11

AKŞEMSEDDİN'İN - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_BARDAKCIN.pdf · 2012-10-18 · eğitim ve tasavvuf terbiyesi ile neyi ne zaman yapacağını gayet iyi bilen

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: AKŞEMSEDDİN'İN - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_BARDAKCIN.pdf · 2012-10-18 · eğitim ve tasavvuf terbiyesi ile neyi ne zaman yapacağını gayet iyi bilen
Page 2: AKŞEMSEDDİN'İN - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_BARDAKCIN.pdf · 2012-10-18 · eğitim ve tasavvuf terbiyesi ile neyi ne zaman yapacağını gayet iyi bilen

AKŞEMSEDDİN'İN TASA VVUF VE DEVLET ANLAYlŞI

Yrd.Doç.Dr.M. Necmettin BARDAKÇI"

Milletierin ilerlemesi veya gerilemesi sadece bir sebebe bağlı değildir. Güçlü bir devletin bütün kurumlannda onun gücü görülürken, çöküş yaşayan bir devletin kurumlarında da aynı çöküş yaşanır. Eğitim problemlerini çözen bir milletin bilginleri, fikir ve araştırmalarıyla yeni ufuklar açar. Türk milletinin İsHimiyet'i kabul edişinden sonra kurduğu en uzun ömürlü devlet olan Osmanlı Devleti, II. Murad döneminde kuruluşunu tamamlamış, Fatih zamanında yükselişe geçmiştir.. Eğitimden mimariye, siyasetten ekonomiye devletin bütün kurumları bu gelişme sürecine ayak uydurmuştur. Yeni bir çağın açılması, maddi güç ile manevi gücün birbirine destek olmasıyla gerçekleşmiştir.

Bir alim, bir mutasavvıf veya bir filozof kendi döneminin şartları göz önüne alınıp değerlendirilmelidir. Bu açıdan büyük Türk bilgini bilge veli Akşemseddin'in tasavvuf ve devlet hakkındaki düşünceleri önem arz etmektedir. Osmanlı Devleti 'nin kuruluş döneminde yaşayan Hamza oğlu Mehmed Akşemseddin, 792/1390'da Şam'da doğdu. Yedi yaşlarında ailesiyle birlikte Anadolu'ya gelerek Samsun'un Kavak ilçesine yerleşti. 1 Küçük yaşta Kur'an'ı ezberleyen Akşemseddin, dini ilimlerle birlikte tıp ilmini tahsil ettikten sonra Osmancık Medresesine müderris olarak tayin edildi. Mederesede

Süleyman Demirel Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Tasavvuf Ana Bilim Dalı

Öğretim Üyesi.

Taşköprülü-Zilde, Eş-Şakdik-un-Numdniyye fi Ulemdi 'd-Devleti '/-Osmaniye,

inceleme ve notlada neşreden: Ahmet Suphi Furat, İstanbul 1985, s. 226; Mecdi

Mehmed Efendi, Şakdik-ı Nu 'mdniyye ve Zeyilleri, Haddiku 'ş-Şakdik, neşre

hazırlayan: Abdülkadir Özcan, Çağrı yayınları, İstanbul 1989, s. 240; Ali İhsan

Yurd, Akşemseddin Hayatı ve Eserleri, İstanbul 1994, s. 16. Bursalı Mehmed

Tahir Akşemseddin'in doğum yerinin "Osmancık" olduğunu zikreder. Osmanlı

Müellifleri, (I-III), hazırlayanlar: A. Fikri Yavuz, İsmail Özen, Meral yayınevi,

İstanbul tarihsiz, C. I, s. 27-28.

Page 3: AKŞEMSEDDİN'İN - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_BARDAKCIN.pdf · 2012-10-18 · eğitim ve tasavvuf terbiyesi ile neyi ne zaman yapacağını gayet iyi bilen

müderrislik yaptığı sırada tasavvuf hakkında bilgiler edinen Akşemseddin, tasavvufun cazibesine meylederek manevi yüceliği elde etme gayesiyle devrin meşhur şeyhlerinden Hacı Bayram Veli'ye intisab etti. Kısa sürede tasavvuf makamlarını aşarak sütilkunu tamamladı. 2 Başta Arap dili ve grameri olmak üzere te fs ir, hadis, fıkıh ve kelamla ilgili temel bilgileri tahsil eden Akşemseddin, tasavvufun klasik kaynaklarını okuyarak bilgi dağarcığını zahir ve batın ilimleriyle doldurdu. 3 Din ilimlerinde iyi bir alim, tıp ilminde mahir bir tabib olan Akşemseddin, Hacı Bayram'ın önde gelen halifelerinden biri oldu. Onun bu derece başarılı olmasının temelini, daha önceden kazandığı ilmi seviyesi oluşturmaktadır. Hacı Bayram Veli', ölümüne sebep olan hastalığı sırasında cenazesinin Akşemseddin tarafından kaldırılmasını vasiyet etti. Şeyhin 833/1429-1430'da vefatından sonra Akşems.eddin tarikat postuna oturdu. 4

Sultan Mehmed, İstanbul kuşatması için bütün hazırlıklarını tamamlayıp İstanbul' a doğru yola çıktığı sırada, devrin şeyhlerinin ve alimlerinin de sefere katılmalarını istedi. Akşemseddin ve Akbıyık Sultan'ın da aralarında bulunduğu bir çok meşayih ve alim isteğe uyarak kuşatmaya katıldılar. Onların katılmalanyla birlikte Orduyu Hümayun'da büyük manevi bir hava oluştu. 5 Akşemseddin kuşatma süresince askerin moral gücünü takviye etmiş, fethin nasip olması için Allah'a dua ve niyazda bulunmuştur. Kuşatmanın son günlerinde Padişahın sabırsızlığının arttığı bir sırada yine rabbine yalvarıp secdeden başını kaldınnca aflzından şu cümle dökülüvermişti: "Elhamdülillah kale fethedildi."

Akşemseddin fetihten sonra Ebu Eyyub el-Ensar'i'nin kabrini keşf yoluyla buldu. Fatih bu yere bir türbe, yanına da bir cami

150

Taşköprülü-Zade, s. 226; Mecdi, s. 240; Bursalı, C. I, s. 28; Yurd, s. 24-25;

Cahit Baltacı, "Akşemseddin ve Yetiştiği İlim Çevresi", Akşemseddin

Sempozyumu Bildirile ri, Ankara tarihsiz, s. 22.

Baltacı, s. 22-23.

Sadık Vicdani, Tarikatler ve Silsile/eri (Tomar-ı Turuk-ı 'Aliyye), yayma

hazırlayan: İrfan Gündüz, İstanbul 1995, s. 27; Yurd, s. 25.

Taşköprülü-Zade, s. 228; Mecdi, s. 242; Mehmed Neşri, Neşri Tarihi, Kitab-ı

Cihan-Nümô., (I-II), yayınlayan: F. Reşit Unat- M. Altay Köymen, TTK

Yayınları, 2. Baskı Ankara 1987, C. II, s. 691; Hoca Sadeddin Efendi, Tacü't­

Tevô.rih, hazırlayan: İsmet Parmaksızoğlu, Ankara 1992, C. III, s. 276; Mecdi, s.

242.

Taşköprülü-Zade, s. 228; Mecdl, s. 243.

Page 4: AKŞEMSEDDİN'İN - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_BARDAKCIN.pdf · 2012-10-18 · eğitim ve tasavvuf terbiyesi ile neyi ne zaman yapacağını gayet iyi bilen

yaptırdı.7 Şeyhinde buraya yerleşmesini istediyse de Akşemseddin bu teklifi kabul etmedi. Padişahtan izin isteyerek Göynük'e döndü ve 863/1459'da orada vefat etti. 8

A. Tasavvuf Anlayışı

Akşemseddin, bilgiyi esas alan bir tasavvuf anlayışını benimsemiştir. Dini ilimleri tahsil ettikten sonra Osmancık medresesine müderris olarak tayin edilmesi, onun bu yönünü gösterir. Medreseden yetiştİkten sonra tasavvufa yönelen Harnidüddin Aksaray! ile Hacı Bayram V eli geleneğine bağlı oluşu, ona ayrı bir önem kazandırmıştır. Devlet adamlarına yakın olmayı, devletten her hangi bir menfaat sağlamayı istemeyen Akşemseddin, bu düşüncesini her fırsatta davranışları ile göstermiştir. İstanbul'un fethinden sonra kendisinden İstanbul'da kalmasını isteyen Fatih'ten izin isteyerek memleketi olan Göynük'e yerleşmesi bunun en çarpıcı ömeğidir.

Anadolu Türk tasavvuf anlayışında önemli etkileri olan Horasan Hoca Ahmed Y esevi tasavvuf geleneği ile, Endülüs Muhyiddin İbnü'l-Arabi tasavvuf düşüncesi Akşemseddin üzerinde de görülür. İrşad makamına geçtikten sonra Göynük'e giderek bir değirmen ve bir mescid yaptırıp hem geçimini temin etmesi, hem de başta kendi oğulları olmak üzere çevredeki insanların eğitim ve terbiyesi ile meşgul olması Ahmed Y esevi geleneğinin izlerini taşır. Nitekim Anadolu'ya gelerek yerleştikleri bölgeleri iskana açan, toprak işleyen ve uçlarda halkın ihtiyaçlarını karşılamak için bağ bahçe yetiştiren, değirmen kuran, bir çok köye ismini veren, inziva hayatı sürdüren ve savaşlara iştirak eden derviş gaziler de aynı yöntemi uygulamışlardır.9 Asalak olarak yaşamayı hiç bir zaman düşünmeyen, kendi geçimini sağlayan ve başkasına muhtaç olmayan bu dervişler, insanlara hiç bir karşılık beklemeden daima faydalı olmaya çalışmışlardır.

Eserlerinde vahdet-i vücud anlayışını dile getirip savunması İbnü'l-Arabi etkisini gösterir. İbnü'l-Arabi ve Mevlana'dan nakillerde bulunması, onlara ve diğer tasavvuf ululanna yapılan iftiralara cevap niteliğinde bir eser yazması, Endülüs tasavvuf anlayışının izleri olarak

Aşıkpaşaziide, Aşıkpaşaoğlu Tarihi, hazırlayan: Atsız, İstanbul 1992, s. 121.

Taşköprülü-Zade, 230; Mecdl, s. 245; Bursalı, C. I, s. 28; Yurd, s. 31.

Ömer Lütfi Barkan, "Kolonizatör Türk Dervişleri", Vakiflar Dergisi, sayı II,

Ankara 1942, s. 284-285.

151

Page 5: AKŞEMSEDDİN'İN - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_BARDAKCIN.pdf · 2012-10-18 · eğitim ve tasavvuf terbiyesi ile neyi ne zaman yapacağını gayet iyi bilen

görülebilir.10 Onun tasavvuf anlayışında meczubların davranışları hoş karşılanmaz. Vecd ha1indeki sfıfinin kendisine hakim olması, dini açıdan tartışma götürecek sözler sarfetmemesi gerektiğini belirtir. Bu sebeple aşk ve cezbesi kendisine üstün gelen Şeyh Emir Sikkini (Bıçakçı Ömer De de) ile aralarında bir soğukluk meydana gelmiştir. 11

Akşemseddin'in tasavvuf anlayışında feyizlerinden bereketlendiği Mevlana, Yunus Emre, Samuncu Baba ve Hacı Bayram V eli gibi mutasavvıfların etkisi hemen kendisini göstermektedir. Adı geçen şeyhterin önce dini ilimleri tahsil edip sonra tasavvufa yönelmeleri, onları din açısından hatalı sayılan davranışlardan korumuştur. Onun da medreseden gelmesi, tasavvuf anlayışının bilgi ve marifet eksenli bir sfıfi düşüncesi olmasında en önemli faktördür. Bilgisiz bir tasavvuf anlayışını hoş karşılamayan Akşemseddin, oğullarını ve müridierini yetiştirmek için öğretim, eğitim ve terbiyeyi birlikte sürdürmüştür. Kendisinin hem ruhani, hem de tıp sahasında bir t.abib olması, insan tabiatını ve organlarını tanımada ona en büyük yardımcı olmuştur.

Akşemseddin şeyh mürid ilişkisinde şeyhin müridini terbiye etmesinin lüzumu üzerinde durur. Şeyhlik makamına layık olmadıklan halde şeyhlik taslayanları -müteşeyyihleri- tenkit eder. Bizzat şeyhin gözetiminde yapılmayan bir tasavvufı eğitim iyi bir netice vermez. 12

Ona göre müridier az yemeli, az uyumalı, az konuşmalı ve halkla ülfet etmemelidir. Zira bunlar insana dünyanın hakikatini keşfettirir ve gönlünde hikmet pınarlannın eaşmasını sağlar. 13

Fatih İstanbul'un fethinden sonra Akşemseddin'in çadırına birkaç kere gelerek kendisine mürid olmak istediğini söyleyince Şeyh, genç hükümdann bu isteğini kabul etmedi. Onun Fatih Sultan Mehmed' e verdiği şu harika cevabı, tasavvuf ve tarikat anlayışını bize açıkça göstermektedir:

"Sultanım! Şeyhterin halvetinde bir lezzet vardır. Halvete girerseniz saltanat işinin gözünüzde bir değeri kalmaz. Eğer tasavvufa intisab ederseniz ondan aldığınız tezzet sebebiyle devletin ve milletin

lO

ll

12

13

152

Akşemseddin'in Hall-i Müşkilat adlı eseri bu yönüyle dikkat çeker. Bursalı, C. I,

s. 29; Yurd, s. 40.

Vicdani, s. 28-34.

Mehmet Aydın, "Akşemseddin Mehmed'in Tasavvufi Boyutu", Akşemseddin

Sempozyumu Bildirile ri, s. 77.

Aydın, s. 79.

Page 6: AKŞEMSEDDİN'İN - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_BARDAKCIN.pdf · 2012-10-18 · eğitim ve tasavvuf terbiyesi ile neyi ne zaman yapacağını gayet iyi bilen

işlerini ihmal edersiniz. Böylece adalet ortadan kalkar. Sizin milletin işlerini düzgün bir şekilde idare etmeniz, ülkede adaleti ve güveni sağlamanız tarikata girmenizden daha önemlidir.

Hünkarmı! devlet ve millet ehliyetsiz ellere düşerse Allah 'ın emrine karşı gelmiş olursunuz. Çünkü O, emanetleri ehline vermeyi emrediyor. Sizin ümmet-i Muhammed 'in işleriyle meşgul olmanız, yeryüzünde adaleti sağlamanız, tarikata girmenizden daha önemlidir. Tarikata girmekten gaye de adaletin sağlanmasıdır. "14

Sultan Fatih halvete girme isteğiyle çadırına geldiğinde Akşemseddin ayağa kalkmamıştı. Bunu nefsine yediremeyen Fatih, çadırdan çıktıktan sonra karşılaştığı Vezir Ahmed Paşa'ya durumu üzüntülü bir şekilde açınca, Vezir Padişah'a şu sözlerle teselli verdi: "Şeyh daha önceki atalarımızın ve hakanlarımızın başaramadığı bir işi yapan sultanımızda gurur olduğunu fıraset gözüyle gördü. Bu hususta nefsin kınlması için ayağa kalkınayıp hikmet yollarını kullanarak Sultan hazretlerini güzel bir terbiye etti." 15

Vazifesinin sınırlarını iyi tespit eden Akşemseddin bu söz ve davranışlanyla Sultan Fatih'e en büyük dersi vermiştir. Şayet bu durumu tarikatının yayılması için bir fırsat olarak görüp, Fatih'in arzusunu yerine getirseydi Fatih'in devlet işlerinden uzaklaşması neticesinde affedilmez bir hataya sebep olabilirdi. Fakat o, aldığı eğitim ve tasavvuf terbiyesi ile neyi ne zaman yapacağını gayet iyi bilen bir bilge veli olmanın şuurunda idi. Onun genç Hükümdan ateşleyip uyandırması, fakat bir yandan da bu ateşin hükümdarlık vazife ve bağlarını yakacak ölçüye varıp onu beşeri ilişki ve sorumluluklardan geri bırakmaması gerekiyordu. Onun için kendisi ile hükümdar arasına bir hicran çemberi çekmeyi uygun buldu. Topluma rehberlik eden Hakan'ın cemiyete fietireceği nizam, nazariye olarak kalmayıp yaşanır hale getirilmelidir. 6

İstanbul kuşatmasına katılan herkes, fetihten sonra çeşitli makam ve mevkilere getirilmeyi beklerken, Akşemseddin Göynük'e dönmek için Fatih'ten izin istemiştir. Fatih İstanbul'da kalması için ricada bulunduysa da, o Allah rızası için yapılan davranışlara riya karışması endişesiyle bir an evvel İstanbul'dan ayrılmayı tercih

14

15

16

Taşköprülü-Ziide, s. 229.

Mecdi, s. 244.

Samiha Ayverdi, Türk Tarihinde Osmanlı Asır/arı, (I-III), Damla Yaymevi, İstanbul

1993, C. I, s. 227.

153

Page 7: AKŞEMSEDDİN'İN - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_BARDAKCIN.pdf · 2012-10-18 · eğitim ve tasavvuf terbiyesi ile neyi ne zaman yapacağını gayet iyi bilen

etmiştir. 17 Padişah'ın kendisine vermek istediği parayı, şahsı için kabul etmemiş, ancak bir vakıf kurolabileceğini ifade etmiştir. 18

Fatih tarafından manevi büyüklüğü çeşitli vesilelerle takdir ve taltif edilen Akşemseddin'in, dünyanın ineisi İstanbul'da kendi adına yapılacak bir dergahta insanların irşadı ve Sultan'a yakuihk söz konusu iken, onun buna isteksiz davranması ve Göynük'e giderek hayatının geri kalan kısmını irşad faaliyetleri ile sürdürmesi dikkat çekicidir. Akşemseddin, rahat ve konforlu bir hayatı bırakarak, ilmi eserler yazıp doktorluk yapmayı ve değirmen işletmek suretiyle geçimini kazanmayı tercih etmiştir. 19

Bu davranış, onun tasavvuf anlayışını yansıtması açısından önemli bir göstergedir. Zira Akşemseddin diğer insanlardan farklı bir konuma gelmeyi istemerniştir. Onun tasavvuf anlayışında devletin sırtından geçinme yoktur. Gerçek silfiler, yanlış anlaşılına korkusuyla devlet malından ve yöneticilerden uzak durmuşlardır.

B. Devlet Anlayışı

Akşemseddin'in devlet anlayışını bir sistem olarak değil, devlete ve hükümdara bakış açısı şeklinde düşünmek gerekir. Zira gerçek mutasavvıflar, devlet başkanlarına yol gösterici, hatatarını çekinmeden söyleyebilen kişiler olarak bilinir. Akşemseddin'in bu yönünün daha iyi anlaşılabilmesi için, kendisine örnek aldığı ve terbiyesinde yetiştiği Hacı Bayram Veli'nin devlete bakış açısının bilinmesi gerekir.

II. Murad döneminde Osmanlı ordusundaki asker sayısının azalması ve asker kaçaklarının tesbiti gayesiyle, tarikat şeyhlerinden müridierinin listesi istenmiştir. Bu arada halk tarafından çok sayılıp sevilmekle beraber hakkında şikayetler bulunan, Edirne'ye getirtilerek sorgulanan ve devlete karşı bir tavrı olmadığı anlaşılınca Ankara'ya geri gönderilen Hacı Bayram Veli'ye de müridierinin devlet işlerinden muaf tutulacağı bildirilerek müridierinin sayısını bildirmesi istenmiştir. Ankara ovasında çadırlar kurdurarak müridierini toplayan Şeyh, onları oldukça garip ve çetin bir imtihandan geçirmiştir. Bunun

17

18

19

154

Vicdanı, s. 27; Yurd, s. 31.

Yurd, s. 31.

Vicdan!, s. 27.

Page 8: AKŞEMSEDDİN'İN - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_BARDAKCIN.pdf · 2012-10-18 · eğitim ve tasavvuf terbiyesi ile neyi ne zaman yapacağını gayet iyi bilen

akabinde Şetah hükümdara bir erkek, bir de kadın müridinin olduğunu bildirmiştir. 0

Bu yaklaşım tarzı, dergahlann asker kaçakları için birer yuva olmadığını ve aynı zamanda Hacı Bayram'ın devlete bakışını göstermesi açısından önemlidir. O, bu davranışıyla, tasavvuf ve dervişliğin devletin sırtına yüklenmiş bir kambur olmadığını vurgulamaktadır.

Akşemseddin'in devlete bakış açısını Sultan Fatih'e yazdığı iki mektup bize açıkça göstermektedir. Bu mektuplardan birincisi İstanbul kuşatması sırasında, ikincisi ise fetihten sonra Göynük'te yazılmıştır. Her iki mektubun ana fikri, Fatih'e yol gösterme, tavsiyelerde bulunma olarak göze çarpmaktadır.

20 nisan günü yapılan deniz savaşı neticesinde Osmanlı fılosu yenildi. Bu yenilgiye çok üzülen Sultan Mehmed, hiddetle atını denize sürmüştü.21 Bu hareketi, onun fetih için ne kadar kararlı olduğunu gösterir. Bu yenilginin sebep olduğu bulıran neticesinde iki görüş ortaya çıktı. Bu görüşlerden birincisi, kuşatmanın kaldırılıp bir anlaşma yapılması, ikincisi ise kuşatmanın sürdürülmesi idi. İstanbul'u fethetme ülküsü ile yetiştirilen genç Hakan, Akşemseddin, !Vf.oıı~ ?~!~?i, Z:ağanos P~şa ~e Şehabettin Paşa'nın garetleri ve ıkıncı goruşu benımsemelen netıcesınde bu buhranı atlattı. 2

Akşemseddin, Sultan Mehmed'in bir çıkış yolu aradığı sırada yazdığı bir mektupla ortaya çıkan durumun bir değerlendirmesini yaptı. Sultan'ın ne yapması gerektiği hususunda tavsiyelerini bildirdi. Akşemseddin'in bu mektubunda tespit ettiği konuları şu şekilde sıraladığı görülür:

Deniz fılosunun bu yenilgisi hükümdann kalbini kırmıştır. Kuşatmanın bu şekilde sürüp gitmesi de bıkkınlık vermiştir.

İstanbul'un fetholunacağına dair gorunen fırsatların kaybolduğu şeklinde görüşler zuhur etmiştir. Kuşatmanın kaldırılması gündeme gelmiş ve kafirler bu duruma sevinmişlerdir.

20

21

22

Abdülbilkl Göl pınarlı, M eliimflik ve Meltimetfler, İstanbul 1931, s. 33-34.

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, (I-IV), 4. baskı, Ankara 1982, C. I, s.

479; Şehabettin Tekindağ, "İstanbul Kuşatmasında İki Önemli Olay", İstanbul

Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, sayı: 33, İstanbul l 982, s. 1-2.

Hoca Sadettin, C. II, s. 279; Uzunçarşılı, C. I, s. 479; Tekindağ, s. 2.

155

Page 9: AKŞEMSEDDİN'İN - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_BARDAKCIN.pdf · 2012-10-18 · eğitim ve tasavvuf terbiyesi ile neyi ne zaman yapacağını gayet iyi bilen

Padişahın ileri görüşlülüğü tartışılmaya başlamıştır. Onun eksik görüşlü, hükmünü icra edemeyen, sözünü geçiremeyen biri olduğu söylenmeye başlamıştır.

Akşemseddin için de duası kabul olmayan bir meczub derviştir. Müjdesinin değeri olmayan bir garip sofu denilmeye başlamıştır. 23

Bu tespitleri yapan Akşemseddin, Sultan Mehmed'e böyle anlarda ne yapması gerektiğini de şu tavsiyeleriyle bildirmiştir: "Böyle bir dönemde müsamaha ve rıfk terk edilmelidir. Bu yenilginin sebebi araştırılmalıdır. Kimler sebep oldu ise bulunup büyük bir ceza verilmelidir. Aksi takdirde bunlar kaleye hücum edileceği zaman hainlik ederler. Bilinmelidir ki, Müslümanların çoğu yasak Müslüman'ıdır. Allah için canını ve başını koyan çok azdır. Şayet ganimet görürlerse, canlarını dünya malı için ateşe atmaktan hiç çekinmezler. Şimdi beklenen ve ümid edilen, gücünüz yettiği kadar hem fiili, hem emir yönüyle, hem hükmen hem de sözlü olarak gayret sarf etmelisiniz. Böyle bir durumda geriye dönmek isteyen olursa, merhameti ve nfkı az olan bir kimseye emir veriniz. Ona şiddet ve zor kullansın. Bunun şeriatta yeri vardır. Allah Teala şöyle buyurur: "E~ Peygamber, kafirlerle ve münafiklarla cihad et. Onlara sert davran." 4

Can sıkıntısı ile otururken Kur'an-ı azime tefe'ül ettik. Sadatımızdan Cafer-i Sadık'ın işareti üzere şu ayet geldi: "Allah münafik erkeklere, münafik kadınlara ve kiifirlere cehennem ateşini vadetmiştir. Onlar orada ebedf kalacaklardır. O, onlara yeter. Allah onları lanetlemiştir. Onlar için sürekli bir az ab vardır. "25

Şimdi o savaştan geri duranların batını Müslüman değildir. Hüküm, münafıklar da kafider ile cehennem azabında kalmakta beraberdir demek işareti düştü. Her ne kadar "kul tedbir alır, Allah takdir eder" kaziyyesi olsa da "hüküm Allah'ındır." Fakat kul elinden geldiği kadar çaba ve gayrette kusur etmemelidir. Allah Rası1lü'nün ve Sahabe'nin sünneti budur."26

Akşemseddin bu mektubunda halkın durumunu ve yapısını Padişaha arzederken, insan tabiatını analiz etmedeki gücünü de göstermektedir. Yaratılış icabı mal ve mevkiye düşkün olan ınsan,

23

24

25

26

156

Akşemseddin, Mektubiit I, s. 345. (Yurd'un Akşemseddin adlı eseri içinde).

Tevbe suresi, 9/73.

Tevbe suresi, 9/68.

Akşemseddin, Mektılbat I, s. 345.

Page 10: AKŞEMSEDDİN'İN - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_BARDAKCIN.pdf · 2012-10-18 · eğitim ve tasavvuf terbiyesi ile neyi ne zaman yapacağını gayet iyi bilen

karşılıksız yapılan işlerde ağır davranmaktadır. Savaşta ganimet elde etme düşüncesi askerin cesaretini artırmaktadır.

Sultan Mehmed, Akşemseddin'in tavsiyelerini dikkate alarak umumi hücuma hazırlanmaya başladı. Bu çerçevede deniz ve kara kuvvetleri komutanlarını toplayarak cesaret verici bir konuşma yaptı. Konuşmasında, bu güne kadar yaptıklan fedakarlık ve gösterdikleri çaba ve gayretten dolayı onlara teşekkür etti. Yapılacak son hücumda da kendilerinden fedakarlık beklediğini, İstanbul 'u almadan geri dönmeyeceklerini ifade etti. Kazanılacak zaferin temin edeceği menfaatleri ve şehrin bütün servetini kendilerine bıraktığını belirtti. 27

Genç hükümdarın bu etkili hitabesi onlar üzerinde tesirini gösterıneyi geciktirmemiştir. 29 mayısta yapılan umumi hücum neticesinde Türk dünyasının kalbine saplanmış bir hançer gibi duran İstanbul fethedihniştir. Böylece Hz. Muhammed (s.a.v.)'in 856 yıl önce verdiği müjdesi gerçekleşmiştir.

Akşemseddin İstanbul'un fethinden sonra Göynük'ten Fatih'e gönderdiği ikinci mektupta devletle ilgili görüşlerini şöyle açıklar: " ... Memleketin durumu sizin durumunuza tabidir. Zira Sultanlar, bedene nisbetle ruh ne ise, memlekete nisbetle odur. Bedende meydana gelen her nesne, hakikatte ruhun eserlerindendir. Siz kendinizi halk gibi zannetmeyiniz. Memleketi ıslahtan başka şeyle meşgul olmayınız."28

Bu mektupta dikkat çeken taraf, yöneticinin her an uyanık olması, kendisini halk gibi görmemesi gerektiğini belirtmesidir. Ruh, bedenin yöneticisidiL O iyi olduğunda bütün beden iyi olur. Ruh rahatsız olursa bedenin tamamı bundan etkilenir. Ruhu hasta olan bir bedenin iyi bir şekilde yönetilmesi mümkün değildir. Bedenin hareket ve sükünunu sağlayan ruhun fonksiyonunu ülkede devlet başkanı üstlenmektedir. Bu sebeple Hakan, memlekette meydana gelen olaylardan birinci derecede sorumludur. Sorumluluğunu da bilmek durumundadır. Zira Hakan, ülkesindeki halkın her türlü derdine çare bulmalı dır.

Gerçek tasavvuf ve tarikat erbabı daima Allah rızasını gözetmiş, hiçbir zaman menfaat elde etmeyi düşünmemiştir. Kendilerine teklif edilen mal ve mevkileri kabul etmemiş, her iş için bir kişi yaratılmıştır düşüncesinden hareket ederek devlet işlerine

27

28

Aşıkpaşaoğlu, s.ll9; Uzunçarşılı, C. I, s. 485.

Akşemseddin, Mektubat II, s. 346.

157

Page 11: AKŞEMSEDDİN'İN - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_BARDAKCIN.pdf · 2012-10-18 · eğitim ve tasavvuf terbiyesi ile neyi ne zaman yapacağını gayet iyi bilen

kanşmamışlardır. Hükümdarlara, kendilerine müracaat etmeleri halinde yol gösterici bazı tavsiyelerde bulunmuşlar, onları moral yönünden desteklemişlerdir. Akşemseddin de, savaşta ve barışta devlete saygılı, devlete yardıma koşan bir tasavvuf anlayışını benimseyen bilge velldir.

158