15
AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili

AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez

AHMET İNSELNeo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili

Page 2: AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez

AHMET İNSEL 1955’te İstanbul’da doğdu. Üniversite eğitimini Paris 1 Pantheon-Sor-bonne Üniversitesi İktisat Bölümü’nde yaptı ve aynı üniversitede iktisat doktorası ha-zırladı. Sorbonne’da öğretim üyeliğine başladı. Daha sonra Galatasaray Üniversite-si’nde çalıştı. Türkçe yayımlanmış kitapları: Türkiye Toplumunun Bunalımı (BirikimYayınları, 1990), Düzen ve Kalkınma Kıskacında Türkiye (Ayrıntı Yayınları, 1996), İk-tisat İdeolojisinin Eleştirisi (Birikim Yayınları, 1993), Solu Yeniden Tanımlamak (Biri-kim Yayınları, 2000), Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili (2004), Ermeni TabusuÜzerine Diyalog (Michel Marian ile birlikte, İletişim Yayınları, 2010), Sosyalizm: Esa-sa, Ufka ve Bugüne Dair (Birikim Yayınları, 2010).

İletişim Yayınları 2190 • Birikim Kitapları 7Birikim Kitapları, İletişim Yayıncılık A.Ş.’nin markasıdır.ISBN-13: 978-975-05-1801-0© 2004 İletişim Yayıncılık A.Ş.1-3. BASKI 2004-2011, İstanbul4. BASKI 2015, İstanbul

EDİTÖR Abdullah OnayKAPAK Utku LomluUYGULAMA Hüsnü AbbasDÜZELTİ Sezar AtmacaBASKI ve CİLT Sena Ofset · SERTİFİKA NO. 12064

Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi B Blok 6. Kat No. 4NB 7-9-11Topkapı 34010 İstanbul Tel: 212.613 38 46

İletişim Yayınları · SERTİFİKA NO. 10721

Binbirdirek Meydanı Sokak, İletişim Han 3, Fatih 34122 İstanbulTel: 212.516 22 60-61-62 • Faks: 212.516 12 58e-mail: [email protected] • web: www.birikimdergisi.com.tr

Page 3: AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez

AHMET İNSEL

Neo-Liberalizm:Hegemonyanın

Yeni Dili

B i r i k i m K i t a p l a r ı

Page 4: AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez
Page 5: AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez

İÇİNDEKİLER

Giriş 7

Tarihî Kapitalizm 21Geçmişten Geleceğe 23 • Fabrikasız İşçiler ve Sendikaların

Kâbusu 46 • Ücretli Emek Toplumundan Çıkmak 49 •35 Saat Yıkım mı? 52 • “Yeni Proletarya” ve İktisat İdeolojisi 55

Yeni Sermaye Birikimi 59Malî Sermaye Birikimi Rejimi 61 • “Piyasalar”ın İdeolojik İşlevi

82 • Patrimonyal Kapitalizm 100 • Borsa, Medya ve FinansKamuoyu 105 • Finans Merkezli Vurgun Kapitalizmi 110 •

Yeni Ekonomi ve Ponzi Sahtekârlığı 115 • Sorumsuz Alacaklılarve Uluslararası Kuruluşlar 120

Küreselleşme 125Yönetişim İdeolojisi 127 • Yeni Küresel Efendiler 132 •

Büyük Ulusun Çöküşü 136 • Uluslarüstü Sermaye Devleti 139 •Globalleşme ve Sosyal Şart 142 • Eğitim ve Yeni Fakirlik 144 •

Mucize İdeolojisinin Gizledikleri 147 • Güney Kore:Küreselleşmenin Beklenmedik Bedelleri 149 •

Yeni Emperyal Güç ve Neo-Liberal Küreselleşme 155

Page 6: AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez

Liberalizm 165Kurtarıcı Pazar Ekonomisi Eliti mi? 167 • Liberal Ekonomi ve

Baronları 171 • Aşırı Liberaller 174 • Neo-Liberalizmin Riski 178• IMF ve Kökten Liberalizm Mezhebi 182 • Pazar Ekonomisi veDemokrasi 187 • Sosyal Devletin Evrimi 190 • Yaratıcı Yıkıcılık

ve Yıkıcı Rekabet 193 • Kazananlar Her Şeyi Cepliyor 197 •Bilgilenme Hakkı 201 • YDH ve Sol 204 • Kamuyu Değil, Devleti

Daraltmak 209 • Avrokratlar ve Kamu Hizmeti 212 •Özelleştirme ve Yoksullaştırma 215 • Arpalıkların Tasfiyesi 219 •Özelleştirme Saplantısının Sınıfsal İçeriği 222 • ÖzelleştirmeyeKarşı “Evrensel Hizmet” 226 • AB Yanlısı Neo-Liberaller 230 •

Liberal Avrupa Sosyal Avrupa’ya Karşı 235 • En Zayıf Halka 242

Türkiye’de Ekonomi 245Nereye Doğru Patlama? 247 • Fakirler ve Muktedirler

Türkiyesi 251 • Mülklü Beyefendiler 257 • Cangıl Kapitalizmi veİşadamları 260 • Hür ve Çağdaş İşveren Sınıfı Cephesi 263 •

Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268 • Mutlak ve GöreliHortumlama 272 • Vergi ve Siyasal Meşrûiyet 278 •Vergi, Kutsal Devlet ve Kısır Döngü 281 • Bir Koyup

Beş Almak 286 • Kara Para Cumhuriyeti 289 • Enflasyon,Soytarılık ve Alttakiler 292 • Büyümeden Büyür Gibi

Yapmak 295 • Arjantin Gibi Olmak 299 •Ekonomide “Terör Şoku” 305

Egemen İktisat Öğretisi 311Neoklasik İktisat ve Modern Toplum 313 • İktisat Dininin Rahipve Vaizleri 336 • İktisadîyat Toplumu ve Depolitizasyon 341 •Dünya Bankası’nın Özeleştirisi 345 • Dünya Bankası Solcu mu

Oldu? 348 • Ahlâk Sınırını Aşan Gelir 351 • ToplumsalDayanışmaya Karşı İktisat 354 • 35 Saat ve İktisat İdeolojisi 358• İktisat Eğitimi Tartışması 361 • Özgürlük Etiği Karşısında İktisat

Kuramı: Amartya Sen’in Etik İktisat Önerisi 367

Kaynakça 389

Page 7: AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez

GİRİŞ

20. yüzyılın son çeyreğinde neo-liberal ideoloji dünyayadamgasını vurdu. Sadece iktisadî gelişme dinamikleri açı-sından değil, siyasal hedef ve toplumsal örgütlenme tarzıolarak da hâkim mevzileri hızla işgâl eden bu ideoloji, sos-yal adalet amaçlarıyla iktisadî büyüme hedeflerini birleşti-ren refah devleti sisteminin müdahaleci ve paylaşmacı pra-tiklerinden radikal bir kopuşun bayraktarlığını yaptı. Yap-maya devam ediyor.

1970’lerin sonunda çıkışlarını “muhafazakâr devrim” adıaltında sunan neo-liberal ideologların, siyasal-iktisadî ikti-dara ve ondan önce toplumsal tahayyüle hâkim olma ama-cıyla verdikleri mücadelede eleştirilerinin görünür hedefi,planlı ekonomi düzeni ve komünist rejimlerdi. Ama Batıdünyasında komünist ideoloji ve planlı ekonominin etkisigöreli olarak sınırlıydı. Neo-liberal ideologlar, bu eleştiriaracılığıyla mutlak kötü ve kesinlikle istenilmez olanı işaretedip, bunlara çok uzaktan da olsa benzeyen öneri ve pratik-lerin de zararlı ve tehlikeli olduklarını imâ etmeyi amaçlı-yorlardı. Bunu ustalıkla başardılar. 1950’lerden itibaren dar

7

Page 8: AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez

bir çevrenin uzun soluklu çabalarıyla güçlenen neo-liberalideolojinin gerçek düşmanı, 2. Dünya Savaşı sonrasındaegemen olan, Keynesgil politikaların desteklediği sosyal re-fah toplumu ve düzenlenmiş pazar ekonomisiydi.

Neo-liberal karşı saldırının uzun süren hazırlanma ve ol-gunlaşma dönemi, 1970’lerin ortasından itibaren hızla ge-nişleyen bir ideolojik tahakküm çemberine dönüştü. 1974krizininin Batı toplumlarında yarattığı iktisadî ve toplumsalşok etkisi, bu yayılmayı kolaylaştıran zemini yarattı. Enflas-yon ve işsizliğin birlikte arttığı, buna karşılık büyümenintökezlediği, Keynesgil makroekonomik politikaların etkin-liğine olan güvenin sarsıldığı bu dönemde, kapitalizm içizımnî sınıf ittifakları da hızla bozuldu. Sermaye kesimininsiyasal temsilcileriyle emek kesiminin temsilcilerinin, bü-yümenin nimetlerinin paylaşımı üzerine kurdukları ve sa-vaş sonrası Batı toplumlarında otuz yıl boyunca yürürlükteolan refah devleti rejimi etrafında oluşan toplumsal kon-sensus yavaş yavaş dağıldı.

Benzer biçimde, Üçüncü Dünya ülkelerinde bağımsızlıksonrası yaşanan iyimser hava kaybolmuş ve planlı ya daplansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez hale gelmişlerdi. Farklı bir siyasal ve iktisadî dün-ya olarak tasarlanan Üçüncü Dünya tasarımına nihai darbe-yi 1974 krizi vurdu. Finansman ihtiyaçlarını hızla büyüyenyüzergezer likiditelerden karşılayan kalkınmakta olan ülke-ler, 1970 sonlarında giderek büyüyen bir dış borç krizinegirdiler. Meksika’nın 1982’de kısmî moratoryum ilân etme-siyle birlikte, kalkınmış ülkelerden kalkınmakta olan ülke-lere yeni kaynak akışı hızla azaldı. Hattâ büyüyen dış borçservislerinin etkisiyle, kalkınmakta olan ülkelere toplamnet kaynak girişi sıfırın altına indi, yani dış borç servisiödemelerinin yıllık tutarı alınan yeni borç ve sermaye yatı-rımlarından daha yüksek olmaya başladı. Bunu uluslararası

8

Page 9: AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez

malî kuruluşların yeni neo-liberal dogmaya uygun çözümönerilerini kalkınmakta olan ülkelere tek tek empoze etme-leri izledi. Bandung Konferansı’ndaki güçlü soluğundan ge-riye bir şey kalmamış olan Üçüncü Dünya mitosu tarihe ka-rışırken, onun yerini “yeni kalkınma öğretisi” olarak sunu-lan yapısal uyum politikaları aldı.

Kalkınmakta olan birçok ülkede ortaya çıkan yıkımın so-rumluları arasında, “kalkınmacı” iktisat mühendislerininsol yaftalı programlarını da en ön sıralarda zikretmemekhaksızlık olur. İktisadî büyümeyi bir tasarlama, planlamave uygulama tekniği olarak gören, dönemin modası gereğiaz buçuk Marksist kitaplar okumuş bu solcu iktisat mü-hendisi ve teknisyeni güruh, kendilerini toplumun yerineikame ederek, kendi iktidar arzularını kalkınma stratejisikisvesi altında sundular. Sonuç çok büyük bir fiyasko oldu.Bu kalkınmacı iktisatçıların önemli bir bölümü, ’80’li yıllar-da aynı bağnazlıkla bu kez piyasa merkezli kalkınmanın sa-vunuculuğuna soyundular. Dogma değişmiş, ama dogma-tizmin beslendiği zihniyet yerli yerinde kalmıştı.

İngiltere’de Margaret Thatcher hükümetinin işbaşına gel-mesiyle başlayan ortodoks para ve bütçe politikaları, faizhadlerinin arttırılması, yüksek gelirli kesimin üzerindekigelir vergisi yükünün azaltılması, sendikaların pazarlıkgüçlerinin kırılması, emek piyasasının esnekleştirilmesi,kamu işletmelerinin özelleştirilmesi, kamu hizmetlerinin yalağvedilmesi ya da özel girişime devredilmesi kısa zamandauluslararası finans kuruluşlarının amentüsü haline geldi.ABD’de Ronald Reagan’ın başkanlığında uygulanan benzerdüzensizleştirme, esnekleştirme ve yüksek vergileri azaltmapolitikasında ise tamamlayıcı unsur, askerî harcamalarınartmasıydı. Muhalifleri tarafından “büyücü ekonomisi” ola-rak tanımlanan Reagan politikası, bir yandan “girişimci ru-hunu” canlandıracak önlemleri devreye sokarken, diğer

9

Page 10: AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez

yandan pek ortodoks olmayan bir tarzda bütçe ve dış tica-ret açıklarının hızla büyümesine göz yumuyordu. Bunu ya-parken güvencesi doların uluslararası konumuydu. ABDyönetimi, dünya tasarrufunun önemli bir bölümünü kendi-ne çekerek bütçe ve dış ticaret açıklarını karşılayabilme ay-rıcalığına sahipti. Ama bunun için reel faizlerin hızla yük-selmesi gerekiyordu. Thatcher ve Reagan politikaları, dün-ya ekonomisinde etkisi ancak 2000’lerde azalacak olan birfaiz geliri patlamasına yol açtı. Bu da kapitalizmin bir kezdaha kendini dönüştürmesine eşlik etti. Patrimonyal kapi-talizm olarak tanımlanan malî sermaye egemenliği tesisedildi. Bunun Türkçe’de popüler adı, rantiye ekonomisi.

Bulundukları toplumların en muhafazakâr kesimlerininistemlerini yansıtan bu neo-liberal programlar, toplumsalplanda 19. yüzyılın sosyal Darwinizm tezlerine dönüşü içe-riyordu. Kârın yegâne ve yeterli iktisadî etkinlik kıstası ola-rak kabûl edildiği, özel girişim ve rekabetin özgür bir top-lumun temeli olduğunun vurgulandığı bu söylemde, iktisa-dî öznelerin rasyonel oldukları ve onların faydacı mantıkla-rını bozan, çarpıtan önlemlerin büyümeye zarar vereceğiiddiası merkezî bir yer işgâl ediyordu.

Neo-liberal ideologlar, Marksizm ve sosyal demokrasiylearalarındaki farkı köklü bir kopuş olarak sunarlarken, klâ-sik liberalizmle neo-liberalizm arasında kopuş değil, sürek-lilik olduğunu savunmaya özen gösterdiler. Gerçekte ise, li-beral öğretiyi çok basitleştirilmiş bir çıkar paradigmasınaindirgerken, aklı, tercihleri ve eylemiyle bir bütün içindeiktisadî bireyi mutlaklaştırarak geleneksel liberalizmden deuzaklaşıyorlardı. Örneğin, paylaşmacı bir adalet sistemininmutlak olarak kötü olduğunu iddia ederlerken; yegane ada-letin pazar ekonomisi mekanizmaları içinde gerçekleşeceği-ni savunup, para gücüne dayalı toplumsal hiyerarşininmeşrûluğunu teyit ederlerken, klasik liberal öğretiyi de çok

10

Page 11: AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez

dar bir perspektiften yorumluyorlardı. Salt kendi çıkarlarıpeşinde koşan insanların faaliyetlerinin tek başına adalet veahlâk normlarına uygun yanıtlar üretebileceğini savunmakiçin liberalizmin klâsiklerinin çözümlemelerini köklü bi-çimde değiştiren yorumlara ihtiyaçları vardı. Bu yorumlar,Hayek, von Mises gibi düşünürlerin buluştuğu fikir kulüp-lerinde olgunlaştı. Bunların içinde tarihî olarak en önemlisiolan, 1947’de, Keynesgil konsensusun olgunlaştığı dönem-de, Hayek’in inisyatifiyle kurulan Société de Mont-Pèlerinadlı fikir klubü, günümüzde etkin olan çoğu neo-liberal fi-kir klübü ve “think tank”a öncülük yaptı.

Neo-liberal ideoloji, modern dünya tasarımının harcındaolan iktisadî insan ve iktisadî toplum idealinin, tarih vetoplumdan bütünüyle arındırılıp, en aşırı noktalarına taşın-dığı ve bunun bir misyoner ruhu içinde dünyaya empozeedilmesine çalışıldığı, içinde bulunduğumuz döneminakıncı ideolojisi işlevini gördü. Ama elbette ideolojik plan-da hâkim konuma geçmesi için bunlar gerekli fakat yeter-sizdi. Bunun yanında, tüketim toplumunun gelişmesi, hiz-met sektörüne dayalı bir ekonomik canlılığın güçlenmesiy-le birlikte, bireyci değerlerin parti, sendika ve aile gibi gele-neksel dayanışma yapılarını yıkması etkili oldu. Bütün bun-lar, o güne kadar sosyal refah devletinin en büyük dayanağıolan orta sınıfların tercihlerinin neo-liberal tahayyüle doğrukanalize olmasına yol açtı. Bunu Sovyet tipi sosyalizmin çö-küşü ve gelişmiş ülkelerde işçi sınıfının eşitlikçi ve özgür-lükçü bir geleceğin kurucu gücü olarak kendini artık kabûlettirememesinin yol açtığı, sosyalist toplum tasarımın bü-yük geri çekilişi tamamladı. Neo-liberal dalgayı göğüsleye-cek geleneksel siyasal direnç duvarları yıkılmıştı.

Neo-liberal doktrin, tüketici özgürlükleri ve vergi indi-rimleri ile orta sınıfları cezbederken, asıl tatmin etmeye ça-lıştığı kesimler, 1960’lardan beri azalan kâr oranları karşı-

11

Page 12: AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez

sında sıkışan büyük sanayi sermayesi ve negatif reel faizler-le servetleri eriyen malî sermaye kesimiydi. Bunlar, kapita-lizmin yeniden yapılanması gerektiğini, Keynesgil düzenle-menin miadının dolduğunu iddia eden, pazar ekonomisi-nin önündeki engellerin hızla kaldırılmasının, girişimci ru-hunun yeniden tesis edilmesinin kapitalizmin sürekliliğiaçısından hayat memat meselesi olduğunu ısrarla savunanve giderek büyüyen bir baskı grubu oluşturdular. Neo-libe-ral ideoloji bu çevrelerin istemlerini bir iktisadî-toplumsalöneri paketi haline getirip, siyasallaştırdı.

Bu siyasallaşmayı başarmak için önerilerinin zaman vemekân olarak evrenselliğini iddia etmeyi de ihmal etmedi-ler. Bu ise, piyasa ekonomisinden başka ekonomi olmadığı-na olan inancın bir doktrin haline dönüştürülmesi demekti.İnsanlık tarihinin başlangıcından beri, piyasanın toplumundoğal hali olduğunu neo-liberal ideologlar yeniden iddia et-meye başladılar. Bu tür iddialar, antropoloji, sosyoloji ve ta-rih bilimlerinin gelişmesiyle birlikte, 20. yüzyılın ortaların-dan beri, liberal felsefeye imanla bağlı bir avuç sosyal bilim-ci dışında ciddiye alınmamaya başlanmıştı. Ama neo-liberalideolojinin, savunduğunun doğal düzen olduğuna inanıl-masına ihtiyacı vardı. Buna alternatif oluşturacak tüm dü-zenlerin sunî oldukları için geçmişte başarısız kaldıklarını,ileride de başarısız olacaklarını iddia ediyordu. Bu doktriniçin, insanlığın kabûl edilebilir yegane geleceği pazar eko-nomisi toplumunda yatmaktaydı.

Neo-liberal doktrin, bütün dünyayı kapsayan yayılmacıbir tahayyülün ifadesi oldu. Bunu yeni dönemin emperya-lizmi olarak tanımlamak mümkün. Bu doktrinin ana ilkele-ri, dünyanın hâkimi büyük devletlerin oluşturduğu G7 gru-bu tarafından 1990’ların başında tespit edilen ve Washing-ton Konsensusu olarak adlandırılan bir iktisat ve politikapaketini oluşturuyor. Bütçe denkliği ve vergi yükünün azal-

12

Page 13: AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez

ması; faiz hadlerinin bütünüyle serbest bırakılmasına daya-nan malî serbestlik; sermaye hareketlerinin önündeki tümengellerin kaldırılması; bütün gümrük duvarlarının kaldı-rılmasıyla oluşacak eksiksiz dış ticaret serbestisi; eksiksizbir özelleştirme; rekabeti engelleyen tüm önlemlerin kaldı-rılması; mülkiyet haklarının eksiksiz savunulması...

Neo-liberal program, bütün bunları hayata geçirmeklekalmadı, kapitalizm içinde önemli bir dönüşümün gerçek-leşmesine ebelik etti. Otuz yıldan beri büyüme hedefli yü-rütülen para ve bütçe politikalarının yerine, 1979’da Tok-yo’da toplanan G5 zirvesinde alınan kararla son verilip,enflasyonla mücadele iktisat politikalarının temel hedefimertebesine yükseltildi. O günden itibaren büyüme ve is-tihdam, enflasyonla mücadelenin alt ürünleri olarak yeniiktisat politikası dogmasında yerlerini aldılar. Bu dogmayıdestekler mahiyette neoklasik öğretiyi kabûl eden iktisatçı-lar, örneğin işsizliğin iktisadî bir konu değil, sosyolojik birolgu olduğunu iddia etmeye başladılar. Aynı şey elbette,yoksulluk için de geçerliydi.

Bellibaşlı gelişmiş ülkelerin hükümetlerinin, “muhafaza-kâr devrim”in dümen suyunda uygulamaya başladıkları ye-ni iktisadî politikalar, kapitalizme içkin olan küreselleşmedinamiğini hem kamçıladı hem de yeni bir mecraya yönlen-dirdi. O güne kadar ulusal ekonomilerin uluslararası ticare-te açılmaları yönünde gerçekleşen küreselleşme, özelliklesermaye hareketlerinin hızlanması ve serbestleşmesiyle, ye-ni bir ivme kazandı. Malî küreselleşme, çokuluslu şirketle-rin gerçekleştirdiği sermaye yatırımlarını aşıp, sermaye pi-yasalarının arasındaki sınırların kalkmasıyla yepyeni bir öl-çek kazandı. Bunun sonucunda, dünya şirketlerinin denet-lediği üretim süreçleri ve piyasalar özerkleşerek, küreselleş-tiler. Üretim süreçleri ve piyasalar, içlerinde yer aldıkları so-mut siyasal-toplumsal yapılardan özerkleşerek, salt kendile-

13

Page 14: AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez

ri merkezli küresel bir devinime girdiler. Yerküre ölçeğindeneredeyse mükemmel bir hareket kabiliyetine sahip olarakfaaliyet gösteren malî piyasalar, neo-liberal ideolojinin ko-ruyuculuğunda gerçekleşen yeni küreselleşmenin örnekoluşumları oldu. Yeni kapitalizm, malî sermaye merkezlimülkiyetin egemenliğinin tesisi demekti. Borsanın sıhhati-nin, ekonominin sağlığından daha önemli olması doğaldı!

Gelişine neo-liberal ideolojinin öncülük ettiği yeni kapita-lizm, 1990’larda altın çağını yaşadı. Yeni teknolojiler, özel-likle iletişim teknolojilerinin yarattığı canlılıkla küreselleş-miş finans dünyasının hareketliliği birleşince ortaya çıkanbüyüme, kapitalizmin inişli çıkışlı dönemlerinin bu kez ni-hai biçimde sona erdiği inancının bir kez daha canlanması-na yol açtı. Ama 1990’ların sonuna doğru, gelişmekte olanülkelerin “yükselen piyasaları”nın birbiri ardı sıra malî krizgirdabına kapılmaları, bunun ardından 2000’lerin başındagelişmiş ülke sermaye piyasalarının kriz sarmalına girmesi,söz konusu altın çağın, daha öncekilerden daha kısa sürelive kırılgan olduğunu gösterdi. Mart 2000’de teknolojik yatı-rımların borsalarda değerlerinin birdenbire düşmesiyle baş-layan kriz, Enron, Vivendi, WorlCom gibi üst üste patlayan“yönetişim skandalları”yla yaygınlaştı. Uluslararası ilişkiler-de ortaya çıkan yeni gerginliklerle daha da alevlendi. Böyle-ce yeni teknolojiler mücizesinin yarattığı spekülatif balonunpatlamasının bedeli, kapitalizmin 1929 krizinden beri yaşa-dığı en büyük krizin ortaya çıkması oldu.

Aslında, neo-liberal vurgulu küreselleşmeye ağır bir bedeli1980’lerden beri gelişmekte olan ülkeler halkları ödüyordu.Bu ülkelerde, zaten çok daha güçsüz olan sosyal devlet ku-rumları, yapısal uyum politikaları tarafından tahrip edildi.Bu ülkelere uluslararası kuruluşlar aracılığıyla empoze edi-len dogmanın yarattığı tahribatın boyutları, bir süre sonradogmanın yıkılmasına yol açmasa da, bazı ilavelerle yumu-

14

Page 15: AHMET İNSEL Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili · Fakirlik, Büyüme ve Patlama 268• Mutlak ve Göreli ... plansız bütün kalkınma modelleri verili koşullarda sürdü-rülemez

şatılmasına neden oldu. Sivil toplum kuruluşlarının kamukuruluşlarından üstün etkinlikleri varsayımı, demokrasininiyi yönetişim ilkesi olarak kabûl edilmesi, eşitsizliklerin op-timal olmayan sonuçları, kamu hizmetlerinin genel üretken-liğe katkısı gibi temalar, yumuşatıcı unsur olarak neo-liberaldogmaya ilave edildi. “Yönetişim” ideolojisi, şeffaflık, yol-suzluklar ve yoksullukla mücadele, katılımcı yönetim ilkele-ri çerçevesinde neo-liberal dogmanın meşrûiyetini yenidenkurma misyonunu üstlendi. Bunu tamamlayan olgu, siyaset-ten arındırılmış bir “uzmanlar demokrasisi”nin özellikle ge-lişmekte olan ülkelerde hayata geçirilmesiydi.

Neo-liberal dalga ve onu tamamlayan küreselleşme, herşeyden önce, mülklülerin 2. Dünya Savaşı sonrasında eroz-yona uğrayan egemenliklerinin yeniden tesisi amacını taşı-yordu. Bu hem gelişmiş ülke toplumları içinde gerçekleşenyeni bir sınıfsal saldırıya, hem de dünyanın efendisi konu-mudaki bir avuç gelişmiş ülke hükümetinin, onlara bağlıçalışan uluslararası finans ve ticaret kuruluşlarının ve küre-sel şirketlerin gelişmekte olan ülkeler üzerindeki hâkimiye-tinin pekişmesine yol açtı.

Bu hâkimiyet kendi içinde önemli bir rekabeti de içeri-yordu. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve sermaye hareketleri-nin bütünüyle serbestleşmesi, hem büyük devletler hem debüyük şirketler arasındaki rekabeti de alevlendirdi. Büyükşirketlerin sermaye ve yönetim yapıları, yeni işletme yön-temleri ve şirket birleştirmeleri aracılığıyla bu dönemde bü-yük ölçüde değiştirildi. Sovyetler Birliğinin çökmesinin ya-rattığı karşı kutup boşluğu, 1990’larda küreselleşmenin çokmerkezli bir siyasal oluşum yönünde gerçekleşmesi ihtima-lini yarattı. Ama oğul Bush’un arkasındaki yeni muhazakârve radikal neo-liberal güçlerin ABD’de başkanlık seçiminişaibeli biçimde kazanmasının ardından tek kutuplu birdünyanın efendisi olma tasavvuru öne geçti.

15