Upload
others
View
10
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C. ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹ YAYINI NO: 2082
AÇIKÖ⁄RET‹M FAKÜLTES‹ YAYINI NO: 1116
Anadolu Üniversitesi‹lâhiyat Önlisans Program›
ARAPÇA-IV
EditörProf.Dr. Ahmet Turan ARSLAN
YazarlarProf.Dr. Ahmet Turan ARSLAN (Ünite 5, 6, 7)
Prof.Dr. Tacettin UZUN (Ünite 1, 2)Doç.Dr. Ali BULUT (Ünite 3, 4, 8)
Doç.Dr. Halil ‹brahim KAÇAR (Ünite 9, 10)
ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹
Bu kitab›n bas›m, yay›m ve sat›fl haklar› Anadolu Üniversitesine aittir.“Uzaktan Ö¤retim” tekni¤ine uygun olarak haz›rlanan bu kitab›n bütün haklar› sakl›d›r.
‹lgili kurulufltan izin almadan kitab›n tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kay›tveya baflka flekillerde ço¤alt›lamaz, bas›lamaz ve da¤›t›lamaz.
Copyright © 2010 by Anadolu UniversityAll rights reserved
No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmittedin any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic, tape or otherwise, without
permission in writing from the University.
Genel Akademik KoordinatörlerProf.Dr. ‹brahim Hatibo¤lu (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi)
Prof.Dr. Ali Erbafl (Sakarya Üniversitesi)
Program KoordinatörüDoç.Dr. Cemil Ulukan
Uzaktan Ö¤retim Tasar›m BirimiGenel KoordinatörProf.Dr. Levend K›l›ç
Genel Koordinatör Yard›mc›s›Ö¤retim Tasar›mc›s›
Doç.Dr. Müjgan Bozkaya
Ö¤retim Tasar›mc›s› Yard›mc›lar›Arfl.Gör. Mehmet F›rat
Arfl.Gör. Nur Özer
Grafik Tasar›m YönetmenleriProf. Tevfik Fikret Uçar
Ö¤r.Gör. Cemalettin Y›ld›z
Ölçme De¤erlendirme SorumlusuÖ¤r.Gör. fiennur Arslan
Kitap Koordinasyon BirimiYrd.Doç.Dr. Feyyaz Bodur
Uzm. Nermin Özgür
Kapak DüzeniProf. Tevfik Fikret Uçar
DizgiAç›kö¤retim Fakültesi Dizgi Ekibi
Arapça-IV
ISBN 978-975-06-0765-3
1. Bask›
Bu kitap ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹ Web-Ofset Tesislerinde 47.000 adet bas›lm›flt›r.ESK‹fiEH‹R, Eylül 2010
iii
İÇİNDEKİLER
Ünite 1: Sayı Ve Temyîzi الأعداد وتمييزها ………………………………… 2
Ünite 2: İsim ve Fiil Cümlelerinde Olumsuzluk النـفي في الجمل الاسمية والفعلية … 28
Ünite 3: İstisnâ الاستثـناء ………………………………………………… 52
Ünite 4: Mukārabe, Recâ ve Şurû Fiilleri أفـعال المقاربة والرجاء والشروع …… 76
Ünite 5: Şart Edatları ve Cevaba “Fâ” Harfinin Gelmesi
جزم الفعل المضارع وأدوات الشرط ………………………………………………100
Ünite 6: Gayr-i Munsarif غيـر المنصرف ……………………………………126
Ünite 7: Te’kîd التأكيد …………………………………………………150
Ünite 8: Bedel البدل ı …………………………………………………172
Ünite 9: Taaccüp Üslûbu أسـلوب الـتـعـجـب …………………………………196
Ünite 10: Münâdâ الـمـنادى ………………………………………………216
iv
v
ÖNSÖZ
Çağımızda gelişen ulaşım vasıtaları, telefon, televizyon ve internet gibi iletişim araç ve gereçleri dünyayı küçük bir köy hâline getirmiştir. Bu durum, farklı dilleri konuşan milletlerin ve kişilerin birbirleriyle anlaşmalarını zorunlu hâle getirmiş bulunmaktadır. Bu anlaşmanın en kestirme yolu da, dünyada yaşayan topluluk ve fertlerin birbirlerinin dillerini öğrenmelerinden geçer. Gerçek şu ki, eskiden olduğu gibi günümüzde de başka milletlerin fertleriyle anlaşma ihtiyacı hisseden insanlar, o milletin dilini öğrenmektedirler. Bazı zorlukları olsa da gerçek anlamda ihtiyaç duyan ve istekli olanlar bunu başarabilmektedirler. Ki "işlerin en üstünü zor olanı başarabilmektir".
Çocuklukta anadilini öğrenmiş bulunan herkes daha sonra konuşma organlarını ve zihnî yeteneklerini zedeleyecek bir kaza ya da hastalık geçirmemişse, bir yabancı dili öğrenebilir. Ancak, bu iş için gerekli olan toplam süreyle varılacak en üst bilgi ve beceri seviyesi kişiden kişiye değişir. Bu bakımdan, kimi yetişkin öğrencilerin yabancı dil öğrenme yeteneğinden yoksun olduklarını ileri sürerek başladıkları çalışmayı kısa sürede bırakmaları yanlış bir davranıştır. Yabancı dil öğreniminde söz konusu olan 'yetenek' değişik ölçülerde de olsa, herkeste en azından kendisine yetecek kadar vardır. Bu bakımdan, yine bir yabancı dil olan Arapçayı da gerçekten istekli olan herkes öğrenebilir. Ancak, her işimizde olduğu gibi bunda da başarı şartlarını yerine getirmek ve usulüne uygun yani metotlu çalışmak gerekir. Nitekim asırlardır ülkemizde, birçok insan çalışarak Arapçayı kitaplar hatta şiirler yazacak seviyede öğrenmişlerdir. Hem de onlar, bu dili konuşan Arap'ların yüzünü rüyalarında bile göremiyor ve sesini duyamıyorlardı. Oysa günümüzde, -her yabancı dil gibi- Arapçayı da öğrenmek isteyenler için bu imkânlar çok büyük derecede artmıştır. Evimizde, iş yerimizde, hemen her yerde ve istediğimiz her zaman radyo, televizyon ve internet yoluyla bu dili konuşan Arap'ları izleyebilmekte ve onlar dinleyebilmekteyiz ki bunlar, Arapçayı öğrenmekte çok büyük motivasyon ve yardım sağlayan unsurlardır.
Artık bize düşen, dînî ve edebî metinleri okuyup anlayabilmemiz için Arapçayı öğrenmeye ne kadar büyük bir ihtiyaç içinde olduğumuzu düşünüp bu işin önemini kavramak ve zamanımızı ayarlayarak yoğun bir şekilde çalışmaya girişmektir. Bu konuda insanlar birçok mazeretin yanında zaman darlığından şikâyet etmektedirler. Hâlbuki bizden önce bu işi başaranların günleri 24 saat+1 saniye değildi; onların da günleri tam 24 saat idi. Oysa önemli olan kişinin kendi zamanını ayarlamasıdır. İnsan kendisinin zamanını ayarlayabilirse çokça vakit bulur, ayarlayamazsa vakit daralır, canı sıkılır ve hiç bir işini gereği gibi yapamaz. Bu konuda bir İslâm bilgini "Vakitlerin
vi
bereketi, onları tanzim etmededir" demiştir. Yine Hz. Ali'nin olduğu söylenen şu söz de, her devirde, her yerde ve herkes için çok önemlidir: "Hayatta önemli işler çoktur fakat en önemlisi onları önem sırasına koymaktır".
Elinizdeki bu kitap Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İlahiyat Önlisans Programı Arapça-IV dersi için hazırlanmıştır. Bu kitabın hazırlanmasında da öncekilerde takip edilen yol takip edilmiştir. En belirgin özelliği gramerin ağırlığından çok metin, alıştırma ve uygulamaların bolluğudur. III. kitapta ve burada söylediklerimiz doğrultusunda çalışabilirseniz sizin de bu derste başarılı olabileceğinize ve Arapça öğrenebileceğinize inanıyorum. Bu kitabın hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunarken Arapçayı öğrenmeye kararlı olan herkese başarılar dilerim.
Prof. Dr. Ahmet Turan ARSLAN (Editör)
1
2
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
• Müfred, Mürekkeb, Ukûd ve Atıflı Sayıları sayabilecek,
• Sayılarda Müzekkerlik ve Müennesliği tanıyabilecek,
• Sıra Sayılarını öbür sayılardan ayırt edebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Müfred
• Mürekkeb
• Ukûd
• Atıflı Sayılar
• Temyîz
Öneriler
Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce;
• Sayı kavramını
• Sayıdan sonra getirilen kelimeye Türkçede ne denildiğini
• Türkçede sayının cümlede öğe olarak durumunu araştırınız.
3
GİRİŞ
Türkçede sayılar, sıfatlar arasında ele alınır ve tarifi şöyle yapılır:
Varlıkların Sayılarını Belirten Sıfatlar
Sayı sıfatları kendi içinde kısımlara ayrılır:
a. Asıl Sayı Sıfatları: Asal sayılarla ifade edilirler. Örnek: Beş kalem, üç çocuk, bin lira.
b. Sıra Sayı Sıfatları: Varlıkların sırasını belirten sıfatlardır. Örnek: Dördüncü kat, üçüncü sokak, ikinci sınıf.
Türkçede “asıl sayı sıfatı” dediklerimiz, Arapçada sıfat kabul edilmez. Örneklerle açıklarsak, “Üç öğrenci sınıftan çıktı خرج ثلاثة طلاب من الصف = ” cümlesinin Arapça ifadesinde “üç ثلاثة = ”; Türkçedeki gibi sıfat değil, cümlenin öznesidir. “Öğrenci طلاب = ” ise, Arapçaya göre temyîzdir. Öyle olunca, Arapçada asıl sayılardan sonra “Temyîz” kavramı söz konusudur. Temyîzin tarifi şöyledir: Temyîz, müphem (kapalı) olan isim (zat) veya nispeti (cümleyi) açıklamak için zikredilen nekre isimdir. شاه دت ثلاثين سائحا (Otuz turist gördüm) cümlesinde müphem olan isim (zat), ثلاثين sayısıdır. سائحا ثلاثين , deki kapalılığı giderdiği için temyîzdir. “Otuz” kelimesi, muhatabın zihninde sayılan şeyin ne olduğu konusunda bir açıklık sağlamaz. Bunu muhatabın zihninde netleştirecek bir kelime zikrederiz ki, bu kelimeye temyîz denir. طابت القرية هواء (Köy hava yönünden iyidir/Köyün havası iyidir) cümlesinde هواء cümledeki kapalılığı giderdiği için temyîzdir.
Müphem olana da mümeyyez denilir.
Mümeyyez iki çeşittir:
a. Melfûz (telaffuz edilen) mümeyyez: Bu, temyîzden önce zikredilen zâhir (açık) müphem isimdir. Yukardaki örnekte geçen ثلاثين melfuz mümeyyezdir.
Sayı ve Temyîzi
الأعداد وتمييزها
4
b. Melhûz (anlaşılan) mümeyyez: Bu, zikredilmeyen ama konuşmadan anlaşılandır. هواء طابت القرية (Köy hava yönünden iyidir/Köyün havası iyidir) cümlesinde mümeyyez, melhûzdur
Dört çeşit melfûz mümeyyez vardır:
a. Ağırlık ölçüleri. Örnek: اشتـريت جراما ذهبا (Bir gram altın satın aldım).
b. Hacim ölçüleri. Örnek: شربت كوبا ماء (Bir bardak su içtim).
c. Uzunluk ve alan ölçüleri. Örnek: باعني التاجر متـرا صوفا (Tacir bana bir metre yün sattı).
d. Sayılar.
Sayılar ve temyîzleri ileriki sayfalarda ayrıntılı olarak anlatılacaktır.
OKUMA PARÇASI
صدق أو لا تصدق
في عام - ألف وسبعمائة وخمسة (1705 وصل) قرد على متن زورق صغير إلى شاطيء وست هارتبول )
(West Hartlepoolإنجلتـرا ب فـقضت محكمة عسكرية بإعدامه. شنقا، ب تـهمة التجسس لحساب فـرنسا .
تستـهلك البـقرة - خمسة وسبعين (75 كيلوجراما من العلف والماء كي تـنتج ما يـوازي ) أربـعمائة (454 وأربـعة وخمسين جراما من) الزبدة .
تستطيع- البوم ة أن تدير رأسها في الاتجاهين بزاوية مائـتـين وسبعين (270 درجة) .
منارة أو مئذنة الكتبية التي أقيمت في مدينة مراكش الغربية منذ ثمانية- قـرون، مزج في مواد بنائها 900 تسعمائة( كيس من المسك، بحيث تظل عابقة دائما بعطره) .
يوجد في نيوزيلندة- (New Zealand)قانون يـلزم ا في نـزهة مرة واحدة أصحاب الكلاب باصطحا على الأقل كل أربع (24 وعشرين ساعة) .
تضع أنـثى الأخطبوط - ستين (60 ألف بـيضة ثم) تـلزم مخبأها ولا تـغادره حتى تموت جوعا .
يعيش في شرق إفريقيا نـوع من النمل- الأبـيض تـعمر ملكته خمسين (50 عاما، ويصل عدد البـيض ) الذي تضعه يـوميا إلى ثلاثة وأربعين (43 ألفا) .
وزن- النـعامة يـعادل وزن ثمانية وأربعين (48 ألفا من الطيور الطنانة الصغيرة) .
اكتشف العلماء- بولا ية وايومنج (Wyoming) الأمريكية سنة ألف وتسعمائة وتسعين (1990 (
بـقاي ا عظمية متحجرة لحصان صغير عاش قديما، وكان بحجم القطة .
اللغة الأمهرية- وهي لغة أثـيوبـيا تـتكون من مائـتـين وسبـعة وستين (267 حرفا) .
5
فيلم - النور الساطع( () Limelight.(لشارلي شابلن ) Charlie Chaplin( عام ألف (1952 وتسعمائة واثـنـين وخمسين فاز بجائزة أوسكار) ) Oscar(لأفضل موسيقى تص ويرية بـعد مرور واحد (21
وعشرين عاما على عرضه الأول) .
الكندي جون تورمان- ) John Torman(رشح نـفسه واحدة وأربعين( 41 مرة في انتخابات مختلفة ) وخسر فيها جميعا .
عندما تش- رق الشمس فـوق القطب الشمالي لكوكب أورانوس، يستمر ضوء النـهار طيلة اثـنـين (42 وأربعين عاما وعندما تغيب، يحل الظلام طوال ) اثـنـين وأربعين (42 عاما آخر) .
Metni Kavrama Alıştırmaları
1. Aşağıdaki soruları okuma parçasına göre cevaplandırınız.
في أي عام وصل.1 القرد على متن زورق صغير إلى شاطيء وست هارتبول إنجلتـرا .
بم قضت المحكمة العسكرية للقرد.2 .
كم علفا وماء تستـهلك ا.3 لبـقرة كي تـنتج ما يـوازي جراما من454 الزبدة .
هل تستطيع.4 البومة أن تدير رأسها في الاتجاهين؟
كم كيسا من المسك مزج في مواد بناء منارة أو مئذنة الكتبية؟ .5
كم بـيض.6 ة تضع أنـثى الأخطبوط .
م عاما تـعمر ملكة النمل ك.7 الأبـيض؟
في أي سنة اكتشف العلماء.8 بولاية وايومنج الأمريكية بـقاي ا عظمية متحجرة لحصان صغير عاش قديما، وكان بحج م القطة .
من كم حرفا.9 تـتكون اللغة الأمهرية؟
كم مرة رشح جون تورمان نـفسه.10 في الانتخابات؟
في أي عام فاز فيلم .11 النور الساطع( لشارلي شابلن بجائزة أوسكار لأفض) موسيقى تصويرية؟ ل
2. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerin eş anlamlılarını parantez arasındaki kelimelerden seçiniz.
تـتـرك ( يـقابل - سنة - ظفر – تـقدر- تطلع - تـتألف – ) نور-
عندما .1 تشرق الشمس فـ وق القطب الشمالي لكوكب أورانوس، يستمر ضوء النـهار طيلة اثـنـين (42 وأربعين عاما وعندما تغيب، يحل الظلام طوال ) اثـنـين وأربعين (42 عاما) آخر .
تستـهلك البـقرة .2 خمسة (75 وسبعين كيلوجراما من العلف والماء كي تـنتج ما ) يـوازي أربـعمائة (454 وأربـعة وخمسين جراما من الزبدة) .
تستطيع .3 البومة أن تدير رأسها في الاتجاهين بزاوية مائـتـين وسب (270 عين درجة) .
تضع أنـثى الأخطبوط .4 ستين (60 ألف بـيضة ثم تـلزم مخبأها ولا تـغادره حتى تموت جوعا) .
6
فيلم .5 النور الساطع( لشارلي شابلن عام ) ألف وتسعمائة واثـنـين وخمس (1952 فاز) ين بجائزة أوسكار لأفضل موسيقى تصويرية بـعد مرور واحد وعشرين (21 عاما على عرضه الأول) .
اللغة الأمهرية وهي لغة أثـيوبـيا تـتكون من .6 مائـتـين وسبـعة وستين (267 رفاح) .
وزن النـعامة .7 يـعادل وزن ثمانية وأربعين (48 ألفا من الطيور الطنانة الصغيرة) . 3. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin çoğullarını tespit
ediniz.
عندما تشرق .1 الشمس فـوق القط ب الشمالي ل كوكب أورانوس، يستمر ضوء النـهار طيلة اثـنـين (42 وأربعين عاما وعندما تغيب، يحل الظلام طوال ) اثـنـين وأربعين (42 عاما آخر) .
اللغة .2 الأمهرية وهي لغة أثـي وبـيا تـتكون من مائـتـين وسبـعة وستين (267 حرفا) .
اكتشف العلماء بولاية وايومنج الأمريكية سنة .3 ألف وتسعمائة وتسعين (1990 بـقاي) ا عظمية متحجرة لح صان صغير عاش قديما، وكان بحجم القطة .
يعيش في شرق إفريقيا .4 نـوع من النمل الأبـيض تـعمر ملكته خمسين (50 عاما، ويصل ) عدد البـيض الذي تضعه يـوميا إلى ثلاثة وأربعين (43 ألفا) .
يوجد في نيوز.5 يلندة قانون ا في نـزهة مرة واحدة على الأقل كل يـلزم أصحاب الكلاب باصطحا 24 أربع وعشرين( ساعة) .
منارة .6 أو مئذنة الكتبية التي أقيمت في مدينة مراكش الغربية م نذ ثمانية قـرون، مزج في مواد بنائها 900 تسعمائة( كيس) من المسك، بحيث تظل عابقة دائما ب عطره .
تستطيع البومة أن تدير .7 رأسها في الاتجاهين بزاوية مائـتـين وسبعين (270 درجة ) .
تستـهلك .8 البـقرة خمسة وسبعين (75 كيلوجراما من ) العلف والماء كي تـنتج ما يـوازي أربـعمائة (454 وأربـعة وخمسين جراما من ) الزبدة .
في عام .9 ألف وسبعمائة وخمسة (1705 وصل ) قرد على متن زورق صغير إلى شاطيء وست هارتبول إنجلتـراب فـقضت محكمة عسكرية بإعدامه شنقا، . بتـهمة التجسس لحساب فـرنسا .
4. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin tekillerini tespit
ediniz.
منارة أو مئذنة الكتبية التي أقيمت في مدينة مراكش الغربية منذ ثمانية .1 قـرون ، مزج في مواد بنائها 900 تسعمائة( كيس من المسك، بحيث تظل عابقة دائما ب) عطره .
الكندي جون تورمان رشح نـفسه .2 واحدة وأربعين (41 مرة في ) انتخابات مختلفة وخسر فيها جميعا .
اكتشف .3 العلماء بولاية وايومنج الأمريكية سنة ألف وتسعمائ (1990 ة وتسعين بـقايا) عظمية متحجرة لحصان صغير عاش قديما، وكان بحجم القطة .
وزن النـعامة يـعادل وزن .4 ثمانية وأربعين (48 ألفا من ) الطيور الطنانة الصغيرة .
يوجد في نيوزيل5. ندة قانون يـلزم أصحاب الكلاب ا في نـزهة مرة واحدة على الأقل كل باصطحا 24 أربع وعشرين( ساعة) .
7
5. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını parantez arasındaki kelimelerden seçiniz.
ظلام ( ذكر- تـنتج - الكبيرة – شبـعا - النور – تستـهلك - ثـور - تحت – الأسود - جديدا– (
تستـهلك1. البـقرة خمسة وسبعين (75 كيلوجراما من العلف والماء كي ) تـنتج ما يـوازي أربـعمائ (454 ة وأربـعة وخمسين جراما من الزبدة) .
تضع .2 أنـثى الأخطبوط ستين (60 ألف بـيضة ثم تـلزم مخبأها ولا تـغادره حتى تموت ) جوعا .
يعيش في شرق إفريقيا نـوع من النمل 3. الأبـيض تـعم ر ملكته خمسين (50 عاما، ويصل عدد البـيض ) الذي تضعه يـوميا إلى ثلاثة وأربعين (43 ألفا) .
وزن النـعامة يـعادل وزن .4 ثمانية وأربعين (48 ألفا من الطيور الطنانة ) الصغيرة .
اكتشف العلماء بولاية وايومنج الأمريكية سنة .5 ألف وتسعمائة وتسعين (1990 بـقاي) ا عظمية متحجرة لحصان صغير عاش ، وكان بحجم القطةقديما .
عندما تشرق الشمس 5. فـوق القط ب الشمالي لكوكب أورانوس، يستمر ضوء النـهار طيلة اثـنـين (42 وأربعين عاما وعندما تغيب، يحل ) الظلام طوال اثـنـين وأربعين (42 عاما آخر) .
DİL BİLGİSİ
SAYI VE TEMYÎZİ
Arapçada sayı ismine العدد , sayılan kelimeye de عدودالم denilir. عدود الم , temyîz dediğimiz kelimedir.
في الحديقة خمس عشرة شجرة Bahçede on beş ağaç vardır
Mesela burada خمس عشرة aded, شجرة de sayısı belirlenen nesnedir (madûddur).
Sayılar dört kısma ayrılır:
a. Müfred sayılar: 1’den 10’a kadar olanlar.
b. Mürekkep (bileşik) sayılar: 11’den 19’a kadar olan sayılar.
c. Ukûd: 20, 30, 40, 50, 60, 70, 80, 90 sayıları.
d. Atıflı (ma’tûf) sayılar: 21 ve 99 gibi iki sayının arasına atıf vavı getirilerek söylenen sayılar.
Arapça sayılarda, ayrıca müzekkerlik müenneslik sözkonusudur. Arapçada 1 ve 2 Sayıları
Müzekker için kullanılanlar:
واحد1. إلهكم إله واحد .İlahınız tek bir ilahtır
اثـنان2. وصل إلى الكلية موظفان اثـ نان . Fakülteye iki görevli geldi
8
Müennes için kullanılanlar:
واحدة.1 لوالدي سيارة واحدة . Babamın bir arabası var
اثـنتان.2 له يدان اثـنتان Onun iki eli var
له زهرتان اثـنتان Onun sadece iki çiçeği var.
1 ve 2 sayılarının temyîzi olmaz; bunlar kendilerinden önceki kelimenin sıfatı olurlar.
رجل واحد Bir adam امرأة واحدة Bir kadın
رجلان اثـنان İki adam امرأتان اثـنتان İki kadın
3 ile 10 Arasındaki Sayılar
Müzekker için kullanılanlar:
ثلاثة3. فعدتـهن ثلاثة أشهر Onların bekleme süreleri üç aydır
أربـعة4. فخذ أربـعة من الطير Öyleyse dört kuş tut
خمسة 5. اشتـريت خمسة كتب Beş kitap satın aldım
أمضيت في المدينة ستة أيام تة س6. Şehirde altı gün geçirdim
سبـعة7. أرسلت سبـعة خطابات Yedi mektup gönderdim
ثمانية8. جاء ثمانية رجال Sekiz adam geldi
تسعة9. قـرأت تسعة أجزاء من ال قرآن Kur’an’dan dokuz cüz okudum
عشرة 10. رأيت عشرة رجال On kişi gördüm
Müennes için kullanılanlar:
ثلات3. للشقة ثلاث شرف Dairenin üç balkonu var
أربع4. أمضيت في المدينة أربع ساعات Şehirde dört saat geçirdim
خمس5. يـتكلم هذ العالم خمس لغات Bu bilgin beş dil konuşuyor
ست6. نجحت ست طالبات في الامتحان İmtihanda altı kız öğrenci başarılı oldu
سبع7. صححت سبع صفحات Yedi sayfa düzelttim
ثمان8. ألقى الأستاذ ثماني محاضرات Hoca sekiz konferans verdi
تسع9. استأجرنا تسع سيارات Dokuz araba kiraladık
عشر10. زرت في الصيف عشر مدن Yazın on şehri ziyaret ettim
9
3’ten 10’a kadar olan sayıların temyîzi cemi ve mecrûr olur.
اشتـريت خمسة كتب cümlesinde خمسة sayısının temyîzi olan كتب kelimesi كتاب kelimesinin cemi (çoğulu) dir ve kesreyle mecrurdur.
Ma‘dûd (sayısı bildirilen nesne) veya temyîz müzekkerse, aded yani sayı müennes; ma‘dûd veya temyîz müennesse, sayı müzekker olarak gelir. اشتـريت خمسة كتب cümlesinde temyiz olan كتب kelimesinin müfredi olan كتاب müzekker olduğu için خمسة müennes olarak gelmiştir. زرت في الصيف عشر مدن cümlesinde temyîz olan مدن kelimesinin müfredi olan مدينة müennestir. عشر sayısı da müzekker olarak gelmiştir.
Çoğul isimlerin müzekker veya müennesliğine, tekili dikkate alınarak karar verilir. Akılsıza delâlet eden çoğulların müfred-müennes hükmünde olması kuralı, bu konuda geçersizdir Yukarıda geçen قـرأت تسعة أجزاء من القرآن örneğinde أجزاء kelimesi akılsıza delalet eden çoğuldur. Başına ism-i işaret getirilmesi veya zamirle ifade edilmesi durumunda أجزاء kelimesi müfred müennes kabul edilerek, ona göre işlem yapılır. Ancak burada أجزاء kelimesinin müfredi olan جزء müzekker olduğu için, sayı kurala göre müennes getirilmiştir.
Aşağıdaki cümleleri Arapçaya çeviriniz.
a. Sınıfta bir öğrenci var.
b. Odanın iki penceresi vardır.
c. Üç kız öğrenci kütüphaneye gitti.
d. Mescidde dört saat oturduk.
e. Gezi beş gün sürdü.
f. Günde altı saat ders yaparız.
g. Ayşe yedi sayfa okudu.
h. Sekiz kalem satın aldım.
i. Bu apartmanda dokuz daire var.
j. Mahmud’un evinde on gece kaldık
11 ile 19 Arasındaki Sayılar
Müzekker için kullanılanlar:
أحد عشر11. يـتكون فريق كرة القدم من أحد عشر لاعبا Futbol takımı on bir oyuncudan oluşur.
إثنا عشر12. جاء اثـنا عشر رجلا On iki adam geldi
ثلاثة عشر13. أنشأت ثلاثة عشر جسرا حتى الآن Şu ana kadar on üç köprü yapıldı
أربـعة عشر14. انـتظرته أربـعة عشر شهرا Onu on dört ay bekledim
10
خمسة عشر15. أجبت عن خمسة عش ر سؤالا On beş soruya cevap verdim
ستة عشر16. في القاعة ستة عشر مستمعا Salonda on altı dinleyici var
سبـعة عشر17. اجتمع سبـعة عشر وزيرا On yedi bakan bir araya geldi
ثمانية عشر18. فى مكت بة الفصل ثمانية عشر كتابا Sınıfın kitaplığnda on sekiz kitap var
تسعة عشر19. فى مكتبة الفصل تسعة عشرة قصة Sınıfın kitaplığında on dokuz hikaye var
Müennes için kullanılanlar:
إحدى عشرة 11. عند البائع إحدى عشرة دجاجة Satıcıda on bir tavuk var.
إثـنتا عشرة 11. فانفجرت منه اثـنتا عشرة عينا Ondan on iki pınar fışkırdı
ثلاث عشرة 13. عمره ثلاث عشرة سنة O on üç yaşındadır
أربع عشر14. أمام العمارة أربع عشرة فـتاة ة Apartmanın önünde 14 genç kız var
خمس عشرة15. قـرأنا خمس عشرة صفحة من هذا الكتاب Bu kitaptan on beş sayfa okuduk
ست عشرة 16. في هذه العمارة ست ع شرة شقة Bu apartmanda on altı daire var
سبع عشرة17. في هذا المستشفى سبع عشرة طبيبة Bu hastanede 17 bayan doktor var
ثماني عشرة 18. في هذه الحافلة ثماني عشرة راكبة Bu otobüste on sekiz bayan yolcu var
تسع عشرة 19. سني تسع عشرة سنة On dokuz yaşındayım
11 ile 19 arasındaki sayılar feth üzere mebnîdirler. Temyîzleri de müfred, mansub ve nekre olarak gelir.
12 sayısının birler basamağı mu‘rabtır ve tesniye gibi i‘rab alır. 11 ve 12 sayıları temyîzleriyle uyum içindedir.
جاء اثـنا عشر رجلا On iki adam geldi
جاءت اثـنتا عشرة امرأة On iki kadın geldi
رأيت اثـني عشر طفلا On iki erkek çocuk gördüm
رأيت اثـنتي عشرة طفلة On iki kız çocuk gördüm Aşağıdaki cümleleri Arapçaya çeviriniz.
a.Yusuf on bir yıldız gördü.
b.Tarlada on iki erkek çalışıyor.
c.Bahçede on iki kız oturuyor.
11
d.Müzeyi on üç erkek ziyaret etti.
e.On dört kitap tercüme ettim.
f.On beş turist geldi.
g.On altı öğrenci başarılı oldu.
h.On yedi kız mezun oldu.
i.On sekiz balık avladım.
j.On dokuz öğrenci derse geç kaldı.
Ukûd (onarlı sayılar) şunlardır:
عشرون20. في هذا الفصل عشرون طالب Bu sınıfta yirmi kız öğrenci varةثلاثون30. اعت ثلاثون كتابا ض Otuz kitap kayboldu
أربـعون40. فاز أربـعون لاعبا بالجائزة Kırk oyuncu ödül kazandı
خمسون 50. ضر خمسون رجلاح Elli erkek geldi
ستون60. في المستشفى ستون ممرض Hastanede altmış hemşire varة
سبـعون70. في البـرنامج سبـعون رحلة Programda yetmiş gezi var
ثمانون80. في القائمة ثمانون اسما Listede seksen isim var تسعون90. في المدينة تسعون شارعا Şehirde doksan cadde var
11 ile 99 arasındaki sayıların temyîzi müfred mansub olduğu gibi, ukûdun temyîzi de aynıdır. Temyîzleri, müzekker de olsa müennes de olsa, bunlar değişmez. İ‘rab yönünden ukûd sayıları da cemi müzekker salim gibidir.
اشتـرك في الرحلة عش رون طالبا Geziye yirmi erkek öğrenci katıldı. أنـفقوا ثمانين جنـيـها في ثلاثين ساعة Onlar otuz saat içinde seksen cüneyh harcadılar.
Aşağıdaki cümleleri Arapçaya çeviriniz.
a.Sınıfta yirmi erkek öğrenci var.
b.Lokantada otuz turist var.
c.Camide kırk namaz kılan var.
d.Garajda elli otobüs bekliyor.
e.Uçakta doksan yolcu var. Matuf (Atıflı) Sayılar ve Temyizleri
Müzekkerin kullanımına örnekler:
واحد وعشرون 21. في المخبز واحد وعشرون خبـزا Fırında yirmi bir ekmek var
اثـنان وثلاثون32. في روضة الأطفال اثـنان وثلاثون طفلا Anaokulunda 32 çocuk var
ثلاثة وأربـعون43. في الحوض ثلاثة وأربـعون سابحا Havuzda kırk üç yüzücü var
12
أربـعة وخمسون54. عمر والدي أربـعة وخمسون عاما Babam elli dört yaşındadır
خمسة وستون65. عمر جدي خمسة وستون عاما Dedem altmış beş yaşındadır
ستة وسبـعون76. الغابةفي ستة وسبـعون أسدا yetmiş altı aslan var Ormanda
بـعة وثمانونس87. في المكتبة سبـعة وثمانون كرسيا Kütüphanede 87 sandalye var
ثمانية وتسعون98. في المتحف ثمانية وتسعون زائرا Müzede 98 ziyaretçi var
تسعة وتسعون99. تسعة لله وتسعون اسما Allah’ın doksan dokuz ismi var
Müennesin kullanımına örnekler:
واحدة 21. إحدى( وعشرون) نجحت واحدة إحدى( وعشرون طالبة) 21 kız öğrenci başarılı oldu
اثـنتان وثلاثون32. مضت اثـنتان وثلاثون ليـلة Otuz iki gece geçti
ثلاث وأربـعون43. في المدرسة ثلاث وأربـعون معلمة Okulda 43 bayan öğretmen var
أربع وخمسون54. في الجمرك أربع وخمسون شاحنة Gümrükte elli dört kamyon var
خمس وستون65. في الش بكة خمس وستون سمكة Ağda altmış beş balık var
ست وسبـعون76. عمر والدتي ست وسبـعون سنة Annem yetmiş altı yaşındadır
سبع وثمانون87. في روضة الأطفال سبع وثمانون طفلة Anaokulunda 87 kız öğrenci var
ثمان وتسعون 98. في القاعة ثمان وتسعون مستمعة Salonda 98 bayan dinleyici var
تسع وتسعون99. في الصندوق تسع وتسعون بـرتـقالة Sandıkta doksan dokuz portakal var
12, 62 ve 72 gibi atıflı sayılarda, temyîz ile birler basamağı müzekkerlik müenneslik yönünden uyum içinde olur.
رج اثـنا عشر طبيبا واثـنتا عشرة طبيبةتخ On iki erkek ve on iki bayan doktor mezun oldu
انطلق اثـنان وستون متسابقا 62 erkek yarışmacı yola çıktı
كتبت اثـنتـين وسبعين صفحة 72 sayfa yazdım
24, 47, 57 ve 86 gibi sayıların temyîzi ile birler basamağı zıt cinste olur. Aşağıda bunlarla ilgili örnekler vardır:
في اليـوم أربع وعشرون ساعة Bir günde 24 saat vardır
هذه سبـعة وأربـعون دفـتـرا Bunlar, 47 defterdir
رأيت سبـعة وخمسين طالبا 57 erkek öğrenci gördüm
مررت بست وثمانين طالبة 86 kız öğrenciye rastladım
13
100, 1000 ve Bunların Katları
a. Hem 100 hem 1000 sayısının tesniyelerinin ve sadece 1000’in cemi’nin (çoğulunun) temyîzi müfred ve mecrûr olur.
مائة100. جاء مائة ولد Yüz çocuk geldi
مائـتان200. حضر مائـتا ضيف İki yüz misafir geldi
ثلاثمائة300. حضر ثلاثمائة ضيف Üç yüz misafir geldi
أربـعمائة400. حضر أربـعمائة ضيف Dört yüz misafir geldi
خمسمائة500. حضر خمسمائة ضيف Beş yüz misafir geldi
ستمائة600. حضر ستمائة ضيف Altı yüz misafir geldi
سبـعمائة700. حضر سبـعمائة ضيف Yedi yüz misafir geldi
ثمانمائة800. حضر ثمانمائة ضيف Sekiz yüz misafir geldi
تسعمائة900. حضر تسعمائة ضيف Dokuz yüz misafir geldi
ألف1000. جاء ألف سائح Bin turist geldi
ألفان2000. جاء ألفا سائح İki bin turist geldi
ثلاثة آلاف3000. جاء ثلاثة آلاف سائح Üç bin turist geldi
أربـعة آلاف4000. جاء أربـعة آلاف سائح Dört bin turist geldi
خمسة آلاف5000. جاء خمس ة آلاف سائح Beş bin turist geldi
ستة آلاف6000. جاء ستة آلاف سائح Altı bin turist geldi
سبـعة آلاف7000. جاء سبـعة آلاف سائح Yedi bin turist geldi
ثمانية آلاف8000. جاء ثمانية آلاف سائح Sekiz bin turist geldi
تسعة آلاف9000. جاء تسعة آلاف سائح Dokuz bin turist geldi
عشرة آلاف10000. جاء عشرة آلاف سائح On bin turist geldi
مائة ألف100000. جاء مائة ألف سائح Yüz bin turist geldi
مليون1000000. جاء مليون سائح Bir milyon turist geldi
b. 100, 1000 ve katlarının temyîzi, izafetle müfred mecrûr olur. Temyîzleri müzekker veya müennes olsa da, 100 ve 1000 sayılarında değişiklik olmaz.
جاء مائة ولد Yüz çocuk geldi
في المط ار مائة طائرة Havalanında yüz uçak var
لبثت مئة عام Yüz yıl kaldın
14
وصل ألف سائح Bin turist geldi
زارت ألف طالبة المتحف Bin kız öğrenci müzeyi gezdi
في المدينة مائة ألف طالب Şehirde yüz bin öğrenci var
في المكتبة ثلاثة آلاف كتاب Kütüphanede üç bin kitap var
رأيت ألف جندي Bin asker gördüm
حضر مائـتا ضيف İki yüz misafir geldi
وصل القصر ألفا سائح Saraya iki bin turist geldi
غرست مائـتي شجرة İki yüz ağaç diktim
تصدقت على مائـتي محتاج İki yüz muhtaca sadaka verdim
غرسنا ألفي شجرة İki bin ağaç diktik
100 ve 1000 sayısı, atıflı olarak başka bir sayıyla söylenirse, temyîz en son söylenen sayıya uyar. Mesela, 125 sayısını şöyle söyleriz:
جاء مائة وخمسة وعشرون رجلا جاء خمسة وعشرون ومائة رجل /
Yüz yirmi beş adam geldi
في السنة ثلاثمائة وخمسة وستون يـوما في السنة خمسة وستون / ثلاثمو يـومائة
Bir yılda 365 gün vardır
في المدينة ألف وتسعمائة وأربـعة وعشرون رجلا في المدينة أربـعة وعشرون وتسعمائة وألف رجل/
Şehirde 1924 adam vardır
في المكتبة ثلاثة وأربـعون وثمانم ائة وألفا كتاب في المكتبة ألفان وثمانمائة وثلاثة وأربـعون كتابا/
Kütüphanede 2843 kitap vardır
Milyon ve milyar sayıları, yüz ve bin gibidir. Temyîzleri de izafetle müfred mecrur olur.
في العاصمة مليون ف ألفأل( نسمة) Başkentte bir milyon kişi vardır
زاد سكان الصين على مليار بليون( نسمة) Çin’in nüfusu bir milyarı geçti
Arapçada Sıra Sayıları (الأعداد التـرتيبية )
Müzekker Müennes
الأولى Birinci لالأو
الثانية İkinci نيالثا
15
الثالث Üçüncü الثالثة
الرابع Dördüncü الرابعة
الخامس Beşinci الخامسة
السادس Altıncı السادسة
السابع Yedinci السابعة
الثامن Sekizinci الثامنة
التاسع Dokuzuncu اسعة الت
العاشر Onuncu العاشرة
الحادي عشر Onbirinci الحادية عشرة
الثاني عشر Onikinci الثانية عشرة
الثالث عشر Onüçüncü الثالثة عشرة
العشرون Yirminci العشرون
الواحد والعشرون Yirmibirinci الحادية والعشرون
الثاني والعشرون Yirmiikinci الثانية والعشرون
الثالث والعشرون Yirmi üçüncü الثالثة والعشرون
الثلاثون Otuzuncu الثلاثون
المائة Yüzüncü
الألف Bininci
المائـتان İkiyüzüncü
الألفان İkibininci
الثلاثمئة Üçyüzüncü
التسعمئة Dokuzyüzüncü
الثلاثة آلاف Üçbininci Sıra sayılarının temyîzi olmaz. Bunlar sıfat veya muzaf olabilirler. Sıfat olurlarsa, müzekkerlik muenneslik ve i‘rab yönünden kendilerinden öncekine uyarlar. Bununla ilgili örnekler:
الدرس الحادي والعشرون .Yirmibirinci ders
البنت الحادية والعشرون .Yirmibirinci kız
رأيت الطفل الحادي عشر .Onbirinci erkek çocuğu gördüm
16
وقـعت معركة بدر في السنة الث انية للهجرة .Bedir savaşı hicretin ikinci yılında oldu
كانت حجة الوداع في العام العاشر .Veda haccı onuncu yıldaydı
قرأت الصفحة الخامسة والعشرين من الكتاب .Kitabın yirmi beşinci sayfasını okudum
11’le 19 arasındaki sıra sayılarının da her iki cüzü feth üzere mebnîdir.
هذا هو اليـوم السادس عشر Bu, onaltıncı gündür.
حللت المسألة الثانية عشرة .Onikinci problemi çözdüm
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki cümlelerde bulunan sayılarla temyîzlerini belirtiniz.
اشتريت من المكتبة أحد عشر كتابا وخمسة أق.1 .ملا
ر الاض ح.2 اع أربعة مندوبين عن الشركاتمتج .
أجاب الرئيس عن ثلاثة عشر سؤالا.3 .
وجه الوزير الدعوة إلى أربعة وعشرين صحفيا.4 .
بـلغ عدد الطلاب الم.5 بتعثين إلى الخارج خمسمائة طالب .
اشتملت ورقة الاختبار على سبعة أسئلة.6 .
قدم محمد ثلاثة آلاف ريال للجمعية الخيرية.7 .
غادرت الطائرة المطار وبداخلها تسعون راكبا.8 .
عالج الطبيب خمسة عش.9 ر مريضا .
يـتألف هذا الكتاب من مائـتي صفحة.10 . 2. Aşağıdaki cümlelerin Arapçalarını yazınız.
1. Benim 5 ceketim, 4 pantalonum var.
2. Fakülteye, her birinin içinde 11 erkek öğrenci olduğu halde, 12 otobüs geldi.
3. Uçak üç saat, 17 dakika sonra kalkacak.
4. Hastanede 20 hemşire, 20 erkek doktor çalışıyor.
5. Sabah namazı 2 rekât, öğle namazı 4 rekat, akşam namazı 3 rekattır.
6. Bu gün 25 mektup yazdım.
7. Arkadaşımın kütüphanesinde 1700 kitap vardır.
8. Dernek 149 üyeden oluşuyor.
17
9. Şehirde 265 tacir var.
10. Arabam 10000 kilometre katetti.
3. Örnekte olduğu gibi, boşluğu parantez arasındakilerden uygun olan temyîzi koyarak doldur.
) كبشا–نعجة (ةجع نـونعست وعس تها لذي هخ أنإ: المثال
) تلاميذ–تلميذات ... (......نجحت في مسابقة القراءة خمس .1
) موظفات–موظفين . (إلى الشركة منذ قليل.......... وصل سبعة .2
) عامل–عاملة ........ (يعمل في هذا المصنع ثلاثة وثلاثون .3
) طلاب–طالبات ......... (يجلس في المختبر تسعة .4
)لبا طا–طالبة . (في الصف الثاني......... يدرس تسعة وعشرون .5
) سيدات–رجال ......... (زلنا خمس ـوصل إلى من .6
وصلت إلى القاهرة منذ سبعة عشر .7 ) يوما–ليلة ......... (
كتبت اليوم ثلاث .8 ) أسطر–صفحات ........ ( 4. Aşağıdaki parçada geçen rakamları kelimelerle söyleyiniz ve yazınız.
بحنك يلم"رفالص "ن أضع البـدقتع يـدق ةيرش الباتافشتك الامه أدح أةيقق الح فيهن أعم. ركتب يـن ألى إةاج وره ظ فيةياص خن مه لانا ك مببس بيرش البيخارى التل عيرثأ الت فييرب الكرثـ الأه لان كثيح. ىربـالك .ةعفترمة الياضي الرامقرالأ
انيوم الرامظ النو هعبتم اليدد العامظ النان، كرش عساد السنر القتىح، ولاثا مبروي أفف ي ذال و و. ةيرش العةداعى القلا عينب مان كدقفـ. ايطس بامظا النذ هنك يلمو. ايبرق تـةن س2000 اليو حذن مرهظ زمرتـثم نمو. 1000 نيعيـ" M "فرالح، و100 نيعيـ" C "فرالح و10 نيعتـ" X "ةملا العونكا تذكه مقالر، و"V "هلابقتـ 5 مق، والر"I "ةملا العهلابقتـ 1 مقالر: اليالت كامقر الأنا مهلابقا يـ مع ماتارشالإ
1684 مق الرةابت كتدرا أذإف" VI "هلابق تـلاث م4 مقالرو". D "هلابق تـ500 مقالرو" L "هلابق تـ50انيوم الرامظ الن فيكيل عونكا يذكهو. IIIVLXCDMبتك تن أكيل علاثم أرق تـن أتدرا أذ، إ .ع جمتىح وحر طةيلمعا بانيح أو أد عةيلمعا بانيح أومق تـنا، أمقر
، يرثك بلضف أيدد عامظ ناركتابب) دن الهفي (وسدن الهام، قيلو طتقو بيحسم الةدلا ولبقـ، ونكلبير الع– يدن الهامظ النيسم و900 ام العاليو حبر العارج التيقر طنا عبرو ألى إلصو اددع الأتانك. ةيم قات، ذامظا النذ ه فيدد العانكو). 0(رف الصلى إةافضالإ ب– 9 لى إ1 ن مبتك تامظا النذ هفي ةلـزن م فيبت كداح الون، لأةدحا وةرش عنيع، يـلاث م10 مقالرف. يه فبتي كذ الهعقوى مل عةدمتعم اترش عةعبـر أنيع يـ40 مقالرو. اد الآحةلـزن م فيبتكت لادلآح لودج ون لا أنيع يـرفالص واترشالع . اترش العةلـزن م فيتبت كد قةعبـر الأن أينبـ يـرفالص، وةدح و40 هن ألو القنكـم يو، أاد آحوندب
18
ونمدختس، يثلا م205 مق الرةابت كوا فيانا كذكهفـ. رفلص لودج ومهامظ ن فينك يمل فـانوما الرمأ .رف الصاديج إ فيونركفوا يـنوك ي لممـهن أتىح. فرحالأ
بير الع– يدن الهامظ النا فيمأ عضو بلص يحانا كذهو. ةام تةولهس ب205 مق الرةابت كنكمي، فـ اترش العودجى ول عةللالد لاترش العةلـزن م فيرف الص، ثم"205 "حبصتل" اتئمال "ةلـزن مفي" 2 "مقالر ".اتدح و5 "ودجى ول عةللالد لاد الآحةلـزن مفي" 5 "مق الر ثمنم و–
Kelimeler ve Deyimler
الاتجاه Yöneliş
أثـيوبـيا Etiyopya
الأخطبوط Ahtapot
أد ار يدير إدارة Döndürmek, idare etmek
استمر يستمر استمرار Devam etmek
استـهلك يستـهلك استهلاك Tüketmek
أشرق يشرق إشراق Doğmak
اصطحاب Eşlik etmek, refakat etmek
الإعدام شنقا Asarak idam etmek
أفض ل موسيقى تصويرية En iyi film müziği
أقام يقيم إقامة Kurmak, yapmak
اكتشف يكتشف اكتشاف Keşfetmek
ألزم يـلزم إلزام Yükümlü tutmak
اللغة الأمهري Emherî dili (Etyopya’nın dili) ة
أنـتج ينتج إنـتاج Üretmek
أنـث Dişi ى
بحيث …şekilde
بـقاي) ج(بقية Kalıntı ا
البومة Baykuş
التجسس Casusluk
حجم Hacim, büyüklük
حصان At
19
حل يحل حلول Gelmek, (karanlık) çökmek
رشح يـرشح تـرشيح Aday göstermek
زاوية زوايا ) ج ( : Açı
الزبدة Tereyağ
زورق Sandal, kayık
صاحب أصحاب) ج( Sahip, arkadaş
صدق أو لا تصدق İster inan, ister inanma
ضوء أضواء) ج( : Işık
طوال ... Boyunca
طيلة ... …boyunca
الطيور الطنانة Ötücü kuşlar
ظل يظل ظلول Sürdürmek, devam etmek, kalmak
الظلام Karanlık
عابق Koku veren
عادل يـعادل معادلة Denk olmak, eşit olmak
عرض Gösteri
عطر Koku
عظمي Kemikle ilgili
العلف Yem
على الأقل En azından
على متن ... …da, … yoluyla
عمر يـعم Ömür verildi (yaşadı) ر
غاب يغيب غياب (Güneş) Batmak
غادر يـغادر مغادرة Ayrılmak, terketmek
Eskiden, geçmişte قديما
قرد قردة ) ج ( : Maymun
قـرن قـرون) ج( Asır
القطب الشمالي Kuzey kutbu
20
قطة Kedi
كلب كلاب) ج( Köpek
Gezeğen وكبك
Torba, çuval كيس
لحساب .... …hesabına
لزم يـلزم لزوم Ayrılmamak, sürekli kalmak
مادة مواد) ج( Madde
متحجر Taşlaşmış
Sığınak, yatak مخبأ
Değişik, çeşitli مختلف
مزج يمزج مزج Karıştırmak
ملكة Kraliçe
منارة veمئذنة Minare
النـعامة Deve kuşu
Gün, gündüz النـهار
وازى يـوازي موازاة Denk olmak
وزن Ağırlık
وضع يضع وضع Koymak
يـوميا Günlük, her gün
Özet
Müfred, mürekkeb, ukûd ve atıflı sayıları sayabilmek.
Sayılar dört kısma ayrılır:
A.Müfred sayılar: 1’den 10’a kadar olanlar.
B.Mürekkep (bileşik) sayılar: 11’den 19’a kadar olan sayılar.
C.Ukûd: 20, 30, 40, 50, 60, 70, 80, 90 sayıları.
D.Atıflı (ma’tûf) sayılar: 21 ve 99 gibi iki sayının arasına atıf vavı getirilerek söylenen sayılar.
Arapça sayılarda, ayrıca müzekkerlik müenneslik sözkonusudur.
21
3’ten 10’a kadar olan sayıların temyîzi cemi (çoğul) ve mecrûr olur.
ثلاثة رجال Üç erkek-ثلاث نساء Üç kadın
تسعة رجال Dokuz erkek-سع نساء ت Dokuz kadın
Sayılarda müzekkerlik ve müennesliği tanıyabilmek.
Örneklerde görüldüğü gibi, temyîz müzekkerse, sayı müennes; temyîz müennesse, sayı müzekker olarak gelmektedir.
Çoğul isimlerin müzekker veya müennesliğine, tekili dikkate alınarak karar verilir. Akılsızlara delalet eden çoğulların müfred-müennes hükmünde olması kuralı, bu konuda geçersizdir.
Sayıların temyîzini değerlendirebilmek.
11 ile 19 arasındaki sayılar feth üzere mebnîdirler. Temyîzleri de müfred, mansub ve nekre olarak gelir. Ancak 12 sayısının birler basamağı mu‘rabtır ve tesniye gibi i’rab alır. 11 ve 12 sayıları temyîzleriyle uyum içindedir.
جاء اثـنا عشر رجلا On iki adam geldi
جاءت اثـنتا عشرة امرأة On iki kadın geldi
رأيت اثـني ع شر طفلا On iki erkek çocuk gördüm
رأيت اثـنتي عشرة طفلة On iki kız çocuk gördüm
يـتكون فريق كرة القدم من أحد عشر لاعبا Futbol takımı on bir oyuncudan oluşur
فى مكتبة الفصل خمس عشرة قصة Sınıfın kitaplığında on beş hikaye vardır
فى مكتبة الفصل خمسة عشر كتابا Sınıfın kitaplığında on beş kitap vardır
13-19 arasında ise durum şöyledir: Ma‘dûd (sayılan) müzekker ise 3-9 arasındaki sayıların sonuna tâ-i marbûta ـة bitişir; عشر’nın sonuna bitişmez; müennes ise müzekkerdekinin aksine olur, yani 3-9 arasındaki sayılarına tâ-i marbûta bitişmez. عشر’nın sonuna ise bitişir ve şin harfi sakin okunur.
11 ile 99 arasındaki sayıların temyîzi müfred mansub olduğu gibi, ukûdun temyîzi de aynıdır. Temyîzleri, müzekker de olsa müennes de olsa, bunlar değişmez. İ‘rab yönünden ukûd sayıları cemi müzekker salim gibidir.
اشتـرك في الرحلة عشرون طالبا و أنـفقوا ثمانين جنـيـها في ثلاثين ساعة
Geziye 20 erkek öğrenci katıldı ve onlar 30 saat içinde 80 cüneyh harcadılar.
12, 62 ve 72 gibi atıflı sayılarda, temyîz ile birler basamağı müzekkerlik müenneslik yönünden uyum içinde olur.
24, 47, 57 ve 86 gibi sayıların temyîzi ile birler basamağı zıt cinste olur. Örnekler:
نجح واحد وعشرون طالبا 21 erkek öğrenci başarılı oldu
22
نجحت واحدة إحدى( وعشرون طالبة) 21 kız öğrenci başarılı oldu
استـقبـلت واحدا وعشرين سائحا 21 erkek turisti karşıladım
أثـنـيت على إحدى و عشرين فائزة 21 başarılı kızı övdüm
انطلق اثـنان وستون متسابقا 62 erkek yarışmacı yola çıktı
كتبت اثـنتـين وسبعين صفحة 72 sayfa yazdım
في اليـوم أربع وعشرون ساعة Bir günde 24 saat vardır
هذه س بـعة وأربـعون دفـتـرا Bunlar, 47 defterdir
رأيت سبـعة وخمسين طالبا 57 erkek öğrenci gördüm
مررت بست وثمانين طالبة 86 kız öğrenciye rastladım
100, 1000 ve katlarının temyîzi, izafetle müfred mecrur olur. Temyîzleri müzekker veya müennes olsa da, 100 ve 1000 sayılarında değişiklik olmaz.
جاء مائة ولد Yüz çocuk geldi
في المطار مائة طائرة Havalanında yüz uçak var
وصل ألف سائح Bin turist geldi
زارت ألف طالبة المتحف Bin kız öğrenci müzeyi gezdi
في المدينة مائة ألف طالب Şehirde yüz bin öğrenci var
في المكتبة ثلاثة آلاف كتاب Kütüphanede üç bin kitap var
رأيت ألف جندي Bin asker gördüm
حضر مائـتا ضيف İki yüz misafir geldi
وصل القصر ألفا سائح Saraya iki bin turist geldi
غرست مائـتي شجرة İki yüz ağaç diktim
تصدقت على مائـتي محتاج İki yüz muhtaca sadaka verdim
غرسنا ألفي شجرة İki bin ağaç diktik
100 ve 1000 sayısı, atıflı olarak başka bir sayıyla söylenirse, temyîz en son söylenen sayıya uyar. Mesela, 125 sayısını şöyle söyleriz:
جاء مائة وخمسة وعشرون رجلا Yüz yirmi beş adam geldi
Bu sayıyı, şöyle söylemek de mümkündür:
جاء خمسة وعشرون ومائة رجل
Milyon ve milyar sayıları, yüz ve bin gibidir. Temyîzleri de izafetle müfred mecrur olur.
23
في العاصمة مليون ألف ألف( نسمة) Başkentte bir milyon kişi vardır
زاد سكان الصين على مليار بليون( نسمة) Çin’in nüfusu bir milyarı geçti
Sıra sayılarını öbür sayılardan ayırt edebilmek,
Sıra sayılarının temyîzi olmaz. Bunlar sıfat veya muzaf olabilirler. Sıfat olurlarsa, müzekkerlik müenneslik ve i‘rab yönünden kendilerinden öncekine uyarlar. Bununla ilgili örnekler:
ـ الدرس الحادي والعشرون .Yirmibirinci ders
ـ البنت الحادية والعشرون .Yirmibirinci kız
ـ رأيت الطفل الحادي عشر .Onbirinci erkek çocuğu gördüm
وقـعت معركة بدر في السنة الثانية للهجرة .Bedir savaşı hicretin ikinci yılında oldu كانت حجة الوداع في العام العاشر Veda haccı onuncu yıldaydı.
قرأت الصفحة الخامسة والعشرين من الكتاب .Kitabın yirmi beşinci sayfasını okudum
11’le 19 arasındaki sıra sayılarının da her iki cüzü feth üzere mebnîdir.
هذا هو اليـوم السادس عشر Bu, onaltıncı gündür. حللت المسألة الثانية عشرة .Onikinci problemi çözdüm
Kendimizi Sınayalım
ارنا عشر ز .1 .....
Bu cümledeki boşluğu aşağıdaki temyîzlerden hangisi en uygun şekilde tamamlar?
a. الجر
b. انملغ
c. اءبطأ d. ةوسن
e. بلاط 2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde temyîz yanlıştır?
a. ت عيرتـشا ابت كينرش b. ت ممعطأ يرق فةائ
c. ت أمركأ د عح ر ضش فايـ
d. د ثال خدنع ة كثلا بت
e. ت اليـبسك ف دل أمو ارين
24
3. Aşağıdaki sayılardan hangisinin yazımı doğrudur?
a. ةحف صرش عةعبـس b. ا مل قـةسخم وونعبـرأ c. ابكو كرشع وداحو d. ابت كانتائـم
e. اتي بـنوعبـرأ وةيانثم
.......رتمؤم ال فيكرتـشا .4
Bu cümledeki boşluğu aşağıdakilerden hangisi en uygun şekilde tamamlar?
a. ايرز ورش عسخم b. ايرز ورش عةسخم
c. ةيرز ورش عةسخم
d. وزيراةرش عةسخم
e. يرز ورش عةسخم
ير الشد مثكم .5 ......ندر الأ فيةكر
Bu cümledeki boşluğu aşağıdakilerden hangisi en uygun şekilde tamamlar?
a. الي لةتس وامي أةعبـس
b. الي لتس وامي أعبس c. الي لتس وامي أةعبـس
d. الي لةتس وامي أعبس e. الي لةتسا وامي أعبس
Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı
1. d Yanıtınız doğru değilse, “Sayı ve Temyîzi” konusunu yeniden okuyunuz.
2. a Yanıtınız doğru değilse, “Sayı ve Temyîzi” konusunu yeniden okuyunuz.
3. e Yanıtınız doğru değilse, “Sayı ve Temyîzi” konusunu yeniden okuyunuz.
4. b Yanıtınız doğru değilse, “Sayı ve Temyîzi” konusunu yeniden okuyunuz.
5. c Yanıtınız doğru değilse, “Sayı ve Temyîzi” konusunu yeniden okuyunuz.
25
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1
a. داح وبال طفالص في
b. انتنثـ اانتذاف نةفرغلل
c. ةبتكم اللى إاتبال طثلا ثتبه ذ
d. دجسم ال فياتاع سعبرا أنسلج
e. امي أةسخم ةلح الرترمتسا
f. اتاع ست سسرد نمو اليـفي
g. اتحف صعب سةشائ عتأرقـ
h. ملاق أةيان ثمتيرتـشا
i. تسع شقاقةارم العفي
j. الي لةرش عودم محتي بـا فينمقأ Sıra Sizde 2
a. ابكو كرش عدح أفوسى يأر
b. لق الح فيلاج ررشا عن اثـلمعيـ
c. ةيقد الح فياةت فـةرشا عتن اثـسلتج
d. فحتم اللاج ررش عةثلا ثارز
e. اابت كرش عةعبـر أتجمرتـ
f. احائ سرش عةس خماءج
g. ابال طرش عةت سح نج
h. اةتفـ ةرش ععب سجرتخ
i. اني ثمتدطصا ةك سمةرش ع
j. سر الدنا عبال طرش عةعس ترخأت Sıra Sizde 3
a. ابال طونرش عف الصفي
b. ا حائ سونثلا ثمعطم الفي
c. ايلص مونعبـر أدجسم الفي
26
d. ةلاف حونس خمرظتن تـبأرم الفي
e. اباك رونعس تةرائ الطفي
Yararlanılan Kaynaklar
el-Galâyînî, M. (1982). Câmi’u’d-durûsi’l-arabiyye, Beyrut.
Sezer, İsmail Hakkı ve diğerleri (2009) Anlatımlı Arapça, Konya.
Abdürrahim, F. (1415). Durûsu’l-Lugati’l-Arabiyye li-Gayri’n-Nâtikîne bihâ, Medine.
Güler, İ.- Günday, H. - Şahin, Ş. (2001). Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi), İstanbul.
27
28
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
• İsim ve fiil cümlesinin nasıl olumsuz yapıldığı açıklayabilecek,
• Fiil cümlesinin başına gelen olumsuzluk edatları olan لن ,لا لما ,لم , yı tanıyabilecek
• İsim cümlesinin başına gelen ليس “olmadı/değildir”, hem fiil, hem isim cümlesinin başına gelen ما edatını ve ليس ye benzeyen olumsuzluk harflerini (ما ve لا) tanıyabilecek,
• Cinsi nefyeden لا yı diğerlerinden ayırt edebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Olumsuzluk (nefiy)
لن ,لا • لما , لم ,
ليس •
ليس • ye benzetilen harfler.
Öneriler
Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce;
• Bir Türkçe dilbilgisi kitabından olumlu ve olumsuz cümleler konusunu inceleyiniz.
29
GİRİŞ
Türkçede cümleler anlamlarına göre olumlu ve olumsuz diye ikiye ayrılır. Tabiî ki, olumsuzluk Arapçada da sözkonusudur.
Türkçede olumsuzluk cümlenin sonuna gelen eklerle sağlanır. Arapçada ise bu, cümlenin başına gelen edatlarla yapılır. Bu edatlardan sadece fiil cümlesinin, sadece isim cümlesinin veya her ikisinin başına gelenler vardır.
Fiil cümlesinin başına gelen olumsuzluk edatları لن ,لا لما ,لم , ; isim cümle-sinin başına gelen ليس dir. Hem fiil, hem isim cümlesinin başına gelen ما edatıdır. Bunlardan başka ليس ’ye benzeyenler ve cinsi nefyeden لا vardır.
OKUMA PARÇASI
الصديق
ما أجمل الصدا قة لأنـها وشيجة قوية، تجمع بـين شخصين محبـين! يـرى أحدهما الآخر في نـفسه، وتـزداد . الصداقة مع الأيام جدة، ومع المصاعب والحوادث عمقا، قال جبـران خليل جبـران الصداقة م: " سؤولية
لذيذة أبدا، وليست الصداقة فـرصة للنـفعيين ."
وما أروع الصديق الحقيقي لأنه المرآة التي تـرى فيها نـفسك، والناصح لك، الصادق في محبتك، وهو ! الملاذ والملجأ عند حاجتك إليه، إنه زهرة تـقدم رحيقها سائغا مريئا للنحلة، دون أن تـنتظر أي جزاء، قال جبـران أيضا إن صديقك هو كفاية حاجاتك، هو حقلك الذي تـزرعه بالمحبة، وتحصد: " ه بالشكر،
هو مائدتك وموقدك، لأنك تأتي إليه جائعا، وتسعى وراءه مستدفئا ."
ولا شك في أن التجارب والحوادث هي محك الصداقة الحقيقي إذ لا يـعرف الصديق إلا عند الشدة التي يـقع فيها صديقه، فـيـواسيه في حزنه، ويمد له يد العون عند حاجته، ويخرجه من ضيقه، ويجعل من بـيته بـيتا
له، ومن ماله مالا له .
وإذا كان الصديق موسرا، لم يـنظر إلى صد يقه كما يـنظر التاجر إلى سلعته بكم ستباع؟ وكم ستـربح؟ ولا يـنظر إليه أيضا كما يـنظر الزارع إلى ماشيته، متى ستسمن حتى يذبحها أو يبيعها بأعلى ثمن؟ بل يقف إلى
جانب ه ناصحا مساعدا، وسندا أمينا، ومخزنا لسره، قال مصطفى لطفي المنـفلوطي إن الصديق الذي : "
İsim ve Fiil Cümlelerinde Olumsuzluk
النـفي في الجمل الاسمية والفعلية
30
نـعثـر عليه في حياتنا هو بمنزلة الدوحة الخضراء التي نـنتهي إليـها في تلك الصحرا ء بـعد الأين والكلال وطول السير والسرى فـنتـرامى في ظلالها الوارفة ناعمين هادئين ."
واحذر من الصديق المداهن المرائي، الذي تـراه حولك متملقا، متـزلفا، يطاوعك في أهوائك وت صرفاتك، بل يكون العون على إتلاف مالك، وخسران مشاريعك، ويـتحين الفرصة بـعد الأخرى للنـيل منك، والحط
من شأنك، فإن أصابك مكروه، سر في نـفسه، وأبدى لك الحزن والأسى، وإ ن أصابك خيـر كدر، وأخفى كدره تحت ألف قناع من الرياء، وقد صدق فيه قـول الشاعر :
احذر عدوك مرة واحذر صديقك ألف مرة
فـلربما انـقلب الصديق فكان أ عرف بالمضرة
والصديق الحقيقي من يسعى لك كما تسعى أنت، ولو أصابه الضرر، لا يـبالي طالما أنه يـنـفعك، قال أبو العتاهية :
إن أخاك الحق من يسعى معك ومن يضر نـفسه ليـنـفعك
ألا ما أقل الأصدقاء الحقيقيين ال ذين يصادقونك لذاتك، أو حبا بك وقد عدهم بـعض الأدباء من ! المستحيلات التي لا يمكن وجودها، فـقال المستحيلات ثلاثة: " الغول وا: لعنـقاء والخ◌ل الوفي أي "
والصديق الوفي، فـلو صادفـته في حياتك، فـتمسك به، وأحسن إليه، وحافظ على مشاعره، وتجاوز عن هفواته، والتمس له الأعذار، قال أمين الريحاني تحاسب صديقا على هفوته، إن كنت تطمع في محبتهلا : " ."
وابـتعد ما أمكن عن الخصام معه أو المجادلة أو العتاب لأنه إنسان مثـلك، يخطئ كما تخطئ، ويصيب كما تصيب، واعمل بقول الشاعر بشار بن بـرد :
إذا كنت في كل الأمور معاتبا صديقك، لم تـلق الذي لا تـعاتبه
فعش واحدا أو صل أخاك فإنه مقارف ذنب مرة ومجانبه
وأخيرا فمن الصعب جدا على الإنسان أن يعيش وحيدا دون أصدقاء، وعليه أن يصلهم، ولا يسيء إليهم، حتى لا يخسرهم، هذه هي الصداقة الحقيقية، وهذا هو الصديق الصدوق .
Metni Kavrama Alıştırmaları
1. Aşağıdaki soruları okuma parçasına göre cevaplandırınız.
هل الصداقة جميلة؟.1
لماذا الصداقة جميلة؟.2
ماذا قال جبـران خليل جبـران في الصداقة؟.3
أليست الصداقة فـرصة للنـفعيين؟ .3
هل التجارب وا.4 لحوادث هي محك الصداقة الحقيقي؟
31
متى يـعرف الصديق؟.5
كيف يـنظر الصديق الموسر إلى صديقه؟.6
ماذا قال مصطفى لطفي المنـفلوطي في الصداقة؟.7
هل يجب أن نحذر من الصديق ال.8 مداهن المرائي؟
كم يسعى لك الصديق الحقيقي؟.9
ماذا قال أبو العتاهية في الأخ الحق ؟.10
هل تعمل بقول الشاعر بشار بن بـرد؟.11 2. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerin eş anlamlılarını parantez
arasındaki kelimelerden seçiniz.
ما أحسن ( أسى - المساعدة - الفلاح – مأوى - جرم - سعر – غنيا - متينة – بغيض - أظهر – كتم - عسر - فرح– زلة – (
قال1. أمين الريحاني تحاسب لا: " صدي هفوت على قا إن ه، كنت تطمع ".محبته في
وإذا. 2 كان الصديق موسرا يـنظر لم ، صديقه إلى كما يـنظر التاجر سلعته إلى بكم ستباع؟
ولا شك في أن التجارب والحوادث هي محك الص. 3 داقة الحقيقي إذ لا يـعرف الصديق إلا عند الشدة التي يـقع فيها صديقه، فـيـواسيه في حزن ه، ويمد له يد العون عند حاجته، ويخرجه من ضيق ه، ويجعل من بـيته بـيتا له، ومن مال ه مالا له .
إذا كنت في كل الأمور معاتبا صديقك، لم تـلق الذي لا تـعاتبه.4
فعش واحدا أو صل أخاك فإنه مقارف ذنب مرة ومجانبه .
ولا يـنظر إليه أيضا كما يـنظ.5 الزارعر إلى ماشيته، متى ستسمن حتى يذبحها أو يبيعها بأعلى ثمن ؟
ما أجمل .6 الصداقة لأنـها وشيجة ! قوية ، تجمع بـين شخصين محبـين .
وهو .7 الملاذ الملجأ و عند حاجتك إ ليه .
فإن أصابك .8 مكروه سر، في نـفسه، و أبدى لك الحزن والأسى، وإن أصابك خيـر كدر، و أخفى كدره تحت ألف قناع من الرياء .
3. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerin müfredlerini belirtiniz.
ما أجمل الصداقة.1 لأنـها وشيجة قوية، تجمع بـين شخصين محبـين! يـرى أحدهما الآخر في نـفسه، وتـزداد . الصداقة مع الأيام جدة، ومع المصاعب و الحوادث عمقا، قال جبـران خليل ج بـران الصداقة مسؤولية : "
لذيذة أبدا، وليست الصداقة فـرصة لل نـفعيين ."
شك ولا.2 أن في التجارب والحوادث محك هي الصداقة الحقيقي .
فـنتـرامى في .3 ظلاله ا الوارفة ن اعمين هاد ئين ."
واحذر من الصديق المداهن المرائي، الذي تـراه حولك متملقا، متـزلفا، يطاوعك في .4 أهوائ ك صرفاتوت ك، بل يكون العون على إتلاف مالك، وخسران مشاريع .ك
32
وأخيرا.5 فمن صعبال جدا الإنسان على أن يعيش وحيدا دون أصدقاء .
إذا كنت في كل .6 الأمور معاتبا صديقك، لم تـلق الذي لا تـعاتبه .
وحافظ على .7 مشاعر ه، وتجاوز عن هفوات ه، والتمس له الأع ذار .
ألا ما أقل .8 الأصدقاء الحقيقيين ذين يصادقونك لذاتك، أو حبا بك ال وقد عدهم بـعض ! الأدباء من المستحيلات التي لا يمكن وجودها .
4. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını parantez
arasındaki kelimelerden seçiniz
ضعيفة ( يـربح - يضر – ستخسر – ما أقـبح – شبـعان – النـفع – يموت - سيشتـرى - يحسن - – الخيالية ) فقيرا-
الإنسان أن 1. يعيش وحيدا دون أصدقاء، وعلي ه أن يصلهم، ولا يسيء إليهم، حتى لا يخسر هم، هذه هي الصداقة الحقيقية ، وهذا هو الصديق الصدوق .
والصديق الحقيقي من يسعى لك كما تسعى أنت، ولو أصابه .2 الضرر ، لا يـب الي طالما أنه يـنـفع .ك
وإذا كان الصديق 3. موسرا ، لم يـنظر إلى صديقه كما يـنظر التاجر إلى سلعته بكم ستباع ؟ وكم ستـربح ؟
ما أجمل4. الصداقة لأنـها وشيجة ! قوية ، تجمع بـين شخصين محبـين .
هو مائدتك وموقدك، لأنك تأتي إليه .5 جائعا .
5. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili fiillerin, mâzî ise, muzâri ve masdarlarını; muzâri ise mâzî ve masdarlarını, emir ise, mâzî, muzâri ve masdarlarını belirtiniz.
ما أجمل الصداقة1. لأنـها وشيجة قوية، ! تجمع بـين شخصين محبـين يـرى. أحدهما الآخر في نـفسه، و تـزداد الصداقة مع الأيام جدة، ومع المصاعب والحوادث عمقا .
إنه زهرة2. تـقدم رحيقها سائغا مريئا للنحلة، دون أن تـنتظر أي جزاء .
هو حقلك الذي 3. تـزرع ه بالمحبة، و تحصد ه بالشكر، هو مائدتك وموقدك، لأنك تأتي إليه جائعا، و تسعى وراءه مس تدفئا ."
ولا شك في أن التجارب والحوادث هي محك الصداقة الحقيقي إذ لا .4 يـعرف الصديق إلا عند الشدة التي يـقع فيها صديقه، فـ يـواسي ه في حزنه، و له يد العون عند حاجيمد يخرجته، و ه من ضيقه، و يجعل من بـيته بـيتا له،
ومن ماله مالا له .
إن الصديق الذي "5. نـعثـر عليه في حياتنا هو بمنزلة الدوحة الخضراء التي نـنتهي إليـها في تلك الصحراء بـعد الأين والكلال وطول السير والسرى فـ نتـرامى في ظلالها الوارفة ناعمين هادئين ."
يـتحين و.6 الفرصة بـعد الأخرى للنـيل منك، والحط من شأنك، فإن أصاب ك مكروه، سر في نـفسه، وأبدى لك الحزن والأسى، وإن أصاب ك خيـر كدر، و أخفى كدره تحت ألف قناع من الرياء .
والصديق الحقيقي من .7 يسعى لك كما تسعى أنت، ولو أصابه الضرر، لا يـبالي طالما أنه يـنـفع .ك
لا ما أقل الأصدقاء الحقيقيين ال أ.8 ذين يصادقون ك لذاتك، أو حبا بك وقد ! عد هم بـعض الأدباء من المستحيلات التي لا يمكن وجودها .
33
فـلو .9 صادفـت ه في حياتك، فـ تمسك أحسن به، و إليه، و حافظ على مشاعره، و تجاوز عن هفواته، و التمس له الأعذار .
قال أمين الريحاني.10 تحاسبلا : " صديقا على هفوته، إن كنت تطمع في محبته ابـتعدو". ما أمكن عن الخصام م عه أو المجادلة أو العتاب لأنه إنسان مثـلك، يخطئ كما تخطئ، ويصيب كما تصيب، و اعمل بقول
الشاعر بشار بن بـرد :
إذا كنت في كل الأمور معاتبا صديقك، لم تـلق الذي لا تـعاتب ه
عشف واحدا أو صل أخاك فإنه مقارف ذنب مرة ومجانبه .
DİL BİLGİSİ
İSİM VE FİİL CÜMLELERİNDE OLUMSUZLUK
Arapçada cümleleri olumsuz yapmak için bazı edatlar kullanılır. Bu edatlardan لن ,لا لم ,لم , ا fiil cümlesinin; ليس isim cümlesinin; ما hem fiil, hem isim cümlesinin başına gelir. Ayrıca ليس ye benzeyenler ve cinsi nefyeden لا vardır.
:لا
a. : لا النافية Muzâri fiile, olumsuz geniş zaman anlamı verdirir ve i‘rab yönünden fiilde herhangi bir değişiklik yapmaz. Örnek: لا يـعرف الصديق (Dost bilinmez). Görüldüğü gibi, يـعرف الصديق cümlesi (Dost bilinir) anlamındadır, başına لا gelince olumsuz hale gelmiştir. يـنظر لا النافية sı denilen لا kipinin başında, Arapçada olumsuzluk (O bakmaz) لا vardır. Bu kipin çekimi şöyledir:
Cemi
الجمع
(Çoğul)
Müsennâ
المثـنى
(İkil)
Müfred
المفرد
(Tekil)
لا يـنظرون
Onlar bakmazlar
لا يـنظران
O ikisi bakmazlar
لا يـنظر
O bakmaz
Gâib / الغائب
3. Şahıs Erkek
لا يـنظرن
Onlar bakmazlar
لا تـنظران
O ikisi bakmazlar
لا تـنظر
O bakmaz
Gâibe / الغائبة
3. Şahıs Dişi
لا تـنظرون
Siz bakmazsınız
لا تـنظران
İkiniz bakmazsınız
لا تـنظر
Bakmazsın
Muhatab / المخاطب
2. Şahıs Erkek
34
لا تـنظرن
Siz bakmazsınız
لا تـنظران
İkiniz bakmazsınız
لا تـنظرين
Bakmazsın
Muhataba / ◌المخاطبة
2. Şahıs Dişi
لا نـنظر Bakmayız لا أنظر
Bakmam
Mütekellim / المتكلم
1. Şahıs Ortak Bu çekimi örnek alarak, لايـنـف ع (O fayda vermez) nun tam olarak çekimini yapınız.
b. : لا الناهية Bu, muzârinin başına gelerek nehiy yani yasak ifade eder ve muzâriyi cezmeder. Örnek:لا تحاسب صديقا على هفوته (Hatasından dolayı hiçbir dostu hesaba çekme). Bu cümledeki لا, hem olumsuzluk ifade etmekte, hem de, muzâriyi cezmetmektedir.
لا تحاسب in tam olarak çekimi şöyledir:
Cemi
الجمع
(Çoğul)
Müsennâ
المثـنى
(İkil)
Müfred
المفرد
(Tekil)
لا تحاسبوا
Siz hesaba çekmeyin
لا تحاسبا
Siz ikiniz hesaba
çekmeyin
لا تحاسب
hesaba çekme
Muhatab / المخاطب
2. Şahıs Erkek
لا تحاسبن
Siz hesaba çekmeyin
لا تحاسبا
Siz ikiniz hesaba
çekmeyin
لا تحاسبي
Sen hesaba çekme
Muhataba / ◌المخاطبة
2. Şahıs Dişi
Bu kipi örnek alarak لا تـنتظر (Sen bekleme) kiplerini tam olarak çekiniz.
c. Dua ve beddua ifade eden لا: Bu, mazi fiilin başında gelir. Olumsuzluktan başka, hiçbir değişiklik yapmaz. Örnek: لا مرضت (Hasta olmayasın!)
لن :
Bu edat, devamlı muzâri fiilden önce gelir, onun manasını gelecek zamanın olumsuzuna çevirir ve nasbeder. Örnek: ن أكذبل (Yalan söylemeyceğim).
35
أكذب kipinin başında نل bulunmaktadır. Görüldüğü üzere bu edat muzârii nasbetmektedir. Bu kipin tam çekimi şöyledir:
Cemi
الجمع
(Çoğul)
Müsennâ
المثـنى
(İkil)
Müfred
المفرد
(Tekil)
لن يكذبوا لن يكذبا لن يكذب Gâib / الغائب
3. Şahıs Erkek
لن يكذبن لن تكذبا لن تكذب Gâibe / الغائبة
3. Şahıs Dişi
لن تكذبوا لن تكذبا لن تكذب Muhatab / المخاطب
2. Şahıs Erkek
لن تكذبن لن تكذبا لن تكذبى Muhataba / ◌المخاطبة
2. Şahıs Dişi
لن نكذب لن أكذب Mütekellim / المتكلم
1. Şahıs Ortak
İfade ettiği mana da gelecek zamanın olumsuzudur. Örnek: لن يكذب , O yalan söylemeyecek.
.getirerek tam olarak çekiniz ve manalarını veriniz لن fiilinin başına يذبح
:لم
Bu edat, devamlı muzâri fiilden önce gelir. Muzâri fiilin manasını olumsuz geçmişe çevirir ve cezmeder. Örnek: لم ي كتب علي درسه (Ali dersini yazmadı).
Cemi
الجمع
(Çoğul)
Müsennâ
المثـنى
(İkil)
Müfred
المفرد
(Tekil)
لم يـنظروا لم يـنظرا لم يـنظر Gâib / الغائب
3. Şahıs Erkek
36
لم يـنظرن
لم تـنظرا لم تـنظر Gâibe / الغائبة
3. Şahıs Dişi
لم تـنظروا لم تـنظرا لم تـنظر Muhatab / المخاطب
2. Şahıs Erkek
لم تـنظرن لم تـنظرا لم تـنظري Muhataba / ◌المخاطبة
2. Şahıs Dişi
لم نـنظر لم أنظر Mütekellim / المتكل م
1. Şahıs Ortak
لم يـنظر , “bakmadı” anlamındadır.
يقف fiilinin başına لم getirerek tam olarak çekimini yapınız .
لما :
Bu edat da, لم gibi, devamlı muzâri fiilin başında gelir. لم gibi, muzâri fiilin manasını olumsuz geçmişe çevirir. Ancak لم deki olumsuzluk, mutlaktır. لما daki olumsuzluk, sözü edilen geçmiş zamandan, konuşulan âna kadar devam eder. مال bulunan cümlede “henüz” veya “hâlâ” ifadeleri kullanılır. لما يكتب علي درسه cümlesinin tercümesini şöyle yaparız: “Ali dersini henüz/hâlâ yazmadı”.
ليس : Bu, كان nin benzerlerinden, nâkıs, mâzî bir fiildir. كان gibi ismini raf,
haberini nasbeder ve isim cümlesini olumsuz hale getirir. Genel olarak “değil” anlamındadır. Örnek: وليست الصداقة فـر صة للنـفعيين (Dostluk, benciller için bir fırsat değildir). Bu cümlede, ليست in ismi, الصداقة , haberi فـرصة dir. Cümleye olumsuzluk anlamı verdiren, ليست dir.
:gelir. Örnek ب nin haberinin başına genellikle harf-i cer olan ليس
أليس الله بأحكم الحاكمين (Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir?).
ليس ظالما cümlesi, “O zalim değildir” anlamına gelir.
Bunun şahıslara göre çekimi şöyledir.
يس ظالما ل ليسا ظالمين – ليسوا ظالمين– ليست ظالمة ليستا ظالمتـين – لسن ظالمات– لست ظالما لستما ظالمين – لستم ظالمين– لست ظالمة لستما ظالمين– لستن ظالمات– لست ظالما لسنا ظالمين
37
يس جاهلال (O cahil değildir) ifadesinin, yukarıdaki örnekte olduğu gibi tam çekimini yapınız.
:ما
a. Fiil cümlesinin başına gelir. 1-Fiil, mazi olabilir. Böyle bir cümlede ما, sadece geçmiş zamanın olumsuzluğunu ifade eder. Başka bir etkisi yoktur. Örnek: ما كتب علي درسه (Ali dersini yazmadı). 2-Fiil, muzâri olabilir. Bunda da ما أذهب :şimdiki zamanın olumsuzluğunu ifade eder. Örnek ,ما (Gitmiyorum).
b. İsim cümlesinin başına gelir. Bu durumda, ليس gibi isim ve haber alır. İsmini ref, haberini nasbeder. ليس gibi amel edebilmesi (görev yapabilmesi) için, ismiyle haberinin yer değiştirmemesi, olumsuzluğunun da إلا ile bozulmaması gerekir. Bu şartlardan birinin bulunmaması durumunda, isim cümlesine i‘rab yönünden bir etkisi olmaz. Sadece olumsuzluğu kalır. Her durumda anlamı, “değil” dir. Örnek: ما هذا بشرا (Bu bir insan değildir). Bu cümlede هذا بشرا ,nın ismi ما , ise haberidir. ما هذا إلا بشر (Bu, insandan başka bir şeydir) denilirse, هذا mubteda, بشر haberdir. Çünkü olumsuzluk إلا ile bozulmuştur.
ام nın haberinin başına genellikle harf-i cer olan ب gelir. Örnek:
ما هم بمؤمنين (Onlar inanmazlar).
ليس ye benzeyen olumsuzluk harfleri, إن لات ve لا ,ما , dir.
إن :
Şartları gerçekleştiği takdirde, ليس gibi amel eder. Anlamı “değil” dir. Örnek: إن الحياة خالدة (Hayat sonsuz değildir).
إن harfinin ليس gibi isim ve haber alabilmesi için iki şart vardır:
1. Haberi isminden önce gelmemelidir.
2. Cümlede إلا kullanılarak olumsuzluğun bozulmamalıdır.
.ile ilgili açıklama yukarıda yapılmıştır ما
:لا
Şartları gerçekleştiği takdirde, ليس gibi amel eder. Anlamı “değil” dir. Örnek: لا جندي جبانا (Hiçbir asker korkak değildir).
إن harfinin ليس gibi isim ve haber alabilmesinin şartları şunlardır:
1-İsmi ve haberi nekre olmalıdır.
2-Haberi isminden önce gelmemelidir.
3-Haberinde bildirilen hüküm إلا ile bozulmamalıdır.
38
لات :
Şartları gerçekleştiği takdirde, ليس gibi amel eder. Anlamı “değil” dir. Örnek: لا تـبك الآن ت ساعة بكاء لا! (Artık ağlama! Vakit, ağlama vakti değildir).
لات harfinin ليس gibi isim ve haber alabilmesinin şartları şunlardır:
1. İsmi ve haberi الوقت , الحين ve الساعة gibi zaman ifade eden isimlerden olmalıdır.
لات .2 nin hem ismi hem de haberi aynı anda cümlede bulunmamalıdır.
لات ساعة بكاء cümlesi لات الساعة ساعة بكاء takdirindedir.
Cinsi Nefyeden لا:
Cinsi nefyeden yani tamamen olumsuzluk ifade eden إن ,لا gibi ismini nasb, haberini ref eder.
Cinsi nefyeden (yani tamamen olumsuzluk ifade eden) لا nın ismi, muzâf, şibh-i muzâf (muzâfa benzer) ve müfred (muzâf ve şibh-i muzâf olmaksızın) gelebilir.
İsmi muzâf olarak gelen لا ya örnek: لا شاهد زور محبوب (Hiçbir yalancı şahit sevilmez). Bu cümlede لا nın ismi olan شاهد muzâftır ve mansuptur.
İsmi şibh-i muzâf olarak gelen لا ya örnek: لا مقصرا في واجبه ممدوح (Görevinde ihmalkarlık yapan hiç kimse övülmez/beğenilmez). Bu cümledeki مقصرا , ◌şibh-i muzâf olarak لا nın ismidir ve mansubtur.
İsmi müfred olarak gelen لا ya örnek: لا حسود مستريح (Hiçbir hasetçi rahat değildir). Bu cümlede حسود nın ismidir ve feth üzere mebnîdir. Görüldüğü لا , üzere, , muzâf ve şibh-i muzâf olarak gelen isim, mu‘rabtır ve mansûbtur. .nın ismi müfred olarak gelirse o ismin nasb alameti üzere mebnîdir’لا
إن nın لا gibi amel etmesi için, bazı şartlar vardır. Bunlar:
Başına harf-i cer gelmemesi
İsminin ve haberinin nekra olması
Kendisiyle ismi arasında başka bir kelime bulunmamasıdır.
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki parçada olumsuz cümleleri tespit ediniz.
قال أبو جعفر المنصور يوصي ابنه تـبرم لا: للمهدي تفكر حتى أمرا فإن فيه، فكر العاقل مرآته تريه حسنه وسيئه بـني يا. يصل لا! تصلح ولا بالتقوى، إلا السلطان ح رعيته تـعمر ولا بالطاعة، إلا البلاد بمثل العدل، وأقدر العفو على الناس أقدرهم العقوبة، على وأعجز من الناس ظلم من هم دونه، واعتبر عمل صاحبك وعلمه .باختباره
39
تجلس لا! االله بدع أبا يا مجلسا إلا ومعك من أهل العلم من يحدثك .
يحتال الذي العاقل ليس ! االله عبد أبا يا للأمر غشيه، الذي العاقل بل يحتال الذي يـقع لا حتى للأمر .فيه 2. Aşağıdaki isim cümlelerini, örnekte olduğu gibi, olumsuz hale getiriniz
ve harekeleyiniz.
الجو حار اليـوم : المثال ليس الجو حارا اليـوم----
اللغة العربية صعبة1. .
العقاد"2. كاتب مشهور" .
المدينتان واقعتان على البحر المتـوسط3. .
الشعراء العباسيون كثيرون4. .
المواد الغذائية متـوفـرة في السوق5. .
الممرضات مخلصات في عملهن6. .
الشوارع مزدحمة7. .
الماء بارد8. .
المحفظة ثقيلة9. .
الأبـواب مفتوح10. .ة
3. Uygun olan olumsuzluk edatını kullanarak aşağıdaki cümleleri olumsuz yapınız.
يسافر محمود بـعد شهرين إلى أسبانـيا1. .
زادت أرباح الشركة أخيرا2. .
الأسعار في القرية مرتفعة3. .
شوارع المدين4. ة نظيفة .
يحضر الوزير حفل التخرج في السنة القادمة5. .
اتـفق مجلس الإدارة على زيادة رأس مال الشركة6. .
يـعد بـعض الباحثين كتاب 7. الأغاني" من الكتب الهامة في الأدب العر" بي .
وصلت الطائرة متأخرة8. .
تـقتصر الصحف على الأخبار9. .
يكتب المهندس التـقرير حتى الآن10. .
40
4. Aşağıdaki cümlelerden olumsuzluk edatını kaldırınız, gerekli de-ğişiklikleri yaparak cümleleri yeniden yazınız ve harekeleyiniz.
لم يـوافق مدير الفندق على زيادة الأسعار1. .
المغتربون لن يـعودوا إلى بلادهم2. .
لا تـهتم العراق بزيادة الإنـتاج الزراعي3. .
ليست الأمهات نشيطات في العمل4. .
نصح المدرس طلابه بألا5. يـعتمدوا على الكتاب وحده .
لم يدع الرئيس الصحفيين لحضور حفل الاستقبال6. .
الأراضي الزراعية في البلاد العربية ليست كافية7. .
المندوبون8. ليسوا مستعدين للاجتماع غدا .
لن يمنع دخول الكبار إلى القاعة غدا9. .
لما يـتـوقف اللعب10. .
5. Aşağıdakilerde لا nın ismi hangisinde mebnî, hangisinde mu‘rabtır?
لا راغبا في الشر محتـرم1. .
لا شيء أفضل من حسن الخلق2. .
لا إيمان لمن لا أمانة له3. .
هذا أمر لا ريب فيه4. .
لا مهملا اليـوم يـفلح غدا5. .
لا فاعل خير مذموم6. .
لا عقل كالتدبير7. .
لا صاحب جود مذموم8. .
لا ضدين مجتمعان9. .
لا جاهلات محتـرمات10 .
6. Aşağıdaki parçada geçen لا ların hangi tür olumsuzluk edatı
olduğunu belirtiniz.
الكتاب هو الجليس الذي لا يطريك، والصديق الذي لا يـغريك والرفيق ال ذي لا يملك، والمستميح الذي لا يشتريك، والصاحب الذي لا يريد استخراج ما عندك بالملق، ولا يـعاملك بالمكر، ولا يخدعك بالنـفاق، ولا
يحتال لك بالكذب .
41
7. Parantez arasındakilerden uygun olan olumsuzluk edatını boşluğa yerleştiriniz.
د صجأ... .1 يقا أد لن-لا-لم ( كن مفىو (
يع الحضي ... .2 )لن-لا-لم ( العدل فى ساحةق
)لن-لا-لم (نىفيـ... زنـ كالقناعة .3
)لن-لا-ليس ( اليوم غائبتلميذ ….4
)لن-لا-ليس (لمهمح الجن يـ ....5
ف خالدرع يـ... .6 )لن-لا-لم (ةلح الر موعد
ص مقنـ يـ ... .7 )لن-لا-ليس (ةقد صن مال
)لن-لا-ليس (بذ الكبحأ... أنا .8
)لن-لا-ليس (نا أبدا فى حقوقطرف نـ ....9
)لن-لا-لم ( الأبناءاءلآب المه يـ ....10
8. Aşağıdaki âyetlerde geçen ما ları inceleyip hangisinin olumsuzluk ifade
ettiğini belirtiniz.
فما.1 ربحت تجارتـهم .
هو .2 الذي خلق لكم الأرض في ما جميعا .
إني أعلم ما لا تـعلمون3. .
وأعلم.4 تـبدون ما وما كنتم تكتمون .
كلوا.5 طيبات من رزقـناكم ما وما ظلمونا ولـكن كانوا أنفسهم يظلمون .
فإن.6 لكم سألتم ما .
وما.7 الله بغافل عما تـعملون .
له.8 السماوات في ما والأرض .
بتابع تأن ما.9 قبـلتـهم .
ولـكن.10 الله يـفعل يريد ما .
9. Aşağıdaki âyetlerde geçen ليس’in isim ve haberlerini belirtiniz.
وليس.1 الذكر كالأنثى .
أليس.2 الصبح بقريب .
وليست.3 التـوبة للذين يـعملون السيئات .
42
لست.4 مؤمنا .
لستم.5 شيء على .
لست.6 عليكم بوكيل .
لست.7 منـهم شيء في .
ألست.8 بربكم .
ليسوا.9 ا بكافرين . 10. Aşağıdaki parçada geçen olumsuzluk edatlarını ve olumsuz cümleleri
belirtiniz.
الإحسان فعل كريم م ن إنسان كريم، لا يـنتظر على إحسانه شكرا، ولا يـفرض منة، قال االله تـعالى ويطعمون: " الطعام مسكينا حبه على ويتيما وأسيرا نطعمكم إنما لوجه نريد لا هالل منكم جزاء شكورا ولا ."
والإحسان خلق يـهذب النـفس عن كل ما يشين من كذب وغش وخداع وخسة ويـزيـنـها بكل خصال الخير . من كرم وعفة وصدق ورحمة وعزة، يوصل صاحبه إ لى أسمى معاني الإنسانية وأشرفها .
أما المحسن فـرجل كريم، طيب الخلق، طلق الوجه، عفيف النـفس، تـراه يسعى بـين الناس بإحسانه، فإن رأى فقيرا أعطاه، أو صادف عاجزا مد له يد المساعدة، ولو سمع بمحزون واساه وخفف من كربه، ويأخذ بيد
العاثر فـيقيل عثـرته، ويضمد جراح المتألمين حتى يستعيدوا عافيتـهم .
ولو رأيـته في الليل، تجده يجوب ا لشوارع بحثا عن المحتاجين الذين يـتـعففون عن سؤال الناس، فـيضع على م رزقـهم المعلوم، ثم يـنسحب متخفيا تحت جنح الظلام أبـوا .
فلله در المحسن، ما أطيب قـلبه أحسن أخلاقهوما ! يـتخذ الناس كلهم أهله وعشيرته وأولاده، ويجد نـفسه ! مسؤولا عن رعايتهم وحمايتهم من الفقر والمرض، وعوادي الزمان .
وإن مجتمعا يـنتشر فيه إحسان المحسنين ، لهو مجتمع سعيد، تسود فيه العدالة وتظلله الرحمة بأجنحتها وتكتنفه يد العطف والحنان ويشيع في أرجائه الفرح والطمأنينة، فلا خوف من جوع ولا عجز ولا عوز،
ويـنتعش الأم ن في زواياه، فلا سرقة ولا قـتل ولا اعتداء، مجتمع تـغلب فيه الأخلاق الحميدة الفاضلة لأن أقل ثـواب يـقدمه المجتمع إلى محسنيه، أن يـتخلق بأخلاقهم، ويـقتدي بأفـعالهم، فـيـ نـهج نـهجهم، ويسير على
درب فضائلهم، وصدق أبو بكر الصديق رضي االله عنه حين قال صنائع المعروف تقي مصارع السوء: " ." 11. Uygun olan olumsuzluk edatlarını kullanarak aşağıdaki cümleleri
Arapçaya çevriniz.
1. Yaz hâlâ gelmedi.
2. İmtihan zor değildi.
3. (Zaman) pişmanlık zamanı değildir.
4. Çocuk ahmak değildir.
43
5. Yaz tatilinde ben köye gitmeyeceğim.
6. Bu dergiyi şimdi okumuyorum.
7 .Cevapları kırmızı kalemle yazma.
8. Ben kahve içmem.
9. Ali’ye söyle: Çarşıya gitmesin!
10. Halid’i bir haftadan beri görmedim.
11. Komisyon kararı kabul etmedi.
12. Hayatımda uçağa binmedim.
13. Ağaçlar henüz (daha) çiçek açmadılar.
14. Gıda maddeleri son günlerde pahalı değil.
15. Şehrin caddeleri temiz değil. 12. Aşağıdaki âyetlerde geçen olumsuzluk edatlarına dikkat ederek
meallerini veriniz.
أكن لم- معهم شهيدا .
يكن لم- من الساجدين .
لستن- كأحد من النساء .
فلا- تطع المكذبين .
ولا- تسرفوا يحب لا إنه لمسرفينا .
ولا- تـيأسوا روح من يـيأس لا إنه الله روح من إلا الله القوم الكافرون .
بباسط أنا ما- يدي إليك .
ولـكن- أكثـر يـعلمون لا الناس .
وما- رميت إذ رميت .
فـلن- تجد له نصيرا .
تـنالوا لن- البر حتى تنفقوا تحبون مما .
وما- يشعرون .
ولا- تأكلوا يذكر لم مما اسم عليه الله .
وما- يضرونك شيء من .
44
Kelimeler ve Deyimler
أبدا Daima, her zaman
أبدى يـ بدي إبداء Gösterdi
إتلاف Yok etme
أحسن يحسن إحسان İyilik etmek
أخفى يخفي إخفاء Gizlemek
ازداد يـزداد ازدياد Artmak, fazlalaşmak
أساء يسيء إساءة Kötülük etmek, kötü davranmak
أسى Keder, acı, üzüntü
أصاب ي صيب إصابة Başına gelmek, isabet etmek
التمس يـلتمس التماس Aramak
انـتـهى يـنتهي انتهاء إلى Ulaşmak
انـقلب يـنـقلب انقلاب Tersine döndü
Yorgunluk أين
بأعلى ثمن En yüksek fiyata
بالى يـبالي مبالاة Aldırış etmek, Aldırmak
بمنزلة ... …ile aynı derecede, … e denk
تجاوز يـتجاوز تجاوز عن Vazgeçmek, affetmek
تحين يـتحين تحين Fırsatını beklemek, kollamak
تـرامى يـتـرامى تـرام Kendini yere atmak, uzanmak
تصرف تصر) ج( Davranış, tavır, hareket فات
تمسك يـتمسك تمسك Sarılmak, tutunmak
جدة Yenilik
حادثة حوادث) ج( Olaylar
حاسب يحاسب محاسبة Hesaba çekmek
حذر يحذر حذر Dikkat etmek, sakınmak
حط من Değerini düşürmek
خصام Kavga, tartışma
خ◌ل Dost
دوحة Dalı çok, uzun ağaç
45
ذبح يذبح ذبح Kesmek
ربح يـربح ربح Kazanmak
Nektar, balözü رحيق
زارع Çiftçi
سائغ Lezzetli, leziz, kolay yutulur
سر Sevindi
سرى Gece yolculuğu
سعى يسعى سعي Koşmak
سلعة Ticarî mal
سمن يسمن سمن Semizleşmek, besili olmak
سند Destek
شأن Değer
صادق يصادق مصادقة Arkadaşlığını sürdürmek
صادق İçten, samimi
صداقة Dostluk
طاوع يطاوع مطاوعة Göz yummak, rıza göstermek
طمع يطمع طمع Arzu etmek, istemek, ummak
عتاب Azarlamak, ayıbını yüzüne vurmak
عثـر يعثـر عثور على Bulmak
عد يـعد عد Saymak
عذر أعذار) ج( Özür, mazeret
عمق Derinlik
العنـقاء Anka kuşu
غول Şekilden şekle giren çöl yaratığı
قناع Maske
كدر Kederlendi
كلال Bitkinlik
ما أروع Ne mükemmel!
مائدة Sofra
ماشية Hayvan (deve, sığır, koyun gibi)
46
متـزلف Yaltaklanan
متملق Pohpohlayan, yağcılık yapan
مجانب Uzak duran محب Seven
محك Denek taşı, mihenk taşı, ölçü
مخزن للسر Sırdaş
مد يمد مد Uzatmak
مداهن İkiyüzlü, yağcılık yapan
مرآة مرايا ) ج ( Ayna
مريئ Sağlığa elverişli
مسؤولية Sorumluluk
مستحيل مستحيلات) ج( İmkansız
مستدفئ Isınan, ısınmak isteyen
مشروع مشاريع) ج( Plan, proje
مشعر مشاعر) ج( Duygu
مصاعب Zorluklar, güçlükler
مضرة Zarar
معاتب Azarlayan, ayıbı yüze vuran
مقارف (Suç) işleyen
مكروه Kötü
ملاذ Barınak, sığınak
ملجأ Barınak, sığınak
موسر Zengin
موقد Soba
ناصح Samimi, içten, nasihat eden
ناعم Rahat
Bal arısı نحلة
نـفعي Bencil, egoist
نـيل من ... Zarar vermek, etkilemek
هادئ Sakin
47
هفوة هفوات) ج( Hata, yanılgı, sürçme
هوى أهواء) ج( Arzu, zevk, kapris
وارف Büyük, uzun (gölge)
واسى يـواسي مواساة Yardımcı olmak, destek olmak
وشيجة Kök, damar
وصل يصل وصول İlgi göstermek
وقع يـقع وقوع Düşmek
يد العون Yardım eli
Özet
İsim ve fiil cümlesinin nasıl olumsuz yapıldığı açıklayabilmek.
Arapçada cümleleri olumsuz yapmak için bazı edatlar kullanılır. Bu edatlardan لن ,لا لما ,لم , fiil cümlesinin; ليس isim cümlesinin; ما hem fiil, hem isim cümlesinin başına gelir. Ayrıca ليس ye benzeyenler ve cinsi nefyeden لا vardır.
Fiil cümlesinin başına gelen olumsuzluk edatları لن ,لا لما ,لم , yı tanıyabilmek
:لا
a. : لا النافية Muzâri fiile, olumsuz geniş zaman anlamı verdirir ve i’rab yönünden fiilde herhangi bir değişiklik yapmaz
b. : لا الناهية Muzârinin başına gelerek nehiy yani yasak ifade eder ve muzâriyi cezmeder.
c. Dua ve beddua ifade eden لا: Bu, mazi fiilin başında gelir. Olumsuzluktan başka, hiçbir değişiklik yapmaz.
لن :
Bu edat, devamlı muzâri fiilden önce gelir, onun manasını gelecek zamanın olumsuzuna çevirir ve nasbeder.
:لم
Bu edat, devamlı muzâri fiilden önce gelir. Muzâri fiilin manasını olumsuz geçmişe çevirir ve cezmeder.
لما :
Bu edat da, لم gibi, devamlı muzâri fiilin başında gelir. لم gibi, muzâri fiilin manasını olumsuz geçmişe çevirir. Ancak لم deki olumsuzluk, mutlaktır. ما ل daki olumsuzluk, sözü edilen geçmiş zamandan, konuşulan âna kadar devam eder. مال bulunan cümlede “henüz” veya “hâlâ” ifadeleri kullanılır.
48
İsim cümlesinin başına gelen ليس yi, hem fiil, hem isim cümlesinin başına gelen ما edatını ve سلي ye benzeyen olumsuzluk harflerini tanıyabilmek
ليس :
Bu, كان nin benzerlerinden, nâkıs, mâzî bir fiildir. كان gibi ismini ref, haberini nasbeder ve isim cümlesini olumsuz hale getirir. Genel olarak “değil” anlamındadır.
:ما
a. Fiil cümlesinin başına gelir. Fiil, mazi olabilir. Böyle bir cümlede ما, sadece geçmiş zamanın olumsuzluğunu ifade eder.
b. İsim cümlesinin başına gelir. Bu durumda, ليس gibi isim ve haber alır. İsmini ref, haberini nasbeder. ليس gibi amel edebilmesi (görev yapabilmesi) için, ismiyle haberinin yer değiştirmemesi, olumsuzluğunun da إلا ile bozulmaması gerekir. Bu şartlardan birinin bulunmaması durumunda, isim cümlesine i‘râb yönünden bir etkisi olmaz. Sadece olumsuzluğu kalır. Her durumda anlamı, “değil” dir.
ليس ye benzeyen olumsuzluk harfleri, إن لات ve لا ,ما , dir.
إن :
Şartları gerçekleştiği takdirde, ليس gibi amel eder. Anlamı “değil” dir. إن harfinin ليس gibi isim ve haber alabilmesi için iki şart vardır:
1. Haberi isminden önce gelmemelidir.
2. Cümlede إلا kullanılarak olumsuzluğun bozulmamasıdır.
:لا
Şartları gerçekleştiği takdirde, ليس gibi amel eder. Anlamı “değil” dir. إن harfinin ليس gibi isim ve haber alabilmesinin şartları şunlardır:
1. İsmi ve haberi nekre olmalıdır.
2. Haberi isminden önce gelmemelidir.
3. Haberinde bildirilen hüküm إلا ile bozulmamalıdır.
لات :
Şartları gerçekleştiği takdirde, ليس gibi amel eder. Anlamı “değil” dir.
لات harfinin ليس gibi isim ve haber alabilmesinin şartları şunlardır:
1-İsmi ve haberi الوقت , الحين ve الساعة gibi zaman ifade eden isimlerden olmaladır.
لات-2 nin hem ismi hem de haberi aynı anda cümlede bulunmamalıdır.
49
Cinsi nefyeden لا yı diğerlerinden ayırt edebilmek
Cinsi Nefyeden لا:
Cinsi nefyeden yani tamamen olumsuzluk ifade eden إن ,لا gibi ismini nasb, haberini raf eder.
Cinsi nefyeden (yani tamamen olumsuzluk ifade eden) لا nın ismi, muzâf, şibh-i muzâf (muzâfa benzer) ve müfred (muzâf ve şibh-i muzâf olmaksızın) gelebilir.
gibi amel etmesi için, bazı şartlar vardır. Bunlar: Başına harf-i cer إن nın لاgelmemesi, isminin ve haberinin nekre olması, kendisiyle ismi arasında başka bir kelime bulunmamasıdır.
Kendimizi Sınayalım
1. "Daha mektubu yazmadım" cümlesinin Arapça doğru karşılığı aşa-ğıdakilerden hangisidir?
a. لم أكتب الرسالة b. لن أكتب الرسالة .
c. لما أكتب الرسالة .
d. ما أكتب الرسالة .
e. لست أكتب الرسالة . 2. "O yaşlı değildir" cümlesinin Arapça doğru karşılığı aşağıdakilerden
hangisidir?
a. يكن مسنالم
b. ست مسنال
c. هو مسن d. إنه مسن e. ليس مسنا
ست طالبا في الجامعةل" .3 " cümlesinin Türkçe doğru karşılığı aşağıdakilerden
hangisidir?
a. Ben üniversitede okuyorum.
b. Ben üniversitedeyim.
c. Ben üniversitede değildim.
d. Ben üniversitede öğrenci değilim.
e. Ben üniversitede değilim. 4. "Hasan'a, babasının hasta olduğunu söylemeyi unutma!" cümlesinin
Arapça doğru karşılığı aşağıdakilerden hangisidir?
a. ما تـنسى أن تخبر حسنا أن أباه مريض b. لا تـنس أن تخبر حسنا أن أباه مريض
c.لم تـنس أن تخبر حسنا أن أباه مريض
50
d.لن تـنسى أن تخبر حسنا أن أباه مريض e. لما تـنس أن تخبر حسنا أن أباه مريض
5. Aşağıdakilerden hangi لا cinsini nefyedendir?
a. لا أكل محمد ولا شرب b. لا تـلعب في الشمس c. لا جبان كريما d. لا طالب في الصف e. جاء علي لا أخوه
Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı
1. c Yanıtınız doğru değilse, “İsim ve Fiil Cümlelerinde Olumsuzluk” konusunu yeniden okuyunuz.
2. e Yanıtınız doğru değilse, “İsim ve Fiil Cümlelerinde Olumsuzluk” konusunu yeniden okuyunuz.
3. d Yanıtınız doğru değilse, “İsim ve Fiil Cümlelerinde Olumsuzluk” konusunu yeniden okuyunuz.
4. b Yanıtınız doğru değilse, “İsim ve Fiil Cümlelerinde Olumsuzluk” konusunu yeniden okuyunuz.
5. d Yanıtınız doğru değilse, “İsim ve Fiil Cümlelerinde Olumsuzluk” konusunu yeniden okuyunuz.
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1 لا يـنـف لا يـنـفعان –ع لا يـنـفعون –
لا تـنـفع لا تـنـفعان – لا يـنـفعن– لا تـنـفع لا تـنـفعان – لا تـنـفعون–
لا تـنـفعين لا تـنـفعان – لا تـنـفعن– لا أنـفع لا نـنـفع-
Sıra Sizde 2
لا تـنتظر لا تـن– تظرا لا تـنتظروا–
لا تـنتظري لا تـنتظرا – لا تـنتظرن– Sıra Sizde 3
لن ي ذبح لن ي– ذبحا لن يذ– وابحلن تذ لن ت– حب لن يذ–ا بحذ ن بح
51
لن تذ لن تذ– حب لن تذ–ا بح وابحلن تذ لن تذ– يبح لن تذ–ا بح نبحلن أذ لن نذ - حب حب
Sıra Sizde 4
لم يقف لم يقفا - لم يقفوا- لم تقف لم تقفا - لم يقفن- لم تقف لم تقفا - لم تقفوا- لم تقفي لم تقفا - لم تقفن-
أقف لم لم نقف- Sıra Sizde 5
يس جاهلا ل ليسا جاهلين – ليسوا جاهلين– ليست جاهلة ليستا جاهلتـين – لسن جاهلات– لست جاهلا لستما جاهلين – لستم جاهلين– لست جاهلة لستما ج– اهلتـين لستن جاهلات–
لست جاهلا لسنا جاهلين
Yararlanılan Kaynaklar
el-Galâyînî, M. (1982). Câmi’u’d-durûsi’l-arabiyye, Beyrut.
Sezer, İsmail Hakkı ve diğerleri (2009). Anlatımlı Arapça, Konya.
Abdürrahim, F. (1415). Durûsu’l-Lugati’l-Arabiyye li-Gayri’n-Nâtikîne bihâ, Medine.
Güler İ., Günday, H. - Şahin, Ş., (2001). Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi), İstanbul.
52
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
• İstisnâ kavramını tanıyacak,
• İstisnânın temel ögelerini tespit edebilecek,
• İstisnâ edatlarını tanıyacak,
• İstisnâ edatlarını birbirinden ayırt edebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• İstisnâ
• Müstesnâ
• Müstesnâ minh
• İllâ
Öneriler
Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce;
• Metin içerisinde geçen manasını bilmediğiniz kelimeler için bir Arapça-Türkçe sözlüğe başvurunuz.
• Mehmet Maksudoğlu’nun Arapça Dilbilgisi adlı kitabından Müstesnâ konusunu okuyunuz.
53
GİRİŞ
İstisnâ lafzı sözlükte benzerlerinin dışında olma, benzerlerinin dışında bırakma, kâide dışında bırakma gibi anlamlara gelmektedir. Bir dilbigisi terimi olan istisnâ ise Arapçanın temel konularından birisidir. Arapça bir cümlede, bir hüküm verildikten sonra bazen o hükümden birtakım hususlar hariç tutulur. Bu da verilen hükmün peşinden uygun bir edat kullanılmasıyla meydana gelmektedir. Meselâ جاء الطلاب “Öğrenciler geldiler.” dendiğinde cümle bitmiş ve öğrencilerin geldiği hükmü verilmiştir. Ancak bu cümlenin peşinden bir istisnâ edatı getirerek جاء الطلاب إلا حسنا “Hasan hariç öğrenciler geldiler.” dendiğinde ise Hasan, bu gelme hükmünden hariç tutulmuştur. Burada istisnâ edatı olarak إلا kullanılmıştır.
Türkçe dilbilgisinde ise istisnâ ya da istisnâ edatları şeklinde ayrı bir bölüm yoktur. İstisnâda kullanılan edatların bir kısmı çekim, bir kısmı da bağlama edatları içerisinde ele alınır. Türkçede kullanılan başlıca istisnâ edatları şunlardır: Ama, ancak, -den başka, fakat, hariç, müstesnâ, yalnız. Bunlar cümlede zarf tümleci görevini alırlar. Örnekler:
Hüseyin'den başka bütün öğrenciler gittiler. )هب الطلاب إلا حسيـناذ (
Adamlar döndü, ancak atları dönmedi. )عاد الرجال إلا خيـلهم (
Yalnız Halit geldi. )ما جاء إلا خالد (
Yukarıdaki cümlelerde geçen istisnâ edatlarının kullanımlarına bakıldığında Arapçadan farklı olduğu görülür. Çünkü Arapçada genellikle önce bir hüküm verilir, peşinden de bir istisnâ edatı getirilerek, bazı şeyler önceki hükmün kapsamından çıkarılır. Türkçede ise “Yalnız Halit geldi” örneğinde görüldüğü üzere bazen, istisnâ edatı cümle başında da gelebilmektedir.
Türkçede kullanılan istisnâ edatlarıyla ilgili geniş bilgi için Necmettin Hacıeminoğlu’na ait Türk Dilinde Edatlar isimli kitaba bakabilirsiniz.
İstisnâ edatlarıyla ilgili Arapça ve Türkçe karşılaştırma için http://tez2.yok.gov.tr/ internet adresinden Hasan Z. Yonis’e ait Arapça ve Türkçede İstisnâ Edatları Karşıtsal Çözümleme adlı yüksek lisans tezine başvurabilirsiniz.
İstisnâ
الاستثـناء
54
OKUMA PARÇASI
نشأة المكتبات في العصر الإسلامي
كانت الكتب قـبل اختراع الطباعة غالية الثمن، لا يـقتنيها إلا الأغنياء، لأنـها كانت مخطوطات مرتفعة التكاليف، ولذلك قام ال ا قادرون من محبي العلم بإنشاء المكتبات، يجمعون فيها الكتب، ويـفتحون أبـوا
للراغبين في القراءة والبحث وكانت هذه المكتبات تـؤدي ما تـؤديه معاهد العلم والجامعات في الوقت . .اضرالح
وقد اهتم المسلمون بأبنية المكتبات العامة التي كانت تـعد لاستقبال الجماهير وكان البناء مزودا . بحجرات متـعددة، تـربط بـيـنـها أروقة واسعة، وكانت الرفوف تـثبت بجوار الجدران لتوضع فيها الكتب وكانت .
هناك أروقة للنسخ وأخرى لحلقات الدراسة .
وكانت لهذه المكتبات فـهارس منظمة، تـتناول عناوين الكتب وأسماء المؤلفين وقد كانت لمكتبة . الحكم" في الأند" لس فـهارس دقيقة ومنظمة، وكذلك كان لمكتبة دار الحكمة" في القاهرة فهرس كبير" .
وكانت استعارة الكتب مباحة فكانت مكتبة القاهرة لا تعير كتبا إلا للساكنين في القاهرة فقط، وأحيانا . يطلب من المستعير أن يدفع ضمانا، ولكن يـعفى العلماء من دفع الضمان أو التأمين وكانت الاستعارة .
الخارجية محددة بوقت معين لا يزيد عن شهرين .
وأول من عرفت له مكتبة في الإسلام هو خالد بن يزيد سنة خمس وثم انين هجرية فـقد اهتم بإخراج . كتب القدماء، وتـرجمت له كتب الطب والكيمياء، فقد أحضر جماعة من فلاسفة اليونان وأمرهم بنـقل
الكتب إلى العربية .
ويـعتبـر بـيت الحكمة" الذي أنشأه " هارون الرشيد أول مكتبة عامة في العالم الإسلامي، فقد كان مركزا علميا يجتمع فيه العلماء للبحث والدرس ويـلجأ إليه الطلاب ويـعتبـر عصر الخليفة المأمون أزهى عصور .
بـيت الحكمة" حيث نـقل" إليها عددا كبيرا من كتب اليونان والفرس والهند، وكلف المتـرجمين بتـرجمتها .
ومن المكتبات المشهورة دار الحكمة" التي أنشئت في آخر القرن الرابع الهجري بالقاهرة، وقد حملت " إليها الكتب من خزائ ن القصور، وسمح بدخولها لعامة الشعب، فمنهم من يحضر للقراءة، ومنهم من يحضر
للنسخ، ومنهم من يحضر للدرس وكان البناء المخصص لهذه المكتبة عظيما جدا، إذ كانت تشتمل على . أربعين خز انة، تسع الواحدة نحو كتاب، وكانت الرفوف مفتوحة سوى بـعض الكتب النادرة، وكان 18000
القارئ يـتـناول الكتاب بنفسه .
هكذا كانت نظرة الإسلام والمسلمين للمكتبة غذاء للعقل ومكانا للعلم ومركزا للبحث: .
)209-208 ص 10العربية للناشئين ج : بتصرف من ( Metni Kavrama Alıştırmaları
1. Aşağıdaki soruları yukarıdaki okuma parçasına göre cevaplandırınız.
كيف كان ثمن الكتب قبل اختراع الطباعة؟ ولماذا؟. 1
لمن كان يـفتح القادرون أبواب المكتبات؟. 2
55
هل اهتم المسلمون بأبنية المكتبات ؟. 3
كيف كان بناء المكتبات؟. 4
ماذا كانت فهارس المكتبات تتناول؟. 5
لمن تعير مكتبة القاهرة الكتب؟. 6
أ كان العلماء يدفـعون الضمان حينما استـعاروا الكتب؟. 7
بم اهت. 8 م خالد بن يزيد؟
من أنشأ أول مكتبة عامة في العالم الإسلامي؟. 9
متى أنشئت مكتبة . 10 وأين؟" دار الحكمة" 2. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin eş anlamlılarını
parantez içindeki kelimeler arasından seçiniz.
اعتـنى، نقلت، مجهز، يـعد، تـرجمة، مرتـبة، ابتكار، يمتلك، تحتوي، المقيمون( (
كانت الكتب قـبل . 1 اختراع الطباعة غالية الثمن .
كان .2 يـقتنيلا إلا الأغنياء الكتب .
اهتمقد . 3 مسلمون بأبنية المكتبات العامة ال .
كان البناء . 4 مزودا بحجرات متـعددة .
كانت لهذه المكتبات فـهارس . 5 منظمة .
مكتبة القاهرة لا تعير كتبا إلا للس. 6 اكنين في القاهرة فقط .
أمرهم ب. 7 نـقل لكتب إلى العربية ا .
يـعتبـر. 8 عصر الخليفة المأمون أزهى عصور بـيت الحكمة" ."
حملتقد . 9 الكتب من خزائن القصور إلى دار الحكمة .
كانت دار الحكمة . 10 تشتمل على أربعين خزانة . 3. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını
parantez içindeki kelimeler arasından seçiniz.
تـنخفض، منع، خاصة، رخيص، ضيـقة، كارهون، يقل، العاجزون، ممنوعة، مغلقة، المعرضون( (
كان. 1 ثمن الكتب قـبل اختر اع الطباعة غالي جداا .
تـرتفع. 2 أسعار الكتب في الأيام الأخيرة .
قام . 3 القادرون من محبي العلم بإنشاء المكتبات .
كان . 4 محبو العلم يـنشؤون المكتبات .
56
يـفتحون أبـواب. 5 راغبين لل المكتبات في القراءة والبحث .
كانت الرفوف . 6 سوى بـعض الكتب النادرةمفتوحة .
بـيت الحكمة أول.7 عامة مكتبة في العالم الإسلامي .
تـربط بـين. 8 الحجرات أروقة واسعة .
كانت استعارة الكتب. 9 في مكتبة دار الحك مة مباحة .
كانت الاستعارة الخارجية محددة بوقت معين لا . 10 يزيد عن شهرين . 4. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin çoğullarını tespit
ediniz.
ثمن. 1 هذا الكتاب رخيص جدا .
بناء. 2 كان مز المكتبة ودا بحجرات متـعددة .
دار الحكمة"كان لمكتبة . 3 فهرسفي القاهرة " كبير .
غذاء لمكتبةا. 4 للعقل ومكان للعلم ومركز للبحث .
كانت .5 دار الحكمة تشتمل على أربعين خزانة .
يـتـناول الكتالقارئكان .6 اب بنفسه .
كان . 7 الشعب يدخلون المكتبات .
. الإسلام والمسلمين للمكتبةنظرةهكذا كانت . 8
نـقل إلي. 9 بـيت الحكمة عددا كبيرا من كتب اليونان والفرس والهند .
راغبكان ال. 10 ن في القراءة و والبحث يحضرون المكتبات . 5. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin tekillerini tespit
ediniz.
كان . 1 الأغنياء يـقتـن . الكتبون
تكاليف. 2 كتب ال كانت رتفعة م .
كانت المكتبات تشبه . 3 معاهد العلم والجامعات في الوقت .ضر الحا
أروقةكانت هناك . 4 للنسخ وأخرى لحلقات الدراسة .
الرفوفكانت . 5 تـثبت بجوار الجدران .
فـهارس . 6 المكتبات كانت تـتناول عناوين الكتب وأسماء المؤلفين .
حملت .7 الكتب من خزائن صورالق إلى دار الحكمة .
كانت. 8 تـعد لاستقبال المكتبة الجماهير .
57
اهتم. 9 خالد بن يزيد بإخراج كتب القدماء .
قد أحضر جماعة من . 10 فلاسفة اليونان إلى بـغداد . 6. Aşağıdaki cümleleri, içerisinde geçen eş sesli kelimelere dikkat ederek,
Türkçeye çeviriniz.
في بلادنا كثير من الحدائق . 1 .العامة
ا هذه القصص السهلة يـعجب العامة .
تعب السائح من . 2 البحث عن الحقيبة المفقودة .
ا للراغبين في الق تـفتح المكتبات أبوا والبحثراءة .
كانت لهذه المكتبات فهارس . 3 ومنظمةدقيقة .
انـتظرتك في الحديقة عشرين .دقيقة 7. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun bir harfi cerle
doldurunuz.
يـهتم المسلمون . 1 قراءة القرآن الكريم ..... .
ت قصور الخللفاء مزودة كان. 2 .صالات الاستقبال....
بعض الناس بأمرون الناس . 3 البر ويـنسون أنـفسهم.... .
إذا نزل المطر لجأ الناس . 4 الكهوف والجبال.... .
كلف عثمان بن عفان أربـعة من الأصحاب . 5 نسخ القرآن الكريم... .
قام الطلاب . 6 م على أكمل وجه... واجبا .
النكاح سنتي، فمن رغب ) : ص(قال النبي .7 سنتي فليس مني.... .
ازداد عدد الطلاب الذين يـرغبون .8 .القراءة والبحث....
هذا التفسير يشتمل . 9 جميع القراءات ال.... قرآنية المتواترة .
نـقل الموظفون المخطوطات . 10 أماكن صحية وسليمة... .
8. Aşağıdaki cümlelerde, إلا edatından sonra boş bırakılan yerleri örnekte olduğu gibi, uygun bir kelimeyle doldurunuz.
زرت مكتبات إستانبول إلا مكت بة .
اشتـريت كتب المؤلف إلا . 1 . .....
رأيت الأصدقاء إلا . 2 . ......
كتبت الرسائل إلا . 3 . .....
58
فتحت العلب إلا . 4 . .....
قرأت صحف اليـوم إلا . 5 . .....
DİL BİLGİSİ
İSTİSNÂ
إلا vb. bir edattan sonra gelen ismi, öncesinde geçen ifadenin hükmünden hariç tutmaya istisnâ denir. Meselâ حضر الطلاب Öğrenciler geldiler, şeklinde bir hüküm verilmiş olsun. Bu hükümden herhangi bir öğrenciyi hariç tutmak istediğimizde istisnâ edatlarından birini ve peşinden de hariç tutulacak kişinin ismini söyleriz. حضر الطلاب إلا عليا Ali hariç öğrenciler geldiler, dediğimizde Ali'yi gelme hükmünün dışında tutmuş oluruz.
İstisnânın Temel Ögeleri
İstisnâ, üç temel ögeden oluşmaktadır. Bunlar müstesnâ minh, istisnâ edatı ve müstesnâdır.
Müstesnâ minh : İstisnâ edatından önce gelen isimdir. Bazen zikredil-meyebilir.
İstisnâ edatı : Kullanılan edattır.
Müstesnâ : İstisnâ edatından sonra gelen isimdir.
سافـر المسافرون إلا خالدا . Halit hariç yolcular gittiler.
Bu cümlede müstesnâ minh المسافرون lafzı, istisnâ edatı إلا ve müstesnâ da خالدا kelimesidir. İstisnâ Edatları
Başlıca istisnâ edatları üç kısımda ele alınmaktadır:
Birinci kısım : إلا .
İkinci kısım : غيـر ve سوى . Üçüncü kısım : خلا عدا , , ve حاشا dır.
إلا .1
En yaygın kullanılan istisnâ edatı إلا dır. Bu edattan sonra gelen kelimenin (müstesnânın) i‘râbı cümlenin durumuna göre değişir. Burada cümle;
1. ya olumlu,
2. ya olumsuz,
3. ya da olumsuz olup müstesnâ minhi zikredilmemiş bir durumda gelir.
59
1. Olumlu Cümle
Olumlu cümleden maksat, ifadenin başında soru, nehiy (yasaklama) veya olumsuzluk edatlarından herhangi birisinin bulunmaması demektir. Bu tür cümlelerde إلا dan sonraki kelime dâima mansûb olarak gelir:
ذهب الأصدقاء إلا محمودا . Mahmut hariç arkadaşlar gittiler.
إلا dan sonraki kelime müsennâ ya da çoğul ise nasb hâli yâ )يـ( iledir.
رجع الموظفون إلا موظفين . İkisi dışında memurlar döndüler.
رجع الموظفون إلا معلمين . Öğretmenler hariç memurlar döndüler.
Yukarıdaki iki cümleden birincisinde müstesnâ )موظفين ( ikil, sonrakinde ise معلمين( ( çoğul olarak gelmiştir.
2. Olumsuz cümle
Olumsuz cümleden maksat ise, ifadenin başında nefiy (olumsuzluk), nehiy (yasaklama) veya soru edatlarından herhangi birisinin bulunması demektir. Bu tür cümlelerde إلا dan sonraki kelimenin i‘râbında iki yol izlenir. Ya
mansûb olur ya da müstesnâ minh ile aynı i‘râbı alır.
Mansûb oluşu:
ما ذهب الطلاب إلا سعيدا . Sait dışında öğrenci gitmedi.
Müstesnâ minhin i‘râbına uyması:
ما ذهب الطلاب إلا سعيد . Sait dışında öğrenci gitmedi.
Bu cümlede müstesnâ minh olan الطلاب lafzı merfû olduğu için, müstesnâ olan سعيد lafzı da ona uyarak ref ile gelmiştir.
Müstesnâ minh mansûb ise her iki yola göre de müstesnâ mansûb olur:
ما رأيت الطلاب إلا حسنا . Hasan dışında öğrencileri görmedim.
Müstesnâ minh mecrûr ise müstesnâ ya mansûb ya da müstesnâ minhe uyarak mecrûr gelir:
ما م ررت بالأصدقاء إلا حسنا . Hasan dışında arkadaşlara uğramadım.
ما مررت بالأصدقاء إلا حسن . Hasan dışında arkadaşlara uğramadım. 3. Müstesnâ Minhin Zikredilmediği Olumsuz Cümle
Bu durumda müstesnânın i‘râbı verilirken sanki istisnâ edatı yokmuş gibi hareket edilir. Müstesnâ, cümlenin hangi ögesiyse ona göre i‘râbını alır. Bu tür cümleler dâima olumsuzdurlar. Bu tür istisnâya müferrağ istisnâ denir.
60
Merfû oluşu:
ما جاء إلا فاتح . Sadece Fatih geldi.
Bu cümlede فات ح kelimesi, جاء fiilinin fâili olduğu için merfû olarak ötre ile harekelenmiştir.
Mansûb oluşu:
ما رأيت إلا فاتحا . Sadece Fatih’i gördüm.
Burada ise فاتحا kelimesi, رأي fiilinin mef’ûlü olduğu için mansûb olarak üstün ile harekelenmiştir.
Mecrûr oluşu:
ما سلمت إلا على فاتح . Sadece Fatih’e selam verdim.
Bu cümlede ise فاتح kelimesi, سلم fiilinin mef’ûlü olup başında da harfi cer bulunduğu için mecrûr olarak esre ile harekelenmiştir.
Müstesnâ minhin zikredilmediği ا جاء إلا فاتحم Sadece Fatih geldi, vb. cümlelerde umumi manalı أحد vb. gizli bir lafız müstesnâ minh olarak takdir edilir. Bu cümle de ما جاء أحد إلا فاتح Fatih dışında kimse gelmedi, takdirindedir.
Müstesnâ minh ya birden fazla olmalı, ya umûmî manalı bir kelime veya kısımları bulunan müfred bir lafız olmalıdır.
إلا جميلا. المدرسون حضر Cemil dışında öğretmenler geldiler.
إلا أخاك. أحدا ما رأيت Kardeşinden başka hiç kimseyi görmedim.
إلا صفحة أخيرة. الكتاب قـرأت Son sayfası hariç kitabı okudum.
Yukarıdaki üç örnekte geçen müstesnâ minhlerden birincisi çoğul, ikincisi umûmî manalı ve üçüncüsü de kısımları olan müfred bir lafızdır. Umûmî manalı kelimeden maksat nefiy, nehiy veya soru edatından sonra gelen nekra lafızdır. Şu örneklerde olduğu gibi:
ما ذهب أحد . Hiç kimse gitmedi.(Nefiy) لا تضرب أحدا . Hiç kimseyi dövme.(Nehiy) هل رأيت أحدا؟ Kimseyi gördün mü?(Soru) Yukarıda verilen örnekler ışığında siz de aşağıdaki cümlelerde geçen boşlukları Türkçe tercümelerine uygun bir müstesnâ ile doldurunuz.
ذهب العمال إلى الحقل إلا ....... Bir işçi hariç işçiler tarlaya gitti.
لا يخاف المؤمن إلا ....... Mü’min Allah’tan başkasından korkmaz.
نام الأطفال إلا ما ....... Süleyman dışında çocuklar uyumadı. لم يـقرأ إلا ....... Sadece Muhammet okudu.
ما أكلت إلا ....... Sadece hurma yedim.
61
غيـر .2 سوى - Yukarıda إلا istisnâ edatından sonra gelen müstesnâ için zikredilen kuralların tamamı, bu iki edat için de geçerlidir. Bu iki edat إلا dan sonra gelen müstesnânın i‘râbını alır. Yani إلا dan sonraki müstesnâ, mansûb ise غيـر da mansûb, merfû ise merfû ve mecrûr ise mecrûr olarak gelir. Ancak غيـر kelimesi her üç harekeyi de aldığı için onda bütün i‘râb durumları açıkça görülürken, سوى da ise bu üç hareke de ortaya çıkmaz. Çünkü سوى nın sonunda elif-i maksûre vardır ve sonu hareke yönünden değişmez. Bu iki edattan sonra gelen müstesnâlar, muzafûn ileyh olarak dâima mecrûr gelirler. 1. Olumlu Cümle
ذهب الأصدقاء غيـر محمود . Mahmut hariç arkadaşlar gittiler.
Bu cümle إلا dan bahsederken geçmiş ve müstesnâ إلا محمودا şeklinde gelmişti. Burada غير ile kurulan istisnâda ise إلا dan sonraki müstesnânın i‘râbı (harekesi) غير ya verilmiş ve müstesnâ olan محمود kelimesi de mecrûr olarak gelmişir. Bu tür cümlelerde, örnekte de görüldüğü gibi, غير edatı mansûb olarak gelir. 2. Olumsuz Cümle
Bu tür cümlelerde de إلا da olduğu gibi يـرغ ve سوى edatlarının i‘râbında iki yol izlenir. Edat ya mansûb olur ya da müstesnâ minh ile aynı i‘râbı alır.
Mansûb oluşu:
ما ذهب الطلاب غيـر سعيد . Sait dışında öğrenci gitmedi.
Müstesnâ minhin i‘râbına uyması:
ما ذهب الطلاب غيـر سعيد . Sait dışında öğrenci gitmedi.
Bu cümlede müstesnâ minh olan الطلاب lafzı merfû olduğu için, istisnâ edatı olan غيـر da ona uygun olarak ref ile gelmiş, ötre ile harekelenmiştir.
Müstesnâ minh mansûb ise her iki yola göre de غيـر ve سوى edatları mansûb
olur:
ما رأيت الطلاب غيـر حسن . Hasan dışında öğrencileri görmedim.
Müstesnâ minh mecrûr ise غيـر ve سوى ya mansûb olur ya da müstesnâ minhe
uyarak mecrûr gelir:
ما مررت بالأصدقاء غيـر حسن . Hasan dışında arkadaşlara uğramadım.
ما مررت بالأصدقاء غير حسن . Hasan dışında arkadaşlara uğramadım. 3. Müstesnâ Minhin Zikredilmediği Olumsuz Cümle
Burada da إلا da olduğu gibi, غيـر ve سوى nın i‘râbı verilirken bunlar cümlenin
bir ögesi olarak kabul edilir ve buna göre i‘râb alırlar.
62
Merfû oluşu:
ما جاء غيـر فاتح . Sadece Fatih geldi.
Bu cümlede غيـر edatı cümlenin fâili olduğu için merfû olarak ötre ile harekelenmiştir.
Mansûb oluşu:
ما رأيت غيـر فاتح . Sadece Fatih’i gördüm.
Burada ise غيـر edatı رأي fiilinin mef’ûlü olduğu için mansûb olarak üstün ile harekelenmiştir.
Mecrûr oluşu:
ما سلمت على غير فاتح . Sadece Fatih’e selam verdim.
Bu cümlede ise غيـر edatı, سلم fiilinin mef’ûlü olup başında da harfi cer bulunduğu için mecrûr olarak esre ile harekelenmiştir.
غيـر ve سوى edatları nekra bir ismin peşinden geldiklerinde onun sıfatı olurlar. Bu durumda istisnâ edatı olmaktan çıkarlar ve sıfat oldukları kelimenin i‘râbını alırlar.
جاء رجل غيـر عالم . Alim olmayan bir adam geldi. ﴿ إنه عمل غيـر صالح ﴾ Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. (Hud sûresi 11 / 46) ﴿ربـنا إني أسكنت من ذريتي بواد غير ذي زرع ﴾ Rabbimiz! Ben çocuklarımdan kimini, ziraata elverişsiz bir vadiye yerleştirdim. (İbrahim sûresi 14 / 37)
Yukarıdaki üç örnekte geçen غيـر edatı; birincide fâil olan رجل lafzının, ikincide inne’nin haberi olan عمل kelimesinin sıfatı olarak ötre almış, üçüncüde ise mecrûr olan دوا kelimesinin sıfatı olarak esre almıştır.
Yukarıda verilen örnekler ışığında siz de aşağıdaki cümlelerde geçen boşlukları harekeli bir şekilde غيـر edatı ile doldurunuz.
عاد الحجاج حاج..... . Bir hacı dışında hacılar döndü.
لم يأت الط لاب محمود...... . Mahmut hariç öğrenciler gelmedi.
لا يـقول المسلم الحق...... . Müslüman hakkatten başkasını söylemez. ما وصلت زيـنب...... . Sadece Zeynep geldi.
ما رأيت سليم...... . Sadece Selim’i gördüm.
لم يصد قني أحد أحمد..... . Ahmet’ten başka hiç kimse bana inanmadı.
خلا .3 عدا - حاشا -
Bu üç edat iki şekilde kullanılır:
1. Harfi cer olurlar.
2. Fiil olurlar.
63
1. Harfi Cer Oluşları
Harfi cer olduklarında müstesnâları mecrûr olur.
جاء ال طلاب خلا حسين . Hüseyin dışında öğrenciler geldiler.
جاء الطلاب عدا حسين . Hüseyin dışında öğrenciler geldiler.
جاء الطلاب حاشا حسين . Hüseyin dışında öğrenciler geldiler. 2. Fiil Oluşları
Fiil olduklarında ise müstesnâları mef’ûlün bih olarak mansûb olur.
جاء الطلاب خلا حسيـنا . Hüseyin dışında öğrenciler geldiler.
جاء الطلاب عدا حسيـنا . Hüseyin dışında öğrenciler geldiler.
جاء الطلاب حاشا حسيـنا . Hüseyin dışında öğrenciler geldiler.
Bu üç edattan خلا ve عدا nın başına mastar ما sı gelince de sadece fiil olurlar. حاشا nın başına ise bu ما asla gelmez.
عاد المسافرون ما خلا واحدا . Biri hariç yolcular döndüler.
عاد المسافرون ما عدا واحدا . Biri hariç yolcular döndüler.
Yukarıda verilen örnekler ışığında siz de aşağıdaki cümlelerde geçen boşlukları harekeli bir şekilde Türkçe tercümelerine uygun bir müstesnâ ile doldurunuz.
حضرت الطبيبات عدا ..... Bir doktor hariç doktorlar geldi.
قفت السيارات خلا و ..... Bir taksi hariç taksiler durdu.
كتب عمر دروسه حاشا ..... Ömer, Arapça hariç derslerini yazdı.
خرج السياح ما خلا ..... Bir turist dışında turistler çıktı.
وصل الجيران إلى الحفل ما عدا ...... Törene birisi dışında komşular geldiler.
İstisnâda muttasıl, munkatı‘ ve müferrağ şeklinde üçlü bir taksim de yapılmaktadır.
Muttasıl istisnâ:
Müstesnâ minh ile müstesnâ aynı cinsten ise bu tür istisnâya muttasıl istisnâ denir.
رأيت الطلاب إلا حسيـنا . Hüseyin hariç öğrencileri gördüm.
Munktı‘ istisnâ:
Müstesnâ minh ile müstesnâ aynı cinsten değilse bu tür istisnâya munkatı‘ istisnâ denir.
64
دخل الضيوف القاعة إلا كلابـهم . Köpekleri hariç misafirler salona girdiler.
Müferrağ istisnâ:
Müstesnâ minhin cümlede zikredilmediği istisnâya ise müferrağ istisnâ denir.
ما حضر إلا خالد . Sadece Halit geldi. İstisnâ edatlarıyla ilgili daha ayrıntılı örnekler için İsmail Güler, Hüseyin Günday ve Şener Şahin’in Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi) isimli kitabına bakınız. İstisnâ edatlarıyla ilgili olarak ayrıca http://www.onlinearabic.net ve www.schoolarabia.net adreslerine başvurabilirsiniz.
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki cümlelerde geçen müstesnâ minh ve müstesnâları tespit ediniz.
ذهب الموظفون إلى المطعم إلا موظفا. 1 .
لبس الرجل القمصان الجديدة إلا قميصا. 2 .
ما دخل المكتبة إلا مدرس. 3 .
حفظت سور القرآن الكريم إلا سورة. 4 .
لا يـفوز إلا المجتهد. 5 .
ما تصدقت إلا على فقير. 6 .
زار صديقي مكتبات إستانبول غيـر مكتبة. 7 .
تسلم الموظفون رواتبـهم عدا موظف. 8 .
قابـلت المدراء ما خلا مديرا واحدا.9 .
تـوجه المسافرون إلى الحافلة ما عدا مسافرا. 10 . 2. Aşağıdaki cümlelerde geçen müstesnâların sonunu harekeleyiniz.
زارت السائحات الآثار التاريخية إلا سائحة. 1 .
ار الأساتذة المكتبات إلا مكتبةز. 2 .
لم تخرج الطبيبات من المستشفى إلا طبيبة. 3 .
لم تشترك المدرسات في المحاضرة إلا مدرسة. 4 .
لم يدخل الطلاب المكتبات إلا مكتبة. 5 .
لم ت. 6 دخل المسجد إلا زائرة .
65
لا يقول العالم عدا كلمة الحق. 7 .
نجحت الطالبات ما خلا طالبة. 8 .
زرت مساجد إستانـبول غير مسجد. 9 .
وصلت السفن إلى الميناء حاشا سفينة. 10 . 3. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri parantez içerisindeki
kelimelerden uygun bir müstesnâ ile doldurunuz. قتل الخلفاء الراشدون إلا . 1 أبو بكر ( ..... أبا بكر – أبي بكر– (
ما تـناولت أمس إلا . 2 وجبة ( ..... وجبة – وجبة– (
قـر. 3 أت القصص إلا قصة ( ...... قصة – قصة– (
ما قرئت القصص إلا . 4 قصة ( ..... قصة– واحدة – (
ما اتصلت بالزائرين إلا . 5 زائر ( ..... زائرة – زائر– (
زرت متاحف تـركيا غيـر . 6 متح( ..... متحفا –ف متحف– (
سافـرت إلى البلاد العربية عدا . 7 المغرب ( .... ) المغرب–
زرت عواصم البلاد العربية ما خلا. 8 القاهرة ( .... القاهرة – ) القاهرة–
قـرأت أبـواب الكتاب سوى . 9 باب ( ..... بابا – )اب ب–
استـقبل الوزراء رئيس الوزراء غيـر . 10 وزير ( .... وزيرا – وزير– ( 4. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri parantez içinden
seçeceğiniz uygun bir müstesnâ ile doldurunuz.
مطعم، ذا الأدب ، ضيف، تاجر، طائرة، مح( سن، تمرين، نافذة، باب، شجرة (
حل الطالب التمرينات سوى . 1 ...... دخلت مطاعم صامسون إلا . 2 ....... أثمرت الأشجار في الحديقة غيـر . 3 ..... رجع الضيوف إلى بلادهم عدا . 4 ....... فـتحت ا. 5 لنوافذ في البيت ما خلا ..... أغلقت الأبـواب حاشا . 6 ..... ركبت وسائل المواصلات سوى . 7 ..... ربح التجار أمس إلا . 8 ...... ما صادقت إلا . 9 .....
ما جاءني الأصدقاء ما عدا . 10 .....
66
5. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri parantez içinden seçeceğiniz uygun bir müstesnâ minh ile doldurunuz.
الأصدقاء، الكتب، الطلاب، المسائل، الرسائل، الحجرات، الأطفال، الآثار التاريخية( (
شاهدت . 1 في أدرنة إلا مسجدا صغير..... .ا
لم يـزرني . 2 غير علي..... .
اشتـريت . 3 الجديدة إلا كتابا..... .
ما قام . 4 سوى طالب..... .
مشى . 5 في شاطئ البحر إلا طفلا صغيرا..... .
قـرأت . 6 ما عدا رسالة..... .
أضاءت المصابيح . 7 إلا .... حجرة النـوم .
فهمت . 8 ما خلا مسألة معقدة..... .
6. Aşağıdaki cümleleri, örnekte olduğu gibi parantez içinde verilen edatı kullanarak, istisnâ üslûbuna çeviriniz.
دخل الطلاب قاعة الامتحان ولم يدخل طالب: المثال إلا(. ( دخل الطلاب قاعة الامتحان إلا طالب .ا
زرت الأساتذة في الكلية ولم ازر أستاذا. 1 .............................. )غير. (
أرسلت الكتب إلى بـلدي واحتـفظت بكتاب الحديث. 2 عدا. ( ........ (......................
تـرك الصحفيون المحاضرة ولم يـتـرك مراسل. 3 حاشا. ( ( ..............................
كوت المرأة الثـياب ولم تكو ثـوبا. 4 سوى. ( ( ..............................
نظف العمال الش. 5 وارع ولم يـنظفوا شارعا خلا. ( ( ..............................
كتبت الطالبة التدريبات ولم تكتب تدريبا أخيرا. 6 إلا. ( ( ..............................
حضر الجيران حفل الزواج ولم يحضر جار. 7 ما عدا (. ( ..............................
رأيت الوزراء في المؤتمر ولم أر وزيرا. 8 ما خلا. ( ( ..............................
7. Parantez içinde verilen kelimelerin tamamını kullanarak istisnâ üslûbunda cümleler kurunuz.
المهندس، سيارة، أصلح، إلا، السيارات (.1 (
الأصدقاء، ذهب، الكلية، إلى، صديق، غير . (2 (
الفواكه، إلا، نضجت، البـرتـقال. (3 (
القطارات، المحطة، غادرت، قطار، سوى. (4 (
67
حضرت، جارة، المأدبة، الجا. (5 رات، عدا (
فـتحت، نافذة، خلا، النـوافذ. (6 (
زهرة، تـفتحت، إلا، الأزهار، في، الحديقة. (7 (
المباريات، شاهدت، مباراة، غير. (8 ( 8. Aşağıdaki soruları örnekte olduğu gibi parantez içinde verilen edatları
kullanarak istisnâ üslûbuyla cevaplayınız.
هل زرت المساجد؟ : المثال إلا( نعم، زرت المساجد إلا مسجدا -) .
م؟ . 1 هل تسلم الخريجون شهادا .....................نعم، )غير(
سوى(هل شارك المهندسون في البناء؟ . 2 .....................نعم، )
هل بكى الأطفال؟ . 3 ما خلا( .....................نعم، )
قـراتهل . 4 قصص الأنبياء؟ عدا( .....................نعم، )
هل ذهب إخوتك إلى الجامعة؟ . 5 إلا( .....................نعم، )
هل زرت مدن منطقة مرمرة. 6 .....................نعم، )غير(؟
هل جرى اللاعبون في الملعب؟ . 7 ما عدا( .....................نعم، )
هل طوت المرأة القمصان؟ . 8 إلا( .....................نعم، )
9. Aşağıdaki cümlelerde kullanılan istisnâ edatlarını إلا ile değiştiriniz ve
varsa gerekli düzeltmeleri yapınız.
تـلوت القرآن الكريم سوى سورة. 1 . خرج السجناء من السجن غيـر سجين. 2 . كافأ المدير المدرسين عدا مدرسين. 3 . فحص الطبيب المرضى ما عدا مريضا. 4 . رأت القصائد سوى قصيدةقـ. 5 . إن االله يـغفر الذنوب خلا الشرك. 6 . واصل الرياضيون السباق سوى رياضي. 7 . لا يوجد في الفصل غيـر طالب. 8 .
10. Aşağıdaki âyet-i kerîmelerde geçen müstesnâ ve müstesnâ minhleri tespit ediniz.
وما يخدعون ﴿ . 1 إلا أنفسهم )9 بقرةال(﴾
وما يضل به ﴿ . 2 إلا الفاسقين )14 بقرةال( ﴾
68
فسجدوا ﴿ . 3 إلا إبليس )34 بقرةال( ﴾
تـولوا ﴿ . 4 إلا قليلا منـهم )246 بقرةال( ﴾
فشربوا من﴿ . 5 إلا ه قليلا منـهم )248 البقرة( ﴾
وما يذكر إلا أولوا الألباب ﴿ . 6 )269البقرة ( ﴾
وما يـعلم تأويله ﴿ . 7 إلا )7 آل عمران( ﴾االله
لا يأكله إلا الخاطئون ﴿ . 8 )37الحاقة ( ﴾
ما فـعلوه إلا قلي﴿ . 9 ل منـهم )66 نساءال( ﴾
﴿ ولا. 10 تـقولوا على الله إلا الحق ﴾ )171النساء ( 11. Aşağıdaki Türkçe cümlenin en uygun Arapça karşılığını tespit ediniz.
“Allah’ın rızasını ancak samimi kullar elde edebilir."
.Aلا يحظى بمرضات االله إلا العباد الصالحون .
.B لا يحظى ب نعمة االله إلا العباد ا لمخلصون .
.C لا يحظى بمرضات االله إلا العباد الم خلصون .
.Dحظي العباد بمرضات االله إلا العباد خلصين الم .
.E يحظ بملم رضات االله إلا ال ناس العابدون . 12. Aşağıdaki Arapça cümlenin en uygun Türkçe karşılığını tespit ediniz.
نجحت الطالبات في الامتحان النـهائي إلا طالبة .
A. Biri hariç (kız) öğrenciler final sınavında başarılı oldular.
B. Bir öğrenci hariç (kız) öğrenciler final sınavında başarılı olurlar.
C. Biri hariç (kız) öğrenciler ara sınavda başarılı oldular.
D. (Kız) öğrenciler final sınavında başarılı oldular, ancak ikisi hariç.
E. Biri dışında (kız) öğrenciler final sınavında başarılı olamadılar. 13. Aşağıdaki cümleleri Arapçaya çeviriniz.
1. Biri dışında bakanlar kongreye geldiler.
2. İkisi dışında kuşlar kafesten kaçtı.
3. Biri hariç yolcular otobüsten indiler.
4. Öğrenci biri dışında soruları cevapladı.
5. Biri hariç çocuklar sofraya oturdular.
69
6. Ahmet sadece öğretmene selam verdi.
7. İmam dışında insanlar camiden çıktılar.
8. Sadece çay içtim.
9. Sadece çalışan kazanır.
10. Sadece bir öğrenci gitti.
Kelimeler ve Deyimler
اتصل يـتصل – اتصالا بـ– :Telefon etti
الآثار التريخية :Tarihi eserler اختـرع يخترع – اختراعا- :İcat etti, buldu
أزهر يـزهر – إزهارا- :(Bitki vb.) çiçek açtı, çiçeklendi
أزهى :En parlak, en görkemli
استـعار يستعير – استعارة- :Ödünç aldı اشتمل يشتمل – اشتمالا على– :Kapsadı, ihtiva etti
أضاء يضيئ – إضاءة- :Aydınlattı
اعتبـر يـعتبر – اعتبارا- :Saydı, kabul etti, itibar etti
أعد يعد – إعدادا- :Hazırladı أعار يعير – إعار- Ödünç verdi: ة
اقـتـنى يـقتني – اقتناء- :Edindi, sahip oldu تدريب تدريبات) ج( :Alıştırma
تكليف تكاليف) ج( :Masraf
تمرين تمرينات، تمارين) ج( :Alıştırma
تـوجه يـتـوجه – تـوجها إلى– :Yöneldi
تـولى يـتـولى – تـوليا- :Yüz çevirdi, dost edindi, (bir görevi) üstlendi
ثمن أثمان) ج( :Fiyat
حديقة عامة :Park
خريج خريجون) ج( :Mezun
خزانة خزانات، خزائن) ج( :Kütüphane
دفع يدفع – دفـعا- :Ödedi
رئيس ال وزراء :Başbakan
70
ربط يـربط – ربطا – :Bağladı رغب يـرغب – رغبة في – :istedi عن ، : Yüz çevirdi زود يـزود – تـزويدا بـ– :Donattı, teçhiz etti
راتب رواتب) ج( :Maaş
رواق أروقة) ج( :Saçak, çardak, çadır, revak رياضي رياضيون ) ج( :Sporcu سجين سجناء) ج( :Mahpus, hapis yatan kişi
سفينة سفن) ج( :Gemi
سمح بالدخول :Girişe izin verildi
شهادة شهادات) ج( :Diploma
صحيفة صحف) ج( :Gazete
صحفي صحفيون) ج( :Gazeteci
علبة علب) ج( :Kutu
عنـوان عناوين) ج( :Başlık, adres عاصمة عواصم) ج( :Başkent
غالية الثمن :Pahalı الفرس :Persler
فهرس فـهارس) ج( :Fihrist فـيـلسوف فلاسفة) ج( :Filozof
قاعة الامتحان :Sınav salonu
كلف يكلف – تكليفا بـ– :Görevlendirdi, yükledi
لجأ يـلجأ – لجوءا إلى– :Sığındı
مأدبة مآدب) ج( :Ziyafet, yemek daveti
مباراة مباريات) ج( :Karşılaşma, maç
متحف متاحف) ج( :Müze
محددة بو قت معين :Belirli bir vakitle sınırlı محطة محطات) ج( :İstasyon, tren istasyonu
المخصص :Tahsis edilmiş, ayrılmış
مخطوطة مخطوطات) ج( :El yazma eser مرتفعة التكاليف :Masrafları yüksek
71
مراسل مراسلون) ج( :Muhabir
معرض معارض) ج( :Fuar
معقدة :Karmaşık, çetrefilli, zor
معهد معاهد) ج( :Enstitü مفقود :Kayıp, yitik
مكتبة مكتبات) ج( :Kütüphane, kitabevi, sıra منطقة مرمرة :Marmara Bölgesi
الميناء المواني) ج( :Liman
نسخ يـنسخ – نسخا- :Nüshasını çıkardı, kopyasını aldı
Özet
İstisnâ kavramını tanıyabilmek.
إلا vb. bir edattan sonra gelen ismi, öncesinde geçen ifadenin hükmünden hariç tutmaya istisnâ denir. Meselâ عاد الأطفال إلا حسنا Hasan dışında çocuklar döndü, dediğimizde Hasan’ı dönme hükmünün dışında tutmuş oluruz.
İstisnânın temel ögelerini tespit edebilmek.
İstisnâ, üç temel ögeden oluşmaktadır. Bunlar müstesnâ minh, istisnâ edatı ve müstesnâdır.
نام الأطفال إلا خالدا . Halit hariç çocuklar uyudu.
Bu cümlede الأطفال lafzı müstesnâ minh, إلا istisnâ edatı ve خالدا kelimesi de müstesnâdır.
İstisnâ edatlarını tanımak.
Başlıca istisnâ edatları şunlardı: إلا غيـر , سوى , خلا , عدا , , ve حاشا dır.
İstisnâ edatlarını birbirinden ayırt edebilmek.
Yukarıda zikredilen istisnâ edatları kullanım açısından üç gruba ayrılmaktadır: Birinicisi إلا ikincisi غيـر سوى - ve üçüncüsü de خلا عدا - حاشا - dır. Her bir gruba göre müstesnânın durumu değişmektedir.
إلا .1
Bu edattan sonra gelen kelimenin i‘râbı cümlenin durumuna göre değişir. Burada cümle; ya olumlu, ya olumsuz ya da olumsuz olup müstesnâ minhi zikredilmemiş bir durumda gelir.
1. Olumlu cümle
Bu tür cümlelerde إلا dan sonraki kelime dâima mansûb olarak gelir:
حضر المسافرون إلا حسنا . Hasan hariç yolcular geldi.
72
2. Olumsuz cümle
Bu tür cümlelerde ise müstesnâ ya mansûb olur ya da müstesnâ minh ile aynı i‘râbı alır.
ما حضر المسافرون إلا حسنا حسن/ . Hasan hariç yolcular gelmedi.
3. Müstesnâ minhin zikredilmediği olumsuz cümle
Bu durumda müstesnânın i‘râbı verilirken sanki istisnâ edatı yokmuş gibi hareket edilir. Müstesnâ, cümlenin hangi ögesiyse ona göre i‘râbını alır.
Merfû oluşu:
ما صام إلا محمد . Sadece Muhammet oruç tuttu.
Mansûb oluşu:
ما رأيت إلا حسيـنا . Sadece Hüseyin’i gördüm.
Mecrûr oluşu:
لا أتـوكل إلا على االله . Sadece Allah’a tevekkül ederim.
غيـر .2 سوى -
Bu iki edat إلا dan sonra gelen müstesnânın i‘râbını alır. Müstesnâları da muzafun ileyh olarak dâima mecrûr gelir.
1. Olumlu cümle
حضر المسافرون غيـر حسن . Hasan hariç yolcular geldi.
2. Olumsuz cümle
Bu tür cümlelerde edat ya mansûb olur ya da müstesnâ minh ile aynı i‘râbı alır.
ما ح ضر المسافرون غيـر غيـر / حسن . Hasan hariç yolcular gelmedi.
3. Müstesnâ minhin zikredilmediği olumsuz cümle
Burada غيـر ve سوى cümlenin bir ögesi olarak kabul edilir ve buna göre i‘râb alırlar.
Merfû oluşu:
ما ذهب غيـر حسن . Sadece Hasan gitti.
Mansûb oluşu:
ما رأيت غيـر حسن . Sadece Hasan’ı gördüm.
Mecrûr oluşu:
ما سلمت على غير حسن . Sadece Hasan’a selam verdim.
73
خلا .3 عدا - حاشا -
Bu üç edat iki şekilde kullanılır: Ya harfi cer olurlar ya da fiil olurlar.
Harfi cer olduklarında ise müstesnâları mecrûr olur.
جلس الطلاب خلا حسين . Hüseyin dışında öğrenciler oturdular.
Fiil oduklarında ise müstesnâları mef’ûlün bih olarak mansûb olur.
جلس الطلاب عدا حسيـنا . Hüseyin dışında öğrenciler oturdular.
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde istisnânın temel ögelerinden biri yoktur?
a. لابقرأ الط . إلا خالدا الدرس b. لا يـعلم الغيب إلا االله .
c. انسا مخي ش إلاابك الرلزنـ.
d. لم تـزهر الأشجار إلا شجرة .
e. خرج الموظفون من الوزارة إلا مديرا . 2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde müstesnânın yazılışında bir yanlışlık
yapılmıştır?
a. قـرأت الصحف إلا صحيفتـين . b. حف ظ الطلاب الشعر غيـر طالب .
c. كتب أحمد الأشعار سوى شعر .
d. فهمت كل النصوص عدا نص واحد .
e. تـلوت أجزاء القرآن إلا جزآن .
قسم الملابس. .3 سوى زرنا أقسام المعرض
Yukarıdaki cümlede istisnâ edatının yerine, müstesnânın harekesini değiştirmeksizin, hangi edat gelemez?
a. .غير
b. عدا .
c. .إلا
d. خلا .
e. حاشا .
قـرأت الكتاب ما خلا .4 الأخير.....
Bu cümledeki boşluğu aşağıdakilerden hangisi en uygun şekilde tamamlar?
a. الفصل .
b. الفصول .
74
c. الفصل .
d. .الفصول
e. الفصل . 5. "Diploma dağıtım törenine ikisi dışında öğretmenler katılmadı."cümlesinin
Türkçe Arapça doğru karşılığı aşağıdakilerden hangisidir?
a. ما شهد المدرسون حفل تـ وزيع الشهادات إلا مدرس . b. شهد المدرسان حفل تـوزيع الشهادات إلا مدرسا . c. ما شهد الموظفون حفل تـوزيع الشهادات إلا موظف . d. ما شهد المدرسون حفل تـوزيع الجوائز إلا مدرس . e. لم يشهد المدرسون حفل تـوزيع الشهادات إلا مدرسان .
Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı
1. b Yanıtınız doğru değilse, “İstisnânın Temel Ögeleri” konusunu yeniden okuyunuz.
2. e Yanıtınız doğru değilse, “Olumlu Cümlede Müstesnâ” konusunu yeniden okuyunuz.
3. c Yanıtınız doğru değilse, “İstisnâ Edatları” konusunu yeniden okuyunuz.
4. a Yanıtınız farklıysa “İstisnâ Edatları” konusunu yeniden okuyunuz.
5. e Yanıtınız doğru değilse "Olumsuz Cümlede Müstesnâ" konusunu yeniden okuyunuz.
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1
ذهب العمال إلى الحقل إلا عاملا . Bir işçi hariç işçiler tarlaya gitti.
لا يخاف المؤمن إلا االله . Mü’min Allah’tan başkasından korkmaz.
ما نام الأطفال إلا سليمان ).سليمان( Süleyman dışında çocuklar uyumadı.
لم يـقرأ إلا محمد . Sadece Muhammet okudu.
ما أكلت إلا تمرا . Sadece hurma yedim.
Sıra Sizde 2
عاد الحجاج غيـر حاج . Bir hacı dışında hacılar döndü.
لم يأت الطلاب غيـر غيـر ( محمود) . Mahmut hariç öğrenciler gelmedi.
لا يـقول المسلم غيـر الحق . Müslüman hakikatten başkasını söylemez.
75
ما وصلت غيـر زيـنب . Sadece Zeynep geldi.
ما رأيت غيـر سليم . Sadece Selim’i gördüm.
لم يصدقني أحد غيـر أحمد) غير( . Ahmet’ten başka hiç kimse bana inanmadı.
Sıra Sizde 3
حضرت الطبيبات عدا طبيبة طبيبة( .( Bir doktor hariç doktorlar geldi.
وقفت السيارات خلا سيارة سيارة( .( Bir taksi hariç taksiler durdu.
كتب عمر دروسه حاشا اللغة العربية اللغة العربية( .( Ömer, Arapça hariç derslerini yazdı.
خرج السياح ما خلا سائحا . Bir turist dışında turistler çıktı.
وصل الجيران إلى الحفل ما عدا واح .دا Törene birisi dışında komşular geldi.
Yararlanılan Kaynaklar
Bilgegil, M. Kaya (1982). Türkçe Dilbilgisi, İstanbul.
el-Fevzân, Abdurrahman b. İbrahim – Huseyn, Muhtar et-Tâhir – Fadl, Muhammed Abdülhâlik Muhammed (2003), el-Arabiyye Beyne Yedeyk, Riyad.
Güler İ. - Günday, H. Şahin, Ş., (2001). Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi), İstanbul.
Komisyon, (1985) Ta‘limu’l-Arabiyye li-Gayri’n-Nâtıkîne bihâ el-Kitabu’l-Esâsî, Mekke.
Maksudoğlu, Mehmet (1992). Arapça Dilbilgisi, İstanbul.
Er-Râcihî, Abduh (1992). Fi’t-Tatbîki’n-Nahvî ve’s-Sarfî, İskenderiye.
Sînî, Mahmud İsmail, es-Seyyid, İbrahim Yusuf, eş-Şeyh, Muhammed er-Rifai (ts.). el-Kavâidü’l-Arabiyyetü’l-Müyessera, İstanbul.
_______, el-Arabiyye li’n-Nâşiîn, İstanbul.
Uralgirary, Yusuf (1986). İlk ve İleri Dilbilgisi, Riyad.
76
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
• Yaklaşma fiillerini tanıyacak,
• Umut fiillerini tanıyacak,
• Başlama fiillerini tanıyacak,
• Bunların isim ve haberlerini tespit edebilecek,
• Bu fiilleri birbirinden ayırt edebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Yaklaşma
• Umut
• Başlama
• Mukârabe
• Recâ
• Şurû‘
Öneriler
Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce;
• Metin içerisinde geçen mânâsını bilmediğiniz kelimeler için bir Arapça-Türkçe sözlüğe başvurunuz.
• İsmail Güler, Hüseyin Günday ve Şener Şahin’in Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi) isimli kitabından Kâde ve Benzerleri (Ef’âl-i Mukârabe) konusunu okuyunuz.
77
GİRİŞ
Arapçada birtakım yardımcı fiiller vardır. Bunlar, isim cümlesinin başına geçerek mübtedâ ve haberin hem adını hem de i‘râbını değiştirirler. Şu üç grup fiil de bu yardımcı fiillerdendir.
1. Bir eylemin yaklaştığını ifade edenler.
2. Umut bildirenler
3. Başlama ifade edenler.
Bu fiillere yardımcı fiiller denmesi, isim cümlesinin başına gelerek mübtedâ (özne) ve habere (yüklem) ihtiyaç duymaları sebebiyledir. Meselâ
الولد يسقط (Çocuk düşüyor) cümlesinde الولد mübtedâ, يسقط da haberdir. Bunun başına كاد yi getirdiğimizde cümle كاد الولد يسقط (Çocuk az kaldı düşüyordu) şeklinde olmakta ve cümle yaklaşma ifade etmektedir.
Türkçede ise yaklaşma fiilleri, bileşik fiiller içerisinde ele alınır. “İlk fiildeki eylemin meydana gelmesi için az kaldığını ifade eden fiiller” şeklinde tarif edilir. Anlamı değişikliğe uğrayacak fiilin istek kipi geniş zamanı üçüncü tekil şahsından sonra “yaz-” getirmek suretiyle teşkil olunur. “Düşeyazdı, ağlıyayazdı, kırayazdı” gibi. Ancak yazı dilinde “yaz-” ekli fiil yerine daha çok “az daha, az kaldı” vb. ifadeler kullanılır. Örnekler:
Çocuk az kaldı düşüyordu. )كاد الولد يسقط (
Çocuk az daha ağlayacaktı. )كاد الولد يـبكي (
Çocuk az daha camı kırıyordu. )كاد الولد يكسر الزجاج (
Diğer iki fiil grubu olan umut ve başlama fiilleri ise Türkçe’deki karşılıklarıyla tercüme edilmektedir. Örnekler:
Umarım hasta iyileşir. )عسى المريض أن يـبـرأ (
Öğrenci okumaya başladı. )أخذ الطالب يـقرأ (
Mukārabe, Recâ ve Şurû Fiilleri
أفـعال المقاربة و الرجاء والشروع
78
Türkçede kullanılan yaklaşma fiilleriyle ilgili geniş bilgi için M. Kaya Bilgegil’e ait Türkçe Dilbilgisi isimli kitabından Yapıları Bakımından Fiiller kısmına bakabilirsiniz.
OKUMA PARÇASI
مروءة ووفاء
خرج النـعمان بن المنذر ملك الحيرة للصيد، وأخذ يجري بفرسه في الصيد فابـتـعد عن أصحابه، وتا ه في الصحراء وأخذ يـبحث طويلا عن مكان يـلجأ إليه، وأخيرا وجد رجلا اسمه حنظلة ومعه زوجته. وطلب .
منهما طعاما وشرابا، وكان لديهما شاة واحدة، فسقاه حنظلة من لبنها، وذبحها وأطعمه من لحمها وفي . الصباح لبس النـعمان ثيابه وركب فـرسه ثم قال لحنظلة . اطلب ثـوابك« : أنا الملك النـعمان . قال . »
حنظلة سأفـعل إن شاء االله « : «.
ثم انطلق النـعمان نحو الحيرة ومكث حنظلة بـعد ذلك زمانا حتى أصابه فـقر شديد وساءت حاله. .فـقالت له امرأته لو ذهبت إلى الملك لأحسن إليك « : فسافـر إلى الحيرة وصادف ذلك اليـوم يـوم بـؤس . »
النـعمان، فكان يذهب إلى مكان بعيد مع جنوده، ويـنتظر، ويـقتل أول رجل يظهر له هناك فـلما نظر إليه . النـعمان عرفه، وساءه مكانه، فوقف حنظلة بـين يدي النـعمان فـقال له النـعمان . أنت الذي نـزلت ع«: ندك
يـوما؟ نـعم « : قال » قال . » أ فلا جئت في غير هذا اليوم؟ « : ذا اليوم؟ « : قال » ! وكيف لي أن أعلم واالله لو ظهر لي قابوس ابني قـبـلك لم أجد بدا من قـتله، فاطلب حاجتك « : قال النعمان » من الدنـيا وسل
ما تـبتغي فإنك مقتول «.
قال حنظلة وما أصنع بالدنـيا بـعد نـفسي؟ « : قال النعمان » إنه لا سبيل إليها « : فإن «: قال » كان لا بد فأجلني عسى أن أزور أهلي، فأوصي إل يهم، وأهيئ حالهم ثم أرجع إليك لا بد « : قال النعمان »
من كفيل يضمن لي عودتك فـنظر حنظلة إلى شريك بن عمرو . » مساعد النعمان، وكان واقفا بجواره – وأراد منه أن يكون كفيله .
فـرفض شريك أن يكون كفيله، فـوثب إليه رجل اسمه قـراد بن أجدع، فقال للنعمان هو علي « : «أ فـعلت؟« قال النعمان نـعم، أنا أضمنه « : قال » فأمر لحنظلة بخمسمائة ناقة، فمضى إلى أهله، وقد . » جعل الأ جل سنة كاملة، ومن يومه هذا إلى مثل ذلك اليوم من العام القادم، فـلما مرت السنة، وبقي من
الأجل يـوم، قال النعمان لقراد ما أراك إلا ميتا غدا« : «.
فـلما أصبح النعمان ركب خيـله، واصطح ب فـرسانه ومعهم الأسلحة، وذهب إلى المكان االذي قابـله فيه حنظلة، وأمر بقتل قـراد وأوشك السياف أن يـقتـله، فقال له وزراؤه ليس لك أن تـقتـله حتى يكمل «:
يـومه فـتـركه، وكان النـعمان ي. » ريد أن يـقتل قـرادا ليـنجو حنظلة من القتل فما كادت الشمس تغيب، إذ . ظهر شخص من بعيد، فأمر النعمان السياف بقتله، فقيل له ليس لك أن تـقتـله حتى يأتيك الشخص « :
فـتـعلم من هو فانـتظر» حتى وصل الرجل فإذا هو حنظلة .
فـلما نظر إليه النعمان شق عليه حضوره، فقال له ما دفـعك إلى الرجوع بـعد أن نجوت من القتل؟ « : الوفاء « : قال » تأثـر النعمان بفعل حنظلة وقـوله، وعفا عنه وعن قـ. » راد، وتـرك القتل منذ ذلك اليوم .
)132-131 ص 10 العربية للناشئين ج: بتصرف من (
79
Metni Kavrama Alıştırmaları
1. Aşağıdaki soruları yukarıdaki okuma parçasına göre cevaplandırınız.
لماذا خرج النعمان في ذلك اليوم؟. 1 لماذا تاه . 2 في الصحراء؟
ماذا فـعل النعمان عندما تاه؟. 3
ماذا طلب النعمان من حنظلة وزوجته؟. 4 كيف أطعم حنظلة النعمان؟. 5 ماذا فعل حنظلة حينما أصابه فقر شديد؟. 6
ماذا سأل حنظلة من النعمان؟. 7 ممن أراد حنظلة أن يكون كفيله. 8 ؟هل قبل شريك الكفالة؟. 9
ماذا فـعل النعمان عندما تأثـر بفعل حنظلة وقـوله؟. 10
2. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin eş anlamlılarını parantez içindeki kelimeler arasından seçiniz.
الجلاد، بدا، ، ذهب، ض( امن، صفح، متـوفى، يتم، المهلة، حليب، زوجة (
سقا حنظلة النعمان من . 1 . الشاةلبنانطلق .2 النعمان نحو الحيرة . قالت له . 3 امرأت لو ذهبت إلى الملك لأحسن إليك « : ه «. ما كادت الشمس تغيب، إعند. 4 ظهرذ شخص من بعيد . قد جعل . 5 الأجل سنة كاملة . أراد . 6 منحنظلة شريك أن يكون كفيل .هقال النعمان لقراد . 7 ما أراك إلا « : غداميتا «. أوشك . 8 السياف أن يـقتل قـرادا . ليس لك أن. 9 تـقتـله حتى يكمل يـومه .
عنالنعمان عفا. 10 وعن قـراد حنظلة . 3. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını
parantez içindeki kelimeler arasından seçiniz.
قبل، اقـتـرب، حسنت، الماضية، مشاة، غنى( ، قليل، يحيي، أساء، الغدر (
الوفاء. 1 هو الذي دفع حنظلة إلى الرجوع .
ابـتـعد. 2 النعمان عن أصحابه .
80
أخذ النعمان يـبحث . 3 عن مكان يـلجأ إليهطويلا .
أصاب حنظلة .4 . شديدفقر
ساءت. 5 حال حنظلة بعد ذلك .
لو ذهبت إلى الملك لأ. 6 حسن إليك .
كان النعمان س. 7 يـقتل أول رجل يظهر له هناك .
رفض. 8 شريك أن يكون كفيل حنظلة .
كان النعمان يـقتل حنظلة في السنة .9 القادمة .
ركب النعمان خيـله واصطحب . 10 فـرسان .ه 4. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin çoğullarını tespit
ediniz.
أخذ النعمان يجري ب. 1 فرس ه في الصيد .
طلب . 2 حنظلة وزوجتهمنالنعمان طعاما وشرابا .
كان لديهما . 3 شاة . واحدة
سقا حنظل. 4 من النعمان ة . الشاةلبن
أطعم.5 حنظلة من النعمان . الشاةلحم
خرج النـعمان بن المنذر . 6 ملك الحيرة للصيد .
مكث حنظلة بـعد ذلك . 7 زمانا حتى أصابه فـقر شديد .
أعطى النعمان حنظلة خم. 8 سمائة ناقة .
قال النعمان لقراد . 9 ما أراك إلا « : غداميتا «.
بقي من . 10 يـومالأجل . 5. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin tekillerini tespit
ediniz.
ابـتـعد عن النعمان . 1 أصحابه .
لبس النـعم. 2 ثيابهان .
الوزراء طلب .3 من النعمان أن يـنتظر .
ان النعمان يذهب إلى مكان بعيد مع ك.4 جنوده .
اصطحب النعمان . 5 فـرسانه .
كان مع الجنود . 6 أسلحتـهم .
81
6. Aşağıdaki cümleleri, örnekte olduğu gibi, أخذ fiiliyle başlatarak yeniden yazınız.
يجري اللاعب في الملعب: المثال .أخذ اللاعب يجري في الملعب .
يـزور الناس المرضى .أخذ الناس يـزورون المرضى .
يصلي الشاب في المسجد. 1 ...............................
يـلعب ا. 2 .............................. لأطفال في الحديقة العامة
ن. 3 تكتب الطالبات واجبا ...............................
تـقرأ المرأة صحف اليوم. 4 ...............................
يـبني المهندسون عمارة ضخمة. 5 . ..............................
7. Aşağıdaki cümleleri, örnekte olduğu gibi, كاد fiiliyle başlatarak yeniden yazınız.
تغيب الشمس: المثال . كادت الشمس تغيب .
يـقتل السياف حنظلة . 1 . ..............................
يخرج القطار من الطريق.2 . .............................
يسقط اللاعب على الأرض. 3 . ..............................
تـنجح زينب في الامتحان. 4 . ..............................
يـغلي القدر. 5 . ..............................
DİL BİLGİSİ
MUKÂRABE, RECÂ VE ŞURÛ FİİLLERİ
Arapçada kısaca mukârabe fiilleri ya da كاد vb. adı verilen fiil grupları vardır. Bunlar كان vb.ne benzemektedirler ve aynen كان gibi isim cümlesinin başına gelerek, mübtedâ ve haberde hem isim hem de i‘râb yönünden değişiklik yaparlar. İsim cümlesinin mübtedâsı bu fiillerin ismi olarak merfû, haberi de bunların haberi olarak mansûb olur. Aradaki fark ise كان nin haberi isim ya da fiil şeklinde gelebilirken, bunların haberleri dâima muzâri fiilden oluşan bir fiil cümlesi olmak zorundadır. Ve haberleri dâima كاد vb.nden sonra gelir.
Bu fiiller üçe ayrılmaktadır:
1. Yaklaşma fiilleri. )أفـعال المقاربة (
2. Umut fiilleri. أفـعال الرجاء( (
3. Başlama fiilleri. )أفـعال الشر )وع
82
1. Yaklaşma Fiilleri
Bunlar bir işin meydana gelmesinin yaklaştığını ifade ederler. Türkçeye “ – eyazdı, az kalsın…, az daha…, neredeyse…, -mek üzereydi” vb. şekillerde tercüme edilirler. Yaklaşma fiilleri üç tanedir :
كاد كرب – أوشك-
كاد :
Bu fiilin hem mâzî hem de muzârisi يكاد( ( kullanılır. Çekimli olarak da kullanılmaktadırlar. Mâzî ve muzâri çekimi خاف يخاف– fiili gibidir. Haberinin başında أن pek bulunmaz.
كاد حسن يـبكي . Hasan az kaldı ağlayacaktı.
Burada حسن lafzı كاد nin ismi olarak merfû, يـبكي fiili de gizli bulunan fâili )هو( ile birlikte onun haberidir ve cümlede mahallen (bulunduğu yer
itibariyle) mansûbtur.
كادت الشمس تـغرب . Güneş neredeyse batmıştı.
Bu cümlede الشمس lafzı müennes olduğu için كادت fiili de müennes olarak gelmiştir.
كادوا يـفوزون في المسابقة . Yarışmada az daha kazanıyorlardı.
Bu cümlede كادوا fiili çekimli olarak gelmiştir. Fiilin ismi sonundaki merfû muttasıl zamir olan cemi (çoğul) vâvı )و( , haberi de فوزونيـ fiil cümlesidir. كاد nin ismi çoğul olduğu için haberinde gelen muzâri fiil de çoğul olarak gelmiştir.
كدت أسقط . Az kalsın düşecektim.
كدنا نموت من فـرط التـعب . Aşırı yorgunluktan neredeyse ölecektik.
كادوا يسقطون م ن الجدار . Az kalsın duvardan düşeceklerdi.
Yukarıdaki üç cümleden ilkinde كاد nin ismi sonundaki merfû muttasıl zamir olan tâ )ت( zamiri, ikincisinde nâ )نا( zamiri ve üçüncüsünde de çoğul vâvı ) و( dır. Haberleri ise kendilerinden sonraki fiil cümleleridir.
يكاد المطر يـنزل من السماء . Neredeyse/Hemen hemen yağmur yağmak üzere.
Bu cümlede ise كاد nin muzârisi kullanılmıştır.
كرب :
Bu fiil çekimsiz olarak sadece كرب şeklinde kullanılmaktadır. Muzârisi de kullanılmaz. Bunun da haberinin başında çoğunlukla أن pek bulunmaz. Pratikte pek kullanılmadığı için bununla ilgili sadece bir örnekle yetineceğiz.
كرب الماء يجمد . Su donmak üzere.
83
أوشك :
Bu fiilin hem mâzî hem de muzârisi )يوشك ( kullanılır. Haberinin başında çoğunlukla أن bulunur.
أوشك المتسابق أن يـفوز . Yarışmacı az daha kazanacaktı.
أوشكت خديجة أن تصل . Hatice gelmek üzere.
أوشك الولد أن يسقط من الشرفة . Çocuk az kalsın balkondan düşecekti.
يوشك ع ثمان أن يحصل على الجائزة . Osman neredeyse ödülü kazanacak.
يوشك الضيوف أن يصلوا . Misafirler gelmek üzere.
Yukarıdaki örneklerde أوشك nin ismi kendisinden sonraki merfû isimler, haberi أن harfi ve peşinden gelen kısımdır ve hepsi bütün olarak nasb konumundadır. Son cümlede أوشك nin ismi çoğul olduğu için haberindeki muzâri de çoğul olarak )يصلوا ( gelmiştir.
Yaklaşma fiillerinden olan كاد ile tam fiil olan كاد يكيد - كيدا- (tuzak kurdu, hile yaptı, aldattı) fiili karıştırılmamalıdır.
كاد الرجل يكون مديرا للشركة . Adam şirkete müdür olmak üzere.
كاد الرجل لجاره . Adam komşusuna tuzak kurdu.
Bu cümlelerden birincisinde كاد fiili yaklaşma fiili, ikincisinde ise tam fiil olarak kullanılmıştır.
Yine أوشك fiili de “yaklaştı” mânâsında tam fiil olarak kullanılmaktadır. Bu durumda fiilin hemen peşinden أن ve muzâri fiil gelir.
أوشك أن تطلع الشمس . Güneşin doğması yaklaştı.
Burada أوشك tam fiil, peşinden gelen أن ت طلع الشمس kısmı ise fâil olur. Burada tam fiil olduğu için أوشك nin haberi yoktur.
Yukarıda verilen örnekler ışığında siz de aşağıdaki cümlelerde geçen boşlukları parantez içinde verilen fiilin uygun şekliyle doldurunuz.
كادت السيارة انـقلب...... ( ( Araba neredeyse takla atacaktı.
تكاد الوزيرة قاعة المؤتمر...... غادر. ( ( Bakan nerdeyse kongre salonunu terk edecek.
يوشك الاجتماع أن بـعد قليل...... بدأ. ( ( Toplantı nerdeyse az zonra başlayacak.
توش ك الطائرة أن بـعد قليل...... وصل. ( ( Uçak neredeyse az sonra varacak.
Umut Fiilleri
Bunlar bir işin meydana gelmesinin ümit edilmesini ifade ederler. Türkçeye “ umulur ki, inşallah, umarım, belki, herhalde, -e bilir, ola ki…” vb. şekilllerde
84
tercüme edilirler. Burada da üç fiil yer almaktadır. Her üçünün de sadece mâzîsi kullanılır ve haberlerinin başında أن bulunur.
عسى حرى – اخلولق-
عسى :
Bu fiilin mâzîsinin çekimi yapılır. Ümit fiilleri içerisinde en çok kullanılandır. Haberi olan muzâri fiilin başında أن bulunur.
عسى الولد أن يمشي . Umulur ki çocuk yürür.
﴿عسى ربكم أن يـرحمكم﴾ . Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder. (İsrâ 17 / 8)
عسى االله أن يـغفر لي . Umulur ki Allah beni bağışlar.
عست الطفلة أن تمشي . Umulur ki (kız) çocuğu yürür.
حرى :
Bu fiil günlük konuşmada pek kullanılmaz.
حرى الطالب أن يـتخرج . Umulur ki öğrenci mezun olur.
اخلولق :
Bu fiil de pratikte pek kullanılmaz.
اخلولق الثـلج أن يـ نزل . Umulur ki kar yağar.
اخلولقت السماء أن تمطر . Umulur ki yağmur yağar.
Umut bildiren fiillerden عسى “yaklaştı” mânâsında tam fiil olarak da kullanılır. Bu durumda fiilin hemen peşinden أن ve muzâri fiil gelir.
عسى أن يمش ي الولد . Çocuğun yürümesi yaklaştı.
Burada عسى tam fiil, peşinden gelen أن يمشي الولد kısmı ise fâil olur. Bu tür kullanımda tam fiil olduğu için عسى nın haberi yoktur.
Yukarıda verilen örnekler ışığında siz de aşağıdaki cümlelerde geçen boşlukları parantez içinde verilen fiilin uygun şekliyle doldurunuz.
عسى االله أن بالنصر...... )أتى. ( Umulur ki Allah zafer nasib eder.
عسى السلام أن عم . (العالم...... -◌( Umulur ki barış dünyaya egemen olur.
عسى المتـ هم أن الحق...... قال . ( -◌( Umarım sanık gerçeği söyler.
عسى الرجل أن أهله...... زار . ( -◌( İnşallah adam ailesini ziyaret eder. Başlama Fiilleri أفـعال الشروع
Bunlar bir işin başladığını ifade ederler. Türkçeye “başladı” şeklinde tercüme edilirler. Bu fiillerin yalnız mâzîsi kullanılır ve haberlerinin başında أن bulunmaz. Başlıcaları şunlardır:
85
أخذ جعل - بدأ – شرع – ابـتدأ – طفق – أنشأ – هب- أخذ الأديب يكتب رواية جديدة . Edebiyatçı yeni bir roman yazmaya başladı.
Bu cümlede الأديب lafzı başlama fiili olan أخذ nin ismi, يكتب رواية جديدة cümlesi de haberidir. Haber cümlesi nasb konumundadır.
جعل الطبيب يـعالج المرضى . Doktor hastaları muayene etmeye başladı.
بدأ الطفل يمشي . Çocuk yürümeye başladı.
شرع الجيش يـقاتل الأعداء . Ordu düşmanlarla savaşmaya başladı.
ابـتدأ الإمام يـتـلو القرآن الكريم . İmam Kur’ân-ı Kerim okumaya başladı.
طفق كريم يكتب رسالة قصيرة . Kerim kısa mesaj yazmaya başladı.
أنشأ الزرع يـنمو . Ekinler büyümeye başladı.
هب الحجاج يـعودون إلى بلادهم . Hacılar ülkelerine dönmeye başladılar.
Başlama fiilleri tam fiil olarak da kullanılırlar. Bu durumda peşlerinden muzâri fiil gelmez ve gerçek anlamlarında kullanılırlar.
بدأ الإمام قراءة القرآن . İmam Kur’ân okumaya başladı.
أخذ الطالب كتابه . Öğrenci kitabını aldı.
شرع أحمد في العمل . Ahmet işe başladı.
أنشأت الحكومة مستشفى كبيرا . Hükümet büyük bir hastane inşa etti.
Yukarıda verilen örnekler ışığında siz de aşağıdaki cümlelerde geçen boşlukları parantez içinde verilen fiilin uygun şekliyle doldurunuz.
أخذت الطالبة دروسها...... كتب . ( -◌( Öğrenci derslerini yazmaya başladı.
أنشأ ت الوزارة مكتبة جديدة .... بـنى ( -◌( Bakanlık yeni bir kütüphane inşa etmeye başladı.
شرع القطار تحرك....... ( ( Tren hareket etmeye başladı.
شرع المطر نـزل ...... . ( -◌( Yağmur yağmaya başladı.
Mukârabe fiilleriyle ilgili daha ayrıntılı bilgi için M. Meral Çörtü’nün Arapça Dilbilgisi Nahiv isimli kitabına bakınız. Mukârabe fiilleriyle ilgili olarak ayrıca http://www.onlinearabic.net ve www.schoolarabia.net adreslerine başvurabilirsiniz.
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki metinde geçen yaklaşma ve başlama fiillerini tespit ediniz.
السائق
أنا سائق سيارة أجرة نشيط، متـوسط الحال، لم أشرب في حياتي الخمر، ولم . تـفتني صلاة الجمعة مرة رجل مستقيم، في حالي ... واحدة من منزلي إلى موقف السيارات، ومن موقف السيارات إلى منزلي... .
86
أحب زوجتي وأولادي، وهم يحبونني لديـنا تلفاز قديم، نـقضي أمامه مجت. معين بعض الوقت وقد وعدت . م إلى حديقة الحيوانات في العيد، فكادوا يطيرون فـرحا الأولاد أن أذهب .
غدا عيد، أقصد عيد الأضحى، وقد اشتـريت أضحية وثيابا جديدة لأولادي وسنجلس كلنا حول طبق . الفت" ونخرج ونـتبادل التـهنئة" ة في هذا اليوم لقيت جاري حمزة، وإنه رجل لا يتوقف لسانه عن الشكوى .
وشكا أيضا عن حاله وفـقره وتـوجهت إلى موقف السياراة، وخرجت بسيارتي أطلب رزقي. وبدأت يـومي . خالفة صريحة لنظام المروربم وصعدت السيارة مرة على الرصيف وكادت تصدم كلبا. فمضى يـعدو خلفي .
وهو يحاول أن يـلحق بالسيارة، ثم اختـلفت مع سائق سيارة، فـغضب علي وكدت أتشاجر معه .
صدت ركنا خاليا قريبا من البحر ، ووقفت بالسيارة، وتـناولت منديلي أمسح به وجهي، وأخذت وق أنظر إلى صفحة البحر تـنـعكس عليها أشعة الشمس وهب علي نسيم أنشعني، فاستـرحت واطمأن قلبي، .
وسرت با لسيارة نحو أحد الفنادق رأيت سائحا أجنبيا يشير إلى وحملته إلى المتحف في هدوء وسلام. ومن . هناك أخذت بـعض رجال الأعمال إلى وسط المدينة .
وعدت إلى داري فأعطيت ما كسبته لزوجتي، وطلبت منها أ ن تجيد في الصباح صنع الفتة" ثم تناولت ". طعامي مع أسرتي هنيئا مريئا .
)العربية للناشئين : بتصرف من ( 2. Aşağıdaki cümlelerdeki boşlukları metinde geçen kullanımlarından da
faydalanarak, uygun harfi cerlerle doldurunuz.
نست. 1 مع نشرة الأخبار في المساء.... . بدأ الناس يـنظرون. 2 صفحة البح.... .روعدت الأصدقاء أن أشتري . 3 ـهم كتب الحديث... . قلت . 4 أستاذي .... صباح الخير: . شكا الولد . 5 أمه عن أخيه الكبير... . تـوجه الع. 6 مال المصنع.... . كان الكلب يحاول أن يـلحق . 7 .السيارة....أخذ السائق السياح . 8 المتحف.... . بـعدا ما انـتـهيت . 9 العمل عدت .... .بيتي....
صديقي أن يساعدني.... طلبت . 10 .
3. Aşağıdaki cümlelerde geçen أخ ذ ve بدأ fiillerinden hangilerinin başlama fiili, hangilerinin de tam fiil olduğunu tespit ederek parantez içindeki boşluklara yazınız.
أخذت بـعض رجال الأعمال إلى وسط المدينة. 1 . (............)
أخذت أنظر إلى صفحة البح. 2 ...........) (. .ر
87
أخذت الطالبات قراءة كتبهن. 3 . (............)
تـبدأ الدروس في كليتنا في الساعة الثامنة صباحا. 4 . (............)
بدأ الطلاب يحبون مدرسهم الجديد. 5 . (............)
بدأت النساء في زيارة المستشفى. 6 . (............)
أخذت الطفلة تجري في الحديقة. 7 . (............)
فرح الطالب الذي أخذ الجائزة. 8 . (............)
عندما انـتـهيت من قراءة الرواية بدأت قراءة رواية جديدة. 9 . (............)
بعد الصلاة بدأ الإمام يـتـ. 10 لو سورة الانشقاق . (............) 4. Aşağıdaki metinde geçen yaklaşma, umut ve başlama fiillerini tespit
ederek haberleriyle birlikte örnekte olduğu gibi yazınız.
كادت الفتـنة تـنتشر بعد وفاة الرسول ، وأوشك المرتدون أن يـ)ص( تكاثـروا فـهب أبو بكر ) ض(م بجنود يدعوهم إلى الإسلام ثانية، وأخذ يـرسل إليهم الرسل، عسى أن يـرجعوا إلى االله ويـتوبوا، ثم شرع يـؤد
وجعل يدعو االله أن يـهديهم حتى نصره االله عليهم وقضى على . الإسلام تلك الفتنة تماما، وكتب االله للدعوة الإسلامية البقاء والانتشار .
)139 ص 10العربية للناشئين ج : بتصرف من (
خبره نوعه الفعل
كاد : المثال تنتشر من أفعال المقاربة
...... ................ .. ....
...... ................ ......
...... ................ ......
...... ................ ......
...... ................ ......
...... ................ ...... 5. Aşağıdaki cümlelerin başına parantez içindeki fiilleri getirerek
örnekte olduğu gibi cümleleri yeniden yazınız.
الشبا: المثال ن يجرون في الملعب أخذ الشبان يجرون في الملعب )أخذ(. .
يقرأ الناس القرآن الكريم في المسجد. 1 .............................. ) شرع. (
تهي الدرس بعد قليلسين. 2 .... ......................... )يوشك. (
88
سيحضر الضيوف بعد قليل. 3 .............................. )يوشك. (
يصل ا. 4 لمسافرون إلى المطار ................... ........... )عسى. (
يخرج الأستاذ من الكلية. 5 ..... ......................... ) كاد. (
تعفو الأم عن البنت. 6 .............................. )عسى. (
يـنزل الركاب من الحافلة. 7 .............................. )بدأ. (
يطوف الح. 8 جاج حول الكعبة أنشأ. ( ( ..............................
تصعد السيارة على الرصيف. 9 .............................. )تكاد. (
يـزورني الأصدقاء هذا المساء. 10 ... ........................... )عسى. ( 6. Aşağıdaki cümleyi örnekte olduğu gibi parantez içinde verilen
kelimeye uygun olarak yeniden yazınız.
يوشك المدرسون يخرجون من المدرسة: المثال )المدرس. (
المدرس يوشك )كادت. ( يخرج من المدرسة
)أخذ............( . ...........................1
)عسى.......................................( . 2
)الطلاب.......................................( . 3
)أوشك.......................................( . 4
)شرع.......................................( . 5
المدرسات.......( ................................. 6 (
)بدأ.......................................( . 7
8 ........................................ 7. Aşağıdaki cümleleri, örnekte olduğu gibi başlama fiillerinden birisiyle
başlatınız.
الطلاب يدخلون قاعة الامتح: ...... المثال أخذ. ان الطلاب يدخلون قاعة الامتحان .
الفلاح يحصد الزرع. ......... 1 .
البنات يمشين في الطريق. ......... 2 .
السائحات يـزرن المتحف. ........ 3 .
الطلاب يفهمون الدرس. ....... 4 .
النجار يصنع منضدة. ........ 5 .
89
الفتاة تساعد أمها في البيت. ....... 6 .
أحمد يكتب قصة جديدة. ....... 7 .
فاطمة تحفظ القصيدة. ....... 8 . 8. Aşağıdaki cümleleri, örnekte olduğu gibi gerekli değişiklikleri yaparak
yaklaşma fiillerinden birisiyle başlatınız.
سقط الورقي: المثال . كاد الورق يسقط .
يـقتل العطش الكلب. 1 . .........................
يـنـقضي النهار. 2 . .........................
يـنـقشع الغيم. 3 . .........................
يـفوز الفتى في مسابقة السباحة. 4 . .........................
م. 5 يسافر الضيوف إلى بـيو . .........................
يشفى المريض. 6 . .........................
تحضر الطبيبة إلى المستشفى. 7 . .........................
يحفظ عمر سورة الفتح. 8 . ................ .........
9. Aşağıdaki cümleleri, örnekte olduğu gibi gerekli değişiklikleri yaparak umut fiillerinden عسى ile başlatınız.
يـنـفرج الضيق: المثال . عسى الضيق أن يـنـفرج .
يصيب الصائد. 1 . ......................... المذنبونيتوب . 2 . ......................... يـعود الغائب. 3 . ......................... يـعتدل الهواء. 4 . ......................... يحضر المدير. 5 . ......................... يشفيك االله. 6 . ......................... يـف. 7 ذا الخبر رح الأب . ......................... يـنفرج الكرب. 8 . .........................
10. Aşağıdaki sorulara, örnekte olduğu gibi, parantez içinde verilen fiilleri kullanarak cevap veriniz.
هل نفد وقود السيارة؟ : المثال لا، كاد يـنـفد ) ادك( .
هل غرقت السفينة؟ . 1 .............................. لا، ) كاد(
90
هل انـتشر الخبر بين الناس؟ . 2 .... .........................لا، )أوشك(
هل ركبت الطائرة؟ 3 ............................لا، )كاد(
هل تحرك الجيش؟ . 4 ...........................نعم، )شرع(
...........................نعم، ) أخذ(هل كتبت الرسالة؟ . 5
أين يـعمل عثمان؟ . 6 .............................. )شرع(
هل اتـفقتم ع. 7 لى مكان السكن؟ ............................لا، )كاد(
هل انتـهت الأزمة الاقتصادية العالمية؟ . 8 ..........................نعم، )بدأ( 11. Aşağıdaki âyet-i kerîmelerde geçen yaklaşma, umut ve başlama fiil-
leriyle haberlerini tespit ediniz.
﴿ عسى الله أن يجعل بـيـنكم وبـين الذين عاديـتم منـهم مودة ﴾. 1 )7الممتحنة (
عسى الله أن يـتوب عليهم﴿ . 2 )102 توبةال( ﴾
وأنه لما قام عبد الله يدعوه كادوا يكونون ﴿ . 3 عليه لبدا )19 نالج( ﴾
﴿ قالوا ا. 4 لآن جئت بالحق فذبحوها وما كادوا يـفعلون ﴾ )71 بقرةال(
يكاد زيـتـها يضيء ولو لم تمسسه نار﴿ . 5 )35 النور( ﴾
﴿ ولما تـوجه تلقاء مدين قال عسى ربي أ. 6 ن يـهديني سواء السبيل ﴾ )22القصص (
أم أنا خيـر من هذا الذي هو مهين ولا يكاد يبين ﴿ . 7 )52الزخرف ( ﴾
12. Aşağıdaki ayet-i kerimelerde geçen fiilleri tespit ederek, örnekte olduğu gibi, tam fiil mi yoksa yaklaşma, umut ve mukârabe fiillerinden mi olduğunu boşluklara yazınız.
نوعه الفعل
ثم أنشأنا من بـعدهم قـرنا آخرين﴿: المثال فعل تام أنشأ )31 المؤمنون( ﴾
فـبدأ بأوعيتهم قـبل وعاء أخيه﴿. 1 ........ ........... )76 يوسف( ﴾
م جميعا﴿ . 2 عسى الله أن يأتيني ........ ........... )83 يوسف( ﴾
عسى ربكم أن يـرحمكم﴿ . 3 ........ ........... )8 سراءالإ( ﴾
وطفقا يخصفان عليه﴿ . 4 ما من ورق الجنة ........ ........... )22 عرافالأ( ﴾
يكاد زيـتـها يضيء ولو لم تمسسه نار﴿ . 5 ........ ........... )35 النور( ﴾
﴿ يكاد سنا بـرقه يذهب بالأبصار ﴾. 6 .. ........... ...... )43 النور(
ولما سكت عن موسى الغضب أخذ الألواح﴿. 7 ....... ............ )154الأعراف ( ﴾
يكاد البـرق يخطف أبصارهم ﴿ . 8 ........ ........... )20البقرة ( ﴾
91
13. Aşağıdaki cümlelerde umut fiili olarak kullanılan عسى yı örnekteki gibi tam fiile dönüştürünüz.
عسى المطر أن يـنزل: المثال . عسى أن يـنزل المطر .
عسى الأستاذ أن يـعود غدا. 1 . .........................
عسى أحمد أن يحضر بعد قليل. 2 . ............ .............
عسى الطبيب أن يـعالج المريض. 3 . .........................
عسى المجرم أن يـتوب. 4 . .........................
14. Aşağıdaki cümlelerde tam fiil olarak kullanılan عسى yı örnekteki gibi umut fiiline dönüştürünüz.
عسى أن يشفى المريض:المثال . عسى المريض أن يشفى .
عسى أن يـنام الرضيع. 1 . .........................
عسى أن يأتي حسين. 2 . .........................
عسى االله أن يـرحمكم.3 . .........................
عسى ا. 4 لامتحان أن يكون سهلا . ......................... 15. Aşağıdaki Arapça cümlenin en uygun Türkçe karşılığını tespit ediniz.
“Fabrika işçilerinin grev yapmasına çok az kaldı."
.Aيوشك عمال الحقل أن يضربوا عن العمل .
.Bعسى عم ال المصنع أن يضربوا عن العمل .
.Cيوشك عمال المصنع أن يخرجوا من المصنع .
.Dيكاد العمال أن يضربوا عن العمل .
.Eيوشك عمال المصنع أن يضربوا عن العمل . 16. Aşağıdaki Arapça cümlenin en uygun Türkçe karşılığını tespit ediniz.
عسى وقود السيارة ألا يـنـفد بـيـنما نحن نسير في الطريق .
A. İnşallah çölde giderken arabanın yakıtı bitmez.
B. İnşallah yolda giderken yakıtımız bitmez.
C. İnşallah gidişte arabanın yakıtı bitmez..
D. İnşallah yolda giderken arabanın yakıtı bitmez.
E. Yolda giderken az daha arabanın yakıtı bitiyordu.
92
17. Aşağıdaki Türkçe cümleleri yaklaşma, umut ve başlama fiillerini
kullanarak Arapçaya çeviriniz.
1. Umarım hava ılık olur.
2. Az kaldı yere düşecektim.
3. Çocuk konuşmaya başladı.
4. Umarım yağmur yağar.
5. Çocuklar kitap okumaya başladılar.
6. Öğrenci dersi anlamaya başladı.
7. Az daha araba ağaca çarpacaktı.
8. Umulur ki Rabbimiz bize merhemet eder.
9. Umulur ki Allah tevbemizi kabul eder.
10. Az kaldı yarışı kazanacaktım.
Kelimeler ve Deyimler
ابـتـغى يـبتغي – ابتغاء - :İstedi
أجل يـؤجل – تأجيلا - :En
أحسن يحسن – إحسانا إلى – :İyilik yaptı
اختـلف يختلف – اختلافا - :Tartıştı, değişik oldu
اصطحب يصطحب – اصط- حابا :Yanına, refakatine aldı
أصاب يصيب – إصابة - :İsabet etti
أضحية أضاحي ) ج( :Kurban(lık hayvan)
أمطرت السماء :Yağmur yağdı
انـتظر يـنتظر – انتظارا - :Bekledi
انطلق يـنطلق – انطلاقا - :Gitti, acele etti
أنـعش يـنعش – إنـعاشا - :Canlılık verdi, kendine getirdi
انـفرج يـنـفرج – انفراجا- :Dağıldı, açıldı
انـقضى يـنـقضي – انقضاء- :Bitti, sona erdi
انـقشع يـنـقشع – انقشاعا – :Dağıldı, açıldı
أو يوصي –صى إيصاء _ :Vasiyette bulunmak, tavsiye etmek
بـؤس أبـؤس ) ج( :Dert, sıkıntı
93
بـرق :Şimşek, telgraf
تأثـر يـتأثـر – تأثـرا بـ – :Etkilendi
تـبادل يـتبادل – تـبادلا التهنئة – :Karşılıklı tebrikleşmek
تـوجه يـتـوجه – تـوجها إلى – :Yöneldi
تاه يتيه – تيها- :Kayboldu, yolunu kaybetti
جندي جنود ) ج( :Asker
الحيرة :Irak’ta Kufe yakınlarında tarihi bir yerleşim yeri
خطف البـرق البصر ) ◌-( :Şimşek gözü aldı, kamaştırrdı
خيل خيول ) ج( :At
حمل يحمل – حملا إلى – :Sevketti, götürdü
ذبح يذبح – Boğazladı, kurban etti: ذبحا -
رجل العمل رجال الأعمال ) ج( :İş adamı
الرخاء :Bolluk
رضيع رضعاء ) ج( :Bebek
رفض رفض يـ– رفضا - :Kabul etmedi, reddetti
سحاب سحب ) ج( :Bulut
سقى يسقي – سقيا - :(Su vb.ni) içirdi
يسوء –ساء سوءا - :Kötü oldu
سياف :Cellat
سائق سيارة أجرة :Ticari taksi şoförü
شق يشق – شقا على- :Çok ağır geldi, üzdü
شاة شواء، شياء ) ج( :Koyun
صدم يصدم – صدما - :Çarptı
صعد يصعد – صعودا - :Çıktı
صفحة صفحات ) ج( :Yüzey
صاد يصيد – صيدا- :Avlandı
صادف يصادف – مصادفة - :Rastladı, tesadüf etti
ضخم ضخام ) ج( :Büyük, görkemli
ضمن يضمن – ضمانا - :Garanti verdi, kefil oldu
طار يطير – طيـرانا - :Uçtu, uçup gitti
94
ظهر يظهر – ظهورا - :Ortaya çıktı
يـغلي –غلى غليا، غليانا – :Kaynadı
Tirit yemeği: ة فـت
فـرج االله كربـته :Allah sıkıntısını giderdi
فـرس أفـراس) ج( :At
فارس فـرسان ) ج( :Binici, atlı, süvari
قابل يـقابل – مقابـلة - :Karşıladı, karşılaştı
فات يـفوت – فـواتا، فـوتا – :(Vakit, namaz vb.) geçti
قابوس :Güzel yüz
كيس أكياس ) ج( :Cüzdan, kese
لجأ يـلجأ – لجوءا إلى– :Sığındı
لحق يـلحق – لحقا، لحاقا بـ – :Yetişti, yakaladı
لم أجد بدا من قـتله :Onu öldürmekten başka çarem yok
متـوسط ا لحال :Orta halli
مروءة :Kişilik
مضى يمضي – مضيا - :Ayrıldı, (bir şeyi) alıp götürdü
نجارون) ج(نجار :Marangoz
نـزل يـنزل – نـزولا - :Konakladı, (birinin yanında) kaldı, indi
نشرة الأخبار :Haber bülteni
نظ يـنظر –ر نظرا إلى – :Baktı
نفد يـنـفد – نـفادا – :ni
ناقة ناقات ) ج( :Dişi deve
هب يـهب – هبا، هبوبا – :(Rüzgar) esti
هيأ يـهيئ – تـهيئة - :Hazırladı, hazırlık yaptı
وثب يثب – وثوبا - :Sıçradı, sıçrayıp koşru
Özet
Yaklaşma fiillerini tanımak.
Bir işin meydana gelmesinin yaklaştığını ifade eden bu fiiller üç tanedir :
كاد كرب – أوشك-
95
Umut fiillerini tanımak.
Bir işin meydana gelmesinin ümit edildiğini ifade eden bu fiiller de üç tanedir:
عسى حرى – اخلولق-
Başlama fiillerini tanımak.
Bir işin başladığını ifade eden bu fiillerin en yaygınları şunlardır:
أخذ جعل - بدأ – شرع – ابـتدأ – طفق – أنشأ – هب-
Bu fiillerin isim ve haberlerini tespit edebilmek.
Bu fiillerin isimleri merfû, haberleri de dâima muzâri fiilden oluşan bir fiil cümlesi olmak zorundadır. Haberleri nasb konumundadır. Bunlardan başlama fiillerinde haberin başına أن asla gelmezken, yaklaşma ve umut fiillerinin bir kısmında haberin başında أن bulunur.
أن kullanılmayanlar şunlardır: , ادك كرب ve başlama fiillerinin tamamı.
كاد حسن يصل . Hasan gelmek üzere.
أخذ الأولاد يـلعبون . Çocuklar oynamaya başladı.
أن kullanılanlar ise şunlardır: أوشك عسى , حرى , ve اخلولق .
أوشك الطقس أن يصفو . Hava açmak üzere.
عسى أملك أن يـتحقق . İnşallah arzun gerçekleşir.
Bu fiilleri tam fiillerden ayırt edebilmek.
Bu fiillerden tam fiil olarak kullanılanlar şunlardır: Başlama fiillerinin tamamıyla, أوشك ve عسى .
أخذ سعيد كتابه . Sait kitabını aldı.
أوشك أن يصفو الطقس . Havanın açması yaklaştı.
عسى أن يـتحقق أملك . Arzunun gerçekleşmesi yaklaştı.
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde كاد yaklaşma fiili olarak kullanıl-mamıştır?
a. كاد النهار يـنـق .ضي b. كاد كيس الرجل يسقط . c. كاد الرجل الفقير يكون غنيا . d. كاد الرجل للناس . e. يكاد البـرق يخطف الأبصار .
96
2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde عسى tam fiil olarak kullanılmıştır?
a. عسى الرخاء أن يدوم . b. عسى أن يـوفق التلاميذ في الامتحان . c. عسى االله أن يـفرج كربـتك . d. عسى محمد أن يـنجح في عمله . e. عسى المسافرون أن يـعودوا .
3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde أخذ fiili başlama fiili olarak kulla-nılmamıştır?
a. أخذ السياح حقائبـهم . b. أخذ م الزوار يـعودون إلى بيو .. c. أخذ ت الطبيبات يحضرن المستشفى . d. أخذ الطلاب يجيبون عن الأسئلة . e. أخذ ت الطفلة تشرب اللبن .
4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde أن harfinin kullanımı yanlıştır?
a. أوشكت السماء أن تمطر .
b. عسى المريض أن يشفى .
c. حرى أحمد أن يزورنا .
d. اخلولق أمل الشاب أن يـت حقق .
e. كادت الشمس أن تشرق .
5. Aşağıda cümlelerin hangisinde, كاد vb.nin ismiyle haberi olan muzâri fiil arasında uyumsuzluk bulunmaktadır?
a. عسى الأصدقاء أن يشتركوا في الرحلة .
b. شرع الأغنياء يـنفق من أمواله م على أعمال الخير .
c. كاد العلم يـنتشر في البلاد .
d. اخلولقت سحب الصيف أن تـنـقشع .
e. جعلت الكاتبة تـتـلو ما كتبت .
Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı
1. d Yanıtınız doğru değilse, “Yaklaşma Fiilleri” konusunu yeniden okuyunuz.
2. b Yanıtınız doğru değilse, “Umut Fiilleri” konusunu yeniden okuyunuz.
3. a Yanıtınız doğru değilse, “Başlama Fiilleri” konusunu yeniden okuyunuz.
97
4. e Yanıtınız farklıysa “Yaklaşma Fiilleri” konusunu yeniden okuyunuz.
5. b Yanıtınız doğru değilse “Başlama Fiilleri” konusunu yeniden okuyunuz.
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1
كادت السيارة تـنـقلب Araba neredeyse takla atacaktı.
تكاد الوزيرة تـغادر قاعة المؤتمر Bakan nerdeyse kongre salonunu terk edecek.
يوشك الاجتماع أن يـبدأ بـعد قليل Toplantı nerdeyse az zonra başlayacak.
توشك الطائرة أن تصل بـعد قليل Uçak nerdeyse az sonra varacak.
Sıra Sizde 2
عسى االله أن يأتي بالنصر Umulur ki Allah zafer nasib eder.
عسى السلام أن يـعم العالم Umulur ki barış dünyaya egemen olur.
عسى المتـهم أن يـقول الحق Umulur ki sanık gerçeği söyler.
عسى الرجل أن يـزور أهله . Umulur ki adam ailesini ziyaret eder.
Sıra Sizde 3
أخذت الطالبة تكتب دروسها Öğrenci derslerini yazmaya başladı.
أنشأت الوزارة تـبني مكتبة جديدة Bakanlık yeni bir kütüphane inşa etmeye başladı.
شرع القطار يـتحرك Tren hareket etmeye başladı.
شرع المطر يـنز ل Yağmur yağmaya başladı.
Yararlanılan Kaynaklar
Bilgegil, M. Kaya (1982). Türkçe Dilbilgisi, İstanbul.
el-Fevzân, Abdurrahman b. İbrahim – Huseyn, Muhtar et-Tâhir – Fadl, Muhammed Abdülhâlik Muhammed (2003), el-Arabiyye Beyne Yedeyk, Riyad.
Güler İ. - Günday, H. Şahin, Ş., (2001). Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi), İstanbul.
El-Hâşimî, Ahmed (ts.). el-Kavâidü’l-Esâsiyye li’l-Lugati’l-Arabiyye, Beyrut.
98
Er-Râcihî, Abduh (1992). Fi’t-Tatbîki’n-Nahvî ve’s-Sarfî, İskenderiye.
Sînî, Mahmud İsmail, es-Seyyid, İbrahim Yusuf, eş-Şeyh, Muhammed er-Rifai (ts.). el-Kavâidü’l-Arabiyyetü’l-Müyessera, İstanbul.
_______, el-Arabiyye li’n-Nâşiîn, İstanbul.
Uralgirary, Yusuf (1986). İlk ve İleri Dilbilgisi, Riyad.
99
100
Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
• Şart cümlelerinde şart ve cevâbın/cezânın tanımını yapabilecek,
• Şart edatlarının etkilerini ve cezim alâmetlerini tanıyabilecek,
• Muzâri fiili cezmeden şart edatlarını ve anlamlarını açıklayabilecek,
• Cezmetmeyen şart edatlarını ve bunların anlamlarını ayırt edebilecek,
• Cevap cümlelerine "ف" harfinin ne zaman getirileceğini ayırt edebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Muzâri fiili cezm eden edatlar
• Şart edatları
• Şart isimleri
• Cevap cümlesi
• Cezâ cümlesi
Öneriler
Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için önce;
• Ünitemizdeki “kelimeler ve deyimler” kısmını okuyunuz. Çünkü bu seviyede bilenemeyeceği düşünülen kelime ve terimler dersin sonunda verilmiştir. Yine de anlamını bilmediğiniz kelime ve terimlerle karşılaşırsanız bir Arapça-Türkçe sözlüğe başvurunuz. Sözlükle çalışmayı alışkanlık haline getiriniz. Zira kendi kendinize okumak durumunda kalacağınız zaman Arapça metinleri okuma ve anlamanızda en yakın yardımcınızın sözlükler olacağını unutmayınız. Daha önce öğrenmiş olduğunuz kuralları metin üzerinde uygulayınız. Daha sonra bu ünitede öğreneceğiniz dilbilgisi kurallarını çeşitli metinler üzerinde ve hatta çeşitli şekillerde tanzîm edilmiş bulunan alıştırmalar üzerinde uygulamaya çalışınız.
• Mehmet Maksudoğlu’nun Arapça Dilbilgisi ve M. Meral Çörtü’nün Arapça Dilbilgisi Nahiv kitaplarından muzâri fiili cezm eden edatlar konusunu okuyarak ön hazırlık yapınız.
101
GİRİŞ
Her insan kendi anadilini konuşurken çeşitli yapılarda cümleler kurar. Biz de Türkçeyi konuşurken karmaşık olmayan basit cümleler ve anlam bakımından birbirinden ayrılmayan bileşik cümleler gibi yapılarına göre taksim edilen cümleler kurarız. Türkçe dilbilgisinde “bileşik cümleler” içinde öğrendiğimiz şart cümlelerine karşılık aynı mânâyı ifâde etmek için Arapçada da şart cümleleri vardır. Türkçeye Arapçadan geçmiş olan “şart” kelimesinin sözlükte anlamı “yerine getirilmesi gerekli olan şey” şeklindedir. Arapçadaki şart cümleleri de Türkçeki gibi iki bölümden oluşur. Mânâca birbirinin ayrılmaz parçaları olan bu iki cümleden birincisi olan “şart cümleciği” şart, sebep ve tahmin bildirir ve başta bulunur. Şart, sebep ya da tahminin sonucunu bize bildiren cümleciğe de cevâp/cezâ cümleciği adı verilir. Örnek:
Arapçada şart cümlelerinde bu dilin kendine mahsus yapısından kaynaklanan farklı durumlar vardır. Yukarıdaki iki misalde açıkça görüldüğü gibi şart ve ceza cümlelerinde kullanılan fiillerin her ikisi de mâzî, her ikisi de muzâri veya biri mâzî biri muzâri olmak üzere bazı farklılıklar görülebilmektedir. Değişik şart edatları bulunduğu gibi bazen cevap/ceza cümlelerinin başına )ف( harfinin geldiği de olur.
وجد طلب من
Cevap/Ceza cümlesi Şart cümlesi Şart edatı
Kim ararsa bulur.
تجد تطلب إن
Cevap/Ceza cümlesi Şart cümlesi Şart edatı
Ararsan bulursun.
Şart Edatları ve Cevaba “Fâ” Harfinin Gelmesi
جزم الفعل المضارع وأدوات الشرط
102
Bu cümlelerin yapısında karşılaşacağımız en önemli farklılık muzâri fiillerin “cezm” olmasıdır. Önceki derslerden öğrendiğiniz gibi mâzî fiil mebnîdir, yani bulunduğu durum gereği hiçbir yerde yapısında bir değişiklik olmaz. Orijinal tabiriyle “mazî fiil mu‘rab değil, mebnîdir”. Muzâri fiil ise başında bir takım edatların bulunup bulunmamasına göre sonlarındaki bazı hareke ve harflerin atıldığı (hazfedildiği) görülür. Arapçayı sonradan öğrenenler için bu durum biraz karışıkmış gibi görünse de, dikkatle birkaç kere okuduğunuz ve bu ünitede öğreneceklerinizi verilen örnekler üzerinde uyguladığınız zaman, hiç de korkulacak bir şey olmadığını anlamış olacaksınız.
Muzâri fiili Cezmi ve şart edatlarıyla ilgili daha ayrıntılı örnekler için http://www.schoolarabia.net adresine başvurabilirsiniz.
OKUMA PARÇASI
نصيحة والد
كان لشيخ ثلاثة بنين ، فـلما بـلغوا أشدهم أسرفوا في مال أبيهم، ولم يكونوا احتـرفوا حرف را ـا خيـ ة يكسبون ـ ـ لأنـفسهم فلامهم أبوهم ووعظهم فـقال لهم :
يا بني إن أردتم النجاح في حياتكم فاسعوا لثلاثة أمور ولن تدركوها إلا بأربـعة أشياء! أمـا الثلاثـة الـ. تي يـسعى إليـها فالسعة في الرزق والمنزلة في الناس والزاد في الآخرة، وأمـا الأربـعـة الـتي يحتـاج إليـهـا في درك هـذه الثلاثـة
فاكتـساب المــال مــن أحسن وجه يكــون ، ثم حــسن القيــام ــ ــ علــى مــا اكتــسب منه، ثم استثماره ثم إنـفاقــه فيمــا ــ ــ ـذه النـصيحة يصلح المعيشة ويـرضي الأهل والإخوان، فـيـعود عليه نـفعـه في الآخـرة وسـتـوفـقون، إن عملتم ـ
ا تـفلحو فـتمسكوا ا وإلا كنتم من الخاسرين .
ومــن ضــيع شــيئا مــن هــذه الأحوال فاتــه مــراده لأنــه إن يـعرض عــن الاكتــساب يحرم مــن مــال يعــيش بــه، وإن ــ ــ ــ سن التـــصرف في مالـــه فمـــآل المـــال إلى الفنـــاء يح وإن. ـــ ه قلـــة الإنـفـــاق مـــن ســـرعة تثماره لم تمنـع ل اس هـــو أهمـــ ـــ ـــ
الذهاب، وإن هو اكتسب وأصلح وأثمر ثم أمسك عـن إنـفاقـه في وجوهـه ومنافعـه صـار بمنزلـة الفقـير الـذي لا ـ مال له، ثم لم يمنع ذلك أيضا ماله من التـلف بالحوادث، فـهو كالـسد الـذي لم تــزل الميـاه تـنصب فيـه، فـلـو لم ـ
يكن له مفاض ومتـنـفس لخرب وسال من نـواح كثيرة إن لم يكن قد انـبثق البثق العظيم فذهب الماء ضياعا .
)151-150من النحو العربي خلال النصوص، الجزء الثالث، (
Metni Kavrama Alıştırmaları
1. Aşağıdaki soruları parçaya göre cevaplayınız.
كم ولدا للشيخ؟.1
لما كبـر الأولاد في السن ماذا فـعلوا؟.2
لماذا لام الأب أولاده؟.3
ما هي الأشياء الثلاثة التي يجب على الناس السعي لها؟.4
بأي الوسائل تدرك الأمور الثلاثة؟.5
103
ما هي عاقبة من ضيع شيئا من هذه الأ.6 حوال الثلاثة ؟
هل يمكن أن يكون الغني مثل الفقير؟.7
بأي مثال يشرح المؤلف حال الغني البخيل الذي يمسك ماله؟.8
وما هي عاقبة البخل والسخاء؟.9
ما هي الفكرة الرئيسية التي تست.10 خرجها من النص؟
2. Altı çizili kelimelerin eş anlamlılarını parantez içindeki kelimeler arasından seçiniz.
نصح ( حصل على/ منـفعة ... / أبـناء / عتب / والد / اجتـنب / الهلاك / جهات / التـزم/ (
كان لشيخ ثلاث.1 بنينة
فـلما بـلغوا أشدهم أسرفوا في مال .2 أبيهم .
ا خيـرا لأنـفسهم ف.3 ولم يكونوا احتـرفوا حرفة يكسبون لامهم أبوهم
وعظ و.4 هم فـقال لهم
ولن .5 تدركوه ا إلا بأربـعة أش ياء .
فـيـعود عليه .6 نـفعه .
فـتمسكوا .7 ا تـفلحوا وإلا كنتم من الخاسرين .
أمسك عن ثم .8 إنـفاقه في وجوهه ومنافعه .
ثم لم يمنع ذلك أيضا ماله من .9 التـلف بالحوادث .
خرب.10 وسال من نـواح كثيرة .
3. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını parantez içindeki kelimelerden seçiniz.
حفظ ، بـيـنة ، شر ، بـنات ، شاب ، مهنة ، أعداء ، أفسد ، رابح ، نال( (
هذه 1. حرفة تك ا سبون خيـرا لأنـفسكم .
كان لرجل 2. مسن ثلاث بنين .
يا بـني3. إن أردتم النجاح فاسعوا ليلا ونـهارا! .
هذا الأمر يـرضي الأهل 4. والإخوان .
إن لم تـفلحوا كنتم من 5. الخاسرين .
من ضيع شيئا من هذه الأحوال 6. فاته مراده .
إذا اهتم الرجل بأمره 7. أصلح أعماله .
104
4. Altı çizili kelimelerin müfredlerini (tekillerini) bulunuz.
كان لشيخ ثلاثة .1 بنين .
وسال من .2 نـواح كث .يرة
إن أردتم النجاح في حياتكم فاسعوا لثلاثة .3 أمور .
ا خيـرا .4 ولم يكونوا احتـرفوا حرفة يكسبون لأنـفسهم .
ثم إنـفاقه فيما يصلح المعيشة ويـرضي الأهل .5 والإخوان .
وم.6 ن ضيع شيئا من هذه الأحوال فاته مراده .
ثم أمسك عن إنـفاقه في .7 وجوهه ومنافعه .
ثم لم يمنع ذلك أيضا ماله من التـلف .8 بالحوادث .
فـهو كالسد الذي لم تـزل .9 المياه تـن صب فيه .
احتـرف الأبـناء .10 حرفا ا خيـرا يكسبون .
5. Altı çizili kelimelerin cemilerini (çoğullarını) bulunuz.
كان 1. لشيخ ثلاثة بنين .
فـلما بـلغوا أشدهم أسرفوا في 2. مال أبيهم .
أما الثلا3. ثة التي يسعى إليـها فالسعة في الرزق والمنزلة .
يحتاج إليـها في درك هذه الثلاثة فاكتساب المال من أحسن 4. وجه .
ذه 5. وستـوفـقون إن عملتم النصيحة .
ومن ضيع 6. شيئا من هذه الأحوال فاته مراده .
صار 7. بمنزلة الفقير الذي لا مال له .
ويـرضي 8. الأهل والإخوان .
فـهو 9. كالسد الذي لم تـزل المياه تـنصب فيه .
6. Aşağıda verilen Arapça cümlenin en yakın Türkçe karşılığını seçiniz.
أما الثلاثة التي يسعى إليـها فالسعة في الرزق والمنزلة في الناس والزاد في الآخرة؟
a. Kendisi için çalışılacak üç şey şunlar olmalıdır: rızıkta bolluk (zenginlik), insanlar içinde mevkî (sahibi olmak) ve âhirette azıktır.
b. Kendisi için çalışılacak üç şeye gelince, onlar, rızıkta bolluk (zenginlik), insanlar içinde mevkî (sahibi olmak) ve âhirette azıktır.
c. Rızıkta bolluk (zenginlik), insanlar içinde mevkî (sahibi olmak) ve âhirette azık içi çok çalışmak gerekir.
105
d. Rızıkta bolluk (zenginlik), insanlar içinde mevkî (sahibi olmak) ve âhirette azık içi çok çalışması gereken üç şeydir.
e. Kendisi için çalışılacak üç şeyden ayrılmamak gerekir. Rızıkta bolluk (zenginlik), insanlar içinde mevkî (sahibi olmak) ve âhirette azık.
7. Aşağıda verilen Arapça cümlenin en yakın Türkçe karşılğını seçiniz.
ا وإلا كنتم من الخاسرين ذه النصيحة فـتمسكوا إن عملتم .
a. Bu öğütle amel ederseniz ona (sımsıkı) sarılınız aksi halde zarar edenlerden olursunuz.
b. Bu öğütle amel edin ona (sımsıkı) sarılın yoksa zarar edersiniz.
c. Zarar etmek istemiyorsanız bu öğüdü tutunuz ve ona göre davranınız.
d. Bu öğütü bilirseniz, ona sımsıkı sarılınız. Yoksa zarar edenlerden olursunuz.
e. Bu öğütten sakın ayrılmayın. Hep onunla amel edin yoksa hüsrana düşersiniz.
Altı çizili kısımlar daha önce okumuş olduğunuz ünitelerden size neler hatırlatıyor? Başka bir ifâdeyle altı çizili bu kısımlar cümlenin hangi ögesi durumundadır?
يا بني إن أ! ردتم النجاح في حياتكم فاسعوا لثلاثة أمور ولن تدركوها إلا بأربـعة أشياء أمـا الثلاثـة الـتي يـسعى . إليـها فالسعة في الرزق والمنزلة في الناس والزاد في الآخرة، وأمـا الأر بـعـة الـتي يحتـاج إليـهـا في درك هـذه الثلاثـة
فاكتـساب المــال مــن أحسن وجه يكــون ، ثم حــسن القيــام علــى مــا اكتــسب منه، ثم استثماره ثم إنـفاقــه فيمــا ــ ــ ــ ــ يصلح المعيشة ويـرضي الأهل ـ ـذه النـصيحة والإخوان، فـيـعـود عليـه نـفعـه في الآخـرة وسـتـوفـقون إن عملتم ـ ـ
ا تـفلحوا وإلا كنتم من الخاسرين فـتمسكوا .
DİLBİLGİSİ
MUZÂRİ FİİLİN CEZMİ VE ŞART EDATLARI
Her kelimenin sözlükte çeşitli mânâları vardır. “Cezm” kelimesinin sözlük-teki mânâlarından biri de ‘bir şeyi kesmek’ ve ‘kelimenin sonunu sâkin kılmak’tır. İşte bu mânâlarından hareketle, muzâri fiilin sonunda bulunan harften herekenin veya son harf olarak illet harfinin bulunması halinde o harfin atılması ve –müennes-cemi nunları dışında sonunda nûn )ن( bulunan kiplerinden (sıygalarından) nûn )ن( harfininin kesilip atılmasına cezm denmiştir. Örnekleri inceleyiniz ve muzârinin başına cezm ve şart edatı geldikten sonraki durumunu kavramaya çalışınız.
Merfû hali Meczûm hali
Biliyor: يـعلم Biliyorsa: إن يـعلم
106
Yapıyorsunuz: تـفعلون Yaparsanız: إن تـفعلوا
Sen kazanıyorsun: تكسبين Kazanırsanız: إن تكسبي
Atıyor: يـرمي Atmadı: لم يـرم
İkiniz çalışırsınız: تجتهدان İkiniz başarırsınız: تـنجحان
İkiniz çalışırsanız başarırsınız: إن تجتهدا تـنجحا
Muzâri Fiili Cezmedenler
Fiillerin irâbı konusunda daha önce (II. Kitap 3. Ünitede) her hangi bir muzâri fiilin başında cezm edatlarından biri bulunursa o fiil cezmedildiğini öğrenmiştiniz.
Muzâri fiili cezmedenler iki kısma ayrılır:
I. Tek muzâri fiili cezmedenler: Bunlar dört edattır. لما ,لم لام الأمر , لا الناهية , . Şimdi bunları ayrı ayrı açıklayalım:
لم يستـيقظ علي مبكرا .Ali erkenden uyanmadı : لم .1 . Görüldüğü gibi muzâri fiilin hem lafzında hem de mânâsında etkili olmuştur. Lafzında muzâri merfû iken
يستـيقظ( ( meczûm hâle getirmiş ve son harekesi atılmıştır) )لم يستـيقظ ( . Mânâsında ise, muzâri olumlu iken menfî mâzîye (geçmiş zamanın olumsuzu) çevirmiştir. Konunun daha iyi anlaşılması için aşağıdaki örnekleri inceleyiniz:
Ayşe dersinizi ezberlemedi: لم تحفظ عائشة درسها
ألم يـعلم بأن االله يـرى﴿ ]14: سورة العلق [﴾
“(O insan), Allah’ın (her şeyi) gördüğünü bilmedi mi?”
Not: Aşağıdaki tablolarda merfû muzârinin başına bir cezm edatı gelince nasıl bir değişiklik meydana geldiğini inceleyiniz. Çünkü ister bir muzâri fiili cezmedenler olsun, ister iki muzâri fiili cezmeden şart edatları olsun bu fiil üzerinde lafız bakımından aynı tesiri gösterirler.
Muzâri Fiilin Merfû ve Meczûm Hali
(Cezm ve şart edatları gelmeden önceki ve sonraki halleri)
Cemi
الجمع (Çoğul)
Müsennâ
المثـنى (İkil)
Müfred
المفرد (Tekil)
كتب ــ يكتب ـ كتابة
Yazmak
Meczûm Merfû Meczûm Merfû Meczûm Merfû Gâib / الغائب
107
لم يكتبوا يكتبون لم يكتبا يكتبان لم يكتب يكتب
لم يكتبن يكتبن لم تكتبا تكتبان لم تكتب تكتب Gâibe / الغائبة
لم تكتبوا تكتبون لم تكتبا تكتبان لم تكتب تكتب Muhatab /
المخاطب
لم تكتبن تكتبن لم تكتبا تكتبان لم تكتبي تكتبين Muhataba /
المخاطبة◌
لم نكتب نكت لم أكتب ب أكتب Mütekellim
المتكلم /
لما .1 : Bu edat, muzâri fiili cezmeden ve konuşmanın yapıldığı zamana kadar o fiilin olumsuzluğunu yani gerçekleşmediği anlamını ifade eder. Demek ki, fiilin sadece olumsuzluğunu değil o olumsuzluğun konuşmanın yapıldığı zmana kadar sürdüğünü bildirmek istediğimiz zaman لما edatını kullanacağız. Meselâ:
Konuk, kahveyi henüz içmedi: لما يشرب الضيف القهوة
لما Türkçeye çevrilirken cümledeki yerine göre “hâlâ/ henüz/ daha/ şimdiye kadar/ hiç/ şu ana kadar olmadı” gibi ifâdelerle çevrilebilir.
لما ile لم ’nın muzâri fiile olmuzluk mânâsı katmalarındaki farka dikkat edelim: Muzâri fiilin başına لم getirdiğimiz zaman, dün mü bu gün mü veya ne zamana kadar fiilin gerçekleşmediğini düşünmeksizin, sadece fiilin meydana gelmediğini bildirmiş oluruz. Bu yüzden eski kitaplarda لم ile yapılan olumsuzluklara الجحد المطلق “her hangi bir zaman kaydı taşımayan olumsuzluk kipi” denmiştir. Ama muzârinin başına لما getirip “Ahmet henüz gelmedi” لما يأت أحمد dediğimiz zaman, Ahmed’in gelmesinin sözü söylediğimiz âna kadar gerçekleşmediğini ifade etmiş oluruz. Olumsuzluk sözün söylendiği ana kadarki zamanı kapladığı için eski sarf kitaplarında لما ile olumsuz yapılan muzâri kipine الجحد المستـغرق (geçmiş zamanın tamamının kapsandığını bildiren olumsuzluk kipi) diye anılmıştır. Şu örnekleri bu bilgiler ışığında inceleyiniz:
Ali şimdiye kadar/henüz dersini ezberlemedi. لما يحفظ علي درسه
كلا لما ﴿ يـقض ما أمره ] 23: سورة عبس [﴾
“Doğrusu (insan), Allah’ın emrettiği şeyleri hâlâ yerine getirmedi”.
لام الأمر .1 (Emir ifâde etmek için kullanılan lâm): Çoğunlukla muzâriin gâib ve gâibe sıygalarının başına gelir. Mütekellim sıygalarına az da olsa gelebilir. Örnek:
Ali kardeşine yardım etsin: ليـنصر علي أخاه
Fatma ödevini yazsın: لتكتب فاطمة واجبـها
﴿وليـنفق ذو سعة من سعته﴾ ]7: سورة الطلاق[
108
“Mâlî imkânı geniş olan, genişliğinden nafaka versin”.
ولنح﴿ مل خطاياكم ]12: العنكبوت [﴾
“…Sizin günahlarınızı yüklenelim”
Görüldüğü gibi bu lâm normal halde kesralı )ل( okunur. Ancak kendisinden önce ف, و ve ثم edatları gelirse o zaman sâkin okunur.
Salih gelsin ve annesini beklesin: ليأت صالح فـ ليـنتظر أمه
فـليـؤد الذي ا أتمن أمانـته وليتق االله ربه ...﴿ ]283: سورة البقرة [﴾
“Kendisine güvenilen (borçlu) kimse, Rabbi olan Allah’tan korkusundan emânetini tastamam ödesin”.
ليذهب المسلمون إلى المسجد ثم ليستمعوا إلى الخطبة .
Müslümanlar mescide gitsinler sonra hutbeyi dinlesinler.
Karşımızdakinden bir işin yapılmamasını istediğimiz zaman :لا الناهية .1kullanırız. Çünkü bu لا الناهية muzâri fiilin başına onu cezmetmek ve bir işin yapılmamasıni isteme mânâsını ifâde etmek için getirilir. Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz:
Çok uyuma, çok uykusuz da kalma: لا تـنم كثيرا ولا تسهر كثيرا
كلوا واشربوا ولا تسرفوا إنه لا يحب المسرفين ...﴿ ]7: سورة الطلاق [﴾
“(Ey Âdem oğulları!) Yiyin, için fakat istraf etmeyin, Çünkü o (Allah) israf edenleri sevmez”.
Ebu’l-Esved ed-Düelî’ye nispet edilen şu beyit Arapça nahiv kitaplarında şâhid olarak getirilen beyitlerdendir:
لا تـنه عن خلق وتأتي مثـله ار عليك إذا فـعلت عظيمع*
(Ey başkasına bir şey öğreten kişi!), sen benzerini yapmanla birlikte bir huydan/davranıştan kimseyi men etme. (Böyle) yaptığın zaman asıl büyük kusur sendedir.
Bu örnekteki لا تنه nin aslı لا تنهى iken لا’nın tesiriyle cezm alâmeti olarak kelimenin illetli harfi olan )ي( hazfedilmiş (atılmış) ve لا تـنه şeklinde kalmıştır.
يا أيـها الذين آمنوا اجتنبوا كثيرا من الظن إن بـعض الظن إثم ولا تجسسوا ولا يـغتب بـعضكم ﴿ بـعض ]12: سورة الحجرات [﴾ا
“Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli kusurunu (casus gibi) araştırmayın ve biriniz diğerini çekiştirmesin (gıybet etmesin)…”
Âyette geçen لا تجسسوا sonunda )ن( bulunan sıygalardan olduğu için cezm alâmeti olarak )ن( harfi atılmıştır. لا يـغتب ’de cezm alâmeti alarak )ب( harfinin zammesi atılmış, harekesiz/sâkin okunmuştur.
109
Aşağıdaki cümlelerde cezm olmuş muzârilerin cezm alâmetlerini söyleyiniz:
لا تـعاشر قـرناء ا1. لسوء .
إن يطع الإنسان أباهما يـنالا رضاه2. .
يا بـنات إن تساعدن أمهاتكن قمتن بواجباتكن3. .
لا تـؤخر عمل اليـوم إلى الغد4. .
ليجلس صديقك بجانبك5. .
II. İki Muzâri Fiili Cezmedenler/ Şart Edatları
Arapçada şart edanları ikiye ayrılır: A. İki Muzâri Fiili Cezm Eden Şart Edatları
Bunlar da yukarıda bir muzâri fiili cezmedenler gibi başına geldikleri muzârileri cezmederler. Yukarıdakilerden farkı, bunların iki muzâriyi cezmetmeleridir. Bu muzârilerden birincisine şart fiili, ikincisine cevap/ceza fiili denildiği gibi bu muzârilerden birincisinin bulunduğu cümleye şart cümlesi, ikincisinin bulunduğu cümleye cevap yahut ceza cümlesi denir. Şu örneği inceleyelim:
Görüldüğü gibi şart edatından sonra gelen birinci muzâri de ondan sonraki cümlede yer alan ikinci muzâri de meczûm olmuş, sonlarındaki hareke atılmıştır.
Ancak burada anlam bakımından dikkat etmemiz gereken bir durum vardır. İkinci cümledeki fiilin gerçekleşmesi birinci cümledeki fiilin gerçekleşmesine bağlıdır. Bu iki cümle birbirinden ayrı kullanılamaz. Bir bütünün parçaları gibidirler. Bu yüzden bazı nahiv kitaplarında bu tür cümleler الجمل المتلازمة “Birbirinden ayrılmayan cümleler” diye adlandırılırlar. Zaten birinci cümle için ad olarak verilen şart الشرط kelimesi المشروط meşrût mânasına olup kendisine bağlanılan, yerine getirilmesi gerekli olan şey anlamındadır. Bu yüzden birinci cümleye şart الشرط, ikinci cümleye de, onun karşılığı anlamında cevap/cezâ الجزاء/ الجواب denilmiştir.
Şimdi iki muzâri fiili cezm eden şart edatlarını örnek cümleleriyle birlikte tablo halinde görelim.
تـنجح في الامتح ان تجتهد إن
Cevap/Ceza cümlesi Şart cümlesi Şart edatı
Çalışırsan imtihanda başarılı olursun .
110
İki Muzâri Fiili Cezm Eden Şart Edatları
Cümle İçinde Kullanımı Anlamı Şart Edatı
إن تـنم مبكرا تستـيقظ مبكرا Erken yatarsan erken kalkarsın.
…se/sa
…se/sa
إن 1
إذما تحترم الكبار يحترمك الكبار . Büyüklere saygı gösterirsen küçükler de sana saygı gösterir.
…se/sa
إذما
2
إذاما تـعمل بعلمك يحترمك الناس İlminle amel edersen insanlar sana saygı duyar.
…se/sa إذاما 3
من يـعمل صالحا يجز به . Kim iyilik yaparsa karşılığını alır.
Kim (i/e) …se/sa
Her kim (yi/ye) …se/sa
من 4
ما تـزرع تحصده Ne ekersen onu biçersin.
Her ne (yi/ye) …se/sa 5 ما
مهما تـقرأ تستفد منه . Ne okursan ondan faydalanırsın.
Her ne (yi/ye) …se/sa مهما 6
متى يـبـرد الجو تش عل المدفأة . Hava ne zaman soğursa sobayı yakarsın.
Ne zaman …se/sa متى 7
أيان تـرجع نذهب إلى المسرح . Ne zaman dönersen tiyatroya gideriz.
Ne zaman …se/sa أيان 8
أين تجلس أجلس . Sen nereye oturuyorsan ben de oraya otururum.
Nerede …se/sa
Her nerede …se/sa
أين 9
أيـنما تكونوا يدرككم الموت . Nerede olursanız olun, ölüm size kavuşur.
Nereye …se/sa
Her nereye …se/sa
أيـنما 10
أنى تـزر في تـركيا تـعجبك Türkiye’de nereyi ziyaret edersen et, hoşuna gider.
Nereye …se/sa
Her nereye …se/sa
أنى 11
111
أي عالم يـتكبـر يـبغضه االله Hangi âlim kibirlenirse Allah onu sevmez.
Hangi ….se/sa أي 12
حيثما تجد القلم تأخذه Kalemi nerede bulursan onu alırsın.
Nereye …se/sa
Nerede …se/sa
حيثما 13
كيـفما تـعاملوا الناس تـعاملوك
İnsanlara nasıl davranırsan onlar da sana öyle davranırlar.
Nasıl …se/sa
Her nasıl …se/sa
كيـفما 14
Örneklerde görüldüğü gibi iki muzâri fiili cezm eden bu şart edatlarından yalnızca إن harf diğerlerinin tamamı isimdir. Bu durumda إن harf olduğu için i‘râbdan nahalli yoktur. Yani cümlenin ögelerinden biri olmaz. Ancak diğerleri şart isimleri olduğu için cümlede bulundukları yere göre i‘râb alırlar. Aşağıdaki tablolarda bu durum açık bir şekilde görülecektir:
İki Muzâri Fiili Cezmeden Edatlarla İlgili Cümle Örneği
أزرك تـزرني إن
Cevap/Cezâ Fiili (meczûm)
Şart fiili (meczûm)
Şart edatı Harftir, i‘râbtan mahalli
yoktur Beni ziyaret edersen, sana ikram ederim.
İki Muzâri Fiili Cezmeden Edatlarla İlgili Cümle Örneği
Haber (Mahallen Merfû) Mübtedâ (Mahallen Merfû)
يـفشل يكسل من
Cevap/Cezâ Fiili (meczûm)
Şart fiili (meczûm)
Şart edatı
Kim tembellik ederse başarısız olur.
İki Muzâri Fiili Cezmeden Edatlarla İlgili Cümle Örneği
Fiili ve Fâili Mefûlün Bih (Mahallen mansûb)
تسلم عليه تصادف من
Cevap/Cezâ Fiili (meczûm)
Şart fiili (meczûm)
Şart edatı
Kime rastlarsan selam veririsin.
112
أي ’den başka şart isimlerinin hepsi mebnî, أي ise mu‘rabtır ve her zaman muzâf olarak kullanıldığı için muzâf olduğu kelimeye göre anlam kazanır. Meselâ;
أيـهم يـقم أقم معه
Onlardan hangisi ayağa kalkarsa ben de onunla birlikte ayağa kalkarım.
Burada أيـهم mübtedâdır.
أي الطائرات تـركب أركب
Hangi uçağa binersen ben de (ona) binerim. Burada أي mefûlün bih’tir.
أي يـوم تصم أصم
Sen hangi gün oruç tutarsan ben de o gün oruç tutarım. Burada أي mefûlün fîh /zaman zarfıdır.
أي مكان تجلس أجلس فيه .
Hangi mekana (nereye) oturursan ben de oraya otururum.
Burada أي mefûlün fîh /mekân zarfıdır.
Not: Şart edatlarından أيان متى , حيثما , أنى , ve أين başlarında yer aldıkları cümleyle ilgili olarak bir zaman ve mekan kavramına işaret etmeleri nedeniyle cümlenin mefûlün fîh ögesi olarak kabul edilirler.
Şart edatlarından كيفما , başında bulunduğu fiil cümlesiyle ilgili olarak bir ‘durum/hal’ kavramına delâlet ettiği için cümlede dâimâ hal ögesi durumundadır.
Nereye gidersen Allah seni bilir. أنى تذهب يـعلمك االله
Her nerede bir iş yaparsan yap o işin yazılır. حيثما تـفعل يكتب فعلك
Ne zaman haset edersen helak olursun. متى تحسد تـهلك
أيان نـؤمنك تأمن غيـرنا وإذا لم تدرك الأمن لم تـزل حذرا*
Ne zaman biz sana eman (güven belgesi) verirsek, sen bizi başkasından güvende olursun. Bu emânı elde edemediğin zaman korku içinde olmaya devam edersin.
Şart cümlelerinde şart ve cevap fiilleri şu dört durumda olabilir:
1. Her ikisi de muzâri olabilir ki aslolan böyle olmasıdır :
]19: سورة الأنفال[ إن تـعودوا نـعد﴿ ﴾
“Eğer tekrar savaşa dönerseniz, biz de döneriz”. 2. Her ikisi de mâzî fiil olabilir: Misâl:
إن عدتم عدنا ]8: سورة الإسراء [ ﴾ ﴿
113
“Eğer (yine isyana) dönerseniz, biz de (sizi cezalandırmaya) döneriz”.
3. Şart fiili, mâzî, cevap fiili muzâri olabilir. Misal
من كان يريد حرث الآخرة نزد له في حرثه﴿ ومن كان يريد حرث الدنـيا تـؤته منـها ]20: سورة الشورى [﴾...“Kim âhiret mükâfâtını elde etmek isterse, onun mükâfâtını artırırız. Kim
de dünya nimetini isterse ona ondan veriririz”.
4. Şart fiili muzâri, cevabı mâzî şeklinde olabilir. Bu tür kullanımlar azdır. Misal: من يـقم ليـلة القدر إيمانا واحتسابا غفر له Kim Kadir gecesinde imânla ve ecrini Allah’tan umarak gece namazı kılarsa Allah onun günahlarını affeder.
Aşağıdaki ibarelerde bulunan şart ve cevap cümlelerini ve muzâri fiillerdeki cezm alâmetlerini söyleyiniz.
أيـنما تكونوا يدرككم الموت﴿. 1 ] .197: سورة البقرة [﴾
متى أضع العمامة تـعرفوني2. .
إن تـؤمنوا وتـتـقوا يـؤتكم﴿3. ]36: سورة محمد [﴾
وما تـفعلوا من خير يـعلمه االله﴿4. ]197: سورة البقرة [﴾
من يـعمل سوءا يجز به﴿5. ]113: سورة النساء [ ﴾.
Talebin Cevâbında Bulunan Muzâri Fiilin Cezm Olması
Arapçada zaman zaman talepten sonra bir emir, nehiy, istifhâm (soru) ve temennî fiilini takip eden meczûm muzâri fiiller karşımıza çıkar. Gramerciler bu meczûm muzâri fiilleri, cümleden kaldırılmış olan şart edatının cevap cümlesi olarak yorumlamışlardır. Aşağıdaki örnekleri dikkatle inceleyelim:
اقـرأ هذين الكتابـين بدقة تستفد منـهما كثيرا Bu iki kitabı dikkatli oku (okursan) çok istifade edersin
كل قليلا تسلم من الأمراض Az ye (yersen), hastalıklardan kurtulursun.
B. Cezmetmeyen Şart Edatları
Arapçada إذ ,لو ve أما da şart anlamı taşırlar. Ancak muzâri fiilin başına gelseler de onları cezmetmezler. Yukarıda zikredilmiş olan إن ve لو’in farkı vardır. Şöyle ki )إن( ’in başına geldiği fiil, mâzî de olsa muzârî mânâsına dönüşür. )لو( ’in başına geldiği fiil muzârî de olsa mâzî mânâsında olur. )لو( şart edatı, bir fiilin mâzÎ bir fiile bağlandığını gösterir. Tercümesinde de “…. olmuş olsa…. Olur”, yahut “ … olsa idi … olurdu” diye Türkçeye çeviririz. Bunun cevabının başına da çoğunluka fethalı bir “lâm” bulunur. Cevabı şarta bağlamaya yardımcı olur.
Bana gelmiş olsaydı ona ikram ederdim .لو جاءني لأكرمته
لو أستطيع وهبت كل طالب هدية
114
Şayet elimde olsaydı, her öğrenciye bir hediye verirdim.
إذا نـزل المطر تظهر النباتات والفطريات
Yağmur yağdı mı, bitkiler ve mantarlar ortaya çıkar.
لو تسكر الحنفية جيدا ندفع أقل
Musluğu iyi kapatırsan, daha az ödeme yaparız.
Arapça sıkça kullanılan ve daha çok şart ve tafsil (detaylandırma) ifâde etmek için kullnılan أما vardır. أما ile başlayan mübtedâların haberinin başına da )ف( harfi gelmesi vâciptir. Yani dilbilgisi açısından gereklidir. Çünkü bu
)ف( harfi, özellikle uzun cümlelerde “haber”in hangi kelime olduğunu anlamamıza yardımcı olur. Şu örnekleri inceleyelim:
م وأما الذين كفروا فـيـقولون ﴿ فأما الذين آمنوا فـيـعلمون أنه الحق من ر ]26سورة البقرة [﴾....
“İman edenler ise onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler”.
Not: Bu أما ile başlayan mübtedânın haberine gelmesi gereken )ف( ’nin şiirde veznin uygun düşmesi gibi sebeplerle hazfedildiği görülür. Birkaç misâli vermemiz yeterli ve aynı zamanda okumak durumunda olduğumuz metinler açısından gereklidir.
فأما القتال لا قتال لديكم ولكن سيـرا في عراض المواكب*
أي فلا قتال لديكم
Bir diğer misâl de şudur:
فأما الذين اسودت وجوههم أكفرتم ﴿ أي فيـقال لهم أ كفرتم؟] (106: آل عمرانسورة [﴾.... *
“İmdi, yüzleri kararanlara: İnanmanızdan sonra kâfir mi oldunuz? Öyle ise inkar etmiş olmanız yüzünden tadın azabı! (denilir).”
Başka bir misal de şöyledir:
أما أنا فـلست بشاعر ولا متشاعر . Bana gelince ben ne şâirim, ne de şâirliğe yeltenenim.
Cevap Cümlelerinin Başına )ف( Harfinin Gelmesi
Cevap cümlesinin başına gelen bir )ف( harfi cevaba şarta mânâ bağlayan bir bağlaçtır. Prensip olarak şart cümleleri adı verilen bu yapılarda ‘şart’ denilen kısmın başına )ف( gelmemekle birlikte, cevap cümlesinin başına şu beş durumda )ف( gelmektedir:
1. Cevap cümlesi isim cümlesi olduğunda:
وإن يمسسك االله بخير فـهو على كل شيء قدير﴿ ] .18: سورة الأنعام [﴾
115
2. Cevap cümlesi, مع، نسئ، بسيل ve ىسع gibi câmid (çekimsiz/gayr-i mutasarrıf) bir fiil olduğunda
وإن تـرن أنا أقل منك مالا وولدا فـعسى ربي أن يـؤتين خيـرا من جنتك﴿ ]40-39: سورة الكهف [﴾
3. Cevap cümlesi, “emir cümlesi”, “nehiy cümlesi”, “temennî cümlesi”, “soru cümlesi” gibi talebî cümle özelliğinde olduğunda:
وإن كنتم تحبون االله فاتبعوني يحببكم االله﴿ ]31: سورة آل عمران [﴾
“(Resulüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin.”
4. Cevap cümlesinin başında لا , ما ve لن gibi olumsuzluk edatlarından birinin yer aldığı “olumsuz bir cümle” olduğunda:
وإن لم تـفعل فما بـلغت رسالته﴿ ]67: سورة المائدة [﴾
“Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun”.
5. Cevap cümlesi, başında د ، س ، قفوس harf ve edatlarından birinin bulunduğu mâzî veya muzârili bir fiil cümlesi olduğunda.
إن يسرق فـقد سرق أخ له من قـبل﴿ ]77: سورة يوسف [﴾
(Kardeşleri) dediler ki: "Eğer o çaldıysa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı."
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki cümlelerde örnekte olduğu gibi şart edatını, şart fiilini ve cevap/cezâ cümlesini belirleyiniz.
من يستجب لنصح والديه يسعد في حياته1. .
مهما تـبذلوا من2. خير يـقدره الناس .
من يجتهد في دروسه يـنجح3. .
ما يدخره المواطن يدعم الاقتصاد الوطني4. .
أين يكثـر المتـعطلون تـنتشر الجريمة5. .
إذا ساد التـعاون الدولي قـلت أسب6. اب الحروب .
من يـتق االله في عمله فـقد فاز برضاء المجتمع7. .
متى تذهب إلى الإسكندرية8. تستمتع بالهواء اللطيف .
من يـفش السر فـليس بأمين9. .
من يظل10. م الناس فسوف يـندم .
116
2. Aşağıdaki cümlelerde şart edatını belirleyip çeşidini (cezmedenlerden mi cezmetmeyenlerden mi olduğunu) belirtiniz .
أيـنما تجلس يحترمك الناس1. .
متى تحسن أخلاقك يكثـر أصدقاؤك2. .
لو قال المتـهم الحق3. ستـراح القاضيلا .
إذا نـزل المطر نـبت الزرع4. .
إذا أحسنت إلى الفقير أحبك االله 5. .
متى تـقرأ الصحف تـعرف الكثير عن أحوال العالم6. .
إن تـهمل واجبك تـفشل في حياتك7. .
ما تـق8. دمه من خير يـعلمه االله .
لو كثـ9. عتابك على الناسر نـفر منك الأصدقاء .
من يجتهد في عمله يكسب رضاء رؤسائه10. . 3. Aşağıdaki cümleleri parantez içindeki şart edatından faydalanarak
şart cümlesine dönüştürünüz ve gerekli değişiklikleri yapınız.
زادت الرواتب فرح الموظفون1. )إن. (
تمشي ببطء وسط الزحام تسلم من الخطر2. متى. ( (
يحافظون على صحتهم يعيشون طويلا3. من. ( (
تحرصون على 4. الموت توهب لكم الحياة )إن. (
يـعمل الشر يحصد الندم5. )من. (
تغيث6. المحتاجين يشكرونك متى. ( (
تصادق الكرام تـتخلق بأخلاقهم7. )لو. (
يـنتشر الأمن يعيش المواطنون في سلام8. أيـنما . ( (
تشهدان بالحق تـنتصر العدالة9. )إن. (
تستمع10. إلى شرح المعلم تـفهمون الدرسون متى. ( ( 4. Aşağıdaki cümleleri uygun şart edatını kullanarak ve gerekli
değişiklikleri yaparak birbirlerine bağlayınız.
يـواصل الجنود كفاحهم 1. يـنتصرون على أعدائهم/ .
نجح ابـنه في الامتحان 2. امتلأ قـلبه سرورا/ .
تكثـر المدارس 3. يـنتشر العلم بـين المواطنين/ .
117
تـزور4. البـيت الحرام ون تشعر/ ون بخشية االله .
يـتقي االله 5. يـفوز برضائه/ .
تشرق الشمس 6. يـنتشر الدفء/ .
نـزل المطر 7. عم الرخاء/ .
يـتحد المسلمون 8. يخيفون أعداءهم/ .
تـنشطان في عملكما 9. تـلقيان الحم/ د والثـناء .
تـزرع الشر 10. تحصد الندم/ . 5.Aşağıdaki cümleleri Arapçaya çeviriniz.
1. Ödevini ihmal edersen pişman olursun.
2. İstanbul’a gidersen camileri görürsün.
3. Küçükken yorulursan büyükken rahat edersin.
4. Nereye yönelirsen orada bir arkadaş görürsün.
5. Neyi ekersen onu biçersin.
6. Sen nasıl olursan arkadaşın öyle olur.
7. Bu günün işini yarına bırakma.
8. Ancak akıllı olan kişi kazanır.
9. Hocanın öğütlerini dinle ki derslerinde başarılı olasın.
6. Aşağıdaki cümlelerde cevap cümlesine )ف( bitişmesinin sebebini belirtiniz.
إن تـتصدق فلا تـبطل صدقـتك بالمن والأذى1. .
إن تضبط نـفسك عند الغضب فـلن يضيع الأمر من يدك2. .
من يسافر فسيكسب خبـرة ومعرفة3. .
ن يظلم الناس فسوف يـندمم4. .
متى تـهمل في عملك فـقد أسأت إلى وطنك5. .
متى تسافر إلى تـركيا فحدث عن شجاعة شعبها6. .
لو سافـرت إلى العراق فسوف تشاهد نماذج للحضارة الإسلا7. مية .
من يـتق االله في عمله فـقد فاز برضاء المجتمع8. .
ومن يـتـوكل على االله فـهو حسبه﴿9. ﴾
من يطع الرسول فـقد أطاع االله﴿10. ﴾
118
7. Aşağıdaki iki grupta bulunan cümleleri anlam bütünlüğü olacak şekilde eşleştiriniz.
المجموعة الثانية المجموعة الأولى
يـنما يـنتشر التـعليمأ1. فبئس ما تـفعل .
متى تدخر المال2. فـقد تـنال ما تريد
إن تـفعل الخيـر3. فـلن يضيع حقها .
من يدخل البـيت الح4. رام فلا مكان للجهل .
إذا حكمت بين شخصين5. فسوف تجده وقت الحاجة .
لو تـتحد الشعوب6. فسيـرضى االله عنك .
مهما تساعد أعداء وطنك7. يشعر بخشية االله .
لو صبـرت قليلا8. فاحكم بالعدل . .
Kelime ve Deyimler
أبـناء ، بنون) ج(ابن Oğul:بنين /
بـلغ أشده :Ergenlik çağına gelmek
احتـرف يحترف احترافا :Bir meslek edinmek
أدرك يدرك إدراكا :Kavuşmak, idrak etmek
تمسك يـتمسك تمسكا :Sımsıkı sarılmak, tutunmak
استثمر يستثمر استثمارا :(Bir malı) işletmek, yatırım yapmak
سعى يسعى سعيا :Çalışmak
ضيع يضيع تضييعا :Kaybetmek
أعرض يـعرض إعراضا عن :Yüz çevirmek الفناء :Fânîlik, geçicilik
أمسك يمسك إمساكا عن Bir şeyi yapmaktan kaçınmak السد السد / سدود) ج( :Baraj
لام يـلوم لوما :Kınamak
ناحية نـواح) ج( :Taraf, çevre
انـبثق يـنبثق انبثاقا :Taşmak
مفاض :Taşacak yer, Taşkın yeri, alacak yer
البخل :Cimrilik
119
السخاء :Cömertlik
اجتـنب يجتنب اجتنابا عن : ...Kaçınmak
تجسس يـتجسس تجسسا :Casusluk yapmak, araştırmak
ادخر يدخر ادخارا :Depolamak
المتـهم :Sanık
Özet
Şart cümlelerinde şart ve cevabın ne demek olduğunu belirleyebilmek:
Türkçe dilbilgisinde ‘bileşik cümle’ içinde gördüğümüz şart cümleleri gibi Arapçada da aynı mânâları ifâde etmek için şart cümleleri vardır. Arapçadaki şart cümleleri de Türkçedeki gibi iki bölümden oluşur. Anlam bakımından şart cümlelerinde birbirinin ayrılmaz parçaları olan bu iki cümleden birincisine “şart cümlesi”, ikincisine de “cevap/cezâ cümlesi” adı verilir. Bir cümlenin başında bulunan bu tür edatlara da şart edatları adı verilir.
يـتـعلم فيها ع لوما مختلفة يذهب إلى المدرسة من
Cevap/Cezâ cümleis Şart cümlesi Şart edatı
Kim okula giderse orada çeşitli bilgiler öğrenir. Şart edatlarının amellerini (cezim) ve cezim alâmetlerini tanımak:
Şart edatları başına geldikleri cümlelere şart mânâsı kazandırırlar. Şart edatları başılarına geldikleri şart ve cezâ fiili denilen fiillerin ikisini de cezmederler. Cezim demek, sonu sahîh harfli olan muzâri fiilerde son harfin harekesinin, sonunda illet harfi olan fiillerde son harfi olan illet harfinin, sonunda müennes cemi nûnundan başka nûn )ن( harfi bulunan muzâri sıygalarından (kiplerinden) ise o nûn )ن( harfinin atılması demektir. Bu söylediklerimizi misaller üzerinde görelim:
Merfû hali Meczûm hali
Yazar: يكتب Yazarsa ن يكتبإ
Yürür: يمشي Yürürse إن يمش
İki kişi gidiyor يذهبان تذهبان/ İki kişi giderse إن يذهبا تذهبا/
Gidiyorlar/gidiyorsunuz يذهبون تذهبون/
Giderlerse/Giderseniz إن يذهبوا إن تذهبوا/
Gidiyorsun (müennese hitap) تذهبين
Gidersen إن تذهبي
120
Dersimizde geçen şart ve cevap cümleleri üzerinde bu etkileri incelediğimiz takdirde bu konulardaki bilgileriniz pekişecektir.
Cezmeden şart edatlarını ve anlamlarını açıklayabilme:
Aşağıda anlatacağımız şart edatlarının heps de şart mânâsı taşırlar ve başlarına geldikleri cümlelere bu mânâyı katmış olurlar. Hemen söylemiş olalım ki, bunlardan yalnızca )إن( harf, diğerleri ise isim sayılmışlardır. Bu yüzden )إن( harf olarak cümleye şart-ceza anlamını kazandırır ve o cümlenin unsurlarından (ögelerinden) biri olmayacağı için i‘râbtan mahalli olmaz. Ama
)إن( ’den başka hepsi, şart ve cevap mânâsı kazandırmalarının yanı sıra zamanla, mekanla, akıl sahibi olan ve olmayan varlıklarla alâkalarından dolayı cümlede bir öge olma durumunda oldukları için i‘râbtan mahalleri de vardır.
Anlamı Şart Edatı
…se/sa
…se/sa
إن 1
…se/sa
إذما 2
…se/sa إذاما 3
Kim (i/e) …se/sa
Her kim (yi/ye) …se/sa
من 4
Her ne (yi/ye) …se/sa 5 ما
Her ne (yi/ye) …se/sa مهما 6
Ne zaman …se/sa متى 7
Ne zaman …se/sa أيان 8
Nerede …se/sa
Her nerede …se/sa
أين 9
Nereye …se/sa
Her nereye …se/sa
أيـنما 10
Nereye …se/sa
Her nereye …se/sa
أنى 11
Hangi ….se/sa أي 12
Nereye …se/sa
Nerede …se/sa
حيثما 13
121
Nasıl …se/sa
Her nasıl …se/sa
كيـفما 14
Muzârî Fiili Cezmetmeyen Şart edatlarını ve bunların anlamlarını ayırt edebilmek.
Dilbilgisi kısmında genişçe anlatıldığı üzere, Arapça’daki şart edatlarının bir kısmı muzâri fiili cezmederler ki, bunları zikrettik. Bir kısım şart edatları da vardır ki, onlar cümleye şart mânâsı kazandırırlar ama muzâri fiilin başında yer alsalar bile onu cezmetmezler. O muzâriler merfû kalırlar. Cezmetmeyen şart edatları şunlardır: أما ، إذا ، لو
Bu edatlardan )لو( ’in cevabı olan cümlenin başında ل bulunur. أما ile başlayan mübtedâların haberlerinde ise )ف( ’nın getirilmesi gerekir. Şu cümlelerde bu edatların kullanımını görelim.
Bana gelmiş olsaydı ona ikrâm ederdim: لو جاءني لأكرمته
إذا انـتشر التـعليم تـنخفض نسب ة الجرائم
Öğretim yaygınlaşsa ülkede suç oranı aşağı iner.
وأما السفينة فكانت لمساكين يـعملون في البحر﴿ ]79: سورة الكهف [﴾
“Gemiye gelince (o), denizde çalışan yoksullarındı”.
Cevap cümlelerinde )ف( harfinin ne zaman getirileceğini ayırt edebilmek:
Cevap cümlesinin başına gelen bir )ف( harfi cevaba şarta mânâ bağlayan bir bağlaçtır. Prensip olarak, cevap cümlesinin başına şu beş durumda )ف( gelmektedir:
1. Cevap cümlesi isim cümlesi olduğunda: إن تكذب فـعاقبتك سي ئة
2. Cevap cümlesi, مع، نسئ، بسيل ve ىسع gibi câmid (çekimsiz veya yarı çekimli bir fiil) olduğunda : ما تكتم فـليس بسر عند االله
3. Cevap cümlesi, “emir cümlesi”, “nehiy cümlesi”, “temennî cümlesi”, “soru cümlesi” gibi talebî cümle özelliğinde olduğunda
متى تستـيقظ فـتـوضأ
4. Cevap cümlesi başında لا , ما ve لن gibi olumsuzluk edatlarından birinin yer aldığı “olumsuz bir cümle” olduğunda تخطئ فـلن تـوبخ إن .
5. Cevap cümlesi, başında د ، ق ، سفوس harf ve edatlarından birinin bulunduğu mâzî veya muzâri bir fiil cümlesi olduğunda.
متى تمدح كثيرا فـقد تطيش
122
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi muzârî fiili cezmedenlerden biri değildir?
a. لم b. أي
c. لا النافية
d. مهما e. لام الأمر
يذهب ذو العقل يح..... .2 به الناسب cümlesindeki boşluğu aşağıdakilerden hangisi en uygun şekilde tamamlar?
a. لو b. لما c. أما
d. أيـنما e. أي
3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde şart edatı zaman ifade eder?
a. لو تـتـعب صغيرا تستريح كبيرا b. من يـعمل صالحا يـتب عليه
c. ما تـقدم لنـفسك تجد رزقا d. أيـنما تـتـوجه تجد رزقا e. إذاما تـعمل بعلمك تكن خيـر الناس
تظهره الأيام “ .4 تـبطن مهما ” cümlesinde altı çizili kelimenin eş anlamlısı aşağıdakilerden hangisidir?
a. إن تكثر b. أيان تـعلم c. أي طفل
d. من يـنـفر e. تخفما
ما تـتـعلم في الصغر يـنـفعك في الكبر“ .5 ” cümlesinin Türkçe doğru karşılığı aşağıdakilerden hangisidir?
a. Küçükken öğren de büyüyünce faydalanırsın.
b. Küçüklükte her ne öğrenirsen büyüdüğünde sana fayda verir.
c. Küçüklükte her ne öğrenirsen sana fayda verir.
d. Büyüdüğünde fayda versin diye küçükken öğren.
e. Küçükken öğrendiğin elbetteki büyüyünce fayda verecektir.
123
Kendimizi Sınayalım Cevap Anahtarı
1. c Cevabınız doğru değilse “Muzâri fiilin Cezmi ve şart edatları konusunu yeniden okuyunuz.
2. d Cevabınız doğru değilse “Şart edatları konusunu yeniden okuyunuz.
3. e Cevabınız doğru değilse “Şart edatları konusunu yeniden okuyunuz.
4. e Cevabınız doğru değilse “Şart edatları konusunu yeniden okuyunuz.
5. b Cevabınız doğru değilse “Şart edatları konusunu yeniden okuyunuz.
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1
في حياتكم( ( أردتم , fiilinin mefûlün fîh’i/zarfı olduğu için lafzan mecrûr mahallen mansûbtur.
لثلاثة أمور( ( فاسعوا emr-i hâzırının sebebini bildirdiği için mef‘ûlün leh/li eclih’tir. Lafzan mecrûr, mahallen mansûbtur.
Her iki )إليها( kendilerinden önceki fiillerin nâibu’l-fâilleridir. Mahallen merfûdurlar.
Sıra Sizde 2
لا تـعاسر.1 kelimenin son harfinde bulunan harekenin düşmesidir.
يطع .2 fiilinin son harfinde bulunan harekenin düşmesi يـنالا fiilinden ن harfinin düşmesidir.
ساعدن .3 ve قمتن fiilleri muzârî fiilin mebnî (yapısı değişmeyen sıygaları/kipleri) olduğundan şart ve ceza fiilleri olsalar da lafzan cezm olmamışlardır.
Sıra Sizde 3
تكونوا .1 şart fiili olunca sonunda ref alâmeti bulunan )ن( hazfedilmesidir. يدرك cevap fiilinde ise son harf olan ك’in harekesinin hazfedilmesidir.
2. Şart fiilinin aslı أضع iken şart durumuna gelince ع harfinin harekesi atılmış ve sâkin harekesiz kalmıştır. Bu sâkin harfi kendisinden sonra yine sâkin olan harfine bağlayabilmek için “kesra” ile harekelenmiştir. Çünkü Arapçada لgenel bir kural vardır: Sakin/harekesiz harf harekelendiği zaman kesra ile harekelenir: إذا حرك الساكن حرك بالكسر
124
Cevap fiilinde cezm alâmeti ise sonundaki ن harfinin hazfedilmesidir. Zira bu kelimenin aslı تعرفونني şeklinde idi. Kalmış olan ن’a ise نون الوقاية (kelimenin sonunun olduğu gibi kalmasını sağlayan nun) denir.
3. Şart fiilinin sonundaki )ن( ’un cevap fiilinin sonunda da harekesi atılmalıdır.
4. Şart fiilinin sonundaki )ن( ’un cevap fiilinin sonunda da harekesi atılmalıdır.
5. Şart fiilinin sonundaki harekenin cevap fiilinin sonundaki illet harfinin )يجزى( atılmasıdır.
Yararlanılan Kaynaklar
Çörtü, M. Meral (2001). Arapça Dilbilgisi Nahiv, İstanbul.
Güler, İsmail; Günday, Hüseyin; Şahin, Şener (2001). Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi), İstanbul.
Ediskun, Haydar (1996). Türk Dilbilgisi, İstanbul.
Maksudoğlu, Mehmet (2003). Arapça Dilbilgisi, İstanbul.
Mehmed Zihni Efendi (1986). el-Muktedab, İstanbul.
Sînî, Muhammed İsmâil vd.,(ts.). el-Kavâidu’l-‘arabiyyetu’l-müyessera, (tarihsiz), Cantaş yayınevi, İstanbul.
Uralgiray, Yusuf (1986). İlk ve İleri Dilbilgisi, Riyad.
125
126
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
• “Munsarif” ve “Gayr-ı munsarif” terimlerinin tanımını yapabilecek,
• Gayr-ı munsariflerin i‘râb alâmetlerini tanımlayabilecek,
• Gayr-ı munsarif olma sebeplerini açıklayabilecek,
• Gayr-ı munsariflere ait özel durumları açıklayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Munsarif
• Gayr-i Munsarif
• el-Memnû‘ mine’s-sarf
• el-İsmu’l-lezî lâ yensarif
• ‘Ucme/A‘cemî
Öneriler
Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce;
• Ünitemizdeki kelimeler ve deyimler kısmını okuyunuz Yine de anlamını bilmediğiniz kelime ve terimlerle karşılaşırsanız bir Arapça-Türkçe sözlüğe başvurunuz.
• Elde edebileceğiniz Türkçe yazılmış herhangi bir nahiv (Arapça dilbilgisi) kitabından gayr-ı munsarif konusunu inceleyiniz.
127
GİRİŞ
Gayr-ı munsarif terimi, Arapça isimlerin cümle içerisindeki konumlarının dışa yansıyan yüzü olarak tanımlayabileceğimiz i‘râb alâmetleriyle ilgilidir. Türkçe’de i‘râb söz konusu olmadığına göre Türkçedeki bir konuyla gayr-i munsarifı karşılaştırma imkânı yoktur. Ancak bu terimi teşkil eden kelimelerin sözlük anlamlarını ele alarak terimin mânâsını kavramaya çalışmak daha doğru olacaktır.
غيـر المنصرف teriminin ikinci parçası olan المنصرف kelimesi bilindiği üzere صرف ــ صرفا kökündendir ve infi‘âl bâbından ism-i fâildir. Konumuzla ilgili olarak صرف الكلمة şeklinde kullanıldığı zaman “Kelimenin sonuna kesra ve tenvini ekledi” anlamına gelir. Bu duruma göre المنصرف infi‘âl babından ismu’l-fâildir ve “kesra ve tenvîni alan/kabul eden” anlamına gelir. غيـر المنصرف ise “kesra ve tenvîni alandan başkası kesra ve tenvini almayan” demek olur.
Arapçayı yeni öğrenenlerin bu “gayr-ı munsarif” terimi ile “gayr- mutasarrıf” terimini birbirine karıştırdıklarına tesâdüf edilmektedir. Oysaki görüldüğü gibi “gayr-i munsarif” isimlerin i‘râbı ile ilgilidir. “Gayr-ı mutasarrıf” ise kelimelerin çekimi yapılan fiillerden bahsedilirken متصرف = çekimli, sadece mâzîsinin çekimi yapılan câmid (donmuş) fiillerden söz edilirken ise gayr-ı mutasarrıf (çekimi yapılandan başkası/çekimi yapılmayan) fiil denilir. Yani genel olarak birinci terim nahivle ilgili, ikincisi ise sarfla ilgilidir. Kelimelerin karıştırılması, mânâlarının da karıştırılmamasına sebep olacağı için bu husûsa dikkat çektik.
Gayr-i munsarif terimi çeşitli nahiv kitaplarında yine aynı anlamda olarak “el-Memnû‘ mine’s-sarf” (munsarifliği engellenen isim) ve “el-ismu’l-lezî lâ yansarıf” (munsarif olmayan/kesra ve tenvini kabul etmeyen isim) diye de anılmaktadır.
Her dilde olduğu gibi Arapçada da konuşma dili elastikiyete sahiptir. Ancak dînî olsun veya olmasın çeşitli metinlerin ve şiirlerin okunmasında ve özellikle de yazımında dilbilgisi, dolayısıyla da isimlerin munsarif olup olmayışlarının önemi vardır. Zira kelimelerin son harekelerinin okunuşlarıyla ilgili olan i‘râb kurallarının doğru bir şekilde uygulanması için kelimelerin mebnî, munsarfi yahut da gayr-i munsarif oldukları bilinmelidir.
Gayr-i Munsarif
غيـر المنصرف
128
Muzâri fiili Cezmi ve şart edatlarıyla ilgili daha ayrıntılı örnekler için http://www.schoolarabia.net adresine başvurabilirsiniz.
OKUMA PARÇASI
نصيحة والد
وليم أين) بعد التحية( المدرس (William) ؟
أقربائه الذين جاءوا من لندن سافر إلى مكة مع : مـروان (London) .
كيف حال جرج : المدرس (George) اليوم؟ كانت به حمى .
أحسنهو اليوم : بـلال .والحمد لله
هذه دفاتر طلحة : المدرس ويزيد وعمر ومعديكرب ها نحن أولاء يا: أين هم؟ يزيـد. .أستاذ
أشياء لا صلة لها بالدرس تكتبون في دفاتركم : المدرس .
نسمع من علماء :معديكرب مسائل شرعية أو نحوية فنكتبها في هذه الدفاتر .
الأحسن أن تخصصوا : المدرس لهذه المسائل دفاتر مستقلة .يامروان اقرأ الدرس...
.الرجيم أعوذ باالله من الشيطان : مروان
﴿وإذا قـلتم فاعدلوا ولو كان ذا قـربى﴾ .]152/ الأنعام [
﴿فـرجع موسى إلى قـومه غضب ان أسفا﴾ . ]86/ طه [
﴿وإن خفتم ألا تـقسطوا في اليتامى فانكحوا ما طاب لكم من النساء مثـنى وثلاث ورباع .]3/سورة النساء[ ﴾ ...
عمـر ؟"إن "لـ يا أستاذ، كم معنى :
لمعان" إن "تأتي : المدرس ، منها الشرط كما في قوله تعالى ﴿وإن خفتم : ... ﴾.
ومنهـا النـفي كما في التنـزيـل﴿إن هذا إلا قـول البشر﴾ المدثر [ وتأتي مخففة ]. 25/ كما في قوله تعالى﴿وإن كنت من قـبله لمن الغافلين﴾" إن "من أي ] 3/يوسف[
وإنك كنت" ... ".
قـوس قـزح"ما معنى : طلحـة يا أستاذ؟ "
هو قوس من نور : المدرس يظهر في السماء ترى فيه ألوان الطيف متتابعة .
نـوح زحل "وما معنى : أستاذ؟ يا"
هو أحد : المدرس .الكواكب
) شاب يدخل(
نا طالب جديد من أفغانستان، واسمي أ. الله وبركاته السلام عليكم ورحمة : هو شاه" ".
أهلا وسهلا. الله وبركاته وعليكم السلام ورحمة : المدرس من أي مدينة من مدن أفغانستان. أنت؟
أنا من بـلخ يا : شـاه .أستاذ
)المراقب ويسلم يدخل(
129
أفي الفصل كراسي : المراقب ومكاتب كافية ؟
مكاتب أخر نحتاج إلى ثلاثة. لا : المدرس .
وليم يسأل المدير عن : المراقب
قل له إنه من : المدرس أحسن طلاب الفصل أدبا وعلما يسمع رنين الجرس. ( نذهب الآن ) معمل اللغة إلى دوء ، وامشوا مثنى مثـنى. اخرجوا .
Metni Kavrama Alıştırmaları
1. Aşağıdaki soruları parçaya göre cevaplayınız.
إلى أين سافـر وليم؟1.
كيف حال جرج 2. اليوم؟
ماذا يكتب 3. طلحة ويزيد وعمر ومعديكرب في دفاترهم؟
ماذا يـفعلون بـعد أن 4. علماء من واعمسي مسائل شرعية أو نحوية ؟
ما هو الأحسن في اتخاذ الدفاتر؟5.
أي آيات قـرأوا في الدرس؟6.
قـوس قـزح"ما معنى 7. ؟"
زحل "وما معنى 8. ؟"
في أي دولة تـقع مدينة بـلخ؟9.
إلى أين ذهبوا بـعد سم10. اعهم رنين الجرس؟ 2. Altı çizili kelimelerin eş anlamlılarını parantez içindeki kelimeler
arasından seçiniz.
سلام ( ذهب / مباحث / أجمل / أتى / زملاء / دينية / )السكونة/النجوم/ القرآن /
أصدقاءه ة معك م إلىفرسا 1. اءوا من لندن جينذ ال .
بـعد 2. التحية سأل المعلم عن حال وليم .
أقربائه الذين جاءوا من لندن إلى مكة معسافر 3. .
أحسنهو اليوم 4. .والحمد لله
الأحسن أن تخصصوا 5. مستقلةدفاترلهذه المسائل
معانيهومن 6. في كما في النـ ﴿إن هذا إلا قـول البشر﴾التنـزيـل المدثر [ /25.[
اخرجوا 7. دوء .
زحل أحد 8. .الكواكب
نسمع من علماء : 9. مسائل .شرعية
130
3. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını parantez
içindeki kelimelerden seçiniz.
أجانب ، أقـبح ، أبـتعد ، تمسحون ، ظلم ، الطلاق، حيـوان ، قديم ، دخول ، شيخ( (
اءوا من لندن جينذ الهأقربائ ة معك م إلىفرسا1. .
أحسنهو اليوم 2. .والحمد لله
أشياء لا صلة له في دفاتركمتكتبون3. .ا بالدرس
.الرجيم باالله من الشيطانأعوذ4.
﴿وإذا قـلتم 5. فاعدلوا ولو كان ذا قـربى﴾ .]152/ الأنعام [
فانكحوا ...﴿6. طاب لكم من النساء مثـنى وثلاث ورباع ما ..]3/النساء[ ﴾ ...
ومنهـا النـفي كما في7. ا إلا قـول التنـزيـل﴿إن هذ البشر ﴾
من أفغانستانجديدأنا طالب . 8. .
يدخل شاب 9. طويل القامة .
اخرجوا 10. دوء ، وامشوا أحاد . 4. Altı çizili kelimelerin müfredlerini (tekillerini) bulunuz.
ا من لندناءو جينذ الهأقربائ ة معك م إلىفرسا 1. .
طلحةدفاتر هذه و 2. ويزيد وعمر ومعديكرب .
علماءع من مسن 3. مسائل شرعية أو نحوية فنكتبها في هذه الدفاتر .
رأ الدرسقا 4. واشرح القواعد .يامروان
﴿وإن خفتم ألا تـقسطوا في 5. اليتامى فانكح طاب لكم من وا ما النساء مثـنى وثلاث ورباع ... ﴾
هو قوس من نور : 6. يظهر في السماء ترى فيه الطيف متتابعةألوان .
زحل هي 7. إحدى .الكواكب
مدن من مدينة أينم 8. ؟ أنت أفغانستان
كراسيأفي الفصل 9. كاتب كافية ؟وم
مكاتب نحتاج إلى ثلاثة 10. .أخرى 5. Altı çizili kelimelerin cemilerini (çoğullarını) bulunuz.
زميله ة مع إلى مكرفـسا1. من لندن الذي جاء
جرجحالكيف 2. اليوم؟
131
الدرس في نسمع3. من علماء مسائل شرعية أو نح وية فنكتبها في هذه الدفاتر .
﴿فـرجع موسى إلى 4. قـومه غضبان أسفا﴾
قـوس"ما معنى 5. قـزح يا أستاذ؟ "
هو قوس من نور 6. يظهر في السماء ترى فيه ألوان الطيف متتابعة .
جديد من أفغانستان، واسمي بالطأنا 7. شاه" ".
هو يأتي من 8. بـلد بعيد للغاية .
كراسيالفصلأفي 9. ومكاتب كافية ؟
عندما سمع الطلاب رنين 10. الجرس خرجوا من الصف . 6. Aşağıda verilen Arapça cümlenin en yakın Türkçe karşılığını seçiniz.
قل للمدير إنه من أحسن طلاب الفصل أدبا وعلما يسمع رنين الجرس( نذهب الآن إلى معمل اللغة) .
a. Müdüre dedi ki: O, sınıftaki öğrencilerin edep ve ilimce en güzellerinden biridir. (Zil sesi duyulur): Şimdi dil dersine gidiyoruz.
b. Müdüre de ki: O, sınıftaki öğrencilerin edep ve ilimce en güzellerinden biridir. (Zil sesi duyulur): Şimdi dil laboratuarına gidiyoruz.
c. Müdüre dedi ki: O, sınıftaki öğrencilerin edep ve ilimce en güzellerinden biridir. (Zil sesini duyunca) hemen dil laboratuarına gideceğiz.
d. Müdüre “O, öğrencilerin edep ve ilimce en güzel olduğu sınıflardan biridir. (Zil sesi duyulur) hemen dil laboratuarına gidiyoruz.
e. Müdüre de ki: O, sınıftaki öğrencilerin en edeplisidir. (Zil sesi duyulur): Şimdi dil laboratuarına gidiyoruz.
7. Aşağıda verilen Arapça cümlenin en yakın Türkçe karşılıklığını seçiniz.
الأحسن أن تخصصوا لهذه المسائل دفاتر مستقلة .
a. Bu konular için ayrı defterler alsanız ne iyi olur.
b. Bu konular için ayrı defterler almanız güzeldir.
c. Her konunun ayrı defteri olması en güzelidir.
d. En iyisi bu konuların defterlerini diğerlerinden ayırmanızdır.
e. En iyisi bu konulara özel (ayrı) defterler tahsis etmenizdir.
132
DİLBİLGİSİ
GAYR-I MUNSARİF
Arapçada isimler kesra ve tenvîni alıp almama bakımından ikiye ayrılırlar.
1. Munsarif: İ‘râb harekelerinin hepsini gerektiği durumlarda alabilen isimlerdir. Bunlar ref‘ halinde zamme, nasb halinde fetha ve cer (hafd) halinde ise kesra alırlar.
İ‘râbı Örnek cümle Anlamı
Ref‘ hâli جاء علي Ali geldi.
Nasb hâli رأيت عليا Ali’yi gördüm.
Cer hâli سلمت على علي Ali’ye selam verdim.
Munsarif isimlerden sonlarında elif-i maksûre bulunanlar ile mütekellim yâ’sına )ي( muzâf olan müfred isimler her üç i‘râb hâlinde de harekeler takdîr edilir, yani telaffuz edilmedikleri için var sayılırlar.
İ‘râbı Elif-i maksûreli Mütekellim yâ’sına muzâf
Ref‘ hâli جاء الفتى حضر والدي
Nasb hâli رأيت الفتى أحب والدي
Cer hâli مررت بالفتى أس لم على والدي
I.
I. Gayr-ı Munsarif: Bu isimler ref hâlinde zamme, nasb hâlinde fetha, cer hâlinde (kesra yerine) yine fetha alırlar. Nahiv âlimleri bir ismin munsarif olmasına engel olan )موانع الصرف ( dokuz sebep (illet) saymışlardır. Gayr-ı munsarif olmanın dokuz sebebini şair şu beyitlerinde toplamıştır. Nahiv kaynaklarında yer alan ve asırlardır okunan bu beyitleri orijinal şekliyle burada zikretmeyi faydalı gördük.
موا نع الصرف تسع كلما اجتمعت ثنتان منـها ف* ما للصرف تصويب
عـدل ووصـف ومـعرفة وعجمة ثم جمع ثم تـركيب*
والنون زائدة من قـبلها ألف ووزن فعل وهذا القول تـقريب*
Munsarif olmanın engelleri dokuzdur. Bu dokuz engelden (sebep/illetten) ikisi her ne zaman bir kelimede bir araya gelse, artık o kelimenin münsarif olması doğru olmaz. Bu engel sebepler:
1. Adl/Udûl: Bir kelimenin vezinin başka bir vezne dönüşmüş olması.
133
2. Vasıf/Sıfat anlamlı olması.
3. Kelimenin müennes olması
4. Marife olması.
5. ‘Ucme: (bir kelimenin yabancı bir dilden Arapçaya geçmiş olması)
6. Cemi (çoğul) sıygasında olması.
7. Mürekkeb (bileşik isim halinde) bir kelime olması.
8. Öncesinde elif bulunan bir nûn bulunması.
9. Kelimenin fiil vezninde olması.
Bildiğiniz bir gayr-ı munsarif kelimeyi merfû, mansûb ve mecrûr hallerinde olacak şekilde üç cümlede kullanınız.
Gayr-ı Munsarif Kelimeler
Gayr-ı munsarif kelimeler üç bölümde incelenir:
A. Alemler (Özel İsimler)
B. Sıfat olanlar
C. Sıygatu müntehe’l-cumû‘ (son cemi kipi) yapısında olan cemiler.
Nahiv âlimleri, alem (özel isim) ve sıfatlardan, yukarıda sayılan dokuz illet (sebepten) ikisini kendisinde bulunduranların gayr-i munsarif olabileceğini söylemişlerdir. Yani gayr-i munsarif alem bu özelliklerineek olarak dokuz sebepten birini daha bulundurmalıdır. Vasıf ve cemilerde ise bir sebep (illet) yeterli görülmüştür. Şimdi bunları örnekleriyle birlikte görelim.
A. Alem العلم (Özel İsim) Olanlar
1. Alem ve ucme sebeplerini birlikte bulunduranlar: Ucme, bir ismin Arapça dışında bir dilden alınmış olmasıdır. Böyle isimlere الأعجمي a‘cemî denir. Ayrıca bu tür kelimeler, Arapçaya başka dilden girdiğini belirtmek için الدخيل (Başka dilden Arapçaya giren) diye de anılırlar. Örnekler:
راهيم ، إسماعيل ، إسرافيل ، رمسيس ، لندن ، استانـبولإبـ
باريس من أكبر المدن الأوروبـية الكبـرى
Paris, Avrupa’nın en büyük metropollerinden biridir.
بـنى خليل االله إبراهيم الكعبة المشرفة طاعة لأمر . ربه
Hz. İbrahim, rabbinin emrine itaat için Kabeyi Müşerrefe’yi inşa etti.
ابـتـلع الحوت العملاق يونس عليه السلام ( في ليل حالك)
Dev balina Hz. Yunus’u karanlık bir gecede yuttu.
134
2. Alem ve müennes olanlar: فاطمة ، مريم ، سعاد ، زيـنب ، مكة ، طلحة ، حمزة ، معاوية ، عقبة ، عروة
Bu gruba, müenneslik alâmeti olsun, olmasın müennes varlıklara (insan, hayvan, şehir, ülke) verilen özel isimlerle sonunda müenneslik alâmeti bulunan erkek isimleri girerler. Aşağıdaki cümlelerde geçen bu tür gayr-ı munsarif kelimeleri inceleyiniz.
كان حمزة بن عبد المطلب عم النبي صلى االله عليه وسلم( .(
Hamza b. Abdülmuttalib Hz. Peyhamber’in amcasıydı.
لرفاعة بـراعة ممتا زة في الفن المعماري .
Rifâa’nın mimarlık sahasında mükemmel bir yeteneği var.
كافأت عمادة كلية الإليهيات ثلاث طالبات ناجحات زحل: وخديجة ومريم .
İlahiyat fakültesi dekanlığı üç başarılı öğrenciyi, Zuhal, Hatice ve Meryem’i ödüllendirdi.
كانت آمنة بنت وهب أما للنبي .-عليه السلام–
Amine kızı Vehb, Hz. Peygamber’in annesiydi.
3. Alem ve sonunda –ان eki bulunanlar:
عثمان ، شعبان ، سلمان ، رمضان ، مروان ) ان–عثم (
Aşağıdaki cümlelerde geçen bu tür gayr-ı munsarif kelimeleri inceleyiniz.
بشعبان مررت شعبان / رأيت شعبان / هذا
كان الخليفة عثمان بن عفان صهرا للنبي عليه السلام– -.
Halife Hz. Osman, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in damadıydı.
لأخي عدنان ثلاث بـنات . Kardeşim Adnan’ın üç kızı var.
4. Alem ve fiil vezninde olanlar. Meselâ أحمد kelimesi أدخل ve أخرج gibi fiil vezninde bir isimdir. Yine شمر mâzî vezninde, يزيد muzârî vezninde bir alem olduğu için gayr-ı munsariftirler. Aşağıdaki cümlelerde geçen bu tür gayr-ı munsarif kelimeleri inceleyiniz.
جاء شمر يزيد ، رأيت شمر / يزيد ، سلمت على شمر / يزيد/
يـنبع مدينة جميلة تـقع على البحر الأحمر .
Yenbu, Kızıldeniz’de bulunan güzel bir kenttir.
تحدثت مع أكرم في هذا الموضوع من قـبل مرتين .
Ekrem’le bu konuda daha önce iki kez konuştum.
135
5. Alem ve adl/udûl (asıl sıyglarından başka bir vezne dönüştürme yoluyla kazanılan vezindeki isimler). Meselâ عمر kelimesinin aslının عامر olduğu ve ondan dönüştüğü kabul edilir. Meselâ:
زحل ، زفـر ، ثـعل ، هبل ، جمع ، دلف ، قـزح
جاءني عمر ، رأيت عمر ، سلمت على عمر
Not: أخرى ’nın cemî kipi olan خرأ ve te’kîd lafızlarından bulunan كتع ,جمع ve بصع kelimeleri de alem olmadıkları halde gayr-ı munsariftirler. Örnek:
﴿فعدة من أيام أخر﴾ ]184سورة البقرة، [
“Sizden kim (oruç gğnlerinde) hasta veya seferde ise o (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde oruç tutar”.
. مررت بالهندات ونساء أخر . Hindlere ve başka kadınlara uğradım
6. Sonunda memdûd )ـــ اء( olsun maksûr )ـــ ى( olsun elif bulunanlar:
Çöl: صحراء Çölde: في صحراء
Hatıra: ذكرى Muştu, müjde: بشرى
Çok karanlık bir gecede في ليـلة ظلماء
Yeşil: خضراء Gebe: حبـلى
Mavi: زرقاء en düşük: سفلى
7. Alem ve المركب المجازي (kaynaşmış bileşik isim) kalıbında olan isimler:
معديكرب ، بـعلبك ، ح ضرموت ، بورسعيد Aşağıdaki cümlelerde gayr-i munsarifleri tesbit ediniz ve ne sebeple gayr-ı munsarif olduklarını söyleyiniz.
تـزوجت ابـنة خالي خديجة من ابن جارها عدنان1. .
سافـر مدير الشركة إلى باريس2. .
درس عائشة في كلية الإلهيات بجامعة مرمرةت3. .
كانت المدينة المنـورة تدعى بيثرب قـبل الهجرة النبوية 4. . B. Sıfat Olan Gayr-ı Munsarifler
Yapı itibariyle sıfat mânâsı taşıyan kelimelerden bu özelliklerinin yanısıra, elif-nun eklenenler, fiil vezinlerinde olanlar ve yukarıda açıklandığı üzere “udûl” niteliği taşıyanlar da gayr-ı munsariftirler. Şimdi bunları da örneklendirelim:
1. Vezinlerinde asıl vezinden dönüşme (udûl/adl) bulunan sıfat mânâlı kelimeler. Bunlara örnek üleştirme sayılarıdır.
136
Birer: أحاد موحد/ , İkişer مثـنى / ثـناء : , Üçer: ثلاث مثـلث/
Dörder: رباع مربع/ , Beşer: خماس مخمس/ Altışar: سداس مسدس/
Yedişer: سباع مسبع/ , Sekizer: مثمن/ ان ثم Dokuzar: تساع متسع/
Onar: عشار معشر/
Bunlardaki dönüşme (udûl), واحد şeklindeki aslın أحاد şekline dönüşmesi tarzındadır. Diğerleri de aynı şekilde açıklanmaktadır.
Aşağıdaki cümlelerde geçen bu tür gayr-ı munsarif kelimeleri inceleyiniz.
صافح الموظفون المدير الجديد أحاد .
Memurlar, yeni müdürle tek tek tokalaştılar.
2. Müennesi فـعلى vezninde olan فـعلان veznindeki sıfatlar:
Susuz: عطشان müennesi عطشى şeklindedir.
Aç adam: رجل جوعان Aç Kadın: امرأة جوعى
Aşağıdaki cümlelerde geçen bu tür gayr-ı munsarif kelimeleri inceleyiniz.
لا تبت شبـعان وجارك جوعان .
Komşun açken tok yatma!
كل طالب في كليتنا ظمآن إلى الحكمة والمعرفة .
Fakültemizdeki her öğrenci hikmete ve bilgiye susamıştır.
كثيرا ما يـؤنب المقاول ذلك العامل لكونه كسلان .
Mütahit, tembel oluşu nedeniyle o işçiyi sıksık azarlıyor.
Ancak bu vezinde olanlardan müennesine tâ-i marbûta bitişenler gayr-ı munsarif olmazlar. Mesela: سيـفان (uzun boylu erkek) kelimesi gibi müennes sıygasına tâ-i merbûta bitişenler سيـفانة (uzun boylu kadın) gayr-i munsarif değil, munasrif olurlar.
هذا رجل سيـفان ، رأيت رجلا سيـفانا ، مررتم برجل سيـفان
Pişman: ندمان müennesi ندمانة
Ahmak, kalbi ölmüş: موتان müennesi موتانة
Karnı zayıf: خصمان müennesi خصمانة
Çıplak: عريان müennesi: عريانة
137
3. Müzekkerleri أفـعل vezninde olan sıfat anlamlı kelimeler. Örnekleri:
Müzekkeri: Müennesi:
أحمر حمراء أصفر صفراء أسود سوداء أبـيض بـيضاء أزرق زرقاء
لا فضل لعربي على أعجمي ولا لأبـيض على أ" سود إلا بالتـقوى )حديث شريف" (“Bir Arabın Arap olmayana ve bir beyazın siyaha takvâdan (Allah’ın
emirlerine göre yaşamaktan) başka hiçbir üstünlüğü yoktur”.
أخذ الكشاف الصغير معه قربة خضراء ومنظارا أسود . Küçük izci yanına yeşil bir matara ve siyah bir dürbün aldı.
أفـعل veznindeki ism-i tafdîller de gayr-ı munsariftir.
Daha büyük: أكبر Daha küçük: أجمل Daha güzel: أجمل Daha çirkin: أقـبح لست بأسبق من زملائي في الرياضيات والفيز ياء .
Matematik ve Fizik konusunda arkadaşlarımdan önde değilim.
وجدت البـرتـقال واليوسفي أرخص الفواكه في الأسواق . Portakal ve mandalini, çarşıdaki meyvelerin en ucuzu olarak gördüm.
زهراء مكاتب , ve قـواعد kelimelerinin gayr-ı munsarif oluş sebeplerini açıklayıp örnek cümlelerde kullanınız. C. Sıygatu Müntehe’l-Cumû‘ (Son Çoğul kipi) Yapısında Olan Cemiler
Bu çoğul isimler, çoğul (cemi) yapılırken getirilen elif harfinden sonra 2 veya 3 harf ihtivâ ederler. Çoğunlukla مفاعل ve مفاعيل vezinlerinde bulunurlar.
Mescidlerde namaz kılarız. نصلي في مساجد Okullarda öğreniriz. نـتـعلم في مدارس Biz çok anahtar satın aldık. اشتـريـنا مفاتيح كثيرة Diğer örnekler:
Müfred Cemi
Mabed عبدم معابد
Lamba مصباح مصابيح
138
Dirhem درهم دراهيم
Dinar دينار دنانير
Meclis مجلس مجالس
Anahtar مفتاح مفاتيح
Serçe عصفور عصافير
Dakika دقيقة دقائق
Kural قاعدة قـواعد
Kâfile قافلة قـوافل
Aşağıdaki cümlelerde geçen bu tür gayr-ı munsarif kelimeleri inceleyiniz.
اجتمعنا مع أدباء وصحفيين مشهورين أمس .
Dün meşhur doktor ve gazetecilerle bir araya geldik.
Gayr-i Munsarif İsimlerin Özel Durumları
Gayr-ı munsarif isimler de diğer isimler gibi cümlenin herhangi bir ögesi olabilir. Bunları diğer isimlerden ayıran en başta gelen özellik, bir ismin gayr-ı munsarif olması için özel kalıplarda olması gereklidir. Bunları yukarıda örnekleriyle zikretmiştik.
Gayr-ı munsarif isimleri ötekilerden ayıran bir özellikleri de i‘râb alâmetini alışlarındadır. Bu da üç şekilde belirginleşir:
1. Gayr-ı munsarif kelimeler sonlarına kesra ve tenvin kabul etmezler.
2. Gayr-ı munsarif isimler cer hallerinde kesra değil fetha alırlar.
3. Gayr-ı munsarif kelime şu iki durumda kesra alır:
a. Başında harf-i ta‘rîf bulunduğunda في المساجد
b. Muzâf durumunda olduğunda قـلت لأحمدنا
Aşağıdaki cümlelerde geçen bu tür gayr-ı munsarif kelimeleri inceleyiniz.
في النـهاية انتهيـنا من تدقيق تـقارير الم هندسين .
Sonunda mühendislerin raporlarını incelemeyi bitirdik.
يسكن هؤلاء الأساتذة في مباني الجامعة .
Bu profesörler, üniversitenin lojmanlarında oturuyorlar.
139
Aşağıdaki Türkçe cümleleri Arapçaya çeviriniz.
1. Allah’ın dostu İbrahim, oğlu İsmail ile birlikte Kabe’yi yaptı.
2. Mühendis Rıdvan’la yolda tanıştım.
3. Bu sorulara yazılı cevap ver.
4. Züleyha, Yusuf’a iftira etti.
5. Arkadaşım Yeşkürle müzeleri ziyaret ettik.
6. Askerler ikişer ikişer yürüdüler.
7. Okulda başka kızlar gördüm.
8. Arkadaşım Süleyman’la Yemen’deki Hadramut şehrine gideceğiz.
9. Uçakla, üçer dörder uçtu.
10. Öfkeli iken hüküm verme. I. Aşağıdaki cümlelerin en yakın Türkçe çevirisini bulunuz.
كانت المنازل تضاء في الأرياف بمصابيح زيتي ة قديما والآن تـغيـر الوضع . a. Eskiden köylerde evler gaz lambası vardı, şimdi ise durum değişmiştir. b. Eskiden köylerde evler gaz lambasıyla aydınlatılıyordu, şimdi ise durum
değişmiştir.
c. Eskiden köydeki evimizde gaz lambasıyla aydınlatılıyordu, şimdi ise durum değişmiştir.
d. Eskiden köylerde evler gaz lambalarıyla aydınlatılıyordu, şimdi ise durum değişmiştir.
e. Eskiden köydeki evimizde gaz lambasıyla aydınlatılıyordu, şimdi her yerde elektrik var.
II. توجد في اسطنبول وأدرنه أماكن تاريخية سياحية كثيرة ، وفيهما مناظر طبيعية تجلب أنظار الناس .
a. İstanbul ve Edirne’de tarihi ve turistik mekanlardır. Her ikisinde de insanların dikkatini çeken doğal manzalar vardır.
b. İstanbul ve Edirne’de pek çok tarihi ve turistik mekan bulunmaktadır. Her ikisinde de insanların dikkatini çeker.
c. İstanbul ve Edirne tarihi ve turistik mekanların çok olduğu şehirlerdir. Her ikisinde de insanların dikkatini çeken doğal manzalar vardır.
d. İstanbul ve Edirne’de pek çok tarihi ve turistik mekan bulunmaktadır. Her ikisinde de insanların dikkatini çeken doğal manzalar vardır.
e. İstanbul ve Edirne’de pek çok tarihi ve turistik mekan bulunmaktadır, doğal manzalarıyla insanların ilgilerini çekerler.
140
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki cümlelerde geçen gayr-ı munsarifleri tespit ediniz.
تـولى علي بن أبي طالب الخلافة بـعد عثمان بن عفان1. .
وصل حسام إلى صنـعاء صباح اليـوم الثالث2. .
توجد مدينة بـيـروت في لبـنان3. .
زياد ومروان مهندسان أردنيان4. .
من سور القرآن الكريم سورة مريم ولقمان5. .
قال تعالى 6. ﴿وأوحيـنا إلى إبـراهيم وإسماعيل وإسحاق ويـعقوب : ...﴾
كانت المدينة المنـورة7. تسمى يـثرب
هامبورغ من المدن المشهورة في آلمانيا8. . 2. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere parantez içindeki, gayr-ı
munsarif isimleri yazınız.
الخليفة 1. من الخلفاء الراشدين....... علي ، أبو بكر( . ، عمر (
قابـلت 2. بمكتب البريد صباح اليـوم....... محمد ، حسان ، ثابت( . (
ذهب حسن إلى 3. للدراسة...... الرياض ، المدينة، بـرلين( . (
وصل 4. من القاهرة منذ أسبوع......... مروان ، سعيد، حس( . )ام
تحدثت مع 5. في هذا الموضوع...... حسن، أكرم ، حاتم( . (
طبيبة بمستشفى الأطفال........ 6. الأم ، المرأة ، زيـنب( . (
رجع 7. من الشركة قـبل قليل...... طاهر، يوسف، المدير( . (
يجتمع ز8. عماء العرب في الشهر القادم...... القاهرة ، دمشق، الرياض( . (
قـبل الهجرة كانت المدينة المنـورة تسمى 9. تـبوك ، مكة ، يثرب...... ( (
من المدن المشهورة في تـركيا...... 10. بـروسة ، حلب، الموص( . )ل
3. Aşağıdaki cümlelerde sıfat olan gayr-i munsariflerin altını çizin ve gayr-i munsarif olma sebebini ve i‘râb alma durumlarını açıklayın.
قال تعالى 1. ﴿لقد خلقنا الإنسان في أحسن تـقويم﴾: .
من أفضل نعم االله على ا2. لإنسان العقل .
اشتـريت قميصا أبـيض لطفلي3. .
بكى الطفل لأنه جوعان4. .
141
وجدت الموز أرخص الفاكهة في السوق5. .
قضيت ليـلة أمس سهران6. .
سافـرت إلى تونس ونـزلت في أقـرب فـندق 7. من المطار .
أسرع الطلاب إلى المكتبة ثلاث ورباع8. .
اشتـريـنا قـبل يـومين ثـوبا أسود9. .
هل شاهدتم في الحديقة الورد الأحمر10. . 4. Aşağıdaki cümlelerde bırakılan boşlukları gayr-ı munsariflerle
doldurunuz ve neden gayr-ı munsarif olduklarını açıklayınız.
تـزوج زاهد من 1. . ........
سافـر أخي إلى 2. صباح اليـوم......... .
صافح الطلاب المدير الجديد 3. . .....
سعاد 4. من أختها بربع متر...... .
زيـنب5. هي الأخت الكبـرى لـ . .......
شهر 6. شهر الصوم المبارك........ .
يـعتبـر الخليفة 7. خامس الخلفاء الراشدين..... .
لقب 8. بذي النورين....... .
شكرت المديرة 9. لاجتهادها...... .
لأختي فاطم10. ة ولد اسمه . ....... 5. Aşağıdaki cümlelerde gayr-ı munsarifleri belirleyin ve gayr-ı munsarif
olma sebeplerini açıklayınız.
قال تـعالى1. ﴿وجعلنا ابن مريم وأمه آية﴾: .
قال تـعالى2. ﴿أما السفينة فكانت لمساكين: يـعملون في البحر﴾ .
قال تـعالى3. ﴿ولسليمان الريح عاصفة تجري بأمره﴾: .
وصل أشرف وأخوه صابر من لندن4. .
تحدثت خديجة مع سعدى هاتفيا في هذا الموضوع5. .
يـعد أكرم ابن6. أخي من كبار الأطباء في مصر .
أعطت المعلمة سعدى هدية لتـفوقه في الامتحان7. .
العلماء مشاعل على طريق التـقدم8. .
142
تـزوجت رقية بنت الرسول 9. صلى االله عليه وسلم( من ع) ثمان بن عفان .
دخلت امرأة جوعى المطعم وخرجت منه شبـعى10. . 6. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerin harekelerinin sebebini
söyleyiniz.
يمدح الشعراء الحكام 1. بجلائل المدائح .
تـبوك2. مدينة قديمة في شمال المملكة .
التـقيت أمس 3. بعلماء من سوريا .
فـتح 4. معاوية بن أبي سفيان مصر في عهد عمر بن الخطاب .
كتاب عبـقرية 5. عمر من تأليف عباس العقاد .
لعائشة. 6 ضي االله عنـهار – فضل في حفظ الحديث الشريف وروايته - .
عثمان7. بن ثالث الخلفاء الراشدينعفان .
لا أبيت 8. شبـعان وجاري جوعان .
المصابيح .9 مضاءة طوال اليـوم .
جمع 10. عمر بن الخ طاب بـين العدل والرحمة في سياسته للرعية . 7. Aşağıdaki parçada geçen gayr-ı munsarifleri cümlede hangi konumda
olduklarını belirtiniz.
زعم بـعض المؤرخين أنه كان سليمان القانوني سلطان الأتراك ذاهبا لغزو بـلغراد تـقدمت إليه عجوز شمطاء . ا، فأجابـها وشكت إليه في حنق وغضب أن جنودا سرقوا لها أثـناء نـومها مواشي كانت تـؤلف جميع ثـرو
ضاحكا يظهر أنك كنت تغطين في: نـوم عميق، فقالت العجوز نـعم ولكنك كنت تـغط في نـوم أعمق: لأني . إنما نمت أنا وأمثالي بسلام اعتمادا على سهر السلطان على الأمن العام، فـقبل السلطان هذا الانتقاد الجارح
ارتياح رغم ما عرف به من سطوة وجبـروت، وأمر وزيره أن يـعوض بسخاء ما أصاب العجوز من خسائرب .
8. Aşağıdaki metni okuyunuz. Bilmediğiniz sözlükten bulunuz. Metinde
geçen gayr-ı munsariflerin kullanımlarını öğrendiğiniz bilgilerle karşılaştırnız.
م م ويبددون عن أوطا ا وسلمها ، والعلماء هم الذين يأخذون بأيدي شعو العلم هو سلاح الأمم في حر ا إلى الأمام ظلمة الجهل ، ويخطون .
وها نحن الآن نعيش في عصر العلم الذ ا من ي غيـر حياة الأفراد والشعوب، وأحلها مكانة لم تكن تحلم قبل، وخفف عنها كثيرا من الآلام التي كانت تـعانيها في جميع نواحي الحياة .
ففي حياتنا المنـزلية نرى بيوتـنا الآن تزخر بالآلات الحديثة من مواق د ومدافئ وثلاجات وآلات الطهى وأجهزة الراديو والتلفزيون ، وهذا إلى ما يستمتع به سكان الريف الآن من ماء نقي يـغنيهم عن الماء الملوث
143
بالجراثيم ، الذي كان يسبب لهم كثيرا من الأمراض، ومن كهرباء أنارت بـيوتـهم ، ومنـعت عنـهم ويلات مصابيح الغاز ومواقد الفحم والحطب .
أما وسائل المواصلات فبعد أن كانت مضرب المثل في المشقة والعناء ، أصبحت ضربا من التسلية، ووسيلة من وسائل الراحة والاستجمام وحلت السيارات على اختلافها القطار والطائرات محل حيوانات النقل التي
طالما عانى الإنسان منها كثيرا من المتاعب والويلات .
العلم هو صاحب الفضل في كل ما تـنـعم به البشرية الآن ، فعلينا أن نضاعف عنايـتنا به، حتى نـلحق بركب الدول الناهضة في مجال العلم وتطبيقاته .
Kelimeler ve Deyimler
أسف :Üzgün
شمطاء) ج(أشمط :Saçları birbirine karışmış olan kimse
استجم يستجم استجماما : Dinlenmek
أضاء يضيء إضاءة : Işıklandırmak
أقسط يـقسط إقساطا :Adaletli davranmak
بات يبيت بـيتوتة :Gecelemek
بدد يـبدد تـبديدا الظلم( : ( (Karanlığı) dağıtmak, kötülüğü ortadan kaldırmak
تـزوج يـتـزوج تـزوجا من :Evlenmek
جرثوم جر) ج( Mikrop:اثيم
Humma (ateşli hastalık) :حمى
خصص يخصص تخصيصا : Ayırmak, tahsis etmek
خطى يخطو خطوة بــ :(Bir şeyi) ilerletmek
ركب :Konvoy
رن يـرن رنينا :(Zil vb. ) Çalmak
ريح Rüzgar:رياح ) ج(
زعيم زعما) ج( Lider: ء
ساس ـ سياسة : Yönetmek
سلى يسلي تسلية :Eğlendirmek
صلة صلات ) ج( : Bağ, İlgi
ضاعف يضاعف مضاعفة :İki katına çıkarmak, katlamak
عاصفة عواصف) ج( : Fırtına
عبـقرية :Dehâ
144
Zorluk :العناء
قـربى :Yakınlık, akrabalık
قـوس قـزح : Gök kuşağı
Konum, yer: مكانة
الموقد المواقد ) ج( :Ocak
المدفأة المدافئ) ج( :Soba
الناهض :İlerleyen, Kalkınan
وسائل المواصلات :Ulaşım araçları
اليوسفي ، يوسف أفـندي : Mandalina
Özet
Munsarif ve gayr-ı munsarif terimlerinin tanımını yapabilmek
Munsarif, cümle içindeki kullanımlarında kesra ve tenvîn alabilen أمرأة ، رجل gibi kelimelerdir.
Ağaç yapraktan düştü: سقط الورق من الشجرة
الأيام التي يعيشها الإنسان في هذه الحياة هي رأسمال الإنسان .
İnsanın bu hayatta yaşadığı günler onun sermâyesidir.
Gayr-i munsarif ise, cümle içindeki kullanımlarında kesra ve tenvini kabul etmeyen kelimelerdir. Örnek:
Adam, Mısır’dan geldi. جاء الرجل من مصر
Süleyman’dan defterler aldım. أخذت دفاتر من سليمان
Görüldüğü gibi bu cümlelerin sonlarında bulunan gayr-i munsarif kelimelerin başlarında من cer harfi bulunduğu halde kesra ile değil fetha ile harekelenmişlerdir. Bunlar ise tenvin almamışlardır. Gayr-ı munsarif isimler, الممنوع من الصرف diye de anılırlar.
Gayr-ı munsariflerin i‘râb alâmetlerini tanıyabilmek
Gayr-ı munsarif kelimeler, cümlelerde merfû durumda bulunduklarında ـ zamme, mansûb durumda bulunduklarında ــ fetha, mecrûr durumda bulunduklarında yine fetha )ــ( alırlar.
جاء إبـراهيم رأيت إبـراهيم سلمت على إبـراهيم
Gayr-ı munsarif olma sebeplerini açıklayabilmek
Bir kelimenin gayr-ı munsarif olması için aşağıdaki dokuz özellikten ikisinin veya ikisinin yerine geçen bir tanesinin bulunması gerekli görülmüştür.
145
1. Sıyganın (kipin/yapının) değişmesi.
2. Vasıf olmak.
3. Müennes olmak.
4. Marife olmak.
5. Yabancı bir dilden Arapçaya geçmiş olmak (ucme)
6. Cemi (çoğul) sıygasında olmak.
7. Mürekkep (bileşik isim) olmak.
8. Elif ve nûn )آن( harfleri eklenmiş olmak.
9. Fiil vezninde bulunmak.
Gayr-ı munsariflere ait özel durumları açıklayabilmek.
Gayr-ı munsarifleri öteki kelimelerden ayıran belli başlı özellikler şunlardır:
1. Gayr-i munsarifler sonlarına kesra ve tenvin kabul etmez.
2. Gayr-i munsarifler cer hallerinde kesra değil onun yerine fetha alırlar.
3. Gayr-i munsarifler şu iki halde kesralı okunurlar.
a. Başlarında harf-i ta‘rîf bulunduklarında.
b. Muzâf durumunda olduklarında:
Müslümanlar camilerde namaz kılarlar. يصل ي المسلمين في المساجد
Öğrenciler, ülkenin okullarında okuyorlar: يدرس الطلاب بمدارس البلاد .
Kendimizi Sınayalım
1. “ كنا في حبس هارون أنا وسليمان بن وهب( ( ” cümlesindeki gayr-i munsarifler, aşağıdakilerden hangisine uyar?
a. Alem ve udûl
b. Sıfat ve elif-i maksûre
c. Alem ve ucme
d. Sıfat ve elif-i memdûde
e. Sıygatu müntehe’l-cumû
2. “ عمر بن الخطاب رضي االله عنه( من ) الخلفاء الراشدين...... ” cümlesindeki boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi en uygun şekilde tamamlar?
a. أفضل b. أعل م
146
c. أعدل d. أعلى e. أكرم
3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde gayr-ı munsarif vardır?
a. تحدثت مع المهندس مكتبهفي
b. تصنع هذه السيارة في بـلدن ا
c. يأتي شهر رمضان بـعد شهر رجب
d. وصلت هذه الرسالة من ابن عمي قـبل أسبوع
e. سافـر المعمار إلى بلاد بعيدة
وخماس “ .4 رباع يصل المدعو إلى الحفل ” cümlesinde altı çizili kelimenin yerine aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
a. رجال b. أطفال c. علماء d. خامس e. ثلاث
وإذا حييتم بتحية فحيوا بأحسن منـها“ .5 ” cümlesinin Türkçe doğru karşılığı aşağıdakilerden hangisidir?
a. Size selam verilmese dahi siz selam verin.
b. Size selam verildiğinde siz de selam (karşılık) verin.
c. Size selam verildiğinde siz ondan daha güzeli ile selam (karşılık) verin.
d. Size selam verildiğinde siz ondan daha güzeli ile selam vermeniz gerekmektedir.
e. Size selam verilirse siz de o selama daha güzel karşılık verirsiniz.
Kendimizi Sınayalım Cevap Anahtarı
1. c Cevabınız doğru değilse “Gayr-i munsarif” konusunu yeniden okuyunuz.
2. c Cevabınız doğru değilse “Gayr-i munsarif” konusunu yeniden okuyunuz.
3. c Cevabınız doğru değilse “Gayr-i munsarif” konusunu yeniden okuyunuz.
4. e Cevabınız doğru değilse “Gayr-i munsarif” konusunu yeniden okuyunuz.
5. c Cevabınız doğru değilse “Gayr-i munsarif” konusunu yeniden okuyunuz.
147
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1
Merfû durumda (fâil): رجع عثمان إلى البـيت متأخرا
Mansûb durumda (mef‘ûlün bih): رأيت عثمان أمس في الطريق
Mecrûr durumda (muzâfun ileyh): تـعرفت على أصدقاء عثمان
Sıra Sizde 2
خديجة .1 Alem (özel isim) ve müennes olma sebebi var.
عدنان .2 Alem (özel isim) ve sonuna )ان( ilaveli gelmiştir.
عائشة .3 Alem (özel isim) ve müennes olması sebebiyle
يـثرب .4 Alem (özel isim) ve muzâri fiil vezninde olması sebebiyle
Sıra Sizde 3
زهراء Elif-i memdûde ile biten isimlerdendir. جاءت زهراء من بـلد بعيد
مكاتب مفاعل( , ( vezninde müntehe’l-cumû sıygasında bir cem’ (çoğul) isimdir.
في هذه العمارة مكاتب مختلفة
قـواعد مفاعل( , ( vezninde müntehe’l-cumû sıygasında bir cemî (çoğul) isimdir.
تـعلمنا في المدرسة كثيرا من قـواعد العربية
Sıra Sizde 4
بـنى خليل االله إبـراهيم مع ابنه اسماعيل الكعبة1. . التـقيت برضوان المهندس في الطريق2. .
أجب عن هذه الأسئلة3. إجابة تحريرية
افـتـرت زليخا يوسف4. .
زرنا مع صديقي يشكر المتاحف5. .
مشى الجنود مثـنى6. .
شاهدت في المدرسة بـناتا أخر7. .
سنسافر مع صديقي سليمان إلى مدينة حضرموت في ا8. ليمن .
حلقت الطائرات ثلاث ورباع9. .
لا تحكم وأنت غضبان10. .
148
Sıra Sizde 5
I.
كانت المنازل تضاء في الأرياف بمصابيح زيتية قديما والآن تـغيـر الوضع .
b. Eskiden köylerde evler gaz lambasıyla aydınlatılıyordu, şimdi ise durum değişmiştir.
II.
توجد في اسطنبول وأدرنه أماكن تاريخية سياحية كثيرة ، وفيهما مناظر طبيعية تجلب أنظار الناس .
d. İstanbul ve Edirne’de pek çok tarihi ve turistik mekan bulunmaktadır. Her ikisinde de insanların dikkatini çeken doğal manzalar vardır.
Yararlanılan Kaynaklar
Çörtü, M. Meral (2001). Arapça Dilbilgisi Nahiv, İstanbul.
Galâyinî, Mustafa (1966). Câmi‘u’d-durûsi’l-‘arabiyye, Beyrut.
Güler, İsmail; Günday, Hüseyin; Şahin, Şener (2001). Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi), İstanbul.
Maksudoğlu, Mehmet (2003). Arapça Dilbilgisi, İstanbul.
Sînî, Muhammed İsmâil vd., (ts.). el-Kavâidu’l-‘arabiyyetu’l-müyessera, (tarihsiz), Cantaş yayınevi, İstanbul.
eş-Şidyâk, Ahmed Fâris (1332). Gunyetu’t-tâlib ve munyetu’r-râgıb, İstanbul.
Uralgiray, Yusuf (1986). İlk ve İleri Dilbilgisi, Riyad.
149
150
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
• Te’kîdi tanımlayabilecek,
• Te’kîdin kısımlarını ayırt edebilecek,
• Te’kîdin i‘râbını açıklayabilecek,
• Te’kîdin cümledeki yerini değerlendirebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Pekiştirme
• Te’kîd
• Müekkid
• Müekked
• Te’kîd-i lafzî
• Te’kîd-i ma‘nevî
Öneriler
Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce;
• Bir Türkçe dilbilgisi kitabından pekiştirme ifâde eden konuları ve Mehmet Maksudoğlu’nun Arapça Dilbilgisi, M. Meral Çörtü’nün Arapça Dilbilgisi Nahiv veya İsmail Güler-Hüseyin Günday-Şener Şahin’in Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi) kitaplarından te’kîd konusunu okuyunuz.
151
GİRİŞ
Karşımızdaki kişilere duygu ve düşüncelerimizi kelime ve cümlelerle anlatırız. Muhataplarımız bizim sözlerimize her zaman aynı derecede inanmayabilir. Bunun da çeşitli sebepleri olabilir. Bazen karşımızdaki kişi bizi iyi tanımıyor olabilir. Bazen söylediğimiz söz kesinlik ifâde etmeyebilir. Bu gibi durumlarda muhatabımızı iknâ etme yollarına başvururuz. Mesela karşımızdakini inandırmak için yemin ederiz. Kimi zaman söylediğimiz bir harfi, bir ismi hatta bir fiil veya isim cümlesi bile olsa olduğu gibi tekrar ederiz. Özetle, karşımızdakinin sözümüzün doğruluğuna, düşündüğümüz gibi ifâde ettiğimize ve sözümüzün başka bir anlam taşıma ihtimali bulun-madığına inandırmak için o sözü tekrar ederek pekiştiririz. İşte bu üsluba Arapça’da te’kîd denir.
Arapçadaki te’kîd (sözü pekiştirme, muhâtabı sözümüze inandırma) üslubu lafzî ve ma‘nevî olmak üzere iki kısımda ele alınır. Lafzî te’kîd yapılırken bir isim, bir fiil, bir harf veya bir cümle tekrarlanır.
Ali geldi, geldi. جاء جاء علي .
Ali geldi, Ali. جاء علي علي .
Ma‘nevî tekîd ise pekiştirmek istenilen isimden sonra bazı kelimelerin getirilmesine tarzında olur. Misal olarak وصل أحد العلماء إلى القمر “Bilginlerden biri aya ulaştı” dediğimiz zaman, burada bu sözü duyan kimsenin aklına çeşitli ihtimaller gelir. O bilgin ayın üzerine mi indi, onun yörüngesine mi oturdu veya ilmî bakımdan onun sırlarına mı vâkıf oldu? Bunlardan herhangi birinin kastedilmiş olması muhtemeldir. Ancak وصل أح د العلماء إلى القمر نـفسه “Bilginlerden biri ayın bizzat kendisine ulaştı” dediğimiz zaman bütün bu muhtemel yan mânâlar ortadan kalkar. Karşımızdaki kişi bizim sözümüzün gerçek mânâsını anlamış olur. Bu cümlemizdeki نفسه sözümüz te’kîd-i ma‘nevî unsurudur.
Arapçada te’kîd terimi bazı kitaplarda tevkîd şeklinde de anılır. Cümlede önce geçen ve gerçek mânâsı vurgulanmak istenene müekkked, müekkedin mânâsını muhâtabın zihnine yerleştirmek maksadıyla tekrarlanan isim, fiil, harf veya cümleye ise müekkid denir.
Te’kîd
التأكيد
152
Arapçada te’kîd konusu için www.onlinearabic.net ve www.schoolarabia.com adreslerine başvurabilirsiniz.
OKUMA PARÇASI
لد عو فعق المن ب االلهدب تـوفى وةرص الب هـ في106 ةن س ه روزبة اسمانك ويسار فلصأ ن موه و- هـ 142 ةن س سمى عملا أسملفـ ولقب أب االلهدب المقفع ؛ب وه جاجلأن الح نـفسهيفق الثـ هبرض فهاتفال مخضعى بـل عهباقـ عفعق تـتى حهيدى يلع كلتاهماات فعقم الن ابأش ندقا ورمتوتـ ي أ الأهتني بل ظ في ةاحصالف بينورهشوا مانك وم وحسمرالك واءكالذ برهتاشو- م رثـأت فـةغلاالبو هادس حهمهاتـ دقو -اءقد الأصبح وقلاخ الأن ؟ايه فوككش مةمه تـيه، و) الكفر (ةقدنالزب
ة◌يرث كةيب الأدهاروآث - بدالأ(و) يرب الكبالأد( وةيسارالفن مهبري عذال) ةنمد وةيللك (باكت: ا هنـم والكتابان كلاهما )يرغالص ترغبتي الةياعمتجالا وةيقلاخ الأوسر الدلو حانورد ي ةلامعالم نسح ومل الع في .ةلاالو ووكل المحلاصو
يروى أن نا أسي حير غن متيأا رذي إسفنـ : الق فـ؟كبد أن م:عفق الم لابنيل قه هتيبـأ احيب قتيأ رنإ وهتيتـ
أمثلة من نصوصه :
يرقالف ، ويق الضن مانسن الإاتمل يقد الصودج ولاول ، فـانسن الإاةي حفيد درتـ تـةيل جمةمغ نـةاقدالص اريت اخ فيهاء آر-ا ن ل– ضرع يـصا النذ ه فيعفقمال نابو .. ه ليقد ص لانا مينـه الدذ ه فيييققالح )الكبير الأدب : (هابت كن مصالن وقد الصن موذخأالم مسا الاذ هقحتسي لهاتفص ويقدالص
ل غاية تشبثكعجا: ةاقدلصا حقوق ؤاخاة م م في ن تؤاخي ، ومواصلة تواصل ، من نفسك على أنوطين تو ه سبيل إلى قطيعة لا وانك جميعهمخإ وإن ظهر لك منه ما تكره فإنه ليس كالمملوك تـعتقه متى شئت ، أو
كالمرأة التي تطل ت ، وئإذا ش قها عرضك ومروءتك ، فإنمنهكل ة الروءرا م ل إخوانه وأخدانه ج أجمعين فإن ،عثـر الناس على أنك قطعت رجلا من إخوانك وإن كنت معذ را نزل زلة الخيانة للإخاءـ أكثرهم بمندنذلك ع
والملال فيه ، وإن أنت بـرص ت ذلكع م على مقارته على غير الر ت اد ذلك إلى العيب والنقيصةا عض .
Metni Kavrama Alıştırmaları
1. Aşağıdaki soruları parçaya göre cevaplayınız.
متى ولد عبد االله ابن المقفع؟.1
متى تـوفي عبد االله ابن المقفع؟.2
ما أصله وما هو اسمه الأصلي؟.3
من لقبه بـ.4 ابن المقفع" ؟ "
لماذا عاقـبه الحجاج ؟.5
153
في ظل أي قبيلة نشأ ابن المقفع؟ .6
بأي خصيصة اشتهر ابن المقفع؟.7
ما هي الآثار الأدبية لابن المقفع ؟.8
من هو الفقير.9 الحقيقي في هذه الحياة؟
ما هي مروءة الإنسان ؟.10
2. Altı çizili kelimelerin eş anlamlılarını parantez içindeki kelimeler arasından seçiniz.
فـرض عقوبة على ( معروف ... / تشجع / تـرجم / جميلا / الضجر / عديدة/ تـورم / قـنع / )عيش/
جاجلأن الح1. هاتفال مخضعى بـل عهباقـع يفق الثـ
فعقتـ تى حهيدى يل عهبرضف .2 كلتاهماات
.اهنـم ةيرثك ةيب الأدهاروآث .3
.ةغلاالبو ةاحصالف بينورهشموا انكو .4
).يرغ الصبدالأ(و) يرب الكبالأد( وةيسارالفن مهبرعي ذال) ةنمد وةيللك (باكت .5
والكتابان كلاهما.6 ترغب تي الةياعمتجالا وةيقلاخ الأوسر الدلو حانورد ي . مل الع في
.هتيتـ أناسحي ير غن متيأا رذإ .7
.يقالض ن مانسن الإاتمل يقد الصودج ولاولفـ .8
.انسن الإاةيح فيد درتـ تـةيل جمةمغ نـةاقدالص .9
وطن .10 سبيل إلى قطيعة أخ لاهك على أن نفس وانك جميعهم .
3. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını parantez içindeki kelimelerden seçiniz.
كافأ ، قبيحا ، تـنـفر ، مقاطعة ، أشرك ، الراحة ، العداوة ، خفي ، قليلة ، مؤكد( (
جاجلأن الح1. .هاتفال مخضعى بـل عهباقـع يفق الثـ
الآثار الأدبية لابن المقفع 2. .كثيرة
سمى عملأسا ملفـ 3. ولقب أب االلهدب نـفسهوه المقفع ب .
. انسن الإاةي حفيد درتـ تـةيل جمةمغ نـةاقدالص4.
.ايه فوككشم ةمه تـيهو5.
. هتيبـأ ايحب قتيأ رنإ وهتيتـ أناسحي ير غن متيأا رذإ6.
والكتابان كلاهما7. ترغب تي الةياعمتجالا وةيقلاخ الأوسر الدلو حانورد ي .مل الع في
154
.يقالض ن مانسن الإاتمل يقد الصودج ولاولفـ8.
ل غاية تشبثكعجا9. مؤاخاة من تؤاخي ، في ومواصلة تواصل من .
سبيل إلى قطيعة لا10. وانك جميعهمخإ ظهر وإن - لك منه ما تكره .
4. Altı çizili kelimelerin müfredlerini (tekillerini) bulunuz.
جاجلأن الح .1 .هاتفالمخ ضعى بـل عهباقـ عيفق الثـ
فعقم الن ابأش ندقو .2 الأهتنيب ل ظ في .م
.ةغلاالبو ةاحصالف بينورهشموا انكو .3
وحسمرالك واءكالذ برهتاشو .4 .اءقدالأص بح وقلاخ الأن
. ةقدنالز بهادسح همهاتـ دقو .5
.)ةنمد وةيللك (باكت: ا هنـم ةيرث كةيب الأدهاروآث .6
قد كتبـنا .7 أمثلة من نصوص ابن المقفع .
.هاتفص ويقد الصاريت اخ فيهاءآرا ن لضرعيـ .8
وطن .9 سبيل إلى قطيعة لاهك على أن نفس وانكخإ جميعهم ,
فإن عثـر ، .10 على أنك قطعت رجلا من إخوانك نزل الناس أكثرهم بمنزلة الخيانةدنذلك ع .
5. Altı çizili kelimelerin cemîlerini (çoğullarını) bulunuz.
قضى ابن المقفع حياته في البصرة وهي آنذاك كانت 1. مركزا في العلم والحضارة .
روزبةهاسم انك ويسار فلصأ ن موهو2. .
سمى عملا أسملفـ3. المقفعب وهأب ولقب االلهدب .
فعق تـتى حهيديى لع هبرضف4. كلتاهماات .ارمتوتـ ي أ
. ايه فوككش مةمهتـ يهو 5.
.انسن الإاةي حفيد درتـ تـةيل جمةمغنـ ةاقدالص 6.
.يق الضن مانسنالإ اتمل يقد الصودج ولاولفـ 7.
. يقد الصاريت اخ فيهاء آر-ا ن ل– ضرع يـصالنا ذ ه فيعفقمال نابو8.
تـعتقه متى شئتكالمملوكفإنه ليس 9. .
والنقيصةالعيباد ذلك إلى ع10.
155
6. Aşağıda verilen Arapça cümlenin en yakın Türkçe karşılıklığını seçiniz.
I.
يق الضن مانسن الإاتمل يقد الصودج ولاول ، فـانسن الإاةي حفيد درتـ تـةيل جمةمغ نـةقادالص
a. Dostluk insanın yaşamında sürekli tekrarlanan güzel bir nağme gibidir. Dost olmasaydı hayat çekilmezdi.
b. Dostluk, Allah’ın bir nimetidir. Dost olmasaydı hayatta yaşanmazdı.
c. Dostluk, insan hayatında tekrarlanıp duran güzel bir nağmedir. Dostun varlığı olmasaydı insan sıkıntıdan ölürdü.
d. Dostluk sürekli duyulan güzel bir nağmedir. Dost olmasaydı insan sıkıntıdan patlardı.
e. Dostluk, insan hayatında tekrarlanıp duran güzel bir nağmedir. Dostun varlığı olmasaydı insan sıkılıp dururdu.
II.
روى أني نا أسي حير غن متيأا رذإ، ي سفنـ : الق فـ؟كبد أن م:عفق الم لابنيل قه ايحب قتيأ رنإ وهتيتـ . هتيبـأ
a. Rivayete göre İbnu’l-Mukaffa’a şöyle denildi: “Seni kim edeplendirdi?” İbnu’l-Mukaffa‘ (bu soruya cevaben) “Başkasında güzel bir şey görünce onu aldım, kötü bir şey görünce onu bıraktım ve böylece edep kazandım” dedi.
b. İbnu’l-Mukaffa’a şöyle sordular: “Seni kim edeplendirdi?” İbnu’l-Mukaffa‘ (bu soruya cevaben) “Hiç kimse. Başkasında güzel bir şey görünce onu aldım, kötü bir şey görünce onu bıraktım”.
c. Rivayet edildiğine göre İbnu’l-Mukaffa’a şöyle soruldu: “Seni kim edeplendirdi?” İbnu’l-Mukaffa‘ (bu soruya cevaben) “Kendim. Başkalarında gördüğüm güzel ve çirkin şeyleri değerlendirdim” dedi.
d. Rivayet edildiğine göre İbnu’l-Mukaffa’a şöyle soruldu: “Seni kim edeplendirdi?” İbnu’l-Mukaffa‘ (bu soruya cevaben) “Kendim. Başkasında güzel bir şey görünce onu aldım, kötü bir şey görünce onu bıraktım” dedi.
e. Rivayet edildiğine göre İbnu’l-Mukaffa‘ (bir soruya cevaben) “Kendim. Başkasında güzel bir şey görünce onu aldım, kötü bir şey görünce onu bıraktım” demiştir.
Altı çizili kısımlar daha önce okuduğunuz ünitelerden size neler hatırlatıyor? Başka bir ifâdeyle altı çizili bu kısımlar cümlenin hangi ögesi durumundadır?
الىعتـ وهانحب س االلههعدو أام ضع بـإلى) ان ويـالح ( يره الشهابت ك فيظاح الجضرعتـيـ هذ هفي االلههعدوا أم ، و االلهقل خفي يركف التـلىو إعدا ي مماتانويـ الحقل خ فيبر العنم ايهقا يا بمهرصبو ةفرع المنا مهملها أم ، ويقق الراسسحوالإ ةيبج النةمك الحن مانويـالح
156
: وا الق فـالثما الأ ونبرض ياس النارص ، وةملا السلىي إدؤيـي ذ الرذحلا لبب سكلذ ونكيا ، لهود عنم . بلع الثـن مغورأو ،سر فـن معسمأاب ، وقع ن مرذحأ
DİL BİLGİSİ
TE’KÎD
Te’kîd, söylenen sözü hitâbedilenin zihninde yerleştirmek ve pekiştirmek demektir. Günlük konuşmalarımızda maksadımızı karşımızdaki kişiye anlatabilmek için bazen bir ismi, bir fiili, bir harfi ve bir cümleyi hatta onların mürâdifini (eş anlamlısını) tekrarlarız. İşte tekrarladığımız bu söze Arapçada te’kîd denir. Bazı kitaplarda mü’ekkid (te’kîd edici, pekiştirici söz) de denilmektedir. İlk olarak söylediğimiz söze mü’ekked (kuvvetlendirilen, pekiştirilen) denilir.
İ‘râb bakımından müekkid/te’kîd (tekrarlanan söz) müekked’e (birinci söze) tâbîdir, uyar. Başka bir ifâdeyle te’kîd tevâbidendir. İ‘râb bakımından kendisinden öncekine tâbi olan sıfat, bedel, atıf, te’kîd ve atf-ı beyândan biridir. Te’kîd iki kısma ayrılır:
A. Lafzî Te’kîd )التأكيد اللفظي (
B. Ma‘nevî Te’kîd )التأكيد المعنوي (
A. Lafzî Te’kîd:
Lafzî te’kîd, muhatabımız tarafından sözümüzün yanlış anlaşılmaması, yanlış olduğu zannedilmemesi, dikkatle dinlenmesi, önem verilmesi gibi sebeplerle söylediğimiz bir sözü aynen veya mürâdifiyle (eş anlamlısıyla) tekrar-lamaktır.
Bu anlattıklarımızı hemen şu örneklerde gösterelim:
a. İsmin tekrarlanması:
O’dur, o. هو هو .
Zeyd geldi, Zeyd: جاء زيد زيد
Arslan geliyor, arslan: (isim tekrarlanmış) يأتي الأسد الأسد
b. Fiilin tekrarlanması
Ömer kalktı, kalktı. (fiil tekrarlanmış) قام قام عمر
c. Harfin tekrarlanması
Evet, Evet. (Cevap harfi olan نـعم tekrarlanmış) نـعم ، نـعم
157
Aşağıdaki örneklerde de mürâdifler (eş anlamlılar) tekrar edilmiştir.
Ali oturdu, oturdu. جلس قـعد علي
Bu, aslandır, aslan. هذا ليث أسد
Evet, Evet. نـعم جير
Aşağıdaki âyet ve hadislerde altı çizili kelimeler lafzî te’kîd örnekleridir. Dikkatle inceleyelim:
﴿كلا إذا دك ت الأرض دكا وجاء ربك والملك صفا * دكا صفا ]22-21سورة الفجر [﴾
“Hayır, yeryüzü (kıyamet sarsıntısıyla) parça parça olup dağıldığı, Rabbinin buyruğu ve saf saf dizilmiş olarak melekler geldiği zaman..”
﴿كلا سوف تـعلمون كلا سوف تـعلمونثم * ]5-4: سورة التكاثر[ ﴾
“Hayır, ileride bileceksiniz. Yine hayır, ileride elbetteki bileceksiniz”
فـقتل كيف قدر ثم ...﴿ قتل كيف قدر سورة المدثر[﴾ .... :19-20[
“Canı çıkasıca nasıl da ölçtü biçti! Yine canı çıkasıca nasıl da ölçtü biçti”.
واالله لأغزون قـريشا ، " واالله لأغزون قـريشا واالله لأغزون قـريشا ، )الحديث" (
“Allah’a yemin olsun ki Kureyş’le savaşacağım! Allah’a yemin olsun ki Kureyş’le savaşacağım! Allah’a yemin olsun ki Kureyş’le savaşacağım!”
اللهم اشهد " اللهم اشهد! اللهم اشهد ! "!
“Şâhit ol Yâ Rab! Şâhit ol Yâ Rab! Şâhit ol Yâ Rab!”
Not: Te’kîd bulunan bir cümlenin tahlili
Mektubu yolladı, gönderdi بـعث الكتاب أرسله
Cümlesinin tahlili (öğelerine ayrılması, analizi) diğerleri için de bir örnektir.
بـعث : Mâzî fiildir, fâili هو zamiridir. الكتاب : Mef‘ûlün bih’tir.
أرسل : Yine mâzî fiildir. Birinci fiil olan بـعث ’nin anlamca mürâdifi/müterâdifi (eş anlamlısı) ve müekkidi/te’kîdidir. Bunun da fâili müstetir هو zamiridir. Sondaki .zamiri ise mef‘ûlün bih’tir. Bulunduğu yer itibariyle (mahallen) mansûbtur هاء
B. Ma‘nevî Te’kîd
Ma‘nevî te’kîd de yukarıda söylediğimiz sebeplerden dolayı bazı kelimeler kullanılarak yapılır. Bu kelimelerin başlıcaları şunlardır:
158
النـفس ، الأنـفس ، العين ، ذات ، الأعين ، جميع ،كل ، كلا ، كلتا ، أجمع ، جمعاء .
أهدى الولد الوالي نـفسه
Çocuğa vali bizzat/kendisi hediye verdi.
Böyle bir cümleye نـفسه kelimesini zikretmeden duyan kimse, hediyeyi valinin koruması, görevlisi veya hizmetçisinin verdiğini anlayabilir, öyle düşünebilir. İşte böyle bir anlama ihtimalini ortadan kaldırmak için نـفسه “onun bizzat kendisi” ifadesini söyleriz. Böylece sözümüzü pekiştirmiş yani te’kîd etmiş oluruz. Şimdi kolayca anlaşılmasını sağlamak amacıyla ma‘nevî te’kîd için kullanılan kelimeleri gruplandırarak açıklayalım:
نـفس .1 ve عين kelimeleri ile ke’kîd
Yukarıda zikredildiği gibi ma‘nevî te’kîd için kullanılan kelimelerden نـفس ve
عين kelimelerinin müfred bir kelimeyi te’kîd için kullanıldığında müfred
olarak, birden fazla varlığı gösteren kelimeleri te’kîd için kullanıldığında ise أفـعل vezninde olan cemilerini (çoğullarını) أعين ve أنـفس kullanırız.
Aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi bu iki kelime birer zamire bitişir ve bu zamir, müfred, tensiye, cemi, müzekker ve müennes olma yönünden kendisinden önceki isimle uyum halinde olur.
Hükümdar kendisi geldi. قدم السلطان نـفسه عيـنه / .
Fatma kendisi reddetti. رفضت فاطمة نـفسها عيـنـها / .
İki bakanın kendileri geldiler . قدم الوزيران أنـفسهما أعيـنـهما/
İki prensesin kendileri bizi ziyaret ettiler. زارتـنا الأميرتان أنـفسهما أعيـنـهما / .
Bakanların kendileri geldi. . قدم الوزراء أنـفسهم أعيـنـهم /
Kraliçeler kendileri geldi. جاءت الملكات أنـفسهن أعيـنـهن / .
كل .2 ve جميع kelimeleriyle te’kîd
Bu tür te’kidler ma‘rifeyi te’kîd ederler ve ihâta (içerme) anlamı taşıdıkları için parçaları bulunan bir bütünü ifâde eden müfred kelimeleri veya cemileri (çoğulları) te’kîd ederler.
﴿هو الذي خلق لكم ما في الأرض جميعا ]29: سورة البقرة[﴾
“O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı”. ﴿والله غيب السموات والأرض وإليه يـرجع الأمر كله فاعبده وتـوكل عليه﴾ ]123" هود[
“Göklerin ve yerin gaybı (sırrı) yalnız Allah'a aittir. Her iş O'na döndürülür.Öyleyse O’na kulluk et ve O’na dayan.”
159
İmtihanlarda öğrencilerin hepsi başarılı oldu: في الامتحانات جميعهم نجح التلاميذ
Geçen ay bu kitabın hepsini okudum: في الشهر الماضي كله قـرأت هذا الكتاب
Ma‘nevî te’kîd esâsen ma‘rifeye mahsustur. Nekre te’kîd olunmaz. Yalnızca يـوم ، أسبوع ve سنة gibi sınırları belli bir zaman zarfı ise tekîd edilir.
Seni bütün ay boyunca bekledim. انـتظرتك شهرا كله
3. Müsennâ isimlerin te’kîdi, كلا ve كلتا kelimeleriyle te’kîd
Bunlardan كلا müzekker, كلت ا ise müennes isimleri te’kîd ederler. Bu durumda her ikisi de müsennâ zamîrine muzâf olurlar. Bu ki kelimenin i‘râbları müsennâ isimlerdeki gibi merfû halleri elif )ا ( , mansûb ve mecrûr durumlarında ise )ي( harfi iledir. Örnekler:
Merfû Olarak Kullanımları
İki adam bizzat geldiler. جاء الرجلان كلاهما
İki kadın bizzat geldiler. جاءت المرأتان كلتاهما
Mansûb Olarak Kullanımları
İki adamın ikisini de gördüm. رأيت الرجلين كليهما
İki kadının ikisini de gördüm. رأيت المرأتـين كلتـيهما
Mecrûr Olarak Kullanımları
İki çocuğa da selam verdim. سلمت على الولدين كليهما
İki kıza da selam verdim. سلمت على البنتـين كلتـيهما
Not: كلا ve كلتا kelimeleri zâhir (açık) isme muzâf olurlarsa i‘râb alâmeti, takdîrî harekedir, bu iki kelimenin şekli değişmez. Bu durumda كلا ve كلتا içinde cümlede bulundukları yere göre i‘râb alırlar. Ancak “her ikisi de” كل منـهما “o ikisinden her biri” anlamındadırlar, dolayısıyla lafzan içinde bulundukları yere göre cümlenin unsuru olan ve i‘râb alan كلا ve كلتا te’kîd anlamını ifâde ederler.
Adamların ikisi de bana geldi جاءني كلا الرجلين Merfû
Kitapların ikisini de okudum. قـرأت كلا الكتابـين Mansûb
160
Otomobillerin ikisini de elde ettim.
حصلت على كلتا السيارتـين Mecrûr
﴿كلتا الجنتـين آتت أكلها﴾ ]33سورة الكهف [
“Bu her iki bağ da, (her sene devamlı surette) ürününü verdi”.
﴿إما يـبـلغن أحدهما أو ك لاهما فلا تـقل لهما أف﴾ ]23: سورة الإسراء[
“Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme”
Aşağıdaki parçada boşlukları uygun te’kîd kelimeleriyle doldurunuz.
كان عمر أجيرا يـرعى الماعز في ا لجبل وأصبح اليـوم وجيها في القرية فكان من المنتظر أن يـغيـر ......... سلوكه سيما وقد صار ابـنه حاكما بتلك القرية ...... وعاش الأب وابنه ......... في بحبوحة .........
ورغد عيش ولم. يـتـنكر الأب للماضي بل ظل ذاكرا السنين الطوال التي قضاها كادحا يـباشر العمل ويجابه مصاعب الحياة ......... . ..............
أجمع .4 ve جمعاء kelimeleriyle te’kîd
أجمع da كل kelimesi gibi müsennâdan başka kelimeleri te’kîd eder ise de bunun sıygası (kipi) müekkede (te’kîd edilene) göre değişir. Müfred, müzekkerin te’kîdinde أجمع , müennesin te’kîdinde ise جمعاء , müzekker cemin te’kîdinde
أجمعون/ أجمعين , müennes cem ‘in te’kîdinde ise جمع ile te’kîd edilir. Misaller:
Ordunun hepsi geldi. جاء الجيش أجمع
Bölüğün hepsi gitti. ذهبت الكتيبة جمعاء
Öğrencilerin hepsi geldi ve ben onların hepsini gördüm.
جاء الطلاب أجمعون ورأيـتـهم أجمعين
Kadınların hepsi çalıştılar. عملت النساء جمع
﴿فكبكبوا فيها هم والغاوون وجنود إبليس أجمعون﴾ ]94-93: الشعراء[
“Artık hem onlar, hem azgınlar ve İblis’in ordusu oraya (cehenneme) tepetaklak atılırlar”.
Bunlardan başka أجمع ’nun tâbiîlerinden olmak üzere أبصع ، أبـتع ، أكتع lafızları vardır. Bunlarla te’kîd yapılırken yalnız başlarına kullanılmayıp أجمع ’dan sonra zikrolunurlar.
جاء الجيش أجمع أكتع أبـتع / أبصع/ Ordunun bütün hepsi geldi.
جاء الطلاب أجمعون أكتـعون أبـتـعون / أبصعون/ Ordunun bütün hepsi geldi.
رحلت القبيلة جمعاء كتـعاء بـتـعاء / بصعاء/ Ordunun bütün hepsi geldi.
161
جائت النساء جمع كتع بـتع / بصع/ Ordunun bütün hepsi geldi.
Yukarıdaki örnek cümlelerde olduğu gibi bunların ayrıca mânâları olmayıp أجمع جمعاء/ ’dan sonra daha fazla te’kîd ifâde etmek için kullanılırlar.
كل .5 ve أجمع kelimeleriyle zamirler de te’kîd olunurlar.
Hepiniz gidiniz اذهبوا كلكم Merfû
Onların hepsini gördünüz. رأيـتـهم كلهم جميعهم/ Mansûb
Onların hepsine uğradım. م كلهم مررت جميعم/ Mecrûr
عين ve نفس kelimeleriyle muttasıl merfû zamirin te’kîd edilebilmesi için önce merfû zamirle te’kîd edilir, sonra bu kelimeler getirilir.
Siz kendiniz gidiniz. اذهبوا أنـتم أنـفسكم
Kendiniz kalkın. قوموا أنـتم أنـفسكم
Okula bizzat uğradım. مررت أنا نـفسي إلى الم درسة
Sen kendin söyledin. قـلت أنت نـفسك
O bizzat kendi gitti. ذهب هو نـفسه
Topluluk kendileri geldiler. القوم حضروا هم أنـفسهم
Kadınlar kendileri geldiler. جاءت النساء أنـفسهن
Ancak nasb ve cer hâlinde bulunan zamirleri te’kîd ederken bu munfasıl zamirler gerekli değildir.
كل ve أجمع kelimelerinin her ikisiyle birlikte كل kelimesi önce söylenmek şartıyla te’kîd edilendir:
Ordunun hepsi geldi. جاء الجيش كله أجمع Merfû
Bölüğün hepsini gördüm. رأيت الكتيبة كلها جمعاء . Mansûb
Öğretmenlerin hepsine selam verdim.
سلمت على المعلمين كلهم أجمعين. Mecrûr
Not: نفس ve عين kelimeleri zâid باء harfiyle cer olunduğu da olur. O halde metbûlarına (te’kîd ettikleri kelimelere) göre i‘râbları mahallî olur.
Ref Hâli جاء زيد بنـفسه Zeyd bizzat geldi.
162
Nasb Hâli رأيت أباك بنـفسه Babanın kendisini gördüm.
Cer Hâli سلمت على أبيك بنـفسه Babanın kendisine selam verdim.
Aşağıdaki cümleleri Türkçeye çeviriniz ve cümlelerdeki tekîdleri gösteriniz.
هاجر الرسول 1. عيـنه بـعد هجرة بـعض أصحابه إلى المدينة) ص( .
دهشنا نحن أنـفسنا حينما سمعنا أن الطائرة سقطت في وس2. ط المدينة .
دعا مدير المدرسة أمس أولياء الطلبة أعيـنـهم إلى الاجتماع3. .
حينما يـغضب أبونا من شيء ما يـردد كلامه 4. سبحان االله" سبحان االله"، " مرات" .
كان لنا كبش وماع5. ز ، ذبحناهما كليهما في عيد الأضحى .
استطاع صياد السمك المحظوظ أن يـنجو من الغرق6. .
قد سافـر الحجاج إلى جدة على الطائرات نـفسها7. .
راجعت مصادر البحث كلها للتأكد م8. ن المعلومات المقدمة .
ما المغايرة لمبادئ الأخلاق9. سيـعاقب الطالبان كلاهما بسبب تصرفا .
بدا الطفل الصغير يـبكي صارخا 10. لست أنا : بلص ، لست أنا بلص . Aşağıdaki Türkçe cümleleri Arapçaya çeviriniz.
1. Hak ortaya çıktı, hak ortaya çıktı.
2. Zeyd’in kendisi geldi.
3. İnsanların hepsi bayram dolayısıyla sevindiler.
4. Okulun tamamı tören için süslendi.
5. Her iki kız öğrenci sınavda başarılı oldular.
6. Annem tüm insanların en değerlisidir.
7. Çocuk, her iki elini de yıkadı.
8. Hepinize saygı duyuyorum.
9. Bakan bizzat okulu ziyaret etti.
10. Aynı filmi daha önce de seyretmiştik.
Şimdiye kadar öğrendiğiniz bilgiler ışığında aşağıdaki beyti tahlil ediniz (ögelerine ayırınız).
ن المعلم والطبيب كليهما إ لا يـنصحان إذا هما لم يكرما*
Şüphe yok ki, öğretmen ve doktorun her ikisi de kendilerine saygı gösterilmediği zaman samîmî davranamazlar.
163
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki kelimelerde bulunan tekîdleri belirleyiniz.
قال تـعالى 1. ﴿وقاتلوهم حتى لا تكون فتـنة ويكون الدين كله الله﴾:
سافـرت على القطار نـفسه في العام الماضي 2. .
حضر التلاميذ جميعهم في الحفلة3. .
جاء أخوك أخوك4. .
الوزر5. اء كلهم حضروا الاجتماع .
قابـلت صحفيـين كليهما في صالة المطار6. .
أنـقذت الولد عيـنه من الغرق قـبل أربـعة أيام7. .
الجامعتان كلتاهما وافـقتا على إقامة تـعاون علمي بـيـ8. نـهما .
حضر التلاميذ جميعهم الحفل9. .
أكد الرجل قـوله وقال10. نـعم ، نـعم : .
2. Aşağıdaki boşluklara uygun olan te’kîdleri parantez içinden seçiniz.
استفاد الناس 1. من المشروعات التي نـفذتـها الح....... كومة كله ، كله ، كله ( ( فاز المرشح بأصوات الناخبين 2. جميعهم ، جميعهم ، جميعهم ........ ( ( نـقل الصحفي الأخبار 3. إلى الوكالات الأجنبية....... كلها ، كلها ، كلها . ( ( عتـقل الشرطي اللصين ا4. عند مدخل البـنك...... كلاهما ، كليهما . ( ( أحضرت الكتب 5 . من المكتبة ....... جميعها ، جميعهم ،جميعه ( ( النساء 6. طالبن بحقوقهن......... أنـفسهن ، أنفس. ( هن ، أنـفسهن ( أقيمت المصانع 7. لإنـتاج المواد الغذائية في البلاد العربية....... نـفسها ، نـفسها ، نـفسها . ( (
القريـتان 8. تـقعان على البحر الأسود ........ كلتاهما ، كلتـيهما ( ( درست 9. التاريخ لأصبح أستاذا في الموضوع عيـنه ، عيـنه ، عينه....... ( (
الأتراك 10. يشربون الشاي......... جميعهم ، جميعهم ، جميعهم . ( .(
3. Aşağıdaki boşluklara uygun olan te’kîdleri parantez içinden seçiniz.
وظفون الم1. طلبوا بزيادة الرواتب....... نـفسها ، نـفسهم ، أنـفسهم . ( ( اجتمع الأطباء 2. لدراسة حالة المريض ...... كلهن ، كله ، كلهم ( ( خرج القائد 3. لتـوديع الجيش ........ نـفسه. ( ا ، نـفسه ، أنـفسهم ( اجتمع الأساتذة 4. لمناقشة الرسالة..... جميعهم ، جميعهم ، جميعه . ( ( عمر بن عبد العزيز أعدل الخلفاء الأمويين 5. كلهم ، كلها ، كلهن...... ( (
أكل ال6. ولد الموز كله ، كله ، كلها ...... ( (
164
دعت المؤسستان 7. إلى تخفيض الجمرك على البضائع المستـوردة ..... كلتاهما ، كلاهما ، كليهما( ( قـرأت القصة 8. في الشهر الماضي ....... عيـنـ. ( ها ، عيـنـها ، عيـنه ( أثـنى مدير الشركة على العاملين 9. لإخلاصهم في العمل ...... جميعه ، جميعهم ، جميعهم . ( (
وافق الأعضاء على مناقشة الاقتراحين 10. كليهما ، كلاهما ،........ . ( كلتـيهما .(
4. Aşağıdaki cümleleri parantez içindeki kelimeleri kullanarak örnekte olduğu gibi yeniden yazınız.
هبطت الطائرة في أرض المطار نـفس( هبطت الطائرة نـفسها في أرض المطار← ) . سلمت على الضيو1. ←) جميع ( ف رفع التجار أسعار البضائع2. ← )كل . ( درست اللغات الشرقية في جامعة أجنبية 3. كل ( ( ← شاهدت الرجال في حفلة العرس 4. ← )نفس ( تـزوج الرجلان5. من الفتاتـين في يـ وم واحد كلتا . ( ( ← حضر الجاران للتـهنئة بعيد الفطر 6. ← )كلا. (وجدت الطاولة في معرض المفروشات 7. عين . ( ( ← أعيد انتخاب خالد ليكون رئيسا لمجلس الإدارة 8. ← )نفس . ( يـؤدي 9. محمد الصلوات في مواعيدها ← )كل(
نجح الطالبان في الامتحان 10. كلا ( ( ←
5. Aşağıdaki cümleleri örnekteki cümlelerde olduğu gibi gerekli değişiklikleri yaparak yeniden yazınız.
رأ◌يت جميع الطلاب في حديقة الكلي رأيت الطلاب جميعهم في حديقة الكلية-ة . احتل العدو كلتا المدينتـين في الحرب السابقة1. .
اطمأن جميع المسؤولين إلى حسن تـنفيذ خطة التـنمية2. .
حقق المؤتمر كل أهداف3. .ه
يـنـقطع كل العمال عن العمل يـوم الجمعة4. .
قابـلت جميع الطلاب أمام غرفة المدير5. .
ما بالنجاح6. أظهرت كلتا الطالبتين عن سعاد .
استمعت إلى كلا الحديثـين من الإذاعة7. .
اعتـرض كلا الراكبـين على مخالفة السائق لقواعد المرور8. .
يعيش جميع الناس في هذه البـلدة في أمن وهدوء9. .
كتبت كلا الواجبـين قـبل يـومين10. .
165
6. Aşağıdaki kelimeleri anlamlı bir cümle oluşturacak şekilde sıralayınız.
الطالبـين 1. كلا / اشتـركا / في / التـقرير / كتابة/ . الصف 2. ناجحون / جميعهم / طلاب / في / الامتحان/ . المؤتمر 3. يحضرون / الأساتذة / كلهم / أسبوع / بعد/ . لمت س/ على 4. الحاضرين / كل / الحفل/ في / . كلها / البلاد 5. زرت/ العربية / وصل / الضيف / إلى 6. نفسه / منزلنا/ .
كلتا 7. غادرت / المطار / الطائرتين/ أرض / .
لراحة 8. يسهرن / أبـناهم / الأمهات / .لك/
واجهت 9. نـفسها / المشكلة / .أمس /
مخلصان / إن 10. كلا / الضابطين / لوطنهما/ .
7. Aşağıdaki parçada geçen te’kîdleri bulunuz.
دلت الدراسات الحديثة كلها على أن التدخين يـعرض الصحة نـف سها لكثير من الأخطار ، وأنه يـلعب دورا كبيرا في الإصابة بكثير من الأمراض، ومن أهمها بـعض أمراض القلب والرئـتـين كلتـيهما .
وقامت دراسات لمقارنة حالات كثيرة من المدخ نين بأخرى مماثلة من غير المدخنين في كل من أمريكا
وبريطانيا ، وقد أكدت هذه الدراسات جميعها في البلدين كليهما وجود ارتباط بـين التدخين وازدياد نسبة الوفـيات نتيجة لأ مراض معيـنة .
والمدخنون أنـفسهم يـبذلون جهدا أقل من جهد غير المدخنين في الخدمة العامة وفي العمل اليـومي بسبب كثـرة إصابتهم بالأمراض واضطرارهم للسبب عينه إلى ال غياب عن العمل .
Kelime ve Deyimler
أبى يأبى إباء :Yüz çevirmek, bırakmak
أتى يأتي أتـيا وإتـيانا :Almak, yapmak
اشتـهر بـ : (Bir şeyle) meşhur olmak
أعتق :(köle) azat etmek
أعذر يـعذر إعذارا :Mazeret sahibi olmak, mazereti olmak
انـقطع عن العمل :İşi bırakmak
تأثـر :Etkilenmek
تـردد يـتـردد تـرددا :Tekrarlanmak
166
تشبث يـتشبث تشبثا :Girişmek
تصبـر :Sabretmek, katlanmak
Şişmek:فعقتـ
تـورم يـتـورم تـورما :Şişmek
تـوفى◌ Vefat etmek :
جابه :Karşılaşmak
جمارك) ج( جمرك :Gümrük
جير Evet :
حاسد حساد) ج( :Haset eden kişi
خدن أخدان ) ج( :Yakın arkadaş
Görüş :آراء ) ج(رأي
رغب ـ رغبة عن : ...Vazgeçmek, istememek
رغ ب في : Teşvik etmek
راتب رواتب ) ج( :Maaş
راغ يـروغ روغا :Kurnazlık etmek
الزندقة :Zındıklık
صحفي :Gazeteci
الضجر :Sıkılmak
ضرب مثلا :Örnek vermek
ظل ظلال) ج( :Gölge
عثـر على :Farketmek, bulmak
عقاب أعقب ، عقبان ) ج ( :Kartal
مل يمل ملال :Bıkmak, usanmak
المقارة :Beraber kalmak
ناخب :Seçmen
الوالي الولاة ) ج( :Vali
وقى يقي وقاية :Korumak
وكالة الأنـباء :Haber ajansı
167
Özet
Te’kîdi tanımlayabilmek
Te’kîd, söylenen sözü hitâbedilenin zihninde yerleştirmek ve pekiştirmek demektir. Günlük konuşmalarımızda maksadımızı karşımızdaki kişiye anlatabilmek için bazen bir ismi, bir fiili, bir harfi ve bir cümleyi hatta onların mürâdifini (eş anlamlısını) tekrarlarız. İşte tekrarladığımız bu söze Arapçada te’kîd denir. Bazı kitaplarda mü’ekkid (te’kîd edici, pekiştirici söz) de denilmektedir. İlk olarak söylediğimiz söze mü’ekked (kuvvetlendirilen, pekiştirilen) denilir.
Te’kîdin kısımlarını ayırt edebilmek
Te’kîd iki kısma ayrılır:
a. Lafzî Te’kîd )التأكيد اللفظي (
b. Ma‘nevî Te’kîd )التأكيد المعنوي (
Lafzî te’kîd, muhatabımız tarafından sözümüzün yanlış anlaşılmaması, yanlış olduğu zannedilmemesi, dikkatle dinlenmesi, önem verilmesi gibi sebeplerle söylediğimiz bir sözü aynen veya mürâdifiyle (eş anlamlısıyla) tekrarlamaktır.
Zeyd geldi, Zeyd: جاء زيد زيد
Arslan geliyor, arslan: (isim tekrarlanmış) يأتي الأسد الأسد
Ömer kalktı, kalktı. (fiil tekrarlanmış) قام قام عمر
Evet, Evet. (Cevap harfi olan نـعم tekrarlanmış) نـعم ، نـعم
Aşağıdaki örneklerde de mürâdifler (eş anlamlılar) tekrar edilmiştir.
Bu, aslandır, aslan. هذا ليث أسد
Evet, evet. نـعم جير
Ma‘nevî te’kîd ise bazı kelimeler kullanılarak yapılır. Bu kelimelerin başlıcaları şunlardır:
النـفس ، الأنـفس ، العين ، ذات ، الأعين ، جميع ،كل ، كلا ، كلتا ، أجمع ، جمعاء .
Çocuğa vali bizzat/kendisi hediye verdi .أهدى الولد الوالي نـفسه
Te’kîdin i‘râbını açıklayabilmek
İ‘râb bakımından müekkid/te’kîd (tekrarlanan söz) müekked’e (birinci söze) tâbîdir, uyar. Başka bir ifâdeyle te’kîd tevâbidendir. İ‘râb bakımından kendisinden öncekine tâbi olan sıfat, bedel, atıf, te’kîd ve atf-ı beyândan biridir.
Bakan bizzat geldi. جاء الوزير نـفسه
168
Te’kîdin cümledeki yerini değerlendirebilmek,
Te’kîd olan kelime müekked’den sonra yer alır. Lafzî te’kîdler, tekit edilen lafzın aynen ya da eş anlamlısının tekrarlanmasıyla yapılır. Ma ‘nevî te’kîd için kullanılan lafızlar ise müekkede uygun bir zamire muzâf olarak yine müekkedden sonra bulunur.
Ramazan geldi, Ramazan جاء رمضان رمضان
Aynı adama selam verdim. سلمت على الرجل نـفسه
Kendimizi Sınayalım
سافـر أصدقائي “ .1 إلى بـيـروت...... ” cümlesindeki boşluğu aşağıdaki te’kîdlerden hangisi en uygun şekilde tamamlar?
a. كلها b. جميعنا
c. كلهم d. كل e. أجمعين
2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde lafzî te’kîd vardır?
a. اشتـريت من المكتبة كتابـين
b. سلمت على الأستاذ خالد عينه c. هل قـلت أنت هذا الكلام؟
d. كلنا تعبنا بعد السفر
e. كم دقيقة يستغرق الذهاب من الكلية إلى البـيت
3. Aşağıdakilerden hangisi manevî te’kîd için kullanılan kelimelerden biri değildir?
a. كل
b. جميع
c. عين
d. ذات
e. مثل
4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde te’kîdin kullanımı doğrudur?
a.جاء الأولاد كله إلى ساحة الملعب b. رأيت كلا البنتـين في الحديقة c. قـرأت روا يات نجيب محفوظ كلها d. غسلت يدي كلاهما قـبل الأكل e. كتبت الواجبات كلهم
169
5. “ امعا الذ ه فيدهعم اللى إمهسفنـ أونملع المادع ” cümlesinin Türkçe doğru karşılığı aşağıdakilerden hangisidir?
a. Öğretmenler bu sene enstitüye döndüler.
b. Aynı öğretmenler bu sene enstitüye döndüler.
c. Öğretmenler enstitüye bu sene yine döndüler.
d. Öğretmenler bu sene enstitüye döndüler.
e. Öğretmenler kendileri bu sene enstitüye geldiler.
Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı
1. c Cevabınız doğru değilse “Te’kîd” konusunu tekrar okuyunuz.
2. c Cevabınız doğru değilse “Te’kîd” konusunu tekrar okuyunuz.
3. e Cevabınız doğru değilse “Te’kîd” konusunu tekrar okuyunuz.
4. c Cevabınız doğru değilse “Te’kîd” konusunu tekrar okuyunuz.
5. e Cevabınız doğru değilse “Te’kîd” konusunu tekrar okuyunuz.
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1
.Tefa‘ul bâbından muzâri fiildir :يـتـعرض
إلى بـعض ما müşterek ism-i mevsûllerdendir. Cümlede kendisinden önceki ما : .kelimesinin muzâfun ileyhi olduğu için mahallen mecrûrdur بعض
في خلق االله : Mef‘ûlün fîh’tir.
والإحساس : Atıf harflerinden واو ile kendisinden önce mecrûr bulunan kelimeye atfedilmiştir. Ma‘tûfun aleyhin i‘râbına tâbi olduğu için bu kelime de mecrûr olmuştur.
سببا ذلك ليكون : Burada ذلك , kâne’nin ismidir. İsm-i işârettir. İsm-i işâretler mebnî olduğu için mahallen merfûdur. سببا ise kâne’nin haberidir. Lafzan mansûbtur.
يـؤدي إلى السلامة cümlesi ise الذي’nin sılası olduğu için i‘râbtan mahalli yoktur.
Sıra Sizde 2
كان عمر أجيرا يـرعى الماعز في الجبل وأصبح اليـوم وجيها في القرية نـفسها فكان من المنتظر أن يـغيـر سلوكه سيما وقد صار ابـنه عيـنه حاكما بتلك القرية اذ وعاش الأب وابنه ا كلاهما في بحبوحة ورغد عيش .
ولم يـتـنكر الأب للماضي بل ظل ذاكرا السنين الطوال التي قضاها كادحا يـباشر العمل نـفسه ويجابه مصاعب الحياة عيـنـها
170
Sıra Sizde 3
هاج ر الرسول عيـنه بـعد هجرة بـعض أصحابه إلى المدينة) ص( . Ashaptan bir kısmının Medîne’ye hicretinden sonra Hz. Peygamber de hicret
etti.
دهشنا نحن أنـفسنا حينما سمعنا أن الطائرة سقطت في وسط المد ينة . Uçağın şehir merkezine düştüğünü duyunca bizzat biz dehşete kapıldık.
دعا مدير المدرسة أمس أولياء الطلبة أعيـنـهم إلى الاجتماع . Okul müdürü, dün, öğrenci velilerinin bizzat kendilerini toplantıya çağırdı.
حينما يـغضب أبونا من شيء ما يـردد كلامه سبحان االله" سبحان االله"، " مرات" . Babam her hangi bir şeye kızdığında “Sübhanallah, Sübhanallah” sözünü
defalarca tekrarlardı.
كان لنا كبش وماعز ، ذبحناهما كليهما في عيد الأضحى . Bir koçumuz ve bir keçimiz vardı, Kurban Bayramı’nda her ikisini de kestik.
استطاع صياد السمك المحظوظ أن يـنجو من الغرق . Talihli balıkçı, kendi kendine boğulmaktan kurtuldu.
قد سافـر الحجاج إلى جدة على الطائرات نـفسها . Hacılar geçen yıl da aynı uçaklarla Cidde’ye gitmişlerdi.
راجعت مصادر البحث كلها للتأكد من المعلومات المقدمة . Verilen bilgilerden emin olmak için bütün kaynaklara müracaat ettim.
سيـعاقب ما المغايرة لمبادئ الأخلاق الطالبان كلاهما بسبب تصرفا . Her iki öğrenci de, ahlak ilkelerine aykırı davranışları yüzünden
cezalandırılacak.
بدأ الطفل الصغير يـبكي صارخا لست أنا لصا ، لست أن: ا لصا . Küçük çocuk, “Ben hırsız değilim, ben hırsız değilim!” diye bağırarak
ağlamaya başladı.
Sıra Sizde 4
1. Hak ortaya çıktı, hak ortaya çıktı. ظهر الحق ظهر الحق 2. Zeyd’in kendisi geldi . جاء زيد نـفسه 3. İnsanların hepsi bayram dolayısıyla sevindiler. فرح الناس جميعهم بالعيد 4. Okulun tamamı tören için süslendi. تـزيـنت المدرسة كلها للاحتفال 5. Her iki kız öğrenci sınavda başarılı oldular.
نجحت التـلميذتان كلتاهما في الام تحان 6. Annem tüm insanların en değerlisidir. أمي أغلى الناس جميعهم .
171
7. Çocuk, her iki elini de yıkadı. غسل الولد يديه كليهما 8. Hepinize saygı duyuyorum. أحتـرمكم أجمعين
9. Bakan bizzat okulu ziyaret etti. زار الوزير نـفسه المدرسة 10. Aynı filmi daha önce de seyretmiştik. قد شاهدنا هذا الفيلم نـفسه من قـبل
Sıra Sizde 5
إن المعلم والطبيب كليهما لا يـنصحان إذا هما لم يكرم* ا إن : Fiile benzetilen harflerdendir.
المعلم إن : ’nin ismidir, lafzan mansûbtur.
والطبيب الطبيب .atıf harfidir و : المعلم , kelimesi üzerine atfedilmiştir. Lafzan mansûbtur.
كليهما : Te’kîddir. Müsennâ gibi i‘râb alanlardan olduğu için ي harfi ile nasb edilmiştir.هما zamiri كلا ’nın muzâfun ileyhi’dir.
لا يـنصحان : Olumsuz muzârî fiildir. Lafzan merfûdur. Ref‘ alâmeti -ef‘âl-i hamse/beş fiil’den olduğu için- sondaki nun harfinin var olmasıdır. Bu fiilin fâili elif zamiridir. صحانلا يـن cümlesi baştaki إن ’nin haberi olmak üzere mahallen merfûdur.
إذا : Zaman zarfıdır. لم يكرما zamiri : هما fiiliyle tefsir edilen/açıklanan mahzuf bir fiilin nâibu’l-fâili olmak üzere merfûdur.
لم يكرما : Meczûm muzâri fiildir. Cezm alâmeti sonundaki nûnun hazfedilmesidir.
Yararlanılan Kaynaklar
Çörtü, M. Meral (2001). Arapça Dilbilgisi Nahiv, İstanbul.
Güler, İsmail; Günday, Hüseyin; Şahin, Şener (2001). Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi), İstanbul.
Hanbelîzâde, Muhammed Şakir (1329). Temrînli ve İ‘râblı Lisân-ı Arabî (Nahiv), İstanbul. (nşr. Hüseyin Elmalı 2010 İzmir).
Maksudoğlu, Mehmet (2003). Arapça Dilbilgisi, İstanbul.
Muhammed Muhyiddin Abdülhamid (1967). Tenkîhu’l-ezheriyye, Kahire.
Sînî, Muhammed İsmâil vd., (ts.). el-Kavâidu’l-‘arabiyyetu’l-müyessera, (tarihsiz), Cantaş yayınevi, İstanbul.
Uralgiray, Yusuf (1986). İlk ve İleri Dilbilgisi, Riyad.
172
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
• Bedel kavramını tanıyacak,
• Mübdelün minh ve bedeli tespit edebilecek,
• Bedel çeşitlerini birbirinden ayırt edebilecek,
• Bedel ile manevî tekit arasındaki farkı görebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Bedel
• Mübdelün minh
• Bedel-i kül
• Bedel-i iştimâl
• Bedel-i ba‘z
• Bedel-i mübâyin
• Bedel-i galat
Öneriler
Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce;
• Metin içerisinde geçen manasını bilmediğiniz kelimeler için bir Arapça-Türkçe sözlüğe başvurunuz.
• İsmail Güler, Hüseyin Günday ve Şener Şahin’in Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi) isimli kitabından Bedel konusunu okuyunuz.
173
GİRİŞ
Arapçada bir kelime veya ifadenin ardından, bazen onun aynı olan, bazen bir kısmını, bazen de ona ait bir özelliği açıklayan başka bir kelime veya ifade daha kullanılır. Buna Arapçada bedel denir. Meselâ "قـرأت الكتاب " (Kitabı okudum) deriz. Bu ifadeden genel manada kitabın okunduğu anlaşılmaktadır. Ancak ne kadarının okunup okunmadığı konusundaki tereddütü ortadan kaldırmamaktadır. Burada الكتاب lafzının peşine نصفه kelimesini getirerek
قـرأت الكتاب نصفه" " (Kitabın yarısını okudum) dediğimizde eklediğimiz bu kelime manaya daha da açıklık getirmekte, diğer ihtimalleri ortadan kaldırmaktadır. İşte bu eklenen kelimeye Arapçada bedel denmektedir. Türkçede buna benzer ifadeler için açıklayıcı, açıklama cümlesi vb. terimler kullanılmaktadır.
Yine Türkçedeki ünvan gruplarından sonra gelen isimler de Arapçadaki bedel konusunun bir kısmına karşılık olmaktadır.
Doktor Ahmet usta bir doktordur. (طبيب ماهر أحمد الطبيب )
Şoför Hasan güvenilir bir şofördür. ( سائق أمين حسن السائق )
Örneklerde de görüldüğü gibi ünvânlardan sonra gelen isimler kelimenin manasına açıklık getirmektedirler ve iki kelime tam olarak birbirinin yerini tutmaktadır.
Türkçede kullanılan ünvan grupları için Tahsin Banguoğlu’nun Türkçe’nin Grameri isimli kitabından Yanaşma Takımları bölümünü ve Zeynep Korkmaz’ın Gramer Terimleri Sözlüğü’nden Açıklayıcı ve Açıklama Cümlesi maddelerini okuyabilirsiniz.
OKUMA PARÇASI
عدل عمر )ض(
لما تـوفي ر سول االله تـولى الخلافة من بـعده أربـعة خلفاء، أطلق عليهم الخلفاء الراشدون، وهم ) ص( :أبو بكر الصديق وعمر بن الخطاب وعثمان بن عفان وعلي بن أبي طالب وكان كل واحد من هؤلاء. الرجال
Bedel
لدالب
174
مثالا طيبا للحاكم الصالح الذي يـعتبر الخلافة مسؤولية كبيرة أمام االله وأمام الشعوب، وليست سبيلا إلى الملك والسلطة وجمع المال .
والخليفة عمر بن الخطاب ثاني الخلفاء الراش–) ض( دين كان صورة حية لمبادئ الإسلام، انـتشرت – في عهده رسالة الإسلام خارج الجزيرة العربية، وسادت دولة العدل والمساواة والحب في الأوطان الإسلامية .
وقد حفظ التاريخ لنا روايات كثيرة تـؤك ا ذلك الخليفة د الأخلاق السامية التي كان يـتمتع .
فقد رأى مرة يـهوديا يسأل الناس إحسانا فسأله ما حملك على المسألة ؟ :
إنني رجل قد تـقدمت بي السن، وليس لي من يـنفق علي: فقال فـفرض له عمر من بـيت مال . المسلمين ما يكفيه .
وروي أن كسرى ملك الفرس أرسل مرة رسولا يحمل رسالة إلى أمير المؤمنين عمر بن الخطاب .
فـلما وصل المدينة أخذ يـبحث عن قصر أمير المؤمنين، فدله رجل على بـيت صغير عجب رسول . كسرى لبـيت الخليفة الذي يخلو من كل مظاهر الفخامة وليس فيه عرش مثل عرش كسرى، ثم أخذ يـبحث
عنه فوجده قد نام في ظل شجرة بجوار بـيته ولا ي وجد حوله جند ولا خدم فوقف الرجل أمام الخليفة وقال . :عدلت فأمنت فنمت يا عمر .
ومن الأمثلة على عدله أن رجلا من أهل مصر أتى عمر بن الخطاب فقال يا أمير المؤمنين : لجأت ! لك من الظلم قل مسألتك :قال ! سابـقت ابن عمرو بن العاص فسبـقته، فجعل يضربني بالسوط : قال !
أنا ابن الأكرمين: ويقول فكتب عمر إلى عمرو يأمره بالحضور إلى المدينة ومعه ابـنه. ولما قدما قال عمر . للمصري ذ السوط واضرب كما ضربكخ: فجعل يضربه بالسوط وعمر يقول . يا عمرو : متى استـعبدتم !
م أحرارا ؟ م أمها الناس وقد ولد
أما عن عطف عمر بن الخطاب ورحمته بالناس فالأمثلة على ذلك ك) ض( كان عمر بن الخطاب . ثيرة يخرج من بـيته ليلا ويمشي في شوارع المدينة ليـعرف أحوال الناس .
حكى أحد الصحابة قال خرجت مع عمر بن الخطاب : في ليلة شديدة البـرد) ض( وفي الطريق . شاهدنا نارا، فأسرعنا نحو ها، فإذا امرأة معها أطفال يصرخون وأمامها قدر على النار فسأل عمر . لماذا :
يصرخ الأطفال ؟
أجابت المرأة من الجوع: .
وأي شيء في هذه القدر ؟: قال عمر
قالت المرأة ماء ليسكتوا به حتى يـناموا: االله بـ. يـنـنا وبـين عمر .
رحمك االله : فقال عمر وما يدري عمر بكم ؟!
قالت المرأة يـتـولى أمورنا ويـنسانا: .
فخرجنا معا بسرعة حتى وصلنا دار الدقيق، فأحضر الخليفة دقيقا وسمنا وقال لي :
أحمله علي .
175
أنا أحمله عنك: قلت .
أنت تحمل عني ذنبي يوم القيامة ؟: فقال
ورجعنا إلى المرأة ثانية فوضع عمر الدقيق والسمن عندها. وأخذ يساعدها في عمل الطعام، ولم . يـنصرف إلا بعد أن رأى الأطفال قد أكلوا ثم ناموا .
)32-31 ص 3 القراءة الميسرة ج: بتصرف من (
Metni Kavrama Alıştırmaları
1. Aşağıdaki soruları yukarıdaki okuma parçasına göre cevaplandırınız.
من تـولى الخلافة بـعد وفاة رسول االله .1 ؟) ص(
أ كل وحد من الخلفاء الراشدين مثال . 2 طيب للحاكم الصالح ؟
أين انـتشرت رسالة الإسلام في عهد عمر . 3 ؟) ض(
هل سادت دولة العدل والمساواة والحب في عهد عمر في الأوطان الإسلامية ؟. 4
ماذا فـعل عمر . 5 بالرجل اليهودي ؟) ض(
من أرسل رسوله إلى عمر ؟. 6
لماذا.7 عجب رسول كسرى لبـيت الخليفة ؟
أين وجد الرسول عمر ؟.8
بماذا أمر عمر عمر بن العاص ؟.9
متى انصرف عمر من عند المرأة والأطفال ؟.10
2. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin eş anlamlılarını pa-rantez içindeki kelimeler arasından seçiniz.
وضعت، حسنا، عال، بدأ، دفع، يـعد، العظمة، يسارعون، جرى، قـرب ( (
الناس في بلادنا . 1 يسابقون . في الخيرات
ولد .2 م أحرارا م أمها .
أسرع. 3 الشاب إلى المسجد حينما سمع الأ .ذان
كان عمر مثالا . 4 للحاكم الصالحطيبا .
يـعتبر. 5 عمر الخلافة مسؤولية كبيرة أمام االله وأمام الشعب .
كان عمر ذا خلق . 6 سام .
عمر للرجل اليهودي قال . 7 ك على المسألة ؟حملما :
لما وصل رسول كسرى إلى ا. 8 أخذلمدينة يـبحث عن قصر الخليفة .
176
عجب رسول كسرى لبيت الخليفة الذي يخلو من كل مظاهر . 9 .الفخامة
وجد الرجل عمر قد نام في ظل شجرة بج. 10 . بيتهوار
3. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını parantez içindeki kelimeler arasından seçiniz.
ميتة، عبيد، الظلم، يمتلئ، يستـيقظ، خلف، ظلمت، الحرارة، داخل، الشبع ( (
كان عمر صورة .1 حية لمبادئ الإسلام .
انـتشرت في عهد عمر رسالة الإسلام .2 خارج .العربية الجزيرة
سادت دولة .3 . والمساواة والحب في الأوطان الإسلاميةالعدل
كان بيت الخليفة .4 يخلو من كل مظاهر الفخامة .
يـنام .5 الأطفال كل ليلة في الساعة التاسعة .
قال رسول كسرى .6 عدلت: فأمنت فنمت يا عمر .
م : ن العاص قال عمر لعمرو ب.7 م أمها متى استـعبدتم الناس وقد ولد أحرارا .
خرج عمر مع صاحبه في ليلة شديدة .8 البـرد .
وقف رسول كسرى .9 أمام . الخليفة
كان الأطفال يصرخون من .10 الجوع .
4. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin çoğullarını tespit ediniz.
كان . 1 االله على خلق عظيمرسول .
أبو بكر . 2 الصديق أول الخلفاء الراشدين .
مثالأحمد . 3 طيب للطلاب .
ليس الحكم .4 إلى الملك والسلطة وجمع المالسبيلا .
جعل الر .5 جل يضربه ب السوط .
. إلى عمررسالةكان رسول كسرى يحمل . 6
مثل عرش كسرىعرشليس في بيت عمر .7 .
لا يوجد حول عمر جند ولا . 8 خدم .
الرجل الذي أتى عمر كان من . 9 مصرأهل .
قال عمر لصاحبه . 10 أنت تحمل عني : ذنبي يوم القيامة ؟
177
5. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin tekillerini tespit ediniz.
الحكم مسؤولية كبيرة أمام االله وأمام .1 .الشعوب
روى أحد .2 حكاية عمرالصحابة .
كان عمر مثالا حسنا ل.3 مبادئ .لإسلام ا
الناس كلهم .4 أحرار .
الروايات تـؤكد . 5 السامية التي كان يتمتع يها عمرالأخلاق .
6. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların sonuna ( ), yanlış olanların sonuna da () işaretini koyunuz.
لما تـوفي النبي .1 أصبح عم) ص( ر أول خليفة . ( ..... )
كان الخلفاء الراشدون يـعتبرون الخلافة مسؤولية كبيرة. 2 . ( ..... )
انـتشرت رسالة الإسلام في عهد. 3 عمر داخل الجزيرة العربية . ( ..... )
وجد الرجل عمر في ظل شجرة بجوار المسجد.4 . ) ...( ..
عد عمر المرأة في عمل الطعام وذهب بعدما أكل ونام الأطفال سا.5 . ( ..... )
7. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun harfi cerlerle dol-durunuz.
بحثت اليوم .1 كتاب تاريخ طبع هذا الشهر.... .
يجب علينا أن نـنفق .2 .ءالفقرا....
أرسل الجندي رسالة .3 أبويه.... .
كان ابن عمرو بن العاص ضرب الرجل .4 .السوط.....
كان رجل من أهل المدينة دل رسول كسرى .5 .بيت عمر.....
8. Aşağıdaki cümlelerdeki altı çizili isimleri, örnekte olduğu gibi, zamirli hâle dönüştürünüz.
كان عمر يمشي في شوارع : المثال كان عمر يمشي في شوارع . المدينة .ها
رجع عمر مع صاحبه إلى . 1 ثانيةالمرأة . ..............................
انصرف عمر بعد أن رأى .2 .................... .......... . قد أكلواالأطفال
.............................. . في ليلة شديدة البردعمرخرج الصحابي مع . 3
كان الأطفال يصرخون لأن .4 كان غيـر جاهزالطعام ...............................
قال عمر لعمرو . 5 متى استـعبدتم : .............................. ؟ الناس
178
9. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri parantez içindeki keli-melerden uygun olanı ile doldurunuz.
عمر بن الخطاب، مالك بن أنس، محمد الفاتح، عثمان بن عفان، علي، أبو بكر، أبو هريـرة ( (
اشتـهر بالعدل......... الخليفة .1 .
تـولى الخلافة بعد عمر.......... الخليفة .2 .
أمر الخليفة .3 بجمع القرآن الكريم......... .
أمير المؤمنين .4 هو آخر الخلفاء الراشدين......... .
كان من رواة الحديث......... الصحابي .5 .
أحد أئم......... الإمام .6 ة المذاهب الأربعة .
هو الذي فـتح القسطنطينية........ السلطان . 7 .
DİL BİLGİSİ
Bedel
Arapçada bedel tevâbi‘ konusu içerisinde yer almaktadır. Tevâbi‘ sıfat, tekit, atıf ve bedelden oluşmakta olup, bir ismin peşinden gelerek onun i‘râbına tâbi olan kelimeleri ifade etmektedir. Bunlar i‘râb yönünden bağımsız değillerdir. Önceki isim merfû ise tevâbi‘den olan kelime de merfû, mansûbsa mansûb ve mecrûrsa mecrûr olur. Önceki isme metbû‘, peşinden gelen isme de tâbi‘ adı verilir. “Tâbi olanlar” manasına gelen tevâbi‘den birisi de bedeldir.
Bedel, öncesinde geçen kelimenin i‘râbına tâbi olan lafızdır. Bedeldeki amaç, öncesindeki kelimenin manasını açıklamak ve onu pekiştirmektir. Buna bedel denmesinin sebebi ise adından da anlaşılacağı üzere, öncesindeki kelimenin yerini tam olarak doldurabileceğinden dolayıdır. Bir cümlede öncesindeki kelimeyi kaldırarak onun yerine bedelini koyduğumuzda manada herhangi bir noksanlık meydana gelmez. Bedelli bir ifadede asıl maksat bedel olan kelime olup, öncesindeki kelime ise ona bir hazırlık olarak zikredilmektedir.
Bedelin Ögeleri
Bedelin iki temel ögesi bulunmaktadır: Mübdelün minh ) مبدل منه ( ve bedel بدل( ( .
قـرأت المقالة خمسها Makalenin beşte birini okudum.
1. Mübdelün minh: Bedelden önce gelen isim olup, bedel bu isme tâbi olur. Mübdelün minh fâil, mef’ûl ya da benzeri bir öge olur.
2. Bedel: Mübdelün minhden sonra gelip ona tâbi olan lafızdır.
179
Bedelin Çeşitleri
Bedel ile mübdelün minh arasındaki bütün-parça ilişkisi dikkate alınarak bedel dörde ayrılmıştır.
1. Bedelü’l-kül mine’l-kül (bedel-i mutâbık). ) بدل الكل من الكل البدل المطابق– (
2. Bedelü’l-ba‘z mine’l-kül. بدل البـعض من الكل ( (
3. Bedelü’l-iştimâl. بدل الاشتمال ( (
4. Bedel-i mübâyin. لبدل المباينا ( (
1. Bedelü’l-kül mine’l-kül (bedel-i mutâbık)
Bedel ile mübdelün minh’in aynı şey ise bu tür bedele bedel-i kül veya bedel-i mutâbık denir.
حضر صديقك حسن . Arkadaşın Hasan geldi.
رأيت صديقك حسنا . Arkadaşın Hasan’ı gördüm.
سلمت على صديقك حسن . Arkadaşın Hasan’a selam verdim.
Yukarıdaki üç örnekte de صديقك kelimesi mübdelün minh, حسن kelimesi de bedeldir. Bedel, mübdelün minhin aynısı olduğu için buna bedel-i kül denir. İ‘râb yönünden de حسن lafzı, صديقك lafzına uymuş, birincide her ikisi de merfû, ikincide mansûb, üçüncüde de her ikisi de mecrûr olarak gelmiştir. Mübdelün minh ilk cümlede fâil iken, ikinci ve üçüncülerde ise mef’ûlün bih olarak gelmiştir.
جاء أخوك حسين . Kardeşin Hüseyin geldi.
نصرت أخاك حسيـنا . Kardeşin Hüseyin’e yardım ettim.
مررت بأخيك حسين . Kardeşin Hüseyin’e uğradım.
Yukarıdaki üç örnekte ise أخ kelimesi i‘râbını harf ile aldığı için ref hâli vâ ile, nasb hâli elif ile ve cer hâli de yâ ile gelmiş, bedel olan حسين lafzı da i‘râb yönünden ona uymuştur. Yukarıda verilen örnekler ışığında siz de aşağıdaki cümlelerde geçen boşlukları uygun bir bedel-i kül ile doldurunuz.
سألت عنك صديقتك ....... Arkadaşın ….. seni sordu
ءت أم خالد جا ....... Halit’in annesi ……… geldi.
مررت بجارك ...... Komşun ……. ‘e uğradım.
ثالث الخلفاء الراشدين..... الخليفة . Halife …….. râşid halifelerin üçüncüsüdür.
180
2. Bedelü’l-ba‘z mine’l-kül )بدل البـعض من الكل (
Bedel, eğer mübdelün minhin bir parçası ise buna bedel-i ba‘z denir.
قـرأت الكتاب نصفه . Kitabın yarısını okudum.
أكلت الرغيف بـعضه . Ekmeğin bir kısmını yedim.
حفظت القرآن ثـلثه . Kur’an’ın üçte birini ezberledim.
Yukarıdaki üç örnekte de bedel, mübdelün minhin bir parçasıdır ve i‘râb yönünden ona uymuş, her üçü de nasb konumunda fetha ile gelmiştir.
Bedel-i ba‘z ile tekidin birbirine karıştırılmaması gerekmektedir. Çünkü bedel, mübdelün minhe açıklık getirmekte te’kîd ise müekkedi anlamca pekiştirmektedir. Şu örnekleri inceleyelim.
كله. قـرأت القرآن Kur’ân’ın tamamını okudum.
جميعه. قـرأت القرآن Kur’ân’ın tamamını okudum.
نصفه. قـرأت القرآن Kur’ân’ın yarısını okudum.
أكثـره. قـرأت القرآن Kur’ân’ın çoğunu okudum.
Yukarıdaki örneklerden ilk ikisinde altı çizili olan kelimeler tekit, son ikisinde ise bedel-i ba‘zdır.
Yukarıda verilen örnekler ışığında siz de aşağıdaki cümlelerde geçen boşlukları uygun bir bedel-i ba‘z ile doldurunuz.
مشيت ....... الطريق Yolun yarısını yürüdüm.
صليت في المسجد ....... Caminin avlusunda namaz kıldım.
ظهر القمر ...... Ayın çoğu göründü.
أعجبتني الغرفة ...... Odanın eşyası hoşuma gitti.
3. Bedel-i iştimâl )بدل الاشتمال (
Bedel, mübdelün minhin bir parçası değil de ona ait bir özellik ise buna da bedel-i iştimâl denir.
أعجبني الطالب أدبه . Öğrencinin terbiyesi hoşuma gitti.
سرني محمود علمه . Mahmud’un ilmi hoşuma giti
أعجبت بزيد خلقه . Zeyd’in ahlakı hoşuma gitti.
Yukarıdaki üç örnekteki bedel, mübdelün minhin bir parçası değil, ona ait birer özellik olup, i‘râb yönünden ona uymuştur.
181
Yukarıda verilen örnekler ışığında siz de aşağıdaki cümlelerde geçen boşlukları uygun bir bedel-i iştimâl ile doldurunuz.
أعجبني أخوك ....... Kardeşinin okuyuşunu beğendim.
أزعجهم الطفل ....... Çocuğun ağlaması onları rahatsız etti.
أعجبني الأستاذ ...... Hocanın elbisesini beğendim.
أعجبني الشاب ...... Gencin kültürü hoşuma gitti.
Hem bedel-i ba‘z hem de bedel-i iştimâlde mübdelün minhe ait bir zamir bulunmalıdır. Bu zamir, mübdelün minh olan ismin yerini tuttuğu için ona müzekkerlik-müenneslik ve teklik-çokluk yönünden uyar.
نصفه. قـرأت القرآن Kur’ân’ın yarısını okudum.
نصفها. أت السورة قـر Sûrenin yarısını okudum.
أكثـرهم. رأيت الطلاب (Erkek) öğrencilerin çoğunu gördüm.
أكثـرهن. رأيت الطالبات (Kız) öğrencilerin çoğunu gördüm.
علمها. أعجبتني الطالبة Öğrencinin bilgisi hoşuma gitti.
Yukarıdaki dört örnek de bedel-i ba‘za aittir. Bunlara bakıldığında birincide mübdelün minh müfred müzekker olduğu için bedelde ona ait olan zamir de müfret müzekker; ikincide mübdelün minh müfred müennes olduğu için ona dönen zamir de müfred müennes gelmiştir. Üçüncü örnekte mübdelün minh cemi müzekker, dördüncüde de cemi müennes olarak gelmiş, bedelde onlara dönen zamir de uygun bir şekilde gelmiştir. Aynı durum bedel-i iştimâl için de geçerlidir.
Ayrıca bedel-i ba‘z ve bedel-i iştimâl Türkçe’ye sanki bedel muzâf, mübdelün minh de muzâfun ileyhmiş gibi tercüme edilirler.
الطالب أدبه. أعجبني Öğrencinin terbiyesi hoşuma gitti.
الطالب قميصه. أعجبني Öğrencinin gömleği hoşuma gitti.
سورة الفتح نصفها. حفظت Fetih sûresinin yarısını ezberledim.
4. Bedel-i Mübâyin. البدل المباين( (
Bir sözde unutma, hata vb. bir sebepten dolayı bir kelimenin peşinden asıl kastedilen kelimenin kullanıldığı bedel türüdür. Yazı dilinde değil de konuşma dilinde görülür. Ancak dikkatli ve fasih konuşmalarda rastlanmaz.
جاء الأستاذ الطالب . Hoca geldi, hoca demişim öğrenci.
أكلت خبـزا لحما . Ekmek yedim, ekmek demişim et.
أخذت كتابا قـلما . Kitap aldım, kitap demişim kalem.
182
Yukarıdaki üç örnekte ise bedel, mübdelün minhin ne tamamı, ne onun bir parçası ne de ona ait bir özelliktir. Sadece yapılan yanlışı düzeltmek amacıyla zikredilmiştir.
Fasih konuşanların dilinde ise araya بل bağlacı getirilerek yanlış düzeltilir.
حضر المهندس بل الطبيب . Mühendis geldi, yok, doktor (geldi).
Bedelle ilgili daha ayrıntılı bilgi için M. Meral Çörtü’nün Arapça Dilbilgisi Nahiv isimli kitabına bakınız.
Bedelle ilgili olarak ayrıca http://www.onlinearabic.net ve www.schoolarabia.net adreslerine başvurabilirsiniz.
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki metinde geçen bedel ve mübdelün minhleri tespit ediniz.
السيدة عائشة رضي االله عنها
ولدت السيدة عائشة في بيت والدها أبي بكر ة المكرمة في السنة الرابعة من النبـوة، ، في مك)ض( وأسلمت مع أختها أسماء وهما صغيرتان فكانـتا من المسلمين الأوائل. ا في بيت أبيها أثر كبير في . وكان لنشأ
ا، فقد أخذت عنه كثيرا مما اشتهر به من علم وصدق حيا وذكاء، فنشأت فصيحة اللسان وقد أكسبتها . حياة البادية من صفات الكرم .
تـزوجها رسول االله محمد في مكة المكرمة، ثم هاجرت إلى المدينة المنورة مع أهلها، وحفظت ) ص( أحاديث النبي بـعضها، فكان لها أثر فـعال) ص( في الحياة العلمية في عصرها وكانت عائشة تمتاز بكثـرة .
الحفظ ودقة الرواية، وتـعتبـر من أئمة الرواة للحديث الشريف، فلا مثيل لها بين النساء في هذا المجال، حيث إن ما روي عنها يـبـلغ أكثـر من ألف ي حديث، وقد روى عنها أكثـر الصحابة والتابعين .
)229ص 3بتصرف من القواعد الميسرة ج (
2. Aşağıdaki metinde geçen boşlukları, parantez içindeki bedellerden uygun olanını seçerek doldurunuz.
أنينه ،العباس ، نصفه ، بـعضهم ( ، أم الفضل (
عدل الرسول )ص(
وقف أحد الصحابة أمام رسول االله وأخبـره أن عمه ) ص( أخذه المسلمون ضمن أسرى ) ض...... ( المشركين في غزوة بدر، وكان العباس وزوجته قد أسلما قبل بدر، لكن العباس أ..... خفى إسلامه وبقي في
مكة بأمر من الرسول ليـنـقل إلى المسلمين أخبار المشركين) ص( .
183
سهر الرسول في بدر ولم يأته نـوم وقد مضى اللبل ) ص( ما لك يا رسول: ، فقال له الصحابة ..... االله لا تـنام ؟ فقال سمعت العباس ) : ص( في وثاقه ، فقام الصحابة ..... فخففوا من وثاقه...... ولما .
علم الرسول أمرهم أن يـفعلوا ذلك بالأسرى كلهم) ص( .
)199ص 3بتصرف من القواعد الميسرة ج (
3. Aşağıdaki cümlelerde bedel ve mübdelün minhleri örnekte olduğu gibi tespit ederek boşluklara yazınız.
البدل المبدل منه
الإمام أبو حنيفة أحد أئمة المذاهب الأربـعة: المثال أبو حنيفة الإمام.
كانت أم المؤ.1 منين عائشة حجة في رواية الحديث . .......... ..........
كان السلطان محمد الفاتح يحب العلم والعلماء.2 . .......... ..........
الإمام تلاوتهأعجبني .3 . .......... ..........
أخاف من .4 الظلم عاقبته . .......... ..........
.......... .......... . هاعاجر مأفادتني المكتبة .5
دخل الأستاذ علي الصف قبل عشر دقائق .6 . .......... ..........
نا أحمد أمس الليلةزارني جار .7 . .......... ..........
كلنا نصوم في الشهر الكريم رمضان .8 . .......... ..........
حفظنا قصيدة للشاعر فضولي .9 . .......... ..........
رأيت خالك .10 .......... .......... .حسينا في المسجد
4. Aşağıdaki cümlelerdeki bedelleri ve çeşidini örnekte olduğu gibi boşluklara yazınız.
نوعه البدل
كان أبو حامد الغزالي من أكبر العلماء في القرن الخا: المثال الغزالي. مس بدل الكل
تـهدم المستشفى حائطه.1 . .......... ..........
اشتـرك الطلاب أكثـرهم في الرحلة.2 . .......... ..........
أعجبتـنا المدينة آثارها التر .3 يخية . .......... ..........
شرب المريض الدواء نصفه .4 . .......... ..........
تمزق الثوب أكمامه .5 . .......... ..........
أعجبني البـلبل تـغريده .6 . .......... ..........
184
ساعدت جدك كاملا.7 . .......... ..........
اشتـريت الحقل .8 ثـلثه . .......... ..........
أعجبني أحمد نظافـته.9 . .......... ...... ....
سلمت على الشرطي كمال .10 . .......... ..........
5. Aşağıdaki cümlelerde geçen boşlukları, örnekte olduğu gibi, parantez içinden hareke yönünden uygun olan bedeli seçerek doldurunuz.
أغلقت الغرفة : المثال ا ( ........ با ا – با ا – با (
أفادني الأستاذ .1 علمه ( .......... ) علمه – علمه –
أكلت التـفاحة .2 نصفها ( .......... نصفها – ) نصفها –
أعجبـنا البحر .3 منظره ( .......... ) منظره – منظره –
مررت ب.4 الأطباء أكثـرهم ( .......... ) أكثرهم – أكثرهم –
دفن مؤذن الرسول .5 في دمشق. ) ........ص( ) بلال – بلالا –بلال . (
ضعف المصباح .6 ) نوره – نوره –نوره ( ..........
أول من بالرسول من الرجا .......الصحابي .7 ) أبي بكر – أبا بكر –أبو بكر . ( ل
قطفت الشجرة . 8 ) ثمرها – ثمرها –ثمرها ( ..........
6. Aşağıdaki cümlelerdeki boşlukları örnekte olduğu gibi parantez içinden uygun bir bedel ile doldurunuz.
نصفها ، بطنه ، عمر ، علمه ، ( عثمان خلقه ،شراعها ، جزؤه الأول ، شجاعته ، (
لقب الخليفة : المثال بذي النورين.......... .
مشهور بعدله..........الخليفة .1 .
أعجبت بمحمود .2 ..........
عالج الطبيب المريض .3 ........
أكلت السمكة .4 ..........
طبع.5 الكتاب ..........
رأيت السفينة .6 ..........
نـفعنا الأستاذ . 7 ..........
عجبت من خالد .8 ..........
185
7. Aşağıdaki cümlelerdeki boşlukları örnekte olduğu gibi parantez içinden uygun bir mübdelün minh ile doldurunuz.
ان ، القمر ، الحديقة ، المدينة ، البحر ، الإمام ، الشاعر ، السلط( ) ، صديقي الأستاذ
سعيد يـلتفت حوله ويـبحث عن طالب....... بدأ : المثال .
اشتـهر .1 سليمان القانوني بالبطولة والعدل......... .
لمع .2 محمد عاكف أرصوي بشعره الو....... طني ولا سيما بنشيد الاستقلال .
أصغيت إلى خطبة .3 مصطفى يوم الجمعة....... .
سافرت إلى دمشق مع .4 عثمان........ .
نظرت إلى .5 أمواجه.......... .
أعجبتني . 6 شوارعها......... .
سطع .7 نوره.......... .
أعجبتني .8 أزهارها......... .
8. Aşağıda parantez içinde verilen kelimeleri düzenleyerek, örnekte olduğu gibi, içinde bedel olacak şekilde birer cümle oluşturunuz.
مالك : ( المثال الإمام مالك فقيه المدينة ) المدينة – فقيه ، الإمام – .
مضى – نصفه –الشهر ( .1 ( .........................
تـركيا ( .2 عاصمة - زرت - أنـقرة – ( .........................
على –بنتك ( .3 زيـنب - تحافظ – الصلاة – ( .........................
تـعطلت ( .4 جناحها – ......................... )ة الطائر–
الحجاج (. 5 معظمهم - رجع - ( .........................
أعجبتني ( . 6 ا – الرجل - لو ......................... ) سيارة –
قدمت -المريض ( . 7 عائشة – الممرضة - لـ –الدواء - ( .......... ...............
ا ( .8 أغصا أعجبتني – ......................... ) الشجرة –
9. Aşağıdaki cümleleri, örnekte olduğu gibi gerekli değişiklikleri yaparak, bedelli cümleye dönüştürünüz.
سمعت صوت العصفور: المثال . سمعت العصفو ر صوته .
أعجبني أسلوب الكاتب.1 . .........................
أعجبت بعلم الرجل.2 . .........................
قرأت نصف القصة.3 . .........................
186
صمنا ثـلث رم.4 ......................... .ضان
صليـنا الجمعة في فناء المسجد.5 . .........................
سمعنا أنين المريض من بعيد.6 . .........................
قابـلت أحد الأصدقاء في الكلية.7 . .........................
أزعجهم صهيل الحصان.8 . .........................
10. Aşağıdaki cümleleri, örnekte olduğu gibi gerekli değişiklikleri yapa-rak, bedelsiz cümleye dönüştürünüz.
أمضيت الليل ربـعه في قراءة القرآن: المثال . أمضيت ربع .في قراءة القرآن الليل
يـعجبني عمر بن الخطاب عدله.1 . ......................... اتسعت المدينة طرقها.2 . ......................... غرست الحديقة أشجارها.3 . ......................... حسنت المدرسة علمها.4 . ...... ................... طابت القرية هواؤها.5 . ......................... سرني الولد حديثه.6 . ......................... رأيت الكلية مكتبتها.7 . ......................... خرج الموظفون أكثـرهم.8 . ................... ......
11. Aşağıdaki âyet-i kerîmelerde geçen bedel ve mübdelün minhleri tes-pit ediniz.
كلا لئن لم يـنته لنسفعا بالناصية ، ﴿ .1 ناصية كاذبة خاطئة )16-15 العلق( ﴾ وإنك لتـهدي إلى صراط مستقيم﴿ .2 صرا، ط الله )53 الشورى( ﴾ ...ولله على الناس حج البـيت من استطاع إليه سبيلا ﴿ .3 )97 آل عمران( ﴾ قالوا آمنا برب العالمين ، ﴿ .4 رب موسى وهارون )122-121 الأعراف( ﴾ لقد كان لكم في رسول االله ﴿ .5 أسوة حسنة لمن كان يـرجو االله )21 حزابالأ( ﴾...واذكر عبدنا أيوب إذ نادى ربه أني مسني الشيطان بنصب وعذاب﴿ .6 )41ص ( ﴾ وارزق أهله من الثمرات من آمن منـهم بالله وال﴿. 7 يـوم الآخر )126 البقرة( ﴾اهدنا الصراط المستقيم ، ﴿ .8 صراط الذين أنـعمت عليهم )7-6 الفاتحة( ﴾
12. Aşağıdaki ayet-i kerimelerde geçen bedelleri tespit ederek, örnekte olduğu gibi, çeşidini boşluklara yazınız.
نوعه البدل
يسألونك عن الشهر الحرام قتال فيه﴿: المثال قتال )217 البقرة( ﴾ بدل اشتمال
187
وإذ قال إبـراهيم لأبيه آزر أتـتخذ أصناما آلهة﴿ .1 ........ ........... )74 لأنعاما( ﴾
إذ﴿ .2 قال لهم أخوهم نوح ألا تـتـقون ........ .......... )106 شعراءال( ﴾
جعل الله الكعبة البـيت الحرام قياما للناس﴿ .3 ........ .......... )97 المائدة( ﴾
إن للمتقين مفازا ﴿ .4 حدائق وأعنابا، ........ ........... )32-31 نبأال( ﴾
قم الليل إلا قليلا ، ﴿ .5 نصفه أو انـقص منه قليلا ........ ........... )3-2 زملالم( ﴾
وأنه خلق الزوجين الذكر والأنـ ﴿. 6 ........ ........... )45 النجم( ﴾ ثى
ووهبـنا له من رحمتنا أخاه هارون نبيا﴿ . 7 ........ ........... )53 مريم( ﴾
قتل أصحاب الأخدود ، ﴿ .8 النار ذات الوقود ........... ........ )5-4 البروج( ﴾
13. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde bedel vardır?
.Aأعجبني خلق الشاب .
.Bاعطف على إخوتك جميعهم .
.Cيـثني الناس كلهم على العامل المجد .
.Dقـرأت الكتاب أكثـره .
.Eكتبت إلى الوزير نـف .سه
14. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde bedel yoktur?
.Aاحتـرقت الدار أثاثها .
.Bدخل السياح أكثرهم المتحف .
.Cرفضت خديجة عيـنها .
.Dأعجبني المستشفى نظافـته .
.Eنظف العمال المدينة شوارعها .
15. Aşağıdaki Arapça cümlenin en uygun Türkçe karşılığını tespit ediniz.
“Müminlerin emiri Ali (ra) ilmi, cesareti ve fesâhatiyle meşhur olmuştur."
.A اشتهر علي .بالعلم والشجاعة والفصاحة) ض(
.Bاشتهر أمير المؤمنين عمر بالعلم والشجاعة والفصاحة .
.C المؤمنين علي اشتهر بالعلم والشجاعة فقط أمير .
.Dاشتهر أمير المؤمنين علي بالعلم والشجاعة والفصاحة .
.E أمير المؤمنين علي كان مشهورا بالثقافة والشجاعة والفصاحة .
188
16. Aşağıdaki Arapça cümlenin en uygun Türkçe karşılığını tespit ediniz.
عاش النبي في بيت عمه أبي طالب بعد وفاة جده عبد المطلب .
a. Hz. Peygamber (sav), dedesi Abdulmuttalib’in vefatından sonra amcası Ebû Tâlib’in evinde yaşadı.
b. Hz. Peygamber (sav), dedesi Abdulmuttalib’in vefatından sonra amcası Ebû Tâlib’in yanında çalıştı.
c. Peygamber Muhammed (sav) dedesinin vefatından sonra amcası Ebû Tâlib’in evinde yaşadı.
d. Hz. Muhammed (sav) dedesi Abdulmuttalib’in vefatından sonra amcasının evinde yaşadı.
e. Hz. Peygamber (sav), dedesi Abdulmuttalib’in vefatından sonra amcası Ebû Tâlib’in evinde yaşamayı sevdi.
17. Aşağıdaki cümleleri içinde bedel olacak şekilde Arapçaya çeviriniz.
1. Öğretmenin nasihati bana faydalı oldu.
2. Ağacın meyvelerini sattım.
3. Öğrencilerin yarısı gelmedi.
4. Yolun çoğunu yürüdüm.
5. Odanın kapısını açtım.
6. Kardeşin Ali’yi gördüm.
7. Çocuğun doğruluğu hoşuma gitti.
8. İstanbul’un müzelerini ziyaret ettim.
9. Şehrin kütüphaneleri hoşuma gitti.
10. Bakara sûresinin bir kısmını okudum.
Kelimeler ve Deyimler
ابن الأكرمين :Asil insanların oğlu
أثاث أثث ) ج( :Ev eşyası, mobilya
أثـنى يـثني – إثـناء على – :Övdü, methü senâ etti
احتـرق يحترق – احتراقا - :Yandı
أحمل يحمل – إحملا على – :Sırtlamasına yardım etti, sırtına yükledi
أخدود أخاديد ) ج( :Hendek
استـعبد يستـعبد– استعبادا - :Köleleştirdi
189
أسلم يسلم – إسلاما - :Müslüman oldu اشتـهر اشتهر ( يشتهر –) اشتهارا بـ – :Meşhur oldu
أطلق يطلق – إطلاقا على – :(Birini) isimlendirdi, (birine) … ismini verdi
التـفت يـل– تفت التفاتا - :Yöneldi, döndü
امتاز يمتاز – امتيازا بـ – :Ayırt edildi, üstün oldu
أمضى يمضي – إمضاءا - :(Vakit) geçirdi, imzaladı, uyguladı
أن يئن – أنينا - :İnledi
تـعطل يـتـعطل – تـع– طلا :(Motor) durdu, bozuldu
تـقدمت بي السن :Yaşım ilerledi
تمتع يـتمتع – تمتـعا بـ – :(Bir şeyden) faydalandı, tadına vardı
تمزق يـتمزق – تمزقا - :Parçalandı
تـهدم يـتـهدم – تـهدما - :Yıkıldı, çöktü
تـوفى :Vefat etti
تـولى يـتـولى – تـوليا – :(Bir mevkiyi, makamı) üstlendi
Arap yarımadası: الجزيرة العربية
حمل يحمل – حملا على – :Sevketti, yaptırdı
خدم :Hizmet verenler, hizmetçiler
خلا يخلو – خلوا - :Yoksun oldu, boş oldu
دقة الرواية :Rivâyetteki titizlik, hassaslık
دار الدقيق :Un anbarı, deposu
رسالة الإسلام :İslam mesajı, daveti
سبق يسبق – سبـقا - :Geçti, önüne geçti
سطع يسطع – سطعا، سطوعا – :Parladı, ışıldadı
سفع يسفع – سفعا - :(Alnından) şiddetle tutup çekti
سفينة سفن ) ج( :Gemi
السلطة :Güç, kuvvet, otorite
سمن سمون ) ج( :Eritilmiş yağ
سهر يسهر – سهرا - :Geceyi uykusuz geçirdi, uyuyamadı
سابق يسابق – سباقا، مسابـ– قة :Yarıştı
ساد يسود – سؤددا، سيادة – :Hüküm sürdü
سوط أسواط ، سياط ) ج( :Kırbaç
سام سماة ) ج( :Yüksek, yüce, ulu
190
شراع شرع، أشرعة ) ج( :Yelken
صرخ يصرخ – صراخا، صريخا – :Çığlık attı, bağırdı
فات الكرم ص :Değerli vasıflar, üstün özellikler
صهيل الحصان :At kişnemesi
ضمن أسرى المشركين :Müşrik esirler içerisinde
طاب يطيب – طيبا، طيبة – :Hoş oldu, memnun edici oldu
عرش عروش ) ج( :Taht
غرس يـغرس – غرسا - :(Ağaç vb.ni) dikti
فخامة :İhtişam, haşmetli görünüş
فـرض يـفرض – فـرضا لـ – :Tahsis etti, ayırdı
قصر قصور ) ج( :Saray
قطف يـقطف – قطفا، قطوفا – :(Meyve) kopardı, topladı
كم أكمام ) ج( :Elbise yeni
لمع يـل– مع لمعا، لمعانا – :Parladı, ışıldadı
مبدأ مبادئ ) ج( :Prensip, ilke
مرجع مراجع ) ج( :(Bilimsel) kaynak
مظهر مظاهر ) ج( :Görüntü, dış görünüş
ممرضة ممرضات ) ج( :Hemşire
ما يدري عمر بكم :Ömer sizi nereden bilecek?
ناصية نـواص ) ج( :Alın, perçem
الوثاق :İp vb. bağ
Özet
Bedel kavramını tanımak.
Bedel, öncesinde geçen kelimenin irâbına tâbi olan lafızdır. Önceki isim merfû ise bedel olan kelime de merfû, mansûbsa mansûb ve mecrûrsa mecrûr olur Bedeldeki amaç, öncesindeki kelimenin manasını açıklamak ve onu pekiştirmektir. Bedelli bir ifadede asıl maksat bedel olan kelime olup, öncesindeki kelime ona bir hazırlık olarak gelmiştir.
Mübdelün minh ve bedeli tespit edebilmek.
Bedelin iki temel ögesi bulunmaktadır: Mübdelün minh ve bedel.
1. Mübdelün minh: Bedelden önce gelen isim olup, bedel bu isme tâbi olur.
2. Bedel: Mübdelün minhden sonra gelen ve ona tâbi olan lafızdır.
191
ذهب أخوك عبد االله إلى المسجد . Kardeşin Abdullah camiye gitti.
Yukarıdaki cümlede أخوك lafzı mübdelün minh, عبد االله lafzı da onun bedelidir. Bedel, dâima mübdelün minhden sonra gelir.
Bedel çeşitlerini birbirinden ayırt edebilmek.
Bedel ile mübdelün minh arasındaki bütün-parça ilişkisi dikkate alınarak bedel dörde ayrılmıştır.
1. Bedelü’l-kül mine’l-kül (bedel-i mutâbık)
Bedel ile mübdelün minhin aynı şey ise bu tür bedele bedel-i kül veya bedel-i mutâbık denir.
قـرأ جارك أحمد سورة الفاتحة . Komşun Ahmet Fâtiha sûresini okudu.
Bu örnekte komşu ile Ahmet aynı kişi olduğu için burada bedel-i kül vardır.
2. Bedelü’l-ba‘z mine’l-kül
Bedel, eğer mübdelün minhin bir parçası ise buna bedel-i ba‘z denir.
كتبت الرسالة نصفها . Mektubun yarısını yazdım.
Bu örnekte ise bedel olan نصفه lafzı, الرسالة kelimesinin bir parçasını oluşturduğu için burada bedel-i ba‘z bulunmaktadır.
3. Bedelü’l-iştimâl
Bedel, mübdelün minhin bir parçası değil de ona ait bir özellik ise buna da bedel-i iştimâl denir.
أعجبني الإمام تلاوته . İmamın tilâveti (okuyuşu) hoşuma gitti.
Burada ise bedel, mübdelün minhe ait birer özellik olup, onun bir parçası değildir. Bu sebeple burada bedel-i iştimâl bulunmaktadır.
4. Bedel-i mübâyin.
Bir sözde unutma, hata vb. bir sebepten dolayı bir kelimenin peşinden asıl kastedilen kelimenin kullanıldığı bedel türüdür. Yazı dilinde değil de konuşma dilinde görülür.
حضر المهندس الطبيب . Mühendis geldi, mühendis demişim doktor.
Yukarıdaki üç örnekte ise bedel, mübdelün minhin ne tamamı, ne onun bir parçası ne de ona ait bir özelliktir. Sadece yapılan yanlışı düzeltmek amacıyla gelmiştir.
Bedel ile manevî tekit arasındaki farkı görebilmek.
Bedel-i ba‘z ile bedel-i iştimâlde matbûuna ait bir zamir bulunduğu gibi, manevî tekitte de matbûuna ait bir zamir bulunur. Aradaki fark ise şudur : Bedelde, bedel olan kelime asıldır ve bizzat maksattır. Tekitte ise tekit edatı asıl maksat değil, matbûunun manasını pekiştimek amacıyla gelmektedir.
192
كله. قـرأت الكتاب Kitabın tamamını okudum. ( Tekit )
أكثـره. قـرأت الكتاب Kitabın çoğunu okudum. ( Bedel )
نصفه. قـرأت الكتاب Kitabın yarısını okudum. ( Bedel )
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bedel- kül vardır?
a. الخليفة علي بن أبي طا لب هو آخر الخلفاء الراشدين .
b. تجولت في المدينة شوارع .ها وأسواقها
c. أعجبني الجار أمانته .
d. سهرت الليل معظمها .
e. قرأت الرواية ثـلثها في ليلة .
2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bedel-i ba‘z vardır?
a. سرني الشارع نظافته .
b. يوقظ الديك صياحه جميع الفلاحين ك ل صباح .
c. يـعجبني هذا الموظف صدقه وأمانته .
d. كان الصحابي أبو بكر أول من آمن بالرسول من الرجال .
e. أعجبتني الغابة أشجارها وهواؤها .
3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bedel-i iştimâl vardır?
a. هدم البناء نصفها .
b. نجح ابنك أحمد .
c. ا أعجبتني الطالبة أد .
d. خاف خالد صديقه جمالاأ .
e. باع الرجل الحقل ثـلثها .
4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bedel-i mübâyin yoktur?
a. حضر المدرس التلميذ .
b. أخذت القلم الكتاب .
c. يب أحمد المرضىعالج الطب . d. شربت الشاي الماء . e. رأيت محمودا حسيـنا .
5. Aşağıda cümlelerin hangisinde bedel yoktur?
a. أعجبت بالوردة رأئحتها .
b. سلم الوزراء أنفسهم على المواطنين . c. أعجبت بالكتاب غلافه .
193
d. صرفت المال أكثـره . e. واضع النحو هو الإمام علي .
Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı
1. a Yanıtınız doğru değilse, “Bedel-i Kül” konusunu yeniden okuyunuz.
2. e Yanıtınız doğru değilse, “Bedel-i Ba‘z” konusunu yeniden okuyunuz.
3. c Yanıtınız doğru değilse, “Bedel-i İştimâl” konusunu yeniden okuyunuz.
4. c Yanıtınız farklıysa “Bedel-i Mübâyin” konusunu yeniden okuyunuz.
5. b Yanıtınız doğru değilse “Bedel” konusunu yeniden okuyunuz.
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1
سألت عنك صديقت ك فاطمة . Arkadaşın Fatma seni sordu
جاءت أم خالد سمية . Halit’in annesi Sümeyye geldi.
مررت بجارك كريم . Komşun Kerim‘e uğradım.
ثالث الخلفاء الراشدينعثمانالخليفة . Halife Osman (ra) râşid halifelerin üçüncüsüdür.
Sıra Sizde 2
مشيت الطريق نصفه . Yolun yarısını yürüdüm.
صليت في المسجد فنائه . Caminin avlusunda namaz kıldım.
ظهر القمر معظمه . Ayın çoğu göründü.
أعجبتني الغرفة أثاثها . Odanın eşyası hoşuma gitti.
Sıra Sizde 3
أعجبني أخوك قراءته . Kardeşinin okuyuşunu beğendim.
أزعجهم الطفل بكاؤه . Çocuğun ağlaması onları rahatsız etti.
أعجبني الأستاذ ثـوبه . Hocanın elbisesini beğendim.
أعجبني الشاب ثـقافـته . Gencin kültürü hoşuma gitti.
194
Yararlanılan Kaynaklar
Abdüllatîf, M. Hamâse – Ömer, Ahmed Muhtâr – Zehrân, Mustafa en-Nehhâs (1997). En-Nahvü’l-Esâsî, Kahire.
Çörtü, M. Meral (1998). Arapça Dilbilgisi Nahiv, İstanbul.
Güler İ. - Günday, H. Şahin, Ş., (2001). Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi), İstanbul.
Korkmaz, Zeynep (1992). Gramer Terimleri Sözlüğü, Ankara.
Er-Râcihî, Abduh (1992). Fi’t-Tatbîki’n-Nahvî ve’s-Sarfî, İskenderiye.
Sînî, Mahmud İsmail, es-Seyyid, İbrahim Yusuf, eş-Şeyh, Muhammed er-Rifai (ts.). el-Kavâidü’l-Arabiyyetü’l-Müyessera, İstanbul.
Uralgirary, Yusuf (1986). İlk ve İleri Dilbilgisi, Riyad.
195
196
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
• Taaccüp üslubunu tanımlayabilecek,
• Doğrudan taaccüp kalıplarını tanıyıp unsurlarını tespit edebilecek,
• Dolaylı taaccüp kalıplarını ve unsurlarını tespit edebilecek,
• Taaccüp anlamı yüklenen deyimsel ifadeleri tanımlayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Taaccüp
• Doğrudan taaccüp
• Dolaylı taaccüp
• Müteaccebün minh
• Mutasarrıf fiil
• Tâm fiil
Öneriler
Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce;
• Metni öncelikle üç defa okuyun, anlamadığınız kelimeleri tespit edin ve ‘kelimeler ve deyimler’ kısmına başvurunuz. Yine de anlamını bilmediğiniz kelimeler olursa bir Arapça-Türkçe sözlüğe müracaat ediniz.
• İsmail Güler, Hüseyin Günday, Şener Şahin, Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi), adlı kitaptan ‘Taaccüp’ konusunu okuyunuz.
197
GİRİŞ
Her dilde ses ve anlam arasında bir ilişkiden söz edilebileceği gibi, sesin bir uzantısı hükmünde olan ve ona eşlik eden beden dili ile anlam arasında da önemli bir ilişkiden bahsedilebilir. Zira insan aktarmak istediği anlamı hem ses hem de beden dili ile desteklemeye çalışır. Mutlu ve sevinçli bir insanın dışarıya yansıyan ses ve beden dilinde gözlemlediğimiz durum bunun açık kanıtlarından biridir. Sözlü anlatımı yazılı anlatımdan etkili kılan şey de budur zaten.
İnsanoğlu, herhangi bir şeye karşı beğeni ya da takdir, hayret ya da şaşkınlık gibi durumları ortaya koyarken de ses tonu ve yüz ifadeleri çok belirgin bir şekilde içinde bulunduğu hali yansıtır. Beklenmedik bir durum karşısında ortaya koyulan bir tepki sadedinde gerçekleşen beğeni ya da takdir, hayret ya da şaşkınlık ifadeleri, genellikle kısa kalıplar halinde dile getirilir. Türkçe’de “Aman Allahım! Bu ne! Ne kadar güzel! Ne harika! Ne de hoş! İşte bee! Ne çirkin! Ne rezalet!” gibi kısa ve daha çok beden diline dayanan vurgulu cümlelerle aktarılan bu tür ifadelerin Arapça’da da benzer şekilde ortaya konduğu görülür.
Dil öğretiminde bu tür kalıpsal ifadelerin tanınması, gramatik hükümlerinin bilinip doğru bir şekilde okunması ve pratiğe aktarılması önemli bir husustur.
İşte bu ünitede Arapça’da önemli kalıp ifadelerini bünyesinde barındıran taaccüp (beğeni, takdir, hayret, şaşkınlık… ifadeleri) konusu işlenecektir. Konu temelde, iki kalıp çerçevesinde ele alınacaktır: ما أفـعله ve أفعل به . Bu iki kalıp, Arapça’da kurallı/kıyâsi yolla elde edilir. Bunların yanında hayret ve şaşkınlığı ifade etmek üzere Arapça’da yaygın kullanılan daha başka kalıplar da vardır. Konuya ilişkin ayrıntılı uygulamalar öncelikle okuma parçasında, daha sonra onu takip eden alıştırmalarla dilbilgisine yönelik anlatımda verilecektir.
Konu ile ilgili ön bilgi almak için www.schoolarabia.net adreslerine de başvu-rabilirsiniz.
Taaccüp Üslûbu
أسـلوب ا لـتـعـجـب
198
OKUMA PARÇASI
وسائل النـقل والاتصال قديـما وحديثا
ما أجمل العالم الذي سخره االله لنا وما أكثـر النـعم التي أنـعمها االله علينا! ثم ما أحسن أن يستفيد ! الإنسان من كل هذه النـعم !
حقا، إن نعم االله لا تحصى ولا تـعد ومن أكبر النـعم، أن أصبح كل◌نا ! يستطيع الوصول -اليوم- إليها بكل سهولة لأن العالم أصبح، قرية صغيرة. نـعم، عالمنا الواسع الذي يبلغ عدد سكانه أكثـر من ستة .
مليارات إن سان، أصبح يعيش حياة كحياة القرية الصغيرة از أصبحلفالتف . ينقل لنا كل ما ة ر الكول حري يجبالصوت وة يضالأر د شاه تستطيع أن ت،لاث مإستانبولها في يتس في بل العائلة التي تج.وعهق وتق وةورالص كذلك تستطيع بالطائرة أن تخرج من .فالي فيه الاحتر الذي يجقتس الوف في نـيسبار في اينط وفالااحت
بيتك صباحا إلى قارة أخرى فـتـقضي عملا مهما ثم ترجع إلى بيتك مساء أو في اليوم التالي يا لها من نعمة. !وأعظم به من إمكان !
هناك سببان، أولهما وسائل النقل الحديثة، وثانيهما وسائل الاتصال الحديثة! ر ذلك؟كيف صا .
كانت وسائل النقل في العصور القديمة بطيئة جدا، وكان الناس يسافرون مشيا على الأقدام، حاملين م على ظهورهم أو رؤوسهم حاجا بدأ الناس يستعملون الحيوانات، كالجمال والبغال والحمير في نـقل ثم.
م بـعد مدة، صنع الإنسان عربات صغيرة، لها أربع عجلات، تسير دون محرك. حاجا ثم صنعت بعد ذلك . المراكب الشراعية التي تسير على الماء في البحر وا لنـهر .
صنع الإنسان في العصر الحديث مركبات تـعمل بالـمحركات بـعد ذلك ظهرت كثير من وسائل النـقل . الحديثة، مثل السيارات والقطارات والسفن والطائرات جعلت هذه الوسائل العالم قرية صغيرة. صبح إذ أ.
199
الإنسان يـنتقل من بـلد إلى بـلد آخر ، ومن قارة إلى قارة أخرى في ساعات معدودة هذا شيء لم يكن في . الماضي، حيث كان الإنسان يحتاج إلى أيام وشهور لينتقل من مدينة إلى أخرى .
أما السبب الثاني الذي جعل العالم قرية صغيرة، فهو وسائل الاتصال الحديثة، مثل الصحف والهاتف والإذاعة والتـلفاز والحاسوب والشبكة الدولية الإنـتـرنت( التى جعلت الإنسان يعرف كل ما يحدث في جميع )
بلاد العالم، أولا بأول، بينما كانت وسائل الاتصال في العصور القديمة بطيئة جدا إذ كان الإنسان يرسل . الأخبار والمعلومات عن طريق الصوت، أو عن طريق الحمام الزاجل، أو عن طريق آخر لذلك كانت .
الأخبار تصل إلى أهلها بعد مدة طويلة، وقد لا تصل في كثير من الأحيان .
نـعم، إن العالم أصبح قرية صغيرة بفضل هذه الوسائل فنتيجة لهذا التـقدم أصبح الإنسان يستطيع أن . يصل إلى كل منطقة من العالم بسهولة لكن هناك شيئا غريبا، وهو، أن هذه القرية الصغيرة، يعيش نصف .
ا في غنى سكا ورخاء، ويعيش النصف الآخر في فقر وضيق لماذا لا يعيش جميع سكان القرية في رخاء؟. !أليس من حق الجميع أن يستفيد من هذه النـعم؟ أليس البشر كلهم من أب واحد وأم واحدة، يجب أن !
يساعد بعضهم بعضا ما أظلم الإنسان حين. لا يفكر إلا بنـفسه وما أقـبح ألا يستفيد من نعم الأرض إلا ! الأغنياء والأقوياء يا له من عالم! ما أشد احتياجه إلى حكام منصفين! !
Metni Kavrama Alıştırmaları
1. Aşağıdaki soruları yukarıdaki okuma parçasına göre cevaplandırınız.
من سخر لنا هذا العالم؟.1
لماذا أصبح الإنسان يستطيع الوصول إلى النـعم بكل سهولة؟ .2
ما دور .3 از؟لفالت
ما هما السببان ال.4 ذان جعلا العالم قرية صغيرة؟ل
ما هي وسائل الاتصال القديمة؟.5
كيف كانت وسائل الن.6 قل في العصور القديمة؟
ما هي وسائل الاتصال الحديثة؟.7
متى ظهرت كثير من وسائل النـقل الحديثة؟.8
كيف كان الإنسان يرسل الأخبار والمعلومات في العصور القديمة؟.9
ما الشيء الغريب في العالم الذي نعيش فيه؟.10 2. Altı çizili kelimelerin eş anlamlılarını parantez içindeki kelimelerin
arasından seçiniz.
يستخدم ( يصل – يحيى – يـبـعث – سيرا – يحدث – يعلم – عجيب - صار – ) جميع- الشبكة الدولية جعلت الإنسان .1 كل ما يحدث في العالميعرف .
ثم حدث هناك شيء .2 غريب .
200
ما أحسن أن يستفيد الإنسان من .3 هذه النـعمكل !
كلنا .4 أصبح يستطيع الوصول إليها بكل سهولة-اليوم- .
عالمنا الواسع .5 عدد سكانه أكثـر من ستة ملياراتيبلغ .
اة كحياة القرية الصغيرة حييعيشأصبح الإنسان .6 .
التلفاز أصبح ينقل لنا كل ما .7 يجري حول الكرة الأرضية .
كان الناس يسافرون .8 مشيا على الأقدام .
يستعمل ثم بدأ الإنسان .9 الحيوانات، كالجمال والبغال والحمير .
يرسلكان الإنسان .10 المعلومات عن طريق الصوت الأخبار و . 3. Altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını parantez içindeki kelimelerin
arasından seçiniz.
اختـفى ( سريعة - القديمة – الحاضر– كبيرة – صعوبة – أسوأ - أقل – فـقر–رخاء – ( أكثـر ما .1 النـعم التي أنـع مها االله علينا !
أحسنما .2 أن يستفيد الإنسان من كل النـعم في الأرض !
أصبح الكل يستطيع الوصول إليها بكل .3 .سهولة
أصبح العالم قرية .4 صغيرة بفضل وسائل النقل والاتصال .
الحديثةوسائل النقل .5 ليست أقل أهمية من وسائل ا .لاتصال
ألم تكن وسائل النقل في العصور القديمة .6 بطيئة جدا؟
بـعد ذلك .7 ظهر كثير من الخطأ اللغوي .
هذا شيء لم نكن نعرفه في .8 . القريبالماضي
ا في .9 هذه القرية الصغيرة، يعيش نصف سكا غنى . ورخاء
نصف الآخر في فقر ويعيش ال .10 .وضيق 4. Altı çizili cemi kelimelerin müfretlerini söyleyiniz.
ما أقبح ألا يستفيد من .1 نعم الأغنياء الأرض إلا والأقوياء .
ا في كثير من الأخبارلذلك كانت .2 لا تصل إلى أصحا .الأحيان
ما كنت أعرف أن.3 وسائل النقل في العصور القديمة بطيئة .
لينتقل من مدينة إلى أخرىوشهور أيام كان الإنسان يحتاج إلى .4 .
وسائل النـقل الحديثة تـتكون من .5 السيارات والسفن والقطارات .والطائرات
صنع الإنسان في العصر الحديث .6 مركبات تـعمل بالـمحركات .
201
بدأ الناس يستعملون .7 الحيوانات في نـقل والحمير والبغال كالجمال، م .حاجا
بـعد مدة صنع الإنسان .8 عربات صغيرة، لها أربع عجلات .
م على .9 كانوا يحملون حاجا .رؤوسهم أو ظهورهم
وكانوا يسافرون م .10 شيا على الأقدام . 5. Altı çizili müfret kelimelerin cemilerini söyleyiniz.
تستطيع بالطائرة أن تخرج من بيتك صباحا إلى .1 أخرى، وترجع مساءقارة .
التلفاز أصبح ينقل لنا كل ما يجري حول الكرة الأرضية .2 بالصوت . معاوالصورة
ثم صنعت بعد ذلك المراكب الشراعية التي تسير على .3 .والنهر البحر في الماء
كيف استطاع الإنسان أن يصنع في .4 الحديث مركبات تـعمل بالـمحركاتالعصر .
جعلت هذه الوسائل العالم .5 قرية . صغيرة
ام وشهور لينتقل من كان الإنسان يحتاج إلى أي .6 . إلى أخرىمدينة
الثاني الذي جعل العالم قرية صغيرة، فهو وسائل الاتصال الحديثةالسبب أما .7 .
كان الإنسان يرسل الأخبار والمعلومات عن .8 الصوتطريق .
أليس من .9 الجميع أن يستفيد من هذه النـعم؟حق !
يس البشر كلهم من أل .10 أب . واحدةوأم واحد
6. Aşağıdaki cümlelerdeki soşlukları يا له من يا لها من– kalıplarından uygun olanıyla doldurunuz.
عالم_________ .1 !
سيارة_________ .2 !
كرة_________ .3 !
سائح_________ .4 !
مدرسة__ _______ .5 !
قاموس جميل _________ .6 !
شاب مؤدب_________ .7 !
قاعة واسعة _________ .8 !
مدينة كبيرة _________ .9 !
طالب ذكي_________ .10 !
202
7. Aşağıdaki cümlelerdeki boşlukları على، ب، إلى، ل، في، عن، من cer harflerinden uygun olanıyla doldurunuz.
ما أجمل العالم الذي سخره االله .1 !كل المخلوقات........
وما أكثـر النـعم التي أنـعمها االله .2 !الإنسان........
نعمة........ يا لها .3 !
ما أحسن أن يستفيد الإنسان .4 كل هذه النـعم........ !
الناس يسافرون مشيا كان .5 الأقدام........ .
م .6 كانوا يحملون حاجا ظهورهم أو رؤوسهم........ .
ثم صنعت بـعد ذلك المراكب الشراعية التي تسير .7 الماء في البحر والنهر........ .
أيام وشهور لينتق........ كان الإنسان يحتاج .8 ل من مدينة إلى مدينة أخرى .
كان الإنسان يرسل الأخبار والمعلومات .9 طريق الصوت........ .
نعم، إن العالم أصبح قرية صغيرة .10 فضل هذه الوسائل....... .
8. Aşağıdaki kelimeleri anlamlı bir cümle oluşturacak şekilde kurunuz.
تـعد - ولا - لا - االله - إن .1 تحصى - نعم-
القديمة - في - وسائل - النقل - كانت .2 بطيئة - العصور - جدا-
الدولية .3 الشبكة - جعلت - يعرف - كل - الإنسان - ما - يحدث -
القرية - جميع - لا .4 سكان - يعيش - ؟ رخاء - لماذا - في -
حين - الإنسان -ما .5 أظلم - بنـفسه - لا - ! إلا- يفكر -
9. Aşağıdaki cümleleri örnekte gösterildiği şekilde taaccüp kalıbına çeviriniz.
Örnek 1: الكذب قبيح أقـبح الك ما ← ذب !
المدينة بعيدة .1 ← !................. .............. .....
الرجل قوي . 2 ← !................. .............. .....
البنت سريعة . 3 ← !................. .............. .....
القلم جميل . 4 ← ..... !................. ..............
العلم نافع .5 ← !................. .............. .....
Örnek 2: الكذب قبيح أقبح بالكذب ← !
العلم نافع .1 ← .............. .............. ..!..
203
السؤال سهل . 2 ← !.................. ..............
الطريق طويل . 3 ←!.................. ..............
الأشجار كثيرة . 4 ←!.................. ..............
قالة صعبة الم .5 ←!.................. ..............
Örnek 3: ما أحسن أن يحترم الإنسان كبيره !
يكافئ ( الولد/ (
ما أحسن أن يكافئ الإنسان ولده !
يـعبد ( .1 الخالق/ (
-................................................
يـتقن (.2 العمل/ (
-................................................
يساعد ( .3 الأقارب/ (
-................................................
يستخدم ( .4 )قلالع/
-................................................
يـتـعلم (.5 اللغة/ (
-................................................
Örnek 4: ما أحسن ألا يظلم الـمسلم !جاره
قر يح ( أب/ الولد/ (
ما أحسن ألا يحقر الأب ولده- !
يـنكر (.1 عبد / الخالق/ (
-................................................
تـهمل (.2 الواجب/ طالبة / (
-................................................
يـتـر (.3 مسلم / ك )الصلاة/
-................................................
تستخدم (.4 شعوب/ )السلاح/
-................................................
204
يحزن (.5 صديق / الصديق/ (
-... .............................................
Örnek 5: من ...... يا لـ !.......
حياة سعيدة/ هي ( يـا لـها من حـيـاة سـعيدة ← ) !
أنت ( زوج لط/ يـا لـك من زوج لـطيف ← ) يف !
طالبة ناجحة/ أنت (.1 ( ← !......... ......... .... ...... ...
صديقان مؤدبان/ أنتما (.2 صديقين مـؤدبـين... ...... .... ← ) !
مهندسون / أنتم (.3 ماهرون ( ← !......... ......... .... ...... ...
عاملات نشيطات/ أنتن (.4 ( ← !......... ......... .... ...... ...
مسلمون مخلصون/ هم (.5 ( ← !......... ......... .... ...... ... Şimdi aşağıdaki boşlukları yukarıda verilen alıştırmalar ışığında yapmaya çalışalım:
يـا لـه مـن خـلـق حــســن !
عـمـارة ..... ....... ...... .1 !...............
نــشـيـط ..... ....... ...... .......... .2 !
مـعلمتـين ..... ....... ...... .3 !...............
لـكم ..... .4 !................ .......... ......
مـمرضات ..... ....... ...... .5 !...............
DİL BİLGİSİ
TAACCÜP ÜSLÛBU
Taaccüp üslubu aşırı beğeni, hayranlık ve takdir eksenli kullanıldığı gibi şaşırma, tiksinti ve hoşnutsuzluk durumlarını ifade etmek için de kullanılır. Mesela, ما أجمل السماء ! /sema ne kadar da güzel! cümlesi beğeni durumu için; ماأقـبح الكذ !ب /yalan ne kadar da kötü! cümlesi ise tiksinti ve hoşnutsuzluk
durumu için örnek verilebilir. Bu gibi durumları dile getirmek üzere Arapça’da çok farklı cümle kuruluşları ve kalıp ifadeler söz konusudur. Kiyasi/kurallı yolla elde edilen cümleleri ‘Taaccüp Fiilleri’, bunun dışında kalanları ise ‘Taaccüp Kalıpları’ başlıkları altında ele alacağız.
1. Taaccüp Fiilleri: Taaccüp fiilleri ile, sarf/kelime bilgisinde işlenen ve biri: ما أفـعله diğeri de أفعل به şeklinde özetlenen kalıplar kastedilir. Fiiller doğrudan bu kalıplara sokularak taaccüp anlamı elde edildiği için bunlara ‘doğrudan taaccüp kalıpları’ diyebiliriz. Zira Arapça’da beğeni ve
205
hoşnutsuzluk anlamlarının doğrudan ifade tarzı bu iki kalıpla gerçekleşir. Dildeki en yaygın kullanım da budur. Bu kalıpların her ikisi de aynı anlamı ifade eder. Örnek üzerinde ifade edecek olursak; ما أجمل الأ دب ! /edep ne kadar da güzel! cümlesi ile; الأدبب لأجم ! /edep ne kadar da güzel! cümlesi arasında anlamca hiçbir fark yoktur.
Dikkat edilirse her iki kalıp üçer unsurdan oluşmaktadır. Birinci kalıp; taaccüp ما‘sı, أفـعل vezninde taaccüp fiili ve müteaccebün minh (beğenilen ya da hoşlanılmayan) denilen ve daima mansûb olan isimden oluşmaktadır. İkinci kalıp ise; أفعل vezninde taaccüp fiili ve aynı şekilde müteaacebün minh denilen ve başına بـ cer harfi gelen bir isimden oluşmaktadır. Bir diğer önemli nokta şudur: Birincisinde fiil mâzî, ikincisinde ise emir şeklinde görülmektedir.
Peki, bir kişi ya da nesne hakkındaki iyilik-kötülük, güzellik-çirkinlik, küçüklük-büyüklük, azlık-çokluk… gibi niteliklerin aşırılığına vurgu yapmada kullanılan kıyasî/kurallı ve kalıp cümleleri bütün fiillerle eşit şekilde kullanabilir miyiz? Bir başka ifadeyle, bütün fiilleri bu iki sîgadan birine aktarma imkanımız var mı?
Hayır, nakledemeyiz, zira fiilleri bu iki kıyâsî kalıba dökmemizin bazı şartları vardır. Şimdi bunlara göz atalım:
Bir fiilin bu iki kalıptan birine aktarılabilmesi için, söz konusu fiilin;
a. Sülâsî mücerred bir fiil olması,
b. Tâm fiil olması, yani nâkıs fiil kategorisinde olmaması,
c. Müsbet/olumlu bir fiil olması,
d. Ma‘lûm fiil olması (meçhûl olmaması),
e. Mutasarrıf/çekimli fiil olması (mâzi, müzâri ve emrinin çekilebilir olması. Dolayısıyla ليس، عسى، نعم، بئس gibi câmid fiillerle taaccüp kullanımına başvurulamaz),
f. Sıfat-ı müşebbehe halinin أعور عوراء، أخضر- خضراء– örneklerinde olduğu gibi أفـعل فـعلاء- ölçüsünde gelen bir fiil olmaması ve üstünlük ifade etmesi gerekir.
Bu şartlardan bir veya bir kaçını barındırmayan fiiller, doğrudan taaccüp kalıbına giremezler. Bu tür fiillerin taaccüp anlamını yüklenebilmesi için dolaylı taaccüp kalıplarına aktarılması gerekir. Dolaylı taaccüp kalıpları da şöyle elde edilir:
Öncelikle taaccüb’e konu olan fiil; birinci kalıp için: أشدما ، ما أكثـ ر، ما أقل، ما ما أنـفع، ما أضر،أصغر،ما ،أكبرما ،أقبحما ،أحسنما ،أضعفما ،أقوى ... türünden; ikinci
kalıp için de: أشدد بـ، أكثر بـ، أقلل بـ ... gibi genel anlam ifade eden yardımcı fiil sonrasında kullanılarak elde edilir. Ancak yapılması gereken tek şey, yardımcı fiilden sonra taaccüp sîgasına aktarılacak olan fiilin mastarını veya başında أن bulunan mâzi veya müzârisini (yani müevvel mastarını) getirmektir.
206
Örneklemeye çalışalım: Seyir halinde olduğumuz yolun çok kalabalık olmasına şaşırıyor ve bunu taaccüp kalıbına aktarmak istiyoruz. Bunun için kullanacağımız ازدحام /izdihâm fiili, görüldüğü üzere doğrudan taaccüp kalıbına aktarılmaya müsait gözükmemektedir. Çünkü sülâsî mücerred bir fiil değildir, aksine hümâsi/beş’li bir fiildir. O zaman formülümüzü şu şekilde uyguluyoruz:
a. Önce أشدما yardımcı fiilini getiriyoruz, arkasından
b. Taaccüp fiilinin mastarını ازدحم يـزدحم – ازدحام ← elde ediyoruz. Dolayısıyla cümleyi şu şekilde kurmaya başlıyoruz: ما أشد ازدحام ...... /… ne kadar da kalabalık!
c. Son olarak taaccüb’e konu olan ismi, yani الطريق /yol kelimesini ekleyerek: ما أشد ازدحام الطريق /yol ne kadar da kalabalık! nihâi cümlemizi elde etmiş oluyoruz.
Görüldüğü üzere yerleştirdiğimiz mastarı fetha harekeledik, yani (ازدحام ) şeklinde seslendirdik. Çünkü söz konusu mastar taacüp kalıbında müteaccebün minh konumunda cümledeki yerini aldı. Bu kalıptaki müteaccebün minh de devamlı mansûb olduğundan onu fetha harekeledik. Hemen sonrasında yer alan الطريق ismini ise kesre harekeleyip mecrûr yaptık. Çünkü kelimemiz bir mastardan sonra gelmiş oldu. Arapça’da mastarlar her zaman muzâf olduğu için الطريق kelimesi muzâfun ileyh konumunda mecrûr hükmünü aldı ve kesre ile harekelendi.
Bunun yanında sarîh mastar (ازدحام ) yerine, fiilin أن ve müzâri (يـزدحم ) halini tercih edip cümleyi: ما أشد يـزدحمأن الطريق /yol ne kadar da kalabalık! şeklinde kurmak da mümkündür.
Bu cümlede ise الطريق kelimesi bir fiilden sonra geldiği için cümledeki yeri itibariyle fâil oldu, bundan dolayı da merfû oldu.
Yukarıda kurduğumuz ve yardımcı fiil yoluyla ulaştığımız dolaylı taaccüp cümlesini, tamamen aynı anlamı ifade eden diğer sîga ile de kurmamız mümkündür:
أش دد ازدحام الطريقب /yol ne kadar da kalabalık! ya da:
أشدد ب يـزدحم الطريقأن /yol ne kadar da kalabalık!
Beş’li/humâsî bir fiil olması sebebiyle dolaylı taaccüp kalıbıyla ifade ettiğimiz bu cümle, yukarıda sayılan şartları içermeyen bütün fiiller için geçerlidir. Yani fiilimiz tâm değil nâkıs fiil kategorisinde ise, müsbet/olumlu değil menfî/olumsuz ise, ma‘lûm değil meçhûl ise, mutasarrıf/çekimli değil câmid/çekimsiz ise ve sıfat-ı müşebbehe hali أفـعل فـعلاء- ölçüsünde ise, taaccüp içerikli anlamı, yardımcı fiil formülü ile ifade edilir.
Taaccüp fiilimiz eğer ma‘lûm değil meçhûl ve olumlu değil olumsuz ise, bu durumda yardımcı taaccüp sîgasından sonra sadece müevvel masdar ) أن +)مضارع formunu kullanabiliriz. ما أجمل أن يقال الحق /doğrunun söylenmesi ne kadar
güzel! cemlesini meçhûl; ما أضر ألا يصدق المسلم) لا+أن( /Müslümanın doğru söylememesi ne kadar zararlı! cümlesini de olumsuz cümleye örnek verebiliriz.
207
2. Taaccüp Kalıpları:Arapça’da kıyâsî yaygın olan taaccüp fiillerinin yanında, beğeni ya da hoşnutsuzluk anlamlarını ifade eden daha başka kalıplar da vardır. Bu kalıplar deyimsel ifade şeklinde kullanımlar olup doğrudan taaccüp kalıpları kadar yaygın değildir. Bunların en önemlileri ve anlamları şöyledir:
a. يا لـ )ماس(من ) ضمير (+ /ne muazzam/ne rezil ...! şeklinde karşımıza gelen bu kalıbın iki değişeni vardır. Birinci parantezde yer alacak olan zamir gâib ve muhâtap formlarında karşımıza çıkar ve ikinci parantezdeki ismin müzekkerlik-müennesilik, müfret-tesniye-cemi oluşuna bağlı olarak müzekker ya da müennes, müfret-tesniye ya da cemi olur. Mesela beğeni ve takdir bağlamında bir öğrenciden bahsederken يا ل ه من طالب /ne harika öğrenci! cümlesi kurulabilir. Bu cümlede من’den sonra gelen isim müfret ve müzekker olduğu ve gâib biri kastedildiği için لـ’den sonraki zamir müfret, müzekker ve gâib formda (له ) gelmiştir. Bu cümle doğrudan öğrencinin kendisine söylenecek olsaydı bu defa muhatap zamirle: يا ل من طالب ك /ne harika öğrencisin! şeklinde kurulması gerekirdi. Aynı cümleyi bayan bir öğrenci hakkında kullanmamız durumunda cümle: يا ل من طالبك ne harika/ ةöğrencisin! şeklinde kurulması gerekir.
b. يا لـ )اسم (+ /ne ...! şeklinde karşımıza gelen bu kalıbın değişeni sadece parantez içerisine yerleştireceğimiz isimdir. Bu isim de hep marife kullanılır ve cer harfi olan lâm (لـ)’dan sonra geldiği için hep mecrûr'dur. Genel anlamda nâhoş ya da tiksinilen bir durumu ifade sadedinde başvurulan bu kalıba örnek olarak: يا للخجل ! /ne ayıp!, ne utanç verici bir durum! cümlesi verilebilir.
c. Taaccüp kalıpları arasında zikredilebilecek bir başka kullanım da لله در + )اسم/ضمير( /ne ... ama! şeklinde karşımıza gelen kalıptır. در kelimesine izâfe
edilen zamir ya da marife bir isimle kullanılır. Buna misal olarak: لله دره في ساحة السباق /yarış meydanında ne muhteşemdi ama! cümlesi verilebilir. Herhangi bir şâirden alıntı öncesinde kullanılan: الله در الشاعر /şâir ne güzel söylemiş! ifadesi bu bağlamda çok yaygındır.
d. Bunun yanında adeta sözün bittiği yerde, insanın takdir ya da beğenisini ifade edecek bir kelime bulamayınca başvurduğu: !االله سبحان /sübhânallâh, ne muazzam, ne muhteşem ifadesini de taaccüp eksenli kalıplar çerçevesinde değerlendirmek mümkündür.
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki cümlelerdeki taaccüp sîgasını belirleyiniz.
ما أحسن صحبتك مع طلابك.1 .
ما أحسن إبراهيم إلى أصدقائه.2 .
ما أقـبح ألا يـهتم الطالب بدروسه.3 .
ا؟ .4 ما أجمل قصة قرأ
ما أجمل انتصار الحق .5 .
208
أوسع ب .6 ع المدينةوارش .
ما أحسن ألا .7 يفوز غير الم حق .
ما أسعد من لا يستعين إلا باالله .8 . 2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinin doğrudan taaccüp, hangsinin dolaylı
taaccüp olduğunu belirleyiniz.
ما أقـبح ا.1 لإفراط في النوم والطعام والكلام والمزاح !
ما أسوأ ألا يعاقب المجرم.2 !
ا .3 ما أبطأ السيارة التي تركبو !
ما أعذب مياه تركيا.4 !
أحسن بأن تصبح معلما! يا ولدي.5 !
ما أشد استخدام الأتراك للشاي.6 !
ما أنـفع نصائحك لأختك شوال! يا يحيى .7 !
ما أشنع أن يـقتل الأبرياء.8 ! 3. Aşağıdaki cümleleri örnekte olduğu gibi doğrudan taaccüp sîgasına
dönüştürünüz.
Örnek: لعبتك جميلة ! يا علي ما أجمل لعبتك! يا علي ← !
...................................← يارة أحمد سريعة س.1
...................................← الطعام الذي أكلناه لذيذ.2
...................................← أشجار الحديقة، طويلة.3
أطفال جيراننا، سعداء.4 ←...................................
...................................← الطبيعة كريمة.5
الرجل الذي قابـلناه طيب.6 ←..................................
يا شوال، هذه الطائرة واسعة .7 ←...................................
..................................← يا عثمان، عصيرك بارد.8 4. Aşağıdaki cümlelerde dolaylı taaccüp üslubuna başvurulmasının
sebebini izah ediniz.
Örnek: Fiilin meçhûl olması ما أقـبح أن تـنسى حقوق الفقراء ! ←
ما أجمل ألا تصدق الكاذب.1 ! ←...........................
209
أسوأ أن تـهمل حقوق والديك ما .2 ! ←...........................
أحسن بأن تكون مديرا لمدرستنا.3 ! ←...........................
ما أجمل أن يستعمل الإنسان عقله.4 ! ←...........................
ما أشد خضرة أوراق الأشجار.5 ! ← ...........................
أضرر بمشاهدة التـلفاز عن قـرب6. ! ← ...........................
ما أصعب أن يـتـرجم.7 النص إلى اللغة اليابانية ← ...........................
ما ألطف أن يستـرضي الإنسان والديه .8 ! ←........................... 5. Aşağıdaki âyetlerde geçen taaccüp kullanımları bulunuz, türünü
belirleyiniz ve anlamlandırmaya çalışınız.
قل الله أعلم بما لبثوا له غيب السماوات والأرض أبصر به وأسمع ما لهم م1. ن دونه من ولي ولا يشرك في حكمه أحدا .
م وأبصر يـوم يأتونـنا لكن الظالمون اليـوم في ضلا .2 أسمع ل م بين .
6. Aşağıdaki serbest parçayı okuduktan sonra metinde geçen taaccüp
kullanımları tespit ediniz ve anlamlandırmaya çalışınız.
لفزيون والصحةالت ما أشد احتياج الناس إلي التلفاز التلفزيون( لذلك أصبح في عصرنا الحاضر جزا مهما من حياتنا )!
اليومية يا له من جهاز. إنه يـقدم لنا الصورة مع الصوت في شكل جميل! أعظم به. من نعمة !
ومع هذا التطور الكبير، مازالت التحسينات والتعديلات تدخل على التلفزيون، سواء من ناحية صناعته أم من ناحية الجودة في البث، لتصل إلينا الصورة مع الصوت على أكمل وجه وأعظم تطور تـم في .
مجال ا لتلفزيون، هو إطلاق القمر الصناعي في الفضاء يدور هذا القمر حول الكرة الأرضية كي ينقل الصور . والمعلومات من كل قطر من أقطار العالم إلى التلفزيون ليراها المشاهد وقت وقوعها فالعائلة التي تجلس في .
ها في أنـقرة مثلا تستطيع أن تشاهد مباراة في روما في نـفس الوقتبيت .
فالتلفزيون يـعد وسيلة ضرورية للثقافة وقضاء وقت الفراغ وأصبح معظم الناس يفضلونه على السينما . والمسرح ومع ذلك فالتلفزيون ليس كله حسنا. ت، بل له نواح غيـر طيبة أيضا، نـفسيا وجسميا؛ فهو سلاح
ذو حدين، يضر وينفع .
ومن أهم سيئات التلفزيون أنه يـؤثـر على نـفسية الصغار، وربما يـوجههم تـوجيها غيـر سليم ويـتـهم . التلفزي ون الآن بأنه مسئول عن الاضطراب في الـمجتمع ومسئول عن حالة البـعد والاختلاف بين الآباء
والأبناء في العواطف والأفكار .
210
والذين يـوجهون إليه هذه التـهمة يـقولون قبل أن يدخل التلفزيون البيوت كان أفراد الأسرة الواحدة : يجلسون معا لقضاء وقت الف راغ، يستمعون إلى الأب أو الأم أو الجد أو الجدة وهم يتحدثون إليهم في كثير
من أمور الحياة وهذا الأمر يخلق نوعا من الاتفاق. الفكري بين أفراد العائلة، ويعمل على نـقل آراء الكبار .إلى الصغار
أما بعد ظهور التلفزيون وما يقدمه من بـرامج مختلفة، فإنه ألغى الدور الطبيعي للآباء، وأصبح الجميع يـهتمون بالبـرنامج التـلفزيونـي .
وهذه التهمة يؤيدها الكاتب الأمريكي ألكس هيلي في بحثه عن هذا الموضوع وفي هذا البحث يد. عو الكاتب المجتمعات الغربية لاسيما– الأمريكيين إلى ضرورة إيجاد صلة قوية بين أفراد العائلة- .
ويقترح ألكس هيلي علاجا لهذه المشكلة- العمل على عودة الصورة القديمة للأسرة عندما كانت - الجدة تـقوم بدور التلفزيون، فيجلس حولها الأطفال يستمعون إلى ما تـقصه من ذكريات وحكايات لطيفة
مليئة بالدروس والنصائح .
أما من الناحية الصحية، فإن للتلفزيون أيضا آثارا سيئة، إذا لم نراع الاستعمال الصحيح التلفزيون . يحرمنا من النوم، ويـؤذي العين، ويجعل الإنسان عصبيا، ويكون سببا لق لة الحركة، وهو السبب في آلام الرأس
والظهر .
وقد ثـبت من الإحصاءات أن ثمانين بالمئة% (80 من الذين يشاهدون التلفزيون يجلسون أمام )
التلفزيون يوميا ساعتين تقريبا، وفي عطلة الأسبوع من ثلاث ألى أربع ساعات .
هذه أمثلة لبعض مشاكل التلفزيون، ولكن لا تخف كل هذه المشاكل والسيئات يمكن أن تـتخلص ! عليك فـقط أن تعرف التعليمات والإرشادات للاستعمال الصحيح، وحينئذ يمكنك أن تـتمتع بالفوائد . منها لعظيمة التي يتيحها لك التلفزيون، دون خوف على صحتكا ).القراءة الميسرة: بتصرف من. (
Kelimeler ve Deyimler
يذيع –أذاع Yaymak, duyurmak (Radyo, yayın evi): إذاعة–
استعمل يستعمل – استعمال- : Kullanmak
تـقل انـ يـنتقل – انتقال– :Göçmek, bir yerden bir yere geçmek
أولا بأول :Anında, ilk elden, hemen
بطيئ :Yavaş, ağır
بـغل Katır: بغال) ج(
بفضل : sayesinde
211
بـلوغ – يبلغ -بلغ :Ulaşmak, varmak
التلفاز التـلفزيون/ : Televizyon
يجري -ى جر جريان – :Olmak, gerçekleşmek, cereyan etmek, akmak
Deve (erkek) :جمال) ج(جمل
حاسوب : Bilgisayar
Merkep, eşek: حمير) ج( حمار
الحمام الزاجل : Posta güvercini
الأحيان) ج(حين : Zaman, vakit
رأس Kafa: رؤوسهم) ج(
Bolluk, rahatlık: رخاء
السفينة السفن) ج( :Gemi
الشبكة الدولية : İnternet
صحيفة الصحف) ج( :Gazete
يصنع–صنع صنع- :Yapmak, imal etmek
Sıkıntı, darlık: ضيق- يضيق–ضاق
ظهر يظهر – Ortaya çıkmak, görünmek: ظهور-
Sırt, bel: ظهور) ج(ظهر
عيشة – يعيش -عاش :Yaşamak
عجلة عجلات) ج( : Tekerlek
غريبا :Tuhaf, enteresan
Kıtaقارات ) ج (قارة
قبح يقبح – Çirkin oldu, kötüleşti: قـبح–
قوي Kuvvetli, Güçlü: الأقوياء) ج(
لا تحصى ولا تـعد : Sayılamayacak kadar çok
شيا على الأقدامم :Yürüyerek
نـقل يـنـقل – نـقل – :Nakletmek, başka yere götürmek
هتف(الهاتف يـهتف– هتف- (: Telefon, (fısıldamak, sessizce konuşmak)
وسائل الاتصال الحديثة :Modern iletişim araçları
212
وسائل النـقل الحديثة :Modern ulaşım araçları
وطني : Milli
,vuku bulmak Olmak, gerçekleşmek: قوعه –يقع –وقع
Özet
Taaccüp üslûbunun mahiyetini tanımlayabilmek.
Taaccüp üslûbu aşırı beğeni, hayranlık, takdir durumlarla; şaşırma, tiksinti ve hoşnutsuzluk durumlarını ifade etmek için kullanılan kalıplardır.
Doğrudan taaccüp kalıplarını tanımak ve unsurlarını tespit edebilmek.
Taaccüp fiilleri dediğimiz doğrudan taaccüp kalıpları ما أفـعله ve أفعل به şeklinde gelen kalıplardır. Arapça’da beğeni ve hoşnutsuzluk anlamlarının doğrudan ifade tarzı bu iki kalıpta gerçekleşir ve her ikisi de aynı anlamı ifade eder. Bu kitap ne kadar da faydalı! cümlesini hem: ما أجمل هذا الكتاب ! şeklinde, hem de: ذا الكتاب لأجم ! şeklinde ifade etmek mümkündür ve iki ifade şekli arasında anlamca hiçbir fark yoktur.
Her iki kalıp üçer unsurdan oluşmaktadır. Birinci kalıp; cümle başına getirilen taaccüp ما ‘sı, أفـعل vezninde taaccüp fiili ve müteaacebün minh (beğenilen ya da hoşlanılmayan) denilen ve daima mansûb olan isimden oluşmaktadır. İkinci kalıp ise; başa getirilen ve أفعل vezninde olan taaccüp fiili, müteaacebün minh denilen ve başına بـ cer harfi gelen bir isimden oluşmaktadır.
Dolaylı taaccüp kalıplarını tanımak ve unsurlarını tespit edebilmek.
Arapça’da bütün fiilleri doğrudan taaccüp sîgalarına aktarma imkânı yoktur. Fiillerin doğrudan taaccüp kalıplarından birine aktarılabilmesi için, söz konusu fiilin;
a. Sülâsi mücerred olması,
b. Tâm olması,
c. Müsbet olması,
d. Malûm olması,
e. Mutasarrıf/çekimli bir fiil olması gerekir. Bu şartları hâiz olmayan fiillerin taaccüp ifadeleri dolaylı taaccüp kalıbıyla yapılır. Dolaylı taaccüp kalıpları da şöyle elde edilir:
Öncelikle taaccüb’e konu olan fiilin; birinci kalıp için أشدما ، ما أكثـر، ما أقل ... ; ikinci kalıp için de: أشدد بـ، أكثر بـ، أقلل بـ ... gibi genel anlam ifade eden yardımcı fiil sonrasında mastarını veya başında أن bulunan mâzi veya müzârisi (müevvel mastarı) getirilerek yapılır.
213
Taaccüp anlamı yüklenen deyimsel ifadeleri tanımlayabilmek.
Arapça’da yaygın olan taaccüp fiillerinin yanında beğeni ya da hoşnutsuzluk anlamlarını ifade eden deyimsel ifadeler vardır. Bu kalıpların en önemlileri ve anlamları şöyledir:
a. يا لـ )اسم(من ) ضمير+ ( /ne muazzam/ne rezil ..!. şeklinde karşımıza gelir ve zamiri gâib ve muhâtap formlarında karşımıza çıkar. Söz konusu zamir ismin müzekkerlik-müennesilik, müfret-tesniye-cemi oluşuna bağlı olarak değişiklik arzeder. يا له من طالب /ne harika (kız) öğrenci!, يا لها من طالبة /ne harika (erkek) öğrenci! cümleleri gaip; يا لك من طالب /ne harika öğrencisin! ve: يا لك من طالبة /ne harika öğrencisin! cümleleri ise muhatap zamire misal verilebilir.
b. Bir diğer kalıp: يا لـ )اسم+ ( /ne ...! şeklinde kullanılır. Bunu kullanırken yapılacak tek şey sadece parantez içerisine isim yerleştirmektir. Bu isim de hep marife kullanılır ve cer harfi olan lâm (لـ)’dan sonra geldiği için hep mecrûrdur. يا للخجل ! /ne ayıp!, ne utanç verici bir durum! gibi.
c. Taaccüp kalıpları arasında zikredilebilecek bir başka kullanım da لله در +)اسم/ضمير( /ne ... ama! şeklinde karşımıza gelen bu kalıptır. در kelimesine izâfe
edilen zamir ya da marife bir isimle kullanılır. لله دره في ساحة السباق /yarış meydanında ne muhteşemdi ama! cümlesi gibi.
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki cümlelerin hangsinde taaccüp sîgası yoktur?
a. ما أحسن ألا يفوز غير المحق
b. أوسع بشوارع المدينة c. ما أجمل انتصار الحق
d. ما أجمل كتاب قرأته
e. ما أقـبح أ يـهتمن لب ب الطا دروسهغير 2. Aşağıdaki fiillerden hangisi doğrudan taaccüp sîgasına aktarılamaz?
a. كبـر b. علم c. عرف d. كرم e. نـفع
جدا؟ “ .3 بطيئة ألم تكن وسائل النقل في العصور القديمة ” cümlesinde altı çizili kelimenin zıt anlamlısı aşağıdakilerden hangisidir?
a. عجلة b. قريبة c. قوية
214
d. سريعة e. صغيرة
4. “ يا له من ..... ”taaccüp kalıbı ile birlikte kullanıldığında aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a. يا ل من طالبه !
b. يا له معلمات من ن !
c. يا ل !صديق من ك
d. يا له من !تاجر
e. يا له أغنياء من م !
5. عظم تطور تم في التلفزيون، هو إطلاق القمر الصناعي في الفضاء“ ” cümlesinin Türkçe doğru karşılığı aşağıdakilerden hangisidir?
a. Televizyon alanında gerçekleştirilecek olan en büyük kalkınma, uzaya uydunun fırlatılmasıdır.
b. Televizyon alanında gerçekleşen en büyük ilerleme, uzaya uydunun fırlatılmasıdır.
c. Televizyon alanında gerçekleşen büyük ilerlemelerden biri, uzaya uydunun fırlatılmasıdır.
d. Televizyon hizmet alanında gerçekleştirilecek olan çok büyük ilerlemelerden birisi, uzaya uydunun fırlatılmasıdır.
e. Televizyonun gerçekleştirdiği en büyük ilerleme, uzaya uydunun fırlatılmasıdır.
Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı
1. d Yanıtınız doğru değilse, “Taaccüp Fiilleri” konusunu yeniden okuyunuz.
2. c Yanıtınız doğru değilse, “Doğrudan Taaccüp” ile ilgili bilgileri yeniden gözden geçiriniz.
3. d Yanıtınız doğru değilse, “Okuma Parçasını” yeniden okuyunuz.
4. c Yanıtınız doğru değilse, “Taaccüp Kalıpları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. b Yanıtınız doğru değilse, “Serbest Okuma Parçasını” yeniden dikkatlice okuyunuz.
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1 Öncelikle örnek cümlemizi bir daha hatırlayalım:
لـهيـا مـن خـلـق حــســن !
215
1. ( عـمـارة ....... ...... ..... !............... ) cümlesinde kalıbımızın dördüncü olan isim hanesinde, müfret ve müennes bir kelime عـمـارة( ( olduğuna göre يـا
boşluğuna bu isme paralel bir zamir gelmesi gerekir. Dolayısıyla ...لـ cümlenin ـها مـن عـمـارةيـا ل ! şeklinde tamamlanması gerekir. En son yer alan boşluğa da عـمـارة kelimesine uygun herhangi bir sıfat yerleştirilmesi gerekir. Dolayısıyla cümle يـا لـها مـن عـمـارة ظريفة ! /ne de zarif bir bina! şeklinde kurulabilir.
2. ( نــشـيـط..... ....... ...... .......... ! ) cümlesinde ise kalıbımızın beşinci olan isim hanesinin sadece sıfatı verilmiştir. Sıfat da müfret ve müzekker
نــشـيـط( ( bir kelime olduğu için, mevsûfu ve kalıbın baş kısmında kullanılacak zamiri buna uygun bir zamir olması gerekir. Dolayısıyla cümleyi: لك مـن /يـا لـه طالب نــشـيـط ! şeklinde tamamlamak gerekir.
3. ( مـعلمتـين..... ....... ...... !............... ) cümlesinde ise kalıbımızın dördüncü olan isim hanesinde, tesniye ve müennes bir kelime مـعلمتـين( ( olduğuna göre لـيـا... boşluğuna bu isme uygun bir zamir gelmesi gerekir. Dolayısıyla cümlenin يـا لـهما مـن مـعلمتـين ! şeklinde tamamlanması gerekir. En son yer alan boşluğa da مـعلمتـين kelimesine uygun herhangi bir sıfat yerleştirilerek cümle: يـا لـهما مـن مـعلمتـين ماهرتـين ! /ne de uzman iki bayan hoca! şeklinde kurulabilir.
4. ( لـكم ..... !................ .......... ...... ) cümlesinde tek belirleyici kelime müzekker ve çoğul olan )كم ( zamiridir. Dolayısıyla kalıbın dördüncü olan isim hanesine gelecek zamir buna uygun bir zamir olacağı için cümleyi: يـا
لكم عمالـن م كسالى ! /ne de tembel işçilersiniz! şeklinde tamamlamak mümkündür.
مـمرضات ...... ..... ....... ) .5 !............... ) cümlesinde ise kalıbın dördüncü olan isim hanesinde, cemi ve müennes bir kelime مـمرضات( ( olduğuna göre يـا
boşluğuna bu isme uygun bir zamir gelmelidir. Dolayısıyla cümlenin ...لـ يـا لـهن مـن مـم ! رضات şeklinde tamamlanması gerekir. En son yer alan boşluğa da
مـمرضات kelimesine uygun herhangi bir sıfat yerleştirilmesi durumunda cümle: يـا لـه مـمرضات نشيطاتـن من ! /ne de uzman iki bayan hoca! şeklinde kurulabilir.
Yararlanılan Kaynaklar
Sînî, Mahmud İsmail, es-Seyyid, İbrahim Yusuf, eş-Şeyh, Muhammed er-Rifai), el-Kavâidu’l-Arabiyyeti’l-Müyessere, İstanbul.
Güler, İ., Günday, H., Şahin, Ş., Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi), İstanbul.
216
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
• Nidâ üslûbunu ve unsurlarını tanımlayabilecek,
• Nidâ edatlarını ve kullanım çerçevelerini belirleyebilecek,
• Nidâ edatları ve münâdâ ile ilgili özel durumları tanıyabilecek,
• Münâda’nın türleri ve gramatik hükümlerini tayin ve tespit edebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Nidâ
• Münâda
• Nekre-i maksûde
• Nekre-i gayr-ı maksûde
• Şebîh bi’l -muzâf
Öneriler
Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce;
• Metni daha iyi bir şekilde kavramak için öncelikle üç defa okuyun, anlamadığınız kelimeleri tespit edin ve ‘kelimeler ve deyimler’ kısmına başvurunuz. Yine de anlamını bilmediğiniz kelimeler olursa bir Arapça-Türkçe sözlüğe müracaat ediniz.
• İsmail Güler, Hüseyin Günday, Şener Şahin, Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi), adlı kitaptan ‘Münâda’ konusunu okuyunuz.
217
GİRİŞ
Birçok dilde olduğu gibi Arapça’da da muhatabın dikkatini çekmek ya da ona seslenmek üzere ünlem anlamı taşıyan bazı giriş sözcükleri kullanılır. Bir anlamda bu edatlar uzun bir cümlenin kısaltılmış ve klişeleşmiş halinden ibarettir. “يا أصدقاء /ey arkadaşlar!” dediğimiz zaman; aslında: “Karşımda olan arkadaşlar, size sesleniyorum, bana kulak verin!…” gibi uzun bir cümleyi iki kelimeye indirgemiş oluruz. Türkçe’de “Ey falancalar, bana kulak verin, size bir şey söyleyeceğim” anlamına gelen “Hey!, Ey!, Şişşşt…” sözcükleri gibi Arapça’da da bazı edatlar yoluyla yakın ve uzak için ayrı, eril ve dişiller için ayrı olmak üzere bir takım edatlar vardır.
İşte bu ünitede Arapça’da ayrıntılı bir kullanım alanına sahip olan nidâ üslûbu işlenecektir. Nidâ edatları vasıtasıyla yapılan işleme, seslenme anlamına gelen ‘nidâ’, bu yolla kendisine seslenilen kimseye de kendisine seslenilen anlamına gelen ‘münâda’ terimi kullanılır. Konu temelde, iki başlık çerçevesinde ele alınacaktır: Birincisi nidâ edatları, ikincisi ise münâda’nın türleri, i‘râbı ve cümleye yüklediği anlamlar. Bunların yanında söz konusu edatların yaygın olanlarına işaret edilecek ve günlük dilde ve Kur’ân’da yer alan kullanımlarına yer verilecektir.
Münâdâ üslûbu, gramer açısından fiil ve fâili hazfedilmiş/düşürülmüş kullanımlar çerçevesinde ele alındığı için mansûbât kategorisinde değerlen-dirilir. Onun için münâdâ öge genel kural olarak mansûbtur. Ancak bununla birlikte, anlatım kısmında işaret edileceği üzere, merfû okunduğu durumlar da söz konusudur. Bundan dolayı da bu durumlarda münâdâ öge mahallen mansûb kabul edilir.
Konuya ilişkin ayrıntılı uygulamalar öncelikle okuma parçası ile onu takip eden alıştırmalar ve dil bilgisine yönelik anlatım kısmında verilecektir.
Konu ile ilgili ön bilgi almak için www.schoolarabia.net adreslerine de başvurabilirsiniz.
Münâdâ
الـمـنادى
218
OKUMA PARÇASI
الزوجة العاقلة
لما بدأ السيد محمود يغادر المنـزل لكي يركب قطار الصباح، سلمت له زوجته خطابا يا أبا : وقالت لهمن فضلك، لا تـنس أن تضع هذا الخطاب في صندوق البريد، عندما تصل الى المحطة، حتى يـتـلقاه ! محمد
عمي صباح الغد أنا أعرف أنك تنسى كثيرا. ولكن أرجوك يا زوجي ! لأنه مهم جدا... .
على الرغم من ذلك، فـقد نسي السيد محمود الخطاب ولما نزل من القطار، أسرع خارج المحطة، كي . ا، وكانت الرسالة لا يصل إلى مكتبه في موعد العمل، حتى لا يـؤاخذه مدير الشركة التي يعمل موظفا تزال
في جيبه ولما تـوجه نحو ميدان ال. ـمحطة، أقبل عليه شخص غريب وناداه أماشيا بسرعة، لا تـنس الرسالة: !فالتـفت إليه السيد محمود وقال في نفسه يا رجل، من أين تعرف أن معي رسالة: ثم أسرع إلى أقـرب ! صندوق بريد في المحطة ليلقي فيه الخطاب .
وأثناء سير ه سمع صوتا غريبا من ورائه يناديه ويقول له أي سيد، لا تـنس الخطاب: ضعه في صندوق ! تـعجب أيضا السيد محمود وقال في نفسه! البريد أيها الناس، من أخبـركم أن معي رسالة؟: يا له من أمر ! عجيب !
وبعد أن رمى الخطاب في الصندوق، تـرك المحطة بسرعة وبينما هو في طريقه إلى العمل، سمع صوت . سيدة تناديه وتقول له أيا سيد، لو سمحت: نظر وراءه فـرأى امرأة تقول له! هل رميت الخطاب في صندوق :
البريد؟ تعجب السيد محمود مرة أخر ى من كلام السيدة وصاح قائلا يا إلهي: كيف عرف كل هؤلاء ! الأشخاص أن معي رسالة يجب علي أن ألقيها في صندوق البريد؟ على أي الأحوال، لقد ألقيت الرسالة في !
الصندوق منذ وقت طويل يا سيدة، من أين عرفت أن : ثم قال للسيدة. لدي خطابا يجب أن ألقيه في !صندوق البريد؟
إذن سآخذ الورقة التي وضعتها زوجتك على ظهرك: فضحكت السيدة وقالت له أمسك الرجل ... بالورقة وقرأ ما كتب عليها :
من فضلك، أخبر زوجي بأن يرمي الخطاب في صندوق البريد !
219
د محمود أن يـتعرف على السيدة ويسألها عن سر الخطاب، فقال لهاثم أراد السي من أنت يا سيدة، وما : مهنتك؟
أنا فاطمة، مدرسة في الابتدائية، أنا أيضا ذاهبة إلى عملي - .
يا سيدة فاطمة، زوجتي منذ أسبوع تطلب مني أن أرمي الخطاب : قال لها السيد محمود في صندوق البريد، وأنا أنسى كل يوم الخطاب في حقيبتي وأخيرا فكرت أن تكتب هذه الورقة حتى لا أنسى، .
أعتذر للإزعاج .
لا بأس، يا أبا محمد، الإنسان معلول بالنسيان- .
Metni Kavrama Alıştırmaları
1. Aşağıdaki soruları yukarıdaki okuma parçasına göre cevaplandırınız.
كيف يذهب السيد محمود إلى عمله؟ .1
ماذا أعطته زوجته؟ .2
لمن كتبت الرسالة؟ .3
ماذا تعرف الزوجة عن زوجها؟.4
لماذا أسرع السيد محمود خارج المحطة؟.5
لماذا تعجب السيد محمود؟.6
كيف علم الناس بأمر .7 الرسالة؟
ماذا كان يكتب على الورقة؟.8
أين وضعت الزوجة الورقة؟ .9
ما الذي عرفه كل الأشخاص؟.10
2. Altı çizili kelimelerin eş anlamlılarını parantez içindeki kelimelerin arasından seçiniz.
عندي – الخطاب – خلف –يبلغ ( أرمي– أعطى– يأخذ – ساحة – غادر - أعلم- (
لما تـوجه نحو .1 ميدان المحطة، أقبل عليه شخص غريب .
أقبل عليه رجل وناداه.2 يا ماشيا بسرعة، لا تـنس : !الرسالة
التـفت إليه السيد محمود وقال في نفسه.3 يا رجل، من أين تعرف أن : معي ! رسالة؟
وأثناء سيره سمع صوتا غريبا من .4 ورائه يناديه ويقول له .
أسرع خارج المحطة، كي .5 يصل إلى مكتبه في موعد العمل .
أخبـرمن .6 هؤلاء أن معي رسالة !
وبعد أن رمى الخطاب في الصندوق .7 تـرك المحطة بسرعة .
220
كيف عرف كل.8 هؤلاء الأشخاص أن معي رسالة يجب علي أن ألقيها .
لما بدأ السيد محمود يغادر المنـزل لكي يركب قطار الصباح، .9 سلمت . له زوجته
يـتـلقاهحتى .10 عمي صباح الغد .
3. Altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını parantez içindeki kelimelerin arasından seçiniz.
أبـعد ( بكى– ركب - تذكر – أعطي - يجيب – المرأة – ينتهي–أبطأ – أمام – (
يـبدأ .1 السيد محمود العمل مبكرا، فلذلك يغادر المنـزل في الصباح الباكر .
على الرغم من ذلك، فـقد .2 نسي السيد محمو .د الخطاب
ولما .3 . من القطار، أسرع خارج المحطةنزل
ثم أسرع إلى .4 أقـرب صندوق بريد في المحطة ليلقي فيه الخطاب .
إذن سآخذ الورقة التي وضعتها زوجتك على ظهرك: السيدة وقالت لهضحكت .5 .
أمسك .6 بالورقة وقرأ ما كتب عليالرجل .ها
ثم أراد السيد محمود أن يـتعرف على السيدة .7 عن سر الخطابويسألها .
إذن .8 الورقة التي وضعتها زوجتك على ظهركآخذ .
نظر .9 وراءه فـرأى امرأة تقول له هل رميت الخطاب في صندوق البريد؟:
ولما نزل من القطار، .10 . خارج المحطةأسرع
4. Altı çizili müfred kelimelerin cemilerini söyleyiniz.
لما بدأ السيد محمود يغادر .1 المنـزل لكي يركب قطار الصباح، سلمت له زوجته خطابا .
لا تـنس أن تضع هذا الخطاب في .2 . البريدصندوق
أنت اليوم تـلقي الخطاب، ويـتـلق.3 عمياه صباح الغد .
ولكن أرجوك يا .4 لأنه مهم جدا ... زوجي ..
لما نزل من القطار، أسرع خارج المحطة، كي يصل إلى .5 مكتبه في موعد العمل .
حتى لا يـؤاخذه مدير الشركة التي يعمل .6 موظفا ا .
جيب وكانت الرسالة لا تزال في .7 .ه
فالتـفت إليه .8 السيد . محمود وقال في نفسه
وأثناء سيره سمع .9 غريبا من ورائه يناديه ويقول لهصوتا .
ثم أراد السيد محمود أن يـتعرف على السيدة ويسألها عن .10 سر . الخطاب
221
5. Altı çizili cemi kelimelerin müfredlerini söyleyiniz.
جعلت كل ما حملت هذه : فقال عثمان .1 . المدينةلفقراء الجمال
التجار فأتى إليه .2 يريدون أن يشتـروا البضاعة .
ذا الخبر كل .3 وسمع سكان . المدينة
قدموا .4 في سبيل االلهوأموالهم نفسهمأ .
لقد ذكر التاريخ .5 .ة لبعض المؤمنين جميلصورا
عند ما جاء الإسلام، جعل الحب والرحمة في .6 .المؤمنين قلوب
كيف عرف كل هؤلاء .7 أن معي رسالة يجب علي أن ألقيها في صندوق البريدالأشخاص !
، من أخبـركم أن معي رسالة؟الناس أيها .8 !
لقيت الرسالة في الصندوق، لقد أالأحوالعلى أي .9 .
كم تدفعون لي من .10 دراهمكم ؟
6. Aşağıdaki cümlelerdeki boşlukları parantez içerisinde verilen uygun bir kelimeyle doldurunuz.
طفل ( معنا - تشتري - شاهد - المفتاح - وضعنا - نسي -يزال لا-كتابا- )كنت-
كيف عرفت، يا ولدي، أن معي .1 يجب علي أن أقرأه_______ .
وبينما هي في طريقها إلى المدرسة، سمعت صوت .2 يبكي بكاء شديدا_______ .
وبعد أن .3 الطعام على المائدة، عملنا صلطة طماطم وخيار_______ .
وأثناء سيره، .4 حي_______ وانا غريبا يجري من ورائه .
من أين تعرفون أن .5 حقيبة كبيرة_______ !
في يده_______ وكان الشاي .6 .
على الرغم من ذلك، فـقد .7 العمال أن يشربوا القهوة في العصر_______ .
أعرف أنك تنسى كثيرا_______ ما .8 !
لا تـنس أن .9 لنا خبزا طازجا من الفرن_______ .
لما غادروا المنـزل، سلموا .10 .لجارهم_______
7. Aşağıdaki cümlelerdeki boşlukları يا أيـتها –يا أيها kalıplarından uygun olanıyla doldurunuz.
المخلص في دينه_________ .1 !
العاملة الكسول_________ .2 !ة
الأطباء المشفقون_________ .3 !
222
السياح الأوربـيون _________ .4 !
!المهندسات النشيطات_________ .5
السادة الكرام _________ .6 !
الفتـيات المؤدبات _________ .7 !
الأتراك الأحباء _________ .8 !
الأئمة والح◌كام، _________ .9 العدل أساس الملك !
الأمهات الرحيمات_________ .10 !
8. Aşağıdaki cümlelerdeki boşlukları على، ب، إلى، ل، في، عن، من cer harf-lerinden uygun olanıyla doldurunuz.
لما بدأ السيد محمود يغادر المنـزل لكي يركب قطار الصباح، سلم.1 ـه زوجته خطابا....... ت .
لا تـنس أن تضع هذا الخطاب في صندوق البريد، عندما تصل .2 المحطة، حتى يستلمه خالي صباح الغد....... .
على الرغم .3 ذلك، فـقد نسي السيد محمود الخطاب....... .
لقد آخذه مدير الشركة التي يع.4 مل موظفا .ـها.......
فالتـفت إليه السيد محمود وقال .5 .نفسه.......
ثم أسرع .6 أقـرب صندوق بريد في المحطة ليلقي فيه الخطاب....... .
يا سيد، لا تنس الخطاب.7 ضعه ! صندوق البريد....... .!
وبينما هو في طريقه .8 العمل سمع صوت سيدة تناديه. ...... .
إذن سآخذ الورقة التي وضعتها زوجتك .9 .ظهرك.......
تعجب الاستاذ محمود مرة أخرى .10 .كلام السيدة وصاح قائلا.......
9. Aşağıdaki kelimeleri anlamlı bir cümle dluşturacak şekilde kurunuz.
أخبر .1 بأن - زوجي - فضلك - يرمي- الخطاب - من -
أمسك - بالورقة .2 كتب - وقرأ - ما - عليها - الرجل -
تـنس .3 تضع - لا - في - أن - الخطاب - صندوق - البريد -
جيبه - في - تزال - كانت - لا .4 الرسالة-
يـتعر- على - أن - فاطمة .5 ! أراد- السيدة - السيد – محمود -ف
10.Aşağıda parantez içerisinde verilen kelimelerden örnekte gösterildiği şekilde cümle kurunuz.
Örnek 1: أخبـر / ناس( )رسالة/
223
Cümle: أخبـركم، من الناسأيها أن معي !رسالة
أعلم / طلاب (.1 كرة قدم/ ( -.................. ...... ...... ............. ..... )نقود/ حدث /أصدقاء (.2 - ............. ..... .................. ...... ...... عمال ( .3 كتب/ أرى / ( -.................. ...... ...... ............. ..... أعداء (.4 )سلاح/ أشعر/ -.................. ...... ...... ............. ..... شرطي (.5 )سارق/ بر أخ/ -.................. ...... ...... ............. .....
Örnek 2: ينسى / يعرف/ أحمد( ( Cümle: تنسى أنك أعرف، أنا أحمديا كثيرا
يظن / فاطمة( ) يقرأ / أظن، أنا فاطمةيا تقرئين أنك كثيرا يهمل/ يخشى/ مسلمون (.1 (
!......... ............. ...... .......... ..... ........... ..... يعتقد / ممرضات (.2 ) يعمل/ !......... ............. ...... .......... ..... ........... ..... يوقن / يحيى (.3 يجتهد/ (
!......... ............. ...... .......... ..... ........... ..... شوال ( .4 ) يحترم/ يرى /
...... .......... ..... ........... ..... !......... ............. معلمان (.5 يفكر / يرحم/ (
!......... ............. ...... .......... ..... ........... ..... Şimdi aşağıdaki boşlukları yukarıda verilen alıştırmalar ışığında doldurmaya çalışalım.
تنسى أنك أعرف، أنا أحمد يا ! كثيرا
معـلمتان ..... .1 !........ ............. ...... .......... ......
أنـك ..... ......... .2 !........ ............. ...... ..........
تـنسـون ..... ......... ...... .......... ...... .3 !........
224
DİL BİLGİSİ
Nidâ Üslûbu
Nidâ, birine seslenmek veya dikkatini çekmek gayesiyle ünlem anlamı taşıyan bir takım edatlar yoluyla gerçekleşen bir üsluptur. Bu edatlar vasıtasıyla yapılan işleme ‘seslenme’ anlamına gelen ‘nidâ’ terimi kullanılır. Bu yolla da kendisine seslenilen ya da dikkati çekilmek istenen kimseye de ‘kendisine seslenilen/ünlenen’ anlamına gelen ‘münâda’ terimi kullanılır. Dolayısıyla nidâ üslûbunda iki temel unsur bulunmaktadır: Nidâ edatı ve münâdâ. يا عبد الرحمن، انـتبه إلى الدرس ! /Abdurrahman! Dersi dikkatli dinle! cümlesi üzerinde uygulayacak olursak: يا nidâ edatı, عبد الرحمن ise kendisine seslenilen münâdâ’dır.
Arapça’da yedi kadar nidâ edatı vardır, bunlar: اي، هيايا، أآي، أي، آ،،أ. Bunlar içerisinde أي ve أ edatları: أعادل ساعد! ني في رفع هذا الصندوق /Adil! Şu
sandığı kaldırmada bana yardım et, cümlesi ile: أي خليل، رد على الهاتف ! /Halil! Telefona cevap ver, cümlesinden anlaşılacağı üzere yakın mesafede bulunan birilerine seslenmek için kullanılır.
يا صلا edatı ise يا ح الدين تـوقف قليلا ولا تـتعب نـفسك ! /ey Selâhaddin, azıcık dur, kendini yorma! cümlesi ile, يا إخوان، اقـتربوا منا حتى لا يدرككم الغرق، البحر مضطرب اليوم!كثيرا /ey kardeşler, bize yaklaşın ki boğulmayasınız, bugün deniz çok
çalkantılı! cümlesinde olduğu gibi hem yakın hem uzak için kullanılan bir edattır. Nidâ edatları içerisinde kullanım alanı en yaygın olan bu edattır.
هيا ve أيا edatları ise: أيا إبراهيم، تعال ! /ey İbrahim, gel!; هيا سليم، أينك الآ ن، هل أتممت وصل الكهرباء؟ /Selim, şu an neredesin, elektrik bağlantısını tamamladın mı?! cümlelerinde olduğu gibi uzağa seslenmek üzere kulanılır.
Münâdânın Türleri
Münâdâ cümlede karşımıza beş ayrı şekilde çıkar. Bunların üçünde mu‘rab, ikisinde ise mebnî’dir. Hüküm itibariyle mu‘rab olduğu yerlerde lafzan mansûb iken, mebnî olan yerlerde mahallen mansûbtur. Çünkü münâdâ Arapça cümlede mansûbât kategorisindedir.
1. Mu‘rab olan Münâdâ:
a. Muzâf: يا رسول االله، خذ بيدي /ya Rasulallah, elimden tut (meded eyle)!; ياعبد الرحمن هلم ! /ey Abdurrahman, buraya gel!; يا راكب الدراجة، انـتبه ! /ey bisiklete
binen kişi, dikkatli ol!; يا ابن الكرام لا تـتسرع /ey soylu kişi, acele etme! cümlelerinde olduğu gibi izâfet halinde gelen kullanımlarda münâdâ her zaman lafzan mansûb kullanılır.
b. Nekire-i gayr-ı maksûde: Muhatabın adının bilinmediği ya da ona genel bir şekilde seslenilmek istendiği, dolayısıyla belli bir kişi ya da topluluğun kastedilmediği münâdâ türüdür. Asansörde sıkışıp kalan birinin
225
yardım ve imdat istemek için: أيا سامعا ساعدني ! /beni duyan kişi, yardım et, diye seslenmesi buna misal verilebelir. Zira muhatap burada sesini duyan ya da duyabilme imkânı olan herkesten yardım almayı amaçlamış ve genele hitap etmek durumunda kalmıştır.
Hüküm itibariyle nekire-i gayr-ı maksûde lafzan mansûbtur. يا محسنا، أجرك !على االله /ey ihsân sahibi, yaptığının karşılığını Allah versin! cümlesinde
olduğu gibi münâdâ olan محسنا lafzan mansûbtur.
c. Şebîh bi’l-muzâf (muzâf’a benzer): Münâdâ olan kelimenin şebîh bi’l-muzâf (muzâf’a benzer formda) geldiği durumlardır. Yani burada münâdâ tamlamaya benzer bir yapıda karşımıza gelmektedir. Bu kullanımda tamlamanın birinci ögesi olan muzâf ism-i fâil, ism-i mefûl, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdîl ve mübâlağalı ism-i fâil türlerinden biri şeklinde ve nekre halde gelir. Ancak ikinci isim olan muzâfun ileyh anlamca muzâf ile ilintili ve ondan etkilenen bir unsurdur. Onun için bu tür tamlamalarda muzâf, fiil gibi (fiilimsi) amel eder, muzâfun iley de onun fâili, mefûlü ya da câr-mecrûru şeklinde karşımıza çıkar.
Muzâfun ileyh’in şebîh bi’l-muzâf tamlamasında fâil gelişine misal olarak: يا كريما خلقه /ey ahlakı güzel! cümlesi verilebilir. Zira burada muzâf فعيل vezninde (كريما) bir sıfatı müşebbehe olup arkasından gelen خلقه onun fâilidir. Buradaki asıl tamlama يا كريم الخلق iken muzâf izâfetten kesilip nekre hale getirilmiş ve muzâfun ileyhinin âmili olmuştur.
Muzâfun ileyh’in şebîh bi’l-muzâf tamlamasında mef‘ûl gelişine misal olarak ise: يا متقنا عمله، وفقك االله ! /ey işini sağlam yapan kişi, Allah seni muvaffak eylesin! cümlesi zikredilebilir. Zira burada muzâf ism-i fâil (متقنا ) bir kelime olup arkasından gelen عمله onun mef‘ûlü konumundadır. Buradaki asıl tamlama: يا متقن عمله iken muzâf izâfetten kesilip nekre hale getirilmiş ve muzâfun ileyhinin âmili olmuştur.
Muzâfun ileyh’in şebîh bi’l-muzâf tamlamasında câr-mecrûr gelişine misal olarak da: يا مدافعا عن الوطن، أنت على ! الصواب /ey vatanını savunan kişi, sen doğru üzeresin! cümlesi zikredilebilir. Burada muzâf ism-i fâil (مدافعا ) bir kelime olup arkasından gelen عن الوطن onun car-mecrûru, yani mefûlün bih gayr-i sarîhir. Buradaki asıl tamlama يا مدافع الوطن iken muzâf izâfetten kesilip nekre hâle getirilmiş ve muzâfun ileyhinin âmili olmuştur.
Yukarıdaki örneklerde görüldüğü üzere münâdâ şebîh bi’l-muzâf/muzâfa benzer yapıda karşımıza geldiğinde hüküm itibariyle lafzan mansûbtur.
2. Mebnî olan Münâdâ
a. Müfred ‘Alem: Buradaki müfred ‘alem’den kasıt, muzâf ya da şebîh bi’l-muzâf olmayan özel isimlerdir, yoksa tekil anlamında müfred değildir. ياإبراهيم، يا محمد، يا خالد، يا فاطمات ! gibi hem müfred tekil, hem ikil, hem de çoğul
‘alem /özel isimlerdir.
Hüküm itibariyle müfred ‘alem münâdâ örneklerde görüleceği üzere merfû olduğu alâmet üzere mebnî olur. يا فاطمة أكملي الرسالة /ey Fatma,
226
mektubunu tamamla! cümlesinde olduğu gibi, münâdâ olan فاطمة lafzan merfû olarak karşımıza çıkmıştır, ama mahallen mansûbtur.
b. Nekire-i Maksûde: Bundan kasıt da, kendisiyle belli bir kişi ya da topluluk kastedilen nekre isimlerdir. يا طالب، يا طبيبان، يا عاملون، يا مهندسات . gibi.
Nekire-i maksûde olan münâdâ da hüküm itibariyle örneklerde görüleceği üzere merfû olduğu alâmet üzere mebnîdir. ؟يا غلام، ماذا تبيع /ey çocuk ne satıyorsun?! cümlesinde olduğu gibi münâdâ olan غلام lafzan merfû, ama mahallen mansûbtur.
Nidâ ve Münâda’ya Yönelik Özel Durumlar
Nidâ edatları, bir çok dilde olduğu gibi, eğer vurgu, siyâk-sibâk (cümle içindeki konumu) ve ses tonundan anlaşılıyorsa tamamen düşürülebilir. Sözlü dilde sözü kısa tutma (ihtisâr) gayesiyle çokça başvurulan bu durum, yazı dilinde ünlem (!) işareti ile telâfi edilmeye çalışılır. يوسف أعرض عن هذا /Yusuf, bundan vazgeç! ayet-i kerimesi (Yusuf suresi, 29) buna misal verilebilir. Zira ayetin başında takdiren (يا) edatı vardır ve cümle: يا يوسف أعرض عن هذ ا /ey Yusuf, bundan vazgeç! şeklindedir.
Münâdâ lafzatullâh (الله ) olduğunda, اللهم أنت ولينا ف احفظنا بما تحفظ به عبادك !الصالحين /Allahım! Sen bizim dostumuzsun, sâlih/iyi kullarını muhafaza ettiğin şeyle bizi de muhafaza eyle! cümlesinde görüldüğü üzere, nidâ edatı düşürülebilir. Ancak bu durumda düşürülen (يا) yerine lafzatullâh’ın sonuna şeddeli bir mim harfi (اللهم ) ilâve edilir.
Münâdâ ismin başında harf-i ta‘rif bulunması durumunda, nidâ harfi ile münâdâ arasına; müzekker isimlerde أيها , müennes isimlerde ise أيـتها kelimesi getirilir. Bu durumda cümledeki nidâ görevi nidâ edilen isimden alınıp eklenen bu kelimeye nakledilir. أيـها ve أيـتها kelimelerindeki ها eki ‘tenbih/uyarı’ edatı olduğu için, münâdanın nahvî hükmü, müzekker için أي kısmındaki ي harfine uygulanırken, müennes için أيت kısmında ت harfi üzerinde tatbik edilir. Bu kullanımın yer aldığı söz konusu harf-i tarifli isimler ise أيـها ve أيـتها kelimelerinin sıfatları olarak görev yaparlar.
يا أيها الإنسان ما غرك بربك الكريم /ey insanoğlu, seni Cömert Rabbine karşı aldatan nedir? ayet-i kerimesinde (İnfitar suresi, 6) أيـها kelimesi münâdâ olup arkasından gelen الإنسان onun sıfatıdır. Aynı şekilde يا أيـتـها النـفس المطمئنة ارجعي إلى ربك راضية مرضية /ey itminana eren nefis! Râzı olmuş ve kendisinden râzı olunmuş halde Rabbine dön! ayetinde ise أيـتها kelimesi münâdâ olup arkasından gelen النـفس onun sıfatıdır.
أيـها ve أيـتها kelimelerinin yer aldığı cümlelerden nidâ edatı isteğe bağlı olarak atılabilir. Vedâ hutbesinin: ناس، إن ربكم واحدأيها ال /ey insanlar, Rabbiniz birdir, diye geçen bir cümlesinde olduğu gibi يا nidâ edatı düşürülmştür.
Münâdâ kelime mütekellim yâ’sına (ي) muzâf olan أب ya da أم kelimelerinden biri ise يا أمي veya يا أبي şeklinde nidâ edilebileceği gibi, يا أمت ve يا أبت diye kullanmak da mümkündür. Kur’ân-ı Kerim’de çokça başvurulan bu kullanıma misal olarak إذ قال يوسف لأبيه يا أبت إني رأيت أحد عشر كوكبا والشمس :
227
والقمر رأيـتـهم لي ساجدين /bir zamanlar Yusuf babasına şöyle demişti: Ben (rüyamda) onbir yıldız gördüm, ayı da güneşi de bana secde eder halde gördüm, ayet-i kerimesi (Yûsuf sûresi, 4) zikredilebilir.
Münâdâ kelime müfred mütekellim yâ’sına (ي) muzâf olduğunda da yâ harfi düşürülür. Düşürülen bu mütekellim ya’sına bir işaret olmak üzere (ي)münâdâ konumundaki kelime kesre harekelenir. Örneklerine Kur’an-ı Kerim’de çokça başvurulan bu kullanıma da misal olarak: وقال الرسول يا رب إن قـومي اتخذوا هذا القرآن مه جورا /Elçi de: “Ya Rabbi, kavmim, bu Kur’an’ı terk
edilmiş bıraktılar/ona iltifat etmediler” dedi, ayet-i kerimesi (Furkân sûresi, 30) misal verilebilir.
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki cümlelerdeki nidâ edatını ve münâdâ ismi belirleyiniz.
أي حسام.1 ما أجمل صوتك! !
يا أيـتها الأم.2 ما أحسن أن تـربي الأولاد على الإيمان! !
قل يا أيـها الناس إني رسول الله إليكم جميعا الذي له ملك السماوات والأرض .3 !
يا نساء .4 النبي لستن كأحد م النساء إن اتـقيتن فلان تخضعن بالقول فـيطمع الذي في قـلبه مرض وقـلن قـولا عروفام !
إبـراهيم يا .5 أعرض عن هذا قد إنه أمر جاء ربك وإنـهم آتيهم عذاب غيـر مردود .
فـعق .6 م وقالوا يا صالح ائتنا بما تعدنا إن كنت من المرسلين روا الناقة وعتـوا عن أمر ر .
أيا مدركا الخطر، لا تلعب في الطريق.7 !
يا مسلما، لا تطلب إلا من االله، ولا تستعن إلا باالله.8 !
هيا طالبا .9 العلم، إن العلم يفيد مع العمل الصالح !
ملوا أعمالكم .10 أي موظفون، لا !
2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinin nekire-i maksûde, hangsinin nekire-i gayr-i maksûde olduğunu belirleyiniz.
يا عالم، انشر علمك إلى الناس، ولا تكن بخيلا.1 !
يا قاضيا، ما أسوأ ألا يعاقب المجرم.2 !
ا.3 يا سائقان، ما أبطأ السيارة التي تركبو !
أمهملا درسه، إن الكسل مرض لا دواء له.4 !
هيا مدرسون، ما أحسن معاملتكم لطلابكم.5 !
يا ظالما، ما أشد عاقبة ظل.6 مك يوم القيامة !
228
أيا مؤمنا، حاسب نـفسك قبل أن تحاسب.7 !
أيا ساكت، حدثنا عن مشكلتك.8 !
3. Aşağıdaki cümlelerde izâfet tamlaması halindeki münâdâyı şebîh bi’l-muzâf’a dönüştürüp harekeleyiniz.
يا سائق السيارة، السرعة هلاك.1 !
قاضي الحاجات، ويا مجيب الدعوات، استجب دعاءنا يا .2 !
يا قائد الجنود، أحسن معاملتك لجنودك.3 !
يا رحيم العباد، ارحم عبدك العاجز.4 !
يا مدرسو الحساب، ما أحسن معاملتكم لطلابكم.5 !
يا ظالم الرعية، ما أش.6 د عاقبة ظلمك يوم القيامة !
أيا حاكم الدولة، حاسب نـفسك قبل أن تحاسب.7 !
أيا رافع الشكوى، حدثنا عن مشكلتك.8 !
4. Aşağıdaki cümlelerdeki münâdayı türüne uygun şekilde harekeleyin ve o şekilde harekelemenizin sebebini yazınız.
ربنا لا تـؤاخذنا إن ن .1 سينا أو أخطأنا !
قالوا يا نوح .2 قد جادلتـنا فأكثـرت جدالنا فأتنا بما تعدنا إن، كنت من الصادقين .
قالوا أأنت فـعلت هذا بآلهتنا يا إبـراهيم .3 !
بات، لا طريق إلى النجاح غير العمل أيا طال.4 !
يا راكبا الدراجة، لا تـنس أنك تمشي على عجلتين.5 !
يا أيتها الأم، إن الجنة تحت قدميك.6 !
هيا مؤمنا، ليس هناك نعمة أكبر من الإيمان.7 !
يا رسول االله، أنت الذي علمتنا مكارم الأخلا.8 !ق
5. Aşağıdaki cümlelerde münada’nın i‘râb hükmünü ve sebebini izah ediniz.
Örnek: يا رؤساء الدول، أوقفوا الحروب، وانشروا السلام !
Lafzen mansûbtur, çünkü izâfet halinde gelmiştir
يا محبين الخير، لا تساعدوا إلا م.1 ن يستحق !
............................................................
229
وقـلنا يا آدم اسكن أنت وزوجك الجنة وكلا منـها رغدا حيث شئتما ولا تـقربا هـذه الشجرة فـتكونا من .2 الظالمين !
............................................................
يا أيـها المزمل .3 قم الليل إلا. ! قليلا
............................................................
أي عبد الرحمن، تمسك بالصدق والأخلاق الكريمة.4 !
............................................................
يا صادقا وعده، إن الصدق يهدي إلى الجنة.5 !
............................................................
قالوا يا أبانا استـغفر لنا ذنوبـنا إنا كنا خاطئين: قال تعالى .6
............................................................
أيا حكم الـمباراة، كن عادلا.7 !
............................................................
أيها المبعوث فينا، جئت بالأمر المطاع .8 !
............................................................
6. Aşağıdaki âyetlerde geçen münâdâ kullanımları bulunuz, türünü belirleyiniz ve anlamlandırmaya çalışınız.
إذ قال لأبيه يا أبت لم تـعبد ما لا يسمع ولا يـبصر ولا يـغني عنك شيئا. 1 .
يا أبت إني قد جاءني من.2 العلم ما لم يأتك فاتبعني أهدك صراطا سويا .
يا أبت لا تـعبد الشيطان إن الشيطان كان للرحمن عصيا.3 .
يا أبت إني أخاف أن يمسك عذاب من الرحمن فـتكون للشيطان.4 .يا ول
قال رب إني أخاف أن يكذبون.5 .
قال رب إن قـومي كذبون.6 .
قال رب إني ظلمت نـفسي فاغفر لي فـغفر له إنه هو الغفور الرحيم.7 .
قل يا أيـها الكافرون.8 لا أعبد ما تـعب. دون .
7. Aşağıdaki cümleleri Arapça’ya tercüme ediniz.
1. Ahmet yemek yemeye başlayınca, annesi ona sıcak ekmek verdi.
………………………………………………………………………
2. Ey Hüseyin, ben senin çok çay içtiğini biliyorum.
230
………………………………………………………………………
3. Ey arkadaşlar! Yürüyüşüm esnasında, tuhaf bir ses işittim.
………………………………………………………………………
4. Trenden indikten sonra, eve doğru koştu.
………………………………………………………………………
5. Ey İnsanlar! Bütün bu kişiler bende para olduğunu nereden bildiler?
………………………………………………………………………
8. Aşağıdaki cümleleri Türkçe’ye tercüme ediniz.
عامل الإنسان معاملة حسنة، مهما كان دينه ومهما كانت طبقته.1 .
..................................................................
ذكر التاريخ لنا صورا للدرس والعبـرة، ولكن أين المعتبر؟.2 !
..................................................................
يا أولاد، من أين عرفتم أن لدينا أسرارا يجب أن نخبركم عنها؟.3 !
..................................................................
ذا القدر.4 يا نجلاء، كنت أعرف أنك تنسين كيثرا، لكن ليس .
..................................................................
على أي الأحوال، لقد وصلت إلى الشركة في الموعد المحدد.5 .
..................................................................
9. Aşağıdaki serbest parçayı okuduktan sonra metinde geçen münâdâ kullanımları tespit ediniz ve parçayı anlamlandırmaya çalışınız.
في سبيل االله
عندما جاء الإسلام جعل الحب والرحمة في قلوب المؤمنين به، ونشر روح التعاون والمساواة في الدولة الإسلامية، فأحب كل مسلم أخاه المسلم، وساعد كل إنسان أخاه الإنسان، مهما كان دينه ومهما كانت
.طبقته
وذكر التاريخ صورا جميلة لبـعض المؤمنين أصحاب المبادئ العظيمة الذين قدموا أ نفسهم وأموالهم في سبيل االله وهذه قصة لواحد من هؤلاء. :
في عهد الخليفة أبي بكر الصد يق، رضي االله عنه، أصاب المسلمين في المدينة مجاعة شديدة في تلك . السنة وصلت قافلة كبيرة فيها ألف جمل تحمل بضاعة من الشام وكانت تلك البضاعة لعثمان بن عفان .
231
عندما وقفت القافلة أمام داره أذاع الناس ا. رضي االله عنه ا كل سكان المدينة، فأتى إليه التجار لخبر، وسمع يريدون أن يشتـروا منه البضاعة ودارت بينهم وبين عثمان محادثة في هذا الموضوع. .
يا تجار المدينة، تـفضلوا، ماذا تريدون؟: عثمان
يا عثمان، إنك تـعلم ما نر: التجار بعنا من هذا الذي جاء إليك، فإنك تـعلم حاجة الناس إليه. يد .
كم تدفعون لي في هذه البضاعة؟: عثمان
يا ابن عفان، ندفع ل: التجار ك بالدرهم درهمين .
يا تجار، لقد أعطيت زيادة على هذا: عثمان .
نعطيك الدرهم أرب: التجار .عة
يا قـوم، لقد أعطيت أكثـر من ذلك: عثمان .
يا ابن عفان، ما في المدينة تجار غيـرنا، وما سبـقنا أحد إليك، فمن أعطاك أكثر مما أعطينا؟: التجار
إن االله أعطاني بكل درهم عشرة، فـهل عند! أيها الناس: عثمان كم زيادة؟
لا: التجار
لقد بعت البضاعة الله، وجعلت كل ما حملت هذه الجمال لفقراء المدينة: عثمان : ثم نادى أهل المدينة. يا معشر المسلمين فليأخذ كل فقير ما يكفيه وأهله! )القراءة الميسرة: بتصرف من. (
Kelimeler ve Deyimler
آخذ يـؤاخذ - مؤاخذة – :Hesaba çekmek, sorgulamak أذاع يذيع– إذاعة- :Yaymak, duyurmak
ألقى يلقي – Atmak, fırlatmak: إلقاء– بـيع- يبيع–باع :Satmak
بضاعة بضائع) ج( :Ticari eşya/mal
تعاون يتعاون – تعاون– :Yardımlaşmak, işbirliği yapmak تعرف يـتعرف - تـعرف – Tanışmak): على(التـفت يلتفت – Dönüp bakmak: التفات – تـلقى يـتـلقى - تـلق – :Almak, teslim almak Acıkmak:جوع – يجوع – جاع
دارت محادثة بين :Aralarında bir konuşma geçti
يـرجو –رجا ,dilemek Rica etmek: رجاء –
232
يساوي –ساوى مساواة- :Eşit olmak, eşit davranmak
سبق يسبق – سبق– :Öne geçmek, yenmek سيد سادة) ج ( :Bay, Beyefendi
على الرغم من ذلك :Buna rağmen
على أي الأحوال : Her halükarda, her ne olursa olsun در يغا –غادر مغادرة – :Bir yerden ayrılmak
Hâlâ: تزال لا
لو سمحت !:Affedersiniz, bakar mısınız!
مبدأ مبادئ) ج( :İlke, prensip
مجاعة :Kıtlık, kriz
مهما كان دينه :Dini ne olursa olsun
موظف موظفون) ج( :Memur
يـنادي –نادى Seslenmek, çağırmak: نداء –
نسي –ينسى –نسي Unutmak :نسيان/
Özet
Nidâ üslûbunun mahiyetini ve unsurlarını tanımlayabilmek.
Nidâ, seslenmek veya dikkat çekmek gayesiyle ünlem anlamı taşıyan bir takım edatlar yoluyla gerçekleşen üsluptur. Bu edatlar vasıtasıyla yapılan seslenme işlemine ‘nidâ’, dikkati çekilmek istenen kimseye de ‘münâda’ denir. Dolayısıyla nidâ üslûbunda iki temel unsur bulunmaktadır: Nidâ edatı ve münâda.
Nidâ edatlarını tespit edebilmek ve kullanım çerçevelerini tayin edebilmek.
Arapça’da yedi kadar nidâ edatı vardır, bunlar: آ، أي، آي، يا، أيا، هيا أ ، ’dır. Bunlar içerisinde أي ve أ edatları yakın mesafede bulunananlara seslenmek için kullanılır.
edatı ise hem yakın hem uzak için kullanılan bir edattır. Nidâ edatları ياiçerisinde kullanım alanı en yaygın edattır.
هيا ve أيا edatları ise uzağa seslenmek üzere kulanılır.
Münâdâ’nın türleri ve gramatik hükümlerini tayin ve tespit etmek.
Münâdâ cümlede beş ayrı şekilde gelir. Muzâf, nekire-i gayr-ı maksûde ve şebîh bi’l-muzâf olması durumunda lafzan mansûbtur. Müfred alem ve nekire-i maksûde olması durumunda ise merfû olduğu şey üzere mebnîdir. Hüküm itibariyle mu‘rab olduğu yerlerde hem lafzan ve hem de mahallen mansûb iken, mebnî olan yerlerde lafzan merfû, mahallen mansûbtur.
233
Nidâ edatları ve münâdâ ile ilgili özel durumlarını tanıyabilmek.
a. Münâdâ lafzatullâh (الله ) olduğunda, nida edatı kullanılmayabilir, ancak bu durumda atılan (يا) yerine lafzatullâh’ın sonuna şeddeli bir mim harfi اللهم) ) ilâve edilir.
b. Nidâ edatları, bir çok dilde olduğu gibi, eğer vurgu, siyâk-sibâk (bağlam) ve ses tonundan anlaşılıyorsa tamamen düşürülebilir.
c. Münâdâ ismin başında harf-i tarif bulunması durumlarında, nidâ harfi ile münâdâ arasına; müzekker isimlerde أيها , müennes isimlerde ise يـتها أ kelimesi getirilir.
d. Münâdâ olan kelime mütekellim yâ’sına (ي) muzâf olan أب ya da أم kelimelerinden biri ise يا أمي veya يا أبي şeklinde nidâ edilebileceği gibi, يا أمت ve يا أبت diye kullanmak da mümkündür.
e. Münâdâ kelime müfred mütekellim yâ’sına (ي) muzâf olduğunda yâ harfi atılır/hazfedilir ve bu atılan mütekellim yâ’sına bir işaret olmak üzere münâdâ konumundaki kelime kesre harekelenir.
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde münâdâ şebîh bi’l-muzâf türündendir?
a. الدراجة، انـتبهايا راكب !
b. يا رسول االله، خذ بيدي !
c. أيا سامعا ساعدني !
d. طالبة، احترمي معلميكيا !
e. فـوض أمرك إلى االلهيا إبراهيم ، !
إذن سآخذ الورقة التي وضعتها : فضحكت السيدة وقالت له .2 زوجتك على ظهرك أمسك الرجل بالورقة وقرأ .... ما كتب عليها من فضلك، أخبر زوجي بأن يرمي الخطاب في صندوق البريد: !
من وضع الورقة على ظهر الرجل؟ : السؤال
Yukarıdaki parçaya göre sorusunun doğru cevabı aşağıdakilerden hangisidir?
a. البريدصندوق
b. السيدة التي ضحكت c. نفسهالرجل
d. زوجي e. زوجته
3. Aşağıdaki münâdâ unsurlardan hangisi ‘müfred ‘alem’ değildir?
a. أكملي الرسالة،يا فاطمة !
b. طالبات، ألقين الخطاب في صندوق يا !البريد c. خديجتان،يا !الرسالة وا أكمل
234
d. زينبات،يا !الواجباتكتبن ا
e. ،يا زيدان تفضلا ! إلى القهوة
من هذا الذي جاء إليك، فإنك تـعلم حاجة الناس إليه. .4 بعنا يا عثمان، إنك تـعلم ما نريد. -
كم تدفعون لي في هذه البضاعة؟-
عفان، ندفع بالدرهم درهمينابن يا - .
، لقد أعطيت زيادة على هذاارتج يا - .
Yukarıdaki diyalogda altı çizili iki münâda’nın i‘râb hükmü, aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a. يا ابن عفان، يا تجار
b. يا ابن عفان، يا تجار
c. ا ابن عفان، يا تجاري
d. ا ابن عفان، يا تجاري
e. يا ابن عفان، يا تجار
5. Yukarıdaki diyalogda altı çizili fiilin zıt anlamlısı ağıdakilerden hangisidir?
a. دفع
b. ألقى c. اشتـرى
d. أعطى
e. يغادر
Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı
1. a Yanıtınız doğru değilse, “Münâdâ Türleri” konusunu yeniden okuyunuz.
2. e Yanıtınız doğru değilse, “Okuma Parçasını” yeniden dikkatlice okuyunuz.
3. b Yanıtınız doğru değilse, “Müfred Alem” ile ilgili bilgileri yeniden gözden geçiriniz.
4. d Yanıtınız doğru değilse, “Münâdâ Türleri” yeniden okuyunuz.
5. c Yanıtınız doğru değilse, “Serbest Okuma Parçasını” yeniden dikkatlice okuyunuz.
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1 Öncelikle örnek cümlemizi hatırlayalım:
أحمد، أنا أعرف أنك تنسى كثيرايا !
235
1. ( عـلمتان م..... !........ ........ ...... ......... ...... ) cümlesinde kalıbımızın ikinci isim hanesinde, merfû bir nekre-i maksûde münâdâ vardır. Münâdâ tesniye ve müennes )معـلمتان ( bir isim olduğuna göre cümlenin devam eden kısmının أنكما أعرفأنا تنسيان ! كثيرا şeklinde tamamlanması gerekir.
2. ( أنـك ... ....... ..... ........ ........... ...... ........! ) cümlesinde kalıbımızın üçünçü hanesinde, müfred-müennes-muhâtap bir zamir olduğuna göre, öncesinde ya müfred müennes bir alem ya da nekre-i maksûde bir münâdâ vardır. Dolayısıyla cümlenin شواليا أنك أعرف، أنا طالبة/ تنسين ! كثيرا şeklinde devam etmesi gerekir.
3. ( تـنسـون ..... ....... ...... ........ ...... !...... ) cümlesinde kalıbımızın altıncı hanesinde, cemi müzekker sîgasında bir fiil olduğuna göre, kalıbın öncesinde aynı yapıda bir müfred alem ya da nekre-i maksûde bir münâdâ vardır. Dolayısıyla cümlenin محمدونيا طلاب/ أنكم أعرف، أنا تـنسـون !كثيرا şeklinde devam etmesi gerekir.
Yararlanılan Kaynaklar
Sînî, Mahmud İsmail, es-Seyyid, İbrahim Yusuf, eş-Şeyh, Muhammed er-Rifai (ts.). el-Kavâidu’l-Arabiyyeti’l-Müyessere, İstanbul.
Güler, İ., Günday, H., Şahin, Ş.(2001). Arapça Dilbilgisi (Nahiv Bilgisi), İstanbul.