136

DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,
Page 2: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,
Page 3: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Eğitim Dizisi I

DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK

Bilim Ve Aydınlanma Yayınları

Page 4: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Basım Yeri : Ronahi MatbaasıBasım Tarihi : Ocak 2009

Page 5: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

İÇ İN D E K İL E R

Devrimci Kültür Ve AhlakGİRİŞ....................................................................................................1-Kültür İnsanın Kendisinden Doğaya Kattığı Her Şeydir...........................3-Kürtler Kültürleşmeyi Yaratan İlk Halktır.................................................9-İnsanın Kendi Emeği ve Eliyle Yarattığı Bir Kültür Dünyası Vardır.......13-İnsanın İhtiyaçlarını Giderme Çabası Kültürel Değişimin Temelidir......17-Yalan Kültürü Etrafında Dönen Her Şey Devlet Kültürüdür....................20-Güzel Olan Sanatsaldır.............................................................................22-Siyaset Toplumsal Yaşamı Yönetme Görevini Yerine Getirir..................24

Dil ve Düşünce Alanı İçinde Kültürel Zenginliğin En Rahat Bulunabileceği Alandır........................................27-Kültür Toplumun Kimliğidir....................................................................29-Kültürel Farklılıklar İnsanın Doğayla Kurduğu İlişki Biçiminden Doğar............................................................................33-Toplumsal Kültürlerin Zenginliği Doğanın Zenginliğinin Bir Sonucudur............................................................................................38-Komünal Toplum Kültürünün Sistem Kazanması Bir Kadın Duruşudur.................................................................................41

Page 6: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Kapitalist Sistem En Kültürsüz Sistemdir.........................47-Kapitalizmde Kültür Yaratmak Değil YaratılanlarÜzerinde Popüler Olmak Esastır...............................................................51-Kültüre Yaklaşım Kültürel Bir Varlık Olan İnsana Yaklaşımdır.............53-Kürt Kültürünü Popülerleştirme Kültürel Soykırım Amaçlıdır..............56-Bireycilik Kültürsüzlüktür.......................................................................59

Toplumsal Yaşam İçin Her Şeyden Önce Ahlak Gerekir..61-Ahlak İçin Öncelikle İnanç Gerekir........................................................62-Ahlakın İlk Biçimi Toplumu İnşa Etme Ahlakıdır..................................65-Ahlak Bildiğini Yapmak, Yaptığına İnanmaktır......................................69-İnsanlaşmak Özgürlüğün Kendisidir.......................................................74-Devrimci Kültür ve Ahlak Kapitalizmi Aşmakla Yükümlüdür..............78-Popüler Kültür Halkın Kültürel Değerlerini Pazarda Satmaktır.............82

Kürt İlk'lerin Sahibidir........................................................85-Kürt Kültürünün Saf Değerleri Kırsal Alanda Yaşanır............................89-İktidar Kültürü Hayvanlaştırma Kültürüdür............................................93-Bizim Ölçümüz Komünal Duruştur.........................................................96-İktidar Güdülere Hitap Eden Bir Kültürdür...........................................100-Kürt Kapitalizm Karşısında PKK İle Direnişe Geçti............................104-Bizim Davamız Demokratik ve Özgür Birlik Davasıdır.......................107-PKK Yeni Bir Toplum Modelidir...........................................................109-Kültürel Yozlaşma İçimizde Yaşayamaz................................................112

EK: Toplum, Ahlak Ve Sanat.............................................118

Page 7: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Eğitim Dizisi I

DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK

Page 8: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK

GİRİŞ

Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak, ne olup olmadıklarını tartışmak, günümüz toplumsal sorunlarının anlaşıl-ması ve çözümleri için önemlidir. Konuyu daha fazla güncel sorunlar bazındadeğerlendirmek için iki başlık altında ele almak yararlı olabilir. Tartışıldığındada görüleceği gibi, günümüz açısından kültürü devrimcileştirmenin dışında,yine ahlaklı olmanın da devrimci olmaktan başka çaresinin olmadığı görülecek-tir. Bunun için günümüz kültür ve ahlakına devrimciliği dayatmak gerekir.Aslında günümüz realitesi içinde kültür ve ahlak olgularını tartışıp durumlarınıçözümlemekten ziyade, bu iki olgunun daha çok varlar mı yoklar mı tartışmasıbiçiminde ele alınmalarının daha yararlı olabileceğini belirtmek yerinde olur.Güncel planda yaşanan sorunlarla bağlantılı olarak, 'devrimci kültür ve ahlak'boyutunun temel ölçülerinin neler olabileceğini ve pratikleşmeleri için karşızorluklarının nasıl aşılması gerektiğini ortaya koymak insanlık için en kutsal iş-lerden sayılmalıdır.

Bizim iddiamız, toplumsallığın kutsal yaşama kavuşması açısından, Ön-derlik gerçeğinde somutlaşan yeni yaşamı yaratan özgürlük mücadelemizin buinsanlık değerlerinin günümüzdeki temsili olduğudur. Bunun için de tüm eksik-liklerine ve yetmezliklerine rağmen, devrimci kültür ve ahlak olguları çerçeve-sinde PKK'deki kültürü, ahlakı ve bunların kadro gerçekliğinde gerçekleşmedüzeyini ortaya koymak, bu bölüm içerisinde değerlendirmek konunun somut-luk kazanması için anlamlı olacaktır.

1

Page 9: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Bu iki kavram hakkında çok şey dile getirilebilir. Zaten konu kültür olun-ca, insan dili döndüğü müddetçe konuşabilir. Kültür konusunda şimdiye kadaryazılan tüm kitaplar kültürü öğrenmek için okunabilir. Ama tartışmalarilerledikçe, kültür konusunda asıl meselenin insanlığın çok zengin bir kültüresahip olup olmadığı noktasında yattığı anlaşılacaktır. Yani bizim için sorun ne-yin kültürü tarif ettiğinden çok, bu zenginliğin neden sorun teşkil ettiğidir.Bunca maddi ve manevi kazanıma, zenginliğe ve tecrübeye rağmen, kim "kül-türsüzlüğü" insanlara neden dayatıyor? Bizce kültürleşme açısından bu dahaanlamlı bir kültürel yaratımdır.

Ahlak olgusu için de durum kültür kavramından daha karmaşıktır. Ahlakneredeyse unutulan bir değer durumundadır. Manevi bir olgu olarak ahlaksahipsiz bırakılmıştır demek abartı sayılmaz. En fazla yalnız bırakılan değerahlaktır. En az dile gelen kelime de yine ahlaktır. Ahlak insan maneviyatının enbüyük güç-lendirici enerjisi iken, günümüz için en zayıf ve zayıflatan bir duru-ma düşürülmüştür. Sanki günümüz insanının bünyesi ahlakı kaldıramazmış gibibir durum vardır. Bunun için ahlak toplumsal yaşamdan kovulmuştur. Ahlaklıolmak mevcut güncellik için "ahmaklık, kerizlik" gibi sıfatlarla eşdeğer hale ge-tirilmiştir. Özellikle ahlak konusunda belirtilecek ilk şey, bu olgunun tekrardaninsan yaşamına özgürlük ve adaleti hâkim kılması ve paylaşımı getirmesi içindevrimcilik istediğidir. Ahlaklı olmak isteyen insan birçok şeyi göze almak, mad-di yaşamın çetrefilli yapısına kanmamak, nefsine karşı mücadele etmek, kısacadervişler gibi bir yaşamı esas almak durumundadır. Çünkü günümüzde ortayaçıkan ve kökleri beş bin yıl öncesine uzanan ahlaksızlığın hâkim olması için ah-laka giden tüm yollar mayınlanmış, tuzaklarla doldurulmuştur.

2

Page 10: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

-Kültür İnsanın Kendisinden Doğaya Kattığı Her Şeydir

Kuşkusuz konu 'kültür ve ahlak' olunca bunu bir iki gün içerisinde tartış-mak, tartışmaları bir iki günlük derse sığdırmak mümkün değildir. Hem kültür,hem de Önder APO'nun toplumun vicdanı olarak tanımladığı ahlak, bizzat top-lumun ve insanın gelişimiyle bağlantılı kavramlar oldukları için, bu konuda in-sana ait ne varsa bu başlıklar altında tartışılabilir. Bunun için tartışma konuları-mızın kapsamı oldukça geniştir. Konunun tümünü tartışmaya ne gücümüz yeter,ne de bunun için planladığımız zamanımız yeterlidir. Ama tartışmalarımızın so-nunda bir çerçeve ortaya çıkaracağımıza inanıyoruz. Arkadaşlar da değerlen-dirmeleriyle buna katkı sunacaklardır. Biz öyle her şeyi tartışmaktan ziyade, anabaşlıklar biçiminde genel bir çerçevede dar, ama somut konular üzerinde tartış-mayı uygun buluyoruz.

Bu açıdan önce bir kültür ve ahlak tanımlaması yaparak, bunların toplum-sal yaşam içerisindeki yerini ve insanla ilişkilerini, kültür ve ahlak denilirkenifade edilmek istenen şeyin ne olduğunu tartışmaya açarak sade bir girişle baş-layabiliriz.

Kültür ve kültür ürünlerinin toplumsal yaşam içerisinde kendisini en rafinebiçimde dışavurdukları alanlar vardır. Bunlara değinmek gerekir. İnsanıntoplumsal değişim ve dönüşüm süreçlerinde kültür ürünlerini, ahlaki yapınınyaşadığı değişim süreçlerini anlatmaya ve tartışmaya çalışacağız. Bunun içindile getirilebilecek insan yaratımı her şey bu dersin konusudur dedik.Dolayısıyla şimdiye kadar yapılan ve bundan sonra da yapılacak ders tartış-malarında dile gelen her şey özü itibariyle bu dersin konusudur. Çünkü kültürdenilirken, insanın her şeyi bunun içerisine girer. Bütün olguların tanımlamalarıkültür kapsamına girer. Bu özelliğinden ötürü, eğitimimizin kendisi de aynızamanda kültür eğitimi olmuş oluyor, ahlak yaratma eğitimi oluyor. Bu dersaçısından bir de böyle bir rahatlık ve genişlik söz konusudur. Bunun içinarkadaşların diğer ders tartışmalarının konuları kapsamında dile gelen hususlarıda kültür ve ahlak açısından ele almalarını ya da en azından bu çerçevenin oluş-turulması için çaba harcamaları gerektiğini belirtmek istiyoruz. Böyle yaklaş-mak yanlış değildir. Dersi tartışmamızın ana çerçevesi biraz böyle olacaktır.

Konumuzun tartışmasına bir soruyla başlayalım. Kültür nedir, nasıl tanım-lanabilir? Bu soruya ilişkin değişik gibi görünen, ama özü ifade eden birkaçgörüş dile getirilebilir. Kültür denildiğinde sadece 'kültürcüler' olarak

3

Page 11: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

adlandırdığımız insanların yaptıkları mı anlaşılmalıdır? Yoksa bu kültür başkabir şey midir? Nedir bu kültür dediğimiz şey?

Kültür için genel anlamda, "doğaya rağmen" insanın yarattığı her şeydirdenilebilir. Kültür yaşam tarzıdır, kültür kimliktir; kültür bir halkın ya da birulusun tarihten bu yana kendini var etme tarzıdır, onun dilidir, ilişkileri veyaşam tarzıdır. Her halkın ve ulusun tarihten bu yana yarattığı değerler ve birde bu değerlerle kendisini ifade etmesidir.

Bu konuya kafa yoranların her açıdan "Tamam, kültür tanımı işte budur"dedikleri bir tanım yoktur. Araştırmacılar kültüre yönelik 164 tane tanım tespitetmişlerdir. Bu, elbette kültürün tanımlanamayacak bir şey olduğu anlamınagelmez. Kültürün tanımlaması yapılırken, bütün tanımlamalar içerisindedeğişmeyen bir unsur vardır. Nedir bu? Burada dört ayrı tanımlama gibi duranvurgularla kültür izah edilemeye çalışıldı. Her dört ifadelendirme de insanlailişkili bir şeyleri anlatmaya çalışıyor. 'Doğaya rağmen' insanın yaratımından,insanın yaşam tarzından, insanın kimliğinden, bir de insanın bir halk olarak ta-rihte yarattığı şeyler biçiminde birer kavramlaştırma yapılmaya çalışıldı.

Önder APO son Savunmasında kültürü tanımladı. Kültürel bir bakış açısıy-la tarihi ve toplumu değerlendirdi. Kültürün toplumsal yaşam içindeki var-lığının ne olduğunu izah etti. Bu tanımlamalardan konumuzu daha iyi anlam-landıracak olanını kısaca hatırlatalım. "Dar anlamda kültür bir toplumun zih-niyetini, düşünme kalıplarını, dilini ifadelendirirken, geniş anlamda buna maddibirikimlerinin de (ihtiyaçları gideren tüm araç gereçler, besin üretme, saklama,dönüştürme biçimleri, ulaşım, savunma, tapınma, güzellik araçlarının toplamı)eklenmesini ifade eder."

Kültür direkt insanla ilişkili bir şeydir. Örneğin bir taş, insana rağmen ta-nımlanabilir. Toprak insana rağmen tanımlanabilir. Suyu ve ağaçları böyle ta-nımlamak mümkündür. Nihayetinde yeryüzündeki varlıklardır bunlar. Hay-vanları da böyle tanımlayabiliriz. Ama kültür denildiğinde, insanla tanımlamazorunluluğu ortaya çıkıyor. İnsan olgusuyla ilişkilendirilemeyen herhangi birtanımlama kültürü doğru tanımlayamaz. Bu kadar ta-nımlamanın geliştiriliyorolması da, kültür denilen şeyin çok kapsamlı bir gerçeklik olmasından kayna-ğını almaktadır. Burada da dile getirilmeye çalışıldı; kültür insanın yarattığı herşeydir. İnsanlaşma olgusunun ele alındığı süreçle başlayan, bunun içinde devameden, insanlığın yarattığı maddi ve manevi her şey kültür denilen olguyu ifadeeder. Zaten Önderlikten yaptığımız alıntı irdelendiğinde, kültürden kast edilenininsanın tüm tarihi boyunca yarattığı değerleri olduğu iyi anlaşılır.

İnsanlık milyonlarca yıllık bir oluşum sürecine dayanır. İnsan on binlerceyıldır toplumsal bir varlık biçiminde bilinçli bir şekilde yaşamaktadır. İnsan okadar muazzam şeyler yaratmıştır ki, onları getirip bir tanımlama içerisine hap-setmek mümkün değildir. Ama dediğimiz gibi, genel tanımlamalar içerisinde en

4

Page 12: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

çok kabul gören tanımlamalar da vardır. Kültürü insanlar yapar, içerisinde insa-nın emeği vardır. İnsanın değişim ve dönüşüm süreçlerinde yarattığı ürünlerlebunların zaman ve mekân içinde farklılaşmış biçimlerinin hepsi kültür içindeyer alır. O yüzden biz kültür derken, Önderliğin tanımlaması yanında, dile getir-meye çalıştığımız dört ayrı ifade içinden birini de esas alabiliriz. 'Doğaya rağ-men' demekten çok, doğa içinde veya üzerinde insanın yarattığı her şey kültürkapsamına girer diyebiliriz.

Şimdi burada bir şey daha ortaya çıkıyor: Biz 'doğaya rağmen' veya 'doğaiçinde' dedik. Bu söz ne demektir? Bu, doğanın insanlar karşısında bir duruş, in-sanların yaratımları karşısında bir engel ya da zorlayıcı unsur olduğu anlamınamı geliyor? Buradan hareketle insan şöyle bir yorumda da bulunabilir: Demekki, kültürel yaratım denilirken, bunun ilk aşaması, insanın canlı bir varlık olarakyeryüzünde yaşam mücadelesinde ihtiyaç duyduğu bir takım ürünleri sağlayıpkendi varlığını güvenceye almasıdır. Kültür yaratmanın birinci aşamasınıyaşamın sürdürülmesine vesile oluşturan bu ürünleri sağlama işinin gerektirdiğiarayışlar ve bu arayışlar içinde ortaya çıkan sonuçların neden olduğu maddi vemanevi kazanımlarla başlatmak mümkündür.

Bir varlık olarak insanın yeryüzünde yaşaması için karşılaması gereken te-mel ihtiyaçlar nelerdir? İnsanın temel güdüleri olarak açlık, korunma ve cinsel-lik güdüleri vardır. Bu güdülere cevap verilmesi uğraşısı en basit yaşam davra-nışıdır. Güdülere dayalı yaşam en basit yaşamdır. Örneğin hayvanlar böyle ya-şar. Ama insan böyle olamaz. Böyle olmadığı için de kültür yaratması lazımdır.Özellikle açlık ve korunma güdüsü ki, bunlar insanın en zayıf tarafını da ifadeeder, bunların neden olduğu biyolojik ihtiyaçlar giderilmeden insan yaşayamaz.İnsanın kültür yaratan bir varlık olmasının temelinde bu güdülere cevap vermeuğraşısı vardır. Bir anlamda bu, kültürleşme işinin startı oluyor. Biyolojik ola-rak insan tespit edilebildiği kadarıyla dünya coğrafyası üzerinde yaşayan en za-yıf ve en güçsüz varlıktır. Bu zayıflığın giderilmesi gerekir ki insan denilen var-lık yaşayabilsin. İnsan güdülerinin gücü de bu zayıflığın giderilmesinde devre-ye girmiştir. Güdüler öğretmiştir, yol göstermiştir. Bunun için güdülerin gücü-nü küçümsemeyelim. İnsan güdülerinin havanlarınkinden farkı vardır. Bu farkanlaşılmadığı zaman ne olur? Kapitalizmin yarattığı "maymunlaşma" gerçeğiortaya çıkar. Bir anlamda güdülerinin özellikleriyle kazanan insan kaybedebilirde. Bu anlamda insanın bu güdülerinin kendi biyolojisinde yarattığı ihtiyacı gi-derebilmesi için vereceği mücadele insanlaşma mücadelesi oluyor ve bir varlıkolarak ancak bu pratikle dönüşebiliyor. İnsanın bu mücadelesi ve bu mücade-leyle yarattıkları ilk kültürleşme olgusudur.

Bu özellikler kültürel bir varlık olmamız için kendi başına yetmez. Bun-ların kültür yaratması için çok önemli başka bir şeye daha ihtiyaç vardır: Top-lumsallaşma. Toplumsallaşma olmadan kültür olmaz. İlerde bu gerçeğe daha

5

Page 13: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

kapsamlı değinmeye çalışacağız. Kültürleşmeye neden olan tüm diğer özellik-lerimizin toplumsallığımızdan kaynaklandığını belirtmeye çalışacağız. Fakattoplumsallığımızın da zayıflıkların bir sonucu olduğunu belirtmek mümkündür.Yani insan kendini var etmeye yeltenince, diğer canlılardan değişik bir ortam veilişkiye muhtaç olduğunu da sanırım ilk defa güdüleriyle hissediyor. Toplumsal-laşınca da, bu zayıf yanlarının giderilmesi çabasından edindiği şeyler kendisiniacayip bir mecraya sürüklüyor. Gerçekten de insanlık hikâyesi doğada en ilginç,ilginç olduğu kadar anlaşılmaya muhtaç bir hikâyedir. Bu hikâyeyi kültür ve ah-lak olgularının anlam ve gelişim süreçleriyle anlatmak en doğrusudur.

Tabii insan toplumsal bir varlıktır. Toplumsal varlık olmak, herhangi birhayvan sürüsü gibi olmak değildir. Değişim ve dönüşüm yaşayan insan, yer-yüzündeki herhangi bir varlık ve herhangi bir canlı gibi değildir. Bu farklılıktanötürü insanların yarattıkları şeylere kültür denilir. Kültür insanın kendisindendoğaya kattığı her şeydir. Kültür dediğimiz yaratım ya da değişim ve dönüşüm,yeryüzünde olmayan, ama insanlar tarafından yeryüzüne mal edilen şeylerdir.Tabii insan bunları öyle yoktan var etmiyor. Doğa üzerindeki diğer canlılardanyararlanarak ve mevcut diğer maddelerden değiştirip dönüştürdüklerinin katkı-sıyla kültür yapıyor.

İnsanın toplumsallaşma pratiğinde yaşanan derinleşme ilerledikçe, kendiaklının ve zihniyetinin gücüyle yeryüzünde başka benzeri olmayan, adeta sıfır-dan yaratım diyebileceğimiz kadar köklü ve güzel ürünler de yapar. Bunun ne-deni, varlık olarak insanın kendi toplumsal yapısının ortaya çıkardığı ihtiyaçlar-dır. Toplumsallık bilinçli bir insan eylemi olduğu için, insanın toplumsallaştıkçayaptıkları toplumsal yapının ihtiyaçlarına göre olur. Demek ki toplumsallığımızgüçsüzlüğümüzü giderirken, diğer yandan bizlere yeni görev ve sorumluluklarda yüklüyor. Toplumsallık hem ihtiyaçları gideriyor, hem de yeni ihtiyaçlar ya-ratıyor. Belki şöyle demek lazım: Toplumsallık yenilmeyecek yeşillikler ve ken-disinden kaçan hayvanlarla dolu kocaman bir ovadır. Yenilecek bitkilerin to-humlarıyla doludur. İnsana "Al bunları yetiştir ve yaşa" demektedir. Bu iş içingerekli bilinçlenme olanaklarını da sunarak. Toplumsallığı bu olanakların kul-lanılma tarzına insanın kendisinin karar vermesini gerektiren bir olanak olarakda formüle etmek mümkündür. Toplumsallıkla edilen bilinçlilik, insanın doğa-da kendi kurallarının çok önemli bir kısmını kendisinin yapmasına yol açıyor.

Bu, doğada olmayan ya da doğal olarak bulunmayan bir durumdur. Top-lumsallık geliştikçe, ortaya çıkan ihtiyaçların giderilmesi ve sorunların çözümüinsan yaratıcılığının gelişmesine etkide bulunuyor. Bu durum insanlığın ilginçşeyler yapmasına yol açmıştır. Bu anlamda kültürleşme ile insan, doğa üze-rindeki tüm varlıkları taşı, toprağı, havayı, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını ken-di süzgecinden geçirerek, ihtiyaçlarına cevap verebilir bir mecrada işleyerekyeniden biçimlendirir. Örneğin taştan ev yapar, ağaçtan gemi yapar, madenleri

6

Page 14: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

işleyerek bir sürü yeni şey ortaya çıkarır. Bu yaratımlar karşısında adeta insanınaklı durur. İnsan coğrafyayı değiştirir, bahçe eker, ağaç diker, tarla eker, hay-vanları alıp evcilleştirir. Hayvanları evcilleştirerek ürünleriyle yaşamını idameettirir. Bütün bunlar kültürleşmenin ifadesidir. Yani o hayat ovasını kendisineait bir yaşam cennetine dönüştürür.

İnsanın yeryüzü üzerinde yarattıkları doğal olmayan şeyler olduğu için, in-sanın kendi aklınca tanımlanması ve anlamlandırılmasını gerektiriyor. Bu an-lamlandırmada emek süreci ve karşılanan ihtiyaç önemli rol oynar. Ağaç dışı-mızda bir varlık olarak vardır. Ama yeryüzünde ağaçtan gemi yoktur. Yeryüzün-de taş vardır, ama taştan ev yoktur; koyun vardır, ama yoğurt yoktur; yün vardır,ama elbise yoktur; ses vardır, ama müzik yoktur; güzellik vardır, ama heykelyoktur, resim yoktur. İşte bütün bunları insan yapar. Kültür bu yaratım süreçle-rinin tümündeki sonuçlardır, bu sonuçlara yol açan insanın eylemleridir. Örne-ğin insandan başka hiçbir varlık ağaçları değişik aşamalardan geçirdikten sonrakeresteden ev yapmaz. Hiçbir canlı insanlar gibi gemi yapmaz. Böyle bir şeydoğada oluşmamıştır. Bunun için insanın yaptığına kültür diyoruz. Bir tanımla-mada belirttiği gibi, kültür bu anlamda insanın kimliği oluyor. Kimlik de budurzaten. Yani insan nedir diye sorulursa, insan bütün bunları yaratandır demekmümkündür. Yoksa insanı sadece biyolojik bir olgu olarak tanımlayamayız.Çünkü biyolojik yapımız hayvanlardan çok farklı değildir. İnsan da hücre, doku,organ, sistem denilen karmaşık maddeler organizasyonundan oluşur. Bu biyolo-jik yapılar, dizilişleri farklı olsa da, tüm canlı varlıkların ortak özelliğidir.

Genel biyolojik tanımlama itibariyle yaklaşıldığında, insan öteki canlılar-dan öyle çok farklı bir varlık değildir. İnsanın farkı işte bu ürünleri yaptığındaortaya çıkıyor. Zaten insan nedir sorusu sorulduğu zaman, insan kendisini bir debir kültürel varlık biçiminde tanımlar. Yani insan kendisini yaptıkları temelindetanımlamaktadır. O zaman biz kültür derken insandan bahsediyoruz ya da in-sandan bahsederken de aslında insanın emeğiyle yarattıklarından bahsediyoruz.Bu noktadan hareketle, bu nasıl bir insandır, bu nasıl bir grup veya bir toplum-dur, bu nasıl bir halktır denildiğinde, öyle çok soyut tanımlamalar geliştirmekyanlış olur. Kültürü ifade ederken, yaşam tarzı dedik; diğer bir tanımlamada datarih boyunca yarattığımız şeylerden bahsettik. O zaman bir insanı, bir grubu,bir toplumu ya da bir halkı ele alırken, bunlar kimdir sorusuna cevap, yarattık-larına bakılarak verilmek durumundadır. İnsanlar için yarattıkları, emekleri vepratiği dışında yapılan tanımlamalar niyetsel tanımlamalardır. Tanımlama öl-çümüz yaşam tarzına bakılarak yapılmalıdır. Yaşam tarzı derken de basit, dar birçerçeveden bahsetmiyoruz. Bu çok köklü bir tanımlama gerektiriyor. Bu tanım-lama tarihe uzanmalıdır. Kendimizi şu anki durumumuzla tanımlayamayız.

Eğer herhangi bir toplumu ya da insanı günceldeki durumuyla tanımlama-ya kalkışırsak ne olur? Basit bir dille, bu aşırı bir bencilik olur, benmerkezcilik

7

Page 15: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

olur. Zaten böyle olsaydı, her birimiz her şeyi sıfırdan başlatmak zorunda kala-caktık. Hiç görmediğimiz, bilmediğimizi sandığımız birçok şeyi yaşıyor olma-mızdan da anlaşıldığı gibi, bireyi ve toplumu tarihsel olarak yaşananlardan ko-puk tanımlamak mümkün değildir. O zaman kültürel tanımlama da en basittenen karmaşığına kadar her düşünce kalıbının, söz ve davranışın uzun bir geç-mişinin olduğunu bilerek yapılan tanımlamadır. Bazı davranışlarımızın, hattasözlerimizin en az on beş bin yılık geçmişlerinin olduğunu bilmek durumunda-yız. İnsan kısa bir süreyi de kapsasa, aslında ağırlıkta geçmişini yaşıyor.

Biz yaratımdan bahsettik, insanı yaratmaktan söz ettik. O zaman insan açı-sından bir tanımlama yapılırken, bütün insani yaratımları, insanın yaşadığı de-ğişim ve dönüşümleri göz önünde bulundurarak bir tanımlama yapmamız ge-rekecektir. Yine insan tanımlanmasının bütünlüklü olması için de tüm özellik-lerinin değerlendirilerek bir tanımlanmanın yapılması gerekir. Nasıl ki insanıtarihinden kopuk ele almak bencilce bir yaklaşım olursa, bütünlüklü ele alma-mak da sübjektif ve duygusal tanımlaya yol açar. Bu, kültürel bir tanımlama ol-maz. Kültürleşerek kendini yaratan insanın bazı yanları iyi, bazı yanları kötüolabilir. O zaman bu nasıl bir insandır? Bir insan yalan söylemiyor, ama konuş-masını da bilmiyor, öyleyse iyi bir insan değildir, eksik bir insandır; iyi konuşa-biliyor, ama pratiği yoktur, öyleyse eksik bir insandır; yapıyor, ama yaratıcı de-ğildir, öyleyse iyi değildir. Yani insan açısından böyle bir tanımlama olmaz. İştefiziği var, ama estetiği yoktur; öyleyse eksik bir insandır. İnsandır, ama dav-ranışları güzel ve çekici değildir, iticidir; eksik bir insandır. Çünkü ne dedik? İn-san kendini yaratır, bu biçimde kendi kimliğini var eder. Kimlik derken bütünbu şeylerden bahsediyorsak, o zaman bizim kendimizi, kendi toplumumuzu,topluluğumuzu, kültürel kimliğimizi var eden tüm değerlerimiz temelinde ta-nımlamak gibi bir zorunluluğumuz ortaya çıkar.

Eğer bazı yanları iyi, bazılarında kötü olarak belirteceğimiz eksiklikler var-sa, o zaman neden insanda böyle bir durum ortaya çıktı sorusu akla gelir. Acabaneden insan kendisini var eden tüm insani yanlarını bir denge içinde tutmuyor,geliştirmiyor? Bu kader olabilir mi? Ya da hangi insan zaafı var ve hangi zayıf-lığı halen giderilmemiş ki, bu durumlar ortaya çıkıyor? Bu soruların cevabınıkısa bir iki cümlede vermek mümkün değildir. Ancak eksikliklerine rağmen in-sanı yaşatan toplumsallığı ise ve bu toplumsallığı içinde kendisini var eden kül-tür yaratma biçimiyse, bu durumda bu her iki olgunun sorgulanması gerekir.Çünkü mevcut durum, yani insanın hem iyi hem kötü hallerinin yan yana ol-ması, hele hele aralarında derin uçurumların bulunması toplumsallığa uymaz.Toplumsallık eksikliğimizi ortadan kaldırmak için bulduğumuz çaredir. O za-man bu sorunların nedeni, toplumsallığımızın veya içinde yetiştirildiğimiz kül-türleşmemizin biçimiyle ilgilidir. Bu sorulara şimdilik bu kadar cevap yeter.Yani bu ikilemin kader olmadığını bilmek gerekir.

8

Page 16: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

-Kürtler Kültürleşmeyi Yaratan İlk Halktır

Kürtleri tanımlıyoruz. Şimdi neredeyse herkesin kendine göre bir Kürt ta-nımlaması vardır. Türk egemenine sorarsanız, Kürt için "Dağlı Türk'tür, kuyruk-ludur, hiçbir şeyi yoktur" diyecektir. Fars'a sorarsanız, kendisinin küçük kardeşiolduğunu söyleyecektir. Arap'a sorarsanız "Kürt Dağlıdır, Arap'ın Müslüman kar-deşidir" cevabını alırsınız. Bu tanımlamalar nedir? Bu tanımlamalardan şunuanlıyoruz: Demek ki, Türk egemenlik sistemine göre Kürt denilirken, dağda kal-mış, ilkel, hiçbir yaratımı olmayan, kendisinden bir parça olan bir halk söz ko-nusu edilmektedir. O Kürt'ü 'kendisinden bir parça' olarak görse de, Kürt çok ge-ridir. Kaldı ki, zaten 'kuyruklu Kürt' diyorlar, yani Kürtler hakkındaki tanımla-maları budur. Dilleri kısmen değişmiş olsa da, Türk egemenlerinin kafasındakiKürt budur. Fars egemenine göre Kürt, yarattıkları fazla olmayan, her şeyininkendilerince yaratıldığı, kendi kültürleriyle beslediği bir topluluktur. EgemenArap zihniyetinde, Kürt Müslümanlaştıkça insan olabilen bir toplumdur; onundışında insan olmayan, yaşama hakkı olmayan bir topluluk tanımlaması hâkimyaklaşım durumundadır. Egemen sistem açısından, zaten Kürtler diye bir şeyyoktur. Çünkü resmiyetlerinde Kürt yoktur. O zaman bu tanımlamalara bakılır-sa, biz kültürsüz ve kimliksiziz; o zaman biz yaratımsız, değişip dönüşmeyenbir topluluğuz. Dünya egemen siyasal sistemi açısından da genel hatlarıyladurum budur.

Yine Kürtler içerisinde işbirlikçi dediğimiz insanların bir Kürt tanımlamasısöz konusudur. Bunlara göre de Kürtler her zaman çok iyi kendilerini güç yapa-bilen bir kültürel yaratımın sürekli kesintisiz üreticileridir ve çok mücadeleci-dir, ama işte düşmanları kendilerine her zaman engel olmuşlardır. Bu kesimlerinKürt tanımlamalarının bir yanı çok abartılı, bir yanı da çok zavallı oluyor. Yanibu tanımlamalar sübjektiftir, siyaset kültürü açısından da milliyetçidirler. Bun-lar Kürtler içinde egemen sınıflar olduğuna inananlardır.Bunarın Kürt kültürüneyaklaşımları, Kürtlerin mevcut durumlarını kendi siyasi, ekonomik ve diploma-tik çıkarları için kullanmaktan ibarettir. Kürtlerdeki yalan kültürünün sahibi-dirler.

9

Page 17: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Ama bir de PKK'nin Kürt tanımlaması vardır. Bizim Kürt tanımlamamız,Önderliğin son Savunmaları'ndan sonra tabii ki biraz daha değişmiş, farklılaş-mıştır; Kürtleri özellikle kültürel tarihi anlamında tanımlamalarımız Önderliğinyeni yaklaşımıyla daha köklü değerlere dayandırılarak yapılmaktadır. Bu ko-nuyu sonraki bölümlerde tartışacağız.

Buradan şu sonuca ulaşıyoruz: Bugün bizim Kürt sorununu kimlik ve kül-tür sorunu olarak dile getirmemizin, bir halk olarak yaşama iddiasında bulun-mamızın, kendimize bir yaşam alanı yaratmak istememizin, en azından diğerhalklarla iradeli, özgür ve kardeşçe yaşayabilecek bir düzeyi, bir ortamı yaka-layabilmemizin amacı, aslında kendi yarattıklarımızı herkese kabul ettirmek is-tememizdir. Yani bir halk olarak biz de iyiyiz, biz de yaratım sahibiyiz, biz dedeğer yaratabiliyoruz demeye getiriyoruz. Bizim de bir özgürlük ve kardeşlikiddiamız, tarihten gelen ve günlük yaşamımızda var olan köklü kültürel değer-lerimiz vardır demek istiyoruz. Bazıları "Hayır, sizin hiçbir şeyiniz yok" diyor-lar. Ancak soruna kültür penceresinden bakınca, bu inkârcıların ne kadar yalan-cı oldukları daha iyi anlaşılır. Bizim büyük haklılığımız da buradan ileri geli-yor. Kültürel tanımlama, bir toplumu en objektif tanımlama biçimidir.

Aslında biz bütün bunları kanıtlamaya çalışıyoruz. Biz buyuz, bir dilimizvardır, bu dil köklü bir dildir, binlerce yıldır konuşuluyor, hatta tarımın ilk di-lidir diyoruz. Kaldı ki, bazı kültür araştırmacıları kültürü tarım devrimiyle baş-latırlar. Bu tanımlama genelde büyük oranda kabul ediliyor. O zaman Kürtler kül-türleşme anlamında ilk yaratıcı halktır, yani kültürleşmeyi yaratan ilk halktır.Çünkü arkeolojinin tespit ettiğine göre, ilk tarımsal faaliyet, ilk yerleşik yaşamMezopotamya'da, bugün Kürt denilen toplumun anaları ve ataları tarafından ge-liştirilmiştir. Bu tanımlama gereğince kültürleşme demek, Kürt anaları ve atala-rınca başlatılan toplumsal süreç demektir. Demek ki, o zaman kültürel olarak in-kârcıların bize dayattıkları "Siz yoksunuz" yalanının tam tersi bir durum ortayaçıkıyor. Biz halk olarak varız. Kültürümüzün de insanlık ailesi içinde ilk ortayaçıkan kültür olması gerçeği vardır. Kürt kültürü için bu çok büyük bir özgünlükve ayrıcalıktır. Güç kaynağımız bu gerçeği bilince çıkarmamızdan geçer.

Hem Kürt kültürü için, hem de genel kültürel süreçlerin daha iyi anlaşılma-sı için değerlendirmemizi toplumsal yaşama bağlı olarak ilerletmek gerekir.Kültür için kabaca da olsa bir tanımlama ortaya çıktı. Ancak kültür kavramınındaha iyi anlaşılması için özelliklerini değişik açılardan da ele almak gerekir. Bukonumuzun daha iyi anlaşılmasını sağlar.

Kültür insanlarla birlikte sürekli değişen bir olgudur. Fakat kültürde her şeyher zaman değişmez. Kültürel değişim noktası, üzerinde en çok tartışma yapılankonudur. Ne, nerede, nasıl değişmiş, hatta değişmesi gerekiyor muydu gibisin-den birçok soru sorulur ve cevapları aranır. Bu konuda önemli olan değişiminsebeplerini anlamaya çalışmaktır. Kültür insanın yaptıklarıysa, bu yapılanları

10

Page 18: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

neden bir daha değişmemek üzere yapmıyoruz acaba? Kültürel değişim yapmakbir zorunluluktur. Çünkü kültürleştirdiğimiz yaratımlarımızın hammaddelerisürekli bir değişim içindedirler. Kendilerinden faydalandığımız ürünlerin bizerağmen bir değişim yasası vardır. İnsan yaşamını zorlayan koşullar değişiyor.Gece ve gündüzün, mevsimlerin bir değişim döngüsü vardır. İklim koşuları de-ğişmektedir. Tüm bunlar kendisine göre karşılanması gereken ihtiyaçlar ortayaçıkarır. Doğa sürekli değişim halindedir ve buna cevap olmak gerekiyor. Heryerde aynı koşullar bulunmaz. Bu koşullara yanıt vermek gerekiyor. Bu tabiikoşullar insan ihtiyaçları gibi doğadan alıp kullandığımız maddelerin de birözelliği olarak karşımıza çıkıyor ve bunlara çare bulmak gerekiyor. Örneğinkullandığımız ağaçların beli bir ömrü vardır. Evcilleştirdiğimiz hayvanlarınömürleri sınırlıdır. Kültürleştirdiğimiz ürünlerin de belli bir dayanma süresi var-dır. İşte tüm bu toplumsallığımız dışında ve bize rağmen olan değişim diyalek-tiği, kültürel değişimin yapılmasını zorunlu hale getiriyor. Ancak değişimin na-sılına, bunun hangi koşullarda olması gerektiğine ve hangi temel maddeyi kul-lanacağına insan karar veriyor. Bu da kültürel değişimin hızını ve biçimini be-lirliyor. Bu noktadan sonrada kültürel değişim olgusuna toplumsal yapı ve top-lumsal yapının kuralları karar vermeye başlıyor. Kültürel değişimde asıl karma-şa da bu noktada devreye giriyor.

Kültürel değişimin yaşanmasında diğer önemli şey, tüm kültür değerlerinininsan olgusunda yol açtığı maddi ve manevi boyuttur. İki temel kültür vardır:Bir maddi kültür, yani üretim ve üretim araçları; bir de manevi kültür, yani zih-niyet kalıpları, düşünce ve ahlak gibi unsurlar. Önder APO bu konuyu son Sa-vunmalarında çok çarpıcı bir biçimde değerlendirmiştir. Kültürün maddi ve ma-nevi öğeleri arasında yaşanan dengesizlik de kültürel değişimin bir nedenidir.Bu toplumsal bir yasadır. Toplumsallığın nicel ve nitel değişimi maddi ve ma-nevi kültür arasında bir dengesizliğe yol açtığında, insanlık bunu bir şekilde gi-dermek ister. Bu istem kültürel değişime neden olur. Örneğin, Önder APO, kö-leci toplumdan feodal devletçi topluma evirilmenin nedenini, köleciliğin maddiolarak büyümesine rağmen maneviyatının bozulup yozlaşmasına cevap arayışıolarak değerlendirdi. Yani köleciliğin bir devlet biçimi olarak yüz binleri üreti-me ve savaşa koşturduğunu, her tarafın köleleşmiş insanlarla dolu olduğunu,ama zihinsel olarak çürüme içinde bulunduğunu belirtti. Din bu manevi çürü-müşlüğe çare bulmak için devreye giriyor. Aslında ahlakı dayatıyor. "İmana ge-lin" diyor. Bunun için dinlerde iman ve itikat sahibi olmak çok önemlidir. Din-lerde temel kültürel değerleridir bunlar ve insanlık için biraz daha nefes almaimkânı yaratıyorlar. Bu yenilenme zihinsel planda, yani zihniyet ve düşüncedeyenilik getirdiğinden, yeni bir kültür şekilleniyor. Kültür değişimi yaşanıyor.

Bugün de benzer bir durum vardır. Maddi olarak birçok olanak ve zengin-lik mevcuttur. Ama manevi kültürün zayıflığı, bu zenginliğe rağmen insanlığa

11

Page 19: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

yaşamı dar ediyor. Kaos var diyoruz. Önderlik paradigmasından anladığımızkadarıyla, kaos manevi olarak yaşanıyor. Yani maddi yaşam denilen üretim sa-hası ve araçlarında, bunların insanlar tarafından kullanılmasında ciddi bir sorunyoktur. Bu maddi gelişmişlikle insanlıktaki düşünce ve duygu arasında yaşanançelişkiler toplumsal kaosa neden olmuştur. Kapitalizm bölümünde de dile geti-rilebilir, ama ilk elden bunların belirtilmesi gerekir. Daha somut olarak, örneğinüretim çok fazladır, ama açlık vardır. Her gün kaç çocuğun, bilmem kaç insanınaçlıktan veya yeterli ve dengeli beslenememe nedeniyle öldüğünden bahsedili-yor. Barınma ihtiyacını karşılayacak teknik imkânlar çok gelişmiştir. Ama barı-naksız milyonlarca insan vardır. Demokrasi herkesin ağzında çiğnediği sakızdır.Ortadoğu'da Kürdistan'a bakın: İnkârcılık vardır. İşte kaos budur. ÖnderAPO'nun ikibinli yılların başında "Herkese zihniyet ve vicdan devrimi lazım-dır" demesinin anlamı kaynağını bundan alıyor. Sonrasında da bu devrimlerinnasıl ve hangi temelde olması gerektiğini göstermek için yeni paradigmasını ge-liştirdi. Önderliğin tüm savunmaları bunun için yazıldı. Bunun için ÖnderlikSavunmaları Önderliğin kendisini değil, insanlığı, Kürtleri ve bizi savunmakta-dır. Kime karşı? Kapitalizme karşı, onun şahsında beşbin yılık egemenlikçi sis-teme karşı. Bu noktaları değişik vesilelerle değerlendireceğiz. Çünkü kültüreldeğişimde anlaşılmasında yarar olan bir durumdur bu.

12

Page 20: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

İnsanın Kendi Emeği ve Eliyle Yarattığı Bir Kültür Dünyası Vardır

Kültür olgusu değerlendirildiğinde önemli olan noktalardan biri de kültürdeğerlerinin ilkleri konusudur. Örneğin köy kimin kültürüdür denildiğinde, ne-rede köy varsa, köy onların kültürüdür denilemez. Tarım kimin kültürüdür denil-diğinde, nerede tarım yapılıyorsa, tarım onların kültürüdür denilemez. Tarım ilknerede çıkmışsa onların kültürüdür. Ancak temel insani yaratımlarki, bunlarvarlık gerekçemizdir, toplumsallığımızın özüne şekil veren yaratımlardır. Buyaratımlar evrenselleşirler. Evrenselleşirken de gittikleri her yerde oradan mut-lak suretle bir şeyler de bünyelerine katılır. Bünyeye katılan değerlerden ötürüde, bir yaratım gittiği yerde özünü korumak kaydıyla kendisine yeni biçimlerverilebilir. Böylece de gittiği her yerde ait olduğu insanların kültürel değeri olupçıkar. Kültürel değişim olgusunda "ilkler" olmanın özelliğini unutmadan, bu de-ğişimin toplumsal tarih içinde nasıl geliştiğini anlamak da önemlidir. Toplumsaldeğişim bir anlamda kültürel değişimdir. Bunun tersi de doğrudur.

Kültür insan ürünü bir şeydir, yani insani bir yaratımdır. Biz insanın ihtiyaç-larından bahsettik. İnsanın toplumsal yaratımları evrenselleşebilir de, böyle birkarakterleri vardır. İnsanın toplumsal merkezli temel ihtiyaçları her yerde bir-birine çok benzer. Dolayısıyla bu temel ihtiyaçları gideren yaratımlar neyse ev-renselleşebilir. Onların kimliği yoktur, kimliği insandır. Bir değeri bir halk, bircoğrafya yaratabilir, ona kimlik kazandırabilir, bu değer ona mal edilebilir; an-cak nihayetinde ortaya çıkartılan yaratımların hepsi insani şeylerdir, yani insanyaratımlarıdır. Böyle bir değerlendirme temelinde kültür denilen olguyu değer-lendirirsek ki, kültüre insanın yarattığı her şey dedik, böyle bir tanımlamayı ka-bul ediyorsak, o zaman çok somut olarak insanın tarihsel süreç içerisinde yaşa-dığı gelişmeyi ele alarak değerlendirmek demek, bir anlamda kültür değişimi yada kültürel gelişim değerlendirmesi yapmak demektir. İnsan nasıl yaşamış vehangi tarihsel süreçlerden geçmişse, kültürel değerler de o tarihsel süreçler içe-risinde yeni ihtiyaçlar temelinde ortaya çıkmışlar; o ihtiyaçlar nasıl gideril-mişse, onları izleyerek bir değişim ve dönüşümü yaşamışlardır. İnsanın kültüreldeğişimini bu biçimde izlemek anlamlı ve doğru olandır.

13

Page 21: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Kültürel yaratımlar dünyası insanın doğa içinde yarattığı ikinci bir doğaolarak kabul edilir. Kültür için böyle bir tanımlama da kabul edilmektedir. Çün-kü biz şunu iyi biliyoruz: İnsanın yeryüzünde yarattığı şeyler, yeryüzünde bire-bir olmayan şeylerdir. Her ne kadar hammaddesi doğada varsa da, bunların birkısmı da çok ilginç değişim süreçlerinden geçerek biçim alıyor ve maddi bir ol-guya dönüşüyor. Dolayısıyla bu yaratım tarzı kendisiyle birlikte özellikle günü-müzde yakaladığı seviyeyle doğaya ikinci bir doğa eklemiştir. Bu anlamda in-san kültürel yaratımları sayesinde kendi varlığını doğada ikinci bir doğa halinegetirmiştir. Kurduyla, kuşuyla, ağacıyla, havasıyla, karıyla, fırtınasıyla bir do-ğanın kendisi vardır; bir de insanın kendi emeği ve eliyle yarattığı bir kültürdünyası vardır.

Örneğin bu okulun içerisine bakalım: Burada bir sürü şey görüyoruz. Buokulun kendisi doğaya eklenmiş bir şeydir. Eklendiği için de, buna ikinci doğa-nın ürünü denir. Çünkü bu temeldeki yaratımlar o kadar çoğalmıştır ki hattaegemen sistemler bunu çok abartılı tarzda yapıyorlar, bu insan yaratımı olgularneredeyse ana doğayı yutacak düzeye gelmiştir. Bizim kültür dünyası derkenbahsettiğimiz ikinci doğada böylesi bir durum da söz konusudur. Dolayısıylakültür, doğa üzerindeki ikinci doğa, ama insan eliyle yaratılmış ikinci doğa ola-rak kabul edilir. Kültür açısından bu da bir tanımlamadır, değerlendirmedir.Kültür denilirken, bizim uygun görebileceğimiz tanımlamalar bunlardır. Şim-dilik kültürün de üretken bir gerçeklikten kaynaklandığını, tıpkı doğa ana gibiürünler verdiğini belirtmekle yetineceğiz.

Kültür olgusunda söz konusu insan olduğu için, konuyu daha somut ele al-mamızı sağlayacak temel bazı noktalara değinmemiz daha doğru olur. Kültürünsürekli değiştiğini ve bu değişimin çok tartışıldığını yukarıda belirttik. İnsanlailişkili olduğu için, kültürün sürekli değişmesi gerekiyor dedik. Çünkü insan sü-rekli değişiyor. Kültürde sürekli bir değişim yaşanınca, bu değişimin toplumüzerindeki etkilerini, toplumla olan ilişkilerini nasıl ele almamız gerekir gibi birsoruyla karşılaşırız. Toplum kendisini değiştirince, bunu nasıl kendi kimliğiyleifade edebilir sorusu ortaya çıkar. Ya da burada kimlik nasıl bir değişim ve dö-nüşüme uğruyor sorusu ortaya çıkmış olur. Bir kere insanın değişebilmesi için,toplumsal yapıda uygun koşulların vücut bulması gerekir. Yani insan durup du-rurken belli bir değişimi yaşamaz. Toplumsal diyalektik var. İnsan yapar bunu.Önderliğin Bir Halkı Savunmak kitabında ilk cümle "Toplumsal gerçekliktenkaçmak zannedildiğinden daha zordur" biçiminde formüle edilmiştir. Gü-nümüzde kabul edilen temel tanımlama, insanın toplumsal bir varlık olduğudur.

Kimi araştırmacılar toplumu insanın bir kültürü olarak tanımlıyorlar. Kimi-leri de kültürü toplumsallaşmanın bir ürünü olarak ele alıyorlar. Ama biz top-lumsallaşma olmadan insanın kültürleşemeyeceğini biliyoruz. Çünkü insanlar-da değişimi yaratacak, ürün ortaya çıkartacak, doğaya rağmen var oluşu sağla-

14

Page 22: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

yacak şey, insanın toplumsal bir varlık olarak kendisini var edebilmesidir. Do-layısıyla kültürleşme açısından ilk şart insanın toplumsallaşmasıdır. Çünkü top-lumsallaşma sağlanmadan insanlaşmanın sağlanamayacağını Önder APO çoknet bir şekilde ortaya koyuyor. Fakat toplumsallaşmanın kendisi de bizzat insanyaratımı olduğu için, ona da bir insan kültürü denilebilir. Ancak kültür derkenkastedilen bundan değişik bir şey olduğu için, bu tanım çok kaba ve genel kalı-yor. Konumuzu tam olarak izah etmeye yetmiyor.

Dolayısıyla biz, "Kültür ve kimlik ürünlerinin hepsi toplumsal gerçeklikiçerisinde yaratılır" ilkesini benimsiyoruz. Kimlik kazanma, yaşam yaratma,değişip dönüşme ve doğa karşısında kendini var etmenin ilk koşulu toplumsalolmayı başarmaktır. Bu, kültürleşmeye başlama açısından ilk adımdır. İnsantoplumsuz, toplum insansız olmaz. Bu realite ile toplumsal değişim ve kültüreldeğişimi yan yana izlemek gerekecektir.

Toplumsallığın, analitik akıl dediğimiz ve içinde insanın zihnini ve duygu-larını kullanarak, yönlendirerek, amaç belirleyerek, plan ve proje çizerek, tasa-rımda bulunarak kendisini geliştiremediği bir süreci vardır. Bu dönemdetoplumsal yaşamın birçok ilk'i yaratılıyor. Bilindiği gibi, insanlığın her aşama-sında ilkler çok önemlidir. Bu ilklerin karakterinde en çarpıcı yan, olması ge-rekenlerin olmasıdır. Bir anlamda insanlığın başlangıç süreçlerinde, ilkler olma-sı gerekenler olduğu için ortaya çıkıyorlar. Yani gelişigüzel, birilerinin canı sı-kılmış da yapmış değiller veya bugün olduğu gibi kapitalist şirketlerin daha çokpara kazanmak için kafa patlatarak zoraki yarattıklarına hiç benzemiyorlar. Ka-rakterleri kesinlikle böyle değildir. Bu anlamda ilk kültürel yaratımlar toplum-sal varlığın yaşamı için, onun özüne uygun olarak ortaya çıkıyorlar. Bunun içinhem ilk insan yaratımları, hem de bunlar etrafında bunlarla birlikte oluşan top-lumsal biçim herhangi bir toplum biçimi değildir. Yani kesinlikle gelişigüzelgerçekleşmemiştir. Bir tetiklemeden, ilk emirden bahsedilecekse, bu da kesin-likle doğa yasalarına uyumdur, toplumsal özün devreye girmiş olmasıdır. Top-lumdoğa, toplum-birey ilişkisinin doğruya yakın kurulmuş olmasıdır.

Bu dönemde insanın doğa ve kültür değerleri ile arasında müthiş bir uyumsöz konusudur. Kültür tanımlaması yaparken, 'doğaya rağmen' biçiminde birifade kullanmıştık. Bu anlamda insanların kendi yaratımlarını geliştirmesi açı-sından yapmaları gereken ilk şey, 'doğaya rağmen'i aşmalarıdır. İnsanın doğanınfiziki koşulları olan soğuğunu, karını, kışını ve saldırgan hayvanlarını atlatması,kendini koruması, doğa ürünü olan besinleri bulup tanıması, bu noktada ortayaçıkacak sorunları aşması gerekir. Bunun için ilk toplumsallaşma, ilk yaşam tarzıve bu tarz içerisinde insanların kendi yaşamlarını idame ettirmek için ortaya çı-karttıkları ürünler çok önemli olur. Onlar insanların ilkleridir. Bu noktada Ön-der APO da "İlkler çok çarpıcıdır" diye vurgu yapıyor. Bir de o dönemde, ilklerolması gerekenlerdir, dedik. Belki felsefe ve günümüz bilimselliği açısından bu

15

Page 23: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

çok fazla kabul görmez; ama dönemin ilkleri, bir bakıma olması gerekenler,adeta birer zorunluluk gibidir. Başka bir yol üzerinden de gelişme olabilir, yara-tımlar gelişebilirdi. O zaman da biz bugün böyle bir insandan bahsedemezdik.O zaman farklı bir insanlık ortaya çıkmış olacaktı. O zaman gelişmeler değişikbir rotada gelişirdi. Bu durumda farklı bir duruşun seyrini izlememiz gereke-cekti. Ama üzerinde yaşadığımız bir gerçek vardır. Bunu inkâr edecek değiliz.Bize düşen, bu kanıtlanmış olanı anlamaktır, değerini bilmektir; bugün de buyaşamın mirasına dayanarak birçok noktada kendimizi savunduğumuzu bil-mektir.

İnsan başlangıçta çok zayıf bir varlık olduğu halde yaşayabilmiş ve bugünekadar gelebilmişse, demek ki kurduğu ilk sistem insanları var etmeye en müsaitsistem olmuştur. İlk insanların var oluşu değerlendirilirken, belki de gelinen dü-zeyin gelişmişliğinin insanda yarattığı güvenden de olacak, onları "basit, ilkel,hatta geri" gibi nitelendirmek adetten sayılır. Varsayalım ki bu nitelendirmelerdoğrudur. Maddi olanaklar itibariyle de, zihinsel olarak da bugünle kıyas-landığında tabii ki bir basitlik vardır. O zaman günümüz insanları olarak şu so-ruyu kendimize sorup yanıtlamalıyız: Günümüz olanaklarına rağmen hayattakalmak bu kadar zorsa, ilk insanlık o basitliğine ve bir o kadar da dış koşullarınzorluklarına rağmen, yaşamı hangi temelde başardı? Bu başarının sırrı nediracaba? Hangi kültür veya toplumsal biçim tüm bu zayıflıkları giderdi ki, kesin-tisiz bir insanlık yaşamı var olmayı başardı?

Önder APO bunu komünal toplum olarak tanımladı. Bu yaşam kendi içeri-sinde paylaşımcıdır, özgürlük-çüdür. Bu yaşam kendi içerisinde doğayla uyumiçinde ve doğanın diğer canlılarıyla uyumlu gelişen bir ya-şamdır. İnsanlar uzunbir süre göçebe halinde yaşıyorlar. Bu yaşamda ihtiyaçlar en doğal haliyle karşı-lanıyor, gideriliyor. İlk kültürleşme insanlar açısından böyle gelişiyor. İnsanlı-ğın kültür değerleri, araştırmaların ortaya çıkarttığına göre, bu kök üzerindeoluşmaya başlar. Kültürleşme ya da insanın kendini var etme gerçekliğindenbahsederken, herhangi bir kültürleşme ve toplumsallaşmadan bahsetmiyoruz.İnsanları var etmeye sevk eden ve bir anlamda olması gereken komünal toplum-dan, onun komünal kültüründen ve kimliğinden bahsetmiş oluyoruz. Kültürelvar oluş ve yaşam tarzının doğanın zorluklarına rağmen ilk dönemlerdeki ger-çekleşmesi tüm kültürel tarihimizin temelini döşemiştir. Temel orada atılıyor,ondan sonrasında da toplumsallık bildiğimiz tarihsel süreçler içerisinde değişimve dönüşüm yaşayarak günümüze kadar geliyor. İşte tüm zorluklara rağmen in-sanlaşmanın başarısındaki sır bu yaşam kültüründe gizlidir. Bize insanlaşmabunsuz mümkün olmazdı gibi geliyor. Zaten bu kanıtlanmış bir durumdur. Buişe niyetlerimizi karıştırarak, keşke gerçekleşen biçimiyle değil de bilmem nasılolsaydı diyecek olanağımız ve lüksümüz olamaz. Toplumsal tarih ve kültür bu-na izin vermiyor.

16

Page 24: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Bunları neden bu biçimde vurguladık? Çünkü kültürdeki değişim diyalek-tiği toplumsal değişimin paralelinde oluyor. Neden bu böyledir? Çünkü kültürderken insanın kendi yaratımlarından bahsediyoruz. Kültür ürünlerinin de-ğişmesi, insan değişiminin somutluk kazanmasıdır. İnsanın kendi yaratımları dainsanın kendi ihtiyaçlarına verdiği cevaplar temelinde gelişiyor. İnsanlar durupdururken yaratmazlar veya toplum keyfi öyle istediği için yaratmaz. Doğadaböyle bir şey olmadığı gibi, toplumsal gerçeklik içerisinde de yoktur. İhtiyaç-ların dayatıcılığı olmazsa hiçbir şey yaratamazsınız. Yaratsanız bile kimseye ka-bul ettiremezsiniz, toplumsallaşamazsınız. Toplumsallaşmadıkça da elbette kül-türel bir varlığa dönüşmez, alıcısı çıkmaz, kabulleneni olmaz.

Kültür aynı zamanda kalıcılığı da ifade eder. Bazı kültürel değerler bir sü-reç için gerekli olan ürünler olduklarından geçicidirler. Bazıları sadece dar birgrup içindir, dar bir toplumsal örgütlülük içindir. Ama asıl kültür gerçeği der-ken, kalıcı ve karakterinde toplumsal yanı güçlü olgulardan bahsediyoruz. Yanidoğa ile insan ilişkisinde insana yaşama olanağı sağlayan ve toplumun kendiiçerisindeki zorluklarına rağmen insanı toplumunun bir üyesi yapan değerlerbütününden bahsediyoruz.

İnsanın İhtiyaçlarını Giderme Çabası Kültürel Değişimin Temelidir

Kültür ürünlerini insanla bağlantılı olarak iki ana başlık biçiminde ele ala-biliriz. Kültürel değişim içerisinde ağırlıkta kalıcı olan değerler vardır. Bazıtoplumsal yaratımlar da dönemsel ihtiyaçları karşılamak için ortaya çıkmış-lardır dedik. Yaratılmasına sebep olan ihtiyaçlar giderildikten sonra da ortadankalkmış ya da biçim değiştirmiş kültür ürünleri söz konusudur. Kalıcı olanlartoplumsal gerçekliğin özüyle çok sıkı bağlantı içinde olmayı ifade ederler. Bun-lar toplumu var eden, onu bir arada tutan ve devamlılığını sağlayan şeylerdir.Başka bir deyişle kalıcı olgulardır. Örneğin paylaşım, toplu yaşama alanları ola-rak köyler ve kasabalar, konuşma yani dil, düşünce vb. olgular kalıcı şeylerdir,insanla birlikte vardırlar. Bir de toplumun temel özelliği olan sürekli değişim vedönüşüme paralel olarak değişen şeyler vardır. Bir yerleşim biçimi olarak köyve şehir belki değişmez, bir arada yaşam olgusu değişmez; ama köy büyüyüpküçülebilir, evlerin mimarisi değişebilir, evleri yaparken insanların kullandığımalzemeler değişebilir. Bu değişim kendisiyle farklı bir biçim yaratabilir. Budeğişim o yapıyı dayanıklı ya da zayıf kılabilir. Bunlar da kültürel yaratımlardır.Kültürel değişim içinde ele alınabilirler.

Bu olgular da insanları etkiler. Örneğin bir yerde taştan ev yaparsanız, bueylem kendisiyle birlikte farklı bir yaşam alanı, üretim alanı ve farklı ilişkilergeliştirir. Ağaçtan ev yaparsanız, bu çok farklı şeyler gerektirebilir. Ağaçtan ev

17

Page 25: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

yapmak için testere önemli bir araçtır. Taştan ev yaparken de balyoz önem kaza-nır. O zaman ağaçtan ev yaparken, testere yapımı bir kültür olarak ortaya çıkar.Taştan ev yaptığınızda da balyoz yapma kültürü gelişir. Bütün bunlar zincirlemebir şekilde insanların duygularını, düşüncelerini, emeklerini, emek süreçlerinive toplumun kendi içerisindeki ilişkilerinin hepsini etkiliyor. Örneğin ormanınhiç olmadığı bir yerde testere pek bilinmez. O zaman bu araç kimsenin işine ya-ramaz. Taşın olmadığı bir yerde de belki balyoz bilinmez. Bu araçların ortayaçıkması için yaşamda kendilerine ihtiyaç duyulması gerekir. Burada şu ortayaçıkıyor, bunlar Marksist teoride çok çözümlenmiştir: İhtiyaçlar kültürel ürün-lerin ortaya çıkması için belirleyici olmaktadır. Engels'in deyişiyle, ihtiyaç keş-fin anasıdır.

Coğrafyaya, ihtiyaçlara, toplumsal değişim ve dönüşüme göre bir de böyledeğişen kültürel ürünler ve yaratımlar vardır. Değişenler içerisinde bir kısmıyok olabiliyor, yani ortadan kalkabiliyor. Bu değerler içerisinde sürekli bir de-ğişimi yaşayanlar olabiliyor. Örneğin üretim araçları sürekli değişen kültür de-ğerlerimizdir. Kültür içinde üretim tarzı ve araçları sürekli değişen yaratımlar-dır. Toplayıcılık ve avcılıkla ilk üretim işine başlayan insanlığın, günümüzdefabrikalarda ne tür ürünler ortaya çıkardığını biliyoruz. İnsanlık tarımda eliyletoprak kazmaya başlamışken, bugün traktörlerle artık büyük tarlaları tarımaaçabiliyor. Bu anlamda kendi içerisinde sürekli bir değişimi yaşayabiliyor.

Kültür ürünlerinde değişim için toplumsal ihtiyaçların dayatıcı olması veinsanların bunun farkına varması gerekiyor. Bu değişimin nasıl tanımlanacağıve hangi tarzda değerlendirileceği sorunlarıyla karşılaşmış oluyoruz. Bu, kül-türün ideolojik alanıyla ilgili bir durumdur. İhtiyaç olarak ortaya çıkan durumtoplumun herhangi bir tabakası ve sınıfı için neyi ifade eder sorunu, her dönem-de en ciddi kültürel olgu olur. Bu değişim nasıl tanımlanacaktır? Bu değişim na-sıl ve nereden ele alınacaktır? Burada kültürün nasıl değişeceği olgusu ön planaçıkar. Toplumsal yaşam ve ilişkilerde değişimin kendisi doğal bir süreçtir. Busürekli oluyor, ama bunun kültürleşmesi konusu ve nasıl değiştirileceği çok ö-nemlidir.

Kültür olgusunda değişim ilkesinden bahsettik. İnsanın ihtiyaçları te-melinde doğan boşlukları, gereksinimleri gidermesi çabası kültürel değişimintemelini oluşturur. Ama bunları nasıl değiştireceği konusunda yine insanın ya-rattığı kültür ürünleri, kimliğini ifade eden maddi ve manevi değerler önemli o-randa belirleyici rol oynar. Yani kültürel değişim ihtiyacını da yine kültürel ya-ratımların karakteri tayin eder.

Şimdiye kadar insanlık temelde iki değerler sistemi yaratmıştır. Bunlardanbirincisi, insanlaşmayı var eden, insanın bir varlık olarak dünyamız üzerindeyaşamasını sağlayan komünal değerler sistemidir, başka bir deyişle komünalkültür değerleridir. Biz bu sistemi ve değerler dünyasını günümüzde komünal

18

Page 26: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

demokratik duruş olarak tanımlıyoruz. Diğer bir yaratım biçimi ise, devletçi veiktidarcı egemenlikli toplum dediğimiz şekilleniştir. Dolayısıyla bu iki biçimveya sistem, yaratılan kültür ürünlerinde ve değerlerinde karakterleriyle kendi-lerini ifadeye kavuştururlar. Şöyle bir gerçeklik vardır: İster komünal toplum dö-neminde, ister devletçi toplum döneminde yaratılmış olsunlar, bütün değişim vedönüşümler nihayetinde insanların ihtiyaçları içindir. Bu anlamda özellikle in-sanların somutlaştırdığı kültür ürünleri toplumsal bir ihtiyacın sonuçlarıdır.Ama toplumsal sistem içerisinde bunların nasıl tanımlandığı, ne biçimde değer-lendirmeye tabi tutuldukları, insanların hizmetine ne biçimde koşturulduklarıen önemli hususlar olmaktadır. Çünkü bu ilke toplumsal tarz dediğimiz gerçek-liği ortaya çıkarır.

Devletçi toplum kültürüyle komünal toplum kültürü arasında farklılıklarvardır. İşin özünde her ikisi birbirine kökten karşıttır. Burada şöyle bir gerçek-lik ortaya çıkar: Biz kültür derken, çok genel olarak iki kültürden bahsediyoruz.Bir insanın günümüzde komünal demokratik duruşuna yol açan değerler siste-mi, bir de toplumun devletçi şekilde saptırılmasından sonra biraz da zorla yarat-tığı şeyler olarak değerlendirebiliriz. Bu, tıpkı doğada her şeyin düalite biçi-minde var olması gibidir. Böyle bir tanımlama yapmak, en genel anlamda kültü-rü sadeleştirme olarak belirtilebilir. Dolayısıyla kültürel yaratım dünyasını biryönüyle bu biçimde somutlaştırmaya çalışabiliriz.

Toplumsal yaşamımızı devam ettirirken, çok zengin pratikler ve üretimlergerçekleştiririz. Ancak bu pratik ve üretim zenginliğinin insanla ilişki biçimi veinsan pratiği sonucunda ortaya çıkan kültür ürünleriyle insan arasında kurulanmekanizma kendi içinde temelde iki karakterde işler. Bu da iki kültürün varlı-ğını ifade eder. Kültürü temelde komünal demokratik toplum kültürü ve devlet-çi toplum kültürü tarzında ayrıştırırken, aslında bahsedilen, maddi ve manevikültürün insanla arasında kurulan ilişki biçimidir. Her kültür değeri toplumsalyaşama destek versin diye yapılır. Kimsenin malı olmaz. Toplumsal bir organi-zasyon vardır; bu organizasyonun işlemesi için gerekli olan değerlere maddi vemanevi kültür değerleri ihtiyaç duyulur. Ancak bu ihtiyacı karşılayan değerler-le insan arasında kurulan bağ kültürün karakterini belirler. Örneğin saban veyatraktör tarım için icat edilmiş kültürel araçlardır. Toplumun açlık sorununun gi-derilmesine katkı yaparlar. Buraya kadar sorun yoktur. Ama bu araçların neredenasıl kullanıldıkları sorusunun cevabı, bu kullanmanın komünal kültürü müyoksa devletçi kültürü mü ifade ettiğini ortaya çıkarır. Bir neolitik köyünde sa-ban tarlada kullanılıyorsa, kullanma biçimine ve onu kullanan insanlarla bu sa-ban ilişkisine bakarak, ortaya çıkan ürün tüm köyün ise, saban komünal demok-ratik kültür temelinde kullanılıyor deriz. Tersine ağanın tarlasını veya kapitalistbirinin çiftliğini sürüyorsa, o zaman bu araç devletçi ve egemenlikçi kültür içinkullanılıyor deriz.

19

Page 27: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Yalan Kültürü Etrafında Dönen Her Şey Devlet Kültürüdür

Burada şu önemli gerçek ortaya çıkıyor: Bir araç veya herhangi bir değeriçin bu devletçilerin ya da komünlerindir denilemez. Nasıl kullanıyorsak o ö-nemlidir. Hepimizin bildiği gibi, saban komünal toplumun hâkim olduğu döne-min aracıdır. Ama bu araç daha sonra köle ve feodal efendilerin tarlasını sürdü.Kapitalist çiftlikleri sürdü. Bu, toplumsal ilişkilerde ne demektir? Özel mülki-yet demektir. Demek ki kültür değerlerinin kendisi değil, kullanılma biçimi çokönemlidir. O zaman şunu da söylemek gerekir: Nasıl ki neolitiğin sabanı özelmülkiyetle efendilerin oluyorsa, efendilerin elindeki özel mülkiyet kültürü dedeğişebilir. Çünkü kültür ürünleri yapıldığında, onların yapısına özel mülkiyetaşısı yapılmıyor. Tüm ürünlerin bünyesinde toplumsal yaşama cevap olma to-humu vardır. İşledikçe ürün veriyor, insan hayatını yaşanır kılıyor. Buna rağ-men kültürün neden özel mülkiyet adı altında bünyesi değiştiriliyor denilecek-tir. Bunun cevabı, "büyük toplum yalanı"dır. Egemenler büyük yalanlarla bunuyapıyorlar.

"Büyük toplum yalanı", bildiğimiz kadarıyla bir Önder APO tarafından ya-pılmış bir kavramlaştırmadır. Komünal demokratik kültürün ve yaşamın saptı-rılıp egemenlik altına alınmasının yol ve yöntemleri için kullanılmıştır. Bu ya-lanlarla kültür olmayan, ama kültürmüş gibi birtakım etkili şeyler yaratmış-lardır. Öyle ki, bu yaratımların hepsi gereksiz ve toplumsal yaşamın bünyesinibozan fazlalıklardır, insanlık kültürü değildir. Devletçi toplumun toplumu tüke-tirken karşı koyuşlar ortaya çıkmasın diye ve çıktığında da etkisizleştirilmeleriiçin yaratılmıştır. Bu çok önemli bir konudur. İnsan yaşamındaki yalanlarımitolojik, dini, felsefi ve bilimsel olanları çıkarırsak, geride komünal toplum-sallığın kendisi kalır. Yalan kültürü nasıl işliyor? Bunun için günümüzü örnek-lendirmek gerekir. Çünkü "yalanın güzeli" günümüzde söyleniyor, yaşanıyor.Sistem çok biçimsel ve makyajlı olduğu ve imaja önem verdiği için, yalanlarıda makyajlıdır, boyalıdır.

Şunu demek istiyoruz: Teknoloji ve bir üretim yeri olarak yaratılanlar birsınıfın, bu arada kapitalistlerin olamaz. Zaten insan kültür ürünlerini başındaegemenler yaratmak için yapsaydı ya da bu egemenlik oluşumu kültürel değişi-min karakterinde olsa ve değişimin doğal bir sonucu şeklinde ortaya çıksaydı,bu gelişme ilk toplumsal dönemde de olurdu. Ama binlerce yıl yaşanmış komü-nal toplum gerçeğin hiç de böyle olmadığını gösteriyor. Her gelişme tüm insan-

20

Page 28: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

lığına aittir. Yalanlar işte bu temel ilkeyi bozmak için devreye giriyor. "Bilim veteknoloji kapitalistlerindir, onlar yapmıştır" demek yalan kültürüdür. İnsanlarıbuna inandırmak için yapılanlar yalan kültürüdür. Üretilen bu yalanların top-luma ulaştırılması için geliştirilmiş yol ve yöntemlerin içinde yalanlar vardır.Daha somut olarak belirtirsek, meşru savunma dışında geliştirilen şiddet, baskıve devlet adındaki kurumların işlevsellik tarzı, iktidar, aşırı tüketim, bencil duy-gu ve düşünceler, kadının karılaştırılması, tüm toplumun karılaştırılması vb.şeyler "büyük toplum yalanı" ile yaratılmış insanlık dışı kültürdür. Bu kültür ge-reksizdir, fazlalıktır. Bu yalan kültürü etrafında dönen her şey devlet kültürüdür.Bu çarkın dönmesinde çıkarı olanlar da devletçilerdir. Bu bakış açısıyla kültüreldeğerlerin maddi ve manevi olanlarına bakıldığında, iki ayrı kültür dünyasınınolduğu görülecektir. İçinde bulunduğumuz süreçte en büyük kültür, bu iki ayrıkültür dünyasını birbirinden ayrı görecek bir düşünce kültürüne kavuşmaktır.

Kültür ayrıştırmasına ve sadeleştirmesine bir de yaşamı var eden pratikalanların özgünlüğünde gidebiliriz. Bu alanlara kısaca bakalım. Kültür çok ge-niş bir alan olduğu için, her değişim kültürün bir boyutunu temsil eder. Örneğinkültür yaratma açısından ekonomi kendi başına bir alandır. Bu alan daha çok in-sanların beslenme ve üretim gerçekliğiyle ilişkili bir durumdur. İnsanların eko-nomik faaliyette bulunurken, bu alan özgülünde giderdiği ihtiyaçlar ve bu ihti-yaçları gidermesi için yarattığı araçlar bu alanın kültürünü ifade ederler. En ge-niş ve önemli sahalardan biri budur. En hızlı değişime uğrayan da bu sahadır.Üretim araçlarının toplumsal yaşamda oynadıkları rol çok çözümlenmiştir. İn-san zihniyetinin birebir yansıyarak pratikleştiği bir alandır. Toplumsal biçim da-ha çok ekonomik kültürün biçimiyle şekilleniyor denebilir.

Örneğin devletçi toplum en fazla ekonomik alanı ele geçirip, bu sahada or-taya çıkan ürünler üzerinde egemenliğini kurarak toplumu denetimine almayaçalışır. Çünkü ekonomik alan kültürleşmesi, toplumsallaşmanın ve dolayısıylakültürleşmenin temelini döşeyen beslenme ihtiyacını karşılar. Toplumsal temelolması da bundan dolayıdır. Örneğin diğer tüm kültürel yaratım sahaları kendi-ni bu alanda kanıtlayarak ne kadar iyi olduklarını ispatlamaya çalışırlar. Eko-nomik kültürün büyümesi, toplumsal yaşamın önemli oranda rahat yaşanması-na yol açar. Sistemlerin toplumu yürütüş tarzı ve kültürel karakterine göre, busahanın kullanılması kültürel değişimde her zaman önemli bir gerekçe olmuş-tur. Marksist teori ve mücadele biçimi buna örnektir. Kapitalizmin bu kültürütoplumsal değişime karşı ne ölçüde engel haline getirdiği ve biyo-iktidar dü-zeyinde kullandığı iyi bilinmektedir. Son yıllarda Kürt halkına karşı arkasınaABD'yı almış Fettullahçılarca yürütülen mikro ve makro krediler, kömür vemakarna dağıtımı buna örnek olarak verilebilir. Kısacası kültürü değiştirmek is-teyenler de, değişmesini istemeyenler de bu önemli kültür yaratma sahasına vebunun olanaklarına yönelmişlerdir.

21

Page 29: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Güzel Olan Sanatsaldır

Yine sanat, kültür ürünlerinin kendisini en rafine haliyle dışavurduğu biralan olması itibariyle biraz daha farklı değerlendirilebilir. Sanatla insan kendiduygu ve düşüncelerini biçimlendirir. Bilindiği gibi kültürün komünal değerifade edebilmesi için toplumsal yaşamın özgür ve eşitlikçi karakterini esas ala-rak yapılan her değeri doğru, yararlı ve güzel olması temel kıstastır. Tüm bu özel-likler insan yaratımlarının içinde yan yana olur. Bütünlüklü tarzda kültürel ürün-lerin değerliliğini ortaya çıkarır. Buna bilimsellik, etik ve estetik değerlerin birdeğeri ifadeye kavuşturması diyoruz. En fazla kültür olmayı başarmış ürünlerbu üç temel özelliği en güçlü barındıranlardır. Tabii doğru, yararlı ve güzel kav-ramları daha çok felsefi konulardır. Burada neye ve kime göre sorusu önem kaza-nıyor. Hangi ölçüleri esas alarak bir değere doğru, yararlı ve güzel diyoruz? Yu-karda da belirttik: Toplumsallığın komünal özünü esas alarak bunu yapıyoruz.Bu düşünsel yaklaşımdan hareketle, toplumu bitiren ve insanı öldüren araçlardışındaki hemen hemen tüm araçların yapılması gayesi doğrudur. Bunlaryaşamın gelişmesine ve kolaylaştırılmasına vesile oldukları için yararlıdırlar.

Bir değer eğer bu iki ilkeyi bozucu rol oynamıyorsa, yararlılığı kul-lanıldıkça artıyorsa güzeldir. Güzel olan sanatsaldır. Bilindiği gibi sanat veyasanatsallık sadece müzik, resim tiyatro gibi üretim alanları geçerli değildir. Butemeldeki sanata en rafine sanatsallık diyebiliriz. Sanatsallık insanlığın özündevardır. Çünkü her insanın en güzeli bulma, ortaya çıkarma ve yaşama isteği veamacı vardır. Bunun için her insanın eyleminde bir sanatsal yan bulunmaktadır.Kültür değerlerinde sanatsallığın ya da felsefede dile getirildiği gibi estetik ya-nın özgünlüğü, bunu ifade eden yaratımının bir benzerinin olmamasıdır. Yanisanatsallık tümüyle insana özgü bir özelliktir. Kültür değerlerini doğadaki diğertüm değişimlerden ayıran en temel özellik sanatsallık dediğimiz yandır.

İnsan yaşamak için doğada birçok eylemde bulunur. Kendine ait bir hareketve değişim şekli vardır. Ancak bu insan uğraşlarının hemen hepsinde doğadanve diğer canlılardan bir etkilenme ve uyarlama da vardır. Örneğin beslenme bir

22

Page 30: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

canlılık kanunudur. Hayvanlar da beslenir. Savunma yine böyledir. Barınma yi-ne bir doğa olayı gibi her canlının bir faaliyettir. Kuşkusuz insan bunları yapar-ken çok değişik süreçler pratikler ürünler temelinde bunu yapıyor. Ama sanat-sallık dediğimiz olay, bir doğa kanunu gibi her canlının faaliyeti değildir. Örne-ğin sesin beste olması, renklerin bir tabloda resim halini alması, kimi davranışve mimiklerin tiyatro olması vb. kendiliğinden olmayan, insanlarca yapılan bireylemdir. Bunun için sanatsal bir dil vardır. Zaten ilk insanlar kendi farklarınıifade ederlerken, bugün sanat dediğimiz dışavurumları kullanmışlar, dans et-mişler, ilginç seslerle sevinçlerini dile getirmişlerdir. Sanat konuşma dilindenönce insanlar arasında anlaşma kültürü olarak kullanılmıştır denilebilir. Sanatlainsan bir yaşamın sevinçlerini, hüzünlerini, acılarını dile getirir. Sanat duygu vedüşünceleri hem biçimlendirir, hem de insanın yaşadıklarını dışa yansıttır.

Sanatın bir özelliği de yaşama dair olan her şeyi kendi konusu olarak gör-mesi ve değerlendirmesidir. Bunun için birçok yerde kültür ile sanat neredeyseaynı anlama gelecek biçimde kullanılır. Sanata önem vermek, güzelliğe önemvermektir, insana önem vermektir. İnsan en güzeline layıktır. Bizde de kültür vesanat yan yana kullanılır. Bu, sanata yüklediğimiz anlamla ilişkilidir. Kültür de-ğerlerinin kimlikleşmesinde bu anlamda sanata çok rol düşüyor. İnsanın ken-dinden doğaya kattıklarının, insani olanların hepsinde sanatsallık vardır. Kimin,hangi toplumun doğaya ne kattığını öğrenmek için de sanat gereklidir. Örneğinbirçok şey asimile edilip tanınmayacak kadar başkalarına mal edilebilir. Bu sa-dece sanat değerlerinde mümkün değildir ya da oldukça zordur.

Sanat konusunu ele alırken belirtilmesi gereken bir şey de, yukarıdaki ta-nımlamaya uymayan, ama sanat gibi duran ürünlerdir. Bunun nedeni yine ko-münal toplum ve devletçi toplum kültürleri arasındaki öz farkıdır. Devletçi top-lum da kendi farkını en fazla sanat ürünleriyle ortaya koymaya çalışır. Onlar dadevleti var eden hangi yaratımlarsa, onları sanatsallık olarak insanlığa sunarlar.Belki farklı bir tartışma konusudur, ama devletin kendini hâkim kılmaya ça-lıştığı köleci dönemde bu işi sanatla egemen kıldığını söylemek abartı sayılmaz.Örneğin mitolojideki edebi dil, zigguratların mimarisi, heykel olarak putlar bu-na örnek verilebilir. Bu güçler kendi zulüm ve işkencelerini de sanatsallıkla in-sanlara güzel diye sunmuşlardır. Tıpkı bugün bireyci tiplerin sanatın vazgeçil-mez karakterleri olarak topluma idol diye sunulmasında görüldüğü gibi.

Sanat ürünlerinde kullanılan duygu, düşünce, dil, şekiller, nesneler ve renk-ler gibi sanat ürünün ortaya çıkması için gerekli araçlar da kültürel olarak top-lumların kimlikleriyle ilişki içindedirler. Her coğrafyanın ve toplumun sanatsal-lığını en uyumlu veren araçlar vardır. Örneğin müzikte seslerle enstrümanlararasındaki uyum gelişigüzel olmaz. Mey ve ney Batı seslerine, ritimlerine fazlauymaz. Saksafon da Doğuluların sesleriyle ritmik yapısına fazla uyumlu ol-muyor. Yani her kültürün kendi sanat biçimi ve ürünleri vardır.

23

Page 31: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Siyaset Toplumsal Yaşamı Yönetme Görevini Yerine Getirir

Siyaset dediğimiz kültürel alan insanların kendi toplumsal sistemleri içindekarşılaştıkları sorunları giderme, üretim alanları ve toplumsal tabakalar arasın-da koordine mekanizmasını oluşturma, buna yöntem geliştirme alanı olarak de-ğerlendirilebilir. Siyasi kültür anlaşılmaya en muhtaç alan olmaktadır. Tüm kül-tür alanlarını hep birlikte insanlığın motoru olarak ele alırsak, siyaset bu moto-run şoförüdür. Siyaset alanına kültürel yaratımlar dünyasının şoförlüğü benzet-mesini yaparken, bunu çok fazla kişiselleştirdiğimiz, çok fazla iradeleştirdi-ğimiz, diğer alanların inisiyatiflerini siyasete yüklediğimiz anlamı çıkmasın. Bubenzetmeyi rolünün daha iyi anlaşılması için yaptık. Siyaset toplumsal yaşamıörgütler, biçimlendirir, işbölümlerini düzenler. Yani kültürümüzden daha iyifaydalanmak için yaptığımız iş oluyor. Toplumsal yaşamı yönetme görevini ye-rine getirir. Bir hizmet alanıdır. Siyaset, insanın toplumsal yaşamı içinde kül-türel ürünlerini yaratırken, bu yaratım sürecinin planlı, amaçlı ve hedefli ol-masının yanında, kısa, orta ve uzun vadede en az emekle en çok ürün, en azürünle en mutlu yaşam, emek süresi ve zorluklarına göre toplumsal paylaşım veadaleti sağlama faaliyeti olarak değerlendirilebilir.

Siyasi kültürün toplumsal yaşamda görevlerini yerine getirerek katkısınıngerçekleştirilmesi konusunda insanlarda bir duyarsızlık vardır. Aslında her in-san siyasi bir kültüre sahiptir. Plan, amaç ve hedeflerden bahsettik. Her insandabunlar mevcuttur. Siyaset alanında konuşulacak o kadar çok şey var ki, tartış-mamızı buna boğmadan kısa bazı hususları dile getirerek yetinelim.

Birincisi, siyaset kültürlerin birbirinden en net olarak ayrıştığı alandır. Birinsanın toplumsal işbölümlerine, kültürel ürünlerin paylaşımı ve kullanılması-na yaklaşımı, onun dünya görüşünü hemen ele verir. Komünal olup olmadığınet olarak ortaya çıkar.

İkincisi, devletçi toplumun en fazla hâkim olduğu toplumsal alan siyaset-tir. Devlet iktidarlarından çok çekmiş toplumsal kesimlerin hafızalarında, siya-set eşittir iktidar veya devlet gibi bir yanılsama vardır. Toplum yeterince bilin-cinde olmasa da, devlet ve iktidar adı altında yalan söylendiğini hissediyor. Biryere kadar bunun farkındadır. Siyaseti de bu yalan mekanizmasıyla tanıdığı için

24

Page 32: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

kendi işi olarak görmüyor. Bu da toplumsal kesimlerin siyasete uzak kalmaları-na yol açıyor. Aslında tanıdığı devlet ve iktidar siyasetidir. Komünal demokra-tik toplumun da bir siyaseti vardır. Örneğin PKK siyaseti böyledir. PKK özgür-lük, demokrasi ve adalet için siyaset yapıyor. Bu erdemlere inanan insanları biraraya getiriyor. Onların dili ve yüreği olmaya çalışıyor. Siyasette yapılması ge-reken ilk şey, siyaseti iktidar güçlerinin elinden almak, en azından alternatif si-yaseti geliştirmek olmalıdır. Bu anlamda toplumun en fazla da siyasileşmesineihtiyaç vardır. Siyasetsizlik veya siyasetten uzak durmak demek, "Şimdi beye-fendiler ve hanımefendiler de var; ben şu kadar çalıştım, şunu yarattım. Bunune yapalım, nereye bırakalım" deyip emeğini egemenlere teslim etmek demek-tir.

Üçüncüsü, siyasetin emeğin korunup geliştirmemesi ve topluma yaydırıl-masıyla direkt bir ilişkisi vardır. Bunları belirtirken, içimizde bazı arkadaşların"Yöneticilik benim karakterim değil, ben yönetim olmak istemiyorum" demele-ri aklıma geldi. Bu arkadaşların tutumlarının bizi sadece hareket olarak değil,bir halk olarak da nereye götürdüklerine bakalım.

Dördüncüsü, bu konuda komünal demokratik siyasetin, toplumsal siyasetinmerkezi koordinasyonu görev ve sorumluluğunun yerine getirilmesi gibi birözelliğinin var olduğunun bilinmesidir. Yani tüm toplumun ortak eğilimlerininsözcüsü olarak, uzlaşan veya uzlaşmaz çelişkilerin koordine edilerek, toplum-sal yaşamın dengede yürümesini sağlama görevinin olduğunu bilmektir.

Siyaset kültürü içinde komünler, meclisler, partiler, dernekler, sendikalargibi kurumlar, örgütleşme alanları vardır. Din önemli bir siyasi alandır. Siyasiçalışmalarda kullanılan birçok deyim ve kavramın din kökenli olduğu biliniyor.Siyasetin çalışma yöntemi esasta dinlerin çalışma tarzından çıkmıştır. Dini kişi-liklerin ve partilerin etkili olmasının bir nedeni de bu çalışma biçimlerine hâkimolmalarıdır.

25

Page 33: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

26

Page 34: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Dil ve Düşünce Alanı İçinde Kültürel Zenginliğin En RahatBulunabileceği Alandır

Yine kültürün kendisini içinde en geniş biçimde ifade edebildiği dil ve dü-şünce ayrı bir alandır. Bir insanın düşüncesinde ve dilinde yaşamın diğer alan-larına ait kültürel değerler bulunabilir. Bunun için kültürü ele alıp değerlen-dirmeye tabi tuttuğumuzda, insanların bütün kültürel zenginliğini içerisinde enrahat bulabileceğimiz alan düşünce ve dil alanıdır diyebiliriz.

İnsan bütün yaratımlarını düşünerek yapıyor, yaptığı bütün ürünler düşün-cesinde bir yansımaya kavuşuyor. Belki bir topluluk veya herhangi bir grup ken-di zihniyetinde tüm yaratımları tanımlamaya kavuşturmuyor olabilir; ama ogrup ya da o topluluk, dilinde ve düşüncesinde kendi tarihsel geçmişinde yarat-tığı bütün ürünlerin izlerini taşır. Tümünü olmasa da, bunların çok önemli birkısmını dilinde ve düşüncesinde izleyebiliriz. Dolayısıyla bir toplumun kültürelürünlerini ele alacak olursak, onun düşünce dağarcığını ve dilini çözümlemeyetabi tutarken, bu toplumun hangi tarihsel süreçlerden geçtiğini, neler yarattığınıve nasıl bir değişim yaşadığını çok rahatlıkla izleyebiliriz. Bu anlamda da kül-türel ürünleri yaratım ve değişim açısından anlaşılır kılmak ve sadelik içindedar da olsa değerlendirmek, daha çok bu iki alan üzerinden mümkündür. Kültürtanımlaması yapmak ve konumuzu anlaşılır kılmak için dile getirebileceğimizönemli bir nokta da bu oluyor.

Kültür-düşünce, kültür-dil ilişkisi toplumların kimliklerinin farklılıklarıaçısından da önemlidir. Her halkın ismi ile dilinin aynı olması da bundan kay-naklanıyor. Lisan insan ilişkisinin önemini vurguluyor. Kürtçeye düşmanlıkbundan dolayıdır. Türkiye Devleti neden Q, W, X harflerine düşmandır diye hiçmerak ediliyor mu? Sanırım dillerde kimi sesler ve bu sesleri simgeleyen harf-ler sadece bir halka ait oluyor. Bunu hiçbir yerde okumadım, ama bana mantık-lı geldiği için paylaşmak istiyorum. Ne kadar bilimsel ve tarihsel olur, bilmiyo-rum. Kürtçe dilinde de bu üç harf tam Kürt sesleridir. Dikkat edilirse, bir kişiasimile olmuş olsa bile, Türkçe konuşup K ve V harflerini kullandığında, Kürt-

27

Page 35: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

çedeki Q, W ve X seslerini çıkarır. Eğer Kürtler bu üç sesi unuturlarsa veya gırt-lak yapıları bunları çıkaracak özelliğini kaybederse, Kürtçe o zaman tümüyleortadan kalkar. Sanırım devlet bunun için Kürtçeye, ama özellikle bu üç sesedüşmandır.

Kültür açısından diğer önemli bir nokta da, sıkça vurguladığımız gibi, kül-türel ürün ve toplum ilişkisidir. Bireylerin kültürü olmaz. Birey kendi başınakültür yaratamaz. Çünkü insan toplumsal bir varlıktır. Birey toplum içinde şe-killenir. Toplum kolektivizmi, ortaklığı ifade eder. Bir insanın toplum içerisindebir şey ifade edebilmesi için, önce o topluma katılması gerekir. Bir insanın top-luma katılması demek, o toplumdan etkilenmesi demektir. Yani diğer insanlar-dan etkilenmesi demektir, diğer insanlardan güç alması demektir, kendi gücünüdiğer insanlarla paylaşması demektir. Kültür olgusunu ele alırken, toplumsalgerçeklik açısından bir de böyle değerlendirme yapmak mümkündür. Dolayı-sıyla bir toplumun kültürünün bütün zenginliklerini bir insanın yaşamında ya dazihniyet kalıpları içerisinde değerlendirmek zor bir mesele oluyor. ÖrneğinKürtlerin kültürel geçmişlerini, tarihsel süreçlerinin tümünü salt bir insanın du-ruşundan yola çıkarak tanımlayamayız, çözümleyemeyiz. Bir insanın duruşu birnoktaya kadar o toplumun yaşadığı kültürel düzeyi ve geçmişini ele verebilir. Otoplumun yaşadığı önemli süreçleri o insanın duruşunda, konuşmasında, zihni-yetinde, üretim biçiminde değerlendirebiliriz. Ama bu çok dar bir çözümlemeolur.

Kürt bireyleri olarak içinde yaşadığımız süreç toplumumuzun içinden geç-tiği süreçten kopuk değildir. Ancak bundan ne kadar etkilendiğimiz ve buna nekadar katıldığımız, bireyler olarak yaşam kültürümüzü belirler. Çünkü öğren-mek yaşadığımız süreçte oluşur. Toplumsal yaşam öğretir. Tarihin tümü toplum-da mevcuttur. Birey bunun ne kadarını öğrenebilir? Burası biraz çelişiktir tabii.Her insan kendi başına bir şey yaşamaz. Toplum bir şey yaşar, insan bunun içe-risinde etkilenir, onun bir yansıması olarak bireyin duruşunda dışavurur. Onuniçin de kültür tanımlaması toplumsal gerçeklik temelinde yapılır ve kültür top-lumsal etkinliğin sonucunda oluşur, birey bunun içinde şekillenir denilir. Artıkbirey kendi yeteneğine göre bu sürece katılır, bu süreçte olumlu ya da olumsuzbir şekilde rol oynar. Kültür açısından önemli bir nokta da işte budur.

Kültür açısından diğer önemli bir şey toplumsal yaşamın insanlığın belleği,hafızası olması durumudur. Toplum sadece insanların bir araya gelmesi değil-dir. Toplum aynı zamanda insan yaratımlarının içinde kalıcılaştığı bir yaşamalanıdır. Bu, insan açısından bellek oluşturmadır. Yani geçmiş yaratımların hafı-zaya dönüşmesi de toplumsal yapının bir sonucudur. Dolayısıyla tarihsel biraşamayı değerlendirdiğimizde, bu gerçeklikten ötürü bugün yaşadığımızın saltbugünle ilişkili bir şey olmadığını bilmemiz gerekir. Bunun için de bulunduğu-muz anda yaşadıklarımızın önemli bir kısmı geçmişte yaşanan birikimlerin ya

28

Page 36: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

doğrudan ya da dolaylı sonuçlarıdır; bu birikimlerin değişim ve dönüşüme uğ-ramış biçimleridir. Zaten bugün değiştirdiğimiz, değiştirmek istediğimiz şeyler,bizim geçmiş tecrübelerden edindiklerimizin kazandırdıkları ile oluyor. Bugü-nün maddi ve manevi kültürü de bunda oluşarak gelişiyor. Bu açıdan da kültürkonusunda en somut, en belirleyici ve etkileyici olan yaşanmış olanlardır. Yanikültür açısından geçmiş önemlidir. Çünkü gelecek henüz yaşanmış, oluşmuş de-ğildir. Gelecek henüz kendisini ortaya koymuş değildir. Gelecek henüz kendisi-ni yaratmış, somutlaştırmış değildir. Bu anlamda da hem kimlik itibariyle, hemürünler bakımından, hem de düşünce ve dil açısından kültürde belirleyici olangeçmiştir, geçmişin etkileridir diyoruz.

Kültür Toplumun Kimliğidir

Günümüzde de eğer bir değişiklik gerekiyorsa, bir değişim ihtiyacı farkediliyorsa, burada en önemli husus insanın geçmişine nasıl baktığıdır. Bu hu-susta insanın kültürel geçmişini nasıl ele aldığı çok önemlidir. Çünkü mutlak,sıfırdan veya durup dururken bir yaratım mümkün değildir. İhtiyaç dediğimizşeyler bile geçmişin çelişki ve çatışmalarının günceldeki yansımasıdır. Bu açı-dan kültürel kimlik değişiminde en etkileyici, en belirleyici olan şey geçmiş,gelenek, tecrübe ve birikim dediğimiz olgulardır. Bu olgular insan yaşamındabelirleyici rol oynuyor. Bu gerçeklik insanda kendi geçmişini inkâr mı ediyor,yoksa tümüyle kabul mü ediyor, kendi geçmişine bilimsel bir yaklaşım sergile-yerek olumsuzlukları aşmak istiyor mu, istemiyor mu realitesini ortaya çıkarır.Bir insan tutucu mu yoksa gelişmeye açık mı, yeni yaratacağı şeyler ait olduğutoplumun karakterine ve özüne uygun mu, yoksa değil mi? Tüm bu sorunlarınyukarıda belirttiğimiz gerçeklikle doğrudan bağı vardır. Bu kültürel değişim veyeniden yaratım açısından son derece önemlidir.

Bu konuda bilimsel olmayan geçmişe inkârcılık biçimindeki yaklaşımlararağmen, geçmiş günümüzde kendini dayatıyor, yaşatıyor. Kimi dönemlerde top-lumsal değişim ve dönüşüm kendisini çok acil, şiddetli bir şekilde dayattığı hal-de, yeni ihtiyaçların güçlükle karşılanmasının ve yeni ürünlerle buna hızla ce-vap oluşturamamanın nedeni, geçmiş kültürün direniş göstermesidir. Dolayı-sıyla en iyi ve doğru biçimde yeni ihtiyaçları karşılama temelinde geleceği kur-mak, değişim ve dönüşüm yaratmak, kendi geçmişini doğru bir sorgulamaya ta-bi tutmak temelinde gelişir. Eğer bu olmaz ve inkâr edilirse, yaratılacak şeylerçok fazla köklü olmazlar, fazla kalıcı olamazlar, sorunları çözemezler. Bu konu-da çok tutucu bir yaklaşım geliştirilirse ihtiyaçlar karşılanmaz. Örneğin günü-

29

Page 37: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

müz Ortadoğu toplumsal gerçekliğine baktığımızda, toplumsal değişimin ken-disini çok şiddetli bir şekilde dayattığını görürüz. Ama Ortadoğu toplumlarıkendi geçmişlerini doğru bir tahlile tabi tutmadıklarından ya da kendi geçmişkültürlerini sadece İslamiyet ile sınırlandırdıklarından ve bu noktada çok tutu-cu olduklarından, bu şiddetli değişim istemine rağmen, değişim oldukça zorgerçekleşiyor.

Avrupa toplumlarında da değişime geçmişi inkâr temelinde yaklaşıldığıiçin sürekli bir değişim yaşanmış, ama bu değişim toplumu çok monotonlaştır-mış, çok köksüzleştirmiş, ruhsuz bir topluluk hale getirmiştir. Yani kültürel üre-timler yapar ya da kültürel değerleri yaratırken insana doğru yaklaşılması, sağ-lam bir toplumsal yaşam için kaçınılmaz olmaktadır. Bu anlamda bir toplumkendi geçmişini nasıl ele alıyor, nasıl değerlendiriyor ve onun eğitimini nasılveriyorsa, bu durum hem bugün hem de gelecekte yaratacağı kültürel ürünlerive kültürel kimliğini de direkt etkiliyor. Bu anlamda kültürel değişim açısındandeğişimin okunması, değişimin yorumlanması, değişimin sorgulanması, gide-rek değişimin yaratılması çok önemli bir kültürel yaratım olarak ortaya çıkmak-tadır. Bu da elbette kendi başına bir kültürdür. İnsanların kendi geçmişlerini elealış tarzlarının kendisi de onların kültürünü ifade ediyor.

Bu noktalarda da daha çok etkileyici olan şey zihniyet yapısı oluyor. İnsan-lar nasıl düşünüyorlar, mantıkları nasıl çalışıyor, sorgulama biçimleri nasıldır,kabul ve ret ölçüleri nelerdir, bir şeyi niye kabul ediyorlar, niye reddediyorlarbiçiminde tanımlayabileceğimiz düşünüş yöntemi, yani insanların zihniyet dü-zeyleri, kendi kültür ürünleri ve kültürel değişimleri üzerinde etkide bulunuyor.Kültürel yeniden yaratım açısından belirtebileceğimiz önemli bir husus da bu-dur. Dikkat edilirse, bütün bunlar insanın toplumsal gerçeklik içerisinde yaşadı-ğı özellikleridir. Bu özellikler bir şekilde kişilikte somutluk kazanıyor, yani ki-şide kendisini dışavuruyor. Böylelikle insanın kimliği haline gelmiş oluyor.Olumlu ya da olumsuz, insanlar bunları bir şekilde yaşam pratiklerinde somut-laştırıyorlar. Onun üzerinden kendilerini tanımlıyorlar.

İnsanların kendi emekleriyle ortaya çıkardıkları temelinde tanımlama yap-malarını sağlayan en önemli kültürel değer manevi kültür ve giderek maddi birolguya dönüşecek olan ideolojidir. Bu aslında eylemleri adlandırma, ölçü koy-ma ve insanın kendisiyle ürünü arasında bağ kurma işidir. Çünkü düşünceninfelsefi ve ideolojik boyut kazanması insanlarda programın ve tasarının gelişme-sine yol açıyor. Bu düzeyde düşünce kabiliyeti kazanmak öngörüyü de berabe-rinde getiriyor. Bu aşamadan sonra artık insanlar çok vasat, durağan ya da çokyavaş, salt duyumsadıkları ve gördükleri ihtiyaçlarına cevap verme temelindegelişmiyorlar. Düşüncenin sistem kazanmasıyla toplumsal ihtiyaçlar kendisinişiddetli bir şekilde hissettirmeden bile, insanlar olası ya da olabilecek ihtiyaçla-rını tanımlıyor ve bunlara cevap vermek için uğraş içine giriyorlar.

30

Page 38: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Toplumsal değişimde bu aşama, insanın akıl yapısındaki değişim ve dönü-şümün kökleşmesiyle gelişiyor. Toplumsal yaşamı organize etmede ideoloji buevrede devreye girer. Bu daha çok toplumsal gerçeklik açısından devletçi toplu-ma tekabül eden bir süreçtir. Daha doğrusu, aklın yaşadığı gelişmenin toplumudaha gelişkin bir özgürlük sistemine götürebileceği, bunun imkânlarını yakala-dığı bir aşamada akıl devletleştiriliyor.

Burada da kültür için ikinci bir olgu devreye giriyor. Kültür yaratmada ilkaşama, doğanın zorluklarına rağmen yaşama çabası ve yaşama isteminin pratiksonuçlarının ortaya çıkardıklarıydı. Kültür yaratmada ikinci bir aşama da bilinçlitoplumsallık geliştikten sonra, toplumsal ilişkilerin kendisiyle birlikte insandüşüncesinde, yaşam tarzında ve ilişkilerinde yarattığı yeni ihtiyaçlara verilencevapların yol açtığı gelişmedir. İnsan toplumsallaşıp toplumsal ilişkiler içerisi-ne girdikten sonra, toplumsal yapının özelliklerinden kaynaklanan ihtiyaçlarlakarşılaşır. Toplumsal yaşamı devam ettirmek ve çelişkilerini çözmek, bu aşa-mayla birlikte doğaya cevap vermek kadar gerekli hale gelmiş oluyor. Çünkütoplum insanın aynen doğa gibi içinde ve üzerinde kendini yaşattığı alandır. İn-sanın doğa karşısındaki duruşu özellikle tarihin ilk süreçlerinde daha çok hay-vanidir. Beslenme ve korunma, ağırlıkta hayvanları taklit etme biçiminde gide-rilmiştir denilebilir veya hayvanla insan arasında belirgin bir farklılık henüzoluşmuş değildir.

Kuşkusuz bu süreçteki duruşun içinde de insana has şeyler vardır. Hayvan-larda olmayan insan toplumuna has özellikler oluşmuştur. Ancak bu pek çarpıcıve belirgin değildir. Fakat insanlar "Biz toplum biçiminde yaşamaya mecburuz"duygusunu fark ettiklerinde ve bunda yol aldıklarında, insan bir varlık halinegeliyor ve gerçek kültür dediğimiz olgu da böylece ortaya çıkıyor. İşte tam ola-rak kültür derken, toplumsal bir varlık olarak insanın doğa üzerinde yarattığımaddi ve manevi her şeydir ilkesi böylece ortaya çıkıyor. Zaten kalıcılaşan de-ğerler de bu biçimde ortaya çıkıyor. Çünkü kalıcılaşmak için toplumsallığa ihti-yaç vardır. Neden? Çünkü toplum bellek yaratarak kalıcılaşmayı sağlıyor. Top-lumsallıkla kültürel değerler insanların duygu ve düşüncelerine nakşoluyor. Bu-na maddi değerlerin maneviyata, manevi değerlerin de maddi birer olguya dö-nüşmesi de diyebiliriz. Yani düşünce-pratik-düşünce diyalektiği toplumsallıklabirlikte yaşamdaki yerini sağlam kuruyor.

Toplumun kalıcılaşmayı ve devamlılığı sağlaması insanlığı yaratmasındanileri geliyor. Örneğin şu an bir topluluğuz, Kürt topluluğuyuz. Bizim Kürt top-lumu içerisinde aldığımız zihniyet, Kürtlerin binlerce yıldır yaşadıkları zih-niyetin bir devamıdır. Onun için on binlerce yıl önce yaşanmış olan şeyler birşekilde bizim bir arada olmamızdan kaynaklı olarak bizde de yaşanıyor. Top-lumsal kalıcılaşma kendisini bu biçimde devam ettiriyor. Yani insan bir toplumiçerisinde doğuyor, o toplum içerisinde bilinç kazanıyor, o toplum içerisinde

31

Page 39: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

tecrübe ediniyor. O toplumun yaşam tarzına göre bir kimlik kazanıyor. Böyle-likle geçmiş ve gelecek arasında bir köprü kurarak bir devamlılık sağlıyor. Butemelde kültürle kimlik kazanma ya da kültürün bir yaşam tarzına dönüşmeside gerçekleşmiş oluyor.

Toplumsal bir varlık olarak insanın hayat içindeki ilişkilerinde yaşadığı çe-lişkilerini gidermesi ve bir insan olarak kendisini bir topluluk içerisinde ifadeetmesi için gerekli her yöntem de kültürleşmede önemlidir. Burada da farklı birdurum ortaya çıkıyor. İnsanın yaşamında güdülere cevap vermesinin hayvansaltarzda olduğu bir dönem vardır. Bu sürecin de insanlaşmanın devamı için önem-li etkileri olmuştur. Ama birebir insan yaratımı olarak kültür, toplumsallaşma-nın kökleşmesiyle birlikte devam eden sürecin sonucu olarak ortaya çıkıyor. Buanlamda da biz kültürü toplumun dışa yansıması ya da kimliği olarak ifade edi-yoruz; toplumsallaşmayla birlikte insanlığın yarattığı şeyler olarak ele alıyoruz.Böyle bir tanımlama daha çok kültürü ifade ediyor. Bu son vurgular Önderliktanımlamalarının bizde yarattığı yoğunlaşmalara daha yakın durduğu için, kül-türü tanımlarken daha fazla bizim kendi tanımımızdır diyebiliriz.

Toplumsallaşma gerçekleştikten sonra, toplumsal yaşamın kalıcılığı içindekültür ürünlerini, kimliğini ve yaratımlarını zaten çok rahatlıkla ele alabili-yoruz. İnsanlar hangi süreçte neyi yaratmışlar, nasıl yaratmışlar, düşüncelerineymiş? Hangi dili kullanmışlar, hangi sanatı geliştirmişler, nerede geliştirmiş-ler? Hangi süreçte hangi tarz üretim ve düşünce, hangi yaşam biçimi daha çokön plandaymış? Bunlar zaten genel hatlarıyla bilinen şeylerdir ve diğer dersle-rin de konusudur. Genel olarak biz toplumu komünal demokratik toplum vedevletçi toplum olarak bir ayrıştırmaya tabi tutuyoruz. Devletçi toplumu dakendi içerisinde köleci dönem, feodal dönem, kapitalist dönem biçiminde birayrışmaya tabi tutuyoruz. Bunlar hakkında da yine çözümlemeler yapılmıştır.Önder APO, demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü toplum paradigmasıile bunları daha net bir şekilde ifadeye kavuşturmuştur. Bunlar bilinen şeylerdir.Bizim burada kültür açısından belirteceğimiz şey, kültürün insanla olan direktilişkisinden ötürü, kültürün kimlikle ilişkisi, kültürün toplumsal varlıkla ilişkisi,toplumsal varlığa dönüşmüş insan ürünlerinin toplumsal sistemler değişince bu-na bağlı yaşadıkları konusudur.

İnsanın komünal toplum döneminde bir şeyler yaratması, komünal demok-ratik yaşamın devamı için bir şeyler yaratması demektir. Devletçi toplum döne-minde de bir şeyler yaratılıyorsa, bu yaratımların önemli bir kısmı bu yaşamındevam ettirilmesine dönük bir yaratımı ifade eder. Çünkü her kültürel değer ya-ratıldığı dönemin ruhunu kendi içinde taşır. Bir ürünün ruhu, yani işlevselliğideğişik olsa da, kullanım biçimi içinde bulunduğu dönemin karakterinden uzakolamaz. Yani her ürün belli bir amaç için işletilir.

32

Page 40: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Kültür için belirtebileceğimiz önemli bir husus da, insanın doğayla olan iliş-kisinde, kendisiyle doğa arasına araç koymasıdır. İnsan biyolojik yapısı ve fizi-ki gücü itibariyle direkt doğayla karşı karşıya geldiğinde ciddi zaaflar yaşayanbir duruştadır. İnsan bu zaaflarını araç yaratarak aşmıştır. Dolayısıyla insanın bü-tün yaratımları aynı zamanda insanın kendisiyle doğa arasına koyduğu araçlar-dan oluşmuştur dersek yanılmış olmayız. Bütün insan üretimleri ya da ürünleriaynı zamanda insanın kendisiyle doğa arasına koyduğu araçlardan faydalanarakgeliştirdikleridir de. Hangi ürün ve yaratımı ele alırsak alalım, her ürün veya ya-ratım insan açısından mutlaka bir araç da gerektiriyor. Örneğin düşünce bu an-lamda insanın doğayı okumasını sağlayan bir araçtır; dil insanların kendi arala-rındaki ilişkilerini geliştirebilmesi için başvurduğu bir araçtır. Yine insan, çokteknik bir üretim olarak tanımlayabileceğimiz ekonomik faaliyeti için bir sürüaraç geliştirmiştir. Kendisini korumak için geliştirdiği ve desteğine başvurduğubir yığın araç vardır. Barınak anlamında insanın kendisini yaşatabilmek için ge-liştirdiği korunak biçimleri vardır. Bu anlamda kültür ürünleri içerisinde insan-ların geliştirdiği, değiştirip dönüştürdüğü araçların da önemli bir yeri söz konu-sudur. Kültür ürünleri içerisinde en çok değişim ve dönüşüme uğratılan, insan-ların ihtiyaçlarını gidermek için geliştirdiği bu araçlardır. Özellikle teknik araç-lar dediğimiz araçlarda sürekli bir değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır.

Her aracın değişim ve dönüşümü insanda yeni bir düşünce ve pratiğe yolaçıyor. Bu da kendisiyle yeni bir tanımlamayı getiriyor. Her tanımlama kendi-siyle birlikte yeni bir anlama gücünü yaratıyor. Her anlam gücü de kendisiylebirlikte hem toplumsal yaşam içerisinde, hem de yarattığı ürünlerde yeniliklerinortaya çıkmasına neden oluyor.

Kültürel Farklılıklar İnsanın Doğayla Kurduğu İlişki Biçiminden Doğar

Ana başlıklar biçiminde kültür derken neyi kastetmeye çalıştığımız, kültür-den neyin anlaşılması gerektiği konusunda dile getirebileceğimiz noktalar bun-lardır. Somut olarak kültürleşmede bu noktalar çok önemlidir. Şimdi bunlar ge-nel tanımlamalarımız oluyor. Bütün toplumlar için herkesin bir şekilde yaptığışeylerdir bunlar. Bu çok genel bir çerçevedir, fakat biz biraz daha özgünleşmişnoktalara eğilelim. Bunu yapmamız için kültürel farklılıklardan bahsetmemizgerekiyor.

İnsanlar biyolojik olarak birbirine benzerler. Yani insanlar arasında herhan-gi bir fark yoktur. Temel güdülerin karşılanması noktasında bütün insanların

33

Page 41: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

başvurduğu yöntemler üç aşağı beş yukarı birbirine benzerken, farklılıklar gö-rülmeyecek kadar azdır. Bütün insanlar düşünür ve konuşurlar. Bütün insanlaryaşamlarını bir şekilde idame ettirmek için toplumsallaşmışlar ve bu biçimdekendilerini var etmişlerdir. Fakat bu benzerliğe rağmen, biz günümüzden hare-ketle yaşam içinde bir sürü farklılığın gerçekleşmiş olduğunu biliyoruz. Örne-ğin bir sürü düşünce sistemi, dil, kültür ve kimlik vardır. Bir iş çok çeşitli biçim-lerde ve tarzda yapılıyor. Bunlar nasıl gelişiyor? Genel bir insanlıktan bahsedi-yorsak, insanlar arasında da bu kadar köklü bir benzerlikten bahsediyorsak, bufarklılık ya da değişiklik nasıl ortaya çıkıyor? Bu, kültür açısından özgün birdurumdur. Kültürel farklılığın neden kaynaklandığını da anlamak gerekir. İn-sanlar neden kültürel bir farklılık yaratma gereği duymuşlardır? Madem hepi-miz düşünüyoruz, düşünce de aklın bir ürünüdür diyoruz, her insanın duygu vedüşünceleri var diyoruz. O zaman neden tüm insanlar birbirine benzer düşün-müyorlar? Bütün insanlar açısından söylüyoruz: Neden tek bir düşünce yok, ne-den tek bir biçimde köy kurma yok, neden tek bir biçimde ziraat yapma yoktur?Neden bütün insanlar aynı dilde konuşmuyorlar, yani neden bu kadar farklılıkoluşmak zorunda kalmıştır? Bu biraz özgün bir konudur.

Bilindiği gibi, burada şöyle bir durum söz konusudur: Bir kültür nerede,hangi koşullarda, hangi temeller üzerinde şekillenmişse, onun üzerinden bir ge-lişimi yaşar. Burada bizim dikkat çekeceğimiz ya da göz önünde bulundurma-mız gereken nokta, insanın coğrafyayla olan ilişkisidir. İnsan elde ettiği ürünle-rin tümünü doğadan devşiriyor. O zaman insanların üzerinde yaşadıkları coğ-rafya parçasında kendileriyle doğa arasında kurdukları ilişkiler çok önemli olu-yor. Coğrafyanın insana sunduğu imkânlar ve o coğrafyanın biçimi, çok somutbir şekilde düşünce ve dil üzerinde etkide bulunuyor. Bu da insanların farklılaş-masında köklü bir rol oynuyor. Bunu biraz daha somutlaştırırsak, Kürdistan'-daki köy yaşamı, evlerin biçimi ve ev sayısının çokluğu veya azlığı, köydeki ta-rım biçimi, ürün zenginliği, ürünlerin ortaya çıkarılması için başvurulan yön-temler ve bu yöntemlerin pratikleşmesi için Kürt köyünün ilk süreçlerden berikullandığı araçlar Hindistan'daki köy kültüründen ya da Nil vadisindeki bir kö-yünkinden farklıdır. Çünkü kültür konusunda doğayla ilişki ve çelişki dedik, in-sanların ihtiyaçlarından bahsettik. İhtiyaçların giderilmesi için, önce doğanın in-sana sundukları var, insanın bunları tanıması gerekir. Ya da ihtiyaçların doğa-nın özelliklerine dayanarak giderilmesi gerekir. Doğada bir canlı olarak ölme-den yaşamak isteyecekse, bunun için insanın doğanın dayattığı zorluklara çarebulması ilk adımdır dedik.

Coğrafi farklılık, her alanda iklimsel koşullara bağlı olan insanlara imkânsunuyor ya da zorluk çıkartıyor. Örneğin Hindistan'da bir köyün çamurdan ya-pılması fazla mantıklı olmaz. Yani Hindistan'da ev yapılırken, köy inşa edilir-ken çamurdan kerpiçle yapılmaz. Çünkü Hindistan'ın iklimi tropikal bir iklim-

34

Page 42: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

dir ve sürekli yağmurlu bir hava vardır. O zaman bu yağmur karşısında kendi-sini korumaya alacaksa, bir insanın önce yağmurdan etkilenmeyecek bir maddebulması gerekir. Mezopotamya coğrafyası sıcak, aynı zamanda soğuk bir coğ-rafyadır. O zaman buradaki insanların kendilerini soğuğa ve sıcağa karşı koru-yabileceği bir ürünü, doğada bu ürünün yapılmasına imkân sunan maddeyi tanı-maları gerekecektir. Her iki insan da aynı ihtiyaca cevap veriyor. Ama doğanındayattığı sorun farklıdır: Bir yerde yağmur, bir yerde de sıcak ve soğuk vardır.Onun için Mezopotamya'da insanların bulduğu yöntem çamurdan ev yapmakolmuştur. Bunun için kerpiç icat edilmiştir. Hindistan'dakiler de kamıştan veyapraktan ev yapmışlardır. Hindistan'ın coğrafi koşullarında yerleşik yaşamıngelişmesi için insanların kesinlikle ağaçlardan, yapraklardan ve kamışlardan evyapmaları gerekecektir. Çünkü çamurdan barınak yağmura dayanmaz.

Bu, doğa ile insan arasında kurulmuş harika bir ilişki biçimidir. İlk insan-lık dönemlerini düşündüğümüzde, bunun basit bir yaratım olmadığını anlarız.Bugün nanoteknoloji dedikleri şey günümüz insanı için neyse, doğanın dilindenanlayarak yaşamayı başarmak da aslında aynı şeydir; hatta toplumsal yaşamınilk dönemleri açısından ikincisi bundan daha büyük bir yaratımdır. Nanotekno-lojiyi üst üste birikmiş tecrübelere dayanarak yapıyorlar. O dönemlerde yapılanher şey ilktir. Bunun için insanın toplumsal karakteri ve düşüncenin gelişimseyri düşünüldüğünde, Mezopotamya topraklarında yapılmış kerpiçten bir ku-lübe bugünün gökdelenlerinden kültürel olarak daha anlamlıdır, daha değerlidir.

Kültürel farklılıkların oluşması, insanın doğayla kurduğu ilişki biçimindendoğar. Yani farklı toplumlar, bu toplumların farklı kültürel değerlere sahip ol-ması birilerinin canı istediği için değil, doğa ana emrettiği için öyle oluşmuştur.İşte tam da bu noktada egemenlerin toplumsal farklılıklara yaklaşımlarını, bufarklılıkları ele alış biçimlerini hatırlayalım. Örneğin dinler "Tanrı böyle istedi"diyorlar, kapitalistler "Ulusu ve ulus değerlerini biz geliştirdik" diyorlar. Ne ka-dar büyük bir yalan, değil mi? Biraz önce verdiğimiz örneğimizi biraz daha irde-leyelim. Çamurdan ev yapmak için bir sürü aşama gerekiyor. Ağaçtan, yaprak-tan ya da kamıştan ev yapabilmek için de farklı bir süreç ve aşamalar gereki-yor. Çamurdan kerpiç, kerpiçten ev yapmanız için farklı araçlara ihtiyacınızvardır. Kamıştan, yapraktan, ağaçtan ev yapmanız için farklı araçlara ihtiyacı-nız vardır.

Bu basit bir örnek gibi gelebilir, ama bunu yaşamın her alanına yayalım. Busadece barınak açısından dile getirdiğimiz basit bir örneklendirmedir. İnsanlarınbunları yaparken, kendi aralarında kurdukları ilişkileri, bu emek sürecinde ge-reksinim duydukları araçları yaparken başvuracağı farklı yöntemler gibi. Bütünbunlar kökleştikçe, insan düşüncesinin diyalektiğine bağlı çok değişik anlamlarortaya çıkmış oluyor. Pratik insanları düşündürür. Düşünce pratiğe neden olur.

35

Page 43: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Bir de böyle zincirleme bir diyalektik vardır. İnsanın gelişimi açısından bir kerebu diyalektik işlemeye başladıktan sonra bunun önü alınamaz. Bu derinleştikçecoğrafyayla olan ilişki, köklü bağlanma, coğrafyayla insan arasındaki bu diya-lektik birliktelik her coğrafyanın kendi koşulları içinde farklı bir kültürel yapı-lanmanın ortaya çıkmasına neden olur. Duyguda bunun yansıması yurtsever-liktir. Yurtseverlik, toplumların yaşadıkları topraklarda doğanın kendilerinesundukları imkânlara minnet borçlarıdır ve oldukça insani olan bir kültürdür.

Mezopotamya ve Hindistan coğrafyaları karşılaştırması temelinde verdi-ğimiz örnekle devam edelim. Hindistan için testere ya da benzer kesici bir aletçok önemli bir araçtır. Kürtler ya da Mezopotamya hakları için de kürek çokönemli bir araca dönüşmüş oluyor. Kürek bir Mezopotamya köylüsü için vazge-çilmez bir araçtır. Testere de Hindistan'daki bir köylü için vazgeçilmez bir ya-şam aracıdır. Bunu biraz daha derinleştirelim. Bir Mezopotamya köylüsü içintestereyi kırmak çok fazla önemli değildir. Çünkü bu alete çok fazla ihtiyacıyoktur. Ama bir küreği kırarsanız, bu durum çok farklı bir duyguya neden olur.Çünkü burada ev onunla yapılıyor.

Bir de koruma güdüsü temelinde olaya bakalım. Hindistan'da yılanlar vemaymunlar çoktur; Mezopotamya topraklarında ise kurt ve ayı gibi vahşi hay-vanlar daha çoktur. Her hayvanın insan karşısında bir refleksi vardır. Her hay-van insanla karşılaşınca bir pozisyona girer. Her hayvanın saldırganlığının yolaçtığı bir çatışma biçimi vardır. Mezopotamya topraklarında yaşayan bir insaniçin kobra yılanı çok fazla bir şey ifade etmez. Çünkü kobrayı bilmiyordur. Amakurt ve ayı için aynı şey geçerli değildir. Bunlara karşı kendisini korumasını öğ-renir. Bunlardan korkar. Bir Mezopotamya köylüsünün kobrayı gördüğündekorku duygusu başka olur, kurt ve ayı karşısında başka olur. Bütün bunları yaşa-mın her alanına uyguladığımız zaman ne olur? Kültürel yaşamın çeşitliliği, zen-ginliği ortaya çıkar. Bu da dile yansır, türküler ve masallara yansır, halk dansla-rına yansır, atasözlerine yansır.

Kültürel farklılık toplumsal yaşam geliştikçe, ihtiyaçlar karşılandıkça, buihtiyaçların karşılanması amacıyla insanlar araç yaptıkça kökleşiyor. Mezopo-tamya köylüsü ilk etapta testereyi bilmez, bu yüzden ona isim koyma gereği deduymaz. Hindistan köylüsü de belki küreği bilmez, küreğe isim koyma ihtiyacıduymaz. O zaman Mezopotamya dillerinde küreğin bir ismi olur. Hindistan dil-lerinde ise testerenin bir ismi olur. Bu diyalektik dilde kendisini yansıtır. Hin-distan'daki bir insan, bir topluluk kobra yılanıyla ilişkisini anlatırken bir davra-nış, bir dans, bir figür ortaya çıkarır. Mezopotamya köylüsü de kurda ve ayıyakarşı benzer bir pratik sergiler. Onun masallarında kobra geçer, bunun masalla-rında kurtla ayı geçer. Bunun türkülerinde kurtla ayı geçer, onun türkülerindekobra yılanı geçer. Yani bunlar çok iyi bildiğimiz örnekler olduğu için veri-yoruz.

36

Page 44: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Bizim burada anlatmaya çalıştığımız şey yaşam, toplum, ihtiyaç, değişim,dönüşüm, kısaca zenginliğimizde coğrafyanın etkisidir. İnsanların kökleri üze-rinden nasıl bir yaşam yarattıkları iyi anlaşılmalıdır. Toplumlar arasında köklüayrışmaların nasıl olduğu konusudur önemli olan. Bu diyalektikten ötürü top-lumlar giderek birbirinden farklılaşıyor, ama özde aynı şeyi yapıyorlar. Birileriyağmurdan kendisini koruyor. Birileri soğuktan ve sıcaktan kendisini koruyor.Yapılan, özünde yaşamak için kendini korumaya almaktır, biyolojik ölümü en-gellemektir. Fakat bunun için kullanılan yöntemlerin çok değişik olduğunu gör-dük. Ama bu yöntemleri de kendisinden yaratmıyor, doğa ile ilişkisinden bunla-rı çıkartıyor. Bu zenginliğin toplumsal yaşam içindeki iş bölümlerine dile dü-şünceye ve davranışlara yansımasıyla ve bu yansımaların anlama kavuşturul-masıyla her toplumun kendi kimliğini oluşturması gerçekleşiyor. Doğa ile iliş-kilerin gücü toplumsal zenginliğin de kaynağıdır. Doğadan kopmak bu zengin-liğin öldürülmesi demektir. Bu konuda hemen şunu söylemek gerekir: Günü-müzde yaşanan sorunların bir nedeni de doğa ile toplumsal yaratım arasında ya-şanan kopukluktur.

Demek ki kültürel yaratım derken, öyle gelişigüzel şeylerden bahsetmiyo-ruz. "Benim gönlüm böyle istiyor, ben bunu yapacağım, bu da kültürdür" deni-lemez. İnsan yaratımlarının özünde böyle bir şey yoktur. Böyle olsaydı, insan ozaman insan olmazdı. Böyle olsaydı, zaten insan yaşamayı başaramazdı. İhtiyaçneyse, doğa hangi dayatmada bulunuyorsa, doğayı hangi alanda ve nasıl aşmakgerekiyorsa, toplumun ihtiyacı neyse ve bu ihtiyaçların giderilmesi için ne ge-rekiyorsa onlara cevap olmak kültürleşmektir; kültürel yaratıma katılmaktır.Bu, temel bir toplumsal kanundur ve her zaman da böyle olacaktır. Kültürelfarklılığın oluşmasında toplum-doğa ilişkisi belirleyicidir. Bu kültürel zenginli-ğin oluşmasında diğer önemli faktör ise, toplumsal yapının maddi ve manevialanlarda kapsamının büyümesidir. Toplumsal yapının içinde oluşan düşünce-ler, gelenek ve görenekler de kültürel zenginliğin oluşmasında önemli rol oy-narlar. Ancak kültürel zenginliğin temeli toplum-doğa ilişkisi ile start almıştır.

Verdiğimiz örneklerimizle devam edersek, belki günümüzde insanlar açı-sından temel sorun kobra yılanına, kurda, ayıya karşı kendini korumak ya dakürek yapmak değildir. Ama bugünün daha değişik toplum sorunları vardır. Na-sıl ki bir dönemler bu hayvanlara karşı kendini korumak ve basit bir kulübeyapmak en temel sorun olduysa, bugün de ismi, çapı ve niteliği değişmiş sorun-larımız bulunmaktadır. Geçmişte kurt insanı yerdi, yılan zehri öldürürdü. Şimdibunlar yoktur veya çok azalmıştır diye sorun yok mu diyeceğiz? Tabii ki hayır.Kobra yılanından daha zehirli ve kurttan daha vahşi vakalar vardır. ÖrneğinIrak'ta olup bitenleri dünyadaki tüm kurtlar ve kobra yılanlarını toplayıp saldırt-sanız yapamazlar. Kürt halkına uygulanan asimilasyonun uygulayıcılarının yolaçtığı parçalanmayı ki, bunlar kendilerini kurt soyundan biliyorlar hiçbir kurt

37

Page 45: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

sürüsü yapamaz. Şunu demek istiyoruz: Zaman ve mekân değişmiş olsa da, hermekânın ve zamanın yılanı ve kurdu vardır. Önemli olan bunları tanımak, ken-dini bunlara karşı koruyacak yöntemler kültür ürünleri geliştirmektir.

Günümüzün temel sorunu özgürlük, eşitlik ve adalet sorunudur. Çünkü in-san bilinci toplumsal gelişmişlik düzeyi, tecrübesi, araçları, yani teknolojik ge-lişme durumu, toplumsal yaşamın esenliği için doğanın yarattığı zorlukları birnoktaya kadar sorun olmaktan çıkartmıştır. Bu sözler yanlış anlaşılmasın; özün-de toplumla doğa arasında bildik anlamda sorunlar yoktur. Karşılıklı bağımlılıkbiçiminde bir ilişkilenmenin olduğunu belirtmek daha doğrudur. Doğa toplum-sal yaşam için mutlak anlamda gerekli olan mekândır, insan doğanın düşünenaklıdır. Eldeki araçlar, bilim ve teknolojiyle insan bir şekilde yaşamaya çalışı-yor. Hatta öyle bir noktaya gelinmiştir ki, neredeyse insanlar ölümü bile durdu-rabilecek aşamaya varmışlardır. Ama toplum sadece maddi kültüre dayalı ola-rak yaşayabilecek bir varlık olamadığı için, günümüzde de farklı toplumsal so-runları oluşmuş durumdadır.

Toplumsal Kültürlerin Zenginliği Doğanın Zenginliğinin Bir Sonucudur

Dikkat edilirse, bu özellikle devletçi toplumla birlikte daha çok kendisinihissettiriyor. Araç yapmak ve doğayı aşmak sorun olmaktan çıktıktan sonra, budefa insanlar kendi toplumsal işleyişlerini nasıl kurmalılar sorunuylakarşılaşmışlardır. Bu da kültürün bir başka boyutudur. Nasıl ki doğa-insan iliş-kisi yaşamak için ihtiyaç duyulan araçlar ve yöntemleri ortaya çıkarmış ve buda insanın doğada farklılaşmasına neden olmuşsa, aynı zamanda toplumunkendi içerisinde yarattığı maddi ve manevi sorunları aşmak da insanları farklı-laştırmıştır. Bu noktada daha çok zihniyet kalıplarıyla ilişkili yaşam duruşu or-taya çıkmaktadır. Örneğin komünal toplum gerçekliğinden bahsediyoruz. Ko-münal toplum büyüdükçe, ürün ve değerler ortaya çıkarttıkça, zihniyet değişi-mi ve dönüşümü yaşandıkça, insanın bir tarafı olarak erkek insanın yaşama ka-tılımı ilerledikçe, komünal toplumun farklılaştığını izlemekteyiz. Toplumundevletleştirilmeye doğru götürüldüğünü görüyoruz. Bu gidişat her toplumsalsüreç açısından değişik şekillerde yaşanmıştır.

Komünal toplumun kuruluş merkezinin, yine bu toplumun ilk aşıldığı yerinMezopotamya olması, bu değişimde bize oldukça zengin değerlendirme imkânısunmaktadır. Komünal toplumu kendi çıkarına uygun görmeyen zihniyet bugünkapitalistleşmiş devlete dönüşecek kadar devletleşme yoluna girerek, yeni ama'yalanlardan örülmüş bir kültür' yaratmıştır. Fakat her coğrafya parçasında bu gi-dişat farklı bir şekilde kendisini oluşturmuştur. Örneğin Aşağı Mezopotamya'dakomünal toplum tümüyle köleci biçimde devletleştirilmiş, ama Yukarı Mezopo-

38

Page 46: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

tamya'da komünal toplum aşiretler konfederasyonu biçiminde bir yanı komü-nal, eşitlikçi ve iktidar ilişkilerine kapalı, bir yanı köleci egemen bir kültürle de-vam etmiştir. Bu gidişat Hindistan'da ve Mısır'da da ortaya çıkmıştır. Bu anlam-da toplumsal sorunlar aşılırken de farklı kültürel yaratımlarla cevap veriliyor.Kölecilik tek tanrılı dinler şeklinde aşılmak istenmiştir. Bunun da merkezi Me-zopotamya topraklarıdır. İlk etapta Yahudilik bir kabile dini olarak ortaya çık-mış, köleciliği biraz reforme etmek istemiştir; sonrasında Hıristiyanlık ortayaçıkmış, ancak Ortadoğu'da tutunamamıştır. En sonunda İslamiyet geliyor. İsla-miyet bunu aşmak istiyor. Avrupa'daki komünal toplum kabileleri, köleciliğegeçmiş toplumlar yaşadıkları sorunları Hıristiyanlık'la aşmaya çalışmışlardır.Ortadoğu toplumları da son bir hamle olarak bu köleciliği İslamiyet'le aşmayaçalışmışlardır.

Her coğrafyada yaşayan toplumlar kendi sorunlarını giderebilecek 'en man-tıklı' yolun bekleyicisidirler. Örneğin Hıristiyanlık çok esnek bir dindir. Müca-dele yöntemlerinde çok keskin olamamış, değişimi gerçekleştirmek için dahaçok sabretmiştir. Hıristiyanlığın devrimci bir yöntemi esas almaması, Ortadoğu'-da gelişememesinin bir nedenidir. Ortadoğu toplumları kültürel yapılarındandolayı keskinliğe, radikalizme ve daha devrimci bir müdahaleye gerek duyu-yorlar. Bunlar çok katı toplumlardır. Örneğin Mani dini İslamiyet öncesi hemHıristiyanlığın hem de Müslümanlığın sonradan esas aldığı kimi değerleri kendiiçerisinde barındırabilecek kadar zengin bir felsefe ve bir yaşam diniydi. Amaonun da yöntemleri Ortadoğu toplumlarının sorunlarını aşabilecek bir içeriğesahip olamadığı için yenildi ve çok değişik, fakat basit değerler biçiminde kaldı.Buna karşılık İslamiyet böyle yapmadı. Bir anlamda Hıristiyanlıktan ve Mani-cilikten aldığı tecrübeleri iyi yorumladı. Mademki Ortadoğu toplumları bu ka-dar dogmatiktir, bu kadar tutucudur, bu kadar aşırı merkeziyetçidir, o zaman bu-nun değişim yöntemlerini iyi tespit etmek gerekir demiş gibidir.

Örneğin Hindistan ve Güney Asya'nın değişik yerlerinde değişik dinlervardır. Söz gelimi Budistler vardır. Bu toplumların doğayla çok köklü ilişkilerive kendi içlerinde de kast sistemine sahip olmaları kültürlerinin temel özelliği-dir. Bu yaşamı kültürel değişime uğratmak için başvurdukları reformlar olmuş-tur. Maddi yaşam biçimlerinde yaşanan sıkıntıları, bu sıkıntıların insan düşün-cesinde yaratmış olduğu zihniyet kalıplarını yeni bir maddi yaşam ve zihniyetleaşmayı başarmışlardır. Bunlarda mücadele süreçlerinde ahlak çok öndedir. Hı-ristiyanlığın Ortadoğulu olmasına rağmen burada fazla gelişmemesi, yine Ma-niciliğin burada doğduğu halde gelişme gösterememesi, Ortadoğu'da devrimyapamaması ve Ortadoğu köleciliğini aşamaması, belirttiğimiz Ortadoğu kültü-rünü aşabilecek argümanları iyi seçememesinden kaynaklıdır. Toplumların ya-şamlarının kendi içinde yarattığı sorunları aşmak için gerçekçi yöntemlerin ge-lişmesi sağlanmadan, haklı da olunsa başarı şansı az olur.

39

Page 47: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Her toplumsal mücadele nihayetinde toplumsal yaşamda bir etki bırakır.Bu da kendisiyle birlikte bir farklılığa yol açar. Tam başarıya ulaşmış olmasa-lar da, tarihteki hiçbir mücadele yaşama bir şey katmadan da edemez. Onun içinyaşam içinde birçok din ve mezhep, farklı değer yargıları yaşayabilmektedir.Demek ki toplumsal olarak yaşayan, düşünen ve konuşan varlıklar olmamızarağmen, bu kadar çok değişik dil, din ve kültür yaratımları ortaya çıkıyorsa, bu-nun bir nedeni de zengin sosyal mücadelelerle olan ilişkisidir. Kültürel zengin-liğin kökeninde insanın doğayla olan ilişkileri vardır. Bu bir ekoloji dersinin ko-nusudur. Yukarıda ör-nekler üzerinden biraz değinmeye çalıştık. Fakat diğerzenginlik kaynağı olarak sosyal karakterli mücadelelerin etkisini de görmezdengelemeyiz.

Demek ki toplumsal kültürü insan için ayırt edici bir kimlik olarak tanım-larken sadece kendimizden bahsetmiyoruz; bir de üzerinde yaşadığımız coğraf-yada bizden önce mücadele edenlerden bahsediyoruz. O zaman zenginlik, çeşit-lilik ve renklilik doğadaki zengin çeşitliliğin bir sonucu olarak insanlara bu şe-kilde yansıyor. Burada toplumsal yaşamın çok bilinmeyen, bilinse de kıymetifazla anlaşılmayan bir özelliği ortaya çıkıyor: Toplum ekolojik bir olgudur. İn-san doğanın bir parçasıdır. Toplumsal kültürlerin zenginliği doğanın zenginliği-nin bir sonucudur. İnsan bu zenginliğe sadece cevap vermiştir. Bu zenginliğinortaya çıkmasında birincil olan doğadır.

Bu konuyla bağlantılı diğer bir husus da halkların veya toplulukların kül-türel kimliğini doğal bir zenginlik olarak değil de düşmanca gören egemenlerininsanlık dışı bir kültüre sahip olmalarıdır. İnsana en büyük saygısızlık ve ahlak-sızlık bu yaklaşımı göstermektir. Bu yaklaşım sahipleri hem çok antibilimsel,hem de vahşi olmaktadırlar. Bu yaklaşım insanın doğal gelişim seyrini anlama-mak, anlasa da işine gelmediği için doğanın temel kanunlarına karşı gelmektir.Yani insanlara, toplumlara "Sizin diliniz, düşünce biçiminiz, yaşamınızı vareden tüm kültür değerleriniz böyle değil de şöyledir" demek insanlık dışıdır. Bubir dayatmadır, baskı ve kültürel katliamdır. Kültürel çeşitliliği ve zenginliği ka-bul etmek insani bir şeydir. Zaten insan olunduğu için bu zenginlikler vardır.Dolayısıyla kültür değerlerine düşmanlık topluma, halka ve tek tek insanlaradüşmanlıktır. Kültürel farkları inkâr etmek, insanın kendisini inkâr etmektir. Busuçların ağırlıkta işlendiği merkez ise Avrupa'dır. 15. yüzyıldan sonra sömürge-ci işgallerle, son birkaç yüzyıldır da modernist yaşamın büyük baskısıyla yapı-lan'ya modernsiniz ya ilkel' dayatması tam olarak bir kültür katliamcılığıdır. Za-ten Bush'un "Ya terörden yana, ya bizden yana olacaksınız" diyerek siyaseten debunu ifade ettiğini iyi biliyoruz.

Coğrafyalar arasında, örneğin Ortadoğu'yla Asya arasında, Asya ile Avrupaarasında gözle görülecek kadar bir kültür farklılığı vardır. Maddi yaşamdan ma-nevi değerlere kadar aralarında ciddi bir farklılık söz konusudur. Ama aynı şey

40

Page 48: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

bu coğrafyaların kendi içinde de vardır. Bir Ortadoğu gerçekliğini ele aldığımız-da bunu çok rahatlıkla görebiliyoruz. Çünkü burada doğa ve toplumsal tarih o ka-dar zengindir ki, bu coğrafya üzerinde yaşayan insanlar bu zenginliğe paralelbir kültür ortaya çıkarmışlardır. Bir Kürdistan coğrafyası ile Arapların yaşadığıcoğrafya arasında farklılıklar olduğu gibi, biraz daha doğusunda bugün İran de-nilen coğrafyanın da kendine has özellikleri ve farklı yanları vardır. Yani yeryü-zü örtüsü itibariyle farklıdır, ürünleri itibariyle farklıdır, iklimi itibariyle farklı-dır. Dolayısıyla bu farklılık birebir insanların kimliğine de yansıyacaktır. Arapcoğrafyası çöl türünden bir coğrafyadır. Orada yaşayabilmek için çöl coğrafya-sına ait özelliklere cevap vermek gerekir. Söz gelimi Arabistan çölünde buğdayekemezsiniz. Bu durum Kürdistan coğrafyası için böyle değildir. Yine denizekıyısı olan alanlarda ılıman iklim vardır. Buralarda da denizle ilişki içinde biryaşam gelişir.

Toplumun ekolojikleşmesi ya da toplumun bir ekolojik varlık olduğu ger-çeği buradan ortaya çıkıyor. İnsanlar olarak ürün yaratırken, kesinlikle doğayıgöz önünde bulundurmak zorundayız. Örneğin biz okulun damına bu ağaçlarıkurmasaydık, sadece bu üzerindeki kamışlarla yapsaydık, herhalde bu kış bura-da yaşayamazdık. Eğer bu biçimde okul yapmanın kendisi bir kültürse, bunuKürdistan coğrafyası istediği için biz yaptık. Yoksa gönlümüz istediği için yap-madık. Yaşamın her alanında böyle örneklendirebileceğimiz, yaşamın her ala-nında yaşamı var eden kültür değerleri söz konusudur. Buna kültürler arasında-ki farklılığın temel nedeni dedik. Dolayısıyla her coğrafyaya has yaratımlardanbahsetmek yerindedir. Ürünlerin biçimlenmesinde ve yaratım tarzındacoğrafyanın insanlar üzerinde çok ciddi etkileri söz konusudur.

Kültür tartışmamamızda, doğayla olan ilişkiler gibi önemli bir konuda ka-dının toplumsal yaşam içindeki yeridir. Özellikle toplumsal yaşamın ilk süreç-lerinde kadın emeği ve bunun kültürleşmesi belirleyicidir. Kültürü tarihten bu-güne taşıdığımızda kadının rolü bellidir. Özellikle Kürt toplumunda bu daha dabelirleyicidir. İnsan bunu bir çok özellikte görebiliyor; kadının rengi, duruşu,toprağa bağlılığı, emeği ve daha birçok şeyi var. Örneğin bu halk oyunlarına dayansımış. Bir halk oyunu vardı: İki erkek kavga ediyor, sonra kadın araya giripkefiyesini yere atıp barışı sağlıyordu. Kültürlerin yaratılmasında, geliştirilme-sinde erkek ve kadın cinslerinin ayrı ayrı etkileri vardır.

Komünal Toplum Kültürünün Sistem Kazanması Bir KadınDuruşudur

Biz uygarlığın anası Ortadoğu'dur diyoruz. Buradan dağılan kültür nedenOrtadoğu dışında geri yorumlanıyor? Ortadoğu ile Batı arasındaki kültür fark-lılıkları nelerdir? Tarihsel dönemlerin kendi içindeki ilişkileri gibi hususlar da

41

Page 49: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

kendi içinde derinlikli değerlendirilmesi gereken konular oluyor. Anlatım için-de çok kısa vurgular yapıldı. Kendi başına derin konular olduğu için öyle de-taylı giremedik. Örneğin coğrafyalar arası farklılıktan, Ortadoğu ile Batı top-lumları arasındaki farklılıklardan bahsetmek gerekir. Yine toplum içerisinde ka-dın olgusunun kültürel yaratım içerisindeki etkisinden detaylıca bahsetmekönemlidir. Biz ancak genel bir tanımlama yaptık ve insandan bahsettik. Bizimparadigmamıza göre, toplumsal yaşamı komünal temelde başlatan öncü güç ka-dın ve kadın yaratımlarıdır. Bizim kadro eğitimlerimizde tartışmalarımızda"Kadın kültür yaratmıştır" dememizin, buna sık sık vurgu yapmamız çok gerek-li değildir. Çünkü komünal demokratik yaşam derken biz kadının yaratımların-dan, tanrıça kültüründen bahsediyoruz. Bu bizde bilinen, biraz da anlaşılmış birhusustur. Fakat böyle bir değerlendirmede değinmek yerinde olur.

Ancak bu konuya geçmeden yanlış anlaşılmaması açısından kimi noktalarabir kez daha dikkat çekmek gerekir. Tanımlama yapılırken, 'doğaya rağmen' di-ye bir deyim kullanmıştık. Onun üzerinden tanımlama geliştirdik. Daha sonra-ki bölümde de doğal çevrenin kültür üzerindeki etkilerini dile getirdik. Önemliolduğu için doğaya rağmenlik kavramı yerine doğaya bağımlılık, doğayla etki-leşim içinde demek daha doğru olur. Önderliğin demokratik, ekolojik ve cinsi-yet özgürlükçü toplum paradigmasında ekoloji tanımlanırken, bu rağmenlik aşı-lıyor. Bunun için doğaya rağmen'den kasıt yanlış anlaşılmamalıdır. Biz bundanegemen sistemlerin "Doğaya hükmet, insanlığını kanıtla; doğaya hükmet ki varolasın, zenginleşesin" mantığını kastetmiyoruz. Doğaya rağmenden kasıt insan-ların yaşamını idame ettirmeleri için gereken şeylerin birebir doğanın insanasunmaması, insanların belli bir bilinç, emek ve pratik sergiledikten sonra bu ih-tiyaçlarını karşılaması doğrusunu ifade ediyoruz. Yine doğanın fiziki koşul-larının insan üzerindeki etkisi karşısında, en azından o fiziki koşulları karşısın-da, ona rağmen yaşamayı sağlayabilmesi çabası olarak anlayabiliriz. Burada dazaten özellikle kültürel çeşitliliğin, zenginliğin insanlar içerisinde nasıl derin-leştiğini anlatırken, doğanın hangi derecede birebir insanın yaratımları üzerindeetkide bulunduğunu anlattık.

Şu tespit edilmiştir: İnsanların doğayı hiç değiştirip dönüştürmeden, doğa-nın fiziki koşulları karşısında bir mücadele içine girmeden yaşamalarının müm-kün değildir. Ama günümüzde yapıldığı gibi insanların doğayı aşırı zorlayan vetahakküm altına alan yaklaşımlarıyla da doğada yaşanamaz. Eğer insanlaşmayıbir kültürel kimlik olarak ifade ediyorsak, bu da insanların ilişkisi, çelişkisi vedoğayla olan uğraşlarını ifade ediyorsa, burada mutlaka bir dengenin olması ge-rektiği net bir şekilde ortaya çıkıyor. Özellikle kapitalist süreçte ortaya çıktığıgibi, insan öyle istediği biçimde doğaya yaklaşamaz. Zaten ekolojik olmak bi-raz da budur. Bunu da doğa dayatıyor. İnsanlar doğa üzerinde yaşayan bir canlıise, yaşam bunun üzerinden idame ettiriliyorsa, yaşamı var eden bütün yaratım-

42

Page 50: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

lar, bütün ihtiyaçlar bu doğa üzerinden karşılanıyorsa, o zaman doğaya ge-lişigüzel yaklaşımın olamayacağı açıktır.

Bu gerçek her zamandan daha çok da günümüzde kanıtlanmış bir doğrudur.Doğanın dili yoktur, yani biz insanlar gibi konuşmuyor. Ama insanlara sunduğuimkânlar üzerinden bunu bize hissettiriyor, bize fark ettiriyor. Ekolojik sorunlarson elli yıldır giderek artan bir biçimde kendini çok ciddi bir şekilde insanlaradayatmıştır. Günümüzde toplumsal sorunların ekonomik ve siyasi boyutları de-ğerlendirilirken, bunlar içerisinde en fazla gündemleşen ekolojik sorunlar ol-maktadır. Belki bizim coğrafyamızda, toplumumuzda çok ciddi şekilde doğayıtahrip etme yoktur. Fakat Batı toplumlarında bu çok ciddi bir sorundur.

İzahını tekrardan yapmamız gereken bir konuda zorunluluk ifadesidir. Kül-türel değişimde zorunluluk ile ifade ettiğimiz şeyi şu şekilde anlayalım: Eğerinsanlaşma bugüne kadar gelebilmişse, bunda ilk dönemin çok doğal şekildegelişen yaratımlarının etkisini görmeden bir değerlendirme yapmak yanlış olur.Yaşanmış, oluşmuş olan bir durum vardır. Bu gelişim diyalektiğini değerlen-dirirken, gerçekleşen bir realite söz konusu olduğu için böyle değerlendirdik.Yani zorunluluk derken, ille de her şey bugün yapıldığı gibi olmalıdır anlamın-da kullanmıyoruz. Bugün bir insanlık vardır. Yani milyonlarca yıl göçebelik bi-çiminde yarı hayvanlar gibi sürüp giden, on binlerce yıldır da bilinçli bir top-lumsallık biçiminde devam eden bir yaşam söz konusudur. Eğer böyle bir ger-çeklik varsa, insanlar kimi zorunluluklara cevap verdikleri için böyle bir ger-çekleşme yaşanmıştır, gelişmiştir. Özellikle doğal toplum aşamasını belirtirkenvurgu yaptık; bu dönem insanlığı öyle tasarı kuracak, planlama yapacak, farklıyol ve yöntemler deneyecek kabiliyete henüz sahip değildir dedik. Doğallık dazaten buradan çıkıyor. Bir varlıktır, yaşamak istiyor, doğayla ilişki ve çelişkiiçerisindedir; yaşamak için olması gerekenler ne ise onları yapıyor. Zorunlulukbiraz bu noktada ortaya çıkıyor ve çok doğaldır. Sadece yaşamak için; ne et-rafını tahrip ediyor, ne kendisini tahrip ediyor, ne diğer canlılara çok ciddi tahri-batlar veriyor. Bir canlıdır, yaşamak istiyor. Tıpkı bir ağaç gibi, bir orman gibikendi özgünlüğü içinde var olmak istiyor.

Değişik yöntemlerle bu gerçekleşebilir miydi? Bu farklı bir tartışmadır.Ama bugün üzerinde konuştuğumuz, tecrübelerinden ve yarattıklarından yarar-landığımız bir insanlık varsa, doğal toplum ve komünal toplumun neolitik sü-reçteki gelişmesi bir anlamda olması gereken şeyler olduğu kanısını insandauyandırıyor. Fakat insanda biraz düşünce geliştikten sonra, bir ihtiyacı giderme-nin yol ve yöntemlerinde zenginlik ortaya çıkıyor. Bu aşamadan sonra uygula-dığı yöntemler zorunlu değildir. Artık orada insanın bilinci, ihtiyaçları, coğraf-yası, toplumsal değerleri, ihtiyacın kendisini dayatma şiddeti, velhasıl bir bütünolarak o anki kültürel var-lığını ifade eden her şey belirleyicidir. Birçok yol, bir-çok yöntem vardır; bunların içinden insanlar birini seçiyorlar. Neye göre seçi-

43

Page 51: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

yorlar? Dediğimiz gibi onları o aşamada var eden kültürel değerlerine göre birseçime gidiyorlar. Burada bir zorunluluk yoktur. Örneğin komünal toplum ge-lişmiştir; yeryüzünde varlığını somutlaştırmış, kanıtlamış insan artık vardır. Buinsan doğanın fizik kuralları karşısında bir duruş sahibidir. Zorluklar doğadannasıl gelirse gelsin, bunların karşısında bir duruş sağlamış, diğer canlılarla bellibir uyum geliştirmiştir. Onlara karşı kendisini koruyabiliyor, ihtiyacı kadaronlardan yararlanabiliyor. Bu daha fazla nasıl derinleştirilir? Bu gelişme düzeyikendisiyle birlikte ne tür yeni ilişkiler yaratır? Artık o biraz insanın eline geçi-yor. Örneğin koyun evcilleştirilmiştir. Sadece sütünden mi, yoksa kesip etindende mi yararlanacak? Bu, insana kalmış bir şeydir. Burada tercihler önemli olu-yor tabii. Sonra da sadece sütünden yararlanmanın getireceği bilinçle onu kes-mek, onu parçalayıp köpeklere vermek ya da onu kendi ortamından kovmak, in-sanın bilincine ve kültürel değerlerine bağlı gelişebilecek bir şeydir.

Özellikle erkeğin bir insan olarak toplumsal yaşama katılımıyla birlikte, budurum kültürleşmede toplum içerisinde değişikliğe yol açıyor. Bu, devletçi top-lum olarak gelişiyor. Bu kendisiyle birlikte yeni şeylere yol açıyor; özünde in-sanların kendisini, toplumunu, kültürel değerlerini nasıl ele aldığıyla bağlantılıolarak giderek derinleşiyor. Tarla ekiyorsun, ürün elde ediyorsun. Bir insan ola-rak bir köy yaşamını idame ettirmek için mi tarlayı ekiyorsun; yoksa bu tarlayırahiplere, ziggurata peşkeş çekmek için mi ekiyorsun? Herkes gitsin, o tarladaçalışıp ürün getirsin, sonra köyün deposunda saklasın, ihtiyacı kadarını alsın bi-çiminde bir üretim ve tüketim mi geliştiriliyor; yoksa herkes tarla eksin, buğ-day toplandıktan sonra ürünü ziggurata teslim edip rahibin denetiminde yapılanbir üretim ve tüketime tabi olsun biçiminde mi oluyor? Burada bir zorunlulukyoktur. Seçim insanların kendi elindedir. Her iki yöntemden biri ya da daha de-ğişik bir yöntem geliştirilebilir. Ama tarla ekmek biraz zorunlu gibi geliyor. Na-sıl ekileceği ve ürünün nasıl dağıtılacağı konularında belirlenmiş yöntemler zo-runlu değildir. Kültürel gelişmede zorunlu gibi anlaşılan husustan kastetmeyeçalıştığımız biraz böyledir.

Kadın-erkek farklılığı da bu noktada devreye giriyor. Belirttiğimiz gibi il-kel komünal toplum yaşamı ve kültürünün sistem kazanması bir kadın du-ruşudur. Bunun nedenleri vardır. Kadının biyolojik yapısı, bir ana olarak doğur-ganlığı gibi özellikleri, yine üretimde bulunurken kazandığı zihniyet ve duygudünyasının somut ürünlere dönüşmesi komünal bir yaşamı ortaya çıkarıyor. Bufarklı bir yaşam, farklı bir kültürdür, ana-kadın kültürüdür. Erkek dışarıdan top-luma fiziki gücüyle katılan, toplum içinde ana tarafından eğitilen bir üyedir. Bu-nunla bağlantılı olarak harcadığı emek, bir baba olarak kendini fark etmeye baş-lamasının yarattığı duygu ve düşüncesinin ürüne dönüşmesi, bunun da gidereksistem halini alması, kuşkusuz farklı bir toplumsal gerçeklik yaratmıştır. Bunudevletçi toplumun özü, devletçi toplumun temel kimliği olarak değerlendiri-

44

Page 52: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

yoruz. Çok somut bir ifadeyle analık, komünalliği ifade eden toplumsal duruşunsembolüdür. Ya da ananın duygu ve düşüncesi insanlar içinde bir sisteme dö-nüştüğünde, bir ürüne ve paylaşıma dönüştüğünde komünal demokratik duruşuortaya çıkarmıştır. Ama babalık ya da erkek olgusu, erkeğin duygu ve düşünce-si sisteme ve üretime dönüştüğünde, toplumun kendi iç ilişkisini ele alma biçi-mi devletçi topluma yol açmıştır.

Ortadoğu toplumları açısından hem coğrafyanın, hem de toplumsal şekil-lenişin burada yarattığı gelişmeler, ilk toplumsal yapı olan komünalizmin de,bunun aşılmasından sonra oluşan devletçi toplumun da ilk burada ortaya çıktı-ğını tarih tespit etmiştir. Toplumsallık kendi içinde değişik biçimler ya da form-lar alarak gelişmiştir. Bilindiği gibi komünal toplumda temel yaşam formu ka-landır. Komünallik derken ifade ettiğimiz kültür, ilk olarak klan biçiminde ör-gütleşiyor. Daha sonra klan toplumsallığın nicelik ve nitelik kazanmasıyla bir-likte kabileye dönüşüyor. Kabile dil, tarım ve inanç noktasında daha çok geliş-miştir. Kabile birliklerinin toplumun kendi içinde hiyerarşiyi yaratmasıyla bir-likte aşiret oluşuyor. Aşiret örgütlenme olarak köklü işbölümlerine kavuşmuştoplumsal biçimdir. Klan ve kabileler tamamıyla, aşiret ise kendi içinde komü-naldir. Toplumun bu form ilerlemesi sonunda etnik yapı değimiz ve bugün ulusolarak tanımlanan toplumsal formun hemen hemen tüm altyapısını yaratmıştır.Bunun için toplumların etnik yapısı devletçi sistemler ortaya çıkmadan oluş-muştur diyebiliriz.

Devletçi toplumlar etnik yapıların ortaya çıkardıkları kültürel zenginliğidaha da zenginleştirmektense, toplumları egemenlikleri altında tutmak için kul-lanıyorlar. Örneğin etnik yapının aşiret konfederalizmi döne-minde, aşiretlerin"Benim dinim ve dilim seninkinden daha iyidir, sen bizimkine tabi ol" tarzında-ki dayatmaları çok nadirdir. Çünkü aşiret yapısı kendi içinde devletleşmeye ra-hat izin verecek özellikler taşımamaktadır. Devlet, aşiret yapısının bozulmasınıgerektirir. Aşiret ilişkisi soy, kan ve akraba ilişkisidir. Aşirette dayanışma, birbi-rini koruma duygusu güçlüdür. Dış saldırılar karşısında kahramanlık kültürü deyaratılır. Bildiğimiz tüm kahramanlık destanlarının örnekleri neredeyse tümüy-le aşiret kökenlidir. Bu konuda kahramanlık destanlarının ve sanatsal ifadeyekavuşmuş tüm değerlerin giderek oluşmaya başlayan devletçiliğe karşı direniş-lerde ortaya çıktığını bilmeliyiz. Özellikle sanatla uğraşanların, halk sanatla-rının biçim kazanması, halk oyunları, halk müziği gibi ayrışmaları yaratmasınındevlet toplumuna karşı direnişlerden doğduğunu bilmeleri sanat anlayışı içinönemli olmaktadır. Bu konuda da Kürt kültürü ve sanatı zengin örnekler sun-maktadır.

Devletçi toplumun, köleciliğin ve dinin Ortadoğu'da şekillenmesi, kendi-siyle birlikte kuşkusuz diğer alan-larda da farklı toplumsal yapılara yol açmıştır.Aşiret konfederalizmi de dahil, kavim ve millet biçimindeki toplumsal formlar

45

Page 53: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

da Ortadoğu kökenlidir. Kavim ve millet esas alarak daha çok tek tanrılı dinle-rin zihniyet biçimini oluşturmuştur. Kavim, millet içinde aşiretin kan ve soy ba-ğı çözülür, yerine aynı dine inanma duygu ve düşüncesi geçer. Artık aşiretlerinkendi kültürü içinde yarattıkları çok önemsenmez. Her etnik yapının kültürü ta-bi oldukları dinin kültürüyle ne kadar uyumluluk gösterirse o kadar esas alınır.Örneğin İslamiyet Arap kökenlidir. İslamiyet her ne kadar Arap toplumu için-deki köleci kültürü dışlayarak iktidar olmuşsa da, merkezine Arap kültürü yer-leştirilmiştir. Dil, aile içi ilişki, evlilik biçimi, kılık kıyafet, yine İslam geleneğidenilen yüzlerce davranış kalıbı buna örnek verilebilir. Zerdüştlük tek tanrılıdinlere kaynak olmuş doğa, tarım ve ziraat dini ve kültürüdür; Kürt kökenli ol-duğu için adeta silinip yok edilir. Bu mücadelede ideolojilerin gücünü bir kezdaha hatırlamalıyız.

46

Page 54: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Kapitalist Sistem En Kültürsüz Sistemdir

Devletçi kültür içinde en etkili olan kültür arabesk kültürdür. Komünal dö-nemin canlı, heyecanlı yaşamı daha çok şiirsel bir dil ve kültürle somutlaşıyor.Devletçi toplum insanın iradesini kırdıktan sonra, yaşamda umut ve coşku orta-dan kalkıyor. Bundan sonra insana hükmeden çaresizlik, çözümü başka yerdenbekleme, başkalarına tabi olma, emeğine yabancılaşma, kaderine razı olma,mücadele etmeden umut ve hayallerinin bir gün gerçekleşebileceğine inanmagibi bir ruhsallık hâkim olmaya başlar. Arabesk kültür kölecilikle ortaya çıkar.Tek tanrılı din sistemlerinin hayat damarlarında akmaya başladıkça temel biçimolur. Yani bugün anlaşıldığı gibi arabesk demek, türkülerde Arap müziği tarzınıkullanmak demek değildir. Arabesk, devletin topluma enjekte ettiği ruh ve dü-şüncedir. Arabesk konuşma, arabesk yaşam da vardır. Örneğin kendine inanç-sızlık ve güvensizlik de arabesk olmaktır. Dinin alt topluma yaydığı kültürüağırlıkta arabesk kültürdür. Yenilgili ruh hali, yalvarıp yakarma, bağışlanma is-teme, af dileme gibi tutum ve davranışlarla bunları ifade edebilecek her şeyiarabesk kültür içinde değerlendirmek mümkündür.

Devletçi toplum kültürünün en iyi izlendiği yer şehirdir. Köle devletleri şe-hir devletleridir. Devlet şehir yaşamı ve ilişkileri içinde kendisini daha güçlüsistemleştirir. Şehir yaşamı ile kırsal yaşam arasında görülen farklar sadece şe-hirlerin büyüklüğünden dolayı ortaya çıkmamıştır. Köleciliği yaşamayan şehir-ler de olmuştur. Şehir insanın soy, kan, akraba, dayanışma ve koruma ilişkile-rinin bozulup yerine ekonomik ve hukuki kuralların geçtiği alandır. İlişkiler şe-hirde ahlaki değil siyasidir. Siyasi çıkarlar ve sistem ne ise, insanlar arasındakiilişkiler de öyle kurulmaktadır. Devlet sınıflaşma üzerinde kurulmuştur. Dolayı-sıyla şehirde akraba ve aşiret ilişkisi yerine sınıf ilişkileri gelişir. Mahalleler,okullar, sinema, tiyatro, spor alanları, eğlence merkezleri, alışveriş merkezleri

47

Page 55: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

şehrin temel kimliğidir. Bu kurumlar sınıflara göre oluşmuştur. Örneğin üst sı-nıfın mekânları köle, kul ve işçilerin mekânlarından ayrıdır. Her devletçi top-lum iktidarını yürütmek için benzer kurumlar yaratmıştır. Bu kurumların biçi-mine uygun olarak insana da şekil vermişlerdir. Örneğin kapalı giysiler, türban,cami, kilise, dini ilahiler dinin kimliği olurken, yarı çıplaklık, gökdelenler, anla-msız, basit sözlü ve hareketli sanat da kapitalizmin kimliğidir.

Kapitalizme kadar dünya biraz Ortadoğu'dur; biraz Güney Asya ve Afrika'-nın doğusudur. Avrupa kıtasında Yunanistan'da, İtalya'da birikmiş insan toplu-lukları vardır. Diğer alanlarda da göçebe biçiminde yaşayan topluluklar söz ko-nusudur. Avrupa ağırlıkta kapitalizmin ürünüdür. Tabii öncesinde Yunan veRoma uygarlığı vardır. Kıta kültürü, toplumu olarak Avrupa son süreçlerde geli-şiyor. Bu, Milattan Önce 800'lerde başlayan bir süreçtir. Ortadoğu toplumsal ta-rihi açısından bu dün kadar yakın bir dönemdir. Ortadoğu Milattan Önce12.000'li yıllarda toplumsal yaşamı başlatmıştır. Toplumsallaşma, kültür yarat-ma, duygu ve düşüncede derinlik kazanma, sistem oluşturma, dil geliştirme, dinyaratma Avrupa'da yoktur. Bugünkü hâkimiyetten ötürü Avrupa bu kadar önplandadır. Ama kültür olgusunun bütün ürünlerini birlikte ele alarak tartıştı-ğımızda, Avrupa'nın yeri kapitalizmdir. Çünkü Yunanistan da, Roma da Doğu-nun bir yansımasıdır. Bilindiği gibi Hıristiyanlık da bir Doğu kültürü, Doğukimliğidir. Önderliğin tanımlamasıyla, Ortadoğu'ya göre daha dünkü çocukturAvrupa.

Tabii kapitalist gelişmeyle birlikte Avrupa'yı farklı değerlendirmek ye-rindedir.Kültürde köklü farklılıklar oluşmuştur. Ancak Doğu kültürü karşısındaBatının durumu, 60-70 yaşındaki bir insanın hayat tecrübesiyle dünkü çocuğunhayat tecrübesi arasındaki fark kadar derindir. Avrupa toplumu Doğu karşısın-da zayıf bir toplumdur, zayıf bir duruştur. Bütün bu son 300-400 yıllık gelişme-lere rağmen, Ortadoğu'nun bir türlü Avrupa'nın istediği noktaya gelmemesininnedeni kültürünün gücüdür. Günümüzde bile bu kadar ciddi çelişkiler ve çatış-maların yaşandığı 'çok geri' dedikleri Ortadoğu'da Amerikan emperyalizminekarşı bir direniş varsa, bu direniş Doğu kültürünün gücünden ötürüdür. Örneğinaynı direnişi biz Asya'da ve Latin Amerika'da göremiyoruz. Ama Batılıların ge-rici dedikleri Ortadoğu kendisine ilerici diyenleri kolay kabul etmiyor. Çünküinsanlığın binlerce yıllık birikimi buradadır.

Dolayısıyla gericilik, ilericilik, kültürlülük gibi tanımlamaları kendi para-digmamıza göre yapmamız gerekiyor. Bunun için orası kültürlüdür, burası kül-türsüzdür diye bir tanımlama doğru değildir. Zaten öyle bir tanımlamayı biz ka-bul etmiyoruz. Kültür insanın kendisini, bütün yaratımını ifade ediyorsa, insan-lar da milyonlarca yıllık bir yaşam süreci sonucunda günümüze kadar gelmiş-lerse, toplumsal yaşam içerisinde çok önemli aşamaları kabul ediyorsak, komü-nal dönem, kölecilik, feodalizm ve dinler, bunların hepsi burada gerçekleşmiş-tir. Buna karşılık kapitalist biçim Avrupa'da vücut bulmuştur. Onun için birkültürsüzlükten bahsedilecekse, en büyük kültürsüzlük Avrupa'dakidir. Çünkü

48

Page 56: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

komünal toplum da, kölecilik de, feodalizm de buradan bir yansıma olarak ora-da gerçekleşiyor. Bu da tespitli bir şeydir.

Dolayısıyla kültürleşme, kültürlülük derken neyi kastediyoruz? Bir süreçüzerinden kültürlülük ve kültürsüzlük tanımlaması yapılamaz. Kapitalistleşmekya da onun tanımlamasına göre modernleşmek kültürleşmek ise, o zaman onla-ra şu soruları soracağız: Modernleşmenin altyapısını hazırlayan zemin neredengeldi? Modernleşmenin kendisine kabul ettiği din nereden geldi? Modern toplu-mun inandığı peygamber nereden çıkmıştır? Modern toplumun kabul ettiği fel-sefenin merkezi neresidir? Modernleşmenin en çok kullandığı bilimsel düşün-cenin kaynakları nerede ortaya çıktı? Bu sorular daha çok derinleştirilebilir.Nereden geldi bütün bunlar? Tüm bu değerlerin köklerinin Ortadoğu'da olduğutartışmasızdır. Biz kültürleşmeyi salt feodalizm üzerinden de tartışamayız. Put-perestlik varmış, insanlar eskiden çamura tapıyorlarmış, Allah yokmuş, onlargeri, kâfir, putperest insanlardı, vahşiydiler, en iyisi biziz! O zaman o insanaşöyle bir soru sorulur: Tanrı kavramına nereden ulaştın? Dinin köken aldığıinanç olgusu nerede ve nasıl ortaya çıktı? İbadet yeri derken kullandığın kilise,sinagog, cami neyin uyarlamasıdır? Sen insanların hangi duygu ve düşünceleritemelinde bu dini geliştirdin? Peygamberlik kültürü nasıl doğdu? Kendini ifadeederken kullandığın dili, kelimeleri ve benzetmeleri nereden getirdin? Suç veceza olarak kabul ettiğin efsaneleri nereden getirdin? Cehennem mitolojisi ne-reden geldi, cennet nereden çıkmıştır? Bu soruları kendilerine yöneltelim, baka-lım ne cevap verecekler.

Hiçbir şeyin yoktan var edilemeyeceğini biliyoruz. Ne kapitalizm ne de on-dan önceki sistemler yoktan yaratmışlardır. Köleci döneme sorulsa, onlar da"Eskiden insanlar başıboştular, kadının denetimindeydiler, çok ilkelce yaşıyor-lardı ve doğa karşısında zayıftılar. Taşlara ve ağaçlara tapıyorlardı. Biz onlarıgetirip şehirleştirdik, şehir ortamını yarattık, öngörüleri yoktu, biz öngörü yarat-tık, zavallıydılar, biz onları geliştirdik" denilecektir. O zaman köle sahibine desormak lazım: Sen tarla sürmeyi nereden öğrendin? Toprağı kazmayı, kanal aç-mayı, buğday ekmeyi kimden öğrendin? Hayvan evcilleştirmeyi, kerpiçten vetaştan ev yapmayı, duvar örmeyi kimden öğrendin? Önderlik Savunmasındabenmerkezcilikten bahsediyor. Her sistem kendisini merkez yapmak ister; buözelliğinden ötürü her egemen sistem her şeyi kendisinden başlatır. Bu, dev-letçiliğin akıl hastalığıdır. Bugün yaşadıklarımız bütün tarihimizin bir sonucu-dur. Bu konuda Önderliğin "Biz tarihin başlangıcında gizliyiz, tarih günümüzdegizlidir" belirlemesi temel yaklaşımımızı anlatır. Bireyde toplumu, bir toplum-da da tarihi biliyoruz. Bizim toplumların tarihine yaklaşımımız, kültürlülüğe vetoplumsal gelişmişlik düzeyine yaklaşımımız işte budur.

Ama her aşamanın kültüre kattığı iyi ya da kötü şeyler vardır. Toplumsal-laşma sağlandıktan sonra, zincirin halkaları gibi toplumda sürekli bir değişim

49

Page 57: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

ve dönüşüm yaşanmıştır. Değişim ve dönüşüm kölecilik, feodalizm ve kapita-lizm olsa da olmasa da yaşanacaktı. Bu, toplumsal gelişme açısından bir zorun-luluktur. Bütün insani değerlerin ne kadar komünal, eşitlikçi, adaletli, doğaylauyumlu ve özgürlükçü olup olmadığı kültürlülük için temel ayraçtır. Bu bizimterazimizdir. Buna göre bütün toplumsal gelişmeleri ele alıyor ve değerlendiri-yoruz. Devlet denilirken kastedilen toplumsal yaratım süreci, insan olma ger-çekliği karşısında bir sapmayı ifade ediyor. Bunun nedenleri ve sonuçları diğerderslerde tartışılacağı için oraya fazla girmeye gerek yoktur. Bizim her tanım-lama açısından esas alacağımız şey, paradigmal olarak Önderliğin kendi Sa-vunmalarında ortaya koyduklarıdır. Bir insan kapitalisttir, moderndir, onun içinde iyidir mi diyeceğiz? Bir insan Avrupalıdır, onun için çok gelişkindir; bir in-san da Ortadoğuludur, bu yüzden çok geridir denilebilir mi? Hayır, böyle bir ta-nımlamayı yanlış buluyoruz.

Ortadoğulu bir insan olarak Usame Bin Ladin teröristtir, insan öldürüyor.George Bush da daha kötüsünü yapmıyor mu? Neden Bush iyi de, Ladin terö-rist? Bizim felsefi ve ideolojik yaklaşımımıza göre kapitalist feodalden kötüdür,feodal köleciden kötüdür. Yani egemenler arasında bir çözümleme yapacaksak,rahip bugünkü devlet adamlarından daha iyidir; köle sahibi efendi, patrondandaha iyidir. Çünkü devletçi toplum ilerledikçe kökleşiyor, derinleşiyor, sapmagiderek derinleşiyor. İnsanı insan eden kültürden o kadar uzaklaşma yaşanıyor.Kölecilikte toplumsal öz daha güçlüdür. Feodalizmde bu biraz daha azalıyor,kapitalizmde ise bir bütün olarak ortadan kalkıyor. İnsanlık, kültür, toplumsal-lık ve insani değerler açısından en kötü sistem kapitalizmdir. Bunun için en bü-yük kültürsüzler kapitalistlerdir, kapitalist sistemin kendisidir. Bu konunun da-ha iyi anlaşılması için kapitalist dönemde bu sistemin değer yaratmadan ziyadeyaratılan insanlık değerlerine yaklaşımını ele alarak daha somut vurgular yapa-biliriz. Kapitalist sistem tüketim üzerinden var olduğu için kültürü nasıl tüket-tiğine bakmak bu sistemi daha iyi tanımamıza olanak tanır.

Kimi noktalar tekrar gibi gelse de, kapitalist sistemi izah etmek için gerek-lidir. Kapitalist sistemin dayandığı zihniyetin diğer toplumsal sistemlerdenfarklı olması, onun anlaşılması için yapılacak değerlendirmelerin de kendi için-de daha değişik bir dile ihtiyaç hissettirir. Sistemin iddiası bilimselliğe dayan-dığıdır. Onun bilimsellikten kast ettiği, kendisini güç yapan bilimin kullanılmatarzıdır. Bilimsellik insanlığın ilk dönemlerinden beri var olan bir kültürdür.Toplumsal yaşamın kuruluşundan beri adım adım gelişen bilimsellik ve bilim-sel düşünce hiçbir sisteme ait olamaz. Onun için toplumsal bir yasa gibi, ileriyevela geriyi doğru, her zaman değişim olur. Fakat toplumsal kültür değerlerininkullanılması her sistemin karakterine göre değişik olur. Kapitalizmin de yaptığı,bilimsel düşünceyi ve buna bağlı olarak yaratılan teknolojiyi kendi iktidarı içinkullanma başarısıdır, bununla yaşamı kontrol etmesidir.

50

Page 58: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Kapitalizmde Kültür Yaratmak Değil YaratılanlarÜzerinde Popüler Olmak Esastır

Kültür insanlığın tarih içinde emekleri sonucunda ürettikleri değerler oldu-ğundan, tüm tarih boyunca hangi dönemin insanlık açısından daha çok kültür-leşmeyi ifade ettiğini anlamak mümkündür. Günümüzden geçmiş tarihe kül-türel değerler baz alınarak bakılıp bir değerlendirme yapılırsa, çok ilginç sonuç-larla karşılaşılacağı kesindir. Hangi dönem insanlığının "İnsan kültürel bir var-lıktır" belirlemesine göre yaşadığı daha net ortaya çıkar. İnsanlık denilen varlı-ğın yeryüzünde kalıcılaşarak yaşama olanaklarını yakalaması insan olmasınıngereğidir. İnsan bunu kültür denilen yaratımlarıyla yapar. Kültür dediğimiz mad-di ve manevi üretimlerinin tümü insanı insan yapan değerleridir. Gerçekleşmişinsanlık, esasta kültürle dile gelen gelişmelerin içindedir. Kültür değerlerini ya-ratma özelliği olmasaydı insan olmazdı. Olsaydı da diğer canlılardan, örneğinkurt koyun sürüsünden farkı olmazdı.

Kültür, toplum ve insan ilişkisinden hareketle, kültür yapan sadece insandırdiyoruz. Doğada insandan başka kültür yapan canlı bulunmaz. Bunun için insanve diğer canlılar bitkiler, hayvanlar- arasında bilinen farklar oluşmuştur. Kültür-leşme kapasitesinin düzeyi, insanın kendini diğer canlılardan ayrıştırarak ara-larında mesafenin açılması ile sonuçlanmıştır. Ne kadar toplum o kadar kültür,yine ne kadar kültür o kadar insanlaşma gibi karşılıklı bir ilişki de böylece or-taya çıkmış olmaktadır.

İnsanlığın şimdiye kadar tanıdığı temel iki toplumsal biçim vardır. Bunlar-dan birincisi toplumsallığın ilk şekillendiği doğal süreci ve bunun sistem kazan-mış olduğu neolitik dönemidir. İkincisi ise, kanıtlandığı gibi binbir hile ve kur-nazlıkla kurulan devletçi toplum biçimidir. İlk dönem kültürleşmesi, toplumsalyaşamı var eden temel yaşam sahalarının hemen hepsinde kalıcılaşarak günü-müze gelen çok sayıda ilk yaratımları yaratarak insanlığın var olmasını sağladı.Toplumsallığın ikinci aşamasında hâkim kılınan iktidar olduğu için, ilk aşama-nın yaratılan değerlerinin üstüne konmayı ve iktidar kültürünün gerektirdiği ya-ratımları yaratmayı ifade eder. Bu aşama bir bütün insan toplumunu ve bireyi-ni geliştirmek için değil, egemen olan kesimlerin bu egemen hallerinin devamıiçin kültür geliştirmiştir. Günümüzde tartışılan yabancılaşma olgusunun da-yandığı bu yaklaşım ilerledikçe, kültür değerleri insan toplumunun gelişmesinedeğil, kendinden uzaklaşmasına yol açtı. Ürettiği halde karnını doyuramayaninsan, giderek ektiği buğdaya yabancılaştı. Kızarmış ekmeği doyasıya yiyeme-yen insan, buğdayın yeşil ve sarı renklerinin kendisi için bir anlam ifade etme-diği duygu ve düşüncesine kapılmaya başlamıştır. Bu ise, temelde insanın ken-

51

Page 59: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

disine ve toplumuna karşı yabancılaşmaya başlamasıdır; kendi emeğine yaban-cılaşmasıdır. Bu yabancılaşma her geçen gün daha da hız kazanarak devam ede-gelmiştir.

Kuşkusuz kültürel üretim olgusunu ve toplumsallığın binlerce yıllık de-ğişim ve dönüşümünü birkaç cümle ile ifade etmek mümkün değildir. Bu konu-da yaşananların anlaşılması için, belki de şimdiye kadar yazılmış tüm kitaplarabakmak gerekecektir. Ancak insanın kültürleşme düzeyini göz önünde bulundu-rarak, çok zengin ve derin olan bu konuda bir iki genel belirlemeyle olmasa da,birkaç sayfalık bir yazı içinde her gözün görebileceği bir resim çizilebilir. Birkitap da yol gösterebilir. Toplumun devletleştirilerek yönetilmeye başlanmasısüreci özde aynı, biçimsel olarak renk değişikliğine uğrayarak bugüne kadar ge-lip dayanmıştır.

Devletçi ve iktidarcı toplum biçimi söz konusu olduğunda, hem güncel ol-ması, hem de yarattığı kültürel tahribatlardan dolayı hakkında en fazla söz söy-lenmesi gereken sistemin kapitalizm olduğundan kuşku duyulmamalıdır. Buyaklaşım, tanımı gereği en kapsayıcı kültürel bir yaklaşımdır. Kültür denilendeğerler dünyasının üretim biçimi ve bu üretimlerin insanlıkla ilişkisi göz önün-de bulundurulduğunda, kapitalizm konusunda söylenecek çok şey olduğu görü-lecektir. Kapitalizm biçiminde devam eden iktidar olgusunun kültür toplum-birey bağlamında izah edilmesi günümüzün en temel insani görevdir.

Kapitalizm konusunda doğru değerlendirmeler geliştirmek için yapılmasıgereken ilk iş, bu sistemin kendisini meşru kılmak için ortaya koyduğu maddive manevi kültürel izahlardan uzak durmak olmalıdır. Kurt yırtıcı bir hayvansa,onu yırtıcı bir hayvan olmasına neden olan özellikleriyle tekrar tekrar tarif et-menin bir anlamı olmaz. Önemli olan bu hayvanın yırtıcı olmasına yol açan bi-yolojik organizasyonu anlamak ve bundan kaynaklanan özelliklerini izah ede-rek kendisine karşı tedbirler almakır. Yani kurda habire "Sen yırtıcı bir hayvan-sın" demek yerine, ondan korunmak ve kurtulmak daha doğrudur. Kapitalizmkonusunda da sıkça yapılan, tüm kötülüklerine rağmen, onu modernliğin insandüşüncesinde yarattığı ideolojik hâkimiyetle 'ilericilik' olarak anlatmak olmuş-tur. Hayatın doğrularına karşı kurulmuş en büyük kapitalist tuzak, toplumu birbütün olarak ele almamaktır. İnsan olgusunu yarattığı tüm kültür değerleri ilebir bütünlük içinde ele alırsak, gerçek daha bilimsel ve daha sade olarak an-laşılır.

Kapitalizmin en büyük gücü, ama aynı zamanda en büyük zaafı, olaylar veolguları parçalı ele almasıdır. Konumuz gereği belirtirsek, tüm çirkinliklerinerağmen, zorlanarak olsa da kapitalizmin devam ediyor olmasının nedeni, in-sanlık kültürünü parça parça edip pazara sürmesidir. Bunu bilimcilik adına yap-ması kendisine 'yeni putlar' inşa etmesine neden olmuştur. Tarihte defalarca gö-rüldüğü gibi, en büyük kültürel değişimler putların kırılmasıyla yaşanmaya baş-

52

Page 60: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

lanmıştır. Kapitalist putları kırmak için yapılacak ilk iş, her olay ve olguyu za-man ve mekân bağlamında bütünlüklü ele almaktır. Eğer insan aklını ve duygu-larını kapitalist kültür ve yaşama olan yaklaşımlarından kurtarmak istiyorsa,bunu bilim yöntemini değiştirmekle yapmak durumundadır. Bu konuda kültürolgusunu birkaç noktada ele alıp, kapitalist iktidar döneminin hâkim hale ge-tirdiği popüler kültürün ne olduğu sorusuna cevap vermek kadar, neden popülerkültür sorunsallığına bakarak bu iktidar şeklinin ne olduğunu anlatmak oldukçayararlı sonuçlar verecektir. Çünkü kültürel bakış açısıyla, tarihi ve toplumu de-ğerlendirme yöntemiyle kapitalist kültürü incelemek çok çarpıcı sonuçların or-taya çıkmasına yol açacaktır.

Kültüre Yaklaşım Kültürel Bir Varlık Olan İnsana Yaklaşımdır

Bir kere kültür olgusunda temel olan, kültürün insan toplumu tarafındanüretiliyor olmasıdır demiştik. Artık sağır sultanın kulaklarını bile incitecek ka-dar yüksek sesle duyduğu, kör gözlerin dahi gördüğü gibi, kapitalizm değerüretmeye değil, tüketmeye dayalı bir iktidar organizasyonudur. Çünkü kapita-list sistem toplumsallığı ortadan kaldırarak sistemleşmeyi sağlar. Kapitalizm birtoplumsal biçim değildir. Toplumsallık dağıtılınca ortaya çıkan tahribatlar, boş-luklar ve sorunların sistem kazanması kapitalizmdir. Bu da yaratma değil, dağıt-ma ilkesidir. Demek ki, kapitalizm kültürel değerlerin ortaya çıkması ilkesininbirinci maddesine karşı olan bir sistemdir. Kapitalizmde bir değer kültürleşmekiçin değil, tüketilmek için yapılır. Tüketim kapitalizmin öz kimliğidir. Kapita-lizmin gücü tüketimle doğru orantılıdır. Ne kadar tüketim olursa, o kadar kapi-talizm yaşanır. Son aylarda yaşanan ekonomik krizin bir kez daha gösterdiğigerçek de budur. Kapitalist sistemin felsefesine göre, toplum tüketiciler toplu-luğudur. En değerli toplumlar da en çok tüketen toplumlardır. En iyi kişiler tü-ketici olan ve tüketiciliği teşvik eden kişiliklerdir. Zenginliğin günümüzdeki öl-çülerinden biri de ne kadar tükettiğiyle ortaya konulmaktadır. Fakat toplumsalyaşamda zenginlik demek üretmek demektir. Bunun için kapitalist sistemdetoplumdan ve topluluklardan değil, kitle denilen bir kavramdan söz edilir. Kitledemek, sade bir tarifle tüketici olmuş toplum demektir.

Hem maddi hem de manevi değerlerin tüketilmesinin miktarı kapitalist sis-temi zengin yaptığından, tüke-timin anlık ve çok olması gerekir. Bir nesneyi tü-

53

Page 61: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

ketmek gerekmiyorsa bile, onu tüketilmesi gereken bir duruma getirmek kapi-talist kültürün bir gereğidir. Tüketim olsun ki sistem işlesin ve sahipleri zenginolsun. Bu temel yaklaşım, kültür ürünlerinin diğer temel bir ilkesi olan ka-lıcılığın öldürülmesidir. Çünkü üretilen değerler kalıcı olursa, tüketimi yavaş vegeç olur. Bu da az para kazanmak demektir. Kapitalizm sürekli ve daha çok parabiriktirmek olduğu için kalıcılığa düşman olmak zorundadır.

Kapitalist kültürde alım satım esas olduğu için, insan ile maddi ve manevikültür değerleri arasında bu ilkeyi harekete geçirecek bir mantığın da kurulmasıgerekecektir. Alım satım için felsefi olarak olması gereken şey değersizliktir.Çünkü bir şeyin satılıp elden çıkarılması için, önce onun insan hafızasında de-ğersizleştirilmesi gerekir. Değerli olan bir şey satılmaz. Yine bir şeyin satılmasıiçin, ihtiyaç olmadığı halde, onun kullanılmasının zorunlu bir ihtiyaç olduğufikrinin insanın kafasına yerleştirilmesi gerekmektedir. Kapitalizmin alım satımmantığında değerin ölçüsü paradır. En değerli şey para olduğu için, paranın her-keste birikmesine izin verilmez. Herkeste paranın birikmemesi için bulunanyöntem ise, satılan nesnenin asıl sahiplerinin kapitalistler olmasıdır. Böylecesistem sahipleri hem en değersiz olan yani satılan nesnelerin, hem de en 'değer-li' olan şeyin yani paranın sahibidirler. Para en değerli olduğu şey için onun ko-numlandığı mekân değişmez. Paranın mekânı kapitalistlerin cebi, kasaları vebankalarıdır.

Kültür ile insan toplumu arasındaki kopmaz bağ, kapitalist mantıkta kendi-sini var kılmak için esas aldığı insana yaklaşımını da ele vermektedir. Kültüreyaklaşım, kültürel bir varlık olan insan ve toplumuna da yaklaşımdır. Kültüreldeğerler toplumsal kimliğimizin emeğinin bir sonucudurlar. Kültür değerleriayrım yapılmadan satışa çıkarılıyorsa, bu iş için bir toplumda kendi değerlerinekarşı "Bunlar satılabilir" mantığının geliştirilmesi kaçınılmaz olur. Bu mantığıntoplumda hâkim olması için de toplumun toplum olmaktan çıkarılması gerekir.Çünkü toplum üretmek, yeni değerler kazanmak için oluşmuştur. Toplumsallıkihtiyacından fazlasını tüketen değil, üreten bir özellikte işler. Toplumsal üreti-min fazlalığı tüketimi değil, zenginliği artırır. Kapitalizm toplumsallığı da da-ğıttığı için, çok rahat bir şekilde her değeri alım satım konusu yapabilmektedir.Kapitalist dönemde onca teknik imkâna ve çalışma kolaylığına rağmen yoksul-luğun giderilmemesi ve işsizliğin yaşanması bundan kaynaklanmaktadır.

Alım satım konusunda kapitalist pazarlamacılık, kültürü popülerleştirereksatar. Bu konuda popüler kültürün ne menem bir şey olduğundan çok, kültürünneden böyle ele alındığını anlamak daha açıklayıcı olacaktır. Zaten popüler kül-türün ne olduğu sorusunun cevabı, kapitalist pazarlamacılığın kültürü satma-sının içinde gerçekleşir. Hemen belirtmek gerekir ki, hangi konuda olursa olsunkapitalizm değerlendirildiğinde, eğer işin içinde alım satım kelimeleri geçmi-yorsa, bu değerlendirmelerin yeterli olmadığını vurgulamak gerekir.

54

Page 62: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Bir malın piyasada daha çok zenginlik getirecek bir sonuç ortaya çıkarma-sının değişik hile ve kurnazlıkları vardır. Bu yalan ve kurnazlıkları en iyi kapi-talistler bilirler. Onlar bu işin ustasıdır. Bu konuda kâr getirecek bir yol da paza-rın genişliği ve büyüklüğüdür. Pazarlamada en geniş alıcı kitlesi yiyecekle-rindir. Bunun nedeni, yemenin temel biyolojik bir ihtiyaç olan beslenme soru-nunu gidermesidir. Yiyecekler kadar geniş bir pazarı olan diğer bir saha ise, bes-lenmeye benzer bir ihtiyacı karşılayan kültür değerleri, özellikle bu değerlerinmanevi olanlarıdır. Tabii maddi değerler de oldukça yaygın bir şekilde satıl-maktadır.

Kültürün alım satım konusu yapılarak para kazandıran bir alan olmasınında kendine göre yol ve yöntemleri vardır. Bir kere kültür değerlerinin hepsi tüminsanlığın değerleri oldukları için, özü gereği satılacak dereceye düşürülme-leriyle alıcısı tüm insanlık olur. Bir devlet bunu yaparsa, alıcıları egemenliği al-tındaki tüm toplumsal kesimler olur. Kültürün özellikle manevi alanının değer-leri olanları ve daha çok da sanat dallarıyla yaratılanları, biyolojik açlığın gide-rilmesi gibi insanın manevi olarak beslenmesini sağlar. Kültürel değerlerin pa-zarda herkese satılık olarak sunulduğu halde alıcısı bulmasının bir nedeni debudur. Sanat ürünleri düşünsel ve duygusal olarak temel insan ihtiyaçlarını gi-derirler. Kültür değerlerinin bu iki temel özelliği, kapitalist para kazanma man-tığı ile buluşturulma ve popülerleşme dışında, kültüre sunum olanağı bırakmaz.

Kültürün popülerleştirilmesinin kültürel ürünlerden daha çok para kazan-mak amacıyla pazarı genişletmekle birebir ilişkisi vardır. Kültürün popülerleş-tirilmesinin sağlanması için uygulanan yöntemler kesinlikle söylendiği gibi tümtoplumu kültür ve sanat ile buluşturmak değildir. Para kazanma amacı olmayanhiçbir uygulama kapitalist dönemde gerçekleşmez, gerçekleşmesine izin veril-mez. Çünkü değerlerin el değiştirmesinde para kazanmak amaç olmaktan çıkar-sa kapital birikmez. Kapitalizm biter. Kültürün en geniş kesimlere ulaşması içinhalk kültürlerinin işlenmesi gerekir. Bunun için cinsi ve sınıfı ne olursa olsun,her kesimden alıcısının olduğu tek alan kültür değerlerinin satıldığı pazaralanıdır.

Kültür aynı zamanda toplumun kimlik değerlerini oluşturan yaratımları ol-duğu için, kültür pazarındaki tüketici, alıcısı olduğu malın kendisini ifade et-mesini isteyecektir. Pazarda birçok malı tanımadan almak mümkündür. Ancakkültür ürünlerinin, özellikle sanat kolundaki ürünlerin kesinlikle bir şekilde alı-cısıyla bir tanışık-lığının olması gerekir. Bu bir Müslüman'ın domuz eti ihtivaeden ürünleri tercih etmemesi gibi bir şeydir. Dolayısıyla alım gücüne bakılma-dan herkese sunulacak ürünler hazırlamak, daha çok satmak anlamına geldi-ğinden, kültürün pazar genişliğine yol açar. Kültürel değerler pazarı en çok ka-zandıran pazardır. Çünkü işlenen malın hammaddesinin sahibi kendi parasıylabu malları alacak konuma getirilmiştir. Bir şeyi beleş verip daha sonra para kar-

55

Page 63: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

şılığında satın almak, sadece kültür değerlerinin popüler kültür adı altında satı-lığa çıkarılmasıyla kapitalizmde ortaya çıkmıştır. Kapitalist sistem bu rahat ka-zanma fırsatını kazanç kapısı olarak gördüğünden kültür popülerleştirilmiştir.Bunun için "Herkes kültür-sanat ürünlerine ulaşsın" politikası büyük bir oyun-dur, ikiyüzlülüktür.

Kapitalist elindeki malların satışını artırma işini en fazla reklamlarla yapar.Satılığa çıkarılmış kültür ürünlerinin satış miktarı ise popülerlik temelinde olur.En çok satan en popüler ürün ve kişi olduğu gibi, en çok satmak için de popüler-liğe ihtiyaç duyulmaktadır. Popülerlik sattırır. Ancak satmak için de popüler o-lana ihtiyaç vardır. Bu, kendi içinde çok ilginç bir durum ortaya çıkarmıştır.Kültür ürünlerinin satılması için yapılan reklamların kendisi de malın pazardasatılma biçiminin değişik bir halidir. Dolayısıyla kültür-sanat reklamcılığı diğermalların reklamcılığı gibi değildir. Yani hem reklam hem de mal satmanın iç içeolduğu bir durum yaşanmaktadır.

Kürt Kültürünü Popülerleştirme Kültürel Soykırım Amaçlıdır

Kültür ürünlerinin satılık duruma düşürülmesi en fazla rafine kültür ürün-leri olan sanat alanını ayağa dü-şürmüştür. Sanat, satmak için yapılan bir zanaatolmuştur. Günümüzde sanat ürünlerinden bahsetmek zordur. Toplumsal yaşamiçinde en güzel insan ürünlerinin toplandığı bu saha, artık en çirkin olanlarınayönelmeye başlamıştır. Tarihte ilk defa çirkin güzele galebe çalmıştır. Sanatürünün kalıcılığında güzel olma esastır. Bir sanat eserinin arkasında bıraktığı et-ki güzel demektir. Ancak pazara mal yetiştirme mantığı içindeki popülerlik sa-natı bitirmiştir. Popüler kültür içinde sanat kolu en etkili kullanılan alandır.Bundan dolayı bir sanat eseriyle çiklet aynı reyonda yan yana durmaktadır.Amaç satmak olduğundan, nitelik değil gösteriş öne çıkmaktadır. Göze ve kula-ğa hitap etmek satışı artırmada en etkili bir yöntem olduğu için, biçim en önem-li konu olmuş, içerik ve kalıcılık çok önemsiz duruma getirilmiştir.

Kültürü popülerleştirmek, sadece kültür-sanat ürünlerini özlerine tersbiçimde kullanmak değildir. Bu durum kendisiyle birlikte hiçbir tepki verme-den her türlü derde dayanacak bir birey ve toplumsal yapıya yol açmaktadır. Po-püler olma sevdası herkesi sarınca, popüler olmak için belirlenmiş kalıplara uy-gun davranmak gerekecektir. Bu kalıplara uymak da bir yere kadar popüler ol-maktır. Saç kesme biçiminden tercih edilen yemek ve içecek markalarına, be-ğenilen sanat ve sanatçılara kadar popüler olma sevdasındaki bireyin popüler-ler tercihi, popülerlikten kazananlarca hazırlanmış bir listesi vardır. Popüler

56

Page 64: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

kültürde neyin popüler olduğu çok iyi ve amaçlı hazırlanmış popülerlere söylet-tirilir. Neyin popüler olduğuna birey veya toplum karar veremez. Çünkü bunlarsatılan malın sahibi değildir. Bu kararı popüler olandan ekonomik ve siyasi ola-rak kazananlar karar verirler. Popüler kültür toplumsal alanda kolay yönetilir birdurum yaratır. Çünkü popülerin temel sloganlarının başında "Bana, sana ne?"gelir. Bu durum da popüler kültürün siyasi sonucudur.

Kültür ve sanat değerlerin popüler kültür adı altında satılığa çıkarılması, bualanın karakteristik özelliğinden dolayı, toplumsal yaşamın her tarafını etkisialtına almaktadır. Her şeyin en popüleri kültürün popülerleştirilmesiyle ilişkili-dir. En popüler olmak temelinde iş yapmak, bir kimlik yaratmak, kapitalist dille'marka olmak' geçer akçe olur. Bunun kültür ve kimlik ilişkisinden kaynak-landığı bilinmelidir. Her çağın kültürü bir kimlik yaratır. Kapitalizmde de bukimlik popülerliktir. Bu kimlik, popüler kadın ve popüler adam ile başlar, po-püler çiklet markasıyla devam eder. Ancak unutulmaması gereken şey, popüler-likten kast edilenin en çok satan veya satmaya vesile olan olduğudur ya da ençok satmaya katılan olduğu gerçeğidir. Kültür ürünlerinin satmak amaçlı hazır-lanıp piyasaya sunulması kültürün popülerleştirilmesi demektir.

Kültürün popülerleştirilmesi demek, toplumsal yaşama ve bin yılların or-taya çıkardığı kutsal değerlere yapılan en büyük saldırı demektir. Bu saldırınınstartı kapitalist sistemce verilmiştir. Bu saldırıya uğramayan toplum ve değerle-ri kalmamıştır. Son yıllarda bu saldırının Kürt kültür değerlerine de yöneldiğinetanık olmaktayız. Kürt kültürünün popülerleştirilmesinin değişik nedenleri var-dır. Türkiye merkezli planlı saldırıların amacı Kürt kültürünü asimile etmektir.Direniş kültürüne saldırılar, asimilasyonu başarıya götürmek kadar, Kürt hal-kının son otuz beş yılık kültürel değişiminin yönünü saptırarak, Kürt halkını öz-gürlük mücadelesinden koparmayı hedeflemektedir. Kürt halk uyanışı de-mokratik ulusallaşmayı geliştirdiği için, kimi Kürt kimlikli sanatçılar ve diğerbazı kesimler bu gelişmenin yarattığı talebi popüler tarzda kullanmak istemek-tedir. Tev-Çand kurumlarındaki kimi sanatçıların da popüler olan yaklaşımlarıvardır. Bu kapsamdaki sanatçılar, kimliklerinin bir gereği olarak özgürlük de-ğerlerini sanatsal olarak değerlendirmek isterken, bir bütün olarak sanat ürünle-rine ve yaşamlarına bakıldığında, eleştirilmesi gereken tutum ve davranışlarınınolduğu görülür.

Kürt kültürünü içeriğinden boşaltıp piyasaya sürmenin en sistematikyapıldığı yer, hiç tartışmaya mahal bırakmayacak biçimde Güney Kürdistan'dayapılmaktadır. Bu da Güney Kürdistan'da yaşayan Kürtleri Kürdistan'ın diğerparçalarından kopartarak, BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında yürü-tülen siyasal projeye katma amaçlıdır. Bu kültür politikası ile Güney Kürdis-tan'da farklı bir yerel siyasetin gelişmesine zemin olacak bir Kürtlük amaçlan-maktadır.

57

Page 65: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Kürt kültürünün uzun yıllar yaşadığı baskı ve asimilasyon, bir halk olarakKürtlerin gelişimini geriletti. 20. yüzyılda Kürdistan'ın dörde bölünmesiyle te-mel ulusal değerlerimizin ortak bir üslup kazanması da engellendi. Bu durumKürtler arasında ruhsal uzaklaşmaya neden oldu. Kürdistan parçaları içinde ya-şanan kültürel zenginliğin birbirini güçlendirerek daha zengin bir kültüre dö-nüşmemesi için, egemen devletlerin geliştirdikleri yoğun yabancılaştırıcı poli-tikalar, Kürtlerin kendi değerlerini sahiplenme bilincini olumsuz etkilemiştir.Kürdistan halk kültürüne popüler saldırı daha çok bu durumdan güç almaktadır.Kültüre sahiplik etmemenin en derin olduğu yerin sürekli yenilgi ve ihanetinyaşandığı alan olan Güney Kürdistan olması, popüler kültürün en çok bu alan-da yaygınlaşmasına olanak sunuyor. Bu 'yoldan çıkma'nın ne kadar etkiliyürütüldüğünü Güney merkezli yayın yapan televizyonları izleyerek anlamakmümkündür. Özellikle müzik bu yoldan çıkmaya öncülük ediyor. Bunu fırsatbilen Kuzey Kürdistanlı bazı sanatçılarla Kuzey Kürdistanlı şaibeli kimi kişile-rin buraya dadandığını belirtmek gerekir. İnkârcı bir saldırı altında olduğundan,Kürt kültürüne yönelik popüler kültür saldırıların arkasında başta Türkiye Dev-leti olmak üzere egemen devletlerin olduğunu kestirmek zor değildir. Bununiçin Kürt kültürüne pazarda satma tarzındaki yaklaşım sadece para kazanmayaklaşımı değildir; sömürgeci asimilasyon ve yok etme amaçlıdır. Bunun karşı-sında durmak başta siyasetçiler, aydın ve sanatçılar olmak üzere her Kürt insa-nının temel görevidir.

Kültür insanın yaşamıdır, dedik. İnsan nasıl yaşamış, nasıl yaşıyor, nasılyaşamalıdır? Bütün bunlarla mukayese edildiğinde, en büyük kültürsüzlüğüngünümüzde yaşandığı ortaya çıkmış olur. Hiçbir dönemde günümüzde yaşan-dığı kadar ciddi toplumsal sorunlar yaşanmamıştır. Hiçbir dönemde bu kadarinsan öldürülmemiş, hiçbir tarihsel dönemde insanlar açlık tehdidiyle bu kadarkarşı karşıya kalmamıştır. Hiçbir dönemde bu kadar adaletsizlikler yaşanma-mıştır. Hiç kimse feodal dönemde insanların sistemin adaletsizliğinden, açlık-tan öldüğüne tanık değildir; özellikle soykırım temelinde ve açlıktan ölümünyaşandığına tanık değildir. Belki bazı istisnalar yaşanmıştır. Ama günümüzdeher gün binlerce insan kapitalizmin çıkar politikalarından dolayı açlıktan ölü-yor. İşsiz kalıyor.

Hiçbir dönemde insanlar bu kadar teknik araç geliştirememişlerdir. İşin il-ginç tarafı da budur zaten. Bugün dünyayı cennete çevirecek imkânlar vardır.Hem dünyayı cennete çevirecek her imkâna sahip olacaksın, hem de köleciler-den çok daha fazla kötülük yapacaksın! Hastalıkların çaresini bulacaksın, amabinlerce insan hastalıktan ölecek! Açlık sorununu giderecek imkânlara sahipolacaksın, ama her gün insanlar açlıktan ölecek. Toplumsal sorunları diyaloglaçözümleyecek bilgi kapasitesi, iletişim olanağı ve diyalog ortamı olacak, amasorunları çözmek adına binlerce insanı katledeceksin! Herkesin kendisini bir

58

Page 66: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

şekilde ifade edebileceği imkânlara sahip olmuşken, insanların dilini yasaklay-acaksın, kültürünü yok edeceksin! Bütün bu çelişkiler neyle izah edilecek? Nefeodalizmde ne de kölecilikte böyle bir şeye rastlanabilir. Önderlik Savun-masında, "Atom bombasını insanlık nasıl izah edecek?" diye soruyor. SistemBirinci Dünya Savaşını, İkinci Dünya Savaşını neyle izah edecek? Bölgeselkatliamları neyle izah edecek? İnsan, atom bombasını birbirinin kafasında pat-latmak için mi bilim ve tekniği geliştiriyor? Uçakları bir yeri bombalamak içinmi yapmalıdır insan? Kimya, biyokimya ve fiziği insanlar birbirlerini öldürsün-ler diye mi, yoksa sorunları azaltmak için mi geliştirmelidir?

Bireycilik Kültürsüzlüktür

Tabii bu noktada işin içerisine ahlak giriyor. Bu kendi başına bir konudur.Ahlaksızlık için gerekli insan duruşu bireyciliktir. Nasıl ki tanrı inancı için mü-min gerekliyse ahlaksız bir yaşamın yaşamdan sayılması için bencillik bireyci-lik kaçınılmaz olmaktadır. Bireycilik, kültürsüzlüktür. Bir insan sadece kendisi-ni düşünürse kültürsüzdür; istediği kadar çok şey bilsin, yine de öyledir. Zatengünümüzde kavramlar çok saptırıldığı için, biri çok şey biliyorsa kültürlüdürdeniliyor. Onun için biz dedik ya, biri çok şey biliyor, ama pratiği yoktur, eksik-tir. Çok çalışıyor, ama ifade edemiyor, eksiktir. Yapıyor, ama paylaşmıyor,eksiktir. Hayır, insanda bu öyle olmaz. Özellikle PKK kültürünü ve ahlakınıdeğerlendirdiğimizde, bütünlüklü bir insan tanımlamasının toplum için nedenesas alındığını, bunun neden gerektiğini biraz daha tartışacağız. Komple birvarlıktır insan. Bütün yaratımları temelinde değerlendirilirse insan tanımlanır.Örneğin biz Kürt'üz, ama dilimizi bilmiyoruz; öyle Kürt olmaz. Kürtse dilinibilecektir. Kültür en çok dilin içinde vardır. Kürtsün, ama kültürel değerlerinibilmiyorsun, onlardan kaçıyorsun. Böyle Kürt olmaz. O zaman sen Kürt değil-sin, Kürtlüğün tartışmalıktır. Çünkü kimlik kazandıran şeyler vardır. Onlarkesinlikle olmak zorundadır.

Doğanın bir özelliği de tekdüzeliği kabul etmemesidir. Düşmanlar "Kürtyoktur" derken, zorumuza gitse de, bunun bizden kaynaklanan bazı gerekçelerivardır. Kürtlükten kaçacaksın, yurtsever olmayacaksın, ülkeni boşaltacaksın,mücadeleye katılmayacaksın, mücadeleye güç vermeyeceksin, dilini, tarihini vesanatını bilmeyeceksin, manevi değerlerini tanımayacaksın! Düşmana "Kürtyoktur" dedirten bir durumun da bunlar olduğunu tüm Kürtler bilmek durumun-

59

Page 67: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

dadır. Kürt'üm, ama Kürtçe bilmiyorum! Peki, bu ne biçim iş? Nihayetinde fizi-ki yapımızın Farslarla, Araplarla, Türklerle çok ciddi bir farkı yoktur. Ben ken-dimi ancak benliğimi ifade eden şeylerle ifade edebilirim. Onlar olmadıktansonra ben yokum demektir. Buna da çok fazla gücenmemek gerekir; tanımla-malar, kavramlar bu açıdan çok önemlidir. Bu açıdan Kürtlerin kültürlü mü,yoksa kültürsüz mü oldukları artık kendilerine kalmış bir şeydir. Tarihimiz halkkültürü açısından zengindir. Ama bizler bugünün temsilcileri olarak kültürsüzolabiliriz. Yani bize kimlik ve kişilik kazandıran tarihimizi ve kültür değerleri-mizi bilmiyor, bu değerlerin özelliklerine göre yaşamıyor olabiliriz. Örneğin bukonuda Avrupa ve metropollerdeki insanlarımızı değerlendirmek gerekir. Böylebir sorun güncellik açısından değerlendirilebilir. Bu durum Kürdistan ger-çeğinde zoraki asimilasyondur.

60

Page 68: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Toplumsal Yaşam İçin Her Şeyden Önce Ahlak Gerekir

Neden kültürle ahlak olgusunu iç içe ele alıyoruz? Neden böyle bir ihtiyaçduyduk? Bu konu da bizim için önemlidir. Önderlik, ahlak konusunda Savun-malarında tanımlamalarda bulunuyor. Biz de bu tanımlamaları esas alacağız.Kültür derken aslında toplumun kendisinden bahsettik, insanın kimliğindenbahsettik. İnsanın doğa üzerinde kendi yaratımlarından hareketle kendisinikanıtladığından, ikinci bir doğa yarattığından, bunu da her aşamada ve her sü-reçte derinleştiren bir varlık olduğundan bahsettik. Onun için insan nedir sorususorulurken, insanın kültürel bir varlık olduğunu söyleyerek de bu soruya cevapverilebilir, dedik. İnsanlar neden bir aradalar? Bu soruya "İnsan ancak toplum-sallaşarak var olabilir" cevabını veriyoruz. Önderlik buna Bir Halkı Savunmakkitabındaki çözümlemelerinde köklü değerlendirmelerle açıklık getirdi. Fakatbir arada oluşun sadece fiziki bir arada var oluş olmadığını biliyoruz. İnsanlarınbir toplum olarak bir arada oluşlarını sağlayacak şekilde, kendi içinde zayıf dü-şebilecek grup ve üyelerini yok etmeden, kendilerinden bir parça olduğu bilin-ci ve hissinden hareketle onları da kendi içlerinde bir şekilde yaşama katmaları,bunun için duyguları ve düşüncelerinde gerekli donanımı sağlamaları gereki-yor. Bu da insanların birbirlerine yaklaşımlarının manevi olarak diğer canlılar-dan daha farklı olmasını gerektirmiştir.

61

Page 69: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

İnsanın kendisi için düşündüğü şeyleri diğer insanlar için de düşünmesi, di-ğer insanların da yaşama arzusunu düşünebileceğinin bilincine varması gereke-cektir. "Her insan grubunun özgür olma, bir toprakta kendi dili ve kültürü ile ya-şama gibi daha birçok toplumsal değerle yaşama hakkı vardır" bilincinin insan-da şekil bulması gerekir. Herhangi bir ihtiyacını giderirken bunu tek başına gi-deremeyeceği, kendisi gibi diğer insanların da böyle yaşayabileceği duygusu vedüşüncesine sahip olması gerekecektir. Böyle olmalı ki, toplum dediğimiz olgubir kütleden farklı bir şey olabilsin; bir yığın olmaktan farklı bir şey olabilsin.Güçlü tarafını geliştirirken, aynı zamanda zayıf düşebilecek taraflarını bir şekil-de tamamlayabilsin. Ahlak olgusu daha çok bu noktalarda devreye giriyor. Ön-derlik, ahlakı toplumun vicdanı olarak tanımlıyor. Bir anlamda toplumu bir ara-da tutan örgü ve o örgüyü güçlendirecek değerler bütünselliği ahlak olarak ta-nımlıyor.

Ahlak İçin Öncelikle İnanç Gerekir

Biz bunu biraz daha somut anlaşılması için şöyle de ifade edebiliriz: Nasılki insanın organları arasında iş ve işleyiş itibariyle farklılıklar varsa, her organıniş yapabilmesi için de oksijene, besine ve kana ihtiyacı varsa ve bunlar da da-marlar temelinde birbirlerine aktarılıyorsa, ahlak da toplum içerisinde böyle birrol oynuyor. Her organın iş yapabilmesi için, diğer organdan ihtiyaç duyduğuşeyleri alması gerekiyor. Toplum içerisinde ahlak böyle bir bütünsellik sağlı-yor. Bir anlamda ahlak toplumun çimentosu ya da harcı oluyor. Nasıl ki bir du-var yapıldığında taş üzerine taş, kerpiç üzerine kerpiç konulduğunda sağlamlaş-ması için harca, yapıştırıcı bir şeye ihtiyaç varsa, insanların da bir fiziki bütün-sellikten çıkıp duygusal, düşünsel, yaratıcı bir olguya dönüşmesini sağlayacako harç, o yapıştırıcı şey ahlaktır. Ahlak olmazsa, insanlar vahşi olur. Herkeskendi başına ne bilirse, ne yaparsa, ne alırsa onu esas alır. Böyle olursa zatentoplum olmaz. Sürü olur, kurt kanunu hâkim olur. Ya da günümüzde kapitalistsistemde çok net ortaya çıktığı gibi kim güçlüyse onun diğeri üzerinde egemen-lik kurmasına yol açar.

Yaratıcı toplumsal yapının eşitlik, özgürlük ve adalet gibi erdemler te-melinde bir yaşamı gerçekleştirmek için gereksinim duyacağı temel şey insan-daki ahlaki boyuttur. Ahlak böyle bir vasıf ve böyle bir işleve sahiptir. Ahlakıntoplum ya da insan yaşamı içerisindeki önemi, toplumsal kuruluşun ilk aşama-larında temel bir duygusal bağlanım olarak ortaya çıkmasında yatıyor.

62

Page 70: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Ahlakilik açısından bilgiden, bilinçten, tasarıdan öte gerekli olan temel şartinanç olgusudur. Bu anlamda ahlaki olabilmek için insanların önce bir şeylereinanması gerekir. Bilgi erdem yaratabilir, kültür erdem yaratabilir, çok zengindeğerler ve ürünler ortaya çıkarabilir. Ama bilgi, kültür, zengin ürün, değerlerortaya çıkarmak, yaratmak insanın ahlaklı olduğu anlamına gelmez. Çok şeybilebilirsin, ama ahlaklı olmayabilirsin. Maddi olarak çok zengin olabilirsin,ama ahlaklı olmayabilirsin. Birçok toplumsal sorunu giderebilecek araçlar veürünlere sahip olabilirsin, ama ahlaklı olmayabilirsin. Dolayısıyla biz ahlakıkültür içinde değerlendirirken merkezine, temeline toplumsal inancı koyuyo-ruz. Yani ahlak için önce inanç gerekiyor.

Tabii burada şunu vurgulamalıyız: İnanç derken bugün anladığımız biçim-de bir din inancından, bir tanrı inancından bahsetmiyoruz. Bahsedilen inanç ol-gusunun ne olduğunu Önder APO'nun Bir Halkı Savunmak eserinde vurguladı-ğı şu alıntıyı yapalım: "Klan bilincinin sembolü totemdir. Totem belki de ilksoyut kavramlaştırma düzenidir. Totem dini olarak da değerlendirilen bu düzenilk kutsallığı, tabu sistemini de oluşturmaktadır. Klan totemin simgesel değe-rinde kendini kutsamaktadır. İlk ahlak kavramına da bu yoldan ulaşmaktadır.Çok iyi bilincindedir ki, klan topluluğu olmazsa yaşam sürdürülemez. O haldetoplumsal varlıkları kutsaldır ve en yüce değer olarak sembolleştirilip tapınıl-malıdır. Din inancının gücü de bu kaynaktan gelmektedir. Din ilk toplumsal bi-linç formu oluyor. Ahlakla bütünlüklüdür. Bilinçten giderek katı bir inanca dö-nüşüyor. Artık toplum bilinci din formunun geliştirilmesi biçiminde olacaktır.Din bu özelliğiyle toplumun ilk temel hafızası, köklü geleneği ve ahlakın kay-nağıdır. Klan toplumu pratiğiyle ne kadar bilinç geliştirse bunu hep toteme,dolayısıyla kendi yeteneğine bağlamış oluyor. Simgesel olarak totem gerçe-ğinde ise, insan topluluğunun giderek başarılı olması sürekli kutsamayı da bera-berinde getiriyor. Kutsama kutsalın, kutsallık ise toplumun gücü oluyor."

Önderlik belirlemesinde ortaya çıktığı gibi, bahsedilen inanç insanın ilktoplumsal gücünün farkına varmasıdır. Din bu düşüncenin katı kurallara bağ-lanmasıdır. Yani ilk inanç ile vurguladığımız şey, insanın kendisine, bir bitkiye,bir hayvana, yanı başındaki bir insana inanması, ona güven getirmesi gibi olgu-lardır. Bu varlıklar da toplumsal yaşama olan katkılarından hareketle seçiliyor-lar. Zaten inanç temelinde ilk şekillenmenin bu temelde geliştiği tespitlidir. Kül-tür olarak yarattığı değerler insanın kimliğini ifade ediyorsa, bütün bunları birharç gibi bir arada tutan olgu insanın ahlaki örgüsüdür. Yani ahlakilik olmazsa,insan kendisine ve yaptıklarına inanmazsa, orada toplumsal yaşam gelişmez.Çünkü yaptığına güvenmez ve bağlılık göstermezse, insan yaşamının bir anlamıolmaz. Yaptığına karşı inançsızlık, güvensizlik ve değer vermeme olursa, yaptı-ğına bağlanma olmazsa, toplumsal değerler kalıcılaşmaz. Bu durumda birikimsağlanmaz. Günübirlik bir yaşam ortaya çıkar. Ama biz toplumdan, kültürleş-

63

Page 71: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

meden bahsederken, kalıcılıktan ve değişmeyen değerlerden bahsettik. İşte ah-lak bu anlamda insanlarda kalıcılaşmayı ve toplumsal olgunun bir arada tutul-masını sağlayan en temel insan özelliğidir; insanlık değeridir.

Önder APO, "İlk düşünce, ilk bilme, bilinçlenme formu inançtır" dedi. İn-san aklı ilk olarak inanç biçiminde düşünüyor. Bu da insan davranışları, toplu-ma katılımları ve diğer insanlara yaklaşımlarının ilk sürecinin tümüyle ahlakiolmasına yol açıyor. Çünkü çevresinde olup bitenleri inançla algılıyor. Bilmi-yor, inanıyor. Dola-yısıyla bugün zihniyet olarak ele aldığımız bütün düşüncekalıpları, bütün düşünsel süreçler kökenini insanların ahlaki yapısından alıyor.Yani o ilk inanç formu üzerinden gelişiyor. Nedeni de şudur: Dediğimiz gibi,inanç ve ahlak olmazsa toplum bir arada olmaz. Çünkü bu değerler toplumunharcıdır, vicdanıdır. Günümüzde de kötü insanların vicdansız, kötü davranışlarsergileyen insanların ahlaksız biçiminde tanımlanmasının nedeni budur. Nasılki insana kültürel bir varlıktır demek bir tanımlama biçimiyse, aynı zamanda in-sana ahlaki bir varlıktır demek de bir tanımlamadır. Çünkü ahlak olgusu dadirekt insanla bağlantılıdır; toplumsal yaşamın gelişmesiyle birlikte başlayan,süreçle değişen ve derinleşen bir manevi olgudur.

Bu konuda Önder APO'dan bir alıntıyla tanımımızı daha net olarak ifadeedelim. "Ahlak bir toplumun çimentosu gibidir. Ahlakı olmayan hiçbir toplumyoktur. Ahlak insan toplumunun ilk örgütlenme ilkesidir. Esas işlevi, analitikzekâ ile duygusal zekânın toplumun iyiliği için nasıl düzenleneceği, nasıl ilkeve tutumlar haline getirileceği ile ilgilidir. Tüm topluma eşit düzeyde ama fark-lılıkların rolünü, hakkını da gözeterek davranır. Başlangıçta toplumun kolektifvicdanını temsil eder.

"Toplum ancak özgür bir yargılama olarak ahlakla düzenlenebilir. Ahlakinsanın seçim kabiliyetiyle ilgi olduğundan ötürü özgürlükle yakından bağlan-tılıdır. Ahlak, özgürlüğü gerektirir. Bir toplum esas olarak ahlakı ile özgürlü-ğünü belli eder. Dolayısıyla özgürlüğü olmayanın ahlakı da olmaz. Bir toplumuçökertmenin en etkili yolu, ahlakıyla bağlantısını kopartmaktır. Dinin etkisininzayıflatılması ahlak kadar çöküntüye yol açmaz. Onun boşluğunu bir nevi dinhaline gelmiş çeşitli ideolojiler ve politik felsefeler, ekonomik yaşantılar dol-durabilir. Ahlakın bıraktığı boşluğu ise, ancak mahkûmiyet ve özgürlük yoksun-luğu doldurabilir. Ahlakın teorisi olarak etik veya ahlakiyat, temel felsefi prob-lem olarak varlığı, giderek daha yakıcı hale gelmiş ahlakı incelemek ve yenidenesas rolüne kavuşturmakla görevlidir. İşlevini doğru ortaya koymak kadar, te-mel yaşam ilkesi haline gelene kadar önemini yitirmeyen bir sorun olarak top-lumdaki yerini koruyacaktır."

Ahlak olgusunda özellikle şunu vurgulamak gerekiyor: Ahlakın insan yaşa-mı içerisindeki yerini anlayabilmek için kesinlikle günümüzdeki modernist pa-radigma denilen kapitalist düşünce kalıplarının çok dışında düşünmek gereki-

64

Page 72: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

yor. Din düşüncesiyle, köleci yaşam değerleriyle bir noktaya kadar ahlak tanım-lanabilir. Ama modernist paradigmayla ahlak kesinlikle tanımlanamaz. Toplumve ahlak ya da yaşam ve ahlak, toplumun vicdanı olarak ahlak, inanç olarak ah-lak olgularının günümüzün düşünceleriyle izahı kesinlikle mümkün değildir.Çünkü günümüzün temel sorunlarından bir tanesi de ahlakiliğin olmamasıdır.Bunu belirtirken, hemen şunu de eklemek gerekiyor: Özellikle günümüzde ah-lakiliği savunmak, ahlaki olmak, topluma tekrardan bir ahlak dayatmasında bu-lunmak devrimcilik gerektirir. O yüzden de günümüzde devrimcileşebilmek,toplumsal kaosu aşabilmek, günümüzdeki imkânları insanların hizmetinde kul-lanabilmek için öncelikle gerekli olan ilk şey ahlak sahibi olmaktır.

Onun için şunu çok rahatlıkla belirtebiliriz: Günümüzde her şey vardır, so-runları giderebilmek için her imkân vardır. Günümüzün çelişki ve çatışmalarınıbarışçıl bir yöntemle çözebilmek içinde imkânlar mevcuttur. Ama olmayan te-mel şey ahlaktır. Bunun tek sorumlusu kapitalist sistem ya da modernist para-digmadır. Belki Sosyal Silimler dersinde izah edilmiştir. Özellikle modernistparadigmayla birlikte duygu ve düşüncenin birbirinden kopartılması, düşün-ceyle maddi üretimin birbirinden kopartılması, birey ve toplumun birbirindenkopartılması, kadın ile erkek arasında yaşanan çelişkinin derinleştirilmesi biziminanç, toplumsal harç, yapıştırıcı dediğimiz olguyu toplum içerisinden kovmuş-tur. Günümüzde toplumsal düşünme ve davranmanın 'ahmaklık ve kerizlikle'eşdeğer tutulması boşuna değildir. Bugün biri toplumcu olsa, diğer bütün insan-ları kendisi gibi düşünse, empatik, mütevazı ve paylaşımcı olsa, günümüz top-lumu içinde nasıl değerlendirilir? Bu insan hakkında 'saf, ahmak' değer-lendirmesine gidilir. İnsanlığın bunu hangi düzeyde kötülük olarak değerlendir-diğini bilemeyiz, ama bu durum özellikle sosyal bilimin en çok üzerinde durma-sı gereken olgudur. Çünkü sorunların temelinde kesinlikle toplumun ahlaki ör-güsünün dağıtılması yatar. Kültür adına yaratılan şeylerin insani olmasını, yara-tılan şeylerin insanların hizmetinde olmasını sağlayan, buna biçim verip yön-lendiren temel husus kesinlikle ahlaki değerdir.

Ahlakın İlk Biçimi Toplumu İnşa Etme Ahlakıdır

Tabii süreçle diğer tüm insani değerler gibi ahlak da saptırılıyor, değişimeuğratılıyor. Nasıl ki komünal demokratik yaşam süreç içinde devletçi toplumbiçiminde saptırılıp dönüştürülüyor ve bu da toplumsal sorunlara neden oluyor-sa, aynı şekilde ahlak da saptırılıyor. "Ahlaktaki 'iyi'-'kötü' ayrımı uygar toplum-daki temel sosyal bölünmeyle bağlantılıdır. Çıkar grupları arasındaki mesafeyi

65

Page 73: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

bir yönüyle açıklar. Genelde ise, iyi ve kötü toplum ayrımını ifade eder. Özütoplumculuktur. Topluma bağlılık iyi ahlakı ifade ederken, toplumdan uzaklık,onun değerleriyle çelişme kötülüğü ifade eder. Toplumsal kuruluş başlangıçtanitibaren ahlaki karakterlidir. Yani düzenleniş kurallarına gönüllü ve kutsallık te-melinde bağlanır. Toplumun 'ilk anayasası' ahlak kurallarıdır. Toplumun özündeahlak vardır. Ahlaki temelini yitiren toplum dağılmaktan kurtulamaz. Toplum-sal kurallar ise özünde toplumun kimliğine, tanrısal varlığına, diline, diğer üye-lerine sanki tek bir canmışçasına bağlılık ve gerektiğinde onlar için ölümü gö-ze almaktır. Zaten toplumun dışına atılmak ölümle eştir.

"Hiyerarşi ve siyasi erkin devlet olarak kurumlaşması, ahlaki topluma ilkdarbeyi indirir. Sınıf bölünmesi ahlaki bölünmenin de temelini hazırlar. Ahlakiproblem böyle başlar. Siyasi elit bu problemi hukukla çözmeye çalışırken, ra-hipler dinselleştirerek yanıt bulmaya çalışırlar. Hem hukuk hem din bu açıdanahlakı kaynak olarak alır. Nasıl ki siyasetin, siyasi gücün kalıcı kurallı ve ku-rumlu mekanizmaları hukuku teşkil ediyorsa, din inşacıları da aynı işlevi ahlakkaynaklı kalıcı kurallı ve kurumlu başka bir inşayla, yani dinle ahlaki krizi çöz-mek isterler. Aralarındaki fark hukukun yaptırım gücünün olması, dinin ise buniteliği olmayıp vicdan ve tanrı korkusunu esas almasıdır." (Önder APO)

Egemen devletçi sitemlerin kendi mekanizmalarının işlevselliğine göre ah-lakı ele almaları tüm kötülüklerin kaynağıdır. Her devletçi toplum biçimi ayrıbir tarzla kendi ahlak anlayışını hakim hale getiriyor. Sistemlerin egemenliğiaynı zamanda ahlaki egemenlikleri anlamına gelir. Bu sapmayla birlikte insankendi çevresine, ürünlerine ve emeğine yabancılaştırılarak, bu değerlere el ko-nulup köleci toplumda ziggurata, rahibe ve tanrılara bağlanıyor. İlk kural olarak"Ne kadar çok ahlakiysen, o kadar çok insan olursun" ilkesi, bir yaşam kanunuolarak, devletçi toplumda egemenlere hizmet biçiminde devlete bağlanıyor. İlkdönemlerde özellikle komünal toplum açısından değerlendirildiğinde, insanlararasında ahlakilik noktasında bir yarış vardır denilebilir. Bu dönemde kişi ne ka-dar çok çalışır, komünal ve paylaşımcı olursa, toplum içerisinde en iyi insanıno olduğu düşüncesi temel düşüncedir. Çünkü toplumun ahlakı bunun üzerine o-turmuştur. Bu, insanların topluma müthiş bir şekilde bağlanmasını getiriyor.

Toplumsallığın ilk süreçlerinde ahlakın bu denli esas olması, insanların bir-birlerine sıkı sıkıya bağlanarak yaşayabileceklerine olan inancın fark ediliyorolmasındandır. Böylece insan olmanın temel bir özelliği de çok doğal olarak ya-şamda yer edinmiş oluyor. İnsan böyle öğrendiği için, bu ilke yaşamın temel birilkesi oluyor. Zihniyete böyle oturmuş bu gerçeklik devletçi topluma geçişlebirlikte saptırılıyor. Bu temel mantalite şöyle değiştiriliyor: "Rahibe, ziggurata,çamurdan yapılmış o putlara ne kadar çok hizmet edersen, rahiplerin mitolojiksöylencelerine ne kadar çok inanırsan o kadar iyi bir insansın" kuralı insanlarakabul ettiriliyor.

66

Page 74: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Ahlak, insanın toplumun bir üyesi olarak yaşamasını sağlayan duygu vevicdandır. Ahlakın ilk biçimi toplumu inşa etme ahlakıdır. İkinci aşamadaahlakilik toplumu devlete bağlayarak egemenlere hizmet etmesi için ele alını-yor. Egemeni büyütmenin aracı haline getiriliyor. Kölecilikte en iyi köle olma-da başlangıçta bir yarış vardır. Feodalizmde de en iyi kul olmak övgü konusu-dur. Kapitalizmde işçi olmada bir yarış vardır. Kölecilikte kişi rahibe, ziggura-ta ne kadar iyi hizmet ederse, köleci toplumda o kadar iyi bir insandır. Kölecidevletin, köleci yaşamın öngördüğü emek ve ilişki tarzını ne kadar çok derin-leştirirse, onun için ne kadar çok mücadele ederse, toplumun o kadar güçlü birüyesiymiş mantığı egemen kılınır.

Tek tanrılı dinlerde de, insan tek tanrılı dinlerin emirlerine göre ne kadarkuralcı bir yaşamı yaşar, geliştirir, yayar ve insanlara kabul ettirirse, o kadar iyibir mümin olmuş olur. Dinlerin kuralları vardır. Nasıl konuşacağı, nasıl oturupkalkacağı, nasıl giyineceği gibi yaşamda insanın düşüncesini yansıtan davranışölçüleri belirlenmiştir. Örneğin son dönemlerde Türkiye'de yapılan türbantartışması, dini kültürün kapitalist kültürle bir mücadelesidir. Müslüman kadınbaşını örtmek durumundadır. Türban İslam kültürünün bir gereği olarak su-nulur. Kapitalist modern yaşamda da kadın özellikle dekolte kıyafetler giymesiyönünde eğitilmiştir. Aynı biçim erkek kıyafetlerinde de izlenebilir. Güncel birdurum olduğu için bu örnekleri verdik. Bu, yaşamın her alanında görülen birkültür çatışmasıdır. Günümüzde özgürlük ve demokrasi değerlerinin insanlığınvazgeçilmezleri olmasından dolayı bu çatışma bu jargonla ifade ediliyor. Özün-de bu çatışma dini kültürle modernist kapitalist kültürün çatışmasıdır; iki dev-letçi sistemin çıkar ve iktidar çatışmasıdır.

Kapitalizmde de işçi patronu için ne kadar çok çalışırsa, ne kadar iyi hiz-met eder ve ne kadar çok emek sarf ederse, o kadar iyi bir işçi olur. Bu devletçiyaklaşımın kölecilikteki karşılığı, zigguratın zevk ve sefasından pay almaktır.Dinlerdeki cennetin kapitalizmdeki karşılığı ise iyi bir paradır, dolgun ücrettir.Unutmayalım ki, bu sapmanın insanlara kabul ettirilmesi kolay olmamıştır.Kendi çıkarı için toplumsal öz saptırılarak, insanlık kandırılarak bu sağlan-mıştır.

İnsanın yaptığı her işte komünal bir öz vardır. Çünkü her iş aslında başka-ları için yapılır. Hiçbir emekte tek bir bireye hizmet etme özelliği yoktur. Heremek diğer insanlar içindir, diğer insanlara hizmet içindir. Bu, var oluşun temelözü ve temel ilkesidir. İnsan kendisi için bir şey yapmaz. "Ben kendim için birşey yapıyorum" diye bir durum yoktur. "Ben kendim için yapıyorum" dendiğinoktada bile, birey özünde toplum içinde kendini kabullendirmek için emekveriyor. Bu bir kuraldır. Kimse bunun dışına çıkamaz. Bu öyle bir ilkedir ki, in-san kötü bir şey yaptığında bile, o kötülüğü başkalarına zarar vermek için yapı-yor. Bu çalışma ahlakı, iş ahlakıdır; insan emeğinin içerisinde gizlidir. Elbiseyi

67

Page 75: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

kendin için alıyorsun, ama özünde çıplaklığın yüzünden toplumda yadırganma-mak için giyiyorsun. Kendini hastalıktan korumalısın ki çalışabilesin; çalışıpkarnını doyurasın, aileni doyurasın, diğer insanlar tarafından dışlanmayasın.Oluşumun özünde bu vardır. Egemen sistemler bu ahlakı saptırmış, bu özü ken-dine bağlamıştır. Oysa insanın yaptığı her işte, sarf ettiği emeğinin özünde varolan, toplumsal bir varlık olduğumuz için komünalliktir. İnsan toplumsal birvarlık ise, yaptığı her şeyin toplumsal bir karakter taşıması gereklidir. Çünkütoplum yaptığı iş temelinde var olan bir varlıktır. Bu, iş ve emek ahlakıdır. Amaadamlar almışlar, bunu da kendi sistemlerine bağlamışlardır.

Onun için egemen sisteme göre ahlak kendilerine hizmet etmedir. Ne kadarsorgusuz sualsiz kendilerine hizmet edersen, yaptıkların topluma değil de ege-menlere kazanç sağlarsa, o kadar iyi ve ahlaki bir insan oluyorsun. Ama bu sap-ma derinleştikçe şöyle bir şey gelişiyor: İnsan çalıştığı halde karnını bile doyu-ramıyor, yaşayamıyor. Örneğin köle hiçbir kaygıya kapılmadan hizmet ettiğihalde, bir insan olarak yaşayabilecek bir durumu yakalayamıyor, böylesi bir du-ruşu ortaya çıkaramıyor. Kuldur, Allah'a sonuna kadar hizmet ettiği halde, dinibir kavram kullanırsak, doğadaki nimetlerden bir insan gibi faydalanamıyor. İş-çidir, saatlerce çalışıyor, ama mevcut koşullar içerisinde kabul edilebilir bir ya-şamı bir türlü tutturamıyor. Neden? Çünkü ahlakta bir bozulma vardır. Çalışı-yor, ama birileri için çalışıyor. Çalışıyor, ama yarattığı üründen birileri faydala-nıyor. Faydalanan, egemen sınıf ve egemen sistemdir. Her şeye rağmen insantoplum için çalışıyor, ama bu toplum egemen toplumdur. Bütün toplum içindebu egemenler çok az bir kesimi oluşturur; bir avuç kadar olan egemenlerdir.

Ahlaki örgü bozuldukça, bu bozulma derinleştikçe, insanlar tekniği geliş-tirdikleri ve imkânlar ortaya çıkarttıkları halde, çalışma kabiliyeti çok düş-müştür. Bugün çalışkanlık değil, tembellik geçer akçe olmuştur. Beleş yaşamakakıllı olmanın, işini bilmenin ölçüsü olmuştur. Yine imkânlardan ötürü bütün in-sanların bir şekilde çalışmaya sevk edilmeleri olanak dahilindeyken, işsizliktoplumda temel sorundur. İş ve emek insanlaşmayı sağlayan kültürel değerler-dir. Çalışmak, emek sarf etmek insan olmanın bir gereğidir. İşsizlik, toplumsal-lığını yitirmek, insan olma yolundan ayrılmak, yolunu kaybetmek ve bu yol yü-rüyüşünde arkada kalmaktır. Tekniğin yaratmış olduğu imkânlarla az bir süredeçok zengin ürünler ortaya çıkartmak mümkünken, bir türlü toplumsal sorunlarçözülemiyor. Açlık ve barınma sorunu ortadan kaldırılamıyor. Sağlık sorunlarıçözülemiyor.

Kuşkusuz toplumun bütün sorunları ortadan kaldırabilir gibi bir iddiamızyoktur. Ama mevcut düzeyde yaşanan sorunların da kapitalist ahlaksızlıkla bağıvardır. Her değerin parayla alınıp satıldığı, bunun hâkim kültür olduğu bir sis-tem içinde başka bir sonucun ortaya çıkacağını beklemek saflıktır. Çünkü de-ğerin değer ölçüsü paradır. Örneğin hastasın, iyileşmek ve yaşamak insan oldu-

68

Page 76: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

ğun için hakkındır, ama paran varsa bu hakkı kullanabilirsin. En çok değer atfe-dilen, en çok satılandır. En güzel olan, en çok satılandır. Değerde ölçü satmak-tır. Satmak ve satıştan para elde etmek, kapitalist kültürün mayasıdır. Tüm üre-tim alanlarında yaşanan sorunların nedeni bu satma kültürüdür. Ancak insan budüzeyde sorun yaşayacak kadar da çaresiz değildir. Biz bunu söylüyoruz.

Ahlak Bildiğini Yapmak, Yaptığına İnanmaktır

Bugünün dünyasında adamın biri bir haftalık uzay gezisi için yirmi milyonDolar harcar; buna karşılık Afrika'daki çocuklar açlıktan ölür, Kürdistan'dakiçocuklar çöplükten ekmek toplar. Birileri her hafta süt banyosu yapar, birileriömrü boyunca süt görmez. Birileri kendi evinin içindeki oda sayısını bilmez, bi-rileri başını altına sokabileceği naylon çadır bile bulamaz. Birileri zevk için yeryutar, birileri ekmek bulamaz. Mağazalar ve marketler doludur, ama kullanıl-maz. Ürün yaratılır, bozulur, çöplere atılır ya da fiyatını arttırmak için götürülüpdenize dökülür. Ama milyonlarca insan da yaşamı boyunca o besinleri görmeyive yemeyi bir yana bırakın, ismini bile bilmez.

Bugünün kültürü bilim ve bilimsellikten en çok söz eden kültürdür. Yinedemokrasi, insan hakları, özgürlükler gibi erdemleri çokça dillendirmektedir.Fakat yaşanan yığınca kültürsüzlük olduğunu herkes bilmektedir. Bizim para-digmamız ve insan tanımlamamıza göre, bu sorunların bir izahı vardır. Bu dabizim kültürümüzdür. Yani tüm bunlar nasıl oluyor? Birilerinin tuvaleti altın-dandır; öte yandan birileri de yemekte kullanacağı kaşık, çatal bulamaz. Bu ör-neklendirmeler öyle küçük ve basit bir örnekler değildir. Bunlar derin toplum-sal sorunların sonuçlarıdır ve günümüzde bütün bu sorunlar toplumsal kaos bi-çiminde yaşanmaktadır. Ahlak bozulduğu için bu böyledir. Bir haftalık uzay ge-zisi için yirmi milyon Dolar harcayan bir insan, Afrika'daki aç çocukların neleryaşadığını hissetmez. Çünkü ahlakı bitmiştir. Birileri her hafta süt banyosu ya-parken, birileri hayatında hiç süt içemezse, bunun nedeni ahlaksızlıktır. Birileriözgürlük ve irade adına abuk sabuk şeyler yaparken, öte yanda bir halkın diliinkâr edilip yok ediliyorsa, burada bir ahlaksızlık vardır. İşin en vahim yanı datüm bunların normalmiş gibi görülmesidir. Egemen ahlaksız olduğu için halin-den memnundur. Ezilen de köle olduğunu bilmediğinden bunu kabullenmiştir.En büyük ahlaksızlık bunlardır.

Toplumsal sorunların görülmesi ve yaşanan sorunların giderilmesi açısın-dan ahlaklı olmanın ne kadar önemli olduğunu bu örnekler çok çarpıcı bir şekil-de önümüze koyuyor. Bütün bu çelişkiler ve sorunlara rağmen hala bir duyar-

69

Page 77: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

sızlık varsa, kimse bunları güçlü bir şekilde hissedemiyorsa ya da tüm bunlarköklü bir değişim ve dönüşüme yol açmıyorsa, o zaman günümüz insanının te-mel sorunu ahlak sorunudur demektir. Ahlak olsa böyle olmaz. Çünkü ahlakatoplumun vicdanıdır dedik. Bu tür sorunlar büyük bir vicdansızlığın yaşandı-ğının da kanıtıdır. O zaman günümüzde yeni bir kişilikle bu sorunların çözül-mesi için temel alınması gereken şey ahlaki olmaktır. Bu temel bir sorun olduğuiçin de ahlaklı olmak demek devrimci olmak demektir, fedai olmak demektir.Günümüzde bencilliğin, bireyciliğin, maddiyatçılığın egemen olduğu, her şeyinalınıp satıldığı bir ortamda toplumcu olmak, yani bütün insanları düşünmek, bü-tün insanların sorunlarını kendi sorunları gibi hissetmek fedailiktir.

Bunun için biz ahlaktan bahsederken, tümüyle devrimcilikten bahsedi-yoruz. Devrimcilikten de kastettiğimiz köklü, hızlı, radikal bir değişim ve dö-nüşümü insanın kendisindeki vicdansızlığa karşı yapmasıdır. Önderlik boşunazihniyet ve vicdan devrimi gereklidir demedi. Bu, günümüzde başta sosyal bi-limler olmak üzere sanat alanında da ölçüler konularak geliştirilmesi gerekenözgür insandır. Bu açıdan ahlakiliğe çağrı, ahlaki bir duruş sergilemek insanaönemli bir özgünlük kazandırır. Ahlakla ilişkili önemli bir durumu insan şöylevurgulayabilir: Ahlaki olmak aslında öz ile biçim arasında uyum yaratmayı ge-rektirir. Söz ve pratik birlikteliğini esas almayı gerektirir. Fakat tarihin hiçbirdöneminde söz ile eylem arasında bu kadar derin bir uçurum oluşmamıştır. San-ki her söz insanı yalancı ve çıkarcı yapmak için art arda dizilmiştir. Güzel sözlerçirkin, çirkin sözler güzel olanı ifade eder hale gelmiştir. Bu çarpık durumuözellikle sanat ürünlerinde çok rahat izlemek mümkündür.

Gelişmiş olarak görülen Avrupa ve Amerika toplumundaki insana mikro-fonu uzatın, her insan komünal değerlerden bahsedecektir. Bu, insanın özüdürve çok normaldir. Ama bu toplumlarda kendi egemenlerine yaklaşımlarındagerçeklikleri böyle midir? Böyle değildir. Ahlak insanın inandıklarını pratikleş-tirmesini de gerektirir. Bu anlamda da teori ve pratik arasındaki uyumluluk dü-zeyi insanın ahlakiliğini ortaya çıkartır. Sistemimiz için değerlendirdiğimizdede, paradigmamıza ne kadar inandığımız, ideolojik duruşumuzun gerektirdiğipratiği ne kadar sergilediğimiz bizim devrimciler olarak ahlak düzeyimizi orta-ya çıkartır. Ahlakın bir de pratiğe geçmek için insanlara bir dayatması söz konu-sudur. Çünkü tümüyle vicdandır, duygudur ve insanidir. Bir şey görüyor ve ka-bul etmiyorsanız, mutlaka onun giderilmesi için bir uğraş içerisine girmeniz ge-rekiyor. Vicdan ve ahlak insanın haksızlıklara karşı harekete geçmesini sağ-layan bir iç enerjidir. Bu anlamda ahlak insanların pratikleşmesini, güçlenmesi-ni, iradeleşmesini, arayış içerisine girmesini sağlayan bir insan özelliği de ol-muş oluyor.

Sadece okumakla, bilmekle, çözümlemekle yetinmek, yine çok şey bildiğihalde pratikleşmemek de yeterince ahlaki olmamakla ilişkilidir. Çünkü insan

70

Page 78: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

bildiklerini pratikleştirerek toplumsal yaşamın mayası olan bilincini inanca dö-nüştürebiliyorsa bir şeyler yapabilir. Ahlak bildiğini yapmak, yaptığına inan-maktır. Pozitif bilimcilerin ya da modernist paradigmanın söylediği gibi "İnançkötüdür, dogmatizmdir, tutucudur" söylemi safsatadır. Bu, kapitalist ahlaksızlı-ğa bilimsel kılıf örmek için uydurulmuştur. Bunların söylediklerinin tersinindoğru olduğunu günümüz yaşamı kanıtlamaktadır. Çünkü insan inanan bir var-lıktır. Bir yerde okumuştum. İnsanda bir gen bulmuşlar, "İnsanların bir şeylereinanmasını sağlayan bir gen var, insan mutlaka inanır" diyorlar. İnsan inanmalı-dır. İnanç olmasza olmaz; insan bir doğruya, bir değere, bir güzelliğe inanacakki yaşama bağlanabilsin. Bu olmazsa teknik, robot, karınca insan ortaya çıkar;nitekim çıkmıştır da. Günümüzün sosyal bilimleri, pozitif bilimleri duygu vedüşünceleri birbirinden ayırdıkları, bireyi toplumdan ve düşünceyi maddi üre-timden koparttıkları için insan tanımları yanlış oluşturulmuştur. Bu konuda da"Bilim böyle diyor, doğrudur" yanlışını görmek önemlidir. Bilim özü itibariyleinsanın kendisiyle doğa arasına koyduğu araçtır. Ama devletçi toplumda ege-menlik aracı yapılmıştır. "Bilim iktidardır" denir. Bunu en çok da kapitalizmyapmaktadır. Bilim sistem üretiyor. Kazanımlarından da sistemin sahipleri fay-dalanıyor. Eskiden din kitaplarının ayetleri vardı. Şimdi de egemenlerin çıkarıiçin konuşan ahlaksızlaştırılmış bilimin sözüm ona doğruları vardır.

Ahlakilikte ki inanma ve inandığını yapma ilkesinin gücünü anlamak içintoplumsal tarihin bize sunduğu çok çarpıcı örnekler vardır. Bu konudaki ilk çar-pıcı örnek mitolojiden anlaşıldığı kadarıyla Sümer Rahipleridir. Sümer rahiple-rin kurdukları sistemlerinde esasta ahlaki ilkeyle çalıştığı görülmektedir. Bu il-ke rahiplerin topluma sunduklarına kendilerinin inanması ve söylediklerini ya-şamsıdır. Köleciliğin ilk süreçte gönüllü gelişmesinin temel nedeni bu ilkeninçarpıcı yaşanmasıdır. Köleci sistemin binlerce yıl yaşamasının sırrı da bu ilkedegizlidir. Rahiplerin her söylediklerinin kanun gibi yaşamda pratikleşmesi ahla-kilikleriyle doğrudan bağlantılıdır. Bu ilkenin kendilerini tanrılaştırmasıyla so-nuçlandığına tarih tanıktır.

Bu ahlaki geleneğin gücünü peygamberlerin yaşam ve mücadelelerinde degörüyoruz. Peygamberlerin asıl yaptıkları topluma yeni ahlaki kurallar dayat-mak olmuştur. Teori-pratik uyumu peygamber kişiliklerinin vazgeçilmez özel-liğidir. Bugün bile iyi yani ahlaklı olan insanlara "peygamber gibi insan" denil-diğini biliyoruz. Önderlik son savunmasında hem peygamberleri, hem de din-leri daha çok ahlaki kurallarıyla ele almaktadır. Toplumsal güçlerinin nedenleri-ni ahlakilikleriyle izah etmektedir. Dinde sözün yani kelamın çok önemli oldu-ğunu, kelamın tanrısal olduğunu belirtmesi, kendi içinde pratikleşme zorunlu-luğunu getirmektedir. Din adına konuşulan konuların insan yaşamında ciddi birağırlıklarının olması kelamın gücünden kaynaklanmaktadır. Dinde söz yaşan-mak ve pratikleştirilmek için söylenir. Yalanın günah olduğunu söylemek, yine

71

Page 79: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

münafıklık gibi kavramlar dindeki ahlakiliğin gücünü göstermektedir. İşte bugüç peygamber yaşamıyla toplumlarda kabul görmüştür.

Bu geleneğin dervişlerde de temel bir özellik olduğunu biliyoruz. "Bir lok-ma bir hırka" felsefesinin kendisi ahlak yüklüdür. Dervişlik kültürü mümininahlakla yaşama kültürüdür. Dervişlik adanmışlıktır. Adanmak için inanç gerek-lidir. İnançlı yaşamın da ahlaki yaşam olduğunu biliyoruz. Ahlak yüklü yaşamkültürü bu toprakların kültürüdür. Bu kültürün tüm saptırmalara rağmen güncel-likte ne kadar etkili olduğunu biliyoruz. Bu kültürün toplumsallığın temel harcıolmasındandır ki, ahlaklı olan insanlar ellerinde bilim ve para gücü olanlardandaha fazla etkilidirler. Toplumda etkili olan insanlar sözlerine inanılan insanlar-dır, yaşamları örnek alınan insanlardır.

Konu ahlaki duruş sahibi insanlar ve ekoller olunca, Zerdüşt kişiliğini an-madan geçmek doğru olmaz. "İyi düşün, doğru konuş, güzel yap" ilkesi ahlak-lı yaşamın formülüdür. Yine Sokrates ve Buda gibi kişilikler, toplumsal tarihiçinde yerleri her geçen gün daha da değer kazanan insanlar olarak, ahlaki ya-şamları kadar ahlakın yaşam içindeki önemlerini insanlara kavratma çabası ve-renler konu için verilecek bildik örneklerdir.

Ahlak için yapılan 'yazılı olmayan toplum kanunları' değerlendirmesi doğ-ru, ancak çok dar bir tanımlamadır. Ahlak inanç ve vicdan olduğu için insan ma-neviyatı yaşıyor. Ahlakilikte birileri ille de şunu yap demez. Yaptıran, ahlakınkendisidir. Dolayısıyla ahlak toplumsal yaşama insanların doğal, özgürlükçü vekendi iradesiyle katılımının da önünü açar. Ahlak insanı büyük sorumluluk sa-hibi yapmıştır. Sorumlu olan insan toplumsal görevlerinin bilincinde olan in-sandır. Sorumluluk bilinci insanda doğruyu yaşmayı geliştirmeyi yanlışa karşıda mücadele etmeyi sağlar. Sorumluluk kendisiyle beraber paylaşımcılığı geti-rir. Ödev bilinci demek de olan sorumluluk ahlak yüklü emekçilik ve yaratı-cılıktır. Sorumluluk iktidar ve devletçi zihniyettin panzehiridir. Ne zaman ki in-sanlar toplumsal ödevlerinin gerektirdiği yükümlülüklerin gerektirdiklerinin tü-münü yerine getirmek için duyarlılıklarını yitirdiler bazıları bu boşluğu amaç-ları ve çıkarları yönünde kullanmaya başladılar. Sorumluluk duygusunun azal-ması toplumsal görevler karşısında tembellik keyfiyetin yaşanmasının başlan-gıcıdır denebilir. Örneğin sorumluluk sahibi olan insan özellikle günümüzde birsaniye dahi yerinde durmaz. Sorumlu olanlar, sorumluluk duygusu güçlü olan-lar ahlaklıdırlar. Sorumsuzluk anlaksızlıktır. Ahlaklı insan sorumluluğunu se-vinç içinde yerine getirir. Ahlakın yaptırım gücü toplumun ahlaki örgüsüdür.

Ahlakta tutuculuk ve gericilik, devletçi toplumun ortaya çıkardığı olgular-dır. Yoksa toplumun vicdanı olarak ifade ettiğimiz ahlaki örgü, zaten toplumuncanlı dinamik organizması içerisinde sürekli kendisini var eden ruhtur. Ahlakhızlı bir değişimi yaşamaz. Maddi üretime nazaran daha geç bir değişim vedönüşümü yaşar. Bunun için ahlaki örgü toplumsal değişim ve dönüşüm süreç-

72

Page 80: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

lerinde yer yer toplumsal gelişimi engelleyebilecek kadar tutuculaşabilir. Çün-kü ahlak toplumu bir arada tutan çok sağlam bir harçtır. Bir yanlışlık felaketleredavetiye çıkartabilir. Tıpkı günümüzde yaşandığı gibi.

Tabii burada bizim devletçi toplum ahlakını ve insanını, anakadın olgusu-nun temelini oluşturduğu komünal ahlaki örgüden ayrıştırmamız gerekir. Dev-letçi ahlak insanları köleleştiren, iradesizleştiren ahlaktır; insanların egemenle-rin hizmetine koşturulmasını sağlayan ahlaki örgüdür. Komünal toplum ahlakıise, toplumu gerçekten komünal dinamikleri üzerinden geliştiren bir güçtür. Bukonuda şu toplumsal gelişme durumunu da göz önünde bulundurmak önemli-dir: Ahlakilik olgusunda devletçi-iktidarcı sistemi ele alırken, kapitalizmi ayrıdüşünmek gerekir. Kapitalist modern yaşam anlayışından hareketle diğer ikidevletçi toplumu ahlak noktasında değerlendirirsek yanlışlara düşebiliriz. Özel-likle köleci ve tek tanrılı din sistemlerinin kurucularına ve buna katılanlara bü-yük haksızlıklar yapmış oluruz. Dolayısıyla sermaye sahibi kapitalist ile rahibi,peygamberleri ve dervişleri ahlak konusunda yan yana getirmemek adaletli ol-mak için önemlidir. Bununla bir övgü içinde olalım demiyoruz. Ancak araların-daki büyük farkı da görmek ahlakilik gereğidir.

Sonuç olarak tekrar belirtmek gerekirse, insan ancak toplumsallaşarak varolabilir. İnsan toplumsallaştıkça yaratır, değiştirir, dönüştürür. Ama toplumun,bu değişim ve dönüşümün insanları her şeye rağmen bir arada tutmasını sağla-yan ölçüleri koyan da insanda vicdana yol açan ahlaki yanıdır. Ahlakın da top-lum içerisinde böyle bir gücü söz konusudur. Özellikle düşüncenin gelişkin ol-madığı süreçlerde, insanların duygularıyla bir arada yaşamasını sağlayan temeldüşünce formunun inanç temelli olması, ahlakın da inanç üzerinden bir ağ gibitoplumu sarması ve derinlik kazanması, toplumsallığın ilk süreçlerinde her şeyerağmen toplumu bir arada tutan temel bir harç olmasına neden olmuştur. Bu an-lamda toplumu kültürden, kültürü ahlaktan koparmak mümkün değildir. Ahlakiörgü bir aşamadan sonra toplumun özelliklerine göre onun kültürel yapısıiçerisinde şekilleniyor, kültürünü etkiliyor, kültürü içerisinde bir değişimi yaşa-yarak günümüze kadar geliyor. Ahlak manevi kültürün en önemli değeridir.Toplumdan topluma değişen muhtevası olsa da, ahlak her insandaki vicdandır.Ahlak bozulursa, vicdan kalmazsa, toplum temel dengesini kaybeder ve rotasın-dan çıkar. İnsan toplumu toplumsal özelliklerinin dışına çıkar. Çok ciddi sorun-lara yol açabilecek yaratımlara başvurabilir.

Biz bunu devletçi toplum olarak tanımlıyoruz. Devletçi topluma ilişkinbazı tanımlamalar yapmaya çalıştık. Ahlakın üst sınıflara nasıl bağlandığını veüst sınıflara hizmet etme temelinde geliştirildiğini anlatmaya çalıştık. Toplum-sal gelişmeyi sağlamak ve toplumu dengede tutabilmek komünal özün sürekli-liğine, komünallik de ahlak denilen temel değer yargılarına ihtiyaç duyar. Buanlamda ahlak toplumu dengede tutan, toplumun insani bir oluşum olarak

73

Page 81: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

gelişimini sağlayan mayadır. Çünkü ahlak olmazsa, insanın dışındaki insanlarınacıları ve sevinçlerinin duyumsanması ve paylaşılması mümkün olmaz. Toplumkanunları değil, orman kanunları hâkim olmaya başlar. Vicdanlı, ahlaklı olun-madığı zaman toplum içerisindeki sorunları insanca çözme değil, birilerinin çı-karlarına göre çözme gelişir. Böylesi durumlarda da düşünce kimin elindeyse,kim hâkimse, bir nevi vicdanın ölçüsü onun ölçüsü olmuş oluyor. Hele bir detoplum devletleşmiş bir kesim insanın hâkimiyetine girmişse, ölçüler tamamıy-la onların ellerine geçmiş olur. Onlar da istedikleri gibi toplumu yönlendire-bilirler. Bu vicdan açısından önemli bir noktadır.

İnsanlaşmak Özgürlüğün Kendisidir

Vicdanın sorumluluk duygusuyla da bir ilişkisi vardır. Sorumluluk duygu-su, bireyin toplumun üyesi olması fikrine inanmasıyla başlar. Sadece bir bireyiçin değil, bir grubun kendisini topluma ait görmesi ile sorumluluk duygusu vedüşüncesi arasında kopmaz bir bağ vardır. İnsanı sorumluluk altına alan, bunuhatırlatan, bu anlamda insanın değişim ve dönüşüme yönelmesine neden olanetmenlerden bir tanesi de vicdandır, ahlaktır. Vicdanı ve ahlakı kalmamış bir in-san, herhangi bir haksızlık karşısında sorumluluk duymaz. Sadece kendisinedokunulduğunda tepki verebilir.

Vicdan ile özgürlük arasında da güçlü bir bağlantı vardır. İnsanın özgürleş-mesi sorumluluk altına girmesiyle başlar. Yani insan bilecek, bir şeylerin so-rumluluğunu hissedecek, bir şeyleri düzeltmesi gerektiğinin farkına varacak kigörevlerini yerine getirebilsin. Sorumluluk sahibi insan arayışçıdır. Bütün insanarayışları içerisinde özgürlük arayışı, vicdan ve ahlakla en yakın ilişkili olandır.Özgürlük kendi içerisinde bir arayıştır. Özgürlük, yaşamı yaşanır duruma getir-mektir, kendi iradesini bilmektir, kendi sorumluluğunu bilmektir, toplum içeri-sinde şekillenen bir üye olduğunun bilincine varmaktır. İnsanlaşmak özgürlü-ğün kendisidir. İnsanlaşmanın kendisiyle anlatmaya çalıştığımız şey yaratmak,değiştirmek, paylaşmak, sorumluluk duymak ve diğer insanların acılarını vemutluluklarını hissetmektir. Bütün bunlar aslında birbirlerini tamamlayanhususlardır. Fakat devletçi toplumda, özellikle onun kapitalist aşamasında heralanda insani değerler parçalandığı için, bu tür şeylerin sanki hiç birbirleriyleilişkileri yokmuş gibi ele alınır. Toplumu toplum yapan bütün maddi ve maneviüretimi bütünlük içerisinde ele alınmalıdır. Özellikle erdem denilen insan özel-liklerinin birbirleriyle olan ilişkilerini bilerek bütünlük içerisinde ele almamızgerekiyor.

74

Page 82: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Günümüzde böyle bir sorunun olmadığı düşünülüyor. Yaşamda hâkim olanda bu düşünce olduğu için yaşam çok parçalıdır. Örneğin muazzam gelişmelereyol açabilen insanlar vardır. Hayranlık uyandırabilecek kadar yetenekli insanlarvardır. Ama yaşamına ve yaşamın diğer alanlarında yaşanan sorunlar karşısın-daki duruşuna bakıyorsunuz, ilgilenme düzeyine bakıyorsunuz, kendisindennefret etmekten başka çareniz kalmıyor. Bazı insanlar da vardır, yaratıcılık veyetenek anlamında çok kötürüm durumundadırlar, ama paylaşım noktasındahayranlık uyandırabilecek kadar insani özelliklerin bütünselliğini sergileyebi-liyorlar. İnsan bütün bunları en üst noktada birleştiren bir varlık olmalıdır. Fa-kat insanda yaratılan parçalanma köklüdür. Günümüz insanlığının sorunları be-lirtilmeye çalışılırken, bunun nedenlerinden bir tanesinin de bu parçalılık ol-duğu bilinmelidir. Bu ruhi parçalanmadan ötürü insanların herhangi bir sorunakarşı tepkisini kestirebilmek zordur.

Duygu ve düşünce parçalanması ve yaşanan boşluk, insanda mekanikleş-meye yol açmıştır. Günümüz insanının bir sorunu da değersizlik psikolojisidir,yalnızlık hissidir. Tarihin hiçbir döneminde insanların birbirlerine karşı bu ka-dar vurdumduymaz oldukları görülmemiştir. Günümüzde özü güçlendirecekmaneviyat olmadığı için insanlar biçime yönelmişlerdir. Zaten sistem de kendi-sini imaj yaratan sistem olarak değerlendiriyor. Bunun için reklamcılık bu ka-dar iş görüyor. Biçimi iyi olsun, ötesi lafı güzaftır, gerisinin kıymeti yoktur.Sanki heykelden bahsediliyor. Yunanistan'ı gören arkadaşlar bilirler. Atina'dauzaktan bakıldığında, canlı bir insana çok benzeyen harika yapılmış heykellervardır. Özün bitirilip biçimin aşırı öne çıkarılması insana bu heykelleri anımsa-tıyor. Bazıları da "Önemli olan özdür, biçime bakma" diyorlar. Bu anlayış daheykelleşmiş insanın tersi durumudur. Tüm bu durumların ahlakla birebir iliş-kisi vardır. İnsan için bu her iki anlayış da sağlam ve doğru değildir. Önemliolan öz ve biçim arasında bir uyumu sağlayabilmektir. Özün kendisini rahat birşekilde biçime kavuşturmasıdır.

Günümüzde yaşanan bu sorunlar bir şekilde çözülmez ve aşılmaz ise, insa-nın kendisini bitirebileceği, hatta sadece kendisini de değil üzerinde yaşadığıdoğayı da bitirebileceği sonucuna varılmıştır. Ahlak bir de bu bakımdan bizimaçımızdan önemlidir. İnsana bütünlüklü bir yaklaşımı geliştirebilmek, yaşanansorunlara eğilebilmek için de ahlak sahibi olmak gereklidir. Ahlak insana insaniolanı seçme imkânı verir. Seçme noktasında da kapitalist dayatmaların çok cid-di bir sorun olduğunu bilmek ahlaki olmaktır.

Toplumsal sorunları tespit etmek, çözüm yollarını ortaya koymaya çalış-mak ve daha çok da insanları sorunlar karşısında duyarlı olmaya yöneltmek in-sani bir görevdir. Günümüzde hâkim olan bireycilik insanın bu görevlerini yap-masını engelliyor. Bundan dolayı toplumdan kaçışın somut ifadesi sorunlardankaçmak biçiminde görülüyor. Toplumsal görevinden kaçış olarak bu durum, şu

75

Page 83: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

sorunu çözelimden çok, öyle bir yaklaşıma neden oluyor ki, sorunları görmez-den gelerek sorunların çözümsüzlüğünü dayatıyor. Bu, devletçi mantığın özün-de vardır. Devletçi mantık toplumu yönetme mantığıdır. Toplumu yönetebilmekiçin de alttaki toplumun ya da yönetilen toplumun "Benden adam çıkmaz, güçgetiremem" mantığını esas alması sağlanmaya çalışılmıştır. Ezilenler böylecekendilerinin yönetilmesi gereğine inandırılıyorlar. Egemen sistem "Sorunvardır, sen sorunu çözemezsin. Sorun varsa ve başkası çözmüyorsa sana ne?"mantığını hâkim kılarak kendini vazgeçilmez kılmaktadır.

"Sorunun olduğu yerden uzaklaş" tümcesi günümüzde bir slogan gibi tek-rarlanmaktadır. Sorunları başkaları yaşıyor denilerek, doğal sorunlar karşısındabile insanlar duyarsız kılınmıştır. Buna benzer daha birçok toplumsal hastalık-tan bahsetmek mümkündür. Tüm bu hastalıklı durumlar kesinlikle insanın top-lumsal gerçeğinin parçalanması ve vicdanlarının yara almasıyla direkt bağlan-tılıdır. Her sorun toplumsal bir ihtiyacın karşılanmamasından doğar. İnsanınduyarsızlığı, bu ihtiyaçların giderilmesinde rol üstlenmemesine neden olur. Buda kültürel bir varlık olan insanın en temel özelliği olan yaratıcılığını kaybetme-sine yol açar. Bunu bilmemek, bilip de gereklerini yerine getirmemek ahlakiboşluğun yaşanmasından kaynaklanmaktadır.

Devletçi toplum toplumun dinamik, canlı gelişim sürecini ele geçirme, onahükmetme biçiminde gelişmiştir. Bu durum insan beyninin bütün organlarahükmetmesine benziyor: Burada beyin eli, parmakları, bacakları kesiyor. Hâ-kim yürütülüştür bu. Örneğin beyin az düşünmek istiyor; bunun için de açlıkgüdüsünü kesip atıyor. Ya da beyin bir şey düşünüyor, onu yapmak istiyor; ayak-lara, ellere talimat veriyor, git yap diyor. Devletçi toplumda egemenlerle yöne-tilenler arasındaki ilişki biraz da buna benziyor. Üst sınıf oturmuş, kendi çıkarıiçin ne gerekiyorsa, insanlara onun doğru olduğunu dayatıp durmaktadır. Bu an-lamda da toplumsal sapma derken çok basit bir olgudan bahsetmiyoruz. Önder-liğin tüm çözümlemeleri ve özellikle Savunmaları bu konu üzerinedir. Bütüntoplum üyelerinin yaşananları görmesi ve görüp karşı koymasının ilk adımı vic-dan sahibi olmaktan geçer.

Tam da bu noktada kültürü devrimcileştirmeye ve devrimci ahlaka sahipolmaya ihtiyaç vardır. Bunun için günümüzde ahlaki olmak devrimcilik gerek-tiriyor. Çünkü herkesin her şeyi alıp sattığı, maddiyatçılığın ve bireyciliğin te-mel insan değeri haline getirildiği bir süreçte başka yol bulmak da güçtür. Dün-yamızda yedi milyar insan yaşıyor, hepsi neredeyse aynı mantalite üzerindendüşünüyor. Bir grup insan çıkacak, bunların dışında düşünecek! Tespit edildiğikadarıyla insan işleri içinde en zor olanı budur. En zor iş, toplumda hâkim halegetirilmiş düşünce kalıplarını, yaşam kalıplarını aşmaktır; insanları yeni zihni-yete, yeni bir vicdana, yeni bir toplumsal sisteme alıştırmaktır. Dünyanın en zorişi kesinlikle budur. Çünkü bu işte insanla uğraşma vardır, insanı adeta yeni baş-

76

Page 84: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

tan yaratma vardır. İnsan eğitmek ve bozulmuş bütün komünal kültür değerleri-ne düzeltici müdahalede bulunmak devrimciliktir. Devrimci kültür ve ahlak de-diğimiz olgu işte bu noktada devreye girer.

İnsan bireyi üzerinde kurulacak en büyük baskı toplumsal baskıdır. İnsan-lar en kolay toplumsal baskı altında ezilir, yenilirler. İnsanlar bireysel olarakbirbirine bir şey dayattıkları zaman buna karşı koyabilirler. Ama toplum içindesorgulama sürecini başarıyla geçirmiş, gelenek haline gelmiş ve kökleşmiş de-ğerleri yeniden sorgulama ihtiyacı ortaya çıktığında bile sorgulamaya başlamak'deliliktir.' Önderlik hep ilk çıkış döneminden örnekler veriyor ya, "Bize Yan-dım Allah Çetesi, Deliler Topluluğu diyorlardı" diyor. Bu durum Kürt toplum-sal gerçeği açısından anlaşılmaya değer bir konudur. Bir de Kürdistan'da bir di-riliş devrimi oldu. Bu konu daha rahat değerlendirilebilir. PKK'nın çıkışı önce-sinde Kürtler neredeyse bitmişti. Konuştuğu adam, Önderliğe, "Biz uzun kulak-lıyız, biz kuru kütüğe dönüşmüşüz" diyordu. İnsan hiç kendisine 'uzun kulaklı'der mi? Bu sözler özünde doğal bilgelik sözleridir. Bir köylü kuru tahtaya dö-nüştüğünü hissediyorsa, bu öyle sıradan bir toplumsal durum olarak değerlen-dirilemez. Toplum içerisindeki en saf, en temiz, devlet toplumundan en uzak,onun kültürü içerisinde en az şekillenmiş bir kişi bile bunu söylemişse, şehirkültürüne bulaşmış toplumsal kesimin hali acaba nasıldır?

İşte devrimcilik bu realiteye meydan okumaktır. Devrimci kültür ve ahlakbu realiteden yeni bir kültür, yeni bir ahlak yaratmaktır. Bunun için PKK dev-rimciliği, kuru tahtayı yeşertmeyi başarma devrimciliğidir. Bu pratikte kanıtlan-dı. "Ben kuru tahtayım" diyen insandan gerilla ordusu kuruldu, siyasetçi ordusukuruldu. Bu halk fedaileşti. Ama dikkat edelim; başlangıçta bu çıkışa 'deliliktir'denilmişti. Onun için dedik ki, toplumsal ahlak ve vicdan bugünün akıl yapı-sıyla anlaşılmaz. Delilik toplumsal diyalektiğin temel esaslarına göre sınıfçı vecinsiyetçi sistemin hâkim zihniyet ve yaşam kalıplarına köklü bir devrimci kül-türü ve ahlakı dayatmaktır. Bunu devrimciliğin ne demek olduğunun anlaşıl-ması için belirttik. Yoksa kim akıllı kim deli, bellidir. Günümüzün kangren ol-muş toplumsal sorunlarının çözümü için biraz da delidolu olmak gerekir. ÖnderAPO'nun vurguladığı gibi, ipini kopartacaksın. Sistemle aramızdaki tüm iplerikoparmadan devrimin işleri yürümez. Kendini değiştirmek ve yanı başındakiinsanları değiştirip dönüştürmek insanlık açısından en önemli bir iştir. Bir dü-şünceye, Önderliğe inanıyor ve bundan aldığımız güçle pratikleşiyorsak, o za-man en önemli görevimiz başkalarını da buna inandırmayı başarmaktır. Ba-şarının yolu da ahlaki olmaktan geçer.

Kültür olgusunda kültür yapma diye bir şey vardır. Kültürel değerler nasılyapılır? Bu yapma işinde devrimcilik nasıl olur? Bu noktada da tekrar toplum-sal gerçekliğe dönüyoruz. Yani toplum nasıl değiştirilir? Toplumsal değişim na-sıl gerçekleşir? Bu noktada da toplumun kendine has, sürekli değişken ve çok

77

Page 85: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

zengin yasaları vardır. Topluma öyle gelişigüzel şeyler dayatılamaz. Belki bazışeyleri topluma dayatabilir ve kabul ettirebilirsiniz, dayattığınız bu şeyleri birsüre yaşatabilirsiniz de. Ama toplumsal bünye bunları uzun süre kaldırmaz.Bunlar çarpık kültürleşme ile sonuçlanır. Sonra toplumsal bünye adeta bunlarıkusar ve dışarıya atar, ya da bu dayatmaları kendisine uyarlamaya ve yeni birbiçim vermeye çalışır. Bu aşamada daha çok insanların toplum içerisindekiduruşları, ideolojileri ve felsefeleri temelinde bir kültür yapma ya da kültür ya-ratma söz konusu olur.

Toplum kendi içerisinde biraz tutucu bir varlık olduğu için, değişip dönüş-mesi gerektiği halde değişim karşısında bir zorlanmayı, bir sıkıntıyı yaşayabilir.Bu noktada da toplumun kendi iç dinamikleri o zorlama karşısında yeni çıkışlararama ihtiyacı duyar. Toplum içerisinde toplumun üyeleri giderek bu sorunlarıaşma çabası içerisine girerler. Bu da insani bir özelliktir ve adım adım toplumunkendi iç işleyiş yasalarına denk düşebilecek yöntemler temelinde topluma maledilmeye çalışılır. Doğruluğu ve yanlışlılığı tartışılabilir, zamanı ve mekânı tar-tışılabilir. Böyle süreçlerde herkes bir şeyler söyleyebilir. Ortaya çıkan yenişeylerin doğruluğu ve yanlışlığı ancak toplum içindeki etkisiyle ölçülebilir. Butür sonuçlar kimlik temelinde somut tartışılır. Bu değişim ve dönüşüm dayat-maları giderek toplum içinde bir kabullenmeye yol açtıklarında genelleşir vetoplumsallaşırlar. Böylelikle insan bizzat kendi içerisinde istemlerine ve ihti-yaçlarına göre böyle bir mekanizma ile kendisini değiştirip dönüştürebilir.

Önder APO son savunmalarında düşüncenin de maddi bir olgu olduğunubelirtti. İşte düşünce gücü maddi bir gerçeklik olarak en fazla değişim ve dönü-şümü yaratabileceği bu tür aşamalarda ortaya çıkıyor. Dolayısıyla düşünen birvarlık olarak insan, düşüncesiyle vardığı sonuçlar temelinde bizzat kendi eliylebütün toplumun farkında olmadığı şeyleri de yaratabilir, bunları toplumuna damal edebilir. Bu nokta devrimci kültür ve ahlak olarak tanımlayabileceğimiz yada değerlendirebileceğimiz bir husustur.

Devrimci Kültür ve Ahlak Kapitalizmi Aşmakla Yükümlüdür

Bu biçimde tartışmamızın ikinci bölümüne de geçmiş oluyoruz. Daha gün-cel daha fazla gerçekliğimizi, amacımızı ifade eden, öz olarak bizim kadro vemilitan duruşumuzu ve PKK gerçekliğini ifade eden somut tartışmalar temelin-de tartışmaya çalışacağız. Güncel gerçekliği ve kendi durumumuzu tartışırkende genel tanımlamalarımıza bağlı kalacağız. Böylece bu tanımlamalar daha so-mutlaşmış olacaktır.

78

Page 86: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Bir devrimci kültür ve ahlak olgusundan bahsetmemiz için, öncelikle neyekarşı devrimcilik olgusu ön plana çıkar. Bir devrimci kültür yaratmaktan bahse-diyorsak, hangi kültüre karşı devrimcilik sorunu ile karşı karşıya geliriz. Ahlakolgusundan da bahsederken, yine benzer bir soruyla karşılaşırız. Dolayısıyladevrimci kültür ve ahlak olgusunu tartışırken ya da bu olguları tanımlarken, ön-celikle neye karşı olduğumuzu bilmemiz gerekir. Kültür ve ahlakta neler dev-rimcileştiriyor ya da neleri aşmaya çalışıyoruz? Bunlar bizim açımızdan önem-lidir. Çünkü kültür derken, bunun çok geniş bir alan olduğu ortaya çıktı. Ahlakderken toplumun vicdanından bahsediyoruz. Kuşkusuz her şeye rağmen insan-da bir vicdan vardır. Dolayısıyla hangi vicdanı aşmaya çalıştığımızı, hangi ahla-ki değerleri kabul etmediğimizi net bir biçimde ortaya koyup tanımlamamız ge-rekir.

Şimdi biz Önderlik paradigmasından şunu anladık: Komünal toplumdansonra yaşanan toplumsal süreç, kültürünü son beş bin yıldır devlet zihniyetiyleyapmaktadır. İnsanların mantıkları böyle çalışıyor. Zihinleri tüm ihtiyaçları butemelde aşmaya dönük bir etkinlik içerisine girmeye başlıyor. Bunun nedenle-rinin bir bölümü Felsefi dille bir kısmı İdeoloji ve Politika konuları adı altında,bazı hususlar da Sosyal Bilimler başlığı altında tartışıla bilir. Biz burada işinkültür ve ahlak konusuyla direkt alakalı olan kısımlarını tartışabiliriz. Önderlikparadigmasında tüm sorunlar, temeline insan konularak değerlendirilir. Dolayı-sıyla bizde artık sorunu salt sınıf boyutuyla ele almak yerine, insanlaşmayısağlayan toplumsal duruş hangisi ise onu esas alarak ele almak temel bir ilkedir.İnsanlık hangi aşamadan sonra ciddi toplumsal sorunlarla karşı karşıya kalmayabaşlamıştır, bu sorunlar neden çözümsüz kalmaktadır? Bu sorunlar neden birtürlü aşılamıyor? Benzer sorular yönelterek cevaplar aramaya çalışıyoruz. Buanlamda bütün toplumsal, kültürel değişim ve dönüşüm aşamalarını iki temeldeele alıyoruz: Birincisi, insanı var eden komünal toplum dönemi; ikincisi desorunların kaynağı olan devletçi ve iktidarcı toplum.

İdeolojik ilkelerimiz açısından sorun, sınıfların durum tespiti değil, soru-nun toplumun devlet ve iktidar ekseninde saptırılmasından doğan ve bunun so-nucu olarak ortaya çıkan sınıfsal duruştan kaynaklandığını bilmektir. Dolayı-sıyla kültür ve yaratım sorunu derken de, ahlak ve vicdan sorunu derken de böy-le bir ayrışmaya giderek sorunları tespit etmeye çalışıyoruz. Bizim açımızdandevrimci kültür ve ahlak, devletçi kültür ve ahlakı aşarken bunun yerine koyma-mız gereken demokratik komünal kültür ve toplumdan kaynağını alan ahlaktır.Dolayısıyla devrimci kültür ve ahlak, devletçi toplumun neden olduğu iktidar,hâkimiyet, kölelik zihniyet kalıplarını ve bencillikten güç alan vicdansızlığınahlak yoksunluğunu aşma mücadelesidir.

Devletçi toplum beş bin yıllık tarihsel bir süreçtir. Devletçi toplum dakendi içerisinde değişik aşamalardan geçerek günümüze kadar gelmiştir. Onun

79

Page 87: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

da dili, rengi ve biçimi değişmiştir. Günümüzde yaşanan sorunları gidermekiçin köleci toplumdaki ilişkileri topluma göstermemiz, yine feodal toplumunmantığını aşmaya dönük bir çabaya girmemiz kuşkusuz anlamlıdır. Ancak buyaklaşım tek başına sorunları çözmeye yetmez. Sorunların çözüm mantığı açı-sından günümüz realitesi önemli olduğundan, devrimci kültür ve ahlak mücade-lesi de günümüzde yaşanan gerçekliği aşmak zorundadır. Toplumsal karakterliyeni bir yaratım, üretim ve yaşam yaratabilmenin önündeki engelin devletçi sis-tem olduğu Önderlik Savunmalarında çok çarpıcı biçimde ortaya konulmuştur.Devletçi sistemin bugünkü temsili ise kapitalizmdir. Dolayısıyla devrimci kül-tür ve ahlak somut bir biçimde kapitalizmi ve onun modern yaşam tarzını aş-makla yükümlüdür. Devrimcilik iddiasında bulunan kültür ve ahlak doğrudankapitalizmi hedeflerse ancak bir anlam ifade eder. Bu kültür ve ahlak kapitaliz-min alternatifini yaratabilirse kazanacaktır. Bu böyle olmazsa, çokça tanrı, tan-rıça, komünalite, demokrasi tartışması yapmak, özgürlük ve adalet istemek gü-zel sözler söylemenin ötesine geçmez. Neden? Çünkü kültür yaratılır, kültür in-sanın ürünüdür.

Günümüzde bu nasıl somutlaşacaktır? Devrimcilik sapmanın son temsilcisiolan sistemi aşarsa, onu yenilgiye uğratır ve alternatifini yaratırsa kültürleşebi-lecektir. Yani biz günümüzde köleciliği aşarak yeni bir kültür ve ahlak yarata-mayız. Çünkü günümüzdeki köleciliğin adı kapitalizmdir, kölecilik kapitalistsistemin kendisidir. Durum böyleyse, o zaman bizim kapitalist kültürü, varsakapitalist ahlakı tartışmamız, alternatif olacak değerler sistemini nasıl yarataca-ğımızı bilince çıkarmamız gerekecektir. Bu köleciliğin üretimine, sanatına, dav-ranışına alternatiflerimiz olmalıdır. Bunları yaratmalıyız. Onun diline alternatifbir dil, onun beğeni ölçülerine alternatif beğeni ölçüleri yaratmak son dereceönemli bir mücadeledir. Onun şehirleşmesine alternatif şehirleşmeler, payla-şımına alternatif paylaşımlar geliştirmek gerekiyor. Yani her konuda, oturupkalkıştan tutalım da örgütlülüğe, sanatsal, siyasal ve askeri çalışma kapsamınagirebilecek en üst insan eylemlerine kadar alternatiflerimiz olmak zorundadır.Bunun sonucunda yaratılacak kültür devrimci olur. Böyle olmazsa yapacağımıztartışmalar entelektüel düzeyi aşmaz. Bir filozof tartışması olur, bir aydınlarkulübü tartışması gibi olur. Devrimci sorunlara böyle yaklaşamaz. Devrimciliksorunları görmek, eyleme geçmek, değişim ve dönüşüm sağlayarak kültürleştir-meyi başarmaktır.

Kapitalizmin temsil ettiği bütün yaratımları hedeflemek devrimci kültürüve ahlakı ifade eder. Günümüzde sorunların kaynağına dönüşmüş olan kapita-list sistemin kültür olarak insanlara verdiği, bütün insanlara bir şekilde yansıt-tığı, insanları üretime sevk ettiği ve yönlendirdiği yöntemler neyse, onları bilin-ce çıkartmamız gerekir ki alternatif toplumu yaratabilelim. Kapitalizm için be-lirtilecek ilk şeylerden bir tanesi, kültür ve ahlakın toplumsallığın bir ifadesi

80

Page 88: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

olması, kapitalizmde de toplumsallık denilen olgunun kabul edilmiyor olmasıtespitidir. Önderlik bunu Bir Halkı Savunmak adlı eserinde çok güçlü çözümlü-yor. Kölecilikte ve feodalizmde toplum bir şekilde işletiliyor ve kullanılıyor. Buyaklaşım değerleri bir şekilde egemenlerin hizmetine sunuyor. Kapitalizmde te-mel mantık toplumu parçalama temelinde geliştiği için, devrimci kültür ve ah-lakımız kesinlikle toplumsallığımızı esas almalıdır. Biz toplumdan kopmanınmümkün olmadığına inanıyoruz. Toplumdan koparak ya da toplumuna karşı so-rumluluk duymadan yaşanabileceğine inandırılmış insanların bireyci bir yaşamiçerisinde olduklarını bilerek mücadele etmek ilke olarak benimsenmelidir.

Günümüzde sistemsel olarak Avrupa ve Amerika'nın belli yerleri ziggurat-lar konumundadır. Bütün zenginlikleri oralara götürmüşlerdir. Buralardan tüminsanlığa kölelik üreterek sistemlerini idare etmeye çalışıyorlar. Kendi içlerineherkesi almadıkları gibi, dışarıda kalanları da kendilerine uymazlarsa ezmek is-tiyorlar. Sitemin merkezleri ile çevre, onların deyimiyle ikinci ve üçüncü dünyaile aralarında ortaya çıkan çelişkilerin derinleşmesi ciddi sorunlara yol açtığın-dan, insanlığın her şeyine müdahale etmeye başlamışlardır. Ne demektir bu?Bu, bütün insanların kafasına o sistemi kabul edebilecekleri, mevcut dengesiz-liğe rağmen hiçbir tepkiyle karşılamayacakları bir ortam yaratmaktır. Bu aşamainsanın tüm kültürel değerlerine müdahale etme aşamasıdır. Onun için küresel-leşme aşaması, kapitalizmi bütün toplumlara aşılama aşamasıdır. Bu kültüre enyabancı, sistemle çelişkileri en derin olan yer, sistem açısından en tehlikeli yer-dir. Bunun içindir ki, 21. yüzyıl işgalciliğine, yani küresel hegemonya savaşları-na Ortadoğu'dan başladılar. Kültürel işgalcilik de Ortadoğu'dan başlatıldı. Sis-tem kendisini 20. yüzyılda biçimlendirdiğinde de Ortadoğu'dan işe başlamıştı.Bu coğrafyada sorunlar yumağına yol açan yine kapitalizmin kendisidir.

Kapitalist sistem dinciliği geri olarak görüyor. Buna karşılık Ortadoğu'daşeriat devletlerini kuruyor. Kapitalizm ulusallığı geliştirmekle övünür, ancakOrtadoğu'da aşiret devletlerini kurdurdu ve bu devletleri korumaya aldı. Ulusalsınırların korunması adına milyonlarca insan katletti; buna karşılık Kürtleridört, Arapları yirmi üç parçaya böldü. Dil ve kültürlerin ulusal yanını milliyet-çilik biçiminde geliştirdi; fakat Kürtlerin dilini ve kültürünü halen de kabul et-memektedir. Yine birçok halkın dilini ve kültürünü ortadan kaldırdı. Yani kimhâkim ve güçlü ise, tüm bu olgular onlar için doğru oldular. Demokrasi dedi-ler; Türkiye, İran, Mısır gibi ülkelerde askeri darbeler yaptırdılar. Bu, kapitalistkültürün toplumlara dayatılmasıdır. Aynı şeyi günümüzde de görüyoruz. Onuniçin günümüzdeki kapitalist krizi aşabilmek, onu karşılayacak dinamiklerindevreye sokulmasıyla mümkün olacaktır. Sadece savaşla ya da iyi bir diploma-si ile buna karşı savaşılmaz. Toplumsal gelişme düzeyi bunu aşmıştır. Günü-müzde mevcut krizin aşılmasında devrimci kültür ve ahlakın rolü daha fazla önplana çıkıyor. Dolayısıyla bizim yaşamın her alanında, yani kültür derken kas-

81

Page 89: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

tettiğimiz yaratımlar nerede ortaya çıkıyorsa orada bir zihniyet ve vicdan devri-mini önce kendimizde gerçekleştirmemiz gerekiyor ki, bu saldırlar karşısındabir duruş ortaya çıkabilelim. Çünkü kapitalizm olgusunu karşısına almayan veona alternatif yaratmayan bir kültür ve ahlak olgusunun hiçbir anlamı olamaz.

Popüler Kültür Halkın Kültürel Değerlerini Pazarda Satmaktır

Kapitalist kültür insanın insan olmaktan çıkarılması kültürüdür dersekabartmış olmayız. Bu sistemde insan, oburca yiyen ve tüketen bir canlı derece-sine indirgenmiştir. Bunun için tüketim kültürü kapitalizmde güçlü bir şekildeortaya çıkmıştır. Kim çok tüketirse en büyük en güçlü insan o oluyormuş gibihâkim bir kanı vardır. Her hafta yeni bir giysi, birkaç ayda bir araç değişimi,moda ve reklamlarla her gün yenilik adı altında makyajlanıp insanlığa sunulanmallar vs. bu tüketim kültürünün bir sonucu olarak normalleştirilmiştir. Bu tü-ketimin derinleşmesi için de boynuna bilimsel yafta asılmıştır. İnsanların sözümona psikolojik ve sosyal boyutları çözümlenerek, insanlığın neye ne kadar ihti-yacı olduğu söylenip durulur. Değişik boyutlarıyla da değerlendirilebilecek busaldırı, artık dünyada yaşam alanlarını daraltarak ekolojik sorunlara neden ol-muştur. Ekolojik sorunun temelinde ahlaksızlığın yol açtığı çılgın bir tüketimkültürünün yattığını unutmayalım.

Tüketim kültürü sadece maddi değerleri değil, manevi değerleri de pazar-lığa çıkarmıştır. Liberalizmle herkesi sözde özgür kılmış, modernizmle yeni biryaşam yaratmıştır; postmodernizmle de bu yaşam içinde oluşmuş kimi sorunla-rı bireyciliği derinleştirerek aşacağını ve böylece iyi bir dünya kuracağını san-maktadır. İnsanı toplumsal yaşamdan kopartmak ve kendi başına bırakarak da-ha rahat yönetilir duruma getirmek, sorunlar karşısında tepkilerini bireyciliklesınırlamak, şimdilerde en fazla üzerinde durulan konudur. "Kim ne yaparsa yap-sın serbesttir" denilerek, özgürlük illüzyonu yaratılmaktadır. Her şeyin kaos ha-linde olduğu bir dönemde esas olarak insanlar ortak duygu ve düşüncelerde bir-leşip bu kaosu aşamasınlar diye "Herkes bir şeyi istediği gibi anlama özgürlü-ğüne sahiptir" denilmektedir. Bu postmodern rezalet, örgütlü devlet gücü kar-şısında insanın örgütsüz kalması için ne gerekiyorsa onu yapmaktadır. Baş-langıçta her şeye saldıran, tüketimin sınırlarını belirleyen, canı nasıl isterse herşeye öyle davranma hakkına sahip olan sadece sistem sahipleri olarak egemensınıftır. Postmodern yaklaşım bu hakkı herkese vererek herkesin irade sahibi,

82

Page 90: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

karar alma hakkına sahip ve özgür olduğunu yaymaktadır. Oysa bu yaklaşımdaamaç herkesi her alanda kapitalistleştirmektir. Herkesin zenginlik ve maddi ola-naklar itibariyle kapitalistleşmesi mümkün olmadığı için de herkesin tüketiciolmasını kamçılayarak sisteme koşturmaktadır.

Bunu bir de popüler kültürde izlemek mümkündür. Popüler kültür halklarınkültürel değerlerini kapitalist piyasaya açmak, halkın değerlerini basitleştirerektüketim nesneleri halinde günübirlik satışını sağlamaktır. Hakların maddi olarakkapitalist sisteme göre yoksul, manevi olarak zengin olması, daha fazla manevideğerlerinin pazarlanmasına yol açmıştır. Halkların inancı, sanat değerleri, kim-liklerini oluşturan tüm gelenek ve görenekleri en çok satışa sunulan öğeler ol-maktadır. Kapitalizm bu saldırılarını kültür değerlerinin içeriğini boşaltıp an-lamsızlaştırarak yapmaktadır. Bu yöntem insanın kendi kendisiyle dalga geç-mesine neden olmaktadır. Tümüyle maddi bir yaklaşım olan bu tarz, bir şeyintoplum için manevi olarak ne kadar değerli olduğu ile değil, ne kadar satıldığıve ne kadar para getirdiği ile ölçülmektedir. Bir değerin insan yaşamı için doğ-ruluğu, yararlılığı ve güzelliği ne kadar satıldığı kıstasıyla ele alınmaktadır. Bukapitalist saldırı insanın ruhsal olarak kurumasına yol açmış, insanın ruhsaldünyasını çörek bir ülkeye çevirmiş, insanın her şeye maddi ve teknik tarzdabakmasıyla sonuçlanmıştır. "Teneke yürekli ve at gözlüklü" insan tipi halinegelme böyle gelişmiştir.

Kapitalist sistemin yol açtığı buhranı hayatın her alanında izlemek müm-kündür. Bu buhran bilimde, sanatta, siyasette ele alınabilir; insanların kendi ara-larında kurdukları sosyal ilişkilerde ele alınıp değerlendirilebilir. Kadının yaşa-ma katılma konusu kendi başına derin ve çok kapsamlı bir konudur. Kadın dev-letçi toplumla köleleştirildiği için, bir insan olarak kimliksiz bırakılmıştır. Kadı-nın devletçi sistemle düşürülmesi kendisini güçsüz bıraktığından, egemenlernezdinde en kolay denetime alınan bir kesim olmasına yol açmıştır. Kapita-lizmde kadın denetime alınan en kârlı pazar nesnesidir. Kadının bugün reklam-ların temel figürü olması, sistemin kadına ve onun şahsında insana bakışı iledoğrudan alakalıdır. Kadın meta satışını sağlayan aracı metaya dönüş-türülmüştür. Kadına bundan daha kötü bir yaklaşım olamaz.

Biz sisteme alternatif bir gücüz. Dolayısıyla bugünün sistemsel gerçeğikarşısında PKK ve Kürtler olarak kendimizi değerlendirmemiz de gerekir. Bun-ların tartışılması önemlidir. Tartışma konusu sonuçta devrimci kültür ve ahlakolduğu için, kendi sorumluluğumuzu ele almak devrimciliğimizin bir gereğidir.Sistem toplumu ve doğayı bitirecek noktaya geldiği için, buna karşı mücadeleedenlerin de çok büyük bir nefret ve öfke içinde olması ve mücadele ölçüleriniyüksek tutması zafer için olması gereken bir duruştur. Kadrolar olarak ken-dimizi değerlendirdiğimizde, parti ve Önderlik çizgisini kendimiz için ölçü al-mak durumundayız. Önderlik ve PKK kültürleşmesi ve ahlakı karşısında bizim

83

Page 91: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

durumumuz nedir? Ne kadar ahlaklıyız? Ne kadar kültürlüyüz? Kürdistan vebölgemizin kültürleşmesi açısından PKK neyi ifade ediyor? Nasıl ki devletçisistemi demokratik komünal sistemle karşılaştırıyorsak, kendi duruşumuzu daparti gerçekliği karşısında değerlendirmeye tabi tutmamız gerekecektir. PKK'yideğerlendirmek için, PKK'nin ortaya çıkmasından önceki Kürdistan'ın durumu-nu iyi bilmemiz gerekir.

Kürtler kültürel olarak nasıl bir halktır? Biz kültürü bir yaşam biçimi, birkimlik olarak tanımladık. Şimdi bu genel tanımlama çerçevesinde Kürtlere na-sıl bir yer verilebilir? Kuşkusuz bunun biraz değerlendirilmesi ve özellikle ka-pitalist süreçle birlikte Kürtlerin içerisine düşürüldüğü durumla karşılaştırıl-ması gerekiyor. Bizim tarih ve Kürt gerçekliği konusunda görüşlerimiz Önder-liğin geliştirmiş olduğu paradigma ile birlikte daha da netleşmiş durumdadır.Arkadaşlar hatırlarlar: ilk Manifestomuzda Kürt tarihi Med Konfederasyonu ilebaşlatılırdı. İşte M.Ö. 1000'li yıllarda Kafkasya üzerinden Kuzey Avrupa'danOrtadoğu'ya göç etmiş, Med konfederasyonu ile devletleşmiş, sonrakisüreçlerde Kürdistan'a yerleşmiş bir halk olarak ifadelendirilirdi. ÖzellikleKürdistan'daki uyanışla birlikte, Kürt tarihi ve toplumsal gerçekliği üzerineyapılan araştırmalarla Kürtlerin yerleşik bir halk mı oldukları, yoksa başka biryerden mi buralara göç ettikleri tartışması başlatılmıştı. 90'lara doğrugelindiğinde kabul gören görüş, Kürtlerin Ortadoğu'nun yerleşik halkı olduğuyönündeydi. Bunun üzerine araştırma yapılmıştı. Bizim kendi tarihimizibilmeyişimizin nedeni, halkların tarihleri üzerine bilimsel araştırmaların yapıl-mamış olmasıydı.

84

Page 92: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Kürt İlk'lerin Sahibidir

Bir toplumun tarihi araştırılırken, o toplumun dili, folklorik öğeleri, sanatıaraştırılır. Arkeolojik ürünler güncel yaşam gerçekliği ile mukayese edilir, böylebir araştırma ile tarih gün ışığına çıkarılmaya çalışılır.

Bilimselliğin geliştiği süreç, Kürdistan'da toplumsal bitirilişin Kürtlere da-yatıldığı bir süreç oluyor. Dışarıdan Kürdistan üzerine araştırma yapanlar, kapi-talizmin Ortadoğu'yu bölüp parçalamasıyla birlikte Kürtlere biçilen misyonahizmet eden bakışı derinleştirdiler. Kürtlere bakış neredeyse tümüyle siyasi çı-karlara göre ayarlanmıştır. Bu halen de böyledir. Kırk milyonu aşan nüfusuna,Ortadoğu'nun ortasında yer almasına, devletleştirilmiş halkların birçoğundandil ve kültür bakımından daha zengin olmasına rağmen, Kürtler 20. yüzyıldaherhangi bir uluslararası sözleşmede yer almamıştır. Hatta birçok folklorikaraştırmada Kürtler ele alınmaya değer bir halk ve kültür olarak görülmemiştir.Yapılan araştırmaların bazıları utangaççadır; bazıları Kürtlerin önemsiz, gerek-siz bir halk olduğunu, bazıları da Kürtlerin nasıl Kürt olmadığını ispata dönük-tür. Önemli tarih ve kültür araştırmalarının sonuçları da gizli kalmıştır. Baskı al-tında yaşayan bir halkın hele hele araştırma ve inceleme yapabilecek kurumla-rından uzak olması, ulusal gerçekliğini anlamaya çalışan insanlarının olmaması,olanların da tehlikelerle karşı karşıya olması hazin sonuçlara yol açmıştır. Buyaklaşımlardan ötürü daha sonra büyüyen kuşakların Kürtlükten haberdar ol-maları tabii ki beklenemez.

85

Page 93: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Bu durum toplumsal gerçekliğimiz açısından bir karmaşaya neden oldu.Dolayısıyla kültürel değerlerimiz önemli oranda asimile edildi. Kültürel değer-lerin talanı konusunda Kürt müziği hep örnek gösterilir. Örneğin şu anda Tür-kiye'de Türk halk müziği ve Türk sanat müziği dedikleri müziğin yüzde yetmiş-sekseni Kürt halk müziğidir. Kürt makamları, melodileri, stranları Türkçe-leştirilmiştir. Bazı değerlerimiz 'kardeşlik' adı altında Farslara yama edilir, bazı-ları 'İslam kardeşliği' adı altında Araplara yama edilir. Örneğin bir SelahattinEyyubi vardır; PKK'nin çıkışına kadar Farslar bu Fars'tır, Araplar bu Arap'tır,Türkler de bu Türk'tür diyorlardı. Kürt dili, kültürü ve tarihi üzerinde baskı ola-cak, bazı şeyler bilinçli bir şekilde asimile edilecek, bazı değerleri diğer top-lumlara mal edilecek, siyaseten nefes alamaz hale getirilecek ve bu giderekderinleştirilecekti. Devletler nezdinde de öyle bir aşamaya getirilecekti ki, ken-dileri açısından en tehlikeli şeyin Kürt olgusu olduğu bilinci yaratılacaktı. Böy-le bir halk içerisinde toplumu, tarihi, folklorik öğeleri araştırmak tabii ki müm-kün olmayacaktı. Yaşamayı bir yana bırakın, araştırma yapmak bile mümkündeğildi. Bu tarihsel bilinç muğlâklığı, kültürel olarak asimilasyonu yarattı.

Sistemin çıkarları gereği Kürtler Ortadoğu'da olmamalıydı. Sistem "AncakFars, Arap ve Türk egemenlerinin emperyalizme bağlanması için kullanılabil-diği ölçü Kürt varlığına onay verilir" yönünde bir karar almıştı. Önderlik buna'Kürt kapanı' dedi. Hangi tarihten, hangi kültürden geldiğimiz noktasında çokfazla bilincimiz yoktu. Biz bunu Savunmalarla derinlikli biçimde anladık. Ön-derlik Savunmaları, özellikle AİHM Savunması tam bir tarih ve toplum çözüm-lemesidir. Biz bu Savunmadan Kürtlerin nasıl bir halk olduğunu, neyi ifade et-tiğini daha iyi anladık. Bu bizde bazı sorunları çözdü. Biz tarihimizi anlatırken,halkımızı hep baskı altında kalmış, katliama uğramış, devletleşme aşamasındagüçlü devletler kuramamış halk olarak değerlendirdik. Buna rağmen bir halkvarlığını sürdürüyorsa, bunun bazı temel nedenlerinin olması gerekiyordu. Yanitüm bu baskı, katliam ve parçalanmalara rağmen, nasıl oluyor da Kürtler ulus-laştırılmaları için dayatmalarda bulunulan birçok halktan daha fazla ulusal bir-lik oluşturabilecek argümanlara sahip olmuşlardır? Bu sorunun cevabını bul-duk. Önderliğin Savunmalarıyla birlikte Kürtlerin Ortadoğu'da komünal yaşamıkuran topluluklarının ardılları olduğunu öğrendik.

Tarih ve toplum gerçekliği içerisinde önemli bir ilke olarak, bir sistem ne-rede öncesi olmayan bir ilki yaratmışsa, o toplumun kimliği onunla ifade edilir.O yaratımlar var olduğu sürece, onu yaratan halk bir şekilde varlığını devam et-tirecektir. Toplumsal ve tarihsel gerçeklik içerisinde böyle bir ilke vardır. Artıkbiz biliyoruz ki, Kürtlerin tüm bu katliam, baskı, parçalanma ve asimile edilmeçabalarına rağmen bir halk olarak varlıklarının devam etmesinin temel nedeni,toplumsal yaşamın ilk sistematik biçimini başlatan sürecin öncüsü olmalarındankaynaklanmaktadır. Bu, Kürtler açısından önemli bir özgünlüktür. O zaman

86

Page 94: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Kürt derken, yerleşik yaşamın ilk sistematik biçimi olan komünal biçimin ken-disinden bahsetmiş oluyoruz. Yani o zaman Kürt muhtemelen ilk konuşandır,ilk tarla sürendir, ilk köyü kurandır, ilk inancı yaratandır. Kürt derken bunlar-dan bahsediyoruz. Bu tarihsel ve toplumsal gerçeklik kendisine yabancılaşma-yı, Kürtlükten kaçışı yaşayan, asimile olan, yine Kürt'ün toplumsal gerçekliği-ni görmezden gelen bütün değerlendirmelerin boşa çıkarılması anlamına gel-mektedir. Dikkat edin: Özellikle 1980'ler sonrası basılmış araştırma ve incele-me kitaplarının birçoğu bir şekilde gelip Kürdistan'a dayanıyor. Tabii bu olmasıgerekendir. Bizim böylesi bir toplumsal gerçekliğimiz vardır.

Kürt kişiliği ve Kürt kültürü iyi incelenirse, yapısında komünal toplum de-ğerlerinin çok çarpıcı bir şekilde yaşandığını görebiliriz. Duygularımızı, davra-nışlarımızı, dilimizi, yaşam içerisindeki ilişkilerimizi araştırmaya koyulursak,içinde Kürt diyebileceğimiz nüvelerin komünal toplum aşamasının özellikleriolduğunu görürüz. Kuşkusuz gücü oranında Kürtler köleci ve feodal süreçte ye-nilmemek için bu dönemde kendilerini uyarlamaya da çalışmışlardır. İsla-miyet'in bir ideoloji olarak Kürtlerde yarattığı zihniyet çarpıklıkları olmuşsa da,Kürtler yine de kendi güçleri oranında kültürlerini bir şekilde korumaya çalış-mışlardır. Êzidilik, Alevilik, yine tüm gericiliği yanında kimi aile içi yaşamkalıpları buna örnek olarak verilebilir. Tüm bunlar Kürtlerin dış saldırılara ver-miş oldukları bir cevaptır. Kendi kültür ve toplumsal gerçekliğimizi öğrenebil-memiz için komünal toplum bilincimizi geliştirmeliyiz.

Nasıl ki devlet toplumunu öğrenmek için feodal sistemi feodallerde, kapi-talist sistemi kapitalistlerde çözümlüyorsak, Kürt toplumsal gerçekliği açısın-dan da kadın gerçeği kültürümüzün anlaşılması için önemli olanaklar sunmak-tadır. Onun için bizim toplumsal gerçekliğimiz içerisinde Kürt nedir sorusunacevap bulmak, başlangıçta kadını anlamakla işe koyulmamızı gerektirir. Çünkükomünal toplumu oluşturan, onu başlatan kadındır. Kadın duruşundaki Kürtlük,Kürt toplumunun öz kültürel duruşunu ifade eder.

Kültürümüz açısından diğer önemli bir özellik, Kürdistan coğrafyasının öz-günlüğüdür. İlk yerleşik toplum Kürdistan coğrafyasını merkez alarak geliş-miştir. Bu dönem kültürü yarı yarıya coğrafya ile ilişki içinde şekillendiği için,kültürümüzde Kürdistan coğrafyasının değişime etkisi büyüktür. Bunun içinKürtler biraz da Kürdistan ile özdeştirler. Bir de 'başka alanlardan buraya gel-me' şeklindeki yaklaşımların yanlışlığı da ortaya çıkınca, on beş bin yıldır butopraklar üzerinde yaşadığımız, on beş bin yıldır bu toprakların havasını solu-duğumuz, suyunu içtiğimiz, tarlasını sürdüğümüz, türküsünü söylediğimiz ger-çeği ortaya çıkar. Yeryüzünde çok az kültür bu kadar uzun bir süre aynı toprak-lar üzerinde aralıksız yaşama şansına sahip olmuştur. Bu çok köklü bir kültürolmayı beraberinde getirir. Kürtler Kürdistan üzerinde dar alanlar arasında göç-

87

Page 95: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

ler yaşamıştır; bunun da nedeni Kürtlerin tarım ve hayvancılık ile uğraşmış ol-malarıdır.

Kürdistan coğrafyasının kimi özgünlükleri vardır. Toplumsallığın ilk dö-nemlerinde doğa ile toplumsal kuruluş arasındaki ilişkide doğa yaşamı belirle-yecek derecede etkilidir. Doğa üzerindeki değişimlerin toplumu birebir etkile-diği bu dönemde, her coğrafyada toplumsal yaşam kalıcılaşmaz. Uygun mev-simsel koşullar, uygun yağış, sıcaklık ve soğukluğun yaşamı olanaklı kılan de-recede olması, zengin bitkiler ve dostluk kurulacak hayvanların çokluğu, doğalbarınakların olması, tatlı suların olması vb. gibi coğrafi koşullar, denebilir kiyeryüzünde harikaya yakın bir şekilde Kürdistan'da vardılar. Artık bunu nasılyorumlarsak yorumlayalım, böyle bir güzel vatan bu toprakların kimliğini oluş-turur. Zaten Tevrat'ta cennet Kürdistan olarak açık bir şekilde tarif edilmiştir.Yerleşik yaşamın ilkin bu coğrafyada başlamasının nedeni bu özgün coğrafi du-rumdur.

Kürtler toprağa, yaşadıkları coğrafyaya bağlılık noktasında bir özgünlüğüyaşıyorlar. Dolayısıyla Kürtlerin topraklarını sevmemeleri ve yurtlarını rahat-lıkla terk etmeleri kendi özlerine terstir. Dağlı bir halk olarak da tanınıyoruz.Kürt birazda dağla özdeştir. Kürtlerde coğrafyasına anayurtlarına yabancılaşmadaha çok da kapitalizmin baskısı sonucu oluşmuştur. 1950'lere kadar bile bazıaşiretler ve aileler sürgüne gönderildikleri halde kaçarak Kürdistan'a dönmüş-lerdir. Bu konuda yaşanmış yüzlerce örnek vardır. İnsanların coğrafyayı en faz-la işlettiği ekonomik biçimin tarım olması, tarımın ilk Kürdistan'da ortaya çık-ması, Kürt karakterinin coğrafyadan çok güçlü biçimde etkilenmesine neden ol-muştur. Yaşam davranışlarımızın birçoğu, kişilik özelliklerimiz, hatta ses düze-nimiz üzerinde Kürdistan coğrafyasının ciddi bir etkisi söz konusudur. ÖrneğinKürt müziğinin canlı, heyecanlı ve ritmik yapısı, zengin içeriği Kürdistan coğ-rafyasının bereketi ve değişen mev-simlerinin bir sonucudur. Toplumsal yaşa-mımızın dinamik ve zengin kültürünün etkisidir. Ağıtlarımız bu coğrafyada acı-lar yaşayan halkımızın duygu yüklü sözleridir.

Aslında baskı ve zor olmasa, herkes doğduğu yerde yaşama imkânı bulabi-lir. Kürdistan coğrafyası böyle bir özelliğe de sahiptir. Kürdistan coğrafyasınınyüksek dağ zirveleri dışında her yerinde dört mevsimde de yaşama olanağı var-dır. Dağ zirvelerini de gerilla yaşama açmıştır. Bu kendisiyle beraber kültürelzenginliğe yol açmıştır. Dolayısıyla Kürdistan'ın her bölgesi neredeyse bir ülkekadar zengindir. Araştırma yapmadım, bunun için diğer halklara haksızlık dayapmış olabilirim; ama dünyaya baktığımızda, Kürtler kadar kültürel zenginliğiolan başka bir halk göremeyiz. Dili, sanatı, lehçesi, govendleri, giysileri, ye-mekleri, destan ve masallarında, özcesi bütün alanlarda bunu görebiliriz. Örne-ğin dört temel lehçemiz vardır, ama bunların her biri bir dil kadar zengindir.Türkçe dili Kürtçeye zorla baskın hale getirilmek istenmesine rağmen Kürtçeyi

88

Page 96: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

tümüyle asimile edememekte, Türklere yetmemektedir. Bunu kendileri de belir-tiyorlar. Türkler 'güneş dil teorisi' ile Türkçenin tüm dillerin anası olduğunu id-dia etmelerine, yine çıkarmış oldukları kanunlarla dillerini koruma altına alma-larına rağmen, Türkçenin üretimsizliğini giderememektedirler. Kürtçeninyasaklar ve asimilasyonlara rağmen taşıdığı zenginlik, Kürt toplumunun yaşamve davranışlarının zenginliğini ifade eder.

Kürt Kültürünün Saf Değerleri Kırsal Alanda Yaşanır

Kürdistan toplumsal gerçekliği içerisinde kimi değerlerimiz baskı altındagelişmiştir. Devletçi toplum sürecinde devletlerin savaş ve talan kültürü gibiuygulamaları, Kürtlerin içine kapanması kültürüne sebebiyet vermiştir. Kürtlerkendilerini bu baskılar karşısında daha büyük yaratımlarla değil; daha çok içekapanarak ve dağların doruklarına çekilerek korumaya almışlardır. Süreklileşenbaskı, katliam ve talan, birçok halk gibi Kürtlere de özgür yaratım imkânı bırak-mamıştır. Devletçi toplum ile başlayan süreç, Kürtlerin sürekli gelişen değil dedonup kalan, daha çok Kürt'ün ilk halinde kalmasına neden olan bir süreci ifadeetmektedir. Kuşkusuz dönem dönem çıkışlar olmuştur, bunu inkâr etmiyoruz,ama genel hatlarıyla çakılıp kalma belirleyicidir.

Kültürel değerlerimiz içerisinde, komünal toplum döneminden kalan Kürtkültürel değerlerinin en rafine olanları vardır. Örneğin köy yaşamlarında bunurahatlıkla görüyoruz. Bir de egemen toplumun dışarıdan Kürtlere dayatarakKürtlerinmiş gibi Kürtlere kabul ettirdiği yabancı kültür vardır. Kürt kültürüiçerisinde zorla egemenlik amaçlı sokulmuş ve Kürtlere ait olmayan kültür de-ğerlerine mesafeli durmamızın temel nedeni, kültürlerdeki evrensel boyutundoğal tabi olma süreçleri yerine zorla geliştirilmek istenmiş olmasıdır. Kimgelmişse bunu zorla dayatmıştır. Dolayısıyla bizim kültürümüz içerisinde mev-cut bütün dış etkenlerin önemli bir kısmı dayatmalarla Kürtlere verilenlerdir.Bu da Kürtleri biçimsizleştirmiş, tanınmaz hale getirmiştir. Çünkü dışarıdan ge-len uyarlanmamış, buna zaman bile tanınmamış, zorla Kürtlere giydirilmiştir.Bu konuda İslam halifesi Ömer Bin Hattab'ın Kürdistan seferi ve uygulamalarıçok çarpıcıdır. Bu yüzden toplumsal gerçekliğimizle yaşamımız arasında bü-yük bir çelişki vardır. Örneğin kültürümüz kadını tanrıçalaştıran bir kültürdür,kadın tarafından yaratılan bir kültürdür, yine kadının manevi değerleri etrafın-da büyütülmüştür. Buna rağmen neredeyse dünyanın en çok kadın katliamınınolduğu bir gerçekliğe dönüşmüştür. Böyle bir çelişki vardır. Yine Kürt toprağa

89

Page 97: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

bağlıdır, karakterini bu topraktan almıştır. Buna rağmen en fazla vatanına ihanetedenler bu topraklardan çıkıyor. Bu yozlaşmanın nedeni dış baskıdır, asimilas-yondur. Bu düşman uygulamasında çıkarı olan Kürt işbirlikçilerinin ihanetidir.Kadını katleden kültür devlet kültürüdür, köle kültürüdür, insansız bir insan tipiortaya çıkaran kapitalist kültürdür.

Dış egemenlik süreklileşince, Kürdistan toplumunda bu her dönemin ege-menlerine ayak uyduracak bir işbirlikçi Kürt egemen sınıfını ortaya çıkarmıştır.Kürt kültürünün komünal özünün güçlü olmasının yanında, Kürdistan coğraf-yasının sık sık işgallere uğraması, Kürdistan'da devletleşmenin gelişmesine izinvermemiştir. Devlet için merkezi yapılar gerekir. Merkez şehirler, ordular, eko-nomi ve ticaret merkezleri, dini merkezler gerekir. Bu tür yapılar gelişigüzelyerlerde kurulmazlar. Bu tür oluşumların örgütlendiği yerler ağırlıkta ovalıkalanlardır, bunların diğer kültür merkezlerine yakın olması bir zorunluluk gibi-dir. Kürdistan'da böylesi merkezler her zaman işgalci güçlerin uğrak yerleri ol-muş, işgalleri altında bulunmuştur. Bunun için Kürdistan kültürü ova ve dağ, şe-hir ve kırsal arasında ciddi farklar taşımaktadır. Kürt kültürünün saf ve sadeolan değerleri kırsal alanda yaşanır. Şehirler Kürtlerin asimile edilip kendileri-ne yabancılaştırıldığı mekânlardır. Kürt orijinli şehre pek rastlanmaz. Dış sal-dırılar karşısında topluma kendi dönemlerinde esas olan yöntemlerle öncülükedebilecek yerli egemen bir sınıfın olmaması, Kürt toplumunun aşiretler biçi-minde dağlarda kendilerini savunmaya almasına yol açmıştır. Bunun için Kürtdağlıdır, karakteri serttir. Kültürü de direniş içinde şekillendiğinden özgün yan-ları belirgindir.

Dış egemenlik ve yerel işbirlikçiliğin dayatmaları halk kültürümüzde kendiözüne ters ihanetçi bir kültür yarattığı gibi, bunun karşısında ezilen veya devlet-lere bulaşmamış halk kesimleri nezdinde de direniş kültürünü yaratmıştır. Budirenişçi gelenek Kürt kültürünün diğer önemli bir özelliğidir. Devletçi ideolo-jilerin egemenlik çabasını yoğun verdikleri dönemden sonra, Kürtlerin benim-dir dediği kültür, direnişi ifade eden kültürdür. Bu direnişte Kürdistan dağla-rının önemli bir payı olduğunu hemen belirtmek gerekir. Kürt toplumsal yapısıdevletçi toplumun baskıları karşısında kendini koruma amaçlı sık sık yeni yara-tımlar ortaya koyamamış, kendi toplumsal bünyesini zamanında yenileyeme-miş, fakat her şeyi göze alarak olduğu gibi kalmayı seçerek direnmiştir. Bu dire-nişin çok uzun sürelere yayılmasından ötürü, Kürt insanının karakterine işlen-miştir. Kürtlerdeki yiğitlik, cömertlik, aşiretçiliğin kökleşmesi, birbirini korumavb. özellikler kaynağını bu direnişten almaktadır.

Bir de devletçi toplum karşısında yenilenler vardır. Önderlik bunu Enkidu'-dan başlatıyor. Bilindiği gibi ilk yazılı destan olan Gılgameş Destanında kadınve şehrin çekici yaşamına aldanarak teslim olan dağlı aşiret üyesi Enkidu, tari-hin not edilmiş ilk ihanetçisidir. İhanet kültürü de maalesef toplumsal gerçekli-

90

Page 98: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

ğimiz içerisinde eskilere dayanmaktadır. İhaneti Kürt toplumuna musallat edenKürt egemenleri soy inkârcısıdır. Dikkat edilirse, bu kural bugün de değişme-miştir. Cumhuriyet dönemiyle birlikte Kuzey Kürdistan'da yaşananlar tümüylebuna örnektir. En son AKP içinde özel savaş yürüten tüm bakanların Kürt kö-kenli olmaları, öyle birkaç yıl içinde olup biten gelişmelerle izah edilemez.Vatanını ve halkını satma Kürtler içerisinde çok normal görünmektedir. PKKmücadelesi bunu teşhir etiyse de, halk olarak bu kara lekeyi henüz tümüyle or-tadan kaldırmamış durumdayız. Örneğin bugün bile Kürt dilini asimile ederekTürkçeyi dayatan Türkiye'nin Milli Eğitim Bakanı Enkidu soylu hain bir Kürt'-tür. Bu, dünyanın başka yerlerinde görülebilen bir şey değildir. Bu adam Kür-distan illerinden oy alarak meclise giriyor. Bu özellikle Kürtler içerisinde toplu-mu ikiye bölmüştür.

Genelde toplumsal yapı bir komünal toplum üzerinden, bir de devletçi top-lum geleneği üzerinden şekillenmiştir. Kürt kültürü ve kişiliği için bu diyalek-tik başka bir biçimde işlemektedir. Kürtlerde bir direniş kültürü ile yaşayanlar,bir de ihanet ve işbirlikçilikle yaşayanlar vardır. Tarih araştırılırsa görülecektirki, Kürtlerdeki egemenlerin hemen hepsi işbirlikçi ve ihanetçidir. Örneğin Tür-kiye'de bunlar vardır, AKP Hükümetindeki Kürtler kesinlikle egemenleri temsiletmektedir. Bu durum neyi gösteriyor? Direniş gibi çok kutsal ve kahramanlıkyaratan bir duruş ile ihanet gibi bir çirkinlik ülkemizde yan yana yaşanıyor.Halk kesimleri de baskı, korku, açlık ve işsizlikle bu ihanete ortak edilmek is-tenmektedir. Kürtlerde bundan kaynaklanan şu durumu görmemiz gerekir:Normalde tüm egemen kesimler üstünlük kurdukları kesimleri kendi denetim-lerine almak isterler. Kürtlerde Kürt yoksulları Kürt egemenleri aracılığı ile dışegemenliğe bağlanır. Bu konuda Güney'de yaşanan aşiret merkezli gelişme,yine Kuzey'de AKP içinde görevlendirilmiş kesimler bugünün yaşanan örnek-leri olarak verilebilir. Dolayısıyla kültürümüzde böylesi bir çatallaşmadan bah-sedilebilir.

Kürt kültürü olarak isimlendirdiğimiz kültür değerleri aşiretten kopmuşhalk kesimi olan Kurmanc kültürüdür. Bu kültür yoksul Kürtlerin kültürüdür.Kendi içinde komünal dönemin değerlerini en güçlü barındıran bu kesimlerinyaşam kültürü, özünü bugünle buluşturup değer yaratacak özelliğe sahiptir. Di-reniş özelliği Kurmanclaşma içinde bugüne geldi. PKK de bu kültüre tümüylebitmek üzereyken sahip çıktı, daha doğrusu anılarını devraldı. Kürdistan'da iş-birlikçilik hâkim olmaya başlamışken, devreye PKK direnişi adı altında yeni birKürt direnişçiliği girdi. Tabii işbirlikçiliği kendimizden saymıyoruz. Ama bu,toplumumuzda bir hastalıktır. Bunu söküp atmalıyız. Bu hastalık ve bunlarınneden olduğu bünye zayıflığı bakış açılarımızda eksiklikler yaşamamıza nedenolmaktadır. Bakış açısında eksiklik yaşandığı için, farklı olay ve olgular birbiri-nin içinden çıkarılamıyor. Bu noktada halen de zayıflıklarımız vardır.

91

Page 99: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Bizim için insanlığın komünal kültürü bir tarafta, devlet dediğimiz sapma-nın kültürü bir taraftadır. Kültürel değerlere, olay ve olgulara, insanın güzellik-lerine ve çirkinliklerine böyle bakarsak, kuşkusuz halkların yarattıkları hiçbirkültürün kötü ve çirkin olmadığı görülecektir. Halk kültürleri insanı eşitlik, öz-gürlük ve adalet ilkeleri ile geliştirmek içindir, insanı var etmek içindir. Kürtkültürü diğer kültürlerden en önemli farkını bir de bu noktada ortaya koymak-tadır. Kürt kültürü halk kültürleri içinde bütün dayatmalara rağmen devlet-leşmemiş bir kültürdür. Karşımızda kendi içerisinde devleti kuracak kültürü ya-ratamamış bir değerler sistemi vardır. Bu da Kürt kültürüdür. Bu, Kürt kültürü-nü idealize etme değildir. İdealize etmek milliyetçi bir yaklaşımdır. Milliyet-çilik devlet ideolojisidir. Kürt kültürünün idealize edilmeye ihtiyacı yoktur. Bu-nun için Kürt kültürü iyi bir kültürdür diyoruz. Bu, tüm insanlık için bir taraftır.Toplumsal yapının bugünkü üretim, düşünce, zihniyet, teknik-teknolojik geli-şim düzeyi harikalar yaratacak imkânlara ulaşmıştır. Bunun karşısında Kürt bi-raz da kötürüm durumdadır. Eli ayağı bağlanmış, gözü kapatılmış, kulağı tıkan-mış, diline kilit vurulmuş bir Kürt vardır. Ama bu durum bile devletleşmektendaha iyidir, devlete teslim olmaktan da iyidir. Yani Kürt kültürü köle olmaktan-sa, dilinin kesilmesini kabul etmiştir. Bunun için Kürt kültürü iyidir. Bu kültürelgelenek olmasaydı, PKK kendi içinden Mazlum'ları, Hayri'leri, Agit'leri, Zilan'-ları ve Nuda'ları belki de çıkaramazdı.

Kürt kültürü için belirtmemiz gereken bir özellik de aşiret özelliklerinin ha-len etkili olması yanıdır. Aşiretçilik hem Kürtlerde hem de Ortadoğu kültürüiçinde kapitalist milliyetçilik hastalığına rağmen varlığını sürdürmektedir. Aşi-retçiliğin köklü olmasının nedeni, binlerce yıldır süren köleleştirme saldırıları-dır. Köle olmak istemeyenlerin, köleleşmeye karşı direnenlerin seçtikleri yolaşiret ve aşiret konfederasyonu biçiminde yaşamak olmuştur. Dağlar ve çöllerinderinliği coğrafi olarak, aşiret de toplumsal form olarak direnişin simgeleri ol-muşlardır. Aşiret yapısında diğer toplumsal formlar gibi kendine has bir kültürvardır. Aşiret reisi aşiretin içinde doğal bir otoritedir. Aşiret kendi içinde ataer-kil olsa da, demokratik yanları da taşır. Feodal ve kapitalist baskılar aşiret yapı-larını çok bozduğu için, günümüzde aşiretlerin komünal ve demokratik yanlarıoldukça etkisizleşmiştir. Kürt aşiretlerinin toplumsal yapısı içinde Kürt kültürdeğerleri halen de kendisini yaşatabilmektedir. Özellikle göçebe aşiretlerde ka-dının toplumsal yaşam içindeki yeri, Kürtçe dilini kullanmaları, kıyafetleri, des-tanları, hayvancılıkla geçinmeleri buna örnek verilebilir.

Kürt aşiret yapısı sosyal tabakalaşma açısından da içinde kimi özgünlükleribarındırmaktadır. Aşiret reisi, ağa ve İslamiyet'le beraber şeyhlik hâkim kurum-lar olmuştur. Ovada yaşayan ve tarımla geçinen aşiretlerde toprak ağası ile şey-hin gizli iktidar kavgası varken, dağlık alanlardaki aşiretlerde aşiret reisi dahacömert, adalet duygusu güçlü, sorunların çözüm mercii gibi bir işlevi yerine

92

Page 100: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

getiren bir konumu yaşar. Tarım ile uğraşanların sosyal yapısı çözüldüğü halde,hayvancılıkla geçinenlerin aşiret dayanışmaları güçlüdür. Aşiret topluluğu için-de birbirini destekleme önemli bir kanun ve aşiret kültürüdür. Aşiret yapısı ulu-sal demokratik mücadeleyle birlikte hem gerillaya destek olmuş, hem de dev-letin koruculaşma politikalarına zemin olarak olumsuz rol oynamıştır. Özellik-le içinde ağalığı, aşiret reisliği ve tarikat şeyhliğini birlikte barından kesimlerdaha çok olumsuz rol oynamışlardır.

Aşiret yapısının en önemli kültürel katkısı her aşiretin dil, lehçe, masal,destan, müzik, govend, yemek gibi değerlerimizi sade halleriyle koruyup kıs-men de geliştirmesidir. Bu yapının diğer bir önemli kültürel yanı da, coğrafyaile ilişkisinden dolayı ülke sevgisi ve ana toprakların gerçeğine bağlılık konu-sunda yurtseverleştirecek duygu ve düşünceleri yaşamalarıdır. Kürtlerdeki leh-çelerin çokluğunda ve her bölgenin zengin bir folklorik özellik göstermesindeKürt aşiretçiliğinin değer yaratan bir geçmişi vardır.

İktidar Kültürü Hayvanlaştırma Kültürüdür

Kürt kültürü devletleşerek sömürgecilik yapacağına ve binlerce kadını pa-zarda satacağına, dağların doruklarında devlet kültürüne göre ilkel kalmıştır.Bunun için Kürt kültürü iyidir. Bunu iyi anlayabilmek, iyi hissedebilmek içindevlet sistemini ve günümüzde kapitalizmin temsil ettiği modernizmi kötü gör-meyi gerektirir. Reel sosyalist tanımlama ya da kaba Marksist materyalist tanım-lamada söylendiği gibi değil, tersi doğrudur. Yani kapitalizm feodalizmden, feo-dalizm kölecilikten iyi değildir. Aslında bunun tam tersi doğrudur. Kölecilikfeodalizmden, feodalizm kapitalizmden iyidir demek bile mümkündür. Bizimparadigmamıza göre durum böyledir. Böyle değerlendireceğiz. Onun için Do-ğunun kadını recm etmesi, Avrupalı sermayedarlarının küçük kız çocuklarınıseks malzemesi olarak kullanmasından daha fazla içinde toplumsal kanun barın-dırır. Recmde bir mantalite vardır. Onun için beşik kertmesi geleneği, Avrupasisteminin yarattığı sorunlardan ötürü her gün açlıktan ölen binlerce çocuktandaha insanidir. Bu tür durumları iyi anlamak için belirtiyoruz. Yoksa recmi ka-bul etme anlamında bunu söylemiyoruz. Tamam, Ortadoğu'da kadın recm edili-yor. Ama her gün uzak Asya'da yüzlerce kız çocuğunun Avrupalı sermayedarla-rın seks ticareti için kullanıldığını, bu çirkinlik için götürülüp getirildiğini bil-meyen yoktur. Bu da bir kültürdür, aşağılık ve iğrenç bir kültürdür.

93

Page 101: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Onun için iyilik, kötülük, gelişmişlik, gerilik tanımlamasını yaparken, ikti-dar ve devletin dışında, özellikle kapitalizmin dışında bir tanımlama getirmekgerekiyor. Örneğin köle pazarında satılan kadın bir bütündür. Ama kapitalizmdekadın parça parça satılmaktadır. Bu sistemde kadının kulağına bir para veriyor-lar, dudağına bir para veriyorlar, yanağına bir para veriyorlar, kalçasına bir paraveriyorlar. Bundan dolayı televizyondaki boyalı kadınlar köle pazarında satılankadınlardan daha köledirler. Pazarda satılan kadın en azından satıldığını bili-yordu. Şimdiki sistemin kadın ise kendisini satıyor. Fark buradadır. Kültür der-ken, iyilik ve kötülük derken bunu söylüyoruz. İşte buna direndiği için Kürtkültürü iyidir, insanidir. Bütün kültürlerden de daha iyidir. Geri kalmak bu anlam-da daha iyidir. Önder APO, Atina Savunması'nda, Yunanlılar için "Sizin İsken-der'iniz bütün insanları karınca gibi ezdi. Siz yalan ve ikiyüzlülükle, komplocu-lukla siyaset yaparak övünüyorsunuz. Ama ben ilkel dediğiniz Kürt köylüsü ol-maktan gurur duyuyorum" dedi. Yani "Benim anlayışıma göre öyle olmaktansa,böyle olmak daha insanidir" anlamına gelen vurgular yaptı.

Onun için birlikte yaşadığımız halklar vardır. Bizim için iyi olan Türkmen'-dir. Biz Türk kültürü derken Türkmen kültüründen bahsediyoruz. Sermayedar-lar veya devlet bürokratlarının yaşadıkları kültürden bahsetmiyoruz. Biz onuTürk olarak da kabul etmiyoruz, Türk kültürü olarak da kabul etmiyoruz. O biregemen kültürdür, sadece dili Türkçedir. Araplara gitse Arapça konuşacaktır,ama aynı adamdır. Yani başka yere gitse de yaşamında bir şey değişmez. Örne-ğin Recep Tayyip Erdoğan'ı Arabistan'a götürseniz, Arabistan'da başbakan olsaArapça konuşacak, ama aynı yaşayacak, aynı yiyecek, aynı içecektir. Buna kar-şılık bir Türkmen'i götürseniz, Arap çöllerinde yaşayamaz. Köyünü, çadırını,koyununu, keçisini arar; türküsünü, sazını arar. İnsanı kültürün, kültürü de insa-nın aynısı olarak değerlendirdiğimiz için egemenleri halklardan uzak tutmakgerekiyor. Egemen kültür korkutma kültürüdür, bastırma kültürüdür, yok etmekültürüdür. Egemen sistem bütün insanları doyurma, bütün insanları yaşatma,tüm insanlara insani bir yaşam sunma, sorunlarını çözme kapasitesine sahip de-ğildir. Bu kültürde bir avuç azınlığın yaşam rahatlığı esastır. Her şey buna görekurulur. O zaman bu nasıl bir sistemdir? Tabiî ki öldürme sistemidir. Malthusyasaları vardır. Bu yasalar, denge kurulsun diye insanların toplu ölümleri nor-maldir diyor. Doğanın bunu yaptığını söylüyor, aslında yapan sistem oluyor.Ama kurnaz olduğu için bunu doğaya yüklüyor. Kapitalist devletçi sistemde sa-vaşla, açlıkla, hastalıkla öldürmeler son derece yaygındır. Bunların hepsi bireryöntemdir.

Gerçekten insanlar çok çaresiz oldukları için açlıktan ölmüyorlar. Gerçek-ten insanlar çok çaresiz oldukları için hastalıklardan bu kadar kırılmıyorlar.Gerçekten de insanlar çok çaresiz oldukları için birbirlerini savaşlarda öldürmü-yorlar. Bu, devlet kültürünün sistemleştirdiği bir uygulamadır. Jenosit yöntemi-

94

Page 102: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

ni bulup uygulayan ve insanlığın sözcük hazinesine ekleyen kapitalist sistem-dir. Şimdi İranlılar vinçle insanları asıyorlar. Aman ne vahşi! Amerika'da ise da-kikada bir insanı zehirli iğneyle, bilmem elektrikli sandalyede öldürüyorlar.Aralarında ne fark var? George Bush yapınca modern olduğu için iyi, Ahmedi-nejad sokakta yapınca çok geri mi oluyor diyelim? Yani biri İran egemenlik kül-türü veya İslam'a dayandırılan bir kültürdür, diğeri ise kapitalist egemenliğinAmerikanca olanıdır. Ama İran halkı kendi içinde halk olarak, insanları öyleasıyor mu? Asmıyor, asmaz. Hatta bazı tutucu Sünni köyler vardır. Niye o köy-lerin içerisinde recm yoktur? Niye tarikat şeyhlerinin olduğu yerlerde recmvardır? Burada halk kültürü, egemen kültürden ayrışıyor. Egemenlerin kültürütabiî ki çirkin bir kültürdür. Kürtlerde de olsa, Türklerde de olsa yine kötüdür.

Toplumlara musallat edilmiş bu kötü kültürü birileri bir yerde hazırlıyor;topluma ideolojik, askeri ve siyasi baskı ile empoze ediyor. Egemenler bu işteoldukça ustalaşmışlardır. İktidar kültürü hayvanlaştırma kültürüdür. Zaten ege-menler "İnsanlar hayvanlaştırılırsa yürütülüp yönetilebilir" mantığına sahipler.Dolayısıyla hayvanlaştırmak için gerekli olan yöntemler ne ise tümünü uygulu-yorlar. Onun için Kürt kültüründe şöyle bir özellik vardır: Egemen kültürün in-sanlar üzerindeki dayatmalarına benzer hiçbir dayatmayı kendi içinden çıkart-mamıştır. Biz bununla övünüyoruz. Diğer halklara göre de özgünlüğümüz ya daiyiliğimiz budur. Hemen hemen bütün halklar devletçi kültüre teslim oldu, bizteslim olmadık. Tabii ki bununla övüneceğiz. Bu kültürümüzü idealize etme de-ğil ki. Hiç çirkin değil miyiz? Çirkinleştirilmiş yanlarımız da vardır tabii. Amateslim olmamışız. Bu da bir yiğitliktir. Seyit Rıza Türk devlet yetkililerine demişya, "Ben sizin oyunlarını çözemedim, bu buna dert olsun; ama siz de bana dizçöktüremediniz, bu da size dert olsun." Kürtlerin böyle bir özelliği de vardır.

Ama bu kültür niye sistemleşemedi denilecektir. Hangi halk kendi kültürü-nü öz değerleri üzerinden sistemleştirebildi ki? Devlet toplumu yaratıldıktan son-ra, halkların başında kılıç salladı. Aynı sistem şimdi de insanlığın başında nükle-er silah tehdidini sallıyor. Bu o kadar basit bir şey değildir. Bütün toplumsal ik-tidar dayatmalarını ve devlet kültürünü aşmadan, insanlıktan bahsedemeyiz.Kürtler için de bahsedemeyiz, başkaları için de bahsedemeyiz. Dolayısıylayeniyi yaratma sorunu her açıdan ciddi bir sorundur. Özgür bir halk yoktur. Hiç-bir yerde insanca yaşam yoktur. Bunun aksini iddia etmek yalnızca kendini kan-dırmaktır. Kendini kandırmanın en büyüğü ise, günümüz insanlığının içinde ya-şadığı insanlık dışı duruma rıza göstermesidir.

Kuşkusuz doğru, güzel ve özgür olan duygular da yaşanıyor. Bazen niyet-lerde, bazen türkülerde, bazen hayaller ve anılarda yaşanıyor. Bazen dostluklarve akraba ilişkilerinin içinde yaşanıyor. Ama sistemleşmiş olmaktan uzaktır.Komünalizmi kuramıyor, çünkü üzerinde devlet gibi bir zulüm makinesi vardır.Bu, mevcut durumu en iyi izah eden bir değerlendirmedir. Bunun için günü-

95

Page 103: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

müzde özgürlük diye bir şeyden bahsedilemez. Bütün halklar açısından bu böy-ledir. Ama en az kirletilmiş, bunun karşısında en fazla direnen Kürt kültürüdürdemek mümkündür. Başta Kürtler olmak üzere, bütün Ortadoğu toplumları de-ğişik yöntemlerle özgürlük karşıtı olan egemen kültüre karşı bir direniş içinde-ler. Ama bu direniş öncüsüz kaldığı için, bugün kendisini tanımlamada ve çö-zümlemede zayıf kalmaktadır.

Ortadoğu'da yol ve yöntem tutturulamadığı için ateşe su döküleceğine ben-zin dökülüyor. Tarz biraz böyle gelişiyor. Dolayısıyla bu bir kördüğüme dönüş-müştür. Bunun kültürel olarak iyi anlaşılması gerekiyor. Bir Halkı Savunmakeğitiminde, özellikle Savunmanın birinci ve ikinci bölümleri tartışıldığında bubiraz daha iyi görülecektir.

Bizim Ölçümüz Komünal Duruştur

Her şeyi kendimizde, toplumumuzda, bütün dünyada ele alırken, komünalkültür ve devletçi toplum kültürü olarak birbirinden ayrıştıracağız. Her değer-lendirmemiz için amentü artık budur. Bizim temel amacımız da komünal kül-türü sisteme kavuşturmaktır. Demokratik komünal kültürü demokratik konfede-ralizm biçiminde sistem haline getirip her alanda yaşanır kılmaktır. Bunun dagelişmesi için devlet kültürüne alternatif yaratmak gerekir. Tabii beş bin yıllıkbir kirlenme vardır. Bu kirlenmeyi kolayca aşmak mümkün değildir. Burada birarkadaş otuz yıllık mücadele veriliyor derken, sanki ne değişti demeye getirdi.Biz bir okul yapmaktan değil, bir yaşam yaratmaktan bahsediyoruz. Hayatkuruyoruz, yeni bir zihniyet ve vicdan geliştiriyoruz. Yeni bir dil geliştiriyoruz.E-konomi, sanat, siyaset, kısaca her alanda yeni bir kuruluştan bahsediyoruz.

Önceki değerlendirmelerimizde ne dedik? Dünyanın tespit edilmiş en zorişi insan yaratma işidir. Demek ki şu andaki tartışmamız, dünyanın en zor işinibaşarma tartışmasıdır. Kürtler köle olmaktansa, dillerinin kesilmesini kabul et-mişlerdir. Bu özgünlükten ötürü gerçekten otuz yıllık mücadele müthiş bir yara-tımı ortaya çıkarttı. Dünyanın neresinde her gün on binlerce insan ayaktadır?Demokrasi bu değil midir? Dünyanın hangi ülkesinde ya da hangi toplumundabinlerce kadın dağlarda savaşıyor? Hem de özgürlük temelinde, karşılığını her-hangi bir maddi çıkara dönüştürmeden? Dünyanın neresinde bunlar var? Bu iyideğil mi? İnsani olmak bu demek değil midir? Bizim dışımızda böyle bir durum

96

Page 104: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

yoktur. Tabii bununla övünmek hakkımızdır. PKK'nin kısa bir sürede bu kadargeniş bir etkide bulunması, köle olmaktansa dilinin kesilmesini kabul eden Kürtkültürünü güncelleştirmesinden dolayıdır. Devletçi sistemin bastırıp biçimsiz-leştirdiği, çirkinleştirdiği, iyiyi ve güzeli sadece duygularında yaşayan, biraz dahisseden bir halk gerçekliğinden gözle görülen harika değerler yarattı.

PKK önce kendi kadrolarında iyi, doğru ve güzel olanın pratikleşmesinisağladı. Kürt halkı bunu gördükten sonra PKK etrafında toplandı. PKK'de ken-disini gördü ve bunda yanılmadı. Kürt PKK idi, açığa çıktı ve her gün gelişi-yor. Bakın, bu öz itibariyle insanlığın kendisidir. Kürt olduğu kadar evrenseldirde. Çünkü insandan bahsediyoruz, Kürt'müş, değilmiş, bu çok önemli değildir.Ama siyasi bir hareketsiniz, siyasi alanda bir mücadele veriyorsunuz, bir halkıngücüne dayanmak zorundasınız. Bir yerden başlamak gerekiyor. Kürt toplumu,Kürt kültürü insanlığın özgürlüğüne en büyük desteği vermeye elverişlidir vebuna imkân veriyor. Çok fazla kirlenmemiştir. Biz Kürt merkezli özgür insan-lık davasını yürütüyoruz. Yani bütün hedeflerimiz kapsamında değerlen-dirildiğinde, Kürtler olarak insanlığa hizmet için çalışıyoruz. Ama bunun ilkadımı kendimizde bir şeyler gerçekleştirmektir. Bütün halkların kültürlerindegüzel şeyler, insani yanlar vardır. Bunun en temel ve köklü nümunelerini gün-celde de Kürdistan'da yaratıp geliştirmek istiyoruz.

Devlet iktidarı ya da kültürünün Kürdistan'da kendisini hâkim kılarken at-tığı en köklü adım din dönemidir. Günümüzde bir Kürt çirkinleşmesinden, kir-lenmesinden, kültürsüzlüğünden ve geriliğinden söz edeceksek, bunun ilk adım-larının İslamiyet kimliğiyle Arap işgalleri döneminde atıldığını bileceğiz. Bukonuları değerlendirirken milliyetçiliğe düşmeyelim ya da idealize etmeyelim.Biz komünal demokratik toplumun kültüründen, yaşam değerlerinden bahse-diyoruz. Bunu kendimizde gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Böyle bir yaşam iddia-mız vardır. Önderliğin paradigmasıyla birlikte iyi ve kötü nedir, ne gelişkindir,ne geridir, bütün bunlar tanımlanıyor. Bir toplum, bir kişi ne kadar toplumcu iseo kadar gelişkindir. Ölçü budur. Ne kadar kitap okumuş, ne kadar sanatla haşırneşirdir, evi ne kadar donanımlıdır, ne kadar güzel giyinmiştir? Bunlar bizimiçin asla ölçü olamazlar. Bizim ölçümüz komünal duruştur. Diğer şeyler teknikhususlardır. İnsan geliştikten sonra doğal olarak biçim alacaklardır.

İnsanı yeniden tanımlamak gerekiyor. İnsan nedir, kimdir ve nasıl yaşa-malıdır? Yıllardan beridir kendi ortamımızda tartıştığımız ve cevabını bulmayaçalıştığımız bir sorudur bu. Aslında nasıl yaşamalı sorusuna cevap arıyoruz.Önderlik paradigmasıyla bu da netleşmiştir. O tanımlama bizim için temel ölçü-dür. İyinin de, kötünün de, güzelin de, çirkinin de, ahlakın da, ahlaksızlığın da,gelişkinlik ve geriliğin de ölçüleri bu temelde ortaya konulduğuna göre, biz herşeyi bu terazinin kefesinde ölçeceğiz. Onun için dün bir örnek verdik. Bizimiçin George Bush mu, yoksa Hakkâri'deki bir çoban mı iyi diye sorulursa, tabii

97

Page 105: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

ki bizim için iyi olan Hakkâri'deki çobandır diyeceğiz. İnsanlığı tanımlamamızaçısından bu böyledir. İnsan değil miyiz? Her şeyi insanlığın yaşamı için yap-mıyor muyuz? Her şeyi, yeryüzündeki gelişmeleri yaşanılır bir hayata dönüş-türmek için çaba içinde değil miyiz? Eşitlikten, demokrasiden, özgürlükten bah-setmiyor muyuz? İnsan bu değil midir? Kıstas budur bizim açımızdan. Nedenbu hususlara sıkça başvuruyoruz? Çünkü bunların tümü kültürdür. Yaşamı budeğerler üzerinden yaratmaya koyulmuşuz.

Egemen sistemler kendilerini toplumlar üzerinde yaşatmak için toplum-ların özünde olan dinamikleri alıp kullanmışlardır. Onun için dün derste İsla-miyet örneğini verdik. İslamiyet'te sözü edilen cömertlik zaten komünaltoplumun özünde vardır. Komünallik zaten toplumun kendisidir. Güçsüzeyardım etmek zaten toplumun özelliğinde vardır. Fakat ideolojik bir dille bunualıp dine bağ-lamışlar, Tanrı emri olarak topluma sunmuşlardır. Esasta isimdeğiştirilmiştir. İslamiyet'te bir şeyin günah ya da sevap olduğunu tanrı inancı-na vurarak yaparlar. Bir insanın Müslüman olup olmadığının ölçüleri İslam'ınve imanın şartlarına göre değerlendirilir. Bir insanın mümin olup olmadığı iba-detine bakarak değerlendirilir. Bu bir toplum yaratma projesidir. Günümüzdemoda, reklamcılık ve yeni şeyler adı altında sürekli bir boyama işi yapılmakta-dır. Dinin kapitalizmden iyi tarafı, toplumun özünde olan şeyleri kendi ideo-lojik diliyle yaşatmaya kısmen imkân tanımasıdır. Yalan söylememe, kötülükyapmama, kimseyi ezmeme ve benzeri değerler toplumun özüdür. Toplum bu-dur zaten. Komünalizm de bu değerlerin iktidarsız ve devletsiz olarak sistem-leşmesidir.

Her olgu kendi içinde iki özelliği taşır. Bu iki özellik birbirlerinin varlık ge-rekçeleridir. Her iki özellik yan yana uzlaşma veya çatışma içinde olabilirler.Her iki özelliğin kendini daha fazla etkili hale getirmek için mücadeleleri kesin-tisizdir. Bu mücadele yeni bir sentezle sonuçlanır. Bu sentez yeni bir yaşam ya-ratır. Toplumsal yapıda bu, komünal toplum ve devletçi toplum kültür ve kişi-lik özellikleri olarak maddileşmiştir.

Bu yapısal özellikten ötürü bir şeye tanım getirirken, aslında onun nedenbaşka bir şey olmadığını söylü-yoruz. Biz sıcağı tanımlarken, bir bakıma onunsoğuk olmadığını tanımlamış oluyoruz. Varsayalım ki, soğuk diye bir şey yok-tur. O zaman insanların kafasında sıcak nasıl şekillenir, nasıl oluşur, sıcağı nasıltanımlayacağız, nasıl ifade edeceğiz? Bir olgu kendisiyle kıyaslanacak diğer birolgu olduğu için tanımlanabiliyor. Açlık ve tokluğu, hareket ve hareketsizliğiyine böyle tanımlıyoruz. İnsana ait olan değerler de aynen böyle tanımlanır. İn-san primatlardan evrimle oluşmuş bir varlıktır. Onun için biz kendimizi insanolarak tanımlarken, neden hayvan olmadığımızı kanıtlamaya çalışıyoruz. Niyekoyun sürüsü, kurt sürüsü değiliz? Niye ceylan, tavuk değiliz? Bunları anlatma-ya çalışıyoruz. Bunları nasıl tanımlıyoruz? Koyun olmadığımızı, kurt ve tavuk

98

Page 106: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

olmadığımızı nasıl tanımlayacağız? Yaratımlarımızla, biz böyle yaratıldığımıziçin koyun değiliz. Bunu söylüyor ve birbirimizi bu konuda ikna etmeye çalışı-yoruz. Bu aşama tamamlanmış ve insan var olmayı başarmıştır. İnsan koyun-dan, kurttan, tavuktan nasıl farklılaşmıştır? Onlar da canlıdır, onların da bir po-pülâsyonu vardır, sürüsü vardır, onlar da ürüyorlar, onlar da kendilerini koru-maya çalışıyorlar. Biz insanlar olarak onların hepsinden farklı bir duruş ortayaçıkarmışız. O farklı dediğimiz şey kültürdür. Kültür derken bizi kurttan, koyun-dan ayıran maddi ve manevi yaratımlarımızdan söz ediyoruz.

Şimdi bizim temel bakış açımızda şu vardır: Hayvan olan bir varlık, nasıloldu da hayvandan farklılaştı, nasıl ayrı bir tür olarak doğa üzerinde varlığınıkanıtladı? Herkesin kabul ettiği gerçeklik, bunun toplumla yaratıldığıdır. Top-lumsallaştığı için insan hayvanlardan ayrışıyor. Toplumsallaşma derken de biraraya gelmekten söz etmiyoruz. Toplumsallaşma demek konuşma demektir.Toplumsallaşma demek, ekmek için gidip tarlada buğday ekip onu büyütmek,devşirmek, getirip un yapmak, hamura çevirmek, tandırda pişirmek demektir.Toplum demek, elbise yapıp giymek demektir. Toplum demek, türkü söylemekdemektir. Soyut bir kavramdır, ama toplumun içi de böyle dolduruluyor. Peki,insanı insan yapan onun toplumu ise, toplum kendi içerisinde hangi ilişkilerikurarak bunları yapıyor? Yani nasıl konuşmaya, elbise yapmaya, buğday ekme-ye, türkü söylemeye başlıyor? Hangi ilişki tarzı insanları buna sürüklüyor? Bizbugün buna komünal demokratik yaşam diyoruz.

Demek ki insan konuşandır, üretendir, türkü söyleyendir; insan elbise di-kendir, su kanalı yapandır, açları doyurandır; insan güçsüzlere güç verendir. İn-san sürekli bu ve buna benzer şeyleri ortaya çıkaran varlıktır. İnsan bunları ya-parken de salt bir birey için ya da kendisi için değil, bir grup için yapandır. Butür işleri yaparken, o işler bir yerde birleşiyor, yaşam değerlerine dönüşüyor.Birbirini böyle tamamlama vardır. Bu, komünal yaşamdır. Bu toplum içinde in-sanlar birbirinin kültürünü yok etmiyorlar. Hayvanlarda olmayan özelliktir bu.Buna mecburdur insan; çünkü doymak, yaşamak, güzelliği yaratmak, mutlu ol-mak için insanlaşmıştır. Ama bugün mutluluk yoktur. Güzelliği yaratmak içininsanlaşmıştır, ama bugün güzellik yoktur. Açlığı ortadan kaldırmak için insan-laşmıştır; oysa bugün açlık vardır. Doğal olmayan ölümlerin önüne geçebilmekiçin insanlaşmıştır; bugün doğal olmayan binlerce ölüm vardır. Ve bunu da ken-di eliyle yapıyor. Niye? Bunu kim yaratıyor? İnsan yaratıyor. Peki, bu nasıl birinsanlıktır? Demek ki bu, iki insan var ya da iki insanlık, iki kültür var demek-tir. Toplumsal yapıda birbirinin karşıtı olan ikilli yapı durumu da komünal top-lum özellikleri ile devletçi toplum özellikleridir.

99

Page 107: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

İktidar Güdülere Hitap Eden Bir Kültürdür

Devletçilik, insanda tümüyle bitirilmemiş güdüsel-hayvani özelliklere hi-tap eden bir sistem ortaya çıkarmıştır. İktidar aslında insanın güdülerine hitapeden bir kültürdür. Ama insanda akıl, duygu ve sürekli bir yaratıcılık olduğuiçin, insandaki güdüsel-hayvani yan hayvanlarda olduğundan daha kötü şekildeortaya çıkabiliyor. Bu da insanın bir özelliğidir. Aklın, duygunun ve vicdanınsaptırılmasının toplumda ne kadar tehlikeli sonuçlara yol açtığı devletçi top-lumda işlenen suçlarda ortaya çıkmıştır. Şimdi bu da bir kültür yaratmıştır kuş-kusuz. İnsanlar, hayvanlar gibi öldürmez. Hayvanlar gibi öldürmediği için deinsana ait bir öldürme kültürü geliştirilmiştir. Bu kültür avcılıkla ortaya çıkar.Doğayla birebir ilişki içinde olan insan, bu ilişkide de kendisine göre bir kültüryaratır. Tahribatları da, kötülükleri de kendisine göredir. Kendisine göre olduğuiçin bunlar da insanın bir kültürüdür. Ama hangi insanın kültürü? İktidarla, dev-let tarzında insanları yöneten egemenlerin kültürüdür. Bunları insanlaşma dedi-ğimiz kültürden ayrıştırmadan işin içinden çıkamayız.

Zihniyet devrimi derken, tüm bunları birbirinden ayrı ele alabilen düşüncegücüne ulaşmayı dile getiriyoruz. Vicdan devrimi derken, bu kötülükleri sev-memeyi ve bunlar nefret etmeyi dile getirmeye çalışıyoruz. İnsanlara şunu söy-lüyoruz: Birbirini katletmek, insanları açlığa mahkûm ederek terbiye etmek, öl-dürmek kötüyse, her şeyin alınıp satılması ve kadının köleleştirilmesi kötüyse,adaletsizlik ve eşitsizlik kötüyse, bunu devlet sistemi yaratmıştır. Bunlar insantoplumunca yaratılamaz. Kendi çıkarı için binlerce insanı katletmek iyi midir?Buna iyi diyenler var, buna inananlar var. Bunun için varını yoğunu ortaya ko-yanlar var. Devlet ve iktidar gerçeği işte budur. İyi diyenler diğer tarafa geçer.Ama beş bin yıldır bu zihniyet insanlar üzerinde öyle bir egemenlik kurmuşturki, bunu kabul etmeyen insanlara her kötülüğü reva gören yöntemler uygula-maktan geri durmamıştır. Devlet denilen olgu kendi egemenliği altındaki mil-yonlarca insanın tümünü silahlandırıp birbirine saldırtmıyor; ama bu toplumiçinde başkalarını öldürmeye yetecek kadar bir toplumsal örgütlülüğü yaratı-yor. Örneğin bizim Türklerle ilişkimiz ortadadır. Gerçekten Türk halkı Kürtle-

100

Page 108: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

rin kendi diliyle konuşmasına karşı mıdır? Kesinlikle karşı değildir. Ama dev-let bu toplum içinde bazılarına bunu empoze etmiştir. İşte o faşist çeteleri sokak-lara döküyorlar, "devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü" diye slogan attırı-yorlar.

İnsan, kültürü içinde öğrenerek kendini yaratıyor. Bu insan için hem nega-tif hem de pozitif olan bir ikilemdir. Egemenler bu özelliği insanın bir zayıflığıolarak kullanıyorlar. Öğrenme özelliğini insanı köle kul yapmak için ele alıyor-lar. Egemenlerin kültürü ve zihniyeti kendisini böyle insana aşılıyor. Örneğinyedi milyar insan içinde bir milyar insan, insanlığın dışında yaşıyor diyelim.Ama bunlar egemen olduğu için, bu bir milyar insanın söyledikleri, istedikleribütün insanlara bir şekilde hükmediyor. Bütün insanlar bunu kabul etmiyor. Ka-bul etmediği için milyonlarca askerden müteşekkil ordular vardır. O kadar hapis-hane var, işkenceler var, polis ve istihbarat örgütlenmesi vardır. Komünal de-mokratik toplumda asker, polis ve istihbarat şebekelerine ihtiyaç yoktur. Çünküyaşam hepsinin yaşamıdır. Devletçi sistemde başını kaldırdın mı seni vururlar.Tesadüf müdür her ilçede bir hapishanenin olması? Dünyanın her yerinde buböyledir. Peki, her ilçede niye fabrika yoktur? İnsan bu kadar vahşi bir yaratıkmıdır? Her yerde istihbarat, polis, asker vardır. Peki, niye her yerde öğretmen,doktor, mühendis yoktur? Devlet, yani egemen sistem işte budur. İnsanları ken-di devlet sistemi altında tutmak için tabii ki belirttiğimiz bu kurumları devreyesokuyor.

İnsan adına devletçi toplum sistemleri bunu yapmıştır. Kölecilik bir adımatmıştır, feodalizm ikinci adımı atmıştır, kapitalizm de bunun üçüncü ve sonadımını attı. Bu adımların peş peşe yarattığı kültür ve ahlak, insanın kendine ya-bancılaşmasına gelip dayandı. Marks, bunu özel mülkiyet ile izah etmeye ça-lıştı. Önderlik bunu yaşamın bütün boyutlarıyla değerlendiriyor. İnsana ait kül-tür 'dağların doruklarında, ormanın kuytularında, çöllerin derinliklerinde' yaşa-yarak bugüne kadar gelmeyi başarmıştır. Bizim amacımız bu kültürü yenile-mek, büyütmektir. Biz Kürdistan'da bunu yapmaya çalışıyoruz. Toplumsal ola-rak da bizim bir özgünlüğümüz vardır. Bahsettiğimiz bütün güzel yaratımlarınilki burada yaratılmıştır. Daha sonra halklar bunları tanıdıkça zenginleştirmiştir.

Tüm bu sınıflı devletçi toplumsal sistemlerin her biri kendi egemenlik bi-çimlerine göre Kürt kültürü üzerinde tahribatlar yarattı. Bu tahribatlar içinde entehlikeli sonuçlar, tartışma götürmez bir biçimde kapitalist aşamada ortaya çı-kanlardır. Bilindiği gibi Kürdistan'ın dörde bölünmesi kapitalist sistemin Orta-doğu'da hâkimiyetini kurmasıyla başladı. Bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti Dev-leti eliyle Ortadoğu'da bir siyaset yürütülmeye başlandı. Bu siyasetin en tahrip-kâr sonucu, inkâr ve imha siyaseti olarak tanımladığımız yaşamın tüm alanları-nı kapsayan lanetli sömürgeciliğidir. Dil yasağı ve inkârı bu dönemde başlar. Busömürgecilik altında Kürt olmak suçlu olmakla eş anlama getirildi. Kürt kültü-

101

Page 109: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

rünün asimile edilip bundan Türk yaratılması, stratejik bir uygulama biçimindedevreye sokuldu. Bizzat M. Kemal'in Kürt kültürünün araştırılıp tanınması içingörevlendirdiği onlarca uzmanın olduğu bilinmektedir.

Bundan sonra çok sistematik yürütülen asimilasyon politikalarıyla öyle birKürt yaratılır ki, kendisine Kürt demek için bin şahit gerekir. Bu ağır asimilas-yonun sonuçlarını halen de görüyoruz. Örneğin Kuzey Kürdistan'da Kürtlerinküçümsenmeyecek bir kesimi Kürtçe'yi bilmez. Hatta sanatçı ve siyasetçi ola-rak kendilerini tanımlayan birçok insanımız dahi doğru düzgün Kürtçe bil-memektedir. Kim buna normal bir durum diyebilir? Bu normal durum olamaz.Ama bakın, öyle bir psikolojik durum var ki içimizde, bu basit bir şeymiş gibigörülmektedir. "Kürtsün, Kürtçe bilsen ne bilmesen ne" der gibi bir ruh hali var-dır. Şunu söyleyelim: Her insan ille de ait olduğu halkın dilini bilmek mec-buriyetindedir ya da Türkçe yasak olsun demiyoruz. Bizdeki durum düşmanpolitikalarının yarattığı bir şeydir. Bu öyle kendiliğinden gelişmiş bir durumdeğildir, inkâr ve imha siyasetinin eseridir. Bunu asla unutmayalım.

Kürt kültürü kapitalist milliyetçilik altında ezdirilip yok edilen, başkaları-nın ulusal değerlerine güç veren bir temelde ele alındı. Kürt kültürel değerleri-ni küçük görme, gereksiz ve işe yaramaz gibi görme hâkim kılınmak istendi.Bunda da belli bir mesafe alındı. Bunun nedeni ise, asimilasyonda önemli biraşamada bitirilmek istenen kültürün sahiplerine kendi değerlerinin işe yaramazolduğunu kabullendirmektir. Bakın, Lazlar ne hale getirildiler? Fıkralık halktır-lar, değil mi? Bu suçtur, hakarettir ve oldukça trajiktir. Bunun sorumlusu vesuçlusu, Türk egemenliği adına hareket eden nesebi gayri sahih soyları belli ol-mayan kimselerdir.

Kapitalizmde bir şeyin alınıp satılma durumunda olması önemlidir. Çünkükapitalizmde bir şey kullanılmıyor ve satılmıyorsa değersizdir. Değersiz olanise çöp sepetine atılır. Kürt kültürüne yapılmak istenen işte budur. Kullanılandeğerlerimiz Türklere, Araplara ve Farslara peşkeş çekildi. Uluslararası sistembuna onay verdi. Kürt ihanetçileri de bunda görev aldılar. Bu işin yürütücüleride başta Türk Devleti olmak üzere diğer sömürgeci egemen devletlerdir. Şu an-da demokrasi naraları atanların hemen hepsi Halepçe'de binlerce Kürt katledil-diğinde yine vardılar, ama seyirci konumundaydılar. Egemenler toplumlarındaçıkarları için gerekli düzeni ve disiplini geliştirdiler; Kürt toplumunu ise dağıt-tılar. Kapitalist değerler geliştikçe, buna karşı direniş göstermede her geçen güntakatten düşme yaşandı. Bunun için kapitalizm geliştikçe, feodal değer yargı-larıyla yaşamı esas almaya devam ettik. Öyle ki, 1970'lere gelindiğinde, kapi-talist mantık ve modernist paradigma açısından "Kürtler hiçbir şeydir" noktası-na gelindi. Teknolojik üretim içinde işçi olmak bile Kürt'e çok görülmüştür.Fabrikada çalışabilmek için bilim ve tekniğin geliştirdiği üretim araçlarını tanı-mak gerekiyordu.

102

Page 110: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Kapitalist modernist mantığa göre egemen olabilmek milliyetçiliği gerek-tirir; özel bir çiftliğin çevresine çit çeker gibi ülkenin etrafına sınır çizmeyi ge-rektirir. Pazarın geliştirilmesi gerekir, kapitalist bireyci kültürü geliştirmek ge-rekir. Kürt toplumsal yapısının kendi içindeki dinamikleri bu tür uygulamalarakapalıdır. Buna bir de dış sömürgeciliğin ve iç ihanetçilerin politikaları eklenin-ce, kapitalist sistem içinde yaşamak anlamında iki yol kaldı: Ya asimile olupbaşkalaşmak ya da başkalarının kimliksiz hizmetçisi olmak. Bu uygulamalarınhâkim olduğu süreçte Kürt'üm diyenin yeri hapis oldu, ölüm oldu. Burada da si-yasi bir ilke devreye giriyor. Egemenler, Kürt olan bir insana şunu yaptılar: Kürtgözünü çıkartıp yerine Türk gözünü taktılar. Kürt dilini kesip yerine Türk dili-ni taktılar. Aynı şey diğer parçalarda da uygulandı. Böylece Kürt direnişi mo-dern kapitalist sömürgecilik altında tümüyle savunmasız kaldı.

Feodalizme ve köleciliğe karşı Kürt kültüründe direnebilecek dinamiklerçok güçlüdür. Bunun nedeni hem feodalizmin hem de köleciliğin öz itibariyleilkel komünal yaşam üzerinden kendilerini ifade ediyor olmasındandır. Ama ka-pitalizmde mantık, üretim aracı, dil ve biçim değişiyor. Kapitalizm zihniyetteyaşanan bilimsel devrime dayanıyor. Bu devrimi kullanıyor. Rönesans'la başla-yan bu süreç, tıpkı neolitik dönem gibi bir devrimdir. Onun için kapitalizm kar-şısında Kürtlerin eli kolu bağlıydı, Kürtler silahsızdı; ya asimile olup yok ola-caklardı ya da kendilerini ölüme yatıracaklardı.

1940'lara kadar da direniş anlamında ülkemizde bazı denemeler vardır.Ama belirttiğimiz nedenlerden dolayı bunlar da daha büyük öldürmelerin ge-rekçesi yapıldı. Böylece Kürt toplumu parça parça asimile edildi ve 1970'lerevarıldığında Kürtler açısından ne vardır ne yoktur, ne yaşıyor ne yaşamıyor, neKürttür ne Kürt değildir gibi bir kimlik biçimi hâkim hale getirildi. PKK önce-si Kürdistan nedir, ne değildir değerlendirmesini Önderlik çok yapmıştır. Bun-dan ötürü bugün Kürtler açısından dile getirdiğimiz olumsuzlukların önemli birkısmı kapitalizmde Kürtlerin içine düşürülmüş olduğu durumla ilgilidir. Kürt-lüğe yabancılaşmanın mesafesi on metreyse, bunun dokuz metresi kapitalizmdeyürünen tersten yolun açtığı mesafedir. Kapitalist dönemde ulus-devletlerinyaptıkları karşısında feodalizmin ve köleciliğin yaptıklarını çok görmemek ge-rekir. 1920'lere kadar da Fars, Arap ve Türk kültürüne karşı bir Kürt kültür dire-nişi vardır. Bizler açısından asıl zehirleme kapitalist süreçte yaşanmıştır. İsla-miyet sürecinde Kürtler Kürtçe medrese kurabildiler, İslam'ı biraz Kürt-çeleştirmeye çalıştılar. Ama kapitalizmde Kürtçe dilinde eğitim halen de yasak-tır. Feodaller Kürt govendlerini bozamadılar, ama kapitalizm bozdu. İslamiyetKürt kıyafetleri ve motiflerini bozamadı, ama kapitalist uygulamalar bozdu.Kapitalizmde Kürtler evlerinde bile kendi dillerini konuşamaz hale getirildiler.

Bu bir sistem olarak kapitalizmin özünden kaynaklanan bir durumdur.Kapitalizmde kültürleri tek tipleştirme hâkim anlayıştır. Örneğin Avrupa'da kül-

103

Page 111: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

türler arasında ne kadar fark kalabilmiştir? Nerdeyse her şey birbirine benziyor.Kürtlerin kapitalist yaşam karşısındaki zayıflıklarından kaynaklı yaşadıklarınabir de Kürdistan'a biçilen statü eklenince, tam olarak bir ulusal ve toplumsal tra-jedi ortaya çıktı. Neden anamız baba-mız Kürtçe biliyor da biz bilmiyoruz? Hiçbunu kendimize sorduk mu?

Kürt Kapitalizm Karşısında PKK İle Direnişe Geçti

PKK olarak sisteme alternatif bir mücadele yürütüyoruz. Fakat bu gerçeğerağmen sistem anı anına içimizi etkilemek istiyor. Kapitalizm öyle basite alı-nacak bir sistem değildir. Bu sistem beş bin yılın tecrübesini kendinde taşıyor.Kapitalistler neye nasıl hükmetmeleri gerektiğini çok iyi biliyorlar. Günümüzdepostmodern, popüler veya kitle kültüründen söz ediyorlar. Bütün bunlar insan-lığın yaratmış olduğu her türlü değerin egemenlerin hizmetinde kullanılmasınınadı oluyor. Kapitalizm her şeyi satışa sunar. Fakat Kürtleri öyle bir durumagetirmiş ki, satsa da para etmiyorlar. Onun için kapitalist mantığa göre Kürtlükya da Kürt değerleri çöpe atılması gereken şeylerdir. Kapitalist mantığın ken-disi budur. Sistemin çarklarının dönmesi bunu gerektirir. Özgürlük mücade-lesinin tüm alanlarında tartıştığımız çizgi dışılık, özüne yabancılaşma, kendinigerçeğini unutma gibi anlayışlar, kapitalizmin "Siz değersizsiniz, sizden bir şeyçıkmaz" mantığının yarattığı etkilerden kaynaklanıyor. Bu tür insanlar hareket-ten uzaklaşınca adam olduklarını sanıyorlar. Oysa bunun düşmanın "Kürt adamolmaz" anlayışının bir sonucu olduğunu bilseler durum belki daha değişik ola-caktır. Düşmanı ve içimizde de bazılarını, Kürt toplumu kendi tarihinde neleryaratmış, dilinde ne var, yaşamında hangi insani değer yargılarını barındırıyorkonusu ilgilendirmiyor. Satınca para ediyor mu, etmiyor mu? Böyle yaklaşıyor-lar. Çok aşağılık, bencil ve maddi bir yaklaşımdır bu.

Türkiye'de bir figür olarak Kürtlüğü taşıyan, ama Kürtlükten çıkarılmışşeyler en değerli şeylerdir. Örneğin müzik yapılıyor, makamı Kürtçedir, o müzi-ği seslendiren gırtlak Kürt gırtlağıdır. Ama sözleri Türkçedir. Şimdilerde en de-ğerli şey budur. Yaşamımızdaki tüm folklorik öğeler üstü cilalanmış bir şekildetopluma sunuluyor. Türk Devleti PKK mücadelesinin kazanımları ve yarattığıgelişme düzeyinden dolayı eskiden olduğu gibi kaba bir asimilasyonu yürüte-meyeceği için şimdi bu yöntemleri uyguluyor. Örneğin sarı, kırmızı, yeşil renk-

104

Page 112: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

ler Kürtlerin ulusal renkleridir. Ama onlar öyle söylemiyorlar, "Bunlar PKKrenkleridir" diyorlar. Gerilla kıyafetleri Botan'da, Hakkâri'de ulusal ve yerel kı-yafetlerdir. Ama düşman "Bunlar PKK kıyafetleridir" diyor. Kürtçeye bilePKK'nin dili diyerek terörize etmek istiyorlar. İçinde bulunduğumuz süreçte ya-pılan temel düşmanlık biçimi, Kürt halkını Önder APO'dan ve PKK'den kopart-maktır. Bunun kültürel olarak anlamı, Kürtleri diriliş kültüründen kopartmaktır.Bu yönlü çok yoğun bir dayatma vardır. Buna yapanlar da az değildir. Dikkatedin, özellikle son birkaç yıldır, Türkiye Devletinin söylediği tek bir şey vardır:'PKK Kürtlerin temsilcisi değildir, öncüsü değildir" diyor. Bu da "PKK'nin ya-rattığı, geliştirdiği ve kendi içinde de yaşadığı kültür Kürt kültürü değil, PKK'-nin konuştuğu dil Kürtçe dili değil, PKK'nin elbiseleri Kürt elbiseleri değil,PKK Kürt değil" demektir.

Şunu söyleyebiliriz artık: Günümüzde PKK mücadelesi otuz yıllık dire-nişiyle birlikte Kürtleri özüyle buluşturmuştur. Biz Kürtlere Dağ Halkı dedik,bugün dağlarda gerilla vardır. Biz Kürt kültürüne direnişçi kültür dedik. PKKdirenişi bunu ortaya çıkarmıştır. Biz Kürtlerde ihanet adeta kabul edilebilir birkültüre dönüşmüş dedik. PKK bunun rezil bir durum olduğunu halka gösterdi.Biz Kürtlerin kahramanlığından bahsettik. PKK kahramanların partisi olduğunudefalarca kanıtlamıştır. Biz Kürtlerin dilinin kopartıldığını söyledik. BugünPKK Kürtlere bir dil kazandırmıştır. Biz Kürtlerin gözünün çıkartıldığından sözettik. PKK bugün Kürtlere gerçeği gören bir göz vermiştir. Biz kadının bitiril-diğini söyledik. PKK kadını ayağa kaldırmıştır. Bütün bunları kendi kül-türümüzü değerlendirirken, kendi kültürümüzün özünde olan şeyler olarak de-ğerlendirdik. Şimdi toplum kendi özünde olan bu şeyleri PKK'de görünce anlı-yor ki PKK odur. 'PKK HALKTIR, HALK BURADA' sloganı boşuna atılmı-yor. Niye herhangi bir slogan kabul edilmiyor da bu slogan kabul ediliyor? Çün-kü Kürt halkı PKK direnişinde kendi mücadelesinin verildiğini biliyor. Bu halkve kültür nasıl var olmuştu? Direnişle var olmuştu. Şimdi direnen kimdir?PKK'dir. Bu halk nerede yaşıyordu, nerede kendi yaşamını koruma altına alı-yordu, güvenliği neresiydi? Dağlarıydı. Şimdi dağlarda gerilla vardır. Bu halkınkültürünün özünde kim var? Kadın var. PKK ideolojisinin özünde de yine kadınvardır.

Arkadaşlar o kadar gerilikten bahsettiler. Ama bir de Zilan gerçekliği var-dır. Halkımız ve kültürümüz içinde recme karşı bir direniş vardır. Bugün Kürtkızlarının bir ismi de Zilan'dır. Aradığımız, biraz da bulduğumuz ve geliştiripsistemini kurmak istediğimiz Kürt budur işte. Bunu yaratan Önder APO olduğuiçin de halk ne diyor? 'BİJİ SEROK APO' diyor. Toplumumuz da kendisini bunauyarlıyor. Bu hep böyle devam edecektir. Biz şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz:Kapitalizm en son egemenlikli sistem olarak, bütün çirkinlikleriyle toplum üze-rinde dayatmada bulunuyor. Halk olarak bizim en büyük zayıflığımız, Rönesans

105

Page 113: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

ile başlayan ve Avrupa'da kapitalistleştirilen sistemin yaratımları karşısında ger-çekten de her tarafından kırılıp dökülen bir halk durumuna düşürülmüş olma-mızdı. PKK bu dayatmalar karşısında Kürtler için, kendilerini nasıl korumalı-dırlar, nasıl kurtulmalıdırlar mücadelesi oldu. Önderliğin son çözümleme dü-zeyi bu sisteme alternatif olacak kadar bu sistemle mücadele edeceğimizi degöstermiştir. Dolayısıyla bunun karşısında büyük bir direniş gücünü ortayaçıkarmıştır.

Kürtler feodalizme karşı belli düzeyde direndiler. Yenilseler de direnişlerioldu. Köleciliğe karşı zaten direndiler. Birçok köleci devleti yıktılar. Oysa kapi-talizm karşısında direnişsizdiler. Kürtler yeniliyorlardı. PKK'nin anlamı buradaortaya çıkıyor. Kapitalizm Kürtler içerisinde direniş dinamiklerini ortadan kal-dırıyordu. PKK bu direniş dinamiklerini yarattı. Artık şunu çok rahatlıkla söy-leyebiliriz: Nasıl köleci imparatorlukları yenen bir Kürt direnişi varsa, nasılfeodalizm karşısında kendisini ayakta tutabilen bir Kürt direnişi varsa, PKK ilekapitalizmin vahşiliği karşısında direnen bir Kürtlük de var olmuştur ve olacak-tır. Ama bunun çapı, demok-ratlığının ölçüsü, ne kadar bizim istediğimiz gibiolacağı, ne kadar bizim ütopyalarımızda öngördüğümüz gibi olacağı, bu görüş-lerimizi diğer toplumlara ne kadar yayabileceğimiz militanların pratiklerine,yani bizlere bağlıdır.

Belirtildi, bizde olmayan şey kapitalist sistem karşısında direnişti. Onu daPKK yaratmıştır. Onun için dünyanın egemen sistemi, egemenler PKK'yi 'entehlikeli terörist örgüt' olarak görüyorlar. Çünkü bu sisteme göre Kürtlerin ol-maması gerekiyordu. Kendilerince direniş dinamiklerini de ortadan kaldırmış-lardı. O direniş dinamiklerini PKK tekrardan fitilleyince, bunların tüm oyunlarıbozuldu. "PKK dünyanın en tehlikeli terörist örgütüdür" sözü bunun anlaşılırdille söylenmesidir. Dolayısıyla Önderlik de tüm insanlık için en tehlikeli olanegemen sistem sahiplerince 'en tehlikeli terörist' olacaktır. Komplo bu düşman-ca gerçeğin savaşı oldu. Türk Devletinin PKK'ye, Önderliğe, bize düşmanlığınıiyi anlamak gerekir. Uluslararası sistemin de bize düşmanlığını iyi anlamamızgerekir. Önderlik Savunmalarında bunu şöyle dile getirdi: "Her şeyin alınıpsatıldığı, bireycileştiği, herkesin zenginliğini birinden bir şeyler çalmak olarakifade ettiği bir süreçte, bu bölgede kırkelli milyonluk bir halkı yaşama tabikılıyorsun, talepli bir halk haline getiriyorsun; bunun kendisi bile bu sistem içindüşmanlık gerekçesidir; ben bunu anlamıyor değilim" dedi. Biz Türkiye Dev-letine diyoruz ki, karşında 15-20 milyonluk bir halk var, bu halkın haklarınıtanı! Ancak bu sistem hak gasp ettikçe, hak yedikçe var oluyor. Biz bu gaspçısisteme 15-20 milyonluk ortak yaratıyoruz. Sadece bu nokta bile düşmanlığınne kadar köklü, ne kadar derinlikli olabileceğini gösteriyor. Bunlar çok önemlinoktalardır. Aslında yaşamda konuşan dil, bu sade gerçeklerin politize edilme-si dilidir. Taktiklere dönüşen, düşmanlığın bu boyutudur.

106

Page 114: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Bizim Davamız Demokratik ve Özgür Birlik Davasıdır

Kürt halkı özgürlük mücadelesiyle Ortadoğu dengelerinde güç olunca bazışeyler değişti. Siyasi dengelerde dikkate alınmaya başlandı. Kürtlük yükselendeğer haline geldi. Kürt filmleri, Kürtçe müzik yapılmaya başlandı. Ulus-lararası toplantılarda artık Kürtlerden bahsediyorlar. Sistemin mantığına göreKürt şimdi bir şeydir, artık 'para ediyor'. Yani satarsa bir şeyler kazanabilir!1970'lerde kimse Kürt dostluğundan bahsedemezdi. 1988'de katliam yaşadık. Ozaman katliam vardı, ama Kürt dostluğu yoktu. Biz şimdi Kürtlüğü sadece dost-larımızın değil, düşmanca da olsa düşmanın diline de yerleştirmiş durumdayız.Dün Erdoğan ko-nuşurken, 'Kürt vatandaşlarım' diyordu. Bu da gösteriyor ki,PKK Kürtleri yok olmaktan çıkarıp düşmanın itiraf etmesini sağlayacak kadargüç yapmıştır. Bir noktaya kadar bu da bir zaferdir. Türk Devleti hala varlığı-mızı kabul etmiş etmemiş, bu bizi fazla ilgilendirmez. Ya kardeşçe yaşarız, yada bu olmazsa savaşla birlikte kendi sistemimizi örmeye devam edeceğiz. Bubiraz daha zor olacak, acıları çok olacak; ama bir gün gelecek, kendi kültürü veyaşam renkleriyle özgür ülkesinde yaşayan bir Kürtlük ortaya çıkacaktır. Bumücadele içerisinde gerçekleşecek Kürtlük bütün halkları kendi öz değerleriylebuluşturacaktır. Ortadoğu Rönesans'ı da zaten budur.

PKK direnişiyle ortaya çıkan ve siyasi boyutunu sürekli dile getirdiğimizişte "Devlet Kürt kimliğini kabul etsin, varlığımızı kanunlarına geçirsin" söy-leminin siyaseten bir anlamı vardır. Kültürel olarak Türk Devletinin bizi kabuledip etmemesi bugün itibariyle artık pek bir şey ifade etmiyor. Eğer on binlerher gün ayaktaysa, milyonlar bu kültürle kendilerini tanımlıyorlarsa, bu müca-dele giderek kökleşip derinleştirecektir. Sistem bu gerçeği görüyor, bunu engel-lemeye çalışıyor. Tamam, siz Kürtsünüz diyor. Ama biz Kürt sorununa kültürelkimlik sorunudur diyoruz. Onlar getirip ekonomiye ve feodal değerlere ya dasadece dile bağlıyorlar. Demokratik bir yaşamın sadece dil üzerinden kurulama-dığı, her alanda öngördüğümüz demokratik yaşamı kurmak istediğimiz, bir kişi-lik ortaya çıkartmaya çalıştığımız bilinmektedir.

Bu konuyu daha iyi anlatmak için bir iki örnek vermek gerekecektir. Bizimüslubumuzda yurtsever denildiğinde, insanın kafasında bir insan kimliği şekil-leniyor. 'Heval' denilince benzer bir şey oluşuyor. Biz böyle bir insan yaratmakistiyoruz. Kürtler için Kürtçe konuşmak önemlidir. Ama bütün amaçlarımızı ge-

107

Page 115: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

tirip buna bağlayamayız. Zaten 'hevallik' ve yurtseverlik özelliği olmayan birinsanın Kürtçe konuşup konuşmaması bizim açımızdan o kadar önemli değildir.Zenginliği ve yoksulluğu da fark etmez. Önce 'heval' olsun. Çünkü biz yeni birinsan yaratmak istiyoruz. Şimdi sistem bunu engellemek istiyor.

Dikkat edin: Türk Devletinin en çok üzerinde durduğu şeylerden biri dePKK'nin Türkiyelileşmesini engellemektir. Biz milliyetçi değiliz, bize milliyet-çi diyorlar; bölücü değiliz, bize bölücü diyorlar. Devletin üniter yapısına karşıdeğiliz, bize devleti parçalıyor diyorlar. Kürt halkını nasıl seviyorsak, Türkhalkını da öyle seviyoruz. Partimizi kuran ilk arkadaşlarımızın içinde Türkkökenli olanlar da vardır. Buna rağmen bizi Türk halkının düşmanı ilan ediyor-lar. Egemen sistem bizim yeni bir kültür ve kimlik yaratmak istediğimizi gayetiyi biliyor. Bunu engellemek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Fars da,Arap da bunu yapıyor. Devlet PKK'nin anti propagandasını bölücülük temasınaoturtmuş, ilk günden bugüne bunu yapıyor. Fakat ne Kürt halkı ne de PKK kim-seyi bölmez. Bizim davamız demokratik ve özgür birlik davasıdır.

Önder APO, "Bana imkân tanınsa, üç ay içerisinde barışı sağlarım" dedi.Gerçekten de Kürt kültürünün halklara yansıyış tarzı müthiştir. Diğer okulda birarkadaş örnek verdi: Bir Arap'la tartıştığını, Arap'ın "Kürtler çok iyi insanlardır,dostturlar. Siz neden bizden ayrılıyorsunuz? Biz birlikte yaşayalım" dediğiniaktardı. Bunu söyleten Kürt kültürüdür. İşte onun için kardeşlikten bahsedi-yoruz. Biz bölücü olarak bir şey yapamayız, halkları birbirinden kopartarak birsonuç alamayız. Biz halkları birbirine düşman ederek, milliyetçileştirerek mü-cadele edemeyiz. Toplumsal dinamiklerimiz buna kapalıdır. Bir de insani olarakbu zaten yanlış bir şeydir. PKK, Kürt kültürü içerisinde bunun güncelleştirilmişifadesidir. Önderlik gerçeğimiz bu kültürün en yüce değeri ve temsilcisidir.Neolitiği anlatıyoruz ya, onun güncel versiyonu PKK'dir. Böyle olduğu içindeKürt halkı ve bölge hakları PKK etrafında toplanıyor.

Biz kimseye ekmek vermiyoruz, kimse için fabrika kurmuyoruz, kimseyepara vermiyoruz. Hep halktan alıyoruz. Fakat yine de halkın büyük bir bağlılığıvardır. Dışımızdakilerin anlamakta güçlük çektiği nokta budur. PKK halkınkendisidir, yaşamak isteyen özgür Kürt kişiliğidir. Bunlar birbirini tamam-ladığında, bir toplumun hareketlenmesi devreye giriyor. Ekonomik araçlarımızzayıf olduğu için, bu işi ideolojimizden aldığımız güçle, ağırlıkta askerlik ve si-yasetle yapıyoruz. İmkânlarımız ölçüsünde ekonomimizi geliştirmeye çalışı-yoruz. Sanatımızı geliştirmeye çalışıyoruz. Yaşamın diğer alanlarını ifade edenörgütlülüklerimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Bu, Kürdistan'da Kürt kültürünüyaratmada, geliştirmede ve sisteme kavuşturmada ikinci bir hamledir. ZatenÖnderlik bunu yeni bir partileşme olarak tanımladı.

PKK mücadelesi birinci aşamasında kötürümleşmiş, bitirilmenin eşiğinegetirilmiş Kürt'ü tekrar ayağa kaldırdı. İkinci aşama ayağa kalkmış Kürt'ü yü-

108

Page 116: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

rütme aşamasıdır. Yani görmeye, duymaya ve konuşmaya başlayan Kürt top-lumuna "PKK'nin yolunda yürü" demektir. Ya da bu insana "PKK'de neyi du-yuyor, neyi görüyorsan onu pratikleştir" diyoruz. Kürtler olarak bu aşamadayız.PKK'nin kültürel yaratımı bu noktada ortaya çıkıyor. Bir kişilik yaratılmıştır.Önderlik hiçbir zaman PKK'yi salt bir parti, bir gerilla ordusu, savaşan bir ör-güt olarak tanımlamadı. Önderlik PKK'yi yeni yaşamın yaratıldığı karargâh ola-rak tanımladı. PKK Kürt ulusal birliğini demokratik temelde kurma gücüdür.PKK'de her parçadan ve yurtdışından arkadaşlarımızın bulunması bunun ifade-sidir. PKK Kürtleri bitirmek isteyen sisteme karşı 21. yüzyıl özelliklerine göredirenişi geliştirme, özgürce yaşamı kurma hareketidir. Artık sorun bunun ör-gütünün, yani kadrosunun öncülük etmedeki gücüne bağlıdır. Bu da PKK'ninnasıl bir kültür olduğunu bilmekle gelişir.

PKK nasıl bir kültürdür? PKK bir kültür hareketi olarak nasıl bir partidir?PKK hangi özellikleriyle Kürt toplumsal gerçekliğini dünyanın en dinamikhalkı haline getirdi? Kapitalizmin küresel saldırılarına, bütün zorluklar ve im-kânsızlıklara rağmen, nasıl direnişçi bir halk gerçekliği ortaya çıktı? Bu hangikültür değerleriyle geliştirildi? Bütün bunların sadece dile getirilmesi biçimindedeğil, bir yaşam felsefesi olarak ele alınarak pratikleştirilmesi tüm kadro veyurtseverlerin görevidir.

PKK Yeni Bir Toplum Modelidir

Şimdiye kadar yürüttüğümüz tartışma, biraz toplumla ilgili olan bir tartış-maydı. Biraz kendimizi tartışalım. Çünkü şimdiye kadar tartıştıklarımızın mer-kezinde yer alıyoruz. Bunu ne kadar biliyoruz, ne kadar pratikleştiriyoruz, nekadar yaşıyoruz, sorumluluğunu ne kadar hissediyoruz? Yine dersimizle bağ-lantılı olarak, bu mücadele gerekçeleri bizde hangi düzeyde bir vicdan sorgula-ması yaratıyor? Hareketin içindeyiz. Bilinçli veya bilinçsiz bir şeyler yapmaya,katılmaya çalışıyoruz. Kürdistan halkı PKK'nin ideolojik-pratik öncülüğüyleayağa kalkmış olup kültürleşmeyi yaşamaktadır. Halkımız kendisini PKK ger-çekliğiyle kurumlaştıracağını, bundan sonra da PKK ile özgürleştireceğini is-patlamıştır. Reel sosyalizmin koca bir sistem olmasına rağmen yıkıldığı, kapi-talist sistemin bütün imkânlarına rağmen toplumsal sorunları çözemediği, ken-disinin sorun yaratan bir sisteme dönüştüğü, birçok devletin bu küresel saldı-rılar karşısında kendisini koruyamayacak bir düzeye geldiği halde, Kürdistan-

109

Page 117: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

da tersinden bir gidişatın olduğu gözler önündedir. Çünkü halkımızın özgürleş-tirici dinamiklerini harekete geçiren bir parti öncülüğü ve kültürel duruş vardır.Bizim bunu anlayıp yaşamsallaştırmamız gerekiyor.

PKK yeni bir toplum modelidir. Bitirilmek istenen bir yaşamın özü üzerin-den tekrardan yaratıldığı bir ortamdır. Ölüme yatırılmış bir halkın tekrardancanlandırılması mücadelesidir. Bunlar bir parti olmanın da ötesinde tanımlama-lar ve değerlendirmelerdir. Bunun neden böyle olması gerektiği toplumsal ger-çekliğimizle bağlantılı bir durumdur. Biz yaşamın birçok alanında kendisiniüreten bir halk gerçekliğinden uzak düşürülmüştük. Dikkat edilirse, Kürt halkı-nın güçlendiği alanlarda, parti o sahayı halk öncülüğüne açıyor. PKK değerleryaratıyor, buna öncülük ediyor ve halkına veriyor. Kürt sorunu sadece siyasalbir sorun değildir. Kürdistan sorunu sadece bir parti kurulur, biraz askeri birazsiyasi mücadele verilirse çözülecek bir sorun değildir. Bunun için de PKK işinsadece bir tarafından tutarak götürecek bir hareket olmamıştır. Bu gerçek dahailk dönemlerde Önderlikçe görülmüştür. 3. Kongre'de yakalanan çözümlemedüzeyiyle bu yaklaşım daha net görülür. Kürdistan'da herhangi bir parti, kadrove militan gerçekliğiyle bu işin olamayacağı, partinin ve kadronun KürdistanDevriminin koşullarına göre olması gerektiği gösterilmişti. Bu doğrultuya giril-dikten sonra mücadelenin geliştiğini, kurumlaştığını, toplumu daha çok etkile-diğini gördük. Bu ilke özce şudur: Teori ile pratik arasındaki müthiş birlik, yaniahlak! PKK böyle bir öncü partidir.

Buna rağmen örgüt içerisinde hala yaşadığımız sorunlar var. Anlatmaya ça-lıştığımız çekici özellikler Önderlik ve şehitler gerçeğidir, direnen halk gerçe-ğimizdir. Ama dersimizde değişik biçimlerde dile geldiği gibi, bizler tümüylebu gerçekliğin içerisinde bir özne miyiz, bunu geliştiren ve buna güç verenkoumda mıyız? Birçoğumuzda sanki yolunu şaşıranların gerçeği yansıyor. Ön-der APO, katılımlarımızı "Halkını kurtarmak isteyenlersiniz, ama kurtarılmalıkdurumdasınız. Siz kurtuluşçu değil, kurtarılması gerekenlersiniz" biçiminde ta-nımladı. PKK yüceliği karşısında bizim "cüce kişiliklerimizden" hareketle çö-zümlemeler geliştirdi. Hareket içerisinde dönem dönem Önderliği çok ciddizorlamalarla yüz yüze getiren anlayışlar ortaya çıktı. Bu anlayış sahipleri geril-la savaşını tıkattılar. Koşulların çok uygun olduğu süreçlerde, bir nefes kadaryakın olan kazanma fırsatların kaçırılmasına neden oldular. Tüm bu PKK dışı-lıkları yaşanmış geçmiş olarak kabul edemeyiz. Çünkü PKK insanı değiştirerekmücadele veriyor. Kadrosunu da bu temelde geliştiriyor. Bu kadro Kürt toplu-munun tüm özelliklerini taşıyan insanlardan oluşuyor. Birinin on yıl önce yaşa-dığını herhangi birimiz bugün yaşayabiliriz. Dolayısıyla PKK mücadele tarihi-ni iyi bilmemiz gerekir. Çünkü bu tarih, hepimiz içinde olmasak da, içinde ol-maktan kaçamayacağımız bir tarihtir. Çünkü Kürt toplumunun anbean içindeyapıldığı tarihtir.

110

Page 118: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Her birimizde PKK karşıtlığını ifade eden anlayışların çeşitli zeminleri, et-kileri vardır. Bu zayıflıklar olduğu için de ortamımızda son yıllarda PKK'nin ol-mayan bir dil ve duruş, bir kültür gelişti. Bunu çok rahatlıkla belirtebiliriz. Bir-az daha yaşam, üslup, katılım, pratik gibi noktaları kendi içimizde tartışabili-riz. Kısacası Önderlik gerçeği karşısında yaşadığımız bir zorlanma vardır. Ni-hayetinde biz bilimsel ve diyalektik bir hareketiz. Zaten PKK içerisinde hemenöyle Önderlik gerçekliği ile yaşayalım, pratikleşelim de denilmiyor. Fakat Ön-derlik gerçeğine karşı bir direniş yaşanıyor. Bu, kadroda olmaması gereken birduruştur. Özellikle 2000 sonrasında gelişen durum kesinlikle PKK gerçeği ileuyuşmaz. Kadrolaşmak, şehitlerimizin kahramanlığında ortaya çıkan rotadaÖnderlikle doğru temelde buluşmanın mücadelesidir. Bizde zayıf olan biraz bu-dur. Zaten toplumda aşınmayı, ahlaksızlığı, kültürsüzlüğü yaşayarak geliyoruz.Bir de partiye geldiğimizde bunları Önderlik ve kadro gerçeğine karşı bir dayat-maya dönüştürüyoruz. Böyle olunca da her ağızdan bir ses çıkıyor. İşin bir deböylesi bir bu boyutu vardır.

İkincisi ise, biz kadrolar ya da kadrolaşmaya çalışanlar kültür ve ahlak nok-tasında halk gibi olmamamız gerektiğini bilmiyoruz. Baskıcı ve sömürücü sis-temin toplum üzerinde dayatmaları vardır. Toplum ciddi zorlanmalar altındabazı aşınmalar yaşayabilir. Örneğin arkadaşların verdiği örnekler oldu. Toplum-da bencillik, maddiyatçılık, sorumsuzluk, ruhsuzluk gibi olumsuzluklar vardır.Bunların toplumsal yapının geri kültürü ve ahlakı içinde anlaşılır izahatları ya-pılabilir. Ama kadrolar açısından her şeye bir izah getirip sorunlara gerekçelerbulup normalleştirmek olamaz. Zaten kadro her şeyiyle toplumda olduğu gibikendi durumunu izah edemeyeceği için kadrodur. Kadrolar olarak yaratılan de-ğerlerin korunmasından, geliştirilip kökleştirilmesinden, bu değerlere yeni de-ğerler katmaktan sorumluyuz. Bu noktada dış ve iç saldırılar karşısında pasifkalma, direnişe yan çizme, "Diğerleri mücadele versinler, zaten örgütün başın-da onlar duruyor" gibi tutumlar içerisine giremeyiz.

Bir üçüncüsü de, küreselleşmeden bahsettik. Özellikle 2000'den sonra ge-lişen komplonun Önderlik şahsında Kürt halkına uygulamak istediği bir soy-kırım politikası vardır. Bu soykırım politikasının merkezinde PKK'nin otuz yılboyunca yaratmış olduğu değerler bulunmaktadır. Yani günümüzde "Kürt bitiri-lecekse, öncelikle PKK'nin yaratmış olduğu yaratımların ortadan kaldırılmasıgerekiyor" denilmektedir. Örneğin "Biz Kürt düşmanı değiliz, PKK düşmanı-yız" diyorlar. APO'suz PKK, PKK'siz Kürt yaratmak, günümüz saldırılarının te-mel taktiğidir. Bu saldırılar ortadayken, PKK'yi ne kadar içselleştiriyoruz, ha-reketi derinleştirip zenginleştirme noktasında ne kadar ısrar ediyoruz? Nasıloluyor da bizim ortamımızdaki kimi davranışlar toplumun da gerisinde olabili-yor? Örneğin Güneybatı ve Avrupa'daki faaliyetlerimiz değerlendirilirken, hal-kın eskisi gibi kadrolara güvenmediği, kapısını kendilerine açmadığı, kadronun

111

Page 119: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

halkın gerisinde kaldığı biçiminde eleştiriler yapılmaktadır. Bunlar PKK'denuzaklaşmanın hazin sonuçlarıdır. Önderlik kendi tarzını "iğne ile kuyu kazma-ya" benzetmişti. Şimdi bu kadar imkân olmasına rağmen, kadroda yaşanan zor-lanmalar eskiye oranla çok daha fazladır.

Kültürel Yozlaşma İçimizde YaşayamazYaşadığımız sorunları PKK'nin devrimci ölçülerini kıstas alarak değerlen-

dirmeliyiz. Kadronun kabulret ölçüleri bizde netleşmiş hususlar oldukları için,kendi duruş ve katılımlarımızı daha somut ele alabiliriz. Önderlik, PKK kadroölçüleri için Kemal Pir ve Beritan yoldaşları örnek verdi. Kemal Pir, PKK'lilikiçin "ruhsal birlik" tanımlaması yapmıştı. Beritan arkadaş gericiliğin her biçi-mine ve ihanete karşı direnişin sembolüdür. Ama bizim duruşlarımız niyetimi-zin de ötesinde birçok konuda bunun tersini ifade ediyor. Örneğin Kemal Pir ar-kadaşın olduğu her yerde heyecan, coşku, cesaret ve boş durmamanın esas ol-duğu sürekli vurgulanır. Yine Kemal arkadaşın bir özelliği de partide hiç resmigörev almamış olmasına rağmen, en üst düzeyde görev almış bir kadro gibi pra-tikte öncülük yapmasıdır. Eski arkadaşların böylesine güçlü olmaları, onlarınesas aldığı kültür ve ahlaktan ileri gelir. Bu, PKK devrimcililiğinin ilkesidir. Es-ki arkadaşların gittikleri her yerde karşısındakini etkilememeleri düşünülemez-di. Davranışları ve üsluplarından tutalım oturup kalkışlarına kadar kişiliklerindebir farklılık olduğu için, toplum bunda değişik bir kültür olduğunu fark edipbağlanıyordu. Halkta inanç gelişiyordu.

Bizim durumumuz PKK'nin bu temel ilkeleriyle mukayese edildiğinde, bir-çok parti karşıtlığını içerdiği rahatlıkla görülecektir. Bizde PKK'de değer ya-ratmadan çok, PKK'den hırsızlama gelişmiştir. Dersimizle bağlantılı olarak bu-na ahlaksızlık dememiz zorumuza gitmemelidir. Yanı başımızda örgütün en te-mel değerleri ayaklar altına alınıyor, bunun karşısında sesimiz bile çıkmıyor.Toplum nezdinde PKK ilkeleri gerillayı kutsallaştırmıştır. Ama bu yaklaşımla-rımız gerillayı zorladığı halde biz hiç rahatsızlık duymuyoruz. Tüm bu toplum-sal geriliklerimize rağmen, yine de kendimizi mükemmel görüyoruz. Çünküsistemin özelliklerini PKK'nin kültüründen daha iyi görüyoruz. Fakat dilimizbaşka söylüyor, kendi kendimizi kandırıyoruz. PKK sözünün eri bir olanlarınhareketidir. Buna karşılık bizim bugün söylediğimiz yarın söyleyeceğimizeuymuyor.

112

Page 120: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Kemal Pir arkadaş yeni arkadaşları eğitiyor, uyku zamanında da gidip kapı-nın ağzında uyuyor. En güzel yeri arkadaşlarına veriyor. Hayri arkadaş ölümorucunda "Mezar taşıma halkıma borçlu yazın" demiştir. PKK'nin ahlakı budur.Biz bir adım attığımızda, karşılığında partiden hak talep ediyoruz. Şimdi kurum-larımızda çalışan kadro ve yurtseverlerimizin hemen hepsi maaşlıdır. PKK'ninkültür ve ahlakıyla aramızda böyle bir uçurum vardır. Yine hareketimizi diğerörgütlerden farklı kılan başka bir özelliği de, daha ilk çıkışından günümüze ka-dar kendi içinde yaşattığı ilişki tarzıdır. Biz buna yoldaşlık ilişkisi diyoruz. Ör-neğin PKK, kadın-erkek ilişkisinde dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir özgün-lüğü pratikleştirmektedir. Bu ilişkinin temelinde çok derin bir ideolojik çizgiyatmaktadır. Toplumsal ahlakı en fazla geliştireceğimiz nokta budur. Bununiçin parti yaşam ölçülerinde yaşanan aşınmaların merkezine bunu koymalıyız.Arkadaşların dikkatini çekmiş mi, bilmiyorum; uluslararası komplonun içimiz-deki uzantıları olan Ferhat-Botan ihanetçiliği, işe kadın-erkek ilişkilerini boza-rak başladı. İçimizde cins mücadelesinin son yıllarda zayıf olmasının bununlabağlantısını bilelim. Son bir iki yıllık mücadele gerilla alanlarında kadın özgür-lük mücadelesinde belli bir düzey ortaya çıkardı. Cins mücadelesini biraz geliş-tirdi. Fakat gerilla alanlarının dışındaki çalışma sahalarında durumumuz fazlaiyi değildir. Birçok kadromuzun bu noktada düştüğünü belirtmek gerekir.

Son yıllarda içimizde gelişen bir anlayış da "Olumsuzluk varsa bana ne, sa-na ne? Sen mi dünyayı kurtaracaksın?" diyen anlayıştır. "Yine zevkler ve renk-ler tartışılmaz, bana karışamazsınız" denilmektedir. Bu felsefe Amerikan yaşamfelsefesidir. PKK'de her şey tartışılır. Eğer sen bu hareketin militanı isen, o za-man her şeyin tartışılır. PKK'de düşman kültürü kendisi için özgürlük isteye-mez. Toplumu bitiren kültürel yozlaşma içimizde yaşayamaz. Düşman özellik-lerine karşı savaşmayan, düşman kültürüne tepkisi olmayan, ondan nefret etme-yen düşmanın nesine karşı öfke duyarak mücadele edecektir? Şimdi birçok kad-romuzda mücadele değil, kendini yaşatma vardır. Kendini partiye pazarlayanlarda vardır. PKK'lilerin bir özelliği de öz ile biçim arasında yaşadıkları uyumdur.Ama içimizde bu konuda bir terslik gelişmiştir. İdeolojik zayıflık insanın biçi-me yönelmesine yol açıyor. "Benim özüm başka, biçimim başka" demek, felse-fi olarak yalan söylemektir. Kısacası birçok eksikliğimizin olduğunu ve partiyizorladığını belirtebilirim. Bunları aşmak için doğru yol ve yöntemi kullanma-mız gerekir.

Cuma arkadaş, "Bir militan bir pirinç tanesinde şehit kanı görmüyorsa o mi-litan değildir" diyordu. Bunun olabilmesi için de vicdan devriminin olması ge-rekiyor. Her bireyin bu devrimin, bu ortamın hangi bedellerle yaratıldığını venasıl oluştuğunu iyi görebilmesi gerekiyor. Bunlar yapılmadığı taktirde ahlaklıve kültürlü bir insan olunmaz, Apocu olunmaz. Devrimci kültür ve ahlak üzerineher arkadaş saatlerce görüş dile getirebilir. Ama bu konuda önemli olan pratiktir.

113

Page 121: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Özellikle ahlak tümüyle pratik bir olgudur. Yani ahlak, konuşmadan önce yaşa-maktır. Ahlak konuşmaz, yaşar. PKK'de kültür ve ahlak, olağanüstü koşullardatereddütsüz mücadele etme kararlılığını göstermedir. PKK'de gücün kaynakla-rından biri de yoldaşlık ilişkisidir. Yoldaşlık ilişkisi, birbirine güven ilişkisidir."Zorlukta önce ben, rahatlıkta önce yoldaşım" demek, PKK yoldaşığının bir ge-reğidir. Fakat 2000'den sonra yaşanan durumlar bencilliği ve kendini esas al-mayı geliştirdiği için yoldaşlık ilişkilerimizin zedelendiğini, her birimizin az yada çok bunu yaşadığını bilmeliyiz. Bu aşınmayı gidermek için kendimizi elealarak bir düzeltmeyi yaşamamız kadroluğumuzun olmazsa olmaz koşuludur.

Kültür ve ahlak dersinin kapsamına göre çok kısa bir zaman diliminde buönemli konuları tartışmaya çalıştık. Diğer derslerde de bu derse bağlı konulartartışılacaktır. Fakat derste tartışmaya çalıştığımız hususların önemli bir bölümügünlük yaşamda hepimizin karşısında sorumlu olduğumuz olgulardır. Belirtti-ğimiz gibi kültür ve ahlak, yaşam pratiğinin kendisidir. Dolayısıyla ders bitmi-yor. İnsanız, zaaflarımız olabilir. Askeri ve siyasi mücadele içindeyiz. Şehit dedüşebiliriz. Ama önemli olan yaşadığımız zaman diliminde dürüst, özverili, dev-rimci kültür ve ahlakla büyük bir çaba verme rotasında yürümektir. Geçmişinyoldaşlığını aramak iyidir. Fakat o yoldaşlığı yaşamak, onun kanunları ile prati-ğe yönelmek de ertelenemez görevimizdir.

Kürdistan'da topluma dayatılmış baskı, katliam ve asimilasyon sonucundaortaya çıkan realite, kanıtlandığı gibi ancak Önderlik tarzı ve PKK mücadelegerçekliği ile ortadan kalkar. Önder APO, "Varsa başka bir yöntem, söyleyin, onuyapalım" dedi. Kuşkusuz bunu öylesine durduk yere söylemedi. "Varsa bir yolve yöntem, daha iyisini biliyorsanız, başarı getireceğine inanıyorsanız tartışa-lım, onu pratikleştirelim" demiştir. Bir kere bizim bu konuda ikna olmamız ge-rekir. İnanç ve ahlak ilişkisini dile getirdik. Ahlaki olmak, PKK kadrosu olma-mızın bir kimlik özelliğidir. Çokça belirtildiği gibi, bu iş bir ayağı sistemde birayağı devrimde olmakla olmaz.

Hareketimizin tarihsel çıkış yapmasına yol açan büyük şehit arkadaşları-mız vardır. Bu yoldaşlarımızın sözlerinden sloganlaştırdığımız sözleri vardır.Hayri kendisini açlığa yatırıp parça parça ölüme götürüyor; vasiyetinde "Meza-rıma borçlu yazın" diyor. Zilan kendini bomba ile paramparça ediyor; "Keşkecanımdan başka verecek şeyim olsaydı" diyor. İşte vicdan ve ahlak bu gerçek-leri hissetmek, yaşamak, bunları esas almaktır. Vicdanı ve ahlakı olmayan, buinsan abidesi kişilikleri öylesine değerlendirip geçer. PKK'li bunların bir yaşa-ma bakış açısının sonunda söylenmiş sözler olduğunu, bunların o insanları vareden kültürleri olduğunu, bu gerçekliğin bir Önderlik gerçekliği olduğunu anlar.Buna ölümüne bağlı kalır.

Bu vicdan ve ahlak, bu kişilik 2005'te Viyan oldu ve ışık saçtı. Birkaç ayönce Erdal Andok oldu, düşmanın beyninde patladı. Bu örnekler Kürdistan dağ-

114

Page 122: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

larında her gün yaşanıyor. Bu, PKK'deki Önderlik gerçeğinin kendini özü ile ifa-de etmesi, yaşamda pratikleştirmesidir. Demek ki içimizde kapitalist sistemdenkaynaklı olumsuzlukları yaşayan ve dayatanlar olsa da, PKK'nin tarzını esasalarak böyle büyük yol göstericiler de vardır ve hep olacaklardır. Unutmayalımki, gerçek olan da bu büyük insanlarımızdır. İşte PKK'nin bir de böyle bir yanıbulunmaktadır. İmha ve inkâr tümüyle kırılamadığı için, bu gerçeklik şiddetekarşı yaşam savaşı veriyor. Demokratik bir ortamda bu felsefeye sahip insanlarcenneti yaratacaklardır, amacımız da budur. Şimdi bu noktada ne kadar ikna ol-muşuz, öncelikle bunu bilmemiz gerekir. Bizim şimdilik temel sorunumuz bu-dur.

Önderlik gerçeği karşısında kendisini gerçeğe kapatan kör gözler halenvardır. "O eskidendi, eskiden imkân olmadığı için öyleydi, bu yüzden şimdiböyle olmaz" demek kör olmaktır. Peki, nasıl oluyor da yirmi bin yıl öncesininneolitiğini tartışıyorsun da, üç beş ay öncesinin Erdal Andok'unu şu anda tartı-şamıyorsun? Nasıl oluyor bu? Bir iki yıl öncesinin Viyan'ını nasıl tartışamıyor-sun? Bu olmaz. Burada bir yalan, bir ikiyüzlülük gizlidir. Bu şu demektir: Biray önce, iki yıl önce yaşananlar gerçek olduğu için gerçek kabul edilmiyor.Neolitikten bahsederken de aslında bir hayalden bahsediyor. Onu yaşamıyor,çünkü onun bir hayal olduğunu düşünüyor. Ama Viyan ve Zilan bir gerçektir,somuttur. Arkadaşlar 12 Eylül'den, kapitalizmden bahsettiler. Şimdi toplumdaşöyle bir realite vardır: İnsanların zihniyetinde, kültüründe hâkim olan tarz bi-reyciliktir. Bu, Avrupa ve Amerika merkezlidir, maalesef bir şekilde bütün in-sanlara hükmetmiştir. Bu bireycilik temelinde herkes her şeyi kendi süzgecin-den geçiriyor, böyle yaptıktan sonra anlam veriyor. Şimdi PKK bir gerçektir,bunun karşısında bir şeyleri tekrar tekrar kendi süzgecinden geçirmenin biranlamı yoktur. Böyle olunca biraz PKK'nin durumu ortaya çıkıyor. Ama PKKböyle değildir.

Şimdi komünal yaşamdan bahsediyoruz. Komünalizm, Hayri arkadaşınsloganında dile gelen şeydir. Hayri her şeyini veriyor, yine de yetmedi diyor.Hayri arkadaşın ana tanrıçanın öz oğlu olduğunu görmeyeceksin, sonra da tan-rıçadan bahsedeceksin! Bunlar bizim kendi özümüze ne kadar yabancılaştı-ğımızı ortaya koyan örneklerdir. Bir şey geri özelliklerimize uyuyorsa, onuPKK'nin yerine koyuyoruz. PKK özgürlükçü, komünal bir harekettir. Çoğu za-man söylediklerimizle yaptıklarımız arasında çelişki çıkıyor. Dilimiz bir şeysöylüyor, yaşamımızda başka bir şey ortaya çıkıyor. Hem kendimizle bu biçim-de çelişiyoruz, hem karşımızdaki yoldaşımızla bu temelde bir çelişmeyi yaşı-yoruz, hem de militan adayları olduğumuz için militan gerçeklikle bir çelişmeyiyaşıyoruz. Toplumsal yasada bunun adı ahlaksızlıktır. Siyasal sistemde de bu-nun adı devletçiliktir. Devletçi sistemde toplum bir sürü olarak görüldüğü için,topluma bir şey söylenir, bir şekilde kandırılır, kendisi de başka türlü yaşar. İşte

115

Page 123: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

kültür tartışması yaptık, yozlaştıran kültürden bahsettik. Halka "Bu kültür seniyozlaştırıyor" de, ama kendin de gün boyu Türk dizilerini izle! İşte iktidar böyleyaratılıyor.

İşin ilginç tarafı, en çok da demokrasi ve eşitlikten söz ettiğimiz, yani ikti-dar dışı olduğumuzu düşündüğümüz dönemlerde bunlar ortaya çıkıyor. İktidar-cılık adı altında yönetimi kabul etmediğimiz, bireysel irade adı altında sorum-luluklardan kaçtığımız, itiraz ettiğimiz süreçlerde bunlar ortaya çıkmıştır. Oysabiz kültürde bireyin hiçbir şeyinin olmadığını belirtmiştik. Bireyin iradesi, top-lum içerisindeki etkinliği kadardır. Önder APO en son bir birey tanımlaması ge-tirdi: "Benim nazarımda birey tek bir insan değildir, birey grupla kendisini ifadeedebilir" dedi. Teorik olarak da tek bir insan yoktur. Bizim irademiz PKK'dir. Ozaman burada nasıl bir durum ortaya çıkıyor? PKK ile ittifak yaptığımız için,PKK'den yediğimiz için, PKK'nin güçlenmesini kendi gücümüz olarak görmü-yoruz. Oysa PKK biziz. Bu gerçeğe rağmen, çıkarımıza uygun geldiği için bi-reyci davranıyoruz. Bu bireycilik yaşamımızda kendini dayatıyor. Eskiden bireyleme gidildiğinde yaralanan bir arkadaşı kurtarmak için on arkadaş canınıveriyordu. Buna karşılık şimdi biri daha iyi yaşamak için on yoldaşına yalansöylüyor.

Bizim hayata ve insana farklı bir bakış açımız vardır. Biri zorlanarak birşey, bir değer getirirken, sen de har vurup harman savunuyorsan, o insana küf-retmiş oluyorsun. Biri kutup soğuğunu andıran bir havada ve düşman karakol-larının arasında gidip bazı değerler elde edecek, sen de üzerine kurulup bilmemne yapacaksın! Bu o insana küfürdür. Bu, yaşama bakış açısıyla ile ilgili bir şey-dir, komünal olup olmamayla ilişkilidir. İşte 2000'lerden sonra baktık ki, bir çö-zülme ortaya çıktı, yüzlerce insan içimizden kopup gitti. En kutsal değerleri-miz neredeyse ayaklar altına alınacaktı. Bu içimizde bize ait olmayan şeylereyol açtı. Kendimden hareketle bunu söylüyorum. Ben de PKK'ye katılırken şuanda yaşadığım ve aşmak istediğim kimi duyguları yaşamak için gelmedim.Güçsüz bir kişilik olduğum için ortamda, görevde, sorumlulukta bir sürü kaygıyaşıyorum. Ama militan gerçeklikte bu yoktur. Elinde kullanacağı tek canı olanbir insan koskoca 12 Eylül faşizmine karşı direnmiş; ama ben hala kalkıp güç-süzlüğümden dolayı kaygılarımdan bahsediyorum. PKK'de bu olmaz.

Hemen gelir gelmez mükemmel olalım demiyoruz; zaten Önderlik de böy-le demiyor. Bizde trajik olan, insanların zoruna giden, bunların örgüt içerisindeörgütün dilini kullanarak kendilerni örgütlemeleri, yani kendilerini PKK'nin ye-rine koymalarıdır. Bu noktada PKK'nin diyalektiğini iyi anlamamız gerekiyorki anlam verebilelim. Ama eğer sapma gerçeğin yerine geçerse, o zaman iş fark-lı olur. En somut örnek şudur: Tüm bunlara karşı içimizde niye eleştiri yapı-lamıyor? Diğer okulda bir arkadaşı eleştirmişlerdi, gün boyu derse gelmedi.PKK'lilik bu mudur? PKK'nin temel ilkesi şudur: Birbirimiz için canımızı ver-

116

Page 124: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

iriz, geriliklere karşı mücadelede de gerekirse birbirimizin gözünü oyarız. PKKmilitanı hayallerinde bile arkadaşına açık olmayı gerektirir.

Bizim bütün insanlığın özgürlüğü Kürtlerin kurtuluşu için özgürlük yolun-da Önderlikle yeniden daha güçlü inançla buluşmaktan başka yolumuz yoktur.Eksiklikleri gidermek için de mücadele gerekiyor, mücadele için de militan ge-rekiyor. Ama bu belirttiğimiz ağır aksak militanlıkla mücadele olmaz. Bu yolagirilmişse, kendimizi güçlü bir donanıma kavuşturmamız gerekiyor ki yürüyüşdevam etsin, kendisini yaratsın. PKK bitirilmiş ya da bitirilmek istenen insanlı-ğı arayan bir harekettir. Önderlik bunu böyle tanımlıyor. Dolayısıyla böyle birhareketin kendisi en güzel sanattır. Sanatı başka yerde aramaya gerek yoktur.Önderliğin kendi tanımlaması var: PKK bitmemiş bir roman, bir şiir ve güzelbir türküdür diyor. O zaman sen başkalarının türküsünü ne diye dinleyeceksin?Sen zaten türkünün içindesin. Sanat, hayatı yaratmak değil midir? Şimdi hayatPKK saflarında yaratılıyor. Şundan bundan etkilenme deniliyor. Ama toplumunmodeli sensin, toplum sana bakarak senden biçim alıyor. Senin başkalarına öy-künmenin ne anlamı var? Bu, senin zayıflığındır. Bu zayıflık sende olduğumüddetçe sistem gelip seni bulacaktır.

Ama PKK insanda tüm yenilgi kapılarını kapatma hareketidir. PKK birkültür ve kimlik yaratma hareketidir. PKK büyük vicdan ve özgür ahlak partisi-dir. PKK bu ilkelerle insanın kendisini anbean Önderlik ve şehitler gerçeği kar-şısında sorgulama ve yenileme, halkına olan borcunu ödemenin adıdır.

117

Page 125: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

117

Page 126: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

EK: TOPLUM, AHLAK VE SANAT

İnsan olgusunun kendisi toplumsal varlığın bir ürünüdür. Toplumsalgerçeklik insanlaşmanın hem nedeni hem de sonucudur. Toplumsallaşma düze-yiyle insanlaşma düzeyi birbiriyle doğru orantılı iki gerçekleşme durumudur.Toplum olmadan insanın diğer canlı varlıklardan farklı bir anlam zenginliğinive bütünlüğünü kazanacağını düşünmek kadar, insan olmadan da toplum gibibir varlığın oluşabileceğini düşünmek mümkün değildir. Toplum denilen varlık,insandaki yaratıcılığın açığa çıkmasını sağlayan en büyük icattır. Bu anlamdainsan yaşamının gelişme kapısını açan bütün icatlarının anası toplumsallık deni-len icadıdır. İlk insan atalarının daha yeni yeni doğadaki diğer oluşumlardankendilerini farklı kılacak bir yola girmelerine imkân tanıyan şey toplumsallıkdediğimiz özellikleridir. İlk insanların hayatta kalmak için büyük yaşam müca-delesindeki imtihanlarını başarıyla geçmelerine olanak tanıyan da onların bi-linçli veya bilinçsiz olarak kendilerinde taşıdıkları toplumsal karakterleri ol-muştur. Bu realite sadece ilk insanlar için geçerli bir durum değildir kuşkusuz.Bugün de bir insanlıktan bahsediyorsak, bir yeni insan arayışı içindeysek, bu-nun toplumsallıktan kaynaklı insanda oluşmuş maddi ve manevi sistemindenkaynağını aldığı kesindir. Toplumsallık insan bireyini besleyen bir ana gibidir.İnsanın içinde terbiye edildiği, olgunlaştığı, kimlik kazandığı mekân da toplu-mudur. Toplum, insan bireyine rağmen, ama onun varlığına dayalı olarak vardır.

Tüm olgularda olduğu gibi toplumun da kendi öz yasaları vardır. Yine herolguda olduğu gibi, toplumun da doğru bir işleyişle olması gereken doğrultudagelişmesi için toplum içinde yaşayan insanların o yasaları bilmesi, o yasaları

118

Page 127: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

yaşamsal kılması ve geliştirmesi bir zorunluluktur. Çünkü toplumsal yasalar in-san yaşamının yasalarıdır. Kuşkusuz toplumsal gerçeklikten ve onun insanı in-san eden gücü ve yasalarından bahsederken, toplumun devletçi karakterindendem vurmadığımızı baştan belirtmek istiyoruz. Çünkü toplumun devletçi biçi-mi bizim toplum olarak vurgulamaya çalıştığımız varlığın yoldan çıkmış tarzı-dır. Özellikle Önder APO'nun Bir Halkı Savunmak adlı eserinden sonra, toplumderken, kendi içinde kadın merkezli, ahlaki ilkeye dayanan, komünal, demok-ratik ve toplum-birey dengesinin en yararlı bir noktada kurulduğu var olmabiçimini anlıyor, bu temel kuruluş ve bir aradalık ilkelerine dayalı insanlık ger-çeğine vurgu yapıyor ve onu esas alıyoruz.

Toplumsal yasaların temelini oluşturan yasa, toplumun ahlaki bir örgüdenoluşuyor olması gerçeğidir. Toplum özünde ahlaki bir birliktir. Ahlak, insanınbir arada olmasına neden olan ihtiyaçların insanda yarattığı edimlerin dışavuru-mudur. Ahlak aynı zamanda bir insanın gönüllü birliktelikten doğan yaşam ger-çeğinde kendi görev ve sorumluluklarını insani bir görev olarak bilmesi ve yeri-ne getirmesidir. Birlik olmayı bilmek, paylaşımcı olmak, eşitlikçi ve adaletliolmak, bu ve benzeri değer yargılarının pratik yaşayanı olarak etkinliklerdebulunmak ahlakiliktir. Her ne kadar insanda toplumsal olma gerçeği bir öz ola-rak varsa da, öğrenme kültüründen dolayı insan kendisine ait olan birçok özel-liğini toplumsal yaşam içinde değişik yöntemlerle sonradan başkalarından öğ-renerek yaşar. Bu, ahlak için de böyledir.

Ahlakilik bir toplumsal kültür olayıdır. İnsanın toplumsal gerçeklik içindekazandığı zihniyet kalıpları ve ölçülerinin rengi her konuda olduğu gibi ahlaki-liğini de belirler. Neyin doğru, neyin yanlış olduğu, yine yarar ve zarar, güzelve çirkin gibi birçok yaşam ölçüsü, insanın sonradan kazandığı zihniyet örgü-süyle direkt bağlantılı durumlardır. İnsan toplumsuz, toplum da ahlaksız ola-maz. Bu temel ilkeden hareketle rahatlıkla belirtilebilir ki, var olan bir olgunun,yine sonradan öğrenilerek maddileşen bir gerçeğin doğruluk derecesi onun top-lumsal düzeyiyle doğru orantılıdır. Eğer toplumu 'varlık koşulumuz' olarak ka-bul edeceksek, tüm değer yargılarımızı ve etkinliklerimizin ürünlerini toplum-sal gerçeğin kendi öz terazisine vurabilir ve buradan çıkan sonuçlardan hareket-le ne kadar insani yani olması gereken olduğunu rahatlıkla ölçebiliriz. Bu, özel-likle günümüzün postmodern dünyasında yaşanan anlam ve kavram karga-şasında başvuracağımız temel bir yöntem olmak durumundadır.

Toplumsal gerçeğin herhangi bir aşamasındaki zihniyet durumunu ve in-sanların toplumsal gerçeklikle yaşadığı uyumu ya da uyumsuzluğunu onun de-ğişik üretim alanlarındaki ürünlerinden öğrenebiliriz. İnsanın en çıplak bir bi-çimde kendi gerçeğini dışavurduğu sahalar olmasından dolayı felsefe, bilim vesanat olgularını insan, toplum ve ahlak bütünselliğinin karakterini anlaşılır kıl-mak için ele alabiliriz. Çünkü bu her üç olgu toplumsal zihniyeti belirler. Felse-

119

Page 128: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

fe, bilim ve sanat, toplumdan öğrenme ve toplumu yeniden yaratmada hiçbir et-kinlik sahasında olmadığı kadar bir içeriğe ve özgünlüğe sahiptirtir. İnsanınmaddi ve manevi kapasitesinin toplamı içinde bu her üç alanın payına düşeniçıkarmaya kalkarsak, insana geriye çok az şeyin kalacağını belirtmeye gerekyoktur. Bu alanların diğer bir özgünlüğü de kendi dönemlerindeki zihinselliğinzirvesini temsil eden kişi ya da gruplarca yapılmasıdır. Toplumsallık içinde top-lumsal yeniden üretime katılmaya yol açan öğrenme olgusunda temel rol oyna-maları da buradan ileri gelmektedir. Felsefe insanda sorgulamaya yol açıp yenibir düşünsel mecrada akmaya yol açarken, bilim daha çok toplumun maddi üre-timinin gelişimine katkı yapan bir özellik gösterir. Felsefe genel düşünsel üreti-mi ifade ederken, bilim daha somut ve güncel olanla ilgilenen bir konumda olur.Sanat ise düşünülüp pratikleşenlerin anlaşılır kılınmasına, onların yaşama daharahat ve kabul edilir bir tarzda çekilmesine katkı yapar. Sanat çok sert olan biryaratımı yumuşatarak toplumsal yaşama çekeceği gibi, gerçekleşmesi imkansızgibi görünen bir ihtiyacın düşünülüp yaratılmasını da sağlar. Bu noktalardan ha-reketle herhangi bir dönemin insanlarının nasıl düşündükleri, bu düşüncelerininasıl pratikleştirdikleri ve bu pratiklerini toplumsal yaşamın diline hangi biçim-lerde yansıttıkları temelinde o dönemin toplumsal karakterini ya da ahlaki örgü-sünü anlamak mümkün olabilmektedir.

Toplum ve onun ahlaki bütünselliğini en çok tanıma ve anlama zemini ve-ren kuşkusuz sanattır. Çünkü sanat veya sanat ürününün tümüyle toplumsal birözle gelişmesi zorunluluğu vardır. Sanat, bilim ve felsefeden daha çok insanıntoplumdan öğrenerek kazanıp üretime dönüştürdüğü ürünlere dayanmak duru-mundadır. İnsanın kültürel yaratımlarının yaşama çekilmesini ve daha da so-mutlaşması için yeni biçimler altında topluma yeniden kazandırılıp farklı ürün-lerin doğmasına vesile olmasını en fazla sağlayan da yine sanattır. Sanat hiçbiralanda olmadığı kadar insan yaratımlarına kimlik kazandırma özelliğine sahip-tir. Bu özelliklerinden ötürüdür ki, zihniyet örgüsünün kurulmasında ve bunabağlı olarak ahlakiliğin temel ölçülerinin oluşturulmasında sanat çok önemli birişleve sahip olmaktadır. Sanatın bu yanını toplumsal gelişimin her dönemindeve o dönemin kendi karakterinde görmek mümkündür. Örneğin bilinçli toplum-sallığın başlangıç dönemlerinde yaşamın bütününü oluşturan eylemlerin yansı-tılış tarzındaki sanatsallığı değerlendirdiğimizde bu özellikleri çok açık ve sadeolarak görebilmekteyiz. Toplumsal kuruluşun gerçekleşmesine öncülük edenkadının figürlerinin yapılması, ürünlerin paylaşım anlarının zevk veren duygu-larını ifade eden törenlerdeki ritüeller yine yararlı olan bitki ve hayvan resimle-rinin çizilmesi yaşamın sanat diliyle izahı olmaktadır.

Burada önemli olan şey, sanat dilinde anlaşılır kılınmak istenen olgularıntümünün toplumsal yaşamın gelişmesine temel teşkil eden olgular olması ger-çeğidir. Toplum neye dayanarak gelişiyorsa, o şey daha güzelleştirilmiş bir tarz-

120

Page 129: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

da insanların zihniyetine sanatın estetik gücüyle yerleştirilmeye çalışılmaktadır.İnsanların kendi geleceklerini daha sağlıklı oluşturmak için ihtiyaç duyduklarıne varsa sevilip sayılmalarına yol açmakta ve bunlar sanatla daha çok sevdiril-mektedir. Sanatsal etkinliğin bu biçimde yaşamı mümkün kılan eylemlerinin in-sana yansıtılışı, insanoğlunun kendi ürünlerine içten bağlanmasını getirerek ah-laki olmayı sağlamaktadır. Bu şekilde toplumsallığın başlangıç dönemlerindetoplumsal yaşamın kuruluş dili ağırlıkta sanatsal olmuştur. Ya da sanat ö dö-nem yaşamının vazgeçilmez dili olmuştur denilebilir.

Toplum şekillerinin var olmasını sağlayan değer yargılarının sanatın özgündili ve tarzıyla sunumu, gücünden hiçbir şey kaybetmeden günümüze kadar biryeniden yaratım şekli olarak gelmiştir. Toplumun köleci biçimindeki mitolojile-rin edebi karakteri, bu toplum sahiplerinin güç simgesi olan tapınakların mi-marisi, egemen erkeği övgü ile tanımlayarak topluma kabul ettiren destanlar, şi-irler, şarkılar ve tiyatro oyunlarının bu toplum biçiminin yeniden yaratılması il-kesi temelinde insanlığa kabul ettirmedeki rolünü kimse inkâr edemez. Kısacasıtoplumun köleci bir karakter kazanması için gerekli olacak hangi 'değer' varsaonun övülmesi, estetize edilmesi ve insanlara çekici gelecek biçime kavuşturul-masında temel işlev sanatın olmuştur. Daha önce de vurgulandığı gibi, sanatınkatlanılamaz kadar sert olan bir toplumsal çelişkiyi yumuşatarak insana sunma-sı özelliği en çok da bu dönemde sistem kazanmıştır. Kuşkusuz bu toplum biçi-minde sanatın yumuşatarak anlaşılır kıldığı çelişkiler, yaşamın doğal seyri için-de olup bitenlerin sanatsal sunumu değildir. Burada yapılan şey toplumun dev-letçi karakterinin gayri ahlaki yanlarını ve büyük baskı mekanizmalarını insan-lara kabul ettirme, bir biçimde yanılsama yaratarak insanları kandırıp sistemegönüllü hizmet eder duruma getirerek köleci ahlakı geliştirmedir. Toplumsal-lıktaki sapmaya paralel olarak insanların yoldan çıkmasına bu dönemde en bü-yük hizmeti sanat yapmıştır demek yerinde bir değerlendirmedir. Toplumundevletçi dönemindeki sapması gibi sanatın bu tarzda işlevselleşmesi de hiç tar-tışmasız bir sapmadır.

Aynı sapmanın feodal dönemde de feodal toplumun toplumsal gelişim di-yalektiğine paralel olarak sürdüğünü ve bu ilkenin en çok da kapitalizmde ne-redeyse yaşamı belirler bir düzeye ulaştığını gündelik yaşamdan rahatlıkla çıka-rabiliyoruz. Kapitalizmin bir sistem olarak sermayesini artırırken, yani kâr üze-rinden kendini güç yaparken yaptığının esasta toplumun özünü oluşturan ahla-ki örgüyü parçaladığı ve komünaliteyi darmadağın ettiği bilinmektedir. Yinetoplumun komünal özünün dayandığı gerçeklik olan kadına kapitalizmin varlıkgerekçesi olarak saldırması da bilinen diğer bir gerçekliğidir.

Hal böyle iken, kapitalizmin kendini topluma kabul ettirmesinde önemli birsaha olarak sanatın işlevi ya da sanatın toplumsal değer yargılarını ele alış tarzınasıl olmaktadır? Bir kere kapitalizmin sistem olarak toplum karşıtı olduğu bi-

121

Page 130: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

linmek durumundadır. Kapitalizm için en önemli gerçeklik bu noktada ortayaçıkmaktadır. Sanatın toplumsal değerlerden beslenmesi zorunluluğu göz önünegetirildiğinde, sanatsal yozlaşmanın neden en çok bu dönemde gerçekleştiği deanlaşılmış olmaktadır.

Sanat ve sanat ürününde biçim, estetik, imgelerle anlatım, sanatsal zihni-yetin zirvede seyretmesinden kaynaklanan eleştirel olma gerçeği, ruhsal ve dü-şünsel zenginlik yaratma gibi özgünlüklerin tümü kapitalizmde daha çok parakazanmak için yeniden ve yeniden egemen kesimlerin hizmetine sunulmak üze-re kullanılır. Sanatın gücüyle insana ve topluma ölçü kazandırma temelinde ye-ni değerlerin kazanılmasına yol açmak, bugün sistemin lehinde müthiş bir ince-liğe kavuşmuştur. Bugün toplumun uyuşturularak rahat yönetilir bir duruma ge-tirilmesinde en önemli işlevi sanatın gördüğünü ve sanatın tam bir toplum kar-şıtlığı rolü oynadığını rahatlıkla söyleyebilecek bir durum söz konusudur. Dola-yısıyla en büyük toplum karşıtlığının, başka bir deyimle ahlaksızlığın sanat ser-mayedarlarınca, sanatçılar eliyle ve sanat ürünleri yoluyla yapıldığını rahatlık-la söylemek mümkündür. Günümüzde insanın toplumsal bir varlık olduğu vetoplumun komünal öze dayalı oluştuğu bu ilkesini hissederek, bir arada olmayıifade eden düşünce ve duyguların bütünselliğini anlatan şeyin ahlak olduğunuyansıtan ve bunun etrafında yaşamın kendini yeniden üretimini salık veren nebir sanat insanına ne de sanat ürününe neredeyse rastlanmamaktadır. Özendi-rilen şey bireycilik ve özel mülkiyet etrafında olup biten kavgalar ve bu kavga-ları yapan tiplerdir.

Sanat insanı, toplumda en duyarlı olan, olay ve olgulara en hassas yakla-şan, kişi olarak herkesin kolay göremediğini görebilen, buradan da yaşanan sos-yal sorunlara çözümler üretecek zihniyetin oluşmasına katkı yapacak bir duruşiçinde olmak zorundadır. Toplumun yaşamını belirleyen pratikler, eylemler ne-ler olmuşsa, sanatın bunları kendi özgün yöntemleriyle sunumu olması gerekenyöntemdir. İnsanın beğeni ölçülerini, tercihlerini yükseltme temelinde süreklideğişimi ve ilerlemeyi en çok da sanat öngörür ya da böyle öngörmek durum-dadır. Toplumsal yaşamın anlamlı kılınması için sanat tüm dönemlerde olmasıgereken toplumsal yeniden üretimi yapmakla yükümlüdür. Özünde sanat böylebir faaliyettir. Sanatsallık birilerinin diğer insanlardan çok yetenekli olmasındanya da birilerinin bunu çok severek yapmasından kaynaklan bir olgu değildir.Tıpkı toplumsal işbölümlerinde olduğu gibi, bazı insanların da sanata duyarlıolması veya sanat işi için olması gereken işlevselliği göstermesi normaldir. Sa-nat için kimi özellikler herkeste bulunmayabilir. Örneğin kulağa hoş gelen birses gibi. Sanat işi için gerekli olan diğer birçok şeyin sonradan kazanılacak eği-timle geliştirilebileceğini biliyoruz.

Ancak bugün sistemin yaşam alanlarını parsellemesinden ötürü, sanatla uğ-raşanlar da kendilerine has bir 'sanat dünyası' yaratmışlardır. Sanat adeta birile-

122

Page 131: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

rinin işiymiş gibi bir hava estirilmektedir. Sanatçıların çok önemli bir kesimi sa-nattan kazandıklarıyla neredeyse dünyanın zenginlerinden olmuşlardır. Sanatınpara kazandıran yanının çok fazla önemsenmesi, sanat camiası içinde kendinehas bireycilikler ve kaprislerin oluşmasına yol açmıştır. Tıpkı sistem içindekidiğer alanların özgün işleyişe kavuşması ve kendilerine ait hukuk belirlemelerigibi sanat da etrafına bir çember çizmiştir. Sanayi şirketlerinin kendi araların-daki rekabeti gibi, sanatçılar arasındada rekabetin olması bile kendi başına bir-çok hususu anlatmaya yeter. Bu çember ne kadar hızlı sistemin büyük çemberiyönünde dönerse, o kadar çok para gelmektedir. Sistem için gerekli olan insanbireyci ve iktidarcı tiptir. En kutsal şey özel mülkiyettir. Özel mülkiyet toplum-dan çalmaktır. Sanat da günümüzde toplumun kültürel değerlerini pazarlamak-tadır.

İnsanlar bilimsiz, hatta felsefesiz de olabilirler, ama sanatsız olamazlar. Busanatçıların yeteneklerinden ve diğer insanların yeteneksizliğinden kaynaklı ge-lişen bir gerçeklik değildir. Toplumsal yaşamda işleyen soyutun somuta dö-nüşüm yasası gereği, sanat soyutlamalar yaparak toplumsal hafıza yarattığı için,insan yaşamında olmazsa olmaz gibidir. Bugün ağırlıkta sanatçıların ve özellik-le sanat etrafında oluşmuş sermaye şirketlerinin daha da zenginleşmek için sa-natı kullanmaları, yukarda vurguladığımız sistemin ahlaksızlığını kullanarakzenginleşmeyi sanat üzerinden yapma tarzlarından kaynaklanmaktadır. Çünküahlakilik toplumsal olmak, toplumsal düşünmek ve yaratmaktır. Toplumdanmaddi ve manevi olarak özel mülkiyet ilkesine göre yararlanmak çalmaktır.Çalmak hırsızlıktır.

Bu hırsızlık eylemi, ahlakisizlik, devletçi toplumda ahlaki bir ilke olarakgeliştirilmekte ve tüm insanlık buna çekilmek istenmektedir. Her devletçi top-lumsal sistem bunu kendi varlık koşulu olarak hep uygulamış ve o dönem sanatıda bu temel yöntemleri kendi alanında pratikleştirmiştir. Bugün de olan bu yön-temin kapitalistçesidir. Kapitalizm ekonomik bir sistem olarak toplum karşıtıbir yapılanmaysa, bu sistemi topluma beğendiren, onu insanlara sevdiren, bubeğeni ve sevgiyi geliştiren sanatın oluşturacağı beğeni ölçülerinin toplum kar-şıtı olmadığını söylemek saflık olur. Bu çarkın dönmesi için tüm yetenekler, im-geler ve estetik kurallarını işlemek en büyük sanatçılık olarak ortamda dört dön-mektedir. Tüm birincilikler, ödüller bu çarkın işlemesinde yetenek gösterenlereverilmektedir. Bunu en iyi yapanlar 'idol' olarak topluma sunulmaktadır. Bu'idollerin' konuşmaları, yemeleri, içmeleri, giyimleri, kısaca tüm davranış halle-ri moda olarak insan topluluklarının gündelik yaşamlarını etki altına alarak pa-zar içine çekmekte ve sisteme monte etmektedir. Sanatın hem para getiren hemde malların satılmasına hizmet eder durumu bu sapmadan ileri gelmektedir. Sa-nat artık kendisiyle birlikte birçok değer yargısının satılmasına da hizmet et-mektedir.

123

Page 132: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

Sanatın toplumsal ahlakla içine girdiği büyük karşıtlığını en iyi gözlemle-yebileceğimiz noktaların başında kadın-sanat hususu gelmektedir. Pazar ve tü-ketim amaçlı yapılan sanatta, sermaye getiren her şeyin bir imge olarak kul-lanılması anlaşılır bir durumdur. Erkek egemen sistemde sermaye sahibi olarakalım gücü olan erkek olduğu için, pazarlanacak şeylerin erkeğin düşünce, duy-gu ve güdüsüne hitap etmesi esastır. Devletçi toplumda pazar sahibi ve alıcınınerkek, pazarlananın kadın olması bu ilkeden kaynağını almaktadır. Özelliklekadının bugün sanatta tam bir pazarlanan ve ürünü pazarlayan imge olarak kul-lanılması da buradan ileri gelmektedir. Bu ilke burada anlatıldığı kadar basit birpazar işleyiş mekanizması içinde gerçekleşmemektedir. Kadını bu temelde kul-lanım tarzının binlerce yıllık arka planı vardır. Toplumun etrafında kendini tanı-ma kavuşturduğu güç kadındır. Toplumun öz yasaları kadının doğasından yansı-yan değerlerin kurumlaşmasıdır. En güçlü toplumlar kadının etkinliğini en fazlayansıttığı komünal demokratik karakterli toplumlardır.

Toplumsal gerçeklikten sapmanın zirvesi olan kapitalizmde kadın karşıtlığıbu tarihsel yasadan kökenini almaktadır. İlk sanat ürünleri olarak değerlendire-bileceğimiz heykellerin kadını işlemesi ve ritüellerin kadını kutsamasından son-ra, kadını oynatılan bir figüre dönüştüren bugünün sanatı ilginç bir durum teş-kil etmektedir. Kadının bir insan ve bir cins olarak toplumsal etkinlikten düşü-rülmesinin ilk sonuçları, kadının erkeğin mülkü olarak cinselliği ile erkeğin vesistemin hizmetine sokulmasıdır. Bu realite her dönem daha da geliştirilerek gü-nümüze kadar gelmiştir. Günümüz sanatında da kadının tam bir cinsel figüranolarak kullanılması bu yasanın bir sonucudur. Bu sapmada sanat, toplum ve ta-rihsel arka plan diyalektiğinin nasıl işlediğini bir kez daha görebilmekteyiz.

Sanatsal yaratımda bizzat kendisi bir sanat olan toplumsal yaşam ve ihti-yaçlar diyalektiği ile bu ihtiyaçların belirlendiği merkezler kadar, ihtiyaçlarınanlam-olgu ilişkileri bakımından da incelenmesi, belirttiğimiz bütün diğer nok-taların bir bakıma kısmi de olsa temel mantığını verecektir. Bir kere kesinliklesanatsal eylem belirli anlam kümelerinin toplumu tanımlayış biçimi olmak ka-dar, belirli anlam kümelerinin tanımladıkları toplumdan kaynaklanmak gibi birgerçeğinin olduğu da unutulmamalıdır. Hal böyleyken, bu ikili birbirini bes-leme durumunu inkâr etmek anlamına gelen, kimi kendilerince 'ideolojik ol-mayan' düşünüş biçimlerinin parçaladığı bilinç biçimleriyle sanatsal etkinlik veyaratım ilişkisini koparan anlam dizgelerinin varlığı da endişe vericidir.Postmodernizmin kendi somutunda bütün dünyaya hâkim kılmaya çalıştığı buanlayış "Anlamın anlamı yoktur, anlamın anlamı sonsuz imadır" biçiminde for-müle edilebilmektedir. Bu yüceltilmesi gereken ile reddedilmesi gerekenin birsaptırmayla biribirine karıştırıldığı bir çarpık bilinçlendirmedir. İdeolojik-felse-fi boyutları bir tarafa, sanatsal etkinlik açısından son derece kapsamlı irdelen-mesi gereken yan da budur. Kuşkusuz herhangi bir sanatsal etkinliğin kim tara-

124

Page 133: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

fından, kimin için yapıldığı sorusu o etkinliğin köken ve amaçlarını ele verecek-tir. Postmodernizm özellinde bu bütün saptırma çabalarına rağmen cevabı bu-lunmuş bir sorudur. Hiçbir etkinlik yoktur ki, bir düşünsellikten, toplumsallık-tan ve onun düşünsel örgüsü olarak ideolojiden kaynaklanmasın, ondan beslen-mesin ve ona dönmesin.

Avrupa ortaçağında kilisenin elinden kurtarılan, bunu Reform ve Rönes-sans'la başaran sanatsallık postmodernizm özelinde yeniden adeta kiliseye, en-gizisyona gönderilir gibidir. Sanatsal duruşun cezalandırılması artık toplumcu,demokratik nitelikleri ölçüsünde arz-talep dengesinden dışlanması tarzında ola-bilmektedir. Bu bile tek başına postmodernizmin sanki bir din görüntüsüne bü-ründüğünün açık kanıtıdır.

Açık ki sanat bir varlaşma biçimi olarak kendinden bir şey değildir. Yinesanatsal duruş ve yaratım bir süreç olarak insanlık tarihi ve onun demokratiktalepleriyle birlikteliğini inkâr edemez. Bizim anılan kimi yaklaşımların gı-dasını aldığı Avrupa modernitesinin 'doyuma ulaşmış' özel bilinç biçimlerinintekelinde şekillenen tartışmalarla entelektüel düzeyde tartışma ve karşıt argü-manlar bakımından olmakla birlikte zihinsel birlikteliğimiz olamaz. Toplumsalkuruculukta sanatın rolünü düşünürken, onun kaynaklandığı ve dayanmak zo-runda olduğu ahlaki duruşu da tarihinden alması gerektiği, yansıtacağı gerçek-lerin de buradan çıkış bulabileceği gerçeği tartışmasızdır. Sanat toplumdan gel-miştir, onu ilerletir, ona döner.

125

Page 134: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

126

Page 135: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

127

Page 136: DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK - WordPress.com · 2012. 4. 16. · DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK GİRİŞ Konu başlıkları ve genel tanımlamalar biçiminde kültür ve ahlakı tanımla-mak,

128