Upload
others
View
6
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 1-205
Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi
AUAd
auad.anadolu.edu.tr
auad.anadolu.edu.tr
i
İÇİNDEKİLER
Prof. Dr. Gülsün KURUBACAK
(Editörden Mektup) Açık ve uzaktan öğrenmede yeni eğilimler…........................,..
1-3
Doç. Dr. Nilgün TOSUN
(Editöre Mektup) Açık ve uzaktan öğrenmede güvenli sosyal ağ kullanımı ………
4-8
Doç. Dr. Alper KUMTEPE, Doç. Dr. Köksal BÜYÜK, Dr. İhsan GÜNEŞ,
Arş. Gör. Aylin ÖZTÜRK, Arş. Gör. Gamze TUNA, Öğr. Gör. Salih GÜMÜŞ,
Osman Nuri ATAK
Kitlesel uzaktan eğitimde öğrenen-içerik etkileşimi: Anadolu Üniversitesi
Açıköğretim Sistemi örneği………………………………………………………...
9-36
Araş. Gör. Dr. Sunagül SANİ-BOZKURT
Özel eğitimde dijital destek: yardımcı teknolojiler…………………………………
37-60
Doç. Dr. Mehmet Barış HORZUM, Yrd. Doç. Dr. Zeliha DEMİR KAYMAK,
Yrd. Doç. Dr. Özlem CANAN GÜNGÖREN
Çevrimiçi öğrenmede öğrenci engelleri ölçeği’nin Türkçe’ye uyarlanması:
geçerlik ve güvenirlik çalışması…………………………………………………….
61-84
Dr. Aras BOZKURT
Türkiye’de uzaktan eğitimin dünü, bugünü ve yarını………………………………
85-124
Yüksek Lisans Öğrencisi Hakan GENÇ
Özel gereksinimli çocuğa sahip ailelerin yaşamboyu öğrenme gereksinimleri…….
125-139
Okutman Meral ÖZTÜRK
Uluslararası öğrenenlerin akademik gereksinimleri ve uzaktan eğitim…………….
140-163
Doktora Öğrencisi Hilal Seda YILDIZ AYBEK
Üniversite 4.0’a geçiş süreci: kavramsal bir yaklaşım……………………………...
164-176
Dr. Erol KARACA ve Dr. Belgin BOZ YÜKSEKDAĞ
Açık ve uzaktan öğrenmede bir ölçek geliştirme çalışması: uzaktan hemşirelik
eğitimine ilişkin algı çalışması örneği……………………………………………...
177-197
Okutman Emre DİNÇER
(Kitap Özeti) Hayat boyu öğrenmede güncel konular ……………………………..
198-205
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 1-3
Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi
AUAd
auad.anadolu.edu.tr
Kaynak Gösterme
Kurubacak, G. (2017). Editörden. AUAd, 3(2), 1-3.
1
Açık ve uzaktan öğrenmede yeni eğilimler…
Prof. Dr. Gülsün KURUBACAKa a Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, Eskişehir, Türkiye 26470
Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi (AUAd), 30 Nisan 2017 tarihinde
üçüncü cildinin ikinci sayısını çıkarttı. AUAd bu sayısında da açık ve uzaktan öğrenmede yeni
eğilimleri ele alan bir editöre mektup, sekiz makale ve bir kitap tanıtımını okuyucularına
sunmaktadır.
Doç. Dr. Nilgün TOSUN “Açık ve Uzaktan Öğrenmede Güvenli Sosyal Ağ Kullanımı”
adlı editöre mektubunda; çok sayıda ve farklı profile sahip bireyin yer aldığı sosyal ağlarda
sahte kullanıcıların, hesaplarının ele geçirilmesi, ortak arkadaşlar özelliği, oltalama, sosyal
kötücül yazılımlar, sayfa düzeni, siber zorbalık ve GPS’ler gibi çok sayıda tehlike ile karşı
karşıya olduklarına vurgu yaptı. Sosyal ağların; Özerklik ve Etkileşimsel Uzaklık, Bağımsız
Çalışma, Bağlantıcılık gibi kuramlara dayandırılarak geliştirilen uygulamalarla başarıya
taşıyan önemli etkenlerden birinin de güvenli öğrenme ortamları oluşturabilmenin önemine
değindi.
Doç. Dr. Alper KUMTEPE, Doç. Dr. Köksal BÜYÜK, Dr. İhsan GÜNEŞ, Arş. Gör.
Aylin ÖZTÜRK, Arş. Gör. Gamze TUNA, Öğr. Gör. Salih GÜMÜŞ ve Osman Nuri ATAK
“Kitlesel Uzaktan Eğitimde Öğrenen-İçerik Etkileşimi: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim
Sistemi Örneği” adlı çalışmalarında Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi’ne kayıtlı
öğrenenlerin 2015-2016 Güz dönemi Beta e-Öğrenme Portalında en sık kullandıkları 10 ders
malzemesinin kullanım durumlarını belirlemeyi amaçladılar. Öte yandan, bu malzemelerin
farklı düzeyde kullanımının öğrenenlerin akademik başarılarında oluşturduğu farkı da
araştırdılar.
Araş. Gör. Dr. Sunagül SANİ-BOZKURT “Özel Eğitimde Dijital Destek: Yardımcı
Teknolojiler” adlı bu çalışmada özel eğitimde yardımcı teknolojilerin kullanımı konusunda
bilgi vermekte ve yardımcı teknolojilerin kullanımına yönelik öneriler sundu.
Kaynaştırma/bütünleştirme ve evrensel tasarımın öneminden yola çıkarak, başta özel
gereksinimi olan bireyler olmak üzere, tüm bireylerin bilgiye ulaşımını kolaylaştıran bir ortam
hazırlamanın da son zamanlarda giderek önem kazandığının altı çizildi.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 1-3 Kurubacak
2
Doç. Dr. Mehmet Barış HORZUM, Yrd. Doç. Dr. Zeliha DEMİR KAYMAK ve Yrd.
Doç. Dr. Özlem CANAN GÜNGÖREN “Çevrimiçi Öğrenmede Öğrenci Engelleri Ölçeği’nin
Türkçe’ye Uyarlanması: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması” adlı bu çalışmada, Muilenburg ve
Berge tarafından 2005 tarafından geliştirilen Çevrimiçi Öğrenmede Öğrenci Engelleri Ölçeği,
Türkçe’ye çevrilerek, Türk kültürüne uyarlandı.
Dr. Aras BOZKURT “Türkiye’de Uzaktan Eğitimin Dünü, Bugünü ve Yarını” adlı bu
makalede uzaktan eğitimin gelişim sürecinin incelenmesinin yanı sıra eleştirel bir bakış açısıyla
da bu dönemler ele alındı. Daha sonra ise uzaktan eğitimde araştırma eğilimlerine yönelik
çalışmalar üzerinde duruldu ve uzaktan eğitimin Türkiye’nin geleceğine yönelik öngörü ve
önerilerde bulunuldu.
Hakan GENÇ “Özel Gereksinimli Çocuğa Sahip Ailelerin Yaşamboyu Öğrenme
Gereksinimleri” adlı çalışmada bilgi toplumu kavramı değişen eğitim paradigması ve hayat
boyu öğrenme kavramı incelendi, ayrıca hayat boyu öğrenme kavramının özel gereksinimli
çocuğa sahip aileler açısından önemine değindi.
Okutman Meral ÖZTÜRK “Uluslararası Öğrenenlerin Akademik Gereksinimleri ve
Uzaktan Eğitim” adlı araştırmada, uluslararası öğrencilerin öğrenme deneyimlerinde
karşılaştıkları sorunları ile bu sorunları nasıl çözdüklerini keşfetti. Bu bağlamda; söz konusu
katılımcıların uzaktan eğitim uygulamaları hakkındaki düşünce ve tutumlarını betimlendi
Hilal Seda YILDIZ AYBEK “Üniversite 4.0’a Geçiş Süreci: Kavramsal Bir Yaklaşım”
adlı makalede, dijital dönüşüm ve Sanayi 4.0’ın sosyal ve eğitsel süreçlere etkisi ele alındı ve
üniversite 4.0’a geçiş için döngüsel bir kavramsal harita çizildi.
Dr. Erol KARACA ve Dr. Belgin BOZ YÜKSEKDAĞ “Açık ve Uzaktan Öğrenmede
Bir Ölçek Geliştirme Çalışması: Uzaktan Hemşirelik Eğitimine İlişkin Algı Çalışması Örneği”
adlı araştırmalarında, hemşirelerin bilgisayar teknolojisine dayalı uzaktan hemşirelik eğitimine
ilişkin algılarını belirlemeye yönelik ölçek tanıtıldı. Bu ölçek, uzaktan hemşirelik eğitiminin
öğrenme, teknoloji, iletişim-değerlendirme ve yönetim boyutu ile hemşirelerin uzaktan
hemşirelik eğitimine yönelik algıları arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmak için tasarlandığına
vurgu yapıldı
Okutman Emre DİNÇER, McGraw-Hill Eğitim yayınları tarafından 2010 yılında
İngiltere'de yayımlanan ve Vicky Duckworth ve Jonathan Tummons tarafından kaleme alınan
Hayat Boyu Öğrenmede Güncel Konular (Contemporary Issues in Lifelong Learning) adlı
kitabı inceledi.
Yarınları bugüne taşımanın heyecanını yaşarken, açık ve uzaktan öğrenmede yaşanan
yeni eğilimlerin ele alındığı çalışmalarını bizimle paylaşan yazarlarımıza ve siz
destekçilerimizin tümüne ayrı ayrı teşekkür ederiz. AUAd’de açık ve uzaktan öğrenme
alanında nice paylaşımlarda buluşmak üzere sağlıcakla kalınız.
Saygılarımla…
Prof. Dr. Gülsün KURUBACAK
AUAd – Editör
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 1-3 Kurubacak
3
Yazar Hakkında
Prof. Dr. Gülsün KURUBACAK
Gülsün Kurubacak, Anadolu Üniversitesi AÖF Uzaktan Öğretim Bölümü’nde otuz yıldır
öğretim elemanı olarak görev yapmaktadır. Dr. Kurubacak, Uzaktan Eğitim alanında 2001-
2002 yılları arasında New Mexico State University’de post-doktora ve 1996-2000 yılları
arasında University of Cincinnati’de doktora çalışmalarını tamamlamıştır. Aynı zamanda,
Kurubacak 2013 yılında Ahmet Yesevi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar
Mühendisliği Bölümünde de mezun olmuştur. Dr. Kurubacak Uzaktan Eğitim alanında
insan bilgisayar etkileşimi, yapay zeka, artırılmış gerçeklik, eleştirel pedagoji tabanlı esnek ve
insan-merkezli-ekolojik çevrimiçi öğrenme ortamlarının tasarımı, mobil öğrenme, m-sağlık üzerine proje ve
araştırma sürdürmektedir. Gülsün Kurubacak, Ocak 2015 tarihinden bu yana Anadolu Üniversitesi AÖF Ar-Ge
Koordinatörlüğü görevini ve AUAd Editörlüğünü yürütmektedir.
Posta Adresi: Anadolu Üniversitesi AÖF, ARGE ve Uluslararası Grup Koordinatörü,
Yunusemre Kampüsü, Eskişehir, Türkiye 26470
Tel (İş): +90 222 335 0580 / 2669
GSM: +90 530 305 5755
Eposta: [email protected] / [email protected]
URL: http://auad.anadolu.edu.tr/
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 4-8
Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi
AUAd
auad.anadolu.edu.tr
Kaynak Gösterme
Tosun, N. (2017). Açık ve uzaktan öğrenmede güvenli sosyal ağ kullanımı (editöre mektup). AUAd, 3(2), 4-8.
4
Açık ve uzaktan öğrenmede güvenli sosyal ağ kullanımı (editöre mektup)
Doç. Dr. Nilgün TOSUNa
a Trakya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Edirne, Türkiye 22030
Özet
Web 2.0 teknolojilerinin gelişimiyle birlikte sosyal ağlar, bireylerin üreten ve aktif rol aldığı platformlara dönüşmüştür. Sosyal
ağlar; bireysellik, üretkenlik, iletişim ve etkileşim olanakları çerçevesinde, son yıllarda açık ve uzaktan öğrenme uygulamaları ile
de dikkat çekmektedir. Özerklik ve Etkileşimsel Uzaklık, Bağımsız Çalışma, Bağlantıcılık gibi kuramlara dayandırılarak
geliştirilen bu uygulamaları başarıya taşıyan önemli etkenlerden biri de güvenli öğrenme ortamları oluşturabilmektir. Bunun için
yapılması gereken, bireyleri güvenli sosyal ağ kullanma konusunda bilgilendirmektir. Çok sayıda ve farklı profile sahip bireyin
yer aldığı sosyal ağlarda sahte kullanıcılar, hesapların ele geçirilmesi, ortak arkadaşlar özelliği, oltalama, sosyal kötücül
yazılımlar, mizanpaj, siber zorbalık ve GPS’ler gibi çok sayıda tehlike ile karşı karşıya kalabilirler. Bu tehlikeli durumlara karşı
alınacak önlemlerin bilinmesi, sosyal ağlarda öğrenmeyi daha kolay, keyifli ve başarılı hale getirecektir.
Anahtar Sözcükler: Açık ve uzaktan öğrenme, sosyal ağlar, güvenlik.
Abstract
After the advancement of Web 2.0 technologies, social networks have become platforms where individuals produce and actively
participate. In terms of individuality, productivity, communication and interaction possibilities, social networks have also been
standing out with open and distance learning applications in the recent years. One of the important factors leading these
applications which are developed based on theories such as Autonomy and Transactional Distance, Independent Studying and
Connectivism to success is to be able to establish safe learning environments. What needs to be done to achieve this is to inform
individuals about safe usage of social networks. In the social networks where there are individuals with many and different
accounts, fake users can encounter many dangers such as account hijackings, common friends feature, trolling, social malware
software, makeup, cyber bullying and GPSs. Having the knowledge about precautions against these dangers should make learning
in social networks easier, more enjoyable and more successful.
Keywords: Open and distance learning, social networks, security.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 4-8 Tosun
5
Sayın Editör,
İlk örneklerine 1970’li yılların sonlarında rastlanan sosyal ağlar, internet kullanımının
yaygınlaşmasına paralel olarak sayıca artış göstermeye devam etmektedir. Başlangıçta web 1.0
teknolojilerinin desteğiyle sadece içerik okumaya dayalı ve pasif kullanıcıların yer aldığı sosyal
ağlar, web 2.0 teknolojilerinin gelişimiyle beraber bambaşka bir yapıya dönüşmüş,
kullanıcıların tüketici olmaktan çıkarak üretken ve aktif rol aldığı etkileşimli platformlar halini
almıştır.
Günümüzde sosyal ağlar; kullanıcılarına profil oluşturma, içerik üretme, içerikler
hakkında beğenide bulunma, yorum yazma, eş zamanlı ya da eş zamansız etkileşimde bulunma,
farklı formatlarda yazı, resim, ses, video ve fotoğraf gibi dosyaları paylaşma olanağı
sunmaktadır. Kullanıcılara sunulan bu geniş imkanlar, sosyal ağların kullanıcı sayısının
artmasına neden olmaktadır. Digital in 2017 Global Overview Ocak 2017 verilerine göre,
dünyada aktif sosyal ağ kullanıcı sayısı 2 milyar 789 milyondur. Aynı tarihli verilere göre
Türkiye’deki aktif sosyal ağ kullanıcı sayısı 48 milyondur.
Önemli bir kullanıcı kitlesine sahip sosyal ağlar; bireysellik, üretkenlik, iletişim ve
etkileşim olanakları çerçevesinde, son yıllarda açık ve uzaktan öğrenme uygulamaları ile de
dikkat çekmektedir. Moore’un Özerklik ve Etkileşimsel Uzaklık, Wedemeyer’ın Bağımsız
Çalışma, Siemens ve Downes’ın Bağlantıcılık kuramlarına dayandırılarak oluşturulmuş sosyal
ağ destekli açık ve uzaktan öğrenme ortamları, başarılı sonuçların elde edilmesinde etkili
olmuştur. Açık ve uzaktan öğrenmenin temelini oluşturan öğrenen-öğreten, öğrenen-içerik,
öğrenen-öğrenen etkileşiminin ve paylaşımların rahatlıkla yapılabildiği sosyal ağlar, eğitimin
her kademesinde, bireysel ve kurumsal her yapıda, hemen her ders için kullanılabilmektedir.
Ders içeriklerinin ve ek kaynakların paylaşılması, öğrenen sorularının yanıtlanması, akademik
duyurular, canlı dersler gibi çok sayıda etkinlik, sosyal ağlarda yapılabilmektedir.
Açık ve uzaktan öğrenmede başarılı bir sosyal ağ uygulaması; hızlı internet bağlantısı,
internet okuryazarlığı, nitelikli içerik, istikrarlı etkileşim ve paylaşımların yanı sıra, güvenli bir
ortamı da gerektirir. Çok sayıda ve farklı profile sahip kullanıcının yer aldığı sosyal ağlarda
bireysel güvenliği tehdit eden birçok unsura rastlamak mümkündür. Bu tehlike unsurlarından
biri sahte kullanıcılardır. Sahte bilgilerle açılmış sosyal ağ hesapları, genellikle dolandırıcılık
ve aldatma amaçları güdülerek kullanılmaktadır. Birden çok ve güçlü giriş aktivasyonları
kullanılması, sahte hesaplarla öğrenen ya da öğreten olarak sosyal ağa sızmalara karşı
alınabilecek önlemlerden biridir. Sosyal ağ hesaplarının ele geçirilmesi ve ele geçirilen
hesapların kötü amaçlarla kullanılması ise, bir başka tehlike unsurudur (Ceyhan ve diğ., 2015).
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 4-8 Tosun
6
Ele geçirilen bir hesap ile, öğrenen ya da öğreteni yasal ve etik olarak zor durumda bırakacak
paylaşım ve etkileşimlerde bulunulabilmektedir. Sosyal ağ kullanıcılarının dikkat etmesi
gereken bir diğer güvenlik konusu ise arkadaş listesi mahremiyetidir. Facebook gibi bazı sosyal
ağ siteleri, bireylere arkadaş listelerini gizli tutma olanağı sunmaktadır. Herkesin erişimine açık
bırakılan arkadaş listeleri, listedeki bir bireyin, kişisel bilgilerini ve paylaşımlarını isteği
dışında başkalarının görmesi için zemin oluşturmaktadır. Bu durum, sahte profil oluşturma ve
bu yolla aldatma, siber zorbalık gibi olumsuz davranışların ortaya çıkmasına yardımcı
olmaktadır. Bu nedenle, sosyal ağ kullanıcılarının arkadaş listelerini herkesin erişimine açık
tutmak yerine sadece kendileri görecek şekilde düzenlemeleri uygun olacaktır. Sosyal malware
ise, sosyal ağ kullanımının artması ile hayatımıza giren yeni kavramlardan biridir. Sosyal ağ
listelerinde yer alan arkadaşlardan gelen uygulama indirme istekleri sonucu bulaşan zararlı
yazılımlar olarak bilinir. Bu tür istekleri yerine getirmeden önce bireyler uygulamaya gerçekten
ihtiyaç duyup duymadıklarına karar vermeli, bu uygulamanın cihazlarında hangi dosya ve
alanlara erişim izni aldığına çok dikkat etmeleri gerekir. Oltalama ya da phishing adı verilen
durumda ise sosyal ağ kullanıcıları sahte web sayfalarına yönlendirilmektedir (Pesen, 2016).
Bu durumdan korunmanın en iyi yolu ise, rastgele kullanıcı eklememek, kullanıcılardan gelen
her bağlantıyı açmamaktır. Kelimelerin bir ya da birden çok harfinin yanlış yazılma özelliği
kullanılarak, bireylerin sahte sosyal ağlara yönlendirilmesi olarak bilinen Typosquatting ya da
mizanpaj, sıklıkla karşılaşılan tehlike unsurlarından biridir. Örneğin, farkında olmadan
Facebook yerine Facevook yazmak, olası bir hatadır. Ya da Twitter yerine Twiteer yazmak
(Pesen, 2016). Bu hata, sosyal ağ kullanıcılarının, ustaca taklit edilmiş aslına çok benzer sahte
bir sayfaya yönlendirilmesi için yeterlidir. Siber zorbalık ise, sosyal ağ kullanıcıları arasında
özellikle bayanların mağdur olduğu bir diğer tehlike unsurudur. Küçük düşürücü ya da hakaret
içerikli mesajlar gönderme, tehdit etme, taciz gibi davranışlarla tanımlanabilen siber zorbalık,
sahte hesap oluşturmanın engellenemediği sosyal ağlarda sıklıkla rastlanan suçlardan biridir.
Bu nedenle, açık ve uzaktan öğrenme amaçlı kullanılan sosyal ağ platformlarında gerçek kimlik
belirtmeksizin yer almak isteyen öğrenenlere izin verilmemesi, siber zorbalığın önlenmesinde
önemli bir adım olacaktır. Son yıllarda üretilen dijital fotoğraf makinesi ve akıllı telefonların
çektiği görüntülerin içine enstantane, diyafram, pozlama, fotoğraf makinesi markası ve modeli
gibi teknik bilgiler gömülebilmektedir. Bu resim verisi tanımlama formatı olan EXIF içerisine,
GPS’ler sayesinde artık çekimin yapıldığı yerin coğrafi konum bilgisi de eklenmektedir.
Sosyal ağlarda paylaşılan fotoğraf ya da videoların, ev ya da iş yeri gibi, adres bilgilerini
herkesle paylaşmak istemediğimiz alanları belirgin şekilde içermemesine dikkat edilmelidir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 4-8 Tosun
7
Sonuç olarak; sosyal ağlar, açık ve uzaktan öğrenmede yararlanılan, sayısı milyonları
bulan kullanıcıya sahip önemli etkileşim ve paylaşım platformlarıdır. Bu platformlarda
sorunsuz ve başarılı öğrenmenin anahtarlarından biri de güvenliktir. Sosyal ağ kullanıcılarının
karşı karşıya kalabilecekleri tehlikeler ve bu tehlikelere karşı alınabilecek belli başlı önlemler,
yukarıda kısaca özetlenmeye çalışılmıştır. Sosyal ağ kullanımında güçlü şifreler oluşturmak,
bu şifreleri kimseyle paylaşmamak, şifreleri belli periyotlarda değiştirmek, ortak
bilgisayarlarda sosyal ağlara girişte parola anımsama önerisine olumsuz yanıt vermek, sosyal
ağlardan güvenli çıkış yapmak, iyi bir antivirüs kullanmak, sosyal ağların gerektirdiği güvenlik
ve gizlilik ayarlarını araştırıp öğrenmek ve uygulamak, sosyal ağ kullanıcılarını bir çok
tehlikeden korumaya yardımcı olacaktır. Açık ve uzaktan öğrenme öğreten ve öğrenenlerini bu
konuda bilgilendirmek amacıyla etkinlikler organize etmek ve içerikler paylaşmak da, konuya
ilişkin yapılabilecekler arasında sayılabilir.
Kaynakça
Ceyhan, E. B., Demiryürek, E., ve Kandemir, B. (2015). Sosyal ağlarda güncel güvenlik
riskleri ve korunma yöntemleri. Uluslararası Bilgi Güvenliği Mühendisliği Dergisi,
1(1):1-10.
Digital in 2017 Global Overview (2017). Digital in 2017 Global Overview Report.
(https://wearesocial.com/blog/2017/01/digital-in-2017-global-overview) (19.04.2017
tarihinde erişildi.)
Pesen, M. M. (2016). Taklit ve Sahte Domain Adreslerini Tespit Etme Aracı. (http://www.
sibergah.com/genel/internet-guvenligi/taklit-ve-sahte-domain-adreslerini-tespit-etme-
araci/) (18.04.2016 tarihinde erişildi.)
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 4-8 Tosun
8
Yazar Hakkında
Doç. Dr. Nilgün TOSUN
Lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini Trakya Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği
Bölümü’nde tamamlamıştır. 2006-2009 yılları arasında, kuruculuğunu yaptığı Trakya
Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi’nde Müdür Yardımcılığı, 2007-2008 yılları arasında,
uzaktan eğitim veren Tunca Meslek Yüksek Okulu Müdür Yardımcılığı ve Teknik Programlar
Bölüm Başkanlığı, 2008-2012 yılları arasında ise halen Doç. Dr. olarak ders vermekte olduğu
Trakya Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölüm Başkanlığı görevlerini yürütmüştür. Açık ve
uzaktan öğrenme, eğitimde teknoloji entegrasyonu, sosyal ağlar ve sosyal ağlarda güvenlik, döndürülmüş öğrenme
konularında çalışmalarını sürdürmektedir.
Posta adresi : Trakya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Mehmet Akif Ersoy Eğitim Binası, Kosova Yerleşkesi Edirne,
Türkiye.
Tel (İş) : +90 284 212 08 08 (1140)
GSM : +90 554 998 56 16
Eposta : [email protected]
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36
Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi
AUAd
auad.anadolu.edu.tr
Kaynak Gösterme
Kumtepe, A.T., Büyük, K., Güneş, İ., Öztürk, A., Tuna, G., Gümüş, S., Atak, N. (2017). Kitlesel uzaktan eğitimde öğrenen-içerik etkileşimi: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi örneği. AUAd, 3(2), 9-36.
9
Kitlesel uzaktan eğitimde öğrenen-içerik etkileşimi: Anadolu Üniversitesi
Açıköğretim Sistemi örneği
Doç. Dr. Alper Tolga KUMTEPEa
Doç. Dr. Köksal BÜYÜKa
Dr. İhsan GÜNEŞa
Arş. Gör. Aylin ÖZTÜRKa
Arş. Gör. Gamze TUNAa
Öğr. Gör. Salih GÜMÜŞa
Osman Nuri ATAKa
a Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, Eskişehir, Türkiye
Özet
Bu çalışmada, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi’ne kayıtlı öğrenenlerin 2015-2016 Güz dönemi Beta e-Öğrenme
Portalında en sık kullandıkları 10 ders malzemesinin kullanım durumlarını belirlemek ve bu malzemelerin farklı düzeyde
kullanımının öğrenenlerin akademik başarılarında oluşturduğu farkı araştırmak amaçlanmıştır. Bu kapsamda, Beta e-Öğrenme
Portalı veritabanından 426.211 öğrenene ait kayıt günlükleri analiz edilerek öğrenen-içerik etkileşimleri incelenmiştir. Yapılan
analizlerin sonucunda, yüksek düzeyde malzeme kullanan öğrenenlerin daha düşük düzeyde malzeme kullanan öğrenenlerden
daha fazla akademik başarı sergilediği görülmüştür. Ek olarak, her bir öğrenme malzemesi için o malzemeyi hiç kullanmayan
grubun, 10 malzeme türünün çoğunda da akademik başarısı en düşük grup olması öğrenen-içerik etkileşiminin akademik başarıyı
açıklamakta önemli bir değişken olduğunu göstermektedir.
Anahtar Sözcükler: Etkileşim, öğrenen-içerik etkileşimi, akademik başarı, kitlesel uzaktan eğitim, Açıköğretim Sistemi.
Abstract
In this study, it was aimed to determine the number and level of use of the 10 learning materials most frequently used in Beta e-
Learning Portal by the registered students in Anadolu University Open Education System in the 2015-2016 Fall semester and to
investigate the difference in the academic achievement of the learners regarding the different levels of use. In this context, learner-
content interactions were examined by analyzing the log records of 426,211 learners utilizing the Beta e-Learning Portal database.
Results indicated that the learners who used learning materials in high level had better academic achievement than the learners
who used materials in a lower level. In addition, for each learning material, the group that never used it was the lowest group in
terms of academic achievement in most of the 10 material type, indicating that learner-content interaction is an important variable
in explaining academic achievement.
Keywords: Interaction, learner content interaction, academic achievement, massive distance education, Open Education System.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
10
Giriş
Web teknolojilerinin sunduğu ulaşılabilirlik, erişilebilirlik ve zengin iletişim ortamları,
açık ve uzaktan öğrenme sistemlerinde gerçek zamanlı ve yüksek düzeyli etkileşimlerin
tasarlanmasına olanak sağlamaktadır. Açık ve uzaktan öğrenme deneyimlerinin başarılı
olmasında önemli bir gösterge olan etkileşim (Anderson, 2006; Garrison ve Cleveland-Innes,
2005; Moore, 1989; Su, Bonk, Magjuka, Liu ve Lee, 2005; Wang, Chen ve Anderson, 2014;
Xiao, 2017; Zha ve Adams, 2015; Zimmerman, 2012), öğrenenlerin akademik başarılarını,
sistemdeki devamlılıklarını ve öğrenme motivasyonlarını etkileyen bir değişken olarak
değerlendirilmektedir (Anderson, 2006). Wagner (1994) etkileşimi, “en az iki nesne ve iki
eylem gerektiren olaylar birbirlerini karşılıklı olarak etkilediğinde ortaya çıkan bir kavram”
olarak tanımlamaktadır. Thurmond ve Wombach (2004), etkileşimin amacının ders içeriğinin
anlaşılması veya tanımlanan hedeflerin ustalık düzeyinin arttırılması olduğunu belirtmişlerdir.
Öğrenme sürecinde önemli bir değişken olan etkileşim üzerinde pek çok uzman
tarafından çalışılmış ve farklı sınıflamalar yapılmıştır (Anderson, 1993; Hillman, Willis ve
Gunawardena, 1994; Hirumi, 2002; Moore, 1989; Sabry ve Baldwin, 2003). Etkileşim türlerini
Moore (1989), öğrenen-içerik, öğrenen-öğreten ve öğrenen-öğrenen olmak üzere üçe
ayırmıştır. Hillman ve diğerleri (1994) bu etkileşim türlerine öğrenen-arayüz etkileşimini,
Burnham ve Walden (1997) ise öğrenen-ortam etkileşimini eklemişlerdir. Anderson ve
Garrison (1998), etkileşim türlerini yükseköğretimdeki transaksiyonel ilişkileri göz önüne
alarak öğrenen-öğreten, öğrenen-öğrenen, öğreten-öğreten, öğrenen-içerik, öğreten-içerik ve
içerik-içerik etkileşimi olarak genişletmişlerdir. Hirumi (2002), e-öğrenme etkileşimlerini
iletişim, amaç, etkinlik ve araç tabanlı taksanomiler olarak sınıflandırmıştır. Sabry ve Baldwin
(2003) ise Moore tarafından açıklanan etkileşim türlerini web tabanlı etkileşimler olarak
değerlendirmişler ve öğrenen-içerik etkileşimini öğrenen-enformasyon etkileşimi olarak ele
almışlardır. Hirumi (2006), e-öğrenme ortamlarındaki etkileşimleri üç seviyeli bir çerçeve
oluşturarak incelemiştir. Seviye 1’de öğrenenin kendisi ile etkileşimleri, Seviye 2’de öğrenen-
insan ve insan dışı etkileşimleri ve son seviye olan Seviye 3’te öğrenen öğrenme etkileşimleri
yer almaktadır. Hirumi (2006) tarafından geliştirilen planlı e-öğrenme etkileşimlerinde
seviyeler Şekil 1’de gösterilmiştir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
11
Şekil 1. Planlı E-Öğrenme Etkileşimlerinin Üç Seviyesi (Hirumi, 2006)
Etkileşim türlerinin doğru kullanımı hakkında bilgiler sunan ve Anderson (2003)
tarafından temellendirilen etkileşim eşdeğerliği kuramında anlamlı ve derin öğrenme için
öğrenen-öğreten, öğrenen-öğrenen ve öğrenen-içerik etkileşiminin üst düzeyde olması
gerektiği vurgulanmaktadır. Öğrenme sürecinde etkileşimin rolü üzerinde pek çok çalışma
yapıldığı ve çoğunlukla öğrenen-öğrenen ve öğrenen-öğreten etkileşimlerine odaklanıldığı
söylenilebilir (Xiao, 2017). Anderson (2006), alanyazında yapılan çalışmalarda öğrenen ile
kurulan etkileşimin ön planda olduğunu, ancak öğrenme ortamına ve bağlamına göre öğrenme
üzerinde en fazla etki sağlayacak etkileşim türünün değişebileceğini vurgulamıştır. Web
teknolojilerindeki gelişme ile birlikte etkileşim kavramı, insan aktörlere ek olarak makineleri
ve dijital yapıları kapsayacak şekilde genişlemiştir (Anderson, 2006). Bu bağlamda, açık ve
uzaktan öğrenme ortamlarında öğrenen-içerik etkileşimi üzerinde çalışılmasının önemli olduğu
söylenebilir (Friesen ve Kuskis, 2013; Xiao, 2017; Zimmerman, 2012).
Vrasidas (2000), öğrenen-içerik etkileşiminin eğitimin dayandığı temel etkileşim
biçimi olduğunu ve öğrenmenin içerikle etkileşime girildiğinde oluştuğunu ifade etmiştir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
12
Moore (1989, s.2), öğrenen-içerik etkileşimini "öğrenenlerin anlayışında, bakış açısında veya
bilişsel yapılarında değişikliklere neden olan içerikle entelektüel etkileşim süreci" olarak
tanımlamaktadır. Woods ve Baker (2004), öğrenen-içerik etkileşimini öğrenenlerin öğrenme
deneyimi sırasında sunulan ders bilgilerini inceledikleri, değerlendirdikleri ve işledikleri bir
süreç, Tsang (2010) ise çevrimiçi öğrenme ortamlarında öğrenen ve öğretim materyalleri
arasındaki etkileşimli faaliyetler olarak değerlendirmiştir. Moore ve Kearsley (1996), içerikle
etkileşim kurulmasının öğrenenin anlayışında ve bilişsel yapılarında değişikliklerle
sonuçlandığını, Hirumi (2006) ise aktif bilgi işleme ve yapılandırma süreçlerinin işlediğini
belirtmişlerdir. İçerik etkileşiminin etkili tasarımının, sistemden ayrılma oranlarını
düşürebileceği, memnuniyeti ve çevrimiçi öğrenmenin etkinliğini artırabileceği vurgulanmıştır
(Tsang, 2010). Ek olarak, açık ve uzaktan öğrenmede öğrenen-içerik etkileşiminin başarılı
öğrenme çıktılarının elde edilmesine ve dersin tamamlanmasına katkıda bulunabileceği
belirtilmiştir (Zimmerman, 2012).
Açık ve uzaktan öğrenme çalışmalarında etkileşim ana temalardan biridir (Saba, (2000;
Zawacki-Richter ve Naidu, 2016). Zimmerman (2012), çevrimiçi bir öğrenme ortamında
öğrenen-içerik etkileşiminin başarı ile ilişkisini incelemiş ve ders içeriğiyle etkileşime girmek
için daha fazla zaman ayıran öğrenenlerin daha başarılı olduğunu bulmuştur. Davies ve Graff
(2005), yüksek düzeyde çevrimiçi etkileşimin akademik başarıda anlamlı farklılık
oluşturmadığını, ancak başarı düzeyi düşük olan öğrenenlerin daha az etkileşim eğiliminde
olduğunu belirtmişlerdir. Means, Toyama, Murphy, Bakia ve Jones (2009) tarafından yapılan
içerik analizi çalışmasında, incelenen sekiz çalışmanın yedisinde farklı medya unsurlarının
kullanımı arasında bir fark bulunmadığı ifade edilmiştir. Bu çalışmalardan birinde ise
(Tantrarungroj, 2008), çevrimiçi öğrenme ortamına gömülü video eklemenin öğrenenlerin
başarısını etkilediği belirtilmiştir. Pek çok araştırmacı şekil, grafik, ses, video gibi ögelerin
öğrenen başarısını olumlu yönde etkileyeceğini belirtmiş olsa da yapılan çalışmalarda bu
medya özelliklerinin öğrenme çıktılarını önemli ölçüde etkilemediği ortaya konulmuştur.
Hoskins ve Van Hooff (2005), web tabanlı öğrenmeyi gönüllü olarak kullanan öğrenenleri
belirlemişler ve web tabanlı öğrenme ortamlarının kullanımının öğrenenlerin akademik
başarısı üzerindeki etkisini araştırmışlardır. Çalışma sonucunda çevrimiçi öğrenme ortamının,
öğrenenlerin başarısı üzerinde bir etkisi olmadığı belirtilmiştir.
Öğrenen-içerik etkileşimin incelendiği bu çalışma, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim
Sistemi’nde gerçekleştirilmiştir. Yaklaşık 1 milyon 400 bin öğrenene uzaktan eğitim hizmeti
veren Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi (Anadolu Üniversitesi, 2016a), sunduğu çok
çeşitli e-öğrenme malzemesi ile öğrenen-içerik etkileşimine olanak sağlamaktadır. Basılı ders
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
13
kitapları ve televizyon programları ile eğitim hizmeti sunmaya başlayan Açıköğretim Sistemi;
bilgisayar destekli eğitim, internet teknolojilerine dayalı çevrimiçi öğrenme ve mobil öğrenme
uygulamaları ile eğitim kanallarını ve öğrenme malzemelerini arttırmıştır (Anadolu
Üniversitesi, 2016b). Öğrenenlere dağınık bir biçimde sunulan içeriklere erişimin tek bir
ortamdan sağlanması amacıyla Açıköğretim e-Öğrenme Portalı geliştirilmiş; içerik çeşidi ve
sayısının artmasıyla birlikte, öğrenenlerin içeriklere daha kolay bir biçimde erişebilmeleri
amacıyla Beta e-Öğrenme Portalı yayına açılmıştır (Mutlu, Özöğüt Erorta, Kip Kayabaş ve
Kayabaş, 2014).
Öğrenen-içerik etkileşimi, bilgilendirici metinleri okuma, videoları izleme, bilgisayar
tabanlı multimedya ile etkileşim kurma, simülasyonlar kullanma veya bilgisayar programları,
web siteleri, soyut düşünceler kullanma gibi etkinlikleri kapsamaktadır (Bernard vd., 2009;
Vrasidas, 2000). Ders içeriklerine tek bir arayüzden erişimin sağlandığı Beta e-Öğrenme
Portalı 2015-2016 Güz Dönemi itibariyle ders malzemelerine kolay erişim ve kullanıcı dostu
arayüz gibi özellikleriyle öğrenenlerin kullanımına açılmıştır. Anadolu Üniversitesi tarafından
geliştirilen Beta e-Öğrenme Portalında birbirinden farklı malzemeler öğrenenlere sunulmuştur.
Bu malzemeler Tablo 1’de verilmiştir.
Tablo 1
Beta e-Öğrenme Portalında Sunulan Öğrenme Malzemeleri
PDF Tabanlı Malzemeler e-Kitap
Ünite Özeti
Yaprak Test
Deneme Sınavı
Çıkmış Sınav Soruları
Çevrimiçi Malzemeler Alıştırma Soruları
Deneme Sınavı
Sesli Malzemeler Sesli Kitap (MP3)
Sesli Kitap (Daisy formatı)
Sesli Özet
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
14
Çokluortam Tabanlı Malzemeler Etkileşimli e-Kitap
Etkileşimli Ders
e-Seminer
Animasyon Videoları
TRT Okul Videoları
Özet Konu Anlatım Videoları
1 Soru 1 Cevap Videoları
Bu çalışmanın amacı, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi’ne kayıtlı
öğrenenlerin 2015-2016 Güz dönemi Beta e-Öğrenme Portalında en sık kullandıkları 10 ders
malzemesinin kullanım durumlarını belirlemek ve bu malzemelerin farklı düzeyde
kullanımının öğrenenlerin akademik başarılarında oluşturduğu farkı araştırmaktır.
Bu çalışma, 2015-2016 güz döneminde Açıköğretim Sisteminde kayıtlı olan ve Beta e-
Öğrenme Portalını kullanan öğrenenler ile sınırlıdır. Veriler güz döneminde toplanmış ve
bulgular bu durum göz önüne alınarak değerlendirilmiştir. Etkileşim düzeyi öğrenenlerin olası
10 malzeme içinde kullandığı farklı öğrenme malzemelerinin sayısı ve her bir öğrenme
malzemesini hangi sıklıkla kullandığı olarak tanımlanmıştır. Bir öğrenme malzemesine en az
bir kez tıklandıysa bu malzemenin kullanıldığı varsayılmıştır.
Yöntem
Araştırma Modeli
Bu çalışmada, betimsel tarama modeli kullanılmıştır. Tarama modeli, önceden
tanımlanmış bir evrendeki değişkenlerin görülme sıklığı ve dağılımları hakkında bilgi
toplamak ve değişkenler arasında var olan ilişkileri ortaya çıkarmak için kullanılan deneysel
olmayan bir araştırma modelidir (Babbie, 1990). Tarama modeli, çalışma grubunun
eğilimlerinin, tutumlarının veya görüşlerinin nicel bir şekilde açıklanmasına olanak
sağlamaktır (Creswell, 2013). Üzerinde çalışılan olgunun anlık bir görüntüsünün
incelenmesine olanak sağlayan betimsel tarama modeli (Babbie, 1990), var olan durumu ortaya
koymak için kullanılmaktadır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
15
Çalışmanın Katılımcıları
Bu çalışmanın katılımcıları, 2015-2016 öğretim yılı güz döneminde Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Sistemine kayıtlı olan ve Anadolu Üniversitesi’nin içerik yönetim
sistemi olan Beta e-Öğrenme Portalına giriş yapan 426.211 öğrenenden oluşmaktadır.
Katılımcıların demografik özellikleri Tablo 2’de sunulmuştur.
Tablo 2
Katılımcıların Demografik Özellikleri Dağılımı
Çalışmanın Katılımcıları Açıköğretim Sistemi*
Cinsiyet Sayı Yüzde (%) Sayı Yüzde (%)
Kadın 203.317 48 622.537 43
Erkek 222.894 52 813.217 57
Toplam 426.211 100 1.435.754 100
Yaş Sayı Yüzde (%) Sayı Yüzde (%)
18-21 yaş 16.005 4 252.334 18
22-24 yaş 80.761 19 358.121 25
25-27 yaş 81.212 19 260.182 18
28 yaş ve üzeri 248.233 58 565.117 39
Toplam 426.211 100 1.435.754 100
Fakülte Sayı Yüzde (%) Sayı Yüzde (%)
Açıköğretim Fakültesi 214.716 50 687.949 48
İktisat Fakültesi 120.206 28 395.668 28
İşletme Fakültesi 90.989 21 352.137 24
Toplam 426.211 100 1.435.754 100
*Açıköğretim Sistemine ait veriler “2015-2016 Öğretim Yılı Güz Dönemi Açıköğretim Sistemi Öğrenci Sayıları
Dağılımları” raporundan alınmıştır (Anadolu Üniversitesi, 2015).
Veri Toplama Araçları ve Süreci
Bu çalışmada kullanılan veriler, Beta e-Öğrenme Portalı veritabanında yer alan
kullanıcılara ait sistem günlüklerinden elde edilmiştir. Veri toplama süreci güz dönemi
boyunca devam etmiştir. Öğrenenlere ait demografik veriler, öğrenenlerin Beta e-öğrenme
sistemine giriş sayıları, malzemeleri indirme ve kullanma sayıları kayıt edilmiştir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
16
Veri Analizi
Bu çalışmada, nicel veriler toplanmış ve analiz edilmiştir. Bu veriler yüzde, sıklık,
ortalama ve standart sapma gibi betimsel istatistikler kullanılarak analiz edilmiştir. Malzeme
kullanım durumlarının akademik başarı üzerindeki etkisini incelemek için ikili gruplarda t testi,
çoklu gruplarda varyans analizi yapılmış ve sonuçlar sunulmuştur.
Öğrenenlerin malzeme kullanımına ilişkin Beta e-Öğrenme Portalı veritabanından elde
edilen veriler analiz edilerek en çok kullanılan 10 öğrenme malzemesi belirlenmiştir. Bu
malzemeler Tablo 3’te sunulmuştur.
Bu çalışmadaki bağımlı değişken öğrenenlerin akademik başarı not ortalamasıdır.
Bağımsız değişkenler ise farklı öğrenme malzemelerinin kullanım sayısı ve kullanım sıklığıdır.
Bu malzemeler; sesli kitap (daisy), sesli kitap (MP3), yaprak test (PDF), e-kitap (PDF), sesli
ünite özeti, deneme sınavı (PDF), etkileşimli ders, 1 soru 1 cevap videoları, çıkmış sınav
soruları ve çevrimiçi deneme sınavlarıdır. Farklı türde malzemelerin kullanım sayısı 0 ile 10
arasında değişmektedir. Bir malzeme türüne ilişkin kullanım sıklığı her bir malzemenin
tıklanma sayısına göre belirlenmiştir. Bir malzeme türüne 0 tıklama değeri Yok, 1-5 arası
tıklama sayısı Düşük Etkileşim ve 6 ve daha fazla tıklama sayısı ise Yüksek Etkileşim olarak
tanımlanmıştır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
17
Tablo 3
En Fazla Kullanılan Öğrenme Malzemeleri
Malzeme Türü Açıklama
e-Kitap (PDF) Ders kitabının PDF formatında hazırlanmasıyla sunulan öğrenme
malzemesidir.
Yaprak Test (PDF) Ünite tabanlı olarak hazırlanan ve 10 adet çoktan seçmeli sorudan ve
yanıt anahtarından oluşan PDF formatında öğrenme malzemesidir.
Deneme Sınavı (PDF) Ders tabanlı olarak hazırlanan ve 20 sorudan oluşan PDF formatında
indirilebilir öğrenme malzemesidir.
Çıkmış Sınav Soruları
(PDF)
Geçmiş yıllarda çıkan sınav sorularının PDF olarak sunulduğu
öğrenme malzemesidir.
Çevrimiçi Deneme Sınavı
Çevrimiçi deneme sınavı öğrenenlerin sınava hazırlanması amacıyla
tüm konuları içeren 20 çoktan seçmeli sorudan oluşan bir sınavdır.
Sesli Ünite Özeti (MP3) Ünite tabanlı olarak hazırlanan özetlerin seslendirilmesiyle
oluşturulan MP3 formatındaki öğrenme malzemesidir.
Sesli Kitap (MP3)
Ders kitaplarının seslendirilmesiyle oluşturulan MP3 formatındaki
öğrenme malzemesidir.
Sesli Kitap (Daisy) Ders kitabının seslendirilmesiyle oluşturulan Daisy formatında
seslendirilmesiyle elde edilen malzeme türüdür. MP3 formatındaki
sesli kitaplardan farklı olarak Daisy formatındaki sesli kitaplarda
öğrenenler, kitap üzerine işaretleme yapabilmekte, bu işaretli
noktalara gidebilmekte ve not alabilmektedir.
Etkileşimli Ders İçerisinde video, ses ve resim gibi çokluortamların olduğu HTML5
formatında hazırlanmış ders anlatımıdır.
1 Soru 1 Cevap Videoları Ünite tabanlı olarak hazırlanan bir soru ve cevabından oluşan kısa
süreli videolardır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
18
Bulgular ve Yorumlar
Bu çalışmanın amacı, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi’ne kayıtlı
öğrenenlerin 2015-2016 Güz dönemi Beta e-Öğrenme Portalında en sık kullandıkları 10 ders
malzemesinin kullanım durumlarını belirlemek ve bu malzemelerin farklı düzeyde
kullanımının öğrenenlerin akademik başarılarında oluşturduğu farkı araştırmaktır. Bu
kapsamda, Beta e-Öğrenme Portalı veritabanından 426.211 öğrenene ait kayıt günlükleri analiz
edilmiştir.
Öğrenme malzemesi türlerine ilişkin kullanım durumları Tablo 4’te sunulmuştur.
Tablo 4
Öğrenme Malzemesi Türlerine İlişkin Kullanım Durumları
Malzeme Türü Malzeme Kullanım Sayısı Malzeme Kullanım
Yüzdesi (%)
Etkileşimli Ders 54.057 12,68
Yaprak Test 51.890 12,17
Çevrimiçi Deneme Sınavı 34.338 8,06
e-Kitap 28.025 6,58
Deneme Sınavı 25.424 5,97
Çıkmış Sınav Soruları 21.969 5,15
Sesli Özet 15.872 3,72
Sesli Kitap (MP3) 8.879 2,08
1 Soru 1 Cevap Videoları 5.840 1,37
Sesli Kitap (Daisy) 4.522 1,06
Beta e-Öğrenme Portalına giren ve en az bir malzeme kullanan öğrenenler ile
Açıköğretim Sistemine kayıtlı olup Beta e-Öğrenme Portalına hiç girmeyen öğrenenlerin başarı
not ortalamaları Tablo 5’te sunulmuştur.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
19
Tablo 5
Beta e-Öğrenme Portalı Kullanım Durumu ve Başarı Notu Dağılımı
Sistem Kullanım Düzeyleri Öğrenen
Sayısı
Genel Not
Ortalaması (��) Standart Sapma (ss)
Kullanmayanlar 998.295 34,38 18,05
En az 1 malzeme kullananlar 124.432 44,76 15,40
Toplam 1.122.727 35,53 17,78
Yapılan bağımsız örneklem t-testi sonucunda Beta e-Öğrenme Sistemine hiç giriş
yapmayan öğrenenlerin genel not ortalaması (��𝐾𝑢𝑙𝑙𝑎𝑛𝑚𝑎𝑦𝑎𝑛𝑙𝑎𝑟=34,38;
𝑠𝑠𝐾𝑢𝑙𝑙𝑎𝑛𝑚𝑎𝑦𝑎𝑛𝑙𝑎𝑟=18,05) ile sisteme giriş yapan ve en az 1 malzeme kullanan öğrenenlerin
genel not ortalaması (��𝐾𝑢𝑙𝑙𝑎𝑛𝑎𝑛𝑙𝑎𝑟=44,76; 𝑠𝑠𝐾𝑢𝑙𝑙𝑎𝑛𝑎𝑛𝑙𝑎𝑟=15,40) arasında istatistiksel açıdan
anlamlı bir fark vardır t (170082,82)=219,88; p<0,05.
Öğrenenlerin Beta e-Öğrenme Portalında kullandıkları malzeme sayılarına göre
dağılımları Tablo 6’da verilmiştir.
Tablo 6
Öğrenenlerin Kullanılan Malzeme Türü Sayılarına göre Dağılımı
Kullanılan Malzeme Türü
Sayısı Öğrenen Sayısı Yüzde (%) Kümülatif Yüzde (%)
0 300.470 70,50 70,50
1 60.137 14,10 84,60
2 32.027 7,50 92,10
3 18.014 4,20 96,30
4 8.918 2,10 98,40
5 4.122 1,00 99,40
6 1.659 0,40 99,80
7 621 0,10 99,90
8 193 0,01* 100,00
9 44 0,01* 100,00
10 6 0,01* 100,00
Toplam 426.211 100,00 100,00
*Gerçek değer küçük olduğundan dolayı 0,01 olarak gösterilmiştir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
20
Öğrenenlerin farklı türde malzeme kullanım sayılarına ilişkin betimsel bulgular Tablo
7’de verilmiştir.
Tablo 7
Malzeme Türü Kullanım Sayılarına göre Genel Not Ortalaması Dağılımları
Malzeme Kullanım
Sayıları
Öğrenen
Sayısı
Genel Not Ortalaması
(��) Standart Sapma
(ss)
0 300.470 44,60 15,23
1 60.137 43,32 15,16
2 32.027 44,66 15,36
3 18.014 46,24 15,41
4 8.918 48,09 15,59
5 4.122 49,33 15,38
6 1.659 49,93 14,82
7 621 50,68 14,76
8 193 55,29 15,51
9 44 52,82 12,96
10 6 52,76 7,89
Toplam 426.211 44,65 15,28
Yapılan varyans analizi sonucunda genel not ortalaması açısından; farklı sayıda
malzeme türü kullanan öğrenenler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu
belirlenmiştir [F(10,426200)=190,07; p<0,05]. Etki büyüklüğü η2=0,004 olarak
hesaplanmıştır.
Öğrenenlerin farklı türde malzeme kullanım sayılarına ilişkin Hata Çubuk Grafiği,
Grafik 1’de verilmiştir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
21
Grafik 1. Malzeme Kullanım Sayılarına göre Genel Not Ortalaması Dağılımları Hata Çubuk
Grafiği
Tablo 7’de yer alan değerler ve Grafik 1’de verilen Hata Çubuk Grafiği incelendiğinde,
kullanılan malzeme türü sayısı arttıkça genel not ortalamasının arttığı söylenebilir. 9 farklı
türde ve 10 farklı türde malzeme kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��9 = 52,82; ��10
= 52,76), 8 farklı türde malzeme kullanan öğrenenlerin genel not ortalamalarından (��8 = 55,29)
düşüktür.
Farklı düzeydeki etkileşim gruplarındaki öğrenen verilerine ait betimsel bulgular Tablo
8’de verilmiştir.
Tablo 8
Malzeme Kullanım Düzeyine göre Genel Not Ortalaması Dağılımları
Malzeme Kullanım
Düzeyleri
Öğrenen
Sayısı
Genel Not Ortalaması
(��)
Standart Sapma
(ss)
Yok 300.470 44,60 15,23
Düşük 110.178 44,19 15,30
Yüksek 15.563 48,82 15,45
Toplam 426.211 44,65 15,28
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
22
Yapılan varyans analizi sonucunda genel not ortalaması açısından gruplar arasında
istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olduğu belirlenmiştir [F(2,426208)=633,04; p<0,05].
Games-Howell post-hoc test sonuçlarına göre içerikle yüksek düzeyde etkileşime giren
öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=48,82; 𝑠𝑠𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=15,45) ile hiç etkileşime
girmeyen öğrenenlerin (��𝑌𝑜𝑘=44,60; 𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,23; p<0,05) ve düşük düzeyde etkileşime giren
öğrenenlerin (��𝐷üşü𝑘=44,19; 𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=15,30; p<0,05) genel not ortalamaları arasında
istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık vardır. Benzer şekilde, düşük düzeyde etkileşime giren
öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝐷üşü𝑘=44,19; 𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=15,30) ile hiç etkileşime girmeyen
öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝑌𝑜𝑘=44,60; 𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,23; p<0,05) arasında istatistiksel
açıdan anlamlı bir farklılık vardır. Etki büyüklüğü η2=0,003 olarak hesaplanmıştır.
Öğrenenlerin yaprak test malzemesi ile etkileşim düzeylerine göre dağılımları Tablo
9’da verilmiştir.
Tablo 9
Öğrenenlerin Yaprak Test ile Etkileşim Düzeylerine göre Dağılımları
Etkileşim Düzeyleri Öğrenen Sayısı Genel Not Ortalaması (��) Standart Sapma (ss)
Yok 374.321 44,44 15,22
Düşük 27.147 45,56 15,33
Yüksek 24.743 46,88 15,97
Toplam 426.211 44,65 15,28
Yapılan varyans analizi sonucunda başarı not ortalaması açısından yaprak test kullanım
sıklığına göre oluşturulan gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olduğu
belirlenmiştir [F(2,426208)=347,59; p<0,05]. Games-Howell post-hoc test sonuçlarına göre
yaprak testleri hiç kullanmayan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝑌𝑜𝑘=44,44;
𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,22) ile düşük düzeyde (��𝐷üşü𝑘=45,56; 𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=15,33; p<0,05) ve yüksek düzeyde
kullanan (��𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=46,88; 𝑠𝑠𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=15,97; p<0,05) öğrenenlerin başarıları arasında istatistiksel
açıdan anlamlı bir farklılık vardır. Benzer şekilde, yaprak testleri düşük düzeyde kullanan
öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝐷üşü𝑘=45,56; 𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=15,33) ile yüksek düzeyde
kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=46,88; 𝑠𝑠𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=15,97; p<0,05)
arasında da istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmuştur. Etki büyüklüğü η2=0,002 olarak
hesaplanmıştır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
23
Öğrenenlerin çevrimiçi deneme sınavı ile etkileşim düzeylerine göre dağılımları Tablo
10’da verilmiştir.
Tablo 10
Öğrenenlerin Çevrimiçi Deneme Sınavı ile Etkileşim Düzeylerine göre Dağılımları
Etkileşim Düzeyleri Öğrenen Sayısı Genel Not Ortalaması (��) Standart Sapma (ss)
Yok 391.873 44,44 15,31
Düşük 24.924 45,37 14,53
Yüksek 9.414 51,62 14,26
Toplam 426.211 44,65 15,28
Yapılan varyans analizi sonucunda başarı not ortalaması açısından çevrimiçi deneme
sınavı kullanım sıklığına göre oluşturulan gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark
olduğu belirlenmiştir [F(2,426208)=1049,50; p<0,05]. Games-Howell post-hoc test
sonuçlarına göre çevrimiçi deneme sınavlarını hiç kullanmayan öğrenenlerin genel not
ortalamaları (��𝑌𝑜𝑘=44,44; 𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,31) ile düşük düzeyde (��𝐷üşü𝑘=45,37; 𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=14,53;
p<0,05) ve yüksek düzeyde kullanan (��𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=51,62; 𝑠𝑠𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=14,26; p<0,05) öğrenenlerin
başarıları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık vardır. Benzer şekilde, çevrimiçi
deneme sınavlarını yüksek düzeyde kullanan (��𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=51,62; 𝑠𝑠𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=14,26) öğrenenlerin
genel not ortalamaları ile düşük düzeyde kullanan (��𝐷üşü𝑘=45,37; 𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=14,53; p<0,05)
öğrenenlerin genel not ortalamaları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmuştur.
Etki büyüklüğü η2=0,005 olarak hesaplanmıştır.
Öğrenenlerin etkileşimli ders ile etkileşim düzeylerine göre dağılımları Tablo 11’de
verilmiştir.
Tablo 11
Öğrenenlerin Etkileşimli Ders ile Etkileşim Düzeylerine göre Dağılımları
Etkileşim Düzeyleri Öğrenen Sayısı Genel Not Ortalaması (��) Standart Sapma (ss)
Yok 372.154 44,52 15,19
Düşük 47.527 45,12 15,89
Yüksek 6.530 48,51 15,60
Toplam 426.211 44,65 15,28
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
24
Yapılan varyans analizi sonucunda başarı not ortalaması açısından etkileşimli ders
kullanım sıklığına göre oluşturulan gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olduğu
belirlenmiştir [F(2,426208)=243,77; p<0,05]. Games-Howell post-hoc test sonuçlarına göre
etkileşimli dersleri yüksek düzeyde kullanan (��𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=48,51; 𝑠𝑠𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=15,60) öğrenenlerin
genel not ortalamaları ile etkileşimli dersleri hiç kullanmayan (��𝑌𝑜𝑘=44,52; 𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,19;
p<0,05) ve düşük düzeyde kullanan öğrenenlerin (��𝐷üşü𝑘=45,12; 𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=15,89; p<0,05) genel
not ortalamaları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmuştur. Benzer şekilde,
etkileşimli dersleri düşük düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝐷üşü𝑘=45,12;
𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=15,89) ile hiç kullanmayan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝑌𝑜𝑘=44,52;
𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,19; p<0,05) arasında da istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmuştur. Etki
büyüklüğü η2=0,001 olarak hesaplanmıştır.
Öğrenenlerin deneme sınavı (PDF) ile etkileşim düzeylerine göre dağılımları Tablo
12’de verilmiştir.
Tablo 12
Öğrenenlerin Deneme Sınavı (PDF) ile Etkileşim Düzeylerine göre Dağılımları
Etkileşim Düzeyleri Öğrenen Sayısı Genel Not Ortalaması (��) Standart Sapma (ss)
Yok 400.787 44,45 15,26
Düşük 20.106 47,01 15,16
Yüksek 5.318 50,73 15,19
Toplam 426.211 44,65 15,28
Yapılan varyans analizi sonucunda başarı not ortalaması açısından deneme sınavı
(PDF) kullanım sıklığına göre oluşturulan gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark
olduğu belirlenmiştir [F(2,426208)=696,69; p<0,05]. Games-Howell post-hoc test sonuçlarına
göre deneme sınavlarını (PDF) yüksek düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları
(��𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=50,73; 𝑠𝑠𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=15,19) ile hiç kullanmayan (��𝑌𝑜𝑘=44,45; 𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,26; p<0,05) ve
düşük düzeyde kullanan (��𝐷üşü𝑘=47,01; 𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=15,16; p<0,05) öğrenenlerin genel not
ortalamaları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmuştur. Benzer şekilde, deneme
sınavlarını (PDF) düşük düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝐷üşü𝑘=47,01;
𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=15,16) ile hiç kullanmayan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝑌𝑜𝑘=44,45;
𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,26; p<0,05) arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmuştur. Etki
büyüklüğü η2=0,003 olarak hesaplanmıştır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
25
Öğrenenlerin sesli kitap (Daisy) ile etkileşim düzeylerine göre dağılımları Tablo 13’te
verilmiştir.
Tablo 13
Öğrenenlerin Sesli Kitap (Daisy) ile Etkileşim Düzeylerine göre Dağılımları
Etkileşim Düzeyleri Öğrenen Sayısı Genel Not Ortalaması (��) Standart Sapma (ss)
Yok 421.689 44,64 15,29
Düşük 3.006 45,27 14,70
Yüksek 1.516 45,23 14,72
Toplam 426.211 44,65 15,28
Yapılan varyans analizi sonucunda başarı not ortalaması açısından sesli kitap (Daisy)
kullanım sıklığına göre oluşturulan gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olduğu
belirlenmiştir [F(2,426208)=3,63; p<0,05]. Games-Howell post-hoc test sonuçlarına göre sesli
kitapları (Daisy) yüksek düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=45,23;
𝑠𝑠𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=14,72) ile hiç kullanmayan (��𝑌𝑜𝑘=44,64; 𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,29; p>0,05) ve düşük düzeyde
kullanan (��𝐷üşü𝑘=45,27; 𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=14,70; p>0,05) öğrenenlerin genel not ortalamaları arasında
istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunamamıştır. Benzer şekilde, sesli kitapları (Daisy)
düşük düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝐷üşü𝑘=45,27; 𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=14,70) ile
hiç kullanmayan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝑌𝑜𝑘=44,64; 𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,29; p>0,05)
arasında da istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunamamıştır. Etki büyüklüğü η2<0,001
olarak hesaplanmıştır.
Öğrenenlerin e-Kitap (PDF) ile etkileşim düzeylerine göre dağılımları Tablo 14’te
verilmiştir.
Tablo 14
Öğrenenlerin e-Kitap (PDF) ile Etkileşim Düzeylerine göre Dağılımları
Etkileşim Düzeyleri Öğrenen Sayısı Genel Not Ortalaması (��) Standart Sapma (ss)
Yok 398.186 44,68 15,21
Düşük 24.714 43,99 16,03
Yüksek 3.311 45,93 17,38
Toplam 426.211 44,65 15,28
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
26
Yapılan varyans analizi sonucunda başarı not ortalaması açısından e-kitap (PDF)
kullanım sıklığına göre oluşturulan gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olduğu
belirlenmiştir [F(2,426208)=35,71; p<0,05]. Games-Howell post-hoc test sonuçlarına göre e-
kitapları (PDF) yüksek düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=45,93;
𝑠𝑠𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=17,38) ile hiç kullanmayan (��𝑌𝑜𝑘=44,68; 𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,21; p<0,05) ve düşük düzeyde
kullanan (��𝐷üşü𝑘=43,99; 𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=16,03; p<0,05) öğrenenlerin genel not ortalamaları arasında
istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmuştur. Benzer şekilde, e-kitapları (PDF) düşük
düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝐷üşü𝑘=43,99; 𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=16,03) ile hiç
kullanmayan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝑌𝑜𝑘=44,68; 𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,21; p<0,05) arasında
da istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmuştur. Etki büyüklüğü η2<0,001 olarak
hesaplanmıştır.
Öğrenenlerin sesli ünite özeti ile etkileşim düzeylerine göre dağılımları Tablo 15’te
verilmiştir.
Tablo 15
Öğrenenlerin Sesli Ünite Özeti ile Etkileşim Düzeylerine göre Dağılımları
Etkileşim Düzeyleri Öğrenen Sayısı Genel Not Ortalaması (��) Standart Sapma (ss)
Yok 410.339 44,63 15,26
Düşük 12.640 44,95 15,93
Yüksek 3.232 45,41 15,39
Toplam 426.211 44,65 15,28
Yapılan varyans analizi sonucunda başarı not ortalaması açısından sesli ünite özeti
kullanım sıklığına göre oluşturulan gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olduğu
belirlenmiştir [F(2,426208)=6,67; p<0,05]. Games-Howell post-hoc test sonuçlarına göre sesli
ünite özetlerini yüksek düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=45,41;
𝑠𝑠𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=15,39) ile hiç kullanmayan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝑌𝑜𝑘=44,63;
𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,26; p<0,05) arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmuştur. Ancak sesli
ünite özetlerini düşük düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝐷üşü𝑘=44,95;
𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=15,93) ile yüksek düzeyde kullanan (��𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=45,41; 𝑠𝑠𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=15,39; p>0,05) ve hiç
kullanmayan (��𝑌𝑜𝑘=44,63; 𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,26; p>0,05) öğrenenlerin genel not ortalamaları arasında
istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunamamıştır. Etki büyüklüğü η2<0,001 olarak
hesaplanmıştır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
27
Öğrenenlerin sesli kitap (MP3) ile etkileşim düzeylerine göre dağılımları Tablo 16’da
verilmiştir.
Tablo 16
Öğrenenlerin Sesli Kitap (MP3) ile Etkileşim Düzeylerine göre Dağılımları
Etkileşim Düzeyleri Öğrenen Sayısı Genel Not Ortalaması (��) Standart Sapma (ss)
Yok 417.332 44,67 15,27
Düşük 7.731 43,56 15,81
Yüksek 1.148 43,52 15,26
Toplam 426.211 44,65 15,28
Yapılan varyans analizi sonucunda başarı not ortalaması açısından sesli kitap (MP3)
kullanım sıklığına göre oluşturulan gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olduğu
belirlenmiştir [F(2,426208)=23,24; p<0,05]. Games-Howell post-hoc test sonuçlarına göre
sesli kitapları (MP3) hiç kullanmayan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝑌𝑜𝑘=44,67;
𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,27) ile düşük düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝐷üşü𝑘=43,56;
𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=15,81; p<0,05) ve yüksek düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları
(��𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=43,52; 𝑠𝑠𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=15,26; p<0,05) arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark
bulunmuştur. Ancak sesli kitapları (MP3) yüksek düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not
ortalamaları (��𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=43,52; 𝑠𝑠𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=15,26) ile düşük düzeyde kullanan (��𝐷üşü𝑘=43,56;
𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=15,81; p>0,05) arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunamamıştır. Etki
büyüklüğü η2<0,001 olarak hesaplanmıştır.
Öğrenenlerin 1 soru 1 cevap videoları ile etkileşim düzeylerine göre dağılımları Tablo
17’de verilmiştir.
Tablo 17
Öğrenenlerin 1 Soru 1 Cevap Videoları ile Etkileşim Düzeylerine göre Dağılımları
Etkileşim Düzeyleri Öğrenen Sayısı Genel Not Ortalaması (��) Standart Sapma (ss)
Yok 420.371 44,62 15,29
Düşük 3.764 46,12 14,55
Yüksek 2.076 48,03 14,47
Toplam 426.211 44,65 15,28
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
28
Yapılan varyans analizi sonucunda başarı not ortalaması açısından 1 Soru 1 Cevap
videoları kullanım sıklığına göre oluşturulan gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir
fark olduğu belirlenmiştir [F(2,426208)=69,23; p<0,05]. Games-Howell post-hoc test
sonuçlarına göre 1 Soru 1 Cevap videolarını yüksek düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not
ortalamaları (��𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=48,03; 𝑠𝑠𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=14,47) ile düşük düzeyde kullanan (��𝐷üşü𝑘=46,12;
𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=14,55; p<0,05) ve hiç kullanmayan (��𝑌𝑜𝑘=44,62; 𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,29; p<0,05) öğrenenlerin
genel not ortalamaları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmuştur. Benzer
şekilde, 1 Soru 1 Cevap videolarını düşük düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları
(��𝐷üşü𝑘=46,12; 𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=14,55) ile hiç kullanmayan (��𝑌𝑜𝑘=44,62; 𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,29; p<0,05)
öğrenenlerin genel not ortalamaları arasında da istatistiksel açıdan anlamlı bir fark
bulunmuştur. Etki büyüklüğü η2< 0,001 olarak hesaplanmıştır.
Öğrenenlerin çıkmış sınav soruları ile etkileşim düzeylerine göre dağılımları Tablo
18’de verilmiştir.
Tablo 18
Öğrenenlerin Çıkmış Sınav Soruları ile Etkileşim Düzeylerine göre Dağılımları
Etkileşim Düzeyleri Öğrenen Sayısı Genel Not Ortalaması (��) Standart Sapma (ss)
Yok 404.242 44,56 15,33
Düşük 18.601 46,04 14,18
Yüksek 3.368 47,25 14,50
Toplam 426.211 44,65 15,28
Yapılan varyans analizi sonucunda başarı not ortalaması açısından çıkmış sınav soruları
kullanım sıklığına göre oluşturulan gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olduğu
belirlenmiştir [F(2,426208)=132,75; p<0,05]. Games-Howell post-hoc test sonuçlarına göre
çıkmış sınav sorularını yüksek düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları
(��𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=47,25, 𝑠𝑠𝑌ü𝑘𝑠𝑒𝑘=14,50) ile düşük düzeyde kullanan (��𝐷üşü𝑘=46,04, 𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=14,18,
p<0,05) ve hiç kullanmayan (��𝑌𝑜𝑘=44,56, 𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,33, p<0,05) öğrenenlerin genel not
ortalamaları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmuştur. Benzer şekilde, çıkmış
sınav sorularını düşük düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not ortalamaları (��𝐷üşü𝑘=46,04,
𝑠𝑠𝐷üşü𝑘=14,18) ile hiç kullanmayan (��𝑌𝑜𝑘=44,56, 𝑠𝑠𝑌𝑜𝑘=15,33, p<0,05) öğrenenlerin genel not
ortalamaları arasında da istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmuştur. Etki büyüklüğü
η2=0,001 olarak hesaplanmıştır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
29
Sonuçlar
Bu çalışmanın amacı, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi’ne kayıtlı
öğrenenlerin 2015-2016 Güz dönemi Beta e-Öğrenme Portalında en çok kullandıkları 10 ders
malzemesinin kullanım durumlarını belirlemek ve bu malzemelerin farklı kullanım düzeylerine
göre öğrenenlerin akademik başarılarının farklılaşma olup olmadığını belirlemektir.
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi’ne kayıtlı olan 1.435.754 kişiden Beta e-
Öğrenme Portalına en az bir kez giriş yapan 426.211 çalışmanın örneklemini oluşturmuştur.
Çalışmanın sınırlılıklarından biri de etkileşim düzeyinin tanımlanmasında öğrenme malzemesi
sayılarının ve kullanılan farklı türdeki malzeme sayılarının ele alınmış olmasıdır. Beta e-
Öğrenme Portalında sunulan malzemelerin çoğunun PDF tabanlı indirilebilir malzemeler
olması nedeniyle, öğrenenlerin her bir farklı türdeki malzemeyi ne kadar yoğunlukla kullandığı
çalışmanın kapsamı dışında tutulmuştur. Söz konusu malzemenin öğrenen tarafından ne kadar
sıklıkla ve ne kadar zaman kullanıldığı ölçülemediği için bu unsurlar etkileşim değişkeninin
tanımlanmasında kullanılmamıştır. Ayrıca, eğer bir öğrenen bir malzemeyi bir kere tıklamışsa,
öğrenenin o malzemeyi kullandığı varsayılmıştır.
Beta e-Öğrenme Portalına giriş yapan katılımcıların yaklaşık %70’i hiç bir malzemeyi
kullanmamış, %30’u ise en az bir malzeme türünü kullanmıştır. Malzeme kullanım düzeyleri
farklı olan öğrenenlerin, akademik başarıları arasındaki farka bakıldığında; yüksek düzeyde
kullanan öğrenenlerin daha düşük düzeyde kullananlardan daha fazla akademik başarı
sergilediği görülmüştür. Hoskins ve Van Hooff (2005), web tabanlı öğrenmeyi gönüllü olarak
kullanan öğrenenlerle gerçekleştirdikleri çalışmada çevrimiçi öğrenme ortamının, öğrenenlerin
başarısı üzerinde bir etkisi olmadığını belirtilmiştir ve bu çalışmadan elde edilen sonuçlar bu
çalışmayla farklılık göstermektedir. Means ve diğerlerinin (2009) gerçekleştirdiği içerik
analizinde de, incelenen sekiz çalışmanın yedisinde farklı medya unsurlarının kullanımı
arasında bir fark bulunmadığı belirtilmiştir. Pek çok araştırmacı şekil, grafik, ses, video gibi
ögelerin öğrenen başarısını olumlu yönde etkileyeceğini belirtse de yapılan çalışmalarda bu
medya özelliklerinin öğrenme çıktılarını önemli ölçüde etkilemediği ortaya koyulmuştur. Öte
yandan, bu çalışmanın sonuçları Zimmerman’ın (2012) çalışmasında belirttiği ders içeriğiyle
etkileşime girmek için daha fazla zaman ayıran öğrenenlerin daha başarılı olduğu bulgusuyla
uyumludur.
Ancak bu bulgunun yorumlanmasında göz önünde bulundurulması gereken önemli bir
unsur bu sonucu veren analizlerin neden sonuç ilişkisini açıklamadığıdır. Gruplar arasında
farklı başarı düzeyleri gözlenmiştir ancak bu farkın daha çok sayıda öğrenme malzemesinden
kaynaklandığını belirtmek mümkün değildir. Bu farklılığın nedeni daha başarılı olan ya da
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
30
olma eğiliminde olan öğrenenlerin daha fazla içerikle etkileşime girmeyi tercih etmesinden de
kaynaklanıyor olabilir. Davies ve Graff (2005) da çalışmalarında yüksek düzeyde çevrimiçi
etkileşimin akademik başarıda anlamlı farklılık oluşturmadığını, ancak başarı düzeyi düşük
olan öğrenenlerin daha az etkileşim eğiliminde olduğunu belirtmiştir. Ancak yine de öğrenme
malzemelerini hiç kullanmayan grubun, 10 farklı malzeme türünün çoğunda başarısı en düşük
grup olması öğrenen-içerik etkileşiminin akademik başarıyı açıklamakta önemli bir değişken
olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak yine de en az bir öğrenme malzemesi kullananlarla hiç
kullanmayanlar arasında gözlenen 10 puandan fazla not farkı öğrenen-içerik etkileşiminin
önemini göstermektedir.
Öğrenenlere sunulan her bir farklı malzeme türü incelendiğinde de Çevrimiçi Deneme
Sınavı, Etkileşimli Ders, Deneme Sınavı (pdf), 1 Soru 1 Cevap Videoları ve Çıkmış Sınav
Soruları türünde öğrenme malzemelerini yüksek düzeyde kullanan öğrenenlerin genel not
ortalamalarının, bu malzemeleri düşük düzeyde kullanan ve/veya hiç kullanmayan
öğrenenlerin genel not ortalamalarından daha yüksek olduğu görülmüştür. Bu malzemelerin,
Etkileşimli Ders hariç, çoğunlukla soru tabanlı malzemeler olduğu görülmektedir. Bu sonuç,
gelecek çalışmalarda öğrenen-içerik etkileşimi değişkeninin öğrenenlerin kariyer hedefleri,
öğrenmeye karşı tutumları ve öğrenme motivasyonları gibi değişkenlerle ilişkisinin de
incelenmesi gerektiğini göstermektedir.
Hata çubuk grafikleri kullanılarak yapılan analizlerde de malzeme türü kullanımı
arttıkça akademik başarı notları arasındaki değişkenliğin de arttığı belirlenmiştir. Bu
değişkenlik, gelecek çalışmalarda öğrenen-içerik etkileşiminin operasyonel tanımında sadece
kullanılan farklı malzeme türü sayısının değil malzemelerin niteliğinin de göz önünde
bulundurulması gerektiğini göstermektedir. Söz gelimi, Tantrarungroj (2008) da, çevrimiçi
öğrenme ortamına gömülü videoların öğrenenlerin başarısını etkilediği belirtmiştir.
Dolayısıyla, gelecekteki bilimsel çalışmaların tasarımında öğrenene sunulan malzemelerin
medya türü (video, metin ya da ses tabanlı) ya da öğretim stratejisi (öğretimsel ya da keşfedici)
gibi farklı unsurlarının da etkileşimi açıklamak için kullanılması önerilmektedir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
31
Kaynakça
Anadolu Üniversitesi (2015). 2015-2016 Öğretim Yılı Güz Dönemi Açıköğretim Sistemi
Öğrenci Sayıları Dağılımları. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi.
Anadolu Üniversitesi (2016a). 2016-2017 Öğretim Yılı Güz Dönemi Açıköğretim Sistemi
Öğrenci Sayıları Dağılımı. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi.
Anadolu Üniversitesi (2016b). 2016-2017 Öğretim Yılı Açıköğretim Sistemine İlişkin Öğrenci
Görüşleri. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi.
Anderson, T. (2003). Getting the mix right again: An updated and theoretical rationale for
interaction. The International Review of Research in Open and Distributed
Learning, 4(2).
Anderson, T. (2006). Interaction in learning and teaching on the Educational Semantic Web. In
C. Juwah (Ed.), Interactions in Online Education: Implications for Theory and Practice
(pp.141-155). New York: Routledge.
Anderson, T., & Garrison, D. R. (1998). Learning in a networked world: New roles and
responsibilities. In C. Gibson (Ed.), Distance Learners in Higher Education (pp.97-112).
Madison, WI.: Atwood.
Babbie, E. R. (1990). Survey research methods. Wadsworth.
Bernard, R. M., Abrami, P. C., Borokhovski, E., Wade, C. A., Tamim, R. M., Surkes, M. A.,
& Bethel, E. C. (2009). A meta-analysis of three types of interaction treatments in
distance education. Review of Educational research, 79(3), 1243-1289.
Burnham, B., & Walden, B. (1997). Interactions in distance education: A report from the other
side. Proceedings of the Adult Education Research Conference, Oklahoma State
University. http://www.edst.educ.ubc.ca/aerc/1997/97burnham.html Erişim tarihi:
25.02.2017
Creswell, J. W. (2013). Research design: Qualitative, quantitative, and mixed methods
approaches. Sage.
Davies, J., & Graff, M. (2005). Performance in e‐learning: Online participation and student
grades. British Journal of Educational Technology, 36(4), 657-663.
Friesen, N., & Kuskis, A. (2013). Modes of interaction. In Moore, M. G. (Ed.), Handbook of
Distance Education (3rd ed.) (pp. 351-371). Routledge.
Garrison, D. R., & Cleveland-Innes, M. (2005). Facilitating cognitive presence in online
learning: Interaction is not enough. The American Journal of Distance Education, 19(3),
133-148.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
32
Hillman, D. C. A., Willis, D. J., & Gunawardena, C. N. (1994). Learner-interface interaction
in distance education: An extension of contemporary models and strategies for
practitioners. American Journal of Distance Education, 8(2), 30-42.
Hirumi, A. (2002). The design and sequencing of e-learning interactions: A grounded
approach. International Journal on E-Learning, 1(1), 19–27.
Hirumi, A. (2006). Analysing and designing e-learning interactions. In C. Juwah (Ed.),
Interactions in Online Education: Implications for Theory and Practice (pp. 46-71). New
York: Routledge.
Hoskins, S. L., & Van Hooff, J. C. (2005). Motivation and ability: which students use online
learning and what influence does it have on their achievement?. British Journal of
Educational Technology, 36(2), 177-192.
Means, B., Toyama, Y., Murphy, R., Bakia, M., & Jones, K. (2009). Evaluation of evidence-
based practices in online learning: A meta-analysis and review of online learning
studies. US Department of Education.
Moore, M. G. (1989). Three types of interaction. American Journal of Distance Education,
3(2), 1-7.
Moore, M. G., & Kearsley, G. (1996). Distance Education: A systems view. Belmont, CA.:
Wadsworth.
Mutlu, M. E., Özöğüt Erorta, Ö., Kip Kayabaş, B., Kayabaş, İ., (2014). Anadolu Üniversitesi
Açıköğretim Sisteminde e-öğrenmenin gelişimi. İçinde Özkul, A. E., Aydın, C. H.,
Kumtepe, E. G. ve Toprak, E. (Eds.), Açıköğretimle 30 Yıl (ss. 1-58). Eskişehir: Anadolu
Üniversitesi.
Saba, F. (2000). Research in distance education: A status report. The International Review of
Research in Open and Distributed Learning, 1(1).
Sabry, K., & Baldwin, L. (2003). Web‐based learning interaction and learning styles. British
Journal of Educational Technology, 34(4), 443-454.
Su, B., Bonk, C. J., Magjuka, R. J., Liu, X., & Lee, S. H. (2005). The importance of interaction
in web-based education: A program-level case study of online MBA courses. Journal of
Interactive Online Learning, 4(1), 1-19.
Tantrarungroj, P. (2008). Effect of embedded streaming video strategy in an online learning
environment on the learning of neuroscience Unpublished doctoral dissertation). Indiana
State University, Terre Haute.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
33
Thurmond, V. A., & Wombach, K. (2004). Understanding interactions in distance education:
A review of the literature. International Journal of Instructional Technology and
Distance Learning, 1(1).
Tsang, E. Y. (2010). Learner-content interactions and learning effectiveness: A study of
student perceptions (Unpublished doctoral dissertation). Capella University, Minnesota.
Vrasidas, C. (2000). Constructivism versus objectivism: Implications for interaction, course
design, and evaluation in distance education. International Journal of Educational
Telecommunications, 6(4), 339-362.
Wagner, E. D. (1994). In support of a functional definition of interaction. The American
Journal of Distance Education, 8(2), 6−26.
Wang, Z., Chen, L., & Anderson, T. (2014). A framework for interaction and cognitive
engagement in connectivist learning contexts. The International Review of Research in
Open and Distributed Learning, 15(2).
Woods, R. H., & Baker, J. D. (2004). Interaction and immediacy in online learning. The
International Review of Research in Open and Distributed Learning, 5(2).
Xiao, J. (2017). Learner-content interaction in distance education: The weakest link in
interaction research. Distance Education, 38(1), 123-135.
Zawacki-Richter, O., & Naidu, S. (2016). Mapping research trends from 35 years of
publications in Distance Education. Distance Education, 37, 245–269.
Zha, S., & Adams, A. H. (2015). Designing a nonformal open online learning program that
encourages participant-to-content interaction. In B. Hokanson, G. Clinton, M. W. Tracey
et al. (Eds.), The Design of Learning Experience: Creating the Future of Educational
Technology (pp. 127-137). Springer International.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
34
Yazarlar Hakkında
Doç. Dr. Alper Tolga KUMTEPE
Lisans öğrenimini 1995 yılında Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi, Eğitim
İletişimi ve Planlaması bölümünde tamamlamıştır. Ardından, Milli Eğitim Bakanlığı yurt dışı
eğitim bursuyla devam ettiği Florida State University’de Yüksek Lisans ve Doktora çalışmalarını
tamamlamıştır. Doktora çalışmaları sırasında Florida State University Eğitim Fakültesinde ve
Okuma Araştırmaları Merkezinde (Florida Center for Reading Research) araştırma görevlisi
olarak çalışmıştır. 2006 yılından itibaren Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Uzaktan Eğitim bölümünde
öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
Posta adresi: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, Öğrenme Teknolojileri AR-Ge Birimi,
Yunusemre Kampüsü, Eskişehir, Türkiye 26470
Tel (İş): (0222) 3353580/2426
Eposta: [email protected]
Doç. Dr. Köksal BÜYÜK
Doç. Dr. Köksal Büyük, 29 Temmuz 2015 tarihinden itibaren Anadolu Üniversitesi,
Açıköğretim Fakültesi, Öğrenme Teknolojileri AR-GE Birimi Yöneticisi olarak görev
yapmaktadır. Aynı zamanda Anadolu Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürlüğü
(ANASAM) görevini de yürütmektedir. 2009 yılında Sakarya Üniversitesi, İşletme A.B.D.,
Yönetim Organizasyon Bölümü’nde doktora eğitimini tamamlamıştır. Büyük’ün çalışma
alanları arasında Stratejik Yönetim, Stratejik Planlama, Stratejik Performans Yönetimi, Örgüt Kültürü, Yönetim,
İş Etüdü, Sivil Toplum Kuruluşlarında Yönetim, Uzaktan Eğitim ve e-Öğrenme Hizmetleri yer almaktadır.
Posta adresi: Anadolu Üniversitesi, Yunusemre Kampüsü, Açıköğretim Fakültesi,
Öğrenme Teknolojileri AR-GE Birimi, 26470 Tepebaşı/ESKİŞEHİR
Tel (İş): +90 222 335 05 80 / 2428
Eposta: [email protected]
Dr. İhsan GÜNEŞ
İhsan GÜNEŞ, 2009 yılından itibaren Anadolu Üniversitesi Öğrenme Teknolojileri Biriminde
çalışmaktadır. Lisans eğitimini Kocaeli Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünde 2001
yılında tamamlamıştır. Güneş daha sonra yüksek lisans ve doktora eğitimlerini Anadolu
Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünde sırasıyla 2005 ve 2015 yılında tamamlamıştır.
Yazarın ilgi alanları öneri sistemleri, büyük veri, veri madenciliği, öğrenme yönetim sistemleri,
öğrenme analitikleridir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
35
Posta adresi: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, Öğrenme Teknolojileri AR-GE Birimi,
Yunusemre Kampüsü, Eskişehir, Türkiye 26470
Tel (İş): (0222) 3353580/2559
Eposta: [email protected]
Araş. Gör. Aylin ÖZTÜRK
Aylin Öztürk, 2014 yılından itibaren Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Uzaktan
Öğretim bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Lisans eğitimini Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi İlköğretim Matematik Öğretmenliği ve Bilgisayar ve Öğretim
Teknolojileri Eğitimi (BÖTE) bölümünde 2010 yılında tamamlamıştır. 2010-2014 yılları
arasında Milli Eğitim Bakanlığı’nda İlköğretim Matematik Öğretmeni olarak çalışmıştır.
Yüksek lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uzaktan Eğitim Ana Bilim Dalı’nda 2015
yılında tamamlayan Öztürk, doktora çalışmalarına da 2016 yılından itibaren Uzaktan Eğitim Ana Bilim Dalı’nda
devam etmektedir. Öztürk’ün çalışma alanları arasında eğitsel veri madenciliği, öğrenme analitikleri, uyarlanabilir
öğrenme ortamları, zeki öğretim sistemleri, kitlesel açık çevrimiçi dersler, açık ve uzaktan öğrenmede destek
hizmetleri ve öğrenme yönetim sistemleri bulunmaktadır.
Posta adresi: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi,
Hizmet Binası, Eskişehir, Türkiye 26470
Tel (İş): +90 222 335 05 80 / 5619
Eposta: [email protected]
Araş. Gör. Gamze TUNA
Gamze Tuna, 2014 yılından itibaren Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Uzaktan
Öğretim bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Yazar, lisans eğitimini Ankara
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümünde 2011 yılında
tamamlamıştır. Eylül 2011 – Şubat 2014 tarihleri arasında lojistik sektöründe bir firmada
Sistem Geliştirme Mühendisi olarak çalışmıştır. 2016 yılında Anadolu Üniversitesi Endüstri
Mühendisliği Anabilim Dalı’nda yüksek lisansını tamamlamıştır. Tuna, 2014 yılından itibaren Anadolu
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uzaktan Eğitim Anabilim Dalı’nda bütünleşik doktora öğrencisidir. Gamze
Tuna’nın ilgi alanları, uzaktan öğrenmede destek hizmetleri, kitlesel açık çevrimiçi dersler, uyarlanır öğrenme
ortamları, öğretim tasarımı ve kişiselleştirilmiş öğrenmedir.
Posta adresi : Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
Hizmet Binası, Eskişehir, Türkiye 26470
Tel (İş) : +90 222 335 05 80 / 5619
GSM : +90 506 638 13 42
Eposta : [email protected]
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 9-36 Kumtepe, Büyük, Güneş, Öztürk, Tuna, Gümüş ve Atak
36
Öğr. Gör. Salih GÜMÜŞ
Salih GÜMÜŞ öğretim görevlisi olarak 2002 yılından beri Anadolu Üniversitesi Açıköğretim
Fakültesinde çalışmaktadır. Lisans öğrenimini Anadolu Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim
Teknolojileri Öğretmenliği bölümünde, Yüksek Lisans öğrenimini Anadolu Üniversitesi
Uzaktan Eğitim alanında yapmıştır. Araştırma alanları arasında açık ve uzaktan eğitim
sistemleri, öğrenme yönetim sistemleri, eÖğrenme, içerik tasarım ve geliştirme ve öğrenci destek hizmetleri yer
almaktadır.
Posta adresi: Anadolu Üniversitesi, Yunusemre Kampüsü, Açıköğretim Fakültesi,
Merkez Büro Yöneticiliği, 26470 Tepebaşı/ESKİŞEHİR
Tel (İş): +90 222 335 05 80 / 3925
ePosta: [email protected]
URL: http://eogrenme.net
Osman Nuri ATAK
Osman Nuri ATAK, 2005 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği
bölümünden mezun olduktan sonra eğitim hayatına 2016 yılında Osmangazi Üniversitesi
Bilgisayar Mühendisliği Tezli Yüksek Lisans programında öğrenci olarak devam etmektedir.
Bu arada çalışma faaliyetlerini yürüten ATAK, öneri sistemleri, büyük veri, veri madenciliği,
öğrenme yönetim sistemleri, öğrenme analitikleri, yazılım mimarisi ve süreç yönetimi
konularına ilgi duymakta ve bu alanlarda özel ve kamu kurumlarında çalışmalara katılmaktadır.
Posta adresi: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi,
Yunus Emre Kampüsü, Eskişehir, Türkiye 26470
GSM: +90 555 624 22 83
Eposta: [email protected]
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60
Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi
AUAd
auad.anadolu.edu.tr
Kaynak Gösterme
Sani-Bozkurt, S. (2017). Özel eğitimde dijital destek: yardımcı teknolojiler. AUAd, 3(2), 37-60.
37
Özel eğitimde dijital destek: yardımcı teknolojiler Araş. Gör. Dr. Sunagül SANİ-BOZKURTa
a Anadolu Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Özel Eğitim Bölümü, Eskişehir, Türkiye
Özet
Kaynaştırma/bütünleştirme ve evrensel tasarımın öneminden yola çıkarak başta özel gereksinimi olan bireyler olmak üzere tüm
bireylerin bilgiye ulaşımını kolaylaştıran bir ortam hazırlama son zamanlarda giderek önem kazanmaktadır. Teknolojinin eğitim
ortamlarına girmesi ile birlikte sınıf ortamlarında yürütülen öğretim süreçleri teknoloji destekli yürütülmeye başlanmıştır.
Teknoloji destekli eğitim ortamları öğrenenlerin özellikleri doğrultusunda ilgi ve motivasyon arttırıcı bir öğrenme deneyimi
sağlamaktadır. Günümüz dünyasında özel gereksinimi olan bireylere yönelik pek çok farklı beceri, davranış ve kavram
öğretiminde teknoloji destekli öğrenme ortamları oluşturulabilir. Özel gereksinimi olan bireyleri, bağımsız yaşama hazırlamada
gerekli olan teknolojilerden biri de yardımcı teknolojilerdir. Yardımcı teknolojiler özel gereksinimi olan bireylerin yetersizlik
türüne göre görme, işitme, okuma, yazma, sosyal ve iletişim becerilerini desteklemekte ve bağımsız yaşam becerilerini
kolaylaştırmaktadır. Bu durum bireylerin hedeflenen bilgileri daha kolay, kalıcı ve hızlı bir şekilde öğrenmelerine olanak
tanımaktadır. Bu bağlamda bu çalışma; özel eğitimde yardımcı teknolojilerin kullanımı konusunda bilgi vermekte ve yardımcı
teknolojilerin kullanımına yönelik öneriler sunmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Özel eğitim, evrensel tasarım, teknoloji destekli eğitim, teknoloji destekli eğitim ortamları, yardımcı
teknolojiler.
Abstract
Starting from the importance of integration /inclusion and universal design, preparation of an environment that facilitates
information access for all individuals, especially for individuals with special needs, is becoming more and more important in
recent years. With the introduction of technology into educational environments, teaching processes in classroom environments
have started to be carried out with technology support. Technology-supported learning environments provide a learning
experience that enhances the interest and motivation of learners based on their characteristics. In today's world, technology-
supported learning environments for individuals with special needs can be created in teaching a variety of different skills,
behaviors and concepts. Assistive technology is one of the technologies that individuals with special needs need to prepare for
independent living. According to the disability types of individuals with special needs, assistive technologies support these
individuals’ visual, audio, reading, writing, social and communication skills and facilitate independent living skills. This allows
individuals to learn targeted information more easily, permanently and quickly. In this regard, this study explains assistive
technologies in special education and provides suggestions about the use of assistive technologies in special education.
Keywords: Special education, universal design, technology enhanced education, technology enhanced media, assistive
technology
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
38
Giriş
Özel gereksinimi olan bireylerin eğitim gereksinimleri, onların bazı özelliklerine göre
farklılaşabilmektedir. Her birey, özelliklerine bağlı olarak kendi içinde önemli bireysel
farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklar göz önünde bulundurularak özel gereksinimi olan
bireylere, en az kısıtlayıcı eğitim ortamlarında eğitim imkânı sunulmalıdır. En az kısıtlayıcı
eğitim ortamları denildiğinde özel gereksinimi olan bireyler için nihai amaç; normal gelişim
gösteren akranları ile birlikte aynı eğitim ortamlarında eğitime devam etme esasına dayanan
kaynaştırma/bütünleştirme uygulamalarıdır. Özel gereksinimi olan bireylerin akranları ile
birlikte devam ettikleri eğitim ortamlarında başarılarını arttırmak, yaşadıkları güçlükleri en aza
indirmek, mümkün olabildiğince genel eğitim müfredatından yararlanabilmelerini ve eğitim
sürecinin bir parçası olabilmelerini sağlamak için eğitim sürecinde bir takım
düzenlemelere/tasarımlara gereksinim vardır. Bu bağlamda bireysel farklılıklar ve
gereksinimler dikkate alınarak evrensel tasarım ve yardımcı teknolojiler ile öğrenenlere zengin
öğrenme ortamları oluşturulabilmektedir.
Evrensel Tasarım
Evrensel tasarım ileriye yönelik önlemleri ve bütüncül öğretim stratejilerinin kullanımını
içeren, özel gereksinimi olan öğrenenler de dâhil olmak üzere her çeşit öğrenene hizmet sunan
bir öğretim yaklaşımıdır (Scott, Mcguire ve Foley, 2003). Evrensel tasarım kişiye uygun esnek
müfredatlar geliştirmeye olanak sağlamakta ve eğitim ortamını tüm bireyler için ulaşılabilir
kılmaktadır. Evrensel tasarım ile aynı sistem içinde farklı öğrenenler için farklı tasarım ve
herkese uygun olarak “ayarlanabilirlik” ilkesi temel alınarak tasarımda farklılık ve esneklik
yaratılmaktadır. Bu tasarımda hedef olarak sınırlı yeteneklere sahip olan bireylerin ihtiyaç ve
istekleri esas alınmaktadır. Evrensel tasarım ilkelerinin sınıfta uygulanması; işbirlikçi ilişkileri,
teknolojiye dayalı araçları ve farklı öğretim yöntemlerini kapsayarak öğreten ve öğrenenlere
çoklu fırsatlar sunmaktadır (Evans, Williams, King ve Metcalf, 2010). Böylece evrensel
tasarım tüm bireyler için daha nitelikli bir eğitim ve öğretim sürecini beraberinde getirmektedir.
Bu noktada evrensel tasarımın ilkeleri etkili bir eğitim-öğretim süreci ile daha çok öğrenci
katılımını sağlamaktadır (Rush ve Schmitz, 2009). Sonuç olarak; evrensel tasarım tüm
öğrenenlere bir kaynaştırma/bütünleştirme ortamı sunmakta ve teknolojik gelişmelerle birlikte
aynı zamanda özel durumlar ve uyarlamalara olan gereksinimi azaltmaktadır (Cory, 2011).
Evrensel tasarım ilkelerinden yola çıkılarak tüm öğrenenlerin genel eğitim müfredatından en
üst düzeyde yararlanmasını sağlamak ve herkes için erişilebilir öğrenme ortamı oluşturabilmek
için yardımcı teknolojilerin kullanımı oldukça önemli bir role sahiptir (Rose, Hasselbring,
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
39
Stahl ve Zabala, 2005). Evrensel tasarım ve yardımcı teknolojiler ile dezavantajlı grup ve özel
gereksinimi olan tüm bireyler için eğitim ortamlarındaki engelleri ortadan kaldırmak mümkün
olabilmektedir (Sani-Bozkurt, 2016).
Yardımcı Teknolojiler
Teknolojinin eğitim ortamlarına girmesi ile birlikte sınıf ortamlarında yürütülen öğretim
süreçleri teknoloji destekli yürütülmeye başlanmıştır. Teknoloji destekli eğitim ortamları,
farklı öğrenen özelliklerine uygun öğretim materyallerinin tasarlanmasını hedeflemektedir.
Bunun yanı sıra kullanılan yöntem ve tekniklerin uyarlanmasını sağlayarak öğretim ortamlarını
zenginleştirmekte ve böylece öğretim ortamlarını kolay erişilebilir, etkili ve verimli öğrenme
ortamlarının oluşmasına hizmet etmektedir. Teknoloji destekli öğrenme ortamları ile öğretim
sürecinin planlanmasında yardımcı teknolojiler işe koşularak öğrenenin motivasyon ve başarısı
da artmaktadır. Yardımcı teknolojiler; özel gereksinimi olan bireylerin öğretimini
bireyselleştirmek, bağımsızlıklarını artırmak ve yaşam kalitelerini yükseltmek amacıyla
kullanılan özel araç, hizmet ve yöntemlerdir (Reed ve Bowser, 2005). Başka bir deyişle
yetersizliği olan bireylerin eğitim, mesleki, günlük ve toplumsal hayatta karşılaşabileceği
güçlükleri ortadan kaldırmak, yeterliklerini geliştirmek ve mevcut kapasitelerinden azami bir
biçimde yararlanmalarına olanak tanıyan herhangi bir aracın kullanılmasıdır (Pettersson ve
Fahlström, 2010). Yardımcı teknolojiler; teknolojik olarak karmaşık, gelişmiş materyaller
içeren, yüksek teknoloji (HighTech) ya da daha ucuz, basit, kolay bulunabilir materyallerden
oluşan daha düşük teknoloji (LowTech) ürünlerini içerir. Düşük ve yüksek düzey yardımcı
teknolojiler arasında ise orta düzey teknoloji (MidTech) ürünleri yer almaktadır. Hem düşük,
hem yüksek düzey teknoloji ürünleri tüketicinin kullanımı açısından kolay ulaşılabilir, kolay
kullanılabilir ve pratik olmalıdır (Johnston, Beard veCarpenter, 2007). Düşük düzeyde
teknoloji içeren materyallere görsel kartlar/resimli semboller, görsel çizelgeler, kalem tutacağı,
uyarlanmış kalem ve çalışma kağıtları, okuma büyüteçleri, fosforlu işaretleyiciler ve kalemler,
uyarlanmış makas, sayfa çevirme aparatı; orta düzeyde teknoloji içeren materyallere
zamanlayıcılar, okuma kalemi, konuşan hesap makineleri, konuşan sözlük, konuşma üreten
araç-VOCA; karmaşık ve yüksek düzey teknolojilere ise tablet bilgisayarlar, akıllı telefonlar,
akıllı tahtalar, akıllı saatler, sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik uygulamaları, akıllı kişisel
asistanlar, dijital kitaplar, mobil uygulamalar ve bilgisayar yazılımları örnek olarak verilebilir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
40
Düşük Düzeyde Teknolojiler
Görsel kartlar/Resimli semboller: Pek çok kavram ve beceri öğretiminin desteklenmesi
için kullanılan resimli kartlar oldukça basit ve kolay uygulanabilir materyallerdir. Zihin
yetersizliği, otizm spektrum bozukluğu ya da dikkat eksikliği olan bireylere akademik
kavramlar (renk, nesne, şekil, zıtlık kavramları vb.), duyguları tanıma-ayırt etme, iletişim
becerilerinin öğretiminde görsel kartlar sıklıkla tercih edilir. Görsel kartlar arasında özellikle
otizm spektrum bozukluğu olan bireyler için geliştirilen “Resim Değiş Tokuşuna Dayalı
İletişim Sistemi” (Picture Exchange Communication System-PECS); bireyin dil ve iletişim
becerilerini resimli semboller yardımı ile arttırmayı amaçlayan bir iletişim sistemidir (Preston
ve Carter, 2009). PECS sistemi otizm spektrum bozukluğu olan bireylerin konuşma ve iletişim
becerilerini resim değiş tokuş yöntemi ile geliştirerek sözel ifadelerini artırır. PECS yöntemi
altı evreden oluşmaktadır ve ilk aşamada tek resimle iletişim sağlanırken ileri aşamalarda
cümlelerin kurulabileceği aşamalar yer almaktadır. PECS’de amaç; konuşamayan ya da sınırlı
sözcük dağarcığı olan bireylerin iletişim başlatması, isteklerini resim kullanarak belirtmesi ve
iletişim becerilerini artırmasıdır.
Görsel çizelgeler: Görsel çizelgeler, resimli ya da yazılı olarak farklı şekillerde
hazırlanabilen, belli bir zaman diliminin organize edilmesini sağlayan çizelgelerdir. Özel
gereksinimi olan bireylerin yaşadığı en önemli sınırlılıklardan biri de akademik becerilerin
öğrenmesinin yanı sıra boş vakitlerinde bir etkinlik başlatma veya gün içerisinde yapılması
gereken etkinlikleri sırasıyla takip etme ve zamanı organize etmede zorlanmalarıdır. Bu
bağlamda örneğin; okuma ve yazma becerilerinde yetersizlik gösteren otizm spektrum
bozukluğu, zihin yetersizliği veya dikkat dağınıklığı olan bireylerde ev-sınıf-okul rutinleri veya
kurallarının öğretiminde resim ve sembollerden oluşan görsel çizelgelerden yararlanılabilir.
Görsel çizelgeler arasında sıklıkla kullanılan uygulamalardan biri de etkinlik çizelgeleridir
(activity schedules). Etkinlik çizelgesi bireyi bir dizi etkinliği yerine getirmeyi yönelten kelime
ve resim setlerinden oluşur ve bireyi, birisinin yardımı olmaksızın bağımsız hareket
edebilmesine olanak sağlar (Krantz, McDuff, McClannahan ve Krantz, 1993). Etkinlik
çizelgeleri aynı zamanda başkaları ile konuşma/iletişim başlatma ve sohbet etmeyi de
içerebilir. Bu çizelgeler farklı biçimlerde hazırlanabilir. Okuma-yazmada yetersizlik gösteren
bireyler için fotoğraf ya da resim kullanılırken okuma yazma becerileri olan bireyler için yazılı
ipuçları kullanılır. Örneğin; çizelgede ilk etkinlik sabah kalktığında ellerini yıkama ise el
yıkama ile ilgili bir fotoğraf ya da “ellerini yıka” şeklinde bir yazı olabilir. Devamındaki
etkinlikler de sırası ile çizelgede yer alır. Etkinlik çizelgeleri ile birçok farklı etkinlik, (Örn;
oyun oynama, diş fırçalama, yemek yeme, taklit becerileri) farklı ortamlarda (ev-okul)
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
41
planlanabilir. Etkinlik çizelgeleri sıklıkla otizm spektrum bozukluğu olan bireylere bir
etkinlikten diğer etkinliğe geçiş becerilerinin öğretiminde oldukça olumlu sonuçlar
vermektedir.
Kalem tutacağı, uyarlanmış kalem ve çalışma kağıtları: Kalem tutma ve yazma
becerilerinde zorlanan bireyler için kalem tutacağı gibi birtakım kolaylaştırıcı araçlar ya da
kalın-ince, hafif-kalın özelliklerde olan uyarlanmış kalemler kullanılabilir veya özel aralıklı ve
dokularda çalışma kağıtları tercih edilebilir. Örneğin; fiziksel bir yetersizlik sonucunda ince
bir kalemi tutmakta zorlanan bireye daha kalın ve dokusu ayırt edici olan bir kalem önerilirken,
kalem tutmakta zorlanan başka bir birey için kalem tutacağı bir diğer seçenek olabilir. Küçük
kas becerilerinde zorlanan ve bu nedenle normal aralıktaki çalışma kağıtlarına yazamayan
bireyler için çalışma kağıtları özel aralıklardan oluşabilir.
Okuma büyüteçleri, fosforlu işaretleyiciler ve kalemler: Metin üzerinde önemli görülen
noktaları, kelime, tümcelerin üzeri, üstü ya da altı yapıştırılarak veya çizilerek odaklanmayı
kolaylaştırmak hedeflenir. Aynı şekilde okuma büyüteçleri metinlerin daha kolay görülmesini
sağlar. Örneğin; az gören bireylerin okuma becerilerini desteklemek için okuma büyüteçleri
kullanılabilir. Dikkat eksikliği ve odaklanma sorunu yaşayan bireyler için ise fosforlu
işaretleyiciler ve kalemler ile metinlerin renkli bir şekilde işaretlenmesi daha çok dikkat
çekicilik ve görsellik sağlayabilir.
Uyarlanmış makas: El işi ve kesme becerilerinde zorlanan bireyler için makasa ek araçlar
kullanılır. Örneğin; zihin yetersizliği, otizm spektrum bozukluğu veya serebral palsisi olan
bireyler küçük ve büyük kas becerilerinde sıklıkla sorun yaşarlar. Kimi bireyler bu becerilerin
desteklenmesinde daha yoğun desteğe ihtiyaç duyabilirler. Bazı bireyler serbest zaman
etkinliklerinde kalem tutarken veya makas kullanırken “kerpeten tutuşu” denilen hareketi
yapmakta güçlük yaşarlar. Bu durumda kesme becerilerinde uyarlamalı veya destekli makaslar
tercih edilebilir.
Sayfa çevirme aparatı: Küçük kas becerilerinde yetersizliği olan bireylerin kitabın veya
defterin sayfalarını çevirmekte zorlandığı durumlarda sayfa çevirici aparatlar kullanılabilir.
Orta Düzeyde Teknolojiler
Zamanlayıcılar: Bir görev sırasında ne kadar zaman kaldığı konusunda ve görev için
planlanan zamanın tümü hakkında görsel olarak bilgi sunan araçlardır. Görev için planlanan
süre tamamlandığında zamanlayıcı sesli bir biçimde uyarı verir, bu anlamda kullanımı oldukça
kolaydır. Örneğin; öğrenme güçlüğü yaşayan bir bireyin okuma metni süresi veya dikkat
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
42
eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yaşayan bir bireyin etkinliği tamamlama süresi
zamanlayıcılar aracılığı ile kaydedilebilir.
Okuma kalemleri: Okunan metnin üzeri tarandıktan birkaç saniye sonra kalem üzerinde
bulunan küçük ekranda sözcüğün yer alması ve ardından kalemin sözcüğü seslendirmesi
şeklinde bilgi sunan araçlardır. Okuma kalemleri tek bir sözcüğü ve ya cümleyi seslendirmek
için kullanılabilir ve taşınabilir özelliktedir. Özellikle görme yetersizliği bulunan bireyler için
yardımcı bir teknolojik araçtır.
Konuşan hesap makineleri: Kolay, anlaşılır bir dil ile sayısal girdileri, hesaplamaları ve
sesli bir konuşma çıkışını içeren araçlardır. Ses kontrolü ve susturma özelliğine sahiptir.
Öğrenme güçlüğü ya da dikkat bozukluğu olan bireylerin matematik becerilerini desteklemek
için yardımcı olan araçlardır.
Konuşan sözlükler: Kelimelerin anlamları, eş anlamlı ve zıt anlamlı kelimeler,
heceleme ve yazma işlevlerini kullanmaya yarayan araçlardır. Özellikle öğrenme
bozukluklarından disleksi (okuma güçlüğü) ve disgrafi (yazma güçlüğü) sorunu yaşayan
bireylerin okuma ve yazma becerilerinin desteklenmesi için önerilebilir.
Konuşma üreten araçlar (Voice-Output Communication Aide [VOCA]): Konuşma
üreten araçlar bir sözcük ya da cümleyi temsil eden pek çok sembol içeren dijital ses çıktısı
sunan taşınabilir elektronik araçlardır (Achmadi ve diğ., 2012). Araçtaki herhangi bir sembole
dokunarak bağlama uygun ses çıktısı sağlanabilmektedir. Örneğin; kalem sembolüne
dokununca “Kalem”, ya da “Kalem istiyorum.” gibi bir sözcük ya da cümle üretilebilmektedir.
Özellikle talep etme, bağlama uygun yanıt verme, seçim yapma, gibi becerilerde oldukça etkili
olduğu belirtilmektedir (Lorah, Karnes, ve Speight, 2015 ; Sigafoos ve diğ., 2013; Waddington
ve diğ., 2014).
Karmaşık ve Yüksek Düzeyde Teknolojiler
Tablet bilgisayarlar: Görsel ve işitsel özellikleri içeren dokunmatik ekran özelliğine
sahip araçların birçok avantajı olması nedeniyle farklı yetersizlik türleri için sıklıkla
kullanılmaktadır. Bu avantajlar şu şekilde sıralanabilir:
eğitsel öğrenme malzemelerini bireyselleştirmeye olanak sağlaması (Harrell, 2010),
çok sayıda uygulamaya erişim olanağının bulunması (Kagohara, Sigafoos, Achmadi,
O’Reilly ve Lancioni, 2012; Shah, 2011),
taşınabilirliğinin kolay olması (Gentry, Lau, Molinelli, Fallen ve Kriner, 2012; Shah,
2011),
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
43
geniş ekran arayüzüne sahip olması (Shah, 2011).
bu araçlarla aktarılan ve sanal ortamda bulunan içerikle iletişimin dokunarak, yani daha
somut bir iletişim biçimiyle yapılması (Campigotto, McEwan ve Demmans Epp, 2013),
fiziksel ve sanal etkileşimin somut iletişim şekilleriyle sağlanarak gerçek yaşam ile
bağlantılarının daha iyi kurulması (Chen, 2012).
Tablet bilgisayarların normal gelişim gösteren bireyler tarafından sıklıkla kullanılması,
özel gereksinimi olan bir bireyi normal gelişim gösteren bireylerden ayırmaması (Shane vd.,
2012; Van Laarhoven, Johnson, Van Laarhoven-Myles, Grider, ve Grider 2009) yönüyle farklı
yetersizliği olan özel gereksinimi olan bireyler için ilgi çekici ve kullanışlı bir araç olarak öne
çıkmalarını sağlamaktadır. Örneğin; otizm spektrum bozukluğu, zihin yetersizliği, öğrenme
güçlüğü, dikkat eksikliği olan bireylere hedeflenen pek çok becerinin öğretimini (sohbet etme,
kendini tanıtma, kurallara uyma ya da toplama, çıkarma, sayma, okuduğunu anlama vb.
akademik beceriler) daha görsel ve eğlenceli kılmak için tablet bilgisayarlara dijital etkileşimli
kitap ya da oyuna dayalı etkileşimli video uygulamaları gömülebilir.
Akıllı telefonlar: Hayatımızın her alanında var olan ve gündelik yaşamımızın
vazgeçilmez bir parçası haline gelen akıllı telefonlar ise yeni medya ortamlarının en önemli
araçlarından biridir. Yeni medya ortamlarının sağladığı birçok özelliği bünyesinde
barındırması ve en önemlisi taşınabilir olması ile akıllı telefonlar, kısa sürede çok geniş bir
kullanıcı ağına ulaşmıştır. Akıllı telefonlarda bilişsel, oyun, motor vb. etkinlikler için farklı
gelişim alanına yönelik uygulama olanağı geniştir ve etkileşimli çoklu ortam uygulamalarının
kullanımı için uygun bir ortam sağlanabilmektedir. Akıllı telefonlar ile farklı yetersizliği olan
bireylere (otizm spektrum bozukluğu, zihin, işitme, serebral palsi, duygu ve davranış
bozukluğu, fiziksel yetersizlik) duygu ve düşüncelerini, isteklerini belirtme, seçim yapma,
eşleme, motor beceriler gibi pek çok beceri eğlenceli bir ortam aracılığı ile çalışılabilmektedir.
Ancak batarya ömrünün bitmesi ve aktif olmadığı sürece ekranın kapanabilmesi gibi birtakım
sınırlılıkları bulunmaktadır (De Leo, Gonzales, Battagiri ve Leroy, 2011).
Akıllı tahtalar: Etkileşim özellikleri olan ve bilgisayara bağlı olarak çalışan,
dokunmatik özelliğe sahip büyük bir ekrandır (Xin ve Sutman, 2011). Bu tahtaların yardımıyla
yazı, ses, video, grafik gibi unsurları bir arada kullanarak eğitimde etkileşim arttırabilmektedir.
Her öğrenenin farklı öğrenme stili olduğu göz önüne alınarak, bu etkileşimli tahta ile birlikte
çoklu bir öğretim ortamı elde edilebilmektedir. Konu anlatılırken, ihtiyaç duyulursa veya konu
ile ilgili olarak akıllı tahta yardımıyla internete bağlanıp bu kaynaklara ulaşılabilmektedir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
44
Akıllı tahta üzerindeki tüm yazı veya grafiklerin biçim, renk ve boyutları göze en iyi hitap
edecek şekilde değiştirilebilmektedir. Özellikle tahtadaki bilgilerin tutup çekilerek her yöne
hareket ettirilebilmesi toplanan bilgilerin düzenlenebilmesi açısından büyük kolaylık
sağlamaktadır. Akıllı tahtada içerik bağlamında yeni bir sayfa eklenip çalışmaya devam
edilebilir. Akıllı tahta üzerinde oluşturulan tüm ders içerikleri kaydedilebilir ve istenildiğinde
tekrar hızlı bir şekilde tahtaya yansıtılabilir. Bu işlem, öğretene zaman kazandırdığı gibi
öğrenenlerin dikkatinin dersten kopmasını da engellemiş olur. Akıllı tahta kullanılarak özel
gereksinimi olan bireylere farklı beceri ve kavram öğretimi yapılabilir. Örneğin; zihinsel
yetersizliği, otizm spektrum bozukluğu, işitme kaybı ya da fiziksel yetersizliği olan bireyler
gibi farklı özelliklerdeki bireyler için tasarımlanan bu uygulamadaki seçenekler ile metinlerin
üzeri işaretlenerek, metnin rengi değiştirilerek okuma ve yazma hataları düzeltilebilir. Bu
seçeneklerin kullanımı okuma, yazma, resim yapma ve bilgisayar kullanmayı
kolaylaştırmaktadır.
Akıllı saatler: En sık kullanılan giyilebilir teknolojilerden birisi de akıllı saatlerdir.
Akıllı saatler mobil telefonlarla senkron bir şekilde veya tamamen bağımsız bir şekilde
çalışabilmekte, kendi işletim sistemine sahip olabilmekte ve en önemlisi de birçok sensörü
kullanarak anında veri toplayabilmektedir (Bieber, Kirste ve Urban, 2012). Bu bağlamda
incelendiğinde özellikle fiziksel etkinliklere dayalı özel eğitim etkinliklerinde büyük
potansiyellere sahiptir. Fiziksel etkinliklerin takibinin yanında özellikle özel gereksinimi olan
bireylerin sağlık bilgilerinin toplanması ve önleyici müdahalelerin yapılması açısından da
tercih edilebilir. Akıllı saatler gibi giyilebilir teknolojilerin yaygınlaşması insanların günlük
etkinliklerinin, davranışlarının ve hatta duygularının takibini mümkün kılmıştır. Ortaya çıkan
bu durum ise sayılabilir insan (quantified self) gibi kavramların gündeme gelmesine neden
olmuştur.
Sayılabilir insan terimi insanların günlük etkinliklerinin takibini niteleyen bir ifadedir
(Johnson, Adams Becker, Estrada ve Freeman, 2014). Öğrenme analitiği (learning analytics),
öğrenmeyi ve öğrenmenin gerçekleştiği çevreleri anlayıp daha iyi hale getirebilmek için
öğrenenler ve bağlamları hakkındaki bilginin toplanması, ölçülmesi, analizi ve raporlanması
şeklinde tanımlanmaktadır (LAK, 2011). Öğrenme analitiğinin en büyük avantajı öğrenme
süreçlerinin bireyselleştirilmesine olanak sağlayabilmesidir (Bozkurt, 2016). Sayılabilir insan
kavramı öğrenme analitiklerinin sadece çevrimiçi ortamlarda değil, özellikle fiziksel
etkinliklere dayalı eğitim-öğretim süreçlerinin bireyselleştirilmesinde de önem kazanmaktadır.
Öğrenme süreçlerinin bireyselleştirilmesinin özel eğitim için önemli olduğu düşünüldüğünde
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
45
akıllı saatler ile özellikle fiziksel etkinliklere dayalı anlık verinin toplanabilmesi, öğrenme
analitikleri ile bu süreçlerin öğrenenin gereksinimlerine göre bireyselleştirilmesi mümkündür.
Sanal gerçeklik: Her alanda etkin olarak kullanılabilecek olan sanal gerçeklik,
bilgisayara dayalı, etkileşimli ve çoklu ortam teknolojisidir. Sanal gerçeklik, bilgisayar
ortamında oluşturulan üç boyutlu resimlerin ve animasyonların teknolojik araçlarla insanların
zihinlerinde gerçek bir ortamda bulunma hissini vermesinin yanı sıra, ortamda bulunan bu
objelerle etkileşimde bulunmalarını sağlayan teknoloji olarak tanımlanabilir. Sanal gerçeklik,
öğrenenin görsel, duygusal, dokunma, koku ve tat alma hissine dayalı seçeneklerle etkileşimde
bulunarak gerçek dünyayı simülasyon yardımı ile algılamasıdır. Sanal gerçeklik uygulamaları,
öğrenenlere bilgisayar tarafından yaratılmış yapay dünyada çeşitli deneyimler yaşama, o
dünyayı yönlendirebilme ve deneyimlerini gerçek dünyaya en üst düzeyde genelleme olanağı
sağlar (Anderson, Rothbaum ve Hodges, 200; Riva, 2005; Strickland, Marcus, Mesibow ve
Hogan, 1996).
Sanal gerçeklik uygulamaları, bu uygulamaların tasarımının nasıl sunulduğuna ilişkin
farklılık gösterebilir. Sanal gerçeklik uygulamalarında öğrenenlerin hareketlerinin
algılanabilmesi için çeşitli araçlar kullanabilmektedir. Bunlardan biri sanal gerçeklik
içeriklerinde dokunma hissini yaşayabilme ve elin hareketlerinin belirlenebilmesi için
kullanılan özel tasarımlanmış eldivenlerdir. Bileklerin arka tarafına takılan bir konum izleyici
ile elin konumu ve yönü izlenir, eldiven bir cisim ile çarpıştığında bilgisayar onu kaldırma ve
taşımak için bir işaret gönderir (Aguinis, Henle ve Beaty, 2001). Bu eldivenler sayesinde
parmakların hareketleri ile el hareketleri algılanabilir (Blake ve Gurocak, 2009). Örneğin; sanal
gerçeklik eldiveni ile bu ortamda bulunan bir öğrenen eli ile yaptığı her tür hareketi görüntüler
ile özdeşleştirerek simüle eder, bu görüntülere uzanır, eli ile kavrar ve etkileşime girebilir.
Sanal gerçeklik uygulamalarında öğrenenin kendisini sanal ortamda hissetmesini
sağlayabilecek araçlardan biri de gözlüklerdir. Bu gözlükler farklı şekillerde
hazırlanabilmektedir. Öğrenen tavana, zemine ve duvarlara nesnelerin yansıtıldığı bir özel oda
içerisinde bulunur ve üç boyutlu görüntüleme yapan gözlükler giyer (Aguinis vd., 2001).
Sanal gerçeklik uygulamalarında sunum sistemleri, öğrenenin bilgisayarda
oluşturulmuş üç boyutlu yapay dünyanın görsel imgeleri görebilmesi ve seslerini duyabilmesi
için öğrenen kişinin başına başlığa benzeyen bir aygıtın takılmasını gerektirir. Bu aygıt
kablolarla bilgisayara bağlanmıştır. Bu aygıtta, öğrenenin her bir gözü önünde sıvı kristal
maddeden yapılmış birer ekranı içeren gözlük benzeri bölüm ile sesleri ileten kulaklık benzeri
bir bölüm yer alır. Gözlük benzeri bölüm, öğrenenin hem görsel imgeleri üç boyutlu olarak
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
46
algılayabilmesini sağlar, hem de öğrenenin yaptığı baş hareketlerini bilgisayara iletir.
Öğrenenin baş hareketine göre görüntünün görünümü değişir (Kayabaşı, 2005).
Veri eldivenleri ile benzer işlev gören veri kıyafetleri de bir diğer sanal gerçeklik
etkileşimi için tercih olabilir. Özel sensörlerle donatılmış olan bu kıyafetlerin içerisine girilerek
öğrenen hareketleri algılanabilmekte ve dijital ortama aktarılabilmektedir. Tüm vücudun
hareketini izleyerek öğrenenlerin ilişkilendirebileceği sanal bir gövdeyi görüntülerler (Aguinis
vd., 2001). Uzay topu ise joystick görünümünde olup istenilen yöne basınç yapmak için
kullanılabilmektedir. Bu şekilde öğrenen nesneleri üç boyutları olarak kontrol edebilir.
Cardboard uygulamalarında ise; maliyeti düşük olan sanal gerçeklik gözlüğü ile
öğrenenler doğa gezileri yapabilmekte, oyun parklarında eğlenebilmekte, gitmeleri yüksek
maliyet gerektiren mekanlara sanal olarak gidip o mekanları görebilmekte ayrıca farklı üç
boyutlu oyunlar oynayabilmektedir. Sanal gerçeklik uygulamalarında yeni teknolojik
gelişmelerden biri de sanal gerçeklik videoları ve etkileşimli videolardır. Bu teknoloji
öğrenenlere 360 derece video izleme imkanı sunmaktadır. Etkileşimli videolarda ise öğrenenler
kendilerini etkileşimli bir sanal gerçeklik senaryosu içerisinde hissedebilirler.
Etkileşimli olan sanal gerçeklik ortamlarında birçok öğrenen bir arada bulunabilir ve
öğrenenler hem çevre hem de ortamda bulunan diğer kişiler ile etkileşimde bulunabilirler
(Redfern ve Naughton, 2002). Dolayısıyla öğrenenler bu ortamlarda işbirliği ile çalışılabilirler.
Bununla birlikte sanal gerçeklik uygulamalarında öğrenenler sanal gerçekliğe kendi
görüntülerinin etrafa yayılmasını izleyerek katılırlar. Bu ikinci kişinin bakış açısına göre
öğrenenlerin görüntülerinin bilgisayar tarafından elektronik bir şekilde yeniden yaratılıp canlı
bir biçimde bu kişinin önündeki ekrana görüntünün gelmesi şeklinde olur.
Özellikle özel gereksinimi olan bireylerin bireysel farklılıkları dikkate alınarak sanal
gerçeklik ortamları tasarlanabilir. Alan yazında otizm spektrum bozukluğu olan bireylerle
sanal ortam kullanarak yapılan uygulamalarda duygularını anlama ve ifade etme, göz kontağı
kurma, ortak dikkat, oyun ve güvenlik becerilerinde olumlu etkiler olduğu belirtilmektedir
(Boser, Goodwin ve Wayland, 2014). Ek olarak doğal ortamda iletişim ve etkileşim başlatmada
yetersizlikleri bulunan bireyler için ise bireylerin sanal ortamda karşılaşabilecekleri ve iletişim
ve etkileşim becerilerini geliştirecekleri sanal ortamlar yaratılabilmektedir. Sanal gerçeklik
uygulamalarında öğrenenler, içinde buldukları sanal dünyada aynı gerçek dünyada olduğu gibi
hareket edebilme olanağını bulurlar. Oluşturulması mümkün olamayan ortamların
oluşturulmasını ve öğrenenlerin bu ortamlarda deneyim yaşamalarını sağlayabilir. Öğrenenler
kendi öğrenme hızlarına göre istedikleri kadar uygulamalara katılarak daha etkili bir öğrenme
gerçekleştirebilirler. Sanal gerçeklik ortamlarında öğrenenler gerçekleştirilmesi tehlikeli ve
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
47
maliyetli deneyleri defalarca yapabilme şansı bulabilmektedir. Örneğin; otizm spektrum
bozukluğu, zihin yetersizliği ya da görme yetersizliği olan bireylere karşıdan karşıya geçme
becerisinin öğretimi sanal gerçeklik ortamları ile daha güvenli bir şekilde öğretilebilir.
Artırılmış gerçeklik: Teknolojinin hızla gelişmesi sonucunda sanal gerçeklik
uygulamaları içerisinde yer alan uygulamalardan birisi de artırılmış gerçeklik uygulamalarıdır.
Artırılmış gerçeklik uygulamaları; var olan gerçekliğin desteklendiği sanal ortamlardır.
Artırılmış gerçeklik ile sanal gerçeklik karıştırılabilmektedir. Sanal gerçekliğin amacı gerçek
dünyanın modellediği üç boyutlu ve etkileşimli sanal ortamlar oluşturmaktır. Artırılmış
gerçeklik ise gerçek zamanlı ve etkileşimli olarak gerçek dünyayı bilgisayar ortamında
geliştirilen sanal verilerle zenginleştirmeyi amaçlamaktadır. Sanal gerçeklik, gerçekliği olduğu
gibi sanal dünyaya taşımayı amaçlarken artırılmış gerçeklik, gerçekliği sanal bilgilerle
zenginleştirmeyi amaçlar (Somyürek, 2014). Bu bağlamda artırılmış gerçeklik aslında gerçek
dünyadaki sanal nesnelerle etkileşime girebilmeye olanak sağlayan bir uygulamadır (Bronack,
2011).
Dunleavy, Dede ve Mitchell, (2009) artırılmış gerçeklik teknolojisinin her yerde her
zaman kullanıma hazır bir ortam sağlamasının en önemli özelliklerinden biri olduğunu
belirtmektedirler. Örneğin; mobil cihazlarla gezen bir öğrenene, bir yeri gezerken manzaralarla
ilgili anında fazladan bilgiler sunularak bağlamla ilgili destek verilebilir. Böylece, öğrenen
gerçek ortamda normalde var olmayan ilişkili bilgilere ulaşabilir.
Günümüzde artırılmış gerçeklik teknolojilerinin yaygın kullanımı olarak giyilebilir
teknolojiler öne çıkmaktadır. Bu anlamda birçok firmanın gözlük, başlık ya da kask, saat, t-
shirt, ayakkabı hatta takı şeklinde üretilmiş giyilebilir teknolojileri geliştirdiği ve bazılarını
insanların hizmetine sunduğu görülmektedir.
Artırılmış gerçeklik uygulamaları henüz çok yeni olsa da sosyal etkileşim ve iletişim
becerilerde yetersizlikleri olan bireyler için oldukça önemli sonuçlar ortaya koymaktadır.
Özellikle özel gereksinimi olan bireyler için ellerini ve bedenlerini algılayan artırılmış
gerçeklik uygulamaları taklit, oyun, motor beceriler için öğretimi için oldukça uygun olabilir.
Sanal eğitimin kullanıldığı artırılmış gerçeklik uygulamalarında öğrenen kendi hızına göre
bireyselleştirilmiş eğitim alabilmektedir. Çeşitli öğrenme stillerine uygun özgün bir öğrenme
ortamı yaratılabilmektedir.
Akıllı kişisel asistanlar (Intelligent Personal Assistants: IPAs): Akıllı kişisel asistanlar;
öğrenenin sesi, görüntüsü, bağlamsal bilgi gibi girdilerden yararlanarak öğrenenle iletişime
geçen, cevap veren, önerilerde bulunan veya belli etkinlikleri gerçekleştirebilen
uygulamalardır (Hauswald, 2015). Bu tür uygulamalar öğrenenle iletişime geçerken doğal dil
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
48
işleme yöntemini kullanması bağlamında eğitsel amaçlarla kullanılabilecek araçlardır (Goksel
Canbek ve Mutlu, 2016). Akıllı kişisel asistanlar özellikle konuşma becerilerinde sorun
yaşayan bireylerin konuşma becerilerinin desteklenmesi veya geliştirilmesi süreçlerinde
kullanılabilecek teknolojilerdir. Kolaylıkla akıllı telefonlar veya diğer mobil cihazlar ile
birlikte kullanılabilir.
Dijital kitaplar: Basılı kitaplar çok güçlü öğrenme malzemeleri olmasına rağmen,
sınırlı erişilebilirlik seçeneklerinden dolayı özel gereksinimi olan bireyler için çoğu zaman
etkili bir şekilde kullanılamamaktadır. Bununla beraber son yıllarda evrensel tasarım ilkelerine
göre tasarımlanmış, farklı erişilebilirlik seçeneklerini sunan dijital kitaplar etkili öğrenme
malzemeleri olarak kullanılabilmektedir (Bozkurt, 2013). Dijital kitaplar, hem farklı etkileşim
türlerini desteklemesi hem de farklı erişilebilirlik seçenekleri sunabilmesi bağlamında önemli
yardımcı teknolojiler olarak değerlendirilebilir. Özellikle mobil cihazların yaygınlaşması,
internet ağının ve hızının artması ile birlikte etkileşimli e-kitaplara video, ses, animasyon, oyun
gibi çoklu ortam özelliklerin de eklenebilmesi basılı etkileşimli kitaplara göre daha çok tercih
edilebilir kılmaktadır. Dijital etkileşimli kitaplar, öğrenme ortamında okuma zorluğu çeken
veya fiziksel (işitme, görme vb.) yetersizliği olan bireylerin içeriğe erişimini kolaylaştırırken,
öğrenme sürecine etkin biçimde katılmalarını da sağlamaktadır.
Mobil uygulamalar: Mobil markette milyonlarca uygulama çok farklı kullanıcı
yelpazesine hitap etmektedir. Mobil uygulamalar birçok teknolojiyi bünyesinde barındırabilen
uygulamalardır. Bilgisayar programlarının aksine kullanımları hemen hemen her düzeyde
kullanıcı için kolaydır. Mobil uygulamaların bu potansiyeli ise onları eğitim süreçlerinde
kullanılabilir kılmaktadır (Johnson, Adams ve Cummins, 2012). Özel eğitimde mobil
uygulamaların etkili bir biçimde kullanılabileceğine yönelik çalışmalar vardır (Bozkurt, Sani
Bozkurt, Caliskan, Guler, Dincer ve Sezgin, 2015; Caliskan, Bozkurt, Dincer, Guler ve Sezgin,
2016). Mobil uygulamaların özel eğitim sürecinde kullanımını uygulamaların farklı özel
gereksinimi olan bireylerin özelliklerine göre erişilebilirlik seçenekleri sunabilmesi,
uygulamanın hızlı bir şekilde güncellenebilmesi, farklı etkileşim türlerine olanak verebilmesi
ve belki de en önemlisi doğal kullanıcı arayüzü (natural user interface) ile kullanılabilmesidir.
Bilgisayar yazılımları: Gelişen ve değişen teknoloji ile günümüzde özel gereksinimi olan
bireylere pek çok beceri ve kavram (sosyal, akademik, motor vb.) öğretiminde bilgisayar veya
taşınabilir araçlar aracılığı ile çeşitli yazılımlar tasarlanmaktadır. Örneğin; dil ve konuşma
bozukluğu olan çocuklar ve otizm spektrum bozukluğu olan çocukların temel yetersizlik
gösterdikleri alanlar dil ve iletişim becerileri olduğundan (Heward, 2013) bu alanlarda
yazılımlara uygulamalara gerek duyulmuştur. Dil ve konuşma becerileri sınırlı olan bireyler
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
49
için tasarlanan yazılımlarda bu bireyler çeşitli semboller, resimler, insan sesleri özellikleri
aracılığı ile kendi istek ve ihtiyaçlarını ifade edebilirler, kimi zaman cümle kurmaya olanak
sağlayan programlar da kullanılabilir (Örn; My Choice Board Mytalk Mobile, Look2learn
uygulamalar).
Sosyal becerilerin geliştirilmesi, ortak dikkat, oyun, taklit becerilerinin geliştirilmesi
üzerine de tasarlanmış programlar bulunmaktadır. Bu beceriler için geliştirilmiş öyküler ile
sosyal beceriler öğretilmektedir (Örn; Social Skills, Smile at me vb. uygulamalar). Toplumsal
yaşam becerilerine ilişkin tanıtım ve sıralı olayların sunulduğu resimli ve videolu ipuçlarından
oluşan programdır (Örn; Community Success vb. uygulamalar).
Akademik beceriler için bilgiyi işleme, hatırda tutma ve transfer etme özel gereksinimi
olan bireylerin en çok zorlandıkları bilişsel süreçlerdir. Bu bağlamda özellikle kaynaştırma
ortamlarında eğitime devam eden özel gereksinimi olan bireylerin akademik becerilerinin
desteklenmesi oldukça önemlidir. Teknoloji destekli birçok program aracılığı ile akademik
beceriler öğretilebilir. Okuma-yazma, matematik ve fen alanlarına ilişkin birçok program
bulunmaktadır. Bu programlar kimi zaman etkileşimli oyun formatında hazırlanabilmektedir.
Örneğin; öğrenme güçlüğü, zihin yetersizliği, otizm spektrum bozukluğu olan bir bireye okuma
yazma, işlevsel okuma öğretimi için veya matematik becerilerinin öğretilmesi amacı ile
toplama, çıkarma vb. temel işlemelerinin yanı sıra rakam öğretimi, yapboz uygulamaları
etkileşimli olarak oyun içine gömülebilir (Örn; Happy Little Farmer, Kidcalc 7-In-1 Math Fun
vb. uygulamalar).
Bireylerin etkinlik geçişlerinde yaşadıkları sorunları en aza indirmek için geliştirilmiş
programlar da mevcuttur. Örneğin; etkinlik çizelgeleri; taşınabilir araçlar aracılığı ile kolay ve
eğlenceli bir şekilde sunulabilmektedir. Bu program ile bireyler etkinliklerini oluşturup
düzenleyebilir ve etkinliklerin sırasını kolayca takip edebilir. Bu programlarda etkinlik
çizelgeleri ile görsel ipuçları kullanılarak günlük yaşamdaki etkinliklerin yapılabilmesi
sağlanır (Örn; Visules, Tohum, Activity Schedules vb. uygulamalar).
Farklı yetersizlikler için yardımcı teknoloji kullanımı
Yardımcı teknolojiler; özel gereksinimi olan bireylerin yetersizlik türüne göre görme,
işitme, okuma, yazma, akademik, sosyal beceriler gibi birçok beceri alanlarındaki gelişimlerini
desteklemekte ve bilgiye daha kolay ve hızlı ulaşımını sağlamaktadır. Özel gereksinimi olan
bireyler düşünüldüğünde farklı yetersizlik grupları için yardımcı teknoloji kullanımı ile ilgili
olarak örnekler Sani-Bozkurt (2016)’dan uyarlanan Tablo 1’de sınıflandırılmıştır:
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
50
Tablo 1.
Farklı yetersizlik grupları için yardımcı teknoloji kullanımı ile ilgili örnekler
Otizm spektrum bozukluğu,
Zihin yetersizliği, öğrenme güçlüğü
Görsel çizelgeler, hatırlatıcılar, sesli kitaplar,
sözcük denetleyiciler, dijital asistanlar,
robotlar.
Görme yetersizliği Dijital ekran büyüteçleri, uzak görüntüleme
büyüteci, ekran okuyucuları, sesli uyarı
sistemleri, braille klavye ve yazıcı, optik
karakter tanımlama (optical character reader:
OCR), akıllı gözlükler, dokunsal saatler.
İşitme yetersizliği Kulak içi işitme cihazları, görsel ve fiziksel
uyarıcılar, ses tanıma yazılımları, konuşma
cihazı.
Dil ve konuşma bozukluğu Dijital ve sentez cihazlar (kayıtlı ses ve
yapay ses üreten), yazıdan seslendirme (text
to speech: TTS).
Bedensel/ortopedik yetersizlik Switch ve tarama çözümleri, KinectRom
sistemi: ses, kafa, ayak, ağız ve gözle
kontrol, ortam kontrolü.
Kaynak: Sani-Bozkurt, 2016
Yardımcı teknolojileri planlama süreci
Bilgiyi üretme, paylaşma ve yeniden düzenleme alanlarında zamandan tasarruf
edilmesinin yanı sıra öğrenenlere yeni öğrenme ortamları da sunulmuş olmaktadır. Bunun için
öğrenme ortamlarında bu teknolojileri kullanmak isteyen öğretenlerin, öğrenenlerin
gereksinimlerine uygun teknolojileri belirlemesi önemlidir. Bu bağlamda işlevsel yardımcı
teknoloji araçlarının belirlenmesi için öğrenen ve öğretenin yanı sıra aile ve ilgili diğer
uzmanların da katılımı ile birlikte yardımcı teknolojiler konusunda önemli bir planlama süreci
gereklidir. Yardımcı teknolojileri planlama sürecinde dikkat edilmesi gerekenler Tablo 2’de
açıklanmıştır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
51
Tablo 2.
Yardımcı teknolojileri planlama
1. Yardımcı teknoloji araç ve donanımları için olası ihtiyaçları belirleyin.
2. Öğrenenin çevresi/ortamı hakkında bilgi toplayın ve analiz edin (Bahçe, sınıf,
yemekhane, vb.) ve ne tür bir yardımcı teknoloji aracı kullanılabileceğini planlayın.
3. Öğrenenden her ortamda yapması beklenenler ile ilgili bilgi toplayın ve analiz edin.
4. Daha önce kullanılan düşük düzey ve ileri düzey tüm yardımcı teknolojileri ve
öğretimsel stratejileri listeleyin.
5. İhtiyaç duyulursa, özel eğitim ve teknoloji konusunda uzman kişilere başvurun.
6. Her ortamda kullanılabilecek yardımcı teknolojileri seçin.
7. Yardımcı teknoloji ve öğretim stratejileri denemeleri için bir plan geliştirin.
8. Başarılı uygulamalar için bir plan geliştirin.
9. Yardımcı teknoloji ve öğretim stratejileri konusunda öğrenen, öğreten, uzman ve
aileleri kapsayan bir eğitim planı oluşturun.
10. İzleme ve geliştirme planı oluşturun.
11. Öğrenenler için kullanılan yardımcı teknolojilerin ve stratejilerin etkililiğini rutin
olarak değerlendirin.
12. Yukarıdaki adımları tekrarlayın ve gerekli değişiklikleri yapın.
Kaynak: McCulloch, 2004
Teknoloji Destekli Öğrenme Ortamlarının Yararları
Teknoloji destekli öğrenme ortamları özel gereksinimi olan bireylerin yetersizlik türüne
göre görme, işitme, okuma, yazma, akademik, sosyal ve iletişim becerilerini desteklemekte ve
bağımsız yaşam becerilerini kolaylaştırmaktadır. Bu bireylerin hedeflenen bilgileri daha kolay,
kalıcı ve hızlı bir şekilde öğrenmelerine olanak tanımaktadır. Çoklu ortam ve etkileşim
unsurlarının desteklendiği öğrenme ortamları kullanıldığında öğrenme süreci daha aktif ve
eğlenceli olabilmektedir. Görsel, işitsel ve dokunsal uyaranlar ile farklı seçenekler aracılığı ile
bireysel öğrenme deneyimi sağlanmaktadır. Simülasyon ve modeller sayesinde, öğrenilenlerin
algılamasını ve hatırlanmasını kolaylaştırmakta ve böylece tekrar edilebilir bir öğrenme
deneyimi sunmaktadır. Bazı bireylerin sosyal ortamlarda hissettikleri olumsuz duyguların sanal
gerçeklik gibi yazılım programları sayesinde azaltılabileceği söylenebilir. Ayrıca bazı
bireylerin ifade edici dil becerilerinin geliştirilmesine yardımcı olmaktadır. Kendini tam olarak
ifade edemeyen bireylerin ise kendilerini ifade edebilmeleri için alternatif yollar sunarak
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
52
iletişim becerilerini destekler. Böylece bireylerin kendilerini daha güvenli hissetmelerini
sağlayarak özgüvenlerini artırabilir. Bunun yanı sıra çağımızda yeni eğitim teknolojisi ve
iletişim araçları ile geleneksel eğitim anlayışının ötesinde okul, sınıf, ev, bahçe ya da toplumsal
alanlarda zaman ve mekân sınırı olmaksızın farklı becerilerin/davranışların öğretimi
yapılabilir.
Teknoloji destekli öğrenmenin öğrenenlere sağladığı yararların yanı sıra öğretenler için
de bir takım yararları söz konusudur. Örneğin; öğretene dersi planlama konusunda yardımcı
olur. Yardımcı teknolojiler ile hedeflenen amaçların kazanımı daha hızlı ve kalıcı olacağı için
öğrenenlerin başarısının ve motivasyonunun arttığını fark eden öğretenin de başarısı ve
motivasyonu artar. Farklı bireysel özellikleri olan öğrenenlerin süreç içerisinde ilerlemelerini,
gelişimlerini izlemek daha kolay olur. Tüm bunlar dikkate alındığında öğretime ayrılan zaman
artar ve böylece öğreten, öğrenenlerin özel durumları ile ilgilenmeye daha fazla zaman
ayırabilir. Ayrıca yeni bilgi ve teknolojilerin kullanımı ile kendisini kişisel ve mesleki anlamda
geliştirme fırsatı bulur. Gerektiğinde öğrenenin ihtiyaç duyduğu alanlarda teknoloji kullanımı
konusunda uzman kişiler ile iş birliği içerisinde çalışma deneyimi elde edebilir.
Sonuç
Eğitim dünyası teknolojik gelişmeler paralelinde “dijital bir devrim” niteliğinde sürekli
bir değişim içerisindedir. Bu “dijital devrim” nedeniyle eğitim ortamlarının tasarımında
teknolojinin varlığı ve erişilebilirliğinin önemi yadsınamaz bir gerçektir. Eğitimde teknoloji;
farklı öğrenme tarzlarını, farklı öğrenen özelliklerini destekleyici, dengeleyici ve yardımcı bir
rol üstlenmektedir. Bu yönüyle teknoloji tüm bireylerde olduğu gibi özel gereksinimi olan
bireylerin de yaşam kalitelerinin artırtılmasına katkıda bulunma potansiyeline sahiptir. Özel
gereksinimi olan bireyler için teknoloji destekli öğrenme ortamları tasarımlanırken bu
bireylerin zayıf yönlerinin desteklenmesi, güçlü yönlerinin ise ön plana çıkarılması
gerekmektedir. İşte bu noktada yardımcı teknolojiler özel gereksinimi olan bireyler için
evrensel tasarım ilkeleri doğrultusunda bu iki önemli özelliği bünyesinde birleştirmektedir.
Yardımcı teknolojiler özel gereksinimi olan bireylere yaşadığı güçlükleri aşmasına
yardımcı olan araç, donanım ve sistem anlamına gelir. Bu bireylerin daha başarılı, üretken bir
öğrenen olmalarına yardımcı olur. Aynı zamanda, onların güvenleri ve bağımsızlıklarını
arttırır. Farklı yetersizlikleri olan öğrenme ve dikkat sorunu olan öğrenenlere örneğin; okuma
ve yazma, dinleme, matematik becerilerinin öğretimine yardımcı olan birçok yardımcı
teknoloji türü vardır. Mevcut yardımcı teknoloji araçlarının çeşitliliği son yıllarda hızla
büyümüştür. "Teknoloji" kelimesine rağmen, tüm yardımcı teknoloji araçları yüksek teknoloji
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
53
ürünü değildir. Yardımcı teknoloji, basit uyarlamalı araçlardan (uyarlamalı kalem,
işaretleyiciler ve organizatörler gibi) ileri teknolojiye sahip araçlara (tablet bilgisayarlar,
bilgisayar yazılımları, artırılmış gerçeklik gibi) kadar değişen geniş bir yelpazededir.
Son birkaç yılda özel eğitimde yardımcı teknoloji kullanımına yön verebilecek tablet
bilgisayar, akıllı tahta uygulamaları, bulut teknolojisi uygulamaları, eğitici robotlar gibi
yardımcı teknolojilerle ilgili örnek araştırmalar bulunmaktadır. Özel gereksinimi olan bireylere
çeşitli becerilerin ve davranışların (sosyal, bilişsel, motor becerileri, özbakım vb.) öğretiminde
teknoloji destekli uygulamalar olumlu ve etkili sonuçlar vermektedir. Bu olumlu sonuçlar
neticesinde özel gereksinimi olan bireylere sunulan uygulamalarda teknolojinin kullanıldığı
uygulamalar ve araçlar giderek artmaktadır. Her geçen gün gelişmeye devam eden ve
hayatımızı kolaylaştıran teknolojiler arasından öğrenen için ne tür yardımcı teknolojilerin
seçileceği konusu önemlidir. Etkili bir öğretim sunabilmek için yardımcı teknolojileri planlama
sürecinde ne tür bir yardımcı teknolojinin seçilmesi gerektiğine özel gereksinimi olan birey,
yardımcı teknolojiyi kullanacak uzman, aile ve ilgili diğer uzmanlar birlikte karar vermelidir.
Yardımcı teknolojiler için amaçlar, teknolojik araç, program, yöntem, teknikler ve etkinlikler
için bir planlanma yapılmalıdır. Böyle bir planlama yapıldığı takdirde hem öğrenen hem de
öğreten için oldukça etkili ve eğlenceli teknoloji destekli bir öğrenme ortamı sağlanmış
olacaktır.
Öneriler
Özel gereksinimi olan bireyler için teknoloji destekli öğrenme ortamlarının kullanımı ile
ilgili olarak bir takım öneriler sunulabilir. Bu öneriler şu şekilde sıralanabilir:
Özel gereksinimi olan bireylerin öğrenme gereksinimlerine göre ihtiyaç analizi
yapmak,
Birey için işlevsel yardımcı teknolojiler seçmek ve yardımcı teknolojilerin öğretimi için
farklı uzmanlık alanları ile işbirliği sağlanarak yardımcı teknoloji öğretim planı
oluşturmak,
Yardımcı teknolojiler konusunda uzman kişilerin öğrenen için hazırlanan
Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı (BEP) ekibinde yer almasını sağlamak.
Etkili ve verimli bir başarının sağlanabilmesi için özel gereksinimi olan bireyin
merkeze alındığı teknoloji destekli öğretim ortamına yönelik öğretim tasarımı yapmak,
Farklı yetersizlik türleri için farklı uzmanların katkısı ile yazılımlar ve uygulamalar
geliştirmek,
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
54
Uygulamaların etkisini görebilmek için sürekli veri toplamak, izleme ve değerlendirme
çalışmalarını planlamak,
Bu alanda çalışan ilgili personellere özel gereksinimi olan bireylere yardımcı teknoloji
kullanımı konusunda eğitim programları düzenlemek,
Yardımcı teknolojilere erişim konusunda ailelere, öğretmenlere farkındalık ve bilgi
düzeyini arttırıcı çalışmalar düzenlemek (kitap, broşür, çevrimiçi kaynaklar sağlamak),
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
55
Kaynakça
Achmadi, D., Kagohara, D. M., van der Meer, L., O’Reilly, M. F., Lancioni, G. E., Sutherland,
D., Lang, R., Marschik, P. B., Green, V. A., & Sigafoos, J.(2012). Teaching advanced
operation of an iPod-based speech-generating device to two students with autism
spectrum disorders. Research in Autism Spectrum Disorders, 6(4), 1258-1264.
Aguinis, H., Henle, C. A., & Beaty Jr, J. C. (2001). Virtual reality technology: A new tool for
personnel selection. International Journal of Selection and Assessment, 9(1‐2), 70-83.
Anderson, P. L., Rothbaum, B. O., & Hodges, L. (2001). Virtual reality: Using the virtual world
to improve quality of life in the real world. Bulletin of the Menninger Clinic, 65(1), 78-
91.
Bieber, G., Kirste, T., & Urban, B. (2012, June). Ambient interaction by smart watches.
In Proceedings of the 5th International Conference on Pervasive Technologies Related
to Assistive Environments (ss. 39). ACM.
Blake, J., & Gurocak, H. B. (2009). Haptic glove with MR brakes for virtual
reality. IEEE/ASME Transactions On Mechatronics, 14(5), 606-615.
Boser, K.I., Goodwin, M.S., & Wayland, S.C. (2014). Technology tools for students with
autism: Innovations that enhance independence and learning. Baltimore, MD: Brookes
Publishing.
Bozkurt, A. (2013). Açık ve uzaktan öğrenmeye yönelik etkileşimli e-kitap değerlendirme
kriterlerinin belirlenmesi (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi). Anadolu Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uzaktan Eğitim Anabilim Dalı, Eskişehir.
Bozkurt, A. (2016). Öğrenme analitiği: e-öğrenme, büyük veri ve bireyselleştirilmiş öğrenme.
Açık Öğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi (AUAd), 2(4), 55-81.
Bozkurt, A., Sani Bozkurt, S., Caliskan, H., Guler, E., Dincer, G. D., & Sezgin, S. (2015).
Design Criteria for Interactive E-Books and Interactive Content Based Teaching Apps
for Learners with Autism Spectrum Disorder. In Proceedings of 8th International
Conference of Education, Research and Innovation (ICERI2015), 16th-18th November
2015, Seville, Spain (ss. 3214-3221). ISBN: 978-84-608-2657-6.
Bronack, S. C. (2011). The role of immersive media in online education. Journal of Continuing
Higher Education, 59(2), 113–117.
Caliskan, H., Bozkurt, A., Dincer, G. D., Guler, E., & Sezgin, S. (2016). Design Criteria for
Digital Books for Individuals with Special Needs: Needs of Hearing Impaired, Visually
Impaired and Orthopedically Handicapped Individuals. In Proceedings of 8th
International Conference on Education and New Learning Technologies Conference
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
56
(EDULEARN16), 4th-6th July 2016 (ss. 5980-5987), Barcelona, Spain. ISBN: 978-84-
608-8860-4.
Campigotto, R., McEwan, R., & Demmans Epp, C. (2013). Especially social: Exploring the
use of an iOS application in special needs classrooms. Computers and Education, 60(1),
74-86.
Chen, W. (2012). Multitouch tabletop technology for people with autism spectrum disorder: A
review of the literature. Procedia Computer Science, 14, 198-207.
DOI:http://dx.doi.org/10.1016/j.procs.2012.10.023.
Cory, R. C. (2011). Disability services offices for students with disabilities: A campus
resource. New Directions for Higher Education, 154, 27-36. DOI:10.1002/he.431.
De Leo, G., Gonzales, C. H., Battagiri, P., & Leroy, G. (2011). A smart-phone application and
a companion website for the improvement of the communication skills of children with
autism: Clinical rationale, technical development and preliminary results. Journal of
Medical Systems, 35(4), 703-711.
Dunleavy, M., Dede, C., & Mitchell, R. (2009). Affordances and limitations of immersive
participatory augmented reality simulations for teaching and learning. Journal of Science
Education and Technology, 18(1), 7-22.
Evans, C., Williams, J. B., King, L., & Metcalf, D. (2010). Modeling, guided instruction, and
application of UDL in a rural special education teacher preparation program. Rural
Special Education Quarterly, 29(4), 41.
Gentry, T., Lau, S., Molinelli, A., Fallen, A., & Kriner, R. (2012). The Apple iPod Touch as a
vocational support aid for adults with autism: Three case studies. Journal of Vocational
Rehabilitation, 37(2), 75-85.
Goksel Canbek, N., & Mutlu, M. (2016). On the track of Artificial Intelligence: Learning with
Intelligent Personal Assistants. Journal of Human Sciences, 13(1), 592-601.
Harrell, A. (2010). iHelp for autism. SF Weekly News. http://www.sfweekly.com/2010-08-
11/news/ihelp-for-autism/all/ (Erişim Tarihi: 10.02.2017).
Hauswald, J., Laurenzano, M. A., Zhang, Y., Li, C., Rovinski, A., Khurana,
A.,Dreslinski, R. G., Mudge, T., Petrucci, V., Tang, L., & Mars, J. (2015). Sirius: An
open end-to-end voice and vision personal assistant and its implications for future
warehouse scale computers. InProceedings of the Twentieth International Conference
on Architectural Support for Programming Languages and Operating Systems.
(ss.223-238), ACM.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
57
Heward, W. L. (2013). Exceptional children: An introduction to special education. (10. baskı)
Upper Saddle River, Boston: Pearson.
Johnson, L., Adams, S., & Cummins, M. (2012). The NMC Horizon Report: 2012 Higher
Education Edition. Austin, Texas: The New Media Consortium.
Johnson, L., Adams Becker, S., Estrada, V., & Freeman, A. (2014). NMC Horizon Report:
2014 Higher Education Edition. Austin, Texas: The New Media Consortium.
Johnston, L., Beard, L. A., & Carpenter, L. B. (2007). Assistive technology: Access for all
students. Columbus, OH: Pearson Merrill Prentice Hall.
Kagohara, D. M., Sigafoos, J., Achmadi, D., O’Reilly, M. F., & Lancioni, G. (2012). Teaching
children with autism spectrum disorders to check the spelling of words. Research in
Autism Spectrum Disorders, 6(1), 304-310.
Kayabaşı, Y. (2005). Sanal Gerçeklik ve Eğitim Amaçlı Kullanılması. TOJET: The Turkish
Online Journal of Educational Technology, 4(3), 151-158.
Krantz, P. J., MacDuff, M. T., & McClannahan, L. E. (1993). Programming participation in
family activities for children with autism: Parents’ use of photographic activity
schedules. Journal of Applied Behavior Analysis, 26(1), 137-138.
LAK, (2011). 1st International Conference on Learning Analytics and Knowledge, Banff,
Alberta, February 27-March 1, 2011.
Lorah, E. R., Karnes, A., & Speight, D. R. (2015). The acquisition of ıntraverbal responding
using a speech generating device in school aged children with autism. Journal of
Developmental and Physical Disabilities, 27(4), 557-568.
McCulloch, L. (2004). A special education guide to asistive technology. Prepared by the
Montana Office of Public Insructtion Division of Special Education.
http://opi.mt.gov/pdf/SpecED/guides/AssistiveTechGuide.pdf. Erişim tarihi: 27.07.2016
Pettersson, I., & Fahlström, G. (2010). Roles of assistive devices for home care staff in Sweden:
a qualitative study. Disability and Rehabilitation: Assistive Technology, 5(5), 295-304.
Preston, D., & Carter, M. (2009). A review of the efficacy of the picture exchange
communication system intervention. Journal of Autism and Developmental
Disorders, 39(10), 1471-1486.
Redfern, S., & Naughton, N. (2002). Collaborative virtual environments to support
communication and community in internet-based distance education. Journal of
Information Technology Education, 1(3), 210-220.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
58
Reed, P., & Bowser, G. (2005). Assistive technology and the IEP. D. L. Edyburn, K. Higgins
ve R. Boone (Eds.). Handbook of special educaiton technology research and practice
içinde (ss.61-77). Whitefish Bay, WI: Knowledge by design.
Riva, G. (2005). Virtual reality in psychotherapy: Review. Cyberpsychology and Behavior,
8(3), 220–230.
Rose, D. H., Hasselbring, T. S., Stahl, S., & Zabala, J. (2005). Assistive technology and
universal design for learning: Two sides of the same coin. In D. Edyburn, K. Higgins, &
R. Boone (Eds.), Handbook of special education technology research and practice (ss.
507-518). Whitefish Bay, WI: Knowledge by Design.
Rush, D. K., & Schmitz, S. J. (2009). Universal instructional design: Engaging the whole
class. Widener Law Journal, 19(1), 183-214.
Sani-Bozkurt, S. (2016). Kaynaştırma ve özel eğitim sınıflarında teknoloji kullanımı. Ö. Eliçin
(Ed.), Özel eğitimde teknoloji destekli öğretim içinde (1. baskı) (ss. 23-39). Ankara: Vize
yayıncılık.
Scott, S. S., McGuire, J. M., & Foley, T. E. (2003). Universal design for instruction: A
framework for anticipating and responding to disability and other diverse learning needs
in the college classroom. Equity and Excellence in Education, 36(1), 40-49.
Shah, N. (2011). Special education pupils find learning tool in iPad applications. Education
Week, 30(22), 1-16.
Shane, H. C., Laubscher, E. H., Schlosser, R. W., Flynn, S., Sorce, J. F., & Abramson, J. (2012).
Applying technology to visually support language and communication in individuals
with autism spectrum disorders. Journal of Autism and Developmental Disorders, 42(6),
1228-1235.
Sigafoos, J., Lancioni, G. E., O’Reilly, M. F., Achmadi, D., Stevens, M., Roche, L., Kagohara,
D. M., van der Meer, L., Sutherland, D., Lang, R., Marschik, P. B., McLay, L., Hodis,
F., & Green, V. A.(2013). Teaching two boys with autism spectrum disorders to request
the continuation of toy play using an iPad-based speech-generating device. Research in
Autism Spectrum Disorders, 7(8), 923-930.
Somyürek, S. (2014). Öğretim sürecinde z kuşağının dikkatini çekme: artırılmış
gerçeklik. Eğitim Teknolojisi Kuram ve Uygulama, 4(1), 63-80.
Strickland, D., Marcus, L. M., Mesibov, G. B., & Hogan, K. (1996). Brief report: Two case
studies using virtual reality as a learning tool for autistic children. Journal of Autism and
Developmental Disorders, 26(6), 651-659.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
59
Van Laarhoven, T., Johnson, J. W., Van Laarhoven-Myles, T., Grider, K. L., & Grider, K. M.
(2009). The effectiveness of using a video iPod as a prompting device in employment
settings. Journal of Behavioral Education, 18(2), 119-141.
Waddington, H., Sigafoos, J., Lancioni, G. E., O'Reilly, M. F., van der Meer, L., Carnett, A.,
Stevens, M., Roche, L., Hodis, F., Green, V. A., Sutherland, D., Lang, R., & Marschik,
P. B. (2014). Three children with autism spectrum disorder learn to perform a three-step
communication sequence using an iPad(R)-based speech-generating device.
International Journal of Developmental Neuroscience, 39, 59-67. DOI:
http://dx.doi.org/10.1016/j.ijdevneu.2014.05.001
Watts, M., & Lloyd, C. (2004). The use of innovative ICT in the active pursuit of
literacy. Journal of Computer Assisted Learning, 20(1), 50-58.
Xin, J. F., & Sutman, F. X. (2011). Using the smart board in teaching social stones to students
with autism. Teaching Exceptional Children, 43(4), 18-24.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 37-60 Sani-Bozkurt
60
Yazar Hakkında
Araş. Gör. Dr. Sunagül SANİ-BOZKURT
Sani-Bozkurt, 2006 yılında Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler programlarından ön lisans
ve aynı yıl Anadolu Üniversitesi Almanca Öğretmenliği Programı’nda lisans eğitimini
tamamladı. Anadolu Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü’nden 2011 yılında yüksek lisans
derecesi, 2016 yılında ise doktora derecesini aldı. 2012 yılından itibaren Anadolu Üniversitesi
Özel Eğitim Bölümü Zihin Engellilerin Eğitimi Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak
görev yapmaktadır. Bilimsel ilgi alanları Otizm Spektrum Bozukluğu, etkili öğretim, kanıt temelli uygulamalar,
teknoloji destekli ortam tasarımı ve uygulamalarıdır.
Posta adresi: Anadolu Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Özel Eğitim Bölümü
Eposta: [email protected]
URL: https://anadolu.academia.edu/SunagülSANİBOZKURT
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84
Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi
AUAd
auad.anadolu.edu.tr
Kaynak Gösterme Horzum, M. B., Demir-Kaynak, Z., ve Canan-Güngören, Ö. (2017). Çevrimiçi öğrenmede öğrenci engelleri ölçeği’nin Türkçe’ye
uyarlanması: geçerlik ve güvenirlik çalışması. AUAd, 3(2), 61-84.
61
Çevrimiçi öğrenmede öğrenci engelleri ölçeği’nin Türkçe’ye uyarlanması:
geçerlik ve güvenirlik çalışması Doç. Dr. Mehmet Barış HORZUMa
Yrd. Doç. Dr. Zeliha DEMİR KAYMAKa
Yrd. Doç. Dr. Özlem CANAN GÜNGÖRENa
a Sakarya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü, Hendek, Sakarya
Özet
Bu çalışmanın amacı, Muilenburg ve Berge tarafından 2005 tarafından geliştirilen Çevrimiçi Öğrenmede Öğrenci Engelleri
Ölçeği’ni Türkçe’ye ve Türk kültürüne uyarlamaktır. Bu amaçla 45 madde ve 8 faktörden (yönetici/öğretici konuları, sosyal
etkileşimler, akademik beceriler, teknik beceriler, öğrenci motivasyonu, çalışmalar için zaman ve destek, teknik problemler,
internet erişimi ve fiyatları) oluşan 5’li likert tipindeki ölçeğin çevirisi ve geri çevirisi yapıldıktan sonra her iki dili bilen bir
grup vasıtasıyla dilsel eşdeğerliğine bakılmış ve ardından ölçek çevrimiçi öğrenme uygulamasına bir dönem boyunca katılmış
olan toplam 477 pedagojik formasyon öğrencisine uygulanmıştır. Uygulanan ölçekte sırasıyla faktöriyel geçerlik için açımlayıcı
(AFA) ve doğrulayıcı (DFA) faktör analizi, yapı geçerliği için ayırt edici ve yakınsama geçerlik analizleri, ölçüt geçerliliği, iç
tutarlılık ve kompozit güvenirlik işlemleri gerçekleştirilmiştir. Çevrimiçi Öğrenmede Öğrenci Engelleri ölçeğinin uyarlanması
sonucunda Türkçe ve Türk kültürüne uygun geçerli ve güvenilir bir ölçek elde edilmiştir.
Anahtar Sözcükler: Çevrimiçi Öğrenme, Çevrimiçi Öğrenmede Öğrenci Engelleri, Uyarlama
Abstract
The aim of this study is to adapt the Scale of Student Barriers to Online Learning developed by Muilenburg and Berge in 2005
to Turkish language and culture. For this purpose, after translation and back-translation of the 5 likert scale type consisting of
45 items and 8 factors(manager / tutor topics, social interactions, academic skills, technical skills, student motivation, time and
support for work, technical problems, internet access and prices), linguistic equivalent was looked at by a bilingual group and
then the scale was applied to a total of 477 pedagogical formation students who participated in the online learning over a period
of time. Factor validity (AFA) and confirmatory (DFA) factor analysis for factorial validity, discriminant and convergent
validity analyzes for construct validity, criterion validity, internal consistency and composite reliability procedures were
performed on the applied scale respectively. As a result of the adaptation of the Scale of Student Barriers to Online Learning, a
valid and reliable scale suitable for Turkish and Turkish cultures was obtained.
Keywords: Online Learning, Student Barriers to Online Learning, Adaptation
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
63
Giriş
Teknolojideki gelişim ve yaygınlaşma teknoloji tabanlı eğitim uygulamaları olan
uzaktan eğitim uygulamaları, programları ve sertifikalarının artmasını sağlamıştır. Uzaktan
eğitim uygulamaları arasında en çok ön plana çıkanı internetin her geçen gün yaygınlaşması,
web 2.0 ve 3.0 gibi farklı yapılarla gelişmesi ile çevrimiçi öğrenme uygulamalarıdır.
Çevrimiçi öğrenme bir kişinin öğrenmesi amacıyla kullanılan çevrimiçi teknoloji uygulaması
olarak tanımlanabilir (Horton, 2000). Başka tanımında çevrimiçi öğrenme, öğrenmenin teşvik
edilip desteklendiği bir öğrenme ortamı oluşturmak için, çevrimiçi internet kaynakları ve
bileşenlerinden yararlanılan çoklu ortam tabanlı bir eğitim olarak ifade edilmektedir (Khan,
1997). Bir eğitimin çevrimiçi öğrenme olabilmesi için içeriğin en az %80 oranında çevrimiçi
olarak sunulması gerekmektedir ve yüz yüze öğrenme etkinlikleri bulunmamalıdır (Allen,
Seaman, Poulin ve Straut, 2016).
İlk çevrimiçi öğrenme uygulamaları 1990’lı yılların ortalarında ABD’de başlamıştır
(Lynch, 2002). 2000’li yılların ortalarında üç buçuk milyon öğrenci bir defa çevrimiçi ders
almıştır (Allen ve Seaman, 2013). 2014 yılında 2 milyon sekiz yüz bin öğrenci tüm
yükseköğretimini uzaktan tamamlamış konuma gelmiştir ve bu rakam tüm yükseköğretim
öğrencilerinin %14’üne karşılık gelmektedir (Allen, Seaman, Poulin ve Straut, 2016). Bu
yönüyle çevrimiçi öğrenmenin önemli avantajlarının olması bu kadar yaygınlaşmasını
sağlamıştır. Ancak bazı olumsuz yönleri de bulunmaktadır.
Çevrimiçi öğrenme ile ilgili karşılaşılan olumsuz yönler incelendiğinde yüz yüze
öğrenme kültüründen ayrılan paydaşların yeni bir eğitim uygulamasına alışmaları ve buna
yönelik kültür geliştirmeleri gerekliliğinden kaynaklanan problemlerin ön plana çıktığı
görülmektedir. Bu problemler şöyle sıralanabilir: böyle bir ortamın teknik alt yapı
gerektirmesi, kullanılan araçlara yönelik bilgi ve beceri sahibi olunması gerekliliği, teknik
problemlerin oluşabilmesi, özellikle öğrencilere teknolojik, pedagojik, sosyal ve yönetimsel
açıdan yeni bir ortamda öğrenmeye yönelik akademik ve sosyal destek sağlanmadığında
hazırbulunuşluk eksikliği yaşanması ya da öğrencilerin kendilerini yalnız hissetmeleridir
(Broadbent, 2002; Canan Güngören, Demir Kaymak ve Horzum, 2015; Demir Kaymak ve
Horzum, 2013; Holmes ve Gardner, 2006; Horzum, 2007; Lynch, 2002; Simpson, 20002). Bu
problemlerin en önemli kaynaklarından biri olarak çevrimiçi öğrenmede engeller karşımıza
çıkmaktadır.
Hillesheim’in 1998 yılında uzaktan öğrenme engelleri ve stratejilerini ele alan
çalışmasında literatür incelenerek uzaktan öğrenme engelleri öğrenci ve kurum ile ilişkili
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
64
olmak üzere iki boyutta incelenmiştir. Öğrenci ile ilgili engellerde kendi içinde kişisel ve
durumsal özelliklerle ilişkili engeller olarak ayrılmıştır. Kişisel özelliklerle ilişkili engeller
olarak “akademik başarı için beklentinin düşük olması, öğrenme disiplininden bir süre uzak
kalınması, daha fazla geri bildirime ihtiyaç duyulması, mezun olan öğrencilerin büyük bir
bölümün kadın olması, yeteneklerine güvenmemeleri, kendi deneyimlerinin hatalı olduğuna
inanma eğilimi, eğitmenlerle az miktarda ortak inanışa sahip olma, kendilerini başkalarından
izole etme eğilimi, işleri sonraya erteleme potansiyeli, kaygı artışı, okula karşı olumsuz
tutum” ifade edilmiştir. Durumsal özelliklerle ilişkili engeller olarak ise kariyer beklentisinin
düşük olması, öğrenme için yeterli zaman olmaması, aile ile ilgili sorumluluklar ve para
ayırma problemleri ifade edilmiştir. Bu çalışmadan sonra literatürde engellerle ilgili
çalışmalar öğrenci ve kurumsal olmak üzere iki farklı boyutu temel alacak biçimde
yönlenmiştir.
Maguire (2005) literatür taraması şeklinde hazırladığı çalışmasından çevrimiçi öğrenme
engelleri ile ilgili yapılan çalışmaları incelemiştir. Yapılan çalışmaların detaylı bir şekilde
incelendiği bu çalışmada çevrimiçi öğrenme ile ilgili engellerin içsel yani kişisel ve kurumsal
engeller olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. Kurumsal engeller de teknoloji v öğretim ve teknik
ve yönetim desteği olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Maguire (2005) bu çalışmasında
ortaya koyduğu çevrimiçi öğrenme engellerini Tablo 1’de özetlenmiştir.
Lloyd, Byrne ve McCoy (2012)öğretim personeli ile yapmış oldukları çalışmada
personel tarafından algılanan engelleri (1) kişiler arası engeller, (2) kurumsal engeller, (3)
yetiştirme ve teknoloji engelleri ve (4) maliyet/fayda analizi engelleri olmak üzere dört grupta
incelemiştir.
Cho ve Berge (2002) bu alanda yapılan pek çok durum çalışmasında uzaktan eğitimde
en önemli görülen ve öncelikle çözülmesi gereken sorunun kurumsal yapı ve kültür olduğunu
dile getirmişlerdir. Aynı çalışmada bahsedilen bir diğer kurumla ilgili sorun teknik alt yapı ve
teknik destek sorunudur. Teknik alt yapı ve teknik destek sorunu diğer sorunlarla ilgili olup
bu sorunun ortadan kaldırılmasının diğer sorunları da azaltacağı belirtilmektedir (Cho ve
Berge, 2002).
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
65
Tablo 1
Çevrimiçi Öğrenme Engelleri (Maguire, 2005) İçsel Kurumsal
Teknoloji ve öğretim Teknik ve yönetim desteği
Özel ve kamu kurumlarıyla rekabet Ders kalitesi ile ilgili endişe Personel iş yükü ile ilgili endişe
Kariyer ve iş güvenliği ile ilgili
endişeler
Fikri mülkiyet haklarının
yokluğu
Yönetim desteğinin eksikliği
Teknolojinin göz korkutması Öğrenci etkileşimin eksikliği Mesleki destek eksikliği
UE’nin ve uzaktan nasıl
çalışacağının anlaşılamaması
Telif ve fikri mülkiyet hakkı ile
ilgili sınırlı bilgi olması
Güvenlik endişesi
Yeniliğe karşı direnç İnternetteki yanlış bilgilerle ilgili
endişe
Malzeme, harcama, tasarım ve
geliştirme için ödenek eksikliği
Gelenekselleştirilmiş öğrenciler
için uygun olmaması
Yardım için nereye gidileceği
konusunda bilgi eksikliği
Mükafat ya da para desteğinin
olmaması
Serbest bırakma zamanının
olmaması
Teknik destek eksikliği
Sistemlerin güvenirlik eksikliği
Eğitim eksikliği
Etkili teknoloji becerilerini
geliştirme
Personel alımındaki zorluklar
Yetersiz donanım ve yazılım
Yetersiz altyapı
Kritik konularda yavaş ilerleme
Zayıf iletişim
Araştırma dışı bırakılan zaman
Ders materyali geliştirme ve
kullanmak için zaman eksikliği
Çevrimiçi öğrenmedeki engellerle ilgili farklı kültürlerde çalışmalar yapıldığı ve bu
çalışmalarda çevrimiçi öğrenmede engellerin kültürlere göre farklılık gösterdiği de
gözlenmektedir. Kuveyt’te yapılan bir araştırmada çevrimiçi öğrenmenin dört temel engeli
yönetim desteğinin eksikliği, dil engelleri, BT sorunları, iş yükü ve zaman sorunları olarak
belirlenirken (Ali ve Magalhaes, 2008), Slovakya’da yapılan başka bir çalışmada çevrimiçi
öğrenme engelleri teknoloji, öğretmen ile iletişim, sınıf arkadaşları ile iletişim, çalışma
etkinlikleri ve çalışma materyalleri ile ilgili beş grup çevrimiçi öğrenme engelleri ortaya
konulmuştur (Simuth ve Sarmany-Schuller, 2010).
Rabiee, Nazarian ve Gharibshaeyan’ın (2013) çalışmalarında İran’da e-öğrenmede
kullanılan internet teknolojilerinin kullanımına yönelik engelleri incelemişlerdir. Bu süreçte 8
sanal yükseköğretim kurumu incelenmiş ve 20 alan uzmanı ile görüşme yapılmıştır.
Araştırma sonunda internet kullanımı ile ilgili engeller olarak sosyo-kültürel, yapısal, eğitsel,
ekonomik ve hukuki engeller olmak üzere beş faktör elde edilmiştir. Yapılan analizlerde
sosyo-kültürel engeller en önemli engel olarak bulunurken hukuki engeller en az etkiye sahip
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
66
engel olarak bulunmuştur. Sosyo kültürel engeller 7 bileşenden oluşmuştur. Bu bileşenler
katılımcıların verdikleri puanlara göre önem sırası internet ağından sorumlu olanların
karamsarlığı, çevrimiçi öğretime başlatma kararlılığının ve rasyonel hazırlığın eksikliği,
geleneksel öğretim yöntemleri ile karşılaştırıldığında çevrimiçi öğretimin verimsiz olarak
algılanması, yöneticilerin internet kullanımına sınırlama koyma isteği, öğrencilerin derslere
katılma istekliliği, öğrencilerin sanal üniversitelerde sosyalleşme eksikliği ile ilgili endişeleri,
sanal eğitim ile ilgili halkın bilinç eksikliği şeklindedir.
Song, Singleton, Hill ve Koh (2004) tarafından gerçekleştirilen çalışmada ders tasarımı,
öğrenci motivasyonu, zaman yönetimi ve çevrimiçi teknolojilerin rahatlığı çevrimiçi öğrenme
başarısını etkileyen faktörler olarak kabul edilirken, katılımcıların çevrimiçi öğrenmede
karşılaştıkları zorluklar teknik sorunlar, topluluk duygusunun algılanamaması, zaman
kısıtlamaları ve çevrimiçi derslerin amaçlarının anlaşılamaması olarak sıralanmıştır.
Çevrimiçi öğrenmede öğrencilerinin karşılaştıkları engelleri inceleyen araştırmalarda
öğrenciler öğretim elemanı ile iletişim eksikliği yaşadıklarını (Vonderwell, 2003) ve
fakülteden izole edilmiş gibi hissettiklerini (Woods, 2002) dile getirmişlerdir. Stodel,
Thompson ve MacDonald’ın (2006) çalışmasında ise çevrimiçi öğrenmede öğrenci bakış
açısı ile en önemli engel olarak yüz yüze temas ve bağlantı eksikliği ifade edilmektedir.
Görüldüğü gibi çevrimiçi öğrenmede başarıyı engelleyen faktörleri araştıran pek çok
çalışma bulunmaktadır ve bunların bazıları öğreticilerin deneyimine bazıları uzaktan öğrenme
ortamlarına bazıları uzaktan öğretim programının türünü temel almıştır (Muilenburg ve
Berge, 2001). Bu çalışmalar faydalı bulgular sunmuş olsa da bu parçaları bir araya getirerek
uzaktan eğitimdeki engellerle ilgili bütüncül bir resim çizmenin zor olduğu fikrinden yola
çıkan Muilenburg ve Berge (2005) tarafından çevrimiçi eğitimde engellerle ilgili kapsamlı bir
ölçek geliştirilmiştir. Muilenburg ve Berge (2005)tarafından geliştirilen bu kapsamlı ölçek
uzaktan eğitim kurumları, kullanıcılar, geliştiriciler, kurum politikacıları, eğitmen ve
öğretmenler tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır (Lloyd, Byrne ve McCoy; 2012). Bu
araştırmanın amacı Muilenburg ve Berge tarafından 2005 tarafından geliştirilen “Çevrimiçi
Öğrenmede Öğrenci Engelleri Ölçeği” ‘ni Türkçe’ye uyarlamak ve Türkiye’de bu konuda
yapılacak çalışmalara yardımcı olmaktır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
67
Yöntem
Araştırma Modeli
Araştırma, İngilizce olarak geliştirilmiş Çevrimiçi Öğrenmede Öğrenci Engelleri
ölçeğinin Türkçe’ye ve Türk kültürüne uyarlanması çalışmasıdır. Hambelton’a (2005) göre
uyarlama çalışmalarında öncelikle ölçme aracının dil ve kültüre uygun olup olmadığına ve
aynı yapıyı ölçüp ölçmediğine karar verilir. Daha sonra ölçeğin çevirisi ve tekrar geri
çevrilmesi, iki dile hakim kişilere farklı zamanlarda uygulanması, benzer niteliklere sahip
gruba ölçeğin uygulanarak yapı geçerliği ve güvenirlik işlemlerinin tamamının yapılması
önemli boyutlar olarak ifade edilmektedir. Bu çalışmada da benzer adımlar izlenmiştir.
Çalışma Grubu
Araştırma ölçek uyarlama çalışması olduğundan iki farklı çalışma grubu alınmıştır. Bu
çalışma gruplarından ilkini dilsel eşdeğerlik için İngilizce ve Türkçe formu iki hafta ara ile
dolduran 39 öğrenci oluşturmuştur. Bu öğrenciler Ankara ilinde yer alan bir devlet
üniversitesinde çevrimiçi öğrenme öğrencisi olup lisans düzeyindeki öğrencilerdir.
Öğrencilerden 12'si bayan ve 27'si ise erkek öğrencilerden oluşmuştur.
Araştırmanın ikinci çalışma grubu ölçeğin yapı geçerliği ile ilgili analizler yapabilmek
amacıyla belirlenen gruptur. Bu grupta ölçeğin konusunu oluşturan çevrimiçi öğrenme
uygulamasına bir dönem boyunca katılmış olan toplam 489 pedagojik formasyon öğrencisi
yer almıştır. Bu sayı ölçekte yer alan madde sayısının 10,6 katına karşılık gelmektedir.
Osborne ve Costello (2004) 5 ile on katı orana sahip örneklem büyüklüğünün faktör analizi
yapılan araştırmalarda en sık tercih edilen örneklem büyüklüğü olduğunu ortaya koymuştur.
Çalışma grubu 2013-2014 öğretim yılı Temmuz-Ekim aylarında Sakarya Üniversitesi, Eğitim
Fakültesinden Formasyon eğitimi alan öğrencilerden çevrimiçi olarak Facebook üzerinden
yayınlanan anketi gönüllü olarak dolduran öğrencilerden oluşmuştur. Bu öğrencilerden 12’si
formda yer alan maddelerin büyük bir kısmını doldurmadığından çalışma gurubuna
alınmamıştır. 12 öğrenci verisinin çıkarılması ile ölçeğin uyarlamasında 477 öğrencinin verisi
kullanılmıştır. Çalışma grubundaki öğrencilerden 357'si (%74.8) bayan iken 120’si (%25.2)
erkektir. Öğrencilerden 108’i (%22.6) coğrafya, 136'sı (%28.5) ilahiyat, 84'ü (%17.6) tarih ve
149’u (%31.2) ise Türk dili ve edebiyatı programlarından mezun olmuştur. Öğrencilerden
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
68
105'i (%22) önceden uzaktan eğitim deneyimine sahipken 372'sinin (%78) geçmişte uzaktan
eğitim deneyimi olmamıştır. Çalışma grubunun yaş aralığı 21 ile 42 arasında ve yaş
ortalaması (SS) 25.5(3.8) olarak bulunmuştur. Bu çalışma grubundaki öğrencilerden ilk
katılan 50'sine Albayrak, Canan Güngören ve Horzum (2014) tarafından Türkçeye uyarlanan
9 maddelik algılanan öğrenme ölçeği uygulanmıştır. Algılanan öğrenme ölçeğinden elde
edilen puanlar ise uyarlanan ölçeğin ölçüt geçerliği için kullanılmıştır.
Veri Toplama Araçları
Çevrimiçi Öğrenmede Öğrenci Engelleri (ÇÖÖE) Ölçeği, Muilenburg ve Berge
tarafından 2005 yılında ve 45 madde ve 8 faktör olarak geliştirilmiştir. Ölçeğin İngilizce
özgün formu yazarlardan ölçeğin Türkçeye uyarlanması amacıyla izin almak için yazılan e-
postada istenmiş ve Berge tarafından yazarlara gönderilen e-postada ölçeğin uyarlama iznini
ek olarak ölçek gönderilmiştir. Ölçeğin geliştirildiği makale incelendiğinde ölçekte toplam 45
madde yer almaktadır. Ölçeğin 45 maddesi ile yapılan geçerlik güvenirlik çalışmalarında
ölçeğin sekiz faktörden oluştuğu bulunmuştur.
Yapılan geçerlik ve güvenirlik çalışmaları sonucunda ölçeğin 45 maddeden ve sekiz alt
faktörden oluştuğu ortaya çıkmıştır. Ölçeğin ilk faktörü, çevrimiçi öğrenmede yönetici ve
öğreticilerden kaynaklanan engellerle ilgili 11 madde içeren “Yönetici/öğretici konuları”
faktörüdür. İkinci faktör, çevrimiçi öğrenmede sosyal etkileşimsizlikten kaynaklanan
engellerle ilgili altı madde içeren “sosyal etkileşimler” faktörüdür. Dil, okuma, yazma,
iletişim becerilerini ölçen altı maddeden oluşan üçüncü faktör ise “akademik beceriler” ismi
verilmiştir. Çevrimiçi öğrenmede teknik araçlar ve kullanımını ölçen altı maddeden oluşan
dördüncü faktör “teknik beceriler” olarak isimlendirilmişken çevrimiçi öğrenmede
öğrencilerin motivasyon ve istekliliklerini ele alan beş madde içeren beşinci faktör ise
“öğrenci motivasyonu” olarak adlandırılmıştır. Çevrimiçi öğrenme öğrencilerinin çalışmaları
için zaman ve destek alması ile ilgili olan altıncı faktör “Çalışmalar için zaman ve destek”
olarak adlandırılmıştır. Yedinci faktör çevrimiçi öğrenmede internete erişim ve fiyatlarından
oluşabilecek engelleri ele alan üç madde içermesi nedeniyle “internet erişimi ve fiyatları”
olarak adlandırılmıştır. Son faktör, çevrimiçi öğrenmede oluşabilecek teknik problemleri
konu eden üç madde içerdiğinden “teknik problemler” olarak isimlendirilmiştir. Çevrimiçi
Öğrenmede Öğrenci Engelleri Ölçeğinin 45 maddesi en fazla 40 dakika alacak biçimde
doldurulabilmektedir. Ölçeğin Likert tipi katılma düzeyleri "engel değildir" (1) ile "çok güçlü
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
69
engeldir" (5) seçeneklerinden işaretlenerek doldurulmaktadır. Ölçek 2003 yılında 1056
çevrimiçi öğrenci verileri üzerinden geliştirilmiştir.
Veri Toplama Süreci
Araştırmanın verileri 2014-2015 öğretim yılı bahar yarıyılında Sakarya
üniversitesinde çevrimiçi öğrenme yoluyla eğitime devam eden öğrencilerden öğrenme
platformuna duyuru olarak eklenen bir bağlantı vasıtası ile toplanmıştır.
Veri Analizi
Türkçeye uyarlanma işlemleri iki bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde ölçeğin önce
orijinal dilden Türkçeye, ardından Türkçeden tekrar İngilizceye çevrilerek karşılaştırılması,
Türkçe ve İngilizce maddelerin verilerek farklı alanlardaki uzmanlardan görüş alınması,
dilsel eşdeğerlik için Türkçe ve İngilizce dillerini iyi bilen öğrencilerin iki dildeki formları
farklı farklı zamanlarda doldurulmasını içermektedir. İkinci bölüm geçerlik ve güvenirlik
çalışmalarını içermektedir.
Geçerlik ve güvenirlik çalışmalarında öncelikle faktöriyel ve yapı geçerliğine ardından
iç tutarlılık ve kompozit güvenirliği analizleri yapılmıştır. Faktöriyel geçerlikte sırasıyla
açımlayıcı (AFA) ve doğrulayıcı (DFA) faktör analizi yapılmıştır. Faktöriyel geçerlik
analizleri çevrimiçi öğrenmeye katılan 477 öğrencinin veri seti üzerinden gerçekleştirilmiştir.
Bu veri seti öncelikle 238 ve 239 veriden oluşacak biçimde ikiye bölünmüş ve oluşan iki veri
setinden kura çekilerek 238 kişilik veride AFA, 239 veri setinde ise DFA gerçekleştirilmiştir.
Yapı geçerliği çalışmalarında ayırt edici ve yakınsama geçerlik analizleri yapılmıştır. Ölçeğin
ölçüt geçerliğinde ise algılanan öğrenme ölçeğinin faktörleri ile arasındaki ilişkiye
bakılmıştır. Ardından 477 kişilik veri setinde ise Cronbach alfa iç tutarlılık kat sayısı ve
kompozit güvenirlik analizleri yapılmıştır. Açımlayıcı faktör analizi, ölçüt geçerliği ve dilsel
eşdeğerlik için yapılan korelasyon analizleri ve Cronbach alfa testine SPSS 21, DFA ise
Lisrel 8.54 paket programları kullanılarak gerçekleştirilmiştir.
Etik Konular
Araştırmada ölçme aracının uygulanabilmesi için öncelikle Sakarya Üniversitesi Etik
kurulundan ve üniversite yönetim kurulundan uygulamanın yapılabileceğine dair izin
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
70
alınmıştır. İzin alındıktan sonra ölçme aracı internetten doldurulabilir hale dönüştürülerek ilk
sayfasında neden bu çalışmanın yapıldığı, verilerin nerede kullanılacağı, elde edilen verilerin
bilimsel amaç dışında kullanılmayacağı ve başkaları ile paylaşılmayacağı ifade edilmiştir.
İnternet formunda öğrencilere ait ad-soyad ya da onların kimliklerini ortaya çıkaracak bir
soru yer almamıştır. İnternet formunun linki katılımcıların uzaktan öğrenmeye ulaşımlarını
sağlayan platform üzerinden duyuru olarak paylaşılmış ve gönüllü olanların doldurmaları
istenmiştir.
Araştırmanın Güçlü Sınırlı Yönleri
Araştırma ölçek geliştirme ve uyarlamada uygulanması gereken dilsel süreçleri,
geçerlik türlerini (kapsam, görünüş, yapı, ölçüt) içerdiği için oldukça güçlüdür. Ancak
güvenirlik türlerinden kararlılık açısından test tekrar test içermemesi ve madde tepki kuramı
ile geçerliğine bakılmadığı için sınırlıdır.
Bulgular ve Yorumlar
Dilsel Eşdeğerlik
ÇÖÖE ölçeği araştırmacılar tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Türkçe form farklı 4
uzman tarafından İngilizceye tekrar çevrilerek orijinal form ile uyumu incelenmiştir. Özgün-
çevrilen madde ve varsa öneri içeren bir uzman görüşü formu oluşturularak bu form 8
uzmana verilmiştir. Uzmanlardan alınan görüşlerden sonra araştırmacılar ve bir uzmanın
katılımı ile odak grup görüşmesi gerçekleştirilmiş ve ölçekte gerekli düzeltmeler yapılmıştır.
Yapılan düzeltmelerle çeviri süreci tamamlanarak dilsel eşdeğerlik sürecine geçilmiştir.
Dilsel eşdeğerlik için önce İngilizce form, bir hafta sonra Türkçe form Ankara ilindeki
bir devlet üniversitesinde lisans düzeyindeki 39 çevrimiçi öğrenme öğrencisi tarafından
doldurulmuştur. 39 öğrencinin verileri üzerinden iki formun puanları arasında korelasyon
analizi yapılmıştır. Türkçe ve İngilizce formlarının toplam puanları üzerinden yapılan
korelasyon analizi sonucunda korelasyon katsayısı 0.97 çıkmıştır. ÇÖÖE ölçeğinin 45
maddesi için korelasyon katsayıları M1=.787, M2=.776, M3=.786, M4=.718, M5=.665,
M6=.707, M7=.655, M8=.749, M9=.785, M10=.719, M11=.856, M12=.726, M13=.830,
M14=.672, M15=.870, M16=.710, M17=.772, M18=.687, M19=.713, M20=.742, M21=.661,
M22=.896, M23=.662, M24=.816, M25=.666, M26=.896, M27=.837, M28=.833, M29=.719,
M30=.722, M31=.742, M32=.728, M33=.707, M34=.671, M35=.729, M36=.829, M37=.676,
M38=.731, M39=.624, M40=.777, M41=.796, M42=.641, M43=.578, M44=.723 ve
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
71
M45=.690 olarak tespit edilmiştir. ÇÖÖE ölçeğinin faktörlerinin toplam puanları arasındaki
korelasyonlara bakıldığında, Yönetici/öğretici konuları (YK) faktörü için .881; Sosyal
etkileşim (SE) için .874; Akademik beceriler (AB) için .869, Teknik beceriler (TB) için .895,
Öğrenci motivasyonu (ÖM) için .844, Çalışmalar için zaman ve destek (ÇİZD) için .896,
İnternet erişimi ve fiyatları (İEF) için .750 ve Teknik problemler (TP) için .821 olarak
bulunmuştur. Korelasyon değerleri incelendiğinde 43. madde haricinde .650'nin üzerinde
olduğu ve korelasyonun yüksek olarak nitelenebilecektir. Bu yönüyle ölçeğin Türkçe
formunun ölçeğin orijinal dili olan İngilizce ile eşdeğer olduğu söylenebilir.
ÇÖÖE Ölçeği AFA Bulguları
AFA için ölçeği oluşturan 45 madde kullanılmıştır. AFA’da öncelikle Kaiser-Mayer-
Olkin (KMO) Testinde KMO değeri .896 olarak tespit edilmiştir. Daha sonra Bartlett
Küresellik Testine bakılmış ve χ2 =8281.53, p.=.000 olarak bulunmuş ve çalışma grubunun
verilerinin AFA’ya uygun olduğu anlaşılmıştır.
AFA’da temel bileşenler analizinde ölçeğin 8 faktörden oluşacak biçimde varimax (25)
eksen döndürmesi gerçekleştirilmiştir. Yapılan AFA’da orijinal ölçekteki gibi 8 faktör ve bu
faktörleri oluşturan madde yapısı ortaya çıkmış ve 45 maddeden en düşük yük değerine sahip
olanı .586 olarak tespit edilmiştir (Bkz: Tablo 2).
ÇÖÖE ölçeğinin sekiz faktörlü yapıdan oluşan AFA sonucunda faktörlerin öz
değerlerinden en yükseği 12.13 ve en düşüğü 1.21; açıklanan varyansların en yükseği %26.95
en düşüğü ise %2.69 olarak bulunmuştur (Bkz: Tablo 2)
Sekiz faktör 45 maddeden oluşan ÇÖÖE ölçeğinin toplam öz değeri 31.55 ve açıkladığı
toplam varyans %70.13 olarak ortaya çıkmıştır. ÇÖÖE ölçeğinin İngilizce sekiz faktörlü
yapısı Türkçe dilinde ve Türk kültüründe benzer yapıda elde edilmiştir. Türkçe ölçekte sekiz
faktörün yerleri farklı ve sıralaması farklı çıkmış olmasına rağmen benzer sekiz faktör ve
madde dağılımı ortaya çıkmıştır.
ÇÖÖE Ölçeğinin DFA Bulguları
ÇÖÖE ölçeğinin DFA’sında öncelikle 45 madde orijinal ölçeğin sekiz faktör
yapısındaki modelinin uyumu test edilmiştir. Öncelikle modelde sınırlama yapılmadan ve
bağlantı eklenmeden işlemler yapılmıştır. Değerlerde GFI ve AGFI düşük bulunduğundan
modifikasyon yapılması gerektiğine karar verilmiştir. İşlemler sonucunda elde edilen değerler
ve modifikasyon önerileri incelenerek 3 ile 4, 5 ile 6, 6 ile 7, 22 ile 23 ve 38 ile 39. maddeleri
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
72
arasında modifikasyon yapılmıştır. DFA’da her bir madde için ortaya çıkan standart çözüm, T
ve R2 değerleri Tablo 3’de sunulmuştur.
Tablo 2
ÇÖÖE Ölçeği AFA Sonuçları
Maddeler
Faktör
Ortak
Varyansları
ÇÖÖE Ölçeğinin 8 Faktörünün Yük Değerleri
YK SE AB TB ÖM ÇİZD İEF TP
M1 .575 .727
M2 .502 .633
M3 .663 .725
M4 .632 .706
M5 .603 .661
M6 .664 .688
M7 .742 .718 .332
M8 .732 .740
M9 .613 .685
M10 .630 .720
M11 .507 .586
M12 .598 .724
M13 .647 .305 .731
M14 .665 .742
M15 .706 .771
M16 .595 .711
M17 .500 .586
M18 .823 .373 .805
M19 .829 .320 .822
M20 .861 .847
M21 .820 .380 .801
M22 .772 .780
M23 .581 .359 .653
M24 .796 .835
M25 .813 .889
M26 .826 .862
M27 .845 .866
M28 .800 .845
M29 .570 .619
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
73
Tablo 2
ÇÖÖE Ölçeği AFA Sonuçları
Maddeler
Faktör
Ortak
Varyansları
ÇÖÖE Ölçeğinin 8 Faktörünün Yük Değerleri
YK SE AB TB ÖM ÇİZD İEF TP
M30 .643 .679
M31 .683 .335 .713
M32 .647 .752
M33 .479 .641
M34 .589 .396 .603
M35 .639 .703
M36 .777 .850
M37 .753 .814
M38 .750 .801
M39 .750 .793
M40 .738 .754
M41 .849 .302 .798
M42 .806 .316 .789
M43 .862 .817 .346
M44 .872 .876
M45 .811 .815
Öz Değer (Top.= 31.55) 12.13 7.20 3.14 2.35 2.11 2.04 1.37 1.21
Açıklanan Varyans %
Toplam = 70.13
26.95 16.00 6.97 5.22 4.69 4.54 3.05 2.69
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
74
Tablo 3
Standart Çözüm, T ve R2 Değerleri
SÇ TD R2 SÇ TD R2 SÇ TD R2 SÇ TD R2
M1 .68 11.66 .47 M13 .74 12.67 .54 M24 .86 16.35 .73 M35 .78 13.74 .60
M2 .52 8.26 .27 M14 .73 12.53 .53 M25 .86 16.42 .74 M36 .83 15.10 .68
M3 .76 13.61 .58 M15 .81 14.44 .65 M26 .91 18.12 .83 M37 .85 15.89 .73
M4 .73 12.70 .53 M16 .68 11.40 .46 M27 .93 18.75 .86 M38 .75 13.11 .57
M5 .68 11.53 .46 M17 .66 10.99 .44 M28 .85 16.04 .71 M39 .79 14.05 .62
M6 .72 12.55 .52 M18 .89 17.60 .80 M29 .66 11.36 .44 M40 .77 13.79 .60
M7 .81 14.92 .66 M19 .89 17.53 .80 M30 .76 13.14 .58 M41 .95 18.78 .90
M8 .85 15.96 .72 M20 .92 18.57 .85 M31 .81 14.22 .65 M42 .86 16.20 .74
M9 .71 12.37 .51 M21 .89 17.39 .79 M32 .65 10.62 .42 M43 .90 17.54 .81
M10 .76 13.48 .57 M22 .79 14.44 .62 M33 .56 8.79 .31 M44 .92 18.15 .84
M11 .68 11.66 .46 M23 .58 9.69 .34 M34 .70 11.72 .49 M45 .89 17.11 .78
M12 .71 12.09 .51
ÇÖÖE ölçeğinin DFA’sı sonucunda 45 maddenin standart çözüm değerleri .52 ile .95, t
değerleri 8.26 ile 18.57 ve R2 değerleri .27 ile .90 arasında olduğu tespit edilmiştir. Elde
edilen bu standart çözüm, T ve R2 değerleri 45 maddenin de ait olduğu faktörler ve ölçek için
önemli olduğunu ve t değerlerinde kırmızı ok bulunmadığı için istatistiki açıdan da anlamlı
olduğunu göstermektedir (Jöreskog & Sörbom, 1996).
ÇÖÖE ölçeği ile ilgili uyum indeksleri χ2 (927, n=239) =1509.17 (p.=.00), χ2/sd=1.58
RMSEA=0.051, SRMR= 0.067, GFI=0.78, AGFI=0.75, CFI=0.97, NFI=0.93 ve NNFI=0.97
olarak tespit edilmiştir. ÇÖÖE ölçeğinin uyum indeksleri Schermelleh-Engel, Moosbrugger
ve Müller’in (2003) önerdiği uyum indeks değerleri ile karşılaştırıldığında χ2/sd, CFI ve
NNFI iyi uyumu, RMSEA, SRMR ve NFI ise kabul edilebilir uyum değerlerini gösterecek
nitelikte olduğu söylenebilir. Ancak GFI ve AGFI uyum indeksleri ise kabul edilebilir
değerlerin altında bulunmuştur.
Yapı Geçerliği
ÇÖÖE ölçeğinin faktöriyel geçerlikle elde edilen yapıyı ölçüp ölçmediğine ilişkin yapı
geçerliği için ayırt edici ve yakınsama geçerlikleri incelenmiştir. Yakınsama geçerliğinde 8
faktörün Ortalama Açıklanan Varyans (OAV) değerleri incelenmiştir. ÇÖÖE ölçeğinin 8
faktörünün OAV değerleri sırasıyla 0.523; 0.522; 0.698; 0.719; 0.491; 0.641; 0.746 ve 0.811
olarak bulunmuştur. Bu değerler 0,50'den büyük olması beklenir ve beşinci faktör haricinde
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
75
tüm değerler büyüktür ancak beşinci faktörde 0.50 değerine çok yakın olduğu için ÇÖÖE
ölçeğinin yakınsama geçerliğine sahip olduğu söylenebilir. Ayırt edici geçerlik için ölçeğin
OAV değerlerinin kareköklerinin hem yapılar arasındaki korelasyondan hem de 0,50
değerinden büyük olduğu görülmüş ve ölçeğin ayırtedici geçerliğinin olduğu (Fornell ve
Larcker, 1981) ifade edilmiştir (Tablo 4).
Tablo 4
Ayırtedicilik Geçerliği Değerleri
YK SE AB TB ÖM ÇİZD İEF TP
YK 0,723
SE 0,551 0,723
AB 0,580 0,443 0,835
TB 0,483 0,333 0,431 0,848
ÖM 0,071 0,141 0,025 0,101 0,701
ÇİZD 0,121 0,132 0,062 0,131 0,589 0,800
İEF 0,024 0,008 0,040 0,054 0,486 0,452 0,864
TP 0,053 0,097 0,022 0,092 0,463 0,410 0,551 0,901
Ölçüt Geçerliği
Araştırmada ölçek uyarlanırken ölçüt geçerliği açısından tek bir değişken ele alınmıştır.
Öğrencilerin çevrimiçi ve uzaktan öğrenme uygulamalarında algılanan öğrenme bu
ortamlardaki algılanan yapı, etkileşim ve engellerden etkilendiği vurgulanmaktadır (Horzum,
2003, 2007). Araştırmada uyarlanan ölçeğin boyutları ile çevrimiçi öğrenme ortamında
algılanan öğrenme arasında negatif korelasyon bulunmuştur. Ölçüt geçerliği için elde edilen
tüm sonuçlar Tablo 5’te sunulmuştur.
Tablo 5
Ölçeğin boyutları ile algılanan öğrenme arasındaki korelasyon sonuçları
Ölçüt YK SE AB TB ÖM ÇİZD İEF TP
Algılanan
Öğrenme
r = -.54
(p=.000)
r = -.68
(p=.000)
r = -.37
(p=.000)
r = -.53
(p=.000)
r = -.64
(p=.000)
r = -.33
(p=.000)
r = -.36
(p=.000)
r = -.38
(p=.000)
Güvenirliğe Yönelik Bulgular
ÇÖÖE ölçeğinin güvenirliğine tutarlılık boyutu ile bakılmıştır. Tutarlılık için Cronbach
alfa iç tutarlılık ve kompozit güvenirlik katsayıları incelenmiştir. Ölçeğin 45 maddesi için
Cronbach alfa değeri .922 olarak ortaya çıkmıştır. Ölçeğin alt faktörlerinden
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
76
“Yönetici/öğretici konuları” için iç tutarlılık .904 ve kompozit .922; “Sosyal etkileşim” için iç
tutarlılık .842 ve kompozit .867; “Akademik beceriler” için iç tutarlılık .902 ve kompozit
.931, “Teknik beceriler” için iç tutarlılık .918 ve kompozit .938, “Öğrenci motivasyonu” için
iç tutarlılık .848 ve kompozit .826, “Çalışmalar için zaman ve destek” için iç tutarlılık .861
ve kompozit .899, “İnternet erişimi ve fiyatları” için iç tutarlılık .848 ve kompozit .898,
“Teknik problemler” için iç tutarlılık .898 ve kompozit .927 güvenirlik değerine sahip olarak
ortaya çıkmıştır. İç tutarlılık ve kompozit güvenirlik değerleri incelendiğinde tutarlı ve
güvenilir veriler ürettiği söylenebilir.
Sonuçlar
Çevrimiçi öğrenme ortamları günümüzde gittikçe artan öğrenci sayısına sahiptir. Bu
sebepten bu ortamlarda öğrenmeye engel oluşturabilecek faktörlerin bilinmesi önem
taşımaktadır. Çevrimiçi öğrenmede engelleri ortaya koymak amacıyla birçok çalışma
yapılmıştır (Hillesheim, 1998; Rabiee, Nazarian & Gharibshaeyan, 2013; Song, Singleton,
Hill & Koh, 2004; Vonderwell, 2003; Woods, 2002; Stodel, Thompson & MacDonald, 2006;
Maguire, 2005; Lloyd, Byrne & McCoy, 2012; Cho & Berge, 2002; Ali & Magalhaes, 2008;
Simuth & Sarmany-Schuller, 2010). Bu çalışmalarda öğrenmeye engel oluşturan birçok
engel ortaya konulmuştur. Çevrimiçi Öğrenmede Öğrenci Engelleri ölçeğinde ise Muilenburg
ve Berge (2005) çevrimiçi öğrenmenin önemli bir ayağı olan öğrencilerin çevrimiçi
öğrenmede yaşadıkları engelleri ortaya koymayı amaçlamaktadır (Muilenburg & Berge,
2005). Bu sebeple çevrimiçi öğrenmede engellerin daha jenerik ve kapsamlı olarak ele
alındığı Çevrimiçi Öğrenmede Öğrenci Engelleri ölçeğinin dilimize uyarlanması bu
çalışmanın kapsamını oluşturmadır.
Araştırmada, Muilenburg ve Berge (2005) tarafından geliştirilen 5’li likert tipindeki
Çevrimiçi Öğrenmede Öğrenci Engelleri ölçeğinin Türkçe’ye ve Türk kültürüne uyarlanması
amaçlanmıştır. Ölçek 45 madde ve 8 faktörden (yönetici/öğretici konuları, sosyal
etkileşimler, akademik beceriler, teknik beceriler, öğrenci motivasyonu, çalışmalar için
zaman ve destek, teknik problemler, internet erişimi ve fiyatları) oluşmaktadır. Araştırmada
sırası ile 4 uzmanın ölçeği çevirmesi ve 8 uzmanın tekrar geri çevirmesi, iki dile hakim 39
çevrimiçi öğrenme öğrencisine farklı zamanlarda uygulanması, çevrimiçi öğrenme
uygulamasına bir dönem boyunca katılmış olan toplam 477 pedagojik formasyon öğrencisine
ölçeğin uygulanarak faktöriyel geçerlik için açımlayıcı (AFA) ve doğrulayıcı (DFA) faktör
analizi, yapı geçerliği için ayırt edici ve yakınsama geçerlik analizleri, ölçüt geçerliliği, iç
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
77
tutarlılık ve kompozit güvenirlik işlemlerinin tamamının yapılması işlemleri
gerçekleştirilmiştir. Çevrimiçi Öğrenmede Öğrenci Engelleri ölçeğinin uyarlanması
sonucunda Türkçe ve Türk kültürüne uygun geçerli ve güvenilir bir ölçek elde edilmiştir.
Öneriler
Elde edilen bulgular ölçeğin sahip olduğu yapının Türk kültürüne uygunluğunu ortaya
koymaktadır. Bu bağlamda bu ölçeğin yükseköğretim öğrencilerinin çevrimiçi öğrenmedeki
engellerini ortaya koyabileceği, gelecek araştırmalarda kullanılabileceği, günümüzde çok
popüler olan çevrimiçi ortamların yapısını tanımlayabileceği ve bu ortamların geliştirilmesine
ışık tutarak alan yazına katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Ölçeğin kullanılabilirliğinin ve
yaygınlığının arttırılması amacıyla farklı düzeylerindeki öğrenci grupları için
uyarlanabileceği düşünülmektedir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
78
Kaynakça
Albayrak, E., Canan Güngören, Ö., Horzum, M.B. (2014). Algılanan Öğrenme Ölçeğinin
Türkçeye Uyarlaması. Ondokuz Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Eğitim Fakültesi Dergisi.
33(1), 1-27.
Ali, G. E., & Magalhaes, R. (2008). Barriers to implementing e‐learning: a Kuwaiti case
study. International journal of training and development, 12(1), 36-53.
Allen, I. E. ve Seaman, J. (2013). Changing Course: Ten Years of Tracking Online Education
in the United States. Sloan Consortium.
http://www.onlinelearningsurvey.com/reports/changingcourse.pdf Erişim tarihi:
03.01.2017
Allen, I. E., Seaman, J., Poulin, R., & Straut, T. T. (2016). Online report card: Tracking
online education in the United States.
http://www.onlinelearningsurvey.com/reports/changingcourse.pdf Erişim tarihi:
03.01.2017
Broadbent, B. (2002). ABCs of e-Learning: reaping the benefits and avoiding the pitfalls. San
Francisco: ASTD, USA.
Cho, S. K., & Berge, Z. L. (2002). Overcoming barriers to distance training and
education. USDLA Journal, 16(1), 16-34.
Demir Kaymak, Z., & Horzum, M. B. (2013). Relationship between online learning readiness
and structure and interaction of online learning students. Educational Sciences: Theory
and Practice, 13(3), 1792-1797.
Hambleton, R. K. (2005). Issues, Designs and Technical Guidelines for Adapting Tests Into
Multiple Languages and Cultures. In R. K. Hambleton, P. F. Merenda and C. D.
Spielberger (Eds.). Adapting Psychological and Educational Tests for Cross-Cultural
Assessment. NJ: Lawrence Erlbaum.
Hillesheim, G. (1998). Distance learning: Barriers and strategies for students and faculty. The
Internet and Higher Education, 1(1), 31-44.
Hillesheim, G. (1998). Distance learning: Barriers and strategies for students and faculty. The
Internet and Higher Education, 1(1), 31-44.
Holmes, B. ve Gardner, J. (2006). e-Learning: Concepts and Practice. London: SAGE
Publications.
Holmes, B., & Gardner, J. (2006). E-learning: Concepts and practice. Sage.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
79
Horton, W. (2000). Designing Web Based Training. New York: John Wiley & Sons.
Horzum, M. B. (2007). İnternet tabanlı eğitimde etkileşimsel uzaklığın öğrenci başarısı,
doyumu ve öz-yeterlik algısına etkisi. Yayımlanmamış doktora tezi. Ankara Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Horzum, M. B., Kaymak, Z. D., & Gungoren, O. C. (2015). Structural Equation Modeling
towards Online Learning Readiness, Academic Motivations, and Perceived
Learning. Educational Sciences: Theory and Practice, 15(3), 759-770.
Jöreskog, K. & Sörbom, D. (1996). LISREL 8: Structural equation modeling with the
SIMPLIS command language. Chicago: Scientific Software International/Erlbaum.
Khan, B.H. (1997). Web-Based Instruction. New Jersey: Educational Technology
Publications Englewood Cliffs.
Lloyd, S. A., Byrne, M. M., & McCoy, T. S. (2012). Faculty-perceived barriers of online
education. Journal of online learning and teaching, 8(1), 1.
Lynch, M.M. (2002). The online educator: a guide to creating the virtual classroom.
Routledge Falmer Taylor & Francis group. London.
Maguire, L. L. (2005). Literature review–faculty participation in online distance education:
Barriers and motivators. Online journal of distance learning administration, 8(1), 1-16.
Muilenburg, L. Y., & Berge, Z. L. (2005). Student barriers to online learning: A factor
analytic study. Distance education, 26(1), 29-48.
Muilenburg, L., & Berge, Z. L. (2001). Barriers to distance education: A factor‐analytic
study. American Journal of Distance Education, 15(2), 7-22.
Osborne, J. W., & Costello, A. B. (2004). Sample size and subject to item ratio in principal
components analysis. Practical assessment, research & evaluation, 9(11), 8.
Osborne, J.W. ve Costello, A.B. (2004). Sample size and subject to item ratio in principal
components analysis. Practical Assessment, Research & Evaluation, 9(11).
http://PAREonline.net/getvn.asp?v=9&n=11 Erişim tarihi: 18.10.2010
Rabiee, A., Nazarian, Z., & Gharibshaeyan, R. (2013). An explanation for internet use
obstacles concerning e-learning in Iran. The International Review of Research in Open
and Distributed Learning, 14(3), 361-376.
Simpson, O. (2002). Supporting students in online, open and distance education. London:
Kogan Page.
Simuth, J., & Sarmany-Schuller, I. (2010). Online learning barriers. In Technological
developments in education and automation (pp. 109-111). Springer Netherlands.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
80
Song, L., Singleton, E. S., Hill, J. R., & Koh, M. H. (2004). Improving online learning:
Student perceptions of useful and challenging characteristics. The internet and higher
education, 7(1), 59-70.
Stodel, E. J., Thompson, T. L., & MacDonald, C. J. (2006). Learners' Perspectives on What Is
Missing from Online Learning: Interpretations through the Community of Inquiry
Framework. International Review of Research in Open and Distance Learning, 7(3), 1-
24.
Stodel, E. J., Thompson, T. L., & MacDonald, C. J. (2006). Learners' perspectives on what is
missing from online learning: Interpretations through the community of inquiry
framework. The International Review of Research in Open and Distributed
Learning, 7(3).
Tabachnick, B.G. ve Fidell, L.S. (2007). Using Multivariate Statistics, 5th ed. Boston: Allyn
& Bacon.
Vonderwell, S. (2003). An examination of asynchronous communication experiences and
perspectives of students in an online course: A case study. Internet and Higher
Education, 6, 77–90.
Woods, R.H. (2002). How much communication is enough in online courses? Exploring the
relationship between frequency of instructor-initiated personal email and learners’
perceptions of and participation in online learning. International Journal of
Instructional Media, 29(4), 377–394.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
81
Ek-1. Çevrimiçi Öğrenmede Öğrenci Engelleri (ÇÖÖE) Ölçeğinin Sekiz Faktörlü T Değerleri DFA
Sonuçları
Ek-2. Türkçe ölçeğin maddeleri
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
82
1. Çevrimiçi öğrenme konusunda yeterli akademik danışmanın olmadığını düşünüyorum ya da bu konuda
endişeliyim.
2. Ders materyallerinin her zaman zamanında iletilmediğini düşünüyorum ya da bu konuda endişeliyim.
3. Öğreticilerin çevrimiçi öğretirken ne yaptıklarını bilmediklerini düşünüyorum ya da bu konuda
endişeliyim.
4. Çevrimiçi öğreticilerinden gelen açık beklentiler ya da yönergelerin eksik olduğunu düşünüyorum ya da
bu konuda endişeliyim.
5. Çevrimiçi dersler için idari ve akademik personelle iletişime geçmekte zorluk yaşıyorum.
6. Öğreticiden zamanında cevap ve geri bildirim alamadığımı düşünüyorum ya da bu konuda endişeliyim.
7. Bilgili uzmanlar veya öğreticilere erişmede eksiklik olduğunu düşünüyorum ya da bu konuda endişeliyim.
8. Özel öğretici gibi hizmetler ve desteğin yetersiz olduğunu düşünüyorum ya da bu konuda endişeliyim.
9. Çevrimiçi derslerde öğrenme materyallerinin ve öğretimin kalitesinin düşük olduğunu düşünüyorum ya da
bu konuda endişeliyim.
10. İletim sisteminin kullanımı ile ilgili eğitim yetersizdir.
11. Çevrimiçi öğrenme için sınıf büyüklüğünün uygun olmadığı (çok küçük ya da büyük) endişesindeyim.
12. Çevrimiçi derslerde öğrenciler arasında etkileşim ve iletişim eksikliği olduğunu düşünüyorum ya da bu
konuda endişeliyim.
13. Çevrimiçi öğrenme, kişiye özgü değildir ya da öyle değilmiş gibi görünmektedir.
14. Bir çevrimiçi derste diğer öğrencilerden izole edilmiş hissetmekten korkuyorum.
15. Çevrimiçi ortamlarda sosyal bağlam ipuçlarının (vücut dili gibi) eksik olduğunu düşünüyorum ya da bu
konuda endişeliyim.
16. Diğer çevrimiçi öğrencilerle işbirliğinin eksik olduğunu düşünüyorum ya da bu konuda endişeliyim.
17. Öğretici ve diğer öğrenciler ile yüz yüze etkileşim yoluyla öğrenmeyi tercih ederim.
18. Çevrimiçi derslerde ihtiyaç duyulan dil becerilerim eksiktir.
19. Çevrimiçi derslerde ihtiyaç duyulan yazma becerilerim eksiktir.
20. Çevrimiçi derslerde ihtiyaç duyulan okuma becerilerim eksiktir.
21. Çevrimiçi öğrenme için iletişim becerilerim eksiktir.
22. Çevrimiçi derslerde ihtiyaç duyulan yazma (klavyeyle) becerilerim eksiktir.
23. Çevrimiçi dersler için akademik güven eksikliğim ya da utangaçlığım var.
24. Çevrimiçi derslere erişimde yeni araçların nasıl kullanıldığını öğrenmekten korkuyorum ya da rahatsızlık
duyuyorum.
25. Bilgisayarlar ve benzer teknolojilerden korkuyorum.
26. Çevrimiçi derslerde yazılım kullanma ile ilgili gerekli becerilerim eksiktir.
27. Çevrimiçi derslerde iletim sisteminde başarıyla gezinmek için gerekli becerilerim eksiktir.
28. Çevrimiçi öğrenmede ihtiyaç duyulan teknik araçlara tanıdık değilim.
29. Çevrimiçi derslerde kullanılan farklı öğretim yöntemleriyle öğrenmekten korkuyorum ya da rahatsızlık
duyuyorum.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
83
30. Çevrimiçi öğrenmeye başlamayı erteliyorum ya da başlayamayacağımı düşünüyorum.
31. Çevrimiçi öğrenme için motivasyonum eksiktir.
32. Çevrimiçi bir derste öğrenmem için daha fazla sorumluluk almalıyım.
33. Görevlerin daha çok talep edilenlerinden ziyade daha kolay görünenlerini öğrenmeyi seçerim.
34. Çevrimiçi öğrenme ortamının doğasından kaynaklı motive etmediğini düşünüyorum ya da bu konuda
endişeliyim.
35. Aile yaşamımın bozulmasından korkuyorum.
36. Çevrimiçi öğrenmenin kişisel zamanımı azaltacağını düşünüyorum.
37. Aile, arkadaş, işveren veya diğer önemli kişilerin desteğinin eksik olduğunu düşünüyorum ya da bu
konuda endişeliyim.
38. Evde, işte ya da herhangi bir yerde çalışırken önemli kesintiler oluyor.
39. Çevrimiçi dersler süresince öğrenme için yeterli zamanımın olmadığını düşünüyorum ya da bu konuda
endişeliyim.
40. Güvenilir bir internet bağlantısı, yüksek hızda bağlantı, ya da bir internet servis sağlayıcısı eksiktir.
41. Donanım, yazılım, onarım veya servis sağlayıcı fiyatları çok yüksektir.
42. İhtiyaç duyulan teknoloji (yazılım veya donanım) benim için erişilebilir değildir.
43. Çevrimiçi dersler için platform, donanım, tarayıcı ve yazılımların uyumsuz olduğunu düşünüyorum ya da
bu konuda endişeliyim.
44. Yazılım ve donanım uyumsuzluğundan meydana gelen teknik problemler olduğunu düşünüyorum ya da
bu konuda endişeliyim.
45. Teknik destek eksikliği olduğunu düşünüyorum ya da bu konuda endişeliyim.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 61-84 Horzum, Demir-Kaynak ve Canan-Güngören
84
Yazarlar Hakkında
Mehmet Barış HORZUM
Dr. Mehmet Barış HORZUM 2001 yılında Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesinde lisans
eğitimini tamamlamış ve aynı yıl Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesinde araştırma
görevlisi olarak göreve başlamıştır. 2003 yılında yüksek lisans ve 2007 yılında doktora
eğitimini tamamlamıştır. Dr. Horzum 16 yıldır Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesinde
görev yapmaktadır. Dr. Horzum’un çalışma alanları uzaktan öğrenme, uzaktan öğrenme
kuramları, eğitimde teknoloji kullanımı ve teknolojinin olumsuz etkileridir.
Posta adresi: Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü
Hendek/ Sakarya
Tel (İş): +90 264 295 7146
GSM: +90 505 5945330
Eposta: [email protected]
URL: http://www.mhorzum.sakarya.edu.tr
Zeliha DEMİR KAYMAK
Lisans (2005), yüksek lisans (2008) ve doktora (2015) eğitimini Sakarya Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Anabilim dalında
tamamlamıştır. Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğretim üyesi olarak görev
yapmaktadır. Çalışma ve ilgi alanları eğitim teknolojisi, öğretim tasarımı, uzaktan eğitim ve
çevrimiçi öğrenme alanlarında çalışmalar yapmaktadır.
Posta adresi: Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü
Hendek/ Sakarya
Tel (İş): +90 264 295 7187
GSM: +90 505 624 1983
Eposta: [email protected]
URL: http://www.zelihad.sakarya.edu.tr
Özlem CANAN GÜNGÖREN
Dr. Özlem CANAN GÜNGÖREN 2005 yılında Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümünden mezun olmuş ve aynı yıl Sakarya
ilinde Bilişim Teknolojileri öğretmeni olarak göreve başlamıştır. 2006 yılında Sakarya
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümünde
araştırma görevlisi olarak görev almıştır. 2008 yılında yüksek lisans, 2015 yılında doktora
eğitimini tamamlamıştır. Dr. Özlem CANAN GÜNGÖREN’in çalışma alanları, uyarlanabilir öğrenme
ortamları, öğretim tasarımı ve eğitimde teknoloji kullanımıdır.
Posta adresi: Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü
Hendek/ Sakarya
Tel (İş): +90 264 295 7498
GSM: +90 505 834 7890
Eposta: [email protected]
URL: http://www.ocanan.sakarya.edu.tr
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124
Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi
AUAd
auad.anadolu.edu.tr
Kaynak Gösterme
Bozkurt, A. (2017). Türkiye’de uzaktan eğitimin dünü, bugünü ve yarını. AUAd, 3(2), 85-124.
85
Türkiye’de uzaktan eğitimin dünü, bugünü ve yarını
Dr. Aras Bozkurta
a Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi, Eskişehir, Türkiye
Özet
Dünyada yaklaşık üç asır önce başlayan uzaktan eğitim çalışmaları, Türkiye’de yaklaşık iki asır sonra gündeme gelmiş ve çok
kısa süre içerisinde eğitimde ana akımın bir parçası olmuştur. Uzaktan eğitimin bugününü değerlendirmek ve geleceğini
görebilmek için geçmişteki gelişim sürecini anlamak önemlidir. Bu bağlamda bu çalışmanın amacı ülkemizde uzaktan eğitimin
gelişim sürecinde rol alan önemli olayları belirlemek ve uzaktan eğitimin gelişimini geçmişten günümüze haritalandırmaktır. Bu
çalışma bağlamında uzaktan eğitim toplam dört temel dönem içerisinde incelenmiştir. Bunlar; tartışma ve önerilerin yaşandığı
birinci dönem, yazışarak uzaktan eğitimin yapıldığı ikinci dönem, görsel-işitsel araçlarla uzaktan eğitimin yapıldığı üçüncü
dönem ve son olarak bilişim tabanlı uygulamaların kullanıldığı dördüncü dönem şeklindedir. Bu çalışmada uzaktan eğitimin
gelişim sürecinin incelenmesinin yanı sıra eleştirel bir bakış açısıyla da bu dönemler ele alınmıştır. Son olarak uzaktan eğitimde
araştırma eğilimlerine yönelik çalışmalar üzerinde durulmuş ve uzaktan eğitimin Türkiye’nin geleceğine yönelik öngörü ve
önerilerde bulunulmuştur.
Anahtar Sözcükler: Uzaktan eğitim, uzaktan eğitimin tarihi, açık ve uzaktan öğrenme, açıköğretim, yaşamboyu öğrenme.
The Past, Present and Future of the Distance Education in Turkey
Abstract
Distance education practices, which approximately date back to three century ago in the world, came up in Turkey about two
centuries later and became a part of mainstream education in a short while. It is important to understand the developmental process
of the past in order to evaluate current state of the art and see the future of distance education. In this regard, the purpose of this
study is to identify developments that took part important roles in the development of the distance education and map development
of distance education from past to present. In the context of this study, distance education is examined in four distinct generations.
These are the first generation in which the discussions and proposals are experienced; the second generation in which distance
education is made by correspondence, the third generation in which distance education is conducted by means of audio-visual
tools, and finally the fourth generation in which the information technology based applications are used. These periods are
examined from a critical point of view as far as development of distance education in the study is concerned. Lastly, studies on
research trends in the field of distance education are discussed and implications regarding the future of distance education in our
country were presented.
Keywords: Distance education, history of distance education, open and distance learning, distance teaching, lifelong learning
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
86
Giriş
Uzaktan eğitim, kökleri günümüzden yaklaşık üç asır öncesine kadar uzanan disiplinler
arası bir alandır. Dünyada ilk uzaktan eğitim uygulaması yapıldıktan yaklaşık iki asır sonra
Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş ve uzaktan eğitim düşüncesi zaman içerisinde ülkemizde de
gündeme gelmiştir. Yeni kurulan cumhuriyet, eğitimli nüfusunun büyük bir kısmını uzun süren
savaş dönemlerinde kaybetmiş, ülkenin kısa zamanda kalkınabilmesi için öğrenim görmüş
vatandaşlara duyulan ihtiyaçtan dolayı eğitim-öğretim öncelikli konulardan birisi olmuştur.
Ülkemizde 1923 yılından 1960’lı yıllara kadar uzaktan eğitim önce kavramsal olarak
tartışılmıştır. 1970’li yıllardan sonra farklı girişimlerle orta eğitim düzeyinde uzaktan eğitim
çalışmaları yapılmış, bir takım tecrübeler edinilmiş ve sınırlı da olsa ilerleme kaydedilmiştir.
1980 sonrası bu uygulamalar Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’nin de kurulmasıyla
yükseköğretime taşınmıştır. 1980 ve 1990’lı yıllarda uzaktan eğitim ilk, orta ve yükseköğretim
düzeyinde olgunlaşmış ve büyük öğrenci kitlelerini bünyesinde barındıran bir sistem haline
gelmiştir. Bu yıllarda kazanılan başarılar ile uzaktan eğitim büyük ilgi ve kabul görmüştür.
1990’lı yılların sonundan 2000’li yılların başından itibaren bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT)
alanında yaşanan gelişmelerle uzaktan eğitim ile sunulan eğitim fırsatları artmış ve uzaktan
eğitim milyonları bulan öğrenci sayısıyla ülkemizde eğitimde ana akımın bir parçası olmuştur.
Yöntem
Bu çalışmada Türkiye’de uzaktan eğitim kavramı ele alınmış ve ülkemizde geçirdiği
gelişim süreci kronolojik olarak incelenmiştir. Bu bağlamda çalışmanın genel amacı ülkemizde
yaklaşık bir asırlık geçmişi bulunan uzaktan eğitim alanını etkileyen olayları açıklamak,
ülkemizde uzaktan eğitimin gelişiminde rol alan önemli olayları belirlemek ve uzaktan eğitimin
gelişim sürecini geçmişten günümüze haritalandırmaktır.
Bu çalışmada araştırma yöntemi olarak geleneksel alanyazın taraması benimsenmiştir.
Geleneksel alanyazın taraması çalışmalarında; ilgili alanyazında dağıtık bir şekilde yer alan
bilgi bir bütün olarak ele alınıp, tartışılan konular arasında bir bağ kurulur veya bir senteze
ulaşılır (Baumeister and Leary, 1997). Bu çalışmada ilk olarak uzaktan eğitime yönelik yapılan
tanımlar ele alınmış, bu bağlamda dünyada ve ülkemizde uzaktan eğitimin evre ve dönemleri
açıklanmıştır. Devamında uzaktan eğitimin günümüze kadar gelmesinde etkili olan olaylar
tarihsel akışına göre ele alınmıştır. Ardından uzaktan eğitimde araştırma eğilimlerine
değinilmiş ve uzaktan eğitim çalışmalarını yükseköğretim düzeyinde sistematik bir şekilde
yürüten Anadolu Üniversitesi’nin kuruluş hikayesi anlatılmıştır. Çalışmanın sonuç kısmında
ise uzaktan eğitimin ülkemizdeki gelişim süreci dört dönem altında tartışılmıştır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
87
Dünyada Uzaktan Eğitimin Gelişimi
Uzaktan eğitime yönelik yapılan sınıflamalarda teknolojinin belirleyici bir rol oynadığı
görülmektedir. Yapılan bu sınıflamalarda ortaya çıkan her dönem bir önceki dönemi
kapsayarak ilerlemektedir (Moore ve Kearsley, 2011). Başka bir ifadeyle uzaktan eğitimin
gelişimini açıklayan dönem ve evrelerinin birbirinden bağımsız olmadığı, her dönemin bir
önceki dönemi de kapsayıp, yığılarak ilerlediği gözlenmektedir (Rodriguez, 2012). Bu durum
uzaktan eğitim süreçlerinde benimsenen eğitsel yaklaşımlar için de geçerlidir. Eğitsel
yaklaşımlar da birbirlerinin üzerine yığılarak ilerlemiş, her pedagojik yaklaşım bir öncekinden
beslenmiştir (Anderson ve Dron, 2011).
Uzaktan eğitim öğrenen, öğreten ve öğrenme kaynakları arasındaki sınırlılıkları ortadan
kaldırmaya çalışan, bunu gerçekleştirebilmek için mevcut teknolojileri pragmatist bir
yaklaşımla kullanan disiplinler arası bir alandır. Uzaktan eğitim alanının dönem ve evreleri
incelendiğinde her dönemde yaygın olan bilgi ve iletişim teknolojilerinin öğrenme-öğretme
süreçlerinde kullanıldığı ve bu teknolojilerin uzaktan eğitimin dönem ve evrelerini belirlediği
görülmektedir. Bu duruma ek olarak uzaktan eğitim süreçleri incelendiğinde öğrenme, açıklık,
esneklik kavramlarına doğru bir yönelim olduğu dikkat çekmektedir (Şekil 1).
Şekil 1. Uzaktan eğitimin küresel bağlamda dönem ve evreleri (Bozkurt, 2016).
Türkiye’de Uzaktan Eğitimin Tarihsel Gelişimi
Türkiye’de uzaktan eğitimin gelişim dönem ve evreleri belirlenirken uzaktan eğitim
süreçlerinde kullanılan yaygın teknolojiler ve alanı etkileyen önemli olaylar dikkate alınmıştır.
Buna göre ülkemizde dört dönemin yaşandığını söylenebilir (Şekil 2):
I. Dönem -Tartışma ve öneriler: Kavramsal (1923-1955).
II. Dönem -Yazışarak: Mektupla (1956-1975).
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
88
III. Dönem - Görsel-işitsel araçlarla: Radyo-Televizyon (1976-1995).
IV. Dönem - Bilişim tabanlı: İnternet-Web (1996-…)
Şekil 2. Uzaktan eğitimin Türkiye bağlamında dönem ve evreleri.
Türkiye’de Uzaktan Eğitimin Alanını Etkileyen Gelişmelerin Kronolojisi
Çalışmanın bu kısmında ülkemizde uzaktan eğitim alanını doğrudan veya dolaylı şekilde
etkileyen olaylar kronolojik sıralarına göre açıklanmıştır. Tablo 1’de verilen önemli olaylar
Şekil 2’de ifade edilen dört döneme göre sınıflandırılmıştır.
Tablo 1.
Türkiye’de uzaktan eğitim alanının etkileyen olayların kronolojisi. I. Dönem
Tartışma ve öneriler: Kavramsal (1923-1955). 1923: Cumhuriyetin ilanı
1924 Anayasası
1924: Tevhid-i Tedrisat Kanunu
1924: John Dewey’in raporu
1928: Harf Devrimi
1927: Muhabere Yoluyla Tedrisat
1933: Mektupla öğretim kurslarının düzenlenmesi düşüncesi
1939: İlk Milli Eğitim Şurası’nda yaygın eğitim konusunun tartışılması
1941: İlk eğitsel radyo programı ‘Ziraat Takvimi’
1951: Öğretici Filmler Merkezi (ÖFM)
1952: İstanbul Radyosu eğitici programları
1953: FONO Açıköğretim Kurumu
1954: Eğitsel radyo programı ‘Köyün Saati’
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
89
II. Dönem
Yazışarak: Mektupla (1956-1975). 1956: Banka personellerinin mektupla öğretimi
1957: VI. Milli Eğitim Şurası’nda yaygın eğitim konusunun ayrıntılı olarak incelenmesi
1958: Milli Eğitim Bakanlığı Mektupla Öğretim Merkezi’nin kurulması
1961: Mektupla Öğretim Merkezi’nin faaliyetleri
1962: Radyo ile Eğitim Ünitesi’nin kurulması
1964: TRT ile planlı bir şekilde yapılan eğitsel radyo yayınları
1966: Mektupla Öğretim ve Teknik Yayınlar Genel Müdürlüğü’nün kurulması
1973: Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde (EİTİA) Televizyon ve Eğitim Enstitüsü’nün
kurulması
1974: TRT ortak radyo yayınları
1974: MEB’e mektupla yükseköğretim yapma görevinin verilmesi
1974: Mesleki ve Teknik Mektupla Öğretim Okulu’nun kurulması
1974: Yaygın Yüksek Öğretim Kurumu’nun (YAYKUR) kurulması
1974: Deneme Yüksek Öğretmen Okulu’nun (DYÖO) kurulması
III. Dönem –
Görsel-işitsel araçlarla: Radyo-Televizyon (1976-1995). 1976: YAYKUR eğitsel TV yayınları
1978: Açıköğretim uygulamaları hakkında raporun hükümete sunulması
1980: Okul Radyosu
1981:Türk Yükseköğretimine 2547 sayılı Kanun'un 5 ve 12. maddeleri ile ‘sürekli ve açıköğretim yapma’
hakkının tanınması
1982: Açıköğretim yapma görevinin Anadolu Üniversitesi’ne verilmesi
1986: Anadolu Üniversitesi, Batı Avrupa Açıköğretim Programları’nın başlaması
1989: Anadolu Üniversitesi, Bilgisayar Destekli Eğitim (BDE) Birimi’nin kurulması
1991: Fırat Üniversitesi’nin e-posta yoluyla uzaktan eğitim yapması
1992: Açıköğretim Lisesi’nin kurulması
1993: Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi’nde Uzaktan Eğitim Anabilim Dalı’nın kurulması
1995: Fırat Üniversitesi uzaktan sertifika programları
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
90
IV. Dönem
Bilişim tabanlı: İnternet-Web (1996-…)
1996: Bilkent Üniversitesi’nin video konferans sistemi ile ABD’den ders vermeye başlaması
1996: ODTÜ Enformatik Enstitüsü’nün uzaktan eğitim çalışmalarını başlatması
1996: İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uzaktan Öğretim Merkezi’nin (UZEM) kurulması
1996: Anadolu Üniversitesi’nin ‘Mega Üniversite’ olması
1997: Açık İlköğretim Okulu’nun kurulması
1997: TÜBİTAK-BİLTEN UE Fizibilite Çalışması ve Raporu
1998: Anadolu Üniversitesi’nden Kazakistan Ahmet Yesevi Üniversitesi’ne video konferans ile ders
yapılması
1998: ODTÜ’de ‘IDE-A’(İnternet'e Dayalı Eğitim Asenkron) Projesi
1999: Akademik Bilişim konferanslarının başlaması
1999: Üniversitelerarası İletişim ve Bilgi Teknolojilerine Dayalı Uzaktan Yükseköğretim Yönetmeliği’nin
yayınlanması
1999: YÖK Enformatik Milli Komitesi’nin oluşturulması
1999: Fırat Üniversitesi’nin çevrimiçi ortamda ders yayınlamaya başlaması
1999: Ahmet Yesevi Üniversitesi’nin uzaktan yüksek lisans derslerini vermeye başlaması
1999: Anadolu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Tezli Yüksek Lisans Programı’nın başlaması
2000: The Turkish Online Journal of Distance Education (TOJDE) dergisinin yayın hayatına başlaması
2000: İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde e-MBA programının başlaması
2000: Sakarya Üniversitesi’nin uzaktan eğitim çalışmalarına başlaması
2001: Türkiye’nin internete dayalı ilk önlisans programı olarak Bilgi Yönetimi Programı’nın başlaması
2001: Açıköğretim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Lisans Programı’nın başlaması
2001: Ahmet Yesevi Üniversitesi’nde çevrimiçi uzaktan eğitim faaliyetlerinin başlaması
2002: The Turkish Online Journal of Educational Technology (TOJET) dergisinin yayın hayatına başlaması
2005: YÖK Uzaktan Eğitim Komisyonu’nun kurulması
2006: Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Uzaktan Eğitim Anabilim Dalı’na bağlı Türkiye’nin
ilk ‘Uzaktan Eğitim Doktora Programı’nın açılması
2007: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Türkçe Sertifika Programı’nın başlaması
2009: İstanbul Üniversitesi (İÜ) Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi (AUZEF) uzaktan eğitim programları
2009: Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (ATAUZEM) kurulması
2010: İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Açıköğretim Programları
2010: Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi (ATAAOF) kurulması
2011: Yükseköğretimde 25.02.2011 tarihli torba yasadaki 44. ve 46. Maddeler ile uzaktan eğitimin yasal
olarak meşrulaşması
2012: Uzaktan Eğitim Ulusal Sorunlar Çalıştayı
2013: Anadolu Üniversitesi’nin ‘Akadema’, Atatürk Üniversitesi’nin ise ‘Atademix’ ile Kitlesel Açık
Çevrimiçi Dersleri başlatması
2014: Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Uzaktan Eğitim Anabilim Dalına bağlı Türkiye’de
ilk defa Uzaktan Eğitim Online Tezsiz Yüksek Lisans Programı’nın başlaması
2015: Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi’nin (AUAd) yayın hayatına başlaması
2015: Açık ve Uzaktan Öğrenme disiplinin Üniversitelerarası Kurul tarafından doçentlik alanı olarak kabul
edilmesi
2016: Uzaktan eğitim sözlüğünün oluşturulması ve çevrimiçi olarak erişime açılması
I. Dönem -Tartışma ve Öneriler: Kavramsal (1923-1955).
1923: Cumhuriyetin ilanı ile birlikte yeni kurulmuş bir devleti ayakta tutabilecek
çalışmalara önem verilmiştir. Bu bağlamda da siyasi, ekonomik, sosyal alanların yanı sıra
eğitim alanında da yapılacak reformlar öncelikli konulardan birisi olmuştur. Dolayısıyla
Kurtuluş Savaşı’nda eğitimli nüfusun büyük bir bölümünü kaybeden Türkiye Cumhuriyeti,
eğitimde kalkınmayı öncelikleri arasına koymuştur.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
91
1924: Cumhuriyetin ilanından bir yıl sonra 1924 yılında hazırlanan anayasa ile eğitim
sürecine yönelik ilk resmi ve somut çalışmanın yapıldığı söylenebilir. 1924 anayasasında yer
alan iki madde bu bağlamda dikkat çekicidir:
Madde 80. Hükümetin nezaret ve murakabesi altında ve kanun dairesinde her türlü
tedrisat serbesttir.
Madde 87. İptidai tahsil (ilkokul eğitimi) bütün Türkler için mecburi Devlet
mekteplerinde meccanidir (ücretsizdir).
1924 anayasasında yer alan “her türlü tedrisat serbesttir” ifadesi yüz yüze eğitim kadar uzaktan
eğitimin de yapılmasına olanak sağlayan bir ifadedir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta
yeni kurulan bir devletin eğitim ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir ifadenin konulması ve
cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren uzaktan eğitim uygulamalarının olabileceği düşüncesinin
mevcut olmasıdır.
1924 yılında çıkartılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası), Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından 3 Mart 1924 tarih ve 430 sayılı kanun ile kabul edilmiş ve
ülkedeki bütün eğitim kurumlarının Maarif Vekâlet’ine (Milli Eğitim Bakanlığı’na)
bağlanmasını sağlamıştır. Bu şekilde eğitimdeki ikilik ortadan kalkmış ve Türk milli eğitimi
çağdaş bir karakter kazanmıştır.
1924 yılında yaşanan önemli bir gelişme ise ünlü eğitimci John Dewey tarafından yazılan
“Report and Recommendation upon Turkish Education” (Türk Eğitimi Üzerine Öneriler ve
Rapor) başlıklı rapordur (Dewey, Boydston ve Ross, 1983). Dewey 1920 ve 1930’lu yıllarda
Meksika, Çin, Japonya, Sovyetler Birliği (Rusya) ve Türkiye’de ziyaretlerde bulunmuş; eğitim,
demokrasi ve kültürel çeşitlilik konularında çalışmalar yapmıştır (Sharpe, Simon ve Levine,
1991; Boydston, 2008; Hickman, Neubert ve Reich, 2009). Dewey’in çalışmaları Türkiye’nin
pedagoji düşüncesi ve pratiğinin şekillenmesinde çok etkili olmuş ve kalıcı izler bırakmıştır
(Bal, 1989, 1991; Büyükdüvenci, 1995; Ergun, 1987; Kırby, 2010). Dewey’in Türk eğitim
tarihinde bu denli önemli olmasının nedeni Türkiye’de eğitime yönelik ilk defa kapsamlı bir
bilimsel/felsefî bakış açısının ortaya konması olduğu söylenebilir (Bülbül, 2009; Özsoy, 2009).
Dewey’in raporunun Köy Enstitülerinin de kurulmasına esin kaynağı olduğuna yönelik
rivayetler de mevcuttur (Bender, 2005; Şemin, 2011). Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in
girişimi ve İsmail Hakkı Tonguç'un çabalarıyla köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu
okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları
düşüncesiyle 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile Köy Enstitü’leri açılmıştır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
92
Dewey raporunda yeni kurulmuş bir ülke olarak Türkiye’de eğitimin önemini
vurgulamıştır (Tablo 2). Dewey’in işaret ettiği önemli bir husus yazışarak/mektupla
öğrenmenin öğretmen eğitiminde kullanılabileceği önerisidir. Yaptığı bir dizi öneri arasında
gezgin kütüphanelerin kurulması fikri de ilgi çekicidir. Gezgin kütüphanelerde kullanılacak
kitaplarda öğretim tasarımına vurgu yapması ise bu durumu daha da önemli kılmaktadır.
Bunlara ek olarak kütüphanelerin sadece öğrencilerin değil, tüm halkın erişimine açılmasının
önemi vurgulanmış ve günümüzde uzaktan eğitim felsefesinin temellerinden olan açıklık
kavramına vurgu yapılmıştır. Dewey raporunda ayrıca yetişkin eğitimi ve yaşamboyu öğrenme
konularına vurgu yapmış ve bu bağlamda bir dizi öneride bulunmuştur.
Tablo 2.
John Dewey’in Türkiye raporundan kesitler
…This section might also be put in charge of
"travelling libraries" and circulating exhibits of
scientific apparatus, tools and materials and models for
hand-work, photographs of good school buildings and
plans of internal arrangement, pictures of equipment,
etc. This suggestion is in line with the need of raising
the standard of teachers already in service. The material
sent should be simple, not expensive, and of a kind
which can be reproduced by local workmen, if not by
students themselves… (s.3)
…there should be for teachers in service
correspondence courses. These might be conducted
either by the ministry of public instruction or by a
normal school… (s.9)
1928 yılında Harf Devrimi olarak da bilinen Latin harflerinin kabulü gerçekleşmiştir.
Harf Devrimi 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı Yeni Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki
Hakkında Kanun’un kabul edilmesi ve yeni alfabenin yerleştirilmesi sürecine genel olarak
verilen isimdir. Latin harflerinin kabulü dilde sadeleşme, küresel dünya ile bütünleşme, bilgiye
erişimin ve üretilen bilginin yayılması açısından önemli bir gelişme olarak nitelendirilebilir.
Latin harflerinin kabulünden sonra yeni harflerle okuma yazma öğretmek için 24 Kasım
1928'de Millet Mektepleri Talimatnamesi yayımlanmış ve birçok yerde bu mekteplerden
açılmıştır.
1927: Eğitimli nüfusun oranını artırmak için 1927 yılında ülkedeki eğitim sorunlarının
ele alındığı bir toplantıda dönemin Millî Eğitim Bakanı Mustafa Necati tarafından uzaktan
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
93
eğitim yoluyla (Muhabere Yoluyla Tedrisat) eğitim verilebileceği düşüncesi ortaya atılmıştır
(Alkan, 1981; Arar ve Çakmakçı, 1999). Bununla beraber öğretmen olmadan eğitim
olamayacağı yaklaşımın daha ağır basmasından dolayı bu düşünce hayata geçirilememiştir
(Odabaşı ve Kaya, 1997; Agaoglu, Imer ve Kurubacak, 2002; Rüzgar, 2004).
1933: Ülkenin mevcut durumu düşünülerek 1933 yılında mektupla öğretim kurslarının
düzenlenmesi düşüncesi ortaya atılmıştır.
1939 yılında ilk defa toplanan Milli Eğitim Şurasında yaygın eğitim konusu tartışılmaya
başlanmıştır (İşman, 1998; Çallı, İşman ve Torkul, 2001) Bu tarihten sonra formal eğitim
süreçlerinde uzaktan eğitimin kullanılabileceği düşüncesi olgunlaşmaya başlamıştır.
1941 yılında Ankara’da hazırlanan kırsal kesime yönelik ilk eğitsel program olan ‘Ziraat
Takvimi’ programı yapılmıştır (İşman, 1998). Bu programlarda mevsimin tarımsal
özelliklerine ve önemine göre toprakların durumu, tarla ziraatı, sebze ve meyvecilik, ekim-
dikim işleri gibi konularda teknik bilgilere yer verilmiştir. Bu tür radyo yayınları 10-15
dakikalık sürelerle hazırlanmış ve daha sonraları gerek hazırlayıcılar, gerekse içerik yönünden
daha doyurucu olmaya başlamış, programlar uzmanlarca hazırlanmış ve köylünün çeşitli
sorunlarına yanıt verilmeye çalışılmıştır. Eğitime gereksinimi olan kadınlara seslenen yayınlara
da yine bu yıllarda ‘Evin Saati’ ya da akşam saatlerinde farklı adlarla yapılan programlarla
seslenilmeye çalışılmıştır. Daha sonları ise, yayın sürelerinin de uzamasının etkisi ile çocuklar
gibi diğer izleyici gruplarına seslenen eğitsel nitelikli yayınlara yer verilmiştir. Ancak, bu
yayınların bugünkü anlamı ile eğitsel olmaktan uzak olduğunu belirtmek gerekir (Aziz, 1977).
Bu tür programlarla öncelikle eğitim seviyesinin çok düşük olduğu kırsal kesime ulaşarak
ülkenin gelirinde önemli bir paya sahip olan tarım ekonomisi canlandırılmaya çalışılmıştır.
Daha sonraları ise kadınlar ve çocuklar gibi kitlelere yönelik yayınlar yapılarak eğitimde fırsat
eşitliğini sağlamaya yönelik yayınlar yapıldığı söylenebilir.
1951 yılında Öğretici Filmler Merkezi (ÖFM) kurulmuş ve uzaktan eğitim düşüncesi
daha aktif ve somut bir şekilde gündeme gelmiştir. ÖFM’nin kurulması eğitim süreçlerinde
teknolojinin aktif şekilde kullanılabilmesi açısından tecrübe edinimi sağlayan önemli bir
gelişme olarak nitelendirilebilir.
Öğretici Filmler Merkezi (ÖFM) zaman içerisinde; Film Radyo Grafik Merkezi
(FRGM), Film Radyo ve Televizyonla Eğitim Başkanlığı (FRTEB), Eğitim Teknolojileri
Genel Müdürlüğü (EGİTEK) isimlerini almıştır.
1952 yılında İstanbul Radyosu tarafından hazırlanan ve yine kırsal kesime yönelik
bilgilendirme amacı taşıyan, sohbet programı niteliğinde başka bir program hazırlanmıştır
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
94
(İşman, 1998). MEB bu tür çalışmaları destekleyebilmek için Radyo ile Eğitim Merkezi
kurmuştur.
1953: Uzaktan eğitim uygulamalarının özel sektör tarafından ilk uygulaması, 1953
yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın 420-5-2300 sayılı kararı ile kurulan FONO Açıköğretim
Kurumu aracılığıyla gerçekleşmiştir. Açıköğretim Okulu ve Açıköğretim Fakültesi’nin
kuruluşundan yıllar önce faaliyete başlayan FONO, uzaktan eğitim faaliyetlerini sistematik
olarak yürüten ilk kurumdur. FONO, hem Avrupa hem Dünya Açıköğretim Birlikleri’nin aktif
bir üyesidir.
FONO yabancı dil eğitimi 1953 yılının sonlarına doğru Aksaray’da bir apartman
dairesinde başladı. O yıllarda İngiliz Filolojisi bölümünde öğrenci olan Şükrü Meriç, dünyada
‘Correspondence Education’ ismiyle başlayan yazışarak/mektupla uzaktan eğitim sistemini
Türkiye’ye ilk getiren kişi oldu. 1968’de FONO, Avrupa Açıköğretim Birliği’ne üye oldu ve
bu birliğin Türkiye’de gerçekleştirilen üç konferansına ev sahipliği yaptı. Bu bağlamda uzaktan
eğitim çalışmalarının uluslararası işbirliğine açılması ve akademik çalışmalar yapılması
bağlamında da bu etkinlik önemli bir gelişme olarak kabul edilebilir.
FONO’nun birçok kamu kurumuyla da çalışması olmuştur. Örneğin Kara Kuvvetleri
Eğitim ve Doktrin Komutanlığı ile 19.04.1996 tarihinde yapılan İşbirliği Protokolü ile 6 yıl
süreyle Türkiye'nin dört bir yanındaki Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ve onların yakınları
FONO Açıköğretim Kursları ile yabancı dil öğrenmişlerdir. Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim
Daire Başkanlığı ile 01.05.2001 tarihinde yapılan İşbirliği Protokolü kapsamında, Emniyet
Teşkilatı’nda görevli personelin yabancı dil öğrenmesinde FONO yabancı dil eğitim setleri
tercih edilmiştir. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ile yapılan ikili görüşmeler sonunda
14.11.2006 yılında Muş Cezaevinde 4 yıl boyunca FONO Açıköğretim Kursları ile yabancı dil
eğitimi verilmiştir. Görüldüğü üzere FONO Açıköğretim Kurumu 1953’te bir apartman
dairesinde başlayan uzaktan eğitim macerası kurumsal bir şirket olarak devam etmiş ve birçok
resmi kuruma bu bağlamda hizmet sunarak uzaktan eğitimin kabul edilebilirliğine büyük katkı
sağlamıştır. FONO Açıköğretim Kurumu’nun hizmetleri sadece yabancı dil eğitimi ile sınırlı
kalmamıştır. Yetişkin eğitimine de destek veren birçok eğitim FONO tarafından verilmiştir.
Kullanılan öğretim malzemeleri kendi kedine öğrenmeye uygun şekilde tasarımlanmış,
öğrenme sorumluluğunu öğrenene veren ve bu süreçte yapılandırılmış bir program sunan
öğretim tasarımı sürecini işe koşmuştur. FONO tarafından verilen eğitimlerin bir diğer özelliği
ise eğitimler tamamlandığında ölçme ve değerlendirme işlemlerinin yapılması ve öğrencilere
sınav notlarına göre belge düzenlenebilmesidir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
95
1954 yılında Radyo Dairesi ile Tarım Bakanlığı'nın ortak çalışması olan ‘Köyün Saati’
programı hazırlanmıştır (İşman, 1998). Özellikle 1950’li yıllarda yapılan ve radyo yayınlarının
yapılandırılmamış formatta olduğu ve hedeflenen kitlenin eğitim olanaklarına erişmekte zorluk
yaşayan, tarım ile uğraşan yetişkin bireyler olması dikkat çekici olmakla beraber tesadüf
değildir. Bu yıllarda yapılan çalışmalar bilinçlendirme, bilgilendirme ve informal eğitim
yoluyla ekonomiye destek olma amacı taşımıştır.
II. Dönem -Yazışarak: Mektupla (1956-1975).
1956 yılında ilk defa uzaktan eğitim çalışmaları bir fikir olmanın ötesinde gerçek
anlamda uygulamaya dönüşmüştür. 1925 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan ve
Ankara Adliye Hukuk Mektebi olarak bilinen Ankara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Banka ve
Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü’nde yapılan çalışma ile banka personellerinin mektupla
öğrenim yoluyla hizmet içi eğitimler almalarını amaçlayan bir uygulama yapılmıştır. Bu
tarihten sonra uzun bir süre uzaktan eğitim uygulamaları yazışarak/mektupla gerçekleşmiştir.
1957: VI. Milli Eğitim Şurası’nda yaygın eğitim konusu gündeme gelmiş, ayrıntılı olarak
incelenmiş ve yaygın eğitimin amacı, ilkeleri, yöntem ve araçları açıklanmış, çalışacak
personel ve personelin yetiştirilmesi üzerinde durulmuştur (Çallı, İşman ve Torkul, 2001). Bu
tarihe kadar yapılan Milli Eğitim Şuraları’nda yaygın eğitim masaya yatırılarak incelenmiş ve
bir anlamda nasıl uygulanabileceğine yönelik eğitim camiası tarafından düşünsel bir hazırlık
yapılmıştır.
1958 yılında ise Türk Eğitim Sistemi’nde uzaktan eğitim uygulamasında önemli bir
gelişme yaşanmıştır. Bu gelişme, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Mektupla Öğretim
Merkezi’nin kurulup dışardan okul bitirmek isteyenlere hazırlık kurslarının mektupla
verilmeye başlanmasıdır. Uzaktan eğitimin sistematik bir şekilde verilmeye başlanması,
uzaktan eğitimin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından da kabul edilmesi açısından önem teşkil
etmektedir.
1961 yılında MEB Mesleki ve Teknik Öğretim Müsteşarlığı, bazı teknik konuları
mektupla öğretmek için ilk kez girişimde bulunmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı, mesleki ve
teknik alanlarda mektupla öğretim yapmak üzere Mektupla Öğretim Merkezi'ni kurmuştur.
Mektupla Öğretim Merkezi, süreleri 8 ile 24 ay arasında değişen on bir mesleki ve teknik
konuda ‘yetki belgesi’ sınavlarına hazırlayıcı kurslar açmıştır (Fidan ve Okan, 1975). Bu
girişim, Türkiye’de uzaktan eğitimin ilk ciddi uygulamalarından birisi olmuştur.
1962 yılında Radyo ile Eğitim Ünitesi kurulmuş ve daha sonra bu birim Film-Radyo-
Grafik Merkezi olarak yeniden adlandırılmıştır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
96
1964: TRT’nin 1964 yılında yeniden örgütlenmesiyle radyo ile planlı bir şekilde yapılan
eğitsel yayınlar dönemi başlamıştır (Aziz, 1982). Bu tarihte yapılan yasal düzenleme ile ‘eğitim
ve öğretime yardımcı olma görevi’ yasal bir sorumluluk olarak TRT’ye verilmiştir (Aziz,
1975).
1966 yılında 1960 ve 1961 yılında yapılan çalışmaların devamı olarak Genel Müdürlük
düzeyinde uzaktan eğitim faaliyetleri örgütlü ve sistematik bir şekilde yürütülmeye başlanmış
ve 26.2.1966 tarihinde Mektupla Öğretim ve Teknik Yayınlar Genel Müdürlüğü kurulmuştur
(Alkan, 1981; Irmak, 1974). Bu girişimdeki amaç kalkınmanın gerektirdiği kritik insan gücü
gereksinimini karşılamak, yükseköğrenimdeki öğrenci birikimini azaltmak, büyük kitlelere
eğitim hizmeti götürmek ve ülkedeki öğretim süreçlerinin etkililiğini artırmaktır (Alkan, 1981).
1973: 1958 yılında kurulan Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde (EİTİA)
(Günümüzdeki Anadolu Üniversitesi) Televizyon ve Eğitim Enstitüsü kurulmuştur. Bu
enstitüde o yıllarda yapılan çalışmalar daha sonraki yıllarda Anadolu Üniversitesinde yapılacak
olan uzaktan eğitim çalışmalarına da yön vermiştir (Barkan, 1988; Özer, 1989; Demiray ve
Adıyaman, 2002; Demiray, İnceelli ve Candemir, 2008; Kaya, 2002; Özkul, 2001). O yıllarda
EİTİA bünyesinde TV ile kapalı devre eğitim, eğitim teknolojisi ve uzaktan eğitim konusunda
ulusal ve uluslararası düzeyde sempozyum ve konferans çalışmaları ile irdelenmeye
çalışılmıştır. Bu yıllarda yapılan ve büyük tecrübe edinimi sağlayan çalışmalar yaklaşık bir 10
yıl sonra uzaktan eğitimin tam olarak faaliyete geçmesiyle birlikte Türk milli eğitiminde köklü
değişikliklerin yaşanmasına ön ayak olmuştur.
1974: 9 Eylül 1974 tarihi, ‘Türkiye Radyoları’ açısından büyük önem taşımaktadır. Bu
tarihe kadar 12 radyo istasyonu birbirinden bağımsız yayın yapıyor ve yalnızca haber
bültenlerinde ortak yayına geçiyordu. Bu tarihten sonra ise TRT'nin gelişen teknik olanakları
da dikkate alınarak, program açısından yeni bir düzenlemeye gidilmiş ve bağımsız yayın yapan
radyolar kademeli olarak ortak bir yayın şebekesine bağlanmıştır. Bu yeni düzenlemeyle 3
yayın postası oluşturulmuştur. Bunlardan TRT 1'in ağırlıkla eğitim, TRT 2'nin kültür, TRT 3'ün
ise müzik yayını yapması planlanmıştır. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapılarak
örgün eğitimi destekleyen; ‘Okul Radyosu’ ile ‘Yabancı Dil Dersleri’ programları da
hazırlanmıştır (Uzaktan Eğitim, 2015).
1974 yılında 1.7.1974 tarih ve 420-14053 sayılı Bakanlık onayı ile Milli Eğitim
Bakanlığı’na bağlı Mektupla Öğretim Merkezi'ne mektupla yükseköğretim sağlama işlevini
vermiştir. Bu tarihte Mektupla Öğretim Merkezi'ne bağlı olarak Mesleki ve Teknik Öğretim
Mektupla Öğretim Okulu adı ile bir de okul açılmıştır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
97
Mektupla Öğretim Okulu’nda mesleki-teknik kursların yanı sıra, bir yandan
yükseköğretimdeki kapasite sorununun çözümüne yardımcı olmak, diğer yandan da var olan
öğretmen açığını kapatmak amacıyla örgün Eğitim Enstitüsü, Ticaret ve Turizm Yüksek
Öğretmen Okulu, Yüksek Teknik Öğretmen Okulu ve Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu
düzeylerinde iki, üç ve dört yıllık öğretmen yetiştirme programlan ile Türkiye ve Orta Doğu
Amme İdaresi Enstitüsü düzeyinde Sevk ve İdarecilik programlarını başlatmıştır. Bu
programlara 1974-1975 öğretim yılında yaklaşık 50 bin öğrenci kaydedilmiştir. Mektupla
Öğretim Merkezi 26.9.1975 gün ve 01/3745 sayılı Bakanlık Onayı ile kurulan Yaygın
Yükseköğretim Kurumuna bağlanmıştır. Programlarda öğretim ortamı olarak basılı
malzemelerle yaz uygulamaları işe koşulmuştur.
Ne var ki, Eğitim Enstitüsü düzeyindeki programlara yalnız iki öğretim yılı, mesleki ve
teknik öğretim alanlarındaki yüksek öğretmen okulları ile Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi
Enstitüsü düzeyindeki programlara ise yalnız bir öğretim yılı öğrenci alınmıştır. Öğrenci
alımının durdurulmasıyla, programlarda başarılı olan öğrencilerin, denk örgün eğitim
kurumlarının ilgili bölümlerine yatay geçişleri yapılmıştır (Özdil, 1986).
1974 yılında uzaktan eğitimin yükseköğretim kademesindeki bu girişimlerinin yerini
hükümet programlarında ve kalkınma planlarında yer alan hedefler doğrultusunda öğretim
yapmak amacıyla Yaygın Yüksek Öğretim Kurumu (YAYKUR) almıştır. YAYKUR’un
kuruluş amacı; lise ve dengi okul çıkışlı öğrencilere, toplumumuzun ve ekonomimizin
gereksinim duyduğu alanlarda modern eğitim teknolojisinin tüm gereklerini kullanarak
öğretim olanağı sağlamak ve böylece yükseköğretim önündeki yığılmaya çözüm yolu bulmak
ve 2 yıllık bir ön lisans eğitimi ile ara insan gücü kademesini yetiştirmektir.
Bu kurum, Üniversite Seçme Sınavı’na (ÜSS) katılarak hiçbir yükseköğretim kurumuna
giremeyen adayları hedef kitle olarak belirlemiş ve kayıt hakkı tanımıştır. Eğitim Enstitüsü,
Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu, Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu, Ticaret Turizm
Yüksek Öğretmen Okulu’nun mektupla öğretim programlarına yaklaşık 75 bin öğrenci
kaydolmuştur. Bu sayı tüm yükseköğretim içinde %26,6’lık bir kapasite artışını ifade etmiştir.
Buradan da anlaşılacağı üzere ülkemizde yükseköğretime yönelik yapılan uzaktan eğitim
çalışmaları genellikle büyük kitleleri içerisinde barındıran sistemler olarak ortaya çıkmıştır. Ne
var ki bu kapasite sorununa yanıt verebilecek planlı çalışmalar ancak 1982 yılında Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi ile başlamıştır.
YAYKUR kapsamındaki çalışma dışında 1978 yılında Yaygın Yükseköğretim Kurumu,
Örgün Yükseköğretim Dairesi’ne yeni bir işlev vererek, görevdeki orta öğrenimli 140.000
kadar ilkokul öğretmenine iki yıllık yükseköğretim kazandırılması hedeflendi. Yapılan
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
98
planlamaya göre, YAYKUR faaliyetlerinin 15 eğitim enstitüsünde 12 yılda tamamlanması
gerekiyordu. Ancak bu dönemde yapılan girişimlerden başarılı sonuçlar alınamamıştır. 1979
yılında YAYKUR kapsamında yapılan çalışmalarda istenilen sonuçlara erişilemediği için bu
kurumun faaliyetlerine son verilmiştir. Bu merkez 1983 yılında Mesleki ve Teknik Açık
Öğretim Okulu adını almıştır (Kaya, 1996). Mesleki ve Teknik Açık Öğretim Okulu ilköğretim
okulu mezunu ya da daha üst düzey öğrenim görmüş olanlara, uzaktan eğitim ya da
gerektiğinde yüz yüze eğitim programları uygulayarak meslek kazandıran ve bu yolla onları
yaşama hazırlayan bir kurumdur. Mesleki ve Teknik Açık Öğretim Okulu’nda elektrik
tesisatçılığı alanında üç ayrı program uygulanmaktadır: Bunlar; 3. Sınıf, 2. Sınıf ve 1. Sınıf
elektrik tesisatçılığı yetki belgesi eğitim programıdır. Sınavlarda başarılı olanlardan üç ya da
beş aylık çalışma belgesi istenmektedir. Belgeleri kabul edilenler tekrar sınava alınmaktadır.
Bu sözlü ve uygulamalı sınavlarda da başarılı olanlara ‘Elektrik Tesisatçılığı Yetki Belgesi’
verilmektedir.
1974 yılında yaşanan bir diğer önemli gelişme Deneme Yüksek Öğretmen Okuludur
(DYÖO). Milli Eğitim Bakanlığı’nın 8 Mayıs 1974 gün ve 9731 sayılı onayında, tespit edilen
alanlarda öğretim yapacak yüksek dereceli bir okul modeli çerçevesi içinde eğitim teknolojisi
yoluyla eğitim yapılması öngörülmüştür. Bununla beraber istenilen hedeflere ulaşılamadığı
için bir yıl sonra bu okul kapatılmıştır.
Deneme Yüksek Öğretmen Okulu (DYÖO), Türkiye’de çağdaş anlamda uzaktan eğitimi
uygulamak gibi önemli bir misyonu yüklenmiş bir girişimdir. DYÖO ile uzaktan eğitim
çalışmaları deneysel amaçla kurulmuş yeni bir okulda yürütülmüştür. DYÖO ile mevcut
durumu analiz etme ve uzaktan eğitim alanında tecrübe kazanma fırsatı yaşanmıştır.
III. Dönem - Görsel-İşitsel Araçlarla: Radyo-Televizyon (1976-1995).
1976: Bu tarihte televizyondan doğrudan gençliğe, işçiye ve belirli meslek gruplarına
seslenen düzenli yayınlar yapılmıştır. Eğitsel nitelikli bu tür yayınlara 1976-1977 yıllarında
YAYKUR uygulamasının televizyonla öğretimi de eklenmiş; böylece ilk kez üniversiteye
giremeyen lise çıkışlı öğrencilere yükseköğretim okumada televizyon yardımcı bir araç olarak
kullanılmaya başlanmıştır. Televizyonun yalnızca bir kitle haberleşme kanalı olarak
kullanıldığı bu yayında YAYKUR programları Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanmıştır
(Aziz, 1977).
1978: Bu tarihte Açıköğretim uygulamaları hakkında bir rapor düzenlenerek dönemin
hükümetine sunulmuştur. Bu rapor ilerleyen yıllarda Anadolu Üniversitesi Açıköğretim
Fakültesinin kurulmasına gerekçe ve dayanak olmuştur (Büyükerşen, 1989). Sunulan bu rapor
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
99
iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısım ‘eğitim-üretim ilişkilerinde çağdaş sorunlar ve eğitim
teknolojisi’ şeklindedir. İkinci kısım ise ‘TV ile eğitim konusunun Türkiye açısından
irdelenmesi ve bir modelin genel esasları’ şeklindedir.
1980 ve 1990’lı yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak hizmet veren Okul
Radyosu ve TV Okulu örgün eğitimi desteklerken, isteyen herkese yaygın eğitim olanağı
sağlamıştır.
1981'de yürürlüğe giren ve Türk Yükseköğretimi’ni yeniden düzenleyen 2547 sayılı
Kanun'un 5. ve 12. maddeleri ile Türk üniversitelerine ‘Sürekli ve Açıköğretim Yapmak’ hakkı
yasal olarak tanınmıştır.
Madde 5 – Yükseköğretim aşağıdaki ‘Ana ilkeler’ doğrultusunda planlanır,
programlanır ve düzenlenir:
o h) Yükseköğretim kurumlarının geliştirilmesi, verimlerinin artırılması,
genişletilmesi ve bütün yurda yaygınlaştırılması amacına yönelik olarak
yenilerinin açılması, öğretim elemanlarının yurt içinde ve dışında
yetiştirilmeleri ve görevlendirilmeleri, üretim - insan gücü - eğitim unsurları
arasında dengenin sağlanması, yükseköğretime ayrılan kaynakların ve ihtisas
gücünün dağılımı, milli eğitim politikası ve kalkınma planları ilke ve hedefleri
doğrultusunda ülke, çevre ve uygulama alanı ihtiyaçlarının karşılanması, örgün,
yaygın, sürekli ve açık eğitim - öğretimi de kapsayacak şekilde planlanır ve
gerçekleştirilir.
Madde 12 – Bu kanundaki amaç ve ana ilkelere uygun olarak yükseköğretim
kurumlarının görevleri;
o d. Örgün, yaygın, sürekli ve açık eğitim yoluyla toplumun özellikle sanayileşme
ve tarımda modernleşme alanlarında eğitilmesini sağlamak,
o f. Eğitim - öğretim ve seferberliği içinde, örgün, yaygın, sürekli ve açık eğitim
hizmetini üstlenen kurumlara katkıda bulunacak önlemleri almak,
1982: 20 Temmuz 1982'de çıkartılan 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sürekli
ve Açıköğretim yapma görevi, bilimsel ve teknolojik altyapıya sahip olan Anadolu
Üniversitesine verilmiştir (Ek 1). Mevcut İletişim Bilimleri Fakültesi bünyesi içinden doğan
Açıköğretim Fakültesi böylece ülke düzeyinde uzaktan öğretim hizmeti ile görevlendirilmiştir.
1982-1983 öğretim yılına İktisat ve İş İdaresi alanındaki iki uzaktan öğretim programı ile
başlayan Açıköğretim Sistemi, bu tarihten sonra hizmet alanlarını sürekli genişletmiştir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
100
Açıköğretim yoluyla eğitim verme hakkının Anadolu Üniversitesi’ne verilmesinin bir
tesadüf olmadığı, bu görevin arkasında 1970’li yıllardan başlayarak televizyon gibi kitle
iletişim araçlarını kullanarak uzaktan eğitim çalışmaları yapan ve deneyim kazanan bir
üniversite olduğunu hatırlatmak önemlidir. Anadolu Üniversitesi zaman içerisinde mevcut
altyapısını da geliştirmiş, gerekli tecrübeyi edinmiş ve gerekli insan gücünü yetiştirerek bu
görevi üstlenmiştir. Başka bir ifadeyle 1980’li yılların başında Anadolu Üniversitesi’ne verilen
bu görev 1970’li yıllardan beri süregelen çalışmaların bir sonucudur. Bu bağlamda Anadolu
Üniversitesi ülkemizde çağdaş anlamda uzaktan eğitim modeli ile yükseköğretim yapan ilk
kurumdur
1986: Yükseköğretimde fırsat eşitliğini ülke sınırları ötesine taşımak amacıyla 1986
yılında Anadolu Üniversitesi uzaktan eğitim çalışmalarını ülkemiz vatandaşları için Batı
Avrupa’da başlatmıştır (Büyükerşen ve Özgü, 1980).
1989: Anadolu Üniversitesi Bilgisayar Destekli Eğitim (BDE) Birimi uzaktan eğitim
alanında araştırma, tasarım ve geliştirme yapmak amacıyla Açıköğretim Fakültesi bünyesinde
1989-90 öğretim yılında oluşturulmuştur (Mutlu, Özöğüt Erorta, Kip Kayabaş ve Kayabaş,
2014). Bu birim daha sonra Öğretim Teknolojileri Araştırma Geliştirme (ÖTAG) ismini
almıştır. 1989 yılında Anadolu Üniversitesinde kurulan bu birim aracılığıyla uzaktan eğitim
alanındaki ARGE çalışmalarına hız verilmiştir.
1991 yılında Fırat Üniversitesi ilk uzaktan eğitim uygulamasını e-posta yoluyla
yapmıştır. E-posta hizmeti kullanılarak öğrencilerin yüksek lisans eğitimlerini tamamlamaları
sağlanmıştır. 25.03.1991 tarihinde Fırat Üniversitesi Araştırma Fonu’na sunulan bir proje
kapsamında 2 Ekim 1992’de kurulan yerel yayın yapan Fırat TV vasıtasıyla üniversitede
düzenlenen sempozyumlar, toplantılar, dersler vb. faaliyetler kampüs içi ve dışında
yayımlanmıştır. Fırat Üniversitesi televizyon yayın altyapısını kullanarak 1991 yılında
televizyondan bilgisayar kursları düzenlemiştir. Bu eğitimlere katılıp başarılı olan öğrenenlere
eğitim sonunda sertifika verilmiştir (Aslantaş, 2014). Bu çalışma bir kamu üniversitesinin
uzaktan eğitim yoluyla bölgesel eğitime katkı sağlaması açısından ilgi çekicidir. Yapılan
programlar genellikle bilgisayar kullanımına yönelik hazırlanmış ve bölge halkı tarafından da
çok fazla ilgi görmüştür. Sertifika almaya yönelik düzenlenen bu programlara kaydolan
öğrencilere, o dönemlerde üniversite tarafından bilgisayarlar kiraya verilmiş ve kursiyerler
uygulamalı uzaktan eğitim çalışmalarını yürütmüşlerdir (Varol ve Kunç, 1993). 1999 yılı
Mayıs ayında yapılan müracaat sonrasında, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun
18.08.1999/35 no’lu toplantısında alınan 5 no’lu karar çerçevesinde üniversiteye kapalı devre
yayın yapma izni de verilmiştir (Fırat Televizyonu ve kapalı devre yayın sistemi birbirinden
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
101
farklı sistemlerdi. Kapalı Devre TV Sisteminin amacı, stüdyoda anlatılan bir dersin, aynı
zamanda dört ayrı laboratuvardaki öğrenciler tarafından veya tam tersine bir laboratuvarda
yapılan bir uygulamanın aynı anda diğer üç laboratuvarda ve stüdyoda bulunan öğrenciler
tarafından seyredilebilmesini sağlamaktı). Fırat Televizyonu yayınları Rektörlükçe 18.05.2001
tarihinde durdurulmuştur. Bu durum Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na yazılı olarak
bildirilmiştir. Bu arada kapalı devre TV yayınları da Kapalı Devre Televizyon Sistemi Kurma
ve İşletme İzin Belgesi’nin geri istenmesi yüzünden aynı tarihte durdurulmuştur (Uzaktan
Eğitim, 2014).
1992 Açıköğretim Lisesi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2 Haziran 1992 tarih ve 12633
sayılı yazısı ile kurulmuştur. Bu şekilde orta öğrenime devam edemeyen öğrenenlere uzaktan
eğitimlerini tamamlama ve diploma alma olanağı tanınmıştır. Uzaktan eğitim teknolojilerini
kullanarak öğretim hizmeti veren Açıköğretim Lisesi MEB Film Radyo ve Televizyonla
Eğitim Başkanlığı (FRTEB) bünyesinde kurulmuştur. 5 Ekim 1992 tarihinde ders geçme ve
kredili sistemiyle öğretime başlayan Açıköğretim Lisesi’ne aynı yıl 44.000'den fazla öğrenci
kayıt yaptırmıştır. Açıköğretim Lisesi’nin öğrenci sayısının beklenenden fazla olması ve iş
yükünün artmış olması, FRTEB'in Açıköğretim Lisesiyle ilgili görevleri de üstlenecek biçimde
yeniden yapılanmasını gerektirmiştir. Böylece FRTEB, Milli Eğitim Bakanı’nın 24.2.1993
tarih ve 93/461/321 sayılı onayı ile Açıköğretim Lisesi’nin görevlerini de yürütecek biçimde
Film Radyo Televizyonla Eğitim Başkanlığı olarak yapılandırılmıştır. FRTEB, bir yandan
Milli Eğitim Bakanlığı ile Dünya Bankası arasında yürütülen Milli Eğitimi Geliştirme Projesi,
diğer yandan da FRTEB'in var olan teknik altyapısıyla desteklenmiştir. Böylece, yürütülen
Açıköğretim Lisesi hizmetlerinde ve Açıköğretim Lisesi Programı’nın öğrencilere sunmada
yararlanılan materyallerin üretiminde nicelik ve nitelik yönünden belirgin gelişmeler
sağlanmıştır. Açıköğretim Lisesi, 1995-1996 öğretim yılında mesleki eğitimin de uygulandığı
çok amaçlı liseye dönüşmüştür.
Hem ders kitaplarının niteliğini yükseltmek, hem de uzaktan eğitim uygulamalarıyla
ilgili karşılaşılan sorunları en aza indirebilmek amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı ile Anadolu
Üniversitesi arasında Ağustos 1993'de bir protokol yapılmıştır. Söz konusu protokol ile ders
kitaplarının yazım ve üretim süreçleri ile ilgili işlemler Anadolu Üniversitesi’ne verilmiştir.
Film Radyo ve televizyonla Eğitim başkanlığı ile Bilgisayar Eğitimi ve Hizmetleri Genel
Müdürlüğü 03.04.1998 tarih ve 4359 sayılı kanunla hizmetlerini Eğitim Teknolojileri Genel
Müdürlüğü adı altında toplamıştır. Açık Öğretim Lisesi 3 Nisan 1998 tarihinden itibaren Eğitim
Teknolojileri Genel Müdürlüğü bünyesinde faaliyetlerini sürdürmüştür. Açık Öğretim Lisesi
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
102
halen faaliyetlerini, 14 Eylül 2011 tarih ve 652 sayılı kanun hükmünde kararname ile kurulan
Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü bünyesinde sürdürmektedir.
1993'te Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi, 496 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile günün eğitim gereksinimlerine göre yeniden yapılandırılmış ve İktisat ve İşletme
programları dörder yıllık fakültelere dönüştürülmüştür. Açıköğretim Fakültesi de açıköğretim
ile uygulamaya yönelik işleri yapmakla ve ön lisans, lisans tamamlama ve her türlü sertifika
programlarını yürütmekle görevlendirilmiştir.
1993 yılında Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi'nin yeniden yapılandırılması
sürecinde Uzaktan Eğitim Anabilim Dalı kurulmuştur.
1995 yılında Fırat Üniversitesinde YÖK/Dünya Bankası Endüstriyel Eğitim Projesi
kapsamında üniversitede düzenlenen Bilgisayar Sistemleri Teknolojisi dersleri kaydedilerek
yayınlanmış ve Türkiye’de yer alan farklı yükseköğretim kurumlarına mensup 32 katılımcının
dersleri tekrar etme olanağı sağlanmıştır. Aynı yıl içerisinde MEB’e bağlı 132 öğretmene
hizmet içi eğitim verilmiş ve katılımcıların hem yüz yüze hem de yaygın eğitimden
faydalanmalarına olanak tanınmıştır (Aslantaş, 2014). Bu bağlamda 1995 yılı Fırat
Üniversitesi’nde sertifika programlarının uzaktan eğitim yoluyla sağlandığı yıl olarak ta
değerlendirilebilir.
IV. Dönem - Bilişim Tabanlı: İnternet-Web (1996-…)
1996 yılında Bilkent Üniversitesi video konferans sistemini kurarak bazı derslerin
ABD'den yürütülmesi denemelerini yapmıştır. ‘New York on Air’ isimli program aracılığıyla
uzaktan eğitim kapsamında bazı dersler video konferans sistemi aracılığıyla Bilkent'in New
York ofisinde bulunan Profesör Jonas Prager tarafından verilmiştir.
1996 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Enformatik Enstitüsü’nün
öncülüğünde Türkiye’de internet üzerinden uzaktan eğitim uygulamaları başlatılmıştır.
Üniversite aynı zamanda internet üzerinden radyo yayınları yapmaya bu tarihte başlamıştır.
Enformatik Enstitüsü tarafından yürütülen proje kapsamında Web üzerinden sertifika vermeye
yönelik bilişim alanında dersler açılmış ve bazı üniversitelerden öğretim elemanları sertifika
programlarını almışlardır.
1996 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uzaktan öğretim Merkezi (UZEM) İTÜ
Senato’sunun 4.4.1996 tarihli kararıyla kurulmuş bir uygulama ve eğitim merkezi olup, o
tarihten bu yana İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki uzaktan eğitim ve teknoloji destekli eğitim
etkinlikleri yürütmektedir. Merkez ile bağlantılı olarak yürütülen İTÜ Uzaktan Eğitim Projesi,
bir bütün olarak İstanbul Teknik Üniversitesi’nin en önemli atılım projelerinden biri olmuştur.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
103
İTÜ UZEM, çalışmalarına İTÜ’nün Merkez ve şehir kampüslerini kapsayacak bir uzaktan
eğitim teknik altyapısı kurmakla başlamış ve bu kapsamada Maslak Merkez Kampüsü’nde 200,
Maçka Şehir Kampüsü’nde ise 120 öğrenci kapasiteli birer uzaktan eğitim stüdyosu
kurulmuştur. Bu stüdyolara 2000 yılında Gümüşsuyu Kampüsü’nde kurulan 80 öğrenci
kapasiteli, tam donanımlı bir uzaktan eğitim stüdyosu daha eklenmiştir. Bu altyapının tümü
İTÜ Araştırma Fonu ve DPT destekli projelerle kurulmuştur.
1996: Anadolu Üniversitesi tüm dünyada öğrenci sayısıyla uzaktan eğitim alanında
eğitim veren üniversiteler arasında Mega Üniversiteler listesinde yer aldı (Daniel, 1996).
1997 yılında Açık İlköğretim Okulu Milli Eğitim Bakanlığı’nın 15 Eylül 1997 tarihli ve
1651 sayılı onayı ile kurulmuştur. Bu kurum da Açıköğretim Lisesi gibi FRTEB'in bünyesinde
yer almıştır. Açık İlköğretim Okulunun kurulmasıyla birlikte 15 yaşından gün alanlardan
ilkokul mezunlarına, ortaokulların birinci, ikinci ya da üçüncü sınıflarından ayrılanlara,
ilköğretim okullarının altıncı, yedinci ya da sekizinci sınıfından ayrılanlara, ortaokulu dışarıdan
bitirmek için kayıt yaptırmış olanlara ve yurt dışında öğrenim görüp denklik yaptıranlara
uzaktan eğitim alma olanağı sağlanmıştır. Açık İlköğretim Okulu’na 1998-1999 öğretim yılı
için öğrenci kayıt işlemleri 15 Nisan 1998 tarihinde başlatılmıştır. 17 Temmuz 1998 tarihinde
tamamlanan kayıt işlemleri sırasında 70.000 dolayında öğrenci bu kuruma kayıt yaptırmıştır.
Uluğ ve Kaya tarafından hazırlanan bir raporda, uzaktan eğitim yaklaşımının ne olduğu,
ilköğretimin kavramsal çerçevesi, yasal boyutları, milli eğitim şuralarındaki yeri ve şura
kararlarının yansımaları, sayısal göstergeleri, uzaktan eğitim yaklaşımıyla ilköğretime hangi
ilkelere uyularak nasıl geçilmesi ve böyle bir ilköğretimin nasıl uygulanması gerektiği ortaya
konmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı’nın uzaktan eğitim uygulamalarıyla ilgili yöneticileri
tarafından incelenmiş olan bu rapor ve zamanında öğrenim görememiş olan birçok kişinin,
kendilerine hiçbir öğretim desteği verilmediği, başarıları kişisel girişimlerine ve çabalarına,
hatta rastlantılara bırakıldığı halde ilköğretim basamağındaki ortaokulları dışarıdan bitirmek
istemesi, ülkemizde Açık İlköğretim Okulu’nun kurulmasına katkı getirmiştir. Açık İlköğretim
Okulu ile cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren gerçekleştirilmeye çalışılan temel eğitimin
yaygınlaştırılması amacına yönelik büyük bir katkı sağlanmıştır.
1997 yılında Mesleki ve Teknik Açık Öğretim Okulu kurulmuştur. Kurumun
yönetmeliği, 10.10.1983 Tarih ve 2149 sayılı Tebliğler Dergisi’nde yayımlanmıştır. Kurulduğu
tarihte Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü’ne bağlı olan Meslekî ve Teknik Açık
Öğretim Okulu 04.03.1999 Tarih ve 1040 sayılı Bakan Oluru ile Eğitim Teknolojileri Genel
Müdürlüğü’ne bağlanmıştır. Meslekî ve Teknik Açık Öğretim Okulu ilköğretim okulu mezunu
ya da daha üst düzey öğrenim görmüş olanlara, uzaktan eğitim ya da gerektiğinde yüz yüze
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
104
eğitim programları uygulayarak meslek kazandıran ve bu yolla onları yaşama hazırlayan bir
kurumdur.
1997 TÜBİTAK-BİLTEN UE Fizibilite Çalışması ve Raporu hazırlandı.
1998: Anadolu Üniversitesi’nden Kazakistan Ahmet Yesevi Üniversitesi’ne görüntülü
konferans ile uzaktan ders sunumu gerçekleşti.
1998 yılında ODTÜ’de İDE-A (İnternet'e Dayalı Eğitim Asenkron) Projesi kapsamında
Bilgi Teknolojileri Sertifika Programı’nı başlatmıştır. İDE-A öncelikli olarak
yaygınlaştırılmasında yarar görülen konulara ilişkin bir dizi eğitim programını içeren bir
projedir.
1999: Üniversitelerde bilgi teknolojileri konusunda ilgili grupları bir araya getirerek,
bilgi teknolojileri altyapısı, kullanımı, eğitimi ve üretimini tüm boyutlarıyla tanıtmak,
tartışmak, tecrübeleri paylaşmak ve ortak politika oluşturmak amaçlarıyla Akademik Bilişim
Konferansı’nın ilki 18-20 Mart 1999 tarihinde Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde yapıldı.
1999: ‘Üniversitelerarası İletişim ve Bilgi Teknolojilerine Dayalı Uzaktan
Yükseköğretim Yönetmeliği’, 14 Aralık 1999 tarihli ve 23906 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlandı. Bu gelişmeyle beraber Enformatik Milli Komitesi oluşturuldu. Ayrıca
üniversitelerin bağımsız program açmalarına izin verilmiş, ders ve programların akreditasyon
süreci düzenlemiştir.
1999 yılında Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) desteklediği ‘Üniversiteler arası İletişim
ve Bilgi Teknolojilerine Dayalı Uzaktan Yüksek Öğretim’ çalışmaları sonucunda Fırat
Üniversitesi öğretim elemanları aracılığıyla Robotik dersi çevrimiçi ortamda yayınlanmıştır.
Uzaktan eğitim programı çerçevesinde 2000-2001 öğretim yılı Bahar Dönemi’nde
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Elektrik-Elektronik Bölümü’nün bazı öğrencilerine,
2001-2002 öğretim yılı Güz döneminde de Sakarya Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi
Elektronik ve Bilgisayar Bölümü son sınıfında okuyan bazı öğrencilerine seçmeli ders olarak
verilmiştir. 2001-2002 Bahar Dönemi’nde Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nin bazı
öğrencileri Robotik dersini İnternet üzerinden takip etmiştir. Robotik isimli bu dersin
senaryosu, video çekimleri görsel animasyonları, kurgusu ve diğer benzeri işlemlerinin tümü
Fırat Televizyonu stüdyolarında hazırlanmıştır.
1999 tarihinde Ahmet Yesevi Üniversitesi ile Gazi Üniversitesi Rektörlükleri arasında
Lisansüstü Eğitim Protokolü imzalanmıştır. Bu protokol ve yönergeye uygun olarak Ahmet
Yesevi Üniversitesi video-konferans sistemi ile İşletme Yüksek Lisans ve Turizm İşletmeciliği
Yüksek Lisans eğitimlerini yürütmüş ve Türkiye, Kazakistan ve diğer Türk Dünyası
vatandaşları arasından mezunlar vermiştir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
105
1999: Uzaktan eğitim alanında teorik ve uygulamaya dayalı eğitimin verilmesi ve bu
alanda uzman kişilerin yetişmesi için Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde,
Uzaktan Eğitim Anabilim Dalı’na bağlı Türkiye’nin ilk ‘Uzaktan Eğitim’ Tezli Yüksek Lisans
Programı açıldı.
2000: Ülkemizde İngilizce yayınlanan uluslararası ilk uzaktan eğitim dergisi TOJDE
(The Turkish Online Journal of Distance Education) Prof. Dr. Uğur Demiray editörlüğünde
kurulmuş ve alandaki önemli akademik dergilerden birisi haline gelmiştir. 2015 yılında
derginin editörlüğünü Prof. Dr. T. Volkan Yüzer devralmıştır.
2000: İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde web tabanlı uzaktan eğitim programları
gerçekleştirilmiş ve YÖK tarafından onaylı e-MBA (yüksek lisans) programı oluşturulmuştur.
Bu programlar Enformatik Milli Komitesi’nin 18.09.2000 tarihli 8. toplantısında
kararlaştırılmıştır. Vakıf üniversitesi olarak hizmet veren İstanbul Bilgi Üniversitesi bu
hamlesiyle Türkiye’de internet tabanlı uzaktan eğitim sistemini resmi olarak başlatan ilk özel
üniversite olmuştur (Çukadar ve Çelik, 2003: Samur, Akgün ve Duman, 2011).
2000 yılında Sakarya Üniversitesi 1997 yılından beri süregelen çalışmalarının sonucunda
IBM Türk’le gerçekleştirdiği işbirliği kapsamında lisans programlarında internet destekli
uzaktan eğitim uygulamasını gerçekleştirmiştir. 1999 yılından beri Enformatik Bölümü
tarafından verilen derslerin e-öğrenme yoluyla verilmesi düşüncesi güçlenmiştir. Uzaktan
eğitim alanındaki uzman kadrosunu güçlendiren üniversite akademik çalışmalar üretmiş ve bir
kısım personelinin Amerika Birleşik Devletlerinde Iowa Devlet Üniversitesi’nde eğitim
almasını sağlamıştır. Bu gelişmelerin sonucunda yükseköğretim düzeyinde e-öğrenme
hizmetlerinin verilmesi kararlaştırılmıştır. Bu bağlamda Sakarya Üniversitesinde IBM'in Lotus
Learning Space platformunun kullanılması kararlaştırılmış ve 2000 yılında Sakarya
Üniversitesi Uzaktan Eğitim Projesi’ne başlanmıştır. Mühendislik fakültesinde başlatılan pilot
uygulama kapsamında 200'e yakın öğrenci, ilk dönem açılan Bilgi Teknolojileri Kullanımı,
Logic Devreler ve Bilgisayar Destekli Çizim başlıklı üç temel dersi internet üzerinden takip
etmeye başlamış, 2001 bahar döneminde ise bu sayı ziyaretçi öğrencilerle birlikte 1500'e
ulaşmıştır. (Bayam ve Aksoy, 2002). Bu dönem içerisinde Sakarya Üniversitesi, YÖK'e bağlı
Enformatik Milli Komitesi tarafından Türkiye'de kabul edilen 4 Sunucu Üniversite dersinden
2’sini vermeye hak kazanarak Sunucu Üniversite Statüsü’ne kavuşmuştur. Sunucu
Üniversiteler, YÖK tarafından kabul edilen Sunucu Üniversite derslerini diğer üniversitelerin
öğrencilerine internet yoluyla verebilmektedir. Örneğin YÖK tarafından kabul edilen Temel
Bilgi Teknolojisi Kullanımı ve Bilgisayar Destekli Teknik Resim derslerini Anadolu’daki
herhangi bir üniversite, ayrıca ders hazırlamaya gerek kalmaksızın internet aracılığıyla
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
106
öğrencilerine verebilecektir. 2002-2003 öğretim yılının hemen öncesinde Türkiye’de bir ilk
olarak Uzaktan Öğretim Ön lisans Programlarının açılmasına YÖK tarafından karar verilmiştir.
Sakarya Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi Türkiye’deki ilk Uzaktan Öğretim Ön lisans
Programları Projesini gerçekleştirmeye uygun görülen üniversite olarak belirlenmiştir. Bu
proje kapsamında Anadolu Üniversitesinde açılan Bilgi Yönetimi Programına karşılık Sakarya
Üniversitesi Bilgi Yönetimi ve Bilgisayar Programcılığı Ön lisans Programlarını açmıştır. Bu
programlar 500’er kişilik kontenjanlarla oluşturulmuştur. Yine bu yıllarda tamamen uzaktan
öğretim yoluyla hizmet vermesi planlanan Sakarya Üniversitesi Adapazarı Meslek
Yüksekokulu hizmete girmiştir (Bayam ve Aksoy, 2002; Çallı, Bayam ve Karacadağ, 2002).
Bu bilgiler ışığında Sakarya Üniversitesinin e-öğrenme sürecini yükseköğretimde etkili bir
şekilde kullanabilen öncü üniversitelerden birisi olduğu söylenebilir.
2001: UE Yönetmeliği Kapsamında Dersler/Programlar Açılmaya Başlandı
(Somuncuoğlu, 2005).
2001: Türkiye’nin internete dayalı ilk önlisans programı olarak Bilgi Yönetimi programı
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’nde açıldı (Mutlu, Özöğüt Erorta, Kip Kayabaş
ve Kayabaş, 2014).
2001: Açıköğretim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Lisans Programı ilk ve orta
öğretimde giderek artan yabancı dil öğretmeni talebini karşılamada destek olmak amacıyla,
Milli Eğitim Bakanlığı ile Anadolu Üniversitesi’nin ortak bir projesi olarak 2000-2001 öğretim
yılında başlatılmıştır (Mutlu, Özöğüt Erorta, Kip Kayabaş ve Kayabaş, 2014).
2001 yılında Ahmet Yesevi Üniversitesi Uzaktan Eğitim Fakültesi Türk dünyasına
yönelik bilgisayar iletişim ağı (internet) ortamında etkileşimli (interaktif) olarak uzaktan eğitim
faaliyetlerini başlatmaya karar vermiştir. Alınan bu karar doğrultusunda yeniden
teşkilatlandırılan Türkistan Uzaktan Eğitim Fakültesi 2002-2003 Eğitim-Öğretim yılından
itibaren internet ortamında uzaktan eğitim programlarını başlatmış, yüksek öğretimin önündeki
zaman ve mekan bağlamındaki engelleri ortadan kaldırmış, iş veya özel hayatına ait sebeplerle
üniversiteye devam etme imkanı bulamayan veya Türkiye Türkçesi ile öğrenim görme
arzusuna rağmen dünyanın farklı bölgelerinde yaşıyor olmaları sebebiyle buna imkan
bulamayan insanlara yeni bir eğitim fırsatı yaratmıştır.
2002: Uluslararası yayın yapan bir diğer önemli akademik dergi The Turkish Online
Journal of Educational Technology (TOJET) Prof. Dr. Aytekin İŞMAN editörlüğünde
yayınlanmaya başladı.
2005: YÖK Uzaktan Eğitim Komisyonu kuruldu.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
107
2006: Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Uzaktan Eğitim Anabilim
Dalı’na bağlı Türkiye’nin ilk ‘Uzaktan Eğitim Doktora’ programı açıldı. Bu program ile
uzaktan eğitim alanında akademik alanda uzman öğretim elemanlarının yetiştirilmesinin önü
açılmıştır.
2007: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi yönetiminde 2006 ve 2007 yıllarında
bir dizi Avrupa ülkesinde anadili Türkçe olanlar ve Türkçe’yi ikinci dil olarak kullananlar
üzerinde kapsamlı bir saha araştırması gerçekleştirildi. Bu araştırmalar sonucunda bireylerde
Türkçe öğrenmeye ve Türkçe bilgisi geliştirmeye yönelik bir gereksinim bulunduğu ve bu
gereksinime yönelik öğretimin uzaktan eğitimle ve özellikle e-öğrenme ile verilebileceği
öngörülmüş ve 2007-2008 öğretim yılında Türkçe Sertifika Programı başlatılmıştır (Ulutak,
2007).
2009 yılından itibaren İstanbul Üniversitesi (İÜ) bünyesinde uzaktan eğitim programları,
2011 yılından itibaren de açıköğretim programları Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi (AUZEF)
aracılığıyla verilmeye başlanmıştır.
2009: Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
(ATAUZEM) 23 Temmuz 2009 tarihinde kurulmuştur.
2010 İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi kuruldu. 2011-2012 eğitim
öğretim yılında faaliyetlerine başladı.
2010 Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 02.06.2010 tarih ve 27599 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 14.04.2010 tarih ve 342 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile kurulmuştur.
2010 yılı itibariyle Anadolu Üniversitesi’nin yanı sıra, Bakanlar Kurulu Kararlarıyla
İstanbul Üniversitesi bünyesinde Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi, Atatürk Üniversitesi
bünyesinde de Açıköğretim Fakültesi kurulmuştur. Söz konusu Fakültelere 2011-2012 öğretim
yılından itibaren öğrenci kabul edilmeye başlanmıştır. Böylelikle 2010 yılından sonra
açıköğretim faaliyetleri üç devlet üniversitesi aracılığıyla verilmeye başlanmıştır.
2011: Yükseköğretimde 25.02.2011 tarihli Torba yasadaki 44. ve 46. Madde ile uzaktan
eğitim yasal olarak meşrulaşmıştır. 2011 yılında çıkarılan 6111 sayılı Kanun kapsamında ise
2547 sayılı Kanunun 44. ve 46. maddelerinde değişiklik yapılmış; 44. madde Türk
yükseköğretiminde birinci öğretim, ikinci öğretim ve açık öğretimin yanına yeni bir öğretim
biçimi olarak ‘uzaktan öğretim’ tanımlanmıştır (Özarslan ve Ozan, 2014).
2012: 10 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul Üniversitesi Baltalimanı sosyal tesislerinde
Uzaktan Eğitim Ulusal Sorunlar Çalıştayı düzenlendi.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
108
2013: Anadolu Üniversitesi ‘Akadema’, Atatürk Üniversitesi ise ‘Atademix’ ile Kitlesel
Açık Çevrimiçi Ders (KAÇD/MOOC: Massive Open Online Course) uygulamalarını başlattı.
2014 Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Uzaktan Eğitim Anabilim
Dalına bağlı Türkiye’de ilk defa Uzaktan Eğitim Online Tezsiz Yüksek Lisans Programı açıldı.
2014: YÖK tarafından yükseköğretim kurumlarında uzaktan öğretime ilişkin usul ve
esaslar belirlendi. Yapılan bu çalışmada uzaktan eğitim ‘yükseköğretim kurumlarında öğretim
elemanı ve öğrencilerin aynı mekânda eşzamanlı veya eşzamansız bulunma zorunluluğu
olmaksızın bilgi ve iletişim teknolojilerine dayalı olarak öğretim faaliyetlerinin planlandığı ve
yürütüldüğü önlisans, lisans ve lisansüstü uzaktan öğretim programları’ şeklinde
tanımlanmıştır. Ayrıca yükseköğretim kurumlarında birinci ve ikinci öğretim programlarında
derslerin en fazla % 30’unun sadece uzaktan öğretim yolu ile veya hem örgün öğretim yoluyla
hem de uzaktan öğretim yoluyla verilebileceği kararlaştırıldı. Bu gelişmeden sonra
yükseköğretim kurumlarında uzaktan eğitim uygulama ve araştırma merkezlerinin (UZEM)
sayısında hızlı artış gözlenmiştir. Bu bağlamda da uzaktan öğretim faaliyetlerinin tüm
yükseköğretim kurumlarında yakın zamanda önemli bir öğretim modeli olacağına işaret
etmektedir.
2015: Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi (AUAd) Prof. Dr. Gülsün
Kurubacak editörlüğünde uzaktan eğitim alanında Türkçe yayın yapan akademik bir dergi
olarak yayın hayatına başladı.
2015: Açık ve Uzaktan Öğrenme Üniversitelerarası Kurul tarafından Ekim 2015’te
doçentlik alanı olarak kabul edildi. Yaşanan bu gelişme ile uzaktan eğitim alanında yapılacak
akademik çalışmaların nicelik ve nitelik bakımından artmasının önü açıldığı gibi
akademisyenlerin bu alanda uzmanlaşmalarının da önü açılmış oldu.
2016: Alandaki Türkçe kavram karmaşasını gidermek amacı uzaktan eğitim sözlüğü
oluşturuldu ve çevrimiçi olarak erişime açıldı: http://auosozluk.anadolu.edu.tr
Uzaktan Eğitim Alanındaki Araştırma Eğilimleri
Ülkemizde uzaktan eğitim alanındaki araştırma eğilimlerini belirlemeye yönelik bir dizi
çalışma yapılmıştır (Salar, 2009; Horzum vd.,, 2013; Bozkurt, Genc-Kumtepe, Kumtepe,
Erdem-Aydin, Bozkaya, & Aydin, 2015; Durak, Çankaya, Yunkul, Urfa, Toprakliklioğlu, Arda
ve İnam, 2017; Gökmen, Uysal, Yaşar, Kırksekiz, Güvendi ve Horzum, 2017). Bu çalışmalarda
dikkat çeken noktalar ise şu şekildedir. Özellikle 2000 yılının başlarından itibaren uzaktan
eğitim alanındaki çalışmalarda artış gözlenmiştir (Salar, 2009; Horzum, 2013; Bozkurt vd.,
2015; Durak vd., 2017; ). Yapılan çalışmalar genellikle uzaktan eğitim alanında teknoloji
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
109
kullanımına ve çevrimiçi öğrenme ortamlarına yöneliktir (Salar, 2009; Horzum, 2013; Bozkurt
vd., 2015; Durak vd., 2017). Çalışmalarda sıklıkla kullanılan anahtar kelimeler ‘uzaktan eğitim,
uzaktan öğrenme, e-öğrenme, çevrimiçi öğrenme’ şeklindedir (Bozkurt vd., 2015; Durak vd.,
2017). Uzaktan eğitim alanında yapılan çalışmalarda özellikle Web ve internet teknolojilerine
yönelik bir eğilim görülmektedir. Çalışmalar her ne kadar yoğun olarak teknoloji kullanımı ve
çevrimiçi öğrenme ortamlarını ele alsa da, yapılan yüksek lisans ve doktora çalışmalarında
kuramsal bakış açısının yeterince ele alınmadığı belirtilmiştir (Bozkurt vd., 2015; Durak vd.,
2017). Yöntem olarak bilimsel açıdan nicel çalışmalar ağır basmaktadır (Bozkurt vd., 2015;
Durak vd., 2017; Gökmen vd., 2017). Yüksek lisans çalışmalarında Gazi Üniversitesi, Anadolu
Üniversitesi ve Sakarya Üniversitesi ağırlıklı olarak uzaktan eğitim yüksek lisans çalışmaları
yapan kurumlardır (Durak vd., 2017). Bununla beraber doktora çalışmalarında en çok katkının
Anadolu Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Orta Doğu Teknik
Üniversitesi, ve Sakarya Üniversitesi tarafından yapıldığı görülmektedir (Bozkurt vd., 2015).
Yüksek lisans ve doktora çalışmalarında uzaktan eğitimin araştırma alanları bağlamında
(Zawacki-Richter, 2009) eğitim teknolojisi, öğretim tasarımı, öğrenen özellikleri ve uzaktan
eğitim sistemleri ve kurumlarına yönelik çalışmaların sıklıkla yapıldığı görülmektedir.
Bununla beraber ‘erişim, eşitlik ve etik; eğitimin küreselleşmesi ve kültürlerarası konular;
kuramlar ve modeller; yenilik ve değişim; yönetim ve organizasyon; maliyet ve fayda; öğrenen
destek hizmetleri; mesleki gelişim ve öğretim elemanı desteği; uzaktan eğitimde araştırma
modelleri ve bilgi transferi; kalite güvencesi; öğrenme topluluklarında etkileşim ve iletişim’
alanlarında çalışmaların yeterli sayıda olmadığı belirtilmiştir (Bozkurt vd., 2015; Durak vd.,
2017).
Kendi Küllerinden Doğan Bir Üniversite: Anadolu Üniversitesi
Çalışmanın bu kısmında Türkiye’de uzaktan eğitimin tarihi açısından bir dönüm noktası
olan Anadolu Üniversitesi’nin nasıl kurulduğu anlatılmıştır. Küçük bir üniversite iken
milyonları bulan öğrenci sayısıyla bir Mega Üniversite olarak (Daniel, 1996) dünyanın en
büyük üniversitelerinden birisi haline gelen Anadolu Üniversitesi’nin nasıl bir tohumdan
asırlık bir çınar ağacına dönüştüğünün hikayesi oldukça ilginçtir. Aşağıda açıklandığı üzere
Anadolu Üniversitesi’nin kuruluşu uzun zaman önce planlanan bir yaşamboyu öğrenme
modelinin zaman içerisinde nasıl olgunlaştığıyla ilgili olduğu kadar ilginç tesadüflerin de bir
sonucudur.
Çalışmanın bu kısmında yer alan olaylar anlatılırken Yılmaz Büyükerşen’in (2009)
Zamanı Durduran Saat isimli kitabından ve yine Yılmaz Büyükerşen’in (2013) Anadolu
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
110
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 30. Yıl Etkinliği’nde yaptığı açılış konuşmasından
yararlanılmıştır.
Açıköğretim düşüncesi Yılmaz Büyükerşen’in ilk olarak 1966 yılında bulunduğu
sıralarda tanıştığı bir düşünceydi. Bu tarihte İngiltere’de işçi partisi iktidardaydı ve Wilson,
İngiliz vatandaşlarına açıköğretim yoluyla yükseköğretimde eğitim vaadinde bulunuyordu.
O yıllarda Türkiye’de yükseköğretim kapasite olarak taleplere karşılık veremiyordu ve
üniversitelere bu yüzden giremeyen çok sayıda kişi vardı. Ancak bu düşüncenin canlanması
için 1970’li yıllar beklendi. Büyükerşen, 1970 yılında Türkiye’ye dönünce ‘uzaktan eğitim’
veya ‘duvarsız üniversite’ ismini verdiği bu yaşamboyu öğrenme modelini gazetelerde yazdığı
köşe yazılarında ve konferanslarda fikir olarak yaymaya çalışmıştır.
Büyükerşen niçin 1970’li yılların beklendiğini ise şu şekilde ifade etmektedir: “1970’li
yıllarda akademi [Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi] başkan yardımcısıydım. Aynı
zamanda Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde ve Emek’teki Bankacılık Sigortacılık
Yüksekokulu’nda derslere de gidiyordum. Hem ders veriyor hem de akademinin Ankara
bürokrasisindeki işlerini takip ediyordum. Gidince gece kalmam gerekiyorsa, İzmir
Caddesi’ndeki Barikan Otel’inde kalıyordum. Barikan Oteli’nin yanında Amerikan Pazarı
denilen yerde, Avrupa’dan işçilerin getirdikleri malları taliplilerine sundukları mağazalar
vardı. Akşamüzerleri yemeğe çıktığımda, oralarda dolaşarak vakit öldürürdüm. Yine böyle bir
akşamüstü yürüyüşü yaparken, o mağazaların vitrinlerine bakıyordum. Bir vitrindeki
televizyon ekranında kendimi gördüm. Dikkatimi çekti. Baktım vitrinin bir köşesine küçük bir
kamera koymuşlar. Şimdiki güvenlik kameralarının tipinde küçük bir Philips kameraydı.
Vitrinin önünden geçenlerin görüntüsünü televizyon alıcısının ekranına veriyordu. Gelip
geçenler veya vitrinin önünde durup vitrindeki eşyalara bakanlar kendi görüntülerini
izliyorlardı. İçeriye girmek dürtüsü belirdi bende. Girdim. Televizyon ile kameranın kaç lira
olduğunu sordum. Yanında Japon yapımı küçük Akai marka piknik videoteybi de vardı.
Kamerayla istenirse bir videoteybe kayıt yapılabilirdi. Biri Alman TV alıcısı, birisi Japon
videoteyp, biri de Hollanda malı küçük bir kameraydı” (s.238-239).
Büyükerşen bu kamera setinin o zamanki parayla 30000 lira olduğunu öğrenir ve böyle
bir sistemin açıköğretim sisteminde de kullanılabileceği düşüncesiyle gerekli parayı bulmaya
çalışır. Bunun için daha önceden tanıdığı Milli Eğitim Bakanı Orhan Oğuz’a gider ve
akademide daha önceden kurulan Avrupa Ekonomik Topluluğu Enstitüsü’nün fonundan
gerekli paranın sağlanması için destek ister. “Şu fondan harcama yapıp Amerikan Pazarında
bulduğum üç parça televizyon teçhizatını alalım ki, ben açıköğretim için gerekli pilot tesisi
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
111
kurup deneme çalışmalarına başlayabileyim” der (s. 240). Bu şekilde fondan gerekli parayı
edinip ilk basit kapalı devre sistemin üç temel cihazını edinir.
Eskişehir’e dönünce bazı teknik bilgileri edindikten sonra teknik işlerden anlayan
tanıdıkları, odacısı, kalorifer teknisyenleriyle beraber TV stüdyosunu kurmaya çalışır. Eldeki
imkânlar kısıtlıdır. Duvarlara akustiği sağlayabilmek için cam yünü yapıştırıp, üzerlerini delikli
kontralitlerle kaplarlar. Kameranın tripodu bile eski su borularının kullanılmasıyla kalorifer
teknisyeni tarafından yapılır. Sonradan edindikleri desteklerle birkaç tane daha televizyon
alıcısı alıp bunları dersliklere koyup, kapalı devre TV sistemiyle bir derslikte anlatılan dersi
aynı anda birden fazla derslikte yayınlama fırsatını yakalarlar. Bununla beraber kapalı devre
TV sistemiyle yetinmeyerek bir verici cihazla Eskişehir’e yayın yapma isteği oluşur. Bununla
beraber o tarihte TRT dışında hiçbir kurumun yayın yapmasına izin verilmiyordu. Ancak
açıköğretime giden yolda deneyim kazanabilmek için bu engelin aşılması gerekiyordu.
Bu sırada tarih 1971’i göstermektedir ve Türkiye bir ara rejimden geçmekteydi. Birçok
engel aşılarak Viyana’dan bir verici alınması kararlaştırılır. Ancak gerekli döviz de
sağlandıktan sonra Avusturya Viyana’dan Hirshman firmasından yarı profesyonel doğrusal
amplifier dedikleri görüntü ve ses dalgalarını güçlendirerek yayan bir cihaz ile dupol antenin
alınmasına karar verilir. Ancak zamanın şartlarından dolayı bu teçhizatın getirilmesi sıkıntılı
bir durumdur. Bununla beraber zamanında Eskişehir-Kütahya sıkıyönetim komutanının da
desteğiyle ihtiyaç duyulan teçhizat İtalya’dan Eskişehir’e gelecek bir uçakla sessiz sedasız bir
şekilde getirilir ve Eskişehir’de ilk defa siyah beyaz yayın yapılma olanağı bulunur. O
tarihlerde bu yayın Eskişehir’de büyük bir olay olarak halkın ilgisini çekmiştir.
1970’li yıllarda sadece TRT’nin yayın yapmasına izin verilmekteydi ve dolayısıyla
akademiden yapılan yayınlar korsan televizyon yayıncılığı kapsamına giriyordu ve bir süre
sonra TRT Akademi’den açık (korsan) yayın yapıldığının haberini alır. Ancak zamanının
sıkıyönetim komutanının da desteğiyle bu sorun bir süreliğine çözülür. Gerekli izni almak için
TRT yetkilileri sıkıyönetim komutanı tarafından Eskişehir’e davet edilir ve bu süre zarfında
akademide yapılan çalışmaları anlatma fırsatı yakalanır. Bu şekilde bu engelde aşıldıktan sonra
akademiden açık yayınlar ve TRT yayınları Eskişehir’e ulaştırılmaya başlanır.
Bu sırada 1973 yılı Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun 50. yılıdır. Bu yılın anısına
hatırlanabilecek bir hizmet yapabilmek noktasından hareketle akademide Televizyonla Eğitim
Enstitüsü kurulması kararlaştırılır ve enstitü müdürü olarak Yılmaz Büyükerşen atanır. Bu
durum ilk kurulan derme çatma stüdyodan daha iyi bir stüdyo kurulması gereğini doğurmuş ve
yine kalorifer tesisatçıları, su tesisatçıları ve farklı ustalarla beraber garajdan bozma bir yerde
ilk stüdyoya göre daha iyi olan yeni bir stüdyo kurulur. Ayrıca 50. yıl anısına Televizyonla
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
112
Eğitim Enstitüsü Dergisi çıkarılır. Yaşanan bu gelişmelerle beraber “eğitimde çağdaş iletişim
aracı olan televizyonu ve radyoyu da ders kitapları arasına katarak, yeni bir eğitim sistemi
arayışına resmen başlanmış, hem de her şey artık illegalikten çıkmış, yönetmenliği yayınlanan
bir tüzel kişiliğe sahip olarak kurumlaşmış ve legalleşmiştir” (s.251-252). Bu noktadan sonra
ihtiyaç duyulan şey ise açıköğretim düşüncesinin hayata geçirilebilmesi için eğitim teknolojisi
alanında yetişmiş insan gücüdür. Bu yüzden yeni alınan kadrolar bu yönde istihdam edilerek
bu ihtiyaç ta karşılanmıştır.
“1974 yılında Ecevit Hükümeti iktidara gelmişti. Ecevit, seçimden önce yaptığı
propagandalarda, iktidara gelirse, iki önemli projeyi derhal uygulamaya koyacağını
kamuoyuna vaat etmişti. [Bu vaatlerden] bir tanesi üniversite önünde birikim olmayacak,
yükseköğrenim görmek isteyen herkese yükseköğrenim imkânı tanınacaktı” (s.254). Ecevit bu
konunun çözümü için üniversitelere ödenek ayırmış ama istediği sonucu alamamıştır.
Dolayısıyla seçimde verilen vaat yerine getirilememiş ve alternatif çözüm arayışlarına
girilmiştir. Büyükerşen bu süreçten sonra olayların nasıl geliştiğini şu şekilde ifade etmiştir:
“Sayın Ecevit bana telefon etti. O tarihlerde benim Milliyet gazetesinde ve diğer gazetelerde
makalelerim çıkıyordu. Açıköğretim ile ilgili bir model öneriyordum. Beni Ankara’ya çağırdı.
Ertesi gün gittiğimde, yanında Milli Eğitim Bakanı rahmetli Mustafa Üstündağ vardı. ‘Sizin
açıköğretim ya da duvarsız üniversite diye adlandırdığınız öğretim sistemi önerinize ait
yazılarınızı okudum. Bu konuda bize daha geniş bilgi verir misiniz?’ dedi. Açıköğretim
sisteminin kafamdaki yapısını ve işleyişini anlatırken heyecanını gözlerinden okuyordum. ‘O
zaman hemen bu öğretim sistemini kuralım, bu bizim sosyal adalet ilkelerine çok uygun. Sizden
rica ediyorum, bütün gençlere ve hatta her yaşta vatandaşa yükseköğretimde ömür boyu imkân
ve fırsat eşitliği verecek bu yegâne sistemi sizin Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler
Akademinizde kuralım’ dedi. Başbakanın bu kararlı sözler beni çok sevindirdi. Ama işi
sağlama bağlamak, sistemin geleceğini güvence altına almak gerekiyordu. ‘İlk kez böyle
yepyeni bir sistemi kurup üniversitelere ve kamuoyuna kabul ettirebilmek için akademinin
kanunla üniversite yapılması lazım’ dedim. Rahmetli Bülent Ecevit, benden açıköğretim
sisteminin ne olduğunu ana hatlarıyla öğrenince Milli Eğitim Bakanı Mustafa Üstündağ’a
‘Sayın Büyükerşen kendi akademilerinin bu eğitim reformunu yapmalarını istiyorsa, birlikte
oturup bir kanun tasarısı hazırlayın. Hemen parlamentodan geçirelim. Eskişehir İktisadi ve
Ticari İlimler Akademisi’ni Açık Üniversite yapalım” dedi. Mustafa Üstündağ çok
heyecanlanmıştı. Yüzü gülüyordu. Hala sesi kulaklarımdadır’. Aynen unutamadığım şu sözleri
bana değil, Bülent Ecevit’e söyledi: ‘Efendim, başarırsak, bu millet mektepleri, köy enstitüleri,
muallim mektepleri gibi Türk eğitiminde hakikaten bir reform olacaktır…’ dedi” (s.255-256).
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
113
“O tarihteki Anayasa, yani 1961 Anayasası, üniversiteleri özerk yapmıştı. Siyasetçiler
üniversitelere ters düşmemeye çalışıyordu. Yeni bir Yükseköğretim Kurumu kurulacaksa,
hükümet bunun kuruluş yayın taslağını Üniversitelerarası Kurul’a gönderir, üniversitelerin
görüşlerini alırdı ve üniversiteler uygun görüş verirse, yeni yasa parlamentodan sorunsuz
geçer, yeni kurulan üniversite de rüştünü ispat edinceye kadar, eski üniversitelerden birinin
patronajında öğretime başlardı. Bizim hazırladığımız açıköğretim kanun teklifi de,
Üniversitelerarası Kurul’a gönderildi” (s.262). Ancak açıköğretim düşüncesi için “böyle bir
eğitim sistemi olamaz denilerek” ret cevabı verilir. Bunu üzerine Bülent Ecevit Yılmaz
Büyükerşen’i Ankara’ya tekrardan çağırarak makalelerinde bahsettiği mektupla eğitimi
açıklamasını ister. Mektupla öğretimin olabileceğini düşünen Başbakan Bülent Ecevit ilgili
öğretimin başlamasını ve bunun Milli Eğitim bakanlığı bünyesinde yapılmasını ister. Bunun
üzerine Mektupla Öğretim Genel Müdürlüğü diye bir kurum kurulur. Ancak Ecevit koalisyon
hükümeti iktidardan ayrılınca bu kurum sahipsiz kalır. Bir süre sonra yeni Milli Eğitim Bakanı
Ali Naili Erdem, Büyükerşen’i çağırarak ne yapılacağına dair görüş ister. Kurumun başına yeni
atamalar yaptıktan sonra kurumun ismini de yaygın Eğitim Kurumu (YAYKUR) olarak
değiştirirler. Ancak YAYKUR bir süre sonra sessiz sedasız ortadan kaybolur.
İlerleyen zamanlarda Büyükerşen bir konferansa katılmak için Almanya’ya gider.
Burada bir restoranda oturup yanındaki arkadaşı Prof. Dr. Doğan Bayar ile birlikte o sırada
duvarda asılı renkli televizyonu göstererek böyle bir sistem Türkiye’de ellerinde olsa eğitimde
nasıl devrim yapacaklarını anlatırken tesadüfen yan masada oturan TRT Teknik Yapım Dairesi
başkanı Fahrettin Işıkçı ve Elazığ Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisi başkanı Prof. Dr.
İsmail Şengel ile tanışıp sohbet etmeye başlarlar. Fahrettin Işıkçı zamanında Almanya’ya
gelmiş, eğitim almış ve çalışmış birisidir. Sohbetlerinde kendi fikirlerinden bahseder ve kulak
misafiri olduğu Büyükerşen’e ihtiyaç duydukları malzemeleri bağlantıları sayesinde
bağışlayabileceğini ifade eder. Telefonla ilgili yerleri aradıktan sonra GTZ Federal Almanya
Teknik yardım Ofisi ile görüşürler ve gerekli yardımın sözünü alırlar. Büyükerşen büyük bir
heyecanla Türkiye’ye döner ve renkli yayın yapabilecek bir kuruluş olabileceklerinin
düşüncesi kendisini çok mutlu eder. Gerekli yardımlar gönderilir ancak ilginç bir şekilde başka
bir sorun yaşanır. Gelen malzemeler gümrükte takılmıştır. Farklı bağlantıları işe koşarak ve
gereken yerlerden yardımları yaparak bir şekilde bu sorunu da çözerler. Böylelikle renkli
televizyon kullanılarak eğitimin yapılabilmesine olanak tanıyan altyapı Eskişehir İktisadi ve
Ticari İlimler Akademisi’nde kurulur.
Büyükerşen 1982’de Anadolu Üniversitesi Açıköğretim fakültesinin doğuşunu ‘Milli
Güvenlik Konseyi’nin sezeryan ameliyatı’ olarak niteler. Bu dönemi Büyükerşen şu şekilde
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
114
anlatmaktadır: “Gelelim 1982’ye. 1982’de bir gün Eskişehir’e 12 Eylül Harekâtını yapan
Kenan Evren ve dört kuvvet komutanı geldi. Bunlardan biri havacı ve Eskişehir’de komutanlık
yapmış bizi çok iyi tanıyan, bizim de çok iyi tanıdığımız Havacı Orgeneral Tahsin Şahinkaya
Paşaydı. Eskişehir’e 1. Hava Kuvveti’nde planlı tatbikata gelmişlerdi. Hava tatbikatından
sonra demişler ki: ‘Türkiye’de 12 Eylül’den önce bütün üniversitelerde çok kan döküldü. Büyük
olayların olmadığı bir tek yükseköğretim kurumu vardı. O da buradaki [Eskişehir] akademi.
Gidelim bir ziyaret edelim.’ Çıktılar geldiler. Evren konuşma sırasında bana dedi ki: ‘Ben
Kara Kuvvetleri Eğitim Dairesi’nde görevliyken, sen Kara Harp Okulu’nda bir konferans
vermiştin; Açıköğretim ile ilgiliydi. Benim çok ilgimi çekmişti. Ne oldu o proje?’ ‘Efendim biz
o günlerden beri üzerinde çalışıyoruz. Üniversitelerimiz böyle bir eğitim tarzı olmaz diye o
dönemde bu projeyi reddetmişlerdi’ dedim. “Sizin Televizyonla Eğitim Enstitü’nüzü görebilir
miyiz?’ dedi. Komutanları, bizim enstitüye ve garajdan bozma stüdyoya götürdük. Gezdirdik.
Anlattık… Hoşlarına gitti. Ayrıca kendilerine açıköğretim sistemi konusunda brifing verdik.
Kenan Evren emir subayı olan albaya dönerek ‘Not alın da Ankara’ya gidince İhsan Bey’e
[İhsan Doğramacı] söyleyelim, Yeni Üniversiteler Kanunu’na açıköğretim olarak bu sistemi
ilave etsin’ dedi ve böylece benim, gençlerimiz ve her yaştan Türk halkına, yaşamboyu eğitim
ve öğretimde fırsat eşitliği vereceği inancıyla, 1974’ten beri peşinde koştuğum ve maalesef
normal rejimde başarılamayan açıköğretim sisteminin doğuşu, bir ara rejimde, sezeryanla, bir
emirle gerçekleşiyordu… Yeni YÖK düzenlemesine ait Kanun Hükmünde Kararname’de
Açıköğretim, bizim akademiyken kurduğumuz İletişim Fakültesi’yle birleştirilerek, fakülte
adını aldı. İletişim ise Açıköğretim içinde bir bölüm oldu… Eskişehir için bizim akademiden
dönüştürülen yeni üniversiteye de Porsuk ismini koyacaklardı. Ben açıköğretim görevi bize
verildiği ve bütün Anadolu’ya hizmet edeceğimiz gerekçesiyle Eskişehir’deki üniversitenin
adının lokal isim olmayıp yeni bir kuruluş olarak yine ‘Anadolu’ olması gerektiğini, 12
Eylül’ün Milli Eğitim Bakanı emekli Tuğgeneral Hasan Sağlam’a söyledim. Onu da ikna ettik
ve adımız Anadolu Üniversitesi oldu” (s.275-277).
Sonuç ve Tartışma
1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde 1900’lü yılların sonlarında ilk, orta ve
yükseköğretim düzeylerinde uzaktan eğitim verilmeye başlanmıştır. Yaşanan bu gelişmelere
bağlı olarak ülkemizde uzaktan eğitim faaliyetlerinin eğitimde tüm düzeylerde ana akımın bir
parçası olması 1990’lı yılların sonu ve 2000’li yılların başlarında gerçekleşmiştir. Başka bir
ifadeyle 1950’li yıllara kadar fikir düzeyinde gerçekleşen uzaktan eğitim faaliyetleri 1950’li
yıllardan sonra uygulamaya dönüşmüş ve 2000’li yıllara girmeden gelişim evresini
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
115
tamamlamış ve devamında ülkemizde eğitimde ana akımın bir parçası haline gelmiştir. Bu
şekilde tüm öğretim düzeylerinde eğitimde fırsat eşitliği sağlanmış, eğitim isteyen herkesin
erişebileceği bir konuma getirilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında okumuş nüfusun büyük bir
bölümünü uzun süren Kurtuluş Savaşı döneminde kaybeden Türkiye Cumhuriyeti, eğitimi bir
ayrıcalık olmaktan çıkarıp eğitim alma fırsatını geniş kitlelere ulaştırmayı başarmıştır.
Aşağıda açıklanan dönemlerin belirlenmesinde uzaktan eğitim bağlamında baskın olarak
kullanılan teknolojilerin etkili olduğu görülmektedir. Her ne kadar çalışma kapsamında bu
dönemler belirli tarihlerle ayrılsa da her dönem arasındaki sınırların bu kadar keskin
olmadığını, aksine geçişlerin zaman içerisinde kademeli bir şekilde gerçekleştiğini, genellikle
her dönemin kendinden önceki dönemde kullanılan teknolojileri de kullandığını belirtmek
gerekmektedir.
I. Dönem -Tartışma ve Öneriler: Kavramsal (1923-1955): Bu dönemde uzaktan
eğitim alanındaki gelişmeler fikir ve tartışma düzeyinde alınmış ve bir bakıma uzaktan eğitimin
kuluçka dönemi olmuştur. Uzaktan eğitimin gündeme gelmesi genellikle yaygın eğitim
bağlamında olmuş, özellikle ülkenin kalkınma ihtiyaçlarını da gözeterek eğitim olanaklarının
sağlanmasında güçlük çekilen kırsal kesime ve bu dönemde ülke ekonomisi için önemli bir
yere sahip olan çiftçilere yönelik küçük çaplı, informal çalışmalar yapılmıştır.
II. Dönem -Yazışarak: Mektupla (1956-1975): Bu dönem uzaktan eğitimin bir fikir
olmanın ötesinde uygulamaya geçtiği ve olgunlaşmaya başlayan bir alan olarak ortaya çıktığı
dönemdir. Uygulamaya geçirilen birçok çalışma deneme-yanılma yoluyla yapılmış, elde edilen
deneyimlerden diğer uygulamalar süresinde yararlanılmadığı için başarısızlıklar olmuştur.
Yapılan çalışmalarda yeterli altyapının kurulmaması, örgütsel planlama, strateji geliştirme ve
planlama çalışmalarının yapılmaması, eğitim konularıyla ilgilenen kişilerin uzaktan eğitim
konusunda yeterince bilgi sahibi olmaması ve uzaktan eğitimin uygulamalarına yönelik
güvensizlik, verilen birçok kararın politik olması gibi sebeplerden dolayı başarıya
ulaşamamıştır. Bu bağlamda bu dönemde yaşanan olumsuz gelişmelerin uzaktan eğitimin
ülkemizde etkili bir şekilde uygulanmasını ve kabul görmesini geciktirdiği söylenebilir. Ayrıca
yapılan uygulamalarda siyasi yönetimlerin kararsız ve temelsiz tutumları nedeniyle uzaktan
eğitim çalışmalarında süreklilik sağlanamamış, yapılan birçok uygulamadan ilk sonuçlar
alınmadan sonlandırılmıştır. Ayrıca bu dönemde her ne kadar bir takım yasal düzenlemeler
yapılsa da ihtiyaç duyulan yasal düzenlemeler tam olarak yapılmadığı için birçok sıkıntı
yaşanmıştır. Genel anlamda yaşanan bu tür olumsuzluklar uzaktan eğitim almayı düşünen
bireylerin de uzaktan eğitime karşı güvensizlik duymalarına yol açmıştır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
116
Bu dönemde eğitim almak isteyen kitleleri barındırabilecek fiziksel imkanların ve eğitim
verecek eğitimci sayısının yeterli olmaması gibi sebepler uzaktan eğitimin gündeme gelmesine
yol açmıştır.
Uzaktan eğitim uygulamalarının yazışarak yürütüldüğü bu dönemde genellikle basılı
teknolojiler kullanılmış ve uzaktan eğitim süreçleri tek taraflı etkileşimin sağlandığı, öğrenme
süreçlerindeki sorumluluğun büyük ölçüde öğrenenlere verildiği uygulamalar olmanın ötesine
gidememiştir.
III. Dönem - Görsel-İşitsel Araçlarla: Radyo-Televizyon (1976-1995): Bu dönem bir
önceki döneme göre olgunlaşmanın hızlanarak devam ettiği ve uzaktan eğitimin yine bu
dönemin sonlarına doğru ilk, orta ve yükseköğretimde de kullanılarak eğitimde ana akımın bir
parçası olduğu dönemdir.
Bir önceki dönemde yer alan yaygın eğitim düşüncesinden özellikle eğitimde fırsat
eşitliğini sağlamaya yönelik uzaktan eğitim çalışmalarının yapılmasına yönelik bir eğilim
vardır.
Bu dönemin başlarında uzaktan eğitimin yapılabilirliğine ve ülkede ne gibi ihtiyaçlara
cevap verebileceğine yönelik sınırlı sayıda olsa da önemli çalışmalar yapılmıştır. Özellikle
televizyon kullanımın artmaya başlaması, görsel-işitsel araçlarla uzaktan eğitim yapılabileceği
düşüncesini arttırmıştır ve uzaktan eğitim alanındaki gelişmelerin önünü açmıştır. Bu dönemde
uzaktan eğitim ve kitle iletişim araçlarıyla eğitim konularında kuramsal çalışmalar da
yayınlanmaya başlamıştır.
Bu dönemde basılı teknolojilerin yanı sıra görsel-işitsel teknolojilerin de işe koşulduğu,
başka bir ifadeyle kitle iletişim araçlarıyla eğitimin yapıldığı dönemdir. Bu dönemde her ne
kadar görsel-işitsel araçlarla öğrenme içeriği ve süreci zenginleştirilse de uzaktan eğitim
süreçlerinde tek yönlü etkileşim sağlanmıştır. Bununla beraber ders malzeme ve içeriklerinin
tasarımlanması ve hazırlanmasında büyük tecrübeler edinilmiştir.
IV. Dönem - Bilişim Tabanlı: İnternet-Web (1996-…): Bu dönem uzaktan eğitimin
eğitimde ana akımın bir parçası olduğu süreçtir. Öyle ki yükseköğretimde yer alan öğrencilerin
yaklaşık yarısı açıköğretim sistemi içerisinde yer almıştır. Bu dönem boyunca yaşanan farklı
gelişmelerle uzaktan eğitim yaygınlık kazanmış, açıköğretim hizmetleri birden fazla
yükseköğretim kurumu tarafından verilmeye başlanmış, disiplinler arası bir alan olarak
gelişimi tamamlamıştır. Özellikle bu dönem içerisinde uzaktan eğitim konulu akademik
çalışmaların sayısında hızlı bir artış gözlenmiştir.
Bilişim tabanlı bu dönemde bir önceki dönemlerde yer alan yaygın eğitim, uzaktan eğitim
düşüncelerine ek olarak açık ve uzaktan öğrenme anlayışına doğru bir eğilim gözlenmiştir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
117
Öğretim merkezli anlayışın yerine öğrenme merkezli bir anlayış hakim olmuş; eğitimde fırsat
eşitliğinin yanında yaşamboyu öğrenme ve eğitim-öğretim süreçlerinde ‘açıklık’ felsefesi
büyük önem kazanmış ve kabul görmüştür.
Her ne kadar yasal düzenlemelerin birçoğu yapılmış olsa da bu dönem de gözlenen
sıkıntıların birisi gerçek uygulamada ihtiyaç duyulan ile yasal düzenleme ile tanımlanan
uzaktan eğitim uygulamaları arasında bir takım çelişkiler olmasıdır.
Basılı ve görsel-işitsel öğrenme içerikleri ve malzemelerinin yanı sıra bilgisayar ve
internet teknolojilerine dayalı öğrenme içerikleri, malzemeleri ve en önemlisi öğrenme
ortamlarının da kullanılmaya başlanması ile beraber öğrenme fırsatlarının sunumunda çeşitlilik
ve zenginlik sağlanmış; öğrenme süreçlerinde tek yönlü iletişim yanı sıra çift yönlü etkileşim
de mümkün olmuştur. Özellikle e-öğrenme yaklaşımı, eğitim sektöründe yer alan birçok özel
ve kamu kuruluşu tarafından kullanılmaya başlanmıştır.
Öneriler
Türkiye’de yaşanan gelişmeler göz önüne alındığında disiplinler arası pragmatist bir alan
olarak uzaktan eğitim uygulamalarında çeşitliliğin artacağı, yeni teknolojilerin uzaktan eğitim
süreçlerine entegrasyonu ile öğrenme içerik ve süreçlerinin daha da zenginleşeceği
düşünülmektedir. Bir diğer öngörü ise ülkemizde uygulanan uzaktan eğitim süreçlerinde
eğitimde açıklık felsefesinin yansımalarının daha fazla olacağı, daha esnek ve ulaşılabilir
öğrenme fırsatlarının yaratılacağı ve bu şekilde yaşamboyu öğrenme süreçlerinin güçleneceği
şeklindedir.
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza
uzaktan eğitim fırsatları sunmaktadır. Bununla beraber uzaktan eğitim çalışmalarında
uluslararası programlar açarak sadece ülkemiz vatandaşlarına değil, tüm dünyadan
öğrenenlerin kabul edilebileceği bir yapılanma içerisine girmesi gerektiği düşünülmektedir.
Yirmi birinci yüzyıl dünyasında bilginin sermaye, bilgi ekonomisinin de gelişme ve
ilerlemenin itici gücü olduğu düşünüldüğünde küresel açılıma yönelik bir yapılanmanın bir
gereklilik olduğu düşünülmektedir. Böyle bir yapılanma Anadolu Üniversitesinin uzaktan
eğitim alanında küresel bir oyuncu olabilmesi; bilgiyi üretme, yayma ve kullanma bağlamında
etkili olabilmesi kadar stratejik, jeopolitik ve ekonomik olarak önem arz eden bir konu olarak
değerlendirilmektedir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
118
Kaynakça
Agaoglu, E., Imer, G., & Kurubacak, G. (2002). A case study of organizing distance education:
Anadolu University. Turkish Online Journal of Distance Education, 3(1), 45-51.
Alkan, C. (1981). Açıköğretim: Uzaktan eğitim sistemlerinin karşılaştırmalı olarak
incelenmesi. Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları.
Anderson, T., & Dron, J. (2010). Three generations of distance education pedagogy. The
International Review of Research in Open and Distributed Learning, 12(3), 80-97.
Arar, A., & Çakmakçı, B. (1999). Uzaktan eğitimin tarihsel gelişimi, uzaktan eğitim uygulama
modelleri ve maliyetleri. Uzaktan Eğitim Sempozyumu. Kara Kuvvetleri Eğitim ve
Doktrin Komutanlığı. 15-16 Kasım 1999. Ankara, Balgat.
Aslantaş, T. (2014). Uzaktan eğitim, uzaktan eğitim teknolojileri ve Türkiye’de bir uygulama.
http://www.tankutaslantas.com/wp-content/uploads/2014/04/Uzaktan-Eğitim-Uzaktan-
Eğitim-Teknolojileri-ve-Türkiyede-bir-Uygulama.pdf
Aziz, A. (1975). Televizyonun yetişkin eğitimindeki yeri ve önemi. Türkiye ve Orta Doğu
Amme İdaresi Enstitüsü yayınları. Ankara: Sevinç Matbaası.
Aziz, A. (1977). Türkiye’de radyo televizyon ile eğitim uygulamaları. Eğitim ve Bilim, 2(7),
19-27.
Aziz, A. (1982). Radyo ve televizyonla eğitim. Ankara Üniversitesi Eğitim Araştırmaları
Merkezi (EFAM). Ankara: Sevinç Matbaası.
Bal, H. (1989). John Dewey – M. Necati ve Türkiye’de öğretmen yetiştirme sorunu. Çağdaş
Eğitim, 14(142), 29-33.
Bal, H. (1991). John Dewey’in eğitim felsefesi. İstanbul: Kor Yayıncılıkj.
Barkan, M. (1988). Eğitim amaçlı iletişim ve videonun işlevleri: Anadolu Üniversitesi
Açıköğretim Fakültesinde örgütsel uygulama model önerisi. Eskişehir: Anadolu
Üniversitesi Yayınları.
Baumeister, R. F., & Leary, M. R. (1997). Writing narrative literature reviews. Review of
General Psychology, 1(3), 311-320.
Bayam, M., & Aksoy, M. S. (2002). Türkiye'de uzaktan eğitim ve Sakarya Üniversitesi
uygulaması. SAU Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 6(1), 169-175.
Bender, M. T. (2005). John Dewey’nin eğitime bakışı üzerine yeni bir yorum. Gazi Üniversitesi
Kırşehir Eğitim Fakültesi, 6(1), 13-19.
Boydston, J. A. (Ed.). (2008). The collected works of John Dewey, Index: 1882-1953. SIU
Press.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
119
Bozkurt, A. (2016). Bağlantıcı kitlesel açık çevrimiçi derslerde etkileşim örüntüleri ve öğreten-
öğrenen rollerinin belirlenmesi. Doktora Tezi. Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Uzaktan Eğitim Anabilim Dalı. Eskişehir.
Bozkurt, A., Akgun-Ozbek, E., Onrat-Yilmazer, S., Erdogdu, E., Ucar, H., Guler, E., Sezgin,
S., Karadeniz, A., Sen, N., Goksel-Canbek, N., Dincer, G. D., Ari, S.,& Aydin, C. H.
(2015). Trends in distance education research: A content analysis of journals 2009-2013.
International Review of Research in Open and Distributed Learning, 16(1),330-363.
Bozkurt, A., Genc-Kumtepe, E., Kumtepe, A. T., Erdem-Aydin, I., Bozkaya, M., & Aydin, C.
H. (2015). Research Trends in Turkish Distance Education: A Content Analysis of
Dissertations, 1986-2014. The European Journal of Open, Distance and E-Learning
(EURODL), 18(2), 1-22.
Bülbül, M. (2009). 2000’li yılların eğitim problemlerine 1920’lerden çözüm önerileri:
Dewey’den bugüne ne değişti?. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 7(3), 667-689.
Büyükdüvenci, S. (1995). John Dewey’s impact on Turkish education. In J. Garrison (Ed.), The
new scholarship on Dewey (pp. 393-400). Norwell, MA: Kluwer Academic Publishers.
Büyükerşen, Y. (1989). Açıköğretim konusunda 1978 yılında hükümete verilen rapor (ikinci
baskı). Eskişehir.
Büyükerşen, Y. (2009). Zamanı durduran saat. İstanbul: Doğan Egmont Yayıncılık.
Büyükerşen, Y. (2013). Keynote speech. 30 Years in Open and Distance Learning, Anadolu
University: From Local to Global. 7-8 November 2013, Eskişehir, Turkey.
Büyükerşen, Y., & Özgü, T. (1980). Açıköğretim fakültesi ve Türk eğitim sisteminin
sorunlarına çözüm imkanları. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Çallı, İ., Bayam, Y., & Karacadağ, M. C. (2002). Türkiye’de uzaktan eğitimin geleceği ve e-
üniversite. Açık ve Uzaktan Eğitim Sempozyumu. Anadolu Üniversitesi, Eskişehir.
Çallı, İ., İşman, A., & Torkul, O. (2001). Sakarya Üniversitesinde uzaktan eğitimin dünü,
bugünü ve geleceği. I. Uluslararası Eğitim Teknolojileri Sempozyumu ve Fuarı.
Çukadar, S. ve Çelik, S. (2003). İnternete dayalı uzaktan öğretim ve üniversite kütüphaneleri.
Doğuş Üniversitesi Dergisi, 4(1), 31-42.
Daniel, J.S. (1996). Mega-universities and knowledge media: Technology strategies for higher
education. Psychology Press.
Demiray, U., & Adıyaman, Z. (2002). Kuruluşunun 10. Yılında açıköğretim lisesi ile ilgili
çalışmalar kaynakçası (1992–2002). Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim
Teknolojileri Genel Müdürlüğü Yayınları.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
120
Demiray, U., & İşman, A. (2003). History of distance education. In Online Distance Education
Book (Eds. Aytekin İşman, Murat Barkan & Uğur Demiray).
http://www.tojet.net/e-book/ebook.htm
Demiray, U., İnceelli, A., & Candemir, O. (2008). A review of the literature on the Open
Education Faculty in Turkey 1982-2007. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Dewey, J., & Ross, R. (2008). The middle works of John Dewey, Volume 13, 1899-1924:
Journal Articles, Essays, and Miscellany Published in the 1921-1922 Period. Southern
Illinois University Press.
Dewey, J., Boydston, J. A., & Ross, R. G. (1983). The middle works, 1899-1924: 1921-1922
(Vol. 13). Southern Illinois University Press.
Durak, G., Çankaya, S., Yunkul, E., Urfa, M., Toprakliklioğlu, K., Arda, Y., & İnam, N.
(2017). Trends in distance education: A content analysis of master’s thesis. TOJET: The
Turkish Online Journal of Educational Technology, 16(1).
Ergun, D. (1987). Sosyoloji ve eğitim. Ankara: V Yayınları.
Fidan, N., & Okan. K. (1975). Açık yükseköğretim sistemleri ve uzaktan eğitim. Ankara:
Ayyıldız Matbaası.
Garrison, D., & Shale, D. (1987). Mapping the boundaries of distance education: Problems in
defining the field. The American Journal of Distance Education, 1(1), 4-13.
Gökmen, Ö., Uysal, M., Yaşar, H., Kırksekiz, A., Güvendi, G., & Horzum, M. (2017).
Türkiye’de 2005-2014 Yılları Arasında Yayınlanan Uzaktan Eğitim Tezlerindeki
Yöntemsel Eğilimler: Bir İçerik Analizi. Eğitim ve Bilim, 42(189).
Hickman, L., Neubert, S., & Reich, K. (Eds.). (2009). John Dewey between pragmatism and
constructivism. Fordham University Press.
Holmberg, B. (1977). distance education: A survey and bibliography. London: Kogan Page.
Horzum, M. B., Özkaya, M., Demirci, M., & Alpaslan, M. (2013). Türkçe uzaktan eğitim
araştırmalarının incelenmesi. İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 14(2), 123-
140.
Irmak, M. (1974). Türkiye’de mektupla öğretim çalışmaları. Halk eğitim Bülteni, VIII(47).
İşman, A. (1998). Uzaktan eğitim. Sakarya: Değişim Yayınları.
Kaya, Z. (2002). Uzaktan eğitim. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Kırby, F. (2010). Türkiye’de köy enstitüleri (Çeviren: Niyazi Berkes). Ankara: Güldikeni
Yayınları.
Moore, M. (1973). Toward a theory of independent learning and teaching. Journal of Higher
Education, 44, 661-679.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
121
Moore, M. G., & Kearsley, G. (2011). Distance education: A systems view of online learning.
(3rd ed.). Belmont, CA: Wadsworth Cengage Learning.
Mutlu, M. E., Özöğüt Erorta, Ö., Kip Kayabaş, B., & Kayabaş, İ. (2014). Anadolu Üniversitesi
Açıköğretim sisteminde e-öğrenmenin gelişimi. Ali Ekrem Özkul, Cengiz Hakan Aydın,
Elif Toprak, Evrim Genç Kumtepe (Eds). Açıköğretimle 30 Yıl (s.1-58). Eskişehir:
Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Odabaşı, F., & Z. Kaya (1997). Distance Education in Turkey: Past, Present and Future. In
proceedings of World conference on education in india: The next millennium held in New
Delhi (pp.1-16), 12-14 November, India.
Özarslan, Y., & Ozan, Ö. (2014). Yükseköğretimde uzaktan eğitim programı açma sorunsalı.
XIX. Türkiye'de İnternet Konferansı, 27-29 Kasım 2014, Yaşar Üniversitesi, İzmir.
http://inet-tr.org.tr/inetconf19/bildiri/84.pdf
Özdil, İ. (1986). Uzaktan öğretimin evrensel çerçevesi ve Türk eğitim sisteminde uzaktan
öğretimin yeri. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Özer, B. (1989). Türkiye'de uzaktan eğitim: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi'nin
uygulamaları. Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2(2), 1-24.
Özkul, A. E. (2001). Anadolu University distance education system: From emergence to 21st
century. Turkish Online Journal of Distance Education-TOJDE, 2(1), 15-31.
Özsoy, S. (2009). “Türk modernleşmesi”, demokrasi ve eğitim: Dewey perspektifinden bir
çözümleme. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri Dergisi, 9(4), 1895-1931.
Peters, O. (1973). Die Didaktische Struktur des Fernunterrich. Weinheim: Beltz.
Rodriguez, C. O. (2012). MOOCs and the AI-Stanford Like Courses: Two Successful and
Distinct Course Formats for Massive Open Online Courses. European Journal of Open,
Distance and E-Learning. http://www.eurodl.org/materials/contrib/2012/Rodriguez.pdf
Rüzgar, N. S. (2004). Distance education in Turkey. Turkish Online Journal of Distance
Education-TOJDE, 5(2), 22-32.
Salar, H.C. (2009). Trends in distance education in Turkey. In the Proceedings of The 23rd
ICDE World Conference on Open and Distance Learning Including the 2009 EADTU
Annual Conference. Maastricht: Open University.
http://www.ou.nl/Docs/Campagnes/ICDE2009/Papers/Final_paper_348salar.pdf
Samur, Y., Akgün, E., ve Duman, B. (2011). Distance Education in Turkey: Past - Present –
Future. Uluslararası Yükseköğretim Kongresi: Yeni Yönelimler ve Sorunlar (UYK-2011).
27-29 Mayıs 2011, İstanbul; 2. Cilt / Bölüm XI / Sayfa 1325-1330.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
122
Schlosser, L. A., & Simonson, M. R. (2009). Distance education: definitions and glossary of
terms (2nd Edition). The USA: Information Age Publishing, INC.
Sharpe, A. S., Simon, H. F., & Levine, B. (1991). The Collected Works of John Dewey, Index:
1882-1953 (Vol. 18). SIU Press.
Somuncuoğlu, D. (2005). Türkiye’de ve dünyada uzaktan eğitim uygulamaları. Türkiye Sosyal
Araştırmalar Dergisi, 9(3), 85-100.
Şemin, F. (2011). Türkiye’de Amerikalı bir filozof.
http://www.beyaznokta.org.tr/cms/images/Dewey.pdf
Ulutak, N. (2007). Front-end Analysis of an Online Language Program. EADTU 2007
Conference, November 8-9, Lisbon, 2007, Portugal.
Uzaktan Eğitim. (2014). Fırat Üniversitesinde Uzaktan Eğitim Uygulamaları.
https://www.uzaktanegitim.com/haberler/firat-universitesinde-uzaktan-egitim-
uygulamalari/176
Uzaktan Eğitim. (2015). Türkiye'de Uzaktan Eğitimde Radyo ve Radyo ile Eğitim Programları.
https://www.uzaktanegitim.com/haberler/turkiyede-uzaktan-egitimde-radyo-ve-radyo-
ile-egitim-programlari/202
Varol, A., & Kunç, Ş. (1993). Fırat Televizyonu Yayın Sistemi. Fırat Üniversitesi, Fen ve
Mühendislik Bilimleri Dergisi, 5(1), 118-131.
Zawacki-Richter, O. (2009). Research Areas in Distance Education: A Delphi Study.
International Review of Research in Open and Distance Learning, 10(3).
http://www.irrodl.org/index.php/irrodl/article/view/674
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
123
Ek 1. 20 Temmuz 1982 tarihli Resmi Gazete
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 85-124 Bozkurt
124
Yazar Hakkında
Aras BOZKURT
Aras Bozkurt, Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi, Öğrenme Teknolojileri
Araştırma Geliştirme (ÖTAG) biriminde çalışmaktadır. Bozkurt, Muğla Üniversitesi Turizm
ve Otelcilik, Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler programlarından ön lisans, Anadolu
Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği programından lisans, Anadolu Üniversitesi Uzaktan
Eğitim bölümünden yüksek lisans ve doktora derecesine sahiptir. Aras Bozkurt eLearn
Magazine ve Online Learning Journal (OLJ) dergilerinin editöryal kurulunda görev almakta ve uzaktan eğitim
alanında birçok dergide hakemlik yapmaktadır. Bozkurt’un ilgi alanları dijital kitaplar, etkileşimli e-kitaplar,
oyunlaştırma, oyun-tabanlı öğrenme, uzaktan eğitimde araştırma eğilimleri, sosyal ağlar, çevrimiçi etkileşim,
çevrimiçi öğrenme ortamları, çevrimiçi öğrenme toplulukları, çevrimiçi topluluk oluşturma süreçleri ve çevrimiçi
öğrenme şeklindedir. Bozkurt aynı zamanda bağlantıcılık, rizomatik öğrenme, hetagoji gibi kuramsal, kavramsal
yaklaşımlar ile sosyal ağ analizi, duygu analizi ve veri madenciliği gibi araştırma paradigmalarıyla
ilgilenmektedir.
Posta adresi: Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi, Yunus Emre Kampüsü, Eskişehir, Türkiye.
GSM: +90 505 854 4404
Eposta: [email protected]
Eposta: [email protected]
URL: http://about.me/arasbozkurt
URL: https://independent.academia.edu/ArasBOZKURT
URL: https://www.researchgate.net/profile/Aras_Bozkurt
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 125-139
Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi
AUAd
auad.anadolu.edu.tr
Kaynak Gösterme
Genç, H. (2017). Özel gereksinimli çocuğa sahip ailelerin hayat boyu öğrenme gereksinimleri. AUAd, 3(2), 125-139.
125
Özel gereksinimli çocuğa sahip ailelerin hayat boyu öğrenme
gereksinimleri
Yüksek Lisans Öğrencisi Hakan GENÇa
a Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uzaktan Eğitim ABD, Eskişehir, Türkiye
Özet
21. yüzyılın dünyasında yaşanan teknolojik gelişmeler sonucu bilginin üretimi ve paylaşımı artmakta, bilgi her geçen gün daha
da değer kazanmaktadır. Yaşanan bu gelişmeler toplumların sosyal, kültürel, ekonomik temellerini de etkileyerek yeni bir
toplumsal yapının oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Bu yeni toplum anlayışı ‘bilgi toplumu’ olarak adlandırılmaktadır. Bilgi
toplumunda bilgi üretiminin ön planda olması, bilgiye ulaşmanın ve bilgiyi paylaşmanın kolaylaşması ve bilginin hızla
değişmesi toplumun ihtiyaç duyduğu bireysel niteliklerin değişmesine sebep olmaktadır. Bu niteliklerin kazandırılması
sürecinde devreye giren eğitim aktörü de bu değişimden etkilenmekte, eğitimin artık okullarla sınırlı kalamayacağı, bireylerin
yaşanan değişimlere uyum sağlayabilmesi için eğitimin hayat boyu devam etmesi gerektiği düşünülmektedir. Bu çalışmada
‘‘bilgi toplumu’’ kavramı ‘‘değişen eğitim paradigması’’ ve ‘‘hayat boyu öğrenme’’ kavramı incelenmekte, ayrıca yaşam boyu
öğrenme kavramının özel gereksinimli çocuğa sahip aileler açısından önemine değinilmektedir.
Anahtar Sözcükler: Bilgi toplumu, hayat boyu öğrenme, değişen eğitim paradigması, özel gereksinimli çocuğa sahip aileler
Abstract
As a result of technological developments in today’s world, information production and sharing is on the increase. All these
recent developments have been leading up to a new social structure by affecting the social, cultural and economical
fundamentals of societies. This new sense of society is called ‘information society’. The emerging developments in information
society such as fast changing information, easy access to information have been causing change in qualities of individuals who
society in need of. Accordingly, education that plays an important role in acquairing qualification have been affected by this
process as well. It is thougt that learning doesn’t happen just in classrooms any more., it ought to continue throughout life. In
this study the terms ‘information society’ , ‘changing education paradigm’, ‘lifelong learning’ are defined, and also the
importance of lifelong learning for parents of children with special needs is emphasized.
Keywords: Information society, lifelong learning, changing education paradigm, parents of children with special needs
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 125-139 Genç
126
Giriş
İnsanlık tarihinin M.Ö. 50.000 yılına kadar uzandığı varsayılmaktadır. Bu sürecin baş
aktörü olan insanoğlu, içinde bulunduğu tarihsel dönemin mevcut imkanlarını her zaman bir
adım ileriye taşımak için bitmeyen bir çaba içerisinde olmuştur. Mevcut olanla yetinmeyerek
üreten, geliştiren, kendi ürettiği ve geliştirdiğinden etkilenen bir döngü yaratmış ve bu
döngünün itici gücü olmuştur. Bu sistemin inşasında ve sürerliliğinin sağlanmasında ise
bilgiden yararlanmıştır. Her yeni bilgi bir dizi yeniliklerin fitilini ateşleyerek mevcut
toplumsal yapıya farklı bir boyut kazandırmış aynı zamanda yeni ihtiyaçları da beraberinde
getirmiştir. Bu durum bilginin toplumsal yapı üzerinde kapsamlı bir etkisinin olduğu, bilgi ve
toplumun birbirinden etkilendiği gerçeğini ortaya koymaktadır. Bu gerçeklikten hareketle
insanlık tarihinin ilk dönemlerinden beri bilgiye önem verildiği ve bilginin çeşitli yönleriyle
irdelendiği görülmektedir. (Sinanoğlu, 2003). Günümüzde ise bilimsel ve teknolojik
gelişmelerle birlikte bilgi artışı hiç olmadığı bir düzeye ulaşarak ‘‘bilgi çağı’’ ve ‘‘bilgi
toplumu’’ olarak adlandırdığımız yeni kavramlar oluşmuş, bilgiye verilen önem farklı bir
boyut kazanmıştır (Özden, 2002).
Bilgi toplumu
Bilgi toplumu, insanların ihtiyaç duydukları enformasyona kolaylıkla erişebilmelerine
ve bu erişim neticesinde kendi donanımlarını arttırmalarına olanak sağlayan bir toplum olarak
tanımlanabilir ( Akt: Kocacık, 2003).Bir diğer bakış açısına göre bilgi toplumu, teknolojik
yeniliklerle birlikte bilgi üretiminin öne çıktığı, nitelikli bilginin fiziksel iş gücünün yerini
aldığı, iletişim teknolojilerindeki gelişmeler sonucu toplumun çeşitli yönlerden etkilenip
değişime uğrayarak sanayi toplumunun ötesine geçtiği bir aşama olarak tanımlanabilir (Selvi,
2012). Webster (2006) bilgi toplumunu; a) teknolojik b) ekonomik c) mesleki d) mekansal e)
kültürel olarak beş farklı açıdan tanımlamaktadır. Tüm bu tanımların ‘‘bilgi miktarındaki
nicel değişimlerin niteliksel açıdan yeni bir sosyal sistem (bilgi toplumu) oluşturduğu’’
düşüncesi altında birleştiğini belirtmektedir. Bu çalışmada bilgi toplumu kavramı daha çok
sosyo-kültürel ve teknolojik açıdan ele alınacaktır.
Toffler (1980) insanlık tarihinde teknolojik gelişmelerin; tarım devrimi, sanayi devrimi
ve bilgi çağı olarak üç aşamada gerçekleştiğini belirtmektedir. Her bir dönem kendi
karakteristiği çerçevesince teknolojik temellere dayanmaktadır. Belirli bir döneme ait
teknolojik temellerin yerini yenilerine bırakarak işlevsiz hale gelmesi neticesinde, Toffler’ın
üç aşama olarak nitelendirdiği süreçte bir sonraki aşamaya geçildiği düşünülebilir. Tofller’ın
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 125-139 Genç
127
bilgi çağı olarak nitelendirdiği bu son aşamada yaşanan teknoloji patlaması kitleleri
bilgisayarlara bağımlı hala getirmiştir. Hayatın her alanına entegre olan bilgisayarların ve bir
diğer teknolojik yenilik olan internetin kullanımıyla her an her yerde bilgiye ulaşma mümkün
hale gelmiş, dolayısıyla bilginin paylaşılması ve üretilmesinde toplumdaki bireyler aktif rol
almaya başlamıştır. Televizyon, radyo, gazete gibi kitle iletişim araçlarının sunamadığı
etkileşimi internet sağlamaya başlamıştır (Selvi, 2012). Televizyon kanalları ve radyo
istasyonlarındaki çeşitliliğin artması, eğitsel, kültürel mecralara ulaşımın kolaylaşması, sosyal
medya ve sunduğu imkanlar, tablet bilgisayarlar, akıllı telefonlar ve maillerle bilgi her
tarafımızı kuşatmış, kitle iletişim araçlarının ekseninde bir toplum meydana gelmiştir. Bu
eksene giren toplumun yapısında meydana gelen değişikliklerin sebebinin, yeni iletişim
teknolojilerinin sunduğu etkileşim, saydamlık ve esneklik olduğu belirtilmektedir (Webster,
2014). Yeni iletişim teknolojileri ile bireyin bilgiye ulaşma ve paylaşma gibi süreçlerde aktif
rol üstlenebilmesi ‘etkileşim’ bilginin herkes tarafından ulaşılabilir bir şekilde paylaşılması
‘saydamlık’ bilgiye her an her yerde ulaşılabilme kolaylığının olması ‘esneklik’ olarak
açıklanabilir. Tüm bu gelişmeler bilgi toplumunun karakterini şekillendirmektedir. Bu
toplumun en önemli özelliği yeni bilginin hızla üretilmesidir. Bilgi üretimindeki artış ile
birlikte artık ürün alım satımı yerini bilgi alım satımına bırakmış, bilgi metalaşmıştır (Yücel,
1996). Greenwood ve Levin (2005) bilginin metalaşması ile ilgili olarak; üniversitelerin
kendilerini bilgiyi üreten ve yöneten kurumlar olarak gördüğünü, bu bilgilerin piyasada talep
gören ürünlere dönüşmesi sonucu maddi kazanç elde ettiğini belirtmektedir. Greenwood ve
Levin’e göre bilimsel bilgi patentli keşiflerin yapılmasına zemin hazırlamakta dolayısıyla
araştırma üniversiteleri bu süreçten maddi kazanç elde etmekte ve bu kazanç uğruna bilgi
üretimini metalaştırmaktadır. Bilginin metalaşması dışında bilgi toplumunun bazı özellikleri
şu şekilde sıralanabilir (Aktan ve Tunç, 1998; Bozkurt, 2000; Bulurman, 2002; Parlar, 2012):
Bilgi toplumunda maddi sermayenin yerini bilgi ve insan sermayesi almaktadır.
Bilgi toplumunda nitelikli insan profili ön plana çıkarak, kol gücünün yerini beyin
gücü almaktadır.
Bilgi toplumunda sanayi malları ve hizmetlerine yerine süreklilik arz eden bilgi ve
teknoloji üretimi gerçekleşmektedir.
Bilgi toplumunda fabrikaların yerini ağ sistemleri almaktadır.
Bilgi toplumunda mal ve hizmetlerin bir yerden bir yere aktarımında bilgi
otoyollarından (ağlardan) yararlanılmaktadır. Bu durum hem uzakları yakın etmekte
hem de maliyetleri düşürmektedir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 125-139 Genç
128
Bilgi toplumunda eğitimde bireyselleşme ve süreklilik ön plana çıkmaktadır.
Bu değişimlerle birlikte toplumun gereksinim duyduğu bireylerin nitelikleri de
değişmektedir (Erkan, 2004). Dolayısıyla bu niteliklerin kazandırılması ve kazanılması
sürecinde baş rol oynayan eğitim faktörünü toplumun diğer alanlarındaki (sosyal, siyasal,
ekonomik vb.) değişmelerden ayrı düşünmek mümkün değildir. Bilgi toplumunda öne çıkan
paradigmalar eğitim, öğrenme, öğretme gibi kavramlara ilişkin yaklaşımları da etkilemektedir
(Genç, Eryaman, 2008).
Değişen eğitim paradigması ve hayat boyu öğrenme
Bilgi toplumunun karakteristik yapısı eğitim faktörünü de değişim sürecinin içine
çekmektedir. Çağın ve toplumun gereksinimlerinin maddi sermayeden nitelikli insan gücüne
kayması, bu niteliğin kitlelere kazandırılmasını dolayısıyla toplumsal kalkınmanın
ivmelendirilmesini sağlayacak olan eğitimin, yeniden şekillenmesini gerekli kılmaktadır.
Teknolojinin de sağlamış olduğu yeni ortamlarla birlikte geleneksel eğitim anlayışının dışına
çıkılarak uzaktan eğitim, e-öğrenme, sanal üniversite, hayat boyu öğrenme, eğitimde esnek
yer ve zaman gibi yeni gelişmeler yaşanmaktadır ( Nohutçu, 2015) . Yaşanan gelişmelerin
yanı sıra yeni eğitim anlayışına ilişkin çeşitli görüşler ifade edilmektedir (Aldemir, 2003;
Çalık ve Sezgin, 2005; Drucker, 1993; Drucker, 1996; Garner, 2002; Genç ve Eryaman,
2008):
Bilginin aktarılmasını bekleyen ve aktarılan bilgiyi olduğu gibi alan pasif bireyler
yerine bilgiyi sorgulayan, tartışan, keşfeden ve analiz eden bireyler yetiştirilmelidir.
Bireylere okulda öğretilen bilgilerin hayat boyu yetmeyeceği düşüncesinden hareketle
okul sadece bilginin aktarıldığı bir kaynak olarak görev yapmamalı, bilgiye nasıl
ulaşılacağını öğreten bir rol üstlenmelidir.
Bilgi miktarında yaşanan artış neticesinde toplumun bireylerden talep ettiği
yeterlilikler değişmektedir. Bireylerin bu yeterlilikleri kazanmasını sağlayacak olan
eğitim okullarla sınırlı kalmayarak süreklilik arz etmeli, teknolojinin ve eğitimin yeni
yüzüne uyum sağlayabilmeleri için yetişkinler de hayat boyu eğitilmelidir.
Öğrenme okul sınırlarının dışına taşmalıdır.
Geleneksel öğretme yaklaşımı yerini öğrenmeyi öğrenme anlayışına bırakmaktadır.
Öğretmenin rolü mevcut bilgiyi olduğu gibi aktarmak değil öğrenme sürecine
rehberlik etmek olmalıdır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 125-139 Genç
129
Ders kitapları temeline oturtulmuş öğrenme ortamı yerine görsel, işitsel öğelerle
zenginleştirilmiş öğrenme ortamları yaratılmalıdır. Öğrenmede bireysel farklılıklara
dikkat edilmeli, bireylerin öğrenme stilleri, öğrenme hızları göz önünde
bulundurulmalı ve öğrenme ortamları bu doğrultuda seçilmelidir.
Küreselleşen dünyada bireylerin yalnızca kendi dillerini, kültürlerini ve tarihlerini
öğrenmeleri yeterli olmayacaktır. Küresel vatandaş anlayışı oluşturulmalı, evrensel
okur-yazarlar yetiştirilmelidir.
Öğrenciler öğrenmeye ilişkin motive edilmeli ve öğrenmeye devam etme isteği
aşılanmalıdır.
Kitle eğitiminden bireyselleştirilmiş eğitime, katı programlardan esnek programlara
geçilmeli, bilgisayar teknolojisi ve etkileşimli öğrenme ortamları eğitim sürecine dahil
edilmelidir.
Eğitim alandaki en temel değişme ‘öğretme’ kavramından ‘öğrenme’ kavramına doğru
bir geçişisin söz konusu olmasıdır. Toplumsal yapıda meydana gelen değişimler neticesinde
insan hakları ve demokratikleşme alanında yaşanan gelişmeler öğrenmeyi de etkileyerek
öğrenmenin bireyselleşmesine sebep olmuştur (Genç ve Eryaman, 2008). Bu bağlamda yeni
eğitim anlayışı; bireysel öğrenme farklılıkları dikkate alınarak, bireyin hızla değişen koşullara
uyum sağlayabilmesi için kazanılan bilgi, beceri ve davranışların sürekli güncellenmesine
olanak sağlayan öğrenme ortamlarının sunumu şeklinde tanımlanabilir (Beyaz Nokta Gelişim
Vakfı, 2016). Turan (2005) gelinen noktada ‘‘bireye önem veren, öğreneni merkeze alan,
insani ve evrensel değerlere dayalı, küresel dünyanın gerektirdiği bilgi, beceri ve davranışları
kazandıran’’ bir eğitim anlayışının önem kazandığını belirtmektedir. Erdoğan (1988) ise bilgi
çağında eğitimin, kuşaktan kuşağa aktarılan bilgiyle yapılanları yineleyen değil, yeniyi
üretebilen insanlar yetiştirmeyi amaçlaması gerektiğini belirtmektedir.
Bilginin sürekli değişmesi, bilgi miktarındaki artış, küreselleşme ve teknolojik
gelişmeler bilgiyi kullanabilen, yenileyebilen, sürekli üreten, eleştirel düşünen ve muhakeme
edebilen bireylere gereksinim duyulmasına sebebiyet vermiştir (Turgut, 2001). Bilgiyle
sarmalanan ve küreselleşen günümüz dünyasında bireylerin bu nitelikleri kazanmaları
dolayısıyla toplumda var oluşlarını sürdürebilmeleri için hayat boyu öğrenme becerisine
sahip olmaları gerekmektedir (Turan, 2005). Hayat boyu öğrenme kavramı literatürde farklı
şekillerde tanımlanmaktadır. Hayat boyu Eğitim veya Örgün Olmayan Eğitim Özel İhtisas
Komisyonu Raporu (2001, s. 12)’nda hayat boyu öğrenme, ‘‘gelişen yaşam standartlarına
ayak uydurabilme, globalleşen ekonomik dünyaya doğru atılan adımda insan gücünün etkili
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 125-139 Genç
130
bir şekilde kullanılması, bilgi ve iletişim teknolojilerinin geniş alanlara aktarılıp yayılması ve
üretim ve hizmet sektörlerinde kullanılacak bilgi ve becerilere sahip bir nüfusa olan ihtiyaç
doğrultusunda, insan yetiştirmeyi hedefleyen yeni bir yaklaşımdır’’ şeklinde ifade
edilmektedir. Avrupa Birliği Komisyonu Hayat Boyu Öğrenme Memorandumu (2000, s.1)’
nda hayat boyu öğrenme, ‘‘bilgi, beceri ve yeterliliği geliştirmek amacıyla gerçekleştirilen
tüm öğrenme etkinlikleri’’ şeklinde tanımlanmaktadır. Halk kütüphanelerinin ve benzer amaç
güden diğer kurumların günümüz bilgi toplumundaki rolüne değinen Pulman İlkeler El
Kitabı (2002, s.9)’nda ise hayat boyu öğrenme ‘‘kredi notu, sertifika ya da diploma ile
belgelensin ya da belgelenmesin; çocukluk dönemindeki öğrenmeden başlayarak, resmi
öğrenimin bütün düzeylerini, yetişkinlik dönemi boyunca süren bağımsız öğrenmeyi ve
uzaktan eğitimi de kapsayan tüm öğrenme çevrimi’’ şeklinde tanımlanmaktadır (Akt: Ersoy
ve Yılmaz, 2009).
Hayat boyu öğrenme kavramının farklı şekillerde tanımlanması kavramın farklı boyutları
olduğunu göstermektedir. Örneğin Avrupa Toplulukları Komisyonu (2006) hayat boyu
öğrenmenin önemini rekabet gücü ve istihdam, kişisel gelişim, sosyal içerme ve aktif
vatandaşlık şeklinde üç boyutlu olarak ele almaktadır. Hayat boyu Eğitim veya Örgün Olmayan
Eğitim Özel İhtisas Komisyonu Raporu (2001)’nda da benzer şekilde hayat boyu öğrenmenin
kişisel gelişimi, toplumsal bütünleşmeyi ve ekonomik büyümeyi sağlamak olmak üzere üç
temel amacının olduğu belirtilmektedir. Hayat boyu öğrenme, bireysel veya mesleki olarak
kişinin kendini geliştirmeye yönelik gerçekleştirdiği eğitsel faaliyetlerin yanı sıra ekonomik ve
toplumsal birtakım sonuçlar da içermektedir (Toprak ve Erdoğan, 2012). Kişinin kendini
gerçekleştirebilecek olmasının yanı sıra değişen sosyo-ekonomik yapının sebep olabileceği
toplumsal dışlanmadan kurtulup, kendi toplumuna kültürel, sosyal, ekonomik, politik bir katılım
göstererek aktif vatandaş olması, ekonomik açıdan ise iş piyasalarındaki yapının değişmesi,
nüfusun yaşlanması gibi istihdam edilebilirliğin devamının sağlanabilmesi önündeki engellerin
aşılması, hayat boyu öğrenme kapsamında değerlendirilebilir (Hayatboyu Eğitim veya Örgün,
2001).
Hayat boyu öğrenmenin önemli bir bileşeni yetişkin eğitimidir (Commission of the
European Communities, 2006). Yetişkin eğitimi hayat boyu öğrenme temeline dayanmaktadır
(Yazar, 2012). Merriam & Brockett (2011) yetişkin eğitimini; yaş, sosyal rol ve kendini
algılama yönünden kendini yetişkin olarak tanımlayan bireylerin öğrenmelerini sağlamak
amacıyla kasıtlı olarak tasarlanmış aktivitelerdir şeklinde tanımlamaktadır. Yetişkin eğitimi;
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 125-139 Genç
131
mesleki eğitim, yurttaşlık eğitimi, siyasal eğitim, yaşlılara yönelik eğitim, cezaevlerinde
yapılan eğitim, anne-baba eğitimi gibi çalışmaları kapsayan geniş bir ifadedir (Duman, 2000).
Duman (2006) yetişkin eğitimini gerektiren birtakım nedenler olduğunu ifade
etmektedir. Bu nedenlerden biri yetişkinlerin bilgi yenileme gereksinimidir (Akt:
Ünlühisarcıklı, 2009). Gelişen teknoloji neticesinde meydana gelen yeni buluşlar, içerisinde
bulunulan yeni durumlar yetişkinlerin mevcut bilgi ve becerilerinin yetersizliğine sebep
olarak bilgi yenileme gereksinimini doğurmaktadır. Dolayısıyla bu çalışmada, birer yetişkin
olan özel gereksinimli çocuğa sahip ebeveynlerin, çocuklarının hayata gelmesi neticesinde
oluşan bilgi gereksinimleri üzerine odaklanılmıştır.
Özel gereksinimli çocuğa sahip ailelerin hayat boyu öğrenme gereksinimleri
Zihin engellilerin eğitiminde hedeflenen temel amaç onların bağımsız bireyler
olmalarını sağlamaktır. Bu doğrultuda onlara bağımsız yaşam becerileri kazandırılması
hedeflenmektedir (Özsoy vd, 1998). Hedeflenen becerilerin çeşitli eğitim kurumlarında
uzmanlarca aktarılması her ne kadar bu sürecin güçlü bir yönü olsa da daha etkili
öğrenmelerin gerçekleşebilmesi noktasında aile faktörü de önemli bir rol oynamaktadır.
Çocukların eğitiminde ailelerin aktif rol alması üzerine gerçekleştirilen araştırmalar, aile
katılımının eğitim sürecini olumlu düzeyde etkilediğini göstermektedir (Cavkaytar, 1999).
Alanyazında özel gereksinimli çocuğa sahip ailelerin çocuklarına, çeşitli hedef davranışların
kazandırılmasına yönelik yapılan çalışmalar bulunmaktadır. Araştırma bulguları, ailelerin ilk
yardım becerileri, sosyal beceriler, öz bakım becerileri, ev içi beceriler vb. gibi bağımsız
yaşam becerilerini çocuklarına kazandırmada yardımcı olabileceğini göstermektedir.
(Cavkaytar 1999; Coleman ve Apts, 1991). Ancak ailelerin bu rolü üstlenebilmesi için
birtakım gereksinimlerinin olduğu göz önünde bulundurulursa, öncelikle bu gereksinimlerin
belirlenmesi, onlara verilmesi gereken hizmetlerin seçimi açısından önem arz etmektedir
(Akçamete ve Kargın, 1996; Bailey ve Simenson, 1988). Aile gereksinimlerinin
belirlenmesine yönelik gerçekleştirilen bir çalışmada Bailey ve Simenson (1988) bu
gereksinimleri; bilgi gereksinimi, destek gereksinimi, çocuğun durumunu başkalarına
açıklayabilme, toplumsal hizmetler, aile işleyişi ve maddi gereksinimler olarak
gruplandırmaktadır. Bu çalışmada özel gereksinimli çocuğa sahip aileler yaşam boyu
öğrenme gereksinimleri açısından ele alınacağı için Bailey ve Simenson’ un (1988)
gruplandırdığı gereksinimlerden sadece bilgi gereksinimine temas edilecektir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 125-139 Genç
132
Özel gereksinimli çocuğa sahip ailelerin bilgi gereksinimlerini belirlemeye yönelik
çeşitli araştırmalara rastlanılmaktadır. Araştırmaların her biri farklı özür gruplarındaki
çocuklara sahip ailelerle gerçekleştirilmiştir.
Çiftçi (2015) 5-10 yaşlarında zihinsel yetersizliği bulunan çocuğa sahip toplam 364
ebeveynin, eğitim gereksinimlerini belirlemek amacıyla, genel tarama modellerinden tekil
tarama yöntemini kullanarak gerçekleştirdiği araştırmada, ailelerin; çocuğun gelişim
özellikleri, toplumsal kaynaklardan yararlanma yolları, yasal haklar, çocuğun kas becerilerini,
konuşma becerilerini, sosyal becerilerini, okuma-yazma becerilerini, okul öncesi ve okul
dönemi matematik becerilerini destekleme, çocuğun gelişimini destekleyen oyun materyalleri
hazırlama, cinsel eğitim, çocuğun evde eğitimini desteklemek için ortam hazırlama, çocukla
iletişim, ceza-ödül yöntemleri, kardeş kıskançlığı, stresle baş edebilme yolları, istenmedik
davranışlar karşısında yapılması gerekenler hususunda bilgi gereksinimi olduğunu
belirlemiştir.
Cavkaytar, A., Ceyhan, E., Adıgüzel, C., Uysal, H. ve Garan, Ö. (2012)’ın zihinsel
yetersizliği olan çocuğa sahip ailelerin, eğitim ve destek servislerine duydukları
gereksinimleri belirlemek amacıyla yaptıkları çalışmada, yarı yapılandırılmış görüşmelerle
ailelerin; sosyal destek, okul sonrası destek, çocuğun gelecekteki yaşantısı, yasal haklar,
iletişim, stresle baş etme becerileri, çocukla çalışma becerileri, davranış kontrolü, çocuğun
özel gereksinim niteliği ve gelişimi, çocuğun durumu, özel eğitim programları ve okul
uygulamaları ve bireysel eğitim planları gibi konularda eğitime gereksinim duyduklarını
belirlemişlerdir.
Bernstein ve Barta (1988) işitme engelli çocuğa sahip ailelerin gereksinimlerini
belirlemeye yönelik yaptığı bir çalışmada, anne babaların çocukları ile ilgili bilgilere
gereksinim duyduğunu, bu gereksinimin dil gelişimini teşvik etme, işitme kaybının nedenleri
ve çocuğun benlik algısını güçlendirme gibi konularda ağırlık kazandığını belirlemiştir.
İşitme engelli çocuğa sahip annelerin gereksinimlerini belirlemek amacıyla Aile
Gereksinimlerini Belirleme Aracı (AGBA) kullanılarak 211 annenin katılımı ile Akçamete ve
Kargın (1996) tarafından gerçekleştirilen başka bir çalışmada en fazla gereksinim duyulan
alan bilgi gereksinimi olarak belirlenmiş ve bu gereksiniminde en fazla, çocuğa bazı
becerilerin nasıl öğretileceği ve çocuklarla nasıl oynanacağı/konuşulacağı konularında olduğu
belirtilmiştir.
Yine Akçamete ve Kargın (1996b)’ın yaptığı başka bir çalışmada ailelerin en fazla
gereksinim duyduğu alan ‘çocuğa iletişim becerilerini öğretme konusunda yardım’ olarak
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 125-139 Genç
133
belirlenmiştir. Diğer gereksinim alanları ise gelecekteki ve şimdiki eğitim olanaklarına ilişkin
bilgi gereksinimi, engele ilişkin bilgi gereksinimi, gelişim özelliklerine ilişkin bilgi
gereksinimi ve cihaz kullanımına ilişkin bilgi gereksinimi olarak sıralanmıştır (Akt.
Akçamete ve Kargın, 1996a).
Sola ve Diken (2008)’ in gelişimsel gerilik riski altındaki prematüre ve düşüm doğum
ağırlıklı bebeğe sahip annelerin gereksinimlerinin belirlenmesine yönelik yaptığı araştırmada
ise prematüre bebeğe veya düşük doğum ağırlıklı bebeğe sahip annelerin en fazla bilgi alma
boyutunda gereksinim duydukları, çocuklarının sağlığı ve bakımı, nasıl büyüyüp geliştikleri
konusunda daha fazla bilgiye ihtiyaçları olduğu belirtilmektedir.
Sucuoğlu (1995) zihinsel engelli ve otistik çocuğa sahip ailelerle yaptığı çalışma
sonucunda ailelerin; çocuğun özrü, çocukla iletişim kurabilme, çocuğun davranışlarını
kontrol edebilme, çocuğa yeni bir beceri kazandırabilme ve diğer anne babalar hakkında
bilgiye gereksinim duyduklarını belirlemiştir.
Farklı engel grubunda çocuğu olan ebeveynlerin gereksinimlerinin belirlenmesinin
amaçlandığı araştırmalar incelendiğinde, bulgular anne babaların %50 den fazlasının
çocukları hakkında daha fazla bilgiye gereksinim duyduğunu göstermektedir (Adıgüzel ve
diğ., 2012; Akçamete ve Kargın, 1996; Bernstein ve Barta, 1988; Çiftçi, 2015; Sola ve Diken,
2008; Sucuoğlu, 1995).
Özel gereksinimli çocuğun aileye gelmesiyle beraber aile yaşamında meydana gelen
dengesizlik aileleri sürekli bir değişimin içerisine itmektedir (Çiftçi, 2015). Yaşamlarında
meydana gelen dengesizlikle mücadele etme durumunda kalan aileler bu mücadelede
şüphesiz ki çeşitli gereksinimlere ihtiyaç duymaktadır. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki
özel gereksinimli çocuğa sahip ailelerin gereksinimleri farklı engel grupları, çocuk ve aile
yapısı gibi faktörlerden dolayı her ne kadar farklılık gösterse de bu farklılık bilgi gereksinimi
çatısı altında ortak bir paydaya dönüşmektedir. Ebeveynlerin gereksinimlerinin profesyonel
destek ve yardım ile karşılanmaması durumunda kaygı ve stres düzeylerinde artış
yaşanabileceği ifade edilmektedir (Burden ve Thomas, 1986; Ersoy ve Çürük, 2009).
Ailelerin gereksinimlerinin karşılanması neticesinde ise ailedeki stresin azalacağı, içinde
bulunun duruma daha kolay uyum sağlanabileceği ve çocuğun eğitimine daha çok katkı
sağlanabileceği belirtilmektedir (Akçamete ve Kargın, 1996). Buradan hareketle, yapılan
araştırmalarda da aile ve çocuk açısından olumlu sonuçlar doğurduğu gözlemlenen, ailelerin
bilgi gereksinimlerini gidermeye yönelik gerçekleştirilen aile eğitim programlarının büyük
önem arz ettiği ifade edilebilir. Ancak ailelere sunulan özel eğitim programlarının, çocuk ve
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 125-139 Genç
134
aileler açısından olumlu yansımaları olması için, ailelerin sürekli öğrenmeyi kendilerini ilke
edinerek sürece aktif katılmalarının gerekliliği vurgulanmaktadır (Sola ve Diken, 2008). Alan
yazındaki ilgili araştırmalar incelediğinde araştırma bulguları ebeveynlerin birer öğretici
olarak yetiştirildiklerini, dolayısıyla çocuklarına çeşitli bağımsız yaşam becerilerini
kazandırabildiklerini ortaya koymaktadır (Cavkaytar, 1998). Çeşitli aile eğitim
programlarının yanı sıra özel gereksinimli çocuğa sahip aileler için internet ortamları da
önemli bilgi kaynaklarıdır. Mail grupları sayesinde aileler birbirleriyle iletişim kurmakta,
uzmanlardan destek alabilmektedir (Hallahan ve Kaufman, 2003; Ersoy ve Çürük, 2009).
Sonuçlar
Hızla gelişen teknoloji ve artan bilgi karşında hayat boyu öğrenme gereksiniminin
doğması yetişkinleri de eğitim sürecinin aktif aktörleri haline getirmektedir. Bu durum özel
eğitime gereksinim duyan çocuğa sahip aileler açısından irdelendiğinde yetişkin olarak bu
ailelerin sürekli öğrenme gereksinimleri ve eğitim sürecinin aktif katılımcıları olmaları
gerekliliği hayat boyu öğrenmenin önemini vurgular niteliktedir.
Öneriler
Araştırmalar özel gereksinimli çocuğa sahip ailelerin, çocuklarının hayata gelmesiyle
birlikte içinde bulundukları yeni durum karşısında, çeşitli konularda bilgiye gereksinim
duyduklarını ortaya koymaktadır. Bu gereksinimlerin karşılanmasına yönelik sunulan yüz yüze
eğitim programlarına, birer yetişkin olan ebeveynlerin çeşitli sebeplerle katılamaması söz
konusu olabilir. Bu noktada ebeveynlerin bilgiye erişimleri açısından engel teşkil eden faktörleri
ortadan kaldırarak daha büyük kitlelere bilgiyi erişilebilir kılmak amacıyla, eğitimde esnek yer
ve zaman imkanı sunan uzaktan eğitim sisteminden yararlanılabilir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 125-139 Genç
135
Kaynakça
Akçamete, G., & Kargın, T. (1996a). İşitme engelli çocuğa sahip annelerin gereksinimlerinin
belirlenmesi. Özel Eğitim Dergisi, 2(2), 7-24.
Aktan, C. C., & Tunç, M. (1998). Bilgi toplumu ve Türkiye. Yeni Türkiye Dergisi, 4(19), 118-
134.
Aldemir, A. (2003). Bilgiye erişimde yeni yaklaşım: Bilgi okuryazarlığı. Bilgiye Erişimde
Değişen Yollar ve 2. Tıbbi Bilgi Yönetimi ve Teknolojileri Sempozyum’unda sunulmuş
bildiri. Özü http://kaynak.unak.org.tr/bildiri/unak03/u03-29.pdf Erişim tarihi:
20.05.2016
Bailey, D. B., & Simeonsson, R. J. (1988). Assessing needs of families with handicapped
infants. The Journal of Special Education, 22(1), 117-127.
Bernstein, M. E., & Barta, L. (1988). What do parents want in parent education?. American
Annals of the Deaf, 133(3), 235-246.
Beyaz Nokta Gelişim Vakfı (2016). Milli eğitim sistemi mevcut durum ve geliştirme için
politika önerileri.
http://www.beyaznokta.org.tr/cms/images/anal%C4%B1z%20raporlar%C4%B1%20Y
ENI%20EGITIM%20SISTEMI%20POLITIKALARI.pdf. Erişim tarihi: 11.05.2016
Bozkurt, V. (2000). Küreselleşmenin insani yüzü. İstanbul: Alfa.
Bulurman, B. (2002). Enformasyon toplumu ve eğitim. Endüstri İlişkileri ve İnsanî Kaynakları
Dergisi, 4(1). http://www.isguc.org/?p=article&id=124&cilt=4&sayi=1&yil=2002
Erişim tarihi: 10.05.2016
Burden, R., & Thomas, D. (1986). Working with parents of exceptional children: the need for
more careful thought and more positive action. Disability, Handicap & Society, 1(2),
165-171.
Cavkaytar, A. (1998). Zihin engellilere öz bakım ve ev içi becerilerinin öğretiminde bir aile
eğitimi programının etkililiği. Yayınlanmamış Doktora tezi, Anadolu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir.
Cavkaytar, A. (1999). Zihin engellilere özbakım ve ev içi becerilerinin öğretiminde bir aile
eğitimi programının etkililiği. Özel Eğitim Dergisi, 2(3), 40-50.
Cavkaytar, A., Ceyhan, E., Adıgüzel, C., Uysal, H. ve Garan, Ö. (2012). Investigating
education and support needs of families who have children with intellectual disabilities.
Turkish Online Journal of Qualitative Inquiry, 3 (4) 79-99.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 125-139 Genç
136
Coleman, M., & Apts, S. (1991). Home-alone risk factors. Teaching Exceptional
Children, 23(3), 36-39.
Commission of the European Communities, (2000). A Memorandum on Lifelong Learning.
http://arhiv.acs.si/dokumenti/Memorandum_on_Lifelong_Learning.pdf. Erişim tarihi:
22.05.2016
Commission of the European Communities, (2006). Adult Learning: It is never too late to
learn. http://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/ALL/?uri=CELEX%3A52006DC0614.
Erişim tarihi: 23.05.2016
Çalık, T., & Sezgin, F. (2005). Küreselleşme, bilgi toplumu ve eğitim. Kastamonu Eğitim
Dergisi, 13(1), 55-66.
Çiftçi, H. D. (2015). Determining the educational needs of parents of mentally deficient
children Zihinsel yetersizliği bulunan çocuk sahibi ebeveynlerin eğitim
gereksinimlerinin belirlenmesi. Journal of Human Sciences, 12(1), 36-54.
Drucker, P. F. (1993). Kapitalist Ötesi Toplum. (B. Çorakcı, Çev.) İstanbul: İnkılap.
Drucker, P. F. (1996). Yeni Gerçekler. (B. Karanakçı, Çev.) 5. Baskı. Ankara: Türkiye İş
Bankası Kültür.
Duman, Ahmet. (2000) Yetişkin Eğitimi. Ankara: Ütopya.
Erdoğan, İ. (1998). Enformasyon Bilgi toplumu dosyası: Bilgi toplumu olmanın gerektirdiği
eğitim paradigması. Bilgi ve Toplum Dergisi, 1, 93-96.
Erkan, S. (2004). Öğretmenlerin bilgisayara yönelik tutumlari üzerine bir
inceleme. Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi.
http://journals.manas.edu.kg/mjsr/oldarchives/Vol06_Issue12_2004/402.pdf Erişim
tarihi: 8.05.2016
Ersoy, A., & Yılmaz, B. (2009). Hayat boyu öğrenme ve Türkiye’de halk kütüphaneleri. Türk
kütüphaneciliği, 23(4), 803-834.
Ersoy, Ö., & Çürük, N. (2009). Özel gereksinimli çocuğa sahip annelerde sosyal desteğin
önemi. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 5(17), 104-110.
Garner, L. H. (2002). Education for the twenty-first century: Leadership for globalization.
Iowa: Second Korea-U.S. Forum
Genç, S. Z., & Eryaman, M. Y. (2008). Değişen değerler ve yeni eğitim paradigmasi. Sosyal
Bilimler Dergisi, 9(1), 89-102.
Greenwood, D. J., & Levin, M. (2005). Reform of the social sciences and of universities
through action research. why knowledge matters to universities. In N. K. Denzin & Y.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 125-139 Genç
137
S. Lincoln (Eds), The sage handbook of qualitative research (3rd ed., pp. 43-64). USA:
Sage.
Hallahan, D. P., & Kauffman, J. M. (2003). Exceptional learners: Introduction to special
education. Boston: Allyn and Bacon.
Hayatboyu Eğitim veya Örgün Olmayan Eğitim Özel İhtisas Komisyonu Raporu Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı (2001).
http://www.eduser.com.tr/upload/dosya/34._dpt8.kalkinmaplanihayatbo.pdf. Erişim
tarihi: 12.05.2016
Kocacık, F. (2003). Bilgi toplumu ve Türkiye. CÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 27(1), 1-10.
Merriam, S. B., & Brockett, R. G. (2011). The profession and practice of adult education: An
introduction. San Francisco: John Wiley & Sons.
Nohutçu, A. (2015). Bilgi toplumunda yükseköğretim kurumlarının yeniden yapılandırılması
ve yönetimi: Başlıca eğilimler, gelişmeler ve Bologna süreci. Bilgi Ekonomisi ve
Yönetimi Dergisi, 1(12), 50-66.
Özden, Y. (2002). Eğitimde dönüşüm: Eğitimde yeni değerler (4. bs.). Ankara: Pegem
Akademi.
Özsoy, Y., Özyürek, M. & Eripek, S. (1997). Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar: Özel Eğitime
Giriş. Ankara: Karatepe.
Parlar, H. (2012). Bilgi toplumu, değişim ve yeni eğitim paradigması. Yalova Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, 2(4), 193-209.
Selvi, Ö. (2012). Bilgi toplumu, bilgi yönetimi ve halkla ilişkiler. Gümüşhane Üniversitesi
İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, 3, 191-214.
http://egifder.gumushane.edu.tr/article/view/5000006416/5000006845. Erişim
tarihi:10.05.2016
Sinanoğlu, A. F. (2003). Toplum ve bilgi gelişimi üzerine bir deneme. Fırat Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, 8, 229-240.
Sola, C., & Diken, İ. H. (2008). Gelişimsel gerilik riski altındaki prematüre ve düşük doğum
ağırlıklı çocuğa sahip annelerin gereksinimlerinin belirlenmesi. Ankara Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 9(2), 21-36.
Sucuoğlu, B. (1995). Özürlü çocuğu olan anne-babaların gereksinimlerinin
belirlenmesi. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 2(1), 10-18.
Toffler, A. (1980). The Third Wave. New York: William Morrow and Company.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 125-139 Genç
138
Toprak, M., & Erdoğan, A. (2012). Hayat boyu öğrenme: Kavram, politika, araçlar ve
uygulama. Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, 2(2), 69-91.
Turan, S. (2005). Öğrenen toplumlara doğru Avrupa Birliği eğitim politikalarında yaşamboyu
öğrenme. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, 5(1), 87-98.
Turgut, B. (2001, Mart, Nisan, Mayıs). Küreselleşme ve milli duyarlılıklar. Milli Eğitim
Dergisi, 150.
Ünlühisarcıklı, Ö. (2009). Yetişkin eğitimini gerektiren nedenler. M. Uysal & A. Yıldız (Ed.),
Yetişkin Eğitimi/Halk Eğitimi: kapsam, yöntem ve uygulama (ss. 85-104). Kalkedon:
Ankara.
Webster, F. (2006). Theories of the information society (third edition). New York, NY:
Routledge.
Webster, F. (2014). Theories of the information society (fourth edition). New York, NY:
Routledge.
Yazar, T. (2012). Yetişkin eğitiminde hedef kitle. Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 4(7), 21-30.
Yücel, H. İ. (1997, Ağustos). Bilim-teknoloji politikaları ve 21. Yüzyılın toplumu.
http://turkoloji.cu.edu.tr/GENEL/yucel.pdf. Erişim tarihi: 20.05.2016
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 125-139 Genç
139
Yazar Hakkında
Hakan GENÇ
Hakan GENÇ, MEB’e bağlı bir kurumda İngilizce öğretmeni olarak görev yapmaktadır.
Lisans eğitimini 2008 yılında Selçuk Üniversitesi İngiliz Dili Eğitimi Anabilim Dalında
tamamlamıştır. Anadolu Üniversitesi Uzaktan Eğitim bölümünde yüksek lisans eğitimine
devam etmektedir. Yazarın ilgi alanları hayat boyu öğrenme, uzaktan eğitim, uzaktan
eğitimde destek hizmetleridir.
Eposta: [email protected]
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163
Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi
AUAd
auad.anadolu.edu.tr
Kaynak Gösterme
Öztürk, M. (2017). Uluslararası öğrenenlerin akademik gereksinimleri ve uzaktan eğitim. AUAd, 3(2), 140-163
140
Uluslararası öğrenenlerin akademik gereksinimleri ve uzaktan eğitim
Okutman Meral ÖZTÜRKa
a Bursa Teknik Üniversitesi, Yabancı Diller Yüksekokulu, Bursa, Türkiye
Özet
Bu araştırmanın amacı, uluslararası öğrencilerin öğrenme deneyimlerinde karşılaştıkları sorunları ve bu sorunları nasıl
çözdüklerini keşfederek, bu bağlamda uzaktan eğitim uygulamaları hakkındaki düşünce ve tutumlarını betimlemektir.
Araştırmada, fenomenolojik araştırma deseni kullanılmıştır. Katılımcılar ölçüt örnekleme tekniği ile belirlenmiş, yarı-
yapılandırılmış görüşme gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerde ses kayıt cihazı kullanılmıştır. Verilerin analizi fenomenolojik analiz
işlem basamakları kullanılarak yapılmıştır. Bulgular, uluslararası öğrenenlerin deneyimledikleri sorunlar, nasıl çözümledikleri ve
uzaktan eğitimin sunabileceği çözüm önerileri olarak 3 tema altında toplanmıştır. Öğrenme deneyimlerine ilişkin sorunlar dil,
derslerin yürütülmesi ve destek alanlarında olduğu tespit edilmiş ve betimlenmiştir. Çözüm bulma yöntemleri; kendi kendilerine
çalışma, akran desteği ve öğretici desteği olarak bulunmuş ve deneyimler aktarılmıştır. Öğrenme ilgili sorunlarına çözüm olma
bağlamında, uzaktan eğitim ile ilgili görüşleri betimlenmiştir.
Anahtar Sözcükler: Uluslararası öğrenenler, uzaktan eğitim, öğretim gereksinimleri.
Abstract
The aim of this study is to reveal the issues of international students in their experiences regarding instruction, to find out how
they solve these problems, and to define their opinions or attitudes concerning distance education within this context. In the study,
phenomenological research design was used. The candidates were determined by critarian sampling technique, and conducted by
semi-structered interviews. The interviews were saved by a voice recorder. Data was analyzed by means of the process steps of
phenomenological analysis technique. The findings were thematised under 3 themes; issues of international students in their
experiences regarding instruction, how they solve these problems and students’ opinions or attitudes cncerning distance education
within this context. The issues regarding to instructional experiences of students were identified and later rendered as language,
implimentation of instruction and the assistance. The ways to find out solutions were determined and later depicted as self-study,
support of peer and support of lecturer. Opnions, attitudes of these international students concerning distence education within
this context were depicted.
Keywords: International students, distance education, instructional needs.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
141
Giriş
Kitle iletişim araçları günlük yaşam tarzı, alışkanlıklar, yaşayış biçimini değiştirmiştir
ve biçimlenen toplumlar bilgi toplumu olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Bilgi toplumlarının
rekabet edebilmeleri bilgiyi hammadde olarak görmeleri, enformasyon alt yapı oluşumları,
ağlara erişimlerini olabildiğince arttırmaları ve bunu hem kurumsal yapılarında hem de günlük
yaşam uygulamalarına entegre edebilmeleri ile ilişkilidir (Kürkçü, 2013; Bozkurt, 2014).
Toplumsal yapının en önemli unsurunu oluşturan öğrenen ve öğreticinin içinde bulunduğu
yükseköğretim kurumları ise bilgi toplumu olmanın getirdiği değişimlerden doğrudan
etkilenmeye başlamıştır (Karaman, 2010). Bilgi toplumunun şekillendirdiği koşullar, ülkeleri
sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda rekabet edebilmeleri için yükseköğretim kurumlarının
uluslararasılaşmasını stratejik gelişim planlarına dahil etmeye başlamışlardır. Yükseköğretim
kurumlarında hem teknoloji hem de öğrenen çeşitliliği öğretimde paradigma değişimine
zorlamaktadır. Üniversiteler dünya çapında uluslararası kimlik kazanmaya ve öğrenci profilini
çok uluslu hale getirmeye çalışmaktadır. Uluslararası öğrencilerin dünya genelindeki sayıları
1970'li yıllarda 800 bin civarındayken günümüzde 4,3 milyon civarında olduğu bilinmekte ve
bu rakamın 2020 yılında 8 milyona çıkması beklenmektedir. Yükseköğretim Kurulu’nun
uluslararasılaşma ile ilgili hedefleri, stratejik planlamaları bulunmaktadır ve bu doğrultuda
çalışmalar yapılmaktadır (Education at a Glance, 2015; Uluslararası Öğrenci Raporu, 2015).
Uluslararası öğrenciler, üniversitelere çeşitlilik kazandırmakla birlikte, bu öğrencilerin
üniversite yaşam deneyimleri, bu öğrencilerin kazanımlarının yönünü, boyutunu ve yapılan
çalışmaların sürdürülebilir olma durumunu belirlemektedir (Özkan & Güvendir, 2015). Bu
sebepten dolayı, uluslararası öğrencilerin dil öğrenimleri, sosyal uyumları, öğretim
gereksinimleri ile ilgili çalışmalar önem kazanmaktadır (Durmuş, 2013). Uluslararası
öğrencilerin getirdiği bireysel, kültürel ve sosyal farklılıklarının öğrenmelerine olumsuz
etkilerini azaltmak, bu farklılıkların zengin bir çeşitliliğe dönüştürülmesi için öncelikle
uluslararası öğrencilerin mevcut gereksinimlerinin belirlenmesi ve öğretim programlarını
destekleyici olabilecek, onlara zaman ve mekan esnekliği sunan uzaktan eğitim ile nasıl destek
sağlanabileceğinin betimlenmesi gerekmektedir.
Yükseköğretim kurumlarında bilgi toplumu olmanın öğretime getirdiği paradigma
değişiminin bir sonucu olan uluslararası öğrenenlerin bireysel farklılıklarından kaynaklanan
deneyimlerini incelemek; akademik başarılarını ve öğrenmenin niteliğini arttırmak, bu
öğrencilerin devamlılığını sağlama ve Türk Yükseköğretim Kurumlarının uluslararasılaşmaları
ile ilgili olan sosyal, kültürel ve ekonomik stratejik hedeflerini yerine getirmeleri büyük önem
taşımaktadır. Mevcut öğretim planına dahil olan öğrenenlerin, öğrenmelerinde zaman ve yer
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
142
esnekliği sunan; öğrenme hızı, sosyal adaptasyon gibi öğrenmedeki bireysel farklılıklarını
kendilerine göre eş zamanlı ya da eşzamansız öğrenme ortamlarında en aza indirebilecekleri
uzaktan eğitimin nitelikli bir destek olacağı düşünülmektedir. Uluslararası öğrenciler üzerine
Türkiye’de yapılmış olan çalışmalar Türkçe öğretimine odaklanmaktadır. Ancak, bu
öğrencilerin sınıf içerisindeki deneyimlerinin ne olduğu, öğreticileri ne kadar takip
edebildikleri, akranları ile ders esnasında ya da ödevlerde etkileşime geçip geçemedikleri, ders
materyallerinden fayda sağlayıp sağlayamadıkları, öğretim hakkındaki deneyim ve
tutumlarının betimlenmesi, bu öğrencilerin hem akademik başarı hem de sosyal uyum niteliğini
arttırmak için ele alınmalıdır.
Amaç
Bu araştırmada 2016-2017 Güz döneminde Türkiye’deki teknik bir üniversitede
mühendislik alanında öğrenim gören uluslararası öğrencilerin, öğrenme deneyimlerinde
karşılaştıkları sorunları ve bu sorunları nasıl çözdüklerini keşfederek, bu bağlamda uzaktan
eğitim uygulamaları hakkındaki düşünce ve tutumlarını fenomenolojik araştırma deseni
kullanarak betimlemektir.
Bu amaç doğrultusunda aşağıda belirtilen sorulara yanıt aranmaktadır:
1. Yükseköğretim kurumlarındaki uluslararası öğrenciler öğrenme deneyimleri
nasıldır? Ne tür sorunlar yaşamaktadırlar?
2. Uluslararası öğrencilerin öğrenme deneyimleri ile ilgili sorunlarını nasıl
çözmektedirler?
3. Uluslararası öğrencilerin öğrenme deneyimlerinde yaşadıkları sorun alanlarında ya
da çözüm bulma yöntemlerinde uzak öğretim uygulamaları nasıl destek olabilir? Bu
konudaki düşünce ve tutumları nasıldır?
Bağlantıcılık (Connectivism)
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin bireylerin yaşam biçimleri, tutum ve öğrenmelerinde
meydana getirdiği değişimler, yükseköğretimde öğrenme paradigmasında değişime neden
olmuştur. Bilgi toplumlarında, bilginin kaynağı ve üretimini yapabilecek olan sadece insan
olduğundan, bireye verilen önem artmıştır. Bireylerin hızla değişen bilgi ve dönüşümlere ayak
uydurarak yaşamını sürdürebilmesi için kişinin güçlü ve zayıf yönlerini tanıması, kendini
geliştirmesi ve yenilemesi gerekmektedir (Yüksel, 2014). Bireyi ön plana çıkartan öğrenen
merkezli uygulamalar, yükseköğretim kurumlarında benimsendiği görülmektedir ancak;
öğrenenin bilgiyi öğrenmesi ve yapılandırması içinde bulunduğumuz dijital çağda yeterli
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
143
olmamaktadır. Önemli olan; öğrenenlerin düşünme becerilerini içselleştirmelerini sağlamak,
öğrenmeyi sadece kampüs ile sınırlı tutmamak ve zaman ya da mekandan bağımsız hale
getirerek, doğru bilgi kaynaklarına erişebileceği ağlara ulaşma yollarını sunmaktır. Bu
bağlamda, bilginin ağlar üzerinde dağınık bir biçimde olduğunu ileri süren bağlantıcılık
teorisine göre öğrenme bu ağların yapılandırılması ve karşılıklı etkileşimi ile
gerçekleşmektedir. Bu kurama göre, bilgi durağan değildir ve öğrenme için öğrenenin aktif
katılımını gerektiren etkinlik ya da deneyimlere gereksinim bulunmaktadır. Eğitim alanında
başarılı ağlar; açıklık, çeşitlilik, bağımsız öğrenme ve bağlantısallık ile sağlanabilmektedir
(Downes, 2012). Bağlantıcılık kuramında, bilginin sürekli gelişimine gerekli olduğu ve yeni
bağlantılarla birlikte yeni bilgilerin yapılandırılarak yeni dünyalara ulaşılabileceği
vurgulamaktadır (Siemens, 2009). Bates (2015) ise bağlantıcılığı, dijital toplumların yeni
kuramı olarak ele almaktadır. İletişim teknolojilerinin ve öğrenen becerilerinin farklılaştığı
dijital çağda karşımıza çıkan Bağlantıcılık kuramı ilkeleri (Siemens, 2004);
Öğrenme ve bilgi, fikirlerin çeşitliliğine dayalıdır.
Öğrenme, bilgi kaynakları ya da düğümlerin bağlanması sürecidir.
Öğrenme, insana özgü olmayan ortamlar aracılığıyla oluşabilir.
Bilme potansiyeli, mevcut bilinenden daha önemlidir.
Öğrenmenin sürekliliği için bağlantıların beslenmesi ve devamlılığı önemlidir.
Alan, fikir ve kavramlar arasındaki ilişkileri görebilmek temel beceridir.
Bağlantıcılık yaklaşımı bağlamındaki etkinlerin amacı, güncel ve doğru olan
bilgidir.
Öğrenme süreci, karar verme becerisini içerir.
Öğrenen merkezli anlayışın kabul edildiği yükseköğretim kurumlarındaki uluslararası
öğrenenlerin, yerel öğrenenlerden farklılaşan öğrenme gereksinimlerini karşılayabilmeleri için
öncelikle 21. yüzyılın gerektirdiği öğrenme becerilerine sahip olmaları sağlanmalıdır. Bu
doğrultuda, dijital çağın gerektirdiği beceriler; iletişim becerileri, bağımsız öğrenme, ekip
çalışması ve esneklik, düşünme becerileri (eleştirel düşünme, problem çözme, yaratıcılık,
özgünlük, strateji geliştirme), dijital beceriler ve bilgi yönetimidir (Bates, 2015). Bu
becerilerle birlikte, öğrenenler ağlar üzerinde dağınık biçimde bulunan bilgileri
oluşturabilecek ve yapılandırabilecektir. Durağan olmayan bilgiye, açıklık kazandıran
bağlantıcılık kuramı, öğrenmeyi zaman ve mekandan bağımsız kılmaktadır. Bu öğrenenlerin
gereksinimlerini okul dışında yapılandırmaları ve yerel öğrenenlerden eksikliklerini telafi
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
144
etmeleri için, öğrenmelerini kolaylaştıracak hem bilişsel hem de teknolojik ağ çeşitliliğine
ulaşma yolları oluşturulmalıdır. Siemens (2004) internetin bilginin doğasını değiştirdiğini ve
bundan dolayı, güncel bilgiden çok, bilgiyi taşıyan araçların ne olduğu ve erişimin önemine
vurgu yapmaktadır. Dolayısıyla, uluslararası öğrenenler için teknolojiyle desteklenen öğrenme
ortamları oluşturmak, akademisyenler tarafından sunulan güncel ve doğru bilgiye erişme;
mekan ve zaman sınırlılığını kırmak için önemlidir. Öğrenenlerin kampüs dışında, öğrenme
amaçlı sanal etkileşim ağlarının oluşturulması da akran desteği almalarına yardımcı
olabilecektir. Bunun yanı sıra, e-öğrenme ortamları ile kendi öğrenme hızında, yeterli tekrarla,
tercih ettiği konu ve zamanlarda karar vererek öğrenmesini şekillendirebilecektir. Dolayısıyla,
bu çalışmada uluslararası öğrenenlerin öğrenme deneyimleri ve uzaktan eğitimin bu bağlamda
getirebileceği çözüm önerileri bağlantıcılık teorisi çerçevesinde ele alınacaktır.
Uluslararası Öğrenciler
Küreselleşmenin bir sonucu olan ve ülkeler arasındaki etkileşimin ve paylaşımların
artmasında önemli role sahip olan "Uluslararası öğrenci" terimi “Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olmayıp öğrenci vizesi ya da özel izinlerle Türkiye’de her derece ve daldaki bir
eğitim-öğretim kurumunda sosyal, kültürel, mesleki gelişim amacıyla kendi hesabına ya da
burslu olarak öğrenim gören öğrenci” olarak tanımlanmaktadır (Uluslararası Öğrenci Raporu,
2015). Uluslararası kimlik kazanmada önemli rolü olan uluslararası öğrenciler, üniversitelere
çeşitlilik kazandırmakta (Education at a Glance, 2015) ancak bu öğrencilerin üniversite yaşam
deneyimleri, misafir olunan ülkenin uluslararasılaşma kazanımlarının yönü, boyutu ve
sürdürülebilir olma durumunu belirlemektedir (Özkan & Güvendir, 2015).
Dünya’da ve Türkiye’deki Uluslararası Öğrencilerin Analizi
Uluslararası öğrencilerin dünya genelindeki sayıları, 1970'li yıllarda 800 bin
civarındayken günümüzde 4,3 milyon civarında olduğu bilinmekte ve bu rakamın 2020 yılında
8 milyona çıkması beklenmektedir. Uluslararası öğrenciler tarafından 2000 yılında tercih
edilen ilk 20 ülke incelendiğinde; ilk üç sırada ABD (475.169), İngiltere (222.936) ve
Almanya (187.936) bulunmaktadır. Türkiye ise 17. sırada (17.654) bulunmaktadır. Ancak,
2012 yılında Türkiye bu öğrenciler tarafından tercih edilen ilk 20 ülke arasına giremediği
görülmektedir. Bunun yanı sıra, Türkiye’ye en fazla öğrenci gönderen ilk 20 ülkenin Asya
ülkesi olduğu görülmektedir (Uluslararası Öğrenci Raporu, 2015; Education at a Glance,
2015).
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
145
Tüm Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de uluslararası öğrenciler ile ilgili çalışmaların
arttığı görülmektedir. Bu bağlamda, ilk önemli gelişme devlet ve vakıf üniversitelerinin
sayısının arttırılmasıdır. Bunun yanı sıra uluslararası öğrenciler meselesi ülkenin sosyal,
kültürel, siyasi ve ekonomik kalkınmasında stratejik hedef olarak görülmektedir. Türkiye’deki
üniversitelerin uluslararasılaşmaya hazır duruma getirilmesi hedeflenmektedir.
Uluslararası Öğrencilerin Gereksinimleri
Uluslararası öğrenciler küreselleşmenin ve bilgi toplumu olmanın bir sonucu
olduğundan, bu öğrencilerin gereksinimlerinin tanımlanması hem Türkiye’de hem de diğer
ülkelerde dikkat çeken bir konudur.
Uluslararası Çalışmalar
Uluslararası öğrenenler ülkelerin siyasi, kültürel ve ekonomik nedenlerden dolayı,
kendi ülkelerine dahil edebilme rekabeti içinde olmalarına rağmen, uluslararası öğrenenler
konusu birçok sorunu ve bütünsel bakış açısıyla yaklaşılarak çözülebilecek meseleleri
içermektedir.
Türkiye dışında Uluslararası öğrenciler üzerine yapılmış olan çalışmalar
incelendiğinde, genel olarak hem yükseköğretim kurumları hem de öğrenenler açısından
değerlendirmede bulunan çalışmalar bulunmaktadır. Bu doğrultuda, Akanwa (2015) tarafından
yapılmış olan bir çalışmada; Amerika, İngiltere ve Avusturalya’da uluslararası öğrenenlerin
sosyal, kültürel, finansal, uyum ve akademik problemler yaşadığını ve bu sebepten dolayı
yükseköğretim kurumlarında yeterli kaynak sağlama sorumluluğunu getirdiği ifade
edilmektedir. Dil hem akademik hem de sosyal uyum için önemli olduğuna vurgu
yapılmaktadır. Bunun yanı sıra, ortak kültürel değerlere sahip olan uluslararası öğrenenlerin
birbirleriyle daha kolay etkileşime geçebildiği ve bundan dolayı uluslararası öğrenciler için
farklı akademik etkileşim ortamları oluşturulmasının ve özellikle de uluslararası öğrencilerin
birbirleriyle olan dayanışmalarını arttırılmasının, onların akademik ve sosyal başarılarına katkı
sağlayacağı belirtilmektedir.
Uluslararası öğrenenlerin hem dil hem de kültürel farklılıkları misafir oldukları
ülkelerin sosyal ve eğitim sistemine adaptasyonlarını etkilediği yönünde çalışmalar
bulunmaktadır.
Amerikan üniversitelerinde öğrenim görmekte olan 226 Asya kökenli uluslararası
öğrencinin verilen görevleri erteleme eğilimleri üzerine yapılan çalışmaya göre, öğrencilerin
%35’inde akademik erteleme davranışı görülmektedir. Akademik erteleme ile ilişkili üç
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
146
tutumun ise, öğrenenlerde birliği yaparak başa çıkma, kaçınarak başa çıkma ve dil becerileri
özellikleri olduğudur. İşbirliği içinde hareket etmelerinin, Asya kültürü ile ilişkili olarak
getirdikleri bir özellik olduğu ve erteleme davranışını azalttığı sonucuna varılmıştır ve bundan
dolayı öğrencilerin akademik alışkanlarındaki kültürel farklılıkların ortaya çıkartılmasının
Asya kökenli uluslararası öğrencilerin akademik başarılarını arttıracağı belirtilmektedir (Kim,
Alhaddab, Aquino & Negi, 2016).
Amerika’daki uluslararası öğrencilerin kendilerine güvenleri ile akademik başarıları
arasındaki ilişkiyi inceleyen bir diğer araştırma sonuçlarına göre; uluslararası öğrencilerin
sosyal kabul, dil becerisi, akademik beceriler ve finansal durumu gibi değişkenler öğrencide
strese neden olmaktadır ve öğrencinin akademik başarısının kendi yeteneklerine, kaynaklara
olan güvenine bağlı olduğu vurgulanmaktadır. Bunun yanı sıra, öğrencilerin güven
kazanabilmeleri ve uyumları için sosyal etkinliklerle etkileşimlerinin arttırılması
önerilmektedir (Telbis, Helgeson, Kingsbury, 2014).
Amerika’daki hem uluslararası hem de yerel öğrencilerin deneyimlerini alan yazın
kapsamında değerlendiren çalışmaya göre, uluslararası öğrenciler ile yerel öğrencilerin benzer
ve farklılaşan özellikleri açıklanmıştır. Buna göre, her iki grubun benzer özellikleri;
üniversitedeki ilk yıllarında her gruptaki öğrencilerin, doktora öğrencileri de dahil, yeni
ortamlarını yadırgadıkları, sosyal deneyimlerinde çok fazla farklılaşmaların olmadığı,
duygusal sorunlarla karşılaşabildikleri, akademik takipte benzer sıkıntılar yaşamalarıdır.
Öğrencilerin danışmanlık gereksinimlerinin kültürel değerlere ve kökene göre farklılık
gösterdiği belirtilmiştir. Destekleyici danışmanlık alabilen öğrencilerin kabul duygusunun
geliştiği ve sosyalleşme ya da akademik başarılarını olumlu etkilediği dile getirilmektedir.
Uluslararası öğrencilerin kendilerini yalnız hissetmelerinden dolayı, etnik ya da dini
gruplardan oluşan kulüplere katıldıkları ve dil problemlerinin birçok alanda olumsuz duygular
getirdiği ve hatta yeterli dil becerilerine sahip olamayan öğrencilerin ayrımcılık duygusu
hissediyor oldukları alan yazına dayanılarak ifade edilmektedir (Perry, 2016).
Yükseköğretim kurumlarının uluslararasılaşmasına ilişkin boyutları Knight ve De Wit
(1995)’den aktaran Kireçci ve diğerleri (2016) dört ana başlıkta açıklamaktadırlar. Buna göre
bahsedilen dört başlık: araştırmaya ilişkin etkinlikler; eğitime ilişkin etkinlikler; teknik destek
ve gelişim işbirliğine ilişkin etkinlikler; müfredat dışı uygulamalar ve kurumsal hizmetlerdir.
Bu çalışmanın amacı doğrultusunda önerilen eğitim etkinlikleri incelendiğinde; öğretim,
eğitim ve destek hizmetlerine odaklanıldığı görülmektedir. Uluslararasılaşma ile ilgili eğitim
bağlamında yapılabilecek temel faaliyetler; içeriğin uluslararasılaştırılması, yabancı dil
çalışmaları, yabancı öğrencilerin lisans ve lisansüstü programlara katılımı, yurt dışı iş
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
147
fırsatları, uluslararası işbirliği anlaşmaları, uluslararası öğrenci ve akademisyen değişimi, iş
yükü ve denklik sistemleri, ders kredi transfer sistemi, uluslararası yaz okulu, kültürlerarası
eğitimdir. Uluslararasılaşma kapsamında müfredat dışı yapılabilecek faaliyetler ise;
uluslararası öğrenci danışmanlığı, oryantasyon programları, özel etkinlik ya da sosyal
imkanlar, yabancı öğrenci toplulukları, kütüphane ve sağlık gibi kurumsal imkanların
sunulmasıdır (Kireçci ve diğerleri, 2016).
Türkiye’de Yapılan Çalışmalar
Türkiye Yükseköğretim kurumlarında uluslararasılaşma ile ilgili çalışmalar, dünyadaki
diğer üniversiteler ile benzerlik göstermektedir. Bu doğrultuda, 2015 yılındaki Uluslararası
Öğrenci Raporuna göre Türkiye’deki üniversitelerin uluslararasılaşmaya hazır duruma
getirilmesi için gereksinimlerin neler olduğunu ortaya konulmuştur. Bunlar beş ana başlık
altında sunulmuştur:
kurumsal; üniversitelerin stratejik planlarını uluslararasılaşma bağlamında tekrar ele
alma, ücretlendirme konusunda daha esnek olabilmesi sağlama, burs sistemi hakkında
bilgilendirme,
oryantasyon; bilgilendirici rehberlerin hazırlanması, uyum programlarının
hazırlanması,
eğitim; öğrenci başvuru, seçim ve kabul süreçlerinin gözden geçirilmesi program
sayısının arttırılması, değişim programlarının hem çeşitliliğini hem de kalitesini arttırma,
uluslararası işbirlikleri yapmak, akreditasyon ve denklik konusunda esnek, uygulanabilir bir
sistematiğin kurulması, yabancı akademisyenler için cazip bir yere getirilmesi, yabancılara
Türkçe öğretimi meselesini dikkatle ele alma.
barınma; yurtların hem sayı hem de fiziksel koşullarının arttırılması, sosyal imkanları
çeşitlendirme,
danışmanlık; uluslararası öğrenci ofislerinin yönetimsel ve fiziki kapasitelerinin
arttırılması, öğrencilerin sorun ve beklentilerini belirlemek üzere sistematik anket, görüşmeler
yapılması.
Edirne ve Kırklareli Üniversitelerinde, öğrenimlerini sürdüren 38 uluslararası öğrenci
ile gerçekleştirilen sosyal, akademik ve yaşam bağlamlarını inceleyen bir araştırmanın
sonuçlarına göre uluslararası öğrencilerin genel anlamda üniversite yaşamlarından, arkadaş ve
öğretim elemanlarından memnun oldukları, okudukları üniversitenin akademik beklentilerini
karşıladığı; ancak barınma ve ulaşım için herhangi bir yardım almadıkları gösterilmektedir.
Ayrıca Türkçe öğretiminin iyileştirilmesinin gerekliliği de sözkonusu çalışmada
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
148
belirtilmektedir. Bu öğrencilerin mevcut memnuniyetlerinin devamlılığının kurulacak olan
merkezler aracılığı ile sağlanması önerilmektedir (Özkan & Güvendir, 2015).
İnönü Üniversitesindeki yabancı uyruklu öğrencilerin akademik başarı durumlarını ve
yaşadıkları sorunları belirlemek amacıyla yapılan bir çalışmada genel olarak yabancı uyruklu
öğrencilerin akademik başarısının çok düşük olduğu saptanmıştır. Öğrencilerin önde gelen
sorunlarının daha çok ekonomik olup okul harçları, yemek kartı ve yemek, ulaşım, dil ve
barınma gibi konularda yoğunlaştığı belirlenmiştir (Şahin & Demirtaş, 2014).
Türkçenin yabancılara öğretilmesiyle ilgili sorunları derleyen Durmuş (2013), ilk
olarak yabancılara Türkçe öğretimi uzmanlık alanının açılması gerektiğini, artan uluslararası
öğrencilerin Türkçe öğrenme gereksinimleri için dil öğretiminde donanımlı ve hazır hale
gelmesi gerekliliği, Türkçe yeterlilik ve düzey belirleme sınavlarında standart uygulamaların
kurumsal bağlamda gerçekleştirilmesi, yabancılara Türkçe öğretiminde başı çeken
TÖMER’lerin uluslararası düzeyde rekabet edebilecek akademik, alt yapı ve ekonomik olarak
desteklenmesi; Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen bireyleri temel alan yeterli ve nitelikli
ihtiyaç analizlerinin yapılması; okuma ve dinleme öğrenme malzemelerinin içeriğinin
zenginleştirilmesi; ortak öğretim yönetimi oluşturulması; heterojen sınıfların
oluşturulamaması; kullanım sıklığı yüksek olan temel düzeydeki kelimelerden oluşan sözlük
olmaması ve öğrenme materyallerine dahil edilememesi; Türkçe öğretiminde işlevsel dilbilgisi
kitaplarının olmaması; ders materyallerinin öğrenen merkezli olmaması ve dolayısıyla
öğrenenler için esnek çalışma imkanı sunmaması; Türkçe öğretimine bilgi teknolojilerinin
dahil edilmesi ve sunum araçlarının oluşturulması gibi sorunlar ortaya konmuştur.
Yöntem
Araştırma Modeli
Araştırmada, fenomenolojik araştırma deseni kullanılmıştır. Fenomenolojik
araştırmalarda amaç, bireylerin yaşanmış deneyimlerini betimlemek ve bu deneyime ilişkin
bireysel bakış açısı, algı ve düşüncelerini ortaya çıkartır (Saban & Ersoy, 2016). Bu
araştırmanın amacı doğrultusunda, az sayıdaki katılımcının, kendi öğrenme deneyimleri ve
algılarını ortay çıkartmak olduğundan, bu araştırmada betimleyici fenomenolojiden
yararlanılmıştır.
Araştırma Alanı ve Katılımcılar
Araştırmanın çalışma grubunu, Bursa Teknik Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği
bölümünde öğrenim görmekte olan 3 uluslararası öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Katılımcılar
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
149
seçilirken, ölçüt örnekleme tekniği kullanılmıştır. Uluslararası öğrencilerin kayıtlı oldukları
bölüm ve kökenleri ölçüt olarak alınmıştır. Araştırmanın amacı, öğrencilerin öğrenme
deneyimlerini ortaya çıkartmak olduğundan, öğrenme ile ilişkili öğrenciye sunulan değişkenler
sınırlandırılmıştır. Buna göre, en fazla öğrenci inşaat mühendisliği bölümünde bulunmaktadır.
İkinci ölçüt olarak, literatür doğrultusunda kültürel farklılıkların uluslararası öğrencileri
etkileyen en önemli unsurlardan birisi olmasından dolayı kökene göre seçime gidilmiştir.
Türkiye’ye en fazla öğrenci gönderen ülkelerin Asya olmasından dolayı da, Asya ülkelerinden
gelen öğrenciler belirlenmiştir. Ölçüt örneklem tekniği ile 4 öğrencinin çalışmaya
katılabilmekteydi. Ancak, öğrencilerden birisi ilk görüşmede çalışmaya katılacağını
belirtmesine rağmen, ikinci görüşme için gelmemesinden dolayı, çalışma üç öğrenci ile
yürütülmüştür.
Tablo 1
Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Demografik Özellikleri
Takma Adı Ülke Bölüm Sınıf
A Pakistan İnşaat Mühendisliği 1
Y Pakistan İnşaat Mühendisliği 2
X Suriye İnşaat Mühendisliği 1
Veri Toplama Araçları
Araştırmada, veri toplama tekniği olarak görüşmeden yararlanılmıştır. Her bir
katılımcının deneyimlerine ilişkin maksimum bilgiyi ortaya koyabilmesi amacıyla yarı
yapılandırılmış görüşme tercih edilmiştir. Araştırma amacı doğrultusunda, 4 soru önceden
belirlenmiş ve katılımcılara sorulmuştur. Görüşme esnasında etkileşimi arttırmak ve
katılımcının konuşmasını detaylandırmak amacıyla, durumun getirdiği, olguyu aydınlatıcı e
betimleyici sorular da sorulmuştur. Görüşme ses kayıt cihazı ile kayıt altına alınmıştır.
Veri Toplama Süreci
Ölçüt örneklem tekniği ile belirlenen öğrencilere, öncelikle telefon ile ulaşılmış ve
uluslararası öğrencilerle bir çalışmaya katılmak için gönüllü olup olmayacakları sorulmuştur.
Aranan 4 öğrenci de çalışmaya katılabileceğini belirtmiş ve her bir öğrenci için kendilerine
uygun olan farklı zaman dilimlerinde randevu verilmiştir, öğrencilerin bir birlerini görmeleri
engellenmiştir. Görüşmeler, üniversite eğitim binasında kullanılmayan bir ofiste yapılmış ve
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
150
öğrencilerin rahatlıkla kendilerini ifade edebilecekleri bir ortam sağlanmıştır. 1 öğrenci
görüşmeye gelmemiştir. Öğrencilerin kendilerini rahat hissetmelerini sağlayacak genel
konuşmadan sonra, araştırmanın amacı, neden katılımcı olarak kendisinin seçildiği, çalışmanın
önemi ve prosedür anlatılmıştır. Gönüllü olur formu okuması için vakit verilmiş; tüm
bilgilerinin ve paylaştıklarının gizli kalacağı; istediği zaman araştırmadan çekilebileceği,
söylenerek, imzası alınmıştır. Katılımcı kendisi için kod isim belirledikten sonra, ses kayıt
cihazı çalıştırılmış ve görüşme kayıt altına alınmıştır. Görüşmeler ortalama 10 dakika
sürmüştür.
Veri Analizi
Veri analizi, öğrencilerin görüşmelerde anlatmış olduğu deneyimlerin temalandırılarak
betimlenmesi ile yapılmıştır. Öncelikle, söylemlerdeki önemli ifadeler belirlenmiş, daha sonra
3 öğrencinin belirttiği ortak ifadeler gruplandırılmış, anlam kümeleri temalandırılmış, yapısal
ve dokusal betimlemeler oluşturulmuş ve son olarak da yapısal betimlemeler birleştirilmiştir.
Araştırmanın Güçlü Sınırlı Yönleri
3 katılımcının, çalışmaya katılma konusundaki isteklilikleri ve paylaşımları araştırma
konusunun ve amacının gerçekliği ve önemini ortaya koymaktadır. Öğrenciler uluslararası
öğrenci olarak yaşadıkları deneyimlerin dinlenmesinden ve akademik olarak dikkate
alınmalarından dolayı oldukça memnun olduklarını belirtmeleri araştırmanın gerçek bir
probleme çözüm arama girişimi olduğunu göstermektedir. Bunun yanı sıra, güncel bir mesel
olan uluslararası öğrenenlerin deneyim, görüş ve tutumlarını doğrudan, detaylı olarak yansıtan
bir çalışma olması bakımından alana katkı sağlayacağı, gelecek uygulamalar için de
gereksinimlere dair ölçüt belirlemede yararlanılabileceği düşünülmektedir. Bu çalışmada
öğrenciler deneyimlerini istekli bir şekilde ortaya koymalarına karşın, uzaktan eğitim ile ilgili
pek fazla deneyimleri olmamasından dolayı, öğretimleriyle ilgili yaşıyor oldukları problemlere
uzaktan eğitimin kendilerine nasıl çözüm getirip getirmeyeceği ya da bunun nasıl olabileceğine
dair açıklamaları sınırlı kalmıştır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
151
Bulgular ve Yorumlar
Uluslararası öğrencilerin öğrenme deneyimlerine ilişkin bulgular Şekil 1’de;
deneyimledikleri sorunlar, nasıl çözümledikleri ve uzaktan eğitimin sunabileceği çözüm önerileri
olarak 3 tema altında toplanarak verilmiştir.
Şekil 1: Uluslararası Öğrencilerin Öğrenme Deneyimleri
Uluslararası Öğrenenlerin Öğrenme Bağlamında Deneyimledikleri Sorunlar
Çalışmaya katılan 3 öğrencinin öğrenme deneyimlerine ilişkin sorunlar dil, derslerin
yürütülmesi ve destek alanlarında olduğu tespit edilmiştir. 2015 yılındaki Uluslararası Öğrenci
Raporuna göre Türkiye’deki üniversitelerin uluslararasılaşmaya hazır duruma getirilmesi için
belirlenmiş olan eğitim ve danışmanlık alanları, bu çalışmada ulaşılan öğrenci sorunları ile aynı
yöndedir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
152
Öğrencilerin, yükseköğretim kurumunda öğrenmelerine ilişkin deneyimledikleri
sorunları Tablo 2’de verilmiştir. Şahin & Demirtaş (2014) ve Akanwa (2015); uluslararası
öğrenenlerin sosyal, kültürel, finansal, uyum ve akademik yönden olumsuz deneyimleri
olduğunu dile getirmektedir. Bu çalışma bulguları da öğrenenlerin benzer alanlarda sorun
yaşadığını göstermektedir. Araştırmaya katılan öğrencilerin temel sorun alanını Türkçe dil
beceri düzeyleridir. Bunun yanı sıra, dil yetersizlikleri derslerin yürütülmesi ve destek alma
biçimlerini etkilemektedir. Katılımcı 3 öğrencinin dil seviyeleri birbirinden farklıdır. Dil
problemi arttıkça, olumsuz deneyimlerin de arttığı gözlemlenmektedir. Türkçe dil becerisi en
düşük olan öğrenci; “Derslerin bazıları Türkçe, bazıları İngilizce, bu yüzden derslerden pek bir
şey anlamıyorum…” diğer bir öğrenci; “Dediğim gibi, öğretmen İngilizce konuştuğunda
anlıyorum. Problem yok. Türkçe öğrettiklerinde anlamıyorum…” diyerek dil becerisinin
öğrenmesini olumsuz etkilediğini dile getirmektedir. Dil becerisi nispeten daha iyi olan öğrenci
ise “İngilizce bölümde Türkçem olmasaydı ne hale gelirdim bilmiyorum ama Türkçe olduğu
için biraz takip edebiliyorum” diyerek, aslında süreç içerisindeki çaresiz kaldığı durumlara da
Tablo 2
Uluslararası Öğrenenlerin Öğrenme Bağlamında Deneyimledikleri Sorunlar
dil
Türkçe yeterliliği
Katılımcı
A
Katılımcı
X
Katılımcı
Y
akademik dil
akran etkileşimi
duygusal yük
akademisyenlerin dil yeterliliği
atasözü kullanımı
derslerin yürütülmesi
dersi takip edebilme
sınıf etkinliklerine katılabilme
motivasyon
Destek
öğretici
Akran
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
153
atıfta bulunmaktadır. Uluslararası öğrenenlerin dil problemlerine ilişkin yapılmış olan
çalışmalar, bu araştırmanın bulgularıyla aynı yöndedir. Özkan & Güvendir (2015), uluslararası
öğrenenler için Türkçe öğretiminin iyileştirilmesi gerekliliğini vurgulamaktadırlar. Bu
çalışmaya katılan 3 öğrencinin farklı düzeylerde dil becerisi olmasına rağmen, her birinin
yaşadığı problem alanları farklılaşmaktadır. Türkçe eğitimi almış olmasına ve uzun yıllar
boyunca Türkiye’de bulunmuş olmasına rağmen, öğrenci akademik dil ya da atasözlerini gibi
üst düzey dil becerilerinde zorlanmaktadır. Bundan dolayı, Türkçenin yabancılara
öğretilmesiyle ilgili sorunları derleyen ve çözüm önerilerini belirten Durmuş’un (2013)
çalışmasında olduğu gibi, bu öğrenenlerin problem alanlarını betimleyen ve dijital çağ
öğrenen-öğretici beceri gereksinimleri doğrultusunda planlamayı esas alan çalışmalara ihtiyaç
duyulmaktadır.
Uluslararası öğrenenlerin Türkiye’ye gelme amaçları öğretim amaçlı olduğundan,
Türkçe öğretim programlarına akademik Türkçenin de dahil edilmesi gerekmektedir.
Akademik dil ile ilgili olarak bir öğrenci; “Benim bölümüm %100 İngilizce, sınıflarda
neredeyse hepsi Türkçe konuşuyorlar, hiç İngilizce görüşmüyorlar. Ben normalde biraz Türkçe
konuşabilirim ama akademi olarak çok iyi değilim…” diyerek genel Türkçe yeterliliği ile
akademik dil arasında farklılık olduğunu ve edinilmemesi durumunda öğrenmeyi olumsuz
etkilediğini ifade etmiştir. Benzer şekilde diğer bir öğrenci de “üst seviyeye geçtikçe daha
zorlanmaktayız… “İngilizce gördüğümüz kelimeler Türkçe çıkınca kalıyoruz ortada…”
diyerek, ders esnasında kullanılan dil ile ilgili sıkıntısını örneklendirmektedir. Bu çalışmanın
bulguları, Akanwa’nın (2015) uluslararası öğrenenler için dil hem akademik hem de sosyal
uyum için önemlidir düşüncesini destekler niteliktedir.
Alan yazın uluslararası öğrencilerin deneyim ve tutumlarında köken ve kültürün önemli
bir değişken olduğunu göstermektedir. Katılımcılarda birinin akranlarıyla etkileşime
geçmesinde kültürel özelliklerinden kaynaklı, akran desteğinde cinsiyet önemli bir değişkenini
oluşturmaktadır. “Sınıfta sadece tek kız benim, arkadaşlarımla çok gruplara giremiyorum, tek
çalışıyorum, tek geliyorum, gidiyorum…” Diğer bir katılımcı ise; “Sağdan soldan
arkadaşlardan sormakta ya da kendi araştırmaktayım…” Kim ve diğerleri (2016), bunun yanı
sıra, Akanwa (2015) tarafından yapılmış olan çalışmalar, uluslararası öğrenenler için kültür ile
sosyal uyum ve akademik başarı arasında güçlü ilişki olduğunu ortaya koymaktadırlar. Buna
ilaveten, Kim ve diğerleri (2016) Asya kökenli öğrenenlerin kültürel olarak getirdikleri çalışma
alışkanlıklarının ve etkileşime geçme biçimlerinin bulunduğunu, bunun da hem sosyal
adaptasyon hem de akademik başarılarını etkilediğini belirtmektedirler. Perry (2016) ise,
uluslararası öğrenenlerin köken ve kültürel özelliklerinin, onların danışmanlık gereksinimlerini
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
154
de farklılaştırdığını dile getirmektedir. Alan yazınla aynı doğrultuda olan çalışma bulguları,
Asya kökenli 3 katılımcı öğrencinin, etkileşime geçme, destek ya da danışmanlık
gereksinimlerin de kültürel özelliklerinin şekillendirdiği gözlemlenmektedir.
Diğer bir bulgu ise öğrenenlerin hissettikleri duygusal yük ile ilgilidir. “Bütün sözcükler
anlamıyorum, takıldığım yerler çok oluyor, hocalar sorarsam biraz utanıyorum çünkü çoğu
öğrenciler Türkler, her şeyi anlıyorlar, sınıflarda sıkıntı yapmak istemiyorum, söylemiyorum,
utanıyorum…” Perry (2016) tarafından gerçekleştirilmiş çalışma sonuçları yerel öğreneneler
ile uluslararası öğrenenlerin adaptasyon, duygusal sorunlar, akademik takip gibi konularda
benzer sorunlar yaşadıklarını ancak sorunun boyutunu dil becerisi ve kültürel farklılıklarının
belirlediğini ortaya koymaktadır. Bu çalışma bulguları da, Pakistan’dan gelen 2 öğrenci
arasındaki sosyal ve akademik uyum üzerinde etkili olan unsur dildir ve özellikle bir öğrenen
için duygusal yük oluşturmaktadır. Öğrencinin çaresizlik içinde olduğu gözlemlenmektedir.
Öğrenci dil problemini çözümleyemezse ülkesine dönmeyi planlamaktadır. Perry (2016), dil
becerisinin yanı sıra, öğrenenin destekleyici danışmanlık almasının da sosyal kabul duygusunu
geliştirme, sosyalleşme ve akademik başarıları üzerinde etkisi olduğunu ifade etmektedir.
Telbis ve diğerleri (2014) uluslararası öğrenenlerin sosyal kabul, dil becerisi, akademik
beceriler ve finansal durumu gibi değişkenlerin öğrencide strese neden olduğu ifade
edilmektedir. Bu çalışmaya katılan A öğrencisinin dil becerisi ve finansal sorunlar yaşıyor
olmasından dolayı, stres altında olduğu ve içinde bulunduğu çaresizlikten dolayı da
Türkiye’deki eğitimini sonlandırabileceği düşünülmektedir.
Derslerin yürütülmesinde katılımcı öğrencilerin dil becerilerinin motivasyonlarını
olumsuz etkilediği görülmektedir. Dil becerisi en düşük olan öğrenci, “Maalesef, bazı dersler
Türkçe, bu yüzden çalışmak için ilgi duymuyoruz, ya da öğretmenle konuşmak için, bu yüzden
yabancı öğrencilere Türkçe öğretmeye çalışıyorlar…” Aynı öğrenci benzer şekilde
“Üniversite öğretmeni değiştirmezse, okumaya daha fazla devam etmek için burada
olabileceğimi sanmıyorum, üniversitemi değiştirmek ya da Pakistan’a dönmek için her şeyi
yapacağım…” diyerek sorunun büyüklüğünü dile getirmektedir. “Sınıfta sadece tek kız
benim, arkadaşlarımla çok gruplara giremiyorum, tek çalışıyorum, tek geliyorum,
gidiyorum…” “Bazı derslerde kolayca yakalayabiliyorum ama bazılarında sanki çok hızlı
gidiyorlar. Az bir şey kaçırsam sonrakinde alamayacağım gibi bir şeyler oluyor…”. Diğer bir
öğrenci ise; tartışmalara katılımla ilgili olarak “Birçoğu zaman değil, yabancı kalıyoruz yine,
bazı konularda direk anlamadığımız nerden nereye hangi atasözleri nereye gittikleri kalıyoruz,
nereye geçtiklerini bilemiyoruz. Dil beceri düzeyleri, öğrenenin sınıf içi etkinliklere aktif
katılımını olumsuz etkilemektedir. Öğreticilerin ders içeriğini planlarken, etkinliklerde
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
155
öğrencileri işbirliğine dayalı küçük gruplar halinde çalışmaya yönlendirmesi, bu öğrenenlerin
kendilerini gerçekleştirmeleri için bir fırsat yaratacaktır.
Katılımcı öğrenciler akademisyenlerin dil yeterliliklerine ilişkin olarak; “Öğretmen
derse geliyor, Türkçe konuşmaya başlıyor. İngilizce de biliyor. Sorduğumda İngilizce
konuşuyor, ondan önce Türkçe konuşuyor…” şeklinde açıklama yapmaktadır. Bir diğer
öğrenci ise; “Benim şu an %100 İngilizce bölüm okuduğum için tamamı hocalar
bilmemektedir. Hocalar pek deneyimli değil, aniden başladığı için, önceden İngilizce olmadığı
içi hocalar tamamen İngilizce eğitimini veremiyorlar…” “Yapmaya çalışıyorlar, ama hazırlıklı
olmadıkları aniden olduğu için ….biliyorlar ama anlatamıyorlar İngilizce…” Öğreticilerin
İngilizce dil becerisi olmasına rağmen, tamamı İngilizce olan bir bölümde Türkçe sunum
yapması, aktarımda kendisini yetersiz hissetmesi ya da diğer yerel öğrenenlerin İngilizce
düzeylerinin düşük olması ile ilişki olabileceği düşünülmektedir. Dolayısıyla, bu noktada
program yeterliliklerinin belirlenmesinde hem kurumsal hem de öğreticilerin dil becerilerine
dair analizlerin tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir.
Katılımcı öğrenenler, öğreticilerden destek alabiliyorken, akran desteklerinin yetersiz
kaldığını belirtmektedirler. Bu doğrultuda; “Ya kendime çalışmaya çalışıyorum, ya da
arkadaşımla biraz konuşuyorum, onlar da bir şey yaparlarsa beraber, yapmazlarsa geriye doğru
çöküyorum…” ; “Çok arkadaşım yok, kendi başıma çalışıyorum…”; “Hocalar sağolsun
yardımcı oluyorlar, gittiğimde rahatça soru sorabiliyorum” ifadelerini kullanmışlardır. Ancak,
bir öğrenci, öğreticiden destek alabilmesini öğreticinin dil becerisi ile ilişkilendirmektedir.
Kim ve diğerlerinin (2016) yapmış olduğu çalışmaya Asya kökenli öğrenenlerin kültürel
özelliklerinden dolayı işbirliği içinde hareket etme eğilimi içinde olduklarını ve dayanışma her
ne kadar artarsa, akademik başarının da o kadar artacağını belirtmektedir. Dolayısıyla,
katılımcı öğrenenlerin akran desteğini yetersiz bulması, kültürel beklentileri ile uyuşmaması
ile ilişkilendirilebilir.
Uluslararası Öğrenenlerin Öğrenme Bağlamındaki Sorunlarını Nasıl Çözüyorlar?
Çalışmaya katılan öğrenciler, öğrenme süreçlerinde öncelikle kendi kendilerine çözüm
bulmaya çalışmaktadırlar. Türkçe düzeyleri bakımından karşılaştırıldıklarında Katılımcı A en
düşük seviyede dil becerisine sahiptir. Herhangi bir dil kursuna katılmamıştır. Katılımcı X, orta
düzeyde dil becerisine sahiptir ve ailesiyle birlikte Türkiye’de yaşamakta, daha yakın bir
coğrafyadan gelmektedir. Y ise yaklaşık 7 yıldır Türkiye’de bulunmakta ve dil kursuna
katıldığından, daha ileri düzeyde dil becerisine sahiptir. Akran ya da öğreticilerden destek
almaları da dil becerileri ile doğrudan ilişkili olduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra,
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
156
öğrenenlerin kültürel özelliklerinin de akran ya da öğretici desteği alıp almaması ya da desteğin
niteliğini etkilediği görülmektedir.
Katılımcı öğrenciler, öğretici desteğine ilişkin olarak bire bir öğretim ihtiyacı
duymamaktadırlar. Ders materyalleri öğretici tarafından tavsiye edildiğinde ve tahtadan not
alabildiklerinde değerlendirmede sorun yaşamadıklarını ifade etmektedirler. Kendi kendine
çalışma ile ilgili olarak X öğrencisi; “ Ya kendime çalışmaya çalışıyorum, ya da arkadaşımla
biraz konuşuyorum, onlar da bir şey yaparlarsa beraber, yapmazlarsa geriye doğru
çöküyorum…” ifade etmekte ve benzer şekilde “Sınıfta sadece tek kız benim, arkadaşlarımla
çok gruplara giremiyorum, tek çalışıyorum, tek geliyorum, gidiyorum…” diyerek öğrenme
sürecinde genellikle yalnız olduğunu vurgulamaktadır. Öğrenci Y ise: “Sağdan soldan
arkadaşlardan sormakta ya da kendi araştırmakta, yapmaya çalışmaktayım…” ; “Hocalar
sağolsun yardımcı oluyorlar, gittiğimde rahatça soru sorabiliyorum.” ; “İnternet, hocanın
verdiği kitaplara bakmaktayım.” Öğrenci sistemli olmamakla birlikte, destek alabildiğini ifade
etmektedir. Dil becerileri sınırlı olan öğrenci A; “Çok arkadaşım yok, kendi başıma
çalışıyorum…” Dolayısıyla, bu çalışma bulguları, öğrenenlerin aldıkları desteğin niteliğini
hem dil düzeyleri hem de bireysel farklılıklarından etkilediğini göstermektedir. Akanwa’nın
(2015) belirttiği gibi ortak kültürel değerlere sahip olan uluslararası öğrenenlerin birbirleriyle
daha kolay etkileşime geçebilmesinden dolayı farklı akademik etkileşim ortamları
oluşturulması ve özellikle de uluslararası öğrencilerin birbirleriyle olan dayanışmalarını
arttırılması, onların akademik ve sosyal başarılarına katkı sağlayacaktır.
Tablo 3
Uluslararası Öğrenenler Öğrenme Bağlamındaki Sorunlarını Nasıl Çözümlüyor?
Katılımcı
A
Katılımcı
X
Katılımcı
Y
kendi kendine çalışma
öğretici desteği
akran desteği
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
157
Uluslararası Öğrenenlerin Sorunlarını Çözmek İçin Uzaktan Eğitim Hakkındaki
Görüşleri
Dijital toplumların yeni kuramı olarak kabul edilen bağlantıcılık (Bates, 2015) ile,
eğitim alanında başarılı ağlar; açıklık, çeşitlilik, bağımsız öğrenme ile sağlanabilmektedir
(Downes, 2012). Yeni bağlantılarla birlikte yeni bilgilerin yapılandırılması mümkün kılınabilir
(Siemens, 2009). Kültürel, dil yeterliliği, akademik beceriler gibi birçok alanda bireysel
farklılıklara sahip olan uluslararası öğrenen için öğretim planlamasında, bağlantıcılık kuramı
kapsamında uzak eğitim uygulamalarının destek olabileceği düşüncesi bu çalışmanın çıkış
noktasını oluşturmaktadır. Bundan dolayı, akademik sorunları irdelenen öğrenenlerin, bu
sorunları için uzaktan eğitimin nasıl bir çözüm sağlayabileceği konusundaki görüşleri
alınmıştır.
Çalışmaya katılan öğrenciler daha önce uzaktan eğitim yöntemiyle bir ders almamışlar
ya da yeterli bilgiye sahip değillerdir. Bundan dolayı, uzaktan eğitimin tanımı “Açık ve
Uzaktan Öğrenme Sözlüğü” açıklaması doğrultusunda verilmiştir. Öğrenciler, sorun
yaşadıkları alanlarda derslerin yürütülmesi ve diğer destek olabileceği alanlar konusunda görüş
ve tutumlarını açıklamışlardır.
Öğrenci X, uzaktan eğitim yoluyla bir deneyimi olmadığını ancak, bildiğini ifade
etmektedir. “Bence yani güzel bir şey, mesela hastalık varsa ya da rahatsızlığım varsa okula
gelmeyebilirim, uzaktan eğitim güzel gelir bence… sınırsız kullanabilirim, sınırsız
izleyebilirim, istediğim yerlerde kullanabilirim, bu güzel bir şey, güzel destek oluyor, bir de
zamanınız için… diyerek uzaktan ğitimin öğrenmesine katkı sağlayabileceğini
vurgulamaktadır. Problemleri doğrultusunda, dersin içeriğinin tasarlanmasına ilişkin “Bayağı
bir fazla problem çözsünler, mesela bütün sunumlar şey yapsınlar, sonra mesela özet bir şey
verirler sonunda, en önemli noktaları versinler…” demiştir. Öğrenci sağlık sorunlarından
Tablo 4
Uluslararası Öğrenenlerin Uzaktan Eğitim Hakkındaki Görüşleri
Katılımcı
A
Katılımcı
X
Katılımcı
Y
yeterli deneyim olmaması
derslerin yürütülmesi
destek
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
158
dolayı, bazı dersleri kaçırdığını, uzaktan eğitim alıyor alsa, kendini rahat hissettiği zamanlarda
çalışabileceğini ifade etmektedir. Ancak, tamamen uzaktan eğitim olduğunda derslerin sıkıcı
olabileceğini, okula gelerek dersleri yüz yüze almayı tercih ettiğini ve belirttiği sebeplerden
dolayı da kısmen yüz yüze kısmen de uzaktan eğitimin kendisi için en uygun öğretim şekli
olacağını belirtmektedir. Öğrenci, uzaktan eğitimi daha çok telafi amaçlı tercih etmektedir.
Öğrenci A’nın, uzaktan eğitimle ilgili bilgisi bulunmamaktadır. Tanım kendisine okunduktan
sonra, iyi bir yöntem olabileceğini ancak yine de uygulamayı görmesi gerektiğini
belirtmektedir. Öğrenci Y ise, “uzaktan eğitim başlı başına çalışıp geçme … değil mi? Okula
gitmiyorsun, zaten konular belli, kendin bakıp, kendin öğrenip, sınava girip…” “Ben kendi
bölüm açısından (başarılı) öyle düşünmüyorum. Bazı mesela, işletme türü, daha kolay olursa
yapılabilir, düşünülebilir, kişisel şeye bağlı, ben kendi açısından olabilir işletme falan, daha
düşük bölümler olursa olur, inşaat mühendisliği ….. ben kendi fikrim olarak olmaz.” Kitaba
bakarak da anlamadığım birçok şey oluyor, öğretmenden alamazsan kitaba bakarak onun ne
olduğunu anlayamazsın, hiçbir şey bilmeden kitap zor biraz.” Uzaktan eğitimi başlı başlına
önceden karar verilen, bölüme bağlı bir uygulama olarak düşünmektedir. Her ders için uygun
olmadığı, çok fazla ağırlığı olmayan, ana bilgileri içeren dersler için olabileceğini belirtmekte
ve yüz yüze eğitimin daha etkili olduğunu eklemektedir. Yüz yüze eğitimi tercih etme sebebi,
öğretici ile etkileşime geçerek, anlamadığı noktalarda destek alabileceğini düşünmektedir. Bu
öğrenci derslerin yürütülmesinde kullanılabileceğini ancak, mühendislik alanına uygun
olmadığını, sadece materyallerde öğrenmenin gerçekleşemeyeceğini, öğreticiyle yüz yüze
etkileşime geçmesi gerekliliğine vurgu yapmaktadır. Uzaktan eğitiminle verilecek dersin temel
bilgileri vermek için kullanılabileceğini ve kişisel olarak kendisine uygun olmadığını dile
getirmektedir.
Sonuç
Araştırma bulguları kapsamında 3 tema altında toplanan araştırma bulguları;
uluslararası öğrencilerin öğrenme deneyimlerindeki sorunlar, nasıl çözümledikleri ve uzaktan
eğitimin bu sorunlara sunabileceği çözüm önerileri hakkındaki görüşlerini kapsamaktadır.
Uluslararası öğrenenlerin deneyimledikleri sorunlar ve çözümleme yöntemlerinde dikkat
çekici iki unsur; öğrenenlerin Türkçe dil becerileri yeterlilikleri ve kültürel özellikleridir. En
temel sorun alanını, Türkçe Dil beceri yetersizliğidir. Öğrenenlerin dil yetersizlikleri derslerin
yürütülmesi ve destek alma biçimlerini de etkilemesi bakımından, karar vericiler ve kurumlar
tarafından tüm boyutlarıyla, dikkatle ele alınması gereken bir konudur. Yalın bir Türkçe
öğretimi yerine, akademik Türkçe ya da Türk kültürel özelliklerinin yansıtıldığı bir öğrenme
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
159
içeriği oluşturulması önemlidir. Bunun yanı sıra, hedef öğrencilere eğitim verecek olan
öğreticilerin hem kendilerini ifade etme, akademik dile hakim olma ve ders sunumuna
yansıtabilme düzeyi dikkat edilmesi gereken diğer bir noktadır. Küreselleşmenin bir sonucu
olan uluslararası öğrenenlere yerel değerlerle desteklenmiş bir öğretim sunma hem onların
sosyal uyumunu hem de Türkiye’nin tanınırlığına katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Bu
çalışma bulguları ve alan yazın, uluslararası öğrenenlerin dil becerilerindeki yetersizliğin
sosyal uyum ve akademik başarılarını olumsuz etkilediğini ortaya koymaktadır. Bunun yanı
sıra, etkileşime geçememe, kendini ifade edememe gibi nedenlerden dolayı stres ya da oluşan
duygusal yük, öğrenmeye karşı motivasyonunu da olumsuz etkilemektedir. Dil beceri düzeyi,
öğrenenin destek arama yönünü ve niteliğini belirlemektedir. Dolayısıyla, uluslararası
öğrenenlerin dil becerisi onların hem öğrenme deneyimleri hem de akran ya da öğreticilerden
destek almalarını etkilemektedir. Bu öğrencilerin Türkiye’deki diğer deneyimlerini belirleyen
en önemli değişken dil olduğu sonucuna varılmıştır.
Uluslararası öğrenenlerin öğrenme deneyimlerini etkileyen diğer önemli değişken ise
alan yazında oldukça fazla vurgulanan kültürdür. Sosyal ya da öğretim ortamlarına karşı
düşünce ve tutumlarını şekillendiren kültürel değerleri onların etkileşime geçme ya da
sakınmalarına neden olabilmektedir. Kültüre dayalı öğrenme biçimleri de akademik
çalışmalarını, zaman yönetimlerini ya da ders içi katılımlarını etkilemektedir. Dolayısıyla,
kültürlerarası değerlerin bilinmesi, aktarılması önemlidir. Buna ilaveten, ders içi ya da dışı
etkinlikler tasarlanırken, kültürel değerler ön plana alınarak etkileşimin arttırılmasına dikkat
edilmesi, öğrencinin katılımı ve motivasyonu üzerinde etkili olacağı düşünülmektedir.
İşbirliğine dayalı, grup çalışmalarına teşvik ederek hem sosyal hem öğretimle ilgili paylaşımını
arttırmak, öğrenenlerin duygusal yüklerini azaltacak ve uyumunu kolaylaştıracaktır. 3. Tema
olan uzaktan eğitimin bu sorunlara sunabileceği çözüm önerilerine ilişkin olarak; öğrenenlerin
bu konuda bilgiye sahip olmamaları ya da dar kapsamlı biliyor olmaları, bu tür deneyimlerinin
olmamasındandır.
Öneriler
Bu çalışma bulguları ve alan yazın, uluslararası öğrenciler için en temel sorunun Türkçe
dil öğretimi olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda, kurumsal hazırbulunuşluk ilk önemli
adım olarak düşünülmelidir. Programın kapsamının, öğretim dilinin, öğreticilerin varlığı ve
uygunluğu, sosyal imkanların, destek hizmetlerinin sağlanabilmesi gibi temel gereksinimlerin
oluşturulması gerekmektedir. Bunun yanı sıra, yabancılara Türkçe öğretimi tüm boyutlarıyla
ele alınmalı, sosyal uyum için kültürel değerler de içerikle birlikte sunulmalıdır. İçerik
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
160
hazırlanmadan önce, programın gerektirdikleri ve öğrencilerin hazırbulunuşları
değerlendirilmelidir. Dersi tasarlanmasında, öğrenen çeşitliliğinden kaynaklanan bireysel
farklılıklar göz önüne alınarak, geleneksel sunma biçiminin dışına çıkılmalıdır. Sınıf içi ve sınıf
dışı etkileşim arttırılmalıdır. Dijital dönüşümün yaşandığı öğrenen, öğretici, devlet, piyasa
ihtiyaç ve beklentilerinin değiştiği bir dönemde, öğreticileri değişime götürmelidir. Bunun
sebebi, bilgiye erişim artık çok kolaydır ve durağan değildir. Öğrenenler çeşitlidir ve öğretim
hedefinde kitleler söz konusu olabilir. Bunun yanı sıra, eğitim kurumları teknolojik alt yapıyla
desteklenmektedir. Bundan dolayı, uluslararası öğrenenlerin hedef alındığı bir öğretim
modelinde uzaktan eğitim uygulamaları yükseköğretim kurumlarındaki akademisyenler
bilgilendirilmeli ve uluslararası öğrenenlerin bireysel farklılıklarının öğrenmelerine getirdiği
zorlukları aşmada bir eğitim modeli olabileceği değerlendirilmelidir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
161
Kaynakça
Akanwa, E. E. (2015). International students in western developed countries: history,
challenges, and prospects. Journal of International Students Peer-Reviewed Article
Volume 5, Issue 3 pp. 271-284.
Bates, T. A. W.(2015). Teaching in a dijital age. https://opentextbc.ca/teachinginadigitalage/
(Erişim Tarihi: 10.12.2016).
Bozkurt, A. (2014). Ağ Toplumu ve Bİlgi. Türk Kütüphaneciliği, 28(4), 510-525
www.tk.org.tr/index.php/TK/article/download/2488/2498
Downes, S. (2012). Connectivism and connective knowledge: Essays on meaning and
learning networks. http://www.downes.ca/files/books/Connective_Knowledge-
19May2012.pdf (Erişim Tarihi: 23.12.2016).
Durmuş, M. (2013). Türkçenin yabancılara öğretimi: sorunlar, çözüm önerileri ve
yabancılara
Türkçe öğretiminin geleceğiyle ilgili görüşler. Adıyaman Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi Türkçenin Eğitimi Öğretimi Özel Sayısı ISSN: 1308–
9196, 6(11), 207-228.
Education at a Glance 2015: OECD Indicators. OECD Publishing.
http://download.ei-ie.org/Docs/WebDepot/EaG2015_EN.pdf (Erişim Tarihi:
26.12.2016)
Karaman, K. (2010). Küreselleşme ve eğitim. Zeitschrift für die Welt der Türken , 2 (3), 131-
144. http://dieweltdertuerken.org/index.php/ZfWT/article/view/163/karaman (Erişim
Tarihi:13.03.2016 )
Kim, E. & Alhaddab, T. A. & Aquino, C. K. And Negi, R. (2016) Delaying academic tasks?
Predictors of academic procrastination among asian international students in
American Universities .Journal of International Students, 6 (3) 2016 - 817.
Kireçci ve diğerleri (2016). The internationalization of higher education in Turkey: Creating
an index. Education and science. Vol 41 No 187 1-28.
Kürkçü, D. D. (2013). Küreselleşme kavramı ve küreselleşmeye yönelik yaklaşımlar. The
Turkish Online Journal of Design, Art and Communication - TOJDAC , 3(2).
http://acikerisim.iku.edu.tr:8080/xmlui/handle/11413/776.
Özkan, G. A. (2015). Uluslararası öğrencilerin yaşam durumları: Kırklareli ve trakya
üniversiteleri örneği. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,
15(1), 174-190.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
162
Perry, C. J. (2016). Comparing international and american students’ challenges: A literature
review. Journal of International Students, 6(3) 712-721.
Saban, A. & Ersoy, A. (2016). Eğitimde Nitel Araştırma Desenleri. Ankara: Anı Yayıncılık
Siemens,G. (2009). What is connectivism?
https://docs.google.com/document/d/14pKVP0_ILdPty6MGMJW8eQVEY1zibZ0R
pQ2C0cePIgc/edit
Siemens, G. (2004). Connectivism: A learning theory for the digital age.
http://www.elearnspace.org/Articles/connectivism.htm
Şahin, M., & H., D. (2014). Üniversitelerde Yabancı Uyruklu Öğrencilerin Akademik Başarı
Düzeyleri, Yaşadıkları Sorunlar ve Çözüm Önerileri. Milli Eğitim(204)
Telbis, Helgeson, Kingsbury, 2014. International Students’ Confidence and Academic
Success Journal of International Students Volume 4, Issue 4 (2014), pp. 330-341
Uluslararası Öğrenci Raporu (2015). Yükseköğretim Uluslararsılaşması Çerçevesinde Türk
Üniversitelerinin Uluslararası Öğrenciler İçin Çeki Merkezi Haline Getirilmesi.
Ankara: Kalkınma Araştırmaları Merkezi
http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Yaynlar/Attachments/647/Uluslararasi_Ogrenci_R
aporu_2015.pdf.pdf
Yüksel, H. (2014). Bilgi Toplumunun Temel Paradigmaları Çerçevesinde Yaşam Boyu
Eğitim ve İstihtam Edilebilirlilik. Finans Politik & Ekonomik Yorunlar, 105-118.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 140-163 Öztürk
163
Yazar Hakkında
Meral ÖZTÜRK
Meral ÖZTÜK, Bursa Teknik Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu’nda okutman olarak
görev yapmaktadır. Lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünde
2003 yılında tamamlamıştır. 2015 yılında Eğitim Bilimleri Enstitüsü Erken Çocuklukta Özel
Eğitim Bölümü’nde yüksek lisans derecesini tamamladıktan sonra aynı yıl Anadolu
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uzaktan Eğitim Ana Bilim Dalı doktora programına
kabul almış ve halen eğitimine devam etmektedir.
Posta adresi: Bursa Teknik Üniversitesi, Yabancı Diller Yüksekokulu, Yıldırım Yerleşkesi Kat:2/ 234 D Bursa
Tel (İş): +90 224 300 36 50
Eposta: [email protected]
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 164-176
Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi
AUAd
auad.anadolu.edu.tr
Kaynak Gösterme
Yıldız Aybek, H.S. (2017). Üniversite 4.0’a geçiş süreci: kavramsal bir yaklaşım. AUAd, 3(2), 164-176.
164
Üniversite 4.0’a geçiş süreci: kavramsal bir yaklaşım
Doktora Öğrencisi Hilal Seda YILDIZ AYBEKa
a
Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uzaktan Eğitim ABD, Eskişehir, Türkiye
Özet
Dijitalleşme hem günlük yaşamımızı hem de iş ve eğitim hayatlarımızı, teknoloji-bağımlı bir forma dönüştürmektedir. Bu sürekli
dönüşüm içerisinde, kesintisiz olarak gerçekleştirdiğimiz öğrenme deneyimlerinin de dijital dünya ile karşılıklı bir etkileşim
halinde olduğu görülmektedir. Toplumsal gelişimin ve kalkınmanın en önemli yapıtaşlarından olan üniversiteler ise bu dönüşüm
içerisinde etki yaratması gereken itici bir kuvvet olarak yer almalıdır. Bu çalışma kapsamında, dijital dönüşüm ve Sanayi 4.0’ın
sosyal ve eğitsel süreçlere etkisi ele alınarak Üniversite 4.0’a geçiş için döngüsel bir kavramsal harita çizilmiştir. Söz konusu
kavramsal harita, Yenilikçi Yönetim ve Liderlik, Hayat Boyu Öğrenme ve Destek Hizmetleri bileşenlerinin; Yatırım Getirisi
(ROI), Kalite Güvence ve Akreditasyon ile Fonlama süreçlerinden oluşmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Üniversite 4.0, Yüksek Öğretim, Sayısal Dönüşüm, Hayat Boyu Öğrenme
Abstract
Digitalization transforms our everyday lives as well as our business and educational lives into a technology-dependent form.
Within this continuous transformation, it is seen that the learning experiences that we perform continuously are interacting with
the digital world. Universities, which are the most important building blocks of social improvement and development, should
take place as a driving force that must make an impact in this transformation. In this study, a cyclical conceptual map was drawn
for the transition to University 4.0 by taking into account the impact of digital transformation and Industry 4.0 on social and
educational processes. The conceptual map, Innovative Management and Leadership, Lifelong Learning and Support Services
components; Return on Investment (ROI), Quality Assurance and Accreditation and Funding.
Keywords: University 4.0, Higher Education, Digital Transformation, Lifelong Learning
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 164-176 Yıldız Aybek
165
Giriş
“Japonya’da Fukoku Mutual Life Insurance adındaki şirket, 34 çalışanını yerlerine
IBM’in Watson adlı yapay zeka sistemini çalıştırmak üzere işten çıkaracak.”
(Horton, 2017)
Dijitalleşmenin her şeyi oldukça hızlı bir şekilde değiştirdiği 21. yüzyılda, yukarıdaki
gibi haberlerle ve öngörülerle neredeyse her gün karşılaşmaktayız. Hatta, yirmi yıl içerisinde
şimdiki iş kollarının yerlerini, adlarını bile bilmediğimiz yeni iş kollarına bırakacağına yönelik
öngörü artık şaşırtıcılığını yitirmeye başladı; zira bu durumun gerçekleştiği gözlemleniyor.
Öğrenenlerin üniversitenin ilk yılında kazandıkları bilgilerin, mezun olduklarında tarihi geçmiş
bilgiler olduğu da dile getirilmeye başlanmıştır (World Economic Forum, 2016). Bu hızlı
değişim ışığında, üniversitelerin işlevlerinin yeniden sorgulanması ve çağa ayak uydurabilen,
hatta çağı yönetebilen kurumlar haline getirilmeleri gerekmektedir. Dijital çağda, mezunlarına
çağın yeterliklerini kazandırarak sektörlere nitelikli istihdam sağlamak üniversitelerin yetki ve
sorumluluk alanında olmalıdır. Uluslararası ve ulusal kuruluşlar, hükümetler ve sanayi
işbirliğiyle hem küresel hem de yerel stratejiler geliştirilerek dijital çağı yönetebilen
üniversitelerin yapılandırılması günümüzde yükseköğretim bağlamında en sık tartışılan
konulardan biridir.
Bu çalışma kapsamında ise, üniversiteler farklı bileşenleri açısından ele alınarak Sanayi
4.0 çağında, Üniversite 4.0’a ulaşmada yardımcı olabilecek bir kavramsal yaklaşım
belirlenmesi amaçlanmıştır.
Sanayi Devrimi ve Eğitim
İngiltere’de 18. Yüzyılın ortalarında gerçekleşen Sanayi Devrimi, insanın kas gücüyle
yaptığı işlerin makinelerle yapılması; özellikle tekstil endüstrisini etkileyen ve hızlandıran
çalışmaların artmasına neden olmuştur. Köyden kente göç artmış; yeni çağın gerektirdiği
işgücünün temini söz konusu olunca, kentlerdeki insan popülasyonu artmıştır (Carl, 2009).
Ekonomi ve üretimdeki dalgalanmaların, bireyi ve toplumu çeşitli yönlerden etkilediği;
toplumlarda köklü değişimlere neden olduğu aşikârdır. Sanayi Devrimi’nin etkilerini şu şekilde
sınıflandırmaktadır:
Ekonomik Değişimler: Fabrikalaşma ve seri üretimin ortaya çıkmasıyla; yeni gemi ve
demiryolu teknolojileriyle dünya çapında ticaret faaliyetleri hız kazanmıştır. Toplumda köyden
kente hızlı bir göç dalgası ortaya çıkmış, kent nüfusu artmış dolayısıyla işsizlik sorunu
artmıştır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 164-176 Yıldız Aybek
166
Politik Değişimler: Toprağa bağımlı aristokrasi olgusu reddedilmiş; demokrasi kültürü
toplumda yer edinmeye başlamıştır. Ülke yönetimleri topluma nüfuz etmeye başlamıştır.
Milliyetçilik ve emperyalizm de yine bu çağda güç kazanmıştır (Inglehart & Welzel, 2006).
Sosyal Değişimler: Büyük göç dalgaları sonucu (Deane, 1979) şehirlerde hızlı gelişmeler ve
büyümeler gerçekleşmiştir. Kırsalda tarım işleriyle uğraşan insanların neredeyse tüm hafta
boyu çalıştığı göz önünde bulundurulursa, Sanayi Devrimiyle birlikte iş sahaları da
değiştiğinden, işten arta kalan zaman artmıştır. Kadının sosyal rolü de hem göç hem de
fabrikalarda erkeklerle aynı şartlar altında çalışması nedeniyle değişmiştir (Pinchbeck, 2013).
Sanayi Devrimi’nden önce sadece erkekler üniversite eğitimi alabilirken, Sanayi Devrimi
sonrasında kadınlar da üniversite eğitimi almaya başlamışlardır (Carl, 2009).
Tüm bu değişim ve gelişmeler yaşamın her alanında modernizasyon temelli etkiler
yaratmıştır. Günümüzde çoğu teknolojik cihazın vücutlarımızın uzantısı haline geldiği, sadece
kas gücüyle değil; zihin gücüyle yaptığımız işlerin ve hatta bedensel ve zihinsel
kapasitelerimizi aşan işlerin, makineler tarafından yapıldığı göz önünde bulundurulursa,
insanlığın bu aşamaya gelebilmesi çok yönlü bir olgudur.
Sanayi devrimi geçmişten günümüze dört aşamadan geçmiştir. 1700’lü yılların
sonlarına doğru başlayan makineleşme ve fabrikalaşma akımı, köyden kente göç ve kitlesel
eğitim gibi gelişmelerin yaşandığı süreç birinci sanayi devrimi; bir diğer deyişle Makineleşme
Çağı’nı temsil etmektedir. Sanayi devriminin ikinci aşaması 1850 ile 1940 yılları arasında
gerçekleşmiştir. Bu aşamada, petrol ve elektrik birincil enerji kaynakları olarak yer almıştır.
İngiltere’de başlayan devrim, Avrupa’dan Amerika’ya kadar bu aşamada uzanmıştır.
Bilgisayarların ilk olarak endüstriyel ve akademik araştırma amacıyla kullanılmaya
başlandığı 1950'li yıllardan 1974 yılına kadar geçen süreçte, fiyatlarının artması
yaygınlaşmasını engelliyordu. 1974 yılında özellikle Amerika'da bilgisayar fiyatlarındaki
düşüş, bilgisayarı edinilebilir bir teknoloji haline getirmiştir. İşte elektronik cihazların, bilgi
teknolojilerinin ve otomatik üretimin bilgisayar teknolojisiyle desteklendiği, World Economic
Forum (2016)’un sunduğu rapora göre 1969 yılında başlayan bu süreç 3. Sanayi Devrimi’dir.
Sanayi 4.0 olarak da adlandırılan dördüncü aşama ise, şu anda içinde yaşadığımız zamanlara
tekabül etmektedir.
4. Sanayi Devrimi, birçok açıdan 3. Sanayi Devrimi’nin güncellenmiş versiyonudur
(Indian Express, 2016). Schwab (2016)’a göre, şu an içerisinde bulunduğumuz süreç, sadece
bir güncellemeden ibaret değildir; aynı zamanda önüne geçilemez bir değişim hızı, hemen
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 164-176 Yıldız Aybek
167
hemen her ülkede her iş kolunu etkileyecek kadar geniş kapsamlı; üretim, yönetim ve denetim
sistemlerindeki değişimlerin habercisi olabilecek kadar güçlüdür. 4. Sanayi Devrimi, “Industrie
4.0” adı ile Alman Hükümeti tarafından başlatılmış bir proje olarak da bilinmektedir. 2011
yılında düzenlenen Hannover Messe, dünyadaki en büyük sanayi fuarı olmasının yanı sıra
Endüstri 4.0 projesinin de ilk duyurulduğu yerdir. Siber-fiziksel sistemleri, Nesnelerin
İnternet’ini (Internet of Things - IoT) ve bulut bilgi sistemlerini içeren 4. Sanayi Devrimi, bir
önceki aşamasında elektronikleşen üretim operasyonlarını bilgisayarlaştırmaya başlamıştır.
Sanayi 4.0’ın hizmet sektörü ve iş modelleri, güvenirlik ve verimlilik, bilgi teknolojileri
güvenliği, makine emniyeti, ürünlerin yaşam döngüsü, çalışanların eğitim ve becerileri, sosyo-
ekonomik etkenler gibi alanları etkileyeceği öngörülmektedir. Özellikle insan kaynağı
yetiştirme anlamında, önceki dönemlere tersine, yüksek standartlarda becerilerin ön plana
çıkacağı düşünülmektedir (Bonekamp & Sure, 2015). İnsan yetiştirmede yüksek standartlarda
becerilere sahip bireylerin yetiştirilmesi için, özellikle mesleki becerilerin kazandırıldığı
mecralar olan yüksek öğretim kurumları için bir dönüşüm olması gerektiği kaçınılmazdır.
Dijital Dönüşüm
Dijital Dönüşüm söz konusu olduğunda karşımıza iki kavram çıkmaktadır. Bu iki
kavramı İngilizce karşılıklarıyla ayırt etmek daha kolay olacaktır. İlk kavram, “Digitization”
olarak adlandırılan basılı/fiziksel durumdaki materyallerin (yazı, resim, ses) bilgisayar
tarafından işlenerek dijital versiyonlarına dönüştürülmesidir (“digitization”, 2017). Diğer
kavram ise “Digitalization” yani Dijital Dönüşüm’dür. Dijital dönüşüm bir materyali dijit
versiyonlarına çevirmekten ziyade, bunu yapabilme konusundaki stratejilerdir ve iş
modelindeki dönüşümlerdir (“digitalization”, 2017). Cleck (2017)’e göre, malzemeler ve
süreçlerin dijitalleşmesi gerçekleşmeden dijital dönüşümden bahsetmek mümkün değildir. Bu
açıdan bakıldığında, dijitalleşmenin, yani evrilmenin dijital dönüşüm için ön koşul olduğu
söylenebilir. İki kavram arasındaki ayrımı fark etmek, bir şeyi evirmekle tüm süreçte dönüşüm
yapmak arasındaki ayrımın fark edilmesine de neden olmaktadır.
Eğitimde ve Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm
İnsanın kas gücüyle yaptığı işlerin, makineler tarafından daha hızlı ve daha etkili bir
şekilde yapılıyor olması, eğitim ve psikoloji alanında da endüstri ile benzer yöntemlerin
işleyebileceği fikrinin doğmasına neden olmuştur. Köyden kente göçün artmasıyla birlikte,
kentlerde eğitim ve öğretim ihtiyacı olan nüfus da çoğalmıştır. Sanayi Devrimi’nden önce
zengin ve elit kesimin ulaşabileceği paralı eğitim imkânları varken, bu devrim sonrasında
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 164-176 Yıldız Aybek
168
eğitim kademeli bir şekilde toplumun diğer kesimlerine de, halka açık bir şekilde ulaştırılmaya
başlanmıştır (Bitesize, 2014).
1. Sanayi Devrimi’nin üniversite eğitimi ile ilgili getirdiği değişimlerden en önemlisi
eğitimin kitleselleştirilmesidir. Oxford ve Cambridge gibi elit yapıdaki üniversiteler, Sanayi
Devrimi İngiltere kaynaklı olmasına rağmen, bu süreçte çok küçük rollere sahiptirler (Altbach,
Gumport & Berdahl, 2011). Ayrıcalıklı olma ve ayrıcalıklı bir sınıf yetiştirme odaklı
üniversiteler, Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan çoğunluğu orta sınıfa mensup yüksek kent
nüfusunun üniversite eğitimi görme ihtiyaçlarını karşılayamadığından, kitlesel üniversite
eğitimi ortaya çıkmıştır ( Tilling, 2002). Kitlesel üniversite eğitimi, elit yapıların aksine
totaliter bir yapıya sahip değildir; sosyal, kültürel, ekonomik, vb. bileşenler içermektedir
(Trow, 1973). Latham (2001)’a göre üniversitelerin kitleselleşmesi, zengin-fakir ayrımının
yerini, “bilgi-zengini ve bilgi-fakiri” ayrımına bırakmasına yol açmıştır.
Günümüz yükseköğretimine dönüldüğünde, özellikle 3. ve 4. Sanayi Devrimlerinin
sağladığı bilgi ve iletişim teknolojilerinin önce bilimsel araştırmalarda kullanılması, sonra da
1980’li yıllarda anakart maliyetlerinin düşmesi sonucu bilgisayarların kullanımının
yaygınlaşması (Computer History Museum, 2017) ile eğitim ve öğretim süreçlerinde bilgisayar
destekli uygulamalar konusunda çalışılmaya başlanmıştır. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin
yaşamın her alanına nüfuz ettiği bu süreç, Dijital Dönüşüm olarak da adlandırılabilir.
Malzemelerin evrilmesi ve süreçlerin dönüşümü konusunda, özellikle yükseköğretimde
çeşitli çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Bilgi teknolojilerinin ve bilgisayarların süreçlere
entegre edilmesi ile yükseköğretimin bir dönüşüm içerisinde olduğu söylenebilir. Housewright
ve Schonfeld (2008)’e göre değişen teknolojiler yükseköğretimi araştırma alışkanlıkları,
akademisyenlerin iletişimsel süreçleri, kampüs rolleri ve bunlar gibi birçok boyutta
etkilemektedir. Yükseköğretimde dijital dönüşümle ilgili kaynaklar incelendiğinde, bu
dönüşümün özellikle kampüslerde yer alan kütüphanelerin dijitalleşmesi bağlamında
incelendiği görülmüştür (Housewright & Schonfeld, 2008; McCarthy, 2011; Dahlström &
Doracic, 2009; Sennyey, Ross & Mills, 2009; Hufford, 2013; Cheong Choy, 2011). Bu
çalışmalarda, özellikle basılı materyallerin dijital formatlara geçmesi ve bu materyallere erişim
konusunda akademisyenlerin ve öğrenenlerin görüşlerinin ortaya koyulduğu durumlar ilgi
çekmektedir.
Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin yükseköğretim sisteminde karşılaşılan
kayıtların düşmesi, maliyetlerin yükselmesi, devletin yardım fonunun azalması ve halkın
fakülte diplomasının değerini sorgulaması gibi durumlar, düşük maliyetli ya da maliyetsiz
alternatiflerin türemesine sebep olmuştur. Woolley (1994)’e göre, henüz internetin olmadığı
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 164-176 Yıldız Aybek
169
1960’lı yıllarda Illinois Üniversitesi’nden Don Bitzer’in kurduğu Bilgisayar Tabanlı Eğitim
Araştırma Laboratuvarı’nda geliştirilen) PLATO, günümüzde etkileşime dayalı çevrimiçi
öğrenme ortamlarının temelidir. PLATO ile başlayan bilgisayar destekli öğrenme, Sanayi 4.0
çağına kadar geçen süreçte çeşitli değişimler (internetin kullanımı) geçirerek MOOCs (Massive
Open Online Courses) diğer bir deyişle Kitlesel Açık Çevrimiçi Derslere (KAÇD)
dönüşmüştür (Crumlish & Malone, 2009). Bilgi ve iletişim teknolojilerinin eğitim sürecinde
entegre edilmesi sonucu ortaya çıkan sistemler, uygulamalar ve stratejiler; Alman
Hükümeti’nin ortaya koyduğu Sanayi 4.0 projesi gibi politikalar sayesinde, her ne kadar Peter
Drucker’ın 1997 yılında Forbes dergisi ile yaptığı röportajında öngördüğü “üniversitelerin yok
olacağı” bir gelecekte yaşamıyor olsak da, yükseköğretimde köklü değişikliklere gidilmesi
gerektiği düşüncesine yol açmıştır.
Yükseköğretimin dijitalleşmesi konusunda yapılan çalışmalar ve ortaya koyulan
düşünceler incelendiğinde, dijitalleşen yükseköğretimde özellikle KAÇD’lerin rolünün gitgide
önemli bir hal aldığı görülmektedir (Taşkıran, 2017; Fondation Telecom, 2014; Altbach,
Reisberg & Rumbley, 2009; Vassiliou & McAleese, 2014). Yükseköğretimde köklü bir
değişikliğe neden olacağına inanılan KAÇD’lerin, üniversite kampüslerinin yok olmasına ve
böylece KAÇD’ler üzerinden öğrenim gören kişilerin sayısında artış olmasına neden olacağı
yönünde çıkarımlar bulunulmuştur (Leckart, 2012). KAÇD’lerin ilk uygulamalarının
üniversiteler kapsamında olması, bu alanda yapılan akademik çalışmaların hem sayısının hem
de niteliğinin hızla artmasına neden olmuş, dünya çapında yankı uyandıran bir gelişme olarak
lanse edilmiştir.
Yükseköğretim dijitalleşmesi konusunda, sıkça karşılaşılan kavramlardan biri de
Üniversite 4.0’dır. Dewar (2017)’a göre Üniversite 4.0 yeni bir üniversite yapısını temsil
etmektedir. Bu yapı içerisinde geleneksel, harmanlanmış/çoklu ya da çevrimiçi olarak farklı
kanallar üzerinden kesintisiz öğrenme fırsatlarının sunması; çeşitli mesleki yeterliklerin
kazandırılması yönünde kısa vadeli eğitim ve sertifika programları açılması; öğrenenlerin
kariyer yönetimi ve becerilerinin gelişiminin sağlanması; endüstri ve araştırmacılar ile
öğrenenler arasında kesintisiz bağlantı ve destek programları gibi bileşenler/özellikler
bulunmaktadır. Üniversite 4.0’ın karmaşık bir kavram olduğunu vurgulayan Lapteva ve
Efimov (2016)’a göre ise, üniversitelerin enformasyonu gerçekliğe dönüştürme yönünde
bilimsel çalışmalarını artırması, bünyelerinde ileri teknoloji üreten şirketlerin açılması yönünde
destek sağlamaları, iletişim ağlarının kurularak farklı konular arası koordinasyon sağlamaları
ve yeni uygulamalara ön ayak olmaları Sanayi 4.0 çağında üniversitelerin taşıması gereken
özelliklerdendir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 164-176 Yıldız Aybek
170
Üniversite 4.0 için Kavramsal Bir Yaklaşım
Bu çalışma kapsamında öncelikle Sanayi Devrimi’nin geçirdiği süreçler ve neden
olduğu değişimler aşamalar halinde ortaya koyulmuştur. Sanayi 4.0 ve yükseköğretimdeki
etkileri üzerine alanyazındaki çalışmalar incelendikten sonra, üniversitelerin dijital çağa geçişi
ile ilgili geliştirilen model Şekil 1’de gösterilmiştir.
Şekil 1. Üniversite 4.0’ın Bileşenleri
Şekil 1’de yer alan Üniversite 4.0’ın Bileşenleri, Yenilikçi Yönetim ve Liderlik, Hayat
boyu Öğrenme ve Destek Hizmetleri olmak üzere üç boyuttan oluşmaktadır. Bu boyutlar
arasındaki bağlantılar ve geribildirimler döngüsel olarak Fonlama, Yatırım Getirisi ve Kalite
Güvence değerlendirilmeleriyle desteklenmektedir. Bu boyutlar aşağıda ayrıntılı bir şekilde
açıklanmıştır.
Hayat boyu Öğrenme
Esneklik ve açıklık
Yetenek gelişimi
Kişisel gelişim
Sosyal öğrenme
Rehberlik
Ölçme ve Değerlendirme
Dijital pedagoji
Destek Hizmetleri
Öğrenme ortamları
Öğrenme malzemesi üretimi
Veri güvenliği
Büyük veri
Bireye uyarlanabilirlik
Açık lisanslama/OERs
Erişilebilirlik
Yenilikçi Yönetim ve Liderlik
Araştırma ve Geliştirme
Teknoloji
Uluslararası işbirliği
Sanayi işbirliği
Akreditasyon
İnsan kaynağı
Dijital okuryazarlık Üniversite 4.0
Kalite Güvencesi
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 164-176 Yıldız Aybek
171
Yenilikçi Yönetim ve Liderlik: Bu boyut, eğitimin yenilikçi ve ileri görüşlü politikalarla
yönetilmesi gerektiğini vurgular. Dijital çağa geçen bir üniversitenin ihtiyacı olan teknolojik
altyapı kararların alınmasında yenilikçi ve sürdürülebilir yaklaşım benimseyen bir yönetim
aynı yaklaşımı istihdam ettiği insan kaynağında da göstermelidir. Eğitim-öğretim, staj ve
gönüllü hizmetleri gibi konularda uluslararası işbirliğine gidilmesi, öğrenenlere uluslararası
hareketlilik sağlanması kapsamında önemlidir. Günümüzde iş kolları hızla değişmektedir. Bu
değişime ayak uydurabilen, hatta bu değişimi yönetebilen, çağın ve sanayinin gerektirdiği
yeterlikleri taşıyan bireyler bu hızlı değişim içerisinde ayakta kalabilmektedir. Bu yüzden
üniversiteler ve sanayi kolları ortak programlar, konferanslar ve etkinlikler düzenleyerek
öğrenenleri nitelikli ve dijital çağı yönetebilen işgücü olmaya hazırlamalıdırlar.
Hayat boyu Öğrenme: Sanayi 4.0 öncesinde; hatta Sanayi Devrimi’nin ilk aşamasında Hayat
boyu öğrenme uygulamaları kendini göstermiştir (Nevin, 2016). Hayat boyu öğrenme
hizmetleri erişimin ve açıklığın artırılmasıyla daha çeşitli bir öğrenen kitlesinin oluşmasını
sağlamaktadır. Dijital teknolojiler, bireylere zaman ve mekan konusunda esneklik sağlamakta,
sosyal öğrenme için farklı araçlar kullanımına imkan sunmaktadır. Üniversitelerin dijital
dönüşüm sürecinde göz önünde bulundurması gereken bu araçları hangi öğrenme yaklaşımıyla
nasıl yöneteceği; bu süreçleri nasıl daha etkili ve verimli hale getirebileceği, Hayat boyu
öğrenmeyi nasıl sürdürebileceğini ve bireylerin salt üniversite mezunu değil; yeterlik ve kişisel
gelişim boyutlarında dijital çağı yönetebilir bireyler haline nasıl geleceği konusunda stratejiler
belirlemektir. Bu bağlamda, dijital teknolojiler etkili bir şekilde işe koşularak öğreneni süreç
boyunca izleyen, yönlendiren ve bireyselleştirilmiş ortamlar sunabilen rehberlik ve ölçme
değerlendirme stratejileri izlenmelidir.
Destek Hizmetleri: Dijitalleşen süreçlerinin yönetilebilmesi için yine dijital stratejiler
geliştirilmesi gerekmektedir. Bu süreçte büyük verilerin analiz edilmesi ve sonuçların ortaya
koyulması ile yetinilmemeli; bu sonuçlar bağlamında süreçler ve uygulamalar geliştirilerek
bireye uyarlanabilir sistemler sunulmalıdır. Öğrenenlere sunulan öğrenme ortamları
erişilebilirlik, veri güvenliği, vb. açılardan geliştirilmelidir. Öğrenme ortamlarında öğrenenlere
sunulan öğrenme malzemelerinin geliştirilmesi süreci genellikle oldukça maliyetlidir. Bu
yüzden çoğu zaman basılı ortamları dijital versiyonlarına evirmek dijitalleşme olarak kabul
edilmektedir. Bu bağlamda, dijital pedagoji, kullanıcı deneyimi ile ilgili çalışmalar yapılarak
bu çalışmalar kapsamında etkili, verimli ve sürdürülebilir; sadece yazılı değil; aynı zamanda
video, ses, animasyon, etkileşimli uygulamalar içeren malzemeler “uzman ekipler” ile
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 164-176 Yıldız Aybek
172
geliştirilmelidir. Bu kapsamda Açık Eğitsel Kaynaklar (Open Educational Resources [OERs])
kullanımı da göz önünde bulundurulabilir. Ortak ders malzemesi havuzları, ortak lisanslama
standartlarıyla katkılara ve kullanıma açık olmalıdır. Böyle bir uygulama, öğrenme malzemesi
geliştirebilecek ekibi olmayan ya da örneğin; yeşil perde çekimi için fiziksel ve mali imkanları
olmayan üniversiteler için önemli ölçüde destek anlamına gelebilir.
Yukarıda bahsedilen boyutların birbiriyle bağlantıları, ve sistemler yaklaşımı
kapsamında boyutlar arasındaki geribildirimlerin sağlanması amacıyla çeşitli süreç ve sonuç
değerlendirme analizleri kullanılabilir. Bunlardan bazıları aşağıda açıklanmıştır:
Yatırım Getirisi (Return of Investment [ROI]): Üniversitelerin dijitalleşmesi sürecinde çeşitli
ihtiyaçlar ve güncellemeler için mali yatırım yapılması gerekebilir. Bu yatırımın getirisinin
boyutları stratejik plan dahilinde sürekli olarak değerlendirilmelidir. Ülkelere göre farklılık
gösteren üniversite fonlama sistemleri dikkate alındığında, yerel kapsamda analizlerin
gerçekleştirilmesi faydalı olabilir. Ayrıca, sadece üniversitelerin değil; aynı zamanda
öğrenenlerin de eğitim için yaptıkları yatırımın getirisi değerlendirilmelidir (Maples, 2013).
Kalite Güvencesi ve Akreditasyon: Türkiye’de kalite güvencesi ve akreditasyon süreçleri
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından sürdürülmektedir. Türkiye yükseköğretim
sisteminin kalite güvencesi ve akreditasyon konusunda çeşitli uluslararası işbirlikleri (Bologna,
ENIC-NARIC, ENQA, vb.) bulunmaktadır (Yükseköğretim Kurulu, 2017). Bu işbirlikleri
kapsamında gerçekleştirilen uygulamalardan biri de üniversitelerin eğitim-öğretim ve
araştırma faaliyetleri ile idari hizmetlerinin iç ve dış kalite güvencesi değerlendirmelerinin
yapılmasıdır (Yükseköğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliği, 2015). YÖK’ün değerlendirme
ölçütleri (Yükseköğretim Kalite Kurulu, 2016) incelendiğinde, bu ölçütlerin dijital çağa uygun
bir şekilde ve e-Öğrenme konusunda lider durumda olan yurt içi ve yurt dışındaki yüksek
öğretim kurumlarıyla iş birliği halinde güncellenmesi gerektiği görülmüştür.
Fonlama: Ulusal ve uluslararası yetkili makamlar ve sanayi, üniversitelerin araştırma ve
geliştirme süreçlerine yeni öğrenme ve öğretme biçimlerini, yeni teknolojileri, altyapıları ve
Hayat boyu öğrenme stratejilerini entegre etmesinde mali olarak teşvik edici bir şekilde destek
olmalıdır (Vassiliou & McAleese, 2014).
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 164-176 Yıldız Aybek
173
Sonuç ve Öneriler
Bu araştırma kapsamında sunulan kavramsal harita, yükseköğretim sistemi
bileşenlerinin dijital çağın getirileriyle harmanlanmasından oluşmaktadır. Yükseköğretim
sistemleri ülkeden ülkeye çeşitli açılardan farklılık gösterebileceğinden dolayı, bu kavram
haritası farklı sistemleri de içerecek şekilde yeniden modellenebilir.
Dijital çağın sağladığı hızlı değişim içerisinde, çeşitli sektörlere insan kaynağı sağlayan
üniversiteler, bu değişimin neresindedir ve olmaları gereken yer neresidir? Üniversitelerin, bu
değişimi yönlendirmesi, ulusal ve uluslararası çapta değişim yaratması; dolayısıyla dijital çağa
liderlik etmesi gerektiği düşünülmektedir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 164-176 Yıldız Aybek
174
Kaynakça
Altbach, P. G., Gumport, P. J., & Berdahl, R. O. (Eds.). (2011). American higher education in
the twenty-first century: Social, political, and economic challenges. JHU Press.
Altbach, P. G., Reisberg, L., & Rumbley, L. E. (2009). A Report Prepared for the UNESCO
2009 World Conference on Higher Education United Nations: Trends in global higher
education: Tracking an academic revolution. Educational, Scientific and Cultural
Organization, Paris.
Bitesize. (2014) The Industrial Revolution – Education.
http://www.bbc.co.uk/bitesize/ks3/history/industrial_era/the_industrial_revolution/re
vision/5/. Erişim Tarihi: 12.11.2016.
Bonekamp, L., Sure, M. (2015). Consequences of Industry 4.0 on Human Labourand Work
Organisation. Journal of Business and Media Psychology, 6(1), 33-40.
Carl, J. (2009). Industrialization and Public Education: Social Cohesion and Social
Stratification. In International handbook of comparative education (pp. 503-518).
Springer Netherlands.
Clerck, J. (2017). Digitization, digitalization and digital transformation: the differences. i-
SCOOP. Retrieved 7 January 2017, from http://www.i-scoop.eu/digitization-
digitalization-digital-transformation-disruption/
Computer History Museum. (2017). IBM introduces its Personal Computer (PC).
http://www.computerhistory.org/timeline/1981/. Erişim Tarihi: 01.01.2017
Crumlish, C., & Malone, E. (2009). Designing social interfaces: Principles, patterns, and
practices for improving the user experience. O'Reilly Media, Inc.
Dahlström, M., & Doracic, A. (2009). Digitization Education. D-Lib Magazine, 15(3/4), 1082-
9873.
Deane, P. M. (1979). The first industrial revolution. Cambridge University Press.
digitalization. (2017). Gartner – IT Glossary. http://www.gartner.com/it-
glossary/digitalization/. Erişim Tarihi: 01.01.2017.
Dewar, J. (2017). Call for tertiary sector to gear toward University 4.0.
http://www.ceda.com.au/2016/10/call-for-tertiary-sector-to-gear-toward-university-
40. Erişim Tarihi: 01.01.2017.
digitization. (2017). Oxford Dictionaries.
https://en.oxforddictionaries.com/definition/digitization. Erişim Tarihi: 01.01.2017
Fondation Telecom. (2014). Higher Education in the Digital Age: Rise of MOOCs.
https://www.fondation-telecom.org/wp-content/uploads/2016/01/2014-higher-
education-digital-age.pdf. Erişim Tarihi: 03.01.2017.
Horton, H. (2017). Japanese company replaces workers with artificial intelligence.
http://www.telegraph.co.uk/technology/2017/01/05/japanese-company-replaces-
workers-artificial-intelligence/. Erişim Tarihi: 05.01.2017.
Housewright, R., & Schonfeld, R. C. (2008). Ithaka's 2006 studies of key stakeholders in the
digital transformation in higher education (Vol. 6). New York, NY: Ithaka.
Hufford, J. R. (2013). A review of the literature on assessment in academic and research
libraries, 2005 to August 2011. portal: Libraries and the Academy, 13(1), 5-35.
Indian Express. (2016). Fourth Industrial Revolution: what it means, why it’s being discussed.
http://indianexpress.com/article/explained/fourth-industrial-revolution-what-it-
means-why-its-being-discussed/. Erişim Tarihi: 01.01.2017
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 164-176 Yıldız Aybek
175
Inglehart, R., & Welzel, C. (2005). Modernization, cultural change, and democracy: The
human development sequence. Cambridge University Press.
Laptevа, A. V, & Efimov, V. S. (2016). New Generation of Universities. University 4.0.
Journal of Siberian Federal University. Humanities & Social Sciences, 11(9), 2681–
2696. doi:10.17516/1997-1370-2016-9-11-2681-2696
Latham, M. (2001). The network university. Journal of Higher Education Policy and
Management, 23(1), 7-17.
MacNeill, S. and Johnston, B. (2012) A conversation around what it means to be
a Digital University (Parts 1 to 5). Available online [last accessed 22.11.16]
http://blogs.cetis.org.uk/sheilamacneill/2012/01/26/a-converstaion-around-what-it-
means-to-be-a-digital-university/
Maples, C. (2013). Return on Investment and Why It Matters for Higher Education.
http://www.huffingtonpost.com/chris-maples/return-on-investment-roi-
_b_3626205.html. Erişim Tarihi: 03.01.2017.
McCarthy, D. (2011). Mobile Perspectives: On E-Books. E-Reading--The Transition in Higher
Education. Educause Review, 46(2), 20.
Nevin, S. (2016). Lifelong Learning Reforming education for an age of technological and
demographic change.
https://www.iod.com/Portals/0/PDFs/Campaigns%20and%20Reports/Employment%
20and%20Skills/Life%20Long%20Learning%20Report.pdf?ver=2016-09-14-
124014-230. Erişim Tarihi: 05.01.2017.
Pinchbeck, I. (2013). Women Workers in the Industrial Revolution. Routledge.
Schwab, K. (2016). The fourth industrial revolution. Geneva: World Economic Forum.
Sennyey, P., Ross, L., & Mills, C. (2009). Exploring the future of academic libraries: A
definitional approach. The Journal of Academic Librarianship, 35(3), 252-259.
Taşkıran, A. (2017). Dijital çağda yükseköğretim. AUAd, 3(1), 96-109.
Tilling, M. V. (2002). The Dialectic of the University in Times of Revolution Echoes of the
Industrial Revolution?. Critical Perspectives on Accounting, 13(5), 555-574.
Trow, M. (1973). Problems in the Transition from Elite to Mass Higher Education.
Vassiliou, A., & McAleese, M. (2014). Report to the European Commission on New Modes of
Learning and Teaching in Higher Education. Publications Office of the European
Union, Luxembourg.
Woolley, D. R. (1994, January). PLATO: The Emergence of Online Community.
http://thinkofit.com/plato/dwplato.htm#plato. Erişim Tarihi: 02.01.2017.
World Economic Forum. (2016). The future of jobs: employment, skills and workforce strategy
for the fourth industrial revolution. World Economic Forum, Geneva, Switzerland.
Yükseköğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliği. (23.07.2015). Resmi Gazete, 29423.
Yukseköğretim Kalite Kurulu (13.04.2016). Kurumsal Dış Değerlendirme Ölçütleri.
http://www.yok.gov.tr/documents/10279/23382606/Kurumsal_Dis_Degerlendirme_
Olcutleri.pdf/. Erişim Tarihi: 05.01.2017.
Yükseköğretim Kurulu. (2017). Uluslararasılaşma. http://www.yok.gov.tr/web/uluslararasi-
iliskiler/uluslararasilasma. Erişim Tarihi: 05.01.2017.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 164-176 Yıldız Aybek
176
Yazar Hakkında
Hilal Seda YILDIZ AYBEK
Hilal Seda YILDIZ AYBEK, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uzaktan Eğitim
Anabilim Dalı Doktora Programı öğrencisidir. YILDIZ AYBEK, yüksek lisans eğitimini de
aynı bölümde, 2016 yılında tamamlamıştır. Lisans eğitimini ise Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümünde 2014
yılında tamamlamıştır. Açık ve uzaktan öğrenme teknolojileri, öğrenen destek hizmetleri, zeki ve uyarlanabilir
öğrenme sistemleri, öğrenme yönetim sistemleri, yapay sinir ağları ve eğitsel veri analizi konuları Hilal Seda
YILDIZ AYBEK’in araştırma alanları arasında yer almaktadır.
Eposta: [email protected]
URL: http://hilalyildiz.com
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197
Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi
AUAd
auad.anadolu.edu.tr
Kaynak Gösterme
Karaca, E., ve Boz-Yüksekdağ, B. (2017). Açık ve uzaktan öğrenmede bir ölçek geliştirme çalışması: uzaktan
hemşirelik eğitimine ilişkin algı çalışması örneği. AUAd, 3(2), 177-197.
177
Açık ve uzaktan öğrenmede bir ölçek geliştirme çalışması: uzaktan
hemşirelik eğitimine ilişkin algı çalışması örneği
Dr. Erol KARACAa
Dr. Belgin BOZ YÜKSEKDAĞb
a Anadolu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Eskişehir, Türkiye b Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, Eskişehir, Türkiye
Özet
Bu çalışmanın ana amacı hemşirelerin bilgisayar teknolojisine dayalı uzaktan hemşirelik eğitimine ilişkin algılarını belirlemeye
yönelik bir ölçek geliştirmektir. Bu çalışma, uzaktan hemşirelik eğitiminin öğrenme, teknoloji, iletişim-değerlendirme ve yönetim
boyutu ile hemşirelerin uzaktan hemşirelik eğitimine yönelik algıları arasındaki ilişkiyi ortaya koymak için tasarlanmıştır.
Araştırma Eskişehir’de çalışan 697 hemşireye uygulanmıştır. Veriler araştırmacılar tarafından geliştirilen “Uzaktan Hemşirelik
Eğitimine İlişkin Algı Ölçeği (UHEİAÖ)” ile toplanmıştır. Veriler, LISREL istatistiksel paket programı kullanılarak Madde
Analizi, Açımlayıcı Faktör Analizi ve Doğrulayıcı Faktör Analizi ile analiz edilmiştir. Araştırma bulguları; öğrenme, teknoloji,
iletişim-değerlendirme ve yönetimin hemşirelerin uzaktan hemşirelik eğitimine yönelik algılarını doğrudan etkilediğini ve
geliştirilen ölçeğin geçerli ve güvenilir olduğunu ortaya koymaktadır.
Anahtar Sözcükler: Uzaktan öğrenme, Ölçek geliştirme, Algı ve Uzaktan eğitim, UHEİAÖ
Abstract
The main purpose of this study is to develop a scale to determine the perceptions of the nurses towards the distance nursing
education based on computer technology. This study is designed to find out the relationship between learning, technology,
communication, management and perceptions of nurses towards the distance nursing education. This research was carried out
with 697 nurses, working in Eskisehir. The data was collected through “Perception Scale towards the Distance Nursing Education”
(perstoDNE) developed by researchers. These data were analyzed with Item Analysis, Exploratory Factor analysis and
Confirmatory Factor Analysis by using the statistical package LISREL. The findings from the study revealed that the scale was
valid and reliable and that learning, technology, communication-evaluation, and management affect directly perceptions of the
nurses towards the distance nursing education.
Keywords: Distance Learning, Scale development, Perception and Distance education, perstoDNE
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
178
Giriş
Uzaktan eğitimde öğrenme ortamlarının tasarımında; bilginin öğrenenler tarafından
yapılandırılması, öğrenme etkinliklerinin öğrenenlere göre düzenlenmesi, öğrenenlerin
öğrenme sorumluluklarını almaları, öğrenme motivasyonlarının artırılması, öğrendiklerini
uygulayabilecekleri olanakların sunulması, bireysel ve ortak etkinliklerin karıştırılması, geçmiş
öğrenme yaşantılarının tanımlanması, hatalı olanların düzeltilmesi ve eğitimcilerin rehber ve
aracı olarak öğrenme sürecinde yer alması gibi öğrenen merkezli yaklaşım ilkelerinin
uygulanması önemlidir (Alley & Jansak, 2001; Egerton, 2007). Söz konusu öğrenen merkezli
yaklaşım ilkeleri gereği, hedef kitlenin algıları, uzaktan eğitim programlarının
oluşturulmasında dikkate alınması gereken önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dolayısıyla etkin bir uzaktan hemşirelik eğitimi açısından da öncelikle hedef kitle olarak
hemşirelerin uzaktan eğitime ilişkin algılarının ve bu algıları etkileyen nedenlerin saptanması
gerekmektedir.
Bu çalışmanın temel amacı, uzaktan hemşirelik eğitiminin öğrenme, teknoloji, iletişim-
değerlendirme ve yönetim boyutu ile hemşirelerin uzaktan hemşirelik eğitimine ilişkin algıları
arasında nedensel bir ilişki bulunup bulunmadığını araştırmaktır. Bu çalışmanın uzaktan
hemşirelik eğitim hizmetlerinin sunulması için eğitim ve sağlık kuruluşları arasında sürekli ve
dinamik bir işbirliği geliştirilebilmesine, hemşireler için uzaktan öğrenme ortamları yoluyla
hizmet içi eğitim dersleri geliştirilebilmesine ve bu derslerin etkililiğinin
değerlendirilebilmesine bir veri kaynağı sağlayacağı ve yön verici olacağı umulmaktadır.
Ayrıca bu çalışmanın hemşirelerin uzaktan eğitiminde kaliteyi artırıcı politikaların hayata
geçirilmesi bakımından önemli olduğu düşünülmektedir.
Araştırma Sorunsalı
Uluslararası Hemşireler Birliği, hemşire sayısı ile nitelikli sağlık hizmetleri arasında bir
bağ olduğunu, dünyada düşük gelirli ve yüksek gelirli birçok ülkede artan hemşire talebinin
karşılanamadığını belirtmektedir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzbinlerin
üzerinde yaşanan hemşire açığının, 2020 yılına kadar daha da ciddi boyutlarda artacağı tahmin
ediliyor (Rosenkoetter ve Nardi, 2007). Dünya Sağlık Örgütü verileri ise dünyadaki bazı
insanların temel sağlık bakımına bile ulaşmadığını kanıtlıyor (Callister, 2012). Türkiye’de de
bir hemşireye düşen kişi sayısının 549 olması, sağlık hizmetlerinin sunumunda hemşirelik
hizmetlerinin niteliğine ilişkin tartışmaları gündeme getirmesi kaçınılmazdır (TUİK, 2013).
Öte yandan, Mueggenburg (2003), mesleki alanda yeterli ve donanımlı hemşire sayısının
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
179
artırılması gerektiğini belirterek nitelikli hemşirelere ihtiyaç olduğu vurgusunu yapar. Bartels
(2005) ise nitelikli hemşireleri; kanıta dayalı uygulamalarda başarılı, mesleğin gelişimine katkı
sağlayan; eğitimlerini/yeteneklerini uygulayan, toplumun sağlık gereksinimlerini karşılayacak
bakım sistemlerini yaratabilen ve yönetebilen hemşireler olarak tanımlamaktadır.
Aiken, Clarke, Cheung, Sloane ve Siber (2003); Bartels’ın tanımladığı hemşire
niteliklerinin, hemşirelere ancak yüksek hemşirelik eğitimi ile kazandırılabileceğini belirtirler.
Küresel olarak yüksek hemşirelik eğitiminin, ölüm oranlarını azaltma ve olumlu hasta dönütleri
almada etkili olduğunu da eklerler.
Amerika Birleşik Devletleri’nde hemşirelik konseyi, yüksek eğitimli hemşire işgücü
olmadan ulusun sağlığının risk altında olacağını ifade ederek eğitim düzeylerinin
yükseltilmesinin, ulusun hemşirelik gereksinimlerinin karşılanmasında ve daha güvenli, etkili
hasta bakımının sunulmasında önemli olduğunu bildirerek Aiken ve arkadaşlarının görüşlerini
desteklemektedir. Hemşirelik Konseyi, mesleğe giriş düzeyine bakmaksızın hemşireleri lisans,
yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim için cesaretlendirir ve bilgisayar teknolojilerine
dayalı uzaktan eğitimin, hemşirelerin eğitimlerini sürdürmede alternatif bir çözüm olduğunu
bildirir (TriCouncil, 2010). Bu bağlamda sağlık sisteminde yaşanan nitelikli hemşire açığı,
bilgisayar teknolojilerine dayalı uzaktan hemşirelik programlarının artmasına yol açmıştır
(Schnetter, Lacy, Jones, Bakrim, Allen& O'Neal, 2014).
Bilgisayar teknolojilerine dayalı uzaktan hemşirelik eğitimi programları, eğitim
kurumlarından uzak bölgelerde yaşayan, çalışan ya da ailevi sınırlılıkları olan insanlar için
eğitimi olanaklı hale getirerek büyüyen ihtiyacı karşılamanın bir yolu olarak görülür
(Gunawardena & McIsaac, 2004, Johnson, 2005, Bloomfield, While & Roberts, 2008, White,
2006; Moore ve Hart, 2004; Atack, 2003).
Buxton (2004), hemşirelerin, söz konusu bu sınırlılıkları aşabilmek için yaşamlarına
esneklik kazandırabilen uzaktan eğitim programlarını daha fazla tercih etme eğiliminde
olduklarını belirtir. Reiners (2005) ise uzaktan öğrenme ortamları ile hem hemşireliğe ilişkin
kuramsal ve uygulama becerilerinin hem de eleştirel düşünme becerilerinin
kazandırılabileceğini ifade ederek uzaktan öğrenme ortamlarının ulusların hemşire sıkıntısının
giderilmesinde destek olduğunu söyler.
White (2006), uzaktan hemşirelik eğitiminin, yüz yüze ortamlarda verilen eğitime
eşdeğer bir öğrenme deneyimi sağlaması gerektiğini belirtir. Amerikan Hemşirelik
Akreditasyon Birliği (AACN), uzaktan hemşirelik eğitiminde daha kaliteli bir eğitim sağlamak
için bazı ölçütler olması gerektiğini belirterek uzaktan öğrenme teknolojileri aracılığıyla
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
180
sunulan bütün hemşirelik programlarının; akademik program, öğrenme desteği standartları ve
kabul ölçütleri açısından örgün hemşirelik eğitimi programları ile benzer olması gerektiğini
açıklar. Öte yandan, öğrenci çıktıları programda belirlenen görev, amaç ve hedeflerle tutarlı
olmalıdır. Kurum, öğrenci çıktılarını değerlendirmek için bir araç oluşturmalı, bütün program
çıktıları, derse özel çıktılar ve sürece ilişkin çıktılar değerlendirilmelidir (AACN, 2014).
Uzaktan eğitim ortamlarının tasarımında öğretim sisteminin tüm yönlerini etkileyecek
kararlar önemlidir. Özellikle öğreticiler, öğrenenler, ders materyalleri ve teknoloji öğretim
sisteminin önemli konularıdır (Simonson, Smaldino, Albright&Zvacek, 2009). Barker (2003),
uzaktan eğitim programlarının tasarımında kalıcı ve derinlemesine öğrenmenin geliştirilmesi,
öğrencilerin bilgiyi kazanması için çeşitli öğrenme stratejilerinin kullanılması, öğrenenlerin,
bireysel olarak ve grup içinde bilgiyi yansıtması, bilgiyi uygulamada kullanması, program
yeterlilikleri ile ilgili öğrenme etkinliklerinin sürekli olarak değerlendirilmesi, öğrenenlerin
derste sürekli etkin olması, sık sık ve yapıcı geribildirim verilmesi, içeriğin, konuyla ilgili
olması, öğrenenlerin öğrendiklerini hemen uygulayabilmesi ve geleneksel sınıflarda
öğrenenlerden alınan benzer sonuçların uzaktan öğrenenlerden de beklenmesi gerektiğini
belirtir (Barker, 2003).
Bu bağlamda, uzaktan öğrenme ortamları ile sunulacak derslerin geliştirilmesinde
tasarım ekibinin üzerinde düşünmesi gereken temel sorular vardır( Moore ve Kearsley (2005):
Derslerde hangi içerik yer almalı ya da çıkarılmalı?
Materyaller nasıl sıralanmalı ve yapılandırılmalı?
Materyallerin farklı sunumları için hangi ortam kullanılmalı?
Hangi öğretim stratejileri kullanılmalı?
Öğrenci-öğretici ve öğrenci-öğrenci arasında ne kadar etkileşim olmalı?
Öğrenme nasıl değerlendirilmeli ve öğrencilere hangi biçimde geribildirim verilmeli?
Ders materyallerini oluşturmak için hangi üretim yöntemleri kullanılmalı?
Bu soruların cevaplanabilmesi için hedef kitlenin kimler olacağı ve onların
gereksinimlerinin ve öğrenme özelliklerinin tanımlanması gerekmektedir. Hemşireler farklı
eğitim düzeylerine sahip çalışanlardır. Bu bağlamda, uzaktan hemşirelik programlarının
oluşturulmasında hedef kitlenin kimler olacağı, öğrenme özellikleri, gereksinimleri önceden
bilinmelidir. Bu bağlamda, öğrenen merkezli yaklaşımdan hareketle hedef kitlenin algıları,
uzaktan hemşirelik eğitim programlarının oluşturulmasında dikkate alınması gereken önemli
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
181
bir unsurdur. Bu çalışmada, hemşirelerin uzaktan eğitime ilişkin algılarını belirlemek temel
amaçtır.
Yöntem
Araştırma Modeli
Hemşirelerin uzaktan hemşirelik eğitimine yönelik algılarını etkileyen nedenlerin ve bu
nedenlerin demografik ve mesleki değişkenlere bağlı olarak farklılaşıp farklılaşmadığının
saptanmasına yönelik bu araştırma, karşılaştırmalı türden ilişkisel tarama modelindedir
(Karasar, 2000).
Evren ve Örneklem
Araştırmanın örneklemini Eskişehir ilinde Sağlık Bakanlığı’na bağlı iki hastane ve aile
sağlığı merkezleri ve bir üniversite hastanesinde çalışan toplam 697 hemşire oluşturmaktadır.
Araştırma verilerine göre katılımcıların yaşları 17-53 arasında değişmektedir. Katılımcıların
eğitim düzeyleri incelendiğinde ise, %14’ünün (100) Sağlık Meslek Lisesi, %5.30’unun (37)
örgün ön lisans programı, 40’ının açıköğretim ön lisans programı, 515’inin dört yıllık örgün
program, geriye kalan 5 katılımcının ise yüksek lisans programı mezunu olduğu görülmektedir.
Katılımcıların medeni durumlarına göre dağılımına bakıldığında, 389’unun evli ve 308’inin ise
bekâr olduğu saptanmıştır. Son olarak katılımcıların istihdam durumları incelendiğinde ise 587
hemşirenin memur, 16 hemşirenin işçi, 84 hemşirenin sözleşmeli personel ve 16 hemşirenin
ise geçici işçi olduğu görülmektedir.
Veri Toplama Araçları
Araştırma verilerinin toplanmasında Ocak 2016’da, Eskişehir ili merkezinde Sağlık
Bakanlığı’na bağlı kamu hastanelerinde çalışan pilot çalışmaya katılan hemşirelerin dışında,
aile sağlığı merkezlerinde ve üniversite hastanesinde çalışan777 hemşireye uygulanarak
geliştirilen Uzaktan Hemşirelik Eğitimine İlişkin Algı Ölçeği kullanılmıştır (Boz Yüksekdag
&Karaca, 2017). Ölçek iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kişisel bilgileri saptamaya
yönelik 15 soru ikinci bölümde ise uzaktan hemşirelik eğitimine ilişkin 49 algı ifadesi yer
almaktadır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
182
Veri Analizi
Araştırmada, algı maddelerine verilecek tepkiler için 5’li dereceleme tercih edilmiştir.
Cevaplayıcılardan ölçekte yer alan her bir tutum ifadesini “kesinlikle katılmıyorum –
katılmıyorum – kararsızım – katılıyorum - kesinlikle katılıyorum” gibi beş kategoriden biriyle
sınıflaması istenmiştir. Her cevaplayıcı için toplam puanın elde edilebilmesi için, en olumlu
kategoriye 5 puan, en olumsuz kategoriye 1 puan verilerek toplanan cevaplar 1–5 arasında
puanlanmıştır (Turgut, 1977, s.10, 11).
UHEİAÖ Eskişehir’de çalışan 697 hemşireye uygulanmıştır. Ölçeğin geçerlik ve
güvenirliğini test etmek için analize dâhil edilen 697 hemşireden elde edilen veriye üç temel
bileşenden oluşan Yapısal Eşitlik Modeli (YEM) uygulanmıştır.
Günümüzde gözlenen değişkenler tarafından ölçülen gizil yapılar arasındaki nedensel
ilişkiler ile ilgili olan araştırma problemlerini çözmek için pek çok disiplinde kullanılan
YEM’in tarihsel gelişimi incelendiğinde; path (yol) analizi, yapısal model ve ölçüm
modellerinin kavramsal sentezi ve genel tahmin süreçleri şeklinde başlıca üç temel bileşeninin
bulunduğu görülmektedir (Pek, 1999).
Path analizinin amacı değişkenler arasında varsayılan nedensellik bağlarının önemini ve
büyüklüğünü tahmin etmek ve politika çıkarımları yapmaktır. Bu gerekçe ile sonuç ve sebep
değişkenleri arasındaki ilişkiler dizisinin belirlenmeye çalışıldığı bu analizde hangi
değişkenlerin sebep değişkeni, hangi değişkenin ya da değişkenlerin sonuç değişkeni olarak
ele alınması gerektiği önem arz etmektedir (Pek, 1999).
Araştırmanın temel amacı uzaktan hemşirelik eğitiminin öğrenme, teknoloji, iletişim ve
yönetim boyutu ile hemşirelerin uzaktan hemşirelik eğitimine yönelik algıları arasında
nedensel bir ilişki bulunup bulunmadığını araştırmaktır. Bu amaç da, araştırmanın değişkenleri
arasında neden-sonuç ilişkisi kurulmasını, başka bir deyişle YEM kurulmasını ve path analizini
gerektirmektedir. Bu gerekliliğe uygun olarak Açımlayıcı Faktör Analizi (AFA) çalışmasıyla
belirlenen faktör yapıları, ikinci düzey doğrulayıcı faktör analizine (DFA) tabi tutulmuştur.
YEM, iki farklı istatistiksel geleneğin melezi olarak ortaya çıkmıştır. Bu geleneklerden
ilki, psikoloji ve psikometri alanlarında gelişen faktör analizidir. Diğer ise, temel olarak
ekonometri, daha öncesinde ise genetik alanında eş zamanlı olarak gelişen eşitlik modelidir
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
183
(Çokluk, Şekercioğlu ve Büyüköztürk, 2010). YEM, gözlenen ve gizil değişkenler arasındaki
nedensel ilişkilerin test edilmesinde kullanılan kapsamlı bir istatistiksel tekniktir. Özellikle
ekonometri, psikoloji, sosyoloji, pazarlama ve eğitim bilimlerinde değişkenler arasındaki
ilişkilerin değerlendirilmesinde ve kuramsal modellerin test edilmesinde kullanılan sistemli bir
araçtır. YEM, gizil değişkenler seti arasında bir nedensellik yapısının var olduğunu ve gizil
değişkenlerin gözlenen değişkenler aracılığıyla ölçülebildiğini varsayar (Yılmaz vd., 2006:
172).
Bulgular ve Yorumlar
Madde Analizi: Geliştirilen ölçeği oluşturacak maddelerin belirlenmesi amacıyla söz
konusu hemşirelerden elde edilen veriler üzerinde, her bir maddenin madde-toplam
korelâsyonları hesaplanmıştır. Ölçekte yer alacak maddelerin seçiminde madde-toplam
korelasyon katsayısının .20 değerinin üzerinde olması ölçütü esas alınmıştır (Tavşancıl ve
Keser, 2002, s.87). Bu ölçüte göre ölçekteki 5., 6., 7., 11., 17., 21., 22., 25., 39. ve 40. maddeler
ölçekten çıkartılmış geriye sadece 34 madde kalmıştır. Ölçekte bulunan maddelerin ayırt
ediciliğin değerlendirmek amacıyla yapılan madde analizi sonuçları incelendiğinde; ölçekteki
maddelerin 34’ünün de madde-toplam korelasyonunun .20’nin üzerinde olduğu görülmektedir.
Bu bulgu ölçekteki 34 algı ifadesinin her birinin ayırt edici özelliğe sahip olduğunu
göstermektedir. Tüm ölçeğin güvenirlik katsayısı Cronbach =.86 olarak bulunmuştur. Bu
değerler, ölçeğin güvenilir olduğunu göstermektedir.
Açımlayıcı Faktör Analizi: AFA, ölçme aracının yapısını aynı yapıyı ya da niteliği ölçen
değişkenleri bir araya toplayarak ölçmeyi az sayıda faktör ile açıklamayı amaçlayan bir
istatistiksel tekniktir (Büyüköztürk, 2002, s.117). Faktör Analizine çok çeşitli amaçlarla
başvurulabilir (Baykul, 2000, s.389). Bu araştırmada Faktör Analizi ölçeğin yapısını
belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Faktör analizi sonunda elde edilen varyans oranları ne kadar yüksek olursa, ölçeğin faktör
yapısı da o kadar güçlü olmaktadır (Gorsuch, 1974; Lee ve Comrey, 1979. Akt. Tavşancıl ve
Keser, 2002, s.87). Sosyal bilimlerde %40 ile %60 arasında değişen varyans oranları yeterli
kabul edilmektedir (Scherer, Wiebe Luther, Adams, 1988. Akt. Tavşancıl ve Keser, 2002,
s.87). Aynı yapıyı ölçmeyen maddelerin ayıklanmasında; maddelerin yer aldıkları faktördeki
yük değerlerinin yüksek olmasına ve maddelerin tek bir faktörde yüksek, diğer faktörlerde ise
düşük yük değerine sahip olmasına dikkat edilerek, maddelerin faktör yüklerinin en az .45 ve
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
184
tek faktör altında yer alması (maddenin iki ayrı faktör altında yüksek faktör yükü alması
durumunda farkın en az .10 olması) ölçütleri (Büyüköztürk, 2002, s.118, 119) esas alınmıştır.
Faktör analizinde aynı yapıyı ölçmeyen maddelerin ayıklanmasında; maddelerin yer aldıkları
faktördeki yük değerlerinin.45’in üstünde olmasına dikkat edilmiştir. Bu ölçütlere göre, Temel
Bileşenler Analizi Uygulanan 34 maddeden varyansları .40’ın ve faktör yükleri ise .45’in
altında olan 1., 2., 3., 4., 8., 9., 10., 13., 16., 23., 27., 28., 29., 31., 35., 36., 41. ve 42. maddeler
ölçekten çıkartılmış ve 16 madde kalmıştır.
Temel Bileşenler Analizi uygulanan 16 madde öz değeri 1.00’dan büyük olan 4 faktör
altında toplanmaktadır. Dolayısıyla UHEİAÖ en çok 4 faktörlü kabul edilebilir. Dört faktör
tarafından açıklanan toplam varyans %53.52’dir. Temel Bileşenler Analizine göre birinci
faktörün sırasıyla öz değeri 4.93 açıkladığı varyans %30.83; ikinci faktörün 1.44, %9.00.
üçüncü faktörün 1.15, %7.15 ve dördüncü faktörün 1.05, %6.54’tür. Tablo 2’de görüleceği
gibi, maddelerle ilgili olarak tanımlanan dört faktörün ortak varyansları ise, .31 ile .69 arasında
değişmektedir. Bu bulgu, analizde önemli faktör olarak belirlenen dört faktörün birlikte
maddelerdeki toplam varyansın ve ölçeğe ilişkin varyansın önemli bir kısmını açıkladığını
göstermektedir.
Faktör analizinde faktör yük değeri .45’in üstünde olan maddeler alınmış ve bu ölçüte
göre, 16 maddenin birinci faktörde yer aldığı ve birinci faktör yük değerlerinin .45 ile .68
arasında değiştiği gözlenmektedir. Bu durum UHEİAÖ’nin genel bir faktöre sahip olduğunu
göstermektedir. Temel Bileşenler Analizinde birinci faktörün açıkladığı varyansın %53.52
olması da bunun bir göstergesidir.
Ölçekte bulunan maddelerin ayırt ediciliğini değerlendirmek amacıyla yapılan madde
analizi sonuçları incelendiğinde madde-toplam korelasyon katsayısı .37 ile .58 arasında
değişmektedir. Bu bulgu, 16 algı ifadesinin her birinin ayırt edici özelliğe sahip olduğunu
göstermektedir. Tüm ölçeğin güvenirlik katsayısı Cronbach α=.85 olarak bulunmuştur. Bu
değerler ölçeğin güvenilir olduğunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
UHEİAÖ dört faktörlü olduğu için, faktörlerin kendileriyle yüksek ilişki veren maddeleri
bulmaları ve daha kolay yorumlanabilmeleri amacıyla varimax tekniği uygulanarak rotasyon
işlemi yapılmıştır (Büyüköztürk, 2002, s.120). UHEİAÖ’nin faktör yapılarını incelemek
amacıyla uygulanan varimax rotasyon sonucu ölçekteki maddelerin madde-toplam korelasyon
katsayıları, temel bileşenler analizi sonuçları ve dört faktördeki yük değerleri Tablo 2’de
verilmiştir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
185
Tablo 2’de “Sıra No” maddelerin faktör analizinden sonraki numaralarını, Madde No ise
faktör analizinden önceki numaralarını göstermektedir. Aynı yapıyı ölçmeyen maddelerin
ayıklanmasında; maddelerin yer aldıkları faktördeki yük değerlerinin yüksek olmasına ve
maddelerin tek bir faktörde yüksek, diğer faktörlerde ise düşük yük değerine sahip olmasına
dikkat edilerek, maddelerin faktör yüklerinin en az .45 ve tek faktör altında yer alması
(maddenin iki ayrı faktör altında yüksek faktör yükü alması durumunda farkın en az .10 olması)
ölçütleri (Büyüköztürk, 2002, s.118, 119) esas alınmıştır. Ölçekteki tüm maddelerin faktör
yüklerinin bu ölçütlere uygun olduğu saptanmış ve ölçekte 16 madde kalmıştır.
Ölçekte kalan 16 maddenin faktörlere göre dağılımı Tablo 1’de verilmiştir.
Tablo 1 Ölçekte Kalan 16 Maddenin Faktörlere Göre Dağılımı
Faktörler Maddeler
1. Faktör: Öğrenme 12, 14, 15 ve 26
2. Faktör: Teknoloji 18, 19, 20, 24, 32 ve 37
3. Faktör: İletişim-Değerlendirme 33, 43 ve 44
4. Faktör: Yönetim 30, 34 ve 38
Tablo 2’de görülebileceği üzere, birinci faktörde yer alan dört maddenin faktördeki yük
değerleri .45-.60; ikinci faktörde yer alan altı maddenin faktördeki yük değerleri .48-.66;
üçüncü faktörde yer alan üç maddenin faktördeki yük değerleri .49-.68 ve dördüncü faktörde
yer alan üç maddenin faktördeki yük değerleri ise .50-.62 arasında değişmektedir. Bu bulgu,
ölçeğin birbiriyle yüksek düzeyde ilişkili olan maddelerden oluştuğunu ve hemşirelerin
uzaktan hemşirelik eğitimine yönelik algıları olarak tanımlanan yapıyı ölçtüğünü
göstermektedir.
Faktörler, maddelerin içerdiği anlamlar dikkate alınarak adlandırılmaya çalışılmıştır.
Birinci faktöre, “Öğrenme”; ikinci faktöre, “Teknoloji”, üçüncü faktöre, “İletişim-
Değerlendirme” ve dördüncü faktöre “Yönetim” adı verilmiştir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
186
Tablo 2 Varimax Rotasyon Sonucu Ölçekteki Maddelerin Madde-Toplam Korelasyon
Katsayıları, Temel Bileşenler Analizi Sonuçları ve Üç Faktördeki Yük Değerleri
Sır
a N
o
Mad
de
No
Mad
de-
Top
lam
Kore
lasy
on
Kats
ayıs
ı
Fak
tör
Ort
ak
Var
yan
sı
Fak
tör-
1 Y
ük
Değ
eri
Rotasyon Sonrası Yük Değeri
Faktö
r-1
Faktör
-2
Faktö
r-3
Faktör
-4
1 M12 .41 .53 .50 .08 .68 .22 .06
2 M14 .51 .55 .60 .27 .62 .30 .04
3 M15 .43 .54 .51 .06 .65 .05 .34
4 M18 .40 .53 .48 .62 .29 -.21 .12
5 M19 .58 .69 .65 .67 .17 -.09 .44
6 M20 .44 .46 .52 .59 -.05 .08 .32
7 M24 .42 .31 .51 .48 .19 .16 .11
8 M26 .37 .47 .45 .13 .66 .04 .08
9 M30 .43 .42 .50 .16 .13 .18 .59
10 M32 .44 .48 .53 .64 .07 .26 -.03
11 M33 .58 .65 .68 .46 .17 .64 .07
12 M34 .46 .65 .53 .06 .18 .14 .77
13 M37 .57 .58 .66 .60 .13 .43 .09
14 M38 .54 .52 .62 .37 .08 .22 .57
15 M43 .48 .58 .58 .14 .12 .68 .29
16 M44 .40 .62 .49 .05 .25 .72 .19
Açıklanan Varyans
Toplam= % 53.52
Faktör-1 = % 30.83
Faktör-2 = % 9.00
Faktör-3 = % 7.15
Faktör-4 = % 6.54
Cronbach α = .85
Ölçekte bulunan maddelerin ayırt ediciliğini değerlendirmek amacıyla yapılan madde
analizi sonuçları incelendiğinde, madde-toplam korelasyonlarının .37 ile .58 arasında yüksek
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
187
düzeyde olduğu görülmektedir. Bu bulgu, 16 algı ifadesinin her birinin ayırt edici özelliğe sahip
olduğunu göstermektedir. Tüm ölçeğin güvenirlik katsayısı Cronbach α=.85 olarak
bulunmuştur. Bu değerler ölçeğin güvenilir olduğunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Doğrulayıcı Faktör Analizi: Daha önce değinildiği üzere, AFA çalışmasıyla belirlenmiş
olan faktör yapıları, DFA’ya tabi tutulmuştur. Ancak DFA uygulamasına geçmeden önce,
belirlenen faktör yapıları doğrultusunda, UHEİAÖ’nin geçerlik ve güvenirlik analizlerinin
yapılabilmesi ve hemşirelerin uzaktan hemşirelik eğitimine yönelik algılarının dört gizil
değişkeni ne ölçüde açıkladığının saptanabilmesi için öncelikle bir YEM modeli
tanımlanmıştır. Hemşirelerin uzaktan hemşirelik eğitimine yönelik algıları ile öğrenme,
teknoloji, iletişim ve yönetim arasındaki ilişkiyi açıklayan model Şekil 1’de gösterilmiştir:
Şekil 1. Önerilen Model
Şekil 1’de görülebileceği üzere, önerilen YEM’de değişkenler arasında tek yönlü oklarla
gösterilen yollar, aslında araştırmanın hipotezleridir. Buna göre öğrenme, teknoloji, iletişim ve
yönetim gibi değişkenler hemşirelerin uzaktan hemşirelik eğitimine yönelik algılarını etkiler.
Modelde hemşirelerin uzaktan hemşirelik eğitimine yönelik algılarını etkileyeceği öngörülen
söz konusu değişkenler bağımsız gizil değişkenler, hemşirelerin uzaktan hemşirelik eğitimine
yönelik algıları ise bağımlı gizil değişken olarak tasarlanmıştır.
UHEİAÖ’nin geçerlik ve güvenirlik analizlerinin yapılabilmesi ve hemşirelerin uzaktan
hemşirelik eğitimine yönelik algılarının dört gizil değişkeni ne ölçüde açıkladığının
Öğrenme
Teknoloji
İletişim
Yönetim
Hemşirelerin Uzaktan
Hemşirelik Eğitimine İlişkin
algıları
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
188
belirlenebilmesi, başka bir deyişle hemşirelerin uzaktan hemşirelik eğitimine yönelik algıları
ile dört gizil değişken arasındaki ilişkinin incelenebilmesi için veri grubuna ikinci düzey DFA
uygulanmıştır. UHEİAÖ’nin dört boyutlu modeli için gizil değişkenlerin gözlenen değişkenleri
açıklama oranlarının anlamlılık düzeyleri ise Şekil 2’de gösterilmiş ve yol şemasındaki hata
varyanslarının incelenmesi de Şekil 3’te gösterilmiştir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
189
Şekil 2. Ölçeğin Dört Boyutlu Modeli İçin Gizil Değişkenlerin Gözlenen Değişkenleri
Açıklama Oranlarının Anlamlılık Düzeyleri
Şekil 3. Yol Şemasındaki Hata Varyanslarının İncelenmesi
Şekil 2 ve Şekil 3’te görülebileceği üzere veri grubuna uygulanan DFA sonuçları Tablo
3’te gösterilmiştir. Toplanan verilerin LISREL’de ikinci düzey doğrulayıcı faktör analizi
sonuçlarına göre, öncelikle gözlenen değişkenlerin t değerlerinin anlamlılık düzeyi kontrol
edilmiştir. t değeri 1.96’dan büyük ise, .05 düzeyinde, 2.56’dan büyük ise .01 düzeyinde
anlamlıdır. DFA sonuçlarına göre, t değerlerinin 2.56’dan büyük olduğu saptanmıştır. Bu
sonuca göre, gizil değişkenlerin gözlenen değişkeni açıklama durumlarına ilişkin t değerleri.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
190
01 düzeyinde anlamlı bulunmuştur. DFA sonuçlarına göre, t değerlerinin anlamlı olduğu
saptandıktan sonra, ayrıca değişkenlerin hata varyansları da incelenmiştir. Şekil 3’te
görülebileceği üzere, değişkenlerin hata varyanslarının düşük düzeyde olduğu saptanmıştır.
Dolayısıyla bu modelde tüm maddeler için anlamlı t değerlerinin elde edilmesi nedeniyle tüm
göstergelerin bu model içerisinde yer alması yönünde karar verilmiştir.
İkinci düzey doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarına göre, hangi göstergelerin tanımlanan
model içerisinde yer alması gerektiğine karar verildikten sonra, uyum ölçütleri göz önüne
alınarak modelin uygunluğu tartışılmıştır.
Modelin uygunluğu açısından öncelikle p değeri kontrol edilmiştir. p değerinin anlamlı
olmaması arzu edilen bir durum olmasına rağmen, Şekil 3’teki gibi doğrulayıcı faktör
analizinde örneklemin büyüklüğüne bağlı olarak p değeri anlamlı çıkmaktadır. Bu nedenle
alternatif uyum endeksleri değerlendirmeye alınmaktadır. Bu uyum endekslerinden ilki ki-kare
istatistiği (
2
)’dir. Ancak
2
, tek başına değerlendirilen bir istatistik değildir. Bu nedenle
serbestlik derecesi (sd) ile oranlanarak değerlendirmeye alınır.
2
/ sd oranı 3’ten küçük ise,
uyum mükemmel; 5’in altında ise uyum kabul edilebilir düzeydedir. Buna göre, yapılan analiz
için
2
/ sd oranının (521.09/ 98 = 5.31) kabul edilebilir düzeye yakın bir uyum değeri verdiği
ifade edilebilir.
Yaklaşık Hataların Ortalama Karekökü (RMSEA) incelendiğinde ise, .06 düzeyinde bir
uyum endeksi elde edildiği görülmektedir. RMSEA’nın aldığı değer 05’e eşit veya daha küçük
ise uyum mükemmel, .08 ve altında ise uyum kabul edilebilir ve .10 ve daha büyük ise uyum
zayıftır. Buna göre yapılan analiz için elde edilen uyum endeksinin kabul edilebilir düzeyde
olduğu söylenebilir.
Uyum endekslerinin incelenmesine devam edildiğinde, İyilik Uyum İndeksi (GFI) = .90
ve Düzenlenmiş İyilik Uyum Endeksi (AGFI)’nin .86 olduğu görülmektedir. GFI ve AGFI, 0-
1 aralığında değişen değerler alır. GFI ve AGFI değeri .95 ve üzerinde ise uyum mükemmel,
.90-.94 arasında ise uyum kabul edilebilirdir (Schumacker ve Lomax 2004; Hooper, Caughlan
ve Mullen, 2008). Buna göre, GFI’nın kabul edilebilir düzeye bir uyum değeri verdiği, buna
karşın AGFI’nın kabul edilebilir düzeye yakın bir uyum değeri verdiği söylenebilir.
Standardize edilmiş Artık Ortalamaların Karekökü (RMR) endeksinin .03 olduğu
görülmektedir. RMR ve standardize edilmiş RMR’nin .05’in altında olması mükemmel uyuma,
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
191
.08’in altında olması iyi uyuma ve .10’un altında olması ise kabul edilebilir uyuma karşılık
gelmektedir. Buna göre, yapılan analiz için standardize edilmiş RMR’nin mükemmel bir
uyuma sahip olduğu ifade edilebilir.
Normlaştırılmamış Uyum İndeksi (NNFI) ve Karşılaştırmalı Uyum İndeksi (CFI)
incelendiğinde, NNFI’nın .88 ve CFI’ın .90 olduğu görülmektedir. NNFI ve CFI değerleri
.95’in üzerinde ise uyum mükemmel, .90’ın üzerinde ise uyum kabul edilebilirdir (Sümer,
2000). Buna göre, yapılan analiz için NNFI’nın kabul edilebilire yakın düzeyde bir uyum
değeri verdiği ve CFI’ın ise kabul edilebilir düzeye yakın bir uyum değeri verdiği söylenebilir.
İkinci düzey doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarına göre modelin uygunluğunu ilişkin
yapılan değerlendirmelerin ardından modifikasyon önerileri incelenmiştir. Yapılan incelemede
yirmi modifikasyon önerisi olduğu görülmektedir. Yapılan modifikasyonlar sonucunda 521.09 olan
2
, 174.18’e düşmüştür.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
192
Şekil 4. Modifikasyon Sonrası Yol Şeması
Modifikasyon sonrası
2
/ sd (174.18 / 78) oranı 2.23 bulunmuştur. Bu oranın 3’ün altında
olması nedeniyle uyumun mükemmel olduğu ifade edilebilir. Yol şemasındaki RMSEA
incelendiğinde ise, .042 düzeyinde bir uyum endeksi elde edilmiştir. RMSE’nın .05’den küçük
olması nedeniyle uyum mükemmel olarak değerlendirilebilir.
Modifikasyondan sonra elde edilen uyum endeksleri incelendiğinde, NFI (.94) ve NNFI (.94)
değerlerinin .90’ının üzerinde olmasının kabul edilebilir bir uyuma, ve CFI (.96) değerinin
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
193
.95’in üzerinde ve standardize edilmiş RMR değerinin .05’in altında olmasının mükemmel bir
uyuma karşılık geldiği söylenebilir. GFI değerinin .97 olmasının mükemmel bir uyuma ve
AGFI değerinin .95 arasında olmasının ise mükemmel bir uyuma karşılık geldiği ifade
edilebilir.
Sonuçlar
Araştırma bulguları UHEİAÖ’nün 16 maddeden oluşan dört faktörlü yapısının bir model
olarak doğrulandığını; öğrenme, teknoloji iletişim ve yönetim ile uzaktan hemşirelik eğitimine
yönelik algılar arasındaki ilişkiyi açıklamak için geliştirilen modelin uygunluğunu ortaya
koymaktadır. Geliştirilen modelin uyum endeksleri, modelin reddedilmediğini gösterdiğinden
güvenirliğin delili olarak sunulabilir. DFA sonuçlarına göre tüm standardize parametre
değerleri .50’den büyüktür. Dolayısıyla Chou, Boldly ve Lee (2002)’nin ifade ettiği gibi tüm
yapılar birleşme geçerliliğine sahiptir.
Sonuç olarak araştırma kapsamında elde edilen bulgular, ölçeğin çalışma grubundan elde
edilen veriler için geçerli ve güvenilir olduğunu göstermektedir.
Öneriler
Geliştirilen bir ölçeğin standardizasyonu açısından geçerlik ve güvenirlik çalışmalarının
yinelenmesi önemlidir. Bu bağlamda araştırma kapsamında geliştirilen “Uzaktan Hemşirelik
Eğitimine İlişkin Algı Ölçeği” (UHEİAÖ)’nin farklı örneklem gruplarına uygulanarak geçerlik
ve güvenirlik çalışmalarının yapılması yararlı olacaktır. Bu kapsamda yürütülecek çalışmaların
öncelikle farklı illerde çalışan hemşirelerle yürütülmesi araştırma bulgularının karşılaştırılması
ve faktör yapı geçerliğinin belirlenebilmesi bakımından önemlidir. Bu bakımdan “Uzaktan
Hemşirelik Eğitimine İlişkin Algı Ölçeği” (UHEİAÖ) kullanılarak araştırmalar yapılmalı ve
elde edilen sonuçlar bu araştırmanın sonuçları ile karşılaştırılmalıdır. Ayrıca araştırma
kapsamında geliştirilen UHEİAÖ’nin, hemşirelerin dışında farklı meslek mensupları ve gruplar
için uzaktan eğitime yönelik algıları etkileyen nedenlerin belirlenmesi amacıyla
kullanılabilmesi de mümkündür.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
194
Kaynakça
Aiken, L. H., Clarke, S.P., Cheung, R. B., Sloane, D. M., & Siber, J. H. (2003). Educational
levels of hospital nurses and surgical patient mortality. J. Am. Med. Assoc. 290(12), 1617-
1623. doi:10.1001/jama.290.12.1617
Alley, L,. & Jansak, K. (2001). The ten keys to quality insurence and assesment in online
learning. Journal of Interactive Instruction Development, 13(3), 3-18.
American Associate of Colleges of Nursing (AACN) (2007). Alliance for nursing accreditation
statement distance education policies. Retrieved February 21, 2017, from
http://www.aacn.nche.edu/education-resources/distance education-policies
Atack L. (2003). Becoming a web-based learner: Registered nurses’ experiences. Journal of
Advenced Nursing, 44(3):289-297. DOI: 10.1046/j.1365-2648.2003.02804.x
Barker, A. (2003). Faculty decelopment for teaching online: educational and technological
ıssues. The Journal of Continuing Education in Nursing, 34(6), 273-278. DOI:
10.3928/0022-0124-20031101-10
Bartels, J. E. (2005). Educating nurses for the 21st century. Nursing & Health Sciences, 7(4),
221-225. DOI: 10.1111/j.1442-2018.2005.00249.x
Baykul, Y. (2000). Eğitimde ve psikolojide ölçme: klasik test teorisi ve uygulaması. Ankara:
ÖSYM.
Bloomfield, J. G., While, A. E., & Roberts, J. D. (2008). Using computer assisted learning for
clinical skills education in nursing: integrative review. Journal of Advanced Nursing,
63(3):222-235. DOI: 10.1111/j.1365-2648.2008.04653.x
Boz Yuksekdag, B., & Karaca, E. (2017). The Perception Scale towards Distance Nursing
Education (perstoDNE). International Women Online Journal of Distance Education,
6(2), 53-66. (Publication no:3465588).
Buxton, T. G. (2004). Rn-Bsn students’ lived experiences with online learning. Unpublished
PhD thesis. Gonzaga University. Available from ProQuest Dissertations and Theses
database. (UMI: 3162851)
Büyüköztürk, Ş. (2002). Data analyze handbook for social sciences. Ankara: Pegem A.
Callister, L. C. (2012). Issues in global nursing education. American Journal of Maternal Child
Nursing, 37(6), 403. Retrieved June 6, 2016, from
http://journals.lww.com/mcnjournal/Citation/2012/11000/Issues_in_Global_Nursing
Education.13.aspx.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
195
Chou S. C., Boldy, D. P., & Lee, A. H. (2002). Measuring job satisfaction in residential aged
care. International Journal for Health Care, 14(1), 49-54.
Çokluk, Ö., Şekercioğlu, G., & Büyüköztürk, Ş. (2010). Multivariate statistics SPSS and
LISREL applications for the social sciences (1. edition). Ankara: Pegem.
Egerton,. E. L. (2007). Faculty and students’ perceptions of learner-centered instruction in
online nursing education courses. Unpublished PhD thesis, George Mason University.
Available from ProQuest Dissertations and Theses database (UMI: 3256274).
Gorsuch, R. L. (1974). Factor analysis. Philadelphia: Saunders.
Gunawardena, C. N., & McIsaac, M. S. (2004). Distance education. In D. H. Jonassen (Ed.),
Handbook of Research on Educational Communications and Technology (pp. 355–395).
Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum Associates.
Hooper, D., Caughlan, J., & Mullen, M. R. (2008). Structural equation modeling: guidelines
for determining model fit. Electronic Journal of Business Research Methods, 6(1), 53-
60. Retrieved January 8, 2011, from
http://arrow.dit.ie/cgi/viewcontent.cgi?item=1001&context=buschmanart
Johnson, C. G. (2005). Lessons learned from teaching web-based courses: the 7-year itch.
Nursing Forum, 40(1), 11-17. DOI: 10.1111/j.1744-6198.2005.00002.x
Karasar, N. (2000). Research method (10. Edition). Ankara: Nobel.
Lee, H. B., & Comrey, A. L. (1979). Distortions in a commonly used factor analytic procedure.
Multivariate Behavioral Research, 14, 301-321.
Moore, M., & Kearsley, G. (2005). Distance education. a systems view (2nd ed). New York,
NY: Thomson.
Moore, P., & Hart, L. (2004). Strategies for teaching nursing research online. International
Nursing Rewiev, 51, 123-128.
Mueggenburg, K. (2003). Online Education in Kentucky’s Nursing Programs. Unpublished
PhD thesis, Southern Illinois University. Available from ProQuest Dissertations and
Theses database. (UMI: 3100764)
Pek, H. (1999). Nedensel Modeller. Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
Reiners, G. (2005). Nursing distance education. Retrieved July 14, 2016, from
http://www.decadeconsulting.com/decade/papers/Reiners.pdf
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
196
Rosenkoetter, M. M., & Nardi, D. A. (2007). American academy of nursing expert panel on
global nursing and health: white paper on global nursing and health. Journal of
Transcultural Nursing, 18(4), 305-315. Retrieved December 18, 2014, from
http://tcn.sagepub.com/content/18/4/305.long
Scherer, R. F., Wiebe, F. A., Luther, D. C., & Adams J. S. (1988). Dimensionality of coping:
factor stability using the ways of coping questionnaire. Psychological Reports, 62, 763-
770.
Schnetter, V. A., Lacy, D., Jones, M. M., Bakrim, K., Allen, P. E., & O'Neal, C. (2014). Course
development for web-based nursing education programs. Nurse Education in Practice,
1-6. http://dx.doi.org/10.1016/j.nepr.2014.06.007
Schumacker, R. E., & Lomax R. G. (2004). A beginner's guide to structural equation modeling
(second edition). London, UK: Lawrence Erlbaum Associates.
Simonson, M., Smaldino, S., Albright, M., & Zvacek, S. (2009).Teaching and learning at a
distance education foundations of distance education (4nd Edition). Pearson.
Sümer, N., (2000). Yapısal eşitlik modelleri: temel kavramlar ve örnek uygulama. Türk
Psikoloji Yazıları, 3(6), 49-73.
Tavşancıl, E., ve Keser, H. (2002). Internet kullanımına yönelik likert tipi bir tutum ölçeğinin
geliştirilmesi. Eğitim Bilimleri Dergisi, 1(1), 79-100.
Tri-Council for Nursing (2010). Tri-Council for Nursing Issues New Consensus Policy
Statement on the Educational Advancement of Registered Nurses. Retrieved
January 14, 2014, from
http://www.aacn.nche.edu/Educationresources/TricouncilEdStatement.pdf
Turgut, M. F. (1977). Tutumların ölçülmesi, eğitimde ölçme teknikleri ders notu (Measurement
of Attitudes, Measurement Techniques in Education Lecture Notes). Number:7.
White, L. (2006). Canfield learning style inventory as a predictor of success in distance learning
program versus traditional learning program in an associate degree nursing program.
Unpublished PhD thesis, Touro University International, Available from ProQuest
Dissertations and Theses database (UMI: 3250958).
Yılmaz, V., Çelik, H. E., & Ekiz, E. H. (2006). Kuruma bağlılığı etkileyen faktörlerin yapısal
eşitlik modelleriyle araştırılması: özel ve devlet bankası örneği. Anadolu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2, 171-183.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 177-197 Karaca ve Boz-Yüksekdağ
197
Yazarlar Hakkında
Erol KARACA
1991 yılında Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Ölçme ve Değerlendirme
Anabilim Dalında lisans öğrenimini, 1996 yılında “Çoktan Seçmeli, Kısa Cevaplı ve Doğru-
Yanlış Testlerinin Madde ve Test İstatistiklerinin Karşılaştırılması” başlıklı teziyle yüksek
lisans öğrenimini ve 2003 yılında “Öğretmen Adaylarının Ölçme ve Değerlendirme
Yeterliklerine İlişkin Algıları” başlıklı teziyle doktora öğrenimini tamamladı. Ölçek
geliştirme, ölçme ve değerlendirme ve uzaktan öğrenme konularında çeşitli eserleri
bulunmaktadır. Halen Anadolu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet
Bölümü öğretim üyesidir.
Posta adresi: Anadolu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Yunusemre Kampüsü, 26470, Eskişehir, Türkiye
Tel (İş): +90 3350580/1868
GSM: +90 5059111528
Eposta: [email protected]
URL: https://akademik.anadolu.edu.tr/erolkaraca
Belgin BOZ YÜKSEKDAĞ
Belgin Boz Yüksekdağ, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Test Araştırma
Birimi’nde öğretim görevlisi doktor olarak görev yapmaktadır. Boz Yüksekdağ, Hacettepe
Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu’ndan 1990 yılında mezun olmuştur. Yazar, 1995
yılında İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü İç Hastalıkları Hemşireliği Ana
Bilim Dalı’nda; 2008 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uzaktan
Eğitim Anabilim Dalı’nda iki ayrı yüksek lisans derecesine sahiptir. 2013 yılında Marmara
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Psikiyatri Hemşireliği Ana Bilim Dalı’nda doktora
derecesi kazanan yazar, bilgisayar teknolojilerine dayalı uzaktan hemşirelik eğitimi üzerine çalışmalar
yapmaktadır.
Posta adresi: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Test Araştırma Birimi, Yunusemre Kampüsü,
26470, Eskişehir, Türkiye
Tel (İş): +90 222 335 05 80 - 2708
GSM: +90 554 514 01 22
Eposta: [email protected]
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 198-205
Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi
AUAd
auad.anadolu.edu.tr
Kaynak Gösterme
Dinçer, E. (2017). Hayat boyu öğrenmede güncel konular. AUAd, 3(2), 198-205.
198
Hayat boyu öğrenmede güncel konular
Okutman Emre DİNÇERa
aAdnan Menderes Üniversitesi, Aydın, Türkiye
Özet
McGraw-Hill Eğitim yayınları tarafından 2010 yılında İngiltere'de yayımlanan "Hayat Boyu Öğrenmede Güncel Konular"
kitabını Vicky Duckworth ve Jonathan Tummons birlikte yazmıştır. Bir önsöz ve sekiz bölümden oluşan kitap, hayat boyu
öğrenme sektöründeki güncel konu ve tartışmaların eleştirel bir analizini okuyucularla buluşturmaktadır. Kitapta tartışılan
konular rahat anlaşılır bir formatta sunulmaktadır. Yazarlar günümüzde hayat boyu öğrenme sektörü adına önem teşkil eden
kapsayıcı uygulamalar, istihdam gündemi, müfredat ve araştırma temelli öğretim gibi konuları incelemektedir. Kitapta
okuyucuların eleştirel ve sorgulayıcı bakış açısına sahip birer uygulayıcıya dönüşmelerine yardımcı olmak için pratik stratejiler
ve yansıtıcı görevler bulunmaktadır. Her bölüm başında bulunan öğrenme çıktıları, durum çalışması örnekleri, bölüm sonu
özetleri ve faydalı web siteleri kursiyerler, eğitim öğrencileri, sürekli mesleki gelişim programı paydaşları için önem arz
etmektedir.
Anahtar Sözcükler: Hayat boyu, öğrenme, güncel
Abstract
Vicky Duckworth and Jonathan Tummons co-authored the book "Contemporary Issues in Lifelong Learning" published in 2010
by McGraw-Hill Educational Publications in the UK. With a preface and eight chapters, the book brings readers a critical
analysis of contemporary issues and debates in the lifelong learning sector. The topics discussed in the book are presented in an
easily understandable format. The authors examine topics such as inclusive practices, employment agenda, curriculum, and
research-led instruction that are important for the lifelong learning sector. There are practical strategies and reflective tasks in
the book to help readers become better practitioners with a critical and inquisitive point of view. At the beginning of each
chapter, learning outcomes, case studies, chapter summaries, and useful web sites, that are important for trainees, teachers, and
stakeholders in continuing professional development programs, are presented.
Key words: Lifelong, learning, contemporary
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 198-205 Dinçer
199
Giriş
Vicky Duckworth ve Jonathan Tummons (2010) tarafından yazılan Hayat Boyu
Öğrenmede Güncel Konular (Contemporary Issues in Lifelong Learning) adlı eser, hayat
boyu öğrenme sektöründeki güncel konu ve tartışmaların eleştirel bir analizini sunan bir
kitaptır. Yazarlar, hayat boyu öğrenme konusunda eğitim alan öğrencilerin, konuyla ilgili
çalışma yapan araştırmacıların bu alana eleştirel ve sorgulayıcı şekilde bakmalarına yardımcı
olmayı hedeflenmektedir.
Kitapta istihdam, kapsayıcılık, araştırma yapmanın, ölçme geçerliliği, motivasyon
veya öğrenme teorileri kadar önemli olduğunu belirtilmektedir. Kitap soyut ve teorik
tartışmalardan kaçınarak somut, pratik çözüm önerileri ile günlük karşılaşan sorunlara çözüm
yolları göstermektedir. Bu yönüyle konuyla ilgili kişiler için önemli bir başvuru kaynağı
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kitapta bulunan durum çalışması ve gerçek hayat örnekleri
öğrenme sektörünün çeşitliliğinin bir yansıması olarak farklı eğitim ve öğretim
bağlamlarından alınmıştır. Kitap baştan sona rahatlıkla okunabileceği gibi bölümleri ayrı ayrı
ele alıp incelemek de mümkündür. Bu çalışmada kitabın sekiz bölümüne ilişkin özetler
sunulacak, özetlenen bölümün öneminden kısaca bahsedilerek, kitabın sektörde çalışan ve
eğitimini alan bireyler için önemi ele alınacaktır.
Hayat Boyu Öğrenme Sektörünün Değişen Yüzü
Kitabın bu bölümü hayat boyu öğrenme sektörünün genel bir görünümünü sunmakta ve
öğretmenin değişen rolünü tartışmaktadır. Sürekli Mesleki Gelişim Kurumunun, Öğrenme
Enstitüsü ve yansıtıcı uygulamalarının önemine değinildikten sonra değişen profesyonellik
kavramından bahsedilerek kalite ve hesap verebilirliğin önemi açıklanmaktadır. Örnek durum
çalışması olarak bir sanat öğretmeninin tecrübe ettiği mesleki yorgunluğu ve yalnızlığı benzer
durumdaki meslektaşlarının bulunduğu bir çalışma ağına katılarak nasıl aştığını
anlatılmaktadır. Hayat boyu öğrenmedeki öğretmen iş gücü çeşitli ve geniş yapıdadır.
Öğretmeninin sahip olduğu beceri ve kalite standartları öğrencilerin öğrenme deneyimini
olumlu veya olumsuz yönde etkilemektedir. Yazarlara göre öğrenme sektöründeki iş gücü
kalitesini artırmanın ilk adımı öğretmenlik mesleğini tercih edilen meslek haline getirmektir.
Bunun yanı sıra hayat boyu öğrenme programları mesleki gelişimin sağlanmasında giderek
daha önemli bir rol oynamaktadır.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 198-205 Dinçer
200
Eğitimde Kapsayıcı Olmak ve Katılımı Genişletmek
Bu bölüm Britanya'da eğitime olan erişimi artırmak için eğitim koşullarının önemli
yönlerinin neden ve nasıl değiştiğini özetlemektedir. İngiltere ekonomisindeki değişiklikler
güvensiz ve geçici bir istihdam ortamının gelişmesine neden olmuştur. Bu da "hayat boyu
geçerli meslek" kavramını bitirmiştir ve hayat boyu öğrenmeyi gerekli kılmıştır. Katılımı
genişletmenin ne olduğu açıklanarak, müfredatı geliştirmenin katılımı genişletme gündemine
olan etkisi incelenmektedir. Öğretim rolleri daha geniş profesyonel bir açıdan incelenerek, bu
çerçevede evsizler, suçlular ile çalışmak gibi farklı çalışma ortamlarından bahsedilmektedir.
Meslektaşlar ve diğer profesyonel iş dalları ile ilişkili olmanın etkin bir rehberlik ve destek
mekanizması oluşturduğu izah edilmektedir. İngiltere ekonomisinin rekabetçi yapısını
muhafaza etmek için hayat boyu öğrenmenin faydalı olduğu vurgulanmaktadır. Bununla
birlikte sürekli olarak İngiltere iş gücünün mesleki anlamda zinde tutulması gerekmektedir.
Ayrıca eğitime katılımı genişletirken eleştirel yaklaşımlar yoksul, hasta, işsiz ve niteliksiz
olma sebebiyle dışlanmış ve dezavantajlı olan toplulukların eğitsel olarak ilerlemesine
yardımcı olarak hayati bir rol üstlenmektedir.
Hayat Boyu Öğrenme Sektöründe Politika ve Uygulama
Bu bölüm okuyucuları hayat boyu öğrenme sektöründeki güncel ve yeni siyasi
tartışmalarla tanıştırmayı amaçlamaktadır. Uygulamacılarla alakalı arka planı siyasete
dayanan az sayıdaki durum çalışmalarından yola çıkarak siyasi tartışmaların ve
anlaşmazlıkların öğretmenlerin çalışma hayatlarını oldukça derinden etkilediğini
anlatmaktadır. Uygulayıcılar için politikanın etkisini anlamak bazen zor olabilmektedir. Bazı
açılardan da sınıflarda yaşanan gerçeklik, ulusal veya yerel bazda çalışan devlet birimleri için
çok uzakta bir dünya gibi gözükmektedir. Politikalardaki değişimlerin gerçek eğitim
ortamında etkili olmasının zaman alacağını belirten yazarlar, politik eylem ve motiflerin,
gerçekte öğretmenlerin alakalı olduğu eylemlerden oldukça farklı olduğu vurgulamaktadır.
Siyaset oldukça büyük bir konudur ve hayat boyu öğrenme politikası da bir o kadar çeşitli ve
karmaşıktır. Bu yüzden konuya çok farklı açılardan bakmak mümkündür. Hayat boyu
öğrenme sektöründe çalışanlar sıklıkla siyasi çıktılardan dolayı kendilerini yalnız ve güçsüz
hissetmektedir. Bu da uygulamadaki otonomiye zarar verirken öğretmenlerin bütünlüğüne,
uygulamadaki otantik yaklaşımlara zarar vermektedir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 198-205 Dinçer
201
Okuma-Yazma ve Aritmetik Becerileri ile Enformasyon ve İletişim Teknolojilerini
Sisteme Yerleştirme
Yetişkin okur-yazarlığı ve aritmetik beceri, İngiltere'de meslek eğitiminin temel
bileşeni olarak belirtilmektedir. Okur-yazarlık, dil ve aritmetik becerilerini kapsayacak
biçimde geliştirilen müfredat politikaları, teorisyenler, politika yapıcıları ve yöneticiler ve
uygulayıcılar için temel mesele olarak görülmektedir. Seçilen müfredat modeli eğitimin
olumlu veya olumsuz hangi yöne evrileceğinin bir göstergesidir. Küreselleşme ve
neoliberalizm çağında hayat boyu öğrenme müfredatı piyasa koşullarına göre değişen bir
ürün olarak düşünülebilir. Belirtilen becerilen önemi gerçek hayattan alınan örneklerle bu
becerilerin neden önemli olduğu gösterilmektedir. Teknoloji okur-yazarı olmadan rakamların
ne anlama geldiğini anlayamadan "Hayat Boyu Gerekli Beceriler" bireylerin kapsama alanı
dışında olacağı belirtilmektedir.
İstihdam Gündemi
Bu bölümde istihdam edilebilirlik gündeminin genel bir özeti ve gerekçesi
sunulmaktadır. İstihdam edilebilirlik, girişimcilik ve transfer edilebilir beceriler gibi
kavramlar ele alınmaktadır. Ayrıca bu bölümde Kalifiye Öğretmen Öğrenmesi ve Becerileri
kavramı (QTLS) tartışılırken, öğrenci bağımsızlığının önemi, öğrencilerin kendi öğrenme
deneyimlerini öğrenmelerinde temel olarak ele alması incelenmektedir. İngiltere'de 10 yıl
öncesine göre temel politikalarda nasıl değişim olduğu, sosyal kapsayıcılığın ve istihdam
edilebilirlik kavramlarının nasıl öne çıktığı anlatılmaktadır. Gelecekteki refahın istihdam ve
üretim ile yakalanabileceği vurgulanırken, birinci sınıf bir ekonomiye sahip olmak için birinci
sınıf meslekleri destekleyecek birinci sınıf becerilerin bireylere kazandırılmasının
gerekliliğine atıfta bulunulmuştur. İstihdam edilebilirlik kavramı açılanırken üç temel
prensipten bahsedilmiş, ilk kez işe girebilme, işi devam ettirebilme ve gerektiğinde yeni bir
işe başlayabilme olarak açıklanmıştır. İstihdam edilebilme becerilerinin gelişmesi için hayat
boyu öğrenmenin hem genç hem de yaşlı öğrenenler için önemi açıklanmaktadır.
Hayat Boyu Öğrenme Sektöründeki Müfredatı Keşfetmek
Hayat boyu öğrenme için geçerli müfredatı inceleyen bu bölümde müfredatı oluşturma
yöntemleri tartışıldıktan sonra sektördeki değişiklerin temelini oluşturan hükümet
politikalarındaki değişikliklerden örnekler verilmektedir. Mesleki gelişim için çok önemli
görülen Kalifiye Öğretmen Öğrenmesi ve Becerileri için uygulama standartları ele
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 198-205 Dinçer
202
alınmaktadır. Öğrenmenin bireylerin ve toplumun bir bütün olarak duygusal, entelektüel,
sosyal ve ekonomik refahını arttırdığından bahsedilmektedir. Bu yüzden de öğrenenlerin
ihtiyaçlarını karşılayacak, onları teşvik edecek nitelikte bir öğretim programının nasıl
kapsayıcı olması gerektiği açıklanmaktadır. Müfredatın kilit rolü vurgulanmış, çağdaş
yetişkin eğitimi müfredatını etkileyip ona yön verecek politik aktörlerin azlığından dem
vurulmuştur. Toplam müfredat ve gizli müfredat kavramları üzerinde durularak öneminden
bahsedilmiştir.
Hayat Boyu Öğrenme Sektöründe Araştırma Temelli Öğretim
Bu bölüm hayat boyu öğrenme sektöründe araştırma yapmanın öğretim uygulamalarına
pozitif katkıda bulunduğunu tartışmaktadır. Eğitim araştırmalarının rolü ve doğası
değerlendirildikten sonra bunların uygulamadaki etkisi üzerinde durulmaktadır. Öğrenciden
sağlanan geri bildirim eğitim kalitesini değerlendirmek açısında kritik öneme sahip
görülmektedir. Eğitim araştırmalarının büyük kısmı üniversiteler tarafından yapılmaktadır.
Oysa sahada çalışan öğretmenlerin de araştırmaya dâhil edilmesi gerektiği belirtilmektedir.
Eğitim araştırmasının bir bakıma başlangıçta mümkün olmayacak konulara bile değinilmesini
mümkün kıldığı iddia edilmektedir. Araştırma yapacak enerji ve kaynağı ayırmak zor olsa
bile hayat boyu öğrenme alanındaki öğretmenlerin araştırma yapmanın tazeleyici ve
ödüllendirici olduğunu bilmesi gerekmektedir.
Hayat Boyu Öğrenme Sektöründe Çalışmak
Kitabın son bölümünde hayat boyu öğrenme sektöründeki öğretmenler için yeni
profesyonellik kavramı tartışılmaktadır. Takım çalışmasının gerekliliği, alandaki kişilerle
birlik organizasyonlarında fikirlerin paylaşılması gerektiği vurgulanmaktadır. Ektili takım
çalışmasının ise etkili iletişim ile mümkün olduğu anlatılmıştır.
Sonuçlar
Hayat Boyu Öğrenmede Güncel Konular adlı çalışma hayat boyu öğrenme alanında
karşımıza çıkan konulara pratik bir bakış açısı getirerek, çözüm odaklı yapısıyla özellikle
alanda çalışan öğretmen ve araştırmacıların faydalanabileceği bir kitaptır. Çalışmada ele
alınan konular birbirinden bağımsız şekilde sunulduğu için kitap okurların ilgi duyduğu
konuya hızlıca odaklanmasına imkân vermektedir. Hayat boyu öğrenmede kapsayıcılık,
istihdam, müfredat ve araştırma temelli öğretim gibi anlamlı konuları tartışması kitabı daha
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 198-205 Dinçer
203
da önemli kılmaktadır. Her bölüm başında verilmiş olan öğrenme çıktıları okuyucuları
güdülerken, verilen örnek durum çalışmaları ise uygulama hakkında akla gelebilecek sorulara
cevap vermeyi kolaylaştırmaktadır.
Öneriler
Vicky Duckworth ve Jonathan Tummons tarafından yazılan kitap, Hayat boyu öğrenme
alanında güncel konu ve sorunlara çözüm odaklı bakış açısıyla alanla ilgili öğrenci, öğretmen,
yönetici ve diğer paydaşların rahatlıkla okuyabileceği bir başvuru kaynağı olarak karşımıza
çıkmaktadır. Kitabın konuları İngiltere temelinden ele alması, evrensel boyutunu
kısıtlamaktadır. Bu nedenle konularla ilgili başka ülkeleri de kapsayan akademik çalışmaları
incelemenin faydalı olacağı düşünülmektedir. Hayat boyu öğrenme, kitapta da belirtildiği
gibi çok geniş bir alanı kapsadığı için bu alanı ilgilendiren konular, kitapta tartışılanlarla
sınırlı değildir. Diğer konuları da bu kitabın sorunları ele alış tarzıyla inceleyen araştırmalar
yapmak, alan yazıya katkıda bulunabilir.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 198-205 Dinçer
204
Kaynakça
Duckworth, V., & Tummons, J. (2010). Contemporary ıssues ın lifelong learning. UK:
McGraw-Hill Education.
AUAd 2017, Cilt 3, Sayı 2, 198-205 Dinçer
205
Yazar Hakkında
Okutman Emre DİNÇER
2003 Yılında İngilizce Öğretmeni olarak MEB bünyesinde Aydın ilinde göreve başlamıştır. 2006
yılından beri Adnan Menderes Üniversitesi’nde okutman olarak çalışmaktadır. Lisans eğitimini
Gazi Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünde, yüksek lisans eğitimini ise Muğla Sıtkı
Koçman Üniversitesi İngiliz Dili Eğitimi bölümünde tamamlayan Dinçer, halen Anadolu
Üniversitesi, Uzaktan Eğitim Anabilim Dalı, Uzaktan Eğitim Bölümünde doktora ve Açıköğretim Fakültesi, Web
Tasarımı ve Kodlama önlisans programında eğitimine devam etmektedir. Yazarın ilgi alanları, yetişkin eğitimi,
hayat boyu öğrenme, proje tabanlı öğretimdir.
Posta adresi: Adnan Menderes Üniversitesi Rektörlük Dış İlişkiler Ofisi Aydın, Türkiye 09100
Tel (İş): +90 256 2182037
Eposta: [email protected]