83
1 AYIN MAKALESİ (17.01.2012 İZTO VE 02.02.2012 AOSB TOPLANTILARI KONUŞMALARIM) YENİ TTK ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİRECEK Ünal Aydın İZYMMO Bşk. 54 Yıl boyunca Türk ticari hayatını düzenleyen 6762 sayılı yasanın yerine 01.07.2012 tarihi itibariyle 6102 sayılı yeni TTK yürürlüğe girecektir. Küreselleşme olgusunun gereklerini karşılamaya dönük yeni TTK, mesleğimiz ve meslektaşlarımız açısından da önemli değişimler öngörmektedir: 01.07.2012 itibariyle kurumsal yönetim ilkeleri çerçevesinde şirket yönetim kurulu üyeleri ile üst yöneticilerinin kusurları oranında cezai olarak sorumlu tutulmaları, genel kurul ve yönetim kurulu toplantılarının elektronik ortamda yapılması, kayıtlı sermaye uygulamasının genişletilmesi, ortakların şirkete borçlanmasının yasaklanması, tek ortaklı şirket kurulabilmesi yönündeki değişiklikler yürürlüğe girecektir. Şirket esas sözleşmelerindeki genel hükümlerin yeni TTK çerçevesinde değiştirilmesi veya tamamlanması işlemlerinin 13.08.2012’ ye kadar yapılması öngörülmüştür. Şirket yönetim kurlundaki tüzel kişi temsilcilerinin istifa etmesi ve yerine gerçek veya tüzel kişi olarak yeni atama yapılması, yönetim kurulu üyelerinin en az dörtte birinin yüksek öğrenim görmüş olması hükümleri 30.09.2012 tarihinde yürürlüğe girecektir. 01.01.2013 tarihinden itibaren şirketlerde TMS, TFRS, TDS uygulamalarının başlaması öngörülmüştür. 31.12.2013 mali tabloları 31.12.2012 mali tablolarıyla mukayeseli olarak ilan edileceğinden, 31.12.2012 mali tablolarının standartlara uygun hale getirilmesi yönünde 2012 ‘de hazırlıklı olmak gerekecektir. TÜRMOB ve meslek odalarımız, meslektaşlarımız için yoğun bir bilgilendirme ve eğitim süreci içindedir. Tüm meslektaşlarımızın bilgilerini geliştirmeleri ve mükellefleri bilgilendirmeleri gerekmektedir.

AYIN MAKALESİ OCAK-SUBAT...1 AYIN MAKALESİ (17.01.2012 İZTO VE 02.02.2012 AOSB TOPLANTILARI KONUŞMALARIM) YENİ TTK ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİRECEK Ünal Aydın İZYMMO Bşk. 54 …

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • 1

    AYIN MAKALESİ

    (17.01.2012 İZTO VE 02.02.2012 AOSB TOPLANTILARI KONUŞMALARIM)

    YENİ TTK ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİRECEK

    Ünal Aydın İZYMMO Bşk.

    54 Yıl boyunca Türk ticari hayatını düzenleyen 6762 sayılı yasanın yerine 01.07.2012 tarihi itibariyle 6102 sayılı yeni TTK yürürlüğe girecektir. Küreselleşme olgusunun gereklerini karşılamaya dönük yeni TTK, mesleğimiz ve meslektaşlarımız açısından da önemli değişimler öngörmektedir:

    01.07.2012 itibariyle kurumsal yönetim ilkeleri çerçevesinde şirket yönetim kurulu üyeleri ile üst yöneticilerinin kusurları oranında cezai olarak sorumlu tutulmaları, genel kurul ve yönetim kurulu toplantılarının elektronik ortamda yapılması, kayıtlı sermaye uygulamasının genişletilmesi, ortakların şirkete borçlanmasının yasaklanması, tek ortaklı şirket kurulabilmesi yönündeki değişiklikler yürürlüğe girecektir.

    Şirket esas sözleşmelerindeki genel hükümlerin yeni TTK çerçevesinde değiştirilmesi veya tamamlanması işlemlerinin 13.08.2012’ ye kadar yapılması öngörülmüştür. Şirket yönetim kurlundaki tüzel kişi temsilcilerinin istifa etmesi ve yerine gerçek veya tüzel kişi olarak yeni atama yapılması, yönetim kurulu üyelerinin en az dörtte birinin yüksek öğrenim görmüş olması hükümleri 30.09.2012 tarihinde yürürlüğe girecektir.

    01.01.2013 tarihinden itibaren şirketlerde TMS, TFRS, TDS uygulamalarının başlaması öngörülmüştür. 31.12.2013 mali tabloları 31.12.2012 mali tablolarıyla mukayeseli olarak ilan edileceğinden, 31.12.2012 mali tablolarının standartlara uygun hale getirilmesi yönünde 2012 ‘de hazırlıklı olmak gerekecektir.

    TÜRMOB ve meslek odalarımız, meslektaşlarımız için yoğun bir bilgilendirme ve eğitim süreci içindedir. Tüm meslektaşlarımızın bilgilerini geliştirmeleri ve mükellefleri bilgilendirmeleri gerekmektedir.

  • 2

    Şirketlerin 2013 yılı işlem, belge ve kayıtları bağımsız denetçiler tarafından denetlenecektir. Şirketlerin 01.03.2013 tarihine kadar bağımsız denetçi atamalarını yapmaları gerekmektedir.

    Kamu Gözetim Kurumu tarafından ve meslektaşlarımız arasından belirlenecek bağımsız denetçiler TMS, TDS, TFRS çerçevesinde denetimlerini yapacak ve raporlarını düzenleyeceklerdir.

    Şirketlerin nama yazılı hisselerinin devrine ilişkin esas sözleşme hükümlerini 30.06.2013 tarihine kadar yeni düzenlemeye uyumlu hale getirmeleri gerekmektedir. Şirketlerin 01.07.2013 tarihine kadar TTK’ na uygun internet sitelerini (web sitelerini) devreye sokmaları gerekmektedir. 13.02 2014 tarihine kadar limited şirketlerde 10.000,- TL, anonim şirketlerde 100.000,- TL en az sermaye şartını yerine getirmeleri; imtiyazlı hisselerdeki imtiyazları yeni düzenlemeye dönüştürmeleri gerekmektedir.

    Özetle yeni TTK meslektaşlarımıza hem mesleklerini fiilen icra etme usul ve esasları açısından, hem de denetledikleri şirketlerin yöneticilerine yüklenen görevlerin icrası ve denetlenmesi açısından ciddi yenilikler ve külfetler getirmektedir. Dikkatli, titiz, yorucu bir geçiş dönemi yaşayacağız. Umarım bu süreci başarıyla tamamlayacağız. 13.12.2011 tarihli resmi gazetede yayımlanan 1 sıra numaralı genel tebliğ çerçevesinde isteyen mükellefler elektronik ortamda defter tutabilecektir. Zamanla muhasebe defter ve belgelerinin yerine elektronik belleklerin yaygınlaşmasını bekleyebiliriz. Teknoloji hızla değişip gelişiyor. Ayak uydurmamız gerekiyor.

    Sağlık, başarı ve mutluluklar diliyorum.

  • 3

    AYLIK BÜLTEN DİZİNİ

    İÇİNDEKİLER

    Odamızdan Haberler ……………..………………………………………. 4-5

    Odamıza Gelen Yazılar .................................................6-49

    Maliye Bakanlığı Özelgeleri……………………………………………….. …..50-71

    Yargı Kararları ………………………………………………………………….72-78

    Sayı: 106 OCAK – ŞUBAT

    Adres: Cumhuriyet Bulvarı NO:193 K:3 D:3 Tan Apartmanı Alsancak/İZMİR

    Yazı Danışma ve Okuma Kurulu

    Turan ÖZTÜRK (YMM) (Genel Yayın Sorumlusu) Hasan Zeki SÜZEN (YMM) (Genel Yayın Sorumlusu)

    Hazırlayan

    Ayşe GÖZGÖZOĞLU (Yazı İşleri Sorumlusu)

    ODAMIZ BANKA HESAP NUMARALARI

    T.İş Bankası Gündoğdu Şubesi HESAP NUMARASI : 3424-0296179 IBAN NUMARASI : TR 080006400000134240296179

    Yapı Kredi Bankası Mustafabey Şubesi HESAP NUMARASI : 283-65248362 IBAN NUMARASI: TR 080006701000000065248362

    Ziraat Bankası Alsancak Şubesi HESAP NUMARASI: 712-6969135 IBAN NUMARASI: TR 670001000712069691355004

    Deniz Bank Alsancak Şubesi HESAP NUMARASI: 9190-5901176-351 IBAN NUMARASI: TR50 0013 4000 0059 0117 6000 01

  • 4

    ODAMIZDAN HABERLER

    Hasan Zeki SÜZEN

    + ELEKTRONİK DEFTER KULLANMA SEMİNERİ

    İzmir Ticaret Odası ve Odamızın işbirliği ile 17.01.2012 tarihinde elektronik defter kullanma semineri yapıldı. Semineri Gelir İdaresi Daire Başkanı Uğur Doğan sundu. Sayın Doğan’a teşekkürlerimizi iletiyoruz.

    + TÜRMOB UFRS EĞİTİMLERİ BAŞLADI

    Yeni Ticaret Kanunu, UFRS ve Denetim Standartları konusunda eğitici olarak yetişen meslektaşlarımız birikimlerini bizlerle paylaşmaya başladılar. Üyelerimizin başvuruları çerçevesinde önümüzdeki günlerde YMM’lerin de hizmet için eğitimleri başlayacaktır. Bu eğitim için İzmir Defterdarlığı’nın Şehit Nevres Bulvarındaki salonu kiralanmış bulunmaktadır.

    + ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ YÖNETİMİ VE ODAMIZIN UFRS SEMİNER İŞBİRLİĞİ

    Atatürk Organize Sanayi Bölge binası salonunda yapılan semineri üyelerimizden Tayfun Şenol ve Kadir Karakaş sunmuştur. Seminerde UFRS uygulamasının yanı sıra Yeni Ticaret Kanunu hakkında da bilgi verilmiştir.

    + TÜRMOB BAŞKANLAR TOPLANTISI

    08.02.2012 tarihinde Ankara’da TÜRMOB Başkanlar toplantısı yapıldı. Oda Başkanımız Ünal Aydın ve Başkan yardımcımız Turan Öztürk katıldı. Toplantıdan bir gün önce de (8) YMM Odası temsilcisinin katılımıyla Ankara YMM Oda binasında YMM Oda Başkanları toplantısı yapılarak II’nci YMM Sempozyumu hakkında çalışmalar yapıldı.

    TÜRMOB Başkanlar toplantısına misafir konuşmacı olarak “Kamu Gözetimi ve Standartlar Kurulu” Başkanı Seyit Ahmet Baş’da katıldı. Başkan yaptığı konuşmada;

    - Kurulan oluşumun yeni olduğunu,

    - Denetçilik görevinin şirketlerin büyüklüğüne göre kademeli olacağını,

    - TÜRMOB’dan ayrı olarak bazı eğitimler yapılabileceğini,

  • 5

    - Denetçilik için sınav şartının aranabileceğini,

    - Piyasanın hem tasdik hem denetim ücretini birlikte karşılamasının güç olacağını,

    - Denetim işinin 2013 yılında yürürlüğe giremeyebileceğini, belirtmiştir.

    Yukarıda değinilen konuları toplantıdan edinilen izlenimler olarak değerlendirmek gerekir. Kurulun önümüzdeki günlerde yapacağı düzenlemeler gerçek yol haritasını gösterecektir.

    Gelecek sayıda buluşmak dileğiyle…

  • 6

    ODAMIZA GELEN MAKALELER

    YENİ TÜRK TİCARET KANUNU NEDEN YADIRGANDI?

    Prof. Dr. Adnan GÜLERMAN Yeminli Mali Müşavir

    A- ÖZ ELEŞTİRİ YAPMA GEREĞİ

    Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 14.02.2011 tarihli Resmî Gazete’de yayınlandıktan uzun bir süre sonra gazetelerde, meslekî dergilerde ve internet sitelerinde bir panik havasının oluştuğu görülmektedir. Bu panik havasına göre, yeni TTK.nun çeşitli maddeleri ile cezalar yağdırılmakta ve benler da para cezalarının yanında hapis cezalarına kadar uzanmaktadır.

    Yeni TTK.nun iş hayatına neler getireceğini ve neleri götüreceğini ele almadan önce bir öz eleştiri yapmanın gereğine inanmaktayım.

    Bilindiği gibi, son birkaç aydır gerek gazetelerde, televizyon ekranlarında, gerekse toplantı salonlarında yazarlar ve konuşmacılar yeni TTK.nun iş hayatına bir bomba gibi aniden düştüğünü, bu kanun uygulandığı taktirde cezalandırılmayacak, hapse girmeyecek hiçbir ticaret erbabının kalmayacağını dile getirmeye çalışmışlardır.

    Bir an için söylenilenlerin ve yazılanların gerçeği ifade ettiğini varsayalım.

    B- UZUN BİR ÖN HAZIRLIK DÖNEMİ

    Ama, 1535 maddelik ve bütün ticaret hayatını en yakından ilgilendiren bu kanun, bir gece yarısı, aniden kabul edilip Resmî Gazetede yayınlanmadı ki. Bu kanunun hazırlanmasının on yıldan fazla bir geçmişi bulunmaktadır.

    2000 yılında Ticaret Hukuku Profesörlerinden Dr. Ünal Tekinalp başkanlığında 40 kişilik akademisyen ve hukukçulardan oluşan bir komisyon çalışmalarına başlıyor. Beş yıl süren bu komisyonun çalışmala-rında yapılan görüşmelerin deşifresi tam 46 cilt halindedir.

    2005 yılında çalışmalarını tamamlayan komisyon öneri paketini Adalet Bakanlığına sunuyor. Adalet Komisyonu da bu tasarıyı yaklaşık bir yıl süreyle de inceliyor ve görüşüyor. Bakanlar Kurulu tarafından imzalanan tasarı da 9 Kasım 2005 tarihinde TBMM Başkanlığına sunuyor.

  • 7

    TBMM.nde bulunan 550 Milletvekili arasında ticaret hayatında uzun tecrübesi olanların mevcudiyeti yanında, hangi fiillerin suç sayılacağını ve bu suçlara tertip edilecek cezaların ne kadar olması gerektiğini değerlendirebilecek olanların bulunacağı da kuşkusuzdur. Ayrıca, Mecliste yapılan görüşmelerin sonunda siyasî parti temsilcilerin olumlu görüşlerini dile getirdikleri de kayıt. Altındadır. Meclis müzakerelerinin gün boyu TRT televizyonundan yayınlanmış bulunması da kanunla ilgili görüşmelerin kamuoyuna da yansıtıldığını ortaya koymaktadır.

    Bütün bunlardan, sonra yeni TTK. 13 Ocak 2011 tarihinde TBMM.nde kabul edilerek, 14.02.2011 gün ve 27846 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmış bulunmaktadır.

    Böylece, bir yandan yeni TTK.nun 10 yıldan fazla bir süredir hazırlık çalışmalarının yapıldığı pek çok ilgili tarafından bilinmekte, öte yandan da bir yıldan fazla bir süredir de uygulanma tarihini beklemektedir.

    C- ÖNCEKİ TTK.NUN YAPISI

    6762 sayılı halen uygulanmakta olan TTK.nu yürürlüğe konulduğu dönemin hemen tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir yapıya sahip bulunmaktaydı. 1957 yılında yürürlüğe girip 50 yıldan fazla bir süredir uygulanan bu kanunun yürürlükte bulunduğu bu süre içinde dünyada sıra dışı denilebilecek değişiklikler yaşanmış, Türkiye’de de bu değişikliklere ayak uydurmakta geri kalmamıştır. Önceki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun (AET) kurulması ve yaygınlaşması, sonrasında siyasî bir güç haline de dönüşerek Avrupa Birliği (AB) haline gelmesi, Türkiye’nin 1960’ların başından itibaren bu topluluğun bir üyesi olabilmek için uyum çalışmaları içine girmesi, 1990’ların ortalarında Gümrük Birliği üyeliğimiz Türkiye’nin de küresel, ekonomik ve ticari hayatına ayak uydurmasını zorunla hale getirmiştir.

    Avrupa Ekonomik Alanı (NAFTA) nın dünya ticari hayatında etkili bir güç olarak ortaya çıkması, Kopenhag Kriterlerine Türkiye’nin uyum sağlama çalışmaları bir yandan ekonomik ve ticaret yapısının yeniden düzene sokulmasını zorunlu kıldığı gibi, öte yandan da ticaret hayatı ile ilgili yasal düzenlemelerin yeniden ele alınmasını zorunlu kılmıştır.

    Türkiye bu gelişmeye ayak uydurabilmek için zaman zaman mevcut 6762 sayılı TTK.nda madde değişiklikleri yapma yoluyla ayak uydurmaya çalışmışsa da, böylesine uyum sağlama çalışmalarında madde değişikliklerinin yeterli olamayacağı da görülmüştür.

  • 8

    Genel hayat düzeninde yanlış sayılan hareketlerin yasal önlemlerle, yaptırımlarla karşılanması olağan sayıldığı gibi, ticarî hayatta da yanlış hareketlerin ve işlemlerin yaptırımlarla karşılanması olağandır. Bir örnek vermek gerekirse Türk Ceza Kanunu’ndaki pek çok maddede cezalandırma hükümlerinin yer alması, bu fiillere bulaşmamış olan kimseleri nasıl rahatsız etmiyorsa, TTK.larında hatalı fiil ve işlemler için cezalar tertip edilmiş olması da yanlış yapmayanları rahatsız etmemelidir.

    Aslında, eski bir yapıya dayalı olan önceki TTK.nun bazı maddelerinde cezalar zikredilmiş, bazı maddelerde de suç olarak görülen fiiller için ilgili kanunlara göndermelerde bulunularak, dolaylı yollardan cezalandırılacağı da ifade edilmiştir.

    Yeni alınan bir ayakkabının topuktan, taraktan kendisini hissettirmesi gibi, her yenileştirmede eskinin alışkanlıklarından kaynaklanan bir yadırgama dönemi aşamasının olmaması kaçınılmazdır.

    Konumuza girmeden önce, pek çoğunuzun da bildiğini zannettiğim “Ho şafın yağı kesildi” fıkrasını anlatmak isterim: Bir zamanlar bir askeri birlikte yemekleri pişirmek için bir tane kazan varmış. Kuru fasulyesi de pilavı da, üzüm hoşafı da aynı kazanda pişermiş. Bulaşıkçı da kazanı iyice yıkamayı ihmal ettiğinden, kazanın yağ bulaşığı üzüm hoşafının üstünde ince bir tabaka halinde yer alırmış. Asker ocağından önce sofrasına hiç hoşaf gelmemiş erler de yağlı üzüm hoşafını öylece benimsemişler. Bir süre sonra komutan d eğişince yağlı hoşafı yadırgamış ve bulaşıkçıya hoşaf için kazanı iyice yıkaması talimatını vermiş. Yağlı hoşafa alışmış olan erler de “yeni komutan hoşafımızın yağını kesti” diyerek şikâyetçi olmuşlar.

    Kıssadan hisse: Önceki TTK.nda önemli boşluklar ve günümüz gereklerine uymayan hükümler vardı. Hatta, bu boşluklar sebebiyle şirketlerin, bankaların içinin boşaltılması, alacaklıların mağdur edilmesi, sanal şirketlerin kurulması gibi işlemlere kapı açılmaktaydı.

    Şimdi dört elle sarıldıkları ve halen uygulanmakta olan TTK. nun hükümleri ihmale uğramadan, hakkıyla uygulanabilseydi, yeni TTK.na itirazlar bu kadar olmayacak ve yeni kanun bu ölçüde yadırganamayacaktı.

    Gerek vergi oranlarının yüksekliği, gerek bazı işlemlerde karşılaşılan, anlamsız ve aşılması çok zor işlemler, bir bakıma ticaret alemini kendi dertlerinin devasını kendilerinin bulmasına yönlendirmişti.

  • 9

    Bazı kredi kuruluşları firmanın gerçek bilgileri içeren mali tablosunun kredi almasına imkân vermediğini görmeleri üzerine mali tablonun kredi alabilecek duruma getirilmesine göz yummakta sakınca görmemişlerdi.

    D- ÖRNEKLERDEN BİRİSİ

    Pek çok örneği bilinmekle birlikte, gerçeği yansıtan bir örnek olması itibariyle bir anonim şirketin kuruluş tablosunu sunmak isterim: Yedi ortaklı olan bu anonim şirket baba, ana, küçük yaştakiler dahil evlatlar ve damattan oluşmaktadır. Ortakların sermaye payları da sırasıyla: Babanın payı %99,98 olup, öteki ortakların payı %o,02’nin 1/6 miktarlarıdır. Üstelik, büyük ortak dahil hiç birinin şirketin üretim işlemleri ile hiçbir bilgi ve deneyimleri de yoktur. Fabrika binası ve makineler için kredi kullanılmıştır. Şirket, üretiminin %90 kadarını da bir Yunan ihracatçı aracılığı ile AB ülkelerine ihraç etmeye çalış-maktadır.

    Benim son sözü söylememden önce, okuyucularımın sözümü “Bu şirket iflas eder” diye bağlayacaklarını tahmin etmekteyim. Öyle de oldu. Ama, ortaklar sırra kadem bastı, bankalar verdikleri kredilerin peşinde, ham madde satanlar alacaklarının peşinde bir tablo ortaya çıktı.

    Bu istisnai bir örnek de değildir. Önceki TTK.nun hükümlerine uygun olarak yüzlerce, binlerce şirket kurulmuş, bunlardan bir kısmı bu imkânı yanlış değerlendirdiklerinden zararlara uğramış, iflas etmiş, hem kendi ortaklarına, satıcılarına, kredi verenlerine hem de müşterilerine zarar vermiştir.

    1990’ların son yılları ve 2000’lerin ilk yıllarında ülkemizde yaşanılmış bulunulan olaylar bu gün bile hafızalardır. Kepenk kapatan şirketler, işçilerini kapı önüne koyma zorunda kalan sanayi kuruluşlar sadece kendi hatalarının değil, daha çok ekonomiye köklü zarar veren büyük çaplı kuruluşların yanlış hareketlerinin neden olduğu çalkantılardan kendilerine düşen payları üstlenmek zorunda kalmışlardır.

    E- BİR SUÇ VARSA CEZASI DA OLACAKTIR

    Yeni TTK.nun 562. Maddesinde hangi iş, işlem veya fiiller için hangi cezaların tertip edildiği sıralanmaktadır.

    Temel bir hukuk kuralı olarak tekrarladığımız bir deyimimiz bulunmaktadır: Suç varsa, cezası da olacaktır.

    Bir örnek olmak üzere, halen uygulanmakta olan TTK. ile 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren uygulanmaya başlayacak olan 6102

  • 10

    sayılı TTK.nun aynı nitelikteki iki maddesini karşılaştıralım: 6102 sayılı TTK.nun “Defter tutma yükümlülüğü” ile ilgili 64.üncü maddesinde noterce onaylanması gereken defterleri doğru bilgiler verecek şekilde tutulacağını, işletmeyle ilgili her türlü belgenin saklanacağını hükme bağladıktan sonra, bu yükümlülükleri yerine getirmeyenlerin de 562.nci maddenin 1/a,b,c bentlerine göre adlî para cezası ile cezalandırılacağını hükme bağlamıştır.

    Gelelim, halen uygulanmakta olan TTK.na. Bu kanunun 66, 67 ve 69.ncu maddeleri, yeni TTK.nun 64 üncü maddesi ile aynı hususları içermekte olup, bu madde hükümlerine aykırı hareket edenlerin de 3 milyon liradan 30 milyon liraya kadar adli para cezası ile cezalandırılacağını hükme bağlamıştır.

    Sadece iki TTK.nun hükümlerini karşılaştırarak “iş hayatı cezalandırılıyor” yakınmasında bulunmak da isabetli değildir. 1961 yılında 213 kanun numarası ile yürürlüğe konulup, günümüze kadar çeşitli ilave ve değişikliklerle uygulanmış bulunan Vergi Usul Kanunu’nun “Genel usulsüzlük” ve “Özel usulsüzlük” başlıkları altında toplanmış bulunan işlemler için cezalar tertip edildiği gözden uzak tutulmamalıdır.

    F- YENİ TTK.NDAKİ HAPİS HÜKÜMLERİ

    Yeni kanunda “hapis cezası” tertip edilen şunlardır:

    a) Md:210/1’de yer alan “Denetim için bilgi ve belge vermeyenler veya eksik verenler, denetim elemanlarının görev yapmalarını engelleyenler”. Bu fiili yapanlara üç aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

    b) Md:549/1’de yer alan “Şirketin kuruluşu, sermayesinin artırılması ile birleşme, bölünme, tür değiştirme ve menkul değer çıkartma gibi işlemlerle ilgili belgelerin, izah namelerin, taahhütlerin ve beyanların ve garantilerin yanlış, hileli, sahte, gerçeğe aykırı olmasın, gerçeğin sak-lanmış bulunması”. Bu fiilleri yapanlara bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

    c) Md:551/1’de “Aynî sermayenin veya devralınacak işletme ile ayınların değerlemesinde emsaline oranla yüksek fiyat biçenlere, işletme veya aynın niteliğini veya durumunu farklı gösterenlere veya başka bir şekilde yolsuzluk yapanlara üç aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

    Görüldüğü gibi, 1535 maddelik bir kanunda 3 fiili hapisle olmak üzere, toplam 17 fiil için ceza biçilmiş bulunmaktadır. Cezaların fiillere göre ağır olup olmadıkları ayrı bir tartışma konusudur. Ama, 562 nci maddede cezaları gösterilmiş olan fiillerden hiçbir için “suç değildir” değerlendirmesi

  • 11

    yapmak da mümkün değildir. Belki de eğitimi, ama sermayesi itibariyle çok mütevazi şartlar içinde mahalle bakkallığı yapmaya çalışan birisinden, işletme defterini her yıl notere onaylatması beklenirken, bir anonim veya limited şirketi sorumlusunun 562/64 ncü maddedeki ceza hükmüne itiraz etmesinde haklılık derecesini tartışmak hangi ölçülerde mantıklılıkla izah edilebilecektir?

    Önceki, 23.06.1956 tarihinde kabul edilip bu güne kadar çeşitli değişikliklerle gelmiş bulunan önceki TTK.nunda benzer fiiller için “Yapmışsın ama, bir daha yapma” gibilerden bir hoşgörü havası çıkartmak mümkün değildir.

    G- NEDEN YENİ BİR TTK

    Borçlusunu bulamayan kreditörler, perişan olan ortaklar, sorumluları bulamayan tüketiciler gibi pek çok örnek, yeni TTK.nun kaçak delikleri tıkamak gibi bir düşünce ile hazırlanmasına neden olmuştur.

    Son aylarda yapılan eleştirilerde dikkat edildiğinde, yazanlar, konuşanlar ağırlıklı olarak 562 nci maddedeki cezalar üzerinde durmuşlar, bunların dışındaki maddelere eleştiri yöneltmemişlerdir.

    Mevcut uygulamada, mali tabloların vergi daireleri, kredi verecek olan bankalar gibi kurumların dışına çıkmadıkları bilinmektedir.

    İnternet uygulamaları çocukların oyun odalarına kadar girmişken, sadece vergi avantajından faydalanmak için kurulmuş limited şirketlerin internet sitesi kurma maliyetinin yüksekliğinden yakınmalarını yorumlamak güç değildir. Genel bir varsayım olarak limited veya başka bir ticari birliğin esas amacı vergi avantajı sağlamak değil, güçlerin birleştirilmesi yolu ile ekonomik faaliyeti, üretimi artırmak yolu ile hem kendi ortaklarına, hem de ekonomiye sağlanan faydayı artırmaktır.

    Teknolojinin gelişmesi hayatın her alanını etkilerken ticaret hayatının bulun dışında kalması beklenemezdi. Zamandan tasarrufun önemli bir ekonomik değerinin olduğu günümüzde e-posta’nın öteki alanlar yanında ticarî hayata girmesi olağan karşılanmalıydı.

    Yeni TTK.nun en önemli özelliklerinin başında iş hayatına “şeffaflık”ı getirmeye çalışmasıdır. Bunun anlamı, şirketin gerçek anlamdaki sırlarının ortalığa dökülmesi değildir. Batı’da hemen bütün şirketlerin denetlenmiş ve gerçek bilgileri yansıtan mali tabloları ve benzerlerini yayın organlarının sayfalarında, elektronik iletişim organlarında ve benzeri yerlerde bulmak olağan dışı bir olay değildir. Hatta, bu şirketler bu tablo ve bilgileri başarılı

  • 12

    performansların birer övünç belgesi olanlar kamu oyuna sunarlar. Hatta, bu davranışlar rekabetin vazgeçilmez bir unsuru olarak değerlendirilir.

    Sonuç olarak şunu söylemek gerekmektedir. Yeni kanunun uygulanmasına daha bir süre bulunmaktadır. Hatalar varsa geri dönülmesi de imkân dahilindedir. Ama, dış ticaret hacmimizin 130 milyar doları aştığı bir ortamda şirketlerimizin doğru bilgi ve belgelerle dünya ticaretinin huzuruna çıkması zamanı çoktan gelmiştir.

    Türk Ceza Kanunumuzun pek çok maddesinde de çok ağır cezalara kadar varan hükümler bulunduğu halde, her hareketi kontrollü bir vatandaş bu ceza maddelerinden ürkmemekte ve ilgi duymamaktadır.

    H- ENRON OLAYI HERKESİ UYANDIRDI

    2000 yılında ABD. nin en büyük 500 şirket sıralamasında 7. sırada olan ENRON 1985 yılında birkaç şirketin birleşmesiyle kuruldu. Şirketin batışına giden yoldaki en önemli kilometre taşları yasal ve/veya yasadışı uygulanan bazı muhasebe kuralları ve ENRON dışında kurulmuş birçok başka şirket kanalıyla risklerin ve zararların bilanço dışına çıkarılarak gizlenmesi olmuştu. Bu işlemler ve ilişkiler sayesinde parlak ve kârlı bir görüntü yaratılarak şirketin hisse senetlerinin fiyatları önemeli ölçüde yükseltilmiş-ti. Gelinen noktada görüntü şu oldu: Şirket yöneticileri büyük ölçüde maaş, prim veya hisse senedi opsiyonları yoluyla kendi servetlerini artırmak için yasa dışı ve/veya ahlâk dışı davranışlara girmişler, şirketi yatırımcılar adına denetlemekle veya izlemekle yükümlü olan bağımsız denetim şirketleri, derecelendirme şirketleri ve hisse senetleri analistleri görevlerini yapmamışlar, bütün bu sistemi denetleyen ve gözeten kamu kurumları ise çaresiz kalmışlardı. İşte bu gerçeğe uymayan, kamu oyunu yanıltan iş ve işlemler dizisi sadece ABD’de değil, dünya ekonomisinde önemli çalkantılara neden olmuştu.

    Bu olaydan sonra “şeffaflık” olağan üstü bir önem kazanmış ve bu olay öteki ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de yeni TTK.nun hazırlanması sırasında ön planda tutulmuştu.

  • 13

    KATMA DEĞER VERGİSİ’NİN İADE EDİLMESİ(EDİLMEMESİ)ÜZERİNE BİR YORUM

    Şener Elbir Yeminli Mali Müşavir

    Bilindiği üzere, Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre bazı istisnalar için yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV mükellefe nakden veya mahsuben iade edilmektedir.

    Bu yazımızda , mükellefe nakden veya mahsuben yapılması gereken KDV iadesinin nasıl yapıldığı (veya yapılamadığı) , iadenin süresi (veya süresizliği ) ve iade yöntemleri değişik bir perspektiften irdelenmeye çalışılacaktır.

    I-KDV İADESİNİ DOĞURAN OLAYLAR

    Katma Değer Vergisi Kanunu’nun ;

    11.Maddesinde göre mal ve hizmet ihracatı istisnası ; 13.Maddesinde araçlar, petrol aramaları ve teşvik belgeli yatırımlarda istisna ; 14.Maddesinde transit taşımacılık istisnası; 15.Maddesinde diplomatik istisna; 16.Maddesinde ithalat istisnası; 17.Maddesinde sosyal ve askeri amaçlı istisnalar ve diğer istisnalar; Düzenlenmiştir. Kanunun 32. Maddesi ile de , yukarıda belirtilen 11,13,14 ve 15 ile 17. Maddenin 4 numaralı fıkrasının (s) bendi uyarınca yapılan işlemlerde, vergiden istisna edilmiş bulunan işlemlerle ilgili fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen Katma Değer Vergisi, mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanacak katma değer vergisinden indirilmekte ,vergiye tabi işlemlerin mevcut olmaması veya hesaplanan verginin indirilecek vergiden az olması hallerinde indirilemeyen Katma Değer Vergisi, Maliye ve Gümrük Bakanlığınca tespit edilecek esaslara göre bu işlemleri yapanlara iade olunmaktadır. Ayrıca, 28 inci madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan vergi’de duruma göre nakden veya mahsuben(yıl içinde mahsuben, izleyen yıllarda nakden veya mahsuben) iade edilmektedir.

  • 14

    II-İADE USULLERİ Yukarıda kısaca değinilen ve KDV iadesine konu edilen işlemler için yapılmakta olan iade veya mahsup işlemleri , Maliye Bakanlığı’nın tayin ettiği şu usullerle vergi dairelerince yerine getirilmektedir : a)Nakden ve tutarı 4.000 TL. yi geçen İadelerde Vergi İnceleme Raporu veya Yeminli Mali Müşavir raporu ile , b)Tamamı mahsuben yapılacak iadelerde gerekli belgelerin internet ortamında vergi dairesine verilmesiyle... Buraya kadar yaptığımız açıklamalar, Kanun ve yönetmeliklerle tespit edilen usul ve esasların bir özetidir. III-İADE SÜRECİ Bu yazımızın asıl konusu ; gerek YMM raporu gerekse mükellefin mahsuben iade taleplerindeki iade süreci ve bu süreçte karşılaşılan sorunlar, zorluklar , engeller , yaptırımlar gibi olumsuzlukların açıklanmaya çalışılmasıdır. Detaylarına gerek duyulmadan , olayına göre düzenlenen yeminli mali müşavirlik katma değer vergisi iade raporlarının ilgili vergi dairesine imza ve mühür karşılığında verilmesiyle veya mükellefin ilgili belgeleri internet ortamında vergi dairesine vermesiyle süreç başlamaktadır. 2010 Yılından evvelki uygulamalarda Vedop sorgulaması yapılır, YMM Raporundaki olası eksiklerin (Bir cümlenin yerinin değiştirilmesi, ek açıklama istenmesi, nokta yerine virgül konulmasının istenmesi vb. ) giderilmesi için yazı çıkartılır , düzelttirilir ve düzeltme fişi imzaya açılırdı. Sonra icat edilen ve Maliye Bakanlığı’nca uygulamaya konulan ve bakanlık yetkililerince KDV iadelerini hızlandırdığı ( ! ) ifade edilen bir dizi olumsuzları içeren nur topu gibi bir “KONTROL RAPORU” dünyaya getirildi. Bir dizi bilgisayar programı ile birçok denetim kriterleri hazırlanmış ve KDV iade sürecinin başlaması ile birlikte bu kriterler hayata geçirilerek birçok sayfadan meydana gelen “Kontrol Raporu” karşımıza çıkarılmıştır. Yetkililerin ifadesi ile iadelerin hızlandırılması (! ), YMM’lerin ve mükelleflerin ifadesi ile iadelerin yavaşlatılması hatta yapılmaması gibi garip bir ikilem meydana getirilmiştir. Şöyle ki; Kontrol Raporlarının içerikleri her iade mevzuuna göre değişken olmakla birlikte, genelde şu olayları kapsamaktadır ; -İncelemeye sevk edilen mükellefler,

  • 15

    -Alt mükelleflerin fatura beyan tutarlığı, -Alt mükellefin KDV beyan kontrolü, -Alt mükellefin faturalarının belge basım bilgileri kontrolü, -Yüklenilen KDV listesi mükerrer fatura kontrolü, -KDV Beyannamesi ile GÇB tutar kontrolü, -GÇB ile satış faturaları içerik kontrolü, -Birinci Alt mükellefin olumsuz tespit raporu, -İkinci alt mükellefin verilmeyen KDV beyannamesi kontrolü, Yukarıda 10 madde halinde sıralanan kontrol formu başlıkları, KDV İadesi talep eden bir mükellef için düzenlenen form’dan alınmıştır. Bu başlıklar olayına ve mükellefine göre çok daha fazla ve çeşitli olabilir.

    Bu örnek kontrol formu başlıklarını tek tek inceleyelim ve sonuçlarını açıklayalım.

    *İncelemeye sevk edilen mükellefler ; İade talep eden mükellefin alt mükellefi, onun altı , onun altı gibi sınırsız denebilecek mükelleften incelemeye sevk edilenleri tespit ederek, KDV 84 numaralı genel tebliğ’e göre gereğinin yapılması istenmektedir. Anılan tebliğe göre doğrudur ve bu hususta yapılacak fazlaca bir şey olmadığından, (İadeden çıkarmak veya ödemelerin banka yoluyla yapıldığını ispatlamak gibi ) iade sürecini uzattığı kesindir.

    *Alt mükelleflerin fatura beyan tutarlığı ; Burada yapılan , iade talep eden alt mükellefler ile mal veya hizmet satanların (Burada da neredeyse sınırsız alt mükellefin kontrolü yapılmaktadır. ) KDV beyannamelerinde eksik beyanlarını bularak bunun hesabının sorulmasıdır. Şimdi şöyle bir düşünelim, ihracat yaptım bir sürü yerden mal veya hizmet satın aldım, KDV ödedim ve beyan ettim. Ama benim mal ve hizmet satın aldığım firma, onun altındaki firma, onun altındaki firma........... yanlış veya bilerek beyan etmediyse veya noksan beyan etmişse, benim iade talebim yerine getirilmiyor, veya yerine getirilmesi imkansız hale geliyor. Bu uygulama benim iademi engelleyici ve beni çok ilgilendirmeyen, tamamen alt mükelleflerin inisiyatiflerinde bir olaydır ve başkalarının günahı benim boynuma bindirilmektedir. Uygulama ne Anayasaya ne diğer yasalara nede vicdana uygun değildir. Aslında burada Mali İdare’nin amacı, vergi ile ilgili olayları geniş bir şekilde kavrayarak, yanlışlıkları düzelttirmek ve vergi kayıp ve kaçağını asgariye indirmek olduğu aşikârdır.

    Buna kimsenin karşı olduğu da söylenemez. Ancak bunu yaparken, vergi iadesi talep eden mükellef üzerinden yapılması tamamen yanlıştır, anlamsızdır, iadeyi neredeyse imkansız hale getirmektedir.

  • 16

    *Alt mükellefin KDV beyan kontrolü; Bu da sınırsız alt mükellef için KDV beyanname kontrolüdür ki, yukarıda belirtilen durumla aynıdır ve bu nedenle KDV iadesi durma noktasına gelmektedir. Alt mükelleflerdeki fatura veya KDV beyannamesi yanlışlıklarını düzeltmek firma yetkilisine, muhasebeci mali müşavirine veya yeminli mali müşavirine kalmaktadır ki , önceden nakden ödediği katma değer vergisini geri almaya çalışan mükellefe bir nev’i inceleme elemanlığı yaptırılmaktadır. -Alt mükellefin faturalarının belge basım bilgileri kontrolü; Bazı mükellef faturalarının belge numaralarının yanlış yazılmasında kaynaklanmaktadır ki , iade talep eden mükellef tarafında doğrusu vergi dairesine bildirilerek sorun halledilmektedir. *Yüklenilen KDV listesi mükerrer fatura kontrolü; Özellikle indirimli oran KDV iadesi ve ihracat yapan firmalarda karşılaşılmakta olup, yüklenilen KDV nin gerçekliliğini bulmak bakımından doğru bir işlemdir. İade sürecini uzattığı da söylenemez. *KDV Beyannamesi ile GÇB tutar kontrolü; *GÇB ile satış faturaları içerik kontrolü ; Her iki kontrolde zaten öteden beri yapıla gelen bir uygulamadır ve sürece etkisi yoktur. *Birinci Alt mükellefin olumsuz tespit raporu ; İncelemeye sevk edilme, olumsuz tespit,olumsuz rapor konuları KDV 84 numaralı genel tebliğ ile ilgili olup eskiden beri uygulanmaktadır ve YMM tarafından genelde halledilmektedir. *İkinci alt mükellefin verilmeyen KDV beyannamesi kontrolü; Yine alt mükellef konusu...Hem de ikinci alt mükellef...İhracatçı ne yapsın? Süreci olumsuz yönde çok etkileyen bir durum... Yukarıda da değinildiği gibi bunlar, bir mükellef için alınan kontrol raporu içerikleridir....Mükellefine ve olayına göre değişeceği tabiidir.

    Anlaşılacağı gibi, iade sürecini etkileyen unsurlar alt mükelleflerin inisiyatiflerinde olan, iade talep eden mükellefi ilgilendirmediği gibi düzeltilmesini ona yükleyen bir garip uygulamadır. Maliye Bakanlığı yetkililerine göre de bunlar iade sürecini hızlandırmaktadır. Şu anda vergi dairelerinde iadenin yapılması en az 3 ay, bazen daha fazla sürmektedir.

    Bu arada değinilmesi gereken bir konu da, olumsuz tespit veya olumsuz rapor durumunda, mal veya hizmet satın alınan mükellefe yapılan ödemelerin ispatı konusudur.

    Bilindiği gibi tüm vergi mükellefleri birbirleri arasındaki mal veya hizmet bedellerini anında ödemek gibi bir lüks içinde değildirler. Eğer mal teslim ,

  • 17

    al para olsaydı Türkiye genel ekonomisi de çok canlı, talebin çok fazla , arz’ın ona yetişemediği bir durumu ifade ederdi ki, keşke demekten başka söylenecek bir şey olmadığı açıktır.

    Ödemelerin banka veya finans kuruluşları üzerinden veya çek vasıta kılınmak suretiyle ispat edilmesi tabii ki mükellefe ve dolayısıyla YMM’lere düşmektedir.

    Ticari hayatta mükelleflerin birbirleriyle hem alıcı, hem satıcı pozisyonunda ticaret yaptıkları da bir gerçektir.

    Ödemelerin ispatı yönünden maalesef olumsuz adımlar atılmaktadır. Bir Vergi Dairesi Başkanlığı’nın vergi dairelerine gönderdiği yazıda ,” olumsuz tespit bulunan mükelleften alışlarına ilişkin ödemelerin iki firma arasında cari hesaplar arası mahsuplaşma yoluyla yapılmasının 84 numaralı KDV Genel Tebliğinin III/1.1 bölümünde belirtildiği şekilde yapılmış bir ödeme olarak değerlendirilmesi ve iade talebinin genel esaslara göre yerine getirilmesi mümkün bulunmamakta “ denilerek iadeler iyice çıkmaza sokulmuştur. Bu yazıdan anlaşılan odur ki , inceleme döneminde hiç bir ödeme yapılmadıysa bu iadenin de yapılması mümkün değildir. Bu durumda ticari hayata bir yenilik getirilmekte ve birbirinizden karşılıklı mal veya hizmet satmayın ve satın almayın denmektedir. Tabii cari hesap artanı olması halinde de aynı şekilde yorum yapılacağı açıktır.

    Nitekim bir vergi dairesinde, 3 ncü alt mükellefte çıkan bir olumsuz tespit nedeniyle, mal veya hizmet bedelinin bir kısmının ödenmemesi hali iadenin de yapılamayacağı sonucuna vardırılmıştır ki söylenecek birşey yoktur.

    Kuşkusuz mal iadesinde de aynı mantık işletilmektedir. Özellikle olumsuz tespit kavramının çeşitliliği nedeniyle, hemen hemen her iade talep eden mükellefte veya alt mükelleflerinde bir olumsuzluk çıkmaktadır ki, bu nedenle ödemelerin ispatı yönünden büyük sıkıntı vardır.

    Ödemeleri KDV Kanunu 84 numaralı Genel Tebliğ kapsamında değil de bunu yorumlayan vergi daireleri mantığıyla ispat etmek de oldukça zordur. Zira vergi daireleri ödeme belgelerini öyle veya böyle bir bahaneyle reddetmekte, iadeyi mahsuben alın mantığıyla hareket etmektedir. Bilindiği üzere 87 seri numaralı KDV tebliği ile, özel esaslara tabi bir mükellefin iade alacağı mahsuben talep edilirse genel esaslara göre yerine getirilmektedir. Bu durumda, nakit iadedeki aşırı zorluk, tabiri caizse deveye hendek atlatmak durumu; mahsuben iadede yok olmakta, sahte

  • 18

    veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanılması konusu göz ardı edilmektedir. Bu durumun iki başlılık doğurduğu ortadadır.

    KDV 84 Numaralı Genel Tebliğ’in “Müteselsil Sorumluluk” başlıklı bölümünden anlaşılması gereken; ödemelerin nakit yapılmaması, mutlaka banka havalesi veya banka çeki ile yapılmasını zorlamak, dolayısıyla son on yılın kanayan yarası olan sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge trafiğini ortadan kaldırmak veya asgariye indirmektir. Yani fatura mahsuplaşması ile veya iade mal bedelinin cari borç/alacaktan düşülmesi ile 84 numaralı tebliğin ilgili bölümü arasında nasıl bir ilgi kurulabilmektedir, anlaşılması mümkün değildir. İdarenin bu anlayışına göre, fatura tutarı kadar ödeme aranması hem ticari hayatın gerçeklerine terstir, hem de kimseye al malı ver parayı mantıksızlığına zorlayamazsınız.

    Ödemenin alacağın temliki yoluyla yapılmasının da( banka vasıtasıyla yapılmasına rağmen) kabul edilmediği bilinmektedir. Oysa buda bir ödeme aracıdır ve banka vasıta kılınarak yapılmaktadır.

    Gözlemlenen kimi uygulamalarda ise, bir veya en fazla 3 dönem kıst incelemesi yapılabilen KDV iadesinde, hiç ilgisi olmayan ve bir yıllık bir süreci kapsayan ve kurumlar vergisi kanununu ilgilendiren bazı konularda da (transfer fiyatlandırılması gibi) izah istenmektedir.

    Süreci olumsuz etkileyen başka bir neden, Yeminli Mali Müşavir’e zorunlu yaptırılan karşıt incelemelerdir.

    Yukarıda maddeler halinde irdelenen kontrol raporu ile, mal ve hizmet satın aldığınız mükelleflerin neredeyse sonsuz alt mükellefi kontrol edilebilirken, karşıt inceleme tutanağında mevcut tüm bilgilere bu kontrol raporunda ulaşılabilirken, neden hala karşıt inceleme konusunda ısrar ediliyor, anlamak mümkün değildir. İade incelemesi sırasında en çok zamanı karşıt incelemeler almaktadır ve yukarıda belirtildiği üzere, artık bunun hiçbir anlamı ve gereği kalmamıştır. Konunun düzeltilmesi için öyle kanun değişikliğine falan da gerek yoktur, tebliğ ile düzeltilebileceği malumdur.

    IVSONUÇ

    Bu yazımızda, Katma Değer Verisi Kanunu’na bağlı bazı istisnalar nedeniyle talep edilen KDV İadelerinin yapılmasında izlenen sürecin bir bölümü irdelenmeye çalışılmıştır. Bunlar dışında tenkidi gerektiren bir dizi uygulama vardır ancak yukarıda belirtilen konular, sürecin uzamasında başrolü oynamaktadırlar.

  • 19

    Kanundan doğan ve indirim yoluyla giderilemeyen verginin mükellefe iade edilmesinde kullanılan yöntemin haksız ve mükellefi mağdur edici olduğu ortadadır. Tabii ki haksız vergi iadesi alınmasına kesinlikle karşıyız...Ancak yazımızda açıklamaya çalıştığımız kontroller haksız vergi iadesi alınmasıyla ilgili olmayıp, tamamen mal ve hizmet alımında yüklenilen ve finansman yükü altına girilen bedelin iade edilmesi ile ilgilidir ve maalesef özellikle ihracat yapıp ülkeye döviz kazandırıcı hizmette bulunan mükelefler açısından iade sürecinin gecikmesi oldukça vahimdir.

    Ya bu istisnalar kaldırılmalı ve vergi iade sistemi de ortadan kalkmalı, veya istisnaları yok saymak mümkün olmadığına göre ve Kanunların sadece devlet için değil vatandaş içinde konulduğu gerçeği ile, iade uygulamasına mükellef cephesinden bakılarak yeni bir yöntem belirlenmeli ve mükelleflerin mağduriyetleri önlenmelidir.

  • 20

    YILLARA YAYGIN ÖZEL İNŞAATLARDA %3 TEVKİFAT YOKTUR. SADECE TAAHHÜDE BAĞLI YILLARA YAYGIN İNŞAAT VE ONARMA

    İŞLERİNDE %3 TEVKİFAT VARDIR

    Dr. Mustafa ALPASLAN SMMM

    I-GİRİŞ

    Gelir vergisi uygulamalarında takvim yılı ilkesi geçerlidir. Bir takvim yılına ilişkin gelirler ertesi yılın Mart ayında beyan edilir. (1-25 mart). Bu vergilendirme ve beyan sisteminin istisnası olarak GVK’nun 42 ila 44. maddelerinde yer alan yıllara sari inşaat ve onarım işleridir. Bir yıldan fazla süren inşaat ve onarma işlerinde elde edilen kazançlar işin bitiminde tespit edilir, tamamı o yılın geliri sayılarak izleyen yılın Mart ayının 25. gününe kadar beyan edilir. (1)

    Bir işin 42. madde kapsamında değerlendirilebilmesi için aşağıdaki koşulları taşıması zorunludur:

    a) Faaliyet konusu işin inşaat ve onarım işi olmalıdır. b) İnşaat ve onarım işi başkalarının hesabına ve taahhüdüne bağlı olarak yapılmalıdır. c) İnşaat ve onarım işinin birden fazla takvim yılına sirayet etmelidir.

    II-YILLARA YAYGIN OLMAYAN İNŞAAT VE ONARIM İŞLERİ NELERDİR?

    İnşaat taahhüt projelerinin bir kısmı yıllara yaygın olmakla beraber bazı projeler aynı yıl içerisinde başlayıp bitebilir. Sözleşmede işin başlangıç ve öngörülen bitim tarihleri bellidir. Yıllara yaygın olmayan inşaat ve onarım işleri Gelir Vergisi Kanunu’nun 42.maddesi kapsamında değerlendirilemez, bu nedenle yıllara yaygın olmayan inşaat ve onarım işleri genel hükümlere tabidir. Kanaatimiz doğrultusunda bu tarz işlerin işin bittiği dönemde kar veya zarar hesabının yapılıp, ilgili dönemin geçici vergi beyanına konu olması ticari kazancın tespiti için doğru olan yaklaşım olsa da, böyle bir uygulama tenkit konusu olabilir.

  • 21

    Zira mevcut yasal düzenlemeler doğrultusunda, yıllara yaygın inşaat ve onarım işleri geçici vergi kapsamına dahil edilmemiş olup, mükelleflerin bu işlerinden elde ettikleri kazançları dışında kalan ticari kazançları nedeniyle geçici vergi ödemek zorunda olduğu açıkça belirtilmiştir.

    III- YILLARA YAYGIN İNŞAAT VE ONARIM İŞLERİ

    Yıllara yaygın inşaat ve onarım işleri özel vergileme rejimine tabidir. Gelir Vergisi Kanununun 42.maddesi uyarınca yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerinde kar ve zarar işin bittiği yıl tespit edilerek o yıla ait beyannamede gösterilir. Bir inşaat ve onarım işinin yıllara yaygın olarak değerlendirilebilmesi için;

    1. Faaliyet konusunun inşaat ve onarım işi olması 2. İnşaat ve onarım işinin birden fazla yıla sirayet etmesi 3. Resmi veya özel taahhütlere bağlı olarak yapılması gerekir.

    (1) Beyanname Düzenleme Kılavuzu 2011,HUD Yayınları, s.48

    IV- İŞİN BAŞLANGIÇ VE BİTİM TARİHLERİ

    İnşaat ve onarma işlerinde işin başlangıç ve bitim tarihleri oldukça önemlidir. İşin başlangıç tarihi, yapılan sözleşmede yer teslim tutanağı düzenleneceği yer almış ise yer teslim tutanağının imzalandığı tarih, sözleşmede yer teslimi belirtilmemiş ise sözleşmede belirtilen işin başlangıç tarihi oda belirtilmemiş ise sözleşme tarihi işin başlangıç tarihi olarak kabul edilir. İşin bitim tarihi ise, geçici ve kesin kabul usulüne tabi projelerde geçici kabul tutanağının idarece onaylandığı tarih, diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı ve bırakıldığı tarih olarak kabul edilir.

    V- TEVKİFAT UYGULAMASI

    Vergi tevkifatı Gelir Vergisi Kanununun 94.maddesinde düzenlenmiştir. İlgili madde hükmü uyarınca yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerinden bu işleri yapan gerçek veya tüzel kişilere ödenen istihkak bedellerinden ve avans ödemelerinden, istihkak sahiplerinin gelir veya kurumlar vergisinden mahsuben %3 oranında vergi kesintisi (stopaj) yapması zorunludur. Yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerinde gelir vergisi tevkifatının matrahı bu işleri yapanlara ödenen istihkak bedelleridir.

  • 22

    Diğer yandan, GVK’nun 42. maddesi kapsamına giren işlerde, inşaat ve onarım işinin başlama ve bitiş tarihi önem taşımaktadır. Bu kapsamda;

    a) Yapılan sözleşmede yapılacak işin yer teslimi öngörülmüş ise yerin teslim edildiği tarih, b) Sözleşmede yer teslim tarihi belirtilmemiş ise sözleşmede belirtilen işin başlangıç tarihi, c) Sözleşmede bunların hiçbiri belirtilmemiş ise sözleşme tarihi, işin başlangıç tarihi olarak kabul edilir.

    Örnek: Mükellef (X), belediye ile 29.08.2007 tarihinde yapılan sözleşme gereğince mezarlık ek gömü alanı işini yüklenmiş ve işe 12.09.2007 tarihinde başlaması gerekirken, söz konusu alanın SİT alanı içinde olması nedeni ile iş yapımı ertelenmiştir. İlgili alanın SİT alanından çıkarılması ile 31.01.2008 tarihinde işe başlama talimatı alan mükellef (X), işi aynı yıl içinde bitirmiştir. Bu durumda söz konusu iş, GVK’nun 42. maddesi kapsamında yılları sari inşaat ve onarım işi olarak değerlendirilemeyecektir.

    VI- ÖZEL İNŞAAT VE KAT KARŞILIĞI YAPSAT İŞLERİNDE TEVKİFAT YOKTUR

    Sözleşmeye bağlı olarak arsa sahibine kat karşılığı yaptırılan inşaat taahhüt işlerinde %3 tevkifat söz konusu değildir. Bir işin, yıllara yaygın inşaat işi olarak kabul edilebilmesi için, taahhüde bağlı olarak başkaları hesabına yapılması ve birden fazla takvim yılına sirayet etmesi zorunludur. Özel inşaat işleri ise, bünyesinde istihkak ve hak edişe bağlı taahhüt unsuru taşımayan; ancak, birden fazla takvim yılına sirayet edebilen niteliktedir. Gerek kendi arsası üzerine gerekse başkasının arsası üzerine kat karşılığı bina inşa ederek satma işinin yıllara yaygın inşaat ve onarma işleri ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu sebeplerle, arsa malikleri ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapan şirketin, bu sözleşmeye istinaden kendi payına düşen bağımsız bölümleri satış vaadi sözleşmesi ile başka şirkete satması işleminin taahhüde bağlı bir inşaat işi olarak değerlendirilmesi mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla, kat karşılığı inşaat ve onarma işleri ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu sebeplerle, arsa malikleri ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapan şirketin, bu sözleşmeye istinaden kendi payına düşen bağımsız bölümleri satış vaadi sözleşmesi ile başka şirkete satması işleminin taahhüde bağlı bir inşaat işi olarak değerlendirilmesi mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla, kat karşılığı inşaat işine bağlı olarak yapılan ve inşa edilen bina veya bağımsız bölümlerin

  • 23

    satışını içeren satış vaadi sözleşmesi uyarınca yapılan ödemeler üzerinden vergi kesintisi yapılmasına gerek bulunmamaktadır. (2)

    Diğer yandan, inşaat ve onarım işlerinde işin bitim tarihi konusunun saptanmasına gelince; (3)

    GVK’nun 44. maddesi hükmü gereğince;

    a) Geçici ve kesin kabule tabi olan işlerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih,

    b) Geçici ve kesin kabul usulüne tabi olmayan işlerde ise, işin fiilen bitirildiği veya fiilen bırakıldığı tarih, işin bittiği tarih olarak kabul edilecektir. Diğer bir ifade ile, yıllara sari işlerde geçici kabul tutanağının düzenlenerek onaylanması ile iş bitmiş sayılır ve bu tarih itibariyle kar-zarar tespit edilerek takip eden yıl beyan edilir.

    Geçici ve kesin kabul yönteminde yıllara sari inşaat ve onarma işlerinde iş, geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarihte bitmiş sayılır. Elde edilen kazanç veya zarar, geçici kabul tutanağının idarece onaylandığı yılı izleyen Mart ayının 25. günü akşamına kadar beyan edilir. Geçici kabulden kesin kabul tarihine kadar bu işle ilgili olarak yapılan giderler ile her türlü hasılat bu giderlerin yapıldığı veya hasılatın elde edildiği yılın kar-zarar hesabına intikal ettirilir. Geçici ve kesin kabul usulüne tabi olmayan işlerde işin fiilen tamamlandığı yıl, işin bittiği tarih olarak kabul edilir. Bu hallerde fiili bir ölçü söz konusu olup, her olay kendine ait özellikler taşıyabilir. Genel planda önem taşıyan unsur, inşası tamamlanan yapının, sahibinin istifade ve tasarrufuna sunulmuş olmasıdır.

    İşin ifa edilerek son bulması için aşağıdaki şartların birlikte bulunması gerekir. (4)

    a) İşin yapılmış olması, b) Yapılan şeyin teslim edilmiş olması, c) Yapılan şeyin kabul edilmiş olması gerekir. Sonuç olarak, yıllara sari inşaat/taahhüt ve onarım işlerinde GVK’nun 94/3 md hükmüne göre, 42. madde kapsamına giren işler nedeniyle bu işleri yapanlara kurumlar dahil ödenen hak ediş bedellerinden (avanslar dahil) istihkak sahiplerinin gelir vergisine mahsuben vergi tevkifatı yapılması zorunludur. Tevkifat oranı hali hazırda %3’dür.

    (2) İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Özelgesi, 29.7.2008 tarih ve 16467 sayılı Özelgesi. Aynı doğrultuda yine İstanbul Vergi Dairesi

  • 24

    Başkanlığı’nın 26.12.2007 gün ve 27415 sayılı özelgeleri mevcuttur.

    (3) Ayrıntılı açıklamalar için bkz. GÜNEŞ Şibli, Temel Vergi Rehberi ve Revizyon, Süryay Yayınları, 2011, İstanbul.

    (4) Bkz. SELİMOĞLU Recep, İnşaat Muhasebesi ve Vergi Uygulamaları Rehberi, Hipotez Yayınları, Haziran 2011, s.81.

    Vergi kesintisi ile ilgili önemli hususlar aşağıda olduğu gibidir:

    a) Yap/sat şeklinde sürdürülen özel inşaatlar vergi kesintisi uygulamasına tabi değillerdir. b) Sadece gerçek kişi yükümlüler değil, Kurumların aldıkları hakedişlerden de kesinti yapılacaktır. c) AVANS Ödemelerinden de yukarıda belirtilen kesintiler yapılacaktır. d) Aynı yıl başlayıp, aynı yılda tamamlanan inşaat/taahhüt ve onarım işleri vergi kesintisine tabi tutulmayacaktır. e) Süreci bir yıldan az olsa da, başladığı yılda tamamlanmayan (sonraki yıla sarkan) inşaat/taahhüt ve onarım işleri vergi kesintisine tabi tutulacaktır. f) İşin bir bölümü TAŞERON firmaya verilmiş, iş yıllara sarkıyor ise; Taşeron firmaya yapılan hakediş ödemelerinden de kesinti yapılacaktır. g) Başlangıçta yıllara yaygın olmayan inşaat/taahhüt ve onarım faaliyetleri, sonradan yıllara yaygın duruma gelmişlerse; bu duruma geldiği tarihten sonraki hakedişler üzerinden kesinti yapılacaktır. h) Tahakkuk etmiş olmasına rağmen, tahsil edilmeyen hakedişlerden kesinti yapılmayacaktır. i) Nakit olarak yapılan tahsilatlarla birlikte, hesaba geçme şeklindeki tahsilatlar da vergi kesintisine tabi tutulacaktır. j) Hakedişler kapsamında ödenmekte olan fiyat farkları’da vergi kesintisine tabi tutulacaktır. k) Gelir Vergisi Kanununun 94.maddesiyle “Yıllara yaygın inşaat/taahhüt ve onarım işlerinde” işi yapanlara HAKEDİŞ tutarları ödenirken; bu tutarlar üzerinden VERGİ KESİNTİSİ yapılması gerekmekte ve inşaat/taahhüt ve onarım işini yaptıranlar tarafından ilgili dönem Muhtasar Beyannamesiyle Vergi Dairesine ödenmesi gerekmektedir.

  • 25

    ERTELENMİŞ VERGİ VE MUHASEBELEŞTİRİLMESİ DEFERRED TAXES AND THE LOGIC OF THEIR ACCOUNTING

    Doç. Dr. E. Handan Sümer Göğüş *

    ÖZ

    Uluslararası Finansal Raporlama Standartları, küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) için de ertelenmiş vergi uygulamasını ön görmüştür. Uluslararası işlem yapan ve standartlara uygun olarak rapor hazırlamak zorunda olan büyük işletmeler açısından ertelenmiş vergi konusu ve muhasebeleştirilmesi anlaşılmıştır. Ancak KOBİ’lerde durum aynı değildir. Yeni Türk Ticaret Kanun’unun yasalaşması halinde, kabul edilecek Türkiye Muhasebe Standartları (TMS) çerçevesinde, yakın gelecekte ertelenmiş vergi uygulaması gündeme gelecektir. Konu bu nedenle yeniden ele alınmış ve detaylı olarak incelenmiştir.

    Anahtar Sözcükler: Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (UFRS), Türkiye Finansal Raporlama Standartları (TFRS), Ertelenmiş Vergiler.

    Abstract

    International Financial Reporting Standards (UFRS) predicted deferred tax process also for the small and medium enterprises (SMEs). From the view of big enterprises which have international business and have to report accor-ding to the standards, the subject “defered taxes and their accounting” has already been understood. However, it is not the same for SMEs . Within Turkish Accounting Standards, which will be accepted in case of it passing into the law of the New Turkish Commercial Code, deferred taxing process will come into question. Owing to this the issue was rehandled and evaluated in detail.

    *Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Almanca İşletme Bölümü, Muhasebe Finansman Ana Bilim Dalı

    Key words: International Financial Reporting Standards (IFRS), Turkish Financial Reporting Standards (TFRS), deferred taxes.

  • 26

    1. Giriş

    Vergiye tabi kar (mali kar) üzerinden hesaplanan vergi tutarı ile muhasebe karı (ticari kar) üzerinden hesaplanan vergi tutarı arasındaki farka ertelenmiş vergi denir. Dolayısıyla ertelenmiş vergi, ticaret kanunları ve vergi kanunları arasında muhasebe konusunda var olan farklardan kaynaklanmaktadır.

    Söz konusu farklar ilgili döneme ait muhasebe karını arttıran bir etkiye sahip olabileceği gibi, dönemin muhasebe karını azaltan bir etkiye de sahip olabilir ve dönem karı üzerinde yarattıkları etkinin niteliklerine göre sürekli farklar (permanent differences) ve geçici farklar (temporary differences) olarak sınıflandırılır. (1) Geçici farklar sürekli farkların aksine, meydana geldikleri dönemden sonraki dönemlerin vergi tutarını etkileyen farklardır. Bu nedenle doğru ve güvenilir bilgi sunmak için söz konusu farkların yarattıkları vergi etkisinin mali tablolarda muhasebeleştirilerek izlenmesi bir gereklilik arz etmektedir.

    Konu ile ilgili olarak, Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu’nun (IASB) küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) için çıkarmış olduğu finansal raporlama standardında da beklenenin aksine “Ertelenmiş Vergi”nin kapsam dışı bırakılmamış olması önemli bir gelişmedir (Demir, 2007, s. 53). Bilindiği gibi, tasarı halindeki Türk Ticaret Kanun’unda (TTK) muhasebe ile ilgili olarak Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK) tarafından hazırlanmış olan standartların uygulanması kabul edilmiştir. Dolayısıyla tasarının kanunlaşması ile birlikte “Ertelenmiş Vergi” uygulaması yaygınlık kazanacak olup konu ile ilgili 12 No’lu Türk Muhasebe Standardı (TMS 12) kapsamındaki uygulamalar KOBİ’ler dahil olmak üzere yaygınlık kazanacaktır (TMSK, 2009, 339-375).

    (1) Çalışmanın anlaşılır olması açısından konu, en basit bir şekilde ele alınmıştır. Bu nedenle açıklamalar dönem karı ile ilişkili olan ertelenen vergi hesaplamasını kapsamaktadır. Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’nda (UFRS) bazı tahakkuk ve karşılık hesaplamaları ve bunlarla ilgili olan ertelenmiş vergilerin bir kısmı özkaynaklar içinde muhasebeleştirilir. Dolayısı ile Gelir Tablosuna etkisi olmadan doğrudan bilançoya etkisi olur.

    Ayrıca, IASB tarafından KOBİ’ler için yayınlanan standartlarla ilgili TMSK tarafından da çalışmalar yürütülmektedir (TMSK, 2010, tmsk.org.tr).

  • 27

    Şimdiye kadar yapılmış çalışmalar ışığında ertelenmiş verginin tekrar gözden geçirilmesi amacıyla yazılmış bu makalede detaylı bir incelemeden ziyade özellikle ertelenmiş vergi ve muhasebeleştirilmesi ile ilgili mantığın anlaşılmasına odaklanılmıştır. Konu özellikle Türkiye’de ertelenmiş verginin uygulanmadığı halka açık olmayan işletmeler ile KOBİ’ler açısından önem arz etmektedir.

    2. Ertelenmiş Vergi Uygulamasının önemi

    Ertelenmiş vergi uygulamasının doğru ve güvenilir bilgi sunmaya yönelik bir gereklilik olduğu görüşü aşağıda bir örnek üzerinde irdelenmeye çalışılmıştır.

    Örnek 1 (Coenenberg, 2005, 435-437): Gelirlerden “amortisman gideri” hariç tüm giderler düşüldükten sonra elde edilen tutar 1.000 TL’dir. Kurumlar vergisi oranı % 60’dır. Dönem başında vadesi 5 yıl olan bir tahvil çıkarılmıştır. Tahvil ihracı sırasında meydana gelen masraf 500 TL’dir. Söz konusu ülkede geçerli olan Ticaret Kanun’una göre bilançoda bu masrafın tamamı giderleştirilmelidir. Ancak vergi mevzuatı bu giderin bilançoya alınarak 5 yılda giderleştirilmesini ön görmektedir.

    Söz konusu örnek vergi ertelemesinin uygulanmadığı (1. Durum) ve uygulandığı (2. Durum) iki durum için ele alınmıştır. Tablo 1’de görüldüğü gibi, her iki kanundaki farklılık nedeniyle vergiye tabi kar muhasebe karından daha yüksek çıkmış ve bu durum yıllar itibarıyla kurumlar vergisi tutarlarını da etkilemiştir. Muhasebe karına göre hesaplanan vergi 300 TL (300= 500 x 0.60) iken vergiye tabi kar üzerinden hesaplanan ve ödenecek olan vergi tutarı 540 TL’dir (540= 900 x 0.60). Vergiye tabi karın daha yüksek bir tutarda olması sebebiyle dönemin ödenecek kurumlar vergisi muhasebe karı üzerinden hesaplanan vergiden 240 TL tutarında fazladır. Vergi ertelemesinin uygulanmadığı birinci durumda, 540 TL olarak ödenecek kurumlar vergisi, birinci dönemde işletmenin 40 TL tutarında (40=muhasebe karı 500-kurumlar vergisi 540) zarar göstermesine sebep olmuştur.

    Ertelenmiş vergi uygulamasının söz konusu olduğu ikinci durumda ise, ilk dönemde vergi ertelemesi uygulaması sonucunda 240 TL (540 – 300) tutarında fazla ödenen vergi, vergi alacağı olarak muhasebeleştirilerek vergi sonrası muhasebe karı düzeltilmiştir. Dolayısıyla birinci dönemde vergi ertelemesi uygulanmadığı durumda, 40 TL olarak hesaplanan vergi sonrası muhasebe zararı, ertelenmiş verginin muhasebeleştirilmesi sonucunda 200 TL muhasebe karına çıkmıştır.

  • 28

    Tablo 1’den de görüldüğü gibi, ilk dönemde fazla ödenen 240 TL’lik vergi farkı daha sonraki dört dönemde her dönem başına 60 TL (60= 600 – 540 veya 60= 240:4) tutarında daha az vergi ödenmesi ile ortadan kalkmıştır. 1.000 TL tutarındaki muhasebe karına göre hesaplanan 600 TL (600= 1.000 x 0.60) tutarındaki vergi, vergiye tabi kara göre 540 TL (540= 900 x 0.60) olarak hesaplanmış ve ödenmiştir.

    Tablo 1: Ertelenmiş Verginin Dönem Karı üzerine Etkisi (örnek 1)

    1. DUrUm

    ErTELENmİş VErGİNİN mUHASEBELEşTİrİLmEDİğİ

    2. DUrUm

    ErTELENmİş VErGİNİN mUHASEBELEşTİrİLmEDİğİ

    1. Dönem Vergi Öncesi Kar2 1000 1000 1000 1000 Amortisman Gid. - 100 - 500 - 100 - 500 Vergi Öncesi Kar3 900 500 900 500 Öden. Kur. Verg. - 540 - 540 - 540 - 540 Ert. Kur. Verg. - - - - Vergi Sonrası Kar 360 - 40 360 200 2. – 5. Dönemler Vergi Öncesi Kar 1000 1000 1000 1000 Amortisman Gid. -100 0 -100 0 Vergi Öncesi Kar 900 1000 900 1000 Öden.k Kur. Verg. - 540 - 540 - 540 - 540 Ert. Kur. Verg. - - - - Vergi Sonrası Kar 360 460 360 400

    (2) Bu karın içine dönem farklılığına sebep olan “disagio” zararı dahil edilmemiştir. (3) Vergi Tabi Karı Örnek 1’den de anlaşılacağı gibi, ertelenmiş verginin hesaplara dahil edilmemesi vergi sonrası dönem karını önemli ölçüde etkilemektedir. Aşağıda yer alan Tablo 2’de söz konusu farklar ortaya konmuştur.

    Tablo 2: Ertelenmiş Vergi Uygulamasının Dönem Karı üzerine Etkisi (örnek 1)

    1. DURUM

    ERTELENMİŞ VERGİNİN MUHASEBELEŞTİRİLMEDİğİ

    2. DURUm

    ERTELENMİŞ VERGİNİN MUHASEBELEŞTİRİLMEDİĞİ

    İlk Dönem - 40 200 İlk Dönemi İzleyen Dönemler

    460 400

  • 29

    Sonuç olarak, ertelenmiş verginin muhasebeleştirilmemesi mali tablolardaki bilgilerin doğruluğunu önemli ölçüde zedelemektedir. Açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, her iki kanuna göre vergi toplamı biribirine eşittir. Ertelenmiş vergilerin muhasebeleştirilmemesi sonucunda yapılacak bilanço analizlerinin ve nakit akım tablolarının kalitesi bozulmaktadır. Sonuç olarak, ertelenmiş verginin muhasebeleştirilmesi konusu zamanlama problemine tam bir açıklık getirmemektedir. Şöyleki bilançoda raporlanmış bir ertelenmiş vergi alacağı ya da borcu çeşitli kalemleri temsil eden tek bir tutardır. Söz konusu tutarın yüzde kaçının hangi döneme ait olduğunun izlenmesi oldukça karmaşık bir konudur. Bu sorun ise öngörülebilir gelecekteki vergiye tabi kar tahminlerinin oluşturulması ile çözümlenebilir. Yine de ertelenmiş vergilerin mali tablolarda raporlanmasının, yapılacak analizlerin ve nakit akışlarının doğruluğu açısından, oldukça önemli olduğu kabul edilmelidir. 3. Ertelenmiş Vergi Yaklaşımları ve Türkiye Muhasebe Standardı 12 (TMS 12) Çerçevesinde Ertelenmiş Vergi Literatürde, ertelenmiş verginin hesaplanması ile ilgili olarak Zamanlama Yaklaşımı (Timing-Konzept) ve Erteleme Yaklaşımı (Temporary-Konzept) olmak üzere iki farklı yaklaşım mevcuttur (Coenenberg,2005,431).Zamanla Yaklaşımı halen Alman Ticaret Kanunu’nda geçerliliğini sürdürmektedir. Erteleme Yaklaşımı ise ertelenmiş vergi konusunda Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (IFRS) ve Amerikan Genel Kabul Görmüş Muhasebe Standartları (US-GAAP) tarafından kabul görmüş olan bir yaklaşımdır. Zamanlama Yaklaşımı, gelir tablosunu baz almıştır. Bu yaklaşımda erte-lenmiş vergi hesaplamalarında gelir tablosuna etki eden ticaret ve vergi kanunları arasındaki farklar dikkate alınır. Örneğin söz konusu yaklaşımda, duran varlıkların yeniden değerlemesi “Ertelenmiş Vergi” kapsamına dahil edilmez (Coenenberg, 2005, 432). Erteleme Yaklaşımı, ertelenmiş vergi hesaplamalarında bilançoyu baz almıştır. Bu yaklaşıma göre, ertelenmiş vergi hesaplamalarında bilanço kalemlerinin muhasebeleştirilmesi ve değerleme-sinde ticaret ve vergi kanunları arasındaki değerleme farkları dikkate alınır. Sonuç olarak, aşağıda ele alınmış olan ve çalışmanın ana çerçevesini teşkil eden TMS 12’de erteleme yaklaşımı benimsenmiştir.

  • 30

    3.1. TMS Çerçevesinde Ertelenmiş Vergi Borcu ve Alacağının meydana Geliş Sebepleri Yukarıdaki bölümlerde ertelenmiş verginin ticaret kanunları ve vergi kanunları arasında var olan farklardan kaynaklandığı belirtilmiştir. Söz konusu farklar ise sürekli farklar ve geçici farklar olarak sınıflandırılmıştır. Şekil 1:Muhasebe Konusunda Ticaret Kanunları ve Vergi Kanunları Arasındaki Farklar

    Sürekli farklar, muhasebe karı ve vergiye tabi kar arasında bir dönem içinde ortaya çıkan ve gelecek dönemlerde hiçbir şekilde ortadan kalkmayan farkları kapsar (Arslan, 2009, 307). Dolayısıyla sürekli farkların mali tablolara olan etkileri ortaya çıktıkları dönem için kesin ve nihaidir. Bu farklar sadece cari dönem vergi matrahı üzerinden cari dönemde ödenecek vergi tutarını etkiler. Bu nedenle de sürekli farklar ne cari dönemde ne de gelecek dönemlerde işletme için ertelenmiş vergi alacağı ya da borcu yaratmazlar. Bu tarz farklar bazı gider kalemlerinin vergi kanunları açısından gider kabul edilmemesi (Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler) ve/veya bazı gelirlerin vergiye tabi olmaması (İstisnalar) neticesinde ortaya çıkar. İstisna kazançlar ve gecikme faizi, trafik cezaları, bazı bağış ve yardımlar gibi kanunen kabul edilmeyen giderlerin vergi kanunları tarafından kabul edilmemesi konu ile ilgili verilebilecek en çarpıcı örnekler arasındadır. Geçici farklar ise, varlık veya borçların ticaret ve vergi kanunlarında farklı değerlendirilmiş olmasından dolayı veya gelirlerin ve giderlerin muhasebeleştirilmesinde tahakkuk esasından sapmaların bulunmasından dolayı ortaya çıkarlar (Arslan, 2009, 313). TMS 12.5’de geçici farklar, bir varlığın veya borcun bilançodaki defter değeri (muhasebe değeri) ile bunların vergi açısından taşıdıkları değerler arasındaki farklar olarak tanımlanmıştır. Sürekli farkların aksine, geçici farklarda temelde uygulama felsefesinden kaynaklanan önemli farklar yoktur. Söz konusu değerleme

  • 31

    farkları zamansal boyutlu olduğundan izleyen dönem/dönemlerde matrahtan indirilmek veya matraha ilave edilmek suretiyle vergi etkisi yaratma özelliğine sahiptir (Akdoğan, 2006, 3). TMS 12.5’e göre geçici farklar, izleyen dönem/dönemlerde vergiye tabi geçici farklar veya izleyen dönem/dönemlerde indirilebilir geçici farklar olarak sınıflandırılır (İbiş, 2009, 242-245). Konu aşağıda yer alan Şekil 2’de özetlenmiştir. Şekil 2: Geçici Farkların Çeşitleri

    Vergilendirilebilir geçici farklar olarak da anılan izleyen dönem/dönemlerde vergiye tabi geçici farklardan, muhasebe karının vergiye tabi kardan fazla olması ve bu tutarın izleyen dönem/dönemlerde vergiye tabi kar kapsamına dahil edilmesi neticesinde söz edilir (Demir, 2001, 132). Bu duruma aktif kalemlerin muhasebe değerinin vergi mevzuatı uyarınca belirlenen değerinden (vergiye esas değeri) daha fazla olması ve/veya pasif kalemlerin muhasebe değerinin vergi mevzuatı uyarınca belirlenen değerinden daha düşük olması sonucunda ulaşılır (Akdoğan, 2006, 3). Gerek standartta gerekse literatürde izleyen dönem/dönemlerde vergiye tabi geçici farkların yarattığı vergi etkisinin ertelenmiş vergi borcu olarak muhasebeleştirilmesi ön görülmüştür.

    İndirebilir geçici farklardan, muhasebe karının vergiye tabi kardan az olması ve bu tutarın izleyen dönem/dönemlerde vergiye tabi kardan indirilmesi durumda söz edilir. Bu duruma aktif kalemlerin muhasebe değerinin vergi mevzuatı uyarınca belirlenen değerinden (vergiye esas değeri) daha düşük olması ve/veya pasif kalemlerin muhasebe değerinin vergi mevzuatı uyarınca belirlenen değerinden daha fazla olması sonucunda ulaşılır. (Akdoğan, 2006, 3). Konu aşağıda yer alan Tablo 2’de özetlenmeye çalışılmıştır.

  • 32

    Tablo 2: Ertelenmiş Vergilerde Sebep – Sonuç İlişkisi

    AKTİF KALEMLEr FARKIN NİTELİĞİ FARKIN VERGİ ETKİSİ Vergi Değeri> Muhasebe

    İndirilebilir Geçici Fark Ertelenmiş Vergi Alacağı

    Vergi Değeri< Muhasebe Değeri

    Vergilendirilebilir Geçici Fark

    Ertelenmiş Vergi Borcu

    PASİF KALEmLEr Vergi Değeri> Muhasebe Değeri

    Vergilendirilebilir Geçici Fark

    Ertelenmiş Vergi Borcu

    Vergi Değeri< Muhasebe Değeri

    İndirilebilir Geçici Fark Ertelenmiş Vergi Alacağı

    Sonuç olarak, sürekli farkların vergi etkisi sadece ait olduğu dönem için geçerlidir. Diğer dönemlere yansımalarının söz konusu olmaması nedeniyle vergi ertelemesine sebep teşkil etmezler. Geçici farklar ise ticaret ve vergi yasaları arasında bazı gelir ve gider kalemlerinin muhasebeleştirilmesindeki dönem farklılıklarından ve/veya söz konusu yasalar tarafından bazı bilanço kalemlerinin farklı değerlendirilmesinden, kullanılmamış vergi zararı ve yatırım indirimi gibi bilançoda yer almayan unsurlardan kaynaklanmaktadır. Bu farkları sürekli farklardan ayıran temel özellik gelecek dönemlerde vergi etkisi oluşturmalarıdır.

    Aşağıda geçici farklar ve söz konusu farkların muhasebeleştirilmesi konusu daha kapsamlı olarak incelenmiştir.

    3.2. Ertelenmiş Vergi Alacağı ve Borcunun Hesaplanması ve Muhasebeleştirilmesi

    Günümüze kadar ertelenmiş vergi konusunun Türk Muhasebe Sistemi içinde kanunlarda yer almamış olması nedeniyle, Türk Tekdüzen Hesap Planı’nda gerekli eklemeler henüz gerçekleştirilmemiştir. Dolayısıyla söz konusu hesap planında ertelenmiş verginin muhasebeleştirilmesine ilişkin herhangi bir hesap ismi yer almamaktadır. Bu nedenle aşağıda ertelenmiş verginin muhasebeleştirilmesi incelenirken mevcut hesap planı çerçevesinde açıklamalar yapılmaya çalışılmıştır. Buradaki amaç muhasebe mantığının irdelenmesidir.

    3.2.1. Ertelenmiş Vergi Hesaplaması ile İlgili Aşamalar

    Ertelenmiş verginin muhasebeleştirilmesinden önce hesaplanması gerekmektedir. Söz konusu hesaplama ile ilgili aşamalar aşağıda anlatılmıştır. Ancak Şekil 3’de özetlenen aşamaları kapsayan süreçte vergi oranının sabit olduğu kabul edilmiştir.

  • 33

    Şekil 3: Ertelenmiş Vergi Hesaplanması Aşamaları

    Ertelenmiş verginin hesaplanması için öncelikle aktif ve pasifte yer alan her bir bilanço kalemi geçici farklar açısından incelenmelidir. Bunun için bilançoda yer alan kalemlerin muhasebe değerleri ile vergi değerleri arasındaki farklar alınarak bir listeleme yapılır(4)

    (4)Yatırım teşvik tutarı gibi, aktif ve pasifte yer almayan kalemler açısından da geçici fark irdelemesi yapılmalıdır. Ancak bu detay çalışmada kapsam dışı bırakılmıştır.

    Söz konusu listelemeden sonra bilançonun aktifi ve pasifi kendi içinde netleştirilir. Yani aktif kalemlerin farkları toplanıp ya indirilebilir geçici fark ya da vergilendirilebilir geçici fark olmak üzere bilançonun aktifinde baskın olan geçici fark hesaplanır. Aynı işlem bilançonun pasifi için de gerçekleştirilir. Daha sonraki adımda ise bilanço genelinde geçerli olan etkin farkı bulmak üzere aktif ve pasif için bulunan farklar karşılıklı olarak netleştirilir. Bu aşamadan sonra bilançoda raporlanmak üzere ertelenmiş vergi borcu ya da ertelenmiş vergi alacağı hesaplaması yapılır. Bunun için bilançonun geneline hakim olan geçici fark tutarı ile cari dönem vergi oranı çarpılır. İndirilebilir geçici fark tutarı vergi oranı ile çarpıldığında ertelenmiş vergi alacağına, vergilendirilebilir geçici fark tutarı vergi oranı ile çarpıldığında ise ertelenmiş vergi borcuna ulaşılır.

  • 34

    Ertelenmiş vergi borcu/alacağı olarak hesaplanan bu tutar geçmiş yıl/yıllara ait etkiyi içeren kümülatif nitelikteki bir tutardır. Ertelenmiş verginin dönem sonucu üzerindeki etkisinin ayrıca hesaplanması gerekir. Bunun için tamamen döneme ait kümülatif olmayan net bir ertelenmiş vergi değeri bulmak gereklidir. Bu nedenle de cari dönemde hesaplanan ertelenmiş vergi borcu/alacağı tutarı ile bir önceki döneme ait tutarın farkı alınır. Söz konusu fark cari dönemde ertelenmiş verginin gelir/gider etkisi olarak dönem sonucunu arttırır/azaltır.

    Ayrıca, muhasebe standartlarının ilk uygulandığı yıl bulunan ertelenmiş vergi borcu ya da alacağının geçmiş yıllar karları ile ilişkilendirilmesi uygun olacaktır (Akdoğan, 2006, 13). Söz konusu ilişkilendirme bir önceki dönem bilançosunun ertelenmiş vergi konusunda UFRS’na uyumlaştırılması şeklinde de yorumlanabilir.

    3.2.2. Ertelenmiş Verginin muhasebeleştirilmesi

    Aşağıda ertelenmiş vergi borcu ya da alacağının muhasebeleştirilmesi konusu 4 farklı örnek ile anlatılmaya çalışılmıştır.

    Örnek 2: Vergi öncesi dönem muhasebe karı 600 TL olan şirketin dönem yasal vergi karşılığı 200 TL ve ertelenmiş vergi borcu ise 50 TL’dir. Bir önceki dönemden 40 TL tutarında ertelenmiş vergi borcu söz konusudur

    690 Dönem karı veya zararı hesabı

    600

    691 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karşılığı 691.10 Yasal vergi karşılığı 200 691.30 Ertelenmiş vergi yük. gider etkisi 10

    210

    692 Dönem net karı 390 691 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karş. 691.10 Yasal vergi karşılığı 200 691.30 Ertelenmiş vergi yük. gider etkisi 10

    210

    370 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karşılığı

    200

    483 Ertelenmiş vergi yükümlülüğü 10

    Bu durumda, içinde bulunulan yılda ertelenmiş vergi yükümlülüğü tutarı bilançoda 40 TL’den 50 TL’ye çıkmış olacaktır. Yani dönem bilançosunda ertelenmiş vergi borcu 50 TL ve dönem net karı ise 400 TL

  • 35

    (400= 600 – 200) yerine, cari dönemdeki 10 TL’lik ertelenmiş vergi borcu gider etkisi nedeniyle net dönem karı 390 TL olarak raporlanacaktır.

    Örnek 3: Vergi öncesi dönem muhasebe karı 600 olan şirketin dönem yasal vergi karşılığı 200 TL ve ertelenmiş vergi alacağı ise 50 TL’dir. Bir önceki dönemden 40 TL tutarında ertelenmiş vergi alacağı söz konusudur.

    690 Dönem karı veya zararı hesabı 691 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karşılığı 691.20 Ertelenmiş vergi alacağı gelir etkisi 10

    600 10

    691 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karşılığı 691.10 Yasal vergi karşılığı 200 692 Dönem net karı

    200 410

    691 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karşılığı

    691.10 Yasal vergi

    karşılığı 200

    283 Ertelenmiş vergi alacağı

    200

    10

    370 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karşılığı 200 691 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karşılığı

    691.20 Ertelenmiş vergi alacağı gelir etkisi 10 10

    Örnek 3’e ilişkin durumda ise içinde bulunulan yılda ertelenmiş vergi alacağı tutarı bilançoda 40 TL’den 50 TL’ye çıkmış olacaktır. Yani dönem bilançosunda ertelenmiş vergi alacağı 50 TL ve dönem net karı tutarı ise 400 TL (400= 600 – 200) yerine, cari dönemdeki 10 TL’lik ertelenmiş vergi alacağı gelir etkisi nedeniyle net dönem karı 410 TL olarak raporlanacaktır.

    Örnek 4: Vergi öncesi dönem muhasebe karı 600 TL olan şirketin dönem yasal vergi karşılığı 200 TL ve ertelenmiş vergi borcu ise 50 TL’dir. Bir önceki dönemden 60 TL tutarında ertelenmiş vergi borcu söz konusudur.

  • 36

    690 Dönem karı veya zararı hesabı

    691 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karşılığı

    691.20 Ertelenmiş vergi alacağı gelir etkisi 10

    600

    10

    691 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karşılığı 691.10 Yasal vergi karşılığı 200

    200

    692 Dönem net karı 410

    691 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karşılığı

    691.10 Yasal vergi

    karşılığı 200

    483 Ertelenmiş vergi alacağı

    200

    10

    370 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karşılığı 200 691 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karşılığı

    691.20 Ertelenmiş vergi alacağı gelir etkisi 10 10

    Örnek 4’te dönem bilançosuna göre hesaplanmış ve raporlanacak ertelenmiş vergi borcu 50 TL’dir. Söz konusu tutar geçmiş dönem/dönemlerden gelen etkileri de içinde barındırır. Bir başka değişle 50 TL sadece döneme ait değildir, brüt bir nitelik taşır. Bu nedenle de döneme ilişkin ertelenmiş verginin hesaplanması gerekir. Bu hesaplama için bir önceki dönemle karşılaştırma yapılması gerekir. Örnekte ertelenmiş vergi borcu 60 TL’den 50 TL’ye düşmektedir. Yani söz konusu dönemde net 10 TL tutarında ertelenmiş vergi alacağı meydana gelmiştir. Bu da dönem bilançosu üzerinden hesaplanmış olan brüt ertelenmiş vergi yükümlülüğünün 60 TL’den 50 TL’ye inmesine sebep olmuştur. Bu nedenle de bilançoda ertelenmiş vergi borcu raporlanmasına karşın döneme ilişkin ertelenmiş vergi alacağı ve bu ertelemeden kaynaklanan gelir etkisi söz konusudur. Yukarıda söz konusu alacak ertelenmiş vergi borcundan direkt düşülmüştür. Bu nedenle “483 Ertelenmiş vergi yükümlülüğü” hesabı borçlandırılmıştır.

    Örnek 5: Vergi öncesi dönem muhasebe karı 600 TL olan şirketin dönem yasal vergi karşılığı 200 TL ve ertelenmiş vergi alacağı tutarı ise 50 TL’dir. Bir önceki dönemden 60 TL tutarında ertelenmiş vergi alacağı söz konusudur.

  • 37

    690 Dönem karı veya zararı hesabı

    600

    691 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karşılığı 691.10 Yasal vergi karşılığı 200 691.30 Ertelenmiş vergi yük. gider etkisi 10

    210

    692 Dönem net karı 390 691 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karş. 691.10 Yasal vergi karşılığı 200 691.30 Ertelenmiş vergi yük. gider etkisi 10

    210

    370 Dönem karı vergi ve diğ. yas. yük. karşılığı

    200

    283 Ertelenmiş vergi yükümlülüğü 10

    Örnek 5’te dönem bilançosuna göre hesaplanmış ve raporlanacak ertelenmiş vergi alacağı 50 TL’dir. Söz konusu tutar geçmiş dönem/dönemlerden gelen etkileri de içinde barındırır. Bir başka değişle 50 TL sadece döneme ait değildir, brüt bir nitelik taşır. Bu nedenle de döneme ilişkin ertelenmiş verginin hesaplanması gerekir. Bu hesaplama için bir önceki dönemle karşılaştırma yapmak gerekir. Örnekte ertelenmiş vergi alacağı 60 TL’den 50 TL’ye düşmektedir. Yani söz konusu dönemde net 10 TL tutarında ertelenmiş vergi borcu meydana gelmiştir. Bu da dönem bilançosu üzerinden hesaplanmış olan brüt ertelenmiş vergi alacağının 60 TL’den 50 TL’ye inmesine sebep olmuştur. Bu nedenle de bilançoda ertelenmiş vergi alacağının raporlanmasına karşın döneme ilişkin ertelenmiş vergi borcu meydana gelmiştir. Ancak yukarıda yer alan muhasebe kayıtlarında 10 TL tutarındaki ertelenmiş vergi borcu “283 Ertelenmiş vergi alacağı” hesabından doğrudan düşülmüştür. Bu nedenle “283 Ertelenmiş vergi alacağı” hesabı alacaklandırılmıştır.

    Aşağıda yer alan 3 No’lu Tablo’da Örnek 2 ve Örnek 3’de muhasebeleştirmesinin yapıldığı ertelenmiş vergi borcu ve alacağı konusunda durum değerlendirmesi yapılmıştır.

  • 38

    Tablo 3:Ertelenmiş Verginin muhasebeleştirilmesinin Dönem Karına Etkisi

    BİLANÇO KALEMLERİ

    ERTELENMİŞ VERGİ UYGULAMASININ OLMADIĞI

    DURUM (TL)

    ERTELEME VERGİ UYGULAMASININ OLDUĞU DURUM (TL)

    Örnek 2: İki Dönem üst üste ertelenmiş vergi yükümlülüğü olması durumunda

    Örnek:3 kidönem üst üste ertelenmiş vergi alacağı olması durumunda

    Dönem Karı 400 390 410 Toplam vergi karşılığı

    200 210 190

    Yukarıdaki 3 No’lu Tablo’dan da anlaşılacağı gibi, ertelenmiş vergi etkisinin hesaba katılmaması sonucunda dönem karı 400 TL olacak iken, ertelenmiş vergi etkisi devreye girdiğinde sonuçlar değişmiştir. Ertelenmiş vergi borcu dönem içinde karşılıkların artmasına sebep olduğu ve dönem karının daha azalması sonucunu doğurduğu için yarattığı etki gider etkisi olarak yorumlanmaktadır. Ertelenmiş vergi alacağı ise dönem içinde karşılıkların azalmasına sebep olduğu ve bu nedenle dönem karının artması sonucunu doğurduğu için yarattığı etki gelir etkisi olarak yorumlanmaktır.

    4. Sonuç

    Bilindiği gibi, UFRS 2009 yılının Temmuz ayında KOBİ’ler için yeni standartlarını yayımlamıştır. Söz konusu standartlar büyük işletmeler için hazırlanmış olan standartların daha dar kapsamlısı ve daha basitleştirilmişidir. Ancak ertelenmiş vergi uygulamasının her iki standartta da var olması konunun uluslararası boyutta önemini ortaya çıkarmıştır.

    Bu gelişmeye paralel, TMSK ve TMS kanalı ile ülkemizde tanınmaya başlanmış olan UFRS’nin ön gördüğü Ertelenmiş Vergi uygulamalarının Türk Muhasebe Sistemi’nde yaygınlık kazanmaya başlayacağı beklentisi oluşmaya başlamıştır. Ertelenmiş verginin muhasebeleştirilmesinin finansal raporların daha doğru yorumlanmasına ve geleceğin daha doğru tahmin edilmesine büyük bir yarar sağladığı artık bilinmektedir.

  • 39

    Çalışmada ertelenmiş verginin önemi, meydana gelişi ve muhasebeleştirilmesindeki mantık üzerinde durulmaya çalışılmıştır. Uygulamaya başlamadan önce Tekdüzen Hesap Plan’ına gerekli eklemelerin yapılması önem arz etmektedir. Ancak her şeyden önce konunun doğru anlaşılması gerekmektedir. Bu noktada da akademisyenlere büyük görevler düşmektedir.

    KAYNAKÇA

    Akdoğan, Nalan (2006). “UMS 12-Gelir Vergileri Standart Hükümlerine Göre Dönem Karından İndirilecek Vergi Giderinin Hesaplanması ve Ertelenmiş Vergilerin Muhasebeleştirilmesi”, muhasebe ve Denetime Bakış. Arslan, Erdoğan (2009). “TMS12Gelir Vergilerinin Muhasebeleştirilmesi Standardı”, Türkiye muhasebe Standartları Uygulaması.3.bs. Maliye ve Hukuk Yayınları. Coenenberg,A.G.(2005).Jahresabschluss und Jahresabschlussanalyse. 20.bs. Auflage, Stuttgart:Schaeffer Poeschel Verlag. Demir, Şeref (2001). “IAS 12 (Uluslararası Muhasebe Standardı 12)”, Yaklaşım Dergisi 104 (2001). Demir, Volkan (2007). “Kobi’ler için UFRS’nin Son Taslağı ve Değerlendirmeler”, mali Çözüm Dergisi, 80 (2007) : 43-58. İbiş, Cemal, (2009). “TMS 12 Gelir Vergileri (Kurum Kazancı Üzerinden Hesaplanan Vergiler)”, Seçilmiş Türkiye Finansal raporlama Standartları. Açıklamalar ve Uygulamalar. Ed. Volkan Demir, 2.bs. İstanbul : İSMMMO. Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu, (2009). Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ile Uyumlu Türkiye Muhasebe Standartları, TmSK Yayınları-4. Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu, (2010). KOBİ’ler için UFRS, tmsk.org.tr. (İstanbul SMMM Odası Eylül-Ekim 2010 tarihli sayısından alınmıştır.)

  • 40

    Bir Ses Ötedeydiniz Feridun ANDAÇ Dinleyenin kulağı tıkalıysa, En talihli sözler alaya alınır. Goethe Kıyısızdık, bir de zamansız. Soluk soluğa akıyordu gün aramızda. Bakışsızdık, kederliydik bir de. Karanlık bir zamandan geçiyorduk. Ürkektik, dilsizdik sanki! Canhıraş bir zamanın beşiğindeydik. Unutmuştuk kendi olma yolculuğumuzu. Kimine dosttuk bazen, kimine de yaban. Doğu’yduk aslında, özeniyorduk Batı’ya. Yönsüzdük, yol alıyorduk. Gitmeyi bekliyorduk üstelik. Bu minvalde bir sesin ötesindeydik. Sözün kuşatmasında anlayacağınız. Her bir yerden ağıp gelen ne varsa; hayata ve insana dair söylenen neyse bir bir yansıyordu yaşadıklarımıza. Günü güne eklemeye gerek yoktu, ses anlatırdı bir tınıda insanı. Ama işiten, gören, kavrayan bir içgöz/içebakış gerekti. İçinde yaşadığınız zamandan kopulamıyor, tümüyle de ona bağlanılamıyor ama. Başkalarının zamanına bakmadan, hatta gidip karışmadan kendi zamanının yolunu yönünü bulmakta zorlanırsınız. Deneyim dediğiniz şey oradan gelir, bulur, biçimler sizi. Bir başına yaşanmayan şeydir deneyim. Çoğunlukla öyle sanırız. Ama bir sanış o kadar. Matematiğin ve fiziğin kuralını bilmeden yaşamak yavandır. Yaşarız da, ama bilmeden, fark etmeden; yaşamasız yaşarız yani. Yaşayan ölüler misali! Elbette bir de ölen ölülerimiz vardır. Onların bize hatırlattıkları, hatta bıraktıkları… Bazen, bunları, yaşayanlarından daha anlamlı/değerli bulurum. Giden can olsa da; bıraktığı kayda değerse yaşayandır bizde. hatırlatan/hatırlanandır. Yaşam döngüsünü böyle anlar, böyle açıklarım kimi kez kendime. Yanılgılar olsa da; süren açık bir yaşamdır soran/sorgulayan bir bakışla donatılanı. İnsana gitmeyi sevmem bundandır. Merak ötesi bir zenginlik taşır bize. Dolu ve deneyimli bir hayat. Yavanlığın ötesindeki bir duruş/bakıştır oradan bize ağanlar. Nicedir geçtiğimiz zamanların kirine pasına döndüm sırtımı. Yaşamasız yaşamak için değil sevgili okurum.

  • 41

    "Hassas Kalp Hikâyeleri" adını verdiğim bir öykü kitabımın tümlenip ortaya çıkmasına dönük kapanmaydı bu. Başka seslere, sözlere kapanma. Yalnızca kendi sesinde yol alma. Ama oradan da vardığınız yer ötenizdeki seslerin rengini/tınısını ortaya çıkarmak yolculuğuydu aslında. Bir ses ötedeydiniz, yakın dediğiniz birini bazen duyamayabilirsiniz; hatta göremeyebilirsiniz tam karşınızdakini… Yani aranızda başlayan körlüğün, tınısızlığın farkında değilsinizdir. Ötelere gitmişsinizdir tam karşınızdakini görmeden. Anlamadan tanımadan hatta… Oysa, yakın duruşun bir adı olmalıdır hayatımızda… İnsanın insana nasıl iyi geldiğini bilmenin nasıl bir deneyim içerdiğini bilmek gibi örneğin. Ten çekimi, ya da mavi bir bakış, göz aldanması, iç titremesi… Hepsi bir su gibidir akar durur hayatınızda. Oysa, başka bir tını gerek insana, var olabilmesi, tümleşebilmesi için. Onu göremeyiz, ya da yetişmez bakışımımız/deneyimimiz onu kavramaya. Göze gelene tutulur, tutsağı olur hatta; bunu sevdiğimizi sanırız… Kendindeki zenginliğin farkında olamayan Doğu’nun sürekli Batı’ya gitme/özenme öyküsü gibi… İşte tüm bu imlediklerimi açımlayan, anlatan; yer yer bizleri bellek yolculuklarına çıkaran, bir Ferhad’ın Şirin’e aşkını dillendirir gibi dillendiren; yitik bir zamanın ağıdını yeni dile döken, mekânın belleğinde bize tarihin saklı yüzünü gösteren; bazen de içimizdeki saklı ben’in aşkını aşkınlık düzeyinde anlatan bu hikâyeleri yazmak için öylesine kapanma zamanları gerekti elbette… Bir kazayı anlatırsınız; görüp işitmişsinizdir. Sonra bakarsınız ki, bir zaman sonra o sizin başınıza gelmiştir. Hayat ve yazının aslında bir rastlantı olmadığını işte o kıyıda, kendi sesinizi başka seslere katıp anlatma çizgisine geldiğinizde daha iyi anlarsınız. Şimdi benim kapanarak yaptığım da buydu. Tam noktayı koymuş, kitabı yayıncısına göndermeye hazırlanmışken; karşıma bir hikâye çıktı. Şu cümleyi yazdım bir yere: "Sana aşkımı vermek isterdim, bunun için çok mücadele ettim. Aşkımı veremeyeceğimi biliyorum. Ama hiç kimseye veremeyeceğim bir sırrımı vereceğim…"

  • 42

    Sonra, o kapandığım bir zamanda, oturup "Dokunuyordu Bana Gözlerindeki Sır" öyküsünü yazdım. Dildik bir zamanlar, acıydık, sevinçtik, kederdik. Kördük, yalnızdık; ummanlardaydık ama. Gelen güne bakış, yaşanan zamana gözdük… Sestik bir zamanlar… Şimdi yeni başlayan günüz, zamanın dili, bakışıyız. Öyleyse, bırakmalı öteki sese karışanı. Görmeyeni, anlamayanı, bilmeyeni, tanımayanı… Yani zamanın gülünün goncasına bakmalı… Yaşamalı ki; yaşatmalı…" Hassas Kalp Hikâyeleri"nde yaptığım da sanki biraz buydu… Evet sözdük biz, sesin de ötesine geçen; çünkü biliyorduk ki: "İster var olsun, ister yok, her şey, sözün avucunda muma döner." (Feridettin-i Attar) (13.02.2012 Tarihli Dünya Gazetesinden alınmıştır.)

  • 43

    Göremediklerimi Görebilseydim Eğer

    Feridun ANDAÇ "Çoğu zaman karşılıklı konuşma bu görme görülme işlemini dile getirme çabasıdır. 'Sizin herşeyi nasıl gördüğünüz'ü benzetmeyle ya da doğrudan açıklama çabanızla, 'onun her şeyi nasıl gördüğü'nü anlama çabanızdır." John Berger/Çev.: Yurdanur Salman Görebilseydim Göremediklerimi görebilseydim eğer, rüz