31

Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı
Page 2: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Editörden

BİLİMSEL BİR YAYIN ORGANI

OLMA YOLUNDA

Yunus Emre BOLAT

Değerli okurlarımız,

Öncelikle gazetemize göstermiş olduğunuz yoğun ilgiden

dolayı hepinize gazete ekibi adına teşekkür ederim. Bengütaş Duvar

Gazetesi, 2014-2015 eğitim-öğretim yılının sona ermesiyle beraber

bir süreliğine yayına ara verecektir. Verdiğimiz bu ara kesinlikle

gazetemiz için bir tatil değil, aksine yoğun bir çalışma dönemidir.

Geçtiğimiz yıl olduğu gibi, bu yayın arasında da toplantılar

düzenlenecek, istişareler yapılacak, yeni kararlar verilecektir.

Şimdiden söylemek istiyorum ki bölümümüzde akademik hayata

atılmayı düşünen, araştıran, bilimsel çalışmalar yürütmeye gönüllü

olan öğrencilerce "KTÜ Türkoloji Araştırma Topluluğu" adında bir

topluluk oluşturacağız.

Güzel ve büyük işler yapmayı düşünerek

kuracağımız bu oluşum, öğrencilerin

Türkoloji alanında bilimsel çalışmalar

yürütmesi ve araştırmalar yapması esasına

dayalı olarak faaliyet gösterecektir. İşte bu

fikirle çıktığımız yolda Türkoloji

öğrencilerini aramıza bekliyoruz. Aynı

safta yürüyerek nice büyük işler

yapacağımızı kanıtlamak istiyoruz.

Bengütaş da yeni döneminde, verilen

kararlarla artık yalnızca bilimsel çalışma

ve araştırma yazılarını bünyesinde

barındıran bir yayın organı haline

gelecektir. Daha çok öğrenci odaklı bir

yayın organı olan Bengütaş, ülkemizin dört

bir yanındaki Türkoloji öğrencilerinin

metinlerini de bünyesinde barındıracaktır.

KTÜ Türk Dili ve Edebiyatı bölümü,

yapacağı bu bilimsel atılımla, yaygın bir

yanlış algılama olan "Türk dili ve edebiyatı

bölümleri yalnız aşktan, kuşlardan,

kelebeklerden vs. bahsediyor." görüşünü

yıkacaktır. Türk dili ve edebiyatının bir

sosyal bilim dalı olduğu gerçeğini daha da

kuvvetlendireceğiz.

Bir yılı aşkın süredir

verdiğimiz çabaların karşılığı,

okuyucuların gazetemizi gördüğünde

yüzlerinde oluşan bir tebessüm oldu daima.

Biz bu düşünceyle yola çıktık ve başardık.

Gazetemize reklam unsurlarını, maddî

hiçbir beklentiyi bulaştırmadan bugünlere

kadar getirebildik. Kurucumuz Doç. Dr.

Özer Şenödeyici'nin yaktığı ışıkla

ilerlediğimiz bu yolun sonu yoktur.

Bengütaş'ı adı gibi "bengü" yapma

mücadelemiz hiçbir zaman sona

ermeyecektir. Geride bıraktığımız yayın

döneminde emeği geçen ekibimize, bizleri

eserleriyle destekleyen yazarlarımıza,

bizleri ayakta tutan takipçilerimize

teşekkür ediyorum. Bu sene mezun olan

öğrencilere de şahsım ve gazete ekibimiz

adına gelecekte sağlık, başarı ve huzur

dolu bir ömür diliyorum. Önümüzdeki

yayın sezonunda "bilimsel bir yayın

organı" olma yolunda ilerleyeceğimizin

mutluluğu ve haklı gururuyla hepinize iyi

okumalar diliyorum.

Page 3: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Kurucu

Doç. Dr. Özer ŞENÖDEYİCİ

Editör Yunus Emre BOLAT

Bengütaş Yayın Kurulu

Nuray ACAR

Hilal TUNA

İhsan BAYRAK

Bayram AKI

Gamze SAK

İrem ERTEN

Seçil HAVUZ

Burcu BEKİROĞLU

Damla KARAYİĞİT

Serap CENGİZ

Kevser BAYAZIT

Gülsüm KANOĞLU

Meryem ZENGİN

Büşra BİRCAN

Bengütaş Duvar Gazetesi’nin yazılı izni olmaksızın herhangi bir vasıtayla kısmen de olsa

çoğaltılamaz. Kaynak göstermek şartıyla alıntı yapılabilir.

Gazetede yayınlanan yazıların tüm sorumluluğu yazarlara aittir.

Adres:

Karadeniz Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Ortahisar/TRABZON

bengutasduvargazetesi.blogspot.com

[email protected]

Her hakkı saklıdır.

Page 4: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Röportaj

PROF. DR. KEMAL ÜÇÜNCÜ İLE

SÖYLEŞİ

Söyleşiyi Yapan: İhsan BAYRAK

1-) Değerli hocam, öncelikle kendinizi tanıtabilir misiniz?

Tabi ki. 1969 yılında Trabzpn Akçaabat Akçaköy’de doğdum.İlk ve orta öğrenimimi

Akçaköy kasabasında tamamladım.1993 yılında Atatürk Üniversitesi Edb fakültesi tde

bölümünden mezun oldum.Aynı yıl KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi TDE Eüğitimi bölümüne

araştırma görevlisi olarak girdim 1998 yılında naklen KTÜ Edb fak. Geçtik.2002 yılında

doktora eğitimini tamaladım 2004 yrd doç 2007 doçent 2013 yılında Türk Halk Edb

Anabilim dalında profesör oldum.

2-)Lisans eğitiminin ardından yüksek lisansta Halk Bilimi, Halk Edebiyatı

alanlarına yönelmenizin arka planında ne var?

Esasen Yeni Türk Edebiyatı kadrosunda akademik hayata başladım. O günkü

değerlendirmem Türkiye'de Yeni Türk Edebiyatı alanının “bilimlik” olma iddiasının çok yere

basmadığı şeklinde oldu. Dostum Ali Akar’la yaptığımız değerlendirme neticesinde benim

disiplinlerarası okumalarımı kullanabileceğim Türk Halk Bilimi alanına yöneldim. Köprülü,

Togan ve Atsız’ın tarihe ve folklora bakışı o yıllarda beni derinden etkilemişti.

3-) Türkoloji alanında ülkemizdeki çalışmalar ne durumda? Artıları ve eksileri

neler?

Geç başladı, İyi başladı, ümit verici atılımlar yapıldı. 1950’den sonra peyderbey

inkıraza sürüklendi. Bugün nicelik olarak pek çok kurumda Türkoloji eğitimi veriliyor lakin

nitelik olarak seviye çok aşağılarda. Türkiye Türkolojisinin bir bilim politikası ve hedefleri

yok. Rastgele doğaçlama gidiyor işler. XXI yüzyıl Türkiye dergisindeki Türkoloji eleştirileri

köşemde bu konulara çokça değindim

4-) Gelecekte Türkolojinin üzerinde önemle durması gereken konu ya da konular

var mı?

Türk kültür havzasının bütünün monografik olarak çalışılması, kültür envanterinin ortaya

konulması gerekir. Ayrıca yurtdışı merkezlerde yapılan temel çalışmalar dilimize

kazandırılmalıdır. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu nüfuz ve ilgi alanları ile ilgili bilgiler “geç

kalındı ama” bir an önce üretilmeye başlanmalıdır.

5-) Yürüttüğünüz Halk bilimi çalışmaları hakkında bilgi verebilir misiniz?

Bu aralar Doğu Karadeniz Kültür Envanterini tamamlamaya çalışıyoruz anabilim dalı

olarak. Arşivimizi bir düzene oturtup yayınlamayı planlıyoruz. Köroğlu destanının Tiflis

Page 5: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

versiyonu, Dede Korkut ve Bayburt çalışmalarımız yayınlanmak üzere bekliyor. Keza Türk

Kültür Havzası, Türklük Bilime Giriş El kitapları masa üzerinde.

6-) Akademisyen kişiliğinizin yanında çeşitli gazete ve internet sitelerinde

yazılarınız var. "Aydının görevi çimdiklemektir" anlayışı doğrultusunda siyasal, sosyal,

kültürel alanda halkı bilgilendirici yazılarınız var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Çok şey söylemek isterim burası uygun düşmez. O bahsettiğiniz yerlere bakarsa

arkadaşlar söylemek istediklerim açıktır. Tarih hesabı aydınlardan sorar. Aydının susma ve

geçiştirme hakkı yoktur. Bilgi aynı zamanda eylemdir. Halktan şikâyetçiyim üniversite

öğrencilerinden çokça Türkoloji öğrencilerine milletim adına kırgınım. Köy bakkalı gibiler.

Ait oldukları kültürle ilgili büyük oranda hiçbir duyarlılık ve kaygı taşımadıklarını

görüyorum. Ne yapılabilir? Doğrusu bilemiyorum.

7-) "Tüş ve Düşünce", "Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi",

"Uluslararası Karadeniz Havzası Halk Bilimi Araştırmaları Dergisi" gibi aktif yayınlar

yürütüyorsunuz. Bu yayınların çalışmaları nasıl gitmektedir?

Yukarıda sorduğunuz sorularla bağlı. Uyandırabilir miyiz, çimdikleyebilir miyiz

derdindeyiz. Yoksa benim boyutlarımı aşan ciddi bir mali külfet. Olumlu tepkiler aldık. Tüş

gördürmeye böylelikle düşündürmeye gayret edeceğiz.

8-) Gelecekte bu yayınlara yenilerini ekleme düşünceniz var mı?

Bizde proje bitmez. Büyük bir proje külliyatımız var. Lakin kaynak ve imkan yok bu

bizim kültür düşmanı öğrencilerimiz büyüyünce politikacı oluyorlar sonra onları kültürel

çalışmaların önemi konusunda ikna etmeye çalışıyoruz.

9-) Karadeniz Havzası ile ilgili önemli projeleriniz var. Gelecekte önemli bir rol

üstlenecek olan bu havza hakkında bizlere neler söylemek istersiniz?

Tarihin gelecek 50 yılı bu alanda şekillenecek. Avrasya'nın kalpgahı durumunda.

Sadece Karadenizliler ve Türkiye farkında değil. Bütün dünya farkında. Bu anlamda

Karadeniz Araştırmalarına dünyada artan bir ilgi var. Bizimkiler hala vesileler diliyor, dua

ediyor, inşallah bir netice alırlar!

10-) Biz gençlere, Bengütaş ailesine neler söylemek istersiniz?

Başarılar diliyorum, çabalarınız takdir ediyorum, arayışınızı önemsiyorum. Herkese selam ve

muhabbetlerimi sunarım.

Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Page 6: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

BÖLÜM ÖĞRETİM

ÜYELERİMİZDEN MEZUNLARA

2015 MEZUNU GÜLLERİME- PROF.

DR. ALİ ÇELİK

Dört yıl önce, emekliliğime iki yıl kala tanıdım sizleri.

Bahçıvan başı olduğum Türk Dili ve Edebiyatı bağının yeni gülleri

idiniz. Tıpkı sizden önceki güllerimiz gibi sizler de çok güzeldiniz.

Zaman hızla geçti. Büyüdünüz, olgunlaştınız. Şimdi bağdan ayrılma

zamanınız. Aslında, bu bir hazan değil, hasat mevsimi ve bir ayrılık

vakti. Sevdanın yegane gıdası olsa da, ayrılık her zaman acı verir,

acın da acısıdır. Bakın şair bunu ne güzel ifade etmiş:

“Ölüm ile ayrılığı tartmışlar

Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık”

Hasretlerin başlangıcı olan ayrılık, başka vuslatların da umut kapısıdır. Ayrılık

olmasaydı özlem denilen o muhteşem duyguyu tadamaz, sevdiklerimizle birlikte geçirdiğimiz

o mutlu anları hatırlayamaz, dudaklarımızdan, içimizi kavuran o,

“Bir dem var mı ki âh iderek anmaya gönül

Ey serv-i kad seninle geçen rüzgârını” mısraları dökülmezdi.

Kırk yılı aşkın bir zaman bahçıvanlarından biri olmakla müftehir olduğum “Eğitim

Gülzarı” nın, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün gülleri, mevâhibleri, alpleri, erenleri,

bilgeleri, öğretmenleri, hocaları, başkanları, dekanları, rektörleri, sevdiklerim, saydıklarım…

Güllerim benim,

Bizler bu gülzara iyi baktık. Hep muhteşem güller yetiştirdik. Onlar, dünyada emsâli

zor bulunur nadide güllerdir.

Onlar, dört yıl boyunca bu kutsal gülzarda, oluklarından Nef’i, Baki, Fuzulî, Yahya

Kemal, Akif, Orhan Veli, Necip Fazıl, Kemalettin Kamu, Karacaoğlan, Gevhiri, Âşık Ömer,

Âşık Veysel, Pir Sultan Abdal, Mevlâna, Yunus ve daha yüzlerce şairin mısralarının aktığı

pınarların başında dinlenerek ruhlarındaki susuzluğu giderdiler.

Onlar, mitoloji ve destanlar vadisinde, Oğuz Kağan’la, Alpamış’la, Manas’la, Dedem

Korkut’la, Köroğlu ile Battal Gazi ile tanıştılar.

Onlar, Orhun vadisinden esen kutlu rüzgardan, ataları Bilge Kağan’ın, Kültigin’in,

Tonyukuk’un, bu gün de öneminden hiçbir şey kaybetmeyen, nasihatlerini dinlediler.

Onlar, Yahya Kemal’in “Bu dil ağzımda anamın sütüdür” dediği ve bütün haince

saldırılara rağmen, bugün de dünyanın en güzel dili olan Türkçenin, nasıl mükemmel, nasıl

Page 7: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

üretici, nasıl işlek bir dil olduğunu kavradılar. Dilin, insanı insan, insan topluluğunu da millet

yapan asli unsur olduğunun şuuruna vardılar.

Onlar, haksızlıklar karşısında:

Yumuşak başlı isem kim demiş uysal koyunum

Kesilir belki fakat çekmeğe gelmez boynum” diyen Akif’in; bir türlü karınları

doymak bilmeyen asalak, hırsız yöneticilerle:

“Yiyin efendiler yiyin bu han-ı iştiha sizin

Doyunca, tıksırınca patlayıncaya kadar yiyin.” diye alay eden Tevfik Fikret’in

sofralarında konuk oldular.

Onlar, Mevlana’nın, Hacı Bektaş’ın, Hacı Bayram’ın tevazu ve hoşgörü ırmaklarında

yüzdü, Dadaloğlu’nun, Köroğlu’nun yiğitçe haykırışlarıyla çınlayan dağlarda gezdiler.

Onlar, ulu dergâhına varıp,

“Söz ola kese savaşı

Söz ola kestire başı

Söz ola ağulu aşı

Bal ile yağ ede bir söz”

“Kişi bile söz demini, demeye sözün kemini

Şu cihan cehennemini sekiz uçmak ede bir söz” diyen Yunus Emre’yi dinlediler,

ondan el aldılar. Sözün gerçeğini, söz söylemenin sırrını öğrendiler. “Ağzından çıkanı kulağı

işiten” “yalandan ve riyadan âzâde, Hakk’ı bilen ve düzgün konuşan birer söz sultanı olarak

yetiştiler.

İşte bizim güllerimiz bunlardır. Bunların renkleri al-beyazdır. Buram buram millî ve

manevî değer kokarlar. Bunlar saffettir, iffettir, edeptir, hayadır, vefadır, doğruluktur. Bunlar

sevdadır. Bunlar şiirdir, romandır, hikâyedir, masaldır, destandır. Bunlar dünyanın en güzel

gülleridir. Bunlar bizim güllerimizdir.

Gül olmalarına, güzel olmalarına, sevecen olmalarına, nazenin olmalarına rağmen,

hiçbir boranın, fırtınanın, kasırganın koparamayacağı kadar sağlam köklerle bu vatana bağlı,

hiçbir sam yelinin solduramayacağı kadar mukavimdirler.

İşte şimdi, bu güne kadar olduğu gibi, şimdi de güllerin gölgesinde yeni güller

yetişecek, bu güzellikler gülden güle ebediyete kadar taşınacak.

Güllerim benim, Anadolumun dört bir yanına ilim irfan kokularını yayacak güllerim.

Kazanımlarınızı, memleketimizin her köşesinde sizi sabırsızlıkla bekleyen taze fidanlara

aşılamak için dört bir yana dağılın. Bahçıvanlarınızın size aşıladığı güzel, doğru, iyi her ne

varsa siz de onları onlara aktarın.

Sizleri her zaman özleyeceğim. Allah’a emanet olun.

Page 8: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

PROF. DR. ASİYE MEVHİBE COŞAR

Sen/Siz,

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün 2015 mezunu,

Tüm zamanların belki de en çok şiir konuşan öğrencisi,

Şimdi son yolcu,

Şöyle bir dört yılın muhasebesi yorar mı seni?

Hatırlıyor musunuz Bölüm’e geldiğiniz ilk günü? İlk dersinizi, ilk merhabanızı, aynı sırayı

paylaştığınız ilk arkadaşınızı…

Hayalleriniz nelerdi, umutlarınız? Kırgınlıklarınızla, yılgınlıklarınız, yorgunluklarınız

tartılabilir mi sevgilerinizle? Sevgiler ki en çok talep ettiğinizdi nazarımda…

Şimdi ey yolcu,

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün 2015 mezunu,

Tüm zamanların belki de en çok şiir okuyan öğrencisi

Biriktirilmiş anılar, “alnınızda bilgilerden bir çelenk”, bir dönüm noktasının sizi başka

noktalara eklemlediği yerdesiniz…

Hani “firkat”ta “vuslat”, “vuslat”ta “firkat” zamanını idrak hali…

Hani “gitmek de zor, kalmak da” anı

Tüm zamanların belki de en çok şiir yaşayanı,

Şimdi bir yolcu,

Türk Dili ve Edebiyatı 2015 mezunu,

“Sevdik biz sizi… Siz de bizi sevdiniz bir ara”

“Ne uzundur unutuş, ah ne kısadır sevda” oysa…

Şimdi git ey yolcu, gitmek zamanı; hep beklenen andır bu, sil gözyaşını!

Bütün şiirleri topla heybende, git şimdi.

“Özge yerler gör, özge sefalar sür”

“Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız,

Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız,

Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!...”

Page 9: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

YRD. DOÇ. DR. FIRAT CANER

Mezunlar,

Sizler için dileğim, hayatın her birinizin karşısına kendisi gibi

insanlar çıkarması. Etrafınızdaki insanlar siz başkalarının yüzüne nasıl

davrandıysanız size öyle davransınlar. Başkalarının arkasından ne

şekilde konuştuysanız sizin arkanızdan öyle konuşsunlar. Başkaları için

dilediğiniz her şeyin sizin için de gerçekleşmesini temenni ederim.

Önem verdikleriniz için önemli olun. Değer atfettikleriniz değer

atfetsinler size. Siz nasıl evlatlarsanız, evlatlarınız da öyle evlat olsunlar.

İnsanlar için bir şeyler yaparken ne kadar özen gösteriyorsanız,

hastalandığınızda karşınıza çıkan doktorlar öyle bir özenle tedavi etsin

sizi, adalete ihtiyaç duyduğunuzda hukukçular öyle bir özenle çalışsın sizin için. Ektiklerinizi

biçmenizi dilerim. Hayat size sizin kadar güzel şeyler getirsin.

YRD. DOÇ. DR. GÜLSEREN ÖZDEMİR

Yağmur yağmamazlık edemez

Taş düşmemezlik”

İlhan Berk

Elbette kaçınılmaz olarak bütün başlangıçlar bitişlere ve onlar

da yeni başlangıçlara, ilkyazlar kışlara ve kışlar da yeniden ilkyazlara

gebe. Hatırlamak ve hatırlamamak isteyeceğiniz pek çok anı ile almış

olduğunuz önemli yolun önünüzde yeni yollar açacağının elbette ki

farkındasınız. Benim için üniversite Şeyh Galib’in “Eyvah o rûzgâr

geçti / Gül geçti vü hâr hâr geçti” mısralarında anlattığı türden bir

zamandı. Eminim birçoğunuz için de böyledir. Bitiş konuşmaları -veda

demiyorum- sanki bir hüzün bulutunun gölgesi eşliğinde

yapılmalıymış gibi görünse de biliyorum ki bir mucize gerçekleşip

bize fırsat verilse çoğumuz başa dönmek istemeyecektir. Geldiğiniz noktada çok şey yaşamış,

görmüş geçirmiş bir eda ile sizlere bundan sonra yapacaklarınızla ilgili öğütler verecek

değilim. Yalnızca “Seçimlerimiz biziz ve biz seçimlerimiziz.” demekle yetineceğim.

Aklımızı, hislerimizi ve vicdanımızı dışlamadan aldığımız kararlar yaşamınızı belirler.

“Hayatın sana aslında kendini gerçekten yalnız bir kere gösterir ve insanı tek başına bırakır.”

diyor Küçük İskender. O anı bir an önce yaşamak mı iyidir yoksa olabildiğince geç mi, diye

düşünmeden edemiyor insan. Küçük İskender demişken, sizlerin yeni başlangıçlar yaparken

Büyük İskender’e kafa tutan Diyojen gibi insan bulmak için gündüz vakti fenerle dolaşmak

zorunda kalmayacağınız bir dünyada, o dünyayı bilginizle ama öncelikle insanlığınızla

aydınlatan fenerler olmanızı dilerim.

Page 10: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

DR. MUSTAFA AÇA

Sevgili arkadaşlar;

2013 yılının Haziran ayında yeni görevime başlarken yeni

öğrencilerimle karşılaşacak olmanın heyecanı belirsizliklerin getirdiği

tedirginliğin çok ötesindeydi. Nihayet Eylül ayı gelmiş ve yeni

öğrencilerimle tanışma fırsatı bulmuştum. Şimdi mezun olma yolunda

koşar adım ilerleyen sizler o zaman 3. sınıfta idiniz. İlk derslerden

geçtiğimiz haftalardaki son derslerimize kadar çok güzel bir iletişim

ortamı oluşturduk sizlerle. Bazen beni kızdırsanız veya üzseniz de kısa

sürede gönlümü almayı da bildiniz. Değer üretme kaygısıyla hareket

eden her birey gibi sizlerden dürüst ve ilkeli olmanızı istedim.

Aileleriniz sizleri okutarak kollarınıza birer altın bilezik taktılar. Dürüst ve ilkeli olmanız

yolundaki talebim ise kulağınızda küpe olur umudu taşıyorum. Her güzel şey bir gün gelir

biter şüphesiz. Lakin dileğim o ki bu bitişler çok daha güzel başlangıçları beraberinde getirsin.

Güle güle gidin uşaklar!

Araştırma

DİLDE DOĞRU: TÜRKÇENİN

YAZIMINDA VE SÖYLEYİŞİNDE

YABANCI ETKİLER

Yunus Emre BOLAT

Özet: Dilde doğru dilbilgisi ve dilbilim çalışmalarının

ışığında farklı bakış açıları ile değerlendirilmektedir. Dile dair

teorik varsayımlar ile dilin kullanımından kaynaklanan pratikler bu

bağlamda çoğu zaman çelişmektedir. Bu cümleden olmak üzere

Türkçenin görece konuşulduğu gibi yazılan bir dil olması varsayımı

da konuşucularının elinde farklı görünümler arz etmektedir. Bu

farklı görünümler dil karışması olayına da sebebiyet vermektedir.

Türkçede, özellikle İngilizce başta olmak üzere diğer

dillerden alınan kelimelerin telaffuzu kadar yazımı da ele alınması

gereken ve dilin doğasını etkileyen bir durumdur. Çeşitli yanlış

kullanımların tespit edilmesi ve bu yanlış kullanımlara doğru alternatiflerin sunulması

gereklidir. Teknolojinin gelişmesi, farklı dillerin konuşucuları arasındaki iletişim, sosyal ağ

sayfalarının geniş kitlelerce kullanımı, Avrupa-Türkiye arasındaki göçler bir tür dil

karışmasına sebep olmaktadır. Türkçenin yazımında, giderek söyleyişten uzaklaşılmaktadır.

Bu, dilin geleceği açısından tehlikeli bir durum olmakla beraber, düzeltilmesi gerekmektedir.

Söz konusu durumun biri söyleyişte diğeri yazımda olmak üzere dili ilgilendiren iki

yönü vardır. “MP3” yaygın bir şekilde “em pi üç” veya “em pe üç” şeklinde telaffuz edilen

bir örnektir. Burada Türkçe ile İngilizce söyleyiş birbirine karıştırılmış durumdadır.

Örnekteki “m” ve “p” sesleri İngilizceye uygun olarak telaffuz edilirken “üç” rakamı Türkçe

Page 11: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

söylenmektedir. Ya Türkçe söyleyişe uygun olarak “me pe üç” ya da “em pi tri” mi

demeliyiz? Burada Türkçe ve İngilizce söyleyişler iç içe geçerek, bir çeşit dil karışması örneği

oluşmuş durumdadır. Özellikle yabancı dilden Türkçeye giren kısaltmalarda görülen bu

telaffuz sorununun örneklerini çoğaltmak ne yazık ki mümkündür. Bu örnekleri basında ve

sosyal medya üzerinde fazlaca görebiliyoruz. Öte yandan yabancı dil etkisi, Türkçe

kelimelerin yabancı dillerde okunuşunu sağlamak üzere tercih edilen yazım biçimlerinde de

kendini göstermektedir: Eskici kelimesinin “eskidji" şeklinde yazılmasının yanı sıra özel

isimlerin yazımında da uluslararası imlanın belirleyiciliği dikkat çekmektedir. Türkçeye ait

bir kelimenin farklı dillerdeki yazım ve kurallara göre düzenlenmesi ve o şekilde kullanımın

yaygınlaşması kabul edilebilir bir durum değildir.

Bir çeşit dil karışmalarını göstererek, örnekler üzerinden değerlendireceğimiz

yazımda ve telaffuzda yabancı dil etkisi bildirimizin konusunu oluşturmaktadır. Genel olarak

bu konudaki yanlışlıkların düzeltilmesi, kelimelerin Türkçe söyleşiye uygun bir şekilde telaffuz

edilmesi için tespitler yapılacaktır. Bunun için çalışmamızda sosyal medya ile basından

derlenen örnekler incelenecek, dilimizin söyleyişi ve yazımına dair tutulacak yola dair

sonuçlara gidilmeye çalışılacaktır. Bu sonuçların makalemiz aracılığıyla duyurulması,

dilimizin doğru kullanımı açısından önem arz etmektedir.

Anahtar kelimeler: dilde doğru, dil karışması, Türkçede yabancı etkiler

Teknolojinin gelişmesi, farklı dillerin konuşucuları arasındaki iletişim, sosyal ağ

sayfalarının geniş kitlelerce kullanımı, Avrupa ile Türkiye arasındaki göçler, insan hayatının

her noktasında etkili olduğu gibi, milletler için en değerli varlıklardan birisi olan dilde de

etkili olmaktadır. Dile yansıyan yabancı etkiler, dilin doğasını etkilemekte ve bir çeşit dil

karışması problemine neden olmaktadır. Ana dili ile ikinci dil arasında kalan kişinin

konuşmasında dil karışması olur. Dil karışması, dillerden birinde diğer dilin etkisiyle

değişmeler olması durumudur. 1 Türkçe konuşan kişiler arasında daha çok İngilizcenin

dilimize etki ettiği açık bir şekilde görülmekte ve bu da halk arasında "Türkilizce" denilen bir

yapay dilin oluşmasına sebebiyet vermektedir. Daha büyük bir felaket ise, dil karışmalarının

doğal görülmesi ve doğal görülmesinden ötürü de konuşucuların alışkanlıklarından

vazgeçmemesidir. Türkçede, özellikle İngilizce başta olmak üzere diğer dillerden alınan

kelimelerin telaffuzu kadar yazımı da ele alınması gereken ve dilin doğasını etkileyen bir

durumdur. Çeşitli yanlış kullanımların tespit edilmesi ve bu yanlış kullanımlara doğru

alternatiflerin sunulması gerekir. Türkçenin yazımında giderek söyleyişten uzaklaşılmaktadır.

Bu konudaki çalışmalar, dilin geleceğini ilgilendirmektedir.

Ülkemizdeki dil karışmalarının sebebi olarak tespit ettiğimiz bazı sonuçlara değinmek

gerekir. Bu sebeplerden birisi teknolojinin gelişmesidir. Modern dünyada bilinen bir gerçektir

ki teknoloji çok hızlı gelişiyor ve değişiyor. Bu hızlı değişim ve gelişim getirdiği faydaların

yanında bizden birçok şeyi de götürüyor. Kültürün yozlaşması başlığı altında bir hayli fazlaca

sayabileceğimiz unsurların yanında, konumuz olan "dil" unsurunun da giderek olumsuz yönde

ne kadar etkilendiği de gerçektir. Dildeki malzemelere, yabancı bazı unsurlar etki ettiğinde

karışmalar fazlaca görülebiliyor. Teknolojinin gelişmesiyle kullanılan cihazlar, terimler başlı

başına bir külliyat oluşturabilir. Yabancı ülkelerden kendi ülkemize gelen teknolojik terimler

dilimizde yer ediyor. Dilimize giren bu kelimeler için kurumlarca ve şahıslarca Türkçe

alternatifler sunulsa da yaygınlaşamıyor ve Türkçenin zenginliği kaybolmuşçasına yabancı

unsurlar tercih ediliyor. Teknolojinin faydalı yönlerini almamız gerektiği halde acı bir

gerçektir ki kültür unsurları da milletimize yansıyor. Çoğu zaman doğal karşılanan bu durum

1AŞÇI, Ufuk Deniz, (2013), "İngiltere'deki Türkçe Konuşan Toplumda İki Dillilik (Bilingualism) ve Dil

Karışması (İnterference)", Bengü Bitig: Ahmet Bican Ercilasun Armağanı, (ed. Bülent Gül), Ankara: Türk

Kültürünü Araştırma Enstitüsü, 101, 107.

Page 12: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

dilimizin geleceği açısından tehlikeler oluşturuyor. Türkçenin söyleyişine, yapısına uygun

olarak sunulan alternatiflerin halk arasında yaygınlaşmamasının sebebi ise bazı terimlerin

dünyaca aynı dilde kullanılmasından kaynaklanmaktadır.

Dil karışmalarının sebeplerinden ikinci olarak tespit ettiğimiz durum ise farklı dilin

konuşucularıyla kurulan iletişimdir. Bu iletişim, farklı kültürlerde yetişmiş, farklı kültür

kaynaklarından beslenmiş ve farklı dili konuşan insanlar arasındaki iletişimdir. Çoğu zaman

farklı dilleri konuşan iki konuşucu arasında da dil karışmaları meydana gelmektedir. İki farklı

konuşucunun iki farklı dilden etkilenmesi esasına dayanan bu dil karışmaları pek yaygın

olmamakla beraber, yaşanan bir hadisedir. Elbette farklı kültürleri ve bu kültürü oluşturan

insanların dilini bilmek bizlere bir zenginlik katacaktır. Yalnız kendi kültürümüzü ve dilimizi

koruyamadığımız zaman bu "kültür zenginliği" bir anda "kültür fakirliği" olarak olumsuz

yönde dönüşebilmektedir.

Sosyal ağ sayfaları günümüzde geniş kitlelerce kullanılan, ihtiyaçları duyulan alanlar

olmaya başladı. Özellikle yabancı menşeili sosyal ağ sayfalarında Türkçe dil seçeneği olsa da

kullanıcılar ister istemez yabancı terimlerle karşı karşıya kalabilmektedir. İnsanlar tarafından

bir modernlik göstergesi haline gelen bu yabancı terimler Türkçedeki "olmak, etmek, yapmak

vb." fiillerle sık sık kullanılıyor. Bu yanlış kullanımların örneklerini çoğaltmak ne yazık ki

mümkündür. Yabancı dillerden Türkçeye girmiş ve özellikle sosyal ağ sayfalarında

kullanılmaya devam eden bazı kelimelerin kullanımları ve anlamları aşağıdaki gibidir.

Agile olmak: Çevik olmak

Aline olmak: Sıralanmak

Aloke etmek: Tahsis etmek

Assign etmek: Görev atamak

Avoid etmek: Önlem almak, önlemek

Big picture: Büyük resim

Bold yapmak: Kalınlaştırmak

Book etmek: Yer ayırtmak

Challenge etmek: Meydan okumak

Check etmek: Kontrol etmek

Clarify etmek: Açığa kavuşturmak

Collaborate olmak: İşbirliği yapmak

Combine etmek: Eşleştirmek, bir araya getirmek

Communicate etmek: İletişim kurmak, iletişimini yapmak

Contribute etmek: Katkıda bulunmak

Convince etmek: İkna etmek

Cover etmek: Kapsamak

Date etmek: Çıkmak

Deal etmek: Anlaşmak

Declare etmek: Beyan etmek

Discuss etmek: Tartışmak

Domine etmek: Üstünlük kurmak

Down olmak: Üzülmek, moralinin bozulması

End-up etmek: Düşmek, boylamak

Enterlamak: Giriş yapmak

Fail olmak: Başarısız olmak

Favor yapmak: İyilik yapmak

Fit olmak: Formda olmak

Fixlemek: Sabitlemek

Focus olmak: Odaklanmak

Page 13: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Follow etmek: Takip etmek

Forward etmek: İletmek

Frustrate olmak: Hayal kırıklığı yaşamak

Handle etmek: Başa çıkmak

Highlight etmek: Altını çizmek, belirginleştirmek

Host etmek: Ev sahipliği yapmak

Ignore etmek: Görmezden gelmek, göz ardı etmek

Insight vermek/almak: Bilgi vermek

Insist etmek: Israr etmek

Involve olmak: Dahil olmak

Join etmek: Katılmak

Justify etmek: Doğrulamak

Lead etmek: Liderlik etmek

Like etmek: Beğenmek

Linklemek: Bağlanmak, bağlantı kurmak

Manage etmek: İdare etmek

Match etmek: Eşleştirmek

Mean etmek: Kastetmek

Merge etmek: Birleştirmek

Offer etmek: Teklif etmek

Peak yapmak: Zirveye, en üst seviyeye ulaşmak

Penetre etmek: Nüfuz etmek

Post etmek: Yayınlamak

Process etmek: İşlemek

Promote etmek: Tanıtmak, parlatmak

Push etmek: Bastırmak

Question etmek: Sorgulamak

Raise etmek: Yükseltmek, artırmak

Read etmek: Okumak

Refere etmek: Kaynak göstermek

Refresh etmek: Yenilemek

Resetlemek: Yeniden başlatmak

Reply yapmak: Cevap vermek

Report etmek: Rapor vermek

Revize etmek: Düzenlemek

Run etmek: Çalıştırmak

Save etmek: Kaydetmek

Send etmek: Göndermek

Set etmek: Belirlemek

Schedule etmek: Tarih belirlemek

Search etmek: Aramak, araştırmak

Share etmek: Paylaşmak

Submit etmek: Sunmak, teslim etmek

Sum up etmek: Özetlemek

Support etmek: Desteklemek

Tricklere gelmemek: Kanmamak

Trigger etmek: Tetiklemek

Update olmak/etmek: Güncellemek, güncel olmak

Page 14: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Waouw olmak: Etkilenmek, şaşırmak

Wrap up etmek: Toparlamak2

Dil karışmalarının bir başka sebebi ise Avrupa başta olmak üzere, Türkiye ile diğer

ülkelerle arasında gerçekleşen göçlerdir. Özellikle yurtdışında yaşayan bir kimsenin,

anavatanına döndüğünde dilindeki değişmeler çok kolayca fark edilebilmektedir. İki dilin

arasında kalan kişi, yine arasında kaldığı bu iki dilden çeşitli unsurlar alarak ortaya karışık bir

dille konuşma görüntüsü çıkarmaktadır. Bu mesele Türk dili tarihinde farklı lehçelerle

yazılmış eserlerde de görülmüştür. Eski Anadolu Türkçesi dönemi içerisinde

değerlendirdiğimiz bazı eserlerde de Doğu Türkçesi ile Batı Türkçesinin etkilerinin aynı anda

görüldüğü ortaya konulmuştur. Bu hususlarda birçok bilim adamı görüşlerini belirtmiş ve bu

durumun göç ve savaş sebepleriyle açıklanması genel kabul gören bir görüş olmuştur. Öyle ki

dil karışması, karışık dilli eserler mevzularında “göç” önemli bir faktör olarak karşımıza

çıkmaktadır.

Günümüzde Türkçenin önemli sorunlarından birisi de kısaltmaların yazımı, telaffuzu

ve özel isimleri niteleyen bazı kısaltmalara gelen, kesme işaretiyle (') ayrılan eklerin seçimi

konusunda yaşanan kararsızlıklardır. Yanlış telaffuz edilen kısaltmaların örneklerini

çoğaltabilmek de ne yazık ki mümkündür. Aşağıdaki tabloda, dil karışmalarına sebebiyet

veren örneklerin yanında, sık sık İngilizce söyleyişe uygun olarak kullanılan kısaltmalar

verilmiştir:

ÖRNEK KELİME YANLIŞ TELAFFUZ DOĞRU TELAFFUZ

MP3 em-pi-üç, em-pe-üç me-pe-üç

F5 ef-beş fe-beş

FF ef-ef fe-fe

NTV en-ti-vi ne-te-ve

CNN si-en-en c-ne-ne

S5 es beş se beş

PC pi-si pe-ce

CV si-vi özgeçmiş

MSN em-es-en me-se-ne

USB yu-es-bi u-se-be

PVC pi-vi-si pe-ve-ce

IMF ay-em-ef i-me-fe

2 Örnekler sosyal ağ sayfalarından derlenmiştir.

Page 15: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Yukarıdaki tabloda kısaltmalarda yapılan yanlışlar verilmiştir. Yaygın olarak İngilizce

dilimizin doğasına etki etmektedir. Bu sebeplerden ötürü yazımda ve söyleyişte dil

karışmalarına sık sık rastlamaktayız. Türkiye'de yapılan derlemelerle elimizdeki örnekleri

inceleyeceğiz. İlk olarak inceleyeceğimiz örnek "MP3" terimidir. Müzik dosyalarının uzantısı

olan bu terim, ülkemizde yazımda ve söyleyişte yaygın olarak "em-pe-üç" ya da "em-pi-üç"

olarak kullanılmaktadır. Burada bir dil karışması söz konusudur. Örnekteki "em" ve "pe"

sesleri İngilizce söyleşiye uygunken "üç" Türkçe söylenmektedir. Bu durumda akla gelen

mevzu ise İngilizce söyleyişe uygun olarak "em-pi-tri" ya da Türkçe söyleyişe uygun olarak

"me-pe-üç" mü demeliyiz sorusudur. Bu durumda çeşitli görüşlerin mevcut olduğu tahmin

edilebilir. Yalnız Türkçe söyleyişe uygun olarak "MP3" terimi "me-pe-üç" şeklinde telaffuz

edilmelidir.

Telefon modellerinin okunmasında İngilizce söyleyişin uygun görülmesi de dil

karışmasına sebebiyet veriyor. Sıklıkla "se dört" demek yerine "es dört" denilmektedir.

Klavyede kullandığımız "F5" tuşuna "fe beş" yerine "ef beş", üniversitelerdeki harfli notlara

"fe-fe" yerine "ef-ef", "u-se-be" yerine "yu-es-bi" denilmesinde İngilizce söyleyişin tercih

edilmesi dikkat çekiyor. Televizyonda yayın yapan kanal isimlerinin kullanımında olumlu

örneklerin yanında, olumsuz birçok örnek de dikkat çekmektedir. "ATV" Türkçe söyleşiye

uygun olarak "a-te-ve" şeklinde kullanılırken, "CNN" adlı televizyon kanalı "si-en-en" "NTV"

ise "en-ti-vi" şeklinde kullanılıyor. Bu durumda medyanın dile olan olumsuz etkisi acı bir

gerçektir. Kanallarda konuşan yetkili kişilerin kullanımı halkın diline direkt yansımaktadır.

Bu durumda seçicilik konuşuculara değil de yetkililere ait olmaktadır.

Özgeçmiş manasını taşıyan bir kısaltma olan "CV" kelimesi İngilizce söyleşiye uygun

olarak "si-vi" şeklinde kullanılmaktadır. Bu kısaltmanın Türkçe söyleyişi "ce-ve" şeklindedir

ve yaygın olarak kullanılmamaktadır. Bu nedenle bu kullanım yerine "özgeçmiş" demek en

uygun tercih olacaktır. Aynı zamanda kapı ve pencereler için "PVC" örneğinde "pe-ve-ce"

söylemi, "pi-vi-si" yerine daha uygundur ve burada sıklıkla Türkçe söyleyişin tercih edilmesi

de olumlu bir durumdur. Bilgisayardaki sohbet programıyla alakalı olan "MSN" terimi

yapılan derlemelerde, Türkçe söyleyişe uygun olarak çok az kişi tarafından kullanılmaktadır.

Bu terime "me-se-ne" yerine "em-es-en" denilmesinin sebebi kaynak kişilere sorulduğunda,

Türkçe söyleyişin gülünç bir durum yarattığı cevabını almak mümkün. Dilimizin bugünkü acı

durumu bizlere böyle bir tabloyu gösteriyor. Yabancı dilden alınan bir kelime, kısaltma, terim

vb. Türkçe söyleyişe uygun hale getirilip kullanıldığında insanlar komik duruma düştüğünü,

cahillikle suçlandığını söyleyebiliyor. Öz vatanımızda kendi dilimizi konuşmanın komik

olması, gelinen seviyenin ne kadar düşük olduğunun çok açık bir göstergesidir. Bugün bu

sebeplerden ötürü yozlaşmamız gayet normal. Dil zaten bir milletin en önemli unsurlarından

birisidir. Önemli unsurların yerinde, uygun, doğru kullanımı insanları komik duruma

sokuyorsa, problem sandığımızdan daha da büyüktür.

IMF terimi, medyada sıklıkla ekonomiyle alakalı haberlerde, programlarda,

konuşmalarda karşımıza çıkan bir örnektir. Bu terimin sözlü olarak telaffuzunda bazen

İngilizce söyleyişe uygun olarak "ay-em-ef" şekline rastlamaktayız. Üstelik millet tarafından

saygı duyulan, sevilen şahısların bunu kullanması, konuşucularca doğru olarak kabul edildiği

için dilde yer ederek sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Türkçe söyleyişe uygun olarak "i-me-

fe" şeklinde alınması gereken bir terimdir. Aynı zamanda konuşucuların yazı dilinde bu

kısaltmaya gelecek ekteki kararsızlığı da kaçınılmaz bir durumdur. Bu hususta "IMF'ye"

dediğimizde doğru bir kullanım gerçekleşirken, "IMF'e" denildiğinde yanlış bir kullanım

oluşmaktadır.

Page 16: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Mağaza isimlerinde de başlı başına bir felaket görmekteyiz. Ne yazık ki örnekleri

çoğaltabilmek mümkündür; ama genel manada kullanılan yabancı kelimelere "outlet, center,

showroom, cafe" gibi örnekleri verebiliriz. Bu yabancı kelimeler sıklıkla karşımıza

çıkmaktadır. Uluslararası imlanın bu kadar tercih edilir olması, bu kelimelerin Türkçe

karşılıklarının tamamen unutularak yazımdan ve söyleyişten çıkarılmasına sebebiyet

vermektedir. İşyeri sahipleriyle yapılan derlemelerde mağaza isimlerine neden yabancı

kelimelerin alındığı sorulduğunda, insanların daha modern bulduğu, daha iyi reklam olduğu,

kulağa hoş geldiği gibi yanıtlar alınabiliyor. "Türkçe kulağa hoş gelmeyen bir dil midir?"

sorusu hemen akıllara geliyor; fakat cevapsız kalıyor. Uluslararası hizmet veren kimi kurum

ve şirketler için bazı İngilizce kullanımlar -dünyanın ortak bir dili olarak görüldüğü için-

kabul edilebilir. Ulusal herhangi bir kurumun ya da işletmenin yabancı kelimeleri

unvanlarında barındırması kabul edilecek bir durum değildir. Yine bir kurumda "hayalet"

kelimesi tamamen mahvedilerek "hayal" kelimesi ile "@" işaretinin birleştirilerek unvan

yapılması, bunun konuşucular tarafından açıkça görülmesi dilin geleceği açısından çok büyük

tehlikeler oluşturmaktadır. Aynı şekilde "@" işaretinin bir gıda maddesi olan "eti" karşılaması

üzerine bir düzen kuran yapılar da kurumların unvanlarında ne yazık ki mevcut. Bir kurumun

ismi "Chicken@" şeklindedir. Burada İngilizce bir kelime yazılmış ve İngilizcede "tavuk"

manasına gelen kelimenin yanına Türkçe "et" kelimesini karşılaması için de "@" işareti

kullanılmış. Yaptığımız derlemeler esnasında çok acı bir gerçekle karşılaştık. İnsanlar sokakta

gördüğü her tabelayı uygun ve doğru buluyorlar. Öyle ki bazen kelimelerin doğru ve yanlış

kullanımı insanlar arasında tartışmaya sebebiyet verirken, bu tartışmalar bir reklamcının imla

bilgileriyle sonuca kavuşabiliyor. Bu hususta devlet eliyle reklam işletmelerine kurslar

verilmeli ve caydırıcı cezalar uygulanmalıdır.

"Türkçe" kelimesinin bile "Türkche" şeklinde yazıldığı bir gerçektir. Türkçe için aynı

zamanda sondaki "e" sesinin düşürülerek ve "c" sesinin vurgulanarak kullanımı da yaygındır.

Hatta bu kullanım bir televizyon kanalının da adıdır. Aynen buna benzer bir örnek "şirince"

kelimesidir. Bu kelime yaygın bir şekilde bozularak "şhirinche" biçiminde kullanılmaktadır.

Bu örnekte de Türkçe ile İngilizce karışmış durumdadır ve ortaya büyük bir felaket çıkmıştır.

İngilizcedeki bazı seslerin telaffuzdaki karşılıkları, Türkçe kelimeler arasına sızarak büyük bir

yanlışlığa sebebiyet vermektedir. Bu yanlışlık unvanlara farklı bir hava kattığı düşünülerek

tekrarlanmaktadır.

Örneklerini çoğaltabileceğimiz yazımda ve söyleyişte yabancı etkiler için bazı

önlemler almak gerekmektedir. Devamlılığı olmadığı takdirde dilimizin yazımından ve

söyleyişinden uzaklaşılmayacaktır. "Türkilizce" diye halk arasında tarif edilen yapay bir dilin

oluşması demek, Türkçenin kaybolması demektir. Üstelik Türkçenin anlatım ve ifade gücü

hiçe sayılıyor demektir. Şüphesiz ki Türkçe konuşucularının tüm ihtiyaçlarını karşılayan son

derece zengin ifade gücüne sahip bir dildir. Yabancı etkilere karşı korunduğunda, asırlardır

konuşulan Türkçe önemini ve değerini kaybetmeyecektir.

SONUÇ:

1. Türkçenin yazımında gitgide söyleyişten uzaklaşılmaktadır. Söyleyişten

uzaklaştıkça dilin yapısında, yazımında, söyleyişinde çeşitli bozulmalar meydana gelmektedir.

Bu normal olmayan bozulmalar konuşucular tarafından normal karşılanmaktadır. Normal

karşılama sonucunda ise yanlışlıkların tekrarlanması ve gelecek nesillere bu şekilde

aktarılması söz konusudur.

2. Yabancı dillerin Türkçeye olan olumsuz etkisi gün geçtikçe artmakta ve dilin

geleceği için tehlike haline gelmektedir.

Page 17: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

3. Türkçenin ifade gücünden yararlanılmamakta ve yabancı dillerden gelen yapılar

olduğu gibi alınmaktadır. Türkçe söyleyişe uygun hale getirilen yapılar yaygınlaşmakta

güçlük çekmektedir.

4. Yabancı dillerden Türkçeye geçmiş olan kelimeler Türkçe ifadelerle karıştırılarak

yanlış kelimeler oluşturulmaktadır. Genellikle "etmek, olmak, yapmak" gibi fiillerle

oluşturulan bu yapıların Türkçesi varken tercih edilmemektedir.

5. İngilizce kelimelerin telaffuzlarındaki sesler, Türkçe kelimelerin yapısına

yerleştirilmektedir. İngilizcede "c", "h" ve "i" seslerinin harfleri yan yana geldiğinde "çe"

şeklinde telaffuz edilmektedir. Türkçenin konuşucuları da "çe" yapısı yerine "c", "h" ve "i"

seslerinden oluşan yapıyı kullanmaya başlamıştır.

6. Kısaltmaların okunmasında çoğunlukla yabancı sesler tercih edilmekte ve Türkçe

söyleyiş konuşuculara komik geldiği için tercih edilmemektedir.

7. Türkçenin yozlaşmasındaki temel etkenler teknolojinin gelişmesi, sosyal ağ

sayfalarının geniş kitlelerce kullanımı, farklı dillerin konuşucuları arasındaki iletişim ve

göçlerdir. Bu sebeplerden ötürü dil karışmaları meydana gelmektedir.

8. Reklam şirketlerinin hazırladığı tabelalarda -kurum sahibinin isteği dışında da-

yazım ve noktalama yanlışları görülmekte ve insanlar bunun doğru olduğunu düşünerek aynı

yapıyı gündelik hayatlarında sık sık kullanmaktadırlar. Aynı zamanda insanların güvendiği

tabelalar, reklam afişleri vb. unsurlar insanlar arasındaki dilbilgisi tartışmalarına son

verebilecek şekilde güvenilir kaynaklar olarak görülmektedir.

9. İşletme sahipleri mağazalarının isimlerinin daha modern bir hal alacağını düşünerek

yabancı unsuları işletme unvanları içine yerleştirmektedirler. Tüketicilerin bu durum hoşuna

gittiği için bu yanlış tercihler zamanla yaygınlaşmaktadır.

10. Gözle görülebilen yerlerdeki -özellikle mağaza isimleri, afişlerdeki- yazım ve

noktalama yanlışları için caydırıcı cezalar uygulanmalıdır. Bu cezalarla birlikte yanlış

kullanımlar zaman içerisinde gitgide azalacak ve afişler, tabelalar gerçek manada dilbilgisi

tartışmalarına son verecektir.

11. Reklam şirketlerine, Türkçe seminerleri, eğitimleri verilmeli ve dilbilgisi,

noktalama işaretleri konusunda uzman reklamcılar yetiştirilmelidir. Bu sayede gözle

görülebilen her yerde Türkçe doğru kullanımlar yer alacaktır.

12. Eğitimciler tarafından öğrencilere dilin önemi, yapısı, kuralları, ifade zenginliği iyi

anlatılmalı ve gelecek nesiller için Türkçe sağlam bir şekilde insanlara sunulmalıdır. Bu

anlamda Türkçe, dil ve anlatım derslerinin önemi çok büyüktür. Üniversite seviyesinde

zorunlu olan Türk dili ve kompozisyon derslerinde sık sık bu mevzulardan bahsedilmeli ve

öğrenciler olumlu yönde yetişmelidir.

KAYNAKÇA:

AŞÇI, Ufuk Deniz, (2013), "İngiltere'deki Türkçe Konuşan Toplumda İki Dillilik (Bilingualism) ve

Dil Karışması (İnterference)", Bengü Bitig: Ahmet Bican Ercilasun Armağanı, (ed. Bülent Gül),

Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, 101, 107.

TEKİN, Şinasi (1974), “1343 Tarihli Bir Eski Anadolu Türkçesi Metni ve Türk Dili Tarihinde

‘Olga-Bolga’ Sorunu” TDAYB, TDKYay., Ankara

TİMURTAŞ, Faruk Kadri, (1977), Eski Türkiye Türkçesi, İstanbul Üniversitesi Yay.,

İstanbul.

VARDAR, Berke (1998), Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, ABC Kitabevi, İstanbul.

Page 18: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Şiir

EY KADIN!(MİHRİBÂN)

Yavuz (Fermân) KILIÇ

Birazdan gün doğacak

Küskün ufkun karaya çalan yüzünden

Ey kadın

Uyandır beni korkulu rüyalardan

Ha düştüm, ha düşeceğim

Ey kadın

Gün parlayacak yüzünde, nefesinde

Ya düştüm, ya düşeceğim

Kulağım sesinde.

Gece ile baş başa yürüyor gibiyim

Toprağa iri iri yuvarlanıyor yağmur damlaları

Elimle kendi elimi tutmuş, kendi kendimi sürüyor gibiyim

Yol soruyorum, yolunu kaybetmiş turnalardan

Bir film… Kendi sonumu görüyor gibiyim

Ey kadın!

Uyandır beni, korkulu rüyalardan.

Ben, benimleyim

Ben, ay parça gölgeli mezar yolcusu

Ey kadın!

Sen, bir bahar yolcusu

Geçiyorsun, gök burçlu dünyalardan

Ey kadın!

Uyandır beni, korkulu rüyalardan.

Boğazın üzerinde, boğazım kuruyor

Batan gün güneşi ile çöküyor akşam

Ayağımın altında zemin kayacak gibi duruyor

Kaçsam, nereye gideceğim

Ya kalsam?

Uzuyor, gittikçe önümde deniz

Yağmurlu hava taşıyor bulutlar

İşte biz…

Ey kadın

Ey, baharın yolcusu!

Geçerken gök burçlu dünyalardan

Uyandır beni, korkulu rüyalardan.

Ey kadın!

Sen, kır çiçeklerinin baş tacı

Sen, saatimin gösterdiği en güzel zamansın

Uyandır beni, korkulu rüyalardan

Sen, Mihribân’sın

Page 19: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Araştırma

BİR TEZİN ARDINDAN

Duygu ÇEKİÇ

Üstünova ve diğerlerinin İş Yeri Adlarında Türkçenin Kullanımı (s.1404) künyeli

çalışmasında belirttiği gibi " İş yeri adlarında Türkçenin kullanımı irdelendiğinde ortaya

düşündürücü, bir o kadar da iniltici bir tablo çıkmaktadır. Türkçe sözcüklerden oluşmuş iş

yeri adı kullanımındaki başarısızlık ya da yabancı sözcüklerin Türkçe sözcüklerle el ele verip

kullanıma çıkışı, Türkçenin yapısal özellikleriyle ters düşen kullanımların sıklıkla yer alması,

giderek yaygınlaşması, konunun gündeme alınmayışı göstermektedir. Bu da dil / Türkçe

konusundaki eğitim yetersizliğine yönelmektedir bizi. İş yeri adarının verilişinde ilginç olma,

dikkat çekme ve bu yolla ticaret yapma mantığı giderek yaygınlaşmaktadır. Vatandaşın

hedeflerini sıralarken marka bağımlılığına düşüşü ve ülkü tüketimi körüklemeyi başa alışı

normal görülebilir ancak bu yolda her türlü çabanın olağan sayılması itici gelmektedir.

Yabancı sözcük kullanımı, dikkat çekme yollarından biri olarak görüldüğünde iş yeri

adlarında ödünçlemelerin oranı yüksek çıkmaktadır. Aslında sorun, yalnız yabancı sözcük

kullanımından kaynaklanmamakta, dil varlığını doğru kullanmayarak ya da bozarak,

oynayarak başka dilerin özelliklerine benzeterek dilin yapısal özelliklerini bozma boyutuna

getirilişi kirlilik derecesini ikiye katlamaktadır. "

Trabzon'da bulunan iş yeri adları öyle makul öyle parıltılı sebeplerden koyulmuş ki

hani neredeyse yabancılaşmanın kötü bir şey olmadığını düşüneceğiz. ,''Optik'' yerine gözlük

ya da gözlükçü dersek havalı bir iş yeri adımız olmamış olur. ''Eczane Yazıcı'' yerine Yazıcı

Eczanesi dersek farklı olduğumuzu göstermemiş oluruz. ''D&F'' kelimesinin arasına ve

bağlacını koyarsak modaya uymamış oluruz, ''color'' kelimesinin fotoğrafla bir alakası

olduğunu her ne kadar bilmesek de kelime o kadar farklı ve dikkat çekiyor ki fotoğrafçı

dersek ışıklı tabelamızın sönük bir adı olmuş olur, '' Es-Ba-Na'' iş yeri adını isimlerdeki ilk

heceleri alınmış ve sözde kısaltma yaparak yabancı ad verme hevesine gidilmiştir. Her ne

kadar eski kafa ve ucuz bir imaj yaratmış olsalar da; dürümcü, dondurmacı, gözlükçü,

yeğenler, bücürük, Tonyalı Kardeşler, Derya Kitapevi, Akademi Kitapevi, Yayla Evi, Özen

Kuruyemiş, Tozlu Giyim '' gibi milli bilinci ve kök değerlerini kelimelerle yaşatan iş yeri

adlarına da rastlamak da mümkün oldu.

İşte iş yeri adlarında ki Batı kökenli kelimeler, hem kirlenmeye yol açmakta, hem de

yabancı kelimelere, söz dizimlerine özendirerek Türkçenin söz dizimini bozmaktadır.

Türkçemiz yabancı dillerin istilasından kurtulmalı, zenginleştirilmeli ve milli bir dil haline

getirilmelidir. Ticaret ve Sanayi odaları ile Belediyelerimizin önemli bir kısmı ''Türkçe

olmayan, yabancılaşmış söz dizimlerinden oluşmuş iş yeri adlarının tescili konusunda gereken

duyarlılığı göstermemekte, kendi içlerinde bir dil uzmanı çalıştırmamakta ve bir yaptırım

uygulamamaktadır. Keşke fedakârlık en başta dille ölçülseydi. İş yeri adlarında Türkçe

kullanımı özendirmek için kalıcı ve kesin yollar arasaydı. Görülen de o ki, iş yerlerine verilen

batı kökenli kelimelerin engellenebilmesi ve dile zarar verici bu toplumsal davranışın ortadan

kaldırılabilmesi için yeni anlayış ve kalıcı uygulamalara ihtiyaç duyulmaktadır.

Son olarak iş yerlerine isim konulurken, kişinin içinde bulunduğu toplum yapısı,

kişiliği, yaşantısı, psikolojisi, tahsili, aile yapısı etkili olmaktadır. Ayrıca dışarıdan gelenlerin

farklı bir bakış açısına sahip olduğunu da belirtmek gerekir. İşin ticari boyutunun önemi de

elbette kaçınılmazdır. İş yerine ne kadar iyi isim konulursa, oranın meşhur olma ihtimali o

kadar fazla olacaktır. İsim seçiminin temel amacı, iyi bir kazancın sağlanmasıdır.

Page 20: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Şiir

ZAMANDAN BİR PARÇA

Ümit YAZICIOĞLU

Bazen bir mürekkep olup karışmak istersin yazılara

Hep iyi olmak istersin aslında

Bazen bakanın gözünde bir şua olmak istersin

Bakanla beraber ulaşmak istersin yıldızlara

Oysaki yıldızlar hep uzak dururlar senden

Hep yüksekten bakarlar sana

Bazen bir mürekkep olmak isterken, bir söz olursun

Diyar diyar, dilden dile dolaşırsın

Sadece ağzı olan konuşur işte

Kim anlar seni, kime, nereye ulaşırsın

Kim bilir?

Aslında zamansın veya zamanın bir parçasısın hep

Gidip eskilerden hatıralar taşıyan

Geleceği eskilerde yaşayan

ve zaman durur, gelince bir sebep

Çünkü zamansın veya zamanın bir parçasısın hep

Şiir

BENİ ÖLDÜRME

Mesut YILMAZ

Yağmur ağlıyor gözlerimde

Islanır kanatlarım

Güneşli bir günde

Beni öldürme

Bulutlar toplanır başıma

Yapraklardan damla damla

Yükselirken ruhum

Topraktan arşa

Page 21: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Şiir

YOKSUN

Emine GÜVEN

Sen şimdi yoksun

Benden yoksun

Aşktan yoksun

Hangi memleket nefesini çekiyorsun ciğerlerine

Hangi toprak kokusu var üzerinde

Oysa bu yağmurlu kent senli günlere müstesna hasret besliyor dağ yamaçlarında

Oysa bu yağmurlu kent senin sesin için yoruluyor dalgalı denizlerinde

Ve sen bu kente döndüğünde

İkimizi ıslatacak damlalar

Güneşim olup doğacaksın sonra

Bu kentin yeşiline

Özlemim!

Duy beni...

Hisset beni...

Sev beni...

Şiir

ALMILA'M

Ömer Ali BAŞARA

Saklıdır gözünde cennetin nuru

Baktıkça içimi yakar Almıla'm

Nasıl dindireyim bilmem bu koru

Söndükçe bir kibrit çakar Almıla'm

Sanki diken oldum hoyrat güllere

Sırrımı açmadım başka kullara

Kaçmak istesemde gurbet illere

Yine yolum sana çıkar Almıla'm

Aşkınla çöllerde Mecnun olsamda

Ferhat gibi dağda taşta ölsemde

Yusuf olup zindanlarda kalsamda

Sanmaki bu gönül bıkar Almıla'm

Sızlasada bir ah etmem acıma

Etsende bin cefa gitmez gücüme

Dört duvar içinde kara geceme

Sensizlik sis gibi çöker Almıla'm

Page 22: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Şiir

VİCDAN GİTMİŞ

Sevgi GÜNER

Vicdan gitmiş, terk etmiş bizi,

Kötülük almış bütün bedenimizi.

Ruhumuz hapsolmuş bir çıkmaza,

Aklımız girmiş derin bir yola.

Kalbimiz kararmış meğersem,

Ne yapacağımı bir bilsem,

Yolumuz aydınlık mıdır?

Yoksa kuytu bir karanlık mıdır?

Kapı belli, anahtar belli, her şey belli,

Nefsini dinleme gel hadi!

Ruhunun derinliklerinde var olan hazineyi,

Keşfetme vakti.

Şiir

YANDIM

Mesut ÇELİK

Dışarıda sensizlik esiyor uzak dur pencereden

İrkilme sende ben gibi dermansız çileden

Ben alem güzelinin seyrine daldım

Vücudum buz tutmuş yandım ki ne yandım

Bir amansız feryada kapıldım

Olmayan rüyanın derdine yandım

Biraz renk vereyim derken fırçasız kaldım

Sormayın dostlar yandım ki ne yandım

Bir illettir ki kapıldım yoluna

Semaya çıksam da varsam bir sonuna

Derman istemem ben sendedir bilirim

Bana sen gerek değil, beni senden isterim.

Ben seni değil kendimi kaybettim

Aşk okyanusunda kaybolup gittim

Anlayamadım ki gerçek yüzün gaflettir

Sen beni değil, ben seni zehir ettim.

Sen sen olsa idin, ben seni bulur muydum?

Güneş olsaydı yüzün gözüme değer miydin?

Işıl ışıl parlasa tenin değerin ne olurdu?

Sen ben olsan seni sever miydin?

Page 23: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Şiir

HAYAL SANDIĞIM GERÇEKLER

Gülsüm Simay KANOĞLU

Ayağıma dolanıyor hayal sandığım gerçekler

Tökezliyorum.

Düşmemek için olağanca gücümle sıçrıyorum.

Arşa yükseliyorum.

Karşıma çıkıyor

Maviliğe, olağanca güçleriyle kanat çırpan beyaz kuşlar.

Aralarına girmek istiyorum.

Bu sefer de yer çekimine mağlup oluyorum.

İçine çekiyor.

Beyaz kuşlar cennetinden,

Siyah kuşlar cehennemine

Dalından koparılmış yeşil yaprak gibi,

Düşüyorum.

Ve sonra,

Kızıyorum.

Kendime kızıyorum.

Ağacın dallarında nefes almak varken;

Çakıl taşlarına sığınıyorum.

Bütünü oluşturamayan parçadan

Medet umuyorum.

Sessiz sesler duyuyorum.

Zamanın başıboş orkestrasının

Verdiği rahatsızlığı dinliyorum.

Çok yakından geliyor sesler

Kulaklarımın çınladığının farkındayım

Sağır oluyorum.

Ve yeniden gerçeklerle yüzleşmek varken;

Bitmek bilmeyen,

Sonu gelmeyen

Hayallerime dönüyorum.

Page 24: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Şiir

SAYFA 4

Duygu ÇEKİÇ

Masal değil, şiir değil, kuş kanadı.

Görmediğin değil, gördüğün değil

Öpüp alnına koydu, güneşin ellerini

Ter kokan avuçları boş bir çukura dönük

Orası boş değil…

Utandı mı dersin yoksa mahçup mu?

Muzip mi dersin yoksa mağrur mu?

Ne çok acaba var, virgüller çift başlı

Çimenler altına saklamış çıplak ayaklarını

Kökler kahverengi değil…

Bir kazma bir kürek haydi bismillah

Bu dua değil…

Su yosun tutmuşsa taşlar taş değil

Dayandıkça daha da çamurlaşıyor ateş

Asıl olanı aynada sandığımızdan beri

Okusaydı eğer üç kere içinden

Hû diyen rüzgârlar inanacaktı.

Günahlar da mutsuz çocuk olmazdı.

Elmaları kurtlu çıkmasaydı.

Mesele elma değil…

Çıngırağını sallamayı unutmuş telâşlar.

Ne melek ne şeytan o değil

Göğe haber salın,

Delik cebinden düşen madalyon bende

Artık sır kalmadı,

Işığa inananlardan başka

Duydum ki,

Şehrin kederi açmış bu sabah kapıyı

Bir avuç şeker, bir bayram sevinci

Kalp dinlemiyor, yaş bilmem kaç yüzyılı aşkın

Akıl ise susuyor bir gün.

Alarm sesi,

Her zamankinden daha uykusuz

Hadi öğretmenim

“İyi Uykular Çocuklar” der gibi

Uğurlayın bizi

Page 25: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Şiir

ANNE

Turan YALÇIN

Ninniler söyledin uyuttun.

Ağlayıp ağlayıp büyüttün.

Kolumdan tutup yürüttün.

Kalbimin tek yârisin anne.

Dertlerim senin derdin oldu.

Bak yüzün benimle soldu.

Saçların siyah iken ak oldu.

Kalbimin tek yârisin anne.

Ne güzel masallar anlatıyordun.

“Yavrucuğum, canım” diyordun.

Güzel sözleri dizeliyordun.

Kalbimin tek yârisin anne.

Yemedin, yedirdin en güzeli.

Bağışladın en güzel sevgileri.

Verdin bana daima en güzelleri.

Kalbimin tek yârisin anne.

Sana bu şiirim olsun hediye.

Avunursun belki bu şiirle.

Hatırlarım annemi hep sevgiyle.

Kalbimin tek yârisin anne.

Page 26: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Hikâye

NEDEN

Alime TOPALOĞLU

Neden dedi! Neden yaptın? Sustum önce. Verebilecek bir

cevabımın olmamasından değildi susuşum... Beni anlayamayacağını

biliyordum çünkü.. Onun ağzından çıkan her neden kelimesinin harf

sayısı kadar duvarlar yıkıldı üstüme.. Bağdaş kurduğum bacaklarımı

uyuşmasına rağmen kıpırdatmadım.. Gözlerini bana dikmiş, sadece

bir soruyla beni allak bullak eden yüzün karşısında, nefes alırken

kabaran göğüs kafesimi bile elimde olsa durdururdum. Konuşmanın

başında kendimle yaptığım anlaşmayı fes etmiştim yine. Mağluptum gözyaşlarıma. Bir kere

olsun sözümü dinlememişlerdi.

Oda gittikçe küçülüyordu yada içime çöken karabasana yeri dar gelmiş, bütün binayı

başıma yıkmaya niyetlenmişti Ondandı odanın ufalması. Önce pencereyi yok edecekti

besbelli. Yatağın köşesine vuran sokak lambasının ışığı da gittikçe azalıyordu çünkü.

Karşımda gözlerine kitlendiğim adam bir kez daha sordu ışığın yok olduğunu fark etmeden

"Neden"... Yine sustum çünkü anlamayacaktı. Ortasında oturduğum yatağın çarşafına

kitledim gözlerimi. Altındaki somyanın eskiliğinden dolayı bakarak bile fark edilebilecek

yayları bir bir görünüyordu. Her bir yayın başlangıcından ucuna kadar olan metalini hayal

ettim. Nasıl yıpranmışlardı bu kadar? Zaman onları başta rahat ve huzurlu uykular çektirmeye

yararken, nasıl olmuştu da şu an rahatsız eder hale getirmişti? İnsan da böyle miydi yani?

Kullanıldıkça acımasız olmayı mı öğreniyordu? Tekrar bir ses kulaklarımda çınladı "neden"...

Sustum çünkü beni anlamayacaktı. Ayırdım gözlerimi çarşaftan. Yeni yeni fark ediyordum

sanki iki senedir yaşadığım odamı. Küçüldükçe daha da net görebiliyordum. Sahilden toplayıp

camımın kenarına koyduğum deniz kabukları oda küçüldükçe ciğerlerime batıyordu sanki bir

bir. Onlarda öğrenmişti can yakmayı. Oysa ben penceremden görünen denize yakın

koymuştum hepsini. Her gün gün ışığıyla koparıldıkları yerin görüntüsü karşılarındaydı,

izleyebilirlerdi istedikleri kadar ama yetmemişti işte. Orda olmakla orayı izlemek arasındaki

farkı bilmiyordum. Bunu karşımda sorgulayan gözlerle cevap vermemi bekleyen adam da

bilmiyordu. Yaşayanla, yaşananı dinleyen aynı şeyleri düşünemezdi.

Page 27: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Şiir

DOKUNUŞUN İZİ

Sefa YEŞİLYURT

bir dokunuşun izi vardı

iskemlenin üstündeki yastığının kılıfında

uykuluydu

bir o kadar da uykusuzluğa özlem

elinin altına koyuldu bir dokunuş

hissetmek gerekir miydi bilinmez

ruhsuz bir dokunuş muydu o da

ruha ait

eskimeyen yüzler vardı bakışlarında

anlamsız

ve dalga dalga kıyıya vuran cinsten

yaklaştı

ve bir iki şey fısıldadı gözler

gözler de böyle fısıldar mı demedi

sadece

fısıldıya adadı kendini

adamayı özlemişti çünkü

her çünkü kendinden öncekileri

süpürüyordu

o ve ben arasındakinin bir görevi

kalmamıştı

gözlerine perdeler indi

ve dilinden şunlar dökülüverdi:

zaman acıyı sürükledi

ama

yollar çok düzdü

Page 28: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

Bulmaca Köşesi

DİNÎ-TASAVVUFÎ TÜRK HALK

EDEBİYATI KONULU BULMACA

Hazırlayan: Yunus Emre BOLAT

SORULAR

Bulmacanın hazırlanmasında kullanılan kaynak:

www.mustafaaca.com 1. Devir kuramına anlatan şiirlerdir.

2. Alevi tarikatından olan tasavvuf şairlerinin tarikatları ve hareketleriyle ile ilgili temaları

işleyen, sorunlarını konu edinen şiirleridir.

3. Tanrı'nın vahdaniyetini, azamet ve kudretini anlatan şiirlerdir.

4. Hz. Muhammed'in hayat, büyüklüğü ve diğer peygamberlere göre üstünlüğünü dile getirir.

5. Hz. Muhammed'in miracından bahseden eser veya bu münasebetle yazılan parçalardır.

6. Konuları genelde vahdet-i vücut olmakla birlikte Alevî-Bektaşî tekkelerinde çokça okunur.

7. Tarikata yeni girecek olan muhibblere onun rehberi olan mürşid tarafından tarikat adap ve

erkânını derecelerini öğreterek irşad etmek maksadıyla söylenen manzum eserlerdir.

Page 29: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

8. İçki sunan kişidir. (Tasavvufî şiirde mürşid, şeyh)

9. Dudaklarda bir tebessüm oluşturmak maksadıyla söylenen manzumelerdir.

10. Allah'ın varlığına ve birliğine dair söylenen eser.

11. Allah'a dua mevzulu şiirlerdir.

12. Mevlevîlerin semâ meclislerinde söyledikleri ilâhilere ad olmuştur. Zamanla Mevlevilerin

semâ meclisi denilen tasavvufi toplantılarının genel adı olmuştur.

13. Bektaşî tarikatlarında yapılan ayine "Ayin-i ..." denir.

CEVAPLAR

1. Devriye 2. Deme 3. İlahi 4. Mevlid 5. Miraciye 6. Nefes 7. Nutuk 8. Saki 9. Şathiye 10.

Tevhid 11. Münacat 12. Ayin 13. Cem

HABERLER

EDEBİYAT FAKÜLTESİ MEZUNİYET TÖRENİ Eğitim-öğretim yılının sona ermesiyle

beraber dördüncü sınıfta olan öğrencileri

mezuniyet heyecanı sardı. KTÜ Edebiyat

Fakültesinin tüm bölümleriyle beraber Türk Dili ve

Edebiyatı bölümümüz de 10 Haziran 2015

tarihinde saat 10'da KTÜ Stadyumu'nda

gerçekleşecek olan mezuniyet törenine katıldı.

Bengütaş ailesi olarak tüm mezunlarımıza sağlıklı,

mutlu ve başarılı bir hayat diliyoruz.

DOÇ. DR. MUCAHİT KAÇAR BÖLÜMÜZE

VEDA ETTİ Bölümümüz eski Türk edebiyatı anabilim dalı başkanı öğretim

üyesi Doç. Dr. Mucahit KAÇAR, bölümüzdeki görevinden ayrıldı. Doç.

Dr. Mucahit Kaçar, KTÜ Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans

eğitimi almış, 2003-2007 yılları arasında araştırma görevlisi, 2011-2013

yılları arasında yardımcı doçent ve 2013 yılında da bölümüzde doçent

olarak bölümümüzde görev yapmıştır. Amasya Üniversitesi'nde

akademik hayatına devam edecek olan hocamıza, Bengütaş ailesi olarak

üzerimizdeki emekleri için çok teşekkür ediyoruz.

Page 30: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİMİZDEN BAŞARI

Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından,

gençlerin milli ve manevi duygularını canlı tutarak;

tek vatan, tek devlet, tek bayrak, tek millet inancı

ve idealini kazandırmak, okuyan düşünen ve yazan

gençliğin ortaya çıkmasına katkıda bulunmak,

nesiller arası köprülerin kurulmasını sağlamak,

dilin doğru ve etkin biçimde kullanılmasını teşvik

etmek, tarih şuurunun toplumda yerleşmesini ve

gelişmesini sağlamak amacı ile; “Çanakkale

Savaşı” ve “Sarıkamış” konularında 09 Ocak – 27

Mart 2015 tarihleri arasında Gençlerden Ecdada Mektup yarışması düzenlendi. Bölümümüzün

yüksek lisans öğrencisi Arzu Küçükosman yarışmada il üçüncülüğü kazandı. Kendisini tebrik

ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.

BÖLÜMÜMÜZ LİSANS ÖĞRENCİLERİNDEN

SEMPOZYUMA KATILIM GERÇEKLEŞTİ

Çankırı Karatekin Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü, Edebiyat

Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ve Sosyal Bilimler

Araştırma Topluluğu işbirliğiyle düzenlenen Türk Dili ve Edebiyatı

Konulu III. Ulusal Öğrenci Sempozyumunun amacı; lisans

dönemindeki öğrencileri akademik çalışma yapmaya özendirmek,

öğrencilerin tecrübe kazanmasını sağlamak, ülkenin dört bir yanından

bu hedef etrafında toplanan öğrencileri birbiriyle buluşturup

tanıştırarak alanın gelişimine katkıda bulunmaktır. Bu yıl üçüncüsü

düzenlenen Çankırı Karatekin Üniversitesi 3. Ulusal Türk Dili ve Edebiyatı Öğrenci

Sempozyumu'nda bölümümüzden iki öğrenci bildirilerini sundu. 8 Mayıs 2015 tarihinde

Çankırı'da düzenlenen sempozyumda bölümümüz 3. sınıf öğrencilerinden Yunus Emre Bolat

"Dilde Doğru: Türkçenin Yazımında ve Söyleyişinde Yabancı Etkiler" başlıklı tebliğini ve

yine bölümümüz 3. sınıf öğrencilerinden Samih Yıkılgan da "Yüzeydeki Derinlik: Cemal

Süreya Şiiri" başlıklı tebliğini sundu.

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ 60

YAŞINDA

Page 31: Bengütaş Duvar Gazetesi 12. Sayısı

KTÜ TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMA TOPLULUĞU

KURULUYOR

Karadeniz Teknik Üniversitesi Türk dili

ve edebiyatı bölümü öğrencilerince, 2015-2016

eğitim-öğretim yılında faaliyetlerine başlamak

üzere Türkoloji Araştırma Topluluğu

kuruluyor. Topluluğun esas amacı, akademik

hayata yönelen öğrencilerin deneyim

kazanması, bilimsel çalışmalar yapmasıdır. Bu

çalışmalar ileride bilimsel bir mahiyet

kazanacak olan Bengütaş'ta yayınlanacaktır.

Yine yıl dönem içerisinde çeşitli faaliyetler

düzenleyecek olan topluluğun hedefleri arasında Karadeniz bölgesini kapsayacak şekilde bir

sempozyum düzenlemek vardır. Topluluğun başkanı Yunus Emre Bolat konuyla ilgili olarak

"Türk dili ve edebiyatı alanının bir sosyal bilim olduğu gerçeğini kuvvetlendirmek için yola

çıktık." dedi. Topluluğun faaliyetleri arasında daha önceden düzenlemiş olan Türk Halk

Bilimi Günleri adlı etkinlikler de yer alıyor. Topluluğa katılmak ve faaliyetlerden haberdar

olmak için Facebook grubunu ziyaret edebilirsiniz.

Topluluğun Facebook Adresi: https://www.facebook.com/groups/KTUTurkoloji

BENGÜTAŞ DUVAR GAZETESİ YAYINA ARA

VERİYOR

"Bengütaş Duvar Gazetesi, geçen sene de olduğu gibi, eğitim-öğretimin sona ermesiyle

birlikte yayın sürecine ara verecektir. Bilimsel bir mahiyet kazanacak olan Bengütaş için bu

kısa süreli tatilde, toplantıların düzenlenmesi, istişarelerin yapılması ve yeni kararların

alınması hedefleniyor. Editör yardımcısı İhsan Bayrak, konuyla alakalı olarak, "Bengütaş'ı adı

gibi bengü yapma mücadelemiz sona ermeyecek ve bilimsel bir kimlik kazandığımızda çok

daha büyük işlere imza atacağız." dedi.

Öğretmenler! Yeni nesil sizlerin eseri olacaktır!

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK