30
> DÜBAM > 2013 MART DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA

ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> DÜBAM

> 2013 MARTDÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI

ŞANGAY 5’LİSİ İLE

AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA

Page 2: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü
Page 3: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

DÜBAM

ŞANGAY 5’LİSİ İLEAVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA

Genel Yayın YönetmeniAkif EMRE

Yayın KoordinatörüAynur ERDOĞAN

DÜBAM YayınlarıKüresel İletişim Merkezi

Barbaros Bulvarı, Balmumcu / BeşiktaşTel: (0212) 274 80 21 – 274 80 22

www.dunyabulteni.net

Page 4: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> D

ÜN

YA B

ÜLT

EN

İ AR

TIR

MA

MA

SA

SI

4

Page 5: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> 2

013

MA

RT

5

ŞANGAY 5’LİSİ İLE AB ARASINDA <

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e AB yerine ŞİÖ’ye katılabileceklerini söyledi. Yaklaşık ellli yıldır siyasi ve ekonomik olmanın ya-nında sosyal bir hedef haline de gelen Avrupa Birliği üyeliği ve sürecinin tartışılmaya başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi.

Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü AB’ye ne anlam-da alternatif olabilirdi, AB’ye üyelik sürecinin “sosyal şartları” askıya mı alınacaktı ve aslında AB’ye üyelik süreci Türkiye’ye ne kazandırmış ne kaybettirmişti? AB’nin kendi içinde yaşadığı dönüşüm Türkiye’nin üyelik durumuna nasıl yansıyacaktı?

Bu tür sorular daha uzun süre gündemde kalacak gibi görünüyor. Bununla birlikte ola-yın hemen ardından medyada ortaya konan görüşler, soruların daha temelli sorulmasını ve bazı cevapların verilmesini sağlıyor. Dünya Bülteni olarak bu konuda yayınladığımız yazıları elinizdeki dosyada bir araya getirerek bu tartışmaya katkıda bulunmayı amaçlı-yoruz.

Dosyanın ilk yazısı “Şangay ile Brüksel Arasında”da Dalay, “NATO üyesi Türkiye’nin kendi stratejik ittifakının merkezini Brüksel’den, NATO’nun yeni dönemde rakip/tehdit algısının merkezini oluşturması beklenen Çin/Rusya eksenine kaydırmasının önemli bir maliyeti“ olacağını savunmakta. Bununla birlikte Türkiye’nin AB ve NATO ekseninden çıkmadan, Arap Birliği’nde yaptığı gibi, ŞİO gibi bölgesel işbirlikleri geliştirebileceğinin altını çiziyor. AB’nin yakın süreçte öteki ile ilişki kurma bağlamında ideolojik bir seçim yapma zorunda kalacağından hareketle AB’ye yüklenen ideolojik anlamın ileriye dönük riskini ima ediyor ve bu sebeple Türkiye’nin AB’ye kısmi entegrasyon için mücadele vermesini salık veriyor.

“Türkiye, ŞİÖ İçin AB’den Vaz mı Geçecek?” başlıklı yazıda yazarlar Pantucci ve Peters-en ise siyasal ve ekonomik olarak yükselişte olan Türkiye’nin, ekonomisi günden güne

SUNUŞ

Page 6: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> D

ÜN

YA B

ÜLT

EN

İ AR

TIR

MA

MA

SA

SI

6

gerileyen AB’ye muhtaç olmadığının altını çiziyor. Diğer taraftan, yazarlara göre, ŞİÖ ha-len kendini tanımlama sürecinde olan bir örgüttür. O yüzden tam üyelik örgütün bugünkü seyri ile uyumsuz görünmektedir. Muhtemel bir üyelik durumunda ise ŞİÖ üyeliğinin Türkiye’nin küresel itibarını yükseltmeyeceği gibi Batı’ya da bir ders vermeyeceğini sa-vunmaktalar.

Linden, kaleme aldığı “Türkiye AB’den Niçin Vazgeçiyor?” yazısında ise, Türkiye’nin gerek vizesiz seyahat noktasında gerekse ticari iş hacmi açısından halihazırda zaten Rusya ile ilişkilerinin AB’ye oranla daha gelişmiş olduğunu işaret etmektedir. Diğer taraftan ŞİÖ’nün “ayrılıkçı veya dinci tehditlerin etkisini sınırlandırmak için kurulduğunun” ve “Batı nüfuzuna meydan okumayı amaçladığının” altını çiziyor. Başbakanın son hamlesini değerlendiriken de uygulanan dış politikanın Lord Palmerston’un “İngiltere’nin ne edebi dostlarının ne de daimi düşmanlıklarının olduğu, ebedi ve daimi olanın çıkarları olduğu” şeklinde açıkladığı türden bir seyir izlediği yorumunu yapıyor.

Dosyanın son yazısı “AB Hala Medeniyet Projesi mi?” başlıklı yazısında Emre, AB süre-cinin tetiklediği siyasal ve toplumsal dönüşümü analiz ederek kimi Batılı kavramların artık sorgusuz biçimde İslami hassasiyeti olan kitlelerce benimsendiğinin altını çiziyor. Avrupa Birliği’ne üyeliğin bir medeniyet projesi olarak planlandığını söyleyerek “Avrupa Birliği’ni iktidarın, Başbakan’ın hala bir medeniyet projesi olarak görüp görmediğini” sorgulamakta.

DÜBAM

Page 7: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> 2

013

MA

RT

7

ŞANGAY 5’LİSİ İLE AB ARASINDA <

Şangay ile Brüksel Arasında

Galip Dalay ......................................................................................................................9

Türkiye, ŞİÖ İçin AB’den Vaz mı Geçecek?

Raffaello Pantucci & Alexandros Petersen ....................................................................19

Türkiye AB’den Niçin Vazgeçiyor?

Ronald H. Linden ...........................................................................................................23

AB Hala Medeniyet Projesi mi?

Akif Emre ........................................................................................................................27

İÇİNDEKİLER

Page 8: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> D

ÜN

YA B

ÜLT

EN

İ AR

TIR

MA

MA

SA

SI

8

Page 9: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> 2

013

MA

RT

9

ŞANGAY 5’LİSİ İLE AB ARASINDA <

Başbakan Erdoğan’ın 25 Ocak’ta Kanal 24’te katıldığı bir programda AB ile alakalı sorulan bir soruya “Putin’e söyledim. Alın bizi Şangay Beşlisine, AB’yi unutalım!” şeklinde cevap vermesi Türkiye’de yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Aslında, bu söylem, temelde AB’nin Türkiye’nin üyeliği konusunda ayak sürümesine karşı duyulan öfkenin bir eseri olup, birliği bir karar vermeye zorlama amacını taşısa da yapılan tartışmalar bu çerçevenin oldukça dışında gerçekleşti. Tartışma genel itibariyle iki farklı perspektif üzerinden yürütüldü. Büyük oranda liberal kesim tarafından temsil edilen ve dış politikayı normlar üzerinden okuyan birinci perspektif1, AB’nin normatif talepleri hükümetin iç ve dış politikada hareket alanını kısıtladığı için Başbakan’ın böyle bir çıkış yaptığını iddia ederken, AB’ye daha enstrümental bir çerçevede yaklaşan ve genel itibarıyla da muhafazakar kesim tarafından temsil edilen ikinci perspektif2 ise AB’nin kendisinden beklenenlere artık cevap veremediği, düşüş sürecine girdiği dolayısıyla da AB’ye alternatif ittifak sistemlerinin geliştirilebileceğini savunarak, Başbakanın kullandığı söyleme sempatiyle yaklaştı. Her iki görüşün de mühim noktalara dikkat çekmesiyle beraber ortaya konulan argümanlar mercek altına alındığında resmin tamamının ıskalandığı ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin sahip olduğu kimlik, bulunduğu coğrafya, kurduğu siyasal, ekonomik ve güvenlik ilişkileri her iki yaklaşımı da dikkate alan fakat bunları aşan daha realist bir yaklaşımı gerektirmektedir.

Dış Politika/AB Normatif Bir Mesele mi?

Dış politika meseleleri ülkenin veya toplumun bir kesiminin Türkiye’ye biçtiği

1 Bkz. İhsan Dağı, “Avrasya Kimin Alternatifi?”, Zaman, 29.01.2013. http://www.zaman.com/ihsan-dagi/avrasya-kimin-alternatifi_2046599.html. Daha fazlası için bkz. Can Dündar, “Ne oldu da Başbakan, MGK çizgisine geldi?”, Milliyet, 29.01.2013. http://gundem.milliyet.com.tr/ne-oldu-da-basbakan-mgk-cizgisine-geldi-/gundem/gundemyazardetay/29.01.2013/1661748/default.htm 2 Bkz. Tamer Korkmaz, “Blöf değil, rest”, Yeni Şafak, 29.01.2013. http://yenisafak.com.tr/yazarlar/TamerKorkmaz/blof-degil-rest/36069

Şangay ile Brüksel ArasındaGalip Dalay

Page 10: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> D

ÜN

YA B

ÜLT

EN

İ AR

TIR

MA

MA

SA

SI

10

rol, kimlik ve niteliklerle ilişkili olmadığı sürece toplumda çok geniş ilgi görmez. Erdoğan’ın geliştirdiği söylemin medyada bu kadar ilgi görmesi ve tartışılmasının asıl nedeni Türkiye’deki AB algısı ile ilintilidir. Zira Avrupa veya kurumsal olarak AB, toplumun ve entelektüellerin bir kesiminin nazarında sadece bir coğrafyayı veya bir ittifak sistemini temsil etmeyip; modernleşmenin, demokratikleşmenin, gelişmenin, insan haklarına saygı ve benzeri kriterler için bir referans noktası işlevi görmektedir. AB’ye bu anlamı yükleyen toplumsal kesim, AB perspektifimizin başka ittifak sistemleriyle ikame edilmesinin, yukarıda mevzu-bahis edilen değer yargılarının farklı değer yargılarıyla ikame edilmesi ile eş anlamlı olacağını

düşündüğü için böyle bir girişimi güçlü bir şekilde eleştirmektedirler.

Mezkur kesim, Başbakan’ın daha önce hedeflenen AB üyeliğine, Şangay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) üyeliği alternatif olarak göstermesini büyük oranda demokrasi, insan hakları ve AB’nin yayınladığı yıllık ilerleme raporlarının oluşturduğu psikolojik ve siyasal baskıdan kurtulmanın bir yansıması olarak okumaktadır. Bu kesim, AB’ye üyeliğin koşulu olan Kopenhag siyasi kriterlerinin aksine, ŞİÖ üyelerinden veya üyeliğe aday ülkelerden demokratikleşme, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi konularda herhangi bir talepte bulunmamasına dikkat çekmektedir. Bu durumda, ŞİÖ, üye ülkelere hem iç hem de dış politikalarında önemli oranda otonomi sağlamaktadır. Böyle bir otonomiye sahip

olma talebi nedeniyle hükümetin ibreyi Brüksel’den Şangay’a çevirdiği iddia edilmektedir.

Böylesi bir okuma son 5-6 yılda yaşanan deneyimi gözardı etmektedir. AB’nin son yıllarda yayınladığı yıllık raporların ne Türkiye’de ne de AB çevrelerinde ciddi bir karşılığı var. 2004 ve 2005 yıllarında yayınlanan bu raporlar toplum, medya, sivil toplum kuruluşları ve siyasal çevrelerde ilgi uyandırıp, önemli tartışmaların konusu olurken, son 5 – 6 yılda yayınlanan raporların içeriği ise Brüksel’deki ilgili bürokratik kesim ile bunların Türkiye’deki muadilleri dışında, çok sınırlı bir kesim tarafından takip edilmektedir. Etki alanı bu kadar daralan bu yıllık ilerleme

AB, toplumun ve entelek-

tüellerin bir kesiminin naza-

rında sadece bir coğrafyayı

veya bir ittifak sistemini

temsil etmeyip; modernleş-

menin, demokratikleşmenin,

gelişmenin, insan haklarına

saygı ve benzeri kriterler için

bir referans noktası işlevi

görmektedir.

Page 11: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> 2

013

MA

RT

11

ŞANGAY 5’LİSİ İLE AB ARASINDA <

raporlarının hükümetin hareket kabiliyetini ciddi manada kısıtladığı iddiası çok gerçekçi görünmemektedir. Özellikle de bu kadar sınırlı bir müdahale ve bunun dönemsel olarak yol açtığı cılız şikayetlerin, fikirsel ve normatif olarak 150-200, kurumsal olarak da 60 yılı aşan Türkiye’nin Batı eksenli yönü ve ittifak sisteminde bu kadar köklü bir değişim isteğine yol açtığı iddiasının siyasal rasyonalitesi çok zayıf görünmektedir.

Bununla birlikte AB’nin Türkiye’nin demokratik dönüşüm sürecinde oynadığı rol inkâr edilemez. Özellikle 2002 – 2005/6 yılları arasında, AB çıpası olmasaydı ne o dönemde peş peşe atılan demokratikleşme adımları ne de meclisten reform paketleri bu kadar sorunsuz geçebilirdi. Fakat buradan yola çıkarak Türkiye’de demokratik konsolidasyonun gerçekleşmesinde en önemli payenin AB’ye verilmesi demokrasimizi son derece kırılgan kılmaktadır. AB’nin bir ülke üzerindeki dönüştürücü etkisi en fazla adaylık dönemi sürecinde yaşanmaktadır. Aday ülke, üye ülkeye dönüştüğü anda AB’nin o ülkenin iç ve dış siyaseti üzerindeki dönüştürücü etkisi son derece sınırlı bir çerçeveye hapsolmaktadır. Bu bağlamda, AB üyesi Macaristan’da Viktor Orban’ın liderliğindeki Fidesz Partisi’nin anti-demokratik uygulamaları hem dış aktör üzerinden yaşanan demokratikleşmenin kırılganlığını hem de üyelikten sonra AB’nin son derece sınırlı dönüştürücü etkisini göstermesi açısında önemlidir. The Guardian gazetesine göre, Orban iktidara geldiğinden itibaren ekonomiyi merkezileştirip, sosyal ve özel hayatın her alanını domine etmeye çalışmaktadır. Bu sürede, sadece bir TV kanalı ve bir radyo istasyonu bağımsız kalabildi. Seçim yasası ve seçmen kayıtlarını kendi iktidarının devamını sağlayacak şekilde değiştirdi.3 Bütün bunlara rağmen AB’nin ona karşı uygulamaya koyabileceği yaptırımlar son derece sınırlıdır. Başka bir ifadeyle, üye ülke seçimsel demokrasi ve piyasa ekonomisini işlettiği ve ekonomik olarak da iyi bir pozisyonda olduğu sürece AB’nin onun diğer anti-demokratik davranışlarına karşı yapabilecekleri son derece sınırlıdır. Bu nedenle de AB çıpasının demokratikleşme sürecinin başlaması ve ivme kazanmasında önemli bir rol oynadığını inkâr etmemekle beraber demokratik konsolidasyonun ancak iç siyaset ve iç dinamikler (orta sınıfın ve demokratik kültürün gelişmesi

3 Yuditt Kiss, “Viktor Orban has crushed Hungary’s 1989 dream”, The Guardian, 17.01.2012. http://www.guardian.co.uk/commentisfree/2012/jan/17/viktor-orban-hungary-eu-legal-action

Page 12: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> D

ÜN

YA B

ÜLT

EN

İ AR

TIR

MA

MA

SA

SI

12

gibi) sonucunda gerçekleştiğininde teslim edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla “AB’ye üyelik eşittir demokratik konsolidasyon” tezi AB’ye üye ülkelerin yaşadığı deneyimlerle doğrulanmış bir önerme değildir.

AB Üyeliği Çekiciliği Azalan Enstrümental Bir Proje mi?

Buna karşın AB’ye daha enstrümental bir çerçeveden yaklaşan ikinci perspektif, AB, kendisinden beklenen araçsal amaçlara yeteri kadar hizmet etmediği gibi Türkiye’nin sahip olduğu kimlik, tarih ve medeniyet değerleri nedeniyle

üyeliğinin engellendiğini düşünerek alternatif ittifak sistemlerinin geliştirilmesine daha sıcak yaklaşmaktadır. Bu perspektif, Başbakan’ın ŞİÖ’ye katılım hakkında kullandığı söylemlere hemen tam destek sunmasa da, çok boyutlu bir dış politika ve alternatif ittifak sistemleriyle Türkiye’nin bölgesel ve küresel etki alanının daha da artacağını düşünerek bu pozisyonu sempatiyle karşılamaktadır. Bu görüşü savunanlar, dünyanın yeni yükselen güçleriyle ittifaklar kurmak ve güçlü ilişkiler geliştirmenin getireceği fırsatların yanında, eskilerin pahasına kurulma ihtimali olan yeni ittifakların, ciddi boyutlara varabilecek siyasal ekonomik ve güvenlik maliyeti üretme riskini yeteri kadar hesaba katmamaktadır.

Türkiye’nin kurumsal ittifak merkezini Brüksel’den Şangay’a kaydırmasının doğuracağı ilk maliyetin Türkiye’nin NATO üyeliği bağlamında yaşanması kuvvetle muhtemeldir. 1949 yılında kurulan ve 1952 yılında Türkiye’nin de dâhil olduğu NATO, soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği/Komünist Blok’a, Sovyetlerin yıkılmasından sonra ise devlet dışı aktörler ama özellikle de İslami eksenli örgütlere karşı konumlandırılırken, yeni dönemde dikkatini Çin/Pasifik’e yoğunlaştırması güçlü bir olasılık olarak karşımızda durmaktadır. Bu bağlamda, NATO üyesi Türkiye’nin kendi stratejik ittifakının merkezini Brüksel’den, NATO’nun yeni dönemde rakip/tehdit algısının merkezini oluşturması beklenen Çin/Rusya eksenine kaydırmasının önemli bir maliyeti olacağı aşikârdır.

Türkiye’nin kurum-

sal ittifak merkezini

Brüksel’den Şangay’a

kaydırmasının doğu-

racağı ilk maliyetin

Türkiye’nin NATO

üyeliği bağlamında

yaşanması kuvvetle

muhtemeldir.

Page 13: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> 2

013

MA

RT

13

ŞANGAY 5’LİSİ İLE AB ARASINDA <

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland’a Erdoğan’ın bu husustaki açıklamasının hatırlatılması üzerine ‘’açıkçası, Türkiye›nin aynı zamanda bir NATO üyesi olduğu göz önüne alındığında, bu ilginç olur. Ne olacağını göreceğiz›› şeklinde yanıtlaması da böylesi bir ittifak değişiminin doğuracağı maliyet alanlarının başında Türkiye’nin NATO üyeliğinin geleceğine işaret etmektedir. Dolayısıyla, AB sürecini dondurup ŞİÖ’ye yelken açmadan önce 60 yıldır Türkiye’nin güvenlik ve savunma algısının merkezini oluşturan NATO üyeliğinin riske edilip edilemeyeceğinin ciddi bir muhasebesinin yapılması gerekmektedir.

Bununla birlikte, bu kesim, AB’nin Türkiye’yi üye olarak kabul etmesindeki gönülsüzlüğünün yanında AB’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz, üye ülkelerin yaşadığı anlaşmazlıklar ve son olarak da İngiltere’de iktidarda olan muhafazakar partinin bir sonraki seçimi kazanması halinde İngiltere’nin AB üyeliğini 2017/18’de referanduma götüreceğini taahhüt etmesine dikkat çekip, bu tabloyu AB’nin eski önemine haiz olmadığı ve dağılma sürecine girdiği şeklinde okumaktadır. AB’nin şu anda ağır ekonomik ve bunun tetiklediği siyasal kriz yaşaması, üyeler arasında ciddi anlaşmazlıkların yaşanması mevcut manzaranın doğru bir tasviri olabilir. Ancak buradan yola çıkarak AB’nin dağılacağı ve İngiltere’nin birlikten ayrılacağı sonucunu çıkarmak erken, eksik ve yüzeysel bir okuma olur.

AB’nin siyaset elitleri tercihten çok zorunluluktan kaynaklanan bir yönelimle, farklı alanlarda daha derin bir entegrasyona giderek birliği korumaya çalışmaktadırlar. Avrupalı siyasetçi ve entelektüeller, ABD’nin yanında Çin, Hindistan, Rusya ve Brezilya’nın ciddi güçler olarak uluslararası sistemi zorladığı bir dönemde, AB’nin bunlarla ancak birlik halinde eşit ilişkiler kurabileceğinin farkındalar. Yunanistan’ın yaşadığı derin ekonomik kriz ve yaptığı büyük siyasal hatalara rağmen ortak para biriminden (Avro) atılmaktan ziyade büyük bir fatura ödenerek kurtarılmaya çalışılması birliğin devam ettirilmesindeki kararlılığın bir göstergesidir.

Bunun yanı sıra ekonomik kriz başladıktan sonra yapılan tartışmalar ve ortaya konulan çözüm formülleri dağılmaya yüz tutmuş bir birlikten ziyade reçete olarak daha fazla entegrasyonu benimsemiş bir birliğe işaret etmektedir. Şu anda Avro

Page 14: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> D

ÜN

YA B

ÜLT

EN

İ AR

TIR

MA

MA

SA

SI

14

bölgesine üye ülkelerin yaptıkları toplantıların ana gündem maddesini; ortak para birimi ve politikalarının ortak maliye politikalarıyla tahkim edilmesi için bir AB Maliye Bakanı pozisyonun oluşturulması teşkil etmektedir. Bu da daha fazla entegrasyon için varolan gereksinim/isteğe işaret etmektedir. Aslında, 2007 yılında imzalanan ve 2009 yılında yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması’yla ekonominin yanında, daha derin bir siyasal entegrasyonun önü açılmıştı. Avrupa Konseyi için bir başkan, AB’nin dış ilişkileri için yüksek temsilci, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Adalet Divanı ve Komisyon’a daha fazla yetki devrini getiren bu antlaşma, birçok insan tarafından Federal Avrupa rüyasının önemli bir kilometre taşı olarak değerlendirildi. Böylesi bir yorum için henüz çok erken olmakla beraber, bu antlaşma ile Avrupa’nın siyasal entegrasyonu konusunda önemli bir merhalenin kaydedildiği de bir vakıadır. Örneğin, bu antlaşma ile birlikte oluşturulan Avrupa Konseyi Başkanlığı görevine, yapılan iç pazarlıklar sonucu bilinçli olarak düşük bir profile sahip Belçika eski başbakanı Herman Van Rompuy getirildi. Fakat, onun yerine Tony Blair, Chirac veya Schröder gibi daha yüksek profilli bir siyasetçi getirilseydi AB’nin bir birlik olarak uluslararası arenada siyasal görünürlüğünde ciddi bir artışın olması söz konusu olabilirdi. Bu mekanizma oluşturulduğuna göre ileride yapılacak pazarlıklarla pekala yüksek profilli bir siyasetçi bu görevi üstlenip AB’nin siyasal olarak global görünürlüğünü daha da artırabilir.

Son olarak, bu perspektif, İngiltere’deki muhafazakar parti hükümetinin bir sonraki seçimleri kazanması halinde AB üyeliğini referanduma götüreceğini ilan etmesine bakıp buradan Türkiye’ye de dersler çıkarmaya çalışmaktadır. Öncelikle analistlerin büyük bir kısmı İngiletere’nin bu girişimini AB ile yaptığı pazarlıklarda ve özellikle de kendisinin güçlü olduğu finansal hizmet ve bankacılık sektörlerinde daha fazla taviz almak amacıyla yaptığını düşünmektedir. Bu nedenle de İngiltere’nin AB’den ayrılacağını düşünenlerin sayısı son derece sınırlıdır. Fakat İngiltere, AB’den ayrılsa dahi İngiltere ile Türkiye’nin koşullarının birbirlerinden çok farklı olması nedeniyle bu davranış Türkiye için bir örneklik teşkil edemez. AB üyeliğinin yanısıra, İngiltere, hem ABD hem de Kanada, Avusturalya ve Yeni Zelanda gibi İngilizce konuşan Anglo-Sakson ülkeleriyle çok özel ve kurumsal ilişkilere sahiptir. İngiltere hükümetinin yeni atadığı Merkez Bankası Başkanı Mark Carney’in Kanada vatandaşı olup daha öncede Kanada Merkez Bankası başkanlığı yaptığı dikkate alınırsa bu özel ilişkilerin boyutu daha iyi anlaşılacaktır.

Page 15: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> 2

013

MA

RT

15

ŞANGAY 5’LİSİ İLE AB ARASINDA <

Bunun yanında İngiltere AB’den ayrılsa dahi Atlantik’e rakip bir ittifak sistemine dahil olmayı talep etmediği için NATO üyeliği sorgulanmayacaktır. Son olarak da, İngiltere’nin eski kolonileriyle kurumsal ilişkilere, Common Wealth, sahip olması da ona avantaj sağlayan başka bir unsurdur. Bütün bunlara rağmen, İngiltere’de AB üyeliğinin tartışıldığı dönemde ABD’nin Avrupa ve Avrasya ilişkilerinden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon’un Londra’yı ziyaret edip İngiltere’nin AB’den çıkması halinde bu onun ABD ile ilişkilerini de etkileyeceğini belirtmesi, AB, ABD ve NATO ilişkilerinin nasıl içiçe geçmiş olduğunu, birisinde yaşanan değişimden diğerlerinin de nasıl etkilendiğini göstermesi açısından önemlidir. Dolayısıyla, belirtilen temel farklılıklar dikkate alınmadan İngiletere’nin AB’ye yaklaşımı ile henüz AB’ye entegrasyon sürecinde olan Türkiye’nin AB’ye yaklaşımı arasında paralellik kurmak yüzeysel bir okumaya işaret etmektedir.

Sonuç olarak Türkiye, ŞİÖ’ye üyelik konusunda eğer ciddi bir niyete sahip ise bu üyeliğin yaratacağı muhtemel maliyet ile AB/Batı eksenli sahip olduğu kurumsal ilişkilerin yaşaması muhtemel evrilmeleri hesaba katarak bu kararını vermelidir. Bu çerçevede, böyle bir girişimin Türkiye’nin NATO üyeliğini de sonlandırabileceğini, iddiaların aksine AB’nin, daha derin bir entegrasyon sürecine gireceğinin güçlü bir ihtimal olduğu ve kendisiyle İngiletere arasında kurulan paralelliklerin yüzeysel olduğunu göz önünde bulundurarak bu adımı atma(ma)lıdır. Bu nedenle de Türkiye’nin hem AB ile ilişkilerini hem de kuracağı farklı ittifak sistemlerini daha rasyonel bir çerçevede değerlendirip ona göre hareket etmesi gerekmektedir.

Realist Yaklaşım: AB’ye Sınırlı Üyelik ve Farklı Bölgelerle Alternatif İşbirlikleri

Bölgesel ittifak ve işbirliği sayılarında her geçen gün artışın yaşandığı bir ortamda, başka bir deyişle, “bölgeselleşme”nin bu kadar yoğun yaşandığı bir dönemde, Türkiye’nin AB üyeliğinin gerçekleşemeyebileceğini varsayarak alternatif ittifak,

Böyle bir girişimin

Türkiye’nin NATO üye-

liğini de sonlandırabile-

ceğini, iddiaların aksine

AB’nin, daha derin bir

entegrasyon sürecine

gireceğinin güçlü bir

ihtimal olduğu...

Page 16: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> D

ÜN

YA B

ÜLT

EN

İ AR

TIR

MA

MA

SA

SI

16

iş birliği modellerini geliştirmek istemesi gayet meşru ve gerekli bir adımdır. Yani, Türkiye, AB perspektifini bırakmamakla beraber AB’ye rağmen AB’ye üye olamayacağını da hesaba katmalıdır. Böylesi bir yaklaşım, Türkiye’ye AB ile daha realist bir ilişki ve AB/Batı’yı dışlamayan fakat onların dışında alternatif ittifak sistemlerini geliştirme fırsatı sunmaktadır.

Son yıllarda yaşananlar, AB’ye üyelik mantık ve sistemin “ya hep ya hiç” anlayışından uzaklaştığını göstermektedir. AB’de de bugün fiilen halkalar halinde genişleyen üyelik tipleri mevcuttur. Bazı üye devletler AB’nin ekonomiden, dış politikaya; hukuk sisteminden, sınırların korunmasına; ortak para biriminden vize sistemine kadar ortaya koyduğu bütün çerçeveleri kabul edip o şekilde üye olup veya üyeliğini devam ettirirken, diğerleri ortaya konulan bu çerçevelerin bir kısmını kabul edip diğerlerine üye olmamayı tercih etmektedirler. Örneğin, İngiltere, İsveç ve Danimarka, AB’nin en önemli sembollerinden biri olan ortak para birimini kullanmazken; İrlanda ve İngiltere ise ortak vize sistemine katılmamaktadır. Bu durumda AB’de bütün herşeye katılan bir merkez ile bunların bazılarına katılıp diğerlerine katılmayan halkalar halinde genişleyen bir çevrenin ortaya çıkmasına ve dolayısıyla da fiili olarak farklı üyelik sistemlerinin doğmasına yol açmaktadır.

Bununla birlikte AB’nin 2004 ve 2007 yıllarında yaşadığı hızlı genişleme, 2009 yılında uygulamaya konan Lizbon Antlaşması, Avrupa’da yükselen Müslüman ve göç karşıtı duygu hem Avrupalıları hem de kurumsal olarak AB’yi bir kimlik arayışına itti. “AB, son hedefi federal bir Avrupa kurmak olan bir proje mi?” yoksa “ekonomik bir entegrasyon sisteminden biraz daha fazlası olan bir yapı mı?” ve benzeri sorular sık sık sorulmaktadır. AB tam bir siyasal yapı veya bir Avrupa devleti haline gelecekse, bu yapının Yunan felsefesi, Roma devlet ve hukuk geleneğiyle Hristiyanlık ilahiyatı üzerinden mi tesis edileceği yoksa aydınlanmanın ürettiği seküler ilkeleri mi esas alacağı, her iki durumda da Avrupa’nın tarihsel olarak “öteki” kavramı içerisine yerleştirdiği medeniyet ve kültürlerin temsilcileriyle nasıl bir ilişki biçimi geliştireceği gibi meseleler etrafında önemli tartışmalar yaşanmaktadır. Buna paralel olarak, Türkiye’nin son 10 yılda yaşadığı siyasal, toplumsal ve ekonomik dönüşüm, Türkiye’de de hem kendi kimlik algısı hem de AB algısı üzerinde önemli etkiler yaptı. AB/Avrupa, her geçen gün “iyinin”,

Page 17: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> 2

013

MA

RT

17

ŞANGAY 5’LİSİ İLE AB ARASINDA <

“olması gerekenin” referans noktası olma özelliğini göreceli olarak yitirmektedir. Bu nedenle de AB kimliği ve ne olması gerektiği konusunda karar vermediği müddetçe Türkiye’nin tam üyelik şansı son derece düşük kalacağı gibi Türkiye’nin de kendisine ve kimliğine atf edeceği rol bu sürecin hızı ve derinliğini önemli ölçüde etkileyecektir.

Bu bağlamda Türkiye için realist senaryo, ileride gerçekleşmesi muhtemel tam üyelik (merkez de olmak) perspektifini dışlamayan bir kısmi üyelik veya entegrasyon (halkasal model) formülü üzerine yoğunlaşmak olacaktır. Bu model, Merkel’in önerdiği ve Türkiye’nin de yanaşmadığı “imtiyazlı ortaklık” teklifinden farklılıklar arz etmektedir. Merkel’in teklif ettiği formül “tam üyelik” yolunu sürekli bir biçimde kapatırken, bu model tam üyeliği dışlamamakla beraber, yakın gelecek için daha sınırlı bir üyelik formülüne yoğunlaşmayı önermektedir. Bu modelin diğer bir yönü ise Türkiye’nin üye olacağı alanların karar alma süreçlerine de eşit derecede katılmasını öngürmektedir. Bu şekliyle bu model hem Merkel’in önerdiği “imtiyazlı ortaklık” hem de Norveç ve İsviçre’nin bugün AB ile kurduğu ilişki biçimlerinden farklıdır. Bu modele karşı dillendirilibilecek “ikinci sınıf üyelik” suçlamasının da dayandığı güçlü bir zemin bulunmamaktadır. Tam üyeliğin bütün alanlarına katılmayan İngiltere veya Danimarka’ya yapılacak “ikinci sınıf üyelik” suçlaması ne kadar geçerliyse bu süreci pro-aktif bir şekilde yönetebilecek olan Türkiye’ye karşı yapılacak “ikinci sınıf üyelik” suçlaması da o kadar geçerli olacaktır.

Bunun yanında Türkiye’nin mevcut kurumsal ittifak sistemlerini dışlamayan, ak-sine onları çeşitlendirecek alternatif ittifak ve işbirliği sistemlerinin geliştirilmesi hem Türkiye’nin kendi kimliğiyle daha barışık bir ilişki kurmasının, hem dış po-litikada daha rahat hareket edebilmesinin hem de büyüyen ekonomisinin bir ge-reksinimidir. Son on yılda bu bağlamda kayda değer adımlar atıldı. Türkiye Batı ile varolan kurumsal ilişkilerine zarar vermeden Körfez İşbirliği Teşkilatı’ndan Afrika Birliği’ne, Rusya’dan Arap Birliği’ne kadar farklı kurum ve ülkelerle farklı formatlarda yakın ilişkiler geliştirdi. Türkiye, benzer bir yaklaşımı ŞİÖ nezdinde de sergileyebilir. AB, NATO ve Batı ile varolan kurumsal ilişkilerini zedelemeye-cek şekilde ekonomi eksenli bir ilişki tarzı geliştirilebilir.

Page 18: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> D

ÜN

YA B

ÜLT

EN

İ AR

TIR

MA

MA

SA

SI

18

Sonuç olarak Türkiye’nin dış politikada kurduğu ilişki biçimlerini sadece norm-lar üzerinden okumak yanıltıcı olabileceği gibi, sınırlı bir enstrümental bakış da resmin tamamını görmeye engel teşkil edebilir. Bu ise hedeflenen siyasal getiri-den ziyade ağır siyasal maliyet üretme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle siyasal rasyonalitesi güçlü bir dış politika, bir yandan AB ile tam üyeliği dışlamayan farklı/sınırlı bir üyelik formatını, diğer yandan da Türkiye’nin eski kurumsal itti-fak sistemlerini dışlamayan ve onlara farklı boyutlar kazandıracak yeni işbirliği ile ittifak arayışlarına dengeli bir şekilde yönelmelidir.

Kaynak: Dünya Bülteni, 07,02,2013.

Page 19: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> 2

013

MA

RT

19

ŞANGAY 5’LİSİ İLE AB ARASINDA <

Türkiye, ŞİÖ İçin AB’den Vaz mı Geçecek?

Raffaello Pantucci & Alexandros Petersen

Avrupa Birliği monoton bir halde. Bir zamanlar yere göğe sığdırılamayan ekono-misi ve “çok yakınlaşan” bütünleşmesi inatçı bir ekonomik gerileme ve bazı en güçlü üye devletlerdeki AB karşıtı hissiyatla yüz yüze. O halde AB üyesi olmak isteyen bazı ülkelerin klübe katılma beklentileri ve arzuları gevşediğinde şaşırtıcı olmayacaktır. Dolayısıyla en haksız şekilde reddedilmiş AB adayı olan Türkiye için en azından bazı alternatif arayışları oldukça anlamalıdır.

Her şeyden evvel Türkiye’nin ekonomisi patlama yaşamaktadır. Dünya Banka-sı verilerine göre ekonomisi 2009’daki 614.6 milyar dolardan 2011’de 775 milyar dolara çıkmıştır. İstanbul Atatürk Havalimanının uluslararası trafiği 2006-2011 arasında iki katına çıkmıştır ki ülkenin küresel kavşaktaki yerini yansıtmaktadır. Sadece geçen yılki yolcu hacmi yüzde 20 artmış ve Avrupa’nın 6’ncı en meşgul havalimanı olmuştur. Ülkenin bölgesel ve küresel itibarı AB’ye katılım arzusu gös-terdiğinden beri arttı. Avrupalı liderler, Türkiye’nin AB’ye olan ilgisini bu kadar uzun süre ayakta tutmasına sadece şaşırmalıdırlar.

Ancak AB ile ilişkileri yeniden düşünmek Ankara’daki karar alıcılar için anlamlı olsa da Türkiye’nin alternatif olarak Şangay İşbirliği Örgütü üyeliğini düşünmesi onun için stratejik olarak sağlam bir seçenek değildir. ŞİÖ ile hâlihazırda diyalog ortağı olan Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan geçen ay, Rusya Devlet Baş-kanı Vladimir Putin’e ŞİÖ’ye katılım teklifi yaptığını duyurdu: “ŞİÖ’ye girersek, Avrupa Birliğine güle güle diyeceğiz. Şangay Beşlisi daha iyidir, daha güçlüdür.” Erdoğan, Türkiye’nin ŞİÖ üyesi devletlerle daha fazla “müşterek değerleri” oldu-ğunu da kaydetti.

Ancak mesele şu ki ŞİÖ kendisini halen tanımlama sürecindeki yükselen bir örgüttür. Yeni üyeler edinmek veya kabul edilecek yeni üyeler için protokoller tespit etmek, ŞİÖ’nün önündeki birçok problemden sadece birkaçıdır. Örgütün güvenlik yapısı, buna talihsiz bir kısaltma olan RATS (Regional Anti-Terrorism

Page 20: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> D

ÜN

YA B

ÜLT

EN

İ AR

TIR

MA

MA

SA

SI

20

Structure(Bölgesel Terörle Mücedele Yapısı) da dâhildir, askeri bakımdan olduk-ça gergin bir bölgede bölgesel güvenliği iyileştirme amacını ayrıntılarıyla tam olarak açıklamış değildir henüz. Bu esnada, Çin, ŞİÖ’nün ekonomik gündemine hakim olmayı sürdürmektedir; ŞİÖ Serbest Ticaret Bölgesinin ve ŞİÖ Kalkınma Bankasının kurulması müzakereleri de bunlar arasındadır. Pekin, üye devletlere 10 milyar dolar kredi sunmaktadır. Tüm bunlar, Çin’in, Moskova’nın Orta Asya çıkarlarına sokulduğunu düşünen Rus stratejistleri alarma geçirmektedir. Ama gene de Çin’in oradaki varlığı asgaridedir. Geçen yıl Orta Asya seyahatinde birin-ci elden şahit olduk buna. ŞİÖ’nün Orta Asya’daki varlığı hakkında somut çok az delil mevcuttur.

Meseleyi daha da karmaşıklaştıran, tam üye olmak istediğini ifade eden tek ülke-nin Türkiye olmamasıdır. Pakistan ve Hindistan yetkilileri de geçen Aralık ayında

Bişkek’teki başbakanlar zirvesinde tam üyeliğe ilgi duyduk-larını söylediler. İran da örgütü katılmak istediğini söyledi ancak Moskova, Tahran BM müeyyideleri altında olduğu müddetçe bunun mümkün olmadığını açıkladı. Bu üç ülke de (Pakistan ve Hindistan 2005’ten beri) şu an “gözlemci” statüsünde; bu statünün, Türkiye’nin sadece geçen yaz ta-nınan “diyalog ortaklığından” daha üstün olduğu düşünül-mektedir. Türkiye’nin sırayı atlaması durumunda Pakistan ve Hindistan’ın – stratejik olarak Çin ve Rusya’nın önemli müttefikleridirler –keyifleri kaçacaktır.

Bunların hiçbirisi, Türkiye’nin Orta Asya’da, ŞİÖ’nün başlıca faaliyet bölgesinde kilit bir rol oynamadığını söylemek de-ğildir. Bişkek’de vize beklerken, Kazakistan’a vize almak için

Türk kamyoncularla itişip kakışırken bulduk kendimizi; şehir merkezindeyken de Kırgız-Türk Manas Üniversitesinin şevkli öğrencileri, Türkiye’yi ziyaret etmemi-zin çok heyecan verici olacağını söylüyorlardı bize. Komşu Özbekistan’dayken, şo-förümüz Türk Hava Yollarıyla uçmayı tercih ettiğini, Türkiye’nin dil bakımından rahat bir ülke olduğunu söylüyordu. Etnik yakınlık, hassaten Çin’in geliştirmeye baktığı bir şeydir. Erdoğan, Çin ziyaretine başladığı geçen Nisan ayında protokolü kırdı ve Türkî Uygur Sincan’ın tarihi başkenti Urumçi’de kısa bir mola verdi.

Bu esnada, Çin, ŞİÖ’nün

ekonomik gündemine hakim

olmayı sürdürmektedir; ŞİÖ

Serbest Ticaret Bölgesinin

ve ŞİÖ Kalkınma Bankasının

kurulması müzakereleri de

bunlar arasındadır. Pekin,

üye devletlere 10 milyar do-

lar kredi sunmaktadır.

Page 21: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> 2

013

MA

RT

21

ŞANGAY 5’LİSİ İLE AB ARASINDA <

Uygun ve Han Çinlileri arasındaki etnik gerilime ve tarihi gelişmemişliğe mer-hem olsun diye refah artırmak için dış yatırımı çekmeye hevesli Urumçi yönetimi, şehir dışında Türk-Çin ticaret parkı kurdu ve Türk yatırımcılara iş geliştirmeleri için avantajlı oranlar ve destek sundu. Türkiye açıktır ki önemli bir bölgesel oyun-cudur ve ŞİÖ “diyalog ortaklığı” statüsü de bunu yansıtmaktadır. Ancak tam üye-lik, çok uzak bir adımdır ve örgütün bugünkü seyri ile uyumsuz görünmektedir.

Daha muhtemel olanı, Batının Türkiye’yle ilişkisinden hayal kırıklığıyla duyan Erdoğan’ın üstü kapalı bir şekilde yön değişimi işareti vermesidir. Avrupa, müna-sebetsiz bir ortak olduğunu defalarca ispatlamıştır ve ABD, Türkiye’nin tam yanı başındaki problemlerle fazlaca ilgilenmeye iştahlı olmadığını göstermiştir. Ülke-sinin küresel kavşaktaki jeopolitik konumunun farkında olan Erdoğan, seçenek-leri olduğuna işaret ediyor.

Ancak gene de ŞİÖ üyeliği Türkiye’nin küresel itibarını yükseltmeyecek yahut Batıya bir ders vermeyecektir. ABD ve Nato’daki politikacılar ŞİÖ’nü izliyor ama hiçbiri de ŞİÖ’nü stratejik bir karşı ağırlık olarak görmüyor. Bazı bakımlardan, Batılı stratejisyenler Batılı kuvvetler 2014’te çekildiğinde Afganistan’ın istikrar ka-zanmasında ŞİÖ’nün rol oynaması ihtimaline karşı Çinli mevkidaşlarından daha iştiyaklılar. ŞİÖ geçen yıl Afganistan’da daha fazlasını yapmaya biraz ilgi gösterdi fakat güvenlik garantörü olarak Nato’nun yerini almaktan ışık yılı uzaklıktadır.

Avrasya’nın yükselen gücü olarak Türkiye, bir ayağının ŞİÖ’nde olmasını faydalı bulabilir. Ancak tam üyelik yakın değildir. Yakın olsaydı bile, Türk karar alıcılar Çin’in Orta Asya’ya tek-taraflı dahlini gizlediği çok-taraflılık kılıfının boş bir ka-buk olduğunu çabucak fark edeceklerdi.

Kaynak: Dünya Bülteni, 19,02,2013

Çeviren: M.Alpaslan Balcı

Page 22: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> D

ÜN

YA B

ÜLT

EN

İ AR

TIR

MA

MA

SA

SI

22

Page 23: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> 2

013

MA

RT

23

ŞANGAY 5’LİSİ İLE AB ARASINDA <

Türkiye AB’den Niçin Vazgeçiyor?Ronald H. Linden

Bu yıl, Türkiye’nin bugün Avrupa Birliği haline gelen oluşumla resmi ilişkisinin 50’nci yıldönümüdür. Ankara, birliğe katılmak için başvuralı 25 yıldan fazla bir zaman da geçti. İlk adımdan bu yana Nato üyesi Yunanistan ve Avrupa’daki eski komünist ülkeler, bir zamanlar Sovyetler Birliği’nin parçası olan bazıları dâhil di-ğer 21 ülke üye devlet haline geldi. Türkiye ise beklemede.

1996’da AB ile gümrük birliğinin kurulması, 1999’da Türkiye’ye “aday ülke” sta-tüsünün verilmesi ve 2005’te müzakerelerin başlaması, üyeliğin er geç gerçekle-şeceğine işaret ediyordu. Ancak bu “er geç” “hemen değil”e hatta “hiçbir zamana” döndü.

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, reddedilmiş bir dilekçe sahibi misali, “AB Türkiye için zorunluluk değil. Bizi Avrupa Birliğine almamaları dünyanın sonu değildir” diye ilan etti. Avrupa’nın anemi olmuş ekonomisine ve yaşlanan nüfusuna kıyasla Türkiye’nin sağlamca büyüyen ekonomisine ve genç işgücüne bakınca, haksız değil. Erdoğan, Rusya ve Çin’in desteklediği Orta Asya devletle-rinden gevşek bir gruplaşma olan Şangay İşbirliği Örgütüne Türkiye’nin üyeliğini ciddi şekilde düşünmek gerektiğini söyledi. ŞİÖ, ayrılıkçı veya dinci tehditlerin etkisini sınırlandırmak için kurulan bu grup, bugün en çok da Batı nüfuzuna meydan okumayı amaçlıyor.

Hayal kırıklığından doğan hisler fevri ve duygusal liderin ürünü olarak görmez-den gelinse bile Türkiye’deki kamuoyu görüşünü yansıtmaktadır. Bir zamanlar Türklerin dörtte üçü Avrupa Birliğine katılımı destekliyordu ama Türk düşün-ce kuruluşu EDAM’ın yaptığı kamuoyu yoklamalarının gösterdiğine göre bugün üçte ikisi bu gayretten vazgeçmek gerektiğini hissediyor.

AB yetkilileri, Türkiye’nin üyeliğe hazır olup olmadığı hakkında azınlık hakları, ifade özgürlüğü ve AB üyesi Kıbrıs’ın tanınmaması (yanısıra Türk askeri varlığı) gibi meselelerle ilgili olarak meşru endişeler dile getirdiler. Ancak pek çok Türk ve Başbakan Erdoğan, gecikmenin Türkiye’nin yüzde 99’u Müslüman nüfusuyla

Page 24: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> D

ÜN

YA B

ÜLT

EN

İ AR

TIR

MA

MA

SA

SI

24

ilgili olduğundan şüpheleniyor. Şahsileştirebilirsiniz de. İster aday olsun isterse üye, Yugoslavya’nın tüm cumhuriyetlerinden olan vatandaşlar Avrupa’da vizesiz dolaşabilmektedirler; bunun içlerine dert olduğu Türkiye’nin sıra dışı başarılı işadamları ise sınır kapılarında formlarla ve gecikmelerle boğuşuyorlar. Türkler hoşça karşılama beklemiyorlar. Aynı işadamları vizesiz olarak Rusya’yı ziyaret edebilmektedirler. Rusya, Türkiye’nin en büyük ticari ortağı haline gelerek AB’yi bu noktada geçti ve Türk yatırım projelerinde 17 milyar dolardan fazlasına ev sa-hipliği yapmaktadır. Türkiye’nin başlıca enerji tedarikçisi olan Rusya, Türkiye’ye her yıl 3.5 milyon turist göndermektedir ve kısa bir süre sonra Türkiye’nin ilk nükleer santralini inşa etmeye başlayacaktır. İki ülke 2010 yılında “stratejik or-taklık” anlaşması imzaladı. Bu anlaşma sayesinde dışişleri bakanları dâhil kabine

düzeyinde toplantılar yapılıyor.

Nato’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye, Rusya için mükemmel bir müttefik sayılmaz. İki ülke çeşitli acil meselelerde farklı görüşler serdettiler; Suriye’deki Esad reji-minin eli kulağında bekleyen çöküşünün nasıl yönetileceği bunların içinde en acil olanı. Türkiye, Nato’nun İran nükleer cephaneliğine karşı koyma amaçlı gelişmiş radar sistemle-rine sonra da Suriye’yle olan sınırını korumak için Patriot füzelerine ev sahipliği yapmayı kabul ederek de Rusya’yı rahatsız etti. Türkiye geçen yıl Rusya’dan Suriye’ye seyreden bir yolcu uçağını silah taşıyıp taşımadığını anlamak için

Ankara’ya indirmişti.

Bu tür olaylar Türkiye ve Rusya’yı İran’a karşı askeri harekâta veya Karadeniz’de daha güçlü bir Nato askeri varlığına ortak düşmanlık sergilemelerini engelleme-di. Ankara, Nato’nun terörle mücadele çabasının parçası olan Doğu Akdeniz’deki Etkin Çaba Harekâtını Karadeniz’e genişletme gayretini defalarca engelledi. Rusya gibi Türkiye de bu bölgeyi kendi sorumluluğunda görmekte ve devriye görevini Rusya’nın katılımıyla birlikte kendi kuvvetleriyle yapmayı tercih etmektedir.

Türkiye 2010’da Rusya’nın Türk sularından geçerek doğrudan Rusya’dan Avrupa’ya uzanan Güney Akım projesine onay verdi. Avrupa’nın Nabucco projesiyle rekâbet

Rusya, Türkiye’nin en

büyük ticari ortağı haline

gelerek AB’yi bu noktada

geçti ve Türk yatırım pro-

jelerinde 17 milyar dolar-

dan fazlasına ev sahipliği

yapmaktadır.

Page 25: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> 2

013

MA

RT

25

ŞANGAY 5’LİSİ İLE AB ARASINDA <

Bu hamlelerin gösterdiği

üzere Türk hükümeti, sık

sık Türk Henry Kissinger’ı

diye anılan Dışişleri Baka-

nı Ahmet Davutoğlu’nun

hatlarını çizdiği kendi

stratejik vizyonuna uygun

politikalar izlemektedir.

Onun kılavuzluğunda ve ik-

tidardaki AK Partinin güçlü

desteğiyle, Türkiye, kom-

şularından nispi yalıtılmışlı-

ğı ve Washington’ın tercih

ettiği politikalara sıkı sıkıya

bağlılığı faal hatta agresif

bir diplomasiye çevirdi.

halinde olan bir projedir bu. Arz belirsizliği ve doğalgaz fiyatlarının düşüşü yü-zünden bu iki projenin ekonomik bakımdan yaşayabilir olup olmadıkları belli değil ama Türkiye enerji merkezi olma planı dolayısıyla Güney Akım ve Nabucco projesinin her ikisini birden onayladı.

Bu hamlelerin gösterdiği üzere Türk hükümeti, sık sık Türk Henry Kissinger’ı diye anılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun hatlarını çizdiği kendi stratejik vizyonuna uygun politikalar izlemektedir. Onun kılavuzluğunda ve iktidardaki AK Partinin güçlü desteğiyle, Türkiye, komşularından nispi yalıtılmışlığı ve Washington’ın tercih ettiği politikalara sıkı sıkıya bağlılığı faal hatta agresif bir diplomasiye çevirdi.

Türkiye’nin bugün yaklaşık 100 ülkede elçilikleri, 200’den faz-la ülkede temsilciliği bulunmaktadır. Türk Hava Yolları tek bir havalimanından Lufthansa veya Air France’dan çok daha fazla sayıda ülkeye uçuş düzenlemektedir. Türk şirketleri Afrika’da ve Balkanlarda karayolları ve havalimanları inşa ediyor, Sırbistan ve Bosna gibi eski Osmanlı bölgelerinde işbirliğini kolaylaştırı-yor, câmileri yenileyip Türk topluluklarını destekliyorlar.

Kendilerinden önceki hırslı güçler gibi Türkler de dahiliyetleri-nin her daim etkili olmadığını veya hoşça karşılanmadığını – en son Ortadoğu’da – keşfettiler. Beşşar Esad gibi eski müttefikler Türkiye’nin isyancı gruplara ev sahipliği yapma istekliliğini - Türkiye karşıtı grupların faaliyet yürüttüğü Irak’ta olduğu gibi komşularının topraklarını yer yer bombalamasına bakınca alen-girli bir tutumdur - nezaketle karşılamadılar.

Türkiye Soğuk Savaş sonrası dönemde yeni bir rol ararken, diğer bir nüfuzlu uluslararası gücün vakti zamanında öğrendiklerini öğreniyor. Lord Palmerston 1848’de İngiltere’nin ne edebi dostlarının ne de daimi düşmanlılarının olduğunu, ebedi ve daimi olanın çıkarları olduğunu söylemişti.

Page 26: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> D

ÜN

YA B

ÜLT

EN

İ AR

TIR

MA

MA

SA

SI

26

Hızla değişen ideoloji sonrası çağda, Türkler de aynı dersi uyguluyorlar. Geçmişte ve gelecekte Batıdaki dostları dikkate almak isteyebilirler.

Kaynak: Dünya Bülteni, 04,03,2013.

Çeviren: Alpaslan Balcı

Page 27: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> 2

013

MA

RT

27

ŞANGAY 5’LİSİ İLE AB ARASINDA <

AB Hala Medeniyet Projesi mi?Akif Emre

Türkiye elli yıldır Avrupa Birliği kapısında bekletiliyor. Yarım yüzyıldır yıldır bekletiliyor olmamızdan devletin pek şikayetçi olduğu söylenemezdi. İki taraf da birbiriyle adeta maskeli balodaymış gibi bir ilişki kurmuştu. Türkiye Avrupalı gibi yaparak modası geçmiş modernlik projesini sorgusuz sürdürme ayrıcalığını yaşadı; kendinden menkul batılılaşma, çağdaşlaşma ve modernleşme projesinin elit/seçkinci toplum mühendisliğini meşrulaştırma anlamında, bağlayıcı olmayan bir referans olarak AB ile gevşek ilişkilerin sürdürülüyor olmasına çoktan razıydı.

Ne zamanki devlet kendi içinde dönüşüme karar verdi ve bu dönüşüm projesi ile AKP projesi çakıştı; ilişkiler ciddileşmeye başladı. Başka bir ifadeyle AB sürecinin içerde tetiklediği siyasal ve toplumsal dönüşümün meşrulaştırılması, benimsetilmesi an-cak bu denli güçlü toplumsal tabanı olan bir siyasal iktidar eliyle gerçekleştirilebilirdi. Bu süreçte 1920’lerden kalma modernizmi çağdaşlık olarak dayatan seçkinci iktidar erki ayrıcalıklarını yitirirken yönetilemez hale getirdikleri Türkiye’nin yenilenme-sinin de yine Batı yani Avrupa Birliği normları çerçevesinde gerçekleştirilmesi mümkün kılındı. Bu şekilde devlet dönüşürken çevredeki muhafazakar kesimi merkeze taşımış oldu hem de sistem referansını Batı’dan alan bir ‘yenilenme’ye tabi tutuldu. 1950’lerde çok partili döneme geçiş sürecindeki yenilenme gibi ikinci büyük yenilenme neoliberal ekonomik yapıyla uyumlu si-yasal dönüşüm gerçekleşmiş oldu.

AKP yöneticilerinin AB ilişkisini ‘Katolik nikahı’ ile tanımlamaktan büyük zevk aldıkları dönemdi. Siyasal ilişkiler, stratejik çıkarlar ve konjonktürel gerekliliklerin ötesinde metafizik bir anlam yüklenen kimi düzenlemelerin halk nezdinde mistik bir beklentiyle karşılanmasını sağladı. Dahası Kopenhag Kriterleri’nin pratik uygulamasından bağımsız olarak kimi kavramların felsefi anlamının sorgusuz içselleştirilmesi uzun vadede zihni-

AKP yöneticilerinin AB

ilişkisini ‘Katolik nikahı’ ile

tanımlamaktan büyük zevk

aldıkları dönemdi. Siyasal

ilişkiler, stratejik çıkarlar

ve konjonktürel gerekli-

liklerin ötesinde metafizik

bir anlam yüklenen kimi

düzenlemelerin halk nez-

dinde mistik bir beklentiyle

karşılanmasını sağladı.

Page 28: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> D

ÜN

YA B

ÜLT

EN

İ AR

TIR

MA

MA

SA

SI

28

yet dönüşümünü gerçekleştirdiği bile söylenebilir. Kimi kavramlar artık sorgusuz biçimde İslami hassasiyeti olan kitlelere benimsetilmiş, muhafazakar aydınlara da bu kavramların ve uygulamalarının meşruiyetini ve gerekliliğini savunmak kalmıştı.

Bu dönemin en çarpıcı ifadesi, ‘Avrupa Birliği’ne bir medeniyet projesi olduğu için giriyoruz’ şeklinde özetlenen hedefti. Kemalist muasır medeniyet seviye-sine çıkma projesiyle ilgili tereddütleri, çelişkileri ve de muhalefeti olan kitle, bu medeniyet hedefine Avrupa Birliği çerçevesinde ikna edilmişlerdi. Muasır medeniyet seviyesine taşıyıcı kadrolar değişmiş; eski ‘çevre’, yeni ‘merkez’ olma

yolunda mesafe kat etmiş; post-Kemalist dönemin aktörleri eskileri tasfiye etmiş görünüyordu.

Gel gör ki, bunca çabaya rağmen Avrupa’nın ‘Katolik nikahı’ yapmaya hiç de niyetli olmadığı bir kez daha belir-ginlik kazandı. Osmanlıdan beri tek yanlı yakınlaşma ilişkisi kurulan Avrupa’nın Türkiye’yi ‘ne bırakma ne de içeri alma’ politikasını sürdürdüğü, kapıda bekletmeyi mümkün kılacak şartlar, gerekçeler üretmekle meşgul olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

Başbakan’ın ‘hiçbir ülkeyi 50 yıl bekletmediler’ diyerek çıkış yaptığı AB konusunda sabrı taşmış görünüyor. AB sürecini dengeleyici türden bir adım olarak Şangay Beşlisi’ni işaret edişine bile tahammül gösteremeyen Avrupacı kesi-min tepkileri anlaşılabilir…

Asıl sorun; Avrupa Birliği’ni iktidarın, Başbakan’ın hala bir medeniyet projesi olarak görüp görmediğidir. Üstelik bunca

süre içinde pek çok temel kavram, insan-toplum-siyaset ilişkilerini çözümlemeye dair değer yargıları, anlam çerçevesi zaten içselleştirilmişti. Stratejik gerekçel-erden daha derin, hayati öneme sahip, varoluşsak dinamikleri belirleyen, medeni-yet birikimimizin kodlarıyla yakından ilgili düzlemde bir eleştiriyi önce iktidarı, her politikasını övmeye, meşrulaştırmaya kendini adamış kalemlerden beklemek hakkımız. Hala temelli bir Avrupa fikri eleştirisi ya da Avrupa değerlerinin felsefi

Asıl sorun; Avru-

pa Birliği’ni iktidarın,

Başbakan’ın hala bir

medeniyet projesi ola-

rak görüp görmediğidir.

Üstelik bunca süre içinde

pek çok temel kavram,

insan-toplum-siyaset

ilişkilerini çözümleme-

ye dair değer yargıları,

anlam çerçevesi zaten

içselleştirilmişti.

Page 29: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> 2

013

MA

RT

29

ŞANGAY 5’LİSİ İLE AB ARASINDA <

düzlemde eleştirisi ve savunmasına rastlamadık. ‘Kalem’in bu denli eklemlendiği bir iktidar-aydın ilişkisi ne iktidara yarar, ne de kalemin sahibine.

Kaynak: Yeni Şafak Gazetesi, 05,02,2013.

Page 30: ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA · başlanması yeni soruları da beraberinde getirdi. Türkiye AB’den tamamen vaz mı geçiyordu, Şangay İşbirliği Örgütü

> D

ÜN

YA B

ÜLT

EN

İ AR

TIR

MA

MA

SA

SI

30

> DÜBAM DOSYASI

> 2013 MARTDÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI

ŞANGAY 5’LİSİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ

ARASINDA

DÜBAM YayınlarıKüresel İletişim Merkezi

Barbaros Bulvarı, Balmumcu / BeşiktaşTel: (0212) 274 80 21 – 274 80 22

www.dunyabulteni.net