247
4 http://www.millifolklor.com Merhaba Sevgili Okur, Yeni bir say›yla daha birlikte huzu- runuzda olmaktan mutluyuz. Bu say› bildi¤iniz gibi bir “gelenek” say›s›. Millî Folklor her y›l›n son say›s›n› “arma¤an” olarak haz›rlamaktad›r. Üniversitelerde- ki resmî görevlerinden emekli olarak ay- r›lan halkbilimi hocalar›na teflekkürleri- mizi ifade etmemize vesile olan bu gele- ne¤in bu say›daki konu¤u Prof. Dr. Ab- durrahman Güzel. Bu say›da, Güzel ho- cam›z›n biyografisini, Yaz› ‹flleri Müdü- rümüz Tuba Salt›k Özkan taraf›ndan onunla yap›lan bir söylefliyi, hakk›nda yaz›lanlar› ve ona arma¤an edilen maka- leleri bulacaks›n›z. KÜLTÜR VE TUR‹ZM BAKANLI⁄I ARfi‹V‹ 1966 y›l›nda kurulan Millî Folklor Enstitüsünün bugüne kadar sa¤dan sola savrulan “Pertev Naili Boratav ‹htisas Kütüphanesi” ve “Folklor Arflivi”, Kültür ve Turizm Bakanl›¤›’n›n Ankara’n›n Emek semtindeki Bakanl›k binas›nda sessiz sedas›z hizmete aç›ld›. Dünyan›n önemli folklor arflivlerinden birine sahip olan Türkiye’nin Somut Olmayan Kültü- rel Miras Sözleflmesi’nin öngörülerinden biri olan “Arfliv ve Dokumantasyon Mer- kezleri” kurmak hükmünü yerine getir- me yolundaki bu önemli ad›m›n›n ulus- lar aras› alanda da yank› bulacak flekil- de planlanmas› önem tafl›maktad›r. Ba- kanl›¤›, bu hizmeti için kutluyor, arfliv ve kütüphanenin gelifltirilmesi yönünde- ki çal›flmalar›n› heyecanla bekliyoruz. SOKÜM SÖZLEfiMES‹ 2005 Aral›k ay› itibariyle SOKÜM Sözleflmesini ulusal meclislerinde görü- flerek onaylayan ülke say›s› 27 olmufltur. Üç ülkenin daha onaylamas› durumun- da sözleflme yürürlü¤e girecektir. ‹lgili komisyonlarda görüflülen ve Genel Ku- rula sevk edilen SOKÜM sözleflmesinin bir an önce TBMM’de kabul edilmesi ve Türkiye’nin sözleflmeye taraf oldu¤unu ilk otuz ülke aras›nda bildirmesi duru- munda kurucu komitede görev alabile- cektir. TBMM’nin bir an önce bu sözlefl- meyi onaylamas›n›n Türk halkbilimi ça- l›flmalar›n›n gelece¤i aç›s›ndan tafl›d›¤› önem aç›kt›r. SEMA TÖRENLER‹ UNESCO, Türk Meddah Hikayele- rinden sonra Sema Törenlerini de ‹nsan- l›¤›n Sözlü ve Somut Olmayan Kültürel Miras› Bafleserleri listesine alm›flt›r. Böylece Türkiye’nin iki somut olmayan kültürel miras›, UNESCO taraf›ndan in- sanl›¤›n sözlü ve somut olmayan ortak miras› olarak kaydedilmifltir. Türki- ye’nin somut olmayan kültür varl›klar›- n› araflt›rmas›, dünyaya tan›tmas› ve kültür turizmine kazand›rmas› yönünde motive edici bu çal›flmalar›n sürmesini diliyoruz ve bu baflar›lar› sa¤layan ilgili- leri gönülden kutluyoruz. 2006 y›l›nda ve Bahar say›s›nda bu- luflma dile¤iyle... M. Öcal O⁄UZ Yay›n Yönetmeni B‹RKAÇ SÖZ Foreward

B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

4 http://www.millifolklor.com

Merhaba Sevgili Okur,Yeni bir say›yla daha birlikte huzu-

runuzda olmaktan mutluyuz. Bu say›bildi¤iniz gibi bir “gelenek” say›s›. MillîFolklor her y›l›n son say›s›n› “arma¤an”olarak haz›rlamaktad›r. Üniversitelerde-ki resmî görevlerinden emekli olarak ay-r›lan halkbilimi hocalar›na teflekkürleri-mizi ifade etmemize vesile olan bu gele-ne¤in bu say›daki konu¤u Prof. Dr. Ab-durrahman Güzel. Bu say›da, Güzel ho-cam›z›n biyografisini, Yaz› ‹flleri Müdü-rümüz Tuba Salt›k Özkan taraf›ndanonunla yap›lan bir söylefliyi, hakk›ndayaz›lanlar› ve ona arma¤an edilen maka-leleri bulacaks›n›z.

KÜLTÜR VE TUR‹ZMBAKANLI⁄I ARfi‹V‹1966 y›l›nda kurulan Millî Folklor

Enstitüsünün bugüne kadar sa¤dan solasavrulan “Pertev Naili Boratav ‹htisasKütüphanesi” ve “Folklor Arflivi”, Kültürve Turizm Bakanl›¤›’n›n Ankara’n›nEmek semtindeki Bakanl›k binas›ndasessiz sedas›z hizmete aç›ld›. Dünyan›nönemli folklor arflivlerinden birine sahipolan Türkiye’nin Somut Olmayan Kültü-rel Miras Sözleflmesi’nin öngörülerindenbiri olan “Arfliv ve Dokumantasyon Mer-kezleri” kurmak hükmünü yerine getir-me yolundaki bu önemli ad›m›n›n ulus-lar aras› alanda da yank› bulacak flekil-de planlanmas› önem tafl›maktad›r. Ba-kanl›¤›, bu hizmeti için kutluyor, arflivve kütüphanenin gelifltirilmesi yönünde-ki çal›flmalar›n› heyecanla bekliyoruz.

SOKÜM SÖZLEfiMES‹2005 Aral›k ay› itibariyle SOKÜM

Sözleflmesini ulusal meclislerinde görü-flerek onaylayan ülke say›s› 27 olmufltur.Üç ülkenin daha onaylamas› durumun-da sözleflme yürürlü¤e girecektir. ‹lgilikomisyonlarda görüflülen ve Genel Ku-rula sevk edilen SOKÜM sözleflmesininbir an önce TBMM’de kabul edilmesi veTürkiye’nin sözleflmeye taraf oldu¤unuilk otuz ülke aras›nda bildirmesi duru-munda kurucu komitede görev alabile-cektir. TBMM’nin bir an önce bu sözlefl-meyi onaylamas›n›n Türk halkbilimi ça-l›flmalar›n›n gelece¤i aç›s›ndan tafl›d›¤›önem aç›kt›r.

SEMA TÖRENLER‹UNESCO, Türk Meddah Hikayele-

rinden sonra Sema Törenlerini de ‹nsan-l›¤›n Sözlü ve Somut Olmayan KültürelMiras› Bafleserleri listesine alm›flt›r.Böylece Türkiye’nin iki somut olmayankültürel miras›, UNESCO taraf›ndan in-sanl›¤›n sözlü ve somut olmayan ortakmiras› olarak kaydedilmifltir. Türki-ye’nin somut olmayan kültür varl›klar›-n› araflt›rmas›, dünyaya tan›tmas› vekültür turizmine kazand›rmas› yönündemotive edici bu çal›flmalar›n sürmesinidiliyoruz ve bu baflar›lar› sa¤layan ilgili-leri gönülden kutluyoruz.

2006 y›l›nda ve Bahar say›s›nda bu-luflma dile¤iyle...

M. Öcal O⁄UZYay›n Yönetmeni

B‹RKAÇ SÖZ

Foreward

Page 2: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

6 http://www.millifolklor.com

1942’de Antalya’da do¤du. 1966 fiubatay›nda Almanya’ya giderek Mart 1966-fiu-bat 1967 tarihleri aras›nda “Goethe-Insti-tut Grafrath/Obb ve Rothenburg/Odt” de,Almanca (lisan) ö¤renimini yapt›. Lisansö¤renimini, 1970 y›l›nda, OrientalischesInstitut an der Universitaet Wien ‘de (Vi-yana Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi,fiarkiyat Enstitüsü, Türkoloji Bölümü) ta-mamlad›. Doktora ö¤renimini de 1973 y›-l›nda ayn› üniversitede (OrientalischesInstitut an der Universitaet Wien), Prof.Dr. Herbert Wan Duda, Prof. Dr. HerbertJansky, Prof. Dr. Andreas Tietze ve Prof.Dr. Hans Ludwig Gottschalk ‘›n yan›ndatamamlad›. Burada, “Ali in der Bektaschi-Dihtung, besonders des 16, Jhdt’s” adl›doktora tezini haz›rlad›. 8 Haziran 1973tarihinde “Doktor” unvan›n› ald›.

14 Temmuz 1974 tarihinde HacettepeÜniversitesi, Sosyal ve ‹dari Bilimler Fa-kültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü’ne“Ö¤retim Görevlisi” olarak atand›. 30 Ni-san 1980 tarihinde, “Kaygusuz Abdal’›nHayat› ve Eserleri” üzerine yapt›¤› çal›fl-mayla” (Üniversite Eylemli) Doçent” unva-n›n› ald›. 14 Temmuz 1974-1 Kas›m 1985tarihleri aras›nda Hacettepe Üniversitesi,Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyat›Bölümü’nde “Ö¤retim Üyesi” olarak görevyapt›. Ayn› zamanda Gazi Üniversitesi,Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Türk Dili veEdebiyat› Yüksek Lisans ve Doktora ders-leri verdi.

1983 Ekim-1984 Eylül tarihleri ara-s›nda, 2547 say›l› YÖK Kanunu’nun 39.

maddesi uyar›nca Almanya’n›n GiessenÜniversitesi’nde “Misafir Ö¤retim Üyesi”olarak iki sömestr ders verdi. Bu s›rada:

1. Deutsche Gesellschaft für Volks-kunde, Universitat Regonsburg,

2. Österreich Verein für Volkskunde,Universitat Wien,

3. Schweizerische Geneeschaft fürVolkskunde Universitat Bem,

4. Österreichische Akademic der Wis-senschaft ‘e üye seçildi.

Ayr›ca, Hacettepe Üniversitesi ile Al-manya’n›n Giessen flehrindeki “Justusli-ebig Universitat Giessen” in “Kardefl Üni-versite” olmalar›n› sa¤lad›.10 Ekim 1985tarihinde, 2547 say›l› YÖK Kanunu’nun il-gili hükümleri gere¤ince yap›lan s›navlarsonucunda “Profesör” unvan›n› ald› ve Ga-zi Üniversitesi, Gazi E¤itim FakültesiTürk Dili ve Edebiyat› E¤itimi Bölümü’ne“Bölüm Baflkan›” olarak atand›. 30 Eylül1989-fiubat 1994 tarihleri aras›nda da Mil-li E¤itim Bakanl›¤› “Tâlim ve Terbiye Ku-rulu Üyesi” olarak çal›flt›.

1994-1998 y›llar› aras›nda ÇanakkaleOn Sekiz Mart Üniversitesi’nde “Rek-tör”lük yapt›.1998-2001 Girne AmericanÜniversitesi, E¤itim Fakültesi, Türk Dilive Edebiyat› Ö¤retmenli¤i Bölümü’nde“Ö¤retim Üyesi” olarak çal›flt›.

2003 y›l› sonlar›nda Gazi Üniversite-si, Gazi E¤itim Fakültesinde kurucusu ol-du¤u “Türkçe’nin E¤itimi Bölümü//TürkDili ve Edebiyat› E¤itimi Anabilim Da-l›”ndan emekli oldu.

Hâlen Baflkent Üniversitesi E¤itim

PROF. DR. ABDURRAHMAN GÜZEL’‹N ÖZGEÇM‹fi‹

A Short Autobiography of Prof. Dr. Abdurrahman Güzel

Prof. Dr. Ali TORUN*

* Kütahya Dumlup›nar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi

Page 3: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Fakültesi Türkçe Ö¤retmenli¤i Bölü-mü’nde ö¤retim üyesi olarak görevini sür-dürmektedir.

Maide Hanim’la evli olan A. Güzel’inAlper ve fiule? ad›nda iki çocu¤u ve fiuleile Ahmet’in? evlili¤inden ise iki torunuvard›r.

Kitaplar›:1. Ali in der Bektaschi-Dichtung, na-

mentlich, jener des 16. Jhdt’s, Wien 1972,Dissertation : Doktora Tezi.

2. Veremden Korunma Önlemleri, An-kara 1966.

3. Kaygusuz Abdal, Ankara 1981, Ha-bilitation : Doçentlik Tezi.

4. Kaygusuz Abdal’›n Mensur Eserle-ri, Ankara 1983.

5. Kaygusuz Abdal Bibliyografyas›,Ankara 1983.

6. Kaygusuz Abdal, Dilgüfla, Ankara1989.

7. Kaygusuz Abdal, Sarayname, An-kara 1989.

8. Baz› Müesseselerimiz ve fiahsiyet-ler Etraf›nda Teflekkül Eden: Millî Birlik-Millî Kültür, Ankara 1991.

9. Mutasavv›f Yunus Emre, Ankara1991.

10. Zeynel Usul Baba (Hayat›, Eserle-ri ve Edebî fiahsiyeti), Ankara 1992.

11. Mustafa Kemal Atatürk’te MillîBirlik ve Beraberlik, Ankara 1996.

12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kanYeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›),Çanakkale 1996.

13. Türk Edebiyat›nda Çanakkale Za-feri, Çanakkale 1996.

14. E¤itim Fakültelerinde Türkçe’ninE¤itimi ve Ö¤retimi Bölümü ve AnabilimDallar›, Çanakkale 1997.

15. Hac› Bektafl Veli, Ankara 1998.16. Türk Kültüründe ‹pek Yolu, Ça-

nakkale 1997.17. Abdal Musa Velâyetnâmesi, Anka-

ra 1999.18. Kaygusuz Abdal Menâk›bnâmesi,

Ankara 1999.19. Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyat›,

Ankara 1999.

20. Hac› Bektafl-› Veli ve Makalât, An-kara 2002.

21. Ahmed Yesevi’nin Fakr-nâme’siÜzerine Bir ‹nceleme (bask›da).

22. Süleyman Hakim Ata’n›n Bak›r-kan Kitab› Üzerine Bir ‹nceleme (bask›da).

Liseler ‹çin Ders Kitaplar›:23. Türk Dili ve Edebiyat› Ders Kita-

b›: Edebiyat I-IV, (Müflterek imzal›).24. Türk Dili ve Edebiyat› Ders Kita-

b›: Kompozisyon I-IV, (Müflterek imzal›).25. Türk Dili ve Edebiyat› Ders Kita-

b›: Dilbilgisi I-IV, (Müflterek imzal›).Üniversiteler ‹çin Ders Kitaplar›:26. Türk Dili Ders Kitab›, (Komisyon)

Ankara 1995.Tercüme Eserler:27. Greeks Murderer of Turks, Anka-

ra 1987.28. XIX. Yüzy›l›n Sonu ile XX. Yüzy›-

l›n Bafl›nda Türkiye’de Hilafet’ten Cumhu-riyet’e Geçifl, Ankara 1989.

29. Avustralya Resmi Tarihinde Geli-bolu, Çanakkale 1996.

30. Vidin Türkleri, (Dil, Din ve Folk-lor), ‹stanbul 1996.

31. Balkanlarda Türkoloji Araflt›rma-lar›, Ankara.

Müflterek ‹mzal› Eserler:32. Atatürk ve Millî Birlik, Ankara

1987.33. Yunus Emre Hayat›-Eserleri ve

fiiirlerinden Seçmeler, Ankara 1990.Bask›ya Haz›r Eserler:34. Kaygusuz Abdal ve Divan’›.35. Kaygusuz Abdal ve Gülistan’›36. Kaygusuz Abdal ve Üç Mesnev›

‘si.37. fiah ‹smail Hatayî’nin Divan›

Üzerine Bir ‹nceleme.38. Türkçe’nin E¤itimi ve Ö¤reti-

mi’nde Metodoloji.39. Tarih ‹çinde Türk Halk Edebiyat›

E¤itimi.40. ‹ki Dillilere Türkçe’nin E¤itimi-

Ö¤retiminde ‹zlenecek Metodoloji.Yöneterek Sonuçland›rd›¤› Dok-

tora Tezleri:1) Divan Edebiyat›’nda Manzum Sur-

nameler (inceleme ve metinler), MehmetArslan, Doktora,1990.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 7

Page 4: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

2) Yunus Emre Divan› (inceleme-me-tin) (2 cilt), Mustafa Tatç›, Doktora, 1990.

3) Latifi (hayat› ve eserleri) inceleme-metin, Ahmet Sevgi, Doktora, 1987.

4) Müfltak Baba’n›n Türkçe fiiirlerin-de Dinî ve Tasavvufî Unsurlar, Ahmet Do-¤an, Doktora, 1992.

5) Türk Edebiyat›’nda Türkçe Fütüv-vet-nameler Üzerine Bir ‹nceleme, Ali To-run, Doktora, 1992.

6) Türkçe ve Rumca Olarak SöylenenNasreddin Hoca F›kralar› Üzerine Bir ‹n-celeme-Metin I-II (2 cilt), Nükhet Tör, Dok-tora, 1992.

7) Akflemseddin’in Eserlerinin Dini-Tasavvufi Aç›dan Tahlili, Ayfle Yücel, Dok-tora, 1994.

8) Hac› Bektafl-› Veli Velayet-Namesive Velayet-Name’de Geçen Keramet Motif-leri, Hamiye Duran,Doktora, 1995.

9) XIX. Yüzy›lda Ankaral› Afl›klar veAyafll› Ahmet Fahri, Fatma Ahsen Turan,Doktora, 1995.

10) Atatürk Döneminde Bir ve TamDevreli Liselerde (ortaokul ve liselerde)Türk Dili ve Edebiyat› E¤itim ve Ö¤retimi,[The Education and teaching of the courseTurkish language and literature in highschools and junior high schools during Ata-türk’ s period], Celal Demir, Doktora, 1997.

11) Kemal Ümmi Divan›, Hayati Ya-vuzer, Doktora, 1997.

12) Alevi-Bektafli Törenleri ve Semah-lar, [Alouite-Bektashi ceremonies and se-mahs], Arma¤an Esmen Elçi, Doktora,1998.

13) ‹lkokullar›n 4. ve 5. S›n›flar›ndaTürkçe Ders Kitaplar›ndaki Çocuk Edebi-yat› Metinleri Üzerine Bir ‹nceleme, [AnExamination on the textes of childrens li-terature in the Turkish textbooks of the fo-urth and the fifth classes of primary scho-ols], Hayrettin Parlaky›ld›z, Doktora,1999.

Yöneterek Sonuçland›rd›¤› Yük-sek Lisans Tezleri:

1) Tafll›cal› Yahya Bey Divan›’nda Dinve Tasavvuf, ‹rfan Topal, Yüksek Lisans,1986.

2) Tafll›cal› Yahya Bey Divan›’nda Ne-batlar, Ahmet Mermer, Yüksek Lisans,1985.

3) Tafll›cal› Yahya Bey Divan›nda Sev-gili ve Sevgiliye Ait Fiziki Unsurlar, YavuzDemir, Yüksek Lisans, 1986.

4) Hayreti Divan›’nda Maddi KültürUnsurlar›, Mehmet Sar›, Yüksek Lisans,1986.

5) Develili Afl›k Seyrani ve fiiirleri,Hasan Avni Yüksel, Yüksek Lisans, 1985.

6) Niyazi-i M›sri’nin Divan-› ‹lahiya-t›’›, Ali Yak›c›, Yüksek Lisans, 1985.

7) Harput Evliyalar›, R›fat Aras, Yük-sek Lisans, 1986.

8) Hayreti Divan’›nda Din ve Tasav-vuf, Mustafa Tatc›, Yüksek Lisans, 1986.

9) Erzurumlu ‹brahim Hakk› Di-van’›nda Aflk, Süleyman Solmaz, YüksekLisans, 1986.

10) Vâhib Ümmi Divan›, Ali Torun,Yüksek Lisans, 1987.

11) Hac› Bektafl-› Veli’nin Makalât’›n-da Din ve Tasavvuf, Hamiye Duran, Yük-sek Lisans, 1987.

12) Yozgatl› Hüzni Divan› (tahlil-me-tin), M. Öcal O¤uz, Yüksek Lisans, 1987.

13) Nakfli Ali Akkirmani Divani (edis-yon-kritik), Seyit Ahmet Ünal, Yüksek Li-sans, 1987.

14) Mutasavv›f Türk Kad›n fiairleriÜzerine Bir Araflt›rma, Naciye Y›ld›z, Yük-sek Lisans, 1987.

15) Lâlî-zâde Abdülbâki Efendi’ninMenâk›b-› Melâmiyye-i Bayramiyyesi (in-celeme-metin), Ayfle Yücel, Yüksek Lisans,1988.

16) Bursal› Lami’i Çelebi ‹bret-nüma(inceleme-metin), Salih Gülerer, YüksekLisans, 1988.

17) ‹zahü’l Esrar, Elmas Bütün, Yük-sek Lisans, 1988.

18) fieyh ‹lahi’nin Esrar-Namesi (ha-yat›-eserleri-inceleme-metin), Hayati Yavu-zer, Yüksek Lisans,1988.

19) Neccar-zÂde fieyh R›za Divan›,Tülin Danac›, Yüksek Lisans, 1988.

20) Erzurumlu Kad› Mustafa Darir’inSiretü’n-Nebi Adl› Eserinde Dinî ve Tasav-vufî Unsurlar, Emine K›rc›, Yüksek Li-sans, 1991.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

8 http://www.millifolklor.com

Page 5: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

21) Televizyonla Türkçe Ö¤retimi,Murat Özbay, Yüksek Lisans, 1991.

22) Burdur ve Çevresinde Sözlü Gele-ne¤e Dayal› Adak ve Adak Yerleri, FeritÖztürk, Yüksek Lisans,1991.

23) Abdullah ‹lâhî ve Meslekü’t-Tali-bin Ve’l-Vas›lin, Yunus Nadi Özçelik, Yük-sek Lisans, 1990.

24) Prof. Dr. fiükrü Elçin’in Hayat› veEserleri Üzerine Bir Araflt›rma, MetinÖzarslan, Yüksek Lisans,1991.

25) Afl›k Sümmani ve Eserleri, Hafl-mettin Arslan, Yüksek Lisans, 1986.

26) Çankaya Anadolu Lisesi’nde YurtD›fl›ndan Dönen Çocuklardan 15-16 YaflGrubundakilerin Kendilerini ‹fade EtmedeKarfl›laflt›klar› Dil Problemleri, Ercan Uz-may, Yüksek Lisans, 1992.

27) Genel Liselerin Üçüncü S›n›f› ‹çin1957 Müfredat Program›na Göre Yaz›lan“Türk Dili ve Edebiyat›” Ders Kitaplar›Üzerine Bir ‹nceleme, ‹dris Karakufl, Yük-sek Lisans, 1992.

28) Temel Söz Varl›¤›m›z ve Örnek-lendirilmesi, Mustafa Haluk Ak›nc›, Yük-sek Lisans, 1992.

29) 1923-1957 Y›llar› Aras›nda Orta-okul ve Liseler ‹çin Haz›rlanan Türkçe,Türk Dili ve Edebiyat› Programlar› Üzeri-ne Bir ‹nceleme, Asiye Duman, Yüksek Li-sans,1992.

30) Muzaffer Sar›sözen (hayat›, eser-leri ve çal›flmalar›), Arma¤an Coflkun Elçi,Yüksek Lisans,1992.

31) Yabanc›lar›n Türkçe’yi Ö¤renme-leri Esnas›nda Yapt›klar› ‹sim Hal EkleriYanl›fllar› ve Bu Konunun De¤erlendiril-mesi, Aydanur Özkan (Altafl), Yüksek Li-sans, 1992.

32) Yabanc›lara Türkçe’nin Ö¤reti-minde Bir Metod Denemesi, Erol Bar›n,Yüksek Lisans, 1992.

33) Salih Baba Divan› (edisyon-kri-tik), Ahmet Do¤an, Yüksek Lisans, 1987.

34) Cumhuriyet Döneminde TürkçeÖ¤retimi ve Okuma-Yazma Al›flkanl›¤›Üzerine Bir De¤erlendirme, Gülay Güçel,Yüksek Lisans, 1993.

35) Makedonya’da Türk Halk Edebi-yat›, Arif Ay, Yüksek Lisans, 1993.

36) 1981-1991 ÖSS ve ÖYS (Ö¤renciSeçme S›nav› ve Ö¤renci Yerlefltirme S›na-v›) Türkçe Sorular›n›n Genel Bir De¤erlen-dirmesi, Celal Demir, Yüksek Lisans, 1992.

37) Eflrefo¤lu Rumî Divan› (inceleme),Adile Y›lmaz, Yüksek Lisans, 1993.

38) Kastamonu’da Âfl›kl›k Gelene¤i veKastamonu’da Yetiflen Âfl›klar, NeslihanYücel, Yüksek Lisans, 1993.

39) Türkmen Ö¤rencilerinin TürkiyeTürkçesi Ö¤renim Problemleri, Muham-met Sani Ad›güzel,Yüksek Lisans, 1994.

40) Üç Y›ll›k E¤itim Enstitüsü Me-zunlar› ‹çin Haz›rlanan Anadolu Üniversi-tesi Aç›kö¤retim Fakültesi Lisans Tamam-lama Program› Türk Dili ve Edebiyat›Ders Kitaplar›n›n ‹ncelenmesi, FatmaNecla Balabanl›, Yüksek Lisans, 1995.

41) Özbekistan’dan E¤itim-Ö¤retimAmac›yla Türkiye’ye Gelen Ö¤rencilerinDil-Kültür-Uyum Problemleri ve ÇözümTeklifleri, Fatma Aç›k, Yüksek Lisans,1995.

42) Türkiye’ye E¤itim-Ö¤retim Mak-sad›yla Gelen K›rg›z Ö¤rencilerde GörülenDil, Kültür ve Sosyal Problemleri ve Çö-züm Teklifleri, Tansel Kozan, Yüksek Li-sans, 1995.

43) fieyhu’l-‹slam Haydari-zÂde ‹bra-him Efendi’nin “Mezahib ve Tur›k-› ‹slami-ye Tarihi” Adl› Eserinin Sadelefltirilmesive Tahlili, Osman Oral, Yüksek Lisans,1995.

44) Selçuklular Dönemi Fikir Hare-ketleri, Selim Kaya, Yüksek Lisans, 1995.

45) Türkiye’de ve Azerbaycan’da Alfa-be Ö¤retimi, Keziban Tekflan, Yüksek Li-sans, 1997.

46) Yenice (Agonya) Folkloru ÜzerineBir ‹nceleme, [Study of the public cultureof Yenice (Agonya)], Münire Nilay Karaçay,Yüksek Lisans, 1997.

47) 19. Yüzy›lda ‹stanbul’da Âfl›kl›kGelene¤i ve Âfl›klar, Aktan Müge Ercan,Yüksek Lisans, 1997.

48) Kilisli Abdullah Sermest (Halis)Divan› (metin-inceleme) From Kilis Abdul-lah Sermest (Halis)’s Divan, Abdullah fia-hin, Yüksek Lisans, 1998.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 9

Page 6: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

49) Cema1eddin Uflflaki Divan› (ince-leme-metin) Cemaleddin Uflflaki’s Divan(examination-text), Kemal Üçüncü, YüksekLisans, 1998.

50) Mir Hamza Nigari’nin Nigar-na-me Mesnevisi Mir Hamza Nigari’s Nigar-name poem, Muammer Mete Tafll›ova,Yüksek Lisans, 1998.

51) ‹lkö¤retimde Türkçe E¤itimi veÖ¤retimi (2. kademe), Süleyman Elmac›,Yüksek Lisans, 1998.

52) Almanya’da ‹lkö¤retim Okullar›n-daki ‹ki Dilli S›n›flarda Türkçe Ö¤retimi(2 cilt), [Turkish education in biligual classin the primary and secondary schools inGermany], Selçuk Du1kadiro¤lu, YüksekLisans, 1999.

Genel Kül Tür Ve Türk Tarihi ‹le‹lgili Baz› Makaleleri:

1) Anadolu Selçuklu Hükümdar› Ala-addin Keykubad Döneminde Do¤u AnadoluTürk Beyliklerinde Milli Kültür Unsurlar›,I. Alaaddin Keykubad Sempozyumu, Kon-ya, 1987; Selçuklu Dergisi, Say› 3, Haziran1988; Milli Kültür, s.73-83.

2) Atatürk’te Millî Birlik ve Millî Be-raberlik Düflüncesi, Millî E¤itim DergisiSay›: 119, Ocak 1993, s.114-115.

3) Avusturyal› Türkolog HerbertJansky’nin Hayat› ve Eserleri, Türk Kültü-rü, Say›:185, Y›l:XVI, Mart 1978, s.42-46.

4) Avusturyal› Türkolog Herbert W.Duda’n›n Türk Dili Hakk›ndaki Görüflleri,Türk Kültürü, Say›:227, Y›l:20, Mart 1982,s.278-284.

5) Avusturyal› Türkolog Herbert W.Duda’n›n Türk Dili Hakk›nda Falih R›fk›Atay’la Yaz›flmalar›, Türk Kültürü, Sa-y›:228, Y›l:20, Nisan 1982, s.335-348.

6) Çanakkale Zaferi’nin SekseninciY›l›nda Millî Birlik ve Beraberlik, AtatürkAraflt›rmalar› Merkezi Dergisi, C.x, Kas›m1994, Say›:30, s.535-540.

7) Erzurum ve Yöresinin Mistik Kül-türünde Eski Türk Dinlerinin ‹zleri, TarihBoyunca Erzurum Sempozyumu, 12-18Mart 1987, Erzurum; A. Güzel, Milli Kül-tür, s.119-132.

8) ‹stiklâl Savafl›’nda Mehmed Akif,Gazi Üniversitesi, Gazi E¤itim FakültesiDergisi, C.2, Ankara 1989, s.1-10.

9) Kanuni Sultan Süleyman Hân’›nAvusturya Devlet Arflivi’nde Bulunan Fer-manlar›ndan Baz›lar›n›n Muhteviyat›Hakk›nda, IX. Milletleraras› Türk TarihKongresi, Ankara 1994.

10) Mehmed Akif Ersoy ve Milli Bir-lik, Mehmet Akif Ersoy Sempozyumu,Türk Dil Kurumu, 2 Aral›k 1986, Ankara,Türk Kültür, Say›:292, Y›l:XXV, A¤ustos1987, s.474-483; Belgelerle Türk TarihiDergisi, Say›: 31, Eylül 1987, s.25-29.

11) Millî Mücadele Y›llar›nda Antal-ya, X. Milletler Aras› Türk Tarih Kongresi,Ankara 1992, Bildirileri, s.2669-2754.

12) Mustafa Kemal Atatürk’te MillîBirlik ve Beraberlik, Türk Kültürü, Sa-y›:376, s.16-26, Ankara.

13) Ord. Prof. Dr. Herbert W. Du-da’n›n Hayat› ve Eserleri, Türk KültürüAraflt›rmalar›, XV/1-2, Ankara Y›l:1976,s.22-75.

14) Prof. Dr. Tedaus Kowalsky’in Ha-yat› ve Eserleri, Türk Kültürü, Say›:205-206, Y›l:XVIII, Kas›m- Aral›k 1979, s.26-34.

15) Türk Bozk›r Kültürünün Bayburtve Yöresindeki ‹z1eri, Türk Tarihinde veKültüründe Bayburt Sempozyumu, 23-25May›s 1988 Bayburt; Millî Kültür, s.l01-118; Bildiriler Kitab›.

16) Türk Dünyas› Üzerine Düflünce-ler, Yeni Türkiye Dergisi, Ankara 1997,s.983-994.

17) Türkiye’nin AET’ye Girerken, Mil-lî Kültür, s.253-284.

18) Viyana’da Türk Kültürünün ‹zleriI, Millî Kültür, Kültür Bakanl›¤›, C.3, Sa-y›:4, Eylül 1981, s.16-19.

19) Viyana’da Türk Kültürünün ‹zleriII, Millî Kültür, Kültür Bakanl›¤›, C.3, Sa-y›:5, Ekim 1981,s.16-19.

20) Yurt D›fl›na Yönelik Kültür Faali-yetleri, Say›:236, Ekim 1982, s.66-68; MillîFolklor Dergisi, C.1 , Y›l: 1, Say›:4, Aral›k1989, s.3-5.

21) Ziyaeddin Fahri F›nd›ko¤lu veMillî Birlik, Ankara A. Oca¤›, Say›:2, An-kara 1987, s.13-22.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

10 http://www.millifolklor.com

Page 7: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Türk Halk Edebiyat› Ve Dinî Ta-savvufî Türk Edebiyat› ‹le ‹lgili Baz›Makaleleri:

1) Ahmed Yesevi’nin Fakr-nâme’si ileHac› Bektafl Veli’nin Makalât’›ndaki OrtakMotifler, I. Milletler Aras› Ahmet YesevîSempozyumu (Ankara), Bildirileri, Ankara1992, s.33-43.

2) Anadolu Türk Tarihi ‹tibar›yla Ba-balar, Sultan Baba Sempozyumu, Tunceli,

3 Kas›m 1986; Millî Kültür, s.58-71.3) Bektaflilik ve Bektafli fiiiri, fiükrü

Elçin Arma¤an›, Ankara 1983, s.47-65.4) Die Mawluddichtung von’ Ali, Ulus-

lararas› Alevilik ve Bektaflilik Kongresi,Strasborg 1987.

5) Dini- Tasavvufi Türk Edebiyat›,Türk Dünyas› El Kitab›, C:3, Ankara 1992,s.234-281.

6) Folklore In der Türkei, Folklor Tar-sadlom Mueszet 10-111 Juli 1981 Kecke-met, Julius 22-26, s.71-80.

7) Hac› Bayram Veli’nin Üç ‹lâhisi’ninTasavvufi Aç›dan Tahlili, I: Hac› BayramVeli Sempozyumu (Ankara 1990), Ankara,s.76-86.

8) Hac› Bayram Veli’yi Haz›rlayan Ta-rihi ve Tasavvufî Zemin, IV. Vak›f Haftas›Sempozyumu, (1-7 Aral›k 1986), Vak›flarDergisi, C., Ankara 1987, s.151-159.

9) Hac› Bektafl Veli ve Türk Kültürü,Belgelerle Türk Tarihi, say›:23, Ocak 1987,s.58-61.

10) Hac› Bektafl Veli’nin Hayat› veEserleri, Hac› Bektafl Veli Araflt›rma Mer-kezi Dergisi, C.1, Say›: 1, Haziran 1994,s.15-21.

11) Haggi Bektasch Weli, Entwick-lung der Bektaschijja und Türkische Kul-tur, Melâmîlik ve Melâmîler Kongresi, ‹s-tanbul (tebli¤i)1987; Umay Günay Arma-¤an›, Ankara 1997.

12) Hoca Ahmed Yesevi’de Millî Birlikve Beraberlik Unsurlar›, Türk KültürüAraflt›rmalar›, Y›l:, Ankara, s.201-210.

13) Kaygusuz Abdal, Türk Dili veEdebiyat› Ansiklopedisi, C. 5, ‹stanbul1982, s.233-236.

14) Kaygusuz Abdal’›n BilinmeyenBir Eseri, ‹.Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Di-

li ve Edebiyat› Dergisi C. 24-25, ‹stanbul,1986.

15) Kaygusuz Abdal’›n BilinmeyenÇa¤atayca Bir Gazeli, Türk Kültürü, Say›:194, Y›l: 17 Aral›k 1978, s.l01-103; Prof.Dr. fiükrü Elçin Arma¤an›, Türk KültürüAraflt›rmalar›, Y›l: 29/1-2, Ankara 1993,s.164-171.

16) Kaygusuz Abdal’›n Eserlerinde“Su Motifi”, II. Milletleraras› Türk FolklorKongresi (Bursa), Bildirileri, c.II, (HalkEdebiyat›), Ankara 1982, s.221-232.

17) Kaygusuz Abdal’›n EserlerindeBaz› Tasavvufi Terimler Üzerine, MillîKültür (Kültür Bakanl›¤›) Dergisi, C.2, Sa-y›:9, fiubat 1981, s.31-33.

18) Kaygusuz Abdal’›n Eserlerinde Yi-yecek Adlar›, Türk Folklor Araflt›rmalar›(Kültür ve Turizm Bakanl›¤›) MIFAD, An-kara 1983, s.97-111.

19) Kaygusuz Abdal’›n Vücudnâme’siÜzerine, Türk Kültür, Say›: 197, Y›l: 17Mart 1979.

20) Kemalpaflazâde’nin EserlerindeTürk Halk Edebiyat›’na Ait Baz› Motifler,fieyhü’l-islam ‹bnî Kemal Sempozyumu(26-29 Haziran 1985), TDV. Yay›n›, Ankara1986, s.211-232.

21) K›r›m Türkleri’nin Esaret Türkü-leri, Türk Musikisinin Dünü-Bugünü-Yar›-n› Sempozyumu, Konya, Hz. Fevzi Hal›c›,Ankara 1986, s.191-199.

22) Köro¤lu Destan›, Trabzon’dan ‹kiKol, Türk Folklorundan Derlemeler (Kül-tür ve Turizm Bak.) Ankara 1987, s.79-102.

23) Manavgat Yollar› Sade MermerAdl› Karatay Türküsünün Menfle’i, I. Ulus-lararas› Halk Edebiyat› Sempozyumu, 7-9May›s 1983 Eskiflehir, Yunus Emre ve Kül-tür Vakf› Yay›n›, Eskiflehir 1987, s.151-159.

24) Mufl ve Yöresi Türk AfliretlerindeEski Dini ‹nançlar›n ‹zleri, Millî Kültür,s.7133-153.

25) Nasreddin Hoca F›kralar›na DairBir Yazman›n Tahlili, Fikri-Felsefi YönüyleNasreddin Hoca Sempozyumu Bildirileri,(15-17 May›s 1989), Ankara 1990, s.l 05-122.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 11

Page 8: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

26) Niyazi-i M›sri’nin Gözden KaçanBir Eseri (Risale-i Devriye), IV: Milletlera-ras› Türkoloji Kongresi 1979, F.K. Timur-tafl Arma¤an›, Türk Kültürü Araflt›rmalar›17-21/1-2, Ankara 1979-1983, s.121-139.

27) Sual ve Cevap Yoluyla Tasav-vuf’un Tarifi, Türk Kültürü Araflt›rmalar›,‹. Kafeso¤lu Arma¤an›, Ankara, Y›l:1985,s.289-306.

28) Süleyman Hakim Ata’n›n Bak›r-gan Kitab› Üzerine, Türk Kültürü Araflt›r-malar›, Z. Korkmaz Arma¤an›, Y›l:32/1-2,Ankara, 1996, s.195-204.

29) Tasavvufi Halk Edebiyat› ve Nas-reddin Hoca, I. Milletler Aras› NasreddinHoca Kongresi, Ankara, 1989.

30) Tekke fiiiri, Türk Dili (Türk fiiiriÖzel Say›s›:III. Halk fiiiri), Say›:445-450,C.LVII, Ocak—Haziran 1989, s.250-454.

31) Türk Halk Biliminde Co¤rafi Me-tod, III. Milletleraras› Türk Folklor Kong-resi, Bildiriler- Genel Konular, Kültür Ba-kanl›¤›, C.I, Ankara 1986, s.131-137.

32) Türk Halk Biliminde Tarihi veLenguistik Metod, II. Uluslararas› TürkHalk Edebiyat› Sempozyumu, 7-9 May›s1985, Eskiflehir, Bildiriler Kitab›, s.126-136.

33) Türk Halk Edebiyat› ve Bu Saha-n›n Yeni Bir Dal› Olan Tekke Edebiyat›,Sözcü, Say›: 27, Y›l:1, 8.6.1981.

34) Türk Halk fiiiri, Dünya Edebiyat-lar›ndan Seçmeler, Kültür Bakanl›¤›, Ekim1977, Say›: 4, s.56-66.

35) Türk Kültüründe Mevlit ve Yu¤Gelene¤i Etraf›nda Teflekkül Eden Folk1o-rik Unsurlar, 3. Milletler Aras› YemekKongresi, 7-12 Eylül1990, Bildiriler s.80-93.

36) Türk Milli Kültüründe Babalar,IV. Türko1oji Kongresi, ‹stanbul 1986; Mil-lî Kültür, s.21-57.

37) Türk-‹slam Edebiyat›’n›n Orijina-litesi ve Zenginli¤i, Millî Kültür ve GençlikSempozyumu, Gazi Ün. Yay›n›, No: 86, An-kara 1986, s.174-205.

38) Türkiye Âfl›klar Bayram›, TürkKültürü, Say›:184, Y›l:XVI, Ankara 1997,s.223-234.

39) Vak›flar›n Millî Birlikteki Rollerive Hususiy1a Demir Baba Türbesi, IV. Va-k›f Haftas› Sempozyumu, Vak›flar Dergisi,C.XX, Ankara 1988, s.3395-401.

40) Vesiletü’n-Necat (Mevlid)’in Dilive Edebi De¤eri, Kutlu Do¤um Haftas›Sempozyumu (12—17 Ekim 1989), Ankara1992, s.193-213.

41) Viyana’da Görülen Türk HalkEdebiyat›’na Ait Belli Bafll› Motifler, Ulus-lararas› Türk Halk Edebiyat› ve Folklo-runda Yeni Görüfller Kongresi, Konya1985, Bildiriler, s.434-449.

42) XIV-XV. Yüzy›l Türk Edebiyat›ndaNevrûz ve Nevrûziyeler, Türk KültüründeNevruz Uluslar Aras› Bilgi fiöleni Sempoz-yumu (20-22 Mart 1995, Ankara), Bildirile-ri, Ankara, 1995, s.95-104.

43) Yunus Emre-Hac› Bektafl Veli veMevlana’da Hümanizm, IV. Milletler Aras›Fo1klor Kongresi, Antalya, 1992.

44) Yunus Emre ve Hac› Bektafl Ve-li’de Merâtib-i Erbaa Kavram›, UluslarAras› Yunus Emre Sempozyumu Bildirile-ri, AKM Yay›n›, No: 69, Ankara-1995,s.257-272.

45) Yunus Emre ve Hümanizm, IV:Milletleraras› Türk Halk Edebiyat› Kong-resi (Ankara) Bildirileri, Ankara 1991,s.41-70.

46) Yunus Emre ve Mahdumkulu’ndaOrtak Motifler, Dursun Y›ld›r›m Arma¤a-n›, Ankara 1997.

47) Yunus Emre’de Hümanizm veHoflgörü, M.E.B. Dergisi, Say›:105, Ocak1991, s.17-21.

48) Yunus Emre’de ‹nsan Kavram›,Türk Dili Dergisi, Say›: 480, Ankara 1991,s.483-492; Millî Folklor Dergisi, Say›:11,Y›1:3, C. 2, Ankara 1991, s.2-5.

49) Yunus Emre’nin Eserlerinde Din,Diyanet Dergisi, Cilt.27, Say›:1, Ocak-Mart 1991.

50) Yunus Emre’yi Eserlerine GöreGünümüzde Bir De¤erlendirme I-II-III,Çevren Bilim Kültür Dergisi, Prifltina, sa-y›:87-89, Ocak-Haziran 1992, s.23-50; sa-y›:90-92, Temmuz-Aral›k 1992, s.37-67.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

12 http://www.millifolklor.com

Page 9: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Tuba Salt›k Özkan: Hocam, aka-demik özgeçmiflinizi bir de sizdendinleyebilir miyiz?

Prof. Dr. Abdurrahman Güzel:Milli E¤itim Bakanl›¤› ad›na, 1416 say›l›Kanun uyar›nca ‘Yurtd›fl›nda lisans,yüksek lisans ve Doktora’ yapmaküzere fiubat 1966’da Almanya’ya gittim.Almanca lisan ö¤renimimi tamamlamaküzere, Mart 1966- Ocak 1967 tarihleriaras›nda s›ras›yla “Goethe- InstitutGrafrath/Obb ve Rothenburg/Obt” de‘lisan ö¤renimimi’ tamamlad›m.

Mart 1973 y›l›n›n Bahar Sömestre-si’nde, Viyana Üniversitesi Edebiyat Fa-kültesi fiarkiyat Enstitüsü Türkoloji ve‹slami Bilimler Bölümü’nde, Univ. Ord.Prof. Dr. Herbert W. Duda, Univ. Ord.Prof. Dr Herbert Jansky, Univ. Ord.Prof. Dr Andreas Tietze, Univ. Ord.Prof. Dr W. Hircsh ve Univ. Ord. Prof.Dr Hans Ludwig Gottscalk’›n yanla-

r›nda lisans, yüksek lisans ve doktoraö¤renimlerimi tamamlad›m. Doktoratezi olarak “Ali in der Bektashi-Dih-tung namentlich jener des 16. Jhdt’s:XVI. Yüzy›l Bektafli Edebiyat›nda Hz.AliMotifi” konulu çal›flmay› haz›rlayarak 8Haziran 1973’te “Edebiyat Doktoru”ünvan›n› ald›m.

Eylül 1973’te Türkiye’ye döndüktensonra bir süre Konya’da görev yapt›m. 15Temmuz 1974’te Hacettepe Üniversite-si Sosyal ve ‹dari Bilimler FakültesiTürk Dili ve Edebiyat› Bölümüne Ö¤-retim Görevlisi olarak atand›m.

Burada çok muhterem Hocam Prof.Dr. fiükrü Elçin taraf›ndan bendenizeverilen “Kaygusuz Abdal’›n Hayat› veEserleri” konulu doçentlik çal›flmam›1979’da bitirerek “Doçent” ünvan›n› al-d›m. 1985 y›l›nda Gazi Üniversitesi E¤i-tim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› E¤i-timi Bölümünde “Profesör” oldum.

Eflim Mâhide, iki evlad›m›z da fiûleve Alper ‘dir. K›z›m Yusuf Özbek ile evlibir de Bu¤ra Ülgen adl› torunumuz var-d›r.

Ekim 1989-fiubat 1994 tarihleriaras›nda Milli E¤itim Bakanl›¤› Ta-lim ve Terbiye Kurulu Üyesi olarak ça-l›flt›m.

Kas›m 1994- Eylül 1998 tarihleriaras›nda Çanakkale Onsekiz MartÜniversitesi Rektörü olarak görev yap-t›m.

Ekim 1998-A¤ustos 2001 tarihleriaras›nda Kuzey K›br›s Türk Cumhuri-yetsi Girne American Üniversitesi

PROF. DR. ABDURRAHMAN GÜZEL ‹LE SÖYLEfi‹

An interview with Prof. Dr. Abdurrahman Güzel

Tuba SALTIK ÖZKAN*

* Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Araflt›rma Görevlisi

http://www.millifolklor.com 13

Page 10: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

E¤itim Fakültesi Türk Dili ve Edebi-yat› E¤itimi Bölümü’nde ‘Ö¤retimÜyesi’ olarak çal›flt›m.

Tekrar Gazi Üniversitesi’ndeki gö-revime döndüm. Buradan da 16 Ekim2003 tarihinde ‘Emekli’ oldum.

16 Ekim 2003 tarihinden beri Bafl-kent Üniversitesi E¤itim Fakültesi‘Türkçe’nin E¤itimi Bölümü, Ortaö¤re-tim Sosyal Alanlar Bölümü Türk Dili veEdebiyat› Anabilim Dal› Baflkan›, Bafl-kent Üniversitesi Dil Araflt›rma veUygulama Merkezi Müdürü olarak gö-rev yapmaktay›m.

T.S.Ö.: Viyana Üniversitesi’ndeTürkoloji okumaya nas›l karar ver-diniz?

A.G.: Almanya’da yabanc› dil ö¤-renimimi tamamlad›ktan sonra, fiubat1967’de Viyana Üniversitesi EdebiyatFakültesi fiarkiyat Enstitüsü, Türko-loji ve ‹slami Bilimler Bölümü’ndemeflhur Türkolog hocalardan Ord.Prof. Dr. Herbert W. DUDA ve Ord.Prof. Dr. Herbert JANSKY’nin yanla-r›nda Lisans, Yükseklisans ve Dokto-ra Ö¤renimim yapmaya karar verdim.Bu esnada Arapça, Farsca, Latince, ‹bra-nice dilleri üzerinde de çal›flt›m. Anabranfl ‘Türkoloji’, yan alan olarak da‘‹slamî ‹limleri’ seçtim ve tahsilimi bu-rada ‘Ali in der Bektaschi DichtungJener des 16.Jhdt’s’ adl› ‘Dokora Te-zi’mi tamamlayarak, 8 Haziran1973’de ‘Edebiyat Doktoru’ ünvan›n›ald›m. Bu bölümde okudu¤um için demutluyum.

Ancak bu bölümü seçiflimdeOrd.Prof. Dr Mehmet Fuat Köprü-lü’nün tesiri oldu diyebilirim. Sonra bubölüm, Türk’ün gerçek anlamda ‘TemelKültürü’nü ele alan bir bölümdür. Sonraflunu da söylemek gerekirse Türkolo-ji,Viyana ‘da XVI.yüzy›lda bafllam›flt›r.Yani bizzat benim kültürümle yak›ndanAvrupal›lar ilgilenmektedir. Öyle ise benniçin kendi kültürümle ilgilenmeyeyim?.

T.S.Ö.: Akademik çal›flma alan›olarak Dini Tasavvufi Türk Edebiya-t›’n› seçmenizde etkili olan ne idi?

A. G.: Bu alan› seçmemde iki etkenbulunmaktad›r. Bunlardan biri,Ord.Prof. Dr. Mehmet Fuat Köprü-lü’nün, ‘Türk Edebiyat›’nda ‹lk Muta-savv›flar’ adl› eseridir. ‹kinci etken deProf. Dr. fiükrü Elçin hocamd›r. Kendi-leri o zaman, Hacettepe ÜniversitesiSosyal ve ‹dari Bilimler FakültesiTürk Dili ve Edebiyat› Bölüm Baflka-n› idi. ‹lk görüflmemizde özellikle bu ko-nu üzerinde çal›flmam› söylediler. Çünkübu konuda Türkiye’de fazla çal›flan›n ol-mad›¤›n› da ifade ettiler. Ben de hocam›nbu tavsiyelerini an›nda kabul ettim. Oesnada hocam Prof. Dr. fiükrü Elçin eli-me Kaygusuz Abdal’›n Külliyat›n› ihti-va eden bir Koleksiyon’u verdi. Ben dehemen bu konuda yurt içi ve yurt d›fl›kaynaklar çerçevesinde ‘Kaygusuz Ab-dal’›n Edebi fiahsiyeti ve EserlerininGenel Özellikleri’ üzerinde ‘DoçentlikTezi’ çal›flmalar›ma bafllad›m ve tamla-yarak 1980’de ‘Eylemli Üniversite Do-çenti’ ünvan›n› ald›m. O gün bu gündürde bu konuda çal›flmaktay›m. Çal›flt›¤›miçin de mutluyum. Hocam Prof. Dr.fiükrü Elçin’e her daim flükran borçlu-yum.

T.S.Ö: Türkiye’deki akademikhayat›n›za Hacettepe’de bafllama-n›zdan ve Prof. Dr. fiükrü Elçin’denbiraz söz edebilir misiniz?

A. G.: 1973 y›l›nda Türkiye’ye dön-dükten sonra bir süre Konya’da görevyapt›m. Bu s›rada, ad›n› duydu¤um amakendisiyle henüz tan›flmad›¤›m Prof.Dr. fiükrü Elçin’den bir telgraf ald›m.Bunun üzerine Ankara’ya giderek Prof.Dr. fiükrü Elçin hocam ile Hacettepe’debulufltum. Bu buluflman›n, Merhum ho-calar›m›zdan, Prof. Dr. Yaflar Önen veProf. Dr.Hasan Ali Koçer’in tavsiyesiüzerine gerçekleflti¤ini ben sonradan ö¤-rendim. fiükrü Hoca, o zamanlar Ha-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

14 http://www.millifolklor.com

Page 11: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

cettepe Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.‹hsan Do¤ramac›’ya benim durumumuanlatm›fl. Yurt d›fl›ndaki çal›flmalar›m-dan söz etmifl. Say›n Do¤ramac› dafiükrü Hoca’ya:

“Hemen al›n›z” demifl. Benimlebirlikte o dönemde, Prof.Dr. Umay Gü-nay, merhum Dr. Turgut Günay, mer-hum Prof. Dr. Meserret Diriöz, Prof.Dr. Tulga Ocak, fiükrü Hoca’n›n ‘dok-toral› ö¤retim görevlileri’ olduk.

1974’ten 1985’e kadar Hacettepe’dekald›m. 1979’da Doçentlik jürimde fiük-rü Hoca’da yer ald› ve 1981’de emekli ol-du. fiükrü Hoca, hoca olmakla beraberbir baba gibiydi. Ben hayat›mda onunkadar mükemmel bir insan› az tan›d›m.Bu nedenle ona her zaman flükran ve ö¤-rencilik borcum var. Ben hiçbir zamanhocan›n yan›nda ünvan›m› söylemem,fiükrü Elçin’in asistan›y›m derim. Bizhala hocal›k ve asistanl›k dönemimiziyafl›yoruz. Afl›k Ömer konusunda da bir-likte çal›fl›yoruz hocamla. Ben Dini-Ta-savvufi Türk Edebiyat› adl› çal›flmam›da ilelebet fiükrü Hocama ithaf ettim,bu eser böylece devam edecektir. Allahhocama hay›rl›s›ndan uzun ömürler na-sip etsin.

T.S.Ö.: Sizin Milli e¤itim Bakan-l›¤› Talim ve Terbiye Kurulunda yerald›¤›n›z dönemde Halkbilimi ders-leri lise müfredat›na seçmeli bir dersolarak eklendi. Bugünlerde de ilk veorta ö¤retim müfredat›na halk kül-türü derslerinin zorunlu ders olarakkonulmas› ile ilgili bir çal›flma yürü-tülüyor. Bu konuda ne düflünüyorsu-nuz?

A.G.: Daha önceleri halk kültürüya da halkbilimi ile ilgili dersler, üniver-siteler de dahil olmak üzere e¤itim ö¤re-tim müfredat›nda yer almazd›. AncakHacettepe Üniversitesi’nde bir TürkHalkbilimi bölümü kurulduktan sonra,1989-1994 y›llar› aras›nda rahmetli AvniAkyol ile müfredat programlar›n›n yeni-

den yap›lanmas› hakk›nda bir görüflme-miz oldu. Bu programlar› haz›rlarkenTürkçe, edebiyat, dilbilimi, kompozisyongibi derslerin yan›nda halkbilimi dersle-rini de koyduk. Çünkü, e¤er toplum bualanda gerekli bilgiye sahip olmazsakendi kültür ve de¤erlerini nas›l anlaya-cakt›r. Biz bu dersleri, lise müfredat›nakoymufltuk. Bugün, ilkö¤retimde de halkkültürü derslerinin okutulmas› isabetlibir karard›r. Ancak müfredata al›nanderslerin içerikleri de son derece önemli-dir. Bu programlar› haz›rlayanlar›n mut-laka uzman kifliler olmas› gerekmekte-dir. Maalesef bu konuda sorunlar yaflan›-yor. Bu dersin içeri¤inde Türk toplumu-nun inançlar›, adet, gelenek ve görenek-leri el sanatlar› gibi tüm kültürel yaflan-t›s› bilimsel bir çal›flma alan› olarak yeralmal›d›r.

T.SÖ.: Halkbilimi, Halk Edebiya-t› ve Dini Tasavvufi Türk Edebiyat›aras›ndaki iliflkiyi de¤erlendirir mi-siniz?

A.G.: Halk edebiyat›, divan ve tek-ke edebiyat›n›n d›fl›nda kalan malzemesidile dayanan, ilk söyleyicileri belli olma-yan anonim mahsullerdir. Halkbilimide halk›n gelenek görenekleri, giyim ku-flam›, duygu düflünce ve inançlar›, maddive manevi yaflay›fl biçimleri ve bunlar›araflt›ran disiplindir. Dini tasavvufiTürk Edebiyat› ise, halkbilimi ileinançlar çerçevesinde bir ba¤lant›s› olan,ancak lirik ve didaktik eserleri kapsayanbir aland›r. Halkbiliminde inanc›n dahaçok uygulama ve gelenek oluflturma yö-nü ele al›nmaktad›r. Mesela cenaze töre-ninde yap›lan pratikler halkbilimininalan›d›r. Ancak halkbilimi di¤er alanlaranazaran daha geç ortaya ç›km›fl yeni birbilim dal›d›r.

Dini Tasavvufi Türk Edebiyat›ise bafllang›çta hakir görülmüfl ele al›n-mam›fl de¤iflik isimlendirmelere konu ol-mufltur. Bu alan ilk ve ortaö¤retimdehatta üniversitelerde bile gere¤i gibi ö¤-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 15

Page 12: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

16 http://www.millifolklor.com

retilememifltir. 1994’ten sonraki ortaö¤-retim programlar›nda Dini TasavvufiTürk Edebiyat› yer alm›fl ve daha son-ra da üniversiteler de çal›fl›larak yeniaraflt›rmac›lar yetiflmeye bafllam›flt›r.Türk Edebiyat›n›n içinden dini muhte-vay› kald›r›rsan›z, içi bofl bir kovanabenzer. Dini Tasavvufi Türk Edebiya-t›, divan edebiyat› ve afl›k edebiyat› ara-s›nda; halk-havas, okumufl- okumam›flaras›nda bir köprü vazifesi görmektedir.Yunus Emre, Süleyman Çelebi, Kay-gusuz Abdal, her iki grubu da kucakla-maktad›r.

T.S.Ö.: Bugünkü dil, kültür veedebiyat çal›flmalar› hakk›nda nedüflünüyorsunuz?

A. G.: ‹yi bir edebiyatç› olmak içinöncelikle Farsça Arapça ve Türkçe’ yiçok iyi bilmek, ayr›ca tarih, din ve ede-biyat sosyolojisini de iyi bilmek gere-kir. Ben günümüzdeki edebiyat çal›flma-lar›nda eskiyi tekrardan baflka bir fleygöremiyorum. 1926’da yap›lan bir edebi-yat tasnifini bugün hala kullan›yorsakbir arpa boyu yol gitmemifliz demektir.Amerika’da 68’li y›llardan sonra NASAprogram›n›n uygulanmas›yla birlikteAmerikan ‹ngilizcesine 30 bin kelimeyüklenmifltir. Bizde de böyle olmas› la-z›m. Dolmufl, akaryak›t, buzdolab›, can-kurtaran (ambulans) gecekondu, gibiisimleri üreten Türk toplumudur. Amabu kelimeleri maalesef Türk Dil Kuru-mu de¤il, halk üretmifltir. Bu nedenle butürlü konularda da halk üretimlerineönem verilmelidir. Ancak dili Türkçelefl-tirmek ad›na Arapça ve Farsça’dan geçenbaz› kelimeler at›lmak isteniyor, bu, di-lin fakirleflmesine neden olacak bir yak-lafl›md›r. Ben yabanc› kelime girmesinekarfl› de¤ilim ama, mevcut kelimelerinat›lmas›na karfl›y›m. Yeni giren her keli-meyi kendi gramer kurallar›m›za göreuyarlayabiliriz.

T.S.Ö.: Dini Tasavvufi Türk Ede-biyat› ve Tekke Edebiyat› isimlen-dirmeleri hakk›nda ne düflünüyor-sunuz?

A.G.: Tekke Edebiyat› ifadesine ta-mamen karfl›y›m. Çünkü bu edebiyat› lo-kal bir bölgeye s›k›flt›ramazs›n›z. TekkeEdebiyat› ifadesi tekkelerin bünyesinde,ya da çevresinde geliflen bir edebiyat›kapsar. Oysa ki Dini Tasavvufi TürkEdebiyat› cihanflümul bir edebiyatt›r.

T.S.Ö.: UNESCO, Somut Olma-yan Kültürel Miras›n Korunmas›Sözleflmesi kapsam›nda ülkelerinSomut Olmayan Kültürel Miras bafl-yap›tlar›n› listelemektedir. Türki-ye’nin de baflyap›tlar› listesine, Mev-levi Müzi¤i ve Sema gösterilerininal›nmas› konusundaki düflünceleri-niz neler?

A.G.: Bizim ilkönce kendi kültürü-müzü tan›mam›z, sonra da çok iyi tan›t-mam›z gerekiyor. Mevlevi ayinlerinde or-taya konulan müzik ve sema gösterileri-ni, Alevi semahlar›n› iyi araflt›rmal›, birstandart oluflturarak, politika hevesinekap›lmadan tan›tmal›y›z. Bugün Avru-pa’ya kendimizi, D›fl ‹flleri, Kültür Ba-kanl›¤›, medya vs. gibi resmi kanallarlatan›tamad›k, ama Avrupa’ya iflçi veyabaflka kanallarla giden Türk vatandaflla-r›m›z, kültürümüzü tan›tma yolunda ba-flar›l› olmufllard›r. Amerika’da y›lda 600bin ile en çok satan kitap, Mevlana’n›nMesnevi’sidir. Bu kitap bugüne kadaracaba Türkiye’de 600 bin adet satabilmiflmidir? Kendi de¤erlerimizin fark›na va-r›p onlar› uluslar aras› alana tafl›mam›zgerekmektedir. Ancak o zaman ‘!SomutOlmayan Kültürel Miraslar›m›z›’Türkiye’nin d›fl›nda da tan›tma imkan›bulabiliriz.

T.S.Ö.: Çok teflekkür ederim hocam.A.G.: Ben de Milli Folklor’a teflek-

kür eder, baflar›lar dilerim.

Page 13: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Prof. Dr. Abdurrahman Güzel, Türk halk-bilimi disiplini içinde -kendi adland›rmas›yla-“Dinî-Tavasvvufî Türk Edebiyat›” alan›n›n ku-rucusudur. Onun bilimsel kimli¤ini en çok bualanda yapm›fl oldu¤u çal›flmalarla ve yay›m-lad›¤› eserlerle de¤erlendirebiliriz. Takdir edi-lir ki, bu k›sa “teflekkür” yaz›s›, A. Güzel’in bualandaki yay›nlar›n›n de¤erlendirmesini içere-mez. Ancak, Kaygusuz Abdal’›n gün yüzü gör-memifl yazmalar›n›n yay›m›ndan bafllayarak,yeni bask›lar yapmaya devam eden “Dini-Ta-savvufi Türk Edebiyat›” adl› eserine uzananbir genifllikte, onun alana sa¤lad›¤› katk›n›nönemi dile getirilebilir.

Prof. Dr. Abdurrahman Güzel, HacettepeÜniversitesinden ayr›l›p Gazi Üniversitesinegeçtikten sonra, Türk halk edebiyat›, yükseklisans ve doktora programlar›n› güçlendirmifl,bu programda Hacettepe’den emekli olan Prof.Dr. fiükrü Elçin, Bir süre Gazi Üniversitesindegörev yapan Prof. Dr. Umay Günay ile Prof.Dr. Dursun Y›ld›r›m’›n ders vermelerine ve tezyönetmelerine zemin haz›rlayarak, Gazi Üni-versitesinin halkbilimi alan›nda geliflmesineöncülük etmifltir. Bu programdan mezun olanonlarca ö¤renci, flimdi Anadolu’nun bir çoküniversitesinde ö¤retim üyesi olarak görevyapmaktad›rlar.

Prof. Dr. Abdurrahman Güzel, Milli E¤i-tim Bakanl›¤› Talim ve Terbiye Kurulu üyesioldu¤u dönemde, -seçmeli de olsa- liselerehalkbilimi dersinin konulmas›n› sa¤lam›flt›r.Bu kararla denilebilir ki, 2003 y›l›nda UNES-CO taraf›ndan kabul edilen “Somut OlmayanKültürel Miras›n Korunmas› Sözleflmesi”nin,“kültürel miras›n kuflaktan kufla¤a geçiflinisa¤lamak üzere okullara bu konuda derslerkonulmal›d›r” ilkesi -sembolik de olsa-1990’larda gerçeklefltirilmifltir.

Prof. Dr. Abdurrahman Güzel, Türk dili-nin yeni kuflaklara ve yabanc›lara ö¤retilmesisorunlar›na e¤ilerek, bu alanda köklü çözüm-ler üretmifltir. Bugün üniversitelerin e¤itim fa-kültelerinde yer alan Türkçe’nin E¤itimi bö-lümleri, onun öngörüsünün eseridir. Bu alan›ne¤itim ve ö¤retim kurumlar›nda yer almas›,Türkçe’nin gelecek kuflaklara daha iyi ö¤retil-

mesi yönünde az bile olsa olumlu bir katk› sa¤-l›yorsa, o baflar› da kuflkusuz onun bay› vard›r.

Prof. Dr. Abdurrahman Güzel, Çanakkale18 Mart Üniversitesinin kurucu rektörlü¤ünüyapm›flt›r. Onun üniversiteyi oluflturmak vegelifltirmek için sa¤l›¤›n› dahi hiçe sayan heye-canl› kofluflturmas›n›n -uzaktan da olsa- tan›k-lar›ndan biriyim. Bilimsel heyecan›n›n yöne-timsel heyecanla bütünleflti¤i bu dönemde,üniversite fiziki yap›laflma ve bilimsel geliflmebak›m›ndan önemli bir at›l›m yapt›. Bu dö-nemde düzenlenen bir kaç kongreye ben de ka-t›ld›m ve küçük bir Anadolu flehrinde yaflananüniversiteleflme sorunlar›n›n kimi “insani” bo-yutlar›na tan›kl›k ettim.

Prof. Dr. Abdurrahman Güzel, rektörlükgörevini b›rakt›ktan sonra, bir müddet KKTC’-de ve daha sonra da Gazi üniversitesinde ö¤re-tim üyeli¤i görevini sürdürdü. 2004 y›l›ndaGazi üniversitesindeki görevinden emekli ola-rak, Baflkent üniversitesine geçti. Orada dabölümler kurmaya ve ö¤renciler yetifltirmeyedevam ediyor.

Prof. Dr. Abdurrahman Güzel, bilimselyönü kadar “insani” özellikleriyle de konuflul-maya de¤er güzelliklere sahiptir. Onun akade-mik hayat›ndaki iletiflimlerinde “sevgi” ve “öf-ke” hep bir arada olmufltur. Öfkesini “nefret”edönüfltürdü¤üne ve kimsenin gelece¤ini karar-tacak kinler tafl›d›¤›na tan›k olmad›m, amakarfl›s›ndakinden gördü¤ü bir sevgi sözcü¤ü ilenice öfkesinin yok oldu¤unu çok kez gördüm.Eline geçirdi¤i birazc›k bir devlet imkan›n›çevresindekilere karfl› “zalimane” kullananlar›hat›rlarsak, hocan›n bu erdemini daha iyi an-lar›z. Halk›n kulland›¤› kelimelerle söyleyecekolursak o hep “bir ad›m atana on ad›mvar”m›flt›r. Benim yaz›ma bafll›k olarak seçti-¤im “güzel hocam” ifadesindeki tevriye birazda buna dayanmaktad›r.

Sevgili hocam, alan›m›za yapt›¤›n›z bi-limsel ve kurumsal katk›lar için teflekkür ede-riz. Biz “dost”lar›n›za gösterdi¤iniz sevgi ve“düflman”lar›n›zdan esirgediniz kin ve nefretle“h›rslar›na yenilmifl” insanlara örnek oldu¤u-nuz için de teflekkür ederiz.

GÜZEL HOCAM

Prof. Dr. M. Öcal O⁄UZ*

* Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi

http://www.millifolklor.com 17

Page 14: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

18 http://www.millifolklor.com

Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyat›n›nuluslararas› seviyeye ç›km›fl önemli bir-kaç flahsiyetinden biri olan Yûnus Emre(1240-1321) XX. yüzy›l›n bafllar›na ka-dar -birkaç kaynak hariç tutulursa-Türk ayd›n›nca âdeta yok say›lm›flt›r.Okumufl çevrelerin yok sayd›¤›, hakk›n-daki araflt›rmalara XX. yüzy›lda baflla-nan bu flahsiyet, e¤er yaklafl›k 700 y›l

unutulmam›flsa, ad›na 20’ye yak›n ma-kam oluflturulmuflsa onu bu güce eriflti-ren s›r üzerinde düflünmemiz gerekir.

Yaz›l› kaynaklar›n yok sayd›¤› Yû-nus Emre’yi as›rlar sonras›nda dahi can-l›, diri tutan s›rr›n iki temel noktas› bu-lunmaktad›r. Buna göre öncelikle YûnusEmre bir mutasavv›ft›r. O, tasavvuf kay-na¤›ndan beslenmifl; düflünce yap›s›, ta-

YÛNUS EMRE ve HALK KÜLTÜRÜ

The Poet Yunus Emre and Folk Culture.

Prof. Dr. Ali TORUN*

ÖZETYûnus Emre Türk Edebiyat›n›n uluslar aras› seviyeye ç›km›fl önemli bir flahsiyetidir. 1240-1321 y›llar›

aras›nda yaflad›¤› tahmin edilen Yûnus Emre XX. yüzy›l bafllar›na kadar ciddî bir araflt›rma konusu yap›l-mam›flt›r. Okumufl çevreler onu âdeta yok saym›flt›r.

Hâl böyle iken Türk insan› onu as›rlarca unutmam›fl, eserlerini sözlü kültür ortamlar›nda ve yaz›l›kültür kaynaklar› cönklerde ve mecmualarda yaflatm›flt›r.

XX. yüzy›lda Türk ayd›n›n›n yeniden keflfetti¤i bu yüce de¤eri Türk insan›n›n nezdinde bu derece de-¤erli k›lan s›r nedir? Yûnus Emre’nin mensup oldu¤u felsefenin gücü ilk akla gelen sebep olabilir. Bu bafll›bafl›na yeterli bir sebep olamaz. O kendinden öncekilerin ve kendinden sonrakilerin söylediklerinden farkl›bir fley söylememifltir. O ortak bir düflünceyi farkl› bir ifade tarz› ile muhatab›na sunmufltur. Bunu yaparkenTürk kültür unsurlar›ndan yararlanm›flt›r. Türk insan›n›n hayat tarz›na tasavvufî bir anlam yüklemifltir.Yûnus Emre’yi Bizim Yûnus seviyesine ç›karan güç iflte bu noktada aranmal›d›r.

Anahtar KelimelerYûnus Emre, Tasavvuf, Halk Bilimi

ABSTRACTYûnus Emre is an important figure of Turkish literature that gained an international fame since the

thirteenth century. There have not been many significant researches about Yûnus Emre that was estimatedto live between the years 1240 and 1321.

Yet, Turkish people have not forgotten him and he kept occupying an important place in both oral andwritten cultural sources such as anthologies and periodical for centuries.

What makes Yûnus Emre so special in the Turkish heritage that he lived in the Turkish memory andwas rediscovered by Turkish intellectuals in the 20th century? The first possible reason must be the power ofthe philosophy to which Yûnus Emre adhered. But this reason may not be solely sufficient by its own. He didnot say anything different from his predecessors and successors. He presented commonplace cultural ele-ments in a slightly different style. He gave a mystic meaning to the Turkish people’s life. The power that ra-ised Yûnus Emre to the status of “Our Yûnus” must be sought on this aspect.

Key WordsYûnus Emre, Sufism, folklore

Korkaram söylemege flerîat edebindenYohsa eydeydüm sana dah› ayruks› haber (26/8)

* Dumlup›nar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi

Page 15: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

savvufun fikrî temelleri üzerine kurul-mufltur. ‹kinci olarak Yûnus Emre birhalk adam›d›r, halk kültürünün içindengelmifl, yüzünü de halka çevirmifltir. ‹flteYûnus’u bizim Yûnus yapan iki temelkaynak.

Yûnus’u flekillendiren, onu ölüm-süzlü¤e ulaflt›ran bu iki temel kayna¤aiflaret ettikten sonra, s›ras›yla bunlar›nnas›l ve ne flekilde etkili oldu¤una anahatlar›yla bir göz atal›m.

1.Yûnus Emre ve TasavvufYûnus Emre’nin Risaletü’n-Nushiy-

ye’si ve 415 fliirinin yer ald›¤› Divan’›gözden geçirildi¤inde görülecektir kieserlerindeki tem tasavvuftur. Tasavvufise en genifl manas›yla bir ‹slâm misti-sizmidir. Nas›l her dinin, her felsefeninprensipleri hayata geçerken onu en idealbiçimde yaflayan / yaflamak isteyengruplar› oluflursa, ‹slâm› da en ideal bi-çimde yaflama arzusunda olanlar›n olufl-turdu¤u bir sistemdir tasavvuf. Bu nok-tada tasavvufun ideal tipi, elbette ‹slâm›en iyi anlayan ve anlatan ‹slâm peygam-beri Hz. Muhammed olacakt›r. Hz. Mu-hammed’in sa¤l›¤›nda tasavvuf kavramolarak yoktu. Ancak onun hayat› tasav-vufa kaynakl›k edecek olan mistik done-lerle doluydu.

Hz. Muhammed hayattan çekildik-ten hemen sonra ‹slâmiyetin s›n›rlar›-n›n genifllemesi ve buna ba¤l› olarak ‹s-lâm›n de¤iflik kültürlerle karfl›laflmas›bunun sonucunda ‹slâm’›n kültürleflme-ye bafllamas›; siyasîlerin siyasî varl›kla-r›n› ‹slâmlaflt›rmalar›, iktidardan hofl-nut olmayanlar›n da onlar› ‹slâmî yo-rumlarla tenkit etmeleri; menfaatpe-restlerin dünyevî isteklerini ‹slâm’dandelillerle gerçeklefltirme çabalar›; Müs-lümanlar›n dünya mallar› ve zenginli¤eyönelmeleri gibi sebepler ‹slâm dünya-s›nda bir kargafla ortam› do¤urmufl, hâ-liyle bu durum, Hz. Peygamber dönemi-ni yaflam›fl veya yaflayanlar› görmüfl sa-

mimî insanlar› üzmüfl ve ciddî bir endi-fleye ve aray›fla yöneltmifltir. Bu endifleve aray›fllar›n bir sonucu olarak baz› sa-mimî Müslümanlar “Asr-› saadeti tekrarnas›l yaflar›z?” aray›fl›na girdiler. Buaray›fl›n öncülü¤ünü Hasan-› Basrî (ölm.H. 110 / M. 728) yapt›. Bunlar esasenpeygamberin zaman›nda yaflan›lan züh-dî hayat› kendilerine bir kurtulufl yoluolarak seçtiler. Bu hareket k›sa süredeBasra, Kufe, Hicaz, ve Horasan gibi yer-lerde merkezlerini oluflturdu. Ashab-›Suffa hayat›n› takliden fiam’da Ebu Ha-flim ilk tekkeyi H. 150’de kurdu. H. 3.yüzy›lda Muhyiddin-i Arabî ortaya koy-du¤u varl›¤› tekli¤i prensibiyle zühdîmahiyette bafllayan hareketi sistemlefl-tirdi. Cüneyd-i Ba¤dâdî (ölm. H.298 /M.910) tasavvufun kavramlar›n› ortayakoydu. Kufleyrî (ölm. H.465 / M. 1072)yazd›¤› risaleyle tasavvuf bir bilim dal›hâline getirdi. Gazâlî’nin (H. 450-505 /M. 1058-1111) tasavvuf düflüncesininKur’an ve sünnete uygunlu¤unu izah et-mesinden sonra Tasavvuf ‹slâmiyet için-de meflruiyet kazand› ve kabul gör-dü.(Güzel 2004:140)

Tasavvufun ortaya ç›k›fl ve sistemlibir hâl al›fl dönemleri, Türklerin de ya-vafl yavafl ‹slâmiyete girifl dönemlerinerastlar. Türkler ‹slâmiyete talip olurlar-ken ayn› zamanda onun bütün kurumla-r›na da ald›lar.. Bu kurumlardan biri detasavvuftu. Önceleri Semerkand, Buha-ra, Fergana gibi Türk-‹slâm çevrelerin-de fleyhlere tesadüf edilmeye baflland›.Türkler, ozan, baks› vb adlarla and›klar›eski din adamlar›na benzettikleri bufleyhleri k›sa sürede benimsediler. Bun-lara ata, baba, bab gibi unvanlar verdi-ler. Tasavvuf hareketi Türkistan’da buhaz›rl›k dönemini yaflad›ktan sonra, Ah-met Yesevî (H. 562 / M. 1166/1167) ilebirlikte Türklerde genel bir hâl ald›.

Ahmet Yesevî, Araplarda Asr-› Sa-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 19

Page 16: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

adete dönme misyonunu üstlenen tasav-vufa Türklefltirme ve ‹slâmlaflt›rma mis-yonunu yükledi. Böylece özde ayn› kal-mak flart›yla tasavvuf, Türklerde misyo-nunu de¤ifltirmifl oldu. Ahmet Yesevî bumisyonla yetifltirdi¤i Mansur Ata, Ha-rezmli Sa’id Ata, Süleyman Hakîm Ata,Lokman-› Perende gibi halifelerini de¤i-flik co¤rafyalara gönderdi.

Türkistan’da bu geliflmeler yaflan›r-ken Türk ordular› da Anadolu’da fetihhareketleri ile meflguldü. Fetihle birlik-te Anadolu’ya Türkistan’dan büyük birnüfus hareketi bafll›yor, hâliyle muta-savv›f kimlikli bu kolonizatör Türk der-viflleri cihat bölgesi olarak gördükleriyeni bölgeye ak›n ediyor, yeni yerleflimbirimleri oluflturuyorlard›. Bunlardanbiri de Lokman-› Perende’nin müridle-rinden Hac› Bektafl idi. Hac› Bektafl der-gah›n› Hristiyanl›¤›n kalbi say›labilecekbugünkü Nevflehir s›n›rlar› içinde yeralan Kapadokya bölgesine kurdu. Hac›Bektafl da Velayetname’ye göre YûnusEmre’yi tasavvuf yoluna sevk ederek ‹çAnadolu Türkmenleri aras›na gönderdi.

Konya’da Mevlâna Farsça, Nevfle-hir’de Hac› Bektafl Arapça, Sivrihisar veçevresinde Yûnus Emre Türkçe ile Ah-met Yesevî misyonunu yaflatt›lar. Anado-lu’da dinî-tasavvufî mahiyette bir edebîgelenek oluflturdular. Bunlar ayn› dü-flünceyi farkl› kal›plarla genifl halk kit-lelerine sundular.

Bu düflünceyi suya mutasavv›flar›da suyu tafl›yan bir kaba benzetelim.Nas›l ki suyun kendine ait bir flekli, ren-gi, kokusu ve tad› yoksa ve girdi¤i kab›nfleklini ve rengini, geçti¤i yolun kokusu-nu ve tad›n› tafl›yorsa, neticede su suysave hayat veriyorsa; tasavvufî düflünce deesasta ayn› kalmak flart›yla bu flahsiyet-lerin dilinde farkl› bir biçimde ifadesinibuldu. Bu sebeple Mevlâna, Hac› Bektaflve Yûnus Emre’nin esasta bir, ifade bi-

çimlerinde birbirlerinden ayr›ld›¤›n›söyleyebiliriz. Bir baflka ifade ile bunlariçin ayn› kaynaktan beslenen üç ayr› ›r-makt›r da diyebiliriz.

Mevlâna Farsças›yla yüksek kültürçevrelerini, Hac› Bektafl Arapças›ylailim çevrelerini, Yûnus Emre de Türkçe-siyle genifl halk kitlelerini ayn› düflünceetraf›nda toplamay› bilmifllerdir. Hattabununla kalmay›p bir yerde ileride ger-çekleflecek olan imparatorlu¤un da in-terland›n› çizmifllerdir.

Yûnus Emre, tasavvuf düflüncesinigenifl halk kitlelerine Türkçe ile sunar-ken o kitlenin kültürünü de bir ifadearac› olarak seçti. Tasavvufun ifadesi engüç düflüncesini halk kültürü kal›b›nadökerek halka sundu. Böylece genifl kit-lelerin sevgi ve sempatisini kazand›.

fiimdi bu halk kültürü unsurlar›n›nYûnus Emre’nin dilinde nas›l tasavvufîbir mânâ kazand›¤›na k›saca bir göz ata-l›m:

2. Yûnus Emre ve Halk KültürüTakdir edilir ki tasavvuf, metafizik

alemi anlatan soyut bir düflünce sistemi-dir ve soyut bir hayat› anlat›r. Soyut dü-flünce ise daha çok flehir çevrelerinde ge-liflmifltir. Göçebe ve ziraatle u¤raflantoplumlarda bir baflka ifadeyle ak›nc› veekinci topluluklar›n hayat›nda somutdüflünce hakimdir. Bu topluluklar›n me-tafizik dünyalar›, somut hayatlar›n›n bi-raz daha ideal biçimidir. Metafizik âle-me ait ruh, melek, fleytan, cennet, ce-hennem, hûrî, g›lmân vb.her fley kendihayatlar›ndaki varl›klardan farkl› de¤il-dir. Bunlar onun günlük hayat›ndakiunsurlar›n idealize edilmesi biçimindealg›lanmaktad›r. Bu noktada giriflte deifade etti¤imiz gibi metafizik âlemi tarifeden tasavvufun ak›nc› ve ekinci toplu-luklarca gere¤i gibi anlafl›lmas› ve onla-ra anlat›lmas› tasavvufun Anadolu’da enönemli sorunlar›ndan birini oluflturmufl-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

20 http://www.millifolklor.com

Page 17: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

tur. Bu noktada Yûnus Emre’nin ortayaç›kt›¤›n› ve bu zor görevi üstlendi¤inigörmekteyiz. O tasavvufun anlafl›lmas›ve anlat›lmas› en zor kavramlar›n›, hal-k›n yakînen bildi¤i, günlük hayat›n›nparças› olan halk kültürü unsurlar›ylaözdefllefltirerek bu genifl kitlelere sun-mufl, onlar›n tasavvuf düflüncesiyle ta-n›flmas›n› sa¤lam›fl bu arada onun daas›rlarca sürecek olan teveccühünü ka-zanm›flt›r. Özet olarak soyut hayat›, so-mut kavramlarla baflar›l› bir biçimde ta-n›mlam›flt›r.

a) Hayat›n Geçifl Dönemleri‹nsan hayat›nda belirli safhalar

vard›r. Do¤um, evlilik, ölüm gibi. Birin-den di¤erine geçifl esnas›nda insan bü-yük ölçüde biyolojik ve psikolojik de¤i-flimler yaflar. Hâliyle kiflinin yeni duru-mu kabullenmesi kolay de¤ildir. Onunbu yeni durumu kabullenmesi için veyageçifli kolaylaflt›rmak için folklorumuzdabirtak›m pratikler gelifltirilmifltir. Uygu-lamada yöresel olarak ufak tefek farklarolmakla birlikte toplumun tamam›ndaayn› anlam ifade eden bu pratikleri folk-lorumuzda Hayat›n Geçifl Dönemleribafll›¤› alt›nda topluyoruz. Yûnus emretasavvuf düflüncesini Türk halk›na ak-tarmada bu hayat›n geçifl dönemlerineait unsurlardan yararlanm›flt›r.

Do¤umTasavvuf düflüncesinde insan›n iki

vatan› vard›r. Bunlardan birincisi vatan-› aslî (ezelî) denilen; yaratan ve yarat›-lan ikileminin henüz gerçekleflmedi¤ibir zamanda ruhlar›n vahdet âlemindekibulundu¤u mekan. ‹kincisi ise bu dünyahayat› ki tasavvufta gurbet olarak te-lakkki edilir. Tasavvuf ›st›lah›nda do-¤um hadisesi, ruhun beden kal›b›na bü-rünüp bu dünya hayat›na gelmesi, va-tan-› aslîden gurbete gitmesidir. Yûnus:

Yürür idüm anda pinhân Hak buyrug› virmez amanVatânumdan ay›rd›lar bu dünyeye düfldi gönül (Tat-ç› 1990:152/3)

derken tasavvufun bu temel düflüncesinidile getirmektedir. XIII. yüzy›ldaki do-¤um sonras› baz› uygulamalardan dahaberdar oluyoruz:

Beni beflige urd›lar elüm ayagum sard›larÖndin ac›s›n virdiler tuz içinde düfldi gönül (152/4)

Günde iki kez çözerler bafl›na akça dizerlerAgzuma emcek virdiler nefs kabz›na düfldi gönül(152/5)

Buna göre çocuk tuzlanmakta veyatuzlu su ile y›kanmakta, sonra kundak-lan›p befli¤e yat›r›lmakta, kundak gündeiki kez çözülmekte, çocu¤un bafll›¤›napara veya alt›n dizilmekte, a¤z›na emzikverilmektedir. Bu uygulamalar›n pek ço-¤u bugün özellikle Türkmen folklorundasürdürülmektedir. Ancak burada Yûnus,bütün bu uygulamalar› tasavvufta enbüyük düflman olarak kabul edilen nef-sin eline düflmek olarak nitelemektedir.

EvlilikEvlilik insan hayat›n›n belki de en

önemli ve bir o kadar da güzel bir dö-nüm noktas›d›r. Gençlikte o gün için günsay›l›r, o günden sonras› için hayallerkurulur. Yûnus Emre bu dünya hayat›-n›n aldat›c›l›¤›n› ifade etmek için dünya-y› k›z›l, yeflil renklerle bezenmifl bir geli-ne benzetmifltir. Konu d›fl› olmakla bir-likte burada gelinin süslenmesinde seçi-len renklere de dikkat çekmek gerekir:

Bu dünyâ bir gelindür yeflil k›z›l donanm›flKifli yeni geline bakuban› toyamaz (105/3)

Bir toy› toylamak gerek bir soy› soylamak gerekBir sözi söylemek gerek kimse an› bilmez ola (327/6)

ÖlümTasavvuf düflüncesinde hakîkî ve

mecazî olmak üzere iki tür ölüm vard›r:Hakîkî ölüm bu dünya hayat›n›n son ba-sama¤›d›r. Ve do¤an her varl›k bu ölümü

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 21

Page 18: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

tadacakt›r. Mecazî ölüm ise yaflarkendünyevî isteklere ölü kadar duyars›zkalmakt›r. Mutasavv›flar yaflam itiba-riyle bu dünya hayat›nda “ölmeden önceölümü” yaflarlar ve bedenî arzular› terkederek bir nevi fizikî ölüm hâlindeki be-den kadar dünyevî olan her fleye tav›ral›rlar:

Yudum flöyle meyyitümi miskinem aran yetimiÖldürem nefsüm itini gelmesün koman gerek-mez(108/2)

Tasavvuf düflüncesinde her iki ölümde bir son de¤il vatan-› aslîye tekrar dö-nüfl ve ebedî var olufltur. Bu itibarlaölüm onlar›n gözünde bir endifle sebebide¤il ebedî var oluflun bafllang›c›d›r:

Ölümden ne korkars›n korkma ebedî vars›nÇünkim ifle yarars›n bu söz fasîd da’vîdür (33/2)

Ko ölmek endiflesin âfl›k ölmez bâkîdürÖlmek senün nen ola çün cânun ‹lahîdür (33/1)

Âfl›k öldi diyü sala virürlerÖlen hayvân durur âfl›klar ölmez (113/8)

Mutasavv›flara göre ölüm korkusuavam olarak nitelenen, Tanr› gerçe¤in-den uzak yaflayanlar›n meselesidir. Yû-nus zaman zaman dünyevî isteklere bo-¤ulan bu tür insanlar› ölümle korkut-maktan da geri kalmaz. Kendinin böylebir endiflesi olmamakla birlikte avam›iyili¤e, güzelli¤e sevk etmek için kor-kunç bir ölüm manzaras› çizmekten dekaç›nmaz:

Anmaz m›s›n sen flol güni gözün nesne görmez olaDüfle sûretin topraga dilün haber virmez ola (6/1)

Çün Azrâil’i ne tuta ass› k›lmaz ana-ataKimse döymez o heybete halkdan meded irmez ola(6/2)

Gele sana cân al›c› dah› cân alur k›l›c›Aklun› bafldan al›c› bir dem aman virmez ola (6/3)

Bir garîb ölmüfl diyeler üç günden sonra tuyalarSovuk suy›la yuyalar flöyle garîb bencileyin (277/6)

Evvel gele flol yuyuc› ard›nca flol su koyuc›‹düben kefen sar›c› bunlar hâlün bilmez ola (6/4)

Hiç bilmezem ben niçe idem kang› yana sefer idemYakasuz don geyem gidem baflsuz ata binifli-cek(127/3)

Oglan gider dan›flmana saladur dosta düflmanaSonra gelmek peflimâna sana ass› k›lmaz ola (6/5)

Su getüreler yumaga kefen saralar komagaAgac ata bindüreler teneflire düfldi gönül(152/14)

Agaç ata bindüreler sinden yana gönderelerYir alt›na indüreler kimse ayruk görmez ola (6/6)

Binüp agaç at›na yanulup H›zr’a tanafiol kara yir alt›na gire yatas›n birgün (276/5)

Üç güne dek oturalar hep iflini bitürelerOl dem dile getüreler ayruk kimse anmaz ola(6/7)

Aceb bu benüm hâlüm yir alt›nda ahvâlümVarup yat›cak yirüm akreb dola m› Yâ Rab (15/2)

Esilmifl incü diflleri dökilmifl saru saçlar›Bitmifl kamu teflviflleri Hak varl›g›n alm›fl yatur(74/5)

Gitmifl gözinün karas› hiç ifli yokdur turas›Kefen bizinün pâresi sünüge sar›lm›fl yatur (74/6)

Yûnus âkilisen bunda mülke sûret bezemegilMülke sûret bezeyenler kara toprak olm›fl yatur(74/7)

b) Hayvanc›l›k ve HayvanlarGöçebe hayat yaflayan ve ziraatle

u¤raflan topluluklar›n hayat›nda hay-vanlar, büyük önem tafl›r. Bu hayvanlar-dan baz›lar›n› Yûnus’un dilinde nas›l birifade vas›tas› hâline geldi¤ini görelim:

Kufl-RuhTasavvuf düflüncesine göre insan›n

beden ve ruh olmak üzere iki yönü bu-lunmaktad›r. Bu düflünceye göre Tan-r›’dan gelen ve yine ona dönecek olanruhtur. Bu özelli¤inden dolay› ezelî veebedîdir. Beden ise bu dünya hayat› ileilgili olup ömrü de bu dünya ile s›n›rl›-d›r. Ezel ile ebed aras›nda yolculuk ya-pan ruha bu dünyada efllik eden bir va-s›tad›r.

Yûnus Emre, bu düflünceyi kufl-ka-fes iliflkisiyle basit bir flekilde ifade eder:

Benüm cânum bir kufl durur gevdem anun kafesidürDostdan haber gelicegiz bir gün uçar kuflum benüm(204/4)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

22 http://www.millifolklor.com

Page 19: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

‹y benüm ömrüm kufl› kanda varas›n birgünEcel avlayup yudar ele giresin bir gün (276/1)

Âfl›k gönli dölenmez ma’flûk›n bulmay›ncaKarâr› yok dünyâda pervâz› kufla benzer (66/7)

Do¤an:Do¤an kufl, tavflan vb. hayvanlar›

avlamak için e¤itilmifl y›rt›c› bir kufltur.Ehline malum oldu¤u üzere bu hayvansahibinin kolunda tafl›n›r, av görüldü¤üanda serbest b›rak›l›r. Av›n, do¤an›nelinden kurtulma flans› hemen hemenyok gibidir.

Ol kuflun yuvas› togan elinde olaOl anda kaçan tura gide yay›na birgün (246/4)

Do¤an yakalad›¤› av› sahibine oldu-¤u gibi geri getirir. Yûnus bu hadiseyetasavvufî bir anlam yükler. Ona göreHakikat (Tanr› gerçe¤i) bir avd›r, fleyhavc›, talip de do¤and›r.

Yûnus bir togan›d› kond› Tapduk kol›naAva flikâre geldi bu yuva kufl› degül (164/8)

Ar›-sinek-pervaneAr›, çal›flkanl›¤› ve besin de¤eri

yüksek bir yiyece¤i üretmesi bak›m›n-dan insanlara büyük hizmeti olan ve be-¤enilen bir canl›d›r. Sinek ise mikrop ta-fl›y›c› ve zararl› bir varl›kt›r. Tasavvufdüflüncesinde de insanlar hakikat bilgi-lerine sahip olup olmama durumlar›nagöre havas-avam biçiminde gruplan›r.Yûnus bu düflünceyi ar›-sinek teflbihiyleifade eder. Ona göre hakikat bilgisinesahip insanlar ar›, hakikatten habersizyaflayanlar da sinek ve pervanedir:

Görmez misin sen aruy› her çiçekden bal iderSineg ile pervânenün yuvas›nda bal olmaya (5/5)

BaykuflBaykufl, Türk kültüründe ve onun

çevre kültürlerinde u¤ursuz ve ölüm ha-bercisi olarak nitelenen bir kufltur. Butasavvurun temelinde haks›z bir flekildeöldürülen kiflinin ruhunun baykufla do-

nuna girdi¤i ve geride kalanlar›n dam›-na veya bacas›na konarak kan›n›n al›n-mas›n› istedi¤i, dolay›s›yla baykuflun öt-mesi halinde mutlaka kan dökülece¤i bi-çimindeki inan›fl vard›r. Baykufl genel-likle viran, metruk mahallerde yaflar.Bu inan›fl sebebiyle baykuflun her hangibir evin üstüne konmas› ve ötmesi hâlin-de oran›n da viran hale gelece¤i düflün-cesi oluflmufltur.

Tasavvuf düflüncesinde dünya ha-yat› de¤ersiz olup bir virane gibi de¤er-lendirilir. Yûnus da dünya hayat›na ba¤-lan›p Tanr› gerçe¤inden uzak yaflayanla-r› baykufl olarak niteler:

Kifli gerek bile an› hem uyan›k ola cân›Bilürsin dünyâ seveni baykufl gibi virândadur(44/3)

Dünya nimetlerine ba¤lananlar vesahip oldu¤unu sananlar görünüflte bü-yük saraylar sahibidir. Ancak gerçekteb›rak›n saray›, bir bütün duvarlar› bileyoktur. O mekan sahipleri de o viran bi-nada gece gündüz öten baykufltan fark-s›zd›r:

fiunun ki tafl› hofl durur bilün kim içi bofl dururDün-gün öter baykufl durur sanman bütün dîvâr›var (27/2)

MerkepMerkep genelde binek demektir.

Özelde ise yük tafl›makta kullan›lan bil-di¤imiz canl›d›r. Tasavvuf düflüncesindeinsan ruh ve beden olmak üzere iki yön-lü de¤erlendirilen bir varl›kt›r. Esasen“Beden ruhun merkebi(bine¤i)dir.” me-alinde bir hadisten kaynaklanan bir be-den-merkep tasavvuru gelifltirilmifltir.Yûnus, gerçek sevgiliden bir davet ald›-¤›nda tez canl›l›k göstermekte ve mer-kepten inip bir an önce yetiflmek arzusuduymaktad›r. Bu bir yerde bedenin budünya hayat› için bir vas›ta oldu¤u ve budünyada kalaca¤›, Tanr›’yla ancak ruhlaulafl›labilece¤i düflüncesinin ifadesidir:

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 23

Page 20: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Yâr›mdan elçi gelür cânumdan ulak dilerMerkebden inübeni yayan varasum gelür (46/9)

At-kat›r-deveAt, kat›r, deve ziraat ve hayvanc›-

l›kla u¤raflan bir toplum için olmazsa ol-maz canl›lard›r. Çiftçi bunlara gözü gibibakar. Yûnus, ça¤›n›n bu olmazsa ol-mazlar›n› dünya nimetinin birer sembo-lü olarak görür. Gönlü Hakk’›n tecelli et-ti¤i bir konak gibi tasavvur eder. O ko-nakta bafl köflede dostun döfle¤i bulun-maktad›r. O döfle¤e at, kat›r, deve (dün-ya nimetleri)nin geçip oturamayaca¤›n›bir baflka ifade ile gönülde Tanr› sevgisiile dünya sevgisinin bir arada buluna-mayaca¤›n› özet bir biçimde ifade eder:

Her kimde ›flk var›sa ayruk ne s›gar ol yireDost döflegine geçemez at u kat›r yâhûd deve (2/7)

c) Avc›l›kAv ve avc›l›k Türk kültürünün vaz

geçilemez hayat tarz›d›r. Beslenmeamaçl› oldu¤u kadar e¤itim, hatta dinîmahiyeti vard›r. Dede Korkut Hikâyele-rinde hakandan izinsiz ava ç›kan kahra-man›n cezaland›r›lmas› av›n dinî veyatöreyle ilgili bir unsurun ihlalinin sonu-cudur. Türk kültüründe bu derece önemtafl›yan avc›l›k Yûnus’un tasavvufla ilgi-li düflüncelerini aktarmada da bir vas›taolmufltur. Av ve avc›l›kla ilgili baz› un-surlar› küçük bafll›klar halinde ele ala-l›m:

Tuzak-avK›rsal kesimde küçük kufllar› avla-

mak için çeflitli yöntemler gelifltirilmifl-tir. At k›l›ndan veya buna benzer cisim-lerden ilmekler haz›rlan›r, kufllar›n yemarad›¤› ortamlara bunlar görülmeyecekbiçimde gizlenir, ilmekler aras›na kuflla-r›n sevdi¤i bu¤day, zeytin vb yiyeceklerkonur, kufl bunlar› yemek için indi¤indeaya¤› tuza¤a dolan›r, bir daha kalka-maz. Buna benzer çeflitli kufl yakalamayöntemleri vard›r. Bunlara tuzak diyo-

ruz. Yûnus, bu olaya tasavvufî bir anlamyüklemifltir. Mutasavv›flara göre budünya Tanr›’n›n bilinmeklik arzusu üze-rine yarat›lm›flt›r. ‹nsan›n temel görevionu bilmek ve bulmakt›r. Ancak baz› in-sanlar bunun bilincinde de¤ildir. Onlaracennet, cehennem, huri, g›lman, köflkvaad edilmifltir. Onlar bu vaade yönelir-ken fark›nda olmadan as›llar›na do¤rubir yolculuk yapmaktad›rlar. Neticedebu hedefe vard›klar›nda Tanr› gerçe¤inede ulaflm›fl olacaklard›r. Oysa mutasav-v›flar cennet, cehennem, huri, g›lman›birer ara hedef, hatta bilinçsiz varl›klar›yakalamak için birer tuzak olarak görür-ler. Yûnus bu düflünceden hareketle yal-n›zca cennet için çal›flanlar› âfl›k olarakkabul etmez:

Âfl›k m› diyem ben ana Tanr›’nun uçmag›n seveUçmag dah› tuzag›m›fl mü’min cânlar›n tutma-ga(1/4)

Tuzak kavram› aflkla da ba¤lant›l›düflünülür. Yûnus aflk tuza¤›na yakalan-m›fl, kurtulmay› hayal dahi edemez.Çünkü avc› öyle bir avc›d›r ki daha onunelinden av alan görülmemifltir:

Ömrüm niçe olur›sa azâdl›gum muhâl dururSayyâd elinden kim alur duzaga düflicek nahcîr(53/3)

Avc›, belirli bir e¤itim sonucundavahfli kimli¤inden uzaklaflt›r›p ehlilefl-tirdi¤i do¤anla ördek, keklik avlar. Yû-nus bu hadiseyle ilgili olarak da büyüksevgiliyi bir avc›, benli¤ini b›rakan âfl›¤›do¤an, Tanr› gerçe¤inden habersiz yafla-yanlar› da ördek, keklik gibi tasavvureder:

Kendülüginden geçeni togan idinür ma’flûk›Ördek ü keklige salar sürü idüben tutmaga (1/3)

Yûnus, bazen de kendisi avc› olur,büyük sevgiliyi emsalsiz bir av gibi ta-savvur eder. Bütün hayat›n› o av› avla-mak üzerine tanzim eder:

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

24 http://www.millifolklor.com

Page 21: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Baksam seni görür gözüm söyler isem sensin sözümSeni gözetmekden dah› yigrek flikârum yok durur(52/2)

Ok-yay‹nsan ömrü sonsuza kadar baki de-

¤ildir. Belirli bir süreye ba¤l›d›r. Bu dü-flünce Yûnus’un dilinde ok-yay kavra-m›yla çok basit bir biçimde ifade edil-mifltir. Nas›l kurulmufl bir yay sonsuzakadar kurulu kalmazsa, bir ömür de el-bet bir yay gibi boflalacakt›r:

Ömrün delim bir okdur yay içinde top-toluTolm›fl oka ne turmak hâ sen an› atdun tut (18/5)

Yûnus bazen da kah›r at›na binmifl,gayret z›rh›n› giymifl, tafl› delen okuylagüçlü bir savaflç› tasviri yapar. Bu savaflcihar-› ekber olarak kabul edilen nefislesavaflt›r:

Kah›r erenler at›dur gayret dah› hil’at›durErenler yay› kat›dur oklar› geçer kayadan (265/2)

Edebiyat terminolojisinde ok, sevgi-linin kirpi¤i ile ba¤lant›l› düflünülür.Sevgilinin kafllar› yay, kirpikleri oktur.Okun ucunda temren denilen ve bal›koltas›ndaki k›vr›mlar› and›ran difller bu-lunur. Bu özelli¤inden dolay› ok girdi¤iyerden çekilerek ç›kar›lamaz. Çekildi¤ianda beraberinde vücut parçalar›n› dakopar›r. Yan bak›fl halinde aç›lan sevgili-nin gözlerinden at›lan oklar, âfl›¤›n kal-bine saplan›r. Art›k âfl›¤›n kalbi yüzlerceparça hâlinde, sevgilinin kirpikleri ara-s›ndad›r. Yûnus, büyük sevgiliden gelenoklara gönüllü olarak gö¤sünü açar,temren korkusunu bir kenara b›rak›r:

Senün kaflun turmad›n ok atar yay kurmad›n‹srâfil sûr urmad›n niçe cânlar uyana (320/9)

Iflkun ok› demreni dok›nur yüregümeIflk içün ben öleyin demren kayus› degül (165/8)

ç) Ticaret-SanatYûnus Emre divan›nda XIII. yüzy›l

ticaret ve sanat hayat›n› göstermesi ba-k›m›ndan önemli kay›tlar bulunmakta-

d›r. Divandaki bu kay›tlar somut anlam-lar›n›n yan›nda tasavvufun soyut konu-lar›n› anlatmak için birer vas›tad›r.

PazarDünya hayat› bir büyük flehir, in-

san ömrü de o flehirde Sabah kurulan,al›fl-verifl yap›ld›ktan sonra akflama da-¤›lan bir pazard›r:

Bu dünyanun meseli bir ulu flâra benzerVeli bizüm ömrümüz bir tiz bâzâra benzer (69/1)

Âfl›klar bu büyük pazarda aflk pa-zar› kurar, orada tek sermayeleri olancanlar›n› satarlar. Muhabbet da¤›t›rlar: Cân u gönül akl u fehim nisâr olsun ma’flûkayaPes âfl›kun andan ayru dah› ne mülk ü mâl› var(32/2)

Âfl›k bir kiflidür bu dünyâ mâl›nÂhiret korkus›n bir çöpe saymaz (113/6)

Sermayelerinin bir bedeli de yok-tur. Hatta iki cihan bile onun bedeli ola-maz:

Ben seni sevdügüm içün eger bahâ dirlerise‹ki cihân milkin virem dah› bahâs› yitmeye (3/5)

Ancak bu al›fl-veriflte mallar›n› alanolmaz, dolay›s›yla bir kârlar› da olmaz:

Iflk bâzâr›dur bu cânlar sat›lurSataram cânum› hiç kimse almaz (113/5)

Dünya hayat›nda kurulan pazar›nikincisi k›yamette kurulacakt›r. Birincipazarda yap›lan al›fl-veriflin hesaplafl-mas› ise k›yamette kurulacak ikinci pa-zarda olacakt›r. Ve o müthifl hesaplafl-mada herkes kendi derdine düflecektir.Yûnus’a göre Hak âfl›klar› hesaplar›n›birinci pazarda gördüklerinden onlarikinci pazar› görmeyeceklerdir:

Ol k›yâmet bâzâr›nda her bir kula bafl kay›s›Yûnus sen âfl›klar›la hiç görmeyesin k›yâmet (17/8)

DükkânDünya hayat›n› bir Pazar olarak ni-

teleyen mutasavv›f›m›z, gönlü de al›fl-veriflin yap›ld›¤› dükkân olarak niteler.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 25

Page 22: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Bu dünye bir bâzârdur sûretler olm›fl dükkânBu dükkâna girüben oldur satan bu kân› (395/3)

Yâ ben onca kaçan olam anun buyrug›n buyuramOl geldi gönlüme told› ben ana bir dükkân olam(176/4)

Bu mücevherlerle dolu dükkân›nbir gerçek sahibi vard›r. ‹nsan ise bir ne-vi müstecir gibidir. Müstecir nas›l birdükkân› bir süreli¤ine kiralar ve oradakal›c› de¤ilse, insan da o pazarda ve pa-zardaki dükkânda kal›c› de¤ildir:

Benüm bunda karârum yok ben bunda gitmege gel-dümBezirgânam metâ’um çok alana satmaga geldüm(179/1)

Bezirgânam meta’m çok dest-gîrüm üstâdum HakBen ziyânum ass›ya anda deniflüp geldüm (191/3)

Baz› dükkânlar da vard›r ki daimakapal› tutulur. Orada herhangi bir al›fl-verifl görülmez. Çünkü o dükkân›n kap›-s› kibir, kin kilidiyle kapanm›flt›r:

Ol dükkân aç›lmadug› kokus› saç›lmadug›S›rr›nun aç›lmadug› kilidi kibr ü kinimifl (121/7)

Kâr-zararBu dükkânda yap›lan al›fl-veriflte

bir tek amaç vard›r: Kâr, zarar endifle-sinden geçip yaln›zca kendisine o dükkâ-n› kiralayan gerçek mal sahibinin hofl-nutlu¤unu ve dostlu¤unu kazanmakt›r.Bu dostluk kazan›l›nca, dostluk ticare-tinde kâr, zarar hesab› yap›lmaz:

Iflka mesel baglanmaz ›flk ifli hisâb olmazDostl›k ticâretinde an›lmaz ass›-ziyân (264/6)

Bu hoflnutluk elde edildikten sonradükkân›n mülkiyeti müstecirin eline ge-çecektir. Müstecir bu noktaya erdiktensonra dükkândaki bütün mallar› ya¤ma-ya verir:

Cânlar cân›n› buldum bu cânum yagma olsunAss› ziyândan geçdüm dükkânum yagma olsun(271/1)

Hâl böyle olmas›na karfl›l›k baz› in-sanlar, o dükkânda müstecir olduklar›n›

unutup mallar›n› geçmez paraya sat›p,mücevherleri aras›na bunlar› kataraksermayelerinin kalitesini düflürürler:

‹y metâ’›n kalba satan güherine pullar katanAss›y› ziyâna satan ass›ya uzanmaz m›s›n (267/3)

d) Sanatlar-MesleklerGümüflçülükGümüfl tabiatta saf hâlde bulun-

maz. Onun saflaflt›r›lmas› için birtak›mifllemlerden geçmesi gerekir. ‹nsan›n dainsân-› kâmil olabilmesi için gümüfl gibibelirli ifllemlerden geçmesi gerekir:

Iflkdur kudret körügi kaynadur âfl›klar›Niçe kapdan geçürür andan gümüfle benzer (66/6)

Her kime dervîfllik bag›fllanaKalb› gide pâk ola gümüfllene (324/1)

SarrafSarrâfl›g› ögrenmeyen bu gevheri boncuk sanurVarur virür yok nesneye bilmez neye satdug›n›(401/5)

DemircilikBir niceye virdüm emir devletile sürdi ömürYanan kömür k›zan demür örse çeküç salan benem(193/6)

MüneccimlikMuhakkikler göre durur Yûnus göz ile gördüginDüflüm degül söyledügüm necmile ta’bîr eyleyem(206/9)

fieker kam›fl› ifllemeCânum ›flkun külhân›dur tart›nmad›n ur odun›Kam›fl suy› fleker olur od b›rag›cak külhâna (294/2)

Dalg›çl›kVahdet âlemi safl›¤› ve kuflat›c›l›¤›

itibariyle ummana, tanr› gerçe¤i inciye,mutasavv›f da o inciyi arayan gavvas(bahrî, dalg›ç)a teflbih edilir:

Çevik bahrî olmak gerek hofl teferrüc k›lmak gerekBir gevher ç›karmak gerek sarrâf an› bilmez ola(327/3)

Bugün ›flk bahrinün gavvâs› oldumGevherler bulm›flam ummân içinde (332/3)

Erenler bir denizdür âfl›k gerek talas›Bahrî gerek denizden girüp gevher alas› (377/1)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

26 http://www.millifolklor.com

Page 23: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Gine biz bahrî olduk denizden gevher aldukSarrâf gerek gevherün k›ymetin bilesi (378/2)

Yüzgeçlik ögrenimeyen kul girmesün bu denizeIflk denizi derin olur aceblemen batdug›n› (401/4)

Çulha‹plik virdüm çulhaya sarup yumak itmemiflBecid becid ›smarlar gelsün alsun bezini (407/3)

ÇerçiUgrul›k yapdum ana bühtân eyledi banaBir çerçi geldi eydür kan› aldun gözgümi (407/11)

e) ‹nançlarÂb-› HayâtKültürümüzde içene ölümsüzlük

verece¤ine ve zulumat ülkesinde bulun-du¤una inan›lan su, âb-› hayat, âb-›hayvan veya Türkçesiyle bengü su ad›y-la an›l›r. Tasavvufî ›st›lahta âb-› hayat,‹lâhî gerçektir. Her mutasavv›f âb-› ha-yat’›n peflindedir:

Yüz bin Ferhâd külüng alm›fl kazar taglar bünyâd›-n›Kayalar kesüp yol eyler Âb-› Hayât ak›tmaga (1/6)

Âb-› Hayât’un çeflmesi âfl›klarun visâlidürKadehi tolu yüridür susam›fllar› yakmaga (1/7)

Yûnus, gerçek âb-› hayat› b›rak›pbu dünyadaki herhangi bir âb-› hayatpefline düflen ve zulumât ülkesine giren-leri de tenkit etmekten çekinmez:

Senün gibi cân var iken Âb-› Hayât isteyeniKaranul›ga gireni ben an› hayvân tutaram (180/5)

‹slâm terminolojsindeki ahiretinanc›yla ilgili pek çok kavram hakikimanas›yla Yûnus’un dilinde yerini al›r.Bunlar› ana bafll›klarla flöyle s›ralayabi-liriz:

‹srâfil-Sur‹srâfil sûr›n› ura cümle mahlûk tur› geleDirilibün haflre var anda kâzî Sübhân ola (9/2)

‹srâfil sûr›n ur›cak mahlûkat turu gelicekSenün ününden artuk kulagum iflitmeye (3/8)

Azra’ilYûnus, vahdet s›rr›na erdikten son-

ra ölüm korkusundan s›yr›l›r, ölüm vas›-

tas›na da meydan okumaktan geri dur-maz:Azrâ’il ne kifli durur kasd idebile cânumaBen anun kasd›n› gine kendüye zindân eyleyem(173/5)

Azrâ’il ne kiflidür kasd idesi cânumaBen emânet ›ss›yla anda bitriflüp geldüm (181/9)

Cebrâ’ilYâ Cebrâ’il kim ola kim hükm ide benüm âhumaYüz bin Cebrâ’il gibiyi bir demde perrân eyleyem(173/6)

K›yametOl günde yirler yar›la cümle ölenler dirileCümle günâhlar sor›la aglaflalum ol gün içün(272/2)

Ol günde gök çatlay›sar insân niçe katlan›sarOl günde kim korkmay›sar aglaflalum ol gün içün(272/3)

Münker-NekirYûnus kabre vardukda Münker/Nekir geldükdeBana su’âl sordukda dilüm döne mi yâ Rab (15/5)

ZebânîZebânîler çeke tuta götüre Tamu’ya ataDeri yana sünük düte dün-gün ifli efgân ola (9/3)

Va’de yitüp ölicegez ol sinleye var›cagazZebânîler gelicegez sen inâyet eyle Çalap (16/3)

Zebânîler çün geleler beni yal›nuz bulalarBilmedügüm dil soralar sen yard›m eylegil Çalap(16/4)

UçmakAtan anan hakk›n yitürdüniseYeflil tonlar giyesin tonanas›n (280/11)

Eger konfl› hak’› boynunday›saCehennem’de yar›n bâkî kalas›n (280/12)

Uçmak Uçmak didügün kullarun yiltedügünUçmagun sermâyesi bir gönül utmak gerek (141/4)

HuriSekiz uçmag›n Hûrisi eger bezenüp gelelerSenün sevgünden özgeyi gönlüm hiç kabûl itmeye(3/11)

Bafl›nda akl› olan ahrete amel itmezHûrilere aldanmaz gözile kafldan geçer (70/6)

Hûrî gelüp eydürise gönül bana virgil diyüDostdan artuk kimseneye ben gönlümi virime-zem(174/3)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 27

Page 24: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

fieytanÇalap Âdem cismini toprakdan var eyledifieytân geldi Âdeme tapmaga âr eyledi (356/1)

Eydür ben oddan nûrdan ol bir avuç toprakdanBilmedi kim Âdem’ün için gevher eyledi (356/2)

Zahir gördi Âdem’ün bât›n›na bakmad›Bilmedi kim Âdem’i halka server eyledi (356/3)

Tasavvuf düflüncesinde kesret âle-minde zuhur eden her olaydaki fail ve fi-il tektir. Farkl› flah›slar, farkl› zamanlarve olaylar biçiminde alg›lan her fley as-l›nda tek varl›¤›n farkl› tecellileridir. Budüflünceyi ifade etmek için Yûnus, ‹slâmtarihinde herkesçe bilinen baz› olaylar›ele al›r. Yûnus’un Hz. ‹brahim olup Hz.‹smail’e b›çak çalmas›, ayn› anda ‹smailve koç olmas› fail ve fiilin tekli¤i düflün-cesi ile izah edilebilir:

‹smail-kurban‹smâ’il’e çaldum b›çak b›çak bana kâr itmediHak beni âzâd eyledi koç›la kurbânday›dum168/8)

fiimdi adum Yûnus durur ol demde ‹smâil idiOl dost içün Arâfat’a kurbân olup ç›kan benem(187/11)

YûsufBu âlem-i kesretde sen Yûsuf ben Ya’kûbOl âlem-i vahdetde ne Yûsuf u ne Ken’ân (260/4)

HumaGökyüzünde yaflad›¤›na inan›lan

efsanevi kufl. Kimin bafl›na konarsa ve-ya gölgesi kimin üzerine düflerse onunbahtl› talihli olaca¤›na inan›l›r. Yûnus,erenleri, derviflleri bu efsanevi kuflabenzetir:

Erenler gelüp geçdiler dünyây› koyup göçdilerHavâya agup uçd›lar bular hümâdur kaz degül(166/2)

Dervîfl bilür dervîfli Hak yol›na turm›fl›Dervîfller hümâ kufl› çaylak u baykufl degül (167/3)

Öküz-bal›kHalk aras›ndaki bir inanca göre

dünya bir öküzün iki boynuzu üzerinde,öküz bir tafl›n üstünde, tafl bir bal›¤›n

s›rt›nda, bal›k ise denizdedir. Dünyan›nsa¤lam bir yap›s›n›n olmad›¤›, karas›zl›-¤›, bu sebeple fazla bel ba¤lan›lmamas›konusunda Yûnus bu inançtan yararla-n›r:

Yire bünyâd urulmad›n Âdem dünyâya gelmedinÖküz bal›k eylenmedin ben ezelî anday›dum (168/4)

Öküz taflun üstinde tafl› bal›k götürürBal›k suyun içinde binâs›n yilden kod› (369/4)

f) GeleneklerYay k›rmakÖlümle ilgili pek çok gelenek var-

d›r. Bunlardan biri de önemli kiflilerinölümü hâlinde mezar› bafl›nda ok ve yayk›rmak fleklindedir. Yûnus, ölümün ka-ç›n›lmaz oldu¤unu, pek çok kiflinin arka-s›ndan ok-yay k›r›ld›¤›n› söylerken do-layl› olarak bu gelene¤e de temas eder:

Ulu kiçi aglam›fllar server yigitler kom›fllarBafl uc›nda yay s›m›fllar k›r›luban oklar yatur(82/4)

Yaka y›rtmaTürklerde yasla ilgili bir baflka ge-

lenek de yaka y›rtma biçimindedir. Yû-nus, bu gelene¤i bir üzüntü ifadesi ola-rak kullan›r:

Yar›n mahflerde ben y›rtam yakam›Niçe feryâd idem bu ›flk elinden (262/5)

Saç çözmeYasla ilgili bir uygulama da saç çöz-

medir. Yûnus, bir tabiat tasvirinde bugelene¤i dile getirir:

Karl› taglarun bafl›nda salk›m salk›m olan bulutSaçun çözüp benüm içün yafl›n yafl›n aglar m›s›n(270/6)

Ya¤maEski bir Türk gelene¤i olan ya¤ma,

flölenlerin önemli bir bölümünü olufltu-rur. Hakanlar, beyler bir güç gösterisiolarak önemli bir olay sonucunda büyükziyafetler düzenlerler, ziyafetin sonundakat›lanlar ziyafet mahallinde bulunan

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

28 http://www.millifolklor.com

Page 25: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

her fleyi al›p götürme hakk›na sahiptir.Bu tür sofralara Osmanl› dönemindehan-› ya¤ma (ya¤ma sofras›) ad› veril-mifl, halk aras›nda da ya¤ma Hasan’›nböre¤i biçiminde flöhret bulmufltur. Yû-nus bu gelene¤e iflaret ederek, hakikatibulduktan sonra geri kalan her fleyiniya¤maya verir:

N’iderüz dirlik suy›n biz cân› yagmaya virdükCevherleri sarrâflara ma’deni yagmaya virdük(143/1)

Bizüm il bâzirgân› hiç ass› gözetmediÇün ass› bizüm degül ziyân› yagmaya virdük(143/2)

Dîn ü millet bâzâr›n yagmalad› sen ü benÇ›kduk iki aradan sen-beni yagmaya virdük (143/5)

Yüz bin y›ll›k ömr olsa bir kufll›kça degüldürGeçdük bitmez sag›fldan zamân› yagmaya virdük(143/8)

Dost yüzin göricegez niçe karâr k›lsun bu cânYagmaya virür ol demde yüz bin zâhid dîn ü îmân(259/1)

Cânlar cân›n› buldum bu cânum yagma olsunAss› ziyândan geçdüm dükkânum yagma olsun(271/1)

Yûnus ne hofl dimiflsin bal u fleker yimiflsinBallar bal›n› buldum kovanum yagma olsun(271/8)

OkumakOkuma; flölen, dü¤ün vb. olaylara

kifliyi davet etme anlam›nda bir kav-ramd›r. Davet eden de okuyucudur. Butür davetlere kat›lmak sosyal bir zorun-luluktur. Hele hele bir büyük taraf›ndanokunmuflsa ayr›ca bir flereftir. Yûnus, bugelene¤i hat›rlatarak Tanr›’n›n kendiniokudu¤unu, bu davete icabet etmemesi-ne imkan olmad›¤›n› söyler:

Beni ok›d› sultânum ufl gönüldi gider cânumElden b›rakd› benligi bunda niçe egleneyin (268/2)

Tuz-ekmek hakk›Türk kültüründe tarihin çok eski

ça¤lar›ndan beri görülen tuz-ekmekhakk›; vefa, güven, emniyet, hak-hukuk

vb. hâlleri ifade eden bir kültür unsuru-dur. Buna göre eve bir konuk geldi¤indekendisine bir parça ekmekle tuz ikramedilir. O kifli bunu yer. Bundan sonra ko-nuk da ev sahibi de emniyettedir. Arala-r›nda ömür boyu sürecek bir hak-hukukdo¤mufltur (Elçin 2000:652-661). YûnusEmre bu kültür unsuruna iflaret ederekbu hukuka riayet etmemenin nâmertlikoldu¤unu belirtir:

Etmek yiyüp tuz basmak ol nâmerdler iflidürEtmek an› komaya tuzun hakk› var›sa (300/8)

g)Oyun-E¤lenceÇevganÇevgan ucu e¤ri sopa ile bir mey-

danda topu bir noktaya tafl›mak suretiy-le oynanan oyundur. Mutasavv›flar buoyuna da tasavvufî bir anlam yüklemifl-lerdir. Ucu e¤ri sopa flekil olarak Lâme-lif’e, top ise kelime sonlar›nda yaz›lan heharfine benzetilmifl. Lâm elif ve he ses-leri ise Lâ ilâhe illa’llah lafz›n›n yanitevhidin özeti olarak görülmüfltür. Keli-me-i tevhidi zikrederken bafl› sa¤a solahareket eden bir zakirin görüntüsü âde-ta çevgan manzaras› arzeder:

Top› kim al›sar çevgânumuzdanBu çevgân top›la meydân benümdür (31/4)

Âfl›klar meydân› Arfldan yücedürÇalarlar çevgân› top› belürmez (113/9)

Ancak aflk meydan›na nefs at›ylagirenler çevgan oyununu oynayamazlar:

Niçe bir ›flk meydân›nda nefs at›n segirtdüremYâ niçe bir baflum› top eyleyüp çevgân olam(201/12)

Atç›l›k oyunu:Yak›n zamanlara kadar yeni yeti-

flen çocuklara fistan denilen ve tek par-çadan oluflan bir giysi giydirilirdi. Ço-cuklar bu uzun giysilerinin etek k›s›mla-r›n› toplay›p at bafl› hâline getirip sa¤asola koflmak suretiyle ata binme taklidiyaparlard›. Yûnus Emre, tarikat›n flart-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 29

Page 26: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

lar›n› yerine getirmeden Hakikat tale-binde bulunanlar› bu ete¤ini at edinipoynayan çocuklara benzetir, onlar› ten-kit eder:

T›fl-› nev-reste gibi etegin at idinüpEle çevgân almad›n meydân arzu k›lurs›n (255/3)

GezekAhilikten kalma ve günümüzde pek

çok yörede hâlâ yürürlükte olan bir sos-yal kurum gezeklerdir. Gezek gruplar›s›n›rl› say›daki kiflilerden oluflur ve haf-tan›n belirli bir günü bir araya gelirler.Grup üyelerine en az bir defa geze¤i or-ganize etme s›ras› gelir. Bu tür toplant›-lar›n e¤lence yönü oldu¤u kadar, e¤itimfonksiyonlar› da vard›r. Yûnus Emre, busosyal gelenekle ölüm aras›nda bir iliflkikurar:

Hiç bilmezem kezek kimün aramuzda gezer ölümÂlemi bostan eylemifl reyehân› keser ölüm (198/1)

h) Yiyecek ve ‹çeceklerYeme-içme insan›n bu dünya haya-

t›n› sürdürmesi için gerekli bir bedenîihtiyaçt›r. Ancak tasavvuf düflüncesindebu ihtiyaç, bir amaç de¤il araçt›r. Yeme-içmede ölçü bedeni bitkin düflürmeyecekve onu menzile götürecek bir miktard›r.

Cân bir ulu kimsedür beden anun âletidürHer ne lokma yirisen bedenün kuvvetidür (34/1)

Ne denlü yirisen çok ol denlü yürisen tokCâna hiç ass› yok hep sûret maslahat›dur (34/2)

Yeme-içmeyi amaç hâline getirenle-rin di¤er canl›lardan fark› olmaz:

Miskîn âdem oglan› nefse zebûn olm›fldur Hayvân cânâvâr gibi otlamaga kalm›fldur (76/1)

Bu sebeple Yûnus’un fliirlerinde ye-me-içme arzusuyla ilgili bir kayda rast-layam›yoruz. Bununla birlikte pek çokyiyecek ve içecek adlar›yla da karfl›lafl›-yoruz. Bunlar, ya bir vesile ile veya damecaz anlamlar›yla kullan›lmaktad›r:

A¤›l› afl-Dünya sevgisiMutasavv›flarca dünyevî olan her

fleye ba¤l›l›k, varl›¤› yarat›l›fl gayesin-den uzaklaflt›r›r. Yûnus dünya sevgisi ilea¤›l› afl aras›nda bir ba¤lant› kurar veahiretini düflünenlerin bu a¤›l› afltanvaz geçeceklerini söyler:

Bu dünyanun mahabbeti agulu afla benzerÂhirin sanan kifli agulu afldan geçer (70/5)

LokmaYûnus, dünyan›n geçicili¤ini a¤›z-

daki çi¤nenmifl lokma ile ifade eder. Çi¤-nenmifl lokma a¤›zda ne kadar tutulabi-lir? ‹flte dünya hayat› da o kadar k›sa-d›r:

Bu dünya bir lokmadur a¤zdadur çeynenmiflÇeynenmifli ne dutmak hâ sen an› yutdun tut (18/4)

Lokma ile dervifllik aras›nda da birba¤lant› kurulur. Dervifllik yolu güç biryoldur. Öyle ki yer ile gökten büyük birlokma gibidir. Dervifllik yoluna, bu bü-yük lokmay› yutup sindirebilecek olan-lar›n gelmesini ister:

Dervîfllik bir lokmadur yirile gökden uluBu azâmet lokmay› yudup sinüren gelsün (239/4)

YufkaYufka, k›rsal kesimde bilhassa k›fla

girilirken toplu olarak piflirilip sonra ih-tiyaç oldu¤unda nemlendirilip yenilenbir ekmek türüdür. Bu özelli¤inden dola-y› her evde mutlaka bulunabilir. Ancakbaz› insanlar›n gözü gafletle o kadarba¤lanm›flt›r, cimrilikleri o raddeyeulaflm›flt›r ki Allah yolunda dahi olsa biryufkaya k›yamazlar:

Bir niçe kiflilerün gaflet gözin baglam›flHak yol›na dirisen bir yufkaya k›yamaz (105/2)

fiekerTatland›r›c›l›k özelli¤i ile Anadolu

insan›n›n en önemli yiyeceklerinden biriflekerdir. Yine tat ve besin de¤eri itiba-riyle güzel kabul edilen bir baflka yiye-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

30 http://www.millifolklor.com

Page 27: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

cek ise bald›r. Bu ikisi bütün güzellikle-rin ifadesinde bir benzetme unsuru olur.

Yûnus, yol erinin sözlerini bu ikikavramla irtibatland›r›r:

Ol kifli kim yol eridür garîb gönüller yâr›durBir söz diyem tutar›sa yigdür fleker baldan ana(11/7)

Yûnus bu sözleri çatar sanki bal› ya¤a katarHalka metâ’lar›n satar yüki güherdür tuz degül(166/6)

Bal-ya¤Bal için besin de¤eri yüksek bir yi-

yecektir dedik. Ya¤la kar›flt›r›lan balenerji deposudur. Bu özelli¤inden dolay›her iki yiyecek Anadolu insan›n›n önem-li bir besin kayna¤›n› oluflturur. Yûnusher iki yiyece¤i tasavvufî düflüncesininizah›nda bir vas›ta olarak kullan›r. Ta-savvufta Vahdet’e giden yolda dört kap›(fleriat, tarikat, marifet, hakikat) vard›r.Bu kap›lardan ilki fleriat, ikincisi tari-kattir. Yûnus fleriat› mumsuz bala, tari-kat› tortusu al›nm›fl ya¤a benzetir. Herikisi bir daha ayr›lmayacak biçimde dostiçin bir birine kat›lmal›d›r:

Mumsuz baldur flerî’at tortsuz yagdur tarîkatDost içün bal› yaga pes niçün katmayalar (57/5)

Kebap‹nsan-› kâmil olman›n son noktas›

olmakt›r. Olmak için de hamlar›n piflme-si gerekir. Bu üç basamak “Hamd›m,pifltim oldum.” kal›b›yla ifade edilir. ‹n-san›n piflmesi için gerekli olan atefltir,en güzel atefl ise aflk ateflidir. Aflk atefli-nin mekan› ise yürektir. Yürekte ateflyand›ktan sonra yüre¤in hemen yan› ba-fl›nda bulunan ci¤er de pifler, kebap olur.Böylece hayvanc› bir toplumun sevdi¤ibir yiyecek ortaya ç›kar. Yûnus, insan›nen k›vamda oldu¤u dönemi böyle bir dü-flünce sonucunda ci¤er kebab›yla ifadeeder:

Yand› yüregüm dutufld› bagrum cigerüm kebab du-rurÂfl›klarun flerbetleri bu derdüme sebeb durur (47/1)

fierbet-flarapTasavvufta flerbet dedikleri mânâ

âleminin s›rlar›d›r. Mânâ âleminin s›rla-r›na eren kifli tad›n›, rengini, kokusunutan›mlayamad›¤› bir flerbet içmifl ve buflerbetle kendinden geçmifltir:

Bu bizüm iflretümüz oldur bu lezzetümüz‹çüp esridügümüz ›flk flerbeti gülidür (25/5)

Burada zikredilen hâl bazen de fla-rap kavram›yla ifade edilir:

Mahlûk bilüsinden geçen mi’râc dapa oldur uçanMa’nî flarâb›n› içen mestlikden ayr›lmad›lar (40/6)

Sonuç olarak Yûnus Emre ve halkkültürü konusunda flunlar› söyleyebili-riz: Yûnus Emre bütünüyle bir mutasav-v›ft›r. Tasavvuf düflüncesi konusundayeni bir fley ortaya koymam›flt›r. Ken-dinden önce oluflan bir düflünce sistemi-ni orijinal ifade kal›plar›na dökmüfl,özellikle göçebe Türkmenlere onlar›n di-liyle sunmufltur. Bu ifade kal›plar› haya-t›n geçifl dönemlerinden bafllamak üzereyiyecek ve giyece¤e kadar uzanan geniflbir yelpazede Türklerin hayat biçimidir.Yûnus Emre iflte bu halk kültürü unsu-ru unsurlar›na tasavvufî anlamlar yük-leyip Türk diliyle bunlar› ifade ederekunutulmazlar aras›nda yerini alm›flt›r.

KAYNAKLARELÇ‹N, fiükrü, Halk Edebiyat›na Girifl,

Akça¤ Yay›nlar›, Ankara 2000.GÜZEL, Abdurrahman, Dinî-Tasavvufî

Türk Edebiyat›, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara 2004,TATÇI, Mustafa, Yûnus Emre Divan› II,

Kültür Bakanl›¤›, Ankara 1990. (Metin sonunda ve-rilen rakamlar bu esere ait olup ilki fliir, ikincisi be-yit numaras›na iflaret etmektedir.)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 31

Page 28: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

32 http://www.millifolklor.com

Girifl:Almanya, dünyadaki Türkoloji

araflt›rmalar› aç›s›ndan önemli bir ülke-dir. 19. As›rda Osmanl› ‹mparatorlu-¤u’nda henüz bu ad ve içerikte bir ensti-tü ya da kurum bulunmazken, t›pk›Avusturya ve Macaristan’daki gibi, Al-manya’da da Türkoloji, ra¤bet gören birbilim dal› haline gelmeye bafllam›flt›.

Almanlar›n Türklere ve dolay›s›ylaTürkolojiye ilgisi, sosyo-kültürel, ekono-mik, siyasi(özellikle Alman Do¤u Politi-kas› gere¤i; gn. Oriantalizm hk.bkz. Do-¤u-Bat› 2002) ve askeri nedenlerdenkaynaklanmaktad›r. Türk- Alman iliflki-leri, 18.as›rda bafllay›p özellikle 19. as-r›n ikinci yar›s›ndan itibaren h›zla gelifl-mifltir. Bu iliflkiler öncelikle 18.as›rdaki

elçi ziyaretleri, dostluk ve ticaret anlafl-malar›yla ortaya ç›km›fl, Almanya’dakiTürk modas› ile de renkli hale gelmifltir.19.As›r Türk –Alman iliflkilerine iseTürkiye’deki Alman Okulu’nun ve dahasonra da Alman E¤itim Enstitüsü’nünaç›lmas›, Berlin-Ba¤dat demiryolununinflas›, Alman edebiyat›ndan çeviriler(ilk edebi çeviri, Goethe’nin Genç Wer-ter’in Ist›raplar› ve Schiller’den yap›landi¤er çeviriler) Nam›k Kemal baflta ol-mak üzere baz› Osmanl› ayd›nlar›n›n Al-man kültürü üzerine olumlu görüflleri,askeri iflbirli¤i vb. geliflmeler damgas›n›vurmufltur. Pek çok Türk ö¤rencininmesleki e¤itim için Almanya’ya gönderil-mesi, Karl May’›n Türkiye’ye hiç gelme-den kaleme ald›¤› Ba¤dat’tan ‹stanbul’a

ALMANYA VE BERL‹N’DEK‹ TÜRKOLOJ‹ ARAfiTIRMALARI TAR‹H‹ VE FRE‹E UNIVERS‹TÄT

BERL‹N - TÜRKOLOJ‹ ENST‹TÜSÜ

The History of Turcology Studies in Germany and Berlin Freie UniversitätBerlin, Instituts für Turkologie

Doç.Dr. Nebi ÖZDEM‹R*

ÖZETBu makalede, öncelikle Almanya’daki Türkoloji çal›flmalar›n›n son dönemi özetlendikten sonra, Ber-

lin’deki Türkoloji araflt›rmalar›n›n tarihi hakk›nda bilgeler verilmektedir. Dünyadaki geliflmelere paralelolarak Berlin Hür Üniversite’deki Türkoloji Enstitüsü’nün kuruluflu, geliflmesi ve alana katk›lar›n›n irde-lenmesi bu makalenin amac›n› oluflturmaktad›r.

Anahtar KelimelerTürkoloji, Almanya ve Berlin’deki Türkoloji Araflt›rmalar›, Berlin Hür Üniversitesi-Türkoloji Enstitü-

sü. ABSTRACT

In this article, firstly the history of Turcology studies in Germany and particularly Berlin is summari-zed. To research and explain the establishment and the development of Freie Universität Berlin- Institutsfür Turkologie and also its contributions to Turcology studies is the aim of this studies.

Key WordsTurcology, Turkology studies in Germany and Berlin, Freie Universität Berlin- Instituts für Turkolo-

gie.

* Hacettepe Üniversitesi, Türk Halkbilimi Anabilim Dal› Ö¤retim Üyesi

Page 29: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

(vom Bagdad nach Stambul; 1892’de ya-y›mland›) adl› roman›ndaki Türkiye be-timlemeri, I.Dünya Savafl› öncesi ve s›-ras›nda Türkiye ve Türklerle ilgili ya-y›nlar, müttefiklik, Cumhuriyet Döne-minde iliflkilerin yeniden canlanmas›,Türkiye’ye s›¤›nan Alman ö¤retim üyele-rinin katk›s›, Almanya’ya bu defa yük-sek e¤itim için yeniden ö¤renci gönderil-mesi, Alman edebiyat›ndan yap›lanCumhuriyet dönemi çevirileri (H. Heine,Herder, A. Chamisso, G. Büchner, G.E.Lessing, Kant, Erasmus, Nietzsche, He-gel, Schopenhauer, F.Kafka, B. Brecht,H.Böll, J. M. Simmel, G.Grass, B.Frischmuth, G. Wallfraff vb.), DTCF’de-ki Alman akademisyenlerinin katk›s›,Ankara’n›n kent mimarisinin ve plan›-n›n oluflturulmas›nda Almanlar›n rolü,Alman Kültür Merkezi, Alman fiarkiyatEnstitüsü, Alman Arkeoloji Derne¤i, Al-man Kitabevi’nin faaliyete geçmesi,1960 sonras› Almanya’ya Türk iflçi göçüve göçmen edebiyat›, d›fl ticaret ve tu-rizm alan›ndaki iflbirlikleri, Almanlar›nTrükiye’deki ve Türklerin Almanya’dakiyat›r›mlar›, Türkiye’nin Avrupa Birli-¤i’ne kat›lma projesi, Türk-Alman iliflki-lerinin 19.asr›n sonundan bugüne çokyönlü olarak geliflti¤ini ve güçlendi¤inikan›tlamaktad›r (Türk-Alman iliflkilerihk. bkz.Kuran- Burço¤lu 2003: 169-209v.d.).

Avrupa’da Joseph Freiherr vonHammer Purgstall (1774-1856)’›n19.as›rda kurumlaflt›rd›¤› Türklük arafl-t›rmalar› h›zla yayg›nlaflm›fl ve geliflmifl-tir (Kuran-Burço¤lu 2002: 187). Alman-ya’daki Türkoloji çal›flmalar›, Asya ya daDo¤u Bilimleri, ‹slam Bilimleri, AvrupaD›fl› Diller ve Kültürler, Orta Asya Bi-limleri yan›nda müstakil Türkoloji kap-sam›nda yap›lm›fl ve yap›lmaktad›r. Sondönemde Almanya’da Türkoloji çal›flma-lar›, Giesen’deki Do¤u Bilimleri Enstitü-sü’nde Prof. Angelika Hartmann, Prof.Mark Kirchner; Freiburg’da Prof. Wer-ner Ende, Prof. Ulrich Rebstock, Prof.Jens-Peter Laut; Frankfurt Main’da

(Orientalische Sprach und Kulturwis-senschaft- Turkologie) Prof. Hans Da-iber, Prof. Marcel Erdal; Bonn’da (Semi-nar für Orientalische Sprachen) Prof.Werner Schmucker, Dr. Hedda Reind-Ki-el; Bochum’da (Osmanisch-türkischeGeschichte) Prof. Fikret Adan›r, Prof.Kamran Ekbal; Bamberg’de (Fakultetfür Sprach und Literaturwissenschaft-Turkologie-Osmanisch) Prof. Klaus Kre-iser, Prof. Semih Tezcan; Göttingen’deProf. Milan Adamovic ve Prof. KlausRöhrborn; Münih’te (Ludwig Maximili-ans Üniv.) de Prof. Suraiya Faroqhi veProf. Hans Georg Majer gibi bilim insan-lar›n›n önderli¤inde yürütülmüfl ve yü-rütülmektedir. “Türk halklar›n›n dilleri,dil politikalar›, Eski Türkçe, Turfan ko-leksiyonu, Türkiye Türkçesi/ Osmanl›Türkçesi, Sibirya Türk topluluklar›n›nkültürleri ve dilleri, Eski Bulgarca,Türkçe- Mo¤olca iliflkisi, Türkmence,Çuvaflça, Baflkurtça, Tatarca, Gagavuzkültürü, fior Türk Dili, Azerbaycan ti-yatro dili, Osmanl› ve Türkiye Cumhuri-yeti tarihi, 16. As›r Osmanl› kültürü,1950 sonras› Türk edebiyat›, seyahatna-meler vb.” , yak›n dönem Alman Türko-loglar›n›n araflt›rma konular›d›r.

Bu çal›flman›n amac›, Türk-Almaniliflkileri üzerine bilgi vermekten ya daAlmanya’n›n bütün akademik dünyas›n-daki Türkoloji çal›flmalar›n› tan›tmak-tan ziyade, bu iliflkilerin geliflmesindeönemli katk›lar ve imkanlar sa¤layan,Berlin’deki Türkoloji araflt›rmalar› gele-ne¤ini irdelemektir(Berlin’deki Türkolojiaraflt›rmalar›n›n tarihi ile ilgili temelbilgilerin önemli bir bölümü, Prof. Dr.Barbara Kellner-Heinkele’nin belge, ar-fliv ve sözlü de¤erlendirmelerinden eldeedilmifltir).

A. Berlin’deki Türkoloji Araflt›r-malar›n›n Tarihi:

Almanya’da ve do¤al olarak Ber-lin’de akademik anlamdaki Türkolojiaraflt›rmalar› gelene¤i 1838 y›l›ndan iti-baren oluflmaya bafllam›flt›r. Bu tarihteWilhelm Schott(1802-1889), Friedrich

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 33

Page 30: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Wilhelm Üniversitesi’nin Sinoloji-Alta-yistik biriminin içinde Türk dilleriniaraflt›rm›flt›r. Türk dili araflt›rmalar›merkezinde yap›lan bu ilk çal›flmalar,daha sonra ayn› üniversitenin Do¤u Dil-leri Enstitüsü içinde sürdürülmüfltür.1871 y›l›ndan sonra Berlin’deki Do¤udilleri içinde Türkoloji çal›flmalar›n›nh›zla geliflmesinde, diplomatik alandaTürkçe(Osmanl› Türkçesi) bilen görevli-ye ihtiyaç duyulmas› etkili olmufltur. Budönem Osmanl›- Alman iliflkilerinin ge-liflti¤i ve çeflitlendi¤i bir dönemdir. Buenstitünün akademik faaliyetleri, dahasonra Karl Foy(1856-1917) ve FriedrichGiese(1870-1944) taraf›ndan yürütül-müfltür. ‹lk Türk dili tarihçilerinden biriolan Foy, 1902 ve 1903 y›llar› aras›ndaTurfan’a yapt›¤› ilk geziyle, gelecekte Al-man dilcilerinin önemli bir araflt›rmaalan›n› oluflturacak olan Türk TurfanMetinleri Koleksiyonu’nun ve TurfanAraflt›rmalar›’n›n akademik altyap›s›n›haz›rlam›flt›r. Bu nedenle de Berlin’dekiTürkoloji çal›flmalar›n›n temelinde dilaraflt›rmalar› ve de Turfan MetinleriAraflt›rmalar› yatmaktad›r. FriedrichGiese ise daha çok erken dönem Osman-l› tarihi ve kaynaklar› üzerinde araflt›r-malar yapm›flt›r.

1920 y›l›ndan itibaren Berlin’dekiTürkoloji çal›flmalar›na, Willy Bang-Ka-uf’un(1869- 1934) yön verdi¤i görülür.Berlin Üniversitesi’nin Macar Enstitüsüiçinde görev yapan Bang-Kauf, Türkolojiaraflt›rmalar›na uluslar aras› bir nitelikkazand›rm›fl ve aralar›nda Gunnar Jar-ring(‹sveçli), Saadet Ça¤atay, AnaniaszZajaczkowski (Polonyal›, 1903-1970), R.Rahmeti Arat, Tahsin Banguo¤lu, Sa-adettin Buluç, Martti Räsänen(Finlandi-yal›,1893- 1976), Annemarie von Gabain(1901-1993) gibi gelece¤in ünlü Türk diliuzmanlar›n› da yetifltirmifltir. Bu neden-le Bang-Kauf’un genel Türk dili araflt›r-malar› aç›s›ndan etkisinin hala sürdü¤üsöylenebilir. Albert von Lecoq(1860-1930) ise Berlin’deki Turfan MetinleriKoleksiyonu’nu yeni malzemelerle zen-

ginlefltirmifl ve geniflletmifltir. Daha son-ra Nazi Almanya’s›ndan ayr›lmak zorun-da kalan Karl Heinrich Menges(1908-1999) de Berlin’deki Türkoloji araflt›r-malar›na katk› sa¤lam›fl önemli bir bi-lim adam›d›r.

II. Dünya Savafl› sonras›nda daBerlin’de Türkoloji araflt›rmalar› devametmifltir. Turfan araflt›rmalar›, yeni çö-zümlemelerle sürdürüldü. 1946 y›l›ndaeski Berlin Üniversitesi, Humboldt Üni-versitesi ad›yla yeniden aç›lm›fl ve bura-da Türkçe dersleri yeniden verilmeyebafllam›flt›r. Bu üniversitedeki Türkolojiçal›flmalar›nda Richard Hartmann veHeinz Giesecke’nin katk›s› büyüktür.1963 y›l›ndan itibaren Berlin Türkolojiaraflt›rmalar› gelene¤inde Gyula Ne-meth’in yetifltirdi¤i György Hazai ile Ba-t› Asya Bilimleri içinde yetkin çal›flma-lar ortaya koyan Peter Zieme ve Do¤uAlmanya- Bilimler Akademisi, Orta As-ya Edebiyatlar› içinde dersler veren Kle-imichel’in öne ç›kt›¤› görülür. 1965 y›l›n-da Wolfgang Steinitz, György Hazai ilebirlikte Do¤u Araflt›rmalar› Enstitüsü(Institut für Orientforschung) içinde ilkkez Turfan Araflt›rma Grubu’nu (der De-utschen Akademie de WissenschaftenTurfanforschungsgruppe) kurdu-lar.Humboldt Üniversitesi’ndeki Türko-loji araflt›rmalar›, 1990 y›l›ndan bu ya-na, Asya ve Afrika Bilimleri’nin (Asien-und Afrikawissenschaften) Orta AsyaAraflt›rmalar› içinde verilmektedir. Bubirim flu anda Orta Asya Türk halklar›-n›n dil ve kültürleri (özellikle son dö-nemde Afganistan’daki Türk toplulukla-r› üzerine) üzerine araflt›rmalar yapanProf. Ingeborg Baldauf taraf›ndan yöne-tilmektedir. Bu birimde daha çok son dö-nem Orta Asya Türk devlet ve topluluk-lar› üzerinde durulmakta, ortak projelerüretilmektedir.

SSCB’nin çöküflü sonras›, 1991 y›litibaren pek çok Türk devleti ve özerkyönetimleri ortaya ç›kmaya bafllam›flt›r.Bu yeni dönem, Türkiye’deki akademikçevrelerin daha çok duygusall›ktan bes-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

34 http://www.millifolklor.com

Page 31: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

lenen, ancak gerçekçilikten ve verimli-likten uzak yaklafl›mlar›n›n, faaliyetleri-nin aksine, Bat›l› Türkologlar taraf›n-dan ak›lc› bir flekilde de¤erlendirilmifl vede¤erlendirilmektedir. Bu dönemde özel-likle Almanya’daki Türkologlar, Türki-ye’nin d›fl›nda yeni araflt›rma sahalar›elde etmifller ve farkl› amaçlara (bilim-sel, ekonomik, siyasi vb.) yönelik olarakprojeler gelifltirip gerçeklefltirmifllerdir.Yeni Türk devlet ve topluluklar›na Tür-kiye’den giden akademisyenlerin pek ço-¤u kentlerden, üniversite yerleflkelerin-den ayr›lamazken, Alman dil ve kültürbilimcileri yurtlarda (çad›r) yaflamay› vearaflt›rmalar yapmay› tercih etmifllerdir.Karfl›l›kl› antlaflmalar, araflt›rma gezile-ri ve ve burslarla yeni Türk devlet vetopluluklar›n›n tarihleri, sosyo-kültürelyap›lar›, dolay›s›yla di¤er alanlar› analizedilmekte, yeni arflivler oluflturulmaktave kullan›ma aç›lmakta, Alman dilindeyeni eserler ve dergiler yay›mlanmakta-d›r. Almanya’da burs veren kurumlar›n,Türkiye’nin aksine, zengin do¤al kay-naklara sahip yeni Türk devlet ve toplu-luklar›yla ilgili talepleri karfl›lad›klar›,farkl› ifllevlere de sahip projeleri destek-ledikleri gözlenmektedir. Burada da vur-guland›¤› üzere Bat›l› ve de Alman Tür-koloji araflt›rmalar›, genelde Türkiye’de-ki yaklafl›m›n aksine, her zaman, ekono-mik, siyasi, askeri ve diplomatik alanla-ra (da) hizmet edecek flekilde yürütül-mektedir. Afla¤›da görülece¤i üzere Ber-lin’deki Türkoloji çal›flmalar› son dö-nemde Türkiye ve Turfan’dan çok, OrtaAsya ve Kaskasya merkezinde yap›lma-ya bafllanm›flt›r.

B. Berlin Hür Üniversitesi-Tür-koloji Enstitüsü’nün (Freie Univesi-tät Berlin- Instituts für Turkologie)Kuruluflu, Geliflmesi ve Alana Katk›-lar›:

1990 sonras›nda SSCB’nin çözülme-si ve yeni Türk devlet ve topluluklar›n›nba¤›ms›zl›klar›n› ya da özerkliklerini el-de etmeleri, Alman Türkoloji araflt›rma-lar›na yeni boyutlar kazand›rm›flt›r. Bu

etkinin Türkiye’deki Türklük bilimi çev-relerini nas›l etkiledi¤i müstakil araflt›r-malarla incelenmesi gereken bir konuolmakla birlikte, yukar›da da de¤inildi¤iüzere, bu alanda pek istendik ve sürekli-li¤i olan geliflmelerin ortaya ç›kt›¤› söy-lenemez. Bunun temel göstergeleri ola-rak, Bat›l› ve de özellikle Alman Türko-loglar› ile yeni Türk devlet ve topluluk-lar› aras›nda son dönemde ortaya ç›kaniliflkiler, araflt›rmac› de¤iflim programla-r› ve ortaya konulan projeler kabul edi-lebilir. 20.asr›n sonuna kadar daha çoksiyasi k›s›tlamalar›n etkisiyle genellikleOsmanl› tarihi ve kültürü ile Cumhuri-yet Türkiyesi merkezinde araflt›rmalaryapan Alman Türkologlar›, bu tarihtenitibaren araflt›rma alanlar›n› geniflletti-ler ve ilgilerini farkl› Türk co¤rafyalar›-na çevirdiler. Bu dönemde K›r›m, Bal-kanlar, Kaskasya ve Orta Asya, AlmanTürkoloji araflt›rmalar›n›n yeni merkez-leri olarak öne ç›kt›. Art›k Avrupa’daTürkiye, Türkoloji araflt›rmalar›n›nmerkezi olma konumunu yavafl yavaflkaybetmektedir. Bu arada olumlu gelifl-meler de ortaya ç›kmaktad›r. Dünya sis-teminde meydana gelen çok boyutlu de-¤iflmeler, Almanya’daki Türkoloji arafl-t›rmalar›n›, Do¤u ve ‹slam Bilimlerikapsam›ndan ç›kararak ba¤›ms›z bir di-siplin haline getirmifltir. Nitekim II.Dünya Savafl›’ndan sonra ayr›lm›fl birAlmanya’n›n ve de Berlin’in bat› yakas›-n›n bir ürünü olarak ortaya ç›kan HürÜniversite’de (Freie Universität Berlin)benzer bir durum yaflanm›flt›r.

Daha önceleri ‹slam Araflt›rmalar›içinde de¤erlendirilen Türkoloji,1991/1992 ö¤retim y›l›ndan itibaren ba-¤›ms›z bir enstitü haline gelmifltir. Bubaflar›da halen mükemmel araflt›rmalar-la alana katk› sa¤layan ve de TürkolojiEnstitüsü’nü yöneten Prof. BarbaraHellner- Heinkele ile arkadafllar› Dr.Marek Stachowski ve Dr. Margarete Er-sen’in pay› büyüktür. Yaklafl›k 15 y›ll›kbir geçmifle sahip Türkoloji Enstitü-sü’nde, Türklük biliminin pek çok konu-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 35

Page 32: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

sunda özgün araflt›rmalar yap›lm›fl vedersler verilmifltir.

Enstitü’nün baflkan› Prof. BarbaraKellner- Heinkele, genel Osmanl› tarihive medeniyeti(müzik, tiyatro v.d. sanatdallar› dahil), Memluklar dönemi Türk-menleri, Avrupa seyahat edebiyat›ndaTürkiye ve Türkler, Altay dünyas›ndaegemenlik/hükümranl›k kavram›, Meh-met Giray I, Mengli Giray, DulkadirO¤ullar›, Osmanl› bibliyografyas›, K›r›mTatar ve Nogay bilim adamlar›, Yak›nDo¤u’da dini topluluklar, Osmanl› yöne-timindeki Araplar, Abdulgaffar el- K›r›-mi, Osmanl› ve Girit, Alevi-Bektafli top-luluklar›, Osmanl› el yazmalar› koleksi-yonlar›, Yörükler, M.Cevdet Anday, Mus-takimzade, Türkmenler, 18.-19.as›r se-yahatnameleri, yeni Türk devrimleri, dilpolitikalar›, K›r›m Tatarcas›, Osmanl›ca,Türkiye Türkçesi, Baflkurtça, Sibirya,Çin ve Volga-Ural boyundaki Türk top-luluklar›n›n dili, tarihi ve kültürü üzeri-ne önemli araflt›rmalar yapm›fl ve yap-maya da devam etmektedir. Prof. Kell-ner- Heinkele, Türkoloji araflt›rmalar›alan›ndaki tek yönlü çal›flan dilcilerinhakimiyetini k›rm›fl ve Türkolojiyi tarihive kültürel bir zemine oturtmufltur. Av-rupa’da gittikçe güç kaybeden Türkoljisahas›nda, Berlin’deki güneflin her gündo¤mas›n› sa¤lamaktad›r.

Berlin’deki Turfan Araflt›rmalar›Merkezi’nin(BBAW/ Arbeitsstellenleiterim Akademienvorhaben Turfanforsc-hung der Berlin-BrandenburgischenAkademie der Wissenschaften) Yönetici-li¤ini de yapan ve “Turfan metinlerininokunmas› ve yorumlanmas›, mani fliiri,Türk dilleri etimolojisi, Mo¤olistan’dakiTürk tarihi, Altay halklar›n›n dil, tarihve kültürü, hristiyan Türklere ait elyaz-malar›, Vilhelm Thompsen ve çal›flmala-r›, eski Uygurlarda Burkanc›l›k, Sogdça-Türkçe iliflkisi, eski Türklerde atasözle-ri, törenler, alkollü içacekler, Budizm,eski Türkçe topografisi, maniheist koz-moloji, eski Uygurda baz› t›p metinlerivb.” üzerine araflt›rmalar›yla(Rasch-

mann 2002: 27-50) dünyadaki Türkolojiçal›flmalar›na yön veren Prof. Dr. PeterZieme, 1994 y›l›ndan beri “fahri profe-sör” olarak FU, Türkoloji Enstitüsü’nünakademik faaliyetlerine de katk›da bu-lunmaktad›r.

Yak›nlarda (2003) emekli olan Dr.Margarete I. Ersen-Rasch ise daha çokTürkiye Türkçesinin grameri ve ö¤reti-mi (Ersin’in Hayrettin Seyhan ile yazd›-¤› Güle Güle adl› seri, bu alanda Alman-ya’n›n en önemli yay›n› olarak kabuledilmektedir), didaktik, Türkiye Türkle-ri, Azerice, Kazakça, Kazan Tatarcas› veBaflkurtça alanlar›nda dersler vermifl vearaflt›rmalar yapm›flt›r. Dr. Ersen Al-man kökenli Almanya’daki ilk Türk halkdansç›s› olan ve ilk halk dans› toplulu-¤unu da kurucusu ve Türkçe spiker ün-vanlar›yla da çok yönlü kiflili¤ini kan›t-lam›flt›r.

‹stanbul’daki Do¤u Bilimleri Ensti-tüsü’nün de baflkanl›¤›n› yürüten Dr.Claus Schönig de Berlin’deki TürkolojiEnstitüsü’ne katk› sa¤layan bilim adam-lar›ndand›r. Dr. Schönig, verdi¤i semi-nerlerde daha çok modern/güney SibiryaTürk dilleri, Türk dillerinin tarihi ve s›-n›fland›r›lmas›, Lena Türkleri, Babur-name, Ça¤atayca, Türkçe- Mo¤olca ‹lifl-kisi, eski Türk dialektleri ve O¤uzcaüzerine yo¤unlaflmaktad›r.

Uygur Türklerinden olan Dr. AbletSemet ise modern Türk dilleri, eskiTürkçe ve edebiyat›, Uygurca, Türkçe-Çince/Mo¤olca iliflkisi, Çin’deki Türkhalklar›n›n dil, tarih ve kültürleri, Tur-fan metinlerindeki felsefi boyut, OrtaAsya yabanc› dil k›lavuzu, Orta Asya’damasal, Çin’de Eski Türkçe araflt›rmala-r›, eski Türkçe bibliyografisi gibi konu-lardaki özgün çal›flmalar›n›n ve ilgi çeki-ci seminerlerinin yan›nda samimi ve iç-ten yaklafl›m›yla Enstitü’nün akademikve idari faaliyetlerine de önemli katk›larsa¤lamaktad›r.

2005 y›l›nda Enstitü’nün kadrosu-na kat›lan Dr. Karin Schweissgut, mo-dern Türk kad›n edebiyat›, Leyla Erbil,

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

36 http://www.millifolklor.com

Page 33: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Leyla Erbil’in Tuhaf Bir Kad›n adl› ro-man›ndan hareketle Türk toplumundabirey ve toplum, Erendüz Atasü, Asl› Er-do¤an, 1980-1990 y›llar› aras›nda Türkkad›n flairlerin fliirlerinde “kendi ile öte-ki/yabanc›” imgesi vb. konularda önemliaraflt›rmalar yapmakta ve dersler ver-mektedir. Ayn› flekilde Enstitü’de dokto-ra çal›flmalar›na devam eden Ayfle Tetikde temel Türkçe ve Osmanl›ca derslerinivermesinin yan›nda Türkiye’deki dildevrimi, Günefl Dil Teorisi ve Rus dilciN. Ja. Marr, Baflkurtça gibi alanlardaaraflt›rmalar yapmaktad›r.

Bu temel kadronun d›fl›nda farkl›alanlarda araflt›rmalar yapan Doç.Dr.Nebi Özdemir (Türk Kültürü I- II, TürkEdebiyat› ve Medya, Yunus Emre, TürkKad›n ve Erkek Kimli¤i, Türk Tiyatrosuvb.), Dr. Sigrid Kleinmichel (Orta AsyaTürk Edebiyatlar›, Özbekçe, 20. As›r Öz-bekistan’da dini edebiyat, Ali fiir Nevai,Ahmed Pafla, Mahtumkulu, 1400’denbugüne Türkiye D›fl› Türk edebiyatlar›),Dr. Rana von Mende- Altayl› (1872-1875Osmanl› gazeteleri ve bu gezetelerdekiOrta Asya üzerine haberler; MustafaAli’nin Fursat-name ad›l› eseri; BekirKütüko¤lu; 19.asr›n ikinci yar›s›nda ya-y›mlanan Alman co¤rafya dergilerinde‹zmir ve Bat› Anadolu; Osmanl›-Kafl-gar/Han› Yakup Be¤ iliflkileri), Dr. Joac-him Gierlichs (Anadolu Selçuklu sanat›ve mimarisi, ‹slam ‹kono¤rafisi, Timurdönemi tahta ifllemecili¤i, ‹slam sanattarihi-Türkiye, ‹ran, Orta Asya-, Selçuk-lu-Artuklu-ve komflu kültürlerde figüra-tiv yap› süslemeleri, Alman müzelerin-deki ‹slam sanat eserleri), Dr. MichaelReinhard Hess (Divan edebiyat›, Sar›Abdullah Efendi’nin Düstur el-in-fla/h.1071, m.1660; A¤›r Roman, Orta-ça¤’da ‹slam mistisizmi), Dr. Hakan Ka-rateke (Siyasetname, ‹slami araflt›rma-lar, Divan edebiyat›, Osmanl›ca), Sebas-tian Cwiklinski (eski SSCB’deki Türkhalklar›n›n tarihi-K›r›m Tatar, Tatar,Baflkurt-, 19.as›r Osmanl› tarihi, Türki-ye Türklerinde yeni kavramlar, 19.-20.

as›rda Alman ve Rus Türklolojisi, Tatarseyyah›, siyasi lideri ve panislamisti Ab-durraflid ‹brahim/1857-1944, Avrupa’da-ki sürgün Türk topluluklar›, Berlin’dekiTatar ve Baflkurt Türkleri, SSCB’depantürkizm politikas›, II. Dünya Sava-fl›’nda Almanya’daki Volga Tatarlar›,2001 Langenscheidts Tacshenwörter-buch), Brigitte Heuer (Özbek Sosyo-kül-türel yap›s›, Orta Asya’da Rusça konu-flan diaspora, SSCB sonras› Orta As-ya’da sosyal ve politik geliflmeler, Özbe-kistan’daki K›r›m Tatarlar›n›n durumu,SSBC öncesi Orta Asya Türk devletleri,Orta Asya’da müslüman kad›nlar), Ru-fat Sattarov (SSCB sonras› Azebay-can’da ‹slam ve toplum, ‹slami ritüellerve törenler, ‹slam ve ekoloji, modernAzerbayca’da cinsiyet incelemelerininsorunlar›, ‹slam’a göre rüyalar ve yo-rumlar›, ‹slam’da do¤umla ilgili tören veritüeller, Kafkas ülkelerinde yeni ekolo-jik e¤itimin kaynaklar› olarak bilim, dinve felsefe vb.), Pervin Tongay (20. ve21.as›r Türk edebiyat› örneklerinde Av-rupal›laflma ve Bat›l›laflma, Türk çocukedebiyat›, modern Türk edebiyat›, masalelefltirisi), Richard Wittman (TanzimatReformu ve Mecelle) de yar› zamanl›olarak yay›n, araflt›rma, seminer ve kon-feranslar›yla Enstitü’nün akademik fa-aliyetlerine katk›da bulunmufllard›r.

Prof. Kellner-Heinkele, TürkolojiEnstitüsü’ndeki ve di¤er bilim dallar›n-dan gelen ö¤rencilerin lisans üstü (dok-tora, yüksek lisans/Magisterhausarbeit)çal›flmalar›n› yöneterek Türkoloji’nin Al-manya’da geliflmesine katk›da bulunma-ya devam etmektedir. Nitekim Prof.Kellner- Heinkele, Gottfried Hagen (BirOsmanl› Co¤rafyac›s›: Katip Çelebi-Ci-hannüma, dr.t., 1996), Richard Wittman(Hir›stiyanlar›n Ölçülü Davran›fllar›/17.as›r ‹stanbul Ulemas› Aras›ndakiHukuki Kavga, 2001), Pascal Kluge(Türk Filminde Kan Davas›n›n ‹fllenme-si, 2001), Uta Schlegel (Halikarnas Ba-l›kç›s›’n›n Mavi Sürgün ve Deniz Gur-betçileri’nde Deniz, 2000), Sebastian

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 37

Page 34: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Cwiklinski (II.Dünya Savafl› Almanya-s›ndaki Volga Tatarlar›. Alman Do¤u Po-litikas› ve Tatar Milliyetçili¤i,1999), Ay-fle Tetik (Günefl Dil Teorisi ve Rus dilciN. Ja. Marr, 1999), D.Kezban Çak›c›(Sevgi Soysal’›n Romanlar›nda Kad›nla-r›n Geliflme Çizgisi;1998), Kerem Kay›(Ba¤dat Kentinin Geliflmesi/1831-1872,1998, FU- ‹slam Bilimleri), CatharinaDufft (Orhan Pamuk’un Eserlerinde“Ben-Kimlikler”), Rufat Sattarov (SSCBsonras› Azerbaycan’da ‹slam ve Toplum),Karin Schweissgut (Leyla Erbil’in TuhafBir Kad›n Adl› Roman›nda, Türkiye’deBirey ve Toplum,1997/2002’de bas›ld›),Pervin Tongay (20.-21.As›r Türk Edebi-yat›nda Avrupal›laflma/Bat›l›laflma),Sibylle Tura (Prusya Prensi Carl’›n Si-lah Koleksiyonu), Songül Çolak (Ahmedb. Mahmud ve Eseri Tarih-i Göynük-lü/18.as›r- Humboldt Universität zu Ber-lin-Tarih bl., 1999), Margret Tietje (Tür-kiye’de Çocuk Danslar›- Karfl›laflt›rmal›Müzik Araflt›rmalar› bl.,1999), ThomasBerchtold (Geç Osmanl› Döneminde/18.-19.As›rda Zenaat Aras›ndaki Kurumlafl-ma ve Sosyo-ekonomik Stratejiler, 2002,FU- ‹slam Bilimleri), Amaryllis Logothe-ti (Tükiye’nin ‹slami Partisi ve Avrupaile ‹liflkisi, 2002, FU-Avrupa Bilimleri),Johannes-Gabriel Goltz (Misyonerler veMüslümanlar/ Plovdin 1908-1911, 2001,FU, ‹slam Bilimleri), Oswahl Böhm (Öz-bekistan’da Kad›n Halk Hekimleri,2001, FU, Etnoloji), Markus Bendler(Gündelik Kültür ve Kamusal Alan/19.As›r Kahiresindeki Kahvehaneler ve Ta-vernalar,1999, FU- ‹slam Bilimleri),Thomas Steinbach (Kul Hoca Ahmed’inMistik Otobiyografisi, 1998, FU-Din Ta-rihi), Birgit Hoffmann (Ormanköylü Ka-d›n Çiftçiler/ Türkiye’deki Bir Köyde Ka-d›n Yaflam›, 1993, FU- Etnoloji) gibiaraflt›rmac›lar› destekleyerek Türkolo-ji’nin FU’da yerleflmesini ve kökleflmesi-ni sa¤lam›flt›r.

Türkoloji Esntitüsü, ö¤retim kadro-suna, ö¤rencilerin ilgisine ve Türkolojialan›ndaki geliflmelere ba¤l› olarak de¤i-

flen esnek bir lisans ve lisans üstü prog-rama sahiptir. Bu esnek yap›, Ensti-tü’nün dinamizmini oluflturan temelözelliklerden biridir. Türkiye’de Türkolo-ji programlar›n›n as›rl›k, kemikleflmifl,at›l yap›s› düflünüldü¤ünde, bu niteli¤ingeliflme aç›s›ndan ne kadar önemli oldu-¤u görülecektir. “Ka¤andan Sultana,Türkolojiye Girifl, Sinan’dan Sonra Os-manl› Mimarisi, Temel Türkçe, Osmanl›-caya Girifl, Defter-i Çingiz-name, EskiTürkçe, Çuvaflça’ya Girifl, Çin’deki TürkDilleri, K›rg›zca, Özbekçe, Baflk›rtça,Fatma Aliye, Modern Türk Çocuk Edebi-yat›, Arapça, Tataristan, Tatrca Grame-rinin Sorunlar›, Milli Edebiyat Roman-lar›, Türk Kültürüne Girifl, Türk Edebi-yat› ve Medya, Türk Tiyatrosu, Özbekçe,Ça¤atayca, Avrupa ve Osmanl›da Güç ve‹ktidar, Yeni Uygurca, Harezm Türkçesi,Divan Edebiyat›na Girifl, 19.As›rda Os-manl›lar, Almanlar ve Vatandafllar, Gül-ten Day›o¤lu’nun Eserleri, AzerbaycanKültürüne Girifl, Kollokyum” de¤iflik ya-r› y›llar›n programlar›nda (Grundstudi-um/Hauptstudium) yer alan derslerdenbaz›lar›d›r.

FU, Türkoloji Enstitüsü’nde farkl›üniversite ve ülkelerden gelen uzmanlarçeflitli konularda konferanslar vermek-tedir. Bu tür etkinlikler, bir taraftan e¤i-tim-ö¤retim ve araflt›rma faaliyetlerini,di¤er taraftan da ikili iflbirli¤ini gelifltir-mektedir. Yine Prof. Kellner-Heinkele ol-mak üzere di¤er üyeleri, farkl› ülkeler-den gelen bilim insanlar›n›n Enstitü’derahat bir flekilde araflt›rmalar›n› yapma-lar› için gerekli her türlü kolayl›¤› ve iç-tenli¤i göstermektedirler. Bu nedenle deFU, Türkoloji Enstitüsü, son dönemdeAlmanya Türkoloji araflt›rmalar›n›nmerkezi haline gelmifltir. Almanya’n›nve de Avrupa’n›n en çok ö¤renciye sahipenstitüsü, FU Türkoloji Esntitüsü’dür.Franfurt Main’deki Türkoloji Enstitüsü,Magdeburg çözümü çerçevesinde kapat›-l›rken, Berlin’deki Türkoloji Enstitüsüh›zla geliflmektedir. Bunda da en büyükpay, flüphesiz flemeklili¤ine yaklaflmas›-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

38 http://www.millifolklor.com

Page 35: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

na karfl›n, hala genç bir akademisyen gi-bi flevkle çal›flan Prof. Dr. Barbara Kell-ner-Heinkele’ye aittir.

Sonuç:Türkiye’nin Avrupa Birli¤i’ne dahil

olma sürecinin bafllad›¤›, üye ülkelerinAvrupa medeniyetine katk›lar›n› sorgu-land›klar› bu günlerde, Almanya’dakiTürkoloji araflt›rmalar› ve enstitüleridaha da önemli hale gelmifltir. Türkiyeistendik tan›t›m faaliyetlerine önemlibir bütçe ay›rmaktad›r. Baflar›s› s›kçasorgulanan bu faaliyetler çeflitli kuru-lufllar arac›l›¤›yla gerçeklefltirilmekte-dir. Türkiye’nin bu yeni dönemdeki enönemli eflçal›flma kurumlar›n›n bafl›nda,Avrupa’daki ve özellikle de Almanya veBerlin’deki Türkoloji merkezleri gelmek-tedir. Bu akademik merkezlerdeki Tür-kologlar’›n faaliyetleri maddi ve maneviolarak desteklenerek (ortak faaliyetler,akademisyen, ö¤renci de¤iflimi, fon des-te¤i, burslar, yay›n deste¤i, ödüllendir-me gibi) olumlu sonuçlar elde edilebilir.Bu bilim adamlar›n›n, ayn› zamanda Al-man ve Avrupa bilim dünyas›n›n da ön-de gelen, sayg›n, sözü geçen simalar›n-dan oldu¤u unutulmamal›d›r.

Yine bu akademisyenlerin de des-tek ve görüflleriyle, Alman/Amerikan/‹n-giliz kültür merkezleri gibi, “ça¤dafl, mo-dern, bilimsel, gerçekçi, özerk” nitelikle-re sahip Türk kültür merkezleri aç›labi-lir. Özellikle Avrupa’da (örne¤in Ber-lin’de) aç›lacak Türk Kültür Merkezleri,her türlü akademik ve tan›t›m faaliyet-lerin gerçeklefltirilmesini sa¤layaca¤› gi-bi, yurtd›fl›nda yaflayan vatandafllar›m›-z›n da sosyo-kültürel ihtiyaçlar›n› karfl›-layacakt›r. Böylelikle Türk kültür mer-kezleriyle bilhassa Avrupa’daki Türkolo-ji merkezleri aras›nda istendik, güçlüba¤lar kurularak alan d›fl›ndaki pek çoksorun da kolayl›kla çözülebilir, sa¤l›kl›iliflkiler gelifltirilebilir. Böylelikle Türko-loji, dil ve edebiyat› d›fl›nda “çok ifllevli”bir yap› kazanabilir. Bu nedenle özellik-le Türkiye’deki Türkologlar›n as›l sorgu-lamalar› gereken temel konu, “farkl›

alanlar, dahas› yaflam için hangi yakla-fl›mlar, veriler, çözümler sunduklar›d›r.”Özetle Türkiye’deki Türkoloji’nin önün-deki en büyük engel, bilim yapmay› Os-manl›ca ya da farkl› alfabelerle yaz›lm›flTürkçe metinleri, latin alfabesine çevir-mek, yaz›l› metnin görünen bölümünübetimlemek, önceki araflt›rmalar› ayn›flekilde tekrar etmek, sadece Türkolojikaynaklar›ndan beslenmek, klasikli¤i-gelenekselli¤i dura¤anl›k olarak yorum-lamak, 20. asr›n bafl›nda oluflturulanakademik program ve yaklafl›mlara an-lams›z bir flekilde ba¤l› kalmak, kifliselç›kar u¤runa ilmi tarafs›zl›¤› terketmek,kurulan akademik klanlar içinde kendi-ni “dünyan›n en önemli alimi(!)” san-mak, görünmeyenin büyülü dünyas›n›çözümlemek yerine görünenin tats›zl›¤›ile avunmak olarak alg›layan Türkolog-lar›n kendileridir. Buna karfl›n, çoktanununu eleyip ipe serenlerin aksine, Prof.Dr. Abdurrahman Güzel gibi, ö¤rencile-riyle uluslar aras› toplant›lara kat›larakonlar› teflvik eden, adeta onlarla yar›-flan, “bu ifl yelkenli, limana yanafl›ncayakadar (bu dünyadan göçünceye kadar)devam edecek” diyebilen Türkologlar›nda varl›¤›, Türkiye’de ve dünyada Tür-koloji ateflinin güçlenerek par›ldamayadevam edece¤ini göstermektedir.

KAYNAKLARDo¤u Bat› dergisi, (2002), Oryantalizm I-II,

y›l 5,20.s., A¤ustos- Eylül- Ekim.Kuran-Burço¤lu, Nedret (2003), “Türk- Alman

Kültürel ‹liflkilerinin Kültürel Boyutu”, MarmaraÜniversitesi, Avrupa Araflt›rmalar› Dergisi, 11.c., 1-2.s.: 169-209.

Raschmann, Simone-Christiane (2002),“Schriftenverzeichnis Peter Zieme”, Splitter aus derGegend von Turfan (Hazl. M. Ölmez/ S.-C. Rasch-mann), Türk Dilleri Araflt›rmalar› Dizisi: 35, ‹st.:27-50.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 39

Page 36: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

40 http://www.millifolklor.com

Ozanl›k gelene¤inin devam› olan veTürkiye sahas›nda da 16. yüzy›ldan iti-baren Türk edebiyat›n›n önemli bir flu-besi olarak yerini alan âfl›k edebiyat›,yüzy›llar içinde önemli temsilciler yetifl-tirmifl, musiki fliir gelene¤i içinde birçoktür, flekil ve makamda verilen yüzlerceeseri bünyesinde toplam›flt›r.

Türk kültürünün dinamik unsurla-r›ndan biri olan, oluflturdu¤u kendineözgü gelenekle insan topluluklar›na nü-fuz eden ve kitlelere mal olan âfl›k ede-biyat›n›n, yeni temsilciler kazanarak ya-flant›s›n› sürdürmesinde etkisi görülengelenek ö¤elerinin bafl›nda “rüya” motifigelmektedir.

“Âfl›k edebiyat› gelene¤i içinde sadekiflilikten sanatç› kiflili¤e geçiflte önemli

role ve fonksiyona sahip rüya motifi, Or-ta Asya Türk kültüründe yer alan fia-manl›¤a girifl merasimlerinin ‹slâmiyetve Osmanl› kültürü alt›nda sembollefle-rek “Kültür Örne¤i Rüya Motifi”ne dö-nüflmesiyle ortaya ç›km›flt›r.”(Günay1992: 97)

Günay, rüya tiplerini “As›l tip rüya-lar” ve “Müstakil rüya tipleri” olarak s›-n›fland›rmaktad›r. As›l tip rüya motifi-nin plan›n› ise; “Haz›rl›k devresi, Rüya,Uyan›fl ve ‹lk deyifl” biçiminde vermek-tedir.

Günay, rüyan›n görülüflündekifarkl›l›klar› da befl bafll›k alt›nda topla-m›flt›r:

1.Kutsal kiflilerle kutsal say›lan biryerde karfl›laflma.

GÖRDÜ⁄Ü RÜYA SONUCU ÂfiIK OLMAYA GÜNÜMÜZDEN B‹R ÖRNEK: SORGUNLU M‹SK‹N YUSUF

A contemporary sample for becoming a bard as a result of having a dream: Sorgunlu Miskin Yusuf

Yrd. Doç. Dr.Ali YAKICI*

ÖZETOzanlar›n miras›n›n günümüzdeki devam ettiricileri olan âfl›klar Türk edebiyat›n›n önemli temsilcile-

ridir. Âfl›kl›¤a bafllamada etkili olan ögelerin bafl›nda rüya motifi gelmektedir. Rüya ile âfl›k olman›n hâlâdevam etti¤i görülmektedir. Günümüzde rüya ile âfl›k olan gelenek temsilcilerinden biri de Sorgunlu MistikYusuf’tur.

Anahtar KelimelerÂfl›k, ozanl›k gelene¤i, rüya, Miskin Yusuf.

ABSTRACTÂfl›ks are keeping up inheritance of ozan the important representatives of Turkish Literature. Dream

motif is the most important thing for beginning of Âfl›kl›k. The one of the tradition representatives who arebeing âfl›k in his dreams is Sorgunlu Mistik Yusuf.

Key WordsÂfl›k, tradition of ozan, dream.

* Gazi Üniversitesi Gazi E¤itim Fakültesi Ö¤retim Üyesi

Page 37: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

2.Pir elinden bade içme.3.Sevgilinin kendisiyle veya resmiy-

le karfl›laflma.4.Pirler kahramana bilmesi gere-

ken bilgileri ö¤retirler.5.Kahramana bir mahlas verilerek

deyifl söylenmesi istenir.Yaz›m›z›n konusunu oluflturan gü-

nümüz âfl›klar›ndan Sorgunlu MiskinYusuf, yukar›daki s›n›fland›rmada rüya-n›n görülüflünde ilk s›rada yer alan“Kutsal kiflilerle kutsal say›lan bir yerdekarfl›laflma” esas›na uygun bir rüya gör-mesi sonucunda ilk deyifllerini söylemiflve âfl›kl›¤a ad›m›n› atm›flt›r.

Sorgunlu âfl›k Miskin Yusuf, ö¤ret-men As›m Kara’ya 2001 y›l›nda rüyas›n›flu flekilde anlatm›flt›r: “1992 y›l›yd›. Birgece rüyamda Peygamber Efendimizigördüm.Efendimiz bana dikdörtgen biçi-minde dört tane tafl verdi. “Al bunlar›duvar yap” dedi. Ben de “Efendim, bun-lardan duvar olmaz” dedim. Bunun üze-rine Efendimiz gülerek “Öyleyse onlar› atgitsin” dedi. Ben de “Efendim, sizin elini-zin de¤di¤i fleyleri nas›l atar›m” diyerektafllar› cebime koydum. Rüyadan titre-meyle ve ter içinde uyand›m. Kendimdebir farkl›l›k hissettim. Heyecan›m hâlâgitmemiflti. Hemen “Kader” bafll›kl› fli-irim dile geldi. Ard›ndan da Efendimizehitaben “Dönüfl” adl› flu fliirimi söyledim:

Âlemlere rahmet ola gönderdinResulü Ekrem’i bilenlerdenimGafil idim do¤ru yola gönderdinA¤larken flâd olup gülenlerdenim

Nebinin nurundan arfl› âlay›Yedi kat gökleri sonsuz semay›Bunca y›ld›zlar› günefli ay›Yaradan’a hayran kalanlardan›m

Okudum Kuran’› ederken heceBir gece yaratt›n bin aydan yüceHuzuru mahflerde hâlimiz nice

Nâr-› cahîminden y›lanlardan›m

Zikreder ad›n› seherde kufllarSecde-i rahmana e¤ilen bafllarEllerim duada gözümde yafllarHakikat bahrine dalanlardan›m

Bir Miskin Yusuf’um yan›yor içimAffeyle günah›m ba¤›flla suçumHak vaki olunca yüklenir göçümÜç günlük âlemde yalanlardan›mYusuf Y›ld›r›m, 1945’te Yozgat’›n

Sorgun ilçesinin Küçüktafll›k köyündedo¤mufltur.

Dördü erkek, ikisi k›z alt› kardeflinüçüncüsü olan âfl›k, okula gitmemifl,okuma yazmay› kendi gayretiyle ö¤rene-rek d›flardan girdi¤i s›navlarla bir ilko-kul diplomas› almay› baflarm›flt›r.

Geçimini terzilik yaparak sa¤layanâfl›¤›n günümüzde de aktif olan küçük,mütevazi, genellikle âfl›k sohbetlerininyap›ld›¤› terzihanesi Yozgat’›n merkezin-dedir..

Evli olan Miskin Yusuf’un bu evlili-¤inden dördü k›z, ikisi erkek toplam alt›çocu¤u bulunmaktad›r.

O¤uz, Yozgat âfl›kl›k gelene¤iyle ilgiliçal›flmas›nda (O¤uz 1994) 20. yüzy›l› de-¤erlendirirken Yusuf Y›ld›r›m d›fl›nda, ad›Yusuf olan iki ayr› âfl›¤a yer vermifltir.

Âfl›k Miskin Yusuf, gelene¤e ba¤l›seyahatlere ç›kmam›flt›r. Askerlik göre-vini yapmak üzere Denizli, ‹stanbul ve‹skenderun’a gitmifltir. Ayr›ca, 1970-1978 y›llar› aras›nda iflçi olarak gitti¤iAlmanya’da bulunmufltur.

Bugüne kadar yap›lan çal›flmalardaad›ndan söz edilmeyen Miskin Yusuf,günümüzde Yozgat âfl›kl›k gelene¤initemsil eden âfl›klar aras›nda yer almak-ta, televizyon programlar›na kat›lmak-ta, yerel gazetelerde fliirleri yay›mlan-maktad›r. Yüz kadar fliiri bulunan YusufY›ld›r›m, duruma göre fliirlerinde mah-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 41

Page 38: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

las›n›“Miskin” ya da “Miskin Yusuf” ola-rak tapfl›rmaktad›r.

Âfl›k, fliirlerinin tamam›nda 8 ya da11’li hece kullanm›flt›r. fiiir türleri ara-s›nda ise koflma ilk s›ray› almakta-d›r.Sanat›n›n oluflumunda Karacao¤lan,Erzurumlu Emrah, Pir Sultan Abdal,Âfl›k Veysel gibi ustalardan etkilendi¤inibelirten Miskin Yusuf’un fliirlerinde da-ha çok aflk konusunu iflledi¤i görülmek-tedir.

fi‹‹RLER‹NDEN ÖRNEKLER

BOZOK YAYLASIBozok yaylas›n›n yücelerindeRüzgarlar sevdal› yeller sevdal›Aç›l›r gizemli gecelerindeLaleler sevdal› güller sevdal›

Bekleyim yollar› bir haber ver deDa¤lar›n göklere de¤di¤i yerdeÖter fleyda bülbül vakti seherdeYapraklar sevdal› dallar sevdal›

Yalç›n kayalara flahinler konarEl vursam yaralar yeniden kanarKaralar ba¤lasam el beni k›narYefliller sevdal› allar sevdal›

Boz dumanl› da¤lar›n› görmeliYükse¤inde lale sümbül dermeliAl giyinir güzelleri sürmeliZülüfler sevdal› teller sevdal›

Dikenlidir miskin bizim yörelerYel vurdukça gonca gülü berelerAkar boz bulan›k coflkun derelerYa¤murlar sevdal› seller sevdal›

YOZGATB›rak›n ne olur kendi hâlimeYozgat’› bir daha gezeyim bafltanBir ka¤›t bir kalem verin elimeKarl› da¤lar›n› çizeyim bafltan

Dem vuray›m kadir k›ymet bilendenSürmeli’den E¤rice’den fiölen’denSabah›n günefli Muslubelen’denDo¤arken tasvire bezeyim bafltan

Göze çarpar Cam›zl›¤›n yokufluÇ›rç›r p›nar›n›n yorgun ak›fl›Çaml›¤›n bafl›ndan bir kufl bak›fl›Yukardan afla¤› süzeyim bafltan

Kerç verir Sinan’a Cami-i KebirBir hayâl ürünü edilir tabirAvlusunda meskun yüzlerce kabirSilinmifl tafllar› yazay›m bafltan

Menekfle Deresi Kevenli BurunGeyik Tepesine bir çad›r kurunKirazl› Yayla’y› Miskin’e sorunfiirin göllerinde yüzeyim bir gün

GÖNÜL HANCISIYine yüre¤imde sevda sanc›s›Vurdu yerden yere tafllara beniKader yolcusuydum gönül hanc›s›B›rakt› ya¤mura yafllara beni

Müzmin imifl bu dert beni uylad›Hayallerim ak gerdana yaylad›Dedim kul olay›m kurban eylediEla göz üstüne kafllara beni

Tutmad› elimden zalimin k›z›Birlikte geçirdik bahar› yaz›B›rakt› vefas›z görünce güzüBitip tükenmeyen k›fllara beni

Kalem bilmez k›r›las› elleriYazar diye hep beklerim yollar›Hesap edip sayamad›m y›llar›Sald› hayallere düfllere beni

Bir zerre lutfeyle miskin kulunaSevday› aflk›ndan gönül dal›naBafl koymufltum bir soysuzun yolunaYem etti kurtlara kufllara beni

SEVDA Z‹NC‹R‹Gönül fehmeylemez düfltü¤ü hâliKarac’o¤lan gibi yelme¤e durmuflBir fiirin yâr için Ferhat misaliAflk›n da¤lar›n› delmeye durmufl

Hâl almaz dertlerim bekler s›radaBafl› boz dumanl› da¤lar aradaSanki fiahsenem’le ermifl muradaÂfl›k Garip gibi gülmeye durmufl

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

42 http://www.millifolklor.com

Page 39: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Arzu’dur Kamber’in hayali düflüNe idi Mecnun’un çöllerde ifliKerem’i yakarken aflk›n atefliAsl› göz yafllar›n silmeye durmufl

Dadafl diyar›nda Emrah’›n sesiMest eder insan› keskin nefesiDar geliyor can bülbüle kafesiUçup daldan dala selmeye durmufl

Felek hasret k›ld› Miskin’e yâriKüllenmez sinede firkatin nâr›Gahi Veysel olur gahi DindarîAflk›n umman›na dalmaya durmufl

S‹TEMGönül hayalinle avunmaz olduHer gecem gündüzüm zâr bundan böyleÇa¤lay›p gözyafl›m bendini ald›‹stemem silmesin yâr bundan böyle

Yine sarpa sard› sevda yollar›Sana dü¤ün bayram giyin allar›O benim sevdi¤im beyaz kollar›Ellerin boynuna sa bundan böyle

Felek hançerini ba¤r›na vursunGeçti¤in yollara pusular kursunUzaktan uza¤a a¤ar›p dursunBafl›n pâre pâre kar bundan böyle

Siyah zülfün benzer kara y›lanaUzan›p da ak gerdana dolanaHoyrat girmifl yâr ba¤›n› talanaKar›fls›n güllere hâr bundan böyle

De¤iflsin dünyan›n düzeni seyriDüflürsün seni de yârinden ayr›Bekleme yollar› yetmez mi gayr›Öldü bil Miskin’i var bundan böyle

NEDAMETNiye ç›kt›n yollar›ma yokufltaNe beni sorsayd›n ne sorulsayd›nKör olsayd› gözler o ilk bak›fltaNe beni görseydin ne görülseydin

Hoyrat k›rm›fl sar›ld›¤›n dallar›fieyda bülbül çoktan tutmufl yollar›Dolay›p boynuma beyaz kollar›Ne beni sarsayd›n ne sar›lsayd›n

Gönül destur ister gurbet ellereTutuluyor bir hâl olmufl dillereSevda bahçesinden susuz çöllereNe beni sürseydin ne sürülseydin

Sevdan kara bulut bafl›mdan gitmezEsip ac› poyraz kenara itmezZâlim felek ile u¤rafl›m bitmezNe beni yorsayd›n ne yorulsayd›n

Aflk›n hançerini vurdun yerineOnulmaz yaray› açt›n derinefiu dünyada Miskin denen birineNe gönül verseydin ne verilseydin

TALANDar a¤ac› kurup ipe çekerlerYetiflin yurdumda talan var desemYavuz h›rs›z gibi bask›n ç›karlarMilletin mal›n› çalan var desem

Att›¤› ad›mdan sorumlu herkesVazife namustur vatan mukaddesIs›r›r insan› etmeyin hevesSinede beslenen y›lan var desem

Aln›m›n terini helal lokmay›Huy etmifl vermeden bafla kakmay›Ö¤rendi gariban kemer s›kmay›fiu günde ac›ndan ölen var desem

Her fleyden ucuzdur yurdumda emekKuru so¤an ile olmuyor yemekEt yerine geçer imifl mercimek‹nanmam bu sözde yalan var desem

Miskin Yusuf der ki sineyi oymakÇ›kar›p yüre¤i meydana koymakSuç olmaktan ç›kt› vatan› soymakAffedip h›rs›z› salan var desem

KAYNAKLARGünay, Umay; Türkiye’de Âfl›k Tarz› fiiir Gele-

ne¤i ve Rüya Motifi, Ankara 1992.Köprülü, M.Fuat; Edebiyat Araflt›rmalar›, An-

kara 1986O¤uz, M.Öcal; Yozgat’ta Halk fiairli¤inin Dü-

nü ve Bugünü, Ankara 1994.___________; Halk fiiirinde Tür, fiekil ve Ma-

kam, Ankara 2001.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 43

Page 40: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU’NUN DEDE KORKUT’TAN SALUR KAZAN DESTANI İLE

BULUD KARAÇORLU SEHEND’İN KARACIK ÇOBAN (SALUR KAZAN DESTANI) DESTANININ

KARŞILAŞTIRILMASI

A Comparative Study Between the Work of Niyazi YNdrnm Gençosmanoğlu’s “The Epic Story of Salur Kazan from the Book of Dede

Korkut” and the Work of Bulud Karaçorlu Sehend’s “Karac>k Çoban(Salur Kazan Epic).”

Yrd.Doç.Dr. Hamiye DURAN*

ÖZETDede Korkut K itabı’nda bulunan on iki hikâyeden birinde yer alan Karacık Çoban konusu, 20.yüzyıl

şairlerinden Niyazi Yıldırım Gençosm anoğlu ve Karaçorlu Sehend tarafından nazma çekilmiştir.Bu çalışm ada bu iki destan, şekil, kom pozisyon, anlatım, dil ve üslup bakım ından karşılaştırılm akta­

dır.A nahtar K elim elerDestan, dil, üslup, şekil.

ABSTRACTThe story o f Karaçık Çoban (Shepherd), which is one o f the twelve tales in Dede Korkut book, was ver-

sified by Niyazi Y ıldırım Gençosm anoğlu and Bulud Karaçorlu Sehend who were 20th century poets.In this study, these two epics are studied com peratively according to their forms, com position, expres-

sion, language, and style.K ey W ordsEpic, Language, Style, Form

Milletlerin ilk dönemlerdeki inanç sistemlerini, faziletlerini, hayat tarzları ve kahramanlık maceralarını manzum olarak anlatan destanlar, her milletin sahip olmak istediği eserlerin başında gelmektedir. Tabiî destanları olmayan milletler sun’î destanlar yaratmak sure­tiyle kendilerine mazi oluşturmak yolu­na gitmişlerdir. Çünkü destanlar millet­lerin halk hayalinin efsaneler yaratma­ya elverişli en eski devirlerde yaşadığını ve o milletin tarihinde halk hayat ve ha­

* Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi

fızasını nesiller boyunca meşgul edecek hadiselerin olduğunu anlatan önemli eserlerdir.

Destanlar çeşitli görevler ifa eder­ler. Bunlardan en önemlisi ve tabiî olanı herhangi bir şekilde bağımsızlık müca­delesi veren veya bağımsızlığı tehdit al­tında olan milletlerde millî benliği uyan­dırmak ve barış zamanında zor bir görev öncesinde motivasyonu sağlamaktır. Bu­nun yanında destanlar fikir ve sanat ba­kımından büyük önem taşır ve çeşitli sa-

44 http://www.millifolklor.com

Page 41: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Yıl 17, Sayı 68

nat eserlerine de kaynaklık ederler.Re- sim, müzik, gösteri sanatları ve günü­müzde sinema ve tiyatroda işlenen en önemli konular arasında yer alır.

Türk tarihi bu manada zengin bir destan edebiyatına sahiptir. Ancak bu destanlar, Yunanlıların Ilias (Ilyada) destanı, Iranlıların şehnâmesi veya Fin­lilerin Kaleva destanı gibi işlenmiş des­tanlar değildir. Türk destanlarının eli­mizde bulunan parçaları ya sözlü gele­nek yoluyla gelen derlemeler ya o dö­nemde ilişkide bulundukları kavimlerin yazılı eserleri yada tarihin çeşitli devir­lerinde çeşitli sebep ve vesilelerle Türk aydın ve yazarları tarafından kaleme alınmış eserlerdir.

Bu manada Türk kültürü için bü­yük değer taşıyan destanlardan biri ve en önemlisi Dede Korkut Destanlarıdır. Oluştuğu dönemden çok sonra 15. yüz­yılda kaleme alınmış olan bu destan parçaları, Türk kültürü içinde edebiyat­tan dile, tarihten coğrafyaya, folklora ve başka alanlara kaynaklık etmesi sebe­biyle paha biçilmez bir kaynak olarak değerini muhafaza etmeye devam et­mektedir.

Milli bir destan özelliği taşıyan De­de Korkut destanı için Prof. Dr. Fuat Köprülü’nün “Bütün Türk Edebiyatını terazinin bir gözüne,Dede Korkut’u Öbür gözüne koysanız,dede Korkut yine ağır basar.” sözü onun önemini ifade et­mek için yeterlidir.(Ergin, 1963:5)

Dede Korkut Destanları 20 yüzyıl­da araştırmacıların yanında destan şair­lerinin de dikkatini çekmiştir. Ziya Gö- kalp, Basri Gocul, Niyazi Yıldırım Gen- çosmanoğlu, Bulud Karaçorlu Sehend gibi araştırmacı ve sanatçılar bu destan­ların bir kısmını nazma çekme yoluna gitmişlerdir. (Sakaoğlu, 1998:721) Gen- çosmanoğlu, 12 destan parçasından iki tanesini; Sehend ise altı tanesini nazma çekmiştir. (Gençosmanoğlu ,1976) (Se -hend, 1980)

Bu çalışmada her iki şairin Salur

Kazan Destanlarını, nazm ediliş sebebi, şekil, kompozisyon, dil ve üslup açısın­dan karşılaştıracağız.

ŞEKİLGençosmanoğlu eserine tek dört­

lükten meydana gelen “Besmele”; üç dörtlükten meydana gelen “Dilek” ve yi­ne üç dörtlükten meydana gelen “Hü­küm” başlıklı 8’li hece kalıbıyla yazılmış dörtlüklerle başlamış, daha sonra asıl destana geçmiştir. Asıl bölüm, konuya uygun nesir başlıklarla birbirinden ay­rılmış 24 şiir parçasından meydana gel­miştir. Bu parçaların her biri beşlikler­den oluşmuş muhtelif sayıda kıtalardır. ( Gençosmanoğlu, 1976:7-20)

Şair, her şiir parçasında aynı nazım birimini, aynı vezni ve kafiyeleniş tarzı­nı kullanarak eserine şekil bakımından bütünlük kazandırmıştır.

Hecenin 6+5=11 ve 4+4+3=11’li ka­lıbıyla kaleme aldığı şiirlerinin kafiyele- nişi ise şöyledir. Aşağıdaki örnekte de görüldüğü gibi ilk üç mısra birbiri ile, son iki mısra da kendi arasında kafiyeli­dir.

“Bugün yine bir otağda şölen var Yır söyleyen, el şaklatan gülen var Dediler ki, otağa bir gelen var Karşılayıp yol açtılar gelene Dedem Korkut yom getirdi şölene (G.24)

“ŞökU Melik der Kazan’m otağı Otağ değil şimdi bir kan batağı Çakallara kalsın, arslan yatağı Geceleyin yaman vurduk Oğuz’u Zincirledik elleriyle Uruz’u (G.48)

Gençosmanoğlu’nun eserindeki an­latım, nazım birimi ve vezindeki yekne­saklığa rağmen akıcı ve hareketlidir. Bu vezin değişik durakları, kafiye düzeni ve kafiye çeşitleri ile sağlanmıştır. Şair, beşliklerden kurulu kıtaların ilk üç dize­sinde genellikle 6+5=11 duraklı hece veznini kullanırken, son iki dizede 4+4+3=11 duraklı hece veznini kullan­maktadır. Aynı parçada değişik durakla­rın bulunması bir eksikli değil, bilakis şiir boyunca sürüp giden tekdüzeliği or­

http://www.millifolklor.com 45

Page 42: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Yıl 17, Sayı 68

tadan kaldıran önemli bir özelliktir. Rı­za Nur da “sezür değiştirmek monoton­luğu gidermek için müessir bir vasıtadır ve Türk orijinal şiirinin en mühim esası­dır” demektedir.(Dizdaroğlu:1969, 28). Gençosmanoğlu da bu özelliği şiirinde şuurlu olarak kullanmakta ve bu sayede ahenk zenginliği oluşturmaktadır.

Şair eserinde, daha çok yarım kafi­ye ve zengin kafiye kullanmıştır. Kafiye­li mısralarda yer alan redifler bir veya birden çok kelime gruplarından oluş­maktadır. Eski Türk şiirinin en önemli unsurlarından olan redif, bazı mısralar- da şiirin ana fikrinin bazen de bir duy­gulanışın yüksek perdeden ifadesi için kullanılan bir unsur olarak görülmekte­dir. Bu da mısralar arasındaki ses ahen­gini kuvvetlendirmektedir.(s.53)Örnek- lerden de anlaşılacağı gibi, farklı durak­lar, kafiye düzeni, kafiye çeşitleri ve re­diflerin zenginliği destanı akıcı ve hare­ketli bir hâle getirmiştir.

“Şölenlerde dokuz türlü aş yenir Ala geyik, süt kuzusu, kuş yenir Ak kımızla taş da olsa hoş yenir Dedem korkut varsa eğer şölende Toy kurulur aşın sonu gelende (G.23)

“Beğlere beğ, bana ozan derler hey Yüzyıllarca dilde gezen derler hey Ulaşoğlu Salur Kazan derler hey Bir beğ vardı, yırtıcı kuş bakışlı Kendi ceylan atı ceylan sekişli (G.25)

“Burla Hatun, kırk ince kız elele Kırk bahadır yiğit Uruz elele Salur Kazan bütün Oğuz elele Yagız yere demir kazık vurdular Alasayvan, altın otağ kurdular (G.158) Sehend’in Sazımın Sözü adlı eseri,

ise, baştan sona kadar uzun bir manzu­me hâlindedir. Sehend, 1549 mısradan meydana gelen eserinde aynı nazım biri­mini kullanmamıştır. Destanın 373 mıs­ra olan başlanış bölümünün 248 mısra­sını dörtlükler halinde yazan şair, ara­daki 45 mısrayı üçlük, dörtlük, beşlik ve daha fazla mısralı bentlerle yazmış- tır.(S.170-179-195)

Asıl hikayede ise muhtevaya uygun

olarak ikilik, üçlük, dörtlük, beşlik, altı­lık ve daha fazla mısralı bentlere yer vermiştir. Bilhassa asıl hikayede uzun tasvirler ve konuşmalar çok mısralı kı­talarla ifade edilmiştir.(S.183- 184-185) Bu durum anlatıma canlılık ve hareket kazandırmış, anlatımı tekdüzelikten kurtarmıştır. Nazım biriminde görülen bu durum vezinde de dikkati çekmekte­dir. Hece vezniyle kaleme alınmış des­tanda değişik vezinler kullanılmaktadır. Dörtlüklerle yazılmış başlanış bölümün­de 6+5=11 ve 4+4+3=11’li hece vezni kul­lanılmış asıl hikayede ise daha çok 4+3=7’li hece veznine yer verilmiştir. Kullanılan diğer kalıplar ise dörtlü, altı­lı, sekizli, on ikili vezin kalıplarıdır. Kısa ve uzun mısraların bulunuşu Sehend’in eserinin bir başka özelliğidir.Yükselen ve alçalan heyecanlar bu şekilde ifade edilmiştir. Serbest denecek kadar ikili, beşli, dokuzlu hecelerden meydana gel­miş mısralar mevcuttur.

Meni bayra saldılar Haray koparttım,Can atdım,Olmadı, olmadı! îndi... (S.164)

Salur kazanın yurdu ile söyleştiği bölüm on ikili, su, kurt ve köpekle söy­leştiği bölümler ile Uruz’un ağaçla ko­nuştuğu bölüm on birli hece vezniyle- dir.(S. 183-184-185) Çobanla konuştuğu dörtlük ise birinci mısra on üçlü, ikinci mısra on ikili üçüncü ve dördüncü mıs­ralar ise on birli hece vezniyledir.(S. 186) Duraklarda ise belli bir düzen gö­rülmemektedir. Örnekler;

“Öpürem dedenin cömerd elini,-Ata oğlun himmet dileyir senden Bil ki ellerimin hali yamandır Esirgeme hayır duavi menden (S..161)

“Çmkım çmkım kayalardan çıkan su, Şakıldayıp derelerden ahan su Ağır ağır kayaları hırladan Denizlerde gemileri oynadan Şahbaz atlar boz aygırlar içen su Kızıl deve üzerinden geçen su” (S. 184)

46 http://www.millifolklor.com

Page 43: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Yıl 17, Sayı 68

“Tutuldu salur kazan Gözlerine doldu kan Kara bağrım darıldı Yomah kimi sarıldı Könlü teşvişe tüştü Kan tamarları şişdi Köçün izini tapdı Heyledi atım çaptı” (S. 183)

“Her parçam her tikim,Bir kurt ağzında Babamın keskin kıhncı Paslanıp çürüyüp kında

“Azerliyem”-deyin Papağı kıllı kılçıklı Üz-gözü sengerpalçıklı Dönmez cömerdlerine Bilmirem hardadı..Har...da...Kulağ as ataBu derdli oğluva, kulağ as Hansı derdimi deyim Hansı tiskilimi deyim Sizden sonra namerdler” (S. 163)

Sehend’in eserinde kafiye unsuruna Gençosmanoğlu kadar önem verilmemiş­tir. Kafiye düzeni olarak, dörtlükler ha­linde yazılan mısralarda 3. ve 4. mısra- larda birbiri ile kafiyeli, diğer mısralar serbesttir. Diğer bölümlerde ise belirli bir kafiye düzenine uyulmamıştır. Ge­nellikle iki mısra birbiri ile kafiyelendi- rilmiştir. Kafiye çeşidi olarak yer yer re- difli yarım ve tam kafiyelere yer veril­mişse de daha çok ses benzerlikleriyle yetinilmiştir. Ses benzerlikleri ise za­man zaman redif ve tekrarlarla sağlan- mıştır.Örnekler:

“Atanın adını batıran oğul Atanın yurdunda kalmasa eydir,İğitde iğitlig,namus ar gerek Namussız oğullar olmasa eydir” (S. .165)

“Her zaman baş uca yaşamak üçün O asrın hünerin öyrenmek gerek Ataya güvenmek hüner değildir Dünyada hünere güvenmek gerek”(S. 167

“Cılav yehir kaşında Üç yüz igit başında Oğlum Uruz atlansın Obam üste dayansın Deye han verdi ferman Kalhdı geyindi haftan Hazırlıklar başlandı

İğidler silahlandı Kabahca “ konur atı”Çekdiler Serdar mindi “Tepel kaşka aygırı”Dalınca “Dönder” mindi” (S.171-172)

“Biler esir olduHelali oğlu kızıKırh iğidiyle tutduhOğlancığı Uruz’uBir yağı yerden dururAğzın bozur dem salır-Ne deyirsiz hele deBir acığımız kalırŞökli Melik tutulurKara kanı karalır-Mere eclaf de görümNe acığımız kalır1?” (S. 175)

KOMPOZİSYON VE MUHTEVAKompozisyon olarak destanlarda,

destan anlatma geleneğine uygun olarak başlangıç,asıl destan ve bitiriş(dua) bö­lümlerinden meydana gelmiştir. Ancak bu bölümler şairler tarafından farklı farklı işlenmiştir.

Gençosmanoğlu’nun destanında başlangıç bölümü15 mısradır. Bu kısım destana giriş mahiyetindedir. Şair, Oğuz ilinde yapılan bir şölenden bahsetmekte­dir. Şölende Dede korkut, bu destanı orada olanlara anlatmaktadır. Genços­manoğlu eserine, kendi ağzından söylen­miş tek dörtlükten meydana gelen bir “Besmele”, üç dörtlükten meydana gelen “Dilek” ve yine üç dörtlükten meydana gelen “Hüküm” başlıklı şiirle başlamış (S.7-20),asıl destan kısmını ise bizzat Dede Korkut anlatır gibi hikâye tarzın­da kaleme almıştır.(s.21) Bu bakımdan okuyucu Gençosmanoğlu’nun eserini okurken kendisini daha çok karşı karşı­ya hisseder.

Gençosmanoğlu, bir yerde hikâye etme tekniğine benzer bir söyleyişe de başvurmuştur. Aynı söyleyiş Sehend’de de vardır.

Oğul oğul diye feryad eylediUruz burada görelim ne söyledi (G.s.123)

Dalıca yene demiş Görek neler demiş (S.199)

http://www.millifolklor.com 47

Page 44: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Yıl 17, Sayı 68

Sehend’de ise başlangıç bölümü “başlaniş” çok uzun tutulmuştur. 373 mısradır. Sehend, destanın başında “Ar­tık ‘karanlık’dan söz açsam meni kına­ma; demişler: “Aşık gördiğin söyler.” di­yerek kendisini zamanın aşığı (ozan) olarak niteler. Çünkü ozanların halkın gören gözü, dileyen kulağı, söyleyen dili olduğuna dair bir kabul söz konusudur.

Destancı ile dinleyiciler arasında karşılıklı yakınlaşmayı sağlayan başla­nış bölümünde Sehend, kendi halkına azadlık ve hürriyet yolunu göstermek için onları maziye döndürmüş, bu şekil­de millî şuur ve duygularını uyandırmak istemiştir. Karanlıklarla aydınlıklar ara­sında kalmış insanlardan bahsetmekte, isteyenlerin bu karanlıklar arasından yol bulabileceğini, küçük bir ışığın in­sanları aydınlığa çıkarabileceğini anlat- maktadır.Felaketlerin kurtuluşa erece­ğini, acı günlerin tatlı günleri olacağını, devamlı matem veya devamlı mutluluk olamayacağını anlatır.(S. 15)

Sehend, daha sonra raflar arasında bulduğu bir kitapla kendini geçmişin de­rinliklerinde bulur, hayal alemine dalar. Bu, Dede Korkut’un kitabıdır. Dede Kor- kut’la söyleşir.Kendi halkının, torunları­nın ve bir zamanlar Oğuz yaylalarında at koşturan yiğitlerin esir, ilin obanın perişan olduğundan bahseder. Dede Kor­kut’un ağzından nasihatler alır, kendisi­ni de zamanın (roket ve atom asrı) Dede Korkut’u olduğunu söyler. Dede Kor- kut’u öğüt vermeye davet eder. Bu des­tanı Dede Korkut’tan alarak anlatmıştır.

Sehend, bu bölümde hem okuyucu­yu destana hazırlamış hem de ona-özel- likle kendi halkına özgürlüğe giden yol­da - nasihat ederek yol göstermiştir. (S.153-168)

Asıl hikâye ile başlanış bölümü ara­sında ise bir tekerleme hissini uyandı­ran şu beşlik vardır.

“Halk metellerinden, “Üşüdüm ha üşüdüm Dağdan alma daşıdım Almacığımı aldılarMene zulüm kıldılar-Men zulümden bezerem”

(S.168)

Sehend, eserinde bunun gibi bazı halk ve masal tekerlemelerini yeri geldi­ğinde kullanmıştır.

Derelerden sel kimi Depelerden yel kimi S.182)

Üşüdün ha üşüdüm Daldan alma daşıdım Almacığımı aldılar Mene zulum kıldılar Men zulümde bezerem (S.168)

Mere ay Şökli Melik Börkünün ucu delik (S. 201)

Yeddi min zatı karık Donunun ardı yarık (S. 73)

Karşılıklı konuşma bölümleri, oriji­nal metinde olduğu gibi her iki eserde de yer almaktadır.

Örnekler: Gençosmanoğlu’ndan,“Aladağdan gün aşanda kaygılı Yağız alnı beğ önünde saygılı Bileği sert, yüce gönlü duygulu Kara Çobn, kafire baç verdin mi?Obam göçmüş şuracıktan gördün mü?

Karacık der: “Görmez olsam yeğ idi,Yalın ayak giden Uruz beğ idi.Zincirlenmiş üç yüz koçak yiğidi...Ölmüş müydün yitmiş miydin a Kazan Hiç böyle iş etmiş miydin a Kazan”

Sehend’den:“-Ünüm ünle çobanım Sözüm dinle çobanım Ev-eşiğim talanıp Bağrım od tutup yanıp Ne haberün var mene Kurbanım çoban sene -Harda ölmüşdün kazan Harda itmişdin Kazan? (S. 186)

Yine her iki şair de asıl destan bö­lümünde, orijinal metindeki zaman, me­kan, kahraman ve olaylara bağlı kalmış­lardır.

Gençosmanoğlu, asıl hikâye kıs­mında bazı tasvirleri oldukça uzun tut­muş ve muhtevanın zenginleşmesini sağlamıştır. Bu ilavelerden bazıları şun­lardır:

Salur Kazan anlatılırken oldukça geniş tasvir edilmiştir.(G. 25) Yine asıl

48 http://www.millifolklor.com

Page 45: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Yıl 17, Sayı 68

hikâyeden farklı olarak beylerin (Dün­dar, Karagöne, Şir şemseddin, Beyrek, Yigenek) bindikleri atlar, görünüş ve cinsleri itibariyle tasvir edilmiştir.

“Kaz göğüslü, erkek tazı karınlı Kurt kulaklı, ala geyik burunlu Kula atın bukağısı çözüldü,Karagöne Ala Dağa süzüldü” (G. 40-41)

Karacık Çoban’ın gördüğü düş ve Gürcü çapulcularıyla vuruştuğu bölüm­de, Gençosmanoğlu, bizce İslâmiyet ile Hristiyanlığın savaşını anlatmaktadır.

“Karacık der düşer miyim hiç yere Ay yükselip düşmeyince haç yere Tepe gibi taş yığdılar üç yere Kara çoban çözüverdi sapanı Dedi: Kafir iyi kolla tepeni (G. 84)

Buna benzer mısralar oldukça faz­ladır.

Dedi kafir kiliseni putunu (G. 84)

Gençosmanoğlu, orijinal metinde var olan bazı kısımları ise çıkarmıştır. Salur Kazan’ın esir düşen annesini kur­tarmak için Melik’e teklifte bulunması, Melik’in teklifle alay etmesi ve Karaçık Çoban’ın Melik’e cevabı Gençosmanoğ- lu’nun destanında yoktur.

Sehend’in eserinde ise bu tür ilave ve çıkarmalara hemen hemen hiç rast­lanmaz. Asıl metinden farklı olarak, Oğuz beylerine sağrak süren kafir kızla­rının yerine Azerbaycan güzellerini ko­yar ve uzun uzun (33 mısrada) tasvir eder.( S. 169)

Karacık Çoban azaldık ve hürriyet mücadelesinde halkı için şairin seçtiği ideal kahramandır.Şaire göre bu müca­delede birer Karacık Çoban olunursa so­nuç alınabilir. Aksi hâlde bütün gayret­ler boşuna olur. Sehend, eserini kendi halkının köreltilen millî duygu ve millî şuurunu uyandırmak için kaleme almış, boylar, bu fikre göre özenle seçilmiş- tir.(Sazımın Sözü’ne Dursun Yıldırım ta­rafından yazılan söz başı, s.24-26)

Gençosmanoğlu’nun ise böyle bir endişesi yoktur. Çünkü o barış dönemi

şairidir. Millî tarihine olan bağlılığı, iyi bir destancı olması, onu bu destanı ba­şarılı bir şekilde nazma çekmeye yönelt­miştir. Dilek ve Hüküm bölümlerinde; anadilinde güzel bir eser vermek ve Türk çocuklarına tarihten tatlar tattır­ma çabası ile tarihî bir konuyu seçtiğini kendisi ifade etmektedir. Eğitici gaye ikinci plana atılmıştır. Bilgilendirme söz konusudur. Dolayısıyla şairlerin, nazm ediş sebeplerindeki farklılık, destanlar­da da tabîi olarak bir takım farklılıklar yaratmıştır.

Her iki destan, destan geleneğine uygun olarak bitiriş(dua) bölümüyle so­na erer. Olay çözüldükten sonra genel­likle kahraman övülür ve dua edilir.

Sehend’de bitiriş bölümü 16 mısra, Gençosmanoğlu’nda 15 mısradır. Se­hend, bu bölümde dünyanın gelip geçici olduğundan bahseder. Asıl metinden da­ha kısadır ve duaya yer verilmemiştir.

Gençosmanoğlu ise bu bölümde ori­jinal metinde olduğu gibi duaya yer ver­miştir. Dua, Dede Korkut’un ağzından bütün Türklük âlemi için yapılmış, “Tanrı Türk dilini ve ilini korusun” de­nilmiştir. Ayrıca Hz. Muhammed’e sala- vat getirilmiştir.

DİL VE ÜSLÛPSehend eserini Azeri Türkçesiyle ve

bu Türkçenin UrmiyeAğzı ile kaleme al- mıştır.(Sehend:27) Bunun sebebi Se­hend’in Iran Azerbaycan’ında yetişmiş bir Azeri Türkü olmasıdır.Bu bakımdan Sehend’in eseri asıl metne çok yakın bir dille yazılmıştır. Çünkü asıl metin de Azeri şivesiyledir.Ancak Sehend’in kul­landığı dil orijinal metindeki dil ile aynı değildir. Orijinal metin, Azeri şivesi ağızlarından Terekeme-Karapapah ağzı­nın özelliklerini taşıdığı hâlde(Er- gin,1963:355), Sehend’in eseri ise Urmi- ye ağzı iledir. (Shend:286) Bunun sonu­cu olarak, farklılıklar ortaya çıkmış- tır.bunları şöyle sıralayabiliriz.

http://www.millifolklor.com 49

Page 46: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Yıl 17, Sayı 68

Dede Korkut:

YigitGüyegüToksanHub yüzlüPeynirKöpriGimiDiyenler

(Ergin:1986,181)Sehend:

igitküyegüdohsanhub üzlüpendirköprügemideyenler

Bir Türkiye Türkü olan Gençosma- noğlu ise, eserini Türkiye Türkçesindeki konuşma ve yazı dilindeki kelimelerle kaleme almıştır. Kullanılan bu Türkçe bugünün sade ve canlı konuşma dili Türkçesidir. Bu da eserde berraklık meydana getirmektedir. Uydurma (Ne- olojism) ve halk tarafından benimsen­memiş kelime ve söyleyişlere yer veril­memiştir. Kullanılan dil bakımından Se- hend’e göre orijinal metinden çok farklı bir dil özelliği taşır. Gençosmanoğlu, Kendi dünya görüşüne ve tarihe bağlı bir kimse olarak eserinde yer yer oriji­nal metinde geçen bir takım kelime, de­yim ve söyleyişleri aynen kullanmıştır. Çünkü canlandırmak istediği eski devir­lerdir. Bazı örnekler aşağıdadır.

Esrik, otağ, baç vermek, sası dinli, börk, nağra urmak, kaz boyunlu, ak pür- çekli, görklü ağaç, Altmış ögeç derisini kürk eden, ölmüş müydün yitmiş miydin a Kazan....gibi

Üslubun en önemli özelliklerinden birisi cümledir. Fikir, duygu, hayal ve heyecan ; ses, kelime ve cümle ile alaka­lıdır.

Sehend, değişen fikir ve heyecanla­ra uygun olarak en fazla fiil cümleleri, olumlu- olumsuz emir, soru ve az da olsa nida cümlelerine başvurmaktadır.Daha ziyade geniş zaman (-ar, -er), görünen geçmiş zaman(-dı,-di), işitilen geçmiş za- man(-mış,-miş), ve şimdiki zaman (-yor) kiplerini kullanmıştır. Tek kelimeye ka­dar düşen mısralarda Sehend, yarım, tam, kısa, uzun cümlelere de yer vermiş­tir.

Soru cümleleri Sehend’in eserinde özellikle başlanış kısmında önemli bir yer tutmaktadır. “niye,harda,ne,-mı gibi kelime ve ekleri kullanılmıştır.Şair hem okuyucuda kuvvetli bir tesir bırakmak hem de hesap sorma, isyan ve çaresizlik gibi duygularını ifade etmek üzere buna başvurmaktadır. Çünkü o, karanlıklar içinde gördüğü öz halkının bu olumsuz durumdan nasıl kurtarılabileceğini araştırmaktadır.

Oğul niye benden himmet istersenToprak esirinin elinde ne var

Eprimiş Korkud’dan size ne çıhar (S. 166)

Her derdin devasın ahtarmah gerekNe çıhar yıhılıp zarıldamaktan (S. 155)

Ayrıca asıl metinde olduğu gibi su,kurt,köpek ve çobanla söyleşide de soru tekniği kullanılmıştır.

Nida cümleleri de (Hey, mere, hay) destan üslubuna uygun olarak eserde yer almaktadır. Nida ve hitap cümleleri fikir, duygu, aşk, teessür ve heyecanın yüksek titreşimli ifadeleridir. Okuyucu­da düşündürücü, harekete geçirici tesir­ler bırakmak maksadıyla başvurulan bu tür cümleler, şairin lirik duygularını ol­duğu kadar sosyal ve millî meseleler karşısındaki hassasiyetini de göster- mektedir.(Özbay, 1994:205)

Beri gel hey yeyim yağıîgitlerin zarbı şaştınGörüp get hey itim yağı (S.178)

Mere Karacuk Çoban (S.201)

Mere ay ŞökU Melik (S.201)

Sehend aynı zamanda, şekil bakı­mından sıralı cümlelere ve kesik cümle­lere de yer vermiştir.

Tufanlardan geçtim, sahile yettim (S166) Doğradılar ayranımı... (164)Bilmem hardadı ... (162)

Gençosmanoğlu da eserinde kısa eve yalın cümlelerden meydana gelmiş tabii, canlı açık bir üslup kullanmıştır. Eseri kaleme alış sebebine uygun olarak

50 http://www.millifolklor.com

Page 47: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Yıl 17, Sayı 68

külfetli ve ağır söyleyişlerden kaçınmış, fiillerle bir hareket üslubu oluşturmuş­tur.

Gençosmanoğlu’nun eserinde nida cümleleri (hey, bire, ay) Sehend’in ese­rinden daha çok yer tutmaktadır. Bu da esere yüksek bir söyleyiş özelliği kazan­dırmış baştan sona bir kahramanlık edası oluşturmuştur.

Beğlere beğ bana ozan derler hey!Yüzyıllarca dile gezen derler hey!Ulaş oğlu Salur Kazan derler hey!Bir beğ vardı, yırtıcı kuş bakışlıKendi kaplan, atı ceylan sekişli (G. 25)

Oğul oğul! Koçum oğul! Ay oğul!Kafir beği neler söyler duy oğul! (G. 121)

Soru ve emir cümleleri de destanda oldukça geniş yer tutmaktadır.

Eyvah!... Bunlar albız mıdır cin midir?Üstümüze gökten yağan kin midir?Bu kızların her birisi bin midir?Beğim Melik! Mümkünü yok bilinmez..Bu gidişle Burla Hatun bulunmaz (G.119)

Der: Beğ Kazan! Ölü müsün diri mi?Ala Dağ’da avlanmanın yeri mi? (G.70)

Doksan tuğlu otağlarım kurulsunDoksan yerde ipek halı serilsinGökyüzüne ala sayvan gerilsin (G.27)

Ayrıca, sıralı cümlelere de yer vermiştir.Durak bilmez, ocak bilmez, il bilmez

Geniş zaman(-ar,-er), görünen geç­miş zaman(-dı,-di), gereklilik(-malı,-me- li), Gençosmanoğlu’nun eserinde en çok kullanılan zaman kipleridir.

TEKRARLAR VE SANATLARSes tekrarları şiirde kullanılan es­

tetik değerlerdendir Belirli seslere bir mısra veya bir bölümde daha fazla yer vermek suretiyle esere, ses ve mana ara­sında bir ahenk kurularak hem müzikal bir değer hem de manayı tamamlayıcı bir hususiyet kazandırılır.

Hem Sehend’in hem de Gençosma- noğlu’nun her ikisinin eserlerinde de ses, ek, kelime, kelime gurubu cümle ve bölüm tekrarlarına yer verdikleri görül­mektedir. Destan boyunca çokça rastla­

dığımız bu tekrarlara metni kabartma­mak için birer örnek vermek suretiyle geçeceğiz. Sehend’de hem ünsüz hem de benzer ünsüz tekrarlarına yer verilmiş­tir.

Kuzgun kimi kanad gezen buludlar (S. 154)Ay küsüp üz koyup zühreye sarı (S. 153)

Ünlü Tekrarları:Sanki bulutlar da yuhuya yatıp (S. 160)

Ek Tekrarları:Günler, aylar, iller, dalı kayıdır (S. 159) Kat-be-kat, lay-be-lay,cür-be-cür

Kelime Tekrarları: Cisim, sıfat,zarf, fiil, zamir, edat tekrarları..?

Ulduzlar,ulduzlar ama ulduzlar

Kelime Gurubu Tekrarları:Nece neçe hub üzlü Hub üzlü ala gözlü Gözel-göyçek görüklü Saçı dalda hörüklü

Vatanın şamaması Doğranıp dilim dilim Tikilip dudağım Kadahlanıp dilim

Doğrah doğrah Doğradı diyarımı Doğradılar ayranımı...(S. 164)

o diyarda o diyarda (S. 164)

Benzer Gurup ve Bölüm Tekrarı:Her asrın özünün bir Korkud’u var (S.184i-

le165)

Kılıç çal ağam KazanGeldi çattı el arhan (S. 204-206 arası)

Eserin 184-187 sayfaları arasında yer alan,su,kurt,ağaç ve çoban ile söyle­şiler de bölüm tekrarlarına örnektir.

Gençosmanoğlu’nun eseri baştan sona (asıl destan) belli bir nazım birimi ve kafiye düzeniyle kaleme alındığını söylemiştik. Bu şiire belli bir düzen ve müzikalite katmaktadır. Ancak şair bu­nunla yetinmeyip duygu,fikir ve coşku­sunu tekrarlarla pekiştirerek şiirin ahengini daha da zenginleştirmiştir.

http://www.millifolklor.com 51

Page 48: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Yıl 17, Sayı 68

Örnekler:Yavaş gitse gelin gibi görünenHızlı gitse sülün gibi görünenİki gözü yalın gibi görünenYağız atın bukağısı çözüldüBeyrek bindi Ala Dağ’a süzüldü (G. 41)

Doğru atın bukağısı çözüldüBeğ Yigenek Ala Dağ’a süzüldü (G. 40-41)

Tavla tavla atlarına binmişiz Katar katar delerle dönmüşüz Ev yıkmaya,can yakmaya kanmışız..Bre kazan! Nerede Şahbazların ?Tutsağımdır ince belli kızların (G. 49)

. . .alınmayan neyi var?

...bulunmaya neyi var?

.. .çalınmayan neyi var? (G: 53)

Kavim kardeş ortak yurdum ne olmuş Konu komşu,kuşum kurdum ne olmuş Dokuz tuğlu obam,ordum ne olmuş (G. 83)

Su dedim hey!Büklüm büklüm bakışlı Su dedim hey! Ayşe,Fatma bakışlı Dolunayda altın gümüş nakışlı (G. 87)

Su ne desin töre bilmez, dil bilmez Durak bilmez, ocak bilmez, iz bilmez Alıp gider,gün hafta ay yıl bilmez

Sayfa 87-100 arası konu tekrarları vardır. Kurt, su, köpek,çoban-

Sayılar da sanatçıların başvurdu­ğu üslup unsurlarından birisidir. Bir:tek; iki:dialog-karşılık; üç:ilk çoğul sayıdır. Her iki şair de daha çok gele­nekleşmiş sayıları kullanmıştır.

Gençosmanoğlu; bir sayısını “bir yürek, bir gövde”,iki sayısını “iki bölük saç,iki göz”,üç sayısını “üç ihlasla Gök Tanrıyı birledi,üç ayağı sekili,üç yer” olarak çok az kullanmıştır.Dört sayısı “dört bir yan” şeklinde deyim olarak karşımıza çıkmakta ve tekrar edilmek­tedir.

En çok kullandığı sayılar ise çokluk ifade eden geleneksel anlatı tarzında çok kullanılan sayılardır.Yedi sayısı “yedi gün toy” olarak bir yerde; buna karşılık dokuz sayısı “dokuz türlü aş,kolonları dokuz dolam, dokuz yerden hançer, do­kuz aslan postu kürk,dokuz melek,do­

kuz tuğla evler, dokuz koyun, dokuz de­ve, dokuz yıl, dokuz bey,her atışta dokuz kafir,tavlalarında dokuz aygır” şeklinde Gençosmanoğlunun tercih ettiği sayı olarak pek çok yerde karşımıza çıkmak­tadır.

ikinci en fazla kullandığı sayı ise kırk ve doksandır. “kırk ince belli kız, kırk devenin budu, kırk mızrak kırk kal­kan, kırk sini,kırk cariye, kırk gün şö­len” ; “doksan tuğlu otağ, doksan yerde ipek halı, doksan yerde koç kuzu, dok­san yerde gölgelikler”

Doksan dokuz sayısı “Tanrının dok­san dokuz adı” şeklinde Allah’ın sıfatla­rına telmihen geçmektedir.

Üç yüz sayısı bazen yiğitlerin ve ba­zen düşmanın çokluğunu ifade için kul­lanılmıştır. Yine düşman için bin ve altı yüz sayısı tercih edilen sayılardandır. “üç yüz yiğit, üç yüz kafir, altı yüz kara kafir, bin kafir”

Gençosmanoğlu’nun destanında yüz, üç yüz.,bin,altmış gibi sayılar des­tan ihtişamını ifadede önemli yer tut­muştur. “dokuz bin koyun, altı yüz at, üç yüz kızıl deve, bin keçi”

Sehend de sayılara yer vermiştir. Onun eserinde de bir: tek,yalnız; bin ço­ğul olarak kullanılmaktadır. En çok kul­lanılan sayılar kırk ve yedi sayılarıdır. “yedi gün yedi gece yime içme, yedi kızın ümidi, yedi töğeç derisi; kırk bey kızı, kırk yerden cevap, kırk yiğit, kırk köle”

Destanda geçen diğer sayılar ise “Elli yedi kale, altmış erkeç derisi, üç koyun, üç yerde taş, altı yüz yağı, üç yü­zün töktüm kırdım, üç yüz yerden yara­ladım, altmış tutam kendir, sadakundan seksen oh, on parmak on oh, doksan oh” Sehend’in özel olarak tercih ettiği bir sa­yı görülmemektedir.

Sehend’de Gençosmanoğlu gibi çok­luk ifade eden sayıları mübalağalı ola­rak kullanarak destan üslubuna uygun bir anlatım sergilemiştir.

Renkler ve çeşitli metaller, her iki destanda da yer almaktadır. Genços-

52 http://www.millifolklor.com

Page 49: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Yıl 17, Sayı 68

manoğlu’nda altın, gümüş gibi metaller hem kıymetleri hem de renkleri itibariy­le dikkat çekici unsurlar olarak kullanıl­mıştır. Bunlar destanın üslubuna güzel­lik katmıştır. “tuttuğun taş altın olsun, tunç borular,son gümüşten kırk sini,al­tın tas, demir kazık, sürahiler gök çini, altın otağ, ipek kumaş, som altın, altın gümüş hazine,kara demir”

En çok kullandığı renkler al, ak, gök, kızıl, ala, alca, karadır. “kızıl düğ­me, kızıl develer, ala dağ, ala geyik, ala sayvan, alaca yün, al aygır, al kısrak, al atmaca, alca şarap, alca kan, ak kımız, ak eller, ak boyun, gök sancı, gök kaya­lar, gök çini, gök yele, göğçe çimen, kara kafir, kara demir, kara aslan, kara top­rak, karabaş, kara bağır, kara dağ, kara bulut, ak kirişli sert yay, ak dağarcık, ak göğüs, ak pürçekli ana, kan çanağı kara süzme göz, ”

Gençosmanoğlu ara renklere asıl metinde olduğu gibi yalnız atları tasvir ederken başvurmuştur. “ doru at, demir kır, al doru, yağız at, yağız aygır, al ay­gır, al kısrak, alnı beyaz al at gibi”. Ya­ğız kelimesi “ yağız yer” şeklinde de kar­şımıza çıkmaktadır.

Sehend’de ise renklerde aşırı uçlara kayma görülür. O, renkleri iyi ile kötü­nün mücadelesinde yardımcı unsur gibi kullanmaktadır. Doğrudan doğruya renk adlarının yanında,karanlık, zulmet, bu­lut, duman,gece; ay-yıldız, gök, nurani- yet,ışık, seher, parlamak, şu’a, şam, çe- rağban kelime ve kavramları siyah be­yazı çağrıştırmada kullanmaktadır. Renkler zıtlıklarıyla bir mücadele hissi yaratmaktadır. Sehend’in de en çok kul­landığı renkler,kara.al, ak, kızıl, alca ve ağcadır.Beyaz renk olarak “Bu da meşin cilid kalın bir beyaz, beyazdan bir kapı, Açıram karşıma köhne beyazı(yazı)” şek­linde karşımıza çıkmaktadır. O da ara renkleri tıpkı Gençosmanoğlu gibi at tasvirlerinde kullanmıştır. Yalnız bir yerde eskimiş kitap sayfalarından “boz varaklar” şeklinde bahsedilmiştir. “Ko­

nur at(boz at),boz aygır, göy at, ağca be- dovin at, doru aygır, ağca koyun, ağ-boz at, kara kılçıcık boz sarı at” gibi.

Kara kelimesi farklı olarak “kara vakı’a, kara korku, kara başım, kara yağmur,kara kuzgun leş” şeklinde karşı­mıza çıkmaktadır.

Sehend, işlediği konu gereği kıy­metli ve parlak metallere çok yer verme­miştir. Altunlu ban ev, inci(kitap),zer pi- yale gibi az sayıda örnekler dışında me­tallerden çok faydalanmamıştır. inciyi de kitabın değerini vurgulamak üzere kullanmıştır.

Deyimler, her iki şair tarafından yeri geldiğinde anlatımı ve maksadı güç­lendirmek üzere bolca kullanılmıştır. Örnekler aşağıdadır.

Gençosmanoğlu’nun destanında: “ gözü dönmek, kudurmuşa dönmek, me­zarında dokuz kandil yanmak, gönüne ot tıkamak, yaraya tuz ekmek, başında ala kuzgun uçmak, gölgeyi dev sanmak, dünya-âlem karanlık olmak, muradına maksuduna ermemek, başı boynu üze­rinde durmamak, canına od salınmak, on parmağı kanda olmak, gölünü üz­mek, yedisinden yetmişine kırmak, göz­lerini kara duman bürümek, kardeş ka­nı almak, dar boğazda kalmak, gözleri kan çanağı olmak, saçına ak düşmek, yi­ğitliği tutmak, kanı kanla yumak .”

Sehend’in destanında: “ ödü yayıl­mak, mat mat bakmak, bağrı çatlamak, aman dilemek, kül edip göğe savurmak, namerde önü eğmemek, kara kuzgun ki­mi leşe konmak, tilki tek günde min ke­lek yunmak, gözü korkmak, kardeş kanı almak, fikre dalmak, gözleri karalmak, yolun çekip yollanmak, sağ kalmak, bağ­rı daralmak, namusu lekelenmek, bağrı kan olmak, başa kakınç olmak, başa to- hunç olmak gibi.”

Dua ve beddualar da her iki şairi­mizin eserinde, beddualar daha çok ol­mak üzere, yer almaktadır. Dualar (al­kış), Gençosmanoğlu’nda :

“Mezarında dokuz kandil yanası,

http://www.millifolklor.com 53

Page 50: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Yıl 17, Sayı 68

Tuttuğun taş altın olsun, Anam kadın! Babam Kazan sağ olsun/Oğuz içre dirlik düzen sağ olsun/Adımızı koyan ozan sağ olsun şeklinde; Sehend’de de: “Evimin yaraşığı/Gözlerimin ışığı, dayun boyuva kurban,anan kurban ola” şeklindedir.

Beddualar ise her iki şairde de özel­likle Uruz ile annesi Burla Hatun ara­sındaki söyleşi de karşımıza çıkmakta­dır.

Gençosmanoğlu:Beğ Uruz der, dilin kopsun anam oy Göğsün üzre katır tepsin anam oy Seni dağda kurtlar kapsın anam oy

Azgın atlar kuyruğunda git anaİrin olsun ak göğsünde süt ana (G.123-!33)

Sehend:Ağzın kurusun ana Dilin çürüsün ana

şeklindedir. Aynı beddua çobanla söyle­şide;

Ağzın kurusun çoban Dilin çürüsün çoban (S.187) tekrar­

lanmaktadır. Sehend’de beddua karka- mak fiiliyle ifade edilmektedir.Kullandı- ğı diğer kargışlar şunlardır:

Saralasan solasan ağaç Kol budak olasan ağaç

Dilim ağzımdan düşe (S.194)

Gençosmanoğlu’nun eserinde ağaç­la söyleşide:

Çeker olsan acımı sen duy ağaç Yazda kavrul karakışta buy ağaç Her dalını kızıl kanla yuy

ağaç(G.130) çobanın kötü haber vermesi üzerine Salur Kazan:

Ağzın kurusun dilin kopsun /Du­dakları çürüsün diye, Kafirler Çoban’a:

Dedi çoban ağu girsin aşma

Muradına maksuduna ermesin Dirliğince rahat yüzü görmesin Börklü başı, boynu üzre durmasın

(G.66),Kafir beyi Kazan’a:

Kara bağrı yanmalı, şeklinde bed­dua etmektedir.

SANATLARŞiir sanatları, tıpkı orijinal eserde­

ki gibi her iki şair tarafından çokça kul­lanılmıştır. Fikir, duygu, düşünce ve he­yecan taşıyan kelimeler özel olarak se­çilmiştir. Bazı sanatların devirle doğru­dan doğruya veya dolaylı bir şekilde ala­kası vardır. Sosyal ve siyasî hadiselerin herkesi tesiri altına alacak derecede yo­ğun ve hızlı geliştiği zamanlarda şiirin tansiyonu artar. Tonlu, tekrarlı, baskılı ifadeler, saklama ve örtmeler; istifham ve nidalar,dramatik ve trajik hassasiye­tin tesirli sözleri, ferdi içine alan veya peşinden koşturan sosyal dinamikler, yabancılaşmalar, ümitler, hayaller, ide­aller ve hayal kırıklıkları şiiri içine alır ve şairin üslubunu etkiler. (Özbay; 1994:175)

Sehend’in içinde yaşadığı dönem ve ortam göz önüne alınırsa, şiirindeki me­cazların, sembollerin, dilin ve diğer sa­natların kullanılışının onun vermek is­tediği mesajla ilgili olduğu anlaşılır. O esaret altında yaşayan halkına ümit aşı­lamaktadır. Bu yüzden onun şiirinde ışık ve karanlık sürekli mücadele hâlin- dedir. O, sanatını göstermek yerine he­yecan, hayal ve fikirlerini daha iyi du­yurmak ve halkıyla paylaşmak için sa­natlara başvurmaktadır.

Gençosmanoğlu ise kendi dilinde güzel bir eser vücuda getirmek istediğini ifade etmektedir. Barış dönemi şairi ol­masına rağmen yaşadığı dönem siyasî karışıklıkların olduğu bir dönemdir. O da karışık bir ortamda Türk diline ve halkına yapılan siyasî saldırılara karşı özel bir duruş sergilemiştir.

Mecaz ve Semboller Mecazın yaygınlaşması ve zamana

mâl olmasıyla meydana gelen semboller, yazarın duygu, fikir ve ruh âlemi ile devrin şartlarından kaynaklanırlar. Her iki kavram da kısaltılmış birer ifade, bir üst şekil özelliği taşırlar. Bir nesne veya

54 http://www.millifolklor.com

Page 51: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Yıl 17, Sayı 68

kavram alışılmış karşılığı ile değil de cins manası farklı olan kelime veya keli­me grubu ile karşılama esasına daya- nır.(Özbay, 1994:259)

Meselâ, ay-yıldız Türkçe’de bayrağı sembolize eder. Bayrak da millî gurur ve istiklâli temsil eder. Dolayısıyla bayra­ğın bir unsuru olan hilâl de aynı değeri taşır. Sehend’in eserinde ay-yıldız ba­ğımsızlığın; Gençosmanoğlu’nun eserin­de “ay” İslamiyet’in, haç ise Hrıstiyan- lık’ın sembolüdür.

Karacık der;düşer miyim hiç yereAy yükselip düşmeyince haç yere (G.59)

Özellikle kapalı ve baskıcı devirler­de şairlerin şiirlerinde örtülü bir sembo­lizm hakim olur. Sehend’in eserinde de bu durum açıkça kendini göstermekte­dir. Şairin kullandığı bazı sembol ve me­cazlar şunlardır:

Gece, kara (cehalet, zulmet), kara baht (kötü talih), kara bulut (felaket), baykuş (düşman, uğursuz), diken (zor­luk), yıldız ( ideal, lider, yol gösterici), şeytan (düşman, fitne), kitap (kurtuluş), köhne beyaz (eski parlak günler), beyaz kapı(umut), ziya, çerağ (aydınlık, umut), gün (aydınlık, ferah), yol (kurtuluş) .

Her iki şairinde konu olarak seçtiği destanın kahramanı olan “Karacık Ço­ban” da bir semboldür. Sehend, bağım­sızlığını kaybetmiş bir halkın duyguları­nı harekete geçirmek için “ bağımsız­lığ ın sembolü olarak Karacık Çoban’ı seçmiştir. Karacık,tek başına bir milleti sembolize etmekte ve bu güçle mücade­lesine devam etmektedir. Gençosmanoğ- lu ise Karacık’ı Islâm’ın bir neferi olarak sembolleştirir. Şairin kullandığı sembol­lerden biri de “küfür”dür. Küfür de Is­lâm’ın dışında kalan dinlerin özellikle, Hristiyanlığın sembolü olarak karşımıza çıkar.

Üç kanatlı kayın oklar salındıKüfrün bağrı kırk yerinden delindi (G.149)

Şairin kullandığı diğer bazı sembol­ler ise şunlardır: put, kilise, kara kafir,

Incil (Hristiyanlık), hilâl, ay, yıldız (ba­ğımsızlık), Türk gönlü (temizlik, cesa­ret), bozkurt balası (Türk gençliği), gök ( devlet), kan (sıkıntı), saç (kaygı), kıble (dindaş), bir çift yay (sevginin kaşı).

TeşbihTanımak, bir varlığı benzerlikleri

ve ayrılıkları ile görmek demek olan teş­bih, Dede Korkut Hikayelerinin en zen­gin kadrolu sanatını teşkil eder. Dede Korkut’ta bulduğumuz örnekler milli sa­nat ruhumuzun geniş iç ve dış dünyala­rından akislerdir. Dede Korkut Hikaye­leri Türk ruhunun sevgilerden nefretle­re kadar muhtelif alakaları üzerinde en orijinal teşbih örnekleri ile doludur.(Def- ne, 1988: 40)

Her iki şairde yiğitlik ve güzellik kavramlarını tabiat unsurlarına benze­terek ifade etmiştir. Benzetme sanatının dört unsurunun yalnız ikisinin bulundu­ğu benzetmeler de çok boldur. Genços- manoğlu’nun, özellikle atları tasvirde kullandığı teşbihler, tabiattaki diğer hayvanların dikkat çekici özellikleridir. “ Kaz göğüslü, erkek tazı karınlı, kurt kulaklı, ala geyik burunlu, hecin butlu, yavaş gitse gelin gibi görünen, hızlı gitse sülün gibi görünen, iki gözü yalın gibi görünen, yarışlarda alıcı kuş sanılan.”

Seçtiğimiz diğer benzetmeler ise şunlardır: “ bilekleri körpe çınar kabası, ince kaşlar bir çift yay gereni, kuşa mi­sal can, suya misal kan, karı gibi işvele- nip bezenen, tepe gibi taş yığdılar, kara aslan kükrer gibi kükredi, akça ağaç ya­yı gibi gerildi, besmeleler inci gibi dökül­dü, alnı aydan ak çoban dağlarca baş göl gibi al kan, tunç borular, gök çini, altın otağ, at ağızlı Aruz Koca, kan çanağı iri badem göz, kem göz, on batman taş, dar gün, kuduz it, aç tazı, kaz boyunlu ana b a c ı . ”

Sehend’deki benzetmelerde aynı za­manda onun ruh hâli de görülmektedir. O sosyal ızdırabı yaşarken güçlü teşbih­lere başvurmaktadır. Bu teşbihler genel­likle sembollerle ifade edilmektedir. Za­

http://www.millifolklor.com 55

Page 52: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Yıl 17, Sayı 68

limlerin çokluğunu ve el birliği ettiğini ifade için zulmeti bayrağa benzetiyor. Hayat inişi çıkışı olan dere tepeye, ümit bir kıvılcıma benzetiliyor. Sehend’in Azerbaycan güzelini överken ve Burla Hatunu tavsif ederken kullandığı ben­zetmeler tabiat unsurlarının kullanıldığı teşbihi beliğin en güzel örneklerinden­dir.

Hallı huylu damahlıDilli ballı kaymahlıSinesi koşa narlıGecenin yağmış karıDuru sulardan arıDağın yorkun maralıDeli ceylan edalıŞiirin dil ince dişliGüzel kehlik yerişliDudağı pühre balıDosta gül yada çalıEller hınadan elvanBahışı canlar alanSesi Davut nağmesiNefesi gül nefesiVekarlı- yaraşıklıBaht ulduzu ışıklıYaz üzlü, güz nimetleriGül iğli, bar lezzetliDadlı-duzlu, mezeliAzerbaycan güzeli (S. 169)

Körpeler kuzu kimin Kaza benzer kız gelin

Uca boy kara kaşlı Bel nazik, uzun saçlı Epik şedde kaşında Oğuz’un baş kadını Han kazağının hatını

Benzetmelerden seçtiğimiz diğer bazı örnekler de şunlardır:

Ulduzlu göylere aylı göylereKuzgun kimi kanat geren bulutlar(S. 154)

Göylerde yurt saldık kara kuş kimi Kara kuzgun olup leşe konmadık

Tilki tek günde min kelek yunmadık Aslan tek cephelerde yatak eyledik (S. 166)

Buz baltası gibi yiğitler, ceyran sü­rüsü tek kızlar-gelinler, kabak seher, kaş gece, yanah da kanlıdır, yaş da kan­lıdır, demir gıynahlı çoban, düşmanların leşinden büyük bir depe yaptı, on bar-

mağım oh gördüm, tüklerim karkı kimi, kara bulut devlet, kara yağmur leşke- rün, saç kaygılı ellerin, güllü dağların döşü(yurt), canlı kaba ağcı, kül kimi burhdı dartdı, acığı tutan zaman, bıyığ- larından kan damlayan, sesi aslan na’re- si, şahbaz at...

istiareistiare de benzetme sanatlarından

biridir. Benzetmenin temel iki unsurun­dan ( benzeyen ile kendisine benzetilen ) sadece biri ile yapılan bir teşbihtir. Her iki şairde istiareye başvurmuştur. Bu is­tiareler şairlerin imaj dünyasını da gös­termektedir. Sehend’de ölüm kanatlarını dünyaya geren kuşa benzetilmiştir.

Ölüm kanad gerip yerin üzüneHer şeyi şüphelenir var olduğuna (S. 153)

inci yazıya; seherin dan ulduzu Azeri kızına; körpeler genç kızlara ben­zetilmiştir.

Gençosmanoğlu’nun başvurduğu is­tiarelerden bazıları şunlardır:

Bozkurt balası, süt kuzusu (Türk genci), hilal (İslamiyet), haç (Hristiyan- lık), kuduz it, aç tazı, kızgın çakal, aç köpek (düşman), Oğuz devi, Haydar Ali (çoban).

MübalağaMübalağa insan ruhunun önemli

bir cephesidir. Şairi heyecana getiren olayın, o heyecanın mahiyetine göre bü­yüyüp küçülmesidir. Bu bazen korkular­dan bazen hayranlıktan doğar. Mübala­ğa destan üslubunda en çok başvurulan sanatlardan birisidir. Dede Korkut’ta mübalağa, şölenler, savaşlar, kahraman­lar ve atları, kuvvetler, hiddetler, otağ­lar, düşman, kullanılan eşyalar (kılıç,ok, gönder, sapan, kıyafet, otağ), tabiat var­lıkları, anne sevgisi, sadakat gibi unsur­lar üzerinde görülmektedir.

Doksan tuğlu otağların kurulsunDoksan yerde ipek halı serilsinYeryüzüne ala sayvan gerilsin (G. 27)

Dağ yassılır, gök kayalar toz olurBey gönlüne düşen damla köz olur

56 http://www.millifolklor.com

Page 53: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Yıl 17, Sayı 68

Ak bayırda göğçe çemen otlayan Toynağında kara demir çatlayan Gem azıda dokuz hendek atlayan (G. 39)

Kendisinin alaca yün örmeliSapanı var anlatılmaz görmeliBeğ altına kilim diye sermeliKoca öküz derisinden ayasıÇoban buna, on batman taş koyası (G. 59)

Doksan kulaç derin köklü ağacı Her dalı kırk batman yüklü ağacı Kara Çoban bu en görklü ağacı Yeri ile yurdu ile kopardı Kazan Beğ’in ardı sıra apardı (G. 113)

Atın kadar yüz keçim var gör de geç (G. 63)

Gençosmanoğlu kafiri küçümseme­de de mübalağa sanatına başvurmuştur.

Murdar kafir övünmeyi seversin Fırsat bulsan çoluk çocuk döversin Altmış tutam mızrağını översin Duymadın mı Karacık’ın adını?Tatmadın mı değneğimin tadını?

Sehend’den Örnekler:Bayrağı biçti saldıLeş töküldü kalandıDağ deve al boyandı (S. 209)

Acığı tutan zamanBıyığından kan damlayan (S. 207)

Keçi bilmez koç bilemez Koyur sapana atır

Sen uruşup acarsan Men ise bu ağaçlan Orda ocak yaharam Sene yemek yaparam (S. 191)

Kılıncını kalhanını Öyme mene mereyağı Savaş güni eyri başlı Çokanımca gelmez mene (S. 178)

Teşhis ve intakTeşhis ve intak, duygu ve düşünce­

lere anlatımda güç ve estetik katan bir unsurdur. Aynı zamanda devirler içinde “dolaylı anlatım” mecburiyetini de ifade eder. Teşhis bir bakıma değişik ruh hal­lerine göre tabiat ve eşyanın bize görü­nüşüdür. Yani heyecanlarımızın çevre­mizdeki varlıklarla değişip dile gelmesi­dir. Bu bizim bunlara korkularımızı da

ekleyerek kendi kendimize bulduğumuz yorum ve cevaplardır. insanın tabiat ve etrafımızı saran varlıklarla olan içli dışlı hayatının ifadesidir. Milli destanlarımız bunun örnekleriyle doludur. Dede Kor­kut Destanları’nda da teşhis sanatının örneklerini çokça görmekteyiz.

Gençosmanoğlu’nun eserinde: “Karşı yatan kara dağlar, Ak döşlere (yer) kara mahmuz vurdular, Kazan Bey’in su ile söyleşmesi ondan haber sorması, kurt ve köpekle söyleşmesi,(G. 92-95) yine Uruz’un asılacağı ağaçla söy­leşmesi (G. 129) teşhis sanatının güzel örneklerindendir.

Sehend’in eserine başlanış kısmın­da ve asıl destan kısmında teşhis sanatı oldukça geniş yer tutar.

Ay küsüp üz koyup Zühreye sarı Güneş yolun töküp zerri saçların

Ölüm kanat gerip yerin üzüneHer şeyi şüphelenir var olduğuna (S. 153)

Sükut cana doyur, feryada gelir Dişin sakküdadır, bereldir gözün Her kölün dibinden mene bir şeytan

“Keyvanm”gussadan bükülüp beli...Sanki buludlar da yuhuya yatıp(S. 155)

Kuşlar da yurdumdan küsüp gedipler Halkın ahvaline şafak kan ağlar(S. 162)

Yurduyla söyleştiği bölüm:Ay yurdum aman yurdum Kom komlayan yurdum Güllü dağların töşü Sığın küleyikle konşu Yağılar hardan varmış Ne yerden seni dalmış (S. 183)

Su, kurt, köpek, ve ağaç ile söyleşi­len bölümler de(S. 184-186) teşhis sana­tına bolca rastlanır.

TezatTezat sanatı örneklerine destanlar­

da çok rastlanmaz. Bunun sebebi bir şe­ye biri mecazi biri de gerçek yönden ba­kabilmektir. Daha ziyade sanat endişesi olan manzum eserlerde rastladığımız te­zat sanatı örneklerine destanlarda daha az rastlarız. Asıl destanda “Karanu Ah­

http://www.millifolklor.com 57

Page 54: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Yıl 17, Sayı 68

şan olanda güni toğan, karşu yatan kar- lu kara tağlar “ az örneklerini bulabildi­ğimiz bu sanat, Sehend’in eserinin baş­lanış kısmında çok fazla kullanılmıştır. Eser, ister duygu düşünce,ister kavram­lar olsun zıtlıklarla doludur. Her durum onun zıttıyla ifade edilmiştir. “gece-gün- düz, karanlık-ışık, ay-güneş, ak-kara, tilki-aslan, karakuş-kuzu, lale-tiken, yo- kuş-eniş, toy-matem, dert-deva gbi..”Ba- zı örnekler aşağıdadır:

Ancak her gecenin dalı gündüzdir.Her bir felaketin kurtuluşu var.Hayatın yolları dere-tepedi.Her yenişin ise bir yokuşu var (S. 155)

Üreh çok derdlenir, göz çoh yaşarır.Lakin hayat bütün derd-i gam değil.Bu acı günlerin şirini de var.Ömür tek toy değil tek matem değil.(S. 155)

Gençosmanoğlu’nun eserinde tezat sanatı Sehend’e göre daha azdır. Örnek­leri aşağıdadır:

Kış günleri yaza ersinKırk ince kız kilim sersin (G. 14)

Ak bayırda gökçe çimen otlayanToynağında kara demir çatlayan (G. 39)

Uzağından yakınından beri gel (G. 60)

Nara vurdu yer ile gök bitişti. (G. 66)Ölü müsün diri mi? Gibi..

Bazı UnsurlarSehend’in eserinde Gençosmanoğ-

lu’nun eserine göre mitolojik kavramlar daha fazla yer almaktadır. Şeytan, ölüm, can, gönül, rüya, yıldızlar gibi kavram­lar Sehend’de daha çok görülmektedir. Şeytan,karanlık,gölün dibi, korkmak gi­bi kelimeler onun fikir dünyasında önemli yer işgal eder. Örnek:

Dişin sakküdadır,bereldir gözünHer kölün dibinden mene bir şeytan (S. 154)

Yıldızlar da onun için mitolojik kav- ramlardır.Kendine bir çıkış yolu ararken yıldızlardan faydalanır. Örnek:

Yohsa bataklıkda batıpdı “Behram”?“Keyvan’ın”gussadan bükülüp beli

“Ülkefin” sahhmı püskünden düşüp““Zühre’nin” sazının kırılıp beli? (S. 154)

Rüya ve rüya yorma motifi her iki şairde de asıl metindeki gibi işlenmiştir. (S.181 ; G. 57-73-74)

Gençosmanoğlu’nda albız,cin melek ve peygamber kelimeleri de bir yerde geçmektedir. “Gök dumanlı Kaf Da- ğı’ndan aşağı” gibi masal motifine de rastlanmaktadır.

Sonuç olarak yaptığımız karşılaştır­ma bize şunu göstermiştir. Aynı destan parçası ayrı iki şair tarafından ele alına­rak ister nazm ediliş sebebi, ister şekil, anlatım tarzı, dil ve üslup açısından ol­sun, farklı şekillerde işlenmiştir.

Umarız günümüz şairleri de şu ana kadar çok az ilgi gören pek çok Türk destanını ele alarak işler ve Türk Mille- ti’nin fertleri ile yeniden tanıştırır.

NOTLAR1. “G.sayfa num arası” şeklindeki kısaltm alar­

da verilen sayfa numaraları “Niyazi Yıldırım Gen­çosm anoğlu, Dede Korkut’tan Salur Kazan Destanı. İstanbul, 1976.” künyeli esere aittir.

2. “S.sayfa num arası” şeklindeki kısaltm alar­da verilen sayfa numaraları “Bulud Karaçorlu Se­hend, Sazımın Sözü, Basım a Hazırlayan. Prof.Dr. Dursun Yıldırım , Kültür Bakanlığı Yayınları, Anka­ra 1980.” künyeli esere aittir.

KAYNAKLAR1.Niyazi Yıldırım Gençosm anoğlu, Dede Kor­

kut’tan Salur Kazan Destanı, İstanbul, 1976.2.Bulud Karaçorlu Sehend, Sazımın Sözü, Ba­

sım a H azırlayan. Prof.Dr. Dursun Yıldırım , Kültür Bakanlığı Yayınları, A nkara 1980.

3.M uharrem Ergin, Dede korkut kitabı II, An- kara,1963.

4.Zeki Öm er Defne, Dede Korkut Hikâyeleri Ü zerine Edebî Sanatlar Bakım ından Bir İnceleme, T.D.K. Yayınlan, Ankara, 1988.

5.H üseyin Özbay, Çolpan’ın Şiirleri, Ankara,1994.

6.Saim Sakaoğlu, Prof.Dr., Dede Korkut Kita­bı II, İncelemeler-derlemeler-Aktarmalar, Konya, 1988.

7. Hikm et Dizdaroğlu, Halk Şiirinde Türler, Ankara, 1969.

58 http://www.millifolklor.com

Page 55: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

1901 y›l›nda do¤an Ahmet HamdiTanp›nar alt› yüz y›ll›k bir imparatorlu-¤un tükenifl trajedisine flahit olmufltur.Birinci Dünya Savafl›n›n kasvetli ve ka-ramsar günlerinin onun duygu ve dü-flüncelerini etkilemesi gayet do¤ald›r.Kurtulufl Savafl› ve ‹kinci Dünya Savafl›da onu etkileyen sosyal olgulard›r.

Tanp›nar, yaflad›¤› olaylar› de¤er-lendirmeye bafllad›¤›nda meselenin ga-yet derinlerde oldu¤unun ve pek çok ko-nunun da birbiriyle ilintili bulundu¤u-nun fark›ndad›r.Yaflad›klar›n› Berg-son’un ve Freud’un görüflleriyle aç›klar,zaman kavram›n›n sosyal de¤iflimi süreçhâline getirmesi meselesi üzerinde du-rur. Olaylar› yaratan kiflilerin bilinç al-t›nda toplumsal ve bireysel birikimlerinyatt›¤› görüflünü savunan Tanp›nar, budüflüncesini eserlerinde ifllemeye çal›fl›r.

Birey olarak hepimiz, ait oldu¤u-muz sosyal çevrenin de¤iflim ortam›ndasürekli olarak kendimizi yenileme ve özde¤erlerimizi kaybetmeden de¤iflimeayak uydurma çabas› içindeyiz. Psiko-sosyal alanda yap›lan çal›flmalar da,toplumla ilgili duygu ve düflüncelerimi-zin nas›l olufltu¤unu, insanlar›n birbiri-ni nas›l etkiledi¤ini incelemektedir.(2004:91)

Türk roman›n›n öncülerinden olanTanp›nar’a göre:

“‹dealin ufku evvelâ edebiyatta gü-lümser, biz çok def’a mefl’alenin geçti¤i-miz yolu ayd›nlatmas›n› istiyoruz. Buhâl Türk roman›n› baz› nümûnelerindezaman zaman bir nev’i sun’ili¤e atm›flt›r.Her fleyden evvel flunu unuturuz: Bir ro-manda anlat›labilecek fleyin azamisiferttir, muayyen bir cemiyetin muayyen

MAHUR BESTE ÜZER‹NE B‹R DE⁄ERLEND‹RME

An Evaluation on “Mahur Beste.”

Yrd. Doç.Dr. Ülkü GÜRSOY*

ÖZETAhmet Hamdi Tanp›nar Türkiye’nin en eski ve önde gelen romanc›lar›ndan biri olarak kabul edilir. ‹lk

roman› “Mahur Beste” de çevrede yaflanan olaylar›n felsefî ve psikolojik kökenlerini sergilemeye çal›flmakta-d›r. Roman›n kahraman› Behçet Bey’in hayat› üçüncü kifli anlat›m›yla sunulmaktad›r.Behçet Bey’in hayat›yaln›z onun de¤ildir. Hayat› çevresindeki kiflilerin hayat›yla bir bütün oluflturmaktad›r. Bu ba¤lamda yazarbize Bergson felsefesi ve Freud psikolojisini tan›tmaktad›r.

Anahtar KelimelerÖznel zaman, bilinç alt›, süreç, yarat›c› tekâmül.

ABSTRACTAhmet Hamdi Tanp›nar one of the earliest and widely regarded as one of the distinqu›shed Turkish

novelist. He tried to display philosophic and physiological aspect of the life around him. The life of the Mr.Behçet who was the hero of the novel was told by third person. The life of Mr.Behçet was not only belong tohim but also belong to other people contacted to him. In this contex writerc introduced Bergson philosoplyand Freud physicology to readers.

Key Wordssubjective time, subliminal, progress,creative evolution.

* G.Ü.Gazi E¤itim Fakültesi Ö¤retim Üyesi

http://www.millifolklor.com 59

Page 56: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

bir zümresinin muayyen bir tarihi ondayaflam›fl olan ferdi ve bu fert de bizzatromanc›n›n kendisidir” (1995b:50)

Mahur Beste roman›nda yazar kar-fl›m›za müflahit anlat›m tarz›yla ç›kar.Olaylar› nakleden kifli, olaylar›n tama-men d›fl›nda gözlemci, anlat›c› konu-mundad›r. Üçüncü tekil kiflinin kullan›l-d›¤› romanda anlat›c›, yaflad›¤› toplumusosyal, psikolojik ve felsefî aç›dan yan-s›tma gayreti içerisindedir:

Bu romanda, klasik romanda bulu-nan girifl, geliflme ve sonuç bölümlerinigörmemekteyiz. Çeflitli olaylardan al›-nan kesitler romanda Freudcu ve Berg-soncu anlay›flla yorumlanmaktad›r. Ro-man›n ad› ile içinde geliflen olaylar ara-s›nda iliflki kurmak güçtür. Çünkü ro-man ad›n› kendisini terk eden han›m›için bir akrabas›n›n besteledi¤i flark›danalmas›na ra¤men romandaki ana düflün-ce bu hikâyeye dayanmamaktad›r. Dola-y›s›yla roman›n içinde flark›n›n beste-lenme hikâyesinin geçti¤i zaman›n d›-fl›ndaki olaylar› “Mahur Beste” sembo-lüyle iliflkilendirmek pek de mümküngörünmemektedir. Romanda bir aray›flhavas›n›n bulunmas›, Behçet Beyin et-raf›nda bireysel olaylar›n ele al›nmas›ve klasik anlamda sonuca ulafl›lmamas›,okuyucu üzerinde roman›n tamamlan-mad›¤› izlenimi b›rakmaktad›r:

“Bir flair olan Tanp›nar romanlar›-n›n hepsine bu özelli¤ini yans›tm›flt›r.Yar›m kalan Mahur Beste onun romanc›-l›¤›n›n önemli bir cephesini verir. Eserinsonuna ekledi¤i “Behçet BeyefendiyeMektup” Tanp›nar’›n hem çal›flma flekli-ni hem de roman anlay›fl›n› ortaya ko-yar” (2001:311).

Mahur Beste, Tanp›nar’›n toplum-sal olaylardan ne kadar derinden etki-lendi¤ini gösteren eserlerindendir. Öyleki, onun Mahur Beste’deki toplumla ilgi-li yorumlar›, bilim adam› sosyolog fierif

Mardin’in y›llar sonra yapt›¤› araflt›r-malarla örtüflmektedir.

Ulema s›n›f›n›n Osmanl› Devleti vetoplumu üzerindeki a¤›rl›¤›n› ve gücü-nü, romanda Ata Molla Beyin flu sözleribütün aç›kl›¤›yla ortaya koyar:

“Ulema s›n›f›n›n bütün devlete hâ-kim oldu¤u, flehrin manzaras›n› tek birsözle de¤ifltirdi¤i, hükümdarlar› tahttanindirdi¤i, vezir bafllar› ald›¤› zamanlar›düflündükçe yaflad›¤› hayat kendisinegülünç ve manas›z geliyor, kafesteki vah-fli hayvan›n av kokusu alarak dolaflt›¤›orman› hat›rlamas› gibi, o da kendi pen-çelerini denemek imkân› verecek zaman›düflünüyordu. Ta ‹kinci Süleyman dev-rinden beri üst üste birkaç fleyhülislâmyetifltirmifl bir ailenin çocu¤uydu. fiimdibu miras içinde tepiyor, hayat›n›n herlezzetini ona zehir ediyordu. Kütüphane-sinin genifl kanepesinde, mollal›k devrin-den al›flt›¤› flekilde, yüzükoyun okudu¤utarihlerdeki ihtilallerin ço¤u bir aile ha-t›ras› gibiydi. Dedeleri o kadar her fleyiniçinde her fleyin üstünde idiler. Halbukikendisi …” (1995a:53-54).

Ata Molla’n›n içindeki özlemler,geçmiflte ulema s›n›f›n›n tafl›d›¤› özlem-leri dile getirmektedir:

“Me¤er ne imifl o günler, ne güzelfleylermifl! Vezir fleyhülislâm, kazaskerkonaklar›n›n a¤›r tokmakl› kap›lar› ya-vaflça geceye aç›l›rlar, karanl›kta gizlen-meye çal›flan bir gölgeyi kaparlar, bas›ktavanl› odalarda f›s›lt›lar, sar› florinler-le dolu a¤›r torbalar elden ele geçer, yeni-çeri odalar›nda çelebi yüzlü kâtipler, tec-rübeli ocak ihtiyarlar› bafl bafla verip dinve devlet nam›na konuflurlar, köfle baflla-r›nda tehlikeli pazarl›klar olur, mazulfleyhülislâm yal›lar›n›n önüne gölgedenkay›klar gelir, “makam-› fetvâ sizindir,ocaktan sizi ister” gibi teminat verilir,sonra birdenbire bütün bu karanl›ktahaz›rlanan fleyler, sabah oldu mu, mey-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

60 http://www.millifolklor.com

Page 57: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

dana ç›kar; yay b›y›kl›, genifl gö¤üslü,e¤ri palal› yeniçeriler, sipahiler meydanatoplan›r, büyük çarfl›n›n demir kap›lar›kapan›r, tekbir ve tehlil sesleri, küfürler,lânetler birbirine kar›fl›r “biri din ü dev-let elden gitti, veziri istemezüz, mollamazul olsun!” gibi 盤l›klar bu kalabal›-¤›n üstünde zalim ve kindar bayraklargibi aç›l›r, kad›nlar pencerelerden “devle-tin aslanlar›” diye âsilerin kalplerinekuvvet verir, korku flehrin üstünde büyükrüzgârlar gibi eser. Hac›bektafl kazan›meydana tafl›n›r, bafllar al›n›r, hal’ler ya-p›l›r, valide sultanlar o¤ullar›yla bera-ber, hiçbir sesi d›flar›ya tafl›rmayan ba-s›k saray odalar›na hapsedilir; kan›n,ölümün, h›rs›n, kinin a¤›r ve yap›flkanbir madde haline getirdi¤i bir hava için-de yeni ikbal hil’atleri biçilir, cülûs ulû-feleri, bahfliflleri da¤›t›l›rd›. (1995a:54-55)

fierif Mardin, Tanp›nar’›n romananlat›m›nda sundu¤u bu olguyu bilimselolarak afla¤›daki ifadelerle tespit etmifl-tir.:

“Osmanl› ‹mparatorlu¤u ikili ifllevisayesinde, Ulemâ, eskiden beri üstlendi-¤i, halk›n ç›karlar›n›n temsilcisi rolünüdaha da etkili bir biçime sürdürebiliyor-du. Fakat di¤er taraftan ‹lmiyye men-suplar›n›n devlet memuriyetleri genel pi-ramidinde yer alm›fl olmas› bunun aksi-ne bir etki yarat›yordtu: Ulemâ’n›n halk›unutup politikac›larla iflbirli¤i etmesiiçin kap› aç›lm›flt›.” (1992a:26)

Ulema s›n›f› sadece yönetici kesimiçerisinde ayr›cal›kl› bir konumda de¤il-dir. Medenî haklar bak›m›ndan da birta-k›m imtiyazl› haklara sahiptir. Osmanl›toplumunda d›fla kapal› bir görüntü ve-ren tan›nm›fl ulema aileleri bulunmak-tad›r. (1992a: 92)

“…bir isyan›n ilk evresini sultan vememurlar›n kötülüklerinin konufluldu¤udedikodu fasl› oluflturur. Ayn› devrede,

söz konusu kampanya camilerde verilenvaazlarda sosyal çöküntünün genel du-rumu i¤nelemeler yoluyla fliddetlendiri-lir.

…..k›flk›rtman›n yeniçeriler veyaulema taraf›ndan yürürlü¤e konulmas›gayet mümkündü. Ço¤u kez, ilmiye tale-beleri de onlara kat›l›rd›” (1992b: 114-115).

Moda ak›mlardan etkilenmeyen vesosyal olgular› arka planlar›n› da incele-yerek yorumlayan sosyolog fierif Mar-din’in 1980’lerde yapt›¤› bu tespitler,Tanp›nar’›n romandaki görüflleriyle ör-tüflmektedir. Bu da, flair, yazar, romanc›,edebiyatç› Tanp›nar’›n Osmanl› toplumuhakk›ndaki birikimini göstermesi bak›-m›ndan önemlidir.

Asl›nda Tanp›nar, toplumsal sorun-lar›n roman yoluyla ifadesinin ve bu so-runlar›n çözümünün ça¤dafl psikoloji vefelsefenin yard›m›yla yap›labilece¤i gö-rüflündedir. Bundan dolay› eserlerindepsikoloji alan›nda Freud’un, felsefe ala-n›nda ise Bergson’un görüfllerinden ya-rarlanm›flt›r.

“Freud ile Bergson’un berabercepaylaflt›klar› bir dünyan›n çocu¤uyuz.Onlar bize s›rr› insan kafas›nda, insanhayat›nda aramay› ö¤rettiler. Onun içinsadece bir lezzeti bulmam lâz›m gelenbir yerde ben birtak›m gizli gizli fleylerö¤renmeyi, fleklin büyüsünü bir izahlak›rmay› tercih ettim” (1995a:170).

Roman›n ana düflüncesi, insan vetoplum hayat›yla ilgili sosyal olgular›n(Romanda bu durum, “fleklin büyüsü”olarak tan›mlan›r.) bilimsel yöntemlerleifade edilmesi gerekti¤idir.

Zaman kavram›n›n insan ve toplumhayat›yla birlikte eflyay› anlaml› k›ld›¤›görüflü roman›n girifl bölümünde okuyu-cuya telkin edilmektedir.

“Onun için eskilik ayr› bir fleydi; ozaman›n ta kendisiydi, insan elinden

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 61

Page 58: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

geçmek ve insan hayat›na girmekle eflyatabiat›ndan ayr› bir s›cakl›k kazan›rd›,âdeta insânîleflirdi” (1995a:25).

Zaman asl›nda insanl›¤›n bir haf›-zas›d›r:

“fiiflkin mahfazas› içinde bu alt›nsaat, bu ailenin yüz, yüz yirmi y›ll›k öm-rünü kaydetmiflti” (1995a:33).

Roman›n ilk bölümünde yaflad›¤›-m›z çevreyi, benli¤imizi ve alg›lar›m›z›kuflatan ortam›n felsefî tasviri yap›l-maktad›r:

“Bafllar›n›n üzerinde bu küçük, boflvazolarla, küçük ve ölçülü ad›mlarla buküçük mevcutlar›n mahfler kalabal›¤›nereye ak›yordu?” (1995a:34).

Hayat bir ak›fl olgusudur ve insan-lar bu ak›fla dahil olup sürüklenmekte-dir:

“Fakat ne kadar genifl ve kasvetli,ne kadar çabuk ak›yordu; etraf›nda nevarsa hepsini, Behçet Bey de içinde ol-mak üzere hepsini beraberinde al›p götü-rüyordu” (1995a:35).

Bergson’a göre; “Etraf›m›zda ak›pgidiyormufl gibi hareket eden eflyalar›nbirbirini takip etmesi sadece bir yan›lsa-mad›r. Esas›nda ak›c›l›k benli¤imizde-dir”(1968:21). “…hareket hâlinde olanrealitenin ortas›nda çaba kullanarak yeralmak, eflyan›n basit ve anlat›lmaz, ter-cüme edilmez, en içerik taraf›yla birlefl-mek, beraber olmakt›r”(1968:40). ‹nsan-lar› yo¤uran, onlara flekil veren bulun-duklar› ortam ve yaflad›klar› zamand›r.

Romanda insan do¤as›n›n yaflad›¤›-m›z hayat›n unsurlar›ndan oldu¤una te-mas edilmektedir. Yaflad›klar› ortama vezamana yani hayata, insan karakterikatk›da bulunmaktad›r. Freud’a göre in-san karakterinin özü do¤ufltan getirdi¤iözelliklere, fiziksel enerjisinin kaynakla-r›na ba¤l›d›r. (2004: 432)

“O gece Molla Bey, ilk defa, insanîzaaf›n da bir nevi kuvvet oldu¤unu ö¤-

renmifl, büyük kartal uçufllar›n›n al›pgötüremedi¤i yerlerde sabr›n, küçük de-vaml› çal›flman›n, kanaat ve tevekkülünbirtak›m fleyler, hatta çok iyi fleyler yapa-bilece¤ini samimiyetle düflünmüfltü”(1995a:40)

Molla Bey, o¤lunun acizliklerini ka-bullenmezken insan yarad›l›fl›n›n ne ka-dar önemli oldu¤unu da fark eder. Heryarad›l›fl özelli¤inin kendine göre birhikmeti vard›r:

“Molla Beyi memnun eden baflka birnokta da, bütün mahviyetine,gayretkeflli-¤ine ra¤men, o¤lunun kimseye fenal›kedemeyece¤ine inanmas›yd›. Zay›f yara-d›l›fl› buna elveriflli de¤ildi. Bunu ö¤ren-mek onun için gerçek bir ferahlama, hertürlü sevinç olmufltu.‘Ya maazallah be-nim tabiat›mda olsayd›1. Evet, Mol-la’n›n, istedi¤i herhangi bir fleyde sonu-na kadar gitmemesinin ihtimali yoktu. Oyarad›l›fltan kudretliydi, ihtiyar yafl›nara¤men, sade bunu bilmek bütün ömrün-ce kendine hayran yaflam›fl bir adam› se-vindirebiliyordu” (1995a: 44)

Toplumun sahip oldu¤u kültürel ya-p›n›n bireyin davran›fllar›n›n ve psikolo-jisinin oluflumunda ve flekillenmesindeönemli bir etkisi vard›r:

“Atiye evini çabuk benimsedi. Yetifl-ti¤i terbiye, kaderin karfl›s›na ç›karaca¤›kocay› sevmeyi ö¤retmiflti. Üstelik biricikçocuklar›n›n, do¤duktan üç gün sonraölmesi üzerine bofl kalan annelik taraf›y-la Behçet’e gittikçe daha fazla ba¤land›.Kocas›n›n çocu¤a benzeyen taraflar› okadar çoktu ki … Bir çocuk gibi bak›l-maya muhtaçt›. Atiye ise kendisindenzay›flar› sevebilecek yarad›l›flta olanlar-dand›. (1995a:72)

Yetifltirilme tarz› insanlarda za-manla kemikleflmifl bir yap›ya dönüflür:

“Sona ermekte olan bir zevk, sefahatve debdebe devrinin en güzel ve iyi taraf-lar›yla yetiflmifl olan bu adam›n onu her-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

62 http://www.millifolklor.com

Page 59: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

kese güzel, süslü ve kibar göstermeyi birnevi flahsî gurur meselesi yapt›¤›n› bili-yordu.” (1995a:76)

Al›nan terbiye insanlar›n belli dav-ran›fllar d›fl›na ç›kmas›na izin vermez:

“Bunda Atiye’nin meziyetlerinin, he-le baba terbiyesiyle büyümüfl olmas›n›nbüyük pay› vard›. Erke¤i, ihtiyar› anl›-yordu” (1995a:s.78).

Romanda, bireylerin davran›fllar›n-da bilinç alt›ndaki olaylar›n etkisininbulundu¤u ve toplumsal etkileflime bi-linç alt›nda saklanan ruh hâlinin hâkimoldu¤u düflüncesi savunulmaktad›r:

“Freud’a göre, toplum taraf›ndanhofl karfl›lanmayan cinsiyet ve sald›rgan-l›k duygular› bilinçalt›na (subconscious)itilirler, çünkü bu tür düflünce ve istekle-ri sürekli bilinçte tutmak bireyde gergin-lik ve rahats›zl›k yarat›r. Bilnçalt›na itil-mifl arzular›n fark›nda olmay›z, ancakonlar bizim davran›fl›m›z› etkilemeye de-vam ederler”. (2000:31)

‹nsanlar›n bilinç alt›ndaki istekleribirtak›m engellerle karfl›lafl›nca yönünüde¤ifltirip baflka mecralarda seyretmek-tedir:

“Senesine varmadan Adile Han›mda Süleyman Bey ad›nda Tophane Na-z›rl›¤›nda çal›flan bir memurla evlendi-rildi. Bu evlenme ile Adile’nin haznedar-l›k ümitleri kökünden y›k›lm›flt›. Fakatbir hayalden kurtulmak, onunla bafl ba-fla yaflanm›fl zaman›n izleri içimizdensilmek de¤ildir. Çok genç yaflta Adile’ninkafas›na ekilen bu tohum, t›pk› baz› kur-flunu düflmüfl mescit veya medrese kub-belerinde herhangi bir tesadüfle biten,çarçabuk en umulmad›k yerde kök sal›pbüyüyen, mevsim mevsim yaprak açan,hatta meyve veren, zaman geçtikçe mi-marl›k eserini zaptederek bütün tabiîfonksiyonlar›ndan ay›r›p sadece garipbir saks› yahut bir Buhtunnas›r bahçesi-nin y›k›nt›lar› hâline getiren o s›ska, bo-

dur, çelimsiz fakat çok canl› a¤açlar gibi,bütün ruhunu kaplam›fl, onu âdetâ ken-di emrinde yetifltirmiflti.” (1995a:134)

Romanda günlük hayatta edindi¤i-miz zaman fikrinden baflka bir zamankavram› ifllenmifltir. Zihnimizin s›radanedindi¤i zaman anlay›fl›, mekândan ha-reket eden nesnelerin hareketini anlarabölmektedir. Halbuki zaman süreklidirve gerçek zaman insan›n olgunlaflt›rande¤iflim sürecidir. Zaman bir ak›flt›r, de-¤iflimdir (1986a: 439). Bergson’a göre,zaman›n mekâna ba¤l› bir biçimde alg›-lanmas›nda zaman, bir film fleridininhareketi fleklinde düflünülmektedir. Fil-min hareketi yavafllat›labilir veya h›z-land›r›labilir. Filmin hareketi gittikçeh›zland›r›l›rsa, belli bir h›zdan sonra in-san zihni bunu kavrama kabiliyeti gös-teremez. Çekirdek hâlinde bir oluflumunvarl›¤›n› anlamam›z, zihnin eksikli¤in-den kaynaklanmaktad›r. Yarat›c› zama-n›n kavranamamas› da bundan dolay›-d›r. (1986b:16) Evrende de mükemmeliyakalamaya yönelik bir oluflum söz ko-nusudur. Buradaki zaman, zihnimizind›fl›nda sürüp giden “yarat›c› zaman”d›r.(1986a: s.439)

Romanda zaman›n yakalanmas›,insan›n yaflad›¤› de¤iflim sürecinin bilin-cine varmas›yla aç›klan›r. Zaman, insanbilincinde anlam kazanmaktad›r.

“… O kadar ki, yaklaflt›¤›n›z insan-lara kendinize mahsus bir zaman› afl›l›-yorsunuz. Bölünmezlerin bölünmezi, çe-kirdek hâlinde bir zaman… (1995a:169)

Bireye ait öznel zaman kendisi d›-fl›nda seyreden zamanla bir yerde birlefl-mektedir:

“Çekirdek zaman her gün biraz da-ha geniflledi, büyüdü, dal budak sald›,met ve cezirler yapt›, ileri geri gitti ve da-ima arad›¤›n› buldu. O zaman anlad›mki öyle ilk sand›¤›m gibi tek bir zamanparças› de¤ildiniz. Bu bölünmezde yafla-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 63

Page 60: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

m›yorsunuz. Sizin de benim gibi, herkesgibi zaman›n›z var. Sadece zihinde do¤-mufl bir fley de¤ilsiniz.” (1995a:170-171)

Bireysel zaman›n tan›m›n›n kozmikzamanla bütünleflmesi romanda flöyleanlat›lmaktad›r:

“ Sizin hikâyeniz olarak bafllad›, fa-kat arkan›zdan o kadar büyük bir kala-bal›¤› sahneye tafl›d›n›z ki, sizin hikâye-niz olmaktan ç›kt›. Hepinizin hikâyesi,daha do¤rusu yaflad›¤›n›z, yaflad›¤›m›zdevirlerin hikâyesi oldu” (1995a:175).

‹nsan zihninin yan›lg›ya düfltü¤ükavramlardan biri de bilimin inceledi¤iolaylardaki düzenli iliflkinin, yaflad›¤›-m›z olaylara uygulanamamas›d›r. Bu dainsano¤lunu düzenli ve düzensiz iki sis-temin var oldu¤u hükmüne yöneltmifltir.Buradaki yan›lg›n›n kayna¤›, maddeninuydu¤u kanunlarla, hayat› oluflturantürleri ayn› kavramlarla aç›klama al›fl-kanl›¤›d›r (1986a:292).

Bergson’a göre; gerçek hayat bir te-kâmül sürecinden ibarettir. Hayat›n bü-tününün, -gözlendi¤i zaman düzensizlikgibi görülmesine ra¤men- gerçek süreboyutunda de¤erlendirildi¤inde belli birdüzene tâbi oldu¤u sezilmektedir. Dü-zensizlik fikrine kap›lmam›z, asl›ndaolaylar›n düzeninin bizim arzulad›¤›m›z,kurgulad›¤›m›z düzene uymamas›ndan-d›r.Tesadüfü, düzensizli¤in yak›n akra-bas› olarak tan›mlayan Bergson, tesadüfdiye alg›lad›¤›m›z olaylar›n iyi incelendi-¤i takdirde, asl›nda olaylar dizisinin te-tikleyicisi oldu¤u düzenli bir mekaniz-may› harekete geçirdi¤ini söyler(1986a:302).

Tesadüf, baflka bir ifadeyle talih bi-zim hayat›m›za hükmetmektedir.

“… Behçet Bey. Kendinizi tan›mayabafllad›n›z. Kendinizle meflgul oluyorsu-nuz… size kendinizi seyretmek için birayna tuttular…. Hayat›n›zda flimdiyekadar tesadüf diye bak›p geçti¤iniz nice

nice fleyler üzerinde durdunuz; onlardankendi pay›n›z›, etraf›n›zdakilerin pay›n›,yarad›l›fltan gelme hususiyetlerin pay›n›arad›n›z. Talih dedi¤iniz fley gözünüzdebir muayyeniyet kazand›. ‹çinizde iflle-yen bir y›¤›n mekanizma ile karfl›laflt›-n›z.” (1995a:167-168)

Molla Bey, hayat› tesadüflerin yön-lendirdi¤inin fark›na varmaktad›r:

“…Yabanc› memleketlerde geçirdi¤iy›llar ona içinde yaflad›¤› ve her parças›-na o kadar s›k› s›k›ya ba¤l› oldu¤u âle-min nas›l bir ahenksizli¤in kurban› ol-du¤unu iyice ö¤retmiflti” (1995a:100).

Burada henüz tesadüflerin bir dü-zen içinde oldu¤u anlafl›lam›yor:

“…Bizde insano¤lu flirazesiz kal-m›fl. Hayat onun için ahenksiz, birbirinitutmayan, günün hayat›na cevap verme-yen bir y›¤›n ölü k›ymetler taraf›ndanidare ediliyor…” (1995a:104).

Bergson’a göre; gerçek süre kavra-m›, “yarat›c› tekamül”e yani evreninmükemmele ulaflmak üzere de¤ifliminedayanmaktad›r. De¤iflim vard›r; her fleyde¤iflmektedir, de¤ifliklik eflyan›n kanu-nudur(1986b:175).

Tanp›nar “Mahur Beste”de de¤ifli-min toplumla iliflkisi üzerinde özenledurmakta ve toplumdaki de¤iflmeyi ya-kalayamayanlar›n d›fllanaca¤›n› belirt-mektedir;

“…sen içtimaî bir mücadelenin geti-rece¤i de¤iflikli¤i istiyorsun. Bu, istedi-¤in zaman olacak fley de¤ildir. Ona vara-bilmek için aradan bir sürü perdenin,engelin kalkmas› lâz›m, ‹mparatorlu¤undayand›¤› iktisat sistemi de¤iflmeli. Son-ra bu de¤iflmenin getirece¤i halk tenev-vürü senin istedi¤ini yapar. Halktakihak fikri de¤iflir, mücadele bafllar. Fakatbu zamanla, merhalelerle olacak fleydir.Bu gençler belki de neticesi neye varaca-¤›n› bilmeden bir kap›y› aç›yorlar. Mem-leketimizin insan›n› flifleden ç›kar›yorlar,

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

64 http://www.millifolklor.com

Page 61: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

“git yafla; bir fleyler yap, icap ederse öl…”diyorlar. Aç›k havada ölmek cam arka-s›nda bo¤ulmaktan iyidir.” (1995a:113).

Bergson’a göre, medeniyetlerin te-melinde sevgi yatmaktad›r. Eserleri ya-ratan ve onlar› ayakta tutan mucizevîgüç, sevgiden baflka bir fley de¤ildir. ‹n-san› yaln›zca zekân›n açt›¤› yolda ilerle-mek tatmin etmemektedir. Sevgiyle yo¤-rulmufl bir çal›flman›n daha kolay ilerle-me kaydedece¤i ve gerçe¤e o nispette da-ha kolay ve emin bir biçimde ulaflaca¤›muhakkakt›r. Medeniyetleri, eserleri ya-ratan güç, “…iç güdünün evrimleflmesiy-le meydana ç›kan sevgi demeti zekây› çe-peçevre kuflatmaktad›r. Bu sezgiyi ken-dinde harekete geçirebilen ruh “kendivarl›¤›n› sonsuz olarak geçen varl›¤›n,demiri k›zartan ateflin yapt›¤› gibi, ken-di flahsiyetini ortadan kald›rmayarak”kendisine nüfûz etti¤ini hissediyor”(1968:104).

‹nsanlar›n sevgi unsurunu kaybet-tikleri zaman, büyük zahmetlerle yarat›-lan mucizevî eserlerin yan›p, yak›l›p külolaca¤› ikaz› da romanda yer almakta-d›r.

“‹flte medeniyet dedi¤in bu kona¤abenzer. Evvelâ o sand›¤›n mucizesi vard›.Yani rahmetli büyük annenin hofluna gi-decek fleyleri sen fark›na varmadan ha-z›rlayan sevgisi… bu, o medeniyetin ya-rat›c› taraf›d›r ve hakikaten bir mucizeyebenzerdi. Her fley âdeta haz›r gibi aran-madan bulunur. Her tesadüf, her ad›mbir mevsim gibi yüklü ve zengindi….

… sonra bir an gelir, kona¤›n kendi-si yanar. fiimdi enkaz aras›nda gördü¤ü-müz insanlara benziyoruz. Bir y›¤›n kül,kararm›fl direk, pasl› demir, yer yer tütenduman, is ve çamur içinde iflte buldu¤u-muz fley…” (1995a:107)

Toplum, sevgiye dayal› gücüyle bellibir inan›fl› farkl› co¤rafyalarda yeni yo-rumuyla gelifltirmektedir:

“… Gene anlad›m ki bizim flark;müslümanl›k, flu bu diye tebcil etti¤imizfleyler, bu toprakta kendi hayat›m›zla ya-ratt›¤›m›z flekillerdir. Bize ulûhiyetinçehresini veren Hamdullah’›n yaz›s›, It-rî’nin Tekbir’i, kim oldu¤unu bilmedi¤i-miz bir iflçinin yapt›¤› mihrapt›r.

…Bu Müslümanl›¤›n benim de her-kes gibi inand›¤›m akideleri vard›r. As›lsihrini o yapar. O ne medereseden, netekkeden, ne fleyhülislâm kap›s›ndan, nekazasker kona¤›ndan gelir; halk›n haya-t›ndan do¤mufltur. Onun içindir ki o ha-yat›n emrindedir, ruhaniyeti onunla be-raber yürür. ‹çine frenk icad› bile girer,fakat manzaras› bizim kal›r.”(1995a:109)

Tanp›nar, “Mahur Beste”nin kurgu-sunda fantastik anlat›m› da kullan›r. ‹n-sanlar›n iç dünyalar›n› aksettirirken on-lar›n bilinç alt›nda yaflad›klar›ndan ör-nekler verir. Yazar›n bilinç ak›fl›yla ro-mandaki kiflilerin iç dünyas›n› çok dahacanl› ve do¤al bir biçimde yans›tt›¤›n›görüyoruz:

“Behçet Bey art›k eskisi gibi saatseslerini teker teker fark etmiyordu ; sa-dece içinde her fleklin, her rengin çalkan-d›¤› s›cak bir ça¤layan durmadan ak›-yordu. Sonra bu flekiller ve renkler kay-boldu, yerinde mahiyeti bilinmeyen biralt›n par›lt›s› kald›. Fakat ne kadar ge-nifl ve kuvvetli, ne kadar çabuk ak›yor-du; etraf›nda ne varsa hepsini, BehçetBey de içinde olmak üzere hepsini bera-berinde al›p götürüyordu. fiimdi BehçetBey bu âlemin akt›¤› yeri görüyordu. Buyeni ald›¤› aynan›n karanl›kta bir uçu-rum gibi aç›lan bofllu¤u idi. Behçet Bey,bu bofllu¤a düflmemek için ç›rp›nd›. Ge-nifl çerçevenin kenar›n› süsleyen filizlere,sarmafl›klara yap›flmak istedi. Fakatak›fl o kadar kuvvetliydi ki hiçbir fleyönüne geçemezdi. Nihayet Behçet Bey,

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 65

Page 62: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

son gayretini de sarf ettikten sonra, buboflluktan içeri düfltü ve …” (1995a:35).

Tanp›nar ilk roman›nda, yaflad›¤›toplumun üzerinde kuruldu¤u flartlar›psikolojik ve felsefî olarak temellendir-me çabas›ndad›r. Bu roman, bir çeflitzihnî aray›fl roman›d›r. Romanda, içindebulunulan psiko-sosyal çevrenin en ge-nel ve soyut terimlerle aç›klanmas›amaçlanm›flt›r.

‹nsanlar›n davran›fllar›n› etkileyenunsurlar, fark›nda olmadan bilinç alt›n-da onlar› yönlendiren olgular, toplumsalstatü anlay›fllar› ve kurallar bütünü ola-rak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Ata MollaBeyin yaflad›¤› toplumda hâlâ eskininimtiyazlar›n› özlemesi bunun bir örne¤i-dir. Atiye Han›m›n meziyetlerini olufltu-ran davran›fllar›n›n belli bir kal›ba so-kulmas›na izin verilmeyiflinde en önemlietkenin, toplumsal kurallara göre yetifl-tirme anlay›fl› oldu¤unu görmekteyiz.

Yaflanan olaylar›n ve dönemin sa¤-l›kl› aç›klamas›, ancak insan bilincininve evrenin do¤ru yorumlanmas›yla ger-çeklefltirilebilir. ‹nsan zekâs› olaylar›nak›fl›n› belli bir h›zda alg›layabilmekte-dir.Bergson’un belirtti¤i gibi; e¤er olay-lar›n -bir film makinesinin süratli oyna-t›lmas› gibi- h›zland›r›ld›¤› farz edilse,insan zihninin olaylar› kavrayamayaca-¤› anlafl›l›r. Bu bak›mdan evrenin ak›fl›-n› alg›layan insan›n bilincindeki zaman,öznel zamand›r. Evrendeki ve insan zih-nindeki ak›c›l›k anlafl›lmadan, aralar›n-daki iliflki kurulmadan olaylar› do¤ruyorumlamak ise mümkün de¤ildir. Ro-man›n girifl bölümünde bu görüflün te-mel olarak al›nd›¤› görülmekte ve evre-nin ak›p gitti¤i, bu ak›fl›n zihne girerekinsan›n duygu ve düflüncelerine yans›d›-¤› ifade edilmektedir.

Olaylar›n insan›n arzu etti¤i flekil-de meydana gelmemesi, zihnindeki kur-guya uymamas›, tesadüfleri genifl za-

man boyutunda de¤erlendirmemesi onudüzensizlik anlay›fl›na yöneltmektedir.Roman›n sonunda Behçet Beye hitab›n-da da yazar bu görüfllerini aç›kça ifadeetmektedir.

Toplumsal olaylar›n ve iliflkilerindi¤er bir yönü de insan psikolojisidir. ‹n-san›n yarad›l›fl›, yetifltirilifli, bilinç alt›n-daki travmalar› ve çevre unsuru onundavran›fllar›nda, di¤er insanlarla etkile-fliminde en önemli etkendir. Romandainsan tabiat›, yetifltirilifli ve bilinç alt›s›k s›k vurgulanmaktad›r.

Romanda kifliler üzerine kurulu gi-rifl, geliflme ve sonuç iliflkisini tam ola-rak görmemekteyiz. Romanda esas ola-rak hayat›n nas›l yorumlanmas› gerekti-¤i düflüncesi ifllenmektedir. Roman›n so-nuç bölümünde ise, do¤ru bir yorumla-man›n felsefî ve psikolojik ilkelerle yap›-labilece¤i ifade edilmekte, bunun da ogün için Freud ve Bergson’dan yararla-n›larak gerçeklefltirilebilece¤i ileri sü-rülmektedir.

KAYNAKLARBergson (Henri),(Çev.fiekip Tunç), 1986a, Ya-

rat›c› Tekâmül, ‹stanbul, Milli E¤itim Bas›meviBergson (Henri),(Çev. Miraç Kat›rc›o¤-

lu),1986b, Düflünce Ve Devingen, ‹stanbul, MilliE¤itim Bas›mevi.

Cücelo¤lu (Do¤an),2000, ‹nsan ve Davran›fl›,‹stanbul, Remzi Kitabevi.

Enginün (‹nci),2001, Cumhuriyet DönemiTürk Edebiyat›, ‹stanbul, Dergah Yay›nlar›.

Mardin (fierif),1992a, Türkiye’de Toplum veSiyaset, ‹stanbul, ‹letiflim Yay›nlar›.

Mardin (fierif),1992b, Türk Modernleflmesi,‹stanbul, ‹letiflim Yay›nlar›.

Passer (Micheael W) - Smith (Ronald), 2004,Phyclogy, New York, McGraw – Hill Companies

Tanp›nar (Ahmet Hamdi),1995a, Mahur Bes-te, ‹stanbul, Dergah Yay›nlar› (Üçüncü bask›)

Tanp›nar(Ahmet Hamdi),(Haz.Dr.Zeynep Ker-man), 1995b, Edebiyat Üzerine Makaleler,‹stanbul,Dergah Yay›nlar›

Topçu (Nurettin), 1968, Bergson, ‹stanbul,Hareket Yay›nlar›.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

66 http://www.millifolklor.com

Page 63: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Yar› yerleflik veya göçer hayat tar-z›nda yaflay›p orta as›rlar içerisinde yer-leflik hayat tarz›na geçen Türklerin ço-¤unlu¤unun sözlü gelenek vas›tas›ylayaflatt›¤› edebiyat›, yerleflik hayata ge-çilmesiyle birlikte yaz›l› edebiyata dö-nüflmüfltür. Bu dönemde sözlü edebiyattürleri k›smen ihmale u¤rasa da tama-

men terk edilmemifl, onlara da sahip ç›-k›lm›flt›r.

Kazak Türkçesinin ve Kazak boyu-nun teflekkül etmesine kadarki dönem,di¤er bir deyiflle Türk topluluklar›n›nbirbirinden farkl› olarak ba¤›ms›z ve ay-r› ayr› geliflmeye bafllad›¤› devre kadar-ki, yani XV. yüzy›la kadarki kültür mi-

AHMET BAYTURSINULI’NA GÖRE KAZAK TÜRKLER‹YAZILI EDEB‹YATININ DÖNEMLER‹ VE TÜRLER‹

The Periods and Genres in the Written Literature of Kazakh Turks According to Ahmet Baytursunuli.

Yrd. Doç. Dr. Nergis B‹RAY*

ÖZETYaz›m›zda Rus hâkimiyeti döneminde eserler veren Ahmet Bayturs›nul›’n›n belki de ilk edebiyat tari-

hi çal›flmalar›ndan say›labilecek “Edebiyet Tan›tk›fl” adl› eserindeki Kazak Türklerinin yaz›l› edebiyat› ile il-gili görüfl ve de¤erlendirmelerini tan›tmak istedik. Rus hâkimiyetinin bitti¤i 90’l› y›llardan sonra Bayturs›-nul›’n›n da, o dönemin totaliter birlik sistemi bask›s›nda, dönemin istedi¤i görüfller çerçevesinde edebî eser-ler veren yazar ve flairlerin de bu tür s›n›fland›rmalar› belirleyici olmamakla birlikte içinde bulundu¤u dö-neme ›fl›k tutmas› aç›s›ndan önemlidir. Günümüzde yap›lan s›n›fland›rma çal›flmalar› daha gerçekçi yakla-fl›mlara dayanmaktad›r.

Ahmet Bayturs›nul›’n›n Kazak yaz›l› edebiyat›n›n dönemleri konusundaki fikirleri, o dönemi ayd›nlat-mas› aç›s›ndan; türler hakk›nda verdi¤i bilgiler ise, Kazak yaz›l› edebiyat› türlerinin belirlenmesi ve di¤erTürk topluluklar›ndakilerle karfl›laflt›r›lmas› aç›s›ndan önem arz etmektedir.

Anahtar KelimelerKazak Türkleri Yaz›l› Edebiyat›, Ahmet Bayturs›nul›, Kazak Türkleri Yaz›l› Edebiyat›n›n Dönemleri

ve TürleriABSTRACT

‹t is aimed in this article to introduce the views and estimates on written Cosac literature of AhmetBayturs›nul› who gave literary works during the Russian Reign. His literary work, perhaps one of the firstin literary history, entitled the “Edebiyet Tan›tk›fl” (‹ntroduction to Literature). Ahmet Bayturs›nul› wrote inage of the Russian invasion. Since the 90’s, the end of Russian dominance, the works of Bayturs›nul› and ot-her authors and poets were written under Russian totaliatment union system in the circle of the official opi-nion. The significant of the works were the investigation of the age, even though there works were not deci-sively indicative for the classification of the literary genres.

The present classification experiences are based on more realytic approaches. Ahmet Bayturs›nul›’sopinions on Cosac written literature periods has importance for the illumination of this period and plays onimportant role among the comparison bet ween other Turkish folks.

Key WordsWritten literature of Cosac Turks, Ahmet Bayturs›nul›, The periods and literary types of the written li-

terature of Cosac folksongs.

* Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi.

http://www.millifolklor.com 67

Page 64: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

ras›, Türk topluluklar›n›n hepsinde or-tak atalar miras› olarak ele al›n›r.

Kazak Türklerinin sözlü edebiyat›,Kazak Hanl›¤›’n›n kurulmas›, Kazak bo-yu ve Kazak Türkçesinin ortaya ç›kma-s›yla birlikte 15. yüzy›l›n ikinci yar›s›n-dan itibaren bafllar. Edebiyat araflt›r›c›-lar›, Kazak Türkleri yaz›l› edebiyat›n›nbafllang›c›n› 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›olarak göstermektedir.

Yaz›m›zda Kazak Türkleri yaz›l›edebiyat›n›n dönemleri ve bu dönemlerehas özellikler tafl›yan türleri hakk›ndaAhmet Bayturs›nul›’n›n görüfllerini ver-meye çal›flaca¤›z.

Kazak Türkleri yaz›l› edebiyat›n›ndevirleri konusunda günümüzdeki arafl-t›r›c›lar da farkl› görüfller öne sürmekte-dirler. Fikir vermesi aç›s›ndan bunlar›nbir ikisinden k›saca bahsedece¤iz.

Ferhat Tamir, Kazak TürklerininEdebiyat› adl› yaz›s›nda Kazak yaz›l›edebiyat›n› üç devreye ay›r›r:

“1. 15. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan 19.yüzy›l›n sonuna kadarki “sözlü halk ede-biyat›”n›n hâkim oldu¤u devir.

2. 20. yüzy›l bafllar›ndaki edebiyat.(1900–1924) Bu devre “Millî Uyan›flDevri” de denir.

3. Sovyet devri. (1924–1991). Sov-yet ideolojisine uygun s›n›f menfaati veçat›flmalar›n› esas alan edebî eserlerinverildi¤i dönemdir.

1991’deki ba¤›ms›zl›ktan sonra Ka-zaklar aras›nda kendi hayatlar›n› akset-tiren yeni bir edebiyat dönemi bafllam›fl-t›r.”(TAM‹R, 1998)

Prof. Mekemtafl M›rzahmetul› iseKazak Türkleri yaz›l› edebiyat›n› flu de-virlere ay›r›r:

“I. Dönem: MÖ VII. yüzy›llar.II. Dönem: VIII – XII. yüzy›llar.III. Dönem: Alt›n-Ordu devrindeki

edebiyat.IV. Dönem: XV – XVII. yüzy›llar

aras›nda Kazak Hanl›¤› devrindeki ede-biyat.

V. Dönem: Sömürgecilik devrindekiedebiyat. Çin ve Rus sömürgecilerininegemenli¤i dönemi. Bu dönem, yazar ta-raf›ndan flu alt gruplara ayr›lmaktad›r:

1. Bafl›bofl beylik dönemindeki ede-biyat.

2. Küçük ve orta cüzde sömürgecibeylikler ve han taraftarlar›n›n Kazaktopraklar›n› talan etmesi ile ‹satay Ma-hambet baflkanl›¤›ndaki iflçi ayaklanma-s›n›n sosyal hayatta sebep oldu¤u de¤i-flikliklerin de yönlendirdi¤i edebiyat.

3. Orta cüz içerisine Ruslar›n sok-tu¤u “a¤a sultanl›k” sistemi ve bu dö-nem kahramanlar›n›n konu al›nd›¤› ede-biyat.

4. Büyük cüzün Hokand Hanl›¤› yö-netiminde oldu¤u dönem ve bu dönem-deki edebiyat.

Kazak bozk›r›nda 1822–1867 y›llar›aras›nda halk›n sosyal ve siyasî hayat›,görüldü¤ü gibi üç ayr› sistemle idareedilmifl; bu hareketler edebiyata da ak-setmifl ve üç farkl› gelene¤i ortaya ç›kar-m›flt›r.

5. Ruslar›n Kazak bozk›r›na hâkimolmas›, bask› rejimi ve Ruslaflt›rma poli-tikas›yla misyonerlik çal›flmalar›n›n ol-du¤u bu dönem, 19. yüzy›l›n ikinci yar›-s›ndan Kazan isyan›na kadarki dönemiiçine al›r.

Kazan ayaklanmas›ndan sonra dev-let yönetimi Lenin idaresindeki Bolfle-vikler Partisi’ne verilir. Edebiyat, bu dö-nemde ideolojinin hizmetine koflulmufl-tur.

Kazak topraklar›nda oldu¤u gibibütün çok halkl› Sovyet halklar›n›n ede-biyatlar›, özellikle 1920’li 30’lu y›llarda,kabul edilen sosyalist sistemin iste¤inegöre s›n›fç›l›k görüflünü temel edinerekortaya ç›km›flt›r.

30’lu y›llarda edebî tenkit türü ve

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

68 http://www.millifolklor.com

Page 65: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

edebiyat› tan›tma ilmi biraz canlanmayabafllar.

40’l› y›llardan ba¤›ms›zl›¤a kadarKazak Edebiyat› Almanya’yla yap›lanVatan Savafl›’ndan etkilenmifl, bu y›llariçerisinde birçok Kazak yazar, flair veâlimin tutuklanmas› veya öldürülmesiy-le kar›fl›k ve kötü bir dönem de yaflan-m›flt›r.

Kazak edebiyat›, 1991’den sonraise, kendi halk›n›n hayat›n› ve hayatgerçeklerini tenkitçi bir gözle tasvir et-meye bafllam›flt›r. (MIRZAHMETULI,2004: 13–24)

Kazak Türkleri yaz›l› edebiyat› üze-rine Sovyetler Birli¤i döneminde kalemeal›nan eserlerde, Kazak edebiyat›n›n ta-rihî dönemleri, totaliter birlik sistemi-nin de bask›s›yla iki grup halinde eleal›nm›flt›r:

1.Ayd›nlat›c›-demokratik yolda iler-leyen edebiyat.

2. Burjuvac› milliyet yolunda ilerle-yen edebiyat.

Ahmet Bayturs›nul›’n›n Kazak ya-z›l› edebiyat›n›n dönemleri hakk›ndakigörüflleri, bu grupland›rmadan farkl› de-¤ildir.

Bayturs›nul›, Kazaklar aras›na ya-z›n›n dinle birlikte girdi¤ini, çocuklaradini ve yaz›y› Nogay mollalar›n ö¤retti-¤ini, bu yolla da ilk edebî eserleri ortayakoyup yaz›l› edebiyat›n ilk örneklerinioluflturanlar›n da onlar oldu¤unu belirt-mektedir. Nogaylar, Kazaklar aras›ndauzun y›llar boyunca yaflad›klar› için, on-lar›n fliiri sevdiklerini ö¤renmifl ve dinîkurallar› halka fliirlerle ö¤retmeye çal›fl-m›fllard›r. Bayturs›nul›, bu amaçla olufl-turulan edebiyat›n dine hizmet etti¤ini,ama dile zarar verdi¤ini ileri sürer. Ka-zaklar›n ilk yaz›l› edebiyat örneklerindede Kazak ve Nogay Türkçelerinin kar›-fl›k bir yap› içerisinde karfl›m›za ç›kt›¤›-n› belirtir. Bu dönemdeki eserlerin dil ve

edebiyat a¤›rl›kl› de¤il de dinî a¤›rl›kl›olmas›, Bayturs›nul›’na göre edebiyat›ngeliflmesine engel olmufltur. Çünkü butip eserler, dini ö¤retmek amac›yla bolcakaleme al›nan, edebî yönü olmayan eser-lerdir. Rus hükümeti bu dönemde Kazakve Nogaylar aras›na nifak sokup iki gru-bu ay›r›r. Kazak beyleri de bu ak›ma ka-p›l›p Nogaycay› b›rak›r, do¤rudan Rusçaö¤renirler. Bu siyasetin devam›nda Arapharfleri kald›r›l›r, Kiril harfleri kullan›l-maya, eserler bu harflerle bas›lmayabafllan›r.

Kazaklar›n Avrupa edebiyat›yla ta-n›flmas›n› sa¤layan ise Rus edebiyat›d›r.Bayturs›nul›’na göre bu dönem edebiya-t›n›n amac›, dili gelifltirmek, edebiyat›güçlendirip güzellefltirmektir.

Bayturs›nul›, bu görüflleri do¤rultu-sunda Kazak yaz›l› edebiyat›n› iki döne-me ay›r›r:

1. Dindar dönem: Dinle ilgili eser-lerin verildi¤i bu dönemde sözlü edebi-yat türlerine yenilerinin eklenmesi d›-fl›nda pek de¤ifliklik yoktur. Sadece dinîkonulu eserler verilmifltir. Bu dönemdeflu türler yer almaktad›r:

Qiyssa (K›ssa): Manzum dinî hikâ-yelerdir. Bu hikâyelerde Kazaklar›n de-¤il, baflka milletlerin hayat› anlat›lmak-tad›r. K›ssalar, mazmununa göre ikiyeayr›l›rlar:

a. Dinin üstünlü¤ü, Allah yolundakisavafllar, müslümanlar›n zaferlerininkonu olarak ifllendi¤i k›ssalar.

b. Dinî emirlerin konu olarak ifllen-di¤i k›ssalar.

‹lk k›ssalar, (“Zarkum”, “Salsal”,“Seyfü’l-Melik” vs.) uzun hikâyeler flek-lindeyken daha sonralar› (“Musa menQar›nbay”, “Jum-Juma” vs.) k›sa hikâ-yeler tarz›nda da yaz›lm›flt›r.

Jarandar, bul sözüme qula¤›ñ sal:Awz›mnan fl›qqan sözim fleker men bal.Özim bilgen kitaptan oq›p kördim

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 69

Page 66: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Jarandar, aram deydi zeketsiz mal.Malay› qudireti köp parwardeger,Quday¤a jaqs› pende quld›q q›lar.Mal›ñnan qay›r, zeket bermey ötseñ,Aq›rette qarn›ñdan tas fl›¤arar.

(Yarenler, bu sözüme kulak verin,A¤z›mdan ç›kan söz, fleker ile bal.Bildi¤im bir kitaptan okuyup gördümYarenler haram olur, zekâts›z mal.Kuluna kudreti güçlü perverdigâr,‹yi kullar, Allah’a kulluk eder,Mal›ndan hay›r, zekât vermeden göçsen,Ah›rette karn›ndan tafl ç›kar›r.)

Hikayat (Dini hikâyeler): Dinî ko-nular›n ifllendi¤i, terbiye edici hikâyeler-dir.Beker bosqa jürgenfle boyd› balapJaqs› depti är iske q›l¤an talap.Pay¤ambar› qudan›ñ zaman›nda,Jüredi eken bir jigit beker qarap.Q›l›p jürer bir jum›s özge bende,Beker jüre biraq ta sol körgendeTüs suw›t›p, qaramay ötedi eken,Ol jigitke pay¤ambar kez kelgende.Jol›qqanda bir sapar külip ötti,Körgennen-aq qaras›n külimdepti.“Sahabalar taqs›r›-aw, külmewfli eñiz,Ne sebepten küldiñiz bügin?” depti.Aytt› sonda: “Sebep bar külgenimde,Külmewfli edim jol›qsa ilgeride.Eki flaytan qas›nda joldas edi,Beker qarap ilgeri jürgeniñde.Ot›r eken bul sapar jerdi s›z›p,Joldast›qtan qafl›pt› flaytan buz›p.Kelip edip periflte, qas›ñda ot›r!Sol sebepten külip em könilim q›z›p.”Beker jürgen batad› bäleketke,Adam bolsañ, jolama ol ädetke.Qur› qarap jürgennen art›q deydiPaydas›z beker q›l¤an äreket te.”Molda Musa

(Beyhude bofl dolafl›p, bombofl gezip,

‹yi deyip her ifle k›lm›fl talep.

Huda’n›n peygamberi zaman›nda,

Gezer imifl bir yi¤it bofl bofl bak›p.

Bir ifl yapar durur bir baflka bende,

Beyhude gezer fakat o gördü¤ünde.

Surat›n› as›p bakmadan geçermifl,

O yi¤ide peygamber rast geldi¤inde.

Rastlay›nca bir defas›nda gülüp geçti,

Gördü¤ünde de gölgesine gülümsedi.

“Ey sahabe hazretleri gülmezdiniz,

Ne sebeple güldünüz bugün?”, demifl.

fiöyle der: “Sebebi var gülüflümün,

Gülmeyecektim rastlasayd›m ilerde.

‹ki fleytan yan›nda yoldafl idi,

Bofl bofl bak›p avare gezdi¤inde.

Oturuyordu bu sefer yeri çizip,

Yoldafll›ktan kaçt› fleytan bozulup.

Gelmifl iki feriflte yan›nda durur!

Bu sebepten güldüm, gönlüm coflup.”

Bofl bofl gezen batar bil ki felakete,

‹nsan isen, kap›lma bu âdete.

Bombofl gezip durmaktan da kötüdür,

Faydas›z yere yapt›¤›n hareket de.)

MollaMusa

Nasiyhat – Ügit (Ö¤üt): Bu dönemnasihatleri, dinî esaslara dayand›r›laraksöylenir. Biyler, para jemeñiz!Jal¤and› jol demeñiz!Aqiyret qam›n izdeñiz!Jan¤a tipti tiymeñder!Kisi aq›s›n almañdar,Awz›ña aram salmañdar!Düniye j›y›p ötken joqBizden bur›n¤› Pay¤ambar.Söz aytay›n ülkender!Qudaydan qap› ketpeñder!Äliñ kelse, Meke bar,Starfl›n, bol›s bolam dep,Is›rap q›l›p mal tökpeñder.”

(fiortanbay

(Beyler rüflvet almay›n!

Yalanla ifl tutmay›n!

Ah›ret kayg›s›n› çekin!

Özellikle cana de¤meyin!

Kifli hakk› yemeyin!

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

70 http://www.millifolklor.com

Page 67: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

A¤z›n›za haram koymay›n!Dünya mal›yla gitmedi,Bizden önceki Peygamber!Söz diyeyim büyükler!Huda’dan gafil gitmeyin!Halin varsa, Mekke’ye git,Vali, müdür olay›m diye,‹sraf edip mal dökmeyin! )(fiortanbay)

Minacat (Münacat): ‹lk örnekleriAllah’a yakar›fl tarz›nda olan bu eserler,daha sonralar› hüzünlü fliirlere dönüfl-müfl. Bu fliirlere “muñ tol¤aw” (hüzünlü,kederli fliirler), “zarlaw” (flikâyet edici,inleme fliirleri) da denmifltir.

Minacat:“On segiz m›ñ ¤alamn›ñ,Patflas› ediñ, quday›m!Qudaya, sa¤an j›lay›n,Keflirgeysiñ künäyim!Öziñniñ naflar pendeñmin,Är japaña köngenmin.⁄afl›rbektey ta¤ama (na¤afl›ma),Medet berer kün bügin!On segiz m›ñ ¤alamd›,Hal›q q›l›p bar etken,Nefle äwliye, änbiye,Nefle hakim pana ötken!⁄afl›r sultan ta¤ama,Medet berer kün bügin!”

(On sekiz bin âlemin,Padiflah›s›n, Huda’m!Ey Allah’›m, sana a¤layay›m,Affediver günah›m!Senin çaresiz bendenim,Her cefana raz›y›m,Akrabam olan Afl›rbek’e,Medet edilecek gün bugün!

On sekiz bin âlemi,Halk k›l›p var etmifl,Nice evliya, enbiya,Nice hâkim ona s›¤›nm›fl!

Akrabam Afl›r sultana,Medet edecek gün bugün!)

Muñ tol¤aw, zarlaw:Qudaya qudiretiñe tan qalam›n,Jol›nda bir ¤afl›qt›ñ zaqrlanam›n.‹flimdi ¤afl›q ot› küydiredi,S›rt›ma fl›¤aruw¤a arlanam›n.(Ey Allah’›m, kudretine hayran›m,

Yolunda bir canan›n›m, inliyorum.

‹çimi aflk atefli yak›yor,

D›fla vurma¤a utan›yorum.)

Maqtaw (Övgü): Bu tür eserlerde,insanlar›n övgüsü yan›nda dinî konular-daki övgüler de yer almaktad›r.

Bastaym›n bul sözimdi bismilladanQa¤azga bismilla dep tartam qalam.Cappar›m adamzatt› ärqaflan da-Saqtas›n musulmand› esen-aman.Äleke Jarmola¤a kelip turd›,Ümit köp son›ñ üflin bir qudadan.Jay›qta dañq› fl›¤›p jatuwfl› edi.Keltirgen bul ara¤a bizdiñ talan.”Jorabay Aq›n

(Bu sözüme bafllar›m Bismillâhla,

K⤛da Bismillâh yaz›p bafllayay›m.

Cabbar’›m insano¤lunu her zaman,

Korusun müslüman› sa¤l›k selamette.

Eleke Jarmola’ya gelip durdu,

Ümit çok onun için tek Huda’dan.

Yay›k’ta flöhreti çok yay›lm›flt›,

Getirdi bu arada bize talan.)

Ak›n Jorabay

Dattaw (Yergi): Bu tür eserlerde,ya bir kifliyle veya halk›n tamam›yla il-gili kötüleme, ay›b›n›, kusurunu söyle-me gibi konular yer al›r. Bu fliirlerdekiyergi, daha çok dinî konularla ilgilidir. Bul bolsa, eflkim baqpas joldas›na,Aldanar aram düniye oljas›na.Birewdiñ ur› zal›m mal›n urlap,

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 71

Page 68: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Surasa, bäle salar öz bas›na.Qars› daw birew aytsa, son› t›ñdap,Bas adam közim jetti oñbas›na.Parq› joq bu zamann›ñ adam›n›ñ,Biriniñ-biri nanbas ollas›na.

(Bu ise, hiç kimse bakmaz yoldafl›na,

Aldan›r haramolan dünya ganimetine.

H›rs›z zalim birinin mal›n› çal›p,

‹steyince bela bulur kendi bafl›na.

Kim karfl› ç›karsa, onu dinleyip,

Bafl olan o, inand›m büyüklü¤üne.

Fark› yok bu zaman›n insan›n›n,

Hiç birisi inanmaz yeminine.

Baylard›ñ bala ok›tqan isi qara,Degenin sawdalayd› moldas›na.Paq›rd› miskinmenen partiya q›p,Bereri sadaqas›n qolqas›na.Bul sözi Seydahmet ötirik pe,Ras-pa, - köptiñ sald›m ortas›na.

(Zenginlerin çocuk okutma ifline bak,

Dedi¤iyle fiyat biçer mollas›na.

Fakiri miskiniyle parti kurup,

Sadakas›n› verir en yak›n dostuna.

Bu sözü Seydahmet’in yalan m›?

Do¤ru mu, sorar›m kendi halk›ma.)

Ayt›s (At›flma): Dinî kurallara uy-mayan davran›fllar›n konu al›nd›¤› at›fl-malard›r.Ayq›n:Qoja-eke,esensiz be? Sälem berdik!Mübärek dindar›ñd› jaña kördik.Jüzinde raqmetiñ bar er ekensiz,Joq fl›¤ar köñiliñizde täkapparl›q.Öziñ bil söylesken soñ ne deriñdi,Qazirde qol›ñd› ber, köriselik!

(Ayk›n:—Ey Hocam, iyi misiniz? Selam verdik!

Mübarek didar›n› yeni gördük.

Yüzünde rahmeti olan er idiniz,

Olmamal› gönlünüzde kibirlilik.

Sen bilirsin söyleflince ne diyece¤ini,

fiu anda elini uzat, görüflelim.

Jar›l¤as›n Qoja:Jarq›n›m, sälem berseñ, sälemet bol!Jetedi murat›na ölmegen qul.Siz berseñ sälemiñdi, älik ald›q,Sünneti pay¤ambard›ñ qazuwl› jol.“Qol berseñ köriselik” degen söziñ-Bul dur›s flar›y¤atqa bolmayd› sol.Taral¤an tot› qustay bala ekensiñ,M›sal› eki betiñ alq›z›l gül.Hal bilmek, jön suramaq häm ¤anibet,Abzalda, söyleselik, at›ñ bildir.

(Jar›lgas›n Koca:Nur yüzlüm, selam verdiysen, selamette ol!

Ulafl›r murad›na ölmeyen kul,

Sen verince selam›n›, aleyküm deyip ald›k,

Peygamberin sünneti köklü bir yol.

“El uzat, görüflelim” dedi¤in sözün,

O¤ul, bu fleraite göre do¤ru de¤il.

Tuti kuflu gibi süslenmifl bir çocuksun,

Baksana iki yana¤›n k›pk›z›l gül.

Hal hat›r sormak, gönül almak da sevap,

Uygun halde söyleflelim, ad›n› bildir.)

Tol¤aw (Belli bir olay veya kifliyeithafen domb›ra eflli¤inde makamla oku-nan fliir): Dinî konular›n a¤›rl›kta oldu-¤u eserlerdir.

Âfl›kl›k tol¤awlar›nda dinî konularele al›nmaz. Tol¤awlar, kâfirlerle yap›-lan savafllarda askere güç vermek içinsöylenirse “nam›s veya so¤›s tol¤aw›”; di-nî ilerleme, geliflmeyle ilgili konulardasöylenirse“markay›s” ad›n› al›r.

Nam›s veya so¤›s tol¤aw›:Oyran etip taw-tast›,Qan¤a boyap köz jast›,fiöldirletip q›z›l bast›,Saylap flanflar künder bügin.As›l almas p›flaqtar›,T›¤›radan flaflaqtar›,

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

72 http://www.millifolklor.com

Page 69: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Aq›metjann›ñ qojaqtar›,Jannan kefler künder bügin.⁄afl›rbektiñ sol ozar›,Qur›ls›n maqflard›ñ bazar›.Bek Jüsiptiñ qoflqarlar›.Qannan kefler künder bügin.At qula¤›n teñestirip,Bir-biriñe keñestirip,Käpirlerdi qoyfla q›r›p,Maydan kefler künder bügin.

(Namus veya savafl fliiri:Ya¤malay›p da¤› tafl›,

Kana boyay›p gözyafl›n›,

Atefllere at›p k›z›l bafl›,

Niflan al›p vuraca¤› günler bugün.

Asil elmastan b›çaklar›n›n,

Kay›fllardan saçaklar›n›n,

Ahmetcan’›n koçaklar›n›n,

Candan geçece¤i günler bugün.

⁄afl›rbek’in bu ak›n›yla,

Kurulsun mahfler pazar›,

Yusufbek’in koçaklar›n›n,

Kandan geçece¤i günler bugün.

At kula¤›n› eflitleyip,

Birbiriyle söylefltirip,

Kâfirleri koyun gibi k›r›p,

Cepheden geçece¤i günler bugün.)

Marqay›s tol¤aw›Käpirge q›l›fl siltep qar›sqan›m!Düniyede teñin taw›p jar›sqan›m!Täniñnen duflpan körseñ, tügiñ fl›qqan,Lay›q zaman›ña ar›stan›m!Naflard› s›rt duflpannan araflalap,Qam oylap, qarafl›¤a bol›sqan›m!Ülgimen är or›nda tura bergenAq›l¤a Aplotonday dan›flpan›m!Dostardan qasiret ot›n qalas oylap,Qay›rl› sa¤at›nda qaw›flqan›m.fiubalañ, Qaraqo¤a, J›lanfl›qpen,Deni saw tüsinikti bol›star›ñ.Bul künde sizder üflin du¤ada tur,Atqar›p joldas bol¤an or›star›ñ.

(Marqay›s tol¤aw›(Kâfire k›l›ç savurup sald›ran›m!

Dünyada dengini bulup yar›flan›m!

Düflman görünce tüyleri diken diken olan,

Kendi zaman›na lay›k, arslan›m!

Çaresizleri düflmanlar›ndan kurtar›p,

Kayg›s›na düflüp, destek olan›m!

Her yerde örnek olarak gösterilen,

Ak›lda Eflatun gibi dan›flman›m!

Dostlar›yla hasret ateflini aradan sav›p,

En hay›rl› saatte kavuflan›m!

fiubalan, Karako¤a, J›lanfl›k’la,

Dimdik ayakta olan idarecilerin,

Bu gün de sizler için duadad›r,

Hizmet edip destek olan yoldafllar›n.)

Joqtaw (A¤›t): Dinî konulu a¤›tlar-d›r. Daha önceki dönemlerde söylenenjoqtawlarda ölenin yi¤itli¤i, zenginli¤i,yapt›¤› erlikler anlat›l›rd›. Bu dönemjoqtawlar›nda ölenin dindarl›¤› üzerindedurulur.

“‹släm jol›n añdad›ñ,Jan täsilim bol¤anflaAq›l›ñnan tanbad›ñ.Sonda bilip, oylad›ñQudan›ñ nazar sal¤an›n.Amandaspaq sol küniKöñilde bold› arman›ñ.Amandast›ñ jurt›ñmen,Buyr›¤› dep allan›ñ.‹yman›ñd› qurmettep,Periflte kelsin habar¤a.Art›ñda qal¤an biz naflar,‹zdegenmen tabar ma?Keflegi söngen flamfl›raq,Orn›na qayt›p janar ma?Düniye däwlet bolsa da,Endi däwren bolar ma?”

(‹slam yolunda yürüdün,

Can teslim edene kadar.

Akl›ndan vazgeçmedin,

O zaman anlay›p, düflündün,

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 73

Page 70: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Huda’n›n gel dedi¤ini.

Vedalaflmak o gün,

Gönülde murad›n oldu.

Vedalaflt›n yurdunla,

Allah’›n buyru¤u deyip.

‹man›na hürmet edip,

Melekler getirsin haberini.

Ard›nda kalan bizler çaresiz,

Aranmakla bulunur mu?

Akflam sönen bu çera¤,

Tekrar dönüp yanar m›?

Dünya devlet olsa da,

fiimdi devran olur mu?)

Terme (Kazak sözlü edebiyat›ndadomb›ra eflli¤inde terennüm edilen birnaz›m türü): Dinî dönemdeki terme ilesözlü edebiyat dönemindeki terme ayn›-d›r. Tek fark dinî dönemdeki termelerdedinî konular›n ifllenmifl olmas›d›r.“Däret al›p, namaz q›l,Suwd› quy›p qum¤an¤a.Zeket berip, qaj›¤a bar,Aynalmañ›z qur mal¤a.Düniyege aynal›p,Täñiri bergen däwlettenMaqflar küni qur qalma!Köñilge iyman bekitip,Üyretiñiz tuw¤an¤a.‹slämniñ bes par›z›Jan¤an ottan qutqararHaq taraz› qur¤anda.fiapa¤at q›lar bes namaz,Äzireyil jetisip,Jan›ñd› qab›r q›l¤anda.Bul düniyeniñ q›z›¤›,Uqsayd›, bilseñ, jarandar,Köziñdi afl›p jum¤an¤a.”

(Abdest al›p, namaz k›l,

Suyu koyup ibri¤e.

Zekât verip, hacca git,

Dolanma sak›n bofl mala.

Dünyayla meflgul olup,

Tanr›’n›n verdi¤i devletten,

Mahfler günü nasipsiz kalma!

Gönle iman› yerlefltirip,

Ö¤retin çocuklara.

‹slam’›n befl farz›n›,

Yanan ateflten kurtar›r.

Hak terazi kurdu¤unda,

fiefaat eder befl vakit namaz.

Azrail bir gün gelip,

Can›n› ald›¤›nda,

Bu dünyan›n ilginç yönü,

Benzer, anlay›n yarenler,

Gözünü aç›p yummaya.)

2. Dilmar dönem: Dille ilgili gelifl-melerin oldu¤u dönemdir.

Yazara göre, bu dönemler, Kazakhalk edebiyat›n› gelifltirip güçlendir-mekten uzakt›r. Bu süre zarf›nda baflkayurtlar›n edebiyatlar› tesirinde do¤anbir edebiyat ortaya konmufltur. Dindardönemde Arap-Fars edebiyatlar›ndan ör-nekler al›nm›fl, onlar taklit edilmifl; dil-mar dönemde de Rus edebiyat› örnekal›n›p taklit edilmifltir.

Bayturs›nul›, bu dönem yaz›l› ede-biyat›n›n s›n›fland›r›lmas›nda, sözlüedebiyattaki gibi kullan›m ve ilkeli olmaözelliklerine de¤il, söylenifl özelliklerineyer verildi¤ine dikkat çeker. Bu görüfldo¤rultusunda da, yaz›l› edebiyat türle-rini flu flekilde grupland›r›r:

“Yaz›l› edebiyat türleri temelde üçeayr›l›r:

1. Ertek (äñgime) (Masal, hikâye):aw›z ertek (sözlü edb. masal), ertek j›r(masal destan), tar›yh›y j›r (tarihî des-tan), m›saldar (meseller, fabller).

2. Tol¤aw (Lirik fliir): aw›z tol¤aw(Lirik fliirler), joqtaw (a¤›t).

3. Ayt›s-Tart›s (At›flma tart›flma):Sözlü edebiyatta ayt›s vard›r, ama tart›syoktur. Ayt›s-tart›s, büyük ustal›k ge-rektirdi¤i için sanat›n güçlü oldu¤u dö-nemlerde ortaya ç›km›flt›r. (BAYTURSI-NULI, 1991:435)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

74 http://www.millifolklor.com

Page 71: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

S›ñdar Dönem (Edebî Tenkit Dö-nemi): Kazak edebiyat›n›n bu dönemin-de yay›nlanan eserlerde edebî tenkit tü-rü karfl›m›za ç›kmaya bafllar. Bu sebeplebu devre kusursuz, vas›fl› ve güzel tol-¤aw(lirik fliir)lar›n yaz›ld›¤› dönem dedenebilir.

Bayturs›nul›’na göre bundan öncekidönemlerde verilen eserler bir yönüylegüzel ve güçlü olsa da di¤er yönüyle ku-surludur. Kazak ak›nlar›, Avrupa edebi-yat› ile tan›flt›ktan sonra eksikliklerinifark etmifl, bunlar› gidermeye, kendiedebiyatlar›n› Avrupa edebiyat›na göreflekillendirmeye çal›flm›fllard›r. Baytur-s›nul›, bu çal›flmalara örnek olarak üstatAbay’› gösterir ve s›ñdar devri Abay’›neserleriyle bafllat›r.

Yazar, Kazak s›ñdar edebiyat›n›nAvrupa edebiyat› örne¤inden ortaya ç›-k›p geliflti¤ini ifade etmek yan›nda, Av-rupa edebiyat›ndaki türlerin hala kendiedebiyatlar›nda eksik oldu¤unu da belir-tir. Bayturs›nul›, bu dönemdeki türleriflu flekilde s›ralar:

I. Äweze yaki äñgime türli söz-der: (Nesir Türleri)

Bu gruba giren alt türler flunlard›r.1. Ertegi J›r (Masal destan): Man-

zum masallard›r. Tenkitçi olmas› bak›-m›ndan kendinden önceki dönemlerinertegilerinden ayr›l›r. Ma¤can Cumaba-yul›’n›n “S›zd›k Bat›r” adl› eseri bunaörnektir.

2. Ul› äñgime yaki roman (Uzun hi-kâye veya roman): Hayatta yaflanm›fl ve-ya yaflanabilecek olaylar› konu al›p hi-kâye eden, tasvir eden eserlerdir. Olay-lar›n tasvir edilmesi s›ras›nda ona yönve renk veren tipler de tasvir edilir. Tip-lerin uygun ve gerçekçi seçilmifl olmas›,eserin de gerçe¤e uygun olmas›n› sa¤lar.

Bu bafll›k alt›ndaki eserlerin ro-man, uzun hikâye, küçük hikâye fleklin-de grupland›r›lmas›, onlar›n uzunluk k›-

sal›klar›yla ilgilidir. Anlat›m flekli hep-sinde ayn›d›r.

Bayturs›nul›, Kazak edebiyat›ndahala roman türünü temsil eden bir eserolmad›¤›n› belirterek, Mircak›p Duvla-tul›’n›n “Bak›ts›z Jamal”›n› uzun hikâyeolarak de¤erlendirir.

3. Äweze J›r› (Ahenk destan›): Birmilletin tarihinde yer alan, halk›n a¤-z›nda na¤me olup söylenen olaylar›n ve-ya bu olaylara halk›n katt›¤› sanat›n, yi-¤itli¤in, insanl›¤›n destanî bir flekildeanlat›ld›¤› eserlerdir. Bu eserlerde hemolaylar hem de erlik gösteren yi¤itlerdestanlaflt›r›larak anlat›l›r.

Tarihî j›rda insanlar ve olaylar hak-k›nda söylenenler tarihî bilgilerdenfarkl› olamaz. Hâlbuki äweze j›rda temeltarih bilgisi de¤ifltirilmez, ama olaylarve flah›slar hakk›nda yazar›n hayalihürdür. Äweze j›r› edebî bir tür oldu¤uiçin ädemilew (güzellefltirme), köriktew(süsleme), meñzew (iflaret etme), äserlew(etkileme) yöntemleri kullan›labilir.

4. Tariyhiy J›r (Tarihî destan): Tari-hî bilgilerin esas al›nd›¤›, gerçek olaylarveya kifliler hakk›nda yaz›lm›fl eserler-dir.

5. Añ›z öleñ jäne äñgime (Efsane,menk›be veya hikâye): Bu eserler, bat›linançlar, H›z›r, rüyalara inanma, vs. gibihalk içinde anlat›lan çeflitli efsane vemenk›belerden oluflmaktad›r. Ak›nlar,hofl bir dille, gösteriflli bir flekilde bumenk›beleri tekrar ele almaktad›rlar.Ma¤can Cumabayul›’n›n “Korkut”u,Abay’›n “Eskendir” adl› eseri bu grubaörnektir.

6. Köñildi Söz (‹yi niyetli, neflelieserler): Zulmü, hilesi olmayan, tabiîdertsiz, temiz, alçakgönüllü insanlarla,huzurlu hayat›n tasvir edildi¤i eserler-dir.

Yazara göre, Kazak edebiyat›ndahenüz bu tür eserler yoktur.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 75

Page 72: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

7. M›sal (Mesel, Fabl): Hayvanlarainsanî özellikler yüklemek suretiyle veders vermek maksad›yla kaleme al›naneserlerdir. Yazar, fabl türünün en güzelörneklerinin La Fontaine taraf›ndan ka-leme al›nd›¤›n› belirtir. Kendisinin Kiri-lov’dan aktard›¤› “K›r›k M›sal” adl› ese-rini de bu türe örnek olarak gösterir.

II. Tol¤aw Tab›na Qarayt›n Söz-der (Tol¤aw Türleri)

Saz flairleri tol¤awda yüreklerinde-ki gönül s›rlar›n› dile getirir. Tol¤aw›ncoflkulu, s›rl› bir anlat›ma, gerçek bir ko-nuya ve ahenge sahip olmas› gerekir.Tolgawlar, 4–5 dörtlükten oluflur. Ezgili-dir.

Tol¤aw kendi içinde flu türlere ayr›-l›r:

1. Sap Tol¤aw (Saf tol¤aw): Gönlüntemiz na¤melerinden ç›kan fliirlere “saptol¤aw” veya “sayraw” (flak›ma) denir.

2. Marqay›s Tol¤aw (‹yilik tol¤aw›,ilerleyen tol¤aw): ‹nsan gönlünün hoflduygular›n›, iyilik temas›n› iflleyen tol-¤awlard›r.

3. Nal›s - Muñay›s Tol¤aw (fiikâyet,inleme tol¤aw›): Konular› vefas›zl›k,bahts›zl›k, kederler üzerine kurulan, ha-yata ve insanlara k›rg›n bakan tol¤aw-lard›r.

4. Nam›s-Tan›s Tol¤aw (Yi¤itlik tol-¤awlar›):Cesaret, yi¤itlik, kahramanl›kkonular›n› iflleyen tol¤awlard›r. Bunlarasavafl (sog›s) tol¤awlar› da denir.

5. Suqtan›s Tol¤aw (‹mrendirici,iflaret edici fliirler): Tabiat›n s›rr›, güzel-li¤i ve insanlar›n s›rlar› üzerine yaz›lantol¤awlard›r. Hayat ile ölüm, iyilik ilekötülük gibi konular da bu tol¤aw tü-ründe ifllenir.

6. Oylamaldaw Tol¤aw (Düflündü-rücü, yergi tol¤awlar›): Sadece gönülna¤meleriyle de¤il, fikir ve hayallerle deörülmüfl konular› içeren, keder, s›k›nt›,düflünce dolu olan, hata, kusur ve kötü-

lükleri yerip, bunlar›n düzeltilmesi üze-rinde duran tol¤awlard›r. Oylamaldawkendi içinde iki gruba ayr›l›r:

a. Sögis tol¤aw› yaki dattaw (Yergi):Halk›n ço¤unlu¤u için söylenirse dattaw(iffla, yergi); bir kifliye yönelik söylenirseälemdew, sögis (alay, sövgü) ad›n› al›r.

b. Külis tol¤aw› yaki külkilew (Hi-civ): Abes olaylar veya davran›fllarla ilgi-li olarak kaleme al›nan tol¤awlard›r. Butür tol¤aw, ya sadece tebessüm ettiriciya da alaya al›c›d›r. Hicvin en hafifi fla-ka ile dile getirilir.

Hicvin mazaq (birinin eksikli¤ini,kusurunu söyleyip gülme, a¤›r bir hiciv);m›sq›l (do¤ru fleyi ters çevirip söyleyerekdalga geçmek, so¤uk bir hiciv), s›qaq wequwl›q (daha hafif flekilde hicvetme, tafl-lama); äzil (flaka, latife) türleri vard›r.

III. Ayt›s-Tart›s Tab›na Qarayt›nSözder (Ayt›s-tart›s Türleri)

Ayt›s-tart›s, Kazak ak›nlar›n›n ay-t›slar› ile ayn› de¤ildir. Tek benzeflenyönleri “ayt›s” (at›flma)t›r. (bkz.B‹RAY,2003: 58–76)

Ayt›s-tart›sta ak›n, baflkas›n›n ba-fl›ndan geçen bir olay› anlat›r. Kendi ba-fl›ndan geçenleri, kendi gönül na¤meleri-ni eserine katmaz. Bu aç›dan ele al›nd›-¤›nda k›smen äñgime’ye benzer.

Tart›s’taki olaylar ve insanlar, as-l›nda yoktur, saz flairinin hayalinde ya-ratt›¤› flah›slar ve olaylard›r. Anlat›c›durumundaki saz flairinin varl›¤› sezil-mez, baflkalar›n› konuflturur, at›flt›r›r. ‹çâlemle d›fl âlemi birlefltirir.

Ayt›s-tart›s’›n “ayt›s” (at›flma) ve“tart›s” (münakafla, tart›flma) fleklindeiki yönünden bahsetmek mümkündür.

Tart›s, kendi içinde üç gruba ayr›-l›r:

a. Mert, yaki älektekti tart›s (Traje-di)

b. Sergeldeñ, yaki azapt› tart›s(Drama)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

76 http://www.millifolklor.com

Page 73: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

c. Aramter, yaki äwreflilik tart›s(Komedi)

Tart›s›n içinde flark›, na¤me yeral›rsa buna “tart›s zaw›qt›” (zevkli tar-t›s), kurnazl›k a¤›rl›kl› konu yer al›yorsa“quwl›qt› tart›s” (hileli, kurnaz tart›s),hiciv ve komiklik varsa “küldirgi tart›s”(gülünç, hicvî tart›s), sihir konuluysa“siyq›rl› tart›s” (sihirli tart›s) ad›n› al›r.

Rus hâkimiyeti döneminde eserlerveren Ahmet Bayturs›nul›’n›n belki deilk edebiyat tarihi çal›flmalar›ndan say›-labilecek “Edebiyet Tan›tk›fl” adl› eserin-deki Kazak Türkleri yaz›l› edebiyat›ylailgili görüfl ve de¤erlendirmelerini tan›t-maya çal›flt›k. 1991’den yani Rus hâki-miyetinin bitti¤i y›llardan sonra Baytur-s›nul›’n›n da, o dönemin totaliter birliksistemi bask›s›nda, dönemin istedi¤i gö-rüfller çerçevesinde edebî eserler verenyazar ve flairlerin de bu tür s›n›fland›r-malar› önemini kaybetmifltir. Günümüz-de yap›lan s›n›fland›rma çal›flmalar› da-ha gerçekçi yaklafl›mlara dayanmakta-d›r.

Türk dünyas› topluluklar› ve cum-huriyetlerinin genifl bir co¤rafyada yeralmalar›, tarih ve siyasî birliklerindekiçeflitlilikler, edebî konular› kendilerinehas ve birbirlerinden farkl› metotlarlaele almalar› sebebiyle her birinin edebi-yat tarihini tespit etmek, edebî dönemle-rini belirlemek, vs. konular›ndaki çal›fl-malar hala kar›fl›kl›klar arz etmektedir.Bu çal›flmalar›n her Türk toplulu¤u için-de ele al›n›p kesinlefltirilmesinden sonrabelirlenen ortak metot ve yaklafl›mlarlagenel sonuçlara var›labilecektir.

KAYNAKLARARAT, Reflit Rahmeti, 1977, “Kazakistan”, ‹s-

lam Ansiklopedisi, Ankara.BAYTURSINULI, Ahmet, 1991, Aq Jol, Al-

mat›.B‹RAY, Nergis, 2003, “Ayt›s, Ayt›s-Tart›s”,

Milli Folklor, S:57, s.58–76.EB‹LKASIMOV, B., 1988, 18–19. ⁄as›rlar-

da¤› Qazaq Ädebiy Tiliniñ Jazba Nusqalar›, Al-mat›.

ERC‹LASUN, Ahmet Bican, 1993, TürkDünyas› Üzerine ‹ncelemeler, Ankara, Akça¤Yay.

ERGÖBEK, Qulbek, 1994, 20. ⁄as›r Bas›n-da¤› Ädebiyet, Almat›.

ERGÜN, Metin, 2002, Kopuz Sar›n›: KazakÂfl›k Tarz› fiiir Gelene¤i, Ak›n ve C›ravlar, An-kara, Kültür Bak.

‹SAYEV, B., 1989, Qazaq Ädebiy Tiliniñ Ta-riyhiy, Almat›.

KALKAN, ‹brahim, “Kazak Siyasi Düflüncesi-nin Geliflimi ve Qazaq Gazetesi(1913-1918)”, Türk-ler – 19.c., s.369-388, Ankara, Yeni Türkiye Yay.

Qazaq SSR ⁄›l›m Akademiyas› M.O. AwezovAt›nda¤› Ädebiyet Jane Öner ‹nstitut›, 1989, Ah-met Bayturs›nul›, fi›¤armalar›, Almat›.

KENJEBAYEV, B., 1973, Qazaq ÄdebiyetiTarihiniñ Mäseleleri, Almat›.

QONIRATBAYEV, Awelbek, 1994, QazaqÄdebiyetiniñ Tar›yh›, Almat›.

KUTALMIfi, Mehmet, 2004, “Tarihte ve Gü-nümüzde Kazakistan’›n Alfabe Meselesi”, Bilig,S.31, s.1–21.

MIRZAHMETULI, Mekemtafl, 2004, TürkiyeD›fl›ndaki Türk Edebiyatlar› Antolojisi–27, Ka-zak Edebiyat› I-II, Ankara, Kültür ve Turizm Bk.Yay.

ÖZKAN, Nevzat, 1997, Türk Dünyas›, Kay-seri.

Rabiga SIZDIKOVA, 1984, 18–19. ⁄as›r Qa-zaq Ädebiy Tiliniñ Tariyhiy, Almat›.

SIZDIKOVA, Rabiga, 1993, Qazaq ÄdebiyTiliniñ Tariyhiy, Almat›.

SÖYLEMEZ, Orhan, “Ba¤›ms›zl›¤›n›n 10. Y›-l›nda Kazakistan Cumhuriyeti”, Türkler – 19.c.,s.339-364, Ankara, Yeni Türkiye Yay.

SÜY‹NfiAL‹EV, Hangali, 1997, Qazaq Äde-biyetiniñ Tar›yh›, Almat›.

TAM‹R, Ferhat, 1998, “Kazak TürklerininEdebiyat›”, Türk Dünyas› Edebiyatlar›, Ankara,MEB Yay, s.359-383.

TAM‹R, Ferhat, 1998, “Kazak Türkleri Edebi-yat›”, Türk Dünyas› El Kitab›–4. cilt, Türkiye D›-fl› Türk Edebiyatlar›, Ankara,TKAE Yay., s.423-451.

UYGUR, Ceyhun Vedat, 2002, “Tol¤av Naz›mTürü ve Karakalpak Tol¤avlar›”, Uluslar Aras›Türk Dünyas› Halk Edebiyat› Kurultay› Bildi-rileri (27–29 May›s, Mersin), T.C. Kültür Bakanl›¤›Yay., Ankara, s.677-687.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 77

Page 74: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

78 http://www.millifolklor.com

Kelo¤lan, bütün Türk dünyas›ndave kültürümüzün bütün katmanlar›ndayayg›n, millî bir motiftir. Motifle ilgiliolarak en genifl araflt›rmay› BahaeddinÖgel yapm›flt›r (1995:77-82). Türk Mito-lojisi II adl› eserinde, Türklerde kel, kel-

lik anlay›fl›, kelli¤in çeflitleri, daz, kel at-lar, mitolojik baz› Kelo¤lan motifleri vs.hakk›nda ayr›nt›l› bilgiler vermifltir. Ay-r›ca I. Uluslararas› Türk Folklor Kong-resi’nde sundu¤u tebli¤inde (1976:265-268), Türk dünyas›ndan çeflitli örnekler

ALTAY DESTANLARINDA VE ANADOLU TÜRK MASALLARINDA TASTARAKAY-KELO⁄LAN

The Figure of “Tastarakay-Kelo¤lan” in Altai Legends and Anatolian Turkish Folk Tales.

Dr. Pervin ERGUN*

ÖZETAltay destanlar›n›n karakteristik motifi olan “Tas, Tastarakay” ile Anadolu Türk masallar›n›n ünlü ti-

pi “Kelo¤lan” ayn› kökten gelmektedir. Altaylardan Balkanlara, bütün Türk dünyas›nda tan›nan karak-ter,Türk kültürüne has önemli motiflerden biridir. Türkün dünya görüflüne göre kellik, köseli¤in z›dd›d›r veTanr› kutunu sembolize eder. Tanr› taraf›ndan yeryüzünü yönetmekle görevlendirildi¤ine inanan Türk ha-kan›, zaman zaman k›l›k de¤ifltirerek halk içinde gezer; hak düzene uymayanlar›, kötüleri bu flekilde tespitettikten sonra, cezaland›r›r. Türk devlet yönetiminin temelini oluflturan bu sistem, kültürümüzün bütünürünlerinde karakterize edilmifltir. Gerek Altay destanlar›nda, gerekse Anadolu halk masallar›nda s›kça gö-rülen Tastarakay-Kelo¤lan, zeki, muktedir, insanlar taraf›ndan öldürülemeyen, dürüst, kötülere karfl› ac›-mas›z, uykucu, uyuz kel görünüfllü, komik, zay›f, c›l›z, kel atl›, vb. özelliklere sahiptirler. Yaln›z Altay des-tanlar›nda asl›na dönerek kutlu han olan Tastarakay, Anadolu masallar›nda bazen kutlu han olur; bazen degelene¤in bozulmas› sebebiyle Kelo¤lan olarak kal›r. Türk kültürünün iyi tahlil edilebilmesi ve mitolojimizinsa¤lam temellere oturabilmesi için Türk dünyas›nda mukayeseli çal›flmalara a¤›rl›k verilmelidir.

Anahtar KelimelerTastarakay, Kelo¤lan, Köse, k›l›k de¤ifltirme, Dede Korkut Hikâyeleri, Köro¤lu Destan›, Bams› Bey-

rek, Bozo¤lan, Afl›k Garip, düzme Kelo¤lan, hakikî Kelo¤lan. ABSTRACT

Tas,Tastarakay, the characteristic motive of Altaic epics and Kelo¤lan (the bald boy), the famous cha-racter of Anatolian Turkish folktale comes from the same root. From Altais to Balkans, the character well-known in the whole Turkic world, is one of the most important motives of Turkish culture. The baldness, de-pending on the Turkish aspect, is the opposite of beardness and sembolizes the holiness of God. The Turkishhakan (emperor), believing he has a mission to rule the world that was given by God, sometimes disguisesand travels through the country; after exploring the bad ones this way, he punishes them. The system whichtakes the basic place in ruling the state can be seen in all the products Turkish culture. Taskaray-Kelo¤lanwho can often be seen either in Altaistic epics or Anatolian folk tale are clever, successful, honest, bald, cruelto the bad, funny and thin. They also cannot be killed by mortals. Only in Altaistic epics, Tastarakay turnsback to his roots and becomes the holy emperor... In Anatolian folk tale he sometimes becomes the holy em-peror and sometimes remain as Kelo¤lan because of the destruction of the tradition. To analyze Turkish cul-ture well and to establish our mitology on a strong foundation, comparative studies in the Turkic world sho-uld be taken seriously.

Key WordsTastarakay, Kelo¤lan(the bald boy), beardness, to disguise, Dede Korkut Stories, Köro¤lu Epos, Bams›

Beyrek, Bozo¤lan, Afl›k Garip, the fake Kelo¤lan, the real Kelo¤lan.

* Gazi Üniversitesi Türk Dili Bölümü Okutman›

Page 75: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

vererek, baz› folklorcular›n iddia etti¤i-nin aksine (Alangu, 1983:330-343; Bora-tav, 1984:85) - millî bir motif oldu¤unuispata çal›flm›flt›r.

Bütün Türk dünyas›nda daz, daz-lak, kavlak, keçel, taflfla, tas, tas-kul, ke-çeli, keçel, taz keçel, Keçel Yelgen, KeçelMehmet vb. (Ögel,1995:77-82; Köksal,1991:241-254) adlar verilen motif, Altaydestanlar›nda “Tas”, “Tastarakay” (Er-gun, 1998: 222, 224, 232; Dilek, 2002:56,264, 271, 272, vs.), Anadolu co¤rafyas›n-da Kelo¤lan ad›yla tan›nmaktad›r.

Türk kültür dairesi içinde yer alan‹ran’da “keçel”, Gürcüler aras›nda “kelkafal› kaz çoban›” biçiminde; ayr›caAzerbaycan’da Keçel Memed, Keçel Ye-¤en, Keçel Hamza flekilleri yaflamakta-d›r (Bagriya ve Zeynall› 1935 ve Sad›kHidâyet, 1310’dan aktaran Alangu,1983: 332).

Bizim bu makaleyi haz›rlamaktakiamac›m›z, Kelo¤lan’›n Türk mal› oldu-¤unu tekrar kan›tlamak de¤il, dünya gö-rüflümüzde de¤iflen yerini gözler önünesermektir.

Türk dünya görüflüne göre kellik,Tanr› kutunu sembolize etmektedir. Es-ki Türk düflüncesine göre Tanr›, her fleyiyoktan var etmifltir. Onun bulundu¤uyerde hiçbir fley yoktur. Geñ yerdir.1

Çünkü onun hiçbir fleye ihtiyac› yoktur.Tanr›’n›n dünya nizam›n› sa¤lamas› içingönderdi¤i Türk hakanlar› da geldiklerikutlu yerden izler tafl›rlar. Kellik bu iz-lerden biridir. O¤uz Ka¤an Destan›’n›ndaha bafl›nda ifade edilen “Gün do¤usu,geñ yerden kopan O¤uz” sözü, bu düflün-cemizi aç›kça do¤rulamaktad›r (Ögel,1976:37).

Dünya nizam›n› sa¤lamakla görev-lendirilen Türk hakanlar›, hak düzeneuymayan bir durumla karfl›laflt›klar›ndaTanr› vergisi kutlu özelliklerini kullan›r-

lar. K›l›k de¤ifltirirler; tebdil-i mekân ge-zerler; Kelo¤lan-Tastarakay olurlar. Top-lum içinde hata yapanlar› bu flekildetespit ettikten sonra, suçlular› cezalan-d›r›r ve tekrar eski hâllerine geri döner-ler.

Kültürümüzün bu özelli¤i, masal ti-pimizde oldu¤u gibi, destanc›l›k gelene-¤imizin de de¤iflmeyen motifi olmufltur.Tanr› kut verdi¤i için yeryüzünü yöne-ten Türk hakan›, Altay destanlar›nda“altm›fl ka¤an›n a¤abeyi”, “yetmifl ka¤a-n›n a¤abeyi”dir (Dilek, 2002:41, 43; Er-gun, 1998:203). Zaman zaman Tastara-kay- Kelo¤lan k›l›¤›na girerek yeryüzün-deki ve gök katlar›ndaki ka¤anlar› de-netler; halka zulmedenleri cezaland›r›r;yerlerine adaletli ka¤anlar› atar (Dilek,2002:50-57; Ergun, 1998:214). Bazen yeralt›na inerek, kutlu insanlar› kaç›ran“Erlik-fieytan-kötü ruh”la mücadeleeder; kutlu kiflileri kurtararak yeryüzü-ne ç›kar›r; Erlik’i yerin yedi-dokuz katalt›na göndererek hak etti¤i cezay› verir(Dilek, 2002:140, 166; Ergun, 1998:213).Bütün ka¤anlar›n üzerinde yarat›lm›flkutlu ka¤an ve kendisi gibi bu ifl için kelolan at›, vazifesini tamamlad›ktan son-ra, tekrar eski hâline geri döner.

Altay’daki kutlu hanlar›n kahra-manl›klar›n› anlatan destanlar›n en faz-la ilgi çeken ve en komik olan bölümü,han›n Tastarakay olduktan sonraki ma-ceralar›n›n anlat›ld›¤› bölümdür. O bö-lümde anlat›lanlar ile masal kahrama-n›m›z Kelo¤lan aras›nda çok büyük ben-zerlikler vard›r. Bu benzerlikleri flöyles›ralayabiliriz:

a) ‹kisinin de sadece yafll› anne-ba-bas› veya annesi vard›r. Yaln›z, Tastara-kay’›n ailesi kutlu yarat›lm›fl han soyu-dur. Kelo¤lan’›n ailesi ilk bak›flta gari-band›r. Kutlu oldu¤u sonradan anlafl›l›r.

b) ‹kisi de kutlu yarat›lm›fl han k›z›ile evlenir.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 79

Page 76: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

c) Kötü, güçsüz görünmelerine ra¤-men, en zor engelleri aflarlar. Engelleriflöyle s›ralayabiliriz: Kötü kiflilerle mü-cadele (köse, dev, kötü yarat›l›fll› hakan,Erlik, vs.); üç âlemde seyahat (Kuyudan,a¤aç kökünden, denizden, yol ayr›m›n-dan vs. inilen ç›k›lan yer alt› ve yer üstüâlemi.)

d) Kelo¤lan ile Tastarakay, karak-ter olarak birbirine çok benzer. ‹kisi dekutlu yarat›l›fll›d›r. Ak›ll›, zeki, sevimli,muktedir, dürüst, kötülere karfl› ac›ma-s›z, vs.

e) ‹kisi de uykucudur. Tastarakay,bazen, belki alt› ay boyunca uyur. Kelo¤-lan’›n annesi, o¤lunun tembelli¤inden veuykuculu¤undan yak›n›r.

f) D›fl görünüflleri birbirine çok ben-zer. Yamal›, y›rt›k k›yafetli, bafl› kepekli,burnu sümüklü, uyuz, kel görünüfllü,güçsüz, takatsiz, komik bir hâldedirler.

g) Kutlu yarat›l›fll› olduklar›, ancakiyi yarat›l›fll› insanlar taraf›ndan anlafl›-labilir.

h) ‹kisinin de uyuz kel görünüfllüat› vard›r ve onlara can yoldafl›d›r. (Sa-hibi gibi kutlu yarat›l›fll› bu atlar, gerek-ti¤inde ak›l verir, konuflur, korur. Ait ol-duklar› hanla, do¤umlar›na sebep olanobje ayn›d›r: Elma. Dikey düzlemde ya-rat›ld›¤›na inand›¤›m›z üç âlemde birlik-te seyahat ederler.

i) ‹kisi de kötüleri cezaland›r›rlar,iyileri mükâfatland›r›rlar. Bazen ceza,ölüm de olabilir.

j) ‹kisi de hakan üstü özelliklere sa-hiptir. Hiçbir yarat›lm›fl onlar› öldüre-mez. Onlar Tanr› taraf›ndan yeryüzününizama sokmakla görevlendirilerek gön-derilirler. Vazifeleri bitince tekrar Tan-r›’n›n emriyle ve kutlu objeler vas›tas›y-la cennete götürülürler.

k) Sazl› sözlü, zekâ yar›flt›r›c› deyifl-melere ve spor müsabakalar›na kat›l›r-

lar ve hepsinde mutlaka muvaffak olur-lar.

Altay destanlar›ndaki Tastarakayile Kelo¤lan aras›nda tek fark vard›r:Tastarakay tekrar eski hâline döner,kutlu yarat›l›fll› han olur. Kelo¤lan isebaz› masallarda ayn› flekilde kalarakkutlu han olur. Bu kadar ortak yönüolan iki kahraman, acaba niçin bu nok-tada ayr›lm›fllard›r? Anadolu’da anlat›-lan Kelo¤lan masallar›, acaba eski dö-nemlerde, ayn› flekilde anlat›lan destan-lar›n birer parças› m› idiler? fiimdi bun-lara cevap aramaya çal›flaca¤›z.

Büyük devletler ve imparatorluklarkurmufl Anadolu Türklü¤ü, mitolojikdestan gelene¤i dönemini çoktan aflm›fl-t›r. Gök Tanr› inanç gelene¤inden getir-di¤imiz motiflerle örülü bu destanlar, ‹s-lâm kültürünün de etkisiyle silinip git-mifllerdir. Dede Korkut Hikâyeleri Türkdestanc›l›k gelene¤i aç›s›ndan, iflte o dö-nemde, sel alt›nda kalm›fl bozk›rda, cançekiflen son a¤açlar›n tepeleri gibidirler.Zamanla onlar da, bu bask›ya dayana-mam›fl, birer birer haf›zalar› terk etmifl-lerdir. En ilginç, en komik yeri olan vekültür kotlar›m›zda kut timsali olan Ke-lo¤lan-Tastarakay bölümü ise yaflamayadevam etmifltir. Çocuklar› e¤lendirmekiçin anlat›lan bu maceralar, zamanla,masallar içinde farkl› bir tür olarak yer-lerini alm›fllar; hem öksüz hem de yetimmisali günümüze kadar gelmifllerdir.

‹slâmiyetten sonra oluflan Türkkültürü, Gök Tanr› inanç sistemiyleörülmüfl destanlar›n yerine, ‹slâmî inan-c› yans›tan Hamzanâmeler, Battalnâme-ler, Gazâvatnâmeler, Hz. Ali Cenknâme-leri’yle yo¤rulmufltur. Tastarakay’›n va-zifesini de H›z›r ile erenler ve gazilerüstlenmifllerdir.

Kutlu hanlar›n Tastarakay olmas›motifi, ‹slâmî eserlerdeki kahramanla-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

80 http://www.millifolklor.com

Page 77: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

r›n don de¤ifltirmesi ile yaflamaya de-vam etmifltir. Aslan, güvercin, geyik vs.donuna giren alperenler Tastarakay’›nvazifesini devralm›fllard›r.

Bütün Türk dünyas›nda yayg›n ola-rak anlat›lan ve belki de en genç destan-lar›m›zdan olan Köro¤lu’nun, Anado-lu’da anlat›lan kollar›nda gördü¤ümüz,Kelo¤lan’›n dâhil oldu¤u bölümler budüflüncemizi destekleyen en büyük da-yanaklardan biridir.

Köro¤lu’nun Paris (Boratav,1984:65), Huluflu (Boratav, 1984:46) ri-vayetlerinde Kiçel Hamza; Tobol rivaye-tinde Kezel (Boratav, 1984:83), Marafl ri-vayetinde Kelo¤lan ve Yekçeflim (Bora-tav, 1984: 85) ad›yla karfl›m›za ç›kar. Kö-ro¤lu Destan›’nda gördü¤ümüz Kelo¤-lan’›n, Altay destanlar›ndaki Tastarakayile görev bak›m›ndan hiçbir fark› yoktur.Fakat, art›k ayr› bir kahraman olarakdestanlarda yerini alm›flt›r.

Erzurum, Âfl›k Battal anlatmas›,Silistre-Hasan Pafla Kolunda, Köro¤-lu’nun karfl›s›na ç›kan Kelo¤lan, hiledeve civanmertlikte Köro¤lu’nu bast›r›r.Silistre’de Hasan Paflan›n k›z›n› almakiçin K›r-At’› kaç›r›r. Fakat ilk f›rsattaKöro¤lu’na K›r-At’› kurtarma imkânlar›-n› haz›rlar. Sonunda, vadetti¤i gibi K›r-At’›n dizginini Köro¤lu’nun eline verir.Hatta baz› rivayetlerde o, beyin ma¤lû-biyetinden sonra da mevkiini kaybet-mez. Vaadini yerine getirdi¤i için, Kö-ro¤lu onu paflan›n yerine geçirir (Bora-tav, 1988: 81, 140).

Köro¤lu’nun kollar›ndan Celâli Beyve Mehmet Bey hikâyesinde Kelo¤lan,flah›n kölesi gibi gösterilir. Zekâs›yla,haks›z yere idam edilecek olan MehmetBeyi idamdan kurtar›r (Boratav, 1988:218).

Bozo¤lan Destan›’nda Kelo¤lan’abenzer bir tip vard›r. Bu, tamamen Azeri

rivayetindeki Keçel Hamza gibi bir tip-tir. Mirza Memed, Yusuf Bey ve AhmetBeyi öldürmeyi taahhüt eder, buna kar-fl›l›k da Güzelflah’›n k›z› ile evlenir (Bo-ratav, 1988:239).

Halk hikâyelerinden Âfl›k Garip’tede Kelo¤lan tipi yer alm›flt›r. Garip’inrakibi fiah Veled’in fiah Sanem ile evlen-mesini temin için, Âfl›k Garip’i ölmüflzannettirir (Boratav, 1988: 85). Tahir ileZühre hikâyesinde iki âfl›¤a birbirindenhaberler götüren bir âfl›kt›r. Bir kervan-da bulunarak Zühre’nin fliirlerine cevapverir (Boratav, 1988:85).

Yukar›da verdi¤imiz destan ve hi-kâye örneklerinde gördü¤ümüz Kelo¤-lan’›n, fonksiyon aç›s›ndan Altay destan-lar›ndaki Tastarakay’dan hiçbir fark›yoktur. Fakat gelene¤in bozulmas›ylaayr› bir tip olarak yer almaya bafllam›fl-t›r. Silistre-Hasan Pafla kolunda anlat›l-d›¤› gibi, Köro¤lu’nun, onu paflan›n yeri-ne geçirmesi, gelene¤in bozuldu¤ununbir baflka delilidir. Hâlbuki Köro¤lu’nayard›m eden Kelo¤lan’d›r, istese onutekrar alt edebilir. Paflal›¤›-padiflahl›¤›kendisi hak etmesine ra¤men, Köro¤luöne ç›kar›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Asl›ndaKelo¤lan, Köro¤lu’dan daha üst bir tip-tir. Destanc›l›k gelene¤i içinde de¤erlen-direcek olursak, kutlu yarat›lm›fl Kelo¤-lan, kötü düzene karfl› ç›kan Köro¤lu’namuvaffak olmas› için yard›m eder.

Masallara gelince, Anadolu’dan der-lenen Kelo¤lan masallar›, sanki Altaydestanlar›n›n Tastarakayl› bölümleri gi-bidir. Hatta bunlardan “düzme Kelo¤-lan” diye adland›r›lanlar (Sakao¤lu,1973:227-228; Alangu, 1967: 125), des-tan gelene¤indeki motife daha uygun-dur. S. Sakao¤lu, düzme Kelo¤lan’› flöyletarif eder: “Bilhassa gadre u¤ram›fl zen-gin veya padiflah çocuklar› kendilerinitan›tmamak için k›l›k de¤ifltirirler. Kar-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 81

Page 78: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

fl›lar›na ç›kan bir çobana bol para vere-rek bir koyun kestirirler ve karn›n› bafl-lar›na geçirerek Kelo¤lan olurlar. Kelo¤-lan olduktan sonra da umumiyetle padi-flah›n kaz çoban› olarak karfl›m›za ç›kar-lar.” (Sakao¤lu, 1973:227) T. Alangu,düzme Kelo¤lanlar›n daima erkeklerdenoldu¤unu söyler (Alangu, 1967:125). Oy-sa bazen flehzadenin han›m› da k›l›k de-¤ifltirir. (Gümüflhane Masallar›’nda, 40ve 48 numaral› masallarda flehzade, 47numaral› masalda flehzadenin han›m›,bafl›na kar›n geçirerek kendini gizler.)

S. Sakao¤lu, hakikî Kelo¤lan ad›n›verdi¤i, yani de¤iflime u¤ramayan Ke-lo¤lan’›n özelliklerini ise flöyle s›ralar:“Kurnaz, elinden ifl gelir, haks›zl›¤a ta-hammül edemez (1973:226). Haks›zl›kyapanlar› mutlaka cezaland›r›r. Kelo¤-lan’›n en büyük düflmanlar› devler veköselerdir. Bunlarla amans›z mücadele-lere giriflir ve pek çok zor ifli halledip iki-sini de mutlaka alt eder. Kendisine yar-d›m etmeyen veya kötülük edenleri dehiçbir zaman cezas›z b›rakmaz (1973:31,37, 56, 68, 69). Kelo¤lan ya padiflah›n k›-z›yla ya da peri k›z›yla evlenir.2 Kelo¤-lan daima kötüleri öldürür, fakat kendi-sine hiçbir fley olmaz. Masallarda öldü-¤üne nadiren rastlan›l›r.3 Türk masalla-r›nda Kelo¤lan’›n annesinden baflkakimsesi yoktur. Gümüflhane Masalla-r›’nda aile kadrosu genifllemifltir.”4

Naki Tezel taraf›ndan derlenip ya-y›mlanan Kelo¤lan Masallar›’nda, Ke-lo¤lan’›n mücadele etti¤i karakterler kö-tüler (köse, cimri, vs.), periler (1936:7-10) ve devler (1936:V-VIII) dir. Kelo¤-lan’a müflkül durumlarda ola¤anüstühayvanlar yard›m ederler. Naki Tezel’inad› geçen eserinde ikinci masalda küçükbir bal›k, alt›nc› masalda aslan, Kelo¤-lan’a yard›m eder. Yemen Padiflah›n›nK›z› masal›nda Kelo¤lan, büyük bal›k

taraf›ndan yenmek üzere olan küçük ba-l›¤› kurtar›r. Küçük bal›k onunla konu-flur; zor durumlarda yard›m istemesiiçin sihirli iki tüy verir. Zor durumdakalan Kelo¤lan’a yard›m eder (1936:4-6).Dördüncü masalda Arabistan’a kervanc›bafl›n›n yan›nda çal›flmaya giden Kelo¤-lan, su bulmak için, çölde gördü¤ü birkuyuya iner. Kuyu içinde bir kap› görür.Kap›y› aç›nca içeride “cennet gibi biryer, ortas›nda güzel bir köflk, köflküniçinde de güzel bir k›z” görür. fiehzade-nin niflanl›s› olan bu k›z, periler taraf›n-dan kaç›r›lm›flt›r. Bahçedeki narlar›n içimücevherle doludur. Kelo¤lan mücev-herleri ve k›z› memleketine götürür;flehzadenin k›z kardefli ile evlenir (1936:7-10).

Denizdeki bu ola¤anüstü olaylar veçöldeki kuyudan inifl, halk anlatmala-r›nda s›k kullan›lan baflka âlemlere ge-çifl iflaretleridir.

Türkiye’de baz› folklor araflt›r›c›la-r›, Kelo¤lan motifinin sosyolojik yönünüincelerken flöyle bir yan›lg›ya düflmüfl-lerdir: Kelo¤lan’› alt s›n›ftan bir tipin,üst s›n›fla mücadelesi olarak tan›mla-m›fllard›r (Alangu, 1983:333; Boratav,1984:85; Eberhard ve Boratav, 1953:12).Bat›l›lar›n dünya görüflüne ve yaflant›s›-na göre yap›lan bu tan›mlama bize uy-mamaktad›r. Çünkü Türk toplumundane s›n›flar, ne de bunlar›n mücadelelerivard›r. Türkün dünya görüflüne göretoplumdaki bütün fertler eflittir. Üstün-lük kutlu yarat›l›fltad›r. ‹slâmî inanc›nyayg›nlaflmas›yla bu terim “takva”ylaifadesini bulmufltur. Hak yolunu terkeden idarecilerin ve insanlar›n cezalan-d›r›lmas› da insanl›k âlemini adilâne yö-netmekle vazifeli, kutlu yarat›l›fll› kifli-ler vas›tas›yla yap›lmaktad›r. Bu kiflilerAltay destan kahramanlar›nda görüldü-¤ü gibi kutlu yarat›lm›fl Türk hanlar›d›r.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

82 http://www.millifolklor.com

Page 79: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Kutlu yarat›lm›fl Türk hakanlar›, dün-yan›n herhangi bir yerinde ortaya ç›kan“Erlik Beyin elçilerini” Tastarakay-Ke-lo¤lan k›l›¤›na girerek alt ederler; eskiflekillerine dönerek tekrar kutlu mekân-lar›na ulafl›rlar.

Tanr› taraf›ndan dünya nizam›n›temin için gönderilen bu kutlu kifliler,Anadolu’dan derlenen masallarda oldu-¤u gibi, karfl›laflt›klar› bütün güçlüklerera¤men öldürülemezler. Vazifeleri bitin-ce, bütün kutlu kiflilerin ruhlar› gibi yi-ne cennete götürülürler. Radlof taraf›n-dan derlenen bir metinde bunun cevab›Kelo¤lan’›n a¤z›ndan flöyle verilir: Han,k›z›yla evlenme vaadine karfl›l›k, bafl›alt›n, aya¤› gümüfl geyi¤i getiren Kelo¤-lan’a bunu nas›l baflard›¤›n›n s›rr›n› so-rar. Kelo¤lan da “Bunu bana insanlar(adam) ö¤retmedi. Tanr› (Kuday) ö¤retti,a¤z›ma sald› (auzuma sald›)”der. Bununüzerine han, “bafl›n›n yaras›ndan kanakan, burnundan sümü¤ü akan, aya¤›n-dan suyu akan, böyle bir kele (camantaflflaga)” k›z›n› verir. Kelo¤lan da hanolur (Ögel, 1995:86).

Altay destanlar›nda Tastarakay’›ngeçti¤i bölümler ile Kelo¤lan masallar›üslûp bak›m›ndan da birbirine benze-mektedir. Anadolu’dan derlenen Kelo¤-lanla ilgili materyallerde geçen manzumbölümlerin destan edas›yla söylenmesidüflüncemizi daha da güçlendirmekte-dir:

-Ay keçel, vay keçelBa¤r› yan›k vay keçelBizim kap›da birce ç›narTap göreyim nedir ay keçelDallac›klar› afla¤›Tap göreyim nedir ay keçelÂleme flule verirTap göreyim nedir ay keçelAy keçel vay keçelBa¤r› yan›k can keçel

-Onu bulma¤a ne var han›mSeni sarma¤a ne var han›mSizin kap›da birce ç›narBoyun de¤il mi han›mÂleme flule verirYüzün de¤il mi han›mOnu bulma¤a ne var han›m Seni sarma¤a ne var han›m (Bora-

tav, 1988:97)Tastarakay-Kelo¤lan’›n kutlu vazi-

fesi, Türk devlet gelene¤inin temelinioluflturur. K›yafet de¤ifltirerek halk ara-s›nda dolaflan hanlar, karfl›laflt›klar› kö-tü kiflileri cezaland›r›p; dürüstleri mü-kâfatland›r›rlar. O¤uz devlet gelene¤iniçok iyi yans›tan Dede Korkut Hikâyele-ri’nden “Bams› Beyrek”te, k›l›k de¤ifltir-me motifinin tipik bir örne¤i görülür.Dü¤ün gecesi kaç›r›lan Beyrek ve otuzdokuz yi¤idi, Bayburt hisar›n›n beyi ta-raf›ndan hapsedilir. Kendisinden on alt›y›l haber al›namaz. Bunun üzerine Ban›Çiçek’in kardefli Deli Karçar, Bay›nd›rHan’a bafl vurarak Beyrek’in dirisi habe-rini getirene hediyeler, ölüsü haberi ge-tirene k›z kardeflini verece¤ini söyler.Yalanc› o¤lu Yaltacuk, bu ifli üzerineal›r; Beyrek’in vaktiyle kendisine verdi¤igömle¤i kana bulayarak ölüm haberinigetirir. Beyrek dü¤ün gecesi “deli ozan”k›l›¤›na girerek söyledi¤i at›flmalarlaYaltacuk’un yalan›n› ortaya ç›kar›r. Bey-rek’i karfl›s›nda gören Yaltacuk, “TanaSazl›¤›”na girer. Beyrek sazl›¤› atefller;Yalanc› O¤lu Yaltacuk yakalan›r. Yalta-cuk’u yakalayan Beyrek onu öldürmez,ba¤›fllar (Ergin, 1958:116-153).

Oysa Bams› Beyrek’in uzant›s› olanve Türk destanc›l›k gelene¤inin hâlâcanl› bir flekilde yaflad›¤› genifl co¤rafya-dan derlenen Alpam›fl Destan›’n›n var-yantlar›nda kötü tip affedilmez. Tas,Tastarakay k›l›¤›na giren Alpam›fl-Al›pManafl, Bams› Beyrek’te oldu¤u gibi

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 83

Page 80: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

obas›na gelince önce çobanla veya k›zkardefliyle karfl›lafl›r. Obas›yla ve dü-¤ünle ilgili bilgiler al›r. Kendi kar›s›n›ndü¤ününde yar›fllara kat›l›r. Bütün var-yantlarda kendisine yar›flmas› için veri-len yaylar› k›rar. En son vermek zorun-da kald›klar› kendi yay› ile yar›fllar› ka-zan›r. Kad›nlarla veya kendi kar›s›ylayapt›¤› sazl› sözlü at›flmalarda, mutlakakar›s›n›n vefas›zl›¤›ndan bahseder. Ka-r›s› da kocas›na sadakatini bildirir; ger-çek anlafl›l›r. Alpam›fl’›n ölüm haberinigetirerek han›m›yla evlenmeyi hak edenve “Ultan”, “Koltaba”, “Ak- Köböñ” gibiadlarla ortaya ç›kan kötü tip, destankahraman› taraf›ndan öldürülür (Ergun,1998:82-91).

Beyrek’in Yaltacuk’u öldürmemesiise gelene¤in unutulmaya yüz tuttu¤unugöstermektedir. Tebdil-i k›yafet gezmegelene¤i, Türk devlet gelene¤inde, Os-manl› dönemine, hatta günümüze kadargelen, teftifl yöntemidir. Bu da, Tanr› ku-tunun devam›n›, hakk›, adaleti sa¤lad›¤›için devletin ilelebet ayakta kalmas›n›temin eden bir fazilettir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki günü-müzde anlat›lan Kelo¤lan masallar›, as-l›nda eski Türk destanlar›nda gördü¤ü-müz kutlu hanlar›n, kötülerle mücadeleederken k›l›k de¤ifltirerek mücadele et-tikleri bölümün günümüze gelen uzant›-lar›d›r. Kellik de köseli¤in z›tt› ve kutsembolüdür. Di¤er kültürlerden ve din-lerden uzakta, Altaylarda, Gök Tanr›’s›-na daha yak›n Türk boylar› ise gelene¤ibugüne kadar asl›na uygun olarak sür-düregelmifllerdir. Türk kültürünün vedünya görüflünün tam ve do¤ru olarakortaya ç›kar›labilmesi için bütün Türkdünyas›nda gerek sözlü, gerekse yaz›l›ürünler h›zla toplanmal› ve mukayeseliçal›flmalar yap›lmal›d›r.

NOTLAR1 Hiçbir hayvan›n yaflamad›¤› ve bitkinin ye-

tiflmedi¤i çorak yer.2 Sakao¤lu, 1973, 37 numaral› masalda padi-

flah›n k›z›yla, 56 numaral› masalda üç peri k›z›ylaevlenir.

3 Sakao¤lu, 1973, 70 numaral› masalda ger-çek karakteri tafl›mayan bir tiptir ve ölür.

4 Sakao¤lu, 1973, 56 ve 69. masalda annesi,56. masalda üç kar›s› 69 numaral› masalda day›s›ve teyzesi vard›r. 31. masalda devle kardefllik ol-mufltur.

KAYNAKÇAA. Bagriya ve H. Zeynall›. Azerbaycanskie

Tyurski, Academia, Baku, 1935. Bahaeddin Ögel. Türk Mitolojisi II, Ankara,

1995.——————————, “Kelo¤lan Masal Moti-

finin Eski Türk Kökenleri”, I. Uluslararas› TürkFolklor Kongresi, Ankara, 1976.

Hasan Köksal, “Halk Masallar› ve Hikayeleri-nin De¤iflmez ‹ki Karakteri: “Kelo¤lan” ve “Köse”,Türk Dili ve Edebiyat› Araflt›rma Dergisi, Vl,1991, 241-254.

‹brahim Dilek, Altay Destanlar› I, TDKYay., Ankara 2002.

Metin Ergun, Altay Türklerinin Kahra-manl›k Destan› Al›p Manafl, KB Yay., Ankara,1998.

Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitab›, An-kara, 1958.

Naki Tezel, Kelo¤lan Masallar›, ‹stanbul,1936.

P. Naili Boratav, Halk Hikâyeleri ve HalkHikâyecili¤i, ‹stanbul, 1988.

——————————, Köro¤lu Destan›, II.Bask›, ‹stanbul, 1984.

Sad›k Hidâyet, Evsâne, Tahran, 1310.Saim Sakao¤lu, Gümüflhane Masallar›, An-

kara, 1973.Tahir Alangu, “Kelo¤lan Masallar› Mitostan

Kurtulufl-Gerçe¤e Yönelifl”, Türk Folkloru El Kita-b›, Adam Yay., 1983.

————————, Kelo¤lan Masallar›, ‹s-tanbul, 1967.

————————, Türkiye Folkloru El Ki-tab›, Adam Yay., 1983.

Wolfram Eberhard-P. Naili Boratov, TypenTürkischer Volksmärchen, Wiesbaden, 1953.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

84 http://www.millifolklor.com

Page 81: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

SÖZLÜ ÜRÜNLER‹N GELECE⁄E TAfiINMASINDA ORTAMLARIN ROLÜ VE B‹R ÖRNEK

An Example on the Role of Contexts for Conveying the Oral Creations to the Future.

Yrd. Doç. Dr. Aziz KILINÇ*

ÖZETBu makale, anlat› türlerinin gelece¤e tafl›nmas›nda hayati bir role sahip sözlü kültür ortamlar›n› ko-

nu almaktad›r. Anlat›lar, bir çeflit gösteridir. Gösteride mekan›n pay› büyüktür. Mekân, gösterinin gerçeklefl-mesinin yan›nda anlat›n›n varl›¤›n› sürdürmesi için de çok önemlidir.

Çal›flmam›za konu olan Isparta ili Aksu ilçesi Yakaafflar kasabas›n›n sözlü anlat› türleri bak›m›ndanzengin olmas›n›n en önemli sebeplerinden biri nüfus olarak çevre köylerinden daha yo¤un olmas›d›r. Bu or-tamlar›n yak›n zamana kadar varl›¤›n› zay›flayarak da olsa sürdürmesi anlat› türlerinin varl›¤›n› devam et-tirmesindeki en önemli sebeptir.

Bu ortamlar›n bafl›nda, halk›n moral de¤erlerini yükseltmek ve yaflatmada önemi yads›namayacakolan “köy odalar›” gelmektedir. Hemen hemen devrini kapam›fl olmakla birlikte, geçmiflte yüklendi¤i görevitibariyle, halk bilimciler, toplum bilimciler gibi sosyal bilimcilerin, vazgeçilmez konusu olmaya devam ede-cektir. Yakaafflar’da sözlü kültür ortamlar›ndan bir di¤eri “Harman yeri”dir. “Su De¤irmenleri” de sözlükültür ortamlar›ndan en önemli merkezlerindendi. Genellikle keçi sürülerinin yaz›n “yayla”da, k›fl›n da“Yatak” ad› verilen yerlerde bak›l›rd›. Buralar da bu sözlü kültür aç›s›ndan önemli yerlerdi. “El Hal›c›l›¤›”da sözlü kültür ortamlar›n›n bafl›nda gelmekteydi. Köy odalar›n›n baz› ifllevlerini üzerine alan “kahveha-neler” halen varl›¤›n› devam ettirmektedir.

Yak›n zamana kadar kültür hayat›m›z›n bir parças› olan bu ortamlar art›k varl›¤›n› sürdürememekte-dir. Buralarda yetiflen sözlü kültürün aktif tafl›y›c›s›, yafl› altm›fl› aflm›fl bu insanlar ortamlar›n ortadan kalk-mas›yla bildiklerini gelece¤e aktaramamaktad›rlar. Geç kalmam›z durumunda yap›lacak bir fleyin de olmad›-¤› aç›kt›r. Oysa halk kültürünün ve gelene¤inin sakl› oldu¤u bu hazine de¤erindeki sözlü ürünlerimizin ulu-sal kültürümüze dahil edilmesi gerekmektedir. (incorparated) Yap›lacak plânl› bir saha çal›flmas› ile halâ var-l›¤›n› koruyan sözlü ürünlerin derlenmesi, bilimsel yöntemlerle tasnif edilerek arflivlenmesi gerekmektedir.

Anahtar KelimelerSözlü ürünler, halk edebiyat›, halkbilimi

ABSTRACTThis article deals with the importance of scenes in oral culture which plays significant role in transfer

of narrative styles to the future. In fact, narration is a kind of show and shows attach considerable weight toscenes. Scene is important for narration to sustain itself as well as for show to go on.

The case examined in this study is the town of Yakaafflar, a town of Isparta province. Intensity of itspopulation is one of the reasons of its richness in (oral) narrative styles. These scenes have sustained theirexistence, despite diminishing, until recent past and this is the most important reason for the survival ofnarrative styles.

“Village halls” where moral values of the public are undeniably raised prevail among scenes and despi-te the fact that their days have almost ended village halls will continue to be subject-matters of social scien-tists, such as folklorists and sociologists, because of their functions in the past. Another scene of narrativeculture in Yakaafsar is “threshing fields”. “Mills” were among the important scenes of narrative culture, too.Goat stocks were taken care in “mountain pastures” in summers and in “folds” in winters. These places arealso important for narrative culture. “Carpet workshops” are also prevailing ones. “Coffee shops” which haveundertaken some functions of village halls still exist.

These scenes, which have been a major part in our cultural life, have almost disappeared. People aged60 and over who are active transporters of oral culture grown in these scenes face a real difficulty in trans-ferring their cultural knowledge. In fact, these oral (narrative) productions, which are as valuable as treasu-res, must be incorporated in our national culture. The remaining oral cultural productions are urgently inneed of compilation and classification in accordance with scientific methods by means of a field research.

Key WordsOral creations, folk literature, folklore

* Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi E¤itim Fakültesi Ö¤retim Üyesi

http://www.millifolklor.com 85

Page 82: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

G‹R‹fiAnlat› türlerinin gelece¤e tafl›nma-

s›nda sözlü kültür ortamlar› hayatî biröneme sahiptir. Anlat›lar, bir çeflit göste-ridir. Gösteride mekan›n pay› büyüktür.Folklor olay›, “yer ald›¤› sosyal çevreninde¤iflkenleri ile gösterime gelir. Bu sos-yal de¤iflkenlere göre folklorun mesaj›,biçimi, ifllevi, yap›s› ve nak›fllar› de¤ifle-rek ortaya ç›kar”. (Baflgöz 2002: 32) Me-kân, gösterim olay›n›n gerçekleflmesininyan›nda anlat›n›n varl›¤›n› sürdürmesiiçin de çok önemlidir. Sözlü ürünlerindo¤du¤u ortamlar›n varl›¤›n› kaybetme-sinin ard›ndan yavafl yavafl bu ürünlerde kaybolmakla karfl› karfl›ya kalmakta-d›r.

Alan araflt›rmas› yapt›¤›m›z Ispar-ta ili Aksu ilçesi Yakaafflar1 kasabas›n›nsözlü anlat› türleri bak›m›ndan zenginoldu¤unu fark etti¤imizde bunun sebebi-ni araflt›rd›k. Yakaafflar’a ortalama 3-5kilometre mesafelerde olan Terziler, Ko-çular, Elecik, Katip ve Yaka köylerindeyapt›¤›m›z alan araflt›rmalar›nda k›yas-lanmayacak derecede daha az anlat› tür-lerine rastlad›k. Yakaafflar’da anlat› tür-lerinin çevre köylerle k›yaslanmayacakderecede çok olmas›n›n en önemli sebe-bini nüfus yo¤unlu¤u olarak gördük.

Meselâ, sözlü anlat› türlerinin önemliortamlar›ndan olan köy odalar›, su de-¤irmenleri yaln›zca Yakaafflar’da mev-cuttu. Bu ortamlar›n yak›n zamana ka-dar varl›¤›n› zay›flayarak da olsa sür-dürmesini anlat› türlerinin varl›¤›n› de-vam ettirmesinde önemli bir sebep ola-rak karfl›m›za ç›kt›.

Yakaafflar’da bafll›ca sözlü kültürortamlar›: Köy odalar›, harman yeri, ha-l› dokumac›l›¤›, su de¤irmencili¤i, keflik(yatak) iflleminin yap›ld›¤› ortamlar.

S›ras›yla Yakaafflar’›n sözlü kültürortamlar› üzerinde durmak istiyoruz:

Köy Odalar› ve ‹fllevi: Köy Odala-r›, köylülerin ortaklafla kulland›¤›, gelenmisafirlerini a¤›rlad›¤› mekânlard›r.Köy Odalar›, köy’e çal›flmak için gelen,kalayc›, semerci, yöre halk›n›n yumurta-c› dedi¤i i¤ne, iplik, tarak gibi temel evihtiyaçlar›n› satan tüccarlar, jandarmave tahsildar gibi devlet görevlisi kiflile-rin gelip yat›l› olarak da kalabildi¤i or-tak kullan›ma aç›k mekanlard›.

Yurdumuzda en fazla Ege bölgesin-de görülen bu mekânlar›n 1970’te DevletPlânlama Teflkilât› taraf›ndan haz›rlat›-lan bir araflt›rmada, bölgelere göre da¤›-l›m› flu flekildedir. (Tu¤aç-Yurt-Ergül-Se-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

86 http://www.millifolklor.com

KÖY ODASI VAR KÖY ODASI YOKBÖLGELER KÖY SAYISI % KÖY SAYISI %Ege Bölgesi 23 76.7 7 23.3Marmara Bölgesi 14 82.4 3 17.7Geliflmifl Bölgeler Top. 37 79.0 10 21.0Orta Kuzey Bölgesi 15 44.1 18 52.9Akdeniz Bölgesi 5 21.7 17 73.0Karadeniz Bölgesi 12 32.4 25 67.6Orta Güney Bölgesi 7 41.2 10 58.8Orta Der. Gel. Bölge Top. 39 35.0 70 64.0Do¤u Kuzey Bölgesi 3 17.7 14 82.4Do¤u Güney Bölgesi - - 24 100.0Orta Do¤u Bölgesi 3 10.0 56 90.0Az Geliflmifl Böl. Top. 6 10.0 56 90.0

Page 83: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

vil 1970:151-152)Köy odalar›n›n say›s›n›n nüfus bü-

yüklü¤üne göre de¤iflti¤i gibi geliflmifllikkriterlerine göre de de¤ifliklik göster-mektedir. Araflt›rmada nüfusu 400 kifli-den az olan köylerin % 69.6’da köy odas›yoktur. Köy hayat›nda, köy odalar› önce-leri çok önemli bir yere sahipti. ‹letiflimaraçlar›n›n olmad›¤› dönemlerde ileti-flim görevini de üstlenen mekânlar, ayn›zamanda kültür hayat›n›n vazgeçilmezbir kurumuydu ve kendine mahsus yö-netimi, düzeni ve bak›m› vard›.

Köy odalar›n›n bak›m, yönetim vedüzenini belli kifliler üstlenirdi. Bu, ço¤ukez hat›r› say›l›r, nüfuzlu kifliler olurdu.Köy odas›n›n oca¤›nda, gerek k›fl gecele-ri gerekse yaz geceleri ›s›nma ve ayd›n-latma gibi farkl› sebeplerle de olsa ateflsürekli yanard›.Odunu odaya gelenlergetirirdi. Köye gelen misafirler köy oda-s›nda a¤›rlan›r, yemekleri ya oda sahibi-nin kendisi, ya da onun organi etmesiylemahalleliler getirirdi. Odaya gelen misa-firden art›k tamamen oda sahibi sorum-luydu. Baflka mahalleden yemek getir-mek mahallelinin hakk›na tecavüz ola-rak alg›lan›rd›. Yakaafflar’dan derledi¤i-miz hikâye ve masallar›n ço¤unda köyodalar›n›n fonksiyonu aç›k olarak görül-mektedir.

Köy odalar›nda yap›lan sohbetlerdede belli bir oturma düzeni vard›. Köyünyafll› ve sayg›n kiflileri ocak bafl›na otu-rurlar, etraf›na da yaflça yak›n olanlar,en geriye ise gençler otururdu. Odayailk defa gelmeye bafllayan genç ise, he-men kap› eflikli¤inde yerini al›rd›. DedeKorkut’ta gördü¤ümüz hiyerarflik düze-ni köy odas›nda da görüyoruz. Herkesyerini bilir, rast gele bir yere oturmazd›.Dede Korkut Hikâyeleri’nin onuncusuolan Uflun Koca O¤lu Seyrek hikâyesin-

de, kap› baca tan›mayan, beyleri bas›pgeçen, bafl köfleye oturan Seyrek, Ters-uzam›fl adl› bir yi¤it taraf›ndan flu flekil-de uyar›l›r: “Mere Uflun Koca O¤lu, buoturan beyler her biri oturdu¤u yeri k›l›-c› emegiyle alubdur. Mere sen bafl m›kesdün, kan m› dökdün, ac m› doyur-dun, yal›ncak m› donatdun? (Gökyay2000:25)

Yakaafflar’daki köy odalar›, Man-taklar Mahallesi’ndeki Hac›art›k/Hacar-tik lâkapl› Hac› Yusuf’un, Topçu lâkapl›Mustan Korkmaz’›n odas› olarak bilinir-di. “Koca Oda” olarak bilinen oda EsmanMolla’ya, Orta Mahalle’deki oda da KocaOsman’a aitti. 20-25 y›l öncesine kadarifllevini zay›flayarak da olsa devam etti-rebilmifllerdir. Ancak bugün bu odalar›nbaz›lar› yap› olarak yerinde bulunmas›-na ra¤men tamam› yukar›da sözü edilenifllevlerini kaybederek yerini k›smen ifl-levini devam ettiren kahvelere b›rakm›fldurumdad›r.

Köy odalar›nda belli bafll› etkinlik-ler flunlard›:

a. Askerlik Hakk›nda Sohbet:Köy odas›na gelen insanlar›n ço¤u aske-re gitmifl, baz›lar› da savafl görmüfl in-sanlard›. Köy odas›nda askerlik hat›ra-lar› anlat›lmakta, hatta önemli hat›rala-ra sahip kifliler çevre köylerden davetedilerek konuflturulmaktayd›. Meselâ,çevre köylerden biri olan Elecik’ten, ‹n-gilizler’e esir düflüp Hindistan’›n Dom-bay vilâyetine götürülen ve orada birmüddet esir olarak kalan Deli Ali lâkap-l› Ali Korkmaz’›n ça¤r›l›p birkaç gündinlendi¤ini yafl› 40’›n üzerinde olanherkes bilir.

b. Efe/Eflk›ya Hakk›nda Sohbe-ti: Yak›n tarihimizde önemli bir yere sa-hip olan eflk›yal›k/efelik, sohbet ortamla-r›n›n d›fl›nda da romanlara ve hikâyele-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 87

Page 84: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

re konu olmufltur. Sam›t2 ismi, Yakaaf-flar tarihinde önemli bir yere sahiptir.As›l ad› Mustafa olan Sam›t, askerde ko-mutanlar›n›n da takdirini kazanm›fl iyibir silâhflordur. Ancak bir bozgun sonu-cu köye döner. Çok sakin yarat›fll› olanSam›t, gördü¤ü baz› haks›zl›k yüzündeneflk›yal›¤a soyunmufltur. Daha sonralar›yakalanm›fl Isparta hapishanesinde is-yan s›ras›nda ayn› köyden hasm› Topçutaraf›ndan kurflunlanarak öldürülmüfl-tür. Köy halk› taraf›ndan çok sevilen Sa-m›t’›n Türk askerine hiçbir zaman silâhs›kmad›¤›na inan›lmaktad›r. Efe sohbet-lerinin vazgeçilmez konusu Sam›t ol-makla birlikte, yörece tan›nan baflkaisimler de bu sohbette yerini almaktay-d›.

c. Av Sohbeti: Köy hayat›ndaönemli biri yeri olan av, her zaman soh-bet konusu olmufltur. Kiflisel avlar›n ya-n›nda bütün köylüler taraf›ndan yap›lankurt, çakal ve tilki av› gibi sürek avlar›da bu sohbetin konusuydu. Son dereceifllevsel ve törensel bir atmosferde ve y›l-da birkaç kez yap›lan bu toplu av›n soh-betleri uzun k›fl gecelerini süslemektey-di. Yaklafl›k yirmi-yirmibefl y›l öncesinekadar devam eden bu sürek avlar› günü-müzde art›k yap›lmamaktad›r.

d. Ayd›n’daki ‹flçilik ÜzerineSohbet: K›rsal bir yerleflim alan› olanYakaafflar’da ilkel flartlarda yap›lan zi-raat ve hayvanc›l›k halk›n geçimini sa¤-lamaya ve karn›n› doyurmaya yetmiyor-du. Bu yüzden sonbaharda, ifl imkân›bulduklar› Ayd›n’a giderlerdi. GenellikleAyd›n’›n Yenipazar ilçesinin Atça kasa-bas›na giden köylüler, ya iflverenin gös-terdi¤i bir yerde, ya da ayn› köyden kifli-ler, birlikte kalabilecekleri bir mekan tu-tarak beraber kal›rlard›.Gündüzleri çal›-flan bu insanlar›n akflam en büyük e¤-

lencesi elbette ki yarenlikti. Bu sohbet-ler dönüflte köyde de devam etmekteydi.fiimdi Ayd›n’›n Atça beldesinde, iflçi ola-rak gidip yerleflen köylüler önemli birnüfusa sahiptir. Köyden derledi¤imizanlat› türlerinde bu hayat tarz›n›n izleride yer almaktad›r.

e. Ocak (Püse/Katran) Sohbeti:Köyde yaflanan ekonomik s›k›nt› halk›ek geçim kayna¤› bulmaya yönlendir-mektedir. Çam a¤açlar›n› keserek eldeettikleri ç›ralar›, kazd›klar› ocaklardayakmak suretiyle katran (püse) elde et-mekte, bunlar› deri tuluklara dolduranköylüler özellikle bu¤dayla de¤ifl tokuflyapmak üzere Beyflehir, Seydiflehir, Ak-flehir gibi çevre ilçelere ve köylerine gi-derlerdi. Yapt›klar› iflin kanunlara uy-gun olmad›¤›n› bilen köylüler bunlar›nnaklinde büyük s›k›nt› çekerdi. Efleklereyüklenen deri tuluklar, da¤ yollar› kul-lan›larak al›c›ya ulaflt›r›l›rd›. Püse (kat-ran) sohbetleri bölge insan› için, s›n›rkaçakç›l›¤› sohbetlerinin Güneydo¤u in-san›n›n yaflam›ndaki yerine benzer birmevkide idi.

f. Halk Anlat›lar›: Yukar›da dabahsedildi¤i gibi her türlü olay köy oda-lar›ndaki sohbetlere konu edilirken halkanlat›lar› bu mekân›n vazgeçilmezi ola-rak mihenk noktas›n› oluflturmaktayd›.‹flin nispeten az oldu¤u uzun k›fl gecele-rinde köy odalar›nda anlat› yetene¤inesahip kiflilerin anlatt›¤› hikâyeler, ma-sallar, f›kralar, bilmeceler dinleyenlerindaha çok ilgisini çekmekteydi. Köy odas›oturma düzeninde anlat›c›lar, yafl›na ba-k›lmaks›z›n bafl köfleye oturtulur, dinle-nirdi.

Yakaafflar’da dört oda bulunmas›nara¤men çevre köylerde köy odalar› bu-lunmamaktayd›. Bu durum, bizce Yaka-afflar köyünde, çevre yerleflim yerlerine

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

88 http://www.millifolklor.com

Page 85: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

göre gelene¤e ba¤l› sözlü anlat› türleri-nin daha fazla olmas›n›n önemli sebep-lerinden biridir.

Birlik beraberlik, kardefllik ve yar-d›mlaflma gibi halk›n moral de¤erleriniyükseltmek ve yaflatmada önemi yads›-namayacak olan köy odalar› devrini he-men hemen kapam›fl olmakla birlikte,geçmiflte yüklendi¤i görev itibariyle,halk bilimciler, toplum bilimciler gibisosyal bilimcilerin, vazgeçilmez konusuolmaya devam edecektir.

Yakaafflar’da sözlü kültür ortamla-r›ndan bir di¤eri “Harman yeri”dir. Ya-kaafflar’›n, flimdiki yaflam tarz› ile 25-30y›l öncesi oldukça farkl›yd›. Teknolojikgeliflme ile birlikte günümüzde en çok 3-5 gün süren harman zaman›, yaklafl›kbir-bir buçuk ay sürmekteydi. Orakla bi-çilip harman yerine toplanan bu¤daylaröküzlerin çekti¤i dövenle günlerce sürü-lürdü. Gündüz çal›flan bu insanlar, ak-flamlar›n› sohbetle geçirir, geç saatlerekadar sözü sohbeti dinlenen insanlar›nanlatt›¤› f›kra, hikâye, masal türündenanlat›lar› dinlerdi.

“Su De¤irmenleri” de sözlü kül-tür ortamlar›ndan en önemli merkezle-rindendi. fiimdilerde üç befl saat içindehalledilen un ö¤ütme ifli, günler almak-tayd›. De¤irmen beklerken yanan oca¤›nç›t›rdayan atefli karfl›s›nda sabahlarakadar beklenirdi. De¤irmenciden ve unö¤üten kiflilerden baflka insanlar da de-¤irmene gelir ve edilen sohbete ortakolurlard›. Üç adet su de¤irmenine sahipYakaafflar’›n d›fl›nda çevre köylerde sude¤irmeni yoktu. Bu sebeple, çevre köy-lerden un ö¤ütmeye gelen kiflilerde buortamdan nasiplerini al›rd›. Bölgedenderledi¤imiz anlat› türlerinde bunlar›nizlerini görmekteyiz.

Günümüzde say›lar› oldukça azalan

keçi sürüleri yirmi befl otuz y›l öncesiçok daha fazlayd›. Genellikle keçi sürü-lerine yaz›n yaylada, k›fl›n da “Yatak”ad› verilen yerlerde bak›l›rd›. Dönerlibir sistemle yap›lan bu ifle ortakl›k ma-nas›na gelen “Keflik” denirdi. Üç veyadört kiflilik grup oluflturulur, bu gruplarbirer hafta kal›rlard›. Bir arada kalanbu insanlar da vakitlerini ilginç hikâye-ler, masallar anlatarak geçirirlerdi. Buyönüyle “Keflik” veya “Yatak”›, Yakaaf-flar’›n sözlü kültür ortamlar›ndan biriolarak saymak mümkündür.

“El Hal›c›l›¤›”, makine yap›m› ha-l›lar›n piyasay› istilâ etmesinden önce,Yakaafflar’›n ba¤l› bulundu¤u Ispar-ta’n›n önemli geçim kaynaklar›ndan biriolan el hal›s› dokumac›l›¤› özellikle ka-d›nlar›n ve çocuklar›n yapt›¤› bir iflti.Yaz›n evlerin “hayat” ad› verilen giriflk›sm›nda, k›fl›n ise odalara kurulan hal›tezgahlar›nda hal› dokuyanlar özelliklekad›nlar ve çocuklard›. Çocuklar› hal›-n›n önünde tutabilmenin en kestirmeyolu onlara masallar, hikâyeler anlat-mak, bilmeceler sormakt›. Bu faaliyet-ler, iflin yap›lmas›na engel olmad›¤› gibi,aksine iflin verimini art›rmada önemlibir rol oynamaktayd›. Anlat›lar, radyola-r›n yayg›nlaflmas›ndan sonra yerini ya-vafl yavafl o sihirli kutuya b›rak›r oldu.O dönemlerde Türkiye Radyolar›nda ya-y›nlanan “Gahi Arzu, gahi Kamber, öyleya, her âfl›k›n bir âh› var” sözüyle baflla-yan halk hikâyeleri en çok dinlenenprogramlard›. Murat Çobano¤lu, fierefTafll›ova gibi halk ozanlar› en sevilen sa-natç›lard›. Halk türkülerinin ve “acans-lar”›n d›fl›nda programlara ra¤bet ol-mazd›.

Yakaafflar’da “kahvehaneler”, gü-nümüzde zaman zaman ka¤›t, tafl oyunuoynand›¤›, televizyon seyredildi¤i yer ol-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 89

Page 86: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

90 http://www.millifolklor.com

makla birlikte köy odalar›n›n iletiflim,sohbet gibi bir k›s›m ifllevlerini üstlen-mifl oldu¤u görülmektedir. Dört kahve-hanesi bulunan Yakaafflar’da yo¤un ola-rak gençlerin ve yafll›lar›n devam etti¤ikahveler vard›r. Birbirini çok iyi tan›yanbu insanlar yaz k›fl en koyu sohbetleriburalarda yapmaktad›rlar. Hem gençleraras›nda, hem de yafll›lar aras›nda çok-ça f›kralar anlat›lmaktad›r. Daha önce,hakk›nda derleme ve inceleme yaparakbildiri olarak sundu¤umuz mahalli f›kratipleri (K›l›nç 2001:256-262) Avara lâ-kapl› R›za K›l›nç, Acar A¤a lâkapl› Meh-met Çiçek bu ortamlar›n en çok arananisimleridir.

Yukar›da bahsedilen sözlü kültürortamlar›n›n d›fl›nda m›s›r soyma, ekinbiçme gibi imeceyi gerektiren her çeflitortam, sözlü kültür ürünlerinin do¤mas›ve yaflamas›n› sa¤layan ikinci derece or-tamlard›r.

SONUÇYakaafflar örne¤i bize göstermekte-

dir ki, yak›n zamana kadar kültür haya-t›m›z›n bir parças› olan ve öykü ve ro-man gibi ça¤dafl edebiyat türlerinin deyararland›¤› (R. SCHOLES-R. KEL-LOGG 1996:10,11) hazine de¤erindekibu anlat›lar›n do¤du¤u ortamlar art›kvarl›¤›n› sürdürememektedir. Buralardayetiflen sözlü kültürün aktif tafl›y›c›s›yafl› altm›fl› aflm›fl bu insanlar ortamla-r›n ortadan kalkmas›yla bildiklerini ge-lece¤e aktaramamaktad›rlar. Geç kal-mam›z durumunda yap›lacak bir fleyin

de olmad›¤› aç›kt›r. Çal›flmam›z s›ras›n-da bize kaynakl›k eden bu insanlardanbir k›sm›n› üç befl y›l içinde kaybettik.Oysa halk kültürünün ve gelene¤ininsakl› oldu¤u bu hazine de¤erindeki sözlüürünlerimizin ulusal kültürümüze dahiledilmesi gerekmektedir. Yap›lacak plânl›bir saha çal›flmas› ile halâ varl›¤›n› ko-ruyan sözlü ürünlerin derlenmesi, bilim-sel yöntemlerle tasnif edilerek arflivlen-mesi gerekti¤i apaç›k ortadad›r.

NOTLAR1 Yakaafflar, 1993 y›l›na kadar köy statüsün-

de iken Bakanlar Kurulu karar›yla Kasaba olmuflve Aksu ilçesine ba¤lanm›flt›r.

2 Sam›t, somurtkan, zor alg›layan anlam›ndakullan›lmaktad›r.

KAYNAKLARBAfiGÖZ, ‹lhan (Girifli Yazan ve ‹ngilizceden

Çeviren)-MARK AZADOVSK‹, Sibirya’dan Bir Ma-sal Anas›, Ankara-2002 s.32 (Al›nt›, eserin “Girifl”bölümünden al›nm›flt›r).

TU⁄AÇ, Ahmet-YURT, ‹brahim-ERGÜL, Gül-SEV‹L, Hüseyin T.:Türk Köyünde ModernleflmeE¤ilimleri Araflt›rmas› Rapor-1, Devlet PlanlamaTeflkilât› Yay›n›, Ankara-1970, s.151-152.

GÖKYAY, Orhan fiaik: Dedem Korkut Kitab›,MEB Yay›n›, ‹stanbul-2000, s.125.

KILINÇ,Aziz: “Mahalli F›kra Tipi Olarak Ava-ra” Hoflgörü Y›l› ve ‹nanç Turizminde Göller BölgesiSempozyumu, 07-08 Eylül 2000 Bas›m y›l› Isparta-2001 s.256-262

R. SCHOLES-R. KELLOGG; The Nature ofNarrative, New York: Oxfort University Pres. 10,12;(Al›nt›layan: Gonca GÖKALP ALPASLAN, XIX.Yüzy›l Yaz›l› Anlat›lar›nda Sözlü Kültür Etkileri,Kültür Bakanl›¤› yay›n›, Ankara-2002 s.1)

Page 87: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Girifl:Anlat› kavram› genel anlam›yla sö-

ze dökülen, anlat›lan her fleyi kapsar.Gerek sözlü gerekse yaz›l› her ürün, bugenellik içerisinde anlat›d›r. Anlat›c› an-latmaya de¤er buldu¤u olay›, durumubir kifli veya kifliler toplulu¤unu hedefle-yerek yapar. Özünde, yapt›¤› anlatmaeylemi bireysel bir eylem olarak gözüksede anlat›c›, içine do¤du¤u toplum ad›nasöz söyleyen konumundad›r. Dolay›s›ylada toplumun “olmas› gereken” olarak be-lirlediklerinin/de¤er yarg›lar›n›n içindeyer ald›¤› anlat›lar› kendi bak›fl, anlay›flve yorumlay›fl›yla birlefltirerek bir kur-gu çerçevesinde sergiler. Bu sergileme-yi/anlat›m›, nesiller aras› aktar›mdakendisine aktar›lanlara kendisi de yete-ne¤i ölçüsünde katk› sa¤layarak yapar.Anlat›c› ve anlat›m ortam› çeflitlenebilirveya de¤iflebilir; ancak anlat› bir töre,ahlâk ve de¤erler sistemi olarak biçim-

lendi¤i gibi sürdürülür. Kolektif bir bi-linç olarak gelenekselleflir, her nesilcede¤iflime u¤rat›l›r Yaflan›lan zaman vemekan içinde nesilden nesile insan haf›-zas›na aktar›l›r ve insandaki potansiyelerdemleri harekete geçirecek bir ifllevesahiptir.

Bu çal›flmam›zda halk anlat›lar›n›ngeliflim süreci içindeki bireylere “örnekolan›” aktarmada ve onlar›n bu örnekolanla özdeflim kurma ve içe bak›fl ger-çeklefltirme çerçevesindeki ifllevleri üze-rinde durmaya çal›flaca¤›z.

Halk anlat›lar›, özdeflleflme veiçe bak›fl:

Özdeflleflme, normal geliflim süreciiçindeki çocuk ya da ergenin benli¤ineörnek olarak seçti¤i kifli veya kiflilerebenzemeye çal›flmas›, (Gençtan1984:171) bilincinde olmadan toplumsaldavran›fl flekilleri kazanmas›d›r.

Kiflinin, be¤endi¤i, seçti¤i kifli veya

ÖZDEfiLEfiME, ‹ÇE BAKIfi VE HALK ANLATILARI

Identification, Empathy and Folk Narratives.

Yrd. Doç. Dr. Mustafa SEVER*

ÖZETÖzdeflleflme, kiflinin bilinçsiz olarak bir baflkas›na benzemeye çal›flmas›d›r. Çocuk veya gencin büyüme

sürecinde örnek olarak seçti¤i kiflilerin yerine kendisini koyarak toplumsal davran›fl flekilleri kazanmas›d›r.Halk anlat›lar›, anlat›c›lar taraf›ndan çocu¤a/gence d›fl dünyay› tan›tma; aile, millet ve vatan çerçevesindesevgi, sayg› ve ba¤l›l›k duygusunu, düflüncesini gelifltirme amac›yla anlat›l›r. Bu çal›flmada anlat›c›-dinleyi-ci/okuyucu ve özdeflleflme, içe bak›fl iliflkisi üzerinde durularak Türk halk anlat›lar›n›n e¤itici özellikleri de-¤erlendirilecektir.

Anahtar KelimelerAnlat›, Özdeflleflme, ‹çe bak›fl, e¤itim

ABSTRACTIdentification is child’s and adult’s, who are in growing period, trying to resemble their idols and acqu-

iring form of social behaviour. Folk narratives are narrated for children to introduce the world, to devolepethe feelings and thoughts of love, respect and devotion about family, nation,and motherland. In this study,educational characteristics of Turkih folk narratives will be stressed about the relations of narrator-listener(reader), identification,and empathy.

Key WordsNarratives, Identification, Emphaty, Education

Gazi Üniversitesi K›rflehir E¤itim Fakültesi Ö¤retim Üyesi

http://www.millifolklor.com 91

Page 88: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

kiflilerin özelliklerini benimsemesi;. birbaflka bireyin çok fazla etkisi alt›nda ka-larak kendini onun yerine koymas›,onun gibi olmay› istemesidir.

Kiflinin günlük hayat›ndaki ö¤ren-melerinin, dahas› kültürlenmesinin bü-yük bir k›sm› toplumsal ö¤renme veyatoplumsal kültürlenmedir. Bu, ister bi-linçli isterse bilinçsiz olsun, di¤er insan-larla etkileflimi, iletiflimi çerçevesindegerçekleflir. “Bir kuflaktan di¤erine kül-türün aktar›lmas›/kültürlenme” (Havi-land 2002: 71) sürecinde bu aktar›m›sa¤lay›c› birtak›m araçlar kullan›l›r. Buaraçlar›n bafl›nda da insan›n do¤uflun-dan ölümüne, bütün dönemlerinde iç içeoldu¤u halk kültürü, dolay›s›yla dahalkbilim ürünleri gelir. Halk kültürüürünleri, çocu¤un do¤uflundan bafllaya-rak anne ve baban›n çocu¤a vereceklerie¤itimde haz›r bulduklar› araçlard›r.E¤itimi, kiflide istenilen davran›fllar›oluflturma süreci olarak tan›mlarsak,halk kültürü ürünleri de bu süreçte ço-cu¤un kültürel kimli¤inin (ulusal kimli-¤inin) oluflmas›nda kullan›labilecek enuygun araçlard›r. Çocu¤un dinlediklerive gördükleri hayat›nda yer eder. Bellibir tutum, davran›fl oluflturma, çocu¤asunulan iyi örneklerle sa¤lanabilir. Ço-cuk dinledi¤i veya okudu¤u anlat›larda-ki kahramanlardan çok fley ö¤renir. Top-lumsal yaflamda karfl›laflt›¤› de¤er yar-g›lar›n›n, ahlâkî ilkelerin, toplumsal ya-salar›n hangilerinin kendisine uyup uy-mad›¤›n›, bu kahramanlar›n üstünde de-neyerek ö¤renir. Kendine yak›n olanlakarfl›s›nda yer alan› k›yaslayarak için-den gelenle toplumun kendisinden bek-ledi¤i hareket aras›nda bir denge kur-mas› gerekti¤ini keflfeder.

Halk anlat›lar›, (masal, efsane, des-tan, vd.) anlat›c›lar taraf›ndan çocu-¤a/gence d›fl dünyay› tan›tma; aile, mil-let ve vatan çerçevesinde sevgi, sayg› veba¤l›l›k duygusunu, düflüncesini gelifl-tirme amac›yla anlat›l›r. Di¤er bir deyifl-le, çocu¤u, d›flar›dan gelebilecek her tür-lü zararl› etkiye tepkide bulunabilecek

bir anlay›flla teçhiz etmek üzere yap›l›r.Anlat›m veya okuma esnas›nda, özellik-le dinleyicinin/okuyucunun çocuklar ol-du¤u düflünülürse, dinleyenlerde/oku-yanlarda özgürce düflünme, yorumlamabecerisinin geliflimine katk›da bulunmaamaçlar›n›n güdüldü¤ü görülür. ‹ster ör-gün isterse yayg›n (halk e¤itimi) olsun,e¤itimin amac› kiflinin kendini gerçek-lefltirmesidir. Abraham Maslow’a göre(Akt. Büyükdüvenci 1987) kendini ger-çeklefltirmifl insanda; 1-Kendini, baflka-lar›n› ve do¤ay› kabul etme 2-‹çten gel-di¤i gibi do¤al ve sade davranabilme. 3-Kendi d›fl›ndaki bir soruna yönelebilme.4-Yaln›z kalabilme ve bundan hofllanma.5-Güzellikleri takdir edebilme. 6-‹nsan-l›k âlemi ile kendini özdefllefltirebilme.7-Baflkalar› ile yo¤un iliflkiler kurabil-me. 8-Eflitlikçi ve yo¤un iliflkiler kura-bilme. 9-Yanl›fl ile do¤ruyu, iyi ile kötü-yü, amaç ile arac› ay›rt edebilme. 10-Ya-rat›c›, nüktedan ve kendine has olabilmeözellikleri vard›r. E¤itimde bir araç ola-rak halk anlat›lar› kiflinin kendini ger-çeklefltirmesinde etkin flekilde kullan›la-bilir.

Halk anlat›lar›n›n temel özellikle-rinden biri ve en önemlisi tek yanl› birbak›fl aç›s›na sahip olufludur. Anlat› için-deki olay ve kifliler iyi-kötü, zengin-fa-kir, olumlu-olumsuz, güzel-çirkin, vb.karfl›tl›¤›nda verilir. Çocuk aç›s›ndanher fley bu karfl›tl›k içinde de¤erlendiri-lir ve anlat›lardaki bu karfl›tl›klar, çocu-¤un alg›lama ve de¤erlendirme sistemiy-le ayn›l›k gösterir. Dinledi¤i veya okudu-¤u anlat›daki olay ve kiflilerle kurdu¤uparalellikler do¤rultusunda “özdefllefl-me” gerçekleflir; kifli, kendisince idealolan› keflfeder, dahas› ideal olan›n yeri-ne kendisini koyar. Elbette ki bu, duru-mun iyi yan›d›r; fakat durumun bir deolumsuz yan› vard›r ki o da çocu¤un ma-salda, destanda, efsanede veya f›kradakötülü¤ün, olumsuzlu¤un, çirkinli¤intemsilcisi kiflilerle gerçek hayat›ndakikimi kiflileri benzefltirmesidir. Bu daonun çevresiyle uyum kurmada çeflitli

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

92 http://www.millifolklor.com

Page 89: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

sorunlarla karfl›laflmas›na neden olabi-lir. Çevresindeki kiflilerle anlat›daki ki-fliler aras›nda kurulan paralellikler, ço-cu¤un o kifli veya kiflilere karfl› sürekliolumsuz davranmas›na neden olabilir;ki bu da her fleyden önce çocu¤u mutsuzedecektir. Ancak, buna ra¤men anlat›,çocu¤un ruh dünyas›n›n geliflmesine vezenginleflmesine, sunulan örnek kifli vekarfl›t›, olay, durum, vb. vas›tas›yla dakendisini daha iyi tan›mas›na yard›mc›olur. Bir bütün olarak alg›layamad›¤›çevresini ve çevresindeki insan iliflkileri-ni, k›sacas› toplumsal yap›y› çocuk, an-lat›larda haz›r bulur. Toplumsal de¤erle-rin, özelliklerin edinilmesi, kazan›lmas›sürecinde halk anlat›lar›n›n katk›s›önemlidir. Çocuk, anlat›lardaki dünyaile kendi dünyas› aras›ndaki gelgitlerdeiçe bak›fl› sa¤layarak kendi iç dünyas›n›da keflfeder. Düflsel de olsa kendince birde¤erler sistemi oluflturur. Anlat›lardakikahramanlar›n/tiplerin bak›fl aç›s›ndanolaylar›, durumlar›, davran›fllar›, düflün-meleri ve hissetmeleri alg›lama, yorum-lama, kiflide bencilli¤i azalt›r; kiflininçevresindeki insanlara karfl› daha hofl-görülü davranmas›n› sa¤lar. Yap›lanaraflt›rmalar (Dökmen 2003) içe bak›flduygusu geliflmifl bireylerin, sosyal dav-ran›fllar›n›n da geliflti¤ini, yaflamlar›ndabaflar›l› ve üretken bireyler olma yolun-da ilerlediklerini göstermektedir.

‹ster sözlü isterse yaz›l› olsun heranlat›, belli bir kurgu ürünüdür; yanigerçek benzeri, gerçe¤imsidir. Bu gerçe-¤imsi/kurgu, anlat›c›/yazar, dinleyi-ci/okuyucu iliflkisi çerçevesinde biçim-lenmifltir. Her anlat›n›n bir olay, durumve düflünce kayna¤›ndan beslenerek ta-rihin belli bir noktas›nda üretilmifl oldu-¤u, anlat›la geldi¤i tarihî süreç içindeanlatan ve dinleyenlerce kimi de¤ifliklik-lere u¤rat›ld›¤› ve içeri¤ine toplumsalde¤er yarg›lar›n›n dam›t›lm›fl fleklininkat›ld›¤› bir gerçekliktir ve her fleydenönemlisi de bu de¤erler –yaflan›lan dö-neme/ça¤a yorumlanabilir uygunlu¤uaç›s›ndan- tüketilemez bir özelli¤e sa-

hiptir. Anlat›n›n her dinleniflinde veyakiflinin kendince okuyuflunda geçmifltengünümüze kurgulanm›fl gerçek/gerçe-¤imsi flekilde gelmifl olay ve durumlar,kifli zihninde yeniden sahnelenmektedir.Bu sahneleniflte çocuk/genç geçmifle aitde¤il, yaflad›¤› an’a ait gerçeklerle karfl›karfl›ya gelmektedir; yani geçmifltekiolay, durum ve kifliler “flimdiki zaman”aaktar›larak güncelleflmektedir.

Anlat›c›/yazar, bilinçli veya bilinç-siz, anlat›s›nda dinleyicisine/okuyucusu-na belli olay, durum, davran›fl özelli¤i vebelli tipler vas›tas›yla bir iletide bulun-maktad›r. Bu ileti, anlat›c›n›n/yazar›ntoplumsal gerçeklik içinde var olan veyaolmas› gereken bir olay, durum, davra-n›fl, kifli, kiflilik özelli¤i, vb. olabilir. Bu-nun için de anlat›c›/yazar, örnek bir olay,durum, kifli, özellik, vb. seçer, kurgular,dinleyicisine/okuyucusuna sunar. ‹flte bunoktada dinleyici/okuyucu (çocuk) örnekolay/durum ile kendi çevresi içinde yafla-d›¤› veya tan›k oldu¤u olay/durum ara-s›nda bir iliflki, benzefliklik kurar. Anla-t›da çeflitli özellikleriyle sivriltilmifl,abart›lm›fl kifli, daha do¤rusu tip, çocukiçin örnek al›nmas› gereken ile kötülü-¤ünden, flerrinden kaç›n›lmas› gerekenfleklinde sunulur. Sözgelimi, destanlardaçizilen tip veya tipler, çocukta benlikduygusunun gelifliminde etkilidir. “Do-¤umundaki, ölümündeki ola¤anüstülük-ler; kad›n, aflk, aile, ahlâk, vefâ, dostluk,arkadafll›k, güvenilirlik kavramlar›ylailiflkisi, maddî ac›ya dayan›kl›l›¤›, vatan,ata, baba, ana, kardefl kavramlar›naba¤l› alg›lay›fl, kavray›fl ve yorumlay›fl›,insanlar› yönlendirip yönetme özelli¤i;bilgisi, belle¤i, zekâ ve ak›l yürütmeözelli¤i; toplumdaki bütünlü¤ü yarala-yanlara karfl› tavr›; yasa, töre, kuralsayd›klar› ve bunlara katk›s›, esirgeyenyüce varl›k ile bedenî ve ruhî iliflkisi”(Tural 1999:17) aç›s›ndan destan kahra-man›, çocuk için an›nda özdeflleflece¤imükemmel bir örnektir. Özdeflim ve içebak›fl kurdu¤u bu kahraman arac›l›¤›ylakendisini gerçeklefltirirken toplum yara-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 93

Page 90: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

r›n› gözetme duygusunu, karar vermegücünü zekâs›n› kullanma becerisini degelifltirir. Çünkü destan, çocu¤a toplu-mun kültürel dokusunu, bu dokudakide¤iflim ve geliflimleri ve süregelen özel-likleri sunar.

Efsane, çocu¤a toplumca iyi, olumluolarak kabul edilmifl örnek davran›fllar›telkin ederken kültürlenme sürecindeçocu¤un karfl›laflt›¤› sorunlarda veyadüfltü¤ü ikilemlerde yol gösterici, çözümönerici ifllevleri üstlenebilir. Teflekkül et-tikleri çevredeki insanlar› ortak ahlâkîde¤erlerde birlefltirme ve onlar› yönlen-dirmede etkili anlat›lard›r. Sözlerimizibir efsaneyle örneklendirelim:

“Vaktiyle kaplumba¤a bu¤day sa-tan bir tüccar imifl. Baflkalar›ndan ald›¤›bu¤day› kâr ile yine baflkalar›na satar-m›fl; ama içi çok kazanma h›rs›yla doluy-mufl. Al›fl-verifle hile katm›fl; bafllam›flbüyük ölçekle al›p küçük ölçekle satma-ya. Satmas›na satm›fl, kand›rmas›nakand›rm›fl insanlar›, ama Allah bu gözüdönmüfl haris tüccar›, bu¤day al›rkenkulland›¤› büyük ölçe¤i s›rt›na, bu¤daysatarken kulland›¤› küçük ölçe¤i de kar-n›n›n alt›na koyup bugünkü flekline dön-dürmüfl. Ayr›ca en büyük ceza olarak daonun k›yamete kadar yerlerde sürünme-sini uygun bulmufl.” (Sakao¤lu1989:91)

Efsaneler, yukar›daki örnekte degörülece¤i üzere dinleyene veya okuya-na ilk elden toplumdaki belli ahlakî öl-çütleri sunan ve onda kiflisel içe bak›fldüflüncesini gelifltiren anlat›lard›r.

Halk anlat›lar› içinde, di¤er türler-den daha k›sal›¤›, çok yönlülü¤ü ve dra-matize edilebilirli¤iyle ayr›lan f›kralar,kiflinin günlük yaflam›nda yaflad›¤› veyayaflamas› mümkün olaylar›, karfl›laflt›¤›“çarp›kl›klar›, gülünç durumlar›, tezat-lar›, eski/yeni çat›flmalar› ince bir mi-zah, hikemî söyleyifl, keskin bir istihzave güçlü bir tenkit anlay›fl›na sahip birüslup içinde, dramatik ö¤eleri a¤›r ba-san bir hikaye çat›s› etraf›nda toplaya-rak genellikle bir tip’e ba¤l› olarak anla-tan” (Y›ld›r›m 1992:333) anlat›lard›r. Bu

tip vas›tas›yla anlat›c›, toplumsal yafla-y›flta iyi ve kötünün kesin çizgilerle so-mutlanmas›n› sa¤lar. F›kra tipi “bizimad›m›za tüm olumsuzluklara karfl›amans›z bir mücadele verir, toplumundüflüncelerini tek bafllar›na yans›tan birsosyal tenkit silah› görevi yüklenir.”(Y›ld›r›m 1992:337) Kimi toplumsal du-rumlar veya ilkeler uzun uzad›ya anlat›-l›p aç›klamalarda bulunmak, anlataniçin de dinleyen için de s›k›c› hâle gele-bilir ‹flte o anda f›kralar devreye girer.Kifli (çocuk, genç) güldürülürken gerekliders de verilir.

Masal, çocuktaki hayâl gücünü zen-ginlefltirir ve geliflmesini sa¤lar. “Ço¤umasal gerçekçi bafllar, sonra fantastikgeliflir ve idealistçe sona erer.” (Buch1992: 11) Bu idealistçe sona eriflte çocuk,kendince örnek al›nmas› gerekenle özde-flim kurar. Özdeflim kurmada örnek al›-nan kifli/kahraman ve kiflilik özelliklerine denli çok ve çeflitliyse çocu¤un sa¤l›k-l› geliflme, toplum aç›s›ndan olumlu, top-lumsal de¤erlere sayg›l›, üretken bir bi-rey olarak yetiflme flans› da o denli yük-sek olur; ki bu yönüyle masal, olumlu-olumsuz, insan-insan d›fl› bir çok tipiokuyucuya/dinleyiciye sunmada geniflimkanlara sahiptir. E¤itimciler de masa-l›n e¤itimde çok önemli bir iflleve sahipoldu¤u üzerinde birleflmifllerdir. “Masal,çocuk kültürünün en besleyici g›dalar›n-dand›r. Masalda uçan at›n pefline tak›-lan hayretimiz, gerçek dünyada yürüyenat› daha iyi kavrayan bir dikkat olur.Masalda suya basa basa yürüyen dervifl,bizi gerçek dünyada Archimed’e ulaflt›-ran bir sürprizdir. Masaldaki peri k›z›-n›n sordu¤u bilmeceye Kelo¤lan’dan ev-vel karfl›l›k bulan yavru, yar›n›n bilgi veöbür günün hayat meselelerini halle ça-l›fl›yor demektir.” (Ça¤dafl 1962: 9)

Anlat›lar›m›zdan bu konuda bir di-¤er örnek de Dede Korkut O¤uznâmele-ridir. O¤uznâmelerde en tipik özellikler-den biri “kad›n-erkek iliflkilerinde ahlâ-k› gözetmesidir. Tek kad›nla evlili¤i esasalan, aileyi savunan ve kad›n› bir flehvet

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

94 http://www.millifolklor.com

Page 91: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

arac› olarak görmeyen yap›s›yla yüksekbir ahlâk örne¤idir.” (Gürel 1998: 71) Buyönüyle çocuk ve gençler için özdeflimkurma ve özdeflleflecekleri birçok örnektip içermesiyle dikkati çekmektedir. K›zolsun erkek olsun çocu¤un farkl› kiflilik-lerle kurdu¤u özdeflim dolay›s›yla girdi-¤i farkl› roller, kendisini ve çevresini ta-n›mada kendisine kolayl›klar sa¤laya-cak; çocuk çevresiyle kolay empati kura-cakt›r.

Anlat›lardaki olay, durum ve tiplerarac›l›¤›yla, iyi olma, erdemli olma, ba-flar›n›n elde edilmesinin kolay olmad›¤›,toplumda iyi bir yer edinmenin çal›flma-ya ba¤l› oldu¤u, vb. vurgulanarak anla-t›l›r. Destan, masal, efsane, hikaye, vd.çocu¤un toplumla uyum içerisinde, mut-lu flekilde hayat›n› sürdürmesi için top-lumun de¤er yarg›lar›n›, ahlâkî kuralla-r›n› çocu¤a sunan ürünlerdir. Halk anla-t›lar›. çocu¤un dürüstlük, azim, sab›r vesebat etme, aileye ve millete ba¤l›l›k, in-san haklar›na sayg› ve adalet, vb. er-demleri kazanmas›nda itici güç rolünde-dir.

Sonuç:William R. Bascom’a göre, (Akt. Ço-

bano¤lu 1999:226) icrâ edildi¤i ba¤lamagöre, halkbilim ürünlerinin dört temelifllevi vard›r: 1. Hofl vakit geçirme, e¤-lenme, e¤lendirme, 2. De¤erlere, toplumkurumlar›na ve törelere destek verme,3. E¤itim veya kültürün gelecek kuflak-lara aktar›larak gelecek kuflaklar›n e¤i-tilmesi ifllevi 4. Toplumsal ve kiflisel bas-k›lardan kurtulmak için kaç›p kurtul-mak için bir kaç›p kurtulma mekaniz-mas› oluflturma ifllevi. Genel olarakhalkbilimi/halk kültürü ürünlerinin ifl-levleri olarak yukar›da s›ralanan ifllev-ler, dolay›s›yla da halk anlat›lar›n›n ifl-levleri olarak da de¤erlendirilebilir.Çünkü, halk anlat›lar› da bir ba¤lamiçerisinde anlat›lma, dinlenilme hattakimi zaman seyredilme özelli¤iyle top-lumsal de¤er ve kurumlar› do¤rulay›ponaylamas›yla bu de¤er ve kurumlar›ngüncelleflmesini, yeni nesil taraf›ndan

benimsenmesini sa¤lar. Sözlü kültür, ya-z›l› kültür ve günümüz elektronik kültürortam›n›n insan›n› bilgilendirmede vekendisini tan›mas›nda, gerçeklefltirme-sinde halk anlat›lar› etkin flekilde kulla-n›labilir.

Genel olarak tüm dünya ülkelerin-de oldu¤u gibi Türkiye’de de e¤itimin te-mel amac›, yaflan›lan toplumun de¤erle-rinin toplum bireylerine aktar›lmas›, bi-reyleri toplumun de¤erlerine sayg›l› veona katk› sa¤lay›c›, dengeli, üretken bi-reyler hâline getirmektir. Her ülke, ken-di flartlar› içinde bu amaçlar›, belli birplân, program, süre ve kapsam dahilin-de gerçeklefltirmeye çal›fl›r. Bu çabadahalk anlat›lar›n›n bir ilk ad›m olaca¤›bilinmelidir. Çünkü halk anlat›lar›, ço-cu¤un/gencin duygu dünyas›n› gelifltir-me yan›nda anadilinin zenginlikleriniö¤renmesinde, dahas› kültürel özellikle-rin fark›na varmas›nda kullanabilecekpratik araçlard›r.

KAYNAKÇABUCH, Wilfried (1992), “Masal ve Efsane

Üzerine”, (Çev. A. O. Öztürk), Milli Folklor, c.II,say›: 13, s.10-15

BÜYÜKDÜVENC‹, Sabri (1987), E¤itim Fel-sefesi, Yarg›ço¤lu Matbaas›, Ank.

ÇA⁄DAfi, Kemal (1962), Pança Tantra Ma-sallar›, Ank. (Aktaran: Saim Sakao¤lu, Gümüflha-ne Masallar›, Ank. 1973, s.14)

ÇOBANO⁄LU, Özkul (1999), HalkbilimiKuramlar› ve Araflt›rma Yöntemleri TarihineGirifl, Akça¤ Yay., Ank.

DÖKMEN, Üstün (2003), ‹letiflim Çal›flma-lar› ve Empati, Sistem Yay., ‹st.

GENÇTAN, Engin (1984), Ça¤dafl Yaflam veNormal D›fl› Davran›fllar, Maya Yay., ‹st.

GÜREL, Zeki (1998), “Dede Korkut’u Çocuk-lara Anlatmak”, Türk Yurdu, c XVIII, say›: 136, s.66-71

HAV‹LAND, William (2002), Kültürel Antro-poloji, Kaknüs Yay., ‹st

SAKAO⁄LU, Saim (1989), 101 Anadolu Ef-sanesi, Kültür Bak. Yay. Ankara

TURAL, Sad›k (1999), Tarihten DestanaAkan Duyarl›k, AKM Yay., Ank.

YILDIRIM, Dursun (1992), “F›kra”, TürkDünyas› El Kitab›, c.III, TKAE Yay., Ank.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 95

Page 92: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

96 http://www.millifolklor.com

Girifl:Bugün, Almanya’da yaflayan 2.5

milyonluk Türk nüfusu, Türk-Almaniliflkilerini belirleyen en önemli faktör-dür. Bu nüfus Türkiye’nin tarihsel müt-tefiki kabul edilen Almanya ile daha s›-

cak iliflkiler kurmas›n› da sa¤lamakta-d›r. Almanya Türkleri her iki ulusunyads›yamayaca¤› biçimde bugünkü Türkdünyas›n›n bir parças› olarak tarih sah-nesindeki yerini çoktan alm›flt›r.

Baz› kaynaklara göre 1910-18 aras›

BERL‹N’DE YAfiAYAN TÜRK GENÇLER‹N‹N KÜLTÜRELK‹ML‹KLER‹ ÜZER‹NE B‹R ARAfiTIRMA

A Survey on Cultural identities of Turkish Youth Living in Berlin.

Yrd. Doç. Dr. Bekir fi‹fiMAN*

ÖZETBu çal›flma anket a¤›rl›kl› bir çal›flmad›r. Ancak, gözlem ve görüflme teknikleri ile elde edilen veriler

de bu çal›flmada kullan›lm›flt›r. Anket, Berlin’de yaflayan ve yafllar› 18-25 aras› olan 100 Türk gencine uygu-lanm›flt›r. Gençlerin %40’› erkek, %60’› bayand›r. Türk gençlerinin pek çok konuda ilerleme göstermelerinera¤men, yine de dil, e¤itim ve iflsizlik onlar için en önemli sorun olmaya devam etmektedir. ‹ki dillilik ve ikikültürlülük içerisinde onlar kendi kültürel kimliklerini büyük oranda korumufllard›r. Üniversite ö¤rencile-rinde, Alman vatandafll›¤›na geçenlerde ve evinde Almanca konuflanlarda anket de¤erleri daha fazla de¤ifl-kenlik göstermektedir.

Kültürel de¤iflim sadece Almanya’daki Türklerin yaflad›¤› bir süreç de¤ildir. Bugün, Türkiye’de, hattadünyan›n pek çok toplumunda, yine geliflen dünyaya endeksli ve sosyal, ekonomik, teknolojik geliflmelereparalel bir kültürel de¤iflim süreci yaflanmaktad›r. Bu süreç Almanya’daki Türkler için oradaki sosyal, eko-nomik ve hukuki flartlar nedeniyle daha h›zl› ilerlemektedir. Ancak insanlar, özellikle toplu yaflad›klar›alanlarda kimliklerini, geleneklerini daha fazla korumakta ve daha az asimile olmaktad›r. Entegrasyon me-selesi ise bir e¤itim meselesidir. Türkler, bafllang›çta misafir iflçi (Gastarbeiter) olarak geldikleri ülkenin hu-kuk düzenine, kurallar›na ve flartlar›na elbette uyum göstermek durumundad›rlar.

Anahtar KelimelerBerlin, genç Türkler, kültürel kimlik, anket, de¤iflim

ABSTRACTThis study is a questionnaire. Yet, findings of surveys and interviews are used in this study. The ques-

tionnaire is used among 100 Turkish youth between 18 and 25 living in Berlin. The gender of the youth is%40 male, and %60 female. Language, education an unemloyment exist important problems for Turkish yo-uth, though they have improved themselves in same fields. Within bilingual and bicultural society, they havemanaged to preserve their identities and culturel merits. The findings of the questionnaire have shown diffe-rence between university students the one obtained and citizenship of this country.

Culturel change is not a process only Turkish people have experinced in Germany. Today it is the onefelt in Turkey and in among countries of the world as well, as consequence of social, economic and technolo-gical developments. This process develops faster for Turkish community in Germany due to the social, econo-mik and lawful conditions. However, people of minor communities living to gether in same places can preser-ve their identities, traditions and they are not much open to assimilation. On the other hund, the matter ofentagration is a matter of education. Turkish people are of course expected to adapt themselves to the orderof law, constitutional rules, and other conditions of the country where they invited as guest workers at thebeginning.

Key WordsBerlin, Turkish youth, culturel identity, questionnaire, change

* Ondokuz May›s Üniv. Fen-Edebiyat Fak. Ö¤retim Üyesi

Page 93: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

dönemde Alman fabrikalar›nda 10.000kadar Türk gencinin (teknik ve meslekialanda) çal›flmas› ile ilgili bir anlaflmaOsmanl› ve Alman devletleri aras›ndayap›lm›flt› (Türkdo¤an 1984: 26). AncakFederal Almanya’ya Türk iflçilerinin kit-leler halinde göçü ilk defa 1960’l› y›llar-da bafllam›flt›r.

‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra Al-manya’da yeniden kalk›nma projesi çer-çevesinde iflçi ihtiyac› ortaya ç›kt›. Buihtiyac› Almanlar›n karfl›layamamalar›,Almanya’n›n d›flar›dan iflçi talebini do-¤urdu. 1961 y›l›nda da Federal Almanyaile Türkiye Cumhuriyeti aras›nda bir ifl-çi al›m› sözleflmesi imzaland›. Bu sözlefl-me neticesinde ayn› y›l 6.000 kadarTürk iflçisi çal›flmak üzere Federal Al-manya’ya göç etti. Bu rakam 1970’lerde1 milyona, 1980’lerde 1.5 milyona,1990’larda 2 milyona, günümüzde ise2.5 milyona ulaflm›flt›r. 1960 ve 70’li y›l-larda bu ülkeye ço¤unlukla ekonomiknedenlerle gelen Türk iflçileri, k›sa birsüre sonra kendi ülkelerine dönmeyi dü-flünüyorlard›. Birinci kuflak bu fikri hepmuhafaza etti. Kimisi bir traktör, biraraba, bir iflyeri ya da ev alabilecek pa-ray› denklefltirir denklefltirmez ülkesinedönecekti. Bu nedenle ailelerini yanlar›-na ald›rmayanlar da ço¤unluktayd›.

Zaten, Federal Almanya’n›n yaban-c› iflçi politikas›n› belirleyen “Bund-Le-ander” komisyonuna göre, Federal Al-manya bir göçmen ülkesi de¤ildi. Al-manya’ya k›sa veya uzun süreden sonrakendi kararlar› ile ülkelerine dönecekyabanc›lar› kabul etmifl bir ülke olarakbak›lmal›yd› (Türkdo¤an 1984: 24).

Ço¤unlukla Türkiye’nin k›rsal›ndangelen ve bafllang›çta iflsiz ve ifle¤itimsizolan Türk iflçileri Almanya’daki sosyalve ekonomik imkanlardan ötürü geri dö-

nüfl düflüncelerini bir müddet erteledilerya da bu düflüncelerinden vazgeçtiler.Bu nedenle Türk iflçilerden çok az birbölümü k›sa süre sonra geri dönebildi.Almanya’da kalanlar ise, aile birleflimiyoluyla ailelerini de yanlar›na ald›lar.Bunun neticesinde ortaya ç›kan ikincikuflak Türkler (ki bugün yafllar› 35-55aras›nda kabul edilebilir), birinci neslingeri dönüfl düflüncesini hep olumsuz et-kilemifltir. Buna ra¤men “1988 y›l›nakadar geri dönen Türk iflçi ve ailelerininsay›s› 1.4 milyonu bulmufltur (fien1991:6)”.

Türkler neredeyse yar›m as›rdanberi Almanya’dad›r. Bu yar›m as›rl›k za-man dilimi 1965 y›l›nda “Biz ifl gücü is-tedik, insanlar geldi.” sözünü sarf edenMax Frisch’i hakl› ç›kard›! Çünkü gelen-ler gerçekten insand› ve onlar›n ifl haya-t› yan›nda yeme, içme, sa¤l›k, e¤itim,adalet, aile, sosyal güvence ve güvenlikgibi birtak›m insani de¤erlere de ihti-yaçlar› vard›. Asl›nda bunlar sa¤land›k-ça, Almanya Türk Toplumu yaflad›¤› ül-keye daha fazla entegre olacakt›. K›s-men de böyle oldu. Almanya’da yetiflenünlü Türk yazar› Emine Sevgi Özda-mar’a göre de “Birinci nesil iflçi, ikincinesil kebapç›, üçüncü nesil art›k sanat-ç›” idi (2004:4). Sadece sanatç› de¤il dok-tor, akademisyen, sporcu, sinema oyun-cusu, yönetmen, e¤itimci, iflveren, giri-flimci, mühendis, flair ve müzisyendi deayn› zamanda.

‹lk zamanlar Almanya’daki iflçileri-mizin, gurbetçilerimizin; içtenli¤in vedayan›flman›n güçlü oldu¤u küçük top-lum tipinden, kalabal›k içinde ferdi yal-n›z b›rakan ve herfleyi “paraya” göre de-¤erlendiren büyük toplum tipine geçer-ken “kültürel flok” da denilebilecek baz›ruhsal s›k›nt›lar geçirdi¤i bir vak›ad›r

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 97

Page 94: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

(Türkdo¤an 1973:34). Ancak, bugün geli-nen nokta itibariyle pek çok s›k›nt› geri-de kalm›flt›r. “Almanya’daki Türk toplu-munun yap›s›; tekdüze bir iflçi düzeyin-den, çok boyutlu birey toplulu¤una dö-nüflmüfltür(Y›ld›z 2005:17)”. Genç kufla-¤›n Almanca bilgisi, Almanya’ya uyumve e¤itim durumu yafll› kuflaktan farkl›oldu¤u için ; arz ve talepleri de de¤ifl-mifltir. Ne istedi¤ini bilen genç kuflaklarsiyasete, sanata ve edebiyata yönelmifl;iflçi çocu¤u olarak görülmekten s›yr›l›p,seçkin kesimlerde yer almaya bafllam›fl-t›r. ‹lk bafllarda bakkall›k, f›r›nc›l›k, ke-bapç›l›k, büfecilik yapan Türk giriflimci-si de bugünlerde hem say›s›n› 55.000’eç›kar›lm›fl hem de Alman iflletmecilerlerekabet edebilecek düzeye gelmifltir (Y›l-d›z 2005:19).

Yine bu yar›m as›rl›k farkl› kültüratmosferiyle ve inanç kesimiyle temas;kültürel etkileflim ve farkl›laflma nokta-s›nda neler getirmifltir? Bir kültür daire-sini di¤erlerinden ay›ran baz› alanlarvard›r. Bu alanlar›n da elbette en etkinolan› Folklor’dur. Almanya Türkleri bualanda acaba hangi kültürel de¤erleridevam ettirmekte veya farkl› kültürle-rin etkisiyle bunlar› ba¤lama dönüfltür-mektedir? Bu çal›flman›n belki de en te-mel dayana¤› bu soruya bir cevap ara-makt›r. Bu çal›flma 45 y›ld›r Almanya’dayaflayan Türk toplumundan bir kesit al-may› ve bu kesitten genele bakabilmeyihedeflemektedir. Yine bu çal›flma ileamaç, Almanya Türk Toplumu’ndakisosyo-kültürel de¤iflmeleri; davran›fl bi-çimlerinde ve düflüncelerinde meydanagelen de¤iflimleri, Berlin ba¤lam›nda elealarak tespit etmek; Almanya Türk Top-lumu’nun bir röntgenini çekmektir.

Almanya’n›n birçok kentinde Türknüfusun yaflad›¤› bilinmektedir. Ancak

Berlin’deki Türklerin say›s› ve konumla-r› di¤er Alman flehirlerine göre özel birdurum arz etmektedir. 1991’den önceDemokratik (Do¤u) Almanya s›n›rlar›içerisinde bir ada durumunda olan Bat›Berlin’e Federal Almanya taraf›ndan ba-z› sosyo-ekonomik avantajlar sa¤land›ve bir hava köprüsü kurularak ulafl›mve iletiflim imkanlar› getirildi. Bat› Ber-lin’e getirilen teflvik kapsam› içerisindepek çok fabrika ve iflyeri burada kurul-du; çal›flanlara daha yüksek ücret sa¤-land›. Berlin’de hayat ucuz, vergiler dü-flük, iflsizlik sorunu yoktu. Berlin’de ya-flayan Alman gençleri askerlikten demuaf tutulduklar›ndan flehir kalabal›kve hareketliydi. Bu durumu (teflviki) eniyi de¤erlendiren göçmen grubu Türkleroldu. Sosyal, kültürel ve ekonomik im-kanlardan dolay› Türklerin en çok tercihettikleri flehir olan Berlin, bugün deTürk nüfusun en yo¤un oldu¤u kentözelli¤indedir. Berlin’deki Türk nüfusubugün 200.000’e ulaflm›flt›r (Alman va-tandafl› olan Türkler de bu rakama da-hildir.) Ayr›ca Berlin, baflkent olmas› do-lay›s›yla da çok uluslu ve çok kültürlübir yap› arz etmektedir.

Berlin’e gelen Türkler biraz daaz›nl›k psikolojisi ile bir arada yaflama-y›, birbirleriyle yak›n oturmay› tercih et-tiler ve baz› Türk bölgeleri (semtleri)oluflturdular. Kreuzberg, Neuköln veWedding bugün bile Türklerin yo¤un-lukta olduklar› semtlerdir. Bu bölgelerTürk kültür ve sosyal bilimcileri aç›s›n-dan, özellikle Türkiye’nin AB’ye enteg-rasyonu sürecinde önemli bir laboratuarniteli¤i tafl›maktad›r. Bu ba¤lamda Ber-lin, çal›flma sahas› olarak özellikle ter-cih etti¤imiz bir kenttir.

Çal›flman›n Amac›:‹nsanlar›n farkl› kültür ortamlar›-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

98 http://www.millifolklor.com

Page 95: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

na; özellikle geleneksel toplumlardangeliflmifl bat› toplumlar›na geçiflinde biradaptasyon problemi yaflanmaktad›r ki;bu problem bazen “kültürel flok”a biledönüflebilmektedir. Bu çal›flma ile, Türk-lerin Almanya’ya adaptasyonu ve kültü-rel bir flok yaflay›p yaflamad›klar›, adetaonlar› kendileri yapan ve onlar›n kimlik-leri durumunda olan kültürel de¤erleri-ni ne ölçüde koruduklar›, gibi konulardacevaplar aranmaya çal›fl›lm›flt›r.

Dört kuflakt›r Almanya’da var olanve bundan sonra da var olaca¤› kuvvetlemuhtemel olan Almanya Türkleri’ndekibu kültürel de¤iflimi ve etkileflimi belkide en iyi gözlemleyebilece¤imiz kuflak,bugün yafllar› 15-30 aras› olarak düflü-nülen üçüncü kuflakt›r. Biz üçüncü ku-fla¤›, yani orada yaflayan bugünkü Türkgençli¤ini en iyi temsil edebilece¤ini dü-flündü¤ünüz 18-25 aras› yafl grubundakigenç Türklerin, Türk kültürüne ait vebugün Anadolu’nun neredeyse tamam›n-da bilinen, tan›nan de¤erleri görme, ta-n›ma ve benimseme noktas›nda nerededurdu¤unu belirleyerek, onlar›n kültü-rel kimliklerini ve e¤ilimlerini ortaya ç›-karmaya ve gelecek ad›na ortaya ç›kabi-lecek durufllara katk›da bulunmaya,böylelikle gelece¤i öngörmeye çal›flt›k.

Çal›flmada Kullan›lan Yöntem:Bu çal›flma anket a¤›rl›kl› bir çal›fl-

mad›r. Ankette 30 adet soru sorulmufl-tur. Bu sorular›n bir k›sm› dene¤i tan›-maya yöneliktir (cinsiyeti, mesle¤i, yafl›,medeni, durumu vs.). Afla¤›daki çizelge-lerde yer alan 22 adet soru ise dene¤inTürk kültürüne ait kimi de¤erleri ne öl-çüde tan›d›¤›n›n tespitine dair sorular-dan oluflmaktad›r. Bu anket, 18-25 yaflaras› 100 Türk gencine uygulanm›flt›r.Bu gençlerin 70 kadar› 22 May›s 2004tarihinde Berlin Brandenburg Kap›-

s›’nda yap›lan Türk Günü Yürüyüflü’nekat›lanlardan; 10 kadar› Freie (Hür)Üniversite’nin Türkoloji Enstitüsü ö¤-rencilerinden, 10 kadar› Hür Üniversite-nin Türk ö¤renci klübü mensuplar›n-dan, 10 kadar› da meslek e¤itimi yapanTürk gençlerinden seçilmifltir.

Deneklerin 40 kadar› erkek; 60 ka-dar› bayand›r. Erkek ve bayan denekle-rin ise yar›s› (20+30=50 kifli) halen üni-versite ö¤renimine devam eden gençler-dir. Denekleri tan›ma bölümünden eldeetti¤imiz ön bilgiye göre 6 erkek ve 16bayan denek evli; 2 bayan denek boflan-m›fl; 34 erkek ve 72 bayan denek ise be-kard›r. ‹lgili çizelgede, boflanm›fl bayandenek say›s›, evli bayan denek say›s›naeklenerek verilmifltir.

Çal›flman›n Süresi:Bu çal›flman›n anket bölümü May›s

2004 tarihinde tamamlanm›fl olup; göz-lem ve görüflme tekniklerini içeren sahaçal›flmas› ise taraf›m›zdan Eylül2003’ten Haziran 2004 tarihine kadarBerlin’de gerçeklefltirilmifltir. Gerekliyorum ve de¤erlendirmeler yap›l›rkenbu gözlem ve görüflmelerde elde edilenbilgi ve verilenden de yararlan›lm›flt›r.

Anket Sonuçlar›:Uygulad›¤›m›z anketin sonuçlar›

afla¤›da üç çizelge halinde gösterilmifltir.Çizelgelerde erkeklere ait (E) sonuçlar,bayanlara ait (K) sonuçlar ve genel so-nuçlar (G) ayr› ayr› verilmifltir. Ayr›caÇizelge-1’de anketin toplu bir sonucu,Çizelge-2’de üniversite ö¤rencilerine aitde¤erler, Çizelge-3‘te ise evinde Almancakonuflmay› tercih eden gençlere (A.K.)ve evli genç bayanlara (E.K.) ait de¤er-ler önce denek say›s›, daha sonra yüzdeoranlar› belirtilerek gösterilmifltir:

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 99

Page 96: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

100 http://www.millifolklor.com

Page 97: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 101

Page 98: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

102 http://www.millifolklor.com

Page 99: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Anketin Genel Olarak De¤erlen-dirilmesi:

Yap›lan anket çal›flmas›nda, kat›-l›mc›lara yöneltilen 30 sorudan 22 tane-si burada deflifre edilmifl ve kat›l›mc›la-r›n verdikleri cevaplar bu çal›flmada yo-rumlanarak de¤erlendirilmifltir.

Ankete kat›lan üniversite ö¤rencile-rinde, evli bayanlarda ve evinde Alman-ca konuflanlarda daha farkl› sonuçlar or-taya ç›kt›¤› için bunlardan ayr›ca bir ve-ri taban› oluflturularak çizelgeler haz›r-lanm›flt›r (Çizelge-2. ve 3.). Bu bölümdeankette kullan›lan sorular›n s›ras› izle-nerek bir de¤erlendirme yapma yolunagidilmifltir.

1- Berlin’de de¤iflik amaçlarla ku-rulmufl ve bir ço¤u çeflitli kültürel akti-vitelerde bulunan 100 civar›nda Türkderne¤i mevcuttur. Bu dernekler aras›n-da hemflehricilik esas›na, mezhepselfarkl›l›klara ve ideolojik yönelimlere da-yanan dernekler mevcut oldu¤u gibi;spor klüplerinin kurdu¤u dernekler,kahvehane dernekleri, kad›n dernekleri,e¤itmen dernekleri, ö¤renci dernekleri,cami dernekleri, iflveren dernekleri veaz›nl›k dernekleri gibi dernekler de fa-aliyetlerine devam etmektedir. Bu der-neklerden baz›lar› Avrupa Türk Fede-rasyonu, Avrupa Alevi Birlikleri Fede-rasyonu, Avrupa Türk Birli¤i, Diyanet‹flleri Türk ‹slam Birli¤i (D‹T‹B), Avru-pa Atatürkçü Düflünce Dernekleri ve ‹s-lam Federasyonu gibi baz› üst kurulufl-lara ba¤l›d›r. Bu dernekler yasald›r; an-cak Alman hükümeti taraf›ndan gizli yada aç›k biçimde izlenmektedir. Demok-ratik toplumlar›n vazgeçilmezi olan siviltoplum kurulufllar› Alman yasalar›ylakurulur ve korunur; onlara birtak›mhaklar tan›n›r, baz›lar›n›n söylemi ciddi-ye al›n›r ve onlara parasal destek sa¤la-n›r. Dolay›s›yla, Berlin’de yaflayan Türk-ler de bu haktan sonuna kadar yarar-

lanmay› bilmifller ve çeflitli amaçlarlafarkl› derneklerin çat›s› alt›nda bir ara-ya gelmifllerdir.

Dernekler aidiyet duygusunun, kül-türel kimliklerin ve ideolojik e¤ilimlerinöne ç›kt›¤› mekanlard›r. Berlin’de yafla-yan kimi Türk gençleri de çeflitli düflün-celerle bu derneklere üye olmufllard›r.Ankette bayanlar›n % 20’si bir Türk der-ne¤ine üye iken bu oran erkeklerde %35’i bulmaktad›r. Dernekler bilinçlenme-nin, organize olman›n, hak araman›n yada topluma hizmet götürmenin birerarac›d›r. Üniversite gençlerinde de do¤alolarak bu oran yükselmifl; bayanlarda%26, erkeklerde ise % 50’ye ulaflm›flt›r.

Dernekler toplumu, toplum ve fertbaz›nda kontrol etmenin bir arac› olarakiyi yönde de¤erlendirilebilirse; Türk dev-letinin resmi organlar›n›n müdahalesineve yönlendirmesine fliddetle karfl› ç›kanAlman hükümetinin de tepkisini çekme-den, Türkiye Cumhuriyeti kültür politi-kalar›n›n gayr-› resmi temsilcisi, takip-çisi ve uygulay›c›s› olarak bir ifllevsellikkazanabilirler. Türk kimli¤inin korun-mas› ad›na bundan sonra da bu dernek-lere çok görev düflecektir.

2- Alman vatandafll›¤›na geçifl ko-nusu hassas bir konudur ve yurtseverli-¤in ne kadar göstergesi oldu¤u da tart›fl-ma götürür. Çünkü zaman›nda Türk hü-kümetleri oradaki sivil toplum kurulufl-lar›n› da arac› k›larak Alman vatandafl-l›¤›na geçifl konusunda Türk vatandafl-lar›n› yönlendirmifl; hatta çifte vatan-dafll›k diye sonradan Almanya’n›n karfl›ç›kaca¤› ve karfl› tedbirler alaca¤› biruygulamay› da bafllatm›flt›r. Genellikleailelerinin yönlendirmesiyle bu konudatercih yapan gençler ço¤unlukla Almanvatandafll›¤›n› kabul etmifllerdir. Bu ko-nudaki genel de¤erlendirme %54 evet,%46 hay›rd›r. Bayanlarda bu oran birazdaha yüksektir. Evli bayanlarda ise evet

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 103

Page 100: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

oran› %61’e kadar yükselmektedir. Genel olarak Alman vatandafll›¤›

talebinde bulunanlar, vizesiz seyahat et-me, seçme ve seçilme hakk›na sahip ol-makla birlikte; Almanya’ya daha kolayentegre olmakta ve bürokratik ifllemleri-ni daha h›zl› yürütebilmektedir (Y›ld›z2005: 11). Bu tercih ayr›ca, yabanc› düfl-manl›¤›na karfl› Almanya’ya aidiyetinbir göstergesi olarak da yorumlanabilir.

Alman vatandafll›¤›na geçifl oran›nbayanlarda daha yüksek ç›kmas› ise, ba-yanlar›n kendilerini daha fazla güvence-de hissetmek istemeleri olarak yorumla-nabilir. Ayr›ca bu oran, Berlin’de yafla-yan Türk bayanlar›n tek bafl›na kararalabilme, uygulayabilme ve kendi ayak-lar› üzerinde durabilme çabas›ndakigayretin rakamsal bir karfl›l›¤› olarakda kabul edilebilir.

Türkiye Araflt›rmalar Merkezi’negöre Alman vatandafll›¤›na geçen Türk-lerin say›s› 840.000’i bulmufltur. Bu sa-y›n›n da 600.000’i seçmen yafl›na erifl-mifltir (Uluengin 2005: 15). Bu rakamAlmanya’daki Türk lobicili¤i ve ülke si-yasetine etki ba¤lam›nda yads›namaya-cak bir rakamd›r.

3- Aile içerisinde, ev ortam›nda ya-p›lan günlük konuflmalarda Almanca’y›tercih oran› gençler aras›nda %20’dir.Ancak bu rakam üniversite gençleri ara-s›nda %30’lara kadar ç›kmaktad›r. Za-ten Almanca’y› iyi ö¤renme ve kullanmaile ö¤renime devam etme aras›nda dabir paralellik vard›r. Çünkü üniversiteyedevam etmek için iyi bir lise grubunda(Gymnasium ya da en az›ndan Realsc-hule’de) ö¤renim görmek gerekir. Bu li-selerde ö¤renim görebilmenin flart› dadili iyi ö¤renmek, kullanmak ve bunaparalel olarak, ilkö¤retimde baflar›l› ol-maktan geçmektedir.

4- Almanya’daki genç Türkler birin-ci neslin aksine Türkiye’ye de¤il de Al-

manya’ya yat›r›m yapmay› tercih etmek-tedirler. Gençlerin bu karar›nda aileleri-nin ve aile büyüklerinin daha önce Tür-kiye’de yapt›klar› yat›r›mlar›n onlaraciddi anlamda bir dönerinin olmamas›-n›n etkisi elbette büyüktür.

K. Adenauer Vakf› taraf›ndan yap›-lan ankete göre Almanya’daki Türklerin%49’u kendilerini Almanya’ya ba¤l› his-setmektedirler (Y›ld›z 2005: 12). Ayr›caTürkiye’ye de¤il de Almanya’ya yat›r›myapma tercihi, Türklerin art›k orada ka-l›c› olmay› düflündüklerini gösterir ki,Türkiye’nin bu insanlar üzerinden Al-manya ve tüm Avrupa’yla kuraca¤› tica-ri iliflkiler de elbette Türkiye’nin yarar›-na olacakt›r.

Türkiye’nin yat›r›m konusunda sondönemde tercih edilmemesinde, Ber-lin’deki ve tüm Almanya’daki ekonomikolumsuzluklar›n ve daha önce Türki-ye’den giderek oradaki insanlar›n para-lar›n› yat›r›m yapma vaadiyle al›p hebaeden kifli ve kurulufllar›n da elbette etki-si vard›r.

5- Yabanc›larla yap›lan evlilik kül-türel farkl›laflman›n en önemli gösterge-lerindendir. Çünkü, do¤acak çocuklar›anne, büyük ölçüde kendi dil ve kültü-rüyle yetifltirmektedir. Yabanc› anneninyetifltirece¤i çocuk iki kültür aras›ndabocalayacak, belki de toplum d›fl›na iti-lecektir. En az›ndan Türk kültürüne da-ha uzak, yabanc› kültürlere daha yak›ndavran›fllar sergileyecektir. ‹nsan›n ken-di milletinden biriyle yapaca¤› evlilik,kendi kültürünü koruma ve asimile ol-mama noktas›nda elbette büyük yararsa¤layacakt›r. Gençlerin yapacaklar› ev-lilikte, daha çok Türk efl aday›n› tercihetmeleri kendi kültürlerine ve kimlikle-rine sahip ç›kma düflüncesini yans›t-maktad›r. ‹ki Almanya’n›n birleflmesin-den sonra k›smen art›fl gösteren yabanc›düflmanl›¤› sendromu Türk gençlerinin

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

104 http://www.millifolklor.com

Page 101: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

de tepkisel olarak evlilik konusunda ya-banc›lara karfl› mesafeli durmas›na ne-den olmaktad›r.

6- Anadolu’da yap›lan dü¤ünlerdegelinin bafl›ndan ba¤lam›na göre, çerez,fleker, bozuk para, f›nd›k, m›s›r vs. atma(saçma) gelene¤i vard›r ki, bu hem bol-lu¤u hem de eski Türklerde iyelere su-nulan saç› örne¤ini ça¤r›flt›r›r.

Berlin’de yaflayan gençlerimizin ya-r›dan fazlas› bu gelene¤e flahit olmufl yada en az›ndan bu gelenekten haberdarolmufltur. Ancak oran›n, bayanlarda bi-raz daha yüksek ç›kmas›; bayanlar›n bukonularda daha hassas ve bu gelene¤itafl›ma ve aktarma aç›s›ndan erkeklereoranla daha ifllevsel olmalar›ndan kay-naklanmaktad›r.

7- Günümüzde Anadolu’nun pekçok yerinde; k›rsal›nda, flehrinde, ölenkimselerin ard›ndan yak›nlar› taraf›n-dan dini pratik mahiyetinde törenler ya-p›l›r ki; bunlar›n bafl›nda mevlit okutul-mas› gelmektedir. Mevlit ya da di¤er ri-tüeller genellikle belirli (7, 40, 52.) günve gecelerde yap›l›r. Bu gelenek gençlertaraf›ndan % 75 oran›nda tan›nmakta-d›r. Ancak evinde Almanca konuflangençlerde bu oran›n % 65’e kadar gerile-di¤i görülmektedir.

8- Yine kutsal günlerde tütsü yak-ma, helva-aflure yapma ve da¤›tma gele-ne¤i ‹slamî k›l›f giydirilmifl eski Türkinançlar›n›n, Anadolu’daki bir uzant›s›olarak devam etmektedir. Bu gelenek,bugün Anadolu’nun hemen her yerindebilinir ve uygulan›r. Berlin’de de gençle-rin yar›dan fazlas› bu gelene¤in uygula-n›fl›ndan haberdard›r ya da bizzat gele-ne¤in uygulay›c›s›d›r.

9- H›d›rellez gelene¤i, son y›llardaAnadolu’da unutulmufl ya da genç nesil-ler taraf›nda terk edilmeye yüz tutmuflbir gelenektir. Ancak yine de baz› bölge-lerimizde titizlikle icra edilmekte ve

genç nesillere aktar›lmaktad›r. Ber-lin’deki gençlerimizin de büyük ço¤unlu-¤u H›d›rellez kültünden ve kültüründenbüyük oranda habersizdir.

10- Türklerin ‹slamiyet öncesi ya-flatt›klar› inanç ve ritüellerinden pek ço-¤u bugün de onlar›n kültürel kimlikleri-ni belirleyici bir nitelik tafl›maktad›r.Ancak ‹slamiyet’ten sonra edinilmiflolan dini pratikler de Türk kültüründeönemli bir yer edinmifltir. Bu pratiklerkültürel de¤iflim aç›s›nda önemli bir gös-terge durumundad›r.

Ramazan ay› Türkiye’de farkl› ge-çer ve belki de onu farkl› k›lan en önem-li fley verilen iftarlar ve iftar sofralar›-d›r. Bu bir kültürel de¤erdir ve Ber-lin’deki Türk gençleri de bu gelene¤i bü-yük oranda tan›makta hatta yaflatmak-tad›r.

11- Fal, kitapl› dinlerce reddedildi¤iiçin bat›l inan›fl olarak kabul edilmekte-dir. ‹nsanlar›n bilgilendirilmesi ve bi-linçlenmesi sonucu bu tür inançlar›n vepratiklerin zay›flad›¤› görülmektedir.Ancak Türkiye’de oldu¤u gibi Berlin’dede genç bayanlar›n erkeklere oranla bugelene¤e daha fazla ilgi göstermesi, gele-ne¤in yap›s› ile ilgili bir durumdur. Çün-kü gelenek daha çok arkadafl ortamla-r›nda, çay partilerinde, alt›n günlerindevb. ev toplant›lar›nda icra imkan› bula-bilmektedir.

12- Ölünün ard›nda yemek vermehatta kurban kesme gelene¤i esasen ‹s-lamiyet öncesi Türk kültürüne kadarulaflmaktad›r. Bu gelenek bugün Berlin-li Türkler aras›nda da yo¤un biçimde ya-flat›lmakta ve Türk gençleri taraf›ndangözlemlenmektedir. Bu konuda, genelde% 70 olan evet rakam›, evlerinde Alman-ca konuflan gençler aras›nda %55’e ka-dar gerilemektedir.

13- Dini bayramlar Türk kültürün-de önemli bir yere sahiptir. Bar›fl, dost-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 105

Page 102: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

luk, dayan›flma ve huzur günleridir. Bu-günler için önceden baz› haz›rl›klar (ye-mek, temizlik, k›yafet vb.) yap›l›r. Buhaz›rl›klar, bayramlara sahip ç›kma,sayg› duyma ve kabullenme ifade edentav›rlard›r. Evinde bayram haz›rl›¤› ya-p›ld›¤›n› gören ve böylece bunun havas›-na girerek bu kültürü tan›yan ya da edi-nen Türk gençlerinin genel oran›%83’tür. Bu oran evlerinde Almanca ko-nuflulan gençlerde biraz düflüfl göster-mektedir.

14- Çocuk k›rklamas› töreni; çocu-¤un, do¤umundan k›rk gün sonra özelbiçimde y›kanmas› olarak özetlenebilirki, Anadolu’nun pek çok yerinde bilin-mekte ve uygulanmaktad›r. Genel tablo-da % 48 ç›kan gelene¤i tan›ma oran›, ba-yanlar›n genelinde % 54’e, evli bayanlar-da ise % 72’ye yükselmektedir. Bu sonuçelbette do¤ald›r. Çünkü, gelenekle dahaçok yüzleflen bayanlard›r; özellikle deevli ve çocuklu bayanlar.

15- Berlin’de yaflayan Türk gençle-rinin neredeyse tamam›, özellikle evliliktöreninin vazgeçilmez bir bölümü olarakkabul edilen k›na gecesi kutlama gelene-¤ini tan›maktad›r. Özellikle oran›n ba-yanlarda daha yüksek ç›kmas› da nor-mal karfl›lanmal›d›r. Çünkü gelenek, ge-nellikle bayanlar aras›nda icra edilmek-tedir.

16- Diyebiliriz ki Anadolu’nun ta-mam›nda genç k›zlar, evlenmeden önceevlilik haz›rl›¤› olarak sanat de¤eri yük-sek el ifllemeleri haz›rlarlar. Bunlar dü-¤ün öncesi gelinin yeni evine getirilir veorada sergilenir. Ancak Türk kad›n› iflhayat›na at›ld›ktan sonra bu gelene¤idevam ettirme konusunda zaafa düfl-müfltür. Çünkü çeyiz haz›rlamak içinher fleyden önce genifl bir zamana ihti-yaç vard›r.

Berlin’de, de¤iflen hayat flartlar› bugelene¤i, sürdürülebilme noktas›nda bi-

raz gerilere itmifltir. Çünkü oradakigenç k›zlar ço¤unlukla ya ö¤rencidir, yada ailesine parasal destek sa¤lamak içinçal›flmaktad›r ve çeyiz haz›rlamaya pekvakti de yoktur. Bu nedenle gelene¤insürdü¤ünü ifade edenlerin oran› % 57olarak tespit edilmifltir.

17- Mutfak kültürü de toplumungenel olarak kültürel kimli¤ini belirle-yen unsurlardand›r. Bugün Berlin’deTürk market, lokanta ve dönerci imbiss-lerinin say›s› o kadar ço¤alm›flt›r ki, Al-manlar›n bile % 33’ü ayakta yemek ye-me kültürü olarak "döner"i tercih ederolmufltur. Türk mutfa¤›n› özellikle ter-cih etme oran› genç Türkler aras›nda %73 oran›ndad›r. Ancak bu oran Alman-ca‘y› tercih eden gençlerde % 65’e, evlibayanlarda ise % 61’e gerilemifltir. Ba-yanlarda oran›n düflük ç›kmas›nda yineifl hayat›n›n etkisi görülmektedir.

18- Bu soru ile gençlerin TürkiyeCumhuriyeti’nin kuruluflunda kilometretafl› olan ve sonradan milli bayram ola-rak kutlanan ulusal bir günden ne ölçü-de haberdar olduklar› s›nanm›flt›r. Tür-kiye Cumhuriyeti’nin e¤itim atafleli¤ineba¤l› olarak pek çok ö¤retmen ve e¤it-men geçmiflte oldu¤u gibi bugün de Ber-lin’de görev yapmaktad›r. Bu ö¤retmenve e¤itmenler seçmeli de olsa Almanokullar›nda Türkçe dersleri vermekte-dirler. Ankete kat›lan gençlerin büyükço¤unlu¤u da, geçmiflte Türk ö¤retmen-lerden az ya da çok yararlanm›flt›r. An-cak milli bir bayram›m›z olan "19 May›sAtatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayra-m›"ndan gençlerimizin % 43’ünün hiçhaberi yoktur. Bu oran›n üniversite ö¤-rencilerinde % 40’a geriledi¤i, aile orta-m›nda Almanca konuflmay› tercih eden-lerde ise %60’› buldu¤u görülmektedir.

19- Gençlerin bofl vakitlerini de¤er-lendirme biçimi de art›k kültürel bir de-¤er haline dönüflmüfltür. Buradaki Türk

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

106 http://www.millifolklor.com

Page 103: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

gençlerinin en fazla televizyon seyrede-rek, film izleyerek, spor yaparak, kitapokuyarak, seyahat ederek ve internet or-tam›nda vakit geçirdikleri ankete yans›-yan sonuç olmufltur.

20- Müzik kültürü ve tercihi kültü-rel kimli¤i belirleme noktas›nda önemlibir ölçektir. Berlinli genç Türkler genelolarak Türk halk müzi¤ini ve Türk popmüzi¤ini tercih etmekle asl›nda kimlikkonusunda tereddüt etmediklerini gös-termifllerdir.

21- "Nazar", dini-‹slami bir söylemgibi durmas›na karfl›n, ondan korunmapratikleri bize, eski Türklerin kara iye-lerden korunma pratiklerini k›smen ha-t›rlat›r mahiyettedir. Ancak nazar, dini-‹slami bir kavram ve konu oldu¤u için-dir ki gençlerin % 40’› bundan dua oku-yarak korunmay› tercih ettiklerini be-lirtmifllerdir. Nazarl›k takmay› tercihedenlerin oran› da yads›namayacak de-recede yüksektir: %23.

Nazara karfl› dua okumay› tercihetme oran›n›n bayanlarda % 42’ye, evlibayanlarda ise % 58’e kadar yükseldi¤igörülmektedir. Bu oran, kad›nlar›n bukonudaki ilgi ve hassasiyetini de ortayakoymakta; ayr›ca mistik duygular›n on-larda daha yo¤un yafland›¤›n› göster-mektedir.

22- Berlin’de yaflayan gençler aç›-s›ndan en önemli sorun ekonomiktir, ya-ni iflsizlik ve gelecek kayg›s›d›r. Dilproblemi, ki bu iflsizli¤i tetikler; kültü-rünü yitirme yani asimile olma problemive e¤itim di¤er önemli problemler olarakkarfl›m›za ç›kmaktad›r.

Sonuç:Bugün Berlin’de yaflayan Türk nü-

fusu genellikle belirli semtlerde yo¤un-laflma göstermektedir. Bu yo¤unluk, ak-raba iliflkileriyle de desteklendi¤indeoto-kontrol sistemine dönüflebilmekte ve

böylelikle gelene¤in edinimi ve sürdürü-lebilirli¤i daha kolay sa¤lanmaktad›r.Ancak, bu tür toplu yaflam (Gettolaflma)biçimi, annenin bazen Almanca bilme-mesi ya da anne-baban›n yo¤un ifl haya-t›nda bulunmas›yla dezavantaja dönüfle-bilmektedir. Çünkü bu durum, Türkgençlerinin Almanca ö¤renimini yeterin-ce sa¤layamamalar›na, dolay›s›yla daokulda baflar›s›z olmalar›na ve e¤itimle-rini tamamlayamamalar›na neden ol-maktad›r. E¤itimlerini yeterince alama-yan gençlerin Berlin’de ifl bulmalar› zor-laflmakta; ifl bulamayan baz› gençler psi-kolojik sorunlar yaflamakta, hatta suçave uyuflturucuya yönelebilmektedir.

Son y›llarda Alman cezaevlerindeyatan Türk mahkumlar›n say›s›nda göz-le görülür bir art›fl vard›r ki; bunun enönemli nedeni iflsizlik, gençlerin Almane¤itim sistemine uyum sa¤layamamala-r› ve ailevi sorunlard›r (fien 1991:42).Asl›nda e¤itim pek çok sorunun afl›lma-s›nda en önemli unsurdur. Türk çocukla-r›n›n ve ailelerinin gayretiyle Alman-ya’da yaklafl›k 30.000 olan Türk üniver-site ö¤rencisi say›s› daha da yükselecekve bu rakamsal art›fl sorunlar›n azalma-s›na katk› sa¤layacakt›r.

Türk iflçilerin Almanya’ya ilk gidifl-lerinde pek çok kiflinin düflündü¤ü vekonufltu¤u bir konu vard›: Bu giden va-tandafllar›m›z k›sa bir süre sonra mem-lekete bol döviz getirecekler ya da gön-derecekler; böylece ülkemiz döviz darbo-¤azlar›n› az hasarla atlatabilecekti (Gö-zayd›n 1991:155). Bu düflünce ilk za-manlar belki gerçekleflmifltir. Ancak bu-gün Almanya Türkleri, özellikle de gençTürkler h›zla Alman vatandafll›¤›na geç-mekte, yat›r›mlar›n› art›k Almanya’dayapmakta ve orada kazand›klar›n› oradaharcamaktad›rlar. Dedelerinin ya da ba-balar›n bol para kazan›p, yurda dahafazla döviz gönderme ad›na en kötü flart-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 107

Page 104: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

larda yaflamay› tercih etmelerine karfl›n;gençler daha rahat ortamda yaflamay›,çal›flmay› ve para harcamay› istemekte-dirler. Yine bu gençler "geleneksel kültü-rel kimli¤in yeniden üretimi sürecindeyaflad›klar› toplumun bask›n de¤erlerin-den de etkilenerek (Küçükcan 2004:2)"farkl› düflünce ve davran›fl biçimleri ge-lifltirebilmektedirler. Almanya’da yasa-lar gere¤i uyuflturucu kullan›m› serbest-tir; cinsellik alg›lamas› Türk milletiningeleneksel de¤erlerine z›tt›r. Dolay›s›ylauyuflturucu illetiyle ve cinsellikle tan›fl-ma yafl›n›n küçüklü¤ü oradaki gençTürkler için de geçerli olabilmektedir.Hatta do¤all›k d›fl› davran›fl biçimi olanhomoseksüel iliflkilerin; gay ve lezbiyen-lerin, hatta bizim toplumumuzun red-detti¤i birtak›m de¤erlerin orada çok da-ha normal fleylermifl gibi alg›lanmas› vehayat›n içine sokulmas›; bu olumsuzluk-lar› bizim insanlar›m›zla da bazen karfl›karfl›ya getirebilmektedir. Bu nedenleiki kültür aras›nda kalan gençlerimizinkiflilik bozuklu¤u yaflamamalar›, kendikültürlerine s›rt çevirmemeleri ve heriki toplum için de faydal› bireyler olabil-meleri için, önce ana dilleri olan Türk-çe’yi iyi ö¤renmeleri ve edinmeleri, dahasonra da Türk milletine ait temel kültü-rel de¤erleri sa¤lam almalar› gerekmek-tedir.

Aile ve cevre flartlar› kültürel kim-li¤in oluflumu ve aktar›m›nda birinci de-recede önemlidir. Kültürel de¤erleringenç kuflaklara aktar›m›nda ailede ko-nuflulan dil, yani anadil çok önemli birfaktördür. Çünkü bu de¤erlerin yeninesle aktar›m› dil arac›l›¤› ile, sosyal et-kileflim ortam›nda gerçekleflmektedir.‹nsanlar özellikle çocukluk devresindeiçinde bulundu¤u kültürel uyar›c›larlasürekli etkileflim halindedir. Bu uyar›c›-lar evin kurallar› olabilir, yemek al›fl-kanl›klar› olabilir, giyim-kuflam al›flkan-

l›klar› olabilir. Çocuklar bu sosyal etkile-flimlerle kendi kültürel de¤erlerini deö¤renecekler ve o ailenin, hatta o toplu-mun bir üyesi oldu¤unu hissedeceklerdir(Yaz›c› 2003:48). Anadili e¤itiminin sa¤-lam verilmedi¤i çocuklarda, ileride kifli-lik bozukluklar› görülebilece¤i gibi; ken-di toplumunun de¤er yarg›lar›na s›rtdönme, gelene¤i edinememe, yaflad›¤›topluma ayak uyduramama gibi sorun-lar da bazen yaflanabilmektedir. Evindedaha çok Almanca konuflulan ya da Al-manca konuflmay› tercih eden gençlerdegelene¤i tan›ma ve edinme aç›s›ndanoranlar›n daha düflük ç›kmas›n›n bir ne-deni de budur. Gençler kendi milletinindiline uzaklaflt›kça kültüründen de ha-bersiz olabilmektedir.

Bunun bilincinde olan yeni kuflakTürk gençleri Türklere ait çeflitli sosyalmekanlarda Türk toplumunun de¤erle-rini edinirken, bir taraftan da Avrupatoplumunun de¤erlerini benimsemekte-dir. Bu süreç iki dili mükemmel kulla-nan, hem anavatanlar›na hem de yafla-d›klar› ülkeye ba¤l›, iki vatanl›, iki kim-likli bir kuflak oluflturmaktad›r (Taflde-len 2002:125).

Sosyolog A. Bentheim ise, sosyalproblemlerin büyümesi ile Türklerin ge-leneklerine ba¤l›l›klar› aras›nda bir ilgikuruyor ve gençlerin iki kültür aras›ndas›k›fl›p kald›klar›nda, dedelerinin netçizgileri olan geleneksel dünya görüflle-rine kendilerini yak›n hissettiklerini be-lirtiyor (2000: 35). Bu da elbette bugençlerin temel kültür de¤erlerini iyiedindiklerini ve zorluklarla karfl›laflt›k-lar›nda bir liman gibi bu de¤erlere s›¤›n-d›klar›n› gösterir ki; dünyan›n her ye-rinde ciddi problemlerle karfl›laflan yada kültürel çat›flma yaflayan insanlarkendi kimli¤ine, kültürüne, o kültürüntemsilcisi olan di¤er bireylere yak›nlafl-mak ister.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

108 http://www.millifolklor.com

Page 105: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Almanya’daki Türk gençlerinin as-l›nda kendi kültürel de¤erlerine, inanç-lar›na, kimliklerine sahip ç›kmas› Al-man devleti ve vatandafllar› için deolumlu olacakt›r. Almanlar, Türklerinasimile olmas›n›, kültürsüz ve kimliksizkalmalar›n› de¤il; onlar›n kendi dilleriy-le, kültürleriyle, inançsal de¤erleriyledimdik ayakta durmalar›n› teflvik; bu-nun sa¤lanmas› için gerekli kolayl›klar›da temin etmelidir. Çünkü, Türklerbundan sonra din de¤ifltirip H›ristiyan,›rk de¤ifltirip Alman olacak de¤illerdir.Olsa olsa kendi kültüründen kopar›lm›fl,Alman patentine uydurulmufl, asimileolmufl, kimliksiz, kifliliksiz, yozlaflm›fl,bafl›bofl insanlar elde edebilir ki; bu in-sanlar›n legal olmayan davran›fl sergile-mesi, anarflik olaylara giriflmesi, çevre-sini rahats›z etmesi, k›saca suç ifllemesiihtimali oldukça yüksektir. Bundan daen fazla olumsuz etkilenecek olan Almantoplumu ve devletidir.

Sonuç olarak, gençlerin onaylay›ponaylamad›klar› fikri al›nmadan; dahaçok gelene¤i tan›y›p tan›mad›klar›n› tes-pite yönelik bu çal›flma sonunda, dini vekültürel aidiyetlerin çözülmedi¤i, yar›mas›r sonunda Berlin ba¤lam›nda Alman-ya Türk Toplumu’nun, Türkiye’deki soy-dafllar›yla pek çok fleyi paylafl›m nokta-s›nda paralellik gösterdi¤ini, Türk genç-lerin Almanya’y› her fleyden önce yenivatanlar› (neue Heimat) olarak gördük-lerini; ancak vatandafll›klar›n› Türkkimli¤ini ve geleneksel de¤erlerini yitir-meden sürdürmek istediklerini gördük.Bu konuda bizlere de çok büyük görevler

düflmektedir: Geçmiflte bu insanlar›m›-z›n e¤itim ve entegrasyon sorunlar›n›,birtak›m beklentilerini, dini ihtiyaçlar›-n› düflünmeden; daha çok onlar›n getire-cekleri dövizlerle ilgilendik. Belli bir bi-linçlendirme politikas› programl› olarakyürütülmedi¤inden, belki de bugünkünesiller paralar›n› bulunduklar› ülkeyeyat›rmakta, ülkemiz ekonomisine dahaaz fayda sa¤lamaktad›rlar. Baz› afl›r›ak›mlar›n geliflmesinde, bir bafl›bofllu-¤un görülmesinde ve kimi de¤erlerin yi-tirilmesinde bu insanlar›n ihmal edilme-si ve onlara gerekli ilginin gösterilme-mesi yatmaktad›r.

KAYNAKLARBentheim, Alexander (2005), "Kimlik Aray›fl›",

"Deutschland", S. 3/2005.Gözayd›n, Nevzat (1991), Folklor Dünyas›n-

dan, Ankara, Yarg› Yay›nlar›.Küçükcan, Talip (2004), "Avrupa’daki Türk

Gençlerinin Dini Hayat›", "Diyanet Avrupa", S.60.Özdamar, Emine Sevgi (2004), "Röportaj",

"Hürriyet Gazetesi Avrupa Bask›s›", 24 fiubat.fien, Faruk (1991), Almanya’daki Türkiye, ‹s-

tanbul, Evrim Yay›nlar›.Tafldelen, Musa (2002), "Bat› Avrupa’daki

Türklerin Kültürel Kimlikleri", "VI. Uluslararas›Türk Kültürü Kongresi", Ankara.

Türkdo¤an, Orhan (1973), Bat› Almanya’n›nBir Kentinde Türk ‹flçilerinin Sosyo-Ekonomik Yap›-s›, Ankara, Sevinç Matbas›.

----------------------- (1984), ‹kinci Neslin Dram›,‹stanbul, Orkun Yay›nevi.

Uluengin, Hadi (2005), "Alamanc› Seferberli-¤i", "Hürriyet Gazetesi", 3 Eylül.

Yaz›c›, Zeliha (2003), " ‹ki Dilli ve Çok Kültür-lü Ortamlarda Yetiflen Çocuklar ‹çin Anadilinin Ge-reklili¤i", "Yeni Yurt", S.1.

Y›ld›z, fierife (2005), "Almanya’daki TürklerdeSosyal Yaflam; Dil, Kültür ve Edebiyatla ‹lgili Gelifl-meler", "Milli Folklor", S. 66.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 109

Page 106: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

110 http://www.millifolklor.com

G‹R‹fiTürk milletinin temel ve kadim kül-

türel unsurlar›ndan biri olan Türk âfl›k-l›k gelene¤i, Türk halk›n›n yaflad›¤› he-men her yerde âfl›¤›, ozan›, saz›, kopuzu,edebiyat› ve müzi¤i ile varl›¤›n› sürdür-mektedir. Kimi yerde birkaç özelli¤i ki-mi yerde her bir özelli¤i ile çok canl› birflekilde yaflamaktad›r. Türk âfl›kl›k gele-ne¤inin çok canl› olarak yaflad›¤› muhit-lerden birisi belki de birincisi Türki-ye’den sonra en yo¤un Türk nüfusununyaflad›¤› ‹ran co¤rafyas›d›r.

Güvenilir kaynaklara göre çeflitliTürk boylar›ndan 30 milyondan fazlaTürkün meskûn bulundu¤u bu co¤rafya-da, çal›nan sazlar›n ve saz eflli¤i olarakkullan›lan çalg›lar›n, saz havas› ve ma-

kamlar›n, anlat›lan hikâye ve destanla-r›n çeflitlili¤i göz önüne al›nd›¤›nda Teb-riz, Urmiye, Karapapak, Zencan, Save,Kaflkay, Horasan ve Tahran Âfl›k Muhitiolmak üzere yedi âfl›k muhitinin bulun-du¤u görülmektedir. Bu âfl›k muhitleri-ne son 5 y›l içerisinde birkaç defa gidile-rek il ilçe, köy kent dolafl›lm›fl, bu mu-hitlerin âfl›klar› ve sanatç›lar› ile görü-flülmüfl, gelene¤in gidiflat› izlenip, göz-lenmifl ve kullan›lan enstrümanlar, an-lat›lan hikâye ve destanlar, icra edilenmakam ve saz havalar› tespit edilmifltir.

“‹ran Türkleri Âfl›k Muhitleri I” ad-l› bu makalede, ad› geçen âfl›k muhitle-rinden Tebriz, Urmiye, Karapapak veZencan Âfl›k Muhitleri üzerinde durul-mufltur.

‹RAN TÜRKLER‹ ÂfiIK MUH‹TLER‹

The Minstrel-Poets Circles among the Turks Living in Iran.

Yrd. Doç. Dr. Ali KAFKASYALI*

ÖZETTürkiye’den sonra en yo¤un Türk nüfusunun yaflad›¤› kadim Türk yurdu ‹ran co¤rafyas›nda, Türk

kültürünün önemli bir bölümünü oluflturan Türk âfl›kl›k gelene¤i bütün ihtiflam› ile yaflamakla birlikte çe-flitli Türk boylar› ve bölgeleri aras›nda farkl›l›k göstermektedir. Çal›nan sazlar›n ve efllik eden çalg›lar›n,saz havas› ve makamlar›n, anlat›lan hikâye ve destanlar›n çeflitlili¤i, farkl›l›¤› ve gelene¤in gidiflat› göz önü-ne al›nd›¤›nda Tebriz, Urmiye, Karapapak, Zencan, Save, Kaflkay ve Horasan Âfl›k Muhiti olmak üzere yediâfl›k muhitinin olufltu¤u görülmektedir.

Bu makalede ilk dört âfl›k muhiti kimi yönleri ile ele al›nm›flt›r.Anahtar Kelimeler‹ran Türkleri, Âfl›k Muhitleri, Halk Hikâyeleri, Saz Havalar›.

ABSTRACTThe traditional turkish poetry, a significant part of Turkish culture, survives with all its magnificence

in the geography, a former Turkish land, of Iran where the population of Turks is more than that in Turkey.Considering the musical instruments and those that accompany them, instrumental atmosphere and ma-kams, the diverse variety of stories and legends, and the affairs of this tradition we can see there are sevenregions of Turkish traditional poetry; Tebriz, Urmiye, Karapapak, Zencan, Save, Kaflkay and Horasan.

Key WordsPersian Turks, Regions of Traditional Poets, Folk Stories, Chants of Musical Instruments.

* Atatürk Üniversitesi, Kâz›m Karabekir E¤t. Fak. Ö¤retim Üyesi.

Page 107: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

1. TEBR‹Z ÂfiIK MUH‹T‹1.1. Tebriz Âfl›k Muhitinin Etki

Alan›: Hazar Denizi, Aras Nehri ve Ur-miye Gölü aras›ndaki, Culfa, Merend,Mu¤an, Mara¤a, Goflaçay (Miyandab),Karaa¤aç, Miyana, Halhal, Erdebil, Ger-mi, Keleyber ve Âlemdâr-Gerger (Hâdi-flehr) adl› flehirlerin çevreledi¤i ve içindeTebriz, fiebüster, Heflterî (Azeran), Se-rab, Meflkinflehr, Eher, Sereskend gibiflehirlerin bulundu¤u bölge Tebriz Âfl›kMuhiti’ni oluflturmaktad›r. ‹ran Türkâfl›klar›n›n ilham kayna¤› olan Arasnehri bu muhitin kuzey s›n›r›n› çizer veSavalan ile Sehend da¤lar› bu bölgedebulunurlar.

Tebriz Âfl›k Muhiti “Karada¤-TebrizÂfl›k Muhiti” diye de adland›r›lmaktad›r.Bu muhit geçmiflte oldu¤u gibi bugün deâfl›klar›n çoklu¤u ve gelene¤in canl› ola-rak yaflamas› bak›m›ndan Türk âfl›kl›kgelene¤inin önemli bir merkezi duru-mundad›r.

1.2. Tebriz Âfl›k Muhiti’ne Men-sup Üstat Âfl›klar: Türk Dünyas›’n›nelimizde eseri bulunan en kadim âfl›¤›olan Dirili Âfl›k Kurbanî (1470?-1535?)ve onun devamc›lar› olan Âfl›k Abbas Tu-farganl› (XVII.yy.) ile Tikmedafll› HastaKas›m (1684-1760) ve Meflkinli Muham-met (XVIII. yy.) bu bölgede yaflam›fl, sazçal›p, türkü söylemifl, hikâyeler, destan-lar tasnif etmifl ve Türk âfl›kl›k gelene¤i-ni çok yüksek seviyelere ç›karm›fllard›r.Bu âfl›klarla devam eden âfl›kl›k gelene-¤i zincirine XVIII. yüzy›lda Âfl›k Nimet(Né’met), Âfl›k Garib, Gergerli Âfl›k Me-hemmed, Merendli Âfl›k Mehemmed veÂfl›k Ta¤›, XIX. yüzy›lda Âfl›k Cafer veÂfl›k Miskin Eset, XIX. yüzy›l›n sonuXX. yüzy›l›n bafl›nda Âfl›k Necef Binislive XX. yüzy›lda Âfl›k Gaflem Caferî(1901-1989) alt›n halkalar fleklinde ek-lenmifllerdir.

XX. yüzy›lda yaflad›klar› bilinen an-

cak do¤um ve ölüm tarihleri kesin ola-rak bilinmeyen Âfl›k Kerim Karagüney-li, Âfl›k Polat, Âfl›k ‹sfendiyâr, Âfl›k Hay-rullah ile Âfl›k Hüseyin Cavan (1916-1985), Âfl›k Aziz fiehnazî (1929-1995),Âfl›k Hüseyin Nâmiver (1922-2000),Âfl›k Ali Feyzullahî Vahit (1908-2001?),Âfl›k Cebrail Danifl (1908-1986), Âfl›kAbdülali Nuri (öl. 2003) gibi üstatlar De-de Korkut gelene¤ini büyük bir ustal›klagünümüze getirmifllerdir.

Âfl›k Hasan ‹skenderî, Hac› ‹bad›-yan, Veli Abdî, Cebrail Mehmedî, Hüse-yin Can, Gafar ‹brahimî, Cengiz Mehdi-pur, Yadullah fiekibî, Cengiz Biriya gibionlarca âfl›k/flair ise Türk âfl›kl›k gelene-¤ini bütün canl›l›¤› ile devam ettirmek-tedirler.

Hâlihaz›rda bu bölgede befl yüzdenfazla âfl›k faaliyet göstermektedir. Tah-ran’a göçüp orada faaliyet gösteren on-larca âfl›¤› da eklersek bu say› daha daartacakt›r.

1.3. Tebriz Âfl›k Muhiti’nde Kul-lan›lan Çalg› Aletleri ve Özellikleri:Tebriz Âfl›k Muhiti’nde âfl›klar genelde“üçlük” dedikleri üç çalg› aleti “saz, ba-laban, gaval / tef” ile sanatlar›n› icraederler. Bazen dinî karakterli divanîleriveya “Yan›k Kerem”, “Ruhanî” gibi yük-sek sanat de¤eri tafl›yan saz havalar›n›sadece sazla veya balaban eflli¤inde ça-l›p söylerler. Tebriz Âfl›k Muhiti’nde, fle-hir ve köylerde yap›lan toylar›n/dü¤ün-lerin ekseriyeti âfl›klar taraf›ndan yap›-l›r. Âfl›klar yeri geldikçe hikâyeler veyahikâyeli türküler anlat›p, türküler okur-lar. Bazen de türkülü oyun havalar› ça-larak ayr› mekânlarda bulunan erkekle-rin, kad›n ve k›zlar›n oynamalar›n› sa¤-larlar. Bazen birden fazla âfl›¤›n kat›ld›-¤› dü¤ün veya dernekte deyiflme (at›fl-ma) fasl›nda veya davetlileri coflturmas›ras›nda iki veya daha fazla âfl›k birlik-te bir balaban eflli¤inde çal›p söylerler.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 111

Page 108: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Aç›k havada yap›lan dü¤ünlerde ve-ya dü¤ün merasimlerinin gelin ç›karmamerhalesi gibi d›flar›da cereyan eden k›-s›mlar›nda balaban›n yerini zurna al›r.Bu defa “saz, zurna ve gaval/tef” üçlüsükullan›l›r.

Her üç çalg› da âfl›k ve sanatç›lartaraf›ndan ayakta çal›nmaktad›r.

Âfl›klar çal›p söyleme esnas›nda ic-ra edilen müzi¤in makam›na ve türkü-nün ruhuna uygun olarak hareketlersergilerler. Onlar hem saz çal›p türküsöylerler hem de çeflitli oyun örnekleri,raks gösterileri sunarak seyircileri cofl-turma gayreti gösterirler.

Tebriz Âfl›k Muhiti’nde kullan›lanmusikî aletlerinin özellikleri flöyledir:

Saz: Tebriz Âfl›k Muhiti’nde kulla-n›lan sazlar genellikle dokuz kulakl›, ondokuz perdeli, dokuz simlidir. TebrizÂfl›k Muhiti’nin dünyaca ünlü saz üstad›Âfl›k Cengiz Mehdipur’un saz› 20 perde-lidir.

Balaban: Nefesle çal›nan Türk mu-sikî aleti. F›nd›k, dut, ceviz veya erika¤ac›ndan yap›l›r. Silindir fleklindekigövdesinin (uzunlu¤u 280-320 mm.) üze-rinde sekizi önde birisi arkada 9 delikvard›r. Gövdesinin bafl taraf›na kam›fl-tan iki kat dilcikli yass› a¤›zl›k tak›l›r.A¤›zl›¤›n ortas›ndaki parçac›k vas›tas›y-la çalg›n›n akortu de¤ifltirilir. Balaban›ndiyapazonu küçük oktav›n sol sesindenikinci oktav›n do sesine kadard›r. Yumu-flak ve hazin sesi vard›r. Halk çalg› alet-leri toplulu¤unda kullan›ld›¤› gibi soloalet olarak da kullan›l›r. Kafkas ve OrtaAsya halklar› aras›nda çok yayg›nd›r.

Gaval / tef: Üzerine deri (esasenbal›k derisi) çekilen dairevî kasnaktan(çap›: 340-450mm., eni: 40-60mm.) iba-rettir. Özel ses efekti oluflturmak içinkasna¤›n iç taraf›na metal halkalar as›-l›r. Genellikle kasna¤›n yüzü sedefle be-zenir. Tef / kaval, parmaklar deriye vu-

rularak çal›n›r. Solo ve efllik çalg› aletiolarak kullan›l›r. Anadolu, Kafkaslar veOrta Asya halklar› aras›nda yayg›nd›r.Azerbaycan ve ‹ran Türkleri genellikle“tef” yerine “gaval” kelimesini kullan›r-lar.

Zurna: Üflemeli Türk musikî alet-lerinden birisidir. Genellikle ceviz veyaerik a¤ac›ndan yap›l›r. Silindirik gövde-sinin uzunlu¤u 280-300 mm.; üst tara-f›nda yedi, alt taraf›nda bir deli¤i vard›r.A¤›z k›sm›nda akort için ek delik de aç›-labilir. Kam›fll› a¤›zl›¤›ndan üflenerekçal›n›r. Diyapazonu küçük oktav›n›n sibemol sesinden üçüncü oktav›n›n do se-sine kadard›r. Güçlü ve tiz sese sahiptir.Kara zurna, cura zurna gibi türleri var-d›r.

1.4. Tebriz Âfl›k Muhiti’nde Bu-lunan Âfl›k - Ozan Ocaklar›: BafltaTebriz olmak üzere Eher, Karada¤, Ke-leyber, Merend, Mara¤a gibi birçok yer-leflim yerinde saz okullar›, âfl›k ocaklar›,âfl›klar kahvesi bulunmaktad›r. Teb-riz’de Hac› Rahim Sinaferin, Âfl›k ‹smailGamberî, Ayet Gamberî, Mahmut fiat›r-yan, Üstat Genceli’nin ifllettikleri âfl›kkahveleri; Eher’de Âfl›k Veli Abdî veÂfl›k ‹man Danifl’in kahveleri bunlar-dand›r. Âfl›k ‹smail Gamberî’nin “Âfl›k-lar Kahvesi” Tebriz Âfl›klar Birli¤i’ninayn› zamanda merkezi durumundad›r.

Tebriz’de bulunan “Âfl›klar Oca¤›”adl› dernekte, bu oca¤›n kurucusu ve sa-hibi olan Âfl›k Hasan ‹skenderî taraf›n-dan çocuklara ve gençlere saz, balaban,gaval/tef ve flan dersleri verilmekte,âfl›kl›k gelene¤i ö¤retilmektedir.

Âfl›k Cengiz Mehdipur, Tebriz’dekurdu¤u saz imalathanesinde saz imalederek ve iflletti¤i saz okulunda yetifltir-di¤i ö¤rencilerle ‹ran Türkleri âfl›kl›kgelene¤ine dolay›s›yla Türk âfl›kl›k gele-ne¤ine büyük hizmet vermektedir.

Bu muhitin âfl›klar›, hem kadim

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

112 http://www.millifolklor.com

Page 109: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

eserleri icra ederek hem Türk âfl›kl›k ge-lene¤ine yeni ürünler kazand›rarak hemde usta-ç›rak gelene¤ini devam ettirerekTebriz Âfl›k Muhiti’nde Türk âfl›kl›k ge-lene¤ini bütün ihtiflam› ile yaflatmakta-d›rlar.

1.5. Tebriz Âfl›k Muhiti Halk Hi-kâyeleri ve Destanlar›: Türk âfl›kl›kgelene¤inin önemli bir bölümünü âfl›kla-r›n tasnif ettikleri halk hikâyeleri vehalk destanlar› oluflturmaktad›r. Yüzy›l-lar öncesinde birçok üstat âfl›k halk hi-kâyesi veya destan tasnif etmifltir. Dahasonra birçok halk hikâyesinin musannifiolan âfl›klar›n bu defa hayatlar› etraf›n-da halk hikâyeleri oluflturulmufltur.“Kurbanî”, “Abbas ile Gülgez”, “HastaKas›m”, “Köro¤lu”, “fiah ‹smay›l”, “Necefile Perizad” gibi halk hikâyeleri bunlar-dand›r. Tabiî ki bu hikâye ve destanlardi¤er bölgelere yay›lm›flt›r.Türk kültürü-nün nadide incileri olan bu ürünler yüz-y›llar›n ötesinden sözlü gelenek yoluylagünümüze kadar gelmifllerdir. Baz›lar›yak›n zamanlarda yaz›ya geçirilmiflse deço¤unlu¤u hâlâ sözlü edebiyatta yerleri-ni korumaktad›rlar. Üstad ozanlar›n bude¤erli yadigârlar›na ilave olarak günü-müz âfl›klar› da klâsik halk hikâyeleritarz›nda yeni halk hikâyeleri olufltur-maktad›rlar.

Ayr›ca Tebriz Âfl›k Muhiti, Köro¤-lu’nun do¤up yaflad›¤› varsay›lan yerler-den birisi kabul edildi¤inden Köro¤lu hi-kâyelerinden birço¤u burada bilinmek-tedir. Bu muhit âfl›klar›n›n bildi¤i Kö-ro¤lu hikâyeleri flunlard›r: Köro¤lu’nunÂfl›k Cünun Seferi, Ayvaz’› Getirme Se-feri, Ba¤dat Seferi (Beytefl Bezirgen),Ba¤dat Seferi, Bolu Beyi Seferi, Demir-cio¤lu’nu Getirme Seferi, Derbent Seferi,Erzurum Seferi, ‹stanbul Seferi, Köro¤-lu’nun Kocal›¤›, Rum Seferi, Tercan Se-feri, Tokat Seferi, Türkemen Sefer.

Tebriz Âfl›k Muhiti’nin repertuar›n-

da 50’den fazla halk hikâyesi ve destanvard›r. Bunlardan baz›lar› flunlard›r: Ab-bas ile Gülgez, Âfl›k Ali ve Âfl›k Raf’î, Al›-han ile Perihan›m, Âfl›k Garip, Eliflah,Baba Leysan ve Perizad, Eset ve Salta-nat, Gergerli Mehemmed ve MehpareHan›m, Garip ile fiahsenem, GulamKemter, Güneyli Necib Usta, Hasta Ka-s›m, Hatem fiah, Hudat, Kaçak Nebi,Kelbi ile Selbi, Kerem ile Asl›, Kurbanî,Leyla ile Mecnun, Mahmut ile Gülen-dam, Mir Mahmut, Molla Eli ile Rafi,Necef ile Perizad, Serhofl ve Mahbub,fiah ‹smay›l ve Gülazer, Valeh ile Zerni-gâr, Ululu Kerim ve Süsen Han›m…

Ça¤dafl âfl›klar›n tasnif etti¤i halkhikâyeleri de vard›r. Tebriz Âfl›k Muhi-ti’nin üstat âfl›klar›ndan Gafar ‹brahi-mî’nin tasnif etti¤i 5 hikâye vard›r: Feh-le ile Reyhane, Âfl›k ‹man ile Deyiflme,S›çan ile Âfl›k, Türkistan Seferi, BabekDestan›.

1.6. Tebriz Âfl›k Muhiti Âfl›k Ha-valar›: Türk Dünyas› âfl›kl›k gelene¤in-de yaklafl›k 288 âfl›k havas› vard›r. Buhavalardan 70-80 tanesi genelde ortak-t›r. Di¤erleri ise bölgelere özgün hava-lard›r. Meselâ Karada¤ bölgesinin 24 ta-ne kendine özgün âfl›k havas› var. (Ga-far ‹brahimî, fiubat 2004, Tebriz)

Tebriz Âfl›k Muhiti âfl›klar›n›n re-pertuar›nda bulunan saz havalar›ndanbaz›lar› flunlard›r: Divanîler: Koca Di-vanî, Osmanl› Divanîsi, Sade Divanî,fiah Hatayî Divanîsi, Urmiye Divanîsi(Behmenî). Di¤er Havalar: Abbas Gü-zellemesi, A¤a Han›, Ahmet Gemi, Ah-met Güzellemesi, Araz, Arazbar›, Araz-bast›, Avc› Gerayl›s›, Ay Kifli, Ayagl› Tec-nis, Ayetî Âfl›k, Ayvaz Peflrov, Azafl› Dü-beyti, Azim Beyi, Ba¤mefle, Baflbehrî,Baflsar›tel, Behmenî, Bennan Hicran›,Bozlu Keremî, Caferî, Cam›fl Gövfle¤i,Celilî, Cemflidî, Cengi Köro¤lu, CeyranîKeremî, Çavuflî, Çetverî, Çiçe¤î, Çin Du-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 113

Page 110: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

var›, Çoban fiikeste, Daban fiikeste, Da-¤›stan Gülü, Da¤›stan›, Da¤lar Bayat›s›,Da¤lar Çiçe¤i, Dikdabanî, Dilgemî, Do-habeyi, Dol Hicran›, Dö¤me Keremî, Dö-fleme, Durahan›, Dübeytî, Ekberî, Ele-yez Gülflan›, Emrah›, Esmerim, Fincan›,Fügaratl› Gerayl›, Garaba¤ Tecnis, Gay-tarma Gehreman›, Gerayl› Güllü, Ge-rayl›, Gerenî, Germedüz A¤abeyi, Goca-n›, Göyçegülü, Gürbetî, Haldar›, HalebîK›sayaprak, Halebî Uzunyaprak, HalhalDübeyti, Hasakaldar, Haydarî, Heme-dan Gerayl›s›, Hemedanî, HeflterininA¤abeyisi, ‹ncegülü, ‹revançukuru, ‹sfa-hanî, Kadim Tecnis, Kafiye, Karaba¤A¤abeyisi, Karaba¤ Çiçe¤i, Karada¤A¤abeyisi, Karada¤ Çiçe¤i, Karada¤ Ge-rayl›, Karada¤ fiikestesi, Karada¤ Tecni-si, Karakeherî, Karapapa¤›, Karatoprakfiikestesi, Kars Havas›, Kas›mhan›, Ke-rem fiikestesi, Kesme Keremî, Kefliflo¤-lu, Köhne Gerayl›, Köro¤lu Dübeyti,Leflkerî, Mecnun Derdi, Meydan fiikes-tesi, Mina Gerayl›s›, Misri Gülü, Misrî,Muammes, Mugan›, Muhterem, Mustafafiikestesi, Mücesseme, Nakaratî Gerayl›,Nebatî Gerayl›, Nimetî, Osmanl› Bekrî,Otak Kaba¤› (Otak Önü), Paflagöçtü, Pa-ya Bac›, Penah›, Rize Gerayl›s›, Ruhanî,Sallama Gerayl›, Sar› Toprak, SaymaKarakeherî, Semah›, Setarî Keremî,Seyran›, Siyastavr, Sona Setar›, Suldu-zu, fiagî Güzellemesi, fiark› Azerbayca-n›, fiegayigi fiekeryaz›, fieki, fielul (Ce-vadî), fiirvanî, Tacirî, Tebil Cengi, TebrizGerayl›s›, Terekeme Güzellemesi, Urmi-ya fiikestesi, Urmiye Güzellemesi,Üzümdil fiikeste, Vag›f Güzellemesi, Va-gifî, Velican›, Yan›k Gurbetî, Yan›k Ke-rem, Yayma Gözellemesi Yel Yel, Yurt Ye-ri, Zar› Keremî, Zar›nc›, Zar›nc› Keremî,Zil Emrah›…

1.7. Tebriz Âfl›k Muhiti’nin Esas-land›¤› Ocaklar: Tebriz Âfl›k Muhi-ti’nde tarikat, sûfî gelene¤in izleri görül-

mektedir. Hasta Kas›m, Molla Penah,Molla Cuma gibi medrese tahsili alm›flonlarca âfl›¤›n dinî muhitlerden gelerekcami, medrese d›fl›nda kalan insanlaradinî ahlâkî bilgiler sunmak için âfl›kla-r›n saf›na kat›lmalar› ile bafllayan bugelenek bu muhitte de kendini hâlâ his-settirmektedir. Meclislerin dinî karak-terli divanî ile bafllamas› ve dinî muhte-val› eserlerin çoklu¤u bunun en aç›k be-lirtisidir.

1.8. Tebriz Âfl›k Muhiti’ne Men-sup Âfl›klar: Hâlihaz›rda bu bölgede fa-aliyet gösteren âfl›klardan baz›lar›: Âfl›kAbbas Muhammedî Karada¤î, Âfl›k Ab-dulali ‹skenderî, Âfl›k Adalet, Âfl›k AliMukaddem, Âfl›k Ali Selimî, Âfl›k Alias-ker Dadaflpur Venevali, Âfl›k AliaskerMerendî, Âfl›k Allahverdi Dehganî, Âfl›kAyet Kamberî, Âfl›k Babek Behdaver,Âfl›k Babek Hüseyinzade, Âfl›k BaharaliCaferpur, Âfl›k Barat, Âfl›k BehmenKurbanzâde, Âfl›k Beyaz Haydarzâde,Âfl›k Büyüka¤a Vücûdî, Âfl›k Cafer Hak-nur, Âfl›k Cebrail Mehmedî, Âfl›k Cem-flid, Âfl›k Cengiz Biriya, Âfl›k Davut Be-hifltî, Âfl›k Ehad Musevî, Âfl›k ErsalanDustî, Âfl›k Ersalan Kahramanzâde,Âfl›k Ersalan Zarî, Âfl›k Eflref Hüseyin-zade, Âfl›k Evez Muhammed ‹badnur,Âfl›k Fetullah R›zayî, Âfl›k Gafar ‹brahi-mi, Âfl›k Gulu Hazret, Âfl›k Gurbet Pa-kar, Âfl›k Hac› ‹bad›yan, Âfl›k Hac› ‹ba-diyan, Âfl›k Hamza ‹brahimpur, Âfl›kHasan Alizâde, Âfl›k Hasan ‹skenderî,Âfl›k Hudayâr Pakar, Âfl›k Hüccet ‹bra-himî, Âfl›k Hüseyin Alizâde, Âfl›k Hüse-yin Can, Âfl›k Hüseyin ‹skenderi, Âfl›kHüseyin Kirflanl›, Âfl›k Hüseyin Sail,Âfl›k ‹lyas Kas›mî, Âfl›k ‹lyas Yusufî,Âfl›k ‹sa Pürismail, Âfl›k ‹smail Dilberî,Âfl›k ‹smail Kamberî, Âfl›k ‹smail K›z›l-bo¤az, Âfl›k Kulu Hudâdî, Âfl›k KurbanAliyar, Âfl›k Mahbup Askerî, Âfl›k Mah-bup Halilî, Âfl›k Mahmut Cihangirî,

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

114 http://www.millifolklor.com

Page 111: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Âfl›k Mansur Nikazâd, Âfl›k Mecit Baha-rî, Âfl›k Medet Yusufî, Âfl›k Mehmet Far-zî, Âfl›k Mehmet H›redmend, Âfl›k Meh-met Mevâyî, Âfl›k Mehmet M›s›ro¤lu,Âfl›k Mehmetba¤›r, Âfl›k Mensum Hay-daryan, Âfl›k Mefli Paflayî, Âfl›k Muham-med Enverî, Âfl›k Muhammed R›za Mu-hammedî, Âfl›k Muhammed Türkedarî,Âfl›k Muhammet Nebatî, Âfl›k NasirNazmî, Âfl›k Oruç Nacivend, Âfl›k Ra-him Nazarî, Âfl›k Rahim Vahdanî, Âfl›kResul Kurbanî Âfl›k R›za Vahidî, Âfl›kSefer Zare, Âfl›k Sehavet Mehemmedî,Âfl›k Seraslan Muradpur, Âfl›k Settar,Âfl›k fiahbazî, Âfl›k fierif Celilî, Âfl›kTapd›k, Âfl›k Timur Kayabafl›, Âfl›k VeliAbdî, Âfl›k Yakub Binisli Âfl›k YedullaEyvazpur, Âfl›k Yedullah fiekibî, Âfl›kYusuf ‹smailî…

1.9. Tebriz Âfl›k Muhiti’ne Men-sup Balabanc›lar: Bu muhitte bala-banc›l›k yapan sanatç›lar flunlard›r: Ab-bas ‹badiyan, Ahmet Abdullahî, Ali Ah-mediyan, Ali Muhammet Nurî, Ali Neba-tî, Ali R›za ‹badiyan, Ali R›zayî, Asker‹badiyan, Asker Zarî, Barat Abdullahî,Bayram Dirazdest, Behman Nebatî, Ce-lil Hamidî, Cemflid Zarî, Ebülfez ‹badi-yan, Ekber ‹badiyan, Ektber Serbazi (13yafl›nda), Hana¤a ‹badiyan, Hasan Az-mî, Hasan Haydar Nejat, HayrullahA¤azâde, Hidmetyârî, Himayet fii’rzâde,Hüccet Hudabende, Hüccet ‹brahimî,Hüseyin Lütfü, Hüseyin Mehmedî, Hüs-rev Nesirî, ‹brahim Sadiàî, ‹smail Huda-yî, Maksüt Mirzayî, Maflallah Ekberî,Mehman Alipur, Mehmet Kâmî, Mikây›lGözeli, Mirza A¤a Nebatî, MuhabbetMuhibbî, Muhammed Muhammedî, Mu-hammet Gözeli, Resul Hellanur, Ruhul-lah Nazarî, Selman Purmuhammed,Serdar Reflirî, Söhrab Na¤dî, fiefayet‹mamî, Veli Azerî, Yunus Gözeli, Zülfü-kar Abdullahî…

1.10. Tebriz Âfl›k Muhiti’ne Men-

sup Kavalc›lar (Tefçiler): Tebriz Âfl›kMuhiti’nde tef çalan sanatç›lar flunlar-d›r: Abdullahî, Ahmet Alizarî, Ahmet ‹s-mailî, Ahmet fiahmuhammedî, Ali R›zaSamedî, Ali Yaverî, Asker Abidinî, AzizPurmuhammed, Aziz Talibî, Büyük A¤aZakirî, Cabir fiahbazî, Ekber Settarî,Famil Talibî, Hamit Asiyaban, HasanÇobannar›, Hasan Mürvetî, Hatem Da-nende, Hüseyin Azerî, Hüseyin Ekberî,Hüseyin Mevlâyî, Hüsrev Muharremî,‹brahim Danende, ‹brahim Medenî,‹mam Bayramî, ‹sa ‹skenderî, ‹timatEminî, Kerumerz Zarî, Kudret Zencanl›,Kulam Hüseyin fiahzevarî, Meslehet,Muhammet Cihangirî, Muhsin Zerdeva-l›, Murat Nazarî, Musa ‹skenderî, NecefKulu, Oruç ‹manî, R›za Gamberî, R›zaKarada¤î, Samet Niknefes, Seyfeli Hak-kî, Tahir Hüseyinpur, Yusuf Muhamme-dî …

2. URM‹YE ÂfiIK MUH‹T‹2.1. Urmiye Âfl›k Muhitinin Etki

Alan›: ‹ran Türkleri Âfl›k Muhitleri içe-risinde önemli bir yeri de Urmiye Âfl›kMuhiti oluflturmaktad›r. ‹ran co¤rafya-s›n›n kuzey do¤usunda Urmiye Gölü ileNahcivan, Türkiye ve Irak aras›nda ka-lan Bazergân, Makü, Mergen, Kiliseken-di, Karakilise, Siyahçeflme, Karaziyaed-din, Evo¤lu, Hoy, Selmas, Tazeflehr, Âli-âbad, Kuflçu, Kalerefl, ‹flgesu, Telatepe,Silvana, Zeyve, Akbulak, Reflkan, Tür-keman, Dol ve Urmiye il ve ilçelerininoluflturdu¤u flerit Urmiye Âfl›k Muhiti’nioluflturmaktad›r. Komflu flehirlerden Mi-yandap da bu muhite dahil edilebilir.Buradaki âfl›kl›k gelene¤i de birçok yön-leri ile Urmiye Âfl›k Muhiti’nin özellikle-rini tafl›maktad›r.

2.2. Urmiye Âfl›k Muhiti’ne Men-sup Üstat Âfl›klar: Türk milletinin enkadim vatanlar›ndan olan Urmiye bölge-sinde, Türk âfl›kl›k gelene¤inin kökleriçok eskilere uzanmaktad›r. Türk âfl›kl›k

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 115

Page 112: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

gelene¤ine büyük üstatlar bahfledenâfl›k ocaklar›ndan birkaç› bu bölgededir.Urmiye Gölü’nün bat› k›y›s›nda flirin biryerleflim yeri olan Dol kasabas› Türkâfl›kl›k gelene¤inin en bereketli gözele-rinden birisi olmufltur. Bu flirin ve bere-ketli kaynaktan onlarca âfl›k do¤mufltur.Bu üstatlar hem Urmiye âfl›kl›k gelene-¤inin kökünü, gövdesini oluflturmuflhem de di¤er Türk âfl›k muhitlerine kat-k›da bulunmufllard›r. Dollu Mustafa(1806-1873), Dollu Abuzer (XVIII-XIX),Dollu Mehemmed XVIII-XIX) “Dol Oca-¤›”ndan yetiflme üstatlard›r. Dollu Mus-tafa’n›n ö¤rencisi olan Dollu Abuzer’inBorçal› Âfl›k Muhiti’nde önder üstat ol-mas›, “Dol Hicran›” ve “Behmenî” sazhavalar›n›n Borçal› ve Kazak bölgelerin-de hâlâ çal›nmas› bu oca¤›n etkisini gös-termektedir. (Kas›ml›, M., Âfl›kSen’eti, Bak›, 1996)

Urmiye, Hoy, Selmas, Kuflçu, Ba-lov’dan da büyük âfl›klar ç›km›flt›r. Âfl›kBalovlu Miskin (1851-1917), Âfl›k FerhadSelimî, Âfl›k Rüstem Revzeçayl›, Âfl›kAbdurrahim, Âfl›k Lütfeli, Âfl›k Ali K›r-m›z›bafl, Âfl›k Aslan Hoylu, Âfl›k Derviflbu ocaklar›n yetifltirdi¤i sanatkârlard›r.

Urmiye Âfl›k Muhiti bu bölgede bü-yük merhale kat etmekle kalmam›fl,onun sanat atmosferi di¤er âfl›k muhit-leri ile birlikte bu bölgede bulunan Er-meni ve Asuri gibi Türk olmayan unsur-lar› da etkilemifltir. Birçok Ermeni veAsuri, Türkçe ö¤renmifl âfl›k olmufllar-d›r. Âfl›k Hartun ve Âfl›k Yusufî bunlar-dand›r. Urmiye’de sanat›n› devam etti-ren Ermeni Âfl›k Yusifî Türk âfl›kl›k ge-lene¤ini iyi bilen âfl›klardand›r. UrmiyeÂfl›k Muhiti’nin hatta Türk Dünyas›’n›nen görkemli üstat âfl›klar›ndan olan vehâlihaz›rda Türk âfl›kl›k gelene¤ine hiz-met veren Âfl›k Muhammet HüseyinDehgan (do¤. 1934) da “Dol Oca¤›”ndang›dalanan üstat âfl›klardand›r.

Urmiye Âfl›k Muhiti’nde Türk Âfl›k-l›k gelene¤ini günümüze kadar tafl›yanancak hayatta olmayan âfl›klardan baz›-lar› flunlard›r: Âfl›k Dollu Mustafa, Âfl›kDollu Abuzer, Âfl›k Hüseyin Balo¤lu,Âfl›k Ferhat Selimî, Âfl›k Âfl›kerinhak,Âfl›k Abdurrahim, Âfl›k Ahmet LayemutHoylu, Âfl›k Ali Enkeneli, Âfl›k Ali Gabç›,Âfl›k Ali K›rm›z›bafl, Âfl›k Aliekber Hoy-lu, Âfl›k Allahverdi Hoylu, Âfl›k Ayvaz,Âfl›k Cevad, Âfl›k Dervifl Vahapzâde,Âfl›k Dollu Aziz, Âfl›k Elesger Hoylu,Âfl›k Elham Saatl›, Âfl›k Emrah Büzve,Âfl›k Emrullah Baldurlu, Âfl›k Eset Te-zekentli, Âfl›k Gulam Keçelal›, Âfl›k Ha-bip, Âfl›k Hamza Balo¤lu, Âfl›k Hartun,Âfl›k Hasan Bizveli (Çoban), Âfl›k HiyyetEngeneli, Âfl›k Hüseyin Ozanl›, Âfl›k‹bad Yor¤ann›l›, Âfl›k Kelemirze, Âfl›kKerem Nivlî, Âfl›k Kurban, Âfl›k MehdiGiclerli, Âfl›k Mehti Zorabatl›, Âfl›k Mu-hammed Ali ‹ydirli, Âfl›k Muhtar Ema-nî, Âfl›k Musa Tesmalu, Âfl›k Niyet Ur-miyeli, Âfl›k Ramazan Kölemezli, Âfl›kRüstem Bendili, Âfl›k Ta¤› Haydarl›,Âfl›k Zülfigar Bendili.

2.3. Urmiye Âfl›k Muhiti’ndeKullan›lan Çalg› Aletleri ve Özellik-leri: Saz: Bu muhitin âfl›klar› sanatlar›-n› sadece sazla icra etmektedirler. Saz-lar, çana¤›, 45-50 cm.; sap›, 65-70 cm.toplam boyu 110-120 cm. uzunlukta onüç perdeli yedi simli, dokuz kulakl›d›r.Tellerin hepsi ayn› özellikli kara simdir.

2.4. Urmiye Âfl›k Muhiti’nde Bu-lunan Âfl›k - Ozan Ocaklar›: Türkâfl›kl›k gelene¤inin Urmiye muhitindeçok zengin ve köklü bir yap›ya sahip ol-mas›n›n birkaç sebebi vard›r. Birisi vak-tiyle Dollu Mustafa, Dizeli Mehemmet,Balovlu Miskin, Âfl›k Hamza, Âfl›k Püra-zer gibi çok büyük üstadlar›n bu bölgedeyaflamalar›na ve hâlihaz›rda Muham-met Hüseyin Dehgan, Âfl›k Menef Renci-ber gibi üstat âfl›klar›n yine bu bölgede

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

116 http://www.millifolklor.com

Page 113: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

sanatlar›n› icra etmeleri; ikincisi, Türkâfl›kl›k gelene¤inin tek âfl›k tek saz usû-lünde, kadim devir üstadlardan görüldü-¤ü ve al›nd›¤› gibi devam ettirilmesi;üçüncüsü, geçmiflte oldu¤u flekilde gü-nümüzde de âfl›k fliiri, halk fliiri tarz›n-da yazan flairlerin çok oluflu, onlar›nhalk›n içinde halkla beraber olmalar›,fliir meclisleri oluflturmalar›d›r. Bugünbu muhitte yirmiden fazla halk flairivard›r. Bunlar çeflitli edebî sohbetler ter-tipleyerek bu sanat›n zindeli¤ini koru-maktad›rlar.

Hoy’da Tuz Meydan› denilen semt-te Âfl›k Tanr›verdi’nin iflletti¤i “Tanr›-verdi Âfl›klar Kahvesi”, “Mehmet Ali’ninÂfl›klar Kahvesi” ve Âfl›k Menef’in ifllet-ti¤i “Âfl›k Menef Âfl›klar Kahvesi” faali-yet göstermektedir. Zaman zaman baflkakahvehanelerde de âfl›klar toplan›pprogram yapmaktad›rlar.

Urmiye’de “Zülfeli Âfl›klar Kahve-si”, “Dehgan Âfl›klar Kahvesi” ve “Âfl›kAli Karaa¤ac› Âfl›klar Kahvesi” gibi âfl›kocaklar› faaliyet göstermektedir.

Miyandap’ta “Âfl›k Hidayet Âfl›k-lar Kahvesi” ve “Âfl›k Ali Âfl›klar Kahve-si” halk›n hizmetindedir.

2.5. Urmiye Âfl›k Muhiti’ndeMusikî Aletlerinin Çal›nma fiekli:Urmiye Âfl›k Muhiti’ne mensup âfl›klar,dü¤ün, dernek, köy odas›, kahvehane vesalon meclislerinde sazlar›n› omuzlar›naasarak gö¤üslerinin üzerinde tutup,ayakta çalarlar. Dinleyicilerin aralar›n-da dolaflarak bütün seyircilere hitap et-mek onlarla yak›ndan ilgilenmek gayre-ti içerisinde olurlar. Mecliste bulunannüfuzlu, itibarl›, hürmetli kiflilere iltifatettikleri gibi halk› ve sade insanlar› dailgi ve iltifattan mahrum b›rakmazlar.

Birden fazla âfl›¤›n kat›ld›¤› dü¤ünveya meclislerde âfl›klar at›flma (deyifl-me) yaparken veya birlikte okumay› ger-çeklefltirirken bir balaban eflli¤inde deçal›p söyledikleri görülür.

2.6. Urmiye Âfl›k Muhiti HalkHikâyeleri ve Destanlar›: UrmiyeÂfl›k Muhiti’nde dü¤ün, dernek ve mec-lislerde hikâye anlatma gelene¤i canl›bir flekilde devam etmektedir. Baz› yöre-lerde birkaç gün süren dü¤ünler yap›l-makta bu dü¤ünlerde hikâyeler anlat›-l›p, destanlar söylenmektedir. Âfl›klar,klâsik halk hikâyeleri anlatt›klar› gibiyeni tasnif edilen hikâyeler de sunmak-tad›rlar. Âfl›k Menef Renciber, klâsikhalk hikâyelerinin yan›nda kendi tasnifetti¤i halk hikâyelerini anlatan âfl›kla-r›n bafl›nda gelmektedir.

Urmiye Âfl›k Muhiti’ne mensupâfl›klar›n repertuar›nda 75-80 kadarhalk hikâyesi vard›r. Bunlardan baz›la-r›n›n adlar› flöyledir: Abbas ile Gülgez,Ahmet ‹brahim, Ali fiah ile Huriliga, Ali-han ile Peri, Aflk›n fiah, Baba Leysan ileVerga, Bey Astan, Bezeno¤lu Mehemmetile Peri, Emrah ile Huriliga, Emrah ileSelvinaz, Endelib Mirza ile G›z›l Gül,Gamber ile Mahmut, Garip ile fiahse-nem, Göyçe K›z›, Gulam Haydar, GulamKemter ile Senaver Gülüzar, Haydar ileBehram, Hurflit Bey, ‹lyas ile Mehri,Kelbi ile ‹nsaf Peri, Kelbi ve ‹nsafî,Kemter, Kemter Yusuf, Kerem ile As›,Kurbanî ile Peri, Kurdo¤lu, Latif fiah,Leyli ile Mecnun, Mehemmet Hah ilefiaheste Peri, Mehemmet ile Terlan, MirMahmut ile Sara, Necef ile Perizâd,Pehmur fiah, Saadet ile Sayyad, Seydîile Peri, fiah ‹smail ile Arap Üzengi, Ta-hir ile Zöhre, Türko¤lu ile Mehri, UluluKerim, Valeh ile Zernigâr…Bu muhitteKöro¤lu hikâye ve destanlar›n›n 14 koluanlat›lmaktad›r: Âfl›k Cünun Seferi, Ay-vaz› Getirme Seferi, Ba¤dat Seferi (Bey-tefl Bezirgen), Ba¤dat Seferi, Bolu BeyiSeferi, Demircio¤lu’yu Getirme Seferi,Derbent Seferi, Eruzurm Seferi, ‹stan-bul Seferi, Köro¤lu’nun Kocal›¤›, RumSeferi, Tercan Seferi, Tokat Seferi, Tür-kemen Seferi.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 117

Page 114: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Urmiye Âfl›k Muhiti’nin üstat âfl›k-lar›ndan olan Âfl›k Menef Renciber’intasnif etti¤i hikâyelerden de birkaç› flö-yedir: Ahmet ile Adalet, Cidal› Kenan,Hasan ile Sayyad, ‹brahim ile Gövher-taç, Kantural› ile Kanl› Koca.

2.7. Urmiye Âfl›k Muhiti Âfl›kHavalar›: Urmiye Âfl›k Muhiti’nde âfl›khavalar›n›n zenginli¤i de dikkati çek-mektedir. Bunda yüzy›llarca büyük üs-tat âfl›klar›n bu bölgede boy göstermesi,onlar›n geleneksel âfl›k havalar› ile ye-tinmeyip yeni âfl›k havalar› oluflturma-lar› ve bu bölgenin Türkiye ile Azerbay-can üçgeninde bulunarak Anadolu veAzerbaycan âfl›k sanat›yla etkileflim içe-risinde olmas› hayli rol oynamaktad›r.Urmiye Âfl›k Muhiti âfl›klar›n›n saz ha-valar›n›n ahenginde Azerbaycan âfl›khavalar› ile birlikte Anadolu âfl›k hava-lar›n›n ahengini, melodisini de duymakmümkündür.

Urmiye Âfl›k Muhiti’ne ait flu özgünâfl›k havalar›n› saymak mümkündür:Helebi, Hicrani, Hoy Emrah›s›, Möhtere-mi, Ovçu Gerayl›s›, Revze Gerayl›, Se-may›, Siyastabulu, fiekeryaz›, fiarkî, Ta-ciri, Terekeme Güzellemesi, Urmani Di-vanisi, Urmiye Güzellemesi.

Urmiye Âfl›k Muhiti’nde Üç divanîvar: Kesme Divanî (Urmiye Divanîsi),Osmanl› Divanî, fiah Hataî Divanî. ‹kitecnis var: Cigal› tecnis, Sade Tecnis.Dört tane gerayl› var: Hemedan Ge-rayl›s›, Ovçu Gerayl›s›, Revze Gerayl›s›,fiahseven Gerayl›s›. Üç Tane Hicranîvar: Benna¤› Hicranî, Dol Hicranî, Kes-me Hicranî. ‹ki Dübeyti var: CengîDübeyti, Sade Dübeytî.

Di¤er âfl›k havalar›ndan baz›lar› iseflunlard›r: Araz Bast›, Behmenî, Behri(Siyas Tab›l), Bem fiikeste, Cemflidî,Cengi Köro¤lu, Durahan›, Él Köfldü, Er-meni Kefliflo¤lu, Garaba¤ fiikestesi, G›z-lar Güzellemesi, Göyçe Güzellemesi,Gurbetî (k›sa), Gurbetî (uzun), Haçahal-dar, Halebî, Hebibî, Hemirî, Hicrani,

Hoy Emrah›, ‹brahimî, ‹revan Çukuru,Kahramanî, Kesme Kerem, Köro¤luGaytarmas›, Mani, M›srî, Muhteremî,Müselman Kefliflo¤lu, Nar›nc›, Nemedî,O¤lan O¤lan, Ovçu Gerayl›s›, Pafla Köfl-dü, Penah›, Revze Gerayl›, Ruhanî, Se-mahî, Sulduzu, fiahsevenî, fiarkî Gülü,fiarkî, fiekeryaz›, fierur Güzellemesi, Ta-cirî, Terekeme Güzellemesi, Urmiye Di-vanîsi, Urmiye Emrah›, Urmiye Güzelle-mesi, Yemenî (Köro¤lu), Zil fiikeste.

2.8. Urmiye Âfl›k Muhiti’ninEsasland›¤› Ocaklar: Urmiye bölge-sinde vaktiyle birçok medrese ve tekkebu muhit insanlar›na hizmet sunmufl-tur. Bu tekke ve medreselerde yetiflenbirçok sûfî eline saz alarak âfl›klar saf›-na kat›lm›flt›r. Bu muhit âfl›klar›n›n ço-¤unlu¤u, ça¤dafl âfl›klar da dahil, medre-se tahsili alm›fl âfl›klard›r. Bu sebeple bumuhit âfl›klar›n eserlerinde ve sanatla-r›nda Horasan erenlerinin manevî hava-lar› ve tekke gelene¤inin mistik rindizmigörülmektedir. Tebrizli fiems’ten, HalifeMuhammet’e kadar birçok ulu derviflinkabirlerinin de bu bölgede olmas› bumistisizme ayr› bir hava vermektedir.

Âfl›klar zaman zaman medresemensuplar›n›n oluflturduklar› meclisleregiderek saz eflli¤inde ilahiler okumakta-d›rlar. Urmiye çevresinde birk›s›m alevîderviflin meclisler kurarak tambur vesaz eflli¤inde türküler okuyup raks et-meleri de bu gelene¤in uzant›s›d›r.

Kahvehanelerde, hane meclislerin-de veya dü¤ünlerde âfl›klar›n s›ra ile ça-l›p söylemeleri, meclisi coflturduktansonra türkülerin birlikte okunmas›,enstrümantal saz havalar› çalarken ken-dinden geçme hâlleri, hatta baz›lar›n›nkalk›p raksetmesi cezbeye tutulan der-viflleri and›rmaktad›r.

2.9. Urmiye Âfl›k Muhiti’ne Men-sup Ça¤dafl Âfl›klar: Hâlihaz›rda bubölgede faaliyet gösteren âfl›klardan ba-z›lar›:

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

118 http://www.millifolklor.com

Page 115: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Âfl›k Abdullah Hanc›lk›flla¤›, Âfl›kAli Diriflçi, Âfl›k Ali Ekberabadî, Âfl›k AliKerimî Gere¤ac›, Âfl›k Allahverdi fieref-hanzâde, Âfl›k Bafleli Gulunculu, Âfl›kBabaali Civanmerd, Âfl›k Baharali, Âfl›kBulut Sait, Âfl›k Cebrail Fealhu, Âfl›kÇ›rak Murcudar›, Âfl›k Eyup Makuî,Âfl›k Gulam R›za Ejderî Âfl›k Hamit Ab-baszâde, Âfl›k Hasan ‹¤dirli, Âfl›k HasanKiclerlu, Âfl›k Hidayet Musao¤lu, Âfl›k‹brahim Kâzimî, Âfl›k ‹smeli, Âfl›k Mah-bub Renciber, Âfl›k Menef Renciber, Âfl›kMirza Ali Kâz›m, Âfl›k Muhammet Elilu,Âfl›k Muhammet Hüseyin Dehgan, Âfl›kMuhsin Kâzimi, Âfl›k Nadir Kârigâr,Âfl›k Nebatî Alizâde, Âfl›k Nusret Yegâ-ne, Âfl›k Süleyman Erkevinî, Âfl›k fiem-seli ‹brahimî, Âfl›k Ta¤› Hafliyerud, Âfl›kTa¤› Lütfü, Âfl›k Yahya ‹smailzâde, Âfl›kYahya Yezdekân›, Âfl›k Zeynel Çiçekli,Âfl›k Zülfeli Haydarl›, Âfl›k Zülfeli MezinGere¤ac›, Âfl›kYahya Gulunculu.

3. KARAPAPAK ÂfiIK MUH‹T‹3.1. Karapapak Âfl›k Muhitinin

Etki Alan›: ‹ran Türkleri aras›ndaönemli bir yere sahip Türk boylar›ndanKarapapak Türkleri’nin meskûn oldu¤uUrmiye Gölü’nün alt taraf›nda yer alanSulduz bölgesine, Karapapak Âfl›k Mu-hiti veya Sulduz Âfl›k Muhiti denilmek-tedir. Sulduz bölgesinin merkezî flehriNa¤adey (Nagade) flehridir. Di¤er yerle-flim yerleri ise flunlard›r: A¤abeyulu, A¤-tevle, Bal›kç›, Baranî, Begim Gala, Çiya-ne, Devletabad, Ecem, El Melik (El Meh-di), Ezimhanl›, Gözayran, Hac› Firuz,Hac›ba¤l›, Hasanlu, Kervansara, Köhül,Mehemmed Yâr, Mehmandar, Mirabad,Rahdehne, fiangar, Taligan, Tezegala,Toppuzava, Uflnu (Oflneviye).

Karapapak Âfl›k Muhiti’nin tesiri,Beykent (Bukan), Hana (Piranflehr), Sa-k›z ve So¤ukbulak (Mehabad) gibi yak›nflehirlerde de görülmektedir.

3.2. Karapapak Âfl›k Muhiti’neMensup Üstat Âfl›klar: KarapapakTürk boyunun Sulduz bölgesini vatantutmas›ndan beri birçok Karapapak âfl›-¤› sinelerinden saz› indirmemifl, DedeKorkut gelene¤ini günümüze kadar tafl›-m›fllard›r. Bu âfl›klar›n ünlüleri aras›n-da, Âfl›k Mahmut (öl. 1845), Âfl›k Kur-ban Ali (öl. 1905), Âfl›k Mecid Begimgala(öl. 1903), Âfl›k Ali Cavid (öl. 1900), Âfl›kNamaz Ali (öl. 1984), Âfl›k Abdullah Dol-lu (öl. 1964, Bir müddet Dol’da kal›pâfl›kl›k dersi ald›¤› için Dollu diye an›l›-yor.), Âfl›k Gülmemmed Teymurî (öl.1974), Âfl›k Ali Vahidî (öl. 1992), Âfl›kSamet Kasimî (öl. 2004) yer almaktad›r.

Karapapak Âfl›k Muhiti’nin günü-müzde büyük bir canl›l›k göstermesindeKarapapak flair/yazarlar›ndan ‹smailBehramî’nin (do¤. 1961) önemli bir pay›vard›r.

3.3. Karapapak Âfl›k Muhiti’ndeKullan›lan Çalg› Aletleri ve Özellik-leri: Karapapak Âfl›k Muhiti’nde âfl›klarsanatlar›n› “üçlük” dedikleri “saz”, “dü-zele/goflasümsüm/ iki yanl› tütek” ve“dümbek” ile icra etmektedirler.

Saz: Karapapak âfl›klar›n›n sazlar›-n›n çana¤›, 45-50 cm., sap›, 65-70 cm.,toplam boyu 110-120 cm. uzunlukta, 14perdeli, 7 simli, 9 kulakl›d›r. Tellerinhepsi ayn› özellikli kara simdir.

Düzele (goflasümsüm/iki yanl› tü-tek): Nefesle çal›nan musikî aletlerin-dendir. Genellikle kam›fltan yap›l›r. Si-lindirik gövdesinin uzunlu¤u 280-350mm., çap› 15 mm. olan üst taraf›nda al-t›, alt taraf›nda bir delik bulunan iki ka-m›fl›n yan yana yap›flt›r›lmas›yla yap›-lan bir çalg›d›r. A¤za al›nan dil k›sm›ndasesi akortlamaya yarayan bir mandalvard›r.

Balaban: Nefesle çal›nan Türk mu-sikî aleti. F›nd›k, dut, ceviz veya erika¤ac›ndan yap›l›r. Silindir fleklindekigövdesinin (uzunlu¤u 280-320 mm.) üze-rinde sekizi önde birisi arkada 9 delik

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 119

Page 116: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

vard›r. Gövdesinin bafl taraf›na kam›fl-tan iki kat dilcikli yass› a¤›zl›k tak›l›r.A¤›zl›¤›n ortas›ndaki parçac›k vas›tas›y-la çalg›n›n akortu de¤ifltirilir. Balaban›ndiyapazonu küçük oktav›n sol sesindenikinci oktav›n do sesine kadard›r. Yumu-flak ve hazin sesi vard›r. Halk çalg› alet-leri toplulu¤unda kullan›ld›¤› gibi soloalet olarak da kullan›l›r. Kafkas ve OrtaAsya halklar› aras›nda çok yayg›nd›r.

Dümbek (dümbelek): Kadehvarigövdesi genellikle piflmifl topraktan ya-p›l›r. Metal veya a¤açtan da yap›lanlar›vard›r. Karapapak Âfl›k Muhiti’nde kul-lan›lan dümbekler genellikle metaldümbeklerdir. Üzerine ince hayvan deri-si çekilir. Omuzdan as›l›r ve koltuk al-t›nda tutularak her iki elin parmaklar›ile çal›n›r. Aç›k, temiz ve biraz da keskinsesi vard›r. Çeflitli çalg› gruplar› içeri-sinde yer verilir. Ön Asya, Orta Do¤u veAnadolu baflta olmak üzere birçok co¤-rafyada kullan›lmaktad›r.

Dü¤ün, dernek veya meclislerde,a¤›r havalar, âfl›klar taraf›ndan sadecesazla icra edilmektedir. Hareketli hava-lar ve saz oyun havalar› ise balaban vedümbek eflli¤inde çal›nmaktad›r. Aç›khavalarda yap›lan dü¤ünlerde ve büyükhalaylarda balaban›n yerini düzele (go-flasümsüm) veya karazurna, dümbe¤inyerini ise davul almaktad›r.

3.4. Karapapak Âfl›k Muhiti’ndeMusikî Aletlerinin Çal›nma fiekli:Her üç sanatç› enstrümanlar›n› ayaktaçalarlar. Balabanc› sa¤ baflta, âfl›k orta-da ve dümbekçi sol baflta bulunur. Âfl›-¤›n saz› omuzuna as›l› oldu¤u için onukullanmakta s›k›nt› çekmez. Balabanc›da deliklerine parmaklar›n› yerlefltipduda¤›na dayad›¤› balaban›, düzeleyi(goflasümsüm) veya zurnay› ayakta ça-lar. Dümbekçi ise, dümbe¤i omuzunaasarak koltu¤unun alt›na sark›t›r. Ser-best kalan her iki eliyle dümbe¤i çalar.S›ra davula geldi¤inde bu defa onu omu-zuna asar ve bir ince çubuk ve bir tok-mak yard›m›yla çalar.

3.5. Karapapak Âfl›k Muhiti’ndeBulunan Âfl›k - Ozan Ocaklar›: Na¤a-dey (Nagade)’de iki tane âfl›klar kahvesivard›r. “Kahve-i Vahidî” ve “Kahve-iEsedî”. Bunlardan baflka âfl›klar›n za-man zaman çal›p söyledikleri, mecliskurduklar› befl kahve daha vard›r.

Ayr›ca “Karapapak Âfl›klar› Derne-¤i” ad›nda bir de dernekleri vard›r. Âfl›kMehmet Ali Mahmudî (Mehemmed EliMehmudî Él Âfl›¤›) derne¤in baflkan›d›r.

3.6. Karapapak Âfl›k MuhitiHalk Hikâyeleri ve Destanlar›: Kara-papak Âfl›k Muhiti’nde anlat›lan halkhikâye ve destanlar› genellikle Urmiyeve Tebriz Âfl›k Muhiti halk hikâye vedestanlar›n›n ayn›s›d›r. Bu muhitteâfl›klar›n repertuar›nda bulunan hikâyeve destanlardan baz›lar› flunlard›r:

Abbas ile Gülgez, Âfl›k Ali ve Âfl›kRaf’î, Ali fiah ile Huriliàa, Alihan ile Pe-ri, Baba Leysan ve Perizad, Bezeno¤luMehemmet ile Peri, Emrah ile Huriliàa,Emrah ile Selvinaz, Eset ve Saltanat,Gamber ile Mahmut, Garip ile fiahse-nem, Gergerli Mehemmed ve MehpareHan›m, Göyçe K›z›, Gulam Haydar, Gu-lam Kemter ile Senaver, Gülüzar, Héy-dar ile Behram, Hurflit Bey, ‹lyas ileMehri, Kelbi ve ‹nsafî, Kemter Yusuf,Kerem ile As›, Kurbanî ile Peri, KaçakNebi, Kurdo¤lu, Latif fiah, Leyli ile Mec-nun, Mehmet ile Terlan, Mir Mahmut ileSara,Serhofl ve Mahbub, Sadet ile Say-yad, Seydî ile Peri, fiah ‹smail ve Güla-zer, Tahir ile Zöhre, Türko¤lu ile Mehri,Ululu Kerim ve Süsen Han›m, Valeh ileZernigâr… Köro¤lu Hikâyeleri: Âfl›k Cü-nun Seferi, Ayvaz› Getirme Seferi, Ba¤-dat Seferi, Bolu Beyi Seferi, Demircio¤-lunu Getirme Seferi, Derbent Seferi,Eruzurm Seferi, ‹stanbul Seferi, Köro¤-lu’nun àocal›¤›, Rum Seferi, Tercan Sefe-ri, Tokat Seferi, Türkemen Seferi, Yâdi-gâr ve Gülabat›n …

3.7. Karapapak Âfl›k MuhitiÂfl›k Havalar›: Karapapak âfl›klar›n›n

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

120 http://www.millifolklor.com

Page 117: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

repertuar›nda doksan kadar âfl›k havas›mevcuttur. Bunlar di¤er âfl›k muhitleriile ortak kullan›lan âfl›k havalar›d›r. Di-¤er âfl›k muhitlerinin âfl›k havalar›ndanfarkl› olarak befl özgün âfl›k havalar›vard›r: Sulduzî (M›s›ro¤lu), Yel yel, De-lal Destan›, Sulduz Güzellemesi (YériYâr Yéri), Terekeme Oyun Havas› (Es-ger Eli Bala Laylay).

3.8. Karapapak Âfl›k Muhiti’ninEsasland›¤› Ocaklar: Karapapak tay-fas› âfl›klar›n›n söz ve saz sanatlar›ndahatta sanatlar›n› icra ederken sergile-dikleri davran›fllarda Horasan erenleri-nin, tekke-tasavvuf müzi¤inin, Borçal›-fiemfledin bölgesinde uzun süre tarikatfleyhi olan Mir Hamza Nigarî’nin tefli,sözlü tekke müzi¤inin izleri hissedil-mektedir. Kalabal›k oyuncunun yer ald›-¤› halay halkas›nda ve sanatç›lar›n mü-zik icra edifllerinde sûfîlerin tef veya da-ire eflli¤inde icra ettikleri zikir halkas›n›görmek çok zor olmuyor. Meclisin aç›l›-fl›nda okuduklar› divanînin dinî, felsefîve hikmetamiz karakterli olmas› da bu-nu daha da inand›r›c› k›l›yor.

3.9. Karapapak Âfl›k Muhiti’neMensup Ça¤dafl Âfl›klar: Hâlihaz›rdaKarapapak Âfl›k Muhiti’nde flu üstatâfl›klar Dede Korkut gelene¤ini devamettirmektedirler: Âfl›k Mehmet Ali Mah-mudî (Mehemmed Eli Mehmudî Él Âfl›-¤›), Âfl›k Haydar Duman, Âfl›k R›za Pa-yende, Âfl›k Rahim Takizâde, Âfl›k SeferCavadî, Âfl›k Behlül Hüseyinzâde …

3.10. Sulduz Âfl›k Muhiti’neMensup Balaban, Goflasümsüm veZurna Çalanlar: Ali Muhammetpur,Ekber Yezdanî, Kudret Takizâde, YunusVelizâde.

3.11. Sulduz Âfl›k Muhiti’neMensup Dümbek ve Davul Çalanlar:Cemflid Hamitpur, Erflad Alizâde, Mus-tafa Alizâde, Yusuf Velizâde.

4. ZENCAN ÂfiIK MUH‹T‹4.1. Zencan Âfl›k Muhiti’nin Etki

Alan›: Türk âfl›kl›k gelene¤inin canl›

olarak yaflad›¤› bir önemli muhit de Zen-can Âfl›k Muhiti’dir. Bu muhit, Hazardenizinin güney bat›s›ndaki en kadimTürk yurtlar› olan baflta Zencan, Sultâ-nîye olmak üzere Hürremdere, Ebher,Geydar, Hidec, Tikab, Bicar, Takistan,Kazvin, Lovflan, Nikpey il ve ilçeleriniihata etmektedir.

4.2. Zencan Âfl›k Muhiti’ne Men-sup Üstat Âfl›klar: Bu bölgenin en ka-dim âfl›klar›ndan birisi “fiirin ile BirçekHan›m” adl› meflhur halk hikâyesininmüellifi Âfl›k fiirin’dir. Âfl›k fiirin Hür-remdereli’nin do¤um tarihi hakk›ndahenüz kesin bilgi yoktur. fiiirlerinde ge-çen ifadelerden onun 450-500 sene önceyaflad›¤› tahmin edilmektedir. ZencanÂfl›k Muhiti’nin banilerinden birisi oldu-¤u flüphesizdir. Hayat› hakk›nda yeterlibilgiye sahip olamad›¤›m›z ancak Zen-can Âfl›k Muhiti’nin sa¤l›kl› bir zindelik-le bugüne kadar gelmesinde büyük kat-k›s› olan bir ulu ozan da “Tuti-yi fiirinSühan ve Yusuf Cemal” adl› halk hikâ-yesinin musannifi ve bafl kahraman›Âfl›k Yusuf Cemal’dir. Bu ulu âfl›klarO¤uz Ata -Dede Korkut âfl›kl›k gelene¤i-ne, âfl›klar yetifltirerek, fliirler söyleyip,türküler koflarak, âfl›k havalar› olufltu-rarak büyük katk›da bulunmufl, ölmezruh vermifllerdir. Böylece Asya steple-rinden kopup gelen ozan sesine dahagür bir soluk kazand›rm›fllard›r.

Zencan Âfl›k Muhiti’ni oluflturan vegünümüze tafl›yan üstat âfl›klardan ba-z›lar› flunlard›r: Âfl›k Azizhan (öl. 1924),Âfl›k Necef Ali (1844-1914), Âfl›k Hac›Ali Hürremdereli (1884-1944), Âfl›k HanMurat (1864-1944), Âfl›k Allahmedet(1869-1944), Âfl›k Kurban Ziyabadî(1854-1954), Âfl›k Ali Ekberî (öl. 1954),Âfl›k Nevruz (1874-1964), Âfl›k LütfeliAfflar (1869-1969), Âfl›k Rikab Ekberî(1869-1969), Âfl›k Gulam Hüseyin Defl-degî (1894-1974), Âfl›k ‹brahim fiahse-ven (1884-1974), Âfl›k Ferec (1874-1974),Âfl›k Sultan Ali (öl. 1974), Âfl›k Sultan

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 121

Page 118: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Ali Mirverdi (öl. 1977), Âfl›k ‹mam AliHidecî (1909-1979), Âfl›k Mihrali Valayi-flî (1889-1979), Âfl›k Gayb Ali Zencanî(1909-1979), Âfl›k Melik (1899-1979),Âfl›k Ahmet A¤a ((öl. 1982), Âfl›k S›tk›Ali Gargalulu (1904-1984), Âfl›k Ali A¤aHalhalî (1894-1984), Âfl›k Ali (1899-1984), Âfl›k Tayyip (1884-1989), Âfl›k Fe-tullah R›zayî (1909-1989), Âfl›k Söhrab(1909-1994), Âfl›k Sefer Halhall› (1914-1994), Âfl›k Kudret Carç›l› (1819-1994),Âfl›k fiems Ali (1899-1994), Âfl›k ResulNevruzî (öl. 1997), Âfl›k ‹bad Zaval›(1917-1997), Âfl›k Ali R›za Davudî (öl.1998), Âfl›k Yusuf Gülmuhammedî(1919-1999), Âfl›k Gulam R›za Davudî(1879-1999), Âfl›k Elmas Mürflidî (1934-1999), Âfl›k fiiyeli Mukaddem (1900-2000), Âfl›k Mirza Ali Defldegî (1936-2001), Âfl›k Mirza Ali (öl. 2001), Âfl›kBüyük A¤a (öl. 2002), Âfl›k Cihangir(1914-2004)…

4.3. Zencan Âfl›k Muhiti’ndeKullan›lan Çalg› Aletleri ve Özellik-leri: Zencan Âfl›k Muhiti âfl›klar› daTebriz Âfl›k Muhiti’nde oldu¤u gibi üçenstrüman “saz, balaban ve Kaval (tef)”ile sanatlar›n› icra etmektedirler. Sazla-r› 20 perdeli, dokuz kulakl›, dokuz simli-dir. Balaban ve kaval ise Tebriz Âfl›kMuhiti’ndekilerin ayn›s›d›r.

4.4. Zencan Âfl›k Muhiti’nde Mu-sikî Aletlerinin Çal›nma fiekli: Âfl›k,sa¤ baflta, kavalc› sol baflta ve balabanc›ortada olmak üzere bir hilâl fleklinde,birbirlerini görür vaziyette ayakta du-rurlar. Sürekli birbirlerini gözlerler.Âfl›k flef durumundad›r. Di¤erleri ses vesöz uyumunu ona göre ayarlamaktad›r-lar. Genelde âfl›klar okurlar, di¤erleri sa-dece çalg› ile kat›l›rlar. Ancak zaman za-man balabanc› da ikinci hanende (solist)rolünü üstlenir. Bazen de âfl›k ve bala-banc› birlikte veya karfl›l›kl› okurlar. Di-vanî, Yan›k Kerem gibi uzun hava tü-ründeki türküler sadece saz ve balabaneflli¤inde çal›n›p söylenir.

4.5. Zencan Âfl›k Muhiti’nde Bu-lunan Âfl›k - Ozan Ocaklar›: ZencanÂfl›k Muhiti’nde hem halk hem de yerelyönetim âfl›kl›k gelene¤ine ve âfl›klarafazla itibar etmektedirler. Bu durum daâfl›kl›k gelene¤inin daha canl› olmas›n›sa¤lamaktad›r. Bu bölgede âfl›klar nere-deyse bu gelene¤in ilk temsilcileri olanÂfl›k Cünun, Korkut Ata itibar›n› gör-mektedirler. Toya, dü¤üne davet edilenâfl›¤›n önünde kurban kesilmesi bununen aç›k göstergesidir. Bütün Türk yurt-lar›nda oldu¤u gibi gelin o¤lan evine ge-tirildi¤inde önünde kurbanlar kesilir. Bubölgede de durum ayn›d›r. Ancak buradakurbanlardan birisi âfl›¤›n aya¤› alt›ndakesilir. Bu da flu anlama gelir ki, âfl›kelimizin, obam›z›n, kültürümüzün iti-barl› insan›d›r, temsilcisidir, ona hür-met, dilimize, dinimize halk›m›za, atadedemize hürmettir. Âfl›klar›n büyük iti-bar gördü¤ü Zencan Âfl›k Muhiti’nin he-men her yerleflim yerinde âfl›klar kahve-si, âfl›k, ozan kültür ocaklar› mevcuttur.

Zencan’da: “Selim Âfl›klar Kahve-si” “Efsel Âfl›klar Kahvesi” “NureddinÂfl›klar Kahvesi” “Âfl›k Ali Halefî Âfl›k-lar Kahvesi”; Hürremdere’de: Âfl›kGülab Davudbegi (Davudî)’nin iflletti¤i“Heydar Baba Kahvesi”, Gulam HüseyinH›drî’nin iflletti¤i “Kahvehane-i Azer-baycan”; Ebher’de: “Salman Âfl›klarKahvesi”; Geydar’da: “Geydar Âfl›klarKahvehanesi” Türk âfl›kl›k gelene¤ininvarl›¤› ve gelece¤i için hizmet verenönemli ocaklard›r.

4.6. Zencan Âfl›k Muhiti HalkHikâyeleri ve Destanlar›: ZencanÂfl›k Muhiti’nde k›rktan fazla halk hikâ-yesi ve destan vard›r. Bu hikâyelerin ba-z›lar› di¤er âfl›k muhitlerine ait halk hi-kâyeleridir. Bir k›sm› ise tamamen Zen-can Âfl›k Muhiti’e özgüdür. Bunlar›n ba-fl›nda kurulufl mükemmelli¤i, konu zen-ginli¤i aktif kullan›m› ile “Telimhan ileMehri” hikâyesi gelmektedir. Bu hikâyeile birlikte Zencan Âfl›k Muhiti’ne özgü

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

122 http://www.millifolklor.com

Page 119: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

halk hikâyeleri aras›nda flu hikâyeleride sayabiliriz: fiirin ile Birçek Han›m,Tuti-yi fiirin Sühan ve Yusuf Cemal,Verga ile Gülfla, Kelbi ile Selbi, YetimSeydî.

Baflka âfl›k muhitlerine ait olan an-cak Zencan Âfl›k Muhiti’nde farkl› var-yanta kavuflmufl hikâyeler de vard›r.Tebriz Âfl›k Muhiti’nin halk hikâyesiolan “Kurbanî” adl› hikâyenin burada“Zencanl› Kurbanî” olarak tasnif edildi¤igörülmektedir. “Hasta Kas›m” adl› hikâ-ye de burada hayli farkl› bir oluflum ka-zanm›flt›r.

Zencan Âfl›k Muhiti âfl›klar›n›n re-pertuar›nda Köro¤lu hikâyelerinden ye-di tanesi bulunmaktad›r: Köro¤lu’nunDerbent Seferi, Tovgat (K›rat›n Kaç›r›l-mas›), Köro¤lu’nun Türkemen Seferi(Ayvaz’›n Getirilmesi), Köro¤lu’nun Er-zurum Seferi, Köro¤lu’nun Ba¤dat Sefe-ri, Köro¤lu’nun Rum Seferi (Telli Ha-n›m’› Getirmesi), Köro¤lu’nun Kocal›¤›.

Zencan Âfl›k Muhiti âfl›klar›n›n re-pertuar›nda bulunan ve di¤er âfl›k mu-hiti âfl›klar› ile ortak kullan›lan halk hi-kâyelerinden baz›lar› ise flunlard›r: Zen-canl› Kurbanî, Hasta Kas›m, Abbas ileGülgez, Emrah ile Huriliga, Emrah ileSelvinaz, Endelib Mirza ile G›z›l Gül,Gamber ile Mahmut, Garip ile fiahse-nem, Gulam Haydar, Haydar ile Beh-ram, Kelbi ile Selbî, Kemter Yusuf, Ke-rem ile As›, Leyla ile Mecnun, Mir Mah-mut ile Sara, Saadet ile Sayyad, Seydîile Peri, fiah ‹smail ile Arap Üzengi, Ta-hir ile Zühre, Türko¤lu ile Mehri, Valehile Zernigâr.

4.7. Zencan Âfl›k Muhiti Âfl›kHavalar›: Zencan Âfl›k Muhiti’nde âfl›khavalar› hayli farkl›l›k arz etmektedir.Âfl›klar›n repertuar›nda bulunan hava-lar›n ço¤u bu bölge âfl›klar›na ait hava-lard›r. Baz› saz havalar›n›n adlar› di¤erbölge âfl›k havalar› ile benzer olsa daiçeri¤i farkl›d›r. Bu bölge âfl›k havalar›-n›n ço¤u bölgeye özgü özellikler tafl›-

maktad›r. Âfl›klar›n›n repertuar›nda bu-lunan âfl›k havalar›ndan baz›lar›: Abba-sî fiehriyârî, A¤abeyi, Atüstü Köro¤lu,Ayak fiikeste, Cahangirî, Döfleme, Dü-beyti, Eyvazî Köro¤lu, Ferza¤î, Fettahî,Firengo¤lu, Gaytarma Keremî Gellahî,Gence Keremî Güllü Kafiye, Haleyli fii-kestesi, Halhal fiikestesi, Hançoban›,Kafiye, Kelle Keremî, Kelle Köro¤lu,Kelle fiikeste, Kesme Keremî Kesme fii-keste, Orta fiikeste, Osmanl› (Zencan’da‹skenderî, Hürremdere’de Osmanl› der-ler.) Sürütme fiehriyârî, fiikeste, fiirvanfiikestesi, Tar›m Kafiyesi, Tek Hava (TekAyak) Velicanî, Yor¤un Kerem’dir.

4.8. Zencan Âfl›k Muhiti’ninEsasland›¤› Ocaklar: Zencan Âfl›k Mu-hiti, Orta Asya Türklü¤ünü Anadolu’ya,Yak›n ve Orta Do¤u’ya ba¤layan bir ge-çitte yer almaktad›r. Asya’dan kopan herbir Türk boyu bu bölgeden geçerek bat›-ya yürümüfltür. Olcaytu gibi, Tu¤rul Beygibi, Alpaslan gibi nice Türk hakan› bubölgede karargâh kurmufl, meclis açm›fl-t›r. Uzlar, Peçenekler, Türkmenler (Ba-yatlar), Karapapaklar, Afflarlar, Dovey-ranlar (fiahsevenler)… bu bölgeyi vatantutmufllard›r. Elbette ki her bir Türk bo-yu âfl›¤›yla, dervifliyle, ozan›yla, saz›yla,kopuzuyla gelmifllerdir. Ahmet Yese-vî’nin derviflleri burada karar k›lm›fl, buyoldan geçmifller. Telimhan saz omzun-da Mehri’sini bu yaylalarda aram›fl, Yu-suf Cemal, Tuti-yi fiirin Sühan’›na buyerde yanm›flt›r.

Zencan Âfl›k Muhiti âfl›klar›n›neserlerinde, seslerinde, sanatlar›nda vemeclislerinde Pîr-i Türkistan Ahmet Ye-sevî ve Koca Türkmen Mahdum KuluHazretlerinin sûfîzmi, coflkusu, inanc›görülmektedir. “Osmanl› Divanîsi” veya“Atüstü Köro¤lu” çal›n›nca Türk boylar›-n›n meydan merasimleri hayalleri dol-duruyor. Zencan Âfl›k Muhiti’nin esas-land›¤› unsurlar›n bunlar oldu¤u görül-mektedir.

Sultaniye’de yatan Muhammet Hu-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 123

Page 120: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

dabende Olcaytu’nun türbesi, dergâh› vetekkesi; Zencan’da yatan Tu¤rul Bey’inefli Altuncan Hatun’un türbesi, dergâh›ve tekkesi Türk âfl›kl›k gelene¤ini besle-yen di¤er kaynaklard›r.

4.9. Zencan Âfl›k Muhiti’ne Men-sup Ça¤dafl Âfl›klar: Zencan Âfl›k Mu-hiti’nde yüz elli kadar âfl›k vard›r. Bun-lar faal bir flekilde dü¤ün ve derneklerekat›lmaktad›rlar. Ça¤dafl âfl›klar›n say›-s› bak›m›ndan da Zencan Âfl›k Muhiti,‹ran Türkleri âfl›k muhitleri aras›nda öns›ralarda yer almaktad›r. Muhitteki ça¤-dafl âfl›klardan baz›lar›n›n adlar› flöyle-dir: Âfl›k Ali Evset Esedî, Âfl›k Ali Hofl-gün Halefî, Âfl›k Ali Kelenterî, Âfl›kArap Terenli, Âfl›k Asker Terenli, Âfl›kBahar Ali Ahmedî, Âfl›k Behmen Nimetî,Âfl›k Behruz Süleymanî, Âfl›k Bulud Ca-vadî, Âfl›k Buzali Han Muhammedî,Âfl›k Cemflid Zerringöllü, Âfl›k DavudDavudbegi, Âfl›k Ebülfez fiehsevarî, Âfl›kEbülfez, Âfl›k Ekber Talibî, Âfl›k EkberZencanî, Âfl›k Emir Davudî, Âfl›k EmirFürûdî, Âfl›k Emrullah Esedî, Âfl›k EsedKasimî, Âfl›k Evez Âfl›k Evez Merdanî,Âfl›k Eynullah Kakavanî (Kürt as›ll›d›r)Âfl›k Fürûdî Muhacirî, Âfl›k Gülab AliDavudbegi (Davudî), Âfl›k Hakverdi Sü-leymanî, Âfl›k Hanedullah Avflar, Âfl›kHasan Ne¤ilu, Âfl›k Hasan, Âfl›k HüccetYusifî, Âfl›k Hüseyin Esedî, Âfl›k ‹ltifatDavudbegi, Âfl›k ‹zzet, Âfl›k Kemal Defl-tegî, Âfl›k Mahmud Abipur, Âfl›k MaksütSüleymanî, Âfl›k Mehrali Ahmedî, Âfl›kMenuçehr Süleymanî, Âfl›k MerhametEsedî, Âfl›k Mirza A¤a Süleymanî, Âfl›kMirza Ali Hüdayî, Âfl›k Muhammet Ha-sanî, Âfl›k Muhammet Süleymanî, Âfl›kMüslüm Askerî, Âfl›k Müslüm Muham-metli, Âfl›k Nadir Muhibbî, Âfl›k Na¤î,Âfl›k Nicat Mevlayî, Âfl›k Perviz Süley-manî, Âfl›k Puriya (7 yafl›nda, gözlerigörmüyor) Âfl›k Resul Esedî, Âfl›k R›zaBehramî, Âfl›k Sefiyullah ‹nayetî, Âfl›kSelman Babaî, Âfl›k Settar Hudayî, Âfl›kSeyfeli Süleymanî, Âfl›k Seyid Hamza

Hüseynî, Âfl›k Söhbet Nizayî, Âfl›k Söh-rab Ahmedî, Âfl›k Sultan Ali Hidayetî,Âfl›k Tayyib Süleymanî, Âfl›k Veli Mevla-yî, Âfl›k Yâr Muhammed ‹sabegi, Âfl›kYaver Muhammedî, Âfl›k Zülfelî Esedî,Âfl›k Zülfikar ‹sabegi…

4.10. Zencan Âfl›k Muhiti’neMensup Balabanc›lar: Ahmet Mehcu,Amir Caferzâde, Cafer Esedî Gülali Ke-malî, Halil Caferzâde, Hamit Esedipur,Nasir Kelenteri, Sefiyullah Resulî, Ta-har Muhammedî.

4.11. Zencan Âfl›k Muhiti’neMensup Kavalc›lar (Tefçiler): AbbasH›drî, Ba¤›r Necefî, Behruz Nesirpur,Efsel H›drî, Ekber R›zayî, Fetullah H›-d›rpur, Gulam R›za Hamidî, ‹smail Fi-yucin, Mikây›l Fiyucin, Nur MuhammetSüleymanî, R›za Mecitpur, Sait Kâz›mHüseynî, Secaet Ebherî, fiükür H›drî.

SONUÇTürk Devlet ve topluluklar› içeri-

sinde Türkiye’den sonra en kalabal›kTürk toplulu¤unun yaflad›¤› ‹ran co¤raf-yas›nda Türk âfl›kl›k gelene¤i bütün ih-tiflam› ile varl›¤›n› sürdürmektedir.

Birçok Türk boyunun meskûn oldu-¤u bu co¤rafyada, Türk âfl›kl›k gelene¤i-nin gidiflat›, çal›nan sazlar›n ve saz eflli-¤inde kullan›lan çalg›lar›n biçim ve say›-lar›, saz havas› ve makamlar›n özgünlü-¤ü, anlat›lan hikâye ve destanlar›n çe-flitlili¤i gibi özellikler göz önüne al›nd›-¤›nda Tebriz, Urmiye, Karapapak, Zen-can, Save, Kaflkay ve Horasan gibi yediâfl›k muhitinin bulundu¤u görülmekte-dir.

Bu makalede ele ald›¤›m›z TebrizÂfl›k Muhiti’nde befl yüzden fazla, Urmi-ye Âfl›k Muhiti’nde altm›fla yak›n, Kara-papak Âfl›k Muhiti’nde befl ve ZencanÂfl›k Muhiti’nde yüz elli kadar âfl›k gü-nümüzde âfl›kl›k gelene¤i sahas›nda fa-aliyet göstermektedir.

Tebriz Âfl›k Muhiti’nde âfl›klar “üç-lük” dedikleri üç çalg› aleti “saz, bala-ban, gaval / tef” ile; Urmiye Âfl›k Muhi-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

124 http://www.millifolklor.com

Page 121: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

ti’nde tek saz ile; Karapapak Âfl›k Muhi-ti’nde saz, balaban, dümbek veya saz go-flasümsüm, dümbek veya saz, zurna vedavul ile; Zencan Âfl›k Muhiti’nde isesaz, balaban ve gaval /tef ile sanatlar›n›icra etmektedirler. Her dört âfl›k muhi-tinde de flehir ve köylerde yap›lan toyla-r›n/dü¤ünlerin ekseriyeti âfl›klar tara-f›ndan yürütülmektedir. Âfl›klar bunla-r›n yan› s›ra resmî törenlere, radyo tele-vizyon programlar›na, bölgesel etkinlik-lere de kat›lmaktad›rlar.

Her âfl›k muhitinin repertuar›nda70-80 kadar ortak kullan›lan saz havas›ve makam vard›r. Ayr›ca muhitlerinkendine has saz havalar› da vard›r. Hi-kâye ve destanlarda da durum ayn›d›r.Her âfl›k muhitinde ortak kullan›lanhalk hikâye ve destanlar›n›n yan›nda oâfl›k muhitine mensup âfl›klar›n tasnifetti¤i halk hikâyeleri ve destanlar› davard›r. Hatta baz› halk hikâyelerinin ad-lar› ve kahramanlar› benzer olsa da olayörgüsü, müzik ve fliirler farkl›l›k göster-mektedir.

Hemen her âfl›k muhitinde âfl›kla-r›n meclislerin aç›l›fl›n› yapma ve yönet-me biçimleri, saz ve di¤er çalg› aletlerinikullanma flekilleri, söz söyleme, türküokuma, hikâye anlatma usûlleri ve gele-ne¤i devam ettirme gayretleri benzerlikgöstermektedir.

‹ran Türk âfl›klar›n›n, söz ve sazsanatlar›nda, sanatlar›n› icra ederkensergiledikleri davran›fllarda Horasandervifllerinin, tefli, sözlü tekke-tasavvufmusikîsinin izleri hissedilmektedir.

Bu âfl›k muhitlerinde ayd›nlar, flair-ler ve yazarlar hem âfl›kl›k gelene¤indenfaydalanmakta hem de âfl›klara ve âfl›k-l›k gelene¤ine destek vermektedirler.

Uzun süreden beridir ‹ran Türkleri,ana dillerinde ö¤renim görmedikleri veyeterli miktarda Türkçe bas›n yay›n or-gan›na sahip olmad›klar› hâlde, ana dil-leri Türkçe’yi iyi bir seviyede kullan-

maktad›rlar. Bunda âfl›klar›n büyük ro-lünün oldu¤u görülmektedir.

Bütün bu âfl›k muhitlerinde âfl›kla-r›n çoklu¤u, âfl›kl›k gelene¤inin canl›l›¤›,âfl›k ocaklar›n›n ve derneklerinin aktifçal›flmalar›, halk flairlerinin ve âfl›k/flair-lerin üretkenli¤i, her türlü zorlu¤a ra¤-men yay›mlanan eserlerin fazlal›¤› Türkâfl›kl›k gelene¤inin bütün özelli¤i ve gü-zelli¤i ile ‹ran Türkleri aras›nda yolunadevam etti¤ini göstermektedir.

NOTLAR:1.‹ran Türkleri aras›nda “Dastan”, terimi

Türkiye’de kullan›lan “destan” anlam›nda; “destan”terimi ise “saz havas›, makam” anlam›nda kullan›l›-yor.

KAYNAKLARA. Yaz›l› Kaynaklar1. Kitaplar:ALPTEK‹N, Ali Berat, Halk Hikâyelerinin

Motif Yap›s›, Akça¤ Yay., Ankara-1997.ASLAN, Ensar, Ç›ld›rl› Âfl›k fienlik, Hayat›,

fiiirleri ve Hikâyeleri (‹nceleme-Metin-Sözlük), Ata-türk Üniversitesi Yay., Ankara, 1975.

AYRIMLI, C. - fiAF‹Î, H., BALOVLU, Miskin(fiiirler), Neflr-i Edibân, Urmiye, 1378 (M. 1999).

Azerbaycan Edebiyat› Tarihi, I, II, III, A.É.A.Neflriyyat›, Bakü-1960

Azerbaycan Klâssik Edebiyyat› Kitaphanas›,20 Ciltde, Élm Neflriyyat›, Bak› 1882.

Azerbaycan Sovét Ensiklopediyas›, On ciltde,Bak›-1987.

BANARLI, Nihat Sami, Resimli Türk Edebi-yat› Tarihi, M.E.B. Yay., ‹stanbul 1971.

CAFERÎ, Âfl›k Geflem, Veten Bülbülüyem ElÂfl›¤›yam, Tabistan 1372 (1993).

CENG‹Z, Mehdipur, Gopuz Mektebi, Ayd›nNeflriyat›, Tebriz, 2000.

Cenubî Azerbaycan Edebiyyat› Antologiyas›,c. I (1981), II (1983), III (1988), IV (1994).Élm Nefl-riyyat›, Bak›.

E‹LZÂDE, A. - HÜMMETOVA, H., Ayr›lar m›Könül Candan, Cenûbî Azerbaycan Edebiyat› Mün-tehebat›, Bak› Ünivérsitéti Neflriyyat›, Bakü 1998.

EM‹RHAN‹, ‹lyas, Kopuzumun Dilekleri, Ser-çeflme Yay›nevi, Tebriz, 1999.

ESEDÎ, B. – HAK‹RÎ, K., Azerbaycan’›n Âfl›kDestanlar›ndan, Kelbî ve ‹nsafî, Baba Leysan ileVerga, Gurdo¤lu, Yaz Neflriyât›, Urmiye, 1382 (M.2003).

FERZANE, M. A., Azerbaycan Halk Edebiya-t›ndan Bayat›lar, ‹ntiflârât-› Ferzane, Tahran-1357(1978).

FERZANE, M. A., Bayat›lar, Tahran-1343(1979).

GED‹KL‹, Yusuf-Gedikli Fethi., Ça¤dafl Azerîfiiiri Antolojisi, ‹st.-1983.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 125

Page 122: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

GÜLENSOY, Tuncer. Do¤u Anadolu Osmanl›-cas›, Etimolojik Sözlük Denemesi, Ankara 1986.

GÜNAY, Umay, Türkiye’de Âfl›k Tarz› fiiir Ge-lene¤i ve Rüya Motifi, Akça¤ Yay., Ankara 1992.

HACIYEV, Valeh, Azerbaycan FolkloruEn’eneleri, Tbilisi-1992.

HAM‹TCU, Perviz, Tufarganl› Âfl›k Abbas,Neflr-i Ehter, Tebriz 1382 (M. 2003).

HEK‹MOV, Mürsel ‹., Azerbaycan Âfl›k fiiirfiekilleri ve Kaynaklar›, Maarif Neflriyat›., Bakü1999.

HEVAH, Ali Zafer, Ata Babalar Déyibler, ‹nti-flârât› Yaran,Tebriz, Bilatarih.

HEVAH, Ali Zafer, Folklor Hazinesi, YaranNeflriyat›, Tebriz 2000.

HEY’ET, Cavad, Azerbaycan Edebiyyat› Tari-hine Bir Bak›fl, Tahran-1376 (1998).

JACKSON Peter, and LOCKHART, Laurence,History of Iran, Cambridge Universsity Pres, Lon-don New York New Rochelle Melbourne Sydney (Ya-y›n tarihi yaz›l› de¤il).

KAFKASYALI, Ali, ‹ran Türk Edebiyat› Anto-lojisi, Atatürk Üniversitesi Yay., Erzurum 2002. (Al-t› cilt)

KAFKASYALI, Ali, Kafkaslar’dan Gelen EzanSesleri, Erzurum 1991.

KAFKASYALI, Ali, Mikây›l Azafl›, Hayat›-Sa-nat›-Eserleri, Erzurum, 1996.

KARAHANLI, M.Abadî, Âfl›k Dastanlar›, Zer-kalem Neflriyat›, Tebriz 1379 (M. 1994).

KASIMLI, Muherrem, Âfl›k Sanat›, Ozan Nefl-riyat›, Bak› 1996.

KÖPRÜLÜ, M. Fuad, Edebiyat Araflt›rmalar›I-II, Ötüken Yay., ‹stanbul 1989.

LANGLÈ, L., Voyages du Chevalier Charddin,en Perse, et Autres Lieux de L’orient, Le Normant,Imprimeur-Libraire, Paris, 1811.

LANGLÈ, L., Voyages du Chevalier Charddin,en Perse, et Autres Lieux de L’orient, Le Normant,Imprimeur-Libraire, Paris, 1811.

MAHMUDÎ, Hasan, Han Çoban ve Sara’n›nDastan›, Neflr-i Ehter, Tebriz 1380 (M. 2001).

PAYEGZÂR, Nesir, Ball› Bayat›lar, Feru¤-›Azadî Neflriyat›, Tabistan 2000.

SA’Î, Âfl›k Hüseyin, Âfl›k Dastanlar›, Zerka-lem Neflriyat›, Tebriz 1380 (M. 2001).

SAKAO⁄LU, Saim, Dede Korkut Kitab›, ‹nce-lemeler-Derlemeler-Aktarmalar, Cilt I-II, SelçukÜniversitesi Yay., Konya-1998.

VAH‹D, H. Fazlullahî, Azerbaycan Muas›rÂfl›klar›, Müessese-i ‹ntiflarat-› Yârân, Tebriz 1990.

V‹LÂYET‹, Eli Ekber, fiah ‹smay›l SefevîDövründe ‹ran’›n Haricî Elâgeler Tarihi, El HüdaNeflriyat›., Tahran 1998.

ZEHTABÎ, Mahmut Taki, ‹ran Türkleri’ninEski Tarii (iki cilt), Tebriz-1378 (M. 2000).

2. MakalelerKAFKASYALI, Ali, “Farkl› Bir Âfl›k Tipi Ola-

rak Ç›ld›rl› Âfl›k fienlik”, Türk Yurdu, fiubat, 1999.KAFKASYALI, Ali, “XIX ve XX. Yüzy›l Siyasî

ve Sosyal Olaylar›n›n Güney Azerbaycan Edebiyat›-na Yans›mas›”, VII. Milletler Aras› Türkoloji Kong-resi (08-12 kas›m 1999) Bildiri.

KÖPRÜLÜ, M. Fuad, “Azerî” ‹slâm Ansiklo-pedisi, M.E.B. Yay., c. II, s. 118-151., ‹stanbul 1979.

MERÇ‹L, Erdo¤an, “Zencan”, ‹slâm Ansiklo-pedisi, Kültür ve Turizm Bakanl›¤› Yay., Millî E¤i-tim Bas›mevi, ‹stanbul, 1986, C. 13, s. 522-525.

M‹NORSKY, Viladimir, “Sulduz”, ‹slâm An-siklopedisi, M.E.B. Devlet Kitaplar›, Millî E¤itimBas›mevi, C. 11, s. 33-35, ‹stanbul 1979.

M‹NORSKY, Viladimir, “Sultânîye”, ‹slâm An-siklopedisi, M.E.B. Devlet Kitaplar›, Millî E¤itimBas›mevi,, C. 11, s. 33-35, ‹stanbul 1979.

M‹NORSKY, Vladimir, “Nahcivan”, ‹slâm An-siklopedisi, M.E.B. Yay., c. IX, s. 14, ‹stanbul 1964.

O⁄UZ, M. Öcal, “Azerbaycan ve Türkiye Sa-has›nda Afl›k Edebiyat›n›n XVI Yüzy›l›”, ‹pek YoluUluslar Aras› Halk Edebiyat› Sempozyumu, 1-7Temmuz 1993, Kültür Bakanl›¤› HAGEM yay›n›,Ankara 1995.

O⁄UZ, M. Öcal, “Azerbaycan ve Türkiye Sa-has›nda Âfl›k Edebiyat›n›n XVII. Yüzy›l›”, V. Millet-leraras› Folklor Kongresi, Halk Edebiyat› cildi, Kül-tür Bakanl›¤› HAGEM Yay›n›, Ankara 1996.

SARRAF‹, Ali R›za, “‹ran Türkleri’nin Dili veTürk Folklorunun Araflt›r›lmas›ndaki Sorunlar”,Uluslar Aras› Türk Dünyas› Halk Edebiyat› Kurul-tay›, 26-28 May›s 2000-‹çel.

TOGAN, A. Zeki Velidi, “Azerbaycan”, ‹slâmAnsiklopedisi, M.E.B. Yay., c. II, s. 91-118., ‹stanbul,1979.

TÜRKMEN, Fikret, “Azerbaycan’da Halk Hi-kâyeleri Çal›flmalar› Hakk›nda Notlar”, Türk Kültü-rü, s.128, 1973.

YILDIRIM, Dursun, “Azerbaycan Âfl›k fiâirle-ri ve fiiirlerinden Örnekler”, H.Ü. Edebiyat Fakülte-si Dergisi, 1984, s. 13-27.

B. Sözlü KaynaklarÂfl›k Cengiz Mehdipur, fiubat 2004, Tebriz,

‹ran.Âfl›k Gafar ‹brahimî, Temmuz 2001- fiubat

2004, Tebriz, ‹ran.Âfl›k Gülab Ali Davudbegi (Davudî), fiubat

2004, Hürremdere, ‹ran.Âfl›k Hasan ‹skenderî, fiubat 2004, Tebriz,

‹ran.Âfl›k ‹smail Gamberî, Mart 2000-fiubat 2004,

Tebriz, ‹ran.Âfl›k Menaf Renciberi, Hoy, fiubat 2004, ‹ran.Âfl›k Muhammet Ali Mahmudî (El Âfl›¤›), fiu-

bat 2004, Na¤adey, ‹ran.Âfl›k Muhammet Hüseyin Dehgan, fiubat

2004, Urmiye, ‹ran.Âfl›k Yedulla fiekibî, fiubat 2004, Tebriz, ‹ran.Dr. Hüseyin Feyzullahî Vehid, Mart 2000-fiu-

bat 2004, Tebriz, ‹ran.Gazeteci -Yazar Ali Halhalî, Na¤adey, fiubat

2004, ‹ran.Gazeteci-Yazar Menuçehr ‹slâm Azizî, Tem-

muz 2001, Tebriz, ‹ran.Said Amir Dadber, fiubat 2004, Tebriz, ‹ran.fiair Yazar Yahya fieyda, Mart 2000, Tebriz,

‹ran.fiair-Yazar ‹smail Behramî, fiubat 2004, Na-

¤adey, ‹ran.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

126 http://www.millifolklor.com

Page 123: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

K›z›lcahamam Yöresi Dü¤ün GelenekleriÜlke genelinde oldu¤u gibi burada

da dü¤ünler gelenek ve görenekler çer-çevesinde yerel türküler, oyunlar, k›ya-fetler ve törenler eflli¤inde yap›lmakta-d›r. Daha önceleri genellikle sonbaharaylar›nda yap›lan dü¤ünler, günümüzdeailelerin müsait oldu¤u herhangi bir ay-da yap›labilmektedir. Gün olarak ise ge-nellikle cuma ve cumartesi akflamlar›k›na geceleri, cumartesi veya pazar gü-nü ise dü¤ün törenleri gerçeklefltiril-mektedir.

Yörede dü¤ünler üç aflamada ger-çeklefltirilmektedir.

1- K›z isteme, Söz kesme,Yüzüktakma, Niflan

Çocu¤unu evlendirmek isteyen an-

ne ve baba ilk önce çocuklar›na kendisi-nin evlenmek istedi¤i bir k›z olup olma-d›¤›n› sorarlar, varsa k›z› isteme haz›r-l›klar› bafllar, e¤er çocuklar›n›n istedi¤ibirisi yoksa anne ve baba kendileri, efldost yard›m›yla çocuklar›na bir k›z ara-maya bafllarlar. ‹stenilecek k›zda, güzel-lik, uzun boyluluk, dürüstlük ve becerik-lilik gibi flartlar aran›r.

‹stenilecek k›z belirlendikten sonrak›za talip olan aile önce mahallenin veyaköyün ileri gelen yafll›lar›na ya da k›ztaraf›n›n yak›nlar›na durumu açar, on-lar›n fikirlerini al›r. K›za talip olan ailek›z›n verilip verilmeyece¤ini öncedenbildi¤inden, o¤lan evi erkekleri hat›r›say›l›r birkaç mahalleli veya komfluylatatl› alarak k›z evine akflamdan sonragiderler. Buna “Dünürcülük” denir

KIZILCAHAMAM YÖRES‹ DÜ⁄ÜN GELENEKLER‹ VEKINA TÜRKÜLER‹

The Wedding Ceremony Traditions and Henna Songs in K›z›lcahamamRegion of Ankara.

Yrd. Doç. Dr. Mehmet AKPINAR*

ÖZETBu çal›flmada, bugün büyük de¤iflikliklere u¤ram›fl ve gün geçtikçe de pek ço¤u kaybolmaya yüz tut-

mufl olan eski dü¤ün ve k›na gecelerinin, bu gecelerde oynanan oyunlar›n ve söylenen türkülerin k›sacas›K›z›lcahamam yöresi folklorunun incelenmesine çal›fl›lm›flt›r. Ayr›ca k›na gecelerinde damat ve gelinin elinek›na yak›l›rken söylenen türküler, yöresel söylenifl biçimleri ile notaya al›nm›flt›r.

Anahtar KelimelerGelenek, dü¤ün, niflan, k›na, k›na türküsü

ABSTRACTIn this study, gradually changing and dying out old time wedding and henna night rituals, the dances

performed and the songs sung those nights, briefly, the folklore of K›z›lcahamam region, have been studied.The songs sung while henna (solution) is being applied on the palms of the bride, and the bridegroom arewritten into notes as sung locally.

Key WordsTradition, wedding, engagement, henna, henna song

* Gazi Üniversitesi Gazi E¤itim Fakültesi Ö¤retim Üyesi

http://www.millifolklor.com 127

Page 124: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

(Üzmez, 1998). Biraz oturulup hal - ha-t›r sorulduktan sonra dünürcüler ara-s›nda en tecrübeli ve yafll› olan› konuyuk›z ailesine açar. E¤er k›z›n ailesi olum-lu cevap verirse flerbetler içilir, tatl›laryenir ve böylece kesin söz al›nm›fl olur.Buna da “Söz kesme” denir. fiayet k›ztaraf›n›n cevab› olumsuz ise flerbet ik-ram edilmez ve getirilen tatl› iade edilir.

Belirlenen ileri bir tarihte iki ailearas›nda düzenlenecek bir törenle o¤lan-la k›z›n yüzükleri tak›l›r. Yüzükler tak›l-d›ktan sonra o¤lanla k›z›n niflanland›k-lar› çevreye duyurulmufl olur. Daha son-ra iki aile aras›nda düzenlenecek olanniflan töreninin belirlenmesi için uygunolan bir tarih seçilerek niflan merasimi-nin haz›rl›klar› bafllar.

Niflan töreni gelin ve damat adayla-r›n›n anne, babalar›, akrabalar› ve tan›-d›klar› aras›nda yap›l›r. Davetliler töre-ne hediyeleri ile birlikte gelirler. Getiri-len bu hediyeler törenin ortas›nda, dahaönceden belirlenen birisi taraf›ndan ora-da bulunanlara duyurulur. Bu gelene¤eK›z›lcahamam yöresinde “Artma” (Ta-k›) merasimi denilmektedir (Akp›nar,1989).

2- K›na gecesiK›z ve o¤lan taraf› bütün haz›rl›k-

lar› tamamlad›ktan sonra dü¤ün için birtarih belirlerler. Daha önceki y›llardadü¤üne ça¤r›lacak olanlar “Okuyucu”denen kimse taraf›ndan, kendilerine birmiktar fleker ve kuru üzüm da¤›t›lmaksuretiyle davet edilirlerdi. Günümüzdebu gelenek yerini dü¤ün kartlar›na vetelefona b›rakm›flt›r.

Dü¤ünler genellikle davul –zurna,köçek veya sazlarla yap›l›r. Köylerdekidü¤ünlerde çalg›c›lar dü¤ün günü ö¤levaktinden itibaren çalmaya bafllarlar vebunlar›n sesini duyan davetliler akflama

do¤ru dü¤ün meydan›na toplan›rlar. Dü-¤ün evinin belli olmas› için damat evininönüne bir Türk bayra¤› as›l›r ve evlerinönü ›fl›kland›r›l›r. K›z ve o¤lan evindeakflam ayr› ayr› yap›lan bu e¤lenceye“K›na Gecesi” ad› verilir. K›na gecesigelen davetlilere akflam yeme¤i verilme-siyle bafllar. Davetliler yemeklerini ye-dikten sonra, “Sinsin” ad› verilen oyunoynanmak ve damat’a k›na yak›lmaküzere, genifl bir alana atefl yak›l›r. Da-mat yak›lan meflaleler ve k›na türküsü“Sabah Oldu” eflli¤inde bu alana getiri-lir. Burada damat’a köyün veya mahal-lenin muhtar› yada imam› taraf›ndank›na yak›l›r ve dua edilir. Daha sonraçal›nan davul- zurna veya ba¤laman›neflli¤inde yöresel oyunlar ve sinsin oyna-n›r.

Sinsin; k›na gecelerinin vazgeçil-mez bir oyunudur. K›z›lcahamam’da enfazla oynanan bu oyunun ilçemize OrtaAsya’dan gelen Türklerin b›rakt›¤› izler-den oldu¤u veya fiamanizm’ in kal›nt›la-r›ndan birisi olarak nitelenmekle birlik-te esas›n›n nereye dayand›¤› pek bilin-memektedir. Bununla birlikte dü¤ünler-de sürekli oynan›r, yi¤itlik, cesaret veçevikli¤i ortaya koyan bir oyundur (Üz-mez, 1998).

Sinsin’in oynanma flekli k›saca fluflekildedir

Sinsin yak›lan atefl etraf›nda “Kö-ro¤lu” isimli halk türküsü eflli¤inde vedaha çok orta yafltaki kifliler taraf›ndanbireysel olarak oynan›r. Önce meydanayi¤itli¤ini, cesaretini belirterek sa¤ elihavada, sol eli arkas›nda sekerek üçdört ad›m ileri, iki ad›m geri gelmeküzere, çalan müzi¤in ritmine uygun ola-rak hareket eden ve ateflin etraf›nda so-la do¤ru dönen biri ç›kar. Bu oyuncununatefl etraf›nda en az bir tur dönmesi ge-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

128 http://www.millifolklor.com

Page 125: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

rekir. Yine ayn› biçimde cesaret, yi¤itlikve çeviklik gösteren baflka birisi, orta dadönen kiflinin kendisini göremeyece¤iflekilde haz›rlan›r ve yanan ateflin üze-rinden atlay›p, oynayan›n karfl›s›ndangelerek, onu meydandan kovalar ve ya-kalayabilirse arkas›ndan elinin iç k›sm›ile s›rt›na vurur. Bu arada ortada dönenbirisi güveyin (damat) karfl›s›na gelerekonu tahrik edip oynamaya davet eder.E¤er güvey ç›kmazsa s›rt›na vurarakzorla ç›kar›rlar. Ortada dönen oyuncu-nun arka taraf›ndan oyuna girip haberiyokken vurmak, kaçarken arkas›ndantekme savurmak ay›p say›l›r ve yapan-lar k›nan›r (Eker, 2000).

Bu flekilde sinsin oynan›p bitirildik-ten sonra yine çal›nan çalg› eflli¤indeMisket ve Hüdayda gibi yöresel oyunlaroynan›r. Usan›ncaya kadar oynand›ktansonra erkekler e¤lenceye devam etmeküzere daha önceden belirledikleri bir evegiderler. Köylerde ise e¤lence genellikleköy odas›nda devem eder ve geceninilerleyen dakikalar›na kadar devameder.

Erkekler oda ve evlerde e¤lenceleri-ne bu flekilde devam ederken, kad›nlarda k›z evinde toplan›r. Büyük küçük heryafltan kad›n›n bulundu¤u bu toplant›,e¤lenceli olmas›na ra¤men biraz buruk-ça ve dramatik geçer. Gelin k›z›n, anas›-n›n evinde geçirece¤i bu son gece, gözya-fl› ile e¤lencenin birbirine kar›flt›¤›, türlüduygular›n harman oldu¤u bir atmosfer-de yaflan›r.

Gelin bindall›s›n› giymifl olarak or-taya getirilip bir sandalyeye oturtulur.Sonra da genelde bu tür e¤lencelerde a¤-z› laf yapan, türkü, mani söyleyen birkad›n k›na merasimini bafllat›r.

“Bismillah deyin k›naya, Ça¤›r›n gelsin anaya,

Vurun k›z›n k›nas›n›, A¤lat›n anas›n›.” Dörtlü¤ünü söy-

leyerek, k›z anas›n› da oraya getirirler.Bak›r bir tepsi içinde kar›lan k›na,

bafl› bozulmam›fl (dul olmayan) bir ka-d›n veya bekar bir k›z taraf›ndan gelinineline ve aya¤›na yak›l›r. Hem ele hem deaya¤a önceleri gümüfl para konmaktaiken flimdilerde çeyrek alt›n konulmak-tad›r. Bu s›rada k›nada bulunanlar “Aflgel garip anam afl gel” adl› k›na tür-küsünü söylerler. Bu an anne için daya-n›lmayacak bir and›r ve anne ile bera-ber, ortam›n ve türkünün hüzünlü hava-s› herkesi a¤lat›r. Eline k›na yak›lan ge-lin bir iki sefer oynat›ld›ktan sonra yeri-ne yat›r›larak dinlenmesi sa¤lan›r(Eker, 2000).

O gece gelinin yak›n arkadafllar›kendisini yaln›z b›rakmazlar ve sabahakadar k›z evinde kal›rlar. Sabah erken-den kalkarak k›z›n çeyizini evin önünedüzenli ve görünüfllü bir biçimde asar-lar.

3- Hak (Gelin) AlmaDamat evi sabah oldu¤unda kendi

dü¤ün konuklar›n› alarak onlarla birlik-te gelin almaya giderler. Gelin almayagelenlere “Hakç›lar” denir. Orada ye-mekler yenilir, e¤lenceler yap›l›r veoyunlar oynan›r. Zaman ilerleyip gelinevden ayr›l›rken, varsa o¤lan kardefli,yoksa yak›nlar›ndan birisi k›rm›z› kur-dele veya kufla¤› gelinin beline ba¤lar.Sonra gelin ana, baba, kardefl ve akra-balar› ile vedalafl›r. Bu arada yine geli-nin erkek kardefli veya yak›n akrabala-r›nda birisi kap›y› kilitler ve gelenek ol-du¤u üzere damat’ ›n babas›ndan kap›paras› ad› alt›nda bir miktar para al›r.Daha sonra gelin hakç›lar taraf›ndankoluna girilerek evden d›flar› ç›kar›l›r vegelin arabas›na bindirilir. Gelinin anas›

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 129

Page 126: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

arkas›ndan (yolu su gibi aç›k olsun anla-m›nda) içi su dolu bir testiyi yere at›pk›rar. Gelin arabas›n›n önünü kesenlerezarflar içinde paralar verilir ve biraz ge-zildikten sonra gelin evine gelinir. Bura-da pencere veya balkondan “bolluk, be-reket, flans ve a¤›z tatl›l›¤›” olmas› ama-c›yla kaynana taraf›ndan gelin arabas›-n›n üzerine bozuk para, yemifl ve dar›serpilir. Sonra bütün kötü huylar› d›fla-r›da b›rakmas› inanc› ile bir testi k›r›l›r.Gelin arabadan inmeden önce ( erkek ço-cuk do¤urmas› dile¤i olarak ) eline birerkek bebek verilir ve araban›n bir kap›-s›ndan al›n›p öbür kap›s›ndan verilmeküzere ayn› olay üç defa tekrarlan›r. Son-ra gelin elinden tutularak arabadan in-dirilir ve odas›na ç›kart›l›rken kendisineverilen bal, ya¤ ve mayay› kap›ya sürer.Bal›n anlam›; “iyi huylu, iyi geçimli oluptatl› konuflmas› ve iliflkilerini tatl› gö-türmesi”, ya¤›n anlam›; “ya¤ nas›l ka-yarsa, her ifli de böyle kolay ve çabuk ol-sun”, mayam›n anlam› ise; “çok çocukdo¤ursun, eve bereket getirsin, biri binyaps›n” demektir.(Eker,2000).

Gelin eve girip davetliler dü¤ünevinden ayr›ld›ktan sonra, damat veonun yak›n arkadafllar›ndan oluflan birgurup genç k›z taraf›na giderler. Buradagelenlere k›z evi taraf›ndan çeflitli hedi-yeler verilir. Damat’ a ise daha güzel veözel bir hediye sunulur. Bu hediye genel-likle bir hal› olur.

Akflam olunca damat evinde yenibir tören bafllar. Bu törene yak›n akra-balar ve yörenin imam› kat›l›r. Akflamyeme¤inden sonra imam taraf›ndan dininikâh k›y›l›r ve dua edilerek genç çiftle-re mutluluklar dilenir (Akp›nar,1989).

Ertesi gün ö¤leden sonra “Duvak”denilen bir merasim yap›l›r. Burada ge-linin çeyizi akrabalara, komflulara ve ta-

n›d›klara gösterilmek üzere sergilenir.Yemekler yenilir, oyunlar oynan›r veböylece duvak merasimi de tamamlan-m›fl olur.

Birkaç gün sonra ise; gelin ve da-mat yak›n akrabalar›na hediyeler da¤›t-maya bafllar. Bunun yöre ve çevredekiismi ise “Dürü” da¤›t›m›d›r. Kendisinedürü getirilen ev sahipleri onlara hedi-yelerinin karfl›l›¤› olarak bir miktar pa-ra verirler. Fakat bu paray› verirkenaç›ktan vermezler, nezaket gere¤i damatveya gelinin cebine koyarlar.

Dürü da¤›t›m ifli bittikten sonra,böylece dü¤ün merasiminin son halkas›da ba¤lanm›fl olur.

K›z›lcahamam Yöresi K›na TürküleriK›z›lcahamam yöresinde halk müzi-

¤i oldukça yayg›n olup, genellikle ba¤la-ma ile çal›n›p söylenir. Burada yap›lank›na gecelerinde halk müzi¤inin çok çe-flitli örneklerini görebilmek mümkün-dür. Ancak en yayg›n olanlar› “sabah ol-du, mefleler güvermifl, alt›n tas içindehay anam k›nam ezdiler, çay›ra da vur-dum kazmay›, misket, hüdayda, at›mkara, mor koyun, yand›m fleker o¤lan,çiçek da¤›, sar› y›ld›z isimli türkülerdir.“Sabah oldu” damat’ ›n eline k›na yak›-l›rken, “alt›n tas içinde hay anam k›namezdiler” ise gelin’ in eline k›na yak›l›r-ken söylenen k›na türküsüdür. Sabah ol-du isimli türkü TRT repertuar›nda yeralmaktad›r. Ancak bu türkü incelendi-¤inde K›z›lcahamam yöresinde bugünçok farkl› olarak çal›n›p söylendi¤i ve se-yir ve makam olarak da farkl›l›klar ol-du¤u görülmektedir. Bundan dolay› butürkü yöresel çal›n›fl ve söylenifl biçimiy-le tekrar notaya al›nm›fl ve makalede buflekliyle yer alm›flt›r.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

130 http://www.millifolklor.com

Page 127: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 131

Page 128: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

132 http://www.millifolklor.com

Page 129: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

KINA TÜRKÜSÜ(Sabah Oldu Sabah Oldu)Sabah›n seher vaktindeÜç güzel suya gider‹kisi suyu doldururBiri bana naz eder

Tan sesine tan sesineUyand›m yar sesineOyar keklik bende flahinKonayd›m ensesine

Eflme p›nar eflme p›narDerdimi deflme p›narHep güzeller suya giderBensiz konuflma p›nar

Ey su yolu ey su yolu Bofl gider gelir doluDesti kulpun k›r›l›versinA¤r›d› yarin kolu

Erken oluyor erken A¤lama anam ben giderken Nas›l a¤lamay›m hay anam Ata binip giderken

Sabah›n erken vaktindeAvlumuza doldularAvlumuzun kap›s›n›Yoluk yoluk yoldular

KINA TÜRKÜSÜ( Alt›n Tas ‹çinde Hay Anam K›nam Ezdiler) Deperim deperim hay anam depe delinmezDönerim bakar›m hay anam s›la görünmezEl o¤lu de¤il mi hay anam kahr› çekilmezAfl gel garip anam sen gel ben varamad›m Yolumda bir soysuza düfltü hal soramad›m

Yeflil çam dibinde hay anam dü¤ünüm olsunAnam var amma da hay anam babam kim olsunBabam›n yerine hay anam flu adam dursunAfl gel garip anam sen gel ben varamad›m Yolumda bir soysuza düfltü hal soramad›m

Anam giderken hay anam batt› bir diken Kör olsun dikeni hay anam yollara döken Ayr›l›k de¤il mi hay anam belimi büken Afl gel garip anam afl gel el oldum gayr›Ellerin köyünde hay anam deli oldum gayr›

Gardafllar›m gelmifl hay anam a¤layamad›m‹nip atlar›n› hay anam ba¤layamad›mEl o¤lu de¤il mi hay anam söyleyemedimAfl gel garip anam sen gel uykum gelmiyorEsende rüzgarlardan hay anam kokun geliyor

Oraklar verinde hay anam otlar biçeyimAnama babama hay anam yollar açay›mEl o¤lu duymadan hay anam sakl› kaçay›mAfl gel garip anam sen gel ben varamad›m Yolumda bir soysuza düfltü hal soramad›m

KAYNAKLARAKPINAR (Mehmet), 1989, K›z›lcahamam Yö-

resi Dü¤ün Gelenekleri ve Dü¤ün Türküleri, Yay›m-lanmam›fl Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Gazi e¤i-tim Fakültesi Müzik E¤itimi Bölümü, s.11, Ankara.

ALTINOK (Muammer), Yöremizden Sesler 1,Alpdo¤an Plakç›l›k, K›z›lcahamam.

EKER (Muzaffer), 2000, Yabanâbad 2000, K›-z›lcahamam Belediyesi Kültür Yay›nlar› Dizisi No:3, s. 158.

KOÇY‹⁄‹T (Selâhattin), 1970, Her YönüyleK›z›lcahamam Fon Matbaas›, Ankara.

ÜZMEZ (Veysel), 1998, fiifal› Sular Diyar› K›-z›lcahamam, Afl›k Ofset, s. 120, Ankara.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 133

Page 130: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

134 http://www.millifolklor.com

Türklerin islamiyet öncesi meydanagetirdi¤i bozk›r kültürü atl› göçebe kültü-rü olarak da isimlendirilmektedir. Türk-ler taraf›ndan at›n gerek ilk ehlillefltiril-mesi gerekse de buna parelel olaraküzenginin bulunuflu insanl›k kültürünebir katk› olarak görülmektedir. Türklerinbozk›r yaflant›lar›n› yerinde gören yaban-c› seyyahlar Türklerin yaflant›lar›n›“Türkler at üzerinde do¤ar, at üzerindeyaflar ve at üzerinde ölürler.” fleklinde ve-ciz bir ifade ile tan›mlay›p fazla izaha ge-rek duymam›fllard›r.

At, eski Türk yaflant›s›nda Kaflgarl›Mahmud’un yukar›daki ifadelerini hakl›

ç›kartacak kadar yer edinmifltir. Türkler-den kalma en eski metinlerde de atdansevgi ve sayg›yla bahsedildi¤ini görürüz.Orhun abidelerinde insan adlar› nas›l ad-lar› ve rütbeleri ile zikr edilmiflse, atlarda donlar› ve görünümleri ile zikredil-mektedir: Örnek olarak: “Eng ilki Tad›-k›ng Çor›ng boz (at›¤ binip te¤di. Olat anta) ölti. Ekinti Iflbara Yamtarboz at›¤ binip te¤di. Ol at anta ölti.Üçünç Ye¤en Sili¤ Be¤ing kedimli¤toru¤ at binip te¤di. Ol at anta öl-ti.....”. “(Kül Tigin) ilk önce Tad›k Çor’unboz at›na binip hücum etti. O at orada öl-dü. ‹kinci olarak Iflbara Yamtar’›n boz

KUTADGU B‹L‹G’DE AT KÜLTÜRÜ

The Horse Culture in the Book of “Kutadgu Bilig.”

Yrd. Doç. Dr. Salih DEM‹RB‹LEK*

ÖZETTürklerin Ortaasyadaki yaflant›lar›n›n her safhas›nda at önemli bir konuma sahipti. Bu yüzden olsa

gerek meydana getirdikleri kültüre bile atl› göçebe kültürü denilmifltir. Bu önemi tarihi metinlerde kan›tla-maktad›r.

Ortaasyada yerleflik ilk müslüman Türk devleti olan Karahanl›lar döneminden kalma iki temel eseri-mizden Kutadgu Bilig ve Divan-› Lugat’i-t Türk ayn› devlet s›n›rlar› içerisinde yaz›lm›fl olsalar bile biri atl›göçebe Türk oymaklar› aras›nda di¤eri ise yerleflik hayata geçmifl olan Türkler aras›nda kaleme al›nm›flt›.Her iki eserde de at›n önemli bir yer tuttu¤unu görüyoruz. Sadece atl› göçebe kültürünü yaflayan Türklerde¤il, zamanla yerleflik kültüre geçen Türkler de ata sevgi ve sayg› beslemeye devam etmifllerdir. Bu da budevirlerde ister atl› göçebe kültür dairesinde olsun ister yerleflik hayat dairesinde olsun bütün Türklük ya-flant›s›nda at›n halen önemini korudu¤unu göstermektedir.

Anahtar KelimelerKutadgu Bilig, At, Türk kültürü.

ABSTRACTHorse had important place in every phase of Turks’life in Middle Asia. So the culture they created is

called horsed nomad culture. The importance of horse is also proved in historical texts. Not only the Turks li-ved horsed nomad culture but also the Turks passed to settled culture had love and respect to horse.

Even if Kutadgu Bilig and Divanu Lugat!i-t Türk which are the main works came from the period ofKarahanl›lar that is the first Muslim Turkish state in Middle Asia, were written in the frontier of the samecountry, one was written among the Turkish clans living horsed nomad culture and the other was writtenamong the settled cultured Turks. But horse has an important place in the both work. This proves that allTurks lived horsed nomad culture or settled culture, gived importance to horse in this period.

Key WordsKutadgu Bilig, horse, Turkish culture.

At, Türkün kanad›d›r.(Kaflgarl› Mahmud)

* Ondokuz May›s Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi

Page 131: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

at›na binip hücum etti. O at (da) oradaöldü. Üçüncü olarak Yi¤en Sili¤ Bey’in gi-yimli doru at›na binip hücum etti. O at(da) orada öldü.” (Tekin 1995: 46) Kül Ti-gin’in O¤uzlara karfl› yapt›¤› iki ayr› sa-vafl›n birinde Az ya¤›z (Az ya¤›z) at›n› di-¤erinde ise ö¤süz ak›n ( öksüz k›r) at›n›kullanm›flt›r.

O¤uz Ka¤an destan›nda da at›n yu-kar›daki benzer kullan›mlar›na rastl›yo-ruz: Burada O¤uz Ka¤an’›n çok sevdi¤iat›n›n kaybolmas› ve beylerinden birininat› bulmas› anlat›lmaktad›r. At›na tekrarkavuflan O¤uz Ka¤an Bey’e hem ad hemde pek çok ihsanlar ba¤›fllam›flt›r.“O¤uzKa¤an her zaman bir alaca ata binerdi. Obu at› pek çok severdi.Yolda bu at gözdenkaybolup kaçt›. Burada büyük bir da¤vard›. Üstünde don ve buz vard›. Onunbafl› so¤uktan ap ak idi. Onun için ad›Buz Da¤ idi. O¤uz Ka¤an’›n at› bu BuzDa¤’›n içine kaçt›, gitti. O¤uz Ka¤an bun-dan çok eziyet ve ›zd›rap çekti. Asker ara-s›nda bir kahraman bey vard›. Ne tanr›-dan ne de fleytandan korkard›. Yürüyüfleve so¤u¤a dayan›kl› bir erdi. O Bey da¤-lara girdi, yürüdü. Dokuz gün sonra at›O¤uz Ka¤an’a getirdi. Buz Da¤’da çok so-¤uk oldu¤undan, o bey kara sar›lm›flt›,bembeyazd›. O¤uz ka¤an sevinçle güldüve: Sen buradaki beylere bafl ol ve seninad›n ebediyen Karluk olsun dedi. Ona çokmücevher ba¤›fllad› ve ilerledi.” (Ergin1988: 20-21)

‹slami dönem eserlerinde her ne ka-dar Türkler yerleflik bir hayat tarz›nageçmifllerse de bu ayn› zaman ve ayn›co¤rafyada bütün Türkler için geçerli ol-mam›flt›r. ‹slamiyetten önce OrtaasyadaBudizm veya Mani dinlerini benimsemiflTürk topluluklar› h›zla yerleflik hayatageçerlerken, Gök tanr› yada fiaman inan-c›n› sürdüren Türkler aras›nda ise atl›göçebe hayat› devam etmifltir. ‹slamiye-tin kabulunde de bu böyle olmufl, Müslü-man olan Türkler cami, medrese kurupyerleflik hayata geçerlerken, hemen yan›

bafllar›nda bulunan henüz müslüman ol-mam›fl göçebe Türk oymaklar›nda iseatalar dini ile birlikte atl› göçebe hayat›-n›n devam ettirildi¤ini görmekteyiz.

Ortaasyada gerek göçebe atl› kültü-rünü devam ettiren Türkler aras›nda ol-sun, gerek yerleflik hayata geçen Türkleraras›nda olsun baz› de¤erlerin hiç kay-bolmad›¤›n› görürüz. Ata duyulan sevgive sayg› gibi.

Ortaasyada ilk müslüman Türk dev-leti olan Karahanl›lar döneminde yaz›l-m›fl iki temel esere; Kutadgu Bilig (1069)ve Divanu Lugat’i-t Türk’e (1074) bakt›-¤›m›zda bu gerçe¤i daha yak›ndan görü-rüz. ‹ki eser aras›nda yaz›l›fl olarak dörty›l gibi bir zaman fark› vard›r. Kaflgarl›Mahmud at s›rt›nda gezebildi¤i pek çokTürk oyma¤›n› gezerek onlar›n söz var-l›klar›n› toplay›p eserini vücuda getirmifl-tir. Eserinde üç yüzden fazla at ile ilgilimadde bafl› zikr edilmektedir. Yusuf HasHacip ise eserini Kaflgar’da yaz›p yerleflikhayata geçen Türklerin aras›nda yaza-rak, onlara dünyada ve ahiretde mutluolma yollar›n› anlatmaktad›r. Bu yüzdeneserinde at, Divan kadar yer tutmamak-tad›r. Fakat bu, at›n yerleflik hayata ge-çen Türklerin nazar›nda eski öneminikaybetti¤i anlam›na gelmemelidir.

Atl› göçebe Türk oymaklar› aras›ndaderlenen sözvarl›¤›yla meydana gelen Di-vanda at ile ilgili pek çok malzemeninbulunmufl olmas›, yerleflik kültüre geç-mifl Türkler aras›nda yaz›lm›fl KB.de deat ile ilgili malzemenin ne oranda ve na-s›l kullan›ld›¤› sorular› bizi böyle bir in-celemeye yöneltti. KB’de at çeflitli kulla-n›mlarla karfl›m›za ç›kmaktad›r. Öncelik-le at›n kendisinin konu oldu¤u kullan›m-lara bakal›m.

At ulafl›m arac›d›r:KB.de benzerpek çok beyitte bu iflleviyle geçmektedir.

turup ç›kt› and›n sevinçlig bolupat›n mindi keldi evinge turup (3068-315)**

“Oradan memnun ve mesrur olarak ç›kt›; biraz sonra at›na binip, evine döndü.” (3068-226)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 135

** ‹ncelemede Arat metnini ve çevirisini kulland›k. ‹lk rakamlar KB.deki beyit numaras›n›, ikinci rakam iseArat metninin veya çevirisinin sayfa numaras›n› göstermektedir.

Page 132: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

at›n mindi ögdülmifl evre yan›p evinge kelip tüflti yatt› t›n›p (3835-386)

“Ögdülmifl at›na bindi; geri dönerek evine ge-lip, indi; yat›p, bir az dinlendi.” (3835-278)

At, savafl arac›d›r: Bir savafl sah-nesi flöyle canland›r›lmaktad›r:

at üstem yar›klar k›p k›z›lk›z›l k›zgu engler bolur yap yafl›l ( 2385-252)

“At, koflum ve z›rhlar k›p-k›rm›z› olur; k›rm›z›atefl gibi yanan yanaklar mosmor kesilir.” (2358-177)

Ögdülmifl kumandan›n vas›flar›n›anlat›rken; onun savaflta dirayetini kay-betmemesi gerekti¤ini vurgular:

yag›da yüreklik seringü kerekyag› at kemiflse tiringü kerek ( 2285-243)

“Harpte cesur yi¤itler dayanmal›, düflman atsalarsa, hemen toplanmal›d›r” (2285-171)

O¤uz Ka¤an nas›l dostlar›n› güldü-rüp düflman›n› a¤latm›flsa KB’de de Yu-suf Has Hacib, gençli¤ine ac›y›p ihtiyar-l›¤›n› söyledi¤i bölümde kardefl ve arka-dafllar›n› memnun etti¤ini buna karfl›l›kdüflmanlar›n› haflar› tay(tosun)lar gibiürküttü¤ünü anlat›r.

neçe kuflka avka av›nd›m sevindimuçar kufl teg arkun ag›mda kürettim (6536-645)

adafl koldafl›mka sevüg can tay erdimyag›m bold› erse tosun teg suç›tt›m (6537-645)

“Nice kufl ve geyik av› ile avundum, sevindim;uçan kufl gibi, cins atlar›(arkun) a¤›mdan kaç›r-d›m.” (6536-469)

“Kardefl ve arkadafllar için sevgili can gibiidim; düflman›m› ise haflar› tay(tosun) gibi s›çrat-t›m.” (6537-469)

At vefakard›r: At›n sahibindensevgi bekledi¤i; bu sevgi karfl›l›¤›nda isenas›l vefakar oldu¤u bir atasözü içeri-sinde dile getirilmektedir.

erig ögse elgin kör arslan tutarat›g ögse yügrür uçar›g yeter (2401-254)

“Askeri ö¤ersen, eli ile arslan tutar; at› okflar-san koflar ve uçan kufla yetiflir.” ( 2401-179)

At cesur bir hayvand›r: Ögdül-mifl’in Odgurm›fl’a hizmetçilerine nas›lmuamele edece¤ini söyledi¤i bölümdeise, kendisinin daima do¤ru ve iyi olma-

s›n› ister, küheylan(kevel) gibi merdolup meydandan kaçmamas›n› ister:

isizke kat›lma selamet yor›k›l›nç›ng köni tut kevel teg küri (4549-457)

“Kötüye kat›lma, selametle yürü, daima do¤ruve dürüst ol; küheylan gibi meydanda cevelan et.”(4549-329)

At de¤erlidir: Hükümdarlar›n he-diye olarak sunduklar› nesnelerin içeri-sinde at da geçmektedir. Hükümdar Ög-dülmifl’e unvan ile birlikte afla¤›dakileriihsan eder:

ayag birdi tamga at üstem kedütag›rlad› asru tükel bold› kut (1766-193)

“Ona unvan, mühür, at-koflum ve hilat verdi;çok itibar göstrdi, o ikbalin son derecesine vas›l ol-du.” (1766- 135)

Bir insan›n iyi oldu¤unun anlafl›l-mas› için yiyecek, içecek, giyecek yan›s›-ra binecek hususunda da iyilik gelmeli-dir.

kifli edgüsinden kelir edgülükyigü içgü mingü tak› kedkülük ( 2439-258)

“‹yi insanlardan yiyecek, içecek, giyecek ve bi-necek hususunda ancak iyilik gelir.” (2439-182)

‹nsan sevdi¤i at›n› kaybetmek iste-miyorsa korumaya almal›d›r.

sevügrek at›n er kiflenlig tutarkereklig at›n kör küdezlig tutar (315-46)

kiflenlig küremez kerekçe yor›rtuflagl›g y›ramaz tilekçe bar›r

“‹nsan çok sevdi¤i at›n› köstekli tutar; luzum-lu at›n› muhafaza alt›na al›r” (315-33)

“Köstekli olan kaçamaz, istenildi¤i kadar yü-rür; buka¤›l› olan uzaklaflmaz istenilen yere kadargider.” (316-33)

At yetifltiricileri sayg› görmeli-dir: Ögdülmifl Odgurm›fl’a raiyetine na-s›l davranmas› gerekti¤ini söylerken, ra-iyetinin içerisinde yer alan hayvan ye-tifltiricileri koruyup kollamas›n› söyler.Onlardan sadece fayda gelir. Bu yüzdensayg›y› hak etmifllerdir. Bu bölümde k›-m›z da geçmektedir.

mun›ngda basa ol bu igdiflçilerkamug y›lk›larka bular baflç›lar (4439-446)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

136 http://www.millifolklor.com

Page 133: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

bütün ç›n bolurlar kat› yok bükikiflilerke tegmez bularn›ng yüki (4440-446)

yigü kedgü mingü at adg›r sülükbulard›n ç›kar hem yüdürgü kölük (4441-446)

k›m›z süt ya yüng yag ya yogrut kurutyad›m ya kidiz hem erej evke tut (4442-446)

as›gl›k kifliler bolur bu kutubular›g yime edgü tut ay botu (4443-446)

kat›lg›l kar›lg›l yitür hem içürkönilik özeler tiriglik keçür (4444-446)

“Bundan sonra hayvan yetifltirenler gelir; hay-van sürülerinin bafl›nda bunlar bulunur.”

“Bunlar do¤ru ve dürüst insanlard›r, hiçbirgizli-kapakl› taraflar› yoktur ve kimseye de yük ol-mazlar”

“Yiyece¤i, giyece¤i ve ordunun binek at (mingüat)›, ayg›r› ile yük hayvan(kölük) lar›n› bunlar yetifl-tirirler.”

“K›m›z, süt yahut yün, ya¤ veya yo¤urt ve pey-nir ile evin rahat›n› temin eden yayg› veya keçe hepbunlardan gelir.”

“Bu zümreye dahil kimseler çok faydal› insan-lard›r; ey yavrum, bunlar ile de iyi münasebette bu-lunmal›s›n” (4439-40-41-42-43-44 / 321)

KB.de at›n çeflitli benzetilmeler içinde kullan›ld›¤›n› görüyoruz. Bu kulla-n›mlarda at çeflitli kavramlar› anlatabil-mek için benzetme arac› olmaktad›r.Bunlar:

At-zaman iliflkisi: Zaman üzerinebinilmifl bir att›r.

anas›nda togsa atansa at›müsafir bolup mindi ödlek at› (1388-156)

“Anas›ndan do¤up, ad› verilince yolcu olarakzamane at›na biner.” (1388-109)

At-vücûd iliflkisi: Odgurm›fl’›nÖgdülmifl’e dünyan›n kusurlar›n› göster-di¤i bölümde vücut haflar› bir ata benze-tilerek, kuvvetlenmesi halinde azg›nla-fl›p sahibini felaketlerine sürekleyece¤iihtar edilmektedir:

bu yavlak osugluk turur bu et özsemiz tutsa artuk bolur bu yavuz (3599-361)

bulak semrise kör munar hem azaridisin çalar yirke and›n tezer (3600-361)

“Bu vücut böyle kötü bir tiynettedir; onu kuv-vetlendirirsen, daha çok kötüleflir.” (3599-262)

“Haflar› at semirirse, kudurur ve azar; sahibi-ni yere vurur ve ondan kaçar.” (3599-262)

At-saadet iliflkisi: Ögdülmifl’inhizmetlerinden memnun kalan Hüküm-dar ona saadetler bahfl etmektedir. Ög-dülmifl art›k saadet at›na binmifl gibidir.

ilig könglinge s›gd› erse tapugelig birdi devlet aç›ld› kapug ( 1607-178)

negü tir eflit bu tapug k›lguç›tapug birle devlet at›n mingüçi (1608- 178)

“Hükümdar hizmetinden memnun kald›kça,saadet ona el verdi ve kap›lar aç›ld›” (1607-124)

“Hizmet eden ve hizmetinden dolay› saadetat›na binen insan ne der, dinle” (1608-124)

köçüt teg bolur kut tüpi hem töziköngül kodkus› ol an›ng y›ld›z› (1704-187)

“Saadet asl›nda göç at›(köçüt at›) gibidir, gö-çer gider; onu bulundu¤u yerde tutan kök, alçak gö-nüllülüktür.” (1704-131)

At-tabut(ölüm) iliflkisi: Ay-Tol-d›’n›n hükümdar Kün-To¤d›ya vasiyet-name yazd›¤›n› söyledi¤i bölümde budünyan›n gelip geçici oldu¤unu sarsma-yan rahvan küheylandan (kevelden) inipeyersiz bir a¤aca binece¤ini ihtar etmek-tedir. yay›lmaz yor›ga keveldin tüflüpedersiz y›gaç mingü munglug bolup (1428-160)

“Sarsmayan, rahvan küheylan attan inip, aciziçinde, eyersiz bir a¤aca bineceksin” (1428-112)

At-açgözlülük iliflkisi: Odgurm›flhükümdara ö¤üt verdi¤i bölümde hü-kümdar›n dünya mal›n› toplamak içinaçgözlülü¤üne örnek olarak zikr eder.

kevel tazi büktel tag› arkun›akur told› tolmaz bu sukluk kan› (5369-534)

“Arap küheylan›(kevel), binek ve di¤er cins at-lar(arkun) ile ah›rlar›n dolmufltur; fakat bu aç göz-lülük doymak bilmez.” (5369-385)

ajun mal› tirding özüng bold› baykevel minding arkun yine taz› tay ( 5803-575)

“Sen dünya mal›n› toplad›n ve zenginlefltin;her türlü arap atlar›na, cins atlara ve taylara malikoldun.” (5803-415)

KB.de yular da çok zikr edilmekte-dir. Dönemin bir di¤er esri olan Atebe-tü’l-Hakay›k’da ise at ile ilgili zikr edi-len tek nesne yulard›r:

köki körklüg erning huy› körklüg ol (317-66)Bu körklügk›l›kka köngül örklüg ol (318-66)

“Asl› güzel olan adam›n huyu güzel olur; güzelhuylu adama gönül ba¤lan›r.” (317,318- 94).

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 137

Page 134: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Yular at› dizginler: KB.de denile-bilir ki at›n malzemelerinden zikr edilentek alet yulard›r. Yular› tutan at› istedi-¤i gibi hareket ettirir. Yular›n at› zaptetme özelli¤i çeflitli benzerlik ve iliflkile-ri dile getirmede arac› olur. Yusuf HasHacib, Bu¤ra Han’›n medhini dile geti-rirken ona flu flekilde seslenmektedir:

ay dünya cemali uluglukka körkay mülketka nur ay yay›g kutka örk (91-26)

“Ey dünyan›n süsü, ey ululu¤un ziyneti, eysaltanat›n nuru, ey dönek huylu saadetin ba¤›n›elinde tutan” (91-18)

Bunun d›fl›nda yular›n konu oldu¤ukavramlar ve benzerlik yönleri flunlar-d›r:

Yular - ak›l iliflkisi: ‹nsan›n akl›,heva ve heveslerini engelleyen bir yular-d›r. Ayn› düflünceler 2793. beyitte tek-rarlanmaktad›r.

biri beg sözini kat›g tutsa berkikinçi havaka ukufl k›lsa örk (2504-263)

“Biri –hacib beyin sözünden kat’iyen d›flar›ç›kmamal›; ikincisi –heva ve heveslerine akl›n› yularyapmal›d›r.” (2504-186)

Yular-anlay›fl iliflkisi: ‹nsano¤lu-nun de¤erinin bilgi ve ak›ldan geldi¤ininanlat›ld›¤› bölümde anlay›fl yulara ben-zetilmifltir.

ukufl ol burunduk an› yetse ertilekke tegir ol tümen arzu yir (159-32)

“Anlay›fl bir yulard›r; insan onu elinden tutar-sa, dile¤ine eriflir ve bütün arzulr›na nail olur” (159-23)

Yular-haya iliflkisi: Yular nas›l at›istenildi¤i gibi yönlendirirse haya da yu-lar gibidir, insan› her iyi fleye yönlendi-rir.

ne edgü neng ol bu uvut erke körkkamug edgü iflke uvut bold› örk (2009-218)

“Bu haya ne kadar iyi fleydir ve insan için nebüyük bir zinettir; haya insan› her iyi ifle sevk edenbir vas›tad›r.” (2009-152)

KB.de bunlar›n yan›s›ra bir de atsal- deyimi ile karfl›lafl›yoruz. yag› at kemiflse sanga ograsaserin arka birme saç›lsa basa (2386-252)

“Düflman at salar ve senin üzerine yürürse,dayan arka verme; kendili¤inden dayan›r.” (2386-178)

Kaflgar’da yaz›l›p Hükümdara su-nulmufl Kutadgu Bilig’de at ile ilgili s›-ralad›¤›m›z malzeme bize, yerleflik ha-yata geçmifl Türklerin aras›nda da at›nsevgi ve sayg› ile an›ld›¤›n› göstermekte-dir. KB.de At, sadece basit bir ulafl›m yada savafl arac› de¤il, cesur ve vefakarolarak tan›mlanmas›, Hükümdar›n sun-du¤u en de¤erli hediyelerden biri olma-s›, binecek konusunda yard›m edenlerinancak iyi insanlar olabilece¤i gibi ina-n›fllar›n yan›s›ra at yetifltiricileri de at-dan ötürü toplum içerisinde sayg› gör-mektedirler. Bunun yan›s›ra gerek atgerekse de malzemelerinden yular pekçok kavramla aralar›nda çeflitli benzer-likler kurularak hayat dersi verilmekte-dir.

Görülüyor ki Divanü Lügati’t-Türkgibi Kudatgu Bilig’de de at önemli birkonuma sahiptir. ‹ncelemenin bafl›ndakiKaflgarl› Mahmud’a ait olan veciz ifadebu devirde sadece atl› göçebe Türk oy-maklar› için de¤il, yerleflik hayata geç-mifl olan Türkler de dahil olmak üzerebütün Türklük için geçerlidir.

KAYNAKLARArat, R. Rahmeti: Kutadgu Bilig-I, Metin,

3. Bask›, TDK yay.: 458, Ankara 1991, LIX + 656 s.————: Kutadgu Bilig- II, Çeviri, 4. Bas-

k›, TTK yay.: Ankara 1988, XXVIII + 477 s. ————: Kutadgu Bilig-III, ‹ndeks, TKAE

yay.: 47, ‹stanbul 1979, XV + 565 s.————; Atebetü’l-Hakay›k, 2. Bask›, TDK

yay.:32, Ankara 1992.Demirbilek, Salih; Türklerde At ve At Kül-

türü, yay›mlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi, TrakyaÜni. Sos.Bil. Ens., yay›mlanmam›fl Yüksek LisansTezi, XIV + 235 s. Edirne 1993.

Ergin, Muharrem; O¤uz Ka¤an Destan›(Tercüme Metin, Sözlük), 2.Bask›, Hülbe yay., Anka-ra 1988.

Sümer, Faruk; Türklerde Atç›l›k ve Binici-lik-I, TDAV yay.:5, ‹stanbul 1983, VI + 120 s.

Tekin, Talat; Orhon Yaz›tlar›, Simurg yay.,‹stanbul 1995.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

138 http://www.millifolklor.com

Page 135: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Sözlü gelenek edebiyat›n›n tür ola-rak zenginli¤i Türkmen kültürününönemli bir özelli¤idir. Türkmenlerin ya-z›l› gelenek edebiyatlar›n› geç tarihlerdeoluflturmalar› (18. yüzy›l), sözlü gelene-

¤in canl› bir flekilde günümüzde bile de-vam etmesini sa¤lam›flt›r.

Sözlü gelene¤in türlerinden biriolan destanlar, Türkmen halk› aras›ndabüyük bir ilgi görmüfltür. Türkmenler

TULUM HOCA VE ED‹GE DESTANLARININ T‹P VE VAKALAR BAKIMINDAN KARfiILAfiTIRILMASI

A Comparison between the Legend of “Tulum Hodja” and “The Epic Storyof Edige” from the Viewpoints of Figures and Events.

Yrd. Doç. Dr. Yakup SARIKAYA*

ÖZETTürk dünyas›n›n kültür köprülerinden birini de destanlar oluflturmaktad›r. Türk destan gelene¤inde

birden fazla Türk boyu aras›nda anlat›lan destanlardan biri olan Edige destan›, K›r›m ve Kazan Tatarlar›n-dan baflka Altay, Kazak, Nogay, Karakalpak, Baflkurt, Özbek ve Türkmenler aras›nda varyantlar›yla yafla-maktad›r. Bu destan, Kazak ve K›r›m (Tatar) Türklerinde “Edige”, Baflkurt, Nogay ve Kazan (Tatar) Türkle-rinde “Edigey”, Karakalpak Türklerinde de “‹dige” adlar›yla bilinmektedir. Destan›n Özbekler aras›nda “Tu-lum Biy”, Türkmenler aras›nda da “Tulum Hoca” adlar›yla varyantlar› tespit edilmifltir.

Türkmenlerin Tulum Hoca destan› ile Nogay Türklerinin Edige destan› aras›nda büyük benzerliklerbulunmaktad›r. Bu çal›flmada co¤rafi alan› Alt›nordu, Ulu¤ Türkistan ve Sibirya olan Edige destan›ylaTürkmenlerin Tulum Hoca destan› tip ve vakalar› bak›m›ndan karfl›laflt›r›lm›flt›r. Karfl›laflt›rmada Edigedestan› için Rüstem Sulti’nin “Edigey”, ‹.A. Belyayev’in “Skazaniya o Edige i Togtam›fle”, Aflim fieyhaliyev’in“Nogayd›n K›rk Bat›r› Edige”, Tulum Hoca destan› için de Baba Veliyev’in “Tulum Hoca –Dessan-” adl› eser-leri esas al›nm›flt›r. ‹ki destan karfl›laflt›r›ld›¤›nda tiplerin tamam›na yak›n›n›n baz› ses de¤ifliklikleriyle ad-lar›n›n bile ortak oldu¤u vakalar›n ise ortak olmad›¤› ortaya ç›kmaktad›r.

Anahtar KelimelerDestan, Tulum Hoca, Edige, Türkmen, tip, vaka.

ABSTRACTEpics are one of cultural bridges of Turkish world. Edige epic is one of the epics narrated in more than

a Turk communities in the Turkish epic tradition. This epic is still narrated through its variants in not onlyCrimea and Qazan Tartars but also in Altay, Kazak, Nogay, Karakalpak, Bashkurt, Uzbek and Turkmen.This epic is defined as Edige in Kazak and Crimea (Tartar) Turks, Edigey in Bashkurt, Nogay, Kazan (Tar-tar) Turks, ‹dige in Karakalpak Turks, too. Two different variants recently of this epic have been definedwhich are “Tulum Biy” in Uzbeks and “Tulum Hodja” in Turkmens.

There are great resemblances between Turkmens’ Tulum Hodja epic and Nogay Turks’ Edige epic. Inthis work Edige epic, whose geographical area is consisted of Golden Horde, Grand Turkestan and Siberia iscompared with Tulum Hodja epic of Turkmens through the figures and events. The comparison is based onsuch works: Rustem Sulti’s “Edigey”, ‹.A. Belyayev’s “Skazaniya o Edige i Togtamifle” and Ashim Sheyhali-yev’s “Nogaydin Kirk Batiri” for Edige epic, Baba Veliyev’s “Tulum Hoca -Dessan-” for Tulum Hodja epic, too.When compared these two epics it is realized that almost figures are the same even their names with phone-tical variations, but events are totaly different.

Key WordsEpic, Tulum Hodja, Edige, Turkmen, figure, event.

* K›r›kkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi

http://www.millifolklor.com 139

Page 136: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

iki telli bir saz olan “dutar”lar› eflli¤indedestanlar› bafl›ndan sonuna kadar söyle-yebilen kiflilere “bahfl›” demektedirler.

“Türk Dünyas› Destanlar›n›n Tespi-ti, Türkiye Türkçesine Aktar›lmas› veYay›mlanmas› Projesi”ne göre Türkmendestanlar› flunlard›r: Asl›-Kerem, Gev-her K›z-fiiral› Bey, Göro¤lu, Gül-Bilbil,Gül-Senuber, Hurlika-Hemra, Leyla-Mecnun, Melike Dilaram, Necepo¤lan,Ray Çini, fiasenem-Garip, Sayat-Hemra,Seypelmelik-Medhelcemal, Tahir-Zühre,Yusuf-Ahmet, Yusuf-Zeliha (http://borno-va.ege.edu.tr/ ~tdae/projeler.html).

Türkmen destanlar› tema ve muhte-viyat›na göre çeflitli gruplara ayr›lmak-tad›rlar. “Göro¤l›”, “Yusup-Ahmet”, “Al›Be¤-Bal› Be¤”, “Dövletyar” destanlar›,kahramanl›k destanlar› olarak de¤erlen-dirilmektedir. “Necebo¤lan” bahfl›lar›nhayat›n› dile getiren destan, “Leyli-Mec-nun”, “Zöhre-Tahir”, “fiasenem-Garip” gi-bi destanlar aflk (lirik) destanlar›, “Gül-bilbil”, “Gül-Senuber” gibi eserler ola¤a-nüstü (fantastik) destanlar olarak nite-lendirilmektedir (Ç›nar 1997: 85).

Türkmen halk edebiyat›nda bu des-tanlar›n yan›nda Türk edebiyat›nda ençok tan›nan flairlerden Karaco¤lan’a aitbir destan da bulunmaktad›r (Baflgöz1979; Günay 1994; Ç›nar 1997: 105-132’den).

Ancak Türkmenlerin “Tulum Hoca”destan› hakk›nda kaynaklarda fazla bil-gi verilmemektedir. Çünkü destan Türk-menistan’da da henüz yeni bas›lm›flt›r.Türkmen araflt›rmac› Baba Veliyev, des-tan› kiril harfleriyle “Tulum Hoca” ad›y-la 1993 y›l›nda yay›mlam›flt›r. Ayn› arafl-t›rmac›, 1987 y›l›nda “Türkmenistan‹limler Akademisinin Haberleri” isimliderginin Haziran say›s›nda bu destan›tan›tan bir yaz› yazm›flt›r. Destan›n Tür-kiye’de tan›nmas› da Veliyev’in bu yaz›-s›n›n Himmet Biray taraf›ndan TürkiyeTürkçesine aktar›l›p 1991 y›l›nda “MillîFolklor” dergisinde yay›mlamas›yla ol-mufltur.

Veliyev 1993 y›l›nda yay›mlad›¤› ki-tapta destan›n tam metnini vermekte-dir. Araflt›rmac› kitab›n bafl k›sm›na ön-ceki tan›tma yaz›s›n›n biraz daha genifl-letilmifl bir fleklini eklemifltir. Bu yaz›yagöre destan, bir Türkmen boyu olanÇovdurlar›n aras›ndan derlenmifltir. Bunedenle di¤er Türkmen boylar› aras›ndada fazla tan›nmamaktad›r. Destan›nÇovdur Türkmenleri aras›ndan derlen-mifl varyantlar›, hâlen Aflkabat’ta, Türk-menistan ‹limler Akademisi’nin Mah-tumkulu Dil ve Edebiyat Enstitüsü’nünElyazmalar› Bölümü’ndeki 1991, 2215,2047 numaral› dosyalarda muhafazaedilmektedir.

Tulum Hoca destan›, Özkul Çoba-no¤lu’nun “Türk Dünyas› Epik DestanGelene¤i” isimli kitab›nda, “Yeni Des-tanlar” ana bafll›¤› alt›nda, kahramanl›kdestanlar›ndan biri olarak verilmifltir(Çobano¤lu 2003: 51).

Destan›n ayr›nt›lar›na geçmedenönce onun hikâye mi destan m› oldu¤ukonusunda da birkaç söz söylemek gere-kecektir. Çünkü Tulum Hoca’y› 1987’detan›tan yaz› ve bunun Türkiye Türkçesi-ne aktarmas›nda da görülece¤i üzereeser ilk baflta bir halk hikâyesi olaraktakdim edilmifltir (Veliyev 1987; Veliyev1991). Ancak Veliyev daha sonra fikrinide¤ifltirmifl ve eseri destan olarak vas›f-land›rm›flt›r. Destan›n kiril harfleriylemetninin verildi¤i kitab›n ad› “TulumHoca -Dessan-” fleklindedir (Veliyev1993).

Türkmenlerin Tulum Hoca destan›,Türk halklar› aras›nda varyantlar› ilebirlikte bilinen Edige destan›yla büyükbenzerlikler göstermektedir. Türk epikdestan gelene¤inde birden fazla Türkboyu aras›nda anlat›lan destanlardanbiri olan Edige destan›, K›r›m ve KazanTatarlar›ndan baflka Altay, Kazak, No-gay, Karakalpak ve Baflkurtlar aras›ndavaryantlar›yla yaflamaktad›r. XIV-XV.as›rda Alt›nordu Devleti’nde yaflananmücadeleleri anlatan Edige destan› ilk

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

140 http://www.millifolklor.com

Page 137: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

olarak Çokan Velihano¤lu taraf›ndanderlenmifltir. Bu destan›n Kazak, Tobolve K›r›m varyantlar› Radloff’un ünlüProben serisinin III., VI. ve VIII. Ciltle-rinde yer almaktad›r (Çobano¤lu 2003:326).

Edige destan›, destan›n kahraman›Edige’nin mensup oldu¤u boy nedeniyledaha çok Nogay Türklerinin bir destan›olarak bilinmektedir. Bu destan Kazakve K›r›m (Tatar) Türklerinde “Edige”,Baflkurt, Nogay ve Kazan (Tatar) Türk-lerinde “Edigey”, Karakalpak Türklerin-de ise “‹dige” adlar›yla bilinmektedir(http://bornova.ege.edu.tr/~tdae/proje-ler.html).

Türkmen araflt›rmac›s› Veliyev’indedi¤ine göre destan›n Özbekler aras›n-da da bir varyant› bulunmaktad›r ve buvaryant H. Zarifov taraf›ndan 1920’liy›llarda Özbekler aras›ndan tespit edilip“Tulum Biy” ad›yla Özbek FolklorununHrestomatiyas›’nda neflredilmifltir (Veli-yev 1991: 43).

Edige’nin mensup oldu¤u NogayTürklerinin yaz›l› bir edebiyatlar› yok-tur, ancak çok zengin bir sözlü edebiyat-lar›, özellikle destan kültürleri bulun-maktad›r. K›pçak grubuna dahil olanNogaylar›n Mo¤ol kabilesi Mang›t-lar’dan veya Uz ve Peçenek Türklerin-den geldiklerine dair görüfller bulun-maktad›r. Bu Türk toplulu¤u, Astrahan,Kuzey Kafkasya, K›r›m, Romanya’n›nKöstence Bölgesi ve Türkiye’de son Alt›nOrdu hükümdar› Toktam›fl’a isyan edenve Cuci’nin soyundan gelen tümen ko-mutan› Nogay’›n ad›ndan Nogay’a ba¤l›olanlar anlam›nda kullan›lan Nogayad›yla tan›n›r. Türkistan’da bilhassa Bu-hara ve Hive’de, Alt›n Ordu’da Timur’uno¤ullar›na destek veren ve onlara baflkaboylar›n da kat›lmas›yla reisleri EdigeMirza’n›n (Edige destan›n›n baflkahra-man›) yönetiminde güçlenen toplulu¤a,içlerindeki önemli boylardan birinin ad›-na nispetle Mang›t ad› verilir. Nogaylariçin bu iki ad› bir arada Mang›t-Nogay

fleklinde kullanan kaynaklar da bulun-maktad›r. (http://aduod.sitemy-net.com/turkdunyasi/nogay.htm). Man-g›tlar Ebulgazi Bahad›r Han›n eserindeMaññ›t ad›yla geçmektedir.

‹flte Edige destan›ndaki vakalar daNogaylar›n tarihine paralel olarak Tok-tam›fl, Timur ve Edige gibi tarihî flahsi-yetler etraf›nda flekillenmifltir.

Destanlar, dil, arkeoloji, musiki,folklor ve benzeri kültür verileri gibimilletlerin hayat›nda bir taraftan günü-müzden uzak geçmifle birer kültür köp-rüsü iken, di¤er taraftan da Türk dün-yas›nda Türk elleri itibariyle kültürköprüleridir (Kalafat 2003: 345).

Biz bu yaz›m›zda bilhassa K›pçakgrubu Türklerinde tan›nan Edige desta-n›yla Türkmenlerin Tulum Hoca desta-n›n› tip ve vakalar itibar›yla karfl›laflt›r-mak istiyoruz. Ancak daha önce bu kar-fl›laflt›rma için Edige ve Tulum Hocadestanlar›n›n k›saca özetlerini vermekyerinde olacakt›r.

Edige Destan›’n›n Kazan (Tatar)varyant› Rüstem Sulti taraf›ndan haz›r-lan›p Türksoy Yay›nlar› aras›nda yay›m-lanm›flt›r (Sulti t.y.). Nogay varyant› iseAflim fieyhaliyev taraf›ndan 1991 y›l›n-da Mahaçkala’da bas›lm›flt›r (fieyhaliyev1991). Edige’nin Nogay varyant› incelen-di¤inde Rüstem Sulti’nin verdi¤i var-yantla baz› ayr›nt›lar d›fl›nda hemen he-men ayn› oldu¤u görülmektedir. Bu ne-denle burada yaln›z Kazan (Tatar) var-yant›n›n özeti verilecektir. Rüstem Sul-ti’nin verdi¤i Kazan varyant›na göreEdige destan› flöyle özetlenebilir (Çoba-no¤lu 2003: 326-335 ve Sulti t.y.’den):

“Eski zamanlarda K›pçaklar›n yur-dunda Tatar’dan do¤an Nogay ilindeToktam›fl isimli bir han vard›r. Toktam›flseksen sokakl› Saray flehrinde oturmak-tad›r. Toktam›fl Tökli Ayak ad›ndaki em-salsiz bir av kufluna sahiptir. Bir günS›rderya, Semerkant’ta oturan Barlasemiri Timur, Toktam›fl Han’a bir mektupgöndererek ondan dokuz yurtta flanl› av

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 141

Page 138: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

kuflu Tökli Ayak’› ve Ak Boz adl› at›n› is-ter. Toktam›fl Han Aksak Timur’a sert biryan›t vererek onun isteklerini geri çevirir.

Toktam›fl bir gün av kufllar›na ba-kan Kutlukaya Bey’i yan›na ça¤›rarakondan av kuflu Tökli Ayak’›n yumurtala-r›ndan ç›kan iki yavruyu getirmesini is-ter. Yavrular getirilir. Han kufllar› uçur-maya çal›fl›rsa da kufllar uçmaz. Tokta-m›fl bunlar›n Tökli Ayak’›n yavrular› ol-mad›¤›n› anlar ve Kutlukaya’y› TökliAyak’›n yumurtalar›n› Aksak Timur’asatmakla suçlay›p onun kendisini kan-d›rmaya çal›flt›¤›n› söyler. Bunun üzeri-ne Kutlukaya Bey kendisinden baht,handan da devletin gitti¤ini söyler. Hançok sinirlenir ve hemen Dörmen Bey’i ça-¤›rarak Kutlukaya’n›n bafl›n›n vurulma-s›n›, ard›ndan anas›n›n, kar›s›n›n ve ye-ni do¤mufl o¤lunun da öldürülüp soyu-nun kurutulmas›n› emreder. Kutluka-ya’n›n kan kardefli, büyük bir pir olanCantimir Ata Toktam›fl Han’a gelip Kut-lukaya Bey’in Baba Tökles Hoca Ahmettaraf›ndan yetifltirildi¤ini, affetmeninbüyüklük oldu¤unu, hanlara, beylere ha-talar› affetmenin düfltü¤ünü söyler amaToktam›fl’›n hoflgörüsü yoktur, affetmez.Bunun üzerine Cantimir Pir en az›ndançocu¤un kan›n› dökmeyin der ama hanyine dinlemez. Han›n emri üzerine önceKutlukaya’n›n boynu vurulur, sonra ana-s›, kar›s› ve çocu¤unun öldürülmesi içinKutlukaya’n›n evine gidilir.

Ancak daha önce Cantimir, kankardefli Kutlukaya’n›n evine gelerek be-flikteki o¤lunu al›p yerine kendi alt›nc›o¤lu Kobog›l’› koyarak kaçar. DörmenBey Kutlukaya’›n anas›n› ve kar›s›n› öl-dürüp beflikteki Kutlukaya’n›n o¤lu san-d›¤› Cantimir’in alt›nc› çocu¤u olan be-be¤i öldürür. Küçük çocuk Cantimir’ino¤lu Kobog›l san›larak büyür. Cantimiro¤lana “edi¤imden ald›¤›m, kimsesizkald›n” diyerek “Edigey” ismini koyar.

Öldürülen Kobog›l’›n ad›yla büyü-yen Edigey çevresindeki herkese yard›meder, iyili¤i ve yi¤itli¤iyle nam salar. On

befl yafl›na geldi¤inde doksan boylu Or-da’n›n doksan o¤lu bir olup Edigey’inkarfl›s›na dikilirler. Edigey onlarla gürefltutup hepsini yener. Onlar›n elbiselerinial›p üst üste dizer ç›k›p tepesine otururve Toktam›fl gibi han oldum der. Böyleceflöhreti yay›l›r. Söylentiler Toktam›fl Ha-n›n kula¤›na kadar gelir. Han merakeder ve onu görmeye gider. Edigey ona se-lâm vermez. Han sebebini sordu¤undaEdigey; doksan boylu Orda’n›n doksanbalas›n›n ve kendisinin yafl›n› toplay›n-ca ç›kacak rakam›n han›n yafl›ndan bü-yük olaca¤›n›n bunun için ilk selâm ve-recek kiflinin o olmas› gerekti¤ini söyler.Toktam›fl verecek cevap bulamaz ve sara-y›na döner. Üç gün gözüne uyku girmez.Bu s›rada Dörmen Beyin o¤lu UrmanBey üç kez h›rs›zl›k yap›p dördüncüdeyakalan›nca Edigey onun bafl›n› vurur.Dörmen Bey flikâyetçi olur. Edigey sara-ya getirilir ve kendini savunur, töreye vehan buyru¤una göre hakl› bulunur. Tok-tam›fl ondan saray›nda kalmas›n›, ken-disine kürk, at, yular, as›l sungur kufluve güzel bir k›z verece¤ini, bunun karfl›l›-¤›nda onun da zor davalara hüküm ver-mesini ve K›r›m’dan gelen düflmanlar›k›rmas›n› ister. Edigey sarayda kal›r.Davalara bakar, düflmanlar› yener vedevlet hazinesini yeniden alt›nla doldu-rur, halk› s›k›nt›dan kurtar›r.

Toktam›fl Han›n ikiz k›zlar› olur.Adlar›n› Haneke ve Köneke koyar. Edi-gey’in bir o¤lu olur ad›n› Norad›n (< Nu-reddin) koyar. Toy yapar, do¤umlar› kut-larlar.

Toktam›fl Han’›n kar›s› Yenike birsabah han›n yan›na gelir ve Edigey’inhan gibi davalara bakt›¤›n›, düflmanhaklad›¤›n› ve her iflte etkili ve yetkili ol-du¤unu ve yine han gibi toy düzenledi¤i-ni; bunlar› yapmakla Toktam›fl’›n taht›-n› almaya çal›flt›¤›n› söyleyip kocas›naonu görünce neden aya¤a kalkt›¤›n› so-rar. Toktam›fl kar›s›na, Edigey’in Canti-mir’in o¤lu oldu¤unu ve kendisine kötü-lük yapmayaca¤›n› söyleyip onu görünce

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

142 http://www.millifolklor.com

Page 139: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

aya¤a kalkmad›¤›n›, e¤er kalk›yor olsahan olamayaca¤›n› söyler. Yenike ertesigün tahtta, kocas›n›n yan›ndaki yerineoturur. Toktam›fl’a belli etmeden han›nkaftan›n›n ete¤ini kendi ete¤ine i¤neler.Edigey’i görünce aya¤a f›rlayan Tokta-m›fl’›n i¤nelenmifl kaftan›n›n ucu y›rt›l›rve i¤ne yere düfler. Han çok utan›r. Yaln›zkald›klar›nda Yenike Toktam›fl’a Edi-gey’i s›namas›n› önerir. Han kabul eder.Edigey’e içmesi için içine zehir koydukla-r› bir çanak bal verirler. Edigey b›ça¤›n›ç›kar›r ve içinde zehir varsa b›çak onuals›n diyerek b›ça¤›n›n ucunu bal›n için-de döndürüp bal› dörde böldükten sonraiçer. O gidince, Yenike hana Edigey’inkendisine düflman oldu¤unu, çünkü dostolan›n bal› b›ça¤›n›n ucu ile de¤il sap›ile kar›flt›raca¤›n› söyler ve Edigey’in b›-ça¤›yla yapt›¤› hareketlerini yorumlar.Dört parçaya bölünen bal›n; ‹dil, Yay›ksular›, ‹rtifl ve Çulman’› dört deryal›yurdunu gösterdi¤ini, Edigey’in bal› dör-de bölmesinin bunlar› dörde bölerim an-lam›n› tafl›d›¤›n›; kar›flt›rmas›n›n, Sa-ray ile Bulgar’› kar›flt›r›r›m demek oldu-¤unu; elek kova demesiyle de k›zlar›n›kastetti¤ini onlardan birini o¤luna ala-ca¤› imas›nda bulunmufl oldu¤unu söy-ler. Han› bir toy düzenleyerek Edigey’inasl›n› araflt›rmas› konusunda ikna eder.Toy düzenlenir, uzak diyarlardan davetedilen alplerin hepsine Edigey’in asl› so-rulur. Daha sonra fikir birli¤iyle yafll›Subra Y›rav ça¤›r›l›r ve ona sorulur.Subra Y›rav Edigey’e birçok sorular yö-nelttikten ve onu denedikten sonra Tok-tam›fl Hana bu yi¤idin geçmiflte kendisi-nin bafl›n› vurdu¤uz av kufllar›n›n bak›-c›s› Kutlukaya Beyin o¤lu oldu¤unu söy-ler. Toktam›fl bunu ö¤renince Edigey’i ze-hirlemeye karar verir. Bal›n içine zehirkoyar ve Edigey’e sunar. Ancak Edigey’inadamlar› durumu anlar ve ona iflaret ve-rirler. Bu s›rada adamlar› Edigey’in at›hariç bütün atlar›n da e¤erlerini söker-ler. Edigey “çanak burnuma vurdu” de-yip kalkar ve at›na atlay›p kaçar.

Toktam›fl Han onun ard›ndan beyle-rini salar ama atlar›n e¤erleri düflüve-rince Edigey’e yetiflmekte gecikirler. Edi-gey ise bu süre içinde ‹dil ›rma¤›n› geçer.Befl kardefli de kendisine kat›l›r. Dahasonra Toktam›fl’›n ard›ndan gönderdi¤iCanbay ve dokuz adam› onlara yetiflirlerfakat Edigey ve grubu ›rma¤›n karfl› k›-y›s›na geçmifltir. Karfl›l›kl› konuflmayabafllarlar. Canbay Edigey’i geri dönmesiiçin kand›rmaya çal›fl›r. Edigey eskidekiCengiz Han ile denk oldu¤unu ve ordukurup bafl olmad›kça geri dönmeyece¤i-ni, ancak isteklerini gerçeklefltirdi¤indeonlar› yok etmek için geri dönece¤ini söy-leyerek onun teklifini geri çevirir.

Edigey fiah Timur’a do¤ru yol al›r.Yolda onlara kat›lan kiflilerle birlikte onyedi kifli olurlar. Yolda giderlerken k›rkkervanc›n›n bir yerde tutsak oldu¤unugörürler. Edigey arkadafllar›na dere ya-ta¤›nda saklanmalar›n›, oraya yaln›z gi-dece¤ini söyler ve k›rk kervanc›n›n yan›-na var›p onlara neden tutsak olduklar›-n› sorar. Kervandaki yafll› Kolçura, KaraTigin Alp’in elinden kaçamayacaklar›n›,o ölmeden kendilerine rahat yüzü olma-yaca¤›n› söyler. Bir Edigey varm›fl onunerede buluruz, gelsin bizi bu zaliminelinden kurtars›n der. Henüz tan›mad›k-lar› Edigey’e hemen buralardan gitmesi-ni, Kara Tigin Alp’e görünmemesini söy-ler. Edigey, yafll› Kolçura’y› dinlemez,at›ndan iner onu a¤aca ba¤layarak KaraTigin’in ota¤›na girer. Ota¤›n içinde birdev yatmaktad›r. Kara Tigin çok fliflmanve çok iridir. Bafl köflede ise Aksak Ti-mur’un k›z› Akbilek “Yafll› bir gavura kuloldum” diyerek a¤lamaktad›r. Edigey k›-za “Seni kurtar›rsam baban bana ne ve-rir?” diye sorar. K›z da at, kürk, taht ve-rip ordusuna da bafl edece¤ini söyler.Edigey, Kara Tigin’in gö¤süne okunu ni-flanlay›p atar. Kara Tigin Alp ba¤›rarakkalkar ve koca cüssesiyle ac› içinde k›v-ranarak ota¤› y›kar. Kendisini öldüreninad›n› sorar. Duyunca da kendisinin Edi-gey’in annesinin kardefli olan peri k›z›-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 143

Page 140: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

n›n o¤lu oldu¤unu, bu nedenle Edigey’ina¤abeyi oldu¤unu ve onun kendisini öl-dürmekle büyük hataya düfltü¤ünü söy-ler. Timur’un k›z› Akbilek babas›n›n ken-disini Edigey’e verece¤ini söyleyerek ora-dan gitmek ister. Kara Tigin, Edigey’egitmemesini, Toktam›fl Handan kaç›pAksak Timur’a s›¤›nmas›n›n do¤ru ol-mayaca¤›n›, Timur’un da kendisine dostolmayaca¤›n› söyler. Edigey onu dinle-meyince Kara Tigin “Senin çocu¤un No-rad›n, hiç vermesin murad›n. Çocu¤unladalafl›p sa¤ gözün ç›ks›n Edigey!” fleklin-de Edigey’e beddua eder ve ölür.

Kara Tigin ölmüfl ama Edigey’inat›n›n kuyru¤unu elinden b›rakmam›fl-t›r. Edigey kuyru¤u keser. K›rk kervanc›Edigey’in önünde diz çöküp ona kul olur-lar. Edigey a¤abeyi Kara Tigin’e akarsuboyunda bir mezar kazd›r›p onu defne-der.

K›rk hizmetkâr ve k›rk at, Edigey’inon yedi adam› kanatl› atlara binip fiahTimur’un ülkesine var›rlar. K›z›na kavu-flan flah toy düzenler, otuz gün e¤lenirler.Edigey’in hikâyesini dinleyen Timur,onun babas›n› da tan›d›¤›n› söyleyerekEdigey’e beylik unvan› verip k›z› ile ev-lendirir ve Timur’la dost olurlar

Toktam›fl Han Edigey’in kaç›p Ti-mur’a s›¤›nmas›na çok içerler. Birgünkar›s› Yenike yan›na gelir. Norad›n’›nbabas›n›n yapt›¤› hainli¤e karfl› kendiaralar›nda yaflad›¤›n›, onun Toktam›flHan›n k›zlar›ndan birini alarak han ol-maya çal›flt›¤›n›, e¤er han bir an önceönlem almazsa bunun gerçekleflece¤inisöyler. Bunun üzerine Toktam›fl Han bey-lerini toplar ve onlara Edigey’in o¤lununkendi aralar›nda bulunmas›ndan rahat-s›zl›k duydu¤unu ve onu öldürmek iste-di¤ini söyler. Beyler onun Norad›n’› öl-dürmesinin do¤ru olmayaca¤›n›, onu ba-bas›n›n yan›na göndermenin daha yerin-de bir hareket olaca¤›n› söylerler. Bununüzerine Norad›n’› yurttan kovmak içinsaraya ça¤›r›rlar ve bunu kendisine bil-dirirler. Norad›n yurdundan kovulmufl

olman›n ac›s› ve utanc› içinde at›na at-lay›p flehirden ç›kar. Dört gün sonra bey-ler, Norad›n’a y›lk› at›n›n yavrusu sana-rak verdikleri tay›n Edigey’in at› TimÇuvar’›n tohumu olan Sarala oldu¤unuanlarlar.

Norad›n Semerkant’a babas›n›n sa-ray›na var›r. Edigey onu sevinçle karfl›-lar ve ba¤r›na basar. Aradan bir zamangeçtikten sonra birgün Norad›n babas›-n›n yan›na gelir ve memleketi ‹dil’i çoközledi¤ini söyler. Babas› orada Toktam›flHan oldu¤unu söylerse de Norad›n ba-bas›na Saray ile Bulgar’›n; Çulman ileNokrat halklar›n›n eskisi gibi hana ba¤-l› olmad›klar›n›, bu halklar›n “Edigeygelsin bize bafl olsun” dediklerini, ordutoplay›p Toktam›fl’a savafl açarak dedesi-nin, babas›n›n ve kendisinin öcünü on-dan almak istedi¤ini söyler. Bunun üze-rine Edigey Timur’a giderek o¤luyla bir-likte sefere ç›kmak için ondan izin ister.fiah›n izniyle bir ordu toplay›p Toktam›flHanla savaflmak için yola ç›karlar ve‹dil ›rma¤›na ulafl›rlar.

Toktam›fl Han o gece bir rüya görürve ertesi gün rüyas›n› yorumlatmak içinyorumcu bafl›n› ça¤›rt›r. Yorumcu bafl›Toktam›fl’›n gördü¤ü rüyay›, han›n dev-letini ve hanl›¤›n› kaybedece¤i fleklindeyorumlay›nca Toktam›fl’›n yüzü bembe-yaz olur ve yorumcu bafl›n› zindana att›-r›r. Toktam›fl zaman kazanmak için PirAlaeddin’i Edigey’e elçi olarak gönderipondan ordusunu geri çekmeye ikna etme-sini ister. Ayn› anda karargâh›n› kurupsavafl haz›rl›¤›na giriflir. Edigey bu yafll›pire çok sayg› gösterir. Edigey pire Tokta-m›fl’›n kendisine ve o¤luna yapt›klar›n›affetmeyece¤ini söyleyerek o¤lunu sa¤›-na, k›rk erine soluna alarak kuzeye do¤-ru yönelir. Bu s›rada Aksak Timur, Edi-gey ile ‹dil yurdunu paylaflmamak içinkendisinin Toktam›fl’› yenmesi gerekti¤i-ne karar verir ve hemen fillerinde bulun-du¤u ordusuyla Toktam›fl’a sald›r›r. Sa-vafl›n sonunda Aksak Timur’un ordusubozguna u¤rar ve Timur esir düfler. Ti-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

144 http://www.millifolklor.com

Page 141: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

mur’un Toktam›fl Han taraf›ndan esiral›nd›¤›n› duyan Edigey askerleriyle fleh-ri kuflat›r ve k›sa süre içinde Toktam›fl’›nsaray›n› basar. O¤lu Norad›n da ona ye-tiflir ve flehrin içine girip savaflmaya bafl-lar. Baba o¤ul, Toktam›fl Han›n ordu-sunda tek bir asker sa¤ kalmay›ncayakadar savafl›rlar. Aksak Timur tutsakl›k-tan kurtulur. Toktam›fl Han kalan yüzyi¤idiyle kaçar. Edigey saraya gelinceToktam›fl’›n kaçt›¤›n› ö¤renir ve o¤luylabirlikte Toktam›fl’›n pefline düfler. Edigeyyar› yolda o¤lundan Toktam›fl’› yakala-y›p öldürmesini, döndü¤ünde onu gönlü-nü kapt›rd›¤› Toktam›fl’›n k›z› Hanekeile evlendirece¤ini söyleyerek saraya geridöner. Saraya döndü¤ünde Timur’un bü-tün hazineyi al›p yurduna geri döndü¤ü-nü, tahta da K›yg›rçak Han’› oturttu¤u-nu ö¤renir. Edigey onu ve askerlerini öl-dürüp ‹dil yurduna han olur.

Toktam›fl ve yüz adam› bozk›rdailerlerler. Han fark edilmemek için ya-n›ndakilerden ayr›l›p üzerindeki dokuzparça z›rh› da ç›kar›r. Onu takip edenNorad›n z›rh› bulup giyer ve Toktam›fl’›yakalar. Toktam›fl Norad›n’a üç kez okatar ama s›rt›ndaki z›rhtan dolay› oklarNorad›n’a ifllemez. Norad›n bir vurufltaToktam›fl Han›n bafl›n› gövdesinden ay›-r›r ve kellesini heybesine koyup Saray’ageri döner. Edigey söz verdi¤i gibi Tokta-m›fl Han›n k›z› Haneke’yi ona verir. K›zbabas›n›n katiliyle evlenece¤i için çoküzgündür. Bu yüzden beline bir keçe ba¤-lay›p Norad›n’a kendisini Edigey’in ha-mile b›rakt›¤›n› söyler. Norad›n öfkeyletahtta oturan babas›na elindeki domb›-ray› f›rlat›r. Böylece Kara Tigin Alp’inbedduas› tutar ve o¤luyla dalaflarakonun taraf›ndan sa¤ gözü kör edilir. Edi-gey böyle bir fley olmad›¤›n› söyleyinceNorad›n piflmanl›k içinde saraydan ç›-karak ‹dil yurdundan ayr›l›r ve AksakTimur’un yan›na gider. Edigey o¤lunuçok özler ve Alaeddin Piri elçi olarakonun yan›na gönderir. Norad›n piri k›ra-maz ve geri döner. Bir süre sonra babas›

Edigey’den hanl›¤› kendisine b›rakmas›-n› ister. Bunun üzerine Edigey o¤lunabeddua eder ve Norad›n yere y›k›l›r, a¤z›yüzü yamulur. Daha sonra o¤lunu affe-der ve Norad›n’›n a¤z› yüzü düzelir, aya-¤a kalkar. Fakat o¤lu hanl›k ›srar›ndanvazgeçmez. Bunun üzerine Edigey taht›-n› o¤luna b›rak›p ‹dil’den ayr›l›r.

Bu s›rada Toktam›fl Han’›n o¤luKadirbirdi Sultan yan›na adam toplaya-rak Çirüli gölüne gelir. Norad›n Han,Toktam›fl’›n eski adam› Kin Canbay’› av-lanacak kufl var m› diye bu göle gönde-rir. Kadirbirdi Sultan Kin Canbay’› ya-kalar ve ondan babas›na neden bu kötü-lü¤ü yapt›¤›n› sorar. Kin Canbay onaNorad›n Han’› kendi elleriyle kendisinegetirece¤ini söyleyerek saraya geri döner.Gölde bir sürü av oldu¤unu söyleyerekNorad›n’› kand›r›r ve birlikte göle gider-ler. Norad›n Kadirbirdi Sultan taraf›n-dan tutsak edilir. Kadirbirdi Sultan Edi-gey’e dokuz elçi göndererek o¤lunu tut-sak ald›¤›n› ve kendisine haraç vermezseonu öldürece¤ini söyler. Edigey de bu el-çilerden yedisini esir al›p ikisini gönde-rir ve o¤lunu sal›vermezse bu yedi alpiöldürece¤ini söyler. Sultan Norad›n’› ya-ral› olarak babas›na gönderir. Edigey‹dil ›rma¤›n›n karfl› k›y›s›nda beklemek-tedir. ‹çinde yedi alpin oldu¤u sal ile No-rad›n’›n bulundu¤u sal ayn› anda nehresal›n›r. Yar› yolda iken Edigey o¤lunaseslenir ve ohrah yedi alpi öldürmesinisöyler. Norad›n Sal› kendisine çekip yedialpi öldürür ve yaral› olarak k›y›ya gel-di¤inde babas›ndan af dileyerek y›¤›l›rkal›r. Kadirbirdi Sultan alplerinin öldü-rülmesi üzerine Edigey’e savafl açar. ‹kiordu karfl›lafl›r. Kadirbirdi Sultan’laEdigey teke tek vuruflurlar. Edigey çokyara al›rsa da sonunda Kadirbirdi Sul-tan›n bafl›n› uçurur ve kaç›p bir sazl›¤asaklan›r. Ancak Kadirbirdi Sultan›n oniki beyi onun pefline düflerler ve Edi-gey’in onurlu bir er ise kendileriyle dö-vüflmekten kaçmayaca¤›n› söylerler. Edi-gey bu sözleri duyunca sakland›¤› sazl›k-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 145

Page 142: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

tan ç›k›p on iki erle vuruflmaya bafllar.Bütün atlar› yaralay›p on iki eri öldürür.Edigey’in çok yoruldu¤u bu s›rada eskiadam› Bar›n Mirza ç›ka gelir ve Edi-gey’in bafl›n› teninden ay›r›r. Kesik bafldile gelir: “Bar›n, sana ne yapt›m? Biriniki olmas›n. Birçok han› ben y›kt›m. Hanolup sen de kalamazs›n. Kazan, K›r›m,Astrahan hesab›m› sormaya kalk›nca, neoldu¤unu sen o zaman görürsün!” der.Kesik bafl günefle do¤ru döner ve yenidenkonuflmaya bafllar: “Gelecek ulu günlere,biz var›r›z o gelmez” der ve can verir.

Edigey’in ölümünden sonra ‹dilyurdunda savafl ç›kar, Edigey’in söyle-dikleri gerçekleflir ve Cengiz’den kalanhan taht›, kan taht›na dönüflür. Han sa-ray› kuflat›l›r. K›r›m, Kazan, Astrahanayr› ayr› il olurlar. Alt›n Ordu da¤›l›r.”

Edige destan›n›n Karakalpak var-yant› (Belyayev 1917) flöyledir:

“Cengiz Han k›rk y›l ve o¤lu Tokta-ul da bir o kadar y›l hükümdarl›k ettik-ten sonra Toktaul’un o¤lu Toktam›fl tah-ta ç›kar. Tam bu s›rada ço¤u yönlerdenH›z›r’› hat›rlatan ola¤anüstü özelliktekiBaba Tüklü-Saçl› Aziz’in peri kar›s›n-dan destan›n bafl kahraman› Edige do-¤ar. Toktam›fl Han cesur bir yi¤it olarakyetiflen Edige’yi y›lk›lar›na bakan k›rkyi¤ide bafl yapar. Kahraman Edige’ninflöhreti gün geçtikçe artar. Çünkü o fakirhalk›n taraf›n› tutarak onlar› han›n pa-ragöz beylerinden korumaktad›r. ‹flte bu-nun için onu çekemeyen Agay ve Togayadl› iki bey, “Alt›ayl›k Nogaylar›’n›nhepsi Edige’ye hürmet gösterip, onun ha-kimiyetini kabul ediyorlar” diye onu Tok-tam›fl’a flikâyet ederler. Onlar›n söyledi¤ibu yalana inan›p korkuya kap›lan Tok-tam›fl Han Edige’yi tutsak eder. Kendisi-ni ölümün bekledi¤ini anlayan Edige ke-rametli babas›n›n da yard›m›yla kaç›p,yard›m istemek için Timur’un yan›na gi-der. Toktam›fl Edige’yi elinden canl› ka-ç›rd›¤›na çok üzülür ve peflinden veziriKencebay’› yollar. Kencebay Edige’ye yeti-flip “Toktam›fl Han seni ça¤›r›yor. Haydi

saraya geri dönelim. O sana mal mülk,at-silâh ve Cengiz Handan miras kalanalt›n taht›n› verecek” derse de Edige buteklifi kabul etmeyip onu kovar ve yolu-na devam ederek Semerkant’a ulafl›r. Ti-mur Edige’yi güzel bir flekilde karfl›lay›pona kucak açar ve alt›n taht›n üzerineoturtarak ona “Kara Tigin yurdumu vi-ran edip Akbilek adl› k›z›m› kaç›rd›. Eykahraman yi¤it, o zalimden benim öcü-mü al” der. Edige Kara Tigin’in izini sü-rüp onu yakalar ve onu a¤›r bir flekildeyaralar. Dünyadan umudunu kesen Ka-ra Tigin; “Alt›ayl›k Nogaylar›n›n aras›n-da Edige adl› bir kardeflim (annelerikardefl) var. O bunu ö¤rense senden öcü-mü al›r” der. Edige yanl›fll›kla yapt›¤› buiflten piflman olup kendini ona tan›t›r.Kara Tigin, “Vah, olmad› kardeflim! BenToktam›fl Han›n köflkünü bafl›na geçiripseni tahta oturtacakt›m. Ama flimdi çokgeç” diyerek üzüntü içinde can verir. Edi-ge onu defnedip Timur’un k›z› Akbilek’lesaraya geri gelir. Daha sonra Edige Ti-mur’la birlikte ülkesine geri döner veToktam›fl Hana diz çöktürür. Timur Tok-tam›fl’la Edige’yi bar›flt›r›r ve Volga’n›nbir yüzünü Toktam›fl’a di¤er yüzünü deEdige’ye verir. Fakat Toktam›fl sözündedurmaz ve Edige’nin ilini ya¤malar. Bu-na çok öfkelenen Edige o¤lu ile birliktegidip Toktam›fl’› öldürür ve bütün No-gaylara han olur.”

Türkmenlerin Tulum Hoca destan›ise flöyle özetlenebilir (Veliyev 1993):

“Konrat denilen büyük bir memleke-tin bafl›na geçen padiflahlar sürekli öl-mektedir. Bunun üzerine ülkenin padifla-h›, uzun ömürlü olmas› için tahta ç›kar-d›¤› yeni padiflaha “durmufl” anlam›n-daki Toktam›fl ad›n› verir ve ölür. Tokta-m›fl fiah›n doksan beyi ve bir o kadar daveziri vard›r. Bu beylerin aras›nda Tu-lum Hoca adl› Mang›t’tan gelmifl çokak›ll› biri vard›r. Toktam›fl fiah ona çokitibar etmektedir. Beylerin içinde Gence-bay Köse diye k›skanç, hilekâr ve yalanc›biri vard›r. Gencebay Köse o¤lu olmama-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

146 http://www.millifolklor.com

Page 143: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

s›n› bahane ederek Tulum Hocan›n Tok-tam›fl taraf›ndan ilden ç›kar›lmas›n›sa¤lar. Yurttan kovulan Tulum HocaKonrat’tan ç›k›p uzunca bir yol yürüdük-ten sonra Hakim Atan›n kabrine var›r veorada kar›s›yla birlikte onlar› bu zor du-rumdan kurtarmas› için Tanr›’ya duaederler.

Gittikleri ülkede Tükli Aziz ve Saçl›Aziz adl› iki aziz vard›r. Tükli Aziz da¤-larda ve çöllerde gezmektedir. Saçl› Azizise Kaf Da¤›’ndaki perilerin padiflah›d›r.Bu ikisi bir su bafl›nda karfl›lafl›rlar veTükli Aziz Saçl› Aziz’e âfl›k olur. Saçl›Aziz suda y›kan›rken bedenine, yere ba-sarken ökçesine, saç›n› tarad›¤›nda bafl›-na bakmamas› flart›yla onunla evlenir.Aradan dört y›l geçer ve Saçl› Aziz TükliAziz’den hamile kal›r. Ancak bu s›radaTükli Aziz, bir peri olan Saçl› Azizin onakofltu¤u flartlar› bozar. Bunun üzerineSaçl› Aziz beyaz bir güvercin olur veuçup gider. Güvercin Astrahan denizininkenar›ndaki büyük bir ç›nar›n bafl›nakonar ve dinlenmeye bafllar. Bu s›radado¤um sanc›s›yla yere düfler. Orada biro¤lan do¤urur ve onu ç›nar›n üzerindekiSimurg kuflunun yuvas›na b›rak›r. Son-ra tekrar güvercin olup gökyüzünde kay-bolur. Bu s›rada Tulum Hocan›n Gülna-hal (Gülnihal) adl› hizmetçisi bebe¤iodun toplarken bulur ve Tulum Hoca’n›nkar›s›na getirir. Tulum Hoca ve kar›s›Novbahar (Nevbahar) Bibi çocu¤u evlâtedinip ad›n› Rah›mberdi koyarak tekrarmemleketlerine geri dönerler. Toktam›flHan onu iyi karfl›lar. Rah›mberdi TulumHoca’n›n elinde yetiflir ve çok yak›fl›kl› vecesur bir delikanl› olur. Rah›mberdi’ninismi çocuklukta kar›flt›¤› bir vakadandolay› Aytgeldi olmufltur. Bu olay flöylegerçekleflir. Rah›mberdi’nin çocukluk ar-kadafllar›ndan Keyküt Kel adl› biri afl›koyununda di¤erlerini hileyle yenip üttü-¤ü afl›klar› onlara tekrar geri satmakta-d›r. Bu durumu fark eden Rah›mberdionu çok kötü bir flekilde s›k›flt›r›r ve birdaha hile yapmamas› için uyar›r. Keyküt

Kel yine bir gün arkadafllar›yla afl›k oyu-nu oynarken Rah›mberdi’nin geldi¤inigörür ve pani¤e kap›larak kaçmaya bafl-lar. Kaçarken “ayt geldi, ayt geldi” diye-rek onlara Rah›mberdi’nin geldi¤ini gös-terir ve Rah›mberdi’nin ad› bu olaydansonra “Aytgeldi” kal›r. Ancak Tulum Ho-cay› çekemeyen vezirler Toktam›fl Han-dan Tulum Hocan›n o¤lu Aytgeldi’yi ken-disine evlât almas›n› isterler ve böyleceToktam›fl Aytgeldi’nin üçüncü babas›olur. Ancak Aytgeldi’nin ileride taht›nsahibi olaca¤›ndan korkan ayn› k›skançbeyler (baflta kötü niyetli Gencebay Köseolmak üzere) toplan›p tekrar bir kararal›rlar. Teklifi padiflaha Ötgen adl› birvezir götürür ve Toktam›fl’› raz› edip Ayt-geldi’yi Barsagelmez denilen bir memle-kete, Kalmuk fiah› Tüke fiah›n harac›n›almas› için gönderilecek bir ordunun ba-fl›na geçirirler. Aytgeldi’nin çaresiz haz›r-lanan bir orduyla yola ç›kar ancak ordu-su onu yar› yolda yaln›z bafl›na b›rak›pgeri döner. Ama o vazgeçmez ve tek bafl›-na yola devam ederek babas› TükliAziz’in de yard›m›yla Kalmuk flah›n›nmuhaf›zlar› Ak Dev ve onun kardefli Ka-ra Dev’i yenmeyi baflar›r. Daha sonra yi-ne as›l babas› Tükli Aziz’in ordusununyard›m›yla Kalmuklar›n k›rk bin kiflilikordusunu da yener. Bunun üzerine Tükefiah aman diler ve Aytgeldi’nin flartlar›-n› kabul ederek onu k›z› Aksluv’la evlen-dirir. Böylece amac›na ulafl›p mutlu birhayat süren Aygeldi bir süre sonra mem-leketi Konrat’› özler ve Tüke fiaha ülkesi-ne dönmek istedi¤ini söyler. Tüke fiah›nizni üzerine efli Aksluv’la birlikte Kon-rat’a dönerler. Konrat’ta onlara k›rk günk›rk gece toy yap›l›r. fienliklerin ertesin-de Toktam›fl halk›n› toplay›p bir vasiyet-le kendisinden sonra taht›n›n sahibininAytgeldi olaca¤›n› ilân eder ve destan so-na erer.”

Ayn› milliyete mensup destanlar›nakrabal›klar›n› belirleme yöntemlerin-den birisi de bu destanlardaki tip ve va-kalar› karfl›laflt›rmakt›r. Co¤rafi alan›

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 147

Page 144: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Alt›nordu, Ulu¤ Türkistan ve SibiryaTürkleri olan Edige destan› Türkmenle-rin Tulum Hoca destan›yla tip ve vaka-lar bak›m›ndan büyük benzerlikler (or-takl›klar) göstermektedir. En baflta, Tu-lum Hoca destan›n›n kahraman› Aytgel-di’nin ad›n›n bile Edige destan›n›n kah-raman› Edige’nin de¤iflmifl flekli oldu¤uçok aç›kt›r (Edige > Ayd›¤a > Aydeke >Aytgeldi). Veliyev’in belirtti¤ine göre Tu-lum Hoca’n›n Türkmen varyantlar›ndabu birbirine yak›n flekillerin hepsi geç-mektedir (Veliyev 1993:8).

Bunun yan›nda Toktam›fl Han heriki destanda da han olarak vard›r. An-cak Tulum Hoca destan›nda Timur (fiahTimur, Aksak Timur) yoktur. Edige des-tan›ndan farkl› olarak Tulum Hoca des-tan›nda, Timur’un yerini Mang›fllakTürkmenlerinin düflmanlar› Kalmukla-r›n flah› Tüke fiah alm›flt›r. Buradan daanlafl›laca¤› gibi Edige destan›n›n vaka-lar›n› birebir ayn›yla Türkmen destan›Tulum Hoca’da bulmak mümkün de¤il-dir.

Yukar›da söylendi¤i gibi Tulum Ho-ca destan›n›n bütün varyantlar› ÇovdurTürkmenleri aras›ndan derlenmifltir.Dolay›s›yla bu destandaki vakalar Türk-menistan’›n kuzeyinde yerleflmifl ÇovdurTürkmenlerinin tarihine paralel olarakflekillenmektedir.

Veliyev’e göre (1993: 3) Tulum Hocadestan› 19. as›rda meydana getirilmifltir.Çünkü daha önce meydana getirilmifl ol-sayd› bu destan›n 17-18. as›rlarda Türk-men destanlar›n›n ilk varyantlar›n› dayanlar›nda birlikte al›p götüren Stavro-pol Türkmenlerince de bilinmesi gere-kirdi. Oysa Tulum Hoca destan› Stavro-pol Türkmenleri taraf›ndan bilinmemek-tedir.

Tulum Hoca destan›n› iflleyen kifli-nin Türkmenlerin tarihini iyi bildi¤i an-lafl›lmaktad›r. Çünkü bu destanda Edi-ge’deki vakalar oldu¤u gibi al›nmam›fl-t›r. Tulum Hoca’daki vakalar, Türkmen-lerin tarihinde cereyan eden vakalarla

kar›flt›r›lm›flt›r. Tulum Hoca destan›n›iflleyen flah›s Türkmenlerle iflbirli¤i ya-pan Tul› Hoca’y› bafl kahramanlardanbiri olarak destana sokmufltur. Kuzeydeyaflayan Türkmenlerle (Çovdurlar) pekiliflkisi olmayan Timur, Edige’nin baflkahramanlar›ndan biri olmas›na ra¤-men Tulum Hoca’da yoktur. Onun yerineTürkmenler, bafl kahramanlardan biriolarak Kalmuk flah› olarak gösterilenTüke fiah› destana sokmufllard›r.

Veliyev’e göre Tüke fiah›n destanasokulmas›n›n hususî bir sebebi vard›r:“Mo¤ol feodallerinin birbirleriyle müca-dele ettikleri devirde Mang›fllak’takiTürkmenler, Cuci ulusunun en uzaktakive hariçteki vilâyetlerinden birinde ya-flamaktad›rlar. Alt›n Orda’n›n hakimiye-ti alt›nda yaflayan kuzeydeki bu Türk-menler, 16. as›rda Harezm flahlar›n›nhakimiyeti alt›na girip a¤›r zulümleremaruz kalm›fllard›r. Bunun arkas›ndanonlar›n üstüne 17. asr›n birinci yar›s›n-da Volga boylar›na gelip yerleflen Kal-muklar›n uzun süre devam edecek olanhücumlar› bafllam›flt›r. Bunun üzerinebir de Volga ›rma¤›n›n suyunun kesilme-si Türkmenlerin durumunu daha daa¤›rlaflt›rm›fl ve neticede 17. asr›n orta-lar›nda bunlar›n büyük bir bölümü bu-günkü Türkmenistan’›n güney ve do¤ubölgelerine göç etmifllerdir. Fakat yafla-d›klar› bölgeden ayr›lmak istemeyen Sö-yünçhac›lar, Abdallar, ‹¤dirler ve Çov-durlar, uzunca bir süre daha Kalmukla-r›n zulmüne katlanmak zorunda kalm›fl-lard›r. Bunlardan yüz bine yak›n› XVII-XVIII. as›rlarda Kuzey Kafkasya’ya göç-müflse de bu belâdan yine kurtulama-m›fllard›r. Rus Çar› kendilerine yurt ara-yan bu Türkmenleri yeniden eski düfl-manlar› Kalmuk hanlar›n›n hakimiyeti-ne b›rakm›flt›r. Bunlar yeni yurtlar›ndada Kalmuk hanlar›na karfl› kahraman-l›kla mücadele etmifller, kendi hanlar›-n›n zulmüne dayanamayan fakir Kal-muklar ve Kazaklar›n bir bölümü ile ka-r›flarak asimile olup gitmifllerdir. fiimdi-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

148 http://www.millifolklor.com

Page 145: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

ki Stavropol’de yaflayan bu Türkmenler,atalar›na önder olup Kalmuk han› Ayu-ka’ya karfl› mücadele eden Erke Bat›r(‹¤dir) ile Eselek Bat›r (Söyünchac›)hakk›ndaki rivayetleri bu güne kadarsaklam›fllard›r. ‹flte Türkmenistan›n ku-zeyinde yaflayan Çovdur Türkmenleri-nin meydana getirdikleri Tulum Hocadestan›nda Kalmuk feodallerine karfl›yap›lan bu mücadeleler dile getirilmek-tedir. Destandaki Tüke fiah tipi yarat›-l›rken Ayuka, Donduk-umba veya Stav-ropol’e giden Türkmenlerin bir k›sm›n›Çine süren Ubufl› Han gibi zalim Kal-muk hanlar›ndan birinin göz önünde tu-tulmufl olmas› mümkündür” (Veliyev1993: 7-8).

Kendisi de tarihî bir flahsiyet olanTul› Hoca, Türkmen destan›na TulumHoca ad›yla girmifltir. Tulum Hoca’n›nprototipi; Cengiz Han›n nesli, Mang›fllakTürkmenlerinin XIV. as›rdaki hâkimiToktam›fl Han›n babas› Tul› Hocad›r. Buflah›s Edige destan›n›n Kazan (Tatar)varyant›nda da Baba Tökles Hoca Ah-met ad›yla ve bilge bir kifli olarak geç-mektedir. Tul› Hoca’n›n Türkmenlerenas›l bakt›¤› hakk›nda bilgi yoktur. Tu-lum Hoca destan›na göre temiz yürekli,alçakgönüllü ve halk taraf›ndan sevilenbiridir. Ancak Tul› Hoca kardefli OrusHan taraf›ndan öldürülmüfltür. Tul› Ho-can›n gerçekten Türkmenlerle aras›n›niyi oldu¤u, ölümüne de bunun sebep ol-mufl olmas› mümkündür. Çünkü idaresialt›nda bulundurdu¤u halkla iyi iliflkilergelifltirdi¤i için kardefli taraf›ndan öldü-rülen di¤er Mo¤ol hanlar› (meselâ Tekü-der -1284-) da vard›r (Veliyev 1993: 9-10).

Edige destan›n›n varyantlar›ndabir aziz olarak k›saca geçilen Baba Tök-les Hoca Ahmet veya Baba Tüklü Saçl›Aziz, Tulum Hoca destan›nda bafl kahra-manlardan biri olarak geçmekte ve baflkahramanlardan biri olarak destana is-mini vermektedir. Edige’deki Tökles(Tükli) Baba, Türkmen destan›na Tükli

Aziz ismiyle ve destan›n bafl kahraman›Aytgeldi’nin gerçek babas› olarak da gir-mifltir. Tulum Hoca t›pk› Toktam›fl Hangibi Aytgeldi’nin üvey babas›d›r. Edigedestan›nda ise Edige’nin üvey babas›olarak Kutlukaya Bey (Toktam›fl Han›nav kufllar›na bakan kifli) öne ç›kar›lm›fl-t›r. Kutlukaya Bey, Edige’nin gerçek ba-bas› ve ayn› zamanda büyük bir pir olanCantimir Atan›n kan kardeflidir.

Edige destan›nda Edige, Baba Tük-li Saçl› Aziz isminde bir baba ile bir perianneden do¤ar. Türkmen destan› TulumHoca’da Aytgeldi’nin babas› Tükli Baba,annesi Saçl› Aziz adl› peridir. Yani Türk-men destan›nda Edige’nin babas›n›n is-minin ikinci k›sm› olan “Saçl› Aziz” Ayt-geldi’ye anne ismi olarak seçilmifltir. An-cak anne Saçl› Aziz Edige’nin Karakal-pak varyant›nda oldu¤u gibi bir peridir.

Yine Edige destan›n›n Kazan (Ta-tar), Nogay ve Karakalpak varyantlar›n-da Kin Canbay, Canbay ve Kencebayisimleriyle geçen Toktam›fl Han›n kötüniyetli beyi, Tulum Hoca’da Gencebay is-miyle ayn› karakterde geçmektedir.

Tulum Hoca destan›n›n bafl kahra-man› Aytgeldi’nin efli Kalmuk fiah› Tükefiah›n k›z› Aksluv iken Edige destan›n›nkahraman›n›n efli Timur’un k›z› Akbi-lek’tir. Bilindi¤i gibi Tulum Hoca desta-n›nda Timur’un yerine Kalmuk fiah› Tü-ke fiah vard›r. Dolay›s›yla kahraman›neflinin ismi Akbilek de¤il Aksluv olmufl-tur. Ancak iki isim aras›ndaki ses ben-zerli¤i dikkati çekmektedir.

Edige’nin a¤abeyi (anneleri kardefl)Kara Tigin Alp (veya Garategin) hemKazan hem de Karakalpak varyantlar›n-da ayn› flekilde (K›z› Akbilek’i kaç›rd›¤›için Timur taraf›ndan üzerine gönderil-di¤i Edige taraf›ndan öldürülmüfltür)geçerken Türkmen destan›nda yer alma-maktad›r.

Edige dolay›s›yla Tulum Hoca des-tan›yla di¤er destanlar›m›z aras›nda dabenzerlikler görülmektedir. Edige’nin veAytgeldi’nin kahramanl›¤›, cesurlu¤u bi-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 149

Page 146: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

ze Köro¤lu’yu hat›rlatmaktad›r. TulumHoca destan›nda Karahan Devi’nin Ayt-geldi ile kap›flmas› bize Köro¤lu desta-n›ndaki Köro¤lu’nun Bezirgânla karfl›-laflmas›n› hat›rlatmaktad›r. Buradakivakalar Köro¤lu destan›ndan Tulum Ho-ca’ya geçmifl olmal›d›r. Yine Tulum Hocadestan›ndaki Kara Tigin’in d›fl görünüflüve hareketleri Köro¤lu destan›ndaki Be-zirgân’› akla getirmektedir.

Edige ve Tulum Hoca destanlar›n-daki ola¤anüstü özelliklere sahip kera-met sahibi Baba Tüklü-Saçl› Aziz de ço-¤u yönlerden H›z›r’› hat›rlatmaktad›r.

Tulum Hoca’n›n çocu¤u olmamas›nedeniyle yurttan kovulmas› da DedeKorkut’un bu destana olan aç›k etkisinigösteriyor. Çünkü Dirse Han O¤lu Bo¤açHan destan›nda da Dirse Han, çocu¤uolmad›¤› için farkl› muameleye tabi tu-tularak kara keçenin üzerine oturtul-maktad›r:

“Hanlar han› Bay›nd›r y›lda bir ke-re ziyafet verip O¤uz beylerini misafirederdi. Gene ziyafet tertip edip attan ay-g›r, deveden erkek deve, koyundan koçkestirmiflti. Bir yere ak ota¤, bir yere k›-z›l ota¤, bir yere kara ota¤ kurdurmufltu.Kimin ki o¤lu k›z› yok, kara ota¤a kon-durun, kara keçe alt›na döfleyin, karakoyun yahnisinden önüne getirin, yerseyesin, yemezse kalks›n gitsin demifltir.O¤lu olan› ak ota¤a, k›z› olan› k›z›l ota-¤a kondurun, o¤lu k›z› olmayana AllahTaala beddua etmifltir, biz de bedduaederiz, belli bilsin demifl idi” (Ergin2001: 11).

Sonuç olarak Tulum Hoca destan›-n›, vakalar› de¤iflik olsa da tipleri itiba-r›yla gösterdi¤i büyük benzerlikten dola-y› Edige destan›n›n bir varyant› Türk-men varyant› olarak kabul edebiliriz. Al-tay, Kazak, Tatar (Kazan ve K›r›m), No-gay, Karakalpak ve Baflkurt Türkleriaras›nda anlat›lan Edige destan›n›n var-yantlar›n›n Türkmenlerde “Tulum Ho-ca”, Özbeklerde de “Tulum Biy” ad›ylayaflat›l›yor olmas› Türk dünyas›n›n or-

tak edebî miras›n›n birer numuneleridir.Köro¤lu, Karaco¤lan, Dede Korkut gibiEdige destan› da bütün bu varyantlar›y-la Türk dünyas› edebiyat›n›n müflterek-lerinden birini oluflturmaktad›r. Bura-dan hareketle bilhassa co¤rafî olarakbirbirine yak›n veya komflu Türk toplu-luklar› aras›ndaki müflterekliklerinuzak diyarlara yay›lm›fl Türk topluluk-lar›na nispetle daha da fazla oldu¤unusöyleyebiliriz.

KAYNAKÇABAfiGÖZ, ‹lhan (1979), “Karaco¤lan Türkme-

nistan’da”, Ulusal Kültür, Say› 4 (Nisan), s. 123-134.

BELYAYEV ‹. A. (1917), Skazaniya o Edige iTogtam›fle, Protokol› Zasedaniy i Soobflçeniya Çle-nov Zakaspiyskogo Krujka Lyubiteley Arheologii i‹storii Vostoka, V›p. 3.

ÇINAR, Ali Abbas (1997), Türk Dünyas› HalkKültürü Üzerine Araflt›rma ve ‹ncelemeler, 2. Bask›,Mu¤la: Mu¤la Üniversitesi Matbaas›.

ERG‹N, Muharrem (2001), Dede Korkut Kita-b›, ‹stanbul: Bo¤aziçi Yay›nlar›.

GÜNAY, Umay (1994), Saçlar›n Kara Däl mi-dir”, Millî Folklor, Say› 24 (K›fl), s. 2-3.

KALAFAT, Yaflar (2003), “Edige Destan›ndaOla¤anüstü Tipler”, Türkiyat Araflt›rmalar› Dergisi,Ahmet Bican Ercilasun’a Arma¤an, Konya: SelçukÜniversitesi Türkiyat Araflt›rmalar› Enstitüsü Yay›-n›, Say›: 13 (Bahar), s. 345-352.

REICHL, Karl (2002): Türk Boylar›n›n Des-tanlar› (Türk Dünyas› Destanlar›n›n Tespiti, Türki-ye Türkçesine Aktar›lmas› ve Yay›mlanmas› Projesi:2, Türk Destan ve Halk Hikâyeleri ‹ncelemeleri Di-zisi:1). (çev. Prof. Dr. Metin Ekici). Ankara: TDK Ya-y›nlar›, XIX+441 s.

fiEYHAL‹YEV(SIKALIYEV), Aflim (1991),Nogayd›n K›rk Bat›r› Edige, Mahaçkala.

SULT‹, Rüstem (tarihsiz yay›n), Edigey Des-tan›, Türksoy Yay›nlar›, No: 10.

VEL‹YEV, Baba (1987), “Tulum Hoca Hekaya-s› Hak›nda”, Türkmenistan ‹limler Akademiyas›n›ñHabarlar› Jurnal›, Haziran.

_________ (1991), “Tulum Hoca Hikâyesi Hak-k›nda”, (Akt. Himmet Biray), Millî Folklor, Y›l: 2(Yaz 1991), Say›: 10, s. 43-48.

_________ (1993), Tulum Hoca, TürkmenistanIl›mlar Akademiyas›, Ma¤t›mgul› Ad›ndak› Edebi-yat ‹nstitut›, Afl¤abat: Kuyafl Nefliryat›.

http://bornova.ege.edu.tr/~tdae/projeler.html(16.06.2004).

http://aduod.sitemynet.com/turkdunyasi/no-gay.htm (16.06.2004).

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

150 http://www.millifolklor.com

Page 147: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

1. GiriflDil, bir kültür tafl›y›c›s› olarak geç-

mifl toplumlar›n yaflant›lar›n› ve iliflkile-rini de bize aktarma görevini üstlenencanl› bir organizmad›r. Yine, hiç flüphe-siz, dil bilimiyle ilgili genel ilkeler top-lum bilimiyle ilgili genel ilkelere ba¤l›-d›r. Toplum dil bilimiyle ilgili bir olgu

olan nezaket, araflt›rmac›lar taraf›ndan,“toplum düzeninin oluflumuna temel veinsan iflbirli¤inin ilk flart› olarak tan›m-lan›r” (Wardhaugh 1986, Brown and Le-vinson 1987). Kifliler, nezaket kurallar›-n› çevrelerinde bulunan kiflilerden ö¤re-nir ve yeri geldi¤inde kal›p söz ve davra-n›fllar biçiminde kullan›rlar.

ESK‹ TÜRKÇEDE NEZAKET ‹FADELER‹

The Politeness Expressions in “Old Turkish” language.

Doç. Dr. Özen YAYLAGÜL*

ÖZETNezaket, toplum dil bilimiyle ilgili bir olgudur ve araflt›rmac›lar taraf›ndan “insan ifl birli¤inin ilk ko-

flulu ve toplum düzeninin oluflumuna temel” olarak tan›mlan›r. Kifliler, bulunduklar› çevreye göre uygun ifa-deleri seçerler. Nezaketi ö¤renmek, zordur. Çünkü, yaln›z dili ö¤renmek yeterli de¤ildir. Ayn› zamanda top-lumun sosyal ve kültürel de¤erlerini de ö¤renmek gerekir. Nezaket için kurallar toplumdan topluma de¤iflir.Farkl› dil gruplar› farkl› ifllevler üzerinde durur ve özel ifllevleri farkl› biçimde ifade ederler. Bu ifadeler bizekiflilerin toplumdaki konumu ve sayg›nl›¤›yla ilgili bilgi verir. Ayn› biçimde eski yaz›l› belgelerdeki nezaketifadeleri bize eski toplumlar›n yaflam›yla ilgili ipuçlar› verir. Bu çal›flmada, VIII-XI. yüzy›llar› kapsayan Es-ki Türkçedeki nezaket ifadeleri araflt›r›lm›flt›r. Böylece, VIII-XI. yüzy›ldaki Türk sosyal yap›s› aç›klanmayaçal›fl›lm›flt›r. Eski Türkçede kullan›lan nezaket ifadeleri bize sosyal yap›yla ilgili önemli ipuçlar› verir. EskiTürkler, gerek dinsel iliflkilerde, gerek devletle ve aileyle ve toplumun di¤er fertleriyle iliflkilerinde, toplumiçindeki konumlar›na uygun nezaket ifadelerini s›k s›k kullanm›fllard›r. Güç, sayg›, sevgi gibi unsurlar buifadelerin seçiminde etkili olmufltur.

Anahtar KelimelerToplum dil bilimi, nezaket, Eski Türkçe, sayg›.

ABSTRACTPoliteness is a sociolinguistic phenomenen and it is described by researchers as “first condition of hu-

man’s cooperation and base of formation of community’s order”. Persons choose appropriate expressions as tosurroundings that they are participate in. To learn politeness is difficult. Because it is not sufficient only tolearn the language but also is necessary to learn social and cultural worths of the community. Rules for poli-teness change from a community to other community. Different language groups dwell upon different functi-ons and they express special functions as different. This expressions give information us about status incommunity and respect of persons. In the same way, politeness expressions in old written documents give tous clues connected with living of old communities. In this study, politeness expressions in the Old Turkishlanguage that includes VIII-XIth centuries have been investigated. Thus, it has been studied to explain Tur-kish social building of VIII-XIth centuries. Politeness expressions that have been used Old Turkish give to usconsiderable clues about social building. Old Turks frequently have been used suitable politeness expressi-ons to status of them in connections of themselves whether with family and other persons of community orwith government and in religious connections. Elements as like power, respect, affection have been effectivein choosing of this expressions.

Key WordsSociolinguistics, politeness, Old Turkish, respect.

* Ondokuz May›s Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi

http://www.millifolklor.com 151

Page 148: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Konuflurken, ne söylenmek istendi-¤i, onun nas›l söylenmek istendi¤i, özelcümle tipleri, kelimeler ve sesler, neyinneyle nas›l söylenece¤i çok farkl› flekilleraras›ndan seçilmek zorundad›r. Seçimietkileyen faktörlerden birisi de nezaket-tir. Dil bilimiyle ilgili olarak nazik ol-mak genellikle, toplumsal mesafe veyakonum farkl›l›klar›yla ilgili uygun dil bi-limsel flekli seçme meselesidir. Konufl-mac›n›n seçiminin büyük ölçüde toplumiçindeki durumuyla ilgili oldu¤u bir ger-çektir. Yine konuflmac›; kad›n veya er-kek, dinleyici veya dinleyiciler aras›ndakonuflurken farkl› seçimler yapar.

Nezaketin al›flkanl›kla ilgili özelli¤iüzerinde durmak gerekir. Al›flkanl›k,tekrarlamayla ve ilk örnekli davran›fl›nelde edilmesiyle sa¤lan›r. Edmond-son/House’a göre, teflekkürler için kulla-n›lan flekiller al›flkanl›klarla ilgilidir.Bunlar dar anlaml›d›r. Evimize gelen birmisafire ‘hoflgeldiniz’, yak›n›n› kaybedenbirine ‘Bafl›n›z sa¤olsun.’ dememiz tama-men bu al›flkanl›k sebebiyledir. Bunlardüflünülerek veya tasarlanarak söylen-mifl sözler veya kurulmufl cümleler de-¤ildir. Bir çok kifli asl›nda bunlar›n tamolarak ne ifade etti¤ini bile bilmez. Fa-kat kal›plaflm›fl sözler hâlinde her günkullanmaya devam eder (Pschaid 1993).

Nazik olmak bütün dillerde karma-fl›k bir ifltir. Nezaketi ö¤renmek zordur,çünkü onu ö¤renmek için sadece dili ö¤-renmek yeterli de¤ildir, toplumun sosyalve kültürel de¤erlerini de ö¤renmek ge-rekir. Nazik konuflmak için, genellikle,baflkalar›n›n duygular›n›n hesaba kat›l-mas› gerekir. Dilbilimsel olarak nazik ol-mak insanlarla iliflkilerimiz do¤rultu-sunda uygun bir biçimde konuflmay› ge-rektirir. Uygun olmayan dilbilimsel se-çimler kaba görülebilir. ‹flyerinde biramire konuflma veya kap›y› kapa fleklin-de bir emir cümlesiyle hitap etmek muh-temelen bir k›namay› getirir.

Evrensel gramerde, özür dilemeler,teflekkürler, iltifatlar, ilânlar, davetler,kabuller, (dolayl›) talepler, takdimler, so-rulara cevaplar, anlaflma; yine bununtam tersi hoflnutsuzluk, sald›rganl›k vb.durumlarla ilgili konular nezaket genelbafll›¤› alt›nda ifllenmifl ve ifllenmekte-dir. Nezaket konusu incelenirken cinsi-yet farkl›l›klar›n›n nezaket kurallar›karfl›s›ndaki durumu, yüz yüze ve tele-fonda konuflma s›ras›ndaki farkl›l›klar,ikinci dili ö¤renenlerin bu dil kurallar›-na ne flekilde uydu¤u, çocuklar›n neza-ket kurallar›n› nas›l ö¤rendikleri ve neflekilde uygulad›klar› gibi hususlar üze-rinde durulmaktad›r.

Nezaket konusu ifllenirken ele al›-nan bir di¤er konu, kad›nla erke¤in ne-zaket ifadelerindeki farkl›l›klard›r. Hol-mes (1992), ‘kad›n dili’ bir dilin fakl› birbiçimi mi yoksa düzenleyicisi midir, ka-d›n erkekten daha nazik midir, kad›n veerke¤in etkilefliminde farkl›l›klar varm›d›r, kad›n ve erkek dili nas›l kullan›r,toplumda kullan›lan dil kad›n›n konu-muyla ilgili hangi mesajlar› tafl›r? gibisorulara cevaplar bulmaya çal›flm›flt›r.Ona göre, kad›n, bir leydi gibi konuflma-y› reddederse elefltirilir, alay konusuedilir ve kad›ns› olmamakla suçlan›r.Bir kad›n için normal bir kad›ndan dahaaz kad›n olmak ac› verici oldu¤undankonuflmalar›nda daha dikkatli olmak zo-runda kal›r; kaba say›labilecek bir ko-nuflma tarz›ndan uzaklafl›r.

Pschaid’a göre (1993), nezaket fle-killeri yüzyüze sohbetten çok telefon ko-nuflmas›nda kullan›l›r. Ona göre, yüzyü-ze konuflanlar emir ifadelerini telefonkonuflmalar›ndakinden daha fazla kulla-n›rlar. Tersine nezaket ifadeleri yüzyüzekonuflmalardakinden daha s›k kullan›-l›r.

2. KapsamBu çal›flmada, Eski Türkçe olarak

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

152 http://www.millifolklor.com

Page 149: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

genel kabul gören VIII-XI. yüzy›la aitTürk dilli eserler yaz›l›fl çevrelerine göres›n›fland›r›larak taranm›fl ve tespit edi-len nezaket ifadeleri bir ay›klamaya tâbitutularak incelenmifltir.

Bu tarama sonucunda, çal›flma kor-pusu, Türk flaman kültürü çevresine âitRunik harfli metinlerden Kül Tigin(KT), Bilge Ka¤an (BK), Tunyukuk(Ton.), Ongin, fiine Usu~Moyun Çor(fiU), Terx (Taryat) (Terx), OznaçennoyeII (Ye 104), Alt›n Köl I (Y 28), Elegest II(Ye 52), Irq Bitig (IrqB) ile ManiheistTürk çevresi metinlerinden Xuastuanift(Chuast), Eski Türk fiiiri (ETfi) 2, 3, 4ve 7, TM 276a; Buddhist Türk çevresimetinlerinden Altun Yaruq (AY), HsüanTsang Biyografisi (Ht), ‹nsadi Sutra(IS), Prens Kalyanamkara ve Papamka-ra Öyküsü (KP), Maitrisimit Nom Bitig(MNB), Sekiz Yükmäk (SY), Dantip]la(T III 84), ETfi 9, 13, 15, 18, 20, T II 84,T III 84, Or. 8212; Hristiyan Türk çevre-si metni T II B 29; herhangi bir din çev-resine âit olmayan Sivil Uygur hukukbelgeleri (HBel), Mektuplar (Mekt.) veyaz›l›fl tarihi ne olursa olsun çok dahaeski yaflant›lar› sundu¤u için O¤uz Ka-¤an Destan› (OKD) biçiminde oluflmufl-tur.

3. YöntemNezaketi etkileyen sosyal olgular-

dan biri ve en önemlisi sayg›nl›kt›r. ‹n-sanlar belli ölçülerde sayg›nl›¤a sahip-tirler. Bu sayg›nl›klar› onlar›n davran›fl-lar›na veya sahip olduklar›na ba¤l› ola-rak artabilir, azalabilir veya ayn› kalabi-lir.

Brown ve Levinson (1987), kibarl›-¤›n evrenselli¤i sav›nda, iki tip sayg›n-l›ktan (olumsuz sayg›nl›k ve olumlu say-g›nl›k) ve buna ba¤l› olarak iki tip kibar-l›ktan söz etmektedir: olumsuz kibarl›kve olumlu kibarl›k. Brown ve Levinson(1987) taraf›ndan samimi olmak, olumlu

kibarl›k; mesafe koymak, olumsuz ki-barl›k içinde de¤erlendirilirken, Türktoplumunda 2. tekil kifliye siz diye hitapedilerek konulan bir mesafe olumlu birsayg›nl›k göstergesidir. Bu yüzdenBrown ve Levinson (1987)’deki olumluve olumsuz kibarl›k olgusuyla Türk top-lumunun kibarl›k anlay›fl› uygunlukgöstermemektedir. Tekmen (2004), Ja-ponca sayg› dili araflt›rmalar›na dayan-d›rarak bir “üçlü s›n›fland›rma” yapmayoluna gitmifltir. Brown ve Levinson(1987), sayg› dilini olumsuz kibarl›kiçinde ele al›rken Tekmen, kibar anlat›mbiçimleri ile sayg› dilini birbirinden ay›r-m›flt›r. Tekmen (2004: 2829) Japoncasayg› dili araflt›rmalar›nda ‘üçlü s›n›f-land›rma’ ad› alt›nda bir s›n›fland›rma-n›n yap›ld›¤›ndan söz etmektedir: “kibardil: Dinleyiciye yönelik kullan›lan yü-celtme anlam› içermeyen anlat›m biçim-leri; yüceltme dili: Konu olan kiflinin kibu dinleyici de olabilir yüceltildi¤i anla-t›m biçimi ve mütevazi dil: Eylemi ya-pan kifli ya da konuflmac›n›n alçalt›la-rak dinleyici ya da eylemden etkilenenkiflinin dolayl› olarak yüceltildi¤i anla-t›m biçimi.” Bu s›n›fland›rma, Türk diliiçin çok daha uygun bir s›n›fland›rma-d›r.

Bu çal›flmada, nezaket üst bafll›¤›alt›nda hem sayg› dili hem de kibarl›kolgusu üzerinde durulacak; toplum kat-manlar›n›n karfl›l›kl› bak›fl ve yaklafl›m-lar› ile ortam, konu ve kat›l›mc›lar›nsöylem üzerindeki etkileri de dikkateal›nacakt›r. Böylece, Eski Türkçe neza-ket ifadeleri yoluyla sosyal yap› hakk›n-da ipuçlar› elde edilmeye çal›fl›lacakt›r.

4. Eski Türkçede Nezaket ‹fade-leri

4.1. Yüceltme diliEski Türkçe metinlerde sayg› duyu-

lan ve yüceltilen varl›klar, genellikle,tanr›lar (3) ve tanr› mertebesinde de¤er

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 153

Page 150: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

verilen ka¤anlard›r (1). Bununla birliktebaz› metinlerde yafll›, bilge kiflilerin deyüceltildi¤i görülmektedir. Bu durum,Eski Türklerde bilgiye verilen de¤eri degöstermektedir.

Eski Türkçenin yüceltme dili özelli-¤i tafl›yan fiili yarl›qa- “buyurmak”t›r.Sayg› duyulan ve yüceltilen 3. kifliningeçmiflteki emirleri dinleyiciye, yarl›qa-(<yarl›g+a-) fiili ile aktar›lm›flt›r1. yarl›gsözcü¤ü, üst katmandaki birinden altkatmandaki bir kifliye emir için KökTürk, Uygur, Karahanl›, Harezm, K›p-çak, Do¤u Türk ve Bat› Türk dili alanla-r› yan›s›ra carlig “hükümet iradesi içinteknik yönetsel bir terim” biçiminde Mo-¤olcada da kullan›lm›flt›r (Clauson 1972:966).

Eski Türkçede, yüceltme dili özel-likli fiiller yan›nda seslenifl biçimlerininde, do¤rudan yüceltilen kifliye yöneliktaleplerin bildiriminde kullan›ld›¤› görü-lür. Bu tür ifadelerde, genellikle cümlebafl›nda, çeflitli seslenifl biçimlerine yerverilmifl; yüklem: Fiil-emir/istek kipi bi-çiminde oluflturulmufltur (4). Türk Ru-nik harfli metinlerden al›nm›fl (1). söy-lem geçmiflte yaflam›fl kiflilere g›pta vehayranl›k ifadeleri olmalar› yan›nda hi-tap edilenden de bu tip davran›fllar› yap-mas› yönünde bir istek, bir teflvi¤i içer-mektedir. ‹ltifatlar, g›pta veya hayranl›kifadeleri, konuflmac›n›n hitap edilenebaz› davran›fllar› yapmas› yönünde is-tekleri önceden haber verir; hitap edile-ni bu tür davran›fllar› yapmas› yönündeteflvik eder. (2)’deki Maniheist Türk çev-resine ait seslenifl biçimleri, hâl içindedo¤rudan hitap edilene yöneltilmifl yü-celtme sözleridir.

(1) bilgä k(a)g(a)n (ä)rm(i)fl (a)lpk(a)g(a)n (ä)rm(i)fl buyruk› y(ä)mä bilgä(ä)rm(i)fl (ä)r(i)nç (a)lp (ä)rm(i)fl (ä)r(i)nçb(ä)gl(ä)ri y(ä)mä bod(u)n› y(ä)mä tüz(ä)rm(i)fl. (KT D 3) “(Onlar) ak›ll› hü-

kümdarlar imifl, cesur hükümdarlarimifl; (emirleri alt›ndaki) kumandanlar›da ak›ll› imifller flüphesiz, cesur imifllerflüphesiz.”

(2) vaj›rda ötvi biligligim tüzünümyaruqum vaj›rda ötvi biligligim bilgämya\am (ETfi 3: 7-8) “Elmastan daha kes-kin benim bilgilim, asilim, ›fl›¤›m, el-mastan daha keskin benim bilgilim, bil-gem, filim.”

(3) munçulayu täg y›layu savlar üzä/ mundaà ya\l›à ujik äkflär padak özä /mu\ad›nç›à öggülüg siz anaç›m a (ETfi15: 78-80) “Bunun gibi büyülü sözlerle /böylesi harfler ve m›sralarla / fevkaladeövülmeye de¤ersiniz, ey anac›¤›m.”

(4) yalnguqlarn›\ arslan› iliglärbäglärni\ qut t(ä)ngrisi-ä y(a)rl›qançuç›-› kö\ül öritip kö\ülü\in süzgil birök biz-ni ölürsärs(ä)n y(i)mä nä\ säni\ bal›qta-q› ig toàa kitgüsi yoq ämti bizi \ isig özü-müzkä ädgü kö\ül turàurup umuà ›naàbolà›l (T III 84-42: 54-60) “Ey insanlar›narslan›, hükümdarlar, beylerin saadettanr›s›! Merhametli gönül yükseltip gön-lünü temizle. Bizi öldürsen bile, hiç se-nin flehirdeki hastal›k (Hend.) gitmeye-cek. fiimdi bizim bedenimize iyi gönüldurdurup umut inanç ol!”

Konuflmaya bafllarken konuflmac›-dan hitap edilene yönelik seslenifl biçim-leri, nezaketin önemli unsurlar›ndand›r.Holmes (1992), seslenifl biçimlerinin se-çimindeki zorlay›c› faktörlerde; yetiflkin-lik, ortam, akraba olan insanlar aras›n-da yeni ve eski nesiller, iyi tan›nan veyadaha yüksek s›n›fta olan veya 15 yafl üs-tü insanlar, erkek, evli olmak, meslekîunvana sahip olmak gibi unsurlar› s›ra-lam›flt›r. Nazik olman›n bir de formaliteboyutu vard›r. Formal bir durumda ak-rabalarla konuflman›n uygun yolu ba¤-lamdaki role göre de¤iflecektir. Örne¤in,mahkemede yarg›ç göreviyle bulunankardefle evdeki gibi ismiyle seslenmek

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

154 http://www.millifolklor.com

Page 151: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

sayg›s›zl›k olacakt›r. ‹nsanlar farkl› or-tamlar, sosyal çevre ve kiflilere görefarkl› seslenifl biçimlerini tercih eder.Doktor Ahmet, hastas›ndan kendisineDoktor Bey demesini beklerken, o¤lun-dan Babac›¤›m, erkek kardeflinden Ah-met, kar›s›ndan Sevgilim, arabay› h›zl›kullan›rken onu durduran polis memu-rundan Beyefendi, vb. demesini bekler.

Eski Türkçede, yüceltme amac›ylakullan›lan seslenifl biçimleri, sosyal kat-manlara ba¤l› olarak üç grupta toplana-bilir: (a) Alt katmandaki kifliden üst kat-mandaki kifliye do¤ru; (b) üst katmanda-ki kifliden alt katmandaki kifliye do¤ru;(c) ayn› katmandaki kifliler aras›nda.

Genellikle alt katmandan üst kat-mana do¤ru olan seslenifl biçimlerindeüst katman kiflisine toplum taraf›ndansayg› uyand›ran bilgili olma, güçlü olmagibi nitelikler yüklenmekte; güçlü, de-¤erli ve sevilen varl›klara benzetilen üstkatman kiflisine yönelik sayg› ve ulula-ma gözlenmektedir. Buna karfl›l›k üstkatmandan alt katmana do¤ru olan ses-lenifl biçimlerinde s›kl›kla sevgi sözlerikullan›lmaktad›r. Hitap edilenin sevi-len/sevilmeyen korkulan/küçümsenen,varl›¤› önemsenmeyen bir kifli olmas›seslenifl biçimlerini de¤ifltirebilmektedir.Örne¤in, Buddhist Türk çevresi eserle-rinden Dantip]la’da hükümdar fleytan-lara äy yäklär “ey fleytanlar” diye sesle-nirken fleytanlar hükümdara, korku te-melli olarak, uluà ilig (T III 84-42: 64,109) “ulu hükümdar” diye seslenmekte-dir. Bazen alt katmandan üst katmanado¤ru olan seslenifl biçimlerinde de sevgisözlerine rastlanmaktad›r. Örne¤in;Dantip]la’da R]kãas^, hükümdara äm-raq bägim (T III 84-46: 143, 147) “sevgilibeyim” diye seslenmektedir.

Eski Türkçede, alt katmandaki ki-flilerden üst katmandaki kiflilere do¤ru,yani din ve devlet büyüklerine yönelik

en s›k kullan›lan seslenifl biçimi,tä\ri/m’dir. Bu seslenifl biçiminin, din-sel metinlerde tanr›lara yönelik kullan›-m› d›fl›nda, din d›fl› metinlerde hüküm-darlara yönelik de kullan›lmas›, büyükölçüde kültürle ilgilidir. Eski toplumlar-da hükümdarlar›n Tanr› olarak görül-mesi veya kutsal kabul edilmesi, bu du-rumu do¤urmufl olmal›d›r. Yine insanlarkendilerinden daha güçlü kiflilerle konu-flurken, olumsuz bir tepkiyle karfl›lafl-mamak veya ç›kar sa¤lamak iste¤iyleonlar› mümkün oldu¤u kadar ululaya-cak seslenifl biçimlerini kullan›rlar. Ba-zen onlar› Tanr› seviyesine kadar ç›ka-r›rlar. Eski Türkçede bu tip ifadelerles›k s›k karfl›lafl›labilir2. Yine oldukça s›kolarak tä\rim kelimesi ayaàqa tägimlig“sayg› de¤er” kal›p sözüyle birlikte kul-lan›lm›flt›r3.

Üst katmandan kiflilere hitapta ka-gan›m “ka¤an›m”, ädgülärim “iyilerim”,tüzünüm “asilim” seslenifl biçimlerininde genifl kullan›m alan› vard›r. Sesleniflbiçimlerinin ço¤u zaman 1. teklik iyelikekiyle oluflturulmas› ba¤l›l›¤› ve sayg›y›göstermek içindir4.

Tanr›lara yönelik seslenifllerde, an-ne ve babay› karfl›layan akrabal›k adla-r›n›n sonuna sevgi ve iyelik eklerinin ge-tirildi¤i durumlar da vard›r. Bazen bukelimelerden sonra gelen a ünlemi sesle-nifle kuvvet kazand›r›r: anaç›m a sizkätayap (ETfi 15: 15) “anac›¤›m, size daya-n›p”, anaç›m a (ETfi 15: 47) “ey anac›-¤›m”, qa\›ç›m a (ETfi 15: 41) “ey babac›-¤›m.” Bu durum, kiflinin tanr›ya karfl›,insan›n en yak›n oldu¤u ve en çok sevdi-¤i varl›klar olan anne ve babas› kadarsevgi besledi¤ini göstermesi yan›s›ra an-ne ve babas›yla birlikte tanr›n›n da kifli-nin varl›k sebebi ve koruyucusu olarakgörülmesinden kaynaklan›yor olmal›d›r.

Üst katman kiflisinden söz edilir-ken kullan›lan unvanlar ve nitelemeler

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 155

Page 152: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

de bu kiflilere duyulan sayg›y› göster-mekte olup nezaket ifadesi olarak kabuledilebilir. Türk Runik harfli metinlerdeyer alan t(ä)\ridä bolm(›)fl (e)l etmiflb(i)lgä qagan (Terx, W1) “Gökte olmufl,memleket düzenlemifl bilge ka¤an” veBuddhist çevre eserlerinde s›kça geçenayaàuluà burqan (ETfi 15: 11) “sayg› de-¤er burkan” ifadeleri bunlardand›r. ‹slâ-mî saha eserlerinde de görülen din aç›-s›ndan kutsal varl›klara ait s›fatlar›nadlardan sonra yaz›m›, ‹slâmî çevreeserlerindeki Hz. Muhammed (a.s.), Al-lah (c.c.) gibi, Hristiyan Türk çevresieserlerinde de görülmekte olup yabanc›dil etkisiyledir: Zxaria uluà dintar (T IIB 29, Tafel I, linke seinte: 66) “Zekeriya(ulu dindar)”. Bu tür eserlerin çevirieserler olmas›, çeviri yap›lan dilin sözdizimine göre, söz diziminde bir de¤iflimide beraberinde getirmifltir.

Üst katmandaki din ve devlet bü-yüklerinden, alt katmana yönelik sesle-nifllerde ise, runik metinlerde sesleniflbiçimlerine 1. teklik iyelik ekinin eklen-di¤i, Buddhist ve Hristiyan çevresi me-tinleriyle destanlarda ise, genellikle,ay/ey “ey” ünleminin kullan›ld›¤› görül-mektedir5. Aile büyüklerinden küçükle-re yönelik seslenifller ise, Buddhist veHristiyan Türk çevresi metinlerinde,s›kl›kla sevgi anlatan s›fatlardan sonra,akrabal›k adlar›na 1. teklik iyelik ekinineklenmesiyle oluflturulmufltur. O¤uz Ka-¤an Destan›nda ise, ay ünleminden son-ra akrabal›k adlar›n›n getirildi¤i tespitedilmifltir6.

Ayn› katmandaki kifliler aras›ndakiseslenifller genellikle sevgi ve sayg› te-melinde biçimlenmektedir. Sevilen kifli-lere yönelik seslenifllerde, seslenifl bi-çimlerine 1. teklik iyelik eki ile küçült-me eklerinin eklendi¤i görülmektedir.7

Sevilen insanlara seslenilirken toplu-mun üst katmanlar›ndaki kiflilerin un-

vanlar›n›n kullan›ld›¤› Türk Runik harf-li metinlerden tan›klanm›flt›r:kunç(u)y(›)m (Ye 104 1a: 1) “prensesim”.

Eski Türkçede do¤rudan kifliye yö-nelik olmayan dolayl› yüceltme ifadeleride vard›r (5). Burada, bir kiflinin ölü-münden dolay› baflkalar›n›n üzüntüduymas› ölen kiflinin sayg›nl›¤›n›n birgöstergesi olarak sunulmakta, ölen kifliyüceltilmektedir.

(5)...bunça bod(u)n k(e)l(i)p(ä)n s›g-tam(›)fl yoglam(›)fl (a)nt(a)g kül(ü)gk(a)g(a)n (ä)rm(i)fl. (KT D 4) “... buncahalklar gelerek a¤lam›fllar, yas tutmufl-lar. Onca ünlü hükümdar imifl.”

4.2. Mütevazi dilAlt katmandan bir kifli üst katman-

dan bir kifliden herhangi bir talepte bu-lunacaksa söylemlerinde, genellikle söy-lem sonunda olmak üzere, baz› özel fiil-ler kullan›r. Bu fiiller yoluyla, konuflma-c› kendini alçaltarak dinleyiciyi yücelt-mekte, böylece talebinin yerine getiril-mesi için zemin haz›rlamaktad›r.

Eski Türkçenin bu amaçla kullan-d›¤› temel fiili ötün- “arz etmek, sayg› ileistemek” olup öt- fiilinden türemifl dö-nüfllü fiildir (öt-ün-). Gerek Türk Runikharfli metinlerde gerekse Maniheist,Buddhist ve Hristiyan Türk çevresindeyaz›lm›fl metinlerde - Türkiye Türkçe-sinde s›kça kullan›lan, Arapçadan al›nt›arz kelimesiyle Türkçe et- fiilinin birlefli-miyle meydana getirilen arz et- ifadesineeflde¤er bir görevde - genifl kullan›m ala-n› bulan ötün- fiili, Türk runik harflimetinlerle Maniheist ve Buddhist Türkmetinlerinde, genellikle 1. ve 3. kifli çe-kimli olarak tan›klanm›flt›r (bkz. IV.sonnot). Örneklerde, zaman zaman,ötün- “istemek, dua etmek, yalvarmak”fiilinin yak›n anlaml› yalbar- “yalvar-mak” fiiliyle birlikte kullan›ld›¤› görül-mektedir. Böylece talebin pekifltirilmesiyoluna gidilmektedir. Bunun yan›nda

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

156 http://www.millifolklor.com

Page 153: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

zarf-fiil ekleri alarak (ötün-ü) nezaketifade eden bir baflka fiile (yükün- “secdeetmek” tägin- “(aya¤a) kapanmak” gibi),ba¤lanm›fl olarak da karfl›lafl›labilir8.Genellikle, korku temelli ve ç›kar amaçl›olarak alt katmandaki kiflilerin üst kat-mandaki kiflilere hediyelerle birliktesayg›lar›n› sunmalar›na da Eski Türkçemetinlerde s›kça rastlan›r9. O¤uz Ka¤anDestan›nda böyle bir sunum ötün- yeri-ne syurqa- “sayg› ile sunmak” fiiliyle ya-p›lm›flt›r10.

Bazen üst katmandaki kifliden ya-p›lacak davran›fl için izin istenir. Bu tipifadelerde de ötün- fiili kullan›lm›flt›r:(6). cümlede konuflmac› Vezir Tonyukuk,geçmiflte ordu sevk etmeden önce ka¤a-n›ndan izin ald›¤›n› ötün- fiili yard›m›y-la bizlere aktar›yor. Bu tip izin isteklerikonuflma an›nda dile getirilirse, F-emir/istek 1. teklik kifli yap›s›n›n kulla-n›ld›¤› görülmektedir (7). Ayn› yap›, iste-¤in üst katmana de¤il de konuflmac›n›nkendine yönelik olmas› durumunda da(8) geçerlidir.

(6) k(a)g(a)n(›)ma öt(ü)n(ü)p sü(e)l(ä)td(i)m (Ton. D 1)

“Ka¤an›ma arz edip ordu sevk et-tim”

(7) k(a)g(a)n(›)m b(ä)n (ä)bg(ä)rütüfl(ä)yin (Ton. K 6)

“Ka¤an›m, ben eve do¤ru ineyim.”(8) ögüm ötin alay›n, qa\›m sab›n

t›\lay›n (IrqB 90) “Annemin ö¤üdünü alay›m, baba-

m›n sözünü dinleyeyim.”.Ötün- “arz etmek” d›fl›nda qut “sa-

adet, talih” ismiyle kurulan “isim+fiilbirleflmeleri” de (qut qol-t›/bir-sün “kutdiledi/versin”) alt katmandaki kiflininüst katmandaki kiflilerden taleplerdebulunmak için kulland›klar› yap›lard›r.Fakat, bu tip ifadelerde istek, daha çok,tanr›ya yöneliktir11.

Kendini yads›ma; günah ç›karma,

suçun veya sorumlulu¤un kabulü, ko-nuflmac›n›n olumlu sayg›nl›¤›na zararverir. Kifli bu tip durumlarda sayg›nl›¤›-n› kaybetmeyle karfl› karfl›ya oldu¤uiçin, baz› nezaket sözleri söyler. Özürlerbunlardand›r. Tanr›ya yönelik günah ç›-karma, af dileme ifadeleri Türk Runikharfleriyle Maniheist çevrede yaz›lm›flTurfan Toyok Metni’nden bafllayarakmanastar hirza (1a: 5-6) “affet” biçimin-de olup, Mani alfabesiyle yaz›lm›fl Mani-heist Türk çevresi eserlerinde de benzerflekilde devam etmektedir12. Maniheist,Buddhist ve Hristiyan Türk çevresi me-tinlerinde, temadan dolay›; yani bu me-tinlerin dinsel metinler olmas›ndan do-lay› “kendini yads›ma” için pek çok ör-nek tespit edilebilmifltir. Buddhist veHristiyan Türk çevresinde yaz›lm›fl me-tinlerde bu tip ifadeler daha çok piflman-l›k bildiren ökün- fiiliyle oluflturulmufl-tur13. Yine Buddhist Türk çevresi me-tinlerinde s›kça kullan›lan ar›zun alq›n-zun kflant› q›l›p bolzun ärtgülüg “temiz-lensin, ortadan kalks›n, affedilip, geçmiflolsun.” ifadeleri de burada say›labilir.

Alçakgönüllülük sebebiyle geri çev-rilen övgüler de mütevazi dil örnekleri-dir: (9). Burada ilk konuflmac› olan yaz›-c›bafl› dinleyici konumundaki hakan› gü-nefl ve ay olarak görüp kendini ateflböce-¤i mertebesine indirgeyerek bir müteva-zi dil örne¤i sergilemektedir. Buna kar-fl›l›k hakan da kendinin tek bafl›na de-¤ersiz oldu¤unu ancak tebaas›yla de¤erkazand›¤›n› belirterek tevazuya teva-zuyla karfl›l›k vermektedir. Bu söylem,hükümdar›n tebaas›na verdi¤i de¤erigöstermesi aç›s›ndan dikkate de¤erdir.

(9) [käräkü] baflç› ulug ögä hankainçä tep ötünti:...biz kulut[lar] ’wdt’ yoltaturu täginmäki [nätä]g törü üzäki tägi-nür ärki [kün ay] t(ä)\ri üskintä kadyot[kurt]nu\ tak› nä ifli küdüki [ärü]r teptedi

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 157

Page 154: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

han külüp inçä [tep te]di: bo savmuntag ärmäz k(a)lt› [ad›nç]›g körklätilkü üçük bir [til]kü tärisi ärmäz, ad›n-ç›g ulug [ordu]lar üküfl ›gaçlar kuvra-g›nt›n [te]min bütär. (Ht VI 25a: 1-18)

“(Chui soyundan Sui-liang adl›) ya-z›c›bafl›, bafldan›flman hana flöyle arz et-ti:...biz görevlilerin... yolda yer al›fl›m›zsan›r›m... bir yasaya göre düzenlenmifl-tir. Gökyüzündeki günefl ve ay›n yan›n-da atefl böce¤inin ne ifli gücü var (laf› m›olur) diye söyledi.

Hakan gülerek: “Bu söz [asl›nda]böyle de¤ildir, yani ola¤an›n d›fl›nda,görkemli bir tilki kürkü tek bir tilki de-risi[nden ibaret] de¤ildir, [benzer flekil-de] ola¤anüstü büyüklükteki saraylar[da] ancak çok say›da a¤ac›n bir arayagetirilmesiyle yap›labilir.”

O¤uz Ka¤an Destan›’nda, O¤uz Ka-¤an’›n bakan› Ulu¤ Türük’ten ö¤üt iste-mesi de (ögüd dile-) bir mütevazi dil ör-ne¤idir (10). Bu ifadeler, eski Türklerdealt katmanda olmas›na ra¤men yafl vebilgeli¤inden ötürü bir kiflinin ö¤üdününkabul edildi¤i ve sayg›yla karfl›land›¤›n›göstermesi aç›s›ndan da önemlidir. Bu-rada alt katmandan üst katmana yöne-lik isteklerin göstergesi olan ötün- fiiliyerine üst katmandan alt katmana yö-nelik bir istek söz konusu oldu¤u için di-le- fiili kullan›lm›flt›r.

(10) oàuz kaàan uluà türüknü\ sö-zün y(a)qfl› kördi, ögüdün diledi; ögütü-gä körä q›ld› (OKD, XXXVII: 4-6) “O¤uzKa¤an Ulu¤ Türük’ün sözünü be¤endi;onun ö¤üdünü diledi ve ö¤üdüne göreyapt›.”

Baz› söylemler hem yüceltme dilihem de mütevazi dil özelli¤i tafl›makta-d›r. Mütevazi dil kapsam›nda de¤erlen-dirilen ötün- “arz etmek, sayg› ile iste-mek” fiilinden türemifl isim veya s›fat-fi-illerle, arz›n kabulünü belirten fiil veyafiil birleflimlerinin bir arada kullan›lma-

s›yla yüceltme dili oluflturulabilmifltir.(11)’de konuflmac›, geçmiflte üst katman-daki kifliye yönelik taleplerini dile getir-di¤ini ve bu taleplerin dinlenerek onay-land›¤›n› belirterek hoflnutluk göster-mekle, üst katmandaki kifliyi yücelt-mekte, kendisini ise, önemsizlefltirerekmütevazi bir dil örne¤i vermektedir.(12)’de ise, üst katmandaki kiflinin buy-ruklar›n›n yerine getirilece¤ine dair birsöz buyru¤u vereni yüceltirken emri ka-bul eden kifliyi önemsizlefltirmekte ve buda mütevazi bir dil örne¤i olabilmekte-dir.

(11) k(a)g(a)n(›)m b(ä)n] öz(ü)m bil-gä tunyukuk öt(ü)ntük öt(ü)nç(ü)m(i)n(e)fl(i)dü b(e)rti kö\l(ü)\çä ud(u)z t(e)di(Ton. 1. tafl, G 8) “Ka¤an›m, (benim ken-dimin), Bilge Tunyukuk’un arz etti¤imricam› dinlemek lütfunda bulundu. “(Or-duyu) gönlünce sevk et!” dedi”

(12) siz d›ndarlar y(a)rl›qasar sizi\saw›\›zça ötü\üzçä yor›àay m(ä)n (TM276b: 1-2) “Siz dindarlar buyursa sizinsözünüze göre, rican›za göre yürüyece-¤im”

Burada, (11)’de üst katmandan birkiflinin alt katmandaki bir kifliye yöne-lik talepleri söz konusu oldu¤u için yal-n›z ötün- (öt-ün-) fiilinden türemifl söz-cükler kullan›l›rken, (12)’de, üst kat-mandan birinin talepleri (ötüg) söz ko-nusu oldu¤u için, yine öt- fiilinden türe-mifl bir sözcük kullan›lmakla birlikte ön-cesinde yarl›qa “buyurmak” fiili de cüm-ledeki yerini alm›flt›r.

4.3. Kibar dilEski Türkçede, bir baflkas›n› yücelt-

me amac› gütmeyen, yaln›zca iyi niyetgöstergesi olarak kullan›lan nezaket ifa-deleri de vard›r. Bu tür ifadeler, dahaçok, ayn› katmandan veya sosyal konumolarak daha yak›n kifliler aras›nda kul-lan›lm›flt›r. Eski Türkçede, kutlamalar:qutluà bolzun (IrqB 35) “kutlu olsun.”;

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

158 http://www.millifolklor.com

Page 155: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

hitap edilene olumlu duygular ençlikäsänlik ay- sözleriyle ifade edilmifltir:(13).

(13) ›raq yertin y(a)q›n kö\ülin enç-lik äsänlik ay›êu ›durbiz (Mekt. Text C:4-5) “Uzak yerden yak›n gönülle rahathuzur dileyerek gönderiyoruz.”

Teflekkür ifadeleri; dinleyicinin te-flekkürleri veya dinleyicinin özrünün ka-bul edilmesi; özürler; tekliflerin, rican›nkabul edilmesi, konuflmac›n›n olumsuzsayg›nl›¤›n› k›rd›¤› için (14) ve (15) ki-bar dil örnekleridir.

(14) m(ä)n(i)\ s(a)b(›)m(›)n s›m(a)d›(KT G 11) “(Çinliler) benim sözümü k›r-mad›lar.”

(15) oàuz kaàan igidni\ sözüny(a)qfl› kördi (OKD, XXII: 5-9) “(UruzBey’in o¤lu: “... ben sana bafl›m› saadeti-mi veriyorum; sana vergi veririm vedostluktan ç›kmam” dedi.) O¤uz Ka¤anyi¤idin sözünü iyi gördü, sevindi, gül-dü,...”

Sosyal düzen içinde, alt katmandankiflilerin üst katmandaki kiflilere yönelikisteklerini, yüceltme dili kullanmadan,soru tarz›yla ifade etmeleri de mümkün-dür. Kibar dil grubuna sokulabilecek butarz ifadelerin sosyal konum olarak üstkatmana daha yak›n kiflilerce kullan›l-d›¤›n›n delilleri mevcuttur. Türk Runikharfli metinlerden tespit edilen (16).söylemde bu durum aç›kça görülür:

(16) yuyka k(a)l(›)n bols(a)rtop(u)lguluk (a)lp (ä)rm(i)fl y(i)nçgäyog(u)n bols(a)r üzg(ü)lük (a)lp (ä)rm(i)flö\rä k››tanyda b(i)ryä t(a)bg(a)çda kuryakur(›)d(›)nta y›rya og(u)zda (e)ki üç bi\süm(ü)z k(ä)lt(ä)çim(i)z b(a)r mu nä(a)nça öt(ü)nt(ü)m (Ton. 1. tafl, G 6-7)

“Yufka kal›n olsa delinmesi zorimifl. ‹nce yo¤un olsa k›rmak zor imifl.Do¤uda K›tay’dan, güneyde Çin’den, ba-t›da bat›dan, kuzeyde de O¤uzlardan ge-lecek iki üç bin (kadar) askerimiz var m›ne?” Böylece ricada bulundum.”

(16). söylemde devlet yönetimindetecrübeli olan Köktürk veziri Tunyukuk,ka¤an›na, asker gücünün birlefltirilmesigerekti¤ini “Güçlerimizi birlefltirelim”biçiminde bir istek veya emir cümlesiyleanlatm›yor. Sosyal konumu buna izinvermedi¤i için soru yoluyla bu gereklili-¤i veya iste¤ini daha kibar bir dille orta-ya koymay› tercih ediyor. K›vrak zekâl›Vezir Tunyukuk, Ka¤an’a önce bir atasö-zünü hat›rlat›yor: yuyka k(a)l(›)nbols(a)r top(u)lguluk (a)lp (ä)rm(i)fly(i)nçgä yog(u)n bols(a)r üzg(ü)lük (a)lp(ä)rm(i)fl. Bu durumda delinmemek, k›-r›lmamak için kal›n olmak gerekir. Buatasözü mevcut duruma uygunlaflt›r›ld›-¤›nda gerekli olan, asker say›s›n›n artt›-r›lmas›d›r. Vezir Tunyukuk atasözününhemen ard›ndan mevcut askerî güçlerihat›rlatarak bunlar›n birlefltirilmesi ge-re¤ini ka¤ana sezdirmifl ve do¤rudan ta-lep yerine soru yoluyla kibarca iste¤inidile getirmifltir.

4.4. Kaba dilKaba dil kullan›m› daha çok özgü-

vene dayan›r. Konuflmac› hitap edileninolumsuz sayg›nl›¤›n› görür. Hitap edile-nin hareket özgürlü¤ünü engellemek is-ter. Hitap edilene do¤ru güçlü olumsuzduygular›n ifadesi (nefret, öfke gibi), ko-nuflmac›n›n hitap edilene baz› davran›fl-lar› yapmamas› yönünde istekleri önce-den haber verir; hitap edileni bu türdavran›fllar› yapmamas› yönünde uya-r›r.

Türk Runik harfli metinlerin büyükbölümü toplumun üst katman›ndan, li-der durumundaki kiflilerin a¤z›ndansöylenen mezar tafllar› konumundad›r.Bu sosyal durum, ifadeleri de etkilemiflve üst sosyal katmandan alt sosyal kat-mana do¤ru olan bu hitaplarda genellik-le emirler, istekler; öneriler, nasihatler;hat›rlatmalar; tehditler, uyar›lar dile ge-tirilmifltir. Bunlar, dinleyiciye gelecekte

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 159

Page 156: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

baz› davran›fllar› yapmaya yönelik bas-k›y› bildirir. X-XI. yüzy›lda yaz›lm›flTürk dilli metinlerde de bu tip ifadeleroldukça s›k olarak kullan›lm›flt›r. Do¤ru-dan hitaplarda “F-Emir Kipi 2. (-gIl) ve-ya 3. (-zun) Teklik Kifli” yap›s› kullan›l-m›flt›r.14

Emirler, bazen, kötü sonuçlanacakbir eylemden kaç›nd›rmay›; iyiye, do¤ru-ya sevk etmeyi amaçlar. Bu yüzden baz›ifadelerde emir ve ö¤üt (17) iç içe geçmifldurumdad›r. Emir ve ö¤üde uyulmas›için geçmifl olaylar hat›rlat›larak emirve ö¤üdün tutulmamas› durumunda or-taya ç›kacak kötü tablo izleyiciye göste-rilmeye çal›fl›l›r. Türk runik harfli me-tinlerden al›nm›fl (17) ve (18). söylemdebunu görmek mümkündür. Her iki söy-lemde de geçmifl durumlar hat›rlat›la-rak ayn› duruma düflülmemesi için em-rin yerine getirilmesi ö¤ütlenmektedir.

(17) q(a)ra bod(u)n(u)m ölt(ü)\y(i)td(i)\, y(a)na (i)ç(i)k, ölm(ä)çiy(i)tm(ä)çi s(ä)n. (fiU D 5)

“Avam halk›m, öldün, mahvoldun.Tekrar itaat et, ölme, yok olma.”

(18) türük bod(u)n (ä)rt(i)n ökünkür(ä)gü \ (i)n üç(ü)n ig(i)dm(i)fl <bilgä>q(a)g(a)n (›) \ a (e)rm(i)fl b(a)r[m(›)fl(ä)dgü] (e)l(i)\e k(ä)ntü y(a)\(›)lt(›)gy(a)bl(a)q kigürt(ü)g y(a)r(a)ql(›)gq(a)nt(a)n k(e)l(i)p y(a)ña iltdisü\(ü)gl(ü)g q(a)nt(a)n [k(e)l(i)p] süräi[ltdi ›]duq ö[tük(ä)n] y›fl bod(u)nb(a)rd(›)g ilg(ä)rü [b(a)r(›)gma]b(a)rd(›)g quur(›)g(a)ru b(a)r(›)gmab(a)rd(›)g b(a)rduq y(e)rdä (ä)dgüg ol(ä)r(i)nç [k](a)n(›)\ üg(ü)zçä yüg(ü)rtisü\ük(ü)g t(a)gça y(a)td›... (KT D 22-24)

“(Ey) Türk halk›, (kötü huyundan)vazgeç (ve) piflman ol! ‹taatsizli¤in yü-zünden, (seni) besleyip doyurmufl olanhakan›na (ve) ba¤›ms›z müreffeh devle-tine kendin ihanet ettin (ve) nifak sok-tun. Silahl› (düflman) nereden gelip (de

seni yerinden yurdundan) sürüp kaç›rt-t›? Kutsal Ötüken da¤lar› halk›, (senkendin yerini yurdunu b›rak›p) gittin.Do¤uya gidenler(iniz) gittiniz, bat›ya gi-denler(iniz) gittiniz. Gitti¤iniz yerlerdekazanc›n›z flu oldu: kan›n›z ›rmaklar gi-bi akt›, kemikleriniz da¤lar gibi y›¤›l-d›...”

(17) ve (18)’de, emirler daha çok ki-flinin kendine verece¤i zararlar›n önünegeçme temelli oldu¤undan emir vurgusudaha zay›fken, (19). söylemde emirler,hitap edilenin baflkalar›na verece¤i za-rarlar›n önüne geçme temelli oldu¤un-dan emrin vurgusu daha güçlüdür. Bu-rada, Çefltani Bey’in fleytanlar› flehrin-deki halka zarar vermemesi için tehditetti¤i görülmektedir.

(19) ay yäklär trkin ma \ a sözlä \lär mäni \ bal›q›mtaq› bodunuà buqu-nuà nägülüg ölürürsizlär sizlärkä bu ba-l›qqa kirgülüg küç küsün kim birdi bumäni\ yti q›l›ç›m›n körü\lär ät’özüngüz-lärni b›ç›p ö\i ö\i kämifläyin. (T III 84-42: 25-30)

“Ey fleytanlar! Çabuk bana söyle-yin! Benim flehrimdeki halk› (Hend.) ni-çin öldürüyorsunuz? Sizlere bu flehregirme güç kuvvetini kim verdi? Bu be-nim keskin k›l›c›m› görün! Bedenlerinizibiçip baflka baflka (yönlere) atay›m.”

Bazen, konuflmac›, hitap edileninduygular›n›, isteklerini umursamaz, ba-z› önemli noktalarda hitap edilenin is-teklerini istemez. Hoflnutsuzluk, eleflti-ri, küçümseme, alay, yak›nma, k›nama,suçlama, hakaret ifadeleriyle tersinisöyleme, anlaflamama, karfl› ç›kma, ko-nuflmac› karfl›s›nda, hitap edileninolumlu sayg›nl›¤›n›n baz› görünüflleri-nin, olumsuz sayg›nl›¤a do¤ru de¤iflti¤i-ni gösterir. Bu tip ifadeler de Türk Ru-nik harfli metinlerden bafllayarak tan›k-lanm›flt›r. Eski Tüklerde aksi olmak, ge-lece¤i plânlayamamak, bilgisizlik, dü-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

160 http://www.millifolklor.com

Page 157: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

rüst olmama gibi davran›fl biçimlerininve özelliklerin elefltirildi¤i, bu davran›fl-lar› sergileyenlerin küçümsendikleri, k›-nand›klar› görülmektedir. Eski Türkler-de bilginin sayg›nl›k getirmesi ve bilgilikiflilerin yüceltilmesine karfl›l›k, bilgisizinsanlar›n afla¤›lanmas› ve onlar›n ikin-ci s›n›f insan olarak görülmeleri gerekTürk Runik harfli metinlerden gerekseBuddhist Türk çevresi metinlerinden ta-n›klanabilmektedir15.

Ac› veren duygular›n ifadesi; özel-likle dine karfl› sayg›s›z, tabu konular-dan bahsetme; hitap edilenle ilgili kötühaberler veya konuflmac›n›n kendisiyleilgili iyi haberleri dile getirmesi, övün-me, meydan okuma, tehlikeli duygusalveya ara bozucu konular›n üretilmesi(politikayla, yar›flla, mezheple, kad›n öz-gürlü¤üyle ilgili konular gibi), bir hare-kette iflbirli¤i yapmama, kabal›k göste-ren ifadeler hitap edilenin olumlu say-g›nl›¤›n› önemsemez. (20). cümlede birövünme ve meydan okuma sergilenmek-te, hitap edilenin olumlu sayg›nl›¤›önemsenmemektedir.

(20) ärti\ü qat›àlanmaql›à bilgä bi-ligkä tükällig yaà›z yir ärkligi çfltani iligbäg män ärür män (T III 84-42: 77-79)“Son derece gayret göstermeli, bilge bil-giyle dolu, kara yer güçlüsü Çefltani hanbey kesinlikle benim.”

Sayg›nl›¤› tehdit eden hareketlerengelleme veya çi¤neme için özürlerle,dil bilimsel veya dil bilimsel olmayansayg›yla ve di¤er yumuflatma mekaniz-malar›yla karfl›lan›r. Buyru¤a karfl› ç›k-ma, konuflmac› karfl›s›nda, hitap edile-nin olumlu sayg›nl›¤›n›n baz› görünüflle-rinin, olumsuz sayg›nl›¤a do¤ru de¤iflti-¤ini gösterir. Bu durumun ifadesi, birkabal›k örne¤idir (21). Bu koflulda, hitapedilen olumlu sayg›nl›¤›n› yeniden ka-zanmak için çaba harcamal›d›r.

(21) mun› söz sözni dudmaz män

turur män tep yarl›àqa baqmad› (OKDXV: 1-5) “(Bu Urum Ka¤an, O¤uz Ka-¤an’›n emrini dinlemezdi. Onun arkas›n-dan gitmezdi.) “Ben onun sözünü tut-mam” diyerek emrine bakmad›.”

(21)’de Urum Ka¤an’›n nazik olma-yan tutumuyla sayg›nl›¤› zedelenenO¤uz Ka¤an sayg›nl›¤›n› yeniden güç-lendirmek için Urum Ka¤an’a savafl aç-m›flt›r.

Sayg› duyulmayan kiflilere yönelikseslenifl biçimlerinde ad›n veya unvan›nönüne olumsuzluk ifade eden s›fatlar ge-tirilir, äy munm›fl biligsiz braman(MNB, Nr. 100 vorderseite: 9-10) “eyak›ls›z ve bilgisiz Brahman.” gibi.

4.5. Nezakette konuflmac›-hitapedilen iliflkisi, ‘sen’ ve ‘ben’ ad›llar›-n›n ço¤ullaflmas›; teklik yerine çok-luk kifli eklerinin kullan›m›

Brown ve Levinson’a göre (1987),bütün topluluklarda görülmekle birlikteözellikle afliret temelinde oluflmufl özeltopluluklarda, bir kiflinin sosyal statüsütemelde bir gruptaki üyelere ba¤l›d›r vetopluluktaki di¤er üyelerin deste¤inemuhtaç güçsüz kiflilerden çok bir grubuntemsilcileri olarak görülen kifliler dahaçok sayg›nl›¤a sahiptir ve bunlara hitapedilirken çokluk ad›llar› kullan›l›r.

Yine toplumdaki hiyerarflik düzeneba¤l› olarak küçükler daha sayg›n görü-len büyüklere, memurlar daha sayg›ngörülen amirlerine veya astlar üstlerinesen yerine siz diye hitap ederler. Bunakarfl›l›k amir durumundaki kifliler, birazda belli bir grubu temsil etmelerindendolay›, konuflurken ben yerine biz çok-luk ad›l›n› kullanabilirler. Eski Türkçe-de ise bunun, ayn› temelde, ast-üst, me-mur-amir esas›na ba¤l› olabildi¤i gibibüyük-küçük esas›na da ba¤l› olabildi¤igörülmektedir. Yine tanr› olarak inan›-lan varl›klara da siz diye hitap edilmifl-tir.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 161

Page 158: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Grønbech (1995), Türkçedeki neza-ket fleklinin, kitabelerin dilinde olmad›-¤›n›, Uygurlarda geliflti¤ini belirtmekte-dir. Eski Türkçenin grameri için, ast ileüst aras›nda böyle bir ayr›m›n, as›ldayabanc› oldu¤u yolundaki görüflleri tar-t›fl›labilir. Kitabelerde nezaket amac›ylateklik yerine çokluk ikinci kifli kullan›-m›na rastlanmamas› temadan kaynak-lanan bir durumdur. Kitabelerin büyükbölümünde, üst katmandan kifliler altkatmandaki kiflilere hitap etmektedir veonlar›n, nezaket amac›yla ad›llar›n çok-luk flekillerini kullanmas› beklenemez.Nitekim bunun tam tersi bir durum, ki-tabelerde siz’le karfl›lanan birden fazlaflahsa hitaben emirlerde, 2. çokluk kifliemir eki -›\ (eflidi\) yerine, 2. tekil kifliemir biçiminin (eflid “iflit” KT G 2) kulla-n›lmas› asl›nda kitabelerde de böyle birayr›m›n oldu¤unu gösterebilir.

Türk Runik harfleriyle VIII. yüzy›lbafllar›nda yaz›lm›fl Alt›n Köl Yaz›t›’nda1. teklik iyelik eki yerine 1. çokluk iyelikeki ve ben yerine biz çokluk fleklinin kul-lan›ld›¤› görülür: bu (a)t(›)m(›)z um(a)yb(ä)g b(i)z biz uya (a)lp (ä)r özin (ä)l(ä)tik›lm(a)d(›)n (Ye 28 1a: 3). Nezaket ifade-lerinde, tekil ad›llar yerine ço¤ul ad›lla-r›n kullan›l›m›n›, siz (sen yerine) veyabiz (ben yerine), gerçek ço¤ul kifli kulla-n›m›ndan ay›rman›n tek yolu söylemlereve metnin içeri¤ine bakmakt›r.

Buddhist Türk çevresi metinlerin-de, amir veya yüksek mevkideki biriylekonuflurken, emir kipinde: 2.çk. kifli ad›-l› (siz)... F-(I)\16; genifl zamanda: siz...F-(I)r siz17; belirli geçmifl zamanda:siz... F-tI\Iz18 yap›s› oldukça s›k kulla-n›lm›flt›r.

4.6. Nezaket ifadelerinde ön-tür(proto-tip)

Nezaket ifadelerinin ön-türleri, din-sel göstergelerden ortaya ç›km›fl olmal›-d›r. ‹nsano¤lu kendisinden güçlü varl›k-

tan korktu¤u, arzular›n›n onun taraf›n-dan gerçeklefltirilece¤ine inand›¤› içinbaflta dinsel güçler olmak üzere, hüküm-dar, bey vb. varl›klara sayg› gösterisindebulunmufl; onlar için övgüler dizerekhürmetle önünde e¤ilmifl; böylece sayg›-s›n› göstererek ondan gelecek zararlar›nönüne geçmeye çal›flm›fl; baz› istekleri-nin gerçekleflmesini beklemifltir. Bafllan-g›çta yaln›z davran›fl biçimleri, yani gör-sel göstergelerle sunulan nezaket, za-manla iflitsel göstergelerini de bulmuflve böylece nezaket ifadeleri do¤mufl ol-mal›d›r. Eski Türkçe dinsel metinlerinbir ço¤u bu tür nezaket ifadeleriyle dolu-dur19

SonuçEski Türkçede tespit edilen nezaket

ifadeleri bize sosyal yap› hakk›ndaönemli ipuçlar› verebilecek durumdad›r.Eski Türkler, gerek dinsel iliflkilerde,gerek devletle ve aileyle ve toplumun di-¤er fertleriyle iliflkilerinde, toplum için-deki konumlar›na uygun biçimde ve say-g›, sevgi, dayan›flma, güç, korku gibi un-surlara ba¤l› olarak yüceltme dili, müte-vazi dil, kibar dil ve kaba dil bafll›klar›alt›nda toplayabilece¤imiz nezaket ifa-delerini s›k s›k kullanm›fllard›r. Yücelt-me dili, alt katmandan üst katmana, ya-ni yarat›c› ve varl›k sebebi olarak görü-len tanr›, ka¤an gibi varl›klara yönelik-ken, kaba dil genellikle alt katmana yö-neliktir. Mütevazi dil ve kibar dil örnek-leri ise, bütün katmanlar aras›nda ge-çerlidir. Eski Türkçede, yüceltme içinyarl›qa- fiili yan›nda sayg›, sevgi ve ba¤-l›l›k gösteren seslenifl biçimleri; müteva-zi dil için, genellikle, ökün- fiili kullan›l-m›flt›r. Kibar ve kaba dil için ise, ço¤ukez, kiplik biçimleri tercih edilmifltir.Nezaket ifadelerinin temeli, büyük ölçü-de, din törenlerine (ritüel) dayand›r›labi-lir.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

162 http://www.millifolklor.com

Page 159: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

NOTLAR1Türk Runik: t(ä)\ri y(a)rl(›)k(a)d› (Ton. G

9) “Tanr› buyurdu”,...y(a)rluq(a)d› (Terx K 6) “...bu-yurdu”; Buddhist Türk:...y(a)rl›qap y(a)rl(›)g berdi(Ht VI 28b: 5) “...buyurup emir verdi”; HristiyanTürk: qan... y(a)rl›qad› (T II B 29, Tafel I, linke se-inte: 2-3) “han... buyurdu”.

2 Türk Runik: tä\rikän (Ongin 6) “KutsalMajeste”; Maniheist Türk: t(ä)\rim (TM 276a: 20)“tanr›m”, tä\rimä (ETfi 2: 5) “Ey Tanr›m!”; Budd-hist Türk:... aà›ç› uluà› qanqa inça ötünti tä\rim...tä\rim. (KP, VII:8-VIII.:2). “hazine baflkan›, hanaflöyle arz etti: Haflmetlim... haflmetlim; Sivil Uy-gur: t(ä)\rim qut› käntü yarl›qayu berzün t(ä)\rim(Mekt. Text B recto: 4) “Sayg› de¤er majestem kendibuyuruversin majestem”; Buddhist Türk: t(ä)\rim(MNB, Nr. 124 rückseite: 8) “Haflmetlim, majeste”,t(ä)]\ri han›m(›)z (Ht VI 115 24a: 10) “Sayg› de¤erhan›m›z”, t(ä)\ri el[ig] (Ht VI 27b: 15) “efendimizhükümdar hazretleri”, tä\rim (AY, I. 28a: 21; KPVII: 8) “Haflmetlim”, tä\rim (SY, 013, 017, 020, 1, 2,6, 7) “tanr›m”.

3 Buddhist Türk: at› kötrülmifl ayaàqa tä-gimlig t(ä)\rim! (AY, I. 28a: 5-6) “Ad› yükseltilmiflaya¤a de¤imlik (secde edilmeye lây›k) tanr›m!”

4 Türk Runik: küçlüg (alp) kagan›m (Ongin12) “güçlü, cesur ka¤an›m”; Buddhist Türk: ay äd-gülärim (AY, S. 5b: 12) “ey iyilerim”; Destanlarda:äy männi\ kaàanum sän (OKD, XXI: 2-3) “Ey! Be-nim ka¤an›ms›n”, äy kaàanum (OKD, XXXVI: 9) “Eyka¤an›m!”

5 Türk Runik: hükümdardan tebas›na yöne-lik: k(a)ra bod(u)n(›)m (Ye 52 6) “avam halk›m”;Buddhist Türk: Tanr› tanr›s› burkandan: ya tözün-lär oàl›ya (AY, II. 2b: 2) “ey asiller o¤lu ey!”, tözünläroàl›ya (AY, II. 7b: 8, II. 10a: 8-9) “ey asiller o¤lu”, ay(T III 84-42: 20, 25, 61, 82) “ey”, güçlü durumdakifleytanlardan insana yönelik: ay ere (AY, S.5a: 16)“Ey efendi!”, güçlü handan (ärklig kan) fleytanlarayönelik: ay yum›flç›lar (AY, S. 7a: 5), at› kötrülmiflä(AY, II. 25a: 4-5) “ey ad› yükseltilmifl”, äzrua tanr›-dan r]kãas^lara yönelik: kawflikiya (T II 84-46: 211)“sevdice¤im”, “ey hizmetçiler”, tanr› tanr›s› burkan-dan bodisatvaya yönelik: t›d›às›z bodiswt (SY, 140)“engelsiz bodisatva”; Hristiyan Türk: ay moàoçlar-a (T II B 29, Tafel I, linke seinte: 31) “Ey sihirbazlarey”; O¤uz Ka¤an Destan›nda: kutsal kabul edilenkurttan O¤uz Ka¤an’a hitap: ay ay Oàuz! (OKD,XVI: 8, XVII: 1) “Ey O¤uz”.

6 Buddhist Türk: amraq oàlum (KP IV: 4-5)“sevgili o¤lum”, amraq ögüküm (KP VI: 6) “Sevgiliyavrum”, bir kiyä amraq oàlum (KP XXV: 4-5) “Biri-cik, sevgili o¤lum”, ögüküküm (KP LV: 3) “yavrucu-¤um”, tüzün oàlanum (SY, 247) “asil o¤lum”, tüzünoàulan›m (SY, 281-282) “asil o¤lum”; HristiyanTürk: ya ämti ämraq oàlanlar›m (T II B 29, Tafel I,linke seinte: 3-4) “fiimdi ey sevgili çocuklar›m”; Des-tanlarda: ay aàalar (OKD, XXXIX: 3) “Ey büyük(o¤ullar›m)!”, ay inilär (OKD, XL: 2) “Ey küçük(o¤ullar›m)!”.

7 Maniheist Türk: ad›nç›à amraq... amraqözkiäm (ETfi 4: 2-3) “Eflsiz sevgili... sevgili can›m”,baç amraq›m (ETfi 4: 10) “güzel sevgilim”, kiçigki-äm (ETfi 4: 13) “küçücü¤üm”; Buddhist Türk: ay ayawafl›m (MNB, Nr. 49, 151 rückseite: 5) “ey a yu-muflak huylum”, iflidgil tözünüm (MNB, Nr. 146brückseite: 1) “dinle asilim”, Maitri Bodisataw’danYa_omitra’ya hitap: tözün yaflomaitri-a (T III 84-43:249) “ey soylu Ya_omitra”, tözünüm-ä (T III 84-43:261) “ey asilim”, tözünüm (ETfi 12: 53) “asilim”, tö-zünlärim (ETfi 13E: 165) “asillerim”, äy tözünlärim(ETfi 13E: 172) “ey asillerim”, qutrulmaq küsüfllügtözünlär ä (ETfi 20E: 162) “Ey kurtulma arzulu asil-ler”, amranç›à a (ETfi 15: 25) “ey sevgili”, din büyü-¤ünden bey o¤ullar›na ädgü ädgü bäglär ur›s›ya(AY, I. 26b: 2) “Ey iyi iyi beyler o¤lu”, tözünüm (AY,I. 26b: 9) “asilim”, qavfl›q›ya (AY, II. 26b: 4, 9) “sevdi-ce¤im”

8 Türk Runik: k(a)g(a)n(›)ma öt(ü)nt(ü)m(Ton. G 5, K 1) “ka¤an›ma ricada bulun-dum”,...toq(u)z buyruq [b]›[\]s(ä)\üt q(a)ra bod(u)ntur(u)y(›)n q(a)\(›)m q(a)nqa öt(ü)nti (Terx G 4)“...halk aya¤a kalkarak babam ka¤ana rica etti”;qorqma ädgüti ötün, ay›nma ädgüti yalbar (IrqB 29)“Korkma iyice dua et, sak›nma iyice yalvar.”; Mani-heist Türk: ötünür biz kün ay tä\rikä (ETfi 2: 2)“Günefl ve ay tanr›lara rica ederiz”; BuddhistTürk: ayaqqa tägimlig tözün maytri bodis(a)v(a)tqutunga yinä yinä yalwara inçgä ötüg ötünü ätözü-min orunçaq tutuzu qop ajuntaq› ätözin yinçürü tö-pün yükünür män. (MNB, 3. E, 13=Nr.4 rückseite:6-11) “Sayg› de¤er asil Maytri bodisavat hazretleri-ne tekrar tekrar yalvararak flöyle ricada bulunupbedenimi emanet edip bütün dünyadaki bedeni hür-metle bafl e¤erek secde ederim.”, yetinçsiz sävinçüzä sävinü täginip bo yinçgä ötügüg orduta ötünütägindim (Ht 34a: 2-3) “Ulafl›lmaz bir sevinç ile sevi-nip bu incelikli iste¤i sarayda sunuverdim”, m(ä)nsizlärkä ötünür m(ä)n yalbarur m(ä)n (AY, S. 5b: 15-16) “Ben sizlere rica ederim, yalvar›r›m”, bulmad›-m›z tip ötüntilär (AY, S. 7a: 21-22) “Bulmad›k deyiparz ettiler”, küsüflüm ol amt› at› kötrülmifl t(ä)\rimuluà y(a)rl›qançuç› kö\üllüg amramaq›\›n yügärüq›lu y(a)rl›qap bo ötügümin eflidü y(a)rl›qasun tipötrü fllök taqflut üzä inçä tip ötünü täginti (AY, II.31a: 14-19) “Arzumdur flimdi ad› yükseltilmifl tan-r›m ulu merhametli gönüllü sevmenle haz›r edip bu-yurup bu ricam› ifliterek iltifat etsin diyip sonra fliir-le nazmen flöyle diyip sayg› ve hürmetle arz etti”,bod›sawat tegin inçä tip ötünti (KP XLVII: 4-6) “(Ej-derhalar Han›’na) Prens Bodhisattva flöyle arz etti”,ötrü tegin içgärü inçä ötüg berdi (KP XLIII: 6-XLIV:1) “Bunun üzerine prens içeri flöyle (bir) rica iletti”,ol ödün ol qapaàç› q›rq›nlar içgärü kirip ötüntilär(KP XLIV: 5-7) “O zaman bu kap›c› k›zlar, içeri giriptalebi arz ettiler”, ötünü täginürmän (58.5.669, 41)“arz ederek kabûllenirim”; Sivil Uygur: ›nançu tar-xan bäg qut›\a... üküfl kö\ül aytu ötünü täginür biz(Mekt. Text A: 1-4) “Inançu Tarxan Bey Majesteye...bütün kalbimizle söyleyerek sayg›yla rica ederiz”.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 163

Page 160: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

9 Bunun için Hristiyan Türk çevresinde yaz›l-m›fl flu söylem ilgi çekicidir: öz yüklärin açt›lar, är-tüd›n açuà›n ötündilär, kim kälürmifl ärd›lär üç tür-lüg közünç: altun, zmuran, küji y(ä)mä yükünç yü-künd›lär, ögmäk, alq›fl ötünd›lär ilig qan Msixat(ä)\ri-kä (T II B 29, Tafel I, linke seinte: 15-21)“Kendi yüklerini açt›lar, hediyelerini açarak arz et-tiler, ki üç türlü hazine getirmifllerdi: alt›n, mürrüsafi, misk; yine Hükümdar ‹sa Hazretlerine secdeettiler, övgü, dua arz ettiler.”

10 aldun kaàan oàuz kaàanàa ilçi yumflap yi-bärdi köp tälim altun kümüfl tart›p köp tälim q›z ya-qud tafl al›p köp tälim ärdinilär yibärip yumflap oà-uz qaàanàa syurqap birdi (OKD, XIII: 9-XIV: 5) “Al-tun Ka¤an, O¤uz Ka¤an’a elçi gönderdi. Pek çok al-t›n, gümüfl takdim etti ve yakut tafllar al›p pek çokcevherler yollayarak bunlar› O¤uz Ka¤an’a sayg› ilesundu”.

11 Buddhist Türk:...qut qolt› (AY, S. 7b: 19;KP, LI: 2) “...selâmet talep etti”; Sivil Uygur:t(ä)\rim küsi küçi ulug kut birsün (Mekt. Text Bverso: 5-6) “Ünü gücü ulu Majestem saadet versin!”.

12 tä\rim bilip bilmätin ät’öz säviginçä yor›pyavlak ifl tufl adafl kudafl sav›n al›p kö\ülin körüpy›lk›ka baramka bulup azo mu\umuz tak›m›z tägipbu on çahflapat›g s›d›m›z ersär.. näçä ägsütümüzkärgätimiz ersär.. amt› tä\rim yazukda boflunu ötü-nürbiz manastar hirza.. (Chuast, T II D178, iii,2:195-205) “Tanr›m! bilerek, bilmeyerek, nefsaniyetaflk›na göre yürüyüp kötü efl dost akran sözünü ka-bul edip gönüllerini görüp mala mülke nail olup, ya-hut ihtiyaç(lar)›m›z ifl(ler)imiz (bizi) meflgul etmeklebu on emri yerine getirmediysek; ne kadar eksik(kusurlu) bulunduk gerekli (noksanl›) olduysak,flimdi, tanr›m, günahtan fari¤ olarak dua ederiz, af-fet.”

13 Buddhist Türk:...uàan arz›lar üksüklä-rintä töpün yükünü / üstünki ol q›l›nçlar›m›n ökü-nür män / öküfl tälim yaãuqlar›m›n bilinür män /özüm amt› aç›nur män yad›nur män... (ETfi 18: 38-41) “... ilâh zâhidler huzûrunda hurmetle e¤ilerek /yukar›daki o hareketlerimden piflmanl›k duyar›m /pek çok olan bu günahlar›m› itiraf ederim / kendimbizzat flimdi bunlar› açar ve ortaya dökerim...”;Hristiyan Türk: bälgü körüp moàoçlar a\lap, bi-lip, qorqup töpön tüflüp yüküntilär inçä tiyür ärdilärbiz(i\ä) tap›nàu yüküngü ärdini birüp-ä ärmifl biztap›nàuqa tägimsiz ärmifl biz bilmätin quduàqa kä-miflmiz biz tip öküntilär. (T II B 29, Tafel I, linke se-inte: 53-59) “‹flaret görüp sihirbazlar anlay›p, bilip,korkup, bafllar›n› indirip secde ettiler, flöyle diyor-lard›: ‘Tap›nmak, secde etmek zenginli¤i verilmesi-ne eriflmifliz; hizmete liyakatsiz imifliz; bilmeden ku-yuya atm›fl›z’ diye piflman oldular (af dilediler).”

14 Türk Runik: (a)yg(›)l (Ton. B 5) “Sözcümol!”, (a)n› (a)lg(›)l (Terx D 6) “Onu al”; Sivil Uy-gur:...erklig bolzun (HBel. 13: 10) “...güçlü olsun”.

15 Türk Runik: türük bod(u)n tok (a)rk(u)ks(ä)n ]çs(›)k tos(›)k öm(ä)z s(ä)n bir tods(a)r açs(›)k

öm(ä)z s(ä)n. (KT G8) “(Ey) Türk halk›, tok, aksisin.Ac›kaca¤›n›, doyaca¤›n› düflünmezsin; Bir doyarsanac›kaca¤›n› düflünmezsin.”; bi[l(i)g] bilm(ä)z kifli ols(a)b(›)g (a)l(›)p y(a)gru b(a)r(›)p ük(ü)fl kifli ölt(ü)g(BK K5-6) “Bilgisiz kifli(ler) bu sözü duyup (Çin’e)yak›n gidip çok say›da öldünüz.”; Buddhist Türk:an›n inçä bilmifl k(ä)r[gäk] bölük bölük miêik bilig-sizl[är] ö\i ö\i s›g biliglig qud›q› asraq›lar›g, kämifl-sär olarn› /// yörüglär yol›nta ugaylar mu nä\[sez]inmägäli ya\›l magal›. (Ht VI, 29b:16-21) “Bunedenle flöylece bilmek gerek: Bölük bölük, s›radanbilgisiz insanlar›, farkl› türden s›¤ bilgili afla¤› kat-mandakileri, bunlar› f›rlat›p atarsa... anlam yolun-da ikirciklenmesiz, yan›lmas›z olabilecekler mi?”,an›n örü [baq]s[ar] kök t(ä)\rig qud› baqsar yag›zyerig s›à biliglig biligsizlär ymä alqugun bilirläran›\ körkin b(ä)lgüsin, q(a)ra\qu tözin uqm›fly(a)ruq tözin ötgürmifl tözünlär bilgälär tüpgärü bi-lirlär, an›\ san›n saq›fl›n. (Ht VI, 28b:27-29a:1-8)“Bu sebeple, s›radan, bilgisiz insanlar bile yukar›baksa mavi gö¤ü, afla¤› baksa ya¤›z yeri ve onun gü-zelli¤inin belirtisini tümüyle bilirler; karanl›¤›n esa-s›n› anlam›fl, ›fl›¤›n asl›n› özümsemifl soylular bilge-ler onun say›s›n›, hesab›n› tamamen bilirler.”

16 ötrü inisi inçä tep tedi siz aruq siz aruqla\az ud›\ ärdini ma\a beri\ (KP LV: 3-6) “O zaman,küçük kardefli flöyle söyledi: “Siz yorgunsunuz. Din-lenin Biraz uyuyun. Mücevherleri bana verin.”

17 udç› är körüp inçä tep ay›td› siz kiflidä ad-ruq bägräk är közünür siz siz näglük inçä irinç yar-l›à boltu\uz (KP LXVI: 3-7) “S›¤›rtmaç, onu görünceflöyle sordu: “Siz, ölümlülerin hepsinden farkl› veçok asil biri gibi görünüyorsunuz. Niye böyle zavall›ve ac›nacak duruma düfltünüz?”

18 udç› är näglük bar›àsad›\az kö\lü\üznikim bertdi barma\ tep tedi. (KP LXVIII: 7-LXIX: 2)“S›¤›rtmaç: “Neden gitmek istediniz. Gönlünüzükim yaralad›? Gitmeyin!” dedi.”

19 Maniheist Türk: yinçürü töpin yük[ünürbi]z yig üstünki [tä \ rimi]z sizi\ä (ETfi 7 24b: 1-2)“En üstün tanr›m›z, sizin önünüzde hürmetle secde-ye kapan›r›z.”, alqu bifl a[junlarn›]\ umuà› aryay›flatöz n[om... ]çi... ayança\ kö\ülin yüküngü ayaàl›àatl›à qanà›m mani burqa[n›m] (ETfi 7 1b: 1-4) “Bü-tün befl âlemin ümidi, aryay›fla kök... hürmetkâr gö-nülle önünde e¤ilirim, herkesin sayd›¤›, sanl› ba-bam, benim Mani burkan›m.”; Buddhist Türk: Bri-tish Museum [Or. 8212 (108)]’de korunmakta olanbir mecmuan›n 369-468 sayfalar›nda yer alan OtuzBefl Burkana Sayg› fliiri bafltan sona bu ifadelerinyer ald›¤› 35 sekizlik tafl›yan bir fliirdir. Bu fliirinher sekizli¤i Burkan’›n iyi vas›flar›n›n say›lmas› ilebafllay›p devam etmekte ve son m›srada yükünür-män “hürmetle e¤ilirim” redifiyle sona ermektedir:ta\suq ed tavarlar özä / tap›nça mä\ ilär tägintür-deçi / taplaàqa yarafl› nom nomlamaqt›n / tanuqla-àuluà töfl buldurtaç› / taq› artuqraq qorq›nçs›z q›l›p/ tar s›q›fl ämgäktin qutrulturdaç› / tada t›vaki bir-mäktä titimlig / tart›nçl›à qa\›mqa yükünürmän.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

164 http://www.millifolklor.com

Page 161: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 165

(Or. 8212 (108) 401; Arat 1991: 91) “Nâdir, k›ymetlieflyalarla / arzusunca bütün huzûru te’min eden /arzuya uygun töre vaz’etmek sûretiyle / flehâdet ge-tirilen kökü bulduran / daha çok korkusuz hâle geti-rip / darl›k ve s›k›nt› zahmetinden kurtaran / tadativaki vermekte devam eden / lutufkâr babam›nönünde hurmetle e¤ilirim.”

Ayn› mecmua içinde yer alan baflka fliirler deayn› nezaket ifadeleri ile doludur: qop› ar›à münä-güsüz yig öküfl tip / qopd›n s›\ar burqanlarqa ögi-êilmifl / qolulayu ülgüläyü bulàuluàsuz / quruà bil-gä bilig sa\a yükünürmän (ETfi 15: 2-5) “Her fleyitemiz, kusûr etmez, üstün ve çok diye / bütün dünyaburkanlar› taraf›ndan övülmüfl / arzulay›p istemek-le bulunmayan / saf hikmet, senin önünde hikmetlee¤ilirim.”

KAYNAKLARArat, R.R, (1965). Eski Türk fiiiri, Ankara,

TDKY.Bang, W., A. Von Gabain, (1929). Türkische

Turfan-Texte II, A, Berlin.Bang und Gabain und Rachmati, (1934). “Das

buddhistische Sutra Säkiz yükmäk” Türkische Tur-fantexte.VI, Berlin, s. 14-54.

Bang, W. ve Rahmeti, R.R., (1936). O¤uz Ka-¤an Destan›, ‹stanbul, Burhaneddin Bas›mevi.

Batmanov, (1959). Yaz›k Yeniseyskih Pamyat-nikov Drevnetyurkskoy Pis’mennosti, Tipografiya ANKirgizskoy SSR, G. Frunze.

Brown, Penelope and Stephen C. Levinson,(1987). Politeness, Some Universals in LanguageUsage, New York, Cambridge University Press.

Clauson, G., (1957). “The Ongin inscription”,The Journal of the Royal Asiatic Society, OctoberPlates V-VI, s. 177-192.

Gabain, A. von, Müllers, F.W.K., (Juli 1931).Uigurica IV, Gesamtsitzung.- Mitteilung der phil.-hist. Klasse v.3.Februar 1927 [692].

Grønbech, K., (1995). Türkçenin Yap›s› (çevi-ren: Mehmet Akal›n), Ankara, TDKY.

Hamilton, J.R., (1998). ‹yi ve Kötü Prens Öy-küsü, metni Türkçeye çeviren: Vedat Köken, Anka-ra, TDKY.

Holmes, Janet, (1992). An Introduction to So-ciolinguistics, Longman and New York.

Kaya, Ceval, (1994). Uygurca Altun Yaruk(Girifl, Metin ve Dizin), Ankara, TDKY.

Kormuflin, I.V., (1997). Tyurkskie Yeniseyskieepitafii, Moskva, Tekst› u issledovaniya, Nauka.

Le Coq (1911)’den çeviri Himran, S., (1941).Huastuanift, Ankara, TDKY.

Malov, S.YE., (1951). Pamyatniki Drevnet-yurkskoy Pis’mennosti, Moskva, Izdatel’stvo Akade-mii Nauk SSSR.

—-, (1959), Pamyatniki DrevnetyurkskoyPis’mennosti Mongolii i Kirgizii, ‹zdatel’stvo Akade-mii “Nauk” SSSR, Moskva-Leningrad.

Müller, F.W.K., (1908). Uigurica I, Die Anbe-tung der Magier, Ein Christliches Bruchstück, Ver-lag der Königl. Akademie der Wissenschaften Ber-lin.

Orkun, Hüseyin Nam›k, (1994: 163-190). EskiTürk Yaz›tlar›, Ankara, TDKY.

Ölmez, Mehmet, (1994). Hsüan Tsang’›n EskiUygurca Yaflam Öyküsü VI. Bölüm, Hacettepe Üni-versitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora tezi.

Pelliot, P., (1995). Uygur Yaz›s›yla Yaz›lm›flU¤uz Han Destan› Üzerine, (çeviren: Vedat Köken),Ankara, TDKY.

Pschaid, Priska, (1993). Language and Powerin the Office, Gunter Narr Verlag Tübingen.

Röhrborn, K., (1996). Die alttürkische Xuan-zang-Biographie, Kapitel VIII, Wiesbaden, Harras-sowitz Verlag.

Tekin, fiinasi, (1980). Maitrisimit nom bitigDie uigurische Übersetzung eines Werkes der budd-histischen Vaibh]ãika-Schule (Transliteration, Über-setzung, Anmerkungen), Schriften Zur Geschichteund Kultur Des Alten Orients, Berliner TurfantexteIX, Berlin, Akademie-Verlag.

Tekin, T., (1983). “The Terkhin inscription”,AOH, XXXVII, 1-3, s. 43-68.

Tekin, Talât, (1988). Orhun Yaz›tlar›, Ankara,TDKY.

Tekin, T. (1994). Tunyukuk Yaz›t›, Türk DiliAraflt›rmalar› Dizisi-5, Ankara, Simurg.

Tekmen, Ayfle Nur, (2004). “Türkçe ve Japon-cada sayg› dili kavram› üzerine”, V. Uluslar aras›Türk Dili Kurultay› Bildirileri II (20-26 Eylül), An-kara, s. 2827-2836.

Tezcan, Semih, (1974). Das Uigurische Insadi-Sûtra, Schriften Zur Geschichte und Kultur Des Al-ten Orients, Berliner Turfantexte III, Berlin, Akade-mie Verlag.

Tezcan, Semih-Zieme, Peter, (1971). “Uigurisc-he Brieffragmente”, Studia Turcica, Budapest, s.451-460.

Wardhaugh, Ronald, (1986). An Introductionto Sociolinguistics, Blackwell Oxford UK and Camb-ridge USA.

Zieme, P. ve N. Ruji, (1996). “The Buddhist re-fuge formula. An Uigur manuscript from Dunhu-ang” Türk Dilleri Araflt›rmalar› 6 (editörler: T. Te-kin ve M. Ölmez), s. 41-56.

Page 162: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

166 http://www.millifolklor.com

Girifl “Nazar”; bakma, göz atma; düflün-

me (mülahaza); göz de¤me; iltifat, itibar;yan bak›fl anlamlar›na gelen Arapça birsözcüktür. Tasavvufta, insan› Allah’aulaflt›ran bir yol; dünyay› görmek içingerçe¤e bak›flt›r. Gerçe¤i gösteren bak›flanlam›nda “Hakk›n nazar›”, “mürflidinnazar›” terimleri kullan›l›r. Tarikata ye-ni giren bir dervifl, mürflidin nazar›n›her zaman bekler. Ehl-i nazar, görmesinibilen anlam›nda ço¤u zaman tasavvufîolarak kullan›l›r. Tarikatlarda nazar, il-gi ve iltifat anlam›ndad›r. Sâlik, fleyhinnazar›yla kendisinden geçer ve cezbeyedüfler. Allah’›n nazar›, ‹lâhî cezbedir.

Nazar kelimesi Türkçe’de “kemgöz” manâs›nda ve daha ziyade “gelme”,

“u¤rama”, “de¤me” ve “etme” fiilleriylebirlikte “nazara gelme”, “nazara u¤-rama”, “nazar de¤me” ve “nazar et-me” flekillerinde kullan›lmaktad›r.

Bir deyim olarak “nazar de¤mesi”,yayg›n bir inan›fl› dile getirmektedir. Azçok herkeste olan, mavi gözlü kimseler-de daha fazla bulundu¤una inan›lan veböyle kimselerin bak›fllar›ndan f›rlayanzarar verici, çarp›c› ve öldürücü güç an-lam›ndad›r.

Bilhassa halk aras›nda baz› kimse-lerin sebebi bilinmeyen ola¤anüstü na-zar güçlerinin oldu¤una inan›l›r. Bu gü-ce sahip bir kimsenin bir insana, birhayvana ve özellikle bir çocu¤a bakmak-la durup dururken hastal›k, sakatl›k,ölüm gibi bir olay›n meydana gelmesine

KLÂS‹K TÜRK fi‹‹R‹NDE NAZAR: GÖZ DE⁄MES‹

“The Evil Eye” in Classical Turkish Poetry.

Yrd. Doç. Dr. fievkiye KAZAN*

ÖZETNazar; afl›r› k›skançl›k, sevgi ve çekemezlik gibi duygular›n yaratt›¤› enerjinin göz arac›l›¤› ile canl›la-

r› etkilemesidir. Az çok herkeste olan, mavi gözlü kimselerde daha fazla bulundu¤una inan›lan ve böyle kim-selerin bak›fllar›ndan f›rlayan zarar verici, çarp›c› ve öldürücü güç anlam›ndad›r. Çok eskiden beri “göz de¤-mesi”ne karfl› konulmaya, onun çarp›c› ve öldürücü gücünden korunulmaya çal›fl›lm›flt›r.

Kültürümüzde ve Türk edebiyat›m›zda ortak bir folklorik malzeme olarak nazar inanc› yayg›nd›r. Buyaz›da nazar veya göz de¤mesi inanc›n›n klâsik Türk fliirinde nas›l ilgi gördü¤ü ve divan flairleri taraf›ndançeflitli yönleriyle fliire nas›l konu edildi¤i üzerinde durulacakt›r.

Anahtar KelimelerDivan fliiri, klâsik Türk fliiri, nazar de¤mesi, göz de¤mesi, nazarl›k, nazar boncu¤u.

ABSTRACTThe evil eye is that; the energy containing the feelings such as extreme jealousy, love and envy affects

the living beings through eye. It means the harmful, striking and fatal power which exists more or less inevery people and is believed to exist mostly in blue-eyed people and gets out of their looks. People have triedto resist “the evil eye” and to avoid its striking and fatal power since former years.

The belief of “the evil eye” is common in our culture and in Turkish Literature, as a folkloric material.This writing will focus on the fact that how the belief of “the evil eye” is paid attention in classical Turkishpoetry and how it is chosen by Divan poets as the subject matter of the poem.

Key WordsDivan poetry, classic Turkish poetry, the evil eye (being affected by the evil eye), amulet, blue bead (be-

ad worn against the evil eye).

* Süleyman Demirel Üniversitesi Burdur E¤itim Fak. Ö¤retim Üyesi

Page 163: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

yol açaca¤› san›l›r. Herhangi bir olayböyle bir sebebe ba¤land›¤› zaman “na-zar de¤di”, “nazara geldi”, “nazara u¤ra-d›” denilir. “Kem göz” tâbiri de, nazar›de¤en kimseler için kullan›l›r.

Gerek folklor gerekse dinî inançolarak, dünyan›n hemen her yerindemilyonlarca insan nazara inanmaktad›r.Çok eskiden beri bu zararl› kuvvete kar-fl› konulmaya, onun çarp›c› ve öldürücügücünden korunulmaya çal›fl›lm›flt›r.

Nazar de¤mek yerine; “nefes de¤-mek”, “nefese u¤ramak” da derler. Bi-rinin saadetini veya bir fleyi çekemeyenkimselerine hasûdâne sözlerini müte-akip bir âfete yakalanmakt›r. Nefes de¤-di suçlamas› alt›nda kalmamak için,Anadolu’da özellikle kad›nlar aras›nda“k›rkbir bucuk kere maflallah”, “tü tümaflallah” diye tükürmeleri “elem terefifl / kem gözlere flifl” demeleri âdettir.Nefesi de¤en kiflinin elbisesinden birparçay› keserek vermesi ve bu parçan›nyak›l›p çocu¤a teneffüs ettirilmesi usul-dendir (Onay, 1996:378).

Bâkî, sevgilisine seslenerek, aynagibi yüzünü baflkalar›na göstermemesi-ni, herkese yüz vermemesini, aksi tak-dirde bir âfl›¤›n nefesine u¤rayaca¤›n›söylemektedir:

Âyîne gibi herkese yüz vermesün ol mâhBir ba¤r› yanuk âfl›kun u¤rar nefesine

(Bâkî)

1. Nazar-Göz ‹liflkisi:Divan fliirinde göz, sevgilinin kiflili-

¤ini aksettiren, âfl›klar› cezbeden, ba¤la-yan en önemli güzellik unsurudur. Busebeple hileci, sâhir, câdu olarak vas›f-land›r›l›r. Ayr›ca fettân ve flûh bir dilberolarak tasavvuru da âfl›klar›n gönlünüçelen, meftûn eden bir özelli¤e sahip ol-mas›na dayan›r.

Güzel olan bir kimseye veya birnesneye bak›lmas›n› kimse önleyemez.Ortada duran ve güzel olan fleye herkesbakar. Hiç kimseye buna bakma denile-

mez. Ata sözlerimizden “Göze yasak ol-maz.” diye bir söz vard›r:1

Atalardan bu meseldür çün göze olmaz yasa¤Afitâb-› hüsnüne niçün senün bak›lmasun

(Muhibbi)Aflk›na bend oldum an›n n’ola eylersem nazarBu meselür nev-civânum kim göze olmaz yasa¤

(‹lhâmî)

Halk aras›nda çi¤ mavi (gök) göz-lerde nazar gücü oldu¤una inan›l›r. Buinanca dayan›larak mavi gözlülerin kötüniyetli, k›skanç, baflkalar›na zarar ver-mekten hofllanan kimseler oldu¤u söyle-nir.

Göz, eski M›s›r’dan beri kullan›lanbir sembol ve Tanr›lar›n gören gözünütemsil eder. fiamanizme göre mavi göz,iyili¤ine inand›klar› gök Tanr›’n›n gözü-dür ve kendilerini kötü gözlerden yaniyer Tanr›s›’ndan korur.

Göz, insanlar›n inand›¤› ve kendile-rini kötü gözden korudu¤unu düflündük-leri bir tür simge haline gelmifltir: Dol-mufl ve minibüs gibi tafl›tlar›n ayna ke-narlar›na tak›lan veya yap›flt›r›lan birçift sürmeli göz gibi. “Gözde ç›k›fl yolunubulan ve sembolleflen bu öldürücü kuv-veti durdurman›n yahut onun zarar›n-dan korunman›n ilk çaresi de “göze göz-le” karfl› koymak düflüncesi olmufltur.Bu sebeple rengi ve flekli gözü and›ranher obje ya oldu¤u gibi ya da baz› ek un-surlarla birlikte nazar› uzaklaflt›r›c› bi-rer savunma gereci birer amulet (u¤ur-luluk) olarak kullan›lm›flt›r.”(Örnek,1981: 73).

Divan flâirlerimiz, “göz de¤mek”,“nazar de¤mek”, “göze gelmek”, “nazarau¤ramak” deyimlerini fliirlerinde kulla-n›rlarken nergisle2 de ilgi kurmufllard›r.Nergisin insana uyku veren özelli¤i se-bebiyle, mahmurluk özelli¤i, ayn› za-manda gözün mest, sarhofl olmas›n›n dabir iflaretidir. fiekil bak›m›ndan göz ile

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 167

Page 164: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

gösterdi¤i benzerlik ve uyku verme özel-li¤i, sevgilinin mahmur ve bayg›n gözle-ri için benzetme unsuru olmas›na sebepolur.

Câdû gözüne hindû dirler ü hatâ dirlerNergis ho nedür hâflâ ol gözde nazar vardur

(Kad› Burhaneddin)

fiairler sevgilinin bak›fl›na muhtaçolmakla birlikte bu bak›fllar›n etkisin-den de son derece korkarlar. Aflk flairiFuzulî, “Gönlümü ve can›m› aflk›n›nya¤ma etmesinden kurtarmak için çal›-fl›yorum; çünkü fitneler koparan nergisgözünün bir bak›fl›, gönlümü de can›m›da ya¤ma eder.”demektedir. Nergisebenzeyen göz, o kadar can al›c›d›r ki biranda gönlü ve can› ya¤ma eder, al›r gö-türür:

Kurtarma¤a ya¤ma-y› gamundan dil ü cân›Sa’yüm nazar-› nergis-i fettânun içindür

(Fuzulî)

2. Nazar Psikolojisinin ‹nsanÜzerindeki Etkisi

a. K›skançl›k-Haset Duygular›: Nazar›n temelinde k›skançl›k ve

haset duygusu yatmaktad›r. Bu duygu-da, düflmanl›k, kin ve intikam mevcut-tur. Haset duygusu ne kadar fliddetliolursa, nazar›n gücü de o kadar fliddetliolur.

Kötü kalpli kimseler, iyi ve güzelfleylere karfl› haset duyarlar. Edirneliflâirlerden Fânî, sevgiliye “pak-çeflm” ilebakmaktad›r; çünkü onun gönlü aynagibi temizdir:

Sâde-dil-i sâf-derûnuz eylerüz âyînevârPâk-çeflm ile nazar dîdâre bir ben bir habâb

(Fânî)

Afla¤›daki beyitte k›skanç olan fe-lektir ve fiehrî’ye yap›lan teveccühe ha-set etmifltir:

fiehrî-i bendene hüsn-i nazarun oldug›naGözi degdi hasedinden felek-i kec-nazarun

(fiehrî)

Eskiden medrese talebesi mübareküç aylarda köylere da¤›l›p halka dinîö¤ütlerde bulunmak, namaz k›ld›rmakveya müezzinlik etmek suretiyle para veerzak toplarm›fl. Bir dizesinde “Ey bed-nazar ey hasûd-› bed-dîl” diye seslenenNigarî, bir di¤er beytinde kendisinincerçi olmad›¤›n›, vaizin kendisini k›s-kanmamas›n› istemektedir:

Hased-âlûde nazar eyleme ey vâ‘iz-i cerCerciyem sanma ki ez kayd mu‘arrâyam men

(Nigarî)

Divan fliirinde goncan›n küçüklüközelli¤i t›fl olufluyla ilgilidir. Bir bebekgibi bafl›n› dayayamayan goncaya nergisgöz de¤irmifltir:

Gonce t›fl›na meger göz degiripdür nergisTo¤ru bafl›n tutamaz hâli be-gâyet müflkil

(Hasan Ziyâ’î)

Bahçede güzel ve latif görünen goncaya,sûsen ile nergisin nazar› de¤er:

Sûsenle nergisinden efendi bu gülflenün Ya dil de¤er o gonca-i ra’naya ya nazar

(Sabit)

Servi boylu sevgili, nergisin oldu¤uyerde sal›narak gezinmesin; aksi takdir-de nazar› de¤er:

Nergis olan yerde meded sal›nmas›n o serv-kad‹zi toz›na göz de¤er çokdur cihânda görmedik

( Necati)

Yukar›daki dizelerde nergisin nazarde¤irmesinden söz edilirken afla¤›dakifliirde ise nergise nazar de¤di¤i anlat›l-maktad›r. Rüzgâr›n (zaman›n) nazar›de¤di¤i için bahçelerde nergisin flehlâgözünün aç›lmaz olmufltur:

Aç›lmaz oldu çemenlerde çeflm-i flehlâs›De¤irdi nergise çeflm-i rûzgâr nazar

(Nedim)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

168 http://www.millifolklor.com

Page 165: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

“Âfet-i aynü’l-kemâl-i reflk”; enk›skanç, nazar› derhal de¤ecek göz anla-m›ndad›r. Rivayete göre, Hüzeyil kabile-sinden Kemal adl› bir kifli, her neye im-renerek baksa bakt›¤› fley, helâk olur-mufl. Halk aras›nda onun bu keskin na-zar›ndan dolay› “ayn-› kemâl” ve “âfet-i aynü’l-kemâl” tabirleri meflhur ol-mufl, nazar› de¤enler için kullan›lm›flt›r.

Nef’î, Kemâl-i ‹sfahânî’nin gözününbile kendisine nazar de¤iremeyece¤ini,kendisini yaralayamayaca¤›n›, kendi fli-irlerinin, gözün yaralay›c› etkisini defe-dece¤ini söylemektedir. Onun fliiri nazarde¤mesine karfl› âdeta bir muskad›r:

Âfet-i aynü’l-kemâl-i reflk kâr etmez banaDef’-i zahm›m çeflm-i Hallâk-i Ma‘ânîdür sözüm

(Nef’î)

Bir baflka fliirde, “nazra-i aynü’l-kemâl” tabiri kullan›lm›flt›r:

Eyledi tasvîr-i hüsnün putperestî dînimiBen flafl›rd›m sevdi¤im Allah bir âyînimiNazra-i aynü’l-kemâl-i çarha m› geldim acebVakf-› sûret etti çeflmân-› hakîkat-bînimi

(Tahir Olgun)

Zaman fitnedir ve flair, fitne zama-n›n göz de¤irmesinden korkmaktad›r.“Çeflm-zahm”, “zahm-› çeflm” de göz de¤-mesi anlam›nda kullan›lm›flt›r:

‹htirâz et çeflm-zahm-› rûzgâr-› fitnedenHer ham-› zülfünde bir cem‘-i perîflân olmasun

(Nâilî-i Kadîm)

Gönül kim zahm-› çeflm-i rûzgâra mazhar olmufl-durNigâh-› çeflm-i lutfundan talebkâr-› müdâvâdur

(Sabrî-i fiâkir)

Meflrebimde irtikâb-› çeflm-zahm âsân ikenBâ‘is olmakdan sipendün sûz›na feryâd›na

(Nâbî)

b. Nazar›n Etkisi (Yorgunluk,Hastal›k, Ölüm vb.)

‹nanca göre, göz de¤en yani nazarau¤rayan insan veya evcil hayvan hasta-

lan›r ya da bir kazaya u¤rar. Nazar› de-¤en insanlar›n bir bak›fl›yla, koca birat›n bile devrildi¤ine; cans›z nesnelerehatta ev, mal ve mülke nazar de¤di¤isöylenir. Bu yüzden özellikle cam eflyas›-n›n kazayla k›r›lmas› u¤ur say›l›r ve buzarar›n o nazar› veya hastal›¤› karfl›la-yaca¤›na inan›l›r. Halk aras›nda nazariçin söylenen “deveyi kazana, insan› me-zara” deyimi, nazar›n öldürücü gücünüçok güzel ifade etmektedir.

fiâir takatinin, eski gücünün kal-mamas›n›n sebebini göz de¤mesine ba¤-lamaktad›r:

Yârun od›na döyer idüm buncadan berüKalmad› tâkatüm dah› göz degdi sanas›z

(Kad› Burhaneddin)

c. Güzel ve ‹yi Olan fieyleri Kemgözlere Göstermemek, OnlardanSaklamak:

XVIII. yüzy›l flairlerinden T›rsî ‹b-rahim Efendi, tarladaki mahsulü düfl-mana göstermemesini aksi takdirde na-zar de¤ece¤ini söylerken bir baflka bey-tinde ise tarlas›na nazar de¤di¤ini s›-çanlar›n ekinlerini yiyip bitirdi¤ini an-latmaktad›r:Çatalca’ya varup geldükde bir çiftlik idin sonra Nazardan h›fz içün mahsûlüni a¤yâre gösterme

(T›rsî)

Bana da hâs›l› ekdi didiler degdi nazarYer s›çan› yedi hîç koymad› bir dâne baflak

(T›rsî)

Halis flaraba, flarap üzerindeki ka-barc›klar›n gözü de¤mifl ve kadeh k›r›l-m›flt›r. fiair, flaraptaki kabarc›klarla gözaras›nda ilgi kurufltur::Devrân aya¤›n flöyle flikest itdi flarâbun Gûyâ ki mey-i nâba gözi de¤di habâbun

(Bâkî)

Bir di¤er flâir de kadeh üzerindekikabarc›klar› göze benzetmektedir. “Sanahain gözle bakarsam, o kabarc›klar gibi,gözüm çatlas›n” demektedir:

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 169

Page 166: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Didüm habâb-› câm gibi çatlasun gözümÇeflm-i hiyânet ile idersem sana nazar

(Sabit)

Bahar›n gelmesiyle beraber gülleraçm›fl, bülbüller ötmeye bafllam›flt›r. fiâ-ir, zaman›n güzelli¤inin tazeli¤ine gözde¤memesini dilerken bir baflka flâir, çi-çeklere nazar de¤di¤inden söz etmekte-dir. Söz konusu çiçeklerin k›sa sürededökülmesi kaç›n›lmazd›r. Nesîm, ›l›kesen rüzgârd›r ve çiçeklerin aç›lmas›nasebep olur:

Güller aç›ld› bafllad› bülbül terâneye Göz degmesin tarâvet-i hüsn-i zamâneye

(‘‹ffetì Ebe-zâde)Hayl-i flükûfe göz diküp olm›fl idi nazarTâ bâd-› hofl nesîmüñ aça gözlerin revân

(Tufeylî)

Bir rivâyete göre Gaziantepli HalilBaba (Menflûrî), bir güzelin gözlerinemeftûn olmufl ve bu derdini memleketli-si hattat ve flâir Mazhar Efendi’ye aç-m›fl. O da bu güzel gözlerin sahibini gör-mek istemifl ve Menflûrî’nin evinde birziyafete kat›lm›fl. Ziyafete güzel gözlerinsahibi de kat›lm›fl; ancak o gün hastaimifl. Mazhar Efendi, gerçekten güzelolan bu gözlere bakm›fl ve afla¤›daki bey-ti söylemifl:

Çeflmin ey âhû nigâh›m âleme manzûrdurOl sebebden ayn isâbet eylemifl rencûrdur

(Menflûrî)

Tafll›cal› Yahya Bey de sevgiliningözlerine nazar de¤di¤ini düflünmekte-dir:Hakkâ ki old› milket-i hüsnin yüzi suy›Göz de¤di hasta çeflmüne ey gamzekâr

(Yahya Bey)

fiâir, sevgilisine nazar de¤memesiiçin yüzündeki örtüyü kald›rmamas›n›tembihler:

Nikâb›n› eylemesin ref’ görmedik çokdanO mûr-› dîdeye flâyed nazar isâbet ider

(Seyyid Vehbî)

Divan fliirinde rakip, âfl›¤›n de¤er-lendirmeleri ve duygular› içinde ele al›-n›r. Rakibin en önemli özelli¤i, sevgili-nin ilgisine mazhar olmak ve onun ya-n›nda bulunmakt›r. Âfl›¤a göre rakip,hiçbir zaman gerçek âfl›k de¤ildir. Sevgi-li ile âfl›k aras›nda daima bir engeldir.Âfl›k, rakibin sevgiliye nazar de¤irece¤i-ni düflünmektedir. Bu yüzden yüzünüonlara göstermemesini istemektedir:

Yüzüni görmesün çeflmi rakîbün dedügüm ey dostBu kim kem nesneden erür nazar gül-berg-i zîbâ-ya

(‘Alâ’î)Gösterme görmesin yüzün agyâr-› bed-nazar‹ki gözüm berü gelesin göz deger menüm

(Gubarî)

Âfl›k, gönül ve can gözünün nuruolan sevgilisine göz de¤ece¤i endiflesin-dedir ve rakiplerden uzak durmas›n› is-temektedir. Rakip ile sevgili aras›ndakiilginin âfl›kta uyand›rd›¤› k›skançl›kduygular›n›n bir eseridir:

Kurretü’l-ayn-› dil ü când›r.i.Kurretü’l-ayn-› dil ücând›r; hazer.i.hazer; k›l âh kimZagan.i.Za¤ra; içre kimseler.i.kimseler; göz degme-sin cânân›ma.i.cânân›ma;

(Handî)

Ay ›fl›¤›, keten ve kuru ot gibi fleyle-ri çürütürmüfl. Bu yüzden nazarla ilgikurulur. Yahya Kemal Beyatl›, “Nazar”adl› fliirinde, ay›n Leylâ’ya nazar etti¤inive onu sarart›p soldurdu¤unu; Leylâ’n›nnazara u¤rad›¤›n› anlatmaktad›r.3

3. Nazardan Korunma ve Kur-tulma Yöntemleri

Anadolu’da, nazardan zarar gördü-¤üne inan›lan insanlar için, türlü ar›n-ma törenleri düzenlenir: kurflun döktür-mek, sadaka vermek, tuzu bafl›ndan çe-virip atefle atmak, okutup üfletmek,muska takmak, çeflitli dualar vb. gibi.Divan flâirlerimizin de nazardan korun-mak için bütün bu yollara baflvurdu¤u-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

170 http://www.millifolklor.com

Page 167: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

nu ve fliirlerinde s›kça yer verdiklerinigörmekteyiz.

a.Nazarl›k, Göz Boncu¤u, U¤ur-luk vb. Takma:

Kötü bak›fl›n, kötü gözün de¤meme-si için çocuklar›n elbiselerine dikilenmavi camdan küçücük tespih tanesi flek-linde, bazan göz fleklinde olan, ortalar›delikli cam yuvarlaklara “nazar boncu-¤u”, “göz boncu¤u”, “gök boncuk” denilir.Bu boncu¤un daima mavi oldu¤u söyle-nir. Mavi boncuk, muska, çöreotu, ma-flallah gibi bir kaç nazarl›¤›n bir aradaolup bir tak›m teflkil edenlerine de “na-zar tak›m›” denir. 4 Türk Giyim Kuflamve Süslenme Sözlü¤ü’ne (1967:180-181)göre tam tak›m bir nazarl›k; bir mavinazar boncu¤u, üstüne Maflallah yaz›l-m›fl bir nazar alt›n›, bir akik, bir kurt di-fli, bir kaplumba¤a yavrusu kabu¤u gibibafll›ca fleylerden oluflmaktad›r. Bunlaraalt›n ve gümüfl çemberler geçirilir, kü-çük bir inci püskül eklenir.5

Nazarl›k, dünden bugüne bebekle-rin ilk ziyneti, süsü; gelinlerin, sünnetçocuklar›n›n giysilerinin üzerlerine tak›-lan bir süs, tak› olagelmifltir.6 Nazarboncu¤u ile birlikte alt›n veya gümüflpara dizisinin sünnet çocu¤unun fesinetak›lmas› süslenmeyle ilgili eski birâdettir. Eskiden küçük çocuklar›n önsaçlar›na alt›n dizme gelene¤ini görmek-teyiz.7 Bugün de kad›nlar›n veya k›z ço-cuklar›n›n saçlar›na mavi boncuklar›takma ve onlarla saçlar›n› süsleme âdetidevam etmektedir.

fiâir, kirpiklerdeki göz yafllar› ileipe dizilmifl göz boncuklar› aras›nda ilgikurmufl ve göz de¤memesi için bunlar›dizdi¤ini güzel bir sebeple anlatm›flt›r:

Merdümün göz degmesün diyü hayâlün t›fl›naDizdi göz boncuklar›n› riflte-i müjgânuma

(Emri)

Nazar boncu¤u, güzel bir fleydekihata için de kullan›l›r. Gördükleri bir

hataya “nazar boncu¤u”, “göz boncu¤u”,“nazarl›k” derler. Sanki hata olmasay-m›fl nazar de¤ecekmifl gibi düflünürler.

fiâir, gözündeki göz yafl›n›n ay›p-lanmamas›n›; gözünün boncu¤u oldu¤u-nu söylerken inci tanesiyle de ilgi kur-maktad›r:

Katre-i eflki gözümde itme ‘aybOl gözüñ boncug›dur ey dürr-i pâk

(Emri)

Bir baflka flâir ise, gözyafllar›n› sev-gilinin göz boncu¤u olarak kabul etmedi-¤ini söyleyerek hay›flan›r:

Göz boncu¤›na saymaz o dil-dâr dirîgâÇeflmüm gam-› la’liyle dirler ki derîdür

(Âfl›k Çelebi)

Nazar boncu¤u takmakla k›skanç-l›k dolu bak›fllar›n tesirinin azalt›lmas›veya baflka yönlere yans›t›lmas› amaç-lanm›flt›r. Nef’î, goncan›n üzerindeki çi¤taneleri ile çocu¤a tak›lan nazar boncu-¤u aras›nda ilgi kurmufl; goncay› çocu¤a,bülbülün gözyafllar›n› da göz boncu¤unabenzetmifltir. Goncan›n üzerindekileriçi¤ tanesi zannetmeyin; çünkü onlar›nazardan korumak için bülbül (âfl›k)takm›flt›r, demektedir:

Jâle sanman takt› t›fl-› goncaya göz boncu¤uK›lma¤a yavuz nazar def’in siriflk-i andelîb

(Nefî)

fiâir, sevgilisini çok sevdi¤ini ve bu-nu baflkalar›n›n bilmesinin ona nazarde¤irece¤i endiflesindedir. Sevgilisindekigöz boncuklar›n›n bile onu koruyamaya-ca¤›n› düflünmektedir:

Gök boncuklar olsa da korkar›m nazar de¤erSeni çok sevdi¤imi yine herkes bilmesin

(Mehmet Ç›narl›)

Bir baflka flâir, T›rsî, fliirine nazarde¤ece¤i endiflesindedir ve göz boncu¤uas›lmas›n› istemektedir:

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 171

Page 168: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

T›rsiyâ görmege göz boncu¤› as bu gazeleEser-i hâmenüzüñ flöhret-i ‘unvânladur

(T›rsî)

Afla¤›daki beyitte nazardan korun-mak için bahçeye sar›msak as›lm›flt›r:

Hele sar›msag› var bûstânunNazardan h›fz içün ç›kd› dineldi

(T›rsî)

b. Dua Etmek, Okuyup Üflemek:Hofla giden güzel fleylere bak›l›rken

“Allah nazardan saklas›n, Allah kemgözlerden korusun” demek âdettendir.Afla¤›daki beyitlerde flâirler, sevgilileri-ne veya memdûhlar›na göz de¤memesiiçin, Allah’a dualar etmektedirler:

Kim nazardan eyleyip mahfûz dünyâda hemânVâlideynine ba¤›fllas›n onu Rabb-i Mecîd

(Meflhûri)Vardukça çemen seyrine göz de¤memek içünOl gözleri mestâneyi sen sakla ‹lâhî

(Figanî)O t›fl-› mektebüm dinletti h›fz›n hofl edâlarlaOnu sû-i nazardan eylesün mahfûz yâ Hâf›z

(Sünbülzâde Vehbî)

Gezend-i çeflm-i bedden dâ‘imâ mahfûz olup yâRabOla ömr-i tabî‘i safha-i ikbâline terkîm

(fiâkir)Göñül ‘›flk od›na yanar gözüm nemNecâtî Tanr› saklasun nazardan

(Necatî)Kemâl.i.Kemâl;-i flöhreti âfâk› tutdu gözlerininEsirgesin hemân Allâh.i.Allâh; kem nazarlar-dan

(Âsaf)Hudâ h›fz eylesin çeflmiñ senin yavuz nazar-lardanGözüm nûru kemân ebrûlar›n h›fz eyle düflmenden

(Mirzâ- zâde Sâlim)Hemân sû’-i nazardan onlar› h›fz eyleyip MevlâBa¤›fllas›n cihân durdukca flâh-› mu’ciz-âsâra

(Meflhûrî)

Âfl›k, sevgilinin nazardan korunma-s› icin dualar eder. Rakibin, “bed-nazar”,“a¤yâr-› bed-nazar”, “bed-likâ” olarakvas›fland›r›lmas›, sevgiliye nazar›n›nde¤ece¤i endiflesidir. fiâir, sevgilininbunlarla sohbet etmesini hofl karfl›la-

maz. Üzüntüsünü belirtir ve onun içinduâlar eder:

Hudâ cemalüni h›fz ide bed-nazarlardanGedâlara komam›fl gerçi anda cây-› suâl

(Nev’î)Rakib-i bed-likâlarla iflitdüm sohbet itmiflsinVücudun saklasun bârî belâlardan kazâlar-dan

(Nev’î)Sak›n göz degmesün hüsnün gülineRakîb-i bed-nazardan ictinâb it

(Selim)Çeflm-i a’dâdan hazer k›l gülsitânda her zamânTurma gel cân bostanda bitmez ey serv-i revân

(Üsküplü Hulusi)

Aflk ac›s› çeken ve sevgilisinden ge-reken ilgiyi göremeyen âfl›k, beni cevrederek a¤latan o rûflen nazarl› dilberdir;dilerim ki onun kemal derecesindeki gü-zelli¤i nazara u¤ras›n, diyerek sevgiliyenazar de¤mesini ister:

Kemâl-i hüsnü yâ Râb mazhar-› aynü’l-kemâl ol-sunBeni giryân eden cevr ile ol rûflen-nazard›r hep

(Nu’mân Mâhir)

c. Yüze Kara Sürmek, Nil Çek-mek

Anadolu’da kötü gözlü kiflilerin na-zar›ndan korunmak için çocuklara siyahlekeler sürülürmüfl. Yeni do¤an bebekle-rin al›nlar›na çivit, kömür çekmek âdetigünümüzde baz› yörelerimizde devametmektedir. Bu flekilde göz de¤mesininönüne geçilece¤i inanc› yayg›nd›r.

Burhân-› Kât›’n›n (2000:481) “lâm”maddesinde flu bilgi verilmifltir: “...çefl-mâru manâs›nad›r ki amber, misk, üzer-lik, çivit ve laceverdi agiflte edip def’-içeflm-zahm için çocuklar›n vechelerineçekerler.”

Nîl, çivit otu demektir. Afla¤›dakibeyitlerde nazara karfl› nîl çekmeyi gör-mekteyiz:

Çekdi gird-i ruh-› bostâna beneffle yine nîlTâ eser eylemeye nergisün ana nazar›

(Tacizade Cafer Çelebi)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

172 http://www.millifolklor.com

Page 169: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Bahd› bu gözüm yafl›na göz degmesün diyü megerAlt›nda bir nîl eyledi gözümdeki ceyhûn içün

(Kad› Burhaneddin)

d. Üzerlik Takma, Tütsü Yakma:‹nsanlar›n üzerlik (yüzerlik)8 to-

humlar›n› elbiselerinde tafl›malar› ve to-humlar›n› kurumadan önce iplere dize-rek haz›rlad›klar› nazarl›klar› duvaraasmalar› daha ziyade nazara gelmemek,kötü göze u¤ramamak için baflvurdukla-r› tedbirlerdir.

Üzerli¤in Anadolu’da en yayg›n kul-lan›m alan› nazar inanc›yla ilgilidir. To-humlar› nazara karfl› tütsü olarak atefleat›l›r ve bitkinin meyveleri duvara as›l›r.Nazara u¤rad›¤›na inan›lan ya da de¤e-bilece¤i düflünülen bebekler, çocuklar,hayvanlar, atefle at›lan üzerlik tohumla-r›n›n duman›yla tütsülenir ve dumankoklat›l›r. Anadolu’da mavi beze sar›l-m›fl olarak üzerlik, okunmufl çöreotu,flap, ince elek unu, sar›msak, tuz ve ka-ra sak›z içeren küçük muskay› tafl›ma-n›n da nazardan koruyaca¤›na inan›l›r.Bu bitkiye, tohumlar›n›n insan üzerindegezdirilmesi, tütsünün üzerinden atlan-mas› ve yo¤urdun üzerine serpilmesi ne-deniyle üzerlik ad› verildi¤i ileri sürül-mektedir.

Üzerlik, güzel kokulu bir ottur; an-cak kuruyunca incelir ve e¤ilir. Divanflâirleri, üzerlik tohumu anlam›ndaki“sipend” kelimesiyle pek çok mazmunlaryakalam›fllard›r.9 Afla¤›daki beyitte Bâ-kî, hilâlin görünüflüyle bu kurumufl vee¤ilmifl üzerlik aras›nda bir ilgi kurmufl-tur:

Dehr bir flâh-› sipend urdu felek micmerineMâh-› nev sanma flafakda görinen zerd ü nizâr

(Bâki)

Bir baflka fliirinde ise, “Bu zay›f vesararm›fl vücutla senin ayr›l›k ateflinedaha ne zamana kadar üzerlik tohumugibi yanay›m?” demektedir:

Bu cism-i zerd ü zâr u nizâr ile nice birYanam firâkun âtefline nitekim sipend

(Bâki)

Sevgilinin ayr›l›k ateflini görünceüzerlik gibi akl› s›çrayan flair, üzerlik ileatefl ve ak›l aras›nda ilgi kurmaktad›r:

Âtefl-i hicrin görünce dil-berün ey HâletîS›çrad› ‘aklum benüm fi’l-hâl mânend-i sipend

(Hâletî)

O peri yüzlü sevgilinin yüzündekibenler, püskürme ben de¤ildir. Nazarde¤memesi için ateflli yana¤›n›n üzerinebir avuç üzerlik atm›fl diyen flair, sevgili-nin yüzünde benlerin bulunuflunu güzelbir sebebe ba¤lamaktad›r:

Püskürme ben degil o perî çeflm-zahm içinAtm›fl ‘izâr-› âtefline bir avuç sipend

(Yeniflehirli Beli¤)

fiairlerden biri, sevgiliye göz de¤-mesin diye, gam dolu gönlüne âh›n›n k›-v›lc›mlar›n› sipend ederken bir di¤eri ise“buhâr-› flem‘-i fürûzân›n›” sipend et-mektedir:

fierâr-› âh› dil-i pür-gama sipend iderümGezend-i çeflmi tokunmaya diyü agyâru

(Hâletî)‹sâbet eylemesin deyü bed-nazar her flebBuhâr-› flem´-i fürûzân›n› sipend etsin

(Mirzâ-zâde Sâlim)

Kendisine nazar de¤di¤ine inan›lanveya nazar de¤me olas›l›¤› olan kimse-nin bafl›, kollar› ve ayaklar›na duman›ntemas etmesi sa¤lan›r. Bu tütsüleme veçat›rt›lar esnas›nda tekerlemeler söyle-nir.10 Tohumlar ç›t›rdad›kça nazar›n da-¤›laca¤›na inan›l›r. Günümüzde kötüruhlardan ar›nma ve nazar tedavisi için,bunu ocak veya mangalda yakarak tüt-türenler de vard›r.

Afla¤›daki beyitte çocuklara nazarde¤mesinden ve bir çanak içinde tütsü-nün (üzerlik) yak›lmas›ndan söz edil-mektedir:

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 173

Page 170: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Çocuklara be-meded tütsü ver nazar de¤miflK›r›k çana¤ ile âtefl getir de hürmül saç

(Hevâyî)

“Bir tel çektim Mardin’den” adl›türkünün; “Üzerlik dizdireyim / De¤me-sin sana nazar” sözlerinde nazara karfl›tedbir olarak üzerlik dizdirmek gösteril-mektedir. Üzerlik tütsülenmek ise hemnazardan korunmak isteyen hem dekendisine nazar de¤mifl kimseler içinkurtulufl çarelerinin en çok tercih edi-lenlerinden biri olarak görülmektedir.11

Üzerlik, tecrübeye dayan›larakhalk hekimli¤inde kullan›lm›flt›r. Kanbas›nc›n› düflürmesi, yat›flt›r›c› ve terle-tici oluflu sebebiyle bugün modern t›bb›nda ilgisini çekmektedir. Nazara u¤ra-mak, halk inan›fl›na göre manevî sebep-lerle ilgilidir. T›p dünyas›nda ise bilim-sel sebeplerle ifade edilmektedir.12

Âfl›k, peri gibi güzel sevgilisine kemgözlerden zarar gelmesin diye can›n›mihnet oca¤›nda üzerlik ederken birbaflka âfl›k, sevgilisinin gözlerine nazarde¤memesi için yüre¤ini tütsü kab›; sabru saman›n› da üzerlik etmifltir:

Ol perîye ermesin deyü yavuz gözden gezendCân›m› mihnet oca¤›nda sipend etdim yine

(Hayretî)

Nazar de¤mifl diyü hayfa gönül ol çeflm-i bîmâraDerûn›n micmer itmifl sabr u sâmân›n sipend itmifl

(Mâhir)

e.) Muska, Hama’il,Vefk ve Bun-lar›n ‹çindeki Koruyucu Dualar(Mercan Duas›, Kadeh Duas›):

Muskaya halk aras›nda “nuska”,“nüsha” da denmektedir. Muska, genel-likle fleyh, hoca gibi erbab› taraf›ndanflerit fleklinde bir k⤛da yaz›l›r; bafllan-g›c›ndan sonuna kadar k›vr›la k›vr›laüçgen fleklinde toplan›r ve bir muflamba-ya sar›l›rd›. Onun üzerine ince bir meflinveya uygun bir kumafl dikilir ve bir ip

veya kordonla boyna as›l›r veya elbise-nin iç taraf›na bir yere tutturulurdu. Es-kiden herkesin bir muskas› vard›. Zen-gin kiflilerin muskalar›, üstü kabartmaçiçekle süslü, alt›n veya gümüfl üçgenfleklindeki kutular›n içine konulur veboyna öyle as›l›rd› (Koçu, 1967:177).Muskalar›n içinde k⤛t veya ifllenmiflderilerin üstüne Kur’an’dan al›nan sûreve âyetler, vefkler yaz›l›r, resmedilir.Günümüzde halk aras›nda, küçük boy-daki Kur’an-› Kerim (En’am) de bir ku-mafl parças›na veya muflambaya ya daözel mahfazas› içinde muska yerine ta-fl›nmaktad›r.

Arapça bir kelime olan “hamâil”,omuzdan çapraz as›lan ba¤ (k›l›ç, niflanhamâili) anlam›n›n yan› s›ra göz de¤me-sinden korunmak ya da halka güzel gö-rünmek için haz›rlanm›fl muskalara dadenilir. Boyunda “muska”, kolda “pazu-bend”dir.13

II.Abdülhamid zaman›nda, okulüniformalar› için k›rm›z› kumafltan birkar›fl enlili¤inde hamâiller yapt›r›lm›flve üzerlerine sar› s›rma veya beyazipekle “Padiflah›m çok yafla” dövizi iflle-tilmifltir. Okulla beraber bir törene git-tiklerinde, bu hamâiller, ö¤rencilerin ce-ketlerinin önüne, sa¤ omuzdan ceketinsol yan ete¤ine do¤ru konulurdu (Koçu,1967:127). Sünnet çocuklar›n›n k›yafet-lerinin önüne, sa¤ omuzdan sol yana ka-dar, k›rm›z› renkli bir kumafl üzerine ifl-lenmifl “Maflallah” dövizinin tak›lmas›günümüzde hâlâ devam eden bir gele-nektir.

fiâir, kendi nazar›n›n de¤mesindenkorkmakta ve nazar de¤memesi için sev-gilinin saçlar›n›n, cemal bâzûsuna ha-mâyil olmas›n› istemektedir.

Kâkülün olsun hamâ’il-bend-i bâzû-y› cemâlÂfet-i aynü’l-kemâl-i i’tibâr›mdan sak›n

(Nâilî)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

174 http://www.millifolklor.com

Page 171: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Sevgilinin saçlar› hamâil gibi düflü-nülür. Böylece saç, hamâil içinde t›ls›-m›n yapaca¤› ifli yapm›fl olur:

Göz de¤meme¤e turras› sa¤›na sol›naBoy›nca iki heykel-i ‘anber-feflân asar

(Necatî)Sehî kaddün sal›ndukça yüz göz degmemek içünTakar müflgîn hamây›llar saçun sen serv-i sîmîne

(Ayd›nl› Visali)

Âfl›¤›n kolu ço¤u zaman, bir hamâilyerine geçer ve sevgilinin boynuna do-lanmak ister:

fiol sararmufl kollar›n sald› Mesihî boynunaSana yavuz gözden altunlu hamâ’il baglad›

(Mesihî)Zülfi sihri gözi degmifldür sanaKollar›ndan bir hamâyil k›l gönül

(Kad› Burhaneddin)

Ahmed Pafla’n›n da dolamak istedi-¤i kol, sevgilinin boynu için ya hamayilya heykel-i zerrindir:

Ger yavuz göz de¤mesin dirsen sal›n ey serv-i nazBoynuna Ahmed kol›ndan heykel-i zerrîn salup

(Ahmet Pafla)

Türk Giyim Kuflam ve SüslenmeSözlü¤ü’ne (1967:30-31) göre “bâzû-bend”, içinde muska veya kimlik ya daalt›n veya mücevher bulunan bir mahfa-zad›r ve kolun bâzû denilen k›sm›naba¤lan›p tafl›n›r. Tafl›yan›n mevkiine gö-re, sudan koruyan kumafllardan, gümüflve alt›ndan “bâzûbend”ler olmufltur. Dir-sek ve omuz aras›na ba¤land›¤› için, ab-dest almak gibi herhangi bir sebeple kol-lar s›vand›¤›nda görülmezdi. Bâzûbend-ler, 2-4 parmak kal›nl›¤›nda olurdu. Bâ-zûbendler, bir muska oldu¤u zaman, ya-z›l› k⤛t muflambaya sar›l›r, sonra bâ-zûbendin içine yerlefltirilirdi. Alt›n veyadi¤er mücevherler de önce bir beze istifedilerek aralar› göz göz dikilir, sonra bâ-zûbendin içine konulurdu. Kimlik olarak

kullan›lan bâzûbendler ise, alt›n, gü-müfl, murassa, bir süs eflyas› olurdu.Hamâillerin içine simyâ ilminin öngör-dü¤ü flekilde harf ve rakamlar ile âyet-ler yaz›l›rd›. Her bir harf ve rakam›n de-lâlet veya temsil etti¤i bir s›r vard›. Efe-ler, kurflun geçmesine mani olan muska;çapk›nlar, flirinlik muskas›; hastal›kl›olanlar da çeflitli dualardan meydanagelen flifa muskas›n› kollar›na ba¤larlar-d›.

Muska, aflk yaras› gibi, âfl›¤›n ko-lunda durmaktad›r:

N’ola bâzû-y› sa‘y-› gerden-i ümmîde salarsamKolumda dâ¤-› ‘›flkun gibi h›rz-› a‘zamum vardur

(Âfl›k Çelebi)

Nâilî, sevgilinin kâkülünün k›vr›-m›n›n yanaklar›n›n üzerine düfltü¤ünüve fitne ç›karmas›n diye ayva tüylerinin,yüzünde bofl yer b›rakmad›¤›n›; böyleceyüzün ayva tüyleriyle yaz›l› bir muskahalini ald›¤›n› söylemektedir. O muskaile bir çok belây› def edece¤i,ni düflün-mektedir.

Âflûb-› gam-› kâküle hatt›n komad› yerOl h›rz ile çok def’-i serencâm ederiz biz

(Nâilî)

Fuzûlî’ye göre, hakiki sevgilinin afl-k› insan› belalardan koruyan bir muskagibidir. O muskaya benzeyen aflk, kendinefsini korumaktad›r:

Fâri¤ etti aflk›n özge mehlikâlardan beniH›rz-› când›r saklad› aflk›n belâlardan beni

(Fuzûlî)

Sünbülzâde Vehbî, bir tarih beytin-de, nazar de¤memesi için kullan›lanmuska anlam›ndaki “h›rz”, nazara vebaz› kötülüklere karfl› tak›lan muska de-mek olan “ta’vizât”, büyücü “rukye-hân”gibi birbirleriyle ilgili kelimeleri14 birarada kullanm›flt›r:

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 175

Page 172: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

H›rz-› ta’vîzât-› Rabbânî nigeh-bânl›k edipZât-› vâlâ kadrine olsun melâ’ik rukye-hân

(Sünbülzâde Vehbî)

fiâir ise, nazar de¤memesi için ço-cuklar›n kollar›na tak›lan muska anla-m›ndaki “ta’viz” ile “hatt-› anberîn” ara-s›nda bir ilgi kurmufltur. Nazar de¤me-mesi için sevgilisinin yüzündeki ayvatüyleri güzellik muskas› yazm›flt›r:

Çeflm-i bed ermesin diyü ey nâzenîn sanaTa’vîz-i hüsn yazd› hat-› anberîn sana

(Arpaemînizâde Sâmî)

Nâbî, bir k›t’as›nda, e¤er visal ko-lumda hâmim ta’vîz, yani muska olsay-d›; düflman›n gözünün de¤mesindenkorkmazd›m, demektedir. “Hâmîm” keli-mesi hem “hâmî” (koruyucu) hem deKur’an’da geçen “Hâ Mim” harflerineiflarettir:

Ben dah› gam m› çekerdim nazar-› a‘dâdanBâzû-y› vaslda ta’vîzim olayd› “Hâ Mim”

(Nâbî)

Muska, nazar de¤memesi için, sev-gilinin boynuna hamâil gibi tak›lm›flt›r:

Kim nazardan an› ta’vîze dü-dest-i âfl›kSar›l›r gerden-i dildâra hamâ’il gibi

(Diyarbekirli Hâmî)

Sevgilinin gamzesinin k›l›c› bir ha-mâil görevi üstlenmifltir:

Türk-i çeflmi üzre h›rz içün du‘â-y› seyfîveflGamzesi tîginden ol yârün hamâ’il var idi

(Tacizade Cafer Çelebi)

Divan flâirlerimiz “h›rz-› cân” ilegüzel mazmunlar yakalam›fllard›r15 Na-zar de¤en kiflilere ve özelikle küçük ço-cuklara nazar dualar› okunur veya budualardan meydana gelen muskalar ta-k›l›r. Kur’an-› Kerim’in Nûn ve’l-Kalem(68.) Sûresi’nde de nazardan söz edil-mekte olup bu surenin 51. ve 52.âyetlerimuskalara yaz›l›r.16

Mercan duas›; eski En’am kitapla-r›nda bulunan Kar›nca duas›, ‹sm-iAzam duas› gibi bir duad›r. fiirinlik du-as› veya muskas› da denilir(Onay,1996:351). Afla¤›daki beyitte mer-can duas›, nazardan korunmak için kul-lan›lmaktad›r. ‹çinde “mercan duas›” bu-lunan bir muska, ince bir iple bâzûyaba¤lanm›flt›r:

Rakîb-i bed-likâ mercân du‘âs›n h›rz-› cân itmiflNazardan h›fz içün k›nnâb ile bâzûya ba¤lanm›fl

(T›rsî)

Nazardan koruyacak olan bir di¤erdua, kadeh duas›d›r. Nazar de¤memesiiçin sakinin koluna muska olarak tak›l-m›flt›r:

Nazardan itse isâbet iderdi pîr-i mugânKadeh du‘âs›n› bâzû-y› sâkiye ta’vîz

(Sabit)

Ço¤u zaman bir müflkilin hallolma-s› veya nazardan korunmak için bâzû-bende vefk; boyna da cevflen tak›l›r. Aflkelbisesi, flâirin gönlüne cevflen gibidir.Gam k›l›çlar› gönlüne sald›rsa da bucevflenden dolay› tesir etmez:

Maksâdun çekmekse âgûfla o flûh-› ser-kefliVefk-› bâzû-y› niyâz› sâ’id-i ibrâma yaz

(Enderunlu Vâs›f)Tîr-i gam ya¤sa derûn-› dile etmez te’sîrCâme-i aflk benüm gönlüme cevflen gibidür

(Enderunlu Vâs›f)

Vefk, bir kimsenin ümit ve arzusu-na göre dualar, harfler, flekiller yaz›l›muska veya hamâildir (Onay, 1996:494).Genellikle bir karenin bölünmüfl karele-rine rakamlar koymaktan ibarettir. Burakamlar karelere öyle yerlefltirilir kiyukar›dan afla¤›ya, sa¤dan sola ya daköflelemesine toplad›¤› zaman ayn› top-lam sonucunu verir. Ebced hesab›na da-yan›larak yap›lan bu büyüsel kareler,muska ve hamâ’il olarak kullan›lmakta-d›r (Örnek, 1981:42).

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

176 http://www.millifolklor.com

Page 173: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Üç günlük dünyan›n devlet ve ikba-line ba¤lanmamak gerekir. Kola ba¤la-nan üç köfleli muska haline gelmifl dua,pek çok kola ba¤lanmaktad›r:

Se rûze devlet-i ikbâl-i çarha olma dil-besteBu bir vefk-› müsellesdir nice bâzûya ba¤lanm›fl

(Nailî)

Sonuç‹nsanlar›n davran›fllar›n› yönlen-

dirmede etkili olan inan›fllar›n ço¤u ku-flaktan kufla¤a geçmekte ve insanlarüzerinde de çeflitli roller oynamaktad›r.Baz› inan›fllar, hurafe özelli¤i tafl›salarda bunlar›n ço¤u al›flkanl›kt›r. Bilindi¤igibi baz› al›flkanl›klar›m›z› zevkle yapar,yapamad›¤›m›z taktirde huzurumuzunkaçaca¤›na inan›r›z. Bütün bunlar, al›fl-kanl›ktan veya kendi iç huzurlar›n› ra-hatlatmaktan baflka bir fley de¤ildir.

Divan fliirinin sosyal hayattanuzak, hayalî ve taklidî bir edebiyat oldu-¤u iddialar›na ra¤men, ele ald›¤›m›z ko-nudaki tespitler divan fliirinin hayat›ngerçekleriyle iç içe oldu¤unu göstermek-tedir. Divan fliiriyle hayat aras›ndaki il-gi, yüzeyde de¤il; tersine derin bir yap›-dad›r. Divan fliiri, içtimaî hayattan hertürlü gelenekten ilham alm›fl, yararlan-m›flt›r. ‹ddia edilenin aksine divan flâir-leri hayatla s›k› münasebetler kurmuflve çevrelerinde olup bitenleri iyi gözlem-lemifllerdir. Ancak, gözlemlerini fliire ha-yalle yerlefltirmifllerdir. Onlar›n d›fl dün-yas›nda geliflen her olay, iç dünyalar›n›anlatan bir olgu olmufltur. fiiirlerindekulland›klar› malzemeler halk kültürüy-le de ilgili olduklar›n› desteklemektedir.Bu sebeple geçmiflimizi araflt›rd›¤›m›zher alanda klâsik fliirimizin ihmal edil-memesi gerekti¤ine inan›yoruz.

NOTLAR1 Temâflâ eylesem hüsnün bana h›flm itmesün

çeflmünGöze çün kim yasa¤ olmaz flehen-flehler

yasa¤›nda (Cem Sultan)

Nazar k›ldukda hüsnünde niçün h›flm ider olçeflmün

Bu rûflendür ki ‘âlemde göze hergiz yasa¤olmaz (Karamanl› Ayni)

Reng-i la‘lün ben habâb-› câma göstermezidüm

N’eyleyüm hünkârum ‘âlemde göze olmazyasa¤ (Fasihî)

2 Nergis, çok güzel ve aflktan anlamaz bir de-likanl› imifl. Onu sevip de derdinden periflan olangenç k›zlar, bu genci tanr›lara flikayet etmifller. Tan-r›lar›n verdi¤i ceza sonucu Nergis (Narsis) bir günderede kendi aksini görüp âfl›k olur. Kendisini sey-rederken suya atlar ve bo¤ulur. Vücudu çürüyüp ye-rinde göze benzeyen bir çiçek açar ve bütün güzelle-re hayran hayran, bayg›n bir flekilde bakar. Baflkabir efsaneye göre, bir ›rmak ile perinin o¤ludur. ‹n-sanlar ve periler buna âfl›kt›r. Hatta Ses adl› perionun aflk›ndan ölmüfl ve bir tafla dönüflmüfltür. Birbaflka efsaneye göre, Gül ile Nergis aras›nda bir aflkyaflanm›fl. Bu iki sevgiliden Nergis, göz fleklinde birçiçek haline sokulmufl ve k›yamete dek hicran ve in-tizar çekmeye mahkum edilmifltir. Divan fliirimizdesevgilinin gözü, nergistir. Bayg›n ve flehla bakar.

3 Gece Leylâ’y› ay›n on dördü,Koyda tenhâ y›kan›rken gördü:“K›z vücûdun ne güzel böyle aç›kK›z yak›ndan göreyim sâhile ç›k!”Bakt› etrâf›na ürkek ürkekDedi: “Tenhâda bu ses n’olsa gerek?”“K›z vücûdun sar› güller gibi terÇ›k sudan kendini üryân göster”Aran›rken ay›n ölgün sesini,So¤uk ay öptü beyaz ensesini.Sard› uzvunu bir ince s›z›;Bu öpüfl gül gibi soldurdu k›z›.Soldu, günden güne sessiz, solduDediler hep: “K›za bir hâl oldu!”....Nice günler bu fleâmetli ölüm,Oldu çok kimseye bir gizli dü¤üm;Nice günler bakarak dalgalara, Dediler: “U¤rad› Leylâ nazara!”4 Bir hadis-i flerif’in meâlinde “Göz de¤mesi

için boncuk takmak, iki çift aras›nda aflk ve muhab-bet ba¤› kurmak için sihir yapmak flirktir ve büyükgünaht›r.”buyurulmaktad›r. Hz. Muhammed, birinizhoflunuza giden bir fley görürse: “Mâflâallâh, lâ kuv-vete illâ billâh”, “Mâflâallâh, bârekallâh” demelidir,buyurmaktad›r.

5 Anadolu’da nazar boncu¤u, muska, çöreotu,kurt difli, deniz hayvanlar›n›n kabuklar›, ç›tl›k a¤a-c›ndan yap›lm›fl sürahi, bardak gibi küçük flekillerelbiseye ilifltirilir veya hayvanlar›n boynuna as›l›r.Evlerin kap›lar›na at nal›, nazar boncu¤u, üzerlik,küçük çocuk ayakkab›s›, deve dikeni; tarla, ba¤ vebahçelere öküz bafl›, köpek kafatas› at nal›, yumur-ta kabu¤u, sar›msak; arabalara, nazar boncu¤u, kü-çük çocuk ayakkab›s› as›l›r.

6 “U¤urluk” veya “nazarl›k” denilen eflyalar›nço¤u süs eflyas› hâline gelmifltir. Bugün son model

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 177

Page 174: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

arabalar›n ön veya arka camlar›na as›lan, bürolar-daki masalarda, çal›flma odalar›n›n raflar›nda, lüksapartmanlar›n kap›lar›nda radyodan çiçek saks›s›-na, boyac› sand›¤›ndan buz dolab›na kadar her çefliteflyan›n fluras›na buras›na tak›lan nazarl›k veyau¤urluklar vard›r. Bilinçli veya bilinçsiz olarak, es-kiden beri insanlar, çevresini saran kötülüklerden,kötü gözlerden, u¤ursuzluklardan korunma ihtiyac›hissetmektedir. Boyna tak›lan muska biçimindekiüçgen kolyeler, üzerlik çeflitleri, firûze caml› nazar-l›klar, boncuklu çocuk nazarl›klar›, de¤iflik ebat,renk ve türdeki göz boncuklar›, boncuklu bilezikler,at boyunlu¤u, hayvan muskas›, yaz›l› olarak tafl›-nan dualar gündelik yaflam›n neredeyse her kare-sinde yer alan nazardan korunmak için tak›lan süsveya tak› olarak ra¤bet görmektedir. Bütün bunlarço¤u zaman, manevîlikten öte maddî olarak de¤ertafl›maktad›r.

7 Dâye-i ebr yine goncalarun flebnemdenBafl›na akçe dizer nite ki etfâl-i s›gâr (Bâkî)Günde iki kez çözerler bafl›na akçe dizerlerA¤zuma emcek virdiler nefs kabz›na düfldi gö-

nül (Yunus Emre)8 Bilim adamlar›na göre halk aras›nda bu bit-

kiye üzerlik denmesinin gerekçesi flunlard›r: Otuntütsüsünün insana yüz iyilik getirece¤ine inan›lma-s› sebebiyle “yüz eyilik”; tütsünün yüze ve ele tutul-mas› sebebiyle “yüz ellik”; ottan insanda aktif gücüart›r›c› macun yap›m›nda yararlan›lmas› sebebiyle“yüz erlik” denilmifltir. Bitkinin ad› zaman içerisin-de “üzerlik”e dönüflmüfltür.

9 fiu kim diler ki ide bir perî-ruhu teshîrDiliyle cân› belâ oduna sipend gerek (Hayre-

tî)Ugramaz idi dâ‘ireme ol perî benümGer yanmasayd› micmer-i gamda sipend-i

cân (Azmizâde Haletî)

Gerdenüñde kâkülüñ cân boyn›na salar ke-mend

‘Âr›zuñ üstinde hâlüñ âtefl üzre kor sipend (Emrî)

Beni cânumun sipendi saç› aklumun kemen-di

Cân›na salup bu bendi ol od›na yanan› gör(Kad› Burhaneddin)

10 “Gelsin üzerlik, gitsin nazarl›k / Üzerlikbin bir erlik”, “Çat›r çat›r çatlas›n, çat›rt›s› patlas›n/ Güzel k›z›ma nazar edenin, iki gözü çatlas›n”,“Elemtere fifl / Kem gözlere flifl / Üzerlik çatlas›n /Nazar eden patlas›n”, “Üzerliksin havas›n / Herdertlere devas›n / Ak göz, kara göz / Mavi göz, elagöz / Hangisi nazar etmiflse / Onlar›n nazar›n› boz.”

11 Üzerlik veya nazarl›k olarak tabir edilenm›s›r, arpa taneleri ve üzerlik otunun dizilmesiylemeydana gelen duvar süsleri, bugün hem inanç ba-k›m›ndan hem de kültürel ve turistik bir el sanat›olarak de¤er tafl›maktad›r. Üzerlikler genellikleköylerde evlerin duvarlar›n› süsleyen ayr›ca nazar-dan korudu¤una inan›lan eflyalardan say›l›r.

12 Prof.Dr. Süheyl Ünver, “Nazar De¤mekHakk›nda Bir Risale”sinde, (Oto Nöro-oftalmoloji-

ayr› bas›m, vol.6,No:3-4) “Bugün nazar de¤meninruhî mekanizmas›n›n da vücudumuzda atom haya-t›n›n kudrete tahavvülüyle münasebeti olaca¤›n›düflünme zaman› gelmifltir. Ruhî tesir, bizden oldu-¤una göre uzuvlar›m›z›n maddelerinden kudrete ta-havvül edebilen hususlar› inkâr edemeyiz.”demeksuretiyle bu noktaya dikkat çekmifltir.

13 Avniyâ mekr-i rakîb-i dîvi men‘ etsin diyüPeyk-i âh›n boynuna takd›m hamâ’il flâh

flâh (Avnî)

Yazdurup müflg ile boyn›na hamâ’il takd›Kendüye etmek için halk› musahhar sünbül

(Bâkî)

Âfl›k-i bî-dil ruh-› zerd ile yasdans›n kolunYaraflur zerrîn hamâ’il sâ’id-i sîmînüne (Bâ-

kî)14 Bir hadis-i flerifte, “temime ve tivele flirk-

tir.” buyuruluyor. Manâs›z fleyleri veya küfre sebepolan rukyeyi okumaya efsun denir. Efsunu veya na-zar› bizzat önledi¤ine inan›lan nazarl›k denilen fley-leri, üzerinde tafl›maya “Temime”, flirinlik muskas›denilen rukyelere “Tivele” denir. Rukye, okuyup üf-lemek veya üzerinde tafl›mak demektir. Rukye,âyet-i kerime ile ve hadis-i flerifle bildirilen dualarlayap›l›rsa, buna “Taviz” denir. Taviz ise caizdir. Ha-dis-i flerifte, “‹laçlar›n en iyisi Kur’an-› kerimdir.”bu-yurulmaktad›r.

15 Sihr akl etmez eser her ne füsûn itse banaTurfe- ta’vîz ü aceb h›rz-› garîbümdür gönül

(Vecdi)

Olmasun zencir-i zülfün gerden-i dilden cüdâKim gezend-i akldan ol h›rz-› cânumdur be-

nüm (Vecdî)

Olup tavîz-bend gerden dil-i bâzû-y› cânânaBana ol h›z-› cân olmak hamâyil kanda ben

kanda (Sükkerî)

H›rz-› cân gibi tutar nazmumuz erbâb-› hü-ner

Hâletî ehl-i hased gerçi götürmez sözümüz(Hâletî)

16 Mahiyeti ve nas›l oldu¤u kesin olarak bi-linmemekle birlikte, nazar veya göz de¤mesi, dinende kabul edilmektedir. Nitekim Kur’an-› Kerim’de(Kalem Sûresi, Ayet: 51-52) “... ‹nkar edenlerKur’ân’› dinlediklerinde, neredeyse seni gözleriyley›k›p devireceklerdi.” buyrulmaktad›r. Hz. Aifle(R.A.)’nin nakletti¤i bir hadis-i flerifte de Hz. Pey-gamber, “Nazardan Allah’a s›¤›n›n, çünkü nazar(göz de¤mesi) hakt›r.” (‹bn Mâce, 2/1159 Hadis No:3508) buyurmufltur. Resulullah’›n nazar de¤mesinekarfl›, “Ayete’l Kürsü” ile “ihlâs” ve “Felak, Nas” sû-relerini okudu¤u ve ashab›na da bunlar› okumalar›-n› tavsiye buyurdu¤u (Tecrid tercemesi, 12/90, Ha-dis No: 3508) söylenmifltir. ‹slâm bilginleri, nazar›netkisinden korunmak veya nazar isabet etmifl isekurtulmak için Kalem Sûresinin 51. ve 52. âyetleri-nin okunmas›n› da tavsiye etmifllerdir

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

178 http://www.millifolklor.com

Page 175: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

KAYNAKÇAAbdulkadiro¤lu, Abdulkerim- Sar›, Mehmet

(1998). Nevâdirü’l-Âsâr. Ankara.Abdulkadiro¤lu, Abdulkerim-Güçlü, Ay-

la.(2005). Gaziantep Meflhurlar›. Ankara.Ac›payaml›, Orhan (1962). Anadolu’da Na-

zarla ‹lgili Baz› Âdet ve ‹nanmalar. DTCF Der-gisi, C.XX: 1-2 Ocak-Haziran.

Ak, Coflkun (2001). fiair Padiflahlar. Ankara:Kültür Bakanl›¤› Yay.

Ak, Çoflkun (1987). Muhibbi Divan›. Anka-ra: Kültür Bakanl›¤› Yay.

Akkufl, Metin (1993). Nef’î Divan›. Ankara:Akça¤ Yay.

Aksoy, Ömer As›m (1984). Atasözleri ve De-yimleri Sözlü¤ü. Ankara:TDK Yay.

Beyatl›, Yahya Kemal (1974). Kendi GökKubbemiz. ‹stanbul: ‹stanbul Fetih Cemiyeti.

Bilkan, Ali Fuat (1997). Nâbî Divan›. ‹stan-bul: MEB Yay.

Can›m, R›dvan (1995). Edirne fiâirleri. An-kara: Akça¤ Yay.

Canpolat, Mustafa (1982). Ömer Bin Mezîd,Mecmû‘atü’n-Nezâ’ir. Ankara: TDK Yay.

Çak›r, Zehrâ Vildan (1998). Hevâyî (Abdur-rahman, Kubûrî-Zâde) Dîvân›’n›n TenkidliMetni ve ‹ncelenmesi. Yay›mlanmam›fl YüksekLisans Tezi. Edirne: Trakya Ü. SBE.

Çavuflo¤lu, Mehmet (1997): Yahya Bey, Di-van. ‹stanbul.

Çavuflo¤lu, Mehmet- Tanyeri, M.Ali (1981).Hayretî, Divan. ‹stanbul: ‹.Ü. Ed. Fak.Yay.

Demirel, fiener (1999). 17. Yüzy›l fiairlerin-den fiehrî (Malatyal› Ali Çelebi): Hayat›, Sana-t›, Divan›’n›n Tenkitli Metni ve Tahlili. Yay›m-lanmam›fl Doktora Tezi. Elaz›¤: F›rat Ü. SBE.

Ergin, Muharrem (1981). Kad› Burhaned-din. ‹stanbul.

Erol, Erdo¤an (1994). Sükkerî Hayat›, Ede-bî Kiflili¤i ve Divan›. Ankara: AKM Yay.

Ersoylu, Halil (1981). Cem Sultan’›n Türk-çe Divan’›. ‹stanbul: Tercüman 1001 Temel Eser.

Güler, Rahflan (2002). Enderunlu Vâs›f Di-van›. ‹stanbul: Kitabevi Yay.

Gürgendereli, Müberra (2002). Hasan Ziyâ’îHayat›-Eserleri-Sanat› ve Divan› (‹nceleme-Metin). Ankara: Kültür Bakanl›¤› Yay.

Hançerlio¤lu, Filiz (1988). Âfl›k Çelebi Diva-n›. Yay›mlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi. Ankara:Gazi Ü. SBE.

‹pekten, Haluk (1990). Nâilî Divan›. Ankara:Akça¤ Yay.

Karacan, Turgut (1991). Bosnal› Sabit Diva-n›. Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi Yay.:37.

Karahan, Abdülkadir (1966). Figanî ve Di-vançesi. ‹stanbul.

Kaya, Bayram Ali (1996). Azmîzâde HaletîHayat›, Edebî Kiflili¤i ve Dîvân›’n›n TenkitliMetni. Yay›mlanmam›fl Doktora Tezi. Edirne: Trak-ya Ü. SBE.

Kaya, Bilge (2003). Hisâlî Hayat›-Eserlerive Metâliü’n-Nezâir Adl› Eserinin Birinci Cildi(‹nceleme –Metin). Yay›mlanmam›fl Doktora Tezi.Ankara: Gazi Ü. SBE.

Kazan, fievkiye (2001). “Burdur’daki Dinî-Ma-nevî Halk ‹nan›fllar›; Mahalli Kelimeler, Atasözlerive Deyimler, Burdur Araflt›rmalar›,I (I):32.

Koçu, Reflad Ekrem (1967). Türk Giyim Ku-flam ve Süslenme Sözlü¤ü. ‹stanbul: Sümerbank.

Kukul, M.Halistin (1999). “Mehmet Ç›nar-l›’n›n Gülü”. Türk Edebiyat›. Ekim (312):44.

Küçük, Sabahattin (1994). Bâkî Divan›, An-kara: TDK Yay.

Macit,Muhsin (1997). Nedim Divan›. Anka-ra: Akça¤ Yay.

Mengi, Mine (1995). Mesihi Divan›. Ankara:AKM Yay.

Mermer, Ahmet (2002). Vecdî ve Divançesi.Ankara: MEB Yay.

Mütercim Âs›m Efendi, Burhân-› Kat›(2000): (Haz. Mürsel Öztürk, Derya Örs), Ankara:TDK Yay.

Onay, Ahmet Talat (1996). Eski Türk Edebi-yat›nda Mazmunlar. ‹stanbul: MEB Yay.

Örnek, Sedat Veyis (1981). Sivas ve Çevre-sinde hayat›n Çeflitli Safhalar›yla ‹lgili Bat›l‹nançlar ve Büyüsel ‹fllemlerin Etimolojik Et-kisi. Ankara: DTCF Yay›nlar›.

Pala, ‹skender (1997). Ansiklopedik Divanfiiiri Sözlü¤ü. Ankara: Akça¤ Yay.

Saraç, M.A.Yekta (2002). Emrî Divan›. ‹stan-bul: Eren.

Sefercio¤lu, Nejat (2001). Nev’î Divan›’n›nTahlili. Ankara: Akça¤ Yay.

Tarlan, Ali Nihat (1997). Necati Beg Divan›.‹stanbul: MEB Yay.

Tarlan, Ali Nihat Tarlan (1985). Fuzulî Diva-n› fierhi III. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanl›¤›Yay.

Tolasa, Harun (2001). Ahmet Pafla’n›n fiiirDünyas›. Ankara: Akça¤ Yay.

Y›lmaz, Kadriye (2001). ‹brahim T›rsî VeDîvân’›, ‹nceleme-Tenkidli Metin-Sözlük. Ya-y›mlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi.Isparta: SDÜ.SBE.

Yorulmaz, Hüseyin (1996). Divan Edebiya-t›nda Nâbî Ekolü. ‹stanbul: Kitabevi Yay.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 179

Page 176: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

180 http://www.millifolklor.com

Hüsn ü Aflk Klasik Türk fliirininson büyük üstad› olarak görülen fieyhGâlib’in henüz gençlik ça¤›ndayken ka-leme ald›¤› tasavvufî– sembolik bir mes-nevidir. Seyr-i sülûk yolundaki müridiniç tekâmülünü anlatan eser, bir tahkiyeüzerine kurulu olmas›na ra¤men, fliir di-liyle söze dökülmüfl olmas›n›n getirdi¤i;soyut, derin ve örtük yap›s› nedeniyleanlafl›lmas›nda bir güçlük arz etmekte-dir.

Gâlib, Mesnevi’den al›nan mirî ma-l› esrar ile vücuda getirdi¤i Hüsn ü Aflkmesnevisinde, Mevlana’dan kendisineuzanan bir Mevlevilik ve Divan edebiya-t› içerisindeki tasavvufî gelene¤in, fliir-sel yönüyle sembol haline dönüflen imge

ve mazmunlar›n› kendi özgün flairlik ya-rat›l›fl›yla yo¤urarak kullanm›flt›r. Hintüslubunun bir gere¤i de olarak gelenek-sel motif ve kurgular›n ustaca tersinedöndürüldü¤ü eserin (Y›ld›r›m, 2002:213) anlafl›lmas› hususunda ortaya ç›-kan güçlü¤ün, daha çok Gâlib’in kullan-m›fl oldu¤u yo¤un sembollerden kaynak-land›¤›n› söylemek mümkündür.

Gâlib’in eserini böylesine a¤›r sem-bollerle örmesinde en büyük etken flüp-hesiz eserin metafizik bir ba¤lam içeri-sinde mistik bir iç yolculu¤u anlatmas›y-la yak›ndan ilgilidir. Metafizik, yüksekseviyeli içeri¤i ile semboller kullan›l-maks›z›n anlat›lamayaca¤›ndan dolay›en yüce gerçekler ak›lla alg›lanabilmesi

HÜSN Ü AfiK’TA KUYU SEMBOLÜ

The Well Symbol in the Work “Hüsn ü Aflk.”

Ahmet DO⁄AN*

ÖZETTasavvuf ve özellikle Mevlevilik ba¤lam›nda mirî mal› bir özellik arz eden Hüsn ü Aflk mesnevisinde

fieyh Gâlib, metafizik bir yap› içerisinde Aflk odakl›, insan›n içsel dönüflümünü anlat›r.Eserde dönüflüm sürecindeki bir müridi temsil eden Aflk, bu sürecin bir gere¤i olarak oldukça çetin bir

imtihan/ mihnetler dizgesiyle karfl›lafl›r. Bu mihnetlerden ilki, Aflk’›n ans›z›n düfltü¤ü bir kuyu olur. Aflk’›ndüflmüfl oldu¤u bu kuyu, onun mirac›n› tamamlamak üzere mutlaka u¤ramas› gereken bir mekan özelli¤iarz eder. Aflk’›n kuyuya düflmesi, esasen onun d›fl dünyadan iç dünyaya geçiflini ifade eder.

Anahtar Kelimelerfieyh Gâlib, Hüsn ü Aflk, kuyu, seyr-i sülûk

ABSTRACTIn Hüsn ü Ask poem (mesnevi), which showed the characteristic of “mirî mal›”(creator’s possesion) in

the context of Sufism and Mevlevi, Seyh Gâlib in a metaphysical plot, around the circle of the character Asknarrated the inner transformation of human.

In the work, Ask, who represents a disciple that is in the transition period, has faced to face with a se-ries of hard difficulties as a result of this period. One of these difficulties is the well that Ask suddenly fellinto. The well that Ask fell into is a special place he has to pass through in order to complete his mirac (imp-rovement himself in the path to God). His falling in to the well indeed symbolizes his transition from the ou-ter world to the inner world.

Key WordsSeyh Gâlib, Hüsn ü Ask, well, seyr-i sülûk.(the path reaching to God)

* F›rat Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Araflt›rma Görevlisi

Page 177: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

mümkün olan bu evrensel dil arac›l›¤›y-la ifade edilmifltir (Livingston, 1998:121). Konuflulan dile göre daha az s›n›r-lanm›fl olan sembolik dil, gerçe¤in ifade-sinde en etkin vas›ta olmas›n›n yan›ndaayr›ca örtük bir yap› arz etmesiyle, ger-çe¤i anlamamas› gerekenlere, anlaya-mayacak olanlara iffla etmemek gibi birözellik de tafl›r. Bu durum özellikle mis-tik bütünleflmenin aktar›ld›¤› tasavvufîeserlerde kendini a盤a vurmaktad›r.Hallac’›n flehit edilmesinden sonra sufi-ler, Allah’ta fena bulma ve vecdleriniaç›k aç›k ifade etme hususlar›nda dahaihtiyatl› davranarak manevî ve mistikkefliflerini mecaz ile gizler olmufllard›r(Sayar, 2003: 100). Mistik bütünleflmeyegiden yolda insan›n öncelikle kendisinitan›mas› ve bu sayede Rabbini tan›yabi-lecek olmas› onun ilk ad›mda bilinçalt›-n›n mitik ve arketipal dünyas›na yönel-mesini gerektirir, ancak bu gizli alemins›rlar›n› ve imkanlar›n› keflfetmeklekendi s›rlar›n› ve gerçe¤ini keflfeden in-san (Korkmaz, 2002: 263), kendisindeniçeri olan s›n›rs›z alemindeki bu eflsizdeneyimini yine sadece semboller vas›-tas›yla ifade imkan› bulur.

Bütün bunlar göz önüne al›nd›¤›n-da tasavvufî bir eser olan Hüsn ü Aflk’›nsembolik bir yap› arz etmesinin nedenide ortaya ç›km›fl olmaktad›r. EserdeMutlak Varl›k(Hüsn)’a ulaflma gayesi ta-fl›yan bir müridin (Aflk) içsel dönüflümü,masals› bir hava içerisinde aktar›lmak-tad›r. Hikâye Arabistan çöllerinde yafla-yan Muhabbet O¤ullar› Kabilesi aras›n-da geçer:

Ola¤anüstü tabiat olaylar›n›n ya-fland›¤› bir gece bu kabilede Hüsn veAflk isimli iki çocuk dünyaya gelir. Do-¤ar do¤maz niflanlanan bu çocuklar Mol-la-y› Cünûn’un hocal›¤›nda Mekteb-iEdeb’de okur, Mesire-i Mana adl› bahçe-de e¤lenirler. Kabilede Hayret adl› sözü

geçen bir genç onlar›n bu mutluluklar›-n›n kesintiye u¤ramas›na sebep olur. Birmüddet sonra Aflk, bu ayr›l›¤a dayana-mayarak kabileden Hüsn’ü ister. Kabileulular› Aflk’a, yolunda bir çok tehlikeninbulundu¤u Kalp Diyar›’ndan Kimya’y›getirmesi halinde Hüsn’e kavuflabilece-¤ini söylerler. Aflk, bu tehlikeli serüvenikabul eder ve yan›na lalas› Gayret’i ala-rak yola ç›kar. Daha ilk ad›mda bir ku-yuya düflen Aflk, buradan Sühan’›n yar-d›m›yla kurtulur ve devam eden yolculu-¤u, hep Sühan’›n yard›mlar›yla kurtula-ca¤›; Gam Harabeleri, Atefl Denizi, Bi-çimler Kalesi gibi tehlikeli bölgelerdengeçer. Nihayet Kalp Diyar›’na ulaflanAflk’›n, burada geldi¤i yerin, gerçekteyola ç›kt›¤› yer oldu¤unu ve Hüsn’ünAflk, Aflk’›n da Hüsn oldu¤u gerçe¤ini id-rak etmesiyle hikâye son bulur.

Hüsn ü Aflk’ta, Aflk’›n tehlikeli se-rüveni dinsel bir tutum tak›nmad›kça vesimgelere önem vermedikçe anlafl›lmazkalacak olan düflsel (Jung, 1997: 241)bir yolculu¤u and›r›r. Bu düflsel yolcu-lukta önemsenmesi gereken simgelerdenbiri de Aflk’›n düfltü¤ü kuyudur. Kuyu,karanl›k ve kapal›l›k imgeleriyle kendi-sini gerçeklefltirecek olan sonsuz serüve-nindeki her kahraman›n, girmek zorun-da oldu¤u tipik bir erginlenme mekan›olarak “bilinçalt›n›n simgesidir” (Camp-bell, 2000: 91). Aflk’›, bilinçalt›n›n sem-bolü olarak okuyabilece¤imiz kuyuya so-kan ça¤r› Kalp Diyar›’ndan Kimya geti-rilmesi iste¤i olur:

Hüsn akdine çok bahâ gerektirEvvel sana Kimyâ gerektirDurma sefer et diyâr-› Kalb’eCan bafl ko reh-güzâr-› Kalb’eOl flehrde Kimyâ olurmuflYolda belî çok belâ olurmufl(Hüsn ile evlenmek için çok k›ymet

tedarik etmek laz›m. Önce bir t›ls›m bul-mal›s›n. / Kalp diyar›na sefere ç›k ki gö-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 181

Page 178: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

nül yoluna can›n› bafl›n› koyas›n. / O fle-hirde t›ls›m bulunurmufl, ama yolda daçok belalar varm›fl.) HA 1242,1243,1244

Kabile ulular›n›n sayd›klar›; nak›fll›ve bin bafll› bir ejder, atefl denizi, bin y›l-l›k yol, gam harabeleri, matem saray›,saç›n›n her teli bir y›lan olan cad›, ka-ranl›k gecelerde 盤l›klar› gök gürültü-sünden korkunç gulyabaniler vb. birçokbela içerisinde kuyudan hiç bahsedil-mez. Ancak Aflk, gerçekte “bütünlü¤ünmerkezi durumundaki özün” (Fordham,2004: 77) sembolü olan Kimya’y› elde et-mek üzere ç›kt›¤› serüvende daha ad›m›-n› atar atmaz yan›ndaki Gayret’le birlik-te bir kuyuya düfler. Bu düflüfl aniden vebafl afla¤› olur:

Çün girdi o merd-i râh râhaEvvel kademinde düfltü çâha(O yolun yolcusu daha ilk ad›m›n›

atar atmaz bir kuyuya düfltü.) HA 1257Velhas›l o mihr-i âlem-ârâBer-aks olup etti çâh› me’vâ(Sözün k›sas› dünyay› ayd›nlatan

günefl gibi Aflk, baflafla¤› kuyuya girdi.)HA 1268

Aflk kuyuya düflmekle, “d›fl dünya-dan iç dünyaya, makro kozmostan mikrokozmosa do¤ru kökten bir yer de¤iflimi”(Campbell, 2000: 27) yaflar. Bilinçalt›n›nkaranl›k bölgelerine yap›lan bir yolculukolarak okunmas› mümkün olan bu yerde¤iflikli¤inde Aflk’›n henüz ilk ad›mdave bafl afla¤› bir kuyuya düflmesi dikkatede¤er bir husus olarak karfl›m›za ç›kar.Aflk›n kuyuya bafl afla¤› düflmesi, onunzihnî bir kar›fl›kl›k yaflamas› dolay›s›y-lad›r. Aflk, henüz bir fleyi anlamadan vebüyük bir flaflk›nl›k içerisinde erginlen-me mekan›na girer. Esasen onun yürü-mekte oldu¤u zorlu kemâlat yolu kiflinino ana kadar hiçbir fleyi anlamad›¤›n›,yaln›zca flaflk›nl›¤›n oldu¤unu fark et-mesiyle bafllar. (Spiegelman vd., 1997:27). Bir flaflk›nl›k içerisinde ne ile karfl›-

laflaca¤›n› bilmeyen Aflk’›n, kuyunun de-rinliklerine bafl afla¤› düflmesi aniden,fark›nda olunmadan vuku bulan bir ha-dise olurken kuyu da meçhulü kucakla-yan s›r dolu bir dünya halini al›r.

Aflk’›n düfle kalka yürümesi gere-ken kemâlat yolunda kuyuya düflüflü,t›pk› Âdem’in, bir sürçme neticesindedünyaya inifline benzer. “Âdem, masu-miyet mülkünde tepesi üstüne düfler.Kadir olan Rab, düflülen mekan günah-karlar mekan› olsun diye önce bir hataemreder. Buna göre zay›f bir kifli tepesiüstüne düflmek zorunda kal›rsa umudu-nu kesmeyip; beka yurdunda ihsan evin-de fleref ve flan makam›nda iken tepesiüstüne düflen Âdem’i ve onun Allah ta-raf›ndan özrünün kabul edildi¤ini hat›r-layarak ümitvar olur” (Chittick, 2003:101). Ola¤an yaflam›ndan Kimya’y› eldeetmek üzere ola¤anüstü durumlar›n ya-fland›¤› bir mekana do¤ru yol alan Aflk,kuyuya düflmekle bir nevi Hüsn’e gidenyolu kendisine açmakta ve Hüsn’den ge-lecek dolayl› yard›mlarla kemâlat serü-venine bir tür güven içerisinde devametmektedir.

Göklere ulaflmak umuduyla ç›kt›¤›yolculukta kendisini hiç beklenmedikbir anda, daha ilk ad›mda kuyunun di-binde bulan Aflk, böylelikle tüm mitolo-jik kahramanlar›n kaderine ortak olur.Mitolojik kahraman›n geçifli, rastlant›-sal olarak yer üstünde olabilir; ancakgeçifl as›l olarak içe, belirsiz engellerinafl›ld›¤› ve çoktand›r unutulmufl kay›pgüçlerin, canland›r›ld›¤› derinlikleredo¤rudur (Campbell, 2000: 41). Bu de-rinlikler dönüflümün ideal mekanlar›d›rve aflama kaydetmek üzere yola ç›kanher kahraman gibi Aflk da bunu yafla-mak ve içsel derinliklerine do¤ru yol al-mak zorundad›r. Aflk’›n düfltü¤ü kuyusonsuz derinlikte bir girdap kuyusudur:

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

182 http://www.millifolklor.com

Page 179: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Ammâ ki ne çâh çâh-› girdâbMânend-i ebed verâs› nâyâb(Bu öyle bir kuyuydu ki, girdap ku-

yusuydu. Ebediyyet gibi ötesi görünmü-yordu.) HA 1258

Aflk’› girdap gibi kendisine çekenkuyu, yutup yok edici özelli¤i, ümitsizlikve matem hazinelerinin bekçisi oluflu;insan için dinginli¤in hiç olmad›¤› vehep bir kaos ça¤r›fl›m› yapan kocamanve üstelik karanl›k bir flehir olmas›;ölümsüzlük suyu olan âb-› hayat› içenH›z›r’›n bile kuyunun dibine ulaflmayaömrünün kifayet etmeyece¤i; zaman›kavramam›zda aslî unsur olan güneflin,aylar›n ve y›llar›n kemendini atsa dahionun dibini bulamayaca¤› gibi olumsuzimgeler eflli¤inde anlat›l›r. Bütün buolumsuzlay›c› ve bafl döndürücü imgele-re ra¤men kuyu, dipten en üste bir yük-seliflin bafllang›c›n› imlemesi nedeniyleYusuf’un (a.s.) düfltü¤ü kuyuya benzeti-lir.

Düfltü¤üne eyleme teessüfMî’râc›n› çehde buldu Yûsuf(Düfltü¤üne üzülme, Yusuf da yük-

seliflini kuyuda bulmufltur.) HA 1266Yusuf’un M›s›r azizli¤i gibi yüksek

bir makama uzanan maceras›, kardeflle-ri taraf›ndan bir kuyuya at›lmas›ylabafllar. “Yusuf’un bafl›na gelen her belaonu alçaltacak yerde yükselmesine ne-den olur. Yusuf’un mevkii kuyuda belliolur. Çünkü bütün seslenifller s›k›nt›n›niçindedir ve her mutsuzlu¤un alt›nda birhazine yatar.” (Settâri, 2000: 194). Buba¤lamda Aflk, kuyuda birçok ac›, ›st›-rap ve keder tadarak birçok belaya u¤-rayarak kemâlat serüvenine devameder. Nice y›llar, aylar ve günler geçtik-ten sonra kuyunun dibine ulaflan Aflk,burada korkunç bir devle karfl›lafl›r.

Bir dîve me¤er o çâh-› mihnetOlmufltu makam-› hâb-› râhatBir dîv ki var nice sipâh›

Her birisi mâ’den siyâh›Mânend-i fleb-i firak bed-rûyKan teflnesi mürde fil-i bed-bûyTuttular ol iki derdmendiTakt›lar aya¤›na kemendiArzeylediler o dîv-i mesteKim sayd budur flikeste beste(Me¤er o mihnet kuyusu bir devin

rahat uykusunu uyudu¤u yermifl. / Herbiri birer siyah maden gibi nice askerleriolan bir dev. / Ayr›l›k gecesi gibi kor-kunç yüzlü, kana susam›fl, pis kokulu, filölüsü gibi bir dev. / O iki dertliyi tutupayaklar›ndan ba¤lad›lar, düfle-kalka ge-len avlar bunlard›r diye o sarhofl devegötürdüler.) HA 1271, 1272, 1273, 1274,1275

Dev, mitolojik yolculu¤undaki herkahraman›n karfl›laflabilece¤i türden birsimgesel figürdür. “Herhangi bir toplum-da herhangi biri, istemli yahut istem d›-fl› kendi ruhsal labirentinin e¤ri ve ka-ranl›k bölgesinde yolculu¤a giriflirse o,çok geçmeden kendisini ürkütücü simge-sel figürler içerisinde bulur” (Campbell,2000: 119). Bu simgesel figürler Jung’ungölge arketipi olarak adland›rd›¤› ve ki-flili¤in istenmeyen yan›n› oluflturan,kahraman›n uzlaflmas› gereken olum-suzlay›c› özelliklere sahiptir. Kemâlatserüvenindeki birey, gölgenin kimli¤inisaptamal›, tan›mal› ve onu kendi varl›-¤›nda temel bir faktör olarak kabul et-melidir (Spiegelman vd., 1997: 54).

Kendi ruhsal labirenti içerisindeyol alan Aflk’›n karfl›laflt›¤› ve onun ruh-sal bütünlü¤ünün karanl›k yan› olandev, insanüstü bir has›m olmakla Aflk’›ndönüflümündeki güçlü¤ünü vurgulayanetkili bir sembol durumundad›r. ‹nsan-›kâmil olma sürecindeki bireyin ruhî de-¤ifliminin anlat›ld›¤› ve dolay›s›yla ta-savvufî bir özellik arz eden Hüsn üAflk’taki devi, sembolik anlamda nefsolarak okumak mümkündür. Nefs, özel-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 183

Page 180: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

likle hep bir kötülü¤ü emreden nefs-iemmare, her insan›n karfl› karfl›ya gel-mek zorunda oldu¤u ve onun göklerinötesinde Allah’a yükselmesine yard›mc›olabilecek bir unsurdur (Chittick, 2003:99). Bu ba¤lamda tamamen içsel ve ma-nevi nitelikli bir süreç dahilinde MutlakVarl›k konumundaki Hüsn’e kavuflmaküzere yol alan Aflk’›n girdi¤i kuyu, devsembolüyle nefse karfl› yap›lan büyükkutsal savafl›n yafland›¤› bir mekan olur.

Dev, nahs-› ekber (en büyük u¤ur-suzluk y›ld›z›), “aç gözlülü¤ün sembolü”(Lings, 2003: 111) Zühal’in olumsuz im-geleriyle, tedbirsizce kuyuya düflenAflk’›n vücudunu güzel bir k›smet olarakgörür ve onu umutsuzlu¤a sürükleyensözler sarf eder:

Hofl k›smet imifl bize vücûdunBa¤land› basîret ü fluhûdunBî-fikr ü süâl râha düfltünEvvel kademinde çâha düfltünAllâh Allâh zihî hamâkatBu rutbe olur olursa gaflet(Senin vücudun bizim güzel bir k›s-

metimizmifl ki basiretin ve gözün ba¤-lanm›fl. / T›ls›m ülkesine kim ulaflt›,kim Anka’y› ve Hüma’y› buldu? / Sorupsual etmeden yola ç›kt›n, ilk ad›mda ku-yuya düfltün.) HA 1281, 1282, 1283

Aflk’›n dev taraf›ndan yenilmesigerçekte olgunlaflma sürecindeki “kifli-nin bilinçalt› taraf›ndan yok edilmesianlam›n› tafl›r” (Jung, 1997: 214). Bukahraman›n hedefine ulaflamamas›, ke-mâlata giden yolun tamamlanamamas›ve onun nefsiyle girdi¤i savafltan yenikayr›lmas›d›r. Aflk’›, hedefine giden yoldayenilgiye u¤ratmak amac›ndaki dev, onutatl› ve güzel sözleriyle aldatmak ister:

Yaz›k sana ac›d›m civâns›n Ammâ ki aceb ne bed-gümâns›n(Yaz›k sana ac›r›m, gençsin fakat

tahminlerin çok kötüymüfl.) HA 1285

Devin bu tutumu, Mevlana’n›n tarifetti¤i nefs-i emmarenin kurnaz, hilekar(Arasteh, 2000: 76) özelliklerinin biryans›mas›d›r. Ancak Aflk, devin bu güzelve yumuflak sözlerine aldanmaz ve onunbütün bunlardaki amac›n›n kendisiniyutup yok etmek oldu¤unu fark eder.

Devin, kendisini korkutmas›n›n vekand›rmas›n›n faydas›z oldu¤unu söyle-yen Aflk’›n, sevgiliye kavuflma iste¤i veifltiyak›, Mevlana’n›n ney sembolü ileifade edilir. Bu ayn› zamanda ‘dönüflü-mün evrensel gücü olan aflk’ olgusunungöndere çekilmesi anlam›n› tafl›r:

Korkutmaga düflme bî-mahaldirVuslat dedi¤im benim, eceldirSalt bende de¤il bu fikr-i cânânÖlsem de giyâh›m eyler efgânBu çâhda ney bitip serâser Uflflâka gam-› firâk söylerGtmez bu hevâ dim⤛m›zdanBu dûd ç›kmaz ocag›m›zdanGam mefl’alidir bu sönmek olmazCân vermek olur da dönmek olmaz(Beni korkutmaya kalkma, fayda-

s›zd›r. Benim kavuflma dedi¤im fleyölümdür. / Bu sevgili fikri yaln›z bendede¤il, ölsem bile üzerimdeki otlar ayn›flekilde figan ederler. / Bu kuyuda bafl-tan bafla kam›fl yetiflip âfl›klara ayr›l›kderdini söyler. / Bu arzu kafam›zdangitmez, bu duman oca¤›m›zdan ayr›l-maz. / Bu gam mefl’alesidir, sönmemeli-dir. Can vermek olur ama dönmek ol-maz.) HA 1289, 1290, 1291, 1292, 1293

Kuyudaki dev taraf›ndan esir al›-nan Aflk, kin atefliyle yanmas›na ra¤menonu yenip yok etmek gibi bir çaba sarfetmez. Devin kendisini öldürme niyetinibilmesine ra¤men ondan gelecek bela vekötülüklere karfl› metin bir tav›r al›flsergiler. Devi yok saymayan Aflk, onuolumsuzlay›c› imgeleriyle birlikte kabuleder. Aflk düfltü¤ü kuyudan kurtulmakyoluyla, art›k varl›¤›ndan haberdar ol-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

184 http://www.millifolklor.com

Page 181: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

du¤u dev engelini de aflm›fl olacakt›r. Bunedenle Aflk, onu ne yok etmek ne deyok saymak gibi bir gaflete düflmeyerektüm ruhsal enerjisini kuyudan ç›kmayayönlendirir.

Aflk’›n nefsin sembolü konumunda-ki devi öldürmesi, gerçekte kemâlat se-rüveni için oldukça olumsuz bir özellikarz eder. Zira kemâlat yolunda nefs ta-mamen öldürülüp yok edilmemeli sadeceonun varl›¤› kabul edilerek ona göredavran›lmal›d›r. Nefse karfl› al›nacak butav›r Kur’an’da net bir flekilde ortaya ko-nulmaktad›r: “ Yemin olsun nefse ve onudüzenleyene, sonra da ona bozuklu¤unuve korunmas›n› ilham eyleyene, onu ar›-tan felaha ermifl ve onu gömen ise yenikdüflmüfltür” (Kur’an, fiems 91: 7-10).Nefsi öldürmek de¤il, tezkiye etmekesas oldu¤undan dolay› Aflk, onu öldü-rüp yok etmez.

Seyr-i sülûk yolundaki kifli mutlakanefs ile karfl› karfl›ya gelmek ve onuar›tmak zorundad›r. Nefsin ar›t›lmas›n-da az uyumak, az konuflmak ve az ye-mek oldukça önemli bir yere sahiptir.Hikâyede mihnet kuyusunun dibindekidevin, rahat uykusunu uyumas› ile nefsterbiyesindeki az uyumaya, Aflk’›n kinatefliyle dolup taflmas›na sebep olanuzun ve tatl› sözleriyle de nefsin ar›t›l-mas› hususundaki az konuflman›n ge-reklili¤ine gönderme yap›l›r. Uyuma vekonuflma eylemlerinin devle birlikte zik-redilmesi, onlara olumsuzlay›c› bir an-lam yükler. Nefs terbiyesindeki az yeme-nin gereklili¤i ise devin Aflk’› yeme iste¤iile ortaya konulur:

Ol dîv-i laîn-i bed-serencâmHabs etmege k›ld› emr ü ikdâmTâ eyleye flahm ü lahm›n efzûnSonra an› tu’me ede mel’ûn(Hayat› kötülüklerle dolu olan me’-

lun dev bunlar›n hapsine karar ve emirverdi. / Tâ ki etlensinler, ya¤lans›nlar,

sonra da onlar› bir lokmada yutsun.) HA1294,1295

‹nsan›n nefsini terbiye etmesindeaçl›k, oldukça önemli bir olgudur. Bireyaç kalmakla nefsin kötülü¤ü emredenyönlerinden uzak kalabilecek ve böylecenihaî bütünleflmeye giden yolda onunkendisini hedefinden uzaklaflt›rmas›naengel olabilecektir. “Açl›k ve zay›fl›k nef-sin bedendeki etkinli¤ine ve egemenli¤i-ne son vererek gönlün saflafl›p zihningüçlenmesine sebep olur (Ögke, 1997:100). Bu nedenle Aflk ve Gayret’i yemeniyetinde olan melun dev, onlar›n etle-nip butlanmas›n› beklemektedir. Birmüddet nefsin esaretinde kalan Aflk veGayret hikâyede, Gayret’in üstlendi¤ifonksiyona uygun olarak birbirini teselliedip, iradelerini kuvvetlendirirler. Aflkyürüdü¤ü çileli yolda böylesi ac›lara ve›st›raplara katlanmak suretiyle hakika-te ayna olabilece¤inden düfltü¤ü kuyudasab›r ve gayreti hiçbir zaman terk et-mez. Nitekim kuyudaki Aflk’a yard›m et-mek üzere gelen ihtiyar Sühan da sab›rve gayret telkininde bulunur. Sühan,kuyudan kurtuluflun mümkün olmad›¤›-n› fakat kurtulmaya gayret etmelerinive önlerinde daha uzun ve tehlikeli biryol bulundu¤unu hat›rlat›r. Kuyudankurtuluflun ancak bir ip vas›tas›ylamümkün oldu¤unu dile getirir:

Bu çâhta hiç halâs yokturÜftâdelere menâs yoktur‹llâ bün-› çehde bir resen varCinnîler ana de¤il haber-dârBir pîr ana t›l›s›m yazm›flH›fzetme¤e hayli ism yazm›flKim ol reseni tutarsa muhkemH›fzeyler an› o ism-i Â’zâm(Bu kuyudan hiç kurtulufl yoktur ve

afl›klara s›¤›nacak yer bulunmaz. / An-cak kuyunun dibinde bir ip vard›r cinleronu bilmezler. / Bir ihtiyar ona bir büyüve ezberlenecek bir çok isim yazm›fl./ Bu

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 185

Page 182: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

ipi s›k› tutan› ism-i Â’zâm korur. ) HA1301, 1302, 1303,1304

‹p, içinden ç›k›lamaz bir probleminkuca¤›ndaki insan› çözüme, ç›k›fl yolunagötüren bir kurtulufl arac›n›n imgesidir.‹pin bu imgesi oldukça s›k kullan›ld›¤›n-dan dolay› ip, art›k kurtuluflun sembolühalini al›r. Settari, Yusuf(a.s.)’un hikâye-sini anlat›rken “dünyan›n darac›k birkuyu oldu¤unu görmez misin? Yusuf gibitutun o ipe” (Settari, 2000: 168) diyerekYusuf(a.s.)’un kuyudan kurtuluflunu birip sembolüyle ifade eder. ‹p sembolü ‹s-lam, Avrupa, Hint, Çin vb. tüm gelenek-lerde ayn› fleyi imler. fiems-i Tebrizî “Obana bir ipin ucunu verdi, bana: ‘çek kiben de çekebileyim, ancak çekerken ko-parma’ dedi” ibaresini; Haf›z’da “‹pinsendeki ucunu iyi muhafaza et ki o dakendisindeki ucu iyi muhafaza edebil-sin” ibaresini Satapatha Brahmana da“günefl, her fleyin kendisine ruhun ipi ileba¤land›¤› yerdir” ibaresini görmekte-yiz. (Livingston, 1998: 122). ‹p, yine birkurtuluflun sembolü olarak Kur’an-› Ke-rim’de “Hepiniz birden Allah’›n ipines›ms›k› tutunun, birbirinizden ayr›lma-y›n ve Allah’›n üzerinizdeki nimetini dü-flünün!...” (Kur’an, Âl-i ‹mran 3: 103).‹fadeleri ile zikredilmektedir.

Tüm geleneklerde çözümün ve kur-tuluflun sembolü olarak de¤erlendirilenip, her zaman ilk planda bir yükselmet›rmanma edimini ça¤r›flt›rd›¤›ndan hepyüksekten sark›t›lm›fl olarak hayal edi-lir. Ancak Hüsn ü Aflk’ta ip kuyunun di-bindedir. Fakat Aflk bundan haberdarde¤ildir. Kurtuluflun arac› olan ipin ku-yuda oldu¤u Sühan taraf›ndan bildirilir.Bu durum “ilahi niteliklerin insandasakl› ya da gizilgüç olarak bulunmas›”(Chittick – Murata, 2000: 309) gerçe¤i-dir. Seyr-i sülûk yolundaki mürid içinedüfltü¤ü problemlerden kurtuluflunu yi-ne kendi içinde bulur. Mürflid sadece va-rolan› iflaret eder.

Sühan, kuyuda bulunan ipi iflaretederek Aflk’›n o dar mekandan kurtuluflyolunu açar. Bu ipte yaz›l› olan isimler,Âdem’e ö¤retilen isimleri akla getirmek-tedir. Allah, Âdem’i yaratt›ktan sonraona bütün isimleri yahut kendi isimleri-ni ö¤retmifltir. Aflk, ipe sar›lmakla buisimleri idrak etmifl olmakta ve “Allah’›ntüm isimlerini ihtiva eden ism-iÂ’zam’›n” (Chittick, 2003: 171) etraf›ndaoluflan efsaneler do¤rultusunda zarargörmekten kurtulmaktad›r. Güzel isim-leri zikretmek dertlerden kurtuluflu ge-tirir ve bu zikredifl esnas›nda fleytan›ngirmeyece¤i, dahil olamayaca¤› bir at-mosfer oluflur (Sayar, 2003: 85). NitekimAflk kuyudan cinlerin bilmedi¤i bu iplekurtulur ve rahata kavuflur.

Cinler edemez ana hasâretÇ›kt›kça bulur necât ü râhatEfsûn ile söyledim bunu benCinnîler içinde söyleme senEmrini tutup o iki cânbâzMansûr olup oldular ser-efrâz(Cinler ona zarar veremez, ç›kt›kça

kurtulur ve rahat eder. / Ben bunu birbüyü ile söylüyorum. Sak›n cinler ara-s›nda bunu konuflmay›n. / Canlar ile oy-nayan o ikisi bu emri yerine getirip Al-lah’›n yard›m›yla kurtuldular.) HA 1305,1306, 1307

Aflk kuyudan ç›kt›ktan sonra kendi-sine yard›m eden ihtiyar›n, sevgilininülkesinden gelen Sühan oldu¤unu farkeder.

Açt› gözün Aflk-› âsûmân-gîrGördü ki Sühan’d›r iflte ol pîrBildi ki diyâr-› yârdand›r Ol subh o nevbahârdand›r(Göklere yükselen Aflk gözünü açt›

ve o ihtiyar›n Sühan oldu¤unu gördü. /Onun sevgilisinin ülkesinden, o ilkbaharsabah›ndan geldi¤ini anlad›.) HA 1308,1309

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

186 http://www.millifolklor.com

Page 183: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Aflk’›n Hüsn’e giden yolda kuyuyadüflmesi ve orada bir deve esir olmas›Mandaeci ve Maniheist tarikatlar›n›nkehânetlerini de ça¤r›flt›r›r. “Mandaecive Maniheist tarikatlara göre insan da-ha önce Tammuz’un bafl›na gelenleriçekmek zorundad›r. Kuyuya düflen ‘ka-ranl›klar prensine’ esir olan insan, onaselâmete erece¤ini, kurtulaca¤›n› müjde-leyen bir haberci taraf›ndan uyand›r›l›r”(Eliade, 1994: 103). Bu haberci, Jung’unarketipsel sembolizminde, “benli¤in içbenlikle iletiflimini bafllat›p ak›fl›na yar-d›mc› olan” (Gökeri, 1979: 76) yüce bire-yidir. Yüce birey ilk örneksel imgeleriniçimizde beden bulmufl canl› bir varl›¤adönüflümüdür. Bu yafll› bilge milyonlar-ca y›l insanlar›n tüm ac›lar›n› ve neflele-rini yaflam›fl varoluflun ana imgelerinikendinde biriktirmifl ve evrensel deneyi-mi ad›na insan ruhunda bireysel bir du-rum oluflturan imgeleri yetkili k›lm›flt›r(Jung, 1997: 238). Yaflad›¤› tecrübeyleyüce birey içinden ç›k›lamayacak bir du-rumda kalm›fl kahramana daha evvel deayn› fleylerin yafland›¤›n› ve deneyim ya-flayanlar›n de¤erli tecrübeler edinerekbunlar› atlatt›klar›n› söyleyebilecek birkonumdad›r. Bu t›pk› tasavvufta birçokzorlu¤un ve tehlikelerin bulundu¤useyr-i sülûk yolunda ilerleyen mürideher aflamada yard›m edebilecek olanmürflidin vazifesi gibidir. Mürflid, müri-din henüz katetti¤i seyr-i sülûk yolun-dan daha evvel geçmifl biri olarak, “mü-ridin düflünce dalgalar›n› anlay›p takdiredebilir ve ona sembolik olarak rehber-lik yapabilir” (Arasteh, 2000: 91).

Bu ba¤lamda kuyudaki Aflk’a, kur-tuluflun imgesi konumundaki ipin göste-rilmesi hususunda:

Bir pîr ana t›l›s›m yazm›flH›fz etmege hayli ism yazm›fl(Bir ihtiyar ona bir büyü ve ezberle-

necek bir çok isim yazm›fl.) HA 1303

‹fadeleri ile kuyuya daha öncedenbir ihtiyar taraf›ndan girildi¤inin söy-lenmesi ve sonradan Aflk’›n, ihtiyar›nSühan oldu¤unu fark edifli, mesnevîdeSühan’› bir mürflidin sembolü olarakokumam›z› mümkün k›lar.

Mesnevînin Sühan’a ayr›lan bölü-münde onun, Aflk’›n karfl›laflt›¤› engelle-ri saflaflt›r›p ortadan kald›rarak ona de-vaml› yard›m edebilecek üstün bir reh-ber olma özelli¤i detayl› bir flekilde anla-t›l›r:

Nâm› Sühan ü azîz zât›Mesbûk idi çarhdan hayât›Mâhiyet-i Hüsn ü Aflka ârifHâs›yyet-i germ ü serde vâk›fEndîflesi fleb-çerâ¤-› irfânS›rdafl-› zamîr-i cân u cânânHem mes’ele hem kitâb-› münzelHem mucize hem nebiyy-i mürsel(Ad› Sühan’d›, aziz bir kifliydi. Yafl›

felekten daha büyüktü. / Hüsn’ün veAflk’›n ne oldu¤unu, neflenin ve eleminasl›n› bilirdi. / Fikirleri irfan gecesiniayd›nlat›r. Ve sevenin, sevilenin kalbines›r orta¤› olurdu. / O hem mesele hemilahi kitap; hem mucize, hem de Tan-r›’n›n gönderdi¤i peygamberdi.)HA 687,688, 689, 690

Gümrehlere H›zr-› râh olurduBî-keslere pâdiflâh olurduEvsâf› zekâs› söylenilmezMânâlar› var ki kimse bilmez(Yolunu flafl›rm›fllara yol gösterici

H›z›r, kimsesizlere padiflah olurdu. / Ze-kas›n›n vas›flar› anlat›lamaz, kimseninbilmedi¤i manalar› vard›r. ) HA 695,700

Söz anlam›na gelen Sühan’›n, yafl›felekten daha büyük aziz bir kifli olaraktan›t›lmas›, kainat›n Allah’›n “kün” em-riyle yarat›lmas›ndan, dolay›s›yla herfleyin “ol” sözüyle varolmas›ndan kay-naklan›r. Bu henüz hiçbir fley yokkenSühan’›n varolmas› ve onun Allah’a ait

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 187

Page 184: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

olmas› anlam›n› tafl›r. Sühan’›n bir mür-flid olarak üstlendi¤i yard›m fonksiyonuda Allah’›n iste¤i do¤rultusunda onunsayesinde flekillenmektedir.

Sühan’›n hem ilahi kitap, hem deTanr›’n›n gönderdi¤i bir peygamber, birH›z›r yahut baflka bir ifade içerisindeayn› fonksiyonunu ifa etmesi asl›nda“Allah’›n kendisini bize zat›na yaraflanbir tarzda de¤il, bize uygun düflen birtarzda bildirmesinden” (Chittick, 2003:129) kaynaklan›r. Zira Sühan, Aflk’›nsevgilisi olan Hüsn’ün ülkesinin ilkba-har›ndan gelmektedir. Böylece kuyudakiAflk’a ipi bildiren ihtiyar, Allah’›n yar-d›m murad›n›n bir tecellisi olmaktad›r.

Aflk’a yard›m etmek üzere gelen Sü-han, bir mürflid olarak de¤erlendirilme-sinin yan›nda, “insan›n tam mükemmel-li¤i sadece vahiy arac›l›¤›yla gerçekleflti-rebilecek olmas› ve vahyin farkl› flekil-lerde tezahür edebilmesi” (Chittick,1997: 130) nedeniyle vahiy veya Kur’anolarak yorumlanabilir. Ayr›ca vahiy me-le¤i Cebrail gibi (Holbrook, 1998: 259)yahut seyr-i sülûk yolundaki müritlererehberlik etmek üzere kaleme al›nm›flolan, Mevlânâ’n›n Mesnevîsi gibi veya“her yerde ve her fleyde ortaklafla veTanr›sal olarak varolan gerçe¤in insansözüyle dile getirildi¤i logos” (Lekesiz,1997: 234) olarak okunmas› mümkün-dür. Ancak bunlar›n tamam›nda da Sü-han, Hüsn’ e giden yolda ayn› ifllev do¤-rultusunda Aflk’›n karfl›laflt›¤› zorlukla-r›n halledilmesini sa¤lar. Bu durumdaSühan, Mutlak Varl›¤a do¤ru yol alanbireyin her an O’nun taraf›ndan gözetil-di¤inin bir tür imgesi olur. Sühan,Aflk’›n yaflad›klar›n› daha önceden yafla-m›fl bir mürflid, bir insan-› kâmil olarakokundu¤unda da Allah’›n tecellisi olarakkarfl›m›za ç›kmaktad›r. Zira “Allah in-san-› kâmilde kendi öz varl›¤› ve zatîgerçekli¤inin gerektirdi¤i tarzda tüm

isimleriyle zahir olur” (Chittick, 2003:121).

Kuyudan Sühan arac›l›¤›yla kurtu-lan Aflk, kuyuya düflüflünün hikmetiniHüsn’e yak›n olmak endiflesiyle dile ge-tirir. Aflk, ay gibi Hüsn’ü kuyuda aramagafletine düfler:

Düfltüm o hevesle ka’r-› çâhaKim çehde karîn olan o mâhaDuydum an›n sonra kim gümând›rMâh›n yeri evc-i âsumând›r(O ay gibi güzele yak›n olay›m diye

kuyunun dibine düfltüm. / Sonradan an-lad›m ki, yan›lm›fl›m, ay›n yeri gökyü-züymüfl.) HA 1314, 1315

Aflk’›n ay gibi güzel olan Hüsn’ü ku-yuda aramas›n›n sebebi, ay›n kuyuyayans›mas›ndan kaynaklanmaktad›r. But›pk› Mevlânâ’n›n Mesnevîsi’nde anlatt›-¤› aslan›n hikâyesine benzemektedir.Aslan tavflan›n hilesi ile kuyuda yans›-yan kendi görüntüsüne sald›rmak sure-tiyle kuyunun dibine düfler. Bu yan›lsa-ma bir eksikli¤in tezahürü neticesindeortaya ç›kar. Yan›lsamaya aldanma,fiems’le Evhadü’d-din aras›nda geçen birkonuflmada net bir flekilde ortaya konur.“fiems, le¤endeki suya bakan Evhadü’d-din’e ne yapt›¤›n› sorar. Evhadü’d-din’in‘le¤endeki suda ay› seyrediyorum’ cevab›karfl›s›nda fiems: ‘E¤er boynunda ç›banyoksa neden gökyüzüne bakmazs›n da,ay› le¤ende seyredersin? Bir tabip bul dabakt›¤›n her fleyde gerçek amac› görebil-men için seni tedavi etsin’ der” (Pürceva-dî, 1999: 32). Bu, Mutlak Gerçekli¤in ya-kînen temafla edilmesine mani olan en-gellerin ortadan kald›r›lmas› telkinidir.‹nsan›n eksikli¤ini fark etmesi engelle-rin kald›r›lmas› hususunda önemli biraflamad›r. Nitekim Aflk, kuyudan ç›kt›k-tan sonra ay› gökyüzünde aramas› ger-çe¤ini idrak eder ki, bu da kuyuyu birfark edifl mekan› haline getirir.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

188 http://www.millifolklor.com

Page 185: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

SonuçKendisini gerçeklefltirmek ad›na,

ola¤an yaflam›ndan bir ödül almak üze-re, ola¤anüstü olaylar›n yafland›¤› birmekana yap›lan yolculuk, mitolojik se-rüvenindeki her kahraman için kaç›n›l-maz bir durum arz eder. Kahraman, u¤-ramak zorunda oldu¤u bu ola¤anüstü vegizemli mekanlardan ald›¤› ödülle bir-likte, tinsel anlamda yeniden do¤arakgeri döner.

Kahraman›n yolculu¤u, asl›ndaonun kendi gerçe¤inin fark›na varmas›noktas›nda, içsel derinliklerine do¤ruyol almas›n›n sembolik bir ifadesidir. Buba¤lamda onun yolculu¤u esnas›ndakarfl›laflt›¤› haller, flah›slar, de¤iflik var-l›klar ve u¤ran›lan mekanlar›n hepsisembolik bir anlama sahiptir. NitekimHüsn ü Aflk mesnevisinin kahraman›olan Aflk’›n ödül mahiyetindeki Kimyay›elde etmek üzere ç›kt›¤› zorlu Hisar-›Kalp yolculu¤u da sembolik bir anlamtafl›maktad›r. Aflk’›n, yolculu¤unun ba-fl›nda bir kuyuya düflmesi, gerçekteonun içsel derinliklerine, bilnçalt›n›nkaranl›k bölgelerine girmesini ifade et-mektedir. Aflk, burada bir çok ac›, ›st›rapve keder tad›p belaya u¤rayarak kendiamac›na do¤ru ilerler.

Kuyu mistik bütünleflme aray›fl›içindeki Aflk’›n, amac›na ulaflmas› nok-tas›nda mutlaka düflülmesi gereken birmekan özelli¤i arz eder. Aflk bu kuyuda,nihaî bütünleflmesine engel olacak sim-gesel figürlerin yan›nda, onun yolunuayd›nlatan sembollerle de karfl›lafl›r. Ni-hayet kuyudan ç›kan Aflk, seyr-i sülûkyolunda varl›k halkas›n› tamamlamaküzere kuyu engelini aflarak mesafe katetmifl olur.

KAYNAKLARArasteh, A. Reza (2000), Aflkta ve Yarat›c›l›kta

Yeniden Do¤ufl, Kitabiyat Yay›nc›l›k, Ankara Campbell, Joseph (2000), Kahraman›n Sonsuz

Yolculu¤u, Kabalc› Yay›nlar›, ‹stanbulChittick, William (1997), Varolman›n Boyutla-

r› (Çev. Turan Koç), ‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbulChittick, William– Murata, Sachiko (2000), ‹s-

lam›n Vizyonu, (Çev. Turan Koç), ‹nsan Yay›nlar›,‹stanbul

Chittick, William (2003), Tasavvuf (Çev. Tu-ran Koç), ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul

Eliade, Mircea (1994), Ebedî Dönüfl Mitosu,‹mge Kitabevi, Ankara

Elmal›l› M. Hamdi, Yaz›r (2004), Kur’an-› Ke-rim Meali

Fordham, Frieda (2004), Jung PsikolojisininAna Hatlar›, (Çev. Aslan Yalç›ner) Say Yay›nlar›, ‹s-tanbul

Gökeri, A. ‹. (1979), Arketiplere Dayanan YeniBir ‹nceleme Yönteminin Tan›t›larak ‹ngiliz ve TürkEdebiyat›nda Baz› Romans ve Epik Niteli¤indekiYap›tlara Uygulanmas›, Ankara Üniversitesi, DTCF,Yay›mlanmam›fl Doktora Tezi, Ankara

Holbrook, Victoria (1998), Aflk›n Okunmaz K›-y›lar›, ‹letiflim Yay›nlar›, ‹stanbul

Jung, C. G. (1997), Bilinç ve Bilinçalt›n›n ‹flle-vi, (Çev. Engin Büyükinal), Say Yay›nlar›, ‹stanbul

Korkmaz, Ramazan (2002), ‹karos’un Yeni Yü-zü Cahit S›tk› Taranc›, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara

Lekesiz, Ömer (1997), Sevgilinin Evi, Yedi Ge-ce Kitaplar›, ‹stanbul

Livingston, Ray (1998), Geleneksel EdebiyatTeorisi, (Çev. Necat Özdemiro¤lu), ‹nsan Yay›nlar›,‹stanbul

Ögke, Ahmet (1997), Kur’an’da Nefs Kavram›,‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbul

Pürcevadî, Nasrullah (1999), GökyüzündeAy›n Görüntüsü, ‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbul

Sayar, Kemal (2003), Sufi Psikoloisi, ‹nsanYay›nlar›, ‹stanbul

Settari, Celal (2000), Züleyha’n›n Aflk Derdi,‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbul

Spiegelman, J. Marvin – Pir Vilayet ‹nayetHan – Tasnim Fernandez (1997), Jung Psikolojisi veTasavvuf, (Çev. Kemal Yaz›c› – Ramazan Kutlu), ‹n-san Yay›nlar›, ‹stanbul

fieyh Gâlib, Hüsn ü Aflk, (1992), (Haz. OrhanOkay – Hüseyin Ayan), Dergah Yay›nlar›, ‹stanbul

Y›ld›r›m, Ali (2002), “Nedim’in fiiirlerinde So-mutlaflt›rma”, F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, C.12, S.2, s. 112

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 189

Page 186: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

190 http://www.millifolklor.com

G‹R‹fiEkonomik geliflme ile sosyal gelifl-

menin bir arada ele al›nmas› gere¤ininönem kazand›¤› günümüzde; toplumdainsan kaynaklar›n›n geliflmesi de büyükönem tafl›maktad›r. Gençlerimizin gü-nün flartlar›na uygun olarak yetiflmesietkili ve verimli biçimde, topluma kat›l-ma imkânlar›n›n art›r›lmas›, kalk›nma-n›n sosyal boyutu yönünden gereklidir.

Gençlerimizin her yönden geliflmiflbirer fert olarak, topluma kazand›r›lma-

lar› gençli¤in korunmas› politikalar›n›ntemel hedefidir.

Toplumca, yetifltirilen gençlerinekonomik, sosyal, kültürel ve ruhsalyönlerden daha yeterli hayat flartlar›nasahip olmalar› ça¤dafl toplum ve demok-rasi düflüncesinin temel amac›d›r. Toplu-mun zaman içinde kendi süreklili¤inisa¤layabilmesi bireylerinin sa¤l›kl› vekifliler aras› iletifliminin uyumlu olmas›ile mümkündür.

Uyum, genelde bireyin çevresi ile

HALK KÜLTÜRÜNÜN TÜRK HALKOYUNLARI BÖLÜMÜ‹LE SINIF Ö⁄RETMENL‹⁄‹ BÖLÜMÜ Ö⁄RENC‹LER‹N‹N

K‹fi‹L‹K GEL‹fiMES‹NE ETK‹S‹ ÜZER‹NE B‹R KARfiILAfiTIRMA DENEMES‹

A Comparative Study on the Effects of Folk Dance over the PersonalityDevelopment of the Department of Elementary School Teacher Students.

Yrd. Doç. Dr. Metin YAMAN*

ÖZETBu çal›flma ile halk kültürünün Sakarya Üniversitesi Devlet Konservatuar› Türk Halkoyunlar› Bölü-

mü ile Sakarya Üniversitesi E¤itim Fakültesi S›n›f Ö¤retmenli¤i Bölümü ö¤rencilerinin kiflilik geliflimi üze-rindeki etkilerinin karfl›laflt›r›lmas› amaçlanm›flt›r.

Araflt›rmada Eysenck kiflilik envanterinden deneklerin ald›klar› puanlar tespit edilmifl buna dayal›olarak psikolojik, nevrotik, d›fladönüklülük-içe dönüklülük ve yalan özelliklerine göre de¤iflkenlik gösteripgöstermedikleri tespit edilmeye çal›fl›lm›flt›r.

Anahtar KelimelerHalk Kültürü Kiflilik özellikleri, Halk oyunlar›, S›n›f Ö¤retmenli¤i

ABSTRACTThis study aims to analyze the effects of the puclic culture on the personality development of the stu-

dents attending to Turkish Folk Dances Department of State Conservatory School and Primary EducationDepartment of Education Faculty in Sakarya University. In this research the scores, which are derived fromEysenck personality inventory, of the surveyed students are calculated, and the differences between psycho-logic, neurotic, extravagancy – intravagancy and lying characteristics of them is tried to be pointed out.

Key WordsPublic Culture, Personality Traits, Folk Dances, Primary Education

* Sakarya Üniversitesi E¤itim Fakültesi Ö¤retim Üyesi

Page 187: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

sa¤l›kl› iletiflim kurmas› ve bunu geliflti-rip sürdürmesi olarak anlafl›lmaktad›r(Popkin 1989: 17). E¤itim ortam› da builetiflimin en yo¤un yafland›¤› alanlar-dan biridir (Tezcan 1981: 1–2).

E¤itim kültürel unsurlar› da içer-mektedir. Bireylere milli kültürünü, ta-rihini ö¤reten, ça¤›n gereklerine göre ge-reksinim duyaca¤› donan›mlar› sa¤laya-rak küresel rekabete haz›rlayan bir e¤i-tim sistemi hem küreselleflmenin artt›r-d›¤› rekabete baflar›y› getirecek hem dekültürüne ve de¤erlerine sahip ç›kacakbireyler yetifltirecektir. Gerçekten millibir e¤itim sistemi, bireylerin kültürlerive kimlikleri ile ilgili bilinç seviyeleriniart›racak, dünya ile etkileflimleri sonucukimliklerini korumalar›na imkan vere-cektir (O¤uz 2003: 47).

Kültür, bir toplumun sahip oldu¤umaddi ve manevi de¤erlerden oluflan öy-le bir bütündür ki, toplum içinde varolan bir çeflit bilgiyi, ilgileri, çekinceleri,de¤er ölçülerini, genel e¤ilim, görüfl vedüflünce ile her çeflit davran›fl flekilleriniiçine al›r. Bütün bunlarla birlikte, o ce-miyet mensuplar›n›n ekserisinde müflte-rek olan ve onu di¤er cemiyetlerdenay›rt eden özel bir hayat tarz› sunar(Turhan 1969: 56).

Türk kimli¤inin ve Türk halk haya-t›n›n bir parças› olan Türk evleri, avlu-su, cumbal› çerçeveleri, harem ve selam-l›klar›, misafir odalar›, gömme dolaplar›,her yatak odas›na gizlenen banyolar›,döfleme tarzlar›, mutfak al›flkanl›klar›ile bize ait oldu¤unu düflündü¤ümüz birkültürün ve hayat›n yafland›¤› ve böyle-ce ulusal kal›t›m›n korundu¤u mekân-lard›r. Çarfl›m›zdaki demirciler, bak›rc›-lar, urganc›lar, yorganc›lar, semerciler…bizim kültürümüzü el sanat›na dönüfltü-rerek yaflat›yorlard›. Bugün Türk kimli-¤ini tan›mlarken ne giyime ne mimariyevurgu yap›yoruz ne de el sanatlar›m›-za… K›sacas›, giyimde, iç (evlerin bö-lümleri, eflyalar›) ve d›fl (apartman, siteve villa) mimaride, mutfakta, sanatta

(özellikle, sinema ve müzik) küresel birtutum egemen oldu (O¤uz 2003: 22).

Kimlik olarak ifade edilen ö¤eler ki-flilik temellerinden kaynakl›¤›ndan, ba-¤›ms›z de¤illerdir (Özyurt 1995). Kiflilik,bireyin belirgin, de¤iflmeyen ve tutarl›olan özelliklerinin tümünü ifade eder(Aytaç 2001). Kiflili¤in oluflmas›nda ge-netik, aile ve aile d›fl› faktörler, toplu-mun beklentileri ve toplumsal uyum içingereklilikler, gibi bir çok etken rol oyna-maktad›r.

Kiflilik özellikleri, iyi – kötü, faal –durgun, at›lgan – çekingen, güvenilir –flüpheli gibi birbirine z›t s›fatlar halindeifade edilebilir. Türkçede 10 – 15 bininüzerinde kiflilik özelli¤i oldu¤u kesindir.‹ngilizcede yap›lan araflt›rmalar bu ra-kam›n 20 binin üzerinde oldu¤unu orta-ya koymufltur (Cücelo¤lu 1992: 417).

Fert olarak ele al›nd›¤›nda Türk’ünbelli bafll› özellikleri, sözünde duran, ya-lan yere yemin etmeyen, mertli¤e, aç›kyüreklili¤e, aç›k sözlülü¤e sayg› duyan;onuruna düflkün, hem dünyevili¤e hemuhrevili¤e önem veren, teflkilatç›, ada-letle yöneten, fert ve toplum menfaatle-rini birbirine paralel kabul eden, hemyar› göçebeli¤e hem yerleflik hayata yat-k›n, Türk’e has ‹slami yaflama flekilleriolan insanlar fleklinde s›ralanabilmekte-dir.(Erkal 1994:135). Bütün bunlar dik-kate al›nd›¤›nda genel olarak Türklerin;iyi, faal, at›lgan, güvenilir gibi kifliliközelliklerine sahip oldu¤u söylenebilir.Bu güzel özellikleri, maddi ve manevide¤erleri günümüzde de koruyarak, ça-¤›n de¤iflen ve geliflen flartlar›na özün-den uzaklaflmadan uyum sa¤layabilen,Türk toplumunun Türk kimli¤i ve Tür-k’e has kültürel de¤erleri temsil edebi-len bireylerin yetifltirilmesi Milli bir flu-ur ve sorumluluk gere¤i yap›lmal›d›r.

Bugünün kültürü, geçen kuflaklar›nçabalar›n›n ve tecrübelerinin ürünüdürve halen yaflayan insanlar›n tecrübeleri-ne göre de¤iflir ve zenginleflir. Kültürbizzat kendi kendisini belirler. Kültürözellikleri, birbiri üzerine etki yapar;

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 191

Page 188: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

bundan yeni kombinezonlar ve sentezlermeydana gelir. Her sosyo-kültürel sis-tem, flüphesiz çevresinden etkilenmekte-dir. Farkl› kültürler aras›ndaki etkile-flim neticesinde de¤iflimlerden baflka ay-n› toplumun kültürüde zaman içinde sü-rekli olarak de¤iflir. Kültür daima de¤i-flen, dinamik bir muhtevad›r. Geliflen ih-tiyaçlar, yeni tecrübeler, gelen yeni ku-flaklar›n ihtiyaçlar› kültürü de¤ifltir-mektedir.(Dönmezer 1990: 116)

Bu h›zl› de¤iflim ortam›nda ülkemizbir taraftan bilim ve tekni¤in üst nokta-s›n› yakalama çabas›ndad›r. Di¤er taraf-tan varl›¤›n› korumak, sürdürebilmekve geliflmifl ülkelere yetiflebilmek içinzorlu bir mücadele vermektedir. Ülkemi-zin ortak ve temel bir mesele olarak çö-zümlemeye çal›flt›¤› konular›n bafl›nda,yeni kuflaklar› en iyi biçimde e¤itmek veyetifltirmek yoluyla gelecekteki ortamauyum sa¤lamalar›na imkan haz›rlamak-t›r.

Ancak kültürel de¤erler korunmazise küreselleflme ve bat›l›laflma u¤runabu kiflilik özelliklerinin de giderek ken-dine z›t s›fatlarla bezenece¤inden endifleedilmelidir.

Sa¤l›kl›, kendinden emin, ne istedi-¤ini bilen bir gençli¤in yetiflmesi bireyle-re bu f›rsatlar› tan›yacak uyumlu vesa¤l›kl› ortamlar›n yarat›lmas›yla müm-kün olur. Günümüzde insanlar aras›ndaiyi ve olumlu iliflkiler psikolojik sa¤l›¤›ntemel belirtilerini oluflturmaktad›r. Bi-reyin çevresine dengeli ve sa¤l›kl› biruyum sa¤lamas› onun baflkalar›yla iyiiliflkiler içinde olmas›n› sa¤larlar. Yetifl-mekte olan gençlerin uyumlu ve mutluolmalar› en do¤al haklar›d›r.

Bu yüzden e¤itim alan›nda çok çe-flitli araflt›rmalar yap›lmaktad›r. E¤itimaraflt›rmalar› ö¤rencilerin davran›flla-r›nda en etkili kiflinin ö¤retmen oldu¤u-nu göstermifltir. Toplumun e¤itim sevi-yesinin yükseltilmesi ve kalk›nman›nsa¤lanmas› için, ö¤retmenlerin görevle-rini isteyerek, severek yerine getirme-siyle mümkündür. Çünkü ö¤retmenlik

mesle¤i sevgi olmadan yap›labilecek birmeslek de¤ildir.

Bireyin içinde bulundu¤u mesleklekiflilik özellikleri birbiriyle ilgili olabilenkonulard›r. Ö¤retmenin, rehberin, lide-rin kiflili¤i gençler aç›s›ndan önemlidir.Çünkü yetiflmekte olan gençler ö¤ret-menlerini ve liderlerini iyi bir model ola-rak alg›lamaktad›rlar.

Gelece¤imizin garantisi çocuklar›-m›z›, zihinsel, sosyal ve kültürel olarakyetifltirecek olan ö¤retmen aday› s›n›fö¤retmenli¤i bölümü ö¤rencileri ilegençlere yeteneklerini gelifltirmede li-derlik edecek Türk halk oyunlar› bölü-mü üniversite ö¤rencilerinin kiflilik özel-likleri bu araflt›rman›n konusunu olufl-turmufltur. Kültürün kiflilik özellikleriüzerindeki etkileri ile bölümler aras›farkl›l›klar da konunun problemini olufl-turmaktad›r.

KÜLTÜRTeknolojik geliflmenin aileye, sosyal

iliflkilere, üretim iliflkilerine etkileri ol-du¤u muhakkakt›r. Bizim toplumumuz-da da yaklafl›k iki as›rd›r bat›l›laflma yo-lunda gösterilen çabalar bir tak›m kül-türel de¤iflmelere, ticari ve teknolojikyeniliklere neden olmufltur. (Sezen1993).

Tarihin derinliklerinden süzülüpgelen, zaman›n ve ihtiyaçlar›n do¤urdu-¤u, fluurlu tarihlerle, manal› ve zenginbir sentez oluflturan, sistemli ve sistem-siz bir flekilde nesilden nesle aktar›lan,bu suretle her bir insanda mensubiyetduygusu, kimlik fluuru kazan›lmas›nayol açan, çevreyi ve flartlar› de¤ifltirmegücü veren, nesillerin yaflad›klar› zama-na ve gelece¤e bak›fllar› s›ras›nda geçmi-fle ait at›f düflüncesi gelifltiren, inan›flla-r›n, kabullenifllerin, yaflama flekillerininbütününe, kültür denmektedir. Bununbir millete has olan› milli kültür olmak-tad›r. Kültürle ilgili olarak bir de ‘millikültür’ kavram›ndan bahsetmek yerindeolacakt›r. ‘Milli kültür, di¤er toplumlar-dan farkl›l›¤› ortaya koyan, milli karak-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

192 http://www.millifolklor.com

Page 189: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

terin meydana getirdi¤i kültürdür’. (Öz-yurt 1995).

Kültür, maddesi ve üslubu ile haya-t›n bütünüdür. Kültürel kimlik ise bubütünün gelenek, görenek ve e¤itim yo-luyla kifliye kazand›rd›klar› ve bununfluuru olmaktad›r. (Özyurt, 1995)

Toplumlar, kültürleri ile yaflayanvarl›klard›r. Her yaflayan varl›k gibi on-lar da içinde bulunduklar› ortamla etki-leflim içerisindedir. (O¤uz, 2003:22)

Bu günkü dünya, bireyi toplumiçinde daha güçlü hale getirmifl ve öneç›karm›flt›r. Bireylerin bilinç seviyesi,toplumun bilinç seviyesini belirlemekte-dir. Toplumsal denge bireyden yana kay-d›kça e¤itimin önemi daha da artmakta-d›r. (O¤uz, 2003:47)

Uzun y›llardan beri Türk toplumu-nun yaflant›s›n›n bir parças› olma özelli-¤ini korumufl, halk bilimimizin en önem-li unsurlar›nda birisi olan halk oyunlar›-m›z, bazen dü¤ünlerimizi, bazen har-man sonu, hasat sonu sevincimizi, bazenvatan borcumuzu ödemeye giden gençle-rimizin durumunu, k›vanc›n› ve kimi za-man da günlük u¤rafl›y› yans›t›r (Kes-kin,1988:102).

Ero¤lu’nun “Ait oldu¤u toplumunkültür de¤erlerini yans›tan, bir olay›, birsevinci, bir üzüntüyü ifade eden, orijiniitibariyle din ve büyüyle ilgili olan, mü-zikli ( Bir müzik aleti eflli¤inde ve ya birmüzik aleti olmaks›z›n el ve ayaklarlatempo almak, tutmak suretiyle) olarak,tek kifli veya gruplar halinde icra edilen,ölçülü, düzenli hareketlerdir”(Ero¤lu,1988:124) fleklinde tan›mlad›¤› halkoyunlar› kültürün gerçek bir yans›mas›-d›r.

Halk oyunlar›, kültür miras› olarakkuflaktan kufla¤a devredilmektedir. Za-manla do¤al sahnesinden al›narak, mo-dern sahneye getirilmifl olan halk oyun-lar›, dünyada ve Türkiye’de profesyonelçal›flmalarla sahne sanatlar› aras›naal›nm›flt›r. Günümüzde halk oyunlar›-n›n, modern sahne sanatlar› aras›naal›nd›¤›n› ve çeflitli uzmanlar›n da bu

konu üzerindeki çal›flmalar›n› gözlemle-mekteyiz.(fienel, 1992: 283.)

Bizim danslar›m›z›n güzelli¤i ve çe-flitlili¤i pek çok milleti k›skand›racakkadar zengindir. Türk halk danslar› eskiuygarl›klar›n tesiri alt›nda kalm›fl olabi-lir. Fakat Türklerin fethetmifl oldu¤u ül-kelere yapm›fl oldu¤u tesir elbette ki al-t›nda kalm›fl oldu¤u tesirden çok dahafazlad›r.(Do¤anç, 1970: 18)

K‹fi‹L‹K:Kiflilik, psikoloji alan› içinde ele al›-

nan ve üzerinde en çok araflt›rma yap›-lan konulardan birisi olarak görülebilir.Çok yönlü bir kavram olan kiflili¤in; bi-reylerin incelenebilir ve ölçülebilir dav-ran›fllar› dikkate al›narak ortaya konandavran›flsal yönü, toplumsal aç›dan in-celenmesine iliflkin sosyal yönü ve kiflili-¤i oluflturan dinamik güçlerin ele al›n›pincelenmesine yönelik olarak da derinlikpsikolojisi yönü vard›r.

Kiflilik, kiflinin özelliklerini ortayakoyan hususlar›n tümünün oluflturdu¤ubir sistemdir. Birey sahip oldu¤u özellik-lere dayanarak, kendini baflkalar›ndanay›rt eden ö¤eleri ortaya koyar. Kiflilik-ten söz etmek her insan›n bir ve tek ol-du¤unu belirtmektir. (Eren 2000: 68)

Eysenck’in kiflilik tan›m› flöyledir.“(Kiflilik), Kal›t›m ve çevre ile belirlen-mifl uzviyetin fiili veya potansiyel davra-n›fl bütünüdür. Kiflili¤in yap›s› ve gelifl-mesi zeka, karakter, mizaç ve bünye’denoluflan dört esas bölgenin karfl›l›kl› etki-leflimleriyle olur. (Evrim 1967: 99 – 100)

Bu araflt›rmada kiflili¤in uygulana-bilir, iflletilebilir ve anlaml› bir flekildesaptanabilir yani ölçülebilir oldu¤u var-say›m› üzerine yap›land›r›lm›flt›r. Birçokaraflt›rmac› ve bu varsay›m› desteklemiflve kiflili¤i nitelemek, kiflili¤in parçalar›n›ölçmek ve tan›mlamak ve kiflilik de¤er-lendirmelerine ba¤l› olarak davran›flsalsonuçlar› önceden tahmin etmek için u¤-raflm›fllard›r. Araflt›rmac›lar bireylerinnitelik, nicelik ve kifliliklerini en objektifflekilde araflt›rabilmek amac›yla testleringereklili¤i üzerinde durmufllard›r.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 193

Page 190: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Bireyin baflar›s› için gerekli olanbilgi, kuramsal veya uygulamal› olaraktest edilebilir. (Öztürk 1995: 73)

Yetenek testleri, kiflinin yeterli bire¤itimle belli bir mesle¤i ö¤renmek içindo¤ufltan yetene¤i ve kapasitenin olupolmad›¤›n› ö¤renmek için uygulan›r.(Fillippo 1982: 162)

Kiflilik testlerini basit olarak ifadeetmek gerekirse, bu testler insan›n kifli-sel ve sosyal intibak›n› ölçmek amac›ylakullan›lm›flt›r. ‹flte baflar›l› olmak içinyetenek ve baflar›n›n yan› s›ra kiflideduygusal olgunluk, sorumluluk duygu-su, kurallara uyma gibi özellikler okulve çal›flma hayat›nda önemli rol oy-nar.(Yalç›n 1994: 78)

Kiflilik testleri, bireyin sosyaluyumlar›n›, bireysel e¤ilimlerini, çal›fl-ma tempolar›n›, genel düflünce yap›lar›-n›, birlikte çal›flabilme ruhlar›n›n olupolmad›¤›n› de¤erlendirir. (Erdo¤an 1990:119)

Bir kiflide, zekâ, yetenek, meslekselilgi, bilgi olabilir ancak mesle¤in gerek-tirdi¤i belli kiflilik özelliklerinden eksik-li¤i, bireyi baflar›s›zl›¤a götürür.

Kiflilik Boyutlar›Eysenck’e göre kiflilik boyutlar› da-

ha sonra bilim çevrelerince de genifl öl-çüde kabul gören ve dört kiflilik boyutu-nun anlatan perspektifin bir yans›mas›-d›r.

Nevrotik Boyutu (N)Eyseck, nevrotiklik deyimini denge-

sizlik, duygusall›k ve duygusal dengesiz-lik deyimleri ile efl anlaml› olarak kulla-n›lm›flt›r. Eysenck’e göre nevrotiklik te-mel ö¤esi, duygusal hassasiyettir.

Nevrotiklik puan› yüksek bir kimsebo¤ucu s›k›nt› içinde olan, kayg›l›, ruhdurumu de¤iflken, ço¤u kez çöküntüiçinde olan bir kimsedir. Uykular› kötü,haz›m s›k›nt›lar› ve ya s›rt a¤r›lar› gibipsikomatik rahats›zl›klardan flikâyetlerivard›r. Her duygusal uyar›lm›fll›k yaflan-t›s›ndan sonra tekrar dengeye dönmektegüçlüklerle karfl›lafl›rlar.

Yüksek nevrotiklik puan› d›fla dö-

nüklükle birlikte bulunursa böyle birkimse al›ngan, huzursuz kendini kolay-ca heyacana kapt›ran ve sald›rgan birkimse olabilir. K›sacas› her fleyi kendile-rine dert edilen kayg›l› kimselerdir.Olaylar›n kötüye gidebilece¤ini düflü-nürler bu düflünceleri kuvvetli kayg›yaneden olur. Bunun karfl›t› olan dengelibir kimse ise, duygusal tepkileri yavaflher hangi bir duygusal uyar›lm›fll›ktansonra k›sa sürede eski durumuna döne-bilen, sakin, kontrollü, kolayca kayg› vekedere kap›lmayan kimsedir (Eysenck1982: 9-10)

D›fla dönüklük – içedönüklükboyutu (E)

Bu teoriye göre, kiflilik yap›s›, birbi-rinden ba¤›ms›z, ikiuçlu yatay ve iki di-key boyut üzerinde de¤erlendirilmifltir.Yatay boyutun bir ucunda içe dönüklük,öteki ucunda d›fladönüklük ; dikey boyu-tun üst ucunda nevrotiklik, alt ucundaise normal tipler bulunmaktad›r. Bütüninsanlar›n kiflilik yap›lar› bu iki boyutaras›nda bir yerde bulunur. (Köknel1986: 109)

Bir ucunda içe dönüklük, bir ucun-da ise d›fla dönüklük bulunan yatay bo-yutu iki ucunda yeralan normal tiplerinözelli¤ini Eysenck flu flekilde ortaya koy-mufltur:

Tipik içe dönüklük olanlar, sessizçevreye karfl› kapal›d›rlar. ‹nsanlardankaçar, kendi bafl›na kalmak isterler,okumak, yazmak, resim ya da müzik gi-bi u¤rafllarla ilgilenmekten hofllan›rlar.‹nsanlarla kolay iliflki kuramazlar. Zorarkadafl edinirler. Yapacaklar› hareketiönceden düflünüp tasarlarlar. Günlükyaflant›y›, olaylar›, kiflileri ciddiyetle eleal›rlar. Sakin, telafls›z yaflam biçiminisever, duygu ve coflkular›n› çok s›k› de-netim alt›nda tutarlar. Afl›r› duygula-n›mdan kaçar, hareketlerini ve davra-n›fllar›n› iyi denetler, çok ender olaraksald›rgan davran›flta bulunurlar. Güve-nilir insanlard›r. Kurduklar› toplumsaliliflkileri s›n›rl› ve dengeli olarak sürdü-rürler. Ahlak kurallar›n› büyük de¤er

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

194 http://www.millifolklor.com

Page 191: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

verirler. Yaflama bak›fl aç›lar› karamsar-d›r.

Tipik d›fla dönük olanlar, insanc›l,canayak›nd›rlar, insanlarla birlikte bu-lunmaktan hofllan›rlar. Kolay iliflki ku-rar, çok arkadafl edinirler. Kendi bafllar›-na kalmaktan okumak ve çal›flmaktanhofllanmazlar. Heyecan veren olaylardanhofllan›rlar. Hareket ve davran›fllar›üzerindeki denetimleri zay›ft›r. O andaiçinden geldi¤i gibi hareket ederler. Ne-fleli ve hareketlidirler. Çok konuflur veflakadan hofllan›rlar. Genellikle tasas›ziyimserdir. Gülmeyi e¤lenmeyi severler.Kolay k›z›p öfkelenir ve kendilerini kay-bederler. Sald›rgan hareketleri s›kt›r.Duygular›n› s›k› denetim alt›nda tuta-maz, ahlak ve toplum kurallar›na pekald›rmazlar. Her zaman güvenilir de¤il-dirler (Köknel 1986: 110)

Psikotiklik Boyutu (P)Eysenck kiflilik teorisinde psikotik-

lik, psikiyatrik bir bozukluk olarak kav-ramlaflt›r›lm›flt›r. E¤er bu özellik belir-gin bir derecede ise, kifliyi psikiyatrikanormallikler gelifltirmeye yatk›n b›rak-maktad›r. Fakat bu yatk›nl›k psikozdançok uzak anlamda kabul edilmektedir (Tiryaki 1984: 14)

Psikotiklik puan› yüksek bir kimse,insanlardan pek hofllanmayan, yaln›z,ço¤u zaman huzursuz, hiçbir yere uyumgöstermeyen kiflidir. Zalimlik ve merha-metsizlik belirgindir. Baflkalar›na oldu-¤u kadar, akraba ve dostlar›na karfl› dadüflmanca tutumlara sahip olabilirler.Baflkalar›n› üzmek, onlar› aptal duru-muna düflürmekten hofllan›rlar. Tehlike-yi pek umursamazlar (Eysenck 1978: 11)

Yalan Boyutu (L)Eysenck Kiflilik Envanterinde ya-

lan ölçekleri, deneklerin kendileri hak-k›nda iyi izlenim verme amac›yla yan›lt-ma e¤ilimlerini gözlemek için kullan›l-maktad›r. Yine yalan ölçe¤i deneklerinkendilerini gizleme güdüsü alt›nda bu-lunmad›klar› durumlarda, yüksek yalanölçe¤i puanlar›n›n sosyal töre ve kural-

lara uyum e¤ilimlerini belirtisi fleklindeyorumlanmaktad›r. (Eysenck vd 1978:47)

Lider durumunda olan kifliler top-lumda örnek ve model oluflturmaktad›r-lar. Bu nedenle toplum nazar›nda etkindurumda olan kiflilerin kiflilik özellikleribüyük önem tafl›r. Bu gün yayg›n olarakkullan›lan Halk Danslar› da denilenhalk oyunlar›, toplumun sevincini, hüz-nünü ve ya önemli bir olay›n› müzik efl-li¤inde beden dilini de kullanarak anlat-makta ve yeni kuflaklara kültür aktar›-m›n› sa¤lamak için köprü olmaktad›r.Bu çal›flma, her biri bir kültür elçisi sa-y›labilecek Türk halkoyunlar› bölümüö¤rencileri ile bireyin kiflili¤inin, kimli-¤inin oluflmas› aflamas›nda en etkin ko-numda görev yapacak olan s›n›f ö¤ret-menli¤i bölümü ö¤rencileri ile yap›lm›fl-t›r.

ARAfiTIRMANIN ÖNEM‹:Bu araflt›rma gençlik ça¤› olarak

adland›r›lan bir dönem içinde yer alanüniversite ö¤rencilerinin kiflilik özellik-lerini tespit etmeye yöneliktir. Araflt›r-man›n toplumun en dinamik kesimi ola-rak kabul edilen üniversite gençli¤ineyönelik yap›lmas›, araflt›rman›n öneminiartt›rmaktad›r. Çünkü üniversite döne-mi gençlik ça¤›n›n belli özelliklerini tafl›-yan, yeni imkânlarla karfl›laflman›n ya-n›nda, birçok problemle birlikte ifadeedilen f›rt›nal› yaflanan bir dönemdir.

Gençlerin karfl›laflt›klar› problem-lerden baz›lar› ailevi sosyal, ekonomikya da kendi rollerine iliflkindir.

Bu çal›flma ile gençlik dönemini ya-flayan ve e¤itimine devam eden üniversi-te ö¤rencilerinin nas›l bir kiflilik yap›s›-na sahip olduklar› tespit edilmeye çal›-fl›lm›flt›r. Kiflilik özellikleri ile ruh sa¤l›-¤› kavramlar› iliflkilendirildi¤inde, birbak›ma gençlerin nas›l bir ruh sa¤l›¤›nasahip olduklar› farkl› de¤iflkenlere ba¤l›olarak irdelenerek, Kültürün kiflilik veö¤renim gördükleri bölümler üzerine et-kisi de ortaya konmufltur.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 195

Page 192: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

YÖNTEMEvren ve ÖrneklemBu çal›flman›n evrenini, 2003- 2004

E¤itim-ö¤retim y›l›nda Sakarya Üniver-sitesi Devlet Konservatuar› Türk Halko-yunlar› bölümü ö¤rencileri ile E¤itimFakültesi s›n›f ö¤retmenli¤i bölümü ö¤-rencileri oluflturmaktad›r. 80 Türk halkoyunlar› bölümü ve 115 s›n›f ö¤retmenli-¤i bölümü ö¤rencisi olmak üzere toplam195 ö¤renci bulunmaktad›r. Çal›flmadaevrenin tamam›na ulafl›lmaya çal›fl›lm›fl,örneklem al›nmam›flt›r. Yap›lan araflt›r-ma sonucunda ulafl›lan ö¤renci say›s› 78halk oyunu, 103 s›n›f ö¤retmenli¤i bölü-mü ö¤rencileri olmak üzere toplam 181olup, dönen anket oran› %92,8’ dir.

Veri Toplama Arac›Bu çal›flmada Eysenck Kiflilik En-

vanteri kullan›lm›flt›r.Modern araflt›rmalar bize kal›plafl-

m›fl kiflilik testleri yerine Eysenck Kifli-lik Envanteri gibi soru – yan›t sisteminedeneklerin daha haz›rl›kl› olduklar›n› vesorulara rahat cevap verdiklerini göster-mektedir. Yine ayn› araflt›rmalar, uzunzamana ihtiyaç duyan ve denekle dahauzun bir iflbirli¤ini gerektiren di¤er test-lerden elde edilen sonuçlarla bu tür en-vanterlerden al›nan sonuçlar›n da fark-l›l›k göstermedi¤ini ortaya koymaktad›r.

Eysenck Kiflilik Envanteri, H. J.Eysenck ve S. B. G. Eysenck taraf›ndangelifltirilmifl olan yetiflkin kiflilik envan-terleri dizisinin son formudur. P (Psiko-tiklik) ölçe¤inin bulunmas› nedeniyle buenvanter, di¤erlerinden ayr›lmaktad›r.Eysenck Kiflilik Envanteri, 1982 y›l›ndaH. Ü. Sosyal ve ‹dari Bilimler FakültesiPsikoloji Bölümü Ö¤retim ÜyelerindenDr. Sedat Topçu’nun çal›flmalar› ileStandardize edilmifl ve ülkemizde kulla-n›labilmesi sa¤lanm›flt›r. EysenckKiflilik Envanteri, dört ayr› ölçe¤e ait,90 as›l ve 11 yedek maddeden meydanagelmifltir. Bu maddelerin 23 tanesi N(Nevrotiklik),21 tanesi E(D›fladönüklük– ‹çedönüklük), 25 tanesi P(Psikotiklik)ve 21 tanesi L(Yalan) ölçe¤ine aittir.

D›fladönüklük – ‹çedönüklük, nev-rotiklik ve psikotiklik ölçeklerinin karfl›-l›¤› olan kiflilik boyutlar› ile ilgili bilgibirinci bölümde verilmifltir. Bu nedenlead› geçen ölçeklere yeniden de¤inilme-mifltir.

N (Nevrotiklik) ölçe¤i tek türde so-rulardan oluflmaktad›r. Yani bu ölçe¤insorular›nda her birine verilen “EVET”yan›t› nevrotikli¤e, “HAYIR” yan›t› iseboyutun karfl›t› olan dengelili¤e iflareteder.

E (D›fladönüklük – ‹çedönüklük), P(Psikotiklik) ve L (Yalan) ölçeklerindeise iki tür soru bulunmaktad›r.

Bu ölçeklerdeki baz› maddelere ve-rilen “HAYIR” yan›t›, ölçe¤in amaçlad›¤›özelli¤e iflaret eder. Örne¤in, E (D›fladö-nüklük) ölçe¤inde “Baflkalar› sizi çok ne-fle ve hayat dolu olarak görür mü? Soru-suna verilen “EVET” yan›t› yine ayn› öl-çekteki “insanlarla tan›flmak yerine,okumay› tercih eder misiniz?” sorusunaverilen “HAYIR” yan›t›, d›fladönüklükanlam›nda puanland›r›lm›flt›r.

Verilerin Çözümlenmesi ve Yo-rumlanmas›

Araflt›rmada elde edilen verilerinçözümlenmesi ve yorumlanmas›ndaSPSS 11.0 paket program›ndan yararla-n›lm›flt›r.

An›lan paket program›ndan yarar-lan›larak Halk oyunlar› bölümü ö¤renci-leri ile S›n›f ö¤retmenli¤i bölümü ö¤ren-cilerinin kiflilik özelliklerinin belirlen-mesinde; aritmetik ortalama, standartsapma ve Independent Samples Test (tTesti) kullan›lm›fl ve yorumlanm›flt›r.

Araflt›rmada elde edilen veriler in-celeme konusu edilen de¤iflkenlere göres›n›fland›r›lm›fl ve alt seçeneklere göregrupland›r›lm›flt›r. Denekleri test edebi-lecek bir flekilde ortalama (mean=),standart sapma (Std.Dev.=SK) gibi ista-tistikler hesaplanm›fl ortalamalar aras›farklar›n önemli olup olmad›¤› ba¤›ms›zörneklem gruplar› için kullan›lan t-Testiile kontrol edilmifltir. Ortalamalar aras›

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

196 http://www.millifolklor.com

Page 193: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

farklar›n önem dereceleri kontrol edilir-ken p=0,5 seviyesi dikkate al›nm›flt›r.

BULGULAR VE YORUMLARAraflt›rmaya kat›lan deneklerin yafl

ortalamas› 22, tepe de¤eri 21 ve stan-dart sapma 2,14’dür. Denek say›s› halkoyunlar› 39 bayan 39 erkek toplam 78,s›n›f ö¤retmenli¤i ise 46 bayan 57 erkek-ten, toplam 103 kifliden oluflmaktad›r.

Yukar›daki tabloya genel olarak ba-k›ld›¤›nda; büyük oranda hem konserva-tuar hem de s›n›f ö¤retmenli¤inde oku-yan ö¤rencilerin psikotik e¤ilimli olma-d›klar› görülmektedir. Ayn› flekilde heriki grup ö¤rencinin de d›fla dönük hayatsürdürdükleri anlafl›lmaktad›r. Ancakyine büyük oranda her iki grup ö¤rencinörotik e¤ilim sergilemekte ve yalanae¤ilimli olduklar› gözükmektedir.

Genel grup istatistiklerine bak›ld›-¤›nda; psikotik kiflilik özelli¤i ortalamas›

6 puan›n alt›nda (4,99), içe-d›fla dönükkiflilik özelli¤i ortalamas› 13 puan›n üs-tünde (14,36), nevrotik kiflilik özelli¤i or-talamas› 10 puan›n üstünde (12,62) veyalan kiflilik özelli¤i ortalamas› ise 8 pu-an›n üstünde (11,21) oldu¤u görülmekte-dir.

Buna göre; genel olarak sadece psi-kotik e¤ilimler haricinde ö¤renciler d›fladönük, nevrotik ve yalan kiflilik özellik-lerine sahiptir denilebilir.

Okul farkl›l›¤› dikkate al›nd›¤›ndayukar›daki tablodan da görülece¤i üzerepsikotik e¤ilimli olmayan konservatuarö¤rencilerinin psikotik kiflilik özelli¤i or-talamas› 4,68 ve s›n›f ö¤retmenli¤indeokuyan ö¤rencilerin ortalamas› da 5,22puand›r. Buradan her iki bölümün pu-anlar›n›n 6 puan›n alt›nda olmas› psiko-tatik olmad›klar›n› ancak bölümler aras›karfl›laflt›r›ld›¤›nda ise s›n›f ö¤retmenli-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 197

Tablo 1- Okul Türü ‹le Kiflilik E¤ilimlerinin Da¤›l›m›n› Gösteren Çapraz Tablo

Page 194: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

¤inde okuyan ö¤rencilerin konservatuar-daki arkadafllar›na oranla daha fazlapsikotik e¤ilimli olduklar› sonucu da ç›-kar›labilir.

Okul de¤iflkeni ile kiflilik özellikleriaras›ndaki iliflki t testi ile ölçüldü¤ünde,yaln›zca “içe-d›fla dönük” kiflilik özelli¤iile okul türü aras›nda 0,001 düzeyindeanlaml›l›k de¤erine ulafl›lm›flt›r. Yanikonservatuar ö¤rencileri ve s›n›f ö¤ret-menli¤inde okuyan ö¤renciler aras›ndabu kiflilik özelli¤i konusunda farkl›lafl-ma yaflanmaktad›r.

Cinsiyet ayr›m› göz önünde bulun-duruldu¤unda; yukar›daki tablodan dagörülece¤i üzere psikotik e¤ilimli olma-yan erkek ö¤rencilerin psikotik kifliliközelli¤i ortalamas› 5,60 ve bayan ö¤ren-cilerin ortalamas› da 4,29 puand›r. Bu-radan erkeklerin bayanlara oranla dahafazla psikotik e¤ilimli olduklar› sonucuda ç›kar›labilir.

Cinsiyet de¤iflkeni ile kiflilik özel-likleri aras›ndaki iliflki t testi ile ölçül-dü¤ünde, yaln›zca “psikotik” kiflilik özel-li¤i ile cinsiyet aras›nda 0,003 düzeyinde

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

198 http://www.millifolklor.com

Tablo2- Genel Grup ‹statistikleri

Tablo 3- Okul Ayr›m›na Göre Grup ‹statistikleri

Tablo 4- Independent Samples Test ( t Testi)

Page 195: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

anlaml›l›k de¤erine ulafl›lm›flt›r. Yani er-kek ve bayan ö¤renciler aras›nda bu ki-flilik özelli¤i konusunda farkl›laflma ya-flanmaktad›r.

SONUÇ VE ÖNER‹LERGenel anlamda her iki bölümün ö¤-

rencilerinin psikotik e¤ilimlerinin olma-d›¤›, d›fla dönük, nevrotik ve yalana e¤i-limli olduklar› bulgular sonucunda tes-pit edilmifltir. Nevrotik ve yalan boyutude¤erlendirilmesinde her iki bölüm ö¤-rencilerinin kayg›l›, ruh durumlar› de-¤iflken, uyku düzenleri kötü, duygusaluyar›lm›fll›k yaflant›s›ndan sonra denge-ye dönmekte güçlükle karfl›laflt›klar›;kendi haklar›nda olumlu izlenim vermeçabas›yla yalan e¤ilimli olduklar› söyle-nebilir. Bu durum bulunduklar› yafl vegençlik dönemi itibar› ile duygusal iniflç›k›fllar›n ve de¤iflken iliflkilerin sonu-cundan etkilendiklerini ortaya koymak-tad›r. Mevcut dönemlerinin özelli¤i iti-bar› ile yo¤un bir duygusal hareketlilik

içerisinde bulunan ve bunun nevrotik fi-ili yans›mas› olarak ortaya ç›kan kayg›-l›, dengesiz, a¤r›l› ve çöküntülü ruh halibazen hakim toplumsal de¤erlerle çat›-flabilecek durumlara gelince, genelliklehata fleklinde yorumlanabilece¤inin far-k›nda olan genç, bu durumun k›sa vade-li telafisi için yalan e¤ilimi gösterebilir.

Genel olarak her iki bölüm ö¤renci-lerinde görülen d›fla dönüklük özelli¤i-nin belirtileri olan insanc›l, cana yak›n,insanlarla birlikte olmaktan hofllanan,kolay iliflki kurabilen, çok arkadafl edi-nilebilir özelliklerine sahip, buna karfl›-l›k kendi bafl›na kalmak yaln›z çal›fl-maktan ve okumaktan hofllanmayan,heyecan veren olaylardan hofllanan, ça-buk öfkelenen kiflilik özelliklerine sahipolduklar› tespit edilmifltir.

Denekler tespit edilen d›fla dönük-lük özellikleri ve psikotiklik aç›s›ndansa¤l›kl› yap›lar› branfllar›n›n ihtiyaç du-yulan temel kiflilik özelliklerini yans›t-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 199

Tablo5- Cinsiyet Ayr›m›na Göre Grup ‹statistikleri

Tablo 6- Independent Samples Test ( t Testi)

Page 196: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

maktad›r. Gençlerde görülmek istenenkiflilik özellikleri tabii ki; iyi, faal, at›l-gan, güvenilir gibi olumlu sözcüklerleifade edilmesidir. Ancak toplumumuzdauzun y›llard›r küreselleflme, bat›l›laflma,AB ye girme u¤runda verilen çaba sonu-cu birtak›m kültürel de¤iflmenin yan›n-da gençlerde de kiflilik erozyonunun bafl-lad›¤› söylenebilir.

Kültürler dünyan›n neresinde olur-sa olsunlar, mevcudiyetlerini bünyele-rinde bar›nd›rd›klar› kurumlar ve ku-rumlaflma süreçlerine borçludurlar. Kül-türel kurumlar›n arkas›nda önemli ölçü-de geleneksel bir birikim, yasa, örf, mad-di ve manevi dayanaklar vard›r. (Gü-ven,1999:272). Aksi takdirde küresellefl-me ve bat›l›laflma u¤runa toplumda kül-tür erozyonu dolay›s› ile bireylerde dekimlik ve kiflilik zedelenmesi yaflanabi-lir. Kültürüne sahip ç›kmayan toplumlarmilli kimliklerini yitirmek ile yüz yüzekalabilirler. Bu çal›flmada da görülece¤igibi gençlerin kiflilik özelliklerinde baz›sapmalar tespit edilmifltir.

Zedelenen milli kimlik ve kiflilikler,kaybedilen birçok de¤er, bilinçli ve fluur-lu Milli E¤itim politikalar› sayesinde,yeniden onar›larak birey ve toplumsalhayattaki yerini alabilir. Bu yüzdenTürk Milletine ait maddi ve manevi kül-türün detayl› bir flekilde araflt›r›larakkay›tlara geçirilmesi, her f›rsata da gör-sel ve yaz›l› anlat›m› yap›larak arflivlen-mesi böylelikle yeni kuflaklara aktar›m›sa¤lanmal›d›r.

Bu tür çal›flmalar›n daha kapsaml›olabilmesi için kiflilik boyutlar› yan›ndabenlik boyutlar›n›n da araflt›r›lmas›n›nfaydal› olaca¤› düflünülmektedir.

KAYNAKLARAytaç, Serpil.(2001): Örgütsel Davran›fl Aç›-

s›ndan Kiflili¤in Önemi, Uluda¤ Üniversitesi.http://www.isguc.org/arc_view.php?ex=21225/05/2004

Cücelo¤lu, Do¤an.(1992): ‹nsan Ve Davra-n›fl›. ‹stanbul. Remzi Kitabevi. s.417

Dönmezer, Suphi.(1990): Sosyoloji, ‹stan-bul, Beta Bas›m Yay›n Da¤›t›m. A.fi. s.116

Do¤anç, Ayhan. (1970). Halk Oyunlar› Üze-rine Bir Derleme. Folklor Dergisi. Cilt:1 s.18

Erdo¤an, ‹lhan.(1990): ‹flletmelerde KifliDe¤erlemede Psikoteknik, ‹stanbul. s 119

Eren, Erol.(2000): Örgütsel Davran›fl Ve Yö-netim Psikolojisi. ‹stanbul. Beta Bas›m–Yay›m-Da-¤›t›m. s.68

Erkal, Mustafa,(1986): Sosyolojik Aç›danSpor, Ankara, Milli E¤itim Gençlik Ve Spor Bakanl›-¤› Beden Terbiyesi Ve Spor Genel Müdürlü¤ü Yay›-n›.

Erkal, Mustafa,(1994): ‹ktisadi Kalk›nma-n›n Kültür Temelleri, ‹stanbul, Der Yay›n›. s.135

Ero¤lu, Türker,(1988): Türk Halk Oyunla-r›nda Sahne Düzeni Uygulamas›n›n Gereklili¤i VeOrtaya Ç›kan Problemler, Türk Halk Oyunlar›n›nSahnelenmesinde Karfl›lafl›lan Problemler Sempoz-yumu Bildirileri, Kültür Bakanl›¤›. Ankara MifadYay›nlar›:102, S:124.

Evrim, Semlin.(1967): Psikoloji Aç›s›ndanfiahsiyette Bir Boyut Olarak ‹çedönüklülük

D›fladönüklülük – Sorunu Üzerine Bir Arafl-t›rma. ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Ya-y›n›. s.99-100

Eysenck, H. J. And S. B. G. Eysenck.(1978): Manuel Of Eysenck Personality Questiona-ire (Junior And Adult). London. Hodder And Stough-ton Ltd. s.9-10-11-47

Flippo, B. Edwin.(1982): Personel Manage-ment. London. s.162

Güven, Özbay. (1999). Türklerde Spor Kül-türü. Ankara. Atatürk Kültür Merkezi Yay›nla-r›.s.272

Keskin, E.(1988). Sahneleme Üzerine. TürkHalk Oyunlar›n›n Sahnelenmesinde Karfl›lafl›lanProblemler Sempozyumu Bildirileri. Kültür ve Tu-rizm Bakanl›¤›. Ankara. Mifad yay›nlar›. s.102

Köknel, Özcan.(1986): Kayg›dan Mutlulu¤aKiflilik. ‹stanbul. Alt›n Kitaplar Yay›nevi. s.109-110

O¤uz, Öcal.(2003): Küresel Olma Veya YerelKalma ‹kileminde Türk Halk Kültürü. Türk YurduDergisi. 189.say›. s.22, 47.

Öztürk, Zekai.(1995): ‹flletmelerde PersonelSeçimi Yöntemleri Ve Psiko Teknik. Ankara. s.73

Özyurt, Selahattin,(1995): Kültürel Kimlikve Türkiye’de Birlik fiuuru Aç›s›ndan Türk Kimli¤iMeselesi. ‹stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens-titüsü. Doktora Tezi, ‹stanbul.

Popkin, M.K.(1989): Adjustment DisordersAnd Impulse Control Disovder. s.17

Sezen, Lütfü.(1993). Erzurum fiehir Folklo-ru. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.Doktora Tezi

Tezcan, Mahmut.(1981): Kuflaklar Çat›flma-s›: Okuyan Ve Çal›flan Gençlik Üzerine Bir Araflt›r-ma. Ankara. Kad›o¤lu Matbaas›. s.1-2

Tiryaki, M. fiefik. (1984): Spor YapanlarlaYapmayan Bireylerin Kiflilik Özellikleri YönündenKarfl›laflt›r›lmas›na ‹liflkin Bir Araflt›rma, DokuzEylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yük-sek Lisans Tezi. s.14

Turhan, Mümtaz,(1969): Kültür De¤iflmele-ri, ‹stanbul, Devlet Kitaplar›, 1000 Temel Eser. s.56

Yalç›n, Selçuk.(1994): Personel Yönetimi. ‹s-tanbul. s.78

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

200 http://www.millifolklor.com

Page 197: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Karahanl›lar Devri Türk Edebiyat›-n›n tipik temsilcilerinden Hoca AhmedYesevi ve onun Divân-› Hikmet adl›eserinin Klasik Türk Edebiyat Tarihindeönemli bir yeri vard›r.fiimdiye kadar Ho-ca Ahmed Yesevi ve onun Divân-› Hik-met adl› eseri ile ilgili olarak yurt içindeve d›fl›nda önemli çal›flmalar yap›lm›flise de fakat Hoca Ahmed Yesevi’nin ha-yat›, eseri ve tesirleri konusunda kay-nak eksiklikleri yüzünden kesin bir so-nuca varamamaktad›rlar.Bu makaledeDo¤u Türkistan’da bulunan, Hoca Ah-med Yesevi ve onun eseri ile ilgili olanbelgeler ve bu belgelerin ›fl›¤›nda Do¤uTürkistan’da yap›lan araflt›rmalardanve Türkiye’de de konuyla ilgili olarakyap›lan araflt›rmalardan da yararlana-rak, Hoca Ahmed Yesevi ve Divân-›Hikmet adl› eseri hakk›nda, flimdiyekadar bilinmeyen veyahut gözden kaçanbaz› hususlar› dile getirmek suretiylekonuya fakl› bir bak›fl aç›s› getirmekamaçlanmaktad›r.Bu amaçla söz konusuaraflt›rma Hoca Ahmed Yesevi’nin haya-

t›, Divân-› Hikmet’in konusu, Divân-›Hikmet’in yaz›l›fl üslubu ve nüshalar›,Divân-› Hikmet’in tesirleri gibi bölüm-lere ayr›larak sürdürülecektir.

1. Divân-› Hikmet’in MüellifiHoca Ahmed Yesevi’nin Hayat›

Hoca Ahmed Yesevi’nin hayat› hak-k›nda bilgi veren belgeler çok azd›r. An-cak müellifin Divân-› Hikmet adl› eseriile kendisiyle ilgili di¤er kaynaklardanve menk›belerden onun hayat›, flahsiye-ti, eseri ve tesirleri hakk›nda baz› bilgi-lere sahip olabiliyoruz.

Orta Asya Türklerinin Dini-tasav-vufi hayat›nda genifl tesirler icra edenve “Pir-i Türkistan” diye an›lan XII.yüz-y›l mutasavv›f flairlerinden YeseviyyeTarikat›n›n kurucusu olan Ahmed Yese-vi, bugünkü Do¤u Türkistan’›n Aksu vi-layetine ba¤l› Sayram kasabas›nda do¤-mufltur (Köprülü 1976:61)1. Dedesininad›n›n Mahmud oldu¤u, babas›n›n iseSayram’›n tan›nm›fl flahsiyetlerindenfieyh ‹brahim Ata oldu¤u ve babas›n›nNesepname adl› eserinde, kendi flecere-

HOCA AHMED YESEV‹ VE D‹VÂN-I H‹KMET

A Study on Hoca Ahmed Yesevi and His Work “Divan-› Hikmet.”

Dr.Varis ÇAKAN*

ÖZETBu makalede Karahanl›lar Devri Türk Edebiyat›n›n temsilcilerinden Hoca Ahmed Yesevi’nin hayat›,

onun Divân-› Hikmet adl› eserinin konusu, yaz›l›fl üslubu, günümüze kadar bulunan nüshalar› ve söz konu-su eserin tesirleri gibi konular ele al›n›p incelenmektedir..

Anahtar KelimelerHoca Ahmed Yesevi, Divân-› Hikmet, Türkistan, Orta Asya, Sofilik.

ABSTRACTThis article dwells on Hoca Ahmed Yesevi, the outstanding Sufi leader in Turkestan in the 12th cen-

tury as a man-of-letters in the Karakhanid Turkic literature and on the Divan-› Hikmet, his famous workThe Divan Hikmet is analyzed from a literary perspective in terms of its style, sources and impacts, as wellits existing original manuscripts.

Key WordsHoca Ahmed Yesevi, Divan-› Hikmet, Turkestan, Central Asia, Sufism.

* Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Ö¤retim Görevlisi.

http://www.millifolklor.com 201

Page 198: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

sini tek tek isimlendirerek Hz.Ali’ye ka-dar ba¤lad›¤› (M.Carmuhammed-Uli1998:182-188), annesinin ise fieyh ‹bra-him Ata’n›n müritlerinden Sayraml›Musa’n›n k›z› Ayfle Hatun oldu¤u anla-fl›lmaktad›r. Ahmed Yesevi, anne-babave aile muhiti itibariyle sayg›n, dinineve kültürüne ba¤l› bir manevi ortamdado¤mufl ve yetifltirilmifltir. Ahmed Yese-vi’nin do¤um ve ölüm tarihi konusundayap›lan çal›flmalarda flimdiye kadar ke-sin bir sonuca varamam›flt›r.Araflt›rma-c›lar bu konuda farkl› görüfller ortayaatm›fllar ve bunlar birer tahminden öte-ye gidememifltir.Ancak Do¤u Türkis-tan’da bulunan Ahmed Yesevi ile ilgilibelgelerden anlafl›ld›¤›na göre Hoca Ah-med Yesevi’nin Miladi 1005 y›l›nda do-¤up, 1116 y›l›nda vefat etmifltir (Osman1992:193-194). fieyh ‹brahim Ata’n›nGevher fiehnaz adl› k›z›ndan sonra ikin-ci çocu¤u olarak dünyaya gelen AhmedYesevi önce annesini, ard›ndan da baba-s›n› kaybettikten sonra ablas› Gevherfiehnaz ile birlikte bugünkü Kazakis-tan’›n Yesi flehrine gelip yerleflmifltir.Baz› kaynaklardan Ahmed Yesevi ve be-raberindekilerin Sayram’dan göç etmesi-nin nedeninin bölgede bafl gösteren ku-rakl›k oldu¤unu ö¤renmekteyiz.

‹lk ö¤renimine Yesi’de bafllayan Ah-med Yesevi, küçük yafl›na ra¤men bir ta-k›m tecellilere mazhar olmas›, beklen-meyen fevkaladelikler göstermesi ileçevresinin dikkatini çekmifltir. Menk›be-lere göre, yedi yafl›nda H›z›r’›n delaleti-ne nail olan Ahmed Yesevi Yesi’de ArslanBaba’ya intisap ederek ondan feyiz al-maya bafllar. Arslan Baba’n›n terbiyesive irflad› ile Ahmed Yesevi k›sa zamandamertebeler aflar, flöhreti etrafa yay›lma-ya bafllar. Arslan Baba vefat ettikten birmüddet sonra, zaman›n önemli ‹slamMedeniyet merkezlerinden biri olan Bu-hara’ya gelip, burada devrin önde gelenalim ve mutasavv›flar›ndan olan fieyhYusuf el-Hemedani’ye intisap edereke¤itimine devam eder.Yusuf el-Hemeda-nî’nin vefat› üzerine irflad mevkiine Ah-

med Yesevi kendisi geçer. Bir müddetsonra, vaktiyle fleyhi Yusuf el-Hemeda-ni’nin vermifl oldu¤u bir iflaret üzerineirflad makam›n› fieyh Abdülhalik-› Guc-düvani’ye b›rakarak Yesi flehrine dö-ner.Çok geçmeden burada Orta AsyaTürklerine özgü “Yesevilik Tarikat›”n›kurar (Köprülü 1981:193) ve vefat edin-ceye kadar burada irflada devam eder.Hoca Ahmed Yesevi memleketine dön-dükten sonra fikirleri ve eserleri ile bü-tün Türkistan’da çok büyük flöhrete sa-hip olur. Nam› hudutlar afl›p pek çok ‹s-lam ülkelerine yay›l›r. Bundan dolay›bütün ‹slam alemine, “Medine’de Mu-hammed, Türkistan’da Hoca Ahmed” sö-zü yay›lm›flt›r (Osman 1992:193). HocaAhmed Yesevi’nin hayat› ve kerametlerikonusunda Türkistan’da pek çok s›rl› ri-vayetler söylenmifltir. Bu rivayetlere gö-re, 63 yafl›na geldi¤inde, “Peygamberi-miz Hz.Muhammed’e Cenab› Hak 63yafltan fazlas›n› vermemifl.Bana da bun-dan sonra Yeryüzünde yaflamak haram-d›r” diyerek yer alt›na bir çile hane yap-t›r›p oradan ç›kmadan ibadetlerini yap-m›fl ve hizmetlerine devam etmifltir.Böylece Hz. Peygamberimizin yafl›n›nyaklafl›k iki kat›n› (111 yafl) yaflad›ktansonra Hak’›n rahmetine kavuflmufltur.Sayram’da ‹mam Muhammed b.Ali nes-linden gelenlere “Hâce” denildi¤i gibi on-lara ba¤l› olanlara da ayn› isim verili-yordu. Ahmed Yesevi de bu silsileye ba¤-l› oldu¤u için “Hâce Ahmed”, “Hâce Ah-med Yesevi”, “Kul Hâce Ahmed” isimle-riyle de an›lmaktad›r.

Hoca Ahmed Yesevi’nin türbesi Al-t›n Ordu hükümdar› Toktam›fl Han(1379-1396) taraf›ndan tahrip edilip tür-beye vakfedilen mal-mülk ya¤malanm›fl-t›r. Bu olaydan sonra kerametlerinin vehikmetlerinin vefat›ndan sonra da de-vam etti¤i ileri sürülen Hoca Ahmed Ye-sevi, bir rivayete göre, Emir Timur’unrüyas›na girer ve ona zafer müjdesiniverir. Timur gerçekten Toktam›fl Han ileolan savaflta büyük zafere eriflince, Tür-kistan ve bütün Türk Dünyas›nda flöh-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

202 http://www.millifolklor.com

Page 199: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

reti ve nüfuzu iyice yay›lm›fl olan HocaAhmed Yesevi’nin kabrini ziyaret içinYesi fiehrine gelir ve Hoca Ahmed Yese-vi’nin mezar›n›n üstüne, devrin mimar›flaheserlerinden olan bir türbe yap›lma-s›n› emreder. 1395-1397 y›llar› aras›ndaya¤mada kaybolan türbeye ait önemlieserler geri getirilip, türbe inflaat› ta-mamland›ktan sonra yerine konulur.Ar-t›k bu devirde türbe, cami, medrese vedergah› ile bir külliye halini al›r. OrtaAsya olarak bilinen bugünkü Türkistanco¤rafyas›nda Hoca Ahmed Yesevi’ninneslinden pek çok ünlü flahsiyetler ç›k-m›flt›r. Bunlardan biri Ali fiir Nevâî’nin,Mecâlisu’n-Nefâis ve Nesâyimü’l-Mu-habbe adl› eserlerinden anlafl›ld›¤›nagöre, Timurlular Dönemindeki meflhurflair ve edip, Divan-i fieyhzâde Atâ ad-l› eserin müellifi Atâî’dir.Atâî’nin, HocaAhmed Yesevi’nin kardeflinin o¤lu ‹sma-il Atâ’n›n o¤lu oldu¤u anlafl›lmaktad›r(Emin 1988). Bunun yan› s›ra Anado-lu’da da kendilerini Hoca Ahmed Yese-vi’nin neslinden sayan pek çok ünlü flah-siyet ç›km›flt›r. Bunlar aras›nda Semer-kandl› fieyh Zekeriyya, Üsküplü fiairAta ve Evliya Çelebi zikredilebilir.

2.Divan-› Hikmet’in Konusu veÖrnekler

Hoca Ahmed Yesevi’nin hikmetleri-ni içine alan felsefevi ve edebi bir fliirmecmuas›na bugün Divan-› Hikmetdenilmektedir.Müellif Sofilik felsefesihakk›ndaki dünya görüfllerini fliiri birüslupla Divan-› Hikmet adl› bu eserin-de ifade etmektedir (Yesevi 1984:14,1985:16).Hoca Ahmed Yesevi’ye göre,“Hakiket yolu, Sofilik yoludur.Gerçek birsofi dehâ olmak için dört basamakl› hik-metten geçmesi laz›m. Bunlar›n ilki ‹s-lam’›n kaide nizam› olan fieriat› bilmek,‹kincisi, tasavvufun temeli olan tarikat›bilmek, üçüncüsü, Aflk-i ‹lahiye (Tanr›Aflk›) olan Marifeti bilmek ve dördüncü-sü, Tanr› ile bütünleflen hakikati bil-mekten ibarettir (Zahidov 1987:20).YaniHoca Ahmed Yesevi’ye göre, sofili¤in zir-vesine ulaflmak için fieriat, Tarikat, Ma-

rifet ve Hakikat basamaklar›ndan geç-mek laz›m. Bunlar›n ilki olamadan ikin-cisi olmazd›. Hoca Ahmed Yesevi’in afla-¤›daki Hikmetlerinden, onun, re al dün-yay› felsefevi aç›dan elefltirdi¤ini, zalimhükümdarlar›n, zorbal›k yapanlar›n,rüflvet alanlar›n, mal-mülk peflinde ko-flanlar›n ve dini suiistimal eden kötü ni-yetli dindarlar›n lanetlendi¤ini aç›kçagörebilmekteyiz2.

Dünya benim diyenler,Cihan mal›ndan alanlar,Kerkes3 kuflu gibi,O harama batm›fllar.Molla Müftü olanlar, Yalan dava soranlar,Ak› kara yapanlar O tamuya4 girmifller. Kad› imam olanlar, Nahak dava soranlar,H›mar yüglüg boluban,5Yük alt›nda kalm›fllar. Haram yiyen hakimler, Rifliflive (Rüflvet)al›p yiyenler, Öz parma¤›n diflleyip, Korku içre kalm›fllar.Görüldü¤ü gibi bu m›sralar bize

meflhur ‹talyan flairi Dante taraf›ndanyaz›lan ‹lâhî Komedi’’nin içinde yeralan “Cehennemnâme” destan›ndaki,“Fani dünyada kötülük eden birinin ce-hennemde cezalan›fl tasvirleri”ni hat›r-latmaktad›r (Ömer 1989:80). Ayn› za-manda yine söz konusu eserde kötülerbu flekilde tenkit edilirken, adaletli hü-kümdarlar, helal eme¤iyle yaflamaya ça-l›flan çiftçiler, namuslu ve dürüst esnaf-lar methedilmifltir.

Divan-› Hikmet nüshalar›n›nmuhteva bak›m›ndan oldu¤u kadar dilbak›m›ndan da önemli farkl›l›klar arzetmesi, bunlar›n farkl› flah›slar taraf›n-dan de¤iflik dil ve de¤iflik sahalardameydana getirildi¤ini aç›kça göstermek-tedir.Ayr›ca Divan-› Hikmet mecmular›içine zamanla Yesevi dervifllerinin hik-metleri de kar›flm›fl ve böylece kitap sa-dece Hoca Ahmed Yesevi’ye ait bir eserolmaktan uzaklafl›p hikmet gelene¤iniyans›tan bir manzumeler mecmuas› ha-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 203

Page 200: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

line gelmifltir (Türkiye Diyanet Vakf› ‹s-lam Ansiklopedisi Cilt 9:429). Fakat ek-lenen hikmetler kime ait olursa olsunbütün hikmetlerin temelinde Hoca Ah-med Yesevi’nin inanç ve düflünceleri, ta-rikat›n›n esaslar› bulunmaktad›r Hik-metler Türkler aras›nda bir düflünce bir-li¤inin teflekkül etmesi bak›m›ndan çokönemlidir.

Hoca Ahmed Yesevi Hikmetlerindegeçen “Defter-i Sanî” tabirinden biz sözkonusu hikmetlerin birkaç defter halin-de tertip edildi¤ini, eldeki nüshalar›nikinci defterden ibaret oldu¤unu anl›yo-ruz. Divan-› Hikmet’te ayr›ca Azim Hâ-ce, Hâlis, Fakirî, Garibî, Hâce Sâlih, Kulfierifî, Hüveydâ, Îkânî, Meflrep, Ubeydî,Kul Süleyman ve Zelilî adlar›yla Yesevigelene¤ine ba¤l› çeflitli flah›slar›n hik-metleri yer ald›¤› gibi Divan-› Hikmetad›n› tafl›mayan baz› hikmet mecmuala-r›nda da Hoca Ahmed Yesevi’nin fliirleri-ne rastlanmaktad›r. Hoca Ahmed Yese-vi’ye izafe edilen Fak›r nâme ise Divan-› Hikmet’in Taflkent ve Kazan bask›la-r›nda yer almaktad›r. Müstakil bir risa-leden daha ziyade Divan-› Hikmet’inmensur bir mukaddimesi durumundaolan Fak›r nâme’nin Divan-› Hikmetyazmalar›n›n hiçbirinde bulunmamas›,bunun Hoca Ahmed Yesevi taraf›ndankaleme al›nmad›¤›n›, daha sonra Di-van-› Hikmet’i tertip edenler taraf›n-dan yaz›l›p söz konusu esere dahil edil-di¤ini göstermektedir.

Divan-› Hikmet’in yazma ve bas-ma nüshalar›nda bulunan hikmetlerinsay›s› baz› farkl›l›klar göstermektedir.Bugüne kadar de¤erlenebilen Hoca Ah-med Yesevi’ye ait hikmetler 250’yi bul-maktad›r. Bu sebeple hikmetlerin birin-de yer alan, “Dört bin dört yüz hikmetsöyledim” ifadesi daha eski bir Divan-›Hikmet nüshas› bulunmad›¤› müddetçebir rivayetten öteye gitmemektedir.

Hoca Ahmed Yesevi’nin Hikmetle-rinde, ‹slam dinine yeni girmifl veya budini henüz kabul etmemifl olan ve okur-yazar olmayan Türk topluluklar›na milli

vezin olan hece vezni ile ‹slamiyet’inesaslar›n› fleriat ahkam›n› ve Ehli-i sün-net akidesini ö¤retmek bafll›ca gaye ol-mufltur.Ayr›ca Hoca Ahmed Yesevi’ninHikmetlerinde Yeseviyye Tarikat› mürit-lerine tasavvufun incelikleri, tarikat›nâdâp ve erkân› telkin edilmektedir.Busebeple hikmetler sanat endiflesindenuzak, sade ve didaktik bir özellik tafl›-maktad›r.

Hoca Ahmed Yesevi Hikmetlerininmuhtevas› ile flekil ve dil yap›s›, HocaAhmed Yesevi’nin yetiflti¤i çevre, onunhayat›, flahsiyeti, gayesi ve hitap etti¤izümrenin sosyal ve kültürel yap›s› ile il-gilidir. Hoca Ahmed Yesevi’nin ‹slami-yet’in esaslar›n›, tasavvufun incelikleri-ni bir Türk mutasavv›f› olarak yorumla-y›fl›, bunlar› halk edebiyat›n›n bilinenflekilleri içinde hece vezniyle ve sade birdille herkesin anlayaca¤› tarzda ifadeetmesi hikmet tarz›n› do¤urmufl ve butarz, zamanla Yesevi derviflleri vas›ta-s›yla gelenek halini alm›flt›r.

Fuat Köprülüye göre Hoca AhmedYesevi’nin hikmetlerinde bafll›ca iki esasunsur göze çarpar. Bunlardan biri ‹s-lam, yani dini sofiyane unsur, di¤eri isemilli yani Türklerin eski halk edebiya-t›ndan al›nan unsurdur (Köprülü1981:197). ‹slam, yani dini sofiyane un-sur mevzuda daha kuvvetli oldu¤u hal-de, milli yani Türklerin eski halk edebi-yat›ndan al›nan unsur bilhassa flekil vevezinde daha belirlidir. ‹slamiyet daire-sine henüz yeni giren Orta Asya Türkle-ri, fleklen kendilerine hiç yabanc› gelme-yen Divan-› Hikmet’e ta biatiyle büyükk›ymet veriyorlard›. Mevzu da kendileri-ni alakadar etti¤i için, söz konusu eseraz zamanda halk aras›nda hemen he-men kutsi bir mahiyet al›r.Bununla be-raber bu hususta en mühim amil, HocaAhmed Yesevi’nin ayn› zamanda büyükbir tarikat›n kurucusu olmas› ve tarika-t›n›n süratle pek genifl bir sahaya yay›-larak yüzy›llarca yaflamas›d›r.

Divan-› Hikmet nüshalar›nda bu-lunan hikmetlerin hangi Türk Lehçesiy-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

204 http://www.millifolklor.com

Page 201: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

le yaz›ld›¤›n› tay›n etmek için, XII.yüz-y›lda edebi Türk Lehçelerinin co¤rafi da-¤›l›fl›n› tespit ederek Hoca Ahmed Yese-vi’nin do¤du¤u ve en çok yaflad›¤› saha-n›n lehçesini ve orada hakim olan kültür(Hars) ak›mlar›n› anlamak icap eder. Buhususta yap›lan uzun araflt›rmalara gö-re Divan Hikmet, Kutadgu Bilig’inyaz›ld›¤› Karahanl› Devrindeki Hakani-ye Türkçe’si ile yani Kaflgar Türkçe’si ileyaz›lm›flt›r (Osman 1992:197).

3.Divan-› Hikmet’in Yaz›l›fl Üslu-bu ve Nüshalar›

Divan-› Hikmet’in büyük bir k›sm›befl-yirmi befl aras›nda de¤iflen dörtlük-lerden ibaret olup, kafiye düzeni koflma-ya benzemektedir. Hikmetlerin bir k›s-m›nda da gazel tarz› kullan›lm›flt›r. Tür-kistan’da halk aras›nda çok sevilen veyayg›n bir biçimde kullan›lan yedili(4+3=7) ve on ikili (4+4+4=12) ölçüsü,gazel tarz›ndaki manzumelerde ise ondörtlü (7+7=14) ölçüsü kullan›lm›flt›r.Hoca Ahmed Yesevi seçti¤i vezinlerde bi-le ça¤›n›n müflterek zevkine uyarak, na-z›m flekli bak›m›ndan da dört m›sradanmeydana gelen ve yaln›z dördüncü m›s-ralar› aralar›nda kafiyeli muhtelifk›t’alar›n vücuda getirdi¤i destan tarz›n›kullanm›flt›r. Bu destanlarda her k›t’asonundaki m›sralar›n ya aynen veya ka-fiye itibariyle tekerrürü, onlar›n tek ola-rak okunmaktan ziyade, belki de dinitoplant›larda umumi surette okunmaküzere yaz›ld›¤›n› göstermektedir. Di-van-› Hikmet bu bak›mdan da eskiTürk Halk Edebiyat› verimlerinden ay-r›lm›yor.

Divan-› Hikmet’in Hoca AhmedYesevi’nin bütün hikmetlerini içine alantam ve güvenilir bir nüshas› henüz eli-mize ulaflmam›flt›r. Söz konusu eserinnüshalar›n›n en eskisinin Vefik PaflaKütüphanesinde oldu¤u biliniyor. Bunüshan›n 148 varakl›, sade fakat güzelbir yaz›yla ve bafll›klar› k›rm›z› olarakH. 1105’te (M.1693-94) yaz›ld›¤›n› Kata-log’dan (Katalog Nr: 1039)ö¤renebiliyo-ruz (Köprülü 1976:121). Bundan baflka

Divan-› Hikmet’in Maarif Nezareti ta-raf›ndan Halis Efendi’den al›nan kitap-lar aras›nda bulunan bir nüshas› bulun-maktad›r. Bu nüsha H.1260’ta (M.1844-45) yaz›lm›fl olup, içinde Hoca AhmedYesevi’ye ait olmayan bir çok manzume-ler bulunmaktad›r. Katannof’tan al›na-rak ‹stanbul’a getirilen bir nüsha dahabulunmaktad›r. H.1290’da (M.1873-74)yaz›ld›¤› anlafl›lan söz konusu nüsha331 sayfadan oluflmakta olup, her sayfa-da ortalama olarak 11 m›sra olmak üze-re 99 hikmet mevcuttur. Ancak FuatKoprülü’ye göre bu nüsha yanl›fl ve ber-bat olup, ilmi ehemmiyeti yoktur. MacarAkademisi Kütüphanesinde de Divan-›Hikmet’in yazma bir nüshas›n›n bulun-du¤u bilinmektedir. Divan-› Hikmetbütün Orta Asya’da ve di¤er Türk co¤-rafyalar›nda çok meflhur bir eser olmas›münasebetiyle baflka kütüphanelerdeveya hususi ellerde söz konusu eserindaha çok nüshalara rastlanabilece¤i mu-hakkakt›r. Günümüzde bulunan nüsha-lar de¤iflik kifliler taraf›ndan de¤iflik sa-halarda tertip edildi¤i için hikmet say›s›bak›m›ndan da farkl›l›klar gösterir. Ayn›basma nüshalar› için de söz konusudur.Dünya kütüphanelerinde mevcut yüzler-ce Divan-› Hikmet nüshas›ndan fayda-lanarak sa¤lam bir metin haz›rlamakhenüz imkans›zd›r.Divan-› Hikmet’inbaz› nüshalar› aras›nda ‹stanbul Üni-versitesi Türkiyat Araflt›rmalar› Ensti-tüsü Kütüphanesi (Nr: 2497), Ahmet Ca-fero¤lu (fiahsi kitaplar› arar›nda) veEmel Esin nüshalar› (Esin-Tek Vakf›Ktp) ile Manchester The John RylandsUniversity Library (Nr:67), ‹stanbulÜniversitesi (TY, Nr: 3898), Millet (AliEmiri, Manzum, Nr: 16) ve Konya Mev-la’na Müzesi (Nr: 2583) kütüphaneleriile S.Petersburg Asya Halklar› Müzesin-deki (Nr.D. 41) el yazmalar› bulunmak-tad›r.

Divan-› Hikmet ilk defa Kazan’daH.1295’te (M.1878-79) Hikem-i Hazret-i Sultan’ül-‘rifin Hoca Ahmed Yeseviad› ile 67 Hikmet ve bir Münacattan

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 205

Page 202: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

mürekkep 125 sayfal› bir risale halindebas›lm›flt›r. Kazan’da söz konusu eserinikinci bas›m›n›n yap›ld›¤› biliniyorsa daelimize yeterli bilgi geçmemifltir.H.1311’de (M.1894-95) yine Kazan’daDivan-› Hikmet’in üçüncü bask›s› ya-p›lm›flt›r. Kazan Üniversitesi Matba-as›nda bas›lan bu nüsha, Divan-› Hik-met-i Sultanü’l-‘Ârifin Hoca Ahmedb.Mahmud b.iftihar-› ismiyle bas›lm›flolup, bu bask›da Gulam Muhammedb.Müftü Rahimu’llah Kureyfli-i Esedi el-Haflimi el-Lâbûrî’nin Hazînetü’l-Asfiyâadl› meflhur Tezkere-i Evliyâ’s›ndan ç›-kar›lm›fl ufak bir hâl tercümesi, 17 say-fal› mensur bir mukaddime, 134 Hik-met ve bir Münâcât yer almaktad›r.1896 y›l›nda yine Kazanda neflredilenDivan-› Hikmet’in dördüncü bask›s›nagelince, 277 sayfadan oluflmakta olan bubask›, aynen üçüncü bask›s›nda oldu¤ugibi Hazinetü’l-Asfiyâ’dan ç›kar›lm›flhâl tercümesi ile sülûk adab›na ait mu-kaddimeyi ve üçüncü bask›s›ndan 14fazlas›yla 148 Hikmet’i içine al›r. Di-van-› Hikmet H.1314’te (M.1898-99)Taflkent’te Tafl-basmas› olarak neflredil-mifltir. Söz konusu eserin Taflkent bask›-s› Fakrnâme ad› verilen mensur muka-demeyi, üçüncü Kazan bask›s›na yak›nHikmet’leri ve sonundaki Münâcât’›içine alan 154 sayfadan oluflmakta olup,sonunda Yesevi dervifllerinden birininyine ayn› tarzdaki Hikmetlerini de içinealmas› bak›m›ndan di¤er bask›lardanbir fazlal›k gösterir. Özbekler Dergah›fieyhi Haci Süleyman Efendi’nin H.1299’da ‹stanbul’da Dîvânü Belâgatünvân-› Sultanü’l-‘ârifîn Hoca Ah-med Yesevi ismiyle neflretti¤i nüshayagelince, bu, her sayfas›nda ortalama 26m›sray› içine alan toplam 276 sayfal›kbir nüshad›r.Di¤er bask›lardan epeycefazla olan bu ‹stanbul bask›s›nda HocaAhmed Yesevi’den baflka birçok tan›nm›flOrta Asyal› Türk Mutasavv›f flairlerininmanzumeleri de yer almaktad›r. Son ola-rak Hoca Ahmed Yesevi’nin söz konusuhikmetleri Kültür Bakanl›¤› taraf›ndan

(Eraslan 1991) ve Türkiye Diyanet Vakf›taraf›ndan (Bice 1993) neflredilmifltir.Ancak Hoca Ahmed Yesevi’ye atfedilenhikmetlerin tamam› bu iki yay›nda top-lanabilmifl de¤ildir

4. Divan-› Hikmet’in Tesirleri XI.yüzy›l›n sonlar› ile XII.yüzy›l›n

bafllar›nda Orta Asya Türk topluluklar›‹ran üzerinden gelen dini ve kültürel biristilan›n tehdidi alt›nda idi. Bir k›s›mTürkçe konuflan Türk kavimlerindedersler bile Farsça veya Arapça verili-yor, okumufl ve ayd›n Türklerin baz›lar›fliir ve yaz› dil olarak Farsça ve Arap-ça’ya yönelmifllerdi. ‹slamiyet’i yeni ka-bul eden veya kabul etmekte olan halkise Arapça ve Farsça bilmiyorlard›. HocaAhmed Yesevi yetiflmifl bir ayd›n kifliolarak Farsça ve Arapça’y› çok daha iyibilmesine ra¤men halka yöneldi.Halk›ndili ile konufltu ve eser verdi. O geniflhalk kitlelerinin anlayabilece¤i sadeTürkçe ile “Hikmet” denilen deyiflleriniyazmaya bafllad›. Türkçe ile fliir yaz›la-mayaca¤› iddias›nda olan hatta kendisi-ni yad›rgayan sözde ayd›nlara ald›rma-d›.‹slamiyet’in hayata dair insani, ahla-ki prensiplerini kendine ait sade ifade-lerle söyledi ve yazd›. Evlerde, sohbet-lerde, toplant›larda ve çeflitli toplu yer-lerde onun yüzlerce binlerce beyti yaz›-l›r, okunur, söylenir ve ifllenir oldu.99 bi-ne ulaflt›¤› söylenen talebeleri onun hik-metlerini köylere, flehirlere, k›fllak veyaylaklara ve hatta mezarlara tafl›d›lar.Bu fliirler, deyifller, ö¤ütler “Hikmet” ola-rak özdeyifller halinde Türk ordusunungitti¤i her yere ulaflt›.Bu sebeple, ölü-münden sonra da Türkçe fliir söylemegelene¤i onun Hikmet’lerinden esinle-nen yeni ergin kiflilerce devam ettiril-di.Hac› Bektafl Veli, Yunus Emre ve Hac›Bayram’lar Hoca Ahmed Yesevi’nin er-ginlik ve ermifllikte de fliir, deyifl ve teb-li¤de de takipçileri oldu (Mert Bilig Ya-y›nlar› 13:28).

Prof.M.Hartmann, Ça¤atayl›larDevri Orta Asya Türk flairi Çimyanl›Hüveyda’dan söz ederken Hoca Ahmed

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

206 http://www.millifolklor.com

Page 203: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Yesevi’nin vücuda getirdi¤i Hikmet ilemanen bütün Türkistan’› doldurdu¤unusöylüyor ve diyor ki: Divan-› Hikmetsahibinin ölümü, Kutadgu Bilig’in teli-finden ancak bir as›r sonra oldu¤u düflü-nülürse, hatta bugün bile afla¤› yukar›müellifin ölümünden yaklafl›k 760 y›lsonra kendi halk› aras›nda yaflayan bukitab›n ehemmiyeti lay›k›yla anlafl›-l›r.Hakikaten, Türk Tarihi hakk›ndaaraflt›rmalarda bulunan bütün Avrupaalimleri, Hoca Ahmed Yesevi’nin bütünTürk Dünyas›ndaki tesirini ve öneminiaz çok idrak etmifllerdir. Léon Cahun bireserinde, Timur zaman›nda TürkçeFarsça’ya galebe etti, Maveraünnehiruyan›fl devrinin adamlar› art›k Farsçade¤il Ça¤atayca denilen Türkçe ile yaz›-yorlard›. Daha onlardan önce Türkistan-l› Hoca Ahmed Yesevi halk dili olanTürkçe’yle yazm›flt›.Hoca Ahmed Yese-vi’den sonra Türkçe öyle bir ehemmiyetkazand› ki o meflhur Mirâc-Nâme,Baht›yar-Nâme, Tezkiretü’l-Evliyâgibi kitaplar Uygur Lehçesi ve UygurHarfleri ile yaz›ld›.

Konar-Göçer Türk topluluklar›n›nyerleflik hayata geçtikleri ve kitleler ha-linde ‹slamiyet’e girmeye devam ettikle-ri bir dönemde, Hoca Ahmed Yesevi’nin‹slamiyet’in bütünlefltirici esaslar›n›,ba¤lay›c› pratik ilkeler olarak toplumunen uç kesimlerine kadar yayg›nlaflt›rma-s›, yeni aray›fllar içerisindeki genifl kitle-leri, tek kültür oda¤›nda bütünlefltirdi.Sadece Maveraünnehir’de de¤il Anado-lu’da, Rumeli’de ve Balkanlar’da TürkKültürü ve dilinin yerleflmesinde HocaAhmed Yesevi ve takipçileri önemli roloynam›fllard›r.Osmanl› Devletinin ma-nevi kurucular› olan fieyh Edebal›, Hac›Bektafl Veli, Haci Bayram Veli ve Geyik-li Babalar Hoca Ahmed Yesevi’nin tem-silcileri ve takipçileri idi. Hoca AhmedYesevi’nin, Diyar-› Rum denilen ve yenifethedilmekte olan Anadolu’ya, el veripgönderdi¤i Hac› Bektafl Veli Osmanl› or-dular›n›n manevi yetifltiricisi oldu. Yineonun ayn› amaçla Balkanlara gönderdi-

¤i Sar› Saltuk, ‹slamiyet’i Do¤u Avru-pa’da ve Balkan ülkelerinde köklefltirengönül eri idi. Bu kültür ve bilim adamla-r› Türk ak›nc›lar›n›n manevi olmufllar,ordular bir bölgeye girmeden önce o böl-geyi fethe haz›rlam›fllar, fetihten sonraise bu bölge halk›na, girdikleri yeni kül-türü özümsetecek ö¤reticiler ve kültürtafl›y›c›lar› olmufltur. Bugün biz Orta As-ya’dan Kafkaslara, Do¤u Türkistan’danAnadolu’ya ve Anadolu’dan Balkanlarakadar uzanan genifl co¤rafyadaki Türktopluluklar› aras›nda var olan dil ve kül-tür bütünlü¤ünü flüphesiz Hoca AhmedYesevi ve onun takipçileri olan alp eren-lere borçluyuz.

NOTLAR1 Sayram’da Muhammed Hanefi evlad›ndan

olduklar›n› iddia eden baflka kimselere de rastlan-mas›, daha do¤rusu onlar›n bir s›n›f teflkil edecekkadar çok olmas›, Ahmed Yesevi’nin Bugünkü Do¤uTürkistan’›n Sayram kasabas›nda do¤du¤unu tama-m›yla kuvvetlendiriyor.

2 Bu parça Do¤u Türkistan’da ç›kmakta olanBulak Mecmuas›n›n 14.(1984) ve 16.(1985) say›s›nabas›lan Divan-› Hikmet’ten al›nm›flt›r.

3 Ölmüfl hayvanlar›n etini yiyen bir çeflit ku-fla “Kerkes k›flu”denir

4 Tamu cehennem demektir.5 “Himar yüglüg Boluban” ise günümüz Türk-

çe sinde, “Yüklü Eflek misali” anlam›ndad›r.

KAYNAKÇABice Hayat›, Divan-› Hikmet, Ankara, 1993.Carmuhammed-Uli M, Yesevilik Bilgisi, An-

kara, 1998.Emin A.M., Uygur Edebiyat›nda Ahmed Yese-

vi ve Yesevicilik, Kaflgar Pedagoji Enstitüsü ‹lmiDergisi, Say›:I.1988.

Eraslan K, Divan-› Hikmet’ten Seçme-ler,Ankara,1991.

Köprülü M. Fuat, Türk Edebiyat›nda ‹lkMutasavv›flar, Ankara, 1976.

Köprülü M.Fuat, Türk Edebiyat› Tarihi, ‹s-tanbul, 1981,

Mert Hamdi, Hoca Ahmet Yesevi Hayat›,Fikirleri Hizmeti Bilig Yay›nlar› 13 Ankara.

Osman Gayretcan, Uygur Klasik Edebiyat›-n›n K›saca Tarihi, Urumçi,1992.

Ömer fi, Uygur Klasik Edebiyat›, (Hoca Ah-med Yesevi Bölümü), Urumçi,1989.

Türkiye Diyanet Vakf› ‹slam Ansiklopedisi,Cilt:9.

Yesevi Ahmed, Divan Hikmet Bulak Mecmu-as›, (Do¤u Türkistan’da üç ayda bir ç›kan KlasikEdebiyat Mecmuas›) 1984, Say›:14 ve 1985, Say›:16.

Zahidov Vahid, Tasavvuf Hakk›nda, BulakMecmuas›, 1987, Say›: 20.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 207

Page 204: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

208 http://www.millifolklor.com

Gagauzlar, Ortodoks Hristiyanl›¤›naba¤l› küçük bir Türk toplulu¤u olup, günü-müzde Moldova Cumhuriyeti’nin Bucak böl-gesinde kurulan Gagauz Yeri Özerk Cumhu-riyeti baflta olmak üzere Ukrayna’n›n Odessave Zaporojie, Kazakistan’›n Turgay bölgele-rinde yaflamaktad›rlar. Ayr›ca Bulgaristan,Romanya, Rusya, K›rg›zistan, Özbekistan,Gürcistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Lit-vanya, Estonya, Yunanistan ve Brezilya’da daGagauzlar bulunmaktad›r.

Gagauz Türkleri, bütün Moldoval›lar gi-bi, mit terimi karfl›l›¤› olarak Rusçadan al›-nan “mif” terimini kullanmaktad›rlar. “Mif”ile “gerçe¤i fantastik flekle dönüfltüren hika-

yeler” anlafl›lmaktad›r (Mif› Narodov Mira,Moskva 1987:14). Mif, kelimesinin kökeni,Yunanca’da anlat› veya öykü anlam›na gelenmithostur. “Mitoslar, ilkel insan topluluklar›-n›n, evreni, dünyay› ve tabiat olaylar›n› kifli-lefltirerek yorumlamak, henüz s›rr›n› çözeme-dikleri hayat›n ve evrenin çeflitli görüntülerinibir anlam kolayl›¤›na ba¤lamak ihtiyac›ndando¤mufl öykülerdir” (Necatigil 2000:7). Mit te-rimin bir çok tan›m› vard›r. Ancak, “bütün bi-lim adamlar›n›n kabul edebilece¤i ve ayn› za-manda da uzman olmayanlara da aflina gele-bilecek mit tan›m› bulmak güçtür” (Çobano¤-lu 2001:5). Bununla birlikte, kanaatimizce,en genifl kapsaml› ve en az kusurlu bir tan›m

GAGAUZ TÜRKLER‹N‹N M‹TOLOJ‹S‹ ÜZER‹NE B‹R DENEME

An Evaluation on the Mythology of Gagauz Turks.

‹rina ‹US‹UMBEL‹*

ÖZETGagauzlar›n mitolojisinden, eski kültüründen, dininden miras al›p kendi ça¤›n›n flartlar›na uygulaya-

rak yaflatt›klar› yeni kültüründe, dininde, yaflam flartlar›n›n gerektirdi¤i ölçüde yeni biçimler, yeni içeriklerve anlat›l›fllarla oluflan mitler ve inan›fllar vard›r.

Yap›lan çal›flma sonucunda anlafl›lmaktad›r ki, mitolojik anlat›lara XIX. yüzy›la kadar yo¤un olarakinan›lmaktayken, XX. yüzy›ldan itibaren al›nan e¤itimin tesiriyle de olmas› gerek, bilimin getirdi¤i aç›kla-malara inan›l›rken, mitolojinin getirmifl oldu¤u aç›klamalar yavafl yavafl zay›flam›flt›r ve günümüzde ger-çekli¤ine inan›lmayan anlat›lar olarak varl›¤›n› sürdürmektedirler. Gagauz Türklerinde karfl›m›za ç›kan ba-z› mitolojik motifler, di¤er Türk halklar›n›n mitolojik motifleriyle büyük benzerlik göstermekteyken, baz›lar›da Slav halklar›n›n mitolojik motifleriyle benzeflmektedir.

Anahtar KelimelerGagauz Türkleri, mit, inan›fl.

ABSTRACTHaving taken their mythological, old cultural and religious heritage from their past Gagauzs have mo-

dified their own beliefs and myths, as well as the contents of their mythological, old cultural and religiousheritage shaping them by the contemporary conditions.

As it can be understood from the results of the conducted research, the belief in mythological discour-ses was strong until the end of XIXth century. Yet, supposedly as the result of enlightenment, in XXth cen-tury belief in scientific explanations made the old mythic beliefs survive as discourses in which contents arenot believed. While, some mythological motifs belonging to Gagauz Turks that we encounter has a great si-milarity with the mythological motifs of other Turkic nations, others resemble Slavic nations’ mythologicalmotifs.

Key WordsGagauz Turks, myth, belief.

* Hacettepe Üniversitesi Türk Halkbilimi Doktora Ö¤rencisi

DR. H‹MMET B‹RAY GENÇ FOLKLORCULAR KÖfiES‹

Page 205: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

oldu¤u için Mircea Eliade’nin “mit, kutsal biröyküyü anlat›r; en eski zamanda, “bafllang›ç-taki” masallara özgü zamanda olup bitmifl birolay› anlat›r” (Eliade 1993:13) tan›m›n› be-nimsemekteyiz.

Gagauz Türkleri’nin mitleriyle ilgili ayr›bir bilimsel çal›flma henüz yap›lmam›flt›r. An-cak, baflta V. Moflkof (1904) ve A. Manof(1939) olmak üzere, baz› araflt›rmac›lar›n ça-l›flmalar›nda Gagauz Türkleri’nin baz› mitle-rinin metinleri, Gagauzlar›n halk inan›fllar›ele al›nm›flt›r. Gagauz Türkleri’nde bir za-manlar varolan eski mitlerin belirgin izlerinidestanlar ve masallar içinde nesir fleklindebulmak mümkündür. Ay› Kulakl›, Tepegöz,Kalina, Padiflah Hem Fukara Çocuk gibi ma-sallar buna örnek teflkil etmektedirler. Des-tanlarda ve masallarda yer alan Cendem-Ba-busu, birkaç bafll› y›lan (ejderha), y›lan, devkufl, bir kar›fll›k adam, tek gözlü devler vs.destanlara ve masallara mitlerden yans›yanunsurlard›r. Gagauz Türklerinde mitler unu-tulup inan›l›rl›¤›n› kaybetmifllerdir. Mit me-tinlerini ancak masal, efsane, rivayet fleklin-de bulup tespit etmek mümkündür.

Gagauz Türkleri’nde, halk›n yarat›l›fl›ile ilgili yarat›l›fl miti mevcut de¤ildir. Fakatbununla birlikte, Gagauz Türkleri’nin töre vegeleneklerini araflt›racak olursak, a¤aç, kufl,kurt, at, atefl, yer-su gibi kültlerin izlerini ra-hatl›kla bulmak mümkündür. Bu ba¤lamda,“a¤açtan yarat›lma mitini Türk yarat›l›fl mit-leri aras›nda en eski yarat›l›fl miti olarak”(Çobano¤lu 2001:32) ve “di¤er yarat›l›fl mitle-rin prototipi olarak” (Çobano¤lu 2001:33) ka-bul edecek olursak, Gagauz Türkleri’ndea¤açtan yarat›lma mitinin mevcut olmamas›-na ra¤men, a¤aç kültüyle ilgili izleri rahatl›k-la bulmak mümkündür. Gagauz Türkleri’nde,t›pk› Katanov’un tespitine göre (Çobano¤lu2001:34), kutsal a¤ac›n kamlar›n göklere yol-culu¤unda yer almas›, kam öldü¤ü zaman,a¤ac› oyup yontarak kam cesedin içine koyul-mas›, onu gömdükleri yere bir a¤aç dikip oa¤aca kam›n bütün eflyalar›n as›lmas› gibi,Gagauz Türkleri’nde de biri öldü¤ünde a¤aç-tan yap›lm›fl tabut ile defnedilir, eflyalar› da“ölü dal›” olarak adland›r›lan, a¤açtan kesil-mifl bir dall› buda¤a as›l›r ve o budak mezarasaplan›r, belirli bir zaman geçince o budakkuruyaca¤› için, mezara fidan dikilir. A¤aç

kültü etraf›nda flekillenen bu pratik günü-müzde de devam etmektedir. Bu prati¤in, gü-nümüzdeki Gagauz Türkleri’nin Hristiyanl›¤›ile hiçbir alâkas› olmad›¤›n› belirtmeliyiz.Kanaatimizce, bu pratik orman-a¤aç kültü-nün izlerini bar›nd›rmaktad›r.

Öte yandan, Gagauz Türkleri, Hristi-yanl›¤›n etkisiyle, insano¤lunun atas› olarakkabul ettikleri Adem’›n topraktan yarat›ld›¤›-na, analar› olarak da kabul ettikleri Hav-va’n›n ise, Adem’in e¤esinden yarat›ld›¤›nainanmaktad›rlar. Topraktan yarat›lma inanc›,Mircea Eliade’nin de ifade etti¤i gibi, “insan-lar›n Toprak taraf›ndan do¤urulmas› evrenselyayg›nl›¤a sahip bir inançt›r” (Eliade1991:118). Ayr›ca Gagauz Türkleri, afla¤›dada ele alaca¤›m›z gibi, topra¤› canl› bir varl›kolarak görmektedirler. Toprak’› derin k›fl uy-kusundan uyand›rmak için uzun bir sopayla40 kez topra¤a de¤dirmekte (Kvilinkova2001a:3) ve Toprak’› ›s›tmak için atefl yak-maktad›rlar (Kvilinkova 2001c:16).

Gagauz Türkleri’nin mitolojisini incele-mek için, elde etti¤imiz mitolojik malzemeyiflu gruplara bölmek mümkündür:

1. Kozmogoni mitleri ve gök, bulut, y›l-d›z, ya¤mur vs. ile ilgili inan›fllar;

2. Hayvanlar ve hayvanlar ile insanla-r›n aras›ndaki münasebetleri yans›tan mitlerve inan›fllar;

3. Mitolojik varl›klarla ilgili mitler veinan›fllar.

1. Kozmogoni mitleri ve gök, bu-lut, y›ld›z, ya¤mur vs. ile ilgili inan›fllar

Kozmogoni (Cosmogony) mitleri, evreninnas›l olufltu¤unu anlatan mitlerdir. Belirtme-liyiz ki, günümüzdeki Gagauz Türkleri’ninbütün dünya ve âlemin meydana gelifli hak-k›ndaki görüflleri inançlar›na göre farkl›l›kgöstermektedir. Ateistler, evrenin herhangibir ola¤anüstü kifli veya kuvvet taraf›ndanyarat›ld›¤›na inanmaks›z›n, rüzgâr, ya¤murgibi do¤a güçlerini de tanr› taraf›ndan yöne-tildi¤ini kabul etmemekte ve insano¤lunungeliflimini de Darvin teorisine göre aç›kla-maktad›rlar. Hristiyan dinini benimseyenGagauz Türkleri ise, Hristiyanl›kta varolanaç›klamalar› kabul etmektedirler. Ancak bu-rada vurgulamam›z gerekiyor ki, Hristiyan-l›k; bir türlü kökü kaz›namayan kutsal figür-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 209

Page 206: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

leri ve “pagan” mitlerini “Hristiyanlaflt›rm›fl-t›r”. Çok sayda tanr› ya da ejderha öldürenpek çok kahraman, Aziz Georges (GagauzTürklerinde Aziz Georgi’dir) kimli¤ine bürün-müfl; f›rt›na tanr›lar› Aziz Eli (Gagauz Türk-lerinde Aziz ‹liya’d›r)’ye dönüflmüfl; say›s›zbereket tanr›ças› Meryem ile ya da azizlerlebir tutulmufltur (Eliade 1993:159).

Gök, bulut, y›ld›z, ya¤mur vs. ile ilgiliinan›fllara geçmeden önce, belirtmeliyiz ki,mitolojik anlat›lara XIX. yüzy›la kadar yo¤unolarak inan›lmaktayken, XX. yüzy›ldan itiba-ren e¤itimin de tesiriyle, bilimin getirdi¤iaç›klamalara inan›l›rken, mitolojinin getir-mifl oldu¤u aç›klamalar yavafl yavafl zay›fla-m›flt›r ve günümüzde gerçekli¤ine inan›lma-yan anlat›lar olarak varl›¤›n› sürdürmekte-dirler.

Gök: Gagauz Türkleri, gö¤ü yerin üze-rinde kristal bir kubbe olarak düflünürler(Argunflah 1991: 43-44; 1998:132; Manof1939:61). Bir mitte gök flöyle anlat›l›r: “Gö-¤ün yedi kat› var. Birinci kat toprakt›r veorada insanlar yaflar. Yukar› do¤ru giden kat-larda periler, ilâhlar, melekler yaflar. Son ye-dinci katta ise, Allah Tangri kendi taht›ndaoturarak dünyaya bakar”. Ayr›ca A. Manof’un(1939:61) verdi¤i bilgilere göre, gö¤ün ilk za-manlarda yere bir insan boyu kadar yak›n ol-du¤una inanan Gagauz Türkleri, onun bu-günkü haline gelifli hakk›nda flöyle bir inancasahiptirler: “Bir gün adam›n biri, efli ve çocu-¤u ile beraber hasada gitmifl. Bu¤day baflak-lar›n›n uçlar› gökyüzüne temas ediyormufl.Bu s›rada çocuk donuna pisletmifl. Annesi deçocu¤u temizledikten sonra pisliklerini f›rla-t›nca, bunlar gö¤e yap›flm›fl. Bunun üzerineAllah k›zarak gö¤ü yavaflça yukar›ya çekme-ye bafllam›fl. O esnada köpe¤in biri bu¤daybafla¤›n›n bir k›sm›n› kapm›fl. A¤z›n›n d›fl›n-da kalan k›sm› gö¤e do¤ru ayr›lm›fl. Onuniçin bugün baflaklar›n üzerindeki taneler, kö-pek ne kadar kapm›flsa o kadard›r. Ve böylecegök bugünkü durumuna gelmifl” (Manof1939:61).

Gagauz Türkleri, gök katlar› ad› alt›ndakâinat›n katlar›n› anlamaktad›rlar. Bu ba¤-lamda, yaflad›klar› yerin üzerinde kristal birkubbe olan gök varken, ayn› zamanda yafla-d›klar› yer bir baflka yerin kubbesidir (Argun-flah 1991:44). Bu inanç, masallara yans›m›fl-

t›r. Ay› Kulakl› masal›, buna çok güzel bir ör-nek teflkil eder. Bu masal›n kahraman› olanAy› Kulakl›, Yeralt› Ülkesi’ne gider. Yeralt›Ülkesi’nde, Yer’de oldu¤u gibi insanlar yaflar,göl, a¤açlar vs. vard›r1. Yeralt› ülkesi baflkahalklar›n inançlar›nda da mevcuttur2. Âle-min “pek çok katl› bina biçiminde yarat›ld›¤›inan›fl› umumidir, bilhassa Müslümanlar ara-s›nda” (Manof 1939:61). Kainat›n gökyüzü,yeryüzü ve yeralt› olan katlar› Gagauz Türk-leri’ne göre, sürekli birbiriyle iletiflim içindebulunmaktad›r.

Yer: Günümüzde Gagauz Türkleri dinintesiriyle yerin Allah taraf›ndan yarat›ld›¤›nainanmaktad›rlar. Günümüzde rastlanma-makla beraber, Gagauz Türkleri’nde varolaninançlarda yerin canl› bir varl›k gibi tasavvuredildi¤i anlafl›lmaktad›r. Örne¤in, GagauzTürkleri aras›nda “Yer Gözünden” bahsedil-mektedir (Manof 1939:67). Yerin Gözü olarak,dibi olmayan batakl›klara denmektedir. Bubatakl›klar›n yarat›l›fl› ise, flöyle anlat›lmak-tad›r: “Toprak ilk defa sürülürken ac›dan ba-¤›rm›fl, çizileri ise kanla dolmufl. Böylece ba-takl›k oluflmufl. O zaman Allah görünerektopra¤a demifl ki: “Hiç a¤lama ve kan kusma!Çünkü insanlar› sen besleyeceksin, ama dahasonra hepsini yutacaks›n!” Bunun üzerinetoprak teselli bularak art›k ne a¤lam›fl, ne dekan kusmufl” (Manof 1939:67).

Yerin canl› bir varl›k gibi tasavvur edil-mesi, yukar›da da söyledi¤imiz gibi, ilkbahar-da Toprak’› derin k›fl uykusundan, uzun sopaile 40 kez de¤mek suretiyle uyand›rmaya ça-l›flmalar›ndan (Kvilinkova 2001a:3), Toprak’››s›tmak için atefl yakmalar›ndan (Kvilinkova2001c:16), sabahlar› düflen çi¤in Toprak’›n ne-fesi, solu¤u olarak görmelerinden (Manof1939:65) de anlafl›lmaktad›r. Ayr›ca Manof’un(1939:66) tespitlerine göre, Gagauz Türkle-ri’nde di¤er Türk kavimlerinde de oldu¤u gi-bi3, yerin bir sar› öküzün boynuzlar› aras›n-da oldu¤u ve bu öküz taraf›ndan tafl›nd›¤›;veya da deniz bal›¤›n›n s›rt›nda durdu¤uinanc› vard›r. Öküz, yoruldu¤undan, dünyay›bir boynuzundan di¤erine f›rlatt›¤›nda ya dabal›k kuyru¤unu sallad›¤›nda, yeryüzündedeprem oldu¤una inan›lmaktayd› (Manof1939:66). Günümüzde bu inanç mevcut de¤il-dir. Deprem oluflmas›yla ilgili bilimsel aç›kla-malar kabul görmektedir. Bununla birlikte,

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

210 http://www.millifolklor.com

Page 207: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

halk aras›nda depremle ilgili flöyle bir inançda mevcuttur. Deprem, insanlar›n iflledi¤i gü-nahlara Allah’tan gönderilen bir uyar› veyacezad›r.

Gagauz Türkleri’nin çiftçilikle u¤raflma-lar›ndan dolay›, ekonomik hayatlar› üzerindetopra¤›n büyük rolü vard›r. Bereket oldu¤uzaman, yere hürmet maksad›yla onu öpmekadedi Gagauz Türkleri’nde eskiden beri mev-cuttur.

Günefl ve Ay: Günefl ve Ay, anas› ve ba-bas› olan canl› varl›klar olarak tasavvur edil-mektedir. Gagauz Türkleri aras›nda varolanmitlerden Ay’›n erkek oldu¤u, Günefl’in ise,baz› mitlere göre k›z, baz›lar›na göre ise er-kek oldu¤u anlafl›lmaktad›r4. Bu ba¤lamdagüneflin difli “günefl ana”, ay›n da erkek “ayata” olarak tasavvuru bir çok Türk boyununmitolojisinde mevcuttur5. Günefle ve aya dairbir mitte, ay›n üzerinde olan lekelerin yarat›-l›fl› da aç›klanmaktad›r: “Günefl çok güzel birk›z, Ay da yak›fl›kl› bir erkek imifl. ‹kisi de okadar güzelmifl ki, üstlerinden ›fl›k saç›l›rm›fl.Bu yüzden de yerde de¤il, gökte yaflarlarm›fl.Ay Günefl’e sevdalanm›fl. Günefl de bunu bi-lirmifl, fakat Ay’›n taraf›na hiç bakmazm›fl,sürekli ondan kaçarm›fl. Bir gün Günefl dolafl-maya ç›km›fl. Yolda ona Ay yetiflmifl ve sevda-s›n› anlatm›fl. Ay Günefl’in elini tutmaya çal›-fl›nca da Günefl k›zm›fl Yer’e do¤ru e¤ilmifl,Yer de ona bir avuç batak uzatm›fl. Günefl bubata¤› Ay’›n yüzüne f›rlatm›fl. Ay utanm›fl,gözlerini yumarak karanl›¤a çekilmifl. Yüzün-deki çamur lekeleri hiçbir flekilde ç›kmam›fl.O zamandan beri ay üzerinde lekeler vard›rve ay karanl›kta ortaya ç›kmaktad›r”.

Bir baflka mitte ise günefl, genç erkeksuretinde gösterilmektedir. Günefl, gökyüzün-de yaflayan genç bir delikanl›d›r. Günefl, afl›koldu¤u bir çoban k›z›yla evlenmek istemekte-dir. Onu gökyüzüne yan›na almak için, anne-sinin tavsiyesi üzerine, sal›ncak indirir. Sa-l›nca¤›, k›z bindikten sonra yukar› çekmek is-ter, fakat muvaffak olamaz (Manof 1939:62).

Günefl ve ay tutulmalar› hakk›nda Ga-gauz Türklerinde muhtelif görüfller mevcut-tur. Kimilerine göre, Günefl k›z ve Ay o¤langörüflür, kimilerine göre, o an ay›p bir fleylerolabilece¤inden Allah, yap›lacak fleylerin gö-rülmemesi için onlar› karanl›kla kapat›r (Ma-lac›l› 2002:80). Ayr›ca, Manof’un tespitlerine

göre, Gagauzlar›n bir k›sm› günefl tutulmas›esnas›nda, güneflin kanatl› bir y›landan sütemdi¤ine, bir k›sm› da kuyruklu y›ld›z›n kuy-ru¤u ile örtüldü¤üne inanmaktad›r (Manof1939:62).

Ay tutulmas›n›n, kanatl› y›lan ile ba¤-lant›l› oldu¤una ve bir de, büyücü kar›lar›nay üzerine oturmas›ndan kaynakland›¤›nainan›lmaktad›r (Manof 1939:62-63). Y›lan› ve-ya büyücü kar›lar› korkutup, ay› veya güneflikurtarmak için, ay veya günefl tutuldu¤undaGagauz Türkleri havaya atefl ederler veya gü-rültü ç›karan maddeleri döverler (Manof1939:63). Gürültü pat›rt›lar›n kötü ruhlar›korkutaca¤› inanc› Gagauz Türkleri’ndenbaflka Türk boylar›nda ve Mo¤ollarda damevcuttur6.

Gagauz Türkleri, ay›n uçlar› bozuk ola-rak görünüyorsa, onu kurtlar›n ›s›rd›¤›nainan›rlar (Argunflah 1993:133). Bu inanç Or-ta-Asya ve Sibirya’da çok yayg›nd›r. Ay›n ›s›-r›lma ve parçalan›fl›n› her kavim kendi kutsalhayvanlar›na yapt›rmaktad›r. Örnek olarakMo¤ollarla Kuzey Do¤u Sibirya’daki Gilyak-lar, gökteki ay› kendi köpeklerine; KuzeyKutbuna yak›n olanlar ise, ay›lar›na (Argun-flah 1998:133); Türk kavimleri kurtlara yedir-mektedirler (Ö¤el 1971:177-178; 2001:II,53-54).

Ay ile ilgili Gagauz Türkleri’nde bir çokinanç ve hurafe vard›r. Örne¤in, büyük veyaönemli bir ifle bafllamak için (mesela ev infla-at›na bafllamak, yeni eve tafl›nmak, evlenmekvs.) Gagauzlar ay›n, yar›m ay safhas›ndandolun ay safhas›na geçmeye bafllamas›n› bek-lerler. Ay›n ilk yar›s›nda ise, önemli bir iflebafllaman›n u¤ursuzluk oldu¤una inan›lmak-tad›r. Hilalin uçlar› afla¤› do¤ru bakarsa ya¤-mur ya¤acakt›r7.

Y›ld›z: Gagauz Türkleri’nin tasavvurla-r›na göre, y›ld›zlar gökyüzünü süslemek içinyarat›lm›fllard›r (Manof 1939:62; Argunflah1991:45; 1998:133). Halk aras›nda yayg›nolan inanca göre, her insan›n kendi y›ld›z›vard›r. Bu yüzden de gökteki y›ld›z say›s›dünyadaki insan say›s› ile ayn›d›r. Gökten biry›ld›z kayd›¤›nda, o y›ld›z›n sahibi olan kifli-nin öldü¤üne inan›lmaktad›r. Bu inan›fl Tür-kiye Türklerinde de çok yayg›nd›r8.

Ayr›ca, Gagauz Türkleri aras›nda kuy-ruklu y›ld›z›n felaket habercisi oldu¤una ina-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 211

Page 208: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

n›l›r (Manof 1939:64). Kuyruklu y›ld›z›n bü-yük afetlerin habercisi oldu¤u ile ilgili halkinan›fl› baflka Türk boylar›nda da mevcut-tur9.

Gagauz Türkleri aras›nda “Saman Yolu”denen y›ld›zlar›n yarat›l›fl›n› “sa¤d›çtan ça-l›nm›fl olan saman›n dökülmesinden” oldu¤u-na inan›lmaktad›r. Bu inanç oldukça yayg›nbir inançt›r ve Gagauz Türklerinde oldu¤u gi-bi Anadolu Türklerinde ve hatta Ermenilerdede mevcuttur10. Ayr›ca “Dan Y›ld›z” (Kutupy›ld›z) için flöyle bir mit mevcuttur: “Dan Y›l-d›z› bir o¤lanm›fl. O, gökyüzünde yaflarm›fl.Bir k›za sevdalanm›fl. Sevdi¤i k›z› ise, birilerigökyüzünden yere atm›fl. O k›z her sabah sualmak için çeflmeye gidermifl. Dan Y›ld›z› dasevdal›s›n› görebilmek için, her gün sabah er-kenden gökyüzüne ç›karm›fl. O zamandan be-ri Dan Y›ld›z› y›ld›z olmufl ve hala sevdas›n›yerde ararm›fl.”

Bulut, fiimflek, Gök Gürlemesi veYa¤mur ile ‹lgili Tasavvurlar: GagauzTürkleri’nin tasavvurlar›na göre bulutlar,flimflekler, gök gürlemesi, ya¤mur Aziz ‹l-ya’n›n kudreti ve iradesine ba¤l› hadiselerdir.

Bulutlar›, Gagauzlar iki çeflide ay›rt-maktad›r: Beyaz ve siyah. Manof’un yapt›¤›tespitlerine göre, Gagauzlar›n inançlar›ndasiyah bulutlar Az. ‹lya’ya, beyazlar ise Ejder-ha’ya –“Gagauzlar buna Evrem derler” (Ma-nof 1939:65)– ait oldu¤una inan›lmaktad›r.Bu iki çeflit bulut karfl›lafl›nca kap›fl›rlar. Si-yah bulutlar daima beyazlar› ma¤lup ederler,neticede de ya¤mur ya¤ar (Manof 1939:65).Ayr›ca, bulutlar üzerinde üç k›r at›n kofluldu-¤u ateflten arabas›yla Az. ‹lya’n›n seyahat et-ti¤ine inan›lmaktad›r.

fiimflek, Gagauz Türkleri taraf›ndan“çimçirik” olarak adland›r›lmaktad›r. Çimçi-rik, Az. ‹lya’n›n fleytana karfl› att›¤› ok olaraktasavvur edilmektedir. Bu esnada fleytan ev-lerde, insanlarla hayvanlar›n arkas›nda giz-lendi¤inden, çimçirik çak›p gök gürledikçeba¤›r›fl ça¤›r›fl, gürültü ile kedileri ve köpek-leri kovalarlar (Manof 1939:64). fiimflek çak›pgök gürlerken ba¤›r›p ça¤›rma inanc› Bulgar-lar, Uryank›tlar ve Uygurlarda da mevcut-tur11. Günümüzde bu uygulama görülme-mektedir.

Gök gürlemesi hakk›nda Gagauz Türk-leri aras›nda muhtelif tasavvurlar mevcuttur.

En yayg›n olan›, gök gürlemesinin, Az. ‹l-ya’n›n arabas›n›n ç›kard›¤› gürültü oldu¤u-dur. Az. ‹lya sinirli olursa, gök çok fazla gür-ler12. Baflka bir yayg›n inanca göre ise, gökgürlemesi flöyle aç›klanmaktad›r: “Ak saçl›bir ihtiyar at arabas›nda f›ç›larla su tafl›r. Ya-maçl› yollardan geçerken arabadaki f›ç›larbirbirine çarpar ve gök gürler. E¤er arabadanbir f›ç› düflmüfl olursa, o zaman büyük gürül-tü kopar. Düflmüfl f›ç› k›r›lacak olursa, ya¤-mur ya¤ar” (Malac›l› 2002:81).

Gagauz Türkleri genellikle tar›mla u¤-raflt›klar›ndan, ekonomik hayatlar› üzerindeya¤murun büyük rolü vard›r. Bu nedenle Ga-gauzlarda ya¤mur ile ilgili bir çok inanç veuygulama vard›r. Yukar›da Gagauz Türkle-ri’nin ya¤mur ile ilgili tasavvurlar›na de¤inil-mifltir. Ancak, yeryüzünde kurakl›k oldu¤un-da, Az. ‹lya’n›n hastalan›p bulutlar› idareedemedi¤ine (Manof 1939:65), ya¤mur ya¤-mayan bölgede çok günahkâr olundu¤una(Malac›l› 2002:82) inan›ld›¤›n› da belirtmeli-yiz.

Ya¤mur ya¤d›rmak için günümüzde Ga-gauz Türkleri ya¤mur duas›na ç›kmaktad›r-lar. Genellikle May›s veya Haziran aylar›ndauzun zaman ya¤mur ya¤mazsa, kurakl›k teh-likesi varsa, Gagauzlar papaz ile birlikte ya¤-mur duas›na ç›karlar. ‹nsanlar›n ellerindeikonalar, haçlar ilahiler okuyarak, dua ederektarlalar› dolafl›rlar. Ayr›ca eskiden kurakl›kzamanlar›nda “Germanço” veya “Pipiruda” tö-reni de düzenlenmekteydi (Manof 1939:91).XIX. yüzy›ldan beri ise, bu tören halk takvi-minde 14 May›s tarihinde düzenlenmektedir.Törende Gagauz Yeri’nin her bölgesinin katt›-¤› farkl› özellikler olmakla beraber, tören ge-nel olarak flu flekilde yap›lmaktad›r: Sabahvakti 13-14 yafl›ndaki k›z çocuklar›, 6-8 kiflilikgruplar halinde toplan›r, aralar›ndan birini–genellikle öksüz olan›– “gelin” seçerler. Gelinolan k›z ince elbiseler giyer, bafl›na çiçekler-den yap›lm›fl taç konulur, bir eline kovayla su,di¤erine otlardan yap›lm›fl bir buket verilir.K›zlar, evleri teker teker dolaflarak türkü söy-ler, oynarlar. Gelin olan k›z, buketini suya ba-t›rarak ev sakinlerine ve gruba su serper. Buesnada grup flu türküyü söyler:

Pipiruda gezerimAllah’a dua ederim:“Ver Allah’›m ya¤murcuk,

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

212 http://www.millifolklor.com

Page 209: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Tarlalara çamurcuk,Teknelere hamurcuk,Sinilere kolaçç›k,F›r›nnara ekmecik, Ver, Boje, ya¤murcuk”.Evin han›m› “gelinin” üstüne su döker,

k›zlara ise un, yumurta, ya¤, pirinç gibi ar-ma¤anlar verir. K›zlar, ayr›ca, dolaflt›klar›her evden bir torba içine toprak biriktirirler.Bu topraktan çamur, çamurdan da “German-ço” denilen kukla yaparlar. Asl›nda, XX. yüz-y›lda, k›zlar gezmeye ç›kmadan önce bu kuk-lay› ya çamurdan, ya da ottan yaparlar vekukla ile birlikte gezerler (Derjavin 1914:166;Malac›l› 2002:229). Ertesi gün gruptaki k›zla-r›n birinin evinde toplanarak Germanço’yacenaze töreni düzenlenir. Toplanan erzaklar-dan yemek yap›l›r. Germanço’yu bir dere veyasu k›y›s›nda gömerken, ya da suya atarkenherkes a¤lar ve flu sözleri söylerler: “German-ço, Germanço, biz sana a¤l›yoruz, sen de Al-lah’a a¤la ve söyle, yalvar bize ya¤murcukversin”. Defin esnas›nda, bütün haz›r bulu-nanlar, birbirlerini suyla ›slat›rlar ve bundansonra haz›rlanan yemekleri Germanço’nunflerefine yerler (Malac›l› 2002:228-229).

Pipiruda kelimesi, “kelebek” anlam›nagelen “peperuda” Bulgarca kelimesinden gel-mifltir (Derjavin 1914:166). Pipiruda töreniniinceledikten sonra, bu törenin içinde iki ayr›tören oldu¤u anlafl›lmaktad›r (Kvilinkova1999:102). Pipiruda ve Germanço törenlerininkökenleriyle ilgili de¤iflik görüfller mevcuttur.Bulgar araflt›rmac›lara göre, bu törenlerinkökenleri Balkan halklar›n›n putperest geç-miflinde sakl›d›r. Zira Kaloyan ve German tö-renlerinin yay›ld›¤› bölge, Trak kavimlerininKuzey grubunun yay›ld›¤› bölge ile ayn›d›r(Kvilinkova 1999:103). Rus Etnografi Okulu(B. R›bakov, V. ‹vanov, V. Toporov, N. ‹. Tols-toy ve S. M. Tolstoy gibi araflt›rmac›lar) ise,“peperuda” törenin kökeninin Slavlar›n gökve flimflek Tanr›s› Perun ile ilgili oldu¤u dü-flüncesindedirler (‹vanov 1974:106,108-109;Tolstoy 1978:97). Pipiruda törenin temelindetüm Balkan-Karpat bölgesinde (Bulgarlar,Arnavutlar, Romenler, Moldovanlar, Yunanl›-lar, S›rplar, Makedonlar vs.) bilinen ölüp diri-len do¤a tanr›s› ile ilgili inanc›n yatt›¤› dü-flüncesi de mevcuttur (Tokarev 1978:201,224-226,244,262,265,275; Zelençuk 1976:195-196).

Ayr›ca Pipiruda ile “Çömçe Gelin” oyunu bü-yük benzerlikler göstermektedir13.

Germanço kuklan›n törende yer alma-s›yla ilgili muhtelif görüfller vard›r. Baz›lar›-na göre Germanço, do¤an›n geliflmesini engel-leyen afet suretidir, baz›lar›na göre ise, hal-k›n afetlerden kurtulmas› için verilen birkurband›r. Baflka bir görüfle göre de, Ger-manço’nun suretinde halk, kurakl›¤›n sonuç-lar›n› canland›rmakla, Tanr›y› merhametegetirmeyi amaçlamaktad›r (Kvilinkova1999:103).

Gagauz Türkleri’nin ya¤mur ya¤d›rmapipiruda törenine benzer tören; adet veyaoyun fleklini alarak Balkan-Karpat bölgehalklar›ndan baflka, Orta Asya, Kafkasya,Türkiye halklar›nda ve ayn› flekilde Do¤u veBat› Slavlarda, Hindistan’da da mevcuttur vebodi, bodi bostan, dodu, dodole, gode, gelingok, çömçe gelin, kepçe gelin, ya¤mur gelin,mindaki vb. gibi isimlerle adland›r›lmakta-d›r14. ‹. Baflgöz (1986:13-23) kendi çal›flma-s›nda bu adlar›n “kurba¤a, kurba¤a yavrusu”anlam›na gelen kelimelerden olufltu¤unu ilerisürmektedir. Ayr›ca, Asya’n›n Çin ve Hindis-tan gibi memleketlerinde kurba¤an›n ya¤murtanr›s› olarak tan›nd›¤›na dair bilgiler sun-maktad›r (Baflgöz 1986:13-23).

Bu tören tek merkezden mi ç›k›p yay›ld›,yoksa farkl› yerlerde, benzer kültür koflullar›içinde mi ortaya ç›kt› söylemek zordur. Ancakbirbiriyle yak›n mesafelerde; ticaret, savafl,göç gibi nedenlerle iliflki içerisinde olan; kö-kenleri ayn› olan veya ayn› inanç yap›s›namensup olan toplumlarda benzer mitolojikmotiflerin olmas› hiç de flafl›rt›c› de¤ildir.

Rüzgâr: Gagauz Türkleri, rüzgâr›n yer-den ç›kt›¤›na inan›rlar (Manof 1939:65; Ar-gunflah 1991:47; 1998:135). fiiddetli rüzgâr›nfelaket getirdi¤ine inan›lmaktad›r. Bu ba¤-lamda, fliddetli bir rüzgâr ç›k›nca, bir yerler-de cinayet ifllendi¤ine veya intihar edildi¤ineinan›l›r (Malac›l› 2002:82). Kas›rgaya “vet-ruflka” diyen Gagauzlar, onu canl› bir varl›kolarak ve fleytan›n ufla¤› olarak tasavvurederler. Ayr›ca kas›rga ile birlikte fleytan›nuçtu¤una, kas›rgan›n içine düflen kimseninmutlaka hastalanaca¤›na inan›lmaktad›r.Bundan dolay›, kas›rgadan kurtulmak veyaonu korkutmak için “Verin b›ça¤›, verin! Ke-seyim ben bunu!” diye ba¤›r›rlar. Burada Ga-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 213

Page 210: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

gauz Türkleri’nde olan demir kültü izleri önplana ç›kmaktad›r.

Ayn› flekilde Gagauzlarda, fleytan›n gön-derdi¤i fena rüzgarlardan insanlar› korumakiçin Allah’›n, Yerin dört bafl›na birer melekkoydu¤u inanc› da mevcuttur (Manof 1939:67).Fena rüzgarlar veya hastal›k getiren rüzgarlarile ilgili inançlar baflka halklarda da mevcut-tur15.

Atefl: Gagauz Türkleri, iki çeflit atefl ol-du¤u inanc›ndad›r. Böyle inanç Altayl›lar veSaha Türklerinde de mevcuttur (Argunflah1998:47). Atefl çeflitlerinden biri “canl›”, di¤eri“cans›z”d›r. Cans›z atefli kullanarak yemekpiflirilir, ›s›n›l›r. Canl› ateflin ise, ruhu oldu-¤undan dolay›, sadece kutsal yerlerde kulla-n›lmaktad›r. Bu ba¤lamda, canl› atefl, kötüruhlar› kovmak için kullan›l›r. Lo¤usan›nyatt›¤› oda kap›s›n›n önüne kor halinde buatefl konur. Maslenitsa bayram›nda, dü¤ünsabah›nda, Toprak’›n ›s›t›lmas›nda, ölmüflolan atalar›n uyand›r›lmas›nda vs. canl› ateflkullan›lmaktad›r (Kvilinkova 2001a:3;2001c:16; Malac›l› 2002:83).

Türk inan›fllar›n›n en köklülerinden bi-risi olan ateflin ar›nd›r›c› oldu¤u inanc›, Ga-gauzlarda da mevcuttur. Ar›nd›r›c› olma özel-li¤i canl› atefle aittir. Bu ba¤lamda, ateflin bü-yülü kuvvetine Gagauzlarda günümüzde ha-len inan›lmaktad›r. Ayr›ca, gün batt›ktan son-ra evden atefl verilmez inanc› da halen yafla-maktad›r. Bu inanç Anadolu halk›nda damevcuttur (Argunflah 1998:136).

Atefl yarat›l›fl› ile ilgili mitlerin Gagauz-lar aras›nda tespit edilmemesine ra¤men,atefl ile ilgili inan›fllar mevcuttur. Örne¤in,ateflle oynamak tabusu vard›r. Tabuyu çi¤ne-yip ateflle oynayanlar cezaland›r›l›r. Mesela,ateflle oynayan çocuklar›n sidikli olaca¤›nainan›l›r (Malac›l› 2002:83).

Yukar›da sözü geçen mitler ve inan›fllarile Gagauz Türkleri tabiattaki birçok olay›n ne-den nas›l oldu¤una yan›t vermektedirler. Buba¤lamda, efsane, masal, töre ve inan›fllardamitlerin d›fla vurumunu görmekteyiz. ‹nsan›ntopraktan yarat›lmas› Gagauz Türkleri’nde, birçok baflka halklarda da oldu¤u gibi, bir inançolurken, ilkelin bu konuya bak›fl› mit olur. Ga-gauz Türkleri’nin kozmogoni mitolojisi motifle-rinin, di¤er Türk boylar›n›nkiyle benzer oldu¤uaç›kça ortadad›r.

2. Hayvanlar ve hayvan ile insan›naras›ndaki münasebetleri yans›tan mit-ler ve inan›fllar

Gagauz Türkleri’nin mitleri ve inan›flla-r›nda, hayvanlar›n yarat›lmas› ço¤u zamaninsanlar›nkine benzemektedir. Günümüzde,dinin etkisiyle, Gagauzlar ço¤unlukla hay-vanlar›n Allah taraf›ndan yarat›ld›¤›na inan-maktad›r. Bununla birlikte, hayvanlar›n ya-rat›l›fl›n› anlatan mitler inan›l›rl›¤›n› nere-deyse yitirip masala dönüflmüfl olmalar›nara¤men, varl›¤›n› henüz kaybetmifl de¤iller-dir. Gagauzlarda, hayvanlar›n yarat›l›fl› ile il-gili varolan anlat›lara ve inan›fllara örnek ve-recek olursak afla¤›daki örnekleri verebiliriz.

Köstebek (körköstebek): Köstebe¤ininsandan olufltu¤u anlat›lmaktad›r: “Bir va-kitler bir adam›n dört o¤lu varm›fl. Bunlardaima toprak kavgas› yaparm›fl. Onlar› uz-laflt›rmak için babalar› herkese kendi pay›n›vererek topra¤› bölmüfl. Fakat onlar kavgala-r›na hep devam etmifller. Büyük öfkeye kap›-lan babalar›: “Çocuklar›m, Allah sizi durmak-s›z›n toprak kazd›¤› halde doymak bilmeyenyarat›klar suretine çevirsin!” diye beddua et-mifl. Allah da onlar› köstebek suretine çevir-mifl. fiimdi de her köstebe¤in 40 tane topraky›¤›n› olmas›na ra¤men, bunlar onlara yinedar gelir”. Köstebe¤in insandan olufltu¤uinanc› di¤er Türk halklar›nda da mevcuttur(Boratav 1994:63).

Kurba¤a: Kurba¤alar›n, Allah taraf›n-dan yarat›ld›¤›na ve ya¤mur ile beraber gök-ten düfltüklerine inan›lmaktad›r. Ayr›ca sukurba¤as›n› öldürmenin günah oldu¤una ina-n›l›r, çünkü Allah kurba¤ay› sular› ac› ve ze-hirden temizlesin diye yaratm›flt›r (Manof1939:71). Kurba¤ay› öldürmenin büyük gü-nah say›ld›¤›na olan inanç halen mevcuttur.

Kaplumba¤a: Kaplumba¤a, GagauzTürkleri’ne göre, bir zamanlar yeni evlenenbir gelinmifl. Bu gelin kaynatas›ndan çok uta-n›rm›fl. Bir gün kaynatas›n›n iste¤i üzerine,gelin pide piflirmifl. Pidenin yar›s›n› kendi ye-mifl, di¤er yar›s›n› ise, köpek kapm›fl. ‹fltendönen kaynatas› pide isteyince, gelin utanc›n-dan saklanacak yer bulamayarak, ele¤i yerekoyup üzerine oturmufl ve üzerine de hamurteknesini çekmifl. Kaynatas› bu olay› görünceçok k›zm›fl ve geline lanet okumufl: “fiimdi ol-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

214 http://www.millifolklor.com

Page 211: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

du¤un gibi ebediyen kalman› Allah’tan dile-rim” demifl. Ve böylece de kaplumba¤a olmufl.

Y›lan: Y›lan›n yarat›l›fl› ile ilgili Gaga-uz Türkleri’nde bir anlat› yoktur. Fakat y›la-na halk, büyük bir esrarengizlik atfetmekte-dir. Gagauzlarda y›lan, hayvan fleklinde ta-savvur edildi¤i gibi, insan fleklinde de tasav-vur edilmektedir. Bir çok masal, ballad vetürkülerde y›lan, k›z veya o¤lana afl›k olarakbunlarla evlenir veya onlar› kaç›r›r16. Ayr›ca,insanlarla y›lan›n böyle bir iliflki kurabildi¤iinanc› halk aras›nda da çok yayg›nd›r (Derja-vin 1914:177; Manof 1939:71). Halk aras›ndayayg›n olan baflka bir inanç da, her mal vemülkün bir “y›lan sahip”i olmas›d›r. “Y›lansahip”, gözleriyle insanlar› ve hayvanlar› bü-yüler. Y›lan 40 yafl›n› doldurunca ayakl› vekanatl› bir ejderha olur (Manof 1939:71). Bumitolojik motif masallarda çok yayg›nd›r17.Ayr›ca bu motif di¤er Türk halklar›nda damevcuttur (Seleznev 2001:229-236).

Leylek: Leyleklerin yarat›l›fl› ile ilgiliGagauzlarda flöyle bir mit bilinir: “Leyleklerbir zamanlar insan imifller. Bir defas›ndabunlar Allah’›n huzurunda çok günah iflledik-leri için Allah onlar› s›rt›nda kocaman birsand›k tafl›makta tecziye etmifl. Bir yere ge-lince, meraklar›ndan sand›¤› açm›fllar. ‹çin-den kurba¤alar, y›lanlar f›rlam›fl. Allah, onla-ra kaçan bütün y›lanlarla kurba¤alar› topla-d›klar›nda, yine insan olacaklar›n› söyleyerekcezaland›rm›fl. Bu nedenle leylekler süreklikurba¤a ile y›lan toplar” (Manof 1939:69).

K›rlang›ç ve kedi: Leyle¤in arkadafl›olarak görülen k›rlang›c›n yarat›l›fl› ile ilgilibir mitin iki versiyonu mevcuttur. Birine göreK›rlang›ç, vaktiyle mutsuz bir gelin imifl. Fa-kat Allah’a kendisini neye olursa olsun çevir-mesini ve böylelikle uçmas› için yalvarm›fl.Çünkü kaynatas› bir haydut ve harami imiflve o¤lu ile birlikte yolcular›n önünü keser so-yar ve öldürürmüfl. Allah da onu k›rlang›çyapm›fl (Manof 1939:70). Di¤er versiyonunagöre ise, k›rlang›ç yine bir gelindir. “Gün, birk›z› görünce, ona afl›k olur. Günefl anas›, o¤luGün’e k›z› denemesini söyler. Gün, k›z› muh-telif s›navlardan geçirdikten sonra, Güneflanas›n›n tavsiyesi üzerine bir sal›ncak yapar.Bu k›z o sal›nca¤a binince, Gün onu gökyüzü-ne çeker. Fakat bu ifle sinirlenen k›z, Gün ile7 y›l konuflmaz. ‹fllerin bu flekli ald›¤›n› gören

Gün baflka bir k›z getirerek dü¤ün haz›rl›kla-r›na bafllar. ‹ki k›z aras›nda kavga ç›kar vebirbirlerini lânetlerler. Lânet sonucu biri k›r-lang›ç, di¤eri de kedi olur. O günden beri kedik›rlang›c› kovalar, Gün bugün de evleneme-yip bekar gezer”. Bu mit baflka mitoloji motif-leriyle de kar›flarak masal olarak da anlat›l-maktad›r18. K›rlang›ç ötmesini Gagauzlar,kad›nlarla konuflmas› olarak görmekteler.K›rlang›ç, geçen k›fl süresinde kad›nlar›n faz-la çal›fl›p çal›flmad›klar›n› flöyle sorgular: “‹fl-lediniz mi, dokudunuz mu, getir ben keseyimg-rrr…ts (makas›n ç›kard›¤› sesin taklidi)”(Manof 1939:70).

Karga: Kargan›n neden çok yaflad›¤› so-rusuna Gagauz Türkleri flu mit ile cevap ve-rirler: “Allah, insanlar›, hayvanlar›, bütündünyay› yaratt›ktan sonra peygamberlerdenbirini diri su getirmesi için göndermifl. Pey-gamber gitmifl ve diri su çeflmesinden bir tes-ti su doldurup geri yola koyulmufl. Yolda yo-rulunca dinlenmeye oturmufl ve uyuyakalm›fl.O esnada testi yanlam›fl ve su akm›fl. ‹ki kar-ga konarak bu sudan içmifl. ‹flte bundan son-ra kargalar 300-er y›l yaflamaya bafllam›fl”.

Baz› hayvanlar veya kufllar ile ilgili mit-ler günümüze kadar yetiflmemekle birliktebirçok masalda, efsanede vs. bu tür mitolojikmotifleri bulmak mümkündür. Örnek olarakKalina, Üdüle masallar›n varyantlar›nda sü-tün kaçmamas› için masal›n kahraman› olank›z Kalina (=Üdüle) süte atlar ve süt ile bir-likte pifler. Bu olaya üzülen keçi kendi kuyru-¤unu kemirir; kaz, üzüntüsünden konufla-maz, sadece ga-ga-ga ba¤›r›r hale gelir; k›r-lang›ç üzüntüsünden kuyru¤unu yolar. Ogünden beri keçiler k›sa kuyruklu, kazlar ko-nuflamaz, ga-ga-ga ba¤›r›r ve k›rlang›c›n kuy-ru¤u “k›skaç”(mandal) fleklindedir. Ayr›cahayvanlar ve kufllarla ilgili bir çok inan›fl veâdet halen yaflamaktad›r (örne¤in: Canavaryortular›, kufl bayram› vs.)19.

XX. yüzy›l›n ilk yar›s›na kadar GagauzTürkleri taraf›ndan yap›lan, günümüzde ise,sadece anlat›lar› yaflayan bir kurban törenidikkat çekicidir. Gagauzlar›n inan›fl›na göre,Kolada orucu bitince hiç baflka bir et yenilme-den serçe kuflu kesilip yenilmeliydi. Serçeninetini yiyenin, serçenin hafifli¤ine ve h›z›nasahip olaca¤›na inan›lmaktad›r. Bu âdetin te-melinde “temas büyü”nün oldu¤u görülmek-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 215

Page 212: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

tedir. Serçe suretinde, ayr›ca, bereket sembo-lünü görmektedirler. Serçe, bereket sembolüolarak kolada türkülerinde ve Balkan-Karpatbölgenin halklar›n›n folklorunda da yer al-maktad›r (Kvilinkova 2000a:10). Kurban ku-flu olarak serçenin kullan›lmas› Altay ve Po-voljie halklar›nda da mevcuttur (Kvilinkova2000a:10). Serçe kuflu ile ilgili inan›fl ve yap›-lan pratik, Gagauzlar›n atalar›nda kufl kültüolabilece¤i ve bu pratik, kufl kültünün günü-müze izleri olarak görülebilece¤i ihtimalinivermektedir. Bu konuda kesin sonuçlara ula-flabilmek için ayr› ve derin bir araflt›rma ya-p›lmas› gerekir.

At: Gagauz Türklerinde at›n, tabiatüstüniteliklerini belirten pek çok inan›fllara rast-lamak mümkündür. At; baladlarda, türküler-de, masallarda vs. insan›n bir arkadafl› ola-rak terennüm edilmifltir. Bir çok milletin mi-tolojisinde örnekleri olan “kanatl› at”, Gagauzhalk masalar›nda da mevcuttur. At; Gagauz-lar›n inanc›na göre, cinler, periler, ejderler vs.için yaklafl›lmaz biridir. Bu yüzden gece vaktibunlar, at üzerinde bulunan bir insana doku-namazlar (Manof 1939:68). At›n büyülü güçle-riyle onun nal› da iliflkilidir. At›n nal›, evlerenazarl›k veya da u¤urluk olarak konulmakta-d›r. At flerefine, eskiden beri düzenlenen me-rasim ve bayramlar, Gagauz Türkleri’nin geç-miflinde at kültü oldu¤unun bir göstergesiolabilir. Gagauzlar, Todur gününde (fiubat-Mart aylar›nda olur; bu gün sabit de¤ildir,Paskalya bayram›na göre de¤iflmektedir) at-lar›n flerefine koflu düzenlerler. Halk aras›n-da yayg›n bir inanca göre, bu kofluya kat›l-makla atlar, hastal›klardan korunmufl olurlar(Kvilinkova 2001d:6).

Kurt: Hayvanlardan flerefine merasimveya bayram düzenlenen yaln›zca at de¤ildir.Gagauz Türkleri’nde at kadar, hatta attandaha fazla da diyebilece¤imiz, kurt da kut-sanmaktad›r. Tüm Türk kavimlerin geçmiflin-de olan kurt kültü, günümüz Gagauz Türkle-ri’nde “canavar yortular›” olarak adlananbayramlar›yla izlerini b›rakmay› sürdürmek-tedir. Kurdu, Gagauz Türkleri “canavar”, “ya-bani”, “bozkumi”, “bozbey” olarak adland›r›r.Kurt kelimesinin kullan›lmas›na ise tabu ko-nulmufltur. Çünkü “kurt” denildi¤inde, Gaga-uzlar›n inanc›na göre, kurdu davet etmiflolursun ve o hemen gelir. Gelmesinin ne gibi

sonuçlar do¤uraca¤› bilinmedi¤i için, kurt ke-limesini kullanmaktan çekinirler. Araflt›rma-c›lara göre, bu inan›fl milletlerin avc›-çoban-l›k döneminde oluflmufltur. Gagauzlardakikurtla ilgili yeminlerin oluflunu yine bu döne-me ait izler olarak düflünebiliriz (Kvilinkova2000c:83).

“Canavar Yortular›” bir hafta sürmekte-dir. Bu bayram Kas›m (11-17 Kas›m) ay›nda-d›r. Fakat kurt flerefine düzenlenen bayram-lar bu bayramla kalmamakta, y›l›n muhtelifzamanlar›nda yap›lmaktad›r. Örne¤in, TopalCanavar günü 21 Kas›m, Canavar Günleri14-16 fiubat, 7 May›s vs. “Canavar” bayram-lar›nda yün ile ilgili bir ifl yapmak (örmek,dokumak, dikmek vs.) ve sivri, kesici alet kul-lanmak yasakt›r. Yayg›n olan inan›fllara göre,bu bayramlarda dikilmifl, örülmüfl bir k›yafetgiyen insana kurt sald›r›r. Ayr›ca bu bayram-larda et yemek de yasakt›r. Canavar bayram-lar›yla ilgili tabular, insanlar› ve evcil hay-vanlar› y›rt›c› hayvanlar›n sald›r›s›ndan ko-rumak amaçl›d›rlar (Kvilinkova 2000c:83).

Kurt, Gagauz Türkleri’nin inan›fllar›ndaTanr› temsilcisi oldu¤u için öldürülmez. Ayr›-ca kurt, k›l›k de¤ifltirebilir ve insanlara yar-d›m edebilir, kehanette bulunabilir, adetlereuymayanlar› da cezaland›rabilir. Bu ba¤lam-da, kurtlar›n koruyucusunun, Tanr›n›n takendisi oldu¤una inan›lmaktad›r. Kurtlar›nyemeklerini Tanr› belirlemektedir (Kvilinko-va 2000c:83-84). Gagauzlarda, Kuzey Kafkas-ya halklar›nda da oldu¤u gibi (Kvilinkova2000c:84), kurt sureti iyi alamet sembolüdür.Örne¤in, tarla ekimine gidenlerin yoluna tav-flan rast gelirse, bu bir kötü alamet olarakkabul edilir ve ekimi baflka bir güne b›rak-mak tavsiye edilir ve tam tersi yollar›na kurtrast gelirse, çok iyi bir alamet oldu¤una ina-n›l›r, u¤urlu kabul edilir.

Di¤er Türk halklar›nda mevcut olankurttan yarat›l›fl mitinin Gagauzlarda olma-mas› (hiç de¤ilse bu güne kadar kurt-ana ve-ya kurt-ata gibi bir inanca, mite, efsaneye vs.Gagauzlarda rastlan›lmam›flt›r) dikkat çeki-cidir. Bu konu üzerinde yeterince çal›fl›lmad›-¤› ve araflt›rma yap›lmad›¤› kanaatindeyiz.

Yukar›da hayvanlar›n ve kufllar›n olu-flumu ile ilgili mitleri, inan›fllar› aktarm›flt›k.Bu oluflumlarda, insanlar›n, hayvanlar›nkendi öz niteliklerini yitirip birinden ötekine

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

216 http://www.millifolklor.com

Page 213: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

geçmelerini gördük. Bununla birlikte böylebir dönüflüm cans›z varl›klardan da olmufltu.Örne¤in: “Adem ve Hava’n›n çok çocu¤u var-m›fl. Bu çocuklar, biri hariç, hepsi erkekmifl.Bütün erkek çocuklar› o k›z ile evlenmek iste-mifller. Adam da “Durun, ben size kar› getiri-rim” demifl ve bir çuval alarak k›ra ç›km›fl.K›rda ne tür kemik (kurt, köpek, kedi, s›¤›r,ay›, at kemikleri) gördüyse hepsini alm›fl, çu-val›na toplam›fl. Eve gelince çuval› aç›p, Al-lah’a o kemikleri o¤ullar›na kar› yaps›n diyeyalvarm›fl. Allah, kemiklerden k›z yaratm›fl.Bu k›zlarla Adem’in o¤ullar›n› evermifller.Bundan dolay› flimdi kad›nlar›n de¤iflik huy-lar› vard›r: Kimileri köpek gibi, kimileri dekedi gibi, kimileri s›¤›r gibi, kimileri de her-gele gibi” (Moflkof 1914:27-28).

‹nsanlar›n, hayvanlar›n, cans›z varl›kla-r›n öz niteliklerini yitirip birinden ötekinegeçmeleri, di¤er Türk halklar›nda da mevcut-tur20.

3. Mitolojik varl›klarla ilgili mitlerve inan›fllar

Gagauz Türkleri’nin mitolojisinden, eskikültüründen, dininden miras al›p kendi ça¤›nflartlar›na uygulayarak yaflatt›klar› yeni kül-türünde, dininde, yaflam flartlar›n›n gerektir-di¤i ölçüde yeni biçimler, yeni içerikler ve an-lat›l›fllarla oluflan mitler ve inan›fllar vard›r.Gagauzlar, genellikle insan fleklinde tasavvurettikleri bir çok mitolojik varl›¤a inanmak-tayd›. Bu mitolojik varl›klar› flöyle s›ralayabi-liriz: Cad›, Çarflamba Kar›s›, Cuma Babusu,Pazar Ana, Mogucu (veya Gogucu), Rusali,T›ls›m, Devler, Çuma, Lohusac›. Bu mitolojikvarl›klar› baz› insanlar gördüklerini ileri sür-se de, iki kifli bir aradayken bunlar çok nadirgörülmekte (Moflkof 1914:27,32-39), genellik-le insana, tek bafl›na oldu¤u zaman, çeflitli k›-l›klarda kendilerini göstermektedir. Günü-müzde bu mitolojik varl›klar inan›l›rl›¤›n›kaybetmeye yüz tutmufllard›r. Bunlardan ba-z›lar›n› (örne¤in Mogucu, Çuma gibi) sadeceçocuklar› korkutmak için kullan›l›r.

Cad›: Cad›lar; Gagauzlar›n tasavvurun-da, kötü ruhlarla temasta olan kad›nd›r. Bu-nunla birlikte, genellikle kad›nlardan oldu¤u-na inan›lan cad›, flartlar›n› tafl›yan herkesin(erkekler de dahil) olabilece¤i bir yarat›kt›r.Cad› olmak isteyen bir kimse tavuk yumurta-s›n› 40 gün, civciv ç›kana kadar, koltuk alt›na

saklamal›d›r. Bu civcivin fleytan›n ta kendisioldu¤una inan›l›r. Civciv büyünce kesilip ya¤›ile tüm vücut ya¤lan›r. Bu ya¤› yard›m›ylacad› olabilece¤ine inan›l›r. Cad›lar, insanlarakötülük yapan varl›klard›r. Bunlar k›ymetlibesin maddelerini çalar, ailelerin saadetiniy›k›p yok edebilir, kötü büyüleriyle insan› vehayvanlar› öldürebilir21. Günümüzde cad›kelimesi ile birlikte “Baba – Yaga” Rus keli-mesi de kullan›lmaktad›r.

Çarflamba Kar›s›, Cuma Babusu vePazar Ana: Çarflamba Kar›s›, Cuma Babusuve Pazar Ana gibi mitolojik varl›klar›n gökyü-zünde yaflad›klar› tasavvur edilir. Bu üç mito-lojik varl›k, kad›n fleklinde ve beyaz elbiseli,elinde de¤nekli ihtiyar insanlar olarak tasav-vur edilir (Moflkof 1914:41-43; Manof1939:57-58; Malac›l› 2002:74). Bu varl›klarba¤larda, ormanlarda, çöllerde yaflar; ifllen-mez günlerde (bayramlarda) çal›flan, kavgaeden veya sarhofl olan birisini görünce, onu“tekdir eder, nasihat verir, hatta tecziye ey-lerler” (Manof 1939:58). Bu varl›klara inanc›olan Gagauzlar, Çarflamba ve Cuma günlerioruç tutar, çamafl›r y›kamaz, ciddi ifl görmez-ler. Cuma babusu’nun, ki Cuma günüdür,Aziz Paraskovya taraf›ndan himaye oldu¤unainan›rlar (Manof 1939:57).

Mogucu: Gagauz Türkleri aras›nda Mo-gucu, Gogucu veya Gogu gibi mitolojik varl›k-lar hakk›nda kesin bir kal›p tasavvur yoktur.Bunlar için siyah elbiseler giydikleri, uzunkar›fl›k saçlar› oldu¤u, korkunç gözüktüklerive çocuk kaç›rd›klar› söylenmektedir (Malac›-l› 2002:75). Günümüzde, bu yarat›klar›n ad-lar› telaffuz edilerek çocuklar korkutulur. Ör-ne¤in, çocuk yaramazl›k yapt›¤›nda, “dinle,yoksa seni Mogucu gelip al›r” denmektedir.

Gogu’ya Arnavutlar aras›nda “Goga”,Romenlerde “Gâgâ’ese”, Macarlarda “Gagag”,Ruslarda “Gogotat” fleklinde rastlan›r (Manof1939:58).

Rusali: Rusaliler, insanlarla çeflitli su-retler alt›nda münasebette bulundu¤u inan›-lan mitolojik varl›klard›r (Kvilinkova2000b:16). “Rusali”, Hristiyanl›k öncesi Slav-lar›n, ›rmaklarda bulunan perilere verdikleriadd›r (Kurat 1948:12). Rusaliler sarhofl, din-siz veya deli kifli suretinde görünebilirler. Ay-r›ca, Rusali Çarflambas› (Paskalya bayram›n-dan sonra gelen dördüncü çarflamba günü-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 217

Page 214: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

dür) gününde dere boyunda, tarlalarda görü-nebilirler. Halk aras›nda Rusalileri görüp ya-flanan olaylarla ilgili bir çok rivayet vard›r22.Rusalileri Gagauz Türkleri iki çeflide ay›rt-maktad›rlar: ‹yi Rusaliler ve kötü Rusaliler.‹yi Rusalileri, bazen 5-6 yafl›nda olan uzunsaçl› k›zlar, bazen de yetiflkin insanlar sure-tinde tasavvur ederler. Bunlar, beyaz elbise-ler giyer, su boyunda dans etmeyi, sal›ncaktasallanmay› çok sever ve insanlardan korkar-lar. Ayr›ca bu Rusaliler, ekinlere bakar, onlar›sularlar. Bu ba¤lamda, iyi Rusaliler, ekinlerhamisidir. Kötü Rusaliler ise, siyah veyarenkli elbiseler giyer, iri yap›l› ve çirkin su-retlerde görünebilirler. Bunlardan insanlarçok korkar, çünkü kötü Rusaliler, insanlar›nakl›n› alabilir, felç edebilir, çeflitli kötülükleryapabilirler. Rusaliler insan suretinde erkekda olabilirler. Kad›n suretinde olan Rusalileruzun saçl›yken, erkek suretindekiler k›sa saç-l›d›r (Kvilinkova 2000b:16).

Rusalilerin flerefine, onlar› merhametegetirmek için insanlar tören yaparlar. Rusalitöreni Gagauzlarda kad›nlar›n bayram› ola-rak kabul edilmekte ve Rusali Çarflambas›gününden kutlamalara bafllanmaktad›r. Tö-ren iki etaptan ibarettir: “Rusalileri getir-mää” ve “Rusalileri koolamaa”. Baz› köylerdegünümüzde bile bu tören eski fleklinde yap›l-maktad›r: Bu tören, gelinli damatl› bir dü¤ünfleklinde yap›l›r. ‹ki kifli gelin ve damat k›ya-fetlerini giyer, di¤erleri de “akraba”, “dü¤ün-cü” olur. Köy d›fl›nda, k›rlarda hepsi danseder, oyunlar oynar. Aralar›ndaki en yafll› ka-d›n köy giriflinde bir maflrapa su döküp “Bu-yurun Rusaliler, bereketle” diyerek iyi Rusa-lileri ya¤mur ile, bereket ile köye davet et-mekle törenin birinci etab› sona erdirir. ‹kincietap ise, bir hafta sürer. Bu süre içersinde,Rusalileri k›zd›rmamak için tarlalarda çal›-fl›lmaz, ayr›ca çamafl›r y›kan›lmaz, banyo ya-p›lmaz, ciddi ifl görülmez. Rusalilerden koru-mak için bu hafta evin odalar›na, yataklara,k›yafetlerin ceplerine pelin otu konulur. Haf-tan›n son gününde ise, Rusaliler “kovulur”.

Rusali bayram› süresince Gagauz Türk-leri taraf›ndan yap›lan kaç›nmalar ve korun-malar, Moldovan, Romen ve Bulgar halklar›n-kilerle büyük benzerlik göstermektedir. Bubenzerlik bayram›n adland›r›lmas›nda (Ru-

salya, Rusali, Rulalii) ve tören yap›l›fllar›ndada mevcuttur (Kvilinkova 2000b:16).

T›ls›m: Gagauz Türkleri’nin mitolojisin-de olan bir baflka mitolojik varl›k da T›ls›m-d›r. T›ls›mlar muhtelif suretlerde göründükle-ri için, bunlar›n hakk›nda Gagauzlar aras›n-da kal›p bir tasavvur yoktur. Bu ruhlar hemiri yap›l› yarat›klar, hem de ufak 10-15 cmyarat›klar suretini alabilirler. T›ls›mlar›n el-biselerinin, uzun beyaz gömlekten ibaret ol-du¤una inan›l›r. Gagauzlar bu mitolojik var-l›klar›n gün bat›m›ndan horozun ilk ötmesinekadar olan zaman içerisinde göründüklerineinanmaktad›rlar. T›ls›mlar›n oturduklar› yer-ler, virane yerler, köprü altlar›, çeflmelerdir.Bunlar, cesur ve korkak insanlarla karfl›lafl-maktan çekinirler, zira “cesur olanlar t›ls›m›öldürür, korkaklar ise t›ls›mdan korkarakölür” (Argunflah 1998:130).

Her evin, her binan›n bir t›ls›m› oldu¤u-na inan›l›r. Bu ba¤lamda, T›ls›m ev-hamisi-dir. Sa¤lam bir bina t›ls›ms›z – koruyucusuzyerinde duramaz, y›k›l›r. Kurban ister. Sade-ce kerpiç binalar kurban istemez. Bu yüzdenGagauzlar T›ls›m ruhun flerefine evin temeliat›ld›¤›nda horoz keser, temele kan›n› damla-t›rlar. Manof’a (1939:56) göre, a¤›r bina infla-at›nda çok s›k vuku bulan kazalar inflaat›nkurban isteme inanc›n› oluflturmufltur. ‹nflaatsanat›n›n geliflmesiyle gittikçe azalan kaza-lar, bu inanc›n zay›flamas›na yol açm›flt›r.

Büyük bina inflaatlar›nda kurban ola-rak bir hayvan de¤il de, insano¤lu olmas›inanc› Gagauzlar›n sözlü edebiyat›n›n bir çokeserlerinde motif olarak geçmektedir. Bu mo-tife ayn› zamanda S›rp, Yunan, Bulgar ve Ro-men türkülerinde de rastlamak mümkündür(Manof 1939:56). Ayr›ca, binan›n temelinebafllarken kurban kesilmesi, temele kan ak›-t›lmas› inanc›na Anadolu’nun hemen her ta-raf›nda rastlamak mümkündür (Argunflah1998:131).

Dev: Gagauzlar›n inand›klar› mitolojikvarl›klardan biri de “dev” ad›n› verdikleri ya-rat›klard›r. Bunlar› ayr›ca ikiye ay›rmakta-d›rlar:

1 – “Dev” ad› verilen, büyük ve iri in-sanlar suretinde tasavvur edilen yarat›klar.Bunlar insanlara kötülük yapmaks›z›n, s›ra-dan insanlar gibi, topra¤› ifller; kendi arala-r›nda veya s›radan insanlar ile evlenirler.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

218 http://www.millifolklor.com

Page 215: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Devler ormanlarda, ma¤aralarda yaflar (Ma-nof 1939:72). Günümüzdeki Gagauzlar, arala-r›nda dev olmad›¤›na, bunlar›n Kafkasya’dayaflad›klar›na inan›rlar.

2 – Tepegözler. Bunlar kötü ruhlu, te-pesinde tek gözü olan iri yarat›klard›r. Tepe-gözlerin, insanlar›n koyun sürelerine zararverip yedi¤ine, ayr›ca insan da yedi¤ine ina-n›lmaktad›r (Çimpoefl 1997:36).

Tepegöz’ün insan yedi¤i ve insanlara kö-tülük yapt›¤› motifi Gagauzlar›n destanlar›ve masallar›nda ifllenmifltir. Bu Tepegöz, De-de Korkut’taki Tepegöz ile benzerlik göster-mektedir.

Çuma: Gagauz Türkleri, en çok ölümgetiren baz› salg›n hastal›klar› canl› yarat›k-lar olarak tasavvur etmektedir. Bunlar›n heminsan, hem de hayvan suretinde olup kasabakasaba, köy köy, ev ev dolaflarak insanlar› vehayvanlar› hastaland›r›p öldürdüklerine ina-n›lmaktad›r (Derjavin 1914:177; Manof1939:59). Bu yarat›klardan biri Çuma (Ta-un)dur. Çuma’y›, insanlar aras›nda dolaflarakölüm saçan kambur, çirkin bir koca kar› sure-tinde tasavvur edilmektedir.

Çuma ile ilgili bir rivayeti V. Moflkof fluflekilde kaydetmifltir: “Allah ve Sveti Petridünyay› dolafl›rken bir yoldan gidermifller. Al-lah Sveti Petri’ye: “Petri, hadi yoldan döne-lim, zira buradan Çuma geçecek” demifl. SvetiPetri de: “Allah’›m, sen Allah’s›n, niçin korku-yorsun?” sormufl. Allah demifl ki: “Ondan ha-t›r yoktur. Ya kes bir parça et budundan, dakoy yol üstüne”. Sveti Petri, budundan birparça et kesip yol üstüne b›rakm›fl, kendileride yoldan bir tarafa çekilip seyretmeye baflla-m›fllar. Oradan geçmekte olan Çuma ete rast-gelmifl da o eti zehirlemifl. Zehirlenmifl et flifl-mifl, somun kadar olmufl” (Moflkof 1914:27).Böylece, Çuma en korkunç hastal›k olarak sa-y›lmakta ve bundan bizzat Allah’›n da kork-tu¤una inan›lmaktad›r. Günümüzde, salg›nhastal›klar›n canl› yarat›klar oldu¤u inanc›mevcut de¤ildir.

Lohusac›: Gagauz Türkleri’nin mitolo-jisinden kaynaklanm›fl olan bir baflka ola¤a-nüstü varl›k da “Lohusac›” veya “Bet Kar›s›”(Albast›)d›r. Bu ruh, kad›n suretinde tasav-vur edilmektedir. Genellikle bu ruh, tekil birkötü ruh olarak düflünülmekle birlikte, bazenüç k›z kardefl suretinde varolarak da tasav-

vur edilmektedir. Lohusac›, lo¤usalara mu-sallat olup, lo¤usay› öldürebilir ve bebe¤e dezarar verebilir. Lohusac› =Albast› inanc› tümTürk boylar›nda mevcuttur23. Fakat GagauzTürkleri’nin inan›fllar›nda Lohusac› her sefe-rinde lo¤usay› veya bebe¤i öldürmeye f›rsataramaz. Bu ruh, bebe¤in kaderini de yazmak-tad›r (Moflkof 1914:32-33). Yaz›ld›klar› kader-ler de genellikle kötü kaderler olmakla birlik-te, ara s›ra iyi kaderler de yaz›l›r (Örne¤in:“Bu çocuk 13 yafl›nda oldu¤unda p›narda öle-cek”, “ Bu çocuk evlendi¤i gün ölecek”, “Bu ço-cuk hayat›nda hiç dert görmeyecek” (Bkz.:Moflkof 1914:32-33).

Yayg›n inanca göre Lohusac›lar, bebe¤indo¤umundan sonraki üçüncü gece geldikleriiçin, bu gece çok tehlikelidir ve lo¤usa kad›nile bebek tek bafl›na b›rak›lmamal›d›r. Lohu-sac›dan korunabilmek için, lo¤usa kad›n›nyast›¤› alt›na makas, b›çak, çivi gibi demiraletleri konmakta, odada süpürge bulundu-rulmakta ve 40 gün ›fl›k aç›k b›rak›lmaktad›r(Kuroglo 1980:22-33). Ayr›ca odalar› kötüruhlardan ar›nd›rmak nedeniyle buharlar ya-k›lmaktad›r. Akflamlar› lo¤usan›n kap›s› önü-ne kor halinde atefl konmaktad›r. Ateflin, kötüruhlara oda içersine geçifllerini engelleyece¤i-ne inan›lmaktad›r (Argunflah 1998:131). Al-bast›n›n demircilerden ve ocakç›lardan kork-mas› di¤er Türk boylar›nda da mevcuttur(‹nan 1968:259-267).

Lohusac›=Albast› inan›fl›n kökenleri“muhtemelen, eski dünyan›n neolitik topra¤aba¤l› anaerkil orman içi köylülerin toplumyap›s›n›n avc›-çobanl›¤a do¤ru dönüflüp, or-mandan bozk›ra ç›kmalar› ve çevrelerindekidünyan›n yaflanabilir bölgelerini yavafl yavaflfethedip ataerkil toplum yap›s›n›n gücünühissettirmeye bafllamas›yla ortaya ç›km›fl ol-mas› gereken erk ve inanç bunal›m›ndan kay-naklanmaktad›r” (Çobano¤lu 2001:51).

Albast›n›n hami ruhtan kötü ruha dö-nüflmüfl olmas› düflüncesi (‹nan 1968:265)Gagauzlarda Albast›n›n=Lohusac›n›n bebek-lerinin kaderlerini belirleme (yazma) inanc›ile desteklemekte oldu¤u kanaatindeyiz.

Gagauz Türkleri’nin inan›fllar›nda yafla-yan mitolojik varl›klar›n birço¤unun kad›nfleklinde tasavvur edilmesi dikkat çekicidir.Bu mitolojik varl›klardan baz›lar› iyi ruhlar,baz›lar› da kötü ruhlar olarak tasavvur edil-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 219

Page 216: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

mektedir: ‹yi ruhlar olarak görülen Çarflam-ba Kar›s›, Perflembe Babusu, Pazar Ana bugünlerin hamileri olarak kabul edilirken, iyiruh olarak tasavvur edilen beyaz elbiseli Ru-saliler de ekinlerin, tarlalar›n hamisi olarakkabul edilmektedir. Bu mitolojik varl›klar ileilgili inan›fllar›n kökenleri muhtemelen, eskidünyan›n anaerkil toplum yap›s› dönemindeteflekkül etmifltir. Kötü ruhlar fleklinde tasav-vur edilen Cad›, Lohusac› vs. inan›fllar›n›nkökenleri ise, anaerkil toplum yap›s›n›n ata-erkil toplum yap›s›na geçifliyle “ortaya ç›km›flolmas› gereken erk ve inanç bunal›m›ndan”(Çobano¤lu 2001:51) kaynaklanm›fl olabilir-ler.

Sonuç olarak, yukarda bütün söyledikle-rimizden yola ç›karak, Gagauz Türklerininmitolojisinde var olan baz› motiflerin evren-sel oldu¤unu söyleyebiliriz. Örnek olarak dainsano¤lunun oluflu ile ilgili inan›fl gösterile-bilir. Ayr›ca, baz› hayvanlar›n insandan olufl-tu¤u inanc› da Türk halklar› aras›nda yayg›nolan bir inançt›r. Hayvanlar›n yarat›l›fl› yan›s›ra, Gagauz Türkleri’nde varolan bir çok mi-tolojik motifi ve halk inan›fl›, di¤er Türk halk-lar›n mitolojik motifi ve halk inan›fllar›yla or-takt›r. Bununla birlikte, baz› mitolojik suret-ler Slav halklar›n›n mitolojik suretleriylebenzerlik göstermektedir. Örnek olarak Rusa-lileri gösterebiliriz.

Gagauz Türkleri’nin mitolojisinin çok azincelenmifl oldu¤unu ve daha derin inceleme-lere ihtiyaç duyuldu¤unu belirtmeliyiz. Gaga-uz Türkleri’nin mitlerini anlamak için Gaga-uzlar›n getirdi¤i ve içinde bulundu¤u dini an-lamak gerekir. Çünkü yeni gelen her din birölçüde miti mutlaka de¤iflime u¤rat›r. Bununyan›nda, Hristiyanl›k da birçok “pagan” mitiHristiyanlaflt›rm›flt›r, çok say›da tanr› aziz-lerle bir tutulmufltur. Ayr›ca Gagauz toplu-munun ça¤dafl düzeyde bir toplum oldu¤unubelirtmeliyiz. Ald›klar› e¤itim etkisiyle deXX. yüzy›la kadar inançlar düzeyinde varl›¤›-n› sürdüren mitler, günümüzde inan›l›rl›¤›n›neredeyse kaybetmifllerdir ve varl›¤›n› efsa-ne, masal gibi sözlü edebiyat ürünlerinin için-de ve baz› törenlerde sürdürmeye devam et-mektedir.

NOTLAR1 Ay› Kulakl› masal için bkz.: Malac›l› 2002:

Ek-2, 82-89.2 Bu konuyla ilgili daha genifl bilgi için bkz.:

Necatigil 2000:43-48; Ögel 2001:II, 159-160.3 Türk kavimlerindeki bu inan›fl ile ilgili bkz.:

Ö¤el 1971:67, 274-276.4 Ay’›n k›z oldu¤u motifi baflka halklar›n mit-

lerinde de mevcuttur. Bu konu ile ilgili bkz.: Tylor1989:170.

5 Bu konu ile ilgili daha fazla bilgi için bkz.:Boratav 1994:14-17; Çobano¤lu 2001:44; Hasan1986:103; ‹nan 1954:29.

6 Bu konu ile ilgili daha fazla bilgi içinbkz.:Boratav 1994:18; ‹nan 1954:29.

7 Bu konu ile ilgili daha fazla bilgi için bkz.:Malac›l› 2002:80,89.

8 Türkiye Türklerinde olan bu inan›fl ile ilgilibkz.: Boratav 1994:19; Örnek 1971:24-25.

9 Di¤er Türk boylar›nda varolan kuyruklu y›l-d›z›n büyük afetlerin habercisi oldu¤u inan›fl› ile il-gili bkz.: Boratav 1994:20; Örnek 1971:25.

10 Bu konu ile ilgili daha fazla bilgi için bkz.:Boratav 1994:14; Manof 1939:64; Ögel 2001:II, 85-86.

11 Bu konu ile ilgili bkz.: Manof 1939:64; ‹nan1954:30.

12 Bu konu ile ilgili bkz.: Manof 1939:64; Ar-gunflah 1991:45; 1998:134.

13 Bu konu ile ilgili daha fazla bilgi için bkz.:‹nan 1968:480-481; Baflgöz 1986:13-23.

14 Bu konu ile ilgili ayr›nt›l› bilgi için bkz.:Kvilinkova 1999:103; Baflgöz 1986:13-23; ‹nan1954:165; 1968:480-481; Gordelevskiy 1962:61; Ma-daeva 1983:87-94; fiimflek 2003:78-87; Tan1982:469-478; Gözayd›n 1987:165-171.

15 Bu konu ile ilgili bkz.: Hasan 1986:133.16 Bu konu ile ilgili bkz.: Durbaylo 1991:13-

14;28-32.17 Bu mitolojik motifiyle ilgili masallar için

bkz.: Baboglu 1991; Moflkof 1914.18 Bu masal için bkz.: Moflkof 1914:41-43.19 Bu tür inan›fl ve adetlerle ilgili bilgi için

bkz.: Manof 1939:68-72; Derjavin 1914:173-177; Ma-lac›l› 2002:85-86.

20 Bu konu ile ilgili daha fazla bilgi için bkz.:Boratav 1994:62-64.

21 Bu konu ile ilgili daha fazla bilgi için bkz.:Manof 1939:55; Argunflah 1998:126; Derjavin1914:177.

22 Rusalilerle ilgili rivayetler için bkz.: Manof1939:57; Moflkof 1914:33-34.

23 Bu konu ile ilgili daha fazla bilgi için bkz.:‹nan 1968:257-267; Argunflah 1998:131; Önal1998:52; Çobano¤lu 2001:50-52.

KAYNAKÇAACIPAYAMLI, Orhan (1976) “Türk Folklor

Ürünü Ya¤mur Duas›yla ‹lgili Yap› ve Fonksiyon So-runlar›”, I. Uluslar aras› Türk Folklor KongresiBildirileri, IV. Cilt, s.1-7.

ARGUNfiAH M. ve H.GÜNGÖR (1998) Gaga-uzlar. Gagauz Türklerinin Etnik Yap›s›, Nüfusu, Di-li, Dini, Folkloru Hakk›nda bir Araflt›rma, ‹stanbul,Ötüken Yay›nlar›.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

220 http://www.millifolklor.com

Page 217: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

ARGUNfiAH M. ve H. GÜNGÖR (1991) Gaga-uz Türkleri. Tarih, Dil, Folklor ve Halk Edebiyat›,Ankara, Atak Ofset.

BABOGLU, Nikolay (1991) Masallar, Kiflinev,Hyperion.

BAfiGÖZ, ‹lhan (1986) Folklor Yaz›lar›, ‹stan-bul.

BORATAV, Pertev Naili (1994) 100 SorudaTürk Folkloru, ‹nan›fllar, Töre ve Törenler, Oyunlar,‹stanbul, Gerçek Yay›nevi, 3.Bask›.

Ç‹MPOEfi, Lüdmila (1997) Dastann›y EposGagauzov, Kiflinev.

ÇOBANO⁄LU, Özkul (2001) “Türk Mitoloji-si”, Türk Dünyas› Edebiyat Tarihi, 1.Cilt, Anka-ra, Atatürk Kültür Merkezi Yay›nlar›.

DERJAV‹N, Nikolay (1914) Bolgarskie Koloniv Rossii. Tavriçeskaya, Hersonskaya i Bessarabska-ya Gubernii, Sofiya, Martilen.

DURBAYLO, Mariya (1991) Balada Türküle-ri, Kiflinev, fitiintsa.

EK‹C‹, Metin (2002) “Türe Yöresi Ya¤mur Du-as› Gelenekleri Üzerine Bir ‹nceleme”, Milli Folk-lor, Say› 56, s. 46-52,

EL‹ADE, Mircea (1991) Kutsal ve Dind›fl›(Çev. Mehmet Ali K›l›çbay), Ankara, Gece Yay›nlar›.

EL‹ADE, Mircea (1993) Mitlerin Özellikleri(Çev. Sema R›fat), ‹stanbul, Simavi Yay›nlar›.

GORDLEVSK‹Y, V.A. (1962) Narodn›y Kalen-dar, ‹zbrann›e Soçineniya, 3. cilt, Moskva.

GÖZAYDIN, Nevzat (1987) “Da¤›stan, ‹ran veTürkiye’de Ya¤mur Duas›ndaki Baz› Ortak MotiflerÜzerine”, III. Milletleraras› Türk Folklor Kong-resi Bildirileri, Ankara, IV. Cilt, s. 165-171.

HASAN, Ümit (1986) Eski Türk ToplumuÜzerinde ‹ncelemeler, Ankara, Ofset Yay›nlar›.

‹NAN, Abdülkadir (1954) Tarihte ve Bugünfiamanizm, Ankara, Tarih Kurumu Bas›mevi.

‹NAN, Abdülkadir (1968) Makaleler ve ‹ncele-meler, Ankara, TTK Bas›mevi.

‹VANOV V. ve V. TOPOROV (1974) ‹sledova-niya v Oblasti Slavyanskih Drevnostey, Moskva.

KURAT, Akdes Nimet (1948) Rusya Tarihi(Bafllang›çtan 1917’ye kadar), Ankara.

KUROGLO, Stepan (1980) Semeynaya Obr-yadnost Gagauzov v XIX- Naçale XX.v., Kiflinev, fiti-intsa.

KV‹L‹NKOVA, Elizaveta (1999) “Pipiruda-Gagauzskiy Obryad V›z›vaniya Dojdya”, SbornikNauçn›h Trudov. ‹storiya, Etnografiya, Obra-zovanie, Kultura. 2.cilt, s.99-107, Komrat, Kom-ratskiy Gosudarstvenn›y Universitet yay›nlar›.

KV‹L‹NKOVA, Elizaveta ( 2000a) “Jarkoe izVorobya”, Nezavisimaya Moldova, 22 Aral›k, s.10.

KV‹L‹NKOVA, Elizaveta (2000b) “Rusali-Jenskiy Prazdnik”, Nezavisimaya Moldova, 16Haziran, s.16.

KV‹L‹NKOVA, Elizaveta (2000c) “Kult Volkau Gagauzov”, M›sli, No: 2, s.83-85, Kiflinev.

KV‹L‹NKOVA, Elizaveta (2001a) “Çtob› JarçeSvetilo Soltse”, Nezavisimaya Moldova, 7 Mart,s.3.

KV‹L‹NKOVA, Elizaveta (2001b) “Den sv. Tri-fona”, Nezavisimaya Moldova, 1 fiubat, s.6.

KV‹L‹NKOVA, Elizaveta (2001c) “Kak Gaga-uz› Zimu Provojayut”, Nezavisimaya Moldova, 20fiubat, s.16.

KV‹L‹NKOVA, Elizaveta (2001d) “Takie Kon-n›e Skaçki Sleduet Pooflçryat”, Nezavisimaya Mol-dova, 2 Mart, s.6.

MADAEVA, Z.A.(1983) “Obryad› V›z›vaniyaDojdya i Solntsa u Vayhanov v XIX-naçale XX v.”,Sovetskaya Etnografiya No: 4 (Temmuz-A¤ustos)s.87-94, Moskva, Nauka.

MALACILI, ‹rina (2002) K›pçak köyün Mo-nografisi, Hacettepe Üniversitesi – Sosyal BilimlerEnstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

MANOF, Atanas (1939) Gagauzlar. H›ristiyanTürkler, (Çev. Türker Acaro¤lu), Ankara, Varl›kNeflriyat›.

MOfiKOF, Valentin (1904) “Nareçia Bessa-rabskih Gagauzov”, W.RADLOFF, Proben DerVolklitteratur Der Türkishchen Stämme,X.Cilt, S.-Peterburg, Tipografia ‹mperatorskoy Aka-demi Nauk.

NECAT‹G‹L, Behçet (2000) 100 Soruda Mito-logya, ‹stanbul, Gerçek Yay›nevi, 6.Bask›.

ÖGEL, Bahaeddin (1971) Türk Mitolojisi,1000 Temel Eser, ‹stanbul, Milli E¤itim Bas›mevi, 2Cilt.

ÖGEL, Bahaeddin (2001) Türk Mitolojisi, Ta-rih Dizisi, ‹stanbul, Milli E¤itim Bas›mevi, 2 Cilt.

ÖNAL, Mehmet Nac› (1998) Romanya Dobru-ca Türkleri ve Mukayeseleriyle Do¤um, Evlenme veÖlüm Adetleri, Ankara, Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›.

ÖRNEK, Sedat V. (1971) Anadolu FolklorundaÖlüm, Ankara.

SELEZNEV A. ve ‹. SELEZNEVA (2001) “Du-hi i Dufli v Traditsiyah Narodhogo ‹slama Sibiri”,SELEZNEV A.(Ed.) ‹ntegratsiya Arheologiçes-kih i Etnografiçeskih ‹sledovaniy,Omsk.

fi‹MfiEK, Esma (2003) “Anadolu’da Ya¤murDuas›na Ba¤l› Olarak Oynanan Bir Oyun:’ÇömçeGelin’”, Milli Folklor, Say› 60, s. 78-87.

TAN, Nail (1982) “Türk Folklorunda NisanYa¤muru Motifi”, II. Milletleraras› Türk FolklorKongresi Bildirileri, Ankara, GÜ. Bas›mevi, IV.Cilt, s. 469-478.

TOKAREV, S.A. (Ed.) (1978) Kalendarn›e Ob›-çai i Obryad› v Starnah Zarubejnoy Evrop›. Letne –Osennie Prazdniki, Moskva, Nauka.

TOLSTOY N. ve S. TOLSTOY (1978) “Zamet-ki po Slavyanskomu Yaz›çestvu. (V›z›vanie Dojdya vPolesie)”, Slavyanskiy i Balkanskiy Folklor,Moskva.

TYLOR, Edward (1989) Pervob›tnaya Kultu-ra, (Çev. D. A. Koropçevskiy), Moskva, Politizdat.

ZELENÇUK, V. ve Yu. POPOV‹Ç (1976) “Ant-ropomorfn›e Obraz› v Obryadah Plodorodiya u Vos-toçno-Romançeskih Narodov v XIX – naçale XX vv.”,Balkanskiye ‹skandivaniya. Problem› ‹storii iKultur›, Moskva, Nauka.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 221

Page 218: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

222 http://www.millifolklor.com

Alessandro Portelli Roma Üniversi-tesinde Amerikan Dili ve Edebiyat› bölü-münde kürsü baflkan›d›r. Tekrar bas›lanThe Death Of Luigi Transtulli and OtherStories (Luigi Transtullinin ölümü ve di-¤er hikâyeleri): Form and Meaning ofOral History (Sözlü tarihin flekil ve anla-m›), State University of New York Press(New York bas›n›nda eyalet üniversitesi)New York bas›n›nda eyalet üniversitesi-nin izniyle Albany eyaleti, 1991, s. 45-48kadar. Bir birinci versiyon Primo Mag-gio da “Sulta Specificita della storia ora-le” adl› eserde (Milano, ‹talya), 1979 ba-s›lan cilt 13 s. 54-60 k›s›m tekrar “Thepeculiarities of oral history” (sözlü anla-t›m›n hassasiyetleri) ad› alt›nda HistoryWorkshop da 1981 y›l›nda cilt 12 s. 96-107 olarak yeniden yay›nlanm›flt›r.

“Evet” dedi bayan Oliver, “ve ondansonra, onlar› uygun bir zamandan sonraonun hakk›nda konuflmaya geldi¤indekendilerine geldikleri için çözüme ulafl-m›fllard›. Bu çok çok yararl› de¤ildi, de-¤il mi?” “o çok yararl›” dedi Poirot...” ba-z› gerçeklerin neden ve niçin oldu¤ununbilinmesine ra¤men, insanlar›n haf›zala-r›ndan silinmeyen olaylar›n bilinmesiönemlidir. Fakat onlar bizim bilmedi¤i-miz ve ö¤rendi¤imizde bir anlam› olma-yan baz› fleyleri kolayl›kla bilebilirler.Böylece bilgileri, teorilere götüren hat›-ralar (haf›zalar) olmufltur.

Agatha Christie, Elephants CanRemember (filler hat›rlayabilirar)

Bununla birlikte onun tarihi arafl-t›rmalar›; hiç önem vermedi¤i kasaba-n›n yafll› adam› ve kar›s›n›n hayat›, ef-

sane bilimindeki zenginlik, de¤ersiz ta-rihi gerçekler gibi s›radan kitaplar ka-dar kütüphane raflar›nda yer almad›.Bundan dolay› o her ne zaman, sarma-fl›klarla kapl› alçak çat›l› kapal› bir çift-lik evinde yaflayan gerçek bir Hollandal›aile gibi yaflad›ysa da bir kitap kurdu-nun gayretiyle koyu harflerle yaz›lm›flkitap ciltlerinin aras›na s›k›flm›fl kalm›flgibi görünüyordu.

Washington Irving, “Rip VanWinkIe”

Hat›ralar Teorik Tarihin Kayna-¤›d›r

Bir hayalet, akademi koridorlar›nas›k s›k u¤ruyorsa bunun ad› sözlü tarihhayaletidir. ‹talyan entellektüelleri da-ima d›flar›dan gelen haberlerden flüphe-lenir ve “yabanc› kefliflere” boyun e¤me-mek için sözlü tarihe ait duyumlara,onun ne oldu¤unu ve nas›l kullanaca¤›n›anlamaya çal›flmadan alelacele onun ya-y›lmas›na karfl› koyarlard›. Bunun içinkulland›klar› metot ise sözlü tarih anla-t›m› daha yay›lmadan onun içinde yeralmayan as›ls›z konular› içine koyar vebu sözlü tarih bilgisinin insanlar›n kafa-s›na kolayca girmemesi için yalanlarlar-d›. Örne¤in, “La Repubblica” adl› ‹tal-ya’n›n en entelektüel ve uluslararas› ha-berler veren günlük gazetesi halk›n ken-di aras›nda konufltuklar› sözlü tarih ko-nulan›n, günlük ortaya ç›kan, konuflu-lan ve unutulan haberlermifl gibi göste-rip, bir tak›m sun’ i tan›mlamalar yapa-rak bunlar›n s›radan bir haber oldu¤ugörünümü vermektedir1.

Sözlü tarihten (anlat›mdan); sanki

SÖZLÜ TAR‹H‹ FARKLI YAPAN fiEY

Alessandro PORTELIDr. Kürflat KORKMAZ*

* Gaziantep Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Ö¤retim Görevlisi

ÇEV‹R‹LER.../TRANSLATIONS.../TRADUCTIONS...

Page 219: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

yaz›l› tarihe birden bir bofl aral›k bulupgirerek (yaz›l› anlat›m›) herfleyi silip sü-pürecek olan bir sel ve onu yerle bir et-tikten sonra yerini alacak bir özelli¤i ol-mayan malzemeymifl gibi korkulur. Budavran›fl, bizim yaz›l› veya sözlü tarihianlamakta güçlük çekti¤imiz yerlerdekiiletiflim ve dil yetimizi (idrak›m›z›) ra-hats›z edecek olaylar› do¤ru de¤erlendir-meyi engeller. fiuras› da bir gerçektir kisözlü veya yaz›l› anlat›mlar tek bafllar›-na kendilerine özgü de¤illerdir. Onlar,anlatanlar›n veya yazanlar›n yetenekle-rine göre oluflturulan özerk karakteris-tik ve özel fonksiyonlara (birbirindenfarkl› kurgulara) sahiptirler. Bundan do-lay› onlar farkl› özel yorumlanma enst-rümanlar›na ihtiyaç duyarlar. Fakatsözlü kaynaklar›n de¤erinin azl›¤› veyaçoklu¤u anlatan›n yetene¤ine ve tarz›naba¤l› oldu¤u için geleneksel yaz›l› kay-naklara dönüfltüklerinde bu özelliklerinikaybederler. Bu bölümde sizlere sözlütarihin, kendine has karakteristi¤i ilefarkl› ve bundan dolay› özellikle kulla-n›fll› taraflar›n›n baz›lar› sunulmaya ça-l›fl›lacakt›r.

SÖZLÜ KAYNAKLARIN D‹LEGET‹R‹LMES‹

Sözlü kaynaklar, flifahi kaynaklar-d›r. Uzmanlar gerçek belgenin teybekaydedilmifl olmas›n› isterler fakat he-men hepsi transcript esaslar›na göre ya-z›l› kaynaklar üzerinde çal›flmay› sürdü-rürler. Onlar için kaynak sadece kayde-dilmifl olanlard›r2. Konuflulan kelimeninbozulmas›n›n sembolik bir durumu: ger-çek anlamda teyp kasetleri nadiren bo-zulur.

Transcriptler iflitmeye dayal› nes-neleri görmeye ait nesnelere çevirirler kibu flekilde kaç›n›lmaz olarak yorumla-mada de¤ifliklikler olacakt›r. Transcript-lere nazaran kay›tlar›n de¤iflik etkinli¤i- örne¤in; derslik amaçlar› için - sadece

do¤rudan deneyim yoluyla takdir edile-bilir. Bu benim daha yeni ve daha yak›ntranskripsiyon metotlar› ortaya ç›kar-mak üzere fazla çaba harcaman›n gerek-siz oldu¤una inanmam›n bir mant›¤›d›r.Bilimsel amaçlar için teybin yerinitranscript edilmifl metnin tutmas›n› um-mak, çeviriler üzerinde edebî kritik veyayeni üretimler üzerinde sanata ait elefl-tiri yapmayla ayn›d›r. En iyi edebî çeviribile bir k›s›m eklemeler içerebildi¤i içinedebî orijinalin yerini tutmaz. Ayn› fleysözlü kaynaklar›n transcripsiyonu yap›l-m›fl metin için de do¤ru olabilir.

Sözlü kaynaklar›n söze dayal› ola-rak anlat›lmas›n›n ihmali yoruma ait te-ori üzerinde do¤rudan bir tavra sahiptir.Genellikle vurgulanan ilk özellik esast›r,sözlü kaynaklar bize okuma yazmas› ol-mayan insanlar, kaybolmufl tarih veyabozulmufl sosyal gruplar hakk›nda bilgiverirler. Sözlü kaynaklar›n baflka birözelli¤i ise, insanlar›n ve gruplar›n gün-lük hayatlar› ve kulland›klar› malzeme-nin kültürü hakk›nda bilgi veren içerik-leridir. Bununla birlikte bunlar özel söz-lü kaynaklar de¤ildir. Örne¤in göçmen-lerin mektuplar› ayn› orijine ve içeri¤esahiptir, fakat yaz›l›d›r. Öbür taraftabirçok sözlü tarih projeleri yaz›y› kulla-nan sosyal grup ö¤eleriyle yap›lan gö-rüflmeleri toplad›lar ve standart yaz›l›arfliv malzemesindeki konularla ilgilen-diler. Bu yüzden orijinalli¤i ve içeri¤i ge-nelde sosyal tarihin kulland›¤› kaynak-lardan sözlü kaynaklar› ay›rmak yeterlide¤ildir, bu sebeple sözlü tarihin birçokteorisi asl›nda bütünüyle sosyal tarihinteorileridir3.

Bu yüzden araflt›rmada ay›rt edicibir faktör için kayna¤›n ilk flekline bak-mal›y›z. Yaz›ya geçmifl bir dilin ay›rtedici özelliklerini (hece, kelime, cümle)bir bir tekrar etmemize burada gerekyoktur. Fakat bir anlam tafl›sa bile dil,tek bir parças›n›n bir fley içermeyen

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 223

Page 220: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

ay›rt edici niteliklerin di¤er bir kurgusu-nun da yarat›lmas›d›r. Popüler konufl-man›n ses tonu, ölçü dizisi ve ritmi yaz›-da üretilemeyen - musiki notas›, eldeedilemeyen flekil ve yetersizlik içinde ol-ma gibi, sosyal içerikli deyimler ve üstükapal› anlamlar tafl›r4. Ayn› ifade ko-nuflmac›n›n ses ahengine, vurgusuna gö-re z›t anlamlar içerebilir. Ne kadar datarafs›z olunsa tonlama trascriptte orta-ya konamaz. Bu vurgulama sadecetranscripti yazan›n kendi kelimelerindebiraz benzetilebilir.

Bir transcripti okunabilir yapmakiçin genelde yaz›c›n›n az veya çok kendi-ne göre ilave katk›s› olan noktalama ifla-retleri eklemek gerekir. Noktalama ifla-retleri gramer kurallar›na göre durakla-malar gösterirler, her bir iflaretin yerianlam› ve uzunlu¤u vard›r. Ancak bun-lar konuflma konusunun aral›klar› ve ri-timleriyle hemen hemen hiç çat›flmaz vebu sebepten dolay› gerekmeyen gramerve mant›¤a ait kurallar içerisindeki üstükapal› konuflmay› s›n›rland›r›rlar. Ko-nuflmaya verilen aralar›n tam uzunlu¤uve yeri konuflma anlam›n›n anlafl›lma-s›nda önemli bir fonksiyona sahiptir.Düzenli gramere ait aral›klar belli birkal›plaflma ve esas itibariyle söyledi¤iniorganize etmeye yönelir, rasgele yerdeve uzunluktaki düzensiz aral›klardamuhtevay› belirtmek için heceler üstünebasarak okunur ve çok yüksek ritimdekiduraklar epik hikâyeleri ça¤r›flt›r›r. Bir-çok anlat›c› ayn› görüflme içinde tart›fl-t›klar› konu de¤ifltikçe bir ritim fleklin-den di¤er ritim flekline atlarlar. Bu de¤i-flim elbette ki okumayla de¤il yaln›zcadinlemeyle alg›lanabilir.

Ayn› flekilde mülakat esnas›nda ko-nuflman›n h›z› benzer etki yapabilir. Sa-bit yorumlama kurallar› yoktur; yavafl-lama, büyük vurgu oldu¤u gibi büyükzorluk anlam›na gelebilir, h›zlanma isebaz› noktalar›n›n üzerinden geçme ya da

aflinal›k ve kolayl›k olarak alg›lanabilir.Her durumda h›zdaki de¤iflimin analiziritim analizi ile birlefltirilmelidir. Bu-nunla birlikte düzenlilik yazmada (bü-tün matbuatda) bir ölçü olurken konufl-madaki de¤iflmeler de ölçüdür ve oku-man›n ölçüsünü düflünün; çeflitliliklermetnin kendisi taraf›ndan de¤il okuyucutaraf›ndan ortaya konur.

Bu sadece dilbilimin bir sorunu de-¤ildir. Dildeki küçük parçalar›n içerme-di¤i ay›rt edici nitelikler, temel anlat›mfonksiyonlar›n›n (özel olmamakla birlik-te önemli olan) ortaya ç›kt›¤› yerlerdir.Bu fonksiyonlar anlat›c›lar›n hikâyedenetkilenmelerini, hikâyeye kat›l›mlar›n›ve duygular›n› a盤a vurur. Genelde bu,konuflmac›lar›n (isteyerek) ifade edeme-di¤i durumu veya tamamen kendi kont-rolleri alt›nda olmayan unsurlar›n du-rumlar›n› içerir. Bu ay›rt edici özellikleriortadan kald›rarak konuflman›n duygu-sal içeri¤ini s›f›rlar ve yaz›l› doküman›ntarafs›zl›¤›n› ve normal fleklini ortayakoyar›z. Halktan kaynak kifliler söz ko-nusu oldu¤unda bu daha do¤rudur: Kay-nak kiflilerin kelime hazineleri az olabi-lir, fakat yaz› monotonlu¤unu konuflma-da taklit etmeyi ö¤renen orta s›n›f ko-nuflmac›lar›ndan vurgu, ölçü ve tonlamabak›m›ndan ço¤u zaman daha zengindir-ler5.

ANLATIM OLARAK SÖZLÜ TA-R‹H

Sözlü tarih kaynaklar› öykülü kay-naklard›r. Bu yüzden sözlü tarih malze-meleri edebiyattaki ve folklordaki hikâ-ye teorisi taraf›ndan gelifltirilen genelkatogorilerin bir k›sm›ndan yararlanma-l›d›r. Bu daha çok biçimsel olarak düzen-lenmifl folklor malzemelerinin serbestgörüflmelerde verilen tan›k gerçe¤i ka-dard›r.

Örne¤in baz› hikâyeler anlat›m sü-resi ve olaylar›n tan›mlanmas› süresiaras›ndaki oran içinde, anlat›m “h›z›n-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

224 http://www.millifolklor.com

Page 221: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

da” muazzam de¤ifliklikler içerirler. Ola-y› anlatan kifli uzun zaman süren dene-yimi birkaç kelime ile anlatabilir, ya dauzun olaylar› k›sa tutabilir. Genel biryorumlama ölçüsü yerlefltirememizera¤men bu karars›zl›klar önemlidir. Birepizot üzerinde uzun uzun durma onunönemini vurgulama olabilir, fakat dahazarif noktalardan dikkati sapt›rmak içinbir strateji de olabilir. Bütün durumlar-da anlat›m›n h›z›yla anlatan›n anlam-land›rd›¤› fley aras›nda bir ba¤lant› var-d›r. Ayn›s›, hikâyeye karfl› anlat›c›n›ndurumunu tan›mlayan “mesafe” veya“perspektif’ gibi, Gerard Genette’nin üze-rinde titizlikle durdu¤u di¤er kategori-ler olarak söylenebilir6.

Egemenlik olmayan halklardakisözlü kaynaklar halk anlat› gelene¤ineba¤lan›r. Hikâye türleri aras›ndaki bugeleneksel ayr›mlar e¤itilmifl s›n›flararas›ndaki yaz›l› geleneklerden farkl› al-g›lan›rlar. Bu “gerçe¤e” ve “sanata” da-yal› anlat›mlar, “olaylar” hayal etme ve-ya hissetme aras›ndaki türle ilgili fark›ngerçe¤idir. bir olay›n gerçekli¤i, do¤rulu-¤u bir söylence oldu¤u kadar kiflisel de-neyimi ve tarihî haf›zaya ba¤l›d›r. Tarihîbilgiye aktar›lacak resmî sözlü türler ol-mad›¤› için tarihî, fliirsel ve efsanevî an-lat›lar ço¤u zaman birbirinden ayr›la-mayacak kadar kar›fl›rlar7. Sonuç ola-rak anlat›c›n›n içerde ve d›flar›da yer al-d›¤› anlat›lar›n bireyi veya grubu ilgi-lendirmesi aras›ndaki s›n›r›n yaz›l› me-tinlere göre hat›rlanmas› gittikçe zor birhal al›r, böylece kiflisel “do¤ruluk” payla-fl›lm›fl “hayal” ile uyuflabilir.

Bu faktörlerin her biri resmî veyabiçimsel faktörler taraf›ndan aç›klanabi-lir. Az veya çok belli bir biçime sokulmufl(atasözleri, fliirler, formüller, basma ka-l›p örnekler) malzemelerin etkisi kifliselbir anlat› içinde kolektif bak›fl aç›s›n›nderecesini ölçebilir. Standart dil ve flivearas›ndaki bu farkl›l›klar genellikle ko-

nuflmac›lar›n anlat›y› kontrol fleklininbelirtisidir.

Tipik bir yineleme yap›s› flu flekil-dedir: Tamamen standart dil kullan›l-mas›na ra¤men anlat›c›n›n kiflisel flive(belli bir yap›s› olan dil ile flive çat›flmas›meydana geldi¤i zaman) katk›lar› ve ko-lektif haf›zan›n zorla devreye girmesiyleara söz veya anekdot anlat›m›nda fliveortaya ç›kabilir. Di¤er tarafta politikac›-lar gibi halk çevresiyle yak›ndan iliflkilikonular anlat›ld›¤›nda standart dil birflive fleklinde ortaya ç›kabilir. Ayn› za-manda bu, politikac›lar›n kat›l›m›ylabafllayan, daha çok “e¤itilmifl” kesiminifade fleklinin “fethedilmesi” nin bir sü-reci, az veya çok fluurlu yabanc›laflt›rmaderecesinin her ikisi anlam›na gelebi-lir8. Tam tersi olarak teknik terimlerinflivelefltirilmesi geleneksel konuflman›ncanl›l›¤›na iflaret olabilir ki bu yolda ko-nuflmac›lar kendi kültürlerini yaymayaçal›flmaktad›rlar.

OLAYLAR VE ANLAMLARISözlü tarihi farkl› k›lan ilk fley,

olaylardan çok onlar›n anlamlar› hak-k›nda bize bilgi vermesidir. Bu, sözlü ta-rihin gerçek anlamda do¤ruluk tafl›ma-d›¤› anlam›na gelmez. Görüflmeler/rö-portajlar, bilinen olaylar›n bilinmeyenyönlerini veya bilinmeyen olaylar› a盤aç›kar›r; her zaman bask›n olmayan halk-lar›n günlük yaflamlar›n›n araflt›r›lma-m›fl yönlerine ›fl›k tutar. Bu görüfl aç›s›n-dan bak›ld›¤›nda, sözlü kaynaklar tara-f›ndan ortaya konan yegane problem(gelecek bölümde üzerinde duraca¤›m›z)onun do¤rulu¤udur.

Fakat di¤er kaynaklar objektif ol-du¤u halde tarihçiyi zorlayan, benzeriolmayan de¤erli sözlü kaynak ürünlerikonuflmac›n›n tarafl›l›¤›na sahiptir.E¤er araflt›rma yaklafl›m› yeteri kadargenifl çapl› ise bir grup ya da s›n›f›n ta-rafl›l›¤› fark edilir. Sözlü kaynaklar sa-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 225

Page 222: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

dece insanlar›n ne yapt›¤›n› de¤il, neyapmak istediklerini, ne yapt›klar›na-inand›klar›n› ve flimdi ne yapm›fl olduk-lar›n› da bize anlat›rlar. Sözlü kaynak-lar bizim bildiklerimize çok fazla fley ek-lemeyebilirler, mesela iflçilerin yapm›flolduklar› grevin maliyeti; fakat bununpsikolojik maliyeti hakk›nda çok fleysöylerler. Rus düzenleyicilerden ödünçal›nan bir edebî s›n›fland›rmaya göre di-yebiliriz ki, - hikâyenin mant›ksal, ne-densel s›ras› - özellikle ba¤›ms›z olma-yan gruplar›n, hayvan masal› kadar di-¤er kaynaklar›n çok faydal› bir birlefli-midir; fakat anlatan kiflilerin hikâyeyianlatmak için malzemeleri s›raya koy-duklar› tarz hikâyelerin konular›ndandolay› eflsiz ve lüzumlu olurlar9. Anla-t›m düzeni konuflmac›lar›n kendi tarih-leriyle iliflkilerinin düzeyini ortaya ko-yar.

Tarafl›l›k, tarih iflinin oldu¤u ka-dar, gözle görülen gerçeklerdir. Kaynakkifliler için (inand›¤› flekliyle gerçek) ta-rihi gerçek, gerçekten ne oldu¤una inan-d›klar› gerçektir. Terni’de çal›flan iflçilertarihlerine ait (Luigi Transtulli’nin ölü-mü) önemli bir olay› bir tarih (zaman) veba¤lamdan di¤er tarih ve ba¤lam içineyanl›fl yerlefltirirken gerçek kronolojiüzerindeki flüpheleri ortadan kald›rmaz,fakat bizi kasaban›n tarihçesinin tama-m›n›n yorumlanmas›nda düzeltme yap-maya zorlar. Terni’deki yafll› erlerin li-derlerinden biri II. dünya savafl› sonras›stratejisini de¤ifltirmek üzere az kals›nkomünist partiye gidece¤i hakk›nda birhikâye rüyas› gördü¤ünde, biz soluniçindeki politik tart›flmalar konusundakiyeniden yap›lanmalar›m›z› düzelteme-yiz, fakat baz› kararlar›n bilinç altlar›naihtiyaçlar›n› ve devrim isteklerini göm-mek zorunda kalan lider konumundakierlere neye mal oldu¤unu ö¤reniriz. Ül-kenin di¤er bölgelerinde de benzer hikâ-yelerin anlat›ld›¤›n› ö¤renebildi¤imizde,

hayal k›r›kl›¤›na u¤ram›fl yafll› adam›nhat›ralar›nda partisinin tarihi hakk›ndaliderlerinin o uzun an›1ar›nda yer alma-yan çok bölümlerin oldu¤unu farkede-riz10.

SÖZLÜ KAYNAKLARA ‹NAN-MALI MIYIZ?

Sözlü kaynaklara inan›l›r, fakat buinanma farkl› bir flekildedir. Sözlü ta-n›kl›¤›n önemi gerçekle ilgili de yalansöyleyebilir, ama bu daha çok hayal et-me, sembollefltirme ve arzular ile ilgiliolarak gerçekleflir. Dolay›s›yla “yanl›fl”sözlü kaynak diye bir fley yoktur. Bir kezgerçeklik ve inan›l›rl›klar›n› her türlükaynaklar kullan›larak kontrol ettiktensonra bile sözlü tarih, “yanl›fl” ifadelerinhâlâ psikolojik olarak “do¤ru” olduklar›ve bu do¤rular›n di¤er güvenilir tümgerçekler kadar önemli olduklar› konu-sunda ›srar eder.

Fakat bu demek de¤ildir ki biz ger-çek inan›rl›¤› yaz›l› dokümanlar›n teke-lindeymifl gibi gören bask›n önyarg›y›kabul ediyoruz. Ço¤u zaman, tan›mlan-mam›fl sözlü kaynaklar›n (“Al›nan sözlübilgiye göre “ Transtulli’nin ölümü hak-k›nda verilen raporun durumundaki gi-bi) kontrolsüz yay›lmas› yaz›l› doküman-larla sa¤lan›r. Bu sözlü kaynaklar›n ya-z›l› kaynaklara geçifli genelde bilimselinan›rl›¤› olmayan süreçlerin sonucuolarak geliflir ve s›kl›kla peflin hükümlü-dür. Mahkeme kay›tlar›nda (en az›nda‹talya’ daki gibi, h›zl› el yazmas› veyateyp kay›tlar›n›n hiçbir yasal de¤eri yok-tur), kayda geçen asl›nda tan›klar tara-f›ndan konuflulan kelimeler de¤ildir, da-ha çok hakim taraf›ndan görevliye dikteettirilen bir özettir. Böyle durumlardasapmalar çok büyüktür, özellikle de ko-nuflmac›lar kendilerini bölgesel flivele-riyle ifade ettiklerinde. Yine de pek çoktarihçi kendilerini, bu soru sorulmayanresmî kay›tlar d›fl›nda, sözlü kaynaklarayöneltirler. Daha az bölümü de parla-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

226 http://www.millifolklor.com

Page 223: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

mento kay›tlar›, toplant› tutanaklar›,antlaflmalar ve gazete röportajlar›na yö-nelirler. Standart tarih araflt›rmalar›n-da genifl ve resmî olarak bu kaynaklarkullan›l›r.

Bu önyarg›n›n bir yan ürünü sözlükaynaklar›n olaylardan uzak oldu¤u ko-nusundaki ›srar›d›r, ve bu yüzden bozukhaf›za çarp›lmas›na maruz kal›r. Ger-çekten bu tür problem olaylar›n bir süresonra ve özellikle de olay› yaflamayanlartaraf›ndan kaleme al›nd›¤›, pek çok ya-z›l› doküman için gerçektir. Sözlü kay-naklar çok daha yak›n kiflisel giriflimlekronolojik mesafeyi telafi edebilirler. Po-litikac›lar›n ya da iflçi liderlerinin yaz›l›hat›ralar› hatal› olduklar› kan›tlananakadar genellikle bunlara inan›l›r. Pekçok sözlü tarih röportaj›n›n iliflkili oldu-¤u olay›n baz› yönlerinden uzak olmas›kadar ve bir “metnin” de¤iflmez flekli ka-bulüyle sadece zamana ba¤›ml› olmas›sa¤lan›r. Bunun yan› s›ra sözlü anlat›c›-lar muayyen kültür yard›mlar› içindekihaf›zaya sahiptirler. Baz› hikâyeler çoks›k anlat›l›r, ya da toplum üyeleri ara-s›nda tart›fl›l›r, rivayetler bile hikâye-nin/olay›n özünün korunmas›n› sa¤lar.

Asl›nda unutulmamal›d›r ki sözlükaynaklar da edebî olabilirler. Kendi bi-rikimini hat›rlamaya ek olarak mahallîarflivleri de araflt›rm›fl olan, Roman te-pelerindeki Genzona’ da çiftlik iflçileriderne¤inin eski baflkan› Tiberio Duccibuna tipik bir örnektir. Fakat ço¤u kay-nak kifliler kitap - gazete okurlar, radyodinler ve televizyon seyrederler, politikkonuflmalar› takip ederler, günlük ajan-da tutarlar ve foto¤raf albümleri saklar-lar. As›rlardan beri sözlü olma ve yazmabirbirinden ayr› meydana gelmemifltir,e¤er pek çok yaz›l› kaynak sözlü olmayadayan›rsa, modern sözlülük kendini yaz›ile çekilmez hale getirir.

Fakat gerçekten önemli olan haf›za-n›n pasif bir gerçek y›¤›n› olmad›¤›, da-

ha çok anlamlar›n aktif bir uygulamas›oldu¤udur. Dolay›s›yla, tarih için sözlükaynaklar›n özel kullan›m› onlar›n geç-mifli koruyabilirli¤inden çok haf›zada ifl-lenmifl de¤iflikliklerinde yatmaktad›r.Bu de¤ifliklikler anlat›c›lar›n geçmiflinhissini uyand›rma gayreti ve hayatlar›-na bir flekil verme, de¤iflikliklerin tarihîba¤lam› içindeki anlat›y› ve mülakat›kurgulamay› ortaya koyar.

Anlat›c›lar›n bilinç alt›na yerleflmiflolan tarafl›l›¤› veya zaman içinde sosyo-ekonomik durumlar›nda yer alabilen de-¤ifliklikler, gerçekleflmemifl geçmifl olay-lar anlat›lmas› gibi faktörler en az›ndanhikâyenin “renklili¤i” ve de¤erini etkile-yebilir. Mesela: sabotaj gibi de¤iflik, ka-nun d›fl› olaylar›n anlat›lmas› söz konu-su oldu¤unda pek çok kiflinin a¤z› s›k›-d›r. Bu, bu tür olaylar›n net bir flekildehat›rlanmad›¤› anlam›na gelmez, fakatpolitik görüfllerinde, kiflisel durumlar›n-da ya da parti görüfllerinde de¤iflimlerolmufltur. Geçmiflte meflru, hatta normalveya gerekli görülen hareketler flu an›nkoflullar› alt›nda kabul edilemez ve mo-das› geçmifl olarak de¤erlendirilebilir.Bu durumlarda en de¤erli bilgi, kaynakkiflilerin ne anlatt›klar›ndan ziyade neyisaklamaya çal›flt›klar› ve ne saklad›kla-r› gerçe¤ine dayanmaktad›r.

Bununla birlikte anlat›c›lar ço¤uzaman flimdiki davran›fl ve yaklafl›mlarile uyumlu olmasa bile geçmifl davran›flve yaklafl›mlar›n› yeniden oluflturma ka-biliyetine sahiptirler. Bu durum 1953 deifllerinden ç›kar›lmalar›na sebep olanyöneticilere karfl› fliddet uygulad›klar›n›kabul eden ve belki de verimsiz olanTerni fabrikas› iflçilerinin o zaman ve-rimli ve hassas olduklar›n› ifade etmele-ri durumuna benzemektedir. Zaman›m›-z›n en önemli sözlü anlat›mlar›ndan bi-rinde, Malcolm X’in otobiyografisi, anla-tan mevcut bilinç düzeyine ulaflmadanönce akl›n›n nas›l çal›flt›¤›n› çok canl›

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 227

Page 224: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

olarak tarif eder ve sonra mevcut politikve dinsel bilinç düzeyinin standartlar››fl›¤›nda kendi geçmiflini de¤erlendir.E¤er röportaj çok tecrübeli ve dikkatliyürütülürse ve amac› her iki taraf içinde aç›k ve net ise, mevcut ve geçmifl du-rum aras›nda ayr›m yapmak ve geçmiflitarafs›z de¤erlendirmek her iki tarafiçin de imkan dahilindedir. Bu durum-larda, yine Malcolm X yine tipik örnek-tir, istihzal› anlat›m belli bafll› anlat›mmodelidir: iki farkl› etnik (ya da politikveya dinsel) ve anlat›m standard› birbi-rine kar›fl›r, üst üste biner ve de etkile-flimleri hikâyenin anlat›m›n› flekillendi-rir.

Di¤er tarafta 1960’lar›n militan ö¤-rencileri savaflm›fl askerler veya muay-yen dirence dayanm›fl savaflç›lar gibi flu-urlar› zaman zaman de¤iflen anlat›c›lar-la da karfl›laflabiliriz. Bu kimseler tarihiolay›n tamamen bir parças› olduklar›n-dan düflünemez hale gelebilir ve anlat-t›klar› destan›n üslubu ve anlat›l›fl›n›de¤ifltirirler. Bir destan veya bir alayc›anlat›m stili aras›ndaki fark, tan›k yoru-mumuzda göz önünde bulundurulmas›gereken tarihi perspektifler aras›ndakibir fark› ima eder.

TARAFSIZLIK Sözlü kaynaklar tarafs›z de¤iller-

dir. Elbette bu taraf olma her kayna¤auygulan›r, gerçi yaz›n›n kutsaIl›¤› sözlükaynaklar›n tarafl›l›¤›n› unutmam›zaneden olmaktad›r. Fakat do¤as›nda ta-rafl› olan sözlü kaynaklar için en önemliunsur; yapay, de¤iflken ve yanl› olma gi-bi özel ve asli karekterlere sahip olmas›-d›r.

AIex Haley’in takdim etti¤i Mal-colm X’in Otobiyo¤rafisi, Malcolm’un iç-ten gelmeyen bir flekilde anlat›m yakla-fl›m›n› nas›l de¤ifltirdi¤ini tan›ml›yor.Çünkü röportaj› yapan kiflinin sorular›Malcolm’u projelendirmeye çal›flt›¤› ‹s-lam Milleti ve kendisinin resmî hayali

halktan uzaklaflt›r›yordu. fiayet uyumgereklili¤i yoksa, bu durum röportaj ya-pan ve röportaj yap›lan›n her ikisininbirlikte paylaflt›¤› bir projenin daima biriliflki sonucu olan sözlü tarih döküman-lar› gerçe¤ini örneklerle aç›kl›yor. Yaz›l›belgeler sabittir; Biz fark›nda olsak daolmasak da onlar mevcuttur ve biz bul-du¤umuzda de¤iflmezler. Sözlü tan›k,araflt›r›c› onun varl›¤›n› tespit edinceyekadar sadece muhtemel yeni bir kay-nakt›r. Yaz›l› kayna¤›n varl›k flart› yay›l-mad›r; sözlü kaynaklar bir yerden biryere intikaldir: Roman Jakobson ve Pi-otr Bogatyrev taraf›ndan tan›mlananfolklor ve edebiyat›n yarat›c› yöntemleriaras›nda farkl› bir benzerlik vard›r11.

Yaz›l› kayna¤›n muhtevas› araflt›r-mac›n›n ihtiyaç ve hipotezinden ba¤›m-s›zd›r; yaz›l› kaynak bizim sadece yo-rumlayabilece¤imiz sabit bir metindir.Di¤er tarafta sözlü kaynaklar›n muhte-vas› ise genifl çapta kiflisel iliflki, diyalogve sorular›n hangi flartlarda soruldu¤u-na ba¤›ml›d›r.

Röportaj›n nerede olaca¤›na arafl-t›rmac› karar verir. Araflt›rmac›lar s›ks›k çok özel çarp›kl›klarla karfl›lafl›rlar:kaynak kifliler bunlar›n araflt›rmac› ol-du¤unu düflünür ve araflt›rmac›lar›ninand›klar›, ne anlat›lmas›n› istediklerifleyleri anlat›rlar. Di¤er tarafta sert birortamda yap›lan röportajlar soru liste-sinde bulunmayan ve röportajc› taraf›n-dan daha önceden ilgisi ve mevcudiyetibilinmeyen elementler kabul edilmezler.Böyle röportajlar tarihçinin daha öncekireferans çerçevesini do¤rulamaya yöne-liktir.

Bununla birlikte yeni araflt›rmac›-n›n cevaplanmayan her hangi bir soruyudaha sonraya veya baflka bir röportajiçin ertelemesi, duymak istedi¤inden zi-yade kaynak kiflinin anlatmak istedi¤i-ne öncelik vermesi ve kaynak kifliyi “ka-bulü” en önde gelen flartt›r. Röportaj ya-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

228 http://www.millifolklor.com

Page 225: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

p›lan kimseler kendileriyle çal›flan rö-portajc›larla daima bir tevazu içerindeçal›fl›rlar. Tarihçiler bu gerçe¤i iyi bilir-ler ve mümkün olmayan bir amaç içinkaynak kiflinin zaaf›n› kötüye kullan-maktan ziyade onun avantajlar›n› en iyiflekilde de¤erlendirirler.

Röportaj›n nihai sonucu araflt›rma-c› ve anlat›c›n›n her ikisinin bir ürünü-dür. Her zaman oldu¤u gibi, yay›n içinröportaj› yapan kiflinin sesi tamamen or-tadan kald›r›ld›¤›nda anlafl›lmas› zor birçarp›kl›k ortaya ç›kar: metin, hiçbirönem arzetmeyen flartlarda, anlat›c›n›ndaima ayn› fleyleri söyleyece¤i, sorusuolmayan cevaplar verece¤i, baflka birifadeyle, yaz›l› sabit ve can s›k›c› tekrarkadar yaz›l› bir belge intibas›n› verir.Araflt›rmac›n›n sesi kesildi¤inde anlat›-c›n›n sesi tahrifata u¤rar.

Asl›nda sözlü kan›t asla iki kez ol-maz. Bu bütün sözlü iletiflimlerin özelli-¤idir, fakat bir röportajda verilen tarihive otobiyografik ifadeler gibi, özelliklehiçbir kal›b› olmayan flekiller için do¤ru-dur. Ayn› röportajc› farkl› versiyonlar›ayn› anlat›c›dan defalarca dahi duyabi-lir. Birbirinden daha iyi bilinen iki konugeldi¤inde anlat›c›n›n dikkati zay›f1aya-bilir. S›n›f birlikteli¤i - Araflt›rmac›n›nilgi alan› anlat›c›n›n fikirleriyle kimli¤i-ni tespite çal›flma - röportaj›n amaçlar›-n›n daha iyi anlafl›lmas›yla veya dahaserbest olmas›yla yerlefltirilebilir. Veyabir önceki görüflme daha sonraki toplan-t›lar esnas›nda anlat›lan an›lar› kolaycahat›rlatabilir.

Asl›nda ayn› kifliyle yap›lan görüfl-meler, bizi kesin olarak sözlü kaynakla-r›n tabiat›nda mevcut olan eksiklik so-rununa götürmeyi sürdürebilir. Bir kay-nak kiflinin bütün haf›zas›n› tamam› ileincelemek mümkün de¤ildir; her görüfl-me ile elde edilen veriler daima karfl›l›k-l› iliflki ile üretilen bir seçimin sonucu-dur. Bununla birlikte sözlü kaynaklar›n

yard›m›yla tarihi araflt›rma daima iler-lemede olan bir iflin bitmemifl tabiat›nasahiptir. 1949 dan 1953 ün Terni grevle-rinin mümkün olan tüm kaynaklar›n-dan bahsetmek gerekirse binlerce insan-la derinlemesine görüflülmelidir ki bun-lardan al›nan herhangi bir örnek; örnek-leme metotlar› ile güvenilir hale getirile-bilir ve asla istatistiksel olarak de¤erlisay›labilecek kan›tlar› kalite baz›nda su-nan konuflmac›lar› d›flar›da b›rakabile-ce¤ini garantilemez.

Sözlü kaynaklar›n tamamlanmam›flparçalar› di¤er tüm kaynaklar› etkiler.Yaz›l› kaynaklar kadar sözlü kaynaklarda (bulunabilen canl› haf›zalar için birtarihî zamanla ilgili) tükenmedikçearaflt›rmalar tamamlanamaz. Yaz›l› kay-naklar kadar sözlü kaynaklar da tüketil-medi¤i sürece tamamd›r ve bu sözlükaynaklar da bitmez tükenmezler. ‹dealamaç olan bütün mevcut kaynaklaraulaflmak mümkün de¤ildir. Sözlü arafl-t›rmalar› kullanarak yap›lan tarihî ça-l›flma kayna¤›n do¤as› yüzünden bitme-mifltir; sözlü kaynaktan yoksun tarihîçal›flma (nerede varsa) eksiktir.

SÖZLÜ TAR‹HTE K‹M KONU-fiUR?

Sözlü tarih çal›flan s›n›flar›n kendikendilerine konufltuklar› yerde de¤ildir.Bu kaynaklarda üstü örtülü (aç›kça söy-lenmeyen) bir çarp›kl›¤› (gerçi otomatikolarak de¤il) ölçmeye yard›m eden (ço¤uzaman samimiyetten uzak) bas›n ve po-listen ziyade iflçilerin haf›zalar› ve sözle-ri aras›nda bir grevin tekrar anlat›m› el-bette ifadenin aksine tamamen as›ls›zolmayacakt›. Sözlü kaynaklar henüzdevlet olamam›fl halklar›n tarihi için(uygun olmayan) gerekli bir flartt›r; ya-z›ya geçirdi¤i bol kay›tlar› kontrol edenve onu arflivleyen devlet bünyesinde ya-flayan halk›n tarihi için sözlü kaynakla-ra daha az ihtiyaç duyulur.

Bununla birlikte tarihle ilgili ko-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 229

Page 226: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

nuflman›n kontrolü tamamen tarihçile-rin ellerindedir. Tarihçi (keflke transk-ript ve montaj flartlar›nda) en son yay›n-lanan kan›t›n biçim ve ba¤lam›n› verir,sorular sormak ve cevaplara reaksiyongöstermekle kan›t›n flekline katk›da bu-lunur, ve röportaj yap›lacak kimseleriseçer. Soyut düflünce iflinde konuflmayaniflçi s›n›f›n›n bile sözlü tarih hakk›ndakonuflmas›n›n kabul edilmesi aç›kt›r,ama malzeme tarihçiden geçerek yay›n-land›¤› için, bir tarihçiyle, bir tarihçi va-s›tas›yla konuflur.

Asl›nda bu fleyler baflka tarzda daolabilirler. Tarihçi anlat›c›n›n tan›kl›¤›n-dan anlat›lar›n “üçüncü flah›s a¤z›ylaanlat›lmas›yla” kayd›n› geçerli kabuledebilir. Tarihçi kan›t› “düzenleyen” birkimse oldu¤u için flimdiye kadar kay-naklar›n tarafs›zl›k içinde gözden kay-bolmas›ndan, s›k s›k röportaj›n bir dü-zenleyicisi olarak veya en az›ndan ko-nuflma esnas›nda di¤er bir konuflmac›olarak önemini sürdürmektedir. Sözlütarihçiler iflçi s›n›f›n›n basit sözcükleri-nin d›fl›nda di¤er halk›n sözlerini kulla-nabilirler, ama bütün konuflma için so-rumluluk kendilerine aittir.

Sözlü kaynaklar enstitülerin yay›n-lad›klar›, kiflisellik özelli¤i tafl›mayanyaz›l› dokümanlardan daha çok -elbettebizim haklar›nda çok az veya hiçbir fleybilmedi¤imiz kifliler taraf›ndan yarat›l-malar›na ra¤men - tamamen kendi ta-rafl› anlat›mlar›na sahiptir. Tarihçi rö-portaj yapmasa bile, anlat›m röportajyap›lm›fl gibi birinci flah›s ile yan yanadurmaktad›r. Hem kaynak kiflinin vehem de tarihçinin konuflmas›, arfliv do-kümanlar›na nadiren benzeyen bir anla-t›m fleklidir. Kaynak kifliler ve tarihçilerbelli tarzlarda flu veya bu kadar kayna-¤›n ( bilginin) bir kayna¤›d›r.

Tarihin geleneksel yazarlar› genel-likle kendilerini edebî teorinin tan›mla-d›¤› “ her fleyi bilen bir anlat›c›” olarak

ortaya ç›kar›rlar. Bu kimseler (kendile-rini kat›l›mc›lar›n fluuru üzerinde) an-latt›klar›n›n hakimiyeti üzerinde, kendi-lerini bir parças› olarak kabul etmedik-leri olaylar›n anlat›m›n› üçüncü bir fla-h›s a¤z›yla verirler. 19. yüzy›l›n baz› ro-manc›lar›n›n tarz›ndan sonra, yorumlarvermenin d›fl›nda anlat›ma hiç girmedentarafs›z ve yans›z olarak görünürler.Sözlü tarih modern roman›n yapt›¤› ede-bî hayal gibi tarihin yaz›lmas›n› de¤ifl-tirmektedir; en önemli de¤iflme anlat›c›-n›n anlat› içine çekilmesi ve hikâyeninbir taraf olmas›d›r.

Bu üçüncü flah›stan birinci flahsatam bir gramatik de¤iflim de¤il ama ta-mamen yeni bir anlat›m tavr›d›r. fiimdianlat›c› hikâye kahramanlar›ndan biri-dir ve hikâye anlat›m› anlat›lan hikâye-nin bir parças›d›r. Bu, d›flar›dan bir an-lat›c›dan daha anlafl›lmaz bir politik vekiflisel etkilenmeyi do¤rudan gösterir.fiu halde radikal sözlü tarihi yazma, birkayna¤›n yerine di¤er birini seçme veyataraf tutma, ideolojik bir mesele de¤il-dir. Anlat›m›n ba¤›ms›z bir eylemi ola-rak tarih yazmay› gösteren ve anlat›m›niçinde bay veya bayan tarihçiye temaseden sorumlulu¤un benimsenmesinde,bu mesele daha ziyade hikâyenin içinde-ki tarihçinin yer almas›n›n vazgeçilmez-li¤idir. Politik tercihler esast›r ama flifa-hi ve aflikâr de¤ildir.

Tarihçi, soyut bir iflçi s›n›f› içindekendini kaybetti¤i için sürekli yap›laneylemlerin içindeki tarafl› bütün rollerinyok olmas›nda, iflçi s›n›f›na ait politikbir mücadele görünümünü and›ran kay-naklar›n tarafs›z gerçe¤inde, mit’i göz-den kaç›rabilir. Bu gözden kaç›rma ta-rihçilerin kabaca geleneksel tavra ben-zedikleri, tarihi yazarken objektif olduk-lar› sonucunu ortaya ç›kard›. Sözlü ta-rihçiler konuflman›n di¤er konular›namalzeme vermek için ortaya ç›karlar, fa-kat asl›nda tarihçi iflçi kesimiyle okuyu-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

230 http://www.millifolklor.com

Page 227: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

cu aras›nda hemen hemen hiç “vas›ta”olmaz, o daha çok önayak olan kimsedir.

Tarih yazmada, edebiyatta oldu¤ugibi, yazar›n olaylar› parçalamas›, kendifikrini katmas› kaç›n›lmazd›r. JosephConrad’›n Lord Jim roman›nda oldu¤ugibi, Karakter/anlat›c› Morlow sadecekendi kendine iflitti¤ini ve gördü¤ünüanlatabilir; hikâyesinin içine çeflitli di-¤er “kaynak kiflileri” almaya zorlan›r.Ayn› fley tarihçilerin sözlü kaynaklarlaçal›flmas›nda yer al›r. Hikâyeye aç›kçagirifl hususunda, tarihçiler serbest ko-nuflmalar›yla kaynaklar›n anlat›ma gir-melerine izin vermeliler.

Sözlü tarihin tek bir konusu yok-tur; sözlü tarih pek çok görüfl aç›s›ndananlat›l›r ve tarihçiler tarafgir anlat›c›la-r›n yerlefltirdi¤i taraf olma gelenekselli-¤inin var oldu¤unu iddia ederler. Bura-da “tarafl›l›k” “bitmemifllik” ve “bir yer-de yer alma” n›n her ikisine dayan›r; an-lat›m›n içinde “taraflar” mevcut oldu-¤undan beri sözlü tarih taraf tutmaks›-z›n asla anlat›lamaz. Olay›n eksik kal-mas› ile yak›ndan ilgilidir. Sözlü tarihhiçbir zaman nesnel olarak anlat›lamaz.Kendi kiflisel düflünceleri ve inan›fllar›ne olursa olsun, tarihçiler ve “kaynak-lar” çok zor olarak ayn› “tarafta” olurlar.Tarihçilerin ve kaynaklar›n farkl›l›klar›-n›n karfl› karfl›ya gelmesi - “çat›flma”olarak karfl› karfl›ya gelme ve “birli¤iaraflt›rma” olarak karfl› karfl›ya gelme -sözlü tarihi ilginç k›lan fleylerden birisi-dir.

NOTLAR 1 La Republica da B. Placido, 3 Ekim 1978 2 Hiçbir yere ba¤l› olmaks›z›n radikal bir

araflt›rma örgütü, bir ‹talyan istisnas› olan ErnestoDe Martino Enstitüsü 1960 lann ortalar›ndan beriuzunçalar plaklar (long- play) hakk›nda “ses arflivle-ri” yay›nlad›. Pek çok kimsenin dikkatini çekmeyenbu kültürel kurum için bak›n›z: D. Carpitella, Let-nomusicologia in Italia, Polermo, Flaccovio, 1975,pp. 265-270

3 L. Passerini, “Sull’utilita e il danno dellefonti orali per la storiae. Passerini’ye girifl (ed.), Sto-

ria Orale. Vita quotidiana e cultura materiale delleclassi subalteme, Torino, Rosenberg & Sellier, 1978.Sosyal tarih ve sözlü tarih iliflkisinin tart›flmas›.

4 Konuflma seslerinin ürünü olarak müzikalnotasyonu üzerine, bak›n›z: G. Marini, “Musica po-pulare e parleta popülare urbano”, Circolo GianniBosio içinde (ed.), i giomi cantati, Milano, Mazzotta,1978, pp. 33-34. A. Lomax’›n vokal stilIerin yenidenelektronik sunumunu tart›flt›¤›, Folk Song Stylesand Culture (Kiltür ve Halk fiark›s› StilIeri) Was-hington DC, American Association for the Advance-ment of Sciences, 1968, Publication no. 88 (Bilimle-rin ilerlemesi için Amerikan ‹flbirli¤i, WaflingtonDC, 1968, Yay›n no: 88).

5 Standartlaflmam›fl konuflmalann anlam ni-telikleri üzerine bak›n›z: L. Kampf ve P. Lauter(eds.), The Polilics of Literature, (Edebiyat Politika-s›) daki W. Labow, “The Logic of non-standard Eng-lish” (Standartlaflmam›fl ‹ngilizce Mant›¤›), NewYork, Random House, 1970, pp. 194-244

6 Bu makalede, G. Gennete taraf›ndan kulla-n›lan ve tan›mlanan bu terimleri kullan›yorum. Fi-gures III, Paris, Seuil, 1972

7 Sözlü anlat›m ve halk içindeki tür farkl›l›k-lar› hakk›nda bak›mz: D. Ben Amos, “Categoriesanalytiques et genres populaires” Poetique, 1974,no.19,pp.268-293; ve J. Vansina, Oral Tradilion, (SözlüGelenek) Harmondsworth, Penguin Books, (1961),1973.

8 Örne¤in, Roma’dan komünist eylemci G.Bordoni belli bafll› lehçede toplum ve aile hakk›ndakonufltu, fakat k›saca her ne zaman partiye ba¤l›l›-¤›n› iddia ettiyse ‹talyanca’n›n daha çok standart-laflm›fl bir fleklini nakletti. Parti kararlar›n› kabuletmesine ra¤men de¤ifliklik gösterdi ki, onun do¤ru-dan tecrübesinden di¤erleri yerinde durmaktad›r.Onun tekrar tekrar söyledi¤i “onun hakk›nda yapa-bilece¤in hiçbir fley yoktur” deyimiydi. Bak›n›z: Ci-cola Gianni Basio, i giomi cantati, pp. 58-66

9 Konu ve hayvan masal› hakk›nda bak›n›z:Teorija Literatury Poetika da B. Tomasevskij, “Sju-zetnoe postroenie”, Moskow-Leningrad, 1928; ‹tal-yanca’ya çeviri —, T. Todorov (ed.) “La cost ruzionedell’intreccio” i formalisli Russi, Torino, Einaudi,1968, Teorie de la Literature, Paris, Seuil, 1965

10 Bu hikâyeler A. Portelli’ nin The Death ofLuigi Transtulli isimli eserinin 1-6 bölümlerindetart›fl›l›yor. Albany, State University of New YorkPress, 1991.

11 R. Jakobson, Question de poetique de R. Ja-kobson ve P. Bogatyrev, “Le folklore forme specifiquede creation”, Paris Seuil, 1973, pp.59-72.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 231

Page 228: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

232 http://www.millifolklor.com

DÖNÜfiTÜRME Tarih, zaman boyutunda varolur-

ken mimarl›k bunu yer boyutunda ger-çeklefltirir. Tarih insano¤lunun yaflad›k-lar›n› anlamland›rma ihtiyac› ad›na za-man›n kesintisiz ak›fl›na müdahele ederve onu parçalara ay›rarak yeniden dü-zenler. Mimarl›k ise uçsuz bucaks›zalanlara dalar ve onlar› uygun, ifle yararparçalara böler. Bofl alanlara güç uygu-layarak onlar› [kullanabilece¤imiz] mev-kilere dönüfltüren mimarl›k böylece yerboyutuna anlam getirmifl olur.

En uç noktas› gökbilimde bulunanmimari güdü, keflif ve adland›rma ilebafllar. Bebek bir yumuflakl›k üzerindeemeklemeye bafllar ve büyüdükçe o yu-muflakl›¤›n tarifi de olgunlafl›r. Mesela,yumuflakl›k önce bir kilimdir, sonra k›r-m›z› bir kilimdir, daha sonra 19. yüzy›lsonlar›na ait s›radan bir Kazak kartal›kilimidir.1 Kaflif, tehlikeyi göze alarakbilmedi¤i alana girer, onu parsellere bö-ler ve onlara kahramanl›¤›n› hat›rlata-cak adlar vermeye bafllar. Zamanla ço¤a-lan adlar yerin tarihini hat›rlamak içinkaynafl›p bir araya gelirler: Önce gelen,sonra gelen ve bu gruplar aras›ndaki ça-t›flmalar.

Tarihin fiziksel alana tafl›nmas› veyerin anlaml› oldu¤ununun gösterilmesiiçin adlar çok kal›c› araçlar de¤ildir. Or-man›n içinden geçirilen bir yol veya s›n›-r› belli etmek için bir tafl›n bir tafl üstü-ne konulmas› gibi fiziksel de¤ifliklikler

anlam›n gösterilmesini daha kal›c› halegetirir. Üst üste konan tafllar s›n›rlar›berkitip duvarlara dönüflür: Atl› savaflc›-lar›n yönlerini bat›ya, Avrupa’ya çevir-melerine yol açan Çin Seddi; Romal›-lar’›n ‹ngitere’de kuzeyin dizginlenemezinsan›n› yerlerinde, çorak da¤l›k bölge-lerinde tutabilmek için ördükleri duvar;s›n›r boylar›ndaki kalelerin duvarlar›;hapishane ve flehirleri çevreleyen surduvarlar›; kahraman harmanc›n›n gün-lük çal›flmas›n›n sonunda çocu¤unu di-zinde hoplatt›¤› kulübesinin duvarlar›...

Bir geçmifl ve bir gelecek ima ede-rek zaman› yer boyutuna tafl›yan fizik-sel müdahele ve mekan› bölerek ayn›anda hem kapsay›c› hem de ay›r›c› olanduvarlar ile mimarl›k vaki olur.

Mimarl›k iddialara, isimlere, an›la-ra ve umutlara fiziksel bir biçim verir.Kavramsal bir u¤rafl olarak mimarl›k fi-kirleri planlara, planlar› da baflkalar›-n›n görebilece¤i fleylere dönüfltürme me-selesidir. Mimarl›k insanlar aras›ndakiiliflkileri biçimlendirir. O bir çeflit ileti-flimdir. Mimarl›¤›n düflünme tarz› onukültürün geneline ba¤larken kendini ge-çeklefltirme tarz› onu di¤er iletiflim tür-lerinden ay›r›r. Bir fleyin mimari olmas›için, o fleyin malzemelerle gerçeklefltiril-mifl olmas› gerekir.

Bir bina yapma karar› madde evre-ninin bir k›sm›n›n yok edilme karar›d›r.Daha iyi bir hayat için baz› fleyler y›k›l›pparçalan›r. Mesela a¤açlar kesilir, kaya-

HALK M‹MAR‹S‹ HAKKINDA II

Yazan: Henry GLASSIEÇeviren: Abbas KARAKAYA

Page 229: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

lar parçalan›r, eski evler y›k›l›r. Arzuedilen hayat› gelifltirmektir ve bu arzuetme süreci teknolojiktir.

Teknoloji insan varoluflunun bir so-nucudur.Yüzmek bal›k için ne kadar do-¤al bir fleyse evrene yay›lmam›z›n arac›teknoloji de insan için öyledir. Hayat ge-lifltikçe her teknolojik edim iki büyükiliflkiler a¤›nda- insanlar›n insan olma-yan fleylerle ve insanlar›n insanlarlaolan iliflkilerinde- de¤ifliklere nedenolur.

M‹MARLIK TEKNOLOJ‹S‹‹nsan ile insan olmayan fleyler ara-

s›ndaki iliflkinin dönüflümü teknolijininbirinci basama¤› olan malzeme seçimin-de bafllar. Özellikle ‹ngiltere’deki yazar-lar›n halk mimarisini tan›mlamalar›ndakulland›klar› ölçütler aras›nda malze-meye dayal› yerli- yabanc› ayr›m› ilk s›-rada gelmekteydi. Bu yazarlar halk ya-p›lar›n›n yerel malzemelerden yap›ld›k-lar›n› ileri sürüyorlard›. Seyahatlari s›-ras›nda gördükleri yeralt›ndan ç›kar›l-m›fl maden ve maddelerle yap›lm›fl bina-lar ve kumtafl›, kireçtafl›, granit tepelerionlar› fazlas›yla sevindirirken, demiryo-lu boyunca kurdeflen gibi yay›lm›fl k›r-m›z› tu¤ladan yap›lma, co¤rafyan›n sun-du¤u çeflitlili¤i unutmufl evlere ise ac›-yarak bak›yorlard›. Bu yazarlar›n zevkido¤al-yapay, yerli-yabanc›, yerel-ulusalve el yap›m›-makina ifli gibi çok bilinenkarfl›tl›klara dayan›yordu. Günümüzünafl›r› flüpheci insan› bu görüflün seçkincioldu¤unu kolayca gösterip hissi oldu¤ugerekçesiyle reddedebilir. Ama bu yazar-lar bir fleyler yakalam›fllard›.

Mimari amaçl› alan araflt›rmala-r›mda evlerin planlar›na yo¤unlaflmamgerekti¤ine inand›rm›flt›m kendimi. Fa-kat ne var ki gitti¤im her yerde evleriniinceledi¤im insanlar, evleri kullan›lanyap› malzemelerine, özellikle de dam/ça-

t› örtüsü olarak kullan›lan malzemeleregöre s›n›fland›r›yorlard›. Mesela Türki-ye’de yerel tarihçilerin eski evleri yenievlerden damlar›na bakarak ay›rt ettik-lerini gördüm. Yeni evlerin damlar› piya-sadan al›nma malzemelerle kaplanm›flçat›lara sahipken eski evler düz daml›oluyordu. Bangaldefl’de köylü insanlartarihten çok sosyal s›n›flar› önemseye-rek evleri duvar yap›m›nda kullan›lanmalzemelere-dekoratif harç s›val› tu¤la,çamur s›va veya gergin hintkam›fl›- vedamlarda kullan›lan örtü malzemesine -teneke veya saz- göre s›n›fland›r›yorlar.Afrika ve Güney Amerika’da teneke, sa-za nazaran daha yayg›n. Amerika Birle-flik Devletleri’nin k›rsal›nda tahta çat›kiremitlerinden (padavra) parlak metalkaplamalara geçildi¤inde bir ça¤dan birbaflka ça¤a geçmek gibi olmufltu.

S›n›flama hakk›ndaki ilk derslerimi‹rlanda’da, Ballymenone’da tar›mla u¤-raflan bir toplulu¤un evlerini incelerkenald›m. Bu insanlar›n yaflad›¤› evleri s›-n›flamaya çal›fl›rken bafllang›çta bütünevlerin planlar›n› tek tek çizip dört ayr›ev tipine ulaflm›flt›m. Ancak sonradangördüm ki yörenin insan› evleri karfl›lafl-t›r›rken kullan›lan malzemeyi esas al›-yordu ve onlara göre iki tip ev vard›: sa-z›n dam örtüsü olarak kullan›ld›¤› evlerveya çat›lar› arduvaz veya metalle kap-lanan evler.

Saz kaplama ustalar› Joe Murphy,Johnny Drumm ve Tommy Love yapt›k-lar› ayr›m›n gerisindeki mant›¤› banaflöyle aç›klam›fllard›. Dam örtüsü olaraksaz iyi bir yal›t›m sa¤l›yor ve damlar›bunla kaplanm›fl yap›lar k›fllar› s›cak,yazlar› ise serin oluyor. Çevreye duyarl›saz ayr›ca güzel bir görünüm de sunu-yor. Tommy Love, dam kaplamas›n› k›sabir süre önce bitirdi¤i tepenin afla¤›s›n-daki bir evi gösterek flöyle konufluyordu:‘Aras›ndaki saman daha taze oldu¤un-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 233

Page 230: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

dan alt›n gibi parl›yor. Gündüzleri güne-flin etkisi ile ›fl›k saç›yor. Senin anl›yaca-¤›n tek kelime ile harika!’

Güzel bir görünüm sunan çevreyeduyarl› saz örtü ayr›ca ekonomik de.Sizden bekledi¤i tek fley zaman. Bally-menone’daki insanlar ne kadar çok za-man›n varsa bu ifli o kadar çok yapabi-lirsin diyorlar. Saz kaplama ifli yaflad›¤›-n›z yerde zaman içinde edinece¤iniz birekip biçme bilgisi, yani tohuma, topra¤ave havaya iliflkin bilgiler gerektiriyor.Örtü malzemesi olarak kullan›lan sazbitkisi toprakta yetifliyor. Kendini yeni-leme kapasitesi s›n›rs›z olan bu bitkiyiiflleyip kullan›ma haz›r hale getirmekiçin pahal› alet edavet gerekmiyor. Buifller için el eme¤i yetiyor. Dam kaplamaifli bilgi ve yetenek isteyen ama para ge-rektirmeyen bir teknoloji. ‹fli ele yatk›ndiye niteledi¤imiz insanlar için.

Sorun saz örtünün düzenli bir bak›-ma ve s›k s›k yenilenmeye ihtiyaç duy-mas›nda. Metal kaplamal› çat›lar çokdaha dayan›kl› oldu¤undan bu tür mü-dahelelere s›k s›k ihtiyaç duymuyorlar.Metal çat›l› evde oturan, çat› onar›m›n-dan analamaya veya Ballymenone’da ol-du¤u gibi birbirlerine yard›m eden bece-rikli komflulara sahip olmaya mecburde¤il. O insan bu yönde bir çabaya, bilgi-ye, yetene¤e veya toplumsal iliflkiye ihti-yaç duymadan yaln›z bafl›na idare edebi-lir. Ne var ki metal iklime uygun de¤il.Bangaldefl’in yaz aylar›n›n teneke dam-lar alt›nda insan› kavuran s›ca¤› ve ne-mi düflünüldü¤ünde, metal çat›lar›n ‹r-landa’n›n serin ve nemli iklimine birazdaha uygun düfltü¤ü söylenebilir. Amametal güzel de¤il. Ellen Cutler, Ballyme-none hakk›nda yazd›¤›m ilk kitaptan al-d›¤› telif ücretini evinin saz dam örtüsü-nü söktürüp yerine metal çat› yapt›r-mak için harcam›fl. Yapt›¤› bu degiflikli-¤e sonradan üzüldü¤ünü, çünkü yeni ça-

t›n›n evini çirkinlefltirdi¤ini söyledi ba-na. Fakat bu de¤iflikli¤i yapm›flt› bir ke-re, çünkü metal çat› ‘zaman›n gere¤iydi’.Ellen Cutler’a göre o zamanlar Uls-ter’in2 siyasal sorunlar›n›n yak›c›l›¤›ndas›k› toplumsal düzenlerin bozulup da¤›l-d›¤› ve modan›n de¤iflip durdu¤u zaman-lard›.

‹çinde yaflad›¤› küçük taflra toplu-lu¤unun en büyük ve en güzel dam› ör-tülü evinde yafl›yor olmak Bayan Cut-ler’a mutlu etmeye yetiyordu. O¤lu Dickde ayn› yerde oturuyordu, ama o, yöre-deki büyük proleter s›n›fa mensup idi.Bir tar›m iflletmesinde ücret karfl›l›¤› ça-l›fl›yordu. Bayan Cutler o¤lunun eski,döküntü vaziyetteki, dam› örtülü tipikbir ‹rlanda evinde yaflamaya yanaflma-yaca¤›n› bildi¤inden onun güzel görünü-flünü o¤lunun hat›r›na mahvetmifl, yanio¤lu be¤ensin diye onu çirkinlefltirmiflti.Bayan Cutler’›n bu de¤iflikli¤i bir ifle ya-ram›flt› ama. 1981 y›l›nda öldükten son-ra, o¤lu ailesi ile beraber annesinden ka-lan, dam›/ çat›s› de¤ifltirilmifl bu eve ta-fl›nd›. Böylece Bayan Cutler’›n yaflarkenolmas›n› çok istedi¤i fley, yani Cutler-lar’›n damarlar›ndaki kan›n bu yerde,bu evde akmaya devam etmesi fikri ger-çekleflmifl oluyordu. Bu de¤ifliklik de-vaml›l›¤› da beraberinde getiriyordu.

8 May›s 2005, Bloomington

[DEVAMI GELECEK SAYIDA]

NOTLAR1 Kanatlar›n› açm›fl bir kartal› and›ran moti-

fiyle tan›nan, Kazaklar’a atfedilen bir kilim. (çevir-menin notu)

2 Kuzey ‹rlanda’ya orada yaflayan ve ‹ngilte-re’ye ba¤lanmak yanl›s› olan Protesanlarca verilenisim. (çevirmenin notu)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

234 http://www.millifolklor.com

Page 231: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Türk destanlar› ve destanc›l›k gelene-¤i üzerine yap›lan çal›flmalar, günümüzdeoldukça önemli bir seviyeye gelmifltir. Bu-gün pek çok Türk toplulu¤unun destanlar›ve destanc›l›k gelene¤i üzerine Türkiye’deyap›lm›fl ve yay›mlanm›fl çeflitli çal›flmalarbulunmaktad›r. Ancak, son y›llara kadarhaklar›nda çok az bilgiye sahip oldu¤umuzbaz› Türk topluluklar›n›n dillerine, edebi-yatlar›na, yaflam tarzlar›na, düflünüfl veinan›fllar›na dair yeterli bilgi ve malzeme-ye sahip olmad›¤›m›z› söylemek gerekir.Avrupal› ve Amerikal› destan araflt›r›c›lar›gibi, pek çok Türk araflt›rmac› da Türktopluluklar›n›n destan gelene¤ini uzun birdönem Rus Türklük Bilimi’nin önde gelenisimlerinden olan W. Radloff, N. F. Kata-nov, G. N. Potanin, N. P. D›renkova gibiaraflt›rmac›lar›n›n eserlerinden takip et-mifltir. Ancak, günümüzde destan araflt›r-malar›nda al›nan mesafenin sonucundaTürkiye’de yetiflen Türklük Bilimi araflt›r-mac›lar›, yukar›da zikretti¤imiz isimlerinyapm›fl olduklar› çal›flmalar› irdeleyebil-mekte, Rus Türklük Bilimi’nin yaklafl›m›n›aflan çal›flmalarla destan araflt›rmalar›nayeni aç›l›mlar getirebilmektedirler.

Türkiye merkezli Türklük Bilimiaraflt›rmac›lar›n›n en az bilgiye sahip oldu-¤u Türk topluluklar›ndan birisi de T›vaTürkleridir. T›va Türklerinin sözlü edebi-yat› üzerine en kapsaml› çal›flma, MetinErgun ve Mehmet Aça taraf›ndan T›vaKahramanl›k Destanlar› I ad›yla 2004y›l›nda yap›lm›flt›r. Bu çal›flma, “Girifl”, “I.T›va Türklerinin Destanlar› Üzerinde Ya-p›lan Çal›flmalar”, “II. T›va TürklerininDestanc›l›k Gelene¤i”, “III. T›va Türkleri-nin Destanlar›n›n Motif Yap›s›”, “Bibliyog-rafya” ve “Metinler” bölümlerinden olufl-maktad›r. T›va destanlar›n›n araflt›r›lma

tarihinin ele al›nd›¤› birinci bölüm, “A)Çarl›k Rusyas› Döneminde Yap›lan Çal›fl-malar”, “B) Sovyetler Birli¤i DönemindeYa¤›lan Çal›flmalar”, “Sovyetler Birli¤i Dö-nemi Sonras›nda Yap›lan Çal›flmalar” flek-linde üç bafll›ktan ibarettir.

T›va Türklerinin destanc›l›k gelene¤i-ne ayr›lm›fl olan ikinci bölümde T›va des-tanlar›n›n konu ve flekil özellikleri, Türki-ye sahas› destan araflt›rmalar›nda çok faz-la görmedi¤imiz destan›n poetikas› mesele-si üzerinde ayr›nt›l› bir flekilde durulmufl-tur. Bu bölümde ayr›ca T›va destan anlat›-c›lar› (Toolçu) ve destan anlat›m› hakk›ndatespit ve de¤erlendirmeler yap›lm›fl, T›vadestanc›l›k gelene¤inde önemli bir yere sa-hip baz› destan anlat›c›lar› (Toolçu) hayat-lar›, sanatlar› ve repertuarlar› ba¤lam›ndatan›t›lm›flt›r. Çal›flman›n bu bölümü, T›vadestanlar›n›n flekil ve muhteva özellikleri-ni izah etti¤i gibi T›va destanlar›n›n anla-t›m›n› ve ba¤lam›n› (anlat›c›, dinleyici, an-lat›m zaman› vb.) da ele almas›yla T›vadestanc›l›k gelene¤inin bütün halde de¤er-lendirilmesine büyük katk› yapm›flt›r.

T›va Türklerinin inan›fl ve düflünüflyap›lar›n› yans›tan destan motifleri, üçün-cü bölümde çeflitli aç›lardan de¤erlendir-meye tabi tutulmufltur. Bu bölümde oku-yucuya kolayl›k olmas› için alt› destan›nda özeti verildikten sonra destan motifleri;

A) Mitolojik MotiflerB) Dinî Motifler C) Büyü-SihirÇ) Sosyal Hayatla ‹lgili Motiflerfleklinde bir tasnife tabi tutularak di-

¤er Türk destanlar› ile de mukayeseli birflekilde incelenmifl, yap›lan mukayeselerinsonucunda T›va Türklerinin Türk inan›flve düflünüfl kal›plar› içindeki konumunubelirlemeye yönelik de¤erlendirmeler ya-

TIVA KAHRAMANLIK DESTANLARI I-II*

Halil ‹brahim fiAH‹N**

* Metin ERGUN-Mehmet AÇA, C. I, Ankara 2004: Akça¤ Yay›nlar›, 600 s.; C. II, Ankara 2005: Akça¤ Ya-y›nlar›, 399 s.

** Bal›kesir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Araflt›rma Görevlisi.

TANITMALAR.../BOOK REVIEWS.../COMPTES RENDUS...

http://www.millifolklor.com 235

Page 232: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

p›lm›flt›r. Bu bölüm için söylememiz gere-ken hususlardan birisi de incelemeye tabitutulan motiflerin seçiminde “inan›fl ve dü-flünüfl yap›s›n›n bir sonucu olmas›” ilkesi-nin gözetilmifl olmas›, s›radan unsurlar›nmotif olarak tercih edilmemifl olmas›d›r.

Çal›flmada kullan›lan kaynaklar›ngösterildi¤i “Bibliyografya” bölümünün sa-dece T›va destanlar›n› de¤il, Güney Sibir-ya Türk destan gelene¤ini çal›flmak iste-yenlere önemli bir rehber olaca¤› kan›s›n-day›z.

Birinci kitab›n son bölümü olan “Me-tinler” k›sm›nda “Alday-Buuçu”, “Boktu-Kirifl, Bora fieeley”, “Kañg›vay-Mergen”,“Ald›n-Çaagay”, “Ald›n-Kurgulday” ve“Erelzey-Mergen, Haragalzay-Mergen Al›fl-k›lar” adl› alt› destan metni hem T›vaTürkçesi hem de Türkiye Türkçesi flekliyleyer almaktad›r.

Birinci kitab›n ikincisi yine ayn› ya-zarlar taraf›ndan T›va Kahramanl›kDestanlar› II ad›yla 2005 y›l›nda yay›m-lanm›flt›r. ‹kinci kitap, “Ön Söz”, “Girifl”,“I) T›va Kahramanl›k Destanlar›n›n Poeti-kas›”, “II) T›va Kahramanl›k Destanlar›n›nMotif Yap›s›”, “Bibliyografya” ve “Metinler”bölümlerinden oluflmaktad›r.

‹ki bafll›k halinde düzenlenen “Girifl”bölümünde T›va destanlar›n›n poetikas› vemotif yap›s› de¤erlendirmeye al›nm›flt›r. “I)T›va Kahramanl›k Destanlar›n›n Poetika-s›” bafll›¤›n› tafl›yan ve T›va destanlar›n›npoetikas› konusuna ayr›lan bu bölümdekide¤erlendirmelerin amac›, bölümün ilkcümlelerinde “T›va kahramanl›k destanla-r›n›n inanç ve düflünce dünyas›n› yans›tanmotiflerinin yan› s›ra, epitetlerle anlat›mkal›plar›n›n (formeller, kal›p sözler) da in-celenmesi, destan metinlerinin kurulmas›n-da kullan›lan anlat›m ö¤elerinin tespitindeçok önemli bir yere sahiptir. Bu do¤rultudayap›lacak inceleme ve de¤erlendirmeler, T›-va kahramanl›k destanlar›n›n anlat›m veyap› özellikleriyle di¤er Türk topluluklar›-n›n destanlar›n›n anlat›m ve yap› özellikle-rini karfl›laflt›rma imkân› sa¤layacakt›r.”(s. 9) fleklinde ifade edilmifltir. Dört destanmetninden hareketle destan kahramanla-r›n›n ve atlar›n›n tasvirleri, destanlardakullan›lan epitetler, destanlardaki hayvan-

lar›n tasvirlerinde kullan›lan s›fatlar, T›vadestan anlat›c›lar›n›n kulland›klar› formelifadeler ve benzer durumlar› ifade ettiklerikal›p ifadeler çal›flman›n bu k›sm›nda ay-r›nt›l› bir flekilde ele al›nm›flt›r.

“II) T›va Kahramanl›k Destanlar›n›nMotif Yap›s›” adl› bölümde ise birinci ki-tapta esas al›nan tasnif çerçevesinde T›vadestanlar›n›n motifleri mukayeseli bir fle-kilde incelenmifltir.

Çal›flman›n en hacimli bölümünüoluflturan “Metinler” k›sm›nda “Han-fiilgiAtt›g Han-Hülüg”, “Ar›-Haan”, “Arz›lanKara Att›g Çeken Kara Möge” ve “fiöögünBora Att›g fiöögün-Köögün” adl› dört des-tan metni, T›va Türkçesi ve Türkiye Türk-çesiyle verilmifltir. Mitolojik unsurlar›n ol-dukça fazla oldu¤u bu destan metinlerin-den “Ar›-Haan”, bünyesinde, insan›n yara-d›l›fl›na dair bölümler bulundurmas› ile di-¤er metinlerden ayr›lmaktad›r. Çal›flman›n“Ön Söz”ünde de ifade edildi¤i gibi, Türkmitolojisinde ilk insan›n yarad›l›fl›na dairmevcut metinlere “Ar›-Haan”›n da ilaveedilebilece¤ini söyleyebiliriz.

Sonuç olarak, birincisi 2004, ikincisiise 2005 y›l›nda yay›mlanm›fl olan bu ikikitap, Türk co¤rafyas›n›n en uzak yerlerin-den biri olan T›va bölgesindeki Türklerindestanlar› ve destanc›l›k gelenekleri hak-k›nda tatmin edici bilgiler ve malzemeleriçermektedir. Bu iki ciltlik eserde T›va des-tanlar› üzerine yap›lan çal›flmalar›n tan›-t›lmas›, destanlar›n flekil ve muhteva özel-liklerinin, poetikas›n›n, icra ortam›n›n,motif yap›s›n›n tespit edilmesi ve 10 des-tan metninin hem T›va Türkçesi hem deTürkiye Türkçesi ile Türkiye sahas› Türk-lük Bilimi araflt›rmac›lar›n›n dikkatlerinesunulmufl olmas› Türk destan araflt›rmala-r›na önemli bir katk› sa¤lam›flt›r. Böyle birçal›flmay› Türk destan araflt›rmalar›na ka-zand›ran say›n Doç. Dr. Metin Ergun’a veDoç. Dr. Mehmet Aça’ya teflekkür eder, ça-l›flmalar›nda baflar›lar dileriz.

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

236 http://www.millifolklor.com

Page 233: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Türk halkbilimi çal›flmalar›nda,dünya halkbilimi çal›flmalar›na ilgi, di-siplinin üniversitelerde yer almas› ilebafllam›flt›r. Bu dönemde çok az da olsaeserlerden metot konusunda yararlan›l-m›fl, çeviriler yap›lmaya bafllanm›flt›r.1990 y›l›nda Prof. Dr. Umay Günay’›nMilli Folklor dergisinde bafllatt›¤› “çeviriprojesi” Türk folklor çal›flmalar›na yenibir boyut kazand›rm›flt›r. Akademikhalkbilimi çal›flmalar›n›n uluslar aras›birikimden yararlanmas›n› hedefleyenbu proje kapsam›nda Türkçe’ye çevrile-rek “Milli Folklor” dergisinde yay›mla-nan yaz›lar, 2003 y›l›nda “HalkbilimindeKuramlar ve Yaklafl›mlar” ad›yla biraraya getirilip yeniden yay›mlanm›flt›r.“Halkbiliminde Kuramlar ve Yaklafl›m-lar 2” bu çal›flman›n devam› ve tamam-lay›c›s› niteli¤indedir. Bu çal›flmada,1.kitaptan farkl› olarak makalelerin ba-fl›nda, yazarlar›n›n k›sa özgeçmiflleri ku-ramsal e¤ilimleri ve yay›nlar› ile ilgilibilgiler yer almaktad›r. Çal›flmada “MilliFolklor” dergisinde yay›mlanmayan baz›makalelerin yan›nda Türkçe’ye yeni ka-zand›r›lan makaleler de yer almaktad›r.

Kitap, “folklor (Folklore)” terimininilk kez kullan›ld›¤› makale olarak kabuledilen William John Thoms’un “folklor”bafll›kl› yaz›s› (Çev: Serpil Aygün Cen-giz) ile bafllay›p, Fakelore, folklorun ta-n›mlar›, kapsam›, ifllevi, folklor yakla-fl›mlar›, folklorun inceleme alan›na gi-ren mit, masal, efsane, vb. konular› kap-sayan bütünlüklü bir çal›flmad›r. Kitap-

ta yer alan makaleler flu flekilde s›ralan-m›flt›r:

William John Thoms ve “Folk-lor” Bafllikli Yaz›s›, Richard M. Dor-son-W. J. Thoms ( Çev.: Serpil AygünCengiz); Folklor Nedir?, Alan Dundes(Çev.: Gülay Ayd›n / Yay›na Haz›rlayan:Sezgin Karagül); Folklorun Tan›m›,Francis le Utley (Çev.: Tuba Salt›k Öz-kan/ Redaksiyon : Evrim Ölçer Özünel);Folklor ve Fakelore: Baz› SosyolojikDüflünceler, (William s. Fox/ Çev. TolgaTanyel); Halk Yasam›, Don Yoder (Çev.:Ayça Yavuz); Halkbilimi, Sözlü Sanatve Kültür: William Bascom ( Çev.: Nil-gül; Aytuzlar); Halk Biliminin Farkl›Kimligi ve Sosyal Taban›, RichardBauman ( Çev.:Feridun Çotra/Redaksi-yon: Evrim Ölçer Özünel); Halkbilimi-ni Etnolojik ve Sosyolojik Yönleriy-le Aç›klamak, Roger D. Abrahams (Çev.: Ayça Yavuz); Halkbilimi Çal›flmaYöntemleri, Alan Dundes (Çev.: Ayfle-nur Nazl›); Co¤rafya ve Halk Masal›Ekotipleri, Carl Wilhelm Von Sydow(Çev.: Tu¤çe Ifl›khan); Folklorun DörtIfllevi, William R. Bascom (Çev.: FeryaÇal›fl); Dizilefltirme Manti¤i: Folklorve Çok Kültürlü “Kendini ‹yi His-set” Dönemindeki Farkl›l›klar, J.Kimberly Lau (Çev.: Günefl Y›lmaz; Re-daksiyon : Evrim Ölçer Özünel); Halk-biliminin Retorikal Teorisi Için Gi-rifl Sözleri, Roger D., Abrahams (Çev.:Ayça Yavuz-Nilgül Aytuzlar - Emine Ay-do¤an); Folklor Ve Popüler Kültür,

HALKB‹L‹M‹NDE KURAMLAR VE YAKLAfiIMLAR 2*

Tuba SALTIK ÖZKAN**

* M. Öcal O⁄UZ-Selcan GÜRÇAYIR, Halkbiliminde Kuramlar ve Yaklafl›mlar 2, Geleneksel Yay›n-c›l›k 2005, 511 s.

** G. Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Araflt›rma Görevlisi

http://www.millifolklor.com 237

Page 234: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

238 http://www.millifolklor.com

M. trefor Owen (Çev.: Selcan Gürçayir) ;‘Jargon’ Kavram› Hakk›nda; PeterBurke–Roy Porter ( Çev.: Kerim Demir-ci); Bati Marksizmi ve Folklore, JoséE. Limon (Çev: Necdet Hasgül / Yay›naHazirlayan: Sezgin Karagül); Folklorve Mitoloji, Alexander H. Krappe (Çev.:Umay Günay) ;Miti Tan›mlama Prob-lemi, Lauri Honko (Çev.: Nezir Temür);Mitleri Tan›mlamak Üzerine ;G. S.Kirk (Çev.: Kadriye Türkan); Mit Ku-ramlari; Percy s. Cohen (Çev.: EvrimÖlçer Özünel); “Do¤a Mitolojileri”Hakk›nda Teoriler, Jan De Vries (Çev.:Gülten Küçükbasmac›); Tarih ve Mit,Lord Raglan ( Çev.: Levent Soysal); MitVe Rituel, Lord Raglan (Çev. Evrim Öl-çer), Mitte ve Gerçekte Tavflan; Bir‹nceleme Yaz›s›, John Andrew Boyle(Çev.: Feridun Çotra–Hüseyin Tafldemir); Günümüz Ba¤laminda Efsane Üze-rine Teorik Bir Düflünme ve Efsane-nin Tanimi Linda Dégh (Çev.: SelcanGürçayir) Hikâye Anlaticilar, LindaDégh (Çev.: Adem Koç); Masal, MasalAraflt›rmasi ve Masal DerlemesiÜzerine, Ursula Ewig (Çev.: Zeki C. Ar-da); Halk Masal› Incelemeleri ve Dil-bilimi Üzerine Bazi Görüfller, CarlWilhelm Von Sydow (Çev.: Kürflat M.Korkmaz); Avrupa Masallar›n›n Üs-lûp Özelliklerini Inceleyen Bir Ma-sal Arafltirmac›s›: Max Luthi,(

Çev:fierif Oruç); Bilgisayar ve Tarihî-Co¤rafî Fin Metodu; Bruce A. Rosen-berg–John B. Smith (Çev.: AysenurNazl); Metin ve Folklor Baglam› ‹n-dekslemeye Kars›; Heda Jason (Çev.:Orhun Yak›n) ; Sözel Sairler AnonimMidir?, Ruth Finnegan (Çev.: MustafaSever); Bireysel Yetenek Olarak fiair;Ruth Finnegan (Çev.: Mustafa Sever);Gaipten Haber Veren Kifli / KahinOlarak fiair, Ruth Finnegan (Çev.:Mustafa Sever); Avrupa Halk Dansla-r› Millî ve Müzikal Karakterleri; Jo-an Lawson (Çev.: Kürflat Korkmaz); Mi-zah›n S›rr›; Leonard Feinberg ( Çev.:AliÇelik-F. Gül Özya¤cio¤lu Koçsoy).

Kitapta yer alan makaleler, dünyahalkbilimi çal›flmalar›na yön veren bilimadamlar›n›n yaz›lar›d›r. Bu yönüyle ki-tab›n, Türk halkbilimi çal›flmalar›na da-ha bilimsel ve uluslar aras› bir bak›flaç›s› getirerek, önemli bir bofllu¤u dol-duraca¤›na inan›yorum. Yaln›zca halkbi-limi de¤il, edebiyat, antropoloji gibi kül-tür üzerine çal›flanlar için de bir baflucukitab› niteli¤indeki bu çal›flmay› bize ka-zand›rd›klar› için M. Öcal O¤uz ve Sel-can Gürçay›r’a teflekkür borçlu oldu¤u-muzu belirtmek istiyorum.

Page 235: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Erciyes Üniversitesi Fen-EdebiyatFakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölü-mü 1984 y›l›nda kurulmufltur. 1987 y›-l›nda ilk mezunlar›n› veren bölümde bu-gün lisans, yüksek lisans ve doktora e¤i-timi yap›lmaktad›r.

Bölümde, Yeni Türk Dili, Eski TürkDili, Türk Halkbilimi, Yeni Türk Edebi-yat› ve Eski Türk Edebiyat› anabilimdallar› bulunmaktad›r. Bu anabilim dal-lar›nda 7 profesör, 1 doçent, 2 yard›mc›doçent,1 doktor ö¤retim görevlisi ve 1ö¤retim görevlisi olmak üzere toplam 12ö¤retim eleman› görev yapmaktad›r. Buö¤retim elemanlar›yla beraber 4 tane dearaflt›rma görevlisi bulunmaktad›r.

Türk halkbilimi anabilim dal›ndaiki ö¤retim eleman› bir de araflt›rma gö-revlisi bulunmaktad›r. Anabilim dal›baflkan› Prof. Dr. ‹smail GÖRKEM’dir.Anabilim dal›nda görevli di¤er ö¤retimgörevlisi Dr. Bayram DURB‹LMEZ;araflt›rma görevlisi ise Betül AYDO⁄-DU’dur. Bölümümüzde, Yeni Türk Dili,Eski Türk Dili anabilim dallar›nda gö-rev yapan hocalar›m›zdan Prof. Dr. Tun-cer GÜLENSOY, Prof. Dr. Mustafa AR-

GUNfiAH, Prof. Dr. M. Metin KARA-ÖRS, Prof. Dr. Ümit TOKATLI, Prof. Dr.Nevzat ÖZKAN, Yard. Doç. Dr. Suzan S.TOKATLI da Türk Halkbilimi ile ilgiliçal›flma yapt›rm›fllard›r. fiu anda Ni¤deÜniversitesi Fen-Edebiyat FakültesiTürk Dili ve Edebiyat› Bölümü halkbili-mi anabilim dal›nda ö¤retim üyesi olanbölümümüzün eski hocalar›ndan Yard.Doç. Dr. Nam›k ASLAN da bölümümüz-de görev yapt›¤› dönemde halkbilimi ileilgili birçok çal›flma yapt›rm›flt›r.

Çal›flma s›ras›nda, lisans tezlerinebölüm kütüphanesindeki tezleri taraya-rak ve anabilim dal›nda görevli hocalar›-m›zla görüflerek ulaflt›k. Tezleri tek tektaramak suretiyle fiflleyerek bilgisayaraaktard›k. Ama lisans tezlerinin hepsineulaflt›¤›m›z söylenemez Çünkü farkl› ho-calar taraf›ndan farkl› zamanlarda yap-t›r›lan tezlerin bir k›sm› muhafaza edi-lememifltir. Yüksek lisans ve doktoratezlerine ise iki yoldan ulaflt›k. Öncelik-le Erciyes Üniversitesi Sosyal BilimlerEnstitüsü’nün internet sayfas›nda bulu-nan bilgilerden yararland›k ard›ndan dabu bilgileri hem do¤rulamak hem de ek-

ERC‹YES ÜN‹VERS‹TES‹ FEN-EDEB‹YAT FAKÜLTES‹TÜRK D‹L‹ ve EDEB‹YATI BÖLÜMÜ’NDE YAPILAN

HALKB‹L‹M‹ ÇALIfiMALARI

An Introduction to the Folklore Studies in the Department of Turkish Language and Literature in the Faculty of Science and

Art at Erciyes University.

Seyit GEZER*

* F›rat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Ö¤rencisi

HALKB‹L‹M‹ ÇALIfiAN KURULUfiLAR

http://www.millifolklor.com 239

Page 236: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

sikleri gidermek için Erciyes Üniversite-si Kadir Has Merkez Kütüphanesi’ndekitezleri incelemeden geçirdik. ‹nternettenald›¤›m›z bilgilerle kütüphanede yapt›-¤›m›z tarama sonucu elde etti¤imiz bil-gileri mukayese ederek bir liste ç›kard›kböylece çal›flmam›z› neticelendirdik. Fifl-ledi¤imiz tezlerin baz›lar›nda, tezleriniçeri¤i hakk›nda aç›klay›c› bilgileri köfle-li parantez [ ] içinde verdik. Böyle biryöntem izlemekteki amac›m›z yer isim-lerinde karfl›lafl›lacak kar›fl›kl›klar› gi-dermek ve di¤er Türk lehçelerinden veOsmanl› Türkçesinden yap›lan aktarma-larda kitab›n \ makalenin müellifininkim oldu¤u ile ilgili kafalarda oluflabile-cek sorular› gidermektir. Bölüm hakk›n-da genel bilgiyi ise hocalar›m›zla görüfle-rek ve bölümün internet sitesindeki bil-gilerden yararlanarak elde et-tik.(www.erciyes.edu.tr)

Bu yaz›y› haz›rlamaktaki amac›m›zErciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fa-kültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölü-mü’nde yap›lan halkbilimi çal›flmalar›y-la ilgili bilgi vermektir. Bu makaleninileride yap›lacak çal›flmalara da yard›m-c› olaca¤› inanc›nday›z.

L‹SANS TEZLER‹ABAZ, Ayfle, (2000), [Mutia Sabri],

Anne Masallar›, (Dan›flman: Doç. Dr.Nevzat ÖZKAN)

ADIGÜZEL, Zerrin, (2000), [Sivas],fiark›flla Yöresi Türküleri, (Dan›flman: Dr.Nam›k ASLAN)

AFfiAR, Meltem, (2003), Kurbânî vePoetikas›, (Dan›flman: Prof. Dr. ‹smailGÖRKEM)

AKÇAM, Faruk, (2000), [Bekir S. Ço-banzâde], Kumuk Tili ve Edebiyat› Akk›n-da ‹lki Kaydlar, (Dan›flman: Doç. Dr. ‹s-mail GÖRKEM)

AKIN, Bedia, (2004), M. TahirALANGU’NUN Halkbilimi Çal›flmalar›(Dan›flman: Prof. Dr. ‹smail GÖRKEM)

AKIfi, Tuncay, (2000), [Hatay-K›r›k-han], Ceylanl› Köyü Halk fiâirleri, (Dan›fl-man: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

AKKAÇ, Ça¤r›, (1999), Letâif-i HocaNasreddin, (Dan›flman: Doç. Dr. NevzatÖZKAN)

AKKOÇ, Mavifl (2002). Âfl›k MehmetSevgi, Hayat›- Sanat›- fiiirlerinden Ör-nekler, (Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹L-MEZ)

AKKÖZE, ‹smail, (2000), [SadeddinNüzhed Ergun], Halk fiâirleri I, (Dan›fl-man: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

AKSAN, H›z›r Murat, (1999), Azer-baycan Edebiyat› ‹ncileri Destanlar›ndan“fiah fiâmil ve “Köro¤lu” Destanlar›n›nKiril Alfabesinden Latin Alfabesine Çevi-risi, (Dan›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

AKSOY, Asiye (2001). Kayserili Âfl›kHayri Toprak, Hayat›- Sanat›- fiiirleri,(Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

AKTAfi, Ömer (2003). [Kayseri], Ye-flilhisar ve Yöresi Halk Edebiyat› (Dan›fl-man: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

ALBAY, Ayfle, (1993), Bozcigit (Dob-ruca) Masallar›, (Türkiye Türkçesine Çe-viri), (Dan›flman: Yard. Doç. Dr. MustafaARGUNfiAH)

ALIMOV, Guvanç, (2003), Türk HalkBilmeceleri ve Türkmen Halk Bilmeceleri-nin Mukayesesi, (Dan›flman: Prof. Dr. ‹s-mail GÖRKEM)

ALTIND‹fi, Deniz, (2000), Azerbay-can Folkloru, (Dan›flman: Yrd. Doç. Dr.Suzan TOKATLI)

ALTUNKAYNAK, Atakan (2001). Er-zurumlu Âfl›k Dermânî, Hayat›- Sanat›-fiiirlerinden Örnekler, (Dan›flman: Dr.Bayram DURB‹LMEZ)

ARAPO⁄LU, Ömer, (1996), Esli veKerem, (Dan›flman: Prof. Dr. Ümit TO-KATLI)

ARIK, Tu¤ba Gökçen (2004). Avflar-larda Gelenek, Görenek, ‹nan›fllar ve HalkEdebiyat› Ürünlerinden Derlemeler, (Da-n›flman: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

ARSLANBAfi, Zehra, (2001), Erali-fierali Destan›, (Dan›flman: Yrd. Doç. Dr.Suzan TOKATLI)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

240 http://www.millifolklor.com

Page 237: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

ARSLANER, Fethi, (1995), [Çorum-Osmanc›k], Bütün Yönleriyle Afl›kbüküKöyü, (Dan›flman: Yard. Doç. Dr. MustafaARGUNfiAH)

ATAY, Ali, (1993), [Kayseri] ÖzvatanFolkloru, (Dan›flman: Yard. Doç. Dr. Mus-tafa ARGUNfiAH)

AVCI, Pakize (2004). Hac›lar (Kayse-ri) ve Yöresi Halkbilimi Ürünleri, (Dan›fl-man: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

AYDO⁄DU, Betül, (2002), [CezmiERTU⁄RUL], Lisan ve Edebiyat›m›z (‹n-celeme-Metin), (Dan›flman: Doç. Dr. ‹smailGÖRKEM)

AYTEK‹N, Asuman, (2000), [Kayse-ri-Bünyan], Koyunabdal Kasabas› A¤›tla-r›, (Dan›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

BABA, Mehmet, (2000), Da¤ Havas›(Âfl›k fiemflir), (Dan›flman: Doç. Dr. ‹smailGÖRKEM)

BA⁄fiIYEV, Kakadurdu, (1997), Kö-ro¤lu Destan› Türkmen Kolu, (Dan›flman:Dr. Nam›k ASLAN)

BAKIRTAfi, ‹smail, (2000), Y›ld›zeliEkecik Köyü Folkloru, (Dan›flman: Dr. Na-m›k ASLAN)

BAfiDA⁄, Yusuf, (2001), Erali ve fie-rali Destan› (Metin), (Yrd. Doç. Dr. SuzanTOKATLI)

BAYAZ‹T, Onur, (2000), [Kayseri]Akk›flla ve Yöresi Halk Edebiyat› Ve Folk-loru, (Dan›flman: Doç.Dr. ‹smail GÖR-KEM)

BAYRAM, Mehmet, (1996), [Kayseri-Merkez], Bütün Yönleriyle Refladiye, (Da-n›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

BAYTAR, Çi¤dem, (2000), Azerbay-can Türkçesinden Çeviri, (Dan›flman: Dr.Nam›k ASLAN)

BEfiTEPE, Nurdagül, (1999), Erme-ni Halk Na¤›llar›, (Dan›flman: Dr. Nam›kASLAN)

BEYAZIT, Onur, (2000), [Kayseri],Akk›flla Yöresi Halk Edebiyat› ve Folklo-ru, (Dan›flman: Doç.Dr. ‹smail GÖRKEM)

BEYTÜR, Gümüfl, (1996), [Kayseri-Bünyan], Büyüktuzhisar Kasabas› FolklorAraflt›rmalar›, (Dan›flman: Dr. Nam›k AS-LAN)

B‹ROL, Sultan (2004). SaadettinNüzhet Ergun’un Halk fiairleri Kitab›n›nI. Cildi (Osmanl› Türkçesinden TürkiyeTürkçesine Aktarma), (Dan›flman: Dr.Bayram DURB‹LMEZ)

BOZOKLUO⁄LU, Seher (2002).Dörtyol (Hatay) Yöresi Halk Edebiyat›,(Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

CA⁄ALO⁄LU, Seda (1999). NurettinSeyidov, Azerbaycan Na¤›llar› (‹nceleme-Metin), (Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹L-MEZ)

CANATAN, Canan (2002). Molulu(Kayseri) Âfl›k Mustafa Usta’n›n Hayat›,Sanat› ve fiiirleri, (Dan›flman: Dr. Bay-ram DURB‹LMEZ)

CERAN, Necdet, (1999), [Fuad Köp-rülü], Meddâhlar, (Dan›flman: Prof. Dr.Ümit TOKATLI)

C‹NGÖZ, Cesur, (2003), [P›narbafl›],Cingözo¤lu Türkmen Aflireti ve Âfl›k Cin-gözo¤lu Seyit Osman, (Dan›flman: Prof.Dr. ‹smail GÖRKEM)

COfiKUN, Güllüflah (1993), Bozcigit(Dobruca) Masallar›, (Dan›flman: Yard.Doç. Dr. Mustafa ARGUNfiAH)

ÇAKMAK, Ömer, (2000), [Kahra-manmarafl], Türko¤lu Yöresi Folklor Der-lemesi, (Dan›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

ÇANPINAR, Nurten, (2000), [P.Heli-lov], Kitabi Dede Gorgud ‹ntibah Abidesi,(Dan›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

ÇEKMEN, Müjgân (1999). Mahtum-kulu- fi›g›rlar II, ‹nceleme- Metin, (Türk-men Türkçesinden Türkiye Türkçesi’neAktarma), (Dan›flman: Dr. Bayram DUR-B‹LMEZ)

ÇEL‹K, Ali Osman (2001). [Kayseri],Erkiletli Âfl›k Yusuf’un Hayat›, Sanat› vefiiirleri, (Dan›flman: Dr. Bayram DUR-B‹LMEZ)

ÇEL‹K, Salih, (2003), ‹ncili ÇavuflF›kralar›, (Dan›flman: Prof. Dr. ‹smailGÖRKEM)

ÇEL‹KZ‹NC‹R, Fatma, (1996), fia-man Efsaneleri ve Söylemeleri, (Dan›fl-man: Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY)

ÇEPKEN, Fatma (2004). FolklorcuNail Tan’›n Hayat› ve Çal›flmalar›, (Da-n›flman: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 241

Page 238: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

ÇEfiMEBAfiI, Hakan (2003). ErciyesDergisinde Yay›mlanan Kayseri YöresiHalk Kültürü ‹le ‹lgili Makaleler Bibli-yografyas› (1978–2002), (Dan›flman: Dr.Bayram DURB‹LMEZ)

ÇITIRIK, ‹brahim, (1997), HalkMüdrikli¤i, (Dan›flman: Doç. Dr.. ÜmitTOKATLI)

Ç‹TL‹, Nuray, (1999), [Gümüflhane-fiiran], Yukar› Kulaca Köyü Folkloru, (Da-n›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

DAL, Selahattin, (2001), [Kahraman-marafl], Göksun’da Âfl›kl›k Gelene¤i veÂfl›k Bekir Karsl›-Âfl›k Osman Güzel, (Da-n›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

DAYLAK, Dönay, (1999), AzerbaycanNa¤›llar› (s.201–312), (Dan›flman: Prof.Dr. Ümit TOKATLI)

DEM‹RDA⁄, Nuriye (2003). Folklor-cu Hayrettin ‹vgin’in Hayat› ve Çal›flma-lar›, (Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹L-MEZ)

DEM‹REZEN, Hatice, (2003), Ça-nakkale Dergisi, (Dan›flman: Prof. Dr.Nevzat ÖZKAN)

DEM‹REZEN, Ömer, (2001), ErciyesGazetesi (1 Haziran 1328–26 fiubat 1330),(Dan›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

DEREBA⁄, Keziban, Erciyes Gazete-si (28 May›s1328–24 Eylül 1328), (Dan›fl-man: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

D‹LMEN, fiükriye (2004). [Kayseri],Erkilet ve Yöresi Halkbilimi Ürünleri,(Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

D‹NÇ, Hatice, (1999), [Antalya],Gündo¤mufl Folklor Araflt›rmas›, (Dan›fl-man: Dr. Nam›k ASLAN)

DO⁄AN, Ali, (1997), Köro¤lu (Kah-ramanl›k Destan›), (Dan›flman: Dr. Na-m›k ASLAN)

DO⁄AN, Alper, (1997), AzerbaycanEdebiyat› ‹ncileri (Dede Korkut Hikâyele-ri), (Dan›flman: Doç. Dr. Ümit TOKATLI)

DOLU, Ayfle (2002). Hac›abdullah(Ni¤de) Kasabas› Folkloru, (Dan›flman:Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

DURMAZ, Ayflegül (2002). fiefaatli(Yozgat) ve Yöresi Folkloru, (Dan›flman:Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

EFE, Kadir, (2000), Âfl›k Ali, (Dan›fl-man: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

E⁄‹, Beyza, (2003), Ürgüplü Saz fia-iri Mahfî ve fiiir Dünyas›, (Dan›flman:Prof. Dr. ‹smail GÖRKEM)

EK‹C‹, Metin, (1998), Ni¤de ‹li Al-t›nhisar ‹lçesi Folklor Derlemeleri, (Dan›fl-man: Dr. Nam›k ASLAN)

EKfi‹, O.Bülent, (1996), [Kayseri],Sar›o¤lan ve Yöresi Folklor MahsullerininDerlenmesi, (Dan›flman: Dr. Nam›k AS-LAN)

EMEDOV, fiamuhammed, (1999),Türkmen Destan›, “Babarövflen”, (Dan›fl-man: Dr. Nam›k ASLAN)

EM‹R, Fatma, (2000), Yunus Em-re’nin ‹fade Gücü, (Dan›flman: Doç. Dr.Nevzat ÖZKAN)

EMRAY, Ercan, (2001), Erciyes Gaze-tesi, (Dan›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖR-KEM)

ERDO⁄AN, Filiz (2004). Köro¤luDestan› (Osmanl› Türkçesinden TürkiyeTürkçesi’ne Aktarma), (Dan›flman: Dr.Bayram DURB‹LMEZ)

ERG‹N, Y›lmaz, (1998), Ibray›m Ha-lil, (Dan›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

ERGÜN, Hatice, (1999), [Kayseri-Bünyan], Da¤ard› Köyü Folkloru, (Dan›fl-man: Dr. Nam›k ASLAN)

ERSOY, Ruhi, (1995), Karadeniz’eS›n›r› Olan Türk Topluluklar›nda OrtakBilmece Kültürü, (Dan›flman: Dr. Nam›kASLAN)

ERTO⁄RUL, Yusuf,(2002), GülmekNedir? Kime Gülüyoruz? (Dan›flman: Doç.Dr. ‹smail GÖRKEM)

EVC‹L, Recep, (1999), [Kayseri-Mer-kez], Yuval› Köyü Folklor Araflt›rmas›,(Dan›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

GENÇ, A. Bahad›r, (1999), Âfl›k Ga-rip ve Tahir ile Zühre Hikâyeleri, (Dan›fl-man: Doç. Dr. Nevzat ÖZKAN)

GEREZ, H. Ahmet, (1999), Kitâb-›Dedem Korkut, (Dan›flman: Doç. Dr. Me-tin KARAÖRS)

GEZER, Seyit (2004). [Kayseri], Sa-r›o¤lan ve Yöresi Halk Edebiyat›, (Dan›fl-man: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

242 http://www.millifolklor.com

Page 239: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

GÖK, Murat (2001). Osmaniye Yöre-sinin Folkloru, (Dan›flman: Dr. BayramDURB‹LMEZ)

GÖZBAfiI, Reyhan, (1999), [Kayse-ri], Yahyal›’dan Folklor Derlemeleri, (Da-n›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

GÖKDA⁄, Ayfle Esra, (2004) MuhitResimli Ayl›k Aile Mecmuas›, s.1–55,(1Kas›m 1928-May›s 1933, ‹nceleme Di-zin) (Dan›flman: Prof.. Dr. ‹smail GÖR-KEM)

GÜNEfi, Dilfuruz, (1996), Ad›yaman‹li Folkloru ve Halk Edebiyat›, (Dan›fl-man: Dr. Nam›k ASLAN)

GÜNEfi, Yahya, (2004), NasreddinHoca F›kralar›, Anlatt›klar›, Zen Dostluk-lar›, ( ‹nceleme-Metin), (Dan›flman: Prof..Dr. ‹smail GÖRKEM)

GÜNGÖR, Melek, (1997), Köro¤luDestan› Türkmen Varyant›, (Dan›flman:Dr. Nam›k ASLAN)

HASAN, fiermine, (1997), [Bulgaris-tan], Mestanl› ‹li Mani Derlemesi, (Dan›fl-man: Dr. Nam›k ASLAN)

HOCAL‹YEV, Gurbandurdu, (2001),Baba Veliyev Türkmen Halk Poeziyas› I,(Dan›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

HÜSEY‹N, fiermin, (2001) KerkükFolkloru Antolojisi’nde Metin Transkribe-si, (Dan›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

‹NAN, Edibe, (2003), Ali R›za Yal-man /Yalg›n’›n Cenupta Türkmen Oy-maklar› Adl› Kitab›n›n Dizin Çal›flmas›,(Dan›flman: Prof. Dr. ‹smail GÖRKEM)

‹NCETOPRAK, Aysun (1999). S.P.Pirsultanl›’n›n Pirsultan Bula¤› Adl› fiiirKitab›, (Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹L-MEZ)

‹SPEKTER, Nurdan (2004). [Kayse-ri], Gömürgenli Âfl›k Mahrumî, Hayat›-Sanat›- fiiirlerinden Örnekler, (Dan›flman:Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

‹fiÇ‹, Mesut (2003). Rüstem Rüstem-zade-El Gehremanlar› Halk Edebiyyat›n-da (Azerbaycan Türkçesinden TürkiyeTürkçesine Aktarma), (Dan›flman: Dr.Bayram DURB‹LMEZ)

KAÇAN, Murat, (1996), [K›rflehir-

Akçakent], Tepefak›l› Köyü Folkloru, (Da-n›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

KALAYCI, Gülay, (2001), [Tokat],Pazar ve Turhal Halkbilimi Araflt›rmas›,(Dan›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

KARADURMUfi, Mustafa, (2000),[fiemflâd R›za], Uzman Âfl›klar, (Dan›fl-man: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

KARAKAfi, G. Melda, (2003), Gey-cekli Âfl›k Hasan ve fiiir Dünyas›, (Dan›fl-man: Prof. Dr. ‹smail GÖRKEM)

KARAKAYA, Betül, (1997), Göro¤luTürkmen Kahramanl›k Eposu, (Dan›fl-man: Dr. Nam›k ASLAN)

KARAKUfi, Haluk, (2000),[ Bitlis],Ahlat Yöresi Halk Edebiyat› ve Folkloru,(Dan›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

KARAMAN, Ayfle, (1999), BahtiyarVahapzâde “fiehitler”, (Dan›flman: Dr. Na-m›k ASLAN)

KARATAfi, Gülnur Melda, (2003),Geycekli Âfl›k Hasan Nebio¤lu ve fiiirDünyas›, (Dan›flman: Doç. Dr. ‹smailGÖRKEM)

KAfi, Turan, (1992), Gaziantep ve Yö-resi Folklor Derlemeleri, (Dan›flman: Yard.Doç. Dr. Mustafa ARGUNfiAH)

KAYA, Aliflan (2004). [Kayseri-Sar›-o¤lan], Çiftlik Kasabas› Halk Edebiyat›,(Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

KAYA, Aliflan (2004). [Kayseri-Sar›-o¤lanl›], Âfl›k Emin Ba¤c›’n›n Hayat›,Çevresi ve fiiirlerinden Örnekler, (Dan›fl-man: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

KAYA, Nesibe (2001). Kayserili Âfl›kAbdülkadir Temizyürek’in Hayat›, Sanat›ve fiiirlerinden Örnekler, (Dan›flman: Dr.Bayram DURB‹LMEZ)

KAYGAN, Çi¤dem (2004). [Kayseri],Gesi ve Yöresi Halkbilimi Ürünleri, (Da-n›flman: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

KAYGISIZ, Zehra, (2003), Bedii Ede-biyatta Komizm Usulleri, (‹nceleme-Transliterasyon) (Dan›flman: Prof.. Dr. ‹s-mail GÖRKEM)

KELEfi, Abdullah, (1999), Azerbay-can Na¤›llar›, (Dan›flman: Yrd. Doç. Dr.Suzan TOKATLI)

KILIÇ, Recep (2004). Bekir Balaban,

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 243

Page 240: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Hayat›- Sanat›- fiiirlerinden Örnekler,(Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

KIRABA, Cemile, (1997), HalkOyunlar›-Kayseri, (Dan›flman: Dr. Nam›kASLAN)

KIRAÇ, ‹smail Halûk (2003). MireliSeyidov, Gam- fiaman ve Onun Gaynagla-r›na Umumî Bak›fl (Azerbaycan Türkçe-sinden Türkiye Türkçesine Aktarma), (Da-n›flman: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

KIRAY, Ahu, (1999), [Kastamonu],Safranbolu Folkloru, (Dan›flman: Dr. Na-m›k ASLAN)

KISAO⁄LU, Gülfem, (2000), [Uflak],Eflme ve Yöresi Folkloru, (Dan›flman: Doç.Dr. Nevzat ÖZKAN)

K‹P, Feride, (2001), Erciyes Gazetesi,(19 Muharrem 1330- 28 May›s 1928), (Da-n›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

KOÇ, Fatofl, (2001), [Nevflehir], Ko-zakl› Yöresi Halkbilimi Araflt›rmalar›,(Dan›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

KORKMAZ, Hüseyin, (1999), [Sivas],Yaram›fl Köyü Folkloru, (Dan›flman: Dr.Nam›k ASLAN)

KORKMAZLAR, Ziya (1994), Niko-lay Babao¤lu (Gagavuz Halk Masallar›),(Dan›flman: Yard. Doç. Dr. Mustafa AR-GUNfiAH)

KUL‹YEV, Azat (2003). NasreddinHoca F›kralar› (Türkmen TürkçesindenTürkiye Türkçesi’ne Aktarma), (Dan›fl-man: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

KULKARA, Didem, (1999), SednikPafla, Pirsultanl› ve Pirsultan Bula¤› fie’r-ler ve Poemalar›, (Dan›flman: Dr. Nam›kASLAN)

KURBANOV, Bahtiyar, (2002), BabaVeliyev Poeziyas› II, (Dan›flman: Doç. Dr.‹smail GÖRKEM)

KÜÇÜKfiAH‹N, ‹sa (1999). Âfl›k Yû-nus Dîvân› (Transkripsiyonlu Metin ve ‹n-celemesi). (Dan›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

KÜLAHÇI, Ahmet, (1999), BinbirKazak Atasözü, (Dan›flman: Doç. Dr. Me-tin KARAÖRS)

MEMMEDOV, Maksat, (1997), Kö-ro¤lu Destan› Türkmen Kolu, (Dan›flman:Dr. Nam›k ASLAN)

MIYMAN, Hilal, (2002), [Osmaniye],Düziçi Âfl›klar›ndan Derlemeler, (Dan›fl-man: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

MUTLU, Emine (2004). [Kayseri],Tomarza ve Yöresi Halkbilimi Ürünleri,(Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

NAR‹N, Fatma, (2003), [Pafla Efen-diyev], Samed Vurgun ve Halk Edebiyat›Hakk›nda, ( ‹nceleme-Translitarasyon),(Dan›flman: Prof. Dr. ‹smail GÖRKEM)

O⁄UZ, Ersin, (1999), [Nevflehir-Ür-güp], Karl›k Köyü Folkloru, (Dan›flman:Dr. Nam›k ASLAN)

ORHAN, Osman, (2000), [Ay› Kulak-l› Cesur], Ayuw Kulakl› Bat›r, (Dan›flman:Dr. Nam›k ASLAN)

ÖRNEK, Canan (2002). Kayserili Ke-mal Ahmet fien, Hayat›- Sanat›- fiiirlerin-den Örnekler, (Dan›flman: Dr. BayramDURB‹LMEZ)

ÖZDEM‹R, Nuray, (2003), Komik Be-diî Vasiteler, (Dan›flman: Prof. Dr. ‹smailGÖRKEM)

ÖZDEM‹R, Raziye, (2000), Yozgatl›Hüznî’de Sevgi ve Nefret, (Dan›flman: Doç.Dr. Nevzat ÖZKAN)

ÖZEN, Osman, (1993), Bozcigit (Dob-ruca) Masallar›, (Türkiye Türkçesine Çe-viri), (Dan›flman: Yard. Doç. Dr. MustafaARGUNfiAH)

ÖZER, Esengül, (2003), Mah›firûzeSultan ile Raz›nihan Hikayesi ÜzerineBir ‹nceleme, (Dan›flman: Prof. Dr. ‹smailGÖRKEM)

ÖZER, Hüseyin, (1999), [Samih R›-fat], fiark’›n Masal Analar›, (Dan›flman:Doç. Dr. Nevzat ÖZKAN)

ÖZGÜR, Kadir, (1999), [Samsun],Kavak Yöresi Folklor ‹ncelemesi, (Dan›fl-man: Dr. Nam›k ASLAN)

ÖZKALE, Rüveyda, (2001), Elbeyli-o¤lu Hikayesi, (Dan›flman: Doç. Dr. ‹smailGÖRKEM)

ÖZTÜRK, Dilek, (1996), [Bal›kesir-Edremit], Bütün Yönleriyle TahtakufllarKöyü, (Dan›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

ÖZTÜRK, Filiz, (1999), AzerbaycanNa¤›llar› (s.60-160), (Dan›flman: Prof. Dr.Ümit TOKATLI)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

244 http://www.millifolklor.com

Page 241: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

ÖZTÜRK, Süheyla, (2004), Nasred-din Hoca F›kralar›, (Dan›flman: Prof. Dr.‹smail GÖRKEM)

ÖZTÜRK, Yasemin (2004). Kayserili‹brahim Sever, Hayat›- Sanat›- fiiirlerin-den Önekler, (Dan›flman: Dr. BayramDURB‹LMEZ)

ÖZÜBERK, Recep, (2000), Alt›p›narKöyü Halk Edebiyat› ve Folklor Örnekleri,(Dan›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

ÖZYURT, Suna, (2002), [Bekri Mus-tafa F›kralar›], Letaif-i Esraf, (Dan›flman:Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)

POLAT, Fadime, (1996), Âfl›k BektaflGazelo¤lu Hayat› ve Edebî fiahsiyeti, (Da-n›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

PÜR, Erdal (2002). [Kayseri], Erki-letli Âfl›k Mustafa Kandemir, Hayat›- Sa-nat›- fiiirlerinden Örnekler¸(Dan›flman:Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

RECEBOV, Be¤murat, (2000), Türk-men Halk Destanlar›, (Dan›flman: Dr. Na-m›k ASLAN)

RENDA, Havva (2004). Gürünlü (Si-vas) Âfl›k Hamit Bölücek, Hayat›- Sanat›-fiiirlerinden Örnekler, (Dan›flman: Dr.Bayram DURB‹LMEZ)

SAPAN, Selma, (1997), [K. Marafl-Merkez], Bertiz Köyü Halk Edebiyat› veFolkloru, (Dan›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

SARGUN, Gülsüm, (1998), [MahmudAllahverdiyev], Azerbaycan Halg TeatriTarihi, (Dan›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

SARIKAYA, Meryem, (1999), ErmeniHalk Masallar› (Na¤›llar›), (Dan›flman:Dr. Nam›k ASLAN)

SATILMIfi, Sevil (1999). Refail ‹nce-yurd’un Ömürden O Yana Yollar Uzan›rAdl› fiiir Kitab› (‹nceleme, Metin Aktar-ma, Dizin), (Dan›flman: Dr. Bayram DUR-B‹LMEZ)

SAYGINER, Ahmet (2001). Erzurum-lu Âfl›k Meramî, Hayat›- Sanat›- fiiirlerin-den Örnekler, (Dan›flman: Dr. BayramDURB‹LMEZ)

SEYT‹YEV, Maksat (2002). Türkme-nistanl› Ependi (Türkmen TürkçesindenTürkiye Türkçesine Aktarma), (Dan›flman:Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

S‹NG‹L, Ahmet (2002). [Kayseri],Develili Âfl›k Ali Çatak, Hayat›- Sanat›-fiiirlerinden Örnekler, (Dan›flman: Dr.Bayram DURB‹LMEZ)

SÜLÜMHAT, Hilal, (1998), [Nevfle-hir] Kozakl› ‹lçesi Folklor ve Halk Edebi-yat› Araflt›rmas›, (Dan›flman: Doç. Dr.Mustafa ARGUNfiAH)

SOYTÜRK, U¤ur, (2000), KahramanMarafll› Âfl›klar, ( Kara Ozan, ÖksüzOzan, Âfl›k Selami), (Dan›flman: Doç. Dr.‹smail GÖRKEM)

fiAH‹N, Emine (1999). Mahtumkulu-fi›g›rlar I, ‹nceleme- Metin, (TürkmenTürkçesinden Türkiye Türkçesine Aktar-ma), (Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹L-MEZ)

fiAH‹N, Melek, (1997), [Kayseri-Sa-r›o¤lan] Karaözü Halk Edebiyat› Folklorve Etnografyas›, (Dan›flman: Prof. Dr.Tuncer GÜLENSOY)

fiAH‹N, Serap, (1999), Destan (Âfl›kGarip ve Kerem ile Asl›), (Dan›flman: Dr.Nam›k ASLAN)

fiEKER, Ayflegül, (2001), Vas›f Veli-yev Azerbaycan Folkloru, (Dan›flman: Yrd.Doç. Dr. Suzan TOKATLI)

fiEKER, Yaflar, (1999), Ad›yamanA¤›zlar›, Atasözleri, Gelenek ve Görenekle-ri, (Dan›flman: Doç. Dr. Metin KARAÖRS)

fiEREMET, Elmas (2003). Azerbay-can Folkloru, (Dan›flman: Dr. BayramDURB‹LMEZ)

TATLI, Samet, (1999), Kangall› Meh-met Recâî Efendi, (Dan›flman: Dr. Nam›kASLAN)

TOKTAfi, Gülhan›m (2003). Banaz(Y›ld›zeli-Sivas) Alevi Gelenekleri ve Ede-biyat Ürünleri, (Dan›flman: Dr. BayramDURB‹LMEZ)

TOPUZ, Mustafa, (2001), NaflurdanMasal›-Özbek Edebiyat›, (Dan›flman: Yrd.Doç. Dr. Suzan TOKATLI)

TOYGAR, Fatma (1999). Korney Çu-kovski’nin Milçek- Cizilçek Adl› Kitab›(‹nceleme, Aktaürma, Sözlük, Dizin), (Da-n›flman: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

TUNA, Nedye, (1998), Antakya Folk-

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 245

Page 242: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

lor ve Halk Edebiyat› Araflt›rmas›, (Dan›fl-man: Doç. Dr. Mustafa ARGUNfiAH)

TÜLÜCE, Sema, (2002), Gel KeyfimGel, (Dan›flman: Doç.. Dr. ‹smail GÖR-KEM)

TÜLÜCE, Ozan, (2001), Hurflit ‹leMah-› Mihri Hikayesi, (Dan›flman: Doç..Dr. ‹smail GÖRKEM)

TÜRKMEN, Serkan, (2000), TürkHalk Edebiyat› ve Folklor Araflt›rmalar›,(Dan›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

U⁄URLU, Zeynep, (2003), [Der-gi–1915 bas›m] Çanakkale, (Dan›flman:Prof. Dr. ‹smail GÖRKEM)

UYSAL, ‹smail, (1996), [Manisa-Ku-la] Yunus Emre Köyü Folklor ve HalkEdebiyat›

Araflt›rmas›, (Dan›flman: Doç. Dr.Mustafa ARGUNfiAH)

ÜNAL, Ergün, (1991), [Tokat] Refla-diye ve Yöresi Folklor Derlemeleri, (Dan›fl-man: Yard. Doç. Dr. Mustafa ARGUN-fiAH)

ÜNAL, Feyzullah, (2000), [Isparta-E¤ridir] Gökçehüyük Yöresi Folkloru, (Da-n›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

VAHABO⁄LU, Aynur (1999). AzadNebiyev, Novruz Bayram› (AzerbaycanTürkçesinden Türkiye Türkçesi’ne Aktar-ma), (Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹L-MEZ)

YALGIN, Sabri, (1996), AzerbaycanHalg Dastanlar›, (Dan›flman: Doç. Dr.Mustafa ARGUNfiAH)

YAVUZYAfiAR, Kenan (2003). Akin(Sar›o¤lan-Kayseri) Köyü Monografisi,(Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

YAVUZYAfiAR, Kenan (2004). HabipKaraaslan’›n Der Karaaslan Adl› EseriÜzerine Bir ‹nceleme, (Dan›flman: Dr.Bayram DURB‹LMEZ)

YAYLAKAfiI, K. Bahri, (1995), Yaz-ma Dinî Hikâyeler, (Dan›flman: Dr. Nam›kASLAN)

YELMO⁄A, Hayat, (1998), [Kayseri-‹ncesu] Süksün Kasabas› Folkloru, (Da-n›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

YEfi‹LYURT, Ahmet (2001). Yozgat

ve Yöresinden Derlenen Deyifller, (Dan›fl-man: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

YETER, P›nar, (2004), Âfl›k GaripHikâyesi Üzerinde Bir ‹nceleme, (Dan›fl-man: Prof. Dr. ‹smail GÖRKEM)

YILDIRIM, Esma (1999). Âfl›k Esed,Seçilmifl Eserleri (Azerbaycan Türkçesin-den Türkiye Türkçesine Aktarma), (Dan›fl-man: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

YILDIZ, Murat (2001). Dü¤er (Kayse-ri) Köyü Monografisi, (Dan›flman: Dr.Bayram DURB‹LMEZ)

YILDIZ, Mustafa, (2002), Azerbay-can Atalar Sözlerinin Heyat›, (Dan›flman:Doç.. Dr. ‹smail GÖRKEM)

YILMAZ, As›m, (1994), EhlimanAhundov Azerbaycan Halg Dastanlar›,(Dan›flman: Yard. Doç. Dr. Mustafa AR-GUNfiAH)

YILMAZ, Deniz (2001). Gara Nama-zov, Azerbaycan Afl›g Seneti (AzerbaycanTürkçesinden Türkiye Türkçesine Aktar-ma), (Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹L-MEZ)

YILMAZ, Derya (2004). MurtazaEkici’nin Hayat›, Çevresi ve fiiirlerindenÖrnekler, (Dan›flman: Dr. Bayram DUR-B‹LMEZ)

YILMAZ, Hakan (2002). fiefaatli(Yozgat) Yöresi Halk Edebiyat›, (Dan›fl-man: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)

YÜKSEK L‹SANS TEZLER‹ADIKTI, Vasfi, (1994), Yozgat Mani-

leri Üzerine Mukayeseli Bir Araflt›rma,(Dan›flman: Prof. Dr. Tuncer GÜLEN-SOY)

AKBAfi, S. Burhanettin, (1993),[Kayseri], Bünyan ve Yöresi Halk Edebi-yat›, Folklor ve Etnografyas›, (Dan›flman:Prof Dr. Tuncer GÜLENSOY)

ALTINKAYNAK, Erdo¤an, (1993),Halk Hikayeleri (Metin-Tahlil), (Dan›fl-man: Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY)

BOYRAZ, fieref, (1994), Surnâme-iHümayunda Folklorik Unsurlar, (Dan›fl-man: Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY)

DEN‹Z, Rasim,(1992), Kayseri Ma-sallar› (Metin ve Tahlil), (Dan›flman: Prof.Dr. Tuncer GÜLENSOY)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

246 http://www.millifolklor.com

Page 243: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

DULKAD‹R, Hilmi, (1993), Toros Sa-r›keçililerinde Göçer Hayat ve Bu Hayat›nEtraf›ndan Teflekkül Eden Folklor, HalkEdebiyat› ve Etnografya, (Dan›flman: Prof.Dr. Tuncer GÜLENSOY)

DURB‹LMEZ, Bayram, (1993), Kars-l› Âfl›k Murat Çobano¤lu Hayat›, Sanat›ve Eserleri, (Dan›flman: Prof. Dr. TuncerGÜLENSOY)

EMEDOV, fiahmuhammet, (2004),Türkmen F›kra Tipleri Üzerine Bir Arafl-t›rma, (Dan›flman: Prof. Dr. ‹smail GÖR-KEM)

EROL, Mehmet, (1996),Tafleli Plato-su Efsaneleri, (Dan›flman: Prof. Dr. Tun-cer GÜLENSOY)

GÖÇER, Ali, (1999), Alada¤ (Karaev-li, Karakoyunlu, Horzum, Müsürler, Ho-naml›, Karakeçili, Sar›keçili, Keflefli...)Yö-rüklerinin Dil, Folklor ve Halk Edebiyat›,(Dan›flman: Dr. Nam›k ASLAN)

KARAASLAN, Mehmet, (1992),[Nevflehir], Hac› Bektafl Folkloru, (Dan›fl-man: Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY)

KARABULUT, Murat, (1995), Âfl›k-l›k Gelene¤inde Söz ve Ezgi, (Dan›flman:Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY)

KIRZIO⁄LU, Budak, (1996), PosofluMüdâmî’nin Divân Tarz›ndaki fiiirleri,(Dan›flman: Doç. Dr. Mustafa ARGUN-fiAH)

ÖCAL, Ahmet, (1993),[Yozgat], Bo-¤azl›yan’da Mâni Gelene¤i ve Bo¤azl›yanile Yöresi Mânileri, (Dan›flman: Prof.Dr.Tuncer GÜLENSOY)

ÖZÇELIK, Bedri, (1995), K›r›kkaleKarakeçililerinin Folkloru, Halk Edebiya-t› ve Etnografyas› Üzerine ‹nceleme, (Da-n›flman: Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY)

ÖZDAMARLAR, Kadir, (1993), Kay-seri ve Çevresi Türküleri (Metin ve Tahlil),(Dan›flman: Prof.Dr. Tuncer GÜLENSOY)

SEYFEL‹, Mahmut, (1995), K›rflehirHalk Edebiyat› Folklor ve Etnografyas›,(Dan›flman: Prof. Dr. Tuncer GÜLEN-SOY)

SÖNMEZ, Bayram, (1994), Ni¤de Ef-saneleri (Tahlil ve Metinler), (Dan›flman:Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY)

fiAH‹N, Necati, (1995), Yozgat A¤›t-lar› Üzerine Mukayeseli Bir Araflt›rma,(Dan›flman: Prof. Dr. Tuncer GÜLEN-SOY)

TACEMEN Ahmet, (1992), Bulgaris-tan Türklerinin Mevsim Törenleri(Bulga-ristan Türk Folkloru ve Etnografyas› Üze-rine Araflt›rmalar), (Dan›flman: Prof. Dr.Tuncer GÜLENSOY)

TEK, Recep, (2004), Türk Halk fiâir-leri: Azmi, fiâzi, Pervâne (‹nceleme-Me-tin), (Dan›flman: Prof. Dr. ‹smail GÖR-KEM)

TEPELI, Güngör, (1996), [Kayseri]Özvatan’›n Halk Edebiyat›, Folkloru veEtnografyas›, (Dan›flman: Prof. Dr. Tun-cer GÜLENSOY)

ÜNLÜTÜRK, Onur, (2003), Ahmetfiükrü Esen’in Defterindeki Karacao¤lanfiiirleri, (Dan›flman: Prof. Dr. ‹smailGÖRKEM)

DOKTORA TEZLER‹ASLAN, Nam›k, (1994), Yozgat Ma-

sallar›nda Motif ve Tip Araflt›rmas›, (Da-n›flman: Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY)

ÇOLAK, Faruk, (1994), fiah ‹smailHikâyesi Üzerine Mukayeseli Bir Araflt›r-ma, (Dan›flman: Prof. Dr. Tuncer GÜLEN-SOY)

ERO⁄LU,Türker, (1994), Do¤u veGüneydo¤u Anadolu Bölgesi Halk Oyun-lar› ve Bu Bölgelerdeki Halaylar›n Folklo-rik ‹ncelenmesi, (Dan›flman: Prof. Dr.Tuncer GÜLENSOY)

ÖZDAMARLAR, Kadir, (1997), [Kay-seri], Develi ve Yöresinin Folklor, HalkEdebiyat› ve Etnografyas›, (Dan›flman:Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY)

ÖZSOY, Bekir Sami, (1993), PosofluÂfl›k Müdâmî Hayat›, Edebî fiahsiyeti veEserleri, (Dan›flman: Prof. Dr. Tuncer GÜ-LENSOY)

TACEMEN, Ahmet, (1994), XX. Yüz-y›l›n Bafllar›nda Bulgaristan TürklerininDo¤um ‹nan›fllar›, (Dan›flman: Prof. Dr.Tuncer GÜLENSOY)

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 247

Page 244: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

248 http://www.millifolklor.com

2005 y›l› Sedat Simavi Sosyal BilimlerÖdülü, dergimizin yönetici, yazar ve hakem-lerinden, Hacettepe Üniversitesi, Türk Halk-bilimi Anabilim Dal› ö¤retim üyesi, Doç.Dr.Nebi Özdemir’e verildi. “Prof.Dr.Ionna Kuçu-radi, Prof.Dr. Emre Kongar, Prof.Dr. MümtazSosyal, Prof.Dr. Toktam›fl Atefl, Prof.Dr. Ah-met Mumcu” gibi dünyan›n ve Türkiye’ninönemli bilim insanlar›ndan oluflan De¤erlen-dirme Kurulu, Doç.Dr.Nebi Özdemir’in “e¤le-nerek var olmak ve yok olmak” ikilemindekibirey ve toplumu sorgulad›¤› “CumhuriyetDönemi Türk E¤lence Kültürü” adl› eserinibu ödüle lay›k gördü. Siyasal bilimler, hukuk,iktisat, iflletme, ekonomi, uluslar aras› iliflki-ler, sosyoloji, antropoloji, tarih vb. alanlaramensup pek çok sosyal bilimcinin kat›ld›¤› buyar›flmada, Türkiye’nin alan›nda bu en önem-li ödülünün halkbilimci bir araflt›rmac›ya ve-rilmesi, elde edilen baflar›y› daha önemli veanlaml› k›lmaktad›r. Bu ödül, halkbilimininkültür bilim olarak ele al›nmas› yaklafl›m›n›nne denli gerekli ve önemli oldu¤unu bir kezdaha göstermifltir. Doç.Dr. Nebi Özdemir’inbaflar›l› çal›flmalar›yla örnekledi¤i ve kan›tla-d›¤› gibi, Türkiye’de kültür bilimciler, çokyönlü bak›fl aç›lar›yla, özgün yaklafl›m ve yo-rumlar›yla “geçmifli kavramak, bugünü yo-rumlamak ve gelece¤i öngörmek, kurgulamak,dahas› yönetmek” amac›yla ulusal ve uluslararas› kapsam ve nitelikte araflt›rmalar yap-mal› ve eserler ortaya koymal›d›r. Bu ödülkuflkusuz alan›m›z›n sayg›nl›¤›n› art›rm›fl vegenç araflt›rmac›lar›n hedeflerini büyütmüfl-tür. Milli Folklor ailesi olarak kendisini bubaflar›s›ndan dolay› büyük bir mutluluklakutlar›z.

DOÇ. DR. NEB‹ ÖZDEM‹R K‹MD‹R?1964 y›l›nda Denizli’de do¤du. ‹lk ve or-

ta ö¤renimini Denizli’de tamamlad›. Lisans,yüksek yüksek lisans ve doktora e¤itimini

Hacettepe Üniversitesi’nde yapt›. Yurt içindeve yurt d›fl›nda düzenlenen pek çok uluslararas› ve ulusal nitelikteki bilimsel toplant›yabildirileriyle kat›ld› ve buralarda oturumlaryönetti. Bilkent Üniversitesi baflta olmaküzere çeflitli üniversitelerde seminerler verdi.TRT’nin çeflitli yay›nlar›na katk›da bulundu.2003- 2005 y›llar› aras›nda Almanya’n›n Ber-lin kentindeki Freie Universität Berlin- Insti-tuts für Turkologie(Berlin Hür Ünivesitesi-Türkoloji Enstitüsü)’de misafir ö¤retim üyesiolarak çal›flt› ve baflta Humbold Üniversitesiolmak üzere Almanya’n›n ve Avrupa’n›n çeflit-li üniversitelerinde ve bilim merkezlerindearaflt›rmalar yapt›. Kültür bilimi ya da kültü-rel araflt›rmalar kapsam›nda “Türk kültürüve edebiyat›, karfl›laflt›rmal› kültür, medya,kültür turizmi, Avrupa Birli¤i-Türkiye iliflki-lerinin kültürel boyutu, siyaset folkloru, mi-zah, müze bilimi, çocuk kültürü, göç, kad›n veerkek kimli¤i, fliddet, e¤lence, kitle kültürü,yaz›l›-sözlü ve sanal kültür dönüflümleri, ti-yatro, sözlü tarih, oyun kültürü ve spor, ede-biyat- siyaset iliflkisi, kültür ekonomisi vb.”konularda araflt›rmalar yapmakta ve derslervermektedir. Hentbol branfl›nda Türkiye’yiçeflitli uluslar aras› karfl›laflmalarda “millisporcu” olarak temsil eden Doç.Dr. Nebi Öz-demir, evli ve iki k›z çocuk sahibidir. HalenHacettepe Üniversitesi, Türk Halkbilimi Ana-bilim Dal›’nda ö¤retim üyesi olarak görev ya-pan Doç.Dr. Nebi Özdemir, baflta Unesco ol-mak üzere ulusal ve uluslar aras› niteliktekibaz› kurulufllar›n bilimsel çal›flmalar›na dakatk›da bulunmakta ve Gazi ÜniversitesiTürk Halkbilimi Bölümünde yar› zamanl›olarak dersler vermektedir. [email protected]

MESLEKTAfiIMIZ VE YAZARIMIZIN BÜYÜK BAfiARISI:2005 SEDAT S‹MAV‹ SOSYAL B‹L‹MLER ÖDÜLÜ’NÜ

DOÇ.DR. NEB‹ ÖZDEM‹R KAZANDI

HALKB‹L‹M‹ HABERLER‹...HALKB‹L‹M‹ HABERLER‹...

Page 245: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

23 A¤ustos 2004 tarihinde Anka-ra’da vefat eden ve 25 A¤ustos 2004 günüKonya Üçler Mezarl›¤›’nda cenazesi ses-sizce topra¤a verilen Mehmet Önder,Türk kültürünün ulu ç›narlar›ndan biriy-di.

1970 y›l› Aral›k ay›nda MEB MillîFolklor Enstitüsüne Müdür Yard›mc›s› veAraflt›rmac› olarak atand›¤›mda, Bakan-l›ktaki idarecilerden bir fleyler ö¤renmekiçin etraflar›nda dolaflmaya bafllad›m.Mehmet Önder Müsteflar, Cahit KülebiMüsteflar Yard›mc›s›, Avni Özbenli deEnstitü Müdürüydü.

Müsteflar Mehmet Önder’in eskiChevrolet marka bir makam otomobilivard›. fiehir içinde dahi s›k s›k ar›zalan›-yordu. Ayn› koridorda, iki oda solda otur-du¤um için makam›na geliflini gidifliniçok iyi izleyebiliyordum. Rahmi ad›ndabir odac›s› vard›. Hem çay-kahve ikram-lar›n› yapar hem de imzadan ç›kan ev-raklar› ilgili birimlere götürür veya yol-lard›. Bir sekreteri vard›; Ümmühan Ha-n›m.Odas›, flimdiki müsteflarlar›n odas›yan›nda özel kalem odas› bile de¤ildi. Kü-çüktü ve sade döflenmiflti. fiehirler aras›seyahatlerinde makam arabas›n› kullan-maz otobüs veya trenle seyahat ederdi.Hiçbir Genel Müdürün Makam otosuyoktu. Belediye otobüsüyle gelip gider-dik.

Avni Özbenli, 1971 y›l› yaz›nda göre-vinden istifa edince Enstitü Müdürlü¤ün-de vekâlet etmeye bafllad›m. Kültür Ba-kanl›¤› kurulmufl, Prof. Talât Sait Hal-man Bakan olmufltu. Müsteflarla yak›niliflkilerim bafllam›flt›. Odas›na her girdi-¤imde toplant› masas›n›n bir ucu daimakitap, dergi dolu olurdu. Millî Kütüpha-

neden s›k s›k bir torba dolusu kitap, der-gi geliyordu. Gördüm ki imza aralar›ndave akflam beflten sonra kitap, makale ya-z›yordu. Bu davran›fl›n› daima örnek al-d›m. Her zaman ö¤üt verirdi: “Bak sengençsin. Bakanl›kta istikbalin olabilir.fiunlara flunlara dikkat et” derdi. Ö¤ütle-ri; göreve zaman›nda gelip gitmem, kra-vatl› düzgün giyinmem, yaz›lar› beklet-meden cevapland›rmam, yafll› folklorcu-lara sayg› göstermem, devlet mal›na sa-hip ç›kmam, israftan kaç›nmam konula-r›nda olurdu. Genelde imzaya sundu¤umyaz›lar›n dilini, imlas›n› be¤enirdi. Baz›düzeltmeleri de olurdu tabiî.

Üzerinde olumlu izlenim b›rakm›flolmal›y›m ki, Türkiye ve Ortado¤u Amme‹daresi Enstitüsü s›nav›n› kazan›nca, ön-ce e¤itim görmeme izin vermek istemedi.“Buray› kime b›rakacaks›n? Pekâlâ iyibir flekilde yürütüyorsun” dedi. 15 000 ki-fli aras›nda 80 kiflinin aras›na girmifltim.Bu e¤itimin beni daha verimli k›laca¤›konusunda ›srar edince, izin verdi. SevgiBabao¤lu’nu Enstitüye müdür vekili ata-d›. “Çabuk gel” dedi. 9 ay sonra Amme‹daresi Enstitüsünü birincilikle bitirinceMüdür Vekilli¤ine döndüm. O s›rada Ba-kanl›kta yeni bir yap›lanma oldu. 1973y›l›nda Millî Folklor Araflt›rma Dairesikuruldu. Beni tereddütsüz baflkanl›¤a ge-tirdi. Oysa Avni Özbenli’den ö¤rendi¤imegöre, bir zamanlar Konyal› bir halk bi-limciyi Müdür Yard›mc›s› olarak atamakistemiflti. Çal›flkanl›¤›m› ve dürüstlü¤ü-mü gördükten sonra hemflehrilik duygu-sunu bir yana b›rakma olgunlu¤unu gös-termiflti.

Birlikte I. Uluslararas› Türk FolklorSemineri (8-14 Ekim 1973)’ni düzenledik.

ÖLÜMÜNÜN B‹R‹NC‹ YIL DÖNÜMÜNDE HALKB‹L‹MC‹YÖNÜYLE MEHMET ÖNDER

Nail TAN*

* Kültür Bakanl›¤› HAGEM Eski Genel Müdürü

ANMA YAZILARI...ANMA YAZILARI...ANMA YAZILARI...

http://www.millifolklor.com 249

Page 246: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

Seminer kitab› bas›l›nca, içinde bildirileribulunan kiflilerin telîf ücretlerini hesap-lay›p ödeme evraklar›n› haz›rlay›p imza-ya sundum. Kendi evrak›na s›ra gelince,ald› y›rtt›:

- “Evlad›m. Sen sen ol. Baflkanl›¤›nsüresince, hakk› olsa bile daire yay›nla-r›ndan telif ücreti alma. Bak, ben de al-m›yorum.memurlar, gün gelir bir liray›bir milyon ald›. Para almak için baflkala-r›n›n yaz›lar›n› yay›mlam›yor, derler” de-di.

Ondaki yöneticilik ilkelerini; ö¤ret-menim, müdürüm Avni Özbenli’den deö¤renmifltim. Bu iki de¤erli yönetici saye-sinde mahkemelere düflmeden, ceza al-madan Kültür Bakanl›¤›ndaki 28 y›ll›khizmetimi tamamlad›m. Bakan Halman’amüzevirler, Say›n Özbenli’nin akrabas›oldu¤umu söylemifller. Y›llar sonra bunubana söyledi¤inde; “Keflke akrabas› olmaonuruna sahip olsayd›m” dedim.

Mehmet Önder, Millî Folklor Ensti-tüsünün kurucular›ndand›r. 16.05.1966tarihli onayda Kültür Müsteflar Yard›m-c›s› olarak imzas› vard›r. Enstitüsününkurulup geliflmesi; Millî Folklor Araflt›r-ma Dairesi ad›n› al›p daha etkili hizmetvermeye bafllamas›nda eme¤i, hizmetibüyüktür.

Ank. Ü. DTCF Sanat Tarihi bölü-münde ö¤renci iken halk edebiyat›na, elsanatlar›na, giyim kuflama ilgi duymufl,ilk derlemelerini yay›mlamaya bafllam›fl-t›. ‹lk makalesi, Folkor Postas› dergisindeyay›mlanan “Konya Bilmeceleri”dir.

1950 y›l›nda Üniversiteyi bitirip ön-ce Konya Müzeleri Asistanl›¤›na, 1954 y›-l›nda da Müdürlü¤e atand›ktan sonraKonya halk kültürü araflt›rmalar›n› yo-¤unlaflt›rd›. Mevlâna Müzesini uluslara-ras› üne kavuflturdu. Konya MüzeleriMüdürü (1954-1964), Eski Eserler ve Mü-zeler Genel Müdürü (1964-1967), KültürMüsteflar Yard›mc›s› (1967-1969), KültürMüsteflar› (1969-1971), Baflbakanl›k Kül-tür Müsteflar› (1971-1974), Baflbakanl›kMüflaviri (1974-1977), Bonn Büyükelçili¤iKültür Müflaviri (1977-1982), ve Kültür

ve Turizm Bakanl›¤› Baflmüflaviri (1982-1987) görevleri s›ras›nda en büyük hiz-metini hep halk bilimi alan›nda verdi. 3

1987 y›l›nda emekliliye ayr›l›nca bualandaki hizmetlerini sürdürdü. Türkiye‹fl Bankas› Kültür ve Sanat Dan›flmanl›¤›s›ras›nda (1987-2000) Kültür ve Sanatad›yla 40 say› yay›mlad›¤› derginin ma-kalelerinin yar›dan fazlas› Türk halk bili-miyle ilgiliydi. Bankan›n büyük ödülü deiki kez halk bilimcilere verildi (Prof. Dr.fiükrü Elçin, Prof. Dr. Saim Sakao¤lu).

1955 y›l›nda Ord. Prof. Fuad Köprü-lü ve arkadafllar› taraf›ndan kurulan, gü-nümüzde Folklor Araflt›rmalar› Kurumuad›yla yaflayan derne¤in üyesiydi. Budernekçe verilen ‹hsan H›nçer Türk Folk-loruna Hizmet Ödülü sahibiydi.

Ald›¤› ödüller aras›nda; Üstün Liya-kat Niflan› (Almanya Hükûmeti, 1982),‹kbal Niflan› (Pakistan Hükûmeti, 1986),Fahrî Doktor (Selçuk Üniversitesi, 1986),Fahrî Doktor (Pakistan Lahor Üniversi-tesi, 1987) da bulunmaktad›r.

Çok zengin kitapl›k ve arflivini 1986y›l›nda memleketi Konya’ya ba¤›fllad›.Konya Büyükflehir Belediyesi taraf›ndan‹zzet Koyuno¤lu Müzesi içinde ad›n› tafl›-yan bir kütüphane oluflturdu. Bu kütüp-hanede 4900 kitap bulunmaktad›r. Arflivbölümünde ise kat›ld›¤› toplant›lara ilifl-kin dokümanlar, yaz›flmalar, mektuplaryer alm›flt›r. Kitaplar› ve arflivi bilgisayarortam›na kaydedilmifltir. Bu ba¤›fl›n d›-fl›nda 3500 kitab›n› Mevlâna Müzesine,500 kitab›n› da Selçuk Üniversitesine ba-¤›fllad›¤›n› biliyoruz. Ölümünden sonraAnk.Ü. ‹lâhiyat Fakültesinde hakk›ndabir doktora çal›flmas› bafllat›lm›flt›r. Buçal›flma için ölümünü beklemek mi gere-kiyordu? Çok flükür Selçuk Üniversite-sinde Prof. Dr. Saim Sakao¤lu’nun ö¤ren-cisi Mestan Karabacak taraf›ndan biryüksek lisans tezi haz›rland›¤›n› görebil-di.

Yazd›¤› 1400 civar›nda makale ve 75kitab›n içinde Türk halk kültürüyle ilgiliolanlar, en büyük bölümü oluflturmakta-d›r 4. Makaleleri; kongre, sempozyum,

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

250 http://www.millifolklor.com

Page 247: B‹RKAÇ SÖZ - Milli Folklor · 2016. 8. 3. · 12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›), Çanakkale 1996. 13. Türk Edebiyat›nda

panel kitaplar› d›fl›nda genellikle FolklorPostas›, Konya Halkevi, Türk FolklorAraflt›rmalar›, Ça¤r›, Türk EtnografyaDergisi, Hisar, Millî Folklor, Kültür veSanat, Türk Kültürü, Türk Edebiyat›, Er-dem dergileriyle Ekekon (Konya), Babal›k(Konya), Yeni Konya (Konya), Yeni Me-ram (Konya), Tercüman (‹stanbul) ve SonHavadis (‹stanbul) gazetelerinde yer al-m›flt›r. Söz konusu dergilerden Konyal›kifliler taraf›ndan yay›mlanan FolklorPostas› (Kemal Akça), Türk Folklor Arafl-t›rmalar› (‹hsan H›nçer) ve Ça¤r› (FeyziHal›c›) dergilerini daima madden ve ma-nen desteklemifl, en fazla halk bilimi ma-kalesi bu dergilerde yay›mlanm›flt›r. Ma-kalelerinde, Konya halk kültürleriyle il-gili olanlar ço¤unluktad›r. Efsaneler, bil-meceler f›kralar, Nasrettin Hoca, halk fla-irleri, türküler, el sanatlar›, giyim kuflamen çok ilgi duyup yaz› yazd›¤› konulard›r.

Türk Halk Biliminin çeflitli konula-r›nda kitap bütünlü¤ünde yay›mlananeserlerinden bizce en önemlileri flunlar-d›r:

– Konya Efsaneleri; Konya 1963– Nasrettin Hoca (Güldüren Gerçek);

Ank. 1963– Anadolu Fatih Destanlar›; Ank.

1970– Bitmez Tükenmez Anadolu; Ank.

1970– fiehirden fiehire I,II,III; ‹st. 1972-

1974– Ald› Sözü Anadolu; Ank. 1976– K›rflehir Güldestesi; Ank. 1976– Efsane Destan ve Hikâyeleriyle

Anadolu Kentleri; ‹st. 1986– Nasrettin Hoca’n›n Hayat›; ‹st.

1986– fiehirden fiehire Anadolu; Ank.

1995,1997Ayr›ca Mevlâna fiehri Konya, Ana-

dolu’yu Ayd›nlatanlar I-II (‹st. 1973,1974, 1996), Antika ve Eski Eserler K›la-vuzu (Ank.1995) ve fiaheserler Konufltuk-ça (Ank. 1996) adl› kitaplar›nda da Türkhalk kültürüyle ilgili birçok konuyu elealm›flt›r.

Mehmet Önder, Kültür ve TurizmBakanl›¤›na küskün gitti. Özellikle ikikonuda çok üzgündü. Eski Eserler veMüzeler Genel Müdürlü¤ü (1964-1967)döneminde birçok müzenin aç›lmas›n›sa¤lam›fl, etnografya bölümlerine önemvermifl, Kenan Özbel’in koleksiyonlar›n›nmüzelere kazand›r›lmas›n› sa¤lam›flt›.Fakat, hayali, ideali Millî Müze’nin An-kara Roma Hamam› yan›ndaki arazide,daha sonra Hipodrom alan›nda kurulma-s›n› sa¤layamam›flt›. Dr. Hamit ZübeyrKoflay’›n önerdi¤i Folklor Aç›k Hava Mü-zesinin kuruldu¤unu görememiflti. Müze-ler teflkilat›n›n arkeolojinin esiri oldu¤u-nu görüyor ve çok üzülüyordu. Müzelerteflkilat›nda destekleyip yüksek makam-lara getirdi¤i birçok müzecinin bu tutum-lar› karfl›s›nda vicdan azab› çekti¤ini bili-yorum. Benimle her fleyi rahat rahat ko-nuflur, dertleflebilirdi. Birçok folklor ola-y›nda birlikte hareket ettik. Üzüldü¤üikinci bir konu da elleriyle kurdu¤u MillîFolklor Enstitüsünün devam› olan HA-GEM’in budanm›fl, küçültülmüfl olmas›y-d›.

Ölümünün birinci y›l dönümündeonu rahmetle hürmetle an›yor, hayalleri-ni geçeklefltirecek cesur, çal›flkan kültürerleri arad›¤›m›z› ›srarla belirtiyoruz.Mekân› cennet olsun.

NOTLAR1- Enstitünün kurulufl hikâyesi için bk. Ön-

der, Mehmet; “Bir An›; Millî Folklor EnstitüsündenHalk Kültürlerini Araflt›rma ve Gelifltirmeye”, TürkHalk Kültürü Araflt›rmalar› 1993, Ank. s. 125-128“HAGEM Yay›nlar›: 198”

2- Önder, Mehmet; “Konya Bilmeceleri”, Folk-lor Postas›, S. 8-9, 5-6/1945,s. 14-16

3- Daha genifl bilgi için bk;– Tan, Nail; “Mehmet Önder’in Ard›ndan”,

Türk Edebiyat›, S. 372, 10/2004,s. 60-61– Tan, Nail; “Dr. Mehmet Önder’in Halk Bi-

limci Yönü” Bay, S. 110, 2004 s. 12-13 – Konya Merhaba gazetesi Mehmet Önder

Özel Say›s›, S. 18, 22 Eylül 2004, s. 144-1454- Kitap ve makalelerinin en genifl bibliyog-

rafyas› için bk. Millî Kültür Araflt›rmalar›- Dr. Meh-met Önder’e Arma¤an, hzl. Mehmet Yard›mc›, Ank.1996, s. 5-101, “Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›: 1888”

Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68

http://www.millifolklor.com 251