Upload
others
View
18
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
111
1 VE
111
1 (Trafikte Sosyal ve Psikolojik Davranışlar, Hoşgörü, Eğitim, Ahlak,
Kültür, Denetim ve İstatistikler)
-il-
Sempozyum Yürütme Kurulu Başkanı ve Yayına Hazırlayan Prof. Dr. Fikret KARAMAN
İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Malatya 2016
TRAFİK DAVRANIŞI VE KAZALARI ÖRNEGİNDE DİNİN DAVRANIŞ
ÖRÜNTÜLERİNE ETKİSİ: DİN SOSYAL PSİKOLOJİSİ AÇISINDAN BİR BAKIŞ
Prof. Dr. Abdulvahap Taştan
Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı [email protected]
Giriş
Trafik kuralları, toplumsal yapının işleyişini gerekli kılan öz ilkelerdir.
Trafik işaretleri ise insan ve hayvan sağlığının devamlılığını sağlamak üzere
kavramsal bir çerçevede kurgulanan ilkelerin somut imgelerinden oluşmak
tadır. Söz konusu bu ilkeler, maddi ve manevi kültürün ilişkisi ve bütünlüğü
nün analizinde de önemli bir gösterge niteliğindedir. Bildiride temel bir atıf
noktası olarak ele alındığı üzere, norm-değer ikilemi bağlamında, özellikle
de belli bir kültür çevresinde sosyalleşen bireylerin algı düzeylerine bağlı
olarak ortaya çıkan davranış örüntülerinin temsilinde trafik davranışının
önemi yadsınamaz.
Günümüzde özellikle gelişmekte olan ya da az gelişmiş toplumlarda
gerek sürücülerin bilinçsizliği gerekse standartlaşma eksikliği ile birlikte alt
ve üst yapı yetersizlikleri sebebiyle büyük bir risk oluşturan trafik davranışı
ve pratiklerinin dramatik bir soruna dönüştüğü görülmekte; bunu anlamaya
ve önlemeye yönelik çalışmaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Çok ne
denli karmaşık bir olgu olarak trafik olayı ve kazaları da netice itibariyle pek
çok faktörün varlığı hesaba katılarak incelenmekte ve açıklama yoluna gidil
mektedir. Hemen hemen bütün çalışmalarda insan/sürücü faktörü belirle
yici olmakta; bunun eğitimi ve psikolojisi ile ilgili yaklaşımlar öne çıkmakta
dır.
Ülkeler arasında özellikle ölümlü trafik kazası oranları arasındaki
farklılıklar, insan faktörünün ne kadar merkezi olduğunu göstermektedir.
Yapılan araştırmalar trafik kurallarına uyma davranışı ile bireylerin eğitim
96 DİN VE TRAFİK
ve buna bağlı olarak sosyal etkiyi algilama düzeyleri arasında da anlamlı bir
ilişkinin varlığını ortaya koymaktadır. Genel olarak din olayı da insana bir
dünya görüşü kazandırması ve bir davranış örüntüsü oluşturması açıların
dan, doğrudan olmasa da bireylerin trafikte kurallara uyma ya da uymama
davranışlarını, dindarlık algılarına bağlı olarak etkilemektedir.
Bu bildiride dindarlık tipolojileri, dindarlığın boyutları, dindarlık algısı
ve düzeylerinin, temel bir araştırma problemi olarak ele aldığımız " Tür
kiye' de trafik davranışı, pratikleri ve kazalarının" analizinde belirleyici bir
katkısının olup olmadığı tartışılacaktır.
Çalışmanın amacı, bir toplumda okuma düzeyiyle ilgili sorgulamalar
dan bununla ilişkili birçok tutum ve davranışların (sözgelimi trafik davra
nışı) izahına yönelik sosyolojik ve sosyal psikolojik bir bakış açısı sunabil
mektir. Şüphesiz ki bireylerin davranışlarının başka atıf noktaları da vardır.
Fakat burada davranış örüntülerinin toplumsal yapı ve sosyal psikolojik
arka planla karşılıklı ilişkisine vurgu söz konusudur. Bir kıyaslama açısından
"okuma" ile ilgili tutumları bu çerçevede yeniden ele almak faydalı olacaktır.
Modern sanayi toplumlarında ve daha ileri düzeyde ki bilgi toplumlarında
okuma oranının yüksekliği ile ilgili basit bir gözlem ya da istatistik! bir veri,
toplumun genelinde benzer bir kanaat oluşturur. Sorunun cevabına ilişkin
düşünceler büyük bir ihtimalle bu yapıların çözümlemesine yönelik analiz
lerde ima edilmektedir. Çünkü bu tip toplumsal yapılar eleştirel düşünce, bi
reysel gelişim, başarı, kendini gerçekleştirme ve farklı olma gibi aktivitelere
. yönelik bir takım değerler oluşturmakta ve sosyalleşme süreci ile bunların
kabulü ve içselleştirilmesi sağlanabilmektedir. Bu süreçte, bireylerin algı dü
zeyleri de davranış biçimlerinin oluşmasında belirleyici olabilmektedir. Sos
yal psikolojide, bireyin davranışları sosyal etkiyi algı düzeyleriyle ilişkilen
dirilerek açıklama yoluna gidilir. Buna göre, bireyin bir sosyal etkiyi norma
tif olarak algılaması itaat; bilişsel olarak algılaması benimseme davranışına
götürür. Normatif algının ve buna bağlı itaat davranışının gerisinde ceza ya
da ödül mekanizması; benimseme veya kendine mal etmede ise, bu davranı
şın doğru bir davranış olduğu ile ilgili toplumsal değerlerin kabulü
(Kağıtçıbaşı, 2000, s. 93-94) söz konusudur. Kısacası, sosyolojik muhayyile
bize şunu ima eder: Kendi biyografimiz kadar içinde yaşadığımız çağı ve
TRAFİK KAZALARININ ÖNLENMESİNDE DAVRANIŞLARIN ROLÜ 1 97
içinde yaşadığımız toplumun tarihini dikkate almadan ne olup bittiğini anla
yamayız (Mills, 2004, s. 79).
Türkiye' de ve Dünyada Trafik Kazalarının Durumu: Karşılaştırmalı Bir
Değerlendirme
İstatistik! veriler Türkiye'nin ölümle sonuçlanan trafik kazaları sırala
masında dünyada•ilk on ülke içerisinde yer aldığını göstermektedir. Dün
yada özelikle Avrupa'da trafik kazalarını önleme ile ilgili yoğun çalışmalar
yapılmakta ve bu daha çok yol güvenliğini sağlama, hasarlı ve ölümlü kaza
oranını düşürme ve bireylere daha sorumlu davranışlar kazandırma yönün
deki çalışmaları öne çıkarmaktadır.
Türkiye' de trafik kazalarının dramatik bir sorun haline gelmesiyle bir
likte önlem almaya yönelik çalışmalar da giderek artmaktadır. Bu çalışma
larda hem kazaların bireyler ve toplumlar üzerindeki olumsuz sonuçları,
hem de kazalara neden olan sayısız ve değişik faktörler ele alınmaktadır.
Bunlar fiziksel ve ruhsal sağlık, işsizlik, engellilik, bakıma muhtaç olma,
uyum sorunları vb. faktörlerdir (Social and Economic Consequence of Road
Injury in Europe, 2007).
Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre (Global Status Report On Road
Safety, 2015) dünyada her çeşit yaralanmadan günde 16.000 kişi ölmekte
dir. Yaralanmalar toplam hastalık yükünün %12'sini oluşturmakta, ölüm
olaylarında en önemli üçüncü neden olarak görülmektedir. Yaralanma yo
luyla ölenlerin %25'i ise trafik kazalarındaki yaralanmalardan kaynaklan
maktadır ki, bu da konuyla ilgili anlamlı bir gösterge sunmaktadır (Social
and Economic Consequence of Road Injury in Europe, 2007). Dünya Sağlık
Örgütü'nün 2015 yılı raporlarına göre dünyada her yıl 1. 2 milyondan fazla
kişi trafik kazasından hayatını kaybetmektedir. Trafik kazalarından kaynak
lanan ölüm olayları sekizinci sırayı almaktadır. Bunların neredeyse yarısı ya
yalar, bisiklet ve motosiklet sürücüleridir. Örgüt, ölümlü trafik kazalarının
orta ve düşük gelirli ülkelerde daha yaygın olduğuna da dikkat çekmekte;
özellikle yayaların ve bisiklet kullanıcılarının korunmasını sağlayacak daha
98 DİN VE TRAFİK
etkin önlemler alınması çağrısında bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü ra
poru, otomobillerin içindeki sürücü ve yolcuları korumak için son yıllarda
önemli ilerlemeler kaydedildiğini ancak, aynı başarının yolların diğer kulla
nıcılarını koruma konusunda gerçekleştirilemediğini ortaya koymaktadır.
Örgüt yayalar, bisiklet ve motosiklet sürücülerini korumak için daha etkili
önlem alınması gerektiğini ifade etmektedir. 170 ülkeyi kapsayan araştırma,
ölümlü kazaların yüzde 90'ının düşük ve orta gelirli ülkelerde meydana gel
diğini de gözler önüne sermektedir. Üstelik daha da dikkat çekici olan, bu
ülkelerdeki toplam araç sayısının dünyadaki toplam araç sayısının yarısı ol
masıdır. İstatistiklere göre en yüksek ölüm oranı, Afrika ülkeleriyle Doğu Ak
deniz ülkelerinde meydana gelmektedir. Yol güvenliği konusunda gelişmiş
ülkelerin daha yoğun çalışmalar yürüttüğü, bu bağlamda da Hollanda, İsveç
ve İngiltere gibi ülkelerde ölümlü kaza oranlarının düşük olduğu da raporun
ortaya koyduğu veriler arasında (Global Status Report On Road Safety, 2015)
yer almaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü'nün çalışmasında orta gelir grubunda yer alan
Türkiye' de yıllara göre ölümlü trafik kazaları indeksinde belli bir düşüş göz
lenmektedir (Global Status Report On Road Safety, 2015). TÜİK trafik kaza
istatistiklerinde de bunu görmek mümkündür.
. TRAFİK KAZALARININ ÖNLENMESİNDE DAVRANIŞLARIN ROLÜ 1 99
Tablo 1. Trafik kaza istatistikleri, 2005-2014
Yıl Toplam Ölümlü- Maddi Ölü Yaralı 1 Kaza Yaralanmalı Hasarlı Sayısı1 Sayısı
Sayısı Kaza Sayısı Kaza Sayısı
1 1
20051620,789 87,273 1 533,516 14,505 154,086 1
~
2006 728,755 196,128 632,627 4,633 169,080 . 2007 825,561 106,994 718,567 5,007 189,057
2008 950,120 104,212 845,908 ~,236 184,468
2009 1,053,346 111,121 942,225 4,324 201,380
2010 1,106,201 116,804 989,397 4,045 211,496
2011 1 1,228,928 131,845 1,097,083 3,835 238,074
2012 1,296,634 153,552 1,143,082 3,750 268,079
' 2013 1,207,354 161,306 1,046,048 3,685 274,829
2014 1,199,010 168,512 1,030,498 3,524 285,059
Bununla birlikte, trafik sorunu Türkiye' de önemli bir sorun olarak var
lığını devam ettirmektedir. Çözümüne yönelik çalışmalar da giderek inanç
lar, değerler ve zihniyetler açısından irdelenmekte, bu davranışların kültürel
yapıyla ilişkisi anlaşılmaya çalışılmaktadır. Sönmez'e göre, genelde kazaya
karışan sürücülerin karşı tarafın hatasını kaza sebebi olarak göstermeleri,
her sürücünün kendi aracının kapasitesine bağlı olarak toplumsal bir kaynak
olan yol altyapısını ve imkanlarını kendi yararına kullanma tavrı ve bunun
tetikleyebileceği trafikte bir takim rekabet ve saldırgan davranışlar aslında
toplumsal boyut dikkate alınmadan anlaşılması mümkün değildir. Bu gibi
durumda "sürücü bir normsuzluğun etkisi altında değil, aksine bakmakla yü
kümlü olduğu kişilere daha fazla refah sağlamak ya da sevdikleriyle zamanın
ı Kaza yerindeki ölümleri kapsar.
100 DİN VE TRAFİK
artması yönünde toplumsal normların ve değerlerin sevkiyle toplumsal kay
nakları salt kendi grubu lehine kullanmak isterken kaza yapmaktadır"
(Sönmez, 1999, s. 159). Bu da, kültürel yapıyla ilişkisi bağlamında "toplum
sal kaynakları salt kendi grubu lehine kullanma ve diğerlerini, bilhassa ano
nim kimliğe sahip birey ve grupları dışlama normunun bir yansıması"
(Sönmez, 1999, s. 159) olarak görülebilir.
Dindarlık Tipolojileri, Dindarlığın Boyutları ve Etkileri
Dindarlık ve Toplumsal Arka Planı Bir kişiyi dindar olmaya sevk eden sebepler nelerdir? Bireylerin din
dar olup olmadıklarının serbestçe seçilen ve oldukça kişisel bir konu olduğu
ile ilgili popüler görüşe rağmen, sosyal psikolojik teori ve araştırmalar çok
farklı cevaplar sunmaktadır: bireylerin dini inanç ve tecrübelerinde sosyal
çevre de çok etkili bir faktördür.
Sosyal psikolojinin temel prensiplerinden birisi, bireylerin sürekli ola
rak sosyal etkinin baskısı altında olduğudur. Birey, sadece sosyal çevresi içe
risinde değil aynı zamanda özel anlarında da sosyal rollerin, normların ve
referans gruplarının müşterek etkisi ile sosyal baskıya maruz kalmaktadır.
Bu sosyal roller, normlar ve referans gruplarının ortak baskıları dini de içe
risine alan bir şekilde bireylerin nasıl düşünmeleri ve eylemde bulunmaları
gerektiğini belirler.
Sosyal etki analizi ile tutarlı olarak ampirik kanıtlar cinsiyet, etnisite,
sosyo-ekonomik statü, eğitim düzeyi, yaşanılan yerin büyüklüğü ve anne-ba
banın dini gibi birtakım sosyal arka plan değişkenlerin dini tecrübede an
lamlı bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Bu kanıtlar çoğu kez kişisel
dini kabullerin hür seçimden ziyade sosyal etki tarafından belirlendiği şek
linde yorumlanmaktadır. Buna göre, insanların dini inançları, davranışları ve
dindarlık eğilimleri toplumdaki konumlarına göre şekillenir ve farklılık gös
terir (Batson, Schoenrade, & Ventis, 1993, s. 53). İnancın geliştirilmesinde ve
olgunlaştırılmasında geleneğin ya da kültürün sözlü ya da yazılı bütün un
surları birey tarafından kullanılmaktadır (Ulu, 2013, s. 160).
TRAFİK KAZALARININ ÖNLENMESİNDE DAVRANIŞLARIN ROLÜ 1 101
Bununla birlikte, hem sosyal etki hem de iç ruhsal süreçlerin bireyle
rin dini tecrübelerinin şekillenmesinde etkili olduklarını gösteren kanıtlar
da vardır. Bu durum dinin sübjektif ve objektif tecrübeye yönelik analizle
rinde açıklık kazanır; dini tecrübe hem bireysel hem de sosyal bir davranış
olarak gerçekleşmektedir. Dinlerin, özellikle de semavi dinlerin daima kişi
ler arası bir etkileşim ağı ve örüntüsü oluşturdukları ve belli tutum ve pra
tiklerde nesnelleşerek gerçeklik kazandıkları görülmektedir. Bu süreçte din
ler, inananların dti.nyaya karşı tutum ve davranışlarını etkileyecek, onlara
rehberlik edecek bir anlam ve zihniyet dünyası oluşturmaktadır (Günay,
2000, s. 394).
Dinle ilgili· temel sosyolojik teoriler benzer şekilde dinin toplumsal
olarak paylaşılan bir anlamlar seti sunduğuna vurguda bulunur. Weber di
nin, hayatın bilim tarafından çözümlenemeyen şeytan, kötülük problemi ve
ölüm gibi irrasyonel yönlerini anlamlandırma ile ilgili olduğunu öne sürmüş
tür. Durkheim, toplumu sembolize eden dini sembollerin ben-merkezci dür
tüleri kontrol etmede ve yaşamda bir disiplin temin etme konusunda hizmet
ettiğine vurgu yapmaktadır. Bellah ise dinin bireye ve gruba bir kimlik duy
gusu, bir benlik ve çevre tanımlaması verdiğini söylemektedir. Berger' e göre
din, kendisiyle kutsal bir kozmosun kurulduğu insani bir girişimdir. Kısaca,
bu sosyolojik teorilerin dini, gerçekliğin bir yorumu, benliğin bir tanımı ve
yaşam için bir rehber, toplum tarafından paylaşılan bir semboller ve anlam
lar seti olarak ortaya koyduğu söylenebilir (Argyle & Beit-Hallahmi, 2004, s.
250; Bird, 2015, s. 184-185).
Sosyal Etki, Dindarlık ve Dini Davranış Biçimleri Sosyal psikolojide dini davranışla ilgili çok sayıda yaklaşım bulunmak
tadır. Bunlar genelde köken teorileri, süreklilik teorileri ve etki teorileri ana
başlıkları altında farklı yaklaşımları ve kategorileri içerir. Bunlardan biri de
sosyal öğrenme kuramıdır. Bu kuramına göre insan sadece çevresel faktör
ler tarafından yönlendirilen beyin mekanizmalarını seyretmekle yetinen
varlıklar olarak değil bunun tam aksine hayatlarına özgür iradeleri ile yön
veren aktif katılımcılar olarak değerlendirilmektedir. Bu anlayışa göre insan
dini de tedrici bir sosyal öğrenme yolu ile edinmekte ve içselleştirerek an
lamlı davranış kalıpları içerisinde yaşamaya gayret göstermektedir. Sosyal
102 1 DİN VE TRAFİK
öğrenme, dinamik bir süreçtir. Öğrenen kişi bilgi ve değerlerin sadece pasif
bir alıcısı değildir. Aynı zamanda o öğrenme ve anlama çabası içerisindedir.
Bunu da diğer insanların davranışları ile bu davranışların sonuçları ve aynı
zamanda kendi davranışının sonuçlarını da gözlemleyerek ve iç dünyasında
anlamlandırarak yapar. Herbert Kelman, bir kişinin yeni tutumlarını kendi
sine mal edebilmesinin üç farklı yoluna işaret ederek öğrenmenin bu aktif
rolüne dikkat çekmiştir: uzlaşı (itaat), özdeşleşme ve benimseme (Batson,
Schoenrade, & Ventis, 1993, s. 58; Kağıtçıbaşı, 2000, s. 95).
Uzlaşıda, model alma ve güçlendirme yoluyla yalnızca ödül elde etmek
veya cezadan kaçınmak için belli inanç ve davranışları ifade etme yoluna gi
debilir. Bu düzeyde, kendisiyle uzlaşıya girilen şeye gerçek bir değer veril
memekte; adece amaca ulaşmak için bir vasıta, destek elde etmek için bir yol
olarak görülmektedir. Özdeşleşme davranışında ise, model alınan kişi ya da
kişiler gibi olmaya değer verilmektedir. Bu yalnızca ödül elde etmenin bir
yolu değildir; artık birey gerçekten özdeşim kurduğu kişi gibi görünmek,
onun gibi davranmak, düşünmek ve onun gibi olmak ister. Burada hakim rol,
başkasının davranışını taklit etmektir; daha ileri düzeyde bu, başkasının
imajını onaylama olarak da görülebilir (Batson, Schoenrade, & Ventis, 1993,
s. 54-55).
Benimseme, yeni bir düşünme ve davranma biçimini kişiliğin bir par
çası halihe getirerek bireyin dönüşümünü içerir. Bu yeni düşünme ve davra
nış yolu ne bir destek elde etme aracı ne de birinin idolü gibi olmaya götüren
vasıtalar olarak değerlendirmenin ötesinde bir yere sahiptir; o bizzat bir
amaç olarak değer kazanır ve destek kazanmadan, ya da diğerlerinin yaptığı
veya söylediğine hayran kalmadan bağımsız olarak varlığını devam ettirebi
lir. Yalnızca benimsenmiş dini inanç ve davranışlarla ilgilendiğimizde birçok
kişi tam da bizim bireyin dinin özüyle ilgilendiğimizi hissedecektir (Batson,
Schoenrade, & Ventis, 1993, s. 56).
Sosyal öğrenme teorisi, Kelman'ın (1958) itaat, özdeşleşme ve benim
seme şeklindeki tasnifi incelendiğinde bireylerin düşüncelerinin, eylemleri
nin ve hatta temel kişiliklerinin zamanla nasıl değiştiği konusunda yararlı bir
çerçeve sunmaktadır. Buna göre, uzlaşı ya da itaat türü davranışların geri
sindeki sosyal etkinin, ceza ya da ödüle yönelik normatif olarak algılanması;
TRAFİK KAZALARININ ÖNLENMESİNDE DAVRANIŞLARIN ROLÜ 1 103
benimseme davranışında ise bir şeyin iyi ve doğru olduğu için kabul edil
mesi, yani bilişsel olmasıdır (Kağıtçıbaşı, 2000, s. 94). Bu davranış biçimlerin
toplumsal yapılarla da sıkı bir ilişkisi vardır. Geleneksel ve geçiş toplumla
rında itaat veya özdeşleşme öne çıkarken; modern toplumlarda daha çok be
nimseme davranışı görülmektedir. Sözgelimi modern toplumlarda öne çıkan
bireycilik ve dinsel bireycilik tipik bir benimseme davranışını yansıtmakta
dır. Bu yaklaşımda /{Nihai Hakikat" karşısında bireylerin eşit statüye sahip
olduğu, Tanrı ile mümin arasında aracı bir kurumun bulunmadığı anlayışı ve
bunun beraberinde getirdiği bir tür" dinsel murakabe" ön plana çıkar. Bu tür
dini tasavvur, İslam literatüründe "ihlas" veya "takva"ya benzetilebilir (Ünal,
2012, s. 229) ki bu da, amaç boyutlu dindarlık ve benimseme davranışı ile
ilişkilendirilebilir.
Dindarlık Tipolojileri ve Dindarlığın Boyutları Sosyoloji ve din sosyolojisinde başta insan-tanrı ilişkisi olmak üzere
insan-doğa ve insan-toplum ilişkileri çerçevesinde çok sayıda ve farklı açı
lardan din ve dindarlık tanımları yapılmış ve tipolojiler geliştirilmiştir. Bun
ların ortak amacı reel dünyada ve gündelik hayatta gözlemlenen dini davra
nışları soyutlayarak ve kavramsallaştırarak (Subaşı, 2004, s.100) yine o dav
ranışları anlamaya yarayacak belli bakış açıları ve modeller geliştirmektir.
Benzer yaklaşımlar din psikoloji ve din sosyal psikolojisi2 gibi bilim alanla
rında da görülmektedir.
Bu gün birçok sosyolog ve psikolog arasında bu bilimlerin gelişmişlik
düzeyi açısından insan doğasının bütün yönleri hakkında hüküm verebilecek
bir düzeye gelmediği kanaati yaygındır. Eğer psikologlar, insan doğası ile il
gili daha geniş bir bakış açısı ve araştırma metotları geliştirebilirse, psikoloji
ile din arasındaki ilişki çok daha farklı bir boyuta ulaşabilir (Giddens, 2000,
s. 493; Argyle & Beit-Hallahmi, 2004, s. 274).
2 C. Daniel Batson, P. Schenrade ve W. Larry Ventis tarafında yazılan Religion and The Individual: A Social Psychological Perpective (1993) adlı ampirik eserin 'Din ve Birey: Sosyal Psikolojik Bir Yaklaşım' adıyla A. Kuşat ile birlikte tarafımızdan Türkçeye kazandırılması, ülkemizde akademik çevrelerde henüz bir disiplin olarak yer almamış olan din sosyal psikolojisi yaklaşımının umulur ki din bilimleri saflarında yer almasına katkı sağlar. Eser yayınlanma aşamasındadır (A. Taştan).
104 1 DİN VE TRAFİK
Bu bildiride din sosyal psikolojisi açısından Allport'un geliştirdiği içe
dönük ve dışa-dönük din tanımına ilave olarak Batson ve arkadaşlarının ge
liştirdiği üç boyutlu dindarlık tipolojisi ile Glock ve Stark'ın beş boyutlu yak
laşımı esas alınacaktır. Batson'a göre kişisel dindarlığın dış-güdümlü araç;
iç-güdümlü, amaç ve arayış olmak üzere üç boyutu vardır ve bireylerin gün
delik yaşam pratiklerinde sergiledikleri dinsel davranışları bunlardan biri
referans alınarak tespit edilebilir. Psikologlar arasında Gordon Allport'un
dışa yönelik ve içe yöneliklik arasındaki ayırımı, dindar olma yollarının en
popüler tipolojisidir. Ailport'a göre bu ayırım "kiliseye dini bir amacın dı
şında kominal bir üyelik ve yarar için gidenleri, dini bizatihi bir amaç olarak
algılayanlardan ayırır. Kısaca Allport, dış yönelimli güdülenmiş bireylerin
dinlerini kullandıklarını, öte yandan içe yönelik güdülenmiş bireylerin ise
dinleriniyaşadıklarını söylemektedir (Batson, Schoenrade, & Ventis, 1993, s.
189). Kayıklık'ın kavramsallaştırmasıyla, dış beklentiye yönelik dindarlık
ve deruni dindarlık olarak ta ifade edilebilecek bu tipolojide, dış beklentiye
yönelik dindarlık eğilimine sahip kişiler kendi amaçları için dini kullanma
özelliğine sahiptirler. Bu özelliğe sahip insanlar dini güvenlik, teselli ve sos
yal uyum sağlama ve ilgi çekme, statü ve masumiyet elde etmenin bir yolu
olarak görebilirler. Teolojik bakış açısından, dış beklentiye yönelik dfösel gü
düye sahip birey Tanrıya yönelir ama benliğinden vazgeçmez. Deruni güdü
lere sahip kişiler ise ana güdülerini dinde bulurlar; bu kişilerde gündelik ih
tiyaçlar mümkün olduğunca, dinsel inanç ve emirlerle uyumlu hale getiril
meye çalışılır (Kayıklık, 2003, s. 134).
Batson ve arkadaşlarının dindar olmanın üç boyutlu analizi, haliha
zırda popüler olan Allport'un (içe dönüğe karşı dışa dönük) ve Spilka'nın
(adanmışa karşı sosyal/kurumsal) iki boyutlu analizlerindeki bir boşluğu
doldurmak için geliştirilmişti. Bunlar, geleneksel dini inanç ve pratiklere so
fuca bağlanmanın derecesi ile ilgili olan amaç (içe dönük, adanmış) boyutu ve
varoluşsal sorunlarla eleştirel mücadele ve değişime açık olan arayış boyu
tudur. Dahası, Allport'un olgunlaşmamış din kavramının, amaç ve arayış bo
yutlarının zıt bir kutbu olmadığı; fakat kişinin başka, kendine yarayacak
amaçları için kullandığı araç (dışa dönük, kurumsal) boyutu olarak ayrı ve
bağımsız üçüncü bir boyut olduğu görülmüştür. Bu boyutlar dini hayatın
. TRAFİK KAZALARININ ÖNLENMESİNDE DAVRANIŞLARIN ROLÜ 1 105
örüldüğü bir yapı için üç boyutlu bir referans çerçevesi sunarlar. 'Dindar mı
sınız? Şeklindeki bir soruya, kişisel dinin bu üç boyutunun her biri için ayrı
ve potansiyel olarak farklı cevaplar verilebilir (Batson, Schoenrade, & Ventis,
1993, s. 182)
Charles Y. Glock, araştırmacıların dinin önemini ölçmede başarılı ola
madıklarını; çünkü 'onların dini ve dindarlığı anlaşılır bir şekilde kavramsal
laştırmak için gerekli önemi vermediklerini' söyler. Bu sorunu çözmek için
Glock ve Stark dihdarlığın beş temel boyutunu tanımlamıştır: İlki, insanların
dini inanç derecesi olan inanç boyutudur. İkincisi, insanların ibadet işleri ve
dindarlıkla ne kadar meşgul olduklarının ifadesi olan dini pratikler/uygula
malar boyutu; üçüncüsü, insanların doğaüstü güçlerle iletişime ve temasa
geçmede ne derece deneyim yaşadıkları ve ne derece hissettikleri anlamında
tecrübe boyutu; dördüncüsü, insanların dinleri hakkında ne kadar bilgiye sa
hip olduklarını gösteren bilgi boyutudur. Beşincisi, önceki boyutların insan
ların günlük hayatlarını ne derece etkiliyor olduğu şeklindeki etki boyutu
dur. Glock ve Stark'ın şeması önceki araştırma desenlerinde bir ilerleme ol
masına rağmen araştırma yöntemindeki temel bir problemi çözmez. Dini
bağlılık ya da saygı gücü, kesinlik derecesi, sosyal davranışın arkasında ya
tan anlamları ve güdüler gibi öznel faktörleri tam anlamıyla ölçebilecek her
hangi bir araştırma tekniğinin geliştirilemeyeceği tahmin edilmektedir
(Haralambos, 2011, s. 162).
İslam' da ise inanç, pratikler ve ahlak olmak üzere temelde üç boyut
esas alınır, bunlardan ahlaki boyut dindarlığın en üst düzeyi olarak gösteri
lir. Mesele, önemsenen bu boyutun gerek dindarlık tipolojileri, gerekse söz
gelimi Kohlberg'in geliştirdiği ahlaki gelişim evreleri3 açısından nasıl bir kar
şılığı olduğunun; etki düzeyleri açısından da itaat, özdeşleşme ve benimseme
davranışlarından hangisinin buna karşılık geldiğinin belirlenmesidir. Bunun
için de bu gün ülkemiz açısından önemli bir gelişme olarak kaydedilebilecek
olan ampirik düzeyde gittikçe artan dindarlık çalışmalarının daha çok sayıda
ve titizlikle yapılması gerekmektedir.
3 Kohlberg'in ahlaki gelişim analizi her biri iki evreli üç düzeyden oluşmaktadır: gelenek öncesi düzey: itaat ve ceza yönelimi- saf çıkarcı yönelim; geleneksel düzey: iyi çocuk eğilimi- kanun ve düzen eğilimi; gelenek üstü (özerk ya da ilkeli) düzey: kontrat ve yasaya uygunluk yönelimi ve evrensel ahlak ilkeleri eğilimi (bkz. Kağıtçı başı, s. 334 vd.).
106 DİN VE TRAFİK
3-Trafik Davranışı ve Kazaları Örneğinde Dindarlığın Etkileri
Dinin her toplumda inananlar üzerinde bireysel ve toplumsal etkileri
nin olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Günümüzde gelişmiş toplumlardaki
çoğu sektiler davranışın gerisinde Yahudi-Hıristiyan dini geleneğinin etki
sinden bahsedilir; örneğin trafik kurallarına uyma davranışı On Emir' deki
"öldürmeyeceksin" ilkesiyle ilişkilendirilir; araba sürme, bir anlaşmazlığı
çözme ve yaşlıların dertleriyle ilgilenme gibi çeşitli normlarla bütünleşir
(Haralambos, 2011, s. 13'6). Aynı şekilde Weber'in ünlü Protestan Etiği tezi,
kapitalizmin ortaya çıkmasında önemli rol oynayan faktörlerden biri olarak
ahlaki tutum ve davranışla ilişkilidir (Weber, 2008). Burada vurgulanmak
istenen nokta, bu etkinin kişinin dinini yaşama biçimi olan dindarlık düzeyi
ile yaşadığı toplumsal yapı arasındaki ilişkinin bize önemli bir gösterge sun
muş olacağıdır. Bir diğer önemli nokta da, bu sempozyuma konu olan trafik
davranışı ve kazalarının Müslüman ülkelerdeki dramatik durumuyla ilgili
dir. Aşağıdaki dipnotta4 görüleceği üzere, özellikle dini bayramlarda, sözge
limi bir Kurban bayramında (2015) yüzden fazla insanın, belki de ulaşım akı
şının yoğunluğu nedeniyle trafik terörüne 'kurban' gitmiş olmasıdır.
Trafik kazaları ile ilgili üç temel faktörden bahsedilir: insan, araç ve
çevre faktörü. Hemen hemen bütün çalışmalarda insan faktörü en önemli ne
den olarak gösterilir; toplumsal bağlamda bireyin eğitim düzeyi, sosyo-eko
nomik statüsü, ruhsal ve bedenselsağlığı, kişilik özellikler vb. değişkenlerle
. trafik davranışı arasındaki ilişki analiz birimi olarak kabul edilir (Sönmez,
1999,s.18).
Bu konu, Türkiye' de ve İran' da yapılmış üç çalışma esas alınarak, yu
karıda kısaca ortaya konulmuş olan kuramsal yaklaşımlarla değerlendirile
cektir. Zümrüt Yıldırım "Religiousness, Conservatism and Their Relationship
with Traffic Behaviour" adlı çalışmasında dindarlık ve muhafazakarlığİn tra
fik davranışı ile ilişkisini, yukarıda ortaya konulmaya çalışılan dindarlık ti
polojisi ve boyutları çerçevesinde analiz etmiştir. Araştırılan kültürel yapıya
4 Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre 2010 yılında Kurban ve Ramazan bayramlarında 168 ölümlü kazada toplam 219 kişi hayatını kaybetti. 2011 senesindeki bayramlarda 212, 2012 yılında 95, 2013 yılında 217 ve 2014 Ramazan ve Kurban bayramlarında ülke genelinde 120 vatandaşımız trafik kazalarında hayatını kaybetti.
TRAFİK KAZALARININ ÖNLENMESİNDE DAVRANIŞLARIN ROLÜ 1 107
özgü olarak dindarlıkla muhafazakarlığı birlikte ele almış; muhafazakarlığın
Türk kültüründe gelenek/dindarlık ve normatif örüntülerde bir değer ola
rak görüldüğü, dolayısıyla dini ve milli değerleri içeren daha geniş bir kulla
nıma sahip olduğuna yer vermiştir (Yıldırım, 2007, s. 2). Bu ampirik çalış
mada dini yönelim, genel muhafazakarlık ölçekleri ve sürücü davranışı an
ketleri kullanılmış; yaya ile birlikte sürücü davranışlarının dindarlık, muha
fazakarlık ve sekülerlikle korelasyonları tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalış
mada vurgulandıgı üzere, İslam'da kadın/erkek her Müslüman dindarlığın
aynı zamanda genel sağlık kurallarını gözetme, komşuluk hakların riayet ve
trafik kurallarına uyma gibi gündelik hayatının bütün yönleriyle ilişkili ol
mayı içerir ve olumlu bir prensipler seti ortaya koyar. Fakat bu ilişkilere etki
derecesi dindarlıkla ilgili inanç ve uygulamaları tanımlamayla bağlantılıdır.
Sözgelimi daha çok kaderci bir tutuma sahip muhafazakar bireyler, dışa dö
nük bir dindarlık pratiğinde (emniyet kemer takmak gibi) trafikte belirlen
miş kurallara daha az riayet edecek (Yıldırım, 2007, s. 14), dolayısıyla kişisel
sorumluluk gerektiren davranışları dış bir faktöre atfederek açıklama yo
luna gidecektir (Kağıtçıbaşı, 2000, s. 165). Aynı şekilde, dış güdümlü dindar
lar, dini 'kalıplaşmış' bir yapı içinde gördüklerinden dindar olmanın gerçek
anlamına sahip olamayacaklardır. Bu da onların trafik davranışını olumsuz
yönde etkileyecektir. Buna karşılık, iç güdümlü dindarlık boyutunda yüksek
puan alanların (örneğin, bütün hayatımı dini inançlarıma göre yaşamaya ol
dukça gayret gösteririm) yaya ve sürücü her yaştan insanın davranışında po
zitif etkilerinin olduğu rapor edilmektedir (Yıldırım, 2007, s. 41). Yıldırım,
çalışmasında "dindarlık ve muhafazakarlık kültürün içselleştirilmiş unsur
ları olsaydı, toplumsal hayatta, özellikle trafikte olumlu etkiler bırakacak
davranışlar kazandırabilirdi" vurgusunu öne çıkarmaktadır. Ona göre, ge
nelde değerlerin içselleştirilmesi, kurallara uymak, başkalarının hakkına
saygı duymak vb. hep vurgulanır ve toplum bireylerine aktarılır. Spesifik ola
rak, sabırlı olmak (örneğin Ramazanda), trafik kurallarına uymak, başkala
rının hakkını gözetmek vb. insanlara camide ve trafik kurslarında anlatılır ...
Oysaki bunlar ancak kültürel yapımızla ilişkilendirildiğinde anlamlı bir far
kındalık yaratacaktır (Yıldırım, 2007, s. 44).
108 1 DİN VE TRAFİK
Moussa Amiri ve arkadaşları "Facilitators ofTraffic Accidents Manage
ment in Islamic Republic of Iran: A Grounded Theory Study" başlıklı kısa çalış
malarını, taşımacılık ve trafik alanında lisanstan doktora derecesine kadar
28 örneklem ile gömülü teoriden5 hareketle nitel bir araştırma çerçevesinde
gerçekleştirdiklerinden bahsetmektedirler. Araştırma gerekçesi, 2013 yı
lında İran'da trafik kazasından 20.408 kişinin ölmesi ve buna da liyakatsiz
trafik kazaları yönetiminin sebep olarak görülmesidir. Araştırma sonuçla
rında, trafik kazalarının azaltılması ve önlenmesinde önemli sorumluluk ta
şıyan Trafik Kazaları Yönetim Sistemi ile ilgili olarak; trafik levhalarının dü
zenlenmesi, kuruluşlar arasında koordinasyon, yardım kuruluşlarının ye
terli ön hazırlığı, yasa ve yönetmeliklerin düzenlenmesi, olay yeri yönetimi
nin görevlerinin tanımı gibi yapılması gereken düzenlemelere dikkat çekil
mektedir. Bunların yanı sıra halkın dini potansiyelinin de dikkate alınması;
dini usullerle onların ikna edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Böylece in
sanlar kuralların daha iyi uygulanmasında ve trafik davranışlarının yerleş
mesinde kaza yönetimine yardımcı olabilirler (Amiri, Soori, Khankeh, &
Momeni, 1999, s. 197). Araştırma örneklem grubunun ifadesi, olayın çözüm
lenmesi açısından merkezi bir öneme sahiptir. Buna göre "milli ve dini stan
dartlarımızdan biri de, aynı zamanda kültürel bir zemine sahip bulunan ya
landan kaçınmaktır. İnsanlar niçin yalan söyler? Çünkü onlar yalan söyle
meyi, bazı standartları es geçmeyi belli bir mertebeye gelmede bir yol olarak
görürler; eğer yalanla bunu başaramazlarsa kurallara uyarlar; aksi takdirde
kırmızı ışıkta olduğu gibi kuralı ihlal ederler." "Allah bize şah damarımızdan
. daha yakındır ve O bizi her an gözetmektedir. İnanıyoruz ki bu alem Allah'ın
gözetimindedir. Bu inancı içselleştiremedik; eğer içselleştirseydik hiç kimse
kanunları çiğnemez, kural ihlalinde bulunmazdı" (Amiri, Soori, Khankeh, &
Momeni, 1999, s. 198). Burada sorun, itaat davranışı düzeyinde dile getiril
mekte, benimseme davranışının gerekliliği yönünde dini referans öne çıkar
tılmaktadır.
s Soyut gerekçelerden ziyade gerçek dünyanın gözlenmesinden hareketle toplumsal olayları açıklamaya yönelik bir yaklaşımdır. Bir anlamda gözleme dayalı bütün sosyolojik araştırmalar, bir dereceye kadar gömülü teori ile ilişkilidir.
TRAFİK KAZALARININ ÖNLENMESİNDE DAVRANIŞLARIN ROLÜ 1 109
İran'da yapılan bir diğer çalışma "The Relationship Between Religion
and The On-Road Behaviour of Adolescents in Iran" başlıklı ampirik çalışma
dır. Amir Reza Nabipour ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilen araştır
mada temel gerekçe İran' da ölümlü kaza oranlarının, özellikle ergenler (11-
17 yaş) arasında oldukça yüksek oluşudur. Araştırmanın temel amacı, din
darlığın boyutlarıyla karayolunda yaya olan, bisiklet ve araba-dışı diğer ak
tiviteleri kullanan ergen davranışı arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştır
mada, özel dini aktivitelere daha az katılan ergenlerin muhtemelen erkek,
trafik kazasında akraba ya da arkadaşlarını kaybetmiş, özellikle kendileri
araba kazası yapmış ve tehlikeli yolda oynamaya alı~mış olan ergenlerin ol
duğu bulunmuştur. Dini ibadetlere devam etmede ve iç güdümlü dindarlık
boyutunda yüksek skor aldıkları bildirilen ergenler ise muhtemelen erkek,
bir trafik kazası hikayesi olmayan, genç, devlet okulunda okuyan, şehir mer
kezindeki okullarda öğrenim gören ve sıklıkla planlı koruyucu davranışlara
bağlı kimseler olacaktır (Nabipour, Khanjani, N akhaee, Moradlou, & Sullman,
2015, s. 113). Araştırma sonuçları, dindarlığın boyutlarının trafikte ergen
davranışının farklı tipleri ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Bu nedenle
güçlendirilmiş dini değerlerin İran' daki ergenler arasında trafik kurallarına
uymada uzlaşı davranışını artırmaya yardım edebileceği görülmektedir. Bu
araştırmadan şu sonuçta çıkarılabilir: din, İran' da ergenlerin yol güvenliğini
sağlamda önemli etkiye sahiptir (Nabipour, Khanjani, Nakhaee, Moradlou, &
Sullman, 2015, s. 119)
Sonuç olarak, bütün bu araştırmalarda dinin hem bir inanç ve pratik
ler sistemi, hem de toplumsal değerlerin kazanılmasında ve sürdürülme
sinde önemli bir mekanizma olarak fonksiyonel önemi vurgulanmakta; an
cak bunun dindarlığın biçimleri ve toplumsal etkiyle ilişkisi içinde farklı dü
zeylerde gerçeklik kazandığı da önemle belirtilmektedir. Amaç ya da arayış
boyutlarıyla içselleştirilmiş bir dindarlıkla, değer yönelimli benimseme dav
ranışının eğitim yoluyla toplum bireylerine kazandırılması, pek çok toplum
sal kural ve pratiklerin sağlıklı işleyişini de beraberinde getirecektir. Benzer
görüşler konuyla ilgili birçok araştırmada da önemle vurgulanmaktadır.
Sönmez'in işaret ettiği üzere, İsveç'te Ulusal Karayolu Güvenliği Topluluğu
adına yapılan bir araştırma, kuralların kabul edilip içselleştirilmesi yoluyla
110 1 DİN VE TRAFİK
kazanılan özdenetimin, diğer yollardan daha fazla olarak kural ihlallerini ön
lediğini göstermektedir. Benzer şekilde, bir başka araştırmada sürücülerin
kendi eylemlerini grup tartışması yoluyla değerlendirmeleri halinde kaza
yapma riskinin %54 oranında azaldığına; Sönmez'in araştırmasında da sü
rücüleri suçlamak yerine eylemlerinin muhtemel sonuçları hakkında bilgi
lendirmenin ve bilinçlendirmenin daha olumlu sonuçlar alınmasına katkı
sağlayabileceğine işaret edilmektedir (Sönmez, 1999, s. 160).
Bu da bizi, "kaza nedenleri arasında sayılabilecek birçok faktörün, as
lında içlerinde kazanın da hazırlanmakta olduğu açıkça ve doğrudan görül
meyen ve kaza niteliği taşımayan süreçler çerçevesinde ele alınmadıkça"
(Cangızbay, 2002, s. 219) yeterince anlaşılır olamayacağı kanaatine götür
mektedir. Bir toplumda dindarlık düzeyinin diğer toplumsal aktivitelerde ol
duğu gibi trafik kurallarına uyup uymama davranışında ve bu davranışın ni
teliği konusunda da işlevsel bir rol oynayabileceği inancını güçlendirmekte
dir.
Kaynakça
Amiri, M., Soori, H., Khankeh, H., & Momeni, E. (1999). Facilitators ofTraffic Accidents Management in Islamic Republic of Iran: A Grounded Theory Study. Global Advanced Research]ournal of Medicine and Medical Science, 194-199.
Argyle, M., & Beit-Hallahmi, B. (2004). Dini Davranış Teorileri. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 16, 247-280.
Batson, D. C., Schoenrade, P. A., & Ventis, W. L. (1993). Religion and the Individual: A Social-Psychological Perspective. New York: Oxford University Press.
Bird, J. (2015). Din Sosyolojisi Nedir? (A. Taştan, & M. D. Dereli, Çev.) Ankara: Lotus Yayınları.
Cangızbay, K. (2002). Sosyolojiler Değil Sosyoloji. Ankara: Ütopya.
Giddens, A. (2000). Sosyoloji. (H. Özel, & C. Güzel, Çev.) Ankara: Ayraç Yayınevi.
(2015). Global Status Report On Road Safety. World Health Organization.
Günay, Ü. (2000). Din Sosyolojisi. İstanbul: İnsan Yayınları.
Haralambos, H. (2011). Din: Sosyolojik Bir Bakış. Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi(2), 131-164.
Kağıtçıbaşı, Ç. (2000). İnsan ve insanlar: Sosyal Psikolojiye Giriş. İstanbul: Evrim Yayınevi.
Kayıklık, H. (2003, Ocak-Nisan). Allport'a göre Dini Yaşayışa Gelişimsel Bir Açılım. Dini Araştırmalar, 5(15), 121-138.
TRAFİK KAZALARININ ÖNLENMESİNDE DAVRANIŞLARIN ROLÜ 1 111
Mills, C. W. (2004). Sosyolojik Muhayyile. İ. Sezal (Dü.) içinde, Öncü Sosyologların Kaleminden Sosyoloji. Ankara: Tekağaç Eylül Yayınları.
Moussa, A., Soori, H., Khankeh, H., & Monemi, E. (2015, April). Facilators ofTraffıc Accidents Management in Islamic Republic of Iran: A Grounded Theory. Global Advanced Research ]ournal of Medicente and Medical Science, 4, 194-199.
Nabipour, A. R., Khanjani, N., Nakhaee, N., Moradlou, H. Z., & Sullman, M. J. (2015). The Relationship Between Religion and The On-Road Behaviour. Transportation Research Part F, 113-120. e
(2007). Social and Economic Consequence of Road Injury in Europe. Brussel: Council, Eurbpean Transport Safety.
Sönmez, A. (1999). Türkiye' de Trafik Kazaları ve Sürücü Kusurları Sorunu. Polis Bilimleri Dergisi, 2, 151-163. ,
Subaşı, N. (2004). Gündelik Hayat ve Dinsellik İstanbul: İz Yayıncılık. Sungur, İ., Akdur, R., & Piyal, B. (2014). Türkkiye'de Trafik Kazalarının Analizi.
Ankara Medical ]ournal, 14(3), 11-124.
Ulu, M. (2013). James W. Fowler'e Göre İnanç ve İnancın Yapısal Modeli. bilimname: Düşünce Platformu, XXV, 157-168.
Ünal, M. S. (2012). Bireycilik ve Din. N. Akyüz, & İ. Çapçıoğlu (Dü) içinde, Din Sosyolojisi El Kitabı. Ankara: Grafiker yayıncılık.
Weber, M. (2008). Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu. (Z. Gürata, Çev.) Ankara: Ayraç Yayınevi.
Yıldırım, Z. (2007, September). Religiousness, Concervatism and Their Relationship with Traffıc Behaviour. Ankara: Middle East Technical University;