeriyor, üstünlük içeriyor, erkekşovenizmi dediğimiz özelliği konuşturuyor. Kadının buna verdiğicevap fazla gelişkin değildir, sunma özelliğini daha çok geliştir-mektir, kendini biraz daha pahalıya satmaktır, biraz daha kurnaz-lıktır. Yani işte, ‘böyle başa böyle tarak’ veya erkekliğin kendinibu biçimde göstermesi kadının da karşı gösterisine yol açıyor. İştehalen çok tehlikeli ve günümüzde ahlakın alabildiğine yerle biredilmesine varan duruma da bu tutum yol açmıştır. Sanatın bilebu konuda baştan çıkarma özelliği daha ağır basıyor. Bir düzeltmearacı olarak geliştirilmesi gereken sanat, maalesef baştan çıkarıyor.

202

Page 202: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Dolayısıyla, sorunun bu diğer ilişki kutbunu daha dikkatlice elealmamız gerektiği açıktır.

Sorunun ve çözümünün Kürdistan somutuna indirgenmesi anahatlarıyla yapılmıştır. Parti ilkesini bu temelde işletmek, yoldaşlıktaiddialı olanlar açısından sanırım mümkündür. Beni de, bu konudafazla zorlamamalısınız. Parti ilkesine işlerlik kazandırma durumuylayüz yüze olduğum, bunun en az siyasal örgütsel cephe kadar önemliolduğu ve bu cepheyi de iyi işleyen bir cephe olarak yürütme gör-evimizin olduğu açıktır. Hatalar yapılabilir. Fakat doğrultuyu ısrarlatakip edeceğiz. Takipte kendimizi konuşturmayacağız, fakat kendiözgürlüğümüzden de taviz vermeksizin özgürlükçü bir çözümünpartide vücut bulmasına ve giderek topluma yansımasına çok dikkatedeceğiz. Karşımızdaki gelenekler ne kadar tutucu, sizlerdeki tutu-culuk tutkuları ve hatta objektif ajanlık konumları ne kadar ağırolursa olsun hesaplaşacağımız açıktır. Kendimden başlayarak he-piniz için ilişkileri doğru ele alıp bu temelde elimden geleni yapa-cağım ve yapıyorum da. Öncelikle birbirimizi doğru anlayacağız.Bence, bu konuda adı çok söylenen duygu, sevgi ve hatta aşk dedi-ğimiz olgu eğer gelişecekse bu temelde sağlam bir anlayışa ve dü-şünceye dayanmalı. Zaten bilim de ispat etmiştir ki, eğer adına aşkdenilen şey varsa, bu düşünceye bağlıdır. Bunun çarpıtılması, yoz-laştırılması beynin gelişmeyen bir duruma girmesi biçiminde ifadebuluyor. Düşünce yanını dıştaladın mı, geriye insandan bir şey kal-maz. Bu da bizde kurtuluş sorunlarına bağlıdır. Kurtuluşu düşüne-ceğiz, kurtuluşu savaşla yaşamaya çalışacağız. Bu, düşüncesiz veteorisiz olmaz. Büyük bağlılık kurtuluş değerlerimizedir. Evlilikönce kurtuluş değerlerine hizmet etmelidir. Daha da somutlaştınrsak,bazı yerlerde ‘silahımla evliyim, partiyle evliyim, halkımla evliyim’diye bağlılık anlatılmaya çalışılır; bizim de yaşadığımız bu dönemdebağlılıkların öncelikle bu değerlere olması gerektiği tartışmasızdır.Aşkınızı öncelikle partiye, onun öncülük ettiği halka, onun temelamaçlarına –bağımsızlık ve özgürlüğüne– onun aracı olan silahageliştireceksiniz. Aşk ve bağlılık bu derecede geliştikçe, cinslerarası ilgi, istek ve bağlılık da bir anlam ifade edebilir. Bu konudasaptırmalara gitmeyelim. Çok ölçülü ve güçlü hareket edelim. Buanlamda bir ilişki kazanmanın vatan ve özgürlük kazanmaya bağlı

203

Page 203: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

olduğunu unutmayalım. Bunun içeriğinde örgüt kazanma, silah ka-zanma, savaş kazanma vardır. Savaşı kazanamayanların, örgütü ka-zanamayanların, örgüt ve savaştan kaçanların cins olarak birbirlerinikazanacaklarına inanmıyorum ve karşıyım. Tam tersine, birbirinikazanmayı partiden ve onun amaçlarından kaçmaya, onun silahlarınıterk etmeye bağlayanların çok alçakça bir tutum içinde olduklarını,tutkuları ne kadar gelişmişse, bu tutkularının o kadar alçakça veiğrenç olduğunu söylemeliyim. Eğer Kürdün hani o adı çok geçenaşkı gelişecekse ve buna saygı duyulacaksa, tamamen bu tanımiçinde ifadesini bulması gerektiği açıktır. Bu da lafla ve hele kendinikandırmakla hiç mi hiç olmaz.

Kendi yaşamımdan örnek vereyim size. Bu konuda büyük çabalann sahibiyim. Kadın olgusuna ben de çok değer biçerim. Öyle sa-nıldığı gibi ilgisizce bir yaklaşım içinde değilim. Tersine, baştanbenim düşüncemi ve ilgimi uğraştıran bir konu olmuştur. Dolayı-sıyla, her insan gibi bizim de oldukça aşağı evrelerdeki tutkularabağlanmaktan tutalım ileri evredeki bir yaratığın düşünce gücünebağlı olarak ortaya çıkan bütün durumlarla yüz yüze gelebileceği-miz açıktır. Bunu biz çok tutucu ve bizi oldukça insanlığın gerisineiten kendi ahlaki ölçülerimizin biraz da dışında ele alırsak, sahte-karca ölçülerden sıyırırsak nasıl bir gerçek olduğunu, durumunnetliği ve çıplaklığıyla kendini dayattığını görürüz. Her kişide ol-duğu gibi bizde de bu konuda ne kadar ilgi, istek uyansa da, işte odiğer güzel yanlarımız olan partimiz, savaşımız ve daha da esasalmamız gereken amaçlarımız bizi kendine bağlamıştır. İşte bu,tam bir savaş durumudur. Tabii ki, özgürlük ilkesini de dayattığımıziçin daha da boyutlanır.

Kendi durumunuzu fazla parlak görmeyin. Bu konuda düşünceyene kadar egemenlik tanıdığınızı bilmiyorum. Ama, için için duygu-larınızın egemenliği altına girmeniz her an olasıdır. Bastırılmış duy-gular söz konusudur. Bu duygularınız yaşama fırsatı bulunca, karşımabir canavar gibi çıkıyor. Ben kendim için de söyledim, bu ayıp değil.Fakat ben savaştım, canavarı bastırdım, ezdim. Ama sizin içinizdençıkanlar sizi yutuyor. Ne kadar ihanet çıktı? Can evinden ne kadarvurdular bizi ve en kutsal değerlerimizi! İşte, büyük canavarlıkbudur. Tutku adı altında bunlar yapıldı. Bu büyük düşünmenin değil,

204

Page 204: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

o gelişmemiş yaratıkların ve kör güdülerin egemenlik kazanmasıdır.Ve bu, insanlık tarihi kadar eski bir çarpışma ilkesidir. Hep ilerle-yenler düşüncenin egemenliğine ve yol göstericiliğine ağırlık ve-renlerdir. Hep gerileyenler ise, tutkularına, kör güdülerine esir olan-lardır; bireyselliğini toplumun yüceliğine ve yüceltilmesinedayatanlardır. Toplumsallaşmada eğer biz çok kör kütük isek, bununnedeni, bizim bu ilişkiye kör duyguları, tutucu gelenekleri egemenkılmamızdır. Basit bir aile kurumu için, acaba ailelerimizin satma-yacağı, çiğnemeyeceği bir vatan ve özgürlük değeri var mıdır? Hattasizlerden birinizi bile özgürlük ortamına çekerken, düşmandan dahaçok bunlarla şiddetli savaş yürütülmedi mi? Halen hepinizi, tutku-larınızı değil beyinlerinizi esas alan, ona önceliği veren bir tutumagetirmek için oldukça anlamlı bir savaş yürütmüyor muyuz? Eğerbunlar gerçekse, eğer kazanacaksak bunun bu tutumla çok sıkı sıkıyabağlantılı olduğunu görmeliyiz.

Beynini aç, mantığı esas al, düşünceyi egemen kıl ve varsa tutku-larına saygın onları buna hizmet temelinde yücelt! Bizim için,ölüm-kalım bağlılıkları için kullan! Öfken, kinin, sevgin vatan de-nilen, özgürlük denilen tanrıça için çalışmalı, onu ele geçirmeli.Zaten sizin tanrıça diye belirlediğiniz güzel kız, güzel oğlan benimyanımda metelik etmez, dalga geçerim. Büyük tanrı ve tanrıçayagöz dikeceksiniz. Aslında, tanrı ve tanrıça kavramlarının altındatoplumları yüceltmek ve özgürleştirmek yatar. Onları böyle kav-ramlar olarak değerlendirmek gerekir. Bunun karikatürü kendi ken-dinizi küçük tanrılar putlar haline getirmektir. İşte Kürdün aşksavaşı bence böyle ele alınmak durumundadır. Biz, savaşa kendi-mizle başlayalım. Bu savaşın şehitlerine bu anlamda büyük saygı-mız, büyük bağlılığımız vardır. Onlar büyük tanrı ve tanrıçalar uğ-runa savaştılar, putlarını kırmayı bildiler.

Görülüyor ki, savaşımızın bu cephesini böyle açmak doğrudur.Teorimizin bilimsel bir temele dayandığını sıkça söyleriz. Bu yönüylede yaklaşımların bilimsel bir ifadeye dayandırılmak istendiğini ra-hatlıkla belirtebilirim. Yani ulusal ve toplumsal gerçeği aydınlatıyor,ilerlemeyi mümkün kılıyorsa doğrudur. Her emeğin çabası, üretimdir.Bu, bilimsel çabanın en sancılısı da devrim için harcanan emektir.Bu emeğin zorlu geçeceği açıktır. Devrim emeğinin altında, ekono-

205

Page 205: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

miyi, bilimi ve sanatı bir tohum halinde üretecek, onu yeniden vedaha özgür temelde filizlendirecek çaba ve onun özü mevcuttur.Dolayısıyla, en yüce emek devrimin emeğidir. İşte böylesine dev-rimci bir emekle bu konuda çaba sarfedersek, o çokça özlemini duy-duğumuz, hayalini kurduğumuz, oldukça saygı duyulması gerekenduygularınız, sevgileriniz, aşklarınız gelişir.

Her zaman söylediğimiz gibi, tanrıya-tanrıçaya ulaşmak zordur.Emekçiyiz biz, çalışmasını bilmeliyiz, sahteliklere sapmamalıyız.İnanıyorum ve biliyorum ki, bu temeldeki çabalarımız doğrudur.Sizleri bu çabalar içinde tutmak, insana saygının en anlamlısıdır.Bu anlam da yurtseverlik enternasyonalizmdir derken, hemen herinsan toplumuna, her halk topluluğuna ve yine kendi halkımıza ve-rebileceğimiz böylesine bir özgürlük çabası içinde bulunmaktanbahsediliyor. Bunun dışında hiçbirimizin insanlığa bakmaya yüzüyoktur. Bu anlamda yurtseverliğimiz, en anlamlı enternasyonalizmve hümanizmdir. Çok düşürülmüş bir halk soyu ve onunla çok dü-şürülmüş bir cinselliğin bu anlamda çözüme kavuşturulması, öz-gürleştirilmesi derin bir enternasyonal öze, insanlığı sevmeye, insanıesas almaya bağlıdır.

Bizim çözümümüzde bu vardır. Alabildiğine tutkuyu, düşüncesiz-liği, tutucu geleneği, son derece bireyselliği esas alan, bizi insanlığa,halk gerçekliğine ve saygınlığa kapatmaya, şimdiye kadar olduğugibi insanlığın içinde artık yok sayılmaya kadar götürür.

Dolayısıyla ilke çok önemlidir. Uygulama ne kadar zor da olsa,onun için çaba sarfedilmeye değer. Bu biçimiyle konuyu yeterinceortaya koydum. Ben, her zaman özgür ve açık tartışmaktan yana-yım. Bu konuda da özgür ve açık tartışmayı her düzeyde esas al-maya çalışıyoruz. Benimle ilgili şeyleri bana açmalısınız. Çeki-nirseniz, haksız bir konumu yaşadığınız anlaşılır. Bir yoldaş olaraktartışıyoruz. Görüyorsunuz ki, herhangi bir endişe ile örtbas edile-meyecek kadar önemli bir konudur. Kendimizi yenilemek, hatalıyönler varsa karşılıklı desteğimizle aşmak hep kabulümüzdür. He-pimiz bunu kaldıracak seviyelerdeyiz. Ne kadar hatalı tutumlarabatmış olursanız olun, bunun imkan dahilinde olduğuna inanıyo-rum. Gözden kaçırdığımız noktalarda eleştirileriniz bize güç verir.Yine temelde, sizi mahkum etmekten ziyade, kişi olarak, bazı ha-

206

Page 206: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

talarınızı mahkum etmeye; sizi cesaretsiz kılmaktan ziyade, cesa-retli kılmaya çalışıyoruz. Konunun kapalı, gizli bırakılması yerine,açığa vurulmasının gerektiğine inanıyorum. Hatta kendimi riskleride olsa bu konuda oldukça zorluyorum. Çünkü, çözüm giderekdevrim için dayatıcı oluyor. Son zamanlarda benim burada birazdaha bilince çıkardığım bir ilke var. Önderlik çıkışına bu alanıbağlamak, bağlılıktan da öteye bunu bir üst düzeye çıkarmak dü-şüncesindeyim. Çünkü sizin birey olarak görevlerinizi tam yap-mayışınız yüzünden, kayıpların ne kadar büyük olduğu biliniyor.Eğer önderliksel hamleler olmaz ve bununla önderlik olayı ta-mamlanmazsa, o zaman her türlü yıkıma, yıpratmaya, düşürmeyeve hatta ajanlığa açık kapı bırakılmış olur. O açıdan şunu ısrarlageliştiriyorum: Bugün ben bir önderliği bir kurumlaşma olayıolarak temsil ediyorsam, bu, Kürdistan halkının –erkeğinin ve ka-dınının– bağlılığının doruk noktasını önderlikle temsil etmektir.Bu nedenle, sizin en büyük sevginiz önderliğe olmalıdır. Şunuönemle vurgulayalım ki, aslında ben birey olarak aşırı derecedekibağlılıktan hoşlanmıyorum. Fakat hareketi tehlikelerden koruya-bilmek için, başta kadrolar olmak üzere sizi mutlaka ölümüne ön-derlik olayına bağlamalıyım. Yani, gözünüzü kırpmadan bütünkapsamınızla PKK önderlik gerçeği için yaşayabilmelisiniz. Hemenşunu da belirteyim; görünüşte ben temsil etsem bile, bu Kürtler veKürdistan için gereklidir. Özgürleşmek isteyen bir insan kesiminindoğru önderliğe kavuşması açısından gereklidir. Önderlik ilkesidayatılmalı ve tamamen bir doruk olarak gerçekleştirilmelidir.

Gerçekten önderlik bir doruktur. Türkiye’nin bugünkü figüran ön-derlerine bakmayın, onların hepsi sahtedir. Gerçek önderlik Türklerdede vardır. Önderliğin askeri niteliği, kolektif niteliği, kişisel niteliğioldukça belli ve nettir. Onların kendi somut koşullarına göre somutşekillenişi vardır. Başka toplumlarda daha başkadır ve gelişme aşa-maları farklıdır. Bizde ise, bu birçok yönden yeni oluşuyor ve yenidentemelleri atılıyor. Hemen hemen geçmişi yırtacak aşamaya gelmiştir.Geleceğin bütün yönleri ile inşası söz konusudur. Bu temelde tarihinbu durağında ortaya çıkması ve çıkarılması gereken önderlik, birbireyde de şekillense, giderek bir partide de vücut bulsa ve bu biraşamadan belli bir aşamaya –tam bağımsızlık, özgürlük, eşit-özgür

207

Page 207: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

birleşme iradesi ortaya çıkıncaya– kadar sürse de anlamlıdır.Ben bunu kolektif gerçekleştirmek istedim, ama kolektivizme kad-

rolar fazla gelemedi. Mesela sıkça söylediğiniz gibi, ‘bu konuda dapartileşemiyoruz,’ diyorsunuz. O halde, bu tehlikeyi benim bertarafetmem gerekiyor. Partiyi önderlik çizgisine tam çekemiyorsam, ken-dime yüklenmeliyim. Merkezileşmeyi tam arzulanan seviyeye geti-remiyorsam, kendimi bu konuda boşluğu dolduracak kadar büyüt-meliyim. Boşluk affetmez. Sen dolduramazsan düşman doldurur,oportünizm doldurur, herhangi bir sapma doldurur. Dolayısıyla şuçok açık: Kürdistan halkının önderlik kavgasında-yücelik kavga-sında, zirve mükemmel, oldukça etkin, yetkili ve kapsamlı gerçek-leştirilmek durumundadır. En ufacık bir yanı açık bırakılırsa orayaeski dolar, düşman burayı işgal eder, çürük yan varsa o doldurur.

Burada mesele benim kişisel durumum değildir. Şahsımda önderlikkurumlaşıyorsa, bütün duygu, tutku, düşünce, büyüme, çalışma,azim, irade, olumluluk adına ne varsa hepsini kendinize bağlaya-caksınız. Ben ne kadar bundan kaçıyorsam, siz o kadar bağlaya-caksınız. Aslında ben hem temsil ediyorum, hem de kaçıyorum.Durum şudur; kurum olarak geliştirirken, kişi olarak kaçmak zo-rundayım. Bu konuda diyalektiği iyi görmeniz gerekiyor. Kişiseldiktatörleşme tam da bu noktada başlar. Eğer kendime sevdalansamve bu bağlılıklar şahsımadır desem, diktatörleşmeye ve giderek bir-çok sosyalist ülkede ortaya çıktığı gibi altından çıkılamaz sorunlarındoğuşuna yol açarım. Fakat zirveleşme ve doruk noktasını oluşturmaçok gereklidir. Peki, nerede doruğa ulaşılması gerekiyor? Neredegerekiyorsa oraya kadar doruğu yaşatmak; nerede doruğu şahsı ilebir ihtiyaç olmaktan çıkarıp halkın üzerinde bir baskı aracına dön-üştürmek varsa, onu bu noktada yaşatmamak gerekir. Bir liderliknereye kadar vazgeçilmezdir? Siz, buna hangi çaba ile ulaşacaksınız?İşin bir bu yönü var, bir de ulaştıktan sonra giderek birim ve halktopluluğu üzerinde bir tasarrufa dönüştürme durumunuz var. Buayrım çok önemli ve sizin için ağır basan yan budur. Size bir önderlikfırsatı sunuluyor, desteği, yetkisi veriliyor; siz ikinci gün bu partiyetkisini bireysel tasarrufunuza alarak, çalıp çırpmaya, dayatmaya,emretmeye, dağıtmaya kadar götürüyorsunuz. Dolayısıyla önderlikolayı, sizin ve partinin başına böylece büyük felaket haline getirili-

208

Page 208: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yor. İşte sosyalist ülkelerde ne durumlara getirildiğini görüyoruz.Ben eğer bu konuda kendimi sık sık gözden geçirip dönüşüme uğ-ratmasay-dım, PKK’yi böyle geliştirmek ne büyüme –nicelik– an-lamında ve ne de muhteva –nitelik– anlamında mümkündü. Çokgüzel bir ayarlama yapıyorum. Partiyi ve halkı doruğa çekiyorum,biraz da çalıştırıyorum. Bunlar bir adımdır, bir kurumlaşma düze-yidir. Ancak bu nokta kendi içinde bir çelişkiyi de taşıyor. Herkesher şeyi benden bekleme durumuna geliyor. İşte burada sakat tanrıanlayışları, dini ve siyaseti birbirine karıştırma, bütün zayıflıklarınızıkapatma, hiç çalışmadan ve hatta önderlik adına değerlere el koymabaşlıyor. Ben de bununla şiddetle savaşıyorum. Aslında benim ba-şarımın birisi de budur. Çoğunuzun sandığı gibi olmak ve birçokhatanın kurbanı haline gelmek yerine, emeği esas alarak, buna da-yanan demokrasi ve önderliği muhteva ve biçimde sürece dayatarakbir adım daha ilerlemeye yol açıyoruz. Genelde önderliğe bağlılıkolayını getirirken, aslında sizin size bağlılığınızı geliştiriyoruz. Ön-derliğe bağlılık, her düzeyde ölümüne savaşımla ve buna bağlıolarak bir emirle bütün bir halkı ayağa kaldırmaktır. Düşünün;büyük önderlik sevgisi nelere yol açar. Eğer bu tam oturmuşsa,özde ve biçimde tam yakalanmışsa bütün bir halk bizde sevgi vesaygıyı yakalar. Nitekim eskiden iki kişi bir araya gelemezdi. Düş-man gibiydiler, birbirlerine hiç saygıları yoktu. Kardeşin kardeşe,eşin eşe karşı durumu bile böyleydi. Ama şimdi bu konuda birazcesaret var. Kavga etmiyorsunuz, birlikte yürüme gücünü kendinizdebuluyorsunuz. Bunun, çabalarımızla çok yakından bağı vardır. Bu-nun kendiliğinden olduğunu, doğal PKK’lilik olarak geliştiğini sa-nıyorsanız yanılıyorsunuz. Zaten sizin en büyük yanılgılarınızdanbiri de budur. Gelişme büyük bir çabanın ürünü olarak ortaya çıkıyor.Doruğu ancak bu temelde hazırlamak mümkündür. Bir de diğer ön-derlikler var. Sanırım bunların adını vermeye gerek yok. Bunlardoruk değildirler, sevgi, saygı kaynağı değildirler. Dolayısıyla top-lulukları ve halk üzerinde etkileri yoktur. Etkileri altındakiler ise,birbirlerine her türlü ikiyüzlülüğü göstermeyi, kazık atmayı siyasetbilirler. Tabii ki bunlar düşmana rahatlıkla boyun eğerler. Bizde buyok. Şehitlerin bu konudaki son sözleri –önderlikle bağlantılı olarak–çok önemli. Yine sizin savaş iradenizi belirlemede, fedakarlık dü-

209

Page 209: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

zeyinizi ortaya koymada bu husus oldukça önemlidir. Şimdi bizbunu daha da geliştiriyor, partileştiriyor, ulusallaştırıyor ve insanlığıniyi bir ailesi haline getirmeye çalışıyoruz. Kendi örneğimi çözüm-lemeye çalışırken, burada önemli bir mesaj da veriyorum. Bizimadımıza şu veya bu düzeyde, uzaktan veya yakından, daha çok dagelecekte olabilecek önderlik sapıtmalarına karşı parti ve halk olarakdoğru durmak gerekir. Gereği kadar lüzumsuzluğu da zamanındatespit edilebilmeli, ihtiyaca cevap verdiği oranda esas alınmalı vedesteklenmelidir. Esas olmaktan çıktı mı, bu temelde kendini dayattımı, sağladığı ve yol açtığı doğru önderliksel gelişme ile çelişti migasp etmeye başladı mı, baskı ve sömürü oldu mu, siz onu alaşağıedeceksiniz. Diktatörlük-demokrasi olgusuna yaklaşımınız kesinliklebu temelde ve oldukça gelişkin olmalıdır.

Bugün reel sosyalizmin başına ne gelmişse, bu noktadaki ayrımıbeceremediğindendir. Proletarya diktatörlüğü denildi, proletaryadiktatörlüğünde de kişi diktatörlüğü denildi ve ölçü kaçırıldı. Sonuç,reel sosyalizmin bugünkü çözülüşüdür. Aslında proletarya diktatör-lüğü gereksiz değil, bilakis gereklidir. Aynı biçimde proletarya dik-tatörlüğünde kişi diktatörlüğü de çok gereksiz bir kavram değildirve zamanında gereklidir. Ama nereye kadar ve hangi biçimler altında.İşte bu tespit edilemedi. Adam nefes alamıyor, adım atamıyor veölümüne dek doğal bir önder gibidir. Bu gerekli miydi veya zorunlumuydu? Hiç sanmıyorum. İşte diktatörlüğün bozuluşu da bu biçimdebaşlamıştır. Sosyalizmin görevi insanı kapitalizmden daha fazla öz-gürleştirmektir. Ama böyle olmaz da, kapitalizmden daha fazla birdevlet ağırlığına yol açarsa, daha ezici üzerine giderse diktatörlüğünbozulacağı açıktır. Sonuç, kendi yıkılış emarelerinin hepsini kendiiçinde oluşturmaktır. İşte bu tarihi hata, bugün çözülüşle, tasfiye ileson buluyor. Her hata bünyesinde bir yıkılış taşır. Reel sosyalizminde bu hatası, bugün çözülüşünü açığa çıkartıyor.

Biz, reel sosyalizmdeki hatayı temel noktalarda görüyor ve önlü-yoruz. Bu hatayı bir doğru ile ikame ediyoruz. PKK gibi oldukça azbüyüme olanaklarına sahip olan bir hareketin eşsiz büyütülmesi,demokrasi kadar yaratıcı sosyalizme de bir örnek teşkil etmektedir.Mevcut çözümlemeler biraz da daha önceki sosyalizm deneyimleri-nin ve görülmek istenmeyen sorunların görülmesi ve üzerine gidil-

210

Page 210: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

mesi ile mümkün olmuştur. Ele aldığımız sorunların, gerek EkimDevrimi sürecinde ve gerekse reel sosyalizmin yoğunluk aşamala-rında hiç dikkate alınmayan sorunlar olduğunu biliyoruz. Sosyalistuygulamaları yadsımıyoruz, ama deneyimlerinden oldukça ders çı-karılması ve kopye edilmemesi gerektiğini de biliyoruz. Başarıları-mızın ana esaslarından birisi de bu oluyor. Bu sürdürülmek ve dahada önemli gelişmelere yol açılmak istenirse, bahsedilen yaklaşımıngeliştirilmesi ile bağlantılı olacağı açıktır.

Bu konuda en temel bir ilke, halk bağlılığı ve halk sevgisidir. Bu,bir sistemde koptu mu o sistem bitmiştir. Zaten, o sistem kendi so-nunu hazırlamış demektir. Yaşanan da bu oluyor. Bizde ise bugünbu ilke gelişiyor. Demek ki, doğru cevap veriliyor. Biz kimseyemaddi mükafat vaat etmedik. Tamamen fedakarlığın ve cesaretinazamisi isteniyor ve hepsi de yerine getiriliyor. İdeolojik doğrultudemek mükemmel ve güzel işliyor ki, buna yol açıyor. Bizim bukonuda insanları para ile, rahat yaşamla doyurma imkanımız yok.Peki ne ile doyuruyoruz? Yüce özgürlük ilkeleri ile doyuruyoruz.Onların her şeylerini uğruna feda edebilecekleri değerlerimizin ol-duğunu göstermekle ve ona önderlik etmekle durumu ortaya çıkarı-yoruz. Görülüyor ki, önderlikte vücut bulması gereken bağlılığınaltında bir halkın kendisi var. Birey olarak kendiniz varsınız. Yük-selen önderlik gerçeğinde yerinizi doğru tutacaksınız. Bu sizin içinsanıldığından daha fazla bir yücelme olayıdır. Örneğin, ben bir ön-derlik olayında tatmin olacaksam, o zaman tatmin olmanın bütünolanakları var. Ama bu beni çok rahatsız ediyor ve zorluyor. Halkınbeklentilerine cevap vermek ve saygısızlık etmemek için fedakarlıkdüzeyimi geliştirmenin gerektiği açık. Kaldı ki, bağlılığınız dahaçok özlemleriniz temelindedir. Zor durumdasınız, biraz özgürlük is-tiyorsunuz ve bu noktada haksız bir biçimde bana yükleniyorsunuz.Burada haksızlık veya yetersizlik şudur; önderliksel bir birleşmeyi,önderliksel gelişmeyi zamanında ve yerinde yapamıyorsunuz. Bubir yetersizlik hususudur ve tabii ki zorluk yaratır. Halk bile bugünbunu aşmaya çalışırken, kadroların halka göre sağduyularının ge-lişmediğini görüyoruz. Bu ise zorluğu daha da artırır. Önderlikselgelişmeyi kavrama, kadro yapısı ve öncü için çok daha önem taşıyor.Bunu doğru kavramak ve özellikle de sakat bireysel tasarrufçu tu-

211

Page 211: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

tumlardan uzak durmak çok büyük öneme sahiptir. Mevcut kalıntılarsizi hızla bireysel tasarrufa ve bu da diktatörlük eğiliminizin geliş-mesine götürüyor. Nitekim düşman da bu zayıf yanı bildiği için, ençok ajanlaştırılacak bir alan olarak yükleniyor veya objektif ajanlıken çok bu alanda sonuç almaya çalışıyor.

Demek ki, hepinizin önderliği bir doruk olarak görmeniz, bütünbenliğinizle buna ulaşmanız, uğruna her an ateşli kavgaya girecektutku, sevgi ve saygıyı geliştirmeniz, bunun önüne başka başat bağ-lılıklar koymayacak bir büyümeyi kendinizde görmeniz ve başar-manız zorunludur. Doğru önderliksel kurumlaşmaya kesinlikle butemelde katkı sunacak ve uğruna çaba sarfedecesiniz. Biz bu aşamadabuna somut bir ifade vermeye çalışırken, tarihsel bir ihtiyacı gider-diğimizi biliyoruz. Bugün bu bir şahısla idare edilir, yarın yüksekbir kolektivizmi, meclisi, hükümeti, devleti oluşur. Alttan demokrasi,üstten merkeziyetçilik ölçüleriyle ifadesini bulabilir. Ama, şu andagözümüzü kırpmadan temsil etmemiz gereken önderliksel tutumlarsöz konusudur. Bu aşamanın özelliklerine göre de biçimlenmeyi bi-leceksiniz. Bu aşamanın biçimlenmeleri geçmiştekilerden olduğugibi, gelecektekilerden de farklıdır. Rolümüzü oynamaktan kaçmı-yoruz, tersine daha da boyutlanarak karşılık vermeye çalışıyoruz.Konuya özgü olarak da sizlere bazı yüklenimlerde bulunduk. Dedikki, kadınlar da harekete bağlanıyor ve kadınların bağlanmasınıntemel nedeni, tahammül edilemez yaşam koşulları içinde tutulma-larıdır. Buna ihanet etmemek veya egemen sınıfın egemen erkeklehçesi ile karşılık vermemek demek, erkeğin düzeltilmesine ve ön-derliğin bu temelde de sonuç almasına çalışmak demektir. Eğer bir-çok ülkede sosyalizm bu konuda başarılı olamamışsa, bu yönlüsomut görevlerine gereken ağırlığı vermemesindendir. Bizim bir debu yönlü sosyalizmi zenginleştirmeyi esas almamız vardır. Ne kadarbaşarır ne kadar başaramayız, bu biraz da gelecekte belli olur; önemliolan sorunu çözmek için çaba harcamaktır. Yoksa ben kişilik veruhi şekillenme olarak gerek kendim, gerekse partide kişiye sevda-lanmayı kabul etmediğim gibi, bu bağlılık türünü sınıfsal ulusal dü-zeyde küçükburjuva sınıf temeline dayalı bir karasevdalılık olduğunu,bunun ise sıkışınca rahatlıkla işbirlikçiliğe yöneleceğini belirtiyorve eleştiriyorum.

212

Page 212: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Denildi ki, tehlike, partililerin kendilerini bu konuda partilileşti-rememesidir. Bunun doğruluk yanı vardır. Kendinizi partilileştire-memeniz birçok yönüyle çabalarımızın boşa çıkmasına yol açabili-yor. O halde, sizin bugünkü en temel sorununuz, partilileşmek oluyor.Parti yaşamını bu temelde zenginleştirmek, bunu önderliksel sevi-yenin gereklerine dönüştürmek çok ciddi bir parti görevi olarakönümüzde duruyor. (...)

Sunduğumuz çözümler kadına tarihi bir fırsat yaratıyor. Amadaha da anlamlısı, biz kadını sadece çağırmıyoruz, niteliği de çokzenginleştiriyoruz. Biraz sonuç çıkarırlarsa, kadın arkadaşlarımızkendilerini daha çekici öğeler haline getirebileceklerdir. Yarış butemelde geliştiriliyor. Siz de bütünüyle kadın köleliğinin, kadındüşürülmüş-lüğünün çıkış yollarını göreceksiniz. Bu temelde ken-dinizi düzeltip yetkinleştirdikçe, kadın kitleleri de bu doğrultuyadaha çok girecek, kadın kendisini çekip çevirecek ve bir mal gibisunamayacaktır. Artık bu imkan da yok. Erkeklere bazı yüklenimlerdayatılırken, kadına da dayatılmıştır. Parti, kadının kendisini ol-dukça denenmiş yöntemlerle dayatmasının olanaklarını oldukçadaralttı. Eğer erkek kendini dayatamazsa, kadın da zaaflarını kar-şısındaki PKK erkeğine dayatamaz. Bu anlamda bazı kapılar ka-patılırken, bazı kapılar açıktır. Eskiye, düşürülmüşlüğe, hep çürü-müşlüğe götüren kapılar bir daha açılmamacasına kapanmıştır. Buanlamda, rastgele kolay ilişki bulunamaz.

Mücadele deneyimimizde yaşadığımız trajedi, aslında sakat ve ko-lay bir ilişki tarzından kaynaklanıyordu. ‘Bizim komutan fazla in-celeme, araştırma yapmadan ilişkiye kapıldı’ diyorsunuz. Sonuç;devrimden vazgeç, silahından vazgeç ve düzene dört nala koş, teslimet kendini! Eski ilişki tarzı bu tutuma götürdü. Bir deneyim olaraksöylüyorum. Haksızlık yapmayalım; öyle miydi değil miydi? PKKailesi ne kolay erkek hazırlar, ne de kolay kadın. Yani kızlar için de,evli erkek ve kadınlar için de bu böyledir. PKK’de derinleştikçe,bunu daha iyi göreceksiniz. PKK aşkına hemen ilişki geliştirilemez.Düşünün; bir PKK’li her an ölüm kalım savaşı içindedir. Hele birkomutansa, düşman onun kellesine milyonlar veriyorsa, bunun birküçük sunuş malzemesi de kadındır. Nitekim diyorsunuz ki, bu tipörnekler gelişiyor. Bu ilişki kaçışın temel bir kararı haline getirilmiş.

213

Page 213: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Bu, ciddi bir durumdur. Peki nereden kaynaklanıyor bu tür durumlar?Kimin nesi olduğu bilinmeyen birini, kısa zaman içinde sen nasılsevebildin de o kadar yakınlık kurabildin? Önce bir tanışsaydın,birlikte çok çaba harcasaydınız; doğrusu o değil miydi? Savaşımçabası gerekiyordu. Niye bu denenmedi? Savaşa, özgürlüğe ne kadarbağlısınız? Ya ben ya parti denildi, bu dayatıldı diyorsunuz. Ama buihanetten daha kötüdür ve kökünde de ucuz ilişki tarzı yatıyor.

İşte küçük burjuvazinin sevgi, tutku anlayışı! Ayıplamıyorum. Ken-dimi de ele alırken, çocukluktan beri tutkuluyum dedim. Fakat ke-sinlikle yaşama bu konuda saygısızlık etmeyeceğiz. Elbetteki kimsekendisini evliya gibi, melek gibi, rahip ve rahibe gibi –aslında ensoysuz güdüler buradan ortaya çıkar– görmesin; fakat ucuz bir kapı-lanma, bayın bayanı bayanın bayı kandırması da olmasın. Çünküburada da sonuç, kaçma, kaçırma ve ölümdür. Kaç tane komutanımızkaçtı ve gerçekten düşman ordularının veremediği zararı verdiler.Neymiş, sevmişler birbirlerini alıp gitmişler! Başımıza gelenlerebakın! Düşmanın bize yapamadığını, bizzat bu durumlar başımızagetirdi. Görüyorsunuz ki, savaşa ve iliklerine kadar temel değerlerebağlanmayan kişilik, bu konuda kolay avlanmaya, kolay ilişkilerekapılmaya açıktır. İkiyüzlülüğe, kendini kandırmaya dayanan tut-kularınızı öldüreceksiniz. Bu, çok önemli bir ilkedir. Mantığa vemücadele çıkarına dayanmayan tutkular PKK’de mahkum edilir.Kaldı ki bu tutkular en aşağı derecedeki topluluklara özgüdür. Bugüdüler her türlü boyun eğmeye götüren, kesinlikle özgürleşmeönünde engel olan güdülerdir. Parti içinde bu örnekler çok büyükzararlara yol açar. Bu yanımızı çok iyi göreceğiz. Halk ve partiiçinde yaşayan bir olgu olarak, çaremiz buradadır. Devrim ne kadarzorla kazanılıyorsa; vatan, özgürlük, parti ne kadar zorla kazanılı-yorsa, bu ilişkiler de öyle kazanılacaktır. Bu, hem kadın ve hem deerkek için geçerlidir. Sen, kaba gücüne dayanarak kazanmayacaksın;o, ucuz tutkularına dayanarak kazanmayacak. Göz göze, baş başaolmayacak. Artık mücadele var. Bir de şu kanıtlanmalı; bu kişiliklerartık büyük tanrı ve tanrıçalara bağlandılar. Parti ve halk olarak,sersemletici afyon görevini gören kör tutkuların dirilmesine engelolduk mu, biz artık özgürüz, kurtulmuşuz demektir ve buna dayalıilişkiler de meşrudur diyebiliriz. Uğruna savaştığımız ilişkiler var.

214

Page 214: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Uygulamada gerçekten ciddi çaba istiyor. Kadın erkeği kazansın,erkek kadını kazansın!

Fakat bütün bu çabalarımıza rağmen görülüyor ki, kazanma işleviçok geri. Ben biraz açıklık getirmeye çalıştım. Tartışmayla derin-leştirilebilir. Konu ikiyüzlülükten, çeşitli aldatmacalardan çıkarı-labilir. Uğruna böyle çaba harcandıkça, gerçekten insanı güçlen-direcek, öz güveni, öz beğeniyi geliştirecek ve güzelliğin dekaynağı olacaktır. Bazen fiziki güç yönüne ağırlık veriyorsunuz,ona tapıyorsunuz; tehlikeli buluyorum. Gerek siyasal, gereksefiziki güce dayanarak bu ilişkide sonuç almak tehlikelidir. Bu,kendine özgü çaba ile kazanılır.

Güzellik olgusu devrimin bir yan ürünüdür. Mutlaka devrim ondanbir şeyler almalı, ona bir şeyler katmalıdır. Tam da bu alanda artistikharekete ihtiyaç vardır. Güzellik duygusunu ancak bu temel de yü-celeştirebilir, anlam verebilir, oldukça sevip sayabilirsiniz. Bu önemlibir olgudur ve devrimde de mutlaka gelişebilmelidir. Çünkü, kay-nağında böylesine bir yaklaşım ve mücadele vardır. Unutmayalımki, ucuz güzellik ve güzelliklere ucuz el atmak olmaz. Bu gaspetmeanlamına gelir ve buna da hiçbirimizin hakkı yoktur. Bu, partide birilkenin çiğnenmesidir; ilke çiğnenirse suç işlenmiş olur, suç dacezayı getirir. En azından partiden tasfiye edilmeyi, saldırı duru-munda olursa savaşmayı getirir.

Şimdiye kadar bu konuda yaşanan darlık, sığlık, hatalı yaklaşımşekilleri olsa da, uzun süredir geliştirdiğimiz çözümlemeler bugünbiraz daha çerçevelendi, ileri düzeyde ifadesini buldu. Bu çözümle-meler, toparlayıcı birçok yönüyle hem çözüm yanı ağır basan yak-laşımları ifade ediyor ve hem de en önemlisi bu konudaki partili-leşmemizi geliştiriyor.

Partileşmeyi yalnız bununla da sınırlamayalım. Bunu vatanın ba-ğımsızlığına götürmeye ve toplumsal özgürlüğe kadar taşırmayabağlıyoruz. Dar anlamıyla partilileşme; öncü düzeyinin kendini yet-kinleştirmesi, yaşam tarzına bu yetkinliği egemen kılması, yetenekve özellik kazanması anlamına gelir. Bu, kişiyi yeni bir ilişkiye,yeni bir yaşama, kendi çabasıyla kurallara öncü olmaya zorluyor.Bu anlamda, partilileşmenin anlamı ertelemeksizin karşınıza çıkıyor.Partilileşme sorunlarımızda ve özellikle taktiğe gelmede ya eğitim,

215

Page 215: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ya eylem, ya örgütlenme ihmal ediliyor; birisini yapalım derken di-ğeri ihmal ediliyor. Bunun yanlış yaklaşım olduğu biliniyor. Eğitim,eylem ve örgütlenme iç içedir. Aynı belirlemeler bu konu için degeçerlidir. Savaşırken, bu meseleyi çözeceksiniz. İdeal çözüm, sa-vaşırken geliştirilen çözümdür. Bu soruna yaklaşımda savaşı ikinciplana bırakma, savaştan kaçınma gibi bir tutumla iç içe yürüyorsanız,kesinlikle sakat yoldasınız. Gerilla eğitim ve örgütlenme ile iç içeve çok yoğun yürümek durumunda değil midir? Bu sorunda da öy-ledir. Savaş ne kadar şiddetleniyorsa, özgürlük de o derece yakalan-malıdır. Mesela, Botan’da kadının ve yaşamın özgürleşmesi başageçmelidir, iç içe yaşanmalıdır. Nitekim, orada kadınların ölümünesavaşa koşması sebepsiz değildir. Özgürlüğü savaşta yakalıyorlar.Bu kadınların savaşma isteklerine saygılı olalım. Bazıları buna kar-şılık vermiyor, orada, bastırma ve feodal tasarmfçuluk var. Anladı-ğımız kadarıyla çok sayıda kadın büyük fedakarlıkla savaşa koşuyor.Bu, parti ilkesine verilen bir cevaptır. Senin görevin bunu bastırmakdeğil, bunu işlemek, örgütlemek ve mutlaka çalışabileceği bir zeminisunabilmektir. Oysa, sen tam tersini yapıyorsun. Bu, parti ilkesiyleçelişir. ‘Savaşamazsınız, zordur, kadınsınız’ vb tarzındaki tutumlargeleneksel tutumdur ve nitekim tahripkar rol oynayan da budur.Doğru tutum, bunları sıcak savaşıma çeken, savaşı böyle geniş birkadın kitlesiyle donatmaya ve burada ilişkileri düzenlemeye varantutumdur. Hayat bunu zorunlu kılıyor; fakat bunu görmeyenler,görüp de gereklerini yerine getirmeyenler var.

Halbuki bizde kadın cinsinin o müthiş düşürülmüşlüğünün, çarpı-tılmışlığının, bir toplumsal nesne olarak iradece yok edilmişliğininönüne geçilmesi, ancak bu savaşla mümkündür. Dolayısıyla gele-neksel yaklaşımla ‘siz yaklaşmayın, siz kimsiniz, sizin statünüz şu-dur’ demek, tam köleliği, hem de klasik köleliği bir adım ilerideuygulamaktan başka bir şey değildir. Ve bu, partiyi parti aleyhineuygulamaktan başka bir şey değildir.

Bazı ucuz sloganlar geliştirilir; “savaşma seviş” diye. Bu karşı-devrimci bir slogandır. Vietnam’da devrime karşı emperyalizmingeliştirdiği bir slogandır. Bugün de TC, bu ilkeyi bize karşı geliştirdi.Daha on beş yaşındaki gençlerimize evliliği dayattı, bazı sahte se-vişme oyunlarını ortaya çıkardı. Bunlara ilişkin olarak bazı örnekler

216

Page 216: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

vermiştim. Mesela Amed merkezinde genç kızlar, çılgınca göz yaş-larına boğularak sahte sevişme adı altında kendilerinden geçmiş-lerdir. Emrahlarla, İbolarla arabesk korkunç boyutlara tırmandırıldıve bu kesinlikle özel savaş patentliydi. Büyük gözyaşlarının Di-yarbakır Zindanı etrafında akıtılması gerekirken, çok büyük birsoysuzun naraları için akması, üzerinde durmayı gerektirir. Üsteliko alçak, dudak büküp “bunlar Ermeni midir, nedir?” diyordu. Evet,güdümleştirilmiş bir sanat maskotu veya maskesi, işte bizim gen-çliğe ve onları savaşa çekmemize böyle bir sevişle karşılık veriyor.Oysa sevginin savaşın gelişimi ile gelişebileceği tartışmasızdır.Bunlar birbirine bağlıdır. Bizden de birbirlerini “sevme” adına soy-suzca kaçanlar oldu. Bunlara alçak denilir. O sevgi değil, güdülerikonuşturmadır. Nitekim gittikleri yerde birbirlerine karşı sevgi saygıbir yana, hayvan gibidirler. Bunu 12 Eylül faşizminin düşürdüğüve de körüklediği aile, kadın-erkek ilişkisine uyarlayalım, göreceğizki, tutkular körcesine, mantıktan ve tarihin dönemecinden habersizve hatta bir özel savaş fonksiyonu yüklenmiş olarak dayatılıyor.Sonuç ise, onbinlerce gencin gerçeklerden kopması, tam bir afyon-lanmasıdır. Buna spor ve din de dahildir. Burada kadın ve aile ku-rumu da önemli bir rol oynuyor. Böylelikle savaşımımız karşısındaçok büyük bir barajlama oluşturulmaya çalışılmıştır. Görülüyor ki,bu slogan altında yapılanların etkisi halen çoğunuzun üzerindenatılmamıştır. Bu tehlikelidir ve yerle bir edilmesi gerekir. Bununyerine yükseltilmesi gereken slogan; “temel değerler uğruna sava-şabildiğin kadar, sevgiye hak kazanırsın” ilkesidir. Diğeri, karşı-devrim ilkesinin kanalına girmek, orada akıp gitmektir. Sonuçta,karşıdevrimin kenefine bir damla olmaktır.

Sorunu, partilileşme temeline daha yakın bir adım atmak için so-mutlaştırdık. Hiç şüphesiz sorun, oldukça özgür yaklaşmayı gereklikılar. Bu konuda parti silahını asla kötü kullanmamalıyız. Tam tersinedürüstlüğü, karşılıklı saygıyı, eşitliği, gönüllülüğü ve daha çok damücadele ataklığını derinleştirmemiz gerekir. Birbirinizi devriminönemli sorunlarında denemedikçe asla buna yaklaşmayın. Bu konudaölçüleriniz ilkeye bağlılık temelinde gelişmelidir. Aksi halde, sonuçtaçok kötü kaybedebilirsiniz. Bence böyle kötü kaybetmektense; dev-rimimizi doğru yolda inşa etmek, toplumumuzun en önemli düşü-

217

Page 217: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

rülmüşlük kurumunun ve burada şekillenen nefes aldırmaz ilişkilerinyerine, özgür ilişkileri partiye ve halka mal ederek çıkış yolu aramak,çabamız oranında çözüme katkıda bulunmak ve bunu başarıya ulaş-tırmak oldukça önemli görevimizdir. Bu temelde hepiniz, görevle-rinize iyi bağlanmaya, iyi kavramaya ve gereklerini yapmaya; partideyalnız kendi bireysel çözümünüze değil –bu hep ikinci planda kal-malı– genel çözüme göz kulak olmaya, bu konuda olası sapmalarlaiyi mücadele etmeye, doğruların önünü açmaya, oldukça esnek ol-maya ve hata payını özeleştiri ile aşmaya özen göstermelisiniz.

Sorun üzerinde tıkayıcı, bastırmacı durarak değil, hep önünü açarakbir anlamda bizi ilerde de uğraştıracağını bildiğimizden, yenilenmeyefırsat tanıyoruz. Bu konuda sorunu geleneksel yaklaşımların ötesindeele almaya cesaret kazandıran, destek sunan öncü rolünüzü ısrarlauygulayın. Bazı küçük hatalar yüzünden kötü örnek olmayın; hak-sızlık yapmayın. Toplumun geleneksel değer yargılarının körüklediğiböyle kötü örnekler olmak yerine, hep doğru devrimci görevler üze-rinde tecrübe kazandırarak, duygulan temel değerlere bağlı kılarakbirbirinizi tanımaya ve güçlendirmeye büyük önem vermelisiniz.Bu görevi bütün alanlarda başarmaya çalışmalısınız. Parti bünyesindeve onun önderlik ettiği ulusal kurtuluş saflarında bu temelde başarınızgeliştikçe, ulusal kurtuluşun ve enternasyonalist katkımızın ileri dü-zeyde gerçekleşeceği kesindir. Bütün devrimci görevlerde olduğugibi, bu temeldeki görevlerimiz üzerine de doğru ve yetkin gitmeken olumlusudur. Yine, bunun başansı için her şeyimizi ortaya koymaken tercih edilenidir.

Birkez daha bu temelde görevlerinize doğru sahip çıkmanız ve ba-şarmanız için gücünüzü olgunca ve yerinde kullanmaya çağırıyo-rum. Bu ilkeli tutumu gittiğiniz yerlerde ısrarla uygulayıp başarma-nızın önemini vurguluyorum.

Bu değerlendirme, Mart 1990 Çözümlemeleri’nden alınmıştır.

218

Page 218: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Kurmak istediğimizbüyük dünyanın bilinciyle savaşacak

ve mutlaka sonuç alacağız!

Bir toplumsal devrim ne kadar derinse, bununla orantılı olarakkadın ve aile sorunu da kendini o denli ortaya koyar.

İlk toplumsal şekillenme, sınıflaşmanın ilk emarelerinin geliştiğiodak, ilk mülkiyet duygularının içinde geliştiği ocak ailedir. Aile sı-nıflaşmanın, mülkiyete konmanın, otorite gücüne yükselmenin fak-törü, eşyası, çok şeyin etrafında dönüp dolaştığı ilişkiyi ifade eder.Tarihin başlangıcı kadar, günümüzde de kendini hissettiren önemlibir sorundur. Nazım Hikmet’in deyişi ile, “soframızdaki yeri ök-üzümüzden sonra gelen” kadın, bu duruma düşmüş ve Kürdistan’danamus adı altında en büyük namussuzluğun adına işlendiği mal,mülk, ilişki konusu olmuştur.

Bana sorarsanız, siz değerli ve sevgili arkadaşlarıma söylediğimgibi, ben devrimciliğimin en önemli gerekçelerinden birini bu me-seledeki ilginç konumuma borçluyum. Dinler meseleyi şeytani birkonu olarak koyuyorlar. Bu konu peygamberi de çok yakından ilgi-lendiriyordu. “Şeytandan sakındığım kadar kadından da sakınırım,beni en çok zorlayan mesele” diyor ve tanrıdan kendisini korumasıiçin yardım istiyor.

Kürt meselesinde ise, başından günümüze kadar kendisini bir kamçıgibi başımızda sallandıran bir mesele. Şu ana kadar bu mesele kar-şısında teslim olmadık. Ama direnmek için de bu kocaman önderlikhareketi yetmiyor, daha fazlasını istiyor.

Sizin bir zayıflığınızı söyleyeyim: “Oğlumuzun, kızımızın başınıbağladık” derken, ben burada tamamen köleliğe teslimiyeti görüyo-rum ve ne acı ki, sanıyorum büyük bir kısmınız çoktan teslim ol-muşsunuz. Burada hemen, neden özgürleşemiyoruz sorusuna da ce-vap yetişiyor. Eğer sen daha on beşinde kendi kendini teslim etmişsennasıl özgürleşebilirsin? 12 Eylül’ün en büyük tedbirlerinden biriside, on beş yaşındaki bütün kız ve delikanlıların başını bağlamadır.

219

Page 219: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Sanıyorum, bu konuda çok büyük mesafeler alındı. 12 Eylül’üngençliği teslim almada en etkili özel savaş yöntemlerinden birisibuydu. Öyle bir meseleki, ne papazvari çözüm –ki, bu sorunun entehlikeli biçimde ters bir yönden vücut bulmasına yol açar– ne deburjuva liberalizminin bugün gerçekten tanınmaz hale getirdiği gibibir çözüm gerçekçi bir yaklaşımı ifade eder. Fakat yine de belli hu-dutlar dahilinde –zaman ve zemin uygun olarak– bir yaklaşım tarzıen azından gereklidir.

Canı evlilik isteyenler veya evlenmiş olanlar, aşk, sevda gerçeğiniyaşayanlar, dikkatle dinlemeli! Benim tecrübemi sorarsanız ve bizimsomutumuzu temel alırsanız derim ki, bu, hem devrimci savaşın,hem de özel savaşın sonuç almada kurt gibi olması gereken bir so-rundur. Güney Kürdistan’daki kaçış Körfez Savaşı sonrasında ya-şanan büyük güç olayıdır. Son tahlilde bilir misiniz neye bağlıdır?Düşkün aile ocağına, aile ocağının ‘karı-koca’ ilişkisindeki teslimolmaya bağlıdır. Bir ulusun tükenişi buraya bağlıdır, diğerleri onunüzerinde vücut buluyor. Mademki, bir ulusu bile tükenişe ve en sonkalıntılarını bile imhaya götürüyor, öyleyse hemen cevap verilmesigerekiyor. Bu cevap, karşıdevrimin elindeki büyük silahı devriminbüyük silahı haline getirmektir ve biz bunu yaptık.

Gerçeğini çözümlemek durumunda olan arkadaşlar, sanırım bu ko-nudaki duygu ve düşüncelerini ortaya koymada cesurdurlar. Bu ko-nuda biraz eleştiriye uğramışlardır. Bence daha uygun bir tarzdameseleye yüklenim gösterilmesi gerekirken, arkadaşların acemili-ğinden ötürü güçlü yaklaşılmaması da söz konusudur. Bugün bir ar-kadaş şahsında bize ne dayatılmak isteniyor, biliyor musunuz? Benimbir taktiğimin tersyüz edilerek bize karşı kullanılması! Nasıl ki biz,TC’nin Kürdistan’a karşı kullandığı aileyi tekrar ona doğrultulanbir silah haline getirmeye çalışmışsak, o da şimdi bir başka örnekteaynı politikayı bize karşı kullanmak istiyor. Bizimki çok haklı, çokKürdistani, çok özgürlükçü, çok da yoldaşça bir yaklaşımdı. Düşmanbundan çok büyük yara almış, çok acısını çekmiştir. Şimdi de aynısilahı bizim yaptığımız gibi bize doğrultmaya çalışmaktadır.

Burada bir düşünce tartışması yapıyoruz ve herkes görüşlerini söy-leyebilir. Bu arkadaşımız, partimiz içinde halkımızın direnişçiliğiile tanıdığı ve sempatiyle karşıladığı bir kişilik. Yani, bir PKK değeri.

220

Page 220: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Henüz tam verilere dayanarak değil, ama önemli göstergelere daya-narak söylüyorum: Şener unsuru bu arkadaşımıza çok yönlü yak-laşmış, üzerinde çok düşünmüş, çok hesap yapmış ve çalışmıştır.Buradaki tartışmalardan da ortaya çıktı ki, bu arkadaşımız da tümdirenişçi kişiliğine rağmen farkında olmadan bile olsa bu yaklaşımacevap vermiştir. Belki yıllar içinde anlamını çok derinliğine anlayarakifade edebileceği gibi, uğruna her şeyini verdiği partiye karşı, hemde en iyi partiliyim dediği halde bu böyledir. Birçok rapora göre vehatta bütün yapının da dayatmalarından anladığım kadarıyla partiylekarşı karşıya gelmiştir. Bu bir realite! Bütün yapı bu konuda çok öf-keli diyorsunuz. Bu arkadaşımız ise şunu söylemiş: “Gerekirse, tekbaşıma da kalsam, yine de sizinle savaşırım!” Büyük bir olay! Düş-manın dolaylı da olsa etkilemesinin çapını belirtiyor ve sevgi adınaoluyor bu. Hem de büyük sevgi adına! Elbetteki bu, herkesin başınagelebilecek ve ayıplanamayacak bir durum. Büyük insanların böylesorunları olur. Ama burada iki sonuç çıkar. Ya çok büyüklüğe yaraşırsonuç, ya da çok alçalma biçimi. Bu tehlike var. Sorunun çok çarpıcıkavranması için acaba beyninizi hemen çalıştırabildiniz mi? Bir ör-nek olaydır, fakat başat bir olay.

Bütün veriler kuvvetle gösteriyor ki, PKK’yi var eden bir taktik,PKK’yi PKK ismiyle bitirmek biçiminde bir cevap buluyor. Bunuyadırgamıyorum. Kesinlikle arkadaşlar da yadırgamamalı.

Zindan gerçeği üzerinde durduk. Zindanda olan ve PKK adına enbüyük direnmeyi gösterenleri düşmanın rahat bırakması düşünüle-mez. Diyarbakır zindan direnişi, bir anlamda ve bir tarihte Kürdis-tan’ın varolup olmama direnişidir; ölümcül kadere darbe vurup ya-şamın önemli bir aşamasını mümkün kılan bir direniştir; onun içindengeliniyor. Önder Temmuz direnişinin bütün anlam ve önemini koy-duk. Kürdistan’m kaderini ilgilendiren bir direniştir. Bu direnişinönderleri vardır. Çok önemli bir kesim çok önemli bir tarihi diren-mede şehit düşmüştür. Geriye ikincil elden kadrolar kalmıştır ve ar-kadaşımız veya arkadaşlarımız da bunlardan birkaç tanesi. Özelsavaş bu dönemde mutlaka sonuç almak istiyor. Kürdistan’ın temelyönetim biçiminin ve savaşın yönlendirilmesinin özel savaşın elindeolduğu bilinmektedir. Diyarbakır Zindanı ise, en temel direnme sa-hası olarak savaş alanlarından birisidir. Şehadetlerden sonra özel

221

Page 221: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

savaşın dozajı müthiş geliştiriliyor. Buradan çıkarılacak en önemlibir sonuç; bu arkadaşlar ya imha edilerek, ya da yaşatılarak özel sa-vaşın yaklaşımlarına tabi tutulacaklardı. Bu teorik olarak kesindirve kaldı ki mevcut belirtiler sadece teorik olarak değil, pratikte deyaklaşımların adım adım geliştirilmiş olduğunu göstermektedir.

Şimdi karşımızda, bir kadın olarak oldukça öfkeli, dayatmalı, dü-şünceli, duygusal, yerinde duramayan bir kişilik görmekteyiz. İçiiçini kemiriyor. Ben tanık oldum. Bir hain alçak PKK’nin canınaokuduğunda ve ben bunu haber verdiğimde, nedenleri ne olursaolsun çok hatalı bir tutumun sahibi oldu, kendini tutamadı. Kendinegöre bir dünya kurmuş, bunun böyle çıkması nasıl olur diyor ve biranlamda partiden hesap soruyor. Arkadaşımız belki şimdi sorununmantıken çözümlenmesi konusunda güçleniyor, ama başlangıçta sonderece duygusal ve tepkiseldi. Ben de böyle bir gerçeklikle karşı-laşmış olmaya inanamadım. Ama şimdi verileri biraz daha gözdengeçirdikten sonra anlıyorum ki, zindan belli bir tarihten sonra, özel-likle imha siyasetinden sonra rehabilitasyon yöntemi ile adım adımkontrole alınmış, direnişler bu temelde kullanılarak bütün taktiklerbu temelde boşa çıkarılmak istenmiş, arkadaşlar adeta kendi silah-larıyla kendilerini vurur duruma getirilmiştir. En son partiye gelenzindan direnişçiliği, bu sorunda da görüldüğü gibi, kendisini partiyleböyle uyumsuz buluyor. İşte o sosyal ilişki, özgürlük ilişkisi, evlilikilişkisi tam bir dayatma biçiminde karşımıza çıkıyor. Eğer dikkatedilmezse, bu başlı başına bir ayrışma ve başlı başına bir bölünmeveya bir savaştır. Kaldı ki, bunun sonunda birbirini imha etme çıka-cak ortaya. Bizde sorunun başka türlü halledilmesi zor. PKK’nin ta-rihini biraz bilenler, bu konuda bazı sonuçlara ulaşabilirler.

Bir noktayı daha hatırlatayım: Arkadaşın sembolik de olsa bir ni-şanlanma olayı olmuş ve bu burada biraz da münasebetsizce konuedilmek istemiştir. Sanırım bu, tam da provokatörün kongre gerçe-ğimizde kendini en iddialı yansıttığı bir dönemin sembolik bir birlikifadesidir. X... arkadaş raporunda, birkaç günlüğüne gidip orayı gö-recektim, geri dönecektim diyor. Belki bunun siyasi anlamını şimdiyorumlayabilir. Hemen kesin değerlendirmeler yapmıyoruz. Bu ta-vırlara yönelirken, bu yorumların bilincinde olmadığı doğru olabilir.Fakat, siyaset başka bir olaydır. Kadın olayının veya sevgi olayının

222

Page 222: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ya da bir özgürlük, sosyal yaşam ilişkisinin nasıl felaket siyasi so-nuçlara götürebileceğini belirtmek açısından özenle vurguluyorumve üzerinde çok iyi düşünülmesini istiyorum.

X... arkadaş, buraya gelmeden önce durumdan haberdar edilme-mesini daha sonraki raporunda, yerinde olmayan bir terimle, “bu-raya adeta düşürüldüm” biçiminde ifade ediyor. Sanıyorum ileridegörecek ki, en büyük kurtuluş bu kelimede gizli. Eğer o süreçte bubirlik sembolik olmaktan çıkıp biraz da fiili bir birliğe bürünse veparti bu konuda gereken tedbiri alıp sunmasa neye dönüşecek, bi-liyor musunuz? Adam kurulmuş bir saat gibi. Öyle sanıyorum ki,özel savaşın büyük hazırlığı. Ben hep ihtiyat kaydıyla bazı yorumlargeliştiriyorum.

Bana göre, zindanda partinin direnişçi önderliği ve kitlesine 1982’-deki imhadan sonra, 1984’lerde teslimiyet ve işbirlikçilik dayatıl-mıştır. Cezaevindeki sosyal yaşamı “iyileştirmede” geliştirilen tak-tiklerle yapı kontrole alınıyor, direnişin önde gelenlerine özelyöntemler uygulanıyor. Özellikle 1984 Ocak Direnişi’nde, adı geçenöğenin çok açık işbirliği ile birlikte, çok sinsi ve hainane bir plansosyal yaşamı ilerletme ve bunun imkanını yavaş yavaş sunma te-melinde geliştiriliyor. 1988’e kadar dört yıllık bir süre geçiyor. Butaktikle yapıyı kontrole alma ve ’88’e gelindiğinde bir önderlik olayıgerçekleşiyor. X... arkadaşın, sanıyorum daha önce de bir duygusalilişkisi var. Diğer arkadaş, kaba bazı yönleri de olsa, sanırım düşmanateslim olmamış bir direnişçidir. Çeşitli yetersizlikleri de olsa ve bizioldukça zorlayan bir tip de olsa, bu arkadaşın teslim olmaması,özellikle Dersim somutunda ve Elazığ grubu içinde kayda değer birolaydır. Böyle bir yoldaşla sevgi ilişkisi içinde bulunmak kötü birşey değildir. Tek seçenek budur, en iyisini yapmıştır demiyorumama, yine de anlamlıdır. Bu konuda ilişki geliştirmenin ve güç ver-menin kendine göre bir mantığı ve değeri var. Fakat tam 1988’egeldiğimizde –bana göre bu tarih önemlidir– bu ilişki dinamitleniyor.Bunun hikayesi daha kapsamlı değerlendirmelere tabi tutulabilir.Burada bu ilişkinin provoke edilmesi, aslında bir direniş ilişkisinindinamitlenmesidir. O ilişkiden kopuş ve yeni bir ilişkiye yöneliş,çok dolaylı olarak bir direnişçilikten uzaklaştırmadır. Tam o tarihteegemenliğini oldukça pekiştirmiş bir zindan önderliğine soyunul-

223

Page 223: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

muştur. Bu unsur, “benimle kurulan ilişki Kürdistan’la kurulan iliş-kidir” deyimini de kullanmış. Bu çok anlamlı bir deyim. Kürdistan’lakurulan ilişki çok anlamlıdır ve sembolik de olsa büyük bir ilişkidir.Fakat bu öğe tarafından direniş ilişkisi dinamitlenirken ve tam dabu yılda zindanda çok diktatörce ve çok da hilekarca bir önderlikdayatması vardır. Burada bir taşla iki kuş vuruyor. Bir defa direnişilişkisi dinamitlendikten sonra, çok direngen bir arkadaşımızı çoktehlikeli bir biçimde bir önderliğe bağlıyor. Yılların direnişçiliği veonunla beslenmiş bir sevgi ihanete uğruyor. Hem de fark edilmeden,çok kurnazca, çok tilkice oluyor. Direniş temsilciliği işbirlikçi ön-derlik tarafından tehlikeli bir biçimde kullanılmayla yüz yüze kalıyor,etkisizleştiriliyor. Herhangi bir kişinin bu konuda itirazı mümkündeğildir. Onun şahsında direniş ölümcül bir darbe yiyor. İkincisi,büyük sevgi adı altında direnişçi kişilik çok tehlikeli bir eğilimin vekuşatmanın altına alınıyor. Sene 1988, altı ay ileri ya da geri olmasıhiç önemli değil. Bu, zindanın direnişçi önderliğinin çok kötü birbiçimde kullanılarak teslim alınmasıdır. Hem de en yüce sevgilerkullanılarak ve en büyük öfkelere yol açılarak.

1988’in sonlarında bir önderlik saptırması daha vardır. ’88 kendiniAvrupa’da açığa vuran Fatma-Avukat provokasyonunun açığa çıktığıyıldır. “Apo gidicidir” veya “biz PKK’yi ele geçirdik” dedikleri ta-rihtir. Ülke pratiğinde Hogir-Metin alçaklarının kendi önderliklerinidayattıkları; Avrupa’da ise, bir yandan tutuklamaların geliştirildiği,diğer yandan darbeci bir ekibin “ele geçirdik” dedikleri tarihtir.1988’in ikinci yansında benim için sık sık yapılan “gidicidir” biçi-mindeki değerlendirmeler vardır. Yanımıza gelen bir gazeteci, “seninyapacağın bir şey kalmamıştır” diyordu. Çok korkak bir adam ol-masına rağmen Avukat, demeç üstüne demeç veriyor, “o gidicidir”diyordu. Şimdi bakıyoruz ki, adamların sözü altında bazı gerçeklervar, boşuna söylenmemiş.

Üç temel mücadele alanımızda da düşman dayatmaları ve önemlioranda politik sızma olayları vardı. En çok da yapımızın Botan’da,Avrupa’da, zindanda gafleti bizi zorladı. Buna dayanarak, “yalnızcaApo kaldı” diyorlardı. Biliyorsunuz, benim için her türlü benzetmeyiyaptılar, yani giydirilmedik külah kalmadı.

Nefes nefese bir mücadele yürüttüğümüz bilinir. Daha yıl sonuna

224

Page 224: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

gelmeden, ’89’a yüklenerek bu dayatmaları yerle bir ettik. Botan’ayüklendik. Çözümlemeleri okuyun; bizim buradaki mücadelemizbunları boşa çıkardı. Buradaki olayların hikayesini biliyorsunuz.Basite almayın; bizimle çok köklü uğraştılar, ağza alınmayacak yön-temler kullandılar. Avrupa’yı yaşayanlar, Avrupa polisiyle işbirliğiyapılarak ne durumların yaratıldığını bilir. Almanya’nın tarihindeböyle bir olay yoktur, deniliyor. Zindana da bakın; nereden nereyegelinmiştir? O zaman burada da, direkt komplolarla sonuç almakisteyen ekipler vardı. Belki yirmi otuz örneğini gördük. Devrimcisorumluluk ve tedbirlilik temelinde yaşadık ve boşa çıkardık.

Bir provokasyonun en büyük silahı gizli olmasıdır. Ortaya çıktıktansonra, o bitmiştir. Bunlar, 15 Ağustos’un 4. yıldönümünde partiyibitirmeyi kafalarına koymuşlardı. Kendilerini ilan etmeyi bu tarihedenk getirdiler, ama ilan eder etmez de kendilerini bitirdiler. Açığaçıkarma basit değildi, gerisi bir uygulama işi idi. Dayatılan yöntemlergerçekten kimsenin aklına gelmez. Beni Avrupa’da bazı arkadaşlarındavet etmesinden, “yakında başına çok büyük bela gelecektir” teh-ditine kadar çok çeşitli provokatif yöntemler denendi. Bunu, burayagelen bir gazeteci söylüyordu ve tehdit çok somuttu. Bir kolu direktTC içinden, bir kolu Avrupa’dan, bir kolu içimizden provokasyonbaşveriyordu. Bu ciddi bir tehlike idi. En önemlisi de, o zaman,özel savaş ülkede tam bir terör estiriyordu. Hesaplarına göre, 1988partiyi bitirme tarihidir. Bu şu anlama geliyor; 1988’in 15 Ağusto-su’na ulaşmadan PKK bitirilmek isteniyordu.

Şimdi, 1992’ye doğru yol alıyoruz. Bu hamle boşa çıktı. Yeni ham-leye göre yeni önder, yeni figüranlar gerekli. Biz de, ’92’ye göre birplanlama içindeyiz. Özel savaş zindanda, Avrupa’da, dağda boş dur-muyor. Şeyh Sait’in isyanını, Seyit Rıza’nın önderliğini değerlendi-rin. Başından beri iki tane “kurt” yanlarına verilmiş, hem yönlendi-riyorlar, hem de rapor ediyorlar. Diğer isyanlar da böyledir. PKKbu kadar büyük direnişin sahibi olacak da, özel savaşın direkt vedolaylı yönlendirmeleri olmayacak! Karşımızdaki savaşın karakte-rini, hatta Türk egemenliğinin tarihi özelliklerim akla getirelim; İd-ris-i Bitlisilerden alalım tarihi bugüne kadar biraz anlayalım.

Biz direnişi götürmeye çalışırken, hiç şüphesiz onlar da bitirmeyigündemleştirecektir. Mevcut belirtiler, 1988’in sonlarına doğru tas-

225

Page 225: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

fiyeyi hedeflediklerini gösteriyordu. Peki, devreye kimler girecek?Düşman yalnız cephede savaşmaz. Yalnız cephede savaşsa, bizi ge-lişmeden alıkoyamayacağını biliyor. Özel savaş iç cepheyi ele al-madan bırakmaz. Ne tarihte ne de günümüzde sızma ve etkilemeyöntemlerinin bu kadar geliştiği görülmüştür. PKK önderliği, dün-yada en gelişmiş siyasal önderliklerden biridir. Bir FKÖ’de Ebuİyad, Ebu Cihad vb nasıl vuruldular! Örgüt önderliğinin 3/1’i cina-yetlere kurban gitti. Geriye Arafat kaldı ki onu da bilinçli vurmu-yorlar. Bu da MOSSAD’ın yönlendirdiği özel savaştır ve kocamanFKÖ önderliğini çocuk oyuncağına çevirmiştir. Türk MiT’inin debizi serbest bırakması düşünülemez. Belki bizimle daha da çok uğ-raşmışlardır. Çocuk olabilirsiniz, ama durumlar farklı. Benim yaşa-dığım bir tarih var. MİT’in arşivlerinin bir gün açılmasını çok ister-dim. Bize dayatılanlar ve bizim savunma mekanizmalarımız nedir?MİT nasıl değerlendirmelere tabi tutmuş? 1975’ten beri MİT’in pe-şimde olduğunu biliyorum. Kürdistan adına, sözde bir halk kurtuluşordusu kurmuştu; böyle bir izlenim vardı. Özel olarak denetim altınaalınacağımız açık. Ben kendimi Mahir yerine koymuyorum, fakatkişilik olarak çok farklı bir oluşum içindeyim. Bu adamlar 1975’ler-den itibaren bizi yalnız bırakmadılar. Bizim de zayıflıklarımız var;ruhi atmosfer, kişilik zayıflığı, siyasi zayıflık, sosyal zayıflık! Çokiyi hatırlıyorum, lise son sınıfta derslerimize giren bir binbaşı vardı.Bunun kadar benimle ilgilenen ve beni yücelten bir adam yoktu.Harp Okulu’nda edebiyat öğretmeni idi; “senin kompozisyonlarınıprofesörlere götürüyorum, örnek olarak sunuyorum ve üzerinde tar-tışma yaptırıyorum” diyordu. İlgilenmesinin nedeni, yalnız bırakıl-maması gereken bir kişilik olarak değerlendirip, sahip çıkmak iste-mesi olabilir. Bir diğer hoca da vardı; “sen nerelisin, sizi şöyleyapmak gerekir” diyordu. Bu da bir yaklaşım. Biri sivil, biri asker.Öyle bir bakışı vardı ki, halen hatırımda; sanki başlarına bir belagetireceğim, ama o da beni yiyecek!

Ondan sonraki yaklaşımlar ilginçtir. Size örnek olsun diye anlatı-yorum. Kendi ailemden kopuyordum; ziyaret ettim, baktım ki aileninişi bitik. Üç gün kalıyordum, gırtlağıma kadar doluyordum. ArdındanAnkara’ya dönüp sosyalizme sarılıyordum, birkez daha gidiyordum.Birkaç kez bu gidişi tekrarladım, sonra vatanın yoluna düştüm, hem

226

Page 226: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

de yaya. Benim ailede gördüğüm bu! Bazı komutanlarımız aileyegitmezse, hatta evlenmezlerse veya peşmergeler karılarının yanınagitmezlerse rahat edemezler diyorsunuz ya; ben kaçıyordum. Baktım,bana böyle yönelimler var; kaçtım. Genç olmamıza rağmen bunuyaptık ve bu da o dönemin ilginç bir özelliği idi. Buradan çıkardığımbirinci sonuç; aile çevresinde değil de, aile dışında yeni sosyal iliş-kilere yönelmek oldu. Kendi aileme karşı yaklaşımımın özü bu.1976’nın ortalarına kadar bir daha da yüzlerini görmedim, bir mektupbile yazmadım. Bu da bir anlayış meselesi.

O tarihten itibaren başka bir aileye yöneldim. Bu aile, Kürdistan’ıncumhuriyet dönemi isyanlarından birinde işbirlikçilikte etkin rol al-mış bir aile. Bu aileden bir bayanla temas var. Biraz solculuk geliş-miş, fakat CHP geleneği içindeki kemalizm hakim yön. Nasıl CHPsola egemense, o da egemen bir kişilik. O süreçte şahsımızda ulusalsoruna yönelim ve onun bazı çözüm yolları gelişiyor. Bilinçli birajan olduğunu sanmıyorum, ama ‘Kürdistan bizden sorulur’ anlayı-şından kaynaklanan bir denetim iddiası var. Başında çok bilinçli ol-masa da, yaklaşım şu: “İki yakası bir araya gelmez bir köylü parçası,nasıl olur da bizim denetim alanımızla uğraşabilir!” Nitekim budaha sonra açıkça söylenmiştir. Benim ilgim ise giderek arttı. Buradabir ilgi tarzı var. Siz de korucularla ilişki kuruyorsunuz, ben de ku-ruyorum. İlgi duydum, hem de bütün olumsuzluklara rağmen ilgimgiderek arttı, gelişti. Bu ilişkide ağır basan yönün duygusal değil si-yasal olduğu şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. Fakat şunu da açıkçabelirteyim ki, kesinlikle benim bu konuda kullanmak gibi bir art ni-yetim yok. X... arkadaş çok duygusal olduğunu söylüyor. Ama,benim yaklaşımlarım daha güçlüydü. İşbirlikçi de olsa bir ailedenbir devrimci çıkabilir inancıyla hareket ettik, yardımcı olmak gerekirdiye düşünerek anlayışla yaklaştık. İşbirlikçi bir aileden devrimciçıkarmak daha önemlidir, örnek kabilinde bir olaydır ve bu konudaözel bir çaba harcanmalıdır; yaklaşımım budur. Bu, çok doğru veyerinde bir yaklaşımdır. Ama ben biraz duygusal da olsam, karşım-daki yaklaşım tamamen siyasi.

Bazı arkadaşlara çok daha iyi çözüm olması açısından, işte birkadın ilişkisinden bahsediyorum. Beni, işbirlikçi bir aileden biriyleilişki kurduğum için çok eleştirenler de oldu. Şimdi, siz de niye

227

Page 227: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

böyle yöneldin diyebilirsiniz. Aslında bu oldukça riskli bir ilişkiydi.Karşımızdaki ilişkinin orijini öyle ki, haklı olarak eleştiriye uğra-yacak. Ama benim için bu hiçbir art niyet olmaksızın en büyükeylemlerden birisiydi. TC’nin en dokunulmaz yerine çok hassasbir saldırı düzenliyorum. Yani her şeyi nizama bağlanmış bir yerebiraz da ihtilalci bir sızmadır aslında. İlginçlik şurada; benimkiçok bireysel bir çaba, karşımdaki kurumlaşmış bir devlet. Birkezdaha belirteyim ki, kesinlikle çok iyi niyetli ve çok temiz duygularlayaklaşıyorum. Sızma, derken başka anlam çıkarmayın; siz cümlelerideğerlendiremiyorsunuz, bu konuda kendinizi düzeltin. Söylediğimşeylerin bütün ortamını veriyorum ki, hatalı değerlendirmelere git-meyesiniz.

1977 provokasyonunu daha önce size anlattım. Namık KemalErsun darbesi vardı. Bu darbe, PKK’nin imhasını da içeriyordu.Yine o yıllarda Pilot denilen bir provokatör yanıbaşımızdan ayrıl-mıyordu ve biz bunun bir denetim olduğunu biliyorduk. Küçük birgruptuk. Henüz 1977’deydik. Yanıbaşımızda ejderha var. Darbeninsabahı tutuklanmamızın da sabahı olacaktı ve bizi böylece tasfiyeedeceklerdi. Nitekim, Kemal Pir ve Karasu, provokatörün komplosusonucu tutuklandılar. Eğer ben de tedbirli davranmamış ve toplantıyerine önceden bir klavuz yollamamış olsaydım, 1977 yazında buhareket fiilen sona erdirilecekti. Şüphesiz içerde de direnirdik, ya-nımızda yakalanan silahlar nedeniyle en az on yıllık bir içerde yatışda söz konusu olabilirdi. Bu provokatör gerçekten özel savaşın birelemanıydı. İlişkide bulunduğumuz aile de TC’nin en kurumlaşmışailesi. Bu kuşatma altından nasıl çıkış yapacağız?

Siz, delikanlılar ve kızların problemine izah getirelim. Duygulardiyorsunuz, bağlantılar diyorsunuz, politikayla ilişkisi diyorsunuz;işte çok güzel bir örnek. Ortada büyük siyaset var; Kürdistan’ınkurtuluş siyaseti. Devletin en yetkin bir ailesi var ve oraya girmişiz.

Provokatör günde üç defa ziyaret ediyor; bunun ardında darbe veöldürülme tehlikesi var. İmha başarılamadı, ama en azından tutuk-lanmakla yüz yüzeyiz. Bunları iliklerine kadar duymayan önder ola-maz. Eğer derim manda derisi gibi olsaydı, elbette siyasi önderlikyapamazdım, bir çizginin ortaya çıkarılmasında rol oynayamazdım.Önemli bir şeyi temsil edenler, bunu iliklerine kadar duymak duru-

228

Page 228: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

mundadırlar. O süreçte artık karşı taraf da uyanmış durumdadır.Mutlak anlamda beni bağlamak istiyor. Madem sen evlilikte ve duy-gularında samimisin, o halde bunu kanıtla diyor. Kanıtlama ise,teslim alınmadır. Kürt ailesinde teslim alınmayı bilirsiniz. Bir kadınbir erkeğe veya bir erkek bir kadına teslim oldu mu, mal gibidirler,birbirlerini taşırlar. Karşımızdaki, egemenliği bilen bir önderlik, be-nim bağımsız kalmama fırsat tanımak istemiyor. Mutlak anlamdabağlılığı dayatıyor.

Size göre siyasetler, size göre evlilikler kolay olmuştur. Şunu dabelirteyim ki, yaşadığımız deneyim aslında bir evlilik değildi; evlilikgörüntüsü altında TC ile amansız bir savaştı. Burada öyle art niyetlerveya bilinçli ajan sızmalarından bahsetmiyorum. Belki karşı tarafda öyledir. O daha ziyade, “ben bir önderim, sen bir köylü parçasısın”diyor. Kürdistan’da evlilik sosyal ilişkiden öteye, siyasal bir olgudur.Bu mevzide insanlar teslim alınır, teslim edilir. Benim bu kurumateslim olmam, PKK’de siyaset diye bir şey bırakmazdı.

Duygular, diyeceksiniz. Düşünün. Kürtlerde marazi bir hastalıkvardır. Kadının erkeğe, erkeğin kadına bağlanışı gözü kör eden tut-kular üzerinedir. Eğer bu meseleyi halledemezsek, politika yapa-mayız. Sizi bu sorun karşısında demir gibi yapamazsak, hiçbir işyapamazsınız. Ayıp değil, ben de kendimi ortaya koydum. Saygınızvarsa ders çıkarırsınız.

Size kadın konusunu açıyorum. Bazı arkadaşlarımız evlenmek is-tediklerini söylüyorlar. Bu olay düşündüğünüz gibi basit değil. Ger-çekten yüreğinizi en az örseleyerek, beklentilerinizi en az darbeleremaruz bıraktırarak, yardımcı olarak atlatmak istiyorum. Kürdün na-mus hikayesinden –veya en büyük namussuzluk olayından– sizi na-muslu geçirmeye çalışıyoruz.

O amansız yılda, 1979’un Temmuz ayında buraya geçtim. Artanbelirtiler güvenmemem gerektiğini ortaya çıkardığından, haber ver-medim. Ama bunu kişisel bir mesele haline getirmeden yaptım vepolitik davrandım. Duygularımı müthiş bastırdım. Bu sahaya da ça-ğırdık. Avrupa’ya da gönderdik. Dört beş yıl birçok deneme sına-madan geçirdik. II. Kongre’de provokasyonun temel noktalarındanbiri oldu. O bir ucunu, Baki alçağı ise diğer ucunu temsil ediyorduve tabi yine Semir-Davut provokatörleri de vardı. Ben o zaman iki

229

Page 229: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

tehlikeli uç partiyi bölmek istiyor, dedim. Mektuplarda da bunu vur-gulamıştım. II. Kongre’de birisi soldan, birisi sağdan görünüyor,birbirlerine amansız hitap ediyorlar. Baki, “ben Haki’nin kardeşiyim”diyor; diğeri, “ben neyin nesiyim” diyor. İkisi de mutlak anlamdakongreyi işlemez duruma getirmek ve 1982’de ülkeye yönelme ham-lesini başarısızlığa uğratmak istiyorlar. Semir de, “bir kişiyi bileHakkari’ye göndertmeyeceğiz” diyordu.

Biliyorsunuz, zindanın işi de o süreçte bitirilmek isteniyordu. 1982bir imha süreciydi. Ağustos’ta kongre sonuçlandırıldı. Eylül’de şa-hadet olayları yaşandı. Ülkeye henüz giriş olmamıştı. Avrupa’da birprovokasyon faaliyeti geliştiriliyordu. Büyük sabırla hareket ettik.1986’ya geldiğimizde yine aynı hikayeyle karşılaştık. Yine kadınhikayesi. Bu silah son defa kullanılıyordu. Türk burjuva gazetelerinde“XY’nin adamları Apo’yu vurdular” biçiminde haberler çıkıyorduve aslında gerçeklik payı vardı. Tasfıyecilik kendisini oldukça da-yatıyordu. Kadın ilişkisi kullanılarak, bahane edilerek komployakadar gidilmişti. 1986’ya ilişkin soruşturma ve yargılamalar belge-lerden incelenebilir. 1988’de ise son kozlarını oynamaya çalıştılar.Aslında açığa çıkarıldılar ve kaçtılar.

Buradan çıkarılması gereken sonuçlar var. Demek ki, çok masu-mane gibi görünen bir sosyal ilişki, gerçekte objektif veya sübjektifbir özel savaş ilişkisidir, bir TC ilişkisidir. I, II ve III. Kkongrelerimizive tabii ki ondan sonrasını boşa çıkarmaya kendini adamış. Eğerhatalı bir adım atılsaydı, bundan sonuç çıkarabilirdi.

Bazı arkadaşlarımızın evlilik konusunda öfkeleri ve sıkıntıları var-mış! Peki ama biz, 10 yıl amansız bir savaşı bu kurum çerçevesindenasıl yürüttük? Şunu da söyleyeyim ki, eğer siz bir mal gibi ele al-mıyorsanız, bir kadınla ilgilenmek büyük fedakarlıktır. Siz sanıyor-sunuz ki, kadın ve erkek arasındaki sevgi, duygu ilişkileri kendineözgü bir olaydır. Hayır! Buradan çıkaracağınız sonuç, işlerin basityürümediğidir. Belki Türk filmlerinde aşık olmayı görmüş olabilir-siniz. TV dizilerini seyrederek ve aşk romanları okuyarak bütün bukonularda haklı olarak bazı beklentiler içine girebilirsiniz. Hatta,Kürt sevdası da içinizi yakabilir. Hepsi normal, makul ve insani.Fakat bir de Kürdün tüketiliş hikayesi vardır. En son Güney Kürdis-tan’da gördünüz, tam bir kızılca kıyametti, günde bin bebek ölü-

230

Page 230: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yordu. Kadın ilişkisinin siyasetle bağlantısı çok somuttur. Belki de,‘bir peşmergenin evliliğine insan bu kadar yüklenir mi!’ diyeceksiniz.Eğer biraz siyasi iseniz, olayları siyasi olarak ele alma gücünüzvarsa tahlili biraz daha geliştireceksiniz. Kürt erkeği eğer çok düşmüşve savaş yeteneklerini kaybetmişse ve Kürt kadım için de aynı şeylersöylenebilecekse, işin püf noktası burasıdır.

Aranızda evli olanlar, aşık olanlar, oldukça sevdalılar var. Bu ar-kadaşlarımız kalkıp konuşsunlar. Bu ilişkinin kendilerini ne kadarişlemez duruma getirdiğini irdeleyebilirler. Devrimciler problemle-rinin çözümünde çok güçlü oldukları için, sözlerini sakınmadansöyleyebilirler. X... arkadaşın da, duygularını çok açık ve cesurcaifade etmesi gerekir. Olayda ben yenilmiş taraf olsaydım, ne bu sev-gili yoldaşlar topluluğu veya bu PKK, bu direniş bütün eksikliklerinerağmen mevcut olurdu, ne de biz gerçekten ayakta kalabilirdik. Çokdöküntü biri olup çıkabilirdik.

Ben bu ilişkiye büyük yaklaştım. Bütün duygu ve düşüncelerimitahrik ettim. Anla, sabret, teslim olma, siyasi ol, duygusal etki altındaezilme, tahammül et! İşte, kendime yakıştırdığım parolalarım. Buolmazsa başka şey deme hatasına da düşmedim. Çıkardığım sonuçlar;ulusaldır, sosyaldir, insanidir. En önemlisi de zaten burasıdır.

Bir olaydan ders çıkarırsan, akıllı olduğunu ortaya koyarsın. Be-nim yaptığım en önemli çıkışlardan birisi de budur. Daha o süreçtede saptırma girişimlerim olmadı. Vurarak, kırarak önder olmuşum,adım var deyip kendimi ucuz duygusal ilişkilere kaptırmadan olayıbütün derinliği ile ele aldım. Biliyorum ki, benim şahsımda biti-rilmek istenen bir kurtuluş siyasetiydi. Karşımda bela şekilleni-yordu. O zaman bu kuruma yüklenecektim. Yaptığım aile çözüm-lemeleri böyle gelişti. Tabii temel nedeni bütünüyle bunabağlanamaz, diğer gözlemler de vardır. En büyük gözlemlerdenbiri olarak, Kürt erkeğini inceledim. Bıyıklarım burarken, bu serserine yapıyor, neyin yiğidi neyin erkeğidir, diyordum. Bu gözlemçok önceden vardı. Kürt kadınının hiçliğini, horgörülüşünü de gör-düm. Bunlar beni şiddetle etkiliyordu.

Siz çocukluğunuzu da yorumlayamıyorsunuz. Çocukken kızlarlabir arkadaşlık tarzımız vardı. O arkadaşlık aşıldığında zorlandığımıhalen hatırlıyorum. Oyunlar vardı, küçük çocuk oyunları; ben mut-

231

Page 231: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

laka şu kız arkadaşla oynamak istiyordum. Bu sosyal düzen birazbüyüdüğümüzde bu oyun oynama imkanını elimizden aldı. Oyunoynama nereye kadar gidebilirdi bilemiyorum, ama oynamalıydık.

İslam, kadın için “şeytandır, yaklaşmayın” diyordu. Bu da bizi dü-şündürüyordu. Köyün hocasına, düğünde oynayan kadınlara uzaktanbakmanın günah olup olmadığını soruyordum. Günah derse, oradankaçacağım. Hoca gülüyor, bir şey olmaz diyordu. Köyün en müslü-man hocasıydı ve kendisi de bakıyordu. Hocadan cesaret alarak,düğünde kadınların oynamasına baktım.

Bütün bunları şunun için anlatıyorum: Bunlar sadece bir siyasi ki-şilik olarak değil, çok öncesinden de ilgi duyduğum noktalardı. Ken-dimi tanıdığımdan beri ilgi konularımı dikkatle değerlendiriyor vebazı sonuçlar da çıkarıyordum. Gerektiğinde bir müslüman gibi,gerektiğinde ise çok büyük bir özgürlük tutkunu olarak yaklaşıyor-dum. Erkeğin sahte erkek olduğunu da o zaman gördüm, hem de bı-yıklarından tanıdım. Sonuçta halen uğraşıyorum bu işle.

Gerek hepinizin yaklaşımlarına bir ölçü teşkil etmesi açısından,gerekse önemli gördüğünüz ve bana da raporlarda yansıttığınız du-rumlara vurgulayıcı bir cevap vermesi açısından söylüyorum. Zin-dandan gelen arkadaşlarımız eğer bu halleriyle parti adına hareketetselerdi ve biraz da yetkileri olsaydı, bu ilişkiden dolayı kendilerinipartiyle savaşır durumda bulabilirlerdi. Bu büyük tecrübem olma-saydı, siz çatışmayla yüz yüzeydiniz. Gördüğünüz gibi, olaylar okadar basit değil ve biz de PKK’yi basitçe yürütmüyoruz. Aslındabir çözüm durumu var. Çözümlemeleri tekrar okumalı ve daha çokda bu vurguladığım hususlara dikkat etmelisiniz. Biz konuların ya-bancısı değiliz. Burada hiçbir Kürt toplumunda ve hatta Ortadoğutoplumunda olmayan biçimde eşit koşullarda, kesinlikle geleneklerinen küçük gölgesinin bile yansıtılmadığı kızlar ve delikanlılar olaraksizler bu duruma getirilmiş bulunuyorsunuz. Bu, başlı başına büyükbir çabanın eseridir. Burada bir çözüme gidilmek istendiği çok açık-tır. Bu işin altında mantık kadar, yürek de vardır. Kendi kişiliğimdenkaynaklanan yönleri size çok açık anlattım. Burada sosyal ilişkiyeinkarcı veya sosyal ilişkiyi hiçe sayan bir yaklaşım şurda kalsın,çocukluğumun hatırlayabildiğim ve kendimi en çok kaptırdığımoyun öğesidir karşımdaki. Kadın gerçeği konusundaki tutumumun

232

Page 232: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

bu kadar uzun tarihi var, ama kesinlikle kendimi yitirmiş değilim.Eğer bizim Kürt toplumunda binlerce yıllık bir düşürülmüşlük

hikayesi ve Kürt ailesinin de tükenişi ile karşı karşıya isek, çokdüşüneceğiz. Kesinlikle sosyal ihtiyaç biçiminde yaklaşmayacağız.Bir arkadaş hatırlattı; provokatör, Avrupa’daki bir arkadaşa tele-fonda “eşini de yanma aldın mı?” diye soruyor. “Hayır” cevabınıalınca da, “tabii orası Avrupa, eşini yanına almaya ihtiyaç duy-mazsın” diyor. Sorunu ele alış tarzına bakın. “Avrupa’da her türlükadın var, tabii eşini yanına almaya ihtiyaç duymazsın!” Adamıntemel yargısı bu. X... arkadaş için bu değerlendirme yeter! Yalnızcabir cümlesi yetiyor. Bu mudur zindandaki aşk? Bu mudur sevgi?Bu liberalizm de değil (bu kelimeyi kirletmeyelim, çünkü liberte“hürriyet” demektir) duygularla büyük oynamak değil midir? Bizimen değerli yoldaşımıza bu anlayış dayatılmış. Kendimizi yerle birederiz, ama bu kadar düşmeyiz. Ben, daha önce çözüm için bir ör-nek verdim size. Bu ihtiyacını böyle düşünenler, çözüm için birkarış yer açın vatanda, istediğiniz kadar aşkı yaşayabilirsiniz. Buiş Avrupa’da olmaz, bu iş burada da fazla olmaz. Özgürlüğünüzehizmet eden bir karış yer açın, en büyük aşkları yaşayabilirsiniz.Bu, en doğru tarzdır.

Bu kadar kız ve erkeğin hepsi de özgür iradeli. Aranızdaki ilişkilerebir baz, temel norm düşünüyorum. Teslim alma ve teslim olma ol-masın. Benim bir sevdiğim vardı, kalırsa ben eylemi geliştiremem,denilmesin. Benim aile sorunum doğdu, başım dönüyor, bunaldım,dememelisiniz. Eğer bu kıstasları temel alırsanız, yapacaklarınızdahiç kimse size engel olmaz. Ama, şartımız bu. Bu, haksız bir istemdeğildir. Bütün Kürdistan kadınını, ayaklanmaya kaldırdık. Cizre,Nusaybin, Amed ve her taraf buna tanık. Kadın çok büyük bir cesa-retle yürüyor. Cizre, Nusaybin feodal hükümlerin en çok yürüdüğüyerler, ama en güçlü örnekler de buradan çıkıyor. Açıkça söyleyeyim,sevgi artık Cizre’ye, Nusaybin’e bağlanabilir. Çünkü orada direniştekendini kanıtlama, orada özgürlük için başkaldırı, orada sevgiyeaçık bir ortam vardır. Fakat kirletmeyelim ve tekrar feodalizmi da-yatmayalım. Kadınlar şimdi bize çok bağlı, önderlikle yürümek is-tiyorlar. Benim bu konuda görevlerimi yerine getirmem lazım. Buyolda otuza yakın genç kız şehit verdik. Böylesi Ortadoğu halklarının

233

Page 233: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

tarihinde yoktur. Biz daha onların anısının gereklerini bile yerinegetiremedik. On beş, yirmi yaşındaki genç kızın özel savaş karşı-sındaki şehadeti çok önemlidir. Umarım biraz duygularınız olur, on-ları anlamaya çalışırsınız, birkaç değerlendirmeye konu edersiniz.Kadınlar halen en cesur yürüyüş kolunu teşkil ediyorlar. Şimdi biziilgilendiren budur ve bunun üzerinde düşüneceğiz.

Sevgiye bu temelde yol açacağız. Kaçanı, kendini sağa sola atanısevebilir miyiz? Hayır! İster eski eşimiz, ister sevdiğimiz olsun,böyle yapan kaybeder. Özgürlük için başkandıranlar sevilir. Benşöyle bir söz de kullanmıştım. Aslında Kürt sevilmez! Bunu abartmaolarak söylemedim, gerçektir. Köleliğin bu kadar egemen olduğuilişkilerde sevgi olmaz. Tutkularınız olmuş, güdüleriniz ayağa kalk-mış; buna sevgi demeyin. Benim de bu tür tutkularım vardı, amasevemediğimi çok iyi biliyorum. Güdülerin başkaldırısına sosyalilişki demeyin. Bu ince ama, ciddi bir çelişkidir. Saflarımızda bazı-larının güdüleri ayağa kalkıyor, buna özgürlük istiyorlar. Güdüyeözgürlük, hayvanileşmeye kadar götürür. Bu ayrı bir şey, özgürlüğüsevmek ve onu yüceltmek ayrı bir şeydir. Bu ayrımı mutlaka yap-malıyız. Eğer bu filizlenme tırpanlanmazsa, rüyalarınızda ve hiçbirromanda göremeyeceğiniz sevgi ilişkileri zemin buluyor, güçleniyor.Bu, kesinlikle devrimci savaşla ilgilidir.

Ben birçok kız yoldaşla ilgilendim. Cizre’ye yolladığımız kız, uzunbir süre yanımda kalmıştı. Bu kızın doğru dürüst okuma yazmasıbile yoktu, fakat gerçekten yurtsever biri olmayı bildi. Önderliğebağlandı, yurtseverliğe bağlandı. Cizre halkına bağlandı. Gidin Cizrehalkına sorun, göreceksiniz ki onlar da bağlanmışlardı. O Cizre’yiCizre yapan temel gerçeklerden birisidir ve Cizre kadını şimdi ön-dedir. Bu da bir ilişki tarzıdır, ama büyük çabalarla ortaya çıkan birilişki tarzıdır. Cizre’ye bir kızı yollamak büyük yürek ve çaba işidir.Şunu çok iyi gördüm ki, sevgi olayının gelişebilmesi için Kürdistangerekli, bunun için ayağa kalkan Kürt kadını gerekli, bunun içinhizmet ve çaba gerekli. Yüzlerce kadına-kıza hizmet edeceksin veonlar ayağa kalkacak ki, sevesin, sevilesin. Bu küçük bir başlangıçtır,ama devrimci çözüm de budur.

Kürt erkeğinin tutkularının ifade edilmesi, Kürt ailesinin kurtulmasıancak böyle mümkündür. Bin düşündük bir yaptık; çözüm bu dire-

234

Page 234: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

niştedir. Ama halen militanlarımız kendi imhalarını da getiren pra-tiklerin içindeler. Cudi’deki son olayda altı yoldaşımızı şehit ver-memiz tümüyle böyle bir pratikten kaynaklanıyor. Uludere’de deon iki şehidimiz var. Komutan haftada birkaç kez ailesinin yanınagidiyor. Bu da yenilgiye götürme yöntemi oluyor. ‘Benim eşimdir,hiç mi gitmeyeceğim,’ denilemez. Komutanlar böyle gidemez, hattagerillalar da gidemez. Giderse, sonuç böyle olur. Biz de el uzatıyoruz,ama sonuç ne kadar farklı? Cizre iki yıldır ayaktadır, bütün Botan’agüç veriyor, hem de kadınıyla. Bu zemine de kendini dayatanlar vebin defa geri çekmek isteyenler de var. Bir kadın bütün kadınlık hü-nerlerini kullanarak bir savaşçıya el atıyor ve bütün Cizre’yi geriçekmek istiyor. Sözümona, normal sosyal ilişki. Görüyorsunuz ki,şiddetli bir savaş var. Biz, gerilla saflarında, zindanda, burada de-ğerleri ancak savaşla kazanabiliriz, karşı taraf da bizden savaşla ko-parabilir. Ortayolcu, liberal yaklaşımlar geçersizdir. Savaşırsanızyoldaş kazanırsınız, özgürleşen kadını kazanırsınız. PKK’nin birdiğer önemli kanunu budur. Ucuz ilişkiye yer yok. Görüyorsunuz,sadece siyasi de değil, tam bir savaş ilişkisidir.

Şimdi diyeceksiniz ki, en büyük inceliğin, kibarlığın gösterilmesigerektiği bir ilişkiyi kana boyadın! Ben de diyorum ki, burası Kür-distan; bu ilişki adına yenilmeyen halt, işlenmeyen cinayet, yapıl-mayan alçaklık kalmamış! Savaş bunun için gerekli, ilişkide savaşbunun için kaçınılmaz oluyor. Sosyal ilişki, yoldaşça ilişki denili-yor, ama ölüm kalımına bir savaş var. İrdeleyin birçok ilişkininvaziyeti böyledir. Mademki Kürt her şeyi burada kaybediyor, ohalde burada savaşarak her şeyi kazanacak. Düşündüğünüz gibisevda, düşündüğünüz gibi evlilikler gerçekleşmiyor ve korkarımbüyük bir kısmı da bozulacak. Erkeklere şu uyarıyı yapıyoruz:Bugün kadınların bizi tutmalarının sebepleri var. Siz, eski yön-temlerle işinize geldiği gibi kadına tutkunsunuz. Açtığımız özgürlükbayrağı altında hiçbirisi size tenezzül etmez, suratınıza tükürürler.Dikkat edin, kadınlar yanınızdan kaçıyor. Tabii ki kaçın diye teşvikettim ve şimdi bir talimat yollasak kadınlar yan yarıya kaçacaklar.Kadınlar erkeği zorluyor ve şimdi erkek usul usul partinin iradesinetabi. Birçok evli erkek biliyorum, ancak evin kadınında yarattığımızbağlılık onu zararlı olmaktan çıkarıyor. Şu tehditi görüyor; eğer o

235

Page 235: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

partiyle oynarsa, kadın da kendisiyle oynayacak! Kadınlar elbettebize bağlı olmak durumundadırlar. Çünkü kadın olayına bağlılarve kurtuluş, savaşımımızdadır.

Bu konuda PKK çözümü sıradan bir çözüm değildir. Ben bu ko-nudaki çabamı, militan bir çaba olarak değerlendiriyorum. Pey-gamberce bir yaklaşım diye de sunmuyorum. Oldukça bilimsel te-mellerde sorunu yakalamaya çalışıyorum. Bu konuda siyasiyaklaşımı esas almaktan, ilişkinin esasına siyaseti, parti içinde yol-daşlığı oturtmaktan başka seçenek de yoktur. Duygular gerçektenikinci, üçüncü planda bir yer tutar. Bu büyüklüğü göstermeniz ge-rekiyor. Belki zor olabilir, benden daha fazla zorlanabilirsiniz, amageleneksel gerici tutkuyu yıkmanız gerekiyor. Amacımız, sizlerinbirey anlamında çok yardımcı olmamız gereken sosyal ilişkilerinizeket vurmak değildir. Mesele, gerçekten bir savaşı sürdürebilmektir.Ben, savaşa hizmet eden kadın-erkek birlikteliğine çok yüksekdeğer biçiyorum. Bu konuda yalnız düşmana karşı savaşarak değil,aynı zamanda binlerce yıllık geriliklere karşı da kendi aranızda sa-vaşarak sonuca gidin. Siz kadınlar; ne PKK önderliğinde ve dola-yısıyla PKK militanlığında kadın kurnazlığıyla aldatabileceğinizerkeklik söz konusudur ve erkekler; ne de siz, eski erkeklik yön-temleriyle kadın bulabilirsiniz. Bu hikaye PKK’de bitti. Yiğitlikgerekiyor. Vatanı savunamazsanız, ne kadın var, ne de erkek. Vatanıkazanmanız için savaşı kazanmanız gerekir. Savaşı kazanamazsanızhepsi gider. Savaşı ve savaşı kazanmaya götürecek ilişkiyi kazanmaksizin bir alınyazınız şimdi.

Tarih bu aşamada bizim için şunu söylüyor; oğul ve kızlar olarakeğer çok kahramanca bir savaşı kazanmayı esas alan bir savaş iliş-kisini, bir örgüt ilişkisini, gerillayı, halk savaşını tutturamaz ve ka-zanamazsanız vatan yok, vatan olmadığı için de yuva yok. Kuşlarbile her yıl belirli yerlere yuva yaparlar. Siz nereye yapacaksınız?Bunun için vatan, vatan için savaş, savaş için örgüt, örgüt için demilitan yoldaşlık gerekiyor. Kendimizi kandırmayalım.

Bu ilişkilerde bireysel psikolojik savaşın verdiği ağır baskı, bir-birini kandırıp kaçmanın bin bir türlü yolu var. Bunalmanın nedeniyüzde seksen budur. Geri cepheye çekilmek istiyor. Aile nedeniylekendini savaşa vermiyor. Bu vesileyle, bir ananın oğlu için dikkate

236

Page 236: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

değer bir değerlendirmesini de aktarmalıyım. Ergani direniş şehit-lerinden birinin anası, tabutta oğlunun kınasını yapıyor, tilili çeki-yor, “ben oğlumu nikahlıyorum” diyor. Oğlunu Kürdistan’la ni-kahladığını söylüyor. Oldukça anlamlı bir durum ve bu ananınyaklaşımında gerçekten çok büyük bir çözüm gücü var. Üzüldüğütek noktanın oğlunun giderken kendisinden hatır istememesi ol-duğunu söylüyor, ama diğer yandan oğlunu böyle Kürdistan’la ev-lendiriyor. Bu anadan öğrenmeliyiz.

Bütün bunları belirtirken, PKK’deki büyük çözüm, PKK’dekibüyük ilişki gücü, PKK’nin büyük militanlığını hatırlatmak isti-yorum. Kesinlikle bu mücadelemiz en sevilir sonuca götürecektir.Sevgi, büyük özgürlüğe bağlıdır. Büyük özgürlük, büyük savaşabağlıdır. Bu kadar hassas olmamız, büyük sevgiye yol açmak için-dir. PKK’de bunu görmemek için kör olmak lazım. PKK’de çözü-mün böyle geliştiğini anlamamak manda yürekli olmak demektir.Güçlü ve biricik sevgi yolu budur. Bunun dışında sevgi ölmüştür.Bunun dışında sevgi adına yapılan her şey çirkindir. Dolayısıylabüyük sevgiye giden doğru yolu alışta yakaladığımız büyük birfırsat var. Bu, eşsiz bir fırsattır. Halkın oğlu ve kızları olarak, öz-gürlük savaşımını böylesine somut bir yaşam biçimi haline getir-dikten sonra, sizden daha mutlusu olamaz.

Beni yaşatan en büyük mutluluklardan biri de budur. Çocuklu-ğumda kızlarla belki iyi oynayamadık, ama şimdi kızlarla iyi savaşgötürüyorum. Bunun mutluluğunu eğer siz duyamıyorsanız, gerekenkarşılığı veremiyorsanız eski, gerici, köhnemiş geleneklerin esiri-siniz. Bu konuda kaybeden, bu gericilik olacaktır. PKK’deki çözümübir kez daha değerlendirirken inanıyorum ki, hakkımız olan sevgiyedoğru giden yolda en doğrusunu yapmışız. Büyük sevgiden yoksundiyara, en büyük sevgiye gidişin yolunu açıyorum. Belki uzunsürer, ama insanlığın şafak vaktinde insan soyunun sevgisinin kadınve erkeğin ilk duygularının yaşandığı bu topraklar üzerinde, busefer gerçekten daha özgür, daha bilinçli ve belki de dünyanınhiçbir ulusal toplumsal gerçeğinde vücut bulmamış kadın-erkeközgürlüğünü bağrında taşıyan, hem düşmana karşı ve hem de bir-birlerine karşı haksızlığın giderilmesi için savaşan ve bu savaşınsonunda insanlık tarihi kadar eski kaybedilenin geri kazanıldığı bir

237

Page 237: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

sonuçla karşılaşılacaktır. PKK’nin şehitlerine ve özellikle genç kızve oğulların şehitliğine bir bağlılığınız varsa, bunu ancak böylesinebir ülkede böylesine bir insanlığın fışkırması için savaşarak ve on-lara sonuna kadar bağlı olacağımızı vurgulayarak kanıtlayabiliriz.Bu aşamada, bütün yetersizliklerimize rağmen varmış olduğumuzçözüm düzeyimiz budur. İnanıyorum ki, bütün partililer kişisel gibigözüken bu yönlü sorunlarına doğru bilimsel ifadeye oturtarak yak-laşacak ve en önemlisi de kadın-erkek yoldaşlığını büyük emek veçabayla yaratmaya çalışacaklardır. Geçmişin ikiyüzlülüğüne, me-talaşan ilişkilerine asla ve asla yer vermeyeceklerdir. Çok özlü vedürüst kalacak, gerektiğinde kadının zayıflığının da bir gerçek ol-duğunu bilerek yoldaşça yardımlarını eksik etmeyeceklerdir. Kur-mak istedikleri dünyanın bu temelde büyük bir dünya olduğununbilinciyle, coşkusuyla hareket edecek ve büyük devrimde olduğugibi büyük tutkular yaşamasalar bile, büyük tutkuların savaşçısıolmayı kendisi kadar büyük görecek, savaşacak ve mutlaka sonuçtasavaşı kazanacaklardır.

Bu değerlendirme, Temmuz 1991 Çözümlemeleri’nden alınmıştır.

238

Page 238: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Kürdistan devrimi kadın ve erkeğin ortak egemenliğine dayalı gelişecektir

Avrupa’nın dünya kadınlarına hitap eden tanınmış bir dergisi, bi-zimle kadın sorunları üzerine röportaj yapmak üzere burada bulu-nuyor. Gerekli mesajları vermeye, bu konudaki gerçeğimizi ve gö-rüşlerimizi yansıtmaya çalışacağız.

Konu, yeniden ele alınmayı gerektiriyor. En çok duyarlı olunmasıgereken bir saha ve ben buna mayınlı saha diyorum. Mayınlı, dikenlive herkesin kendini batırdığı saha! Herkesin her şeyini kaybettiğiilişkiler sahası! Bence siz savaşı bu ilişkiler sahasında kaybediyor-sunuz. Bu ilişkiler sahasında kazanamayanlar, savaşı başka yerlerdede kazanamazlar. Bu nedenle üstünde çok duruyoruz. Çözümleme-lerin önemli bir kısmı buna hasredilmiştir. Ben, bir şeyler ortayaçıksın diye ayrıca bir ders daha vermeyi düşünüyorum. En yaralıilişkiler sahası, en uğraştırıcı ilişkiler sahası; bağlılığı da ihaneti debüyük ilişkiler sahası! Bu sahayı ele almaya ve dizginlemeye çalışı-yoruz. Ne kadar anlaşılıyor, ne kadar doğruya gelinebiliyor, bununüzerinde oldukça duruyoruz.

Gerçekten, ya özgür kadın ya da onlar içinde yaşamın olmaması!Ya özgür ilişkiler ve özgür kadın kişiliği veya ölüm! Başka bir şeybeklemeyin bu sahadan.

Bu sahayı baştan başa yeniden yapılandırmak gerekiyor. Kadın veerkek ilişkisi demek, büyük bir kölelik ilişkisi demektir, kendiniölüme terk etmek demektir. Ben de bu konularda bazı ilişkilere da-yanmak istediğimde ne kadar gafil olduğumu gördüm. Çokça söy-lendiği gibi, kadın bir mal olarak görülür ve sunulduğunda karşılı-ğında bir şeyler istenir. Bunun nasıl bir mal olduğunu ve karşılığındane istendiğini bilmeniz lazım. Bu malın maddi değeri çok yüksektirve dikkat etmezseniz size çok pahalıya ödetilir.

Kusura bakmasınlar, ama kadının mal olarak lanse edilmesindenmüthiş korkuyorum. Sakın tutkularımız, sevgilerimizdir deyip al-

239

Page 239: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

danmayalım. Sunmayın, sunulmayın. Bu mayınlı sahanın verileriarkasında binyılın köhnemişlikleri, en ince meta karşılığında kendinebenzeştirme, yani köleleştirme var.

Ben, bu alana ilişkin olarak özgün bir savaş biçimini deniyorum.Çelişkiler ve ilişkiler çok kapsamlıdır. Bu konuda eğitiminizi tamalmalısınız. Düzen içinde ve PKK içinde veri ilişkiler tehlikelidir.Ben devrimciliğimi bu konuda biraz ihtiyatlı olmaya borçluyum.Bu konuda sunulan her ilişki karşılığında, düzene bir adım dahayaklaşmayı ve devrimcilikten bir daha uzaklaşmayı ister. Yiğitlikve yücelikten bir adım daha uzaklaşmayı dayatır. Ben, verili ilişkidenbahsediyorum. Biz bunun yerine, çeliştirerek ve savaştırarak tersisonuçlara ulaşmak istiyoruz. Yaratmaya çalıştığımız, özgürlüğe, sa-vaşa, düzen karşıtlığına, uyuşukluğa ve tembelliğe karşı tahrik edentam bir savaş ilişkisidir. Büyük bir tartışma ve gerginleştirme, böylecebir şeylerden hesap sorma ve hesap verme, ilişkiyi yoklama, tarihiçözme, veri ilişkiyi çözme ve bunun yerine özgür ilişkiyi, eşitliği,tartışmayı, demokrasiyi koyabilmedir.

İşte bunlar önemli meselelerdir. Oysa siz bu konularda çok zayıf-sınız ve bu zayıflığı birbirinizi kolay teslim almakla gidermek isti-yorsunuz. Ben halen kadına teslim olmamak için direniyorum. Fakatsize ortamı biraz açık tutsak, bu sahadaki teslimiyet savaş niteliğimizikısa sürede yitirmeye yeter de artar bile.

Dikkat ederseniz, PKK iç ortamının düzenlenmesinde bu konudateslimiyete karşı bir savaş vardır. Bu konuda bağlanmış ilişkileriveya tutkuları olanlar kızmasınlar. Savaşı düzenliyoruz. Burada ka-dınlar da erkekler de askeri elbise altındadır. Eğer bu elbiseyi gös-teriden ibaret görmüyorsanız, asker olmak çok ciddi bir olaydır.PKK’de kadınlara gösteri kabilinde askeri elbise giydiriyorlar, di-yebilir misiniz? Hayır! Burada eşit yaşatıyoruz. Bunların içeriği çokkapsamlıdır ve ancak bir savaşla kazanılabilir. Böyle bir savaş var.

Yine de ben şunları söyleyebilirim: Kesinlikle dikkatli ve duyarlıolalım ve bu savaşın anlamını, önemini ve kapsamını sürekli düşü-nelim. Savaştan kopmuş kişinin tutkuları kesinlikle özden kopmuştur;yaklaşmayalım. Bunu başarırsak bilin ki, dünya devrimine en büyükkatkılardan birini yapmış olacağız. Şimdiye kadar hiçbir devrimböyle yaklaşmadı. Hemen hemen yapılan bütün devrimlerde, daha

240

Page 240: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

çok kadını kendine mal etmeyi görüyoruz. İlk ciddi devrimlerdenbirisi, kadın üstünlüğüne son veren devrimdir. İlkel komünal toplumdüzeninden kölelik düzenine doğru kayışta yapılan ilk ciddi eylemkadını mal etmektir. Kadınlaşma bu tarihte başladı. İslam peygamberiHz. Muhammed’in köleliğe karşı devriminde ilk yaptığı işlerden biride kadını kurtarmak adına, kendine göre iyi niyetlice birçok kadınıevlilik bağı ve cariyelik kurumuyla bağlamaktır. Muhammed’in ya-şamı çok canlıdır ve kendine göre bir devrimdir. Kadınları kurtarmaadına yaptıklarını da inanarak yapıyor. Feodal devrimde, daha düşkünkadın statüsüne göre ileri bir kadın statüsü böyle yaratılıyor. Fransızve Rus devrimlerinde biraz daha özgürleşme vardır. Fakat yine dekadın devrimlerin adeta bir süsüdür. Birtakım sesler, simalar çıkar,ama fazla etkili değildirler. Bunlar, yine erkek egemenlikli devrim-lerdir. PKK, tarihin bu devrimsel yaklaşımlarını mümkün olduğu öl-çüde erkek egemenlikli olmaktan çıkarmak istiyor. Bu önemlidir.Erkekler belki güçlüdürler ve bu güçlerini tarihten alıyorlar. Ama,bizim de bir devrim tarzı olarak bu erkek egemenliğine son vermemiz,erkeğin lehindeki statülere ve yaklaşımlara karşı koymamız bir PKKanlayışıdır ve PKK’nin özgürlük anlayışının büyüklüğüdür. Devri-mimiz erkek egemenlikli bir devrim olmasın diyoruz. Devrimimiz,kadınların eşit, özgür, bilinçli, iradeli, kişilikli katıldığı bir devrimolmalıdır. Devrimimizin bu karakterde gelişmesi, yani erkek ege-menliğinden çıkıp erkek ve kadının ortak egemenliğine geçişi devri-mimizde denenmeye değer. Ortak egemenlik, ortak çaba ve ilişkilerigerektirir. Bu ise, yüzyılların mevcut statüsünü, verili ilişkilerini aş-mak demektir. Dünya devrimlerindeki erkek hakimiyeti yan sonuç-larıyla birlikte kapitalizmde de reel sosyalizmde de yansımasını bul-maktadır. Feodalizm zaten erkek egemenliklidir. Burada müthişyansır. Bizim devrim eğer tüm bunları aşarsa, gerçekten özgürlükçüyanı çok gelişmiş bir devrim olabilir. İşte, buna dikkat edeceksiniz.

Devrimimiz, erkek egemenlikli bir devrim değil, kadın ve erkeğinortak egemenliğine dikkat eden, bu konuda hassas olan bir dev-rimdir. Artık buna güç getirmeniz gerekiyor. Bu, kadına da erkeğede birçok yükümlülükler verir. Bütün ilişkilerin yeniden düzen-lenmesine oldukça ihtiyaç duyar. Formül ortaya konulmuştur, uy-gulamak size kalıyor.

241

Page 241: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Ben de bu konuda mümkün olduğu ölçüde ortak egemenlik arıyo-rum. Üzerinde bu kadar çaba harcadığımız kadın kişiliğiyle ulaşmakistediğimiz sonuç ortak egemenliktir. Kadını örgütlenmeye, ordu-laşmaya, eğitime ortak ediyoruz. Kaldığımız her yer yarı yarıya ka-dınların olmalı diyoruz. Tabii ki bu, devrimimizin derin bir özelliğinehayatiyet kazandırmak işidir. Bunu anlamalısınız. Anlama önemlidir.Dolayısıyla, geleneksel verili ilişkilerle yaklaşmak demek, parti an-layışı ile çatışmak demektir. Erkek egemenlikli yüklenimler, kadınaegemen, kadın düşkünlüğünü esas alan yaklaşımlar PKK gerçeğiyleçatışır. Buradan oldukça önemli sonuçlar çıkarmalı, yanılmamalı,yanıldığınızda çok tehlikeli durumlara düşebileceğinizi bilmelisiniz.Kadın ve erkekler olarak bundan böyle karşınızda veri ilişkiler bu-lamazsınız. Karşısında ben duruyorum. Devrimi bu konuda yeni veeşitlik temelinde zengin kılmak, üzerinde hassasiyetle durduğumbir meseledir. İnanıyorum ve yapmaya çalışıyorum. Başka bir şeyleuğraştığım kanısında değilim.

Gerçekleştirilmesi gereken kadını ortaya çıkaracağız. Bu, sandığınızve beklentilerinizdeki kadın olmayacak. Bu konuda savaş var. Belliki birçok konuda çatışacaksınız, ya da düzenin verili ilişkilerineyaslanacaksınız. Böyle kızlar ve erkekler çok fazla. Kadın ilişkilerinigeliştirmede yeniden yapılanma çok önemlidir. Bu, ciddi bir dev-rimdir. Basite alırsanız, yanılırsınız. PKK’de bu yaklaşımları esasalmazsanız hayal kırıklığına uğrarsınız ve kesin çatışırsınız. Bu birsosyal yaşam meselesi de değil, bir ilke meselesi, siyasi savaşımmeselesidir. İnanıyoruz ki, bu bir sosyal ilişki değil, egemenlerlehine kurulmuş bir siyasal ilişkidir. Dolayısıyla, bu temelde siyasalsavaşım vereceğiz. PKK gerçeği budur.

Erkeğin güçlü olması, egemen olması demek, PKK’de de böyleolacak demek değildir. Saflarımızda tek bir kadın da olsa, o, mutlaközgür ve eşit ilişkiler ortamında olduğuna emin olacaktır. Bu,PKK’de esas alınacaktır. Yalnızdır, güçsüzdür, istediğimizi uygu-latabiliriz demek gerçekçi değildir. Aynı biçimde bir bayan daçıkıp, ‘bu avantajımı iyi kullanmalı, kendimi allayıp pullayaraksatmalıyım’ derse, o da müthiş aldanıyordur. PKK’deki bu geliş-menin farkında mısınız? Farkında olan kim var? Bu temeldekiilişki düzenlemesine karşı mısınız?

242

Page 242: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

- K.: Başkanım, bugün PKK’de geliştirilen ilişki dünya açısındanda bir örnektir. Bu konuda fazla yanılgılı bir yaklaşımdan ziyade,eski yaklaşımların izlerini görebiliyoruz.

Kadının zayıflığı fiziki zayıflıktan öte, bilinçteki zayıflıktır. Budurum yeterince görülemediği için, ilişkilerde bu zayıflığın ortayaçıktığı görülüyor.

- P.Ö.: Dediğim biçimi anlıyor musun? - K.: Evet Başkanım! - P.Ö.: Bu konuda çok kafa yoran bir arkadaş olarak siz de bir

şeyler görebiliyor musunuz?- S.: Başkanım, konu gayet açıktır ve anlaşılıyor. Dersimizin ba-

şından beri örgütçü kişiliği yakalayamama sorunu gündemdeydi.Aslında kadın olarak o örgütçü kişilik yakalanırsa, sorun kalmaz.

- P.Ö.: Savaşçı kişiliği!- S.: Örgütçü kişilik, aynı zamanda savaşçı kişiliktir, siyasal kişi-

liktir. - P.Ö.: Böyle bir kadın olmaya niyetiniz var mı? - S.: Başkanım, çaba ve istek zaten o yöndedir. - P.Ö.: Böyle kadın olmak bence öne alınmalı. Yapıyı nasıl görü-

yorsunuz, erkek mi egemen bu yapıya? - S.: Başkanım, yani bakış açısı...- P.Ö.: Erkek bu alanda basınç teşkil etmiyor, ama sanırım başka

alanlarda ağır basınç teşkil eder. - S.: Evet, Akademi ortamı biraz daha farklı. Parti Önderliği’ninbulunması...- P.Ö.: Özgür bir ortam değil mi? - S.: Evet!- P.Ö.: Biraz memnun musunuz?- S.: Evet! Göze batan olumsuz ilişkiler yok. Fakat anlayış... - P.Ö.: Anlaşılıyor. Kendiliğinden olduğunu sanmayın, kendiliğin-

den değil.- S.: Hayır, bu mücadelenin gelişimi ile ilgilidir, bizim politikamızla

ilgilidir.- P.Ö.: Yönetiliş tarzıyla da ilgilidir.- S.: Evet, yönetim tarzıyla ilgili. Şu çok açıktır: Kadın kendisi

mücadelenin her sahasında güçlü kılmadıkça, bu egemen erkek an-

243

Page 243: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

layışı kendisini mutlaka sırıtıyor. Tabii bu, erkekte de öyledir. Yanierkek de demokratikleştiği ve özgürleştiği oranda bunu değerli kı-labilir. Yani bu, aynı zamanda erkeğin de sorunudur, sadece kadınsorunu değildir.

- P.Ö.: Orası çok açık. Yani bir anlamda kadın bitirilmiştir ve artıkbitirilme sırası erkekte oluyor.

- S.: Karşılıklı çaba ve ortak örgüt yaratma, ortak savaş yaratma,ortak çaba; bunlar karşılıklı güven de veriyor.

- P.Ö.: Duygu sahtekarlığından arındırılması da çok önemlidirdeğil mi.

- S.: Bu kadar süreçten sonra...- P.Ö.: Dediklerimi anlıyorsunuz sanıyorum. Belki siz şimdi daha

iyi anlarsınız, fakat diğerleri anlıyor mu? Ben, yaşamımda bir şeydenhep uzak durmaya, hatta nefret etmeye çalıştım. Duygular romanınıbiriniz yazarsınız. Kürt ilişkilerinde duygular, nefret verici yanı ağırbasan bir durum arz ediyor. Anne duygusu, çocuk duygusu, kadınduygusu, özcesi hemen hemen bütün duygusallıklar böyledir. Benbunu hep tehlikeli buldum ve nefret yanı ağır basan bir biçimdeyaklaştım. En hor gördüğüm ilişkilerden birisi de, erkeğin bu ilişkiiçin ihanet temelinde bütün yiğitliğini ölüme yatırmasıdır. Bunubiraz duygusal olarak seziyorum. Hani, başını bağlamak diyorlar.Erkeği bağlamanın bir tuzak olduğu kanısındayım ve nitekim dahasonra bunun böyle olduğunu bilinçle gördük. Bu, asla olmaması ge-reken bir tatmin aracına dönüştürülüyor. Yani bir delikanlı veya birkızın yaşadığı amansız zayıflıkları –ki, bunlar sömürgecilikle çoksıkı bağlantılıdır– gidermek için, böyle bir yol tutturuluyor. Türkfilmleri bu konuda meşhurdur, muradına erme hikayeleriyle sonuç-lanır ve egemen ilişki tarzı da budur.

- S.: Yaşamı yaratıcı kılmıyor.- P.Ö.: Kesinlikle öldürüyor. Benim yaptıklarımı biraz anlayın.

Yaşamı yaratıcı kılmıyor, dediniz. Gerçekten de daha yirmisinde builişkiler içine çekildi mi kişide her şey ölgün hale geliyor. Aşkı öl-dürüyor, sevgiyi öldürüyor, özgürlüğü öldürüyor. Ve artık o bir kölehaline geliyor. Muradına erenin ilişkisine bakın, yirmi yirmi beşindeölmüştür. Kürdistan’da bunun bir yığın yan ürünü var. Ben isterdimki, bu konuda bir kişi büyük bir roman yazsın. Bu ilişkilerin sonuçları

244

Page 244: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

çok öldürücüdür. Bir defa, egemen olma tutkusunu kendine görehalletmiş aşırı bir sömürgeci diktatörlük uygulanıyor. Düzen erkeğene yapıyorsa, o da kadına onu yapıyor. Ve, “kendimi hallettim”diyor. Siz ise buna müsaade etmekle en büyük kötülüğü kabul etmişoluyorsunuz. Bir delikanlı veya kız, daha on beşinden itibaren bütündüşünce ve duygu dünyasında tapulanmayı ister. Benim yöntemimise, bunun tam tersini uygulamaktır. Biz başlardaki bağı paramparçaediyoruz. Belki bu işe şaşırıyor ve hatta kendinizi yaşlı hissedipevde kalma duygusuna bile kapılıyor olabilirsiniz. Fakat herhaldedaha çok erkekler evde kalacak! Bu şununla ilgilidir: İnsanımızındüşürülmüşlüğüne set çekmek istiyoruz. Kürt erkeğini kendine ge-tirme biçimindeki bir savaşla bu ilişki sahasındaki bütün yanılgıları,sahtekarlığı ve hayalleri kırıyoruz. Bizde duygular, hayaller ve bütüno sevgiler aslında bu ilişkiye gömülmüştür. Sevgi bile denilemeyecekufak bir tutku duyar ve o tutkusu da kaba bir cinsel ilişkiyle tatminbulup ölür. Ondan sonra bence hayat durmuştur.

İyi bir incelemeci arkadaş burayı biraz görebilmeli ve ölen şeyinnasıl öldüğünü, daha on beşine basmış birisinin tutkusunun sevgiyedönüşmeden, bilince kavuşmadan baş bağlama temelinde nasıl öl-düğünü gösterebilmelidir.

Kürt ailesinde büyük saygı-sevgi ortamı var mıdır? Yok! Kadınçok bayat bir maldır, erkek tekdüze bir adamdır. Bu ilişkiden kork-mamanıza, rahat kabul etmenize şaşıyorum.

Bakın, ben de kendi dünyamı kurmaya çalışırken gerçekten büyükbir mücadele içindeyim. Bu ilişkilere yönelebilirdim, nitekim yö-neldim de; fakat benim için en zor geçen bir savaştı bu. Çözümle-melerde biraz yansıttım. Halen sonuç çıkaramıyorsunuz. Benim enzorlu, yorucu ve hatta tehlikeli bulduğum savaş, bu savaştır. Siz, busavaşın farkında değilsiniz. Bu savaşın metodları, bu savaşın kendinehas taktikleri, bu savaşın istediği kişilik çok önemlidir. Karşıdakiöğe sana binyıllık tutsak ilişkisini dayatır, kendini Kürt erkeğininköleliğe açık ilişkilerine göre ayarlarsa, bu büyük bir tuzaktır ve butuzağa düşmemek her babayiğidin harcı değildir. İlişki ya çok kötübir boyun eğme ile sonuçlanır, ya da çatışmaya dönüşür ve kısa sü-rede katletmeye kadar varır. Biz böyle ele almadık. Oysa bizim eniyi militan arkadaşlarımız bile, çok kısa bir zaman süresinde en ağır

245

Page 245: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

cezalandırmakla sonuçlandırmak istiyorlardı. Biz savaşla hallettik.Bu işleri öyle basit ele almıyoruz, ilişkilere oldu bitti gözüyle bak-mıyoruz. İlişkileri siyasi temelde ele alıyoruz.

Ulaştığım sonuç şudur: Her ne kadar sosyal, ailesel, duygusal ilişkidenilse de, en tehlikelisi düzenin yasal ilişkisidir. Bu, ilerde dahaiyi anlaşılacaktır. Ben meseleyi halen siyasi temelde halletmek isti-yorum, duygusal veya sosyal temelde değil. Çünkü eğer karşımdakocaman bir dünya, kocaman bir kadın-erkek ilişki düzeni varsa vebu bizi bitirmişse, bizi en aşağılık sömürgeciliğe, en aşağılık bir tat-mine ve çirkinliğe alet etmişse, bununla savaşmamam, hele bir deönderlik yolunda yürüyorsam yapabileceğim en büyük kötülüktür.Bu konudaki savaşımı sistemli, gelişkin, güçlü kılmak ve yenilme-mek için size ip uçları veriyorum. Ucuz yaşamı terk edin. Öyle sa-nıyorum ki, sizin bir tutkular dünyanız var ve zaman zaman kendinidışa vuruyor, ama çoğu da belli ki gizlidir. Bir edebiyatçı arkadaşımızbu militanlarımızın gizli duygular dünyasını açığa vursa, çok iyieder. Hatta bence, çoğu kendini sakındırıyor. Ne dersin, var mı böylebir durum?

- C.: Evet, sanırım yaygın olarak var!- P.Ö.: Güçlü mü? Ben, belki derecesini tahmin etmemiş olabilirim. - C: Evet, güçlü. - P.Ö.: Güçlü ha! Nasıl?- S.: Başkanım, şimdi şu durum var; mücadeleyle birleşmeyen,

mücadele tutkusuyla birleşmeyen ayrı tutkular vardır. - P.Ö.: Var ha!- S.: Bu her ne kadar teorik olarak kadın-erkek eşitliği, sevgi vb

biçimlerde dile getiriliyorsa da, genelleştirmiyorum, ama herkestevardır. Çünkü bizim mücadele düzeyimiz de, parti çizgisini yakalamadüzeyimiz de açıktır.

- P.Ö.: Bu potansiyel tehlike de “nasıl yapmalıyız?” sorusunu za-man zaman ağırlaştırıyor. Yani nasıl yapmamız gerektiğine pratikcevabımızı engelleyen bir durumdur ve bence böyle bir durum daprotesto edilmelidir. Fakat tersine, sanıyorum benim arkadaşlarımbeni çok protesto ediyorlar ve bu konuda boykotçuluk var diyorum.

- S.: Yani, ortada çözümlenmiş bir sorun vardır. Parti Önderliği sü-rekli gündeme getiriyor. Dünyanın belki hiçbir yerinde bu konuda

246

Page 246: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ayrıntılarına kadar çözümleme yapılmamıştır. - P.Ö.: Ama, onların düzenini tıkadığım için beni boykot ediyorlar.

Bence, önderliği yalnızlaştırmanın en önemli nedenlerinden biri debu sahadaki ilişkidir. Yanılıyor muyum acaba? Başka arkadaşlarasoralım. Bu ilişkilere kafa yoran kim var?

- Z.: Başkanım, bir olaydan bahsedeceğim. Buradan iki arkadaş...alanına görevli olarak gönderilmişler. Fakat, gider gitmez yaptıklarıilk iş, evlenip, kaçmak olmuş.

- P.Ö.: Var, o örnekler var, öyle çok sayıda kaçma örneği var. - Z.: Bu mesele hikayeleştirilebilir.- P.Ö.: Gayet tabii, güçlü edebi kalemler olsaydı çok veri çıkara-

bilirdi. - S.: Genel anlamda bizde, yönetilenin yönetene karşı toplumsal

yapıdan gelen bir tepkisi, yönetenin ise yöntemdeki beceriksizliğivardır. Parti Önderliği’nin yönetim gücü, her yönüyle çözüm ve es-kiye karşı en yüksek düzeyde bir savaşım tarzıdır. Bu duygularakarşı da bir savaşım geliştiği için, eski kişiliği parçalama ve dağıtmavardır. Bu nedenle, kişinin kendisine samimi bir biçimde yönelmediğinoktada bir tepki ve protestonun gelişmesi doğal oluyor. Bu ilişkilerbazında böyle ele alınabilir.

- P.Ö.: Protestoculuk kuvvetli bir eğilimdir. Bu konuda ne yapalım? - S.: Bizim bu konuda yapacağımız şeyler var, Başkanım. Arka-

daşların belirttiği nokta gerçekten önemlidir. Kadın-erkek ilişkisindeerkek egemen anlayışı proleter olmayan anlayıştır. Kadın kendisiniyöneten durumuna getirmediği sürece, yöneten erkek anlayışınınetkisindedir. Bu devrimci ilişkide de böyledir. Biz hem erkek vehem de kadınlar olarak savaşı, mücadeleyi ve yaşamı yönetme gü-cünü gösterebilmeliyiz.

- P.Ö.: Yalnız, o işin siyasi veya resmi kısmı. Ama bunun altındabir de inkar edemeyeceğimiz sosyal, duygusal, kültürel bir dünyavar.

- S.: Bu anlayış içinde...- P.Ö.: Sorunun yalnız resmiyetle halletmek çok zor, ama o dünya

da düzenden verili haliyle felakete düşürücü bir işlevi yerine getiriyor.Dikkat ederseniz, biz şimdi siyasi olmayan güdüleri bastırmaya çalı-şıyoruz. Zaten düzen bu konuda bana çok yüklendi, biliyorsunuz.

247

Page 247: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Halen çok yükleniyor. Aslında bunlar romanlaştırılacak hususlardı.12 Eylül’ün yönelmesi az bir yönelme değildir. Bir özel savaşın veailelerin de yüklenmesi vardır. Bir Mardin’de daha on beş yaşınabasmadan yapılan evlilikler furya halinde yaşanıyor. Yalnız Mardinde değil, bütün Kürdistan’da sırf devrimin ilişki kapsamı içine alın-masını engellemek için, “biz bunun başını bağlarsak, yirmisine gel-meden üç-beş çocuğu da olursa, bu iş bitti” hesabını yaptılar. Bu,kendi için de bir anlamda doğrudur. Çünkü gerillanın ve savaşın se-viyesini müthiş düşürüyor. Bunu 12 Eylül tahrik etti, çok etkili birbiçimde uyguladı ve bu aile kurumuna çok umut bağladı. Buradaortaya çıkan ailenin en gerici tarzda kullanılması, zorla ayakta tu-tulmaya çalışılmasıdır

- S.: Başkanım, ben bir ömek vermek istiyorum. Bu sahayı örnekveriyoruz. Bu sahada Parti Önderliği’nin oluşu yanlış anlayışlarıçözümlüyor, engelliyor, süre içinde gerçekten olumlu rotaya sokuyor.Fakat diğer alanlarda yönetmede ve bu ilişkilere yaklaşımda da ek-siklikler ve hatalar var; saflara gelen hastalıklı yapılar orada yaşambulabiliyor. Gelen arkadaşlar o alanları anlatıyorlar, çok bastırmacıbir şekilde...

- P.Ö.: Evet, çok kaba. - S.: Yani, saçını-başını kapatma...- P.Ö.: Evet, çok bastırmacı. Fakat, fırsat buldu mu en alçakça

davranışa da girebiliyor. - S.: Bu anlayış oraya da götürür.- P.Ö.: Kesin oraya götürüyor. Botan pratiğinde biz bunu çok açık

bir şekilde gördük. Görünüşte son derece ağadır, fakat fırsat buldumu en aşağılık isteği de dayatıyor.

- S.: Bizim bu alandaki yaklaşım ve ilişki tarzını temel almamızve bunu taşırmamız gerekir.

- P.Ö.: Bu, savaşla mümkündür. Birçok kadını dağa yolladık. Öğ-reniyoruz ki, bazı cezalandırmalar olmuş. Bir örnek daha; sefil birköylü, en son gelen bilgilere göre otoritesini kullanarak on beş ya-şındaki bir kızı tehditle kaçırmış. Sanıyorum, biraz para da çalıyor,sözümona aileyi de biraz zenginleştiriyor ve örgüt hesap isteyincekaçıyor. “Üzerime varırsanız yanımda tabanca bomba var, düşmanada gidebilirim” diye bir de tehdit ediyor. Ayrıca adam evli. Eğer

248

Page 248: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

önünü almazsak, tek bir kız sağlıklı gelişmeyi yaşayamaz. Adamyetkili, kadın zaten güçsüz, bilinçsiz. Örgüt gücüne dayanarak enaşağılık durumlara düşebiliyorlar, ondan sonra da başa bela.

Demek istediğim şu; eğer bu iş kendi önderliğini bulmazsa, ger-çekten çok trajik ve olumsuz durumlar ortaya çıkabilir. Çok kababir feodal ilişki mantığını uygulamak ne kadar sakıncalıysa, bununtersyüz edilmiş biçimi olan bir mal gibi kullanma mantığı da o denlitehlikelidir. Kadın zaten geleneksel boyun eğmecidir. Kendini öz-gürlük temelinden yoksun olarak, pazarlamaya çalışıyor. Erkek ise,kendi egemenliğini böyle kabul ettirmek istiyor. Görüldüğü gibi,bizim bütün özgürlük çabamızı boşa çıkarmak için uğraşıyorlar.Oysa biz, gerçekten yeni bir dünya kurmak istiyoruz. Toplumsalözgürlük, kesinlikle bu sahadaki özgürlükle bağlantılıdır. Sömürge-cilikle savaşım, ulusal özgürlük bizde etle tırnak gibi bu alanın öz-gürleştirilmesine bağlıdır. Bu nedenle diyorum ki, ilişki çok siyasidir,ilişki çok hayatidir ve çok çaba ister. Bir düşman karşısında günlükolarak savaşı ne denli dikkatli yürütüyorsan, bu ilişki sahasında daöyle dikkat, ciddiyet, ilişkileri bazen kesme, bazen kurma, bunagöre bir sosyal yaşamı, kültürel yaşamı zenginleştirme, eski yaşamıaştıracak bir yaşam biçimine dönüştürme gereklidir. Savaşın bizdekigelişim seyri biraz böyledir. Demek istediğim, arkadaşlar dikkatliolsunlar; militansanız kendinize hakim olun, yaratıcı olun.

Ben, biraz sevgi dünyasından bahsetmek istedim; sanırım anlıyor-sunuz. Bunlar siyasetle bağlantılıdır. Yetkiye dayanarak kimseninözgül gelişimiyle oynamayın. Biliyorsunuz, ağalar paraya dayanarakkız alırlar. Altmış yaşındaki adam on iki yaşındaki kızı alır. Burjuvadüzenini de biliyorsunuz, yetkisine dayanarak kadın alıp satar. Bu-rada kadının da gözü yetkiye ve paraya döndürülmüştür. O, artık birreklam aracıdır. Bunu, PKK’ye yansıtmak tehlikeli. Çünkü, PKK’deele alış tarzı eşit ve özgür temeldedir. Ağa ve bürokrat tarzı, feodalveya burjuva tarzı PKK’de yaşam bulamaz.

Bugün Türkiye’de büyük bir ikiyüzlülükle korkunç bir fahişe-leş-me durumu yaşanıyor. Cinsellik çok kaba ve düzeni kurtarmayayönelik bir ilişki biçiminde sergileniyor. Müthiş! Günlük olarakbasın, televizyon ve hatta edebiyat bununla toplumu uyuşturmayaçalışıyor.

249

Page 249: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Müthiş bir düşürme aracı olarak kullanıyor ve sanıyorum, en çokbu araçla toplumun bakış açısını çarpıtıyorlar ve yaşam tutkularınıen olumsuza bağlıyorlar. Ortada hatırı sayılır bir yaşam yok, fahiş-leşme vardır, çok kaba bir cinsel tatmin vardır ve bunun da çözümdemek olmadığı ortadadır.

Biz halen bu işin çözümlemesi ve hiç olmazsa siyasi temelde ted-birini almakla uğraşıyoruz. Kurtuluş kolay değildir, öncülük ister.Meselenin erkek ve kadın öncülerini ister. İşte, bu öncülüğün yara-tılmasıyla uğraşıyoruz.

PKK’de aşkı geliştirme biraz zor oluyor, geliştirdikçe neye yol aç-tığını biliyorsunuz. Ayıp değil, bazı delikanlı arkadaşlar denemelerinigizlemesinler. Benim gibi yiğide yakışır mı, nasıl böyle olur, diyekesinlikle feodal tutumlara girmesinler.

- S.: Başkanım, o ilişkilerin sağlam temellerde geliştirilme yollarıda vardır. Ancak ona ulaşmak zor oluyor, çaba istiyor.

- P.Ö.: Bazı arkadaşlarımızda görüyorum da, feodal gururları yı-kılınca namus elden gitti diyor ve çok harap duruma düşüyorlar. Bukonuda PKK önderliği güçlüdür. “Aşkım gitti, kızım gitti, nişanlımgitti” diye tepinmemelisiniz. Hatta karınız varsa, “karım gitti” diyekıyamet koparmayın. Ben, çok demode buluyorum. Gitsin daha iyinereye giderse gitsin. Beni bu konuda bazıları eleştiriyordu, hattaanam bile beni eleştiriyordu. Ciddiye almıyorum.

- M.S.: Başkanım, bazı ilişkiler koparken bundan daha kötü ilişkilerortaya çıkabiliyor, bu iyi bir şey değildir.

- P.Ö.: Ama, sen güvenmiyor musun? Bu kötüsü giderse, biz dahakötüsüne mi geçeriz, diyorsun? Görüyorsunuz, şüphesi var. Olabilir,senin düşüncelerindir, sen de var olanı korumaya çalış!

- Z.: Arkadaşta hala o eski zaman yaklaşımları var.- P.Ö.: Açık! İyi tespit etmişsin.- S.: Başkanım, yıkılan ilişkiler eskiyi yaşatan, olumsuzu yaşatan,yarının önüne set çeken ilişkilerse...- P.Ö.: Kurtuluştur o zaten.- S.: Bu geliştiricidir.- P.Ö.: Bir kurtuluştur.- S.: Kaldı ki, PKK’de olumlu ilişkiler gelişiyor.- P.Ö.: Ben yıkılma işinin çok olumlu olduğunu söyleyeyim, evet

250

Page 250: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yapma işine gelince! Herhalde arkadaşın muhafazakar yönü var.Olsun! Çok kötüsünü doğuracaksa, muhafazakar olayım daha iyi,diyorsun değil mi? O anlamlı, anlıyorum.

- M.S.: Diyorum ki, ev yıkılıp yerine ahır yapılırsa daha kötüsüolur.

- P.Ö.: Gayet tabii! Hatta, çingene cadırı değil mi? Doğru, anlıyo-rum seni. Fakat ben de şunu söylüyorum: Çingene çadırını geliştir-meyelim, ahır ilişkilerini geliştirmeyelim. Bunlar çok önemli. Değişikbir giriş daha yapayım: Bugün Kürdistan’da bir film çevriliyor, ga-zetelere yansıdığı kadarıyla bizim için. Neydi adı onun? Xece û Si-yamend, tamam! Onun hikayesini okuyan var mı? Kısaca özetlermisiniz?

- M.S.: Kürt feodal dönemine ilişkin bir hikaye. Xece, yedi kardeşiolan bir bayandır. Siyamend’e aşık olur.

- P.Ö.: Nasıl yorumlamalıyız bunu? Böyle bir olay olmuş mudur,yoksa, bir efsane, bir düzenleme, bir kurgu mudur?

- N.: Kurgu da olsa, bir milletin yaşamından kesitler verilir. - S.: Başkanım, tutku, ama kör bir tutku. Kürtlerdeki o bağlılık,

kadının özverisi, ama çok basitleştirilmiş.- P.Ö.: Geyik niye devrede, onu anlamak lazım. Geyik neyi temsil

ediyor?- S.: Geyik özgürlüğü temsil etmiş biraz. Dağda özgür bir yaşamı. - P.Ö.: O, özgürlük diyor. Sen ne dersin?- M.S...: Xece, geyiği Siyamend’e benzetiyor. Alageyik çok kısa,

cılız bir şey ama. - P.Ö.: Kısaca olsun.- M.S.: İkisi arasında uzun diyaloglar var. Orada, feodal dönemde

erkekle kadın bağlılığını uzun anlatıyor. Diğeri de erkeğin kadınabağlılığı. Geyik bana böyle benziyor, senin için kendimi de vururum,demek istiyor, herhalde.

- P.Ö.: Geyik Siyamend’e benziyor; “gerekirse kendimi feda ede-rim” diyor, öyle mi?

- Z.: Bence, bu dönem Kürtlerin güç ve yetki peşinde koşmalar,güç ve yetkiyi yakalayamamaları işleniyor.

- P.Ö.: Siyamend, Xece’nin kardeşlerinden korkuyor değil mi?Kardeşleri karşı buna.

251

Page 251: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

- M.S.: Evet, Başkanım. - P.Ö.: Bu, o zaman ilkel komünal düzenden feodal döneme geçişi

işliyor, ve Siyamend, feodal ilişkiler sahasına alınan Xece’ye ulaş-maya çalışıyor. Fakat, o hikayede dile geliyor. Eğer geyik kendisiyle,diğer yedisi güçlü başı çekiyor. Geyiği tutarsa neyi başarmış oluyor.’Geyik onu vurursa, o neyi başarmış oluyor?

- X.: Yedi kardeşe meydan okuyor.- P.Ö.: Meydan mı okuyor? Feodal topluma meydan mı okumuş

oluyor?- M.S.: Öyle olsaydı öldürmesine gerek yoktu, zaten hükmediyor. - P.Ö.: Geyik onu öldürürken, bir kardeş olarak mı öldürüyor? M.S.: Değil! O geyiklerin içinde en ufağı Siyamend’e benziyor ve

onlara hükmediyor. Xece bunu anlatınca, bu gidip geyiği öldürüyorve...

- P.Ö.: O zaman, Siyamend’in peşinde koştuğu şudur: Feodal top-luma egemen olmak istiyor. Fakat o kadar cılız ki, aslında yönete-meyecek durumdadır, zavallıdır. Xece, onun yönetecek durumda ol-madığını görüyor; feodal toplumda tehlikeler karşısında hakimolamayacak. Siyamend de bunu kaldıramaz ve intihar eder. Ken-dinden intikam almak gibi, kendi hiçliğini, güçsüzlüğünü böyle birintiharla gerçekleştirmiş oluyor. Xece ise, özgür bir ilişkinin kuru-lamayacağını, başarılamayacağını intiharla ispatlamış oluyor.

Bunu, şunun için söylemek istedim: Bu konulara da gerçekçi yak-laşmak gerekir. Bu bir hikaye veya efsanedir, fakat yeni ilişki tarzınıgeliştirirken bunu hayatlarıyla ödemişlerdir. Sömürgeciliğin bu kadaregemen olduğu, bir yığın köhnemiş egemen ilişkilerin yaşandığı birsahada savaş vermeden, mevcut kölelik düzenlerini kırmadan buhikayede olduğu gibi intihar etme fırsatını bile bulamazsınız. Böylebir aşkın bile adını geliştiremezsiniz, daha rezilcesi ortaya çıkar. Butoplumsal gerçekliğimizi şu anda görebilmek önemlidir. O zamanKürt toplumunun ulusal özellikleri vardı, yabancı egemenlik bukadar güçlü olmadığı için özgürlük vardır. Şimdi yabancı egemen-likten iç toplumsal köleliğe kadar köleliğin her çeşidi gırtlağa ka-dardır. Dolayısıyla sizin aşk-sevgi dediğiniz olayın düşmanı esasaldığı açık. Moralinizi bozun demiyorum, ama bu da bir gerçek.Ucuz aşka geldik deyip, beni oyalamamalısınız.

252

Page 252: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Ben, bu işleri az çok bilirim. Ben de hepinizden daha fazla deli-kanlıydım. Çözümlemelerde size anlattım. Katı ve kapalı bir tip de-ğilim. Daha çocukluktan itibaren kızlarla her düzeyde harekel et-menin gereğine inanıyordum. Oyun tutkularından tutun mücadeletutkularına kadar hepsine kızları ortak etmeyi esas alıyordum. Fakatdemin söylediklerim de bir gerçektir. Şu anda yaşadıklarımızda in-tiharlık ilişkilerine gerek var mı? Rezil ilişkilere gerek var mı? Yıl-larca savaşla, büyük bir mücadeleyle kazanılması gereken bir ilişkiyi,hırsızlıkla, örgütü çalmakla kurmaya imkan var mı? Kadın başkasıiçin mal oldukça orada sevgi ve aşk yoktur. Bırakalım aşkı, insanınöfke duymayacağı bir ilişkiyle yaşamak istiyorsanız bile, gerçektenyapılması gereken çok şey olduğunu bileceksiniz.

Partiye bir ilkeyi uygulattırırken, her zaman aradığımız özgürleşentiplerdir. Özgürleşen tipler ortaya çıkmadan, hangi özgürleşen iliş-kilerden bahsedelim? En yaman olanlarınızın yaşadığı durumlarabakarsak, kendi başına örgütü bitirmeye yetiyor; Kürdistan’ın enbüyük özgürlük örgütüne en büyük darbeyi vurmaya yetiyor. Bununaçık örnekleri var. Dikkatle değerlendirmeye değer.

Dikkat edin ben, bu konuda yasaklamalar koymuyorum. Bazı ar-kadaşlarımız tipik bir din yaklaşımı içinde olabilirler ki, bana görebu da ilginç bir yaklaşımdır. Bazıları ağa yaklaşımı içindedir. Bunlarbenim yaklaşımlarım değil. Bazıları çok adi bir yaklaşım içindedir,düzenden verili ilişkilere dayanıyorlar. Bunlar da benim biçimimdeğil. Ben, parti ortamını ardına kadar özgür bir tartışmaya açık tut-maya büyük önem gösteriyorum. Bu, sabote edilmemeli. Unutmayın,özellikle kızlar unutmasın ki, erkek egemenlikli alanlarda eşit yaşa-mak o kadar kolay bir mesele değildir. Bu PKK içinde de olsa, ege-menlik, bastırma, mal etme, düşürme ilişkilerine yol açabilir. Ve so-nuçta aşkı feci kaybedebilirsiniz. Bunu önlemek için işleri idareetmeye çalışıyoruz.

Öyle anlaşılıyor ki, kadromuzun sağlam eğitimi kadın ve erkekbazında gerçekten PKK’ye komuta edebilecek düzeyde olmalıdır.Böyle güçlü kadın-erkek ortak önderliği geliştirilmelidir, diyorum.Aslında benim çabalarımın önemli bir yönünü bu oluşturur. Protes-tocu olmaya, boykotçuluğa gerek yok. Görüyorsunuz bir efsanedir,hem de kendine has koşullarda gerçekleşmesi gereken bir aşk hika-

253

Page 253: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yesidir, ama feci bir sonuçla karşılaşıyor. Özgürlük savaşçılığı anla-mında güçlü olmaktan bahsediyorum. Bu da örgütlü, siyasi, hattaaskeri olmaktan geçer. Müthiş bir çözümdür ve ispatlıdır.

Sevmek, bilinç işidir. Bilincin bir anlam ifade etmesi için örgütlenmeye dayanması gerekir. Bunları kesin olarak dikkate alın. Bilinciolmayan, bilinciyle orantılı örgüt geliştiremeyen adamın sevmesiçok zordur. Ancak çok köle bir ilişkiyi yaşayabilir ki, o da bizimiçin düşünülemez. Elbette bunları parti ortamı açısından söylüyorum.Bunlar edebi olmaktan ziyade, bilimsel tespitlerdir. Yaratıcı olalım,savaşı geliştirelim, birbirimizi iyi tanıyalım, tarih çözümlensin top-lum çözümlensin! Bunu böyle dürüst ve açık bir alınla yapalım. Ozaman onurlu ve kimsenin fazla itiraz etmeyeceği meşru, ahlakıilişki, sosyal düzen bizde kurulabilir. Tecrübelerime dayanarak, budoğrudur diyorum. Yapmamız gereken bu temelde saygılı yaklaşmayıbilmek, erkek egemenliğine fazla bel bağlamamak, kadının da ken-dini bir meta gibi sunmak düşkünlüğünü göstermemesidir. Düşmüşerkeği özgür kadın yüceltmeli, düşmüş kadını da özgür ve eşitliğeyatkın erkek yüceltip, onun kurtuluşuna yardımcı olmalıdır. Bu, kar-şılıklı bir görevdir. Kesinlikle taraflar kendilerini bu görevden alı-koymasınlar. Ne kadın kendi avantajlarını karşı tarafı olumsuz te-melde etkilemede kullansın, ne de erkek kendi egemenlik düzeyinikadına çabuk kabul ettirsin. Tutkuları doğru bulmuyorum. Doğrusuvardır ve savaşla kazanılır. Bu konuda cesur olun. İkiyüzlü olmaya-lım, örgüt gücünü ve örgüte duyulan bağlılığı kötüye kullanmayalım.Kesinlikle bunu unutmayın. Uyarıyorum; saflarımıza gelen kadınPKK’de bir ilişki geliştirmek için çok önemli bir adım atmıştır, çokönemli bir giriş yapmıştır. Bu temelde yaklaşım göstermelisiniz.Cesaretiniz varsa adım atın. Bayan ve erkek arkadaşlar ortaklaşaörgüt yönetme, savaş yönetme ve hatta yaşama kararlılığına vebunun gücüne ulaşabilirler. Ama bu, büyük bir bilinçli kişilik, saygıve beceri ister. Bu belki bir idealdir, ama idealler olmadan gerçek-leşme de ancak belli düzeylerde sağlanır.

Anlatımları daha da örneklendirebiliriz. İlerleme kaydetmeniz, an-cak üzerinde durarak, yoğunlaşarak ve özgürlüğü esas alarak müm-kündür. Kendiniz ve parti için hayal kırıklığı yaratmayın. PKK’ninşanına yaraşır bir biçimde hareket etmeye ve başarmaya özen gös-

254

Page 254: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

terin. Bu toplantımızı böyle sonuçlandırıyoruz. Meselelere çok yönlüdokunduk. Başta da sorduğum soru: Nasıl Yapmalı? Aslında toplu-luğumuza güveniyorum. Devrime oldukça açık hale getirilmişsiniz-fakat görevler de çok ağır. Çok kısa bir sürede çeşitli görev alanlarınadağılacaksınız ve buralarda bin bir ilişkiye geçeceksiniz. Bu ilişkilerçelikten olabilir, çürük olabilir, yapılır-yıkılır ilişkiler olabilir. Hiçkolay değildir. Ben buna biraz çözüm gücü olmaya çalışıyorum.

Gerilla ilişkisi ve serhildan ilişkisi şimdi başlı başına büyük kate-gorilerdir. Milyonlar yönetiminiz altında savaşıyor. PKK’nin örgütilişkisi, partinin kadro ilişkisi son tahlilde her şeyi belirleyen ilişkidir.Ama, tanınmaz hale getiriliyor. Bunlar yalnız benim meselelerimdeğil, sizin de kafa patlatmanız ve çözümünü başarmanız gerekensorunlarımızdır. Olgun olalım. Ben yine görevlerimi yaparım, amasizin de mutlaka yapmanız gereken görevler vardır. Savsaklamaya-lım, oldukça çok yönlü olalım. Yanılgıları ve yetmezlikleri gerçektenbırakalım. Başka türlü işleri ben de götüremem. Yalnız benim omu-zumda zafere gidilemez; mutlaka rolüm olmalı-olacak, ama sizlerinde mutlaka rolünüzü oynamanızla bu iş başarılacak. Her geçen günbunun artan bilinci ve sorumluluğuyla partinin geliştiğine inanıyo-rum. Kadrolaşmamızın da geliştiğine inanıyorum, fakat halen iste-nilen düzeyde olmadığını da söylemeliyim. Önümüzdeki dönemdeçok kapsamlı görevler var. Yalnız halkımız değil, Türkiye halkı daönemli bir devrimsel sürecin hızlanmasıyla karşı karşıyadır. Bunukarşılayacak kadro şart. Buradaki zemin işte bunun için çok önemlibir fırsat. Bunu büyük sorumlulukla değerlendirelim. Birbirimizigüçten düşürecek ilişkilere veya yetersiz bir formasyona izin ver-meyelim. Zaman çok önemli. Başımıza her an bir bela gelebilir vedevrimimiz için en kötü talihsizlikler bunlar olabilir. Bunları önle-menin yolu, hepinizin önderlik sanatını az çok konuşturmanızdır.Bu açıdan da tutarlı olmak, yetkin olmak, partiye çok gerekli olanaulaşmak, hiç etkilenmemek gerekir. Beklenen, başarıdan başka hiçbiryaklaşıma fırsat tanımayan bir çalışmadır. Sanıyorum ki, her geçengün bunun daha fazla bilinciyle hareket ediyorsunuz. Bu olgunluğu,bu sorumluluğu göstermelisiniz. Geçmişe ve güncele ilişkin hiçbirbahane böylesine bir sorumluluğu ölümüne üstlenmekten sizi alı-koymamalı. Biz başarmak zorundayız. Başarıyı varlığınız kadar

255

Page 255: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

egemen kılmak için her şeyi ortaya koymak ve böylece yaşamı ka-zanmak durumundasınız.

Böyle yürünür. Kesinlikle bu, hareketimizi ve bizi yücelten yü-rüyüştür. Sizi çözüme götürür. Sizi, “nasıla” adım adım yaklaştıranbir yaklaşımdır. Ben bunun içini açmaya çalıştım. Bunu tıkayan vegeriye çeken şeyleri biraz açığa vurmaya çalıştım. Belki yetersizdir,her geçen gün daha da değinmeye çalışıyorum. Bu temelde anlama-lısınız. Gelişmeler ilerlemenizin önünde durulamaz bir akım oldu-ğunu gösteriyor. O halde, bu mevcut tıkanıklık ve yetersizlikler artıkaşılmalıdır derken haklı beklentimiz budur ve başarılacak olan dabudur.

Bu değerlendirme, Ekim 1991 Çözümlemelerin’den alınmıştır.

256

Page 256: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Parti, özgürlük ilişkisine çağırıyor!

Gördüğünüz gibi, dikenli dalları kesiyoruz, bir anlamda buduyoruz.Temizlenecek başka bir yan varsa ona da müdahale edip tedavi edi-yoruz. Yeniden kök bağlamasının tedbirini alıyoruz. İlişki bu temelüzerinde yaratılıyor. Bunu görmek zor olmasa gerek.

Ben de eskiden biraz sizin gibi düşünüyordum, fakat aştım. Gözü-nüzü büyük özgürlük tutkularına dikin. Bunun hem soyutta, hem debüyük bir özgürlük savaşımında dile getirilişi önemli. Benim şuanda kadına değer verdiğimi biliyorsunuz. Biz, özgürlük hareketinebüyük bir çıkış yaptırıyoruz. Görüyorsunuz, çok çeşitli insan müca-delemize omuz veriyor. Fakat ben bunu da yeterli görmüyorum vedaha da çıkış yapmalılar diyorum. Bakalım en iyisi, en düzgünü, engüzeli kim? Beğeni gücünü geliştirmek için, bu gerekiyor. Büyükeylem, büyük örgütleniş, büyük savaşım güzelliğini burada yakla-maya çalışmalısınız. Eğer kalbinizi böyle daracık, beyninizi örümcekgibi bir duyguya bağlarsanız, ben size üzülürüm. Bu sizin, özgürlüksavaşımının kadını ve erkeğini anlamadığınız anlamına gelir. Bu işartık mektupla olur mu? Ben, sevme demiyorum. İlişkiler olsun.Şimdi sen mektup yaz ver, ben götüreyim!

- X.: Hayır! Şimdi...- P.Ö.: Hiç ayıp değil, kesinlikle ayıp değil. Küçüklük olarak dagörmüyorum.- X.: Arkadaşlar nasıl anlamış bilmiyorum. Anlatmam, sorun olarak

gördüğüm için değildi. Önderlik bu konulara izah getirdiği içindi.Bir anlamda rahatsızlık duydum.

257

Page 257: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

- P.Ö.: Ben de senin açından sorun olduğunu sanmadığım için,sana sorma gereğini duymadım.

- N.: Biz de sormadık Başkanım.- P.Ö.: Ben sizi duyarım, ama sorma gereğini duymam. Bu düzeyin

geri olduğunu, PKK’nin çok ileri düzeyde seyrettiğini ve buna ulaş-manız gerektiğini söylerim. Eskiden ne yapmışsınız, ne yaşamışsınızbizi ilgilendirmez. Sadece şuna önem veririm; bazı temellerin yaka-lanması, doğru birtakım ölçülere oturtulması gerekir. Burada bilinendiyaloglar yapıldı. Bunun dışında ben yadırgamadım, ama bence sizolsaydınız, büyük bir mahkumiyetle sonuçlandınrdınız. Bu konudahassas olmalıyım. Sizleri bu konuda tıkanıklıklar içinde tutmamakgerekiyor. Fakat, birbirlerine taparcasına veya ‘ben sensiz, sen şunsuzedemezsin’ tarzında olmaz. Hayır, bunlar çok geri kavramlardır.

- N.: Başkanım, düşürücü yanlan var. Bu tür ilişkiler kişiyi kesin-likle örgüt yaşamından koparıyor. Yani, üç beş saat buradaki yoldaşlartopluluğuna bir şeyler anlatacağına, arkadaşlara kavratmaya çalışa-cağına, bir köşeye çekilip saatlerce böyle basit bir şeyi düşünebiliyor.

- P.Ö.: Gayet tabii! Size şunu söylüyorum: PKK’de yaşanılanolayın mücadele açısından değeri vardır. Biz bu savaşı çok önceleriverdik. Bu konuda PKK’deki anlayış şimdi gerçekten özgürlük sa-vaşımına dönüşmüştür. Genelde savaşıma açık olma veya kadınınözgürlük savaşımına açık olma söz konusu edildiğinde, özgürlükteilişkiyi yakalama önemlidir. Size açıkça söyleyeyim: Siz savaşı kap-samlı geliştiremezseniz, savaş içinde kadının özgürlük savaşımınıgeliştiremezseniz kadınla ilişkiniz olamaz. Tabii ki PKK söz konusuedildiğinde böyledir. Ama PKK’siz olunca, değişik çok durum ortayaçıkar. Bugün bir kızımız daha örnek teşkil etti. Biz onu özgürlük sa-vaşımına çekmek istiyoruz, özgürlükte ilişkiyi yakala diyoruz, öz-gürlükte yoldaşını, yoldaşlarını ilerlet diyoruz; o, tam tersini esasalıyor. Böyle birçok durum ortaya çıkıyor.

Ben bu konuda ölçüyü kaybetmemek açısından şuna önem veri-yorum: Bir defa sizinle özgürlük olayının kendisini sağlama alma-lıyız. Özgürlük soyut ve somut anlamda sağlama alınmalı, çok sayıdakadro ve kadın gücü oluşmalıdır. Bunun öncüleri ve örgütü oluştu-rulmalı, böylece bu işleri biraz ilerletmeliyiz. Bunun dışında birilerletme yolu göremiyorum. Mesela daha önce, “en büyük ilişki,

258

Page 258: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

en ilahi ilişki” adı altında bir ilişki dayattılar. Bu, benim tarzım de-ğildir. Benim yaşadığım bir ilişki de vardı. Tek bir özgür kadın iliş-kisinin ortaya çıkmasını istemiyordu. Katı, ama çok iğrenç bir feo-dalizm! Elbette ihanet eden ben olmadım. Dünyada ilişkilere benimkadar bağlı olan insan tasavvur etmek zordur. Fakat öyle bir ilişkiki, kendi kariyerine kocaman bir kadın gerçeğini kurban etmek isti-yorsa, orada senin yapacağın çok iş vardır. Gözünün içi bile olsa,çıkarıp atacaksın. O dar boğazda sözümona beni zincirleyecek!Özellikle Kürt erkeğinin geleneksel namus anlayışına sığınmaya ça-lışıyor. Anlayış bu olunca ve hele bir de şöhretin varsa, adını kurtar-mak için göstermelik de olsa namusa bağlı kalacaksın. Bize dayatılan,‘namuslu gözükmek zorunda olduğun için asla beni gözardı ede-mezsin, beni esas alacaksın ve her şeyimi kabul edeceksin’ anlayı-şıydı. Kokuşmuş bir kadın dünyasında ne biterse hepsi var. Eli sıcaksudan soğuk suya değdirmez ve her taraf güllük gülistanlık olacaktır.Mutlaka sana sahip de olacak. Tek sığınağı Kürt erkeğinin gelenekselnamus anlayışı. Genç önderleri ölçüp biçmiş. Kürt erkeğinin kadınetrafında nasıl bağlanacağına dair bir yığın sondaj yapmış. Bendenbeklenen de bu erkek tipine benzememdi. Oysa benim en önemliözelliklerimden biri, hiçbir Kürt erkeğine benzemememdir. Gele-neksel ölçülerde kontrol edilmesi olanaksız bir durumu yarattığımıziçindir ki, çok büyük bir gericiliği yendik. Ve kazanan, yine kadınözgürlüğü oldu. Etkisini bugün görüyorsunuz, meydanlarda kadınönderler ortaya çıkıyor. Bu, kesinlikle bir ilişki tarzıyla ilgili birolaydır. Eğer ben de, “namusumdur, vazgeçemem, şöyle böyle olur”deseydim, çok şey yitirirdim. Oysa şimdi, bu kadar özgür kadın vebu kadar özgür ilişki ortaya çıktı. Kaybeden, köhnemiş feodal geri-cilik; kazanan, özgür insanların kendileridir. PKK tarihinde bunlarçok açık. Zincirler kırıldığı için sıkılmaya, üzülmeye gerek yoktur,tam tersine sevinecek durumdasınız. Ama örümcek kafasına, “birkenarda, köşede bir köle bulmazsam çıldırırım” sevdasını koymuşkişiler için durum farklıdır. “Bir köleye bağlanmazsam veya bir kö-leyi kendime bağlamazsam ölürüm” diyor. Ben de bundan nefretederim. Bir kadını kendime kölece bağlamak benim için nefret edi-lecek ve tenezzül edilmeyecek bir olaydır. Dikkat edin, ben istediğimkadar insanı kendime bağlayabilirim, ama özgür temeli olmayan

259

Page 259: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

tek bir ilişkiye metelik kadar değer vermiyorum. Bu konuda PKK’ninve benin büyük savaşımım var. Bu savaşı ciddiye almalısınız. Bizbu anlamda sözümüzün eriyiz. Yani, sözle namus arasında ilişki var.Sözle eylem arasında ilişki var ve uygulatırız.

Her şeyini devrime, devrimciliğe adamış bayanlar var. Erkek kal-kıyor bu bayanı düşürmeye çalışıyor. Bu, aşağılık bir şeydir, ahlaksızlıktır. O zaman ona şunu söyleyeceğiz: Sen ne verdin, ne kadaı ilgi-lendin, ne kadar özgürleştirdin be alçak adam! Kızlar da bizi iyi ta-nımalı. PKK’de özgürlük ilkesi kesin işliyor. Öyle “otoriteye dayanayım, PKK’nin itibarına, olanağına dayanayım kendime köleleryaratayım” denilirse; bunu diyenin her şeyini elinden alırız. Ben busözü birçok adama karısının yanında söyledim. Ve kadınları uyardımsiz benden yana olun, bunları tutalım dedim. Sahte otoriteyi PKKiçinde sürdürmek tehlikelidir. Kızlara da, basit dürtüler için bizimleuğraşamazsınız veya bu temelde bizi kandıramazsınız, dedik. ‘Ken-dimizi bir cinsel araç olarak nasıl kullandırtabiliriz’ anlayışını yıkmak için biz savaş verdik. Orada da büyük direnme gösterdik. Sizsanıyor musunuz ki, önderlik kişiliği kendiliğinden ortaya çıkıyor!’Bizim bu konudaki savaşım gerçeğimizi Avrupalılar da anlamayaçalışıyorlar. Bana en çok sordukları sorulardan biri şudur: “Sen buişi nasıl götürüyorsun?” Özgürlük savaşı budur. Savaş, ilişkilerinen yoğunlaşmışını yaşamaktır. İlişkileri en ateşli biçimde yaşadınmı savaşıyorsun demektir. Siyasi ilişki yoğunlaşır, askeri ilişki olur.Daha da yoğunlaşır ateş olur, şiddetli savaş olur. Bu ilişkiler de böy-ledir. Çok şiddetlendi mi bir savaş anlamına gelir. Kapasitenizi böylegeliştirin. Yoksa o eski sevdalar da geçer. Bizim o eski destanlar dageçer. Onların çoğu gerçek de değil. Onların destan değeri vardır, okadar. Bizim PKK sahasında geliştirdiğimiz ilişkileri ne gelenekseltarzda ve ne de geçmişte geliştirdiğimiz tarzda yakalamak müm-kündür. Yakalasanız da, fazla iflah olmazsınız. Bu, kızlar için de er-kekler için de böyledir. Varolan düzeyi tutturursanız belki yürüye-bilirsiniz. Aksi halde, özgürlük olayı çok zordur. Bunun dışındaözgür ilişkileri ortaya çıkaramayız. PKK’deki ilişkileri şimdi herkesseviyor ve bu nedenle koşuyor. Bu kadar kadın kız mücadelemizeneden geliyor; çünkü sevgiyi buluyor, kişiliğine saygıyı buluyor.İşin ucunda ölüm olduğunu bildiği halde, ölümüne geliyor. Çünkü

260

Page 260: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

diğer hiçbir yerde insanlık yok, saygı yok, sevgi hiç yok. PKK’desomut bir sevgi yakalayamaz, ama sadece bunun kokusunu aldığıiçin fırlayıp geliyor. Bunları dikkate alacak, buna büyük bir özenlekarşılık vereceksiniz. Ama bir köylü ağası gibi yaklaşırsanız, biz desizin canınıza okuruz. Bu konuda namuslu dürüst olacak, bizim öl-çüleri esas alacaksınız. Bunlar basit meseleler değil. Örümcek kafa-larınızı değiştirin, dedik. Ben, aşk mektubu yazılmasın, ilişkilerinizgelişmesin demiyorum. Ama, “Botan’a kapalıyız, savaşa kapalıyız,sıradan cephe üyesi olmak istiyoruz” demek, hakarettir. Bu nasılaşktır ki, bu sözcükleri sana söylettiriyor? Bu nasıl bağlılıktır ki,seni korkunç bir biçimde geriye çekiyor? Bu nasıl aşktır ki, seniiçine kapanık hale getiriyor? Nasıl oluyor bu, nasıl açıklayabilirsin?

- X.: Tahmin etmiştim...- P.Ö.: Tabii ona göre büyük bir suç. Halbuki bunlar suç değil.

Bunlar aşkın geri biçimleridir. Aşkın geriye çeken biçimleridir. - Z.: Arkadaş şunu söyledi: Ben Önderliğe bu konuda açılmak is-

tiyorum. Ben de, müsait bir zamanda açılırsın, önce kendinle netleş,dedim.

- P.Ö.: Bana daha derin şeyler açın. Biraz çekici olsun. - Z.: Sanırım, arkadaş onu çok önemli bulduğu içindir. - X.: Aslında Başkanım, önemli bulduğu için değil. - P.Ö.: Kim?- X.: O bayan arkadaş. Geçmişte de böyle bir ilişki biçimi yaşamış.

Daha sonra onu sona erdirdi. O anlamda kaldıramayacağım, bununsınırlı resmiyetini...

- P.Ö.: Bunu kaldırabilmesi için, PKK’nin anlayışına gelmesi ge-rekiyor.

- X.: Fakat, Başkanım...- P.Ö.: Ben de biliyorum, başka türlü çok zor. Kaldıramazsınız. - X.: Temelde mücadeledir. Her şeyin başında mücadele gelir. Ben

öyle yaklaştım. Yine de öyleyim. Değişen bir şey de yok. O arkadaşda öyleydi. Yani ilişkiyi partiye dayatmak, partiye sorun yapmakdoğru değildir.

- P.Ö.: Ama dayattı, görmediniz mi? - X.: Biraz farklı temelde gelişti. Ben de onu biliyorum. - P.Ö.: PKK’de karasevda olmaz!

261

Page 261: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

- X.: Bu anlamda değil.- P.Ö.: PKK’de bir erkeğe veya kıza çok aşırı bağlılık olamaz. Er-

kek olsun kız olsun, bağlılık olayında benim aradığım şudur: Çokseverim, sevdiğim için bu kadar insan arkamda; sevdiğim için bukadar insan benimle ilişkidedir. Gerçek duygulara, düşüncelere nasılyol alınır? Bunun birisi yurtseverlik, birisi demokratlık, birisi örgütbağıdır. Bunlara yöneldikçe, kendinde biraz somutlaştırdıkça sevgigelişiyor. Bu bizde, mücadele arkadaşlığıdır, yoldaşlıktır. Önceliklesiz bunu hiç yaşamamışsınız. Uzaktan kumandalı yöntemlerle ge-liştireceğiniz bağlılıklar hiçbir işe yaramaz. Demode olmuş klasikbiçimler iş görmez. Bu konuda edebi gücü olan kim var? Yazabilirmisiniz. Umarım, bu konuda elbirliğiyle bazı yazılar ortaya çıkarırız.İlişkilere derinlik kazandırmalıyız.

Bizde bu kadın ilişkisi, evlilik ilişkileri, aile ilişkileri söz konusuedildiğinde binyıldır tüketilmişiz. Kendimizi binyıldır bu ocakta yi-tirmişiz. Bu ilişkide en büyük namussuzluğa, ölümüne bağ diyorsu-nuz. En büyük laçkalığı, en büyük bağsızlığı, en büyük örgütsüzlüğüyaşamışız. Onun için her şeyi paramparça etmişiz. Küçük bir ilişkiyedayanarak temel insani değerleri, demokratik değerleri, her şeyiayaklar altında yerle bir etmişiz. Bizim neden bu kadar karşı oldu-ğumuz, anlaşılmalıdır. Biz, masumane soylu duygularınıza veyailişkilerinize karşı değiliz. Biz, burada tükenişe, binyılların düşü-rülmüşlüğüne karşıyız ve bunu size yaşatmak istemiyoruz. Bu, çokönemli ve bilimseldir. Bunu sadece iyi bir yakıştırma olarak söyle-miyorum. İncelenirse, bilimsel olduğunu göreceksiniz. Sanırım, Be-şikçi Hoca da bunun farkına varmış. Benim dediklerimi bile dahaaz buluyor. “Bilime göre daha fazla söylenmesi gerekir” diyor. Bi-limselliği geliştiriyoruz, mecnunluğu değil. Önce bilimselliği esasalın, ondan sonra birbirinizi kazanmaya başlayacaksınız. Birbirleriyledoğru dürüst konuşamayan, temel bir ulus sorununu, bir örgüt soru-nunu, savaşın yürütülüş sorunlarını birbirleriyle tartışamayanlar –tabiidemagoji de değil– bunu pratiklerinde biraz olsun kanıtlamayanlar,birbirlerine hangi yüzle bakabilirler? Hangi yüzle, birbirimizi sevdik,sevdalandık diyebilirler? Mümkün mü? Bu, namussuzluk ve yüz-süzlük değil midir? Biz buna izin verirsek, özgürlük ilkesine ihanetetmiş olmuyor muyuz? Sizi her türlü çirkinliğe, yüzsüzlüğe boğazı-

262

Page 262: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

nıza kadar batırmış olmuyor muyuz?Sanıyorum, böyle yaklaşmak daha gerçekçidir. Benim böyle söy-

lemem çok zorunuza mı gidiyor? Bu gerçekler sizi açmıyor mu?Bizde zorlama yok. Anlattıklarımız, eleştirilerimiz sizin duygula-

rınıza yönelik değil. Ben bazı hakikatleri söylemiş oluyorum. - X.: Başkanım, bu konu aslında 1980 öncesinden şimdiye kadarki

çözümlemeler içinde sanıyorum en zengin olanıdır. - P.Ö.: İyi incelemeyi bilseniz, epey sunuyoruz. - X.: Yararlı oldu. - P.Ö.: İncelemeyi bilmelisiniz.- M.: Başkanım, bu tür ilişkiler kendi içerisinde devrimciliğe, sa-

vaşa yönelmeye kapalıdır. Bunun savunulacak bir yönü de yoktur.Tek yönlü iyi olabilir, ama diğer yön savaşa kapalıdır ve tehlikelidir.

- P.Ö.: Bir tartışmayı geliştirirken önce şunu soralım: Hangi ilişkien sevilir ilişki olmalıdır? Mutlaka bir kişilik somutlaştırması gere-kiyorsa, hangi kız en çok sevilen kız olmalı, hangi erkek en çok se-vilen erkek olmalıdır? Bu konuda yarış yapın, seminer verin, broşürkitap yazın, örnek alın. Sanıyorum ki, tespit edeceğiniz ilk saptamalarşunlar olacaktır. Sanatın, edebiyatın görevi de budur. Güzelliği ya-kalayabilmek! Senin yalnız kendine kul köle ettiğin birine, biz güzeldiyebilir miyiz? Bir erkeğin veya kadının kaprisleri altında boğulanbir ilişki, güzel bir ilişki olabilir mi? Elbetteki olmaz! Güzelliğin iç-eriğinde toplumsallık vardır, kolektivizm vardır. Yani, halkın genelbeğenisini kazanmalı. Halkın genel beğenisini kazanmak için de,halkın özgürlüğünü doğurabilmeli. Halkın özgürlüğünü doğuran,savaştır. Dolayısıyla militan ilişki, savaşı biraz ilerleten ilişkidir.Onu yakaladıysanız ilişkileriniz güzeldir, sevilir. Bunlar önemli öl-çüler. Ama, herkes bu ölçüyü kendine uygulamalıdır. Eskiden ‘paşaizin vermiş’ denildiği gibi, bugün de ‘otorite oldum, sevdim sevildim,aldım sattım’ demek olmaz. Bunlar yanlıştır.

- M.: Parti Önderliği bu konuda “savaşan özgürleşir, özgürleşengüzelleşir, güzelleşen sevilir” diyor.

- P.Ö.: Evet, doğru bir formüldür. Bu formülün gereklerini yerinegetiren kazanır. PKK’de işler müthiştir. Size açıkça söylüyorum;işinize geliyorsa benimle yürüyün, işinize gelmiyorsa nereye gidi-yorsanız gidin. Bizimle yol almak kolay değil. PKK’de sevmek

263

Page 263: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kolay değil. Ben okumadım, ama okuyan vardır. Bazı arkadaşlar,bizim değerlendirmelerin benzerinin “Nasıl Yapmalı?” kitabında ol-duğum söylediler. Kim bu kitabı iyi okudu?

- X.: Çernişevski’nin!- P.Ö.: Çernişevski’nin evet. Kim okudu onu? Bizim bu anlatımla

bağlantısı var mı? Bizim diğer çözümlemeleri de okuduysanız, bi-lirsiniz

- U.: Aslında, orada anlatılanlar soyuttur. - P.Ö.: Bizimkiler daha mı somut, daha mı çarpıcı? - U.: Oradakiler bu kadar somut değil. Yani, demin arkadaşın anlat

tığı formülle karşılaştırıldığında, bu dereceye ulaşmamış. Biraz dahagenel ve ütopik kalıyor.

- P.Ö.: Sanırım, bizim pratiğe çağrışım yaptırıyor. - N.: Örnek alınabilir Çernişevski.- P.Ö.: Veya bizim yaptığımızın kendisi onu andırıyor. Onu karşı-

laştırmalısınız biraz. Bu konuda bazı arkadaşların kafasında epeysoru işaretleri var, iddialı arkadaşlar olabilir, uğraşmak açısındansöylüyorum. PKK kesinlikle görkemli ilişkiyi, güzel ilişkiyi kovmaz.Kadın da olur, erkek de olur. Yiğit olan, güzel olan, cesur olan, fe-dakar olan PKK’de vardır. İşte size büyük güzellik. Yarının sanatıda bunun üzerine kurulur. Devrimin kişilikleri toplum olur. Bu,PKK’de var. Bunu görmeden, böyle basit takıntılarda seyretmekPKK’yi hiç anlamamak demektir. Aşağılık düzeylerde seyretmeyin.Ulaşamadığınızı da kötülemeyin. Hani “Sezar’ın hakkını Sezar’avermek” derler ya, PKK’de güçlü bağlar vardır. Onlara saygılı olmakgerekir. Diğer yandan sırf bireysel tutkularınıza uymadı diye bizekin, öfke duymayın. Bazılarının benim varlığımı neyle karşılaştır-dığını biliyorum. Bunlar, ister örgüt, ister parti, ister birey, isterkadın, ister erkek olsunlar sırf onların özleminin önünde durduğumiçin bana müthiş diş biliyorlar. Sanki ben olmasam, dünyayı alacak-larmış gibi! Partimizin içinde bile böyle ne kadar diş bileyen var!Şu son olup bitenlere bakın. Dönüp dolaşıp bir bana, bir de partiyebakıyor. Ona göre, ben olmasam birinciliği kapacak, çalıp çırpacak!Birinci adam sevdasında. Bizde önderlik, pozisyonunu sürdürürkenaslında birçok saldırıyı bu konuda da göğüslüyor. Türk ordusunakazara bir bayan girdiğinde olabilecekleri düşünebiliyor musunuz?

264

Page 264: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Ruken arkadaş şehit düştüğünde “bakire mi, değil mi” diye kontrolettirmişler.

Bakire olduğu anlaşılınca, bir binbaşı “sekiz yıldır bunların arasındaböyle kalabilmiş, bizim askerler arasında değil sekiz yıl, sekiz gün,hatta sekiz saat, bir saat içinde neye çevirirdik” demiş. Türk ordu-sunda bir bayanı böyle özgür yaşatmak imkansızdır. Herhangi birordu içinde de öyledir. Sanıyorum, bunu Amerika’da da denemişler.Ağızlarına, gözlerine bulaştırmışlar. Onun için bizdeki deneme çokbüyük bir değere haiz. Tabii ki biz, kadın savaşamaz, kadın bizimleyaşayamaz, yürüyemez dersek, hakaret olur, egemen anlayış önündeboyun eğmek olur. Bu konuda büyük bir direnme ve fedakarlık gös-termeliyiz. PKK’deki ilişkiler böyle anlaşılmalıydı. Bazı erkeklerinveya bazı bayanların bunun tersine kendi tutkularını esas alıp partiyesavaş açmaları yanlıştır. Burada kesinlikle özgürlük ilişkileri kurta-rılıyor, bazı kişilerin özel ilişkileri kurtarılmıyor. Kurtarılan özgürilişkilerdir ve buna gereken değeri vermeliyiz. Çünkü çığır açıyoruz.Bugün burada kazanılan değerler, burada kazanılan sistem milyon-larca kadını ayağa kaldırıyor. Bu da biricik namustur. Onları dillen-diriyor, onları yüreklendiriyor, onları meydanlarda savaştırıyor. Gü-zellik burada ortaya çıkar. Başka yerde güzellik aramayın.

Ben kendi yaşamımda özgürleşmeyenin sevilemeyeceğini çok kü-çük yaşlarda fark etmiştim. Ve korkuyordum. Bu bağlılık ilişkileriiçine alınmaya çalışıldığımda kaçtım, adeta tehlikeyi görüyordum.Halen bu savaşım devam ediyor. İşte bu özgürlük savaşıdır. Kadın-ların kendiliğinden savaşa katıldığını düşünüyorsanız, çok büyükyanılgı içindesiniz. Kürdistan’da bir kadın veya kız ailesinin rızasıolmadan adımını bile atamaz, iki sözcüğü bile özgürce söyleyemez.Öncelikle bunu anlayacaksınız. Büyük bir özgürlük savaşımı altındabirtakım adımlar atılıyor. Bunlar PKK’nin bazı gerçekleridir. Bugerçeklerle geçmişte yaşadığınız bazı durumları karşılaştırınca, benceçözümlere daha çok ulaşabilirsiniz. Başka bu durumda olan var mı?Sizin fazla sorununuz kalmadı, sanıyorum.

- X.: Zaten sorun değildi.- P.Ö.: Kafası karışık olan var mı? Biz, X.’i dün konuşturduk. O

nerede? Anlaşıldı mı? Bu konuda herhangi bir sorun var mı? - X.: Yoktur, Başkanım.

265

Page 265: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

- P.Ö.: Sanıyorum gerçek bir açılımı yapabilirsin. O feodal namusanlayışı gitti. Gitsin, ölsün! Onur meselesi yine olsun, ama gözünüözgürlüğe dikeceksin. Kürdistan’da kadını özgürleştireceğiz. Oradansevmeye çalışacaksın. Özgürlük savaşımının özüne ineceksin Büyükçaba harcayacaksın ve yeni bir sevgiye ulaşma gücünü göstereceksin.Sanırım bunu yapmaya kararlısın. Bence, partinin haklı olduğunuşimdi çok daha iyi anlıyorsun. Sen kendini küçültmüş, kafanı çokküçük bir duyguya bağlamıştın. Oysa nice değerlerle evlenilir. Çokbüyük evlilikler yapacaksınız. Öncelikle çok büyük vatan değerleri,tarih değerleri, özgürlük değerleri, parti değerleriyle evlilikleri ger-çekleştireceksiniz, diğer evlilikler daha sonra yavaş yavaş gündemegirmeli. Bunları dıştalayan herhangi bir evlilik olamaz. PKK bu ko-nuda hem çok ciddi ve hem de güçlüdür.

Bence, bundan onur kazanırsınız, büyüklük kazanırsınız, gerçekkişiliğinizi kazanırsınız. O zaman bir kadın ilişkisi oldu mu, onurlubir ilişki olur. Kadın onurlu olur, siz onurlu olursunuz. Kesinliklene o sizi küçümseyebilir, ne de siz onu. Ne o evden kaçar, ne de senevden kaçarsın. Bu, karar kazanmış ilişki düzeni demektir. Bu konudabazı arkadaşların sıkıntıları olabilir. Onlara açıklık getirmek içinsöylüyorum.

Kızlardan da böyle sorunları olanlar var mı? Ben, kızların dahailerici tavır içinde olacağı kanısındayım. Ne diyorsunuz? Siz takımsorumlususunuz, böyle sorunlar var mı? Kadınların durumu dahaolumludur, değil mi? Öyle karasevdalılar var mı? Sanıyorum, kü-çültücü tavırlar içinde olanlar yok. Erkeklere göre durumlarınız dahaolumlu.

- S.: Daha olumluya benziyor.- P.Ö.: Bizim bu ortamımıza ciddi eleştirileri, şikayetleri var mı?- S.: Hayır, Başkanım.- P.Ö.: Bu arkadaş sıkılmıştı, dediniz.- N.: Eski devreden beri tanıyorum.- P.Ö.: Sanmıyorum. Belki eski kişilikle yeni kişilik çatışıyordun

Anadolu kişiliği veya Anadolu kadını! Sen de açıl, geliş. Umutsuz-luğa düşmeye gerek yok. Bizleri şimdi anlıyorsun, değil mi? Nasıl?Söylediklerimize ilişkin çok ciddi eleştirilerin var mı?

- M.: Hayır, Başkanım.

266

Page 266: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

- P.Ö.: Bu anlattıklarımı nasıl buluyorsun? - S.: Burada anlayışlarla savaşılıyor.- P.Ö.: Savaşın ve doğru anlayışları ortaya çıkarın. Daha iyi değil

mi? Başka çıkış yolunuz var mı? Yok!Biz özgürlük uğruna bir savaşımı geliştirmezsek, bu arkadaşların

hiçbirisini sağlam çıkarabilir miyiz? Çok zor değil mi? Kendi dene-yiminizi göz önüne getirdiğinizde, ne kadar zor olduğunu tahminedersiniz. Yapabileceğiniz en büyük iyilik, bunları özgürlük temelindebiraz savaştırmaktır. Bence savaşsınlar. Biz ortamı açık tutalım. Bir-birinize saldırmayın. Yani, “kadınlar zayıftır” deyip, baskı altına al-mayın. İlişki esasları demokratik olmalıdır. Kadının üstüne kaba güçve otorite yetkisiyle yaklaşmayın; yanlış olur. Bu, PKK’de zarargetirir. Hassas bir konu olduğu için de nazik yaklaşın, saygıdeğeryaklaşın. Bir de, yardımcı olma temelinde yaklaşın. Hemen bireysel,sübjektif alıkoyma temelinde yaklaşmayın. PKK’deki kadının değerikolektiftir. Yani, buradaki bir kız arkadaş her şeyden önce partininbir özgürlük değeridir. Kolay kolay kişilere mal edilmez. Ben de ko-lektif bir ifadeyi kolay kolay kendime mal edemem. Bir özgürlükifadesi olarak ayakta sağlam kalması için çok çaba harcayın. Buönemli. Bireysel ilişkilerinizin sınırını çizmek için söylüyorum. Adibir evlilik yapabilirsiniz. Adi bir ortamda birtakım ilişkiler geliştire-bilirsiniz, ama PKK’de özellikle kadro ilişkilerinde kolektif bir öz-gürlük ifadesi olmaya özen gösteriliyor. Geleneksel evliliklere defazla suç teşkil ediyor demiyorum. Geleneksel evlilikler de eğer doğrutemellerde yeniden ele alınırsa, bizim açımızdan saygıdeğerdir. Ge-rilemeye, tutuculuğa yol açmazsa fazla mesele yapmayız. Ama partiiçinde bireyselliği dayatmak ve ısrarla üzerine üzerine gitmek tehli-kelidir. Bu, çatıştırır. Özgürlük değerleri sahipsiz değildir. Bu konudabireyselliği ve bireyciliği dayatma yerine, kolektif özgürlük ifadesiolmaya veya en azından uğraş sahibi olmaya önem verilmelidir.

- S.: Başkanım, örnek olması açısından bir noktaya değineceğim.Bu konuyu açmak istemiyordum. Bir arkadaş, “kadınlardan nefretediyorum” diyor.

- P.Ö.: Bunu kim söyledi?- S.: İsim önemli değil, ben anlayış olarak belirtiyorum. Kadını

küçümseme var.

267

Page 267: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

- P.Ö.: Sen mi söyledin? - S.: Hayır o arkadaş değil. Bir arkadaş böyle bir sonuca varmış.

Parti Önderliği’nin çözümlemeleri yeni değil. 1985’lerde, 1987-88’lerde ve daha önceki yıllara dayanan çözümlemeler var. Bizimyeni devrimcileştiğimiz dönemdeki konuşmalar vardı. Bizim aradı-ğımız, bizim ulaşmak istediğimiz, gerçekten bize güç veren, devrimcimücadeleye daha çok katılmamızı sağlayan anlayıştı, politikaydı. Opolitikaya güvendik. Fakat olumlu ve olumsuz anlayışlar çıkabilir.Tek yanlı, suçlayıcı tarzda veya küçük düşürücü, lanetleyecek birşekilde ele almak doğru değil.

- P.Ö.: Sanmıyorum.- S.: Burada da sevginin neye dayandığı çok açık konuluyor. Ger-

çekten bir kadın eğer sadece bir cinsel meta olarak görülüyor veöyle seviliyorsa, yani sevildiğini sanıyorsa, o kadın en düşkün ka-dındır, en lanetli kadındır.

- P.Ö.: Her iki taraf için de geçerlidir.- S.: Bu, erkek için de geçerlidir. Bunun sevgiyle alakası da yoktur. - P.Ö.: Çok ince bir ayrım yapalım orada. - S.: Bu çok önemli. Yani, geleneksel...- P.Ö.: Çok kaba cinsel anlamıyla yaklaştın mı, bu en ilkel, en adi,

en düşkün yaklaşım tarzıdır. Ama siyasete, savaşa, örgüte bağlı birsevgiyle yaklaştın mı, bu da çok güzel bir yaklaşımdır.

- S.: Bunlar gerçekten çok önemli.- P.Ö.: Gayet tabii. Bu konuda büyük savaşım vermişiz. Yani,

TC’ye karşı yürüttüğümüz savaşımın on katını bu konuda vermişiz.Anlamayan varsa, ben daha da açık anlatayım.

- M.S.: Başkanım, o sözü ben söyledim. Nedeni şu: Ben arkadaşlakonuşurken dedim ki, Başkan her zaman köle insana karşıdır. Buolay da onu ortaya çıkardı. Ben, gerçekten bu ilişkiyi duyuncadünden beri çok rahatsız oldum.

- P.Ö.: Hangi ilişkiyi?- M.S.: .. arkadaşın ilişkisini. Bu arkadaş daha önce başka birisine

karasevda olmuş. Cezaevinde belki elli defa beni nişanla diye kendinidayattı. O dönemde bir açık görüşmede iki insanın yan yana gelmesi,konuşması ve parmağına yüzük takması büyük bir olaydı. Ben yüzüktaktım. Şimdi, yeni bir karasevda ortaya çıktı.

268

Page 268: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

- P.Ö.: Ne? - M.S.: Yeni işte!- P.Ö.: Ne yenisi?- M.S.: Ne bileyim, işte o arkadaşla olan yeni ilişki ortaya çıktı. - P.Ö.: Çok mu önemli? Hapishanedeki arkadaşlarımıza göre büyük

bir ilke ihlali, değil mi?- M.S.: Demek ki burada sevgi denilen bir şey yok. - P.Ö.: Tabii ki öyle.- M.S.: Ben, ülkemizde böyle bir örnek yok, dedim. - P.Ö.: Söylediğin, şu anlamda doğrudur. Benim şöyle bir formülüm

vardı: Mevcut statü altında sevgiye inanmıyorum, sevgi yoktur vealçakçadır, diyordum. Sanırım, bunu bir röportajda da vurgulamıştım.Köle sevilmez, özgürleşmeyen sevilmez, demiştik. Şimdi bunu busürece uyguladığımızda, dediklerin doğru; hiçbir kadın sevilmez.Aynı durum, erkek için de geçerlidir. Bu en çok da erkek için doğ-rudur; hiçbir erkek sevilmez. Belki bazı kadınlar için kendine göreeşit olmayan bir durum yaratılmış olabilir, ama ben her zaman deh-şetle karşılarım. Erkek nasıl sevilir? Bu kızlar bazı erkekleri nasılsevebiliyor? Halen yadırgıyorum. Ve sormak istiyorum, bunu banaaçıklarlarsa çok memnun olurum.

- X.: Özellikle burjuva basınında sanki bu aşk veya kadın-erkekilişkisinde bir giz varmış gibi bir izlenim uyandırılmaya çalışıyor.

- P.Ö.: Çok dayanılmaz sömürü sistemini yürütme savaşını vermekiçin kadın felaket kullanılır. Bunun sevgiyle, aşkla alakası yok. Basitbir olayın propagandası, psikolojik savaş durumu vardır. Türkiye’dekadının metalaştırılması olayını geliştirerek 12 Eylül’ün faşizm dü-zenini topluma sindirtmek istediler. Mesela Özal’ın en çok zorlandığıdurumlardan birisi de budur. Birçok gazete var, bunlar sürekli ya-zarlar; kadın vücudunu ve aşkını manşetlere yükleyerek en azındantoplumun bir kesimini götürmeyi amaç edinirler. Onlar öyle değer-lendirme yapıyorlar.

Kürt gerçeği söz konusu olduğunda birbirini sevebilmek çok zordur.Ben size de bir eleştiri getirmiştim. En sıkı ilişki dediğinizin gelişe-mediğini, sanırım siz de görüyorsunuz. Bence, yanılgıya kapılmamakgerekir. Ben de etkilendim, yaşadım. Bir yanılgıya, yetmezliğe da-yanıyordum. Kendine göre koşulları, kendine göre şartları henüz

269

Page 269: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

oluşmadan saygıdeğer ilişkiler yaratılmıyor. Bu arkadaşın da bunuanlaması gerekir. Ben bu konuda ne ahmak, ne de yeteneksiz biradamım. Bu yaşıma kadar niye özgürlük uğruna savaşım yürütüyorum? Ben de bir akıllılık edip, küçükburjuva anlamda küçük biryuva kurmaya veya çok mutlu olmuş çift gösterisine girişebilirim.Niye girişemiyorum? Yani size göre, imkanlarım mı az, çeşitli ön-derlik duygularımı konuşturmak için mi yapıyorum? Değil! Yineözgürlükle ilgili bir olaydır. Özgürlüğe bir bağlılık değerim vardır.Bununla tutarlı olmak zorundayım. Ulusun sevgi anlayışına sizdendaha fazla yön veriyorum. Hatta bu konuda oldukça enternasyona-lizm var. Dikkatli olmak gerekiyor. Çok dikkat edeceğiz. Kişiye vekişinin bazı özelliklerine bağlanmaya değil; köklü, derin değerlerebağlanılan sevgiye ve ahlak ilişkilerine ulaşmaya çalışacağız. Mademöndersem, bu konularda bir katkım olacak. Siz benimki kadar çabasahibi olamazsınız, ama sizi de bağlayan bazı sonuçlar çıkacak. Buaçıdan ilişkilere yeniden bakın, cesur bakın. Yenilenme gücünüzügösterin. Bunu da sanırım böyle basit kişisel gurur meselesi yapmı-yorsunuz, değil mi?

- M.S.: Başkanım, bir şey söyleyebilir miyim? - X.: Arkadaş bir örnek verdi. Ben aynı düşünceye katılmıyorum.

Devrimciler de sever, ama devrimci değerlere bağlı kalırlar. Ben,buna inanıyorum. Eğer yürümüyorsa, her iki taraftan...

- P.Ö.: Anladım.- X.: Biri samimi olmadığı için yürümüyordur. - P.Ö.: Yürümemek değil de...- X.: Arkadaşın bakışı özünde sakattır. Tam ciddi görmeme, de-

ğerlendirmeme var.- P.Ö.: Yürüyebilir, onunla olmadı seninle yürüyebilir. - X.: Evet, bence yürüyebilir.- P.Ö.: Ben, buna da bir şey demiyorum. Şunu söylemek istiyorum.

Kendim de bir süreçte yaşadığımı hatırlıyorum. Sizde delikanlılıksevdaları varsa, bence kırmaya çalışın. Bana, biraz onu anımsatıyor.Bu, geçmişte hepinizin kurduğu sevda. Bende de oldu. Bizim tecrü-beleri biraz ciddiye alın, yararlanın. Bu, size yapılacak en büyük iyi-liktir. Bu işte X.’in onur anlayışına düşmeyin. Sevda seline kapılma-yın. Siz bir PKK kadrosusunuz. Bize, bizim tecrübemize dayanarak

270

Page 270: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

aşın. Basit sevda anlayışlarınız olmamalı. Basit tukularınız olmamalı.Yücelen siz olursunuz. ‘Kapıldım, sevdasına düştüm, yandım’ gibibasitliklere ne kadın, ne de erkek olarak yer vermeyiz. Bu konudayapmanız gereken, PKK’nin savaşı m düzeyine ulaşmanızdır.PKK’nin savaşım düzeyi gerçekten muazzam güçlendiricidir.

Özgür kadın ve özgür erkek ortaya çıkmadan, ne kadın ve ne deerkek bulabilirsiniz. Milyonlarca kadın sahipsiz, ölümcül noktada,bin bir kölelik bağları ile bağlı. O bağları paramparça edin, kadınıözgürleştirin, kadın derya olup aksın, bir çağlayan gibi çağlasın.Bizde kadın öldürülmüş. İlk yapacağınız işlerden birisi, girdiğinizbir bölgede kadını bağlayan bağları bulup kesmektir. Kadın çağlayangibi katılsın. Kadın da kendine bir sahip aramasın. Kürt erkeğininne kadar tehlikeli olduğunu bilerek, kendisini tutsak etmeye, kendiniyerle bir etmeye yeltenmesin. Ben, kendi tecrübelerimin sonuçlarınısize söylüyorum. Anlaşılıyor mu?

Savaşımı hazırlayan her şeye kendini candan verdin mi, kendi kişi-liğine baktın mı, söyleyecek bir sözü olan yoktur. O zaman, ‘en büyükpayeye ulaştım’ diyebilirsin. Bunun dışında ben yaşam görmüyorum.Bunu söylerken, sadece bir gerçeği dile getiriyorum. Kadının özgür-lüğü toplumsal güdü altında çarpıtılıyor. İstediğiniz kadar ilişki kurun,ben karşı çıkmam; fakat, partiyle savaşmayın. İsterseniz birbirinizialın kaçın; nitekim alıp kaçıyorlar. Ama, bunun farklı anlamı var. Bu,kesinlikle partiden ve insanlıktan koparır. Bu konuda aşama yapmalı-yız. Buna kesin ihtiyaç var. Kadın olayının despotlukla, kölelikle, çir-kinlikle, ahlaksızlıkla, sömürüyle bağı vardır. Bütün bu söyledikleriminkenefidir. Bu nedenle onunla büyük savaşım veriyoruz. Onu temizle-mek basit mi? Kenef olmaktan çıkmak basit mi? Yaşamı kurtarmayaçalışıyoruz. Yaşamı kurtarırken, bu ilişkiyi kurtarmak gerek. Bu ilişkiyikurtarmadan, yaşamı kurtaramazsınız. Ben, bu savaşımı verirken delimiyim? Elbetteki, hayır! Başka seçenek yok. Söylediklerim çok açık.Yüzsüzlük, serserilik, çılgın bireycilik yapabilir miyiz? Yapanın canınaokumak gerekmiyor mu? Sonuç olarak şunu söyleyelim: Yüce öz-gürlük ilkesini kirleten, her şeyi kirletir. Parti, sizi yüce özgürlük iliş-kisine çağırırken en doğrusunu yapıyor.

Bu değerlendirme Ekim 1991 Çözümlemelerinden alınmıştır.

271

Page 271: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Mülkiyet dünyasını ister egemen ister köleci tarzda yaşayanlar,

kadının kurtuluşu konusunda yaratıcı düşünce ve özgür davranışlara yol açamazlar

8 Mart’a, geleneksel olarak bir kadın günü olarak anlam verilmeyeçalışılıyor. Bunu vesile bilerek, kadın için böyle bir günün anlamınasıl açıklığa kavuşturulur? Yeni olan bir şey söylenebilir mi? Öz-gürlük anlamında bir katkı günü haline getirilebilir mi? Gücümüzne bu konuda? En azından, özellikle kadınlaştırılmış bir halk gerçe-ğini köklü bir biçimde dönüştürmeye ve özgürlüğü bu temelde ya-kalamaya çalışan bir hareket olarak daha fazla sözler söyleyebilirve tutumlar, tavırlar geliştirebiliriz.

Öyle anlaşılıyor ki, kendini en çok özgürleştirebilenler, bu konudadoğru sözler etmek kadar, kadının kurtuluşu açısından da özveriliadımlar atabilirler. Mülkiyet dünyasını, egemenlik dünyasını, isterköleci, isterse de egemen tarzda yaşayanlar, kadın kurtuluşu konu-sunda fazlaca yaratıcı düşünce ve özgür davranışlara yol açamazlar.Kendi çalışmalarımı bu açıdan değerlendirdiğimde, ‘daha doğru sözgücü kadar, tavır gücünü ne kadar geliştirebiliyorum’ sorusunu,genel özgürleşme düzeyimi göz önüne getirerek sık sık kendimesoruyorum. Ve halen de tutuculaşmadan, gelişmeye açılma yönündeçok uygun söz ve tavrın sahibi olma yaklaşımımı sürdürüyorum.

Bu gün vesilesiyle bir şeyler söylenmeli. Madem bir yoğunlaşmagünü, madem bir kurtuluş günü olarak değerlendiriliyor –ki bu bizimaçımızdan da öyle– o halde partimiz ne söyledi, ne yaptı? Hele bu

272

Page 272: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Kürdistan için düşünülen bir kurtuluş hareketiyse, “ne söyledi, neyaptı, daha ne yapabilir” sorularına birkez daha açıklık getirmekgerekiyor. Uğruna çok kavgalar edilen, zaman zaman çok kötü dü-şüren ve kişiliklerimizin daha gençliğini bile yaşamadan sonunugetiren bu zincir bağını koparmada yapılması gereken şeyler vardır.Bunu aydınlatmadan, mevcut bazı zincirleri kırmadan ne devrimi-mizin fazla anlam ifade edeceğini, ne de bireysel özgürlüğün fazlayaşanacağını sanıyoruz. Bütün yönleriyle savaşı yaşayan bir hareketolarak, hem de olağanüstü bir yaşamı her gün artan yoğunluktakibir tutum olarak benimserken, görünüşte sosyal bir sorun gibi görü-nen ve yine özgürlükle direkt bağlantılı ele alınması gereken bu hu-susa ilişkin, ‘bir öne çıkarma, bir netleştirme yerinde midir’ sorusunabiz, ‘evet, yerindedir’ cevabını verebiliriz.

Bu gün dolayısıyla pratiğimizi özetlemeye çalışmalıyız diye düşü-nüyorum. Bu anlamda kapsamlı verileri nasıl bir sonuca bağlayabi-liriz? Bu temelde bir tartışma sanırım uygundur. Buna güç ve cesaretgetirmeliyiz. Özellikle de önderlik bazında söylenenler, yapılanlarönemli bir tartışmaya yol açabilmeli. Bu alandaki mevcut boşlukdevrimcileşmemiz oranında doldurulmalı.

Halen bunu, insanın yönelirken en çok endişeleneceği, hatta çe-kineceği bir konu olarak düşünüyoruz. Tabu biçiminde değerlen-dirilmesi kadar adı üstünde fahiş olarak düşünülen bir konudurda. Bir fahiş yaklaşım, bir tabusal yaklaşım bu alan için hayli et-kilidir. Mülkiyetle, yine despotizmle, köleliğin her biçimiyle ol-dukça bağlantılıdır. Aynı zamanda en yaşamsal önemde olan, hattayaşamın özüne oturtulması gereken bir alanı da işgal eden kadınsorunu etrafındaki dünya, ilişki tarzı anlaşılmadan, eğer kastedilenözgürlükse, işte bu özgürlüğe giden tutum belirlenmeden devriminamacına ulaştığı söylenemez. Bu çerçevede devrimin kölelikle,mülkiyet düzeniyle bağlarından tam kurtulması da mümkün ola-maz. Yani bu sorun açıklığa kavuşturulmadan, özgürlük, eşitlikburada yaşatılmadan, toplumun eşit ve özgür bir temelde gelişime,dönüşüme uğratılabileceği söylenemez. Kadın sorununun mevcutdüzeyini dile getirmek zor değil. Geleneksel yaklaşım, Türk kapi-talizminin çözmeye ya da geliştirmeye çalıştığı sözümona modernyaklaşım, ana hatlarıyla biliniyor. Çok üzerinde durduk ve PKK’de

273

Page 273: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

oldukça eleştiriye tabi tutuldu. Kemalizmin bu konudaki Batı tak-litçiliğinin bizim özgürlük gerçeğimiz kadar, tarihsel sorunlarımızada cevap teşkil etmeyeceğini, mevcut sorunların düzeyine baktı-ğımızda rahatlıkla görebiliriz. Geleneksel ilişki, tutum ve ahlakiyaklaşımların en temel bir kölelik kurumu olarak, yaşam biçimiolarak bu sahayı kapattığını, nefes alamaz duruma getirdiğini söy-lemek mümkündür. Hatta Kürdistan ve Kürt ilişkileri açısındansöylenecek en yerinde değerlendirmelerden birisi de, bu ilişki ala-nının kapatılış tarzı, örtbas ediliş tarzı; kısaca bir bütün olarak ku-ruluş tarzıdır. Ki bu, bütün özgürleşme çabaları önüne ciddi birengel olarak kendini çıkarır. Burayı çözüme, eleştiriye tabi tutma-dan diğer alanların çözümüne gitmek çok eksik kalır.

PKK pratiğinin çok yoğun yaşanması bizde sözkonusu iken, tabiiki bu gerçekle de yüz yüze gelmemek ya da bu alanı örtbas etmek,gözardı etmek düşünülemezdi. Bununla birlikte, soruna el atıp dakendini batırmak –ki çoğunun yaptığı budur– ve kaba bir inkarladevrimin esaslarına oldukça ters düşen bir duruma düşmek de ol-mazdı. Bu tutumumuz nedeniyledir ki, bugün PKK hareketindegeniş bir kadın katılımı söz konusudur. Çoğuna garip gelebilen, ka-dının beklenmedik bir tarzda kendini serihildanlarda ve çeşitli faaliyetalanlarında yansıtma durumu yaşanmaktadır. Fakat görünüşte ya-dırgatıcı olsa da, bize esas itibariyle hakim olan anlayış, sergilediği-miz tutum ve davranışlar kadının çıkışına oldukça imkan veren veonu mücadeleye çekecek nitelikte olan yaklaşımlardır. Bu, kendili-ğinden değil, çok bilinçli, oldukça planlı bir tutumun sonucudur. Vehalen çoğunun da fark edemediği, içten içe bir kadın kurtuluşununplanlaması, onun yerinde tavır ve davranışlarıdır.

Öyle anlaşılıyor ki, bizim bu sorunu ameliyat masasına yatırılmasıgereken bir olgu, bir ilişkiler sistematiği olarak görmemiz ve ope-rasyonu devam ettirmemiz yerinde bir tavırdır. Özellikle önderlikşahsında, bu temeldeki bir yaklaşım, sanıyorum sizlerin de tartışır-sanız, üzerinde durursanız anlayabileceğiniz bir durumdur.

Bizim yönlendirdiğimiz devrim, sözümona birçok Batılı özgürlüksavaşçısının bile yaklaşmaya cesaret edemeyeceği kadar güçlü ol-malıdır. ‘Ortadoğu toplumları oldukça feodal kalıntıları yaşıyorlar’diye, biz en özgürlükçü tutumu yakalamaktan uzak duramayız. Kaldı

274

Page 274: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ki, Ortadoğu tarihi Batılıların çok ilerisinde ve oldukça zengin içeriğesahip bir tarihtir. Dolayısıyla özgürlükçü yaklaşım, Batı’yı aşarsabuna şaşmamak gerekir. Batı’nın bencilliği ve kapitalist ölçülerdekiözgürlüğü, bugün çoktan bu işin üzerini kapatmış ve yeni kölelikbiçimleriyle geriliğin nedeni durumuna gelmiştir. Özgürlük konu-sunda gelişmekten çok gerilemeyi yaşıyor. Şüphesiz bazı gelişmelerortaya çıkmıştır, ama tahribatı daha fazladır. Dolayısıyla gözümüzübu Batı’nın özgürlük değerlerine fazla dikmeden, kendi tarihimizebakmak ve yapabileceklerimizin çok olduğunu görmek doğru birtutumdur. Halkların ortaya çıkışının, toplumsal özgürlüğün ulusalkimlikler düzeyinde kendini ifade etmesi kadar, kadın kimliği veaile kurumu düzeyinde de büyük yenilenmeye ihtiyacı vardır. PKKbuna önderlik etmeye, bu konuda en özgürlük vaat eden söz kadar,eylemi de düzenlemeye çalışıyor.

Bu konuda kapsamlı çözümlemeler yaptık. Ben bu konuda yenişeyler söylemeye hazırım. Düşüncede ve bu konuda tavır geliştir-mede düzey biraz güçlü. Darlıklarınız varsa, çekinmeden ifade et-meli, esas itibariyle daha yüce olana, yaşamı daha da mümkün kılanaulaşmaya cesaret etmelisiniz. Biz, günümüz göz önüne getirildiğindeen devrimci özgürlük hareketiyiz diyebiliriz. Dolayısıyla tartışma,tavır gücümüz yüksektir. Bu kadar acımasız zorluklara, işkenceleretahammül eden bir hareket, bütün önemli soranlara, büyük cesaretleyaklaşım gösterebilir. Zaten, en özgün yanlarımızdan birisi de budur.Madem bu kadar çekiyoruz, madem bu kadar zorluklara katlanıyoruz,o halde her şeyin en iyisini söyleyeceğiz, en özgür tutuma ulaşacağız.Bu kadar hayatını adamışlara, bu kadar tarihi şehadetlere –bunakadın da girmiştir– verebileceğimiz en iyi cevap, en özgürlükçüifade ve de uygulama tarzına kavuşmaktır. Bu, geliştirmeye çalıştı-ğımız yaşama saygının bir gereğidir. Bize de bu konuda oldukçaciddi tutum sahibi olmak yaraşır. Feodallerin ve özellikle son yetmeo burjuvaların kapattığı bu dünyayı açmak kadar, tam bir savaşımgerçeği olarak onların yaklaşımlarını da yerle bir edecek bir dönü-şüme uğratabilmeliyiz. İnanıyorum ki, onlar bize dünyayı, bir de bualanda zehir ederek, yaşamamıza fırsat vermemişlerdir. Böylece çe-şitli sömürü yöntemleriyle, baskı yöntemleriyle genelde değerlerüzerinde egemenlik kurarak bu alanı da tam bir mal gibi değerlen-

275

Page 275: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

dirmişler parası ve kuvveti olanların en çok gaspettikleri, istediklerigibi kullandıkları bir alana dönüştürmüşlerdir. Yükselen her egemensömürücü sınıf, öncelikle bu alanı mülkleştirmeyi ve kapatmayı çokiyi yapmıştır.

Mesela, bugün kendisiyle savaştığımız TC sömürgeci sistemininkadının işgaline, zaptına nasıl giriştiğini göz önüne getirirseniz, so-runu daha iyi anlarsınız.

Türk boy beyleri Ortadoğu’ya ilk yönelişlerinde ve sınıflı toplumdamesafe alışlarında –ki bu feodalleşmedir– görüyoruz ki, başkalarınıntopraklarını işgal etmek kadar, insanlarını ve tabii ki kadını da köle-leştiriyorlar. Halihazırda halen etkilendiğiniz dünya, oluşan kişilikbunun sonucudur. Kadının bir meta konusu haline getirilmesindeTürklerin Ortadoğu’ya yayılmasının çok ciddi bir rolü vardır. Hattadenilebilir ki, Türk feodalleşmesi, köleleştirmeye Araplardan dahafazla yol açmıştır. Bugün köleliği bu kadar derinliğine yaşayan Or-tadoğu halkları Türk işgali ve istilasının bundaki payını çok iyi de-ğerlendirmek zorundadırlar. Bu kadar düşürülmüş halk ve düşürül-müş kadının tarihinde ve günümüzdeki somutunda, Türk egemenliksisteminin ilişki ve yaşam sistemi belirleyici bir etkiye sahiptir.Araplar da şüphesiz kadını kapatmıştır.

Ben, Hz. Muhammed’in gerçek anlayışı ve uygulamasının ne olduğukonusunda çok iddialı konuşacak değilim, ama bir tutum olarak,özellikle de günümüze kadar Ortadoğu’yu etkilemiş bir kişilik olarakdikkate değer yanları olduğu kanısındayım. Hiç şüphesiz feodal biruygarlığın gelişimine islam devrimi yol açmıştır. Ama İslam devriminitümüyle bir feodal devrim olarak değerlendirmek, özgürlük etkisininhiç olmadığını söylemek gerçekçi değil. Bu, kadın için de söz konu-sudur. Bugün islam geleneği altındaki kadın, işte halen başörtü davasınedeniyle gündeme geliyor. Yükselen islam, bir anlamda yeni birkadıhı da yaratmaya çalışıyor. Hz. Muhammed’in kendi yaşamındakadın ilişkileri konusunda hayli dikkate değer yanlar var ve bu ço-ğunun bence çok az fark ettiği bir durumdur. Günümüzün sofularınınyaklaşımı ne kadar Hz. Muhammed’le ilintilidir veya ona uygunlukarz eder, ne kadar dışındadır, iyi anlamak gerekiyor. Şunun için be-lirtiyorum: İlişkilere daha çok islami ahlak ölçüleri egemendir. Veözellikle de halihazırda halk bunu esas alıyor.

276

Page 276: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Çıkış yapmak açısından, Hz. Muhammed’in yaklaşımının nasıl ol-duğunu biraz görmek gerekir. İncelenmeye değer bir konudur. Gö-rebildiğimiz kadarıyla değişik türden bir özgürlük yaklaşımı. Hz.Muhammed’in 13 eşinden ve çok sayıda cariyesinden bahsediyorlar.İnceleyemedim. Fakat bunu yaparken kadını yüceltme isteğindenbahsedildiği kadar, çeşitli aşiretlerden alınan kadınlarla siyasi etkiyeyol açmak istediği de söyleniyor. Yani kadını hem bir siyasi güçlenmearacı, hem de bir yüceltme aracı olarak ele alıyor. Hiç şüphesiz dahasonraki sultanlık geleneğinde ve özellikle Emeviler, Osmanlılar,Selçuklular, Ortadoğu’daki bütün sultanlık rejimlerinde, değişik birkadın statüsünün ortaya çıkması, bu tutuma dayanır. Cariye kurumu,çok eşlilik, halen de devam eden 4-5 eş alma gibi olaylar şeriatınbir hükmü olarak gündeme geliyor. Aslında başlangıçta bir siyasitutum olarak, bir özgürlük tutumu olarak düşünmek gerekiyor. Hz.Muhammed’in Fatma diye bir kızı var; çok duyarlı, hassas bir kişilikolduğu söyleniyor. Belli bir yüceltmeyi yaşadığı söylenebilir. Halençoğunuzun adı buradan kalmadır. Ayşe, Fatma, Zeynep adları, Hz.Muhammed’in beytinden sayılır. Yani eşidir, kızıdır, torunlarıdır;bunu görmek gerekiyor.

Bir de Osmanlı’ya baktığımızda şöyle fermanların çıkarıldığınısık sık görüyoruz: Mesela Fatih, İstanbul’u işgal ederken, “üç gün,kadınları da dahil her şeyi yağmalayabilirsiniz, talan edebilirsiniz”diyor. Bilindiği gibi Bizans’ın bir aristokrat geleneği ve dolayısıylaçok aristokrat aileler var. Osmanlılar gibi değiller. İşte o her türlütalana yeniçeriler evlere giriyorlar; ne kadar kadın, kız, oğlan varsaalıp evlerine götürüyorlar. Dehşetli bir köleleştirme dönemidir aslındave sadece İstanbul’da da uygulanmıyor. Osmanlılar Anadolu’ya ya-yıldıklarında, savaşan erkekleri veya hakim olan erkekleri vurduktansonra, bütünüyle diğerlerine el koyuyorlar. Halen Yunanlıların çokkorkak oldukları şeklinde ya da “Kahpe Yunan” biçiminde değer-lendirmeler söz konusudur. Aslında bir uygulamanın sonucudur.Tabii ki bu, oldukça düşürülmedir. Bir cinsin düşürülmesidir. Elkoy, eve çek, sonra köleleştir! Bundan sonra, Osmanlı yeniçerisinekarşı, ‘özgürlüğüm var’ ya da, ‘sana karşı biraz kendimi savunmamlazım’ demek mümkün olmuyor. Prensler bile derhal köleleştirilip,sorgusuz sualsiz evlere kapatılıyorlar.

277

Page 277: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Bu gelenek, sık sık Kürt toplumu üzerinde de uygulanır. Şimdi sizkendinizi biraz özgürlük ya da gönül, irade sahibi olarak görebilir-siniz. Ama bu biraz kendini yanıltmaktır. Ulusal düzeydeki imhayı,talanı göz önüne getirdiğinizde, özgürlüğünüzün boyutunun ne kadarolduğunu anlarsınız. Altında bu uygulamalar vardır. Gerçekten bizimkişilikler, Osmanlı döneminde yoğrulmuş kişiliklerdir. Aileden miraskalmıştır bu kişilikler; özgür olmadığı gibi, çok silik ve kölemsidir.Kemalizm de kesinlikle bu geleneğin en barbar sürdürücülerindendir.M. Kemal bütün anlayış ve uygulamasını, bu geleneği sürdürmedegösterir. Kadın konusunda da böyledir. Burada özgürlük yoktur. Ki-şilikleri kapatma, dillerini kesme durumu yaşanmaktadır. “Kadın-laştırılmış bir halkız” derken, bundan bahsetmek istiyoruz. Kesinliklebasite almayalım; kadınlaştırılmış bir halk olmak, kadınlaşmış olmaknedir? Bu çok önemli.

Size Osmanlı sultanlarının bazı geleneklerini daha hatırlatmaktayarar olabilir. Fatih’ten bir iki örnek vereyim. Çünkü, imparatorluğunkurucusu ve temel damgasını vuran kişiliktir. Fatih, işgal ettiği yer-lerde sadece kadınları kapatma biçiminde bir uygulamanın sahibideğil –ki bu bir Osmanlı zihniyetidir– aynı zamanda erkek çocukla-rını da kapatıyor. Örneğin Fatih’in, Bizans’ın çok güçlü, hatta oaristokrat geleneğin en önde gelen bir ailesinin çocuğu olan birprensi sarayına kapatması olayı vardır. Bu aileyi kendisi için birrakip görmesi ya da o geleneğin ilerde başına bela olabileceği dü-şüncesi veya bir egemenlik, iktidar olma hırsı ile bunu yapmış ola-bilir. Bu o kadar önemli değil. Sonuçta bir prensi –ki bilirsiniz,prensler çok erkeğimsi ve çok da gururludurlar– sarayına kapatmasıve onu eşcinsellik pozisyonuna sokması söz konusudur. Bu önemli-dir. Yine bir Bizans asilzadesinden iki erkek çocuğunu istemesi olayıvardır. “Çocuklarını bana yollayacaksın” diyor. Bizans asilzadesi,“her şeyimi veririm, ama bu erkek çocuklarımı vermem” demesinerağmen, zorla getirtiyor. Sanırım adamın da boynunu vurduruyor.Çok vahşi bir uygulama! Tabii, sultan böyle yaparsa, sultanın paşalarıbu işi katbekat yaparlar. İşte bildiğimiz, Balkanlardaki halkların,özellikle Yunan halkının düşürülmüşlüğü biraz böyle sağlanıyor.Çok ilginç bir hakaret ve düşürme biçimi! Şimdi size sembolik gibigörünse de, halkları böyle kadınlaştırma durumu söz konusudur.

278

Page 278: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Osmanlı iktidar süreci fecidir aslında. Osmanlı iktidar sürecininne kadar vahşi olduğunu anlamak açısından bir sultanın 18 tane tahtadayı şehzadeyi boğdurduğunu belirtelim. Böylece sultan iktidarınısağlama alıyor. Şehzadeleri kafeslere kapatıyor, sonra boğuyorlarve bir de tören yapıp gömüyorlar. Aslında bu çok yaygın bir uygu-lama oluyor. Bu da vahşi bir uygulama. Sultan, saray böyle olursa,taban kim bilir ne yapar!

Türkiye’de sözümona tarih öğreniyoruz, ancak yeni yeni anlamayabaşlıyoruz ki, gerçekler çok farklı: İnsanları şeref, haysiyetten dü-şürmek, insanları en aşağılık duruma düşürmek, en çok başvurduklarıbir yöntem oluyor. İnsan anlamakta bile zorluk çekiyor. Bu ilişki,bu gelenek, iz bırakmaksızın birdenbire aşılamaz. Ayrıca ciddi birözgürlük devrimi buraya dayatılmadan da sonuç alınamaz. M. Ke-mal’i göz önüne getirelim: Bir Osmanlı padişahından hiç farkıyoktur. İktidarını geliştirirken –ki bu çok önemli, çünkü bunlariktidar süreçlerinde ortaya çıkıyor– daha da zalimane bir uygulamaiçinde olduğunu anlıyoruz. Şehzadelere ne yapılmışsa, tipik olarak,kendi yakın iktidar ortaklarına karşı aynısını yapmıştır. İttihat veTerakki’nin kadrolarından korkuyor ve sebepsiz yere önemli bir kıs-mını imha ediyor. Mahalli otoriteler vardır, ‘gericilik’ adı altındahepsini imha ediyor; yine komünistleri imha ediyor. Burada ölçümilliyetçilik filan değil, çünkü ittihatçılar da milliyetçi. Sultanlıkaslında bunları biraz da padişahlık kültürünün sonucu olarak yapıyor.Bir de kadınlara yaklaşımı vardır. Geçenlerde Macaristanlı ünlü birartist olan Zsa Zsa Gabor’un bir açıklaması vardı basında. Dönekkomünistlerden Burhan Belge ile evli olduğu yıllarda M. Kemal’lebir masada içki içerken, M. Kemal kadının kocasına, “Burhan Bey,bu akşam eşini ben eve götüreyim” diyor. Sözümona Burhan Beyde, “Hayır” diyor. Kadının deyişine göre, M. Kemal’in bu sözü birtebligattır, bir talimattır. Yani mutlaka yerine getirilmesi gerekir.Emir yerine getirilmiş mi, getirilmemiş mi, bu o kadar önemli değil.Fakat burada Osmanlıdan daha kötü bir geleneğin cumhuriyet dö-neminde, bizzat Çankaya köşkünde geliştirildiğini söyleyebiliriz.Burada sistemli ve karşıdakini düşürme ve darbelemede kötü bir bi-çimde kullanma yaşanıyor. Bu anlamda, M. Kemal’in de kesin birOsmanlı sultanlık geleneğinin devam ettiricisi olduğu söylenebilir.

279

Page 279: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Kadına özgürlük şansı vermeden, topluma özgürlük şansı vermeninfazla düşünülemeyeceği açıktır. Bu anlamda M. Kemal’in komü-nistlere nasıl hunharca bir katliamı dayattığı ve bir avuç komünistinasıl oyuna getirip boğduğunu biliyoruz. Yine birçok Müslümantopluluğu nasıl katlettiği, yani önünde biraz engel olanları nasıl vah-şiyane bastırdığı cumhuriyet tarihinde yaşanan olaylardır. İşte ŞeyhSait örneği. Kaldı ki, kendi yol arkadaşlarını iktidar alternatifi gör-düğü için hepsini tasfiye ediyor. Bunlar arasında birçok paşa ve itti-hatçı da vardır. Sonuç: Tek sultan!

Türkiye Cumhuriyeti’ni, toplumunu ve bu arada kadını şekillendi-ren M. Kemal’dir. Tabii onun da dayandığı bir Osmanlı paşası var.Sultan Vahdettin’den izin alıyor. Yani bu geleneğin içinde yetişmiş,güç kazanmış bir kişiliktir. Şimdi onun bir fakir çocuğu olduğu söy-leniyor. Herhalde savaşarak, mücadele ederek M. Kemal olmadı.Daha ilkokuldayken, sultanlık mektebine alınıyor, harp okulunuokuyor, ordusunda yetişiyor, güç kazanıyor. Nedir yürüttüğü savaş-lar? Feodal ve emperyalist savaşlardır. Bu ortamda yetişiyor, büyüyorve yaşıyor. O temelde Anadolu’ya geliyor ve sözümona adına “kur-tuluş hareketi”, “cumhuriyet” denilse de, esas itibariyle eskiyi arat-mayan bir diktatörlüğün kurucusu oluyor.

İşte biliniyor ki, oluşumunuzda en temel etkiyi yaratan bu kurum-dur. Oradan gıdanızı aldınız hepiniz. Bu temelde mesela biz Kürtlersöz konusu olduğumuzda, bir kadından daha beter konuma sokul-madık mı? Geçmiş Kürt isyanlarının başına getirilenlere bakalım;hiç de sultanların uygulamalarından farklı değildir. Hatta bazı ör-nekler vereyim: Dersim’de isyan bastırılırken veya kendi deyişleriyle“vahşiler” bastırılırken, o Türk subaylarının kadına bir yaklaşımıvar. Aslında bu konuda da birçok gerçek örtbas edilmiştir. Yeniçerilerİstanbul’u talan ederken, nasıl kadınlara, kızlara zorla el koyuyor-larsa, Türk subaylarında da benzer bir yaklaşım vardır. Tabii ki Der-sim’de de yüzyıllardan beri, hem kadın özgürlüğü, hem de aşiretlerinözgürlüğü itibariyle belli gelenekler hala yaşıyor. Bütün Osmanlısultanlarına, biraz da Alevi gelenek olduğu için baştan beri teslimolmama, belli ölçüde özgürlük onurunu koruma durumu var. BuTürk subayları -ki bunlar Osmanlı geleneğini yaşayan, yeniçeri gibiadamlardır-sorgusuz, sualsiz kadınlara el koymaya çalışıyorlar. Er-

280

Page 280: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kekler tasfiye edildikten sonra, kadınları da Bizans kızları gibi yap-mak istiyorlar ve sonuçta kadınların büyük bir kısmı kendini uçu-rumdan atıyor. Bu önemli bir nokta. Bu uçurumdan atış meselesi,bence köleleştirilmenin çok aşağılatıcı, insanlık dışına çıkartıcı bi-çimiyle irtibatlandınlabilir. Adam öyle bir ilişki dayatıyor ki, o ankendilerini uçurumdan atmayı tercih ediyorlar. Bu önemli. Yani nor-mal bir ilişki yok. Aslında iktidar sahibidir, para sahibidir, birazdaha insani yaklaşırsa belki çekebilir. Nitekim şimdi rahatlıkla çe-kebiliyorlar. Ama o zaman tam talancı ve elkoyma tarzında, yaniçok aşağılık bir şekilde, karşısındaki insan mıdır, hayvan mıdırayrımı yapmadan yaklaştığı için sonuçta bildiğimiz gibi çok acıklıöyküler ortaya çıkmıştır. Bu bir biçimdir. Ardından bir Dersim’dene yapıldı? Beşikten tekrar bir yeniçerileşme çok zalimane bir şekildeuygulandı. Tarihle bağını bıçakla keser gibi kesme ve bu temeldeKürdistan’da yeni bir tür yaratma girişimi başlatıldı. Bunu unutma-yın. Siz böyle bir uygulamanın sonucusunuz. Yaşamınızda yeni ki-şiliğin şekillenmesinde bu katliam kadar, ondan sonraki “beyazterör” dediğimiz, “Türkleştirme” dediğimiz olayın da belirleyici biretkisi var. Çok sistemli bir uygulama altında, temel insan onuru veözgürlüğünden kopuk büyütüldünüz. Şeref, haysiyet diye bir şeybırakılmadı; çünkü bunu korumak isteyenler uçurumluk oldu. Şimdibazı arkadaşlarımız edebiyatçılık taslıyorlar. Hatta Dersimli bazı ar-kadaşlar çok şairane, çok edebiyatçı kesiliyorlar. Onlara ben şunusormak istiyorum. Yüzlerce örneği olan ve çoğunun belleğinde halayaşayan bu uçurum gerçeği nasıl ortaya çıktı? Bu şair olanlar, çokedebiyat yapanlar, bunun edebiyatını niye yapmıyorlar? Çoğu onlarınçocukları sayılır. Bu büyük bir çelişki aslında. Ve şimdi duyduğumkadarıyla Dersim somutunda, kadın-erkek ilişkilerinde en yoz birdurum yaşanıyor. Sanki yapılan onlara yapılmamış, sanki daha düno kendini uçurumdan atanlar onların ana-babaları, dedeleri-ninelerideğilmiş gibi, kemalizme taş çıkarırcasına bir yaşamı esas alıyorlar.Şimdi biz bu yaşamı eleştirdiğimizde sözümona, “Apo Dersimlilerinkökünü kurutacakmış” diyorlar. Aslında bunu söyleyen, kemalizminiğdiş ettiği tiplerdir. Biz Dersim’in intikamı peşinde yürürken, ke-malizme bin defa teslim olmuş, alçak, düşkünleşmiş bu tip, bu türsözleri sarfediyor. Aslında bunlar şeklen Dersimlidir. Boyları, posları

281

Page 281: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Dersim’i biraz hatırlatır, ama özde en aşağılık, Fatih Sultan Meh-met’in sarayına kapatılmış, iğdiş edilmiş tiplerdir. Bir gün bunlarınyakasını iyi tutmak gerekir.

Biliyorsunuz, Osmanlı saraylarında bir içoğlan beyi vardır. Bununbütün görevi erkekleri iğdiş etmek, yani iktidardan etmektir. Tabiibu kaba biçimiyledir. Bir de kültür, kişilik, yani bir bütün olarakiğdiş edilmiş toplum olayı var. İşte bu durum Dersim’de oldukçayaratılmaya çalışılıyor. Şimdi birisi size bir küfür etse, bir tokat atsabuna fazla gelmemenizi göz önüne getirin ve bir de bu Dersim’dekiuygulamanın derecesini. Nasıl olur? Bir gafletten de öteye bir ihanetişte böyle gelişiyor. Bana normal gelmiyor. Yani ben, isyanda herşey iyi yapıldı, iyi düşünüldü demiyorum. Fakat onun böyle unutu-luşunun ve ona oldukça inkar temelinde bir yaklaşımın saygıdeğerbir yaşam olduğuna inanmıyorum. Zaten, bu nedenle tepki duyuyo-rum, tavır geliştiriyorum.

PKK’nin Dersim somutuna girişi veya bir bütün olarak Kürdistansomutuna girişi, böylesine bir tarih anlayışına dayanır. Amacımız,Dersim’e zorla dayatılan iğdişleşmeyi açığa çıkarmaktır. Halen debu iğdişleşmenin etkisinde olanlar ikide bir karşımıza çıkıyorlar.En çok muhalefet eden, en çok bölüp parçalayan burası. Neden?Parti kişiliğine gelmeme neden? Sana düşmanın yaptığı belli, dahao kemik yığınları Munzur kıyılarında, mağaralarda duruyor. O zamansen Ankara’da, İstanbul’da, Avrupa’da ne geziyorsun? Dün basındaokudum, ayrıca radyo da söyledi biliyorsunuz, SHP içinde PKK’ninveya ulusal kurtuluşumuzun yön verdiği, özel savaşa ve bunun enönemli kurumlarından biri olan Olağanüstü Hal’e karşı çıkma tavrıtartışılıyor. Bir grup milletvekili kaldırılmasından yana tavır gelişti-rirken, iki tane Dersimli ise bu tavra karşı çıkıyor. “OlağanüstüHal’in kaldırılmaması gerekir” diyor. Bunlar o çok geveze ve çokukala olan Kamer Genç ve Mehmet Moğultay’dır. Sözde bunlarmeclisin en demokrat üyeleri. Bunlar Olağanüstü Hal’in, özel savaşınneden kalması gerektiğine önderlik ederek, bir grubu ikna etmeye,bastırmaya çalışıyorlar.

Nereye bakarsanız bakın. Avrupa’da, Avrupa yaşantısına en balık-lamasına dalan bu kesimlerdir. Bizim saflarımızda bazı kişiliklervardı; sırf bu ilişki yüzünden, yani o kemalist kültürü en yaygın ya-

282

Page 282: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

şadıklarından dolayı örgütümüzü tasfiye etme çabasında en ilerirolü oynadılar. Bir kadın meselesi tutturdular, bir yaşam meselesitutturdular, ne ahlaki değer, ne bir örgüt değeri ve ne de bir direnişdeğeri bıraktılar. Ve halen de Dersim’e rolünü oynatamamanın nedenibu kişiliklerle bağlantılıdır. Tabii ki kemalizm, bu alana böyle vurupkatlederken ve daha sonra düşürürken, elbette bize yansıyan yapıdanda bu tipler çıkacaktır.

Sonuç itibariyle, birçok vahşi yöntemlere karşı, gerçekten o yüzyılların içinde zaptedilemeyen bir özgürlük var, onur var; bu kesindir.Ona saldırıldığında bir çırpıda kendini Munzurlara, uçurumlara terkeden kızlarımızı, insanlarımızı göz önüne getirdiğimizde, tarihe ye-niden bakmak, onun ardından getirilen iğdişleşmeyi iyi görmek, ka-bul edilmesi gerekenle reddedilmesi gerekenin ne olduğunu iyi be-lirlemek çok yaşamsaldır. Bu, aynı zamanda özgürlüğün, onurunelde edilmesinin de ilk adımıdır. Bu genelleştirilmiştir diyorum.Şimdi de karşımıza Batman getirildi. Çok ilginçtir, bir provokasyondolayısıyla biraz daha ilgilenme gereği duyduk. Polis bu alanda uy-gun kızları düşürüyor, her türlü aşağılık yaşamdan geçirdikten sonrasaflarımıza gönderiyor. Ki bugün bile haber aldık, bu biçimde bazıilişkiler gönderilmiş. M. Şener provokatörünün burada bile işi gücüdüşürmeyi yürütme olmuştur. Dersim’deki provokasyonu, Bat-man’daki provokasyonu dokuyan tezgah aynısı. MİT, Özel SavaşDairesi. Orada öyle yürütmüş, burada böyle yürütüyor. Fakir-fukara,çoğu düşürülmüş. Zaten ipin ucu elinde. Bu erkekleri, o kızları dü-şürüyor, her türlü yaşam içine sokuyor. Ardından hastalık yaymamerkezleri gibi, dağıtma merkezleri gibi her tarafa, bütün birimleri-mize yolluyor. Zor bela bunların yıkımını durdurmaya çalışıyoruz.Buraya bile yolladılar. Provokatör ve bazıları da o alandan burayageldiler. Provokatördeki yıkım gücünü, dağıtma gücünü, en değmedüşman ordusunun gösteremeyeceğini de gördüm. Kadına nasıl yak-laştığını ve bir de bizim yaklaşımımıza nasıl sarıldığını gördüm.

Tabii ki biz, ilişkilere sizin baktığınız gibi bakmayız. Biraz dahaderin bir biçimde elimizden geldiği kadar, gücümüz ölçüsünde iliş-kileri geliştirmeye çalışırız. Bazı ahmak kızların bir dakikada nasılbir arkadaşın birden tam kölesi olduğu bilinir. Bunu, kemalizm do-laylı olarak saflarda nasıl tahribat yaratır, bir provokatör nasıl saflarda

283

Page 283: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

olumsuzluklar geliştirir, bunun örnek gösterilmesi açısından söylü-yorum. Bu kadar körcesine bağlanan birine, bu kadar kökleşen birineelbette her şey yapılabilir. Bir despot bu tavırlara yol açıyor. Böylesikızlar, duygularını, kişiliğini böyle düşürdükten sonra yücelemezler.Bir daha kendilerine de gelemezler. Özellikle zindandaki yoldaşlarbunu daha iyi bilirler. Provokatör orada bunu yaratmış. Zaten sizlerde biliyorsunuz, çok namussuzca, çok ikiyüzlüce, çok bastırmacı,en direnişçi –kadın olsun, erkek olsun– değerlerimizi nasıl yere ser-diğini. Bu, değerlendirmelerde de vardır. Bu, kemalizmin PKK’denintikam alışıdır. PKK’den ve PKK’nin devrimci militan yetiştirme-sinden, özgür kadın yetiştirmesinden intikam alışıdır. Ve gerçektenbu çok bilinçli bir plandır.

Şimdi benim de bizzat yaşadığım gerçekler var. Gerek militanlaş-mada, gerekse kadın özgürleşmesinde kolay kolay kendini düşür-meme ve yürüyebilir, savaşabilir bir konumda tutmak açısından, sı-cak savaşım cephesinden çok daha fazla taktikçi davranabilen birkonumda tutma gereğini duydum. Yani bir erkek olarak, daha okulçağlarından beri bu ilişkilere karşı hassaslığım vardı. Tabii süreçiçerisinde bu daha da gelişti. Şu kemalist ‘modernizmin’ uygarlıkanlayışının yavaş yavaş yarattığı ilişkiler, okul okudukça daha fazlakendini dayatır. Biliyorsunuz, genelde Kürtlüğü küçümseme yaşanır.Mesela benim ilk izlenimim şu oldu: “Allah kahretsin, nasıl Kürtaileden dünyaya gelmişim.” Daha ilkokuldayken şunun için herhaldeoluşuyor: “Kürtlükten damgayı yediğim için benim önüm tıkalı.”Sizin duygularınız nasıl gelişiyor, bilemem. Yani, “keşke Kürtlükolmasaydı; acaba benim kökenimde Türklük yok mu, araştıralım”biçiminde bir izlenimim vardı. Böylece daha ilkokula girer girmez,Kürt kaybetmiş oldu. O zaman Türklüğe özenti duyacaksın, bununiçin artık kukla ol, uşak ol, kılığını ve her şeyini değiştir, belkimemur olabilirsin! Bunu gözlerimle gördüm. Yani bir Türk öğretmeniolmak için, kılıktan kılığa kendilerini nasıl sattıklarını, en yakın ar-kadaşlarımdan, çocukluk arkadaşlarımdan gördüm.

Biliyorsunuz biz o zaman da, buna karşı bir tavır geliştiriyorduk.Bir yandan bu tip tutumlar bizde gelişirken, bir tepki de gelişiyordu.O yıllan hatırlıyorum yine. Çocuk fantazisi tabii. “Nasıl bir ordukomutanı olayım da, gizli bir düşmanla savaşayım” biçiminde bir

284

Page 284: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yaklaşımım vardı. Asker olma tutkusu o zaman gelişti. Ben bir rö-portajda da belirtmiştim. Benim askeri okullara girme niyetim, iyibir Türk subayı olmak için değildi. Sanırım bunda, güç merkezininorduda yoğunlaşmasının etkisi olabilir. Kuşkusuz aklımızda o zaman,“ideolojik, politik çalışmayla askeri güce ulaşırsın” düşüncesi yoktu.Yalnız karşımda güç sahibi olan ordu gerçeği, asker gerçeği var.Vurmak istiyorsan, güç sahibi olmak istiyorsan asker olacaksın! Ozaman okulları var, okullarına gideceksin! Burada da, “Türk subayıgibi hareket edeyim” düşüncesinden ziyade, duygu planında veyapsikolojik bir etkilenme biçiminde de olsa, askeri kişilik edinme is-temi var. Yani asker, gücü ifade ediyor, öyleyse bir şeyler yapmakiçin asker olacaksın! Bir isyancılık belirtisidir aslında. Hatta, “buokullara giremeyeceğim” diye oldukça üzülmüştüm. En derin endi-şeli günlerimi o zaman yaşadım diyebilirim.

Çoğunuzun yöneldiği bir dünya vardı o zaman; biz de yöneliyor-duk. Çok bunalım süreçlerinden de geçtik. Kendinizi yeniden yo-rumlamanız için, ayrıca asker oluyorsunuz, komutan oluyorsunuzve özgür ilişkilerden bahsediyorsunuz, buna açıklık getirmek içinsöylüyorum. İşte kadın ilişkisi de bu aşamada kendisini gittikçe bizedayatıyor ve “yaklaşım nasıl olmalı” sorusuna yöneltiyordu. Feodalgelenekler içerisindeki kadını biz çevremizde, ailemizde gördük.Zaman zaman bunu sizlere anlattım. Bu ilişkileri yadırgamıştım ozaman; yani başlık düzeni altında, çok uzak alanlardan, hiç görme-den, tanımadan, gelip senin yakınlarını veya kız kardeşini böylemeta alır gibi almayı, ilk çırpıda böyle birdenbire alıp götürmelerini,tam özgürce bir tavırla olmasa da yadırgadım. Yani, “nasıl oluyorbu iş, birdenbire hiç tanımadan kızı aldı gitti” biçiminde bir yaklaşım,sınırlı da olsa, duygusal da olsa bir tepki, “böyle olmamalıydı” gibibir endişe, izlenim vardı.

Kemalist “modern” yaklaşım daha değişik yansıyordu. Orada kadınveya kız kendisini daha değişik sunuyor. Bir defa zenginlik ölçüleriçok egemen. Çoğunuz bunu biliyorsunuz. Halen de öyle. Egemensınıf, zengin sınıf ölçüleri bu konuda hala esastır. Biz bunu herzaman açıkça gördük. Mümkün mü o koşullarda bir kadın ilişkisineözgürlüğü dayatmak! O zamanki güç, yetkinlik durumumuz çok sı-nırlı ve ilişkiler boyutuna mutlak anlamda hakim olan, daha çok ke-

285

Page 285: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

malist kültürü, kemalist zenginliği, gücü elinde bulunduranlar olu-yor. Bu her iki cins –kadın ve erkek– açısından hiç fark etmiyor vegittikçe bir baskı biçiminde kendisini bize dayatıyordu. Böylecefeodal değer yargılarına olduğu kadar, kemalist modern değer yar-gılarına da tepki gelişiyordu. Biliyorsunuz bu konuda kendimizi git-tikçe bir savaşın içinde bulduk. Sanıyorum bu konularda benim yap-tıklarım, biraz sizin yaptıklarınızdan ve yaşadıklarınızdan farklı.Artık bu alışkanlık mı oldu bende, oluşum özelliği ya da yetişmetarzı mı bilemiyorum. İşleri oldu bittiye getirmemek, işler üzerindeçok derin endişe duyarak durma... Kolay başarı olmaz, ama yenilgiyide kendime kolay kolay yedirmemek ve bunu çok iyi bir hesaplaşmabiçimi olarak değerlendirmek, bir yaklaşım tarzı oluyor. Genel güçmeselesine ekonomik, siyasi yaklaşım kadar, kadın konusunda dabu tavrı böyle geliştirmeye çalışıyoruz.

Şunu gördüm bu süreçte: Bizim ilk grup çalışmalarına el attığı-mızda, düzen dahilindeyken, kadının yanına kemalist ölçüler teme-linde yaklaşamayacağımı anladım. İstanbul’da, Ankara’da bulundum.Fakat yaklaşmaya ne gücüm, ne cesaretim, ne de eğilimim vardı.Sizler mesela, bence bu konuda kendinizi aşırı dayatabilirsiniz, kan-dırabilirsiniz. Benim bu yıllarda öyle değildi. Bir Amedli arkadaşımvardı o zaman, hatırlıyorum. Oldukça belalı bir arkadaştı. Sağ mı,ölü mü, bilemiyorum. Bu bir mesele çıkardı Siyasal’da, duymayankalmadı. Bir kız yüzünden her gün kavga ediyor, bazen bıçağını çe-kiyor, kıyamet koparıyordu. Bizim Kürdü, sürekli ben tutuyordum.Tutmaya çalışıyordum, ama o her gün kendisini yiyip bitiriyordu.Bir de bu olayı gördüm. Dünyanın en rezil bir Kürt tavrı ortayaçıktı. Koptum ve korktum. ‘Aman ha, başa böyle bir bela gelmesin’diye kendimi kollamaya çalıştım. Fakat özellikle devrim sürecinegirdiğimizde, bütün bunlar biraz daha çözüm istiyor tabii.

Özellikle bu genç arkadaşlara katkı sunabilmesi, konunun yüzeyselve basit ele alınmaması açısından konuyu açmakta fayda var. O dö-nemde geliştirmek istediğimiz bazı ilişkiler vardı. Yaşadığımız bazıdeneyler var. Şunu gördüm bu süreç içinde. Mevcut kadın düzeyi,mevcut kadın-erkek ilişkisiyle, toplumsal düzey –özellikle yarı ke-malist, yarı feodal düzey– sanıldığından daha fazla bir siyasi dü-zeydir. Bu geneldir. Şimdi PKK, özgürlük hareketini başlatmış ve

286

Page 286: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

böylece birçok feodal, kemalist görüşü yıkmıştır. Bu ayrı mesele.Bu, savaşın doğurduğu bir sonuç, fakat veri düzeyi, PKK’nin dahayıkmadığı, karşısına almadığı düzey oldukça düşküncedir. Dolayı-sıyla kişi, işe eğer doğru yaklaşmazsa ve kendini koyverirse, ya birkemalist ağa olur ya da bir uşak olur. Bunun dışında bir seçeneğinolacağını sanmıyorum. Örneklerden size bahsediyorum. Yani kababir Kürt gibi dayatırsanız, rezil olursunuz. Kemalist ölçü bu konudadaha üstün. Onun modernizmi o feodal yaklaşımı aşar. Yani hukukuvardır, geleneği vardır, ahlakı vardır. Başarı şansı vermez. Bununaslında Kürt kişiliği üzerinde daha da incelemeye değer etkileri var.Özellikle Kürt kişiliği kemalizmin etkilerinden bu kadar darbe ye-mişse, yine bu konuda feodal işbirlikçi sınıf bu kadar ulusal inkaragitmişse, bunda kemalist modernizmin aile-kadın kurumuna yansı-ması çok ağırlıklı yere sahiptir. Her Kürt ağasının, her Kürt işbirlik-çisinin bir eli ya Ankara’dadır ya da başka bir metropoldedir, orayabağlanmıştır. Şimdi belki Avrupa’ya da bağlanmıştır. Bu çok yay-gındır ve Kürt kadını bundan büyük darbe yemiştir. Kürt ağası, Kürtileri geleni, eşrafı, kemalist ölçülere doğru kendisini ihanet temelinde,inkar temelinde dönüştürürken, kadın bir tekme daha yemiştir. Do-layısıyla hor görülme, daha dilsiz ve çözümsüz bırakılma gibi birdurumla derinliğine karşı karşıya kalmıştır. Bunu bir belirleme olaraksöyledikten sonra parti ortamına girişte, ‘normal düzenin verili öl-çüleriyle mesafe almanın imkanı var mı’ sorusuna yanıt bulmak la-zım. Ben bazen sizlerin ölçülerine bakıyorum. Ya bilmeden bu veri-leri bize yansıtıyorsunuz, ya da biraz bilinçli bir şekildeyapıyorsunuz. Halen o küçük burjuva tutum dediğimiz, kendini par-tiye tam katmak yerine yüzeysel ya da hesaplı katmanın altındaverili düzenin ölçüleri yatıyor. Erkek ve kız fark etmiyor. Yani birnevi verili düzen sizleri adeta üretmiş, yetiştirmiş ve salmış ortalığa.Belki size doğal bir yaşam gibi gelebilir, ama geliş tarzınız feodal-işbirlikçi ve kemalist politikaların imbiğinden geçirilmiş; ya onunüstünde ya altında, ya uşağı işbirlikçisi ya da efendisi olma biçimindeveya ikisinin iç içeliğini yaşayan bir pozisyonda olmaktadır. “Katı-lamadım, bunaldım, düşünemedim” anlayışı, kaynağını kesinliklebu tarihi somut temelde buluyor. Ben kendi devrimcileşme sürecimdebunların hepsini çözümledim. İlişkilere bakıyorum erkek veya kız

287

Page 287: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

bir küçük burjuva oluşum tarzı... Veya biraz bağlan üst tabakayadayanıyorsa, işbirlikçilere dayanıyorsa, daha farklı. Biri alık, herşeyden habersiz, allahın zavallısı, diğeri ise kemalist bastırmacı gi-bidir. Dikkat edin, benim en büyük parti içi savaşımım, bu yönlüdayatmalarınıza, tutum ve davranışlarınıza, bunun kültürüne, yaşamtarzınıza karşıdır. Buna karşı derinleşmek, bu temelde bir tutum-pozisyon belirlemek çok önemli ve bu bizde çok boyutlandı.

Çözümlemelerde epey açmıştım. Halen de düzeyi geliştirmeye ça-lışıyorum. Kadının durumunu iyi kavramaya çalışıyoruz. Yüzyıl-lardan beri düzenin, kadını böyle meta haline getirmenin bir aracı,bir biçimi olarak, nasıl politikada satmaya çalıştığını görüyorum.Umarım özgürleşme temelinde bu sorunu hallederiz. Birçoklarınızınyaşadığı ilişkilerden –tabii küçümsemek için söylemiyorum– oldukçaçekıniyorum. Sözümona kocanın kadına, kadının kocaya dayattık-larını göz önüne getirdiğimde, başımı kesseler bir gün böyle yaşa-yamam diyorum. Bu nasıl erkektir, bu nasıl kadındır, birbirleriyleböyle yaşayabiliyorlar! Dolayısıyla ürkmemek elde değil. Bu biranlayış. Ben ‘herkes böyle olsun’ demiyorum. Denemeler aslındabirçok gerçeği gösterir. Fakat bu konu da öyle denemeye gelecekbir konu değil. Dolayısıyla çoğunun tutukluğunu, birdenbire ihanetekadar gitmesini, konunun özgünlüğünden ötürü anlamak mümkün-dür. Bu konuda oldukça iyi niyetliyim. Ben hiçbir kıza, hiçbir kadınairadesi dışında bir dayatmada bulunamam, bunu söyleyeyim. Ne türilişki olursa olsun, o pozisyonu önemli oranda aştık. Yani gelenekselanlayışların etkisi altında, kendimi o bahsettiğim Kürt tavrı gibianormal duruma ya da vurdulu kırdılı duruma sokmak kadar, uşak-laştırma pozisyonuna yatırmayı da aştım aslında. Kaldı ki, başta dabuna yönelik mücadele vardı.

Biliyorsunuz, duygular planındaki mücadele çok zor geçer. Fakatyine de bir mücadele, bir özgürlük mücadelesi gerekir. Yok duygu-larım, aşklarım büyükmüş, yok bilmem ilişkilerim şöyle kutsalmış,namus anlayışım şöyleymiş deseydim, ben bu çizgiyi bu aşamayagetiremezdim. Değil bu aşamaya getirmek, adını bile koyamazdım.Bu önemli. Yani başlarken, kadının özgürlüğüne anlam verelim de-dik. Ve bu tutum içinde olmasaydık buna ulaşılamazdı. Bir Kürt na-mus anlayışına ucuzca bağlansaydım, daha baştan yitirmiştim. He-

288

Page 288: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

pinizi bağladıkları gibi beni de bağlamaya çalışmışlardı. Benimailem oldukça zayıf, baba-ana otoritesi en zayıf olan bir ailedir. De-nilebilir ki en az otorite altında büyüyen Kürt insanlarından biriyim.Aslında bu başlı başına bir olaydır. Sonuçta ebeveynlerin etkisinifazla yaşamaktan kurtulduk. Bu bir özgürleşme adımıydı. Biz o ko-nuda biraz şanslı sayılırız. Belki başıboş yetişmiş olabiliriz, amadaha sonra kendimizi toparladığımızda, özlü iradeyle bazı pozis-yonları sınırlı da olsa yakalamayı bildik. Dayatılmak istenilen ilişki,daha o zaman başarılı olsaydı, ben bu işlere daha lise çağındayken,o meslek okulunu bitirdiğimde adım atamazdım. Benim tutkularım,ihtiraslarım, amaçlarım, bizi büyük darboğazdan çekip kurtardı. Sa-nırım sizin halledemediğiniz odur. Bu darboğazda, bir yandan dü-zenin sundukları, biraz da klasik otoritenin üzerinizdeki hakimiyetisanırım sizi önemli oranda baştan çıkardı. Baştan çıkardı derken,size bazı kayıpları verdirdi demek istiyorum. Bu araştırmaya değerdirveya partiye katılımınızı gerçekleştirirken bu önemli darboğazı ye-niden gözden geçirmelisiniz. Mümkündür, çok şey yitirdiniz veyaçok şeyi fark edemediniz. Fakat ikisi de sakat, sağlıklı değil, inkar-cılık da doğru değil. Bu yaşamın fırtınalı, buhranlı bir anlamı vardır.Bunu duymamak, bir köle gibi alıkça karşısında vaziyet almak dadoğru değil. Bu dönem fırtınalıdır, buhranlı dönemdir. Eğer o zamanyapamadıysanız, yeniden gözden geçirerek, hiç olmazsa şimdi bunugerçekleştirin. Devrimci eğitimin yaptığı biraz da budur. Ben kendimigeleneksel otoritenin elinden zor kurtardım.

Bir de kandırırlar adamı. Halen peşimizde olanlar var. Kemaliz-min de dayatmasıyla karşı karşıya kaldık. Partileşmeye adım atmadanönce de vardı. Fakat önemli olan partileşme sürecidir. Sınıflaşmaolayı var PKK’de. Aslında çok direndiler PKK’leşmeye karşı. Bizgerçekten feodal ve kemalist ölçülere karşı oldukça direndik. Kimisibizimle iki ay yürüdü, kimisi kölece yürüdü. İşte halen de ortayaçıktığı gibi neden gücü yetmez, neden kuramaz, neden inşa edemez,neden yönetemez, neden tedbirsiz dediğimiz tarzda yürür!.. Kimiside bastırmacıdır, ağavaridir; onlar da yürüdü. Tabii biz hiçbirisineboyun eğmedik. Dikkat ederseniz bir önder güç olarak askeri, siyasi,ideolojik alanda güç var bende. Bugün Kürdistan’da sanıyorum enetkili konuma da gelmiş bulunuyoruz. Bu şunu daha iyi öğretiyor:

289

Page 289: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Geçmiş örneklere baktığımızda, eğer kendimize dikkat etmezsekrahatlıkla bir sultanlaşma olayı içine girebiliriz.

Şimdi M. Kemal’i çok iyi görüyorum. Onunla karşı karşıya olmayı,kurnazlıklarını, alçaklıklarını yüzüne söylemeyi çok isterdim. İkti-darlaşmış, ama neye dayanarak? Bazıları ‘devrimci, kurtuluşçu’diyor. Bazı Türkiyeli arkadaşlarımız var, aslında kendi egemen oto-rite gücünün nasıl oluştuğunu biraz göz önüne getirmeliler. Bizi deuzun süre oyaladılar. Tabii ki kendileri de çok feci olarak bununkarşılığını devrimi geliştirememekle ödediler. Biz şimdi daha iyianlıyoruz ki, kemalist otorite anlayışı, Osmanlı otorite anlayışı,bizdeki ağa-otorite anlayışı, bizim otorite anlayışımızdan çok fark-lıdır. Bunun yanında parti içinde, bu geleneksel veya kemalist an-layışlı otorite dayatmaları da az çıkmadı. Bize yönelik olarak ko-partılan fırtınalar, provokasyonlar, dayatmalar az değil. Yüzlercesiçıktı ortaya. Halen biraz serbest bıraksak, kaçta kaçınız neleri, nasıldayatırsınız, belli değil. Bu bir sosyal savaşımdır aslında, yadırga-mıyorum. Belki hakkınızdır, madem öyle yetişmişsiniz, öyle iste-yeceksiniz. Fakat çaresizsiniz. Kemalizm dökülüyor, feodal kalın-tılar dökülüyor. Yeni bir Atatürk çıkaramıyorsunuz, yeni bir Kürtağası olamıyorsunuz. Tabii biz de boş durmadık.

Ben emekçiyim aynı zamanda. Ter karşılığında yaşamın ne anlamageldiğini bilirim. Ve yine bazı sosyalist değerler kadar, demokratikhak, emek değerleriyle de büyüdük. Bir küçük burjuva veya feodalanlayışı, bürokraside tırmanarak veya mülk edinerek güç elde etmegibi bir yolu tercih etmedim. Kendi emeğime dayanarak maddi-manevi güç kadar ideolojik, siyasi veya askeri gücü bizzat oluştur-dum. Yani hiçkimse eline bir sopa bile alamaz iken, biz ulusal kur-tuluş doğrultusunda bir tek fişek elde etmek için bile her şeyimiziortaya koyduk. Tabii bunlar kolay elde edilmedi. İdeoloji oluştur-maktan politik ilişkiler geliştirmeye ve giderek bir güç haline gel-meye kadar yoğun bir çaba, bir çalışma temposu içine girdik. İştesonuç bugün geldiğimiz düzeydir.

Bütün bunları bizi yanlış anlamamanız için söylüyorum. Bizimgüç oluşturma tarzımız çok önemlidir. Bugün kemalizme ve feoda-lizme karşı ayaktaysak, bunun emekle bağlantılarını iyi görmek ge-rekir. İşte karşınızda! Dolayısıyla ‘şöyle özgürlük istiyordum, yetki

290

Page 290: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

istiyordum, otorite istiyordum’ diyenler, birdenbire bizde komutanolanlar, ‘astığım astık, kestiğim kestik’ diyenler, kurnazlık yapanlar,birçok şeye hakkı, yetkisi olmadığı halde el koyanlar bu gerçekleredikkat etmelidirler. Her zaman size söyledik, PKK’de önderlik ger-çeğini bütün yönleriyle kavrayıp sonuç çıkarmalısınız. Dolayısıylakadın konusunda da önderlik, kendini biraz daha iyi şekillendirmekdurumunda. Bu nedenle halen, bugün kölelik düzenine karşı savaşıgeliştirirken, kadının düşürülme gerçeğini de göz önüne getirerekbunu yürütüyoruz. Kadın kendisini nasıl kazanır veya bir köle olarakkendisini nasıl düşürmeye çalışır? Bunu iyi görmek gerekiyor. Bunukadın açısından söylerken, aynı durumu erkek açısından da elealmak mümkündür. Örneğin, bir erkek, bir kadın karşısında kendininasıl ifade eder.’ Eğer bu erkek bir de Kürtse ve özellikle malını-mülkünü kaybetmiş, en son elinde karısı kalmışsa, onun için tekmülk, karısı olur. Bu mülk karşısında erkeğin nasıl mülk zihniyetlibirisi olacağı açık. Yani her şeyini kaybetmiş, ne namus, ne şeref,ne toprak ve ne de özgürlük, hiçbir şeyi yok ve alabildiğine düşü-rülmüş. Dolayısıyla sahipleneceği, düşürülmüşlüğünün acısını çı-karırcasına üzerinde egemenlik kuracağı tek mülkü karısı oluyor.Ve böylece erkek, bir anda sözüm ona ‘avantajlı’ bir kişilik olup çı-kıyor! Bütün bunları küçümsemek için belirtmiyorum. Sadece birgerçeği ifade etmeye çalışıyorum. Bu arada kendine edebiyatçıyımdiyenlere birkez daha seslenmek istiyorum. İncelemesini bilmiyor-sunuz. Tarihten kopmuş, atomlarına kadar parçalanmış böylesi birtoplumsal gerçeklik var karşınızda. Bunun tarihsel, güncel boyutlarıvar. Alın inceleyin!

Adam işsiz, eğitimsiz, okulsuz; varolan da yutuyor. Kemalizm bukonuda mutlak egemen. “Okula git yutul, iş iste, ajanlaş” politikasınıdayatıyor. Bu adam ne yapacak? Bu adam deli-divane olacak. İşteKürt delisi dediğimiz olay böyle ortaya çıkar ve bir de kadın karşı-sında bunun bir pozisyonu, bir namus anlayışı vardır. Zaten benbaştan beri bu namus anlayışını ciddiye almadım. Böylesine namusluolacağıma namussuz olsam daha yerindedir. Bir pozisyon da budur.Dolayısıyla Kürt erkeğinin de durumu bitiktir. Bu anlamda, sadecekadını ele almak yetmez diyorum.

Alt düzey söz konusu edildiğinde, kadın Kürt gerçeği açısından

291

Page 291: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

neyi ifade eder? Bizde kadın, düzen basamaklarında yürüme şansıolmayan, hissiz, feodal yargılarla dolu bir durumdadır. Ve yaşamıhenüz tanımadan, 14-15 yaşında, bir erkeğe bağlanır. Dolayısıylayaşamı tanımayan, ilişki nedir bilmeyen bir kız ne yapabilir? Buradabir kadın kişiliğinden bahsetmek zor. Gazetede okuduğum bir ha-berde, “kadın da var!” sloganıyla kadınlar yürüyüş düzenleyecekmiş.Burada, ben diyorum ki kadın yoktur. Çankaya’da veya herhangibir parkta belki var, fakat burada kadın yoktur. Zaten tarihte de, top-lumda da yitirilmiştir. Bir eşya gibidir, kim alırsa onun elinde kalır.Yani siz özgürlük savaşçılarına bunu hatırlatırken, şunu sormak is-tiyorum: Nasıl oluyor? Kimin parası, biraz kuvveti varsa, kadını bireşya gibi satın aldığı bu ilişkiye ne ad vereceğiz? Çoğunuz bu ilişkiyiböyle kabul ediyorsunuz. Çok tehlikeli. Benim bir savaşımımda builişkiyi normal bir ilişki olarak görmemek oldu. Belki çoğunuz,“örf-adet” diyerek bu ilişkiyi kabullenmiş ve belki böyle yaşamışsı-nız. Fakat bu ilişki, en aşağılık durumdan başka bir şey değil. Top-lumdan kopuş, geleneklerden kopuş, biraz da bu nedenle oldu. ‘Dahabir üst tabakaya çıkalım ya da o yarı kemalist, yarı küçük burjuvakişilere özenelim’ biçiminde bir yaklaşıma bu nedenle girmedik.Bugün biraz yaygın bir kesim buna giriyor. Örneğin, Batman’ı elealdık. Petrol etrafında zenginleşme var ve bahsettiğim bu ilişkiyikuran oldukça yaygın. Öğrencisiniz, biraz düzenle temasa geçmeimkanınız var, tam bir buhran ve fırtınalı döneme girdiniz sanırım.Şimdi bu konuda sizi korumak, sizi özgürlüğe çekmek sanıldığındandaha zordur. Belki açık düşmanı hizaya getirebiliriz, ama bu çapraşık,oldukça itilmiş durumlardan sizi çekip kurtarmak çok daha zor. Tambir buhran durumundan bahsedebiliriz.

Zaman zaman PKK içinde bu sorun kendini nasıl dışa vuruyor?PKK’nin bazı oluşum özellikleri var. Yadırgamamalısınız. Derdimizsizleri ilişki yoksunu kılmak değil. Özellikle cinsel ilişki, biliyorsu-nuz çok güçlü bir güdüdür. Hatta birçoğu bunun ideolojiden, politi-kadan daha güçlü olduğunu söyler. Fakat bu tamamen düşürmeyegötürüyorsa, bu tamamen her şeyin elimizden alınmasına götürü-yorsa, cinselliğin de fazla bir anlam ifade etmeyeceğini bilmeliyiz.Böyle bir cinsellik her şeyi götürür. Vatandan götürüyor, özgürlüktengötürüyor ve onurdan götürüyor. Ayrıca bu ilişkinin basit bir tat-

292

Page 292: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

minden öteye hiçbir sosyal değeri de yoktur. Sadece siyasal düşürme,vatan severlik ya da benzeri soylu, yüce değerlerden koparma değil,sosyal yönden de tam bir bunalım içine sokuyorsa, bu cinsellik üze-rinde çok durmak gerekir. Eğer bu Kürt ilişkisiyse, Kürt ilişkisininçözümlenmesiyse, söylenecek daha çok şey var. Kendi tecrübelerimleben bunu söylüyorum. Biliyorsunuz Kürt çözümlemesini, ilişki bi-çimini benden daha kapsamlı, derin yapan yoktur. Dağıtma kadar,yeniden birleştiren yok. Dikkate almalısınız. Halen bir ameliyatlauğraşıyorum. Derdim, sizi sıkıntıya sokmak değil. Ben hemen şunuda söyleyeyim: Kişi olarak kadın-erkek ilişkisine kapalı değilim.Aksine kadın-erkek ilişkisi boyutunda, kendini en kapsamlı verenkişiyim. Geleneksel ahlaki yaklaşımlara hiç kimse bizim kadar ce-saretli karşı koymadı. Yine kemalist yaklaşımlara karşı koymadabizim kadar çaba harcayan olmadı. Lakin halen uğraşıyoruz. Belkisiz çok daha değişik beklentiler, tutumlar içinde olabilirsiniz, amaben halen bu işlerin çözümlenmesine, organizesine ve kurumlaş-masına en başta gelen bir yer veriyorum. Nedensiz değil.

Mevcut toplumun içinde kimin parası, gücü çoksa, anlayışı çevre-sinde her şeyi yapar. Bugün adeta bütün aileler kendini satıyor. Top-lumsal düşürülüşün 12 Eylül’de hangi düzeye vardığını biliyorsunuz.Fuhuş, mülk edinme, kadının kırk türlü alınış-satılış meselesi; bütünbunlar 12 Eylül’de oldukça yaygınlaştı. Ama diyelim ki, onlar direktdışımızda ve bizi fazla ilgilendirmiyor. Lakin bizim parti içinde biryeniden oluşturma, yeniden kurumlaştırma gibi görevlerimiz var.Ve sizi parti terbiyesi içine almışız. Partinin kişilik ölçülerine sizikatma gibi bir görevimiz de var. Siz PKK diye bir olayın içine geli-yorsunuz. Bu, gerçekten varlığını –ki en değerli varlığı yaşamdır–ortaya koyarak gerçekleşen bir katılımdır. Dolayısıyla bu katılımaen yüce, en kapsamlı yaklaşımı göstermek de benim görevimdir.Dikkat edin, geliş tarzınızla her türlü çıkar ilişkisini, mülk ilişkisinive yaşam ilişkisini bir tarafa bırakıyorsunuz. “PKK’nin temel kur-tuluş değerleri vardır, ben ona kendimi adamaya geldim” diyorsunuzve bu tartışma götürmez. Kutsaldır, yücedir, esas almak gerekir. İştebunu işlemeye çalışıyoruz. İlk söz verme, ilk katılım niyetini belir-leme yetmiyor. Bunun ilişki ağını çözmek, yeniden kurumlaşmasınaçalışmak büyük ustalık ve yaratıcılık istiyor.

293

Page 293: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Bazı eleştiriler var bize. ‘PKK kadın-erkek ilişkilerini nereye gö-türmek istiyor, PKK evliliklere şöyle karşıymış’ biçiminde. Bunlardıştan yapılan değerlendirmeler. Çok kısa da olsa tarihi açtığımızdaçok dehşetli gelişmeler olduğunu görürüz. Yine mevcut sosyal du-rumu göz önüne getirdiğimizde, işlerin ne kadar bunalımlı olduğunugörüyoruz. Bizim kolay çözüm dayatmamız ne kadar gerçekçidir?Ben halen şunun doğru olduğu kanısını taşıyorum: Parti içinde erkek,karşısındaki kadın gerçeğine doğru yaklaşmadıkça, doğru çözme-dikçe, yeniden yeniden özgürleştirmedikçe hiçbir ilişkiye girmesedaha iyi olur. Sevgiymiş, duygularmış ve evlilikmiş, bütün bunlarbaşını sadece belaya sokar. Bir kız, beynine ve yüreğine külçe gibiinebilen bir olayla karşı karşıya olduğunu bilmeden, özgür yaklaşımı,eşit yaklaşımı geliştiremez. Bırakalım bunlan, duyguyu, düşünceyi,mantığı yerle bir eden bir erkek ilişki sistemiyle –ki tarihi anlatırkenerkeğin nasıl şekillendiğini açıkladım– karşı karşıya olduğunu bil-meden, çözmeden ve mümkünse onu eşitlik, özgürlük konumunaçekmeden hangi ilişkiyi kurabilir? Kursa da sonuçlarına katlanabilirmi? Tabii kendini yitirmeden, özgürlük ve eşitliği esas alırsa! Os-manlı erkeği, kemalist erkek ya da Kürt ağası taş gibi adamdır. Nelaftan anlar, ne sözden, ne mantıktan, ne eşitlik ve ne de özgüllükten.Kendine göre bir namus anlayışı, egemenlik anlayışı vardır. Sorgu-suz, sualsiz karşıdakini kadınlaştırmak ister.

Gerçek bu. Bunu ben yaratmadım. Tarih bunu böyle söylüyor.Güncellik bu temelde kurulmuştur. İsterseniz deneyin. Sonuçlarınakatlanmak şartıyla. Partiyi uğraştırmadan, bizi uğraştırmadan iste-diğiniz türden ilişkiyi yaşayın. Savaşı boşa çıkarmasın, özgürlüğü,hatta kendi kişiliğinizi rezil etmesin, ben her türlü ilişkinizi alkışla-yayım. Yücelik istemek, sizler için özgürlük istemek kötü bir şeydeğil. Erkek yontulsun, kadın köleliği aşsın diyoruz. Bunlar ne kadarsağlanıyor? Şimdi, ‘biz birbirimize göz kırptık, aklımızı çeldik’ de-mekle iş bitmiyor. Geleneksel veya mevcut yaklaşımların düzeyibu kadar yüzeyseldir. Şunu söyleyeyim: Benim bir özgürlük savaşçısıolarak kadınla ilgilenmeme gibi bir durumum yok. Bizim tavrımızbüyük özgürlükçü tavırdır. Kürt kadını bizden hep güç alarak tarihsahnesine çıkmıştır. Dili çözülmüştür. Belki de Ortadoğu’da hiçbirhareketin, hiçbir halkın gerçekliğinde ortaya çıkmayacak düzeyde

294

Page 294: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

dağlara kadar kendini vurmuştur. Yine sizlerin buralarda olmanızkesinlikle bizim tavrımızla ilgilidir. Bizim gücümüz olmasaydı, çokiyi bilirsiniz ki evlerinizden dışarı adım dahi atamazdınız. Ama yinede şunu söylüyorum: Acaba çok şey halledildi mi? Fakat ortayaçıkan örnekler, bu konuda yüzeysel olmamak gerektiğini, böyleduygularmış, çok yüzeysel bazı ilişkilerle birbirini idare etmekmiş,bunun PKK’nin kurtuluş çizgisinde, özgürlük çizgisinde fazla sonuçalamayacağını gösteriyor.

Belki bazılarınız sıkılırsınız veya ‘bize bu kadar da yapılır mı’dersiniz. Ben kendimi her gün tartışmaya açıyorum. Öyle bir ilişkiki, dikkat etmesem en büyük hırsızlığın ve ikiyüzlülüğün, kandır-macanın olabileceği bir saha haline gelebilir. Bu sahanın öyle kulla-nılması da gerçekten çok kötü. Bu saha gerçekten en sağlam yakla-şımları, hem düşünce hem duygu düzeyinde gerektirir. Bunsuz ilişkiolmaz, yaşam olmaz. Fakat kadın bir köle gibi kendini sunmaya, er-kek bir despot gibi kendini dayatmaya hazır. Şimdi ben bir özgürlüksavaşçısı olarak nasıl onay vereceğim bu ilişkilere? Yani Hz. Mu-hammed gibi yapabilir miyiz? Fatih gibi yapabilir miyiz? M. Kemalgibi yapabilir miyiz? Osmanlı yeniçeri ağası gibi yapabilir miyiz?Kürt ağası gibi yapabilir miyiz? Bu bunalım tipi, o Dersim, Batmanveya küçük burjuva tipi gibi yapabilir miyiz?

Özgürlük genelde zor bir olaydır. Özgürlüğün yüceliğinden bah-sedilir. Yücelik de zorla çok yakından bağlantılıdır. Eğer binyıllıkböyle düşürülme varsa, her türlü düşürülen biçimde bir yaşamı busahada yaşamışsa, ben nasıl bir günde veya PKK tarihinde, hem dehiç suya sabuna dokunmadan herkesin rahatlıkla yaşayabileceği birdüzeni oluşturayım? Diğerleri gibi yapabiliriz! Doğru mudur? Yaniişin büyüklüğü biraz da şurada: Bu yaşa geldik ve elimizde muazzamgüç de var, fakat onu kullanma tarzımıza bakın! Bizim parti safla-rında bazı otorite odaklarına bakalım, ne yapıyorlar? Emri altındakibir gücü, bir kadını nasıl kullanıyor? Bırak nasıl kullanması gerek-tiğini, Kürt kadını kendisini nasıl kullanmaya çalışıyor?

Kendi pozisyonumda şunu yakaladım: İktidar olarak bir yön.Muhatabım olan kişilik ne diyordu: ‘Acaba nasıl eleştirebilirim?’Ben şunu söylüyordum: ‘Bu yükselen iktidar olayı halk içindir;mesele bir kişilikse bugün var, yarın yok.’ Fakat yaklaşım, ‘özel

295

Page 295: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

bir ilişkiyle bu kişiyi bağlarız, ardından onun mirasına konanz veçaktırmadan değer gaspını gerçekleştiririz’ tarzında oldu. Bununyüzlerce örneğini gördük. Bu yüzden de işleri çok hassas idare et-meye çalışıyorum. Adamın gözü iktidara doğru kamaşıyor. Bili-yorsunuz, paranın, iktidarın satın alamayacağı bir güç yoktur. Güçbizde biraz yoğunlaşırken, bize yönelik hesaplar, komplolar da biro kadar çoğaldı. Çoğu ne yaptı? ‘Parti Önderliği’nden sonra bengelirim’ diyenler oldu. ‘İkinci adam,’ bilmem ‘kaçıncı sıradakiadamlar’ diye kendilerini takdim etmeye çalıştılar. Ve bunlar dahaiktidar nedir, nasıl oluşur meselelerini bilmeden kendilerini adetayakarcasına işin içine atıyorlar.

Doğrudur! Bu iktidar olayı bizde gelişiyor. Fakat bazen, ‘keşkebaşka bir Kürt yapsaydı da ben bin defa uzaklaşsaydım bu işten’ di-yorum. ‘İkinci gün kendini satmasın, bu iktidarı, bu otoriteyi sat-masın, ben her gün kendisine hizmet edeyim. Varsın sosyalist ol-masın, namuslu bir yurtsever olsun, ona da razı olayım’ diyorum.Fakat yok! Adam gelirse ikinci gün bozuyor, adeta nasıl satacağım,nasıl kullanacağını bilmiyor. Yoksa bir kişi olarak öyle fazla iktidaratapmadım ben. Aslında buna ruhen fazla hazır değilim. Görkemlibir iktidar gücü olmaktan, kendini böyle konuşturmaktan nefret edi-yorum, zorlanıyorum. Ama buna rağmen, bakıyorum kimse yok. Vezaten halkın bizi anması da bu yüzdendir. Yani ben, ‘beni böyle ça-ğırın, bağırın, toplanın’ demiyorum. Ama halk tarihi gerçekler veiçinde bulunduğumuz somut durum nedeniyle kendine bir baş, birönderlik istiyor. Bizim bir şeyler yaptığımızı biliyor. Bunun öneminikavramış ve her türlü düşman oyunlarına karşı vazgeçilmez görüyor.Buradayım. Bir tek kişiyle konuşma imkanımız olmadı, ama halkınönderlik anlayışına bir cevap oluyoruz ve o da benimsiyor. Fakatgenelde parti gerçeğinde, özelde parti önderlik gerçeğinde yoğunla-şan iktidar, hırsa, tamaha, göz koymaya, gaspetmeye yol açmamalı.Tekrar söylüyorum: Eğer PKK’yle dürüst olarak övünmek istiyor-sanız, bu hepinizin en değerli varlığıdır –can varlığı da dahil– silahtır,ilişkilerdir, partinin maddi manevi her türlü etkisidir, oluşum tarzı,yönetiliş tarzı, önderlik tarzıdır. Bütün bunlar oldukça anlam içerirve bu anlamı kesinlikle kavrayacak, özümseyecek, esas alacaksınız.Bununla bağlantılı olarak kadın özgürlüğü ve ilişkisi sorununa ge-

296

Page 296: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

lince; bu konuda da çok hassas olmaktan öteye, PKK’nin yaklaşımınıyakalamaya ve bu temelde kendinizi dönüştürmeye, eşit ve özgürkılmaya büyük değer vereceksiniz. İlişkilerinizi özelde ve geneldegeliş tirirken, bu çerçeveye çok dikkat etmelisiniz. Dolayısıyla saf-larımızda kadın olgusuna yaklaşımda geleneksel özelliklerin kendinikonuşturamayacağı bilinmelidir. Geleneksel yaklaşım, kadının birmeta durumuna düşmesidir. Kadının bundaki aktivitesi fiziğiyle,kurnazlığıyla, sınıfsal ve sosyal durumuyla belli bir kişiliğe ulaş-mışsa, tabii bu anlamda bir kişilik bana göre fazla anlamlı değil, bu,kendini daha iyi pazarlayan bir duruma sokmaktır ve doğru bir yak-laşım değildir Biliyorsunuz, PKK’de özellikle cinsel sorun, cinslerarası ilişkiler yeniden düzenleniyor. Bu konuda birçok sorun var.Bu sorunları çok ucuz çözmek, tutkuları çok kötü konuşturmakbence tehlikelidir. Ne kadar ‘ağır sorunlardır’ ya da ne kadar ‘önündedurulamaz sorunlardır’ denilirse denilsin, biz bir ulusun, bir halkınve hatta daha da öteye, kapsamlı sosyal, demokratik bir ilişkinindüzenlenmesine çalışıyoruz. Bir örnek daha vereyim: Osmanlılar,Yeniçeri Ocağı’nı oluştururken evlenmek yasaktır. Adam 20-30 yılsavaşır, fakat evlilik durumu yoktur. Bilinir ki, Osmanlı ordusunuda ordu yapan, Osmanlı devletini de devlet yapan yeniçerilerdir.Kuşkusuz ben böyle bir ilişki dayatmıyorum. Fakat ordulaşmadabazı izlenimleri edinmeniz için vurguluyorum. Ayrıca doğrusu budurda demiyorum, çünkü yeniçerileşme en aşağılık köleleşmedir. Fakatbir gerçeği ifade ediyor. Bizde istenilen o değil. PKK hareketi, birulusal, toplumsal özgürlük hareketidir. Dolayısıyla aile içi gerici-leşmeye, kadın ilişkilerindeki gericileşmeye veya bir bütün olarakkadın-erkek olgusundaki gericileşmeye karşı mutlaka çözümlemeyidayatır. Kadın-erkek ilişkisi çözümlenmeden yenisi yaratılamaz.

Bu, PKK’de böyle gelişiyor. Ben ne yapayım? Benimki yalnızcabir önderlik. Kendimi bu durumla yüz yüze buldum ve başka türlügeliştirme imkanı da bulamadım. ‘Başka yol yöntem vardır’ diyenolursa, yeter ki bizi iki günde satmasın, yenilgiye uğratmasın, göklereçıkaralım bu kişiyi. Bazı tipler şunu demişlerdi: “Parti Önderliğibize bıraksın, biz iki günde bu meseleleri halledelim.” Nasıl halle-decekmiş? Beş kuruş paramız varsa, kişisel yaşam için dağıtacakherhalde! Yani kızlar-erkekler varsa, iki günde hepsini evlendirecek!

297

Page 297: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Tabii ev gerekecek –çünkü yurtdışıdır– yiyecek gerekecek, kısacatepeden tırnağa paraya bağlamak gerekecek her aileyi. Ve böyleceiki gün içinde meseleyi çözümlemiş olacak!.. Dört dörtlük birPKK’linin isteyip de başaramadığını, parti adına, hem de sözümonaönderlik adına –önderliği de beğenmeyerek– yaparsa, bu daha aztehlikeli bir yaklaşım değildir. Bunu yaparken de nerede duracağı,savaşı nasıl bitireceği belli değil. Kaldı ki savaş diye bir şey kalırmı? Şimdi bu bir tutum mudur? PKK içinde dikkate alınacak biranlayış olabilir mi? Yetkisi var, otoritesi var, adı çıkmış, öyleyse‘kendime şöyle bir yer tutsam ne olur’ diye düşünmek olmuyor.Çünkü ikinci gün sonunu nasıl getireceği açık.

Bazı olaylar ülke içinde ortaya çıktı. Bir mahalli yetki vermişsin,sorumluluğunda birkaç bayan var; o sığınaklarda, hem de o savaşıniçinde, sosyal bağlarını da göz önüne getirmeden her türlü aşağılıkilişkiye yönelebiliyor. Sonuçta arkadaşlar yakalanıyor, şehitler ve-riliyor. Şimdi en değme düşman bunu yapamaz, zaten düşmanın dasaflara yolladığı ajanlar bunu örgütlemekle uğraşıyor. Kendine say-gısı olan hiç kimse bunu kabul edemez ve hatta affedemez. Bizhangi savaşla karşı karşıyayız? Her şeyini kaybeden kim? Vatanyok, özgürlük yok, kişilik yok, saygı şeref, hiçbir şey yok; kaybedenbiziz. Dolayısıyla şimdi bazı değerler birikmiş, ‘onu da dilediğimizgibi harcayalım’ demek, affedilmeyecek bir tutumdur. Zaten çoğununiçine girdiği bir tutum da budur. Yani, ‘varolan yeterli, biraz da üze-rine yatalım’ tutumları ortaya çıkıyor. Bir de gel bana sor bu değer-lerin nasıl yaratıldığını! Karşında olan düşman kim? Bir çırpıda herşeyi imha etmek isteyen kim? Bununla kim savaşacak? Bazı savaşımdeğerleriyle savaşçılar oluşmuş, onlar günlerce, aylarca seni yaşa-tabilir mi? Ayrıca bunların oluşumunda ardı arkası kesilmeyen benimçabalarımı göz önüne getir! Bunlar olmazsa sen o dağlarda kaç günayakta kalabilirsin? Bütün bunları düşünmüyor, işte gaflet burada.

Çözümlemeler parti bünyesinde geliştirilirken, ilişkilerin savaşla,siyasetle bağlanması çok açık. Fakat bunun yanında bu sorundakadın ve erkeğe eşit bakılmalı. Özgür kalmanın ilkesine bağlı olaraktabii. Çünkü her yerde bu ilke işliyor. Hiç kimse bu kadar saygıgösterip de bu kadar genç kızı iç içe yaşatmaya cesaret etmemiştir.Hiçbir ordu çabasında böylesi bir örnek yoktur. Biz sadece cesaret

298

Page 298: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

etmekle yetinmedik, önemli oranda gerçekleştirmeyi de başardık.Bizim buradaki hiçbir kız ve erkek mal mülk değildir. Bu önemlidir.

Belki bazı tutkular yeterince tatmin olmamıştır, ama saflarımızdakikadın şunu derinden duyuyor: ‘Ben gittikçe inisiyatif kazanıyorum,bir düşünce gücü kazanıyorum.’ Özellikle bunu yalnız başına yap-ması da çok önemlidir. Yani birisinin koltuğunda olması doğru de-ğildir. Bazı gençler buraya gelirken tabii ayıplamıyorum, bir za-manlar ben de öyleydim aşkına dayanmadan, bilmem sevdiğinedayanmadan, güç bulmakta zorlanır. Genelde Kürt erkeği böyledir.Ailesine dayanmadan yaşayamaz. Şimdi biz bunu da biraz geçersizkılıyoruz. Neden? Çünkü sahte koltuk değnekleriyle savaşta yol alı-namaz. Bir defa ilişkilerin temelinde biraz önce bahsettiğim tarihi-toplumsal nedenler var. Daha sonra zaten buraya geldiklerinin ikincigünü bu ilişkiler parçalanıyor. Neden? Belki de özgürlük ortamıyla,eşit özgür ortamla yüz yüze gelince, bakıyor ki, yaptığı büyük birhatadır ve birdenbire kopuyor. Yani tarihi, sosyal durum biraz dabunu yanıltmış. Dolayısıyla özgürlüğü bulur bulmaz o da kopuyor.Yadırgamamak gerekiyor. Yüzyıllardan beri kaybettiklerini en azın-dan anlayış düzeyinde buluyorlar. Bu önemlidir.

Bir kadın düşünün, bir kız düşünün; daha on beşine gelmedendilsiz, kulaksız, kısaca her şeysiz olarak bir erkeğe bağlanıyor. Ney-miş, iyi bir aile kızı, iyi bir aile eşi olmuş! Ne biçim eş olmaktır bu?Bir köledir aslında. Öl desen ölür, kal desen kalır. Ne bir tutkusu, nebir sevgisi vardır. Adeta çocuk yapma makinesi olarak görülür. Bukişilikle yaşam yürür mü? En büyük düşürülme, kişiye en büyükhakaret bu temelde değil midir? Bizde egemen olan ilişki, yaşam budeğil midir? Şimdi, bunun yanında biz neyi yaşatmaya çalışıyoruz?Dikkatle üzerinde durulup sonuç çıkarılması gereken nedir?

Aslında bir kıza verilecek en büyük değer şudur: Saflarda istediğigibi kendi başına yaşasın, varsa mantık gücü, duygu gücü yücelsin.Onu herhangi bir baltaya sap yapmadan, kendini tanımaya çalışsın,kendini duymaya çalışsın. Yani dört bir taraftan bir egemenlik ku-şatması altına almadan yaşamla tanışsın, erkekleri tanısın, aileyi ta-nısın, siyaseti tanısın. Bu çok önemli değil mi? Mesela zor durum-daki, dört tarafı egemenlikle kuşatılmış, maldan mülkten de kopukbir kız haklı olarak serbest bırakıldığında kaçıyor, değil mi? Kaçı-

299

Page 299: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yorlar ve ikinci gün de sokağa düşüyorlar. Artık oteldir, pavyondur,bardır, bu belli değil. Zaten bu konuda Türkiye ortamını biliyorsunuz.Kaldı ki bu durumlara düşmese bile, ikinci gün herhangi birisinekendini derhal köle eder, mal eder. Yani evinde de sağlanan bu,evden kaçışta da başına gelen bu.

Peki bunun fazla değeri var mı? Bu özgürlük müdür? Sanmıyorum.Parti ortamı bu konuda neyi esas alıyor? Bu aşamada parti ortamıda dışa karşı, içe karşı muazzam bir savaşım halinde. Tarihsel köle-likle uğraştığı kadar günlük düşmanla da hem duygu düzeyinde,hem de onun çıplak zoruna karşı muazzam bir savaş içinde. Bu birgerçek. Bunlar da PKK’nin önderlik gerçeğini ifade ediyor. Bu işinyolunu açmak için kendi ortamına dikkat etmeye çalışıyor. Yaniyüzyıllardan beri, ‘maldır, eşyadır, güç-kuvvetle halledilir’ dediğimizolay burada olmaz diyorum.

Evet, Osmanlı sultanları, yeniçeri ağaları, kemalist küçük burjuva-lar değişik bir söylemle bu meseleleri halletmeye çalışırlar. Ama,PKK önderliği gibi bir önderlik ortaya çıkmış ki, bir şeyler söylüyor.‘Böyle olmaz’ diyor. Hem geleneksel, hem de güncel yaklaşımlarıdoğru bulmuyor. Getirdiği yaklaşımlar, çözümlemeler var. Bunlarındikkatle değerlendirilmesini istiyor. Önderlik budur. Gücü var, bubiraz oluşmuş durumdadır. Uygulayabilir mi çizgiyi? Evet, yaşadıkçagücü var. O zaman size düşen anlamak, kavramak ve mevcut birçözümleme gücüyle ilişki gücü durumuna gelebilmektir.

Yeni bir toplum inşa ediliyor. Yeni toplumun en temel bir ilişkitarzı oluşturulmaya ve kurumlaştırılmaya çalışılıyor. Gerçekten Kürtailesinin durumu bitiktir. Sömürgeciliğin çöplüğü haline gelmiştir.Her türlü sosyal kurumlaşma yok denecek kadar azdır. İnsanı düşü-rüyor. Peki neyi kabul edeceğiz, esas alacağız? Her şeyi PKK içindealma, PKK içinde çözümleme ve olası bir ilişki, kurumlaşma tarzınagitme çabasındayız. Halen de bu işin operasyonlarıyla uğraşıyoruz.Ayıp değil. Aksine yaşadıklarınız daha çok ayıptır. Bu konuda özelolarak kendime biçtiğim rol, ‘mademki bazıları tarihte böyle derin-liğine el koymuş, düşürmüş, zaptetmiş, öyleyse ben de bu sorunudeğişik veya ona tam tezat teşkil eden bir tarzda çözeceğim’ biçi-mindedir. Ayrıca bundan zevk alacağım, alıyorum. Madem elimegüç, yetki geçmiş ve bu konuda tamamen özgürlüğü ve bağımsızlığı

300

Page 300: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kendi emeklerimle yaşamaya çalışıyorum, en üst güçteyim, kuvvet-teyim, o halde, bu tarihi gelişmeye ve mevcut ortama inat bir önderliktutumunu geliştirmek, bir yeniden kuruluş toplantısı, yeniden birkuruluş çabasına devam etmek sorumluluğu bana aittir.

Tabii, bir önder bazı şeyleri oluşturabilmeli, kurumlaştırabilmeli.Eğer düz bir çizgi biçiminde ve hızla unutulup giden bir önderlikolmak istemiyorsa, tarihin köklü bazı problemlerine sağlam yak-laşım gösterebilmeli; eğer bu sorunlar çok boğucuysa, yaşanamazduruma yol açıyorsa, temel değerleri kaybetmeye götürüyorsa,çare olmasını bilmelidir. Tabii bu, cesaret ister, fedakarlık ister.Aynı zamanda bu, devrimin her adımı ve her alanı için geçerlidir.Kadın özgürlüğü, kadın-aile sorununda büyük kavgalar ve bu te-melde kaybedişler gerçekleştirilmiş değil ki, biz de kolay kazana-lım. Bahsettim size; ilişkiler nasıldır, mülkle, zorla, tarihle, iktidarlailişki nasıldır? Var mı içinde zırnık kadar gönüllülük? Zırnık kadarsevgi, saygı? Yok! Hani eşitlikçiler, özgürlükçüler, ayağa kalkanlar?Hani yüce sevgilerden, aşklardan bahsedenler? Nerede? Senin biryuva kuracak kadar küçük bir dağ yamacın olmazsa, nerede aşkkurabilirsin? Nerede yaşayabilirsin? Ben bunu geçmişte de söyle-dim. Vatansızsın, jandarma gelir, senin varsa karını, kızını alırelinden. Ki zaten alıyorlar. Ayrıca bir de pulsuzsun, çulsuzsun.İşte bu gerçekler görüldüğünde kazanılması gereken hakla, sağ-lanması gereken özgürlükle kişiliğimiz arasındaki ilişkiyi, aşkımızarasındaki ilişkiyi iyi kurarız.

Şimdi ben, ‘bazı büyük aşklarınız olmalıdır, bazı büyük evlilikle-riniz olmalıdır’ derken, boşuna söylemiyorum. Kürtler için bunubiraz öngörürken ve bu konuda çabalarımı yoğunlaştırırken anlamsız,boş çabalar peşinde değilim. Eskiden derlerdi, ‘delicesine çalışıyor.’Ama şimdi herkes yavaş yavaş inanmaya başlıyor. Büyük aşklargerekliyse, vatanseverlik böyle olur; özgürlük için dağlarda böylesavaşılır. İşte bu kışın soğuğuna nasıl katlandık ve tek bir kişi kaç-madı... Bu da büyük bir özgürlük tutkusunun karşılığıydı. BunlarKürtler için yeni aşklar ve gerçek aşklardır. Bana da fazla bağlanındemiyorum. Ben söyledim, psikolojik olarak, ruhi olarak fazla ön-derlik sevdalısı değilim. Ama toplumda bir önderlik aşkı da var.Ben söylemiyorum, her gün adımı bağırın çağırın diye. O da bir

301

Page 301: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

aşk. Onu da bu şekilde ifade ediyor. Ve hem de ölümüne yapıyor.Yani eskiden bir jandarma geldiğinde hepsi yerin dibine kaçardı,şimdi en son bu eleştirdiğimiz Batman’da bile 50 bine yakın insanetrafı yüzlerce tankla, topla kuşatılmış bir şekildeyken, hiç korkma-dan sonuna kadar bu büyük aşka bağlılık biçiminde yürüyor. Bunlardeğerli aşklardır. Ve bu aşkların derinliğini mutlaka görmelisiniz.Eğer yaşam içinde küçük bir aşkınız geçecekse, bu gerçekleri gözönüne getirmelisiniz.

Kadının da yürüyüşü, ayağa kalkışı, kendi başına büyük bir tutkuyuifade ediyor. Aşk denilen olayın en önemli bir nesnesi de böyleortaya çıkıyor. Siz başka nasıl seveceksiniz? Özgürlüğe kalkmayansevilebilir mi? Büyük aşklar kazanılmadan, küçük aşklar kazanılabilirmi? Büyük duygular kazanılmadan, küçük duygular olabilir mi?Hallerinizi görüyorum, sevgiden, aşktan eser yok! Kendimi övmek-ten oldukça sıkılırım, fakat yabancılar daha iyi değerlendirme yapı-yorlar. Birisi diyordu, ‘sen bu işi aşkla götürüyorsun.’ Benim nekadar bilimsel ölçülerle hareket ettiğimi bilirsiniz. Fakat işin bir aşkyanı da var. Çoğunuzun durumuna bakıyorum, gerçekten ölü gibi.Ben bu küçük dağ parçasına bile nasıl yapışmışım... Siz en güzelalanlara, görkemli dağ doruklarına ve vadilere dahi bağlanamıyor-sunuz. Gerçekten bizim o vatanlaştırmak istediğimiz alanlar çokgörkemlidir. Objektif olarak, bizim vatanımız olduğu için söylemi-yorum. İnsanın oldukça sevdalanabileceği alanlardır. Sıradan birduyarlılığı olanlar bile, bu dağlarda kendini romansı bir havaya kap-tırmamazlık edemez.

Tarihten, 4 bin yıl öncesinden kalma bazı insan ilişkileri, muazzambir tarihsel birikim var. Avrupa’da ya da başka bir alanda ilerlemişilişkilerden bahsediyorsunuz. Ben bir şey göremem burada. Sizlerinbinyıllık bu çok geri kalmış dediğiniz ilişkilerde, kişiliklerde insanbüyük bir zenginlik, insanlık görür. Bunlar da bizim halka, özgürlüğebağlılıklarımızda. Siz bunları görebiliyor musunuz? Bunlara aşıkolabiliyor musunuz? Yoksa kaçıyor musunuz? Görünen o ki kaçı-yorsunuz. Eğer bu dağlara öyle sevdayla bağlamalaydınız, şimdidağlarda bir tek düşman askeri bulunabilir miydi? Veya gerillalarladağ ilişkisi amansız ve büyük bir aşkla döşendirilseydi, taş gibi ge-rillalar mutlak anlamda egemen olmayacaklar mıydı? Olacaklardı!

302

Page 302: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Eğer bu halkımızı sevmesini bilseydiniz, bu halka hiçbir şekildeters yaklaşımlarda bulunur muydunuz? Biraz özgürlüğe kalkan insanıgörebilseydiniz neler yapmazdınız ki! Sizde irade gücü yok, sevgigücü yok. Ondan sonra kalkıyorsunuz sorun yaratıyorsunuz. Yanieski Kürt tipini hatırlatıyorsunuz: ‘Ben yine bildiğim gibi aşık olmakistiyorum, dağdan kaçmak istiyorum, halkımdan nefret etmek isti-yorum!’ Ayrıca karısından kaçıyor, bu sefer gözü başka yerde. Hayır,en büyük namussuzluk budur.

Dikkat edin, önderlik hareketi, buna dur deme hareketidir. Benböyle erkek, böyle kadın tanımam, hepsini yerin dibine batırırım.Böyle yaşamaya evet diyemeyiz. Diliyorsanız, büyük aşkların yeribu temeldedir. İstiyorsanız, bu temelde kendinizi büyütün; küçükaşklarınız için de bir yer sağlayın. Halkınıza, kadınlarınıza, eşlerinize,dostlarınıza ve bütün sevdiklerinize onurluca, ‘ben varım, kimliksahibiyim, şerefim adımdır, adım şerefimdir’ diyebilecek bir geliş-meyi tutturun ve sevilebilecek değerler yaratın etrafınızda. Bizimbu önderlere söylüyorum: Etrafınızda sevilen, büyük özgürlük tut-kunu kızlar, erkekler dolu olsun. Niye çıkmıyor? İkinci gün imhayaterkediliyor, boğuntuya getiriliyorlar. Önderliği bu temelde kavra-mak, uygulamak hep düşmanın yaptığı işlerdir. Bütün o düşkünlerin,işbirlikçilerimizin asırlık sanatıdır.

Bu çerçeve dahilinde görüyorsunuz ki, biz size değer biçiyoruz.Sanırım, kendi gerçeklerimiz içinde, saflarımızda, hiçbir örgütüncesaret edemeyeceği bir yeri açıyoruz. Herhalde buna büyük dikkatsağlayabiliriz. Sadece bir kadın günü için değil, bütün günlerin kadıngünü olması için ve yine bütün toplumun, sürülmüş kadınların ye-niden akması için gereken neyse siyasi olarak yolu açık tutuluyor,bunun ısrarlı çabalan eksik edilmiyor.

Uygarlık tarihi boyunca gelişen sınıflaşma, aynı zamanda kadınınbütün gücünden, kişiliğinden, güzelliğinden kopuşma sürecidir. Bukesin. Bizde bu, en aşağılık düzeye vardırılmış durumdadır. Çokgüçlü bir devrimi düzenlerken PKK siyasetindeki doğrultu, kaybe-dilen, bitirilen genel özgürlük kadar, kadın özgürlüğüne de kaleleriaçık tutmak ve yavaş yavaş bu kalelere yürümelerine imkan sağla-mak, böylece yeniden toplumun zengin yaratılmasına yol açmak,yani kadınsız bir toplum, erkek egemenlikli bir toplum yerine, ka-

303

Page 303: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

dının oldukça yer aldığı, bunun gittikçe eşitliğine, özgürlüğüne, yıl-mayan kişiliğine bağlı olarak gerçekleştirildiği özgür kadın ve er-keklerin toplumunu yaratmaktır. Buna göz kulak olmak, eğitim ça-lışmalarından savaş çabalarına kadar bütün ilişkilerde bunu esasalmak, bir parti tavrımız olarak gelişecektir. Belki zordur, ama enköklü ve derinden kazandıracak olan tutum budur.

Osmanlı egemenliği ve kemalist egemenlik altında kadınlaştırılanbütün halklar ve yaşamları pahasına bundan kurtulmak isteyenlerinanısına düzenleyebileceğimiz en önemli devrim hareketi, bunlarıntarihi olduğu kadar günümüzdeki yansımalarına karşı da böyle birmücadeleyi pekiştirmekten geçer. Zorla düşülen duruma ancak zorlubir savaşımla karşılık verilerek kaybedilmiş kişilikler, ilişkiler vegüzellikler, bir de gözde yaşamlar yakalanabilir. Ben kendim, butoplumda iğne ucu kadar yaşamak için yer görseydim yaşardım. Fa-kat sanırım hiç kimse bizim kadar yaşama saygı ve değer biçmedive bu kadar büyük çabanın sahibi de olamadı. Yine hiç kimse bizimkadar kadını, kızı etkileyip mücadeleye çekemedi.

İşte en çok ihmal edilen, yaşamdan koparılan, yaşam adına üzerineher şey denenen kadın gerçeğine bizim gösterdiğimiz yaklaşımbudur. Ve inanıyoruz ki, bu yaklaşımlar giderek daha fazla, her şey-den önce kaybedilen nedir onu görmeye, kazanılması gereken nedirbunu edinmeye, bunu siyasi ideolojik temelde yakalamaya ve bununörgütsel, pratik çabası içinde olmaya götürür. Partimiz daha şimdidenbu temelde edinmiş olduğu gücü doğru kullanarak, ikiyüzlü, feodalve hatta mülkiyet ilişkilerine ulaştıra ulaştıra yaşanılamaz olan bualanı, tamamen özgür iradenin, büyük özgürlük seçiminin sağlandığıbir ilişkiye dönüştürüyor. Bunun da savaşla kazanılacağını, hem desavaş içinde en büyük fedakarlığı yaparak gösteriyor.

PKK’de daha şimdiden oluşmuş muazzam değerler vardır. Vebunda bazı kadınlar, kızlar da rol oynamıştır. Teslim olmaktansaölümü tercih eden kahramanca tutum sahibi –ki buna bu yıl da ek-lenenler oldu– kızlarımız var. Sanıyorum anlaşılması gereken birnoktadır. Bu, aynı zamanda PKK’de teslimiyetçi yaşama, o düşmanıngeleneksel dayatmalarına nasıl karşılık verileceğinin dile getirilişidir.Ve bu çerçevede teslim olmaktansa imha olmayı göze almak, tarihi-mizde saygı duyacağımız ne varsa ona sahipleniştir. PKK bunun

304

Page 304: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

gerçeğini ifade etti. Gerisi büyük savaşımla kazanılacaktır. Yalnızkadın değil, daha fazla bitmiş, tükenmiş erkek de yeniden yaratılıpkazandırılmaya çalışılacaktır. Namus adına en büyük namussuzluğunişlendiği bir ülkede, bir halk içinde, gerçek bir namus anlayışınaulaşılacaktır.

Yine söylüyorum: Bu savaş belki zor, ama uğruna savaşmaya değerbir savaştır. Bütün partililer ve partimizin dostlarının bu gerçeklerinde derin bilinciyle görevlerine daha sağlam yürüyecekleri kesindir.Yine kadının kurtuluş görevlerine de bu temelde daha sağlam yürü-yeceğimiz kesindir. Ve diyoruz ki, bu yürüyüşün sonunda onurluyaşam, güzel yaşam, vatanla bağlantılıdır. Bir halkın özelliğiylebağlantılı yaşam kazanılacaktır. Yaşam bu temelde belki de örnekbir biçimde kazanılacaktır. Bir de kendi savaşımımıza bu temeldeyüksek bir anlam biçiyoruz. Bunun çok yüksek çabası içindeyiz.Daha iyi kavrandıkça, bu savaşı daha iyi geliştireceğiz. İnanıyorumki, savaşı daha iyi verdikçe, bu özgür ve güzel yaşamı tam ve bizeyaraştığı, layık olduğu biçimiyle kazanacağız ve yine diyeceğiz ki,böyle bir yaşamın dışında hiçbir yaşama metelik kadar değer ver-meyeceğiz. Vermeyeceğimiz gibi, böyle bir yaşamın kazanılmasıiçin her şeyimizi ortaya koyacağız ve başaracağız...

Bu değerlendirme, Mart 1992 Çözümlemeleri’nden alınmıştır.

305

Page 305: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Kadın, aile ve sevgi

Bu konuda daha önce bazı değerlendirmeler yapmıştık. Hatta budeğerlendirmeler Türkiye’de bir kitap haline getirilerek basıldı. Kısasüre sonra toplatılmış olsa da, kamuoyunun önemli düzeyde dikkatiniçekti ve tartışmalara yol açtı.

Biz bu konuda bazı sonuçları yakalamaya devam edeceğiz. Bilindiğigibi bu konu, en uğraştırıcı konulardan birisidir. Üzerinde oyunlarınoynandığı, birçok yöne çekiştirildiği, ama bir türlü doğru çözümede götürülmediği bir konudur. Kürdistan gerçeğinde ise uğruna ci-nayetlerin işlendiği, türkülerin yakıldığı bir konu... Öte yandan partigerçeğimizde, düşmanın saldırılarından daha öldürücü bir etkiye sa-hip bir sorun...

İşte böylesi bir soruna açıklık getirmek istiyoruz. Gerçi önemlioranda açıklık getirilmiştir. Ama biz daha da gelişkin bir düzeydeaçıklık getirmek istiyoruz.

Aydınlık-karanlık, sıcak-soğuk, elektron-proton, pozitif-negatifdoğa için ne ise, kadın-erkek de doğa için öyledir; yani erkeklik-di-şilik de bir doğa gerçeğidir. Fakat sorun bunu hatırlatmak değildir.Doğa gerçeği hakkında fazla ahkam kesmeye de gerek yok. Meselebu düzeyde olsaydı!.. Bu iş, bu çok yalın doğa gerçeği bizde ne halalmış, onu inceleyelim: Baskı türleri genellikle bir nesneyi, birolguyu o nesne ve olgu olmaktan çıkartır. Eğer bir bitki çok sert birtaş darbesi altına alınırsa, o nesne bitki olmaktan çıkar. Bitki güzelbir şey, fakat taş çok sert olduğu için ezer geçer. Doğada böyle ge-lişmelere tanık olunabilir.

306

Page 306: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Toplumda da buna benzer baskı türleri vardır. Yaşaması gerekenler,sert bir baskıyla ortadan kaldırılabiliyor. Bizim halk gerçeğimiz debiraz böyle. Zayıf bir halk, bu duruma getirilmiş bir halk –nedenlerine olursa olsun– tasfiye olabilir. Büyük balık küçük balığı yiyebilir.Yılanlar birçok güzel yavruyu midelerine oturtabilirler. Timsahlar,o müthiş azgın dişleri arasına en canlı nesneyi alıp olduğu gibi yu-tabilirler. Ardından da gözyaşı dökebilirler. Bunlar da bir gerçek...

Aslında, henüz doğada şu tanım yapılmamıştır: Erkeklik evrendene kadar geçerlidir, dişilik ne kadar geçerlidir, bunlara ne kadarağırlık tanınmalıdır? Sanıyorum insan özgülündeki kadar çapraşıkve çelişkili değildir. Özellikle ne lehte, ne aleyhte fazla sonuç ver-memesi gerekiyor. Bilimsel olarak da doğrulanmıştır ki, insan top-lumunda kadın cinsi üzerinde aleyhteki gelişmelerde; uygarlığa vesınıflı topluma geçişte, baskı, haksızlık ve sömürünün gelişme dö-nemlerinde dişilik faktörü dezavantaj olarak kullanılmıştır. Yani di-şilik, baskı, sömürü konusu haline getirilmiştir. Bunun doğru bir bi-limsel tespit olduğu kanısındayım. Yoksa kendi başına dişilik nesömürmeyi ne de sömürülmeyi izah eder; ne baskıya uğramayı nede baskı uygulamayı ifade eder. Egemenlerin geliştirdiği toplumsalörgütlenişi, baskı ve sömürü sisteminin gelişmesine bağlamak doğrubir değerlendirmedir. Dişilik özelliğinin bazı fırsatlar sunması be-lirleyici değildir. Kadının fiziki zayıflığı da belirleyici bir nedenolarak öne sürülemez. Kaldı ki, tarih de buna dair örnekler sunuyor.Demek ki, cins üzerindeki baskı, baskı ve sömürü düzenlerinin ge-lişmesine bağlıdır.

Aile ise, klan, kabile topluluklarının bir evrimsel biçimi oluyor.Bir evrimleşme veya bir topluluk biçimi olarak karşımıza çıkıyor.Sanıyorum aile, ilk topluluk biçimlerinden günümüze kadar, kendiniyaşatmak isteyen bir kurum olarak işin içine girmiştir. İnsan türününbir araya gelişi, aile denilen bir kurumlaşmaya yol açmıştır. İlk top-luluk biçiminde aile, klan ve kabile arasında fazla bir ayrım yok.Hemen hepsi aynıdır. Her toplumun örgütleniş biçimi ne ise, aile deodur. Ailenin toplum içinde ayrışması, ayrı bir kurum haline gelmesi,daha çok sınıflı toplumun gelişmesiyle mümkün oluyor, kendineözgü özellikler kazanıyor. Demek ki şunu da söyleyebiliriz: Mevcuttarih biçimleriyle aile, uygarlığın gelişmesiyle veya diğer bir deyişle

307

Page 307: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

baskı, sömürü düzeninin gelişim süreciyle birlikte kendini gittikçeözelleştiren bir kurumdur.

Köle düzeni ortaya çıktığında köle sahipleri görkemli aileler ortayaçıkardılar. Gerçekten köleci dönemin çok görkemli bazı eserleri var.O aile mezarları köleci dönemde, köleci devletlerde ortaya çıktı. Odönemdeki bir aile mezarı, şimdiki en değme mabetten daha değerli.Veya bir konser salonundan, bir eğlence, dinlenme yerinden dahagörkemli. Bu mezarlardan şu ortaya çıkıyor: Köle sahiplerinde aileçok büyük bir olay... Yine baskı ve sömürünün ana noktalarındanbirisi; aile ne kadar güçlü olursa olsun, sülale ne kadar güçlü olursaolsun, ilk defa yakalamış oldukları bu büyük devletleşmeyle, ilkdefa yakalamış oldukları toplumüstü bir durumla tanrısallaşmayadoğru gidiliyor. Aile de bunun en çok somutlaştığı bir biçimi oluyor.Aynı zamanda insanlar ölümsüzlüğü de yakalamak istiyorlar. Örne-ğin, Mısır firavunlarının mezarlarına bakın, halen mumyaları duruyor.İmparator ailesi, sülalesi ve bütün hanedanları ve çevresindeki ka-dınlarıyla taş gibi donmuş, yeraltındadır. Ölümsüzlük peşinde ol-makla birlikte, doğa ve toplum üstünde olma biçiminde kendilerinitanrılaştırıyorlar. Böylece bunu günümüze kadar yansıtıyorlar. Mi-mariye de bu temelde yaklaşıyorlar. Fakat kölelerin aile kurma hakkıbile yok. Bu da bir gerçek.

Bilindiği gibi feodal dönemde hanedanlık daha da geliştirilir. Ni-tekim büyük hanedanlıklar feodal döneme özgüdür. İslamiyettekihanedanlar biliniyor; Emevi hanedanlığı, Abbasi hanedanlığı, Sel-çuklu hanedanlığı, Osmanlı hanedanlığı... Bunlar çok görkemli bireraile devletidir. Bu dönemin serileri ise, yavaş yavaş aile kurma hak-kını elde ediyorlar. Aile kurma durumu sertlik dönemine özgüdür.Yani alt tabakaların aile kurması ve aileciliğin gelişmesi feodal dü-zenlenişle ve köleciliğin aşılmasıyla birlikte oluyor.

Kapitalizm bir sistem olarak geliştiğinde ise bu sefer, bütün gör-kemliliğiyle burjuva aileler ortaya çıktı. Halen Avrupa’da bunlarınetkileri çok diridir. Fransa’da, İtalya’da ve Almanya’da halen çokgüçlü burjuva aileler vardır. Bu konuda İngiltere de aynı durumdadır.Kapitalist sistemde alt tabakada, proletaryada aile biraz daha gelişti.Sömürü ile bağı çok açıktır. Nitekim sömürüden ötürü aile gelişe-miyor; kölede, serfte ve proletaryada durum böyle. Fakat sömürücü

308

Page 308: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

baskıcı sınıfta ise, aile müthiş gelişiyor. Tabii adı aile!Peki ailenin tanımını nasıl yapmalıyız? Bu kadar sömürüye, sö-

mürülmeye; baskıya ve bastırılmaya bağlı bir kurum içinde nelerolmaz, ne oyunlar dönmez ki! İşte böyle bir kurum, gerçekten ençok araştırılması gereken kurumdur. Aslında araştırmalar yeni yeniyapılıyor. Ailenin içeriği, dayandığı felsefi temel, yarattığı sorunlarşimdi görülmeye çalışılıyor. Özellikle müthiş bir nüfus artışı da var.Bu nüfus artışının insanlığı dünyayı tehdit ettiği söyleniyor. Bununaileyle bağlantısı var. Yani günümüzde gerek ezilen bağımlı halklardave gerekse de kapitalist emperyalist ülkelerde ortaya çıkan sorunlarinsanlığı tehdit ediyor. Tedbir alınmazsa bu dünya yaşanılmaz du-ruma gelir. Bu doğrudur. Bu hızla devam ederse, bu dünya dünyaolmaktan çıkar. Mevcut aile örgütlenişi veya bu kabul görmüş biçi-miyle aile-ailecilik, insanlığın temel kurumu olması şurada kalsın,insanlığın sonunu getirmeye doğru gidiyor.

Dolayısıyla aile ve onunla dolaylı bağlantılı olan ilişki biçimleriaraştırılacak, değerlendirilecek ve bir çıkış yolu bulunacaktır. Çünküiki cins arasındaki ilişki düzeni bugün insanlığı tehdit ediyor. Afri-ka’da, Latin Amerika’da, Ortadoğu’da bulunan halklarda iki cinsarasındaki ilişki, bir bunalım kaynağıdır. Bu yalnız nüfus artışındagörülmüyor. Aile eğitimsizlik, işsizlik ve ruhi bunalım gibi sorunlarıyaratmada tam bir çöküş kurumu haline geldiği gibi, gelişmiş kapi-talist ülkelerde ise beterin beteri bir sonuca doğru götürüldüğü gö-rülmektedir. Cinsel ilişki ve özellikle de onun düzenleniş konumlanıştarzı, gelişmiş kapitalist ülkeleri bu anlamda iflasa götürmüştür. Ge-tirilen kurallar ahlak adına ahlaksızlığı zirveye çıkarıyor. Bir Afrikagibi klan düzeninin etkilerinin olduğu yerde ise, cinsellik bir hastalıkhalini alıyor. Cinsel güdüler, yaşamı tam içinden çıkılamaz durumagetirmiştir. Şu çok açık ki, günümüzde hızından hiçbir şey kaybet-meksizin, genelde cinsler arası ilişki tarzı, özelde ise aile kurumuen çok sorgulanmaya ve mümkünse yeniden yapılanmaya ihtiyaçduyan sorunlardır. Bu ilişkilerin muazzam sorgulanarak yerine ye-nileri geliştirilmeye çalışılıyor. Ama yenisi henüz bulunmuş değil.Dinler belli bir biçim getirmek istediler. Yine sosyoekonomik bi-çimler kendilerine göre bir şeyler vermek istediler. Ahlak kanunlarıgeliştirmek istediler. Fakat hepsi yetersiz kalarak istenilen sonuçları

309

Page 309: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yaratmış değil. Bu soruna ilişkin yeni felsefi, yeni ahlaki temel,hatta yeni yaklaşım ne olacak? Bilim çok gelişmiştir ve bu konudane söyleyebilir? Neden bu böyle oldu, dikkatle değerlendirmek, in-celemek gerekir.

Bu sorun, bir bütün olarak toplumun sorunlarına çok yakındanbağlıdır. İnsan toplumunda en temel kurum diye anılan bir kurumunsorunları ne kadar buraya bağlı, çözüm ne kadar buraya yansıtılabilirnoktasına gelince, fazla derin düşünmeye, felsefe yapmaya gerekyok. Ama bunun çok ciddi bir problem olarak insanlığın karşısındadurduğu açıktır. Bilim bir çözüme doğru gidebilir, felsefe ve ahlakbir şeyler geliştirmek isteyebilir. Bu temelde mutlaka ilişki biçimle-rine çözüm bulunarak yeni ilişki biçimleri ortaya çıkarılacaktır. Ya-şam, daha kabul edilebilir sınırlar dahilinde biraz daha özgürlükyanı gelişerek devam edecektir.

Şimdi de genellemeler ışığında kendi gerçeğimize bakalım. Batmışbir halk gerçeği, en yıkıcı etkilerini ve bunun sonuçlarını tek kurumolarak ayakta kalan aile kurumu içinde gösterir. Hani, elde tek ailekaldı deniliyor ya; acaba gerçekten ayakta kalmış mıdır? Ulusalgerçeklik ezildikten, bütün toplumsal kurum ve ilişkiler düzeni çö-züldükten, teslim alındıktan, yıkıldıktan, sömürüye, baskıya uğra-dıktan ve asimilasyonla tasfiye edildikten sonra, elde kalan aile neanlam ifade edebilir ki! Özellikle de aile uğruna her şeyi gözealmak ne demektir? Bütün her şeyi bir aile için harcamak ne de-mektir? Aile dışında hiçbir amaç gözetmemek ne demektir? ‘Herşey ailecilik için’ demek nedir? İşte, aydınlığa kavuşması gerekentemel sorular bunlardır.

Bize göre gerçek felaket böyle bir aile gerçeğimizin olmasıdır?Her şeyin yitirildiği, kaybedildiği bir kurumun yaşamasına rağmen‘son dayanağım,’ ‘onsuz edemediğim,’ ‘dinim-imanım,’ ‘varım yo-ğum’ biçiminde aileye sarılmak, büyük bir sapmadır; öze yabancı-laşmaktır, tükenmektir, kendini çok gerçek dışı ve apolitik yapmaktır,antiulusal olmaktır. Hatta bizdeki aile, toplumun diğer kurumlarınakarşı kişileri cahil bırakma, işlevsiz bırakma durumunu yaratmak-tadır. O kişiler de, aile gerçeğimiz içinde yetişen bizleriz.

Demek ki, başka ülkelerde ailenin tutucu olma değeri bir ise, bizdebindir. Hele bu da çok ilkel kabile döneminin özellikleriyle, düşmanın

310

Page 310: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

özel savaş yöntemleriyle bütünleştirilerek bize sunulmuşsa, bu, ger-çek bir felaketle karşı karşıyayız demektir. Nitekim yeni doğan biri,gözünü yaşama daha açar açmaz bütün güvencesini aile içimi bulu-yor. Biraz büyür büyümez güvenceyi aile kurmakta buluyor. Ailede tüm gücüyle, ‘birbirimize çok muhtacız, her şeyimizle bu kimmumuzu yaşatalım’ der. Genci de, ihtiyarı da bunu söyler. Ulusmuş,toplummuş, diğer kurum ve kuruluşların geliştirilmesiymiş, umrundabile değil. Bunları çok gereksiz görür.

Ben, ailenin bu durumunu kendi ilişkilerimde çok erkenden farkettim. Yani, aile gibi dar bir kurum içine hapsedilmiş kocaman buyaşamı fark ettim. Bu ne anlama gelir? Bu insanlar başka bir ku-rum geliştirememiş ve hatta, ‘ailemin en çirkini, en güzeli, enhaksızı, en doğrusu, en yaramazı, en iyisi’ gibi bir düşünceyesahip olmuşlar. Bu durum, haklı olarak beni çok erkenden şüpheyedüşürdü. Öyle bu gerçeklik ki, ‘benim ailemden olan her şey müt-hiştir, mükemmeldir vazgeçilemezdir’ diye kendini ifade eder.Korkunç bir ailecilik!..

İşte tam da burada ailecilik vardır. Diğer toplumlarda ise, aile de-ğersizdir, hatta biraz önünü tutarsa düşman ilan eder. Bizde ailecilik, bu anlamda ilkel kabilecilikle, aşiretçilikle birlikte en kör birçatışmaya ve tüketmeye götürür. ‘Benim aşiretim, benim aşiret kabileçıkarım’ denilmeseydi, en gelişmeye aday konumlarda yer alınsaydı,karşı tarafı ezmek de nihayeti beklemeyecekti. En kötüsü de tutucu-luktur. Gözü aileden, aşiretten, kabileden başka bir şeyi görmez.Bir ulusal toplumsal kurumlaşmaya gitmeyi kabul etmez. Bu halenbizde çok egemen. Bunu biraz daha açmak gerekir.

Şimdi eylem planlarımızı bile geliştirirken ailecilik gerçeğini çokiyi göz önüne getirmek lazım. Çünkü adamın bütün düzeni aileseldüzendir. Onu kurtarmak için ajan olur, korucu olur, uşak olur, enberbat yaramaz bir adam olur. Neden? Aile düzenini kurtarmak için.Nitekim saflarımızdakiler, yani sizler, aile sorunlarıyla gırtlağınızakadar yüklüsünüz...

Daha kadına gelmedik, daha erkeğe gelmedik. Ailecilik kurumuiçinde bir köle, bir esir ve bir tutucu olup çıkmışsınız. Zaman zamanulusal ve toplumsal gerçekliğimiz diyoruz, ama fazla gerçekçi değil,inanasım gelmiyor. Hangi ulusal gerçeklik, hangi toplumsal ger-

311

Page 311: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

çeklik! Kürt tipinin olsa olsa bir aile gerçekliği vardır. Ailecilik,ulusallığa da karşı, toplumsallığa da. Her ikisine de karşıt hale geti-rilmiştir. Ulusallığın ve toplumsallığın bir öğesi olması gerekirken,düşman eliyle yüzyıllardan beri gerici rol oynaya oynaya toplum-sallığa ve ulusallığa karşıt konuma gelmiştir. Bunu iyi görmek ge-rekir. Kişilik şekillenmelerinin en kötü yanı da, müthiş bir biçimdeailecilik temelinde gerçekleşmesidir. Kişiliğe damgasını vuran önemlibir etken de budur. Hani derler ya, ‘babasının oğlu,’ ‘aile kızı!..’Bunun dışında başka bir tanım yok! Ulusallık ufkunuz, ulusallıközellikleriniz ve hatta sosyal gelişme durumunuz ne kadar çarpık!Örneğin raporlar geliyor, bakıyoruz, adamımız henüz aile koşulla-rının bir adım ötesinde bile değildir. Örgütü de öyle sanıyor. En üstdüzeydeki arkadaşlara bakıyorum, konuşturdukları basit bir aileci-liktir. Partiyi de kendi ailesi gibi sanıyor. Hem de farkına varmaya-rak!.. Adam böyle yetişmiş!

Biz, bu partiyi böyle oluşturmadık. Bu tür aileciliklere karşıt te-melde oluşturduk. Ama bizim adam iki gün içinde partiyi kendi ai-lesine çeviriyor. Neden böylesiniz? İşte nedeni de aileciliktir.

Ben şunu söyledim: Yedi yaşından beri bu ailecilik kurumundankuşku duydum. Ve ona karşı savaşarak kendimi geliştirdim. Oysasiz ailenin has bir yavrususunuz. Ailenin bütün değerlerini özümse-miş olanlar, güçlü ulusal özellikleri konuşturamazlar ve kendilerindegüçlü toplumsal özellikler boyvermez. Sizlere bakıyorum, güçlüulusal ve toplumsal özelliklere kavuşamamışsınız. Buna, çok tutucuaile kişiliğinde kalmanız neden oluyor. Buna bölgecilik de, diğerilkel vb kültürler de eklenebilir; ki bunlarla hayli yüklüsünüz.

Demek ki, bizde ailecilik bir hastalık durumunu ifade ediyor. Buhastalık kişilikte son derece etkilidir. Aynı zamanda hem tabanda,hem de tavanda etkilidir; yani hem işbirlikçi feodal, yeni yetme bur-juva ailelerinde ve hem de köylü ve küçük burjuva kökenli ailelerdeetkilidir. ‘Varım yoğum, her şeyim aile için!’ sözünde ifadesini bulantemel politika, aile çıkarı etrafında belirlenmiştir. Hatta yaşam me-selesi de bununla bağlantılıdır. Halbuki bizim devrimcilik, başındanitibaren bu konuyu böyle eleştiriye tabi tutmadan, birçok etkisiniyıkmadan devrimciliğin yapılamayacağını, particiliğin yapılamaya-cağını çok iyi bilir. PKK’lilik, bu anlamda ailecilik etkilerine karşı

312

Page 312: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

sistemli bir savaşın adıdır. Sömürgeci etkiye karşı olduğu kadar, ai-lecilik etkilerine karşı da böyle savaşır.

Bu konuları fazla açma gereğini duymuyoruz; yeterince işlenmiştir.Ama yine de aile gerçeğinin bizde vücut bulması böyledir. Hemenhemen toplumun bütün bireylerine ‘çıkar’ diye yansıtılan, aile çıka-rıdır. ‘İyi adam ol’ denildiğinde, bu, ailesine layık olmak demekir.Yani bütün hedefler manzumesi, çaba ayarlaması, ilişki arayışları,hatta okuma vb şeyler hep bu ailecilik sınırları dahilinde ifadesinibuluyor. Kazandın da ne elde ettin? Aileyi kurtardın da ne oldu?kurtardığın aile nedir? Aileyi kurtarırken ulus bitti, halk bitti. Diğerçağdaş uluslara bakalım; onları onlar yapan kurum kuruluş neysesen onların yanından bile geçemedin. Ulusun için gerekli olan kurum kuruluşların yanından bile geçemedin, beş metelik yer vermedin. Kurtardığın aile karşılığında kaybettiklerindir bunlar. Kötü buaile kurtarıcılığın! Yine birçok değeri en kötüsünden kaybetme durumu söz konusudur.

Anlatılanlar anlaşılıyor mu? Bu ailecilik kurumuna, felsefesinekarşı neden savaşıyoruz? Kürt kişiliği denildiğinde; soysuz, in-sanlı-ğa, ulusallığa, toplumsallığa kapalıdır. Sırf o basit aile ilişki-lerini kurtarmak için satmayacak ne bir ülkesi, ne de bir çıkarıvardır. Ailesi için satmayacağı hiçbir şeyi yoktur. Yeter ki, o ailesinikurtarsın!

İşte biz, bu kişiliğe karşı savaş açmışız. PKK’nin alternatif kişiliği,çok radikal ve ulusal kurtuluşçu bir kişiliktir. Bunu pratikte de gö-rüyorsunuz. Çünkü PKK çok iyi biliyor ki, bu sorun, ailenin asıl-masıyla bağlantılıdır. PKK, özgür bir toplumsallığa yol açmak istiyor.Bunun için son derece tutucu ve özgürlük karşıtı bu aile kurumunuyıkmak durumundadır. Nitekim bu kurumda ihanet dizboyudur. Ulu-sal kurtuluşa karşıt olduğu için, aile bağlarını parçalamak zorunludur.En azından hainlik temelinde olanları parçalamak gerekiyor. Ailekoşullarında yabancılık vardır, toplumsal ve ulusal gerçekliği inkaretmek vardır. Bundan dolayı ailecilik etkisi, ulusallığa ve toplum-sallığa saldırır. Gerçeklere kapalı olan aile ilişkileri, aile dünyasıparçalansın ki, ulusallık toplumsallık gelişsin.

Bütün bunlar, bizim son zamanlarda daha da açığa çıkarmak is-tediğimiz erkek ve kadını akla getiriyor. Son zamanlarda kadın

313

Page 313: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ve erkeği sorgulamaya biraz önem vermişiz. Neden sorgulamayaönem verdik?

Erkeğin sahte ve fazladan erkeksi durumu, kadının da fazladankadınsılığı bizi düşündürüyor. Erkeklik, genel olarak yiğitlik ve cin-sellikle özdeşleştiriliyor. Bu ‘erkek adam,’ ‘Erkek gibi kadın’ diyeifade ediliyor. Bu da, bir avantaj olarak düşünülüyor. Tabii bizim deilk çırpıda diyebileceğimiz; madem bu adam erkekse, ne diye kur-tuluşçu görevini yapmıyor? Yani yiğit ve erkekse o zaman gerekleriniyerine getirsin. Dolayısıyla erkek çözümlemesi yapmaya gerek yok.Biz daha çok Kürt kişiliğindeki erkekliğin ne anlama geldiğini an-lamaya çalışıyoruz.

Kürt kişiliğindeki erkeklik özelliği, en saptırılmış erkeklik özel-liklerinden birisidir. Erkeklik duygusuna ulaşmakla, sanki bütün çe-lişkilerini çözmüş gibidir. Özellikle cinsellik konusundaki erkeklik,kendisinde sanki sömürgeciliği yenmiş, devlet kurmuş gibi bir duyguyaratıyor. Bu, büyük bir yabancılaşma ve büyük bir yanılsamadır.Türk toplumunun, Türk devletinin bazı özelliklerim de akla getirir-sek, bu biraz daha iyi anlaşılır. Yine erkeğin kadına karşı cinsel ko-numu, sanki ona bir kahramanlık payesi veriyor. Tuhaf bir şey! Amabu bir gerçek... Tabii diğer toplumlarda bu düzeyde değil. Bu konudabizim erkeği derinden incelediğimizde, göreceğiz ki o anlamda, birtek tatminle ayaktadır. Karısını kadın yapmıştır. Kadınsa, zaten dahafazla kadıncadır. Bu temelde kendisi de erkekçedir. Böylelikle hal-ledildi bütün çelişkiler!..

Dikkat edin, bunun ailecilik değerlendirmeleriyle sıkı sıkıya bağ-lantısı var. Nasıl ki, aileyi kurtarmak vatanı kurtarmaktan daha önem-liyse, cinsel ilişki de erkeklik açısından o denli önemlidir! Bununşampiyonu olan erkekte bu nasıl somutlaşıyor? Yine erkeğin kadınlailişkisinde nasıl somutlaşıyor? Aslında Kürt erkeği diğer konularda;devlete karşı, ulusallığa karşı, değerlere ve toplumsal ilişkilere karşıbitiktir. Peki, evin içinde aktif olduğu, despotluk yaptığı ilişki nedir?Bu, kadına yönelik olan ilişkidir; cinsellikten başlar, her türlü bastır-maya kadar sürer. Zaten dikkat edilirse erkek cinsellik olayını tambir egemenlik olayı olarak ele alıyor. Girdiği her cinsel ilişkiyi, sankişampiyon olmuş gibi değerlendiriyor. Şimdi bu durum, çok ciddi birahlaki sapkınlıktır. Bunu böyle değerlendirmek gerekiyor.

314

Page 314: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Başka toplumlarda, başka tarihi dönemlerde çok doğal olan ilişki,neden bizim toplumsal gerçeğimizde farklı bir nitelik alıyor? Bu,Türkiye için de geçerlidir, hatta başka birçok toplum için de... Dahaçok bizim toplumsal gerçeğimizde biraz çözmeye çalışıyoruz. Özel-likle de şimdi buna muhtacız. Yani toplumsal ulusal düzenleniş için-de bir halk her şeyini kaybetmişse, her şeyinde bitiklik varsa; bizimkilerin, ‘ben çok büyüğüm’ dememesi gerekiyor. Halen bu durumbizimkiler için alay konusu yapılıyor. Türk erkekleri, güya Avrupakarşısında erkeklikleriyle çok övünürlermiş! Hikaye! Bizde bu birazdaha ilginçtir. Daha fazla toplumsal etkiye ve kötü sonuçlara yolaçıyor. Sanıyorum en çok savaş vermemiz gereken bir yer de burasıdır. Özellikle de daha erken yaşta cinsellikle böyle tanışan öğeleracaba neleri kaybetmemişler ki!

Eğer cinsellik veya aşk, özgür temellerde –ki, nasıl bir özgürlüktemelinde olacağı tartışmaya açık– değerlendirilirse, bu gelişmeyeyol açar; yabancılaşmaya değil, buluşmaya ve yaşamı anlamlı kıl-maya götürür. Eğer böyle bir toplumsal kaos veya toplumsal ilişkileryumağında mevcut cinsellik en temel çözümleyici araç olarak dü-şünülürse, bu felakete yol açar. Cinsel tutkuları başarıya ulaşmadığızaman intihar edenler de az değil. Aslında bu bir hastalık halidir.Böyle bir durumda kendini bitmiş olarak görüyor. Böyleleri, büyükbir yanılgının kurbanıdırlar. Erkeğin cinsel aktivitesi fazla olursa,kendini çok güçlü görür. Bundan kendine övünç payı çıkarır. Dikkatedilirse, en az diğer uç kadar, yani çok pasif olan biri kadar kendinioldukça zorlamıştır. Bu hem gereksiz ve hem de sakıncalıdır. Toplum,en çok bu durumdan çekmiştir. Tabii ki, yalnız cinsel güdülerin tat-mini açısından değil, toplumsal düzeyde de daha kötü sonuçlarortaya çıkıyor. Cinsel yönden çok açgözlü olan birisi, bir değil ikiveya üç kadın alır; üstelik bir de geneleve gider, o da yetmez, açıkpazarda kadın arar. Bu durumun ahlaki yönden ne kadar yıkıntıyayol açtığı bir çırpıda anlaşılıyor. Bizdeki toplumsal düzene bakın;en iyi, en namuslu, en aileci geçinenlerin kadın konusundaki du-rumları, bir toplumsal hastalık boyutundadır. Bunların yaydığı has-talık, düşmanın yaydığı hastalıktan daha az tehlikeli değildir.

Benim ilk isyan ettiğim şeylerden birisi de şuydu: “Seni, biz dün-yaya getirdik” dediklerinde, “Siz beni dünyaya getirmekle soysuz-

315

Page 315: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

luğun daniskasını yaptınız. İyi bir çocuk olarak beni büyütecekhiçbir imkanınız yoktur. Beni dünyaya getirdiğiniz için başıma ka-kıyorsunuz. Hiçbir şey veremeyeceğiniz bir çocuğu, hangi cesaretledünyaya getiriyorsunuz” diye karşılık veriyordum. Çok küçük yaştabunu fark ettim. Madem çocuk çok değerli ise, onun dünyasını dahazırlayacaksın. Bizde aileler bunu düşünür mü? Erkek-kadın bunudüşünür mü? Özellikle erkek bunu hiç düşünür mü? Tabii her ikiside düşünmez. Bu anlamda büyük ahlaksızdırlar. Çok değerli çocu-ğun için ne yapıyorsun? İşte şimdi hepsi dünyanın dört bir yanına,metropole savruluyor. Fakat erkek ve kadın suçu çok önceden işle-miştir. Tabii onlar da çaresiz. On beş yaşında.. Kendini yitirmiş;başka ne yapabilir ki! Bir defa batmış... Kadın ne anlar, erkek neanlar!.. Bu durumu yüzyıllardan beri yaşıyorlar. Büyük devrimciçıkış, bu ilişkilere bu nedenle karşıdır. Evet yabancılaşmayı, çar-pıklığı görmek gerekiyor.

Dediğim gibi, adam cinsel ilişkideki başarıyı, bütün çelişkilerinçözümü olarak değerlendiriyor. Gerçekte ise, müthiş sorunların do-ğuşu bu kişiliktedir. Ve hatta ister pasiflikten, isterse cinsel baskı al-tında olmaktan ötürü tatmin olmadı mı, deli olur, saldırganlaşır,kompleks içine girer ve her türlü lümpenliği, serseriliği yapar. Devgibi bir sorun kaynağı olur. Çözümünü doğal ve doğru olan koşul-larda aramak yerine daha da yabancılaşma, daha da bastırma, kadınalıp kaçırma, zor altında cinsel tatmini sağlama, her türlü gayri-ahlaki yollara ardına kadar sapma gündeme gelir. Eğer buna da gücüyoksa, bu sefer bir papaz tutumu içine girme durumu yaşanır. Bu dasapıklığı başka türlü geliştirir.

Bizde kişilik bu temelde hem parçalıdır, hem de hastalıklıdır. Sırfbir başlık parası, aile kurma parası şimdi 20-30 milyondan az değildir.Benim hatırladığım zamanda bile bir delikanlı 10 yıl çalışırdı; ancakbir aile ya kurardı, ya kuramazdı. Şimdi daha da zor. Adam sırf biraile kurabilmek için 15 yaşından 25 yaşına kadar, kendini ucuzcaişgücü pazarında satmak zorunda kalıyor. Tabii bu, yalnız aileyikurmak için, aileyi sürdürmek için... Çoluk-çocuk oldu mu, daha dafazla paraya ihtiyaç var.

Bizim insanımız bu temelde büyüyor. Bu kurum karşısında insandehşete kapılıyor. Ben kendi pratiğimi hatırlıyorum. Bunları böyle

316

Page 316: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

hayatın temel uğraşı olarak değerlendirirken, ilk sorularım bu temeldegelişti. Ailenin, ana-babanın seni dünyaya getirmeleri her şeyi izaheder mi? Kendime bu tip sorular sordum. Tepkileri bu temelde ge-liştirdim. Aile kurumu tehlikeyi, kendisini bize dayattığında, yinesorgulamayı bu temelde geliştirdik. Ve iyi hatırlıyorum; en az düşmancephesi kadar, bu cepheyi sorgulayarak doğru tutumlara ulaşıncayakadar gerçek bir savaş verdim. Bunun PKK önderliğinde gelişmesiyle birlikte, bu savaşın varlık nedeni yine PKK’dir. Zor bir savaşınolduğu kadar, bu savaş verilmediği taktirde bir milim yolun bile alı-namayacağını sanıyorum.

Burada hemen şu açıklamayı yapalım. Eğer kişilikleriniz bugünaileciliğin ve cinselliğin ağır etkisi altındaysa, çözüme ulaşmanıngücünü ve mücadelesini gösteremiyorsa, bu, sizin neden böyle biriolduğunuzu izah ediyor. Bu sorunlara zamanında getiremediğinizçözümler, özellikle de mücadeleye kendinizi vermeyişiniz zayıflığınızın, güdüklüğünüzün, çok yönlü gelişemeyişinizin, büyük savaşçıolamayışınızın bir nedenidir. Siz tatmini de, tutuculuğu da biraz buçarpıtılmış kişilikten ötürü yaşıyorsunuz.

Aslında bu iş edebiyatçılara düşüyor. Benim bunu burada fazlacaaçmam bir savaş örgütü için ne kadar gerçekçidir? Fakat yine deana hatlarıyla konuyu eşelemek gerekiyor. Çünkü Türkiye’deki harpokullarında bile bu mesele ele alınıyor. “Sağlam” aile yapısını su-baylara dayatıyorlar. Bu, çok önemli bir subaylık koşuludur. Bir su-bay “sağlam” aile yaklaşımı içinde olmalı! Onlar bunu tutuculuğuntemeli olarak düşünürlerken, tabii ki siz ihtilalin temeli olarak bukurumu eleştiriye tabi tutuyorsunuz.

En azından şu sorulara da açıklık getirmek gerekiyor. Cinsel yöndenbüyük bir sapıklık yaşanıyor. İki yönlü yaşanıyor. Aşırı tatmin arayışı,cinsel tutkuların sapıkça dile getirilişi tarzında oluyor. Özelliklebizde yaşlı adamların çok küçük yaştaki kızlarla evlenmesi bununaçık örneğidir. Tersi bir tutum ise, dini motif altında hareket ederekdünyadan el, etek çekmek yaklaşmamak ve bunu günah gibi gör-mektir. Bu da bir sapıklık türüdür. Bu temelde geliştirilen aile tambir çıkmaz içindedir. Aşırı cinselliği tatmin edemediği gibi, dinidogmayı yaşamaktan ötürü de aile zorlanıyor. Nitekim ailenin gerçekbir bunalım ocağı haline gelmesinde bu tutumların etkisi büyüktür.

317

Page 317: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Konu kadın-erkek ilişkileri yönüyle ele alınabilir. Tabii bunun diğersonuçları da var; bunu anlattık. En büyük yanılgı, “aileyi iyi kurdum,kadını tam kadın yaptım, tam hakimim” dediğinde, adamın kendisiniadam saymasıdır. Sanki adam dünya işlerinin gereklerini tam yerinegetirmiş! Eğer aile içinde kadın-erkek ilişkisi bu biçimde kurulursa;tutuculuğa, gericiliğe, faşizme ve sömürgeciliğe yataklıkta mükem-mel bir zemin hazırlanmış olur. Karşımızdaki güç, bu durumda ge-rekirse kadını polis yapar. Nitekim saflarımıza kadar bunu yansıttı.Yani kadını iyi kullanır. Cinsel açgözlülüğü, düşürme biçiminde de-ğerlendiriyor. Sinema, televizyon ve genelev gibi alanlara sunulanyine kadındır. Kadın satışı oldukça yaygınlaşmıştır; Batman’da,Mardin’de, şurada-burada, her tarafta böyledir. Bu silahı çok etkiliolarak kullanıyor. Bırak toplumu, bizi bile düşürmeye çalışıyor.Artık cinselliği günah görenlere karşı da dini silahı kullanıyor. Zatenyeterince kullanmıştır. Şimdi Hizbullah her tarafta, “PKK aileyi öz-gürleştiriyor; bu, değer yargılarımıza en büyük saldırıdır” diye karşıbir saldırı başlatıyor. Cinsel sapkınlık içinde bulunan bu iki tip deulusal kurtuluşçuluğa, devrimciliğe karşı bir rol oynuyor. Bu, çöz-meye çalıştığımız zeminden kaynaklanıyor. Bu zeminin böyle kul-lanılmasında bu gerçekler rol oynuyor. Tabii direkt düşmanla ilişkihalinde ve düşman etkilerine sonuna kadar açık zeminlerdir.

Bunun diğer sonuçları ise, sırf çocukları yedirmek-içirmek içinkendini piyasada kırk defa satma olayıdır. Okul okumak zordur.Eğitimsizlik, cahillik dizboyu! Yalnız bir çocuk eğitimi yüzündenbir ana-baba kendini kırk defa bitirmek zorundadır. Peki on, yirmiçocuğu olanlar bunun altından nasıl çıkacaklar? Bu dehşetli birproblem olmakla birlikte, gerçek bir köleleşme nedenidir. Sırf birmaaşı kurtarmak, bir iş bulmak için aile reisi ne yapmaz ki! Bunuda halletmese gelip kavga eder; çocukları, kadını satar. Zaten çocukevde huzur bulamayınca, kendini sokakta bulur; kız evden kaçar,erkek çocuk lümpenleşir. Müthiş derecede lümpenleşmenin nedeniailedir. Sözümona aileler lümpenliği istemez. Halbuki lümpenliğinkaynağı ailedir. Kızların evden kaçmasını istemezler; ama kaçışınnedeni yine sakat aile anlayışıdır. Gerçekler böyle olmasına rağmen,aileler, ahlakın temsilcisi olarak geçinirler.

Sorun bu yönlü ele alınabilir. Biz, değişik bir-iki yönüne daha

318

Page 318: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

açıklık kazandırmak istiyoruz. Özellikle devrimci çözüme doğru gi-dişte, bazı gerçekleri hatırlamakta yarar var. Eleştiri biraz yapıldı.Sakat anlayışlara yol açan sorunlar bir bir ortaya konuldu. Daha dagenişletebiliriz. Bilmem gerek var mı? Fakat çözüm üzerinde etkiliolabilecek tam değerlendirmelere ihtiyaç var. İlerde bu daha fazlakendini hissettirebilir. Sadece toplumda değil, özellikle parti bünye-sinde de sorunun çözümünü daha da yakıcı kılabiliriz. Anlaşılmasıve açıklık kazandırılması gereken husus şudur: Nasıl k toplumdaaile kurumu, kadın-erkek ilişkisi düşkünlüğün, kendini her türlü pa-zarlamanın, her türlü sapıklığın, her türlü yabancılaşmanın bir ku-rumu olarak değerlendiriliyorsa ve bu değerlendirme ne kadar cid-diyse, ailenin etkileriyle parti içinde de mücadele etmek o kadarönemlidir. Bu etkileri parti içine taşırmamak gerekir.

Parti içinde doğru çözüme gitmek, doğru yol almak büyük önemtaşır. Peki nedir bu? Aslında bu çok derin bir konudur. Bu konu okadar saptırılmış, tarih boyunca her türlü onursuzluğa o kadar zeminhazırlamış ki, onu ilk başta çözmemiz, çoğunun sandığı gibi kolaydeğil. Bu ne ucuz devrimci evlilikler yapmakla, ne inkar etmekle vene de zaptiye usulü yöntemleri geliştirmekle halledilebilir. Sorundaha da kapsamlıdır; tarihi olduğu kadar, uğruna mücadele etmeyigerektiren bir sorundur. Parti otoritesi gelişirken, parti militanlığıgüç kazanırken ilk akla gelen şey, insanlar üzerine hükmetmek olu-yor. İnsanlara hükmetmenin bir baskıcı, sömürücü tarzı vardır. Birde otoriteyi insanları özgürleştirme tarzında kullanmak vardır. Kad-romuz geleneksel aile ilişkileri içindeyse, devlet otoritesi altındabüyütülmüşse, bu, parti otoritesini devlet ve aile otoritesiyle karış-tırmakta ifadesini buluyor. Dolayısıyla bazı kadrolar, “partilileri vehalkı otorite altına alayım” derken, aslında son derece tehlikeli biryansıtmayı yapıyorlar; dışındaki otorite anlayışlarına geçerlilik ka-zandırıyorlar. Bu, kölelik biçiminde yansırsa, daha da tehlikelidir.Edilgen, pasif, otoriteden, yetkiden haberi yok. Bir köleye kim nederse, öyle sürüklenir, öyle yürür gider. Bu oldukça tehlikeli. Bununkadın üzerindeki uygulaması geleneksel erkek ölçüleriyle olursadaha tehlikeli bir hal alır. Özgürlüğe ve eşitliğe karşı kısır olur veen kötüsü de fırsat bulursa ya inkarcı ya da düşkün yanlarını konuş-turur. İkisi de tehlikeli... İki cins arası ilişkilerdeki geleneksel yak-

319

Page 319: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

laşımın etkisi altında kalınırsa ve inkar temelinde ele alınırsa –ki buiki tarafta da çok etkilidir– bu, sorunu ağırlaştırır ve çözüme doğrugötürmez. Bunun kültür ve perspektif düzeyi zayıf; en önemlisi deçabası ve mücadelesi zayıf... Sorun, bu yaklaşımla halledilemez.Bu her şeyden önce anlayış düzeyinde kendini hazırlamamaktır.Cinsler arası ilişkiye hangi temel anlayışla yaklaşılır? Anlayışta ilkaklına gelen, ‘anam babama veya babam anama ne yapmışsa, ya dasokaklarda, televizyonda bu ilişki nasıl geliştiriliyorsa ben de öyleyaparım’ biçimindedir. Bunun tarihi boyutu, özgürlük boyutu vesavaş boyutu yok... Alışmış televizyon dizilerine, sinema filmlerine...Buradan edindiği, aileden gördüğü ve bildiği yaklaşımlardır. Bunlarında ne kadar hastalıklı olduğu biliniyor. Hatta bunların faşizm tara-fından körüklenen hastalıklar ve despotik dönemden kalan yakla-şımlar olduğu çok açıktır.

Doğruya güç yetirilecek mi? Bu özgürlük derecesi ile ilgilidir. Bu,bizimkilerin ne kadar özgür veya ne kadar devrimci militan oldukla-rıyla bağlantılıdır. Eğer biz bu sonuçlara ulaşmışsak, bu bizim dev-rimciliğimizle mümkündür. Soruna bu kadar kafa yoruyorsak, bizibuna devrimci oluşumuz zorluyor. Nitekim aile ve cinsellik duvarlarıile karşılaştık. Dolayısıyla çözüm kendini dayattıkça dayattı. Partiönderisin, çözüm olmak zorundasın. Başka türlü bunun altındankalkamazsın. ‘Vay zorlanıyorum, otoritem güçlendi, ben de bir ha-nedan kurarım, önderlik esprisine ters düşerim’ gibi ucuz yaklaşım-larla durumu kurtarmak mümkün değil. Bu seni zayıf düşürür. ‘İnkarederim’ demek de, seni devrim gibi yaşam ile sıkı sıkıya bağlantılıbir sürecin gerisine düşürür. Bu nedenle derinliğine çözümü, anlayıştave mümkünse pratikte tutturacaksın. Bu temelde yaklaşıyoruz. Mi-litanca yaklaşımın böyle olması gerektiği anlaşılmalıdır.

Bu konuya ilişkin anlayışımız ne olmalıdır?Birincisi: Aileciliğe karşı bir pozisyon almak gerekiyor. Aileci-

liğin özelliklerini aşacaksınız. Aile kurumunu, aileye dayalı duy-gularınızı, sevgilerinizi, etkilenmelerinizi daraltacaksınız, aşacak-sınız. Aile hukuku ile sınırlı hukuku terk edeceksiniz. Ailecilikanlayışı ile sınırlı anlayışları terk edeceksiniz. Ailesel alışkanlıklarıve özlemleri bırakacaksınız. Aileden kaçışı da bir kurtuluş olarakgörmeyin; aşılması ayrıdır, kaçış ayrıdır. Bu boyutu ile soruna yak-

320

Page 320: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

laşım gösterin. Şunu da unutmayın ki, bu kurum kendi başına değil,düşmanın özenle ele alıp sana karşı diktiği, işlediği özel bir ku-rumdur. Bunun tarihi temelleri çok güçlüdür. Kendiliğinden bu du-ruma gelmemiştir. Nitekim bu kurum, Kürdistan’da ayakta kalantek kurumdur. Fakat başa en bela olan bir kurumdur. Toplumsallığın,ulusallığın ve insanlığın hukuken gelişmesi önünde en büyük en-geldir. Bu mesele, sistemli bir militanlaşmayla aşılabilir. Bunun dı-şında bir yol düşünülemez.

İkincisi: Birincisine bağlı olarak kadın-erkek ilişkisini de, çevredenedinmiş olduğunuz aileciliği de, devletin kültür yaşamının bu sonucuolarak size dayatılan ilişki tarzını da aşacaksınız. Cinsler arası iliş-kiye, bu çerçeveden ve bu gözlükler ardından bakacaksınız. Cinslerarası ilişkiye biçilen değeri ne sinema kültürüyle, ne televizyon kül-türüyle, ne devlet kutsamasıyla ve ne de ailenin ahlaki tutumuyla eşgöreceksiniz. Mevcut cinsler arası ilişki üslubunun, ilkelerinin sö-mürüyle, devletle, gerici otoriteyle ve faşizmle bağını görmeye ça-lışacaksınız. Özellikle kadına yönelik mevcut yaklaşımın faşizme,baskı ve otoriteye hizmet ettiğini, böylece kişiyi çarpıklaştırdığını,yabancılaştırdığını göreceksiniz. Bu yalnız erkek açısından değil,kadının da bunu görmesi gerektiği çok açık. Yani mevcut olanınolumsuzluklarla yüklü olduğunu, düşürdüğünü, tutuculaştırdığını,edilgenleştirdiğini, maddi ve manevi olarak zayıflattığını görecek-siniz. Sürekli olarak cinsellik peşinde koşanlar, maddi olarak dagüçten düşerler, manevi olarak da. Bunu böyle görüp tavır alacaksı-nız. Tabii müminlere uygun yaklaşımların da, inkarın da çözüm ol-madığını, tersine yaşamın kuralına aykırılık olduğunu, bunun dadiğer bir sapkınlığa yol açabileceğini göreceksiniz.

Üçüncüsü: ‘Bu ilişkiye doğal veya doğru yaklaşımı acaba becere-cek miyim? Bu gücüm var mı? Yüzyıllardan beri ve özellikle dekurulu egemen düzen dahilinde bu kadar yabancılaşmaya uğramış,terslik üstüne terslik, yalan üstüne yalan ile bezenmiş bir ilişkideben doğruyu nasıl bulacağım?’ diye kendinizi sorgulayacaksınız.Çözümün kolay olmayacağına inanacaksınız. Çözümün bir felsefive bir siyasi problemi çözmek kadar zor olduğunu bileceksiniz. Ko-lay çözüm yok! Sorun, iki kişinin anlaşması sorunu da değil. Bu so-run devrim koşullarında daha da ağırdır. Yani, ‘birbirimizi beğendik,

321

Page 321: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

buluştuk’ biçiminde yaklaşırsak, felaketli bir yolu tercih etmiş oluruz.Böyle yüzeysel bir çözüm, sizi en az diğerleri kadar tehlikeli sonuç-larla yüz yüze getirebilir. Çünkü mesele basit bir sempati, birbirinianlama, kavrama meselesi değildir. Özellikle iki kişinin meselesihiç değildir! Bir defa çok ciddi siyasi bir meseledir. Başlı başına birsavaş meselesidir. Adeta dev gibi bir sorun... Belki birçoğu, ‘çokabartıyorsun; iki kişi anlaştı, sevişti, birleşti’ diyebilir. Bizim orta-mımızda, hayat bunun öyle olmadığını gösteriyor. Parti içindeki de-neyimler, bunun böyle olmadığını ortaya koyuyor. Neden? Çünkükaynağı derinse, tarihe gömülüyse, bir de ona aldanma ve gafletdizboyu ise, bu, başka bir sonuç vermez. Ve sen, yüzyılların kurbanıoldun demektir. Nitekim bizde böyle yapılan şeyler, iyi niyetlerinkurbanı olma biçimindedir.

Dördüncüsü: Gerçek bir çözüm üzerinde arayışlarınız olmalı. İştebu açıdan da bilinçlenme önemlidir. Konu hakkında bilinç kazana-caksınız. Konunun tarihi temelini, güncellikle bağlantısını, bahset-tiğimiz üç olumsuz yaklaşımın varlığını bileceksiniz. Tamamen bun-ların farkında olacaksınız. Fark ettikten sonra, ‘acaba genel ve cinslerarası ilişki biçimleri hangi ahlaki, felsefi, toplumsal düzenleniş il-kesine bağlanmalıdır’ biçiminde bir yaklaşımınız olmalı.

Bunlara felsefi yaklaşımınız nedir? Erkek kadını, kadın erkeğinasıl görüyor? Dişiliği ve erkekliği nasıl görüyorsunuz? Bu konudanasıl bir ahlaki tutumunuz vardır? Kişilerin birbirine yaklaşımtarzlarını ifade eden, çok sert mi, çok yumuşak mı, çok ikiyüzlümü gibi tutumlar ahlaki kategorilere girer. Kadın, erkek karşısındabir ahlaki pozisyon tutturmak için acayip hallere giriyor. Yine, er-kek de ona benzer birçok ahlaki tutuma sahiptir. Bu tutumlarıneleştirisi yapılmıştır.

Peki doğru ahlaki tutum ne olabilir? Saygı hangi ölçüler dahilin-dedir? Yaklaşımlar nasıl geliştirilebilir? Tabii devrimci çözüm sözkonusu olduğu için, bunların özgürlükle bağlantısı nedir? Sevgihangi ölçüler dahilindedir ve bunun özgürlükle bağlantısı ne kadar-dır? Bütün bu sorulara cevap vermek gerekiyor.

Zaten bizde özgürlük, ancak ve ancak savaşla elde edilebilir. Çünküözgürlüğü değil, köleliği yaşıyoruz. Kölelik altında özgür düşünü-lemediğine göre, özgür ilişki de düşünülemez. Bu da bir gerçektir.

322

Page 322: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Şimdi bu da iki yanlıdır. Bir yanını da şöyle göreceksiniz: Her nekadar kendimizi özgür hissediyor ve özgür irade ile ilişki kuruyorsakda, bu bir yanılsamadır. Yalnızca bu alanda da değil, hayatın bütünalanlarında bir yanılsamadır. Sen özgür değilsin. Sen ulus olmaktançıkmışsın. Sen en temel toplumsal özelliklerden yoksunsun. Nasıl“özgürüm” diyebilirsin? ‘Düşman koşullarında özgürüm, düşmanıntasfiye ettiği temelde özgürüm’ diyen sözümona demokratlar; düş-manın tasfiyesi, asimilasyonu temelinde demokrat olup kendileriniözgür görüyorlar. Bu tehlikeli bir yaklaşımdır. Özgürlükle bir alakasıyoktur, demagojiktir. Vatanla ve toplumsal gerçeklikle alakası ol-madığı gibi, düşmanla da hainane bir temelde ilişkisi vardır. Hainlerin de özgürlükle alakası yoktur. Dolayısıyla bu ilişki özgürlüklebağlantılıdır. Özgürlük de, köleliğin aşılmasıyla mümkündür. Bu dasavaşla mümkün olur. Dolayısıyla kadın-erkek ilişkisinde özgürlüğüyakalamak istiyorsanız, bir olaya özgürlük kazandıracaksınız.

Şu çok açık: Eğer meseleyi birbirinizi kandırma ve aldatma meselesiolarak görmüyorsanız, bunu bir özgürlük ortaklığı, bir özgürlük sa-vaşçılığı biçiminde görmenin gereğine inanmışsınız demektir. O za-man kendinize şunu dayatacaksınız. ‘Benim daha yerine getirmemgereken çok iş var; başarmam gereken özgürlük mücadelesi var.’Kadının erkeğe ulaşması, erkeğin kadına ulaşması bu çerçevede an-lam kazanabilir. Aksi halde saptırma olur, oyun olur, ikiyüzlülükolur. İşte, ‘birbirimizi gördük, anlaştık’ diyerek birbirini düşürmekaffedilemez. Zaten kimileri de alıp kaçırıyor. Burada bir savaş ilişkisi,bir özgürlük ilişkisi ihanete uğratılıyor. Evet bunun özgür ilişki kur-makla hiçbir ilişkisi yoktur. Sen özgürlüğün hangi problemini hal-lettin ki bunu normal görüyorsun!

Demek istediğim; ucuz ilişkiye girmemek ve özgürlük savaşı gibiçok soylu bir çabayı sergilemeden, özellikle parti içinde cinsler arasıanlamlı ilişkilerin geliştirilebileceğine inanmamak gerekir. Bu sadecebir ilke değil, aynı zamanda bir gerçeğin de ifadesidir. Çünkü bizegöre kadın-erkek ilişkisine özgürlük hakim olmalıdır. Bu genel birilkedir. Özgürlük savaşımını versek de, vermesek de geçerli olanbir ilkedir. Ama bizim için ilke yetmiyor. Bir de mevcut gerçeklikvardır. O nedir? Köleliktir! Bu köleliği göreceksiniz, gözardı ede-mezsiniz. İlkeye sığınıp ilişki kurmak yetmiyor. Birçok arkadaşın

323

Page 323: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

zaten yanıldığı nokta burasıdır. Özgürlük ilkesine sığınarak ilişkikurabiliyor. ‘Biz özgürüz’ diyorlar. Bu ilkeye sığınarak ilişki geliş-tiriyorlar, ama gerçekte ise bu iki gafilin ilişki tarzıdır.

Duruma bakalım; özgürlük ilkesi somutta yaşanıyor mu, yaşan-mıyor mu? Başarılı mı, başarısız mı? Çoğu kişi bu noktayı hesabakatmıyor. Birçok çarpık ilişkinin temelinde de bu vardır. Özgürlüksavaşımı olmadan özgürlük ilişkisini; aşk, evlilik, dostluk vb şeyleriyaşayabileceklerini sanıyorlar. Bu bir yanılgıdır; hem de ciddi birdüzeyde... Hatta içine en kolay düşülen bir yanılgıdır. Tamamengerçek dışı bir durumdur. Gerçek dışı olduğu için de, sağlıklı birilişki değildir. Gerçek gönül bağları, duygu bağları çok güçlüdür;hiçbir savaş yıkamaz. Demek ki, sen bir yalancısın ve doğru de-ğerlendirmiyorsun. Aslında bu gerçektir de. Çünkü bu tür anlayışiçinde olanlara bakıyoruz, iki gün sonra ilişkinin suyunu çıkar-mışlardır. Daha sonra bela oluyorlar. Biz şunu söyledik: Aile nasılki özgürlük önünde bir engelse ve bu aşılmadan özgürlüğe ulaşa-mıyorsak, mevcut ikili ilişki düzeni de parti içinde aşılmadan de-vam ettirilirse özgürlük savaşımında ilerleyenleyiz. Aile ve aileci-liği aşarsak özgürlükte, toplumsallıkta ve ulusallıkta ilerlemesağlarız. İkili ilişkilerde de mevcut yüzeyselliği, sığlığı, sahteliğiaştığımız oranda hem devrim ve özgürlük savaşımı güçlenir, hemde özgürlük savaşımı sayesinde cinsler arası ilişkilerin anlamı sa-deleşir ve olağanlasır, her türlü perdelemelerden, yalandan, iki-yüzlülükten ve kandırmacalıktan kurtulur.

Bu husus iyi anlaşılmalıdır ve uygulanmalıdır. Bu konudaki olumlubir görevimiz de bu dördüncü maddede gizlidir. Özgürlük ilkesi iyi-dir, ama onunla her şey halledilemez. Bu esastır. Yani cinsler arasızorlama yok. ‘Zorlama ile, para ile ben ilişki dayatırım” demek,bizim genel özgürlük ilkemize aykırıdır. Mevcut kölelik durumunuaşmadan, başarılı bir militan düzey tutturulmadan, bizzat savaşınözgürleştirici etkisini sağlamadan, bu yaşamda özgürlük ilkesine iş-lerlik kazandırılamaz.

Şimdi hem ilkede ve hem de somutta durum buysa, eskiyi dayatma-mak gerekiyor. ‘Ben yine bildiğimi okurum, tutkular çok kuvvetlidir,duygular ilke, kural tanımaz’ diyenlerin sonu bellidir. Bizde çoğubunu yapıyor; ya idamlık suç işliyorlar ya da kaçıyorlar. Ya ihanete

324

Page 324: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

gidiyorlar, ya da iflah olmaz bir bozguncu oluyorlar. Nitekim öyle ol-muyor mu? Dağlarda ve hatta burada bile, böyle bir sürü kendini da-yatanlar var. Bunların ilkeden, özgürlükten haberleri yoktur. Yineözgür ilişkinin tarihi temellerinden haberleri yoktur. Somut durumdanda haberleri yoktur. Neymiş de, birbirlerini çok beğeniyorlarmış, bir-birlerini alıp kaçıracaklarmış! Bu ne ilişkisidir? Bu, en ilkel hırsızlık,düşkünlük ilişkisidir. Bu nedenle sallardan kaçanlar da var. Bazılarıprovokasyona alet oldular, hatta partiye eleştiri getirdiler.

Aslında bunlar özgürlüğün düşmanlarıdır. Bunlar yüce ilişkilerinkatledicileri olarak değerlendirilebilir. Partiyi de epey bozdular, güç-ten düşürdüler, peşkeş çektiler. Bir tutku uğruna, duygusallık uğrunaen temel değerleri ihanete uğrattılar. Birçok cepheyi çökertmeye ça-lıştılar. Bunlar parti içindeydiler ve bir dönemin partilileriydiler.Ama özgürlük ilkesini ve somutlanışını dikkate almayınca bu durumadüştüler. Başlangıçta ajan değillerdi. Duygusal temelde dayanılmaztutkular temelinde yaklaştılar. Sonuç; ihanetten daha tehlikeli birdurum oldu. Bu açıdan az örnek de ortaya çıkmadı. O halde buradakibu yarayı iyi anlayalım.

Nasıl ki köleler kolay kolay aile kuramazsa, bizimgibi çok katmerli bir köleliği yaşayanların da böyle kolay kolay özgür ilişkiyikura mayacaklarını anlayalım. Türkiye okullarında ve kültür ku-rumlarında nasıl aşık olunacağını öğrenmişsiniz. Belki de dünyaklasiklerinden okumuşsunuz. Birçok deneyim gözlerinizin önün-dedir. Ama bu, PKK’de uygulanan özgürlükse, bu Kürdistan dev-rimindeki her türlü yeniden ayağa kalkış ve savaş sorunuysa, builkeye bağlı kalacaksınız ve güzel uygulamasını bileceksiniz. Kaldıki, o dünya klasikleri dediğiniz şey nedir? Kemalist lehçe ile ger-çekleştirilen ilişki nedir? Türkiye kapitalizminin çerçevesi dahi-linde, Türkiye burjuvazisinin güdümlendirdiği kültür kurumları-nın –ideolojik baskılar altında feodal kurumlar diyelim– baskısıaltında geliştirilen ilişkiler nedir ve bize nasıl yansıdı? Bunu birazortaya koyduk. Bunların etkisi altında olmak, bu etkilerle hareketetmek, bazı sahte çözümlere gitmek savaş doğamıza ters düştüğükadar, zordur da. Pratik bunu gösteriyor.

Köleler, aile kurma hakkını elde etmek için yüzlerce yıl savaştılar.Sen de en azından birkaç yıl savaş, özgür ilişki hakkını elde et!

325

Page 325: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Şimdi çoğunun bundan da haberi yok. Özgür ilişki hakkını elde et-mek kolay değildir. Şimdi partinin bazı hazır ilişkilerine elkoymaktehlikelidir. Yine partinin emir ve talimatlarına göre, insanlara öldesem ölür, ne desem yaparlar. Fakat yönetim kademelerinde yeralan bazıları bunu kötüye kullanıyor. ‘Ne de olsa etkiliyim, ne desemonu yaparlar; savaşçıya öl desem ölür, kadına bana tap desem tapar’biçiminde kendini ifade eden yaklaşımlar eskinin çok tehlikeli yak-laşımlarıdır. PKK içinde ilişkiyi böyle kullanmak, en tehlikeli biçimeyönelme cesaretini göstermek demektir. Ve bu da o kişiyi mahkumeder. Tehlikeli ilişki er geç sahibini de bitirir. Aslında bizim şu ilkedoğruydu: İlişkiler özgürlüğe bağlanmalı, özgürlük savaşa bağlan-malı ve bunun sonucunda da gerçek sevgi olur.

Doğru sevgi neye bağlanmış? Buna beşinci husus da diyebiliriz.İlk dört hususta sonuç aldın mı, beşinci hususta, yani sevgi hususundada bir sonuca gidebilirsin. Böylece sevgi meselesine doğru yaklaşımgetirebiliriz. Dikkat edin; eğer sizde dört husus iç içe başarıya ulaş-mamışsa, sevgiye ulaşamazsınız. Sevgi bir sonuçtur. Ağacın meyvevermesi gibidir. Fidanı büyüteceksin, ağaç dal budak salacak, çi-çeklenecek ve daha sonra meyve verecek. İşte sevgi budur.

Şimdi çoğunda sevgi ağaçsız ve bitkisizdir; sadece bir sonuç şek-lindedir. Şimdi daha iyi görüyorum. Zaten duygulardan ve sevgiler-den baştan itibaren kuşkulanıyordum. Bunlar ne diye böyle müthişbir duyguyu benimsiyorlar diyordum. Seviyorlardı, ama hangi te-melde? Ülkesi harabe, evi harabe, geleceği yok... Niye bu kadarbirbirine bağlı olma gereğini duyuyorlar? Gördüm ve iğrendim, hemde çok... Haklı olduğum anlaşılıyor. Bana göre doğru sevgi, dörthususun gereklerinin hakkıyla yerine getirilmesinden sonra gelişe-bilir. Sevgi bir sonuçtur. Bir çiçeklenme ve meyvedir. Sevgide kusurve kötülük aranmaz, yine sevgi eleştirilmez. Fakat bu temel hususlarabağlı olursa böyledir. Aksi halde kötüdür, iğrençtir.

Sevgi bir nötr mesele değildir. Özellikle sömürgecilik ve faşizmbunun böyle olduğunu dayatmak istiyor. ‘Şefkat,’ bilmem ‘birbirinizisevin’ dedi. Evet, en çok bu sözcüğü kullandı. Koyunla kurdu biraraya koyup, ‘birbirinizi sevin’ dedi. Müthiş derecede çirkinle güzelibir araya getirip ‘sevin’ dedi. Faşistle devrimciyi bir araya getirip‘anlaşın’ dedi. Düzenin bu konuda ne kadar olmazı nasıl olur yapmak

326

Page 326: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

istediğini biliyoruz. Şimdi Türk ile Kürdü, sözümona sevgiyle kay-naştıracaklarını söylüyorlar. Faşist Türkeş bile, 900 yıldır TürkleKürdün bilmem ne yaptıkları hususlarına sığınmak istiyor. Duygu-lara, sevgiye seslenerek, gerçeklerden kopuk temellerde durumukurtarmak istiyor.

İşte bu sevgi anlayışı faşizmin, sömürgeciliğin sevgi anlayışıdır.Çoğunuzun da bireysel olarak yaşadığı, yılların dayattığı bu sevgianlayışıdır. Bu sevgi tarihi içerikten yoksundur, baskı ve sömürüdüzeninden, ailenin her türlü çirkinliğinden ve sorunlarından, emek-ten habersizdir. Bu kadar gerçek dışı bir temelde gelişen bir sevgininanlam kazanacağına inanmıyorum. Olsa olsa yoz yaşamın sahtesev-gisi kadar değeri olur. Avrupa’nın işporta pazarlarında, metro-pollerinde cinsler arası geliştirilen ilişki kadar değeri olur. Türk fa-şizminin sözcülerinin dayatmak istedikleri sevginin bu kadar biledeğeri yok tur. Zaten, böyle olmadığını hayat gösteriyor. Korku,baskı, sömürü çirkinlik, sevgisizlik ve caniane tutumlar toplumumahvetmiştir. As lında en çok sevgi adı altında sevgiye kıymışlar.Sevgiyi ortadan kaldırmışlar, ama buna rağmen en çok sevgininsözünü ediyorlar. Bu kesin böyledir.

Doğrusu bizim geliştirmek istediğimiz sevgi anlayışıdır. Gerçekçitemeli olan sevgi anlayışında ısrar etmeliyiz. Evet, gerçekçi olmakzorundayız. Bu hususlarda başarı sağlamadan, sevgide sen basan sağ-layamazsın; sevemezsin, sevilemezsin! ‘Sevdim, gönlüm çekti, gözgördü, bakıştı, anlaştı...” İşte, sevgi böyle olmuyor. Neden? Çünkübüyük tehlikelerden, bunun ne getireceğinden habersizsin. İkinci günhainin teki olursun; bu ilişkiyi kurtarmak için düşmana sığınırsın.

Demek ki, bu doğru değil. Gönül meselesi kesinlikle değil. Bu birsavaş meselesidir. Neden köleler yüzyıllardan beri aile kurma fikriniakıllarına getirmediler? Köle kadın ve erkeklerin; serf kadın ve er-keklerin; işçi kadın ve erkeklerin aklına niye böyle kolay kolaygönül işi gelmiyor? Onlar böyle kolay gönül kılamıyorlar. Yaşamonlar için çok ayrı bir şey. Nedenleri var. Demek ki, diğeri saptırılmışbir durumu ifade ediyor. Faşizmin, sömürgeciliğin, emperyalizminhalkları aldatma, toplumu kolay yönetme taktiklerinin kurbanı ol-maya götürüyor.

O halde, burada bir ahlaki tutum da alacaksınız. Sevgi meselesinde

327

Page 327: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ahlaki tutum, böylesine ucuz bir duygu ve gönül ilişkisine esir düş-memektir. Burada çok katı olacaksınız. Kendinizle gerçek bir savaşımiçinde olacaksınız. Düşmanla yürüttüğünüz savaş kadar, onun da-yattığı oldukça düşürücü bir ilişki biçimine karşı da savaşacaksınız.Düşmanın bu temelde geliştirdiği objektif ve sübjektif ajanlık bi-çimlerine karşı da savaşacaksınız. Savaştıkça, sevgi denilen olaytemellenir. Sevgiyi saptırmak, en az sevgisizlik kadar tehlikelidir.Saptırılmış ve sakat temellere dayanmış bir sevgi, yaşamı katletmenindiğer bir biçimidir. Yani sevgisizlik, yaşamı katletmektir. Tabii bununsaptırılmış biçimi de, en az onun kadar tehlikelidir. Sevgiye ulaşmak,yaşama ulaşmak demektir. Sevgiye ulaşmayı bilmemek, devrimianlamamak demektir. Fakat ucuz sevgiye ulaşmak savaşımsızdır,çabasız ve hatta düşüncesizdir. Bu da çok önemli. Bu saydığımtemel hususlar düşünceyle bağlantılıdır. Bu çok açık. Tarihi temeldentutalım güncel, felsefik ve bilimsel boyuta kadar düşüneceksiniz.

Demek ki, sevginin düşünceyle, bilimle, felsefeyle ilişkisi vardır.Sizin biraz felsefi özellikleriniz olacak. Bilimden biraz haberinizolacak ki, sevgiye doğru bir çıkış yaptırabilesiniz. Dediğimiz gibisavaşla da bağlantısı vardır. Nitekim özgür ilişki bizde ancak savaşlaelde edilebilir. O zaman sevginin başarıyla verilen savaşla bağlantı-sını çok iyi bileceksiniz. Sevgi yolunda tuzaklar vardır, onun adınasaptırılmış bin bir duygu, bağlılık vardır. Bu oyunlara gelmeyecek-siniz. Yani sevginin her türlü saptırıcı, yanıltıcı biçimlerine karşıkendinizi çok sağlam bir pozisyonda tutacaksınız. Aynı zamandasevgisizliğe karşı da kendinizi sağlam bir pozisyonda tutacaksınız.Sevgisizliğin devrimciliğe ve yaşama karşıtlık olduğunu bileceksiniz.Mutlaka sevgi dünyanız olmalı. Bu sevgi dünyasına ulaşmalısınız.“Sevilmek ve sevmek durumunda olmalıyım” diyeceksiniz.

Sevecek durumda olmak ne anlama gelir? Saydığım dört husustabaşarılı olmak anlamına gelir. Dört temel husus ve onun bir sonucuolan beşinci hususta başarılı olursanız, sevilebilme durumuna ulaş-tınız demektir. Bu aynı zamanda sevme durumuna gelmeniz anla-mına da gelir. O zaman bu, sevgide, hem sevme ve hem de sevilmekişiliğini yakaladık demektir. Aksine sevilmezsin, sevmezsin! Ba-zıları, ‘canım istedi, seviyorum işte, nasıl engelleyebilirsin; beniseviyor, engelleyemezsin’ diyorlar. Yalan! Öyle sevmek, sevilmek

328

Page 328: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

olmaz. Bilimsel temellerini koy, aldatma! Yoksa bir gün sevilirsin,ikinci gün atılırsın. Sevgine karşılık bulamazsın ve yerle bir olur-sun. Bunun için kendini aldatma ve yanlış temellerde gelişen birsevme-sevilme olayına düşme! Doğrusu, sayılan hususlarda başarılıolmayı gerektirir.

Şimdi düşünün; doğru değil mi? Kürt tipi niye sevilmez? Bencedünyada en sevilmesi gerekenler neden bu konuda, vatan kurtulu-şunda başarısız? Neden özgürlükte, savaşımda ve örgütlenmeninbütün sorunlarında başarısız? Bu kadar başarısız olan bir tip nasılsevilsin? Zaten çirkindir de.

Yine çirkinlik ile güzelliğin bu sayılan hususlarla bağlantısı vardır.Kesinlikle toplumsal bir olaydır. Bu hususlarda başarı sağlarsan gü-zelsin, aksi halde çirkinsin!

Evet, bunun fiziki boyutu da vardır. Fakat çirkin ve güzelin fizikselboyutu belirleyici değildir. Belirleyici olan, sayılan hususlarda ba-şarılı olup olmama durumudur.

Demek ki, sevme ve sevilmenin koşulları kadar bir de bunun gereğineinanacaksınız. ‘Başarısız kalıyorum, bu hususlarda başarılı olmamçok zor; o halde sevgiden umudu keseyim; varsın ne kimse benisevsin ne de ben kimseyi seveyim’ demek de doğru değildir. Bunukabul etmek demek, savaştan ve devrimden umudu kesmek demektir;partiden, halktan ve yaşamdan umudu kesmek demektir. Ama dev-rimciler, yaşamdan umut kesecek insanlar değildir. Her şeylerini özgürbir yaşama adamışlardır. Demek ki, sevmeyi büyük bir tutku olarakhep kendinizde diri tutacaksınız. Umut olarak, tutku olarak sevgiyikendinizde diri tutacaksınız. Fakat olmazlara ve tuzaklara düşmemek;doğruya başarı ve gerçekleşme şansı vermek gerekiyor. İşte bu mili-tanlık şahsınızda çiçek açarsa, yiğitliğin zaferi ile taçlanır.

Görülüyor ki, sevgiye giden yol, çok yönlü zorluklarla dolu ol-duğu kadar çapraşıktır da. Bu yiğitlik istiyor. Eğer doğru yaklaşımtutturulursa ülkemizde halkımızın yaşadığı toplumsal koşullardakibüyük sevgisizlik, hırçınlık ve saygısızlık giderilebilir. Biz devri-mimizi bir anlamda ülkemizin sevilmez harabe duruma getirilme-sine karşı olduğu gibi, aynı zamanda halkımızın bağrındaki büyüksevgisizliğe karşı da geliştirdik. Bizim devrimimiz bir yerde sevgidevrimi; ülkeyi sevme, halkı sevme devrimidir. Ama aynı zamanda

329

Page 329: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

büyük çirkinlikle, iğrençlikle, barbarlıkla savaşarak gerçekleşecekbir sevgi devrimidir.

Faşizmin, ‘sevgi her şeyi halleder’ şeklindeki yalanına inanmak,aldanmak büyük oyuna gelmek demektir. Maalesef sizler, sevgi ko-nusunda büyük oyuna gelmişsiniz. Gerçi sizi biraz bu oyundan çekipçıkarıyoruz. Ama kendi başınıza bıraksak, kimbilir başınıza dahaneler gelir! Hiç çaba sarfetmeden ne kadar birbirinizi sevdiğinizigörüyoruz. Daha düne kadar buna inanmamış mıydınız? Belki dehiç farkında olmadan yılanı sevdiniz, sevgili yerine onu koynunuzakoydunuz. Bunlar sizler değil misiniz veya biz değil miydik? Çir-kinlikle bile gırtlağınıza kadar koyun koyuna yaşıyorsunuz. Bu te-melde yaşam tarzınızı yoklayın. Ne kadar düşmanın sevgi anlayışıdoğrultusundadır? Düşmanın sevgi anlayışını yaşayanlar, gerçeksevgiden nasibini alabildiler mi? Yaşadığınız yaşam, ne kadar yücebir yaşam olarak kabul edilebilir? Mevcut biçimiyle çelişkilidir. Ür-kütmek için söylemiyorum. Fakat kesinlikle yaşamınız gözden ge-çirilmeyi gerektirir. Özellikle anlayış düzeyinde açıklık getirmeyeçalışıyorum. Tabii adım adım hayata geçirilmesi belki de yüzyıllarıalır. Bir ilişkiyi sevilir, bir ilişkiyi yaşanılır kılabilmek için bu kadaryılımı verdim. Bence buna rağmen, birkaç adımlık yol aldım. Sizher şeyi birden halletmek istiyorsunuz.

Demek ki, militanlığınızın fazla gerçekçi olmayışının bir nedenide budur. Hep aldatıcı, yanıltıcı kişiliklerden söz ediyorum. Onunen temel nedenlerinden biri de çizdiğim çerçeve dahilindedir. Yakendinizi sevgisizliğe mahkum etmişsiniz ya da sahte sevgiye....Yüreğiniz bunu nasıl kaldırıyor? Beyniniz düşünme gereğini bileduymuyor. Bunlar sizin hikayenizdir. Militanlıkta ne kadar iddialıolabilirsiniz? Yiğitlikte, büyük duyguda, büyük sevgide ne kadariddialı olabilirsiniz? Bakın, çoğunuzun çocuk sevgisi vardır. Bazıarkadaşlar, çocukları ne kadar sevdiklerini göstermek için çocuklarlaşakalaşırlar. Gülüp geçelim! Neden? Çünkü çocuklarımızın yaşamıperişan edilmiştir. Sevilmeye bir nefes bile bırakmamışlar. Fakatçoğu bunu normal görüyor. ‘Keşke benim de bir çocuğum olsa,böyle sevebilsem’ diyor. Dünyası kararmış. Anlayışı da böyledir.Böyle olunca da on yıl da yaşasa, sonuçta bir parti karşıtıdır, birkaçkındır. Genç delikanlı veya kızın havasında buram buram tutku

330

Page 330: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kokuyor. Belki bir şey dememek gerekiyor, ama o tutkuyla başbaşabıraksan, ikinci gün büyük bir kavga başlar. Büyük tutkular, büyükduygular kendi koşullarında anlam bulabilir. İyi çocuk yetiştirmek,özgür ve bağımsız vatan koşullarında imkan bulabilir. Büyük tutkular,ancak kendi alanlarında yaşama imkanı bulabilir.

Bilindiği gibi, gençler birbirlerine kaçarlar ve dernek, düğün ku-rulur. Ama ikinci gün gidin bakın hepsi birbirine girmiştir. Saygıdan,sevgiden eser yok. Böylesi tutkuların, sevgilerin bir anlamı var mı?Pratik yaşam, anlamsız olduğunu gösteriyor. Size ve topluma yö-nelttiğim bütün bu eleştiriler gerçekçidir. Kabul olmayacak bir duayaniye amin diyelim? Geliştiremeyeceğiniz bir sevgiye niye iyi sevgidirdiyeyim? Vatanı, halkı hayırlı bir duruma getiremeyen bir tutkuyaniye saygıdeğer bir tutkudur diyeyim? Maalesef geriye çok zor olanıkalıyor. Söyleyeyim yani, biz biraz da köleyiz. Köleler binyıllar ailenedir, çocuk nedir, kadın nedir, erkek nedir diye düşünmediler, değilmi? Biz o köleler gibi değiliz, ama bazı yönlerimizle kölelerdendaha kötü bir durumdayız; vatan ve toplumdan kopuşta bu böyledir.

Dolayısıyla bazı duygularımıza, bazı yaşam anlayışlarımıza birazdaha gerçekçi yaklaşalım. Bütün bunları söylememin nedeni, sevgiyimahkum etmek şurada kalsın, sevginin bizde nasıl işlerlik kazana-cağına ve neye bağlı olduğuna açıklık getirmek içindir. Ülke desavaş istiyor, halk da savaş istiyor. Artık savaş yaşamın adı olmuştur.Bu da zormuş! Tabii zor. Bu aynı zamanda sizin savaşçılığınıza dabir anlam biçmek oluyor. Yaşamı bu kadar yaratacak bir olaya katıl-manız sizi neden yüceleştiriyor? İşte, bu içerikten ötürü sizi yüce-leştiriyor. Savaş niye bugün bu denli bir tutku haline gelmiş? Çünküsavaş, bugün her şeyin yaratıcısıdır, doğurucusudur. Bunu biraz top-luma kavrattık. Yarın tam kavratırız. Bugün size de tam kavratabilsek,müthiş savaşacaksınız. Çünkü savaşın içeriği, bu savaşın sonucundagizlidir. Her türlü çirkinlikten, sevgisizlikten, hakaretten kurtulmanız,bu savaşı az çok vermenizle mümkündür. Bu bütün derinüğiyle an-laşılsa, müthiş savaşçı olursunuz. Yaşamın gölgesi var, kendisi yok.Yaşamın adı var, kendisi yok. Peki kendisi nasıl olacak? Tabii böylesavaşarak! Şimdi o çok sevdiklerinize bu temelde ulaşabileceksiniz.Her şeyden önce böyle savaşırsanız; vatanın her parçası harabedeğil, size cennet gibi görünür. O kaçtığınız aileleriniz; analar, ba-

331

Page 331: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

balar, eşler, dostlar size en değerli bir varlık gibi gelecek. Halkınızadı sanı unutulan bir halk değil, ekmek su kadar birlikte yaşayaca-ğınız bir gerçeklik haline gelecek. Kadın-erkek ilişkilerine indirge-diğimizde, böyle yabancı gibi değil, doğanın ayrılmaz iki parçasıtanımına uygun, mutlak olarak birbirlerini tamamlaması gereken ta-raflar olarak ortaya çıkacak. Buna nerede ve nasıl ulaşılacak? İştebütün tartışmalar, politikalar, düşünceler, parti kurmalar ve savaşıgeliştirmeler böylesi bir yaşamı mümkün kılmak içindir.

Anlayışlı olun. Burada kör tutkular, gerçek dışı yaklaşımlar belkikendini yaşayabilir ama, zaferi getiremez. Bu açıdan yollara çokdüştünüz, kafanızı sağa sola çok vurdunuz, ama yine de sonuç yok.Ne aileyi ne de eşi dostu kurtardınız. Bir ‘hoş geldin’i, bir ‘merha-ba’yı bile kurtaramadınız. Ne anladık o zaman! Buna yaşam mı di-yelim, özgürlük mü diyelim; ne gezer! En iyisi bizim yaptığımızdır.İyi yoğunlaşın, yaşam konusunda iyi planlar çizin, mükemmel ör-gütçü, eylemci olun; bu size yaşamın yolunu gösterir, sevginin fır-satını verebilir, sevgi dünyasına ulaşmaya imkan hazırlayabilir.

Evet, çoğu mektuplarda ‘şöyle sevgili, böyle sevgili’ diye yazar.Ben bu kelimelerden biraz utanç duyuyorum. Haklı olduğum şimdidaha iyi anlaşılıyor. Bizde öyle fazla sevgili yok. Ve ulaşılması çokzor bir düzey. Ne mutlu bütün halka, bütün yoldaşlarına kendisiiçin ‘sevgili varlığımız’ dedirtene. Böyle bir sıfata ulaşmak için,söylediğimiz koşullarda başarıyla savaşmakla, kahraman olmaklave yiğitlikle mümkündür. Bu da bilinçle, oldukça politik, askeri ye-tenekle mümkündür. Böyle olursanız, niye sizi sevmeyelim? Niyesizi alkışlamayalım? Niye ‘yücelerden yüce yeri vardır’ demeyelim?Niye kendimi ucuz bir şeye layık göreyim? Niye kendimi hak et-mediğim bir yere layık göreyim? Bu sahtekarlık olur, kendimi vebaşkalarını aldatmak anlamına gelir. Bunu yapmam, ama doğru yoliçin de uğraşım vardır. Fazla hata yapmadan, yamulmadan ve ya-multmadan çaba sarfediyorum.

Dikkat edin; benim tavrım budur. Ama çoğunuza bakıyorum; biz-den, çocuklar gibi el üstünde tutulmayı istiyor. Kendini ciddiye al-dırtacak bir pozisyona getirmemişsen, ben seni nasıl seveyim? Şimdikimseyi kolay kolay beğenmem. Bu, kendimi çok beğendiğimdenötürü müdür? Bu kadar eleştirel olmam, hiçbir şeyi doğru bulma-

332

Page 332: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

mamdan ötürü müdür? Hayır! Doğruyu ortaya çıkarmak içindir. Be-ğenileni ortaya çıkarmak içindir. Eleştirisiz bir şekilde pat diye bir-birini beğendiler de ne elde ettiler? En değme iki kişiyi bir arayagetirebiliyor musunuz? Ben getirebiliyorum. İnsanlar benimle biraraya geldiler, geliyorlar. Partimiz içinde bırakalım sevgi saygıyı,birbirini candan yoldaş olarak karşılayan insan çok az. Uyum, birlikve ortak savaşım için kaç kişi kafa kafaya verebiliyor? Veremezseniz,o zaman hani sevgi, saygı? Kendinizi aldatıyorsunuz. Doğru dürüstuyum sağlamamak, birbirini beğenmeme durumunu ifade ediyor.Bu, savaş doğrultusunda, savaş birliklerinde mücadelenin ihtiyaç-larına göre birlikte yürümekle olur. Sen kendini iyi bir kadro yap-mayacaksın ve üstelik ‘birbirimizi beğendik’ diyeceksin! Kendinialdatıyorsun, aldanıyorsun! Bütün bu kusurlar var ve bu hatalaradüşmüşsünüz. Dediğim gibi, düzeltmek de savaş ister. İşi daha dasanatsal, estetik boyutuna indirgemek istemiyorum. Tabii bunun daele alınması gerekir.

Genelde devrimlerde, özelde ise bizim devrimde bir sanatın oluş-masına dikkat etmek gerekiyor. Devrimci militanın, devrimci eylemibir sanat gibi işlemesi gerekiyor. Devrim en yüce sanat, devrimciise en yüce sanatkardır. Bu da dikkate alındığında, düşüncelerinizi,duygularınızı, eylemlerinizi daha bir sanatkar gibi geliştireceksiniz.Ve hatta fiziğinizi de –bunlar son derece birbirine bağlıdır– sanatka-rane geliştireceksiniz. Gerekleri yapılırsa yaşam dünyası, sevgi dün-yası anlam kazanabilir. Bizim devrimimiz başka türlü anlaşılmamalı,yorumlanmamalı. Birçoğu yıkma hareketi olarak görebilir, öfke ha-reketi olarak değerlendirebilir. Ama görüyorsunuz ki, hareketimizyeniden inşa etme ve sevgiye en kutsal değeri verme hareketidir;duygulara, sevgilere en doğru temelde ve en yüce biçimde ulaşmanınhareketidir. Bu da ne anlama gelir? Oradaki mücadele ve örgütünyürüyüş tarzı, en mükemmele yakın tarzdır, kişilikleri ise kahra-mancadır. Düzenleniş bu temeldedir. Sorumluluğumuz altında gelişenPKK’nin böyle geliştiğini tartışmaya gerek yok. Çünkü anlatılanlargerçeğin hikayesidir. Görülüyor ki, her devrimde olduğu gibi, bizimdevrimimizde de yıkılması ve aşılması gereken kurumlarla, bu ku-rumdaki ilişkiler, anlayışlar, tutkular, çirkinlikler, her türlü sefil veahlaki boyuttaki sapkınlıklar olduğu kadar, onun yerine inşa edilmesi

333

Page 333: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

gereken kurumlar, büyük değerler var. Doğru düşünce ve doğruyaklaşım, felsefi düzeyde bir ahlaki alışkanlıktır. Bilimle bağlantılı;en önemlisi de bunun eylem, örgütleme ve savaş tarzıyla bağlantılarıçok kapsamlı olarak ele alındı. Genelde bütün devrimler için böyleolduğu gibi, bizim devrimimiz için de böyledir. Özellikle burası ül-kemiz Kürdistan ve onun yer aldığı bölge Ortadoğu ise, sorunu butemelde ele alış daha büyük önem taşıyor. Şimdi ancak sorunları or-taya koyabiliriz. Olası çözüm yolları üzerinde tartışmayı daha ge-liştirebiliriz. En önemlisi de, soruna militanca yaklaşıyoruz ve onunsavaşla bağlantısını çok iyi kuruyoruz. Sonuç almak büyük sabır veçaba ustalığı ister. Devrimimize halel getirmeyelim.

Özellikle şehitlerimizin bu temelde yaşama bağlılık gösterdikle-rinden eminiz. Yoksa kendilerini böyle feda etmezlerdi. En azındanşehadet ve vasiyetlerine böyle bir devrimle karşılık vermek, tam daanılarına layık olmak demektir. Halkımızın da bu temelde yaşamimkanını bizde yakaladığı için her şeyini adayarak devrime katıldığıderin bir gerçektir. Nitekim PKK’de böyle bir yaşamın farkına var-dığınız için buradasınız ve büyük zorluklara katlanıyorsunuz.

Devrim, parti ve savaş gerçeğimizi her zamankinden daha fazlagöreceğiz. Yine yaşanabilecek bir dünyaya doğru yol almak için buyürüyüşe katıldığımızı göreceğiz. Gördükçe de daha iyi olmaya ça-lışacağız. Büyüklüğünü hissettikçe, düşüncesini derinleştirdikçe;eylemini, örgütlemesini çok gerekli görüp başardıkça yaşanılabilecek,sevilebilecek bir dünyaya ulaştığımızı göreceğiz.

Sevgiden, yaşamdan eser bırakılmayan ülkemizde halkımız ancakbu biçimde savaşarak yaşanabilecek bir vatan, sevilebilecek bir halkgerçeğine ulaşacağız. Devrimler bunun için gereklidir. Devrimcilerde böylesi soylu amaçlar için bu büyük fedakarlığı, cesareti ve çabayısergilerler. Hiçbir engel onları böylesine kutsal amaçlarından, yaratmakistedikleri dünyalara ulaşmaktan alıkoyamaz. Yine onlar başlangıçtane kadar zayıf olurlarsa olsunlar, imkanları ne kadar sınırlı olursaolsun, bu dünyanın bir yaratma dünyası olduğunu bilirler ve bu temeldeher türlü yaratıcılığı, bunun için gerekli çabayı sergileyerek, böyle biryaşama, böyle bir sevgi dünyasına ulaşırlar, ulaşacaklar....

Bu değerlendirme Temmuz 1992 Çözümlemeleri’nden alınmıştır.

334

Page 334: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Kadın gerçeğini tüm yönleriyle değerlendirelim ve partinin doğru çözüm tarzına ulaşalım!

Bu değerlendirmeyi saflarda bazı hususlara daha iyi açıklık getir-mek ve özellikle de kadın çözümlemelerinden daha yararlı sonuçlaraulaşmak için yapıyorum. Şimdiye kadarki inceleme tarzının oldukçayetersiz kaldığını görerek, tekrar da olsa bazı sorunlara dokunmanınyararlı olacağına inanıyorum.

Genelde Kürdistan halkının durumu –ki Türkiye’deki durum bununbaşka bir biçimidir– ve özelde de kadın gerçeğimiz hayli birbirineçok benziyor. Bütün çabalarımıza rağmen devrim seline, özgürlükkalkışmasına sınırlı bir katılım gösteriliyor. Gelişmeler var; fakatdikkat edilirse, günlük çabaları geliştirmezsek, düşman özel savaşlaboğuntuya getirebilir. Ben de sizlerin durumuna bakıyorum; siziniçin özgürlük neyi ifade etmeli? Özgürlüğe devam edebilecek misi-niz? Daha da düşündürüyor. Tam istediğimiz gibi olmasa da halkıçizginin etkisi altına aldık. Parti öncülüğünü istediğimiz gibi olmasada, az çok görevin başında tutmaktan başka çarenin olmadığı bilini-yor. Kadın gerçeğinde de yüzyıllardan beri bütün oyunlara ve düş-künlüklere rağmen onu özgürlük ufkuna biraz çektik. Hem nitelik,hem nicelik olarak eskiye kıyasla şimdi çözümlenmeye daha yakın.

Sizlerle yaptığım konuşmalarda, daha çok sizin devrimcileşmeni-ze özgü yanları içermesi yönüne ağırlık veriyorum. Diğer sorunlarçözümlemelerde az çok işlenmiştir. Daha somut, ayrıntıya ve ilkeninsomut uygulanışına ilişkin örneklerle çözümlemeleri beslemek isti-yoruz. Fakat ortaya çıkan bazı durumlar sizin henüz hazır olmadığı-

335

Page 335: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

nızı gösteriyor. Yine de yöntemlerimiz geneldeki özgürlük kalkış-masını geliştiriyor. Muazzam tutuculuklarla ve hatta provokasyon-larla iç içe olmasına rağmen mesafe alıyor. Bunu yadırgamıyorum.Kürdistan gerçeği üzerinde hem gözlem gücü, hem de pratik dön-üştürme tecrübesi en geniş olan bir kişi olarak bu durumu yadırga-mamakla birlikte, mesele yalnız benim çabamla çözülecek gibi değil.Tabii iyi niyet de yetmiyor. Devrim; hırs, öfke, yaklaşım keskinliği,yeterli çaba, altüst oluşla birlikte düzenlilik ve bütün bunlara komplekarşılık vermeyi ustaca bilmek demektir. Hepsini bir arada acaba nekadar temsil edebilirsiniz? Tek boyutlu ve tek yönlü niteliklerle dev-rim güçlendirilemez. Duygu kadar düşünce, teori kadar pratik çokyerinde ve yeterli olursa, bizim devrimde rol oynayabilir. Yaşamfelsefenizi iyi bilemiyorum. Tutku, ilgi dünyanız, özgürlük düzeyinizbenim için fazla bilinmiyor. Bu doğaldır, tek tek inceleme imkanıyok, zaten incelenemez de.

Yine de birey çözümlemesine yüksek değer biçmek, özellikle dePKK deneyiminde büyük önem taşıyor. Bir bireyde toplumu çö-zümlemek bence yabana atılır bir yöntem değil, toplum çözüm-lenmesi de bireyi anlamaya götürür. Şimdiye kadarki klasiklerdaha çok toplumsal ve ulusal düzeyleri inceliyorlardı. Bireyseldüzeyi ise edebiyata bırakıyorlardı. Biz sadece edebiyatla yetine-meyiz. Toplumsal çözümlenme ile bireysel çözümlenme siyasi dü-zeyde bir partinin temel yöntemi olursa, sanıyorum bu daha fazlasonuç alır. PKK’nin önde gelen böyle bir özelliği var. Hatta bukonuda en ileride bir parti olarak da değerlendirilebilir. Bu, ulus-lararası çapta da öyledir. Dolayısıyla birey çözümlemesini yadır-gamamak gerekiyor.

Şimdi çözümlenmeye en çok sizler muhtaçsınız. Kadınlık olayıen kördüğüm olaylardan birisi. Öğrenmek istediğim; acaba veriliyapınızı ne kadar kabul etmeliyiz, ne kadar açmalıyız. Şüphesiz,toplumun şiddetli etkisi altında oluşmuş bir bireysel düğümlenmesöz konusu. Bu şekillenmeye ne kadar güvenebiliriz? ‘Kimin içinşekilenme, kimin için yaşam, kimin için kişilik oluşumu’ gerekti-ğini anlamadan, yaşama devrimci tarzda yer vermek bence hayliyanılgıyı, yetersizliği ve yanlışı içerir. Zaten ortaya çıkan örneklerde bunun pek de öyle kolay olmadığını gösteriyor. İnsan sizi verili

336

Page 336: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ilişkiler içinde bıraksa devrime öyle yararlı olacağınızı sanmıyo-rum. Hatta istem, varsa tutku, duygu ve düşünce dünyanıza görebiraz özgür bırakılsanız, bunun da fazla sonuç alacağını sanmıyo-rum. Kendiniz de biliyorsunuz ki hayatta fazla etkili olamıyorsunuz.Hatta nefes bile alamıyorsunuz. Nitekim kadın kişiliğindeki cesa-retsizlik, çözümsüzlük ileri düzeyde. Kendiniz için değil, başkalarıiçin yaşayanlar kategorisini teşkil ediyorsunuz. Yaptığınız, başka-larına göre yapılan bir iş. Mevcut toplumun –ki bu erkek egemen-likli bir toplumdur– istemlerine, tutkularına, egemenlik ve despotikanlayışlarına göre şekillenmişsiniz. Bunun zıt kutubu şudur; tepkiduyduğunuzda yahut karşı çıktığınızda, ‘evden kaçtı, sokağa düştü,ipini kopardı’ denildiğinde de aşırı kural tanımazlık ortaya çıkıyor.Böyle ikisinin arasında hapsolunmuş bir dünya; sanki doğrusuyokmuş gibi. Çoğunuzun davranışına yön veren bu iki ilkedir. Öz-gürlük ilkesi değildir.

Bazı kişilikler yansıyor; maalesef tüm çabalarımıza rağmen umu-lanın çok gerisinde kaldıklarını sıkça görüyoruz. Vermek istediğimizmesajı tam alamıyorlar. Örneğin bir arkadaşta gözlemlediğimizbazı hususlar var. Yine darlığı yaşayan bazı arkadaşların kimi söz-cüklerine rastgeldim. Bizim yaklaşımlara karşı ‘cins özgürlüğünden’bahsetmişler. Bazıları için çok kötü, bazıları için de anlayış ortaklığışeklinde anlamışlar. Hem erkek arkadaşlar, hem de bayan arkadaşlararasında böyle bir ikilem yaratılmaya çalışılmıştır. Tabii bunu pa-zarlık şeklinde değerlendirmek ucuza kaçmaktır. Yüzyılların kay-bedilmiş kadın gerçeğini aramak daha doğru olur. Bu gerçektekiobjektif ajanlık konumunu çok iyi değerlendirmek gerekir. Geneldehalkımızın düşürüldüğü objektif ajanlık durumunu, özelde ise ka-dının daha da bu duruma düşürülmesini anlamadan güçlü çözüm-lemelere ulaşmak mümkün değil. Hemen belirteyim ki, bu konudabeni düşündüren husus, inceleme tarzınızın çok yanlış yetersiz ol-duğudur. Çözümlemeleri doğru inceleme tarzını geliştirmeyişiniz,yeterli sonuçlara ulaşmamanızın en önemli nedenidir. Çok açık kiçözümlemeler olmadan Kürdistan’da yol alınamaz, savaş geliştiri-lemez, özgürlük elde edilemez.

Biliyorsunuz, Mahsum Korkmaz Akademisi’nde çözümlenen sa-dece bazı gerçekler değildi, aslında orada çözümlenen kördüğüm

337

Page 337: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

olmuş bir kaderdi, bizi bağlayan tüm zincirlerdi. Hatta bir avuçAkademi mensubu da değildi, bütün bir tarih ve toplumdu. Ger-çekleştirilen çıkışlar da o denli güncel ve gelecekti, kapsamlıydı,sonuç alıcıydı. Maalesef en son savaş gerçeğine ilişkin raporlarıalıyoruz; halen ‘önderliğin talimatlarını yeterince kavrayamayışı-mız, savaşta en vahim durumlara düşmemizin de gösterdiği birgerçektir; bu nedenle yeniden talimatları, perspektifleri incelemegereği var’ diyorlar. Bunca kayıptan ve neredeyse örgütü tasfiyeylekarşı karşıya getirecek durumlardan sonra bu sonuca ulaşılmışsane anlamı var? Anlamak ve kavramak önceden gerekliydi. Önderlikdaha sonra olabilecekleri önceden görmek ve tedbiri geliştirmektir.Bizimkiler başını taşa vurduktan, yani birkaç şok eylemini yaşa-dıktan sonra ancak kendilerine gelebiliyorlar. Bu da biraz geri veduyarsız olunduğunu gösteriyor. Bunun için gördüğünüz gibi kor-kunç yüklendim; bir daha bu duruma düşülmesin diye.

Daha fazla genelleştirmeden sorunlarınızı çözümlemek, özellikleözgürleşme adımlarınızı geliştirmek önemlidir. Buna yüksek ilgiduyuluyor. Ama sizler ne kadar ciddisiniz? Ne kadar ciddi derken,tabii devrimci teoriyi, devrimci pratiği yüksek sorumlulukla ele al-mak anlamında söylüyorum, yoksa yaramaz adamlarsınız biçimindesöylemiyorum. İlkeye bağlılık gücünüz ne kadar olabilir? Dönüşümede ne kadar hazırlıklısınız? Buna bir ömür yaşam biçmeyi ne kadardeğerlendirebiliyorsunuz? Bu anlamda acaba hazır mısınız veya butemelde mi kendinize çıkış ve şekillendirme yaptırmak istiyorsunuz?Bu beni biraz düşündürüyor. Çünkü yüzeysellik, havailik ve ömüriçin yaşam değil de, günübirlik yaklaşımlar var. Tabii bu da köklübir kadrolaşmaya ve çizgi adamı olmaya götürmez. Maalesef birçokarkadaş bütün çabalara rağmen kendi endişelerini, güncelliğini, ba-sitliğini yaşamaktan kurtulamıyor.

Şimdi burada ben mi yetersiz kalıyorum veya yanlış uyguluyorum,bilemem. Aslında çabam sınırsız ve kapsamlı. Yani sizler de özgüradımların sahiplerisiniz. Sizin için özgürlük nedir? Sanıyorum, bunuepeyce düşünüp sonuca bağlaması gereken kişilersiniz. Yine sanı-yorum, en uygunu da bu ortamda bunu biraz düşünebiliyor olma-nızdır. Aslında en değme film sahnelerinde bile böyle bir platformdüzenlenemez. Eğer dikkatle değerlendirirseniz, kendi duygunuzu,

338

Page 338: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

düşüncenizi hem ayaklandırmak, hem de yeniden biçimlendirmekiçin bunun çok uygun olduğunu kabul edersiniz.

Bana yansıdığı kadarıyla en çok takıldığınız nokta, bir cins olarakyaşadığınız gerçeklerden kaynaklanan sorunlar oluyor. Bunu açıkçaortaya koyup sizinle tartışabilirim. Yine bunu ilke düzeyine taşıra-bilirsiniz. Bundan sıkılmanın, bunu salt bir ahlaki mesele olarak elealmanın da hiçbir anlamı yok. Aslında ahlaki sandığınız ilke feodalahlaktır. Onun içinde de kir, çıkar, malk mülk olmak vardır. Bundaen çok da sizin kaybetmeniz söz konusudur. Yani olan yine sizeoluyor. Mevcut ahlaki örtü altında genelde kaybeden ezilen halklar-dır, ezilen cinstir. Şimdi ömür boyu acısını, sıkıntısını yaşadıktansonra aklın başına gelmiş ve bir şey yapamamışsan, tabii ki bu birişe yaramaz. Mesele bizim kurtuluşçu tarzla yaklaşıp –ki yalnızkendimiz için değil– toplumda cinsin de kurtuluşuna bir çıkış yap-tırmaktır. Şüphesiz cinsin özgürlüğünün sınıfsallık, toplumsallık vesiyasallıkla bağlantısı çok iyi kurulmaya çalışılmıştır. Kürdistan so-mutu söz konusu olduğunda aile-toplum ve aile-siyaset ilişkisinidünya çapında en iyi, en güçlü biz ortaya koyduk. Yine aile içindekadının konumu çok iyi ortaya konulmuştur. Kadın denilen olayınne olduğu, ona nasıl yaklaşılması gerektiği oldukça bilimsel değer-lendirilmiştir. Bu konuda değerli dostumuz İsmail Beşikçi, “Apo’nunsosyolojik yönünü de dikkate almak gerekir” diyor. Yani “sosyolojibir bilimdir, bu konudaki katkılarını da görmek lazım” diyor. Ki be-nim böyle bir niyetim de yok, fakat yaptığımız çözümlemelerin kap-samında bunu görüyor. Aslında aile-toplum, kadın-aile sosyolojikolaylardır. Fakat Kürdistan somutu söz konusu olduğunda, bununçok önemli bir siyasal yanı da vardır; ortaya koymak gerekiyor.

Dikkat edilirse aileyi çözmeseydim, değil özgürlüğe ulaşmak, belkide 14 yaşına gelmeden aile kavgalarında yok olup gitmiştim. Bukonuda çocukluğumu örnek olsun diye size hatırlatayım; önümedağ gibi hedefler koyuyorlardı. “Bu çocuk büyüsün de ailemizinşerefi, bilmem onuru için şöyle intikam alsın, şöyle adam vursun”diyorlardı. Halen aklımda; zaman zaman buna düşmemek için “benbüyümek istemiyorum” diyordum. “Ben şu düşmanı nasıl öldüre-ceğim, gücüm nerede ve böyle olursa ben erken ölürüm” diyordum.İşte o zaman siyaset yapmaya başladım. Nenem vardı; “bunun gözü

339

Page 339: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

biraz namussuzcadır; aile için savaşmama tehlikesi var” diyordu.Aslında bu akıllı bir çocuk olduğum biçiminde de yorumlanmalı.Eğer ailemin has evladı biçiminde yetişseydim, ben gerçekten köydenbir adım dışarı atmazdım. Şunu çok iyi biliyorsunuz ki, bütün Kürtailelerinde çocuklar özellikle böyle ‘ailenin has erkeği, has kızı’şeklinde büyütülür ve bu temelde hepsi daha olgunlaşmadan kandavalarında, aile kavgalarında, mal-mülk meselelerinde, incir çe-kirdeğini doldurmaz tavuk-köpek davalarında tükenip giderler.

İşte ben, bu nedenlerle ölümüne bir çabaya girmeyeceğime kararverdim. Aileye tepki duydum. Aile ile çekişmem böyle başladı vedaha sonra devam etti. Bildiğiniz gibi anne ve babamla, giderekköyle toplumla, Türk sömürgeciliğiyle, dinle felsefeyle çelişkilerimgeliştikçe gelişti. Bir özelliğim var; kendimi aldatamam. Bir çeliş-kiyle karşılaştım mı bunalırcasına onu çözmeye çalışırım. Sonunakadar üstüne gider, kafamı patlatırım. Mutlaka bir sonuç elde ede-bilirim. Tanrı düşüncesi beni neredeyse öldürecek noktaya getirmişti.Hatırlıyorum; sosyalizme de bu temelde çözüm için yaklaştım. Bi-liyorsunuz, sosyalizmin üzerinde hem teorik, hem de pratik olarakhalen çok kapsamlı duruyoruz. Cins özgürlüğü için de konum buydu.Eskiden kadın ilişkisinden çok çekinirdim. Hatta buna biraz nefretimvardı. Anamın kadın yaklaşımını fazla iyi karşılamıyordum. Çünkübana fazla sağlıklı gelmiyordu; yani ikide bir buna dayalı hak hukukiddiaları ve çocukları üzerine aşırı yüklenmesi bende, bir ananınböyle olmaması gerektiği kanısını uyandırdı. Bu nedenle tavır aldım.Analar çocuklarını böyle doğuramaz ve büyütemezler. Buna benyaşamımda ilke değerinde değer verdim. Tabii sizler bilmezsiniz.Buna dikkat edin; ben halen ilkeyle yaşıyorum.

Şimdi çocuklara bakın, hepsi çok çaresizdir. Belki siz de çocuklarıseversiniz veya onlara acırsınız, ama ben bunda çok tutarlı ve ciddiolduğunuza inanmıyorum. Ana ve babalar da dahil bunda samimiolanlar çocukların dünyalarını kurtarmak için biraz dürüst olurlar.Bakın, çocukların hiçbir şeyleri, hiçbir gelecekleri yoktur. Kürt ço-cuklarıdır. Çocukları çok kötü severler. Ben bundan daha o zamandanberi nefret ettim. Bu çocukların hiçbir şeyleri, geleceklerine ilişkinhiçbir plan ve çareleri olmadığı halde bu çocuklara niye sarılıyorlar,diyordum. Bunun için de sarılmaları bana timsahın gözyaşları gibi

340

Page 340: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

geliyordu. Bu yüzden nefret ettim ve sevgi istemedim. Dediğimgibi, böyle çocuk olacağına hiç olmasın dedim.

Dikkat edin; bir ilkeye bağlı olarak yaşıyorum. Çocuklar bugünbeni çok sever. Nereye gitsem bir çocuk ordusu vardır. Çocuklarındünyası bile beni anlamıştır. Kendileri için hiç olmazsa bir umudunyaratılmış olması durumunu görebiliyorlar. Şunun için belirtiyorum;ilgim çok yönlüydü.

Kadın gerçeğiyle de buna benzer ilgim vardı. Kadın gerçeğindençekmiyordum; dünyasından ve boşluğundan korkuyordum. Kadınınçaresizliğinden çekmiyordum; çünkü hiç dili yok bir iki söz söylesin,eli yok bir el uzatsın. Bunu farkediyordum. Bu beni oldukça daerken yaşta etkiledi. Ayrıca kadın ilişkilerinde düşürülmeyi görü-yordum. Bir kadınla ilişkide gireceğim ağır sorumlulukların insanınereye götürebileceğini erkenden gördüm. Yani ilişki kuracağımahiç kurmasam daha iyi olur diyordum. Bu konuda oldukça ilkelidavrandım. Sevmediğim için değil, tam tersine çok küçükken bileiyi arkadaş olunması gerektiğine emindim. Bunu feodal anlayışakendimi hapsetmediğimi belirtmek için söylüyorum. Bu konuda daeşitçe bir ilkeden yana eğilim içinde olduğumu rahatlıkla ifade ede-bilirim. Bütün yaşamda kadın ortaklığı, kadınla ortak yaşam düzenitutturulmalı. Çok erken yaşta oyunda olsun, üretimde olsun, okuldaolsun eğilimim bu yönlüydü. Fakat daha sonra büyüdükçe bununfazla imkan dahiline giremeyeceğini, kadının erkenden kayboldu-ğunu ve öyle eşit özgür bir arkadaşlığın fazla gelişemeyeceğini an-ladım. Bu konuda dayatılanın da bambaşka bir şey olduğunu gördüm.Başına bir kadın yığıyorlar, bunalıma girmekten öteye gidemeyecekbir ilişki biçimi oluşuyor. Evlilik meseleleri beni bu şekilde endişe-lendirmeye başladı. Yalnız kendim için değil, olup biten bütün evli-likler beni endişelendiriyordu. Bu beni, hem kadınımızı, hem de er-keğimizi evlilikle kaybediyoruz gibi bir duyguya götürdü.

Bu konuda yaşadığım bir deneyim vardı; bugün hala tartışılıyor.Bilmem, siz bu tartışmalardan ne tür sonuçlar çıkarıyorsunuz? Halengazetelere bakıyorum çeşitli spekülasyonlar var. “Apo’nun kayınba-bası kim? 40 yıllık MİTajanıyla ne işi vardı?” Bilmem “filan bayanile ilişkileri neydi?” Belli ki MİT bu tür tartışmaları geliştirmek is-tiyor. Şimdi biraz bunu çözümlemelerde açmıştım. Bu olay ilerde

341

Page 341: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

başlı başına çok işlenme özelliğindedir ve işleniyor. Tabii üzerindedaha çok tartışılacak. Ben kendime güveniyorum. Bu konuda doğruyaklaştığıma ve halk için, tarih için en iyi sonucu çıkardığıma emi-nim. Kesinlikle dürüst yaklaşmıştım. Amaç için eşit ve özgür tavırçok kesindi. Fakat ihtiyatlıydım. ‘Acaba?’ sorusu da her zaman ak-lımın bir köşesindeydi. Sadece öyle bir aileye mesup olduğu içindeğil, kadının gerçeğinden dolayı; adı var kendisi yok! Ne kadardürüst olabilir, ne kadar bağlı olabilir, ne kadar içten olabilir, nekadar birlikte yaşamı temsil edebilir?

Eminim ki, bu ilişki beni o kadar yordu. Genelde kadınlar evdenatılır ya da kaçarlar, ama evden ben kaçmaya çalıştım. Erkeklerinevlerini terk edip kaçtığını gördünüz mü? Artık ister objektif, istersübjektif bir ajanlık deyin, ne denilirse denilsin bu dayanılmaz ilişkidurumuna daha 1978’de getirildi. Tabii biz bunun üzerinde eski ar-kadaşlarla da sıkça duruyoruz. Kemal Pir ile halen sağ olan bir ar-kadaşımızın ifadesi var. Bu arkadaş Kemal arkadaşın yaklaşımlarınıbize söylüyordu: “O arkadaşı yanılttı. Aslında öldürecektik. Fakatarkadaşın bir bildiği varmış.” Kemal bu tarzda birtakım değerlen-dirmeler yapıyor. Tabii Kemal bize çok bağlıydı. Bu bağlılıkla sadecebu konuda değil, diğer konularda da çok kahramanca bir direnişinsahibi oldu. Kürt de değildi. Ama en büyük direnişi sergiledi veParti Önderliği’ne en çok bağlı olan insandı da.

Şunu söylemek istiyorum; büyük bir savaş başladı. Diyebilirim kibu savaşı vermeseydik, bu PKK olmazdı, şu andaki gerilla olmazdı,serhildan olmazdı. Tabii çoğunuz bilemezsiniz, ‘böyle bir ilişki nasılPKK’nin oluşumuna, bir serhildana bir gerillaya yol açabilir’ diye-bilirsiniz. Ama önderlik çözümlemesini doğru kavrarsanız, bununböyle olduğunu anlarsınız. Şu, kendini çok net ortaya koydu (bazıilişkilere açıklık getirmek için söylüyorum): ‘Senin bütün iyi niye-tine, bütün duygusallığına, bütün iyi özlemlerine dayatılan kadınolayında –dediğim gibi ister objektif ajanlık olsun, ister sübjektif–eğer benimle sağlıklı bir ilişki istiyorsan, öncelikle benim sınıf ger-çeğime, toplum gerçeğime boyun eğeceksin veya çok haksız bir bi-çimde alet olacaksın, daha da ötesi TC’ye bağlı olacaksınız!’ Daya-tılan bu anlamdadır. Tabii ben çok ilkeli davranıyordum. Aslındabunu çok açık söylemiyordu. Tam tersine çok muğlak, çok dolaylı

342

Page 342: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ve zehir zemberek bir yüz ifadesiyle, diken diken yaklaşım tarzıyla,kapkara bir çehreyle, her gün değil, her an sanki intikam alırcasınayaklaşımlar sergileyerek söylüyordu.

Şimdi bunu abartmıyorum; olaylar ve ilişkiler düzeyi belgelenmiştir.Bunu kişisel bir olay olarak da anlamamak gerekir. Dediğim gibi,kişilik ve özellikle de önderlik çözümlemesi genele çok yakındanbağlıdır. Kemal Pir işte bu nedenle diyor ki, “artık böyle bir ilişkiaffedilmez; bu bayağı, kötü bir dayatmadır.” Kaldı ki muhatabımızda sıkça şunu diyordu: “En değme Kürt erkeği olsa, mutlaka paniğekapılır. En azından böyle bir iki gün dayatma oldu mu, ya bıçağınıçeker, ya silahını çeker vurur veya kovar, ama sizin sosyalizme bağ-lılığınızdan ötürü bunu yapmayacağınızı biliyorum ve aynı zamandazamanlama peşinde olduğunuzu da biliyorum.” Aslında doğru tespitediyor. Tabii ben ilişkileri basit, küçük ele almam. Basit ilişkileribasit çözümlemelere tabi tutmam. Tutsaydım, zaten önderlik fonk-siyonuna ulaşamazdım. Normal bir erkek olsa, sille tokat girişir,hallederdi. Güçsüz olduğum için değil, aslında güçlü olduğum içinbu sabırlı yaklaşımı gösterdim. Eğer bir de tutkularıma alet olsaydım,en kötü sonuç kaçınılmaz olurdu.

Şimdi bazıları buna çözümsüzlük diyorlar. Halen bazı dostlara ba-kıyorum ki, içlerinde beni çaresiz ve zavallı gibi gören de var. Fakatbunu böyle söyleyenlerin kendileri bir hiçtir. Hiçbir çözümün vegelişmenin sahibi değillerdir. Nitekim gelişmeler benimle başlıyor,benimle yürüyor. Bu çaresizlikten, çok muhtaçlıktan değildir. Bircinsel düşkünlük içinde değildim. Bu benim için ayıp da değildi.Endişelerimde bunların yer alması belirleyici değildi. Benimle çoğudalga da geçebilir. Anam bile, ‘bir kadına söz geçiremiyor’ diyecekkadar benimle dalga geçerdi veya ‘karısı bilmem neyi alıp kaçtıgitti; böyle adam önder olabilir mi?’ gibi sözler söylediğini biliyo-rum. Fakat ben halkın ve partinin çıkarlarını esas aldım. O da şu ne-denleydi: Aile gerçekten Dersim’de, 1925 isyanından tutalım1940’lara kadar kemalizmle işbirliği yapmış ve İnönü’den belge,mektup almış bir aile. ‘İyi’ veya ‘devlete hizmet eden’ anlamındatakdir almıştır. Bunu biliyordum. Bunun muhtemelen devam edece-ğine, devletin işbirlikçisi olarak rollerini sürdürebileceklerine emin-dim. O dönemde CHP ilerici geçiniyordu. Ama devlet ne kadar ile-

343

Page 343: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

riciyse o da o kadar ilericidir. Bu bayanın muhtemelen yurtseverle-şebileceğine inanıyordum. Ama kendi işbirlikçi sınıfının temsilcisiolabileceğine de ihtimal veriyordum. Büyük ihtimalle devlet de builişki gerçekliğini biliyordu. Çünkü o zaman bu aile içinde bazılarıemniyete gidiyor ve Pilot da benim konumumu 1977’de, hatta1976’da biliyordu. Nitekim aileye gidip geliyordu. Sanıyorum düş-man, bu aileye dayalı olarak beni kontrol edebileceğini düşündü.Ben bu kontrolü gönüllü mü yaptım? Hayır!

Şimdi Uğur Mumcu özellikle yazıyor; “Apo’yu MİT mi korudu?”Açıklık getirmek için söylüyorum: Hayır! MİT niye korusun? Ben,devlete günde 1 trilyon zarar veriyorum. Bunu burjuva gazeteleriyazıyor. Günde bir trilyon zarar veren adamı MİT korur mu? Budevlete, tarihinin en büyük yanılgısını yaşattım, en büyük darbesiniindirdim. Bunu siz de biliyorsunuz.

Akademi’de bir arkadaşımız, “1979’ da MİT elemanı beni karşısınaaldığında, ‘bu adamı nasıl kaçırdık’ diye başını dövdüğünü” söylü-yordu. Cüneyt Arcayürek “12 Eylül’e nasıl gelindi?” başlıklı seri-sinde, “bu yılan bir karıştı, bir askerimiz potinini kaldırsaydı ezerdi,ama büyük bir gafleti yaşadık” diyor. Sanırım bu durumları söz ko-nusu etmek istiyorlar.

Bunların amacı, tabii ki beni bu ilişki aracılığıyla kontrol etmek.Ben bu taktiği çok bilerek mi yürüttüm? Daha çok, işbirlikçi de olsabir aileden devrimci çıkabilir, dedim. Bunun inancı kesin vardı. Bu,arkadaşımız da, değerli bir yoldaşımız olabilir, dedim. İkincisi, ihti-yatı elden bırakmadım. İhtiyatı elden bırakmamak ne demektir? Bu-radan muhtemelen kontrol edebilirsin, onu idare et, kullan! Pilot’uda biraz böyle kullandık. Uğur Mumcu da bu konuda “Apo, Pilotbizim gözümüzün bebeğidir, onu koruyalım, demiş” diyor. Bu laflarıaynen söylemedim, ama buna benzer bir yaklaşımı geliştirdim.Çünkü Pilot’u vursaydık o zaman PKK daha adını bile kendine tak-madan imha edilebilirdi. Yine bu ilişkiyi böyle sürdürmeseydim,kesin yurtdışına çıkış olayını zor gerçekleştirirdik.

Çünkü daha 1975’lerde düşman, “bu, Kürdistan ulusal ordusununkuruluşuna yönelmiştir. Kontrol altına alınmalıdır” diyor. Bu bilgibize 1975’te geldi. Bir DDKD sanığı bize bunu iletmişti. O zamanDev-Yol’un ismi daha çıkmamıştı. Dev-Genç ismi içinde hareket

344

Page 344: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ediyordum. Bu sefer, “Kürtçü müdür, Dev-Genç’ci midir?” diyesoru işaretleri yaratmıştım. Bir yılı da öyle geçirdik. Daha sonra“kontrol altında ve her an tutarız” diyorlar. Şimdi ben de bu ilişkidendolaylı olarak yararlandım ve bildiğiniz gibi çıktık. Çıkış sürecimizdede bu savaş yaşandı.

Fatma, büyük provokasyonlar yaptı. Semir daha 1982’de partiyiboğuntuya götürmek istedi. 1982 ve sonrasında sahte bir çatışmayarattılar; partiyi ikiye bölmek istediler. Bunu boşa çıkardık. 1986’daaynı numarayı yapmak istediler. O zaman da karşı koyduk. Hepsindede kadın olayı çok kötü kullanılmak istendi. Gafiller! Bu konudaçözüm düzeyi yoktu; bu biçimiyle alacakaranlıkta yol alıyorduk.Büyük sabırla önleyebildim. Yani bir yandan kadın özgürlüğünenasıl gidilir, bir yandan da bu cehennem hayatı nasıl çekilir diyetüm gücümle yükü kaldırmaya çalıştım.

Çoğu arkadaş belki süreci bilmez, çünkü yaşanan duygusal du-rumlar kelimelerle fazla anlatılamaz. Dayanma ve sabır gücü, doğ-ruda inatçı yaklaşım, belgelere dökülmemiştir. Biz daha çok siyasisonuçlarıyla belgelere dökmüşüz. Fakat ilişkiler çok somut. O zamanMİT şunu gazetelerde yayınlattırıyordu: “Fatma’nın adamı Apo’yuvurdu; bilmem PKK parçalandı!” Gazetelere böyle yansımıştı. As-lında buna benzer bir çekişme vardı; fakat sabırlı, ihtiyatlı ve tedbirlioluşumuz, bunlara başarma fırsatı vermedi.

II. Kongre’de de, III. Kongre’de de, her yılda da bu yaşandı. Enson bildiğiniz gibi bu 1988 provokasyonuna ulaştı. Bunun altındaFatma vardı, Avukat figürandı, piyondu. Partiyi en çok bu yıldagüçsüz düşürmeye yeltendi. Sanıyorum Güney’e kadar devam edenprovokasyonlarda da yine Fatma’nın mantığı var gibime geliyor.Bana göre onun direktifleri altında TC provokasyon planları ge-liştirip uyguluyor. Yani o da bir güç tabii. 40 yıl Kürtlerle uğraşmış,onu devam ettirmek isteyebilir. İşbirlikçi Kürt olayı! Ama benimde bununla savaşımım oldu. Halen tek başına yürüttüğüm bir savaş.Fakat bütünüyle kuşku altında; “filan kişinin ajan kızıyla ne arar”diye. Bir yandan bizim arkadaşlar, “bu ne biçim ilişki; bizzat ken-disi her gün adam düşürüyor; adam harcamamak lazım” diyorlar.Bazı bayan arkadaşları resmen boğdurttu, bazılarını sıfıra indirdi,bazılarını peşkeş çekti. Bayanlardan bir yoldaşın çıkmaması açı-

345

Page 345: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

sından ne lazımsa onu yaptı. Onun yarattığı tipler bugüne kadarbaşıma bela, gergin, problemli. El attığı erkekler de başıma bela.Adlarını bile söylemek istemiyorum.

Şimdi tarihçeyi biraz kabartmak istiyorum. Tam 10 yılı aşkın süreşiddetli bir savaşı, direkt cepheden yürüttük. Ama bu savaş bir özelilişki bağlamında olan savaşım mıdır? Hayır! Çok nettir: Siyasi birsavaştır; sömürgeciliğin en tehlikeli ve dolaylı bir engeliyle savaştır.Duyguda, düşüncede, örgütlemede savaştır. Bizzat gerillaya ulaş-manın önündeki en büyük engellerinden birine karşı savaştır. Kad-rolaşmanın önünde en büyük engeldi; onunla savaştır. Bu savaş gö-rünüşte bir kişiye, ama genelde TC’ye karşıdır: Onun en tehlikeli,vurucu, kontrgerilla, özel savaş, MİT-istihbarat birimine karşı sa-vaştır. Bu genel anlatımı şunun için yapıyorum: İlişkilere hangisiyasi çerçevede yaklaştığımı, yine tarihi temeli nasıl ele aldığımıiyi anlamanız için söylüyorum. Yani meseleyi, ‘cinsel ilişkidir’ deyipbir tarafa atmamanız, çok yüzeysel düşünmemeniz için vurguluyo-rum. Gerçekten Kürt erkeğinde cinselliğe düşkünlük –kadınında da,yalnız erkek demeyeyim– çok ileri boyutludur. Köylü felsefesindegece gündüz kör bir cinsellik vardır. Görünüşte çok namusludur,namazında niyazındadır, ama onun bütün yaşamı çok kör bir cinsel-liktir. Öyle ki ilkel aşamanın o aile düzeyinden bile daha geri bircinselliktir. Ne acı ki, bu en ilkelliğe namusluluk yaftası vurulmuştur.Bu aileye taşırıldığında Kürt gerçeği bütünüyle cinsellik ilişkisindeboğulmuştur. Aslında vatan ve ulusal kimlik bu noktada kaybedil-miştir. Halen de şu anda en büyük darboğaz budur. Ne erkek nefesalabiliyor, ne de kadın. Şimdi bunu insan kapsamlı edebi ve siyasideğerlendirmelerle ancak tam anlatabilir.

Bu nedenle çözümlemeleri inceleyemediniz, diyorum. Aslındaönemliydi. Adeta boğulmuştuk. Niye köylülükten sağlam bir adamçıkmıyor? Niye halen de güçlü siyasi, askeri komutan gelişmiyor?Bütün bu çabalara rağmen Güney’in peşmergesi niye ailesi için kırkdefa kendini sattı? Kürt erkeği niye kendini Avrupa’ya bu kadarsattı? Ailesi için, iş için sömürgeciliğe günde kırk kez dileniyor.Sözde namus ve aileyi kurtarmak için. Bakın bütün ilişkilerine; hep-sinin sırf basit yaşamını kurtarmak için bir maaş karşılığında sat-mayacağı hiçbir şeyleri yoktur. Onur, namus kaldı mı? Ahlak bunun

346

Page 346: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

neresinde?Fakat sırf bunu kurtarmak için dünyanın cehennemine,işkencesine katlanır, dünyanın öbür tarafına, Arabistan çöllerindenta İsveçlere kadar gider. Bu aynı zamanda bir dramdır. Devrimciler,biraz sorunlara basma kalıpçı değil, yaratıcı ve kurtuluşa götürecektarzda yaklaşmayı bilirler.

Peki bu sorunlara nasıl yaklaşacaksınız? Hem bireysel olarak bukadar yaşadığım için, hem de genel gözlem gücüm olduğu için söy-lüyorum; bana göre her şeyden önce, öncelikle yapılması gerekencinslerin özgürlüğünü sağlayabilmektir. Cinselliği, bir aldatma, dü-şürme, alçalma, mal, mülk ve aile edinme aracı olmaktan çıkarmaklazım. Çünkü bu sürekli çok ayıplı bir olay olarak değerlendiriliyor.Cinsler arası ilişki, cinsel ilişki çok ayıp ele alınıyor. Acaba bu yak-laşımlar doğru mudur? Gerek genel bilime, gerekse özgürlük biliminebaktığımızda, bunun büyük bir gericilikle, tutuculukla ve hatta sınıflıtoplumun gelişmesiyle bağlantısı ortaya çıkar. Mal, mülk düzeniylebağlantısı, hatta onun çok basit yansıması olduğu ortaya çıkar.Burada insanlığa yapılan en büyük suçun ahlak adı altında ahlak-sızlığın temeli olduğu ortaya çıkar. Böyle bir namusun diğer yüzünamussuzluktur. Veya kocaya çok bağlılığın diğer yüzü fahişeliktir.İkisi de sıkı sıkıya birbiriyle bağlantılıdır. İşte Kürdistan’da bütünbunlar toplumumuzu boğmuş ve düşünce dünyamızı yutmuştur. Yaniulusal özellik ve siyasal gerçeklik denilen hiçbir gelişmeye fırsatbırakılmamıştır. Bu düşünceyi daha da geliştirebilirsiniz. En önemliside kendinize uygulayabilirsiniz.

Örneğin ben cins olarak kendimi biraz özgür hissediyorum. Nitekimbenim en büyük savaşımlarımdan birisi de kendimi özgür durumdatutmaktır. Bununla ne elde ettim? Halk bana özgürce yaklaşıyor,kadınlar bana biraz daha cesaretlice yaklaşıyor. Ben mi halka “BijiApo deyin” dedim? Hayır! Birdenbire her yerde bu slogan atılmayabaşlandı. Kadını nasıl saflara çekiyorum? Dikkat ederseniz; sizdederin bir ilgi gelişiyor. Bu ilgi sayesinde neredeyse Ortadoğu tari-hinde ilk defa bu kadar kadının korkusuz bir şekilde dağların do-ruklarında silaha sarılışına yol açtı. Eğer ben olmasaydım adım ata-bilirler mi? Hayır! Şimdi bunun, kendi yaşantımı düzenlememlekesin bağı var. Tip olarak özgür pozisyondan vazgeçmediğim içingenelde toplum ve özelde ise kadın özgürlüğe koşuyor.

347

Page 347: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Şimdi bunu incelemeyi bileceksiniz. Özgür pozisyon nedir? Kadınneden koşuyor? Şimdi dikkat edersek, daha da fazlası sevgi olayıgelişiyor. Bunun kaynağına biraz inecektiniz. Bu nasıl gelişiyor?Ayrıca benim ilgilerim var, dikkat edin. Yani halk için engin dü-şünme, gerçekten büyük sabır ve inatla çalışmaların başında olmam,siz kadınlara da hep belli bir yer verme uğruna savaşmam söz ko-nusudur. Özgür statü ve özgür ilişki uğruna sınırsız bir savaş vermedurumunu görmek gerekiyor. Bizzat ben elimi uzattım. Büyük birçekim gücünü göstermem çok somut. Bazı sonuçlara yol açan ge-lişmeler ortaya çıktı. Benim durumumun gerçekten biraz iş yapanbir durum olduğunu görün. Ben ille dediğim doğrudur diye, hemenkabul edin demiyorum, fakat biraz incelemesini bilin. En azındanirtibatı iyi yaklarsanız, özgür konuma ulaşmanın sihirli anahtarlarınıele geçirebilirsiniz. Bana göre bu en değerli anahtardır. Bu, tartışmayada açıktır. Ben bu konuda oldukça cesur davranmaya çalışıyorum.Herkes kadın demiş ve yüklenmiştir. Nazım Hikmet bile, “karımızdır,sarı öküzümüzdür, bilmem neyimizdir” diye yüklenir. Bir süs bebeğihalinde düşünmekten tutalım bilmem ne biçim tasvirlere kadar gider.Yani edebiyatı bol yapılmıştır. Sonuçta son derece kötürüm, ayaklaraltında dönüp duran bir tip ortaya çıkmıştır. Biliyorsunuz, kadınonurda, şerefte hep ikinci planda tutulmuştur. Fazla sözü dinlenmez,ciddiye alınmaz ve toplumsal, siyasal karar süreçlerinde yer verilmez.Zaten askeri alanda hiç yeri yoktur. Ailede bile yeri belirtildiği gibi“sarı öküzden” sonra gelir. Dünyanın eziyeti, mihneti çekilir.

Şimdi bu statüyü bu tuhaflığıyla kabul etmek ve buna onur demek,bana göre bir insana yapılabilecek en büyük hakarettir. Benim bunakarşı çıkmam, bu tip sonuçlara götüren her türlü ilişkiye, evliliğe vebunun kültürüne karşı çıkmam bundandır. Dikkat edin, büyük sa-bırlıyım, ilke adamıyım. Sanmıyorum, bazı ilkelere sebatla bağlanmagücünü benim gibi başka bir kişi gösterebilsin. Nitekim tanıyanlar,“bütün yaşamını bir ilkeye göre ayarlayan insan olarak ilk defa sanarastlıyoruz” diyorlar. Kimseyi kendime ucuz bağlamaya da ihtiyacımyok. Fakat büyük toplum ülküsü ve buna ulaşmak için büyük yol-daşlık, benim yaşamımın ta kendisidir. Dilsiz Kürt toplumunun bindefa bitmiş tükenmiş kişiliğinden bu kahramanları yarattık. Bazılarışunu söylüyor: “Onlar kendileri kahramandır, sana ne?” Şimdi bu

348

Page 348: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ucuz bir değerlendirmedir. Biliyorsunuz ki, bunların hepsi, gölge-sinden korkan insanlardır. Kahramanlık çizgisine adım adım nasılgelindiğini değerlendirmek zor değil. Tabii her şey benimle başlardemiyorum, ama bu çabayı gerçekten iyi anlamak gerekir. Yani düş-manım da olsanız doğru değerlendirin. Kaldı ki Genelkurmay bizidoğru değerlendiriyor. Düşmandır, ama doğru değerlendiriyor, biryerde gerçeği teslim ediyor.

Evet, nefes alamayan ve gölgesinden korkan tiplerde bu durumlarıyaratmak önemlidir. Çok çok önemlidir. Bu ne demektir? Her şeydemektir; yaşamın ta kendisidir. Tabii bunun ilkelerini bilmek lazım.Aslında sizin kendi kurtuluşunuza ilgi duymuşum. Dikkat edin, her-hangi bir erkeğin ilişki düzenini ele alın, kendini bu işlere böylevermez, çok saçma bulur. Zaten uzun süredir yapı yadırgıyor; “par-tiyi, bu bayanlarla böyle nasıl yürütmek istiyor” diye. Bu uzun süresırtımda kambur gibiydi. Tabii gerek geliştirdiğim özel ve gereksedaha sonraki tüm ilişkileri, herkes benim açımdan neredeyse bir in-tihar deneyimi gibi düşünüyor veya en tehlikeli bir iş yapmışım gibideğerlendiriyor; kadın yüzünden sizin yüzünüzden. Fakat erkeklerebırakırsan ilk yapacakları ve sizin de kabul edeceğiniz şey; ilk duy-gusal yaklaşımı gösterenin malı mülkü olmaktır. O, ‘yüzde yüz ma-lımdır’ der, siz de ‘öyle oldum’ dersiniz. Şimdi benim bunu kabuletmemem bir kötülük müdür? Benim yapmak istediğim, erkeği vekadını çözümlemektir. Yoksa kim neye nasıl rastladıysa, aile kuralına,mal, mülk kuralına, zenginliğine, yetkisine ve gücüne göre yaklaşımiçine girerse sonuç ne olur?

İşte, kadını eve çoluk çocuğa bağlamaları ve bastırdıkça bastırmalarıböyledir. Bu ne kadar ahlakidir veya ne kadar özgürlüğe hizmetediyor diye değerlendirmek lazım. Dikkat edin; bu konudaki eleşti-riler çok yoğundur ve çözümlemeler de epey ilerletilmiştir. Bilemem,bunu yapmakla acaba çok mu zorlanma yaşanıyor veya acaba bazıdüzenler mi altüst oluyor? Belki olabilir. Ortaya çıkan durumlarabakıyorum, duygu dünyalarınızın yıkıldığı anlaşılıyor ve bu büyüktepkiye yol açıyor. Şimdi ben bu konuda bazı kişilik yansımalarınıdeğerlendirdim. Bu kişiliklere göre ben korkunç bir adamım. Zatenşu deyimler var; ‘müthiştir, düşünülemez mi veya bilmem ne edile-mez mi’ gibi değerlendirmeler de var. ‘Bu halk kendi önderlerini

349

Page 349: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

tanıyor mu? Başkan’ın böyle olduğu biliniyor mu’ ve benzeri yak-laşımlar söz konusudur. Tüm bu cümlelerde biraz endişelenme olsada kendimle biraz iftihar ediyorum. ‘Sen böyle oldun diye bravo’diyorum. ‘Tarihten ve de köle gerçekliğinden iyi intikam almışsın’diye düşünüyorum. Aslında kendimi kolay kolay beğenmem ama‘bu noktalarda biraz öldürücü sonuç almışım’ diyorum. Kimleri,hangi duyguları nasıl yıktık konularında biraz zeki ve içten olacak,biraz kendinize güvenecek ve kendinizi tanıyacaksınız.

O yaşadığınız gerçeklik neydi? Kürt kadınına bakın, gözlerinizlegördünüz, toplumdaki yerini de gördünüz. Daha 10-12 yaşlarında okız çocuklarını kocaman erkeklerle evlendirip ne hale getirmişler?Gerçekte ise onlar hiçbir zaman sevdiler mi? Saygı gördüler mi?Ne kadar bunun bilincindedirler? Bu konuda herhangi bir tercihleriolmuş mudur? Herhangi bir sevgi ifadeleri olmuş mudur? Herhangibir hürmete layık görülmüşler midir? Çok iyi biliyorsunuz ki hiçbiriyok. Elleri ve yürekleri boş; dilleri tutulmuş, gözleri körleştirilmişolarak oturtulmuşlar bir yere.

Şimdi benim savaşımım buna karşı değil midir? Belki şunu söylü-yorlar: ‘Herkesin ucuz bir duygu dünyasını elde etmeye hakkı var.’Hatta şunu da söylediler: ‘Sen PKK’yi nasıl bir ortam içinde tutu-yorsun; bu kadar kadın-erkek evlenmeden nasıl durduruluyor?’ Birarkadaş, bu konu “Ateşle barut gibidir, sen nasıl böyle tutuyorsun?”diyordu. Bir provokatör de, “biz gideriz 48 saat içinde meseleyihallederiz; kimin kiminle evleneceğini kararlaştırırız ve sorunu kök-ten çözeriz” diyordu. Bu konuda bütün provokatörler birbirlerinesöz verdiler; “Partiyi ele geçirirsek, istediğimiz evlerde, istediğimizilişkilerde sizi tutarız” diyerek yüzlerce, hatta binlerce çalışanı buyolla etksizleştirdiler. Dikkat edilirse, aynı eski hikaye; ister köydekiadam ilişkiyi böyle ele alarak aile kurmuş, avrat edinmiş, koca edin-miş, isterse de saflarda yapılmış, arada bir fark yok. Serbest bırak-saydık ne olurdu? Kendi deyişleriyle; bir tek kişi Botan’a gitmezdi;Avrupa’da yaşarlardı! Şimdi çok iyi biliyorsunuz, Avrupa’da yaşa-yanı öldürsen, kellesini koparsan, gel devlet olmuşsun, bağımsızlığıelde etmişsin desen bile ülkesine getirebilir misin? Böylesine zorlubir savaşa tek bir kişiyi çekebilir misin? Bunun üzerinde düşünecekolursak; mümkün değil. Avrupa’nın da dilencisidir, ama o ayrı mese-

350

Page 350: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

le. Şimdi her türlü hakarete uğrarken, ilerde katliama bile uğratıla-bilirler. Ama kendileri bu yazgıyı kendilerine belirlemişlerdir. Buayrı; ben dayatmalardan bahsediyorum. Kim kime, neyi dayatıyor?Benim dayatmalarım şuydu: Öncelikle kendi gerçeğinizi tanıyın.Bunun için PKK’yi, giderek PKK’deki sosyalizmi tanıyın. En sonkendinizi cins olarak da tanıyın.

Size bu platformu açık tutmalıyız, dedik. Bu sözü sıkça vurguladı-ğımızı hatırlıyorum. Size yapabileceğimiz en önemli yenilik, kendiniözgür değerlendirecek bir platformu açık tutmaktır. Yani önce kap-rislerden, tutkulardan sıyrılmış sağlıklı bir düşünce fırsatını sunalımdedik. Bundan yola çıkarak birbirinizle tartışmayı geliştirin, doğrudayatmalarda bulunun. Kendi kaderinizi tartışın. Dolayısıyla kimsekimseye engel teşkil etmesin veya özellikle olumsuz karşılıklı da-yatmalarla sınırı fazla zorlamasın. Sınırı fazla zorlamak nedir? Tut-kuyla ‘sen benim oldun, ben senin oldum’ şeklinde birbirini körleş-tirmektir. Sevgiyle, hürmetle ve saygıyla dopdolu olun. Fakat fizikirahatsızlığa götürebilecek, taciz diyebileceğim durumlara kimse ya-naşmasın. Bu daha çok sizin için gerekliydi. Çünkü biraz düşünmeyeve kendinizi toparlamaya ihtiyacınız vardır. Nitekim bu, tarih içinyapılıyordu, bir grup için değildi. Tarihin bir döneminde özgürlükçıkışını gerçekleştirmek için yapılıyordu.

Provokatörlerin karşı faaliyetleri basına da yansıtıldı. Adeta partidışında parti! Bu konuda MİT eyleminden bahsettim; şu anda sizekahrediyorlar. Bu tutkularınız, geliş tarzınız, gırtlağına kadar siziöfkeli kılmıştır. Aslında ben buna karşı dayandım; bazı yaklaşımlarıbunun için daha da ilerlettim. Bu ne tutkusudur, dedim. Dikkat edin,bu tutkuyu vatanseverliğe dönüştüreyim, dedim. Halkı anlamaya,tanımaya, bağlanmaya dönüştüreyim, dedim. PKK denilen olayıkavratmaya dönüştüreyim, dedim. Önderlik olayını –bu da gerek-liydi– kavratmaya dönüştüreyim, dedim. Nitekim bu konuları sondönemlerde hem yaygınca tartıştık, hem de dayatmak istedik. Doğrubir dayatmadır. Çünkü sizin çıkarınızadır. Her şeyden önce eşit-özgür tartışma ortamı kadar tercihte bulunma hakkının yetkisini ve-riyorum. Belki tutkularınızı istediğiniz gibi yaşamayabilirsiniz, fakatmühim olan bu muydu, yoksa kendinizi kurtarmak mıydı? Evet,mühim olan, tarihi gerçeği anlamak, genel kurtuluş ilkesine ulaşmak

351

Page 351: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

ve bununla da bireysel kurtuluşu geliştirmektir. İşte sizinle ilişkilerbu ağır çerçeve dahilinde düzenlenmek istendi.

Bu genel belirlemelerden sonra şimdi halen niye pratikte bazı hort-lamalar veya neredeyse objektif olarak insanın en değme ajanlık di-yebileceği durumlar ortaya çıkıyor? Özgürlük ilkesini anlayama-maktan ötürüdür. Güdülere kesin sınır getirilmediğinden ötürüdür.Veya siyasetle bağlantı kurma gücünü gösterememekten ötürüdür.Siyaset bir çizgidir; çizgi de giderek örgütlenme ve eylemdir. Onunlabağlantı kurulmadığı için ilkesiz tutkular konuşturulmak isteniyor.Biraz engelleme yapıyoruz, doğruyu dayatıyoruz, tepkiyle karşıla-nıyor; sonuçta entrika ve dedikodu ortaya çıkıyor. Tabii bu da olasıgelişmeleri zehir ediyor. Şimdi burada Yalçın Hoca’nın bir değer-lendirmesini hatırlatayım; bir yazısında diyor ki, “Apo, buldozerlebeyinleri –ben buna yürekleri de diyebilirim– sürüyor ve gül bahçe-leri ekiyor.” Aslında bizi inceliyor, bazı sonuçlara gidiyor. Kürttarlası gerçekten ancak buldozerle sürülebilir ve bazı tohumlar saçı-lırsa bir şeyler ürer. Halihazırdaki Kürt bahçesinde ne gül, ne de otvardır. Yakılmıştır, harabedir, bataktır, kokudan, nefretten geçilmiyor.Biraz toplumsal yaklaşım gücü olanlar bunu görebilir.

Şimdi bazılarınız sevilebilirsiniz. Ama ben mevcut durumuyla ka-dınları da, kızları da biraz ayıplarım. Çok intikamcı değilim, amaçok affedilmez durumları yaşıyorlar. Yine de biz affedelim. Birazağızları laf yapabilecek duruma geliyorlar. Biraz düşünce gücünekavuşuyorlar ve fakat kendilerini komple geliştiremedikleri için çar-pık ve tehlikeli durumlara giriyorlar. Soruyorum: Ne yaptın, ne isti-yorsun? Hangi savaşı verdin de neyi anlamak istiyorsun? Bizim ça-balarımızı nereye kadar anladın? Sanmıyorum, bunların öyle Kürdüanlama, Kürdistan’ı yaşanılır kılma dertleri fazla olsun. Saf birinanç, şu veya bu! Önemli bir nokta aştırılmak isteniyor ki provo-katörlerin ve oportünistlerin hemen hepsinde şu beklenti vardır:Böyle dönemeçlerde can alıcı yerden darbe vurmak! Bunun yüzlerceörneğini gördüm. Yalnız bu konuda da değil, çok çeşitli konularda...Savaş kritik bir aşamada ve biraz doğru yaklaşılırsa dev gibi biradım atılabilir, ama bir kişi çıkıyor “şak” diye öyle bir oportünizmdayatıyor ki, altın değerinde imkanlar elden gidiyor. Evet, bununyüzlercesini tanıdım. Bunun sınıf temeli vardır. Dürüst olmayan ki-

352

Page 352: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

şilerin doğası, hep böyle dönemlerde kendini böyle orta yere sermekbiçiminde oluyor. Tabii bunun için bin dereden su getirirler. Teoriadına bir yığın numara, kargaşa yaratırlar. Pratik adına ağıza gelenher şeyi söylerler. Müthiş demagojik ve dedikoducu olurlar. Özelliklebozgunculuk onların sanatı haline gelir. Şantaj, alabildiğine sarıl-dıkları bir yöntem olur.

Şimdi benim neyle karşı karşıya olduğuma dikkat edin. Eğer meselesadece kendimi düşünmek olsaydı, bir devlet başkanı kadar gücümvar ve istediğim gibi de yaşayabilirim. Görüyorsunuz ki, kendimisizlerden daha zor yaşam koşulları içinde tutuyorum. Her bakımdanböyle oluyor. İmkansız mıyım, güçsüz müyüm? Bazı aptallar öylesanıyor. Çok düşkün müyüm veya çirkin miyim? Aslında değil.Normalde kişiler benimle şahane yol alabilir. Ama engellerle bo-ğuştuğumu biliyorsunuz. Kendimi aldatmamaya çalıştığımı da bili-yorsunuz. Kendimi aldatmam demenin toplumsal boyutu ve adaletölçüsü çok önemli. Genelde sosyalizmi temsil ediyoruz. Yani ezen-ezilen ilişkisine çözüm getirmek çok önemli. Teori kadar pratiğeçözüm getirmek çok önemli. Hiç kimse bunu hesaba katmıyor veyaanlamak istemiyor. Yüreksizler!

Şimdi sizlere yön göstermek, doğru yaklaşım belirlemek belki siziyadırgayabilir. ‘Mesele bizim için son derece büyüleyicidir’ diyebi-lirsiniz. Görüyorsunuz, her gün etrafınızdaki ilişkileri. Doğru dürüstkonuşmazlar. Tam yetkili olsalar bile sanmıyorum böyle bir özgüllükdurumunu ifade eden konumları olsun. Benim yaptığım neydi? Bun-ları kabul etmeme! Biz başlı başına büyük bir tutuculuğa karşı sa-vaştık. Şimdi siz de belki ‘biz özgürlük için savaşıyoruz, yaşıyoruz’diyebilirsiniz. Ama bakın bizim çabalarımızla ne kadar orantılı, nekadar bize bağlı? Ufak bir iç sıkıntınız oluyor, bunu tepkiye, rahat-sızlığa dönüştürüyorsunuz.

Ben açıkça size söyledim; mevki peşinde değilim, hizmetçi konu-mundaydım. Size hizmet ediyorum. Kocalarınız veya sevgililerinizolsaydı eminim bu ilgiyi göstermezlerdi. Biraz vicdan sahibi olalım.Bir sevgiliniz olsa acaba gelir dertlerinizi böyle dinler, iç dünyanızıbu kadar çözmeye çalışır mıydı? Sorunlarınıza ilgi gösterir miydi?Hayır. Malı, mülkü olarak görür ve istediği gibi kullanırdı. Bu çokaçıktır. Ben erkekleri en az sizin kadar tanırım. Tutkularınız, yapınız

353

Page 353: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

çok açık. Zayıflıklar içindesiniz. Erkekler sizi böyle kullanır veondan sonra da ömür boyu bunalımlı bir yaşam sürüp giderdi.

Bu güzel bir şey mi? Acaba çok ciddi kaybedişiniz olmayacakmıydı? Her şeyden önce yiğitliğiniz elden gitmiyor mu? Kişiliğinizdaha başlamadan elden gitmiyor mu? Tartışın, dedim ya. Kaldı kierkek size çok iyi davranabilir de, çok iyi koruyabilir de, çok sevebilirde, ancak bu gerçekten mutluluk olabilir mi? Böyle mutlu aile tab-loları çizilir. Ama acaba gerçekten öyle mi? Öyle olmadığını, toplumabaktığınızda dehşetle görüyorsunuz. Genç bir kızın esenliği ne kadarkorunuyor? Saygınlığı, değer verilişi ne kadar? En yakın çevrenizebakın. Ne kadar değeriniz vardır? Şimdi normal insanın düşüncesitemel özgürlük ilkesinden, siyasi çizgiden kopuk olursa ondan hertürlü şey beklenebilir. Hele kafasına tutku ve güdülerini ayaklandırmadiye bir şey getirmişse ondan her türlü bela çıkar. Buna da özgürlükdiyorlar. Özgürlüğü böyle anlıyorlar. Evet, çok ucuz yaklaşıldı. Busahiplerini sonuçta iflah etmeyecek bir yaklaşımdır.

Yine tercih sizindir. Nitekim benim burada yapmak istediğim, birtercih imkanı ve bir beğeni, seçme kabiliyeti yaratmak. Şunu sizehissetirmek istiyorum; önder diye bellediğiniz bir insan, kadın veonun özgürlüğü için o kadar hizmet etmeli ki yanılmayasmız. Birönder böyle yaptığına göre, bizim karşımızdaki bay daha da nasılyapmalı? Bakıyoruz adam egemendir, güçlüdür. Bize böyle yakla-şıyor ve biz de doğru yaklaşımı dayatıyoruz. Bunu sizde bir istekhaline getirmek, giderek bu isteği bir mücadele haline getirmek is-tiyoruz. Bu da özgürlük savaşımınızdır. Şimdi bunun da çok ustacabir yaklaşım olduğunu biliyorsunuz. Ben artistlik yapmıyorum, amabeni bu durumda bırakan kimdir? Böyle yapmasam acaba milimkadar ileri adım artırabilir miyiz? Acaba bu işte sizden bazı özgüryaklaşım sahipleri çıkabilir mi? Siz, “aslında buraya kadar özgürlüğeihtiyacımız yok, biz beğeneceğimizi beğenmişiz” derseniz, o zamanşunu size sorarım: Niye devrimciliğinizi güçlü yapmadınız? Niyesonuç almadınız? Niye yeniksiniz? Niye doğru dürüst hiçbir çalış-maya çözüm getiremiyorsunuz? Kendi yaşamınıza bakın, bununböyle olduğunu görürsünüz. Dolayısıyla yetersizsiniz, yanılgı için-desiniz. Dönüşüme kesin ihtiyacınız var. Böyle bir yaklaşımın nekadar gerekli olduğunu biliyorsunuz. En çok sizin böyle bir yakla-

354

Page 354: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

şımdan önemli sonuçlar çıkarmanız gerektiği açıktır. Tuhaf bir şey!Gerçekten kendimizi niye bu hale getirdik? Niye kendimi hizmetinizeböyle koymuşum? Gerekli mi? Aslında sizlere soruyorum; cevapvermeniz gerekiyor. Ben başlangıçta hiç sorun haline getirmeden,devrimci olduğum için tekrar tekrar üzerinde durdum. Düşüncedeve davranışta da çok hata vardı. Bu nedenle size yüklendim. Bazıgereksizler bunu dayatma diye anladılar. Hayır! Sizinle, zaman za-man birçok arkadaşla konuştum. Ne konuştum sizlerle? Bana görebugün bir kızımız, bir kadınımız, herhangi bir yurt parçasının kendisiolabilir. Dikkat ederseniz bu bir gerçektir de.

Kadın olgusunda, bizim toplumsal ulusal gerçekliğimiz daha çokayaktadır. Erkek, bildiğimiz o işbirlikçiliğinden, yabancılaşmasından,düşmana günde kırk defa boyun eğmesinden ötürü silinmiştir; fazlaulusal değerleri temsil etme durumu yoktur. Kadın ne kadar geri deolsa Botanlı kadın, 4000 yıl önceki Kürttur, yani aşırı asimilasyonauğramamıştır. Hemen hemen bütün alanlarda bir kadın aslında birulusal değerdir. Dikkatli bir göz bunu tespit edebilir. Dolayısıylaböyle karşılamak gerekir diyorum; bir yurt parçası gibi. Elbette,‘biz kokuşmuş, bitmiş, tükenmiş kişileriz, sen niye böyle şairanedüşünüyorsun; hayallerin niye bu kadar büyük’ diyebilirsiniz. Fakatyurtsever olan böyle düşünmek zorunda ve bu iyi bir düşünme tar-zıdır, iyi bir hayaldir.

Kadını bir Kürt parçası gibi düşünmek ve öyle karşılamak bencebüyüklüktür. Kendiniz buna layık olmasanız da, layık hale getirmekgerekir. Kötülük bunun neresinde! Demek ki böyle özellikler hiçyok. Aslında bizim kadın ‘sarı öküzden sonra’ gelir. Nasıl ele al-mışsan öyle olur. Bunun insani yönü neresi? Tarihten, yurttan vekültürden bu kadar kopuk ele al, ondan sonra da ‘canımdır, malım-dır’ deyip yüklen ha yüklen! En büyük saygısızlık, en çirkin dayatmaburada. Buna dayalı cinsel ilişkinin kaç paralık değeri vardır? Bunadayalı cinsel özgürlüğün kaç para değeri vardır? Buna dayalı öz-gürlüğün kaç para değeri vardır? Tutkun uyanmış, sarılmışsın. Dikkatedin; kölelik ilkesine, hayvani ilkeye, yabancılık ilkesine, sömürge-cilik ilkesine götürür mü, götürür. Burada örgütlenme var mıdır, ey-lem var mıdır? Hiç yoktur. İşte köylü anlayışı; gece gündüz kör bircinsellik! Özgürlük mü bu, namus mu bu?

355

Page 355: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Aslında ben çalışmaktan bıkmam. Çocukluğumda nasıl arkadaşlıkcoşkusuyla hareket ettiysem, halen de öyleyim. Benim fikrimde veyaşamımda kişileri karılaştırmak veya sahte erkekleştirmek yoktur.Buna kendi yaşamımda yer vermeyeceğim. Bu bana çirkin gelir.Eşlenmek kötü bir şey değil, ama eşlenmek nasıl gelişir; benim içinbu halen büyük bir savaşım meselesi. Buna giden yoldaki büyük sa-vaşım, büyük uğraşı önemlidir. Sevgiye giden yol, bazılarına hemensu içme gibidir. Gerçekte ise çok zordur. Bir de sevgiye giden yoluaçık tutmak şiddetli bir savaşımla mümkündür. Şu Kürt çözümle-mesini yapıyorum da, bunu incelememe özelliği günahlardan birisi.Şimdi biraz ağızlan açılıyor, onu da çok kötü konuşturuyorlar. Kor-karım bütün bu çabaların çoğu inkar edilecek bir duruma getirilecekve anlaşılmadan boşa gidecek. Sonuç; iyi bir şey olmaz. Tarihiniinkar eden, çabayı inkar eden, ne sosyalist ve ne de kurtuluşa gidenyolda sağlam bir deneyim sahibi olur. Sadece bir inkarcı olur. İştebu reel sosyalist ülkelerde olanlar buna örnektir. Hainler çıkıyor,vatanı satıyorlar; bunu daha da kapsamlı halde açabilirim.

Sizin kendinize fazla güveniniz yok. İlişkilerde çok zorlanıyor-sunuz. Cesur olmak gerekir. Bu açıdan da tabii kadın çalışmalarınıbiraz sınırlandırabilirim. Fakat korkarım kendiniz kaybedersiniz.Çünkü fazla destekleyicinizin olabileceğini sanmıyorum. Kadınmücadelesinin teori ve pratikte örgütsel anlamı nedir? Bunu birazanladığıma ve becerdiğime inanıyorum. Fakat bunun sabote edilmedurumu var. Bu konuda kendiniz yetmezliğe düşüyorsunuz. Butabii beni düşündürür ve tedbir almaya sevk eder. Dikkat edilirse,bunlar son derece bilimsel yaklaşımlardır. Özgürlüğe davetiyedir.Fakat bazen buradaki bazı eğitim adaylarımız, neler tartışmışlar,neyi tartışmak istiyorlar? Birçok gelişmeye kendilerini nasıl da-yatıyorlar? Doğru mudur? Hiç sanmıyorum. Kendilerini bize karşımı koruyorlar?

Ben sizi geri gönderelim demiyorum, ama dediğim gibi kadınımücadeleden kovmak bence en kötü yaklaşımlardan birisidir. Bunamuhtacız da demiyorum. Yine de güvenmek gerekiyor. Sizinle ya-şamın daha iyi geliştirilebileceğine hem inanmak, hem de bununözgün çabası içinde kalmak gerekir. Sizin de kendinizi zorlamanızagerek yok. Biz sizlerden fazla talepte bulunmayacağız. Yani ille

356

Page 356: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

savaşa şöyle koşmalı, kleş şöyle olmalı, dağa şöyle çıkmalı veyakendini şöyle kanıtlamalı diye zoraki çabalara girmenize de gerekyok. Kendinizi bazı tutkular kadar, kölelik zincirlerine de bağlıhissetmeye gerek yok. Ben de dahil, karşınızda hiçbir kurum vekişi ne cinsinize, ne cinselliğinize karşı zorlayıcı etken olamaz.Son derece özgür davranabilirsiniz. Bir seçim kabiliyetiniz olmalı,gerçek güzelliği görebilmelisiniz.

Nitekim kadın söz konusu olduğunda, onu yaşamdan kopuk elealamayız. Kültlerde “Jin” hem yaşam, hem kadın demektir. Oldukçadoğru bir deyimlendirme. Ama bakın ne hale getirilmiştir? Yaşamzehir zemberek, diken, bilmem işte yara bere, çürük, adına her türlünamussuzluğa girilen bir bela haline getirmiş ve kadın da adeta buyaşamın katalizörü olarak kullanılmış, kullanılmaya devam ediyor.Dediğim gibi amacım bunu daha yaşanılır hale getirmek.

Bir tablo oluşturmak istedik. Kadından da bazı önderler çıksın de-dik. Uzun bir süredir bu konuda yoğunlaşmaya çalışıyoruz. Ken-dimce önemli gelişmeler olabilir diye düşündüm. Bu çabalar öz-gündü, yaratıcıydı. Oldukça gelişmeler de sağlandı. İlerde buçalışmaların daha da büyük etkisi görülür.

Halkın bütün çıkışlarında bizim buradaki çalışmalarımız belirleyicietkide bulunuyor. En büyük şehadetlere, en büyük direnmelere gidenkadınları biz yarattık. Yürüttüğümüz bu çalışmaların ürünüdür. Bazıhainler de çıktı, ama önemli bir kesimi büyük kahramanlar durumunageldi. Cizre’de şehit düşen Berivan’ı (Binevş AGAL) hatırlıyorum;bu dayatma dedikleri şeyler söz konusu olduğunda o arkadaşı an-malıyım: İlkokulu bitirmiş ve Avrupa’ya aile çocuklarına bakmakiçin alınmıştı. Bir özgürlük parçası kesilmişti. Ama benim yaptığımçözümlemeler süreci içerisinde bu ortaya çıktı, önce çok zavallı vebir köleliği yaşıyordu. Daha sonra değerlenmeyi ve kadına ne kadardeğer verildiğini gördü. Böyle özgürlükçü yüzlerce bayan var. Değervermemiz, onları savaşçı haline getirmemiz kötü mü oldu? Kendiözel tutkularını belki yaşamadılar, fakat halkımızın tarihinde benceen soylu yerlerini aldılar.

Şimdi bütün bunlar yanlış değerlendirilmek isteniyor. Halbuki bun-lar bir ulusu var eden gelişmelerdir. Bunlar kadının da onurudur. Butemelde gelişiyorsunuz. Tabii bununla yetinmemeliyiz, daha da iler-

357

Page 357: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

lemeler olmalıdır. Benim hizmetim yalnız başına yetmez, çabala-rımda sizlerin de çabalarına ihtiyaç vardır. Nitekim bu işin en bellibaşlı faktörü olması gereken de sizsiniz. Kürt olayında bu yeri tut-manız çok büyük önem taşır. Ama dediğim gibi halen cesaretsizsiniz,kendinizden fazla emin değilsiniz. İlkeye bağlılık çok aşılıyor, edepliolunamıyor. Sıkılgan mısınız?

Bazen patlama durumuna geliyorsunuz. Bu da olgunlukta zayıfolduğunuzu gösterir. Zayıf kadın kalmakta ısrar etmek yararınızadeğil; bir kişiye kul, köle olmak bu dönemde sanırım yine yararınızadeğil. Seçme kabiliyetinizi yüksekte tutmak, değerlendirme kabili-yetinizi, ilişki sınırlarınızı geniş tutmak iyidir. Ama ilkeli, terbiyelive gerçekten özgürlüğe aday olmayı bileceksiniz.

Devrimcilik, yaratma sanatıdır. Lenin bile şunu söyler: “Büyükhayallerimiz olmalıdır, fakat biraz bilimsel olmalıdır.” Hayalsiz dev-rimci olmaz, fakat hayaller gerçeklere dayalı olmak zorundadır. Sa-nıyorum buna oldukça bağımlı kalındı. Büyük niyet, büyük rüyayerindedir. Yanlışlık veya yetersizlik şurada: Kendinizi yaşamın aslibir faktörü olarak henüz değerlendirecek durumda değilsiniz. Fazlazorlayamıyoruz da. Bunu niçin söylüyorum? Çünkü hemen bir aileyaşamına gelecek durumda değilsiniz. Bu konuda biraz düşünme,biraz davranma özgürlüğünüz olmalı. Bir Avrupa’da bile 30 yaşınaltında kolay kolay evliliğe yanaşamıyorlar. Yani ben ille de öyleyaparız demiyorum. Evliliğin, özgürlükten çok şey götürdüğünüfark etmişler. Bir de mevcut evlilik biçimi bitiriştir. Mücadeleylekazanmamız gereken daha çok şeyler var. Cinsellik bu dönemdemal gibi satılacak bir değerinizdir. Ya da ‘vay elimden gitti, herşeyim bitti’ diye, bitirilecek bir değer olarak da anlaşılmamalı. Cin-sellik bir doğallık durumunu ifade eder. Ama egemen toplum, sınıflıtoplum bunu tanınmaz hale getirmiştir.

Cinsellik, toplumsallık, aile ve siyaset birbiriyle sıkı bağlantı için-dedir. Bu yaklaşım, doğrudur da. Cinselliğiniz elinizden giderse,toplumsal düzeyiniz köreltilirse, siyasallığınız hiç olmazsa, en kö-tüsünden bir durumu yaşarsınız. Biz bunları komple halde bir kişilikolarak sizde temsil ettirmek istiyoruz. Bunun için kavrayış gücügöstermelisiniz. Böyle komple kişiliğiniz oluşursa, gerçekten seçimve değerlendirme kabiliyetiniz gelişirse her türlü gericiliğe karşı sa-

358

Page 358: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

vaş yapabilecek durumdasınız. Buna bütün gücümüzle destek olanbiziz. Özgürlük tutumu gereği bunu egemen kılın. Araştırın, yanıl-gılardan sıyrılın, yetersizliklerden kurtulun.

Bunları sağladığınız oranda sevme ve beğenme gücünüz olsun.Olmazsa doğru seçim yapamazsınız; adaletsizlik, haksızlık etmişolursunuz. Sevilmemesi gerekeni severseniz, sevilmesi gerekeni desevmezseniz, bu bir adaletsizlik olur. Kendinize de haksızlık olur.Layık olduğu ölçüde sevebilmek ve sevgiyi geliştirmek gerekiyor.Bunu sağlayamazsak sosyalist olamayız. Cinsler arası en özgür or-tam, doğru ilişki tarzının ortaya çıkarılmasıyla mümkündür. Bu,binyılların cinsler arası bir uçurumun, eşitsizliğin, duvarların yıkıl-masıdır. Yani yeni, özgür eşit ilişkiler temelinde cinslerin birbirlerineyaklaşım göstermesidir.

Ben bu konuda bir şeyler yapmaya çalıştım. Yapılan her şey detartışmaya açıktır. Ama dediğim gibi bazı adaylar ve bazı arkadaşlarbizi halen anlamamışlar. Bu konuda parti bünyesi yoğun eksikliğiyaşıyor; doğru ilişki geliştiremiyorlar. Geliştirilen ilişkiler çok çar-pık oluyor. Sevgi olayına doğru ulaşamıyorlar. Böylece provokas-yona oldukça malzeme oluyorlar. Objektif ajanlık çok tehlikeli birbiçimde yapılıyor. Düşman da özel savaşla buna uzanıyor; bunubizzat özel savaş konusu yapıyor. Özellikle bayan-erkek ilişkilerinikörüklüyor. Sonuçta, en değme düşman unsurunun bile vereme-yeceği zararı, biz bu konuda eğitimsizlikten ve doğru olmayanyaklaşımlardan görüyoruz.

Parti bu temelde eğitimle yapıyı aydınlatmak ve yetkinleştirmekistiyor. Halihazırda durumu böyle tutmak istiyor. Dediğim gibi buda hem sınıfsal düzeyde, hem cinsel ve cinsler arası düzeyde, hemde ulusal düzeyde zaman zaman evrensel ölçüleri de zorlayan birsavaşım istiyor. Bu savaşıma ve bunun sonuçlarına cesurca yakla-şalım. İleri adımlar atalım, mevcut yetmezlikleri de aşalım. Hepbirlikte özgür iradeyle belirlenmiş ilişki tarzlarına ulaşalım. Bu ko-nuda gerici tarihten, gerici toplum ilişkilerinden intikam alalım. Bi-lesiniz ki en çok böylesine bir savaşımda şiddetle intikam almayaen çok sizin ihtiyacınız vardır. Ben sadece bunun sıkı bir destekçisideğil, aynı zamanda yol açıcısı ve savaşçısıyım.

Bütün gücümle bu davanın emrindeyim. Bu davayı hem yarattım,

359

Page 359: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

hem de sürüklüyorum. Ve bu davanın emrine giren de biraz bunadikkat etmelidir. Bu davanın seçkin kadın yoldaşı olabilmelidir.Bunu bu kadar vurgulamamın objektif sübjektif nedenleri var. Uma-rım daha gerçekçi ve derin yaklaşıyorsunuz. Biz olsak da, olmasakda doğru yaklaşımların amansız takipçisi olun. Biz inanıyoruz ki,sizlerin kurtuluşu için de az çalışmalar yapılmamıştır. Bu kesin. Çokiyi takip edin. Bazı yetersizliklerimiz olabilir, onları fazla büyütme-yin; öz önemlidir. Öz; gerçekten sizin gurur verici bir tarzda oldukçaeşit ve özgür koşullarda şerefli, onurlu bir yaşamın sahibi olmanızdır.Bunu egemen kılmanın ve bunun için amansız ideolojik, siyasi,askeri savaşımın militanı olun. Bu savaşıma engel olan her şeyiyerle bir edin. Bu savaşı yücelten, başarıya götüren her şeye de sağ-lam bir yoldaş olun.

Sizlerle yaptığımız bu değerlendirmeyi, gerçekten anılarını yaşa-mımızın ayrılmaz bir parçası haline getirmemiz gereken Mizgin(Gurbet Aydın), Roza (Fatma Zeyno) ve Berivan (Binevş Agal)’ınanısına yapıyorum. Onların anılarını sürekli yüceleştirerek ve kesinulaşmak istedikleri yere ulaşarak karşılık vereceğiz. Teslim olma-manın büyük şehitlerini ne kadar ansak yine de azdır.

Bu değerlendirme, Aralık 1992 Çözümlemeleri’nden alınmıştır.

360

Page 360: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Köle kadınla devrim yapılmaz

Bugün bir arkadaşla konuşurken elinde “Nasıl Yapmalı” adlı kitapvardı. Ben, bizdeki romanın ismi “Nasıl Yaşamalı” veya daha başkaisimlerle geliştirilmesi gerekir dedim. Eğer mücadele gerçekliğinibütün yönleriyle değerlendirirseniz, bu son günlerde yaşadıklarımızhem bir tarih, hem de büyük bir edebi roman gibi sürükleyicidir.Nitekim sizi çözümlemek demek 4000 yıllık –en azından genel ra-kam olarak– bir kördüğümü çözümlemek demektir. Bizim için zor-luk çıkaran, hem tarihten, hem de çağdaş gerçeklerden kopmuş ki-şiliklerdir. Bunları hem çağ ve hem de tarihle birleştiripyürüteceksin! Burada aşırı zorlanıyoruz. Sanırım sizler bunu fazlahakkıyla değerlendiremediniz. Arkadaşlarımızın büyük bir kısmıçok ağır bir biçimde çok dar, çok inkarcı, yanılgılı ve yüzeysel ki-şilikleri dayattılar. Sanmıyorum aranızda beni böyle biraz anlayanfazla arkadaş çıksın. Gerek erkek ve gerekse bayanlar arasındafazla kimse çıkmadı.

Herkes çok iyi kavradığını, hatta benden daha iyi bildiğini sanıyor;fakat daha sonra ortaya çıkıyor ki, öğrendikleri incir çekirdeğinibile doldurmuyor. Çok kaybettiler, kaybettirdiler. Yine de bu işi tamgötüren ben oldum. Defalarca kadın çözümlemeleri geliştirdim. Bu-rada yine tekrarlamayacağım. Bunların devamı niteliğinde bazı ko-nuları konuşabilirim.

Bakıyorsun genelde büyük bir güven yetersizliği içindeler. Nasılkişilik savaşımını yürütüyorlar? Onu da doğru yapamıyorlar, amadevrimi de istiyorlar. Başarılı olabilmek için vermek istediğimizi,

361

Page 361: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

‘öz’ diye alacaktınız. Görüntüye değil öze bakacaktınız; biçimedeğil muhtevaya önem verecektiniz. Şimdi yumak yumak olmuş-sunuz. Yani toplum bir kat köleyse, siz bayanlar birkaç kat kölesi-niz. Sahte bir özgürlük yaklaşımı zaten kişiyi bir adım ileri götü-remez. Özgür olmayı bilmek gerekiyor. O yapılamıyor. Partininçok dar kavranması ve aile kurumu olmaktan öteye görülmemesidiğer zayıflıklarla da birleşince, tek kelimeyle bela olma durumuortaya çıkıyor.

Kadına, gelenekleri yerle bir eden özgürce çıkış yaptırmak istedik.Aslında zorluklarınızı biliyorum, fakat katmerli köleliğe karşı çokyönlü mücadele olmadan da hiçbir adım atılamaz. Zorluk, kişilik-lerin oldukça zayıf bir konumda seyretmesidir. Bir partiyi –özelliklesosyalist bir partiyse– daha doğru dürüst ağzınızı bile açmasınıbilemezseniz, nasıl yürüteceğiz? Bir Rus Devrimi’ni, bir FransızDevrimi’ni düşünün; buralarda elli yıl, yüz yıl düşünsel aydın-lanma, edebi akımlar ve yıllarca süren tip tip insan yaşamı ulusalrenge bürünme ile geçer. Bizde ise her şey partinin tarihiyle başlar.Ne düşünce geleneği, ne edebi akımlar ve ne de tipler var: Hepsikör kütük, bela! Hepsi patates gibi. Yani özgünlük de yok, sınıftemsilcileri de yok. Tabii ki bu, aynı zamanda köylü toplumununözellikleridir. Örneğin, partiye büyük bir akın var. Onları dönüş-türmeye gelince tutuculuk çok büyük. Kim altından nasıl çıkacak?Daha önde gelen tipler siz olacaksınız, ama ne kadar çözümleyici-siniz? Çözümleyici misiniz, yoksa düğümleri daha da karmaşık-laştıncı mısınız? Bu konuda belli bir çözüme gitmek için beynimialtüst ettim. Şimdi siz çocuk gibisiniz. Çoğunuz sadece şikayet et-mesini ve sadece abuk sabuk sesler çıkarmasını bilen türdensiniz.Yaşamı özgürce zorlama nasıl olur? Buna hala talip olan yok. Ge-nelde durum böyle.

Geliyorlar, bizimle doğru dürüst bir tartışmayı geliştiremiyorlar.Nasıl yorumlanacak? Ondan sonra da herkes ağzına geleni söylüyor.İnceleme tarzı doğru olsaydı, daha iyi gelişebilirdiniz. Hiç olmazsatartışma gücüne kavuşabilirdiniz. Kişilik biraz güç kazanırdı. Buçözümlemelerden sonuç çıkarmada zayıf kalmışsınız; fazla layıkıylaincelememişsiniz. Genelde birçok çözümlemeden biri doğru ince-lenseydi, aslında epey sonuç alınırdı. Kürt kişiliğini çözemezsek,

362

Page 362: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

devrim yapmak hayaldir. Tarihe bakın, kelleyi bile kurtaramazsınız,hatta nefes bile alamazsınız. Bakıyorum, gelişmelerin nasıl ortayaçıktığını incelemiyorsunuz bile. Hatta çoğu arkadaş şu yanlış yak-laşım içinde: ‘Ben de devrime katıldım, büyük devrimcilik yapabi-liyorum.’ Halbuki yanlış. Ne ‘büyük devrimciliği’ yapıyorsun? Şuparti, özellikle önderlik tarihi okunsaydı, o zaman işlerin ne müthişyaklaşımlar, anlık nefesler, anlık fırsatlar ve dakikası dakikasına de-ğerlendirmelerle yürütüldüğünü iyi görürlerdi. Çoğu arkadaş bundanhabersiz. Tabii bu anlamda özgürlüğü istismar etme durumu ortayaçıkıyor. Yani bugün mücadele adına ortada bir şey varsa, bununçıkış koşullarını anlama ve öğrenme zayıflığı giderek kolaycılığa, oda giderek kendini sağa sola yatırmaya götürür. Bu yaygındır.

Şimdi size parti tarihini nasıl anlatayım veya hissettireyim? Önderlikolayını size nasıl hissettirelim? Çünkü inatçısınız, gerçeği bütün yön-leriyle kavramaya yanaşamıyorsunuz. ‘Kültürümüz yok’ diyemiyor-sunuz. Sadakat yanlarınız zayıf olduğundan izleyemiyorsunuz. Kürtkişiliğinde bağlar çok zayıftır. Kolay kopuşla karşı karşıya getiriyor.Hatta bu kişilikler birbirlerini provokatif bir tarzda ele alırlar. Bütünbunlara karşı bizim bir çözüm gücü olma durumumuz var ki, bu iz-lenilemiyor. Bazı genellemeleri öğreniyorlar; o da herkesin aldığıbir şey ve böylece kendilerini aldatıyorlar. Bütün çözümlemeler ye-terince kavransaydı hiçbirinizin sorunları fazla gelişmezdi.

Yapının büyük bir kısmı, başta gerilla olmak üzere, imhalık du-rumlardan zor bela kurtarıldığını görünce, “biz perspektifleri an-layamamışız, yeniden incelememiz gerekir” diyor. Bugün her kesimbunu söylüyor. Bizim talimatlar zamanında doğru anlaşılmamıştır.Kadın çözümlemeleri için de “dar yaklaşmışız, yeterince doğruele almamışız” deniliyor. Özellikle önderlik çabalarına yüzeyselyaklaşım, daha da affedilmez durumları ortaya çıkarıyor. Tabii he-sabını önceden yaparak konuştum; yol, doğrultu, davranış halle-dildi, güzeldi, ama kavrayamadınız, yakalayamadınız; ondan sonrakendi gerici gerçekliğinizi dayattıkça dayatmaya kalkıştınız. Ke-malist midir? Ortaçağ kalıntısı mıdır? Bunu hiç düşünmeden ken-dinizi dayattınız.

Bu iddiamızı, bütün bunlara rağmen geliştirebileceğiz. Kadın çö-zümlemesi de ilerleyecektir. Her türlü gerici, tutucu yaklaşımlara

363

Page 363: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

karşın adam olmaktan başka çare de yok. Tek çıkar yol budur. Deminbir örnek verdim; adam ‘önderlik yaklaşımları şöyle böyle’ diyor.Aslında yaklaşımları çözemiyor. Çözemediği için de oynamak istiyor.Oynayınca da inandırıcı olamıyor. Daha sonra sözümona yardım is-tiyor. Bu da bir moda: Benim bir numaralı düşmanlarım bile, bendenyardım istiyor. Halbuki yardımın içeriği bellidir. Herkese çok önce-den –hainlere de– sunulmuştur. Gerçekten bütün provokatörlere dedaha önceden desteği sunmuştum. Fakat işi kurnazlığa döktüler. Birgünlük keyfilik uğruna, ‘kimse yapmamış, biz mi devrim yapacağız;yaptığımız yanımıza kar kalır’ biçiminde yaklaştılar. Sonuçta neoldu? Tabii bize de zarar verdiler, ama kendileri için de artık nefesalınamaz durumlara yol açtılar. Dikkat edin; ben yine yerimdeyimve işlerin basındaydım, fakat etkisizleşen, kaybeden, zarar gören,diğerleri. Köylü veya bir küçük burjuva kafasıyla törpülediğinizişleri sekteye uğratamayız.

Kadın olayında da böyle: Ben köle kadınla devrim yapmam, küçükburjuva kurnazlığıyla da devrim yapmam. Bir kocakarıyla da devrimyapılmaz. Yiğit kadınla devrim yapılır. Tabii bu nokta çok önemli.İşte sorun; yiğit kadın kimdir, yiğit kadına nasıl ulaşılacak sorunudur.Tabii bu konularda her gün çok tehlikeli ve yanlış anlayışlarla karşıkarşıyayız. Ben sizdeki bazı anlayışları görünce hayrette kalıyorum.Geleneksel kadın anlayışlarına takılanlar ne kadar var? Biraz tartışmakonusu oluyor. Kadın, özgürlüğünden neyi anlıyor? Kendi cinsinehakim olma veya bunun özgürlüğünden ne anlıyor? Farkında biledeğil. Kendini daha meta olmaktan kurtaramamıştır. Kendini pazar-lamak istiyor. Devrimde bu kişilikle yol almak mümkün değil; seçmekabiliyeti yok. Feodal entrika yöntemleriyle sonuç alınacağını sanı-yor. Tabii mümkün değil. Bütün bunları ta çocukluğumdan beri,anama karşı mücadele ederek aştım. Ağalık hukukunu konuşuyordu.Ben de çocukluk hukukunu konuştum. Böyle bir sürü mücadele.Sonuç; biliyorsunuz az çok gelişmelere yol açtı.

Bazı romanları okumanızı tavsiye ederdim. Anlatım başında“Nasıl Yapmalı” adlı romandan söz açıldı. Kitapta bir kadındanbahsediliyor. Bilemem içinizde okuyan oldu mu? Bağımsızlık çiz-gisinde mi yürümek istiyormuş? Kişiliğini bağımsızlaştırmak içinherhalde ne korkunç çaba harcıyor. Aslında benim geliştirmek is-

364

Page 364: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

tediğim bir tip var. Sanırım benzerlikler var.Kimisi okumuş da, “sizin yaptığınız çözümlemelerin Nasıl Yap-

malı’dakiyle hayli benzerlikleri var” diyor. Ben okumadığım içinbilemem. Fakat uygulatmak istediğimiz, gerçekten bağımsızlıkyolunda oldukça çok direnen bir tipe ulaşmaktır. Sanırım buradakadınlığını bağımsızlaştırma, özgürleştirme durumu var. Önceçarpık olsa da giderek derinleştiriyor. Bence o tipleme üzerindeoldukça durmanız gerekir. Benim yaptığım bundan biraz dahakapsamlı. Bizimki daha gerçekçi. Fakat biraz daha karmaşık vezordur. Kürt gerçeği söz konusu olduğunda aslında daha zorlugeçeceğe benziyor.

Gün boyu, sürekli bağımsızlaşacak olan kadın nasıl olmalıdır?Tabii bu bir sorundur. Hiçbirimizin olduğu gibi kabul etmesi im-kansız. Günlük olarak özgürlük savaşımını şiddetli yürütmeyenkadın neye yarar?

Sanıyorum böylesine özgürleşen, sürekli bağımsızlaşan kadınıngelişme özellikleri var. Herhalde ‘Nasıl Yapmalı’da geçen kadınıngelişen bazı özellikleri de güzelliğe ilişkinmiş. Yani galiba güzelliğiyaratıyor. Bedeni olayı yaratıyor. Ruhi, fiziki herhalde bütünü oluyor,değil mi? Düşünsel yön de, özellikle ideolojik bağımsızlık da o bil-diğimiz kültürün sonucudur. Bu Rus militan tipi. İşte şimdiki Ruskadını. Güçlüdür aslında; bu o çözümlemelerin bir sonucudur. Şimdiçoğunuzun durumuna bakıyorum; hepsinin gözü yaşlı, ağlamaklı.

Ne olacak şimdi? Biz bu tipi ne yapacağız? Başa mı çalacağız?Mesela sizler için sürekli bir şey vurguluyorum: Müthiş bağım-sızla-şacaksınız. Bağımsızlaşmak sizi biraz özgürleştirir. Özgür-leştikçe biraz sevilebilirsiniz, dedim. Bu bir kanundur. Aslında sı-radan bir laf değil. Ne yaparsanız yapın özgürleşmedikçe,bağımsızlaşmadıkça, sınıfta kalırsınız. Parti ortamında ve giderekKürdistan toplumunda sevilmezsiniz, aşınırsınız. Bu konuda benciddi olmak zorundayım. Neden? Çünkü devrime önderlik ediyo-rum. Devrim güzellik içindir, iyilik içindir, doğruluk içindir. Belaolmuş tipleri devrim içinde nasıl kabul edebilirim? Özgürlük tut-kusu olmayan, özgürlük savaşımını günlük olarak yürütmeyen bi-rini ne yapayım? Sanırım bayanlar çok da mücadelecidirler. Her-halde görevlere de çok bağlıdırlar. Günlük olarak da çok

365

Page 365: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

çalışkandırlar. Ve dediğim gibi, onlar bir ulusu yaratıyorlar. Aslındatartışmalarınızı bu temelde derinleştirmenizi isterdim.

Daha birçok tip de örnek olarak verilebilir. Bir Fransız tipi veyaislam tarihinde bir Hz. Fatma tipi. Belki yadırgarsınız, ama ben sizesöyleyeyim: Hz. Fatma büyük bir olay, peygamber kızıdır. Militandıraslında. Kutsal bir kişiliği var, çok duyarlıdır da. Yani Beyt’in enileri gelenidir. Babası vefat ettiğinde 6 aydan daha fazla yaşayamaz.Bu sülaleden halen günümüze geliniyor. Nitekim birçok ulusun ta-rihinde böyle tiplemeler şarttır.

Şimdi, Kürt tarihine geldik mi bizde maalesef bugüne kadar sağlambir özgürlük tipine ulaşılamamıştır. Bütün kızlarımız öyle.

Büyük kızkardeşim kocaya verildiğinde, iki üç günlük bir yürüyüşlebaşka bir köyden geldiler ve ne olduğu belirsiz adamlar adına alıpgötürdüler. Bize birkaç çuval buğday, birkaç kuruş para vermişlerdi.Bizim Havva gitti, ha gitti. Ben o günden beri hatırlıyorum. Bu iştebir bit yeniği var dedim. Eğer o zaman devrimci yaklaşım tarzı ol-saydı, Havva kesin iyi bir kadın olabilirdi. O gitti, kızları oldu.Sözde bir tanesini kurtaracaktım. Söz vermiştim tabii. Ülkeden kop-tuğum için artık bilmiyorum ne oldu? Herhalde o da gitti. Düşünce-sini kurtaramadı, aslında satıldı. Şimdi çok daha geri kaldılar. Şununiçin söylüyorum: İşler o kadar kolay değil. Bizim ta çocukluktanberi yürüttüğümüz özgürlük savaşını siz anlamadan, saflarda bu-lunmanın anlamını bilemezsiniz.

Söylediğim gibi, siyaset büyük bir satranç oyunudur. Bunu az çokkavramadan bir piyon bile olamazsınız. Rolü iyi oynamak için sat-rancı, yani siyaseti bileceksiniz. Sanırım zaman zaman bazı sığ an-layışlara düşüyorsunuz. Özellikle bazı arkadaşlar böyle. Bir de bazıarkadaşlar birey olarak kendilerini fazla bağımsızlaştıramıyorlar.Erkekler de dahil. PKK’nin özgürlüksel gelişimine ayak uyduramı-yorlar. Buna çözüm gücü verebilmek için bu değerlendirmeleri za-man zaman yapıyoruz. Ama ortaya çıkan bazı sorunlar objektifolarak ajanlığa hizmet ediyor. Geleneksel ve düzen içi kişilikle yak-laşılırsa objektif ve sübjektif ajanlık konumuna düşmekten hiçbirinizkurtulamazsınız. Bundan da uzaklaşmak için yapmanız gereken,büyük özgürlük yürüyüşünün kişiliğine yönelmektir. Onun dışındaben de dahil hiçbir şeyimizi birbirimize sevdiremeyiz.

366

Page 366: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Bu çok açık. Büyük özgürlük yarışı içine girmedikten, görevlerdegünlük olarak başarılı olmadıktan sonra ölümden daha beteri ortayaçıkar. Bu bir kanundur. Siz, köylü kızı, küçük burjuva kızı havalarıylayaşayamazsınız. İstediğiniz kadar hır gür çıkarın, başarmanız müm-kün değil. Özellikle PKK ortamında bazı tedbirler geliştirilmiştir.Erkekler için de aynen böyle. Erkek özgürlüğü esas alıp böyle yak-laşmazsa, iflah olmaz. Dikkat edin, bu erkeklerin gelişmesinin ken-diliğinden olduğunu mu sanıyorsunuz? Hayır, çok büyük çabalarlabiraz aydınlatıyoruz. Aslında birkaç romanla mevcut gelişme düze-yini yansıtabiliriz. Dolayısıyla o romanları okusaydınız belki dahaiyi aydınlanabilirdiniz.

Biz genel çözümlemelerle şimdilik yetiniyoruz. Yine de biraz kav-rayışınızı geliştirmeniz lazım. Köylü kızından tutalım üniversiteliyekadar, saflara çok sayıda bayan geliyor. Hepsine gereken çözümgücü olabilmek biliyorsunuz ki biraz yetenek ister. Bu konudakiçözümsüzlük tabii ki ilerletmez. Ben her zaman kendinize güven-melisiniz, cesur olmalısınız, diyorum. Geleneksel yaklaşımlardangittikçe uzaklaşmalı, kuşku duymalısınız. Yeniliklere de yanlış yak-laşmamalısınız. Bazı romanlarda özellikle işlenen benzer bağımsız-laşma sürecine gittikçe artan bir tempoyla girmeliyiz. Bu bizi ilerdedaha iyi bir ilişki biçimine götürebilir.

Bütün bunlar belki size genelleme gibi gelebilir, ama pratikte birşey yapmak istiyoruz; o da ters sonuç veriyor. Pratik ilişkilerde, ka-dın-erkek ilişkilerinde fazla tipleriniz yatkın değil. Pratikte fazlailişkilere çözüm getirecek durumda değilsiniz. Yanlış anlıyorsunuz,ilişkisizlik canınızı sıkıyor. İlişki geliştirmeye devrimci içerik vere-miyorsunuz. Ben ne yapayım şimdi? Nasıl çözelim peki? Onun içingörüşlerinize zaman zaman başvurma gereği duyduk. Tartışmayıgeliştirin dedik. Ve bazı doğruları bizzat sizler netleştirin ve partiyegörüş olarak kabul ettirelim. Tabii ki hiç olmazsa tartışmayı doğrutemellerde yapın da bu önemli gelişmelere yol açsın.

Şunu belirteyim; meselelere tabu biçiminde bakmayın. Sorunlarasadece tabular ve ayıplar düzeyinde bakmak feodal ikiyüzlülüktür.Her türlü sorununuzu özgürce tartışmak sosyalist olmanızın da birgereğidir. Bunu başaramazsak zaten ideolojimize ters düşeriz. Par-timiz içinde bazı arkadaşlar, kadın-erkek ilişkilerinde içine düşülen

367

Page 367: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

bazı durumları ya çok hafife alıyorlar, ya da çok ağır suçlama biçi-minde değerlendiriyorlar. Bu konuda bazı yanılgılar var. Hemenşunu söyleyeyim: İhanete yol açmadıkça, devrime zarar vermedikçekadın-erkek ilişkisinin gelişmesinden yanayız. Mesela bazı bayanve erkekler birbirlerini alıp kaçıyorlardı. Biz burada neye karşıçıktık? Yani birbirleriyle ilişki kurdukları için değil, birbirleriylekaçtıkları için ihanettir, dedik. Birbirlerini sevdikleri için değil, sevgiadı altında ihanet ettikleri için kabul etmedik. Bize göre sevgi, kişi-lerin görevlerinden kaçışlarına, özellikle de düşmana kaçışlarınaasla imkan vermek şurada kalsın, daha güçlü olmaya götürür. Ke-sinlikle, doğrusu budur. Tam tersi doğruymuş gibi bazılarına göreilişki kurarsan kaçarsın, görevlerle oynarsın, problem çıkarırsın vebireysel yaşamı dayatırsın.

Tabii bu anlayışla uyuşmak mümkün değil. Buna karşı çıkılıyor.Yoksa kişileri güçlendiren ilişki biçimleri bizim tercihimizdir. Sevgiilişkileri buna dahildir. Kaldı ki ben Temmuz 1992 Çözümlemele-ri’nde bunun kurallarını, şartlarını iyi koymuştum. Onları tekrar ha-tırlatmak istemiyorum. Bana göre çok önemli bir konuşmadır. Osizin için bir yasal öneme sahip temel bir anlayış düzeyinde elealınmalıdır. Öyle olursa, sizin mesele diye ortaya koyduklarınızınpek anlamlı olmadığını, aslında çözüm yollarının mükemmel ortayakonulduğunu görebileceksiniz.

Acaba bazı temel gerçeklerle irtibatı kurabilecek miyiz? Sizlereyönelik vermek istediğimiz, ulaştırmak istediğimiz bazı hususlarvar. Hep, acaba ulaşma gücünü gösterebilecek misiniz, diyorum.

Evet, geçen konuşmalarımda açığa vurdum. Kendimi tanıdığımdanberi yaşam savaşını anlattım. Bir sonuç çıkarabildiniz mi? Acababağlantı kurabilecek misiniz? Bir sözünüzle ölümüne bağlılıklardanbahsediyorsunuz, ama diğer bir sözünüzle de en değme düşman aja-nının bile içine giremeyeceği durumları yaratıyorsunuz. Her ikisinikişiliklerinizde karşılıklı yaşıyorsunuz. Hangisi gerçek? Veya ikisede gerçekse, egemen gerçeği hangisinin lehine kılalım? Söz hangigerçeği temsil ediyor? Doğal olan hangisidir? Her şeyden önce an-latılmak istenileni anlayabildiniz mi? Anlamadıysanız, gerçeklerdenbu kadar kopuksanız, gerçeklerle nasıl bağlantı kuralım? Şu çoktehlikeli olur; biliyorsunuz insanın gerçekler dünyasından kopuşu

Page 368: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

birkaç yöntemle olur. Birincisi; çok ağır sömürgeleştirilmiş toplum-ların insanı böyledir. Gerçekler dünyasıyla bağları koptuğu için hay-vanlar gibi yönetilirler. İkincisi; hayali bir dünyayı geliştirir. Hayalle,yalanla yaşayan hasta bir kişilik tipi ortaya çıkar. O anda gerçeklerdünyası ile bu tiplerin bağı tümüyle kopar. Üçüncüsü; sanıyorumdüşmanın yalan ile psikolojik makinaları, robotları ile yarattığı tiplervardır. Onlar da gerçeklerden tümüyle koparlar.

Şimdi bütün bunlar Kürdistan’da iç içe de olabilir. Alışkanlıklarave hayallere düşkünlük yoğundur. Sömürgeciliğin alıklaştırdığı, yanitümüyle gerçeklerden kopardığı kişilikler yaygındır. Objektif ajanlıkçok yaygındır. Ajan olmak başarı sayılır; toplumda ilerleme ajanlıktayarışma ile ölçülür.

Kadın biraz daha beterin beteri olarak gerçeklerden kopmuştur. Obir kat daha geriden takip eder ve bir savaş başlar. Zaten onun içinsize biraz açtık. Çocukça yüreğimizle, o inanılmaz en zor koşullardagerçeklerden kopmamanın savaşımını verdik.

Size ne dedim? Ulusal gerçeklerden, kadın gerçeğinden, halk ger-çeğinden başlayarak sosyalist gerçekle temas, ardından ondan kop-mamaya büyük bir çabayla yüklendik ve bugüne kadar geldik. As-lında, bunun hikayesiydi. Nitekim nasıl müthiş bir savaşımıgerektirdiği ortaya çıktı. Kürdistan’da bugün gerçeklik, PKK orta-mında mevcut. Özgün gerçekliğimiz, doğru bakarsanız bizde birazvücut buluyor. Bu nedir? Bazılarınızın gerçekle bağlantısının zayıfolması demektir. Bu biçim de hayli yaygın bir durumdur. Bazı kişi-lerde aşırı dışa vuruyorsa, ya kendilerini çok kurnaz ve beceriklisandıklarından ötürüdür, ya da saf ve aptal olduklarından ötürüdür.İkisi de olabilir. Kendini becerikli sanan aptal da olabilir.

Parti, bütün bunlara karşı çözümlemelerle, inanılmaz derecedekibütün pratik davranışlarla ilerleme sağlamak istedi. Kadın bir adımdaha geride olduğu için bu konuda gerçeklerle temasını, devrimcitarzı daha da esas alarak sağlamak istedik. Aslında bunda çok içten-lik, özgünlük vardı. Ben size kendi ailemin düzenini anlatırken, yü-reğimiz neye razı olmamıştı ve biz bunu nasıl siyasete dönüştürdük?Çünkü teorik olarak anlayamıyorsunuz. Anılar belki daha da öğreticiolabilir. Çocuklukta güç yetiremediğiniz hayalleri, daha sonra nasılgerçekleştirmek istedik? Daha da çarpıcı olabilir.

Page 369: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Tabii, varılmak istenilen ulusal toplumsal gerçeğe, ihanet etmeden,yabancılaşmayı çok katmerli yaşamadan katılabilmek önemlidir.Zaten sanatın da amacı budur, buna yol açar. Devrimci eylemin, enkestirmeden –ki adına devrim diyoruz– ulaştırmak istediği sonuçbudur. Böyle bir görevin de önümüzde çok esaslı durduğu, tartışmagötürmez bir biçimde ortada.

Sabırlı olun. Şimdi siyaset söz konusu oldu mu, hiçbir şey öyleboya küpü gibi değildir; içine bat, renk ver! Benim de eskidenöyle anlayışlarım vardı. Ama baktım, siyasetin dili apayrı. Şimdiincir çekirdeğini doldurmaz yaklaşımlarla geliyorlar. Sevgi olayıda böyle. Daha doğru dürüst ağzını kıpırdatamıyor, daha doğrudürüst bakmasını bilmiyor. Tabii ki, bu insan sevmesini bilemez.Ben size güzellik derslerini de verebilirim. Güzel bir kadın baştanayağa kadar hal ve hareketleri, endamı, fiziğinden tutalım ruhu vebilincine kadar hepsi nasıl olmalı? Benim dediklerimi bir kız ar-kadaşımız esas alsa, belki de en vurucu tiplerden biri olabilir. Ni-tekim bir devrimci, aynı zamanda sanatkardır. Bu işlerle de uğra-şabilir. Bir devrimci en güzel yaşamı yaratmakla mükelleftir. Bununen vurucu tiplerini ortaya çıkarmakla görevlidir. Tabii bilemem,kafanız çalışıyorsa anlarsınız. Bana göre bir devrimci, bu konulardabir görevli gibidir; bunların savaşçısıdır. Kadına ilk biçilecek değer,onun yaşamının ayrılmaz bir parçasıysa, ‘nasıl bir kadın’ ve yine‘nasıl bir erkek’ sorusuna cevap vermektir.

Bu konuları defalarca açtım. Açılmadı diyemezsiniz. Hiçbirisi be-nim kadar bunu aydınlatmamıştır. Şimdi ben hemen bu konuda şunuda vurgulayayım ki, kadrolarımızın yüzde yetmişi, yüzde seksenikadın da olsun, erkek de olsun, bu ilişkiler söz konusu olduğundaona mal gibi kim sahiplenecek diye bekliyor. Yani bu konulardabiraz zekiyim. Bu durum özellikle kızlarda daha yaygın. ‘Hangi er-keğin dikkatini çekecek, kim onu sahiplenecek’ diye beklentisi çokaçık. Bütünüyle inceledim araştırdım, dağdaki durumlarını da gözdengeçiriyorum, bazılarının yaptıkları silah gösterisi bile şunun içindir:‘Kızların nasıl silah kullandıklarını bilsinler.’ Aslında inandığı içindeğil, dolayısıyla içten de değil. Kendini kanıtlama ihtiyacını duyu-yorlar. Buradan, kamptan gidenlerin hepsi ve benim en değer ver-diklerim de dahil. Bir an önce oraya gidecekler de, nasıl savaştıklarını

Page 370: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

kanıtlayacaklar ve böylece ne yaman kızlar oldukları ortaya çıkacak!Doğrusu, bu durumlarına üzüldüm. Çünkü göreli amaçla devrimdesilaha el atılmaz. Kendini kanıtlamak amacıyla o dağlara gidilmez.Bunun için deli olmak gerekir. Hepsi öyle gitti. Kendilerini ispat et-meye çalışıyorlar. Eline silahı alan öyle yapıyor.

Evet bu, çok yaygın bir hastalıktır. Bu konuda kimseyi fazla zorla-maya gerek yok. Yani giderse gitsin. Nitekim ayaklanmanın ne ol-duğunu görüyorlar. Daha da görecekler. Evet, bekliyorum. İşte silahlakanıtlayacakmış da, ne yaman kızmış da, bunun karşılığında birilerionu beğenecek! Şimdi ben bu anlayışın yetersizliğini ispatlamayaçalışıyorum. Bir kadın kendini bu duruma düşürmemeli, bunun içingerillaya da katılmamalıdır. Zaten bazıları da şehit düşüyorlar. Yanifedailik yapıyor. Bu anlayışı kökünden yıkmalı. Yıkılmasa, bu an-layışın sonu gelmez. Er geç bir çıkmaz sokakla karşılaşır veya uçu-ruma yuvarlanır.

Şimdi bu öfkeliler takımından da bahsediyorum. Aslında gelişamaçları biraz öyle. Toplum onları sıkıştırmıştır. Bu sıkışıklığa karşıbir tepki olarak PKK’ye koşuyorlar. PKK ile bağı böylesine birçarpık özgürlük anlayışı temelinde kuruyorlar. Bu anlayışa karşı sa-vaş böyle başladı, halen devam da ediyor. Şimdi bunu böyle bıraksakortaya ne çıkacağını biliyor musunuz? Klasik feodal burjuva toplumölçüleri çıkar. Önce bürokrasisi oluşur, sonra devletleşsek devletolur, onun toplum biçimi haline gelir. Dikkat edin, burada görevlerinüzerine yürümek yok! Nasıl bir yurtseverlik tutkusu, nasıl bir örgütanlayışı, nasıl müthiş bir planlamacı, nasıl sorumlu bir devrimcidiye sormak yok! Bazılarına nereye gitmek istiyorsun diye soruyor-dum, çoğu “Güney-Batı’ya, Serhad’a” diyordu. Bunların kafasındaincir çekirdeği kadar akıl yok. Yirmi yıldır bu işlerin peşindeyim,buna rağmen bu kadar kolay karar veremiyorum. Hayret! Kime,neye dayanarak bu talepte bulunuyorlar ki? Serhad neresidir, Toroslarneresidir? Demek ki gidişler sahte! Nitekim gidenler oldu, ama da-yanamadılar. Her gün şehadet haberleri geliyor. Köy evlerinde vu-ruluyorlar. Dün birisi Siverek’te vuruldu. Önceki hafta birisi Pazar-cık’ta, daha önceki hafta birisi Mardin’de vuruldu. Vurulan bayanburalı. Fukaralar, sıkışmışlardı. Özgür ilişki arıyorlardı, ama bununiçin de Mardin yakındı. Birisi orayı istedi. Yakın olduğu için, gide-

371

Page 371: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

bilirsin dedim. Birisi buraya yakındı, o da oraya gitti. Birisi Urfa’yayakındı, o da oraya gitti. Ve gittikleri yerde de nasıl yaşadıklarınıbiliyorum. Şanslarını değerlendiremediler.

Tabii ki, erkekler de böyle. Bunu sadece bayanlar için söylemiyo-rum. Erkeğin de beklediği ilişki tarzı buna benzer bir şeydir. Biz builişki tarzını, gerçekten yakıştıramayacağımız gibi, bununla fazlailerleme de sağlayamayız. Size deminden beri uzun uzun o tecrübemitekrarladım. İlişkiler nasıl kullanılmak ve nereye götürülmek iste-niliyor? Tecrübenin de sonuçlarını nasıl siyasete dönüştürdük? İştebu çekişme, halen devam ediyor.

Sizlerle uğraşmak, ilgilenmek, kötü bir şey değil. Bütün tarihleasırlık sorunlarla uğraşmak kötü bir şey değil; bu gereklidir de.Çünkü siz, öncü savaşçılarsınız. Şahsınızda toplumu çözüyorsunuz.Şahsınızda toplumun kaderini belirleyeceksiniz. Eğer bunlarda cid-diysek, haklı olarak sizlerle çok önemli tartışmalarımız olmalıdır.Yani bir defa özgürleşmiş kişiliğin prototipini burada oluşturacağız.Eğer güçlüyseniz, özlüyseniz artık bu böyledir. Hemen her alandabu düzeyi tutturursanız bu, çözümlenmiş örnek militansınız, gittiğinizyerde kendinizi üretirsiniz demektir. Amaç budur, ama şimdi bunakim saldırıyor, buna karşı faaliyetler nasıl geliştiriliyor? ‘Parti Ön-derliği’nin yanına giden önce şöyle karşılanır, çevresi de çok şöyleolabilir’ diyenlerin söylediklerini oturup düşünmek gerekir ve düş-manın da söylediklerine bakmak lazım. Düşman neleri söylüyor?Bizim bazı kafa karıştırıcılar neyi söylüyor? Aslında her ikisi çakı-şıyor. Yani hem kafası karışanlar, hem de kafa karıştıranlar! Biryerde düşmanın oyununa benzer durumlara düşüyorlar. O zamanöyleyse, bu kişiler burada ne gezerler diyorum. Ben sizi yüceltmekistiyorsam, siz niye yücelmeyeceksiniz? Fazlalığınız ne, eksikliğinizne? Özgürlük üzerine sizinle sonuna kadar yürüyeceksem siz niyeyürümeyeceksiniz? Bu temelde bir yarış geliştirmek istiyorum. Buyarışa niye gelmeyeceksiniz? Niye engel olmakta ısrarlı bir tutumsergileyerek, ‘anlamam, kavramam, yürümem, yürütmem’ diyecek-siniz? Neden? Kim kime güvenmiyor? Kim görevini yerine getir-miyor? Haklı olarak bunların üzerinde durmamız gerekir.

Şimdi bazı kafa karıştırıcılar veya kuşkulanan tiplere soruyorum:Devrime, halka inmeye, en önemlisi de örgütsel görevlere ne kadar

372

Page 372: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

varsınız? Hangi faaliyet türü derseniz deyin; yazı, eylem, hangi türfaaliyet olursa olsun, kim bunlara gelmiyor, kim kendini adamıyor?Niye gelmeyeceğiz, niye kişilikler buna engel teşkil etsin? Benimhangi tartışmam ve hangi yaklaşımım buna engeldir? Açıklayın.Hem resmen, hem de fiilen hangi konuda önderlik edilmedi, hangiilişki ve gelişme düzeyine gereken katkı sunulmadı? Biliniyor kitümüne kattık.

Peki, bütün bunlara ihtiyacınız yok mu? Dev gibi birikmiş sorunlarvar. Bunlara hanginiz çözüm gücü getirebilmiş de alıkoyan olmuştur.Çözümleyici olmak konusunda kendini geride tutan kim? Siz ka-dınlar, bir komşu evine kadar utana sıkıla iki adım atamazdınız. Ar-dına kadar kendi evini size açan kim? Bir de, başka evlere giderseniz,kapı komşunuz bile olsa, akrabanız bile olsa, size iki günde dayata-cakları baskı ve ilişki türünün nasıl olduğunu iyi bilirsiniz. Bir debenim ilişki sahama girin, burada bulduklarınızla ana-baba ocağındabulduklarınızı karşılaştırın. Hangisi daha içten, daha bilinçli, dahasonuç alıcı ve devrime daha açıktır?

Dedim ya, gerçeklerle biraz bağ kuracaksınız ve dengeli cevaplarvereceksiniz. Sağduyuyla oynamak olmaz! Gerçeğin ölçüleriyleoynamak olmaz! Bu konularda tüm gerçek ölçüleri bir tarafa ata-caksın, ama diğer taraftan birisini bulup fiskos edeceksin, bilmem‘bana nerede ne yapılmak istendi’ diyeceksin! Bu kabul edilemez.Bu utanmazlar hem çok şey vermek istiyorlar, hem de ardından butip şeyi geliştiriyorlar. Bu konuda bazı tiplerden bahsediliyor. İnsafyani, kendileri ‘çözümlemelere çok ihtiyacımız var, çok iyi olur’di-yorlar, ama ardından bu tür fiskoslar geliştiriyorlar. İnsan, ‘benimgerçeklerle ne kadar bağım var’ diye biraz düşünür. Ölçüyü kimkaçırıyor, başka şeylerle kim uğraşıyor? Özellikle bunu arkadangeliştirmek sağduyuya, vicdana, adalete ne kadar uygun? Birçoğuhalen böyle; sanki kafası acıkmış da, ben karıştırmışım! Seninkafan, köle kafası! Bin bir türlü fırça yemiş, karmakarışık hale ge-tirilmiştir. Sözümona Parti Önderliği’nin yapmak istedikleri konu-sunda kafası karışmış!

Çok tuhafıma gidiyor, böyle yeni yetmeler bunu söyleyince, çokuyanık bir kafan vardı, çok net sonuçlara ulaşmıştın da, onu PartiÖnderliği mi karıştırdı? Aslında katkılarımızla biraz kafası açılıyor.

373

Page 373: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

Benim en muarrızlarım dahi yaptığımız politikalardan yararlanı-yorlar. Buraya gelenler de, o bizim muarrızlarımız var, onlar dadağlarda benden aldıklarıyla yaşıyorlar. Yani başka yürekleri yok,kafaları yok. Adam pazarlamaya çalışıyorlar. İnsan saygılı olur!Yani birisinden bir şeyler öğrendiysen, aldınsa, adaletli ol ve ‘bubenim için neyi ifade eder, neyi ifade etmez’ diye kendine sor!Denge dediğim, ölçü dediğim olay buradadır. Bu dengeyi, bu öl-çüyü kuramayan kim olursa olsun, sağduyusunu yitirmekten, do-layısıyla gerçeklerle bağını koparmaktan kurtulamaz. Tabii ki, ger-çeklerle bağını koparan adamdan da bela gelir. Yine tüm yük bizimomuzumuzda olsun. Yine onlara hizmet etmeye devam edelim.Varsın istedikleriyle yaşasınlar!

Sevmek, sevilmek güzel bir olay fakat bunun kanunları var. Bizbu konuda kendimizi aldatamayız. Bunun demirden daha sert ka-nunları var. Aksi halde düşkünlük, ajanlık olur. Benim de bazı ka-nunların takipçisi olduğumu bilmelisiniz. Dolayısıyla kafası karı-şanlar veya sağlam hareket edenlerle etmeyenler kimlerdir? Yediyaşımdan beri mal gibi kişiliklerle yaşamak istemiyordum. Dedimya, bacılarımız mal gibi götürülürken, biz bunu mesele yaptık. İşteadam eşimizi, bilmem neyimizi mal gibi kullanmaya çalışırken,bunu da savaş nedeni saydık. Neyle karşı karşıya olduğumuzu bile-ceksiniz. Ondan sonra ikide bir, yanımızda bir türlü, arkamızda birtürlü olmayacaksınız. Size yakışmaz.

Bizim kadın konusunda büyük bir savaş deneyimimiz var. Kürdis-tan kadınının ayağa kalkışında tarihte ilk defa imkan hazırlamış birkişi durumundayız. İlk defa kadına saygısını biraz iade etmiş kişiyiz.Anlı açık olarak dağlarda ve sokaklarda eline silahı veren biziz.Peki bunlar ne diye alçaklık ediyorlar? Niye bunu görmüyorlar?Oraya, benim silahlarımla gitmediler mi? Benim katkılarımla orayagitmediler mi? Benim sorumluluğum altında gitmiyorlar mı; yiyipiçmiyorlar mı? O zaman insan, hiç olmazsa biraz saygılı olur. Hattasevme imkanını bile bizim sayemizde elde etmiyorlar mı? Hani “birkahvenin kırk yıl hatırı var” derler ya, peki sen, niye her gün sanabu kadar verene bunca saygısızlık edeceksin?

Belli ki devrimcileşme ve hatta insani temel gerçeklere yaklaşmaölçüsü bile sınırlı. Birçok sapık anlayış, ölçüsüz, adaletsiz yaklaşım,

374

Page 374: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

devrimci yaşamdan kopuk tarz ve en önemlisi de şurada bize na-muslu, saygıdeğer yaşamı layık görmeme tutumuyla birlikte, sontahlilde düşmanın bize dayattığı bir ilişki durumu söz konusu ol-maktadır. Kızlarımız ve erkeklerimiz maalesef feodalizmin, sö-mürgeciliğin verdiklerini aşamıyorlar. Nitekim bu noktada benimleçarpışıyorlar. Bazıları açık savaş yürütüyor, bazıları da gizli. Bende savaşacağım. Onların savaşma hakkı varsa, benim de vardır.Yine açıkça söylüyorum; ben böyle bir savaşçıyım. Bayanlara çokdeğer veririm. İnanılmaz ölçüde fiziğinden tutalım ruhuna ve dü-şüncesine kadar şekil vermeye çalışırım. Ben bu görevi yapmayıkendimde hak görüyorum. Kendimi açıkça tanımlıyorum. Tehlikelibulursanız, yaklaşmayın.

Halk bana “Başkan” dedi. Öyleyse, bir başkan da bana göre kendihalkını sömürgeciliğin ağır koşullarından çekip çıkarmak ve onaşekil vermek zorundadır. Aksi halde ben, sahte bir başkan olurum.Veya benim başkanlığım diğer başkanlarınki gibi olur. İşte diğerbaşkanlar, parası bol, yetkisi bol olarak halkın üzerinde kral gibiyaşarlar. Ben ise böylesi başkanlığı kendime layık görmiyorum veböylesi başkanlardan olduğuma da inanmıyorum. Böylesi bir baş-kanlığı kabul etmiyorum. Ben zaten bu ‘Apo çözümlemesi’ni, bununiçin bizzat kendim ‘tartışın’ dedim. ‘Apo gerçeğini tartışın’ dedim.Kesinlikle ben ‘korkaksınız’ veya ‘çok uygundur benimseyeceksiniz’diye demedim. Nedir, ne değildir, nasıl yol alınamaz konularındazihniniz açılsın diye söyledim. İyi bilince çıkarın ki, yanılmayası-nız. Ama Apo’nun kullanılmaz bir kişilik olduğunu size söyledim.Apo’nun her gün kendisine söylediği bir söz vardır: Yanılmam veyanıltmam. Tabii ki tarihte Kürdistan’da yanılmayan ve yanıltmayanadam kolay bulunmaz. Yaşamım böyle.

Ben bunu söyleyince de, bütün gerçekler karşısında böyleyim.Yani, hemen hemen bütün gerçekler konusunda yanılmaz bir ada-mım ve yanıltmaz bir pozisyonun içindeyim. Uğraşan uğraşsın!Düşman bizi yanıltabildi mi? Bütün tarihi yanılttı, bütün Kürt in-sanını yanılttı; ama beni yanıltabildi mi? Hayır! Herkes kendisiniyanılttı. Beni yanıltan oldu mu? Ben kimseyi yanılttım mı? Yok;hepsini gerçeğe çektim.

Şimdi bütün bunlar, önemli gerçeklerdir. Benim sıradan bir adam

375

Page 375: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

olmadığımı, biraz anlayacaksınız. Bazı önemli işlerle uğraştığımıanlayacaksınız. Sizlerin de bazı işlerinizle uğraştığımı anlayacaksınız.Geleneksel yaklaşımlara karşı yedi yaşımdan beri savaştığımı sizesöyledim. Geleneksel kadın yaklaşımlarına, aşiret yaklaşımlarınakarşı savaş açmışım. Şimdi elimden gelse, gidip hepsini tekrar bo-zarım. Mezarda bile olsa, hesaplaşmak isterdim. Bana göre mezarlar,bir anlamda bütün haksızlıkların gömüldüğü yerdir. Bütün kabuledilemezlerin gömüldüğü yerdir. Onun için mezar gibi gelir; orayabile girip hesap sormak isterim. En çok da haksızlığa uğrayan, kendigerçeğine yabancılaşan sizlersiniz, kadınlarımızda. Sizleri zora sok-mak istemem. Tekrar vurgulayayım; çocuk da değilim, kırk defaölçer biçer, ona göre tavır alırım. Yani duygusal yaklaşmayalım.Çünkü hepinize karşı oldukça gerçekçiyiz. Duygular da gerçeklerdengüç alırlar. Bu anlamda değeri olabilir.

Ben yine belirteyim; ister beni çok benimsemiş olanlarla, istersebir türlü beni hayata geçiremeyenlerle olsun, hepsiyle uğraşırım.Zaten her gün talimat ve perspektifler bunun içindir. Zaten savaşıbırakmak demek; yaşamı bırakmak demektir. Keşke biraz daha gü-cüm, biraz daha zamanım olsaydı da, büyük intikamımı almaya de-vam edebilseydim. Hesap sormayı çok daha güçlü yürütebilseydim.Çirkinliğe, soysuzluğa, o sahtekarlığa; bir türlü görevlerinin üzerineyürümeyenlere karşı... Düşmandan daha fazla görevlerinin üzerineyürümeyenlere çok öfkeliyiz. Fırsatım olsa da yüklensem! Dedikodugeliştirenlerin karşımda olmalarını isterdim. O büyük saygısızlıklarınıaçık açık yapsalardı da, biz onlara bir katkı, hizmet sunsaydık. Sırfonun için, yoksa cezalandırmak için değil. Bu gibi incir çekirdiğinidoldurmayan kafalarına birtakım gerçekleri anlatabilmek için.

Aslında ucuza ölecek olanlar kendileridir. Feodal yiğitlik yapı-yorlar. Feodal yiğitliğin kaç paralık olduğunu tarihimizden iyi bi-liyoruz. Sözde duygularını yaşayacaklar. O duyguların kaç paralıkolduğunu siz çok iyi biliyorsunuz. İlkel, hayvani yaşamdan bir ka-rınca boyu öteye gitmeyen bir yaşamı bana karşı savunuyorlar.Bunun ilkesini namus diye ortaya atıyor veya bana karşı tartışmayaaçıyorlar. Yine bizim buna karşı savaşımımızı ‘Parti Önderliği bi-zimle oynuyor mu’ veya ‘Önderlik bizi sınıyor mu’ biçiminde birdedikoduya dönüştürüyorlar. Bu ilkel yaratıklara gerçeği daha iyi

376

Page 376: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

yansıtmak isterdim. Kaçıyorlar. Hem de sözümona silaha sığınarak.Aslında bunlar, benim silahımı taşımaya layık değiller. Benimemeklerime böyle konmaya layık değiller. Yine de silah bizdenolsun, fakat iyi bir yol değil.

Ben yalnız sizleri veya buradakileri kastetmiyorum. Bu durumnerede yaşanırsa yaşansın sahteliktir. Ve bunu yaşayanların sonuçalmayacakları da açıktır. Bu açıdan her gün entrika çeviriyorlar.Hizip oluşturmak istiyorlar. Kitap yazacaklar. Ne yaparlarsa yap-sınlar. Her gün MİT bu faaliyeti planlı bir biçimde yürütüyor, onlarda bunun küçük bir kopyası olabilir. Kendimizi bütün bu gelişme-lere karşı örgütlemişiz, sonradan çarparsam, yani savaşı geliştirir-sem yanılmasınlar. Savaş kuralları var. Dediğim gibi, benimle gö-zün açılacak, benden silah alacaksın, benim yetkimle gün günyaşayacaksın, ama bunu bize karşı kullanacaksın! Bu, fazladanadaletsizlik oluyor. Minnettarlık bile duymayacaksın, arkamızdanveriştireceksin, fırsat buldun mu bana çalım atacaksın! Ben böylebayanları da, böyle erkekleri de kabul etmem. Saygılı olsalardı,anam da olsa, eşim de olsa gitsin bir koca bulsun, ben kabule ha-zırım. Ölçüleri uygulasınlar, ama sahteliğe geldi mi kabul etmeyebir türlü razı olamıyorum. Bu benim güzellik anlayışım; bu benimnamus anlayışımıdır; bu benim savaş anlayışımdır. Böyle olmayadevam edeceğim. Daha derinliğine anlamaya çalışın.

İlerleyebilecek güçteyseniz militanlaşma temelinde yürüyelim.Sanıyorum mücadele tarihinde şu ana kadar kendimden daha fazlamilitan yoldaşları düşündüğüme eminim. Hele bayanlar söz konusuolduğunda hayallerinden bile geçiremeyecekleri biçimde koru-maktan tutalım yetkinleşmeye kadar oldukça yüceltici yaklaşanınkendim olduğuna eminim. Üzüntüm, bu tiplerin kendi kendilerinizor duruma sokmalarıdır. Dağda da, şehirde de, eğitim sahalarındada kendilerini zor duruma sokmaları ve bizi de istismara kalkış-maları, hesaplarına hiç iyi değil.

Her şeye rağmen, işler çizgi dahilinde yürüyor, gelişmelerin esasyönü bizim öngördüklerimiz temelinde gelişiyor. Sizlere de hakimolan çizgi budur. Belki sancılı geçer, belki kafanız biraz karışır amaher devrim biraz böyledir. Dürüstseniz, inançlıysanız biraz sabredin,dayanıklı olun. Kürdistan’ın bazı iç gerçeklikleri düşmandan daha

377

Page 377: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

acımasızdır ve büyük bir inatla direnmeyi gerektirir. Sizin gerçeğinizde az çok buna benzer sabırla, inatla doğru yolda yürümeye ihtiyaçgösterir. Bu temelde kurtuluşun daha mümkün olduğuna veya kur-tuluşun yolundaki bir yaklaşımın sonuca götürdüğüne inanıyorum.

Bütün yaklaşımların amacı budur. Yine söylüyorum; yapılanlarher zaman en iyiyi, en doğruyu, en güzeli yakalamak içindir. Bundankimsenin gocunmaması veya engel olarak önümüze dikilmemesigerekir. Mümkünse güç vermesi gerekir. Güç veremiyorsa hiç ol-mazsa işler önünde olmasın, bu da yetiyor. Önderlik gerçeği böyledir.Bu konuda kesin kararlı olanlar yürür. Şimdiye kadar ortaya çıkangerçekler bunu biraz kanıtlamıştır. Bundan sonra da gelişmelerinher geçen gün daha da ortaya çıkardığı, gelişmelerin bu temeldesağlandığıdır. Özgür kadının da Kürdistan’da ilk defa sayılıp sevi-lecek tarzda pekişmesi bu yoldadır. Örnekler daha şimdiden bununböyle olduğunu gösteriyor.

O halde, daha da yüklenelim ve partimizin doğrultusunu tümüyletopluma egemen kılalım. Her zamankinden daha fazla çok yönlübir temelde derinliğine kavrayalım. Partiyi tüm yaşamımıza egemenkılarak, düşmana karşı tam zafere götürelim. Parti Önderliği sonunakadar bu temelde yürüyenlerle beraberdir. Bütün yaklaşımların te-melindeki amaç, onları biraz daha güçlü bir konuma getirebilmektir.Bu temelde rolünü oynamaya tutkuludur. Söylediği her söz, attığıher adım, gösterdiği her davranış bunu biraz daha güçlü ve başarılıkılmak içindir. Bunun dışında hiçbir biçimde ne anlaşmalı, ne kav-ranılmalı ve ne de değerlendirilmelidir. Kürdistan’da en doğru sö-zün olduğu kadar, en değme eylemin de sahibi biz olduğumuzaeminiz. Halkımızın bu büyük desteği de, bu partinin dünyanın daşaştığı-başarı yolunda yürüyen bir parti olması da bu gerçeğin enaçık ifadesidir.

Bu değerlendirme, Aralık 1992 Çözümlemeleri’nden alınmıştır.

378

Page 378: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

379

Page 379: Abdullah ÖCALAN · 2014-08-25 · cadelesi, orduların savaşımı, siyasal, diplomatik savaşımlar biçi-minde genel olarak mücadeleler tarihi bir anlatım bulmuş, resmi ve gayri

380