43

BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev
Page 2: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

BURSA / İZNİKİLÇE MİLLİ EĞİTİM

MÜDÜRLÜĞÜ

Bu eserde 2018 yılında öğretmenler arası anı yarışmasınakatılan öğretmenlerimizin isimleri ve anıları yer almaktadır.

@iznikmem16 iznik Mem

KALEME YANSIYANLAR

3

Page 3: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl... Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, “Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın. Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın... Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli. Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli- Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım, Her cerihamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden naşım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl: Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl

Mehmet Akif ERSOY

İSTİKLÂL MARŞI GENÇLİĞE HİTABE

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dâhili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunaca-ğın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!

Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mü-messili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.Ey Türk istikbalinin evladı!İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Mustafa Kemal ATATÜRK

4

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

5

Page 4: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

Eser Sahibi

Muhammet ASİLİznik İlçe Milli Eğitim Müdürü

Genel Yayın Yönetmeni

Filiz BARAN İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü

Yayına Hazırlayanlar

Hayri AKYOLİlçe Milli Eğitim Şube Müdürü

Yücel DOĞANÖzel Büro

Fatih KAVALBilişim Teknolojileri Öğretmeni

Sezer YAZICI

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

Okan AVCITürk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

Ahmet MEŞETürkçe Öğretmeni

Tasarım

Fatih KAVALBilişim Teknolojileri Öğretmeni

BURSAİZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

KALEME YANSIYANLAR

İÇİNDEKİLEREser Adı

UNESCO YOLUNDA İZNİK

KARANLIĞA MUM YAKMAK

BİR ÇİFT KIRIK GÖZLÜK

KIRMIZI ELMA

ÜÇ YUMURTA

KİTAP

BİR ÖĞRETMEN, BİN KİTAP, DEĞİŞİME YETERDİ

HAYATIMIZIN MASUM KALPLERİ

YEDİYORDU ELİF KAĞNISINI

BURADA BİR EVİNİZ VAR

SEN BEN YOK BİZ VARIZ

KISA MESAFELERDE BÜYÜK ZENGİNLİK

SOĞUK

ÖĞRETMENLİK ASLINDA ÖĞRETMENLERİMİZDEN BAŞLAR

ÖĞRENCİLERİMİZİ KAZANALIM

ÖĞRETMEN ÖĞRENCİSİ KADARDIR

VEFALI ÖĞRENCİM

HARPUT’UN DAĞLARINDAKİ KARDELENLER

HATIRALAR

MİHRİBAN

MEFÛLÜ MEFÂÎLÜ FÂİLÂTÜN

KAYBETMEK YOK

ÖĞRETMEN ANLAYANMIŞ

Yazar

Prof. Dr. Murat TAŞ

Şule Gökçen GÜLTEPE

Şeyda ŞİŞMAN

Ömer Faruk TOPRAK

Eif ŞAHİN

İrem TOPALOĞLU

İsmet ERTÜRK

Leyla ATALAY

Lütfi YAVUZ

Mevlüt FEDAKAR

Özden COŞAR

Seda PETEKKAYA

Metin ÇATAK

Nurkan ORAL

Raife YİRİK

Esat GÜLER

Zeynep YALÇIN

Serap ALMIŞ

Kazım Ahmet SARIŞIN

Ayşe TAŞCI

Özkan AYDOĞAN

Orhangazi KILIÇ

Meryem ALTUNDAĞ

Sayfa No

08 -09

10 - 12

14 - 16

18 - 19

20 - 22

24 - 25

26 -27

28 - 29

30 - 32

34 - 36

38 - 41

42 - 43

46 - 49

50 - 52

54 - 55

56 - 58

60 - 61

62 - 63

64 - 65

66 - 67

70 - 72

74 - 76

78 - 79

6

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

7

Page 5: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

Modern dünyanın en önemli parametrelerinden birisi eğitimdir. Eğitimin öne-mi günden güne artmaktadır. Okullar eğitim için çok önemli, vazgeçilmez ve yeri dol-durulamaz kurumlar durumundadır. Okulların bilişsel hedeflerinin yanında vatansever olmak, saygılı olmak, dürüst olmak ve adil olmak gibi birçok duyuşsal hedefi vardır.

Benlik alıgısı, değerler, ahlak, etik, inançlar, sosyal eğilimler, takdir duyguları, beklentiler ve tutumlar duyuşsal eğitim içindedir. Eğitim ailede başlayan okulda de-vam eden bir süreçtir. Bu süreçte öğretmenin rolü yadsınamayacak derecede büyüktür. Öğretmen örgün eğitimde bir öğretim görevi ile yükümlü her derecedeki öğrencileri kapsamaktadır. Öğretmen, bir milletin ruh ve karakter hamuruna şekil veren üretici bir insandır. Öylesine üreticidir ki, bütün bir toplum öğretmenin eseridir, denilebilir. Öğretmen gerekli bilginin kazanılmasını kolaylaştıran, gerekli ortamları oluşturan bir rol modelidir.

İnsanlık tarihinden çıkarabileceğimiz temel bir ders, bir millet için en büyük zenginliğin ne yeraltı ne de yer yüzü servetleri olmadığı hem maddi hem manevi yönleri ile çok iyi yetişmiş insan kaynağı olduğudur. 2. Dünya Savaşı sonrası bütünüyle harabe haline gelen bazı devletlerin kısa sürede tekrar büyük güç haline gelebilmesi elbette ki bu iyi yetişmiş insan kaynağının eseridir. Bugün ister gelişmiş ister gelişmemiş ülkelerin eğitim durumlarına bir göz atacak olursak gelişmişliklerinin, aldıkları eğitimin boyutları, nitelik ve niceliğiyle doğru orantılı olduğunu görebiliriz.

Biz de bu doğrultuda eğitimin en önemli unsuru olan öğretmenlerimize değer veriyoruz. Yürüdükleri bu yolda öğretmenlerimizin hep yanındayız, olmaya da devam edeceğiz. Bu eserin ortaya çıkmasında emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyo-rum.

Bülent BAYRAKTARİznik Kaymakamı

Yaşamımızın her alanı hiç şüphesiz ki çok kıymetlidir. Ama öyle anlar vardır ki o anın içiresinde yaşadıklarımız, hissettiklerimiz aradan uzunca bir süre geçtikten sonra bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız-dır.

Bir “Ruh mimarı” ve “ Ruh sanatkârı” olan öğretmenlerimiz için de bu özel an-lar eğitim faaliyetlerinin tam merkezinde olan öğrencileriyle ilgili olanlardır. Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev yapan, çocuklarımızı milli ve manevi değerler doğrultusunda yetiştirip olgunlaştıran, onların yüreklerine dokunup hayatlarında yer edinen öğretmenlerimiz aynı zamanda öğrencilerine dair yaşanmışlıklarla kendi iç dün-yalarını da zenginleştirip güzelleştirirler.

Bu anlamda Milli Eğitim Müdürlüğümüz tarafından 2018 yılında düzenlenen “Öğretmenler Arası Anı Yarışması” öğretmenlerimizin meslek hayatlarındaki tecrübele-rini gelecek kuşaklarla paylaşmaları, öğretmenlik mesleğine duydukları aidiyet ve mo-tivasyonu arttırmaları, kendi kişisel gelişimlerine katkı sunmaları bakımından oldukça önemlidir.

Bizler de İznik İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü olarak “Öğretmenler Arası Anı Yarış-ması” na katılan tüm eserleri kitaplaştırarak bu eserlerin kalıcı olmasını amaçladık. Bu yarışmaya katılarak bizlere gönüllerini açan değerli öğretmenlerimize teşekkürü borç bilirken eğitim öğretim adına yapmış olduğumuz tüm çalışmalarda desteğini esirgeme-yen ve bizlere güç veren başta Sayın Kaymakamımıza ve Belediye Başkanımıza, kurum ve kuruluşların değerli müdürlerine, özellikle İznik halkına en içten teşekkürlerimi suna-rım. Daha güzel çalışmalarda birlikte olmak dileğiyle ...

Muhammet ASİLİznik İlçe Milli Eğitim Müdürü

8

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

9

Page 6: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

İZNİK ALAN YÖNETİMİ ve İZNİK ALAN BAŞKANLIĞI NEDİR?

İznik Alan Yönetimi; 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun Ek 2. maddesine dayanılarak hazırla-nan 26006 sayılı Alan Yönetimi Yönetmeliği gereğince İznik’te görevli alan başkanı, danışma ku-rulu, eşgüdüm ve denetleme kurulu ile birlikte İznik’in üstün evrensel değere sahip tarihi alanları ile sit alanları ve etkileşim sahalarının kamu kurum ve kuruluşları, meslek odaları ile sivil toplum örgütlerinin koordinasyonunda sürdürülebilir bir yönetim planı çerçevesinde korunması ve de-ğerlendirilmesini sağlamak, yönetim alanlarının belirlenmesi, geliştirilmesi, yönetim planlarının hazırlanması, onaylanması, uygulanması ve denetlenmesi ile alan yönetimini gerçekleştirmektir.

İznik Alan Başkanlığı; Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Bursa Büyükşehir Belediyesi arasında yapılan işbirliği protokolü çer-çevesinde Bursa Büyükşehir Belediyesi bünyesinde İznik’in Tarihi Alan Yönetimi ve UNESCO Dün-ya Miras Adaylığı hazırlık çalışmalarını yürütmek üzere kurulmuştur. İznik Alan Başkanı, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin önerisi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından atanmıştır. İznik Alan Başkanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Dünya Miras Alanları Şube Müdürlüğü koordinasyonu ile İznik Alan Başkanlığı’nda görevli İznik Alan Başkanı ile beraber mimar, arkeolog, sanat tarihçisi, şehir plancısı ve kültürel miras uzmanlarından oluşan bir ekiple çalışmalarını yürütmektedir.

İznik Alan Yönetimi’nin Paydaşları;İznik Alan Yönetimi ve UNESCO Dünya Miras Adaylığı çalışmalarına farklı üniversitelerden İznik ko-nusunda uzman mimarlar, şehir plancısı, arkeologlar, sanat tarihçileri, tarihçiler, epigrafi uzmanı, dinler tarihi uzmanı, biyolog, çini sanatı uzmanları, mimari restorasyon uzmanları gibi otuzun üze-rinde uzman akademisyen, İznik’te kazı yapan kazı başkanları ve danışmanları, Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) uzmanları da destek vermektedir. Çalışmalara; Bursa ve İznik’te konu-sunda uzman ve yetkili başta Kültür ve Turizm Bakanlığımız, Bursa Valiliğimiz ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığımız olmak üzere İznik Kaymakamlığı, İznik Belediye Başkanlığı, Bursa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu, Bursa Rölöve Anıtlar Müdürlüğü, Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğü, İznik Müze Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Müdürlüğü Kültür Var-lıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, DSİ Bursa Bölge Müdürlüğü, İznik Muhtarlar Derneği gibi birçok kamu kurumu da en üst seviyede katkı sağlamaktadır. Ayrıca Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO), İznik Ticaret ve Sanayi Odası, Mimarlar Odası Bursa Şubesi gibi meslek odaları ile Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Yeşil Valiz Sorumlu Turizm Derneği, GÜMTOB, İznik Çini Vakfı, İznik Çini Kooperatifi gibi sivil toplum kuruluşları da çalışmalarda destek olmaktadır. Bursa Eski-şehir Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA), Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) gibi yerel kalkınma ajansları, İznik’te yaşayan ve İznik dışından da her kesimden gönüllüler, Bursa ve İznik’teki birçok basın kuruluşları çalışmalara yakın ilgi göstermekte ve destek olmaktadır.

UNESCO DÜNYA MİRASI NE DEMEKTİR?

UNESCO, 16 Kasım 1972 tarihinde “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleş-me”yi yayınlamış ve Türkiye bu sözleşmeye 1983 yılında taraf devlet olmayı kabul etmiştir. 1972 Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesi’ne göre oluşturulan ve Dünya Mirası Ko-mitesi (DMK) tarafından belirlenen Dünya Mirası Listesi’nde 2018 yılı itibariyle Dünya Miras Alanı olarak ilan edilen 1092 miras yer almaktadır. Türkiye’nin bu listede 18 miras alanı bulunmaktadır. Dünya Miras Komitesi tarafından UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan bu mirasların yanı sıra bir de bu listeye önerilmesi öngörülen ancak henüz adaylık süreçleri tamamlanmayan miraslardan oluşan Geçici Liste bulunmaktadır. Geçici Liste Üye Devletler için ulusal bir envanter niteliğinde

UNESCO YOLUNDA İZNİKolup, asıl listeye başvurulacak olan alanlar bu listeden seçilerek belirlenmektedir.

İZNİK BİR DÜNYA MİRASI MIDIR?

İznik; Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önerisi ile 15 Nisan 2014 tarihi itibariyle UNESCO Dünya Mira-sı Geçici Listesi’ne alınmıştır. İznik, UNESCO Dünya Mirası’na Alınma Kriterleri’nden 2., 3., 5. ve 6. kriterleri sağladığı için ‘kültürel miras’ olarak geçici listeye alınmıştır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Bursa Büyükşehir Belediyesi arasında yapılan işbirliği protokolü çer-çevesinde İznik Alan Başkanlığı birimi kurulmuş ve İznik Alan Yönetimi ve UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınması için başta adaylık başvuru dosyası ve yönetim planı hazırlık çalışmaları başla-tılmıştır. Uzmanlarımızın yaptıkları çalışmalar neticesinde, İznik’in öne çıkan tarihi, kültürel de-ğerlerinden yola çıkarak İznik’in Üstün Evrensel Değeri, “İZNİK’TE MEDENİYETLER ARASI GEÇİŞİN KÜLTÜREL İZLERİ” ana teması ile şu şekilde tanımlanmıştır:

İznik, aynı adı taşıyan gölün kıyısında, birçok doğal güzelliği barındıran verimli topraklarda ku-rulmuş; önünde birçok medeniyetin buluşmasına ve etkileşimine tanıklık eden, izlerin bugün de görülebildiği, bütünlüğü günümüze kadar korunmuş, 4 abidevi kapılı şehir surları; prehistorik dönemden kalma höyükleri, anıt mezarları, askeri- ticari- dini yollar üzerinde Helenistik çağdan kalma ızgara planlı kent yerleşimi; dünya tarihi bakımından önem taşıyan imparatorluk kültünün oluşumu, Hıristiyanlık dini yaşamını şekillendiren konsüllerde alınan kararlar, Türklerin batıya göçü, Türk-İslam sanatı, mimarisi, kültürü ve tasavvuf kökenli eğitim sistemi ve yaşam kültürünün altyapısının oluşumu gibi bugün hala etkisi devam eden birçok tarihi olayın düğüm yeri olan; yapım tekniği ve desenleri ile ünlenen, dünyanın birçok önemli yapısında hala izleri görülebilen çini ve seramikleri ile adını dünyaya duyurmuş; Helen, Roma, başkentliğini yaptığı Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait mimari anıtları, etnografik zenginlikleri ve arkeolojik alanları ile tarihe tanıklık etmeye devam eden dünya mirası antik bir kenttir.

İznik’in dünya mirası antik bir kent olduğu bilinci ile UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınabilmesi için birçok çalışma yapılması planlanmaktadır. İznik Alan Başkanlığı bünyesinde, İznik konusun-da, çalışmaları bulunan, alanında uzman mimarlık, şehir planlama, arkeoloji, epigraf, sanat tarihi, tarih, dinler tarihi, ziraat, peyzaj, turizm, yönetim, çevre ve çinicilik gibi birçok bilim insanından oluşan yetkili kurulların yönlendirmesi ile İznik ile ilgili her türlü paydaşın katkı sağlayacağı ça-lışmalar yürütülmektedir. Tüm bu çalışmalar sonucunda geçici listede bulunan İznik’in UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınması için alanın Yönetim Planını da içeren bir Adaylık Başvuru Dosyası hazırlanarak ilgili kurulların onayından sonra, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından UNESCO’ya değerlendirmek üzere başvuru yapılacaktır. Bu sayede, İznik’in yönetim alanı içerisindeki üstün evrensel değere sahip tarihi ve kültürel değerlerinin uluslararası standartlarda korunması, de-ğerlendirilerek turizme kazandırılması, tanıtılması ve gelecek nesillere en iyi şekilde aktarılması hedeflenmektedir. Aynı zamanda henüz gün yüzüne çıkmamış birçok kültür varlığının da ortaya çıkarılarak turizme kazandırılması sağlanacaktır.

İZNİK’İN UNESCO DÜNYA MİRAS LİSTESİ’NE GİRMESİNİN FAYDALARI NELERDİR?-Uluslararası prestij kazanmak,-Alanın değerlerinin farkındalığının, hassasiyetin ve sahiplenmenin artması, -Evrensel nitelikte turizmin getireceği sosyal, kültürel ve ekonomik canlılık,-Kültürel değerlerin nitelikli tasarımsal yaklaşımlarla değerlendirilmesi amacı ile olası hasarların önlenmesi-Kamu, özel sektör, sivil toplum örgütleri ve yerel halkın bireysel ve elbirliği ile ortak yapacağı ya-tırımlar için finansal destek ve teşvik sağlanmasının üst seviyelere çıkması.

Prof. Dr. Murat TAŞİznik Alan Başkanı/Kültür ve Turizm Bakanlığı-Bursa Büyükşehir Belediyesi

Bursa Uludağ Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi

10

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

11

Page 7: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

ŞULE GÖKÇEN GÜLTEPETÜRKÇE ÖĞRETMENİ

ÇİÇEKLİ ORTAOKULU

KARANLIĞA BİR MUM YAKMAK

Öfkeliydi. Hayata, insana, en çok da çaresizliğine… On iki yaşında bu kadar öfke fazla değil miydi? Cebinde bıçağı, dilinde bitmeyen küfürleri… Herkes çekinirdi ondan. İdarenin öğretmenlere ilk uyarısıydı: ”Fazla zıtlaşmayın, canınızı tehlike-ye atmayın.”

Meslekte ilk yılım. İstanbul’un ücra bir semti. Fakirliğin kol gezdiği yer-ler. Sınıflarda altmış çocuk…Girdim onun sınıfına. Arkada yatmış, gecenin uy-kusuzluğu üzerinde. Kimse dokunmuyordu ona. İster girer derse, ister girmez; ister uyur, ister uyanır. Bir ara kaldırdı başını, göz göze geldik. Yüzü solgun, ruhu kederli, yaşama küskündü sanki. Ama ne kadar ters baksa da bakışlarındaki ma-sumiyet, çocuk masumiyeti işte… Ben konuştukça yüzündeki sertlik kar taneleri gibi erimeye başladı. Hiç konuşmadı ama ders sonuna kadar da yatağı olmuş sıraya başını koymadı. Ertesi gün gözlerim yine onu aradı ama sırası boştu. Sor-dum nerede diye. “Hocam, o ayda bir gelir.” dedi gelmemesinden memnun gö-rünen arkadaşları.

Birkaç gün sonra yolda gördüm onu. Yanındaki çocuklardan ve gözlerin-deki anlamsız bakışlardan anladım ki uyuşturucu madde kullanıyordu. İçim cız etti, boğazıma bir şeyler düğümlendi. O daha bir çocuktu. Ne olmuştu da böyle bir batakhane içinde bulmuştu kendini? Bu onun suçu muydu? Soruşturdum, öğrendiklerim canımı daha da acıttı. Annesi daha o yedisindeyken ölmüş, babası alkol müptelası. Aile olamamış bir ailenin tek çocuğu.

İkinci kez derse geldiğinde ayrı bir ilgi gösterdim ona. Benim için değerli olduğunu hissettirmeye çalıştım. Onu konuşması için zorlamıyor,bana güvenme-sini sabırla bekliyordum. Zamanla onu sevdiğimi ,ona yüreğimle baktığımı gör-dü. Günler geçtikçe gözümün içine bakıyor, benimle konuşmak istediğini belli ediyordu. Konuştukça içindeki çocuk gün yüzüne çıkıyordu sanki. O sert duruşu-nun altındaki masumiyeti görmek umut veriyordu bana. Ders programını almış sadece Türkçe dersinin olduğu saatlerde okulda oluyordu. Bana verdiği değeri öyle gösteriyordu kendi dilince. Bu yakınlıktan ikimiz de memnunduk.

Ertesi yıl sekizinci sınıf olmuştu. Aramızdaki bağ iyice güçlenmişti. Ama o, bir taraftan da sert görünmek zorundaydı çünkü yaşadığı çevrede ve şartlarda ancak böyle ayakta kalabilirdi. Okulun “kabadayısı” olduğu sürece var olabilirdi o semtte.

12

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

13

Page 8: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

Bir 24 Kasım günü yine o sınıfa dersim vardı. Hediyeler, çiçekler, pastalar, kutlamalar…Sevgi seliydi adeta. O arkada oturuyor, Öğretmenler Günü’mü kut-lamıyordu bile. Ben de onu mahcup etmemek için sesimi çıkarmıyordum ama bir yanımda kırılmıştı bir kutlamada bile bulunmadı diye. Okul bitti, eve gittim. Akşamki Öğretmenler Günü yemeğine hazırlanıyordum ki kapı çaldı. Kapıyı açıp da karşımda onu görünce çok şaşırdım. Belki de bu zamana kadar gördüğüm en iyi kıyafeti vardı üzerinde. Elinde de bir hediye paketi… ”Öğretmenler Günü’nüz kutlu olsun hocam.”dedi. “Okulda herkesin içinde kutlayamadım çünkü bana yakışmazdı.” dedi. Sarıldım, teşekkür ettim. ”Bu unutamayacağım bir kutlama oldu, sevgi sana çok yakışıyor oğlum!” dedim. İkimizin de gözleri doldu. ”İyi gün-ler” deyip alelacele indi merdivenlerden. Hediye paketini açınca hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bir fotoğraf çerçevesiydi.Bir yanda rahmetli annesinin fo-toğrafı,bir yanda ise benim fotoğrafım …

Yıllar geçti, şehirler değişti, gönül listeme yeni öğrenciler eklendi. Ha-yat telaşesi bazen insana kendini bile unuttururken yüreğimin bir yerinde onun ismi de sevgisi de duruyordu. On dört yıl sonra yine bir 24 Kasım günü sosyal medya hesabıma gelen mesaj beni yine ağlattı. Bu seferki mutluluk ve gurur gözyaşlarıydı aslında. ”Öğretmenim, Öğretmenler Günü’nüzü kutlarım. Bir inşa-at şirketinde duvar ustası olarak çalışıyorum. Evlendim, bir de çocuğum oldu. Sizi tanıdığım için gerçekten çok mutluyum. Karanlık dünyama bir ışık oldunuz. Hakkınızı helal edin.”

Mesleğimizi icra etmek için ihtiyaç duyduğumuz en mühim şey yahut pusulamız ne uymamız gereken mevzuat ne almış olduğumuz eğitim ne de yük-lendiğimiz onca bilgiymiş. Zannediyorum ki bu yolda en büyük azığımız sevgi ve merhametimiz imiş. Bana bu hakikati nice pırıltılı öğrenci yerine arka sıraların, sokakların müdavimi, hemen herkesin en büyük tehdit olarak gördüğü bir öğ-rencinin göstermiş olması herhalde tecrübelerin ve anıların en özeliydi.

Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır. Mustafa Kemal ATATÜRK

İZNİK GÖLÜ

Marmara Bölgesinin en bü-yük, Türkiye’nin ise beşinci bü-

yük doğal gölü olan İznik Gölü, tektonik bir tatlı su gölüdür. En bü-

yükleri kuzeydoğudaki Karasu ve gü-neybatıdaki Sölöz olmak üzere, derelerin

göle girdiği noktalarda küçük deltalar ve sazlıklar oluşmuştur.

14

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

15

Page 9: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

ŞEYDA ŞİŞMANİNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

BOYALICA ORTAOKULU

BİR ÇİFT KIRIK GÖZLÜK

Aslında her şey dayımın atandığım ilçeyi Hınıs değil de Tunus sanması kadar yabancı ama bir o kadar gerçekti.

Yıllardır verdiğim emek karşılığını bulmuştu. Ben de karanlığa mum ol-muştum. Yoldaydım. Bildiklerim ve sevdiklerim arkamda, bilmediklerime ve yabancılarıma gidiyordum. Tarık TUFAN’ın dediği gibi “araf duygusunu en çok hissettiğim yerde hiçbir şey olmamak” halini yaşıyordum. Zaman boşluğunda hiçliktim, yokluktum... Bitmez yağmurların, dumanlı dağların, hırçın dağların,en-vai çeşit yeşilin insanıydım. Ondandı her yerde ağacın çok ve her tepenin ar-dında bir denizin oluğunu sanmam. Ama değilmiş... Şimdi deli poyrazlarımın yerinde kuru ayazlar esiyor, dinmez yağmurlarımın yerinde pamuk pamuk kar yağıyor, yeşilin binbir tonunda mis kokulu çam ağaçlarımın yerinde uçsuz bucak-sız çırılçıplak bozkır uzanıyor, köpük köpük çağlayan derelerimin yerinde durgun sular süzülüyor; iki teliyle dünyayı bir hizada horona davet eden kemençe hava-larımın yerinde dertli türküler çığrılıyordu. Alışabilecek miydim gerçekten? Dö-külen son yaprakla; göz kamaştırıcı kar, yer karası bırakmadığında umudum iyice kaybolmuştu. Ama tam da umudumuzun bittiği yerde başlamaz mıydı inadımız? Silkinip tutunacak bir şey bulmam gerekiyordu.

Okulum... Öğretmeni olduğumdan daha çok öğrencisi olduğum oku-lum... Bildiğim tüm kuralları bir kalemde silip yeni kurallar yazdıran okulum... İngilizcenin hiçbir anlamı yoktu burada. Çünkü cümle içinde kullanacağın aslan gibi bir baban ya da melek gibi bir anne yoksa “have got” mı “has got” mı kulla-nacağının, kuracak hayali olmayan bir çocuğun onu anlatmak için “will” değil de “going to” kullanması gerektiğinin, varlığının ya da yokluğunun dokuz on kardeş arasında belli olmadığı “child(çocuk)” kelimesinin “countable(sayılabilen)” olup olmadığının, tadını bilmediği kivinin “fruit(meyve)” mi “vegetable(sebze)” mi olduğunun hiçbir hükmü yoktu.

Yapacağım işin öğretmenlik olmadığını ne de güzel öğretmiştiniz bana. Bir belletmenlik nöbetinde yedi yaşındaki bir kız çocuğunun “Annemi çok özle- dim. Size biraz sarılabilir miyim?” sorusunu, kardeşinin ilacını alabilmek için 9 liralık öğrenci maaşı dağıtılınca geri ödemek şartıyla borç isteyen bir çocuğu, yırtık ayakkabıyla nefes donduran soğukta gezen çocuğun dilindeki “Üşümüyor ki...” bahanesini açıklayan bir kitaba rastlamamıştım.

Öğretmen olmak yetmiyordu. Anne gibi kokmak, baba gibi destek olmak, kar-deş gibi can olmak gerekiyormuş. Karşılığı ise içten, sıcacık gülüşleriyle verdikleri sevgi ve huzur... Hele bir de Özkan’ın gözündeki sevgi vardı ki bambaşkaydı.

16

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

17

Page 10: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

Yazın sıcaktan, kışın soğuktan yanmış yüzündeki çillerinle, sana iki beden küçük gelen gözlüklerinin ardından gözümün tam ortasına bakabilen yüreğinle ilk sende görmüştüm bunu. Herkesin annesini aramak için istediği telefonu sen Sultan Öğretmenini aramak için isterdin. Ne güzel dokunmuş yüreğine, ne çok sevmişsin onu. Telefonu verirken vefanı takdir eder, Sultan Öğretmenini kıska-nırdım. Bunu anlamıştın herhalde ki “Sizi de seviyorum. ”der gönlümü alırdın. Öğretmenler Günü’nde verecek bir şey bulamadığında en sevdiğin türküyü Su-nam’ı söylerdin. Şimdi şafak söktüğünde uyanmadığın derin uykuyu yanık se-sinle ne de içli içli anlatırdın. “Bir dahaki sefere daha neşeli bir şarkı isterim.” dediğimde küçücük yüreğinle “Güzel şeylere inandığımda söylerim.” demiştin ya yüreğime sökülmez bir mıh çakmıştın bilmeden.

Aklımın bir köşesi sende kalmıştı Özkan. Neydi seni böyle karamsar ya-pan? Seni böylesine hayatı gözden çıkartabilecek ne yaşamış olabilirdin? Yete-rince okşanmamış mıydı saçın? Sevilmemiş miydi güzel gözlerin? Altın kalbinin değeri bilinmemiş miydi? Oysaki pırlantaydın sen; paha biçilmez, eşi bulunmaz bir pırlanta. Tertemizdi düşüncelerin, ayrımsızdı sevgin. Bir çocuğu, bir kuzuyu, bir çiçeği aynı güzellikte severdin. Arkadaşlarının seni olduğun şeyler için kü-çümsemelerini göz ardı edebilecek kadar kocamandı yüreğin. Nedendi güzel şeylerin seni de bulacağına olan inançsızlığın?

Bir öğle yemeği sonrasında ilk defa görmüşçesine kartopu oynayan ar- kadaşlarının ortasında bir elinde yüzün diğer elinde kırılmış gözlüğünle seni dar-madağın bulduğumuzda verdin cevabını.“Ne oldu Özkan?”Gözlerin hiçbir söze gerek bırakmadan anlatmıştı umutsuzluğunu.“Korkma, üzülme! Ailen yenisini alır.” dedim. Cevabın söylenecek kelime bırak-mamıştı.“Hayal kurma hocam. Yıllardır değiştirilmemiş gözlüğün yenisi gelir mi hiç?”O güzel gözlerin için bir çift gözlük nasıl esirgenebilirdi? Demek sana “Sunam”ı yaktıran yokluğun üzerine eklenen ihmalmiş. “Biz alalım. ”desek bile gururun-dan kabul etmemiştin.

“Alışırım hocam. Hem ya bir daha kırılırsa o zaman sizi nereden bulurum?”Ne yaptıysak ikna edememiştik seni. Ah be masum gözlüm! Ne olurdu kabul etseydin? Belki karşıdan gelen arabayı daha iyi görürdün. Onüç günlük yaşam mücadelene yenik düşmezdin. Telefonlarından mahrum bırakmazdın öğretmen-lerini. Sesin duyulmaz olmazdı...

Artık “Sunam”ı söyleyemediğin 24 Kasımları yaşarken her şey biraz eksik ola-cak...

İZNİK SURLARIBithynia döneminde

(MÖ 4. yy.) inşa edilmeye baş-lanan surlar, Roma ve Bizans

dönemlerindeki yeni eklentilerle günümüzdeki şeklini almıştır. İznik’in

çevresini beş kenarlı çokgen şekilde kuşatan surlar yaklaşık 4970 metre uzun-

luğundadır. Yüksekliği 10-13 metre arasın-da değişen surlarda, yuvarlak ve kare şeklin-

de 114 burç vardır. İznik’in iki ana caddesinin kesiştiği noktadan bakıldığında, dört ana kapı

görünür.

18

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

19

Page 11: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

ÖMER FARUK TOPRAKOKUL MÜDÜRÜ

KADİR KOYUTÜRK İLKOKULU

KIRMIZI ELMA

Bir Öğretmenler Günü, mesleğimin ilk zamanlarında bir meyvenin, el-manın hayatıma kattığı farklı ve unutulmaz bir anısıdır… Nasıl bir elma? Kıpkır-mızı, canlı, hiç çürümesin, hiç bozulmasın dediğim elma.

2007 yılı Kasım ayı ve Öğretmenler Günü idi, Şırnak ili, Uludere ilçesi Yunus Emre İlköğretim Okulu 1. Sınıf öğretmeniyim. Sınıfımda 41 öğrenci var ve 39’u hiç Türkçe bilmiyor. Yalnız iki öğrenci velisinin gayretiyle okul öncesi eğitim aldığı için Türkçe konuşabiliyor. İlk deneyim, Türkçe öğretimi ve Mehmet isimli öğrenci.

Mehmet; al ve dolgun yanaklıydı. Çok güzel resim yapar, resimlerinde sayfanın her tarafını doldururdu. Çok küçük cisimleri gayet güzel bir şekilde çi- zerdi. İlk zamanlarda Türkçeyi “ Öğretmen, ben ev” gibi ifadeler ile öğrenen ve iletişim kuran bir çocuktu.

Okulun bulunduğu köyün bir bakkalı vardı. O gün 24 Kasım Öğretmenler Günü’ydü ve öğrenciler o bakkaldan plâstik güllerden getirmişlerdi. Yalnız o gün Mehmet gecikmişti. Öğrenciler bakkaldan aldıkları gülleri bana vermek için sıraya girmişlerdi, bir ara kapı açıldı ve Mehmet’i gördüm, gördüğü manzarayı anlamaya çalışan bir bakış ile etrafı süzdü. -Mehmet gel, dedim.-Öğretmen, ben ev…. dedi ve ben arkasından, dur Mehmet dememe rağmen gitti. 2. ders başlamıştı, tekrar kapı açıldı ve kapıdaki al yanaklı Mehmet’ti. Elinde bir elma ile gelmiş ve uzatarak bana:-Al öğretmen, diyerek, bahçelerindeki ağaçtan, en kırmızı ve en güzel olanı ge-tirmişti.

O kırmızı elma benim hayatımda almış olduğum en değerli hediyelerden biriydi. Gönül isterdi ki o elmayı bozulmaz bir yapının içine koyup bir ömür boyu saklasaydım.

Planınız bir yıl içinse pirinç ekin; on yıl içinse ağaç dikin; yüz yıl için ise insanları eğitin. Huang CE

20

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

21

Page 12: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

ELİF ŞAHİNSINIF ÖĞRETMENİ

ÇİÇEKLİ İLKOKULU

ÜÇ YUMURTA

Ağrı’nın Eleşkirt ilçesinin bir köyü burası. Kışın çoğu zaman kar yağan, kardan yansıyan parlaklıktan dolayı güneş gözlüklerimizi takarak göreve gittiği-miz, çoğumuzun adını belki de hiç duymayacak olduğu ilçeye uzak, ücra bir köy. Bakışlarda masumiyet, saflık var.

Çocuklar hasta olduklarında bile şehir yüzü görmemiş, denizin ne oldu-ğunu, nasıl tarif edeceğini bile bilmeyen çocuklar. Orda yaşadığım çok şey aklım-da. İnsan zorluk çekerken yaşadıklarını kolay kolay unutmuyor. Onlarsa bize ya-şattıklarının farkında bile değiller, hayat seyrinde akıp gidiyor. Karnın doyuyorsa, başını sokacak evin varsa gerisinin pek de önemi yok. Akıl defterine yazılanlar çabuk unutulurmuş. Ben size yürek defterimde yer etmiş, birkaç dakika sürmüş amma velakin etkisinde kaldığım bir olayı anlatmak istiyorum. Yine bir kış günü. Her zamanki gibi ilk derse girmek için hazırlanırken sınıf kapısının önünde bir öğrencimin annesi bekliyor. Veliler pek gelmezlerdi okula.

Eğitimden daha öncelikli durumları vardı. Maddî zorluklar içerisinde, evde kaç tane daha çocuğa bakmak hiç kolay değildi. Dahası bazı aileler akraba-larıyla bir arada yaşıyorlardı. Kendi işin bitse bir şey fark etmiyor, onların işine de koşmak gerekiyordu. Bir de bazen devletin onlara destek için bankaya para yatırıp yatırmadığını sormaya gelirlerdi. O yüzden bir annenin beni beklemesine hem şaşırmış hem sevinmiştim. Selamlaştık. Hal hatır sorduktan sonra ellerinin içinde üç tane yumurta çıkarıp verdi ellerime. Ben soran gözlerle baktım ona. Çekinerek konuşuyordu. Oğluna bir süre önce eksiklerini almıştım. Sürekli okula deftersiz, kalemsiz gelince eğitimi aksamasın diye. Çocuk da istemeye çekiniyor, mazeret uydurmuyordu, susuyordu sadece.

Anlamıştım durumu. Bu şekilde yardım ettikten birkaç gün sonra gelmiş-ti işte annesi. Minnettarlığını göstermek için, öğretmene değer verdiğini göster-mek için. Kısaca ,dili döndüğünce bahsetti kendinden. Elinden ancak bu kada-rının geldiğini, birkaç tane tavuğunun olduğunu söyledi. En değerlisini ellerime bırakıp gitmişti, ben de arkasından birkaç saniye bakıp sınıfa girdim.

O ellerime verdiği üç yumurta değil, bir hakikatti bana göre. Minnettar-lıktı, samimiyetti, saflıktı, en helal şeydi; belki de beni en çok zengin edendi. Yüreğimde neler hissettiğimi anlatamam, karşılığı yok. Bazen kısa bir anda ya-şadıklarımızdan öğrendiğimiz insana kendini öğreten öyle dersler vardır ki bu da onlardan biriydi işte. O çocuk, o anne hâlâ gözlerimin önüne gelir bazen. Ya da bazı sabahlar dolabımı yumurta pişirmek için açtığımda gözümün önünden

22

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

23

Page 13: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

geçiverir utangaç gölgesi.

Öğretmenlik belki de herkesin görmediğini görmektir, küçümsememek-tir. Öğretmen etrafında, insan çoğalttıkça kendi insanlığını çoğaltandır. Belki ba-sit olaylar, başkalarına sıradan gelen şeyler, karanlık görülen, umudu kesilen, öldü denilenden, koca bir çınarın köklerini atandır. Ah çocuk, sen şimdi neler yapıyorsun, ne durumdasın bilmiyorum ama eminim iyi bir insan olacağına. Şuna inanıyorum ki öğrencilerin aklında, yüreğinde çok iyi ders anlatan, sınıfın çıt çıkarmadan dinlediği öğretmenler kalmayacak. Onların aklında yüreklerine dokunan, merhamet eden, affeden, her şartta kendi elindekini dahi vermekten çekinmeyen öğretmenler olacak. Tüm çocukların yüreğine dokunabilmek umu-duyla…

İZNİK ÇİNİSİİznik çinisi ilk olarak 15. yüz-

yılda ortaya çıkmıştır. O dö-nemde yapılan Bursa Yeşil Camii

ve Türbesinde, Bursa Muradiye Camii’nde ilk örneklerine rastlanır.

16. yüzyıldaysa Osmanlı Devleti’nin de güçlenmesi ve yeni yapıların ortaya çık-

masıyla İznik çinisi en ihtişamlı günlerini yaşadı.

24

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

25

Page 14: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

İREM TOPALOĞLUİNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

TACİR İLKOKULU

KİTAP 2006 yılında büyük bir hevesle girdiğim ve dört yıl boyunca İngiliz yazar ve şairlerle haşır neşir olduğum Selçuk Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bö-lümünden mezun olma vakti gelip çatmıştı. Bölüm ikincisi olarak konuşma da yapacağım mezuniyet törenine memleketten ailemin de gelmesine çok sevin-miştim. Bir kısmımız filolog unvanıyla mezun olduğumuz için gururlu adımlarla ilerlerken büyük bir kısmımız da öğretmen olabilme sevdasıyla önümüzdeki zor-lu sınavı düşünerek heyecanlı ve temkinli adımlarla ilerliyordu tören salonuna doğru… Tören sona erdiğinde dört yıl boyunca anılar biriktirdiğim bu şehre ve bu anılarıma ortak olan tüm arkadaşlarım ve hocalarıma veda ettikten sonra Mersin’e doğru yola koyulduk.

Göz alabildiğince uzanan bozkırlardan sonra makiliklerin geçiş yaptığı, bakır kırmızısı toprakların üzerindeki çam ağaçlarının hemen arkasından mas-mavi Akdeniz karşılardı bizi. O an çölde adeta bir vaha görmüş gibi bir sevinç kaplar içimi, cama yaslanmış bir şekilde bulurdum kendimi. Otobüsle arşınladı-ğım bu yollar üzerinde arabayla ilerliyorduk şimdi.

Konya-Karaman karayolundan yaklaşık 30 km sonra İç Anadolu’yu Ak-deniz’e bağlayan meşhur Sertavul Geçiti tabelası çıktı karşımıza. Çam ve ardıç ağaçlarının kokuları ve mis gibi yayla havasıyla karşıladı bizi Sertavul. Temel ge-çim kaynağı küçükbaş hayvancılık olan Torosların eteğindeki bu yaylada Yörükler belirli zamanlarda çadır kurup hayvanlarını otlatırlar. Aynı zamanda yaban keçisi koruma alanı da bulunmaktadır burada.

Biraz mola vermek ve yayla havasını solumak için durduğumuzda dokuz on yaşlarında al yanaklı bir Yörük çocuğu geldi yanımıza. Koyun yoğurdunun olduğunu ve almak isteyip istemediğimizi sordu ürkek ve meraklı bakışlarla. Ailesine az da olsa katkı sağlamak ve meşhur koyun yoğurdunu denemek için kırmadık isteğini. Bir ara okula gidip gitmediğini sordum. Gittiğini ve derslerinin çok iyi olduğunu söyledi. Küçük yaşta hayatın zorluklarını sırtlayan bu çocuğun arada bir uzaklara dalan ışıl ışıl gözlerinde de geleceğe dair büyük hayallerinin olduğunu sezmek de zor değildi.

Gitme vakti geldiğinde “Allah’a ısmarladık!” dedikten sonra tam araca binmek üzereydik ki boğazımın düğümlenmesine ve gözlerimin dolmasına se-bep olan bir şey seslenmişti arkamdan çocuk :

” Bir daha yolunuz buraya düşerse bana kitap getirir misiniz, abla?”26

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

27

Page 15: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

İSMET ERTÜRKOKUL MÜDÜRÜ

ORHANİYE ORTAOKULU

BİR ÖĞRETMEN, BİN KİTAP DEĞİŞİME YETERDİ “-Öğretmenim, canım benim,

Ellerinden öperim.” Kitap yoktu, defter yoktu, kalem yoktu, çanta yoktu. Türkiye’nin yokluk-lar dönemiydi.

Bir elimde odun,diğer elimde tahta çantam okula gidiyordum. Soğuk ha-valarda öğretmenimizle birlikte sobayı yakardık. Çünkü kalorifer ve doğalgaz da yoktu. Hayatımı kurtaracak iyi bir öğretmene rastlamıştım. Öğretmenim olma-sa şimdi yoktum. Güner Çandar çok asil bir öğretmendi. Eşi de Candarlıoğulla-rı’ndandı, avukattı. Ancak öğretmenim şeker hastası olduğu için kiloluydu. Belki de kilolu olduğu için şeker hastasıydı. Çok sonraları kilo verdiğini de gördüm. Demek ki hastalığını kontrol altına almıştı. Ailemizin imkanları dardı, fazla imkanımız yoktu. O yüzden yazları simit satarak defterlerimi almaya çalışırdım. O zamanlar kitaplar da azdı ve pahalıy-dı. Öğretmenimin oğlu ile aynı sınıftaydım. Onun kitapları boldu özellikle Ömer Seyfettin ve Kemalettin Tuğcu’nun hikayelerini öğretmenim oğlu okuduktan sonra bana verirdi. Ben de o kitapların hem resimlerine bakar hem de onları okurdum hem de ne okuma... bir kere iki kere üç kere... Çünkü kitap sayısı azdı. Muhtemelen matbaalar da azdı. Bir kitabı bulunca defalarca okuyorduk. İşte o kitaplar bütün dünyamı değiştirdi, kitap kurdu olmuştum. Defalar-ca okuyor, resimlerine bakıyor, o resimleri yapmaya calisiyordum. Hikayelerin de benzerini yazmaya. O asil bayan öğretmen benim öğretmenimdi.Şanslıydım ki onun gibi bir öğretmene rastladım. Şimdi de ben bir öğretmenim. Öğretmenime çok teşekkür ederim. Ne zaman Öğretmenler Günü olsa, öğretmenimi hatırlar, hayır duaları ederim. Çünkü hepimiz bir öğretmenin eseriyiz.

28

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

29

Page 16: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

LEYLA ATALAYOKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENİ

ÇİÇEKLİ İLKOKULU

HAYATIMIZIN MASUM KALPLERİ

“Yılın sekiz ayının karlı, dört ayının da olursa bahar havasında olduğu Kars’ın Sarıkamış ilçesinin küçük bir köyünde ana sınıfı öğretmeni olarak göreve başladığım ilk okulumdayım.

Sarıkamış’a özgü her zamanki karlı kış şartlarında çeşitli yol maceralarıy-la okula ulaştığımız bir günde, ders zili çalmış ve ben sınıfa girmiştim. Sınıftaki öğrencilerimin yoklamasını aldıktan sonra gelen öğrencilerimle dersimin ilk beş on dakikasını sohbete ayırıyordum. Okuldan sonra günlük hayatlarında neler yaşadıkları hakkında paylaşımlarda bulunuyorduk. Sohbet sırasında ben de ken-di çocukluğumdan bahsederken pişmaniye ile ilgili bir anekdot paylaşmıştım. Sohbet devam ederken öğrencilerime pişmaniyenin ne olduğunu bilip bilme-diklerini sorduğumda içlerinden bir tanesi atılarak: “Men biliyem öğretmenim” deyip parmaklarını hareket ettirerek “Abele gıllı beyaz bişe” diye pişmaniyenin ne olduğunu anlatmıştı kendince. Yüzümde oluşan gülümseme ile diğer öğrenci-lerim de tebessüm ederken geç kalan Hiranur kapıyı çalarak sınıfa girdi. Günay-dınlaştıktan sonra, neden geç kaldığını sordum. Geç kalmanın verdiği heyecanla acele acele anlatmaya başladı: “Şee öğretmeniiim, anneeeem babaanneme süt götürüm diye bi şişe süt verdiii, babaanneme süt götürürken garga tepeme sış-tiii, men de eve gittiiim anneem meni yıkadii, ondan sonra oğula geldim.” Yap-tığı açıklama üzerine kendimi tutamayarak ufak bir kahkaha atmıştım. Hiranur güldüğümü görünce geç kalmanın verdiği gerginlikten kurtularak arkadaşlarının arasına karışıp serbest zaman etkinliğine katıldı.

O günden sonra çocukların olağan saflıkları ile öğretmenliğimin ilk yılla-rını taçlandırdıklarını anladım. Bu sebeple kendimi çok şanslı hissediyorum. Bel-ki yaşadığım yere, Bursa ‘ya, aileme çok çok uzaktım, yaşam şartları çok zordu ama iyi ki dediğim meleklerim vardı, iyi ki varlardı.

Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, öğrenciden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır. Mustafa Kemal ATATÜRK

30

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

31

Page 17: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

LÜTFİ YAVUZOKUL MÜDÜRÜ

BOYALICA ORTAOKULU

YEDİYORDU ELİF KAĞNISINI

Her şey ilkokul 2. sınıfta çözdüğüm bir problem sonrasında öğretmeni-miz Ekrem ÜZMEZ’İN kurşun kalemi armağan etmesiyle başladı. 28 yıl geçme-sine rağmen otobüs şoförü bir baba ve ev hanımı bir annenin evladı olan köy çocuğunun hayallerine yön veren kurşun kaleminin kokusu… O günden sonra öğretmenim ailemi okula davet etmiş. Gözlerindeki ışığı fark ettiği bu çocuğun “eğitimine üst kademelerde de sürdürerek vatanına, milletine yararlı birey ola-rak yetişmelidir,” sözlerinin ailem tarafından bana aktarılmasıyla geleceğime umutla mutlulukla bakabilmemin yolu açılmış oldu.

Ortaokul, lise ve üniversite eğitimimden sonra 2007 yılında memleke-tim Mustafakemalpaşa’da Türkçe Öğretmeni eğitim neferi olarak görevime baş-ladım. 12. yılını çalıştığım mesleğimde ortaokul Türkçe Öğretmenliği, Meslekî Eğitim Merkezi (Çıraklık) Türkçe Öğretmenliği, ilköğretimde, ilkokulda, yatılı il-köğretim bölge okulunda pansiyondan sorumlu müdür yardımcısı ve eğitimden sorumlu müdür yardımcısı ve ortaokulda müdürlük görevlerinde bulundum. Mesleğimin her anında iyi kötü anılara, tecrübelere sahip olmama rağmen Bur-sa Osmangazi Turgut Yılmazipek Yatılı Bölge Ortaokulu’nda yaşadıklarımın ayrı bir yerde olduğu düşüncesindeyim.

Pansiyondan sorumlu müdür yardımcılığı ve eğitimden sorumlu müdür yardımcılığında bulunduğum okulumda tüm fedakâr öğretmenler gibi bizlere emanet edilen öğrencilerin yemeğinden hastanede tedavisinin yaptırılmasına kadar görevimizi yerine getirmeye o mesleki huzurla çalışıyordum. Yatılı okul, Bursa’nın merkez ilçesinde kurulmuş, köylerde okulları kapanan öğrencileri, merkezde ise dağılmış aile bireyleri olan öğrencileri kabul eden okuldu. Yatılı okul; pansiyon evet var, sıcak yemek evet var, samimi arkadaşlıklar evet var fakat öğrencilerin aile sevgisine, şefkatine ihtiyacı apaçık ortadaydı.

Köyden gelen, merkezde dağılmış aile çocuklarının yanı sıra ekonomik durumu uygun olmayan ailelerin çocukları da devletimizin himayesindeydi. İşte okula gönderilen ödenekten öğrencilere alınıp dağıtımı yapılan kabanı ertesi gün öğrencinin üzerinde görmeyip niçin giymediğini sorduğumuzda “ Öğretmenim seneye giymeyi düşünüyorum.” diyen ürkek bakışların duygularını dile getiren dudakların sorumluluğunu da işitti kulaklarım; okul santralinde telefona cevap verdiğimizde “ Orası yatılı okul mu, Eşimden ayrılmak istiyorum üç yaşındaki çocuğumu size teslim etmek istiyorum.” duyarsızlığını da. 100 öğrencimizden 30’unun dağılmış aile çocuklarından oluştuğunu, her tatilde eve koşarak giden

32

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

33

Page 18: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

diğer 70 arkadaşının ardından bakarak ağlayan öğrencilerimizin olduğunu özel hayatınıza karışmak gibi olmasın da çok önemli değilse sebebiniz bir daha düşü-nün diye cevap verdiklerimiz de oldu. Okul idari işlerini düşünüp bazen telaşlı, bazen de sadece derse konsantre şekilde. İşte 5. sınıflarımın dersi başladığında yoklamayı alıp dersin işlenişine koyulmuşken ısrarla söz hakkı isteyen parmak kaldıran öğrencim dikkatimi da-ğıtıp duruyordu. Söz hakkı vererek derdini anlatmasını istedim. “ Öğretmenim arkadaşım benimle, babamla alay ediyor.” dediğinde kızım ne olacak, büyütme bir defadan ne olacak söyleyiversin diyerek ders anlatmaya dönmeyi düşünü-yordum ki “Öğretmenim ama benim babam öldü.” cümlesiyle hıçkırıklara boğul-ması ve o anki soğukkanlılığımla özür dileyip durumu toparlamaya çalışıp derse devam etsem de yüreğimde unutamayacağım acı bir anı olarak kalacak. Tesellim ise Elif’in biraz zaman sonrasında hayalindeki mesleğin Türkçe Öğretmenliği ol-duğu ve bu kararı almasında benim rolümün olduğunu söylemesiydi.

AYASOFYACAMİİ

İznik’in tam ortasında , surlarla çevrili kentin dört kapısından ge-

len yolların kesiştiği yerde inşa edil-miş olan yapıdır. Hıristiyanlıkla ilgili

önemli kararların alındığı 7. konsül 787 yılında bu kilisede toplanmıştır. 1331’den

sonra Orhan Gazi camiye dönüştürmüştür.

34

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

35

Page 19: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

MEVLÜT FEDAKAROKUL MÜDÜRÜ

KILIÇASLAN İLKOKULU

BURADA BİR EVİNİZ VAR 23 Ekim 2011. Van, saat 13.41’de 7,2 ile sarsıldı. Yıkım büyüktü. 600’den fazla insan hayatını kaybetti. Depremin ardından Türkiye, Van’a sahip çıktı. Dep-remzedelere yardım için adeta seferber olundu.

Olumsuz hava şartlarında en temel sorunlardan biri barınma ihtiyacıy-dı. Çadır kentler kuruldu ancak çadırlar kışın çetin geçtiği Van’ın şartlarına uy-gun değildi. Misafirlik projesi devreye girdi. Depremzede aileler diğer illerde vatandaşların evine misafir oldular, çeşitli kurumların sosyal tesislerine misafir oldular. İznik’e de bir gurup depremzede aile geldi. Devlet Su İşleri tesislerinde misafir edildiler. Ailelerin okul çağındaki çocukları da İznik İlçe Milli Eğitim Mü-dürlüğünce bizim okulumuza “Kadir Koyutürk İlkokuluna” yönlendirildiler.

Öğrencilerin nakillerini istedik, sınıflarımıza birer ikişer kayıtlarını yaptık. Vanlı öğrenciler aileleri ile birlikte okulumuza geldiler. Birinci sınıftan sekizinci sı-nıfa kadar her kademeden öğrenci vardı. Aileler ve öğrencilerle okulumuzun çok amaçlı salonunda tanışma toplantısı yaptık. İnsanlar zor günler geçirmişlerdi. Kimisi bir akrabasını kaybetmiş, kimisi evini, kimisi öğretmenini… Anlattıkları ya-şam hikayeleri onları tekrar duygulandırıyor, bizleri de derinden etkiliyordu. Her şeye rağmen hayat devam etmeliydi. Öğrencilerin ihtiyaçlarını sorduk. Ayakka-bı, mont, okul kıyafeti, çanta… Öğrencilerden birinin isteği çok farklıydı. Büşra, “- Hocam, ben bir aydan fazla bir zamandır okuldan uzak kaldım. Bu yıl SBS’ye gireceğim. Hiç çalışamadım. Ben test kitabı istiyorum” dedi. Büşra’nın da ayak-kabı, mont, okul kıyafeti ihtiyacı vardı ama o test kitabı istiyordu. Onun isteğini de not ettim. Öğrencilerin ihtiyaçları Kaymakamlık tarafından karşılandı. Büşra için bir kaç kırtasiye ile görüştüm.

Tanıtım kitapları ve testlerden oluşan birçok sınava hazırlık kaynağını üc-retsiz temin ettim. Büşra kitapları gördüğünde o kadar mutlu oldu ki depremi yaşamamış, memleketinden uzakta değildi sanki. Büşra’nın azmi, gayreti kısa zamanda onu okuldaki başarı sıralamasının üst basamaklarına taşıdı. Okuldan uzak kaldığı haftaları çabucak telafi etti. Büşra için bir şeyler daha yapmalıydım. Bir dershane müdürümüzle görüştüm, Büşra’yı anlattım. Dershanenin kapıları Büşra için ücretsiz açıldı. Büşra’ya dershaneye gitmek isteyip istemediğini sor-dum. “ Gitmek isterim ama” dedi. Ben dershaneye ücretsiz gidebileceğini söyle-diğimde mutluluğu tarifsizdi. Okulumuzun en başarılı öğrencilerinden biri oldu. Onca olumsuzluklara

36

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

37

Page 20: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

rağmen azim ve kararlılıkla hedefine ulaştı. Yapılan SBS sınavında iyi bir puan alarak Van İMKB Anadolu Öğretmen Lisesini kazandı. Eğitim öğretim yılı sonun-da Vanlı ailelerle vedalaştık, helalleştik Van’a döndüler. Aradan 4 yıl geçtikten sonra Büşra beni aradı. Hal hatır sorduktan sonra: “ Hocam, bugün üniversite yerleştirme sonuçları açıklandı, Diş hekimliğini kazandım.” dedi. Bu haberi ilk paylaştığım kişilerden biri sizsiniz, diye ekledi. Çok mutluydu. Mutluluğuna, ba-şarısına beni de ortak etmek istiyordu.

Başarısını azmine, sabrına, her türlü zorluğa karşı güçlü duruşuna borç-luydu ama o beni de bu başarısında pay sahibi görmek istiyordu. Van’a yolunuz düşerse burada bir eviniz var diyordu. Eğitim hayatına yardımcı olmaya çalış-tığım bir öğrencimin yıllar sonra hatırlaması, vefası beni hem duygulandırmış hem de onurlandırmıştı.

Öğretmen fırtınalı bir havada geminin yanaşabileceği en güvenli liman, şefkat elini her yere uzatan, en kutsal mesleği icra eden en iyi insandır. Anton ÇEHOV

İZNİK MÜZESİ(NİLÜFER HATUN

İMARETİ)İznik’te Nilüfer Hatun anısına, oğlu

I. Murat (1362-1389) tarafından yap-tırılan imaret ve zaviye. Günümüzde İz-

nik Müzesi olarak işlev görmektedir.

38

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

39

Page 21: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

ÖZDEN COŞARMÜDÜR YARDIMCISI

ELBEYLİ İLKOKULU

SEN BEN YOK BİZ VARIZ

Hevesim kursağımda kalmıştı dedikleri bu olsa gerek. Neydi şimdi bu, gözlerimi açıp kaparsam belki değişir. Cık yok, hiçbir şey değişmedi. Saniyeler içinde aklımdan milyon tane senaryo geçti….. Sınav sonucu açıklanmış ve taa taaam Siirt Evren Anaokulu anneme böy-le mi söylesem yoksa sadece kazandım deyip süreyi mi uzatsam derken ekranda yanıp sönen kırmızı ışık kendime getirdi beni. Hadi gazan mübarek olsun... Artık öğretmensin.Annem sımsıkı sarılmanın ardından beklenen soruyu sordu: –Neresi dedin ? Siirt mi? Eyvah! Bu eyvah her şeyi özetledi annemin gözünde iki damla yaş ... Aradan bir hafta geçmesine rağmen her gün gündem aynıydı, duyan duymayana duyurmuş. Oh kazandı maşallah, ne Siirt mi? Olsun evladım, ne ya-pacaksın, görev görevdir derken ki yüz düşürmeler. Yaklaşık bir saattir yolda olmamıza rağmen annemin gözyaşları hiç ke-silmedi. Bense mutlu ve umutlu, aynı zamanda ürkek bir öğretmen. Ve nihayet Batman yazan levhayı gördük .Kulağımıza hiç de aşina olmadığımız bazı konuş-malar gelse de neyce olduğunu anlamadığımız bir sürü kelimeler havada uçuşsa da bence gayet sevimli insanlar….. Ben TV’de gördüğümün aksine çok beğendim Batman’ı ve kan kırmızısı gelincikleri. Siirt otogarına geldiğimizde muavinin çantaları kucaklayıp sanki kırk yıllık dostumuz gibi bizi selamlaması beni etkilemiş ve bu iyi niyet, bu hürmet beni cezbetmişti. Baş göz üstüne diyen dolmuşçuya ne demeli, anlaşılan selam-laşmalar bu şekilde oluyor buralarda. En azından annem de artık ağlamıyor durumu kabullenmişe benziyordu.Okulda ilk gün. Bu koku da neyin nesi ne diyordu amca çavanı başemi hayda bu da ne demek şimdi ay. Yok artık anaokulu burasıysa bunlar da öğrencilerim mi oluyor? Ama bunlar neyce konuşuyor, ne diyor? Aman Allahım ! Islak mendille öğrencileri tek tek temizledim, hem ağladım hem sildim. Çocuklar şaşkın şaşkın bakarken bir yandan da onlarla tanışmaya çalışıyordum, o sırada yan sınıftaki Feyruz Hoca galiba başıma geleceği tahmin etmiş olmalı ki yanıma geldi “Ağla-ma canım merak etme buraları o kadar çok seveceksin ki buraya gelen ağlayarak gelir giderken de ağlayarak ayrılır” dedi. Bense “Eminim öyledir.” dedim içim-nden (Giderken mutluluktan ağlıyorlardır, diye ekledim). İsimlerini Kürtçe sorup bana söyledi ve yardım istersen beni çağır, deyip çıktı. Hayda, neydi bu çocuğun ismi ? Hımm İsa! Evet, bir şey anlatmaya çalışı-

40

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

41

Page 22: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

yor gibi. -Efendim, hıı! ne dedin ya? Anlamıyorum ki. Tam Feyruz Hoca’ya ses-lenecektim ki o ses ne ya, uffff bu koku, bu çocuk niye ağlıyor ki derken aman Allah’ım yavrucak altına yapmış meğer tuvaleti geldiğini anlatıyormuş o ağladı ben ağladım. Yurdumda turist olmak bu olsa gerek, çocuğu da kendimi de temizledim ve burada nasıl yaşayacağım nasıl öğretmenlik yapacağım. Ağlaya ağlaya ilk gü-nümü bitirdim. Artık kokular beni rahatsız etmiyor. Öğrencilerimle de iletişim kur-maya başladık. Türkçe konuşmaya başladılar. Yarı anlaşıyoruz diyebilirim. İçimde uçuşan kelebekler neyin nesi, onlar her Türkçe kelime söyledikçe çığ-lık çığlığa öğreniyorlar diye havalara uçasım geliyordu. Vay bee, bu mutlu-luk tarif edilmezdi! Hele Şilan, mavi gözlü o güzel kızın bana hayran hay-ran bakması gelip saçlarımı koklayıp tek tek öpmesi, bu hayranlık; işte şimdi anlıyorum öğretmenlik mesleğinin verdiği haz tarif edilemez, yaşanırdı. Artık her gün kucağımda güllerle cebimde sevgiyi anlatan resimlerle sınıfa girer olmuştum. Kendimi ben bile anlamıyordum. Islak mendilleri bırakmış onlar beni öperken ben de onları kucaklar olmuştum, öğretmen diye seslendiklerinde öğ-retmenim diye düzeltip gülüşmeye başlamıştık. Ben bu çocukları çok sevmiştim. Burada insanlar o kadar temiz o kadar kandırılmaya müsaitti ki şimdi anladım bu insanları bu kadar kolay kullanabildiklerini. Ne desen inanır, elindekini avcun-dakini verirlerdi birçoğu. Benden yaşça büyük olmasına rağmen saygıyla önünü ilikler çantamı bile bana taşıtmaz “Hoca sana yakışmaz çanta taşımak” derlerdi. Hatta bir lokma ekmeklerini bölüp çocuklarla okula gönderir bize ikram ederler-di artık burada çalıştığım için değil onların iyi niyetine ağlar olmuştum. Okulumuzun yan bahçesi ilkokuldu ve ilkokula giden kızlar arada sınıfı-mıza gelip bize yardım ederlerdi. Onlardan biri de Helin’di. Helin sarışın 12-13 yaşlarında güzel ve iyi Türkçe konuşan bir kızdı ve her fırsatta benim yanıma gelirdi. Nerdeyse arkadaşım olmuştu. Ailesini anlatır, okumak istediğini anlatır, bana gezdiğim yerleri anlattırır,” Hayalimde bari gezeyim öğretmenim” derdi. Ben de ona vatan sevgisini, ülkemizi, yaşanan savaşları anlatırdım . Bazılarına o kadar şaşırırdı ki gülmemek için kendimi zor tutardım. Mesela onların dedeleri-nin de Çanakkale’de savaşıp şehit olduğunu anlattığım ve bununla ilgili resimler gösterdiğimde hüngür hüngür ağlamış “Ama bize böyle anlatmadılar bu bayrak bizim değil dediler hep. Meğer bu al kanlar bizi de simgeliyormuş öğretmenim.” deyip boynuma sarılmıştı. Bir gün okula geldiğimiz sabah okulu camları taşlanmış, duvarlarına ya-zılar yazılmış bir halde bulduk. Ne yani bu muydu özgürlük! Bu muydu kendini ifade etmek! İyi de o okulda okuyanlar zaten sizin halkınız, sizin çocuklarınız diye avazım çıktığı kadar bağırdım. Tüm ilkokulun çocuklarına; “ Beni duyun, hadi bizide yakın” diye ağlaya ağlaya sınıfıma çıktım. Okadar kendimden geçmi-

şim ki yarım saat sonra kendime gelebildim O gün ne Helin’le ne de diğerleriyle konuştum. Ama rutin her gün öğrencilerime vatan sevgisini, insanları sevmeyi, bizim onları ne kadar sevdiğimizi anlattım. Vatanın ne kadar kıymetli olduğunu, onların değerini, okumanın önemini vurguladım durdum. Kendi kendime anlatı-yorum ama ne fayda, bir kulaklarından girip bir kulaklarından çıkıyordur. Küçü-cük çocuklar beni ne anlasın, diye de içimden geçiriyordum ama bir gün benim bu düşüncelerimi yerle bir edip beni bile şoka uğratacak bi olay yaşandı. Sabah okula geldiğimizde genç bir çocuk okulun bahçesinde durmuş ço-cuklara Kürtçe bir şeyler söyleyip hararetli hararetli bir şeyler anlatıyordu. Uzak-tan gördüğüm kadarıyla da elinde Türk bayrağı vardı ve ben tam olayı anlamaya çalışırken çocuk bayrağı ortadan yırttı. Ben tam elim ayağım titremeye başladı koşar adım çocuğun üzerine yürüdüm ki o da ne benim hiçbir şeyden haberi yok onlar ne anlasın dediğim beş yaşındaki çocuklarım çocuğun bacağına dolandılar “Yapma! O bizim bayrağımız, yapma bayrak kutsaldır!” dediler. “O bayrağı koru-mak için öldü, biz o bayrağı bu toprağı vatanı korumalıyız” diye bağırmaya baş-ladılar yarım yamalak dillerinin döndüğünce çocuk da ben de o kadar şaşırdık ki ben olduğum yerde kala kaldım. Çocuk kem küm ederken yan taraftan Helin de geldi. “Sen ne yapıyorsun hadsiz?” dedi. Çocuk “Bu bizim bayrağımız değil” deyince Helin Kürtçe avazı çıktığı kadar bağırıp çocuğa bir tokat patlattı: “Bu canını yaktımı haa! Bu vatan elimizden gitse bunun on katı canın yanacak şap-şal!” diyerek kovaladı çocuğu. Çocuk şok olmuş bir vaziyette Helin’den ve benim çocuklardan çekine çekine bahçeden çıktı. Helin Türk Bayrağını öpüp yırtıklarını onarırcasına eliyle düzeltip bana uzattı: “Öğretmenim bu vatan da bu bayrak da bizim...” diye mırıldandı. Ben gözlerimde iki damla gurur göz yaşıyla Helin’i ve çocukları kucaklayıp alnından öptüm ve anladım ki eğitim her kapıyı açar. Bu ister altmış yaşında bir insan ister beş yaşında bir çocuk olsun.Siz onlara değer verdikçe onları önemseyip gerçekleri anlattıkça elbet o tertemiz beyinler de sizi anlayıp doğruyu bulurmuş. Bir yılın sonunda tayinim çıkmış ve Rize’ye gitmek üzere valizim elimde öğrencilerim ve velilerimle vedalaşırken tam da Feyruz Hoca’nın dediği gibi göz-yaşları içinde onlara sarılırken buldum kendimi. Ve o haklıydı; bu toprak o toprak yok ben sen yok, biz varız. Gelirken ağlayarak gelen ben, giderken hıçkırarak ağ-layarak dönüyor ve arkamda ben olmasam da vatanımıza sahip çıkacak, onurlu, bilinçli ve yaşları ne olursa olsun cesur çocuklar bırakıyordum.

42

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

43

Page 23: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

SEDA PETEKKAYASINIF ÖĞRETMENİ

ÇİÇEKLİ İLKOKULU

KISA MESAFELERDE BÜYÜK ZENGİNLİK

İlk atama yerim Bursa ilinin İznik ilçesinin Müşküle İlköğretim Okulu idi.Bursa’da doğup büyüyen hatta üniversiteyi bile Bursa’da okuyan biri için gelebi-lecek en güzel tercihti sanırım. Bir köy okulu da olsa ne kadar farklı olabilirdi ki ... Ama göreve başladığımda gördüm ki hiç de öyle değildi. Duruşları, bakış-ları, giyimleri hatta konuşmaları ile bambaşka bir yer ile karşılaştım.İşte benim hikayem tam da burada başlıyordu.

Göreve kasım ayında başladığım için yarın kalan sınıf olan ikinci sınıfları almıştım. Gözleri ışıl ışıl, neşe dolu çocuklardı.Yalnız bir sıkıntı vardı vardı.Bazı konuşmaları anlamakta zorlanıyordum. Her ne kadar yaşadığımız yer yine Bursa da olsa yakın mesafelerde bile farklılıklar olabiliyordu. Çoğu zaman cümlenin akışına göre bilmediğim kelimelerin anlamını çıkarabiliyordum. Ta ki bir gün öğ-rencim Ali yanıma gelene kadar.

Nöbetçi olduğum bir gün Ali yanıma gelerek ‘“Öğretmenim, Kaan bana yavşatıyor.” dedi. İlk önce yanlış anladığımı düşünerek ‘Ne yapıyor oğlum sana, tekrar söyle bakayım ?’ diye sordum. Yine aynı şekilde “Kaan ağzımı yavşatıyor öğretmenim .’”dedi. Artık duyduğumu doğru anladığımı düşünerek kızıyordum. Ali’ye sert bir şekilde “Oğlum sana ne yapıyor, bana bir gösterir misin ?” de-dim. Öğretmenim; ben Kaan’a bir şey dedim, o da arkamdan ağzını benim gibi yapıyor, demesiyle yüzümde bir gülümseme oluştu. Ali olayı anlatırken ağzını şekilden şekile soktuğu için de gülümseme artık kahkahalara dönüşmüştü. Ben söylerim, bir daha yapmaz diyerek Ali’yi gönderdim.

Anlatmak istediği sadece arkadaşının onun taklidini yapmasıydı. Oysa anlatım farklılığından aklıma hemen argo gelmişti. Belki günün yorgunluğu belki bizim onlar kadar saf olamayışımız belki de dilimizin bir zenginliği … “Bilmiyo-rum, bu olayı böyle güzel yapan neydi? Ama unutamadığım bir güzellik olarak zihnimde yer etmişti.

İşte böyle güzelliklerle dolu 3.5 yıl geçirdiğim Müşküle’yi İzniklilerin aksi-ne ben çok sevmiştim . 10 yıllık öğretmenlik hayatımda yaşadığım en güzel yılla-rım, öğretmenlikten zevk aldığım en güzel öğrencilerimdi. Bana bu güzellikleri yaşatan tüm öğrencilerimi sevgi ve özlemle anıyorum.

44

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

45

Page 24: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

YEŞİL CAMİİznik’te inşa edilen yapının

önemi mimarı bilinen ilk Os-manlı yapısı olmasıdır.

1378 – 1391 yılları arasında Hacı Musa tarafından yapılmış olan cami-

inin banisi Çandarlı Halil Paşa’dır. Erken Osmanlı mimarisinin en önemli eserlerin-

den olan yapı günümüze eşsiz çinileri ile mi-ras kalmıştır.

ABDULVAHAP TEPESİ

İznik ilçe merkezinin 1 km doğu-sunda yer alır. Tepede zirvenin batı

kesiminde, ilçeyi en iyi gören hakim bir yerdedir. Geç dönemde yapılan cami ile

birlikte Abdulvahap Sancaktar’ın mezarıda yeniden yapılıp etrafı demir parmaklıklarla

çevrilerek korumaya alınmıştır.

46

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

47

Page 25: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

METİN ÇATAKOKUL MÜDÜRÜ

SELÇUK İLKOKULU

SOĞUK

İlk görev yerim Kars’ın Susuz ilçesine bağlı Gölbaşı Köyü idi. Tüm eğitim yaşan-tısını Bursa’da tamamlamış biri olarak, farklı bir ilde ilk yaşam tecrübem ve ilk mesleki deneyimimi geçirecektim. Bir yıl önce (1990) aynı okulda okuduğum Nazir’de Kars’ın Selim ilçesi’nde göreve başlamış, tecrübesinden yararlanmalıy-dım.Bu yüzden onunla Kars’a gitmek için İzmir’de buluştum.

Aylardan Eylül yıl ise 1991 idi. Kars ili gerçek anlamda gündemime girmiş ve hiç bilmediğim bir yurt köşesine yol almaya başlamıştım. Uzun bir yolculuk-tan sonra Kars’a varmıştık. Ertesi gün çekilecek görev yeri kurasını beklemek amacıyla Milli Gençlik Vakfı’nın Kazım Paşa Caddesi’nde bulunan öğrenci yur-duna misafir olmuştuk. Halen görüştüğüm samimi dostlarla tanıştık; sohbetler eşliğinde geceyi tamamladık. Sabah olduğunda Kars Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yolunu tuttum. Kura sonucu görev yerimin Susuz ilçesi olduğunu öğrendim. Su-suz ilçesi Kars’a 18 kilometre mesafede bir yerdi. Şanslı bir kura olduğunu söy-leyenler oldu. Kars otogarından bir minibüse binerek Susuz ’un yolunu tuttum. Atama işlerinde sorumlu şube müdürü Mehmet Baltacı: ”Hocam çok şanslısın, seni bu ilçenin en güzel köyüne verdim“ dedi. “Neresi? “diye sordum. ” Gölbaşı Köyü” dedi. Köyün Aygır Gölü kıyısında güzel bir yer olduğunu ve nasıl ulaşaca-ğımı anlattı. Sonra beni evine davet ederek karnımı doyurdu. Ardından doğruca Kars’a gitmemi, köy minibüslerinin otogarın arkasında bulunan han binasının yanından kalktığını ve saat 15.00’te hareket ettiğini söyledi. Şube müdürümü-zün söylediği gibi önce Kars’a, ardından köy minibüslerinin hareket ettiği yere vardım. Acele ihtiyaçlarımdan bazılarını alarak minibüsteki yerime oturdum.

Minibüste keskin bir sigara kokusu hemen hissediliyordu, zaten içeride bulunan birkaç kişi sigaralarını içiyorlardı. Hareket saati geldiğinde minibüs tık-lım tıklım doluydu. Çok sıkışık da olsa görev yerim olan Gölbaşı’na yol almaya başladık. Daha önce Kürtçe konuşan arkadaşlarım olmuştu. Fakat herkesin Kürt-çe konuştuğu bir ortamda bulunmamıştım. Şaşkınlık, tedirginlik ve farklı duygu-lar içeresinde olan biteni anlamaya çalışıyor; bir yandan da yanımda oturan ki-şiyle köy, okul ve öğrencilerle ilgili konuşuyordum. 36 kilometre mesafe azalmış, Kars -Göle yolundan 3 kilometre mesafede stabilize köy yoluna dönmüştük. Eylül ayı olmasına rağmen yolun her iki tarafındaki arazilerde yeşilden sarıya dönmeye başlamış buğday tarlaları beni şaşkına çevirmişti.

48

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

49

Page 26: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

Nihayet köy tepenin ardından görünmüş, çatısının olmadığı evlerin oldu-ğu bambaşka bir köy ortamıyla karşı karşıya kalmış, tarifsiz bir duygu yoğunlu-ğuna dalmıştım. Köy minibüsü meydanda durdu, arabadan indik. Bazı köylüler: ”Hoca bak senin lojman köyün dışında, görüyormusun?” diyerek okulu ve öğ-retmen lojmanını gösterdiler. Okul ve lojman köyde çatısı olan tek yapıydı. Köy muhtarı Haydar Bayşuğ beni evine davet etti:

“Bu gece burada kal, çay içelim, yemek yiyelim. Yarın okula gider yerle-şirsin.” dedi. Bu sıcak teklif beni memnun etmiş, biraz olsun tedirginliğimi at-mama yardımcı olmuştu. Gecenin ilerleyen saatlerinde komşulardan da beni görmek ve hoş geldin demek için muhtarın evine gelenler oldu. Az da olsa be-nimle konuşuyorlar, beni tanımaya çalışıyorlardı. Kendi aralarında çoğunlukla Kürtçe konuşuyorlar, ses tonlarını da yüksek tutuyorlardı. Farklı bir ortamda ve tecrübesizdim. Anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyordum. Köylülerden bazıları nasihat ediyor: “Aman hocam burada kış çok çabuk gelir. Yakacağını temin et; sonra zor durumda kalırsın. Bir de sakın yalnız yolculuk yapma; tipi olur yolunu şaşırırsın, önüne kurt çıkar.” Yarı şaka yarı ciddi takılıyorlardı.

Köyde genelde orta yaş ve üzeri kişiler oturuyordu, yani benim konu-şup ortak faaliyet yapabileceğim genç yok denecek kadar azdı. Köyde sosyal ihtiyaçların karşılanması neredeyse imkânsızdı. Biraz olsun farklı ortamlarda kalmak, sosyal ihtiyaçlarımı karşılamak için Cuma günleri Kars’a gidip pazarte-si saat 08.02’de hareket eden Kars-Artvin-Trabzon otobüsüyle köye dönmeye başladım. Bu hafta sonlarından birinde cumartesi günü kar yağmaya başlamış, Kars sokakları beyaza bürünmüştü. Ertesi gün kar yoğunluğu daha da artmış, kar yüksekliği yarım metreye yaklaşmıştı.

Ükemizi gerçek hedefe, gerçek mutluluğa kavuşturmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanımızı kurtaran asker ordusu, diğeri ulusumuzun geleceğini yoğuran irfan (Bilim,Kültür) ordusudur. Mustafa Kemal ATATÜRK

Beraberimdeki arkadaşlar kar daha da yoğunlaşmadan köylerine dön-mek için yola çıktılar. Ben de aynı gerekçeyle yola koyuldum. Köy, Kars’a göre daha yüksekteydi; her yer karla kaplı ancak açık sayılabilecek bir yol üzerinde ilerliyorduk. Camların buğusundan dışarıyı görmek zorlaşıyordu. Köy sapağına geldiğimizde otobüs durdu. İndim. İndim ama tam bir kar fırtınası ve bir metreye yaklaşan kar, sis ve tipi içinde kendimi yapayalnız buluverdim.

Bir yandan eldivenlerimi, beremi giymeye çalışıyor, bir yandan da yolu nasıl bulabileceğimi hesap ediyordum. Yol, iz yoktu ve ben orada yapayalnız-dım. Hem korkuyor hem de ilerlemekten başka seçeneğimin olmadığını idrak etmeye çalışıyordum. Başımı biraz kaldırınca köye giden telefon direklerinin uç kısımlarının göründüğünü fark ettim. Ellerimi ovuşturup karlar üzerindeki çan-tamı aldım. Bu direkleri takip ederek köye varmayı diliyordum. Bir yandan da köylülerin ”Aman hocam sakın yalnız yola çıkma ya tipide donarsın ya da kurtlar seni parçalar” sözleri kulağımda yankılanıyordu. Artık sona geldiğimi, burada ölüp gideceğimi düşünündüm. Elimdeki çantayı kâh sırtıma alıyor, kâh el değiştirerek taşımaya çalışı-yor, bata çıka telefon direklerinin çizdiği güzergâhta tipi ve soğuktan gözlerim yarı açık ilerlemeye çalışıyordum. Bir an bu yolun hiç bitmeyeceğini sandım. Fa-kat zor da olsa köyüme ulaşmış, lojmanın önüne gelmiştim. Soğuktan donmak üzereydim. Artık hissetmediğim parmaklarımla cebimden anahtarımı çıkarmaya çalışıyordum. Bir süre uğraştıktan sonra kapıyı açtım. Evim de buz gibiydi ama güvenli bir yere varmak güzeldi.

50

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

51

Page 27: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

NURKAN ORALOKUL MÜDÜRÜ

ŞEHİT SEDAT PELİT ANADOLU LİSESİ

ÖĞRETMENLİK ASLINDA“ÖĞRETMENLERİMİZ”DEN BAŞLAR

1979’un 11. ayının ilk cumasıydı galiba. Ders çalışmak bir yana keyfimiz gıcırdı sınıfça. Bir sonraki gün tatil, bir sonraki ders Kimya idi.. Gıcır gıcır kimya kitapları vardı çoğumuzun. Hiç açılmamıştı çalışılmadığı için sayfaları. Anlamsız bir rahatlık vardı üzerimde. Dersim iyiydi, 10 yerine 9 ‘a dahi razı olmadığım bir dersti, Kimya. Dersi seviyor; hele formüller ile problem çöz-meye bayılıyordum. Redoks denklemlerine ise aşırı bir ilgim var diyebilirdim. Kimyasal eşitlik diyorlarmış şimdilerde. Ancak öğretmenimizin durumu iyi değildi. Bebek bekliyor, karnını zor ta-şıyor, belini sıkça ovuyor, dersi anlatmaya çaba gösteriyordu sıkıntısına rağmen. Ama, çocukca bir masumiyet ve hoşgörü ile bakıyordu bizlere. Tabii bunu çok az öğrenci anlıyor, kendisine saygılı davranıyorduk. Zil çalıp sınıfa girdik, içimizde bizden hem yaşça hem cüssece büyük arkadaş-lar, -iki yıllıklar- vardı. Birden hepimize hitaben: “ Gülşen hoca’ya şaka yapalım da keyfi yerine gelsin” dediler. Kabul ettik. Sessizce duracak, orta sıralardaki ar-kadaşlar soru soracak, ortalığı biraz kargaşaya boğacaktık. Hep birlikte neşele-necektik. Denileni yaptık. Hocamız orta koridora gelip arkasını dönünce kargaşa sırasında, arka sırada oturan tembellerden biri, hocamızın üzerindeki önlüğün arkasına “ uygunsuz bir söz” yazılı bir kağıt iğneleyiverdi. Tabii bundan habersiz olan hocamız, ne yöne yönelse, sınıf kahkahlarla gülüyor; ne var, niye gülüyorsu-nuz ? deyişlerini duymuyor, keyiften kırılıyorduk. Ben de kendimden geçmiş bir haldeydim. Hocamız ağlamaklı bir halde, sınıf curcuna, kahkaha gırla gidiyor... Bir zaman sonra gözyaşları göz pınarlarından akmaya başlamıştı ki bir an göz göze geldik. - Beni çok sever, “Sen çalış; bu haylazlara uyma” derdi devamlı. Kimya dersini bana sevdiren hocamdı. Her şey o anda oldu. Hani Roma Kralı Sezar, kendisine suikast yapanlar içinde kendi oğlunu görünce: “ Sen de mi Brütüs ?” demişti ya, aynı sahne tek-rarlandı sanki. Hocam, bana bakıp ağlamaklı bir ses tonuyla, “Sen de mi ORAL?” deyiverdi. ORAL?!!! O an başım dönmeye, dünya üzerime gelmeye başladı. Gözlerim karardı,

52

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

53

Page 28: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

göğsüm daralıp nefes alamamaya başladım. Bir söz daha, bir şamar daha; bir, bir, bir... Hamle bekliyordum. Yer yarılsaydı da yerin dibine girseydim diye düşü-nüyordum. Sınıf kahkahalarla zıvanadan çıkmış, ben ve öğretmenim ağlıyorduk. Dersten hızla kaçtım, bahçede bir o yana bir bu yana gidiyor, “Ben, bunu benden çok şey bekleyen, bana inanan, değer veren, bana bildiklerimi öğreten bu insana nasıl yaptım?” diyerek ağlıyordum. Lise 2.sınıftaydım. Üç dersten So-rumlu geçmiştim ve Kimya’m 10’du. Bir müddet sonra öğretmenimi arabayla götürdüler. Üç ay sonra geldi tekrar derse. .... Bu olaydan sonra günlerce düşündüm, haklı sebeplere sığınamadım. Ve o günlerde kesin söz verdim kendime.Çalışacak ve başaracaktım kimseye aldır-madan.Alay da etmeyecektim. Sonraki günler ve aylar çok hızlı ve çetin geçti benim için. Ne kızlarla ge-zip dolaşmak, ne birahane ya da kahvelerde zaman öldürmek ne de göl de boş vakit geçirmek... Bunların hiçbiri beni engelleyemedi tüm ergenliğime rağmen. Gülşen Hocam.. Beni adam eden hocam! Elini öpüp helalleştik daha son-ra. Ancak onun hakkını nasıl ödeyebilirim ki ? Hala zaman zaman aklıma gelir bu hatıra. Ve şöyle derim kendi kendime : “İyi ki beni dövmedin, küfretmedin. Hakaret edip beni haklı çıkarmadın. Ancak çok acıttın be hocam...” Bugün, ne zaman bir öğrencimin yanlış bir hareketiyle karşılaşsam, Gül-şen Hocam gelip oturur karşıma..”Sakın ha!” der, gözleri ışıl ışıl. Ellerinden öpüyorum Sevgili Gülşen Hocam. İyi ki öğretmenim oldunuz. Yıl 2018, mevsim aynı, 1.ayın ilk Cuma’sı.

DİKİLİTAŞ(OBELİSK)

Asklepiodos’un oğlu L. Cassius Phi-liscus anısına II. yüzyılda dikilmiştir.

Kare prizma bir kaide üzerinde, altta kalın ve üstte doğru düzenli bir biçim-

de incelerek yükselen anıtın, başlangıçta 6 parça ve 15.5 metre yüksekliğinde olduğu ve

ucunda bir “Kuş’’ heykelciğinin bulunduğu öne sürülmektedir.

54

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

55

Page 29: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

RAİFE YİRİKMÜDÜR YARDIMCISI

KILIÇASLAN İLKOKULU

ÖĞRENCİLERİMİZİ KAZANALIM Öğretmenlik hayatımda değil de öğrenciyken yaşadığım bir anımı mesle-ki yaşantımı etkilediğinden anlatmak istedim. Lisede okul müdürüm, işe başladığımda başhemşire, kitap okuduğum için bana kızmışlardı. En çok da beni üzen lisede yaşadığım olaydı.Yıl 1986. Kastamonu Sağlık Meslek Lisesi 12. sınıf öğrencisiyim. Çok samimi bir arkadaşım vardı. Onunla vaktimizi ya kitap okuyarak ya satranç oynayarak ya da masa tenisi oynayarak vaktimizi geçirirdik. Yatılı okulda başka nasıl zaman geçer ki? Bizi kitaplarla o kadar haşır neşir olduk ki okul kütüphanesindeki kitap-lar yetmemeye başladı. Çarşı iznimizde Kastamonu Halk kütüphanesine gittik. Kütüphane memuru bizi çok güzel karşıladı. Çünkü Sağlık Meslek Lisesi açıldığın-dan beri ilk defa iki öğrenci kütüphaneye gelmiş ve üye olmuştu. Diğer üyelere bir kitap verirken bize iki üç kitap veriyordu. Kitapları zevkle okuyorduk. Her haf-ta çarşı iznimize çıktığımızda kütüphaneye gidiyor, kitapları değiştiriyorduk. Bir gün okul müdürümüz bizi çağırdı. Okul müdürümüz bizim halk kütüphanesine gitmiş olduğumuzu öğrenmiş olabilirdi. Bizi tebrik edeceğini düşündük.. Odası-na girdiğimizde okul müdürümüz bize çok kızdı, bağırdı. Okuduğumuz kitapların roman olduğunu söyledik ama nafile, hiddetle bağırıyordu. Bize kütüphaneye gitmemizi yasakladı. İkimiz de çok üzüldük . Odadan çıkıp yatakhanede saatler-ce ağladık, üzüldük. Bir öğretmen öğrencisine kitap okumayı nasıl yasaklardı? Öğretmenler öğrencilerin yetişmesinden bilgi ve donanım kazanmasından so-rumlu değil miydi? Bireyin donanımlı bir insan olmasında kitaplar en büyük yol arkadaşımız değil miydi? Biz bir daha halk kütüphanesine gidemedik. Ama okul müdürümüz bizim kitap okuma sevgimizi öldüremedi. Biz kitap okumaya devam ettik. O gün öğrendim. Öğrenmek isteyen birey engellenmemeliydi. Hatta öğ-renmesi için yol gösterici olmalıydı. Neden bu anımı anlattım? Hemşirelik mes-leğinden öğretmenlik mesleğine geçişimde etkili olan olaylardan biriydi, mesleki yaşamımı etkilemişti. Mesleki yaşamımda hiçbir öğrencimi hiçbir konuda engel-lemedim; onlara yol gösterici, rehber olmaya çalıştım ve “ her zaman öğrencile-rime “Kitap iyi bir dosttur” dedim. Bizler eğitimci olarak yaşamamızda yüzlerce binlerce öğrenciyle karşıla-şıyoruz. Öğrencilerimizle olan birlikteliklerimizde bazen bireylere zararlar vere-biliyoruz. Aradan yıllar geçmesine rağmen o olayı hatırladığımda yüreğime bir acı saplanır. Üzülürüm. Bizler de eğitimci olarak minik yüreklere acılar saplama-yalım, onların yüreklerine iyilik tohumları ekelim...

56

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

57

Page 30: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

ESAT GÜLEREDEBİYAT ÖĞRETMENİ

ŞEHİT SEDAT PELİT ANADOLU LİSESİ

ÖĞRETMEN ÖĞRENCİSİ KADARDIR İznik İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü öğretmenler arası anı yazma yarışması açmış. Bu yarışmaya hazırlık yaptığıma göre, yarım asırlık ömür defterimi baştan okuyacağım demektir. Olsun, insanın kendini okuması da bir erdemdir. Problem nereden başlamakta ?

Ne olursa olsun bu anı metnini hazırlamam da bir anıya dönüşeceği için tadını çıkarayım bari…

Anı anlatmak, kimi zaman, aslında bir nevi hali hazırda olan bir düzeni bozmak, bir rutini alt üst etmek ve alışılmışın dışına çıkmaktır. Dolayısıyla tepki alabilirim. Küpümde ne varsa dışarı o taşar, değil mi efendim ? Korkmamalıyım. Ne olursa olsun iyi ki anılarım var. Demek ki “an”ı yaşamışım, hayata do-kunmuşum. Anılarımızı paylaşırken aslında sakladığımız anılarda kalır aklımız ve gönlümüz. Bilmeyiz ki paylaştığımız “az”, paylaşmadıklarımız “çok” yanımızdır. Eylül 1990. Tokat/ Yeşilyurt Lisesinde ücretli öğretmenim. Haziranda me-zun olmuşum. Toyum. Kitabî bilgilerim sınıf gerçeği ile buluşuyor. Tedirgin, heye-canlı, biraz da korkağım… Mezun olduğum lisede derse gireceğim; ben fakülteye giderken orta okulda olan arkadaşlarım şimdi öğrencim olacak. Tereciye tere satmak kolay mı?

Eylülün son haftasının çarşambası. Lise 2. sınıflara edebiyat dersim var. Konumuz şiir. Salı akşamı kapandım eve. Bakî’den, Fuzuli’den, Nedim’den, Na-mık Kemal’den, Yahya Kemal’den, Necip Fazıl’dan, Cahit Sıtkı’dan, Ahmet Muhip Dıranas’tan, Orhan Veli’den birer beyit, dörtlük, bent seçtim. Ayrı ayrı kağıtlara yazdım. Amacım, her şiiri farklı öğrenciye okutmak; bu şiirler üzerinden şiir es-tetiğimizi sezdirmek; sonra da şiir nedire gelmek.

Öğretmenin bir canı yoktur, öğretmenin öğrencisi kadar canı vardır.

58

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

59

Page 31: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

Derse girdiğimde her şey normaldi. Sağ olsunlar eski arkadaşlarım bana “öğret-men” olduğumu hissettiriyorlar. Kapı kenarındaki sırada oturanlara akşamdan hazırladığım kağıtları dağıttım. Sırayla okumalarını istedim.

Sıralar arasında gezinirken Hasan’ın hep aynı noktaya baktığını fark et-tim. Şiirler bitmişti. Hasan, tahtaya gel, dedim. Kara yağız, dal gibi, Yunus duruş-lu Hasan, yerinden kalkıp yazı tahtasına yöneldi. Sınıftan yüksek sesli bir gülüş yükseldi. Hasan’a dikkatlice baktım. Pantolonunun paçaları baldırlarına kadar katlı. Hasan, kendine gelip durumu idrak edince iyice mahcuplaştı. Bütün se-vecenliğimle Hasan’a yanaştım, sol elimi omuzuna koydum. Hayırdır Hasan’ım! Derede kilim mi yıkayacağız? Dedim. Hasan, bütün içtenliğiyle hayır öğretme-nim, Çekerek çayında balık tutuyordum, dedi. Bize de ikram edersin inşallah te-mennisiyle yerine uğurladım.

O gün öğrendim ki, öğretmen derya da olsa öğrencisinin öğrendiği ka-dardır. Sağ olasın Hasan’ım! Sayende insana dokunmayı, hep öğrenci kalmayı, diğer taraftan bakmayı senden öğrendim.

TACİR KANYONU

İznik’in 15 kilometre kuzeybatısın-da Samanlı Dağlarının arasında yer

alan Tacir köyü sınırları içinde bulunan kanyon 11 metre yükseklikten düşen şe-

lalesi ve minik göletleri ile Karasu Deresini besler.

60

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

61

Page 32: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

ZEYNEP YALÇINSINIF ÖĞRETMENİ

SELÇUK İLKOKULU

VEFALI ÖĞRENCİM

1994 yılında Ordu’ya atamam yapıldı. Karlı bir şubat gününde görevime başladım Karadeniz sahili güzeldir. Fakat içerilere gittikçe şartlar zorlaşır. Oku-lum Kumru ilçesine bağlı Ergentürk ilkokulu idi. Yüz Öğrencili bu okulda dört yıl tek başıma çalıştım. Güzel gözlü öğrencilerim vardı. Odun kestik, soba yaktık; bahçeden köpek kovaladık, çamur temizledik. Tüm bu koşuşturma içinde eğitim öğretimi de aksatmamaya çalıştık.

Yaptığım hiçbir şey zor gelmiyordu. Çünkü severek yapıyordum. beşinci yılın sonunda çok güzel anılar biriktirerek bu güzel Karadeniz köyünden ayrıl-dım. Mesleğimin her döneminde o köyü, öğrencileri hep hatırladım.Yaklaşık yedi sene önce internet üzerinden bir mesaj aldım. Avusturya’da yaşa-yan Mahmut Ali adındaki öğrencim bana ulaştı. Telefonla aradı. Hatırımı sordu. Pek çok meslektaşımın başına böyle olaylar gelmiştir. Mahmut Ali’nin asıl süprizi daha sonra oldu. Yıllık izinleri için Türkiye’ye gelmişler. Ordu’ya giderken Adapazarı Kuzuluk’ta mola vermişler. “Hocam İz-nik’e gelip sizi ziyaret etmek istiyorum.” dedi. Abisiyle beraber bizim misafirimiz oldular. Zamanları çok azdı; ona rağmen elimi öpüp, hatırımı sormak için geldi-ler. Evlenmiş; iki tane kendisi gibi güzel çocukları olmuş. Bir kahvemizi içip tekrar yola çıktılar.

Bu ziyaret beni çok mutlu etti Mahmut Ali’yi görünce şunu daha iyi an-ladım. Bu mesleği yaparken harcadığım hiçbir emek boşuna gitmemiş. Pekçok öğrencimde kalıcı izler bırakabilmişim. Umarım yıllar geçse de kapımız çalınıp hatırımız sorulmaya devam eder.

Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir. Mustafa Kemal ATATÜRK

62

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

63

Page 33: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

SERAP ALMIŞMÜDÜR YARDIMCISI

HALK EĞİTİM MERKEZİ

HARPUT’UN DAĞLARINDAKİ KARDELENLER

Aralık 2009. Sözleşmeli öğretmen olarak ilk atama Elazığ ili Arıcak ilçesi Erimli Beldesi’ne doğru yol almıştım. İçimde atanmanın ve beni orada bekleyen çocukların heyecanıyla sabah altı. Doğu Ekspres’i trenindeyim. Adana’dan yola çıktım; yol uzun, hayallerim çok. Şu gün şöyle yaparım, sınıfı böyle düzenlerim. Yol, ben hayal kurdukça kısalıyor! “On aylık bir çocukla kadın halinle doğunun bir ücra köşesinde yapamazsın, ne işin var, gitme delirmiş olmalısın!” diyenlere son bakışla, sabah altı; Doğu Ekspres trenine yetişmiştim. “Öğretmen bir ışıktır.” derdi üniversitede hocamız. O zamanlar anlamlı gelmezdi meğer yaşamadan anlam kazanmıyormuş bazı şeyler. Hatırıma geli-yor güzelliğe doğru yol aldıkça daha çok anımsıyorum öğretmenlerimi. Kim bilir orada hangi çocuklara ışık olmaya gidiyordum? Yol boyunca aklım da hep Çalı-kuşu Feride. Ben de bir Feride’ydim; şimdi, inci tanelerimi bir dağ yamacında bulmaya gidiyordum. Akşam saatlerinde Elâzığ’a vardım saat geçti yol uzaktı. İstirahatten sonra sabah saatlerinde Arıcak Erimli Köyüne doğru yola koyuldum. Yemyeşil çiçekler, masmavi su, kır çiçekli dağlar, sanki mevsim ilkbahar... Sanki yollar bana: “Hoş Geldin!” diye sesleniyor. Köye gittiğimde; toprak bir ev, derme çatma. Zaten köyde ev yok köydeki insanların, öğretmenlerin yardımıyla yerleş-tik. Çocuklar: “Köye öğretmen gelmiş!” diye eve geliyorlar; ilk günden tanıştık hepsiyle. Okula gittim; anaokulu, ayrı bir yerde kömürlükten bozma yer derler ya ! İşte öyle bir yer... İçeride bir kömür sobası; içerisi temizlenecek elden geçe-cek. Çocuklarım; güzel bir sınıf bekler, öğretmen bekler. Bir süre yerleştikten sonra hepimiz mutluyuz. İlk ben geliyorum sobayı yakıyorum ilk zamanlar elle-rim yanıyor tabi zamanla geçiyor hepsi. Bir gün hava soğuk; çok hastayım. Gö-zümü açıp okula gidemiyorum. Sabah saatlerinde kapı çalındı. Çocuklarım oku-la gitmişler benim hasta olduğumu görünce eve gelmişler. Kapı çalındı; annem seslendi: “Gel bak. Kuzuların geldi!” Hepsini sevgiyle kucakladım. “Seni görme-ye geldik öğretmenim neredesiniz?” dediler. “Bugün dersi evde yapalım olmaz mı?”dedim. Onlarda “ Evet!” dediler ve içeri girdiler hep birlikte. Odun soba-sında kaynayan bir çay sıcaklığında içimi ısıttılar. İşte, o an iyileştim. Öğretmen olmanın bu kadar mükemmel bir şey olduğunu o gün anladım. Öğretmensen hep iyi olmalı; hiç hasta olmamalısın. Hem de memleketin her köşesinde gözleri ışıldayarak bakan çocukları düşünerek çok daha fazla düşünerek her zaman iyi olman gerek… Bunu öğretmen olarak görev yaptığım ilk günlerde anladım ve bu amaçla memleketimin her köşesine en kalbi duygularımla ışığımı ulaştırmaya çabaladım.

64

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

65

Page 34: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

KAZIM AHMET SARIŞINSINIF ÖĞRETMENİ

SELÇUK İLKOKULU

HATIRALAR

2009-2010 yılları arasında Erzurum’un Tekman ilçesinde çalışırken 1. sınıf öğretmeniydim. Mart veya Nisan ayları gibi etkinlikler, çalışmalar, günlük yazma ve test çözmeye başlamıştık. Bu çalışmaları yaparken öğrencilerime oku-duğunuzu iyi anlamalı, doğru karar vermeli ve iyi düşünmelisiniz gibi nasihatlar-de bulunuyordum. Muhammed Emre isimli öğrencim boşluk doldurma, doğru yanlış, test gibi çalışmaları yapmaya başlayınca öğretmenim, düşünemiyorum! Deyip ağlamaya başlıyordu. Düşünmenin bir eylem, bir hareket olmadığını, zi-hinsel bir beceri olduğunu anlatmak benim için epey zor olmuştu. 2012-2013 yılları arasında Düzce’nin Cumayeri ilçesinde çalışırken 4. sı-nıf öğretmeniydim. İcat ve mucitler ile ilgili konuyla çalışmalar yaparken Sümey-ye isimli öğrencim söz hakkı aldı: “Thomas Edison, elektrikli ampulü bulmuş; çok güzel öğretmenim ama eve her ay elektrik faturası geliyor, parasını biz ödüyoruz demişti ! ” Bir an duraksadım ve ne diyeceğimi şaşırmıştım. Durumu açıklamam zor olmuştu.

66

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

67

Page 35: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

AYŞE TAŞCISINIF ÖĞRETMENİ

SELÇUK İLKOKULU

MİHRİBAN

2004 yılı Eylül ayında İstanbul Ümraniye’den Kadıköy ilçesine tayin ol-dum. Taşındığım evin alt katında Diyarbakırlı Yafur Usta’nın motosiklet tamir dükkanı bulunuyordu. Çok çocuklu bu ailenin üçüncü sınıfına giden oğlu Yakup benim sınıfımdaydı. Oldukça yaramaz, bir o kadar da zeki olan Yakup, önceki yıllarda çokça devamsızlık yaparak aynı zamanda da dükkanda babasına çırak-lık yapıyormuş. Babasıyla konuşup Yakup’un okula düzenli devamını sağlayınca onun yerine bu işleri yapması için evin tek kızı Mihriban’ı tamirhaneye getirip götürmeye başladı. Mihriban; sakin, sevimli, 10 yaşlarında güzel bir kızdı. Hiç okula gitmemiş fakat kardeşlerinden okuma yazma öğrenmişti. Kardeşi her gün okula giderken arkasından imrenerek izleyişi; beni, çok üzmüştü. Mihriban’a: “Okula gitmek istiyor musun?” diye sorduğumda; gözlerindeki ışıltı, beni çok etkiledi. Yafur Usta’yı ikna etmem bir aydan fazla sürdü. Evimdeki masa ve san-dalyeleri tamirci dükkanında bir köşeye yerleştirip küçük bir çalışma alanı hazır-ladım. Yafur Usta’nın sitem dolu sözlerini duymazdan gelerek çocuklara yardım-cı olmaya devam ettim. Mihriban’ın ilkokul bitirme sınavlarını ben hazırladım. Sorular hayatın içinden tabii ki. (Bir tamirci tanesi 25 liradan günde 20 motosik-let tamir ediyor. Kaç lira kazanır ?)

Sınavı başarı ile tamamlayan Mihriban 8. Sınıfı da okula devam ederek bitirdi ve mezun oldu. Liseye gitmesi için babasını ikna edemedim, fakat kendine güvenen aydın bir kız çocuğu kazandırdım ülkeme.

Mihriban’ın: “Öğretmenim, siz benim hayatımı değiştirdiniz!” demesi, öğretmenlik hayatımda kendimi en mutlu hissettiğim anlardan biridir.

Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum. Hz. Ali (Ra)

68

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

69

Page 36: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

II. MURATHAMAMI

Hacı Hamza Hamamı veya Bele-diye Hamamı adlarıyla da anılan

çifte hamamın, yaptıranı ve kesin yapım tarihi bilinmemektedir; ancak

15. yy. sonuyla 16. yy. başına tarihlendi-rilmektedir.

SUALTIBAZİLİKASI

2014 senesinde tesadüfen çekilen hava fotoğraflarında fark edilen MS.

4. yy’da tarihlendiği düşünülen İznik’te ki aziz Neophytos adına yaptırılan adını da

buradan alan kilise, İznik’in tarih boyunca yaşadığı büyük depremlerle yerin dibine gö-

mülmüştür.

70

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

71

Page 37: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

ÖZKAN AYDOĞANEDEBİYAT ÖĞRETMENİ

EŞREFZADE MESLEKİ VETEKNİK ANADOLU LİSESİ

MEFÛLÜ MEFÂÎLÜ FÂILÂTÜN 2002 yılı nisan ayıydı. Bahar şenlikleri kapsamında konserden tiyatroya, futboldan yüzmeye her etkinliğe koşuyorduk. Bunlar içerisinde bir etkinlik vardı ki biz edebiyatçıların ilgisini en çok da bu çekiyordu. Türkiye’de yaşayan efsane aşıklar cuma günü gelecek, türkü söyleyecek, hikaye anlatacak, şiir tabşıracak, atışma yapacaklardı. Biz de bu tarihi ana tanıklık edecektik. Halk edebiyatı derslerinde ilgiyle dinlerdik Erman Hoca’mızı. Bir usta aşık vardır, yanında çırakları bulunur. Şiirler, hikayeler ustadan çırağa aktarılır. Bel-leklerinde sayısız şiir, hikaye barındırırlardı. Çeşme başında uyuyakalır, rüyada aşık olurlar falan. Aynı zamanda bilge olarak görülürlerdi. Hastaları iyileştiren bir hekim, tarımda ilaçlar geliştiren bir ziraatçıydı. En çok da atışmalar sonunda kaybeden aşığın sazını kırması veya rakip aşığa teslim etme kısmını merak edi-yordum. Adana’da nisan oldukça sıcak geçer. Üniversite kampüsü nispeten daha az sıcaktı. Heyecanla bekliyorduk. Ben, sakin bir yapı da olsam da böyle heye-canlı durumlarda başka yollar bulurdum. İzleyiciler, salona henüz alınmıyordu. Ancak ben aradan sıyrılıp bir şekilde arka sıralarda koltuklardan birine iliştim. Sahne aydınlıktı ve hararetli bir hazırlık yapılıyordu. Ben ışıksız alanda fark edil-miyordum. Organizatörler, inanılmaz gür seslerle birilerine bağırıyor, hakaret ediyordu. Konseri yöneten kişilerden biri de diğer taraftan ağza alınmayacak sözler sarf ediyordu. Bana göre müzikler kusursuzdu. Ancak o sesleri beğenme-yen bir şef vardı. Yüzler hiddetli, sesler oldukça sertti. Bir anda içeriye: “İzleyiciler alınsın” komutu verildi. Bu anda insan seli akmaya başladı. Kısa süre içerisinde bütün koltuklar doldu. Ayakta bile yer bul-mak güç hale gelse de sıcaktan insanlar şıpır şıpır terlese de müthiş bir saygı ve nezaket hissediliyordu. En garip olan şey de az önceki hiddetli, öfkeli suratlar gülümseyen yüzlere, sert sesler melodik ve sükunet dolu sözlere dönüverdi. O kabadayı hareketli, serseri görünümlü insanlar, bütün ışıkların yanmasıyla birlik-te papyonlar takılı, ışıldayan,sevimli yüzlere dönüverdi. Aşıklar konseri başlıyordu. Aşıklar, giydiği şalvarlarla, ellerindeki sazlarla bilindik, yöresel halk insanlarıydı. Babacan yüzler, kalabalıklara alışık ifadeler... Bize garip gelen bir şeyler de vardı. Aşıkların cep telefonlarının olması eğreti duruyordu nedense. Bir de sazlarının kablolara bağlanmasına alışamamıştım. Neyse... Aşıkların tanıtımından sonra konser başladı. Şiirler tabşırıyor, türkü söy-lüyor, hikayeler anlatıyorlar. Bu giriş faslından sonra Aşık İmami:“Aklı boş insandan hikaye dinlersin, aklı başında insandan hayatı öğrenirsin.” diyerek sözü hikaye anlatacak aşığa bıraktı. Hikayeden sonra şiir faslına geçildi. Şiir okumaya başlayacak olan aşık: Bütün şiirler, sözler aşkla söylensin. Aşkımız hiç bitmesin Manas Destanı gibi.” diyerek şiirlere başladı. Sıra geldi atışma faslına. Atışma faslı öncesinde bir ara

72

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

73

Page 38: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

verildi. Bu kadar insanla dışarıya sürüklenmek sorun değil de bu verilen arada aşıklarla tanışma, konuşma yarışı oldukça çetin geçiyordu. Hakikaten konuşma-larıyla da buram buram yöresel aksanlar kokuyordu. Benim içimden geçen bir telaş vardı. O da şuydu: Aşıklar içinden birileri atışmaları kaybedecek, yenilecek. Bu manzara başından beri korkutucu, endişe verici geliyordu bana. Çünkü binlerce yıllık Türk geleneğinden süzülüp gelen ışıl ışıl yüzlere sahip bu mutlu insanlar, üzülecek diye korkuyordum. Kaybeden aşık, ya sazını yere vurup kıracak, ya da diğer aşığa sazını teslim edecekti. Bu durum onur kırıcı olacaktı. Bendeki bu endişe nedense onlarda görülmüyordu. Kısa ara çabucak bitiverdi. İçeri girdik. Aşık İmami:“ Bugün sohbet bizim oldu, bize bizim diyen gelsin.” diyerek aşıklara yol açtı. Fasıl çok ateşli, heyecanlı bir biçimde başladı. İkişerli olarak atışıyorlar, bir grubun atışmasından sonra diğer gruba geçiliyordu. Şunu da söylemem ge-rekiyor ki, aşıklar oldukça ustaydı. Hiçbiri diğerine yenilmiyordu. Aslına bakılırsa karşılıklı olarak aynı uyak ve rediflerden oluşan bir muhabbete dönmüş, birbir-leriyle hasret gideriyorlardı. Dolayısıyla benim korktuğum, olmadı. Aşık İma-mi’nin yönettiği aşıklar meclisinde bir aşık grubunu durdurup diğer gruba fırsat tanımasa, sabaha kadar sürecek bir atışmaydı. Aşıklar atışmasında küçük bir ge-rilim oldu. Birisi: “Ben ikiyüzlü müyüm?” deyiverdi. Hazırcevap olan İmami söze hemen girerek:” İçinizde iki yüzlü olmadığını iddia edebilecek olan var mı?” deyince ortalık kendiliğinden yumuşadı. Bir aşık diğerine: “Kitaptan mı saki bu sözler?” deyince “ Yürekten, yürekten.” Karşılığını verdi. “Doldur saki, yüreğimiz şenlensin.” dedi aşık. “Güneş konmuş yanağından, Bir elmacık alayım mı? Kahve çekmiş bakışından, Bir ömür de kalayım mı?” Atışma bütün heyecanıyla devam ediyordu. Bir aşık diğerine:”Kralın sof-rasında soytarı olmaktansa halkın kavgasında Köroğlu gibi eşkıya olmak yeğdir. Ben bu kadar söylüyom, sen daha fazlasını anla.” dedi. Türküye devam etti:”Serbest ölçü, uyaklar Türkçe değil,Gönüller Türk, Söz Türkçe değil.” Kendini alamayan başka bir aşık atışmada türküyü bölerek söze girdi:” Bak hele gardaş, yüreğimi dağladın. Bir çift söz de ben söylemesem gönlüm ka-lır: “Sevgi yapmacık, gönüller gönülsüz, Kerem hala çileli, yürekler yüreksiz.” Aşıklar atışmayı bırakmak i stemiyorlardı. Muhabbete o denli dalmışlar yani. Aşık İmami son türküyü bölerek öyle bir şey yaptı ki durmaktan başka ça-releri kalmadı. Aşık bu ya, kalır mı onlardan aşağı. Onların birbirine söylediği uyaklı şiirleri gibi aynı uyaktan esprili, tanıdık bir söz deyiverdi: “Mefû lü yav! Mefû lü Mefâîlü Fâilâtün.”

İZNİK’TEZEYTİN

İnsanlık tarihi kadar eskiye dayanan ve Akdeniz’de kurulan tüm medeni-

yetlerin bir parçası olan zeytin İznik için çok önemli bir tarım ürünüdür. İlçemizin

bereketli topraklarında çok sayıda zeytin ağacı yetiştirilmektedir.

74

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

75

Page 39: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

ORHANGAZİ KILIÇOKUL MÜDÜRÜ

KILIÇASLAN ORTAOKULU

KAYBETMEK YOK

Kariyerimin ilk okul müdürü olarak Aralık 2014’de Kılıçaslan Ortaoku-lu’nda göreve başladığım ilk günlerdeydi... Okulumu, öğretmelerimi ve öğren-cilerimi daha yeni yeni tanımaya başlamıştım. Sınıfın birinden gelen öğrencim, çantasından idrar kokusu geldiğini söylemiş ve bu ifadesi, beni fazlasıyla şaşırt-mıştı. Bu durumun altında yatan temel sebebin hassas bir konu olabileceğini düşündüğüm için öğrencimi okulumuzun rehberlik servisine yönlendirmiştim. Sonrasında ise ilgili sınıfa çıkarak diğer öğrencilere belli etmeden çantayı ince-lemiş ve ilgili öğrencimin de dediği gibi çantanın üzerindekinin idrar kokusu ol-duğunu fark etmiştim. O anda aklıma bu sınıfta bir öğrencinin dışlanmış olduğu düşüncesiyle arkadaşına zarar vermek için bunu yapabileceği gelmişti. Rehberlik servisimizin birkaç öğrenciyle görüşerek öğrencileri bu özel durumla ilgili olarak uyardığı tarafıma iletilmişti. Ben ise bunu yapan öğrencimi bulup neden böyle bir şey yapmış olduğunu öğrenmek ve o öğrencimi kazanacağıma inanarak top-lum içerisine bu şekilde göndermemem gerektiğini düşünmüştüm.

Rehberlik servisindeki öğrencilerimiz ile tek tek kendim yüz yüze görüş-tüğümde bir öğrenci üzerinde odaklanmam gerektiğini sezmiştim. Fakat o öğ-rencim ile konuşmaya çalıştığımda çekindiği için kesinlikle kabul etmemiş olması beni ciddi anlamda üzmüştü. Öğrencim ile artık okul müdürü olarak değil, arka-daş gibi okulun ilk günlerinden itibaren başından geçenleri benimle paylaşması-nı istemiştim. Kendim de ilkokulu dört farklı okulda okumuştum. Bu yüzden her yeni gittiğim okulda; yeni bir çevre, yeni arkadaşlar, yeni öğretmenler, yeni sınıf arkadaşları bir süre beni kabul etmemişti. Babamın ise devlet memuru olma-sından dolayı, yeni çevreme henüz alışamadan farklı bir okula giden öğrencinin yaşayabileceği sorunları biliyordum ve tüm bunları ona samimi bir şekilde anlat-mıştım. Öğrencim anlatmaya başladığında ise sınıf ortamında arkadaşları tara-fından hiç sevilmediğini; onlar ile oyun oynamak istediğinde aralarına almadık-larını söylemişti. Öğrencim bu duruma o kadar içerlemişti ki hissettiklerini bana açarken sanki duygusal bir boşalma yaşar gibi gözyaşlarına eşlik eden hıçkırıkla-rına hakim olamamıştı.

Dünyada her şeye değer biçilebilir, ama öğretmenin eserine değer biçilemez. Sokrates

76

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

77

Page 40: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

Öğrencimin bu hali, beni derinden etkilemişti. Özel görüşmemiz sırasın-daki, bu samimi ve içten konuşmalarımız ve gözyaşları, öğrencimizin sınıf ortada mutsuz olduğunu ve bundan dolayı kendisine hedef seçtiği kişilere za-rar vererek kendisini mutlu zannedeceğini düşündüğünü fark etmiştim. Zaten öğrencim de, bu düşüncelerinden dolayı böyle bir davranışta bulunduğunu ve bu hatasından dolayı kendisini pişman hissettiğini dürüst bir şekilde ifade etmiş-ti. Ben de, görüşmemizin sonlarına doğru yaklaşırken bu özel durumun sadece ikimizin arasında kalacağını ve kimsenin bilmeyeceğini ancak bundan sonrasın-da ona yakıştırdığım ve ondan beklediğim gibi erdemli ve ahlaklı davranışlar sergilemesini söylemiştim. Tabii bizler, eğitimci olarak okullarımızda ve günlük hayatımızda bu ve benzeri birçok durumla karşılaşıyoruz. Bu anıyı, benim için çok daha özel kılan şey ise okulumuzun Dart takımına katılan bu öğrencimin takımı ile birlikte Bursa’da il ikincisi, Ankara’da bölge üçüncüsü olarak Türkiye şampiyonasına katılma hakkı elde etmesine takım kaptanı olarak büyük emek sağlamasıydı. Antalya’da düzenlenen Türkiye şampiyonasında okulumuzun son sekizde yer almasında etkin rol oynamış olmasıydı. Yaptığım ufak bir dokunu-şun, öğrencimin okul hayatında başarılı bir iz bırakması ve karakterinde özgüven anlamında bu denli bir değişim sağlaması; beni ziyadesiyle mutlu etmiş, onur-landırmış ve son derece etkilemişti doğrusu.

Bu öğrencim ileriki yaşamında kendisinin yaşadığı durumu asla unutma-yacağını, kendisinin de ufak dokunuşlar ile bir çok insanın hayatına olumlu bir yön vereceği heyecanını ise anlatamam.

HACI ÖZBEKCAMİİ

İznik’te Kılıç Arslan Caddesi üze-rindeki mescit, yazıtaşı ve kubbesi

bulunan en eski Osmanlı mescididir. 1333-1334 yıllarında Hacı Özbek Bin Mu-

hammed tarafından yaptırılmıştır.

78

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

79

Page 41: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

MERYEM ALTUNDAĞEDEBİYAT ÖĞRETMENİ

ŞEHİT SEDAT PELİT ANADOLU LİSESİ

ÖĞRETMEN ANLAYANMIŞ

Lisede öğretmenlik yaptığım ilk yıllar…Kaç kişi sordu: “Nasıl bir his hocam, oku-duğunuz okulda öğretmenlik yapmak?” Hiçbir zaman onların istedikleri gibi abartılı bir cevap veremedim bu soruya. Beklediğim bir durumdu,dedim. İnsan beklemediği vaziyette sudan çıkmış balığa döner.Hisleri karmaşıklaşır. Soruldu-ğu zaman o hâli süslü,abartılı ifadelerle anlatır. Ben biliyordum bir gün bura-da olacağımı. Daha ortaokul bir deyken karar verdim Türkçe öğretmeni olmaya.Türkçe öğretmenim, bütün sınıfın gözü önünde akrabam da olan bir oğlanı-ka-fasını tahtaya vura vura-dövdüğü gün ant içtim. Sadece öğretmen değil insan olabilmeye…Sözden ziyade özü okumaya; dilden çok gönülle okumaya ve kitapla birlikte kâinatı, mahlûkatı okumaya… Lisedeyken de branş Türk Dili ve Edebi-yatı’na döndü tabi.İznik’te öğretmenlik yapmalıydım.O öğretmenim görmeliydi beni.Öğretmen olarak… “Sevebilen”olmalıydım. “Yaradan’dan ötürü yaradılanı”-seven…İnsanı,öğrenciyi,benim çocuğum olmayanı da…

Ders gördüğüm sınıflarda ders veriyorum. Pişiyorumdur herhal dediğim demler…Okulun en ücra köşesinde kalan sınıftayım. Böyle sınıfları oldum olası sevdim.Orada bir onlar,bir ben vardık; başka ses,aramıza girecek başka bir nefes yoktu.Çocuklarımızın hepsi büyük. On beş-on sekiz yaş arası. Ama onların bile küçüğü sahici. Küçük yaşta doğal oluyor insan.Yalanı dolanı olmuyor, çıkarları ge-reği sevmediğine “Sizi çok seviyorum!” demeyi bilmiyor. Bu sınıf da 9’du. Küçük, şirin ve sahici….

Şiir ünitesinde hepinizin ezbere birer şiir okumanızı istiyorum,dedim. Oldum olası derslerimin en keyif aldığım kısmı. Onlardan şiir dinlemek… 12. sı-nıflar bile güvenemez kendine. Yarışma katılımcılarının “Burası başka…”dedikleri gibi 9. sınıflar da “Burası başka…”der tahta önü için. O gün o sınıfta da şiir din-leyecektim. Okuyabilen tek tük çıktı. Ta ki Semra okuyana kadar… Tam üç sayfa şiiri ezberden okudu. Hem de zevkini çıkararak... Okuyan keyif alırsa,dinleyicisini de keyiflendirir zaten. Gözleri pırıl pırıldı. Sıcacık gülümsüyordu,saygılıydı. Onu tanıdıkça arkadaşları tarafından da sevildiğini fark ettim. Ben de sevdim elbet. Onun da beni çok sevdiğini bakışlarından anlıyordum. “Kız değil

mi,sevdirir kendini!”derler ya kız evlat için. Öğrenciler de öyle! Seke seke gelirdi yanıma beni görünce. O yıl ben her defasında utandım ondan. Onun gibi her şiiri ezbere okuyamadığım için. Sonra iki yıl girmedim dersine. 12.sınıfta yine buluş-tuk. Yine çalışkandı Semra. Benim dışımdaki edebiyat öğretmeni arkadaşla-rım da öğrenmişti onu. Her program için onu arıyorlardı. Yalnız,bir şey vardı! Gözlerinin feri sönüktü. Huysuzdu. Sınavda,yarışmada başka biri birinci olsa su-ratı asılıyordu. O başarılı olsa diğerlerini aşağılayan sözler duyuyordum ağzın-dan. Bu işte başka bir iş vardı. Bana öyle geliyordur,dedim. Dedim de,durama-dım iyi ki!

Sınıf öğretmenine sordum bir gün. 9.sınıfta böyle değildi,dedim. Evvelâ bir şey demedi arkadaşım. Ama benim söylediğime inancımı belli eden ve ısrarcı bakışlarıma fazla dayanamadı. Babası içiyormuş, Semra da kavga ediyormuş her gün babasıyla. Annesi öğretmenine söylemiş. Öğrenince haberim yokmuş gibi “Daha evvel de söyledim canım sana. Asık surat sana yakışmıyor. Bilmiyorum ne yolunda gitmiyor ama o istemediğin, seni mutsuz eden sıkıntı her ne ise emin ol boşuna verilmemiştir sana.Allah daha beterinden saklasın…”diye devam eden laflar ettim.Hatta sözüm bitince “Size sarılabilir miyim?”dedi sadece.Ben izin ve-rince de sıkı sıkı sarıldı bana. Beterinden saklasın,demez olaydım. Daha kötüsü, zâhirde beteri geldi. “Kaderin yayı kurulu durur,vakti gelince boşalır.” derler.Ka-der oku bu sefer Semra’ya isabet etti.İki-üç hafta sonra bir teneffüs dersten çıkar çıkmaz koridorda bankta ağlayan bir kızım “Semra’nın babası ölmüş.”dedi. Ben otuz yaşımda büyümüştüm,babamın ölümüyle…Demek sen daha evvel büyüye-cektin. Evine gittim,sarıldım ona. Ağlamadı.Mecburen büyüdü. Hasta bir annesi, üniversitede okuyan bir ağabeyinden başka kimsesi yok ne de olsa. Birkaç gün sonra geldi okula Semra. Aynı disiplinli haliyle en yüksek neti o yaptı deneme-lerde. Üniversite sınavında ikincimiz o oldu. Sen ne çok şey anlatmışsın bana da, ben anlamamışım kızım! Aynı birkaç gündür “Hikayemi okudunuz mu?”diye soran,hikayesini okuduktan sonra beni vurdumduymazlığıma yandıran Mine gibi…Hiç kimse istemeden bir yazı yazıp getirmiş;okur musunuz,demişti.Hikayesinin kahramanını annesi terk etmiş, kız da bunun üzerine intihar etmişti. Bugün öğrendim ki Mine’nin annesi ile ba-bası ayrıymış. Biraz da baban baksın sana,demiş annesi. Ben istemiyorum artık seni,demiş. O yüzden gelmiş başka bir şehirden bizim okulumuza. Aynı yazdığı hikayedeki gibi…

Bu sefer anladım. Öğretmenlik konuşmaktan çok dinlemek, anlatmak-tan çok anlamakmış. Muallime ilimle birlikte marifet ve muhabbet gerekmiş.

80

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KALEME YANSIYANLAR

81

Page 42: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev

KIRGIZLARTÜRBESİ İznik’in fethi sıra-sında Osmanlı’nın yanın-da olan Kırgız Türkleri’nden şehit olanlar anısına, Orhan Gazi tarafından 1331 yılında inşa ettirilmiştir. Mimari özel-likleri ve kalem işi süslemeleri ile sanat tarihi açısından ayrıcalıklı bir yere sahiptir.

82

BURSA / İZNİK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

Page 43: BURSA / İZNİK · bile yaşamımızda derin izler bırakır. İşte bu hatırımızda kalanlar bizim en özel anlarımız- ... Yurdumu-zun dört bir köşesinde fedakarca görev