3
ANKARALI MEHMET DEDE (1874 – 1957) : 1874 yılnda doğumundan 1 gece önce babasının âlem-i mânâda (rüyada) "benim elimden tuttu ve hac farizasını beraber ifa ettik" şeklinde ifade ettiği rüyası yüzünden adı Hacı Mehmet olarak konmuştur. 5-6 yaşlarında mahalle mektebine daha sonra Ankara'da Mekteb-i Rüştiyesi'ne devam etmiştir. Ankara Mekteb-i İdadi-i Mülkiye'de Arapça, Farsça, Osmanlıca ve Fransızca'sını mükemmel hale getirmiş ayrıca hesap, hendese, coğrafya, tarih, ulûm diniye, hüsn-i hat, fen dersleri, sağlık bilgisi ve resim tahsilini diploması ile tamamlamıştır. Bu iyi tahsili sonrası Memuriyet ve evlenip çoluk çocuğa karışmak yerine aşk derecesindeki arzusuyla Ankara Mevlevîhanesi'ndeki Ali Dede'den ailesinin de iznini almasının gerekliliğini yerine getirip aldığı mektupla Konya Dergâhı'nda görevli Aşkî Dede Efendi'ye derviş olmak için teslim olmuştur. Derviş adayına bu yolun zorluğu anlatılıp kararının kesinliği ikrarı alınınca Matbah eğitimi ile Kazancı Dede'ye teslim edilir. Kazancı Dede de "Dervişlik zordur, çileyi kırmak iyi değildir. Dervişlik ateşten gömlek, demirden leblebidir. Bu yolda aç ve susuz kalmak, dövülmek, haksız yere söz işitmek vardır. Dervişlik, ölmezden evvel ölmek demektir" uyarılarını kabulü ile hizmeti ve 1001 günlük çile hayatı başlamıştır. Postnişîn Abdülvahit Çelebi'nin de zaman zaman teveccüh ve takdirlerine mazhar olur. Çilesinin 9 Mart 1900 tarihinde bitimi sonunda ‘Hücrenişîn Derviş’ olur (hücre sahibi). Mesnevîhan Sıtkı Dede'den Mesnevî okur, Hüsn-i Hatta ta'lik ve nesihde hatlar yapar. Musiki dersleri alır, ney üfler ve Sema' çıkartır. Ayrıca vefatından sonra ortaya çıkan Sultan Veled'in İbtidanâme, Rebâbname ve İntihnâme'siyle İsmail Ankaravî'nin Minhacü'l Fukara'sını ve Sipehsalaâr'ın Menakıb-ı Mevlânâ isimli eserlerini bakarak aynen yazar ve çoğaltır. 1923 yılında Cumhuriyetin kurulmasını müteakip tekke, türbe ve zayiyelerin kapanması kanunu ve 2 Eylül 1925 tarihli İcra Vekilleri Heyeti kararı ile Türkiye'de Mevlânâ türbesinin müze haline dönüştürülmesi gerçekleşir. Bu kararın alınmasından biraz önce Mehmed Dede rüyasında Hz. Mevlânâ'yı görür ve rüyasında Hz.Pîr eline bir süpürge vererek, dergahın içinden başlayarak kapı önüne kadar süpürmesini söyler. Önceleri bu mana'nın anlamına vakıf olmasa da daha sonra görevinin süreceği şeklinde yorumlar.

ANKARALI MEHMET DEDE (1874 – 1957)Divan-ı Kebir’den beyitler – Kendi El Yazısı 11 Ekim 1957 tarihli Yeni Konya Gazetesi’nde Dede’nin vefatı Konyalılara, “Son Mevlevî

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    3

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ANKARALI MEHMET DEDE (1874 – 1957)Divan-ı Kebir’den beyitler – Kendi El Yazısı 11 Ekim 1957 tarihli Yeni Konya Gazetesi’nde Dede’nin vefatı Konyalılara, “Son Mevlevî

ANKARALI MEHMET DEDE (1874 – 1957) :

1874 yılnda doğumundan 1 gece önce babasının âlem-i mânâda (rüyada) "benim elimden tuttu ve hac farizasını

beraber ifa ettik" şeklinde ifade ettiği rüyası yüzünden adı Hacı Mehmet olarak konmuştur.

5-6 yaşlarında mahalle mektebine daha sonra Ankara'da Mekteb-i Rüştiyesi'ne devam etmiştir.

Ankara Mekteb-i İdadi-i Mülkiye'de Arapça, Farsça, Osmanlıca ve Fransızca'sını mükemmel hale getirmiş ayrıca

hesap, hendese, coğrafya, tarih, ulûm diniye, hüsn-i hat, fen dersleri, sağlık bilgisi ve resim tahsilini diploması ile

tamamlamıştır.

Bu iyi tahsili sonrası Memuriyet ve evlenip çoluk çocuğa karışmak yerine aşk derecesindeki arzusuyla Ankara

Mevlevîhanesi'ndeki Ali Dede'den ailesinin de iznini almasının gerekliliğini yerine getirip aldığı mektupla Konya

Dergâhı'nda görevli Aşkî Dede Efendi'ye derviş olmak için teslim olmuştur.

Derviş adayına bu yolun zorluğu anlatılıp kararının kesinliği ikrarı alınınca Matbah eğitimi ile Kazancı Dede'ye

teslim edilir. Kazancı Dede de "Dervişlik zordur, çileyi kırmak iyi değildir. Dervişlik ateşten gömlek, demirden

leblebidir. Bu yolda aç ve susuz kalmak, dövülmek, haksız yere söz işitmek vardır. Dervişlik, ölmezden evvel ölmek

demektir" uyarılarını kabulü ile hizmeti ve 1001 günlük çile hayatı başlamıştır.

Postnişîn Abdülvahit Çelebi'nin de zaman zaman teveccüh ve takdirlerine mazhar olur.

Çilesinin 9 Mart 1900 tarihinde bitimi sonunda ‘Hücrenişîn Derviş’ olur (hücre sahibi).

Mesnevîhan Sıtkı Dede'den Mesnevî okur, Hüsn-i Hatta ta'lik ve nesihde hatlar yapar. Musiki dersleri alır, ney

üfler ve Sema' çıkartır. Ayrıca vefatından sonra ortaya çıkan Sultan Veled'in İbtidanâme, Rebâbname ve

İntihnâme'siyle İsmail Ankaravî'nin Minhacü'l Fukara'sını ve Sipehsalaâr'ın Menakıb-ı Mevlânâ isimli eserlerini

bakarak aynen yazar ve çoğaltır.

1923 yılında Cumhuriyetin kurulmasını müteakip tekke, türbe ve zayiyelerin kapanması kanunu ve 2 Eylül 1925

tarihli İcra Vekilleri Heyeti kararı ile Türkiye'de Mevlânâ türbesinin müze haline dönüştürülmesi gerçekleşir.

Bu kararın alınmasından biraz önce Mehmed Dede rüyasında Hz. Mevlânâ'yı görür ve rüyasında Hz.Pîr eline bir

süpürge vererek, dergahın içinden başlayarak kapı önüne kadar süpürmesini söyler. Önceleri bu mana'nın

anlamına vakıf olmasa da daha sonra görevinin süreceği şeklinde yorumlar.

Page 2: ANKARALI MEHMET DEDE (1874 – 1957)Divan-ı Kebir’den beyitler – Kendi El Yazısı 11 Ekim 1957 tarihli Yeni Konya Gazetesi’nde Dede’nin vefatı Konyalılara, “Son Mevlevî

Müze müdürü M.Yusuf Akyurt derviş hücrelerini bozdururken Mehmed Dede'nin hücresinden çıkmadığını

öğrenince ve "Müdür bey, eğer kabul ederseniz degâhta hademe olarak kalmak istiyorum. Ne iş verirseniz

memnuniyetle yaparım. Böylece de hem Hazret-i Pîr'ime, hem de sizlere hizmet etmiş olurum. Beni buradan

ayırmayınız. Ben buraya, ayrılmamak üzere geldim. Burada ölmek isterim" demesi üzerine 1926 yılında Konya

Âsâr-ı Atika Müzesi (Eski Eserler Müzesi)'nde müstahdem olur.

En sağda ayakta yeralmıştır.

En küçük bir şikayetsiz hademe ve bekçilik görevini yıllarca ve sadakatle yapar.

1934 yılında bir kere daha vazifesinden alınır hatta eşyasını toplamıştır. Maarif Vekili Hasan Âli Yücel'in rüyasında

Hazret-i Mevlânâ'yı görmesi ve "Hasan! Benim dervişimi koru" hitabı sayesinde özel yazı ile Mehmed Dede’nin

“karıncasından vazgeçmiyor” dediği Hz. Mevlânâ’ya 1957 yılında Hakka yürüyünceye dek hizmet etmiştir.

Mehmed Dede’nin Müzeyi ziyaret edenlerden ve elini öpen pek çok kişiye “yok ol evlâdım” duasını yapmıştır.

Bunu “benliğinden sıyrıl, nefsini arındır, dünya dertlerinden ve kirlerinden uzak kal” manasında çok hayırlı bir dua

olarak söylemiştir.

Çok nazik ve misafirperver Mehmet Dede’nin hergün 25-30 ziyaretçisi olmuş, onlara sağlıklı günlerinde mangalda

kahve pişirmiş, şeker ve lokum ikram etmiş, Mesnevî ve Dîvân-ı Kebir’den parçalar okuyarak izah etmiştir.

Page 3: ANKARALI MEHMET DEDE (1874 – 1957)Divan-ı Kebir’den beyitler – Kendi El Yazısı 11 Ekim 1957 tarihli Yeni Konya Gazetesi’nde Dede’nin vefatı Konyalılara, “Son Mevlevî

Divan-ı Kebir’den beyitler – Kendi El Yazısı

11 Ekim 1957 tarihli Yeni Konya Gazetesi’nde Dede’nin vefatı Konyalılara, “Son Mevlevî Dedesi de dün sabah

öldü” başlığı altında :

“Dün şehrimizin sevimli ve sevgili bir insanı hayata gözlerini yummuş ve ölümüyle sevgili ve mutlu bir tarih sayfası

da kapanmıştır.

Mevlâna Celâleddin Türbesinde son Mevlevî dedesi olarak tanınan ‘Mehmet Dede’ dün sabahın erken saatlerinde

hayata gözlerini yummuştur.

Mehmed Dede’nin ölüm haberi şehre çok çabuk yayılmış ve öğle namazından sonra kendisini sevenlerinin

omuzları üzerinde edebi istirahatgâhı Üçler’e defnedilmiştir.

Mehmet Dede’ye Tanrı’dan rahmet, Mevlâna Türbesi müntesiplerine, kendisini sevenlere baş sağlığı dileriz”

Mehmed Dede, 1935’de yürürlüğe giren Soyadı Kanunu ile ARISOY soyadını almış ve ANKARALI MEHMET ARISOY

DEDE olarak da anılmıştır.

Kaynak : Mevlânâ Dergâhı'nın Son Hücrenişin Dervişi Ankaravî Mehmet Dede - Mehmet Ali Uz (Merhaba Ofset -

Konya 2004) kitabındaki pek çok anı ve hatırattan küçük bir derlemedir. – ES

Şükür Mehmet Dede’mizin Doğumunun 2014 itibari ile 140. yaşında bu yazıyı sizlerle paylaşmak nasip oldu.. - ES